kemİk dokusu
DESCRIPTION
KEMİK DOKUSU. Pof. Dr. Alpaslan GÖKÇİMEN Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı 2013. KEMİK DOKUSU. Dişin mine ve dentin tabakasından sonra vücudumuzun en sert dokusu . İŞLEVLERİ. - PowerPoint PPT PresentationTRANSCRIPT
KEMİK DOKUSU
Pof. Dr. Alpaslan GÖKÇİMENAdnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı 2013
KEMİK DOKUSU
• Dişin mine ve dentin tabakasından sonra vücudumuzun en sert dokusu
İŞLEVLERİ
MSS, akciğerler ve kemik iliği gibi yumuşak doku ve organlar kemikler tarafından desteklenir ve korunur
İskelet: Organizmaya biçim kazandır ve organizmanın yükünü taşır
İskelet kaslarının büyük çoğunluğu, ancak kemiklere bağlanarak işlevlerini yapabilir
Organizmanın kalsiyum ve fosfat depolarıdır
İŞLEVLERİ
Vücudun kalsiyum ihtiyacı arttığında (gebelikte olduğu gibi) veya kan kalsiyum düzeyi düştüğünde, gerekli kalsiyum kemiklerden sağlanır
Kan kalsiyum düzeyi arttığında fazla kalsiyum kemiklerde depolanır: Parathormon (kan kalsiyumunu artırır) ve tiroid bezinin parafoliküler hücrelerinden salgılanan kalsitonin (kan kalsiyumunu düşürür) ile ayarlanır
YAPI
Hücrelerden ve hücrelerarası matriksten oluşur
Hücreler azınlıktadır; dokunun çoğunluğunu matriks oluşturur.
YAPIDiğer destek dokularında matriks sadece organik
elemanlardan meydana geldiği halde, kemik dokusunun matriksinde inorganik maddeler de vardır ve bunlar matriksin kuru ağırlığının aşağı yukarı yarısını oluşturur.
Kemik dokusuna sertlik kazandıranlar inorganik maddelerdir
İnorganik maddelerin %85’i kalsiyum fosfat, %10’u kalsiyum karbonattır
Az miktarlarda olmak üzere kalsiyum florid, magnezyum florid, sitrat, hidroksit ve sülfat bileşikleri de bulunur
YAPI
Kalsiyum ve fosfor iyonları birleşerek kalsiyumfosfat moleküllerini meydana getirir ve bu moleküller, hidroksiapatit adı verilen iğne biçimli kristaller şeklinde matrikse çöker
Matriksin organik bölümü
Liflerden ve şekilsiz temel maddeden meydana gelir
Organik maddelerin %95 kadarını tip I kollajen lifler oluşturur
Çok sert olmasına karşın, kemiklerin basınç ve gerilmeler karşısında kolay kırılmamalarını sağlayan öğeler, bu kollajen liflerdir
Hidroksiapatit kristalleri çoğunlukla kollajen liflerin üzerine oturmuştur
ŞEKİLSİZ TEMEL MADDEkondroitin 4-sülfat, kondroitin 6-sülfat, keratan sülfat,hiyalüronik asit glikoproteinler (osteonektin) (Kıkırdak dokusuna kıyasla kemik matriksindeki şekilsiz temel madde miktarı daha azdır)
HÜCRELER
1-Osteoprogenitör hücreler 2-Osteoblastlar
3-Osteositler 4-Osteoklastlar
OSTEOPROGENİTÖR (OSTEOJENİK) HÜCRELER
Kemik dokusu olma yönünde şartlanmış mezenkim hücreleridir
Şekil olarak fibroblastlara benzerler ve mitoz bölünmeyle çoğalırlar
Çoğalan hücrelerden bir kısmı osteoblastlara dönüşür Sekonder (ikincil) kemiğin periosteum ve endosteum
adı verilen zarlarında ve ayrıca Havers ve Volkman kanallarındaki damarlar çevresinde faal olmayan osteoprogenitör hücreler bulunur
OSTEOPROGENİTÖR (OSTEOJENİK) HÜCRELER
OSTEOPROGENİTÖR (OSTEOJENİK) HÜCRELER
• Kemik yapımı (osteogenezis) ve kemik kırıklarının tamiri sırasında hızla bölünüp çoğalan osteoprogenitör hücrelerin bir kısmı osteoblastlara dönüşürler
OSTEOBLASTLAR
Kemik matriksinin organik bölümünü yani kollajen lifleri, glikozaminoglikanları (GAG) ve glikoproteinleri sentezleyip salgılar
Şekillenmekte olan kemik trabeküllerinin veya lamellerinin yüzeyinde epitel hücrelerini andırır şekilde tek sıra halinde yan yana dizilir
OSTEOBLASTLAR
OSTEOBLASTLAR
Aktif durumuna göre prizmatik, kübik veya yassı şekilli olabilirler
Sitoplazmaları GER, ribozomlardan ve Golgi aygıtından zengindir, çekirdekleri ökromatiktir (Yüksek metabolik aktivite)
Sitoplazmaları GER ve ribozom yoğunluğuna bağlı olarak bazofilik boyanır
OSTEOBLASTLAR
OSTEOBLASTLAR
TRABEKÜL
TRABEKÜLA
OSTEOKLAST
AKTİF OSTEOBLAST
Osteoblastların kısa sitoplazmik uzantıları vardır, bu uzantıları aracılığıyla birbirleriyle temas halindedirler
OSTEOBLASTLAR
Sitoplazmaları alkalen fosfataz enziminden zengin
Bu enzim, kalsiyumun kalsiyumfosfat halinde matrikste çökmesini sağlayarak matriksin kalsifikasyonunda (kireçleşmesinde) iş görür
Osteoblastlar tarafından yeni sentezlenmiş ve henüz kalsifiye olmamış kemik matriksine osteoid adı verilir
OSTEOBLASTLAR
OSTEOBLASTLAR
Osteoblastlar, salgıladıkları bu osteoid doku içinde gömülü kalırlar ve matriks kalsifiye olunca faaliyetlerini azaltıp basıklaşarak birer osteosit haline dönüşürler
Osteoblast ve osteositler, bölünme yeteneği olmayan hücrelerdir
OSTEOSİTLER
OSTEOSİTLER
Kireçleşmiş matriks içinde kalan ve metabolik faaliyetlerini azaltan osteoblastlardır
Hücrelerin etrafına salgılanarak biriken matriks dokusu hücreleri birbirinden ayırır
Osteositlerin sitoplazmik uzantıları, osteoblastlarınkinden çok daha uzundur
OSTEOSİTLER
ARALIKLI BAĞLANTI (NEXUS, GAPJUNCTİON)
ARALIKLI BAĞLANTI Bu kısa borucuklar ile komşu hücre membranları
birbirine bağlanır Bu borucuklar, küçük moleküllerin doğrudan geçiş yeridir Geçen madde intersellüler aralık ile temas etmez ve
dolayısı ile bu geçişte her hangi bir madde kaybı söz konusu değildir
Bu borucuklardan şeker, amino asitler vs bazı hormanlar rahat geçebilir
Bu bölgelerdeki elektriki dirençte düşüktür. Uyarı bir hücreden diğerine kolayca geçebilir
LAKÜNA
• Osteositlerin hücre gövdeleri, matriks içindeki mekik çekirdeği biçimli boşluklar olan lakünalar içinde yer alır
Mavi Ok: Havers kanalıYeşil Ok: - osteosit
Sarı Çizgiler: Sement çizgileri Sarı Ok:- Periosteum
OSTEOSİT
Lakünalardan, her yönde uzanan ince kanalcıklar (kanaliküller) çıkar
OSTEOSİT
Bu kanaliküller, komşu lakünalara ait olanlarla ağızlaşarak, kemik dokusu içinde bir kanalikül sistemi oluşturur
Osteositlerin sitoplazmik uzantıları, kanaliküller içinde seyrederler ve komşu osteositlere ait olan uzantılarla uç uca değerek birbirleriyle temas halinde bulunurlar
KANALİKÜLLER
İŞLEVİ Kemik matriksi kireçleşmiş olduğundan, madde taşınımı osteositler
üzerinden gerçekleşir Besin maddelerini ve hormonları içeren doku sıvısı, sitoplazmik
uzantılar üzerinden hücreden hücreye geçerler; böylece kan damarlarından uzakta bulunan osteositlerin beslenmeleri ve çalışmaları sağlanmış olur. Damarlar ve osteositler arasındaki iletişim ayrıca, hücre gövdesi ile
laküna dış sınırı arasındaki ve hücre uzantıları ile kanaliküllerin dış sınırı arasındaki dar mesafelerde bulunan az miktardaki ekstrasellüler madde aracılığı ile de olur Kemik dokusunun canlı kalabilmesi, osteositlerin faaliyetiyle
mümkündür. Yaşlanıp ölen osteositlerin bulunduğu yerde matriks bozulmaya başlar
İŞLEVİ
• Osteositlerin salgı faaliyetleri azaldığı için GER, ribozom ve Golgi aygıtı içeriği azalır, çekirdek heterokromatikleşir
OSTEOSİT
OSTEOKLASTLAR
Kemik dokusunu yıkıma uğratan hücrelerdirOsteoklastlar, kandan gelen monositlerin
birleşmesi (füzyonu) ile oluşurlar Oldukça iri hücrelerdir Çok çekirdeklidirler, 50 kadar çekirdek
içerebilen osteoklastlara rastlanmıştır.
MAVİ---OSTEOKLASTBEYAZ--- OSTEOSİT
OSTEOKLASTLAR Çekirdek sayısı, birleşen monosit sayısını gösterir Osteoklastlar monosit kaynaklı oldukları için, mononükleer
fagositik sisteme dahildirler Sitoplazmaları genellikle asidofil boyanır ve bol miktarda
lizozom ihtiva eder İçerdikleri çeşitli lizozomal enzimleri, kemik dokusuna dönük
olan ve çok sayıda uzun-kısa kalın-ince sitoplazmik uzantılar bulunan yüzeylerinden hücre dışına vererek kemikleri eritmeye çalışırlar
Böylece kemik yüzeyine oturdukları yerlerde çukurlar açarlar Kemik yüzeyindeki bu çukurlara Howship lakünaları adı verilir.
HOWSHIP LAKÜNLERİ
PARATİROİD HORMONUOsteoklastların sayısını ve faaliyetlerini, dolayısıyla
kemik rezorbsiyonunu artırır ve böylece kan kalsiyumunu yükseltir
Kemik yapımı sırasında, osteoklastlar trabeküllerin yüzeylerinde veya kompakt kısımların iç yüzlerinde yerleşerek buraları eritirler; bu sırada bir taraftan da osteoblastlar yeni kemik dokusu yaparlar----Bu sayede kemik dokusu uzayıp genişleyebilme ve yaşlanıp yıpranan kısımlarını ortadan kaldırıp yerine yenisini yapabilme olanağına kavuşur
KEMİK ÇEŞİTLERİ
1- Primer (olgunlaşmamış) kemik dokusu
2- Sekonder (olgunlaşmış) kemik dokusu
PRİMER KEMİK
Embriyolojik gelişim sürecinde, kırık ve diğer onarım olaylarında ilk ortaya çıkan kemik türü, geçicidir ve yetişkinlerde yerini sekonder kemiğe bırakır
Primer kemikte matriksin kollajen lifleri gelişigüzel her yönde seyrederek ağlar oluşturur
SEKONDER KEMİK
• Lamelli kemik dokusudur ve kollajen lifler, sekonder kemiğin lamelleri içinde özel bir şekilde yerleşim gösterir
• 3-7 mikron kalınlığında olan her bir kemik lameli içindeki kollajen lifler birbirine paralel olarak, ancak komşu lamellerdeki liflerle dik açı yapacak şekilde yerleşirler.
• Liflerin bu yerleşimi, sekonder kemiğe büyük bir dayanıklılık kazandırır
SEKONDER KEMİK Sekonder kemikteki şekilsiz temel madde miktarı,
primer kemiktekine kıyasla oldukça azdır, fakat kollajen lif miktarı daha fazladır
Bu nedenle sekonder kemiğin matriksi (kollajen lif yoğunluğuna bağlı olarak) daha koyu asidofil boyanır
Primer kemik dokusu, sekonder kemiğe kıyasla daha bol hücre içerir
Olgunlaşmış kemik hücreleri olan osteositler, primer kemik dokusunda gelişigüzel yerleşmiş oldukları halde, sekonder kemikte komşu lameller arasına sıkışmıştır
SEKONDER KEMİK
1. Süngerimsi (spongiyöz) kemik
2. Sıkı (kompakt) kemik
SPONGİYOZ KEMİK
Birbiriyle anastomozlaşan kemik trabeküllerinden oluşmuştur
Trabeküllerin arasında, kemik iliği ile dolu düzensiz boşluklar bulunur
Trabeküllerdeki kemik lamelleri birbirine paralel seyirlidir.
Özel biçimlerde düzenlenmiş kemik lamelleri, genel olarak trabeküllerde bulunmaz
SPONGİYOZ KEMİK
SPONGİYOZ KEMİK
• Kısa ve uzun kemiklerin metafiz ve epifizlerinin iç kısımları ile yassı kemiklerin iç bölümleri spongiyöz kemikten yapılmıştır
SPONGİYOZ KEMİK
KOMPAKT KEMİK
Çıplak gözle bakıldığında homojen ve boşluksuz görünür
Ancak mikroskopla incelendiğinde kanallar sistemi ile donanmış olduğu ve özel biçimde düzenlenmiş lameller sistemi içerdiği görülür
KOMPAKT KEMİK
KOMPAKT KEMİK
İki tür kanal bulunurHavers ve Volkmann kanallarıdır Havers kanalları, kemiğin uzun eksenine
paralel olarak ve aralıklarla yerleşmişlerdir
VOLKMANN KANALLARI
• Komşu Havers kanallarını birbirine bağlayan yan kollardır
KOMPAKT KEMİKTE BESLENME Kompakt kemiğin enine kesitlerinde Havers kanalları daireler
şeklinde, Volkmann kanalları ise uzunlamasına veya oblik seyreder ş Kemik yüzeylerindeki foramen nutrisyumlardan giren kan damarları
Volkmann kanallarından ilerleyip Havers kanallarına, oralardan da dallanarak daha iç kısımlardaki kanallara ve kemiğin iç bölümündeki boşluklara kadar ulaşır
Kemik dokusunun matriksi ve hücreleri, bu damarlardan çıkan besin maddelerinin kanaliküler sistem içinde ilerlemesiyle beslenir
Kanallardaki damarları ince ve gevşek bağ dokusu sarmıştır Bu bağ dokusunun içinde sinir lifleri ve gerektiğinde kemik dokusu
oluşturabilecek kapasitede olan mezenkim hücreleri bulunur
SPONGİYOZ KEMİKTE BESLENME
Trabeküller arasındaki boşluklar bol kan damarı içeren kemik iliği ile dolu olduğu için, kemik dokusu bu damarlardan kolaylıkla beslenebilir
Dolayısıyla Havers ve Volkmann kanallarına hemen hemen hiç rastlanmaz
Ancak çok geniş trabeküllerde bazen bir-iki kanal görülebilir
KOMPAKT KEMİK
1.Spesiyal lameller (Havers lamelleri)2.İnterstisyel (ara) lameller
3.Sirkumferensiyal (dairesel) lameller
SPESİYAL LAMELLER
Havers kanalları etrafında iç içe yerleşmiş halkalar şeklindedir
Ortadaki Havers kanalı ile bunu çevreleyen spesiyal lameller birlikte, bir sistem olarak kabul edilir ve osteon (Havers sistemi) olarak adlandırılır
Kompakt kemikte dokunun çoğunluğunu osteonlar oluşturur
LAMELLER
İNTERSTİSYEL LAMELLER
Osteonların aralarında kalan alanları ara lameller doldurur.
Ara lamel grupları değişik yönlerde seyrederler.
Bunlar büyüme ve yeniden şekillenme sırasında yıkılan eski Havers sistemlerinden arta kalan lamellerdir.
OSTEON
SİRKUMFERENSİYAL LAMELLER
İç ve dış sirkumferensiyal lameller olarak ikiye ayrılırlar.
Bunlar kompakt kemiğin iç ve dış yüzlerini iç içe daireler halinde çepeçevre kuşatırlar.
Dış yüzeydeki dairesel lameller sayıca daha fazladır
SİRKUMFERENSİYAL LAMELLER
KEMİK ZARLARI
PERİOSTEUM
Perikondriyum gibi, özellikle gelişme döneminde iki katlıdır
Dış katı, az miktarda fibroblast içeren düzensiz sıkı bağ dokusu yapısındadır
İç katı, hücreden zengindir. Bu hücrelerin çoğunluğunu osteoprogenitör
hücreler oluşturur
PERİOSTEUM
Kemik yapımı ve onarımı sırasında iç kat çok aktiftir; olgunlaşan kemiklerde ise iç kat incelir, fakat bir miktar osteoprogenitör hücreyi yedek olarak saklar
Periosteum damarlardan zengindir
PERİOSTEUM
PERİOSTBu damarların bir kısmı foramen nutrisyumlardan
kemik dokusuna girecek olan damarlar, bir kısmı da periosteumun kendisini besleyen daha ince damarlardır
Periosteum kemik dokusuna sıkı bir biçimde yapışmıştır
Dış katından ayrılan kalın kollajen lifler (Sharpey lifleri) kemik matriksi içine girerek periostu kemiğe bağlar.
Eklem yüzleri dışında kemikler her taraftan periosteum ile kuşatılmıştır.
ENDOSTEUMKompakt kemikteki bütün iç yüzeyler ile spongiyöz
kemik trabeküllerinin yüzeyleri endosteum ile örtülüdür Periosteumdan daha ince olan bu zar retiküler bağ
dokusundan yapılmıştırKemik dokusuna dönük kısmında tek sıra halinde
dizilmiş olan osteoprogenitör hücreler bulunurPeriosteum ve endosteumun temel işlevleri, kemik
dokusunun beslenmesine hizmet etmek ve kemiğin büyümesi ve onarımı için gerekli olan osteoblastları üretmek
ENDOSTEUM
ENDOSTEUM
KEMİK YAPIMI (OSTEOGENEZİS)İntramembranöz (desmal) kemikleşme Endokondral kemikleşme
OSSİFİKASYON
Her iki tür kemikleşmede de, ilk ortaya çıkan kemik dokusu, primer kemiktir.
Primer kemik dokusu geçicidir, kısa bir süre sonra yerini sekonder kemik dokusu alır
Kemikler son şekillerini alıncaya kadar bir taraftan yeni kemik yapılır, diğer taraftan da yapılan kemiğin bir bölümü yıkılır
Onun için de kemik yapımı sırasında primer kemik dokusu alanları yıkım alanları sekonder kemik dokusu alanları yan yana bulunur
KEMİK YAPIMINDA DENGE
Büyüme çağında yapım, yıkımdan daha fazla olduğundan kemikler uzar, genişler ve kalınlaşır
Orta yaşlarda yapım ve yıkım bir denge halindedir
İleri yaşlarda ise yıkım yapımdan daha fazladır; bunun sonucunda kemiklerin kolaylıkla kırılabildiği osteoporozis denilen bir kemik hastalığı oluşur
İNTRAMEMBRANÖZ (DESMAL) KEMİKLEŞME
Doğrudan bağ dokusundan (mezenkim dokusu) kemik şekillenmesi
İntramembranöz kemikleşmeye, mezenkimal doku yoğunlaşmaları içinde oluştuğu için bu ad verilmiş
Kafatasının yassı kemikleri, mandibula ve maksillanın bazı kısımları, ayrıca, kısa ve uzun kemiklerin kompakt kısımları bu tür kemikleşmeyle meydana gelir
Oluşturulan kemik spikülleri üzerindeki osteoblastlar (a) lakünalar içinde yerleşik osteositler (b)
İNTRAMEMBRANÖZ (DESMAL) KEMİKLEŞME
Mezenkimal doku yoğunlaşmasının içinde ossifikasyonun başladığı ilk noktaya primer kemikleşme merkezi denir
Bu yolla kemik oluşacak alanlardaki mezenkim hücreleri uzantılarını çekip hızlı bir bölünme göstererek osteoprogenitör hücre olurlar
Daha sonra bunlar osteoblastlara dönüşerek kemik matriksinin kollajen liflerini ve şekilsiz temel maddesini sentezler
Osteoblastlar, salgıladıkları matriks içinde gömülü kalırlar.
osteoklastlar (ok) ve lakunalar içinde yerleşik Osteositler
Mezenşimal hücreler
Uzantılarını çekmiş mezenşimal hücreler
OSTEOBLASTLAR
KEMİK SPİKÜLLERİ
İNTRAMEMBRANÖZ (DESMAL) KEMİKLEŞME
İNTRAMEMBRANÖZ (DESMAL) KEMİKLEŞME
Mezenkim dokusu içinde osteoid odakları meydana gelir
Osteoid odaklarının arasında kalan mezenkim dokusunun içine kapiller damarlar filizlenir
Bu damarlardan çıkıp osteoid dokuya giren kalsiyum ve fosfor iyonları, buradaki osteoblastların salgıladığı alkalen fosfataz enziminin aracılığı ile kalsiyumfosfat molekülleri şeklinde matrikse çöker
İNTRAMEMBRANÖZ (DESMAL) KEMİKLEŞME
• Böylece osteoid kireçleşerek primer kemik dokusu halini alır, osteoblastlar da primer kemik dokusu içindeki kendilerine ait lakünalar içinde osteositlere dönüşür
İNTRAMEMBRANÖZ (DESMAL) KEMİKLEŞME
İNTRAMEMBRANÖZ (DESMAL) KEMİKLEŞME
Bu şekilde meydana gelen değişik şekil ve büyüklükteki kemik parçacıklarına kemik trabekülleri veya kemik spikülleri denir
Trabeküllerin yüzeyinde, osteoprogenitör hücrelerden türeyen osteoblastlar tek sıra halinde dizilerek lamelli kemik yapmaya başlarlar
Böylece trabeküller büyüyüp uzarlar Birkaç odakta birbirinden ayrı oluşan kemik
trabekülleri bu şekilde uzayıp birbirleriyle birleşerek süngerimsi yapıyı meydana getirir
ENDOKONDRAL KEMİKLEŞME
Uzun ve kısa kemikler bu yolla meydana gelir
Bu kemiklerin gelişecekleri yerde önce hiyalin kıkırdaktan ufak birer modelleri şekillenir
Endokondral kemikleşmeyle, bu kıkırdak modelin yerini kemik dokusu alır
ENDOKONDRAL KEMİKLEŞME
ENDOKONDRAL KEMİKLEŞME Kıkırdak modelin diyafiz bölgesinde, kıkırdağı örten
perikondriyumun iç katındaki mezenkim hücreleri bölünerek osteoprogenitör hücrelere, onlar da osteoblastlara farklılaşırlar
Osteoblastlar burada kemik matriksi sentezleyip etraflarına salgılarlar ve kendileri de matriks içinde gömülü kalıp osteositlere dönüşürler
Böylece kıkırdak modelin diyafizinde, intramembranöz kemikleşme ile silindir biçiminde bir kemik manşet oluşur.
Kemik manşeti saran zar da artık, periosteum olarak adlandırılır
ENDOKONDRAL KEMİKLEŞME
Hpertrofiye olan kıkırdak hücreleri
ENDOKONDRAL KEMİKLEŞME
Normalde kıkırdak matriksi kan damarı içermediği için kıkırdak hücreleri, perikondriyumdaki kan damarlarından çıkan besin maddelerinin difüzyonuyla beslenir
Ancak kemik manşet şekillenince difüzyon engellenir
Bu durum, kemik manşetin çevrelediği alandaki kıkırdak hücrelerinin beslenemeyip bozulmalarına yol açar
ENDOKONDRAL KEMİKLEŞME Bozulmaya yüz tutan hücreler önce irileşir (hipertrofi),
peşinden de dejenere olmaya başlar Hücreler dejenere olup yıkıldıktan sonra geriye
sadece hücreler arasındaki kıkırdak matriksi (kıkırdak spikülleri) kalır.
Bu sırada periosteumda osteoklastlar belirir ve bunlar kemik manşeti yer yer delerek foramen nutrisyumları açarlar
Periosteumdaki kan damarlarının bir kısmı bu deliklerden girip, kıkırdak spiküllerinin arasında kalan boşluklara filizlenir
ENDOKONDRAL KEMİKLEŞME
EPİFİZDİYAFİZPrimer kemikleşme yönü
ENDOKONDRAL KEMİKLEŞME
Bu damarlardan çıkan kalsiyum ve fosfor iyonları, kondrositlerden açığa çıkan alkalen fosfataz enziminin aracılığı ile birleşerek kıkırdak spiküllerini oluşturan matrikse çöker ve onu kireçlendirir
Yani matriks kalsifiye olup sertleşirSpiküller arasındaki kondrositlerin dejenere
olup ölmesiyle ortaya çıkan boşluklara, kan damarlarıyla birlikte mezenkim hücreleri de girer
ENDOKONDRAL KEMİKLEŞME
Bu hücrelerden farklılaşan osteoblastlar, kalsifiye olmuş kıkırdak spiküllerinin üzerine tek sıra halinde dizilerek primer kemik dokusu yapmaya başlar
Böylece primer kemikleşme merkezi
ENDOKONDRAL KEMİKLEŞME Histolojik kesitlerde, kalsifiye olmuş kıkırdak
matriksi bazofilik boyanmış, bunun üzerinde oluşan kemik dokusu da asidofilik olarak izlenir
Kemik trabekülleri büyüdükçe, kalsifiye kıkırdak matriksi de osteoklastlara benzeyen çok çekirdekli dev hücreler tarafından ortadan kaldırılır
Trabeküller arasındaki boşluklarda da, mezenkim hücrelerinden köken alan kırmızı kemik iliği gelişir.
ENDOKONDRAL KEMİKLEŞME
ENDOKONDRAL KEMİKLEŞME Primer kemikleşme merkezinin büyümesi, periostal kemik manşetin
epifizlere doğru büyüyüp ilerlemesi sonucunda aynı olayların tekrar etmesiyle gerçekleşir
Bu sırada osteoklastlar aktif haldedir ve kemikleşmenin başlangıcından itibaren kemik spiküllerini merkezden başlayarak rezorbe ederler, böylece kemik iliği boşluğunu meydana getirirler
Bu boşluk, kıkırdak modelin kemikleşmesi ve uzaması tamamlanıncaya kadar epifizlere doğru büyür
Dejenere olarak ölen ve yerinde kemik dokusu gelişen kıkırdak hücrelerinin kaybı, modelin epifizleri ile diyafizi arasındaki kondrositlerin hızlı mitoz bölünmeleriyle telafi edilmeye çalışılır
Mitozla çoğalıp alt alta dizilen kondrositler birbirine paralel seyreden hücre kordonları (izogen gruplar) oluştururlar
Bu çoğalmalara bağlı olarak kıkırdak taslağın boyu devamlı uzar
ENDOKONDRAL KEMİKLEŞME
Mitozla çoğalıp alt alta dizilen kondrositler birbirine paralel seyreden hücre kordonları (izogen gruplar) oluştururlar
Bu çoğalmalara bağlı olarak kıkırdak taslağın boyu devamlı uzar
ENDOKONDRAL KEMİKLEŞME
SEKONDER KEMİKLEŞME MERKEZLERİ
ENDOKONDRAL KEMİKLEŞMEAncak bu merkezlerin ortaya çıkışı bir kemikte bile aynı
zamanlara isabet etmez Sekonder kemikleşme merkezlerindeki kemikleşme,
diyafizdekinden farklı olarak ışınsal yönde bir büyüme gösterir; bu yüzden epifizler şişkin bir biçim alırlar
Uzun ve kısa kemiklerin epifizlerindeki kemikleşme eklem yüzeylerine kadar devam etmez; bu kısımda kıkırdak bir bölge kalır ve büyümenin tamamlanmasından sonra eklem kıkırdağı olarak varlığını sürdürür
ENDOKONDRAL KEMİKLEŞME
Primer ve sekonder kemikleşme merkezleri arasında, kemiğin uzamasına hizmet eden ve epifiz plağı adı verilen kıkırdak bir alan bulunur
Kemikleşme sona erinceye kadar epifiz plaklarındaki kırdak hücreleri diyafiz yönünde bölünüp çoğalarak sürekli kıkırdak dokusu yaparlar
Bu kıkırdak dokusu da, yukarıda açıklanan yolla devamlı olarak yerini kemik dokusuna bırakır
SEKONDER KEMİKLEŞME MERKEZİ
Sekonder kemikleşme merkezi
EPİFİZ PLAĞI
Büyüme devam ederken epifiz plağında yukarıdan aşağıya doğru kondrositlerin aşama aşama değişimi sonucunda ortaya çıkan bir tabakalanma göze çarpar:
1. Dinlenme zonu: Hücrelerinde değişiklik görülmeyen normal hiyalin kıkırdaktan oluşur.
EPİFİZ PLAĞI
2-Proliferasyon: Burada kıkırdak hücreleri hızla bölünüp üst üste dizilerek kemiğin uzun eksenine paralel kolonlar meydana getirirler
3-Hipertrofi: Sitoplazmalarında glikojen birikmiş büyük kıkırdak hücrelerinden oluşur. Hücreler çok sayıda vakuol içerir
EPİFİZ PLAĞI
4- Dejenerasyon ve kalsifikasyon: Kıkırdak hücreleri dejenere olup ölmeye başlar. Hücreler öldükten sonra onlara ait genişlemiş lakünalar açılarak kapiller damarlar ve osteoprogenitör hücreler tarafından işgal edilir. Bu arada kıkırdak matriksine hidroksi apatit kristallerinin çökmesiyle kalsifikasyon başlar
5- Kemikleşme: Endokondral kemikleşme yoluyla kemik dokusu oluşumu başlar
EPİFİZ PLAĞI
Epifiz plağının hemen altında, bu olayları takiben kalsifiye kıkırdak matriksinin üzerinde gelişmiş endokondral kemik dokusu gözlenir
Kısa ve uzun kemiklerde süngerimsi kemik dokusunu oluşturan kemik trabekülleri (spikülleri) başlangıçta primer kemik karakterindedir
Daha sonra yıkılarak yerlerine osteoblastlar tarafından sekonder (lamelli) kemik yapısında yeni trabeküller oluşturulur
EPİFİZ PLAĞI En sonunda epifiz plakları da tamamen kemikleşerek ortadan
kalkar. Böylece büyüme durur Kemiklerin kompakt kemik karakterindeki dış kısımlarında da,
kemikleşme sona erinceye kadar yapım ve yıkım olayları devam eder Böylece kemikler kalınlaşır Sekonder (kompakt ya da süngerimsi) kemikleri oluşturan lameller
ve lameller arasında yerleşik osteositler hayat boyunca kalıcı değildirler Bir süre canlı kalıp işlevlerini yaptıktan sonra yıpranarak ölürler Ölü doku, osteoklastlar tarafından ortadan kaldırılır ve bunların
yerine osteoblastlar yenilerini sentezler
OSTEOGENEZİS ÜZERİNE ETKİSİ OLAN HORMONAL FAKTÖRLER
Vücudun kalsiyum ihtiyacı arttığında veya kan kalsiyum düzeyi düştüğünde, gerekli kalsiyum kemiklerden sağlanır.
Bunun için parathormon, osteoklastik faaliyeti uyarıp kemik rezorbsiyonunu artırarak kan kalsiyum seviyesini yükseltmeye çalışır
Kan kalsiyum düzeyi arttığında ise fazla kalsiyum kemiklerde depolanır
Bunun için de tiroid bezinin parafoliküler hücrelerinden salgılanan kalsitonin hormonu, kandaki fazla kalsiyumun kemiklerde depolanmasını sağlar
OSTEOGENEZİS ÜZERİNE ETKİSİ OLAN HORMONAL FAKTÖRLER
Hipofiz ön lobundan salgılanan büyüme hormonu (growth hormon, somatotropin) özellikle epifiz kıkırdaklarını uyararak kemiğin uzamasına hizmet eder
Büyüme çağında bu hormonun eksikliği hipofizer cücelikFazlası ise uzun kemiklerin aşırı büyümesi sonucu
gigantism (devlik) Yetişkinlerdeki büyüme hormonu fazlalığı ise, kemiklerin
-genellikle uç kısımların- kalınlaşıp büyümesiyle ortaya çıkan akromegali
OSTEOGENEZİS ÜZERİNE ETKİSİ OLAN HORMONAL FAKTÖRLER
• Gerek erkek ve gerekse dişi cinsiyet hormonlarının kemikler üzerinde karmaşık etkileri vardır. Genel olarak kemik yapımını uyarırlar. Bunlar kemikleşme merkezlerinin ortaya çıkışı ve gelişim zamanlarını etkilerler. Cinsiyet hormonu üreten tümörler veya bu hormonların dışarıdan alınması ile meydana gelen erken cinsel olgunlukta, epifiz kıkırdakları süratle kemiğe dönüşeceği için büyüme durur ve kısa boyluluk oluşur