kÜnye - karakedidergi.com

48

Upload: others

Post on 03-Nov-2021

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: KÜNYE - karakedidergi.com
Page 2: KÜNYE - karakedidergi.com

2

KÜNYE

Sahibi: Dr. Yusuf ARSLAN

İç Tanıtım Sorumlusu: Engin YILDIZ

Dış Tanıtım Sorumlusu: Elif İZGİ

Teknik Destek: Gökhan ÖZDEMİR AKADEMİK DANIŞMA KURULU Prof.Dr.ÖzkanYILDIZ

Prof. Dr. İlknur ÖNER

Prof. Dr. Rüstem ERKAN

Prof. Dr. ArmandVolkas (California Institute)

Prof. Dr. TomCheesman (SwanseaUniversity)

Doç. Dr. Murat Cem DEMİR

Doç. Dr. Seçkin AYDIN

Dr. JeffFaris (University of South Wales)

Dr. Jeni Williams (University of Wales)

Dr. KyleErickson (University of Wales)

Dr. Mehmet YILDIRIM

Dr. Ebru ORAL

Dr. Gülreyhan ŞUTANRIKULU

Dr. Yusuf ARSLAN

Dr. Halil İbrahim AYDIN

Dr. Filiz ÇELİK

Öğrt. Gör. Suna DENİZ

Ar. Gör. Orhan ORHUN

DERGİ KURULU Dr. Yusuf ARSLAN

Neval SAVAK

Özlem ERDEM

Engin YILDIZ

İsmail GÜNDOĞDU

Dergiye yazıların yollanacağı e-mail

adresi:[email protected]

-Dergimizde yayımlanan yazıların tamamı gönüllük esasına dayalı olup sorumluluğu yazarına aittir.

SUNUŞ YAZISI

Havaların iyice ısındığı bir ağustos

gününden herkese merhaba.

Bir yıla yakın bir süredir nöbetçi

editörlük sistemiyle çalışıyoruz. Her ay

farklı bir şehirden farklı bir yüz ile

yayınımızı sürdürüyoruz. İmece usulü elden

ele taşınıp gidiyoruz. Temmuz ayında

Van’daydık bu ay yolumuz Tunceli’ye

düştü. Burası her yaz dolar taşar fakat bu

yaz öncekilerden daha kalabalık.

Yurtdışından ve yurtiçinden çok fazla

ziyaretçi Tunceli’nin tarihi, kültürel ve

doğal güzelliklerini keşfetmek için buraya

geliyor. Tunceli, vali Tuncay Sonel’in

hizmetleriyle kabuğunu kırmaya çalışıyor.

Vali Sonel bir beş yıl Tunceli’de kalmayı

başarırsa kentin eskiyen yüzünü

yenileyecek.

Ağustos ayı aynı zamanda üniversite

sınav sonuçlarının açıklandığı bir ay oldu.

Genelde beklenen sonuçlar alınamadı.

Kritik soru şu: İstediğim bölüm mü, iş

bulacağım bölüm mü? Bunun cevabını

adaylar verecek.

Bu ay da şair Can Yücel, Turgut

Uyar, Tevfik Fikret, araştırmacı yazar

Abdulbaki Gölpınarlı, Nezihe Meriç,

Abdullah Rıza Ergüven, tiyatrocu Müşfik

Kenter, Güzin Özipek, Aykut Oray ve

masal yazarı Andersen hayata gözlerini

yumdu. Binlerce can alan 17 Ağustos

Depremi’de bu ayda oldu. Hepsinin mekanı

cennet olsun…

Ağustos sayısında birbirinden güzel

şiir, deneme ve yazılar sizi bekliyor. Keyifli

okumalar dileriz.

Hepinize iyi bayramlar…

Dr. Yusuf ARSLAN

21.08.2018-Tunceli

Page 3: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 3

İNSANLARIN GÜVENİNİ NASIL

KAZANIRSINIZ?

(Ahmet KIZILBULUT)

Güven sağlama konusunda en önemli

şeylerden biri şeffaflıktır. Bu kelime çok sık

kullanıldığı için biraz anlam yitimine de

uğramıştır aslında. Elbette herkes

güvenilmek ister. Şirketler kendilerine

güvenmenizi ister. İş arkadaşları da

birbirine güvenmek ve güvenilmek ister.

Birçok açıdan güven, toplumu bir arada

tutan tutkaldır; onun sayesinde birbirimizle

ilişkilerimiz daha sorunsuz olur. İnternet

üzerinden alım-satım işlemleri yaparız;

güven üzerine kuruludur bu ilişki. Yine

internet üzerinden organize edilen taşıt

paylaşım işlerine, ya da Airbnb gibi

kurumlar yoluyla evlerimizin bir odasında

yabancıların kalmasına izin veririz. Kişisel

bilgilerimizi şirketlere sunar ve onları

saklayacakları konusunda güven duyarız.

Çalışma arkadaşlarımızın görevlerini en iyi

şekilde yapacaklarına inanırız.

Kısacası, birbirimizle ilişkilerimiz asgari

güven üzerine kuruludur. Bu güven ise iyi

niyet üzerine değil, insanların eylemleri ve

gösterdikleri çaba üzerine inşa edilir.

Bireylerde olduğu gibi şirketler açısından

da güven vermek büyük önem taşır. En

tepeden en alt kademelere kadar, sadece

sözle değil, eylemle de bu güvenilirliğin

gösterilmesi gerekir.

Peki nasıl sağlanır bu güven? Tek tek

bireyler için de şirketler açısından da benzer

kurallar geçerlidir.

Sadece söz değil, eylem

Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. “Bize

güvenin” demek ya da dikkatle tartılmış bir

görev tanımı ve ilkeler bildirisi kaleme

almak yetmez. Büyük adımları herkes

görür, ama ufak ve önemsiz görülen

eylemlerin etkisi daha büyük olur zaman

içinde. İşyerlerindeki uygulama birimlerinin

örneğin “çevreyi koruyan yaklaşımlara

sahibiz” diye bir bildirimde bulunması

yetmez; bunun nasıl hayata geçirildiği ve

sonuçları hakkında da ayrıntılı bir program

sunulmalıdır.

Bireysel olarak zamanında işe ya da

randevuya gitmek, zaman sınırlarına

uymak, soruları doğrudan yanıtlamak belki

farkında olmadığımız şeylerdir; ama iş

arkadaşlarımızın ve müşterilerin güvenini

kazanma bakımından önemlidir. Şirketler

için de aynı şey söz konusudur; vaatlerini

yerine getirmeleri ve günlük

uygulamalarıyla güvenilirlik duygusu

vermelidir.

Şeffaflık

Güven inşa etme konusunda en büyük

engellerden biri gizliliktir. Bazı şeyler doğal

olarak gizli tutulacaktır; fakat şirketin

bunları ifşa etmeden, pratiği konusunda

daima şeffaf olması gerekir.

Örneğin kararların alınması aşamasında

etkili olan unsurların bir kısmı açıklanabilir

durumda olmalıdır. Yöneltilen soruları

yanıtlama konusunda istekli olma ve

insanların bilgi almak için soru

sormasından gocunmamak da güven sağlar.

Özellikle güvenin yeniden tesis edilmesi

Page 4: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 4

gibi bir durum varsa şeffaflık daha da önem

kazanır. Örneğin son dönemlerde

İngiltere’nin en büyük bankalarından

HSBC’ye müşterilerine vergi kaçırma

konusunda yardımcı olduğuna dair

yöneltilen suçlamalar bankacılık

sektöründeki birçok vaadi geçersiz kılarak

güven sarsmıştır. İnsanlar bu konunun

üstüne gidildiğini, sorumluların

cezalandırıldığını ve bu tür olumsuzlukları

engelleyecek önlemlerin alındığını görmek

ister. O durumda bile yeniden güveni inşa

etmek büyük çaba ve zaman gerektirecektir.

Amaç aracı meşru kılmaz

Bir zamanlar iş dünyası liderleri amaçlarına

ulaşmak ve hissedarlarını memnun kılmak

için her tür yolun mubah olduğunu

düşünürdü. Çevreye verilen zararlara, düşük

ücretlere, kötü yönetim pratiklerine göz

yumulabilirdi.

Fakat artık tüketiciler de müşteriler de bu

yaklaşımı kabul etmiyor. Şirketlerin güven

vermesi için artık sosyal sorumluluk sahibi

olması bekleniyor. Örneğin Apple’ın

Çin’de ucuz işgücü kullanması, Starbucks

ya da McDonalds gibi şirketlerin ödemeleri

gereken vergileri ödememesi tüketiciler,

müşteriler ve yatırımcılar tarafından

sorumsuzluk olarak görülüyor.

Bireyler açısından da aynı şey söz konusu.

İş arkadaşlarına ya da müşterilere karşı

saygılı davranış bekleniyor. Etik olmayan

davranışlarına rağmen yol kat ediyor

görünenler önünde sonunda etraflarının

boşaldığını ve kendilerini desteklemek

isteyen kimsenin kalmadığını görecektir.

Hataları kabullenme ve sorumluluk alma

Bu ilke, hem bireyler hem de işletmeler

açısından, yapılan yanlışların

sorumluluğunun üstlenilmesi anlamına

geliyor. Bu yapıldığında ve düzeltmek için

adım atıldığında hatalar daha kolay

affedilebiliyor. Netlik ve şeffaflıkla

yapıldığında ise güveni pekiştirir.

Kağıt üzerinde yazılı ilkeler ancak

uygulanma planları ve somut adımlarla

anlam kazanır. Güven kazanmak ve

kazanılan güveni muhafaza etmek sürekli

çaba gerektirir. Ama sonuç buna değer.

Page 5: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 5

ADAM

(Hamiyet KOPARTAN)

İnsan hayatta dağ gibi olacak!

Yamaçlarında ağaçlar yeşertecek,

Üstünde çiçekler yetiştirecek,

Börtü böceği yemleyecek.

Hele eteğindeki taşları atınca

Yeri yerinden oynatacak!

Ağaç gibi olacak insan!

Kökü yerde, başı dimdik.

Topraktan geldiğini bilecek,

Kalbini göklere verecek.

Değil rüzgârda, fırtınada bile

Sarsılsa da gövdesi, devrilmeyecek!

Adam gibi olacak insan!

Kimsenin adamı olmadan,

Doğruluktan sapmadan,

Para pula tapmadan,

Adam gibi adam olacak,

Karakterini satmadan!

Adam gibi olacak adam!

Vatan için, millet için,

Bayrak için, devlet için,

Âlem için, ibret için,

Ölmek ne ki… Yaşamayı bilecek,

İnsanlığı yaşatmak için!

ŞİİR ANA ÖLDÜ

(Merve DAĞCI)

Bazı insanlar yürüyen şiirlerdir. Bazıları ise

şiirlerin o ahengini bozan, düzenini yerle

bir eden ritimlerdir ve insan şiirlerle

ritimlerin bir araya gelişiyle, şiirden daha

çok dağılır ve elbette ritimden daha çok

uyanık hale gelir. Hatta biliyor musunuz,

edebiyat yapan insanlar ve edebiyatla yakın

münasebetinden habersiz olanlar bu yüzden

dağılmış insanlardır. Her şiiri okurken ve

yazarken bir ana gibi toplamaya çalışırlar

dize sonlarını. Toplamaya çalışırlarken

de… Anladınız siz.

Şimdi herkese selam olsun, ben Merve.

Merve Dağcı. Adından ve soyadından

gelme “dağ” özelliği kişiliğinin her alanına

yansımış olan bu insan şiir analardan bir

tanesidir. Lakin öyle kültürlü bir anne

değilimdir, bakmayın güzel lakırdı

yaptığıma. Şiirlerini döverek seven, şiddet

yanlısı bir insanım. Ne ayrılabilirim

onlardan ne de bağrıma basabilirim.

Şiirlerin, şiire şiir yazdığı bir mekânda

ancak böyle bir ana olunur, anlayın.

Ne zaman analık yapmaya kalksam

birileri yamalı eteğime gelip yapışıyor.

İtiyorum onları, inanın kim olduğuna bile

bakmıyorum ve yere düştüklerinde onlar

ağlarlar iken seyirciler ağızlarını gere gere

gülüyorlar. “Ne oldu, neye güldünüz”

diyorum, “şiirleri dövüyorsun, ona

gülüyoruz” diyorlar. Ya hu bu insanlar da

ne garip! Anlayamıyorum. Bilmiyorlar ki

şiirler kendileridir, şiirleri yazan ana da

benimdir. Anayla dalga geçiyorlar. Sonra

bir sızı başlıyor tüm vücudumda, aynı anda.

Öncelikle ellerim titriyor, yüzüm kızarıyor,

süpürge kirpiklerimin arasında yavaştan

gözyaşı dolmaya başlıyor. Sıra beynime ve

Page 6: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 6

kalbime geldiğinde onlar el ele tutuşuyor,

artık beynim bile akıl vermeyi bırakıyor.

Hadi diyorlar el ele tutuşup, şu uçurumdan

aşağıya ölüm tatiline gidelim. Önce kalbim

onay veriyor sonra beynim, gülümsüyorlar

ve attıkları her adımda içime kocaman bir

ferahlık yayıyorlar… Onlar ölüyorlar, ben

gülümsüyorum. Ben gülümser iken insanlar

ağızlarını kapatıyorlar.

“Ey insanlar! Gülün hadi” diyorum, yok

yok. Gülmüyorlar artık, sahiden

çözemiyorum. Beni anlamaları için ölmemi

mi bekliyorlar? Yineliyorum;

“Ey insanlar! Gök ve yer şahit olsun ki

vicdanlarınız iki dudak arasında ağzınızı

gerdiğiniz kadardır.”

Onlar daha da susuyorlar. Onlar hep

susuyorlar. Onlar ezilmeye mahkûm olan

iki ayaklılar, gülüşlerinin içinde

çiğnenmeye hazır bekleyen azınlıklar.

GÜZ GELMİŞ

(Abdullah KURT)

Bir yıkıştır esiyor mevsim kapısından

Yüreğimde bütünleşen hasret bulutları

Bir sağanaktır yağdırıp yıkıveriyor

düşlerimi çatısından

Piyanistler zihnimde hüzün besteliyor

Gözlerim görmeye kaygılı olsa da

Esiyor ya kapı aralarından,

Dökmüş ya yüzünü doğanın

Güz gelmiş,

"Hâyrola,ne bu ergenlik" demeye

dönmüyor dilim

'Bir bahardı, şunun şurasında bir mevsim'

desem de,

Çalmayacaksın kapımı, eminim

Kim bilir hangi sevgi bilmeze konuyor

kelebeklerin

Dertyüzü ‘ne dönmüş,

Habiredertli, hepten efkârlıyım,

Büsbütün kâhır doluyum bakışı Narin’im

Nice bir asırdı yoktun, daha da yoksun

Düştüğüm mecradayım,

Aynı mahalde, aynı hâldeyim

Daha da küfrediyor gençliğim,

susmadı-susturmadın

Beni cehennem deresi yosunlarıyla baş başa

bıraktın,

Page 7: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 7

Ve incinmekteyim

Alıp terkettinhulyalarımla benim düş evimi

Bir hüzündür yalıyor yüreğimi gidişin

koptuğundan bu yana

O gidiştir zaaf tutmuş cihanımda sarayları

Matem sarmış ciğerimin dört bir yanını

Solunuyorum salına salına

Keşke şaşırtsaydın şiirlerimi sözcük sözcük

Gelseydin güz yerine bu mevsim

Sen gelip esip gitmeseydin bir bahar gibi

Kalsaydın soframda, beraberce dert

yanaydık

Amane yazık ki güz gelmiş

Ve sen gittiğin yerdesin

SİGARAMIN DUMANI

(Ali YILMAZ)

Memuriyetimin ilk günleriydi. Şehrin

hareketliliği benim gibi küçük bir şehirden

gelen biri için çok yorucuydu. İşime dört

elle sarılmıştım, bugünün işini kesinlikle

yarına bırakmıyordum. Beni sekiz kişilik

bir odaya verdiler. Arkadaşlarımın çoğu

odada sigara içtiği için bazen göz gözü

görmüyordu. Sigaralı ortam benim için pek

yabancı değildi. Çünkü babam da

yarışmaya katılacakmış gibi evimizin her

yerinde fosur fosur sigara içerdi. Ev halkı

bu duruma alıştığı için kimse tek bir söz

söyleme cesareti edemezdi. Babam evde

tam bir otoriteydi. Babamın sigarasından

kurtuldum derken işyerindeki

arkadaşlarımın sigarasının içine

düşmüştüm. Sizin anlayacağınız yağmurdan

kaçarken doluya yakalanmıştım. İş yerinde

içilen sigara beni çok rahatsız ediyor, onlar

sigara içtikçe sanki ben içiyordum. Çünkü

kahve içseler yanında sigara yakarlar, çay

içseler, “çayın sigarasız tadı çıkmaz”

diyerek sigara içmek için bahaneleri

bitmiyordu. Onlar sigara içmeye devam

ediyor, sigara kokusu da beni hasta

ediyordu. Sürekli baş ağrısı çekiyordum. O

yüzden sık sık başımı masaya koyuyordum.

Arkadaşlardan birisi bir gün bana “ben

senin bu derdinin dermanını biliyorum. Bu

sigara kokusu seni rahatsız ediyor. İstersen

bu derdinden kurtulabilirsin” dedi. Ben de

heyecanla başımı kaldırdım ve arkadaşıma

“söyle nasıl kurtulacağım bu kokudan ve

baş ağrısından” dedim. Arkadaşım da bana

“sen de bizim kervana katılacaksın” dedi.

“Nasıl” dedim. “Zaten sen odada olduğun

için içmiş gibi oluyorsun bari sende zevkini

al” dedi. Ben “asla sigara içmeyeceğimi,

Page 8: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 8

evimizde babamın hepimizin yerine

yeterince içtiğini” söyledim ama nafile. Her

gün, gün aşırı bu teklif arkadaşlarımca

tekrar ediyordu.

Günler aylar geçti. Artık yeni şehrime

işime, arkadaşlarıma iyice alışmıştım.

Öğlen yemeğinde çıktığımız bir gün canım

sıkılmıştı. Evde dört kardeşiz birlikte

yaşıyoruz. Bütün sorumluluk bende.

Aldığım maaşımı kuruşu kuruşuna

hesaplıyorum. Evde tek çalışan benim, üç

kardeşim okuyor. Öğle yemeğinden iş

yerine önüyorduk. Arkadaşlarımdan birisi

yanıma yaklaştı “hayrola sabahtan beri

suratından düşen bin parça, sorun nedir”

dedi. Ben istemeye istemeye “biraz sıkıntılı

günler yaşıyorum ama çözerim, çok sağ ol

ilgin için” dedim. Arkadaşım; “kızım bu

dünyanın sorunu bitmez, boş ver. Ne

demişler ister zengin ol ister fukara

yemekten sonra yak bi cigara” dedi ve

sigarayı bana uzattı. Ben istemeye istemeye

uzatılan sigarayı aldım. Yakılan çakmakla,

sigaram beni alıp götürdü. Dumanı ile

gökyüzüne doğru uçmaya başladım.

Ben mi sigarayı içtim sigara mı beni içti

anlayamadım. Gözümden yaşlar akarken

“hayrola niye ağlıyorsun” dedi arkadaşım.

“Yok” dedim. “Gözüme duman kaçtı

gözyaşlarım bundandır” dedim. Artık

ağlarken bir bahanem de olmuştu.

Uzunca bir süre odada sigara otlakçısı da

olmuştum. Teklif edilen hiçbir sigarayı geri

çevirmiyordum. Hele öğlen yemeğinden

sonra kahve ile içilen sigara efsane gibiydi.

Beni benden alıyordu. İş yerinde odamızda

sigara içmek bazen tam bir işkenceye dönse

de yeni oyuncağım beni dertlerimden bir an

olsa da uzaklaştırıyordu.

Artık otlanmak gururumu kırmaya

başlamış, arkadaşlarım da artık bana sigara

telifinde bulunmuyordu. Sonra bir

düşündüm ki ben mesai saatinde yarım

pakete yakın sigara içicisi olmuşum. “Bu

böyle olmayacak” dedim. Akşam iş çıkışı

mahallemizin bakkalına gidip ilk sigara

paketimi aldım ve böylece milli içiciler

arasına katılmış oldum. Kardeşlerim nasıl

olduysa sanki sigara içmemi bekliyorlarmış

gibi bu durumumu hiç yadırgamadılar.

Artık iş yerimde, odamız da kimseden

sigara almadan sigaramın dumanıyla

beraber hülyalara dalıp dalıp gidiyorum.

Bunca yıl nasıl bu zevkten kendimi mahrum

etmişim kendime çok kızdım. Evimizin

bütçesine bir kalem daha eklenmişti. Hesap

kitabımı yapıyor, nereye ne verilecek,

alınacak. İhtiyaç listemi çok mükemmel

tutuyorum. Ay sonunu ucu ucuna denk

getiriyorum.

Zaman ilerledikçe sigara içme olayını iyice

abartmıştım. Artık Günde iki buçuk paket

sigara içiyorum. Sanki olimpiyatlara

hazırlanıyorum. İş yerimde iki paket. Eve

gelince çayımı demliyorum herkes yattıktan

sonra gece yarım paketi bitiriyorum. Her

gün sanki yetişmem gereken bir hazırlık

içindeyim.

Bana sigara teklifinde bulunan arkadaşım

bir gün gelip dedi ki” kızım bilseydim

böyle çılgınlar gibi sigara içeceğini, elim

kırılsaydı da sana sigarayı teklif etmeseydi

keşke” dedi. Artık dönülmez bir girdabın

içine girmiştim. Zaman zaman bu halimden

şikâyet etsem de sigarayı yakınca bu

düşüncemden vazgeçiyordum. Benim rutin

yaşam biçimim sabah işe gidiyorum gün

boyu iki paket sigaramı içiyorum. Akşam

Page 9: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 9

eve gelince mahalle bakkalında bir sigara

paketi, dört ekmek alıyorum. Evin yolunu

tutuyorum.

İş ortamımın zorluğu, her şeyi ucu ucuna

yetiştirme telaşım. Evde dört kişinin

masrafı, kendime ayıracak hiçbir özel

zevkim yok sigara içmekten başka.

Yine ay sonu hesaplarıma göre bir gün

sonra maaşımı alacağım. Ama unuttuğum

bir şey oldu, günleri karıştırdım. Cuma

akşamı iş yerimden çıktım eve geldim. Tam

içeri girecektim ki kardeşim “abla melemen

yemeği yaptık evde ekmek kalmamış, içeri

girmeden ekmek alıp gelir misin” dedi.

“Tamam” dedim. Hazır üstümü,

ayakkabılarımı çıkarmamıştım ekmeği

almaya gittim. Bakkala girdim cebimdeki

sigara paketine baktım. Paketin içinde tek

bir dal sigara kalmış. Sabaha kadar

mümkün değil bana yetmez bir tane sigara.

Kendimle savaşmaya başladım. Ya dört

ekmek alacağım ya da bir paket sigara.

İkisinin de fiyatı aynı para. Bakkalcıya önce

“dört ekmek” dedim. Tam ekmekleri

almaya uzandım. “Yok yok sen bir paket

sigara ver” dedim. Bakkalcı “abla paran

yoksa sonra verirsin” dedi. Ben “yok yok

sen ekmekleri al bana sigara ver” dedim.

Nasıl olsa ertesi gün maaşımı alacaktım,

âmâ öyle değildi. Arada ki cumartesi, pazarı

karıştırmıştım. Maaş günü pazartesiydi.

Ekmekleri almadan büyük bir utançla evin

yolunu tuttum.

Eve giderken tekrar dönüp sigarayı bırakıp

ekmek almak için dönmek istedim ama

dönmedim. Eve geldim kapıyı çaldım

kardeşim “ekmekler nerde abla” dedi.

“Yok” dedim. Kardeşim ekmek mi

kalmamış bakkalda” dedi. “Hayır” dedim.

“O zaman neden almadın” dedi. Ben de

“param yok onun için almadım” dedim

başım önde gözlerimi kardeşimin

gözlerinden kaçırarak ayakkabılarımı

çıkarmak için eğildim. Kardeşim “âmâ abla

melemen yaptım, melemende ekmeksiz

yenmez ki” dedi. Bende “Börek, çörek

yapın onunla yeriz” dedim. Kardeşim

“Evde ne un var ne yağ, hiçbir şey

kalmamış abla” dedi. Ben de “Bu akşam

ekmeksiz yiyin, yapacak bir şey yok”

dedim. Odama girdim. - Oysa nasıl

acıkmıştım suçluluk duygusu ile salona

geçtim oturdum. Açlığımı bile unutmuştum.

Salonun penceresini açtım paketimden bir

sigara çıkarıp yaktım. Derin bir nefes

çektim. İlk sigarayı içtiğim günkü gibi

başımın dönmeye başladı. Açlık sigara ile

beni benden aldı. Aniden kapı açıldı

kardeşim karşım da “abla sen ekmek yerine

sigaramı aldın yoksa” dedi. Kapıyı sert bir

şekilde çekip çıktı.

Ne diyeceğimi bilemeden sigaramın

dumanını içime çekip adeta yutarak büyük

bir gürültü ile öksürmeye başladım.

Ben ne yapmıştım, çocukların ekmeğin

yerine bencilce zevkim için sigarayı

kardeşlerimin aç kalmasına tercih etmiştim.

Gece boyunca kendimle savaştım, sigara

beni esir almıştı, onsuz yaşam benim için

mümkün değildi. Her anım sigara ile

bütünleşmiş, damarlarımda kanla birlikte

duman gezmeye başlamıştı. Ben bu

değildim. “Kardeşlerimin koruyup gözeten,

evinin her şeyi ile ilgilenen, yeri geldiğinde

anneleri, yeri geldiğinde babaları olan birisi

olan ben nasıl böyle kör, sorumsuz biri,

sigaranın esiri zavallı biri oldum” diye

düşündüm.

Page 10: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 10

Sigaranın beni koyduğu yeni halimi

düşünerek bütün paketi içip bitirdim.

Sabaha doğru sigara paketini avucumun

arasına koydum ve onunla konuşmaya

başladım. “Bak sigara kardeş yedi yıldır

beni kendine köle yaptın. Gece demedin,

gündüz demedin, beni kendine esir ettin.

Artık bu sömürüne dur diyorum, ben seni

hayatımdan çıkarıp atıyorum. Seni bunca

yıl dudaklarım da taşıdım. Yeter artık

maaşıma ortak olamayacaksın. Artık beni

kendine köle yapamayacaksın. Bu andan

itibaren seni koparıp atıyorum hayatımdan.

Eğer seni bir daha içersem dünyanın en

namussuz adamı olayım” dedim sigara

paketini avucumda buruşturarak,

paramparça yaptım. Odamdaki çöp

kutusunun içine büyük bir kin ve hırsla

sigara paketini attım. Sırtımda kocaman bir

yük kalktı. Sonra yatağıma uzandım. “Hem

cebimde hem hayatımda sana yer yok artık,

Elveda sana” diyerek kendimi kutladım ve

büyük bir huzur içinde uykunun

derinliklerine daldım.

BAHARIN ÇOŞKUSU

(Mustafa SÖYLEMEZ)

İpek yumuşaklığı kuş seslerinde

Uçuşurken savruk kanatların

Arka sıralarında kaldım,

Bir lisenin yitik fotoğrafında.

Kar tanelerinde seni arar bir renk

Buruşuk elleriyle koşarken zaman,

Seni oyalar çürük kiremit sesleri

Saçlarım bir bahar rüzgârı gülüşünde.

Bıktım öyle uzaktan sevişinden

Tat alsam da doyasıya

Öyle Sokak ötesi el sallayışından.

Eskidi dudaklarımda sıcaklığı,

Kızarmış yanaklarının

Bir de söyleyişin

Beni sevdiğini senin de

Üstelik aynı benim gibi.

En ufaktan ufak, o biricik busen

Saklanır durur sıcaklığında dudağımın.

Unutmuş gibi misin,

Yoksa unutmuş musun, gerçekten?

En güzel yerinde uykuya dalardı düşüm,

Yastığından tozlar silkelerken sen

Gülüşüm dökülürdü gözlerinden.

Ne taş olurdu ayakların,

Ne de yanardı kanatların

Sıkarak ellerini

Yine, başkasının olurdun sen.

Sonra yine arsızca kurardın içine

O en derin yüreğinin,

Bir çıkrık bir de kirmen.

Hüzünlü gözlerinle dokurdun bir kilim

Ayaklarının ucundan

Saçlarımın ucuna.

Page 11: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 11

ANNE YOKSA

(Damla HANO) Bir evde anne yoksa, her şey boş olur

Bir evde anne yoksa, dantellerin anlamı kalmaz

odalarda

Bir evde anne yoksa, anlamsız kalır anlamı olan

eşyalar

Bir evde anne yoksa, o ev eve benzemez tam

olarak.

Bir evde anne yoksa, güzel kokan yemekler

yoktur

Bir evde anne yoksa, anne eli değmiş gibi

olmaz hiçbir şey.

Bir evde anne yoksa, çekmecede saklanan

çerçevenin anlamı kalmaz.

Bir evde anne yoksa, pencereler küser

gökyüzüne,

Bir evde anne yoksa, çiçekler solar sulansa bile.

Bir evde anne yoksa, öksüz kalır tüm bedenler

Bir evde anne yoksa, üşüyüverirsin aniden

Bir evde anne yoksa, gülüşü güzel kadın yoktur.

Bir evde anne yoksa, o ev anne kokmaz.

Bir evde anne yoksa, sandığa saklanmış eşyalar

anlamsız kalır.

Çeyizi öksüz kalır, kaşığı öksüz kalır, çiçeği

öksüz kalır.

Bir evde anne yoksa, parçası eksilir yapbozun.

Tamamlayamazsınız hiç bir zaman, hep eksik

kalır.

Bir evde anne olmayınca, gönlün kırılır.

Gözün yollarda kalır.

Ama bir evde anne varsa,

Her şey tamamlanmıştır yüreklerde.

Bayramda öpeceğin bir el vardır, sarılacağın

yürek.

Ütülü gömlekler asılır askıya.

Her şey yerli yerindedir, düzenlidir.

Okul veya iş çıkışları ev mis gibi yemek kokar,

Temizlik kokar, anne kokar.

Evinde cennet vardır, annenin ta ayağının

altında

Sevinirsin bazen, seni ayağının altına aldığında

Cennete gideceğini sanarsın çünkü.

Bir evde anne yoksa, cenneti özler insan.

Bayram sabahı pencereden ayrılmaz.

KENDİNİ SEV

(İpek AYDOĞDU)

Bir kuşu sevebilir insan. Onu kıskanabilir.

Kanatlarında ki ahenge özenebilir ara sıra.

Özgürce süzülüyordur çünkü uçsuz

bucaksız, gökyüzünde. Özgürlüğünü

kıskanır.

Prangalara bağlı ayaklarını kurtarmak ister.

Uçmak ister özgürlüğe dans edermişçesine.

Rüzgâra kafa tutmak bazen… Kanatlarını

her çırpışında yaptığı her hatayı silip

süpürmek ister evrenden.

Kendini onun yerine koyup hayaller kurar,

kaybolur mavilikte. Ara sıra yapmak lazım

gerek böyle.

Her köşeye sıkıştığında kapa gözlerini.

Kanatlarını çırp, süzül gökyüzünde.

Özgürsün sen. Kimsenin özgürlüğüne zarar

vermediğin sürece özgürsün.

Kır o prangaların zincirlerini. Geç değil.

Hatta nefes almaya devam ettiğin sürece,

her nefesinde tam sırası aslında özgürlüğün.

Hayallerine uçmayı dene.

Hayır demek istediğin şeye hayır de mesela.

İnan hayır demek hiç zor değil.

Kendine kızabilir insan. Hırsını aynadaki

yüzünden almaya çalışır.

Ruhunda volta atan o kötü hissi öldürmek

istermişçesine bağırır.

Evet, insan kendine kızabilir. Ama

affetmeyi de bilmeli.

Page 12: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 12

Sen kendin için varsın bu dünyada, kendin

için kendinsin.

Başkası olmaya çalışmak kadar sahte bir

şey var mı?

Niye kendin değilsin, neden zorluyorsun

olmadığın bir insan gibi olmaya o ruhu

bedeni?

Yahu sen bu dünyada sadece bir tanesin.

Düşün ki erik en sevdiğin meyve. Koskoca

dünyada sadece 1 tane kalmış. O da senin

elinde.

Nasıl değerli değil mi şimdi o erik senin

gözünde? O eriğe verdiğin değeri ver

kendine.

Kendini sev ki dünya seni sevsin. Ruhunu

teslim ettiğinde ruhun üzülsün senden

ayrıldığı için.

Sen kendini sev ki kendin olabilesin.

Sığamadığın o kalıplardan çık.

Nefes alamadığın o kör kuyulardan, önünü

göremediğin sonsuz tünellerden kurtul.

Kurtul ve kendini sev. Çünkü sen

milyarlarca insan arasında sadece bir

tanesin.

YOKLUKTA VARLIK

(Talha BAYANA)

Sahi, neden “var” yok ve “yok” var?

Neden, ayrılmak çok zor?

Neden, canından ayrılmak zorunda insan?

Neden, kalemim benim olduğu halde

Aslında bir başkası olmayan

Bir başkasının?

Anlamıyorum, sabredemiyorum

Ve çıldırıyorum derinlerde,

Bir yerde.

Düşündüm, düşlerime yenildim.

Kaybettim, acınası yalnızlığımı.

Anladım ki : En çok yok olmaya

Muhtacım.

Page 13: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 13

SESLENSEM SANA

(Muharrem TURGUT)

Mekke sokaklarından

Medine caddelerinden

Kerbela çölünde bir ağacın arkasından

Seslensem sana Ortadoğu’nun çocuğu

Afrika çöllerinden

Cezayirmenekşeleri arasından

Doğu Guta’dan

Halep çocukları arasından

Seslensem sana Ortadoğu’nun çocuğu

Seslensem sana, duyursam

Göklerden,denizlerden gelen kutsal algıyı

Versem eline gülünü kutsal toprakların

Tutsan sarsan ellerinle bassan bağrına

Doğrultsan dikenini batıya,en batıya

Orta,kuzey,güney her türlü batıya

İçinde barındırsan tohumunu bu gülün

Doğunun topraklarına serpsen

Büyüse fidanlarımız

Değse çocuklarımıza, yarınlarımıza

Titretse yeri ve göğü ve batıyı daima

Aydınlık bir köprü gibi uzatsa başını en

batıya

DAĞINIĞIM

(Hatice LİMAN)

Öylece takılı kaldı boğazımda onca

cümlelerim söyleyemedim.

Tıka basa dolu şiirlerimle büyüyen sevdama

düşerdi ince ince…

Gökyüzüm, sulanmış toprağında korkusu

derin yaralarım körkütük ve darmadağın

işte…

Mevsimi üşümüş baharların yaprak döken

sevdalıları gibi delik deşik uykularım

Dağınığım …darmadağınık …

Köşe bucak büyüyen nefesimde soluksuz

türküleri dökerdim cümle cümle…

Yanağından düşerdi avuçlarım ıslanmış

yazılarım….

Öylece takılı kaldı boğazımda onca

cümlelerim söyleyemedim.

Ezber bozan sarkıllar biriktirdim

karakalemimde…seninle

Unutulmuş nisan yağmurlarında ıslanan

eylülüm ….

Peşimden gelen çocukluğumla düşe

kalka….

Geçmezdi oysaki merhem olunmuş yaralar

tazelenirdi gündüz vakti…

Soyunmuş vedalarında ölmeler gizli…

Sonra deryası buğulu denizlerinde dalgalı

saçlarını tutan ellerim….

Page 14: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 14

Öylece takılı kaldı boğazımda onca

cümlelerim söyleyemedim.

ATEŞÇİZADENİN ZAMAN SIÇRAMASI

(Özgür İRENHÜR)

“Bu dünyada her şey planlandığı

şekilde yürüyor, bunu kimse ama kimse

varoluş ya da sonradan var olacaklar dahil

kimse ama kimse değiştiremez. Hepimiz

aynı tuzağa yakalandık, sadece sıralaması

farklıydı. Bu boktan dünyada hiçbir zaman

kazanamayacağız, hiçbir zaman hem de!

Anlık mutluluklar yaşadıktan sonra geberip

gideceğiz!” diyen Özcan, sağ gözünün

seğirmeye devam ettiğini konuşması bitince

fark etti. Karşısındaki kadın ona öylece

bakarken dediklerini anlamaya çalışıyordu.

Kadın “Z yayınları test kitabı 7. Sınıf soru

bankası istiyorum” diye yinelediğinde

Özcan bir anda boşluğa düştü, tepeden

aşağıya tökezlenip yuvarlanan at arabası

gibi. At yaralanmış ve acı acı kişniyordu,

araba paramparça olmuştu ve Özcan

gözlerini kadınınkilerden alarak yere

bakmaya başladı. Yüzündeki kararsızlığı,

alnından akan ter damlaları yorgunluğunu

belirginleştiriyordu. Elini kitaplığa koydu.

- “Bir saat önce geldiğinde yanlış

vermişsin, 5. Sınıfı vermişsin. Hatırladın mı

beni? Hani o kadar hızlı vermiştin ki ‘çok

hızlıyım gördüğünüz gibi” diye hava

atmıştın. Demek ki hızlı olmak önemli

değilmiş.” dedi kadın.

- “O zaman yaşasın cumhuriyet!” diye

heyecanla haykırarak doğru test kitabını

raftan alıp gülümseyerek kadına verdi.

Kadın gülümsemekle gülümsememek

arasında tereddüt yaşadı, kitabı alıp kasaya

yöneldi.

Özcan kirli sakalını okşayıp kalın

gözlük camını düzelti. Bir yıldır

kullanmasına rağmen burnunun üzerinde

duran, kulaklarını saran bu gözlüğe

alışamamıştı, terleyince alnında biriken

damlanın aniden gözlük camına düşmesine

de. Sağ gözünde kas tembelliği oluşmuştu,

aşırı fiziksel yorgunlukta sağ gözünün

soldakine doğru sarılmak istemesine engel

olamıyordu, insanlar bu duruma şaşı

diyorlardı.

Kitapevinde çalışırken tüm mesai

boyunca ayakta durmak zorundaydı, çünkü

oturduğu an bakışla veya sözle

uyarılıyordu, müşteri sayısının ve kitap

satışındaki azalmayı çalışanların oturmasına

bağlayan engin iş tecrübesine sahip müdür

tarafından.

Yorgunluğunu unutmak için raftaki

kitapları düzenlemeye koyuldu. Kitapevi

büyük değildi ama içeriye on kişi doluşunca

ve hepsi aynı anda Özcan’dan kitap

isteyince sıcaklık artıyordu. Masraf olmasın

diye klima takılmamıştı, çalışmak zorunda

olanların özgür olmayan iradesi klima

görevi görüyordu. “Konu anlatımlı

matematik kitabı verir misiniz?.. 5. Sınıf

sosyal bilgiler soru bankası…. Yaprak test

fen bilimleri istiyorum… ‘Aldatma Beni

Üzerim Seni’ kitabı var mı siz de” diye

sıcaklığı arttıran ve Özcan’ın terlemesine

neden olan sorularla karşısına dikiliyorlardı.

Okulların ve öğretmenlerin istedikleri test

kitaplarını almak isteyen ebeveynler

kurulmuş oyuncaklar gibi kitapevinden üçer

beşer test kitabı alıp telaşla çocuklarına

yetiştirmeye çalışıyorlardı. Eğitim sistemi

test üzerine kurulmuş ve öylece ilerliyordu.

Durmadan müfredat değiştiren yetkililerin

derdi öğrencilerin eğitim seviyelerini

Page 15: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 15

yükseltmek değil, kitapevleri, matbaa,

yayınevleri ve okul müfredatına sokulan

test ve çocuk kitapları için alınan yüklü

rüşvetlerdi. Test kitabı ekonomisi turizm

ekonomisinden daha büyüktü. Çocuklar da

bu sistemin kurbanı olarak hangi şıkkın

doğru olduğuna karar vermeye

çalışıyorlardı. Tüm bunlardan sıyrıldıkları o

gün geldiğinde, yani üniversiteye

girdiklerinde, aslında birkaç üniversite

dışında geriye kalanların hemen hepsinin

lisenin devamı olduğunu anladıklarında,

hayal güçlerinin ne durumda olduğunu

bilemeyeceklerdi.

Aylardır çalıştığı kitapevinde

raflardaki kitapların yerini ezberleyen

Özcan, müşterilerinin istediği kitapları

anında veriyordu. Artık ortalama maaşı,

SSK’sı ve IBAN’ı vardı, annesiyle yaşıyor,

ev ve iş arasındaki aynı hatta bir ileri bir

geri yapıyordu. Az para kazanıyordu ama

sevdiği işi yapmanın mutluluğu vardı. Zaten

son dönemde kendini mutlu ettiği nadir

konulardan biri de kitapevinde

çalışmasıydı.

Özcan elmacık kemiğinin hemen

üstünde yeni beliren et beniyle hafifçe

oynarken burnunu çekti. Burnunu

çektiğinde yıllar önce burnunu çektiğinde

boynunun üç gün tutulduğunu hatırladı.

Bunu anlattığında gülme krizine

giriyorlardı. Burnunu çekerken boynu

tutulan Özcan’ın durumu Evrenin sonu,

beynin derinliği ve garipliklerinin sınırsız

olduğunun ispatıydı. Sonra gözlüğünü

düzeltip kitapevinde arkadaşlarına bakındı.

Birine el edip aşağıya ineceğini haber verdi.

Aslında dünyanın tek derdi Aşağıdakiler ve

Yukarıdakiler arasındaki savaştı, bunun

haricinde savaş olarak sunulan konular

sadece yutturmacaydı. Özcan aşağıdaki

tuvaleti kullanıyordu tıpkı tüm diğer

Zümrüt Çarşı çalışanları gibi, bu ayrıcalık

müşterilere verilmemişti çünkü müşteri

tuvaleti üst kattaydı, orayı da çalışanlar

gidemiyordu. Zengin boku ile fakir

bokunun birbirine karışmaması

gerekiyordu, bunu akıl eden Çarşı

Yönetimiydi. Zenginlerin bir arada

yaşayarak huzur aradığı ve sokakta yürüyen

herkesin acaba ne kadar zengin diye

birbirine bakış attığı alternatifsiz Çarşıda

çoğunlukla alışveriş yapıp rahatlayan

insanların olduğu bir muhitti. Zenginler

arabadan inmediği için otobüs seferlerini

azaltıp iki hatta düşüren İETT fakirleri de

düşünerek çok zarif davranmıştı. Her

istediğini almak isteyen şımarık çocuklar,

alamadıklarında çığlık çığlığa ağlayarak

annelerinin eteklerinden çektiriyorlardı ya

da “oğlum iki kitap yeterli” diyen babasına

“üç tane alacağım ben üç diyorsam üçtür, o

kadar” diye posta koyan çocuğun yaşı 10’u

geçmiyordu. Topluma sürülen dünya

merkezlerinin yeni aday tanıtımları işte

böyle bir ortamda yetişmekteydi. Ufak bir

kız çocuğu da Özcan’a bakıp “senin kafan

mı karışık yoksa deli misin” dediğinde

Özcan dona kalmış ne diyeceğini

bilememiş, sadece annesine bakıp yalancı

kahkahasını atmıştı.

Mütevazilik paraya sahip oluncaya

kadardı ama bazı insanlar vardı ki onlardan

mütevazilik ve zarafet akıyordu.

Konuşmaları, davranışları o kadar rahattı ki

Özcan onların karşısında kaba bile kaldığını

düşünerek bazen şaşkına dönüyordu. Bu

kısıtlı sayıdaki aileler çocukları için

alışverişe geldiklerinde Özcan onlarla

sohbet etmeye bayılırdı, çünkü memlekette

şanslı hayata sahip az sayıdaki insanlardan

Page 16: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 16

olduklarını biliyorlardı ve ellerinden

geldiğince durumu olmayan kişilere veya

kurumlara yardım yapıyorlardı. Hele biri

kitapevinden satın aldığı dünya klasiklerini

kolilere koydurup yoksul köylerde

gönderdiğini söylediğinde Özcan’ın

mutluluğuna diyecek bir şey yoktu. Bir gün

başka biri girdi kitapevine, uzun boylu

alımlı bir kadındı, o semtin hali vakti

yerinde kadınlarındandı. Yanında hoplaya

zıplayan 5 yaşında çocuğu vardı. Özcan

yanağından makas alıp çocuk kitapları

bölümüne gönderdikten sonra annesi

çocuğu kimsesizler yurdundan evlatlık

edindiğini söylediğinde Özcan şaşırmıştı.

“Evet evlatlık aldım, birkaç aydır

zaten düzenli gidiyordum orada

görmüştüm. Güzel vakit geçiriyorduk. Bir

kez evime çağırdım hafta sonu özel izinle

ama çok pişman oldum, hüngür hüngür

ağladım, çünkü akşam olduğunda yurda

gitmek istemedi. Ağladı durmadan ‘beni

geri götürme’ diye. O an bir şeyi fark ettim.

Benim 16 yaşında zaten oğlum var, şükür

durumum da yerinde, dünyaya fırlatılıp

atılmış geleceği ne olacağı bilinmeyen

çocuklar varken neden bir çocuk daha

doğurayım ki diye düşündüm sonra onu

evlatlık almaya karar verdim. İnanın,

evlatlık konusunda kararlıysanız işlemler

hızlı ilerliyor. Hep bürokratik engellerden

sorunlardan söz ederler ama yalan. Bir hafta

içinde tüm işlemleri bitirip evlatlık aldım.

Altı aydır bizimle ama her gece yatmadan

önce ‘beni geri götürmeyeceksin değil mi’

diye soruyor. Buna engel olamıyorum ama

zamanla bu da bitecek eminim. Son on

gündür bana anne demeye başladı.”

dediğinde Özcan ağlamamak için kendini

zor tutmuştu. Güzel insanlar var, evet hala

var, kötülerin sesi çok çıkmasına rağmen

evet güzel insanlar hala var diye içinden

geçirirken dayanamayıp kadına sarıldığında

kadın tereddüt etmeden karşılığını vermişti.

Başka bir müşterisi de Doğu’daki

bir köyün derme çatma okulunu boyattığını,

koliler yapılarak yardım ettiğini ve

boyamanın yaklaşık 14 bin lira civarında

olduğunu uzun sohbetlerin arasında

ağzından kaçırdığında biraz utanmıştı.

Yapılan iyiliği söylemenin iyiliğin

derecesini azalttığını bilecek kadar zarif ve

düşünceydi. Kolinin içinde kitaplar,

oyuncaklar, silgiler, kalemler, posterler ve

çantalar vardı. Kırtasiye bölümünde bazı

çantaların değeri 800 liraya kadar

çıkıyordu, yani ev kirası kadar. Özcan

bazen çanta standından alabildiği kadar

çanta aldıktan sonra koşup Zümrüt

Çarşı’nın güvenliğini atlatarak çıkmayı

hayal ettiği oluyordu ama bu düşüncesi

birin test kitabı sormasıyla sonlanıyordu.

Ayrıca zenginliğinden utanıp sokakta

yaşayan insanlara yardım edenler de vardı.

Her hafta çarşamba günü sokakta yaşayan

insanlara çorba dağıtan anneler ve babalar

çocuklarını da alıp dağıtıma katılıyorlardı.

Çocuklarına verdikleri bu eğitim yığınla

test kitabındaki soruların şıklarını bulup

işaretlemekten çok daha yararlı olduğunu

biliyorlardı. Sokakta yaşayan insanın hangi

şartlarda olduğunu, hayatın nasıl bir tokat

atıp da sokağa düşürdüğünü tahmin

edebilmesi herhangi test kitabındaki soru

değildi, F şıkkı vardı ama görünmüyordu,

çocuk da bunu bilemiyordu. Test kitabı

sistemi sorgulamazdı, sadece matbaadan

çıkıp ailenin evine girmek istiyordu, eve

girince tüm işlevi bitmiş oluyordu. Test

kitapları çocukların en yakın dostuydu artık,

sohbet, paylaşım, anlayış gibi şeyler yoktu,

sadece “beni çöz ve yenisini al” diye

Page 17: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 17

çocukların kulaklarına fısıldıyordu. Çocuk

da test kitabında gördüğü şeyleri

bilinçaltından temizlemek için yıllarının

geçmesi gerektiğini ya anlayacak ya da

anlayamadan sistem dişlisine tutunarak

hayatı böyle açıklayacaktı. Test kitaplarıyla

doldurulan beyinlerden sanatla

ilgilenmelerinin ne kadar zor ve imkansıza

yakın olduğunu anlayamadan ya evlenip

çocuklarıyla test kitabı için kitapevlerine

geleceklerdi ya da seks, para ve gösterişle

yollarına devam edeceklerdi veya hayatı

bildiğini sananların boş konuşmalarını

dinleyerek ömürlerini geçireceklerdi.

Aslında paylaşmaktı bu dünyanın tek

güzelliği, paylaşmak, olan olmaya

vermeliydi. Devletin ve o an hangi hükümet

olursa olsun umursamadığı paylaşmanın

güzelliğini bu güzel insanlar yapıyordu.

Burada, bu sonradan görme zenginlerin

olduğu semtte üç şey olmalısın;

Kedi, köpek veya test kitabı. İnsan

değil!

SEVEBİLMEK HER DAİM

(Buğse KARADENİZ)

Çok şey öğretti bu ayrılık bana.

Yalnızlığımı

Yüzünde soğutan dört duvarın

Aslında, üzerime üzerime

Gelmediğini öğrendim.

Sarılmak için

Etten bir bedene

İhtiyacım olmadığını,

Fotoğraflara da pekâlâ

Sarılabileceğimi öğrendim.

Evrende tutuşan tüm ellerin

Bana kasıtları olmadığını,

Bir zamanlar benim gibi

Aşkı yaşadıklarını öğrendim.

Mevsimlerin

Seninle bir ilgisi olmadığını öğrendim.

Kır çiçeklerinin

Serpilmek için baharı değil,

Gözyaşlarımı beklediğini;

Güneşin dağlar ardından

Göz kırpmak için

Ayın devrilmesini ve

Yıldızların çekilmesini değil,

Gözümün bebeğine

Bir tebessüm yerleşmesini

Beklediğini öğrendim.

Gözden ırak olanın

Gönülden de ırak olacağını söyleyenlerin,

Dünyanın en azılı sahtekarları

Olduklarını öğrendim.

Sensiz de seni sevebilmeyi öğrendim.

Özleyemezdim ya kimseyi,

Ne annemi, babamı

Ne vaktince seni.

Varlığına duyduğum inançla,

Yıllarca,

Kendimi kandırdığımı öğrendim.

Bir insan en çok ne kadar özlenir,

Page 18: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 18

İşte onu öğrendim.

Özlemin üst sınırı yokmuş meğer,

Özlem ufuktan da sonsuzmuş.

Özlemek de

Bir nevi ibadet şekliymiş,

Bir de bunu öğrendim.

Biz insanoğlu

Görmeden de sevmeyi iyi bilirmişiz.

Dedim ya,

Sensiz de

Seni sevebilmeyi öğrendim.

AŞKTAN ANLADIĞINIZ

(Selami ÖZKAN)

“Arzularını, hevasını kendine ilah edinmiş

olanı gördün mü?” (Furkan Suresi)

Aşk kelimesi Arapça “Aşeka”dan

gelir. Aşeka; bir ağacı saran, besinini

ağaçtan alan ve zaman içinde ağacı

kurutarak öldüren bir sarmaşıktır. İnsanlığın

yaradılışından günümüze kadar geçen

zaman diliminde üzerinde en çok fikir

yürütülen kavramlardan biri olmuştur aşk.

Ruhun labirentlerini çözmeye hâlâ muktedir

olamayan insan, bu mevzuda konuşmaktan

geri durmuyor.

Leyla’yı Mecnun’u, Aslı’yı Kerem’i

talim ettiğimiz yıllarda bizim de haberimiz

yoktu bu sihirli kelimenin derinliğinden.

Aşk da neydi gıdasını aldığım, kurban

olduğum? Cemal Safi’nin deyişiyle “Var mı

beni içinizde tanıyan/Yaşanmadan

çözülmeyen sır benim/Kalmasa da

şöhretimi duymayan/Kimliğimi tarif etmek

zor benim.” Tabiplerde ilacı olmayan

onulmaz bir yaraydı aşk. Hududu

çizilemeyen, kelimelere sığmayan bir esrarı

vardı. Tel tel olmuş zülfüne gönlümüzü

kaptırdığımız uçurum gözlü bir yâr idi. Ne

adı Mihriban’dı ne de saçları sarıydı. Nice

sultanları tahtından eden, akıl almaz

hünerleri bulunan, evliyanın sözündeki

muhabbetti.

Arştan arza, ayaklarımızın altına

indirdiğimiz bu asil duygu şimdi her yerde

kulaklarımızda; içi boşaltılmış dizilerde,

samimiyetsiz insanların dilinde, reklam

panolarında… “Aşk diyorsunuz ya/İşte orda

durun bayım.” Durun ve şapkanızı önünüze

koyun. Yerindeyse kalbiniz,

kurtulabildiyseniz zamanın putlarından

kulak verin Hüsrev Hatemi’ye:

Page 19: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 19

“Sen yoksun ey aşk

İnsanlar arasında yangın yerleri

Kısa yakınlıkların yıkıntıları var

İşin kötüsü daha sevginin başında

Ellerinde hesap cetvelleri

Kâr ve zarar hesaplıyor insanlar

Kişiler acıyacak ve kin duyacak

Ve sevecek de bir zaman

Fakat sürekli sevgiler sağanağını

sildim aklımdan

Aşk, yoksun sen, seni biz uydurduk

Saatleri unuttuk, aklımızca zamanı

durdurduk.”

DOSTLUK ve VEFA

(Yusuf Fatih KARAYAMA)

“Aradığım canda hem tendedir.

Bilir iken bendedir çağırırım dost.”

Hira Mağarasında vuku bulan bir

ilahi hadisenin meyvesidir, dostluk ve vefa.

Hz.Ebubekir-i Sıddık'ın canının yanacağını

bile ayaklarını dostuna, iki cihan sahibinin

Habibi’ne feda ederek bir vefa timsali

göstermesidir, teslimiyetin adıdır Sevr

Mağarası. Burada olanlar, 1400 yıl sonra

tersine döndü. Kimi insan vefa ve dostluk

izinden gitti, kimisi ise çakal gibi yok

olmaya mahkûm oldu. Ölüm bize

gözbebeğimizin akının siyahına yakın

olduğundan daha yakın olduğu halde zevk-i

sefa halinde dünyanın büyüsüne ve

maskesine kapılmış bir halde yaşamaktayız.

Bu da bizim aramıza şer güçlerin nifak

tohumları ekmesini kolaylaştırıyor.

Yunus Emre Diyor ya, “İri olalım, bir

olalım, diri olalım.” Biz ne iri olabiliyoruz

ne bir ne de diri...

İslam-ı Mübin'ın son kalesi olan Türkiye'de

dostluk ve vefa son demlerinde…

Hz.Peygamber Efendimizin Asr-ı Saadet’te,

632 'de bize öğütler verdiği Veda

Hutbesi’nden eser kalmamış. İnsanlar

zinaya, faize, kötü söze, kibire sirayet

etmekten uzuvlarını çekememektedirler. Bu

gidişat böyle devam ederse asıl gayemiz

olan İlah-i Kelimetullah’ı yayma son

bulacaktır.

Kurda kuşa, dost görünene ve görünmeyene

dost olduk, vefa gösterdik. Sultan

Abdülmecid Han bu uğurda kendini feda

Page 20: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 20

etti, aynı zamanda Büyük Reşid Paşa da

devletin ölüm fermanını Sultana imzalattı.

Ardından nice sultanlar feda oldu, sonra

“Al-i Mithat” isminde bir devlet oluşturmak

isteyen zat ortaya çıktı. Bu zat çok kibirli,

dost ve vefa bilmez bir adamdı. Devleti

yıkma planları karşında kendisi yıkıldı.

Allah-u Teala ona izin vermedi, dostu

düşmanı gösterdi ancak biz yıllarca bu

gerçeği göremedik.

“Ey şanlı avcı, attın da vuramadın” diyor ya

şairimiz. Evet avcı vurmadı ama daha sonra

şairimiz kalbinden vuruldu. Nerede dostluk

ve vefa bilmeyen zatlar varsa onları bizlere

şirin gösterdiler. Belki de buzdağının

görünen kısmıydı bu. Görünmeyen yüzünü

yıllar sonra Devlet-i Ali Osman yıkılınca

anladık. Günümüzde her taraf paramparça

oldu. Dostluk ve vefa maskesi altında

gizlenen haldeki kişilerdi bunun müsebbibi.

Kimsenin aklına Peygamber Efendimiz’in

hadisleri gelmemekte, dostluk ve vefa

bitmektedir. Biz Yunus Emre'nin aşkını

öğrenmek isteyenlerdeniz ve bu şekilde

gönlümüz mahzun olacak ve olmaya devam

edecektir.

YILDIZ TOZU

(Süleyman DEMİRSOY)

Dolaştım alemi başına buyruk

Gahi ışık saçtım taktılar kuyruk

Ne lisan bilirdim ne de bir uyruk

Sönmüş bir yıldızın tozundan geldim

Karanlıkta yandım söndüm parladım

Küme küme biraraya toplandım

Hançer gibi yüreğine saplandım

Yanmış bir yıldızın külünden geldim

Öyle bir an geldi koptu fırtına

Dönüpte dolaştı girdi burcuma

Nice harçlar kattı yapıtaşıma

Kılavuz yıldızın izinden geldim

Page 21: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 21

KANDİL ISLIĞI

(Erhan SAYGIN)

Kandil ıslığı nedir, hiç duydunuz mu?

Hiç duymamış olsanız da şimdi şahit

olacaksınız.

Mahallede çocuk bağırışları ile motor

sesleri birbirine karışmış, sesler ta bizim

eve kadar-zaten bizim evin kapısı yirmi dört

saat açık olur-geliyordu.Bu sesleri duymaya

alışkınım. Zamanında ben de bu gürültüyü

çıkaran çocuklardan biriydim. Elimde

poşet, ikindi ezanı okunur okunmaz sokağa

atardım kendimi. Çünkü kandil gecesidir;

çünkü bizim-çocukların- bisküvi, gofret,

şekerleme toplama zamanımızdır; çünkü

sokakların en güzel hatırasıdır kandiller.

Şimdi bu güzel hatıraların birine şahit

olacağım, ama dışarı çıkarsam bu

gerçekleşecek. Dışarı çıkıyorum.

Şaşmıyorum. Ama başka birisi olsa benim

yerimde nihayetinde şaşar. Bu mahalleyi,

insanlarını, çocuklarını, onların

yaşayışlarını görmemiştir.

Hava soğuk, sokaklar kaynar kazan çocuk;

kimi ağlıyor, kimi gülüyor, kimi de

bisküvilerini kaptırmamak için poşetini

sıkıca tutuyor. Sokağın kenarında ağır

adımlarla yürüyorum, bakıyorum etrafıma,

çocukların sıcaklığı sokaklara taşmış. Bir

kadın elime gofret tutuşturuyor, daha

doğrusu ben gofreti alıyorum. Gofreti elime

almamla mideme indirmem bir oluyor. Gün

kararıyor başımın ucunda. Diğer

mahallelere bakıyorum; sokak lambaları bir

yanıp bir sönüyor. Sıra bize gelecek; şu an

bakmakta olduğum hafif çatlamış sokak

lambası da yanacak. Şimdi ne sokağın

kenarındayım ne de ağır adımlarla

yürüyorum. Sokağın tam da ortasındayım.

Bizim burada sokağın kenarı; sokağın

ortasıdır. Hiçbir mahalleli kenardan

yürümez-en azından benim gördüklerimin

tümü- aksine sokağın ortasında salına

salına, kaygısızca yürürler. Ben de şu an

onlardan birisiyim. Lakin uzun sürmüyor.

“Dann dann!..” diye gürültüye ortak olan ve

insanı sağır edecek bir ses, kulaklarımın

dibinde peyda oluyor. Üzerime korna

çalıyor bir genç. Kim olduğunu bilmediğim

bu genç motorun üzerinde; bileğinde

tespihi, çekil der gibi sert sert bakıyor.

Kenara çekiliyorum. Gene de yolun

ortasındayım. Bunun nedeni sokakların

daracık olması. Bu yüzden mahalleli

sokağın ortasında yürürmüş gibi görünürler.

Bahar rüzgarı değiyor yanaklarına,

ellerime...Islıklar duyuluyor sokak

başlarında...Çocuklar sağa sola

koşuşturuyorlar. Kendimi hatırlıyorum: Bu

sokaklarda milleti nasıl kandırdığımı,

onların heyecanlarını, hayallerini nasıl

yıktığını...Tüm bunların üzerinden fazla bir

zaman geçmemiş.

Kulak veriyorum. Akşam ezanı okunuyor,

okunuyor...Çocuklar bir kadının etrafına

toplanmış bisküvi bekliyorlar. Beklemeseler

de zorla alıyorlar. Birlikten kuvvet doğar;

hep birlikte atılıyorlar. Kutunun içinde ne

varsa buna kanmaz bazısı da mutsuzluğu

tadar diğerleri ise kandırıldıklarından

kendilerini kandırama laf atıp

sataşırlar.)Önce ıslık çaldı, çocuklar

Recep'e(Tombul Reco) baktılar. Tam da

tahmin ettiğim gibi...Eliyle karşı sokağı

gösterdi, birden bağırdı:

“Koşun, koşun! Dağıtıyorlar!”

Page 22: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 22

AĞLARIM

(Süleyman BERÇ HACİL)

I Ben Kaybederim

Bulurum,

Unuturum

Karar veremem.

Gözlerim akar,

Uğurlarda

İşe yarayacağını bilsem

Nereye evrilirim?

Nereye hasıl olurum?

Ne yapabilirim ben?

Ellerim,

gözlerim kanar,

Ağlarım yeniden

Ağlarım

Yeniden

II Ben,

Yaşlı insan

Çoktan Canı yitmiş

Gözleri kanlanmış

Uzuncadır Gülmeyen

Eksik,haram, durgun

Bazen Çıkıntı

Gözlerde hep harap

Ölmüş mü o denilen

Bitiririm gerekse

Aşık olmam

Araştırmam

Ağlarım yeniden

Ağlarım

Yeniden

ALEYKÜM SELÂM

(Mazlum CİHANGİR)

I-

Dediler: Sevdalın geliyor,

Dedim: Hoş geldi, sefalar getirdi.

Dediler: Yanlış olmuş

Başkasının sevdalısıymış gelen,

Dedim: Örtün üstümü ulen, ölem.

Örtmediler.

II-

Sevdalım hiç gelmedi.

Bu nasıl sevdaymış ki beklerim

Bir ömür boyu,

Ne gelen var ne giden!

Derim:

Kendim ettim kendime ben.

III-

Aleyküm selâm,

Uyan deli gönlüm,

Uyanabilirsen…

Page 23: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 23

ÖRNEK VALİ TUNCAY SONEL’İN İCRAATLARI

TUNCELİ, VALİ SONEL’LE KABUĞUNU KIRDI

Yaklaşık 1 yıl önce Tunceli Valiliği ve Belediye Başkan V. görevine başlayan Tuncay Sonel,

göreve başladığı günden beri şehri adeta cazibe merkezi haline getirdi.

Vali/Belediye Başkan V. Tuncay Sonel, kısa süre içerisinde devletin şefkatini ve

merhametini başta şehit aileleri olmak üzere yetim, öksüz, engeli olan bireyler, yaşlılar,

çocuklar, gençler kısaca toplumun her kesimine göstererek, yöre insanının devlete bakış

açısını değiştirdi.

Vali Sonel, göreve başladığı ilk gün karşılama töreni istemeyerek ve o günün akşamı şehit

ailesini ziyaret ederek farklı bir idareci olduğunu gösterdi.

Sonel, göreve başladığı ilk aylarda yaptırdığı alan taramasıyla ev ev dolaşarak 88 şehit ailesi,

55 gazi, 279 yetim ve öksüz ile 2529 engeli olan vatandaşa ulaştı. Vali Sonel, “Hatırlanmak

Bir Gün Değil Her Gün” bakış açısıyla sadece yılın belirli gün ve haftalarında değil her

fırsatta onların yanında oldu. “Hoş Geldin Melek Sefalar Getirdin” dedi ve çeşitli hediyelerle

yeni bebeği olan ailelerin sevincine ortak oldu.

VATANDAŞLARIMIZA İŞ VE AŞ İMKANI SAĞLANDI

Vali/Belediye Başkan V. Tuncay Sonel, Tunceli’de göreve başladığında ilin en önemli

sorunlarından olan istihdamı öncelikli sorun olarak belirledi. Sonel’in girişimleri sonrasında

işadamları yüzünü Tunceli’ye çevirdi. Tunceli’de 3 tekstil fabrikası kuruldu. Açılan tekstil

Page 24: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 24

fabrikalarıyla çok sayıda vatandaşımız iş ve aş sahibi oldu. Tunceli, istihdamda 81 il arasında

sonuncu durumdayken, kurulan fabrikalar ve yeni iş alanlarıyla 4. sıraya yükseldi. Organize

Sanayi Bölgesinde kurulan ve şu anda 225 kişinin iş başı yaptığı Peri Tekstil Fabrikasında 5

ayda ihracat seviyesine gelindi. Fabrikada üretilen ürünlerin yer aldığı ilk ihracat Polonya,

Almanya, İngiltere, Fransa, Rusya, İspanya, Çek Cumhuriyeti ve Romanya olmak üzere 8

ülkeye gönderiliyor. Bir tekstil fabrikasından yılda 85 milyon EURO ihracat geliri elde

edilecek. Böylece Tunceli’de ilk kez ciddi manada ihracata başlanmış oldu. Tunceli Merkez

Organize Sanayi Bölgesinde Vali/Belediye Başkan V. Tuncay Sonel’in girişimleriyle 500

vatandaşımızın istihdam edileceği 4. tekstil fabrikasının da temeli atıldı. Bu fabrikamızla

birlikte 3 bin vatandaşımıza iş ve aş imkanı sağlanacak. Tunceli’deki istihdam alanları tekstil

fabrikalarıyla da sınırlı kalmadı. Organize Sanayi Bölgesinde özel sektörce yapımı

tamamlanan Çağrı Merkezinde de en az 960 vatandaşımız istihdam edilecek.

İçişleri Bakanlığı'nca Tunceli Belediyesine görevlendirme yapılmadan önce birçok sorunla

boğuşan Tunceli halkı, Vali Tuncay Sonel’in Belediye Başkan Vekilliği görevine

getirilmesiyle adeta hizmetle tanıştı.

Belediye hizmetlerinde büyük aksaklık yaşanan, toplu taşımadan yol yapımına, park ve bahçe

çalışmalarından sulamaya kadar birçok hizmetin tam anlamıyla verilemediği kentte, Vali

Sonel öncülüğündeki ekip, Tuncelilere en kaliteli belediyecilik hizmetini vermek için kolları

sıvadı.

Yöre insanının sorunları belirlendikten sonra Orman ve Su İşleri Bakanlığımızın ve Kalkınma

Bakanlığımızın da katkıları ile bu doğrultuda çalışmalar yürütülmeye başlandı.

Tunceli’nin Çehresini Değiştiren Projeler Bir Bir Hayata Geçirildi

Kent merkezindeki Mameki Köprüsü ile Mavi Köprü arasında 80 bin metrekare yeşil alanı

kapsayacak olan alan; park, yürüyüş ve bisiklet yolları, iskele, luna park, amfi tiyatro alanı,

spor alanları ve Dersim Plajı’ndan oluşuyor. Bu alanda vatandaşların çocuklarıyla hoşça vakit

geçirebilecekleri alanlar inşa edildi. 80 bin metrekarede; şık ve şehrin doğal yapısına eşlik

eden bir yeşil alan, halkımızın keyifle kullanabileceği rahat bir yürüyüş yolu, serin ve neşeli

anıların oluşturulacağı bir yüzme havuzu, çocuklar için oyun ve park alanları oluşturuldu.

Ayrıca tüm bunları süsleyecek olan peyzaj düzenlemeleri ile yepyeni bir soluk, modern bir

görünüm ve prestijli bir yatırım Tunceli’ye kazandırıldı.

“Mameki Köprüsü – Mavi Köprü Kıyı Düzenleme Projesi” kapsamında özel olarak deniz

kumu getirilerek Munzur Çayı kıyısında plaj oluşturuldu. Dersim Beach adı verilen plaj

alanında; şezlong, şemsiye, tuvalet, duş gibi hizmetler ücretsiz olarak kullanıma açıldı.

TUNCELİ ARTIK VENEDİK’İ ARATMIYOR

Page 25: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 25

Tunceli’ye hayat veren Munzur Nehri, Belediyemizce alınan gondollarla daha da renklendi.

Munzur Çayı kıyısında vatandaşların keyifli vakit geçirmesi için alınan gondollar, ücretsiz

olarak hizmete sunuldu. Gondol turlarıyla Tunceli artık Venedik’i aratmıyor.

Geçmişte su kesintilerinin vatandaşları çileden çıkardığı kentte, Tunceli il merkezinden 80

kilometre mesafede bulunan Munzur Gözeleri’nden çıkan, PH değeri 8.45 olan ve ülkemizin

en kaliteli suyu olan Munzur Suyu, Vali Sonel’in girişimleriyle, Orman ve Su İşleri Bakanı

Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nun destekleriyle Tunceli’ye getirilecek. Böylece Tunceli’nin içme

suyu problemi de çözüme kavuşturulmuş olacak.

Türkiye’nin en işlevsel, 500 hayvan kapasiteli hayvan barınağı tamamlandı. Şimdilerde

yaklaşık 260 sokak hayvanına bakım ve ev sahipliği yapılıyor.

Yine kentin en önemli değerlerinden olan Munzur Çayı, köprüler üzerinde yapılan

aydınlatmayla, ayrı bir güzelliğe büründü. Orta refüjler başta olmak üzere şehrin dört bir yanı

mevsimlik çiçeklerle donatıldı. Kentin daha estetik bir yapıya kavuşması için toplam 9 Km

peyzaj düzenlemesi ve lale desenli ışıklandırma yapıldı.

Orman ve Su İşleri Bakanlığımızın katkılarıyla Tunceli'de yıllardır sürücüler için sorun olan

ve sık sık trafik kazalarıyla gündeme gelen Demiroluk Virajı mevkisi, yeni düzenlemenin

ardından genişletiliyor. Ulaşımda önemli arterler arasında yer alan Demiroluk Virajının

düzenleme çalışmaları hızla devam ediyor.

Tunceli- Ovacık yolundaki mevcut yol güzergahından, Ana Fatma mevkiine kadar 7 Km’lik

yol genişletme ve düzenleme çalışmaları ile seyahat rahatlığı ve güvenliği sağlanıyor. Proje

ile yapılacak olan bisiklet ve yürüyüş yollarının yanı sıra Munzur Çayı kıyısında hayata

geçirilecek olan rekreasyon ve piknik alanı ile sosyal hayat daha kaliteli hale getiriliyor. Ana

Fatma mevkiinde yapılacak olan kurban kesim alanı ve çevre düzenlemeleri ile sosyal hayat

gibi kurban ibadetleri de artık daha sağlıklı ve huzurlu bir seviyeye ulaşmış olacak.

TUNCELİ ESNAFININ ÇİLESİ SON BULUYOR

Tunceli için en önemli projelerden biri de Kent Meydanı ve Yeraltı Çarşısı Yenileme Projesi.

Projeyle Tunceli esnafının yıllardır çektiği sıkıntılar son bulacak. Bu proje, yapıldığı günden

beri yenilenmeyen yeraltı çarşısını ve içerisinde bulunan yağmur, kar sularının sızması

nedeniyle zarar gören 85 dükkânın yenilenmesini içeriyor. Bununla beraber, yer altı çarşısı

üzerinde bulunan alan kent meydanı olarak düzenlendi.

Her fırsatta eğitime verdiği desteklerle gündeme gelen Vali Sonel, İçişleri Bakanlığımızın

himayelerinde yürütülen “Biz Anadoluyuz Projesi” kapsamında, 1334 öğrencimizi

üniversiteleri gezmeleri için özel uçakla Ankara, İstanbul, İzmir, Afyon, Denizli, Çanakkale

ve Aydın’a göndermesi, tüm öğrencilere kitap, satranç takımı gibi armağanlar dağıtması,

köylerden ve kenar mahallelerden gelen yüzlerce öğrenciye sabah kahvaltısı vermesi ve

Page 26: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 26

öğrencilerin yurtlardan okullara ücretsiz olarak taşınmasını sağlamasıyla adeta öğrencilerin

gönlünde taht kurdu.

Vali Sonel, anaokulu öğrencilerini de unutmadı. Belediyemiz tarafından Atatürk

Mahallesi’nde yapımına başlanan kreş projesi tamamlandı. Böylece çocukların sağlık

durumlarının, eğitim ve beslenme gibi şartlarının, hayata hazırlanmalarının sağlanacağı ve

sevgi unsurları ile kontrol altında tutulacağı modern bir kreş Tunceli’ye kazandırıldı.

FESTİVAL PARASI ÖĞRENCİLERE BURS OLDU

Vali/Belediye Başkan V. Tuncay Sonel, ilde göreve başladığı ilk günlerde yaklaşık bir milyon

TL’ye yakın maliyeti olan festivali iptal ederek bu paranın üniversite okuyan gençlerimize

burs olarak verileceğini ifade etmişti. Bu süre içerisinde yapılan çalışma sonucunda ilk

aşamada ailesi Tunceli merkez ya da ilçelerinde ikamet edip Munzur Üniversitesi ve

Türkiye’deki diğer üniversitelerde okuyan 1008 aktif lisans öğrencisine, sekiz ay boyunca

ayda 200’er lira para desteğinde bulunulmaya başlandı. Bu sayı şimdilerde 1155’e ulaştı.

Öğrencilere desteği bununla da sınırlı kalmayan Sonel, Munzur Üniversitesi’nde okuyan 1062

öğrenciye ise öğle yemeği desteğinde bulundu.

Öğrencileri geleceğe hazırlayan öğretmenleri de unutmamak gerek. Vali/Belediye Başkan V.

Tuncay Sonel, 24 Kasım öğretmenler gününde yaptığı sürprizle 24 öğretmene dört gece beş

gün süren Paris seyahati armağan etti.

Adeta kimsesizlerin kimsesi olan Sonel, belediye bünyesinde hizmet veren aşeviyle, günlük

bin kişiye onları rencide etmeyecek şekilde evlerine sıcak yemek götürülmesini sağladı. Sıcak

yemek istemeyen ailelere de kuru gıda yardımında bulunuldu. Tunceli Belediyesi Giysi

Mağazası ile hayırsever işadamlarının desteğiyle vatandaşların her türlü giysi ihtiyacı

karşılanıyor. Yaşlı, kimsesiz ve ihtiyaçlarını gideremeyen vatandaşların evleri de

temizleniyor. Hatta kuaföre gidemeyenlerin evine kadın ve erkek kuaförleri gönderiliyor.

Tüm bu çalışmalar sonucunda tam olarak sosyal belediyecilik anlayışının yürütüldüğü

Tunceli’ye “Devlet Eli” değdi denilebilir.

Çay Keyfi Sokağı Projesi ile il merkezimizde bulunan eski yapılar yıkıldı, yerine kentimizin

dokusuna uygun yerler inşa edildi. Çalışmalar kapsamında, inşa edilen çay evlerinde rüstik

aydınlatma ve ateş tuğlası ile zemin kaplaması yapılarak otantik bir ortam oluşturuldu.

Her ay bir yazar, tiyatro ve konser etkinlikleriyle Tunceli’nin sosyal hayatı renklendiriyor,

Tuncelililer ünlü yazarlar, oyuncular ve müzisyenlerle tanışıyor.

Günün herhangi bir saatinde ya inşaatlarda koşturan ya esnafları ziyaret eden ya da bir yetim,

öksüz, engeli olan, şehit ailesi, gazi ya da kenar mahallede kimsesiz gariplerin evlerinde

ziyarette iken görebileceğiniz Vali Sonel, alışılagelmiş vali profilinden oldukça uzak. Sonel,

mahalle mahalle, ev ev, tek tek geziyor. Mahalle ziyaretlerinde çocuklar başta olmak üzere

yöre halkının Vali’yi bağrına basmasına her an tanık olabilirsiniz.

Page 27: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 27

Tuncay Sonel; “Yol da yaparsınız bina da. Ama siz eğer en ücra köşedeki bir yetimi, bir

öksüzü, bir engeli olan vatandaşımızı, bir kimsesizi ya da bir düşkünü ihmal ederseniz,

yaptığınız diğer işlerin de bir anlamı kalmaz. Bizler Devletimizin şefkatini ve sıcaklığını yöre

halkımıza gösteriyoruz. Onların duası bizler için çok önemli. ‘Biz’ fikriyle, ekip çalışmasıyla

yöremize ve yöre insanımıza faydalı işler yapmaya gayret ediyoruz.” diyerek duygularını dile

getirdi. Sonel, her konuşmasında Tunceli’de yapılan projelere büyük destek veren

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere emeği geçenlere Tunceli

halkı adına şükranlarını sunduğunu ifade etti.

YETİM - ÖKSÜZ EVLATLARIMIZA MEKTUP PROJESİ

- 279 yetim ve öksüz evladımız kayıt altına alındı.

Page 28: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 28

- Tespit ettiğimiz yetim ve öksüz evlatlarımıza mektup yazarak hal hatır sorduk.

Yazdığımız mektupların sonunda ise "Eğer annen veya baban hayatta olsaydı

özlemini çektiğin ve ondan almasını istediğin şey ne olurdu?" diye sorduk.

- Akşamları evlerine gidilerek istekleri yerine getirildi. Devletimizin merhameti, şefkati

ve sıcaklığı evlatlarımıza gösterildi.

HATIRLANMAK BİR GÜN DEĞİL HER GÜN PROJESİ

- 7 ay boyunca yaptığımız alan çalışmalarıyla 2529 engeli olan vatandaşımıza ulaştık.

- “Hatırlanmak Bir Gün Değil Her Gün” bakış açısıyla sadece yılın belirli gün ve

haftalarında değil, her fırsatta onların yanında olup isteklerini yerine getirdik.

- Kimi arabalı yatak, kimi çiçekli elbise istedi. Kiminin hayalinde ise asker olup

helikoptere binmek vardı. Hayallerini çizerek bize ulaştıran engeli olan bireylerimizin

bütün istekleri yerine getirildi.

- Engeli olan vatandaşlarımızın hayatın her alanında olmalarını sağlamak amacıyla

geziler, piknik etkinlikleri düzenledik.

Page 29: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 29

- 1 şoför, 6 oturan ve 3 tekerlekli sandalye kullanıcısı kapasiteli, tekerlekli sandalyeli,

özel tertibatlı minibüs, engeli olan vatandaşlarımızın sağlık hizmetine daha kolay

ulaşması için Belediyemiz bünyesinde hizmet vermeye başladı.

MAMEKİ KÖPRÜSÜ-MAVİ KÖPRÜ KIYI DÜZENLEME PROJESİ

- Kent merkezindeki Mameki Köprüsü ile Mavi

Köprü arasında 80 bin metrekare yeşil alanı

kapsayacak olan alan; park, yürüyüş ve bisiklet

yolları, iskele, kır bahçeleri, luna park, amfi tiyatro

alanı,spor alanları ve Dersim Beach’den oluşuyor.

- Bu alanlar sakura ve ıhlamur ağaçlarıyla

renklendirildi. Kısacası, vatandaşların çocuklarıyla

hoşça vakit geçirebilecekleri alanlar inşa edildi.

- 80 bin metrekarede; şık ve şehrin doğal yapısına

eşlik eden bir yeşil alan, halkımızın keyifle

kullanabileceği rahat bir yürüyüş yolu, serin ve

neşeli anıların oluşturulacağı bir yüzme havuzu,

çocuklar için oyun ve park alanları oluşturuldu.

- Ayrıca tüm bunları

süsleyen peyzaj

düzenlemeleri ile

yepyeni bir soluk,

modern bir

görünüm ve

prestijli bir yatırım

Tunceli’ye

kazandırıldı.

Page 30: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 30

CEMEVLERİMİZE VE İNANÇ YOLLARINA DESTEK PROJESİ

- Tunceli Belediyemizce, ilimiz Merkezde bulunan

Hacı Bektaş-ı Veli Kültürünü Yayma ve

Yardımlaşma Derneği Cemevi'nin ışıklandırma

projesi hayata geçirildi.

- Cemevimizin çevre düzenlemesi yapılarak bank ve

oturma grupları ile donatıldı.

- Belediyemiz tarafından Darıkent, Mazgirt ve

Çemişgezek Cemevlerinin ihtiyaçlarının giderilmesi

için toplamda 200 bin TL yardımda bulunuldu.

Page 31: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 31

15 TEMMUZ ŞEHİTLER PARKI PROJESİ

- 15 Temmuz Şehitler Parkı ile

halkımız 20.000 m2 yeşil alana

kavuştu.

- Parkımız; 1 restaurant,1kır kahvesi,

tenis kortu, satranç ve golf alanı,

büfe,mescit, wc-duş, oturma

alanları, çocuk oyun alanları, fitness

alanı, bebek bakım odası, güvenlik

kulübesi, seyir terasları ve toplamda

1000 metre koşu ve bisiklet yolu ile

halkımızın hizmetine sunuldu.

- 15 Temmuz Şehitler Parkı’nda

Vali/Belediye Başkan V. Tuncay

Sonel’in desteğiyle halkımıza

ücretsiz çay ikramında da

bulunulmaktadır.

- Çocuklarımızın 15 Temmuz Şehitler

Parkı’nda güven içinde oynaması ve

parkımızın güvenliği için kamera

sistemi takıldı. 15 Temmuz Şehitler

Parkımız güvenlik kameralarıyla

donatılarak 7 gün 24 saat izlenmeye

başlandı.

Page 32: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 32

1155 ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİNE BURS PROJESİ

- Vali/Belediye Başkan V. Tuncay

Sonel, Tunceli’de göreve başladığı

ilk günlerde yaklaşık 1 milyon

TL’ye yakın maliyeti olan festivali

iptal ederek bu paranın üniversitede

okuyan gençlerimize burs olarak

verileceğini ifade etti.

- Vali Sonel Sözünü Tuttu, Festival

Parası Öğrencilere Burs Oldu

- Geçen süre içerisinde ailesi Tunceli

Merkez ve ilçelerinde ikamet edip,

Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde

öğrenim gören Tuncelili gençler

tespit edildi.

- Yapılan çalışmalar sonunda Tunceli

Merkez ya da ilçelerinde ikamet

edip Munzur Üniversitesi ve

Türkiye’deki diğer üniversitelerde

okuyan 1155 aktif lisans öğrencisine

ayda 200 TL olmak üzere 8 ay

sonunda toplamda 1.848.000,00 TL

burs verildi.

Page 33: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 33

KENT MEYDANI VE YERALTI ÇARŞISI YENİLEME PROJESİ

- Kent meydanı ve 85 iş yerinin

bulunduğu yeraltı çarşısı modernize

ediliyor.

- Kentimiz için en önemli projelerden

biri olan “Kent Meydanı ve Yeraltı

Çarşısı Yenileme Projesiyle” Tunceli

esnafının yıllardır çektiği sıkıntılar

son bulacak.

- Bu proje, yapıldığı günden beri

yenilenmeyen yeraltı çarşısını ve

içerisinde bulunan yağmur, kar

sularının sızması nedeniyle zarar

gören 85 iş yerinin yenilenmesini

içeriyor.

- Yer altı çarşısı üzerinde bulunan alan

ise kent meydanı olarak düzenleniyor.

Yapımı devam eden kent meydanı,

2600 m2 açık alan, 4 adet süs havuzu,

500 m2 peyzaj düzenlemesini

içeriyor.

- Projemizin tamamlanmasıyla Tunceli

en büyük eksiği olan kent meydanına,

esnafımız ise modern iş yerlerine

kavuşmuş olacak.

Page 34: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 34

MUNZUR'DA GONDOL VE TEKNE SEFASI PROJESİ

- Tunceli’ye hayat veren Munzur

Nehri, Belediyemizce alınan tekne,

jet ski ve gondollarla daha da

renklendi.

- Munzur Çayı kıyısında

vatandaşların keyifli vakit geçirmesi

için alınan tekne, jet ski ve

gondollarücretsiz olarak hizmete

sunuldu.

- Munzur Çayı kıyısını cazibe

merkezine dönüştürmek için

yürütülen çalışmalar kapsamında

alınan gondollarla Tunceli artık

Venedik’i aratmıyor.

- Vatandaşlarımız, Munzur Çayı’nda

tekne gezintileri yaparak hoşça vakit

geçiriyor.

- Jet-ski ve sürat teknesi ise su

sporları ile adrenalin severlerin en

büyük tutkusu oldu.

- Düğün ve nişan merasimleri ile

yemek ve kahvaltı sunumlarının

yapılacağı büyük tekneler de

Tuncelililerin hizmetine sunuldu.

Tekne gezintileri, gondollar, jet ski, yapımı

tamamlanan büyük iskele ile Tunceli artık

Akdeniz sahillerini aratmıyor.

Page 35: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 35

TUNCELİ BELEDİYESİ AŞEVİ PROJESİ

- Tunceli Belediyemiz hayata

geçirdiği sosyal projelerle ihtiyaç

sahibi ailelerin hayatına dokunuyor.

- Belediyemiz bünyesinde hizmet

veren aşevi sayesinde, ihtiyaç sahibi

1000 kişinin evine günlük sıcak

yemek götürülüyor.

- Aşevimizde pişen yemeklerden

yararlanmakisteyenihtiyaç sahibi

vatandaşlarımız 153 Beyaz Masa

Danışma Hattı üzerinden ya da

Tunceli Belediyesi Kültür ve Sosyal

İşler Müdürlüğüne gidip bizzat

başvuru yapabiliyor.

- Yapılan incelemeler sonrasında

belirlenen ihtiyaç sahibi

vatandaşların evine her gün 3 çeşit

yemek, sıcak koruma özelliğine

sahip sefer taslarıyla Belediyemiz

personeli tarafından götürülüyor.

Page 36: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 36

2500 KİŞİYE İŞ VE AŞ; İSTİHDAM PROJESİ

- Vali/Belediye Başkan V. Tuncay

Sonel, Tunceli’de göreve

başladığında ilin en önemli

sorunlarından olan istihdamı

öncelikli sorun olarak belirledi.

- Vali/Belediye Başkan V. Tuncay

Sonel’in girişimleri sonrasında

işadamları yüzünü Tunceli’ye

çevirdi. Tunceli’de 3 tekstil

fabrikası kuruldu.

- Açılan tekstil fabrikalarıyla çok

sayıda vatandaşımız iş ve aş sahibi

oldu.

- Tunceli, istihdamda 81 il arasında

sonuncu durumdayken, kurulan

fabrikalar ve yeni iş alanlarıyla 4.

sıraya yükseldi.

- Organize Sanayi Bölgesinde kurulan

ve şu anda 225 kişinin iş başı

yaptığı Peri Tekstil Fabrikasında 5

ayda ihracat seviyesine gelindi.

Fabrikada üretilen ürünlerin yer

aldığı ilk ihracat Polonya, Almanya,

İngiltere, Fransa, Rusya, İspanya,

Çekya ve Romanya olmak üzere 8

ülkeye gönderiliyor. Bir tekstil

fabrikamızdan yılda 85 milyon

EURO ihracat geliri elde edilecek.

Böylece Tunceli’de ilk kez ciddi

manada ihracata başlanmış oldu.

- Tunceli Merkez Organize Sanayi

Bölgesinde Vali/Belediye Başkan V.

Tuncay Sonel’in girişimleriyle 500

vatandaşımızın istihdam edileceği

4. tekstil fabrikasının temeli atıldı.

Bu fabrikamızla birlikte 3000

vatandaşımıza iş ve aş imkanı

vermiş olacağız.

- Organize Sanayi Bölgesinde özel

sektörce yapımı tamamlanan Çağrı

Merkezinde en az 960 vatandaşımız

istihdam edilecek.

Page 37: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 37

- Tekstil fabrikalarında çalışan

vatandaşlarımıza Belediyemizce

öğle yemeği ve servis desteği de

sağlanıyor.

- Desteklerimiz kapsamında tekstil

fabrikalarında çalışmak için

Nazımiye ilçemizden il

Merkezimize gelen vatandaşlarımıza

da ücretsiz servis desteği veriyoruz.

SANAT SOKAĞI YENİLENİYOR

- Proje kapsamında, Tunceli’nin en

işlek sokağı; aydınlatma, ahşap dış

cephe giydirme, otomatik kepenk,

şemsiye dekorasyonu, yol- kaldırım

yenileme çalışmaları yapılarak adına

yakışır duruma getirildi.

- Sanat Sokağımıza çok daha

kullanışlı ve estetik oturma bankı,

aydınlatma direkleri yerleştirildi,

görsel kirlilik yaratan unsurlar

kaldırıldı.

Page 38: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 38

ÇAY KEYFİ SOKAĞI PROJESİ

- Çay Keyfi Sokağı Projesi ile il

merkezimizde bulunan eski yapılar

yıkıldı, yerine kentimizin dokusuna

uygun yerler inşa edildi.

- Çalışmalar kapsamında, inşa edilen

çay evlerinde trustik aydınlatma

yapıldı. Ateş tuğlası ile zemin ve

duvar kaplaması yapılarak otantik

bir ortam oluşturuldu.

- Çay Keyfi Sokağında bulunan taksi

durağı da yenilenerek taksici

esnaflarımızın hizmetine sunuldu.

- Rengarenk şemsiyelerle donatılan

Çay Keyfi Sokağı ile şehir

merkezimiz yeni bir yüz kazanmış

oldu.

Page 39: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 39

LALE FİGÜRLÜ AYDINLATMA,PEYZAJ DÜZENLEME VE BİTKİLENDİRME

PROJESİ

- “Lale Figürlü Aydınlatma” Projesi

ile Tunceli’nin caddeleri, laleleri

simgeleyen ışıklandırmalarla

süslendi.

- Kentin daha estetik bir yapıya

kavuşması için toplam 9 Km lale

figürlü ışıklandırma yapıldı.

- Aydınlatma direklerindeki lale

figürleri ile Tunceli’nin caddeleri

farklı bir havaya büründü.

-Tunceli Belediyesi Park ve

Bahçeler Müdürlüğü ekipleri, kentin

daha estetik görünmesi için kavşak

ve orta refüjleri çiçeklerle donattı.

-Toplam 10 Km’lik yol güzergahı

ile 3 kavşak, orta refüj ve

kaldırımlar düzenlendi.

-Tunceli’nin bütün kaldırımlarında

ağaçlandırma çalışmaları yapıldı.

-İl Merkezimizde vatandaşlarımızın

yoğun olarak kullandığı cadde ve

sokaklardaki ağaçlar, renkli

fenerlerle donatılıp ışıklandırıldı.

-Parklarımızda bulunan çocuk oyun

gruplarına, çocukların daha güvenli

ve sağlıklı bir ortamda

oynayabilmesi için EPDM zemin

uygulaması yapıldı.

-Tunceli’deki bütün parklarda

bitkilendirme ve bakım çalışmaları

aralıksız devam ediyor.

Page 40: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 40

DOĞA, SU VE HAVA SPORLARINI GELİŞTİRME PROJESİ

-

- Tunceli, Vali/ Belediye Başkan V.

Tuncay Sonel’in hayata geçirdiği

projelerle, rafting ve diğer doğa

sporları açısından adeta cazibe

merkezi haline geldi.

- Projeile kentin doğa, su ve hava

sporlarında markalaşması

hedefleniyor.

- 23-27 Mayıs 2018 tarihleri arasında

Tunceli’de ilk defa gerçekleşen

Türkiye Rafting Şampiyonasına ev

sahipliği yaptık.

- Türkiye Gelişmekte Olan Spor

Branşları Federasyonu (GOSBF)

tarafından düzenlenen Valiliğimiz

ve Belediyemizce desteklenen

şampiyonaya ülkemizin çeşitli

yörelerinden sporcu, hakem ve

teknik heyetten oluşan yaklaşık 500

kişi katıldı.

- Dünya Rafting Federasyonu

tarafından Munzur Çayının

Page 41: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 41

Aşağıtorunoba - Venk Köprüsü

güzergahındaki parkur,

“Uluslararası Rafting Parkuru” ilan

edildi.

- Tunceli’de Türkiye Yamaç Paraşütü

Akrobasi Şampiyonası ve Kano

Türkiye Şampiyonası yapılması

planlanıyor.

- Ovacık ilçesinde 3 yıl önce hizmete

giren kayak merkezi, her yıl binlerce

yerli ve yabancı turisti ağırlıyor.

DEĞERLİ S

(Serdal SEVGİ)

Hiç aklımda yoktu aslında sana

yazmak. Bugün Sevgili Serkan Türk’ün son

kitabında bir cümle geçiyordu! ‘’Bazen

Okuduğumuz şeylerle düşündüğümüz

şeyler başka bir şey olabiliyor’’ öyle bir

şeyden dolayı Pazar akşamı saat yirmi bir

sularında duvara toslayıp tarumar oldum.

Dürüst olmak gerekirse Pazar günü

kıskandım seni! Benim içimde beyaz

güvercinler pırpır ediyordu. Umut

meşalelerini yine bu toplumun özlemleri

yakıyordu. Sen ise gideceğiniz pikniğin

oraganizasyonu yapıyordun…

Kazanan sen oldun. Ben yine her

daim olduğu gibi ekran karşısında

gördüğüm Türkiye haritasının siyasi

partilere göre renklere bakıp fon dip yaptım

şişe de kalanı.

Öyle zor oldu ki uyanmam sabah!

Kanımı çekmemişlerdi, kanımla beraber

ruhumu da çekmişlerdi! İzin aldım yarım

günlük! Kalkamadım o yataktan. Çarşaf

kefenim, yorgan toprağım oldu.

Kıpırdamadan yattım. Düşünmeyi

düşünmek düşüncemden geçmiyordu.

Ekran da rakamlar ile söylenen değildi

derdim halbuki. Galibiyet ve sevinçten çok

uzaktı benim dileklerim. Bir siyasi partiye

mensup değildim. Benim partim, benim

partim umuttu, refahtı, eğitimdi ve

huzurdu. Benim istediklerim olmadı!

Zormuş! Gerçekle yüz yüze kalmak!

Okuduğumuzdan farklı düşünmek buymuş.

Bunu da öğrendik gelir geçer ahirlik

ömrümüzde. Sen mangalı yakıp her

konuğunun sohbetine nail olup, mangal

kömürünün çıtırtısını kulağınla duyup, etin

kokusunu ciğerine çekip gözlerin denizlerin

en güzeline bakarken. Keyfe kaldırdığın

tüm kadehlerinin ardından pamuk gibi

kalkarken yatağından ben bu haleti ruhiye

içerisinde idim.

Page 42: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 42

Pazartesi öğleden sonra elim

istemsizce gezerken haber sayfalarında biz

gibi alkole düşkün başka memlekette nefes

alan beni seven ve seni bilen bir dostum

aradı. Kayseri civarından bir kız ile

tanışmış. Sesinde özlem var! Ama

karıştırmış olayı. Severken gözünü

çıkarmış. Vardır zaten onun öyle halleri.

Sevgisiz büyümüş, görmemiş ve bilmemiş

sarılmayı.

Sana özendim. Ama özenilmekle

olmuyor ki. Her insanın karakteri var dimi!

‘’anlıyorum seni den öteye geçtim. Dürüst

ol içten ol. Daim et’’ dedim. Bugün kafayı

çekmiş ‘’ bumuydu diye hesaba çekti

beni!’’ geçer diyemedim. Bunları

yaşamadan olmuyor desem zaten

anlamayacaktı. Kadın unutmaz! Kadın hep

son cümleyi bilir!

Ne yalan söyleyeyim bir nebze iyi

geldi bana. İçkiden kaçıp bol okudum o

esnada. Hani hayatta alışkanlıklar var derler

ya. Onu bizzat yaşadım. Artık köşe yazısı

okumayacağıma dair söz vermiştim

kendime! Ne mümkün! Olmuyor.

Olamıyor. Sabah kahvaltı sonrası yaktığım

sigara ile klozet tepesinde telefonda hazır

olarak beni bekleyen uygulamaya gidiyor

elim. Ve satır satır okuyorum ahval-i

halimizi.

İnsan birini gerçekten sevince

sahiplenir ya onun her şeyini! Bu haberleri

çok iyi aldığını biliyorum. O patileri kesilen

evladımızı yazmak istedim. Şila geldi

aklıma! Eviniz de ki bakışı geldi. Yorgundu

gözleri! Fulsen’imizin özeni geldi. Belki

artık dünya bile tahammül edemeyip uyarı

olsun diye salladı, oturduğumuz zemini.

‘’çıkmadım ben dışarıya Şila Hastaydı’’

dedi. Enkaz altında kalmayı göze alan bir

Şila seven ile balta ile dört ayağı ve

kuyruğunu kesilen insanlık ötesi varlıkların

seçimi ile ülkeyi yönetilmeye kalkıyoruz.

Gördüğün gibi doluyum yine. Ama

bunda çok fazla doluyum. Bir bebeğin anne

memesine muhtaçlığı halim. Seni bulmmak,

doğruyu söylemeyi bir kenara bırakıp,

kendi tarzı ile doğruyu pekiştiren

Datça’mda Can Babamı özledim. Seni

Özledim Derin Bakan Dostum. Üzerimde

biriken kin nefret aymazlık yaftalarını

denize nazır teker teker atmayı özledim.

Gerçekten yetenekli bir müzik

öğretmenin söylediği bir şarkı, çok

eskilerde kalan sevdiği için yanan gönlü

çok güzel bir insanın hasreti ile yazdım bu

satırları.

Kısaca özetlemek gerekirse

özledim…

Page 43: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 43

AYRILIK

(Nesih ESEN)

Yol yola düştü,

Yokluk ruhumuza işledi,

Hadi hazırla valizi,

Ayrılık bize düştü.

El salla geleceğe,

Unutuver geçmişini,

Sen tek kaybolmadın,

Bak valizinde nice yitirilenler…

Gece geceye küstü,

Gündüz mum yakar oldu,

Herkes masalında uyudu,

Gökten de üç elma düşmedi…

Sonu böyle bitmemeliydi,

Hani içime de sinmedi böyle yaşamak,

Eee neylersin,

Hayatın gerçeği bu değil mi?

ŞEHRİN YÜZÜ

(Selami ÖZKAN)

“Yenik düşüyor her şey zamana/Biz

büyüdük ve kirlendi dünya.”

Mahmut Emmi sokağın köşesinden

seslendiğinde anladım müzikten bir ömür

ayrılamayacağımı: “Gadasını aldııım, hadi

gap gel de şu darbukanı iki dıngırdat.

Dizimin sızısı gitsin.” Minik ellerimle

başlardım “Yankı” marka darbukamı

çalmaya. Mahmut Emmi de eşlik ederdi pes

sesten bana: “Hunat mahlesinde

yaylayamadım anam yaylayamadım/Divane

gönlümü anam eyleyemedim.” Germir

Bağları, Gelin Ayşem ve daha niceleri…

Kayseri’nin çoğu yeri türküde

söylendiği gibi bağdı, bostandı. Kaysı mı

dersin, armut mu yersin gözün gönlün

açılırdı şöyle bir gezsen. Tabiat gibi

insanlar da bozulmamıştı. Niyetler temiz,

bakışlar halisane idi konuya komşuya.

Çarşıda işin mi var ünlerdin Nadiye

Abla’ya: “Gıız bizim uşaklara göz kulak ol

da çarşıya gidip gelek anam. Garnı acıkırsa

ekmene acık salça sür de vir bebelere.”

Nadiye Abla elinde örgüsü, çocukları

görebileceği hâkim bir yerde otururdu.

Gözlüklerinin altından bir bakış atardı ki

sıkıysa uzaklaş biraz. Yaramazlık yapana

“Lan oluuum, anan seni bana emanet etti.

Bağrı yufka olur dirler emanetin.

Uzaklaşma emi canını yidiiim.” derdi. Emir

telakki edilirdi söyledikleri. Nerden

bilecektik yıllar sonra aynı apartmanda

oturup da birbirini tanımadan yaşayanların

türeyeceğini. “Üst üste insan türü/Bu ne

hayat götürü/Yakınlıktan ötürü/Kaçıp

gitmiş yakınlık.”

Çarşı, bizim için dürüm ekmek

demekti. Pazarları kuş pazarına çocuklarını

da götüren babalarımız dönüşte hediye

Page 44: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 44

olarak tavuk dürüm alırlardı bizlere. Kuş

pazarı tam bir panayır alanı gibiydi. Renk

renk tavuklar, çaşırlı güvercinler, tıslayan

kazlar… Ne ararsan bulunurdu derde

devadan gayrı. Odun ateşiyle çay

demleyeni, sırtındaki tepsiyle simit satanı,

cepçisi, yankesicisi her meziyet insan

özenle seçilmişçesine resmigeçit yapardı

gözünüzün önünden.

Bir gün okulumuza seyyar berberler

gelmişti. Hemen koşup sıraya girmiştik o

heyecanla. İlk berber tıraşımı o gün

olmuştum. Ondan önce saçlarım hep üç

numaraya vurulurdu Alman malı elektriksiz

saç kıpma makinesiyle. Makine saçını

çeker, canını yakar, gözün yaşarır ama

nafile. Bir an evvel bitmeli bu iş. “Kabak”

diye takılırdı mahallenin zıpırları. İşte o

vakit başlardı kavga, niza. “Oluum ben

kabaksam sen de bostan korkuluğusun hatta

yan gel yat Osmansın.” derdik onlara.

Osmanlar, Aliler ve Ömerler…

Hepsi o taşradan bir kuş gibi havalandılar

semaya. Kaderin onlara çizdiği rotada

ilerlediler bir seyyah edasıyla. Şimdi ne

vakit bir Erciyes Türküsü duysalar

burunlarında tüter memleketleri: “Aman Ali

Dağı derler de dağların hası/İndik

Hisarcık’a yedik kirazı.”

RUH SANCILARI

(Oğuz ANIL)

benim fobilere karşı hobilerim vardır

üç boyutlu hayvanlardan tek farkımız

riyakarlığımız ve kötülüklerimizdir

açgözlülüğümüz bir diğer özelliğimiz

her zamanki insan aldanır ve aldatır

şeytan ayrıntıda saklıdır

kendi kendine eziyet ve zarar veren tek

biziz

delilik sınırlarında dolaşıp daireyide geçip

bitiren ruh ölümsüzdür

ve şair bunları yazarken ölüm kol gezemez

buralarda

ama herkes bir gün ölecek bu sonsuzluktur

ruhun ebediyeti rüyadan hakikate giden

merkez

ancak böyleki sonsuz ruhlar bitmez

hakikattir

iyiyle doğruyu ayıran kalbimizdir ama

vicdan aklımızın neresindedir

yanlış ve şeytaniyi gören gözler yine

hepimiziz

adaletsiz dünya nerede yenildi lucifere

niye saf ruhlar bocalıyor ve dünya dönüyor

elbet sorulur bunu ahlakı cehennem ve

cennettede

ahirde ve fanide heryerde

Page 45: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 45

ÖLÜLER ACIKMAZLAR

(Oktay GÜLER)

Gecenin karanlığı yerini sabahın ilk

ışıklarına bırakmaya hazırlanırken

yatağından kalkamayacak kadar yorgun

hissetti kendisini. Yatağının hemen sağında

duran sandalyesinin üzerine koyduğu

alarmın saatine baktı. Alarmın çalmasına

daha 17 dakika var deyip yorganını üstüne

daha bir sıkı çekti. Uzun koşu maraton

yarışmacılarının startını veren tabanca sesi

gibi çaldı alarm.’' Haydi bismillah’’deyip

doğruldu yatağından. Yüzünü bile

yıkamadan odasının karşısındaki mutfağa

geçti. 6 metrekare halının anca

doldurabildiği ve adına şahane dediği

mutfakta gözüne ilk ilişen çaydanlık

olmuştu. Çeşmeye yöneldi, bu sefer inşallah

diyerek umutla açtığı musluktan su

gelmediğini görünce kendi kendine küfretti.

Oysa cebindeki son para bile yetmemişti

son gelen faturanın yarısını ödemeye.

Yüzünü yıkamadan hemen tekrar yatağına

girip yapacak daha güzel bir şey olmadığını

düşündü. Ayakları gitmek isterken beyni

birden çark edercesine onu yolundan

alıkoymuştu. Hızlıca son 6 aydır üzerinden

hiç çıkarmadığı ve bazen de üşenmezse

toprakla yıkadığı gömleğini üstüne

geçiriverdi..

Alttan üç düğmesi olmayan bu gömlek

ona babasını hatırlatır ve bu yüzden

üstünden hiç çıkarmazdı. Oysa sağlığında

babasını bir gün bile görmemişti. Kendisi

daha doğmadan gitmiş ve bir daha onu

arayıp sormamıştı. En son baban öldü

dediklerinde tanımıştı babasını. Belki de

yaşıyor olsaydı babası karşısına güzel bir

gömlekle çıkacaktı ama onun ölebileceğini

hiç düşünmemişti. Kapının önüne koymaya

çoğu zaman korktuğu çift renkli rugan

ayakkabısının arkasına basarak hızlıca

merdivenlerden inmeye başladı.

Henüz bir kat inmişti ki yine 13

numaranın gürültüsü kulağına kesildi.

İstemsizce durdu. Hayatında belki

yapmaktan çok da hoşlanmadığını

düşündüğü şeyi yaparak 13 numaralı

kapının öte tarafındaki sesleri dinlemeye

başladı. Sesler giderek artıyor, bazen

küfürler bazen de kırık bardak seslerini

işitiyordu. İçerden ‘’yardım edin’’ çığlığını

duyunca sanki kendisine

saldırıyorlarmışçasına daha da hızlanarak

merdivenlerden indi. Artık basamakları

üçer beşer inmeye çalışıyor ve rahatsız

olduğu gürültüden bir an önce kurtulmaya

çalışmıştı. Sokağa en nihayetinde

çıkabilmişti. Daha yirmi metre yürümeden

bir ağacın etrafında tavaf eden, kuyruğu

dikilmiş ve keskin bir tiz sesle miyavlayan

sarı kediyi gördü. Börekçi de görmüş

olacak ki sabah işçilerine kesmek üzere

olduğu böreğin bir ucundan kedinin önüne

atıverip dükkanının kapısını hızlıca örttü. O

da haklıydı çünkü yoldan geçen arabaların

pis dumanları bin bir emekle yaptığı

böreklerine sinmemeliydi.

Karnının guruldadığını, kedinin bir

lokmada böreği midesine indirdiğinde fark

edebildi ancak. Acaba o da ağacın etrafında

birkaç tur atsa mıydı ya da tiz bir sesle kedi

sesi çıkarıp en azından bir lokmacık böreğin

tadına baksa mıydı? Derin bir iç çekti.

Ellerini, cepleri delik pantolonuna götürdü.

Parmak uçları ceplerin içinden tenine

değmiş ve ( soğuktan olsa gerek ) diken

diken olan kıllarını çekiştirmeye

başlamıştı.. Adımlarını hızlandırarak her

gün farkına varmadan yürüdüğü

dükkanların önünden sessizce sıyrıldı.

Sonunda kendisi gibi daha birçok

gündelikçinin bulunduğu medyana geldi.

Burası; meydan adı verilmiş, insan

gücünün çok ucuza satın alındığı ucuz bir

köle pazarıydı ona göre. Her gün kasketli,

deri çizmeli şalvarlı adamlar bu meydana

gelir, en heybetli, en dayanıklı

Page 46: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 46

gördüğü kişileri rastgele seçer ve en ağır

işleri akşama kadar onlara yaptırırlardı.

Üstelik karın tokluğuna. Bazı günler bu

adamlardan hiçbiri gelmez, sabahtan

akşama kadar karşı sokağın içinden ha

şimdi geldi ha şimdi gelecek diye

umutsuzca işverenler beklenirdi. Her

ihtimale karşı oradan ayrılınamazdı ki.

Buranın tek güzelliği bu saatlerde

belediyenin hazır tuttuğu mobil çorba

hizmetiydi. Sabahın ilk ışıklarında genci,

yaşlısı, öğrencisi ,fakiri, işçisi bu çorbadan

ve birkaç dilim ekmekten almak için adeta

yarışıyor, sıraya giriyor, bazen sırada araya

kaynayanlar yüzünden küfürlü kavgalar

ortaya çıkıyordu. Bugün çorba erken

bitmişti. 13 numaranın kavgasına kulak

kesilmeyip hemencecik gelseydi belki

çorbasını alabilir ve guruldayan karnına

enfes bir ziyafet çektirebilirdi. ‘'Bugün

kısmetim yok’’deyip umutsuzca diğer

işçilerin yanına kadar yürüdü.. Yere

çömeldi. Gömleğinin üstten bir parmak

kalınlığındaki yırtığına aldırmadan elini

cebine götürdü. Parmakları sigara arıyor

ama daha çok bu arama sanki yerin

metrelerce altındaki kömür madenini

çıkarmaya çalışan kazma ve kürekleri

andırıyordu.

Yanına birisinin gelme umuduyla sağına

ve soluna bakınıp başını önüne çaresizce

eğdi. Nihayetinde yanı başında iki ayak

sesini hissederek kafasını bir umutla

kaldırdı. ‘’ Gel ‘’ sesine kayıtsız kalamamış

o kadar kişinin içinden kendisinin

seçilmesini övünç saymış, fötr şapkalı

adamın arkasına takılmıştı. Ne iş yapacağı

ya da yaptıracakları umurunda bile değildi.

Belki insaflı biri olabilir ona öğlen ezanı

vaktinde birkaç lokmacık verebilirdi. Neden

sadece kendisinin bu işe seçildiğini yol

boyunca düşündü. Oysa zayıf ve

çelimsizdi.Bu durum onu hem

gururlandırıyor hem de

korkutuyordu.Birkaç sokak arası hızla

geçildikten sonra fötr şapkalı adam arkasını

dönerek ‘’ Geldik’’ dedi. Hemen başla

,akşam ezanına kadar çalış ve gitmeden

önce beni gör, paranı al, dedi. Kafasını

yukarı kaldırdığı zaman o güne kadar

gördüğü en yüksek inşaat binasında

çalışacağını anlamıştı. Fötr şapkalı adam,

öğlen yemeği için bir şey konuşmamıştı

onunla. Ya vermeselerdi. Kendi kendine ‘’

neyse ‘’ deyip akşam alacağı paranın

sıcaklığını ve helalliğini çok kısa süre

içinde aklından geçirdi.’’ Heyyyy!! ‘’diye

bir ses duydu yukarıdan. Kafasını tekrar

kaldırdığında elleriyle kendisini çağıran ve

ustabaşı olduğunu tahmin ettiği kişiyi

gördü. Tamam dercesine kafasını iki kere

yukarıdan aşağıya doğru salladı.

İnşaata çıkmaya başladı. Birinci, ikinci,

üçüncü, beşinci derken kan ter içinde on

birinci kata kadar çıkabilmişti. Hava ayaza

kesiyor, yırtık gömleği göbek tarafından

rüzgarı yiyor ve bu soğuk teriyle beraber

midesini bulandırıyordu. Ustabaşı nasırlı

elleriyle ona elemesi gereken kumu , elenen

kumu karacağı çimentoyu ve sıva yapacağı

malayı işaret etti. Vakit kaybetmesini

istemediği her halinden belliydi. Ağzının

sol kenarına sıkıştırdığı sigaranın

dumanından yüzünü seçebildiği ustabaşına

anladım dercesine kafasını sallayarak ‘’

Tamam ’’ dedi.

Hemen ellerini küreğe yapıştırıp ısıtmak

istedi. Çok kısa sürede kumları elemeyi

başarabilmişti. ‘’ Bunu kimse benden daha

iyi yapamaz ’’ diye içinden geçirdi. Elediği

kumların yanına çömelip gözünün önüne

sabah gördüğü sarı kediyi getirdi. Kedinin

bu sabahki kısmeti kendisininkinden

katbekat daha açıktı. Ağzına tam küfrü

yapıştıracağı sırada, yanında insanların

adını bilmediği ama Akseli diye çağırdığı,

kaba görünümlü, pis kokan biri

belirdi. ‘'Saygı göstermenin sırası değil’'

diye içinden geçirmişti. Ayağa kalkmak

istemedi. Başını yine önüne eğmişti,

neyden, kimden mahcup olmuştu o da

bilemiyordu ama gözlerinin önünde sunulan

Page 47: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 47

sigarayı görünce bayram harçlığı almış

çocuklar gibi sevinmişti.

Kendisine uzatılan bir dal sigara onun

kahvaltısı olabilecekti. Belki karnı

doymayacak ama çekilen diş etlerinin

sancısının imdadına tütün yetişebilecekti.

Hayır diyemedi, teşekkür bile etmeden

hemen Akseli’nin sigarasından kendi

sigarasını tutuşturdu. Öyle derin bir nefes

çekmişti ki daha ilk nefeste sarma tütün

yarısına kadar yanmıştı.Ciğerleri bu duman

çokluğuna isyan mı ediyor bilinmezdi ama

o halinden çok memnundu. Gözeri dönüyor,

sigaranın dumanının damarlarında kan

yerine dolaştığını hissedebiliyordu.

Hayatında hiç seks yapmamıştı ama

yapsa bile onun için seks, ancak bu kadar

güzel olabilirdi. Akseliyle hiç

konuşmadılar. Belki onları buluşturacak

ortak kaderlerini daha sonra keşfedeceklerdi

ama şimdilik ikisinin de ağzını bıçak

açmıyordu. Aşağı kattan ustabaşının diğer

işçilere ettiği küfürleri duydular.. Adeta

banka soygunundan kaçan hırsızların telaşı

vardı ikisinde de. Ustabaşı yukarı çıkmadan

sanki hiç mola vermemiş gibi tekrar

küreğine atıldı. O iri yarı, kaba saba Akseli

ne ara yanından ayrıldı farkına bile

varmamıştı.

Ağzında biraz önce içtiği tütünün

taneleri, ciğerlerinde zehri, yüzünde tüm bu

olup bitenin tebessümü vardı. Artık o

çimento karmıyor adeta okuma yazma

öğreniyordu. Hızlıca birkaç çimento

torbasını küreğinin arkasıyla delip kumlarla

buluşturdu. Kum ve çimentonun hacmi

iyice büyümüştü. Bu sefer küreğinin

arkasıyla derin bir havuz oluşturup gözü bu

havuzu dolduracak suyu aradı. Birkaç metre

ötede hortumun ucu adeta onu çağırıyor

beni kumla buluştur diyordu. Aklına

sabahleyin yüzünü yıkamadığı geldi.

Koşarak çeşmeyi açtı. Hortumdan sünnetsiz

bir çocuğun kamışından akabilecek kadar

kalınlıkta su geliyordu. Avucuna suyun

dolmasını sabırla bekledi, dolan suyu bir

çırpıda yüzüne vurup ‘’ Ohh be! ‘’dedi

içinden.

Hortumu nazikçe oluşturduğu havuza

götürdü. Havuzun kenarına oturup

dolmasını beklerken birden akşam yiyeceği

yemekleri gözünün önüne getirdi sırasıyla.

Ama o tercihini kuru fasulyeden yana

kullanacak ve yanında mutlaka soğan da

isteyecekti. Hem belki parası yeterse

yanında yoğurt da yiyebilecekti. Bütün

mönüyü gözlerinin önüne getirirken

havuzun taştığını ayaklarına değen suyla

fark etmişti. Koşarak vanayı kapattı. Büyük

bir hızla çimento ve kumu karmaya başladı.

Kumun rengi giderek beton rengine

dönüşüyor ve sağ dizinin üstüne yatırdığı

küreği ustaca kullanıp oluşturduğu karışıma

sanat eseriymiş gibi bakıyordu. . Hazır

ettiği çimentoyu küçük kovalara dolduruyor

ve sıvanması gereken yerdeki işçilere

yetiştiriyordu.

Akşama kadar bu işi rutin olarak yaptı.

Harcı kardı , kovalara doldurdu, iki

omzuyla iki kovayı taşıdı durdu. Aklında

önüne konulacak kurunun tadı ve hemen

arkasından kendi parasıyla alacağı sigaranın

verdiği keyif vardı. Gitti geldi taşıdı

kovaları. Artık paydos zamanı

yaklaşıyordu.

Son kovaya son harcı yeni koymuştu.

Omuzları gün boyunca taşıdığı kovaları

sanki bu sefer taşımak istemiyordu. Kovalar

daha bir ağır gelmiş, külçe gibi olmuştu

adeta. Nihayetinde elindeki son emanet

kovayı, vereceği işçinin yanına götürdü. Ses

etti, duyan yok. Bir kez daha ses etti ,yine

cevap gelmedi işçilerden. Başını uzatıp

baktığında kendinden başka kimsenin

olmadığını fark etti.

Korktu , ‘’ Ben dışarıdaki iskeleye nasıl

çıkıp da sıvarım duvarı ?’’ diye düşündü.

Yapmazsa olmazdı. Zaten zor bulmuştu bu

gündelik işi. Hem akşam yiyeceği kurunun

ardından içeceği sigarayı hak etmesi

gerekiyordu. Yaparım dedi bir an. Kendince

Page 48: KÜNYE - karakedidergi.com

K a r a k e d i K ü l t ü r , S a n a t , E d e b i y a t D e r g i s i , Y ı l : 2 0 1 8 , S a y ı : 1 9 S a y ı : 1 5

Sayfa 48

gözlerimi kapar, içerden dışarıya ilk

adımımı atar, kemer tokasına taktığım

malanın ucuyla duvarın noksan yerini

sıvarım diye geçirdi içinden. Son kez

aşağıya baktı. Kendisinin yevmiyesini ona

hazır etmiş olmalı ki fötr şapkalı adam

aşağıdan ‘’gel ‘’dercesine el sallıyordu.

Görmezlikten geldi önce. Sonra fötr

şapkalının gözüne girebilmek için daha bir

hırslanıp ‘’ Bismillah’’ diyerek ayağını

dışarıya kurulan iskelenin çıtasına attı. Sağ

ayağını biraz fazla atmış olacak ki sol

ayağını kendine doğru çekince dengesini

kaybetti. ‘’Olmaz, şimdi değil, hayır

!’’derken 11. Kattan aşağıda yevmiyelerini

alan işçi ve fötr şapkalının gözleri önünde

düşüverdi.

Bir buz kütlesinin ana kütlesinden

ayrılışı gibi, dağlara başıboş bırakılan yılki

atları gibi, bir bebeğin annesinin memesine

sarılışı gibi öylece hızla düşüverdi. Herkes

olay yerinde adeta buz kesmişti. Zavallının

başına toplanıp kafasından yere sızan

kanları izliyordu. Sabah binbir umutla

çıktığı evine artık hiç gidemeyecek, 13

numaranın kavgasını duymayacak, derin

düşüncelere hiç dalmayacaktı. .Biriken

kalabalığı adeta sağa sola savurarak dağıtan

Akseli, önce dizleri üstüne çöktü, koca

elleriyle onun gözlerini kapatıp avucunun

içine bir dal sigara sıkıştırarak şöyle dedi:

ÖLÜLER ASLA ACIKMAZLAR…