korkmaz ahmet gazİ Ünİversİtesİ t.c

233
ARALIK 2017 T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DOKTORA TEZİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI AHMET KORKMAZ TÜRKİYE'YE YÖNELİK SIĞINMACI VE MÜLTECİ HAREKETLERİNİN ULUSAL GÜVENLİĞE ETKİLERİ: SURİYELİ SIĞINMACILAR ÖRNEĞİ

Upload: others

Post on 26-Oct-2021

16 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

ARALIK 2017

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

AR

AL

IK 2

017

DOKTORA

TEZİ

AH

ME

T K

OR

KM

AZ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI

AHMET KORKMAZ

TÜRKİYE'YE YÖNELİK SIĞINMACI VE MÜLTECİ HAREKETLERİNİN ULUSAL GÜVENLİĞE ETKİLERİ:

SURİYELİ SIĞINMACILAR ÖRNEĞİ

UL

US

LA

RA

RA

SI İL

İŞK

İLE

R A

NA

BİL

İM D

AL

I

Page 2: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C
Page 3: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

TÜRKİYE’YE YÖNELİK SIĞINMACI VE MÜLTECİ

HAREKETLERİNİN ULUSAL GÜVENLİĞE ETKİLERİ: SURİYELİ

SIĞINMACILAR ÖRNEĞİ

Ahmet KORKMAZ

DOKTORA TEZİ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ARALIK 2017

Page 4: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C
Page 5: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C
Page 6: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

iv

TÜRKİYE’YE YÖNELİK SIĞINMACI VE MÜLTECİ HAREKETLERİNİN ULUSAL

GÜVENLİĞE ETKİLERİ: SURİYELİ SIĞINMACILAR ÖRNEĞİ

(Doktora Tezi)

Ahmet KORKMAZ

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

Aralık 2017

ÖZET

Bu çalışmada, Suriyeli sığınmacılardan kaynaklanan sorunlar ele alınmıştır.

Bundan hareketle çalışmadaki temel amaç, 2011 yılından itibaren kitlesel ve

zorunlu olarak Türkiye’ye gelen Suriyelilerin özellikle güvenlik açısından yol

açtıkları tehditleri ve riskleri ortaya koymaktır. Konu, Waever’in güvenlik

konusunda anahtar kavram olarak gördüğü ulusal güvenlik bağlamında

incelenmektedir. Siyasî-askerî güvenlik ile toplumsal güvenliğin etkileşim içinde

olmasından hareketle bütüncül bir yaklaşım izlenmektedir. Topluma yönelik

tehditler de ulusal güvenliğin bir parçası olarak ele alınmaktadır. Çalışmanın ilk

bölümünde sığınmacı/mülteci ve göç konusu, Türkiye’nin yaklaşımı dikkate

alınarak, kavramsal, hukukî, teorik ve güvenlik boyutlarıyla incelenmiştir. İkinci

bölümde tarihsel gelişimi bağlamında Türkiye-Suriye ilişkilerinin güvenlik boyutu,

sığınmacı sorununun ortaya çıkışı, ilgili aktörlerin Suriye krizindeki konumu ve

sığınmacı sorununa yaklaşımı analiz edilmiştir. Son bölümde ise sığınmacı

kaynaklı sorunların Türkiye’nin ulusal güvenliğine etkileri incelenmiştir.

Bilim Kodu : 1141

Anahtar Kelimeler : Türkiye, Suriye, göç, sığınmacı, mülteci, güvenlik

Sayfa Adedi : 221

Tez Danışmanı : Doç. Dr. Fatma TAŞDEMİR

Page 7: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

v

THE EFFECTS ON NATIONAL SECURITY OF THE MOVEMENT OF

REFUGEES AND ASYLUM SEEKERS INTO TURKEY: SYRIAN ASYLUM

SEEKERS EXAMPLE

(PH. D. Thesis)

Ahmet KORKMAZ

GAZI UNIVERSITY

INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES

December 2017

ABSTRACT

Within this study, the problems arising from Syrian asylum seekers are

approached. The main aim of this study is to reveal the threats and risks of the

Syrian citizen mass who forced to came to Turkey since 2011. The subject is

examined in the context of “national security” which is Waever’s key concept in

security. Holistic view is observed, taking into account that political-military security

and social security are interacting with each other. Threats targeting society are

also considered as the components of national securty. In the first part of the

study, the asylum seeker/refugee and migration topics were studied in terms of

conceptual, legal, theoretical and security dimensions, taking Turkey’s approach

into consideration. In the second part, within the context of historical development,

the security dimension of the relations between Turkey and Syria, the emergence

of the problem of the asylum seker, the positions of the related actors in the Syrian

crisis and their approaches to the problem of the asylum seeker were analyzed. In

the final part, the effects of asylum seeker oriented problems to the national

security of Turkey were analyzed.

Science Code : 1141

Keywords : Turkey, Syria, migration, asylum seeker, refugee, security

Page Number : 221

Supervisor : Doç. Dr. Fatma TAŞDEMİR

Page 8: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

vi

İÇİNDEKİLER

Sayfa

ÖZET ................................................................................................................ iv

ABSTRACT ...................................................................................................... v

İÇİNDEKİLER ................................................................................................... vi

KISALTMALAR ................................................................................................. ix

GİRİŞ ................................................................................................................ 1

BİRİNCİ BÖLÜM

SIĞINMACI/MÜLTECİ KONUSUNUN TANIMLANMASI VE KAPSAMI

1.1. Kavramsal ve Hukukî Boyut ...................................................................... 3

1.1.1. Göç Kavramı ................................................................................... 5

1.1.1.1. Göçün Nedenlerine İlişkin Teoriler...................................... 7

1.1.1.1.1. Makro düzey uluslararası göç teorileri ................ 8

1.1.1.1.2. Mikro düzey uluslararası göç teorileri ................. 11

1.1.1.1.3. Göç sistemleri teorisi .......................................... 14

1.1.1.1.4. Uluslararası ilişkiler disiplininin yaklaşımı ........... 15

1.1.2. Sığınma, Sığınmacı ve Mülteci Kavramları ...................................... 16

1.1.2.1. Sığınmacı/Mültecilere İlişkin Hukukî Düzenlemeler ............ 20

1.1.2.1.1. İki savaş arası dönem ........................................ 20

1.1.2.1.2. Soğuk savaş dönemi .......................................... 22

1.1.2.1.3. Soğuk savaş sonrası dönem .............................. 27

1.1.2.2. Türkiye’de Sığınmacı/Mültecilere Yönelik Mevzuat ............ 29

1.2. Sığınmacı/Mülteci Konusunun Güvenlik Boyutu ........................................ 33

Page 9: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

vii

Sayfa

İKİNCİ BÖLÜM

TÜRKİYE-SURİYE İLİŞKİLERİNİN GÜVENLİK BOYUTU VE SIĞINMACI SORUNU

2.1. Türkiye-Suriye İlişkilerinin Gelişimi ve İki Ülke Arasındaki Güvenlik Sorunları (1923-2011) ............................................................................... 49

2.1.1. 1923-2002 Dönemi .......................................................................... 50

2.1.1.1. Hatay Meselesi ve Türkiye’ye Katılımı ................................ 51

2.1.1.2. SSCB’nin Ortadoğu’ya Girişi ve 1957 Suriye Krizi .............. 52

2.1.1.3. Su Sorunu .......................................................................... 56

2.1.1.4. Terör ve Güvenlik Sorunu ................................................... 59

2.1.2. 2002-2011 Dönemi .......................................................................... 62

2.2. Suriye İç Savaşı ve Sığınmacı/Mülteci Sorunu (2011-2016) ..................... 65

2.2.1. Suriye’de İç Savaşın Başlaması ...................................................... 65

2.2.2. Bölgesel ve Küresel Aktörlerin Sığınmacı/Mülteci Sorununa Yaklaşımı ......................................................................................... 66

2.2.2.1. Türkiye'nin Yaklaşımı ve Uygulamaları ............................... 66

2.2.2.1.1. “Güvenli Bölge”den “Çatışmasızlık Bölgeleri”ne . 72

2.2.2.2. BM’nin Yaklaşımı ................................................................ 79

2.2.2.3. ABD’nin Yaklaşımı .............................................................. 83

2.2.2.4. AB’nin Göçmen/Mülteci Konusuna Yaklaşımı ve Yeni Stratejisi .............................................................................. 86

2.2.2.5. RF’nin Yaklaşımı ................................................................ 90

2.2.2.6. İran’ın Yaklaşımı ................................................................. 94

2.2.3. Suriye’de Siyasî Çözüm Arayışları .................................................. 97

2.2.4. Suriye Krizi ve Sığınmacılar: Pakistanlaşma-Afganistanlaşma İddiaları ...................................................................................................... 99

Page 10: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

viii

Sayfa

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

SURİYELİ SIĞINMACILARIN TÜRKİYE’NİN ULUSAL GÜVENLİĞİNE ETKİLERİ

3.1. Suriye’nin “Kitlesel Göç” Tehdidi Politikası ................................................ 104

3.2. PYD/YPG’nin Türkiye’ye Yönelik Tehditleri ............................................... 124

3.3. Ülke İçinde Tartışmaları Artırması ............................................................. 142

3.4. Toplumsal Sorunların Ortaya Çıkması ....................................................... 153

3.5. İş/Çalışma Dünyasına Olumsuz Etkileri ..................................................... 163

3.6. Güvenlik ve Gettolaşma Sorunları ............................................................. 168

SONUÇ ............................................................................................................ 179

KAYNAKLAR .................................................................................................... 187

ÖZGEÇMİŞ ...................................................................................................... 219

Page 11: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

ix

KISALTMALAR

Bu çalışmada kullanılmış kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur.

Kısaltmalar Açıklamalar

AB Avrupa Birliği

ABD Amerika Birleşik Devletleri

ABÖ Afrika Birliği Örgütü

AFAD Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı

Ak Parti Adalet ve Kalkınma Partisi

AL Arap Ligi

ASGA Acil Sosyal Güvenlik Ağı (Emergency Social Safety Net)

BM Birleşmiş Milletler

BMKP Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı

BMMYK Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği

CHP Cumhuriyet Halk Partisi

ÇHC Çin Halk Cumhuriyeti

DEAŞ (IŞİD) Irak Şam İslâm Devleti

DMO Devrim Muhafızları Ordusu

ENKS Suriye Kürt Ulusal Konseyi

FKÖ Filistin Kurtuluş Örgütü

GAP Güneydoğu Anadolu Projesi

GİGM Göç İdaresi Genel Müdürlüğü

HDP Halkın Demokrasi Partisi

HTŞ Heyet Tahrir El Şam

IKBY Irak Kürt Bölgesel Yönetimi

İHEB İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi

İNGEV İnsani Gelişme Vakfı

KCK Koma Ciwaken Kürdistan (Kürdistan Topluluklar Birliği)

MC Milletler Cemiyeti

MEB Millî Eğitim Bakanlığı

MGK Millî Genel Kongre

Page 12: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

x

Kısaltmalar Açıklamalar

MGK Millî Güvenlik Kurulu

MOBESE Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu

NATO North Atlantic Treaty Organization (Kuzey Atlantik

Antlaşması Örgütü)

OCHA Office for the Coordination of Humanitarian Affairs (BM

İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi)

ÖSO Özgür Suriye Ordusu

PKK Kürdistan İşçi Partisi

PYD/YPG Demokratik Birlik Partisi/Halk Savunma Birlikleri

RF Rusya Federasyonu

SDG Suriye Demokratik Güçleri

SMDK Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu

SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği

STA Silah Ticareti Antlaşması

STK Sivil Toplum Kuruluşu

SUK Suriye Ulusal Konseyi

UCM Uluslararası Ceza Mahkemesi

UGÖ Uluslararası Göç Örgütü

UMH Ulusal Mutabakat Hükümeti

UNHCR United Nations High Commissioner for Refugees (Birleşmiş

Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği)

UNPROFOR United Nations Protection Force (BM Koruma Gücü)

UNRRA United Nations Relief and Rehabilitation Administration (BM

Yardım ve Rehabilitasyon İdaresi)

UNRWA United Nations Relief and Works Agency for Palestine

Refugees in the Near East (BM Yakın Doğu’daki Filistinli

Mültecilere Yardım ve Çalışma Kuruluşu)

YDSİ Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği

YTS Yabancı Terörist Savaşçı

YUKK Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu

Page 13: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

1

GİRİŞ

Savaş, iç çatışma, kriz veya afet gibi gelişmeler sebebiyle gerçekleşen

sığınma/göç hareketlerini kabul eden ülkelerde birçok açıdan sorun

yaşanmaktadır. Yıllardan beri nüfus hareketlerine maruz kalan Türkiye’ye, bir

süreden beri kitlesel ve zorunlu olarak Suriyeli şahıslar gelmektedirler. Bu itibarla

çalışmanın temel sorunsalı, 2011 yılından itibaren Suriye krizi ile birlikte artarak

devam eden sığınmacı akınlarının, Türkiye’nin ulusal güvenliğine etkilerini

incelemektir.

Bu çalışmanın temel varsayımı, sığınmacı sayısının yoğunluğu ve dağılımı

nedeniyle Türkiye genelinde yol açtıkları güvenlik tehdit ve risklerinin sürmesidir.

Özellikle Esad rejiminin iktidarda kalması ve PYD/YPG’nin etkinliğinin devamı

durumunda, Suriye bağlantılı, sığınmacı kaynaklı çeşitli sorunların sürmesi

kuvvetle muhtemeldir. Böylece orta ve uzun vadede hem dış politika/güvenlik hem

de toplumsal boyutuyla Türkiye’yi meşgul edecek ve kendisine karşı

kullanılabilecek bir durum ortaya çıkabilecektir.

Teorik boyutu itibarıyla sığınmacı sorunu, Suriye kriziyle ilişkili olarak

Waever’in güvenlik konusunda anahtar kavram olarak gördüğü ulusal güvenlik

bağlamında ele alınacaktır. Bu kapsamda siyasî-askerî güvenlik ile toplumsal

güvenliğin etkileşim içinde olmasından hareketle ulusal güvenlik başlığı altında ve

bütüncül bir yaklaşım içinde inceleme yapılacaktır. Bu konuda Bigo’nun sığınma/

göç hareketlerinde ulusal güvenlik-toplumsal güvenlik ayrımı yapmaması ve

topluma yönelik tehditlerin, ulusal güvenliğin bir parçası durumuna gelmesi

yaklaşımı dikkate alınmaktadır.

Çalışmada, Türkiye’de bulunan Suriyelilere yönelik olarak “sığınmacı”

kavramı kullanılmıştır. Sığınmacı/mülteci konusunda uluslararası mevzuatı kabul

etmiş olan Türkiye, daha önce “coğrafya sınırlaması” bağlamında Avrupa dışından

gelenleri mülteci yerine “sığınmacı” olarak tanımlamıştır. Bu yaklaşım, Suriyelilerin

kitlesel olarak gelişiyle birlikte değişime uğramıştır. 2013 yılında kabul edilen

“Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu” ile sığınma talep edenlere sağlanan

uluslararası koruma “mülteci”, “şartlı mülteci” ve “ikincil koruma” olarak tasnif

Page 14: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

2

edilmiştir. 2014 yılında yürürlüğe giren “Geçici Koruma Yönetmeliği” ise

Suriyelilerin statüsünü, Türkiye’de “geçici koruma” sağlanan yabancılar olarak

tanımlamaktadır. Çalışmada, bu yasal düzenlemelerden bağımsız bir şekilde,

gerek toplum gerekse İdare tarafından benimsenmiş olmasından ve “sığınma

hakkı”nın öneminden dolayı “sığınmacı” kavramı tercih edilmiştir.

Sığınmacı/mültecilere ilişkin yapılan çalışmalarda konunun hukukî boyutu

öne çıkmaktadır. Uluslararası hukukun bir parçası olan mülteci hukuku konusunda,

uluslararası alanda ve Türkiye’de yapılan düzenlemeler, sığınmacı/mültecileri

koruma altına almayı ve durumlarını iyileştirmeyi hedeflemektedirler. Çalışmada

kullanılan metodoloji bağlamında sığınmacıların kitlesel ve zorunlu olarak gelişiyle

birlikte ortaya çıkan sorunlar karşısında Türkiye’nin ulusal mevzuatında yaptığı

düzenlemeler ve uygulamada karşılaştığı sınırlamalar incelenmiştir.

Ayrıca çalışmada süreç analizine dair bir yöntem uygulanarak, sığınmacı

sorununun ortaya çıkışı, kapsamı ve Türkiye’nin ulusal güvenliğine etkileri analitik

bir şekilde irdelenmiştir. Bunun için konuyla ilgili kitap, makale, sempozyum

bildirileri, saha raporları, ilgili kurumların ve yetkililerin açıklamaları, liderlerin

konuşmaları ve medyada yer alan haberler tetkik edilmiştir.

Çalışmanın ilk bölümünde sığınmacı/mülteci ve göç konusu, Türkiye’nin

yaklaşımları ve uluslararası alandaki gelişmeler dikkate alınarak güvenlik

boyutuyla ele alınmış, ayrıca konunun kavramsal, hukukî ve teorik boyutlarına yer

verilmiştir. İkinci bölümde öncelikle tarihsel gelişimi bağlamında Türkiye-Suriye

ilişkilerinin güvenlik boyutu ortaya konulmuştur. Bilahare 2011 yılında Suriye krizi

ile birlikte ikili ilişkilerin değişmeye başlaması, sığınmacı sorununun ortaya çıkışı,

Türkiye’nin ve konuya müdahil yerel/bölgesel/uluslararası aktörlerin konuya

yaklaşımları analiz edilmiştir. Son bölümde ise Suriye kriziyle etkileşim içinde olan

sığınmacılardan kaynaklanan/kaynaklanabilecek sorunlar ve bunların Türkiye’nin

ulusal güvenliğine etkileri incelenmiştir.

Page 15: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

3

BİRİNCİ BÖLÜM

SIĞINMACI/MÜLTECİ KONUSUNUN TANIMLANMASI VE KAPSAMI

1.1. Kavramsal ve Hukukî Boyut

Tarih boyunca insanlar çeşitli gerekçelerle yaşadıkları yerleri terk etmişlerdir.

Günümüzde artarak devam eden nüfus hareketlerinin yol açtığı sorunların çözümü

giderek daha da zorlaşmıştır. Dünya nüfusunun yaklaşık % 3’ünün (250 milyon)

uluslararası göçmenlerden oluşması, nüfus hareketlerinin ülkeleri ve halkları

etkileme potansiyelinin büyüklüğünü göstermektedir.

Tarihte önemli nüfus hareketleri gerçekleşmiştir. M.Ö. IV. yüzyıldaki Kavimler

Göçü, Avrupa’nın geleceğinin şekillenmesinde etkili olmuştur. Aynı dönemde Türk

boylarının farklı coğrafyalara göç etmeleri sonucunda çeşitli devletler kurulmuştur.

Anadolu’ya yönelik kitlesel göçler ise 1071 yılındaki Malazgirt Savaşı sonrasında

gerçekleşmiştir.

XV. yüzyılda başlayan keşifler sayesinde farklı coğrafyalara gidilmiştir. Batılı

tarihçiler, XIX. yüzyıla kadar devam eden bu süreçte, Avrupa’nın değerlerinin yeni

coğrafyalara taşınmasını sömürgecilik olarak tanımlamışlardır. Mezkûr

coğrafyalarda yapılan tarımsal üretimde, Afrika’dan getirilen köleler kullanılmış,

daha sonra suç olmasına rağmen köle ticareti devam etmiştir. Bilahare Güney

Asya ve Çin’den, uzun vadeli sözleşmelerle getirilen insanlar, İngiliz sömürge

topraklarında çalıştırılmışlardır. Öte yandan, Avrupa’dan ayrılanlar tarafından,

Amerika, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’da yeni devletler kurulmuştur.1

XVI. yüzyılda Aziz Barthelemy katliamına maruz kalan Fransız Protestanlar,

ülkelerinden ayrılmak zorunda kalmışlardır. Bu dönemde İspanya’daki Yahudiler

sürgün edilmiş, imparatorlukların dağılması ile artan nüfus hareketlerinin siyasî ve

sosyo-ekonomik sonuçları olmuştur. Bunlara ilaveten 1709 yılında gerçekleşen

Poltova Savaşı sonrası Osmanlı Devleti’ne sığınan XII. Şarl (Demirbaş Şarl),

1 Ferro, M. (2011). Sömürgecilik tarihi, fetihlerden bağımsızlık hareketlerine 13.yüzyıl-20.yüzyıl. (Çev.

Cedden, M.). Ankara: İmge Kitabevi, 290 ; Abadan-Unat N. (2012) Bitmeyen göç: konuk işçilikten ulus-ötesi

yurttaşlığa. İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları, 32.

Page 16: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

4

kendisini isteyen Ruslara verilmeyerek 5 yıllık sürenin ardından ülkesi İsveç’e geri

gönderilmiştir.2 1783 yılında Rus İmparatorluğu’nun Kırım’ı ilhakıyla birlikte

Osmanlı Devleti’ne göçler başlamıştır. XIX. ve XX. yüzyılda ise Kırım, Kafkasya ve

Balkanlar’dan ayrılmak zorunda kalan insanlar Anadolu’ya sığınmışlardır.3

XX. yüzyılda yaşanan iki dünya savaşı, nüfus hareketleri konusunda dönüm

noktası olmuştur. I. Dünya Savaşı’nın ardından farklı etnik ve dini grupların bir

arada yaşadığı imparatorlukların dağılması, Avrupa’da yerlerinden edilenlerin

sayısını artırmıştır. Bu arada Rusya’da 1917 yılında gerçekleşen Bolşevik

İhtilali’nin ardından milyonlarca insan çevre ülkelere sığınmıştır. Aynı dönemde

Anadolu’da yaşayan Ermeniler ve bazı gruplar ise yaşadıkları topraklardan

ayrılmak zorunda kalırken, Türkiye ile Yunanistan arasındaki anlaşma ile nüfus

değişimi yapılmıştır.4 1919-1939 yılları arasında Avrupa’da yerlerinden edilen

milyonlarca insanın yaşadığı sorunlar üzerine kurulan Milletler Cemiyeti (MC),

Avrupa’daki mültecilerle, özellikle de Hitler’in zulmünden kaçan Yahudiler ile

ilgilenmiştir. II. Dünya Savaşı’nın ardından Afrika, Ortadoğu ve Asya’da kurulan

istikrarsız devletlerdeki iç çatışmalar da yeni nüfus hareketlerine yol açmışlardır.5

II. Dünya Savaşı’nda büyük hasar gören Avrupa’nın kalkınmasını

hızlandırmak için aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkelerden işgücü

getirilmiştir. 1970’lerde yaşanan ekonomik krizle birlikte Avrupa’daki işçilerin

ülkelerine geri gönderilmesi gündeme gelmiş ama daha sonra ailelerini

getirmelerine izin verilmiştir. 1980’lerin ortasından itibaren nüfus hareketlerinde

artış görülmüş, Doğu Bloku’nun yıkılışı bu kapsamdaki sorunları çoğaltmıştır.6

Küreselleşme, ulaşım ve iletişim alanındaki yenilikler, nüfus hareketlerinin

etkilediği ülkelerin ve bölgelerin sayısını artırmıştır. Ayrıca bu yenilikler,

2 Şenocak, S. (2006). Fransa ve göç olgusu. Uluslararası Göç Sempozyumu Bildiriler (8-11/12/2005).

İstanbul: Zeytinburnu Belediyesi, 48 ; Sevinç, T. (2014). İsveç Kralı XII. Şarl’ın Osmanlı Devleti’ne ilticası

ve ikâmeti (1709-1714). History Studies, 6 (1), 156-157. 3 Kırımlı, H. (2006). Kırım’dan Türkiye’ye Kırım Tatar göçleri. Uluslararası Göç Sempozyumu Bildiriler (8-

11/12/2015). İstanbul: Zeytinburnu Belediyesi, 147-152. 4 Çelebi, Ö. (2011). Kuramların sessizliği: liberalizm, realizm ve iltica rejiminin kuruluşu. Çelebi, Ö.,

Özçürümez, S. ve Türkay, Ş. (Editörler). İltica, uluslararası göç ve vatansızlık: kuram, gözlem ve politika.

Ankara: BMMYK, 13. 5 Çiçekli, B. (2009). Uluslararası hukukta mülteciler ve sığınmacılar. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 20 ;

Abadan-Unat, a.g.e., 33. 6 Öner, N.A.Ş. (2002). Çabalar sonuç verecek mi? Avrupa Birliği’nin ortak bir göç ve sığınma politikası

oluşturma girişimleri. Ihlamur-Öner, S.G. ve Öner, N.A.Ş. (Editörler). Küreselleşme çağında göç, kavramlar,

tartışmalar. İstanbul: İletişim Yayınları, 539-541.

Page 17: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

5

ülkelerinden ayrılan insanların anavatanları ile irtibatlarını sürdürmelerini daha da

kolaylaştırmıştır.7

1.1.1. Göç Kavramı

Göç (migration); bir ülke içinde veya ülke dışına çıkılarak gerçekleşen nüfus

hareketleridir.8 Daha kapsamlı bir tanımla göç; bireysel veya gruplar halinde

insanların, daha iyi yaşam şartlarına kavuşmak veya zulme uğramamak amacıyla,

ülke içinde yer değiştirmeleri veya başka ülkelere gitmeleridir.9 Öte yandan, ülke

nüfusunu daha homojen hale getirmeyi hedefleyen bir projenin parçası olarak da

zorunlu nüfus hareketleri yaşanabilmektedir.10 Castles ve Miller’e göre göç; kitlesel

olarak gerçekleşen, kaynak (göç veren) ve hedef (göç alan) ülkelerdeki insanları

etkileyen ve etkileşimlere açık olan dinamik bir olgudur.11

İnsanların yer değiştirmeleri, ülke içinde gerçekleşirse “iç göç” (internal

migration), ülke sınırları aşılarak yapılırsa “uluslararası göç” (international

migration) olarak tanımlanmaktadır. Uluslararası göç, insanların geçici veya sürekli

olarak yabancı bir ülkede kalmak hedefiyle bulundukları ülkeleri terk etmeleridir.12

Abadan-Unat’a göre uluslararası göç; ulus kavramının sorgulanmasına yol açan

ve demografik açıdan milyonlarca insanı etkileyen bir süreçtir. Bir başka yönüyle

uluslararası göç, bir ülkenin topraklarına ve halkının arasına yabancı uyruklu

şahısların katılmalarıdır.13

Dünya genelinde savaş, çatışma, kriz, sürgün ve afet gibi vakalar yüzünden

zorunlu göçler yaşanmaktadır. “Zorunlu göç” (forced migration), insan veya doğa

kaynaklı gelişmeler üzerine yaşamları ve durumları tehdit altında olan insanların

7 Kalkınma Bakanlığı. (2014). Göç özel ihtisas komisyonu raporu. Ankara: Kalkınma Bakanlığı, 3 ;

Unutulmaz, K.O. (2002). Gündemdeki kavram: göçmen entegrasyonu Avrupa’daki gelişimi ve Britanya

örneği. Ihlamur-Öner, S.G. ve Öner, N.A.Ş. (Editörler). Küreselleşme çağında göç, kavramlar, tartışmalar.

İstanbul: İletişim Yayınları, 137. 8 Perruchoud, R. (2009). Göç terimleri sözlüğü. Çiçekli, B. (Çev. Ed.). Cenevre: Uluslararası Göç Örgütü, 22. 9 Saraçlı, M. (2011). Uluslararası hukukta yerinden edilmiş kişiler. Ankara: Adalet Yayınevi, 7. 10 Waever, O. (2008). Toplumsal güvenliğin değişen gündemi. Uluslararası İlişkiler, 5(18), 160. 11 Castles, S. ve Miller, M.J. (2008) Göçler çağı, modern dünyada uluslararası göç hareketleri. (Çev. Bal,

B.U. ve Akbulut, İ.). İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları. (Eserin orjinali 2003’te yayımlandı), 30-31. 12 Acer, Y., Kaya, İ. ve Gümüş, M. (2010). Küresel ve bölgesel perspektiften Türkiye’nin iltica stratejisi.

Ankara: USAK Yayınları, 11 ; Göç Terimleri Sözlüğü, 59. 13 İçduygu, A., Erder, S. ve Gençkaya, Ö.F. (2014). Türkiye’nin uluslararası göç politikaları 1923-2023:

ulus-devlet oluşumunda ulus-ötesi dönüşümlere. İstanbul: Koç Üniversitesi Göç Araştırmaları Merkezi Proje

Raporları, 26 ; Abadan Unat, a.g.e., 3.

Page 18: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

6

zaruri olarak gerçekleştirdikleri nüfus hareketleridir.14 Çok sayıda insanın kısa

sürede yer değiştirmesi “kitlesel göç” (mass migration) olarak tanımlanmaktadır.15

Bir ülke içinde devlet ve devlet-dışı aktörler ile devlet-dışı aktörlerin kendi

aralarında yaşanan çatışmalar ve savaşlar, insanları ülke içinde ve/veya yurt

dışına kitlesel göçe zorlamaktadır. Bunlarla bağlantılı olarak göç; zorunlu-gönüllü,

bireysel-kitlesel, ülke içi-uluslararası, geçici-sürekli göç gibi çeşitli şekillerde tasnif

edilebilmektedir. Nihai hedef olarak göç sürecinde insanlar, öncelikle yaşamlarını

güvence altına almayı, sonrasında yaşanabilir bir ülke veya bölgeye yerleşmeyi

istemektedirler.16

Göçmenlerin (migrant) gittikleri ülkelere yerleşme hedeflerinin bulunması

önemlidir. Her ülke, kendi yasal mevzuatı, siyasî ve sosyal politikaları

doğrultusunda göçmenleri kabul etmektedir. Dolayısıyla göç politikaları, genellikle

ülke yönetimleri tarafından oluşturulmaktadır.17 Ayrıca göçmenler, başka bir ülkede

bulunsalar dahi vatandaşı oldukları ülkelerin korumasından yararlanmayı

sürdürmektedirler.18

“Yasa dışı göçmenler” (illegal immigrant), yabancı bir ülkeye yasa dışı

yollardan giren, ikamet ve çalışma izni olmayan ve bu nedenle sınır dışı edilmenin

eşiğinde olan insanlardır. Ekşi’ye göre ülkeye girişleri, ikametleri, seyahatleri ve

istihdamları yasal düzenlemelere aykırı olan yabancılar düzensiz göçmenlerdir.

Hedef ülkelerdeki yasa dışı göçmenleri de kapsayan “düzensiz göçler” (irregular

migration) ise yol açtıkları sorunlar açısından göçmenlerin kaynağı olan, geçiş ve

hedef konumunda bulunan ülkeleri yakından ilgilendirmektedir.19 Kitlesel olarak

gerçekleşen zorunlu göçler, aynı zamanda düzensiz göç kategorisindedirler.

14 Göç Terimleri Sözlüğü, 69. 15 Peker, B. ve Sancar, M. (1986). Mülteciler ve iltica hakkı, yaşamın kıyısındakilere hoşgeldin diyebilmek.

Ankara: İnsan Hakları Derneği, 5 ; Göç Terimleri Sözlüğü, 37. 16 Kümbetoğlu, B. (2002). Göç çalışmalarında nasıl sorusu. Ihlamur-Öner, S.G. ve Öner, N.A.Ş. (Editörler).

Küreselleşme çağında göç, kavramlar, tartışmalar. İstanbul: İletişim Yayınları, 82 ; Saraçlı, a.g.e., 7-44. 17 Çelikel, A. ve Öztekin-Gelgel, G. (2014). Yabancılar hukuku. İstanbul: Beta Basım-Yayım, 23 ; Ergüven,

N.S. ve Turanlı, B. (2013). Uluslararası mülteci hukuku ve Türkiye. A.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, 62(4),

1021. 18 Kılıç, T. (2006). Bir insan hakkı olarak iltica. Uluslararası Göç Sempozyumu Bildiriler (8-11/12/2015).

İstanbul: Zeytinburnu Belediyesi, 177. 19 Ekşi, N. (2016). Yabancılar ve uluslararası koruma hukuku. İstanbul: Beta Basım, 4. Baskı, 1 ; Acer, Kaya

ve Gümüş, a.g.e., 12 ; Göç Terimleri Sözlüğü, 14-15.

Page 19: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

7

Göçü önlemek ve yasa dışı göçle mücadele etmek için izlenen politikalardan

yeterli verim alınamamaktadır. Üstelik sığınma arayışında olan bu insanların

seyahatlerinin kısıtlanması, yasa dışı ve alternatif yollara başvurmalarına neden

olmaktadır.20 Nüfus hareketleri, hangi nitelikte olursa olsun, hedef ülkeleri, özellikle

de komşu ülkeleri çok boyutlu olarak etkilemektedirler.

1.1.1.1. Göçün Nedenlerine İlişkin Teoriler

İnsanlar genel olarak siyasî, ekonomik, sosyal nedenler ve doğa olayları

karşısında zorunlu veya gönüllü olarak göç etmektedirler. Göç teorileri, insanların

neden göç ettiklerine yanıt bulmak amacıyla geliştirilmiştir. Sirkeci’ye göre göçün

temel nedenleri 3KA’dır. Bunlar kitle (nüfus) açığı, kalkınma açığı ve katılım

açığıdır. Kitle açığı, genç nüfus ihtiyacıdır. Kalkınma açığı, hem devlet hem de

bireysel temelde gelir eşitsizliğinin olmasıdır. Katılım açığı ise demokrasi, temsil,

azınlık hakları gibi konularda yaşanan sorunlardır.21

Göç hareketlerinde, devlet yöneticilerinin aldıkları kararlar ve uygulamaları

etkili olmaktadır. Bu alandaki bilimsel araştırmaların göreceli olarak geç

başlamasında, ülke yöneticilerinin kararlarını sorgulama ihtimalinin etkisi

bulunmaktadır. Araştırmalarda, öncelikle iç göçlere, göçlere neden olan faktörlere

yoğunlaşılmış, farklı düzeylerde ve çok boyutlu olarak konu ele alınarak teoriler

geliştirilmiştir. Son dönemde mevcut teorilerin sentezlenmesi ile yeni perspektifler

ortaya konulmaktadır.

XIX. yüzyılın sonlarında İngiliz coğrafyacı E.G.Ravenstein’in “Laws of

Migration” (Göç Yasaları) isimli çalışması, nüfus hareketleri konusundaki ilk

bilimsel çalışmadır. İngiltere’deki iç göçleri ele alan bu çalışmadan günümüze

nüfus hareketlerinin kapsamı genişleyerek derinleşmiş ve dinamik bir olguya

dönüşmüştür.22 Göçe yol açan faktörler ve göçmenlerin motivasyonlarındaki

20 Karrenbrock, G. (2006). Göç ve iltica. Uluslararası Göç Sempozyumu Bildiriler (8-11/12/2015). İstanbul:

Zeytinburnu Belediyesi, 166. 21 Sirkeci, İ. (2017, Kasım 6), Birgün. 22 Sert, D.Ş. (2002). Uluslararası göç yazınında bütünleyici bir kurama doğru. Ihlamur-Öner, S.G. ve Öner,

N.A.Ş. (Editörler). Küreselleşme çağında göç, kavramlar, tartışmalar. İstanbul: İletişim Yayınları, 29.

Page 20: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

8

çeşitlilik nedeniyle farklı teoriler geliştirilmiştir. Ancak günümüzde dahi göç ile ilgili

kapsayıcı bir teori bulunmamaktadır.23

Nüfus hareketleri, XX. yüzyılda farklı kavramlar ve teoriler çerçevesinde

incelenmiştir. Castles ve Miller, göç çalışmalarında kullanılan üç farklı teorik

yaklaşımdan bahsetmektedir: Ekonomik göç teorileri, tarihsel-yapısalcı yaklaşım

ve dünya sistemleri teorisi.24 Morawska ise göç teorilerini; makro ve mikro düzeyde

tasnif etmektedir. Buna göre makro düzey göç teorileri; itme-çekme modeli,

bölünmüş işgücü piyasası teorisi, dünya sistemleri teorisi ve politik ekonomi

modelidir. Mikro düzey göç teorileri ise neoklasik ekonomik teori, insan sermayesi

teorisi, yeni göç ekonomileri, sosyal ağlar-göçmen ağları ve kümülatif nedensellik

modelini kapsamaktadır.25

1.1.1.1.1. Makro düzey uluslararası göç teorileri

1929 yılında yaşanan Dünya Ekonomik Bunalımı’nın etkisi yıllarca sürmüştür.

Bu kriz; tarım, sanayi, madencilik gibi sektörlerde büyük hasarlara yol açmış,

işsizlik artmış, üretim ve ticaret azalmıştır. Kriz sonrasında yeni arayışlara giren

insanların, büyük umutlarla yaşadıkları yerlerden ayrılmaları üzerine göçle ilgili

teorik çalışmalar yapılmıştır. XX. yüzyılda göçle ilgili makro düzeyde yapılan

çalışmalarda, daha çok göçler ve nedenleri üzerinde yoğunlaşılmış, bireysel

faktörler ve motivasyonlar dışarıda tutulmuştur.26

İtme-çekme modeli

Neoklasik ekonomi yaklaşımının geçmişi, 1885 tarihli “Göç Yasaları”na kadar

gitmektedir. İngiltere’de kırsaldan kente yapılan göçü araştıran ve bugün de

kısmen geçerliliğini koruyan göç yasalarına ulaşan bu çalışma, göç türlerini ve göç

23 Abadan-Unat, a.g.e., 3-4 ; Kümbetoğlu, a.g.m., 53. 24 Castles ve Miller, a.g.e., 30-40 ; İçduygu, Erder ve Gençkaya, a.g.e., 35. 25 İnternet: Morawska, E. (2007). International migration: its various mechanisms and different theories that

try to explain it. Web: http://dspace.mah.se/bitstream/handle/2043/5224/WB1%2007%20inlaga_1.pdf?

sequence=1 adresinden 5 Şubat 2015’te alınmıştır. 26 İçduygu, Erder ve Gençkaya, a.g.e., 35.

Page 21: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

9

kararlarında etkin olan faktörleri (itme-çekme faktörleri/push-pull factors)

açıklaması nedeniyle önemlidir.27

Everett Lee’nin “A Theory of Migration”28 (Bir Göç Teorisi) isimli çalışmasında

belirttiği “itme-çekme modeli”, nüfus hareketleriyle ilgili araştırmalarda sıkça

kullanılmaktadır. Mezkûr model, bir ülkedeki itici faktörler ile diğer ülkedeki çekici

faktörleri ortaya koymaktadır.29 Buna göre itici faktörler; ülkedeki demografik

değişim, yaşam koşullarının yetersizliği, kişiler arasındaki ekonomik uçurum,

çatışma ve siyasî baskılardır. Çekici faktörler ise; işgücü ihtiyacı, ekonomik

imkânlar ve siyasî özgürlüklerdir. Bu modele göre insanlar, gelirin daha yüksek

olduğu yerlere göç etme eğilimindedirler.30 Yer değiştirmelere yönelik karar

süreçlerinde, çekici faktörler ötelenirken, itici faktörler daha etkin bir duruma

gelebilmekte ve iyi yaşam şartlarına ulaşılması hedeflenmektedir.31

Sture Öberg, “itme-çekme modeli”ndeki faktörleri, “sert ve yumuşak” olanlar

şeklinde daha detaylı bir tasnife tabi tutmuştur. Buna göre sert faktörler; insani

krizler, silahlı çatışmalar, çevre felaketleri gibi gelişmelerdir. Yumuşak faktörler ise

yoksulluk, işsizlik, sosyal sıkıntılar gibi temel problemlerdir. Buradan hareketle,

nüfus hareketlerinin başlamasında hangi faktörün daha baskın olduğuna göre yer

değiştiren insanların özellikleri ortaya konulabilmektedir.32

Bölünmüş/ikili işgücü piyasası teorisi

Michael J.Piore’nin geliştirdiği teori; gelişmiş ülkelerin düşük ücretle çalışan

işgücüne duyduğu ihtiyacın, göçün başlamasında etkisinin bulunduğunu ve kaynak

ülkelerdeki kötü ekonomik şartların ise göç sürecinde belirleyici olmadığını

savunmaktadır.33 Öte yandan, gelişmiş ülkelerin işgücü taleplerine göre göçlerin

27 Castles ve Miller, a.g.e., 31 ; Saraçlı, a.g.e., 15-16. 28 Lee, E.S. (1966). A theory of migration. Demography, 3(1), 47-57. 29 Göç Terimleri Sözlüğü, 30. 30 Castles ve Miller, a.g.e., 31 ; İçduygu, Erder ve Gençkaya, a.g.e., 36 ; Güllüpınar, F. (2012). Göç

olgusunun ekonomi-politiği ve uluslararası göç kuramları üzerine bir değerlendirme. Yalova Sosyal Bilimler

Dergisi, (4), 57-58. 31 Acer, Kaya ve Gümüş, a.g.e., 21-22. 32 Öberg, S. (1996). Spatial and economic factors in future south-north migration. Lutz, W. (Ed.). The future

population of the world: what can we assume today? London: Earthscan, 336-357 ; Sert, a.g.m., 37. 33 Piore, M.J. (1980). Comment (birds of passage: migrant labor and industrial societies). Industrial and

Labor Relations Review, 33(3), 312-314.

Page 22: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

10

gerçekleştiği iddiası, konuya ilişkin sınırlı bir bakış açısı sunmaktadır. Ne var ki

göçleri engellemeye yönelik politikalara rağmen düzensiz göçlerin sürdüğü

görülmektedir.34

Ayrıca Piore, gelişmiş ülkelerde sermaye yoğun ve emek yoğun sektörler

şeklinde bölünmüş/ikili bir yapı olduğunu vurgulamaktadır. Sermaye yoğun

sektörlerde, daha donanımlı ve vasıflı yerli işgücü istihdam edilirken, emek yoğun

sektörlerde ise daha vasıfsız göçmenler, düşük ücretle çalıştırılmakta ve

gerektiğinde işten çıkarılmaktadırlar.35

Dünya sistemleri (merkez-çevre) teorisi

Immanuel Wallerstein’in “Modern Dünya Sistemi, Kapitalist Tarım ve 16.

Yüzyılda Avrupa Dünya Ekonomisinin Kökenleri” (The Modern World System,

Capitalist Agriculture and the Origins of the European World Economy in the

Sixteenth Century) isimli çalışmasından esinlenilen bu teori, uluslararası göç ile

kapitalist sistem arasında bir ilişki kurmaktadır. Bu teori, kapitalist ekonominin

çevre ülkeleri etkileyerek göç etmeye istekli toplumlar yarattığını ileri sürmekte36,

merkez-çevre veya gelişmiş-az gelişmiş ülkeler arasında çıkarlara ve sömürü

sistemine dayanan ilişkiler olduğunu belirtmektedir.37 Ayrıca söz konusu teori;

ulaşım ve iletişim ağlarının, ülke yönetimleri arasındaki ilişkilerin, dil, din, tarih ve

kültür bağlarının, sömürgeci-eski sömürge devlet ilişkisinin nüfus hareketlerinde

etkili olduğunu ifade etmektedir.38

Marksist politik ekonomiye dayanan bu teoriye göre göç, ucuz işgücü

piyasası oluşturmakta ve ülkeler arasında bağımlılık ilişkisi yaratmaktadır. Az

gelişmiş ülkelerin, gelişmiş ülkelere bağımlı hale gelmesi, küresel ticaretin ve

ekonomik çıkarların devamlılığı ve kontrolü açısından önemlidir. Öte yandan,

34 Sert, a.g.m., 33-34. 35 İçduygu, Erder ve Gençkaya, a.g.e., 37-38. 36 Massey, D.S., Arango, J., Hugo, G., Kouaouci, A., Pellegrino, A. and Taylor, J.E. (2014). Uluslararası göç

kuramlarının bir değerlendirmesi. Göç Dergisi, 1(1), 24-28. 37 Güllüpınar, a.g.m., 67. 38 Morawska, a.g.m., 3.

Page 23: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

11

mezkûr teori, göçü tek boyutlu yani kapitalist sistem merkezli incelemesi nedeniyle

eleştirilmektedir.39

Politik ekonomi modeli

Politik ekonomi modeli, nüfus hareketlerinin sadece ekonomik boyutuyla ele

alınmasına verilen bir yanıt niteliğindedir. Bu model, nüfus hareketlerinin sürekliliği

veya engellenmesinde siyasî aktörlerin ve karar alıcıların etkisini vurgulamaktadır.

AB karar mekanizmalarının izlediği politikalar sonucunda, nüfus hareketlerinin

niteliği ve istikametinin şekillenmesi buna örnek olarak verilebilir.40

Bunlara ilave olarak bir politik ekonomi yaklaşımı olan “hegemonik istikrar

teorisi”, uluslararası alanda hakim güç konumundaki ülkenin etkinliğini

vurgulamaktadır. Uluslararası istikrarı sağlayan hegemon ülkenin gücünü

yitirmesiyle birlikte istikrarsız bir ortam oluşmaktadır.41 Ayrıca hegemon ülkeler,

serbest piyasa ekonomisi sayesinde nüfus hareketlerini düzenleme imkânına

sahiptirler. Bir hegemon ülke, yabancı yatırımcıyı teşvik ederek, az vasıflı ve geçici

işgücünü yurt dışından getiren programları uygulayarak ekonomik hedeflerine

ulaşabilmektedir. Örneğin ABD, 1942-1964 döneminde Meksika’dan yaklaşık 5

milyon tarım işçisini bir program çerçevesinde çalıştırmak üzere ülkesine

getirmiştir.42

1.1.1.1.2. Mikro düzey uluslararası göç teorileri

Mikro düzey uluslararası göç teorileri, nüfus hareketlerinin başlamasında

bireylerin etkisine odaklanmaktadır. Bu teoride, insanların yerlerini terk etmelerine

yol açan sebepler ve sosyo-ekonomik koşullar incelenmekte ancak uluslararası

alandaki yapısal etkenler ve geçmişte yaşanan tecrübeler yeterince dikkate

alınmamaktadır.43

39 Castles ve Miller, a.g.e., 34-35. 40 Morawska, a.g.m. 3-4 41 Okur, M.A. (2012). Emperyalizm, hegemonya, imparatorluk. İstanbul: Ötükent Neşriyat, 186-187. 42 Morawska, a.g.m. 4. 43 Saraçlı, a.g.e., 23-25-26.

Page 24: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

12

Neoklasik ekonomik teori

Neoklasik ekonomik teori, daha önce belirtilen makro modelin yanısıra mikro

teori de sunmaktadır. 1960 ve 70’lerde Sjaastad, Borjas ve Tadaro tarafından

geliştirilen neoklasik ekonomik teoriye göre; ücretlerin düşük olduğu ülkeler ve

bölgelerde oturan insanlar, ekonomik maliyetleri ve muhtemel kazançlarını

hesaplayarak yer değiştirme planları yapmakta, fayda sağlayacağı sonucuna

vardıklarında ise yaşadıkları topraklardan ayrılmaktadırlar.44

Doğal olarak insanlar, bilgi ve kapasitelerine uygun işlerin olduğu ülkelere

gitmeyi istemektedirler. Ancak bu süreçte, göçün ve iş bulma süresinin yol açtığı

maddi kayıplar, yeni bir kültürü ve dili öğrenmenin getirdiği zorluklar, uyum

sağlamada ve sosyal ilişki kurmada yaşanan sıkıntılar gibi yeni maliyetler de

ortaya çıkmaktadır.45

İnsan sermayesi teorisi

İnsan sermayesi teorisi, özellikle mesleki kariyeri, eğitimi ve dili iyi seviyede

olanların nüfus hareketlerini açıklamaktadır. Buna göre insanlar, sahip oldukları

donanımlara uygun olan ülkelere gitmektedirler. Öte yandan, bir kişinin bulunduğu

ülke ile gitmeyi hedeflediği ülke arasında yapacağı kıyaslama ve elde etmeyi

planladığı kazanç, nüfus hareketliliğini şekillendirmektedir.46

Yeni göç ekonomileri

Oded Stark’ın geliştirdiği bu teoride; göç etme kararının sadece bireylerce

verilmediği, aile fertlerinin de bu süreçte etkili olduğu, detaylıca hesaplanmış bir

stratejiye göre hareket edildiği, göçmenler ve aileleri arasında risk paylaşımına

dayanan bir bağımlılık ilişkisi kurulduğu ve göç edenlerin ailelerine para

göndermeleri ile her iki tarafın da kazançlı çıktığı belirtilmektedir.47 Öte yandan bu

44 Morawska, a.g.m, 4-5 ; Abadan-Unat, a.g.e., 7. 45 Massey, Arango, Hugo, Kouaouci, Pellegrino and Taylor, a.g.m., 14,15. 46 Massey, Arango, Hugo, Kouaouci, Pellegrino and Taylor, a.g.m., 15. 47 Stark, O. and Bloom, D.E. (1985). The new economics of labor migration. The American Economic

Review, 75(2), 173-178.

Page 25: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

13

teori, aile fertlerinin hangi ülkeye göç edileceğine dair kararı nasıl verdiklerini izah

etmemektedir.48

Sosyal ağlar-göçmen ağları

Nüfus hareketlerinin sürekliliğinde sosyal ağlar veya göçmen ağları etkili

olmaktadır. Bu ağlar sayesinde, göçmenler ile göçmen adayları arasındaki irtibatın

sürekliliği sağlanmaktadır. Akrabalık ve arkadaşlık ilişkileri, aynı şehir/coğrafyadan

olma, aynı kültürden gelme gibi ortak bağların, bu irtibatın tesisinde önemli bir yeri

vardır. Sosyal ağlar vasıtasıyla, göçün maliyeti ve riskleri asgari düzeye

çekilmektedir.49

Sosyal ağlar, göçmenlerin yeni yerlerine uyum sağlamalarına yardımcı

olmakla birlikte bazı durumlarda bunun tersi de yaşanabilmektedir. Göçmenlerin

katılacağı sosyal ağların niteliği, yeni ülkelerinde dar bir çevre içinde, kapalı devre

yaşamalarına ve uyum süreçlerinin uzamasına da yol açabilmektedir.50 Bu

noktada iyi eğitimliler; daha çok iş arkadaşlıklarına ve kurumsal ağlara, vasıfsız ve

yoksul göçmenler ise genellikle akrabalık ilişkilerine dayanan sosyal ağlara daha

fazla yönelmektedirler.51

Bunlara ilaveten sosyal ağlar ile birlikte gündeme gelen “ulus-ötesi göçmen/

topluluklar” ise homojen yapıdaki ulus-devletlere tehdit olarak görülmektedirler. Bu

gruplar, çifte/çoklu vatandaşlık taleplerini dile getirmektedirler.52 Ulus-ötesi

göçmenlerin anavatanları ile irtibatlarını sürdürmelerine, iletişim ve ulaşım

alanındaki yenilikler yardımcı olmaktadır.53 Öte yandan, sosyal ağlar vasıtasıyla

gerçekleşen göçlerin bir kısmının, yasa dışı yollardan gerçekleştirildiği de bir

gerçekliktir.

48 Saraçlı, a.g.e., 26-27. 49 Massey, Arango, Hugo, Kouaouci, Pellegrino and Taylor, a.g.m., 28. 50 Güllüpınar, a.g.m., 73-74. 51 İçduygu, Erder ve Gençkaya, a.g.e., 44. 52 Abadan-Unat, a.g.e., 292-294. 53 Castles ve Miller, a.g.e., 40 ; İçduygu, Erder ve Gençkay, a.g.e., 44.

Page 26: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

14

Kümülatif nedensellik

Kümülatif nedensellik, göçün sürekliliğini açıklamaya yönelik bir teorik

yaklaşımdır. Bu teori, bir sektörde sadece göçmenlerin çalıştığı algısının toplumda

yerleşmesi durumunda, işgücü ihtiyacını karşılamak için yeni göçlerin

başlayacağını belirtmektedir. Örnek olarak Avrupa’da otomotiv sektörü, ağırlıklı

olarak göçmenlerin çalıştığı bir iş sahası olarak kabul edilmektedir.54

Ayrıca bu teori, göçlerin başladıktan bir süre sonra sürekli hale geldiğini ve

kendi kendisini beslemeye başladığını ileri sürmektedir. Bu yaklaşım, bir açıdan

göçlerin devamlılığınında sosyal ağların etkisini vurgulamakta, öte yandan

gerçekleşen göçlerin de bir doyma noktası olduğunu belirtmektedir.55

1.1.1.1.3. Göç sistemleri teorisi

Göç sistemleri teorisi, uluslararası ilişkiler disiplini içinde, nüfus hareketlerini

siyasî ve ekonomik yönleriyle incelemektedir. Mezkûr teoriye göre, iki veya daha

fazla ülke arasındaki insan hareketliliği sayesinde bir irtibat ağı oluşmaktadır.

Böylece oluşan göç sisteminde, merkezi konumdaki bir veya birkaç devletten

müteşekkil bir bölge ile nüfus hareketlerine kaynaklık yapan belirli sayıda ülke yer

almaktadır.56

Devletler arasında önceden var olan ilişkilerin nüfus hareketlerindeki önemini

vurgulayan söz konusu teori57, sömürgecilik, siyasî/kültürel ilişkiler, ticaret gibi

bağları ele almaktadır. Örneğin Cezayir’den Fransa’ya gerçekleşen göçler, iki ülke

arasındaki sömürge ilişkisine, Almanya’daki Türk nüfus ise geçmişte bu ülkeye

çalışmak için giden işçilere dayanmaktadır. Bu teori, kişilerin ve aile fertlerinin

karar alma süreçlerindeki etkisini dikkate alması, makro ve mikro düzeylerdeki

etkenlere de odaklanması sebebiyle önemlidir.58 Ayrıca teori, coğrafi yakınlığı,

54 Abadan-Unat, a.g.e., 21-24. 55 Saraçlı, a.g.e., 30. 56 Abadan-Unat, a.g.e., 22-23 ; Güllüpınar, a.g.m., 77. 57 İçduygu, Erder ve Gençkaya, a.g.e., 44. 58 Castles ve Miller, a.g.e., 35-37 ; Sert, a.g.m., 42-43.

Page 27: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

15

devletler arasındaki ilişkileri kolaylaştıran bir etken olarak değerlendirmekle birlikte,

ilişkileri belirleyici bir unsur olarak görmemektedir.59

Nüfus hareketlerini inceleyen teoriler arasında çelişkiler bulunduğu algısı

oluşsa da, her bir teori, nüfus hareketlerini farklı düzey ve açılardan ele almaktadır.

Bu yönüyle teoriler, nüfus hareketlerine yönelik politika belirleme sürecinde ilgili

aktörler ve kurumlara katkı sağlayabilmektedirler. Zaten nüfus hareketlerini

kapsamlı olarak ele alan bir “büyük teori” de bulunmamaktadır. Öte yandan,

coğrafi yakınlık, geçmişteki irtibatları, kişi ve aile fertlerinin düşünceleri, akrabalık

bağları, aynı dil, din ve etnik kökenden olma gibi faktörler, insanların hedef ülke

seçimlerinde etkili olmaktadır.60

1.1.1.1.4. Uluslararası ilişkiler disiplininin yaklaşımı

Uluslararası ilişkiler teorileri, nüfus hareketlerine karşı mesafeli bir duruş

sergilemişlerdir.61 Öte yandan, uluslararası alanda yaşanan gelişmelere paralel

şekilde atılan bazı adımlar vardır. Özellikle I. Dünya Savaşı’nın yol açtığı hasar ve

insanların kitlesel olarak yerlerini terk etmeleri bir dönüm noktası olmuştur.

Uluslararası ilişkiler teorilerinin öncüsü olan İdealizm, uluslararası örgütlere,

sivil toplum kuruluşlarına (STK), işbirliğine, hukuka ve özgürlüklere önem

atfetmektedir. Bu çerçevede I. Dünya Savaşı sonrasında MC’nin (1920-1946)

kurularak mültecilerin sorunlarını çözmek için Nansen Ofisi’nin ve Hitler’in

zulmünden kaçanlara yönelik Yüksek Komiserliğin faaliyete geçirilmesi ve bazı

kurumsal adımlar atılması önemlidir. Ancak bu süreçte uluslararası örgütler,

yerlerinden edilenlerin sorunlarını çözmede başarılı olamamışlardır. Uluslararası

sistemde ana aktör olarak devletlerin görülmesi ise mülteci konusunun geri planda

kalmasına yol açmıştır.62 Ayrıca MC, nüfus hareketlerini, ülkelerin ikili ilişkilerle

çözebileceği bir sorun olarak görerek hatalı bir yol izlemiştir.63

59 Massey, Arango, Hugo, Kouaouci, Pellegrino and Taylor, a.g.m., 33-34. 60 Abadan-Unat, a.g.e., 4-24 ; Sert, a.g.m., 37-41. 61 Çelebi, a.g.m., 9-16. 62 Çelebi, a.g.m., 21-22-25. 63 Kılıç, a.g.m., 173.

Page 28: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

16

Öte yandan, uluslararası ilişkiler disiplininin hakim teorisi Realizm64 ise

devletler arasında yaşanan çıkar ve güç mücadelesine, ülkelerin egemenliğine,

uluslararası sistemdeki otorite boşluğuna vurgu yapmıştır. Bu doğrultuda Realizm,

uluslararası örgütleri ve STK’ları geri plana iterek, uluslararası hukukun işlevini ve

işbirliğini de yeterli görmemiştir.65

Realizm’in kurucuları arasında, kendisi de bir göçmen olan Hans Morgenthau

da yer almıştır. Buna rağmen Realizm, sığınma ve göç konularına eğilmemiştir.

Realizm, başat güçlerin çıkarlarıyla uyumlu bir mülteci rejimi kurulabileceğini ve

işbirliği yapılabileceğini öngörmüştür. Bu çerçevede II. Dünya Savaşı sonrasında,

bugün de geçerli olan mülteci tanımı yapılmış ve kurumsal bir mülteci rejimi

kurmaya çalışılmıştır. Öte yandan Realizm, SSCB ile yürütülen mücadelede

mültecileri bir propaganda aracı olarak kullanmaya çalışmıştır.66 Dolayısıyla

sığınmacı/mülteciler, uluslararası ilişkiler disiplini tarafında yıllarca ihmal edilmiştir.

1.1.2. Sığınma, Sığınmacı ve Mülteci Kavramları

Sığınma/iltica (asylum), ırkı, dini, milliyeti, siyasî görüşü veya bir gruba

bağlılığı nedeniyle zulme uğrayacağı korkusu taşıyan insanların korunma

arayışında olmalarıdır.67 Pazarcı’ya göre sığınma, bir ülkede oturan/bulunan

insanların, baskı veya ayrımcı uygulamalar karşısında yabancı bir ülkeye,

diplomatik temsilciliğe, savaş gemisi/uçağına veya askerî tesise giderek koruma

talep etmeleridir.68 Kitlesel sığınma (mass influx) vakalarında, bir başka ülkenin

sınırı yasa dışı olarak geçilmekte veya sınır kapısı/sınır geçiş yeri olarak belirlenen

noktalar kullanılmaktadır.

Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (BMMYK) göre

kitlesel sığınma, kısa bir sürede, gruplar halinde insanların, sığınma sebeplerinden

64 Realizm, 1930’ların sonundan 1980’lerin ortalarına kadar etkili olmuştur. 65 Aydın, M. (2004). Uluslararası ilişkilerin ‘gerçekçi’ teorisi: kökeni, kapsamı, kritiği. Uluslararası İlişkiler,

1(1), 33-48. 66 Çelebi, a.g.m., 22-26. 67 Price, M.E. (2009). Rethinking asylum: history, purpose and limits. New York: Cambridge University

Press, 4. 68 Pazarcı, H. (2012). Uluslararası hukuk. Ankara: Turhan Kitabevi, 214-216.

Page 29: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

17

birinin zorlamasıyla ülke dışına gitmeleri69 ve diğer devletlerin de bu insanları

kabul etmeleridir. Kitlesel göçün bir çeşidi olan kitlesel sığınma, çatışmalar ve/veya

krizlerin yaşandığı dönemlerde artış göstermektedir. Avrupa Konseyi

Yönergesi’nde (Geçici Koruma Yönergesi) kitlesel sığınma, bir ülke/bölgeyi terk

etmeye zorlanmış insanların, kendi imkânları veya yardımlar sayesinde Avrupa

ülkelerine ulaşmaları olarak tanımlanmıştır.70

Savaş, çatışma, kriz, baskı, zulüm ve şiddet gibi nedenlerle yaşadıkları

toprakları terk eden insanlar, daha güvenli yerlere gitmeyi hedefleyerek, başka

ülkelere/egemen güçlere sığınmak durumunda kalmaktadırlar.71 Tarih boyunca

sığınma yeri olarak genellikle kutsal mekânlar kullanılmıştır. İlk Müslümanlar,

karşılaştıkları baskı ve zulüm üzerine Habeşistan’a sığınmış, daha sonra

Mekke’den Medine’ye hicret etmişlerdir.72 XX. yüzyıla kadar sığınma arayan

insanları korumaya yönelik evrensel standartlar oluşmamış ve sığınma konusu

uluslararası bir sorun olarak görülmemiştir. Özellikle iki dünya savaşının yol açtığı

yıkımdan etkilenen insanların nereye ve nasıl yerleştirileceği sorunu karşısında

uluslararası alanda düzenleme yapılması ihtiyacı doğmuştur.73

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde (İHEB) sığınma hakkı yer

almaktadır. BM Genel Kurulu’nun 10 Aralık 1948 tarihinde ilan ettiği İHEB’de

(md.14), “Herkes zulüm karşısında başka ülkelerde sığınma talebinde bulunma ve

sığınma olanağından yararlanma hakkına sahiptir” ve “Siyasî olmayan suçlar veya

BM’nin amaçları ve ilkelerini ihlal eden davranışlardan kaynaklanan kovuşturmalar

söz konusu olduğunda bu hakka başvurulamaz” ibareleri yer almaktadır.74

69 Acer, Y., Kaya, İ. ve Gümüş, M. (2011). Türkiye için yeni bir iltica stratejisi üzerine gözlemler. Çelebi, Ö.

Özçürümez, S. ve Türkay, Ş. (Editörler). İltica, uluslararası göç ve vatansızlık: kuram, gözlem ve politika.

Ankara: BMMYK, 73. 70 Avrupa Konseyi Yönergesi (Geçici Koruma Yönergesi). İnternet: http://www.goc.gov.tr/icerik3/avrupa-

birliginde-gecici-koruma_409_558_1096. 71 Hazan, J.C. (2002). Geçmişten geleceğe zorunlu göç: mülteciler ve ülke içinde yerinden edilenler. Ihlamur-

Öner, S.G. ve Öner, N.A.Ş. (Editörler). Küreselleşme çağında göç, kavramlar, tartışmalar. İstanbul: İletişim

Yayınları, 185-186. 72 Çiçekli, a.g.e, 20 ; Kılıç, a.g.m, 173. 73 Goodwin-Gill, G.S. and McAdam, J. (2007). The refugee in international law. New York: Oxford

University Press, 10-421 ; Çiçekli, a.g.e., 20 ; Saraçlı, a.g.e., 58-65. 74 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi için bkz. BMMYK Türkiye Temsilciliği. (1998). Sığınma ve mülteci

konularındaki uluslararası belgeler ve hukuki metinler. Ankara: BMMYK Türkiye Temsilciliği, 170.

Page 30: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

18

Sığınma arayışındakiler açısından “sığınma hakkı” (right of asylum), iki

anlama sahiptir: Sığınma verme hakkı ve sığınma kazanma hakkı. Sığınma verme

hakkı, ülkelerin inisiyatifinde olan bir haktır. Sığınma kazanma hakkı ise

sığınmacının başvuru yaptığı ülkeden bu hakkı elde etmesidir.75 Sığınma hakkı

verilmesi, zor durumdaki bu insanlara yardım etme yollarından biridir.

Sığınmacılar (asylum seeker); bir ülkeye kabul edildikten sonra mülteci

statüsü için başvuruda bulunan kişilerdir. Mülteci statüsü için başvuru yapmamış

veya başvurusu henüz sonuçlanmamış kişiler, sığınmacı olarak kabul

edilmektedirler. Sığınma başvuruları, ülkelerin yasal mevzuatına ve uluslararası

hukuka göre değerlendirilmektedir. Başvurusu reddedilenlere ise insani

gerekçelerle ikamet izni verilerek ülkede kalmaları sağlanabilmektedir. Bununla

birlikte her sığınmacıya da mülteci statüsü verilmemektedir. Statüsü geçici olan

sığınmacılara sağlanan imkânlar, ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Bu

durum, sığınmacılara yönelik bağlayıcı nitelikte uluslararası düzenlemeler

olmayışından kaynaklanmaktadır.76

Goodwin-Gill ve McAdam’a göre mülteciler (refugee); bir ülkedeki

dayanılması zor olan şartlardan veya karşılaşılan sorunlardan uzaklaşma

arayışında olan insanlardır. Savaş, çatışma, kriz, baskı, özgürlüklerin kısıtlanması,

yoksulluk, afet gibi sorunlarla karşılaşan insanlar, başka ülkelere gitmeyi

istemektedirler. Böyle durumlarda bireyler, öncelikle güvenliklerini ve özgürlüklerini

teminat altına almaya çalışmaktadırlar.77 Çelikel ve Gelgel’e göre mülteci;

ülkesindeki siyasî olaylar yüzünden kendi isteğiyle veya zorunlu olarak ülkesini

terk eden ancak yabancı bir ülkenin vatandaşlığına ve korumasına geçmemiş olan

kişidir.78

Mülteciler, yaşamın kıyısında kendisine yer bulan insanlardır.79 Bu kişiler,

kendi ülkelerinin koruma sağla(ya)maması nedeniyle başka ülkelerde mülteci

statüsü arayışına girmektedirler. Ancak siyasî nitelikte olmayan suçlara karışanlara

75 Göç Terimleri Sözlüğü, 49. 76 Acer, Kaya ve Gümüş, a.g.e., 13 ; Saraçlı, a.g.e., 80-83 ; Kılıç, a.g.m., 176. 77 Goodwin-Gill, G.S. and McAdam, a.g.e., 15. 78 Çelikel ve Öztekin-Gelgel, a.g.e., 18. 79 Peker ve Sancar, a.g.e., 6-7.

Page 31: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

19

mülteci statüsü verilmemektedir.80 Bir yönüyle sığınma olgusu, siyasîleşmiş ve

uluslararasılaşmış bir konu durumundadır. Bölgesel ve uluslararası krizler, siyasî

ve sosyal değişimler/dönüşümler, kitlesel sığınma vakalarına yol açmaktadırlar.

Sığınma arayışındakileri kabul eden ülkeler, onları korumak ve yaşamlarını

sürdürmelerini sağlamakla yükümlüdürler. Ancak ülkelerin nüfus hareketleriyle tek

başlarına mücadele edememeleri nedeniyle uluslararası işbirliğine ihtiyaç

duyulmaktadır.81

Kitlesel sığınmacıları kabul etmeye yönelik isteksizlik giderek artmaktadır.

Zaman içinde ev sahibi ülkeler, bu insanları tehdit olarak görmeye, zorlama veya

teşvik yoluyla ülkelerine geri göndermeye çalışmaktadırlar. Bunun sonucunda

sığınma arayışındaki insanları kabul etmek yerine kendi ülkeleri içinde

kalmalarının sağlanması ve burada koruma altına alınmaları gündeme gelmiştir.

Sığınma konusunda bir geriye gidiş olarak görülen söz konusu yaklaşımın

ardından, sığınmacıların sayısında azalma olurken, ülke içindeki zorunlu yer

değiştirmelerde artış yaşanmaktadır.82

Kitlesel sığınma vakalarında, yabancı bireylerin durumlarını tek tek ele almak

zordur. Böyle durumlarda sığınmacılar, Afrika ve Latin Amerika’daki örneklerde

olduğu üzere “grup” olarak değerlendirilerek “varışta mülteci” (prima facie refugee)

kabul edilmektedirler. Kitlesel sığınmacılara verilen “geçici koruma” ile kısa sürede

ve güvenli bir şekilde ilgili ülkeye kabul edilmeleri ve geri gönderilmemeleri

sağlanmaktadır.83

Gittikleri ülkelerde yıllarca kalıp sorun yaşayan mültecilerin içinde

bulundukları şartlar, “uzun süren mülteci durumu” (protracted refugee situation)

kavramı ile açıklanmaktadır. BMMYK’ya göre “uzun süren mülteci durumu”, az

gelişmiş/gelişmekte olan ülkelerde, 25 binin üzerinde insanın, 5 yıl ve daha fazla

süreyle mülteci olarak yaşamasıdır. Bu kavram, zaruri sebeplerle ülkelerini terk

80 Goodwin-Gill and McAdam, a.g.e.,15-30. 81 Haddad, E. (2008). The refugee in international society, between sovereigns. New York: Cambridge

University Press, 2-3. 82 BMMYK Türkiye Temsilciliği, (1997). Dünya mültecilerinin durumu 1997-1998, bir insanlık sorunu.

İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 48. 83 İnternet: Global consultations on international protection, protection of refugees in mass influx situations:

overall protection framework, (19/02/2001), EC/GC/01/4. Web: http://www.refworld.org/docid/

3bfa83504.html adresinden 3 Şubat 2015’te alınmıştır.

Page 32: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

20

etmelerinin üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen geri dönemeyen ve genellikle

yabancı bir ülkedeki barınma merkezleri/kamplarda yaşamlarını sürdüren insanları

tanımlamaktadır.84 Pakistan ve İran’da yaşayan Afgan mülteciler, başta Ürdün ve

Lübnan olmak üzere yurt dışında yaşayan Filistinliler, bu tanımlamanın kapsamına

girmektedirler.

1.1.2.1. Sığınmacı/Mültecilere İlişkin Hukukî Düzenlemeler

Mülteci hukuku, uluslararası hukukun bir parçasıdır. Bu sebeple uluslararası

hukuktaki gelişmelerle etkileşim içinde olan mülteci hukukunun gelişim süreci

devam etmektedir. Bugünün insan hakları ihlalleri, geleceğin sığınma sorunları

olabilmektedir.85 Temel olarak mülteci hukuku, ülkelerinde hakları çiğnenen

insanları koruma rejimidir. Sığınmacı/mültecilere uluslararası koruma sağlanması

ile bir tür ülke koruması tesis edilmektedir.86

XX. yüzyılda sığınmacı/mültecilerin sorunlarına çözüm bulmak amacıyla

yürütülen çalışmalar; iki savaş arası dönem, Soğuk Savaş dönemi ve Soğuk

Savaş sonrası dönem87 şeklinde tasnif edilebilir. Bu üç dönem arasında,

sığınmacı/mültecilerin sorunlarına yaklaşımlar arasında önemli farklılıklar

bulunmaktadır.

1.1.2.1.1. İki savaş arası dönem

I. Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa’da yerlerinden edilen insanların sayısı

artmıştır. Ayrıca Çarlık Rusyası’nın yıkılmasıyla birlikte göçler başlamış, 1922

yılına kadar yaklaşık 1.5 milyon Rus vatandaşı Avrupa’ya sığınmıştır. 1926 yılında

Avrupa’daki mülteci sayısı 9.5 milyona ulaşmıştır.88

84 İnternet: Executive Committee of the High Commissioner’s programme, protracted refugee situations,

(10/06/2004), EC/54/SC/CRP.14. Web: http://www.unhcr.org/40ed5b384.html adresinden 12 Şubat 2015’te

alınmıştır. 85 Haddad, a.g.e., 84 ; Çiçekli, a.g.e., 24. 86 Özkan, I. (2013). Göç, iltica ve sığınma hukuku. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 119 ; Çiçekli, B. (2014).

Yabancılar ve mülteci hukuku. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 221 ; Ergüven ve Özturanlı, a.g.m., 1053. 87 Haddad, a.g.e., 5. 88 Çelebi, a.g.m., 13.

Page 33: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

21

Mültecilere ilişkin sistematik çalışmalar ve koruma rejimi, 1920 yılında

kurulan MC ile birlikte başlamıştır. 1921 yılında Rus mültecileri ve 1924 yılında

Ermeni mültecileri korumaya yönelik anlaşmalar yapılmıştır.89 Bu anlaşmalar ve

düzenlemelere göre mülteciler, bireysel değil grup olarak ele alınmışlardır.

Mülteciler ise ülkelerinin dışında bulunan ve koruma altında olmayan kişiler

şeklinde tanımlanmışlardır.90 Bu süreç, 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne kadar devam

etmiştir.

Rus mültecilere yardım etmek için MC’ye yapılan başvuru üzerine 1921-30

döneminde Yüksek Komiser olarak Norveçli Friditof Nansen91 görevlendirilmiştir.

1933-35 döneminde Yüksek Komiserlik yapan Amerikalı James McDonald ise

daha çok Hitler’in zulmünden kaçan Yahudiler ile ilgilenmiştir. 1930’larda Yahudi

mülteciler gündemdeki yerini korumuş, 1938 yılında Fransa/Evian’da yapılan

toplantıda Almanya ve Avusturya’da yaşanan zorunlu yer değiştirmeler ele

alınmıştır. Ancak bu dönemde MC’nin çalışmaları sistematik hale gelememiş, belli

gruplara ve gelişmelere yönelik çözüm arayışları icra edilmiştir.92

II. Dünya Savaşı sürecinde Avrupa’da yerlerinden edilen yaklaşık 20 milyon

kişiye yardım etmek için uluslararası işbirliğine ihtiyaç duyulmuştur. Bu dönemde

mülteci sorununun çözümünde Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) önderliği

gerekli olmuştur. Ardından başta ABD ve İngiltere olmak üzere müttefik

devletlerce, Avrupa’daki mültecilere yardımlar yapılmıştır.93 Bununla birlikte 1943

yılında BM Yardım ve Rehabilitasyon İdaresi (United Nations Relief and

Rehabilitation Administration-UNRRA) faaliyete geçirilmiştir. Sovyet Sosyalist

Cumhuriyetler Birliği’nde (SSCB) faaliyetine izin verilmeyen bu kuruluş, yaklaşık 7

milyon insanın ülkelerine geri dönmesini sağlamıştır.94

89 Helton, A.C. (1989). The detention of refugees and asylum-seekers, a misguided threat to refugee

protection. Loescher, G. and Monahan, L. (Eds.). Refugees and international relations. New York: Oxford

University Press, 137-138. 90 Goodwin-Gill and McAdam, a.g.e., 16. 91 Seyahat ve kimlik belgesi olan “Nansen Pasaportu” ile mültecilerin sorunlarının çözülmesi hedeflenmiştir. 92 Goodwin-Gill and McAdam, a.g.e., 18 ; Acer, Kaya ve Gümüş, a.g.e., 29 ; Çiçekli, a.g.e., 21. 93 Hazan, a.g.m., 186-187 ; Çelebi, a.g.m., 14. 94 Kılıç, a.g.m., 173-174-185.

Page 34: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

22

1.1.2.1.2. Soğuk savaş dönemi

II. Dünya Savaşı sonrası başlayıp 1947 Truman Doktrini ile ortaya çıkan

ABD-SSCB kutuplaşması, 1948-1953 döneminde zirveye ulaşmıştır.95 Böylece

dünyayı şekillendirecek olan Soğuk Savaş süreci başlamıştır.

Bu dönemde BM bünyesindeki UNRRA’nın yerine 1947 Temmuz ayında

“Uluslararası Mülteci Örgütü” kurulmuştur. Örgüt, 73 bin kişinin ülkelerine geri

dönmesini, yaklaşık 1 milyon insanın başka ülkelere yerleşmesini sağlamıştır.

Buna rağmen BM, yeni bir örgüt (BMMYK) kurulması için çalışmalara

başlamıştır.96

Öte yandan, 1948 yılındaki Arap-İsrail Savaşı’nın ardından mültecilere ilişkin

yeni gelişmeler ortaya çıkmıştır. Komşu ülkelere sığınan veya Filistin’de kalmayı

sürdürenlere yardım etmek amacıyla 1949 yılında “BM Yakın Doğu’daki Filistinli

Mültecilere Yardım ve Çalışma Kuruluşu” (United Nations Relief and Works

Agency for Palestine Refugees in the Near East-UNRWA) faaliyete geçirilmiştir.97

Bu alanda atılan en önemli adım ise BMMYK’nın kuruluşu olmuştur. BM

Genel Kurulu’nun 14 Aralık 1950 tarih ve 428 (V) sayılı kararının ekinde

BMMYK’nın kuruluş tüzüğü kabul edilmiştir. Mültecilere uluslararası koruma

sağlamayı ve sorunlarına geçici çözümler üretmeyi hedefleyen BMMYK’nın görev

süresi 3 yıl olarak belirlenmiştir. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Doğu Avrupa’dan

ayrılıp Batılı ülkelere gitmeyi hedefleyenlere yönelik kurulan BMMYK’nın

fonksiyonu98, zaman içinde mültecilerin hakları ve çıkarlarının korunması

açısından önemli hale gelmiştir.99

95 Sönmezoğlu, F. (2000). Uluslararası ilişkiler sözlüğü. İstanbul: Der Yayınları, 625. 96 Goodwin-Gill and McAdam, a.g.e.,19-20 ; Kılıç, a.g.m., 185. 97 Faaliyetlerine devam etmekte olan söz konusu kuruluş, yaklaşık 5 milyon kayıtlı Filistinli mülteciye

yardım etmeyi sürdürmektedir. İnternet: http://www.unrwa.org/who-we-are adresinden 11 Ocak 2015’te

alınmıştır. 98 Hocke, J.P. (1989). Beyond humanitarism, the need for political will to resolve today’s refugee problem.

Loescher, G. and Monahan, L. (Eds.). Refugees and international relations. New York: Oxford University

Press, 37-48 ; Goodwin-Gill and McAdam, a.g.e., 20-21. 99 Türk, V. (1999). The role of UNHCR in the development of international refugee law. Nicholson, F. and

Twomwy, P. (Eds.). Refugee rights and realities, evolving international concepts and regimes. New York:

Cambridge University Press, 173.

Page 35: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

23

BMMYK’nın konumunu güçlendiren, görev ve yetkilerini genişleten ilk

gelişme 1956 yılında olmuştur. Sovyet güçlerinin Macar Devrimi’ni bastırmasıyla

Avrupa’ya dağılan yaklaşık 200 bin Macar mülteci, ABD, Kanada ve Avustralya’ya

yerleştirilmiştir. BMMYK, Macarları varışta veya grup temelinde statü vermek

suretiyle mülteci olarak tanımıştır. Günümüzde BMMYK, sığınmacı/mültecilere,

kendi ülkelerinde yerinden edilenlere ve vatansız kişilere yardımcı olmaktadır. Bu

kapsamda BMMYK, evlerine gönüllü dönüşler, yerel uyumu hızlandırma ve üçüncü

bir ülkeye yerleştirme seçenekleriyle, bireylerin sığınma haklarını kullanabilmelerini

ve başka bir ülkede mülteci olarak barınabilmelerini sağlamaya çalışmaktadır. 128

ülkede faaliyet gösteren, yaklaşık 11 bin personeli bulunan ve 2016 yılı itibarıyla

6.54 milyar dolar bütçesi olan BMMYK, 50 milyondan fazla sığınmacı/mültecinin

hayata yeniden tutunmalarını sağlamıştır.100

Mültecilere ilişkin bir başka önemli gelişme, 28 Temmuz 1951 tarihinde

Cenevre’de “Mültecilerin Hukukî Statüsüne İlişkin Sözleşme”nin (1951 Cenevre

Sözleşmesi)101 kabul edilmesidir. 22 Nisan 1954 tarihinde yürürlüğe giren

Sözleşme’ye göre [1A(2) hükmü] mülteci; “ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal

gruba mensubiyeti veya siyasî düşünceleri yüzünden zulme uğrayacağından haklı

sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin

korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak

istemeyen yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet

ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle

dönmek istemeyen her şahıs” olarak tanımlanmıştır.102

1951 Cenevre Sözleşmesi’nin mülteci tanımında, “1 Ocak 1951 tarihinden

önce Avrupa’da meydana gelen olaylar sonucu” ülkesinin dışında kalanlara/

bulunanlara vurgu yapılarak bir “sınırlama” getirilmiştir. Öte yandan Sözleşme’de

[1B(1)a hükmü] taraf devletin “1 Ocak 1951’den önce Avrupa’da veya başka bir

yerde meydana gelen olaylar” şeklindeki ibareyi de kabul ederek coğrafi genişleme

yapabileceği ifade edilmiştir. Sözleşme’nin evrensel nitelik kazanmasını da

100 İnternet: UNHCR’nin tarihçesi. Web: http://www.unhcr.org/tr/unhcrnin-tarihcesi adresinden 14 Kasım

2017’de alınmıştır. 101 Mültecilerin Hukukî Statüsüne İlişkin Sözleşme (Mültecilerin Hukukî Durumuna Dair Sözleşme)’nin

Türkçe metni için bkz. İnternet: http://www.goc.gov.tr/icerik6/multecilerin-hukuki-durumuna-iliskin-

sozlesme_340_341_641_icerik. 102 Sığınma ve mülteci…, a.g.e., 68.

Page 36: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

24

geciktiren bu tarih ve coğrafya sınırlaması, daha sonra 1967 Protokolü (1951

Sözleşmesi’ne Ek Mültecilerin Hukukî Statüsüne İlişkin Protokol-New York

Protokolü)103 ile kaldırılmıştır.104

Dünya genelindeki uluslararası göçmenlerin bir kısmını oluşturan mültecilere,

1951 Cenevre Sözleşmesi’ndeki tanım çerçevesinde “sözleşme mültecileri” de

denilmektedir.105 BMMYK Tüzüğü ve 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne göre mülteci

statüsü almak isteyen bir kişinin, ülkesinin dışında olması gereklidir.106 1951

Cenevre Sözleşmesi’nde birden fazla vatandaşlığa sahip mültecilere ilişkin

düzenleme bulunmaktadır [1A(2) hükmü]. Çifte vatandaş bir mülteci, haklı sebebe

dayalı bir korku olmaksızın vatandaşı olduğu ülkelerden birisinin korumasından

faydalanmıyorsa, vatandaşı olduğu ülkenin korumasından mahrum

sayılmamaktadır.107

BMMYK’nın kuruluşu ve 1951 Cenevre Sözleşmesi’nin kabulüyle birlikte

sığınmacı/mültecilerin sorunlarına sistematik şekilde eğilen yeni bir süreç

başlamıştır. Mülteci tanımını bireysel (grup temelli değil) yapan 1951 Cenevre

Sözleşmesi’nde sığınma hakkı detaylıca ele alınmış, zulüm olasılığı bulunan

yerlere sığınma arayışındakilerin geri gönderilmemesi dahil bazı yükümlülükler

getirilmiştir.108

1951 Cenevre Sözleşmesi’nde yer alan “geri göndermeme” ilkesine [Non-

refoulement-V(33) hükmü] göre, sığınma arayışındaki bir kişinin, yaşamı ve

özgürlüğünün tehlikeye gireceği bir ülkeye geri gönderilmemesi gereklidir. Zaten

mülteci tanımında da, bireyin milliyet veya etnik grubu yerine “zulüm” korkusu

yaratan nedenlere odaklanılmıştır. Ayrıca Sözleşme’ye taraf bir ülkenin, sığınmak

isteyenleri kabul etme ve geri çevirmeme sorumluluğu bulunmaktadır. Uluslararası

103 1967 Protokolü’nün Türkçe metni için bkz. İnternet: http://www.goc.gov.tr/icerik3/multecilerin-hukuki-

statusune-iliskin-1967-protokolu_340_343_650. 104 Sığınma ve mülteci…, a.g.e., 68. 105 Helton, A.C. and Jacobs, E. (2010). What is forced migration?. Farrel, T. (Ed.), Security studies, critical

concepts in international relations. London and New York: Routledge, 254 ; Price, a.g.e., 17. 106 Ergüven ve Özturanlı, a.g.m., 1022-1023. 107 Ekşi, a.g.e., 44 ; Sığınma ve mülteci…, a.g.e., 68. 108 Sığınma ve mülteci…, a.g.e., 68 ; Karrenbrock, a.g.m., 166.

Page 37: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

25

örf ve adet hukuku kuralı olan “geri göndermeme” ilkesi, uluslararası hukukun

“emredici bir kuralı” (jus cogens) olma yolunda ilerlemektedir.109

Söz konusu olumlu gelişmelere rağmen mültecilerin hak ihlallerini

inceleyecek bir uluslararası mahkeme bulunmamaktadır. Bu nedenle mültecilerin

haklarının korunmasında, BMMYK ve özellikle sığınma talep edilen ülkelere

sorumluluklar düşmektedir.110 Öte yandan, 1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967

Protokolü’ne taraf olmayan ülkelere, uluslararası hukuktan kaynaklanan “ikincil

koruma (tamamlayıcı koruma) (complementary protection) bağlamında yüklenen

sorumluluklar vardır.111

Mülteci hareketlerinin Avrupa’dan Asya ve Afrika’ya kaymasıyla birlikte

mülteci tanımı kısıtlı kalmıştır. 1951 Cenevre Sözleşmesi’nin kapsamını

genişletmek amacıyla 1965 yılında BMMYK’nın önerisiyle İtalya’da mülteci

sorununun hukukî boyutları ele alınmış ve BMMYK tarafından bir protokol taslağı

hazırlanmıştır. Taslak üzerinde çalışıldıktan sonra Genel Kurul’a ve bilahare taraf

devletlere de gönderilerek 4 Ekim 1967 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 1967

Protokolü, 1951 Cenevre Sözleşmesi’ndeki tarih ve coğrafya sınırlamasını

kaldırarak uygulama alanını evrensel hale getirmiştir.112

Afrika Birliği Örgütü (ABÖ)113, 1951 Cenevre Sözleşmesi’ndeki mülteci

tanımında yer alan zulüm koşulu (zulme uğramaktan haklı nedenlere dayalı korku)

yerine daha geniş bir tanımlama yapmıştır. Buna göre 10 Eylül 1969 tarihinde

kabul edilen ve 20 Haziran 1974 tarihinde yürürlüğe giren ABÖ Sözleşmesi’nde114

mültecilerin; “dış saldırı, işgal, yabancı egemenliği veya vatandaşı olduğu ülkenin

bir bölümünde veya bütününde kamu düzenini ciddi bir biçimde tehdit eden olaylar

yüzünden, ülkesi dışında başka bir yere sığınmak için yaşadığı yerden ayrılmak

109 Öztürk, N.Ö. (2015). Mültecinin hukukî statüsünün belirlenmesi. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 83 ; Sığınma

ve mülteci…, a.g.e., 77-78 ; Ergüven ve Ö1zturanlı, a.g.m., 1025. 110 Fitzpatrick, J. (2002). The human rights of refugees, asylum-seekers and internally displaced persons: a

basic introduction. Fitzpatrick, J. (Ed.). Human rights protection for refugees, asylum-seekers and internally

displaced persons, a guide to international mechanisms and procedures. New York: Transnational

Publishers, Inc., 4 ; Çiçekli, a.g.e., 22. 111 Goodwin-Gill and McAdam, a.g.e., 285. 112 Öztürk, a.g.e., 84. 113 2002 yılından itibaren Afrika Birliği adını almıştır. 114 Afrika’daki Mülteci Sorunlarının Özel Yönlerini Düzenleyen ABÖ Sözleşmesi’nin Türkçe metni için bkz.

Sığınma ve mülteci…, a.g.e., 314.

Page 38: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

26

zorunda kalan insanlar” olduğu belirtilmiştir. Bilahare bulunulan ülkedeki çatışma,

şiddet ve kaos durumu ön plana çıkmış, zulüm korkusuna daha az vurgu

yapılmaya başlanmıştır. Bu geniş yaklaşım BMMYK tarafından da tercih

edilmektedir.115

1960 ve 70’lerde Afrika ve Asya’da sömürgecilik sonrası kurulan devletlerdeki

siyasî ve askerî çatışmalar, nüfus hareketlerini artırmıştır. Kitlesel sığınmaların

çoğalmasının doğal sonucu olarak mülteciler “grup” olarak ele alınmışlardır.116

1977 yılında BM Genel Kurulu’nda “mülteciler ve yer değiştirmiş kişiler” (refugees

and displaced persons) ibaresi kullanılmıştır. Böylece mülteci statüsü

kazanamayan ancak başka ülkelerde sığınma arayanların “yer değiştirmiş/

yerinden edilmiş kişiler” (displaced persons) oldukları kabul edilmiştir.117

Bununla birlikte “ülke içinde yerinden edilmiş kişiler” (internally displaced

persons) kavramı ise 1998 Nisan ayı içinde BM İnsan Hakları Komisyonu’na

sunulan “BM Ülkesinde Yerinden Edilmiş Kişilere İlişkin Klavuz İlkeler”de

açıklanmıştır. Tanıma göre mezkûr şahıslar; silahlı çatışma, şiddet, insan hakları

ihlalleri, insan veya doğal kaynaklı felaketler üzerine yaşadıkları yerleri terk etmek

veya kaçmak zorunda kalan ama ülke dışına çıkmayan kişilerdir. 1999 yılında

BMMYK Yürütme Konseyi’nin (EXCOM) onayladığı 1998 Klavuz İlkeleri, ülke

içinde yerinden edilmiş kişiler konusunda referans metin niteliğindedir.118

Asya, Afrika ve Orta Amerika’daki çatışmalar nedeniyle 1970 ve 80’lerde

kitlesel sığınma vakaları artmıştır. Sığınmacı/mültecilerin kalış sürelerinin uzaması

ve sorunların artması üzerine, BMMYK öncülüğünde kamplar/barınma

merkezlerinde ihtiyaçlarının karşılanması ve korunmaları sağlanmıştır. Ancak bu

uygulamalar, sorunların daha da büyüyerek kalıcı hale gelmesine yol açmıştır.

Sığınmacı/mültecilerin büyük ölçüde az gelişmiş/gelişmemiş ülkelerden

115 Price, a.g.e., 5-12 ; Dünya mültecilerinin durumu..., a.g.e., 52. 116 Hocke, a.g.m., 39-40 ; Hazan, a.g.m., 188-189 ; Çiçekli, a.g.e., 22-23. 117 Pazarcı, a.g.e., 216-217. 118 Helton and Jacobs, a.g.m., 261 ; Dünya mültecilerinin durumu…, a.g.e.,117.

Page 39: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

27

kaynaklanması sebebiyle çözümün yine bu ülkelerde üretilmesi görüşü ağırlık

kazanmıştır.119

Kolombiya/Cartagena’da 19-22 Kasım 1984 tarihlerinde yapılan “Orta

Amerika, Meksika ve Panama’daki Mültecilerin Yasal ve İnsancıl Problemlerden

Korunması Hakkındaki Uluslararası Konferans Dizisi”nde, “Cartagena Mülteciler

Bildirisi” kabul edilmiştir. Bu bildiride “mültecilerin ülkelerine geri dönüşlerinin

gönüllü olması, BMMYK ile işbirliği içinde gerçekleşmesi, mültecilerin korunması

ve desteklenmesine yönelik programların takviye edilmesi, mülteci tanımına

‘yaygın şiddet, dış saldırı, iç çatışmalar, yaygın insan hakları ihlalleri veya kamu

düzenini ciddi olarak bozan diğer durumlardan dolayı hayatları, güvenlikleri veya

özgürlükleri tehdit altında olduğu için ülkelerinden kaçan kişilerin’ eklenmesi, geri

göndermeme ilkesinin bir jus cogens kuralı olarak kabul edilip uygulanması”

hususları yer almıştır.120

1980 ve 90’larda yaklaşık 5 milyon kişi, mülteci statüsü almak için Batılı

ülkelere başvuruda bulunmuştur. Bu süreçte havayolu taşımacılığında alınan

mesafe, sığınma arayışlarının farklı ülkelere yayılmasında etkili olmuştur. Öte

yandan, sığınma arayan insanların, hedef ülkelerde yol açtıkları sorunlar,

sınırlayıcı politikaları gündeme taşımış, bunun üzerine yalan beyanla mülteci

statüsü almak için yapılan başvurularda artış görülmüştür.121

1.1.2.1.3. Soğuk savaş sonrası dönem

Soğuk Savaş döneminde sığınma konusu, Batı’nın Doğu Bloku’na karşı

üstünlük sağlamak için kullandığı bir araç olmuştur. Doğu Bloku’nun yıkılmasıyla

birlikte sığınma arayışında yaşanan artış, Batılı ülkelerin konuya yaklaşımını menfi

yönde değiştirmiştir. Bu süreçle birlikte sığınma konusu, “insan odaklı” yaklaşım

yerine “güvenlik” perspektifinden ele alınmıştır.122

119 Milner, J. and Loescher, G. (2011). Responding to protracted refugee situations, lessons from a decade of

discussion. Oxford: University of Oxford Refugee Studies Centre, 1-3 ; Hazan, a.g.m.,189. 120 Sığınma ve mülteci…, a.g.e., 328-331. 121 Price, a.g.e., 7 ; Hocke, a.g.m., 40 ; Dünya mültecilerinin durumu…, a.g.e., 6. 122 Price, a.g.e., 6 ; Çiçekli, a.g.e., 23-24.

Page 40: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

28

1990’larda Yugoslavya’nın parçalanması, 1994 yılında Ruanda’da yaşanan

soykırım gibi önemli gelişmeler nüfus hareketlerini artırmıştır. Bu gelişmeler

karşısında yeterince aktif olamayan uluslararası toplum, kalıcı çözümler üretmek

yerine geçici insani yardımlara yönelmiştir. Batılı ülkelerde sığınma konusunda

daha sert politikalar izlendiği sırada BM Mülteciler Yüksek Komiseri Sadako

Ogato, mültecilerin ülkelerine “gönüllü geri dönüşlerini” gündeme getirmiştir. 1992-

1996 döneminde, Pakistan ve İran’da bulunan yaklaşık 2.7 milyon Afgan mülteci

ülkesine geri dönmüştür. Öte yandan, bu süreçte mülteciler, kendi ülkelerine uyum

sağlamada sorun yaşamışlardır.123

Sığınmacı/mültecilerin ev sahibi ülkelerde kalış sürelerinin uzaması, sorunu

çok boyutlu hale getirmiştir.124 ABD’nin Afganistan ve Irak’a müdahaleleri ile

birlikte yeni kitlesel sığınma vakaları yaşanmıştır. Geçmişte sığınmacıları kabul

etmeye meyilli ülkeler, özellikle 11 Eylül 2001 tarihindeki terör saldırılarından sonra

ulusal güvenliklerini ön planda tutmaya başlamışlardır. Böylece ülkeler, nüfus

hareketlerinin önünü kesmeye çalışmışlardır.125

Sığınma arayışındakilere uluslararası koruma sağlanması ve yardımlar

yapılması, sorunun çözümü için yeterli değildir. Ülkelerin sınırlı sayıda sığınmacıyı

kabul etmeleri ve hazırlanan projelerin yüksek maliyeti nedeniyle kendi ülkelerinde

korunmaları gündeme gelmiştir.126 Uluslararası toplum da, sorunların yaşandığı

ülkelerde çözülmesine sıcak bakmaktadır. Sığınma sorununun çözümünde,

BM’nin politikaları ve faaliyetleri belirleyici olmaktadır. Bu kapsamda, insanların

yaşadıkları yerleri terk etmelerine yol açan koşulların ortadan kaldırılması ve

uluslararası koruma sağlanmasında ülkelerin sorumluluklarının zorunlu hale

getirilmesi önemlidir.127

Bu minvalde BM Genel Kurulu’nda 19 Eylül 2016 tarihinde ilk kez düzenlenen

“Büyük Ölçekli Mülteci ve Göçmen Hareketlerine yönelik BM Zirvesi”nde, 193

hükümet tarafından kabul edilen New York Bildirisi önemlidir. Bildiride, “mülteci/

göçmenlerin insan haklarının korunması, eğitilmeleri, kitlesel göçü kabul eden

123 Hazan, a.g.m., 189-190. 124 Milner and Loescher, a.g.e., 7. 125 Karrenbrock, a.g.m., 166 ; Hazan, a.g.m., 190. 126 Price, a.g.e., 12-13. 127 Helton and Jacobs, a.g.m., 262 ; Dünya mültecilerinin durumu…, a.g.e., 48-49.

Page 41: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

29

ülkelerin desteklenmesi, BMMYK tarafından mültecilerin üçüncü ülkelere

yerleştirilmesi, Uluslararası Göç Örgütü (UGÖ)’nün BM sistemine dahil edilerek

göç konusunda küresel yönetişimin güçlendirilmesi” gibi hususlar yer almıştır. Bu

zirve, Suriyeli sığınmacılar vakasının ardından dünya genelinde sorumluluğun

yaygınlaştırılması açısından önemlidir.128

1.1.2.2. Türkiye’de Sığınmacı/Mültecilere Yönelik Mevzuat

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan önce özellikle Balkanlar ve

Kafkasya’dan başlayan zorunlu göçler, kuruluşun ilk döneminde de devam

etmiştir. Bulgaristan, Romanya ve Yugoslavya’dan göçler gerçekleşmiştir. 1930’lu

yıllarda Almanya’daki Nazi rejiminden kaçan yaklaşık 800 Yahudi Türkiye’ye

sığınmıştır. Bu dönemde “Türk soylu ve Türk kültürüne bağlı olanların” Türkiye’ye

gelişlerini kolaylaştırmak amacıyla 14 Haziran 1934 tarihli ve 2510 sayılı “İskân

Kanunu”129 kabul edilmiştir. İskân Kanunu’nda ilk kez mülteci tanımı yapılmıştır.

Buna göre mülteci “Türkiye’de yerleşmek maksadile olmayıp bir zaruret ilcasile

muvakkat oturmak üzere sığınanlara denir” şeklinde açıklanmıştır. 1951 Cenevre

Sözleşmesi öncesinde sığınanların Türk olup olmadığı ayrımına göre mültecilere

ilişkin düzenleme yapılmıştır.130

1923-1997 döneminde Balkanlar’dan gelip Türkiye’ye yerleşenlerin sayısı

1.650.000 iken aynı dönemde diğer ülkelerden gelenlerin sayısı 17.900’dür. Bu

durum, Türk ulusu ve kimliğini oluşturmak için dışarıdan Türk ve Müslüman

nüfusun gelişinin tercih edildiğini göstermektedir. Cumhuriyet’in kuruluşundan bu

yana Türkiye’ye kabul edilen göçmen sayısı yaklaşık 2 milyondur. Göçmenlerin

büyük çoğunluğu Türk soylu ve Türkçe bilen kişilerden oluşmaktadır. Öte yandan,

1923 yılından itibaren gelen göçmen sayısı, 2011 yılından bu yana kitlesel ve

zorunlu şekilde göç eden Suriyelilerin yaklaşık olarak yarısı kadardır.131 Türkiye’ye

128 “New York Declaration for Refugees and Migrants” için bkz. İnternet: http://www.un.org/

en/ga/search/view_doc.asp?symbol=A/RES/71/1. 129 21 Haziran 1934 tarih ve 2733 sayılı Resmi Gazete için bkz. İnternet: http://www.resmigazete.gov.tr/

arsiv/2733.pdf. 130 Taneri, G. (2012). Uluslararası hukukta mülteci ve sığınmacıların geri gönderilmemesi ilkesi. Ankara:

Bilge Yayınevi, 230 ; Öztürk, a.g.e., 350-352. 131 Kirişçi, K. (1988). Türkiye’ye yönelik göç hareketlerinin değerlendirilmesi. Bilanço 1923-1998: Türkiye

Cumhuriyeti’nin 75. Yılına Toplu Bakış Uluslararası Kongresi. İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları, 111-116 ;

İnternet: Erdoğan, M. ve Ünver, C. (2015). Türk iş dünyasının Türkiye’deki Suriyeliler konusundaki görüş,

beklenti ve önerileri. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (HÜGO) ve

Page 42: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

30

sığınma başvurusunda bulunanlar iki nedenle kabul edilmektedirler. İlk olarak

1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Protokolü’ne taraf ülke olarak Türkiye,

topraklarına sığınanları geri gönderememektedir. İkincisi ise Türk halkının

sığınmacılarla dil, din, kültür ve tarih gibi ortak bağlarının bulunmasıdır.132

Türkiye’nin hazırlık çalışmalarına da katıldığı 1951 Cenevre Sözleşmesi, 5

Eylül 1961 tarih ve 10898 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe

girmiştir.133 10 yıl gecikmeyle Sözleşme’ye taraf olan Türkiye, mülteci tanımındaki

tarih ve coğrafya sınırlamasını (1 Ocak 1951 tarihinden önce Avrupa’da meydan

gelen olaylar) kabul etmiştir. Bilahare 1967 Protokolü kapsamında Türkiye, tarih

sınırlamasını kaldırmış, sadece Avrupa’dan geleceklere mülteci statüsü vereceğini

belirtmiştir. Avrupa dışından gelenlerin ise BMMYK tarafından Batılı ülkelere

yerleştirilmesi kabul edilmiştir.134 1967 Protokolü, Bakanlar Kurulu’nun 1 Temmuz

1968 tarih ve 6/10266 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanmıştır.135

Anayasa’nın 90. maddesinde usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası

antlaşmaların kanun hükmünde olduğu belirtilmektedir.

SSCB ve Yugoslavya’nın dağılması sonrası göçler, İran ve Irak’tan gelen

sığınmacılardan kaynaklanan sorunlar nedeniyle 1994 yılında “Türkiye’ye İltica

Eden veya Başka Bir Ülkeye İltica Etmek Üzere Türkiye’den İkâmet İzni Talep

Eden Münferit Yabancılar ile Topluca Sığınma Amacıyla Sınırlarımıza Gelen

Yabancılara ve Olabilecek Nüfus Hareketlerine Uygulanacak Usul ve Esaslar

Hakkında Yönetmelik”136 (İltica ve Göç Yönetmeliği) (1994 Yönetmeliği)

hazırlanmıştır. 1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Protokolü temel alınarak

hazırlanan 94/6169 karar sayılı yönetmelik, mülteciler, sığınmacılar, yabancılar,

sınırlara gelen yabancılar ve nüfus hareketlerine ilişkin usul ve esasları, görevli

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, 74. Web: http://tisk.org.tr/tr/e-yayinlar/353-goc/353-goc.pdf

adresinden 6 Ekim 2017’de alınmıştır. 132 Karrenbrock, a.g.m., 165. 133 5 Eylül 1961 tarih ve 10898 sayılı Resmi Gazete için bkz. İnternet: http://www.resmigazete.gov.tr/

arsiv/10898.pdf. 134 Çatır, G. (2002). Zorunlu göç tecrübesinin devlet politikalarındaki yansıması: Bulgaristan’dan Türkiye’ye

kitlesel göçün analizi. Ihlamur-Öner, S.G. ve Öner, N.A.Ş. (Editörler). Küreselleşme çağında göç, kavramlar,

tartışmalar. İstanbul: İletişim Yayınları, 222. 135 5 Ağustos 1968 tarih ve 12968 sayılı Resmi Gazete için bkz. İnternet:

http://humanrightscenter.bilgi.edu.tr/media/uploads/2015/08/02/MultecilerinHukukiDurumunaDair1967Proto

kolu.pdf. 136 30 Kasım 1994 tarih ve 22127 sayılı Resmi Gazete için bkz. İnternet: http://www.resmigazete.gov.tr/

arsiv/22127.pdf.

Page 43: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

31

kuruluşları belirlemeyi amaçlamış137, ayrıca sığınma kavramını Türk mevzuatına

sokmuştur. Yönetmeliğe göre sadece Avrupa’dan gelenler mülteci, Avrupa

dışından gelenler ise sığınmacı olarak kabul edilmişlerdir.138

İçişleri Bakanlığı’nın 22 Haziran 2006 tarihinde hazırladığı 57 sayılı Genelge

(Uygulama Talimatı)139, 25 Mart 2005 tarihinde kabul edilen “İltica ve Göç

Alanındaki AB Müktesabatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Eylem

Planı”nın140 ardından yayınlanmıştır. Eylem Planı’nda, göçler ve sığınma

hareketleri konusunda altyapı hazırlanması, coğrafi sınırlamanın kaldırılması

halinde yaşanabilecek sorunlar ve sığınmacıların oluşturduğu külfetin paylaşılması

gibi konular yer almıştır. Genelge ise sığınmacı/mültecilere ilişkin düzenlemeleri

uyumlu hale getirmeye ve uygulamadaki sorunları aşmaya yönelik olarak

hazırlanmış, AB’ye uyum çabaları kapsamında ilk kez “tamamlayıcı koruma”

statüsüne yer verilmiştir.141

19 Eylül 2006 tarihli ve 5543 sayılı yeni “İskân Kanunu”, göçmeni, Türk

soyundan ve Türk kültürüne bağlı olup yerleşmek amacıyla tek başına veya toplu

halde Türkiye’ye gelip bu Kanun gereğince kabul olunanlar şeklinde tanımlamıştır.

Ayrıca serbest göçmen, iskânlı göçmen, münferit göçmen ve toplu göçmen

kavramlarına yer verilmiştir.142

Sığınmacı/mültecilere ilişkin mevzuat eksikliğini gidermek amacıyla 4 Nisan

2013 tarih ve 6458 nolu “Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu” (YUKK)

kabul edilmiştir. YUKK; yabancıların Türkiye’ye geliş-gidişleri, kalmaları, koruma

talepleri konusundaki usul ve esasları, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün (GİGM)

kuruluşuyla ilgili detayları düzenlemiştir. YUKK, sığınma talep edenlere sağlanan

137 Çelikel ve Öztekin-Gelgel, a.g.e., 22-23. 138 Ekşi, ag.e., 46-48. 139 İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 22 Haziran 2006 tarih ve 57 sayılı genelgesi için bkz.

İnternet: http://www.multeci.org.tr/wp-content/uploads/2016/12/57-Sayili-Genelge-2010-Degisikligi.pdf. 140 İltica ve Göç Alanındaki Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Eylem

Planı için bkz. İnternet: http://www.goc.gov.tr/files/files/turkiye_ulusal_eylem_plani(3).pdf. 141 Ekşi, a.g.e., 46-47 ; Öztürk, a.g.e., 376-377. 142 19 Eylül 2006 tarih ve 5543 sayılı İskân Kanunu için bkz. İnternet: http://www.resmigazete.gov.tr/

eskiler/2006/09/20060926-1.htm.

Page 44: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

32

uluslararası korumayı; “mülteci”, “şartlı mülteci” ve “ikincil koruma” olarak

sınıflandırmıştır.143

YUKK’a göre mülteci (md. 61), 1951 Cenevre Sözleşmesi’ndeki coğrafi

sınırlama temelinde tanımlamıştır. Sadece “Avrupa ülkelerinde meydana gelen

olaylar” nedeniyle gelecek yabancıya veya vatansız kişiye nitelikleri uyması

halinde mülteci statüsü verileceği belirtilmiştir. Mülteci statüsü, bireysel olması

nedeniyle kitlesel göçlerde uygulanamamaktadır. Dolayısıyla Türkiye’deki

Suriyeliler, Avrupa dışından kitlesel göçle geldikleri için mülteci değildirler. 1994

Yönetmeliği’nde “sığınmacı” olarak tanımlanan yabancılar, YUKK’da “şartlı

mülteci” olarak nitelendirilmiştir. YUKK (md. 62), “Avrupa ülkeleri dışında meydana

gelen olaylar” sebebiyle gelecek olan yabancı veya vatansız kişiye “şartlı mülteci”

statüsü vermekte ve BMMYK vasıtasıyla güvenli üçüncü ülkeye yerleştirilinceye

kadar Türkiye’de kalmasına müsaade etmektedir. Bu statü de bireysel olup kitlesel

göçlerde uygulanmamaktadır. “İkincil koruma” (md. 63) ise mülteci ve şartlı mülteci

olarak olarak nitelendirilemeyen, menşe veya ikamet ülkesine geri gönderildiğinde

ölüm cezası, işkence, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza ve muamele, çatışmalar

dolayısıyla ciddi tehditle karşılaşacak olması nedeniyle menşe veya ikamet

ülkesinin korumasından yararlanamayan veya yararlanmak istemeyen yabancı

veya vatansız kişiye verilen statüdür.144 Bir yönüyle Türkiye’de kalma hakkı

olmayan ve sınır dışı kapsamına giren yabancı veya vatansız kişilere yönelik

olarak geri göndermeme ilkesinin uygulanmasıdır.145

YUKK (md. 91), ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri

dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak Türkiye’nin

sınırlarına gelen veya sınırları geçen yabancılara yönelik “geçici koruma”nın

şartlarını belirlemiş ancak gerekli düzenlemelerin Bakanlar Kurulu tarafından

yapılmasını öngörmüştür. Bu minvalde hazırlanan “Geçici Koruma Yönetmeliği”146

(2014/6883 karar sayılı), 22 Ekim 2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak

yürürlüğe girmiştir. Özellikle 2011 yılından itibaren Suriyelilerin zorunlu ve kitlesel

143 4 Nisan 2013 tarih ve 6458 nolu Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu için bkz. İnternet:

http://www.mevzuat.gov.tr/ MevzuatMetin/1.5.6458.pdf. 144 Ekşi, a.g.e., 159-162. 145 Asar, A. (2016). Göç Yönetimi. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2. Baskı, 25-26. 146 Geçici Koruma Yönetmeliği için bkz. İnternet: http://www.goc.gov.tr/files/files/03052014_6883.pdf.

Page 45: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

33

şekilde gelişleriyle birlikte “geçici koruma” statüsü ihtiyacı ortaya çıkmıştır.

Dolayısıyla Türkiye’deki Suriyeliler, “geçici koruma” sağlanan yabancılar olarak

tanımlanabilir.147 “Geçici koruma” kapsamındaki yabancıların, bireysel uluslararası

koruma (mülteci, şartlı mülteci, ikincil koruma) başvuruları, mevcut uygulamanın

sekteye uğramaması amacıyla işleme konulmamaktadır.148

“Geçici koruma” açısından kitlesel akınların Avrupa veya Avrupa dışından

gelmesi arasında fark bulunmamaktadır. Kriz sebebiyle kitlesel veya bireysel

olarak sınırlara gelen veya sınırları geçen Suriye vatandaşları ve vatansızlar ve

mülteciler, geçici koruma altına alınmaktadırlar. Geçici koruma, idari bir kararla

veya geçici korunanın isteği ile sona erebilmektedir.149

1.2. Sığınmacı/Mülteci Konusunun Güvenlik Boyutu

Dünya tarihinde güvenlik kaygısının en fazla yaşandığı ve buna karşılık

güvenlik önlemlerinin en çok alındığı bir dönemden geçilmektedir.150 Tehditler,

riskler ve zafiyetler bulunduğu müddetçe güvenlik sorunları tartışılmaya devam

edecektir. İnsan hareketliliği bağlamında temel kavramlardan biri güvenliktir.

Sığınmacı/mülteci ve göç hareketleri her geçen gün artış göstermektedir. İnsan ve

doğa kaynaklı gelişmeler karşısında yaşadıkları yerleri terk etmek durumunda

kalan insanların sayısı 65 milyona ulaşmıştır. Bu insanlar, hem geçiş yaptıkları

ülkelerde hem de kendilerini kabul eden ülkelerde güvenlik tehdit ve risklerine ve

endişelere yol açmaktadırlar.151

İnsan hareketliliğini sınırlandırmak ve/veya durdurmak amacıyla hükümetler,

olağanüstü ve gerekirse askerî önlemlere dahi başvurmakta, buna mukabil

tartışmalı olduğu görülen ve düşünülen bazı uygulamalara dahi yeterince eleştiri

yapılmamaktadır. Uluslararası kamuoyunda etkili olan yabancı ve göçmen karşıtı

147 22 Ekim 2014 tarih ve 29153 sayılı Resmi Gazete için bkz. İnternet: http://www.resmigazete.gov.tr/

eskiler/2014/10/20141022-15.htm. 148 Asar, a.g.e, 191-192. 149 Ekşi, a.g.e., 166-168-175. 150 Paker-Balta, E. (2009). Güvenlik endüstrisi ve güven(siz)liğin inşası: bir toplumsal paranoyayı anlamak.

Toplum ve Bilim, (115), 211. 151 Karabulut, B. (2011). Güvenlik, küreselleşme sürecinde güvenliği yeniden düşünmek. Ankara: Barış

Kitabevi, 184-185 ; Birdişli, F. (2014). Teori ve pratikte uluslararası güvenlik. Ankara: Seçkin Yayıncılık,

134-139 ; Çatır, a.g.m., 227.

Page 46: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

34

söylemler, hükümetlerin uygulamalarının sorgulanamamasına önemli oranda katkı

sunmaktadır.152

Dar bir tanımla güvenlik kavramı, tehdit ve risklerin olmaması, korku ve

güvensizliğin bulunmaması durumudur.153 Ancak güvenlik kavramı ve tehditlerin

tanımlanmasına ilişkin farklılıklar vardır. Güvenliğin tüm zamanlar ve mekânlar için

geçerli bir cevabı olmayıp kültürlere göre değişebilmektedir. Kişilerin ve

toplumların güvenlik anlayışları, onların siyasî bakış ve felsefi dünya görüşlerinden

türemektedir.154

Ken Booth’a göre güvenliğin tanımının temelinde “güvensizlik” yer

almaktadır. Buna göre güvensizlik, tehditler karşısında korku ve tedirginlik içinde

yaşamayı kapsamakta, tehditlerin yol açtığı güvensizlik seviyesi ne kadar artarsa,

insanların günlük rutinleri üzerinde o kadar etkili olmaktadır.155 John Baylis,

güvenliğin dar ve büyük ölçüde askerî tanımının yerini “güvenli” veya “güvensiz”

olmanın ne anlama geldiği konusunda daha geniş bir anlayışa bıraktığını

belirtmektedir.156

Barry Buzan’a göre güvenlik, insanların karşılaştığı sorunlar arasında en üst

sıralarda yer almaktadır. Güvenlik; Realistler ve İdealistler tarafından sırasıyla

“güç” ve “barış” kavramlarının tamamlayıcısı olarak kabul edilmişlerdir. Güvenliğin

doğası gereği üzerinde uzlaşı sağlanmış bir tanım aramayı isabetli bulmayan

Buzan’a göre devlet ve toplum, güvenlik arayışında bazen birbiriyle uyum bazen

de karşıtlık içinde olabilmektedir.157 Her şeye rağmen Buzan, güvenliği, devletlerin/

toplumların kimliğine ve bütünlüğüne hasım olarak görülen güçlere karşı koyma

kabiliyeti olarak tanımlamıştır.158

152 Rumelili, B. ve Karadağ, S. (2017). Göç ve güvenlik: eleştirel yaklaşımlar. Toplum ve Bilim, (140), 69-70. 153 Açıkçeşme-Akgül, S. (2016). Güvenlik, güvenlik çalışmaları ve güvenlikleştirme. Balta, E. (Editör).

Küresel siyasete giriş, uluslararası ilişkilerde kavramlar, teoriler, süreçler. İstanbul: İletişim Yayınları, 241-

244. 154 Bilgin, P. (2010). Güvenlik çalışmalarında yeni açılımlar: yeni güvenlik çalışmaları. Stratejik

Araştırmalar, 8(14), 76. 155 Ken Booth (2012). Dünya güvenliği kuramı (Çev. Üngör, Ç.). İstanbul: Küre Yayınları, 128. 156 Baylis, J. (2008). Uluslararası ilişkilerde güvenlik kavramı. Uluslararası İlişkiler, 5(18), 84. 157 Buzan, B. (2015). İnsanlar, devletler ve korku (Çev.ed. Çıtak, E.). İstanbul: Röle Akademik Yayıncılık,

26-35-37. 158 Buzan, B. (1991). New patterns of global security in the twenty-first century. International Affairs, 67(3),

432-433.

Page 47: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

35

Ole Waever’e göre güvenlik, “söz edimi” (speech act) kuramı ile ilgilidir. Buna

göre bir devlet yetkilisi, güvenlik söylemiyle acil durum ilan etmekte ve tehdit

oluşturan gelişmeyi engellemek için gerekli her türlü yöntemi kullanma hakkını

istemektedir.159 Bu bağlamda “varoluşsal tehdit” ve “olağanüstü önlem” gündeme

getirilerek, büyük gücü olan güvenlik söylemi ile izleyici kitlesi üzerinde etki

kurulmaya çalışılmaktadır.160

Güvenliğin tanımı bireysel, ulusal veya uluslararası düzeyde ele alınış

durumuna göre de değişmektedir. Büyük ölçüde askerî açıdan tanımlanan “ulusal

güvenlik”, tarihsel olarak literatüre hâkim olmuştur. Dolayısıyla güvenliğin hangi

analiz düzeyine odaklanması gerektiği konusunda da bir tartışma bulunmaktadır.

Her bir düzeye göre ortaya konulan yaklaşımların, birbirleriyle örtüşmesi veya

çatışması da söz konusu olabilmektedir.161

Waever’a göre ulusal güvenlik, tüm güvenlik alanı için kullanılan anahtar bir

kavramdır. Devlet güvenliği olarak da tanımlanan bu kavram, ağırlıklı olarak siyasî

ve askerî güvenlikle ilgilidir. Öte yandan, ulusal güvenliğin önemli bir unsuru olan

“ulus” merkeze alındığında ise “toplumsal güvenlik” gündeme gelmektedir.

Buradan hareketle güvenlik alanları arasında bir etkileşim bulunduğu ve bu

nedenle bütüncül bir inceleme için birlikte ele alınmalarının faydalı olduğu

söylenebilecektir.162

Ulusal güvenlik kavramı, devlet odaklı geleneksel güvenlik anlayışını

yansıtmaktadır. Devletler, 1648 Vestfalya Antlaşması’ndan bu yana uluslararası

sistemin en güçlü aktörleri olarak kabul edilmektedirler. Devletlerarası ilişkileri

düzenleyen bir üst otoritenin olmaması sebebiyle güvenliğin, devletlerin

sorumluluğunda olduğu ve kendilerini korumak dışında alternatifleri bulunmadığı

düşüncesi oluşmuştur. Ulusal güvenlik, devletlerin bekasını hedef alan tehditlere

ve bunlara karşı koymak için askerî imkân ve kabiliyetin geliştirilmesine vurgu

yapmaktadır. Devletlerin tehditlere karşı koyma mücadelesinde ise sahip oldukları

159 Buzan, B., Waever, O. and Wilde, J. (2008). Security: a new framework for analysis. London: Lynne

Rienner Publishers, 21. 160 Booth, a.g.e., 136-137. 161 Baylis, a.g.m. 73. 162 Waever, O. (2008).Toplumsal güvenliğin değişen gündemi. Uluslararası İlişkiler. 5(18), 152-153.

Page 48: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

36

güç unsurlarının (Ordu, istihbarat, ekonomi, coğrafya, nüfus vb.) kapasiteleri etkili

ve belirleyici olmaktadır.163

Bununla birlikte “ulus” ve “güvenlik” kavramlarından oluşan ulusal güvenlik,

devletlerin güvenlik politikalarının meşruiyet kaynağının ulus/halk olduğunu

açıklamaya çalışmaktadır. Güvenlik ve ulusal güvenlik kavramlarını aynı anlamda

kullanan Realistler, bir devletin kendi ulusunun güvenliğini sağlamakla yükümlü

olmasından hareketle devletin güvenliğini, bireylerin güvenliği olarak da

görmektedirler.164 Öte yandan, Wolfers’e göre bir ulusun güvenliği, herhangi bir

saldırı olasılığına karşı caydırıcılık kabiliyeti veya bir savaş halinde zafer kazanma

kabiliyetine göre artar/azalır. Doğal olarak tüm uluslar, her zaman aynı seviyede

tehdit altında bulunmazlar. Uluslar, kendi güvenlik perspektiflerinin genişliği

bakımından farklılaşabilmektedirler.165

Öte yandan Buzan, birey güvenliğinin devletten olumlu/olumsuz şekilde

etkilendiğini ve birey-devlet çekişmesinin devletin bütünlüğünü tehdit etmesinden

dolayı birey güvenliğini öne çıkarma çabasının ulusal güvenliğine katkıda

bulunduğunu ifade etmektedir. Söz konusu yaklaşım, ulusal güvenliğin devletin iç

yapısından ve istikrarından ayrı tutulamayacağını göstermektedir. Ancak bu

durum, hükümetlerin muhalif kesimlere yönelik uygulamalarını meşrulaştırmada bir

araç olarak kullanabileceklerini de işaret etmektedir.166

Soğuk Savaş döneminde güvenlik, iki süper güç arasındaki gerilimin silahlı

çatışmaya dönüşmemesi şeklinde “dar” olarak tanımlanmıştır.167 Booth’a göre bu

dönemde egemen devletlere, askerî güce, uluslararası düzenin korunmasına ve

stratejik ilişkilere odaklanan geleneksel güvenlik yaklaşımına, 1980’lerin sonundan

itibaren eleştiriler getirilmiş ve böylece yeni tartışmalar ortaya çıkmıştır. Ayrıca

Booth, “eleştirel güvenlik çalışmalarının, güvenliğin, çok farklı siyasî, metodolojik

163 Dedeoğlu, B. (2003). Uluslararası güvenlik ve strateji. İstanbul: Derin Yayınları, 51-55 ; Baylis, a.g.m.,

71-73. 164 Torun, A. (2012). Ulusal güvenlik ve küreselleşme: Türkiye’nin ulusal güvenlik politikasının

dönüşümünde küreselleşmenin rolü. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, 19. 165 Wolfers, A. (2013). Muğlak bir simge olarak ulusal güvenlik. (Çev. Aka, H.B.). Uluslararası ilişkilerde

anahtar metinler. İstanbul: Röle Akademik Yayıncılık, 46-47. 166 Buzan, a.g.e., 62-63-97-98. 167 Bilgin, a.g.m., 73-74.

Page 49: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

37

ve felsefi çıkış noktalarından hareket eden yerel ve küresel siyaset perspektifleri

açısından teori ve pratikte ne anlama gelebileceğini incelemeyi hedeflediğini”

belirtmiştir.168

Güvenlik gündeminin geliştirilmesi tartışmalarında Buzan’ın 1983 yılında

yazdığı People, States ve Fear (İnsanlar, Devletler ve Korku) isimli kitabının etkisi

büyüktür. Öte yandan Booth, söz konusu kitabın, genişletilmiş güvenlik gündemine

ilişkin bilinci artırmasına rağmen devlet merkezci yaklaşımlardan kurtulamadığını

iddia etmiştir.169 Bilahare güvenlik gündemi, daha geniş bir tehdit yelpazesini

içerecek şekilde genişletilmiştir. Bu yeni tehditler, askerî tehditlerin yanı sıra siyasî,

ekonomik, sosyal sorunlar, etnik çatışmalar, çevre kirliliği, etnik anlaşmazlıklar,

uluslararası göç, uyuşturucu ticareti ve uluslararası kaçakçılık gibi sorunları da

içermektedir. Dolayısıyla ABD-SSCB kutuplaşması ve askerî konuların gölgesinde

kalan konular ön plana çıkmaya başlamıştır.170

Güvenlik yaklaşımını genişletme (broading security) ve derinleştirme

(deepening security) çalışmaları, Soğuk Savaş’ın son döneminde hız kazanmıştır.

Güvenlik gündeminin genişletilmemesi gerektiği ve askerî olmayan sorunların/

tehditlerin gündeme alınmasının disiplin içinde kaos yaratacağı da iddia edilmiş

hatta bu sorunların güvenlik sorunu dahi olup olmadığı tartışılmıştır. Booth,

güvenliğin, siyaset kuramının izin verdiği şekilde ve ölçüde genişletilebileceğini,

derinleştirmenin ise güvenlik fikrinin arkasındaki siyaset kuramını ortaya çıkarmak

ve güvenliğin teknik/stratejik bir mesele olarak kalmasının önüne geçmek için

yapılan kazı olduğunu belirtmiştir.171

Güvenlik konusunda üç analiz düzeyi172 ve “beş sektöre” yoğunlaşan Buzan,

Kenneth Waltz’un görüşlerinden esinlenerek oluşturduğu birey, devlet ve

uluslararası “düzeylerle” ve ilk kez kendisinin ortaya koyduğu ve sonrasında

Kopenhag Okulu içinde geliştirdiği askerî, siyasî, ekonomik, toplumsal ve çevresel

“sektörler” ile güvenlik çalışmalarına yeni bir yaklaşım getirmiştir. Bu konuda 168 Booth, a.g.m., 47-48-122. 169 Booth, a.g.m., 200. 170 Rumelili ve Karadağ, a.g.m., 71 ; Bilgin, a.g.m., 79. 171 Booth, a.g.e., 194-199-201 172 Kenneth N. Waltz 1950’lerde Man, the State and War (İnsan, Devlet ve Savaş) isimli savaşın nedenlerine

ilişkin çalışmasında birey, devlet ve toplum ile uluslararası sistemi ele almıştır. Waltz, K.N. (2009). İnsan,

devlet ve savaş: teorik bir analiz. (Çev. Bozkurt, E., Kanat, S. ve Yalçıner, S.). Ankara: Asil Yayın Dağıtım.

Page 50: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

38

Waever, söz konusu beş sektörün, günümüz itibarıyla güvenlik konusunda en

önemlileri olduğunu ve işe yaradığını belirtmiştir. Ancak Waever, güvenlik

konusunda ilave sektörler için yeni adaylar bulunduğunu, en iyi üç adayın ise

“toplumsal cinsiyet, din ve işlevsel güvenlik” (functional security) olduğunu ifade

etmiştir.173

Öte yandan Buzan, güvenliği tek bir düzeye veya herhangi bir sektöre

sınırlanmış olarak kabul etmeyi doğru bulmadığını, farklı düzeyler ve sektörler

arasında bir etkileşim bulunduğunu, dolayısıyla güvenlik kavramının bütünleştirici

bir yaklaşım olduğunu ve farklı açılardan analiz etme fırsatı yarattığını ifade

etmektedir. Bu minvalde Kopenhag Barış Çalışmaları Merkezi bünyesindeki bir

grup akademisyen, 1988 yılında Avrupa güvenliğinin askerî olmayan yönleri

üzerine çalışmalar yapmışlardır.174

Güvenliğe ilişkin dönüşümde ve yeni yaklaşımların geliştirilmesinde Buzan

önderliğindeki Kopenhag Okulu, Booth önderliğindeki Aberystwyth Okulu ve Didier

Bigo önderliğindeki Paris Okulu’nun büyük etkisi olmuştur. Konstrüktivist (İnşacı)

yaklaşımı temel alan Kopenhag Okulu’nun öncü isimleri Buzan, Waever ve Wilde,

1990’larda “güvenlikleştirme” literatürünü ortaya koymuşlardır.175 Bu dönemde

devletlerin karşılaştıkları tehdit ve riskler çeşitlenirken, asimetrik tehdit, hibrit

savaş176 gibi yeni kavramlar da gündeme gelmiştir.

Güvenliği istenmeyen bir gelişmeyi engellemek için istisnai tedbirlere çağrı

yapan söz edimi olarak tanımlayan Waever’in önerdiği “güvenlikleştirme” teorisi,

bir toplumda değerli görülen bir özne/nesneye yönelik tehdidin bulunması, eğer

yoksa suni bir tehdit üretilmesi ve akabinde bu tehdidi ortadan kaldırmak için

ivedilikle ve olağandışı tedbirler alınmasıdır.177 Bu teoriye göre söz edimi ile

güvenlik çerçevesine alınan bir konu öncelikle siyaset-dışı alandan siyasî alana,

173 Waever, a.g.m., 164. 174 Buzan, a.g.e., 1-283-286 ; Açıkçeşme-Akgül, a.g.m., 247. 175 Mandacı, N. ve Özerim, G. (2013). Uluslararası göçlerin bir güvenlik konusuna dönüşümü: Avrupa’da

radikal sağ partiler ve göçün güvenlikleştirilmesi. Uluslararası İlişkiler, 10(39), 107. 176 Hibrit savaş, Rusya Federasyonu’nun (RF) Kırım ve Ukrayna’daki uygulamalarıyla gündeme gelmiştir.

Bu savaşta konvansiyonel-konvansiyonel olmayan kuvvetler birlikte ve/veya eşgüdümlü olarak

kullanılmaktadır. 177 Buzan, B. (2008). Askerî güvenliğin değişen gündemi. Uluslararası İlişkiler, 5(18), 107-108 ; Buzan,

Waever and Wilde, a.g.e., 23-26 ; Waever, a.g.m., 152.

Page 51: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

39

sonrasında güvenlik alanına taşınmaktadır.178 Booth’a göre bir ülke yöneticisinin,

bir konuyu “ulusal güvenlik sorunu” olarak ifade etmesinin, o konu/sorun/suç ile

mücadeleye öncelik verilmesi, zaman, enerji ve kaynakların tahsis edilmesi

anlamına gelmektedir. “Güvenlik etiketlemesi” yapılması, konunun öncelikli hale

gelmesini sağlamaktadır.179

Bir konunun güvenlikleştirme çerçevesine alınabilmesi için tehdit arz edip

etmemesi veya niteliği önemli olmayıp “güvenlikleştirici aktörün” (securitizing actor)

söylemi belirleyici olmaktadır. Söz konusu aktör/ler, güvenlikleştirici bir adım atmak

suretiyle, konuyu varoluşsal tehdit ve siyaset üstü bir konuma getirerek yarar

sağlamayı hedeflemektedirler. Nihayetinde kamuoyunun tehdit bağlamında

güvenlikleştirme adımını onaylaması veya tepki göstermesine göre

güvenlikleştirme eyleminin başarı durumu ortaya çıkmaktadır.180

Bilgin’e göre güvenlikleştirme süreci, güvenliğin siyasîliğine işaret

etmektedir. Aktörler, siyasî bir tercihle, güvenlik tehdidi oluşturmayan sorunları da

güvenlikleştirmektedirler. Burada bir sorunun güvenlik konusu olmasına objektif

veya sübjektif olarak değil, özneler arası bir değerlendirme süreci ile karar

verilmektedir. Sorunların güvenlikleştirilmesinin siyasî bir tercih olmasının ardında

yatan gerekçe ise güvenlik kavramının gücü ve bu sayede tartışmalı uygulamaları

hayata geçirebilme kolaylığıdır.181

Kopenhag Okulu’nun sorunları normal siyasetle çözmedeki başarısızlık

sonucu güvenlik etiketlemesine yöneldiğini belirten Booth, güvenlikleştirme dilinin,

güvenliği sonsuza dek askerîleşmiş, birinin kazanıp diğerinin kaybettiği ve

çatışmacı bir devletçi çerçeve içinde dondurduğu eleştirisi getirmektedir. Ayrıca

Booth, söylem oluşturma gücü olmayanların güvenlik oyununa katılamadığına,

178 Rumelili ve Karadağ, a.g.m., 73-74. 179 Booth, a.g.e., 137. 180 Waever, O. (2004). Peace and security: two concepts and their relationship. Guzzini, S. and Jung, D.

(Eds.). Contemporary security analysis and Copenhagen peace research. London and New York: Routledge,

56-57 ; Leonard, S. (2007). The ‘securitization’ of asylum and migration in the European Union: beyond the

Copenhagen school’s framework. SGIR Sixth Pan-European International Relations Conference,, 7-8-19. 181 Bilgin, a.g.m., 82-83.

Page 52: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

40

buna karşılık gündem oluşturma gücüne sahip kitlelerin de “izleyici kitlesi”

olmamayı seçebileceğine dikkat çekmektedir.182

Bu süreçte halkın/izleyicilerin ikna edilmesinde, devletin bekasına yönelik

tehdit olduğu veya başka bir çarenin kalmadığı gibi dramatik söylemler

kolaylaştırıcı olmaktadır. Bunun akabinde insan haklarının sınırlandırılması, maddi

ve insan kaynaklarının bir konuya kanalize edilmesi, acil ve olağandışı önlemler

alınması gibi uygulamalar kolaylıkla gerçekleşebilmektedir.183

Öte yandan, güvenlik dışılaştırma (desecuritization) ise daha önce tehdit

olduğu kabul edilen bir şeyin artık tehdit olarak inşa edilmemesidir.184 Kopenhag

Okulu, güvenlik dışılaştırma stratejisinin yaygınlaştırılması ve sadece devletin

bekasını ilgilendiren acil konuların güvenlik konusu olarak kabulüne devam

edilmesini önermektedir. Bu bağlamda Avrupa ülkeleri arasındaki sorunların ve

ilişkilerin, NATO’nun da yardımıyla güvenlik dışına çıkarılmasıyla güvenliğin

sağlanması hedefi ortaya konulmuştur.185

Kopenhag Okulu ile Aberystwyth Okulu arasında, sorunların güvenlikleştirme

veya güvenlik dışılaştırma ile mi çözüleceği konusunda farklı yaklaşımlar

bulunmaktadır. Kopenhag Okulu, sorunları güvenlik dışılaştırarak (güvenlik

gündeminden çıkarmak, siyasî süreçlerle ortaya koymak ve çözmek) çözmeye

çalışırken, Aberystwyth Okulu ise güvenliğin “siyasîliğinin farkına varma” çağrısı

yapmaktadır. Kopenhag Okulu’na göre devletin bekasını ilgilendiren sorunlar

seçilerek güvenlikleştirilmeli, diğer konular ise normal siyasî süreçler içinde

çözülmelidir. Aksi takdirde güvenlik genişlerse, güvenlik sarmalı başka konularda

da çözümü zorlaştıracaktır.186

Soğuk Savaş dönemindeki askerî tehditlerin azalmasıyla birlikte diğer

tehditler öne çıkmıştır. Bunlardan biri olan “toplumsal tehdit”, analiz düzeyi olarak

devlet ve toplum ayrımını yapan ve toplumu referans nesnesi olarak kabul eden bir

kavramdır. Bu yaklaşımda toplumun genel kimliği/kültürü, değerleri ve bileşenleri

182 Booth, a.g.e., 204-205-207. 183 Açıkçeşme-Akgül, a.g.m., 252. 184 Buzan, a.g.m., 107. 185 Bilgin, a.g.m., 82. 186 Bilgin, a.g.m., 83-84.

Page 53: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

41

referans alınmakta ve toplumun bekasına yönelik tehdit algısı üzerinden

güvenlikleştirici adımlar atılmaktadır. Toplumsal güvenlik, ulusal güvenliğe kıyasla

güvenlikleştirme adımlarının ve güvenlikleştirici aktörlerin çeşitli olduğu bir

sektördür. Söz konusu aktörlerin, güvenlik inşasındaki kapasiteleri, etkinlikleri ve

ayrıcalıklı konumlarına göre güvenlikleştirme gerçekleşmektedir. SSCB ve

Yugoslavya’nın dağılmasıyla yaşanan toplumsal sorunlar ve çatışmalar, toplumsal

güvenliği gündeme taşımıştır. “Güvenlikleştirme” ve “toplumsal güvenlik”, göç-

güvenlik ilişkisi bağlamında önemli eleştirel güvenlik kavramlarıdır.187

Sığınma/göç hareketlerini topluma yönelik potansiyel tehdit olarak gören

Kopenhag Okulu, bu insanların ülkeyi istila ettikleri ve toplumun genel yapısını/

kimliğini değiştirmeye başladıkları temasını kullanmaktadır. Waever’e göre

toplumsal güvenliğe tehdit olarak görülen en önemli konulardan biri göçtür. Buna

göre Waever, “X halkının, Y halkı tarafından istila edildiği veya o halk yüzünden

özelliklerini kaybettiği, X topluluğunun eskisi gibi var olamayacağı, çünkü nüfusu

diğerlerinin oluşturacağı ve X kimliğinin, nüfusun yapısındaki değişim nedeniyle

farklılaşmakta olduğu” hususlarını ifade etmiştir.188

Bu minvalde Soğuk Savaş’ın son döneminde Buzan, Batılı devletler/

toplumların çoğunluğunun göçler sonucu oluştuğunu, göçlerin hem nimet hem de

tehdit olarak görülebileceğini, göç edenlerin yerli halktan farklı kültürel veya etnik

yapıdan olması halinde tehdidin ön plana çıktığını ve toplumu yeniden

şekillendirmeye başladığını, uluslararası göçlerin devletlerin uygulamalarıyla

kontrol altına alınabileceğini ancak kararlı göçmenler karşısında az sayıda devletin

sınırlarını kapatabildiğini ve göçle ilgili toplumsal güvensizliğin ulusal güvenlik

gündeminde önemli bir yer işgal edeceğini ifade etmiştir.189

Öte yandan Didier Bigo ise devlet güvenliği/ulusal güvenlik ve toplumsal

güvenlik şeklinde analiz düzeyi tasnifinin sığınma/göç hareketlerinde yapılmasını

eleştirmektedir. Toplumun bekasına ve değerlerine yönelik bir tehdidin, toplumu

korumakla sorumlu olan devlete karşı tehdit ile eşdeğer olduğu algısına vurgu

yapan Bigo’ya göre söz konusu ayrım kullanışlı bir analitik araç değildir. Bu

187 Waever, a.g.m., 153-172 ; Rumelili ve Karadağ, a.g.m., 76-78. 188 Waever, a.g.m., 158. 189 Buzan, a.g.e., 90-92.

Page 54: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

42

yaklaşıma göre sığınma/göç hareketlerinin hangi analiz düzeyi (devlet veya

toplum) üzerinden ele alınması gerektiği hususu geri planda kalmakta ve böylece

topluma yönelik sığınmacı kaynaklı tehditler, ulusal güvenliğin bir parçası

durumuna gelmektedirler.190

Kopenhag Okulu’nun güvenlikleştirmeyi başlatan “söyleme” odaklandığını

belirten Bigo, bu söylemin bürokrasi tarafından nasıl uygulamaya konulduğuna

dair yeterince bilgisi olmadığını iddia etmektedir. Dolayısıyla Bigo, bir yönüyle

“güvenlikleştirmenin söylem veya uygulama düzeyinde mi olduğu” tartışmasını

yapmaktadır. Bu süreçte bürokrasinin işleyişini, uygulamalarını, kurum içi ve

kurumlar arası mücadeleyi gündeme getiren Bigo, toplumsal “tedirginliğin

yöneticileri” (managers of unease) olarak gördüğü güvenlik bürokrasisinin

etkinliğini özellikle vurgulamaktadır.191

Ayrıca Bigo, tedirginliğin yöneticileri olan bürokrasinin ulus-ötesi ilişkilerini ve

işbirliklerini, bunun ulusal egemenlik alanına etkilerini ele almaktadır. Güvenliğin

uzmanlık gerektirdiğini, özerk bir yapısı/işleyişi bulunduğunu ve bilgiden

kaynaklanan güce sahip olduklarını belirten Bigo, bu sayede bürokrasinin siyasî ve

sosyal alanlarda da etkili olabildiğini, bir sorunun tehdit olarak tanımlanması ve

buna karşı önlemler alınması sürecinde de etkisinin bulunduğunu

açıklamaktadır.192

Sığınma/göç hareketlerinin bir güvenlik konusu olarak inşası “göçün

güvenlikleştirilmesi” olarak kavramsallaştırılmıştır. Siyasî ve sosyo-ekonomik

sorunlar ve krizlerin yoğun olduğu ülkelerde, sığınmacı/mültecilere ve göçmenlere

yaklaşım genellikle menfi yönde olmaktadır. Güvenlikleştirici aktör/lerin etkisiyle,

bu insanların istikrarsızlığın ve sorunların kaynağı olduğu algısı yerleşmektedir.

II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa’nın imarı ve kalkınması için yabancı ülkelerden

getirilen işçilere, 1970’lerde artan ekonomik sorunların ardından olumsuz şekilde

yaklaşılmıştır. Bu süreçte yeni göçmenlerin gelişinin engellenmesi gündeme

190 Bigo, D. (2002). Security and immigration: toward a critique of the governmentality of unease.

Alternatives, (27), 73 ; Rumelili ve Karadağ, a.g.m., 77-85. 191 Bigo, a.g.m., 73 ; Rumelili ve Karadağ, a.g.m., 77-85. 192 İnternet: Bigo, D. (2006). Globalized (in) security: the field and the ban-opticon. Web:

http://www.people.fas.harvard.edu/~ces/conferences/muslims/Bigo.pdf adresinden 16 Mayıs 2017’de

alınmıştır.

Page 55: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

43

alınmış, özellikle siyaset dünyası ve medyanın yabancıları tehdit ve güvensizlik

kaynağı olarak yansıtmaları sonucu seyahat sınırlamaları getirilmiştir.193

1990’larda Arnavut göçmenler İtalya’ya gittiklerinde ülkeyi işgal ettikleri ifade

edilmiştir. Benzer yaklaşım, Arap Baharı sürecinde Tunuslu sığınmacıların İtalya/

Lampedusa Adası’na ve Suriyeli sığınmacıların AB’ye geçişlerinde gösterilmiştir.

Böylece “güvenlik-güvensizlik” söylemi, nüfus hareketleri konusunda daha sık

kullanılır hale gelmiştir. Bu süreçte siyasî ve bürokratik elitler, konunun güvenlik

boyutu üzerinden kamuoyunu etkilemeye/yönlendirmeye çalışmışlardır.194

Sığınmacı/göçmenlerin, toplumsal güvenliği ve kamu düzenini tehdit eden

potansiyel suçlular olarak yansıtılmaları, bir yönüyle halkın güvenlik ihtiyaçları ve

taleplerini de ortaya çıkarmaktadır.195 Ülkeye girişi engellen(e)meyen yabancılara

yönelik en önemli yaptırım ise sınır dışı edilmeleridir. 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne

göre devletler, ulusal güvenliğe veya kamu düzenine tehdit oluşturan yabancıları

sınır dışı etme yetkisine sahiptirler.196

Güvenlikleştirici aktör/ler, bir konuyu güvenlikleştirebilme gücü ve etkisine

sahiptirler. Hükümet yetkilileri, siyasî liderler/siyasetçiler, bürokratlar, medya

grupları ve STK yetkilileri, güvenlikleştirici aktör olarak işlev görmektedirler.

“Göçün güvenlikleştirilmesi” sürecinde, özellikle siyaset ve medya dünyası,

güvenlik/istihbarat kurumları etkili olmaktadırlar. Söz konusu kavramın “sosyo-

ekonomik”, “güvenlik”, “kimlik” ve “siyasî boyutları” bulunmaktadır. Sosyo-

ekonomik açıdan sığınmacılar/göçmenler, işsizlik, kayıt dışı ekonomi ve sosyal

sorunların kaynağıdırlar. Güvenlik boyutuyla ulusal güvenliğe tehdit oluşturan

potansiyel suçlulardır. Kimlik açısından toplumsal kimliğe ve kültüre tehdit

oluşturan, ülke demografisini değiştirmeye başlayan kişilerdir. Siyasî açıdan ise

ayrımcılık, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık gibi uygulamalara maruz kalan

insanlardır. Sığınmacı/göçmenlere bu olumsuz yaklaşım neticesinde toplumsal

193 Leonard, a.g.m., 3. 194 Neocleous, M. (2014). Güvenliğin eleştirisi (Çev. Ok, T.). Ankara: NotaBene Yayınları, 11-112. 195 Salomoni, F. (2002). Göç verenden göç alan ülkeye geçiş: Akdeniz modeli ve İtalya örneği. Ihlamur-Öner,

S.G. ve Öner, N.A.Ş. (Editörler). Küreselleşme çağında göç, kavramlar, tartışmalar. İstanbul: İletişim

Yayınları, 419-432-433. 196 Pazarcı, a.g.e., 220.

Page 56: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

44

ayrışma derinleşmekte ve ulusal kimlik üzerinden “biz-onlar” kamplaşması

yaşanmaktadır.197

Göç-güvenlik perspektifi, sığınmacı/göçmenlerin terör örgütlerine vasat teşkil

ettikleri, çatışma ve kriz dönemlerinde “beşinci kol” faaliyeti yürütebilecekleri

kanaatini yaygınlaştırmaktadır.198 Bu yaklaşım aynı zamanda sığınmacı/mültecileri

koruma rejimine zarar vermektedir. “Uzun süren mülteci” durumunda ise

sığınmacıların kaldıkları kamplar/barınma merkezlerinin güvensizlik ve istikrarsızlık

kaynağı olduğu, terör faaliyetleri için üs olarak kullanıldığı, ülke içinde ve komşu

ülkelere yönelik tehdit oluşturdukları düşüncesi kabul görmektedir.199 Ürdün ve

Lübnan’da Filistinlilerin kaldıkları kamplar ve Pakistan’da Afgan mültecilerin

barındıkları kamplar, terör örgütleri ve silahlı gruplar tarafından militan temininde

sıkça kullanılmıştır.

Sığınma/göç hareketlerinden kaynaklanan sorunlar, ülke sınırlarını aşan

niteliğe sahiptirler. Bu sorunun bölgesel ve uluslararası güvenliği etkileme

potansiyeli bulunmaktadır. Soğuk Savaş döneminde sığınmacı/mülteciler, yardım

kuruluşları ve insan hakları örgütlerinin ilgi alanında iken BM ve NATO’nun (North

Atlantic Treaty Organization-Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) gündeminde yer

almaya başlamışlardır. Bu dönemde Batı’nın Doğu Bloku’na karşı mücadelede

kullandığı araçlardan biri mülteciler olmuştur. Soğuk Savaş sonrasında ise

güvenlik konusuna dönüşen sığınma/göç hareketlerinden kaynaklanan sorunların

çözülebileceği, barış ve güvenliğin sağlanabileceği beklentisi artmıştır. Bunun

üzerine BM Genel Sekreteri Butros Gali, 1992 yılında kriz bölgelerindeki

çatışmaları sonlandırmayı ve yeni bir “güvenlik sistemi” kurmayı gündeme

getirmiştir. Ancak savaşlar ve iç çatışmalar devam ettikçe nüfus hareketlerinde

artış olmuştur.200

197 Ceyhan, A. and Tsoukala, A. (2002). The securitization of migration in Western societies: ambivalent

discourses and policies. Alternatives: Global, Local, Political, (27), 24 ; Köşer Akçapar, Ş. (2002).

Uluslararası göç alanında güvenlik algılamaları ve göçün insani boyutu. Ihlamur-Öner, S.G. ve Öner, N.A.Ş.

(Editörler). Küreselleşme çağında göç, kavramlar, tartışmalar. İstanbul: İletişim Yayınları, 567. 198 Adamson, F.B. (2010). Crossing borders, international migration and national security. Farrel, T. (Ed.).

Security studies, critical concepts in international relations. London and New York: Routledge, 223-224. 199 Milner and Loescher, a.g.e., 1-3 ; Saraçlı, a.g.e., 148. 200 Dünya mültecilerinin durumu…, a.g.e., 34-40 ; Çelebi, a.g.m, 9-10 ; Saraçlı, a.g.e., 48.

Page 57: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

45

Sığınma/göç hareketleri, devletlerin kendi başlarına çözemeyecekleri ve

işbirliği/dayanışma gerektiren bir sorun haline gelmiş durumdadır. Stephen

Krasner’in “bağımlı egemenlik” (interdependence sovereignty) kavramı ile belirttiği

gibi egemenlikleri çerçevesinde devletlerin kontrol güçleri ve yetenekleri devam

etse dahi birbirlerine olan bağımlılıkları sürmektedir.201 Booth’a göre ülke sınırları

yok olmayarak bazı şekillerde işlevleri değişmekte, egemen devletlerin birbirlerine

karşı açık ve bir dereceye kadar hassas kalmalarında karşılıklı bağımlılık önemli

olmaktadır.202 Dolayısıyla devletlerin sığınmacı/göç konusunda işbirliği yapmaları,

ulusal ve bölgesel güvenlik zafiyetinin oluşmaması veya engellenmesine katkı

sağlayabilecektir.

ABD 11 Eylül 2001 tarihindeki terör saldırıları sonrası yeni bir

güvenlikleştirme politikasına yönelmiştir. Bu saldırılar, Soğuk Savaş sonrası

döneme ani ve beklenmedik bir son vermiş, Soğuk Savaş dönemindeki

“evrenselleştirici” eğilimler yeniden açığa çıkmıştır. ABD Başkanı George

W.Bush’un 29 Ocak 2002 tarihli “Birliğin Durumu” konuşmasında “şer ekseni”

olarak tanımlanan İran, Irak ve Kuzey Kore kaynaklı sorunlar güvenlikleştirilmiş,

askerî sektörün geleneksel üstünlüğü yeniden sağlanmış ve dünya kamuoyunun

desteği alınmıştır. Teröre karşı savaşın, oldukça başarılı bir makro

güvenlikleştirme olduğu söylenebilir.203

Akabinde ABD’nin terörle mücadeleyi yaygınlaştırması ve yeni bir tehdit

arayışında olması sonucu yabancılar hedef konumuna getirilmiş204, Avrupa’daki

terör olaylarıyla güvenlik odaklı yaklaşımlar artmış ve sığınma/göç hareketlerinin

güvenlikleştirilmesi hız kazanmıştır. Bu süreçte korkunun küreselleşmesi sonucu,

medeniyetler çatışması205 tezine paralel şekilde, güvenlik paranoyasına girilmiş,

terör korkusu yabancı düşmanlığını tetiklemiş, sosyal barış ve çok kültürlü toplum

201 Krasner, S.D. (2001). Abiding sovereignty. International Political Science Review, 22(3), 231 ; Adamson,

a.g.m., 230. 202 Booth, a.g.e., 484. 203 Buzan, a.g.m., 117-120 ; Waever, a.g.m., 171-173 ; Açıkçeşme-Akgül, a.g.m., 252. 204 Hardt, M. and Negri, A. (2011). Çokluk: imparatorluk çağında savaş ve demokrasi. İstanbul: Ayrıntı

Yayınları, 26-31-42 ; Neocleous, a.g.e., 63. 205 Samuel Huntington’un 1992 yılında kavramsallaştırdığı “Medeniyetler Çatışması” tezi, etnik, dini ve

kültürel açıdan farklı medeniyetlerin bir arada yaşayamayacaklarını iddia etmiştir. Huntington, S.P. (2002).

Medeniyetler çatışması ve dünya düzeninin yeniden kurulması. İstanbul: Okuyan Us Yayınları.

Page 58: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

46

yapıları zarar görmüş206 ve mülteci/göçmenlerin karşılaştıkları sorunlar (kimlik,

entegrasyon, işsizlik, ayrımcılık gibi) ötelenmeye başlamıştır.207

11 Eylül saldırıları sonrası olağanüstü ve istisnai önlemlere başvurulmuştur.

Bilahare Bigo’nun belirttiği çerçevede daha az “istisna politikası”, daha çok

“huzursuzluk politikası” izlenmiştir. Söz konusu politika, hükümetlerin uygulamaları

ve güvenlik teknolojileriyle ilgilidir.208 ABD ve birçok devlette iç güvenliği sağlama

konusunda görüş birliği sağlanmıştır. İç güvenlik gündemi, ticaretten finansa

seyahatten sivil özgürlüklere kadar her konuda denetimlerin ve kısıtlamaların

artırılmasını içermektedir.209 Bu süreçte sınır güvenliğine önem veren Kanada’da

yüksek risk taşıyan yabancıların sınır dışı edilmesi gündeme gelmiştir. Avustralya

2007 yılında yasa dışı göçü güvenlik tehdidi olarak tanımlamış, sınır güvenliğini ve

göçleri önlemeyi terörle mücadele kapsamında ele almıştır. ABD’de yasa dışı göç,

Başkan Bush döneminde tehdit olarak kabul edilirken Başkan Obama döneminde

ise tam tersi uygulanmıştır. Sığınmacı hareketleri ve yasa dışı göçleri engellemeye

çalışan AB ise dış sınırların kontrolüne yoğunlaşırken sıkı vize ve geri gönderme

politikalarına yönelmiştir.210

ABD Başkanı Donald Trump 20 Ocak 2017 tarihinde göreve başladıktan

sonra öncelikle göçmen/mültecileri hedef alarak ülkeye girişlerini/kabullerini

engellemeyi hedeflemiştir. Bir göçmen ülkesi olan ABD’nin bu uygulamaları,

uluslararası mülteci hukuku açısından geriye gidiş anlamına gelmektedir. Söz

konusu gelişmeler, başta BM olmak üzere nüfus hareketleriyle ilgilenen veya

maruz kalan devletler ve ilgili kuruluşları olumsuz yönde etkileyebilecek, yabancı

düşmanlığı, ayrımcılık ve İslâmofobi gibi uygulamalarda artış yaşanabilecektir.

Genel olarak sığınma/göç hareketleri konusunda devletlerin güvenliği veya

“ulusal güvenlik” ön plana çıkmaktadır. Bunun sonucunda nüfus hareketleri

206 Kaya, A. (2005). Göç: güvenlik ve korkunun iktidarı. Uluslararası Göç Sempozyumu Bildiriler (8-

11/12/2005). İstanbul: Zeytinburnu Belediyesi, 24-25. 207 İnternet: Kaya, A. (2007). Securitization of migration in the West and integration of migrants. Istanbul

Kültür University Conference on Migration, Turkey and the EU, 2. Web: http://www.fes.de/aktuell/

focus_europa/5/Docs/FES_Tuerkei_Beitrag_Ayhan_Kaya.pdf adresinden 27/06/2015’te alınmıştır ; Leonard,

a.g.m., 7. 208 Price, a.g.e., 8 ; Waever, a.g.m., 173 ; Karabulut, a.g.e., 186-187. 209 Buzan, a.g.m., 119-120. 210 Akçadağ, E. (2012). Yasa dışı göç ve Türkiye. İstanbul: Bilgesam Yayınları, 10-52.

Page 59: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

47

kısıtlanmaya/engellenmeye çalışılmakta ve sınır güvenliğine odaklanılmaktadır.211

Bunun en bariz örnekleri AB ve ABD’de mülteci/göçmenlere yönelik

uygulamalarda görülmektedir. Öte yandan Türkiye ise kitlesel akınlar karşısında

Suriyelilerin ülkeye gelişlerini engelleyici bir yaklaşım içinde olmayarak “açık kapı”

politikası izlemiştir. Ayrıca Türkiye, Suriye iç savaşının ardından sınır hattında

yaşadığı güvenlik sorunlarına ve Suriye kaynaklı tehdit ve saldırılara meşru

müdafaa hakkı çerçevesinde karşılık vermek durumunda kalmıştır.

Türkiye’de çok kısa sürede sayıları artan Suriyeli sığınmacılardan

kaynaklanan veya algılanan sorunların büyüklüğü nedeniyle konunun güvenlik

boyutu öne çıkmaktadır. Suriye krizi bağlamında sığınmacı sorunu, Waever’in

güvenlik konusunda anahtar kavram olarak gördüğü ulusal güvenlik bağlamında

ele alınacaktır. Bu kapsamda siyasî-askerî güvenlik ile toplumsal güvenliğin

etkileşim içinde olmasından hareketle bütüncül bir yaklaşım içinde inceleme

yapılacaktır. Bu konuda Bigo’nun sığınma/göç hareketlerinde ulusal güvenlik-

toplumsal güvenlik ayrımı yapmaması ve topluma yönelik tehditlerin, ulusal

güvenliğin bir parçası durumuna gelmesi yaklaşımı dikkate alınmaktadır.

Dolayısıyla devlet ve toplum ayrı referans nesneleri olarak ulusal güvenlik başlığı

altında ele alınacaktır.

Söz konusu perspektife göre Suriye krizi ve sığınmacı sorununun iç içe

geçmiş olduğu görülmektedir. Bu nedenle sığınmacı vakasının hem ulusal

güvenlik hem de toplumsal güvenlik boyutları bulunmaktadır. Ulusal güvenlik

boyutuyla Türkiye; Esad rejimi, PYD/YPG ve DEAŞ (IŞİD) kaynaklı saldırılar ve

tehditlere maruz kalmış, krizin askerî boyutu önem kazanmış ve Suriye sınırı terör

örgütlerinin militan ve mühimmat aktarımlarında aktif şekilde kullanılmıştır.

Hükümet, 2013 yılından itibaren kitlesel sığınmacı akınlarını, önce Türkiye’ye

yönelik tehdit, ardından güvenlik riski olarak değerlendirmiştir. Toplumsal güvenlik

boyutuyla ise sığınmacılar, terör saldırıları, yerel/ulusal düzeyde yaşanan sosyo-

ekonomik ve güvenlik sorunları ile Türk vatandaşlığına alınma durumlarından

dolayı sıkça gündeme gelmeye başlamışlardır.

211 Şimşek, D. ve İçduygu, A. (2017). Giriş: uluslararası göç, politika ve güvenlik. Toplum ve Bilim. (140), 6-

8.

Page 60: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

48

Öte yandan, özellikle muhalif siyasî/sosyal aktörler, söylemleriyle

sığınmacıları güvenlikleştirmeye başlamışladır. Sığınmacı sorununda, AB’ye

geçişlerin artmasının ardından Türkiye ile mutabakata varılması ve bilahare

Suriyelilere Türk vatandaşlığı verileceğinin açıklanmasıyla “siyasallaşma” eğilimi

artmıştır. Böylece ülke dışında ve içinde “siyasallaşmaya” başlayan sığınmacı

konusu, özellikle “16 Nisan Referandumu” öncesinde muhalif gruplar/siyasetçiler

tarafından sıkça gündeme getirilmiş ve ulusal kamuoyunda da karşılık

bulmuştur.212 Bu aşamada Hükümet’in, sığınmacılara karşı temkinli hareket ettiği,

güvenlikleştirme adımları atmadığı ancak ortaya çıkan sorunlara göre gerekli

düzenlemeleri ve uygulamaları hayata geçirdiği söylenebilir.

212 İçduygu, A. (2017). Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar: “siyasallaşan” bir sürecin analizi. Toplum ve

Bilim, (140), 40 ; Rumelili ve Karadağ, a.g.m., 89.

Page 61: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

49

İKİNCİ BÖLÜM

TÜRKİYE-SURİYE İLİŞKİLERİNİN GÜVENLİK BOYUTU VE

SIĞINMACI SORUNU

2.1. Türkiye-Suriye İlişkilerinin Gelişimi ve İki Ülke Arasındaki Güvenlik

Sorunları (1923-2011)

İngiltere ve Fransa, I. Dünya Savaşı sürecinde Osmanlı Devleti’nin

Ortadoğu’daki topraklarını paylaşmaya yönelik olarak Sykes-Picot Anlaşması’nı

imzalamışlardır. 2016 yılında 100. yılına giren ve bölgedeki aktörlerin bilgisi

dışında imzalanan bu anlaşma ile mezhepsel/etnik ayrışma ve gerilimleri canlı

tutacak suni sınırlar çizilmesi hedeflenmiştir. Uzun yıllar İngiltere ve Fransa’nın etki

alanında kalan bölge devletlerinin siyasî ve sosyo-ekonomik sorunları, Arap Baharı

süreciyle birlikte yeniden alevlenmiştir.213

Arap Baharı’nın etkisini gösterdiği Suriye’deki iç savaşa çözüm bulmak için

ABD ve RF’nin öncülüğünde Esad rejimi ve muhaliflere yönelik yapılan çalışmalar,

DEAŞ (IŞİD) ve cihatçı gruplara karşı yürütülen mücadele, Demokratik Birlik

Partisi (PYD)/Halk Savunma Birlikleri (YPG)’nin Kürt koridoru/özerk bölge kurma

hedefi, Devlet Başkanı Beşar Esad’ın yönetimde kalıp kalmayacağı, İran ve Şii

milislerin Suriye sahasındaki etkinliği gibi konular, Türkiye’nin güvenliğini yakından

ilgilendirmektedir.

Bu bölümde Osmanlı Devleti’nin yıkılış sürecinde Ortadoğu coğrafyasında

yaşanan gelişmelere kısaca değindikten sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin

kuruluşundan günümüzde kadar Suriye ile ilişkiler ve yaşanan sorunlar, özellikle

güvenlik boyutuyla tetkik edilecektir. Suriye kaynaklı sorunların ikili ilişkilere

yansıması ve bölgesel gelişmelere etkisi incelenecektir. Bilahare Suriye krizi ve

sığınmacı akınları, yerel/bölgesel ve küresel aktörlerin yaklaşımları çerçevesinde

ele alınacaktır.

213 İnternet: Osman, T. (2014). Sykes-Picot Ortadoğu’ya nasıl bir miras bıraktı. Web:

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/07/140630_sykes_picot_mirasi adresinden 12 Mart 2015’te

alınmıştır.

Page 62: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

50

2.1.1. 1923-2002 Dönemi

Suriye, tarih boyunca farklı dinlere, medeniyetlere ve devletlere ev sahipliği

yapmıştır. Şam’ın Emeviler’in başkenti olmasının ve Hâricîliğin214 bu bölgede

ortaya çıkmasının İslâm tarihi açısından önemli bir yeri vardır. Yavuz Sultan Selim,

1516 yılında Suriye’yi Osmanlı topraklarına katmıştır. Daha sonra Osmanlı

Devleti’nden geri almak için yürütülen çabalara ve bu amaçla çıkartılan isyanlara

rağmen Suriye, yaklaşık 400 yıl boyunca Osmanlı hâkimiyeti altında kalmıştır.

XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti güç kaybederken Balkanlar’da ortaya çıkan

milliyetçilik rüzgârları, farklı milletler arasındaki bağları koparan ve ayrıştıran bir

etki yaratmıştır. Bu gelişmeler, zamanla Osmanlı Devleti’nin diğer coğrafyalardaki

topraklarına da yansımıştır. İttihat ve Terakkî yönetiminin politikaları, Osmanlı

Devleti bünyesindeki yerel unsurlardan kaynaklanan zenginliği ve bunların sahip

olduğu özerkliği ortadan kaldırmaya veya etkisiz kılmaya başlamıştır. Söz konusu

ötekileştirici yaklaşım, Araplar arasında rahatsızlığı artırmış, bilahare Arap

aşiretlerinin 1916 yılında ayaklanmaları sonucunda Filistin Cephesi’nde bulunan

Türk askerleri katledilmiştir.215

Osmanlı Devleti’nin Suriye’deki hâkimiyeti 1918 Ekim ayında sona ermiştir.

Bu süreçte etkili olan Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal’a İngilizlerin vaat

ettiği Arap Krallığı kurulamamıştır. Öte yandan, Faysal’ın Şam merkezli olarak

kurduğu yönetimi yıkan Fransa ise 1920 Temmuz ayında MC’nin onayı ile manda

yönetimi tesis etmiştir. Suriye’yi dört özerk bölgeye216 ayıran Fransızlar; Sünnî,

Alevî ve Dürzîlerin yoğun olarak yaşadıkları bölgeleri dikkate alarak 1924 yılında

214 Hâricîlik, siyasî görüş farklılığından doğmuş, bunu Kur’an’a dayandırdıkları için dini bir nitelik

kazanmıştır. Hz. Muhammed zamanında Hâricî düşünce yapısında Müslümanlar olduğu ve Hz. Osman

döneminde artış gösterdiği belirtilmektedir. Şam Valisi Muaviye’ye karşı savaşırken Hz. Ali’nin halifeliğini

meşru gören Hâricîler, daha sonra bunu reddederek Hz. Ali’yi şehit etmiş ve Hz. Osman’ı da öldürmekle

övünerek bu olayı kabul etmişlerdir. Hâricîler, kendileriyle aynı fikirde olmayan Müslümanları kâfir sayarak

mücadele etmiş ve sistemli bir şekilde “İslâm’da tekfir” hareketini başlatmışlardır. Akbulut, A. (2016).

Sahabe dönemi iktidar kavgası, Alevî-Sünnî ayrışmasının arka planı. Ankara: Otto Yayınları, 3. Baskı, 204-

209. 215 Karpat, K. (2011). Osmanlı’dan günümüze Ortadoğu’da millet, milliyet, milliyetçilik. İstanbul: Timaş

Yayınları, 263-264. 216 Bu özerk bölgeler; Şam, Halep, Lazkiye ve Cebel-i Dürüz’dür.

Page 63: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

51

Şam ve Halep’i birleştirmiş, Alevî ve Dürzî bölgeler ise 1936 yılına kadar ayrı

kalmışlardır.217

Fransa ile İngiltere, 1916 Mayıs ayında imzaladıkları Sykes-Picot Anlaşması

kapsamında Osmanlı topraklarını bölüşmeyi, yeni ve suni sınırlar çizmeyi

hedeflemişlerdir.218 Bilahare yeni kurulan devletlerin sınırlarının gerçeklikten uzak

bir şekilde çizilmesi, Ortadoğu’da güvenlik sorunları ve etnik çatışmalar yaşanması

için gerekli zemini hazırlamıştır. Öte yandan, Türkiye-Suriye sınırının çizilmesi

amacıyla Kurtuluş Savaşı sırasında ve daha sonra atılan adımlardan (Ankara

Antlaşması-1921, Türkiye-Fransa Dostluk ve İyi Komşuluk Antlaşması-1926) belirli

ölçüde mesafe alınmıştır.219 Lozan Antlaşması’nda da çözülemeyen Hatay

meselesi, ilerleyen süreçte Türkiye lehine çözüme kavuşturulmuştur.

2.1.1.1. Hatay Meselesi ve Türkiye’ye Katılımı

Hatay meselesi, Türkiye ile Suriye arasında sıkça gündeme getirilen bir konu

olmuştur. Lozan Antlaşması’ndan bir sonuç alınamaması üzerine Atatürk, Hatay’ın

Türkiye’ye katılımını sağlamak için yoğun bir şekilde mücadele etmiştir.

Uluslararası hukuka uygun olarak Türkiye 1939 yılında Hatay’ı bünyesine

katmıştır. Ancak Şam yönetimi, bu durumu kabullenmekte zorluk çekmiş ve uzun

yıllar Hatay’ı Suriye haritalarında göstermiştir.

Hatay’ın Türkiye’ye katılmasında Fransa’nın aldığı karar belirleyici olmuştur.

1933 yılında Hitler’in iktidara gelmesi, Fransa açısından Almanya’yı kontrol etmeyi

gerekli kılmıştır. Bu dönemde siyasî ve ekonomik sorunlarla mücadele eden

Fransa, önem ve önceliğini Avrupa’ya vermek durumunda kalmıştır. Bunun

üzerine Suriye’deki konumunu gözden geçiren Fransa, Suriye’ye bağımsızlığını

vererek manda yönetimini kaldırmayı planlamıştır. Bilahare Fransa, 1936 Eylül

ayında üs kurma ve asker bulundurma karşılığında Suriye’ye bağımsızlığını

vermeyi hedeflemiş, İskenderun Sancağı’ndaki (Sancak) yetkisini Şam yönetimine

217 Özkoç, Ö. (2008). Suriye Baas partisi: kökenleri, dönüşümü, izlediği iç ve dış politika (1943-1991).

Ankara: Mülkiyeliler Birliği Yayınları, Tezler Dizisi: 17, 20 ; Erciyes, E. (2004). Ortadoğu denkleminde

Türkiye-Suriye ilişkileri. İstanbul: IQ Yayıncılık, 41-43. 218 İnternet: 1937 Sancak (Hatay) ayrı varlığının kuruluşuna ve 1939 Hatay’ın Anavatana bağlanmasına

ilişkin andlaşmalar. Web: http://www.ttk.gov.tr/templates/resimler/File/HatayAntlaşması.pdf adresinden

14 Mayıs 2015’te alınmıştır. 219 Baş, A. (2012). 1957 Suriye krizi ve Türkiye. History Studies, International Journal of History, 4(1), 90.

Page 64: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

52

devretmiştir. Türkiye’nin bu gelişmeyi MC’ye taşıması üzerine bölgeye gönderilen

komisyon üyeleri, bir rapor hazırlayarak, Sancak’ın Suriye’den ayrı bir statüye

sahip olduğuna vurgu yapmışlardır. Daha sonra Sancak’ta 1938 Ağustos ayında

yapılan seçimlerde çoğunluğu elde eden Türk tarafı, bir ay içerisinde “Hatay”

ismini kabul etmiştir. Bilahare Hatay Meclisi 29 Haziran 1939 tarihinde oy birliği ile

Türkiye’ye katılma kararı almıştır.220

Batı’nın onayı ile Hatay’ın Türkiye’ye katılması, Suriye’de bir travma etkisi

yaratmıştır. Bu gelişme, doğal olarak Türkiye-Arap ülkeleri ilişkilerine de olumsuz

bir şekilde yansımıştır. Hatay konusunu geri planda tutarak ikili ilişkileri sürdürme

hususundaki uzlaşıya rağmen Suriye, kriz dönemlerinde Hatay konusunu

Türkiye’nin karşısına sıkça getirmiştir.221 1950’lerden itibaren Baas Partisi’nin

Suriye’de etkisinin artması ve Hafız Esad’ın 1970 yılında darbe ile iktidara gelmesi

sonrası Hatay meselesi gündemde kalmaya devam etmiştir.222

Suriye; İngiliz ve Fransızların bölgeden çekilmesinin ardından 1946 Nisan

ayında bağımsızlığını kazanmıştır. Bu tarihten yaklaşık 3 yıl sonra Türkiye’nin

İsrail’i tanıyıp diplomatik ilişki kuran ilk Müslüman ülke olması, Suriye ile ilişkileri

olumsuz bir şekilde etkilemiştir.223 İsrail’in kuruluşunun ardından başlayan Arap-

İsrail savaşı, Filistin’de mukim yaklaşık 1 milyon kişiyi mülteci durumuna

getirmiştir.224 Böylece İsrail’in Ortadoğu’daki mevcudiyeti, Arap ülkeleri ve

halklarını çok boyutlu olarak etkilemeye başlamıştır.

2.1.1.2. SSCB’nin Ortadoğu’ya Girişi ve 1957 Suriye Krizi

II. Dünya Savaşı sonrasında uluslararası sistem şekillenirken SSCB kaynaklı

tehdit algısında artış olmuştur. Bunun üzerine ulusal güvenliğini sağlama arayışına

220 Sancak Meclisi’ndeki 40 milletvekilinin 22’si Türk, 9’u Alevî, 5’i Ermeni, 2’si Arap ve 2’si Rum-

Ortodoks’tur. İnternet: http://ttk.gov.tr/templates/resimler/File/HatayAntlaşması.pdf adresinden 14 Mayıs

2015’te alınmıştır ; Fırat M. (2007). İki dünya savaşı arasında Türkiye ve Fransa. Osmanlı Bankası Arşiv ve

Araştırma Merkezi. Web: http://www.obarsiv.com/pdf/melek_firat.pdf adresinden 21 Şubat 2016’da

alınmıştır. 221 Kürkçüoğlu, Ö. (2010). Türkiye’nin Arap Ortadoğusu’na karşı politikası (1945-1970). Ankara: Barış

Platin Yayınevi, 7-16. 222 Arı, T. (2008). Ortadoğu ile ilişkiler (1980-1999). Çakmak, H. (Editör). Türk dış politikası (1919-2008).

Ankara: Platin Yayınları, 775. 223 Karpat, a.g.e., 268 ; Erciyes, a.g.e., 44. 224 Armaoğlu, F. (2010). 20. yüzyıl siyasî tarihi (1914-1995). İstanbul: Alkım Yayınevi, 592-612.

Page 65: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

53

giren Türkiye, jeopolitik konumunu ön planda tutmak suretiyle Batı/NATO’dan

destek almaya çalışmıştır. NATO’nun Ortadoğu Komutanlığı kurma projesinde ön

planda yer almasıyla beraber Türkiye, SSCB ile karşı karşıya gelmiştir.225

SSCB’nin Ortadoğu’da yayılmasını engellemek amacıyla, Kore Savaşı

tecrübesinden hareketle 24 Şubat 1955 tarihinde Bağdat Paktı kurulmuştur.

Türkiye’nin üyesi olduğu pakta tepki olarak Suriye ve Mısır’ın yeni bir pakt

kuracağının gündeme gelmesi, Ankara-Şam arasında gerilime yol açmıştır. Bağdat

Paktı, ABD’nin beklentilerinin aksine Ortadoğu’da SSCB’ye yönelimi ve bölgedeki

ayrışmayı artıran bir girişim olmuştur. Buna ilaveten, İngiltere ve Fransa’nın 1956

yılında Süveyş krizinde Mısır’a yönelik saldırgan tutumlarına karşı tavır alan ABD

ve SSCB, bölgenin yeni başat aktörleri konumuna gelmişlerdir. Mısır’ın yanında

yer almak suretiyle Ortadoğu’ya etkili bir giriş yapan SSCB’nin, aynı zamanda

“Suriye’ye 20 milyon sterlin tutarında askerî destek sağladığı, eğitim/danışmanlık

için subay ve teknisyen gönderdiği” ifade edilmiştir.226

Öte yandan, ABD Kongresi’nin 9 Mart 1957 tarihinde kabul ettiği Eisenhower

Doktrini, İngiltere’nin Ortadoğu’dan ayrılması sonucunda oluşan boşluğu ABD’nin

doldurmasını ve bölgedeki enerji kaynaklarının kontrolünü sağlamayı

hedeflemiştir. Bu kapsamda ABD, komünizm tehdidine karşı Ortadoğu ülkelerine

askerî destek ve yardım taahhüdünde bulunmuştur. ABD’nin beklediği sonuçları

getirmeyen bu doktrin, Suriye’nin de aralarında bulunduğu bazı ülkelerce, içişlerine

müdahale olarak görülmüş ve Soğuk Savaş sürecini hızlandıran bir adım

olmuştur.227

Baas Partisi’nin 1954 yılından itibaren güç kazandığı Suriye’de, Sovyet

etkisinin artışında Suriye Savunma Bakanı Halit El Azm’ın katkısı büyüktür. Adı

geçenin, 1957 Temmuz ayında Moskova’ya gerçekleştirdiği resmi ziyarette yaptığı

anlaşmalar önemlidir. Bu ziyarette, “500 milyon dolar tutarında ekonomik ve askerî

yardım alınması, Lazkiye’de yeni bir liman inşası, karayolları, demiryolları ve 6

225 Kürkçüoğlu, a.g.e., 12-50. 226 Kürkçüoğlu, a.g.e., 70-105. 227 Sander, O. (2011). Siyasî tarih (1918-1994). Ankara: İmge Yayınevi, 305-308.

Page 66: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

54

adet havalimanı yapımı, sulama ve enerji projelerine finansman sağlanması”

konularında bazı anlaşmalar imzalanmıştır.228

Öte yandan Şam yönetimi, 1957 Ağustos ayında mevcut rejimi yıkmaya

yönelik faaliyet yürüttükleri gerekçesiyle üç ABD’li diplomatı “istenmeyen adam”

ilan etmiştir. Buna karşılık olarak ABD ise Suriye’nin Washington Büyükelçisi’ni

sınır dışı etmiştir. Aynı dönemde ABD’nin, kullandığı aktörler vasıtasıyla Suriye’de

yapamadığı yönetim değişikliğini, komşu ülkeler üzerinden gerçekleştirmeye

çalıştığı iddia edilmiştir.229 Bu süreçte Suriye Genelkurmay Başkanı General

Nizameddin emekli edilerek yerine gençliğinde Fransız Komünist Partisi üyesi olan

Albay Afif El Bızri getirilmiştir.230 Böylece Suriye’nin Sovyet yörüngesine hızlı bir

şekilde girmiş olması, Suriye’nin komşularında ve ABD’de rahatsızlığa yol

açmıştır.

Suriye’de bu gelişmeler yaşanırken Irak Kralı Faysal ve Ürdün Kralı Hüseyin,

1957 Ağustos ayında ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Loy Henderson ile

İstanbul’da bir araya gelmişlerdir. ABD’ye döndükten sonra hazırladığı raporda

L.Henderson, “Doğu Bloku ülkelerinden Suriye’ye silah sevkiyatı yapıldığını ve

Suriye’nin komşularını hedef alan propaganda faaliyetleri başlatıldığını” belirtmiştir.

Bilahare ABD, Ürdün’e yaptığı askerî yardımları artırmıştır.231

Bu gelişmeleri dikkatle izleyen Türkiye’ye göre Suriye, SSCB’nin

Ortadoğu’daki hedefleri bağlamında köprübaşı ülkesi olmuştur. Suriye’de yaşanan

bu hızlı değişimi ulusal güvenliğine bir tehdit olarak algılayan Türkiye, sınır hattına

askerî yığınak yapmaya başlamıştır. İlerleyen süreçte SSCB Suriye’yi, ABD de

Türkiye’yi destekleyerek karşı karşıya gelmişlerdir.232

Türkiye ile gergin bir süreç yaşayan Suriye’nin yanında Mısır da yer almıştır.

Mısır lideri Cemal Abdülnasır’ın, Suriye’ye verdiği desteği göstermek için

askerlerini Lazkiye’ye göndermesi bölgede prestijini artırmıştır. Buna ilaveten

228 Armaoğlu, a.g.e., 615. 229 Fırat, M. ve Kürkçüoğlu, Ö. (2009). Ortadoğu bunalımları ve Türkiye, 1957 Suriye bunalımı. Oran, B.

(Editör). Türk dış politikası Kurtuluş Savaşından bugüne olgular, belgeler, yorumlar (1919-1980). İstanbul:

İletişim Yayınları, 630. 230 Armaoğlu, a.g.e., 615. 231 Fırat ve Kürkçüoğlu, a.g.m.,291-292. 232 Fırat ve Kürkçüoğlu, a.g.e., 630 ; Kürkçüoğlu, a.g.e., 106-111.

Page 67: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

55

SSCB’nin, Türkiye’nin Suriye sınırına yaptığı askerî yığınağa tepki göstermesi

üzerine 1957 Eylül ayında Ankara-Moskova arasında diplomatik gerilim

yaşanmıştır.233 Aynı dönemde 19 kişiden oluşan bir Rus ekonomi heyeti Suriye’ye

gitmiş, bir Sovyet deniz filosu da Lazkiye Limanı’nı ziyaret etmiştir.234

Bilahare SSCB, Türkiye’yi açıktan hedef almaya başlamıştır. Komünist Partisi

Genel Sekreteri Kruşçev, 1957 Ekim ayında Türkiye’nin Suriye ile yapacağı

savaşa bir gün bile dayanamayacağını belirtmiştir. Bunun üzerine Türkiye’ye

destek vermek amacıyla ABD, bir Sovyet saldırısı gerçekleşmesi halinde NATO

kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getireceğini açıklamıştır. Bilahare ABD

Donanması’na ait Canberra isimli güdümlü füze taşıyan kruvazör ve 6. Filo İzmir

Limanı’na gelmiştir.235

SSCB ve Suriye, 1957 Ekim ayında Türkiye-Suriye arasındaki gerilimi BM

gündemine taşıyarak Türkiye, ABD ve NATO’ya suçlamalar yöneltmişlerdir. Daha

sonra Suriye’nin 1957 Kasım ayında konuyu BM gündeminden çekmesi üzerine

Türkiye gerekli güvenceyi vererek sınırdaki askerî yığınağını kaldırmıştır. Krizin,

1957 Ekim ayında Türkiye’de yapılacak genel seçimler öncesinde yaşanması ve

toplumun bir savaş havasına sokulması dikkat çekicidir. Bu süreç sonunda

ABD’nin siyasî ve ekonomik desteğini almayı başaran Başbakan Adnan

Menderes’in seçimlerden galip çıkmasının ardından kriz sona ermiştir.236

1957 krizinde Türkiye, Suriye sınırına askerî yığınak yaparak Şam

yönetimine gözdağı vermeye çalışmıştır.237 Bilahare kriz, ABD ve SSCB

öncülüğünde Ortadoğu’da güç ve nüfuz mücadelesine dönüşmüştür. Kriz

sırasında Arap dünyasında, Filistin ve Hatay’ın geri alınması da gündeme

getirilmiştir. Ancak Türkiye’nin, Mısır ve Suriye’nin kurduğu Birleşik Arap

Cumhuriyeti’ni 1958 Mart ayında tanımasıyla birlikte Şam ile ilişkilerde yeni bir

süreç başlamıştır.238 Öte yandan, SSCB’nin Ortadoğu’da etkisinin artarak sürmesi,

233 Bağcı, H. (2001). Türk dış politikasında 1950’li yıllar. Ankara: ODTÜ Geliştirme Vakfı Yayınları, 93-95. 234 Fırat ve Kürkçüoğlu, a.g.m., 292-293. 235 Fırat ve Kürkçüoğlu, a.g.m., 294. 236 Bağcı, a.g.e., 96-97. 237 Erciyes, a.g.e., 47. 238 Fırat ve Kürkçüoğlu, a.g.m., 298-300.

Page 68: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

56

ABD’nin 1958 yılı sonunda Türkiye’de füze üsleri kurmasına yol açmıştır. Bu

gelişme, Türkiye-SSCB arasındaki gerilimi daha da artırmıştır.239

Suriye ve Mısır, 1967 yılında İsrail ile yaptıkları savaşta kaybettikleri

toprakları 1973 yılında geri almaya çalışmışlardır. Bu savaşta Türkiye, İsrail’e

yardım etmek isteyen ABD’ye İncirlik Üssü’nü kullandırmamış, Arap ülkelerine

yardıma giden Sovyet uçaklarının ise kendi hava sahasından geçmesine izin

vermiştir. Filistin’e daha fazla destek vermesi ve petrol krizi sonucu Arap

ülkelerinden krediyle petrol almaya başlaması, Türkiye’nin Ortadoğu ülkeleriyle

ilişkilerine olumlu bir şekilde yansımıştır.240

2.1.1.3. Su Sorunu

Birden fazla ülkenin sınırlarından geçen nehirler, suyun kullanımı konusunda

devletleri karşı karşıya getirebilmektedir. Dolayısıyla “su sorunu”, çatışma ve

anlaşmazlık potansiyeli olan ve devletlerin ulusal çıkarlarından taviz vermek

zorunda kalabildikleri bir konudur. Bununla birlikte bölgesel ve küresel gelişmelerin

etkisiyle de su sorunu gündemde yer alabilmektedir.241

Devletler, söz konusu nehirleri “sınıraşan sular” (transboundary watercourse)

ve “uluslararası sular” olarak iki farklı şekilde tanımlamaktadırlar. “Sınıraşan sular”

konusunda, kaynak (yukarı kıyıdaş) ülkenin konumu daha güçlüdür. Fırat ve Dicle

nehirleri, Türkiye’de doğmaktadır. Türkiye, Fırat nehri konusunda “aşağı kıyıdaş”

olan Suriye ve Irak’a göre daha avantajlı konumdadır. Öte yandan Suriye, Fırat ve

Dicle nehirlerini “uluslararası su” olarak kabul etmektedir.242

Türkiye ile Suriye arasında Fırat ve Dicle nehirlerine ilişkin varılan

mutabakatlar vardır. Türkiye ile Fransa’nın 1921 yılında imzaladığı Ankara

Antlaşması’nda Halep’teki Kuveik Suyu’nun “hakkaniyete uygun şekilde” paylaşımı

konusu yer almaktadır. Bilahare Türkiye ile Irak arasında 1946 yılında “Dicle, Fırat

239 Armaoğlu, a.g.e., 623-624. 240 Sönmezoğlu, F. (2006). II. dünya savaşından günümüze Türk dış politikası. İstanbul: Der Yayınları, 367-

368. 241 Kut, G. (1993). Ortadoğu su sorunu: çözüm önerileri. Şen, S. (Editör). Su sorunu, Türkiye ve Ortadoğu.

İstanbul: Bağlam Yayınları, 473-474. 242 Kodaman, T. (2007). Fırat-Dicle meselesi ve Türkiye-Suriye ilişkilerine etkisi. Ankara: Asil Yayın-

Dağıtım, 67-71.

Page 69: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

57

ve Kolları Sularının Düzene Konması Protokolü” imzalanmıştır. Bu protokol,

suların akışını düzenlemeyi ve taşkınları önlemeyi hedeflemiştir.243

Türkiye ile Suriye arasında ilk su sorunu, Asi nehrine ilişkin yaşanmıştır.244

Suriye, Lübnan’da doğan ve debisi yaz döneminde azalan Asi nehrinin kullanımı

konusunda Lübnan ve Türkiye’nin ihtiyaçlarını zaman zaman dikkate

almamıştır.245 Türkiye ve Suriye, soruna nihai çözüm bulmak amacıyla Asi nehri

üzerinde Dostluk Barajı inşa etmeyi planlamış ancak 2011 yılında başlayan Suriye

krizi, bu projeyi akamete uğratmıştır.

Fırat ve Dicle nehirlerinin paylaşımı konusu, 1960’larda Türkiye, Suriye ve

Irak’ın gündemine girmiştir. 1980’lerden itibaren konunun siyasî boyutunun ön

plana çıkmasında, nehirleri tarımsal sulama dışında kullanma arayışları etkili

olmuştur. Öte yandan, PKK’nın (Kürdistan İşçi Partisi) Suriye’deki faaliyetleri

üzerinden “su ve terör” konuları bağlantılı hale gelmiş, Türkiye su konusunu

zaman zaman siyasî ve diplomatik bir araç olarak kullanmıştır.246

Suriye’nin Fırat nehri üzerinde Tabka Barajı’nı inşa etmesinin ardından Irak

da baraj yapımı için bütçe ayırmıştır. Bunun üzerine Türkiye, 1964 yılında Keban

Barajı’nın inşasına başlamıştır. Bilahare Türkiye’nin, Karakaya ve Atatürk Barajları

ile sulama amaçlı Urfa tünellerinin yapımına başlaması, Suriye ve Irak’ın itirazlarını

artırmıştır.247 1983 yılında başlayan Güneydoğu Anadolu Projesi’ne (GAP)248 karşı

Bağdat ve Şam yönetimleri ortak hareket etmişlerdir. Öte yandan Türkiye, “aşağı

kıyıdaş” ülkelerin itirazı ve “Kürt sorunu” yüzünden GAP’ın finansmanı için Dünya

Bankası’ndan kredi alamamış ve projeyi kendi imkânlarıyla gerçekleştirmeye

243 Versan, R. (1993). GAP ve hukuk açısından Türk-Arap ilişkileri. Şen, S. (Editör). Su sorunu, Türkiye ve

Ortadoğu. İstanbul: Bağlam Yayınları, 445-446. 244 Kıran, A. (2013). Ortadoğu’da su, bir çatışma ya da uzlaşma alanı. İstanbul: Kitap Yayınevi, 88. 245 Bilen, Ö. (1999). Ortadoğu su sorunları ve Türkiye. İstanbul: Tesav Yayınları, 103-105. 246 Fırat, M. ve Kürkçüoğlu, Ö. (2008). Su sorunu. Oran, B. (Editör). Türk dış politikası Kurtuluş Savaşından

bugüne olgular, belgeler, yorumlar 1980-2001. İstanbul: İletişim Yayınları, 140. 247 Atatürk Barajı’na su toplama işlemi 27 gün sürmüştür. Bu süreçte Suriye ve Irak’a su bırakmada yaşanan

kesinti, Suriye’de hidroelektrik üretimini etkilemiş, Irak da bu kesintiden dolayı Türkiye’yi suçlamıştır.

Bakour, Y. and Kolars, J. (1994). The Arab mashrek: hydrologic history, problems and perspectives. Rogers,

P. and Lydon, P. (Editörler). Water in the Arap world. Boston: Harvard University Press, 139. 248 GAP bünyesinde 14’ü Fırat üzerinde olmak üzere 22 baraj ve 11’i Fırat üzerinde olmak üzere 19

hidroelektrik santrali, 47 depolama tesisi ve 86 sulama amaçlı pompa istasyonu yer almaktadır. Fırat ve

Kürkçüoğlu, a.g.m.,143.

Page 70: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

58

başlamıştır. GAP’ın tamamlanması halinde Suriye ve Irak’ın, Fırat nehrinden

% 40-80 oranında daha az yararlanacağı belirtilmektedir.249

Türkiye’nin “aşağı kıyıdaş” ülkelere bırakacağı su miktarı konusunda verdiği

sözler vardır. Türkiye 1987 yılında imzaladığı Ekonomik İşbirliği Protokolü

kapsamında Suriye’ye yılda ortalama 500m3/saniyeden fazla su bırakmayı taahhüt

etmiştir.250 Protokole taraf olmayan Irak ise yılda 570 m3/saniye su alma hakkı

olduğunu iddia etmiştir. Öte yandan Suriye ile Irak, Türkiye’nin bıraktığı Fırat

suyunun % 42’sini Suriye’nin, % 58’ini Irak’ın kullanımı konusunda bir anlaşma

yapmışlardır.251 Irak ve Suriye arasındaki bu ortak yaklaşım, 1991 yılındaki Körfez

Krizi sonrasında bozulmuştur.252 Ayrıca bazı Arap ülkelerinin desteğiyle Suriye,

Türkiye’nin PKK konusunda artan baskısına tepki olarak, 1995 Aralık ayında baraj

faaliyetleri, suyun kullanımı ve kirliliği konularında Türkiye’ye nota vermiştir. Bu

süreçte Türkiye’ye yönelik açıklanan Şam Deklarasyonu’nda Fırat nehrinin adil bir

şekilde paylaşımı gündeme gelmiştir.253

BM Genel Kurulu tarafından 21 Mayıs 1997 tarih ve 51/229 sayılı kararla

kabul edilen “Uluslararası Suyollarının Ulaşım Dışı Amaçlarla Kullanımına İlişkin

Sözleşme”ye254 Suriye ve Irak taraf olurken, Türkiye taraf olmamıştır. Sınıraşan

sular konusunda, “aşağı kıyıdaş” ülkelerin haklarına daha fazla ağırlık veren ve

kaynak ülkelerin egemenlik haklarını yeterince dikkate almayan Sözleşme’de

geçen “suyolunun hakça ve makul bir şekilde” kullanılması ilkesi (5.madde) ise

tüm devletlerce kabul görmektedir.255 Bu yaklaşıma uyumlu olarak Türkiye, zaten

suların optimum bir şekilde kullanımını desteklemektedir.

Buna ilaveten Türkiye, Suriye ile yaşadığı su sorununu diyalog yoluyla

çözmek amacıyla temaslarını sürdürmüştür. GAP Bölge Kalkınma İdaresi’nden bir

249 Kıran, a.g.e., 82-100 ; Bilen, a.g.e., 86-94. 250 Kut, a.g.m., 476. 251 Bakour and Kolars, a.g.m., 139. 252 Arı, a.g.m., 776. 253 Fırat ve Kürkçüoğlu, a.g.m.,559. 254 Uluslararası Suyollarının Ulaşım Dışı Amaçlarla Kullanımına İlişkin Sözleşme için bkz. İnternet: UN

convention on the law of the non-navigational uses of international watercourses, (1997). Web:

https://www.internationalwaterlaw.org/documents/intldocs/watercourse_conv.html adresinden 12 Ekim

2017’de alınmıştır. 255 Bilen, a.g.e., 80.

Page 71: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

59

heyet 2001 yılında Suriye’ye gitmiş, Suriye Sulama Bakanlığı ile tarımsal sulama

alanında işbirliği yapılmış ve bu ziyaretler sonraki süreçte de devam etmiştir.256

Türkiye, su meselesini, söz verdiği miktarda suyu bırakıp teknik ve hukukî

düzeyde yönetmeye, bazı dönemlerde terör bağlamında bir diplomasi/baskı aracı

olarak kullanmaya çalışmıştır. Suriye ise özellikle kriz dönemlerinde konuyu siyasî

ve bölgesel düzlemde ele almayı sürdürmüştür. Buna rağmen Türkiye, Fırat

nehrini komşularıyla paylaşmayan, su savaşı ve bölgesel hâkimiyet kurmak

isteyen bir ülke olduğu propagandasına maruz kalmıştır.257

2.1.1.4. Terör ve Güvenlik Sorunu

Türkiye, 1950’li yıllarda 911 km. uzunluğundaki Suriye sınırına kara mayınları

döşemiştir. Soğuk Savaşın hâkim olduğu bu dönemde Türkiye, sınır güvenliğini

sağlamayı ve kaçakçılık faaliyetlerini önlemeyi hedeflemiştir. İki ülke arasında sınır

geçişkenliğinin kesilememesi nedeniyle bölge halkı, genelde kaçakçılık

faaliyetlerinden geçimini sağlamış, PKK silah ve militan geçişlerinde sınır hattını

etkili bir şekilde kullanmıştır.258

Türkiye-Suriye sınırının iki tarafında oturanlar arasındaki akrabalık bağları,

karşılıklı temasları kolaylaştıran bir etken olmuştur. Suriye’de sınır bölgesinde

ikamet edenlerin bir kısmı, geçmişte SSCB’nin verdiği kredilerle tarımsal

yatırımların artması üzerine Türkiye’den Suriye’ye göç eden kişilerdir. Suriye’yi

kendi yörüngesinde tutmak isteyen SSCB, bu girişimiyle Suriye’yi bir cazibe

merkezi haline getirmeyi hedeflemiştir. 1962 yılından itibaren Suriye’de “kimliksiz”

olarak yaşayanların sayısı, 2011 yılında 300 bine ulaşmıştır. Büyük çoğunluğu

Kürt kökenli olan bu şahıslar, PKK’nın Suriye’de zemin kazanmasına büyük katkı

sağlamış ve zamanla terör örgütü içinde etkin bir kanat (Fehman Hüseyin gibi)

haline gelmişlerdir.

256 Kürkçüoğlu, Ö. ve Koraş, F. (2011). 2000 yılı sonrası Türkiye’nin Ortadoğu siyaseti. Demirağ, Y. ve

Çelebi, Ö. (Editörler). Türk dış politikası son 10 yıl. Ankara: Palme Yayıncılık, 191-192. 257 Okman, C. (1993). Su sorunu ve Ortadoğu’da stratejik durum. Şen, S. (Editör). Su sorunu, Türkiye ve

Ortadoğu. İstanbul: Bağlam Yayınları, 418-420 ; Bilen, a.g.e., 90-94. 258 Kirişci, K., Ferris, E., Dinçer, O.B., Federici, V., Karaca, S. ve Özmenek-Çarmıklı, E. (2013). Suriyeli

mülteciler krizi ve Türkiye, sonu gelmeyen misafirlik. Ankara: USAK ve Brookings Enstitüsü, 11.

Page 72: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

60

Türkiye’nin komünizm ve terörizm kaynaklı tehdit algısı, Suriye’ye karşı

güvensizliğinin sürmesinde etkili olmuştur. Özellikle PKK’nın Suriye’de artan

mevcudiyeti, ikili ilişkileri uzun süre meşgul etmiştir. Kurulduktan bir süre sonra

silahlı mücadeleye yönelen terör örgütünün lideri Abdullah Öcalan 1979 yılında

Suriye’ye kaçmış, 1980 darbesinden sonra ise sol ideolojiden birçok isim Suriye’ye

gitmiştir. Böylece Suriye, Türkiye’den ayrılmak zorunda kalanların sığındığı bir ülke

olmuştur. Bilahare Suriye yönetimi, geçmişte Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ)

Lübnan/Bekaa Vadisi’nde kullandığı kamplara PKK’yı yerleştirmiş ve güvenli bir

saha bulan örgüt ise eğitim amaçlı Mahsum Korkmaz Akademisini kurmuştur. Bu

dönemde Türk güvenlik ve istihbarat birimleri, örgüt mensuplarının Suriye

sınırından illegal geçişlerini önlemede sorunlar yaşamışlardır.259

Türkiye; PKK’nın yanı sıra Ermeni terör örgütü ASALA’nın faaliyetlerini

engellemek için de Suriye ile sınır güvenliği ve terörle mücadele protokolleri

imzalamıştır. Ancak Şam yönetimi, PKK’lı teröristlerin küçük bir kısmının ülke

dışına çıkmalarını sağlamıştır. Bu süreçte militanlarının eğitimine ağırlık veren

PKK, 1984 yılında Eruh ve Şemdinli’de karakol baskınları yapmış, aynı zamanda

siyasallaşma çalışmalarına yönelmiştir. Türkiye, PKK’ya karşı en sert mücadeleyi

ise 1987 yılında yapmıştır.260

Dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın 1987 Temmuz ayındaki Şam ziyaretinde

PKK’ya desteğin kesilmesi ve sınırdan illegal geçişlerin önlenmesi gündeme

getirilmiştir. Buna karşılık Şam yönetimi, su sorunu ve terör örgütü mensupları

yerine “siyasî mülteciler”den bahsetmiştir. İki ülke arasındaki yaklaşım farklılığının

derinliği üzerine Türkiye, Şam ziyareti sırasında kabul ettiği Fırat nehrinden

Suriye’ye 500 m3/saniye su vermeye ilişkin protokole uymayacağını açıklamıştır.

Böylece iki ülke ilişkilerinde “su-terör” sarkacı yaşanmaya başlamıştır.261

SSCB’nin dağılmasıyla birlikte en önemli müttefikini kaybeden Suriye, yeni

dönemde ABD, İran, Ermenistan ve Yunanistan ile ilişkilerini geliştirmeye

çalışmıştır.262 Bu dönemde teröre desteğini kesmesi için Suriye’ye baskılarını

259 Kürkçüoğlu ve Koraş, a.g.m., 190 ; Fırat ve Kürkçüoğlu, a.g.m.,130-132. 260 Fırat ve Kürkçüoğlu, a.g.m.,133-136 ; Arı, a.g.m., 775. 261 Fırat ve Kürkçüoğlu, a.g.m.,137-139. 262 Sönmezoğlu, a.g.e., 557-558.

Page 73: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

61

sürdüren Türkiye, 1992 Nisan ayında PKK’nın faaliyetlerinin önlenmesi ve lojistik

desteğin kesilmesi konusunda güvenlik protokolü imzalamış, bilahare Mahsum

Korkmaz Akademisi ve Dev-Sol kampı kapatılmıştır. Öte yandan Suriye,

Türkiye’nin “su-terör” bağlamında yaptığı açıklamaları ve Hatay konusunu

gündeme getirmeye devam etmiştir.263

Suriye’nin PKK’ya yönelik aldığı önlemlerden memnun olmayan Türkiye,

1995 yılından itibaren A.Öcalan’ın sınır dışı edilmesi ve örgütün Lübnan’daki

faaliyetlerinin sona erdirilmesi konusunda baskısını artırmıştır. Aynı dönemde

Suriye ile Yunanistan’ın imzaladığı ortak savunma anlaşması, Türkiye ile savaşa

girdikleri takdirde birbirlerine hava sahalarını kullanma izni vermiştir.264 Öte

yandan, aynı dönemde Türkiye ile İsrail ilişkilerinde bir iyileşme yaşanmıştır. Bu

gelişmede, Suriye’nin teröre desteğinin sürmesi ve örgütün Bekaa Vadisi’ndeki

eski FKÖ kamplarını kullanması etkili olmuştur.265

Suriye’nin PKK’ya verdiği desteğin 28 Şubat 1997 tarihli Millî Güvenlik Kurulu

(MGK) bildirisinde vurgulanmasıyla birlikte yeni bir süreç başlamıştır. Aynı

dönemde PKK, askerî açıdan yıprandığı için siyasallaşma ve İslâmiyet’e bakışını

düzeltme arayışlarını artırmıştır. Türkiye’de siyasî ve askerî elitlerin, 1998 yılında

Şam’ı baskı altına almaya yönelik çabaları çerçevesinde Suriye ile diplomatik

ilişkiler kesilmiştir. Bunun üzerine Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ve İran

Dışişleri Bakanı Kemal Harrazi’nin devreye girmesiyle Şam yönetimi, 17 Ekim

1998 tarihinde A.Öcalan’ı Suriye’den göndermiştir. Bilahare 19-20 Ekim 1998

tarihlerinde imzalanan Adana Mutabakatı ile Şam yönetimi, PKK’ya verdiği çok

boyutlu desteği kesme taahhüdünü yinelemiş ve bunun uygulanmasını/denetimini

sağlamak için iki ülke arasında bir mekanizma kurulmuştur. Bunun sonucunda

Suriye’nin Türkiye’ye karşı terör kozunu kullanma politikası büyük bir darbe

almıştır.266

Cumhurbaşkanı A.Necdet Sezer’in 2000 Haziran ayında Suriye lideri Hafız

Esad’ın cenaze törenine katılması ve yerine oğlu Beşar Esad’ın geçmesi ikili

263 Fırat ve Kürkçüoğlu, a.g.m., 556-558. 264 Fırat ve Kürkçüoğlu, a.g.m., 559-560 ; Sönmezoğlu, a.g.e., 559. 265 Arı, a.g.m., 777. 266 Çetinsaya, G. (2008). Ortadoğu ile ilişkiler. Çakmak, H. (Editör). Türk dış politikası (1919-2008).

Ankara: Platin Yayınları, 927-930 ; Fırat ve Kürkçüoğlu, a.g.m.,555-567 ; Sönmezoğlu, a.g.e., 561.

Page 74: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

62

ilişkilere olumlu katkı sağlamıştır. B.Esad döneminde iki ülkenin siyasî, ekonomik

ve güvenlik alanlarındaki ilişkileri artmaya başlamıştır. Suriye’den üst düzey askerî

heyetlerin Türkiye’yi ziyaretleri sonrasında ortak tatbikatlar ve teknik işbirliği

gerçekleştirilmiştir. 11 Eylül terör saldırıları sonrasında ABD’nin hedefindeki

ülkelerinden biri haline gelen Suriye, kendisini korumak amacıyla Türkiye’ye daha

fazla yakınlaşmaya başlamıştır.267

2.1.2. 2002-2011 Dönemi

Türkiye’nin terör ve güvenlik sorunları temelli ve öncelikli geleneksel Suriye

politikası, 1998 yılında imzalanan Adana Mutabakatı sonrasında değişmeye

başlamıştır. İki ülke ilişkilerini belirleyici etkenler olan PKK, Hatay konusu ve su

sorunu, yeni dönemde Şam yönetimi tarafından geri plana itilmiştir. Bu dönemde

Suriye, Türkiye’nin AB/Batı ile ilişkileri üzerinden yeni fırsatlar yakalamayı ve

ABD’nin hedefindeki ülkelerden biri olmaktan uzaklaşmayı amaçlamıştır.

Türkiye’nin Suriye politikasında başlayan değişim, Ortadoğu’ya yaklaşımını

da etkilemiştir. Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (Ak Parti) 2002 Kasım

ayında iktidara gelişiyle birlikte Türk Dış Politikası’nda yön arayışları268 ivme

kazanmıştır. Bu çerçevede Türkiye siyasî, ekonomik, askerî, güvenlik ve kültürel

boyutlarıyla, Ortadoğu ülkeleri ile ilişkilerine yeni bir perspektif getirmeye

çalışmıştır.269 Özellikle “stratejik derinlik” yaklaşımına göre şekillenmeye başlayan

yeni dış politika anlayışı ile Türkiye’nin etki alanının genişletilmesi

hedeflenmiştir.270

Öte yandan, bu dönemde 11 Eylül terör saldırılarının etkisi devam etmiştir.

ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik planları çerçevesinde 2003 yılında Irak’ı işgal etmesi,

ülkede etnik ve mezhepsel kırılmalara yol açmıştır. Irak’ın işgaline temkinli

yaklaşan Türkiye, Irak’ın parçalanmasından ve Kürt grupların kuzeydeki

etkinliğinden rahatsızlık duymuştur. Bu süreçte Türkiye, Suriye ve İran, Kürtlerin

267 Kürkçüoğlu ve Koraş, a.g.m., 191-192. 268 Ak Parti’nin parti programındaki dış politika bölümünde; Ortadoğu’da akan kanın durması için kalıcı

barış çabalarının desteklenmesine ve bölge ile yakın kültürel ve tarihî ilişkilere vurgu yapılmıştır. İnternet:

http://www.akparti.org.tr/site/akparti/parti-programi#bolum_ adresinden 20 Kasım 2015’te alınmıştır. 269 Çetinsaya, a.g.m., 928-930. 270 Kösebalaban, H. (2014). Türk dış politikası. (çev. İnaç, H.). Ankara: Bing Bang Yayınları, 289-292.

Page 75: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

63

özerklik girişimi konusunda benzer tehdit algılamalarına sahip olmuşlardır.271

ABD’nin hedefindeki Suriye ve İran ile ilişkilerini geliştirmeyi tercih eden Türkiye,

bu ülkelerin bölgesel sistemin dışına itilmelerinin daha büyük sorunlara yol

açacağını belirtmiştir. Böylece Suriye, kendisini Batı/ABD ve İsrail’in hedefi

olmaktan koruyacak ülke olarak Türkiye’yi görmüştür.272

Türkiye-Suriye ilişkilerinde 2004 yılı bir dönüm noktası olmuştur. B.Esad

2004 Ocak ayında Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Suriye’den cumhurbaşkanı düzeyinde

yapılan bu ilk ziyarette, ekonomik ve siyasî anlaşmalar imzalanmış ve Kürt

sorununa yaklaşımdaki benzerliklere vurgu yapılmıştır. Bilahare Başbakan Recep

Tayyip Erdoğan’ın 2004 Aralık ayında Suriye’ye yaptığı ziyaret siyasî, ekonomik/

ticarî ilişkilerin geliştirilmesi açısından önemlidir. Böylece “komşularla sıfır sorun”

hedefinde önemli bir adım atılmıştır.

Suriye’yi uluslararası sistem içinde tutmaya çalışan Türkiye, 2005 Şubat

ayında yeniden devreye girmek durumunda kalmıştır. Suriye’ye muhalif olan

Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin suikast sonucu öldürülmesi, Şam yönetimini

potansiyel suçlu durumuna getirmiştir. Bunun üzerine uluslararası toplumun

baskısına maruz kalan Suriye’ye yönelik olarak, özellikle Batı/ABD kamuoyunda

bir karşıt cephe oluşmuştur. Suriye’nin Lübnan’daki askerî mevcudiyetini sona

erdiren bu süreçte, Şam yönetiminin yıpratılmasına ve bilahare devrilmesine

yönelik adımlar atılmıştır. Öte yandan, siyasî ve ekonomik reformları hayata

geçirmesi için baskı yapılan B.Esad ise güvenlikçi politikalar izlemeyi sürdürerek,

Batı karşıtlığı üzerinden halk desteğini korumaya çalışmıştır.273

Cumhurbaşkanı Sezer’in 2005 Nisan ayında Şam’ı ziyaret etmesi ise Suriye

ve Arap ülkelerinde Türkiye’ye yönelik algıyı olumlu yönde etkilemiştir. Öte

yandan, Türkiye-ABD ilişkileri ise olumsuz bir seyir izlemeye başlamıştır.274 BM

vasıtasıyla Suriye’nin Lübnan’dan çekilmeye zorlandığı bir dönemde yapılan bu

ziyaret, ABD’nin Irak’ın ardından Suriye’yi de istikrarsız bir duruma getirmesini

271 Türkiye, İran ve Suriye, 2003 yılında “Irak’a Komşu Ülkeler Girişimi”ni başlatmıştır. 272 Sönmezoğlu, a.g.e., 562. 273 Atlıoğlu, Y. (2007). Beşşar Esad Suriyesi’nde reform, demokratikleşme-güvenlik ikilemi. İstanbul: Tasam

Yayınları, 147-159. 274 Kürkçüoğlu ve Koraş, a.g.m., 201.

Page 76: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

64

engellemeyi hedeflemiştir.275 Bu sürecin devamında Türkiye, 2007 Ocak ayında

Suriye ile Serbest Ticaret Anlaşması imzalamıştır.

Bu dönemde Türkiye, Ortadoğu’da genellikle ABD’den kaynaklanan sorunlar

ve sınırlamalar ile karşılaşmıştır. Buna rağmen Türkiye, ABD’nin yaklaşımlarını ve

NATO’nun pozisyonunu dikkate alarak ve ulusal çıkarlarını ön planda tutarak

politika geliştirmeye çalışmıştır. Dolayısıyla Türkiye, “eksen kayması” eleştirilerine

rağmen, Ortadoğu’da ve özellikle Suriye sahasında kendisine diplomatik bir

manevra alanı oluşturmayı hedeflemiştir.276

Ortadoğu’daki sorunların çözümünde aktif rol almaya çalışan Türkiye,

Lübnan’daki BM Barış Gücü’ne (United Nations Interim Force in Lebanon/UNIFIL)

askerî birlik göndermiştir. Ayrıca Türkiye; Suriye-İsrail, Suriye-Irak, İsrail-Filistin

sorunlarının çözümüne yönelik arabuluculuk girişimleri icra etmiştir. Filistin barış

görüşmelerinin gerçekleştiği bir dönemde (Aralık 2008) İsrail’in Gazze’ye

operasyon düzenlemesi, Türkiye ile İsrail’i Davos Zirvesi’nde karşı karşıya

getirmiştir. Aslında bu girişimleriyle Türkiye, Ortadoğu’da inisiyatif ve risk alabilen

bir aktör olduğunu göstermiştir.

Türkiye-Suriye ilişkilerinde 2009 yılında önemli gelişmeler yaşanmıştır. İki

ülke 2009 Nisan ayında ortak askerî tatbikat düzenlemiştir. B.Esad’ın 2009 Eylül

ayındaki Türkiye ziyaretinde Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği (YDSİ) Anlaşması

imzalanmıştır. Böylece iki ülkeden bazı bakanların, yılda iki defa bir araya

gelmesine ve vize uygulamasının karşılıklı olarak kaldırılmasına karar verilmiştir.

Akabinde 2009 Ekim ayında yapılan YDSİ Konseyi Bakanlar Kurulu toplantısında;

ticarî hedefler, ulaşım ve sulama alanlarında işbirliği, Asi nehri üzerinde “Dostluk

Barajı” inşası ve güvenlik alanında işbirliğinin sürdürülmesi konuları ele alınmıştır.

Bu süreçte, terör ve güvenlik ekseninden uzaklaşıp çok boyutlu ve kapsamlı

ilişkiler kurulmasında, iki ülke yöneticilerinin kararlı tutumları belirleyici olmuştur.277

275 Oktav, Ö. Z. (2010). Türkiye-Suriye ilişkilerinde ekim krizinden ortak kader anlayışına geçiş sürecinin bir

analizi. Yenigün, C. ve Efegil, E. (Editörler). Türkiye’nin değişen dış politikası. Ankara: Nobel Yayın

Dağıtım, 434. 276 Yenigün, C. (2010). Türk dış politikasında üçüncü dalga. Yenigün, C. ve Efegil, E. (Editörler).

Türkiye’nin değişen dış politikası. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 73-81. 277 Özcan, M. (2010). Türkiye’nin Ortadoğu politikası: mesafeden müdahaleye dönüşüm. Yenigün, C. ve

Efegil, E. (Editörler). Türkiye’nin değişen dış politikası. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 371-385 ; Oktav,

a.g.m., 442.

Page 77: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

65

Başbakan Erdoğan’ın 2009 Aralık ayında Şam’a yaptığı ziyarette “Suriye’nin

Ortadoğu’ya, Türkiye’nin ise Avrupa’ya açılan bir kapı olduğu” vurgusuyla siyasî ve

ekonomik bütünleşme süreci ivme kazanmış, Dostluk Barajı’nın temeli 2011

yılında atılmıştır.278

Türkiye-Suriye ilişkilerindeki bu olumlu gidişat, 2011 Mart ayından itibaren

değişmeye başlamıştır. Tunus’ta ortaya çıkan halk hareketlerinin Suriye’ye de

sıçraması ve güvenlik güçlerinin göstericilere sert müdahalelerde bulunması,

ülkedeki dengeleri etkilemiştir. Bu gelişmeleri insan hakları boyutuyla ele alan

uluslararası toplum, Şam yönetiminin uygulamalarına yeterince tepki

göstermemiştir. Bilahare Suriyeli muhalifler, rejim güçlerine karşı silahlı

mücadeleye başlamış ve Suriye bir iç savaş sarmalına girmiştir.279 Bu gelişmeler,

Türkiye-Suriye ilişkilerini zorlayan bir sürecin başlamasına yol açmış ve ikili ilişkiler

tarihteki en kötü noktasına gerilemiştir.

2.2. Suriye İç Savaşı ve Sığınmacı/Mülteci Sorunu (2011-2016)

2.2.1. Suriye’de İç Savaşın Başlaması

Tunus’ta 17 Aralık 2010 tarihinde başlayarak çevre ülkelere yayılan ve “Arap

Baharı” olarak adlandırılan halk hareketleri nihai olarak Suriye’ye sıçramıştır.

Suriye’de rejim güçleri ile muhalif gruplar arasında 2011 Mart ayında başlayan iç

savaş süreci, milyonlarca insanın yaşadığı yerleri terk etmesine, insani trajedilere,

başta Türkiye olmak üzere komşu ülkelere ve AB’ye zorunlu göçlere yol açmıştır.

İç savaşın başlangıcından bu yana 22 milyon nüfuslu Suriye’de 13.5 milyon kişi

yardıma muhtaç hale gelmiş, 6.3 milyon kişi ülke içinde yerlerinden edilmiş ve

yaklaşık 5.5 milyon kişi komşu ülkelere sığınmıştır. Aralarında sivillerin de

bulunduğu yaklaşık 500 bin kişi hayatını kaybetmiştir.280

278 Oktav, a.g.m., 442. 279 Güçtürk, Y. (2014). İnsanlığın kaybı, Suriye’deki iç savaşın insan hakları boyutu. Ankara: SETA Raporu,

19. 280 İnternet: Suriyeli sığınmacılara yapılan yardımlar, (2017). Web: https://www.afad.gov.tr/upload/Node/

2373/files/Suriyeli_Siginmacilara_Yapilan_Yardimlar+7.pdf ; Suriye’deki savaş 7. yılına girerken UNHCR

Suriye’nin bir ‘dönüm noktasında’ olduğu uyarısında bulunuyor, (2017). Web:

http://www.unhcr.org/tr/15435-suriyedeki-savas-7-yilina-girerken-unhcr-suriyenin-bir-donum-noktasinda-

oldugu-uyarisinda-bulunuyor.html adreslerinden 14 Ekim 2017’de alınmıştır.

Page 78: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

66

Suriye’den kaynaklanan sorunlarla, özel olarak sığınmacılarla uluslararası

aktörler, devletler ve STK’lar ilgilenmekle birlikte çözüm üretilmesi noktasında

yeterince başarı sağlanamamıştır. Uluslararası toplumun konuya yaklaşımındaki

yetersizlik ve isteksizlikten dolayı Suriye krizi, komşu ülkelere birçok açıdan büyük

külfet getirmiştir. Özellikle Türkiye, kitlesel sığınmacı akınlarını kabul ederek çok

ağır bir yükün altına girmiştir.

Buna ilave olarak Suriye krizinin etkileri, bölgesel sınırları aşarak uluslararası

boyuta ulaşmıştır. Irak ve Suriye’de uluslararası terörizme karşı verilen mücadele

ve nüfus hareketlerinin yol açtığı sorunlar bu süreçte öne çıkmıştır. ABD ve RF

öncülüğünde DEAŞ (IŞİD) ve Nusra/Şam Fethi Cephesi gibi terör örgütlerinin

faaliyetlerini önlemek/yok etmek amacıyla koalisyonlar kurulmuştur. Suriye’de

Esad rejimi, muhalif gruplar ve terör örgütleri arasında bir güç ve saha kontrol

mücadelesi başlamıştır.281 Bu süreçte PYD/YPG ise bir denge politikası izleyerek

belli ölçüde topraklarını genişletmiş ve bölgenin demografik yapısını değiştirmeye

çalışmıştır.

2.2.2. Bölgesel ve Küresel Aktörlerin Sığınmacı/Mülteci Sorununa Yaklaşımı

2.2.2.1. Türkiye'nin Yaklaşımı ve Uygulamaları

Türkiye açısından sığınma ve göç hareketleri, yeni karşılaşılan bir sorun

değildir. Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce hatta kurulduktan sonra farklı

coğrafyalardan mağdur insanlar Anadolu’ya gelmişledir. Balkanlar, Kafkaslar, İran,

Irak ve diğer bölgelerden gelen göçmen/sığınmacılar Türkiye’ye kabul

edilmişlerdir. İlk Körfez Krizi sırasında yaklaşık 500 bin Iraklı Türkiye’ye

sığınmıştır. 2011 yılında Suriye krizinin başlamasıyla yaşanan kitlesel sığınmacı

göçü, Türkiye’nin karşılaştığı en büyük göç hareketidir.

Türkiye Suriye’deki krizin büyümesini önlemek amacıyla öncelikle Şam

yönetimi nezdinde birçok girişimde bulunmuştur. Bu kapsamda Türkiye, B.Esad’ın

reformlar yapmasını ve muhalif gruplarla uzlaşmasını sağlamak için üst düzeyde

diplomasi trafiği yürütmüştür. Ancak bu girişimlerinden herhangi bir netice 281 Ihlamur-Öner, S.G. (2014). Türkiye’nin Suriyeli mültecilere yönelik politikası. Ortadoğu Analiz, 6(61),

43.

Page 79: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

67

alamayan Türkiye, Suriye ile diplomatik ilişkilerini kesmeyi tercih etmiştir. Bilahare

BM üzerinden krize yönelik çözüm arayışlarını destekleyen Türkiye, bu yöntemle

de sonuç alınamayacağı öngörüsünden hareketle Suriyeli muhalifleri

desteklemeye başlamıştır. Böylece krizin tarafı haline gelen ve BM’nin

öncülüğünde Suriye’ye müdahale edileceği beklentisini koruyan Türkiye; büyük

ölçüde ABD, Katar ve S.Arabistan ile birlikte Suriyeli muhalifleri yönlendirmeye

başlamış ve kuzeyde güvenlikli/arındırılmış bölge kurmayı hedeflemiştir.282

Suriye’deki iç savaştan kaynaklanan güvenlik endişeleriyle ülkeden ayrılan

252 kişilik ilk sığınmacı grubu, 29 Nisan 2011 tarihinde Hatay/Yayladağı İlçesi

Güveççi Köyü bölgesinden Türkiye’ye giriş yapmıştır.283 Suriyelilere yönelik olarak

“açık kapı” politikası izleyen Türkiye, sınırına gelen sığınmacıların tümünü

pasaportu/kimliği olup olmadığına bakmadan “misafir” olarak kabul etmiştir.

Bilahare “geçici koruma” statüsü verilen Suriyeliler, Türkiye’de süre sınırlaması

olmadan kalma, ülkelerine zorla geri gönderilmeme ve temel ihtiyaçlarının

karşılanması gibi bazı haklara ve imkânlara sahip olmuşlardır.284

Türkiye, Suriyeli sığınmacıların konaklaması amacıyla sınıra yakın şehirlerde

kamplar/barınma merkezleri inşa etmiştir. Bu uygulamaya sığınmacı/mültecilerin

kısa sürede ülkelerine geri dönecekleri düşüncesiyle diğer ülkeler tarafından da

başvurulmaktadır. Ancak krizin ve kitlesel göçlerin sürmesi üzerine sığınmacılar,

Türkiye’nin iç kesimlerine de yerleşmeye başlamışlardır. Bilahare sığınmacılara

yönelik ulusal mevzuatın yetersiz kalması üzerine 2014 Nisan ayında YUKK

çıkartılmıştır. Bu süreçte Türkiye temkinli ve kararlı bir şekilde sığınmacılara

yönelik politikalar geliştirmeye çalışmıştır.

Türkiye’de kayıtlı Suriyeli sayısı Kasım 2017 itibarıyla 3.285.333, Irak, İran ve

Afganistan gibi ülkelerden gelen sığınmacıların sayısı ise yaklaşık 300 bindir.

Sığınmacıların 226.569’u (16 bini Iraklı) kamplarda kalırken, 3.058.964 kişi

şehirlerde yaşamaktadır. Türkiye’deki Suriyelilerin 1 milyon 764 bini erkek, 1

282 Ihlamur-Öner, a.g.m., 43. 283 Güçer, M., Karaca, S. ve Dinçer, O.B. (2013). Sınırlar arasında yaşam savaşı, Suriyeli mülteciler. Rapor

No: 13-04, Alan Araştırması. Ankara: USAK Sosyal Araştırmalar Merkezi, 7. 284 Suriyeli sığınmacıların Türkiye’ye Etkileri. (2015). Rapor No: 195. Ankara: ORSAM ve TESEV, 12-13.

Page 80: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

68

milyon 521 bini kadındır. Kayıt altına alınan Suriyelilerden 19-59 yaş aralığında 1

milyon 635 bin, 10-18 yaş aralığında ise 619 bin kişi bulunmaktadır.285

Bununla birlikte “geçici koruma” altına alınmak üzere güvenlik tahkikatları

süren Suriyeli şahıslar bulunmaktadır. Sığınmacılar 10 şehirde286 faaliyet gösteren

21 kamp/barınma merkezinde kalmaktadırlar. Geriye kalan sığınmacılar ise

şehirlerde yaşamaktadırlar. Söz konusu kampların kurulması ve işletilmesinden

sorumlu olan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), diğer kurumlarla

koordinasyonu da sağlamakla görevlidir. Kamplarda kalan sığınmacıların yaşam

koşulları, kamp dışında kalanlardan nispeten daha iyi durumdadır. Okul çağındaki

Suriyeli öğrenci sayısı 976 bin civarındadır. Yaklaşık 532 bin öğrenci Türkiye’deki

okullarda ve 370 adet “geçici eğitim merkezi”nde eğitim-öğretim görmesine

rağmen lise çağındaki sığınmacıların eğitim-öğretimine ilişkin yetersizlikler

mevcuttur. Okul çağındakilerin yaklaşık yarısının öğrenimine devam etmemesi ise

önemli bir sorun teşkil etmektedir.287

Türkiye’nin Suriye sınır hattına ve sınıra yakın şehirlerine sığınmacılar

yerleştirilmişlerdir. Ayrıca sığınmacılar özellikle büyükşehirlerde yoğun bir şekilde

yaşamaktadırlar. Sığınmacıların sınır hattını geçip kolaylıkla ulaşabildiği bir

konumda olan Kilis’in nüfusu yaklaşık 130 bin olmasına rağmen yerleştirilen

Suriyeli sığınmacı sayısı 129 bine ulaşmıştır. Dolayısıyla Suriyeli sığınmacılar,

şehrin yerli halkının sayısına erişmiş ve bölgenin demografik yapısını değiştirmiş

durumdadır. Bazı şehirlerdeki sığınmacı sayısı, nüfusun önemli bir oranını

oluşturacak seviyeye gelmiş durumdadır.288

Türkiye’nin sığınmacı konusuna insan odaklı yaklaştığını ve “erdemli” bir tavır

sergilediğini göstermek amacıyla, İslâm tarihinde Mekke’den hicret edenler ile

onları misafir eden Medineliler arasındaki dayanışmaya atıf yapılmakta, “Ensar-

285 İnternet: Göç istatistikleri, geçici koruma, (2017). Web: http://www.goc.gov.tr/icerik3/gecici-

koruma_363_378_4713 adresinden 10 Kasım 2017’de alınmıştır. 286 Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis, Mardin, Kahramanmaraş, Osmaniye, Adıyaman, Adana, Malatya. 287 İnternet: AFAD Başkanı Bilden: 3 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapıyoruz, (2016). Web:

https://www.afad.gov.tr/tr/10544/AFAD-Baskani-Bilden-3-Milyon-Suriyeliye-Ev-Sahipligi-Yapiyoruz

adresinden 10 Kasım 2016’da alınmıştır. 288 İnternet: Kilis belediye başkanı: Suriyeli sığınmacı sayısı kent nüfusunu geçti, (2015). Web:

http://tr.sputniknews.com/turkiye/20150825/1017318846.html adresinden 27 Aralık 2015’te alınmıştır.

Page 81: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

69

Muhacir kardeşliği” örneği verilmektedir.289 Bu aşamada Türkiye’de halkın

sığınmacılara yaklaşımının nispeten olumlu olduğu ve gösterilen tepkilerin

süreklilik arz etmediği görülmektedir. Türkiye’de güçlü bir siyasî liderliğin belirlediği

sığınmacı politikasının uygulanmasının, sığınmacıların büyük çoğunluğunun

Müslüman olmasının, siyasî ve sosyal aktörler ile medyanın kamuoyu oluşturmada

yetersiz kalmasının bu süreçte etkili olduğu düşünülmektedir.

Türkiye, ülke içinde kurduğu/işlettiği kamp/barınma merkezlerinin yanı sıra

Suriye tarafında inşa edilen sığınmacı kamplarıyla da ilgilenmektedir. 2012 yılı yaz

döneminde Halep ve çevresindeki çatışmaların artması üzerine Türkiye, sığınmacı

kabulünü sınırlayarak Suriye tarafında kamplar (20 adet) kurmuştur. Öte yandan,

Rus hava saldırılarının 2016 yılı başından itibaren Halep ve Lazkiye’ye

yoğunlaşması üzerine sığınmacı akınları devam etmiştir. Halep’i muhaliflerden ve

Lazkiye’yi Bayır Bucak Türkmenleri’nden arındırmayı hedefleyen bu hava

operasyonları ve saldırılar sonucu binlerce insan Türkiye sınırına akın etmiştir.

Özellikle 2016 Aralık ayı içinde Halep’teki sivilleri de hedef alan söz konusu

saldırılarda, rejim güçleri ile birlikte hareket eden Şii milis gruplar etkili olmuştur.

Bu süreçte Türkiye, Halep’te ateşkesi RF ile beraber sağlamaya çalışmış, sivilleri

ve cihatçı grupları Halep’ten tahliye operasyonlarına katkı sağlamıştır.

Türkiye, “geçici koruma” altındaki Suriyelilere yönelik yardımlarda büyük bir

özveri göstermektedir. Hükümet’in, Suriye kaynaklı terör tehdit/risklerini ve

toplumun/devletin güvenliğini göz ardı etmemesi önemlidir. DEAŞ (IŞİD)’ın Suriye

tarafından birçok defa Kilis’e füze atması ve DEAŞ (IŞİD) unsurlarının terör

saldırıları yapması sonucu sivil ölümler gerçekleşmiştir. Ayrıca sığınmacılar

arasına sızan ve kamp dışında kalan terör unsurlarının, ileriki dönemlerde

eylemlerde bulunma ihtimali her zaman bulunmaktadır. Söz konusu saldırıların

önlenmesinde, Suriye’nin kuzeyinin terör unsurlarından arındırılması, muhalif

gruplar ve yerlerinden edilenler için Suriye tarafında bir alan oluşturulması ve Kilis,

289 İnternet: Mutluyuz ki kardeşlerine kucak açabilen bir millet var, (2013). Web: http://www.haberturk.com/

gundem/haber/900844-mutluyuz-ki-kardeslerine-kucak-acabilen-bir-millet-var adresinden 27 Aralık 2015’te

alınmıştır.

Page 82: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

70

Hatay, Gaziantep ve Şanlıurfa gibi şehirlerde halkın provoke edilmesinin önüne

geçilmesi önemli hale gelmiştir.290

Suriye kaynaklı silahlı saldırılar, Esad rejiminin silah kullanma ihtimali ve bu

gelişmelerin bölgesel güvenlik ve istikrarın yanı sıra Türkiye’nin ulusal güvenliğini

olumsuz şekilde etkilemesi, kitlesel sığınmacı hareketlerinin güvenliğe tehdit/risk

oluşturduğu gibi tespitlerden hareketle, 2012 yılından itibaren Türk Ordusu’nu

gerektiğinde Suriye’ye göndermek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden yetki

alınmıştır. Buna ilaveten Türkiye, uluslararası hukuk açısından, BM Antlaşması

VII. Bölümdeki (Barışın Tehdidi, Bozulması ve Saldırı Eylemi Durumunda Alınacak

Önlemler) 51. maddede291 belirtilen meşru müdafaa hakkı çerçevesinde hareket

edeceğini ortaya koymuş, ayrıca “angajman kuralları” çerçevesinde Suriye

sınırındaki askerî unsurlara silah kullanma yetkisi vermiştir. Bunlara istinaden

Türkiye; Esad rejimi, DEAŞ (IŞİD) ve PYD/YPG kaynaklı saldırı ve tehditler

dolayısıyla Suriye’ye müdahalelerde bulunmuştur. Türkiye, DEAŞ (IŞİD)’ın 2015

Temmuz ayında saldırılarda bulunmasından sonra Suriye’deki terör unsurlarına

hava saldırıları düzenlemiş ve DEAŞ (IŞİD) karşıtı uluslararası koalisyona daha

etkin bir şekilde katılım sağlamıştır. Türkiye’deki iç siyasî gelişmelerle bağlantılı

olarak “ulusal güvenlik” gerekçesiyle 2015 Ekim ayında Fırat nehrinin batısına

geçmeye çalışan PYD/YPG unsurlarına saldırılar düzenlemiştir.292

Bu doğrultuda Türkiye, DEAŞ (IŞİD)’ın sınır hattından Suriye’nin iç

kesimlerine çekilmesini sağlamak ve PYD/YPG’nin Suriye’nin kuzeyinde kontrol

ettiği alanı genişletmesini engellemek amacıyla 24 Ağustos 2016 tarihinde Fırat

Kalkanı Harekâtı’nı başlatmıştır. Söz konusu devlet dışı aktörlerin sürekli ve

sistematik saldırılarına maruz kalan Türkiye, meşru müdafaa hakkını kullanmıştır.

Türkiye, sınırlarını, vatandaşlarını ve bekasını korumak amacıyla bu harekâtı

gerçekleştirirken Suriye Ordusu’nu, altyapısını ve sivilleri hedef almamış, rejim

değişikliği ve cezalandırma amacı gütmemiştir. Ayrıca Esad rejiminin, Suriye

290 İnternet: AFAD Başkanı … Web: https://www.afad.gov.tr/tr/HaberDetay.aspx?IcerikID=4887&ID=5

adresinden 2 Nisan 2016’da alınmıştır. 291 BM Antlaşması ve Uluslararası Adalet Divanı Statüsü için bkz. İnternet: Web:

https://www.ombudsman.gov.tr/ contents/files/6535501-Birlesmis-Milletler-Antlasmasi.pdf. 292 Bayıllıoğlu, U. (2016). İnsani müdahele çıkmazından çıkış arayışı: koruma sorumluluğu, Libya ve Suriye

örnek(sizlik)leriyle. Ankara: Turan Kitabevi, 266-278.

Page 83: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

71

kaynaklı terör saldırılarını önlemede acziyet içinde olması ve isteksiz davranması,

Türkiye’nin inisiyatifi ele almasına yol açmıştır.293

Türkiye’nin söz konusu terör örgütlerinden kaynaklanan tehditleri Suriye

içinde bertaraf etmek amacıyla yürüttüğü bu harekât, bir “stratejik savunma”

girişimi olarak değerlendirilmektedir.294 Ayrıca bu harekât, Özgür Suriye Ordusu

(ÖSO) öncülüğünde muhaliflerin, DEAŞ (IŞİD) ile mücadele kapsamında El Bab

ve Rakka’ya kadar ilerlemelerini, terör gruplarından temizlenecek ve uçuş yasağı

ile desteklenecek olan güvenlikli/arındırılmış bölgeye, iç savaştan kaçan

sığınmacıların ve sivil halkın yerleştirilmesini sağlama hedefi açısından önemli

görülmüştür.

RF Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un silahlı saldırı sonucu ölmesinden bir

gün sonra, 20 Aralık 2016 tarihinde Moskova’da yapılan Suriye konulu toplantı

Türkiye açısından önemlidir. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, RF Dışişleri

Bakanı Sergey Lavrov ve İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif’in katılımlarıyla

gerçekleşen toplantıda alınan kararlar, Türkiye’nin Suriye politikasında değişim/

rötuş yapılabileceğini göstermektedir. Toplantı sonunda tarafların; “Suriye’nin laik

ve mezhepçi olmayan yapısına, egemenliğine, birliğine ve toprak bütünlüğüne,

silahlı muhalif grupların DEAŞ (IŞİD) ve Nusra/Şam Fethi Cephesi’nden

ayrıştırılmasına ve Şam yönetimi ile muhalefet arasında imzalanacak muhtemel bir

anlaşmada kolaylaştırıcı ve garantör olma isteklerine” vurgu yapmaları, Suriye’de

ateşkesin sürekliliğine ve kalıcı siyasî çözüm arayışlarına katkı sağlayacak

niteliktedir.295 Bir yönüyle bu toplantı, Türkiye ile Esad yönetimi arasındaki

ilişkilerin düzeltilmesi sürecinde bir milat olabilecektir.

Öte yandan Ankara-Moskova ilişkileri, DEAŞ (IŞİD)’ı hedef alan bir Rus

uçağının, koordine kurulduğu belirtilmesine rağmen, 9 Şubat 2017 tarihinde El

Bab’ta Türk askerlerinin bulunduğu bir binayı yanlışlıkla vurmasından

etkilenmemiş ve bu süreçte her iki taraf sağduyulu bir tavır sergilemiştir. İki ülkenin 293 Taşdemir, F. ve Özer, A. (2017). Kuvvet kullanma hukuku açısından fırat kalkanı operasyonu. Akademik

Hassasiyetler, 4(7), 63-67. 294 İnternet: Okur, M.A. (2016). Fırat kalkanı: stratejik savunma için ileri harekât. Web:

http://www.turkyurduhaber.org/kose-yazisi/166/firat-kalkani-stratejik-savunma-icin-ileri-harekt.html

adresinden 31 Ekim 2016’da alınmıştır. 295 İnternet: Karabat, A. (2016). Moskova toplantısından ne çıktı? Web: http://www.aljazeera.com.tr/al-

jazeera-ozel/moskova-toplantisindan-ne-cikti adresinden 25 Aralık 2016’da alınmıştır.

Page 84: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

72

Suriye’ye yönelik hedefleri ve son dönemde ivmelenen siyasî, ekonomik, askerî ve

istihbarî ilişkileri, çatışma yerine işbirliğinin öne çıkmasını sağlamıştır.

Türkiye, RF ve İran’ın garantörlüğünde 4 Mayıs 2017 tarihinde Suriye’de

“çatışmasızlık bölgeleri” kurulması, ateşkesin sürekli hale getirilmesi, DEAŞ (IŞİD)

ve cihatçı terör örgütleriyle mücadele edilmesi amacıyla Kazakistan/Astana’da

başlatılan süreç, 14-15 Eylül 2017 tarihlerindeki görüşmelerin ardından

ivmelenmiştir. Bu kapsamda TSK ve ÖSO’nun 8 Ekim 2017 tarihinden itibaren

İdlib’e girmesi, İdlib’in yanısıra İdlib-Afrin hattında kontrol ve gözlem noktaları

kurmaya başlaması DEAŞ (IŞİD), PYD/YPG ile mücadele ve Suriye’nin geleceğini

belirlemede çözüm masasında olma açısından önemlidir.

2.2.2.1.1. “Güvenli Bölge”den “Çatışmasızlık Bölgeleri”ne

Esad rejimi, Suriye’nin kuzeyinde ve bazı bölgelerde sürekli ve etkili bir

yönetimde bulunamamıştır. Bunun özellikle komşu ülkelerde güvenlik tehdit ve

risklerine yol açması üzerine bazı önlemler gündeme gelmiştir. Kitlesel göçün

yarattığı sorunlardan hareketle 2012 yılından itibaren Türkiye tarafından kararlı bir

şekilde “güvenlikli/arındırılmış bölge”296 ve “güvenli bölge” (safe zone) konusu

ifade edilmiştir. Bu bölgenin, Suriye’nin kuzeyinde Azez-Cerablus arasındaki

yaklaşık 98 km uzunluğunda ve 45 km derinlikte olan alanda oluşturulması

hedeflenmiştir. Söz konusu kavramın yanı sıra farklı nüansları olan “tampon bölge”

(buffer zone), “uçuşa yasak bölge” (no-fly zone), “koruma altındaki bölge”

(protected zone), “askersizleştirilmiş bölge” (demilitarized zone) ve “tarafsız bölge”

(neutralized zone) gibi terimler de gündeme gelmiştir.297

Kitlesel sığınmacıların, yabancı bir ülkeye gitmeksizin kendi ülkelerinde

uluslararası koruma altına alınmalarını sağlama yollarından biri güvenli bölgedir.298

Bingöl ve Varlık’a göre güvenli bölge, sivil halkı bir devletin şiddet, baskı ve insan

hakları ihlallerinden veya çatışan taraflardan korumak ve insani yardımları

296 İnternet: Suriye’de güvenli bölge ihtiyacı, (2016). Web: http://aa.com.tr/tr/dunya/suriyede-guvenli-bolge-

ihtiyaci/527723 adresinden 31 Ekim 2016’da alınmıştır. 297 İnternet: Özvarış, H. (2015). Prof. Tarhanlı anlatıyor; güvenli bölge ne demek? Web:

http://t24.com.tr/haber/prof-tarhanli-anlatiyor-guvenli-bolge-ne-demek,305923 adresinden 8 Ağustos

2017’de alınmıştır. 298 Pazarcı, a.g.e., 218.

Page 85: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

73

ulaştırmak için güvenliğin tesis edildiği geniş bir alandır. Bu bölgeler, genelde ülke

sınırlarına yakın yerlerde veya ayrım hatları olarak kullanılabilecek coğrafi, siyasî

ve demografik bölümlerde kurulmaktadır.299

Güvenli bölge uygulaması, BM tarihinde ilk kez Irak’ta gerçekleşmiştir. Oran’a

göre “güvenli bölge”, Irak toprakları içinde, Irak hükümetinin egemenliği dışında ve

Irak’a zorla kabul ettirilerek kurulmuştur. Bunun öncesinde 1988 yılında Irak

Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin’in Kürtlere karşı kimyasal silah kullanması

üzerine 50 binden fazla sığınmacı Türkiye’ye sığınmıştır. Bilahare S.Hüseyin’in

1991 yılında ayaklanan Kürtler ve Şiilere saldırıya geçmesi sonucu 500 bin

sığınmacı Türkiye sınırına gelmiştir. Türkiye, ekonomik sorunlar ve Kürt

sığınmacıların ülkede bulunması gibi gerekçelerle ilk etapta yeni sığınmacıları

kabul etmek istememiş, Kürt lider Mesut Barzani’nin “insanlar ölüyor, Türkiye

sınırını kapalı tutuyor” eleştirisine maruz kalmıştır. Türkiye, İran ve Fransa’nın

Güvenlik Konseyi’ne sunduğu tasarı üzerine 5 Nisan 1991 tarih ve 688300 sayılı

karar alınmıştır. Ancak bu kararda sığınmacılara yönelik yardımlar yer alırken,

Irak’a müdahaleden bahsedilmemiştir. Karar sonrası Cumhurbaşkanı Özal,

Türkiye’deki Kürt sığınmacıların BM koruması altında Irak’a geri gönderilmesi ve

insani yardımların Irak’ta ulaştırılması gerektiğini belirtmiştir. Söz konusu yaklaşımı

ile Türkiye, bir açıdan güvenli bölgeyi tarif etmiştir. AB’nin desteğiyle öncelikle

Irak’ta sığınmacıların kalabilecekleri küçük bir bölge kurulması ve ardından bu

bölgenin sınırlarının genişletilmesi hedeflenmiştir. Bu süreçte güvenli bölge, geçici

tampon bölge gibi terimler kullanılmış, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Bülent

Ecevit, güvenli bölgenin Türkiye ve Irak topraklarında bir “karşı-devlet” kurulması

anlamına geldiğini belirtmiştir.301

ABD 7 Nisan 1991 tarihinde Huzur Operasyonu’nu (Operation Provide

Comfort) başlatmış, 10 Nisan 1991 tarihinde 36. enlemin kuzeyinde tüm askerî

faaliyetler ve uçuşlar yasaklanmıştır. Iraklı sığınmacılara yönelik güvenli bölge

kurularak güvenliğin sağlanması için altyapı tesis edilmiştir.302 Bilahare İngiltere ve

299 Bingöl, O. ve Varlık, A.B. (2014). Korunmuş bölgeler. Ankara: Merkez Strateji Enstitüsü, Bilgi Notu-1,

11. 300 UN Resolution, 688 (1991). İnternet: Web: http://www.securitycouncilreport.org/atf/cf/%7B65BFCF9B-

6D27-4E9C-8CD3-CF6E4FF96FF9%7D/IJ%20SRES688.pdf. 301 Oran, B. (1996). Kalkık horoz, çekiç güç ve Kürt devleti. Ankara: Bilgi Yayınevi, 31-50-57. 302 Oran, a.g.e., 58-59.

Page 86: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

74

ABD’nin öncülüğünde 1991 Nisan ayında Irak’ın kuzeyinde güvenli bölge

kurulmuştur. Bu süreçte ABD, Güvenlik Konseyi’nden 688 sayılı karardan daha

kapsamlı bir karar çıkarmayı hedeflemiş ancak BM şemsiyesi altında güvenli bölge

kararı çıkmamıştır. Türkiye’nin baskısının da etkisiyle ve Güvenlik Konseyi

tarafından açık bir yetkilendirme olmadan uygulanan güvenli bölge ile Iraklı

sığınmacıların geri dönüşleri sağlanmıştır. Öte yandan, güvenli bölge sayesinde,

K.Irak’ta bir Kürt devletinin altyapısı oluşmuştur.303

Bosna-Hersek’te kurulan güvenli bölgeler ise Boşnakların korunması ve

insani yardımların ulaştırılması konusunda başarısız olmuştur. 1993 yılında

Sırplar, Bosna-Hersek’te insani yardımları engelleyerek ağır insan hakları ihlalleri

gerçekleştirmişlerdir. Bunun üzerine Güvenlik Konseyi 16 Nisan 1993 tarihinde BM

Sözleşmesi VII. Bölüm’e dayanarak Srebrenica’da304, 6 Mayıs 1993 tarihinde

Saraybosna, Tuzla, Gorazde ve Bihaç’ta305 güvenli bölgeler ilan etmiştir. BM’nin

barış gücü olan Koruma Gücü’ne (UN Protection Force-UNPROFOR) de bölgede

güvenliği sağlama görevi verilmiştir. 1994-1995 yıllarında Sırplar, sivil halka ve

yardım konvoylarına saldırılarını sürdürmüştür. UNPROFOR bünyesinde görevli

Hollandalı askerler, görevlerini yapamayarak 11 Temmuz 1995 tarihinde

Srebrenica’yı Bosnalı Sırplara bırakmışlardır. NATO, diğer güvenli bölgelerin de

Sırpların eline geçmemesi amacıyla 30 Ağustos 1995 tarihinde hava saldırıları

düzenlemiştir. Bosna’daki güvenli bölgeler ve buradaki BM görevlileri, sivil halkı

korumada ve insani yardımları ulaştırmada başarısız olmuşlardır.306

Bilgin ve Varlık’a göre Bosna iç savaşında kurulan bölgeler “güvenli

sığınaklar”dır (safe havens). Güvenli sığınakların amacı kriz yaşayan ülkenin iç

kesimlerindeki siviller için korunaklı, nispeten küçük bölgeler oluşturmak, çatışan

tarafların bu bölgelere girmelerini, saldırıda bulunmalarını engellemek ve yardım

koridorları tesis etmektir. BM kuvvetleri yetersiz kaldığı ve NATO’nun hava desteği

303 Demirel N. (2016). Birleşmiş Milletler güvenlik bölge uygulaması. FSM İlmî Araştırmalar İnsan ve

Toplum Bilimleri Dergisi, 8,115-118 ; Danış, D. (2009). Irak’tan uzağa: 1991 sonrası dışarı göç. Ortadoğu

Analiz, 1(6), 17 ; Oran, a.g.e., 180. 304 UN Resolution, 819 (1993). İnternet: https://documents-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/221/90/

IMG/N9322190.pdf?OpenElement. 305 UN Resolution, 824 (1993). İnternet: https://documents-dds- ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/262/07/

IMG/N9326207.pdf?OpenElement. 306 Demirel, a.g.m., 118-125.

Page 87: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

75

az olduğu için bu bölgeler savunulamamış ve Srebrenica’da yaklaşık 8.000 insan

katledilmiştir.307

Bayıllıoğlu’na göre Türkiye açısından güvenli bölge veya güvenlikli/

arındırılmış bölge, Suriye içinde, Türkiye sınırına komşu, hem DEAŞ (IŞİD)’tan

temizlenecek hem de Esad rejiminin tam egemenliğinde olmayacak bir saha

yaratılmasıdır. Bu bölgeye Türkiye’deki sığınmacılar ve yerlerinden edilen

Suriyelilerin getirilerek koruma altına alınmaları, bölgeye yerleştirilecek Sünnî

unsurlar ve Türkmenlerden oluşan muhaliflerin de katılımıyla asayiş ve güvenliğin

sağlanması, güvenlik tehdit ve risklerinin azaltılması ve Esad rejimi, PYD/YPG ve

DEAŞ (IŞİD)’a yönelik hamleler geliştirilmesi hedeflenmektedir.308 Ayrıca bu gölge,

Kürt koridorunun fiziki olarak engellenmesi, bölgenin etnik ve mezhepsel temizlik

yapılarak demografik yapısının değiştirilmesinin önlenmesi, yeni sığınmacı

hareketlerinin Türkiye’ye girmeden Suriye’de karşılanması ve sığınmacıların BM

kontrolündeki kamplara yerleştirilmeleri açısından önemlidir.309

Türkiye, sığınmacıların Suriye’ye geri dönüşlerini sağlayacak en önemli proje

olarak güvenlikli/arındırılmış bölgeyi görmüştür. Sığınmacı/göçmen krizinin AB

ülkelerini etkilemeye başlamasıyla birlikte, “sığınmacı akışının kaynağında

kesilmesi” bağlamında güvenlikli bölge yeniden gündeme gelmiştir. ABD Başkanı

Trump da bu projeye olumlu yaklaştığını açıklamıştır. Buna karşılık Esad rejimi ise

Suriye’de güvenli bölgeler oluşturma arayışları yerine Suriye’de istikrarın

sağlanmasının daha kolay ve maliyetinin daha düşük olacağına vurgu yapmıştır.310

Suriye’de güvenli bölge kurulabilmesi için Esad yönetiminin rızası veya

Güvenlik Konseyi’nin VII. Bölüm’e dayanan bir kararı gereklidir. Ancak Suriye

konusunda her iki hukukî dayanak da bulunmamaktadır. Bu nedenle meşru

müdafaa hakkı kapsamında tek taraflı bir müdahale ile Suriye’de güvenlikli bölge

kurulabilecektir. Türkiye’nin meşru müdafaa hakkına dayanarak gerçekleştirdiği

307 Bingöl ve Varlık, a.g.e., 11-12. 308 Bayıllıoğlu, a.g.e., 279-289. 309 Bingöl, O. ve Varlık, A.B. (2015). Türkiye’nin Suriye krizi, IŞİD ve PKK’ya yönelik mücadelesi. Ankara:

Merkez Strateji Enstitüsü, Rapor-10, 5-6. Web: http://merkezstrateji.com/assets/media/10-tuerkiyenin-suriye-

krizi-isid-ve-pkkya-s7a_2.pdf adresinden 6 Haziran 2017’de alınmıştır. 310 İnternet: Esad, Suriye’de güvenli bölge tartışmalarına yanıt verdi, (2017). Web: http://www.cnnturk.com/

dunya/son-dakika-esad-suriyede-guvenli-bolge-tartismalarina-yanit-verdi adresinden 10 Şubat 2017’de

alınmıştır.

Page 88: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

76

Fırat Kalkanı Harekâtı’nın, güvenli bölgenin tesisi için bir altyapı oluşturduğu ancak

yeterli olmadığı söylenebilecektir. Öte yandan, böyle bir bölgenin kurulması ve

korunmasına yönelik çekinceler bulunmaktadır. Suriye’nin kuzeyindeki de facto

(fiili) duruma rağmen özellikle RF ve ABD’nin onayı olmadan bu projeyi hayata

geçirme olasılığı düşüktür.311

Tarhanlı’ya göre uluslararası kamuoyunda gündeme gelen fiili güvenli bölge

nitelemesi, uluslararası hukuk bağlamında bir hukukî yetkilendirmenin

bulunmamasıdır. Dolayısıyla açık hukukî dayanağı olmayan bir eylemde bulunmak

veya bir yetki kullanmak anlamına gelmektedir. Öte yandan, hukukî olarak

korunması meşru kabul edilen başka değerlere atfen ve uluslararası hukuka aykırı

kabul edilmeyecek bir başka temellendirme ile hareket edilmesi ihtimal

dahilindedir.312

Türmen’e göre Suriye’de güvenli bölge, sadece insani amaçlara hizmet

etmeyerek rejim muhaliflerinin bölgeyi üs olarak kullanmaları ve bu güçlere lojistik

destek verilmesi için de kullanılacaktır. Bu da Esad rejimi ile yeni bir çatışma

konusu olabilecektir.313 Benzer şekilde Tarhanlı’ya göre güvenli bölge, bazı

stratejik çıkarlara dayanan hedeflerden uzak bir anlayışla kurulmalıdır.314 Öte

yandan Bingöl ve Varlık’a göre ise güvenli bölge, Suriye’de mevcut şartlarda

zorluk ve riskler içeren ancak doğru planlanıp uygulandığı takdirde isabetli bir dış

politika ve ulusal güvenlik aracı olabilecektir.315

Cumhurbaşkanı Erdoğan 14 Şubat 2017 tarihinde Körfez ülkeleri ziyareti

sonrasında Fırat Kalkanı Harekâtı ile temizlenen yerlerin güvenli bölge ilan

edilmesi, uçuşa yasaklanarak bölgeye konutlar yapılması, eğitilmiş/donatılmış bir

millî ordunun ve ÖSO’nun görevlendirilmesi, bölgenin inşasına Körfez ülkeleri ve

İslam dünyasının öncülük etmesi hususlarını ifade etmiştir.316 Lübnan eski

311 Bayıllıoğlu, a.g.e., 279-289. 312 Özvarış, a.g.m. 313 İnternet: Türmen, R. (2015). Tampon bölgeler hukuk ihlali. Web: http://www.cumhuriyet.com.tr/

haber/turkiye/313452/Tampon_bolgeler_hukuk_ihlali.html# adresinden 10 Haziran 2017’de alınmıştır. 314 Özvarış, a.g.m. 315 Bingöl ve Varlık, a.g.e., 5-6. 316 İnternet: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Körfez ülkelerinde “Suriye’de güvenli bölge şart” vurgusu yaptı,

(2017). Web: http://www.karar.com/guncel-haberler/cumhurbaskani-erdogan-korfez-ulkelerinde-suriyede-

guvenli-bolge-sart-vurgusu-yapti-388846 adresinden 6 Temmuz 2017’de alınmıştır.

Page 89: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

77

Cumhurbaşkanı Necib Mikati, sığınmacıların Suriye’de kurulacak güvenli bölgelere

yerleştirilmesi halinde komşu ülkelerin yükünün azalacağını belirtmiştir.317

PYD/YPG karşıtı Suriyeli Kürt muhaliflerden Fuat Aliko da, Fırat nehrinden Afrin’e

kadar olan bölgede güvenli bölge kurulacağını, buranın güvenliğini Suriye Kürt

Ulusal Konseyi (ENKS) kontrolündeki Rojava Peşmergeleri, ÖSO, Türkmenler ve

diğer muhaliflerce sağlanacağını ve bölgeden göç eden Kürtlerin geri geleceğini

açıklamıştır.318

Söz konusu girişimlerden sonuç alınamaması üzerine RF’nin öncülüğünde

Suriye’de “çatışmasızlık bölgeleri” veya “gerilimi azaltma bölgeleri” kurulması

hedeflenmiştir. RF, İran ve Türkiye, Suriye’deki ateşkesin garantör ülkeleri olarak,

Güvenlik Konseyi’nin 18 Aralık 2015 tarih ve 2254 nolu319 Suriye’nin toprak

bütünlüğü, bağımsızlığı ve egemenliğini korumayı öngören kararına atfen

çatışmaların durdurulması ve sivillerin güvenliğinin sağlanması amacıyla 4 Mayıs

2017 tarihinde Astana’da bir mutabakata varmışlardır.

Bu mutabakat kapsamında; İdlib ve çevresindeki Lazkiye, Hama ve Halep’in

bir kısmı, Humus’un kuzeyindeki bir bölge, Suriye’nin güneyindeki belirli bölgeler

(Dera ve Kuneytra vilayeti) ve Doğu Guta’da olmak üzere toplam dört

“çatışmasızlık bölgesi” kurulması, DEAŞ (IŞİD), Nusra/Şam Fethi Cephesi, El

Kaide ve Güvenlik Konseyi tarafından terör örgütü olarak kabul edilen grup/

kişilerle mücadele edilmesi, çatışmaları önlemeye yönelik olarak kontrol ve gözlem

noktaları oluşturulması kararlaştırılmıştır. Bu uygulamaların süresi 6 ay olarak

belirlenmiş ve garantör ülkelerin uzlaşmaları halinde sürenin yeniden uzatılmasına

karar verilmiştir. Söz konusu toplantının devamı olarak 14-15 Eylül 2017

tarihlerinde Astana’da yapılan toplantıda, daha önce alınan kararların hayata

geçirilmesi için bir yol haritası belirlenmiştir. Bu kapsamda Türkiye çatışmasızlık

317 İnternet: Necib Mikati: Suriyeli mülteci sayısı Lübnan nüfusunun dörtte biri oldu, (2014). Web:

http://www.ydh.com.tr/HD12573_suriyeli-multeci-sayisi-lubnannufusunun-4te-biri-oldu.html adresinden 8

Temmuz 2017’de alınmıştır. 318 İnternet: Fuad Elîko: Rojava peşmerge birlikleri ‘güvenli bölge’ye yerleştirilecek, (2015). Web:

http://www.nerinaazad.net/news/kurdistan/rojava/fuad-elko-rojava-pesmerge-birlikleri-guvenli-bolgeye-

yerlestirilecek adresinden 10 Temmuz 2017’de alınmıştır. 319 UN Resolution, 2254 (2015). Web: http://www.securitycouncilreport.org/atf/cf/%7B65BFCF9B-6D27-

4E9C-8CD3-CF6E4FF96FF9%7D/s_res_2254.pdf.

Page 90: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

78

bölgesi kurmak için 8 Ekim 2017 tarihinden itibaren ÖSO ile birlikte İdlib’e girmiş,

ardından 13 adet kontrol ve gözlem noktası kurmak için çalışmalara başlamıştır.320

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden alınan yetkiyle 30 Ekim 2017 tarihinden

itibaren 1 yıl süreyle uzatılan Suriye ve Irak tezkeresinde, Astana süreci ile

başlayan ateşkesin kalıcı barış ve çözüme ulaştırılması için yürütülen

çalışmalardan mesafe alındığı, Suriye’de kararlaştırılan çatışmasızlık bölgelerinde

terör faaliyetlerinin sonlandırılması, huzur ve güvenliğin sağlanması için diplomatik

ve güvenlik temelli çalışmaların sürdüğü tespitleri yer almıştır.321

“Çatışmasızlık bölgeleri” konusundaki uzlaşıya rağmen Şam yönetimi,

Türkiye’nin İdlib’e gitmesini, Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne

yönelik bir saldırı, BM kararları ve uluslararası hukukun ihlali olarak

değerlendirmiştir.322 Daha önce B.Esad, çatışmasızlık bölgelerini, sivil halkın

korunması, militanların silah bırakmaları, genel aftan yararlanmaları ve DEAŞ

(IŞİD) ve Nusra/Şam Fethi Cephesi’nin bölgeden temizlenmesi için bir fırsat olarak

görmüştür.323 PYD/YPG ise çatışmasızlık bölgelerinin, garantör devletler ile Şam

yönetimi arasında bir hakimiyet paylaşımı olduğunu belirtmiştir.324 Öte yandan

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz ise

belirlenen çatışmasızlık bölgeleri arasında Fırat Kalkanı Bölgesi’nin yer almadığını,

RF’nin getirdiği öneriye göre hareket edildiğini ve Suriye’de kalıcı/reel bir çözüm

sağlanamaz ise bu alanların devletçiklere dönüşme ihtimali taşıdığını ifade

etmiştir.325

320 İnternet: Üç ülkenin uzlaştığı Astana mutabakatı metni, (2017). Web: http://www.mepanews.com/

haberler/9256-tuerkiye-rusya-ve-iran-in-uzlasma-sagladigi-astana-mutabakati.html adresinden 28 Ekim

2017’de alınmıştır. 321 24 Eylül 2017 tarihli Resmi Gazete için bkz. İnternet: http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/

09/20170924-5.pdf. 322 İnternet: Suriye: Türkiye’nin İdlib’e girmesi düpedüz saldırganlık, (2017). Web:

https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201710231030708668-suriye-turkiye-idlib-saldirganlik/ ; Hacıoğlu, N.

(2017). Suriye’den Türk askerine karşı İdlib çıkışı. Web: http://www.hurriyet.com.tr/rusyada-idlib-tartismasi-

40611721 adreslerinden 4 Kasım 2017’de alınmıştır. 323 İnternet: Esad: Gerilimi azaltma bölgeleri militanlara silah bırakma fırsatı veriyor, (2017).

Web: https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201705111028432853-esad-gerilimi-azaltma-bolgeleri-militanlara

-silah- birakma-firsati-veriyor/ adresinden 1 Kasım 2017’de alınmıştır. 324 İnternet: Demokratik Suriye Meclisi: anlaşmadan endişeliyiz, (2017). Web: https://www.artigercek.com/

demokratik-suriye-meclisi-anlasmadan-endiseliyiz adresinden 1 Kasım 2017’de alınmıştır. 325 İnternet: CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz’dan Esad’la bir kanal açın önerisi, (2017). Web:

https://www.chp.org.tr/Haberler/24/chp-genel-baskan-yardimcisi-ozturk-yilmazdan-esadla-bir-kanal-acin-

onerisi-58784.aspx adresinden 1 Kasım 2017’de alınmıştır.

Page 91: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

79

2.2.2.2. BM’nin Yaklaşımı

BMMYK’ya göre Suriye’de iç savaşın başlamasının ardından ülke içinde

yerlerinden edilenler ve komşu ülkelere sığınanlar açısından büyük bir kriz

yaşanmaktadır. Bu durum, bir savaş nedeniyle dünya genelinde bir kuşağın

karşılaştığı en büyük nüfus hareketliliği olarak yorumlanmaktadır.326

BM Güvenlik Konseyi’nin 2011 yılında Libya’ya yönelik aldığı 1970 ve 1973

sayılı kararlarda “koruma sorumluluğu”na327 atıf yapılarak Libya’daki sivillerin ve

yaşadıkları bölgelerin korunması amacıyla askerî müdahalede bulunulmuştur.

Ancak Libya için konulan hedeften zamanla uzaklaşılması sonucu 2011 Ağustos

ayında rejim değişikliği yaşanmıştır. Bu durum, Libya’ya müdahaleye onay veren

RF ve Çin Halk Cumhuriyeti’nde (ÇHC) rahatsızlık yaratmıştır. Bilahare bu ülkeler,

Suriye krizine müdahale seçeneği gündeme geldiğinde Güvenlik Konseyi’nde

beklenen desteği vermemişlerdir.

Koruma sorumluluğunun, Suriye konusunda uluslararası topluma getirdiği

yükümlülükler, BM çerçevesinde hukukî düzlemde gündeme getirilmemiş, hiçbir

karara dayanak olmamış, Güvenlik Konseyi’nde veto edilen taslaklarda da bir

dayanak olarak ele alınmamış ve sadece Esad rejiminin kendi halkını koruma

sorumluluğuna vurgu yapılmıştır. Daha ağır insan hakları ihlallerinin olduğu

Suriye’ye müdahale edilmemesi, uluslararası toplumun iç çatışmalar sonucu

yaşanan insani felaketlere yaklaşımının seçici ve ulusal çıkar endeksli olduğunu

göstermektedir. Suriye’de 2013 Ağustos ayında sivil halka yönelik kimyasal silah

kullanılması gibi çok önemli bir gelişme olmasına rağmen ABD ve RF, kimyasal

silahların imhası konusunda mutabakata varmış, konuyla ilgili olarak Esad rejimi

ve muhalif gruplara uyarılarda bulunmuş ve bu süreçte RF, Güvenlik Konseyi’nin

Suriye’ye müdahalede bulunma seçeneğinin önüne geçmeyi başarmıştır.328

326 İnternet: UNHCR: Suriyeli mültecilerin toplam sayısı ilk kez 4 milyonu geçti, (2015). Web:

http://www.unhcr.org/ turkey/home.php?content=648 adresinden 16 Ağustos 2015’te alınmıştır. 327 “Koruma sorumluluğu” (responsibility to protect) (R2P), egemen devletlerin halklarına karşı

sorumluluklarını yerine getir(e)memesi durumunda uluslararası topluma sorumluluk yüklemektedir. Bu

kavramın kapsamı, Libya’ya müdahale gerekçesiyle kullanılmasına ve benzer yaklaşımın daha ağır insan

hakları ihlallerinin olduğu Suriye’de neden uygulanamadığına ilişkin detaylı bilgiler için bkz. Bayıllıoğlu,

a.g.e. 328 Bayıllıoğlu, a.g.e., 207-242.

Page 92: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

80

Öte yandan, sığınmacı/mültecilerin yükünü paylaşma konusunda isteksiz

davranan uluslararası toplum, Suriye’ye gitmiş olan “yabancı terörist savaşçıların”

(YTS) (foreign terrorist fighters) ülkelerine geri dönme durumları329 ve Paris gibi

şehirlerde gerçekleşen terör saldırıları üzerine tavrını değiştirmeye başlamıştır.

Ulusal güvenlik endişelerinden kaynaklansa dahi son dönemde Suriye krizinin

çözümüne odaklanılmış olması, sığınmacıların yükünü çekmekte olan Türkiye,

Lübnan, Ürdün, Irak, Mısır gibi ülkeler açısından olumlu ancak geç kalmış bir

gelişmedir.

Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde güvenlikli bölge kurulması seçeneğini,

sığınmacıların “gönüllü geri dönüşleri” açısından önemli bir fırsat olarak görmüştür.

Ancak bu proje, başta BMMYK olmak üzere uluslararası toplum tarafından olumlu

karşılanmamıştır. Güvenlik Konseyi’nin güvenli bölge ilan ettiği Bosna-Hersek’te

yaşanan katliamın benzerinin Suriye’de kurulacak bir bölgede yaşanma olasılığı,

Türkiye’nin bu konuda yalnız kalmasına yol açmıştır.330 Aslında bu durum, güvenli

bölge projesinin askerî boyutunu, koruma altına alınacak insanların güvenliğinin

sağlamasında alınacak askerî önlemlerin önemini ortaya koymaktadır. Öte

yandan, AB’ye yönelik mülteci akınlarından rahatsızlık duyan Almanya Başbakanı

Angela Merkel 2016 Şubat ayında sığınmacıların ülkelerine “gönüllü geri

dönüşleri” için Suriye’de bir bölge oluşturulması seçeneğini gündeme getirmiştir.

Türkiye’nin sığınmacılar için sağladığı imkânlar ve özverili çalışmaları

uluslararası toplum tarafından takdirle karşılanmaktadır. BM Genel Sekreteri Ban

Ki Moon, 7 Aralık 2012 tarihinde Gaziantep/Islahiye’deki sığınmacı kampını

ziyareti sonrasında ve başka vesilelerle Türkiye’den övgüyle bahsetmiştir. Bunun

yanı sıra Türkiye’ye “kampları Suriye sınırına yakın yerlere kurması (sınırdan en

az 50 km. uzaklıkta olması gerektiği), kamplara yönelik çalışmalarda belirli kuruluş

ve STK’ları tercih etmesi” gibi nedenlerle eleştiriler yöneltilmiştir.331 Ayrıca

329 Çatışma bölgelerine giden “yabancı terörist savaşçıların” yaklaşık % 25’i ülkelerine geri dönüş

yapmaktadırlar. Bu durum güvenlik ve istihbarat kurumları açısından önemli bir tehdit potansitelini ortaya

koymaktadır. İnternet: Foreign fighters an updated assesment of the flow of foreign fighters into Syria and

Irak, (2015). The Soufan Group. Web: http://www.soufangroup.com/wp-content/uploads/

2015/12/TSG_ForeignfightersUpdate3.pdf adresinden 16 Mayıs 2016’da alınmıştır. 330 İnternet: Girit, S. (2015). Suriyeli mülteciler dosyası: misafirlik uzadı mı? Web:

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/10/151005_suriyeli_multeciler adresinden 27 Aralık 2015’te

alınmıştır. 331 Ihlamur-Öner, a.g.m., 44.

Page 93: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

81

sığınmacılara yönelik Türkiye’de faaliyet göstermek isteyen yabancı STK’lar ve

görevlilere uygulanan resmi prosedürün zaman alması, uluslararası yardımları

Türk hükümetinin bizzat dağıtmak istemesi gibi nedenlerden dolayı eleştirel

yaklaşımlar olmuştur.332 Türk hükümetinin, sığınmacılar konusunda inisiyatifi ele

alma ve yabancı yardım ekiplerini geri planda tutma çabası, Türkiye ile

uluslararası aktörler arasında kısmi anlaşmazlığa yol açmıştır.

BM tarafından 2014 yılı sonunda hayata geçirilen Bölgesel Mülteci ve

Dayanıklılık Planı (3RP-Regional, Refugee and Resilience Plan), Suriyeli

sığınmacı/mültecilere ev sahipliği yapan komşu ülkelerin dayanıklılığının

artırılması, hem ihtiyaçlar çerçevesinde yardımlar yapılması hem de kalkınmayı

(toplumsal ve ekonomik yapıyı geliştirme) hedeflemesi açısından önemlidir. BM

açısından bir ilk olan bu proje kapsamında BM Kalkınma Programı (BMKP) ve

BMMYK, sığınmacılara yönelik koruma ve yardım çalışmalarına katkı sunmayı,

toplumsal ve kurumsal dayanıklılığı artırmayı ve sığınmacılardan kaynaklanan

yükü hafifletmeyi hedeflemiştir. Böylece Türkiye gibi sığınmacıları kabul eden

ülkelerle kısa, orta ve uzun vadeli projelere yönelik işbirliği yapılmasını sağlayan

bir platform tesis edilmiştir. BMKP, BMMYK, BM Çocuklara Yardım Fonu

(UNICEF), Dünya Sağlık Örgütü gibi kuruluşlar öncülüğünde, uluslararası ortakları

(UGÖ, BM Gıda ve Tarım Örgütü, BM Nüfus Fonu vb.) ve Türkiye’de ilgili

bakanlıklar ve kurumlar tarafından, geçici koruma altındaki Suriyelilere yönelik

olarak koruma, gıda güvenliği, eğitim, sağlık, temel ihtiyaçlar ve geçim kaynakları

gibi alanlarda koordineli şekilde projeler üretilmektedir. Tüm bu çalışmalar,

sığınmacıların Türkiye’ye uyumuna ivme kazandırması açısından önemlidir.333

Suriye krizinin çözümünde BM’nin daha aktif ve etkili olması beklentisi

gerçekleşmemiştir. Krizin başında Arap Ligi (AL), Suriye’ye müdahaleye açık kapı

bırakarak BM’den sorumluluk üstlenmesini talep etmiştir. Ancak Suriye’deki ağır ve

yaygın insan hakları ihlallerinin ve kimyasal silah kullanımının failleri gibi temel

konularda dahi Güvenlik Konseyi üyeleri uzlaşamamışlardır. Esad yönetiminin

332 Bilgen, E. (2015). Ulus-devletlerde mülteciye yer yok. Birikim, 320, 10-11. 333 İnternet: Bölgesel mülteci ve dayanıklılık Planı (3RP) Ankara’da tanıtıldı, (2015). Web:

http://www.bmdergi.org/tr/bolgesel-multeci-ve-dayaniklilik-plani-3rp-ankarada-tanitildi-2/; Türkiye bölgesel

mülteci & dayanıklılık planı 2016- 2017 (3RP 2016-2017 in response to Syria crisis), (2016). Web:

http://www.3rpsyriacrisis.org/wp-content/uploads/2016/02/Turkey-2016-Regional-Refugee-Resilience-Plan_

Turkish.pdf adreslerinden 3 Mart 2017’de derlenmiştir.

Page 94: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

82

halkını korumasını ve sorumluluklarını yerine getirmesini sağlamak, iç çatışmaları

durdurmak amacıyla 2012 Şubat ayında BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan, BM

ve AL Ortak Özel Elçisi olarak atanmıştır. Bu süreçte BM’nin Suriye’ye yönelik

aldığı soyut kararlar, BM organlarınca uygulanmaya çalışılmış ancak Güvenlik

Konseyi’nin güçlü desteği olmadığı için başarı sağlanamamıştır. Veto yetkisinin

sıkça kullanıldığı Güvenlik Konseyi’nde, Suriye’nin kimyasal silah programının

kaldırılmasına yönelik 27 Eylül 2013 tarih ve 2118 sayılı kararın334 alınmasında, bu

silahların terör örgütlerinin eline geçme ihtimali ve bunun sonuçları etkili olmuştur.

Bilahare Güvenlik Konseyi’nde, Suriye’de terör örgütlerinin faaliyetlerine daha

fazla odaklanan kararlar alınmaya başlanmıştır. BM üzerinden Suriye krizinin

çözülememesi nedeniyle “Güvenlik Konseyi dışı yollarla” çözüm arayışları

artmıştır. Güvenlik Konseyi’nde anlaşamayan devletler, kendi görüşlerine daha

yakın devletlerle birlikte hareket ederek Suriye’de ateşkesi sağlamaya ve siyasî

müzakerelerden sonuç almaya çalışmışlardır. Böylece bir yönüyle Güvenlik

Konseyi’nin başarısızlığı da örtülmeye çalışılmıştır.335

Suriye’de kalıcı siyasî çözüm arayışları, bir yönüyle sığınmacıların geleceğini

ilgilendirmektedir. Güvenlik Konseyi’nin 18 Aralık 2015 tarihinde kabul ettiği 2254

sayılı karar, Suriye’de ateşkes ilanını ve taraflar arasında görüşmelere

başlanmasını hedeflemiştir. Suriye’deki kalıcı siyasî çözüme ilişkin çalışmalarda

temel alınan bu karar kapsamında Suriye’de 1.5 yıl içinde özgür ve adil seçimlerin

yapılması kararlaştırılmıştır.336 Ancak Suriye’de taraflar arasında çatışmaların

sürmesi, ateşkesin sağlanamaması ve uluslararası terörizmle mücadele edilmesi

nedeniyle siyasî çözüm konusunda somut bir netice alınamamakla birlikte bu

konuda müzakereler sürmektedir.

Bunlara ilave olarak BM 71. Dönem Genel Kurulu kapsamında 19 Eylül 2016

tarihinde yapılan zirvede kabul edilen “New York Deklarasyonu”, mültecilere ve

göçmenlere daha fazla koruma sağlanması, kitlesel nüfus hareketlerinden

334 Security Council Requires Scheduled Destruction of Syria’s Chemical Weapons, Unanimously Adopting

Resolution 2118 (2013). İnternet: https://www.un.org/press/en/2013/sc11135.doc.htm. 335 Bayıllıoğlu, a.g.e., 156-297. 336 İnternet: BM Suriye konusunda uzlaştı: ateşkes ve müzakere yolu açıldı, (2015). Web:

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/12/151219_bm_suriye_karar ; Security council unanimously

adopts resolution 2254 (2015), endorsing road map for peace process in Syria, setting timetable for talks,

(2015). Web: http://www.un.org/press/en/2015/sc12171.doc.htm adreslerinden 26 Mart 2016’da alınmıştır.

Page 95: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

83

kaynaklanan yükün devletler arasında paylaşılması, UGÖ’nün BM sistemine dahil

edilmesi ve bu alanda küresel göç yönetişiminin sağlanması hedeflerini koyması

nedeniyle önemlidir.337

2.2.2.3. ABD’nin Yaklaşımı

Uluslararası toplum, Suriye krizinden kaynaklanan sorunları yakından

izlemesine rağmen kalıcı çözümler üretmekte yetersiz kalmaktadır. Suriye’de

B.Esad’ın geleceği, yeni yönetimin nasıl şekilleneceği ve sığınmacı/mültecilerin

akıbetleri gibi temel sorunların iç içe geçmiş olması, başta ABD ve RF olmak üzere

krize müdahil ülkelerin yaklaşımlarındaki farklılıklar nedeniyle sorunun çözümü

zorlaşmaktadır.

ABD, Suriye krizine askerî müdahalede bulunmama, B.Esad’ın meşruiyetini

sorgulatma, onun yerine başka bir ismi getirme, muhalif grupları destekleme ve

siyasî çözüm sürecini yönetme hedefli politikalar izlemiştir. Esad rejiminin halkına

yönelik ağır ve yaygın insan hakları ihlallerinin yanı sıra kimyasal silah kullanarak

yaptığı belirtilen katliamlar 2013 yılında BM’ye taşınmasına rağmen RF’nin

girişimleriyle uluslararası gündemden düşürülmüş ve Uluslararası Ceza

Mahkemesi’ne (UCM) taşınamamıştır. Esad rejiminin yıkılamaması, Suriye

muhalefetinin yetersizliği ve organize olamaması, DEAŞ (IŞİD)’ın güçlenmesi gibi

faktörler, ABD ve müttefiklerinin politikalarını olumsuz bir şekilde etkilemiştir.

Suriye’nin terör unsurlarından arındırılması ve Afganistan’a dönüşmesini

engellemek amacıyla ABD, 23 Eylül 2014 tarihinde Irak’ın ardından Suriye’deki

DEAŞ (IŞİD) hedeflerine yönelik hava saldırıları başlatmıştır. Bu saldırılar, Esad

rejiminin rızası veya talebi olmadan, meşru müdafaa hakkı çerçevesinde icra

edilmiştir.338

Suriye krizinin çözümü ve muhalif gruplarla ilişkiler konusunda ABD, genel

olarak Türkiye ile benzer yaklaşımları sergilemiştir. RF’nin DEAŞ (IŞİD) ile

mücadele gerekçesiyle 30 Eylül 2015 tarihinde Suriye’ye hava saldırıları

337 İnternet: BM zirvesinde dünya liderleri mülteciler ve göçmenlerin daha fazla korunmasını sağlayacak

“cesur” bir planı kabul etti, (2016). Web: http://www.unicankara.org.tr/tr/bm-zirvesinde-dunya-liderleri-

multeciler-ve-gocmenlerin-daha-fazla-korunmasini-saglayacak-cesur-bir-plani-kabul-etti/ adresinden 31

Ekim 2016’da alınmıştır. 338 Bayıllıoğlu, a.g.e., 168-249.

Page 96: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

84

başlatması üzerine ABD, ılımlı muhalif gruplara yardım etmeyi sürdürmüş ve eğit-

donat programının başarısızlığı nedeniyle kara gücü olarak PYD/YPG’ye destek

vermeye başlamıştır. ABD’nin, özellikle PYD/YPG ile ilişkiler konusunda

Türkiye’den farklı tezleri savunması ise ikili ilişkilerde gerginliklere yol açmıştır.

RF ve rejim güçlerinin 2016 yılında Halep’e yönelik saldırılarını artırması ve

insani yardım konvoylarının vurulması sonrasında ABD, Suriye’de belli bölgelerde

“uçuşa yasak bölge” kurulmasına destek vermiştir. Bu yaklaşım, sivil halkın

korunması ve insani yardımların götürülmesi açısından, güvenlikli bölge hedefi

kapsamında önemli bir adım olmuştur.339 Bununla birlikte ABD Başkanı Trump,

seçim sürecinde, sığınmacıların kalmaları için Suriye’de güvenli bölgeler

oluşturulmasını ve bunun için gerekli finansmanın Körfez ülkelerinden

sağlanmasını gündeme getirmiş, bilahare bu görüşünü Halep krizi derinleştiğinde

ve göreve başladıktan sonra yeniden ifade etmiştir.340

Öte yandan, ABD’de mülteci kabulüne ilişkin resmi prosedür federal yasalara

göre işlemektedir. ABD’deki eyaletlerin çoğunun yöneticileri, özellikle Cumhuriyetçi

valiler, mültecileri kabul etmek istemediklerini açıklamışlardır. Başkanlık seçimi

öncesinde ABD Başkanı Trump, truva atı olarak gördüğü Suriyeli mültecileri kabul

etmeye karşı çıkarken, Demokratlar ise konuya insani sorumluluk açısından

bakılması gerektiğini savunmuşlardır.341 ABD’nin 2016 yılının ilk çeyreğinde 1736

Suriyeli mülteciyi kabul etmiş olması, bu konuda verdiği 10 bin mülteci taahhüdünü

gerçekleştirmekten uzak olduğunu göstermiştir.342 Bilahare ABD yönetimi, 2016

yılında 85 bin, 2017 yılında ise 110 bin mülteciyi ülkesine kabul etme

taahhütlerinde bulunmuştur.343

339 İnternet: ABD Dışişleri Bakanı Kerry’den ‘uçuşa yasak bölge’ çağrısı, (2016). Web:

http://www.hurriyet.com.tr/abd-disisleri-bakani-kerryden-ucusa-yasak-bolge-cagrisi-40228838 adresinden 31

Ekim 2016’da alınmıştır. 340 İnternet: Karabat, A. (2016). Masada Halep ve PYD var. Web: http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-

ozel/masada-halep-ve-pyd-var adresinden 25 Aralık 2016’da alınmıştır. 341 İnternet: 27 ABD valisi sığınmacı istemiyor, (2015). Web: http://www.aljazeera.com.tr/haber/27-abd-

valisi-siginmaci-istemiyor adresinden 22 Nisan 2016’da alınmıştır. 342 İnternet: Sengupta, S. (2016). U.S. has taken in less than a fifth of pledged Syrian refugees, Web:

http://www.nytimes.com/2016/05/11/world/middleeast/us-has-taken-in-less-than-a-fifth-of-pledged-syrian-

refugees.html?_r=0 adresinden 14 Mayıs 2016’da alınmıştır. 343 İnternet: Farivar, M. (2016). Amerika 2017’de daha fazla mülteci kabul edecek. Web:

http://www.amerikaninsesi.com/a/amerika-2017-de-daha-fazla-multeci-kabul-edecek/3515665.html

adresinden 31 Ekim 2016’da alınmıştır.

Page 97: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

85

Göreve başladıktan sonra ABD Başkanı Trump, 27 Ocak 2017 tarihinde

imzaladığı kararname ile 120 günlüğüne “göçmen kabul programını” askıya almış,

önemli bir gelişme olana kadar Suriyeli mültecilerin ülkeye kabulünü yasaklamış,

Suriye, İran, Libya, Sudan, Somali ve Yemen’den ABD’yi ziyaret etmek isteyenlere

3 ay vize yasağı getirmiş ve 2017 yılında ABD’ye 50 bin mülteci kabul edileceğini

açıklamıştır. Böylece ABD’ye kabul edilecek mülteci sayısı 110 binden 50 bine

düşürülmüştür. Bir göçmen ülkesi ABD’de korku popülizmi üzerinden yapılan bu

girişimler, BM’nin nüfus hareketlerine yönelik çalışmalarını ve uluslararası mülteci

hukukunu olumsuz şekilde etkileyebilecektir.344

ABD, krizin başlangıcından bu yana Suriyeli sığınmacılara yaklaşık 5 milyar

dolar katkı sağlamıştır. Suriye’de taraflar arasında ateşkes sağlanmasına ve insani

yardımların ulaştırılmasına önem veren ABD, Türkiye’nin sığınmacı akınlarına

karşı yürüttüğü faaliyetleri de takdirle karşılamaktadır. Bu doğrultuda ABD,

Türkiye’ye 379 milyon dolar hibe etmiş, BM ve STK’lar vasıtasıyla Türkiye’ye ve

sığınmacılara yardımlarda bulunmuştur.345 Ayrıca ABD, yasa dışı göç ile

mücadelede Libya-İtalya güzergâhındaki akınları kesmeye yönelik olarak

Akdeniz’de sorumluluk almayı taahhüt etmiştir.346

AB-Türkiye arasında 2013 yılında imzalanan, yasa dışı göçmen/

sığınmacıların Türkiye’ye iadesini ve bilahare AB’ye kabulünü içeren Geri Kabul

Anlaşması’na destek veren ABD, sorunun çözümü konusunda Türkiye’nin

gayretleriyle önemli bir adım atıldığını belirtmiştir.347 Öte yandan ABD, Suriye’de

dengeleri değiştirecek güçte muhalefet gruplarının olmaması ve DEAŞ (IŞİD)

tehdidinin öne çıkması nedeniyle BM ve RF ile koordineli şekilde B.Esad’lı siyasî

geçiş süreci ve Suriye’de federasyon sistemine geçilmesi gibi alternatifleri de

gündeminde tutmaktadır. ABD’nin DEAŞ (IŞİD) ile mücadele gerekçesiyle

344 İnternet: Trump’tan Suriyeli mültecilere ABD’ye giriş yasağı, (2017). Web: http://www.bbc.com/turkce/

haberler-dunya-38772810 adresinden 11 Şubat 2017’de alınmıştır. 345 İnternet: ABD: sığınmacı konusunda Türkiye’nin mükemmel bir ünü var, (2016). Web:

http://www.milliyet.com.tr/abd-siginmaci-konusunda/dunya/detay/2191518/default.htm adresinden 28 Nisan

2016’da alınmıştır. 346 İnternet: Merkel: AB-Türkiye sığınmacı anlaşması uygulanmalı, (2016). Web: http://www.ntv.com.tr/

dunya/merkel-ab-turkiye-siginmaci-anlasmasi-uygulanmali,Gpn3WKQs_U6knhQ8kXfKfg adresinden 29

Nisan 2016’da alınmıştır. 347 İnternet: AB-Türkiye mülteci anlaşması yasal mı? (2016). Web: http://www.milliyet.com.tr/ab-turkiye-

multeci-anlasmasi/dunya/detay/2212657/default.htm adresinden 28 Nisan 2016’da alınmıştır.

Page 98: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

86

PYD/YPG ile işbirliği yapması, askerî yardımlarını sürdürmesi ve askerî üsler

kurması, Kürt özerkliği seçeneğine olumlu yaklaşabileceğinin bir göstergesidir.

2.2.2.4. AB’nin Göçmen/Mülteci Konusuna Yaklaşımı ve Yeni Stratejisi

AB ülkeleri, küresel ve kolektif çözümlere duyulan güvenin azaldığı bir

dönemden geçmektedir. Özellikle orta ve alt sınıfların ekonomik sorunlarının

çözülememesi, AB ve üye ülkeler bazında mevcut statükoların sorgulanmasına ve

popülist yaklaşımların öne çıkmasına neden olmuştur. Birçok AB ülkesinde, ulusal

politikalar ve korumacı yaklaşımlar benimsenirken, milliyetçi/aşırı sağcı siyasî

anlayış da yükselişe geçmiştir. İngiltere’de halkın çoğunluğunun 23 Haziran 2016

tarihinde AB’den çıkma (Brexit) kararı almış olması, diğer üye ülkeleri de olumsuz

şekilde etkilemiştir. Bu süreçte göçmen/mülteciler, olumsuz gidişatın sorumluları

olarak görülmeye başlanmıştır.348

Yaklaşık 1 milyon 320 bin göçmen/mülteci, 2015 yılında yasa dışı yollardan

Avrupa’ya geçiş yapmıştır. Bu durum, AB’nin 2016 yılındaki önem ve öncelikleri

arasına göçmen/mülteci sorununu ve sınır güvenliğini almasına neden olmuştur.

Başta Suriyeliler olmak üzere Güney Asya ülkeleri ve Afrika’dan Türkiye’ye gelen

göçmen/sığınmacılar Avrupa’ya gitmeye çalışmaktadırlar. Bu amaçla özellikle Ege

Denizi üzerinden Yunan Adaları’na geçiş güzergâhı sıkça kullanılmaktadır.349

Avrupalı liderler ve halklar, ekonomik sorunlarla mücadele ettikleri bir süreçte

göçmen/mültecilerin getireceği ilave yükten kaçınmaktadırlar. Avrupa’ya ulaşan

göçmen/mülteci sayısı 2014 yılında yaklaşık 100 bin iken, bir yıl sonra bu sayı on

katına çıkmıştır. AB’nin 2014 yılında sadece 6500 göçmen/mülteciye yasal statü

vermiş olması ise Birliğin bu konudaki isteksizliğini ve bir açıdan yetersizliğini

348 Ulagay, O. (2017). Dünya Trump’a mı kalacak? İstanbul : Doğan Kitap, 66-70. 349 Uluslararası Göç Örgütü’ne göre 2016 Ocak ayı içinde 67 bin 193 sığınmacı deniz yoluyla Avrupa’ya

ulaşırken, Türkiye’nin Ege kıyılarından Yunan Adaları’na geçişte 272 (60’ı çocuk), Akdeniz’de ise 96

sığınmacı hayatını kaybetmiştir. İnternet: Aydın, Ç. (2016). Kara ocak, Hürriyet. Web:

http://www.hurriyet.com.tr/kara-ocak-40049136 adresinden 11 Nisan 2016’da alınmıştır.

Page 99: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

87

göstermektedir.350 Yaklaşık 500 milyon nüfusu bulunan AB ülkelerinin kabul ettiği

toplam Suriyeli sığınma başvuru sayısı 2017 Şubat itibarıyla 866 bin 831 kişidir.351

AB’nin göçmen/mültecilere yaklaşımı, sınır güvenliğine ve Avrupa ülkelerine

geçişlerin önlenmesine odaklanmış durumdadır. Bu doğrultuda AB, öncelikli olarak

Suriyeli göçmen/mültecileri Türkiye içinde tutmayı, eğer bunu başaramaz ise

Yunanistan, Bulgaristan ve İtalya gibi ön cephede yer alan ülkelerdeki merkezlerde

toplayıp kontrol altında bulundurmayı planlamıştır.352 AB’nin söz konusu hedefi

gerçekleştirmek için ayırdığı bütçeye başlangıçta İtalya itiraz etmiştir. Bilahare

İtalya, Türkiye’ye 3 milyar avro (1 milyar avro AB bütçesinden, 2 milyar avro üye

ülkelerin bütçelerinden) verilmesine ilişkin itirazını geri çekmiştir.353

AB’nin 2015 Aralık ayı içinde kabul ettiği “Gönüllü İnsani Kabul Programı”

(Voluntary Humanitarian Admission Scheme), üye ülkelerin sorumluluğu

paylaşmaları ve dayanışmada bulunmaları açısından önemlidir. Bu program ile AB

üyeleri, toplumsal uyum ve yasa dışı göçle mücadeledeki niyetlerini ve

kapasitelerini ortaya koyacaklardır. Ancak AB ülkelerinin 2015 yılında kabul etmeyi

planladığı 160 bin mülteciye ilişkin “yer değiştirme” programından sadece 583

kişinin faydalanmış olması dikkat çekicidir. Bu tablo, AB’nin uygulamada güven

vermeyen bir ortak olduğunun bir göstergesidir. Nihai olarak AB, ekonomik ve

siyasî tavizler vermek suretiyle, Türkiye’nin de yardımıyla “Avrupa Kalesi”ni

göçmen/mülteci akınına karşı korumayı hedeflemektedir.354

“Türkiye Cumhuriyeti ile AB Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri

Kabulüne İlişkin Anlaşma” (Geri Kabul Anlaşması) 16 Aralık 2013 tarihinde

imzalanmış ve 28 Haziran 2014 tarihinde onaylanmıştır.355 2015 yılında mülteci

krizinin başlaması üzerine AB, Anlaşma’nın tamamen yürürlüğe konulmasını talep

350 Avrupa yolunda 2015 yılında kayıp ve ölen göçmen/mülteci sayısı yaklaşık 3800’dür. İnternet: Irregular

migrant, refugees arrivals in Europe top one million in 2015: IOM, (2015). Web: https://www.iom.int/news/

irregular-migrant-refugee-arrivals-europe-top-one-million-2015-iom adresinden 2 Ocak 2016’da alınmıştır. 351 İnternet: Soylu: Türkiye’de 3 milyon 551 bin 78 göçmen ve mülteci var, (2017). Web:

http://www.aljazeera.com.tr/haber/soylu-turkiyede-3-milyon-551-bin-78-gocmen-ve-multeci-var adresinden

11 Şubat 2017’de alınmıştır. 352 Bilgen, a.g.m.,12. 353 İnternet: Özalp, G. (2016). AB’den 3 milyar euroya onay. Web: http://www.hurriyet.com.tr/ abden-3-

milyar-euroya-onay-40049169 adresinden 12 Mayıs 2016’da alınmıştır. 354 Mutuş-Toprakseven, C. (2016). Türkiye-AB insani kabul programı ve düşündürdükleri. Analist, 16-18. 355 28 Haziran 2014 tarih ve 29044 sayılı Resmi Gazete için bkz. İnternet:

http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/06/20140628-11.htm.

Page 100: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

88

etmiştir. Anlaşma’ya göre AB ülkeleri, yasa dışı yollardan sınırlarına giren veya

yasal olarak bulunamayan Türk vatandaşları, üçüncü ülke vatandaşları ve

vatansızların Türkiye’ye iadesini isteyebilecektir. Buna karşılık AB, Türkiye’ye

geçmiş olan düzensiz göçmenleri kabul etmek durumda kalmaktadır.356

Yunanistan’a giden yasa dışı göçmenlerin Türkiye’ye geri gönderilmesini

içeren söz konusu anlaşma kapsamında 4 Nisan 2016 tarihinde ilk iade işlemi

gerçekleştirilmiştir.357 Bu kapsamda Nisan 2016-Mart 2017 döneminde Türkiye’ye

iade edilen yasa dışı göçmen sayısı 915’tir. Bu sayının 390’u Pakistan, 167’si

Suriye ve 75’i Afganistan uyrukludur.358 Mutabakat kapsamında; Yunan

Adaları’ndan Türkiye’ye iade edilen her bir Suriyeli’ye karşılık AB’ye bir Suriyeli

sığınmacı yerleştirilecek359, yasa dışı göçe yönelik işbirliği yapılacak, göçün

azalması veya kesilmesi durumunda AB ülkelerinin desteğiyle “Gönüllü İnsani

Kabul Programı” devreye sokulacak, Türk vatandaşlarına yönelik “vizesiz AB”

çalışmalarına hız verilecek ve Türkiye’ye verilecek 3 milyar avro’nun ödemesi

hızlandırılacaktır.360 Ayrıca AB, 3 milyar avro tutarındaki yardımın bir parçası

olarak, “Acil Sosyal Güvenlik Ağı” (Emergency Social Safety Net/ASGA) Projesi

kapsamında Türkiye’deki 1 milyon sığınmacının sosyal uyumunu hızlandırmak

amacıyla aylık 100 TL nakit yardım yapmak için banka kartı vermeyi taahhüt

etmiştir.361

Avrupa’ya yönelik göçmen/mülteci akını, Akdeniz ve Balkan ülkelerinde daha

fazla sorun yaratmaktadır. Bu insan akışını kesmek için Ege Denizi’nde

kontrollerin artırılması, Makedonya-Yunanistan sınırına duvar inşası, AB’nin ön

cephesindeki ülkelerde kayıtların tamamlanması gibi planlamalar yapılmıştır.

356 Geri Kabul Anlaşması’nın tam metni için bkz. Ekinci, M.U. (2016). Türkiye-AB geri kabul anlaşması ve

vize diyaloğu. Ankara: SETA, 7-21-61-87. 357 Anlaşma kapsamında Midilli Adası’ndaki Moria kampından çoğunluğu Pakistanlı 131 göçmen

İzmir/Dikili’ye getirilmiştir. Buna karşılık olarak 40 kişilik Suriyeli sığınmacı grubu, İstanbul’dan Almanya/

Hannover’e havayolu ile gönderilmiştir. İnternet: Türkiye’den ilk sığınmacı grup Almanya’ya gönderildi,

(2016). Türkiye Gazetesi. Web: http://www.turkiyegazetesi.com.tr/gundem/359085.aspx adresinden 14

Mayıs 2016’da alınmıştır. 358 İnternet: Göç istatistikleri, geri alım, (2017). Web: http://www.goc.gov.tr/icerik3/geri-alim_363_378_

10093 adresinden 22 Mart 2017’de alınmıştır. 359 İnternet: Göç istatistikleri, geçici koruma, (2017). Web: http://www.goc.gov.tr/icerik3/gecici-

koruma_363_378_4713 adresinden 22 Mart 2017’de alınmıştır. 360 İnternet: AB-Türkiye mülteci krizi anlaşması yürürlükte, (2016). Web: http://tr.euronews.com/

2016/03/24/ab-turkiye-multeci-krizi-anlasmasi-yururlukte/ adresinden 14 Mayıs 2016’da alınmıştır. 361 İnternet: Türkiye’deki mültecilere ‘para kartı’ dağıtılacak, (2016). Web: http://www.dunya.com/ekonomi/

turkiyedeki-multecilere-para-karti-dagitilacak-haberi-330381 adresinden 31 Ekim 2016’da alınmıştır.

Page 101: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

89

Göçmen/mülteci akını, Avusturya, Polonya, Macaristan, Çekya (Çek Cumhuriyeti)

ve Slovakya gibi ülkelerde paniğe yol açmış, aşırı sağcı partilerin güçlenmesini

etkilemiş, öte yandan Almanya ise mültecilerin uyumu konusunda göreceli olarak

daha başarılı olmuştur.362 Bu aşamada AB’nin kurumsal yapısının zedelenmemesi

ve iç çekişmelerin artmaması için göçmen/mülteci konusunda Türkiye ile

işbirliğinin sürdürülmesi ve mutabakatın uygulanmasına özen gösterilmesi

önemlidir.363

Türkiye-AB arasında imzalanan anlaşmaya yönelik eleştirilerden birini

Elizabeth Ferris yapmıştır. Ferris’e göre Yunanistan’a geçen göçmen/mülteciler

Türkiye’ye geri gönderilerek “uluslararası mülteci hukuku” ihlal edilmektedir. Geri

gönderilenlerin, Yunanistan yerine daha riskli yollardan Avrupa’ya ulaşmaya

çalışacaklarını, böylece daha büyük trajediler yaşanacağını ve bir süre sonra

anlaşmanın çökeceğini belirten Ferris, ayrıca Suriye’de askerî güçlerin koruyacağı

bir güvenli bölgenin hedef haline geleceğini ve bunun tehlikeli bir proje olduğunu

belirtmiştir. Kirişçi’ye göre ise Paris’teki terör saldırıları sonrasında mülteciler

konusundaki iyimser hava dağılmış, ülkelere kabul konusunda isteksizlik artarak

güvenlik, terör ve kontrol odaklı yaklaşımlar sonucunda Türkiye-AB arasında

mutabakata varılmıştır.364 Böylece AB açısından “göçün güvenlikleştirilmesi” süreci

ivme kazanmıştır. AB’nin Türkiye’ye verdiği/vereceği maddi desteği, sığınmacıların

uyumu, istihdamı gibi orta ve uzun vadeli projelere aktarması muhtemeldir.

AB’nin göçmen/sığınmacıları kaynak ülke yerine Türkiye’ye geri göndermesi,

bir tampon bölge kurma hedefinde olduğunu göstermektedir. Bu süreçte gündeme

gelen “güvenli üçüncü ülke”, “kendi ve üçüncü ülke vatandaşlarına (göçmen ve

sığınmacılar) baskı yapmayan ve uluslararası sözleşmelerden doğan mülteci

haklarını tam olarak uygulayan ülkelerdir.” Dolayısıyla AB’ye ulaşmadan önce

geçtikleri ülkelerde sığınma başvurusu yapılabileceği ve koruma altına

alınabileceği belirtilmektedir. Ancak Yunanistan’a geçen Suriyelilerin Türkiye’ye

362 Nisan 2011-Mart 2016 arasında AB ülkelerine yönelik mülteci başvuru sayısı yaklaşık 1 milyon olup

bunun 306.000’i Almanya’ya yapılmıştır. İnternet: Syria regional refugee response, inter-agency information

sharing portal, (2016). Web: http://www.data.unhcr.org/syrianrefugees/regional.php adresinden 17 Mayıs

2016’da alınmıştır. 363 İnternet: Avrupa’da yeni sığınmacı dalgası korkusu, (2016). Web: http://aa.com.tr/tr/analiz-haber/avrupa-

da-yeni-siginmaci-dalgasi-korkusu/525850 adresinden 3 Mayıs 2016’da alınmıştır. 364 Tanış,T. (2016, Mayıs 1). Bir fiyasko olarak mülteci anlaşması, Hürriyet.

Page 102: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

90

geri gönderilebilmesi için, Yunanistan’ın Türkiye’yi “güvenli üçüncü ülke” ilan

etmesi gereklidir.365 Uluslararası hukuk ve AB’nin İltica Usulleri Yönetmeliği’ne

göre “güvenli üçüncü ülke” olabilmesi için Türkiye’de mülteci statüsü talep etme

imkânı bulunmalıdır. Bu aşamada, coğrafi kısıtlama nedeniyle Türkiye’nin “güvenli

üçüncü ülke” olarak kabulü söz konusu değildir. Söz konusu geri gönderme

işlemlerinin, sığınma arayışındakilere yönelik düzenlemeleri ve uygulamaları

dikkate alınarak, Türkiye’nin “ilk iltica ülkesi” olarak kabul edilmesi sonucu

yapılması daha mümkündür.366 Öte yandan, bazı muhalif çevrelerce, AB’nin

sığınmacılar konusunda pragmatik davranarak Türkiye’nin güvenli olduğu algısını

güçlendirmeye çalıştığı, ülkede insan hakları ihlalleri olduğu ve hukukun yeterince

işlemediği iddiaları bağlamında Türkiye’nin güvenli bir ülke olmadığı eleştirileri

yapılmaktadır.367

2.2.2.5. RF’nin Yaklaşımı

RF, Suriye krizinin başından itibaren Şam yönetiminin yanında yer alarak

zaman kazandırmaya çalışmıştır. Uluslararası toplumun gündemine Suriye’ye

müdahale seçeneği gelmesine rağmen RF, buna karşı çıkarak özellikle Esad

rejiminin ayakta kalmasına odaklanmıştır. RF yönetimi, 2012 yılı sonunda Esad

rejiminin kontrolü tamamen kaybetmeye başladığına ve muhaliflerin yönetime

gelme olasılığının arttığına da dikkat çekmiştir.368 Ancak S.Arabistan’ın kendisine

müzahir kişileri ön plana çıkarma çabası, muhalif gruplar arasındaki derin görüş

ayrılıkları ve ABD’nin Suriye politikasını oluşturmada yaşadığı gelgitler nedeniyle

bu beklenti gerçekleşmemiştir. Bunun sonucunda RF ve İran, Suriye’de daha etkin

bir konuma gelmişlerdir.

365 Yılmaz-Elmas, F. (2016). Avrupa kapı duvar, göç yaklaşımında söylem-eylem tutarsızlığı. Ankara: USAK

Yayınları, 288. 366 İnternet: Türmen, R. (2016). AB-Türkiye anlaşması ve mültecilerin unutulan insan hakları. Web:

http://t24.com.tr/yazarlar/riza-turmen/ab-turkiye-anlasmasi-ve-multecilerin-unutulan-insan-haklari,14180

adresinden 31 Aralık 2016’da alınmıştır. 367 İnternet: Uluslararası Af Örgütü uzmanı Andrew Gardner: AB yasa dışı sığınmacı anlaşmasını sürdürmek

için Türkiye’yi övüp duruyor, (2016). Web: http://www.abhaber.com/uluslararasi-af-orgutu-uzmani-andrew-

gardnerab-yasadisi-siginmaci-anlasmasini-surdurmek-icin-%E2%80%AA%E2%80%8Eturkiyeyi-ovup-

duruyor/ adresinden 12 Mayıs 2016’da alınmıştır. 368 İnternet: Rusya’dan son dakika Suriye açıklaması, (2012). Web: http://www.milliyet.com.tr/rusya-dan-

son-dakika-suriye-aciklamasi/dunya/dunyadetay/13.12.2012/1641266/default.htm adresinden 4 Şubat

2016’da alınmıştır.

Page 103: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

91

Güvenlik Konseyi’nin Batılı üyelerine güvenmeyen RF, ÇHC ile birlikte veto

yetkisini kullanarak, yorum yoluyla dahi olsa, Güvenlik Konseyi’nden Suriye’ye

müdahaleye dayanak teşkil edebilecek bir kararın çıkmasına engel olmuştur.

Ayrıca RF, ABD’nin Suriye’deki DEAŞ (IŞİD) hedeflerine yönelik hava

operasyonlarının Güvenlik Konseyi kararına dayanması gerektiğini, bunun Esad

yönetimi ile işbirliği yapılmadan ve meşru müdafaa hakkı çerçevesinde icra

edilemeyeceğini iddia etmiştir. Dolayısıyla RF, Suriye krizini ve DEAŞ (IŞİD) ile

mücadeleyi Güvenlik Konseyi düzleminde götürmeye çalışmıştır. RF, uluslararası

toplumun desteğiyle, sadece Suriye halkının barışçıl bir değişim yapabileceğini

iddia etmiş, normalleşmeye ve siyasî sürece vurgu yapmıştır.369

RF, İran’ın teşviği ve sahada güç kaybeden Esad rejiminin yıkılacağı

endişesiyle 30 Eylül 2015 tarihinde Suriye’ye müdahalede bulunmuştur. Esad

yönetiminin rızası ve talebi doğrultusunda RF’nin hava saldırılarına başlaması ile

birlikte Suriye’deki durum daha karmaşık hale gelmiş ve krizde yeni bir aşamaya

geçilmiştir. DEAŞ (IŞİD) (uluslararası terörizm) ile mücadele gerekçesiyle

başlatılan bu süreç, RF’nin Suriye’deki kazanımlarını koruma ve Ortadoğu’daki

etkinliğini artırma hedefine dönüşmüştür.

RF’nin, DEAŞ (IŞİD) gibi terörist gruplardan ziyade Nusra/Şam Fethi

Cephesi, ılımlı muhalif gruplar ve sivil hedeflere hava saldırıları düzenlemesi,

Kremlin’in Suriye’deki hedeflerine yönelik şüpheleri artırmıştır. Özellikle Rus

saldırılarının Halep, Lazkiye ve İdlib’de yoğunlaşması, Türkiye’ye yönelik

sığınmacı akınlarının artarak devamına neden olmuştur. RF’nin müdahalesi,

Türkiye’nin muhalif grupları ve sığınmacıları gönüllü olarak Suriye’ye geri

gönderebileceği bir alan olarak gördüğü Azez-Cerablus arasında güvenlikli bölge

kurma planını da menfi yönde etkilemiştir.

Öte yandan, özellikle RF’nin, sığınmacı akınları üzerinden AB’nin kurumsal

yapısını zayıflatmayı ve Birlik içi tartışmaları artırmayı istediği de belirtilmektedir.

Zaten RF’nin Batı/NATO bloku içinde çatlak sesleri artırmayı hedefleyen politikalar

izlediği bilinmektedir. NATO’nun Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı General

Philip Breedlove’ya göre RF, Suriye’de nüfus hareketlerini artırarak Avrupa’ya

369 Bayıllıoğlu, a.g.e., 162-291.

Page 104: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

92

yönelmelerini ve AB ülkelerinin siyasî çözüm yerine mülteci akınları ile

uğraşmalarını sağlamaya çalışmaktadır.370

RF’nin Suriye sahasında bir müdahale ile karşılaşmadan faaliyet

yürütebilmesi, RF-ABD arasında yürütülen gizli temaslardan uzlaşı çıktığının bir

göstergesidir. Bu bağlamda uluslararası terörizmle mücadelenin ön plana çıkmış

olması ve Esad rejiminin yerine ikame edilecek güçlü bir muhalefetin

bulunmaması, iki ülkenin Suriye’ye ilişkin temel konularda uzlaşı sağlamalarını

kolaylaştırmıştır. Daha önce RF-ABD uzlaşısı sayesinde İran ile P5+1 ülkeleri

arasındaki nükleer müzakerelerde anlaşma sağlanmış olması, Suriye konusunda

da uzlaşabileceklerini işaret etmiştir.

Ayrıca ABD ve RF, ÇHC’nin Ortadoğu’dan uzak tutulması konusunda benzer

yaklaşımlara sahiptirler. Kapitalizmin küreselleşmesi ile ekonomik dönüşüm

geçirmiş olan ÇHC, 2015 yılında ekonomisi ile dünyanın en büyüğü haline

gelmiştir. Buna ilaveten İsviçre/Davos’ta 2017 Ocak ayında yapılan Dünya

Ekonomik Forumu’nun yıllık toplantısında, “otoriter kapitalizm” modelini

benimseyen ÇHC’nin Devlet Başkanı Şi Cinping’in, ekonomide küreselleşmenin ve

serbest ticaretin sürekliliğine vurgu yapması, özellikle Batılı ülkelerin içinde

bulunduğu ekonomik ve sosyal krizin büyüklüğünü göstermesi açısından

önemlidir.371

Bir yanda reaktif bir dış politika izlediği eleştirilerine muhatap olan ABD, diğer

yanda İran, Irak, Esad rejimi ve Hizbullah’la işbirliği yapan RF’nin Suriye krizinde

belirleyici oldukları aşikârdır. Dolayısıyla Suriye kaynaklı nüfus hareketlerinin sona

erdirilmesinde ve tarafların kalıcı siyasî uzlaşı sağlamalarında RF ve ABD

yönetimlerinin yaklaşımları, atacakları adımlar ve siyasî süreçte taraflara dikte

ettirecekleri hususlar etkili ve belirleyici olacaktır.

Bununla birlikte RF’nin 20 Aralık 2016 tarihinde Moskova’da Türkiye ve

İran’la dışişleri bakanları düzeyinde yaptığı Suriye konulu toplantı önemlidir.

Toplantıda, Suriye’nin toprak bütünlüğüne, uluslararası terörizmle mücadeleye,

370 İnternet: Migrant crisis: Russia and Syria weaponising migration, (2016). Web:

http://www.bbc.com/news/world-europe-35706238 adresinden 15 Mayıs 2016’da alınmıştır. 371 Ulagay, a.g.e.,104-151.

Page 105: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

93

Esad yönetimi ile muhalifler arasındaki müzakerelere ve imzalanacak muhtemel

bir anlaşmaya RF, Türkiye ve İran’ın garantör olmalarına vurgu yapılmıştır.

Bilahare Moskova toplantısının devamı olarak 23 Ocak 2017 tarihinde Astana

Zirvesi gerçekleştirilmiştir. RF öncülüğünde, BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de

Mistura’nın katılımı ve kolaylaştırıcılığı ile yapılan toplantıya, Türkiye, İran, ABD,

Esad rejimi ve muhalifler katılmışlardır. Zirve sonrası RF, Türkiye ve İran

tarafından yapılan ortak açıklamada; Suriye ihtilafına askerî bir çözüm olmayacağı,

Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararının uygulanması temelindeki siyasî sürecin

sonuç getireceği, ateşkesin güçlendirilmesi ve ihlallerin azaltılması için önlemler

alınacağı, bunun için üçlü bir mekanizme kurulacağı, DEAŞ (IŞİD) ve Nusra/Şam

Fethi Cephesi ile mücadelede ve silahlı muhalif grupların bunlardan

ayrıştırılmasında kararlı oldukları ifade edilmiştir. Böylece RF, siyasî çözüm

sürecinde ABD’den daha etkin olduğunu uluslararası kamuoyuna göstermiştir.372

Öte yandan, RF’nin Suriye konusunda “çok boyutlu” politika izlemesi, Türkiye

ile karşı karşıya gelmesine neden olmaktadır. Türkiye’nin, Fırat Kalkanı Harekâtı

kapsamında El Bab’ın ardından Halep/Menbiç’ten PYD/YPG’yi uzaklaştırma

hedefi, 2017 Mart ayında RF ve ABD askerlerinin Menbiç’e girmesiyle akamete

uğramıştır. Daha sonra RF’nin Halep/Afrin’de “Ateşkes İzleme Merkezi” kurması

ve bu amaçla zırhlı araçlarla askerî birlik göndermesi, Suriye askerlerini ve

PYD/YPG güçlerini eğitmeye başlaması önemlidir. Önümüzdeki dönemde RF’nin

Afrin’de askerî üs kurmak için hazırlık yaptığı iddiaları gerçeğe dönüşebilecektir.373

RF; Esad rejimi ve PYD/YPG ile koordineli şekilde hareket ederek, Türkiye’nin

hedeflerini, Menbiç ve Afrin’e yönelik olası planlamalarını374 ve silahlı muhalif

grupların PYD/YPG ile çatışmalarını engellemeye çalışmaktadır.

RF, Türkiye ve İran’ın garantörlüğünde Suriye’de çatışmasızlık bölgeleri

kurulması için 4 Mayıs 2017 tarihinde Astana’da başlatılan girişim, 14-15 Eylül

2017 tarihlerinde yapılan görüşmelerin ardından uygulamaya konulmuştur. RF,

372 İnternet: Astana bildirgesinin tam metni, (2017). Web: http://www.aljazeera.com.tr/haber/astana-

bildirgesinin-tam-metni adresinden 12 Kasım 2017’de alınmıştır. 373 Akyol, T. (2017, Mart 22). Rusya ne yapıyor? Hürriyet ; İnternet: Rus askerler Afrin’e ulaştı, (2017).

Web: https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201703211027727281-rus-askerler-afrin-ulasti/ adresinden 22

Mart 2017’de alınmıştır. 374 İnternet: MGK’da karar alındı: Afrin dahil YPG’nin olduğu her yer meşru hedef, (2016). Web:

https://tr.sputniknews.com/turkiye/201612021026103619-mgk-karar-afrin-ypg/ adresinden 22 Mart 2017’de

alınmıştır.

Page 106: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

94

Türkiye’nin desteği ile İdlib ve çevresindeki cihatçı grupları yok etmeyi veya ılımlı

hale getirmeyi hedeflemektedir. Bu süreçte Suriye Ordusu da RF ve İran’ın

desteğiyle ülkede kontrol ettiği alanları genişletmektedir. Mevcut koşullarda RF,

Suriye’deki dengeleri domine eden, siyasî sürecin altyapısını kuran ve geliştiren

aktör konumuna gelmiştir.

2.2.2.6. İran’ın Yaklaşımı

İran’da 1979 yılında gerçekleştirilen devrimin ardından Suriye ile ilişkiler ivme

kazanmıştır. İran’ın Batı ve İsrail karşıtlığı ve Filistin konusuna yaklaşımı, Suriye

ile yakınlaşmasını sağlamıştır. 1980 yılında başlayan İran-Irak savaşında Tahran

yönetiminin yanında yer alan ve silah desteğine aracılık yapan Suriye, bunun

karşılığında İran’dan ucuz petrol satın almıştır. Bilahare İsrail’in 1982 yılında

Lübnan’ı işgale girişmesi sonrasında Suriye-İran ittifakı tesis edilmiştir. Bu gelişme

üzerine Lübnan’a gönderilen Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), Hizbullah’ın

kurulmasına yardımcı olmuş, silah ve eğitim desteği vermiştir. Hizbullah ise Suriye

ve İran’ın bölgesel hedeflerine ulaşmalarına hizmet etmiştir. İki ülke ilişkilerinin,

Nusayri-Şii ekseni üzerinde gelişmemesine rağmen Seyyide Zeynep Türbesi ve

Şiilerce kutsal sayılan yerlerin Suriye’de bulunması, Şiilik ve Şiileştirme faaliyetleri

açısından önemlidir. 2003 yılından itibaren Batılı ülkeler ile ilişkileri bozulan ve

2005 yılında Lübnan’dan çekilmek durumunda kalan Suriye’nin, İran ile işbirliğinin

artmasına ve Hizbullah’ın güç kazanmasına İsrail ve Arap ülkeleri olumsuz şekilde

yaklaşmıştır. Bunun üzerine Batılı ülkeler, Hizbullah ile İran arasındaki irtibat ve

destek noktası olan, teröre destek verdiği gerekçesiyle yaptırımlara maruz kalan

Suriye’yi bulunduğu eksenden koparmaya ve İsrail ile barıştırmaya çalışmışlardır.

Arap Baharı’nı “İslamî uyanış” olarak gören İran’a göre Suriye’deki gelişmeler,

Şam-Tahran eksenini yıkmayı hedeflemekte, diğer ülkelerde başkentlerde ve

büyükşehirlerde yaşanan gösterilerin Suriye’de taşrada ve sınır bölgelerinde

gerçekleşmesi ise dış güçlerin etkisi olduğunu göstermektedir.375

2012 yılından itibaren Suriye krizine müdahil aktörlerden birisi İran’dır.

Stratejik ortağı Esad rejiminin ülke genelinde kontrolü kaybetmeye başlaması

üzerine İran diplomatik ve askerî destek vermiştir. Bu kapsamda DMO’ya bağlı

375 Sinkaya, B. (2011). İran-Suriye ilişkileri ve Suriye’de halk isyanı. Ortadoğu Analiz, 3(33), 38-43.

Page 107: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

95

Kudüs Gücü’nün koordinesiyle, farklı ülkelerden paralı ve gönüllü olarak Şii milisler

Suriye’ye getirilmişlerdir. Suriye’deki “Şiiler açısından kutsal mekânların

korunması” gerekçesi ve motivasyonuyla, aralarında Hizbullah (Lübnan),

Fatimiyyun (Afganistan) ve Zeynebiyyun (Pakistan) Tugayları’nın da yer aldığı 15

Şii “yabancı savaşçı” grubu Suriye’de konuşlandırılmıştır. Bu milis güçleri,

Suriye’de gidişatın değişmesinde ve muhaliflerin etkinliğinin kesilmesinde belli

ölçüde etkili olmuşlardır. İran’da sığınmacı olarak bulunan Afgan Şii Hazaralar,

maddi ve ideolojik motiflerle, sınır dışı edilme tehdidiyle ve İran vatandaşlığına

alınma beklentisiyle Suriye’ye savaşmak üzere gitmişlerdir. Bu girişimiyle İran,

dünya genelinde Şii grupları stratejik hedefleri doğrultusunda yönlendirmedeki

başarısını göstermiştir. Ayrıca İran, Suriye’de barışın sağlanması akabinde, söz

konusu milis grupları kendi ülkelerinde veya farklı coğrafyalarda yeniden istihdam

etme fırsatı yakalamış olmaktadır.376

Geçmişten bu yana İran’ın Suriye’deki mevcudiyeti ve etkinliği, Esad

yönetimleri ile ilişkileri sayesinde gerçekleşmiştir. İran, Suriye’nin geleceğinde

B.Esad’ın konumunun ne olacağı konusuyla yakından ilgilidir. Suriye krizine

müdahil olarak askerî ve ekonomik açıdan büyük bir yükün altına giren İran’ın

bölgesel hedeflerini ve Ortadoğu’daki kazanımlarını sürdürmesi için B.Esad’ın

yönetimde kalması önem arz etmektedir. Öte yandan İran, büyük ölçüde RF ve

ABD’nin kendisine sağladığı hareket alanı sayesinde Suriye ve Irak’ta etkinliğini

artırabilmiştir. Bu noktada İran ile P5+1 ülkeleri arasındaki nükleer müzakerelerin,

RF ve ABD’nin uzlaşısı ile anlaşmayla sonuçlandığını da belirtmek gerekir.

Suriye Ordusu’nun 2016 yılı sonunda Halep’i geri alması, silahlı muhalifler ile

mücadelesinde bir dönüm noktasıdır. Bu başarıda, RF ve İran’ın askerî desteğinin

önemi büyüktür. Bilahare RF’nin, 2016 Aralık ayından sonra Türkiye ve İran ile

Moskova ve Astana’da yaptığı toplantılarda, “Suriye’nin toprak bütünlüğü, laik

yapısı, silahlı muhaliflerin terör unsurlarından ayrıştırılması, muhalifler ile Şam

yönetimi arasında uzlaşı sürecine katkı sunma ve garantör olma” konuları

gündeme gelmiştir. Böylece RF, Suriye konusunda çok boyutlu bir politika

izlediğini göstermiştir.

376 Farzam, R., Türkoğlu, A.J. ve Sarı, İ. (2016). İran’ın Afgan lejyonerleri. Ankara: İran Araştırmaları

Merkezi, 1-14.

Page 108: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

96

Öte yandan İran ise Suriye’de kalıcı çözüme vurgu yapıldığı bir süreçte,

büyük ölçüde Esad yönetimi ve RF’ye endeksli politikalar yürütmektedir. İran’ın

mezhepsel farklılığın da etkisiyle, Suriye’deki muhalif gruplar ile yeterince işbirliği

geliştirememesi büyük bir eksikliktir. Buna ilaveten ABD Başkanı Trump’ın İran’ı

Ortadoğu’da “sınırlandırmaya” yönelik politikalar izlemesi beklenmektedir. Böylece

İran’ın Suriye ve Irak’taki siyasî ve askerî etkinliği azalabilecektir. Bunun

sonucunda yalnızlaşacak olan İran, RF’ye daha bağımlı hale gelerek, gerektiğinde

uluslararası müzakelerde geri planda tutulmaya çalışılacaktır.377

Türkiye’nin gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı Harekâtı, İran’ın Suriye’deki

faaliyetlerini sınırlandırabilecek bir hamle olmuştur. İran açısından bazı kaygılara

yol açmasına rağmen Türkiye harekâtın hedefinin PYD/YPG ve DEAŞ (IŞİD) ile

sınırlı olduğunu açıklamıştır. Bu doğrultuda Türkiye’nin, Suriye’nin toprak

bütünlüğü ve egemenliği çerçevesinde, önümüzdeki süreçte El Bab’ı Şam

yönetimine devretmesi muhtemeldir. Geçmişten bugüne Türkiye, İran ve Suriye’nin

Kürt sorununa yaklaşımlarının benzerlik göstermesi ve K.Irak’taki devletleşme

adımlarına menfi yaklaşımları, PYD/YPG’nin Kürt özerk bölgesi kurma hedefi

karşıtlığında da belli ölçüde uzlaşmalarına yardımcı olabilecektir.378

İran’ın, Esad rejiminin kontrol ettiği alanları genişletmeye, DEAŞ (IŞİD) ve

cihatçı gruplarla mücadeleye ve Nusayri/Şii kesimleri korumaya yönelik faaliyetlere

katkılarını sürdürmesi beklenmektedir. “Çatışmasızlık bölgeleri” projesinin garantör

ülkelerinden biri olan İran’a cihatçı gruplar tarafından tepki gösterilmektedir. Öte

yandan PYD/YPG’nin, belli ölçüde Esad rejimi ile temaslarını sürdürmesi ve cihatçı

gruplarla mücadele etmesi durumunda, sınırlı düzeyde olan İran-PYD/YPG ilişkisi

devam edecektir. Bu irtibatın, büyük ölçüde DMO üzerinden siyasî, askerî ve

istihbarî düzlemde yürütülmekte olduğu düşünülmektedir.379

377 İnternet: Azizi, H. (2016). Three reasons Iran should worry over Russia’s Syria plans, Web:

http://www.al-monitor.com/pulse/en/originals/2016/12/iran-russia-syria-intervention-aleppo-game-plan-

concern. html adresinden 16 Mart 2017’de alınmıştır. 378 İnternet: Is Iran following Russia’s lead in Syria? (2017). Web: http://www.al-monitor.com/

pulse/en/originals/2017/01/iran-turkey-russia-syria-cease-fire-kurds-raqqa-assad.html adresinden 16 Mart

2017’de alınmıştır. 379 Sinkaya, B. (2015). Suriye krizi çerçevesinde İran-Pyd ilişkileri: taktik ortaklık. Ortadoğu Analiz, 7(70),

50-52 ; İnternet: Ostovar, A. (2016). It’s time to negotiate with Iran over Syria. Web:

http://foreignpolicy.com/2016/10/12/its-time-to-negotiate-with-iran-over-syria-war-russia-rouhani-united-

states/ adresinden 17 Mart 2017’de alınmıştır.

Page 109: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

97

2.2.3. Suriye’de Siyasî Çözüm Arayışları

Suriye’nin geleceğinin nasıl şekilleneceğine ve yeni yönetim yapısının hangi

gruplardan oluşacağına ilişkin tartışmalar sürmektedir. B.Esad ve muhalif gruplar

arasındaki derin görüş ayrılıkları ve düşmanlıklar, muhalif grupların farklı

ülkelerden destek almaları, krize müdahil aktörlerin sayısının fazlalığı, RF ve

İran’ın bölgesel çıkarları bağlamında Şam yönetimi üzerinde etkin olma istekleri

gibi faktörler, kalıcı siyasî çözüm çalışmalarını olumsuz şekilde etkilemektedir.

Bunlara ilaveten Suriye’de yabancı (terörist) savaşçıların (Şii milisler,

Hizbullah, PYD/YPG, DEAŞ (IŞİD) gibi örgütlere ve muhalif gruplara gönüllü

ve/veya para karşılığı katılanlar) varlığı, iç ve dış göçlerin durdurulmasına yönelik

önlemler alınması ve iç savaş nedeniyle ülke dışına gidenlerin “gönüllü geri

dönüşleri” için neler yapılabileceği gibi temel sorunlar da bulunmaktadır.

Suriye’de siyasî çözüm arayışları bağlamında Güvenlik Konseyi’nin 18 Aralık

2015 tarihinde aldığı 2254 sayılı karar, Esad rejimi ile muhalefetin görüşmelere

başlamasını ve ateşkesin sürekliliğini amaçlamıştır. Ayrıca bu karara göre BM’nin

terörist olarak gördüğü gruplar (DEAŞ (IŞİD) ve Nusra/Şam Fethi Cephesi dahil)

muhalefet içinde yer almamış, 6 ay içinde kapsayıcı ve mezhepler üstü bir yönetim

kurulması, 1.5 yıl içinde özgür ve adil seçimlerin yapılması hedeflenmiştir.380

Taraflar arasında çatışmaların devam etmesi, RF ve Esad rejiminin Halep ve

çevresine saldırılarının sürmesi ve uluslararası terörizmle mücadele edilmesi gibi

faktörler, bu kararın hayata geçirilmesini olumsuz şekilde etkilemiştir.

BM’nin öncülüğünde İsviçre/Cenevre’de devam eden barış görüşmeleri,

Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı temelinde yürütülmektedir. Cenevre

görüşmelerinin 8. turu 28 Kasım 2017 tarihinde başlamıştır. Esad yönetimi ile

muhalif grupların bir araya getirildiği bu görüşmeler, siyasî çözümün sağlanması

hedefi açısından önemlidir. Muhaliflerden oluşan müzakere heyetinde, Türkiye’nin

desteklediği Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonu, Yerel Koordinasyon,

380 İnternet: BM Suriye konusunda uzlaştı: ateşkes ve müzakere yolu açıldı, (2015). Web:

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/12/151219_bm_suriye_karar ; Security council unanimously

adopts resolution 2254 (2015), endorsing road map for peace process in Syria, setting timetable for talks.

(2015). http://www.un.org/press/en/2015/sc12171.doc.htm adreslerinden 26 Mart 2016’da alınmıştır.

Page 110: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

98

Kahire Platformu, Moskova Platformu, askerî gruplar ve bağımsızlardan

oluşmaktadır. Muhalefetin bu çok parçalı yapısı, Esad yönetiminin konumunu

güçlendirmektedir. Müzakerelerde iç savaşın sona ermesi, ateşkesin sürekliliği ve

insani yardımların ulaştırılması öncelikli konular olmakla birlikte Suriye’de geçiş

yönetimi kurulması, anayasa hazırlanması, seçimlerin yapılması ve terörle

mücadele konularında çözüm arayışları sürmektedir.381

Uçak krizinden sonra RF, Esad rejiminin Halep ve çevresinde etkinliğini

artırmaya, Türkiye sınırından Halep’e uzanan koridoru kapatarak muhaliflerin

Türkiye ile bağlantısını kesmeye çalışmıştır. Bu süreçte ABD ve RF ile işbirliği

içinde olan PYD/YPG ise Fırat’ın batısına geçerek Azez-Carablus hattını

birleştirme ve Kürt koridoru oluşturma arayışlarını sürdürmüştür. Cumhurbaşkanı

Erdoğan ile RF lideri Putin’in 2016 Ağustos ayı başında ilişkileri düzeltmek için

attıkları adımın ardından gerçekleşen Fırat Kalkanı Harekâtı, siyasî çözüm

masasında Türkiye’nin ve desteklediği muhaliflerin elini güçlendiren bir hamle

olmuştur.

RF, Türkiye ve İran arasında 20 Aralık 2016 tarihinde Moskova’da yapılan

Suriye konulu toplantı, Esad yönetimi ile muhalifler arasında siyasî çözüm

arayışlarını ivmelendirmiştir. Türkiye açısından bu toplantı, Esad yönetimine

yaklaşımını değiştirmesi gerektiği ve Suriye’nin birlik ve toprak bütünlüğü

çerçevesinde PYD/YPG’nin faaliyetlerine sınırlama getirilebileceği mesajlarını

içermektedir. Bilahare RF, Türkiye ve İran’ın öncülüğünde, Esad yönetimi ve

muhaliflerin katılımıyla 23 Ocak 2017 tarihinde Astana’da yapılan görüşmeler ise

Suriye’de ateşkesin sürekliliğinin sağlanması ve siyasî çözüm arayışları

bağlamında önemlidir.

RF, ABD Başkanı Trump göreve gelmeden kısa süre önce bu diplomasi

trafiğini başlatmıştır. Böylece RF, Suriye krizine müdahil ülkeler ve gruplar

üzerinde etkisini artırma fırsatı yakalamıştır. Bu süreç özellikle RF-Türkiye

işbirliğinin güçlenmesine katkı sunmuştur. RF, Suriye konusunda bir yandan

Türkiye ve İran ile birlikte hareket ederken, öte yandan ABD, İsrail, S.Arabistan,

381 İnternet: Suriyeli muhaliflerin tek çatı altında katıldığı Cenevre-8 başlıyor, (2017). Web:

http://aa.com.tr/tr/dunya/suriyeli-muhaliflerin-tek-cati-altinda-katildigi-cenevre-8-basliyor/982803

adresinden 2 Aralık 2017’de alınmıştır.

Page 111: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

99

Mısır ve PYD/YPG ile yakın işbirliği içinde olmuştur. Ayrıca Türkiye’nin PYD/YPG

konusundaki çekincelerini dikkate alarak siyasî müzakerelere davet etmeyen RF,

aynı zamanda örgüt ile temaslarını sürdürerek denge politikası izlemiş ve örgütün

ABD’nin güdümünde hareket etmesini sınırlamaya çalışmıştır.

Suriye’ye ilişkin siyasî müzakereler, yavaş ve sorunlu bir şekilde

ilerlemektedir. Uluslararası toplumun, sığınmacıların AB/Batı’ya geçişlerini

engellemeye odaklanması, sorunun kaynağı olan Suriye’ye yönelik kapsamlı

çalışmaları etkilemektedir. Bu aşamada RF’nin daha etkin olduğu siyasî çözüm

süreci, doğal olarak Esad yönetimi, muhalifler ve ilgili aktörlerin tümünü memnun

etmeyecektir. RF ve ABD öncülüğünde uluslararası terörizmle mücadele edildiği

gerekçesiyle sahadaki gerçeklikle örtüşmeyen çözümler gündeme gelebilecektir.

Türkiye ve muhalif grupların, Esad yönetimi ve güvenlik bürokrasisine karşı

duruşları devam etmektedir. Bu süreçten olumlu bir netice çıksa da Suriye’de yeni

bir siyasî yapı kurulması ve istikrarın sağlanması kolay olmayacaktır. Ülkede

güvenlik sorunları sürdükçe Türkiye’ye yönelik nüfus hareketleri devam edecektir.

2.2.4. Suriye Krizi ve Sığınmacılar: Pakistanlaşma-Afganistanlaşma İddiaları

Dünya genelinde savaş, iç çatışma ve zulüm gibi gerekçelerle yerlerinden

edilenlerin sayısı en yüksek seviyeye (yaklaşık 65 milyon) ulaşmış olup bu sayı

her geçen gün artmaktadır. Hâlihazırda Suriye’den sonra dünyadaki en büyük

mülteci kaynağı olan ülke Afganistan’dır.382 Suriye kaynaklı nüfus hareketleri ile

Afgan mültecilerin yıllardır yaşadıkları tecrübeler, Türkiye ve Pakistan’ın maruz

kaldıkları sorunlar ve iki bölgesel krizin seyri arasındaki bazı benzerlikler dikkat

çekicidir.

SSCB’nin Afganistan’ı işgali sonrası büyük çoğunluğu Peştun kökenli

yaklaşık 3 milyon Afgan mülteci Pakistan’a sığınmıştır. Pakistan, kendi güvenliğini

sağlamak ve SSCB’nin Hint Okyanusu’na inmesini engellemek amacıyla Afgan

direnişine destek vermiştir. Pakistan İstihbarat Servisi ve ABD’nin desteğiyle 75

382 İnternet: UNHCR küresel eğilimler raporu, (2015). Web: http://www.unhcr.org/turkey/home.

php?Content=640 adresinden 2 Şubat 2016’da alınmıştır.

Page 112: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

100

bin medresenin açıldığı bu süreç, Pakistan’da demografik yapının bozulduğu,

radikalleşmenin ve iç çatışmaların arttığı bir noktaya evrilmiştir.383

Pakistan’da yaklaşık 1.6 milyon Afgan mülteci barınmaktadır. Ayrıca kayıt

altına alınmamış 1 milyon civarında mülteci olduğu belirtilmektedir. Türkmenistan,

Özbekistan ve Tacikistan, sınır komşusu Afganistan’dan gelen mültecileri kabul

etmemiş olup İran’da ise yaklaşık 850 bin Afgan mülteci mevcuttur. Afganistan’da

güvenliğin tesis edilememesi ve uluslararası toplumun bu krize çözüm

üretememesi, mültecilerin ülkelerine geri dönüşlerini de yavaşlatmıştır.384

Pakistan, 1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Protokolü’ne taraf ülkelerden

biri değildir. Buna rağmen Pakistan, BMMYK ve Afganistan ile koordineli bir

şekilde ve gönüllü olarak mültecilere yönelik çalışmalar gerçekleştirmektedir.

Afgan mülteciler, yıllardır Pakistan’ı sosyo-ekonomik, siyasî ve güvenlik açısından

olumsuz şekilde etkilemekte ve ilave yükler getirmektedirler.385

“Gönüllü geri dönüşler”, mültecilere yönelik kalıcı çözümlerden biri olarak

görülmektedir. Siyasî, güvenlik ve/veya maddi faktörlerin etkisi/baskısıyla

gerçekleşen geri dönüşlerin ise gönüllü olarak yapılmadığı değerlendirilmektedir.

Bu süreçte öncelikle menşe ülkedeki savaş ve çatışmaların sona ermiş ve

istikrarın sağlanmış olması, dolayısıyla Afganistan’daki koşulların (çekici faktör)

nispeten Pakistan’dan (itici faktör) daha iyi durumda bulunması gereklidir. Ayrıca

geri dönüşlerin sürdürülebilir olmasını ve mültecilerin yeniden uyumlarını sağlamak

amacıyla uluslararası kuruluşlar ve STK’ların, mültecilerin geri dönecekleri

bölgelere yönelik yardımlarda bulunmaları önemlidir. Ancak Afganistan’a dönen

mülteciler, yeniden uyum sağlama, çalışma, barınma, sağlık ve sosyo-ekonomik

açılardan büyük sorunlar yaşamaktadırlar.386

383 İnternet: Hassan, S.M. (2011). Afganistan savaşının Pakistan siyasetine etkileri. Web:

http://www.bisav.org.tr/yayinlar.aspx?module=makale&yayinid=116&menuID=3_3&yayintipid=3&

makaleid=880 adresinden 12 Ekim 2015’te alınmıştır. 384 İnternet: Afgan mülteciler zor durumda, (2012). Web: http://www.hurriyet.com.tr/planet/20250260.asp

adresinden 2 Mayıs 2016’da alınmıştır. 385 Güler, A. (2013). Uluslararası mülteci rejimi: Afganistan örneği üzerinden bir rejim etkinliği analizi.

Uluslararası İlişkiler, 9(36), 108-117. 386 Güler, a.g.m., 102-117.

Page 113: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

101

Sovyet işgali sonrası Afganistan’da başlayan nüfus hareketleri, gerek

ülkelerine geri dönüşler gerekse iç ve dış göçlerin yeniden başlaması şeklinde

devam etmiştir. İşgal sonrasında 3.9 milyon kişi Pakistan ve İran’a gitmiş veya ülke

içinde yer değiştirmiştir. SSCB’nin geri çekilmesiyle birlikte Afganistan’a geri

dönüşler olmasına rağmen 1992 yılında mücahitler arasında başlayan iç savaş

nüfus hareketlerini yeniden ivmelendirmiştir. Taliban rejiminin etkili olduğu 1996-

2001 döneminde iç savaş ve kuraklık sebebiyle de göçler yaşanmıştır. 11 Eylül

terör saldırıları sonrası ABD ve İngiltere’nin öncülüğünde Taliban rejiminin yıkılıp

2002 yılında yeni Afgan hükümetinin kurulmasıyla birlikte 1.5 milyon kişi

yerlerinden edilmiştir.387 Dolayısıyla Afganistan’da yaşanan bu göç tecrübeleri,

Suriye’de siyasî çözüm sağlandıktan sonra ülkeye geri dönüşlerin olacağına ancak

etnik, mezhepsel vb. temelli çatışmaların ve kaosun devam etmesi halinde ise ülke

içinde ve/veya yurt dışına yeni göçler yaşanacağına işaret etmektedir.

BMMYK’nin 2002 Nisan ayı içinde başlattığı Afganistan’a “Gönüllü Geri

Dönüş Programı” kapsamında, 2 yıl içinde başta Pakistan ve İran’dan olmak üzere

2.8 milyon kişi yaşadığı yerlere geri dönmüşlerdir. Ancak bu geri dönüşler kalıcı

olmamış, nüfus hareketleri yeniden başlamıştır. 2004 yılı sonrasında geri dönüş

programları devam etmesine rağmen Afganistan içindeki yer değiştirmeler konusu

BMMYK gündemine 2010 yılında getirilmiştir. BMMYK, Afgan mülteciler için en

uygun çözümün “gönüllü geri dönüş” olduğunu belirtmiştir. Bu süreçte ekonomik

etkenler ve geri dönüş için verilen nakit hibeler etkili olmaktadır.388

Son dönemde Afganistan-Pakistan ilişkilerindeki olumsuz gelişmeler, Afgan

mültecilerine de yansımaktadır. Mülteci politikasını sertleştiren ve mülteci haklarını

korumada isteksiz olan İslamabad yönetimi, mültecileri Afganistan’a geri

göndermeye devam etmektedir. Bu durum, Afgan mültecilerin “zorunlu ve kitlesel

olarak ülkelerine geri gönderildikleri” şeklinde eleştirilmektedir. Ayrıca Afganistan

ile bağı kalmamış olan ikinci ve üçüncü kuşak mültecilerin Pakistan’dan

gönderildikleri ve bunun yeni insani krizlere yol açabileceği iddia edilmektedir.

2016 yılı içinde yaklaşık 600 bin mülteci Pakistan’dan Afganistan’a geri

gönderilmiştir. Afgan mültecilerin hukukî statülerinin verilmemesi, mülteci

okullarının kapatılması, Pakistan okullarında eğitim görenlerin uzaklaştırılması,

güvenlik gerekçesiyle gözaltı ve baskınların artması, keyfî uygulamalar ve

387 Dalkıran, M. (2013). Eve geri dönüş: Afganistan, küresel eğilimler serisi. Çalışma kâğıdı, 10. İstanbul:

Kültür Üniversitesi, 1-6. 388 Dalkıran, a.g.m.,1-6.

Page 114: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

102

tehditlerin yaygınlaşması, Pakistan toplumunda Afgan karşıtlığının artması, kira

fiyatlarının yükselmesi ve BMMYK’nın geri dönecek her mülteciye 400 dolar hibe

desteği vermesi gibi faktörler, Afganistan’a geri dönüşleri hızlandırmaktadır. Bu

hamlelere rağmen Pakistan yönetimi, uluslararası baskılar sonucu, mültecilere

statü verme işlemlerini 2017 yılı sonuna kadar uzatmak durumunda kalmıştır.389

Pakistan tecrübesinden hareketle Türkiye’nin Suriye politikasına yönelik

eleştiriler de yöneltilmektedir. Pakistan’ın Taliban’ı güçlendirmesi ile Türkiye ve

müttefiklerinin Suriye krizine müdahalesi, muhalif gruplara destek sağlaması,

DEAŞ (IŞİD) benzeri örgütlerin zemin kazanması ve bu süreçte radikal dini

anlayışın etkin hale gelmesi gibi hususlar arasında benzerlikler kurulmakta ve

Türkiye’nin “Pakistanlaşma” sürecinde olduğu ifade edilmektedir.390 Bir başka

yönüyle “Pakistanlaşma”, Afganistan ile Pakistan sınırında kontrolü zorlaşan

istikrarsız bölgeler oluşması ve terör örgütlerinin bu sahalarda daha etkin hale

gelmeleridir.391 Öte yandan bu süreç, Suriye ve Irak’ın da “Afganistanlaşma”sı

anlamına gelmektedir. Ancak son dönemde Türkiye’nin DEAŞ (IŞİD) ve Nusra/

Şam Fethi Cephesi’ne yönelik yürüttüğü operasyonlar ve Suriye’nin kuzeyindeki

terör unsurlarını temizlemeye yönelik kararlılığı, “Pakistanlaşma” iddialarını

zayıflatan gelişmelerdir.

İslamabad yönetiminin, medreselerde eğitim alan Afgan mültecilerden

kurduğu ve zamanla kendi çizgisini oluşturan Taliban, halen Afganistan’ın yaklaşık

% 40’ını kontrol etmektedir. Bu nedenle Afganistan’da barış ve istikrarın

sağlanması için Taliban’ı uzlaşı sürecine katmak isteyen Dörtlü Koordinasyon

Grubu’nun (ABD, ÇHC, Pakistan, Afganistan) çalışmaları önemlidir. Günümüzde

Pakistan’da meydana gelen asayiş olayları ve terör saldırılarında Afgan

mültecilerin veya bunlarla bağlantılı şahısların yer aldığı ifade edilmektedir. Afgan

mültecilerden kaynaklanan sorunların benzerlerinin, önümüzdeki süreçte Suriyeli

sığınmacılar tarafından Türkiye’ye yaşatılması ihtimal dahilindedir.

389 İnternet: Hashim, A. (2017). Afghan refugees’ status extended until end of year. Web:

http://www.aljazeera.com/news/2017/02/afghan-refugees-status-extended-year-170207180402885.html ;

Pakistan coercion, UN complicity, the mass forced return of Afghan refugees, (2017). Web:

https://www.hrw.org/report/2017/02/13/pakistan-coercion-un-complicity/mass-forced-return-afghan-refugees

adreslerinden 13 Mart 2017’de alınmıştır. 390 İnternet: Tanchum, M. M. ve Karaveli, H. M. (2014). Pakistan’s lessons for Turkey. Web:

http://www.nytimes.com/2014/10/06/opinion/pakistans-lessons-for-turkey.html?_r=0 adresinden 5 Temmuz

2015’te derlenmiştir. 391 Pakistan’da Aşiretler Bölgesi, Pencap, Belucistan ve Gilgit Baltistan gibi bölgelerde dini, etnik, mezhepçi

ve/veya ayrılıkçı nitelikte faaliyet gösteren onlarca terör örgütü bulunmaktadır.

Page 115: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

103

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

SURİYELİ SIĞINMACILARIN TÜRKİYE’NİN ULUSAL

GÜVENLİĞİNE ETKİLERİ

Bir ülkede meydana gelen kriz, sadece o ülke sınırları içinde kalmamakta,

komşu ülkeleri hatta uzak coğrafyaları etkilemektedir. Suriye iç savaşı, başta

kitlesel göçler olmak üzere birçok sorunu Türkiye’ye ve komşu ülkelere taşımıştır.

Aynı zamanda göç konusunda bir “transit ülke” olan Türkiye üzerinden AB’ye

göçler gerçekleşmiştir. AB ülkelerine 2014 yılında başlayan bu göçlerin, 2015

yılında artması üzerine, sığınmacı/mültecilerin sorunlarını ele almak yerine

güvenlikçi yaklaşımlar öne çıkmıştır. Böylece sığınmacıları kabul eden ülkeler,

göçten kaynaklanan, algılanan ve ileride yaşanabilecek sorunlara odaklanmaya

başlamışlardır.

Sığınmacı sorunu, Suriye krizi ile birlikte ortaya çıkan bir konudur. Bu iki

sorun Türkiye’nin ulusal güvenliğini ve toplumsal güvenliğini etkilemektedir. Suriye

kaynaklı silahlı saldırılar veya Esad rejiminin silah kullanma ihtimali, krizin bölgesel

güvenlik ve istikrarın yanı sıra Türkiye’nin ulusal güvenliğine olumsuz etkileri ve

kitlesel sığınmacı hareketlerinin tehdit ve risk oluşturduğu gerekçeleri üzerinden

2012 yılından itibaren Türk Ordusu’nu Suriye’ye göndermek amacıyla Türkiye

Büyük Millet Meclisi’nden yetki alınmıştır. Hükümet, kitlesel sığınmacı akınlarını,

önce Türkiye’ye yönelik tehdit, ardından güvenlik riski olarak değerlendirmiştir.

Türkiye, meşru müdafaa hakkı ve angajman kuralları çerçevesinde Esad rejimi,

DEAŞ (IŞİD) ve PYD/YPG kaynaklı saldırı ve tehditler dolayısıyla Suriye’ye

müdahalelerde bulunmuştur.

Sığınmacı sorunu, Waever’in güvenlik konusunda anahtar kavram olarak

nitelediği ulusal güvenlik başlığı altında ele alınmaktadır. Ağırlıklı olarak siyasî-

askerî güvenlikle ilgili olan ulusal güvenlik ile toplumun bekasına/değerlerine

yönelik tehditleri ele alan toplumsal güvenliğin etkileşim içinde olmasından

hareketle bütüncül bir yaklaşımla incelenmektedir. Ayrıca Bigo’nun sığınma/göç

hareketlerinde ulusal güvenlik-toplumsal güvenlik ayrımı yapmaması ve topluma

Page 116: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

104

yönelik tehditlerin, ulusal güvenliğin bir parçası durumuna gelmesi yaklaşımı da

dikkate alınmaktadır.

Ulusal güvenlik boyutuyla Esad rejimi, kitlesel göç üzerinden Türkiye’yi iç ve

dış politikada belli ölçüde zor durumda bırakmıştır. Türkiye, Esad rejimi, PYD/YPG

ve DEAŞ (IŞİD) kaynaklı saldırı ve tehditlere maruz kalmış, krizin askerî boyutu

önem kazanmış ve Suriye sınırında güvenlik zafiyeti ortaya çıkmıştır. Toplumsal

güvenlik boyutuyla ise sığınmacılar, siyasî, sosyal, demografik, ekonomik

sorunlara, iç tartışmalara, asayiş ve güvenlik sorunlarına yol açmışlardır.

3.1. Suriye’nin “Kitlesel Göç” Tehdidi Politikası

Devlet/ler ve devlet-dışı aktörler, muhataplarına karşı kitlesel göçleri bir dış

politika aracı olarak kullanmaktadırlar. Hem göç alan devletler hem de göç veren

devletler bu yola başvurmaktadırlar. Göç etmek durumunda kalan insanlar

üzerinden muhatapları etkilemeye yönelik faaliyetler yürütülmektedir. Greenhill,

kitlesel göçlerin dış politikada baskı kurma gücünü “zorlayıcı mühendislik göçleri”

(coercive engineered migrations) veya “göçe dayalı zorlama” (migration-driven

coercion) olarak kavramsallaştırmıştır. Bu kavramlar, bir hedef devlet veya

devletlerden ağırlıklı olarak siyasî, askerî ve/veya ekonomik tavizler koparmak

amacıyla bilinçli olarak yaratılan veya manipüle edilen sınır ötesi nüfus

hareketlerini açıklamak için kullanılmaktadır.392

Devlet/ler ve devlet-dışı aktörlerden, çoğunlukla muhataplarına göre daha

zayıf durumda olanlar bu uygulamaya başvurmaktadırlar. Bu aktörler, stratejik

veya taktik hedefler doğrultusunda, mevcut veya yeni sığınma/göç hareketleri

üzerinden hedef devlet/lere baskı kurmaya çalışmaktadırlar. Buna göre devletler,

ulusal çıkarlarına aykırı bir durumun gerçekleşmesini engellemek veya kendilerini

ilgilendiren bir planın/anlaşmanın revize edilmesini sağlamak, ülkesine yönelik bir

dış müdahalenin önüne geçmek gibi çeşitli gerekçelerle kitlesel göç tehdidine

başvurmaktadırlar. Öte yandan, güçlü devletler de askerî güç kullanmanın

392 Greenhill, K.M. (2010). Weapons of mass migration, forced displacement, coercion, and foreign policy.

Cornell University Press, 13.

Page 117: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

105

maliyetini ve risklerini azaltmak gibi amaçlar doğrultusunda kitlesel göçleri

kullanmaya yönelmektedirler.393

Kitlesel göç tehditleri, hedef devletleri iki şekilde etkilemeyi amaçlamaktadır.

İlki devletlerin göçü kabul etme ve/veya yönetme kapasitesini zorlamak, ikincisi

ülke içindeki farklı görüşleri ve çıkar gruplarını harekete geçirmeye/istismar

etmeye çalışmaktır. Dolayısıyla çoğulculuğun, demokrasinin, düşünce ve ifade

özgürlüğünün ön planda olduğu devletler, göç tehdidine daha sık ve kolay bir

şekilde maruz kalmaktadırlar. Bu devletlerin içinde, kitlesel göçün gerçek veya

algılanan maliyetine katlanmak istemeyen kesimlerin varlığı, bunların karar alıcıları

ve/veya kamuoyunu etkileme kapasiteleri, kitlesel göç üreten ülkeler tarafından bir

fırsat olarak görülebilmektedir. Bir ülkeye dışarıdan baskı kurma girişiminden

sonuç alınamayıp kitlesel göçün başlatılması halinde ise hedeflenen ve

beklenenden daha büyük sorunların ortaya çıkması, göçün durdurulamaması,

toplumsal tepkilerin/memnuniyetsizliğin ve iç çatışmaların çıkması gibi sorunlar

yaşanabilmektedir.394

Greenhill’e göre “zorlayıcı mühendislik göçleri” üç kategoriye ayrılmaktadır.

İlk olarak bir grubun yaşadığı topraklara ve mülklerine el konularak etnik, siyasî ve

ekonomik açıdan tehdit oluşturmalarını önlemek amacıyla planlanan göçlerdir.

İkincisi mevcut yönetime muhalif kesimler ve iç düşman olarak görülen toplumsal

grupların yaşadıkları yerleri terk etmeleri sağlanarak iktidarın siyasî gücünü tahkim

etmek, göç alan devletlerde rahatsızlık veya istikrarsızlık yaratmak amacıyla

tasarlanan göçlerdir. Üçüncüsü ise ülke içindeki silahlı çatışmalarda muhalif/hasım

güçlerin komutasını, lojistiğini veya hareket kabiliyetini bozmak, imha etmek veya

kendi kuvvetlerini güçlendirmek için askerî çerçevede planlanan göçlerdir.395

Greenhill, 1951-2006 yılları arasında, kitlesel göç tehdidini doğrudan veya

dolaylı olarak kullanmaya yönelik girişimleri ele almıştır. 56 vakanın incelenmesi

neticesinde, bu girişimlerin ağırlıklı olarak otoriter liderler tarafından yapıldığı,

bunların % 57-73’ünde çeşitli seviyelerde başarı elde edildiği ve özellikle insani

felaketler, düşük yoğunluklu çatışmalar veya savaş gibi kriz durumlarında

393 Greenhill, K. (2016). Migration as a weapon in theory and in practice. Military Review, 96(6), 25-27. 394 Greenhill, a.g.e., 4-36-37-262-265. 395 Greenhill, a.g.e., 14.

Page 118: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

106

başvurulduğu sonucuna ulaşılmıştır.396 Ayrıca Greenhill, çeşitli hedefler

doğrultusunda uygulamaya konulan kitlesel göç tehditlerinin, en çok siyasî,

ekonomik ve askerî hedeflere ulaşmak amacıyla yapıldığını belirlemiştir.397

Greenhill, kitlesel göçü “demografik bomba” olarak kullanma tehdidini, “askerî

olmayan” bir araç olarak değerlendirmektedir. Öte yandan, bu göçlerin “asimetrik

savaş silahı” olduğu iddia edilmektedir.398 Kitlesel göç tehditlerinde hedef olarak

genellikle ABD, AB, NATO, BM ve göç veren ülkelere komşu ülkelerin seçildiği

görülmektedir. Söz konusu göç tehditleri, mali ve askerî yardım alma, dış

müdahaleyi önleme, yaptırımları kaldırma, siyasî-diplomatik tanınma, rejim

değişikliği ve diplomatik pozisyonunu etkileme gibi çeşitli gerekçelerle

yapılabilmektedir. Normal şartlarda muhataplarına taleplerini kabul ettirme ihtimali

olmayan veya düşük olan bu aktörler, göç tehditleri ile ilgili ülkeleri/kurumları ikna

etmeye çalışmaktadırlar. Daha önceki tecrübelerden çeşitli düzeylerde sonuç

alınmış olması nedeniyle kitlesel göçleri bir araç olarak kullanma potansiyeli her

zaman bulunmaktadır.399

Bir dönem kitlesel göç tehdidini başarılı şekilde kullananlardan biri Libya’nın

eski lideri Muammer Kaddafi olmuştur. 1988 yılında İskoçya yakınlarında

Lockerbie’de yaşanan faciada bir Amerikan uçağının havada infilak etmesinden ve

1989 yılında bir Fransız uçağının Nijer-Çad sınırında düşürülmesinden Libya

yönetimi sorumlu tutulmuştur. Bilahare Libya devletinin, bu olaylarla ilgili olarak

uluslararası toplumun taleplerini yerine getirmek istemediği, uluslararası terörizme

destek verdiği ve olayların muhtemel şüphelilerini teslim etmekten kaçındığı

gündeme gelmiştir.400

396 İnternet: Greenhill, K.M. (2011). Using refugees as weapons. Web: http://www.nytimes.com/

2011/04/21/opinion/21iht-edgreenhill21.html adresinden 25 Mayıs 2017’de alınmıştır. 397 Greenhill, a.g.m., 29-30. 398 İnternet: Shakdam, C. (2016). Asymmetrical weapons of war: mass-migration and co-opting of the

European Union. Web: https://www.rt.com/op-edge/333689-mass-migration-europe-isis/ adresinden 24

Mayıs 2017’de alınmıştır. 399 Greenhill, K.M. (2010). Weapons of mass migration: forced displacement as an instrument of coercion.

Strategic Insights, 9(1), 120-123. 400 Demirel, N. (2013). Libya. Web: http://uham.fsm.edu.tr/Uluslararasi-Hukuk-Arastirma-Merkezi-Calisma-

Alanlari-Kriz-Bolgeleri--Libya adresinden 11 Kasım 2017’de alınmıştır.

Page 119: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

107

Bunun üzerine Güvenlik Konseyi 1992 ve 1993 yıllarında Libya’ya yönelik

olarak 748401 ve 883402 sayılı ambargo kararlarını almıştır. Bu kararlara uyan AB,

Afrika’dan AB’ye geçmeye çalışan göçmenler için geçiş güzergâhı olan Libya ile

işbirliği yapmaktan kaçınmıştır. Ancak daha sonra Libya’nın 1999 yılında

Lockerbie davasında BM’nin yetkisini kabul etmiş olması ve 2003 yılında nükleer

programından vazgeçtiğini açıklamasından sonra AB, 2004 yılında Libya’ya

ambargoyu kaldırmıştır. Böylece AB-Libya arasında yasa dışı göçle mücadelede

başlayan temaslar, 2005 Haziran ayında işbirliği ile sonuçlanmıştır.403

Bu süreçte Libya lideri Kaddafi, yasa dışı göçmenlerin İtalya/Lampedusa

Adası’na ve bilahare AB’ye geçişlerini önleme taahhüdünde bulunmuştur.

Akdeniz’den AB’ye yönelik yasa dışı göçün kontrolünde M.Kaddafi üzerine düşeni

yapmaya başlamıştır. AB yetkilileri ise yaklaşık 1 milyon göçmenin AB’ye

geçebileceği endişesini taşımıştır. Bu nedenle özellikle İtalya, Libya ile diplomatik

ilişkilerini korumaya gayret göstermiştir. Bilahare M.Kaddafi 2006 yılında ve 2008-

2010 döneminde AB’den mali yardım almak amacıyla yasa dışı göçleri yeniden

kullanmıştır. AB ile Libya arasında yasa dışı göçü durdurmak veya göç akışını

yavaşlatmak amacıyla 500 milyon avro’luk anlaşma imzalanmış ve böylece

M.Kaddafi bir ölçüde amacına ulaşmıştır.404

Öte yandan M.Kaddafi 2011 yılında BM/NATO’nun Libya’ya askerî

müdahalesi öncesinde kitlesel göç tehdidine yeniden başvurmuştur. Arap Baharı

kaynaklı toplumsal ayaklanmaların yönetimi zorlaması üzerine M.Kaddafi, AB

yetkililerine, isyancıları desteklememeleri gerektiği, aksi takdirde göç anlaşmasını

iptal ederek Afrikalı göçmenleri AB’ye yönlendireceği tehdidinde bulunmuştur.

Bilahare M.Kaddafi, Libya’da iç savaşın başlaması ve dış müdahale seçeneğinin

gündeme gelmesi üzerine kitlesel göç kozunu kullanmayı sürdürmüş ancak bir

netice alamamıştır. Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç, daha önce

benzer şekilde 1999 yılında Kosova Savaşı’nda NATO’yu caydırmak ve bilahare

401 UN Resolution, 748 (1992). İnternet: http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=

S/RES/748(1992). 402 UN Resolution, 883 (1993). İnternet: https://documents-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/

N93/626/78/PDF/ N9362678.pdf?OpenElement. 403 Akgül, Ö. (2011). Libya’da iç savaşa dış müdahale: Avrupa Birliği devrimin neresinde? Ortadoğu Analiz,

3(36), 56-67. 404 Greenhill, a.g.m.

Page 120: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

108

hava bombardımanı yapılmasını engellemek amacıyla Kosovalıları göçe zorlama

tehdidinde bulunmuştur. Bu girişimiyle Miloseviç, homojen bir yapıda olmayan

NATO üyeleri arasındaki çıkar çatışmalarını ve görüş farklılıklarını kullanmaya

çalışmıştır. Ancak NATO’nun Kosova’ya yönelik daha işlevsel olmasında,

uluslararası medyanın Kosova’ya yönelik yayınları, geçmişte Bosna’da yaptığı

zulümlerden hareketle Miloseviç aleyhinde kamuoyu oluşturulması ve Kosova

Kurtuluş Ordusu’nun faaliyetleri etkili olmuştur. Netice olarak NATO, Miloseviç'in

“demografik bombalarından” kaynaklanan insani trajedileri azaltmayı ve medya

vasıtasıyla bu süreci yönetmeyi bir ölçüde başarmıştır.405

Greenhill’e göre Türkiye 1991 yılında Irak’tan gelen kitlesel sığınmacı akını

üzerinden ABD’ye baskı yapmıştır. Bu girişim, Irak’ın kuzeyinde güvenli bölge

kurulmasıyla sonuçlanması nedeniyle başarılı bulunmaktadır.406 1991 yılı itibarıyla

Saddam Hüseyin’in kimyasal silah kullanması üzerine kabul edilen 50 bin Kürt

sığınmacının 20 bini Türkiye’de kalmaya devam ediyordu. Bu süreçte Türkiye,

Batı’nın Kürt sığınmacılara olan ilgisizliğini ve destek vermemesini sürekli olarak

ifade etmiştir. Aynı dönemde PKK ile mücadelede yaşanan sorunlar yüzünden

Iraklı sığınmacıların kampları da gündeme gelmiştir. 1989 yılında Bulgaristan’dan

göçe zorlanan soydaşların yarattığı ekonomik sorunların ve kamuoyunda oluşan

tedirginliğin, Kürt sığınmacılar konusuna olumsuz etkisi olmuştur. Ayrıca Irak

sınırında kurulacak sığınmacı kamplarının, Gazze şeridine kaçan Filistinlilerin

kampları gibi kalıcı hale gelmesi olasılığı kamuoyunda rahatsızlık yaratmıştır.407

1991 Körfez Krizi sonrası Irak’ın kuzeyinde Kürtlerin ve güneyde Şiilerin

S.Hüseyin’i devirmek için ayaklanmaları üzerine Irak Ordusu sert müdahalelerde

bulunmuştur. Bunun üzerine Mart-Nisan 1991 tarihlerinde yaklaşık 500 bin Iraklı

Türkiye’ye, 1 milyon kişi de İran’a sığınmıştır. Irak’tan kitlesel sığınmacı akınına,

Kürt meselesi ve ekonomik sorunlar nedeniyle olumsuz şekilde yaklaşan Türkiye,

kendisine yapılan uluslararası baskılar sonucu sığınmacıları sınır hattında (Türkiye

tarafında) geçici kamplara yerleştirmek durumunda kalmıştır.408

405 Greenhill, a.g.m., 24-25 ; Greenhill, a.g.e., 152-178. 406 Greenhill, a.g.e., 34. 407 Oran, a.g.m., 31-50-53. 408 Danış, a.g.m., 16-17.

Page 121: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

109

1988 ve 1989 yılllarında yaşanan tecrübeler üzerine Cumhurbaşkanı Özal,

Kürt sığınmacıların Irak’a geri dönmelerini sağlamak ve yeni akınların gelişini

engellemek için ABD’ye baskı yapmaya başlamıştır. Başlangıçta Bush yönetimi,

Türkiye’nin taleplerini kabul etmemiş ve insani yardımlarla birlikte Kürt

sığınmacıların Irak’a geri dönecekleri öngörüsünde bulunmuştur. Bilahare Iraklı

sığınmacıların mağduriyetleri ve yaşanan ölümlerin medyaya yansımasının da

etkisiyle ABD’nin yaklaşımı değişmiştir.409

Güvenlik Konseyi’nin 5 Nisan 1991 tarih ve 688 sayılı kararında Iraklı

sığınmacılara yönelik yardımlardan bahsedilmiş ancak Irak’a müdahale hususu yer

almamıştır. 688 sayılı karar sonrası Cumhurbaşkanı Özal, Türkiye’deki Kürt

sığınmacıların BM koruması altında Irak’a geri götürülmeleri ve insani yardımların

Irak’ta ulaştırılması gerektiğini belirtmiştir. AB’nin desteğiyle öncelikle Irak’ta

sığınmacıların kalabilecekleri küçük bir bölge kurulması ve ardından bu bölgenin

sınırlarının genişletilmesi hedeflenmiştir. 10 Nisan 1991 tarihinde 36. enlemin

kuzeyinde tüm askerî faaliyetler ve uçuşlar yasaklanmıştır. Böylece güvenli bölge

kurulması ve burada güvenliğin sağlanması için gerekli altyapı tesis edilmiştir.410

1991 Nisan ayı itibarıyla İngiltere ve ABD öncülüğünde Irak’ın kuzeyinde bir

güvenli bölge kurulmuştur.

ABD, Güvenlik Konseyi’nden 688 sayılı karardan daha kapsamlı bir karar

çıkarmayı hedeflemiş ancak SSCB, ÇHC ve Hindistan’ın karşı çıkması üzerine BM

şemsiyesi altında güvenli bölge kararı çıkmamıştır. Bu süreçte Bağdat yönetimi,

ABD öncülüğünde gerçekleşen BM müdahalesine karşı çıkmış ancak daha sonra

insani yardım, geri dönüşler ve bölgede güvenliğin sağlanması için BM ile

anlaşmak durumunda kalmıştır. Türkiye’nin baskısının da etkisiyle ve Güvenlik

Konseyi tarafından açık bir yetkilendirme olmadan hayata geçirilen güvenli bölge

ile Iraklı sığınmacıların geri dönüşleri sağlanmış ve böylece Türkiye hedefine

ulaşmıştır. Öte yandan, Türkiye’nin davet edip konuşlandırdığı Çekiç Güç

tarafından kurulan ve korunan güvenli bölge sayesinde K.Irak’ta bir Kürt devleti

409 Demirel, a.g.m., 115-118 ; Danış, a.g.m.,17. 410 Oran, a.g.e., 51-59.

Page 122: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

110

embriyonu oluşmuş ve Kürt devleti konusu Batı kamuoyunda karşılık bulmuştur.

Ayrıca 1990’lı yıllarda kitlesel göçler ile uluslararası güvenlik arasında kurulan bağ

üzerinden yabancı devletlerin müdahalelerinin önü açılmıştır.411

Yukarıda söz edilen Libya, Kosova ve Irak örnekleri, kitlesel göçlerin dış

politikada zorlayıcı bir güç olarak nasıl kullanıldığını göstermektedir. Bu politikalar,

her zaman liderlerin istediği şekilde sonuçlanmamaktadır. Irak’ta güvenli bölge

kurulmasını sağlamış olan Türkiye, benzer politikayı Suriye krizi ve sığınmacı

politikasına ilişkin de uygulamaya çalışmış ancak netice alamamıştır.

Greenhill, Suriye iç savaşında tüm tarafların, stratejik hedefleri doğrultusunda

ve belli ölçüde sivilleri göçe zorladıklarını ve demografik yapıyla oynadıklarını ifade

etmiştir.412 Bu doğrultuda özellikle Esad yönetiminin, sığınmacı konusunu komşu

ülkelere ve Batı dünyasına karşı bir silah veya zorlayıcı dış politika aracı olarak

kullanıp kullanmadığı hususu önemlidir. Bunun için Türkiye ve birlikte hareket ettiği

müttefiklerinin, Suriye krizine ne ölçüde müdahil oldukları, muhaliflere verdikleri

desteğin mahiyeti ile sığınmacı akınlarına maruz kalmaları arasında nasıl bir ilişki

olduğu ve bu süreçte Türkiye’de yaşanan sorunlar, tehditler ve riskler de ortaya

konulmalıdır.

Arap Baharı 2011 Mart ayından itibaren Suriye’de etkisini göstermeye

başlamıştır. Suriye genelinde yayılan gösterilere Esad rejimi sert müdahalelerde

bulunmuş ve akabinde muhalifler ile silahlı çatışmalar yaşanmıştır. Bu sürecin iç

savaşa dönüşmesiyle birlikte ülke genelinde ölü ve yaralı sayısı artmış, güvenlik

gerekçesiyle insanlar ülke içinde yer değiştirmeye ve/veya komşu ülkelere göç

etmeye başlamışlardır. Gerek Esad rejimi ile muhalifler, gerekse muhalif grupların

kendi aralarında artarak devam eden çatışmalar, Suriye’yi uluslararası sistemin

sorun üreten bir aktörü haline getirmiştir. Bu çatışmalar, DEAŞ (IŞİD) ve diğer

411 Demirel, a.g.m.,115-118 ; Danış, a.g.m.17 ; Oran, a.g.e., 180. 412 İnternet: Greenhill K.M. (2015). Demographic bombing. Web: https://www.foreignaffairs.com/articles/

2015-12-17/demographic-bombing adresinden 31 Mayıs 2017’de alınmıştır.

Page 123: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

111

terör unsurlarına karşı yürütülen terörizmle mücadele kapsamında farklı bir hale

gelmiş ve üçüncü tarafların bölgeye müdahalesine hukukî zemin hazırlamıştır.413

Esad rejiminin mezhep ve etnik temelli politikaları ülke içinde ve bölgede

kaosu artırmıştır. Bu dönemden itibaren bölgesel ve uluslararası tehdit ve riskler

artmış, yaşanan sorunlara çözüm üretmede zorluk çekilmiştir.414 Özellikle

Suriye’deki yönetim zafiyeti sonucu PYD/YPG, DEAŞ (IŞİD), Hizbullah, Nusra/

Şam Fethi Cephesi ve ÖSO gibi devlet-dışı aktörler etkin hale gelmişlerdir.

Suriye “başarısız devlet” (failed state) olarak da tanımlanmaktadır.

Taşdemir’e göre başarısız devlet, iç savaş, yoksulluk, doğal afet gibi nedenlerle

hukuk ve sosyal düzeni kısmen ya da tamamen çöken devletlerdir. İç savaş, bir

devletin başarısız olmasının nedeni ve sonucu olabilmektedir. Başarısız devletler

silahlı gruplara ve terör örgütlerine imkânlar sağlamaktadırlar.415 Uluslararası

toplumun bir üyesi olmasına rağmen başarısız devlet, temel işlevlerini yerine

getirememekte, ülke içindeki kaos ortamı hem kendi vatandaşlarını hem de

sığınmacı/göçmen akınlarını etkilemekte, iç çatışmalar yüzünden komşu devletleri

tehdit etmektedir.416

Suriye’den kaynaklanan sorunlar, uluslararası toplumun gündemini meşgul

etmeye başlamıştır. Suriyeli muhalifler, hukukî olarak Suriye’nin temsilcisi olarak

tanınmadıkları için Esad yönetiminin uluslararası alanda hak ve yükümlülükleri

devam etmiştir.417 Güvenlik Konseyi ve ABD’nin Suriye’ye zamanında müdahalede

bulunamaması, silahlı muhaliflerin faaliyetlerinden duyulan rahatsızlık, muhalefetin

yetersizliği, Şam yönetiminin daveti üzerine RF’nin 2015 yılında müdahale etmesi,

İran, Hizbullah ve Şii milis grupların askerî destek sağlamaları ve “uluslararası

terörizmle” mücadeleye yoğunlaşılması gibi faktörler, B.Esad’ın yönetimde

kalmasını sağlamıştır.

413 Ciğer, M. (2016). Suriye iç savaşı ve devlet dışı aktör olarak PYD’nin etkisi. Taşdemir, F., (Editör).

Suriye çatışma ve uluslararası hukuk. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 192. 414 Özalp, O.N. (2014). Uluslararası ilişkilerde başarısız devletler sorunsalı ve bu sorunsalın uluslararası

hukuka etkileri. İ.Ü. Hukuk Fakültesi Mecmuası, 72(1), 349-351. 415 Taşdemir, F. (2013). Başarısız devletler ve uluslararası hukuk açısından ortaya çıkardığı sorunlar. Erciyes

Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 8(1), 409-415. 416 İnternet: Helman, G.B. and Ratner, S.R. (2010). Saving failed states. Foreign policy. Web:

http://foreignpolicy.com/2010/06/15/saving-failed-states/ adresinden 13 Haziran 2016’da alınmıştır. 417 Ciğer, a.g.m., 197.

Page 124: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

112

Türkiye, Suriye’nin geleceği ve terörle mücadele konusunda ABD ve RF ile

belli düzeyde işbirliği ve eşgüdüm içinde olmuştur. Cenevre ve Astana süreçlerine

katkı sağlayan ve Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olduğunu belirten Türkiye,

Suriye’ye insani yardımların ulaştırılması, barış süreci ve sığınmacılar konusunda

BM, Batılı ülkeler, S.Arabistan, Katar, İran, Ürdün ve Suriyeli muhaliflerin

temsilcileriyle temaslarını sürdürmektedir.

Krizin başından itibaren Türkiye, ABD ve müttefikleri, Suriye krizine müdahil

olmuşlardır. Türk hükümeti, Suriye halkının daha iyi bir yönetim taleplerini

gündeme taşımaya ve muhalif grupları desteklemeye başlayarak Esad rejiminin

karşısında olduğunu açıkça ortaya koymuştur.418 Türkiye ve müttefikleri, Esad

rejimini zayıflatmaya, meşruiyetini zedelemeye ve yönetimden uzaklaştırmaya

yönelik adımlar atmışlardır. 2012 yılı sonunda RF yönetimi, ülke genelinde

kontrolü kaybetmeye başlayan Esad rejiminin yerine muhaliflerin gelme olasılığının

arttığını belirtmiştir. Bu süreçte Esad rejiminin savaş suçu ve insanlığa karşı suçlar

işlediği ve yargılanması gerektiği ifade edilmiştir. Suriye’deki ağır ve yaygın insan

hakları ihlalleri ve kimyasal silah kullanımı iddiaları 2013 yılında BM’ye taşınmış

ancak somut bir netice alınamamıştır.

Ayrıca Türkiye ve müttefikleri, muhaliflerin başarılı olması için lojistik ve silah

desteğinde bulunmuş ve Esad rejimini zor durumda bırakacak politikalar üzerinde

çalışmışlardır. Güvenlik Konseyi’nden Suriye’ye müdahale kararı çıkartılamaması

üzerine “uçuşa yasak bölge, tampon bölge, güvenli bölge” kurulması gibi

“denetleme bölgeleri” kurmanın yollarını aramışlardır. ABD’den yeterli desteği

alamayan bu girişimler, hukukî boyutu, maliyeti, askerî ve diğer açılardan riskleri

nedeniyle uygulamaya konulamamıştır.419

Öte yandan Trump yönetimi, Suriye Ordusu’nun 4 Nisan 2017 tarihinde

İdlib/Han Şeyhun kasabasına kimyasal saldırıda bulunması üzerine “kırmızı

çizgi”nin aşıldığını belirtmiştir. Esad rejimi, kimyasal silah kullanmadıklarını

belirtirken, RF de bu saldırının silahlı muhaliflerce yapılmış olabileceğini

vurgulamıştır. Öte yandan, Suriye’ye müdahale yerine bölgesel güçlerle işbirliğini

418 İnternet: Türkiye’nin Suriye ihtilafına yaklaşımı, (2017). Web: http://www.mfa.gov.tr/turkiye-suriye-

siyasi-iliskileri-.tr.mfa adresinden 1 Ekim 2017’de alınmıştır. 419 Pazarcı, H. (2015). Türk dış politikasının başlıca sorunları. Ankara: Turhan Kitabevi, 243-249.

Page 125: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

113

tercih eden ABD, söz konusu saldırının gerçekleştirildiği Şayrat Hava Üssü’nü

7 Nisan 2017 tarihinde tomahawk füzeleriyle vurarak Suriye Ordusu’na yönelik ilk

doğrudan saldırısını gerçekleştirmiştir.420

ABD’nin Şayrat Hava Üssü’nü vurmasıyla Suriye’ye müdahale seçeneği

yeniden gündeme gelmiştir. Temel olarak dış müdahale, silahlı muhalif grupları

cesaretlendiren ve Şam yönetimini değiştirmeyi hedefleyen bir adım anlamına

gelmektedir. Bu saldırıyı memnuniyetle karşılayan Türkiye, “Esad rejiminin işlediği

savaş suçlarına karşılık verildiğini ancak bunun yeterli olmadığını, Suriye halkını

korumak için sonuç odaklı adımlar atma zamanının geldiğini” belirtmiştir.421 Söz

konusu açıklama, Türkiye’nin Esad rejiminin yıkılmasına/zarar görmesine yönelik

kararlılığını ortaya koyması ve Trump yönetiminin Suriye’ye müdahalesini sağlama

hedefi açısından önemlidir.

Türkiye, “daha uysal” hale getirilmiş B.Esad ve ekibinin dahi “Yeni Suriye”

yönetiminde olmasını istememektedir. Türkiye, Suriye’de siyasî çözüm ve barışın

sağlanması için B.Esad’ın yönetimden ayrılması hususunda daha kararlıdır.

İktidarda kalması halinde Esad yönetiminin, Suriye iç savaşındaki tutumundan

dolayı Hatay, su sorunu, terör, sığınmacı konuları ve uluslararası davalar gibi

konular üzerinden Türkiye’yi rahatsız etmeyi sürdürmesi kuvvetle muhtemeldir.

Öte yandan, uluslararası toplum ise mevcut şartlarda alternatifi olmayan Esad

yönetiminin bir süre daha yönetimde kalması görüşündedir.422

Greenhill’e göre Suriye’de tüm taraflar kontrol ettikleri alanları korumak ve

genişletmek için sivil halkı göçe zorlamış ve demografik yapıyla oynamışlardır. Bu

konuda devlet-dışı aktörlerden dikkat çekici olanlar PYD/YPG ve DEAŞ (IŞİD)’tır.

PYD/YPG’nin, kontrol ettiği ve genişlettiği alanın demografik yapısını değiştirdiği

ve etnik temizlik yaptığı ifade edilmiştir. Ancak iç savaş şartları ve DEAŞ (IŞİD) ile

mücadele ettiği gerekçesiyle PYD/YPG’nin halkı yer değiştirmeye zorladığı genel

420 İnternet: Trump: kimyasal saldırının yapıldığı hava üssünün vurulması emrini verdim, (2017). Web:

https://www.amerikaninsesi.com/a/abd-tomahawk-fuzeleriyle-suriye-deki-hava-uslerini-vuruyor/3800183.

html adresinden 15 Eylül 2017’de alınmıştır. 421 İnternet: ABD’nin Suriye’yi vurmasına Erdoğan’dan ilk yorum, (2017). Web:

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/715903/ABD_nin_Suriye_yi_vurmasina_Erdogan_dan_ilk_

yorum.html# adresinden 15 Eylül 2017’de alınmıştır. 422 Pazarcı, a.g.e., 252-253.

Page 126: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

114

kabul görmüştür. Öte yandan DEAŞ (IŞİD) ise bölgesel ve uluslararası barışı

tehdit etmeye başlamış, ABD ve RF öncülüğünde DEAŞ (IŞİD) ile Irak ve

Suriye’de mücadele edilmiştir. Türkiye DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu

ve Fırat Kalkanı Harekâtı kapsamında Suriye’de DEAŞ (IŞİD)’a karşı mücadelede

yer almıştır. DEAŞ (IŞİD)’ın 2014 yılında PYD/YPG’nin kontrolündeki Kobani’yi

(Ayn El Arap) kuşattığı bir dönemde yaklaşık 200 bin Suriyeli Türkiye’ye göç

etmiştir.423

Daha sonra PYD/YPG 15 Haziran 2014 tarihinde Kobani ve Cezire

kantonlarını birbirlerine bağlayan ve çoğunluğu Sünnî Arap olmak üzere Türkmen,

Kürt, Ermeni ve diğer gruplardan oluşan Tel Abyad’ı işgal etmiştir. Bu durum,

örgütün Arap ve Türkmenleri zorla göç ettirme ve bölgeyi Kürtleştirme politikası

izlediği kanaatini güçlendirmiştir. ABD’nin DEAŞ (IŞİD) ile mücadelede hava

operasyonlarını Tel Abyad’a kaydırması, yerleşik nüfusun göç etmesine, on

binlerce kişinin Türkiye’ye geçmek için sınır kapılarına yığılmasına ve bölgeyi

PYD/YPG’nin ele geçirmesine büyük katkı sağlamıştır.424

Suriyeli sığınmacılar ve muhaliflerin bir kısmı, Türkiye’ye yerleşmeleri

akabinde Esad rejimine yönelik faaliyetlerini buradan yürütmeye başlamışlardır.

Buna karşılık Şam yönetimi, muhaliflerin siyasî/askerî üs olarak kullanmaları

nedeniyle Türkiye’ye karşı menfi yaklaşımını sürdürmüştür. Suriyeli muhalifler, kriz

başladıktan sonra ilk toplantılarını 2011 Mayıs ayında Antalya’da yapmışlardır.

Böylece Türkiye, Esad yönetimi karşıtlığını açıkça ortaya koymuştur. Bu toplantıda

Suriye’de yaşanan insan hakları ihlalleri ve trajediler gündeme getirilmiş ve

uluslararası toplumun Esad rejimine baskı yapması talebi olmuştur. Daha sonra

Türkiye, etnik ve dini/mezhepsel açıdan farklı olan Suriye muhalefetini bir araya

getirme çalışmalarına katkı sağlamıştır. Bu süreçte Suriye’yi uluslararası alanda

temsil edecek ve Esad yönetimine alternatif olacak bir muhalefet kurma hedefi

gözetilmiştir. Suriye Ulusal Konseyi’nin (SUK) 20 Kasım 2011 tarihinde

kurulmasına Türkiye de destek vermiştir. Bilahare “Yeni Suriye”yi inşa etmek

amacıyla 11-18 Kasım 2012 tarihlerinde Katar/Doha’da yapılan toplantıda Suriye

Ulusal Konseyi ve siyasî/devrimci gruplar arasında varılan anlaşma ile Suriye

423 Greenhill, a.g.m. 424 Bingöl ve Varlık, a.g.e., 5.

Page 127: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

115

Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) kurulmuştur. SMDK,

Suriye’de yaşananlardan sorumlu tuttuğu “B.Esad ve güvenlik bürokrasisinin”

görevden alınmasını ve işledikleri suçlardan dolayı cezalandırılmasını istemiştir.

Bilahare SMDK öncülüğünde “Suriye Geçici Hükümeti” kurulmuştur. Böylece

Suriyeli muhalifler ve geçici hükümet, siyasî, askerî/güvenlik ve sosyal yardım

faaliyetlerini İstanbul ve Gaziantep merkezli olarak yürütmeye başlamışlardır.425

Doğal olarak Esad yönetiminin hedefindeki ülkelerin başında Türkiye yer

almaktadır. Esad yönetimi, Suriye krizi bağlamında Türkiye’nin dış politikasına

yönelik sert eleştirilerde bulunmuştur. Bunun amacı Türkiye’nin muhaliflerle tesis

ettiği ilişkiyi akamete uğratmak, Suriye’deki kaostan ve terör örgütlerinin zemin

kazanması/güçlenmesinden Türkiye’yi sorumlu tutmak ve B.Esad’ın yönetimde

kalması için gerekli dış desteği sağlamak olmuştur. Bu doğrultuda uluslararası

medyada Türkiye’yi hedef alan yayınlar, ağırlıklı olarak Esad rejimi ve PYD/YPG

kaynaklarınca üretilmiş, bilahare Rus, İran ve bazı Batı medyası tarafından

uluslararası çevrime sokulmuştur.426 Yayınlarda “Türkiye’nin Suriye’deki terör

örgütlerini ve çatışmaları desteklediği, işgalci güç olduğu, DEAŞ (IŞİD) ile petrol

ticareti yaptığı, Türkiye’deki sığınmacı kamplarında taciz olayları yaşandığı,

sığınmacıları topraklarına kabul etmek istemediği” gibi argümanlar kara

propaganda malzemesi olarak kullanılmıştır.

Özellikle RF ile 24 Kasım 2015 tarihinde yaşanan uçak krizinden sonra Rus

medyası, Türkiye’ye yönelik eleştirilerinin dozajını daha da artırmıştır. Bir yönüyle

uçak krizi, Rus medyasının etkinliğini, manipülatif haber üretme ve yayma

kapasitesini ve Türkiye’yi uluslararası alanda yıpratma gücünü göstermesi

açısından önemlidir. Bu krizden alınan derslerin, Türkiye-RF ilişkilerinin yeniden

425 İnternet: Mayıs 2017 itibarıyla SMDK Başkanlığını Riyad Seyf ve Suriye Geçici Hükümeti Başkanlığını

Cevad Ebu Hatab yürütmektedir. Web: http://tr.etilaf.org/ adresinden 30 Mayıs 2017’de alınmıştır. 426 Rus ve İran medyasında Türkiye aleyhindeki bazı yayınlar için bkz. İnternet: IŞİD petrolünün büyük

bölümü Türkiye üzerinden kaçırılıyor, (2015). Web: http://tr.mehrnews.com/news/1857859/IŞİD-petrolünün-

büyük-bölümü-Türkiye- üzerinden-kaçırılıyor ; Türkiye, Suriye'ye ‘terörist göndermeyi bırakmalı', (2016).

Web: http://tr.mehrnews.com/news/1858608/Türkiye-Suriye-ye-terörist-göndermeyi-bırakmalı; He called me

to the toilet': leaked accounts of kids raped by employee at Turkish refugee camp, (2016). Web:

https://www.rt.com/news/343260-turkey-rape-refugees-eu/ ; Russia presents proof of Turkey’s role in ISIS

oil trade, (2015). Web: https://www.rt.com/news/324263-russia-briefing-isis-funding/; Kadyrov blames

Turkey for executing ‘western plan to destroy muslim nations’, (2015). Web: https://www.rt.com/politics/

323979-kadyrov-blames-turkey-for-executing/; ‘War against terrorism’: Assad vows to continue fight, crush

dreams of ‘fascist’ Erdogan, (2016). Web: https://www.rt.com/news/345771-assad-war-against-terrorism/

adreslerinden 19 Haziran 2016’da alınmıştır.

Page 128: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

116

tesisinde ve Suriye sahasının dizaynı için ortak paydada buluşmanın gerekliliğini

göstermede etkili olduğu söylenebilecektir.

Suriye krizinde, özellikle kitlesel sığınmacı göçü, Türkiye’yi zor durumda

bırakmıştır. Başlangıçta Türkiye’nin Suriye krizi ve sığınmacılara ilişkin öngörüleri

isabetli çıkmamıştır. Türkiye’ye 252 kişiden oluşan ilk sığınmacı grubunun

29 Nisan 2011 tarihinde Yayladağı’ndan giriş yapması ve sığınmacı sayısının

artarak devam etmesi, Türkiye’nin bu krizi yönetme kapasitesini de zorlamıştır.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 2013 yılında sığınmacı yoğunluğu karşısında

“psikolojik eşiğin aşıldığını” ifade etmiştir.427 Greenhill’e göre “demografik

bombaları” kullanmak isteyen göç üreten devletler, bilinçli bir şekilde hedef

devletlerin “psikolojik zayıflıklarını” manipüle etmekte veya kullanmaktadırlar.428

Hükümet’e, Türk Ordusu’nu gerektiğinde yurt dışına gönderme yetkisi veren

ve 4 Ekim 2013 tarihinde uzatılan Suriye tezkeresinde, Suriye’deki ihtilafın ulusal,

bölgesel ve uluslararası barış, güvenlik ve istikrara giderek artan bir tehdit olduğu,

Türkiye’ye yönelik göç baskısının arttığı, kardeşlik ve komşuluk hukuku

çerçevesinde misafir edilen Suriyeli sayısının 500 bini aştığı, Suriye’de yerinden

edilenlerin sayısının 5 milyona yaklaştığı, rejimin şiddet ve zulüm politikaları

sonucu Türkiye üzerinde baskı oluşturacak daha büyük kitlesel göç hareketiyle

karşılaşılabileceği, kitlesel göçün muhtemel sonuçları itibarıyla Türkiye’ye dolaylı

bir tehdit oluşturduğu ifade edilmiştir.429

Daha sonra 2 Ekim 2014 tarihinde tek metin olarak birleştirilen Irak ve Suriye

tezkeresi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilmiştir. Tezkerede, Suriye’de

Esad rejiminin şiddet politikası ile terörist unsurların baskısı arasında sıkışan sivil

halkın güvenli bir sığınak arayışı çerçevesinde Türkiye’ye yönelmeye devam

ettikleri ve bu çatışma ortamının seyrine bağlı olarak göç hareketinin kitlesel

boyuta ulaşma ihtimali bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca tezkerede, kitlesel göç için

427 İnternet: Davutoğlu: sığınmacılar konusunda kırmızı çizgi aşıldı, (2013). Web: http://www.cnnturk.com/

2013/dunya/10/26/davutoglu-siginmacilar-konusunda-kirmizi-cizgi-asildi/728654.0/index.html adresinden 30

Mayıs 2017’de alınmıştır. 428 Greenhill, a.g.e. 265. 429 4 Ekim 2013 tarih ve 28785 sayılı Resmi Gazete için bkz. İnternet: http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/

2013/10/20131004-1.htm.

Page 129: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

117

kullanılan güvenlik riski nitelemesi, daha sonraki tezkerelerde de aynı şekilde

kullanılmıştır.430

Türkiye’de halihazırda yaklaşık 3.2 milyon kayıtlı Suriyeli sığınmacı

bulunmaktadır. Bu süreçte Suriye’nin diğer komşularına da göçler gerçekleşmiştir.

Hâlihazırda Lübnan’da 1.017.000, Ürdün’de 660.000, Irak’ta 240.000 ve Mısır’da

120.000 Suriyeli sığınmacı kayıt altına alınmış durumdadır.431 Buna ilaveten AB’ye

yönelik yasa dışı göçler devam etmektedir. Söz konusu veriler, Suriye’den

kaynaklanan sığınmacı yüküne en fazla maruz kalan ülkenin Türkiye olduğunu

göstermektedir.

Greenhil’e göre “göç üreten devletin, göç alan devlet/leri rahatsız etmeyi ve

istikrarsızlaştırmayı planlaması, göçü kabul etme ve/veya yönetme kapasitesini

zorlaması” gerekir. Kitlesel sığınmacı göçü, Türkiye’de birçok alanda sorun

yaratmıştır. Öncelikle Türkiye’yi mali yükün altına sokmuştur. Türkiye mali destek

konusunda uluslararası toplumdan beklediği desteği alamamıştır. Bugüne kadar

Suriyeli sığınmacılar için kamu kuruluşları, STK’lar ve Türk halkı tarafından

yaklaşık 25 milyar dolar harcama yaptığını açıklayan Hükümet, milli gelirine göre

dünyada en çok insani yardım (% 0.75) yapan ülkeler arasındadır.432 Buna karşılık

Türkiye’nin aldığı uluslararası yardım miktarı ise yaklaşık 550 milyon dolar433

seviyesinde kalmıştır. Öte yandan, Türkiye’nin sığınmacılara yaptığı harcamaların

bütçesini etkilemediği/etkilemeyeceği de ifade edilmektedir.434

Sığınmacı kaynaklı sorunların artışı üzerine AB, Türkiye’ye mali yardımda

bulunmuştur. Bunun için 2016-2017 döneminde Türkiye’ye yardım olarak 3 milyar

avro ayrılmıştır. “Türkiye’deki Mülteciler için AB Mali Yardım Programı”

kapsamında yapılan yardımların temel amacı sığınmacıların Türkiye’de

430 2 Ekim 2014 tarih ve 29137 sayılı Resmi Gazete için bkz. İnternet: http://www.resmigazete.gov.tr/ eskiler/

2014/10/20141002M1.pdf. 431 Detaylı bilgiler için bkz. İnternet: UNICEF Syria crisis situation report year end 2016, (2017). Web:

http://www.data.unhcr.org/syrianrefugees/regional.php adresinden 8 Şubat 2017’de alınmıştır. 432 İnternet: AFAD Başkanı Bilden … (2016). Web: https://www.afad.gov.tr/tr/10544/AFAD-Baskani-

Bilden-3-Milyon-Suriyeliye-Ev-Sahipligi-Yapiyoruz adresinden 10 Kasım 2016’da alınmıştır. 433 İnternet: AFAD Başkanı ABD’deki Suriyeli mülteciler konferansında konuştu, (2016). Web:

https://www.afad.gov.tr/tr/HaberDetay.aspx?IcerikID=4887&ID=5 adresinden 2 Nisan 2016’da alınmıştır. 434 Tamçelik, S. ve Ayvaz, G.M. (2016). Suriyeli mülteciler sorununun Türkiye’ye yansıması. Çomak, H.,

Sancaktar, C. ve Demir S. (Editörler). Uluslararası politikada Suriye krizi. İstanbul: Beta Basım A.Ş.,16.

Page 130: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

118

kalmalarının sağlanması ve Avrupa’ya geçişlerinin önlenmesi olmuştur.435 Bununla

birlikte BM, “Bölgesel Mülteci ve Dayanıklılık Planı” (3RP) kapsamında, bir yandan

sığınmacıların ihtiyaçlarına yönelik yardımlar yapmaya, diğer yandan ev sahibi

ülkelerin direncini ve kurumsal yapısını güçlendirmeye yönelik projeler

uygulamaktadır. Bu amaçla BM, 2017 yılı için 4.63 milyar dolarlık bütçe

ayırmıştır.436 Sığınmacılara yönelik Türkiye’nin aldığı dış mali yardımlar yeterli

olmamakla birlikte uluslararası alanda farkındalığın yaratılması, paydaşların

sayısının artırılması ve yeni projeler hazırlanması hedefi açısından önemli

görülmektedir.

Türkiye’deki sığınmacıların yaklaşık % 90’ı kamplarda kalmamaktadır. Bu

insanlar, kısıtlı maddi imkânları ile büyük ölçüde kötü/vasat mahallelerde ve

evlerde yüksek kira ödeyerek oturmaktadırlar. Kamplarda kalan sığınmacılar ise

Türkiye ve uluslararası toplumun sağladığı imkânlar ve yardımlardan daha fazla

istifade etmektedirler. Dolayısıyla sığınmacılara yönelik faaliyet gösteren devlet

kurumları, yerli/yabancı kuruluşlar ve STK’ların, kamplarda kalan sığınmacılara

yönelik çözüm üretme kapasiteleri daha fazladır. Öte yandan, kamplarda

kalanların yardımlara bağımlı olarak yaşamaları ise iş bulma/çalışma, ekonomik

bağımsızlık ve toplumsal uyum gibi konularda geri kalmalarına neden olmaktadır.

Kamplarda kalmayan sığınmacıların, toplumsal alanda sorun yaratma ve yeni

sorunlarla karşılaşma potansiyelleri daha yüksektir. Ayrıca Arap ve Kürt kökenli

sığınmacılar, çalışma, eğitim ve toplumsal yaşamlarında “dil” sorunu ile daha çok

karşılaşmaktadırlar.

Kayıt altına alınan Suriyeliler, sağlık hizmetleri ve ilaçlarını ücretsiz olarak

alabilmektedirler. Suriye ve Iraklı sığınmacıların tedavileri kapsamında 953 bin

ameliyat gerçekleştirilmiş, 1.143.000 yatan hasta ve 25.920.000 poliklinik hizmeti

verilmiştir. Ayrıca yaklaşık 295 bin Suriyeli bebek Türkiye’de doğmuştur.437

435 İnternet: Türkiye’deki mülteciler için AB mali yardım programı, (2017). Web: http://www.avrupa.info.tr/

sites/default/files/2017-05/FRIT%20Factsheet%2024052017%20TR_final.pdf adresinden 2 Haziran 2017’de

alınmıştır 436 İnternet: 3RP regional, refugee and resilience plan 2017-2018 in response to the Syria crisis, regional

strategic overview, (2017). Web: http://www.3rpsyriacrisis.org/wp-content/uploads/2017/02/3RP-Regional-

Strategic-Overview-2017-2018.pdf adresinden 6 Mart 2017’de alınmıştır. 437 İnternet: Suriyeli sığınmacılara yapılan yardımlar, (2017). Web: https://www.afad.gov.tr/upload/Node/

2373/files/Suriyeli_Siginmacilara_ Yapilan_Yardimlar+7.pdf adresinden 14 Ekim 2017’de alınmıştır.

Page 131: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

119

Türkiye’de bulunan sığınmacılar, Suriye iç savaşından doğrudan veya dolaylı

olarak çeşitli seviyelerde etkilenmişlerdir. Suriyeli Mülteci Çocuklar Saha

Araştırması’na göre sığınmacı çocukların % 30’u bireysel olarak silahlı ya da fiziki

şiddete maruz kalmış, % 74’ü ailelerinden bir kişiyi çatışmalarda kaybetmiş, % 35’i

“travma sonrası stres bozukluğu” içine girmiş ve % 45’i klinik olarak depresyon

yaşamıştır. Bu verilerden hareketle sığınmacı çocukları ve ailelerinin

“normalleşmeleri” ve yaşadığı travmaları atlatmaları gereklidir.438

Sığınmacıların normalleşmesi ve toplumsal uyumunda eğitimin önemli bir yeri

vardır. Sığınmacıların eğitimi konusu Türkiye’ye hem maddi hem de mevzuat/

uygulama boyutuyla yük getirmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) hazırladığı

23 Eylül 2014 tarih ve 2014/21 numaralı genelge ile sığınmacıların eğitim

kurumlarına kayıtlarından gönüllü öğretmenlerin durumuna, mesleki, sosyal ve

kültürel içerikli kurslardan kendilerine verilecek resmi belgelere kadar bir dizi

düzenleme yapılmıştır.439 Ancak bu düzenlemelerin uygulamaya konularak verim

alınması için zamana ihtiyaç vardır.

Sığınmacılar kendilerine verilen “geçici koruma kimlik belgesi” ile Türkiye’de

okul kayıtlarını yaptırabilmektedirler. Okul çağındaki Suriyeli sayısı yaklaşık 976

bin olup bunların 532 bini okula devam etmektedir. Sığınmacı öğrencilerin 243 bini

devlet okullarına, 280 bini ise Arapça ve “filtrelenmiş” Suriye müfredatına göre

hizmet veren 370 “geçici eğitim merkezi”ne (GEM) gitmektedirler. MEB, 2017 yılı

sonuna kadar “geçici eğitim merkezleri”ni kapatıp Suriyeli öğrencilerin devlet

okullarına geçiş yapmalarını ve alternatif eğitim alanlarının oluşmasını önlemeyi

hedeflemiştir. 2016-2017 öğretim yılından itibaren 1, 5 ve 9. sınıf öğrencileri GEM

yerine devlet okullarına aktarılmışlardır.440 Hâlihazırda Suriyeli çocukların okula

438 İnternet: Özer, S. ve Şirin, S.R. (2012). Suriyeli mülteci çocuklar saha araştırması sonuç raporu. İstanbul:

Bahçeşehir Üniversitesi. Web: http://content.bahcesehir.edu.tr/public/files/files/BAUSuriye_23_11_2012.pdf

adresinden 26 Şubat 2017’de alınmıştır. 439 23.09.2014 tarih ve 2014/21 numaralı Yabancılara Yönelik Eğitim-Öğretim Hizmetleri Genelgesi için

bkz. İnternet: http://mevzuat.meb.gov.tr/html/yabyonegiogr_1/yabyonegiogr_1.html. 440 Taştan, C. ve Çelik, Z. (2017). Türkiye’de Suriyeli çocukların eğitimi: güçlükler ve öneriler. Ankara:

Eğitim-Bir-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi, 12 ; İnternet: Kahvecioğlu, A. (2017). Türkiye’de 230 bin

‘vatansız’ bebek doğdu. Web: http://www.milliyet.com.tr/turkiye-de-230-bin-vatansiz--gundem-2374476/

adresinden 6 Mart 2017’de alınmıştır.

Page 132: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

120

gönderilmemesi ve “iki dilli” (Türkçe-Arapça) eğitimden kaynaklanan sorunlar

devam etmektedir.441

İlkokul ve ortaokul çağındaki yaklaşık 444 bin Suriyeli öğrenci okula devam

etmemektedir. Lise çağında olup Türkçe bilmeyen veya az bilen sığınmacıların

% 90’ı ise okula gitmek yerine çalışarak ailelerine maddi destek sağlamaktadırlar.

Hâlihazırda yaklaşık 13 bin Suriyeli “gönüllü öğretmen” olarak görev yapmakta

olup bu alandaki okul, öğretmen ve derslik açığının kapatılmasının da maliyeti

yüksektir.442 2017-2018 döneminde Suriyeli öğrenci sayısının 550 bine ve

“okullaşma” oranının % 65 seviyesine çıkarılması hedeflenmiştir. Meslek

yüksekokullarındaki boş kontenjanlara Suriyeli öğrencilerin yerleştirilmesi

planlanmaktadır.443 Yapılan düzenlemeler ve desteklemeler sonucu Türkiye’de

yükseköğrenim gören Suriyeli öğrenci sayısı yaklaşık 15 bine ulaşmış

durumdadır.444 Bu aşamada Suriyeli öğrencilere verilen eğitimin yeterli ve nitelikli

olduğu söylenemeyecektir. Zira son dönemde milli eğitim sisteminde mevzuat/

söylem ile uygulama arasındaki açığın, sığınmacılara yönelik eğitim politikalarına

da yansıması kuvvetle muhtemeldir.

Sağıroğlu’na göre bu gelişmelere rağmen Türkiye’de göçü “yönetme” iradesi

ortaya konulmakta, sığınmacı kaynaklı “güvenlik” endişeleri geri planda

kalmaktadır.445 Bu durum hem Hükümet’in kamuoyunu yönlendirmedeki başarısı

hem de sığınmacı konusunun insani boyutuyla ilgilidir. Ak Parti hükümetleri,

sığınmacı konusuna “insani ve ahlaki sorumluluk”446 bağlamında yaklaşarak göç

441 İnternet: Kayıp bir nesil olmalarını önlemek: Türkiye, geleceğimi hayal etmeye çalıştığımda hiçbir şey

göremiyorum, Türkiye’deki Suriyeli mülteci çocukların eğitime erişiminin önündeki engeller, (2015). Human

Rights Watch, 3-16. Web: https://ww.hrw.org/sites/default/files/report_pdf/turkey1115tu_web.pdf adresinden

3 Temmuz 2016’da alınmıştır. 442 İnternet: Kayıp bir nesil … 3-16. Web: https://www.hrw.org/sites/default/files/report_pdf/ turkey1115tu_

web.pdf adresinden 3 Temmuz 2016’da alınmıştır. 443 İnternet: YÖK üyesi alınan kararı duyurdu; Suriyeliler meslek yüksekokullarına yerleştirilecek, (2017).

Web:http://t24.com.tr/haber/yok-uyesi-alinan-karari-duyurdu-suriyeliler-meslek-yuksekokullarina-

yerlestirilecek,388794 adresinden 15 Şubat 2017’de alınmıştır. 444 Erdoğan, M.M., Erdoğan, A., Yavcan, B., Mohamad, T.H, Kavukçuer, Y. ve Sancı, (2017). “Elite

dialogue: Türkiye’deki Suriyeli mülteci akademisyen ve üniversite öğrencilerinin durumu, sorunları ve

beklentileri araştırması-2017. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi, İltica

ve Göç Araştırmaları Merkezi ve İngiltere Büyükelçiliği, 14. 445 Sağıroğlu, A.Z. (2016). Türkiye’de merkezi göç yönetimi. Esen, A. ve Duman, M. (Editörler). Türkiye’de

geçici koruma altındaki Suriyeliler: tespitler ve öneriler. İstanbul: Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi

Akademisi Vakfı, 48. 446 İnternet: http://www.akparti.org.tr/site/akparti/2023-siyasi-vizyon#bolum_ adresinden 28 Eylül 2017’de

alınmıştır.

Page 133: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

121

konusunda genel olarak istikrarlı bir politika izlemişlerdir. Hükümetler’in sığınmacı

politikalarının arkasında güçlü bir şekilde durmaları, göç politika ve stratejilerinden

sonuç almada itici güç olmaktadır. Hükümet’in yaklaşımı çerçevesinde sığınmacı

konusunda ilgili kurumlar yeniden yapılandırılmakta, olası gelişmelere kamuoyu

hazırlanmakta, yerli/yabancı STK’lar ile işbirliği yapılmakta ve uluslararası alanda

temaslar yürütülmektedir.

Esad rejiminin sığınmacı konusunu zorlayıcı dış politika aracı olarak

kullanmasının yanı sıra Türkiye de AB/Batı’ya karşı kitlesel göçleri kullanmıştır.

Başlangıçta AB ülkeleri, sığınmacı konusuna mesafeli yaklaşmışlardır. Ancak

2014 yılında Avrupa’ya geçiş yapan göçmen/mülteci sayısı 100 bin iken 2015

yılında 1 milyon 320 bine çıkmış olması, AB ülkelerinin bakışını değiştirmiştir. Bu

tablo Türkiye’yi Avrupa ile Ortadoğu arasında tampon olarak gören AB ülkeleri

yöneticileri ve halkları arasında tedirginliği artırmıştır. Aynı zamanda göçmen

karşıtı siyasî parti/akımların güç kazanması da, AB’nin dış sınırlarını koruma

yaklaşımını öne çıkarmıştır.

Bu gelişmeler sonrası AB, sığınmacı kaynaklı maddi yükü paylaşma,

sorunları birlikte çözme ve sığınmacıları topraklarına kabul etme konusunda

Türkiye ile işbirliğine daha fazla yönelmiştir. Ocak 2017 itibarıyla AB ülkelerine

yapılan iltica başvurularının 756 bini karara bağlanmış olup bunun 420 bini

Almanya’da gerçekleşmiştir. Almanya’da iltica başvuruları kabul edilmeyip “geçici

koruma” verilen ve bir yıllık ikamet izni alabilen 36 bin yabancı ise 1951 Cenevre

Sözleşmesi’ne aykırı hareket edildiği gerekçesiyle dava açmışlardır.447

Türkiye, AB ile müzakereler ve mali yardımlar üzerinden sığınmacı konusunu

zorlayıcı dış politika aracı olarak kullanmaktadır. Türkiye ile AB arasında

imzalanan Geri Kabul Anlaşması’na göre Türk vatandaşlarına “vizesiz AB”

uygulamasına geçilmesi, sığınmacılar için 3 milyar avro ayrılması, özellikle

kampların dışında yaşayan/muhtaç durumda olanlara insani yardım sağlanması ve

yasa dışı göçe yönelik işbirliği yapılması kararlaştırılmıştır.

447 İnternet: Almanya AB’de iltica rekoru kırdı, (2017). Web: http://www.dw.com/tr/almanya-abde-iltica-

rekoru-k%C4%B1rd%C4%B1/a-36985132 adresinden 5 Mart 2017’de alınmıştır.

Page 134: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

122

AB’nin taahhütlerinde yaşanan gecikme üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan,

“sığınmacı krizi nedeniyle Batı’nın Türkiye’ye muhtaç olduğunu, Kapıkule’ye 50 bin

sığınmacı dayandığında AB’nin feryat ettiğini, daha da ileri gidilirse sınır

kapılarının açılabileceğini ve AB ile müzakerelerde çıkarılan engellerin Türkiye’yi

çökertemeyeceğini” belirterek bir yönüyle AB’yi tehdit etmiştir.448 Buna karşılık

Almanya Başbakanı Merkel ise Türkiye’ye sığınmacı anlaşmasından kaynaklanan

sorumluluklarını hatırlatmıştır.449 Bu çabalarıyla AB, sığınmacıların Türkiye’de

kalmalarını sağlayarak Avrupa’ya geçişlerini önlemeyi, bunun karşılığında

Türkiye’ye mali yardım yapmayı ve AB üyeliği konusunda tavizler vermeyi

hedeflemiştir. Dolayısıyla AB’nin, göçmen/sığınmacı konusunda Türkiye’ye belli

ölçüde ihtiyaç duyduğu ortaya çıkmıştır.

Greenhill’e göre Türkiye ve Libya’nın kitlesel göç üzerinden AB ile kurduğu

ilişki arasında benzerlik bulunmaktadır. Libya’da 2012 yılında seçimle yönetime

gelen Trablus merkezli Milli Genel Kongre (MGK), 2015 yılında AB’nin diplomatik

olarak kendilerini tanımaması durumunda Afrikalı göçmenleri Avrupa’ya gönderme

tehdidinde bulunmuştur. Ayrıca MGK, yasa dışı göçmenlerin Avrupa’ya geçişlerini

önlemek için mücadele etmelerine rağmen AB’nin kendilerini tanımadığını ifade

etmiştir.450 Greenhill’e göre Türkiye ise sığınmacı konusu üzerinden AB’den mali

yardım almaya, üyelik müzakerelerini sürdürmeye, vize kısıtlamalarını kaldırmaya

ve Suriye’de güvenli bölge kurma hedeflerine ulaşmaya çalışmaktadır.451

M.Kaddafi’nin 2011 yılında ülkesine yönelik askerî müdahaleyi önleyememesi

gibi MGK da kitlesel göç tehdidi üzerinden diplomatik tanınma hedefine

ulaşamamıştır. Bilahare BM’nin Trablus merkezli MGK ile Tobruk merkezli

Temsilciler Meclisi arasında uzlaşı sağlama girişimleri sonrası Fayiz el Saraç’ın

başbakanlığında Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) kurulmuştur. MGK ve

Temsilciler Meclisi içinde bu uzlaşıya karşı çıkanlar olması üzerine Libya’da fiili

448 İnternet: Erdoğan’dan AB’ye: daha ileri giderseniz sınır kapıları açılır, (2016). Web:

http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-38103319 adresinden 31 Mayıs 2016’da alınmıştır. 449 İnternet: Merkel’den Erdoğan’a çağrı, (2016). Web: http://www.dw.com/tr/merkelden-erdo%C4%9

Fana-%C3%A7a%C4%9Fr%C4%B1/a-36575169 adresinden 5 Haziran 2017’de alınmıştır. 450 İnternet: Freeman, C. (2015). Libya warns it could flood Europe with migrants if EU does not recognise

new self-declared government. Web: http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/africaandindianocean/

libya/11970313/Libya-warns-it-could-flood-Europe-with-migrants-if-EU-does-not-recognise-new-Islamist-

government.html adresinden 31 Mayıs 2016’da alınmıştır. 451 Greenhill, a.g.m.

Page 135: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

123

olarak üç başlı yönetim ortaya çıkmıştır. Sonuçta Libya’dan AB’ye göçmen

geçişlerini durdurma veya azaltma görevi UMH’ye kalmıştır.

Zorlayıcı bir aktör olarak Türkiye’nin ise Suriye krizinin çözümü konusunda

AB ile daha fazla yakınlaştığı söylenebilir. Türkiye ve AB, siyasî çözüm arayışları,

B.Esad’ın geleceği ve sığınmacılara ilişkin konularda benzer yaklaşımlara

sahiptirler. Sığınmacıların “gönüllü geri dönüşleri” için bir bölge kurulmasına

olumlu bakan Almanya Başbakanı Merkel 2 Mayıs 2017 tarihinde RF Devlet

Başkanı Putin ile yaptığı görüşmede “çatışmasız bölgeler oluşturulmasını ve

güvenli bölgeler üzerinde çalışılmasını” ifade etmiştir.452 Öte yandan, AB ülkeleri

arasındaki görüş farklılıkları, İngiltere’nin AB’den çıkma kararı, ekonomik sorunlar,

korumacı yaklaşımların öne çıkması, milliyetçi/aşırı sağcı siyasetin güçlenmesi ve

göçmen/yabancı karşıtlığının artması gibi faktörler, AB’nin kurumsal yapısına,

kolektif çözüm çabalarına ve sığınmacılara yaklaşımına da yansımıştır.

Buna ilave olarak RF’nin de sığınmacıları AB’ye karşı silah olarak kullandığı

ifade edilmektedir. NATO eski Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı ABD’li General

Philip Breedlove, “RF ve Esad güçlerinin hava saldırıları ve varil bombalarıyla sivil

yerleşim yerlerini vurması sonucu kitlesel göçlerin yaşandığını, mülteci krizini silah

olarak kullanarak AB’nin kurumsal yapısını hedef aldıklarını, AB’yi

istikrarsızlaştırmaya ve Suriye krizi yerine mülteci konusuna odaklanmasını

sağlamaya çalıştıklarını, Avrupa’ya gitmek isteyen mülteciler arasında suç örgütleri

ve terörle bağlantılı kişilerin olduğunu ve bu gelişmelerden Moskova’nın karlı

çıktığını” ifade etmiştir.453

Öte yandan, RF’nin en önemli ekonomik/ticarî ortağı AB’dir. Bu durum 30

Kasım 2016 tarihli RF Dış Politika Konsepti belgesinde yer almış, ayrıca “RF’nin

dış politika öncelikleri arasında AB’nin bulunduğu, Almanya, Fransa, İtalya ve

Hollanda gibi AB ülkelerinin, Rus ekonomisinin modernizasyonu açısından önem

452 İnternet: Merkel’in Rusya ziyaretinde sert rüzgârlar esti, (2017). Web: http://www.dw.com/tr/merkelin-

rusya-ziyaretinde-sert-r%C3%BCzgarlar-esti/a-38668412 adresinden 31 Mayıs 2017’de alınmıştır. 453 İnternet: NATO: Rusya mülteci krizini silah olarak kullanıyor, (2016). Web:

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/03/160302_nato_multeci_rusya adresinden 1 Haziran 2017’de

alınmıştır.

Page 136: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

124

arz ettiği” ifade edilmiştir.454 Bu noktada RF’nin, AB’nin doğalgaz ihtiyacının

yaklaşık % 30’unu karşıladığını, İngiltere ve Almanya ile imzaladığı enerji

anlaşmaları olduğunu belirtmek gerekir. Esas itibarıyla NATO ve ABD’nin, “Rus

tehdidi” gerekçesiyle Baltıklar ve Doğu Avrupa’ya asker konuşlandırması, 2014

yılında RF’nin Kırım’ı ilhak etmesi ve Doğu Ukrayna’daki ayrılıkçıları desteklemesi

ve bilahare RF’ye yaptırımlar uygulanması nedeniyle NATO/Batı ile RF arasındaki

gerginlik sürmektedir. Bu nedenle NATO/Batı bloku içinde çatlak sesleri artırma ve

AB içindeki muhalif parti/gruplarla temasları sürdürme politikası yürüten RF’nin,

mülteci krizi üzerinden Batı’nın kolektif ve hızlı karar almasını engellemeye

çalıştığı söylenebilecektir.

3.2. PYD/YPG’nin Türkiye’ye Yönelik Tehditleri

Türkiye’ye yönelik Suriye kaynaklı ulusal güvenlik tehditlerinden biri

PYD/YPG’nin faaliyetleridir. PKK’nın Suriye kolu olarak PYD/YPG, Suriye krizini

fırsata çeviren aktörlerden biridir. Zaman içinde uluslararası kamuoyunda Suriye

Kürtlerinin temsilcisi olarak algılanmaya başlamıştır. İç savaş öncesinde yaklaşık

22 milyon nüfuslu Suriye’nin % 8’ini oluşturan Kürtler, yoğun olarak ülkenin

kuzeyindeki Afrin-Kürt Dağı, Ayn-el Arap-Kobani ve Cezire-Haseke bölgelerinde

ikamet etmektedirler. Suriye’deki Kürt nüfusun yaklaşık %40-45’inin oturduğu bu

bölgelerde Kürtçe konuşulmakla birlikte Arap kültürü de etkilidir. Zira 1962 yılında

Türkiye sınırına Arapların yerleştirilmesi bunda etkili olmuştur. Suriye’de 1961

nüfus sayımına göre 120 bin Kürt “yabancı” olarak belirtilmiştir. Kürtlerin bir

bölümü Türkiye’den göç edenler olup Haseke bölgesinde bulunmaktadırlar. Uzun

yıllar Esad rejimi tarafından baskı/kontrol altında tutulan Kürtlerin, vatandaşlık,

kimlik ve pasaportları bulunmamaktaydı. Kürtler siyasî alanda 13 partiye bölünmüş

olup Demokratik Birlik Partisi-Partiya Yekîtiya Demokrat (PYD) ve Suriye Kürt

Ulusal Konseyi (ENKS) diğerlerine göre daha etkin durumdadırlar.455

454 İnternet: Foreign policy concept of the Russian Federation, (2016). Web:

http://www.mid.ru/foreign_policy/news/-/asset_publisher/cKNonkJE02Bw/content/id/2542248?p_p_id=101

_INSTANCE_cKNonkJE02Bw&_101_INSTANCE_cKNonkJE02Bw_languageId=en_GB adresinden 31

Mayıs 2017’de alınmıştır. 455 İnternet: Ataöv, T. (2013). Suriye Kürtleri. Web: http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/3584/

Suriye_Kurtleri.html ; Bozbuğa, R. (2015). Suriye Kürtleri: Suriye’nin kuzeyinde etnik yapı ve Kürt nüfusu.

Web: http://www.21yyte.org/tr/arastirma/orta-dogu-ve-afrika-arastirmalari-merkezi/2015/01/05/7393/suriye-

kurtleri-suriyenin-kuzeyinde-etnik-yapi-ve-kurt-nufusu adreslerinden 6 Kasım 2017’de alınmıştır.

Page 137: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

125

PYD, PKK’nın Suriye kolu olarak 2003 yılında kurulmasına rağmen örgütün

geçmişi 1980’lerin başına kadar uzanmaktadır. Suriye Kürtleri üzerinde etkisini

zaman içinde artıran PKK, PYD’yi kurarak yeni bir adım atmıştır. Bu süreçte Esad

rejimi, PYD’ye yönelik yüzlerce tutuklama gerçekleştirmiştir. Bunun üzerine

aralarında PYD eski Eşbakanı Salih Müslim’in de olduğu birçok Kürt lider, Kuzey

Irak’a kaçarak Kandil bölgesine sığınmışlardır.456

ENKS ise Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) tarafından desteklenmektedir.

ABD, Türkiye ve S.Arabistan’a da müzahir olan ENKS, Suriye’de Kürtler, Araplar

ve Türkmenlerden oluşan bir federatif yapı kurulmasını hedeflemektedir. Ayrıca

ENKS, Esad rejimi ile muhalifler arasındaki barış görüşmelerine katılmaktadır. Öte

yandan, ENKS’nin kontrolündeki “Rojava Peşmergeleri”, Suriye Ordusu’ndan

ayrıldıktan sonra rejime karşı savaşmak için silah bulamayan ve 2012 yılında

ÖSO’dan destek alamayan Kürt askerlerce K.Irak’ta kurulmuştur. Bu yapının

içinde 7200 savaşçı ve eğitimi süren 2000 kişi bulunmaktadır. Bu aşamada ABD,

PYD/YPG ile çatışabileceği ve DEAŞ (IŞİD) ile mücadeleyi sekteye uğratabileceği

düşüncesiyle, söz konusu askerî yapının Suriye’ye geçmesine izin

vermemektedir.457

Arap Baharı 2011 yılından itibaren Suriye’de etkisini gösterdiğinde PYD/YPG,

ne Şam yönetimine ne de muhaliflere yönelmiş ve kendisine yeni bir yol (Üçünü

Yol) çizmeye çalışmıştır. İslamcı Kürtler ve Gelecek Hareketi lideri Mişel Temmo

gibi aktörler ise Esad rejiminin karşısında yer almışlardır. 2011 yılında

M.Temmo’nun suikast sonucu şüpheli ölümünden Esad rejimi ve PYD/YPG

sorumlu tutulmuştur. Suriye krizinden kaynaklanan yönetim boşluğunu kullanan ve

Esad rejimini de karşısına almayan PYD/YPG, Haseke ve Kamışlı’yı Esad rejimi

ile birlikte yönetmeye başlamış, Suriye Ordusu’nun çekildiği bölgelere yerleşmiş ve

2012 Temmuz ayında Kobani ve çevresini kontrolüne almıştır. Bilahare diğer Kürt

grupları ve muhalifleri hedef almaya başlayan PYD/YPG, 2013 Temmuz ayında

Kamışlı ve Rasulayn’da Nusra/Şam Fethi Cephesi ile mücadele etmiş ve ardından

456 PYD İç Tüzüğü için bkz. Acun, C. ve Keskin, B. (2016). PKK’nın kuzey Suriye örgütlenmesi PYD-YPG.

İstanbul: SETA Raporu, 9-43. 457 İnternet: Karakurt, O. (2016). ABD rojava peşmergelerini Suriye’de istemiyor. Web:

http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/abd-rojava-pesmergelerini-suriyede-istemiyor ; ENKS Temsilcisi

Aliko: PYD Rakka’ya girmeyecek, (2017). Web: http://aa.com.tr/tr/dunya/enks-temsilcisi-aliko-pyd-rakkaya-

girmeyecek/762302 adreslerinden 15 Mart 2017’de alınmıştır.

Page 138: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

126

DEAŞ (IŞİD)’ın kontrolündeki Kamışlı yakınlarındaki petrol bölgelerini ele

geçirmiştir. DEAŞ (IŞİD)’ın 2014 Ocak ayından itibaren Haseke, Rakka ve

Halep’te bazı yerleri almasından sonra PYD/YPG ile Kobani’de karşı karşıya

gelerek çatışmaya başlamıştır. 458

Kobani ilçesi, Şanlıurfa/Suruç’un karşısında ve sınır hattında bulunmakta

olup nüfusun çoğunluğu Kürtlerden oluşmaktadır. Suruç ile Kobani halkları

arasında akrabalık bağları bulunmaktadır. Osmanlı döneminde Aynel Arap olarak

adlandırılan Kobani’nin ismi, Suriye yönetimince Arap Pınar olarak değiştirilmiştir.

Kobani adı ise 1910 yılında Bağdat demiryolu kenarında kurulan Alman şirketi için

kullanılan “kompany” kelimesinin “Kobani” olarak söylenişi sonucunda

doğmuştur.459 Öte yandan Kobani, PYD/YPG’nin ilan ettiği Cezire ve Afrin

kantonları arasında yer alması ve kantonların birleştirilmesindeki stratejik konumu

nedeniyle önemlidir. DEAŞ (IŞİD)’ın 2 Temmuz 2014 tarihinden itibaren Kobani’nin

köylerine saldırıya geçmesi üzerine PYD/YPG ile çatışmalar başlamıştır. Bu

saldırılar sonucu Kobani’den kaçanlar Suruç’a sığınmışlardır. Bilahare Cemil

Bayık’ın Yürütme Konseyi Başkanı olduğu KCK (Kürdistan Topluluklar Birliği-

Koma Ciwaken Kürdistan), “Rojava devrimi, tüm Kürdistan’ın devrimidir”

açıklamasını yaparak DEAŞ (IŞİD)’ın saldırılarını kınamış ve Türkiye’nin DEAŞ

(IŞİD) militanlarının Suriye’ye geçişlerini sağladığını iddia etmiştir. Ayrıca Halkın

Demokrasi Partisi (HDP) öncülüğünde, uluslararası toplumu harekete geçirmek ve

kamuoyu oluşturmak amacıyla Suriye sınırında Kobani’ye destek eylemleri

yapılmıştır.460

Bu dönemde Türk Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Kobani’deki gelişmelerle ilgili

olarak, dönemin PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ile Ankara’da birkaç defa

görüşmüştür. Türkiye, ülke içinde yürüttüğü “çözüm süreci” bağlamında, PYD/YPG

ile diyalog içinde olmaya, örgütü kendi dış politikasına yakınlaştırmaya ve “kırmızı

çizgileri”ne uymasını sağlamaya çalışmıştır. Bu doğrultuda Türkiye; “PYD/YPG’nin

Esad rejimine ve terör örgütlerine karşı ÖSO ile koordineli bir şekilde hareket

etmesini, Fırat nehrinin batısına geçmemesini, Kobani ile Afrin’i birleştirmek için

458 Acun ve Keskin, a.g.e., 9-26. 459 Bozbuğa, a.g.m. 460 İnternet: Kasapoğlu, Ç. (2014). Rojava: IŞİD neden Kobani’yi hedef alıyor? Web:

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/07/140714_rojava_kobani adresinden 8 Ekim 2017’de alınmıştır.

Page 139: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

127

Cerablus’ta yayılmamasını, sınır güvenliğini tehdit edecek adımlar atmamasını ve

yerlerinden edilen/Türkiye’ye göç eden Tel Abyad halkının geri dönmesine

yardımcı olmasını” sağlamaya çalışmıştır.461

Öte yandan, PKK’nın talimatı doğrultusunda Kobani’yi savunmak için

yüzlerce militanın Türkiye’den Kobani’ye geçtiği ifade edilmiştir.462 Başlangıçta

PYD/YPG, Irak’taki Peşmerge’nin Kobani’ye yardıma gelmesine ve ÖSO ile

işbirliğine olumlu bakmamıştır. ABD’nin DEAŞ (IŞİD) ile mücadele için Kobani’ye

silah yardımı yapmasıyla birlikte Türkiye de Peşmergelerin Kobani’ye geçişlerine

izin vermiştir. Peşmerge’ye ait 80 araçlık askerî konvoy 29 Ekim 2014 tarihinde

Habur Sınır Kapısı’ndan giriş yapmış, ayrıca Erbil’den Şanlıurfa’ya havayoluyla

Peşmerge güçleri getirilmiştir. Bu hareketliliğin Cumhuriyet Bayramı’nda

gerçekleştirilmesi ise Türkiye kamuoyunda tartışma yaratmıştır. Türk hükümeti,

Peşmerge’nin Kobani’ye geçişinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 2 Ekim 2014

tarihinde kabul edilen, Irak ve Suriye’deki DEAŞ (IŞİD) ve diğer terör örgütleriyle

mücadele için Türk hükümetine askerî güç kullanmaya ve yabancı silahlı

kuvvetlerin ülkeye gelişine izin veren Başbakanlık tezkeresine463 uygun olduğu

açıklamasını yapmıştır.464

Peşmerge güçleri, Suruç’ta iki gün bekledikten sonra, Türk güvenlik ve

istihbarat birimlerinin eşliğinde Mürşitpınar Sınır Kapısı’ndan Kobani’ye

geçirilmişlerdir. Bilahare Kobani’de dört ayrı Peşmerge birliği görev yapmış ve ilçe

merkezi 26 Ocak 2015 tarihinde DEAŞ (IŞİD)’tan kurtarılmıştır. Bu tarihten itibaren

yaklaşık 4 ay daha Suriye’de kalan Peşmerge güçleri, Türkiye ve ABD’nin sadece

461 İnternet: PYD lideri Ankara’da, (2014). Web: http://www.aljazeera.com.tr/haber/pyd-lideri-ankarada ;

Selvi, A. (2015). Salih Müslim’in Türkiye trafiği ve İncirlik Üssü. Web: http://www.yenisafak.com/yazarlar/

abdulkadirselvi/salih-muslimuin-turkiye-trafigi-ve-incirlik-ussu-2015913 adreslerinden 8 Ekim 2017’de

alınmıştır. 462 İnternet: AFP: yüzlerce Kürt savaşçı Türkiye’den Kobani’ye geçti, (2014). Web:

http://www.hurriyet.com.tr/afp-yuzlerce-kurt-savasci-turkiyeden-kobaniye-gecti-26813342 adresinden 14

Ekim 2017’de alınmıştır. 463 Suriye ve Irak tezkeresi için bkz. İnternet: https://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem24/yil5/bas/

b002m.htm adresinden 12 Kasım 2017’de alınmıştır. 464 İnternet: Peşmerge Kobani’ye geçiyor, (2014). Web: http://www.dw.com/tr/pe%C5%9Fmerge-kobaniye-

ge%C3%A7iyor/a-18026732 adresinden 8 Kasım 2017’de alınmıştır.

Page 140: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

128

Kobani’nin kurtarılması için anlaşmalarından dolayı askerî araç ve silahlarıyla

birlikte Türkiye üzerinden Irak’a dönmüşlerdir.465

PKK’ya müzahir kişilerin ve Peşmerge güçlerinin, Kobani’yi DEAŞ (IŞİD)’tan

kurtarmak için Türkiye üzerinden Suriye’ye gitmiş olmaları, ileride Türkiye

açısından sorun çıkarabilecek niteliktedir. İktidarda kalması durumunda Esad

yönetiminin, önümüzdeki dönemde Türkiye’yi ülkesine silahlı müdahalelere izin

vermesi ve yardımcı olması nedeniyle suçlaması ihtimal dahilindedir.466 Zira Esad

yönetimi 12 Ocak 2015 tarihinde “dünyanın dört bir yanından gelen yabancı

militanların Suriye’ye geçişlerinin ana kanalı olduğu” iddiasıyla Türkiye’yi BM’ye

şikâyet etmiştir.467 Bu süreçte Türkiye’nin büyük ölçüde ABD ile hareket etmesi

nedeniyle Şam yönetiminin Türkiye’ye yönelik atabileceği siyasî ve hukukî adımlar,

ABD’yi de yakından ilgilendirecektir.

Kobani’de güvenlik sağlandıktan sonra PYD/YPG 15 Haziran 2014 tarihinde

Tel Abyad’ı işgal etmiştir. ABD’nin DEAŞ (IŞİD) ile mücadelede hava

operasyonlarını, çoğunluğu Arap, Türkmen, Kürt, Ermeni ve diğer gruplardan

oluşan Tel Abyad’a kaydırması, yerli halkın göç etmesine ve on binlerce kişinin

Türkiye’ye geçmek için sınır kapılarına yığılmasına neden olmuştur. Bingöl ve

Varlık’a göre, bu süreçte Türkiye, sınır hattında etkinliği artan PYD/YPG’ye ve

kendisine tehdit/saldırılarda bulunan DEAŞ (IŞİD)’a karşı mücadeleye, sınır hattını

kontrol etmeye ve ABD ile işbirliğine daha fazla önem vermeye başlamıştır. Öte

yandan, bu dönemde Suriye, İran, Irak, Mısır ve İsrail ile ilişkilerinde sorunlar

yaşayan ve S.Arabistan ile işbirliğinden verim alamayan Türkiye’nin bölgedeki tek

müttefiki ise IKBY olmuştur.468

PYD/YPG’nin yayılmacı politikası ve uygulamaları, uluslararası kamuoyuna

da yansımıştır. Uluslararası Af Örgütü 2015 yılında Haseke ve Rakka’daki zorunlu

göçlere ilişkin bir rapor hazırlamıştır. Rapora göre PYD/YPG, kontrolü ele geçirdiği

bölgelerde zorla yerinden etme, evleri yıkma, mülkleri ele geçirme ve tahrip etme

465 İnternet: İşte peşmergelerin dönüş sebebi, (2015). Web: http://www.rudaw.net/turkish/kurdistan/

040520151?keyword=DAI%C5%9E adresinden 4 Kasım 2017’de alınmıştır. 466 Pazarcı, a.g.e., 251. 467 İnternet: Suriye Türkiye’yi BM’ye şikayet etti, (2015). Web: http://t24.com.tr/haber/suriye-turkiyeyi-

bmye-sikayet-etti,284602 adresinden 1 Ekim 2017’de alınmıştır. 468 Bingöl ve Varlık, a.g.e., 5-6.

Page 141: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

129

gibi eylemlerde bulunmuştur. Bölgeyi DEAŞ (IŞİD)’tan kurtarma gerekçesiyle 10

köy/kasabada yaşayanlar zorla yerlerinden edilmiş, evlerine zarar verilmiş, daha

önce oturanların evlerine geri dönmeleri engellenmiş ve uluslararası insancıl

hukuk (savaş-silahlı çatışma hukuku) ihlal edilmiştir. Bu uygulamalardan Araplar

ve Türkmenlerin yanı sıra Kürtler de etkilenmiştir. Buna karşılık PYD/YPG, sivil

halkın münferit olaylar bağlamında, askerî sebepler veya koruma altına alınmaları

gibi gerekçelerle yerlerinden edildiklerini açıklamıştır.469

Öte yandan, 2015 yılında Türkiye’de iç politikada önemli gelişmeler

yaşanmıştır. Öncesinde DEAŞ (IŞİD)’ın Kobani’ye saldırısını protesto etmek ve

kamuoyu oluşturmak amacıyla HDP öncülüğünde 7-8 Ekim 2014 tarihlerinde

yapılan gösterilerde çıkan olaylar, Hükümet ile HDP’yi karşı karşıya getirmiştir. Her

şeye rağmen Kürt sorununu çözmek, demokratik siyaseti güçlendirmek ve PKK’nın

silah bırakmasını sağlamak gibi hedeflerle çözüm sürecini yürüten Hükümet ve

HDP heyetleri 28 Şubat 2015 tarihinde Dolmabahçe’de “silah bırakmaya” ilişkin

kararlılıklarını kamuoyuna açıklamışlardır.470 Bu siyasî iklimin devamında

gerçekleşen 7 Haziran seçimlerinde % 40.9 oy alan Ak Parti, tek başına iktidar

olma şansını yitirmiş, HDP ise % 13.4 oy almıştır. Bunun sonucu olarak Ak Parti, iç

politikada yeni bir arayışa yönelmiş ve Kürt sorununa bakışını güncellemiştir.

Bilahare Hükümet, iç politikadaki gelişmelerin de etkisiyle PYD/YPG’ye

yaklaşımını değiştirmiştir. Bu bağlamda “Suriye’de DEAŞ (IŞİD)’ın kısa vadede

yok olacağı ancak PYD’nin etnik temelli politikaları nedeniyle orta ve uzun vadede

daha büyük tehlike arz edeceği” anlayışı benimsenmiştir.471 Zira DEAŞ (IŞİD)’ın

Irak ve Suriye’deki etkinliği 2014 Ağustos ayından itibaren gerilemeye başlamıştır.

Akabinde Türkiye, PYD ile YPG’nin farklı iki yapı olmadığından hareketle siyasî ve

askerî kanat ayrımı bulunmadığı hususunu uluslararası ve iç kamuoyuna

anlatmaya çalışmış ve belli ölçüde netice almıştır.

469 İnternet: We had nowhere else to go, forced displacement and demolitions in northern Syria, (2015).

Amnesty International, 5-32. Web: https://www.amnesty.org/en/documents/mde24/2503/2015/en/ adresinden

12 Kasım 2017’de alınmıştır. 470 İnternet: Ortak açıklamanın tam metni, (2015). Web: http://www.aljazeera.com.tr/haber/ortak-

aciklamanin-tam-metni adresinden 6 Ekim 2017’de alınmıştır. 471 İnternet: Topal, A., Şengül, E. ve Ateş, H. (2015). PYD, DAEŞ’ten çok daha tehlikeli. Web:

http://www.sabah.com.tr/gundem/2015/06/19/pyd-daesten-cok-daha-tehlikeli-1434663598 adresinden 4 Mart

2017’de alınmıştır.

Page 142: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

130

DEAŞ (IŞİD)’ın 20 Temmuz 2015 tarihinde Suruç’ta gerçekleştirdiği canlı

bomba saldırısı ve ardından PKK’nın 22 Temmuz 2015 tarihinde Ceylanpınar’da

iki polisi şehit etmesi sonrasında çözüm süreci sona ermiştir. Böylece Hükümet,

Kürt sorununu daha sert yöntemlerle çözme dönemini başlatmıştır. Yeğen’e göre

Hükümet, Suriye ve Türkiye’de güçlenmiş olan bir PKK-HDP hattıyla çözüm

sürecine devam etmek istememiş, buna karşılık PKK da elde ettiği güç ve

prestijden vazgeçmemiş, bunun sonucunda çatışmasızlık hali sona ermiştir.472

PKK’ya yönelik operasyonların yeniden başlamasıyla birlikte PYD/YPG’nin

Suriye’deki faaliyetlerini sınırlandırmaya yönelik politikalara devam edilmiştir.

Öte yandan PYD/YPG, Suriye’de DEAŞ (IŞİD) ile mücadelede kendisini “kara

gücü” olarak kullandırmayı hedeflemiştir. Bu durum Türkiye’nin Suriye politikasını

olumsuz şekilde etkilemiştir. Türkiye tarafından PKK’nın Suriye kolu yani “terörist”

olarak görülen PYD/YPG, DEAŞ (IŞİD) ile mücadele üzerinden Suriye’de meşru

bir aktör olma fırsatını yakalamıştır. Bu sayede örgüt, ABD, RF ve İran ile belli

ölçüde ortak hareket etmeye başlamış ve Kürt koridoru/özerk yapı tesis etme

idealini canlı tutabilmiştir. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’na göre PYD/YPG, Rakka’da

DEAŞ (IŞİD) ile mücadeleyi değil toprak elde etmeyi istemekte olup örgüte destek

verilmesi, terör örgütlerinin desteklenmesi anlamına gelmektedir.473 Hâlihazırda

PYD/YPG, Türkiye sınır hattı boyunca doğuda Haseke’yi, Rakka ilinin kuzeyini ve

Halep’in doğusundaki Menbiç ile kuzeybatısındaki Afrin ve Tel Rıfat ilçelerini

kontrolünde tutmaktadır.474

Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü bir yapı kullanılarak “terörle

mücadele” edilmesi ne ölçüde doğrudur? Öncelikle terör örgütleri, devlet dışı

aktörler olarak da görülebilmektedir. Suriye’de devlet dışı aktör olarak terörist

yapılar ve rejim karşıtı gruplar bulunmaktadır. DEAŞ (IŞİD) ile mücadele için bu

örgüt/gruplara yapılan silah yardımlarının tamamının terörle mücadele için

kullanılıp kullanılmayacağının tespiti ve denetlenmesi zordur. BM Genel Sekreteri

472 İnternet: Yeğen, M. (2015). Çözüm süreci: tamam mı, devam mı? Web: http://www.aljazeera.com.tr/

gorus/cozum-sureci-tamam-mi-devam-mi adresinden 22 Eylül 2017’de alınmıştır. 473 İnternet: Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun İtalya’da yayınlanan La Stampa’ya verdiği

mülakat, (2017). Web: http://www.mfa.gov.tr/disisleri-bakani-sayin-mevlut-cavusoglu_nun-italya_

da-yayinlanan-la-stampa_ya-verdigi-mulakat_-25-mayis-2017.tr.mfa adresinden 23 Eylül 2017’de alınmıştır. 474 İnternet: Tok, L., Misto, M. ve Temizer, S. (2017). Suriye’de 10 noktada PKK/PYD’ye ABD desteği.

Web: http://aa.com.tr/tr/dunya/suriyede-10-noktada-pkk-pydye-abd-destegi/863161 adresinden 1 Kasım

2017’de alınmıştır.

Page 143: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

131

Ban Ki Moon 24 Aralık 2014 tarihinde yürürlüğe giren Silah Ticareti Antlaşması

(STA)’nın475 hedefini “silahların diktatörler, teröristler, suç örgütleri ve insan

haklarını çiğneyenlerin eline geçmesini önlemek” olarak açıklamıştır.

Konvansiyonel silahların transferi ve satışına uluslararası standartlar getirmeyi

amaçlayan bu antlaşmaya göre taraf devletler, soykırım, insanlığa karşı suçlar,

sivillere saldırılar ve savaş suçları gibi durumlarda silah akışının kesilmesi için

inisiyatif alacaklardır. Konuya Suriye’deki aktörler açısından bakıldığında RF, İran

ve Suriye’nin bu antlaşmayı imzalamadıkları, ABD ve Türkiye’nin ise imzalamasına

rağmen onaylamadıkları görülmektedir. Söz konusu devletlerle irtibatlı olan

Suriye’deki devlet dışı aktörlerin, bu aşamada silah temini ve kullanımı konusunda

daha rahat hareket ettikleri görülmektedir. Dolayısıyla Suriye Ordusu, PYD/YPG

ve silahlı muhaliflere silah satışı/sevki ve bunların DEAŞ (IŞİD)’in eline geçmesi/

satılması olasılığı bağlamında, STA’nın yeterince işlevsel olamadığı, insan hakları

ve insancıl hukuk ihlallerinin yaşanabileceği çok açıktır.476

ABD önderliğinde DEAŞ (IŞİD) ile mücadele için oluşturulan koalisyon,

Kobani savunmasında PYD/YPG ile tesis ettiği ilişkiyi Rakka’ya taşımak istemiştir.

2014 yılı başında DEAŞ (IŞİD)ın kontrolüne geçen Rakka, örgütün başkenti ve son

büyük kalesi olarak görülmesi nedeniyle önemlidir. Fırat nehrinin kenarında olan

ve Arapça “su baskınına uğrayan yer” anlamına gelen Rakka’nın nüfusunun büyük

çoğunluğu Araplardan oluşmaktadır. Sahabe mezarları bulunan, Şiilerin hac

merkezlerinden olan ve Abbâsîlere 15 yıl başkentlik yapan Rakka, Osmanlı Devleti

döneminde başkenti Urfa olan bir eyalet idi. Tomar’a göre Rakka operasyonunun

ısrarla PYD/YPG ile beraber yapılmak istenmesi, ABD’nin Irak, Suriye ve bilahare

Türkiye ve İran’dan toprak alarak kendisine bağlı Kürt devleti kurma planının bir

kanıtı anlamına gelmektedir. Bu durum aynı zamanda Türkiye-ABD ittifakının yara

475 Silah Ticareti Anlaşması (The Arms Trade Treaty) metni için bkz. İnternet: https://unoda-web.

s3-accelerate.amazonaws.com/wp-content/uploads/2013/06/English7.pdf. 476 Ciğer, a.g.m., 198-199 ; İnternet: Küresel silah ticareti anlaşması yürürlüğe girdi, (2014). Web:

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/12/141223_kuresel_silah_anlasmasi adresinden 2 Kasım 2017’de

alınmıştır.

Page 144: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

132

almasını ve Türkiye’nin RF ile daha fazla yakınlaşmasını ivmelendirecek nitelikte

olması nedeniyle önemlidir.477

Rakka operasyonunda “kara gücü” olarak kullanılmak üzere 10 Ekim 2015

tarihinde Suriye Demokratik Güçleri (SDG)478 kurulmuştur. PYD/YPG’nin

kontrolünde olan ve bölgedeki diğer etnik/dini grupların da dahil edildiği SDG

bünyesinde 13 silahlı örgüt bulunmaktadır. Uluslararası koalisyonun desteğini alan

SDG’nin hedefinin başta DEAŞ (IŞİD) olmak üzere Suriye halklarına karşı savaşan

güçlere karşı koymak olduğu ifade edilmiştir.479 SDG 27 Nisan 2016 tarihinde

DEAŞ (IŞİD)’a yönelik “Fırat’ın Gazabı” operasyonunu başlatmıştır. Bu süreçte

ABD askerlerinin YPG armalı askerî kıyafet giymeleri, askerî üsler kurulması,

yerleşim birimlerine ABD bayrakları asılması, PYD/YPG güçlerine askerî yardım

yapılması gibi önemli gelişmeler yaşanmıştır.

ABD’nin, PYD/YPG’nin kontrol ettiği sahada hava üsleri ve askerî noktaları

bulunmaktadır. ABD, 2015 Ekim ayında Rümeylan’da kargo uçaklarının inebileceği

ve 2016 Mart ayında Kobani’nin güneyinde askerî helikopterlerin kullanabileceği

özelliklere sahip hava üsleri kurmuştur. Rümeylan’daki üssün, ABD’nin 2016 Nisan

ayından beri bölgeye yaptığı askerî sevkiyatta önemli bir yeri vardır. Ayrıca

ABD’nin Haseke’de 3, Menbiç’te 2 ve Rakka’nın kuzeyinde 3 olmak üzere toplam

8 askerî noktası bulunmaktadır. Bu noktalar ABD-Fransız özel kuvvetlerinin

konuşlanması, teknik istihbarat çalışmaları, top bataryaları ve roketatarların

yerleştirilmesi, devriye görevi yapan zırhlı araçların konulması ve SDG’nin ÖSO

güçlerine karşı korunması gibi amaçlarla kullanılmaktadır.480

477 İnternet: Tomar, C. (2017). Korku imparatorluğunun son kalesi: Rakka. Web:

http://www.aljazeera.com.tr/gorus/korku-imparatorlugunun-son-kalesi-rakka adresinden 6 Kasım 2017’de

alınmıştır. 478 SDG ismi, bu yapının genel komutanı Mazlum Kobane ad/kod tarafından verilmiştir. Suriye’de bulunduğu

dönemde A.Öcalan ile yakından tanışan, 2011 yılı baharında 30 kişiyle birlikte PKK’dan ayrılıp bölgeye

gelen adı geçen, ABD Başkanı’nın Özel Temsilcisi Brett McGurk ve ABD’li komutanlarla yakın temas

halindedir. İnternet: Zaman, A. (2017). Suriyeli Kürt komutan: Türkiye ile iyi ilişkiler istiyoruz. Web:

https://www.al-monitor.com/pulse/tr/contents/articles/originals/2017/09/turkey-kurdish-commander-says-us-

should-stay-in-syria.html adresinden 7 Kasım 2017’de alınmıştır. 479 SDG’nin kuruluşunda YPG, YPJ, El Senadid, Süryani Askerî Konseyi, Burkan El Fırat, Suwar El Reqa,

Şems El Şemal, Lîwa El Selçuki, El Cezire Tugayları, Cebhet El Ekrad, Çeyş El Suvar, Livai El Tehrir ve

Liwai 99 Muşat yer almıştır. İnternet: Durgun, H. (2015). ‘Demokratik Suriye güçleri’nin kuruluşu resmen

ilan edildi. Web: https://tr.sputniknews.com/columnists/201510151018379957-demokratik-suriye-gucleri-

pyd-pdj/ adresinden 7 Kasım 2017’de alınmıştır. 480 Tok, Misto ve Temizer, a.g.m.

Page 145: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

133

PYD/YPG, Suriye’de kontrol ettiği alanı genişletirken uluslararası alanda da

etkili olmaya başlamıştır. PYD’nin 24 Eylül 2016 tarihinde Brüksel’de yapılan

8. Avrupa Kongresi’nde, “Kürt sorunu çözülmeden Ortadoğu ve Suriye meselesinin

çözülemeyeceği” vurgusu yapılmıştır. Bu yaklaşım, örgütün uluslararası alandaki

konumunu güçlendirmeye yönelik adımlardan biri olmuştur.481 Öte yandan,

PYD/YPG’nin ön planda olmamasına da dikkat edilmektedir. RF, Türkiye ve İran’ın

öncülüğünde 23 Ocak 2017 tarihinde Astana’da yapılan Suriye görüşmelerinde,

Esad rejimi ile muhalif gruplar bir araya getirilmesine rağmen PYD/YPG davet

edilmemiştir. RF’nin, PYD/YPG’yi terör örgütü olarak kabul etmemesi482, Cenevre

görüşmelerine Kürtlerin de katılmaları gerektiğine vurgu yapması483, Esad rejimi ile

Kürtler arasında arabuluculuk girişimlerinde bulunması ve Rus uzmanların

hazırladığı Suriye anayasası taslağında “Kürt kültürel özerkliğinin”484 belirtilmesi ise

Moskova’nın örgüte yaklaşımını ortaya koymaktadır. Türkiye’nin çıkarlarıyla

örtüşmeyen bu durum, RF’nin Suriye konusuna çok boyutlu ve alternatifli

yaklaştığının da bir göstergesidir.

SDG, Rakka’nın ardından Deyrizor’u DEAŞ (IŞİD)’tan temizleme

operasyonuna başlamıştır. Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim’e göre PYD/YPG,

ABD desteğinin süreklilik arz edeceği düşüncesiyle Suriye’deki petrol bölgelerinin

denetimini ele geçirmek için rejim güçleriyle bir yarışa girmiştir.485 Suriye’de

gerileyen DEAŞ (IŞİD)’ın boşalttığı alanlara yerleşme ve petrol kaynaklarının

olduğu bölgeleri ele geçirme konusunda bir mücadele bulunmaktadır. Bu aşamada

PYD/YPG, iktidarda kalıcı olarak gördüğü Esad rejimi ve muhalif gruplarla bir

çatışmaya girmekten uzak durmaktadır.486 Deyrizor’da bulunan ve ülkedeki petrol

üretiminin % 25’ini karşılayan El Ömer petrol sahasını PYD/YPG’nin ele geçirmesi,

481 İnternet: Özalp, G. (2016). Brüksel’de PYD kongresi. Web: http://www.hurriyet.com.tr/ brukselde-pyd-

kongresi-40230876 adresinden 31 Ekim 2016’da alınmıştır. 482 İnternet: Rusya: PKK ve YPG’yi terörist olarak görmüyoruz, (2017). Web: https://tr.sputniknews.com/

rusya/201702081027127179-rusya-pkk-ypg-terorist-gormuyoruz/ adresinden 10 Şubat 2017’de alınmıştır. 483 İnternet: Rusya: Suriye görüşmeleri doğrudan olmalı ve Kürtler de masada bulunmalı, (2017). Web:

https://tr.sputniknews.com/haberler/201702091027139504-rusya-suriye-gorusmeleri-dogrudan-olmal-ve-

kurtler-de-masada-bulunmali/ adresinden 10 Şubat 2017’de alınmıştır. 484 İnternet: Sputnik, Rusya’nın hazırladığı Suriye anayasası taslak metninin tamamına ulaştı, (2017). Web:

https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201702011027015584-sputnik-rusya-suriye-anayasa-taslak/ adresinden

10 Şubat 2017’de alınmıştır. 485 İnternet: Muallim’den Suriyeli Kürtlere petrol suçlaması, (2017). Web: https://tr.sputniknews.com/

ortadogu/201710111030539054-muallim-suriye-kurtler-petrol/#comments adresinden 19 Ekim 2017’de

alınmıştır. 486 Zaman, a.g.m.

Page 146: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

134

Şam yönetimi ile gerilimi artıracak bir konudur. ABD’nin desteğiyle gerçekleştirilen

bu stratejik hamle, SDG’nin Esad rejimi ile oturacağı müzakere masasında güçlü

olmasını ve siyasî -ekonomik tavizler koparmasını sağlayabilecektir.487

ABD ve RF yönetimleri, Suriye’nin geleceği açısından Esad rejimi ile

PYD/YPG arasındaki ilişkilerin devamından yanadır. Suriye’de Kürtler, yıllardan

beri temel hak ve özgürlükler konusunda yaşadıkları sorunlara rağmen silahlı

ayaklanmada bulunmamışlardır. Mevcut koşullarda SDG ile Esad rejimi arasında

sorunlar olmakla birlikte Türkiye’nin ortak düşman olduğu algısı/vurgusu üzerinden

asgari müştereklerde anlaşma olasılıkları vardır. BM Daimi Temsilcisi Beşar Caferi

2017 Şubat ayındaki Astana görüşmelerinde “Türkiye’nin Suriye’deki askerlerini

geri çekmesini ve sınırlarını cihatçı örgütlere kapatmasını” gündeme getirmiştir. Bu

yaklaşım, PYD/YPG tarafından da kabul görebilecek niteliktedir.488

Suriye yönetimi, Astana’da alınan kararlar doğrultusunda Türkiye’nin İdlib ve

çevresinde çatışmasızlık bölgesi kurulması görevi için attığı adımlara eleştiriler

getirmektedir. Timur’a göre Astana mutabakatına giden süreçte, 2016 yılı sonunda

Suriye Ordusu’nun Halep’i geri alması, cihatçı unsurların Halep’ten İdlib’e

kaydırılmasına destek veren Türkiye ile RF’nin ateşkesi sağlamak ve sürdürmek

için anlaşmaya varmaları etkili olmuştur. Bunun sonucunda 4 Mayıs 2017 tarihinde

RF, Türkiye ve İran arasında ateşkes anlaşması imzalanmış ve Suriye’de

“çatışmasızlık bölgeleri” kurulması kararlaştırılmıştır.489 Bunun devamı mahiyetinde

14-15 Eylül 2017 tarihlerinde Astana’da yapılan görüşmelerde terörle mücadele ve

“çatışmasızlık bölgeleri” için bir uygulama planı belirlenmiştir. Garantör ülkelerden

Türkiye’nin çatışmasızlık bölgesi kurmak için 8 Ekim 2017 tarihinden itibaren ÖSO

ile birlikte İdlib’e girmiş olması ve ardından 13 adet kontrol ve gözlem noktası

kurmak için çalışmalara başlaması yeni tartışmalara yol açmıştır.490 Suriye

hükümeti ve parlamentosu, Türk askerinin İdlib’e girişini Suriye’nin egemenliğine

487 İnternet: DSG’nin el Ömer petrol sahasını alması, Rusya ve Suriye’yi ABD’yle çatışmaya itebilir, (2017).

Web: https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201710261030766274-dsgnin-el-omer-petrol-sahasini-almasi-

rusya -ve-suriyeyi-abdyle-catismaya-itebilir/ adresinden 3 Kasım 2017’de alınmıştır. 488 İnternet: Caferi: Türkiye Astana’yı baltalıyor, Suriye’deki askerlerini çekmeli, (2017). Web:

http://www.karar.com/dunya-haberleri/caferi-turkiye-astanayi-baltaliyor-suriyedeki-askerlerini-cekmeli-

390425 adresinden 4 Mart 2017’de alınmıştır. 489 İnternet: Timur, T. (2017). Dünya devleti, kabile devleti ve gizemli diplomasi. Web:

https://www.birgun.net/haber-detay/dunya-devleti-kabile-devleti-ve-gizemli-diplomasi-184528.html

adresinden 20 Ekim 2017’de alınmıştır. 490 Üç ülkenin uzlaştığı … a.g.m.

Page 147: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

135

ve toprak bütünlüğüne yönelik saldırı, BM kararları ve uluslararası hukukun ihlali

olarak değerlendirmiştir.491

Gürcan’a göre RF, İran ve Esad rejimi, 2016 yılında Halep’i cihatçı

gruplardan temizleme operasyonunun uzamasından dolayı zorluklar

yaşamışlardır. Buradan hareketle RF, İdlib’deki cihatçı örgütleri, Türkiye’nin

yardımıyla ayrıştırmayı/ortadan kaldırmayı hedeflemiştir. Cihatçı gruplar, silah

bırakarak sivilleşmeye veya ılımlı hale gelerek ÖSO ile birlikte hareket etmeye

zorlanmaktadırlar. Söz konusu şartları kabul etmeyen ve ülkelerine geri dönme

imkânı bulunmayan cihatçı gruplar ile İdlib’de mücadele edilmesi planlanmaktadır.

Cihatçı grupların bir kısmının Türkiye ile müzakereye açık olmasına rağmen düşük

yoğunluklu çatışmalar yaşanabilecektir. İdlib’de çatışmaların sona ermesiyle gerek

RF’nin Suriye’deki askerî varlığı gerekse Esad yönetimi ve Alevîler açısından

önemli olan Lazkiye ve Doğu Akdeniz’in güvenliğinin sağlanması

hedeflenmektedir.492

RF, İdlib ve çevresindeki Kafkas ve Orta Asya kökenli cihatçı gruplara karşı

Türkiye’nin de yardımıyla mücadele etmektedir. Suriye’ye müdahale ettikten sonra

RF, özellikle El Kaide’nin Suriye kolu Nusra/Şam Fethi Cephesi’ni hedef almıştır.

Bu örgüt öncülüğünde 2017 Ocak ayında rejim muhalifi gruplardan Ceyş el Sünne,

Ensaruddin Cephesi, Liva El Hak ve Nureddin Zengi Hareketi adlı gruplar

kendilerini feshederek Heyet Tahrir El Şam (HTŞ) (Şam’ı Özgürleştirme Heyeti)

adı altında birleşmiş ve liderliğine Ahrar El Şam kökenli Halepli Ebu Cabir Haşim el

Şeyh getirilmiştir.493 ABD ise DEAŞ (IŞİD) ile mücadeleyi özellikle PYD/YPG ile

işbirliği içinde yürütmeye çalışmaktadır.

491 İnternet: Suriye: Türkiye’nin İdlib’e girmesi düpedüz saldırganlık, (2017). Web:

https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201710231030708668-suriye-turkiye-idlib-saldirganlik/ ; Hacıoğlu, N.

(2017). Suriye’den Türk askerine karşı İdlib çıkışı. Web: http://www.hurriyet.com.tr/rusyada-idlib-tartismasi-

40611721 adreslerinden 4 Kasım 2017’de alınmıştır. 492 İnternet: Ketenciler, İ. (2017). “Metin Gürcan: İdlib operasyonu yeni bir Fırat kalkanı değil, yoğun

çatışma beklenmiyor”. Web: http://t24.com.tr/haber/metin-gurcan-idlib-operasyonu-yeni-bir-firat-kalkani-

degil-yogun-catisma-beklenmiyor,463939?utm_medium=social&utm_content=sharebutton&utm_source=

twitter adresinden 28 Ekim 2017’de alınmıştır. 493 İnternet: Yeni düşman Heyet Tahrir el Şam kim? (2017). Web: http://www.gazetevatan.com/yeni-dusman-

heyet-tahrir-el-sam-kim--1108619-gundem/ adresinden 25 Ekim 2017’de alınmıştır.

Page 148: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

136

RF Devlet Başkanı Putin, Suriye’de yaklaşık 20 bin YTS olduğunu ve bunun

9 bininin Orta Asya ve Kafkas kökenli olduğunu açıklamıştır.494 ABD merkezli

Soufan Center’e göre 2016-2017 yıllarında yaklaşık 5600 YTS Suriye ve Irak’tan

ayrılmıştır. Bu dönemde RF’ye 400, Türkiye’ye 900 YTS’nin döndüğü ifade

edilmektedir.495 Türkiye’nin İdlib’e girişi ve yürüteceği mücadele, terörle mücadele

açısından önemlidir. Irak ve Suriye’de mevzi kaybetmeye devam eden DEAŞ

(IŞİD), HTŞ ve diğer cihatçı gruplardan ayrılamayan ve vatandaşı oldukları, ikamet

ettikleri veya geçiş yaptıkları ülkelere dön(e)meyen YTS’ler açısından, Suriye

sahasındaki en büyük sorunlardan biri RF-Türkiye ittifakıdır. Söz konusu işbirliği,

DEAŞ (IŞİD) karşıtı koalisyonun öncüsü ABD tarafından da desteklenecektir.

Öte yandan, Türk askerinin İdlib’deki varlığı, PYD/YPG açısından olumsuz bir

durumdur. Astana mutabakatı sayesinde İdlib-Afrin sınırında da güvenlik önlemleri

alan Türkiye, PYD/YPG’yi güneyden çevreleme fırsatı yakalamıştır. Dolayısıyla

Türkiye İdlib’deki cihatçı grupların yanı sıra PYD/YPG’den gelebilecek tehdit ve

saldırılara karşı da hazırlıklı hale gelmiştir. Bu durum İdlib’den sonra operasyon

sırasının Afrin’e geleceği iddialarını artırmıştır. Zira Türkiye, PYD/YPG’nin

Suriye’deki etkinliğini bir kuşatma ve terör koridoru/kuşağı kurma hamlesi olarak

görmektedir. Daha önce PYD/YPG 12 Kasım 2013 tarihinde “Rojava” olarak da

ifade edilen bölgede Afrin, Cezire ve Kobani kantonlarını kurmuştur. Bu üç kanton

kendi yasama, yürütme ve yargı organları ve sistemlerini oluşturmaya

başlamışlardır. Daha sonra 30 Ocak 2014 tarihinde söz konusu kantonların

bulunduğu bölgede “özerklik” ilan edilmiştir. Bu bölgeye ilişkin hukukî altyapı

6 Ocak 2014 tarihinde kabul edilen ve bir anayasa niteliğinde olan “toplumsal

sözleşme” üzerine bina edilmiştir. Sözleşmede bu bölgenin “Suriye’nin bir parçası

olduğu” belirtilmekle birilikte bir “devletleşme” arayışı da olduğu görülmektedir.

Kantonlarda demokratik ve çoğulcu bir yönetim anlayışı olduğu, Arap ve

Süryanilerin de yönetimlerde yer aldıkları belirtilmesine rağmen silahlı gücü

bulunan PYD/YPG’li aktörler belirleyici olmaktadırlar.496

494 İnternet: Suriye’de 20 bin civarında yabancı savaşçı var, (2017). Web: http://www.dunyabulteni.net/

avrupa/398002/suriyede-20-bin-civarinda-yabanci-savasci-var adresinden 25 Ekim 2017’de alınmıştır. 495 İnternet: Barrett, R. (2017). Beyond the caliphate: foreign fighters and the threat of returnees. The Soufan

Center. Web: http://thesoufancenter.org/wp-content/uploads/2017/10/Beyond-the-Caliphate-Foreign-Fighters

-and-the-Threat-of-Returnees-TSC-Report-October-2017.pdf adresinden 12 Kasım 2017’de alınmıştır. 496 Acun ve Keskin, a.g.e.,16-19.

Page 149: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

137

PYD’nin 28 Eylül 2017 tarihinde gerçekleştirilen 7. Kongresi, “Özgür

Rojava’dan Demokratik Suriye Federasyonuna” temasıyla yapılmıştır. Eşbaşkanlar

Salih Müslim ve Asya Abdullah’ın yerine Şahoz Hasan ve Hevi Mustafa’nın

seçildiği bu yeni süreçte, “demokratik federal bir Suriye”nin inşasına katkı sunma

hedefi ortaya konulmuştur.497 Esad rejimi de Kürtlerin özerk yönetim kurmasına

sıcak bakarken, merkezi yönetimden bağımsız bir federal sistem arayışına karşı

çıkmaktadır. Bu aşamada PYD/YPG, Suriye’de bağımsızlıktan yana olmadığını

ifade etmektedir.498 PYD/YPG’nin gerek toprak kazanımları gerekse siyasî-askerî

alandaki başarıları, Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olacak aktörler arasına

girmesine katkı sağlayabilecektir.

PYD/YPG’nin önderliğini yaptığı SDG 17 Ekim 2017 tarihinde Rakka’nın

% 90’ını DEAŞ (IŞİD)’den temizlemiş, 100 örgüt militanının aileleriyle birlikte

şehirden ayrılmalarına izin verilmiş, ABD’li yetkililerce Irak ve Suriye’de yaklaşık

6500 DEAŞ (IŞİD) militanı kaldığı açıklanmıştır.499 Böylece DEAŞ (IŞİD), Musul’un

ardından bir başka önemli merkezden çekilmek durumunda kalmıştır. Bu gelişmeyi

ABD Başkanı Trump, küresel çapta DEAŞ (IŞİD) ile mücadelede kritik bir dönüm

noktası olarak görmektedir. Ayrıca yeni döneme ilişkin olarak ABD yönetimi,

“Suriye’de terörizme karşı yerel güçleri destekleme, kalıcı barış için ülkedeki

şartları geliştirme, siyasî geçiş sürecine katkı sunma ve sığınmacıların güvenli

şekilde evlerine dönmelerini sağlama” konularında kararlılığını açıklamıştır.500

SDG’nin Rakka’yı ele geçirdikten sonra A.Öcalan posteri açması, örgütün

PKK ile ilişkisini ortaya koyan bir gelişmedir. PYD/YPG bünyesinde, PKK

saflarında Türk Ordusu’na karşı çatışmalara katılmış ve Kandil’de kalmış olanlar

bulunmaktadır. Ayrıca PYD iç tüzüğüne göre örgüt, A.Öcalan’ı kendi liderleri

olarak kabul etmektedir.501 Özcan’a göre PYD/YPG’nin Rakka’daki bu güç

gösterisi, Kerkük’ün IKBY’nin elinden çıkıp Bağdat yönetimine geçtiği bir dönemde

497 İnternet: Kafar, G. (2017). Özgür rojavadan demokratik Suriye federasyonuna. Web:

https://www.artigercek.com/ozgur-rojava-dan-demokratik-suriye-federasyonu-na adresinden 10 Ekim

2017’de alınmıştır. 498 Muallim’den Suriyeli … a.g.m. 499 İnternet: SDG: Rakka’da artık kontrol tamamen bizde, (2017). Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler-

dunya-41647943 ; SDG: Rakka’yı IŞİD’den kurtardık, (2017). Web https://www.amerikaninsesi.com/a/sdg-

rakka-yi-isid-den-kurtardik/4073753.html adreslerinden 1 Kasım 2017’de alınmıştır. 500 Siyasî geçiş hesabı, (2017, 23 Ekim). Cumhuriyet. 501 Acun ve Keskin, a.g.e., 37.

Page 150: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

138

yapılmıştır. Bu eylem, farklı ülkelerdeki Kürtler arasında PKK’nın prestijini ve

etkinliğini artırmaya yönelik bir adımdır. Öte yandan, PYD/YPG’nin kazanımları ve

yapılan silah yardımları, bölgesel gerilimi artırarak ABD-Türkiye ilişkilerini ve Kürt-

Arap halkları arasındaki sorunları etkileyebilecek özelliktedir.502

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre 3500 TIR dolusu silah, DEAŞ (IŞİD) ile

mücadele ettiği gerekçesiyle PYD/YPG’ye gönderilmiştir. ABD’nin kayıt altına

aldığı ve bilahare geri almayı planladığı bu silahların, Suriye’de barışın tesisi veya

kaos durumunda hangi amaçlarla ve kime karşı kullanılabileceği belirsizdir.503

Rakka’daki gelişmelerle bağlantılı olarak ABD Ankara Büyükelçiliği 21 Ekim 2017

tarihinde yaptığı açıklamada “PKK’nın yabancı terör örgütleri listesinde yer

aldığını, A.Öcalan’ın saygı görmeye değer bir kişi olmadığını” açıklamıştır.504 Daha

ziyade Türk kamuoyunu etkilemeye yönelik bu açıklamaya rağmen ABD’nin,

Türkiye’nin güvenlik kaygılarını ve hassasiyetini anlamaktan uzak olduğu ve

PYD/YPG’den istifade etme seçeneğinden vazgeçmeyeceği görülmektedir.

Öte yandan, Türkiye’nin PYD/YPG’ye ilişkin endişelerini ortaya koyduğu bir

dönemde Katar eski Başbakanı Hamad bin Casim 28 Ekim 2017 tarihinde Türkiye

ve müttefikleri ABD, Katar ve S.Arabistan’ın koordinesi ile Suriye’ye gönderilen

silahları gündeme getirmiştir. Adı geçen, “bu silahların Türkiye üzerinden Suriye’ye

gönderildiğini ve ABD güçlerince dağıtıldığını, Nusra Cephesi’ne de yardım gitmiş

olabileceğini ancak daha sonra bu yardımların durdurulduğunu, Suriye politikasını

değiştiren S.Arabistan’ın B.Esad’ın görevde kalmasını istediğini, Katar’ın da

B.Esad ile sorunu olmadığını” ifade etmiştir.505 B.Esad’ın Yeni Suriye’de yönetimde

kalmaya devam etmesi durumunda, Suriye’ye silah gönderilmesi ve ulusal

egemenliğin ihlali bağlamında Türkiye, S.Arabistan, Katar ve ABD’nin uluslararası

alanda suçlamalara maruz kalma olasılığı yüksektir.

502 İnternet: Özcan, A.N. (2017). Rakka düşünce. Web: http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/nihat-ali-

ozcan/rakka-dusunce--2542572/ adresinden 28 Ekim 2017’de alınmıştır. 503 İnternet: Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Trump’a PYD uyarısı, (2017). Web: http://www.usasabah.com/

guncel/2017/10/19/cumhurbaskani-erdogandan-trumpa-pyd-uyarisi adresinden 28 Ekim 2017’de alınmıştır. 504 İnternet: Türkiye’deki ABD diplomatik misyonu tarafından yapılan açıklama, (2017). Web:

https://twitter.com/USEmbassyTurkey/status/921654964040142849?ref_src=twsrc%5Etfw&ref_url=http%3

A%2F%2Fwww.bbc.com%2Fturkce%2Fhaberler-turkiye-41706057 adresinden 29 Ekim 2017’de alınmıştır. 505 İnternet: Katar eski başbakanı: silahlar Türkiye üzerinden gidiyordu, (2017). Web: http://tr.euronews.com/

2017/10/28/katar-eski-basbakani-silahlar-turkiye-uzerinden-gidiyordu-abd-koordine-ediyordu adresinden 4

Kasım 2017’de alınmıştır.

Page 151: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

139

Krizin başından itibaren ABD ile birlikte B.Esad’ı devirmeye çalışan Türkiye,

son dönemde RF’ye daha yakın bir politika izlemektedir. ABD’nin PYD/YPG’ye

silah vermesi Türkiye ile ilişkilerini olumsuz şekilde etkilemesine rağmen RF,

PYD’nin Moskova’daki ofisine izin vermekte, Kürtlerin haklarını gözetmekte ve

Afrin’de asker bulundurmaktadır. Ayrıca RF, Suriye’deki tüm etnik/dini/mezhepsel

grupları “Suriye Halk Kongresi” çatısı altında toplamaya, özellikle PYD/YPG’yi bu

sürece dahil etmeye çalışmaktadır. PYD Moskova Temsilcisi Abdussalam Ali, RF

Devlet Başkanı Putin tarafından 19 Ekim 2017 tarihinde gündeme getirilen bu

organizasyonu, “birleşik bir Suriye’nin parçası olacak federe bir demokratik

cumhuriyet” hedeflerini, Esad rejimi ile müzakere etmek için bir fırsat olarak

görmektedir.506 Köstem’e göre RF’nin bu hareket tarzı, RF’nin hem Suriye krizini

barışçıl bir çözüme ulaştıran ana aktör olma, hem de Suriye’deki barışı kalıcı hale

getirme yaklaşımının bir sonucudur.507

Bu aşamada BM’nin de PYD/YPG’ye yaklaşımı genel olarak olumludur. BM

İnsan Hakları Konseyi’nin 2011 yılında kurduğu bağımsız Suriye Komisyonu’nun

10 Mart 2017 tarihinde insan hakları ve uluslararası insancıl hukuk ihlalleri

konusunda açıkladığı rapor bu yaklaşımı yansıtmaktadır. Raporda; “SDG

güçlerinin, DEAŞ (IŞİD)’ın mayın döşediği alanları temizlemek için bölge halkını

yerlerinden ettiği, bazı durumlarda yerlerinden edilenlere yeterli insani yardımı

sağlamadığı ve erkekleri/gençleri zorla askere almayı sürdürdüğü” ifade

edilmektedir.508 Böylece PYD/YPG’nin bölgenin demografik yapısını değiştirdiği ve

etnik temizlik yaptığı iddiaları yerine “iç savaş şartları ve DEAŞ (IŞİD) ile

mücadele” gerekçesiyle halkın yer değiştirmeye zorlanmasının makul karşılanabilir

olduğu belirtilmektedir.

Öte yandan Gürcan’a göre Türkiye, PKK ile mücadelede Suriye’nin kuzeyini

“asıl cephe”, yurt içini “ikincil cephe” olarak görmektedir. Suriye’nin yaklaşık dörtte

506 İnternet: Rusya’dan PYD’ye davet, (2017). Web:http://www.dw.com/tr/rusyadan-pydye-davet/a-

41184810 adresinden 4 Kasım 2017’de alınmıştır. 507 Köstem, S. (2017). Astana görüşmeleri ve Rusya’nın Suriye’deki çözüme bakışı. Ortadoğu Analiz, 9(79),

18-19. 508 İnternet: UN Human Rights Council, human rights abuses and international humanitarian law violations in

the Syrian Arab Republic, 21 July 2016- 28 February 2017 (A/HRC/34/CRP.3), (Conference room paper of

the Independent International Commission of Inquiry on the Syrian Arab Republic) (2017). Web:

http://www.ohchr.org/EN/HRBodies/HRC/IICISyria/Pages/IndependentInternationalCommission.aspx

adresinden 14 Mart 2017’de alınmıştır.

Page 152: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

140

birini kontrol etmeye başlayan PYD/YPG’yi kalıcı barış sürecine dahil etme sorunu

ve Türkiye’nin örgüte ilişkin tehdit algısının sürmesi nedeniyle normalleşme

yaşanamamaktadır.509 Trump yönetiminin, bu aşamada Şam yönetimi ve Türkiye

ile sorunları bulunan PYD/YPG’ye desteğinin ne kadar süreceği önemlidir. Öte

yandan, PYD/YPG’nin federal yönetim talebini Esad rejimine kabul ettirebilecek

aktör ise RF’dir. Bu uzlaşı, Şam yönetiminin güç kazanması, PYD/YPG’nin

kontrolsüz uygulamalara yönelmesi, dış aktörlerin müdahaleleri veya desteklerini

çekmeleri gibi nedenlerle bozulabilecektir. Bonsey’e göre ABD’nin sahadan

çekilmesi halinde Esad rejimi, Türkiye, İran destekli Şii milisler veya bunların

destekledikleri güçlerin yanı sıra mevcut konjonktürden yararlanmak isteyen

cihatçı örgütlerin PYD/YPG’nin kontrol ettiği bölgelere saldırmaları ihtimal

dahilindedir510

Aynı dönemde K.Irak’ta yapılan bağımsızlık referandumu, bölge ülkeleri ve

Kürtleri açısından önemlidir. 25 Eylül 2017 tarihinde gerçekleştirilen referandumda

seçmenlere, “Kürdistan Bölgesi ve Kürdistan Bölgesi dışında kalan Kürt

yerleşimlerinin bağımsız bir devlet olmasını istiyor musunuz?” sorusu yöneltilmiş,

Kerkük, Diyala ve Ninova gibi farklı etnik grupların yaşadığı ve Peşmerge

kontrolündeki bölgeler ise “Kürt yerleşimleri” olarak belirtilmiştir. İsrail dışındaki

bölge ülkeleri, Irak’ın toprak bütünlüğüne vurgu yaparak referanduma karşı

çıkmışlardır. PKK ise referandumu M.Barzani’nin propaganda çalışması olarak

görmüş, bunun yerine “demokratik özerklik” için mücadele etme çağrısında

bulunmuştur.511 Bağdat yönetimi, referandumdan çıkan % 92 evet sonucunu

gayrimeşru görmüş ve IKBY ile gerilimli bir süreç başlamıştır. İran ve Türkiye’nin

de yaptırımlara katılması ve izolasyona maruz kalması üzerine IKBY, başta Kerkük

olmak üzere toprak kaybı yaşamış, M.Barzani de 1 Kasım 2017 tarihi itibarıyla

IKBY başkanlığına aday olmayacağını açıklamak durumunda kalmıştır. Bu

gelişmeler ABD tarafından “IKBY Başbakanı Neçirvan Barzani ve Başbakan

Yardımcısı Kubat Talabani ile aktif bir şekilde temasa geçileceği, güçlü bir

509 İnternet: Özbey, İ. (2017). Haşdi Şabi’nin sahadaki iş tutuşu DEAŞ’a çok yakın. Web:

http://www.hurriyet.com.tr/hasdi-sabinin-sahadaki-is-tutusu-deasa-cok-yakin-40619248 adresinden 4 Kasım

2017’de alınmıştır. 510 İnternet: Syria conflict enters ‘final phase’ as isis loses ground, (2017). Web:

https://www.ft.com/content/ab2825e8-bfc0-11e7-b8a3-38a6e068f464 adresinden 21 Ekim 2017’de

alınmıştır. 511 İnternet: Iraklı Kürtlerin bağımsızlık referandumu hakkında bilinmesi gerekenler, (2017). Web:

http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41363443 adresinden 21 Ekim 2017’de alınmıştır.

Page 153: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

141

IKBY’nin, birleşik ve federal bir Irak’ın uzun vadeli istikrarı ve DEAŞ (IŞİD)’ın

mağlup edilmesi için vazgeçilmez olduğu” ifade edilmiştir.512

Bağımsızlık referandumu öncesi Türkiye, siyasî ve ekonomik açıdan IKBY ile

iyi ilişkiler içinde olmuştur. Irak petrolü, Türkiye üzerinden uluslararası pazarlara

satılarak Erbil yönetimi güçlendirilmiş, Bağdat ve Tahran yönetimlerine karşı hamle

yapılmıştır. Öte yandan Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde Kürt koridoru kurulmasını

engellemeye çalışmıştır. Buna ilaveten Türkiye, ülke içindeki Kürtleri siyasî açıdan

yönlendirmede, PKK ile mücadelede ve Suriye’deki Kürtlere yönelik hedefleri

bağlamında IKBY ile işbirliği yapmıştır. Özellikle Kobani savunması sırasında

Peşmerge’nin Türkiye üzerinden devreye sokulması, IKBY ile ilişkiler açısından

önemlidir. O dönem Türkiye’nin Irak ve Suriye’ye yönelik politikalarının çeliştiği

iddia edilebilir. Ancak Türkiye realist ve pragmatik bir politika izleyerek IKBY’nin

kendi çizgisine yakın olmasını sağlamaya çalışmıştır. Türkiye’nin desteğiyle

IKBY’nin güçlenmesi, petrol ve sınır ticaretinden gelir elde etmesi, PYD/YPG’nin

Suriye’deki hedefleri açısından da bir model olmuştur. Ancak IKBY’nin

“devletleşme” adımları, mevcut kazanımlarını olumsuz şekilde etkilemiştir.

K.Irak’ta oluşan yeni durum, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın

tarafından, Bağdat yönetimi ile işbirliği içinde “PKK’nın Irak’tan temizlenmesi” için

bir fırsat olarak görülmektedir. Bu kapsamda PKK’nın üslendiği Kandil ve alternatifi

olan Sincar’ın terör unsurlarından temizlenmesi ve örgütün lider kadrosuna yönelik

operasyonlar yapılması hedefi önemlidir.513 Bunun devamında iç kamuoyunda

PYD/YPG’ye yönelik operasyon yapılması beklentisi artabilecektir. Daha önce

Türkiye’nin 2017 Nisan ayı içinde PYD/YPG’yi Akçakale karşısındaki Tel Abyad ve

çevresinden uzaklaştırmak, göçe zorlanan Arap ve Türkmenlerin geri dönmelerini

sağlamak amacıyla operasyon yapacağı gündeme gelmiştir. Fırat Kalkanı Harekâtı

kapsamında Cerablus, Çobanbey, Dabık ve El Bab bölgelerini kapsayan alanın

512 İnternet: ABD’den Barzani açıklaması, (2017). Web: https://www.ntv.com.tr/dunya/abdden-barzani-

aciklamasi,5GOk3lV05UCW6Y7gVl7AZQ adresinden 3 Kasım 2017’de alınmıştır. 513 İnternet: Kalın: PKK’ya karşı tarihi bir fırsat yakalandı, (2017). Web:

https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2017/11/01/kalin-pkkya-karsi-tarihi-bir-firsat-yakalandi/ adresinden

3 Kasım 2017’de alınmıştır.

Page 154: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

142

DEAŞ (IŞİD) ve PYD/YPG’den temizlenmesini müteakip Kürt koridorunu bölme

hedefi ortaya konulmuştur.514

Bu dönemde hazırlanan Suriye ve Irak tezkeresi, Türkiye Büyük Millet

Meclisi’nden alınan yetkiyle 30 Ekim 2017 tarihinden itibaren 1 yıl süreyle

uzatılmıştır. Diğerlerine göre daha kapsamlı olan bu tezkerede, Irak’ta PKK ve

DEAŞ (IŞİD)’ın mevcudiyetinin ve “etnik temelli ayrılıkçı girişimlerin” Türkiye’nin

güvenliğine ve bölgesel barış ve istikrara tehdit oluşturduğu, Suriye’de ise

PKK/YPG-PYD ve DEAŞ (IŞİD) başta olmak üzere terör örgütlerinin Türkiye’ye

yönelik eylemlerinin devam ettiği belirtilmiştir. Tezkere, K.Irak’taki gelişmeler

bağlamında ayrılıkçı hareketlere vurgu yapması ve PYD/YPG’ye ilk defa yer

vermesi nedeniyle önemlidir.515

PYD/PYG ile kapsamlı bir mücadelede öncelikle örgütün Suriye’deki siyasî

süreçten dışlanmasına yönelik müzakerelerin sürdürülmesi, daha sonra

operasyonel seçeneklerin masaya getirilmesi önemlidir. Bu süreçte RF ve

ABD’nin, hem Türkiye’yi hem Esad rejimini hem de PYD/YPG’yi memnun

edebilecek politikalar üretmeleri doğal olarak mümkün olmayacağından yeni

gerilimler ortaya çıkabilecektir.

3.3. Ülke İçinde Tartışmaları Artırması

Son dönemde Türkiye’nin Suriye krizine yoğunlaşması ve sığınmacılardan

kaynaklanan sorunların büyüklüğü, ülke içinde tartışmaları beraberinde getirmiştir.

AB vizyonu ve Batı ile ilişkiler geri planda kalmaya, başta Suriye olmak üzere

Ortadoğu kaynaklı gelişmeler daha fazla gündeme gelmeye başlamıştır.

Türkiye’nin AB ve ABD ile yaşadığı sorunlar, iç ve dış politika konularının iç içe

geçmiş olması, bu süreci olumsuz şekilde etkilemektedir. Suriye kaynaklı etnik ve

mezhep temelli sorunlar, siyasî ve sosyal açıdan çeşitli tartışmalara yol açmakta,

toplumda sığınmacılara yönelik olumsuz algı da giderek yerleşmektedir.

514 İnternet: Öztürk, H. (2017). Kürt koridoruna operasyon hazırlığı. Web: http://www.karar.com/guncel-

haberler/kurt-koridoruna-operasyon-hazirligi-459188 adresinden 14 Ekim 2017’de alınmıştır. 515 24 Eylül 2017 tarihli Resmi Gazete için bkz. İnternet: http://www.resmigazete.gov.tr/

eskiler/2017/09/20170924-5.pdf.

Page 155: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

143

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda dış politikadaki temel ilkelerinden biri

“Batıcılık” olmuştur. Oran’a göre Cumhuriyetin kurucu kadrosu ağırlıkla Batıcı ve

milliyetçi olmuş, Batı’nın Türk halkı üzerine kültürel etkileri bulunmuş, Batı tarzı bir

kalkınma modeli benimsenmiş ve dış politikada statükocu politikaları devam

ettirebilmek için Batıcılık tercih edilmiştir. Dolayısıyla Türkiye açısından Batı,

coğrafi bir alan olmamanın çok ötesine geçmiştir.516

Türkiye’nin iç ve dış politikasını etkileyen önemli faktörlerden biri bulunduğu

coğrafyadır. Topraklarının büyük kısmı Ortadoğu’da yer alan Türkiye’nin bölge

halkları ile tarihi, kültürel ve sosyal bağları bulunmaktadır. Bu nedenle bölgede

barış, istikrar ve refahın tesisi, doğrudan/dolaylı bir şekilde Türkiye’yi

ilgilendirmektedir. Dış politika hedefleri doğrultusunda bu coğrafyada etkin olmak

isteyen Türkiye, Ortadoğu’daki sorunların ve krizlerin çözümünde rol almak

durumunda kalmaktadır.517

Ortadoğu kavramı üzerinde kesin bir tanım bulunmamakta, bakış açıları ve

konjonktürlere göre tanımlamalar yapılmaktadır. Davutoğlu’na göre Ortadoğu,

Basra Körfezi merkeze alınarak Batı tarafından üretilmiş ve Arabistan ile Hint

yarımadaları arasındaki bölgeyi nitelemek için kullanılmıştır.518 Goldschmidt ve

Davidson’a göre Ortadoğu, Afrika ve Avrasya kara kitlelerinin kavşak noktasında

bulunan ve Mısır’dan Afganistan’a kadar uzanan bölgedir. Basra Körfezi

çevresindeki ülkelerde zengin petrol kaynaklarının bulunması bölgenin önemini

daha da artırmıştır.519 Ortadoğu etnik, dini ve mezhepsel açıdan önemli bir

bölgedir. Kurşun’a göre Arap, Fars, Türk, Kürt, Yahudi, Çerkez gibi farklı etnik

unsurlar bu bölgede yaşamaktadırlar. Dini açıdan ise farklı mezhepler olmasına

rağmen çoğunlukla ve kesintisiz olarak Müslümanların bulunduğu bir coğrafyadır.

516 Oran, B. (2009). Türk dış politikasının teori ve pratiği. Oran, B. (Editör). Türk dış politikası Kurtuluş

Savaşından bugüne olgular, belgeler, yorumlar, 1919-1980. İstanbul: İletişim Yayınları, 15. Baskı, 49-53. 517 İnternet: Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri ile ilişkiler. Web: http://www.mfa.gov.tr/turkiye_nin-

ortadogu-ile-iliskileri.tr.mfa adresinden 3 Ekim 2017’de alınmıştır ; Oran, a.g.m., 20-26. 518 Davutoğlu, A. (2009). Stratejik derinlik, Türkiye’nin uluslararası konumu. İstanbul: Küre Yayınları, 39.

Baskı, 129-133. 519 Goldschmid Jr. A. ve Davidson, L. (2008). Kısa Ortadoğu tarihi. İstanbul: Doruk Yayımcılık, 19-29-30.

Page 156: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

144

Gayrimüslim gruplar ise bölgede Müslümanlardan daha eski olmalarına rağmen

Batı’nın bir uzantısı gibi algılanmaktadırlar.520

Davutoğlu’na göre Ortadoğu’da İslam medeniyetinin hâkim olması, bölgenin

coğrafi bütünlüğünü aşan bir jeokültürel bütünlüğe ulaşmasına sebep olmuştur. 521

Aktürk’e göre Osmanlı Devleti’nin çökmesi, Hindistan, Mısır, Orta Asya ve diğer

İslam ülkelerinin sömürgeleştirilmesiyle birlikte İslam medeniyetinin siyasî yapısı

ortadan kalkmış ve daha sonra da kurulamamıştır. Zira günümüzde bu

medeniyetin karşılığı sayılabilecek büyük bir devlet de bulunmamaktadır.522

Ortadoğu’da yaklaşık 400 yıl hüküm süren Osmanlı Devleti’nden kalan bir

ortak tarihi miras bulunmaktadır.523 2002 yılında iktidara gelen Ak Parti,

Ortadoğu’da kalıcı barışın sağlanmasına, Türk halkının bölgeyle tarihi ve kültürel

bağlarına önem vermiştir. Çetinsaya’ya göre Ak Parti, Soğuk Savaş döneminin bir

cephe ülkesi veya Soğuk Savaş sonrası önerilen bir köprü ülkesi değil Türkiye’yi

bölgesel bir güç veya merkez ülke yapmayı hedeflemiştir. Bu minvalde Ak Parti’nin

Ortadoğu’ya ilişkin vizyonu; “karşılıklı güvenlik, siyasî diyalog, ekonomik bağımlılık,

kültürel etkileşim ve farklı etnik/mezhepsel yapıların bir arada yaşamalarını

sağlayacak çok kültürlü bir yapının tesis edilmesi” olmuştur.524

Türkiye’nin Ortadoğu’daki faaliyetleri bağlamında 2009 yılından itibaren

“eksen kayması” tartışması başlamıştır. Çandar’a göre bu tartışma, Türkiye’nin

Batı’dan uzaklaşarak farklı coğrafyalara ve özellikle İslam dünyasına yönelmesi,

Cumhuriyet’in bazı temel ilkeleri yerine Osmanlıcı bir vizyonun canlandırılmaya

çalışıldığı algısıyla bağlantılıdır.525 Davutoğlu’na göre bu yaklaşım, iyi niyetli

520 Kurşun, Z. (2014). Ortadoğu neden vazgeçilmezdir? Web: http://ordaf.org/ortadogu-neden-

vazgecilmezdir/ adresinden 24 Eylül 2017’de alınmıştır. 521 Davutoğlu, a.g.e., 132. 522 Aktürk, Ş. (2013). Türkiye’nin kimlikleri, din, dil, milliyet, devlet ve medeniyet. İstanbul: Etkileşim

Yayınları, 104-105. 523 Davutoğlu, a.g.e., 132-397-398-414-415. 524 Çetinsaya, a.g.m., 928-930-933. 525 İnternet: Çandar, C. (2010). Türk dış politikasında eksen tartışmaları: çok kutuplu dünya için yeni bir

vizyon. Web: https://www.setav.org/turk-dis-politikasinda-eksen-tartismalari-cok-kutuplu-dunya-icin-yeni-

bir-vizyon/ adresinden 1 Eylül 2017’de alınmıştır.

Page 157: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

145

olmayan ve Türkiye’nin çevre bölgelerde aktif hale gelmesi üzerine yapılan

konjonktürel değerlendirmelerdir.526

Kardaş’a göre bu tartışma, Türkiye’nin dış politikada çeşitlemeye gitmesi ile

ilgilidir. 1990’lı yıllarda Türkiye’nin Balkanlarda etkin olmasıyla birlikte Yeni-

Osmanlıcılık tartışması gündeme gelmiştir. Bilahare Türkiye, ABD’ye rağmen

Ortadoğu ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmiştir. Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinin olumsuz

bir seyir izlemesi ise eksen kayması tartışmasını ivmelendirmiştir. Bu tartışma,

Hükümet’in “İslamcı” kimliğini terk etmeyerek dış politikayı da şekillendirmeye

çalıştığı iddiasıyla sıkça ifade edilmiştir.527

Musaoğlu ve Özgöker’e göre Soğuk Savaş döneminde Türkiye’nin Batılı

kimliğinin ölçütü, stratejik konumu ve askerî gücü olmuş, kültürel ve dini farklılık

geri planda kalmıştır. Soğuk Savaş sonrasında ise Türkiye, Avrupa’nın “ötekisi”

olarak algılanmaya başlanmış, medeniyetler çatısması tezi de bu süreçte etkili

olmuştur. Soğuk Savaş döneminde Batı’nın kimliğini şekillendiren ve negatif olarak

tasarladığı öteki SSCB olmuştur.528

Temel olarak kimlik, bireyin kendisini toplumsal bir kategori olan grupla ve

grubun baskın değerleriyle özdeşleştirmesidir. Özdeş olma haliyle kimlik, aynı

zamanda diğerine göre karşıtlık ve farklılık anlamına gelmektedir.529 Kılıçbay’a

göre kimlik kavramı, hem varlığını borçlu olduğu, hem de bu varlığı sürekli

sakatlayan iki temel paradoksun etkisi altındadır. Dolayısıyla iki tarafın birbirini

inşa ettiği ve farklılıkların yok sayıldığı bir süreç devam edip gitmektedir.530

Hanioğlu’na göre “Cumhuriyetin kurucu kadrosunun tercihinin Batılı kimlik

olduğunu ve Ortadoğu’dan uzak durulması gerektiğini” savunan elit bir yaklaşım

bulunmaktadır. Öte yandan, Türkiye 1924 yılında Musul konusunun çözümü için

MC’ye yaptığı başvuruda, kendisini bir “Ortadoğu” devleti olarak tanımlamıştır. Bu

yazıda, bir büyük Batılı güç (İngiltere) ile bir Ortadoğu devleti arasında, bir Doğu

526 İnternet: Davutoğlu: eksen kayması tartışması iyi niyetten yoksun, (2010). Web:

http://www.radikal.com.tr/yorum/davutoglu-eksen-kaymasi-tartismasi-iyi-niyetten-yoksun-1002843/

adresinden 4 Eylül 2017’de alınmıştır. 527 Kardaş, Ş. (2011). Türk dış politikasında eksen kayması mı? Akademik Ortadoğu, 5(2), 26-28-38. 528 Musaoğlu, N. ve Özgöker, U. (2011). Avrupa kimliği kurgusu. İstanbul: Kriter Yayınları, 135-136. 529 Erdenir, F.H.B. (2010). Avrupa kimliği, AB’nin yarım kalan kikayesi. İstanbul: Alfa Yayınları, 14-29-30. 530 Kılıçbay, M.A. (2003). Kimlikler okyanusu. Doğu Batı, 23(6), 161-162.

Page 158: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

146

halkının (Musul halkı) geleceğine ilişkin son derece önemli bir anlaşmazlığın

MC’ye sunulduğu ifade edilmiştir. 531

Aktürk’e göre Cumhuriyetin kurucu kadrosunun büyük çoğunluğu Balkan ve

Kafkas kökenli olarak bir tür Avrupalı kimliğe sahiptirler. Kurucu kadro, Osmanlı

Devleti’nin aslında bir “Avrupa İslam Devleti” olmasına rağmen eğitim ve kültür

politikalarında Asya merkezli yaklaşımları benimsemiştir. Türk halkı tanımlanırken

Moğolca ile ortak “ulus” kelimesi kullanılmış, dönemin yarı resmi gazetesine “Ulus”

adı verilmiştir. Daha sonra Türkiye, Avrupalı milletlerden biri olarak görülmemiş,

kimliği itibarıyla Türk milleti, “Türki, Müslüman ve Osmanlı milletler ailelerinin”

üyesi olarak tasvir edilmiştir.532

Öte yandan, Avrupa devletlerinin Türkiye’ye bakışı önemlidir. Pazarcı’ya göre

Türk halkının farklı din ve kültürden olması, bu devletlerin yaklaşımını olumsuz

şekilde etkilemektedir. Türkiye’nin coğrafi olarak tam bir Avrupalı olmadığı,

bütünleşmiş ve siyasî kimlik geliştirmiş bir AB’ye katılmasının sorunlar yaratacağı

ifade edilmiştir. Hükümet’in yapmış olduğu reformlara, AB nezdinde olumlu

yaklaşılsa da, her iki tarafın da sorunlara çözüm üretemediği görülmektedir. AB’nin

İlerleme Raporları’nda ifade edilen Türkiye’de demokratikleşme, hukukun

üstünlüğü ve genel olarak insan haklarına saygı533 konularındaki eleştirilerin

benzeri, AB Komisyonu’nun 9 Kasım 2016 tarihinde kabul ettiği İlerleme

Raporu’nda da yer almaktadır. Bu raporda, 15 Temmuz darbe girişimi,

demokrasiye doğrudan saldırı olarak belirtilmiş ve sonrasında alınan önlemlere/

uygulamalara yer verilmiş, reformların yavaşlaması, yargının durumu, insan

hakları, basın, toplanma ve ifade özgürlüğü konularındaki gelişmeler,

milletvekillerinin tutuklanması, Kürt sorunu gibi konular yer almıştır. Bu konular,

tam üyeliğin koşulu olan Kopenhag siyasî kriterlerine uyum sağlanması

bağlamında incelenmektedir. İlerleme Raporu’nda ayrıca, Türkiye’nin yaklaşık 3

milyon sığınmacıya ev sahipliği yapması, Kıbrıs’ta çözüm için atılan adımları

531 Hanioğlu, M.Ş. (2017). “Ortadoğululuk”tan “batılılık”a kimlik serüvenimiz. Web:

https://www.sabah.com.tr/yazarlar/hanioglu/2017/05/07/ortadogululuktan-batililika-kimlik-seruvenimiz

adresinden 9 Ekim 2017’de alınmıştır. 532 Aktürk, a.g.e., 21-22. 533 Pazarcı, a.g.e., 265-266.

Page 159: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

147

desteklemesi ve AB-Türkiye arasında sığınmacılara ilişkin varılan mutabakat

olumlu bir şekilde yer almıştır.534

İlerleme Raporu’ndan hareketle Türkiye’nin belli ölçüde AB perspektifinden

uzaklaştığı, demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlükler gibi

konularda geriye düştüğü söylenebilecektir. Öte yandan, muhalif kesimlerce, iç ve

dış politikada İslami/muhafazakâr anlayış ve uygulamaların öne çıktığı, Türkiye’nin

dönüştürülmeye çalışıldığı ve bağımsız oyuncu olma hedefinin Türkiye’yi

“Ortadoğululaştırdığı” iddia edilmektedir. Bu arada Ortadoğu’nun genelinde otoriter

yönetimler bulunduğu, demokrasi, temel haklar ve özgürlükler konusunda ciddi

sorunlar yaşandığı, dini, etnik ve mezhep temelli çatışmalar ve baskıların sürdüğü

görülmektedir.535

Ayhan’a göre “Ortadoğululaşmak” kavramı, Ortadoğu’daki rejimlere veya

geleneksel toplumsal yapılarına vurgu yapmak için kullanılmaktadır. Ayrıca bu

kavram, Ortadoğu siyasetindeki aktörlerin hedeflerini gerçekleştirmek için bölgesel

sorunlara taraf olma politikalarını tanımlamaktadır. Bir dönem Türk dış politikasının

başarısında, Ortadoğu’daki aktörlerin hassasiyetlerini gözeterek adım atmasının

büyük rolü olmuştur. Ancak daha sonra Türkiye’nin kapsayıcılığı ve tarafsızlığı

zedelenerek mezhepsel bağlantılar üzerinden ilişkilerini sürdürmeye yöneldiği

algısı oluşmuştur.536

Türkiye’nin Ortadoğu’daki sorunları çözme, arabulucu olma isteği ve bölge

ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmesi ile Türkiye’de demokrasi, hukuk ve yönetim gibi

alanlarda yaşanan sorunların “Ortadoğululaşmak” olarak tanımlanması iki farklı

konudur. Kurşun’a göre Ortaçağlarda Roma ve Bizans, daha sonra Portekiz,

İspanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Almanya, ABD ve RF, Ortadoğu ile ilgilenerek

ittifaklar kurmuşlardır. Söz konusu devletler, emperyal hedeflerle, doğal kaynaklar

ve zenginlikleri yönetmek amacıyla bölgeye yönelmişlerdir.537 Müslüman bir ülke

534 2016 İlerleme Raporu’nun Türkçe çevirisi için bkz. İnternet: Avrupa Komisyonu, Komisyon Çalışma

Dokümanı, Türkiye Raporu, (2016). Web: https://www.ab.gov.tr/files/pub/2016_ilerleme_raporu_tr.pdf. 535 İnternet: Gürsel, K. (2010). Ortadoğulu olmak ya da olmamak. Web: http://www.milliyet.com.tr/

yazarlar/kadri-gursel/ortadogulu-olmak-ya-da-olmamak-1250541/ adresinden 3 Kasım 2017’de alınmıştır. 536 İnternet: Ayhan, V. (2010). Türkiye “Ortadoğulu”laşıyor mu? Web: http://orsam.org.tr/orsam/DPAnaliz/

12412?dil=tr adresinden 28 Ekim 2017’de alınmıştır. 537 Kurşun, a.g.m.

Page 160: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

148

olarak Türkiye’nin Ortadoğu ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmesi ve arabuluculuk

yapmaya çalışması doğaldır. Ancak Oran’a göre Türkiye, dış etkilere açık ve

zengin petrol kaynakları olan Ortadoğu ile ilişkilerinde ikilem içindedir. Türkiye

bölgede hem etkin olmak durumunda hem de bunu yaparken bölgenin iç sorun ve

çatışmalarla dolu girdaplarına çekilmemek zorundadır.538 Ancak Türkiye, Suriye iç

savaşına müdahil devletlerden biri olmuştur. B.Esad’ı iktidardan düşürmek için

ÖSO’yu destekleyen, muhalif grupları ÖSO çatısı altında toplamaya çalışan

Türkiye, “Suriye Geçici Hükümeti”ne ev sahipliği yapmaktadır. Bir yönüyle Esad

rejimi, Türkiye üzerinden yıpratılmaya ve/veya iktidardan düşürülmeye

çalışılmaktadır.

Suriye iç savaşı, Türkiye’deki mezhep ve etnik temelli fay hattını bir ölçüde

etkilemiştir. Suriye’de tarihi geçmişi olan mezhep temelli bir sorun yaşanmaktadır.

Nusayri olan Esad ailesinin yönettiği rejim ile Sünnî Müslüman kesim arasında

devam eden gerilim bir iç savaşa dönüşmüştür. Suriye’de % 8-12 oranında nüfus

oranına sahip olduğu değerlendirilen ve en büyük dini azınlık olan Nusayriler, Arap

Alevîleri olarak da adladırılmaktadırlar. Nusayriler, Ebu Şuayb Muhammed b.

Nusayr en-Nemiri’ye atıfla bu şekilde tanımlanmaktadırlar. Suriye, Lübnan ve

Türkiye’de yaşayan Nusayrilerin % 75’i Suriye’de, bu nüfusun % 75’i de Lazkiye’de

yaşamaktadır. Türkiye’de Nusayriler, Hatay, İskenderun, kısmen Adana ve

Mersin’de, Lübnan’da ise daha çok kuzey kesimlerinde ikamet etmektedirler.

Nusayriler, Fransız manda yönetimi sırasında etkin bir güç olarak ortaya çıkmış,

bağımsızlık sonrasında Sünnîler arasında yaşanan iktidar mücadelesinden istifade

etmişlerdir.539

Baas rejimi 1963 yılında askerî darbe ile iktidara gelerek bir azınlık iktidarı

kurmuştur. Suriye İhvanı, 1946 yılında kuruluşundan 1982 yılındaki Hama

katliamına kadar siyasî ve sosyal alanda var olmaya çalışmış, daha sonra silahlı

mücadeleye girişmiştir. B.Esad’ın iktidara gelişiyle birlikte yurt dışındaki İhvan ve

diğer muhalifler, farklı dönemlerde değişim taleplerini gündeme taşımışlardır.

538 Oran, a.g.m., 26. 539 Koyuncu, A.A. (2016). Suriye’de azınlıklar ve azınlıklararası ilişkiler. Okur, M.A. ve Salık, N. (Editörler).

Bağımsızlıktan Arap baharına Suriye, iç ve dış politika. Ankara: Nobel Yayıncılık, 190-191 ; İnternet: Üzüm,

İ. Nusayrilik. (33), 270-274. Web: http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c33/c330194.pdf adresinden

12 Kasım 2017’de alınmıştır.

Page 161: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

149

Sünnî egemen siyaset eksenindeki bu taleplere, büyük ölçüde baskıcı politikalar

ile yanıt verilmiştir.540

Suriye krizine yönelik mezhep temelli argümanlar, Türkiye’de siyasî partiler

ve halk arasında gerilime ve kutuplaşmalara yol açmıştır.541 Hatay’da “Alevî Esad

din kardeşlerimizi katlediyor” algısı yaratıldığı, ayrıca “Alevîler silahlanıyor, Esad

için savaşıyorlar” propagandasının yapıldığı iddia edilmiştir. Ayrıca Hatay’da “Esad

rejiminin yıkılması halinde sıranın Alevî kesime geleceği” kaygısı ortaya

atılmıştır.542 Hatay’da kamplara yerleştirilen Sünnî sığınmacılarla yaşanan dil

sorununu çözmek için görevlendirilen Alevî vatandaşlar ile sığınmacılar arasında

uyumsuzluk yaşandığı da iddia edilmiştir.

Dönemin Başbakanı Davutoğlu 7 Haziran 2015 tarihindeki genel seçimler

öncesi Hatay’da yaptığı mitingte, “CHP'nin Hatay’daki liste başı adayı (Hilmi

Yarayıcı) Esad’a şarkı yazan bir adam, Hatay bunlara oy verir mi?” ifadelerini

kullanmıştır.543 Bu minvalde Batı ve Arap medyasında; “Hatay nüfusunun

1/3’ünden fazlasını oluşturan Alevîlerin çoğunun B.Esad’ı desteklediği, Sünnîlerin

ise muhaliflerden yana oldukları”, “Hatay’da Alevîlerin, Suriye ihtilafında B.Esad’ı

destekledikleri, Batı’nın ve kendi hükümetlerinin, meşru bir rejimi devirmeye

yönelik olarak ‘aşırı unsurlara’ yardımcı olduğuna inandıkları” belirtilmiştir.544 Aynı

zamanda bu tablo, Hatay’daki Alevî-Sünnî ayrışmasının Türkiye’ye karşı

kullanılacak bir koz olduğunu göstermektedir.

Öte yandan, Kobani’deki gelişmeler bağlamında sığınmacı konusu etnik

boyutuyla gündeme gelmiştir. 2014 yılında DEAŞ (IŞİD) Kobani’yi kuşatması

üzerine birkaç gün içinde yaklaşık 200 bin Suriyeli Türkiye’ye göç etmiştir. Suriye 540 Akkaya, G.N. (2016). Suriye MKÖ hareketi, kuruluşu, söylemi ve siyasal faaliyetleri. Okur, M.A. ve

Salık, N. (Editörler). Bağımsızlıktan Arap baharına Suriye, iç ve dış politika. Ankara: Nobel Yayıncılık, 182-

184. 541 Erdoğan, a.g.e., 6. 542 İnternet: Yiğit, H. (2012). Suriye’de yaşananlara ve mezhep gerilimine Hatay’dan bakmak. Web:

http://sendika62.org/2012/08/suriyede-yasananlara-ve-mezhep-gerilimine-hataydan-bakmak-hamide-yigit/

adresinden 21 Ekim 207’de alınmıştır. 543 İnternet: CHP adayı Hilmi Yarayıcı’dan Başbakan Davutoğlu’na cevap, (2015). Web:

https://www.cnnturk.com/turkiye/chp-adayi-hilmi-yarayicidan-basbakan-davutogluna-cevap adresinden 23

Eylül 2017’de alınmıştır. 544 İnternet: Suriye savaşı Hatay’da mezhep ayrılığını körükledi, (2013). Web:

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2013/09/130904_guardian_hatay ; Türkiye’deki Aleviler Esad’ı

destekliyor, (2013). Web: http://www.gazetevatan.com/-turkiye-deki-aleviler-esad-i-destekliyor--522653-

dunya/ adreslerinden 9 Ekim 2017’de alınmıştır.

Page 162: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

150

sınırındaki 11 ayrı noktadan Şanlıurfa’ya kabul edilen sığınmacıların yaklaşık 80

bini Suruç’ta kalırken, diğerleri başka şehirlerdeki akrabalarının yanına gitmişlerdir.

Ayrıca Kobanili sığınmacılar için Suruç’ta 30 bin kişilik kamp kurulmuştur.

Kobani’ye saldırının ilk gününde 70 bin kişi kayıt altına alınmadan Türkiye’ye kabul

edilmiştir. Bunun sonucunda PKK ve/veya PYD/YPG ile irtibatlı kişilerin Türkiye’ye

giriş yapmaları ve tedavi görmeleri için imkân doğmuştur. Daha sonra Mürşitpınar

Sınır Kapısı’ndan Kobani’ye geri dönen sığınmacılar arasında Türk vatandaşı olup

olmadığı kontrol edilerek sınırı geçmelerine izin verilmiştir. Kobani’den DEAŞ

(IŞİD)’ın çekilmesi sonrası yaklaşık 62 bin sığınmacı geri dönüş yapmıştır.545 2017

Ekim ayı itibarıyla Suruç’taki kampta yaklaşık 22 bin sığınmacı konaklamaktadır.546

Şanlıurfa, Diyarbakır ve çevre illere yerleşen Kobanili sığınmacıların durumu,

diğer sığınmacılardan farklı olmuştur. Kobani meselesi ve ağırlıklı olarak Kürt

sığınmacıların sorunları, HDP ve insan hakları örgütleri tarafından yakından takip

edilmiştir. Seküler PYD/YPG ile aşırılıkçı DEAŞ (IŞİD) ve cihatçı örgütler

üzerinden Türkiye’yi hedef alan propaganda argümanları geliştirilmiştir. Dolayısıyla

konu insani boyutunun yanı sıra siyasî yönüyle ele alınmıştır.

Bazı insan hakları örgütleri (İnsan Hakları Derneği, Mazlum-Der, Uluslararası

Af Örgütü, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Helsinki Yurttaşlar Derneği, Göç Platformu)

Şanlıurfa ve Kobani’de yaptıkları görüşmeler ve izlenimleri neticesinde bir rapor

hazırlamışlardır. Raporda, Kobanili sığınmacılarla yapılan görüşmelere atfen,

“Türkiye’nin IŞİD’e yardım ettiği kanaatinin yaygın olduğu, trenlerle askerî

mühimmatın sınıra getirilerek IŞİD’e teslim edildiğini görenler bulunduğu” iddiaları

yer almıştır. Ayrıca raporda, Kobani’de PYD/YPG yetkilileri ile yapılan görüşmelere

istinaden, “IŞİD’in Kobani’de ilerleyişi karşısında uluslararası toplumdan yardım

alınamadığı, silah taleplerinin yerine getirilmediği, örgütün zaman zaman Türkiye

üzerinden sızmalar yaparak saldırıda bulunduğu” belirtilmiştir.547

545 İnternet: Leylak, A. ve Şulul, Ö. (2015). 62 bin 358 kişi Kobani’ye geri döndü. Web:

http://www.hurriyet.com.tr/62-bin-358-kisi-kobani-ye-geri-dondu-29138462 adresinden 16 Ekim 2017’de

alınmıştır ; Kobane-Suruç ziyareti raporu, (2014). İnsan Hakları Örgütleri (İnsan Hakları Derneği, Mazlum-

Der, Uluslararası Af Örgütü, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Helsinki Yurttaşlar Derneği, Göç Platformu). 546 İnternet: AFAD geçici barınma merkezleri, (2017). Web: https://www.afad.gov.tr/upload/Node/2374/

files/30_10_2017_Suriye_GBM_Bilgi_Notu.pdf adresinden 4 Kasım 2017de alınmıştır. 547 Kobane-Suruç ziyareti…, a.g.e.

Page 163: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

151

Kobani meselesi üzerinden bir “Kürt dayanışması” sergilenmiştir. Siyasî

farklılıklara rağmen Kobani’yi savunmak için Irak, Suriye ve Türkiye’deki Kürtler

birlik içinde hareket etmişlerdir. Ergil’e göre söz konusu dayanışmanın süresi Irak

ve Suriye’deki gelişmelere bağlı olup bu gelişme Kürt koridoru ve ayrılıkçılık

hareketleri bağlamında Türkiye tarafından kaygıyla izlenecek bir durumdur.548

Ayrıca Kobani meselesi, Türkiye içinde Kürt ve muhalif çevreleri hareketlendirmiş,

kriz ortamında yaşanan aksaklıklara rağmen, “DEAŞ (IŞİD) ile ilişkisi, Kobani

savunmasına destek vermemesi” argümanları üzerinden Türk hükümeti hedef

alınmıştır.

Buna ilaveten PKK’ya müzahir çevrelerin, Kobanili Kürt sığınmacıların

kamplara yerleşmemesi için propaganda yaptıkları iddia edilmiştir. Kamplardaki

sığınmacıların, devlet yetkililerince daha sıkı kontrol altında tutulacakları için

örgütün yönlendirmesi dışında kalmaları doğaldır.549 Bu nedenle Kürt

sığınmacıların, başta Diyarbakır olmak üzere tanıdıklarının olduğu şehirlere

yerleşmeleri ve bölge halkıyla temas içinde olmaları, örgüt tarafından tercih

edilebilecek bir durumdur.550 Oysa Şanlıurfa Valiliği, ilk dönemde kitlesel şekilde

gelen sığınmacıların konaklayacağı kamp bulunmaması nedeniyle Suruç ve

Şanlıurfa’da yaşayan akrabalarının yanına gitmelerini teşvik etmiş, akrabası

olmayanları kamplara yönlendirmiştir.551

Türkiye’nin tüm şehirlerine dağılmış olan sığınmacıların toplum içinde ve

medyada görünürlükleri artmıştır. Süleyman Şah Saygı Karakolu ve Türbesi’nin

2015 yılında tahliye edilmesi, Fırat Kalkanı Harekâtı, İdlib Operasyonu, PYD/YPG

ve DEAŞ (IŞİD)’e yönelik önlemler gibi konular medyada sıklıkla yer almaktadır.

Suriye kaynaklı bu gelişmelere rağmen Türkiye’de sığınmacıların yol açtıkları

sorunların belli ölçüde ön plana çıkartılmaması dikkat çekicidir.

Sığınmacı kaynaklı olumsuzluklar ve oluşan algı, toplumsal kabullenme

düzeyini de etkilemektedir. Son dönemde Türk halkı, sosyo-ekonomik açıdan zor

548 Morkoç, a.g.m. 549 İnternet: Kobanili sığınmacılar PKK kıskacında, (2015). Web: http://www.dunyabulteni.net/yurt-

haberleri/319141/kobanili-siginmacilar-pkk-kiskacinda adresinden 11 Eylül 2017’de alınmıştır. 550 İnternet: Ün, A. (2017). Kobani’yi Diyarbakır’a taşıdılar. Web: http://www.hurriyet.com.tr/kobaniyi-

diyarbakira-tasidilar-40566645 adresinden 11 Eylül 2017’de alınmıştır. 551 Kobane-Suruç ziyareti…, a.g.e.

Page 164: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

152

bir dönemden geçmektedir. Sığınmacılara maddi imkânlar sunulduğu gerekçesiyle

yerel düzeyde ve ülke genelinde bazı toplumsal tepkiler bulunmaktadır. Oysa

İnsani Gelişme Vakfı (İGV) ve Ipsos’un Mayıs 2017 tarihli “Mülteci Hayatlar

Monitörü” konulu araştırmasına göre Suriyeli sığınmacıların % 85’inin ana geliri

çalışarak kazandıkları ücretlerdir. Düzenli/düzensiz olarak sosyal yardım alanların

oranı %13, ailesinin ve arkadaşlarının maddi desteğiyle geçinenlerin oranı

% 6’dır.552 Bu durum maddi ve sosyal yardım boyutuyla toplumda oluşan

sığınmacı algısının yanlış olduğunu göstermektedir.

Türkiye’de Suriyeli kadınlarla evliliklerin hatta ikinci evliliklerin yapılması

sonucunda Suriyeli gelin sayısı 6500’e ulaşmış durumdadır. Genellikle fakir ve

güvencesi olmayan Suriyeli kızlar ile evlilikler gerçekleştirilmekte hatta bunun bir

ticarete dönüştüğü ifade edilmektedir. Özellikle Mardin, Gaziantep ve Kilis’te

yoğun şekilde bu tür evlilikler yapılmakta, öte yandan boşanma vakalarında da

artış yaşanmaktadır. Bir yandan sığınmacılar açısından “Türkiyelileşme” süreci

işlerken553, öte yandan Türk aile yapısı bu evliliklerden olumsuz şekilde

etkilenmektedir.

İGV ve Ipsos’un Mayıs 2017 tarihli araştırmasına göre sığınmacıların

yaklaşık % 45’i “Suriyeli oldukları için Türk halkı tarafından dışlandıklarını”

belirtmektedir.554 Fırat Kalkanı Harekâtı sırasında Türk askerleri Suriye’de şehit

olurken, Suriyeli gençler ve yetişkinlerin Türkiye’de normal yaşantılarını

sürdürmeleri eleştirilmiştir. Ayrıca sığınmacılar geldikten sonra Türkiye’de salgın

hastalıkların arttığı, kamu hizmetlerinde aksamalara yol açtıkları, kültürel

uyuşmazlığın olduğu, temizliğe önem vermedikleri gibi olumsuz söylemler

artmıştır.555 Herşeye rağmen sığınmacıların yaşadıkları mağduriyetin büyüklüğü ve

gelenlerin çoğunluğunun (Sünnî) Müslüman olmasının, Türk halkının kabullenme

552 İnternet: Mülteci hayatlar monitörü, (2017). İnsani Gelişme Vakfı ve Ipsos Sosyal Araştırmalar Enstitüsü.

Web: http://ingev.org/wp-content/uploads/2017/07/Multeci-Hayatlar-Monitorü.pdf adresinden 2 Kasım

2017’de alınmıştır. 553 553 İnternet: Bozan, İ. (2017). Suriyelilerle 2.evlilik sosyal sorun. Web: http://www.aljazeera.com.tr/al-

jazeera-ozel/ suriyelilerle-2-evlilik-sosyal-sorun adresinden 6 Mart 2017’de alınmıştır. 554 Mülteci hayatlar monitörü, a.g.e. 555 İnternet: Şimşek, C.M. (2016). Türkiye’de Suriyeli sığınmacılara yönelik algı ve yaklaşımlar. Web:

http://www.hurriyet.com.tr/turkiyede-suriyeli-siginmacilara-yonelik-algi-40294756 adresinden 7 Mart

2017’de alınmıştır.

Page 165: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

153

sürecinde olumlu etkisi bulunmaktadır.556 Ancak bu olumsuzluklar ve algılar, Ensar-

Muhacir kardeşliği üzerine kurulmaya çalışılan toplumsal ilişkinin zedelenmesine

ve sığınmacıların ötekileştirilmesine yol açabilecek niteliktedir.

3.4. Toplumsal Sorunların Ortaya Çıkması

Waever’e göre toplumsal güvenliğe yönelik en büyük tehditlerden biri göçtür.

Göç nedeniyle “ülkenin istila edildiği, halkın özelliğini kaybetmeye başladığı, nüfus

oranlarının değiştiği ve halkın değerleri/kimliğinin zarar gördüğü” gibi hususlar

ifade edilmektedir. Buna ilaveten Greenhill’e göre kitlesel göçü kabul eden ülkede,

farklı siyasî görüşlerin ve çıkar gruplarının harekete geçirilmesi/istismar edilmesi

hedeflenmektedir. Bu minvalde sığınmacı konusunun, Türkiye içinde sorunlara ve

tartışmalara yol açtığı görülmektedir.

Öncelikle göçün sürekliliğinde etkisi bulunan akrabalık ilişkileri, aynı kültür ve

kökenden olma gibi faktörleri içeren “sosyal ağlar”, sığınmacıların Türkiye’ye

gelişlerinde de öne çıkmıştır. Sığınmacıların yeni yerlerine uyum sağlamalarını,

risk ve maliyetlerin azaltılmasını sağlayan sosyal ağlar, Türkiye’de daha kolay bir

şekilde düzen kurabilmeleri ve yeni çevrelerinden yardım alabilmeleri açısından

önemlidir. Daha ziyade yoksul ve eğitimsiz kesimler bu yola başvurmakta, kapalı

ve dar bir çevrede yaşamlarını sürdürmelerine neden olmaktadır. Öte yandan,

sığınmacıların profili ile yerleştikleri şehirlerin genel yapısının örtüşmesi

sonucunda belli ölçüde toplumsal uyum da artmaktadır.557

Ağırlıklı olarak Suriye’nin kuzeyinden gelen sığınmacıların bir kısmı,

Türkiye’den yıllar önce Suriye’ye göç edenlerden oluşmaktadır. Türkiye’nin tüm

şehirlerine farklı yoğunluklarda dağılmış olan sığınmacıların, özellikle sınır hattı ve

yakınındaki şehirlerde akrabaları bulunmaktadır. Çağaptay’a göre Türkiye’ye gelen

556 Şimşek, a.g.m. 557 Tamçelik, S. ve Ayvaz, G.M. (2016). Suriyeli mülteciler sorununun Türkiye’ye yansıması. Çomak, H.,

Sancaktar, C. ve Demir S. (Editörler). Uluslararası politikada Suriye krizi. İstanbul: Beta Basım A.Ş., 21.

Page 166: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

154

Kürt ve Arap kökenli sığınmacıların bir kısmı, özellikle Şanlıurfa ve çevre şehirlere,

Nusayri ve Ermeni sığınmacılar ise Hatay ve çevresine yerleşmişlerdir.558

Öte yandan, sığınmacıların yerleştirilmesinde bir “sosyal mühendislik” çabası

olduğu iddia edilmiştir. Kaya’ya göre Türkiye’nin Suriyelileri yerleştirme politikası,

Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda uyguladığı iskân politikasına benzemektedir. 1864

yılında Osmanlı topraklarına göç eden Çerkes nüfus, Balkan milliyetçiliğini

dengelemek amacıyla kullanılmıştır. Günümüzde Sünnî ağırlıklı sığınmacıların,

Kürt milliyetçiliğinin artışını engellemek için demografik ve ideolojik bir unsur olarak

kullanıldığı iddia edilerek, geçmişte Türkiye’nin Irak’tan kaçan Kürtlere “açık kapı”

politikası uygulamadığı belirtilmiştir. Turan ve Erdoğan’a göre Türkiye’nin Suriyeli

sığınmacıları kabulünde ve yerleştirmesinde sosyal mühendislik çabası

bulunmamaktadır.559 Tarlan’a göre ise sığınmacıların gelecekte Türkiye’de Kürt ve

Alevî nüfusun yoğun olarak yaşadığı şehirlerde iskân edileceği, sığınmacılar

üzerinden demografik yapıyı değiştirme ve sosyolojik yapıyı dönüştürmenin

hedeflendiği iddiası bulunmaktadır.560

Sığınmacılar yoğun şekilde yaşadıkları şehirlerin demografik yapısını

değiştirmeye başlamışlardır. Bazı şehirlerde sığınmacı sayısı, şehrin nüfusunun

belirli bir oranına ulaşmıştır. Dolayısıyla sığınmacılar, şehirlerin sosyal, siyasî ve

ekonomik hayatını etkileyebilecek/yönlendirebilecek, asayiş ve güvenlik boyutuyla

sorun çıkarabilecek bir düzeye erişmişlerdir. Örneğin Kilis’in nüfusu yaklaşık 130

bin olmasına rağmen şehirdeki “geçici koruma” altındaki Suriyeli sayısı 129 bine

ulaşmıştır. Yaklaşık 1.5 milyon nüfusu bulunan Hatay’da kayıt altına alınmış 433

bin Suriyeli yaşamaktadır. 1 milyon 940 bin nüfuslu Şanlıurfa’da 451 bin, 1 milyon

558 İnternet: Çağaptay, S. (2014). The impact of Syria’s refugees southern Turkey. The Washington Institute

for Near East Policy, 30. Web: https://www.washingtoninstitute.org/uploads/Documents/pubs/Policy

Focus130_Cagaptay_Revised3s.pdf adresinden 17 Temmuz 2016’da alınmıştır. 559 İnternet: Kaplan, B. (2015). Suriyeliler, Kürt nüfusu dengelemek için kullanılıyor. Web:

http://habervesaire.com/suriyeliler-kurt-nufusu-dengelemek-icin-kullaniliyor/ adresinden 26 Eylül 2017’de

alınmıştır. 560 İnternet: Tarlan, K.V. (2016). Vatandaşlık ve iskân kıskacında: Suriyeli mülteciler. Web:

http://www.birikimdergisi.com/guncel-yazilar/7793/vatandaslik-ve-iskan-kiskacinda-suriyeli-multeciler#.

WgTMJIVOJZU adresinden 1 Kasım 2017’de alınmıştır.

Page 167: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

155

974 bin nüfuslu Gaziantep’te 343 bin Suriyeli ikamet etmektedir. Kayıt altına

alınamamış Suriyeliler de eklendiğinde bu rakamlar daha da artmaktadır.561

Sığınmacı sayısının büyüklüğüne rağmen Türkiye ekonomik ve mali

imkânları ölçüsünde toplumsal uyumlarına katkı sunmaktadır. Bu alanda başarılı

olan Almanya, ABD ve Kanada’da öncelikle göçmen ve sığınmacıların dil becerileri

geliştirilmeye, uyumlarını hızlandıracak kurslara ve eğitim, sağlık, konut gibi

alanlardaki sorunların çözümüne odaklanılmıştır.562 Türkiye’de sığınmacılara

yönelik kurslar sayesinde bilgi, beceri ve özgüvenlerinin artırılması hedeflenmiştir.

AFAD barınma merkezlerinde düzenlenen yabancı dil, bilgisayar okuryazarlığı ve

halı dokuma gibi kurs ve sertifika programlarına 225 bin Suriyeli katılmıştır.563

Sığınmacılara yönelik faaliyet gösteren paydaş kuruluşların yelpazesinin geniş

tutulması, yerel yönetimlerin ve sığınmacıların kurdukları dernek/vakıfların etkin

hale getirilmesi önemlidir. Sığınmacıların yaşadıkları şehirlere/semtlere belli

ölçüde uyum sağlamaları, toplumsal kabullenme seviyesini ve birlikte yaşama

kültürünün gelişmesine, toplumsal gerginlik ve çatışmaların azalmasına katkı

sunabilecektir.564

Sığınmacı ve göçmenlerin bulundukları ülkelerin koşullarına göre

vatandaşlığa kabul edilmeleri hedeflenmektedir. Mülteci hukuku açısından 1951

Cenevre Sözleşmesi’nin 34. maddesinde565, Türkiye gibi taraf ülkelere “mültecileri”

vatandaşlığa kabul etmeleri tavsiye edilmektedir. YUKK’a göre Türkiye, Avrupa

dışından gelen sığınmacıları “şartlı mülteci” olarak tanımlamaktadır. Buna göre

Türkiye, “geçici koruma” kapsamındaki Suriyelilere “uluslararası koruma” ile “şartlı

mülteci” statüsü vermeden vatandaşlığa almaya başlamıştır. Bu uygulama,

561 Çağaptay, a.g.e., 4-7. 562 İnternet: Şimşek, D. and Çorabatır, M. (2016). Challenges and opportunities of refugee integration in

Turkey. İstanbul, Ankara: Research Centre on Asylum and Migration (IGAM) and the Heinrich Böll

Foundation, 38-56, Web:http://www.igamder.org/wp-content/uploads/2017/01/Challengesandoportunitiesof-

refugeeintegrationinturkey.pdf adresinden 7 Mart 2017’de alınmıştır. 563 İnternet: Suriyeli sığınmacılara yapılan yardımlar, (2017). Web: https://www.afad.gov.tr/upload/Node/

2373/files/Suriyeli_Siginmacilara_ Yapilan_Yardimlar+7.pdf adresinden 14 Ekim 2017’de alınmıştır. 564 Asar, a.g.e., 207-211. 565 “34. madde: Taraf devletler, mültecileri özümlemeyi ve vatandaşlığa almayı her türlü imkân ölçüsünde

kolaylaştıracaklardır. Vatandaşlığa alma işlemlerini çabuklaştırmaya ve bu işlemlerin masraf ve resimlerini

her türlü imkân ölçüsünde azaltmaya özel çaba göstereceklerdir.” Sığınma ve mülteci…, a.g.e., s.78.

Page 168: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

156

geçmişte Türkiye’ye gelen Afganlar, Ahıska Türkleri ve Bulgaristan Türklerine

yönelik politikalara benzemektedir.566

Sığınmacılara Türk vatandaşlığı verilmesi, uyum hedefi bakımından önemli

bir adımdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan 10 Temmuz 2016 tarihinde Polonya’daki

NATO Liderler Zirvesi dönüşünde, sığınmacıların Türk vatandaşlığına alınmasını

gündeme getirmiştir. Yapılan açıklamada, “bir Türk’ün Alman veya ABD vatandaşı

olabildiği, hicret eden Suriyelilerin Türkiye’nin belli yerlerine hatta TOKİ’ye ait boş

konutlara yerleştirilebileceği, Erzincan’da kendilerine taksitle konut verilen Ahıska

Türklerinde olduğu gibi Suriyelilere yönelik iskân ve istihdam politikası

uygulanabileceği, doktor, mühendis, avukat, sağlık elemanı, öğretmenlerden

istifade edilebileceği ve çifte vatandaşlığın uygulanabileceği” ifade edilmiştir.567

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söz konusu açıklaması, muhalefet partileri

tarafından farklı açılardan eleştirilmiştir. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,

“Türkiye’de işsiz ve fakirler varken, Suriyelilerin vatandaşlığa alınmaması

gerektiğini, sığınmacıların sorumlusunun yanlış dış politika izleyen Hükümet

olduğunu, Suriye’de barış sağlandığında sığınmacıların geri dönebileceklerini, aksi

halde Türkiye’nin sosyal dokusunun bozulacağını ve bu konuda bir referandum

yapılması gerektiğini” ifade etmiştir. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş

da “altyapısı hazırlanmadan Suriyelilerin vatandaşlığa alınamayacağını, bu konuda

bir referanduma gidilmesi gerektiğini ve kalıcı çözümün Suriye’de barışın

sağlanması olduğunu” belirtmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet

Bahçeli ise “milyonlarca Suriyeliye vatandaşlık vermenin milli beka ve varlığı

olumsuz şekilde etkileyeceğini, Suriyelilerin çıkardıkları olaylarda artış yaşandığını

ve öncelikle Türk vatandaşlarının sosyo-ekonomik sorunlarının çözülmesi

gerektiğini” açıklamıştır.568

Göç/sığınmacı konularının “siyasallaşma” eğilimi yüksektir. Bu durum

toplumsal ayrışmalara ve çatışmalara yol açabilmektedir. Ancak İçduygu’ya göre

566 İnternet: Pişkin, C. (2017). Bir defaya mahsus mülteci statüsü verilebilir. Web: https://www.evrensel.net/

haber/309093/bir-defaya-mahsus-multeci-statusu-verilebilir adresinden 7 Mart 2017’de alınmıştır. 567 İnternet: Özer, V. (2016). Suriyeliye TOKİ konutları. Web: http://www.hurriyet.com.tr/suriyeliye-toki-

konutlari-40139816 adresinden 3 Kasım 2017’de alınmıştır. 568 İnternet: Muhalefetten ‘Suriyelilere vatandaşlık’ tepkisi, (2016). Web: http://www.aljazeera.com.tr/

haber/muhalefetten-suriyelilere-vatandaslik-tepkisi adresinden 20 Ekim 2017’de alınmıştır.

Page 169: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

157

sığınmacıların 2011 yılında Türkiye’ye gelişlerinden 2014 yılına kadar

siyasallaşma eğilimi sınırlı kalmıştır. 2015 yılında sığınmacıların AB’ye geçişlerinin

hızlanmasıyla birlikte uluslararası alanda konuya yaklaşım değişmiş ve Türkiye’de

de bu konuda siyasallaşma eğilimi artırmıştır. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın

2016 Temmuz ayında sığınmacılara Türk vatandaşlığı verileceğini açıklamasıyla

birlikte siyasallaşma eğilimi daha da yükselmiştir. Böylece Türkiye’de dış ve iç

boyutu olan bir siyasallaşma süreci başlamıştır. Öte yandan, sığınmacılara yönelik

yerel düzeyde ve ülke genelinde çeşitli tepkiler olmasına rağmen özellikle seçim

dönemlerinde muhalif kesimlerce gündeme getirilen bir konu olmuştur.569

Sağıroğlu’na göre muhalefet partileri, göçü yönetme anlayışının

yerleşmesinde Hükümet’e engeller çıkarmayarak yapıcı olmuşlardır. Birçok ülkede

göçmen/yabancı karşıtlığı muhalefetin en etkili ve verimli kullandığı bir araç iken

Türkiye’de bu ölçüde bir durum yaşanmamıştır.570 Öte yandan, Hükümet’e baskı

yapma ve kamuoyu oluşturma gücü bulunan sivil ve siyasî unsurların da yetersiz

kaldıkları unutulmamalıdır. 16 Nisan Referandumu öncesinde muhalif partiler/

kesimler, Hükümet’e yönelik siyasî eleştirilerini özellikle “sığınmacılara

vatandaşlık” konusu üzerinden yapmışlardır. Bu doğrultuda “Suriyelilere

vatandaşlık verilmesine ilişkin referandum yapılması ve Türk askeri Suriye’de

savaşırken sığınmacıların sahillerde dolaşması” gibi toplumsal kabul düzeyi

yüksek konular sıkça gündeme getirilmiştir.571

Bunun öncesinde #ÜlkemdeSuriyeliİstemiyorum etiketi ile “sığınmacılara

yönelik dışlama, ayrımcılık ve nefret suçunu” kapsayan bir kampanya

başlatılmıştır. Toplumun farklı kesimleri, siyasî gerekçelerle ve farklı amaçlarla

Suriyelilerin vatandaşlığa alınmaması kampanyasına destek vermişlerdir.572

“Türkiye’deki Suriyeliler: Toplumsal Kabul ve Uyum” başlıklı rapor, Türk halkının

569 İçduygu, A. (2017). Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar: “siyasallaşan” bir sürecin analizi. Toplum ve

Bilim, (140), 28-40 ; İnternet: Erdoğan: Suriyeli kardeşlerimize Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma imkânı

vereceğiz, (2016). Web: http://t24.com.tr/haber/erdogan-suriye-konusunda-6-yil-once-neredeysek-bugun-de-

ayni-yerdeyiz,348276 adresinden 3 Temmuz 2016’da alınmıştır. 570 Sağıroğlu, a.g.m., 48. 571 İnternet: Kılıçdaroğlu: Suriyelilere vatandaşlık ve Rakka operasyonu için referandum yapalım, (2017).

https://tr.sputniknews.com/turkiye/21702281027422165-chp-kilicdaroglu-suriyeli-siginmacilara-vatandaslik-

verilmesi-rakka-operasyonu/ ; Sinan Oğan: Türk kadınlarını dikizleyen Suriyeliler, (2017).

http://www.cnnturk.com/turkiye/sinan-ogan-turk-kadinlarini-dikizleyen-suriyeliler?page=1 adreslerinden 30

Mayıs 2017’de alınmıştır. 572 Tarlan, a.g.m.

Page 170: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

158

sığınmacıları ülkesine kabul etmesine rağmen vatandaşlık verilmesine karşı

çıktığını ortaya koymuştur. Bu rapora göre Türk halkının yaklaşık % 7’si

sığınmacılara vatandaşlık verilmesini desteklemektedir.573 Dolayısıyla muhalefet

partilerinin referandum önerisi, toplumsal karşılığı olan bir konudur. Bu hususta

siyasî ve toplumsal muhalefet hemfikir olmuş durumdadır. Öte yandan, bunun

Türkiye açısından bir zafiyet oluşturduğu ve yabancı medyanın eleştirel/manipülatif

yayınları için fırsat yarattığı söylenebilecektir. Almanya’da yaşanan “Lisa vakası”,

yabancıların göçmen/sığınmacılar üzerinden yapılan istismarı göstermesi

açısından önemlidir. Bu konuda Moskova yönetimi ve Rus medyası, göçmenlerin

işledikleri suçlar üzerinden Alman kamuoyunda göçmen karşıtlığını artırmaya ve

Alman hükümetini zor durumda bırakmaya çalışmıştır.574

İNGEV ve IPSOS Araştırmalar Enstitüsü’nün Mayıs 2017 tarihli

araştırmasına göre Türkiye’deki Suriyelilerin % 74’ü Türk vatandaşı olmayı

istemektedir. Bu oran 15-17 yaş grubunda ise % 80’e kadar çıkmaktadır. Bununla

birlikte sığınmacıların % 52’si kendisinin ve ailesinin geleceğini Türkiye’de

görmektedir.575 Buna göre Suriye’deki iç savaşın uzaması ve kalıcı barışın

gecikmesi nedeniyle sığınmacıların Türkiye’de kalma ve vatandaş olma

taleplerinin yüksek olduğu söylenebilecektir. Gençlerin ve çocukların Türkiye’ye

uyum sağlamaya başlamaları ve ailelerin ekonomik sorunlarını belli ölçüde

çözmeleri halinde Türkiye’de kalma isteklerinde artış yaşanabilecektir.

Öte yandan, “Türkiye’deki Suriyeli Mülteci Akademisyen ve Üniversite

Öğrencilerinin Durumu, Sorunları ve Beklentileri Araştırması-2017”ye göre Suriyeli

üniversite öğrencileri, “Türk vatandaşlığı, çifte vatandaşlık, çalışma izni veya

ikamet izni” verilmesi seçenekleri içinden, Türk vatandaşlığına geçmeyi en az

tercih etmişlerdir. Bunun sebebi olarak öğrencilerin “üçüncü ülkeye gidememe

kaygısı, sahip olunan bazı avantajların kaybedilmesi ve askerlik endişesinin etkili

olduğu” belirtilmektedir. Ayrıca Türkiye’deki akademik kadrolarda 13 profesör, 15

573 Erdoğan, M. (2015). Türkiye’deki Suriyeliler: toplumsal kabul ve uyum araştırması. Ankara: Hacettepe

Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Yayınları, 33. 574 Rus kökenli Alman kızı Lisa F.’nin, bir grup göçmen tarafından kaçırılıp tecavüz edildiği iddiasının, Rus

siyasetçiler tarafından gündemde tutulması ve göçmen karşıtı protestolar yapılması, Alman siyasetçiler

tarafından eleştirilmektedir. İnternet: Almanya ile Rusya arasında 'tecavüz' gerginliği, (2016). Web:

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/01/160128_almanya_dava_rusya adresinden 1 Temmuz 2016’da

alınmıştır. 575 Mülteci hayatlar monitörü, a.g.e., 2-5.

Page 171: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

159

doçent ve 115 yardımcı doçent bulunmakta, 14.747 Suriyeli üniversite eğitimi

görmektedir. Araştırmaya göre Suriyeli akademisyenlerden İlahiyat, İslam Bilimleri

ve Arapça öğreticiliği dışındakilerin Türkiye’den ayrılma isteklerinin daha yüksek

olduğu ortaya çıkmıştır. Bu durum istedikleri işe ve yaşam seviyesine ulaşamayan

eğitimli Suriyelilerin Türkiye’den ayrılma eğiliminde olduklarını göstermektedir.576

2010-2017 döneminde 12.242 Suriyeli Türk vatandaşlığına alınmıştır. 2016

yılında Suriyelilerin Türk vatandaşlığına alınacağı açıklandıktan sonra ilk olarak

370 GEM’de çalışan Suriyeli öğretmenler başvuru yapmışlardır. Toplam 120 bin

başvurudan, güvenlik tahkikatı kriterlerine uyan 7.000 Suriyeli ve özellikle “beyaz

yakalılar” için vatandaşlık yolu açılmış, bu sayının kademeli olarak 30 bine

çıkarılabileceği ifade edilmiştir.577 Öte yandan, Türkiye’ye ekonomik açıdan katkı

sağlayabilecek sığınmacıların ve bilim, kültür, sanat gibi alanlarda başarılı

olanların “istisnai olarak vatandaşlığa alınmaları” zaten mümkündür. Yıllar önce

Suriye’ye göç etmiş Türk vatandaşı sığınmacılardan resmi başvurularını yapanlar,

yeniden Türkiye Cumhuriyeti kimliklerini almışlardır. Bununla birlikte Türk

vatandaşlığına geçmek istemeyen ve Suriye’ye dönmeyi hedefleyen sığınmacılar

da bulunmaktadır.578

Sığınmacılara Türk vatandaşlığı verilmesine ilişkin tartışmalarda “çifte

vatandaşlık” konusu önemlidir. Devletler, “çifte vatandaşlık” yoluyla yurt dışında

yaşayan vatandaşlarının ülkelerinden kopmalarını engellemeye çalışmaktadırlar.579

İleriki dönemde Şam yönetiminin, Türk vatandaşı olan sığınmacıların Suriye

vatandaşlığını tek taraflı olarak iptal edip etmeyeceğine ilişkin belirsizlik

bulunmaktadır. Dolayısıyla “çifte vatandaşlık” durumu, sığınmacıların Türk

vatandaşlığına geçiş başvurularını belli ölçüde etkileyecektir. Bu noktada

sığınmacıların “kitlesel olarak Türk vatandaşlığına alınmalarının”, uluslararası

hukuk açısından Suriye’nin egemenlik alanına müdahale olarak

576 Erdoğan, Yavcan, Erdoğan, Mohamad, Kavukçuer ve Sancı, a.g.e., 14-30. 577 İnternet: İçişleri, Suriyelilerden vatandaşlık için evrak istedi; ilk kimliği öğretmenler alacak, (2017). Web:

http://t24.com.tr/haber/icisleri-suriyelilerden-vatandaslik-icin-evrak-istedi-ilk-kimligi-ogretmenler-alacak,

424708 adresinden 13 Eylül 2017’de alınmıştır. 578 İnternet: İstisnai olarak vatandaşlığa alınma, (2008). Web: http://www.nvi.gov.tr/Hizmetler/Vatandaslik,

Yetkili_Makam_Karari_Ile_Turk_Vatandasligin_Kazanilmasi.html?pageindex=1 adresinden 9 Temmuz

2016’da alınmıştır. 579 İnternet: Göğer, E. (1995). Çifte vatandaşlık. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 44(1-4), 151.

Page 172: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

160

değerlendirilebileceği iddiası dikkat çekicidir.580 Öte yandan, Ermenistan Diaspora

Bakanlığı’na göre 2016 yılı içinde 18 bin Suriyeli Ermeni, Ermenistan

vatandaşlığına alınmış ve 1800 kişiye de ikamet izni verilmiştir.581

Suriyelilere vatandaşlık verilmesi, ülkelerine geri dönüşleri olumsuz şekilde

etkileyebilecektir. Suriye’de kalıcı siyasî çözümün gecikmesi nedeniyle

sığınmacıların yaklaşık yarısı, Türkiye’de bir gelecek kurmayı hedeflemektedirler.

Suriye’de koşulların düzelmesiyle birlikte BM’nin hibe desteği ile geri dönüşler bir

ölçüde sağlanabilecektir. Ancak Suriye’de gerilim ve çatışmaların artması,

güvensizliğin sürmesi ve sosyo-ekonomik sorunların çözülememesi halinde

Türkiye’ye göçler yeniden başlayacaktır. Böylece iki ülkede dönemsel olarak

ikamet eden Suriyeli gruplar ortaya çıkabilecektir.

Yeni dönemde B.Esad’ın iktidarını sürdürmesi durumunda 433 bin Suriyelinin

yaşadığı Hatay sıkça gündeme gelecektir. İdlib ve Afrin’de yaşanan/yaşanabilecek

sorunlar ve muhtemel göçler, Hatay’a olumsuz bir şekilde yansıyacaktır.

Dolayısıyla Suriye’nin Türkiye’ye açılan en önemli kapısı olan Hatay’daki

sığınmacıların durumu ve Türk vatandaşlığına alınmaları konusu önemlidir.

Hatay’daki Suriyeli sığınmacılar, şehirde yerleşik durumda olan çoğunlukla Nusayri

ve kısmen de Sünnî Arap kökenli vatandaşlarla birlikte anıldığında, şehirdeki

toplam Arap kökenli sayısının Türk kökenli nüfusa yetiştiği hatta geçtiği

söylenebilecektir.

Öte yandan, Suriye’de yaşanan Nusayri-Sünnî gerilimi ve çatışmaların

Hatay’da olmamasına karşın toplum içinde fikir ayrılığı ve hoşnutsuzluk

yaşanabilmektedir. Hatay’daki Nusayri kesimin, Esad rejimi yanlısı tutum içinde

olduğuna hatta Samandağ ilçesinden Nusayri olan Arap şahısların Esad rejiminin

yanında savaştıklarına dair iddialar bulunmaktadır.582 1939 yılında Hatay’ın

Türkiye’ye katılımını uzun süre kabul etmeyen ve Hatay’ı kendi haritalarında

580 İnternet: Esen, E. (2016, Nisan 17). Suriyeliler Türk vatandaşı olabilir mi? Web: http://www.karar.com/

gorusler/doc-dr-emre-esen-yazdi-suriyeliler-turk-vatandasi-olabilir-mi-92568 adresinden 8 Temmuz 2016’da

alınmıştır. 581 İnternet: Diaspora bakanlığı: 18 bin Suriyeli göçmene vatandaşlık verildi, (2016). Web:

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/17336/diaspora-bakanligi-18-bin-suriyeli-gocmene-vatandaslik-verildi

adresinden 4 Kasım 2017’de alınmıştır. 582 İnternet: Bigen, Y. (2015). Kimse bizi buradan sökemez. Web: http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-

ozel/kimse-bizi-buradan-sokemez adresinden 1 Kasım 2017’de alınmıştır.

Page 173: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

161

gösteren Şam yönetiminin, yeni dönemde Suriyeli-Arap sayısı üzerinden Hatay’a

ilişkin hedeflerini ortaya koyan propaganda faaliyetlerine yönelmesi muhtemeldir.

Daha önce Suriye, Filistinli mülteciler üzerinden Ürdün’e müdahale etmeye

çalışmıştır. 1948-49 Arap-İsrail Savaşı sonrası yaklaşık 700.000 Filistinli mülteciye

vatandaşlık hakkı tanıyan tek Arap ülkesi Ürdün olmuştur. Bunun için 1949 tarihli

Ulusal Anlaşma’nın 56. maddesi yenilenerek Ürdün vatandaşlığı Batı Şeria’daki

Filistinlileri kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bilahare Ürdün’de Doğu Şerialılar

(Ürdünlüler) ve Filistin kökenliler ayrımı ortaya çıkmış, Kral Hüseyin’e silahlı saldırı

girişimi sonrası FKÖ’ye yönelik uygulamalar sertleşmiş ve 16 Eylül 1970 tarihinde

şehirlerde/mülteci kamplarında silahlı çatışmalar yaşanmıştır. Filistinliler, bu

gelişmeyi “Kara Eylül”583 olarak tanımlamışlardır. Suriye, Ürdün’ün silahlı mücadele

ettiği Filistinli silahlı gruplara destek vermiştir.584 Ürdün’ün yapısal sorunları ve

Filistinli mültecilerin silahlı gruplardan oluşması bu süreçte etkili olmuştur.

1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Protokolü’ne taraf olmayan ancak

BMMYK ile işbirliğini sürdüren Ürdün’de yaklaşık 3 milyon Filistinli, 1.4 milyon

Suriyeli (646 bini 2012 yılından itibaren gelmiştir) ve 20 binin üzerinde Iraklı

bulunmaktadır. Komşu ülkelerden sığınanların yoğunluğu ve İsrail ile yaşadığı

sorunlar, Ürdün’ün demografik yapısını, siyasî ve ekonomik durumunu

etkilemiştir.585 Bilahare Ürdün yönetimi, Filistinlileri Doğu Şeria’nın siyasî

hegemonyasına ve Ürdün kimliğine tehdit olarak algılamış, Doğu Şerialılar

üzerinden ulusal kimliğini inşa etmiştir. Bunun sonucunda Filistinliler, ekonomik

elitin belli bir kısmını oluşturmalarına rağmen geri planda tutulmuşlardır. Ayrıca

Ürdün vatandaşlık yasasına kısıtlamalar getirilmiştir. Ürdünlü bir kadının, bir

583 İnternet: 1970: civil war breaks out in Jordan. Web: http://news.bbc.co.uk/onthisday/hi/dates/stories/

september/17/newsid_4575000/4575159.stm adresinden 11 Haziran 2017’de alınmıştır. 584 Köprülü, N. (2011). Arap dünyasının istisnai krallığı: yerel aktörler ve Arap-İsrail uyuşmazlığı

çerçevesinde Ürdün krallığının demokratikleşme deneyimleri. Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi,

Rapor No: 90, 5-19. 585 Şahin Mencütek, Z. (2015). Suriye krizinin Ürdün dış politikasına etkisi: Suriyeli mülteciler ve IŞİD’e

karşı koalisyona katılım. Ortadoğu Etütleri, 7(1), 84-103 ; Köprülü, a.g.e., 5-19.

Page 174: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

162

yabancıyla evlenmesi halinde eşine ve çocuklarına vatandaşlık hakkı

tanınmamaktadır.586

Suriyeli sığınmacılara Türk vatandaşlığı verilmesi, 2019 yılında yapılması

planlanan seçimlerde oy kullanma ve seçilme hakkı elde edecek olmaları

nedeniyle önemlidir.587 Muhalif kesimler, toplumda olumsuz bir karşılığı olan

sığınmacı konusu üzerinden iktidara yönelik eleştirilerde bulunmaktadırlar. 16

Nisan 2017 Referandumu öncesinde, “Suriyelilere Türk vatandaşlığı verilmeye

başlandığı, referandumda oy kullanacakları, referandum sonrasında 3 milyon

sığınmacıya vatandaşlık verileceği” iddia edilmiştir. Bunların önüne geçmek

amacıyla İstanbul’da daha nitelikli olarak görülen ve işlemleri tamamlanan 2.000

Suriyeli ailenin vatandaşlığa alımı referandum sonrasına bırakılmıştır. Türkiye

genelinde ise güvenlik tahkikatı süren 20.000 civarında Suriyeli ailenin

vatandaşlığa alımı da referandum sonrasına ertelenmiştir.588

Çetingüleç’e göre sığınmacı oylarının, 2019 yılında yapılacak Başkanlık

seçimlerinde blok halinde bir partiye/adaya yönelmesi halinde sonuçta belirleyici

olabilecektir. Ayrıca sığınmacıların, yoğun olarak yaşadıkları Gaziantep, Kilis,

Şanlıurfa, Adana, Osmaniye, Hatay ve İstanbul gibi şehirlerden genel/yerel

seçimlerde aday gösterilmeleri muhtemeldir.589 Bu nedenle özellikle yerel

yönetimler, sığınmacıların oylarını alabilmek için maddi ve/veya nakdi yardım

faaliyetlerine ağırlık verebileceklerdir. Sığınmacılardan dolayı şehirlerin yerel-genel

siyasî temsilindeki tabloların değişmesi ise yerel aktörlerin kazanımlarını

kaybetmelerine ve gerilimlere yol açabilecektir.

Sığınmacıların, muhalefet partilerinin kendilerine karşı olumsuz yaklaşımları

sebebiyle, Türkiye’ye kabul ederek vatandaşlık veren “iktidar partisine” ve

586 İnternet: Francis, A. (2015). Jordan’s refugee crisis. Washington DC: Carnegie Endowment for

International Peace, 15-16. Web: http://carnegieendowment.org/files/Brief-Francis-Jordan.pdf adresinden 26

Ekim 2017’de alınmıştır. 587 CHP, 2019’da üç seçim (yerel, genel ve Başkanlık) gerçekleşeceğini, vatandaşlığa alınacak ‘Suriyeli

seçmenler’ üzerinden oy hesabı yapıldığını iddia etmiştir. İnternet: Toprak, E. (2016). CHP haftalık

değerlendirme raporu, 4-7. Web: http://www.erdogantoprak.com.tr/yazar/HAFTALIK-DEGERLENDIRME-

RAPORU-09-MART-2016/897/ adresinden 5 Temmuz 2016’da alınmıştır. 588 İnternet: Suriyelilere vatandaşlık referandum sonrası, (2017). Web: http://www.cumhuriyet.com.tr/

haber/turkiye/682098/Suriyelilere_vatandaslik_referandum_sonrasi.html 20 Eylül 2017’de alınmıştır. 589 İnternet: Çetingüleç, M. (2017). Başkanlık seçiminin kaderini Suriyeli mülteciler belirleyebilir. Web:

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2017/05/turkey-can-syrians-sway-future-elections.html#

ixzz4y3M18uQK adresinden 20 Eylül 2017’de alınmıştır.

Page 175: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

163

aday/larına yönelmeleri daha muhtemeldir. Öte yandan, insani boyutu olan bir

konunun, iç siyaset malzemesi haline getirilmesi, sığınmacılara yönelik toplumsal

tepkileri artıracaktır. Muhalif kesimlerin, sığınmacıları hedef almaları sonucunda

ötekileştirici ve toplumsal kırılmaları artırıcı gelişmeler yaşanabilecektir.590

3.5. İş/Çalışma Dünyasına Olumsuz Etkileri

Göçmen/sığınmacıların çalışma izni olmadan daha düşük ücretlere istihdam

edilmeleri, çocuk işçiliğin artması ve kayıt dışı ekonomi yaratmaları gibi gelişmeler

toplumsal sorunlara yol açabilmektedir. Türkiye’de kayıt altına alınan

Suriyelilerden 19-59 yaş aralığında 1 milyon 635 bin, 10-18 yaş aralığında ise 619

bin kişinin bulunması, işgücü olarak istihdam edilebilecek sığınmacı yoğunluğunu

göstermesi açısından önemlidir.

İNGEV ve Ipsos’un 2017 yılı araştırmasına göre Türkiye’deki Suriyelilerin

% 31’i çalışma hayatında yer almakta ve büyük çoğunluğu kayıt dışı olarak

çalışmaktadırlar. Bu grupta yer alan Suriyeliler, güvence ve sigorta olmaksızın

olumsuz iş sağlığı ve güvenlik koşullarında, düşük ücretle ve genellikle küçük

ölçekli işyerlerinde, bir kısmı da inşaat, tarım ve hayvancılık gibi düşük nitelikli

işlerde istihdam edilmektedirler. Öte yandan, sığınmacıların % 50’si Türkiye’de

çalışmamakta ve iş aramamaktadır. Bu grubun içinde yaşlılar, engelliler, hastalar,

öğrenciler ve emekliler yer almaktadır. Batı şehirlerinde sığınmacıların işsizlik

oranı % 12 iken, Doğu şehirlerinde bu oran % 20’yi aşmaktadır. Sığınmacıların

eğitim seviyesi arttıkça işsizlik oranı da artış göstermektedir. Bu arada Suriyeli

kadınların % 17’si çalışma hayatında bulunmaktadır. “Geçici koruma” altında

olmayan Suriyeliler de Türkiye’de çeşitli işlerde çalışmaktadırlar.591

Erdoğan’a göre Türkiye’de yaklaşık 500 bin Suriyeli hane bulunmaktadır.

Suriyeli sığınmacıların yaklaşık % 85’inin geliri çalışarak elde ettikleri

kazançlarıdır. Dolayısıyla Suriyelilerin önemli bir kısmı, ayni veya nakdi yardım

almadan geçinmeye çalışmaktadırlar. Düzenli veya düzensiz olarak sosyal yardım

590 İnternet: Karakaş, B. (2015). Doç.Dr.Erdoğan: Suriyelilere vatandaşlık verilmesini konuşmamız

gerekecek. Web: http://www.diken.com.tr/doc-dr-erdogan-kimse-istemiyor-ama-suriyelilere-vatandaslik-

verilmesini-konusmamiz-gerekecek/ adresinden 7 Temmuz 2016’da alınmıştır. 591 Erdoğan ve Ünver, a.g.e., 62 ; Mülteci hayatlar monitörü, a.g.e.,3-4.

Page 176: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

164

alanların oranı % 13’tür. Sığınmacıların % 6’sı aileleri ve arkadaşlarının parasal

desteği, % 3’ü de Suriye’den getirdikleri birikimleriyle yaşamaktadırlar.592

“Türk İş Dünyasının Türkiye’deki Suriyeliler Konusundaki Görüş, Beklenti ve

Önerileri” raporuna göre kayıt dışı ekonomi ve Suriyelilerin istihdamı, orta ve

büyük ölçekli işletmelerin en ciddi sorunlarından birisidir. Mevzuata uygun bir

şekilde istihdam sağlayan şirketler, kayıt dışına yönelen şirketler ile rekabet

etmekte zorluk yaşamaktadırlar.593 Giderlerini azaltmak isteyen bazı işverenler,

emek yoğun alanlarda ucuz işgücü olarak sığınmacıları istihdam etmektedirler.

343 bin Suriyeli’nin ikamet ettiği Gaziantep, sığınmacıların istihdamı sayesinde

sanayide belli ölçüde düşük maliyetli üretime geçmiştir. Öte yandan bu tablo,

ailesinin geçimini sağlamak için düzenli bir işte çalışmak zorunda olan ve yasa dışı

işlerden uzak durmak isteyen sığınmacılara bir fırsat sunmaktadır.594

Suriyeliler özellikle Türk vatandaşlarının tercih etmedikleri alanlarda

çalışmaktadırlar. Ayrıca sığınmacılar, kayıt dışı çalışanların ve özellikle kadın

işçilerin yerlerini almaya başlamışlardır.595 Suriye iç savaşı öncesinde Körfez

ülkeleri ve Lübnan’da çalışan Suriyeliler, ucuz işgücü olarak görülmüşlerdir. 1990’lı

yıllarda Suriyeliler, çoğunlukla Lübnanlıların çalışmak istemediği “kirli, tehlikeli ve

talep gören” işlerde istihdam edilmişlerdir. Başlangıçta Suriyeli vasıfsız çalışanlar,

Lübnanlılar tarafından bir sorun olarak görülmemişlerdir. Körfez ülkelerinde daha

kalifiye ve iyi durumda olan Suriyeliler ise aileleriyle birlikte ikamet etmişlerdir. Yurt

dışındaki Suriyeliler, ailelerine ve ülkelerine para göndermeleri sebebiyle Suriye

ekonomisine de katkı yapmışlardır.596

Avrupa genelinde kayıt dışı istihdam edilen ve niteliksiz işlerde çalışan çok

sayıda göçmen/sığınmacı vardır. Bu istihdam tarzı Avrupa’nın güneyinde daha

592 Mülteci hayatlar monitörü, a.g.e.,2-3. 593 Erdoğan ve Ünver, a.g.e., 78-79. 594 Yıldız, T. ve Yıldız, İ. (2017). Suriyelilerin Türkiye ekonomisinde kayıt dışı istihdama etkileri ve bunun

yansıması olarak Türkiye’ye maliyetleri üzerine bir inceleme. İktisadi İdari ve Siyasal Araştırmalar Dergisi,

2(3), 35-38 ; Erdoğan ve Ünver, a.g.e., 43-46. 595 İnternet: Kıraç, Ş. (2017). 800 bin Suriyeli daha iş hayatına girecek. Web: http://www.cumhuriyet.com.tr/

haber/ekonomi/691656/800_bin_Suriyeli_daha_is_hayatina_girecek.html ; Kaya, S. (2016). Suriyeli

mültecilerin Türk işgücü piyasasına etkileri. AR&GE Bülten. Web: http://izto.org.tr/demo_betanix/uploads/

cms/yonetim.ieu.edu.tr/6402_1478602711.pdf adreslerinden 9 Kasım 2017’de alınmıştır. 596 Seeberg, P. (2013). Migration into and from Syria and nontraditional security issues in the MENA region:

transnational integration, security, and national interests. Seeberg, P. ve Eyadat, Z. (Ed.) Migration, security,

and citizenship in the Middle East. New York: Palgrave Macmillan, 168-177.

Page 177: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

165

yaygındır. Kayıt dışı göçmen/sığınmacılar, dolaylı vergilerle ülke ekonomisine katkı

sağladıkları halde büyük ölçüde doğrudan vergi ödememektedirler. Bu sorunu

çözmek amacıyla 2003 yılında İtalya’da yaklaşık 700 bin göçmen kayıt altına

alınmıştır. Öte yandan göçmenler, II. Dünya Savaşı sonrasında Almanya’nın

yeniden inşasında görev almışlardır. Ayrıca Avrupa’daki yaşlı nüfusu dengelemek

için nitelikli ve girişimci göçmenlerin tespiti ve kabulüne ilişkin Avrupa’da bir

rekabet oluşmuştur.597

Türkiye’de çalışma izni olan yaklaşık 20 bin Suriyeli bulunmaktadır.

Suriyelilerin bir kısmı eğitim, enerji, gıda, inşaat, tekstil ve çimento gibi sektörlerde

“çalışma izni” ile faaliyet göstermektedirler. Mesleki yeterlilik gerektiren alanlarda

(doktor, mühendis, öğretmen gibi) çalışma başvurusu yapanların ise

Yükseköğretim Kurulu’ndan “Denklik Belgesi” almaları gereklidir.598 Geçici koruma

altındaki Suriyelilerin ve vatansızların, kötü şartlarda ve kayıt dışı olarak

çalışmalarını önlemek amacıyla hazırlanan (2016/8375) “Geçici Koruma Sağlanan

Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair Yönetmelik” 15 Ocak 2016 tarihinde Resmi

Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmeliğe göre “geçici koruma

kayıt tarihinden 6 ay sonra başvuru yapılması, mevsimlik tarım veya hayvancılık

işlerinde çalışacakların çalışma izni muafiyeti kapsamına alınmaları, ikamet ettiği

şehirde bu başvurunun yapılması, bir işyerindeki Suriyeli sayısının Türk

çalışanların % 10’undan fazla olmaması” gereklidir. Bu aşamada çalışma izni

başvurusunun az olması sebebiyle istihdam kotası uygulanmamaktadır. Öte

yandan, Suriyeli girişimciler çalışma izinlerine kendileri başvurabilmektedirler.599

Eğilmez’e göre sığınmacıların, Türkiye’de iş piyasasına, sosyal yardım ve

hizmetlere erişiminde sorun bulunmaktadır.600 Geçici koruma altındaki Suriyeliler,

ikamet belgesi olmadan banka hesabı açamamakta ve kredi kullanımı konusunda

sınırlamalar bulunmaktadır. Suriyelilerin finansal açıdan belli ölçüde

597 Geddes, A. (2005). Immigration and the welfare state. Guild E. and van Selm, J. (Ed.). International

migration and security, opportunities and challenges. London: Routledge, 167-168. 598 Kıraç, a.g.m. ; Kaya, a.g.m. 599 Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair Yönetmelik için bkz. İnternet:

http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/01/20160115-23.pdf. 600 İnternet: Eğilmez, M. (2017). Suriyeli sığınmacılar dosyası. Web: http://www.mahfiegilmez.com/

2017/06/suriyeli-sgnmaclar-dosyas.html adresinden 11 Kasım 2017’de alınmıştır.

Page 178: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

166

dışlanmasında, bankacılık uygulamalarının da etkisi vardır.601 Suriyelilerin iş hayatı

ve istihdamında kayıt altına alınma oranları arttıkça bankacılık sisteminde daha

fazla yer alabileceklerdir.

Sığınmacıların iş hayatına erişimlerinin engellenmesi ve sığınma başvurusu

yapanların barınma merkezlerinde kalmaya zorlanmaları, yeni toplumlarının üyesi

olma şanslarını da azaltmaktadır. Bir yönüyle bu yöntemle sığınmacıların

ülkelerine geri dönmeleri sağlanmaya çalışılmaktadır.602 Yaklaşık 30 yıldır 3 milyon

sığınmacıya ev sahipliği yapan Tayland yönetimi, 1995 yılından itibaren bu

insanların sığınma evleri/barınaklar dışında gelir getirici işlerde çalışmalarını

yasaklamıştır. Bundan dolayı Tayland-Myanmar sınırı yakınında yaşayan

sığınmacıların yaklaşık % 58’i barınaklarda, % 23’ü barınakların olduğu bölgede

ve % 19’u yakın köylerde çalışabilmektedirler. Taylandlı işverenler, tarım ve

hayvancılıkta işgücü ihtiyacını sığınmacılardan karşılamakta dahi zorluk

yaşamaktadırlar. Dolayısıyla bu insanlar, Tayland yönetimi, STK’lar, yabancı

ülkeler ve BM kuruluşlarının insani yardımlarına bağımlı hale getirilmişlerdir.603

Suriye’den iç savaş nedeniyle yaklaşık 60 milyar dolar sermaye çıkışı

gerçekleşmiştir. Bu sermayenin 1-3 milyar doları Türkiye’ye gelirken çoğunluğu

Mısır’a gitmiştir. Sığınmacı yoğunluğuna ve komşu ülke olmasına rağmen Türkiye,

Suriye sermayesinin önemli bir kısmını çekememiştir. Bunda Türkiye’nin Suriye

krizine müdahil devletlerin başında gelmesinin etkili olduğu düşünülmektedir.

Türkiye’de Suriyeliler tarafından kurulmuş olan şirket sayısı 8100 olup yaklaşık

500 milyon dolar seviyesinde yatırım yapılmıştır. Ayrıca yaklaşık 100 bin Suriyeli

bireysel olarak Türkiye’de ticari faaliyetlerde bulunmaktadır.604

Öte yandan, sığınmacılar yüzünden ücretlerin düşmesi, işgücü hacminin

daralması ve genel işsizlik seviyesinin artması gibi sorunlar çıkabilmektedir. Kayıt

601 Mülteci hayatlar monitörü, a.g.e., 2. 602 Geddes, a.g.m., 169. 603 Chalamwong,Y., Archapiraj, S., Promjene, S. and Meepien, P. (2014). Temporary shelters and

surrounding communities livelihood opportunities, the labour market, social welfare and social security.

Springer Briefs in Environment, Security, Development and Peace, Migration Studies (15). London:

Sprringer, 19-30. 604 İnternet: Çalışma izni olan Suriyeli sayısı 20 bin, (2017). Web:

https://www.cnnturk.com/video/ekonomi/turkiye/calisma-izni-olan-suriyeli-sayisi-20-bin adresinden 11

Kasım 2017’de alınmıştır.

Page 179: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

167

dışı işçiler ve kadınların yerine Suriyelilerin daha ucuza istihdamı, işverenler

açısından bir ölçüde tercih edilmektedir. İş dünyasına göre yerel halkın,

sığınmacılardan dolayı işlerini kaybetmeleri halinde sorunlar büyüyebilecektir.

Suriyelilere ait küçük ve orta ölçekli şirketlerin etkinliğinin artması, sermayenin el

değiştirmeye başlaması ve Suriyeli işçilerin daha fazla tercih edilmesi sonucu yerel

düzeyde gerilimler çıkabilecektir. Buna ilaveten kayıt dışı ekonomi, vergilerin ve

sigorta primlerinin ödenmemesi nedeniyle devlet bütçesine olumsuz şekilde

yansıyacaktır.605

“Türkiye’de Suriyeli Çocukların Eğitimi, Güçlükler ve Öneriler” konulu

araştırmaya göre Eylül 2017 itibarıyla okul çağındaki 976 bin Suriyeli çocuğun

%45’i yani yaklaşık 450 bini okula devam etmemektedir. Suriyeli çocukların

çalıştırılması, okullaşma hedefini olumsuz şekilde etkilemektedir. Bir yönüyle

“çocuk işçiliği”, ailelerin maddi ihtiyaçları nedeniyle zorunlu olarak

gerçekleşmektedir.606 Karataş’a göre maddi gelir arayışındaki sığınmacı ailelerin

bütün bireyleri geçim mücadelesine katılmaktadır. Çocukların bir kısmı dilenciliğe

sevk edilmektedirler. Suriyeli aileler ve çocukların bu kötü durumu, toplumsal

güvensizliği ve olumsuz algıyı etkileyen faktörlerden biridir. Öte yandan, çocuk

işçiliği konusu, pek çok ülkenin yapısal sorunlardan birisidir.607 DİSK Genel-İş

Sendikası’nın Nisan 2017 tarihli “Türkiye’de Çocuk İşçi Olmak” raporunda,

Türkiye’de çalışma hayatında yaklaşık 2 milyon çocuk bulunduğu, 15-17 yaş

aralığındaki çocuk işçi sayısının 708 bin olduğu ve bunların 558 bininin (% 78)

kayıt dışı çalıştığı, ayrıca Suriyeli çocukların ülkemize sığınmasıyla birlikte çocuk

işçiliği sorununun daha da arttığı” belirtilmektedir.608

Doğal olarak sığınmacılar açısından eğitim konusu büyük ölçüde ikincil

planda kalmaktadır. Sığınmacı aileleri açısından yaşam mücadelesi öncelikli hale

gelmiştir. Bu durum çocuklar ve gençlerin eğitimlerini olumsuz şekilde

etkilemektedir. Sığınmacılardan Türkçe bilmeyenlerin oranı % 70’in üzerindedir.

Bu nedenle Suriyeli gençlerin ivedilikle Türkçe öğrenmelerinin ve okula

605 Erdoğan ve Ünver, a.g.e., 43-46-78-79 ; Yıldız ve Yıldız, a.g.m., 35-38. 606 Taştan ve Çelik, a.g.e., 11-12. 607 Karataş, M. (2015). Türk yazılı basınında Suriyeli sığınmacılar ile halk arasındaki ilişkinin incelenmesi.

Göç Araştırmaları Dergisi, 1(2), 133. 608 İnternet: Türkiye’de çocuk işçi olmak, (2017). DİSK/Genel-İş Sendikası. Web: http://cloudsdomain.com/

uploads/dosya/14918.pdf adresinden 22 Ekim 2017’de alınmıştır.

Page 180: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

168

devamlarının sağlanması gereklidir. Eğilmez’e göre eğitim almamış, gelir düzeyi

düşük ve dışlanmışlık duygusu içinde olan Suriyeli gençler, ileriki dönemde birçok

suçun kaynağı olabileceklerdir.609

3.6. Güvenlik ve Gettolaşma Sorunları

Türkiye’ye 100 bin Suriyeli’nin gelişi tartışılırken bunun 30 katı büyüklüğünde

sığınmacı kitlesi ülkeye giriş yapmıştır. Bu süreçte sınır güvenliği ve kontrolünü

sağlamada ve yasa dışı göç ve kaçakçılıkla mücadelede sorun yaşanmıştır.

Suriye’ye gitmek isteyen YTS’ler sınır hattını sıkça kullanmış, geçmişte Afganistan

gibi çatışma bölgelerinde bulunan/eğitim alan ve vize politikasından dolayı

Türkiye’ye daha kolay seyahat eden Kafkasya, Orta Asya ve Doğu Türkistanlı

şahısların durumları önemli hale gelmiştir. PYD/YPG de sınırdan PKK’ya silah ve

mühimmat aktarma faaliyetine girişmiştir.

İçişleri Bakanlığı Şubat 2017 itibarıyla YTS’lerin Türkiye’ye gelişlerini

önlemek amacıyla 145 ülkeden 52.075 kişiye giriş yasağı koymuş ve 99 ülkeden

4.369 kişiyi sınır dışı etmiştir.610 Güvenlik ve terör tehdidi nedeniyle söz konusu

yabancıların Türkiye’de kalmalarına veya giriş yapmalarına izin verilmemesinin,

Türkiye’yi güvenli liman olarak gören Müslüman sığınmacıları mağdur ettiği

belirtilmiştir.611

Türkiye’ye gelen sığınmacıların öncelikle kimlik tespitlerinin yapılması ve

kayıt altına alınmaları önemlidir. Başlangıçta bu işlemler için kullanılan altyapı

yetersiz kalmıştır. Suriyeli sığınmacıların sınır kapılarından veya “sınır geçiş yeri”

olarak belirlenen noktalardan giriş yapmaları ve belge ibraz etmeden de biyometrik

kayıt altına alınabilmeleri, sağlıklı bir veri tabanı kurulmasını geciktirmiştir.

Sığınmacıların yoğunluğu güvenlik boşluğu da yaratmıştır. Sığınmacılara yönelik

609 Erdoğan ve Ünver, a.g.e., 79 ; Eğilmez, a.g.m. 610 İnternet: Soylu: Türkiye’de 3 milyon 551 bin 78 göçmen ve mülteci var, (2017). Web:

http://www.aljazeera.com.tr/haber/soylu-turkiyede-3-milyon-551-bin-78-gocmen-ve-multeci-var adresinden

11 Şubat 2017’de alınmıştır. 611 İnternet: Güvenlik kaygısıyla mültecileri mağdur eden uygulamalara son verilsin, (2016). Web:

http://www.haberler.com/guvenlik-kaygisiyla-multecileri-magdur-eden-8384948-haberi/ adresinden 11 Şubat

2017’de alınmıştır.

Page 181: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

169

veri tabanı kurulması, büyük resmin ortaya konulması ve kayıt altına alınmamış

olanların ve vatansızların tespiti açısından önemlidir.612

Sığınmacıların kayıt işlemlerinden GİGM sorumlu olup Emniyet

Müdürlüklerine bağlı Yabancılar Şube Müdürlükleri veya AFAD’a bağlı Kayıt

Koordinasyon Merkezleri’nde de biyometrik kayıtları yapılmaktadır. 2014 yılında

Geçici Koruma Yönetmeliği’nin yürürlüğe girmesinin ardından sığınmacıların

statüsü de netleşmiştir. “Geçici koruma” talebinde bulunan Suriyeliler, kamp/

barınma merkezlerine veya yeni ikamet yerlerine yönlendirilmektedirler. Bu süreçte

ön kayıtları yapılan Suriyelilerin ayrıca güvenlik tahkikatları gerçekleştirilmektedir.

Valilikler tarafından verilen yabancı kimlik numarası ve “geçici koruma kimlik

belgesi” sayesinde sığınmacılar, Türkiye’de ikamet, eğitim, sağlık ve sosyal yardım

gibi haklar ve imkânlardan yararlanabilmektedirler. Öte yandan, “geçici koruma”

altına alınanların, ikamet yeri olarak belirlenen şehirlerde kalma, kanunlara uyma

ve güncel bilgilerini bildirme gibi yükümlülükleri bulunmaktadır.613 Buna rağmen

sığınmacıların, kendilerine sağlanan hizmetlerin kesilmesini dahi göze alarak iş

bulma imkânının daha fazla olduğu büyükşehirlere yerleşmeye çalıştıkları

görülmektedir.

Kamp dışında yaşayan Suriyelilerin yaklaşık % 89’u kayıt altına alınmış

durumdadır. 2013 yılı öncesinde kayıtları bulunmayan sığınmacıların oranı % 0.5

iken, 2013-2015 arasında sığınmacıların geliş yoğunluğundan dolayı bu oran % 9

seviyesine kadar çıkmıştır. Güvenlik tahkikatı uygulamasına geçilmesinin de

etkisiyle 2016 yılı ve sonrasında geçici koruma kimliği olmayanların oranı

artmıştır.614 Sığınmacıların Suriye’deki yaşantılarının bilinmemesi nedeniyle

haklarında oluşabilecek şüpheleri teyit/tekzip etme imkânı büyük ölçüde

bulunmamaktadır. Suriye’de terör örgütleri veya suç şebekeleri ile irtibatlı kişilerin

612 Asar, a.g.e., 194-206. 613 Asar, a.g.e., 196-201; Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bünyesindeki Uluslararası Koruma Dairesi’nin

sığınmacılara yönelik hazırladığı “Suriyeliler İçin Bilgilendirme Broşürü” mevcuttur. İnternet: Suriyelilere

“yabancı kimlik numarası” verilmesine ilişkin duyuru, (2015). http://www.goc.gov.tr/icerik6/ suriyelilere-

%E2%80%9Cyabanci-kimlik-numarasi%E2%80%9D-verilmesine-iliskin-duyuru_350_360_8912_icerik

adresinden 5 Temmuz 2016’da alınmıştır. 614 Mülteci hayatlar monitörü, a.g.e., 2.

Page 182: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

170

Türkiye’ye gelmiş, bilahare “geçici koruma” statüsü almış veya sadece ön

kayıtlarını yapmış olmaları kuvvetle muhtemeldir.

İstanbul/Sultanahmet’te 12 Ocak 2016 tarihinde gerçekleştirilen ve Alman

turistlerin öldüğü terör saldırısının faili, sığınmacı olarak kaydını yaptıran Suriye

uyruklu bir kişi çıkmıştır. DEAŞ (IŞİD) mensubu olduğu belirtilen ve yasa dışı

yollardan Türkiye’ye giriş yapan anılan, 5 Ocak 2016 tarihinde İstanbul’da

biyometrik kayıt sırasında kendisini Nabil FADLI olarak beyan etmiştir.615 Bununla

birlikte Ankara’da 17 Şubat 2016 tarihinde askerî personel ve sivilleri hedef alan

terör saldırısının faili olan TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) mensubu “Zınar

Raperin” kod Abdulbaki Sömer, PYD/YPG saflarında Kobani’de savaştıktan sonra

sığınmacılarla birlikte Mardin’den giriş yapmış ve bilahare kendisini Salih Neccar

olarak beyan edip kayıt yaptırdıktan sonra “geçici koruma” kapsamına alınmıştır.616

Söz konusu vakalar, DEAŞ (IŞİD) ve PYD/YPG ile irtibatlı kişilerin sığınmacı

olarak Türkiye’de bulunabileceklerinin en önemli göstergeleridir.

Beyan esasına göre yapılabilen sığınmacı kayıtlarından kaynaklanan terör

olayları nedeniyle, sığınmacıların ön kayıtlarının yapılması, bilahare güvenlik

tahkikatı tamamlandıktan sonra “geçici koruma” verilmesi uygulamasına

geçilmiştir. Bu uygulamadan önce beyan esasına göre kayıt altına alınan

sığınmacıların, güvenlik tahkikatı sebebiyle geçici koruma kimlik belgesi için

başvuruda bulunmayanların ve vatansızların güncel durumları önemini

korumaktadır.

DEAŞ (IŞİD)’ın Irak ve Suriye’de kontrol ettiği alanlardan çekilmeye

başlaması, Türkiye’nin Halep ve İdlib’de cihatçı örgütlere yönelik olarak RF ile

işbirliği yapması ve PYD/YPG’yi siyasî-askerî açıdan çevreleme ve tecrit

politikaları nedeniyle Türkiye bu örgütlerin hedefinde yer almaktadır. Soufan

Center’e göre 2016-2017 yıllarında yaklaşık 5600 YTS Suriye ve Irak’tan ayrıldığı

ve Türkiye’ye 900 YTS’nin geri geldiği ifade edilmiştir. Söz konusu terör

615 İnternet: Kızılkoyun, F. (2016). Sultanahmet bombacısı Türkiye’ye girmek için bu yalanı söylemiş:

IŞİD’den kaçtım. Web: http://www.hurriyet.com.tr/sultanahmet-bombacisi-turkiyeye-girmek-icin-bu-yalani-

soylemis-isidden-kactim-40040199 adresinden 21 Mayıs 2016’da alınmıştır. 616 İnternet: Başkent’te teröristlerin ilk hedefi polisti, (2016). Web: http://aa.com.tr/tr/turkiye/baskentte-

teroristlerin-ilk-hedefi-polisti/527304 adresinden 5 Mart 2017’de alınmıştır.

Page 183: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

171

unsurlarının, Türkiye’yi hedef alan eylemler yapma ihtimali her zaman

bulunmaktadır.

AB ülkelerine illegal şekilde geçmiş olan sığınmacı/göçmenler, Geri Kabul

Anlaşması’na göre Türkiye’ye kabul edilmektedirler. Bu kapsamda yasa dışı

yollardan Yunanistan’a geçen yabancılar Türkiye’ye iade edilmekte, kabul edilen

her bir Suriyeliye karşılık AB ülkelerine bir Suriyeli sığınmacı gönderilmektedir. Bu

durumda Pakistan, Afganistan gibi ülkelerden gelen ve AB’ye geçişine izin

verilmeyen sığınmacılar Türkiye’de kalmaktadırlar. 2017 Kasım ayı itibarıyla Geri

Kabul Anlaşması kapsamında yaklaşık 11 bin Suriyeli Türkiye’den AB ülkelerine

yerleştirilmiştir. Öte yandan, Yunanistan’da geri gönderilmenin hayal kırıklığı

içindeki sığınmacı/göçmenler ve yakınlarının, tepkilerini güvenlik ve terör

boyutuyla Türkiye’de göstermeleri ihtimal dahilindedir.

Son dönemde çatışma bölgelerinden kaçarak AB ülkelerine sığınan çocuk ve

gençlerin kaybolduğu iddia edilmektedir. Örneğin Almanya’da kayıt altına alınmış

ve büyük çoğunluğu 14-17 yaşlarında olan yaklaşık 9 bin kişinin akıbeti

belirsizliğini korumaktadır. Bu çocukların bir kısmı, ailelerinden önce tek başlarına

AB ülkelerine göç etmişlerdir. Konuya ilişkin “tanıdıklarına ulaşmak için yer

değiştirdikleri ancak yeni adreslerini bildirmedikleri, kayıt sisteminde hatalar

olduğu” gibi açıklamalar yapılmıştır. Öte yandan, bu çocuklardan bazılarının suç

örgütleri tarafından kaçırılmış olabileceği de ifade edilmektedir. Dolayısıyla benzer

gelişmelerin Türkiye’de yaşanma ihtimali dikkate alınmak durumundadır.617

Türkiye’deki sığınmacıların yaklaşık yarısı 19 yaş ve altındadır. Suriye’deki

çatışmaları yaşamaları ve/veya bu krizin sonuçlarıyla Türkiye’de yüzleşmeye

başlamaları nedeniyle çeşitli sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Suriyeli kadınlar/kız

çocukları, cinsel istismara, fuhuş ve insan ticaretine konu olmakta, bir kısmı para

karşılığında Türk erkekleri ile evlenmektedirler. Genel olarak olumsuz şartlarda

yaşayan Suriyeli çocuklar ve gençlerin, eğitim ve çalışma hayatlarında

karşılaştıkları/karşılaşacakları hayal kırıklıkları, örgütsel ve diğer suçlara

katılmalarını ivmelendirebilecektir.

617 İnternet: BKA (Alman Federal Emniyet Teşkilatı): 8 bin 991 çocuk sığınmacı kayıp, (2016). Web:

http://www.dw.com/tr/bka-8-bin-991-%C3%A7ocuk-s%C4%B1%C4%9F%C4%B1nmac%C4%B1-kay%C

4%B1p/a-19510145 adresinden 6 Mart 2017’de alınmıştır.

Page 184: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

172

Esad rejimi; Baas Partisi ve Muhaberat odaklı korku iklimi sayesinde yıllarca

ayakta kalabilmiştir. Yönetimin Sünnî halka baskıları sonucu yurt dışına göçler

gerçekleşmiştir. Dünya genelinde yaklaşık 10 milyon Suriyeli göçmen/sığınmacı

bulunduğu ifade edilmektedir. Körfez ülkeleri ve Lübnan’da yaklaşık 2 milyon

Suriyeli işçi olarak çalışmıştır. Suriyeli sığınmacılar da Türkiye’de daha özgür bir

ortama ve hareket serbestliğine kavuşmuşlardır. Sığınmacıları, küçük şehirlerde

kontrol etme imkânı daha fazla olmasına rağmen İstanbul, Ankara ve İzmir gibi

şehirlerde bunu gerçekleştirmek nispeten zordur. Bu nedenle büyükşehirlerde

yaşayan sığınmacıların temas/faaliyetleri ve sorunları üzerinde daha fazla

durulmalıdır.

Türkiye’de MOBESE (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu) uygulaması,

asayiş ve terör olaylarının çözümüne katkı sağlamakta, ayrıca caydırıcı bir etken

olmaktadır. Suçla mücadelede etkili bir araç olan MOBESE konusunda örnek

ülkelerden biri ÇHC’dir.618 Artan terör tehdidi bağlamında ÇHC’de güvenlik ve

asayişi temine yönelik uygulamalar ve mevzuat güçlendirilmiş, yüksek teknolojili

gece görüş cihazları, yüz tanıma teknolojisine sahip kameraları kapsayan “görüntü

kontrol uygulamaları” (SKYNET) faaliyete geçirilmiştir.619 Türkiye’de sığınmacılar,

genellikle göçmen kültürünün hâkim olduğu ve yabancı hareketliliğinin bulunduğu

semtlerde yaşamayı tercih etmektedirler. Dolayısıyla göçmen/sığınmacılara

yönelik aktif/pasif mukavemetin ve “görüntü kontrol uygulamalarının” hayata

geçirilmesi, sığınmacılara yönelik çalışmalara olumlu katkı sunabilecektir.

Bunlara ilaveten Suriye krizi bağlamında gündeme gelen sınır güvenliği ve

yönetimi meselesi, Türkiye’nin sınırlarının denetlenmesi açısından önemlidir.

Türkiye’nin göç konusunda hedef ve transit ülke olması nedeniyle yasa dışı göçler

ve insan kaçakçılığı devam etmektedir. Suriye sınırının güvenliğini askerî sınır

birlikleri ve mayınlı sahalar ile sağlamaya çalışan Türkiye, 2003 yılından itibaren

AB’ye üyelik müzakereleri kapsamında sınır mevzuatını, kurumsal yapısını ve sınır

618 Karakehya, H. (2009). Gözetim ve suçla mücadele: gözetimin tarihsel gelişimi ile yakın dönemde

gerçekleştirilen hukuki düzenleme ve uygulamalar bağlamında bir değerlendirme. Ankara Üniversitesi Hukuk

Fakültesi Dergisi, 58(2), 344-346. 619 İnternet: Beijing police have covered every corner of the city with video surveillance system, (2015).

Web: http://en.people.cn/n/2015/1005/c90000-8958235.html ; Custer, C. (2015). Skynet achieved: Beijing is

100% covered by surveillance cameras, and nobody noticed, Web: https://www.techinasia.com/skynet-

achieved-beijing-100-covered-surveillance-cameras-noticed adreslerinden 3 Temmuz 2016’da alınmıştır.

Page 185: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

173

kontrol uygulamalarını AB’ye uyumlu hale getirmek için çalışmalara başlamıştır.

İçişleri Bakanlığı’nın koordinesi ve AB’nin mali desteğiyle 8 milyar avro’ya mâl

olması ve 2018 yılında tamamlanması hedeflenen “entegre sınır yönetimi” projesi,

kitlesel nüfus hareketliliği ve terör örgütü mensuplarının sınırdan geçişleri ile

birlikte daha önemli hale gelmiştir.620

Sığınmacı/göçmen akınlarının başlaması üzerine AB, Türkiye’ye “doğu

sınırını açık, batı sınırını kapalı tutmasını” tavsiye etmiştir. Buna karşılık AB,

geleneksel bir yöntemle sığınmacı/göçmenlerin kendi sınırlarına ulaşmasını

engellemeye çalışmış veya mülteci başvurularını kabul etmeyerek korumacı/

kısıtlayıcı politikalar izlemiştir.621 Bu tablo, Türkiye ve AB’nin sığınmacılar, yasa

dışı göç ve sınır yönetimi konularında işbirliği yapma zorunluluğunu ortaya

koymaktadır. AB’nin göçmen/sığınmacılara yönelik daha fazla maddi yükün altına

girmesini hedefleyen Geri Kabul Anlaşması’nın etkinliği, AB’nin lokomotif gücü

Almanya ile Türkiye arasındaki siyasî gerilimlere bağlıdır.

Türkiye, sınırlarının uzunluğu ve coğrafî şartlardan dolayı sınır güvenliğinde

sorun yaşamaktadır. Suriye topraklarında terör örgütleri faaliyet göstermektedir.

Suriye’deki alan hakimiyeti mücadelesi ve yerinden edilmelerin devam etmesi,

sınır hattında insan hareketliliğine neden olmaktadır. Türkiye’deki sığınmacıların,

Suriye’ye veya üçüncü ülkelere gönüllü olarak gitmeleri desteklenmekle birlikte

Suriye’de çatışma ve gerilimlerin arttığı dönemlerde bu insanların Türkiye’ye

yeniden geldikleri görülmektedir.

Türkiye’nin Suriye, Irak ve İran sınırları, insan ve mal hareketliliğinin

yaşandığı bölgeleridir. Suriye sınırına “seyyar güvenlik duvarı”622 inşa edilmektedir.

711 km. uzunluğundaki güvenlik duvarının, Çin Seddi ve ABD-Meksika sınırındaki

620 Türkiye’nin İran ile 560 km., Irak ile 384 km. sınırı bulunmaktadır. Yeşiltaş, M. (2015). İç savaşa komşu

olmak Türkiye’nin Suriye sınır güvenliği siyaseti. Ankara: SETA, (136), 7-37 ; İnternet: Taşcı, İ. (2015). 10

soruda: Türkiye’nin sınır güvenliği sağlanabilir mi? Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler/

2015/07/150723_turkiye_sinir_guvenligi_10_soru ; Genelge 2010/15. Web: www.ab.gov.tr/files/ceb/

circular_15.doc adreslerinden 14 Haziran 2016’da alınmıştır. 621 Erdoğan, a.g.e., 4. 622 Suriye sınırına “seyyar güvenlik duvarı” örmek için kullanılan beton bloklar, 3 metre yüksekliğinde, 2

metre genişliğinde ve 7-8 ton ağırlığındadır. Beton blokların üzerinde 1 metre yüksekliğinde jiletli teller

bulunmaktadır. Suriye sınır hattında güvenlik sorunu bertaraf edildiği takdirde başka yerlere/sınırlara

taşınabilecektir. İnternet: Suriye sınırına yapılan güvenlik duvarında sona gelindi, (2017). Web:

http://www.milliyet.com.tr/suriye-sinirina-yapilan-guvenlik-gundem-2529237/ 4 Kasım 2017’de alınmıştır.

Page 186: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

174

duvardan sonra dünyada üçüncü sırada olacağı ifade edilmektedir. Ayrıca Türkiye,

sınır yönetimi konusunda yeniden yapılanma sürecine girmiştir. Türkiye’nin Suriye

sınırına duvar örmesi, akıllı gözetleme kuleleri ve karakollar inşa etmesi, hendekler

kazması, tel örgüler çekmesi ve termal kameralar yerleştirmesi, kısaca sınır

güvenliği için yeni bir sistem kurmaya çalışması623, sorunun çözümü için tek başına

yeterli olmayacaktır.

Türkiye’nin “entegre sınır yönetimi” kapsamında sınır güvenliği ve yönetimi ile

ilgili yeni bir teşkilat kurma hedefi önemlidir. Bu amaçla İçişleri Bakanlığı’nın 2010

yılında hazırladığı kanun tasarısı (Sınır Güvenliği Kanun Tasarısı624) taslağında

“Sınır Muhafaza Teşkilatı Başkanlığı” kurulması, sınır güvenliğiyle ilgili faaliyet

gösteren diğer kurumların görev ve yetkilerinin tek çatı altında toplanması

planlanmıştır.625 Sınır hatlarındaki güvenlik tehditlerinin azaltılması ve nüfus

hareketlerinin kontrolü açısından, profesyonel silahlı sınır güvenliği teşkilatı

kurulması önemlidir.626

Sınır güvenliğine yönelik önlemler, gerek legal/illegal yollardan göç eden

insanların motivasyonu gerekse sınır yönetiminin insan faktörü üzerine kurulması

karşısında yetersiz kalmaktadır. ABD, Orta Amerikalı göçmenlerin akışını kesmek

amacıyla Meksika sınırında teknolojik ve fiziki güvenlik önlemlerini artırmıştır. Bu

kapsamda 3.169 km. uzunluğundaki ABD-Meksika sınırı, yüksek duvarlar,

hendekler ve tel örgüler ile güçlendirilmiş, İHA’lar vasıtasıyla havadan gözlem

uygulamasına geçilmiş, kayaların içine kızılötesi ve harekete duyarlı gece görüş

kameraları yerleştirilmiştir.627

623 İnternet: Eş, S. (2015). Suriye sınırına dev proje: elektronik duvar. Web: http://www.cumhuriyet.com.tr/

haber/turkiye/328805/Suriye_sinirina_dev_proje__Elektronik_duvar.html adresinden 4 Temmuz 2016’da

alınmıştır. 624 İnternet: Sınır güvenliği kanun tasarısı Başbakanlık’ta bekliyor, (2016). Web:

http://www.trthaber.com/haber/gundem/sinir-guvenligi-kanun-tasarisi-basbakanlikta-bekliyor-233090.html

adresinden 4 Temmuz 2016’da alınmıştır. 625 Köktaş, A. (2011). “Sınır güvenlik birimi” kurma çalışmaları. Ankara: Stratejik Düşünce Enstitüsü, 21-

24. 626 İnternet: İçişleri bakanı Ala: profesyonel sınır güvenliği teşkilatı kuruyoruz, (2015). Web:

http://www.sabah.com.tr/gundem/2015/12/19/icisleri-bakani-ala-profesyonel-sinir-guvenligi-teskilati-

kuruyoruz adresinden 1 Temmuz 2016’da alınmıştır. 627 İnternet: ABD, Meksika sınırına “sanal çit” kuruyor, (2010). Web: http://www.cnnturk.com/

2010/dunya/03/20/abd.meksika.sinirina.sanal.cit.kuruyor/568654.0/ ; Biden’dan Türkiye’ye Meksika sınırı

modeli, (2016). Web: http://www.gazeteyeniyuzyil.com/haber/global/bidendan-turkiyeye-meksika-siniri-

modeli-11469 adreslerinden 21 Haziran 2016’da alınmıştır.

Page 187: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

175

Bununla birlikte ABD açısından Meksika sınırına duvar örme projesi, yüksek

maliyetine rağmen sınır ihlallerinin engellenmesi açısından önemlidir. Özellikle

Cumhuriyetçiler, Meksika sınırının tamamına duvar örülmesini olumlu

karşılamaktadırlar. Bu hedeflere ve engellemelere rağmen, başta Meksikalılar

olmak üzere Orta Amerikalı göçmenler, daha iyi yaşam koşullarına erişmek

amacıyla illegal yollardan ABD’ye göç etmeyi sürdürmektedirler.628

Türkiye’nin sınır güvenliği ve yönetimini kurumsallaştırma çabaları, PKK ve

PYD/YPG unsurlarının, YTS’lerin, sığınmacıların ve kaçakçıların sınır hattındaki

hareketliliğinin ve faaliyetlerinin kontrolüne, caydırıcılığın artmasına ve sınırdan

kaynaklanan güvenlik tehditlerinin azaltılmasına ciddi manada katkı sağlayacaktır.

Bu süreçte insan faktörünün öne çıkması nedeniyle yasa dışı göç ve kaçakçılık

faaliyetleri belli ölçüde devam edecektir.

Sığınmacı kaynaklı sorunlardan biri şehirlerde kendi gettolarını kurmaya

başlamalarıdır. Sığınmacılar, şehirlerin nispeten yoksul mahallelerine yerleşme

eğilimindedirler. Ekonomik, sosyal, kültürel ve birçok açıdan birbirine benzeyen

insanlar, büyük ölçüde bir araya gelerek kendi gettolarını oluşturmaktadırlar. Aynı

profildeki insanların yaşadıkları ve kendilerini bir ölçüde soyutladıkları yerel

birimler orta çıkmaktadır. Sığınmacılar açısından sosyal dışlanma süreci, böyle

mahallelerde yoğun şekilde yaşanmaktadır.629 CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan

Toprak, “İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin ve Bursa gibi büyükşehirlerde ve

ülke genelinde sığınmacıların kendi mahallelerini, gettolarını oluşturarak yaşamayı

seçtiklerini, Suriyeliler ile çatışma, kavga gibi bazen ölümle sonuçlanan olaylar

yaşandığını, Türkçe bilmeyen gençler ve çocukların suç ve terör örgütleri

628 ABD’de yaşayan 46.630.000 kişi, başka ülkelerde doğmuş olup 2015 itibariyla Meksika orijinli 12 milyon

kişi ABD’de ikamet etmektedir. İnternet: Origins and destinations of the world’s migrants, from 1990-2015,

(2016). Web: http://www.pewglobal.org/2016/05/17/global-migrant-stocks/ ; Unfinished US-Mexico border

wall is a costly logistical nightmare in Texas, (2016). Web: https://www.theguardian.com/us-

news/2016/jan/01/unfinished-us-mexico-border-wall-texas-secure-fence-act adreslerinden 21 Haziran

2016’da alınmıştır. 629 Dedeoğlu, S. ve Ekiz Gökmen, Ç. (2011). Göç ve sosyal dışlanma, Türkiye’de yabancı göçmen kadınlar.

Ankara: Efil Yayınevi, 31-33.

Page 188: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

176

tarafından kullanılabileceğini, birçok Avrupa ülkesinde 40-50 yıldır uygulanan

uyum politikalarına rağmen sorunların yaşandığını” ifade etmiştir.630

Türkiye’de en fazla Suriyeli sığınmacı İstanbul’da yaşamaktadır. İstanbul’da

kayıt altına alınmış Suriyeli sayısı yaklaşık 522 bindir. Ayrıca kayıt ve güvenlik

tahkikatı devam eden sığınmacılar bulunmaktadır. “Kopuştan Uyuma Kent

Mültecileri, Suriyeli Mülteciler ve Belediyelerin Süreç Yönetimi: İstanbul Örneği”

konulu araştırmaya göre Küçükçekmece, Bağcılar ve Sultangazi ilçelerinin her

birinde 30 binin üzerinde sığınmacı ikamet etmektedir. Sığınmacılar, genellikle

yoksulluğun ve yaşamın daha ucuz olduğu, muhafazakâr yaşantının ve sosyal

dayanışmanın bulunduğu semtleri tercih etmektedirler. İstanbul’daki Suriyeliler,

büyük ölçüde vasıfsız işçi olarak düşük ücretle ve kayıt dışı çalışmakta olup çocuk

işçilik ve dilencilik yaygın durumdadır. Ayrıca Suriyeliler tarafından bütçeleri

nispetinde küçük işletmeler açılmaktadır. Yerel halk arasında, sığınmacıların

“güvenlik endişelerine, kira artışlarına ve uyumsuzluğa” yol açtıkları şikâyetleri

bulunmaktadır.631

Karataş’a göre Suriyelilerin yaşadığı mahallelerde meydana gelen olaylar

çeşitli şekillerde tasnif edilebilir. Bu kapsamda “mahalle tepkisi, taşlama,

ayaklanma, saldırı, kavga, protesto, slogan atma, gösteri, arabalara saldırı” gibi

çeşitli olaylar gerçekleşmektedir. Sığınmacılar ile yerel halk arasında kültür

farklılığı, birbirlerini tanımama ve kişisel sorunlar gibi gerekçelerle başlayan

tepkiler daha da büyüyerek saldırılara dönüşebilmektedir. Bu nedenle sığınmacı

yoğunluklu mahallelerde taraflar arasında ilişkilerin geliştirilmesi önemlidir.632 Öte

yandan, etnik ve mezhepsel açıdan farklı gruplardan oluşan sığınmacıların kendi

aralarında da kavgalar meydana gelmektedir.

Seeberg’e göre göç konusu, ülkedeki siyasî koşulların değişiminden

etkilenmektedir. Siyasî gelişmelere ve krizlere bağlı olarak sığınmacı/göçmenlere

630 İnternet: CHP’li Toprak: 1.5 milyon Suriyeli genç entegre edilmezse terör ve mafyalaşma riski artar,

(2017). Web: http://t24.com.tr/haber/chpli-toprak-15-milyon-suriyeli-genc-entegre-edilmezse-teror-ve-

mafyalasma-riski-artar,417871 adresinden 6 Kasım 2017’de alınmıştır. 631 İnternet: Erdoğan, M. M. (2017). Kopuştan uyuma kent mültecileri, Suriyeli mülteciler ve belediyelerin

süreç yönetimi: İstanbul örneği. Web: http://marmara.gov.tr/UserFiles/Attachments/Publication/Publication_

2526_GocRaporu.pdf adresinden 4 Mart 2017’de alınmıştır. 632 Karataş, a.g.m., 121-129-146.

Page 189: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

177

yaklaşım değişebilmektedir. Bir dönem toplumun olumlu yaklaştığı bu insanlar,

daha sonra siyasî sorunların ve krizlerin sorumlusu olarak görülebilmektedirler.

Lübnan’da ucuz işgücü olarak görülen ve halkın rağbet göstermediği alanlarda

çalışan Suriyeli işçiler, başlangıçta tehdit olarak algılanmamışlardır. Ancak

Başbakan Refik Hariri’nin 14 Şubat 2005 tarihinde öldürülmesi ve suikastin faili

olarak Suriye’nin işaret edilmesi üzerine bu olumlu yaklaşım değişmeye

başlamıştır. Bu dönemde Lübnan’da günah keçisi olarak görülen Suriyeli işçilere

baskılar artmış hatta linç vakaları yaşanmıştır. Bu konuyla bağlantılı olarak

Lübnan’da 27 Şubat-23 Mart 2005 tarihleri arasında Suriyelilerin evlerinin ateşe

verildiği 31 olay yaşanmıştır.633

Bu durum Türkiye tarafından da dikkate alınmak durumundadır. Hükümet’e

göre sığınmacı politikası sınırlı dış mali desteğe rağmen istikrarlı bir şekilde

yürütülmektedir. Öte yandan, Hükümet’in sığınmacı politikasına yönelik siyasî ve

toplumsal tepkiler, büyük ölçüde aşırılığa kaçmadan ve küçük çaplı olarak

gerçekleşmektedir. Ancak Türkiye’de iktidar değişimi, sığınmacı politikasının

kurumsallaşamaması ve siyasî aktör/lere bağımlı olması, muhtemel siyasî ve/veya

ekonomik krizlerin halkın yaşam koşullarını etkilemesi, Suriye ve sığınmacı

kaynaklı sorunların artması halinde sığınmacıların hedef haline getirilmesi, yerel

çaplı toplumsal tepkilerin ülke geneline yayılması ve şiddete başvurulması ihtimal

dahilindedir.

Cezaevlerinde bulunan yabancılar içinde Suriyelilerin oranı % 40

seviyesindedir. Erdoğan’a göre sığınmacıların yoğunluğuna rağmen bu aşamada

suça karışma oranları Türkiye ortalamasının altındadır. Daha önce Almanya’ya

giden Türk göçmenlerin de ilk 10 yılda (1960-1970 dönemi) suça karışma oranları

düşük olmasına rağmen sonraki dönemlerde bu oran katlanarak artmıştır.

Dolayısıyla Türkiye’de Suriyeliler için de benzer bir süreç yaşanabilecektir.634

Türkiye’deki Suriyeliler Sığınmacıların en yoğun yaşadığı ikinci şehir olan

Şanlıurfa’daki kamplarda kalan bazı Suriyeliler, kötü yaşam şartlarını, ısınma

633 Seeberg, a.g.m., 172-173. 634 İnternet: Şençekiçer, Ş. (2017). Murat Erdoğan ile Suriyeli mültecilere yönelik medya algısı. Web:

http://medyascope.tv/2017/08/24/murat-erdogan-ile-suriyeli-multecilere-yonelik-medya-algisi/ adresinden 4

Kasım 2017’de alınmıştır.

Page 190: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

178

sorununu ve kamplarda çıkan yangınlardaki ölümleri protesto etmek amacıyla

gösteriler yapmışlardır. Bunun üzerine olaylara iştirak edenler, Suriye’ye geri

gönderilmişlerdir. Türkiye’deki yabancılar, suç işlemeleri ve yasalara uymamaları

durumunda sınırdışı edilebilmektedirler. Ancak sığınmacıların “geri göndermeme”

ilkesi ve Suriye’deki mevcut durum nedeniyle ülkelerine iade edilmemeleri durumu

söz konusudur. Kamu düzenini ve asayişi bozdukları gerekçesiyle bazı

sığınmacılar Suriye’ye geri gönderilmişlerdir. Bu durum, sığınmacılara yönelik

önemli bir kontrol unsuru olması ve kural dışı hareket edenlerin Suriye’ye geri

gönderileceğini göstermesi açısından önemlidir.635

635 Erdoğan ve Ünver, a.g.e., 74 ; İnternet: Akçakale’deki 600 Suriyeli sığınmacı sınır dışı edildi, (2013).

Web: http://t24.com.tr/haber/ turkiyedeki-600-suriyeli-multeci-sinir-disi-edildi,226631 adresinden 23 Mayıs

2016’da alınmıştır.

Page 191: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

179

SONUÇ

Uluslararası göçler ve sığınmacı/mülteci hareketliliği, bu sorunların kaynağı

olan ülkelere yakın coğrafyaları ve Batılı ülkeleri yoğun şekilde etkilemektedir.

Çeşitli gerekçelerle daha güvenli ve iyi bir yaşam arayışında olan bu insanların göç

yollarında yaşadıkları mağduriyetler, devletlerin ve uluslararası aktörlerin

uygulamalarının sorgulanmasına ve konunun uluslararası gündemde kalmasına

neden olmaktadır.

Son dönemde kitlesel göçlerde artış yaşanmıştır. Suriye, Somali ve

Afganistan gibi ülkelerde yaşayanlar, iç savaşlar ve çatışmalar nedeniyle kitlesel/

bireysel olarak başka ülkelere göç etmeyi sürdürmektedirler. Göçmen ve

sığınmacı/mültecilerin, kendilerini kabul eden ülkelerde sosyal, ekonomik, siyasî

ve güvenlik alanlarında yol açtıkları sorunlar üzerine korumacı/kısıtlayıcı

yaklaşımlarda artış görülmektedir.

Özellikle AB ülkeleri ve ABD’de yabancı uyruklu şahısların gerçekleştirdikleri

terör olayları, göç konusuna “güvenlik odaklı” yaklaşımları artırmıştır. Bu

kapsamda yabancıların ülkeye girişleri engellenmeye, yabancıların karşılaştıkları

dil, işsizlik, barınma, eğitim ve ayrımcılık gibi çeşitli sorunlar da geri plana itilmeye

başlanmıştır. Bir göçmen ülkesi olan ABD’de Başkan Trump’ın ülkesini “yeniden

en büyük yapmak” hedefi doğrultusunda göçmenler ve mültecilere yönelik aldığı

olumsuz kararlar ve AB ülkelerinde milliyetçilik ve yabancı düşmanlığında yaşanan

artış dikkat çekicidir.

Göçmen ve sığınmacı/mültecilere yönelik menfi yaklaşımların artması,

“uluslararası koruma” sağlamayı hedefleyen mülteci rejimini olumsuz şekilde

etkilemektedir. Öte yandan, böyle bir dönemde Türkiye’nin topraklarına kabul edip

kayıt altına aldığı yaklaşık 3.2 milyon Suriyeliye yaklaşımı genel olarak olumludur.

Sığınmacı sorunu bağlamında Türkiye’de 1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967

Protokolü’ne uyumlu bir şekilde ulusal mevzuatta yapılan değişiklikler önemlidir.

2013 yılında 6458 sayılı YUKK ile “sığınma talep edenlere” sağlanan uluslararası

koruma “mülteci”, “şartlı mülteci” ve “ikincil koruma” olarak sınıflandırmış ve etkin

bir göç yönetimi oluşturmak ve koordinasyon sorununu çözmek için GİGM

Page 192: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

180

kurulmuştur. Buna ilaveten 2014 yılında yürürlüğe giren “Geçici Koruma

Yönetmeliği” ise Suriyelilerin statüsünü, Türkiye’de “geçici koruma” sağlanan

yabancılar olarak tanımlamaktadır. Türkiye, Suriyelilere “uluslararası koruma”

yerine özel bir koruma olan “geçici koruma”yı tercih etmiştir. Böylece inisiyatifi ele

alan Türk hükümeti, Suriyelileri geri göndermekten, uluslararası koruma altına

almaya veya vatandaşlık vermeye kadar uzanan farklı kararlar alabilecek

durumdadır. Bu yaklaşım, konunun hukukî düzlemden uzaklaşıp siyasî mecraya

kaydırıldığı eleştirilerini artırmaktadır.

Suriye krizi ve sığınmacı sorununun iç içe geçmiş olması nedeniyle sığınmacı

vakasının hem ulusal güvenlik hem de toplumsal güvenlik boyutları bulunmaktadır.

Teorik bağlamda sığınmacı sorunu, Waever’in güvenlik konusunda anahtar

kavramı olan ulusal güvenlik başlığı altında incelenmiştir. Ağırlıklı olarak siyasî-

askerî güvenlik konularından oluşan ulusal güvenlik ve toplumsal güvenliğin

etkileşim içinde olmasından hareketle sığınmacı konusu iki boyutuyla birlikte ele

alınmıştır. Ayrıca Bigo’nun, sığınma/göç hareketlerinde ulusal güvenlik-toplumsal

güvenlik ayrımı yapmayarak, topluma yönelik tehditlerin, ulusal güvenliğin bir

parçası durumuna geldiğini belirtmesi önemlidir.

Ulusal güvenlik boyutuyla Türkiye, Esad rejimi, PYD/YPG ve DEAŞ (IŞİD)

kaynaklı tehdit ve saldırılara maruz kalmış, krizin askerî boyutu önem kazanmış,

sınır hattında güvenlik zafiyeti ortaya çıkmıştır. Suriye krizine yönelik siyasî

çözümün gecikmesi ve özellikle PYD/YPG’nin kontrol ettiği sahayı genişletmesi,

Türkiye’ye yönelik tehditlerin sürmesine neden olmaktadır. Toplumsal güvenlik

boyutuyla ise sığınmacı kaynaklı sosyal, demografik, siyasî, ekonomik ve güvenlik

sorunlarında artış yaşanmıştır. Bu süreçte Esad rejimi, kitlesel göç üzerinden

Türkiye’yi belli ölçüde zor durumda bırakmıştır. AB’ye göçlerin artmasının ardından

sığınmacı konusunda Türkiye ile uzlaşıya varılması ve Suriyelilere Türk

vatandaşlığı verileceğinin açıklanmasıyla birlikte “siyasallaşma” eğilimi artmış ve

bu konu özellikle iç kamuoyunda muhalif çevrelerde karşılık bulmuştur.

Öncelikle sığınmacılara ilişkin sağlıklı bir veri tabanı oluşturulması, son

dönemde artan kayıt dışılığın önüne geçilmesi ve sığınmacıların bireysel

niteliklerinin ortaya konulması gereklidir. Bu verilerden hareketle orta ve uzun

Page 193: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

181

vadede daha isabetli projeler hazırlanabilecektir. Kamplar/barınma merkezleri,

Türkiye’nin sığınmacılara yaklaşımını ve vizyonunu göstermesi açısından

önemlidir. Kamplarda sağlanan imkânlar, Türkiye’nin gösterdiği özveriyi ve zaman

içinde kurduğu sistemi uluslararası kamuoyuna aktarmasına ve farkındalığı

artıracak kamu diplomasisi faaliyetleri yürütmesine katkı sağlamaktadır. Öte

yandan, kamplardaki sığınmacıların, yardımlara bağımlı yaşamaya alışmaları ise

ülkede kalıcı olma hedefleri açısından olumsuz bir durumdur. Bu nedenle

kampların ne zaman sona erdirileceğine ilişkin çalışmalar da yapılmalıdır.

Kamp dışında yaşayan Suriyeliler ise güvenlik, ekonomi, eğitim, sağlık,

barınma ve sosyal konularda yaşadıkları ve/veya yol açtıkları sorunlar nedeniyle

dikkatle izlenmek durumundadır. Büyük ölçüde kişisel çabalarıyla geçimlerini

sağlayan ve asgari düzeyde maddi destek alan bu insanlara yönelik çalışmalar,

özellikle güvenlik açısından tehdit ve risklerin azaltılmasına katkı sunabilecektir.

Bu süreçte uluslararası kuruluşlar ve yerli/yabancı STK’lar ile işbirliğinin artırılması,

paydaş yelpazesinin geniş tutulması ve “gönüllülük” esaslı çalışmaların teşvik

edilmesi önemlidir. Öte yandan, yabancı STK’ların faaliyetlerinin sınırlandırıldığı

eleştirileri dikkate alınarak bu kuruluşların çalışmaları, bağlantıları ve Türkiye’nin

güvenliğine olası etkileri üzerinde durulmalıdır.

Sığınmacılara yapılan dış yardımlar, Türkiye’nin sığınmacı politikasını ve

kurumsal yapısını güçlendirmesi ve direncini artırması nedeniyle önemlidir. Başta

BM olmak üzere uluslararası toplum ile koordineli şekilde geçim kaynakları, gıda

güvenliği, eğitim ve sağlık gibi alanlarda tesis edilen işbirliği sürekli hale

getirilmelidir. Uluslararası desteklerle yapılan bu çalışmalar, özellikle kamp dışında

yaşayan Suriyelilerin sorunlarını çözme açısından yararlı olabilecektir. Ayrıca

Türkiye’deki sığınmacıların AB ülkeleri, ABD ve Kanada dışındaki üçüncü ülkelere

gönderilmesi/yerleştirilmesi konusunda BMMYK’ye baskı yapılmalıdır.

Suriyelilerin toplumsal uyumu, büyük ölçüde yaşadıkları şehirlerde/semtlerde

gerçekleşmektedir. Bu bağlamda yasal ve idarî düzenlemelerle, yerel yönetimler

ve ilgili aktörler, daha etkin hale getirilmeli, uluslararası kuruluşlar ve STK’lar ile

birlikte proje yürütmeleri teşvik edilmeli, öte yandan ilgili devlet kurumlarınca da

gerekli denetimler yapılmalıdır. Ticaret odaları/borsaları ve üniversiteler gibi yerel

Page 194: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

182

düzeyde etkin olan aktörlerin, sığınmacılara ilişkin sosyo-ekonomik sorunların

çözümü konusunda daha fazla inisiyatif almaları sağlanmalıdır.

Özellikle Arap ve Kürt kökenli Suriyelilerin uyumunu ve “okullaşmasını”

olumsuz şekilde etkileyen “dil” (Türkçe) sorununu çözmeye yönelik çalışmalara ve

kurslara ağırlık verilmelidir. İç savaşı yaşayan ve olumsuz sonuçları ile

yüzleşmeye başlayan çocuklar, gençler ve kadınların “normalleşmesini”

sağlayacak destek çalışmaları artırılmalıdır. Öğrencilerin başta geçim kaygısı ve

dil yetersizliği gerekçesiyle okula gitmemelerine, teşvik edici projelerle çözüm

aranmalıdır. Suriyelilere yönelik kontrol ve denetimlerin dışında kalan eğitim

faaliyetlerine ve dini kurslara izin verilmemelidir. Sığınmacıların eğitimi/dil

öğrenimi, istihdamı ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi gibi konularda alınacak

mesafe, bu insanların gettolaşmasını ve güvenlik sorunlarının azaltılmasını

sağlayabilecektir.

Suriyelilerin istihdamına yönelik meslek kursları yaygınlaştırılmalı, kayıt dışı

istihdam ve çocuk işçilik azaltılmalı, çalışma izni teşvik edilmelidir. Önümüzdeki

dönemde Suriyeli işgücünün artmasıyla birlikte Türk vatandaşları arasında

işsizliğin artma ihtimali bulunmaktadır. Kadınlar ve çocuklar dahil sığınmacıların

daha ucuza çalıştırılması, işçi ücretlerinin düşmesinde ve işgücü ihtiyacının

karşılanmasında etkili olmaya başlamıştır. Bu durum sosyo-ekonomik sorunların

arttığı ülkemizde yerli halk-Suriyeli gerginliğini tetikleyebilecektir.

Sığınmacıların Türk vatandaşlığına alınmaları ve toplumsal uyumlarına

yönelik politikalar geliştirilmesi önemlidir. Ancak Türkiye’nin sığınmacıların bir

bölümünü gönüllü ve/veya teşvik edici çeşitli politikalar ile Suriye’ye geri

göndermesi gereklidir. Türkiye’ye müzahir sığınmacıların, Suriye tarafında sınır

hattına yerleştirilmeleri ise siyasî ve askerî-güvenlik açısından faydalı olacaktır.

Sığınmacılardan kaynaklanan sorunların artması durumunda gerek devlet

gerekse halk nezdinde “güvenlikçi” yaklaşımlar ön plana çıkabilmektedir. Bu

durum Suriyelilere yönelik olumsuz algıyı da artıracaktır. Yapılan araştırmalar,

Türk halkının çoğunluğunun Suriyelilerin huzuru ve genel ahlâkı bozduğunu

düşündüğünü ve sadece yaklaşık % 10’luk bir kesimin Suriyelilere Türk

Page 195: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

183

vatandaşlığı verilmesini istediğini göstermektedir. Bu nedenle sığınmacı

konusunda toplumun hassasiyetleri, yerel yönetimler/aktörler ve STK’ların görüş

ve önerileri dikkate alınarak hatta karar alma süreçlerine dahil edilerek politika

üretilmelidir.

Son dönemde Türkiye’de “siyasî irade”, karar alma süreçlerinde etkin bir

konumdadır. Sığınmacılara yönelik projelerde, siyasî kanadın yaklaşımları ve

yönlendirmeleri belirleyici olmaktadır. Öte yandan, bürokratik kesim ise genel

olarak Türkiye’deki yabancılara karşı daha mesafeli bir duruşa sahiptir. Bu ikilem,

sığınmacılara yönelik orta ve uzun vadeli strateji ve politikalar hazırlanarak

aşılabilecektir. Böylece sığınmacılara yönelik daha kalıcı ve yapısal çözümler

üretilebilecektir.

Türkiye’nin son dönemde Batı/NATO ile sorun yaşamasının ve Ortadoğu’daki

gelişmelere odaklandığı algısının, iç politikaya yansımaları olmaktadır. Bu durum

iç politikada, dış politika konularının yoğun bir şekilde kullanılmasından da

kaynaklanmaktadır. Suriye ve Irak’a yönelik söylem ve politikaların, etnik ve

mezhepsel boyutuyla yarattığı sorunlar ve algılar, toplumsal birliğinin tesisi ve

devamlılığı açısından önemli olup bu konuda hassas davranılmalıdır.

Sığınmacıların terör örgütleriyle irtibatları, YTS’lerin Suriye’ye geçişleri/geri

dönüşleri ve faaliyetleri, yasa dışı göç ile mücadele gibi konuların üzerinde

hassasiyetle durulmalıdır. AB tarafından Türkiye’ye iade edilen yasa dışı göçmen/

sığınmacılar, periyodik olarak güvenlik sürecinden geçirilmeli, büyükşehirlerde

yaşayıp başka şehirlerde kayıtlı olan ve izinsiz olarak yer değiştiren sığınmacıların

temas ve faaliyetleri kontrol edilmelidir.

Türkiye’nin sınırlarında artan güvenlik tehditlerinin asgari düzeye indirilmesi,

YTS’lerin faaliyetlerini/sınır geçişlerini ve nüfus hareketlerini kontrol etmek

amacıyla “Sınır Muhafaza Teşkilatı” kurulması hedefi önemlidir. Öncelikle Suriye

sınırına inşa edilmekte olan “seyyar güvenlik duvarı”, Türkiye’nin Ortadoğu ile

arasına koyduğu bir bariyer olarak olumsuz bir şekilde lanse edilse de, sınır

güvenliği çalışmalarına önemli ölçüde katkı sağlayacaktır.

Page 196: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

184

Sığınmacıların Suriye sınırına yakın bölgelerde ikamet etmeleri çok boyutlu

olarak incelenmelidir. Türk vatandaşlığına veya “geçici koruma” altına alınan

sığınmacıların, ülke geneline dağılmalarında toplumsal ve bölgesel hassasiyetler

dikkate alınmalı, bu konu üzerinden siyasî, ideolojik ve demografik tartışmalar

yapılmasının önüne geçilmelidir. Sığınmacıların “gönüllü geri dönüşleri”ni

kolaylaştırmak için sığınmacıların sınıra yakın şehirlerde bulunmalarında yarar

görülmektedir. Öte yandan, sığınmacılara Türk vatandaşlığı verilmesinin, geri

dönüşleri sekteye uğratması da muhtemeldir.

Sığınmacıların geri dönüşlerinde, Suriye’de kalıcı siyasî çözümün durumu

belirleyici olacaktır. B.Esad ve yakın çevresinin iktidarda kalıp kalmaması da geri

dönüşleri etkileyecektir. Türkiye, Suriye’deki siyasî çözüm sürecinde etkin olması

durumunda, ulusal çıkarlarına uygun, muhaliflerin ve sığınmacıların geleceğini

planlayan bir politika yapım sürecine katılabilecektir. Sığınmacıların Suriye’ye geri

dönüşleri için asgari şartların oluşması halinde, BM gibi aktörlerin maddi desteği ile

bu hedef gerçekleşebilecektir. Suriye’ye dönen sığınmacıların, ülkede yeni bir

çatışma veya kriz çıkması, barınma, çalışma, sağlık, mülkiyet ve güvenlik gibi

konularda sorun yaşamaları durumunda, ülke içinde yer değiştirmeleri ve/veya

Türkiye’ye veya komşu ülkelere yeniden gitme ihtimali artacaktır.

Türkiye, sığınmacılara ev sahipliği yapması, muhalif gruplarla ilişkileri ve

lojistik destek sağlaması, askerî kapasitesi ve jeopolitik konumu nedeniyle önemli

bir bölgesel aktördür. Türkiye, ulusal çıkarlarını zedelemeden, kendisini

yalnızlaştırmadan ve muhataplarına muhtaç olduğu algısı yaratmadan RF ve ABD

ile siyasî ve askerî ilişkilerini sağlıklı bir zemine oturtmalı, uluslararası işbirliğine

önem vermeli, sürdürülebilir ve istikrarlı bir Suriye politikası izlemelidir. Sığınmacı/

göçmenlerin AB’ye olumsuz etkileri üzerinden özellikle Türkiye-Almanya

ilişkilerinde istikrar yakalanmalıdır. Ayrıca Türkiye, Suriye sahasında İran ile

ilişkilerini muhafaza etmek ve geçmişte olduğu gibi S.Arabistan’ın muhalif

grupların zayıflamasına yol açabilecek politikalarının önüne geçmek

durumundadır.

Suriye’de “çatışmasızlık bölgeleri” kurulması, garantör ülkeler için 6 ay süreli

geçici bir uygulama olmasına rağmen mevcut koşullarda Türkiye’nin güvenliği

Page 197: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

185

açısından önemlidir. Bu sürelerin uzatılması için özellikle RF ile iyi ilişkilerin

devamlılılığı ve Şam yönetimi ile diplomatik kanalların kurulması gereklidir. Öte

yandan, Türkiye’ye yüzünü dönmüş olan muhalif grupların, “B.Esad ve güvenlik

bürokrasisine” yönelik kaygıları da dikkate alınmak durumundadır.

Suriye’de bir geçiş hükümeti kurulması ve/veya özellikle B.Esad’ın iktidarda

kalması konusu Türkiye’yi yakından ilgilendirmektedir. Bu konular, Güvenlik

Konseyi’nin 2254 sayılı kararı çerçevesinde yürütülen siyasî çözüm

müzakerelerinde belli olacaktır. B.Esad’ın yönetimde kalması durumunda,

Peşmerge’nin Türkiye üzerinden Kobani’ye geçirilmesi, muhalif gruplara silah ve

lojistik desteği yapılması, DEAŞ (IŞİD), Nusra/Şam Fethi Cephesi ve diğer

örgütlere katılımların Türkiye üzerinden gerçekleşmesi ve bu örgütlere destek

verilmesi, Fırat Kalkanı Harekâtı ve İdlib Operasyonları bağlamında Suriye’nin

egemenliğinin ihlal edilmesi gibi konular/iddialar üzerinden Türkiye ve

müttefiklerine yönelik uluslararası davalar açılması ihtimal dahilindedir.

PYD/YPG öncülüğünde Kürt koridoru kurma hedefi, İran, Irak, Suriye ve

Türkiye’de PKK’ya müzahir çevrelerin etkinliğini artırabilecektir. ABD ve RF’nin,

siyasî yönüyle PYD, askerî açıdan YPG’nin kontrolündeki SDG ile ilişkilerini

sürdürmeleri dikkat çekicidir. Bu durum, gerek güvenlik gerekse dış politika

boyutuyla Türkiye aleyhinde sonuçlar doğuracaktır. ABD ve RF, bir yandan

Türkiye’nin PYD/YPG konusundaki kaygılarını yeterince dikkate almamakta, öte

yandan Türkiye’nin Suriye sahasındaki yapıcı ve olası yıkıcı etkilerini göz ardı

edememektedir.

Önümüzdeki dönemde Şam yönetimi ve PYD/YPG arasında, RF ve ABD’nin

teşvik ve desteğiyle, asgari müştereklerde uzlaşı arayışları artabilecektir. Türkiye’yi

de hedef alması muhtemel bu işbirliğinin önüne geçmek için hem PYD/YPG’yi

yalnızlaştırma politikasının sürdürülmesinde hem de Esad rejimi ve örgüt ile

iletişim kanalları tesisinde yarar görülmektedir. Terörle mücadele ve Yeni

Suriye’nin inşası bağlamında ABD ve RF’nin desteğiyle hareket eden örgütün,

Şam yönetimi ve bu ülkelerle ilişkilerinin bozulması, Türkiye’nin daha rahat hareket

etmesini sağlayacaktır.

Page 198: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

186

Rojava Peşmergeleri’nin Irak’tan Suriye’ye geçmeleri durumunda, bir yandan

PYD/YPG’nin bölgedeki faaliyetlerini dengeleme fırsatı, öte yandan Kürt gruplar ve

silahlı muhalifler arasında yeni çatışmalar ve alan hâkimiyeti mücadelesi ortaya

çıkabilecektir. Bu durum özellikle Arap ve Kürt kökenli Suriyelilerin Türkiye’ye

sığınmalarına yol açabilecektir. Afrin’de yaşanabilecek çatışmalar veya Türkiye’nin

olası askerî müdahalesi ve İdlib’de cihatçı örgütlere yönelik yürütülecek mücadele,

Kilis ve Hatay’a yönelik yeni göçlere ve YTS’lerin Türkiye’ye intikaline neden

olabilecektir. Menbiç ve Afrin’de yapılması muhtemel operasyonlar, El Bab hattının

ve çatışmasızlık bölgelerinin güvenliğinin sağlanması, muhalif grupların

desteklenmesi gibi faktörler nedeniyle Türkiye’nin Suriye’deki askerî varlığının bir

süre daha sürmesi kuvvetle muhtemeldir.

Page 199: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

187

KAYNAKLAR

Abadan-Unat N. (2012) Bitmeyen göç: konuk işçilikten ulus-ötesi yurttaşlığa. İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.

Acer, Y., Kaya, İ. ve Gümüş, M. (2010). Küresel ve bölgesel perspektiften Türkiye’nin iltica stratejisi. Ankara: USAK Yayınları.

Acer, Y., Kaya, İ. ve Gümüş, M. (2011). Türkiye için yeni bir iltica stratejisi üzerine gözlemler. Çelebi, Ö., Özçürümez, S. ve Türkay, Ş. (Editörler). İltica, uluslararası göç ve vatansızlık: kuram, gözlem ve politika. Ankara: BMMYK.

Acun, C. ve Keskin, B. (2016). PKK’nın kuzey Suriye örgütlenmesi PYD-YPG. İstanbul: SETA.

Açıkçeşme-Akgül, S. (2016). Güvenlik, güvenlik çalışmaları ve güvenlikleştirme. Balta, E. (Editör). Küresel siyasete giriş, uluslararası ilişkilerde kavramlar, teoriler, süreçler. İstanbul: İletişim Yayınları.

Adamson, F.B. (2010). Crossing borders, international migration and national security. Farrel, T. (Ed.). Security studies, critical concepts in international relations. London and New York: Routledge.

Akbulut, A. (2016). Sahabe dönemi iktidar kavgası, Alevî-Sünni ayrışmasının arka planı. Ankara: Otto Yayınları, 3. Baskı.

Akçadağ, E. (2012). Yasa dışı göç ve Türkiye. İstanbul: Bilgesam Yayınları.

Akgül, Ö. (2011). Libya’da iç savaşa dış müdahale: Avrupa Birliği devrimin neresinde? Ortadoğu Analiz, 3(36).

Akkaya, G.N. (2016). Suriye MKÖ hareketi, kuruluşu, söylemi ve siyasal faaliyetleri. Okur, M.A. ve Salık, N. (Editörler). Bağımsızlıktan Arap baharına Suriye, iç ve dış politika. Ankara: Nobel Yayıncılık.

Aktürk, Ş. (2013). Türkiye’nin kimlikleri, din, dil, milliyet, devlet ve medeniyet. İstanbul: Etkileşim Yayınları.

Akyol, T. (2017, Mart 22). Rusya ne yapıyor? Hürriyet.

Arı, T. (2008). Ortadoğu ile ilişkiler (1980-1999). Çakmak, H. (Editör). Türk dış politikası (1919-2008). Ankara: Platin Yayınları.

Armaoğlu, F. (2010). 20. yüzyıl siyasî tarihi 1914-1915. İstanbul: Alkım Yayınevi.

Asar, A. (2016). Göç Yönetimi. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2. Baskı.

Atlıoğlu, Y. (2007). Beşşar Esad Suriyesi’nde reform, demokratikleşme-güvenlik ikilemi. İstanbul: Tasam Yayınları.

Aydın, M. (2004). Uluslararası ilişkilerin ‘gerçekçi’ teorisi: kökeni, kapsamı, kritiği. Uluslararası İlişkiler, 1(1), 33-60.

Page 200: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

188

Bağcı, H. (2001). Türk dış politikasında 1950’li yıllar. Ankara: ODTÜ Geliştirme Vakfı Yayınları.

Bakour, Y. and Kolars, J. (1994). The Arab mashrek: hydrologic history, problems and perspectives. Rogers, P. and Lydon, P. (Editörler). Water in the Arap world, Boston: Harvard University Press.

Baş, A. (2012). 1957 Suriye krizi ve Türkiye. History Studies, International Journal of History, 4(1).

Bayıllıoğlu, U. (2016). İnsani müdahele çıkmazından çıkış arayışı: koruma sorumluluğu, Libya ve Suriye örnek(sizlik)leriyle. Ankara: Turan Kitabevi.

Baylis, J. (2008). Uluslararası ilişkilerde güvenlik kavramı. Uluslararası İlişkiler, 5(18), 69-87.

Bigo, D. (2002). Security and immigration: toward a critique of the governmentality of unease. Alternatives. (27).

Bilen, Ö. (1999). Ortadoğu su sorunları ve Türkiye. İstanbul: TESAV Yayınları.

Bilgen, E. (2015). Ulus-devletlerde mülteciye yer yok. Birikim, 320.

Bilgin, P. (2010). Güvenlik çalışmalarında yeni açılımlar: yeni güvenlik çalışmaları. Stratejik Araştırmalar, 8(14), 70-96.

Bingöl, O. ve Varlık, A.B. (2014). Korunmuş bölgeler. Ankara: Merkez Strateji Enstitüsü, Bilgi Notu-1.

Birdişli, F. (2014). Teori ve pratikte uluslararası güvenlik. Ankara: Seçkin Yayıncılık.

BMMYK Türkiye Temsilciliği, (1997). Dünya mültecilerinin durumu 1997-1998, bir insanlık sorunu. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.

BMMYK Türkiye Temsilciliği, (1998). Sığınma ve mülteci konularındaki uluslararası belgeler ve hukuki metinler. Ankara: BMMYK Türkiye Temsilciliği.

Booth, K. (2012). Dünya güvenliği kuramı (Çev Üngör, Ç.). İstanbul: Küre Yayınları.

Buzan, B.(2015). İnsanlar, devletler ve korku (Çev.ed. Çıtak, E.). İstanbul: Röle Akademik Yayıncılık.

Buzan, B. (2008). Askeri güvenliğin değişen gündemi. Uluslararası İlişkiler, 5(18).

Buzan, B., Waever, O. and Wilde, J. (2008). Security: a new framework for analysis. London: Lynne Rienner Publishers.

Buzan, B. (1991). New patterns of global security in the twenty-first century. International Affairs, 67(3), 431-451.

Page 201: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

189

Castles, S. ve Miller, M.J. (2008) Göçler çağı, modern dünyada uluslararası göç hareketleri. (Çev. Bal, B.U. ve Akbulut, İ.). İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları. (Eserin orjinali 2003’te yayımlandı).

Ceyhan, A. and Tsoukala, A. (2002). The securitization of migration in Western societies: ambivalent discourses and policies. Alternatives: Global, Local, Political.

Chalamwong,Y., Archapiraj, S., Promjene, S. and Meepien, P. (2014). Temporary shelters and surrounding communities livelihood opportunities, the labour market, social welfare and social security. Springer Briefs in Environment, Security, Development and Peace, Migration Studies (15). London: Sprringer.

Ciğer, M. (2016). Suriye iç savaşı ve devlet dışı aktör olarak PYD’nin etkisi. Taşdemir, F., (Editör). Suriye çatışma ve uluslararası hukuk. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.

Çatır, G. (2002). Zorunlu göç tecrübesinin devlet politikalarındaki yansıması: Bulgaristan’dan Türkiye’ye kitlesel göçün analizi. Ihlamur-Öner, S.G. ve Öner, N.A.Ş. (Editörler). Küreselleşme çağında göç, kavramlar, tartışmalar. İstanbul: İletişim Yayınları.

Çelebi, Ö. (2011). Kuramların sessizliği: liberalizm, realizm ve iltica rejiminin kuruluşu. Çelebi, Ö., Özçürümez, S. ve Türkay, Ş. (Editörler). İltica, uluslararası göç ve vatansızlık: kuram, gözlem ve politika. Ankara: BMMYK.

Çelikel, A. ve Öztekin-Gelgel, G. (2014). Yabancılar hukuku. İstanbul: Beta Basım-Yayım.

Çetinsaya, G. (2008). Ortadoğu ile ilişkiler. Çakmak, H. (Editör). Türk dış politikası 1919-2008. Ankara: Platin Yayınları.

Çiçekli, B. (2009). Uluslararası hukukta mülteciler ve sığınmacılar. Ankara: Seçkin Yayıncılık.

Çiçekli, B. (2014). Yabancılar ve mülteci hukuku. Ankara: Seçkin Yayıncılık.

Danış, D. (2009). Irak’tan uzağa: 1991 sonrası dışarı göç. Ortadoğu Analiz, 1(6).

Dalkıran, M. (2013). Eve geri dönüş: Afganistan, Küresel eğilimler serisi. Çalışma kâğıdı no:10. İstanbul: Kültür Üniversitesi.

Davutoğlu, A. (2009). Stratejik derinlik, Türkiye’nin uluslararası konumu. İstanbul: Küre Yayınları, 39. Baskı.

Dedeoğlu, B. (2003). Uluslararası güvenlik ve strateji. İstanbul: Derin Yayınları.

Dedeoğlu, S. ve Ekiz Gökmen, Ç. (2011). Göç ve sosyal dışlanma, Türkiye’de yabancı göçmen kadınlar. Ankara: Efil Yayınevi.

Page 202: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

190

Demirel N. (2016). Birleşmiş Milletler güvenlik bölge uygulaması. FSM İlmî Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi, 8.

Ekinci, M.U. (2016). Türkiye-AB geri kabul anlaşması ve vize diyaloğu. Ankara: SETA.

Ekşi, N. (2016). Yabancılar ve uluslararası koruma hukuku. İstanbul: Beta Basım,

4. Baskı.

Erciyes, E. (2004). Ortadoğu denkleminde Türkiye-Suriye ilişkileri. İstanbul: IQ Yayıncılık.

Erdenir, F.H.B. (2010). Avrupa kimliği, AB’nin yarım kalan kikayesi. İstanbul: Alfa Yayınları.

Erdoğan, M. (2015). Türkiye’deki Suriyeliler: toplumsal kabul ve uyum araştırması. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Yayınları.

Erdoğan, M.M., Erdoğan, A., Yavcan, B., Mohamad, T.H, Kavukçuer, Y. ve Sancı, (2017). “Elite dialogue: Türkiye’deki Suriyeli mülteci akademisyen ve üniversite öğrencilerinin durumu, sorunları ve beklentileri araştırması-2017. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi, İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi ve İngiltere Büyükelçiliği.

Ergüven, N.S. ve Turanlı, B. (2013). Uluslararası mülteci hukuku ve Türkiye. A.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, 62(4), 1063-1086.

Farzam, R., Türkoğlu, A.J. ve Sarı, İ. (2016). İran’ın Afgan lejyonerleri. Ankara: İran Araştırmaları Merkezi.

Ferro M. (2011). Sömürgecilik tarihi, fetihlerden bağımsızlık hareketlerine 13.yüzyıl-20.yüzyıl. (Çev. Cedden, M.). Ankara: İmge Kitabevi.

Fırat, M. ve Kürkçüoğlu, Ö. (2009). Ortadoğu bunalımları ve Türkiye, 1957 Suriye bunalımı. Oran, B. (Editör). Türk dış politikası Kurtuluş Savaşından bugüne olgular, belgeler, yorumlar, 1919-1980. İstanbul: İletişim Yayınları, 15. Baskı.

Fırat, M. ve Kürkçüoğlu, Ö. (2008). Ortadoğu’yla ilişkiler. Oran, B. (Editör). Türk dış politikası Kurtuluş Savaşından bugüne olgular, belgeler, yorumlar 1980-2001. İstanbul: İletişim Yayınları, 10. Baskı.

Fırat, M. ve Kürkçüoğlu, Ö. (2008). Su sorunu. Oran, B. (Editör). Türk dış politikası Kurtuluş Savaşından bugüne olgular, belgeler, yorumlar 1980-2001. İstanbul: İletişim Yayınları.

Fitzpatrick, J. (2002). The human rights of refugees, asylum-seekers and internally displaced persons: a basic introduction. Fitzpatrick, J. (Ed.). Human rights protection for refugees, asylum-seekers and internally displaced persons, a guide to international mechanisms and procedures. New York: Transnational Publishers, Inc.

Page 203: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

191

Francis, A. (2015). Jordan’s refugee crisis. Washington DC: Carnegie Endowment for International Peace.

Geddes, A. (2005). Immigration and the welfare state. Guild E. and van Selm, J. (Ed.). International migration and security, opportunities and challenges. London: Routledge.

Goldschmid Jr. A. ve Davidson, L. (2008). Kısa Ortadoğu tarihi. İstanbul: Doruk Yayımcılık.

Goodwin-Gill, G.S. and McAdam, J. (2007). The refugee in international law. New York: Oxford University Press.

Greenhill, K. (2016). Migration as a weapon in theory and in practice. Military Review, 96(6).

Greenhill, K.M. (2010). Weapons of mass migration, forced displacement, coercion, and foreign policy. Cornell University Press.

Greenhill, K.M. (2010). Weapons of mass migration: forced displacement as an instrument of coercion. Strategic Insights, 9(1).

Göğer, E. (1995). Çifte vatandaşlık. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 44(1-4).

Güçer, M., Karaca, S. ve Dinçer, O.B. (2013). Sınırlar arasında yaşam savaşı, Suriyeli mülteciler. Rapor No: 13-04, Alan Araştırması, Ankara: USAK Sosyal Araştırmalar Merkezi.

Güçtürk, Y. (2014). İnsanlığın kaybı, Suriye’deki iç savaşın insan hakları boyutu. Ankara: SETA.

Güllüpınar, F. (2012). Göç olgusunun ekonomi-politiği ve uluslararası göç kuramları üzerine bir değerlendirme. Yalova Sosyal Bilimler Dergisi, (4).

Haddad, E. (2008). The refugee in international society, between sovereigns. New York: Cambridge University Press.

Hardt, M. and Negri, A. (2011). Çokluk: imparatorluk çağında savaş ve demokrasi. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Hazan, J.C. (2002). Geçmişten geleceğe zorunlu göç: mülteciler ve ülke içinde yerinden edilenler. Ihlamur-Öner, S.G. ve Öner, N.A.Ş. (Editörler). Küreselleşme çağında göç, kavramlar, tartışmalar. İstanbul: İletişim Yayınları.

Helton, A.C. (1989). The detention of refugees and asylum-seekers, a misguided threat to refugee protection. Loescher, G. and Monahan, L. (Eds.). Refugees and international relations. New York: Oxford University Press.

Helton, A.C. and Jacobs, E. (2010). What is forced migration?. Farrel, T. (Ed.), Security studies, critical concepts in international relations. London and New York: Routledge.

Page 204: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

192

Hocke, J.P. (1989). Beyond humanitarism, the need for political will to resolve today’s refugee problem. Loescher, G. and Monahan, L. (Eds.). Refugees and international relations. New York: Oxford University Press.

Huntington, S.P. (2002). Medeniyetler çatışması ve dünya düzeninin yeniden kurulması. İstanbul: Okuyan Us Yayınları.

Ihlamur-Öner, S.G. (2014). Türkiye’nin Suriyeli mültecilere yönelik politikası. Ortadoğu Analiz, 6(61).

İçduygu, A., Erder, S. ve Gençkaya, Ö.F. (2014). Türkiye’nin uluslararası göç politikaları 1923-2023: ulus-devlet oluşumunda ulus-ötesi dönüşümlere. İstanbul: Koç Üniversitesi Göç Araştırmaları Merkezi Proje Raporları.

İçduygu, A. (2017). Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar: “siyasallaşan” bir sürecin analizi. Toplum ve Bilim, (140), 40.

İnternet: ABD Dışişleri Bakanı Kerry’den ‘uçuşa yasak bölge’ çağrısı, (2016). Web: http://www.hurriyet.com.tr/abd-disisleri-bakani-kerryden-ucusa-yasak-bolge-cagrisi-40228838.

İnternet: ABD, Meksika sınırına “sanal çit” kuruyor, (2010). Web: http://www.cnnturk.com/2010/dunya/03/20/abd.meksika.sinirina.sanal.cit. kuruyor/568654.0/.

İnternet: ABD: sığınmacı konusunda Türkiye’nin mükemmel bir ünü var, (2016). Web: http://www.milliyet.com.tr/abd-siginmaci-konusunda/dunya/detay/ 2191518/default.htm.

İnternet: ABD’den Barzani açıklaması, (2017). Web: https://www.ntv.com.tr/ dunya/abdden-barzani-aciklamasi, 5GOk3lV05UCW6Y7gVl7AZQ.

İnternet: ABD’nin Suriye’yi vurmasına Erdoğan’dan ilk yorum, (2017). Web: http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/715903/ABD_nin_Suriye_yi_ vurmasina_Erdogan_dan_ilk_yorum.html#.

İnternet: AB-Türkiye mülteci anlaşması yasal mı? (2016). Web: http://www.milliyet.com.tr/ab-turkiye-multeci-anlasmasi/dunya/detay/ 2212657/default.htm.

İnternet: AB-Türkiye mülteci krizi anlaşması yürürlükte, (2016). Web: http://tr.euronews.com/2016/03/24/ab-turkiye-multeci-krizi-anlasmasi-yururlukte/.

İnternet: AFAD Başkanı ABD’deki Suriyeli mülteciler konferansında konuştu, (2016). Web: https://www.afad.gov.tr/tr/HaberDetay.aspx?IcerikID=4887&ID =5.

İnternet: AFAD Başkanı Bilden: 3 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapıyoruz, (2016). Web: https://www.afad.gov.tr/tr/10544/AFAD-Baskani-Bilden-3-Milyon-Suriyeliye-Ev-Sahipligi-Yapiyoruz.

Page 205: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

193

İnternet: AFAD geçici barınma merkezleri, (2017). Web: https://www.afad.gov.tr/upload/Node/2374/files/30_10_2017_Suriye_GBM_ Bilgi_Notu.pdf.

İnternet: Afgan mülteciler zor durumda, (2012). Web: http://www.hurriyet.com.tr/planet/20250260.asp.

İnternet: AFP: yüzlerce Kürt savaşçı Türkiye’den Kobani’ye geçti, (2014). Web: http://www.hurriyet.com.tr/afp-yuzlerce-kurt-savasci-turkiyeden-kobaniye-gecti-26813342.

İnternet: Akçakale’deki 600 Suriyeli sığınmacı sınır dışı edildi, (2013). Web: http://t24.com.tr/haber/turkiyedeki-600-suriyeli-multeci-sinir-disi-edildi, 226631.

İnternet: Ak Parti’nin Parti Programı’ndaki Dış Politika Bölümü. Web: http://www.akparti.org.tr/site/akparti/parti-programi#bolum_.

İnternet: http://www.akparti.org.tr/site/akparti/2023-siyasi-vizyon#bolum_.

İnternet: Almanya ile Rusya arasında 'tecavüz' gerginliği, (2016). Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/01/160128_almanya_dava_rusya.

İnternet: Almanya AB’de iltica rekoru kırdı, (2017). Web: http://www.dw.com/tr/almanya-abde-iltica-rekoru-k%C4%B1rd%C4%B1/a-36985132.

İnternet: Astana bildirgesinin tam metni, (2017). Web: http://www.aljazeera.com.tr/haber/astana-bildirgesinin-tam-metni.

İnternet: Avrupa Komisyonu, Komisyon Çalışma Dokümanı, Türkiye Raporu, (2016). Web: https://www.ab.gov.tr/files/pub/2016_ilerleme_raporu_tr.pdf.

İnternet: Ataöv, T. (2013). Suriye Kürtleri. Web: http://www.cumhuriyet.com.tr/ koseyazisi/3584/Suriye_Kurtleri.html.

İnternet: Avrupa Konseyi Yönergesi (Geçici Koruma Yönergesi). Web: http://www.goc.gov.tr/icerik3/avrupa-birliginde-gecici-koruma_409_558_1096.

İnternet: Avrupa yolunda 2015’te kayıp ve ölen göçmen/mülteci sayısı yaklaşık 3800’dür. Irregular migrant, refugees arrivals in Europe top one million in 2015: IOM. (2015). Web: https://www.iom.int/news/irregular-migrant-refugee-arrivals-europe-top-one-million-2015-iom.

İnternet: Avrupa’da yeni sığınmacı dalgası korkusu, (2016). Web: http://aa.com.tr/tr/analiz-haber/avrupa-da-yeni-siginmaci-dalgasi-korkusu/ 525850.

İnternet: Aydın, Ç. (2016). Kara ocak. Web: http://www.hurriyet.com.tr/ kara-ocak-40049136.

Page 206: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

194

İnternet: Ayhan, V. (2010). Türkiye “Ortadoğulu”laşıyor mu? Web: http://orsam.org.tr/orsam/DPAnaliz/12412?dil=tr.

İnternet: Azizi, H. (2016). Three reasons Iran should worry over Russia’s Syria plans. Web: http://www.al-monitor.com/pulse/en/originals/2016/12/iran-russia -syria-intervention-aleppo-game-plan-concern.html.

İnternet: Barrett, R. (2017). Beyond the caliphate: foreign fighters and the threat of returnees. The Soufan Center. Web: http://thesoufancenter.org/wp-content/ uploads/2017/10/Beyond-the-Caliphate-Foreign-Fighters-and-the-Threat-of-Returnees-TSC-Report-October-2017.pdf.

İnternet: Başbakan Yardımcısı Kaynak: İçişleri bakanlığımız tüm vakıflar hakkında bir çalışma yapıyor, (2017). Web: http://aa.com.tr/tr/gunun-basliklari/basbakan-yardimcisi-kaynak-icisleri-bakanligimiz-tum-vakiflar-hakkinda-bir-calisma-yapiyor/794843.

İnternet: Başkent’te teröristlerin ilk hedefi polisti, (2016). Web: http://aa.com.tr/tr/turkiye/baskentte-teroristlerin-ilk-hedefi-polisti/527304.

İnternet: Beijing police have covered every corner of the city with video surveillance system, (2015). Web: http://en.people.cn/n/2015/1005/c90000-8958235.html.

İnternet: Beyşehir’de Suriyeli mültecilerle kavga: 2 ölü, 3 yaralı, (2016). Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/07/160710_konya_gerginlik.

İnternet: Biden’dan Türkiye’ye Meksika sınırı modeli, (2016). Web: İnternet: http://www.gazeteyeniyuzyil.com/haber/global/bidendan-turkiyeye-meksika-siniri-modeli-11469.

İnternet: Bigo, D. (2006). Globalized (in) security: the field and the ban-opticon. Web:http://www.people.fas.harvard.edu/~ces/conferences/muslims/ Bigo.pdf.

İnternet: Bingöl, O. ve Varlık, A.B. (2015).Türkiye’nin Suriye krizi, IŞİD ve PKK’ya

yönelik mücadelesi. Ankara: Merkez Strateji Enstitüsü, Rapor-10. Web: http://merkezstrateji.com/assets/media/10-tuerkiyenin-suriye-krizi-isid-ve-pkkya-s7a_2.pdf.

İnternet: 1937 Sancak (Hatay) ayrı varlığının kuruluşuna ve 1939 Hatay’ın Anavatana bağlanmasına ilişkin andlaşmalar. Web: http://www.ttk.gov.tr/ templates/resimler/File/HatayAntlaşması.pdf.

İnternet: 1970: Civil war breaks out in Jordan. Web: http://news.bbc.co.uk/ onthisday/hi/dates/stories/september/17/newsid_4575000/4575159.stm.

İnternet: Bigen, Y. (2015). Kimse bizi buradan sökemez. Web: http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/kimse-bizi-buradan-sokemez.

İnternet: 1967 Protokolü. Web: http://www.goc.gov.tr/icerik3/multecilerin-hukuki-statusune-iliskin-1967-protokolu_340_343_650.

Page 207: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

195

İnternet: BKA (Alman Federal Emniyet Teşkilatı): 8 bin 991 çocuk sığınmacı kayıp, (2016). Web: http://www.dw.com/tr/bka-8-bin-991-%C3%A7ocuk-s%C4%B 1%C4%9F%C4%B1nmac%C4%B1-kay%C4%B1p/a-19510145.

İnternet: BM Antlaşması ve Uluslararası Adalet Divanı Statüsü. Web: https://www.ombudsman.gov.tr/contents/files/6535501-Birlesmis-Milletler-Antlasmasi.pdf.

İnternet: BM Suriye konusunda uzlaştı: ateşkes ve müzakere yolu açıldı, (2015). Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/12/151219_bm_suriye_karar.

İnternet: BM zirvesinde dünya liderleri mülteciler ve göçmenlerin daha fazla korunmasını sağlayacak “cesur” bir planı kabul etti, (2016). Web: http://www.unicankara.org.tr/tr/bm-zirvesinde-dunya-liderleri-multeciler-ve-gocmenlerin-daha-fazla-korunmasini-saglayacak-cesur-bir-plani-kabul-etti/.

İnternet: Bozan, İ. (2017). Suriyelilerle 2.evlilik sosyal sorun. Web: http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/suriyelilerle-2-evlilik-sosyal-sorun.

İnternet: Bozbuğa, R. (2015). Suriye Kürtleri: Suriye’nin kuzeyinde etnik yapı ve Kürt nüfusu. Web: http://www.21yyte.org/tr/arastirma/orta-dogu-ve-afrika-arastirmalari-merkezi/2015/01/05/7393/suriye-kurtleri-suriyenin-kuzeyinde-etnik-yapi-ve-kurt-nufusu.

İnternet: Bölgesel mülteci ve dayanıklılık Planı (3RP) Ankara’da tanıtıldı, (2015). Web: http://www.bmdergi.org/tr/bolgesel-multeci-ve-dayaniklilik-plani-3rp-ankarada-tanitildi-2/.

İnternet: Caferi: Türkiye Astana’yı baltalıyor, Suriye’deki askerlerini çekmeli, (2017). Web: http://www.karar.com/dunya-haberleri/caferi-turkiye-astanayi-baltaliyor-suriyedeki-askerlerini-cekmeli-390425.

İnternet: CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz’dan “Esad’la bir kanal açın” önerisi, (2017). Web: https://www.chp.org.tr/Haberler/24/chp-genel-baskan-yardimcisi-ozturk-yilmazdan-esadla-bir-kanal-acin-onerisi-58784.aspx.

İnternet: CHP adayı Hilmi Yarayıcı’dan Başbakan Davutoğlu’na cevap, (2015). Web: https://www.cnnturk.com/turkiye/chp-adayi-hilmi-yarayicidan-basbakan-davutogluna-cevap.

İnternet: CHP’li Toprak: 1.5 milyon Suriyeli genç entegre edilmezse terör ve mafyalaşma riski artar, (2017). Web: http://t24.com.tr/haber/chpli-toprak-15-milyon-suriyeli-genc-entegre-edilmezse-teror-ve-mafyalasma-riski-artar,417871.

İnternet: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Körfez ülkelerinde “Suriye’de güvenli bölge şart” vurgusu yaptı, (2017). Web: http://www.karar.com/guncel-haberler/ cumhurbaskani-erdogan-korfez-ulkelerinde-suriyede-guvenli-bolge-sart-vurgusu-yapti-388846.

Page 208: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

196

İnternet: Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Trump’a PYD uyarısı, (2017). Web: http://www.usasabah.com/guncel/2017/10/19/cumhurbaskani-erdogandan-trumpa-pyd-uyarisi.

İnternet: Custer, C. (2015). Skynet achieved: Beijing is 100% covered by surveillance cameras, and nobody noticed. Web: https://www.techinasia.com/ skynet-achieved-beijing-100-covered-surveillance-cameras-noticed.

İnternet: Çağaptay, S. (2014). The impact of Syria’s refugees southern Turkey. The Washington Institute for Near East Policy. Web: https://www.washingtoninstitute.org/uploads/Documents/pubs/PolicyFocus 130_Cagaptay_Revised3s.pdf.

İnternet: Çalışma izni olan Suriyeli sayısı 20 bin, (2017). Web: https://www.cnnturk.com/video/ekonomi/turkiye/calisma-izni-olan-suriyeli-sayisi-20-bin.

İnternet: Çandar, C. (2010). Türk dış politikasında eksen tartışmaları: çok kutuplu dünya için yeni bir vizyon. Web: https://www.setav.org/turk-dis-politikasinda-eksen-tartismalari-cok-kutuplu-dunya-icin-yeni-bir-vizyon/.

İnternet: Çetingüleç, M. (2017). Başkanlık seçiminin kaderini Suriyeli mülteciler

belirleyebilir. Web: http://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2017/05/ turkey-can-syrians-sway-future-elections.html#ixzz4y3M18uQK.

İnternet: Çorabatır, M. ve Hassa, F. (2013). Sivil toplum örgütlerinin Türkiye’deki Suriyeli mülteciler için yaptıkları çalışmalar ile ilgili rapor. Ankara: İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi-İGAM. Web: http://www.igamder.org/wp-content/ uploads/2012/06/Suriye-STK-Raporu.pdf.

İnternet: Davutoğlu: eksen kayması tartışması iyi niyetten yoksun, (2010). Web: http://www.radikal.com.tr/yorum/davutoglu-eksen-kaymasi-tartismasi-iyi-niyetten-yoksun-1002843/.

İnternet: Davutoğlu: sığınmacılar konusunda kırmızı çizgi aşıldı, (2013). Web: http://www.cnnturk.com/2013/dunya/10/26/davutoglu-siginmacilar-konusunda-kirmizi-cizgi-asildi/728654.0/ index.html.

İnternet: Demokratik Suriye Meclisi: anlaşmadan endişeliyiz, (2017). Web: https://www.artigercek.com/demokratik-suriye-meclisi-anlasmadan-endiseliyiz.

İnternet: Demirel, N. (2013). Libya. Web: http://uham.fsm.edu.tr/Uluslararasi-Hukuk-Arastirma-Merkezi-Calisma-Alanlari-Kriz-Bolgeleri--Libya.

İnternet: DSG’nin el Ömer petrol sahasını alması, Rusya ve Suriye’yi ABD’yle çatışmaya itebilir, (2017). Web: https://tr.sputniknews.com/ortadogu/ 201710261030766274-dsgnin-el-omer-petrol-sahasini-almasi-rusya-ve-suriyeyi-abdyle-catismaya-itebilir/.

Page 209: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

197

İnternet: Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun İtalya’da yayınlanan La Stampa’ya verdiği mülakat, (2017). Web: http://www.mfa.gov.tr/disisleri-bakani-sayin-mevlut-cavusoglu_nun-italya_da-yayinlanan-la-stampa_ya-verdigi-mulakat_-25-mayis-2017.tr.mfa.

İnternet: Diaspora bakanlığı: 18 bin Suriyeli göçmene vatandaşlık verildi, (2016). Web:http://www.agos.com.tr/tr/yazi/17336/diaspora-bakanligi-18-bin-suriyeli-gocmene-vatandaslik-verildi.

İnternet: Durgun, H. (2015). ‘Demokratik Suriye güçlerinin kuruluşu resmen ilan

edildi. Web: https://tr.sputniknews.com/columnists/201510151018379957-demokratik-suriye-gucleri-pyd-pdj/.

İnternet: Eğilmez, M. (2017). Suriyeli sığınmacılar dosyası. Web:

http://www.mahfiegilmez.com/2017/06/suriyeli-sgnmaclar-dosyas.html. İnternet: ENKS Temsilcisi Aliko: PYD Rakka’ya girmeyecek, (2017). Web:

http://aa.com.tr/tr/dunya/enks-temsilcisi-aliko-pyd-rakkaya-girmeyecek/ 762302.

İnternet: Erdoğan: Suriyeli kardeşlerimize Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma imkânı vereceğiz, (2016). Web: http://t24.com.tr/haber/erdogan-suriye-konusunda-6-yil-once-neredeysek-bugun-de-ayni-yerdeyiz,348276.

İnternet: Erdoğan, M. M. (2017). Kopuştan uyuma kent mültecileri, Suriyeli mülteciler ve belediyelerin süreç yönetimi: İstanbul örneği. Web: http://marmara.gov.tr/UserFiles/Attachments/Publication/Publication_2526_ GocRaporu.pdf.

İnternet: Erdoğan, M. ve Ünver, C. (2015). Türk iş dünyasının Türkiye’deki Suriyeliler konusundaki görüş, beklenti ve önerileri. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (HÜGO) ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, 74. Web: http://tisk.org.tr/tr/e-yayinlar/353-goc/353-goc.pdf.

İnternet: Erdoğan’dan AB’ye: daha ileri giderseniz, sınır kapıları açılır, (2016).

Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-38103319.

İnternet: Esad, Suriye’de güvenli bölge tartışmalarına yanıt verdi, (2017). Web: http://www.cnnturk.com/dunya/son-dakika-esad-suriyede-guvenli-bolge-tartismalarina-yanit-verdi.

İnternet: Esad: Gerilimi azaltma bölgeleri militanlara silah bırakma fırsatı veriyor, (2017). Web: https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201705111028432853-esad-gerilimi-azaltma-bolgeleri-militanlara-silah-birakma-firsati-veriyor/.

İnternet: Esen, E. (2016, Nisan 17). Suriyeliler Türk vatandaşı olabilir mi? Web:

http://www.karar.com/gorusler/doc-dr-emre-esen-yazdi-suriyeliler-turk-vatandasi-olabilir-mi-92568.

Page 210: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

198

İnternet: Eş, S. (2015). Suriye sınırına dev proje: elektronik duvar. Web: http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/328805/Suriye_sinirina_dev_ proje__Elektronik_duvar.html.

İnternet: Executive Committee of the High Commissioner’s programme, protracted refugee situations, (10/06/2004), EC/54/SC/CRP.14. Web: http://www.unhcr.org/40ed5b384.html.

İnternet: Farivar, M. (2016). Amerika 2017’de daha fazla mülteci kabul edecek. Web: http://www.amerikaninsesi.com/a/amerika-2017-de-daha-fazla-multeci-kabul-edecek/3515665.html.

İnternet: Fırat, M. (2007). İki dünya savaşı arasında Türkiye ve Fransa. Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi. Web: http://www.obarsiv.com/pdf/ melek_firat.pdf.

İnternet: Foreign fighters an updated assesment of the flow of foreign fighters into Syria and Irak, (2015). The Soufan Group, Web: http://www.soufangroup.com/wp-content/uploads/2015/12/TSG_ ForeignfightersUpdate3.pdf.

İnternet: Foreign policy concept of the Russian Federation, (2016). Web: http://www.mid.ru/foreign_policy/news/-/asset_publisher/cKNonkJE02Bw/ content/id/2542248?p_p_id=101_INSTANCE_cKNonkJE02Bw&_101_ INSTANCE_cKNonkJE02Bw_languageId=en_GB.

İnternet: Francis, A. (2015). Jordan’s refugee crisis. Washington DC: Carnegie Endowment for International Peace, 15-16. Web: http://carnegieendowment.org/files/Brief-Francis-Jordan.pdf.

İnternet: Freeman, C. (2015). Libya warns it could flood Europe with migrants if EU does not recognise new self-declared government. Web: http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/africaandindianocean/libya/ 11970313/Libya-warns-it-could-flood-Europe-with-migrants-if-EU-does-not-recognise-new-Islamist-government.html.

İnternet: Fuad Elîko: Rojava peşmerge birlikleri ‘güvenli bölge’ye yerleştirilecek,

(2015). Web: http://www.nerinaazad.net/news/kurdistan/rojava/fuad-elko-rojava-pesmerge-birlikleri-guvenli-bolgeye-yerlestirilecek.

İnternet: Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair

Yönetmelik, (2016). http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/01/20160115-23.pdf.

İnternet: Geçici Koruma Yönetmeliği. Web: http://www.goc.gov.tr/files/files/ 03052014_6883.pdf.

İnternet: Girit, S. (2015). Suriyeli mülteciler dosyası: misafirlik uzadı mı? Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/10/151005_suriyeli_multeciler.

Page 211: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

199

İnternet: Global consultations on international protection, protection of refugees in mass influx situations: overall protection framework, (19/02/2001), EC/GC/01/4. Web: http://www.refworld.org/docid/3bfa83504.html.

İnternet: Göç istatistikleri, Geri Alım, (2017). Web: http://www.goc.gov.tr/icerik3/ geri-alim_363_378_10093.

İnternet: http://www.goc.gov.tr/files/files/turkiye_ulusal_eylem_plani(3).pdf.

İnternet: : http://www.goc.gov.tr/files/files/20141022-15-1.pdf.

İnternet: Göç İstatistikleri, Geçici Koruma, (2017). Göç İdaresi Genel Müdürlüğü. Web: http://www.goc.gov.tr/icerik3/gecici-koruma_363_378_4713.

İnternet: Greenhill, K.M. (2011). Using refugees as weapons. Web: http://www.nytimes.com/2011/04/21/opinion/21iht-edgreenhill21.html.

İnternet: Greenhill K.M. (2015). Demographic bombing. Web: https://www.foreignaffairs.com/articles/2015-12-17/demographic-bombing.

İnternet: Gürsel, K. (2010). Ortadoğulu olmak ya da olmamak. Web:

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/kadri-gursel/ortadogulu-olmak-ya-da-olmamak-1250541/.

İnternet: Güvenlik kaygısıyla mültecileri mağdur eden uygulamalara son verilsin, (2016). Web: http://www.haberler.com/guvenlik-kaygisiyla-multecileri-magdur -eden-8384948-haberi/.

İnternet: Hacıoğlu, N. (2017). Suriye’den Türk askerine karşı İdlib çıkışı. Web: http://www.hurriyet.com.tr/rusyada-idlib-tartismasi-40611721.

Hanioğlu, M.Ş. (2017). “Ortadoğululuk”tan “batılılık”a kimlik serüvenimiz. Web: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/hanioglu/2017/05/07/ortadogululuktan-batililika-kimlik-seruvenimiz.

İnternet: Hashim, A. (2017). Afghan refugees’ status extended until end of year. Web: http://www.aljazeera.com/news/2017/02/afghan-refugees-status-extended-year-170207180402885.html.

İnternet: Hassan, S.M. (2011). Afganistan savaşının Pakistan siyasetine etkileri. Web: http://www.bisav.org.tr/yayinlar.aspx?module=makale&yayinid=116& menuID=3_3&yayintipid=3&makaleid=880.

İnternet: He called me to the toilet: leaked accounts of kids raped by employee at Turkish refugee camp, (2016). Web: https://www.rt.com/news/343260-turkey-rape-refugees-eu/.

İnternet: Helman, G.B. and Ratner, S.R. (2010). Saving failed states, Foreign policy. Web: http://foreignpolicy.com/2010/06/15/saving-failed-states/.

İnternet: http://humanrightscenter.bilgi.edu.tr/media/uploads/2015/08/02/Multeciler inHukukiDurumunaDair1967Protokolu.pdf.

Page 212: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

200

İnternet: Iraklı Kürtlerin bağımsızlık referandumu hakkında bilinmesi gerekenler, (2017). Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41363443.

İnternet: Is Iran following Russia’s lead in Syria? (2017). Web: http://www.al-monitor.com/pulse/en/originals/2017/01/iran-turkey-russia-syria-cease-fire-kurds-raqqa-assad.html.

İnternet: IŞİD petrolünün büyük bölümü Türkiye üzerinden kaçırılıyor, (2015). Web: http://tr.mehrnews.com/news/1857859/IŞİD-petrolünün-büyük-bölümü-Türkiye-üzerinden-kaçırılıyor.

İnternet: İçimizdeki Suriye, Gaziantep ortak akıl raporu-2, (2015). Gaziantep Ticaret Odası, 19. Web: http://gto.org.tr/upload/serbest/Icimizdeki-Suriye-Ortak-Akil-Raporu--2-113627.pdf.

İnternet: İçişleri, Suriyelilerden vatandaşlık için evrak istedi; ilk kimliği öğretmenler alacak, (2017). Web: http://t24.com.tr/haber/icisleri-suriyelilerden-vatandaslik-icin-evrak-istedi-ilk-kimligi-ogretmenler-alacak,424708.

İnternet: İçişleri bakanı Ala: profesyonel sınır güvenliği teşkilatı kuruyoruz, (2015). Web: http://www.sabah.com.tr/gundem/2015/12/19/icisleri-bakani-ala-profesyonel-sinir-guvenligi-teskilati-kuruyoruz.

İnternet: İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 22 Haziran 2006 tarih ve 57 sayılı genelgesi. Web: http://www.multeci.org.tr/wp-content/ uploads/2016/12/57-Sayili-Genelge-2010-Degisikligi.pdf.

İnternet: İltica ve Göç Alanındaki Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Eylem Planı. Web: http://www.goc.gov.tr/files/ files/turkiye_ulusal_eylem_plani(3).pdf.

İnternet: 2015 Türkiye göç raporu, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü Yayınları, Yayın No: 35, Nisan 2016, ss.64-67. Web: http://www.goc.gov.tr/icerik6/2015-turkiye-goc-raporu-yayinlandi_363_377_10057_icerik.

İnternet: İstisnai olarak vatandaşlığa alınma, (2008). http://www.nvi.gov.tr/Hizmetler/Vatandaslik,Yetkili_Makam_Karari_Ile_Turk_Vatandasligin_Kazanilmasi.html?pageindex=1.

İnternet: İşte peşmergelerin dönüş sebebi, (2015). Web: http://www.rudaw.net/ turkish/kurdistan/040520151?keyword=DAI%C5%9E.

İnternet: Kafar, G. (2017). Özgür rojavadan demokratik Suriye federasyonuna. Web: https://www.artigercek.com/ozgur-rojava-dan-demokratik-suriye-federasyonu-na.

İnternet: Kadyrov blames Turkey for executing ‘western plan to destroy muslim nations, (2015). Web: https://www.rt.com/politics/323979-kadyrov-blames-turkey-for-executing/.

İnternet: Kahvecioğlu, A. (2017). Türkiye’de 230 bin ‘vatansız’ bebek doğdu. Web: http://www.milliyet.com.tr/turkiye-de-230-bin-vatansiz--gundem-2374476/.

Page 213: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

201

İnternet: Kalın: PKK’ya karşı tarihi bir fırsat yakalandı, (2017). Web: https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2017/11/01/kalin-pkkya-karsi-tarihi-bir-firsat-yakalandi/.

İnternet: Kaplan, B. (2015). Suriyeliler, Kürt nüfusu dengelemek için kullanılıyor. Web: http://habervesaire.com/suriyeliler-kurt-nufusu-dengelemek-icin-kullaniliyor/.

İnternet: Karabat, A. (2016). Moskova toplantısından ne çıktı? Web: http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/moskova-toplantisindan-ne-cikti.

İnternet: Karabat, A. (2016). Masada Halep ve PYD var. Web: http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/masada-halep-ve-pyd-var.

İnternet: Karakaş, B. (2015). Doç.Dr.Erdoğan: Suriyelilere vatandaşlık verilmesini konuşmamız gerekecek. Web: http://www.diken.com.tr/doc-dr-erdogan-kimse-istemiyor-ama-suriyelilere-vatandaslik-verilmesini-konusmamiz-gerekecek/.

İnternet: Karakurt, O. (2016). ABD rojava peşmergelerini Suriye’de istemiyor. Web: http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/abd-rojava-pesmergelerini-suriyede-istemiyor.

İnternet: Kasapoğlu, Ç. (2014). Rojava: IŞİD neden Kobani’yi hedef alıyor? Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/07/140714_rojava_kobani.

İnternet: Katar eski başbakanı: silahlar Türkiye üzerinden gidiyordu, (2017). Web: http://tr.euronews.com/2017/10/28/katar-eski-basbakani-silahlar-turkiye-uzerinden-gidiyordu-abd-koordine-ediyordu.

İnternet: Kaya, A. (2007). Securitization of migration in the West and integration of migrants. Istanbul Kültür University Conference on Migration, Turkey and the EU, 2. Web: http://www.fes.de/aktuell/focus_europa/5/Docs/FES_Tuerkei_ Beitrag_Ayhan_Kaya.pdf.

İnternet: Kaya, S. (2016). Suriyeli mültecilerin Türk işgücü piyasasına etkileri, AR&GE Bülten. Web: http://izto.org.tr/demo_betanix/uploads/cms/ yonetim.ieu.edu.tr/6402_1478602711.pdf.

İnternet: Kayıp bir nesil olmalarını önlemek: Türkiye, geleceğimi hayal etmeye çalıştığımda hiçbir şey göremiyorum, Türkiye’deki Suriyeli mülteci çocukların eğitime erişiminin önündeki engeller, (2015). Human Rights Watch, 3-16. Web: https://www.hrw.org/sites/default/files/report_pdf/turkey1115tu_web. pdf.

İnternet: Ketenciler, İ. (2017). “Metin Gürcan: İdlib operasyonu yeni bir Fırat kalkanı değil yoğun çatışma beklenmiyor”. Web: http://t24.com.tr/haber/ metin-gurcan-idlib-operasyonu-yeni-bir-firat-kalkani-degil-yogun-catisma-beklenmiyor,463939?utm_medium=social&utm_content=sharebutton& utm_source=twitter.

Page 214: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

202

İnternet: Kılıçdaroğlu: Suriyelilere vatandaşlık ve Rakka operasyonu için referandum yapalım, (2017). https://tr.sputniknews.com/turkiye/ 21702281027422165-chp-kilicdaroglu-suriyeli-siginmacilara-vatandaslik-verilmesi-rakka-operasyonu/.

İnternet: Kıraç, Ş. (2017). 800 bin Suriyeli daha iş hayatına girecek. Web: http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ekonomi/691656/800_bin_Suriyeli_daha_is_hayatina_girecek.html.

İnternet: Kızılkoyun, F. (2016). Sultanahmet bombacısı Türkiye’ye girmek için bu yalanı söylemiş: IŞİD’den kaçtım. Web: http://www.hurriyet.com.tr/ sultanahmet-bombacisi-turkiyeye-girmek-icin-bu-yalani-soylemis-isidden-kactim-40040199.

İnternet: Kilis belediye başkanı: Suriyeli sığınmacı sayısı kent nüfusunu geçti, (2015). Web: http://tr.sputniknews.com/turkiye/20150825/1017318846.html.

İnternet: Kobanili sığınmacılar PKK kıskacında, (2015). Web: http://www.dunyabulteni.net/yurt-haberleri/319141/kobanili-siginmacilar-pkk-kiskacinda.

İnternet: Kurşun, Z. (2014). Ortadoğu neden vazgeçilmezdir? Web: http://ordaf.org/ortadogu-neden-vazgecilmezdir/.

İnternet: Küresel silah ticareti anlaşması yürürlüğe girdi, (2014). Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/12/141223_kuresel_silah_ anlasmasi.

İnternet: Leylak, A. ve Şulul, Ö. (2015). 62 bin 358 kişi Kobani’ye geri döndü. Web: http://www.hurriyet.com.tr/62-bin-358-kisi-kobani-ye-geri-dondu-29138462.

İnternet: Macaristan’dan Kırgızistan’a 60 yıldır dünya üzerindeki zorla yerlerinden edilenlere yardım ediyor. Web: http://www.unhcr.org.tr/?content=5.

İnternet: Merkel: AB-Türkiye sığınmacı anlaşması uygulanmalı, (2016). Web: http://www.ntv.com.tr/dunya/merkel-ab-turkiye-siginmaci-anlasmasi-uygulanmali,Gpn3WKQs_U6knhQ8kXfKfg.

İnternet: Merkel’den Erdoğan’a çağrı, (2016). Web: http://www.dw.com/ tr/merkelden-erdo%C4%9Fana-%C3%A7a%C4%9Fr%C4%B1/a-36575169.

İnternet: Merkel’in Rusya ziyaretinde sert rüzgârlar esti, (2017). Web: http://www.dw.com/tr/merkelin-rusya-ziyaretinde-sert-r%C3%BCzgarlar-esti/a-38668412.

İnternet: MGK’da karar alındı: Afrin dahil YPG’nin olduğu her yer meşru hedef, (2016). Web: https://tr.sputniknews.com/turkiye/201612021026103619-mgk-karar-afrin-ypg/.

İnternet: Migrant crisis: Russia and Syria weaponising migration, (2016). Web: http://www.bbc.com/news/world-europe-35706238.

Page 215: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

203

İnternet: Morawska, E. (2007). International migration: its various mechanisms and different theories that try to explain it. Web: http://dspace.mah.se/bitstream/ handle/2043/5224/WB1%2007%20inlaga_1.pdf?sequence=1.

İnternet: Muallim’den Suriyeli Kürtlere petrol suçlaması, (2017). Web: https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201710111030539054-muallim-suriye-kurtler-petrol/#comments.

İnternet: Muhalefetten ‘Suriyelilere vatandaşlık’ tepkisi, (2016). Web: http://www.aljazeera.com.tr/haber/muhalefetten-suriyelilere-vatandaslik-tepkisi.

İnternet: Mutluyuz ki kardeşlerine kucak açabilen bir millet var, (2013). Web: http://www.haberturk.com/gundem/haber/900844-mutluyuz-ki-kardeslerine-kucak-acabilen-bir-millet-var.

İnternet: http://www.multeci.org.tr/wp-content/uploads/2016/12/57-Sayili-Genelge-2010-Degisikligi.pdf.

İnternet: Mülteci hayatlar monitörü, (2017). İnsani Gelişme Vakfı ve Ipsos Sosyal Araştırmalar Enstitüsü. Web: http://ingev.org/wp-content/uploads/2017/07/ Multeci-Hayatlar-Monitorü.pdf.

İnternet: Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Sözleşme (Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme). Web: http://www.goc.gov.tr/icerik6/multecilerin-hukuki-durumuna-iliskin-sozlesme_340_341_641_icerik.

İnternet: NATO: Rusya mülteci krizini silah olarak kullanıyor, (2016). Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/03/160302_nato_multeci_rusya.

İnternet: Necib Mikati: Suriyeli mülteci sayısı Lübnan nüfusunun dörtte biri oldu, (2014). Web: http://www.ydh.com.tr/HD12573_suriyeli-multeci-sayisi-lubnannufusunun-4te-biri-oldu.html.

İnternet: Okur, M.A. (2016). Fırat kalkanı: stratejik savunma için ileri harekât. Web: http://www.turkyurduhaber.org/kose-yazisi/166/firat-kalkani-stratejik-savunma-icin-ileri-harekt.html.

İnternet: Origins and destinations of the world’s migrants, from 1990-2015, (2016). Web: http://www.pewglobal.org/2016/05/17/global-migrant-stocks/.

İnternet: Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri ile ilişkiler. Web: http://www.mfa.gov.tr/turkiye_nin-ortadogu-ile-iliskileri.tr.mfa.

İnternet: Ortak açıklamanın tam metni, (2015). Web: http://www.aljazeera.com.tr/haber/ortak-aciklamanin-tam-metni.

İnternet: Osman, T. (2014). Sykes-Picot Ortadoğu’ya nasıl bir miras bıraktı. Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/07/140630_sykes_picot_mirasi.

Page 216: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

204

İnternet: Ostovar, A. (2016). It’s time to negotiate with Iran over Syria. Web: http://foreignpolicy.com/2016/10/12/its-time-to-negotiate-with-iran-over-syria-war-russia-rouhani-united-states/.

İnternet: Özalp, G. (2016). AB’den 3 milyar euroya onay. Web: http://www.hurriyet.com.tr/abden-3-milyar-euroya-onay-40049169.

İnternet: Özalp, G. (2016). Brüksel’de PYD kongresi. Web: http://www.hurriyet.com.tr/brukselde-pyd-kongresi-40230876.

İnternet: Özbey, İ. (2017). Haşdi Şabi’nin sahadaki iş tutuşu DEAŞ’a çok yakın. Web: http://www.hurriyet.com.tr/hasdi-sabinin-sahadaki-is-tutusu-deasa-cok-yakin-40619248.

İnternet: Özcan, N.A. (2017). Yeniden “güvenli bölge” tartışmaları. Web: http://www.milliyet.com.tr/yeniden-guvenli-bolge--siyaset-ydetay-2389676/.

İnternet: Özer, S. ve Şirin, S.R. (2012). Suriyeli mülteci çocuklar saha araştırması sonuç raporu. İstanbul: Bahçeşehir Üniversitesi. Web: http://content.bahcesehir.edu.tr/public/files/files/BAUSuriye_23_11_2012.pdf.

İnternet: Özer, V. (2016). Suriyeliye TOKİ konutları. Web: http://www.hurriyet.com.tr/suriyeliye-toki-konutlari-40139816.

İnternet: Öztürk, H. (2017). Kürt koridoruna operasyon hazırlığı. Web: http://www.karar.com/guncel-haberler/kurt-koridoruna-operasyon-hazirligi-459188.

İnternet: Özvarış, H. (2015). Prof. Tarhanlı anlatıyor; güvenli bölge ne demek? Web: http://t24.com.tr/haber/prof-tarhanli-anlatiyor-guvenli-bolge-ne-demek, 305923.

İnternet: Pakistan coercion, UN complicity, the mass forced return of Afghan refugees, (2017). Web: https://www.hrw.org/report/2017/02/13/pakistan-coercion-un-complicity/mass-forced-return-afghan-refugees.

İnternet: Peşmerge Kobani’ye geçiyor, (2014). Web:

http://www.dw.com/tr/pe%C5%9Fmerge-kobaniye-ge%C3%A7iyor/a- 18026732.

İnternet: Pişkin, C. (2017). Bir defaya mahsus mülteci statüsü verilebilir. Web: https://www.evrensel.net/haber/309093/bir-defaya-mahsus-multeci-statusu-verilebilir.

İnternet: PYD lideri Ankara’da, (2014). Web: http://www.aljazeera.com.tr/ haber/pyd-lideri-ankarada.

İnternet: Özcan, A.N. (2017). Rakka düşünce. Web: http://www.milliyet.com.tr/ yazarlar/nihat-ali-ozcan/rakka-dusunce--2542572/.

Page 217: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

205

İnternet: Regional, refugee and resilience plan (3RP) 2017-2018 in response to the Syria crisis, regional strategic overview, (2017). Web: http://www.3rpsyriacrisis.org/wp-content/uploads/2017/02/3RP-Regional-Strategic-Overview-2017-2018.pdf.

İnternet: http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/2733.pdf.

İnternet: http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/10898.pdf.

İnternet: http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/22127.pdf.

İnternet: http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2006/09/20060926-1.htm.

İnternet: http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/ 2013/10/20131004-1.htm.

İnternet: http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/10/20141022-15.htm.

İnternet: http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/06/20140628-11.htm.

İnternet: http://www.resmigazete.gov.tr/ eskiler/ 2014/10/20141002M1.pdf.

İnternet: Web: http://www.resmigazete.gov.tr/ eskiler/2017/09/20170924-5.pdf.

İnternet: Rus askerler Afrin’e ulaştı, (2017). Web: https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201703211027727281-rus-askerler-afrin -ulasti/.

İnternet: Russia presents proof of Turkey’s role in ISIS oil trade, (2015). Web: https://www.rt.com/news/324263-russia-briefing-isis-funding/.

İnternet: Rusya: PKK ve YPG’yi terörist olarak görmüyoruz, (2017). Web: https://tr.sputniknews.com/rusya/201702081027127179-rusya-pkk-ypg-terorist-gormuyoruz/.

İnternet: Rusya: Suriye görüşmeleri doğrudan olmalı ve Kürtler de masada

bulunmalı, (2017). Web: https://tr.sputniknews.com/haberler/ 201702091027139504-rusya-suriye-gorusmeleri-dogrudan-olmal-ve-kurtler-de-masada-bulunmali/.

İnternet: Rusya’dan son dakika Suriye açıklaması, (2012). Web: http://www.milliyet.com.tr/rusya-dan-son-dakika-suriye-aciklamasi/dunya/ dunyadetay/13.12.2012/1641266/default.htm.

İnternet: Rusya’dan PYD’ye davet, (2017). Web:http://www.dw.com/tr/rusyadan-pydye-davet/a-41184810.

İnternet: SDG: Rakka’da artık kontrol tamamen bizde, (2017). Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41647943.

İnternet: SDG: Rakka’yı IŞİD’den kurtardık, (2017). Web https://www.amerikaninsesi.com/a/sdg-rakka-yi-isid-den-kurtardik/4073753. html.

Page 218: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

206

İnternet: Security Council unanimously adopts resolution 2254 (2015), endorsing road map for peace process in Syria, setting timetable for talks, (2015). Web: http://www.un.org/press/en/2015/sc12171.doc.htm.

İnternet: Security Council Requires Scheduled Destruction of Syria’s Chemical Weapons, Unanimously Adopting Resolution 2118, (2013). Web: https://www.un.org/press/en/2013/sc11135.doc.htm.

İnternet: Selvi, A. (2015). Salih Müslim’in Türkiye trafiği ve İncirlik Üssü. Web: http://www.yenisafak.com/yazarlar/abdulkadirselvi/salih-muslimuin-turkiye-trafigi-ve-incirlik-ussu-2015913.

İnternet: Sengupta, S. (2016). U.S. has taken in less than a fifth of pledged Syrian refugees. Web: http://www.nytimes.com/2016/05/11/world/middleeast/us-has-taken-in-less-than-a-fifth-of-pledged-syrian-refugees.html?_r=0.

İnternet: Shakdam, C. (2016). Asymmetrical weapons of war: mass-migration and co-opting of the European Union. Web: https://www.rt.com/op-edge/333689-mass-migration-europe-isis/.

İnternet: Sınır güvenliği kanun tasarısı Başbakanlık’ta bekliyor, (2016). Web: http://www.trthaber.com/haber/gundem/sinir-guvenligi-kanun-tasarisi-basbakanlikta-bekliyor-233090.html.

İnternet: Silah Ticareti Anlaşması (The Arms Trade Treaty). Web: https://unoda-web.s3-accelerate.amazonaws.com/wp-content/uploads/2013/06/English7. pdf.

İnternet Sinan Oğan: Türk kadınlarını dikizleyen Suriyeliler, (2017). http://www.cnnturk.com/turkiye/sinan-ogan-turk-kadinlarini-dikizleyen-suriyeliler?page=1.

İnternet: Soylu: Türkiye’de 3 milyon 551 bin 78 göçmen ve mülteci var, (2017). Web: http://www.aljazeera.com.tr/haber/soylu-turkiyede-3-milyon-551-bin-78-gocmen-ve-multeci-var.

İnternet: Sputnik, Rusya’nın hazırladığı Suriye anayasası taslak metninin tamamına ulaştı, (2017). Web: https://tr.sputniknews.com/ortadogu/ 201702011027015584-sputnik-rusya-suriye-anayasa-taslak/.

İnternet: Suriye: Türkiye’nin İdlib’e girmesi düpedüz saldırganlık, (2017). Web: https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201710231030708668-suriye-turkiye-idlib-saldirganlik/.

İnternet: Suriye savaşı Hatay’da mezhep ayrılığını körükledi, (2013). Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2013/09/130904_guardian_hatay.

İnternet: Suriye sınırına yapılan güvenlik duvarında sona gelindi, (2017). Web: http://www.milliyet.com.tr/suriye-sinirina-yapilan-guvenlik-gundem-2529237/.

İnternet: Suriye Türkiye’yi BM’ye şikayet etti, (2015). Web: http://t24.com.tr/haber/suriye-turkiyeyi-bmye-sikayet-etti,284602.

Page 219: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

207

İnternet: Suriye’de güvenli bölge ihtiyacı, (2016). Web: http://aa.com.tr/tr/dunya/ suriyede-guvenli-bolge-ihtiyaci/527723.

İnternet: Suriye’deki savaş 7. yılına girerken UNHCR Suriye’nin bir ‘dönüm noktasında’ olduğu uyarısında bulunuyor, (2017). Web: http://www.unhcr.org/tr/15435-suriyedeki-savas-7-yilina-girerken-unhcr-suriyenin-bir-donum-noktasinda-oldugu-uyarisinda-bulunuyor.html.

İnternet: Suriye’de 20 bin civarında yabancı savaşçı var, (2017). Web: http://www.dunyabulteni.net/avrupa/398002/suriyede-20-bin-civarinda-yabanci-savasci-var.

İnternet: Suriyeli muhaliflerin tek çatı altında katıldığı Cenevre-8 başlıyor, (2017). Web: http://aa.com.tr/tr/dunya/suriyeli-muhaliflerin-tek-cati-altinda-katildigi-cenevre-8-basliyor/982803.

İnternet: Suriyelilere “yabancı kimlik numarası” verilmesine ilişkin duyuru, (2015). http://www.goc.gov.tr/icerik6/suriyelilere-%E2%80%9Cyabanci-kimlik-numarasi%E2%80%9D-verilmesine-iliskin-duyuru_350_360_8912_icerik.

İnternet: Suriyelilere vatandaşlık referandum sonrası, (2017). Web: http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/682098/Suriyelilere_vatandaslik_ referandum_sonrasi.html.

İnternet: Suriyeli sığınmacılara yapılan yardımlar, (2017). Web: https://www.afad.gov.tr/upload/Node/2373/files/Suriyeli_Siginmacilara_ Yapilan_Yardimlar+7.pdf.

İnternet: Syria regional refugee response, inter-agency information sharing portal, (2016). Web: http://www.data.unhcr.org/syrianrefugees/regional.php.

İnternet: Syria conflict enters ‘final phase’ as isis loses ground, (2017). Web: https://www.ft.com/content/ab2825e8-bfc0-11e7-b8a3-38a6e068f464.

İnternet: Şençekiçer, Ş. (2017). Murat Erdoğan ile Suriyeli mültecilere yönelik medya algısı. Web: http://medyascope.tv/2017/08/24/murat-erdogan-ile-suriyeli-multecilere-yonelik-medya-algisi/.

İnternet: Şimşek, C.M. (2016). Türkiye’de Suriyeli sığınmacılara yönelik algı ve yaklaşımlar. Web: http://www.hurriyet.com.tr/turkiyede-suriyeli-siginmacilara-yonelik-algi-40294756.

İnternet: Şimşek, D. and Çorabatır, M. (2016). Challenges and opportunities of refugee integration in Turkey. İstanbul, Ankara : Research Centre on Asylum and Migration (IGAM) and the Heinrich Böll Foundation. Web: http://www.igamder.org/wp-content/uploads/2017/01/ Challengesandoportunitiesof-refugeeintegrationinturkey.pdf.

İnternet: Tanchum, M.M. and Karaveli, H.,M. (2014). Pakistan’s lessons for Turkey, Web: http://www.nytimes.com/2014/10/06/opinion/pakistans-lessons-for-turkey.html?r=0.

Page 220: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

208

İnternet: Tarlan, K.V. (2016). Vatandaşlık ve iskân kıskacında: Suriyeli mülteciler. Web: http://www.birikimdergisi.com/guncel-yazilar/7793/vatandaslik-ve-iskan-kiskacinda-suriyeli-multeciler#.WgTMJIVOJZU.

İnternet: Taşcı, İ. (2015). 10 soruda: Türkiye’nin sınır güvenliği sağlanabilir mi? Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/07/150723_turkiye_sinir_ guvenligi_10_soru.

İnternet: https://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem24/yil5/bas/b002m.htm.

İnternet: Timur, T. (2017). Dünya devleti, kabile devleti ve gizemli diplomasi. Web: https://www.birgun.net/haber-detay/dunya-devleti-kabile-devleti-ve-gizemli-diplomasi-184528.html.

İnternet: Tok, L., Misto, M. ve Temizer, S. (2017). Suriye’de 10 noktada PKK/PYD’ye ABD desteği. Web: http://aa.com.tr/tr/dunya/suriyede-10-noktada-pkk-pydye-abd-destegi/863161.

İnternet: TOKİ’nin inşa ettiği sınır duvarının yarısı tamamlandı, (2017). Web: http://www.ntv.com.tr/galeri/turkiye/tokinin-insa-ettigi-sinir-duvarinin-yarisi-tamamlandi,VUsgAVMh8Eq0UCzuwBqlFA/w9mxncBImUetMZic9oP3Kg.

İnternet: Tomar, C. (2017). Korku imparatorluğunun son kalesi: Rakka. Web: http://www.aljazeera.com.tr/gorus/korku-imparatorlugunun-son-kalesi-rakka.

İnternet: Topal, A., Şengül, E. ve Ateş, H. (2015). PYD, DAEŞ’ten çok daha tehlikeli. Web: http://www.sabah.com.tr/gundem/2015/06/19/pyd-daesten-cok-daha-tehlikeli-1434663598.

İnternet: Toprak, E. (2016). CHP haftalık değerlendirme raporu. Web: http://www.erdogantoprak.com.tr/yazar/HAFTALIK-DEGERLENDIRME-RAPORU-09-MART-2016/897/.

İnternet: http://tr.etilaf.org/.

İnternet: Trump’tan Suriyeli mültecilere ABD’ye giriş yasağı, (2017). Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-38772810.

İnternet: Trump: kimyasal saldırının yapıldığı hava üssünün vurulması emrini verdim, (2017). Web: https://www.amerikaninsesi.com/a/abd-tomahawk-fuzeleriyle-suriye-deki-hava-uslerini-vuruyor/3800183.html.

İnternet: Türk, V. (1999). The role of UNHCR in the development of international refugee law. Nicholson, F. and Twomwy, P. (Eds.). Refugee rights and realities, evolving international concepts and regimes. New York: Cambridge University Press.

İnternet: Türkiye bölgesel mülteci & dayanıklılık planı 2016- 2017 (3RP 2016-2017 in response to Syria crisis), (2016). Web: http://www.3rpsyriacrisis.org/wp-content/uploads/2016/02/Turkey-2016-Regional-Refugee-Resilience-Plan_ Turkish.pdf.

Page 221: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

209

İnternet: Türkiye dünya insani zirvesine hazırlanıyor, (2016). Web: http://aa.com.tr/tr/turkiye/turkiye-dunya-insani-zirvesine-hazirlaniyor-/567550.

İnternet: Türkiye, Suriye’ye terörist göndermeyi bırakmalı, (2016). Web: http://tr.mehrnews.com/news/1858608/Türkiye-Suriye-ye-terörist-göndermeyi -bırakmalı.

İnternet: Türkiye’de çocuk işçi olmak, (2017). DİSK/Genel-İş Sendikası. Web: http://cloudsdomain.com/ uploads/dosya/14918.pdf.

İnternet: Türkiye’deki Suriyeli çocuklar, (2016). Web: http://unicef.org.tr/files/bilgimerkezi/doc/T%C3%BCrkiyedeki%20Suriyeli%20%C3%87ocuklar_Bilgi%20Notu%20Nisan%202016_1.pdf.

İnternet: Türkiye’deki mültecilere ‘para kartı’ dağıtılacak, (2016). Web: http://www.dunya.com/ekonomi/turkiyedeki-multecilere-para-karti-dagitilacak-haberi-330381.

İnternet: Türkiye’deki mülteciler için AB mali yardım programı, (2017). Web: http://www.avrupa.info.tr/sites/default/files/2017-05/FRIT%20Factsheet% 2024052017%20TR_final.pdf.

İnternet: Türkiye'deki Aleviler Esad’ı destekliyor, (2013). Web: http://www.gazetevatan.com/-turkiye-deki-aleviler-esad-i-destekliyor--522653 -dunya/.

İnternet: Türkiye’deki ABD diplomatik misyonu tarafından yapılan açıklama,

(2017). Web: https://twitter.com/USEmbassyTurkey/status/ 921654964040142849?ref_src=twsrc%5Etfw&ref_url=http%3A%2F%2Fwww.bbc.com%2Fturkce%2Fhaberler-turkiye-41706057.

İnternet: Türkiye’den ilk sığınmacı grup Almanya’ya gönderildi, (2016). Türkiye Gazetesi. Web: http://www.turkiyegazetesi.com.tr/gundem/359085.aspx.

İnternet: Türkiye’nin Suriye ihtilafına yaklaşımı, (2017). Web: http://www.mfa.gov.tr/turkiye-suriye-siyasi-iliskileri-.tr.mfa.

İnternet: Türmen, R. (2016). AB-Türkiye anlaşması ve mültecilerin unutulan insan hakları. Web: http://t24.com.tr/yazarlar/riza-turmen/ab-turkiye-anlasmasi-ve-multecilerin-unutulan-insan-haklari,14180.

İnternet: Türmen, R. (2015). Tampon bölgeler hukuk ihlali. Web: http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/313452/Tampon_bolgeler_hukuk_ihlali.html#.

İnternet: Uluslararası Af Örgütü uzmanı Andrew Gardner: AB yasa dışı sığınmacı anlaşmasını sürdürmek için Türkiye’yi övüp duruyor, (2016). Web: http://www.abhaber.com/uluslararasi-af-orgutu-uzmani-andrew-gardnerab-yasadisi-siginmaci-anlasmasini-surdurmek-icin-%E2%80%AA%E2%80%8E turkiyeyi-ovup-duruyor/.

Page 222: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

210

İnternet: Uluslararası Suyollarının Ulaşım Dışı Amaçlarla Kullanımına İlişkin Sözleşme. UN convention on the law of the non-navigational uses of international watercourses, (1997). Web: https://www.internationalwaterlaw.org/documents/intldocs/watercourse_conv.html.

İnternet: New York Declaration for Refugees and Migrants. http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=A/RES/71/1.

İnternet:UN Resolution, 819 (1993). https://documents-dds-ny.un.org/doc/UNDOC /GEN/N93/221/90/IMG/N9322190.pdf?OpenElement.

İnternet:UN Resolution, 824 (1993). https://documents-dds-ny.un.org/doc/UNDOC

/GEN/N93/262/07/IMG/N9326207.pdf?OpenElement. İnternet: UNHCR’nin tarihçesi. Web: http://www.unhcr.org/tr/unhcrnin-tarihcesi.

İnternet: UN Human Rights Council, human rights abuses and international humanitarian law violations in the Syrian Arab Republic, 21 July 2016 - 28 February 2017 (A/HRC/34/CRP.3), (Conference room paper of the Independent International Commission of Inquiry on the Syrian Arab Republic), (2017). Web: http://www.ohchr.org/EN/HRBodies/HRC/IICISyria/ Pages/IndependentInternationalCommission.aspx.

İnternet: Unfinished US-Mexico border wall is a costly logistical nightmare in Texas, (2016). Web: https://www.theguardian.com/us-news/2016/jan/01/ unfinished-us-mexico-border-wall-texas-secure-fence-act.

İnternet: UNHCR küresel eğilimler raporu, (2015). Web: http://www.unhcr.org/ turkey/home.php?Content=640.

İnternet: UNHCR: Suriyeli mültecilerin toplam sayısı ilk kez 4 milyonu geçti, (2015). Web: http://www.unhcr.org/turkey/home.php?content=648.

İnternet: UNICEF Syria crisis situation report year end 2016, (2017). Web: http://www.data.unhcr.org/syrianrefugees/regional.php.

İnternet: UN Resolution, 688 (1991). Web: http://www.securitycouncilreport.org/ atf/cf/%7B65BFCF9B-6D27-4E9C-8CD3-CF6E4FF96FF9%7D/IJ% 20SRES688.pdf.

İnternet: UN Resolution, 2254 (2015). Web: http://www.securitycouncilreport.org/ atf/cf/%7B65BFCF9B-6D27-4E9C-8CD3-CF6E4FF96FF9%7D/s_res_2254. pdf.

İnternet: UN Resolution, 748 (1992). Web: http://www.un.org/en/ga/search/view_ doc.asp?symbol=S/RES/748(1992).

İnternet: UN Resolution, 883 (1993). Web: https://documents-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/626/78/PDF/N9362678.pdf?OpenElement.

Page 223: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

211

İnternet: UN convention on the law of the non-navigational uses of international watercourses, (1997). Web: https://www.internationalwaterlaw.org/ documents/intldocs/watercourse_conv.html.

İnternet: Üç ülkenin uzlaştığı Astana mutabakatı metni, (2017). Web: http://www.mepanews.com/haberler/9256-tuerkiye-rusya-ve-iran-in-uzlasma-sagladigi-astana-mutabakati.html.

İnternet: Ün, A. (2017). Kobani’yi Diyarbakır’a taşıdılar. Web: http://www.hurriyet.com.tr/kobaniyi-diyarbakira-tasidilar-40566645.

İnternet: Üzüm, İ. Nusayrilik. (33). Web: http://www.islamansiklopedisi.info/ dia/pdf/c33/c330194.pdf.

İnternet: 3RP regional, refugee and resilience plan 2017-2018 in response to the Syria crisis, regional strategic overview, (2017). Web: http://www.3rpsyriacrisis.org/wp-content/uploads/2017/02/3RP-Regional-Strategic-Overview-2017-2018.pdf.

İnternet: ‘War against terrorism’: Assad vows to continue fight, crush dreams of ‘fascist’ Erdogan, (2016). Web: https://www.rt.com/news/345771-assad-war-against-terrorism/.

İnternet: We had nowhere else to go, forced displacement and demolitions in northern Syria (2015). Amnesty International, 5-32. Web: https://www.amnesty.org/en/documents/mde24/2503/2015/en/.

İnternet: Who we are. http://www.unrwa.org/who-we-are.

İnternet: Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu. http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.6458.pdf.

İnternet: Yabancılara Yönelik Eğitim-Öğretim Hizmetleri Genelgesi. http://mevzuat.meb.gov.tr/html/yabyonegiogr_1/yabyonegiogr_1.html.

İnternet: Yeğen, M. (2015). Çözüm süreci: tamam mı, devam mı? Web: http://www.aljazeera.com.tr/gorus/cozum-sureci-tamam-mi-devam-mi adresinden 22 Eylül 2017’de alınmıştır.

İnternet: Yeni düşman Heyet Tahrir El Şam kim? (2017). Web: http://www.gazetevatan.com/yeni-dusman-heyet-tahrir-el-sam-kim--1108619-gundem/.

İnternet: 27 ABD valisi sığınmacı istemiyor, (2015). Web: http://www.aljazeera.com.tr/haber/27-abd-valisi-siginmaci-istemiyor.

İnternet: YÖK üyesi alınan kararı duyurdu; Suriyeliler meslek yüksekokullarına yerleştirilecek, (2017). Web: http://t24.com.tr/haber/yok-uyesi-alinan-karari-duyurdu-suriyeliler-meslek-yuksekokullarina-yerlestirilecek,388794.

Page 224: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

212

İnternet: Yiğit, H. (2012). Suriye’de yaşananlara ve mezhep gerilimine Hatay’dan bakmak. Web: http://sendika62.org/2012/08/suriyede-yasananlara-ve-mezhep-gerilimine-hataydan-bakmak-hamide-yigit/.

İnternet: YPG arması krizi: Türkiye ABD’yi “ikiyüzlülük”le suçladı, (2016). Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/05/160527_abd_ypg_toner.

İnternet: Zaman, A. (2017). Suriyeli Kürt komutan: ‘Türkiye ile iyi ilişkiler istiyoruz’. Web: https://www.al-monitor.com/pulse/tr/contents/articles/originals/2017/09/ turkey-kurdish-commander-says-us-should-stay-in-syria.html.

Kalkınma Bakanlığı, (2014). Göç özel ihtisas komisyonu raporu. Ankara: Kalkınma Bakanlığı.

Karabulut, B. (2011). Güvenlik, küreselleşme sürecinde güvenliği yeniden düşünmek. Ankara: Barış Kitabevi.

Karakehya, H. (2009). Gözetim ve suçla mücadele: gözetimin tarihsel gelişimi ile yakın dönemde gerçekleştirilen hukuki düzenleme ve uygulamalar bağlamında bir değerlendirme. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 58(2), 319-357.

Kardaş, Ş. (2011). Türk dış politikasında eksen kayması mı? Akademik Ortadoğu, 5(2).

Karpat, K. (2011). Osmanlı’dan günümüze Ortadoğu’da millet, milliyet, milliyetçilik. İstanbul: Timaş Yayınları.

Karrenbrock, G. (2006). Göç ve iltica. Uluslararası Göç Sempozyumu Bildiriler (8-11/12/2015). İstanbul: Zeytinburnu Belediyesi.

Kaya, A. (2005). Göç: güvenlik ve korkunun iktidarı. Uluslararası Göç Sempozyumu Bildiriler (8-11/12/2005). İstanbul: Zeytinburnu Belediyesi.

Kılıç, T. (2006). Bir insan hakkı olarak iltica. Uluslararası Göç Sempozyumu Bildiriler (8-11/12/2015). İstanbul: Zeytinburnu Belediyesi.

Kılıçbay, M.A. (2003). Kimlikler okyanusu. Doğu Batı, 23(6).

Kıran, A. (2013). Ortadoğu’da su, bir çatışma ya da uzlaşma alanı. İstanbul: Kitap Yayınevi.

Kırımlı, H. (2006). Kırım’dan Türkiye’ye Kırım Tatar göçleri. Uluslararası Göç Sempozyumu Bildiriler (8-11/12/2015). İstanbul: Zeytinburnu Belediyesi.

Kirişci, K., Ferris, E., Dinçer, O.B., Federici, V., Karaca, S. ve Özmenek-Çarmıklı, E. (2013). Suriyeli mülteciler krizi ve Türkiye, sonu gelmeyen misafirlik, Ankara: USAK ve Brookings Enstitüsü.

Kirişçi, K. (1988). Türkiye’ye yönelik göç hareketlerinin değerlendirilmesi. Bilanço 1923-1998: Türkiye Cumhuriyeti’nin 75. Yılına Toplu Bakış Uluslararası Kongresi. İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları.

Page 225: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

213

Kobane-Suruç ziyareti raporu, (2014). İnsan Hakları Örgütleri (İnsan Hakları Derneği, Mazlum-Der, Uluslararası Af Örgütü, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Helsinki Yurttaşlar Derneği, Göç Platformu).

Kodaman, T. (2007). Fırat-Dicle meselesi ve Türkiye-Suriye ilişkilerine etkisi. Ankara: Asil Yayın-Dağıtım.

Koyuncu, A. A. (2016). Suriye’de azınlıklar ve azınlıklararası ilişkiler. Okur, M.A. ve Salık, N. (Editörler). Bağımsızlıktan Arap baharına Suriye, iç ve dış politika. Ankara: Nobel Yayıncılık.

Köktaş, A. (2011). “Sınır güvenlik birimi” kurma çalışmaları. Ankara: Stratejik Düşünce Enstitüsü.

Kösebalaban, H. (2014). Türk dış politikası. (Çev. İnaç, H.), Ankara: Bing Bang Yayınları.

Köstem, S. (2017). Astana görüşmeleri ve Rusya’nın Suriye’deki çözüme bakışı. Ortadoğu Analiz, 9(79), 18.

Köşer-Akçapar, Ş. (2002). Uluslararası göç alanında güvenlik algılamaları ve göçün insani boyutu. Ihlamur-Öner, S.G. ve Öner, N.A.Ş. (Editörler). Küreselleşme çağında göç, kavramlar, tartışmalar. İstanbul: İletişim Yayınları.

Krasner, S.D. (2001). Abiding sovereignty. International Political Science Review, 22(3).

Kut, G. (1993). Ortadoğu su sorunu: çözüm önerileri. Şen, S. (Editör). Su sorunu, Türkiye ve Ortadoğu. İstanbul: Bağlam Yayınları.

Kümbetoğlu, B. (2002). Göç çalışmalarında nasıl sorusu. Ihlamur-Öner, S.G. ve Öner, N.A.Ş. (Editörler). Küreselleşme çağında göç, kavramlar, tartışmalar. İstanbul: İletişim Yayınları.

Kürkçüoğlu, Ö. (2010). Türkiye’nin Arap Ortadoğusu’na karşı politikası (1945-1970). Ankara: Barış Platin Yayınevi.

Kürkçüoğlu, Ö. ve Koraş, F. (2011). 2000 yılı sonrası Türkiye’nin Ortadoğu siyaseti. Demirağ, Y. ve Çelebi, Ö. (Editörler). Türk dış politikası son 10 yıl. Ankara: Palme Yayıncılık.

Lee, E.S. (1966). A theory of migration. Demography, 3(1), 47-57.

Leonard, S. (2007). The ‘securitization’ of asylum and migration in the European Union: beyond the Copenhagen school’s framework. SGIR Sixth Pan-European International Relations Conference.

Mandacı, N. ve Özerim, G. (2013). Uluslararası göçlerin bir güvenlik konusuna dönüşümü: Avrupa’da radikal sağ partiler ve göçün güvenlikleştirilmesi. Uluslararası İlişkiler. 10(39).

Page 226: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

214

Massey, D.S., Arango, J., Hugo, G., Kouaouci, A., Pellegrino, A. and Taylor, J.E. (2014). Uluslararası göç kuramlarının bir değerlendirmesi. Göç Dergisi, 1(1).

Milner, J. and Loescher, G. (2011). Responding to protracted refugee situations, lessons from a decade of discussion. Oxford: University of Oxford Refugee Studies Centre.

Musaoğlu, N. ve Özgöker, U. (2011). Avrupa kimliği kurgusu. İstanbul: Kriter Yayınları.

Mutuş-Toprakseven, C. (2016). Türkiye-AB insani kabul programı ve düşündürdükleri, Analist.

Neocleous, M. (2014). Güvenliğin eleştirisi (çev. Ok, T.). Ankara: NotaBene Yayınları.

Okman, C. (1993). Su sorunu ve Ortadoğu’da stratejik durum. Şen, S. (Editör). Su sorunu, Türkiye ve Ortadoğu. İstanbul: Bağlam Yayınları.

Oktav, Ö.Z. (2010). Türkiye-Suriye ilişkilerinde ekim krizinden ortak kader anlayışına geçiş sürecinin bir analizi. Yenigün, C. ve Efegil, E. (Editörler). Türkiye’nin değişen dış politikası, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.

Okur, M.A. (2012). Emperyalizm, hegemonya, imparatorluk. İstanbul: Ötükent Neşriyat.

Oran, B. (1996). Kalkık horoz, çekiç güç ve Kürt devleti. Ankara: Bilgi Yayınevi.

Oran, B. (2009). Türk dış politikasının teori ve pratiği. Oran, B. (Editör). Türk dış politikası Kurtuluş Savaşından bugüne olgular, belgeler, yorumlar, 1919-1980. İstanbul: İletişim Yayınları.

Öberg, S. (1996). Spatial and economic factors in future south-north migration. W.Lutz (Ed.). The future population of the world: what can we assume today? London: Earthscan.

Öner, N.A.Ş. (2002). Çabalar sonuç verecek mi? Avrupa Birliği’nin ortak bir göç ve sığınma politikası oluşturma girişimleri. Ihlamur-Öner, S.G. ve Öner, N.A.Ş. (Editörler). Küreselleşme çağında göç, kavramlar, tartışmalar. İstanbul: İletişim Yayınları.

Özalp, O.N. (2014). Uluslararası ilişkilerde başarısız devletler sorunsalı ve bu sorunsalın uluslararası hukuka etkileri. İ.Ü. Hukuk Fakültesi Mecmuası, 72(1).

Özcan, M. (2010). Türkiye’nin Ortadoğu politikası: mesafeden müdahaleye dönüşüm, Yenigün, C. ve Efegil, E. (Editörler). Türkiye’nin değişen dış politikası, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.

Özkan, I. (2013), Göç, iltica ve sığınma hukuku. Ankara: Seçkin Yayıncılık.

Page 227: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

215

Özkoç, Ö. (2008). Suriye Baas partisi: kökenleri, dönüşümü, izlediği iç ve dış politika (1943-1991). Ankara: Mülkiyeliler Birliği Yayınları, Tezler Dizisi:17.

Öztürk, N.Ö. (2015). Mültecinin hukuki statüsünün belirlenmesi. Ankara: Seçkin Yayıncılık.

Pazarcı, H. (2012). Uluslararası hukuk. Ankara: Turhan Kitabevi.

Pazarcı, H. (2015). Türk dış politikasının başlıca sorunları. Ankara: Turhan Kitabevi.

Paker-Balta, E. (2009). Güvenlik endüstrisi ve güven(siz)liğin inşası: bir toplumsal paranoyayı anlamak. Toplum ve Bilim, 115, 204-225..

Peker, B. ve Sancar, M. (1986). Mülteciler ve iltica hakkı, yaşamın kıyısındakilere hoşgeldin diyebilmek. Ankara: İnsan Hakları Derneği.

Perruchoud, R. (2009). Göç terimleri sözlüğü. (Çev. Ed. Çiçekli, B.). Cenevre: Uluslararası Göç Örgütü.

Piore, M.J. (1980). Comment (birds of passage: migrant labor and industrial societies). Industrial and Labor Relations Review, 33(3).

Price, M.E. (2009). Rethinking asylum: history, purpose and limits. New York: Cambridge University Press.

Rumelili, B. ve Karadağ, S. (2017). Göç ve güvenlik: eleştirel yaklaşımlar. Toplum ve Bilim, (140), 50.

Salomoni, F. (2002). Göç verenden göç alan ülkeye geçiş: Akdeniz modeli ve İtalya örneği. Ihlamur-Öner, S.G. ve Öner, N.A.Ş. (Editörler). Küreselleşme çağında göç, kavramlar, tartışmalar. İstanbul: İletişim Yayınları.

Sağıroğlu, A.Z. (2016). Türkiye’de merkezi göç yönetimi. Esen, A. Ve Duman, M. (Editörler). Türkiye’de geçici koruma altındaki Suriyeliler: tespitler ve öneriler. İstanbul: Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi Vakfı.

Sander, O. (2011). Siyasî tarih 1918-1994. Ankara: İmge Yayınevi.

Saraçlı, M. (2011). Uluslararası hukukta yerinden edilmiş kişiler. Ankara: Adalet Yayınevi.

Sarıkaya, M. (2016, Temmuz 14). Göç Bakanlığı, Habertürk.

Seeberg, P. (2013). Migration into and from Syria and nontraditional security

issues in the MENA region: transnational integration, security, and national

interests. Seeberg, P. ve Eyadat, Z. (Ed.). Migration, security, and citizenship

in the Middle East. New York: Palgrave Macmillan.

Sert, D. Ş. (2002). Uluslararası göz yazınında bütünleyici bir kurama doğru. Ihlamur-Öner, S.G.ve Öner, N.A.Ş. (Editörler). Küreselleşme çağında göç, kavramlar, tartışmalar. İstanbul: İletişim Yayınları.

Page 228: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

216

Sevinç, T. (2014). İsveç Kralı XII. Şarl’ın Osmanlı Devleti’ne ilticası ve ikâmeti (1709-1714). History Studies, 6(1).

Sinkaya, B. (2015). Suriye krizi çerçevesinde İran-PYD ilişkileri: taktik ortaklık. Ortadoğu Analiz, 7(70).

Sinkaya, B. (2011). İran-Suriye ilişkileri ve Suriye’de halk isyanı. Ortadoğu Analiz, 3(33), 48-38.

Sirkeci, İ. (2017, 6 Kasım). Birgün. Siyasi geçiş hesabı, (2017, 23 Ekim). Cumhuriyet.

Sönmezoğlu, F. (2000). Uluslararası ilişkiler sözlüğü. İstanbul: Der Yayınları.

Sönmezoğlu, F. (2006). II. dünya savaşından günümüze Türk dış politikası. İstanbul: Der Yayınları.

Stark, O. and Bloom, D.E. (1985). The new economics of labor migration. The American Economic Review, 75(2).

Suriyeli sığınmacıların Türkiye’ye etkileri, (2015). Rapor No: 195. Ankara: ORSAM ve TESEV.

Şahin Mencütek, Z. (2015). Suriye krizinin Ürdün dış politikasına etkisi: Suriyeli mülteciler ve IŞİD’e karşı koalisyona katılım. Ortadoğu Etütleri, 7(1).

Şenocak, S. (2006). Fransa ve göç olgusu. Uluslararası Göç Sempozyumu Bildiriler (8-11/12/2005). İstanbul: Zeytinburnu Belediyesi.

Şimşek, D. ve İçduygu, A. (2017). Giriş: uluslararası göç, politika ve güvenlik. Toplum ve Bilim. (140).

Tamçelik, S. ve Ayvaz, G.M. (2016). Suriyeli mülteciler sorununun Türkiye’ye yansıması. Çomak, H., Sancaktar, C. ve Demir S. (Editörler). Uluslararası politikada Suriye krizi. İstanbul: Beta Basım A.Ş.

Taneri, G. (2012). Uluslararası hukukta mülteci ve sığınmacıların geri gönderilmemesi ilkesi. Ankara: Bilge Yayınevi.

Tanış,T. (2016, Mayıs 1). Bir fiyasko olarak mülteci anlaşması, Hürriyet.

Taşdemir, F. (2013). Başarısız devletler ve uluslararası hukuk açısından ortaya çıkardığı sorunlar. Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 8(1).

Taşdemir, F. ve Özer, A. (2017). Kuvvet kullanma hukuku açısından Fırat kalkanı Operasyonu. Akademik Hassasiyetler, 4(7).

Taştan, C. ve Çelik, Z. (2017). Türkiye’de Suriyeli çocukların eğitimi: güçlükler ve öneriler. Ankara: Eğitim-Bir-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi.

Page 229: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

217

Torun, A. (2012). Ulusal güvenlik ve küreselleşme: Türkiye’nin ulusal güvenlik politikasının dönüşümünde küreselleşmenin rolü. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Ulagay, O. (2017). Dünya Trump’a mı kalacak? İstanbul: Doğan Kitap.

Unutulmaz, K.O. (2002). Gündemdeki kavram: göçmen entegrasyonu Avrupa’daki gelişimi ve Britanya örneği. Ihlamur-Öner, S.G. ve Öner, N.A.Ş. (Editörler). Küreselleşme çağında göç, kavramlar, tartışmalar. İstanbul: İletişim Yayınları.

Versan, R. (1993). GAP ve hukuk açısından Türk-Arap ilişkileri. Şen, S. (Editör). Su sorunu, Türkiye ve Ortadoğu. İstanbul: Bağlam Yayınları.

Waever, O. (2004). Peace and security: two concepts and their relationship. Guzzini, S. and Jung, D. (Eds.). Contemporary security analysis and Copenhagen peace research. London and New York: Routledge.

Waever, O. (2008). Toplumsal güvenliğin değişen gündemi. Uluslararası İlişkiler, 5(18), 151-178.

Waltz, K.N. (2009). İnsan, devlet ve savaş: teorik bir analiz (Çev. Bozkurt, E., Kanat, S. ve Yalçıner, S.). Ankara: Asil Yayın Dağıtım.

Wolfers, A. (2013). Muğlak bir simge olarak ulusal güvenlik (Çev. Aka, H.B.). Uluslararası ilişkilerde anahtar metinler. İstanbul: Röle Akademik Yayıncılık.

Yenigün, C. (2010). Türk dış politikasında üçüncü dalga. Yenigün, C. ve Efegil, E. (Editörler). Türkiye’nin değişen dış politikası. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.

Yeşiltaş, M. (2015). İç savaşa komşu olmak Türkiye’nin Suriye sınır güvenliği siyaseti. Ankara: SETA.

Yıldız, T. ve Yıldız, İ. (2017). Suriyelilerin Türkiye ekonomisinde kayıt dışı istihdama etkileri ve bunun yansıması olarak Türkiye’ye maliyetleri üzerine bir inceleme. İktisadi İdari ve Siyasal Araştırmalar Dergisi, 2(3).

Yılmaz-Elmas, F. (2001). Avrupa’da yükselen duvarlar göçmenlerin üzerine yıkılır mı?. Analist.

Yılmaz-Elmas, F. (2016). Avrupa kapı duvar, göç yaklaşımında söylem-eylem tutarsızlığı. Ankara: USAK Yayınları.

Page 230: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

218

Page 231: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

219

ÖZGEÇMİŞ

Kişisel Bilgiler

Soyadı, adı :Korkmaz Ahmet

Uyruğu :T.C.

e-mail :[email protected]

Eğitim

Derece Eğitim Birimi Mezuniyet tarihi

Doktora Gazi Üniv. SBE Devam Ediyor

Yüksek lisans Selçuk Üniv. SBE 2010

Yabancı Dil

İngilizce

Yayınlar

Suriyeli Sığınmacılardan Kaynaklanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri (2016) (Akademik Hassasiyetler)

Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Türkiye-İran İlişkileri (2014) (İran: Değişen İç Dinamikler ve Türkiye-İran İlişkileri)

Krizler ve İstihbaratın Fonksiyonu: Küba Krizi Örneği (2012) (Krizler ve Kriz Yönetimi)

Suriye Krizi: İran ve Rusya’nın Jeopolitik Yaklaşımları (2012) (Krizler ve Kriz Yönetimi)

Page 232: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

GAZİLİ OLMAK AYRICALIKTIR…

Page 233: KORKMAZ AHMET GAZİ ÜNİVERSİTESİ T.C

ARALIK 2017

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

AR

AL

IK 2

017

DOKTORA

TEZİ

AH

ME

T K

OR

KM

AZ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI

AHMET KORKMAZ

TÜRKİYE'YE YÖNELİK SIĞINMACI VE MÜLTECİ HAREKETLERİNİN ULUSAL GÜVENLİĞE ETKİLERİ:

SURİYELİ SIĞINMACILAR ÖRNEĞİ

UL

US

LA

RA

RA

SI İL

İŞK

İLE

R A

NA

BİL

İM D

AL

I