kur’Ân i kerİm’de allah (c.c.)’in sevdİĞİ ve sevmedİĞİ...

42
İlhan UYGÜL | 387 -----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015----------- KUR’ÂN-I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ İNSAN TİPLERİ İlhan UYGÜL Özet İnsan duyguları olan bir varlıktır. Bu, onu diğer canlılardan farklı kılan bir özelliktir. İnsana verilen duyguların başında sevgi gelir. İnsan bu his sayesinde ebeveynini, eşini, çocuklarını, bağını, evini hatta kendini sever. Bütün bunların ötesinde Rabbini, peygamberini, milli ve manevi değerlerini sever. Bu hissin varlığı, onu yaratanın varlığını gösteren en büyük delillerdendir. Yaratan, kainatı sevgiden yaratmıştır. Kâinatı ise en sevdiği varlık olan insan için var etmiştir. Keyfiyetini bilmemekle beraber Allah (c.c.)’ın insanı sevdiği bilinen bir gerçektir. Bunu Kur’ân -ı Kerim’de birçok ayette görebiliyoruz. Allah (c.c.)’nın insan sevgisi, isimler üzerinden değil sıfatlar üzerinden gerçekleşir. Dolayısıyla güzel işler yapan, hayırlara vesile olan, hatalarından pişmanlık duyan, koyduğu sınırlara dikkat eden insanları sever. Haddi aşan, fenalık yapan, haksızlık yapan, isyan eden kulları ise sevmez. Sabırlı, adaletli, temiz, cömert kullarını sever. Tembel, cimri, kafir, hain, zalim kullarını sevmez. Bu çalışmada Allah (c.c.)’ın sevdiği ve sevmediği insan tipleri Kur’ân-ı Kerim ışığında ele alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Allah, sevgi, insan, Kur’ân-ı Kerim. *** Kahraman Maraş Sütçü İmam Üniversitesi Temel İslam Bilimleri Tefsir Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans öğrencisi.

Upload: others

Post on 30-Dec-2019

10 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 387

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

KUR’ÂN-I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ

VE SEVMEDİĞİ İNSAN TİPLERİ İlhan UYGÜL

Özet

İnsan duyguları olan bir varlıktır. Bu, onu diğer canlılardan farklı

kılan bir özelliktir. İnsana verilen duyguların başında sevgi gelir. İnsan

bu his sayesinde ebeveynini, eşini, çocuklarını, bağını, evini hatta kendini

sever. Bütün bunların ötesinde Rabbini, peygamberini, milli ve manevi

değerlerini sever. Bu hissin varlığı, onu yaratanın varlığını gösteren en

büyük delillerdendir. Yaratan, kainatı sevgiden yaratmıştır. Kâinatı ise en

sevdiği varlık olan insan için var etmiştir. Keyfiyetini bilmemekle beraber

Allah (c.c.)’ın insanı sevdiği bilinen bir gerçektir. Bunu Kur’ân -ı

Kerim’de birçok ayette görebiliyoruz. Allah (c.c.)’nın insan sevgisi,

isimler üzerinden değil sıfatlar üzerinden gerçekleşir. Dolayısıyla güzel

işler yapan, hayırlara vesile olan, hatalarından pişmanlık duyan,

koyduğu sınırlara dikkat eden insanları sever. Haddi aşan, fenalık yapan,

haksızlık yapan, isyan eden kulları ise sevmez. Sabırlı, adaletli, temiz,

cömert kullarını sever. Tembel, cimri, kafir, hain, zalim kullarını sevmez.

Bu çalışmada Allah (c.c.)’ın sevdiği ve sevmediği insan tipleri Kur’ân-ı

Kerim ışığında ele alınmıştır.

Anahtar Kelimeler: Allah, sevgi, insan, Kur’ân-ı Kerim.

***

Kahraman Maraş Sütçü İmam Üniversitesi Temel İslam Bilimleri Tefsir Ana

Bilim Dalı Yüksek Lisans öğrencisi.

Page 2: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

388 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

Human Types that God Likes and Dislikes in Quran

Abstract

Human being that have emotions is an asset. This makes him

unique which is different from other living things The most important

one is emotion of love. With this feeling, human loves their parents,

spouse, children, and even love themselves. Above all, human lave the

Lord, the prophet, like national and spiritual values. The existence of this

feeling creates one of the most important evidence showing the existence

of the Creator. The universe was created out of love if the universe had a

favorite for mankind who has assets. Although knowing the

circumstance of Allah (God) is a known fact that human love. This can be

seen in many verses in the Quran. Almighty God, love of human being is

because of his characters takes place not through the names. Therefore,

God likes those who do good deeds, paye way to good work sorry for his

or her own wrongdoing on them. He does not love those who are

Transgressors, evil doer, unjust person and who rebelled. He loves His

servant who are Patient, fair, neat, generous. He does not lazy, stingy,

camphor, treacherous, cruel. In this study, the types of people that Allah

loves and dislikes studied in the light of Quran.

Key Words: God, love, man, the Holy Quran.

Giriş

İnsan duyguları olan bir varlıktır. İlahi kudret onu sevmek,

acımak, üzülmek, kıskanmak gibi birçok duygularla donatmıştır. Bu

duyguların başında sevmek gelir ki bu sayede insan anne babasını,

eşini, çocuklarını, evini barkını, memleketini sever. Bunların ötesinde

Rabbini, peygamberini ve yüce kitabını sever.

‚Aranızda sevgi ve şefkati var etmesi, onun varlığını gösteren

kanıtlardan biridir.‛1 Bu ilahî beyana göre insanların birbirini

sevmesi, yaratılanı sevmeleri ve içlerinde sevgi adında bir his

1 Rum, 30/21

Page 3: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 389

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

taşımaları Yüce Yaratıcının varlığını gösteren delillerden biridir.

Sevgi varsa onu var eden ve insanın içine koyan biri de vardır ki O,

Allah’tır. Bu, sevme hissini bir özellik olarak insanın ayrılmaz bir

parçası yapan Yüce Rabbimizin, yarattıklarını sevdiği anlamına da

gelir.

Allah (c.c.) tarafından sevilmek bir insan için en büyük nimettir.

İnsanın gayesi ve hedefi bu sevgiyi elde etme, muhafaza etme ve bu

sevgiye layık olmaktır. İslam’ın insanı yükseltmek istediği ufuk işte

budur. Kur’ân-ı Kerim’de Yahudiler ve Hristiyanlar ‘Biz Allah (c.c.)’ın

oğulları ve sevdikleriyiz’2 derken Müşrikler ise ‘Allah’ı sevdiğimiz

için bizi ona yaklaştırsın diye putlara tapıyoruz’3 derler. Asr-ı

saadette Necran’dan gelen Hristiyan grup ‘Biz Allah’a olan

sevgimizden dolayı Mesih’i tanrı olarak tanıyoruz4, demişlerdi. Buna

karşılık Allah (c.c.), Hz. Peygamber’i Kur’ân’ı Kerim’de:

‘De ki siz Allah’ı gerçekten seviyorsanız hemen bana uyun ki

Allah da sizi sevsin günahlarınızı bağışlasın.’5 buyurarak sevgide

ölçünün ne olması gerektiğini öğretir.

Başka bir yerde ise Yüce Allah, inananlara şöyle seslenir:

‘Ey iman edenler içinizden her kim dininden dönerse Allah ona

karşılık kendisinin sevdiği ve kendisini seven insanlar getirir. Bunlar

müminlere karşı alçakgönüllü kafirlere karşı şiddetlidirler. Allah

yolunda savaşırlar ayıplayanların ayıplamasından çekinmezler. Bu

Allah (c.c.)’ın lütfudur ki onu dilediğine verir. Zira Allah (c.c.)’ın

keremi geniştir ve ona kimin layık olduğunu bilir.’6

Bu ayette Allah (c.c.), sevdiği ve seveceği kulların şu dört

vasfını sayar: Müminlere karşı alçakgönüllü olmak, kafirlere karşı

2 Mâide, 5/18 3 Zümer, 39/3 4 Zemahşerî, el-Keşşâf an Hakâikı’t-Tenzîl, Dâru’l-Ma’rife, Beyrût, trs., 1/346 5 Al-i İmran, 3/31 6 Mâide, 5/54

Page 4: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

390 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

izzetli ve onurlu olmak, Allah yolunda cihat etmek, kınayanların

kınamasından korkmamak.

Ayet-i kerimeden de anlaşılacağına göre Allah (c.c.) sevgide

standartları belirtirken ve belirlerken isimlerden ziyade sıfatlara

vurgu yapmaktadır. Bu makalede Allah (c.c.)’ın Kur’ân-ı Kerim’de

sevdiğini ve sevmediğini ifade ettiği insanlar, vasıflarından yola

çıkılarak tahlil edilecektir. İlerleyen bölümlerde de detaylı bir şekilde

ifade edileceği gibi Allah tarafından sevilmek O’nun hoşlandığı

vasıfları taşımak, Allah tara-fından sevilmemek ise O’nun istemediği

vasıfları üzerinde taşımak demektir.

Kavramsal Çerçeve

Sevgi (muhabbet, meveddet, vüdd)

Sözlükte ‘muhabbet’ (mahabbet) kelimesinin ‘hubb’ kökünden

isim olduğu belirtilmekte, hub ise kısaca ‚buğzun zıddı‛ olarak

tanımlanmaktadır.7 Literatürde muhabbet ve hub ile meveddet ve

vüd (vüdd) yaygın biçimde ‚sevgi‛ anlamında kullanılmakta,

sevginin coşkulu şekli ise aşk kelimesiyle ifade edilmektedir.

Tehânevî’nin vüd ile ilgili verdiği ‚seveni kendinden geçirecek

derecede coşkulu sevgi‛8 şeklindeki tanım9 daha çok ‘aşk’ için uygun

düşmektedir.

Semavî kitaplarda özellikle İncil ve Kur’ân’da muhabbet

üzerinde önemle durulmuş ve muhabbetin dinî hayatın temeli ve aslî

unsuru olduğu ifade edilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de muhabbet bir ayet-

te10 hub ise dokuz ayette geçmekte, yetmiş iki yerde aynı kökten isim

ve fiiller yer almaktadır.11 Bu âyetlerde sevginin hem Allah (c.c.)’a

7 Zebidi, Tâcü’l-’Arûs Min Cevahiri’l-Kamûs, Matbaatü’l-Hayriyye, Mısır, 1306 (H),

hbb md. 8 Tehanevi, Keşşafu ıstılahati’l-Fünün, İstanbul, 1984, III/ 1527. 9 Zemahşerî, a.g.e, II, 1470 10 İsfehânî, el-Müfredat fî Garîbi’l-Kur’ân, Matbaatü’l-Fenniyye, Mısır, 1970. s. 276,

‚hbb‛ md. 11 Tâhâ, 20/39

Page 5: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 391

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

hem insana nispet edildiği görülür. ‚Allah onları, onlar da Allah’ı

severler12 ifadesi Allah’la kullar arasındaki karşılıklı sevgiyi vurgu-

lamaktadır. Allah (c.c.)’ın isimlerinden olan Vedûd13 onun kullarını

çok sevdiğini ifade eder. Allah’a nispet edilen yerlerde O’nun takva

sahiplerini, iyilikseverleri, maddî ve manevî temizliğe önem

verenleri, tevekkül ehlini, sabırlı davrananları, adaletli olanları, kah-

ramanları, Hz. Peygamber’e uyanları sevdiği; inkârcıları, zulüm ve

haksızlık yapanları, günahlarda ısrar edenleri, böbürlenip övünenleri,

büyüklük taslayıp gerçeklere karşı çıkanları, nankörleri, hainleri,

aşırılığa sapanları, şımarıkları sevmediği bildirilir.

Muhabbet konusu hem Allah’a hem insanlara nispet edilerek

hadislerde de geniş bir şekilde yer almıştır.14 Hadislerde

iyilikseverlik, hoşgörü, yumuşak huyluluk, kolaylaştırıcı olma,

kusurları örtme, haya, iffet, zâhidlik, takva ve güzel davranma Allah

(c.c.)’ın sevdiği meziyetler arasında zikredilir. İnsanların birbirini

sevmelerini isteyen çok sayıda hadis bulunmakta olup bu sevginin

sırf Allah rızası için olması gerektiği belirtilmektedir: ‚Amellerin en

üstünü Allah için sevmektir.15 ‚Sevdiğini Allah için sevmek, yerdiğini

de Allah için yermek imandandır.16 Bir kutsî hadiste, ‚Benim için

birbirini sevenlere, benim için bir araya gelenlere muhabbetim vacip

olmuştur‛ buyrulmaktadır. 17 Diğer bir hadiste, Allah için birbirini

seven ve bu sevgiyle buluşup bu sevgiyle ayrılanlar mahşer gününde

Allah (c.c.)’ın özel konukları olarak ağırlanacak yedi zümre içinde

gösterilmiştir.18 ‚Sizden biriniz kendisi için sevip istediğini kardeşi

için de istemedikçe iman etmiş sayılmaz.‛ mealindeki hadis bütün

kaynaklarda geçmekte 19 ve ahlâkın temel ilkelerinden biri kabul

edilmektedir. ‚İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi

12 Abdülbâkî, el-Mu’cem, Darü’l-Ma’rife, Riyad, 2009, ‚hbb‛ md. 13 Mâide, 5/54 14 Hûd 11/90; Bürûc 85/l 4 15 Bakara 2/165 16 Âl-i İmrân 3/31 17 el-Mâide 5/54 18 Wensinck, el-Mu’cem, Leiden, 1969, ‚hbb‛, ‚vdd‛ md. 19 Nesâî, ‚Sünnet‛, 2

Page 6: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

392 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız‛ mealindeki hadis de20 İslâm

kardeşliğinin önemini dile getirmektedir.

Muhyiddin İbnü’l-Arabî sevgiyi hevâ, hub, aşk ve vüd olmak

üzere dörde ayırır; ayrıca tabiî, ruhanî ve ilâhî sevgiden bahseder.

Tabii sevgi hem insanlarda hem hayvanlarda görülür; canlıların

yavrularını sevmeleri böyledir. Ruhanî sevgi insana özgüdür. Allah

(c.c.)’ın Kulunu, kulun Allah’ı sevmesi ise ilâhî sevgidir.

Gazzâlî’ye muhabbet nihaî makam ve en yüksek değerdir; şevk,

üns ve rızâ gibi tasavvufî-ahlâkî makamlar onun sonucudur. Tövbe,

sabır, zühd, şükür, takva, tevazu, cömertlik, adalet ve merhamet gibi

erdemlerin özünde de sevgi vardır. Dinî hasletler ve ahlâkî erdemler

sevginin meyvesidir. Mevlânâ da sevginin acıyı tatlı, bakırı altın,

bulanıklığı duru, derdi deva, dikeni gül, sirkeyi mey, zindanı

gülistan, nârı nur. üzüntüyü neşe, kahrı lütuf, ölüyü diri, kralı kul

haline getiren bir güce sahip bulunduğunu belirtir.21

Muhabbet; sevgi, kalbî alâka, herhangi bir şeye veya herhangi

birine düşkünlük mânâlarına da gelir ki; insanın duygularını

bütünüyle tesiri altına alması itibarıyla aşk, vuslat arzusuyla yanıp

tutuşma şeklinde daha derin buudlara ulaşmasına da şevk u iştiyak

denir. Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti.. O’na

karşı duyulan, önüne geçilmez şiddetli iştiyak, gizli-açık her meselede

O’nunla mutlak mutâbakat, her mevzuda Sevgili’nin murad ve

isteklerinin kollanması ve vuslat demine kadar kendinden geçip

ayılmama şeklinde de tarif etmişlerdir.

Muhabbet, Hakk’a nisbet edildiğinde ihsan, halka isnat edilince

de baş eğme, söz dinleme, kayıtsız-şartsız inkıyâd etme mânâlarına

da hamledilmiştir ki Râbiatü’l-Adeviyye (ö. 752/ 1351) şöyle der:

20 Buhârî, İmân,1 21 Buhârî, Ezan, 36

Page 7: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 393

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

تػعصي اإللو وأنت تظهر حبو ىذا لعمري ف الفعاؿ بديع

لو كاف حبك صادقا ألطعتو المحب لمن يب مطيع إف

‘Allah’a isyan edip durduğun halde O’nun muhabbetinden

dem vuruyorsun.. kasem ederim bu anlaşılır gibi değil! Eğer

muhabbetinde sâdık olsaydın O’na itâat ederdin; çünkü seven

sevdiğine itaat eder.‛22 İtaatin en büyük göstergelerinden biri

ibadettir. ‚Ben insanları ve cinleri yalnız bana kulluk etsinler diye

yarattım.’’ 23 ayet-i kerimesi ibadetin ve ubudiyetin Cenabı Hak

tarafından sevilmenin bir koşulu olduğunu gösterir.24

Bir kutsî hadiste ise Allah-u Tealâ şöyle buyuruyor:

‚Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp

ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıracak olan amellerden en çok

hoşuma gideni (kulumun) ona farz kıldığım şeyleri eda etmesidir.

Kulum nafilelerle bana yaklaşmaya devam eder ve sonunda sevgime

erişir. Onu bir sevdim mi onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli,

yürüyen ayağı olurum. Benden bir şey istedi mi onu muhakkak

veririm. Benden sığınma talep ederse onu mutlaka korurum. Ben

yaptığım hiçbir şeyde mü’min kulumun ruhunu kabzedecekken

ettiğim kadar tereddüt etmedim. (Zira) o ölümü sevmez ben de onun

sevmediğini sevmem.‛25

Bu hadis-i şerifte nafile ibadetlerin kulu Allah (c.c.)’a

yaklaştıracağı ifade edilmektedir. Bu yaklaşmadan ve

yaklaştırılmadan kast edilen manayı İmam Gazali şu şekilde açıklar:

22 Feriddüddin Attar, Tezkiretü’l- Evliya, Kabalcı Yay. İstanbul, 2013, s. 34 23 Zariyat, 51/56 24 Gülen, F., Kalbin Zümrüt Tepeleri, Nil yay. İzmir, 2008, 1/128 25 Buhari, Rikak, 38

Page 8: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

394 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

‚Nafilelerle kulun Allah’a yaklaşması, iç âleminin durulmasına

sebep olur. Kalbinden perdenin kalkmasına, Rabbine yakın olmasına

vesile olur. Bütün bunlar Allah (c.c.)’ın fiili ve o kulu için lütfudur.

İşte Allah sevgisinin mânâsı budur. Bu ancak bir misal ile anlaşılır. O

misal de şudur: Sultan bazen kölesini kendine yaklaştırır. Her zaman

huzuruna girmeye müsaade eder. Çünkü sultan ona meyleder. Ya

kuvvetiyle kendisine yardım etmek veya müşahedesiyle müsterih

olmak veya reyinde onunla istişare etmek veya yeme ve içmekte

yardım etmesi için ona bu izni verir.‛26

Sultanın kula bu teveccühü kulu sevmek olarak

değerlendirilmiştir. ‘Sultan’ın onu sevmesi, sultan’ın tabiatına uygun

bir şeyin onda bulunduğu için ona meyletmesi demektir. Habîb,

Allah’a yakın olandır. Allah’a yakın olma da hayvanların, yırtıcıların

ve şeytanların sıfatlarından uzak olmaktır. İlâhî ahlâktan ibaret olan

güzel ahlâklarla ahlâklanmaktır. Bu yakınlık mekan bakımından

değil, sıfat bakımından yakınlıktır.’27

Sultanın kula muhabbeti beraberinde yakınlaşmayı getirir. Bu

yakınlaşma kulun sultanın beğeni ve rıza dairesinde hareket edip ona

doğru yükselmek için gayret etmesini ifade eder. ‘İki şahıs, bazen

hareket etmekle birbirine yaklaşırlar. Bazen biri yerinde sabit, diğeri

hareket eder, dolayısıyla diğerinde meydana gelen bir değişiklikle

yakınlık oluşur. Sıfatlardaki yakınlık da böyledir. Bu bakımdan kul

her ne zaman sıfat bakımından kâmil, ilim bakımından tamam,

eşyanın hakikatini ihâta etmek bakımından mükemmel, şeytanı

kahretmek ve şehvetleri yenmekte sabit, rezaletlerden uzaklaşmakta

nezih oldukça kemâl derecesine daha yakın olur. Kemâl derecesinin

zirvesi Allah (c.c.)’ındır. Her birinin Allah’a yaklaşması kemâli

nisbetindedir. Evet! Bazen talebe, hocasına yaklaşmaya ve onunla eşit

26 Gazali, İhya-u Ulumi’d- Din, Müessesetü’l-Kütübi’s-Sekafiyye, Beyrut, 2001, 4/

135 27 Gazali, a.g.e., 4/ 135

Page 9: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 395

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

olmaya, hatta onu geçmeye muktedir olur. Fakat bu Allah hakkında

muhaldir.’28

Allah (c.c.)’ın İnsanı Sevmesi Üzerinde Tartışmalar

Kur’an ve hadislerde Allah ile kulları arasındaki sevgiden

açıkça bahsedilmiş olmasına rağmen bu mesele bazı itikadî

mezhepler ve kelâm âlimleri arasında tartışmalara yol açmıştır. Allah

(c.c.)’ın seven ve sevilen bir varlık olmasının mümkün olmadığını

söyleyen âlimlere göre konuyla ilgili âyet ve hadislerin mecaz olarak

anlaşılması gerekir.

İlk Müslümanlar ve zâhidler arasında Allah (c.c.)’ın seven ve

sevilen yani ‘Mevlâ’ oluşu kabul edilirken Cehmiyye ve Mu’tezile’nin

ortaya çıkışıyla birlikte seven ve sevilen Allah anlayışı tartışılır hale

gelmiştir. Cehmiyye, muhabbetin sevenle sevilen arasında bir

münasebetin bulunmasını gerektirdiğini belirterek Allah (c.c.)’ın

gerçekten seven-sevilen bir niteliğe sahip oluşunu kabul etmemiş,

daha sonra Mu’tezile tarafından benimsenen bu görüş bazı

kelâmcıları da etkilemiştir. İbn Teymiyye, İslâm’da ilk defa bu bid’atı

ortaya çıkaran kişinin Ca’d b. Dirhem (ö. 124/742) olduğunu söyler.29

Mu’tezile insanın Allah’ı sevmesini O’na saygı gösterip itaat

etmesi ve rızâsını istemesi; Allah (c.c.)’ın kullarını sevmesini de onları

ödüllendirmesi, övmesi ve kendilerinden razı olması şeklinde

yorumlamıştır. Zemahşerî’ye göre Allah (c.c.)’ın sevme ve sevilme

vasfını kabul eden ve bunu savunan sûfîler cahil, ilim ve âlim

düşmanı ve şeriat muhalifidir. İbn Dâvûd ez-Zâhirî de ilâhî muhab-

beti mecaz olarak anlar. Fahreddin er-Râzî, Eş’arîler gibi Allah (c.c.)’ın

fiilî sıfatlarını te’vil etmiş, sevme ve sevilme vasıflarını O’nun irade

veya kelâm sıfatlarına indirgemiştir. Allah (c.c.)’ın kulunu sevmesini

irade sıfatının özel bir şekli olarak yorumlayanlar bunu Allah (c.c.)’ın

28 Gazali, a.g.e., 4/ 135 29 Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/89

Page 10: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

396 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

kuluna lutufta bulunması diye anlamışlar veya kulunu sevmesini onu

övmesi şeklinde yorumlayıp kelâm sıfatıyla ilişkilendirmişlerdir.30

Bu farklı görüş ve mülahazalara rağmen İslam ulemasının

ekserisi Allah sevgisinin varlığını, Allah (c.c.)’ın kulunu sevmesini

Kur’an ve Sünnetten getirdikleri açık delillerle ortaya koymuşlardır.

Neticede, Allah ve Resulünü sevmenin farz olduğunda ittifak

edilmiştir. Allah (c.c.) Kur’an’da şöyle buyurur: ‚Allah onlan sever,

onlar da Allah’ı severler.‛31 Bu ayet-i kerimeden de anlaşılacağı üzere

Allah (c.c.) kullarını sevmekte, kullar da Yüce Rablerini

sevebilmektedir. Hadis-i şeriflerde de gerçek anlamda mümin

olabilmek için Allah’ı ve Resulünü her şeyden, herkesten daha fazla

sevmenin gerektiğine dikkat çekilmiştir. 32

Bu makalede ana çizgilerle Allah (c.c.)’ın sevdiği ve sevmediği

insan tipleri Kur’ân-ı Kerim ışığında ele alınacaktır.

ALLAH TEÂLÂ’NIN SEVDİĞİ İNSAN TİPLERİ

1. Muhsinûn/ İhsan Sahipleri

‘İhsan’ mastarından türemiş olan muhsin kelimesi, çoğulu olan

‘muhsinun’

muhsinler) ile birlikte Kur’an’da çokça geçen kelimeler arasında

yer alır.

حسنني الذين ينفقوف ف السراء والضراء والكاظمني الغيظ والعافني عن الناس والل يب الم

30 Süleyman Uludağ, Muhabbet, DİA, DİB Yay. Ankara, 2014, 30/389 31 Maide, 5/54. 32 Ahmet bin Hanbel, Müsned, V/38

Page 11: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 397

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

‚Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar,

öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri

sever.‛33

Ayet-i kerimede, takva sahiplerinin üç sıfatı zikredilmektedir.

Bunlardan birincisi cömertliktir. Bu hususta Hz. Peygamber

(s.a.v.)’den şu hadis-i şerif rivayet edilmektedir: ‚Cömert insan

Allaha yakındır, cennete yakındır insanlara yakındır; cehennemden

ise uzaktır. Cimri kişi ise Allahtan uzaktır, cennetten uzaktır, insan-

lardan uzaktır; cehenneme ise yakındır. Muhakkak ki cömert olan

cahil kişi, Allah’a, âbid olan bir cimriden daha sevimlidir.’’34 Bu

sıfatlardan ikincisi, öfkeyi yenme sıfatıdır. Hz. Peygamber (s.a.v.) bu

hususta da şöyle buyurmaktadır: ‚Sizler, içinizden kimi kahra-man

sayarsınız?’ Sahabiler, ‚kimsenin yenemediği kişiyi‛ dediler.

Resulullah ‚Kahra-man bu değil, kızdığı zaman öfkesini yenendir.’35

buyurdular. Üçüncüsü ise başkaları-nın kusurunu bağışlama sıfatıdır.

Allah Resulu bu hususta da şöyle buyurmaktadır: ‚Hiçbir sadaka,

malı eksiltmez. Allah, başkasını affeden kulun, mutlaka şerefini

artırır. Allah, kendi rızası için alçakgönüllü davranan bir kulun ise

derecesini mutlaka yükseltir.’36(37)

İhsan her türlü iyi, güzel, hayırlı, kazançlı ve sevaplı ameli

kapsadığı gibi, Allah (c.c.)’ı görürcesine ibadet ve hareket etmenin de

adı olmuştur. Allah telanın huzurunda olmanın bilinciyle yaşamak da

ihsandır. Hz. Peygamber (s.a.v.) ‚Cibril hadisi‛ diye bilinen

hadiste, ‛İhsan Allah’ı görür gibi ibadet etmendir; çünkü sen O’nu

görmesen de O seni görmektedir‛38 buyurmaktadır.

33 Al-i İmran, 3/ 134 34 Tirmizi, el-Birr, 40 35 Müslim, el-Birr, 106 36 Müslim el-Birr, 69

37 et-Taberî, Câmiu’l-Beyân an Te’vîli’l-Kur’ân, Mısır, 1954, 2/365 38 Buhârî, İman, 1

Page 12: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

398 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

2. Müttakîn/ Takva Sahipleri

Takva korkmak, sakınmak, korunmak, haşyet duymak gibi

manalara

gelmektedir. Şer’î ıstılahta takvayı, Allah (c.c.)’ın emirlerini

tutup, yasaklarından kaçınmak suretiyle O’nun azabından korunma

cehdi şeklinde tarif edebiliriz. Allah’ın takva sahiplerini sevdiği ayette

şu şekilde anlatılır:

بػلى من أوف بعهده واتػقى فإف الل يب المتقني

‚Hayır! (Gerçek, onların dediği değil.) Kim sözünü yerine

getirir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsa şüphesiz Allah da

sakınanları sever.‛39

Takvanın oldukça şumûllü ve umumî manası vardır ki, İslâm

dini prensiplerini hassasiyetle görüp gözetmeden şerîat-ı fıtriye

kanunlarına riayete; Cehennem ve Cehennem’i netice veren

davranışlardan Cennet’i semere verecek hareketlere; sırrını, hafîsini

şirkten, şirki işmam eden şeylerden koruyup kollamaktan, düşünce

ve hayat tarzında başkalarına benzemekten sakınmaya kadar geniş

bir yer işgal eder.40 Takvayı Allah (c.c.)’ın çizdiği hudutta durmak, bu

hududun ne berisinde kalmak ne de ötesine geçmek şeklinde tarif

edenler de olmuştur.41

Takva en dar anlamda Yüce Rabbimizin emirlerine riayet,

yasaklarından kaçınmak demektir.42 Rabbimizin bizden istediği

hususları yerine getirmenin gayreti içinde olmak müttakinin en

belirgin özelliğidir. Aksi takdirde her şeyi elinde tutan, her şeye gücü

yeten, her şeyin sahibi Allah (c.c.)’ın güzelliklerden mahrum

bırakması ya da cezalandırması karşısında duyulan korkunun adıdır.

39 Al-i İmran, 3/ 76 40 Kuşeyri, Kuşeyri Risalesi, İlk Harf Yayınları İstanbul, 2013, s.142 41 Abdurrezzak Kaşani, Tasavvuf Sözlüğü, İz Yay. İstanbul, 2004, Vera md 42 Ali Ünal, Kur’an’da Temel Kavramlar, Akademi Yay. İst., 2011, s. 433

Page 13: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 399

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

Hz. Peygamber (s.a.v.) de,‛Her nerede olursan ol, takva sahibi

ol.’’43 buyurarak takvayı emretmiş, kendisine insanı Cennet’e en çok

götüren şey sorulunca da, Allah’tan korkmak (yani takva sahibi olup

O’na gerektiği gibi ve layık olduğu şekilde saygı göstermek) ve güzel

ahlâk diye cevap vermiştir.‛44 Bu özellikerinden dolayı takva,

müminlerin güzel vasıfları arasına girmiş, muttakiler de Allah (c.c.)

tarafından sevilme-ye mazhar olmuşlardır.

3. Tevvabîn/ Tevbe Edenler

Tevbe ya da halk arasındaki meşhur söylemiyle tövbe kulun

hatasını fark edip,

kusurunu anlayıp Rabbine dönmesidir. Onun engin rahmetine

ve mağfiretine sığınmadır. Günahlarından hacalet duyup Allah

(c.c.)’ına yönelmesidir. İçten gelen bir yakarışla pişmanlığını ifade

etmesidir. Bu nedenle nedamet tevbe olarak değerlendirilmiştir.45

Sözlükte ‚Allah’a dönüş ve yöneliş‛ anlamına gelen tövbe, dini terim

olarak ‚günahtan Allah’a dönme‛ anlamıyla meşhur olmuştur.46

Ayette Allah’ın tevbe edenleri sevdiği şöyle anlatılır:

إف الل يب التػوابني ويب المتطهرين

Allah, çokça tevbe edenleri ve temizlenenleri sever.47

İnsan hata yapabilecek, günah işleyebilecek, sürçebilecek,

düşebilecek bir varlık olarak yaraılmıştır. Günah ise, insanın nefsine

ve şeytana uyması neticesinde sırat-ı müstakimden muvakkat bir

sapmadır.

Peygamberimiz (s.a.s.) bir hadis-i şeriflerinde: ‚Bütün

Âdemoğulları günahkârdır, günahkârların en hayırlıları ise tövbe

43 Tirmizi, Birr, 55 44 Tirmizi, Birr, 62 45 Fîruzabâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît, Beyrut 1991, I/166 46 Fîruzabâdî, a.g.e., I/166 47 Âl-i İmrân, 3/76

Page 14: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

400 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

edenlerdir.‛48 buyurmaktadır. Başka bir hadis-i şerifte ise Hz.

Peygamber (s.a.v.): ‚Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak

eder ve yerini-ze, günah işleyip peşinden tövbe eden kullar

yaratırdı.‛49 buyurmuştur.

Tevbe, kulun yaptığı hatayı anlayıp bundan pişman olması,

pişmanlığını diliyle ikrar etmesi, kalbinde burkuntu hissetmesidir.

Tevbe, bir daha aynı yanlışa düşmeme mevzuunda bir azm u cehd

ortaya koymadır. Bu yönüyle tevbe, kulun Allah’a ve salih daireye

dönmesi demektir. Tevbenin günahları temizleme özelliği için

Efendimiz şöyle buyurur: ‘Kim tevbe ederse o günahı hiç işlememiş

gibidir.’50

Allah Resulü (s.a.s.), kullarının tövbesi karşısında Allah’ın ne

kadar hoşnut olacağını bir misalle anlatmaktadır: ‚Allah (c.c.)’ın

kulunun tövbesine sevinmesi şuna benzer: Bir insan azığını, su

tulumunu bir deveye yüklemiş, sonra yolculuğa çıkmıştır. Nihayet

çorak bir yere vardığında uykusu gelmiş, devesinden inerek bir

ağacın altında istirahata çekil miştir. Kalktığında devesinin

kaybolduğunu görmüş ve değişik tepelere koşarak onu ara dığı halde

bulamamış ve yorgun bir vaziyette, ağacın altına yatmıştır. Tekrar

uyandığında devesini yanı başında durduğunu görüp de yularından

yapışıp, son derece sevinerek, yanışlıkla; ‚Ey Allah! Sen benim

kulumsun, ben senin Rabbinim.‛51 demiştir. İşte Yüce Allah,

kendisine tövbe eden kuluna, devesini kaybettikten sonra bulan

adamdan daha çok sevinir.

4. Mutatahhirîn/ Temizlenenler

İslam’ın ilk emirlerinden biri temizlik hakkındadır.52 İbadetlerin

ve amellerin öncesinde bu hususa dikkat çekilir ki bu birçok fiilin

48 İbn-i Mâce, Zühd, 30 49 Müslim, Tevbe, 9, 10, 11 50 İbn Mâce, Zühd, 30 51 Buhârî, Daavât, 4 52 Müddessir, 74/ 4

Page 15: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 401

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

öncülü konumundadır. Namazın öncesinde abdest, gusül ve

teyemmümün lüzumu gibi< Tevbe de bir nevi temizlenmedir.

Manevi kirlerden arınmanın ve temizlenmenin yolu budur.

İslâm dini, temizliği imanın (kemal) şartlarından biri kılmıştır.

İbadetlerin kabul edilmesinin ilk şartı maddî ve mânevî temizlik

olduğu gibi, temizliğin imana taalluk eden boyutu da vardır. Hz.

Peygamber (s.a.s.) de bir hadîslerinde ‘Temizlik imanın yarısıdır.’53

buyururlar. Burada ehemmiyeti belirtilen temizlik mutlaktır. Yani

hem maddî, hem mânevî temizlikleri içine almaktadır.

Kalbin riya, sum’a, ucb, fahr, kibir gibi hastalıklardan tasfiye

edilmesi, aklın şüphe, nifak, şirk gibi düşüncelerden arındırılması,

dilin yalan, gıybet, nemmamlık, iftira gibi kirlerden kurtarılması da

temizliktir. Bu kapsam ve ve hususiyetlerinden dolayıdır ki

temizlenenler Allah (c.c.)’’ın sevgisine mazhar olurlar.

س على التػقوى من أوؿ يػوـ أحق أف تػقوـ فيو فيو رجاؿ ي بوف أف ل تػقم فيو أبدا لمسجد أس يػتطهروا والل يب المطهرين

‘(O) Mescid-i Dırar’da hiç bir zaman namaz kılma! Ta ilk

günden, temeli takvâ üzere kurulan mescide ( Kuba veya Mescid-i

Nebevi) namaza durman daha münasiptir. Orada, maddî ve manevî

kirlerden arınmayı seven kimseler vardır. Allah da temizlenenleri

sever. ‘54

Taberi, Allah (c.c.)’ın, Hz. Peygamber (s.a.v.)e ‘temeli takvâ

üzere kurulan mescid’de namaz kılmayı emretmesini şu şekilde

açıklıyor: ‘Allah´tan korkma ve ona itaat etme düşüncesiyle yapılan

mescid-i Nebevide namaz kılman daha hayırlıdır. Takva üzere

yapılmış olan bu mescidin çevresinde, tevbe ederek manevi kirlerden,

53 Müslim, Taharet, 1 54 Tevbe, 9/108

Page 16: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

402 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

su ile taharet ederek te maddi kirlerden temizlenmek isteyen kişiler

vardır. Allah, kendilerini temizleyenleri sever.’55

5. Sâbirîn/ Sabrediciler

Kur’ân-ı Kerim’de peygamberlere omuz veren, mücadelesinde

onu destekleyen, bu uğurda her türlü zorluğa ve çileye göğüs geren

inanmış insanlardan övgüyle söz edilmektedir.

وا وما وكأين من نب قاتل معو ربيوف كثري فما وىنوا لما أصابػهم ف سبيل الل وما ضعف استكانوا والل يب الصابرين

Nice peygamberler gelip geçti ki onlarla beraber, kendisini

Allah’a adamış birçok rabbanîler savaştı. Onlar, Allah yolunda

başlarına gelen zorluklar sebebiyle asla yılmadılar, zayıflık

göstermediler, düşmanlarına boyun da eğmediler. Allah böyle sabırlı

insanları sever. 56

Sabır geniş bir kullanım alanı ve farklı boyutları olan

kavramlardan biridir. Said Nursî sabrı üç başlık altında toplar:

Sabır üçtür: Biri mâsiyetten kendini çekip sabretmektir. Şu sabır

takvâdır.

İkincisi: Musibetlere karşı sabırdır ki, tevekkül ve teslimdir.

Üçüncü sabır, ibadet üzerine sabırdır ki şu sabır onu makam-ı

mahbubiyete kadar çıkarıyor.57

Sabrın ve sabredenin Allah (c.c.) yanındaki değerinin bir sebebi

de onun imanla olan ilişkisidir. Efendimiz bu hakikati şu sözlerle dile

55 Taberi, a.g.e., 4/358 56 Âl-i İmrân, 3/146 57 Said Nursî, Mektubat, Şahdamar Yay. İstanbul, 2012, 271

Page 17: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 403

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

getirir: ‚Vücutta başın yeri ne kadar önemli ise imanda sabrın yeri de

o kadar önemlidir.‛58

6. Mütevekkilûn/ Tevekkül Edenler

Tevekkül; sözlükte acizliğini ve başkasına güvenip dayandığını

izhar etmek demektir. Bir kişi, başkasına güvenip dayanarak kendi

işini göremeyecek olursa sana tevekkül ettim denilir. Allah’a

tevekkül, Allah’a güvenmek, O’nun takdir ettiği hükmün mutlaka

gerçekleşeceğine kat’i olarak inanmak; yemek yemek, içmek,

düşmandan sakınmak, silah hazırlamak, şanı yüce Allah (c.c.)’ın

sünneti gereğince mûtâd olan şeyleri kullanmak gibi, sebepleri yerine

getirmek hususunda da Peygamberinin sünnetine tabi olmaktır.59

Kurtubî, tevekkülün mahiyeti hakkında şunları kaydeder: ‘İlim

adamları, tevekkülün gerçek mahiyeti hususunda farklı görüşlere

sahiptirler. Sehl b. Abdullah’a tevekkülün mahiyeti hakkında soru

sorulması üzerine şöyle demiştir: Bazıları tevekkül; gelenlere peşinen

razı olmak ve mahlukattan ümit kesmek demektir. Bir başka kesim

ise tevekkül; sebepleri terk edip, sebeplerin müsebbibine yönelmek

demektir. ‚...Artık Allah’a tevekkül et çünkü Allah tevekkül edenleri

sever.‛ buyruğunda sözü geçen tevekkül, kişinin acizliğini açığa

vurmakla birlikte Yüce Allah’a güvenip dayanması dernektir.’60

ن الل لنت لم ولو كنت فظا غليظ هم فبما رحة م القلب لنفضوا من حولك فاعف عنػ ني واستػغفر لم وشاورىم ف األمر فإذا عزمت فػتػوكل على الل إف الل يب المتػوكل

Allah (c.c.)’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak

davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından

dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan

bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar

58 Beyhakî, Şuabü’l-İmân, I/71 59 Kurtubi, el-Câmi li Ahkami’l-Kur’an, Daru İhyai’t-Turasi’l-Arabî, Beyrut, 1985,

4/353-354. 60 Kurtubi, a.g.e., 4/353-354.

Page 18: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

404 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et. (ona dayanıp güven).

Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. 61

Tevekkül sebepleri terk etmek değil, aksine onlara sarılmaktır.

‚Ya Rasulallah, Devemi bağlayıp mı tevekkül edeyim, yoksa salıverip

mi tevekkül edeyim?‛ diye soran kişiye Hz. Peygamber (s.a.v.),

‚Deveni bağla sonra tevekkül et‛ şeklindeki cevap vermiştir.62

Mehmet Akif ise tevekkülü yanlış yorumlayanlara şöyle seslenir:

‚Çalış! dedikçe şeriat, çalışmadın durdun / Onun hesabına birçok

hurafe uydurdun! / Sonunda bir de ‚tevekkül‛ sokuşturup araya /

Zavallı dini onunla çevirdin maskaraya!‛63

Ayrıca İslam uleması kesb ile tevekkül arasında bir zıtlık

görmez: ‚Bir kimse hem kesb yapabilir hem de tevekkül. Çünkü

tevekkül Allah’a güvenerek ve dayanarak her şeyin Allah’tan

olduğuna inanmaktır ve yeri kalptir. Sebeplere riayet etmenin yeri ise

azalardır. Dolayısıyla kalbe ait bir şey ile uzuvlara ait bir şeyin aynı

insanda içtimaı mümkündür.‛64

7. Muksıtûn/Adaletle Hareket Edenler

Allah (c.c.), Âdil’dir. Kullarından da adil olmalarını ister.

Adaleti sağlayanlara ise büyük mükafatlar vaat eder. Allah Resulü

(s.a.v.) ‚Adaletli davrananlar kıyamet günün-de Allah (c.c.) katında

arşın sağ tarafındaki nurdan bir minber üzerindedirler. Buna sebep

de onları daha dünyada iken verdiği kararlarında, kendilerine

yüklenen işlerde ve üzerlerine aldıkları meselelerde adaletli

davranmalarındandır.‛65 buyurmaktadır.

61 Âl-i İmran, 3/159 62 Tirmizi, Kıyame, 60 63 Ersoy, Akif, Safahat, Sütun Yayınları, İstanbul, 2007, 267 64 Kuşeyrî, a.g.e., 163 65 Müslim, İmare, 18

Page 19: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 405

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

Bu ifadeleriyle Hz. Peygamber (s.a.v.) yönetici olsun, hâkim

olsun, aile reisi olsun bunlardan âdil davrananların âhirette Allah

katında nurdan minberler üzerinde duracaklarını müjdelemektedir.

نػهما فإف بػغت إحداها على األخرى فػقات لوا وإف طائفتاف من المؤمنني اقػتػتػلوا فأصلحوا بػيػنػهما بلعدؿ وأقسطوا إ ف الل يب الت تػبغي حت تفيء إىل أمر الل فإف فاءت فأصلحوا بػيػ

المقسطني

Eğer müminlerden iki topluluk birbirleriyle vuruşursa, onların

aralarını bulun. Buna rağmen biri öbürüne saldırırsa, bu saldıran

tarafla, Allah (c.c.)’ın emrine dönünceye kadar siz de vuruşun.

Döndüğü takdirde aralarını hakkaniyetle düzeltin ve hep âdil olun,

çünkü Allah âdil davrananları sever.66

İbn-i Kesir, bu ayet-i kerimeyi açıklarken: Dört hadis imamının

Ebu Hureyre’den aktardıkları rivayette ise şunlar geçmektedir:

Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: ‚Birbirinize hased etmeyin,

birbirinize karşı kin gütmeyin, birbirinizin yaptığı satışın üzerine

biriniz satış yapmasın. Allah (c.c.)’ın kulları olarak birbirinizle kardeş

olun. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulüm etmez, onu

aşağılamaz ve onu hakir görmez. (Göğsünü göstererek) Takva

şuradadır. Müslüman bir kardeşini hakir görmek bir kimseye kötülük

olarak yeter. Müslüman’ın diğer bir Müslüman’a kanı, malı ve ırzı

haramdır‛67 der.68

Adalet, taksimde bulunurken herkese hakkını vermektir. Allah

(c.c.)’ın iyileri ödüllendirmesi, kötüleri cezalandırması onun bu

sıfatının tecellisidir. Hz. Ömer: ‘Adalet, mülkün temelidir.’69 der.

Devleti yönetenlerin adil olması ile ülke işlerinin adalet temeline

oturtulması devleti ayakta tutacak en önemli dayanaktır. Aksi zulüm

olur ki ‘Zulm ile abad olanın sonu berbat olur.’ denmiştir. Bunun

66 Hucurât, 49/9 67 Buharî, Edeb, 62 68 İbn Kesir, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim, Daru’l- Marife, Beyrut,1984, 5/ 17 69 Mansur, Ali Nazif, Tac Tercemesi, Eser Kitabevi, stanbul, 1976, 5/138

Page 20: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

406 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

yanında bireylerin, annelerin, babaların, işverenlerin kısacası herkesin

adil olması da gerekmektedir ki bu, toplumsal hayat için bir

zorunluluktur.

Hakkın dağıtımı ve adaletin tesisi, Müslümanlar için Allah

tarafından belirlenmiş en önemli hayat prensiplerinden biridir.

Adaleti gerçekleştirmenin karşılığı da dünya ve âhiret saadetidir.

Alah teala tarafından sevilmektir.

8. Mukâtilûn/ Allah yolunda savaşanlar

İslâm’da savaş; kan dökmek, toprak kazanmak, ganimet elde

etmek için yapılmaz. İslâm’da savaş, genelde müdafaa eksenlidir.

Cihad, Allah ile insanlar arasındaki engelleri bertaraf ederek, onların

Allah ile buluşmalarını sağlama ameliyesidir. Savaş ise büyük ve

kutsal bir hareket olan cihadın bir parçasıdır.70

İsrailoğullarının savaş konusundaki gevşeklikleri ve

peygamberlerini yarı yolda bıraktıkları, ona gerekli desteği

vermedikleri bilinen bir gerçektir. Kur’ân-ı Kerim’de yer yer önceki

kavimlerden, topluluklardan bahsedilerek Müslümanların onlar gibi

olmamaları ve helak olan, Allah (c.c.)’ın gadabına uğrayanların

akıbetinden sakınmaları istenmekte, Allah’a ve Resulüne itaat

etmeleri emredilmektedir.

يب الذين يػقاتلوف ف سبيلو صفا كأنػهم بنياف مرصوص إف الل

Hiç şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, duvarları birbirine

kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.71

Allah (c.c.), kendi yolunda tıpkı demir gibi birbirine

kenetlenmiş sağlam binalar gibi saf bağlayarak çarpışanları sever!

Cenab-ı Allah bunları sever ve bunlardan hoşnud olur. Çünkü onlar

Allah yolunda, O’nun rızasını talep etme uğrunda savaşırlar. Nizam,

70 Davut Aydüz, İslam’da Savaş ve Barış, Yeni Ümit, 87. Sayı, s. 15 71 Saff, 61/4

Page 21: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 407

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

dikkat, hikmet ve nefis temizliği ile savaşır, savaşa hazırlanır,

zamanlarına uygun bir şekilde savaş hazırlığı içinde bulunurlar.

Onlar bünyan-ı mersûs halindedirler, birbir-lerine bitişik ve

bağlıdırlar. Birbirlerini korurlar. Sağlam duvar gibidirler. Bu

ifadelerde birlik ve tam bir mefkûre bütünlüğü, sağlam inanç ve

gönül birliği ile düşmana karşı hazırlıklar içinde bulunmak

gerektiğine işaret vardır. Hani bir zamanlar Musa, kavmine: ‘Zorba-

larla savaşmaya çağrıldığınızda savaştan kaçmakla ne diye bana eza

verip beni incitiyorsunuz?’ demiş. Onlar da : ‚Ey Musa onlar orada

olduğu sürece biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabbin gidin, savaşın,

biz burada oturuyoruz.’ demişlerdi. 72.

İslam selam, barış ve sulh üzerine kurululu bir dindir. Bu

nedenle Hz. Peygamber (s.a.v.), her zaman barışa önem vermiştir.

Hudeybiye Barışı, O’nun hayatındaki en büyük zaferlerden biridir.

Rahmet Peygamberi, kendisine her türlü kötülüğü yapmış, hicrete

mecbur etmiş olan Mekkelilere şefkatle davranmış, Mekke’yi kan

dökmeden fethetmiştir.

Cihadın bir boyutu olan savaşlarda yeşile, yaşlılara, çocuklara

dokunulmaz, aman dileyene kılıç çekilmez. Öldürme değil yaşatma

esastır. İla-yı kelimetullah adına yola çıkan Müslümanlar da

karşılarına çıkan toplulukları önce İslam’a davet etmişler, sonra cizye

teklif etmişler kendilerine başka seçenek bırakılmayınca savaşma

yoluna gitmişlerdir. Savaşın kaçınılmaz olduğu durumlarda

takınılması geren tavrı ise Efendi-miz şöyle ifade eder: ‚Düşmanla

karşılaşmayı temenni etmeyin. Fakat onlarla karşılaştığınız zaman

sabredin.‛73

İnsanın vereceği en değerli varlığı canıdır. Mukaddes bir dava

için canını gözden çıkarmak, ölümü göze almak büyük bir erdem ve

özveridir. İslam onları gazi ve şehit sıfatlarıyla yüceltmiştir. Allah

(c.c.) da kendi yolunda can vermeyi göze alan kullarından övgüyle

72 Muhammed Mahmud Hicazi, et-Tefsîru’l-Vâzıh, Dâru’l-Ceyl, Beyrut, 1993,

6/215-218 73 Buhârî. Cihad, 156

Page 22: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

408 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

söz etmekte, onları sevdiğini, sevince de rahmetine ve inayetine

kavuşturaca-ğını ifade etmektedir.

9. Resulullah’a İtaat Edenler

Allah peygamberine itaat edilmesini emretmektedir. Zira

peygamberler yalnızca Allah (c.c.)’ın emirlerini ilan ederler. Hz.

Peygamber (s.a.v) bir beyanda bulunurken nefsinden, hevasından

konuşmaz onun konuşması yalnızca vahiy iledir. Bu sebeple ona itaat

emredilmiştir.

قل إف كنتم تبوف الل فاتبعون يببكم الل ويػغفر لكم ذنوبكم والل غفور رحيم

(Rasûlüm), şöyle de: ‚Eğer siz Allah’ı seviyorsanız, hemen bana

uyun ki, Allah da sizleri sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Zira Allah

çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.‛ 74

Âyet, şu iki bakımdan, Allah’ı sevmenin peygambere uymayı

gerekli kıldığını göstermektedir:

a) Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana tabî olun. Çünkü mu’cizeler,

Allah Teâlâ’nın bana uymanızı gerekli kıldığını göstermektedir.

b) Eğer siz Allah (c.c.)’ın sizi sevmesini arzu ediyorsanız, yine

bana uyunuz. Çünkü bana uyduğunuzda Allah’a itaat etmiş

olursunuz. Allah ise, kendisine itaat eden herkesi sever. Yine bana

uymanızda, Allah’a itaat, O’na ta’zim ve O’nun dışındaki bütün

varlıklara ta’zimi terkten başka bir şeye davet yoktur. Allah’ı seven

herkes, buna arzu duyar. Çünkü muhabbet, sevilene (mahbûba)

tamamıyla yönelmeyi ve mahbûbun dışındaki her şeyden yüz

çevirmeyi gerektirir.75

Rivayet olunduğuna göre bu âyet nazil olduğu zaman,

Abdullah İbn Übeyy, ‚Muhammed kendine itaati, Allah’a itaat gibi

74 Âl-i İmrân, 3/31 75 Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Dâru’l-Kütübi’l-ilmiyye,

Tahrân, trs., 6/261

Page 23: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 409

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

sayıyor ve Hristiyanların İsa’yı sevdikleri gibi, bizim de kendisini

sevmemizi emrediyor‛ dedi. Bunun üzerine şu âyet-i kerime nazil

oldu: ‘De ki Allah’a ve peygamberine itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse,

şüphesiz Allah kâfirleri sevmez‛76

Hz. Peygamber’in (s.a.v.) taşıdığı sıfatlar ve yüklendiği vazife

gereği yalan söy-lemesi mümkün değildir. Ayrıca kendisine

vahyedileni tebliğle yükümlüdür. Dolayısıyla onun, ümmetine

duyurduğu emrler kendi nefsinin, hevasının ürünleri değildir.

Aslında bu ayet-i kerime ile Rabbimiz, Efendimize şunu dedirtmek

istemiştir: ‚Allah Teâlâ size, bana uymanızı vâcib kılmıştır. Bu,

Hristiyanların Hz. İsa hakkında söyledikleri şeyler ile değil, aksine

benim Allah katından görevlendirilmiş bir peygamber olmamdan

dolayıdır‛ demektir. Allah (c.c.)’ın emirlerini tebliğ eden zat

peygamber olduğuna göre, ona itaat etmek vâcib olur. Binâenaleyh,

peygambere uymak bu manadan ötürüdür; yoksa münafıkların İslâm

hakkında ortaya attıkları şüpheler dolayısıyla değil!’77

Allah (c.c.)’ın Sevmediği insan Tipleri

Her insan, Allah (c.c.)’ın paha biçilmez, çok değerli ve tek

nüsha yarattığı birer sanat eseridir. İnsan meleklerle yarışacak hatta

onları aşabilecek özelliklerle donatılmış, Cennet ve ebedi hayat onun

için yaratılmıştır. Ancak bazı insanlar kendilerine verilen nimetleri

yanlış değerlendirmekte, önce insani vasıflarını kaybetmekte sonra da

hayvanlardan bile aşağı dereceye düşmektedirler. Rabbimiz onun bu

alçalışına engel olmak için sevdiği ve sevmediği vasıfları saymakta,

insanın bu hususlarda kendisine çeki düzen vermesini istemektedir.

Yoksa onun rahmeti, gazabının çok önündedir.

Şimdi de Kur’ân-ı Kerim’den, Allah (c.c.)’ın sevmediği insan

tiplerine bakacağız.

76 Al-i İmran, 3/32 77 er-Râzi, a.g. e., 6/261

Page 24: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

410 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

1. Muhtal ve Fahûr/ Böbürlenip Büyüklenenler

‚Muhtal‛ nefsinde kibir alametlerini hareket ve davranışlarıyla

üzerinde gösteren kimsedir. Böyleleri kendilerini bütün insanlardan

üstün görür. Kendisinin başkaları için çekemediği nazı, başkalarının

kendisi için çekmeleri gerektiğine inanır. ‛Muhtal‛ kibrin karakter

olarak yerleştiği, davranış ve görüntüsünde kibrin açıkça izleri

görüldüğü kimsedir. Bu bildiğimiz kibirlerden daha kötüdür.

Ayetteki ‛fahur‛ kelimesi ise; ‚muhtal‛ın aksine, kibri sözlerinde

ortaya çıkan kimsedir. Muhtalınki ise daha çok hareketlerinde

gözükür.78

إف الل ل يب من كاف متال فخورا

‚Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.‛ 79 Bu

ayetin baş tarafında şu ifadeler yer alır: ‘Allah’a ibadet edin, ona

hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya yetimlere, yoksullara,

yakın komşuya, uzak komşuya, yanında bulunan arkadaşa, yolcuya,

sahip olduğunuz kölelere iyilik edin.’ Allah (c.c.) insanlara ibadeti,

tevhidi, iyilik yapmayı emrettikten sonra kibirlenen ve yaptıklarıyla

övünen insanları sevmediğini söyleyerek insanların böyle bir vartaya

düşmemeleri için onları uyarmaktadır. İnsana düşen vazifesini yerine

getirmek ve bunu Allah (c.c.)’ın takdirine arz etmektir.

‚Şüphesiz ki Allah, kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez.‛

ayetiyle ilgili Ebu Reca’nın şunları söylediği rivayet edilmektedir.

‚Kölelerine kötü davranan herkesi, kibirlenen ve övünen biri olarak

görürsün. Zira Allah (c.c.), ‚Kölelerinize iyi davranın.‛ buyurduktan

sonra ‚Şüphesiz ki Allah, kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez.‛

buyurmuştur. Annesine babasına kötü davranan herkesin de zorba ve

isyankâr olduğunu görürsün. Zira Allah (c.c.), Hz. İsa’nın ‚Allah beni

78 Reşid Rıza- Muhammed Abduh, Tefsiru’l- Menar, Dâru’l-Kütüb, Beyrut, 2005,

V/330. 79 Nisa, 4/ 36

Page 25: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 411

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

anneme hürmetkâr kıldı. O beni asla zalim ve isyankâr yapmadı.80

diye söylediğini beyan etmiştir.81

Muhtal ve fahur, Allah tarafından sevilmez. Çünkü böyleleri

Allah (c.c.)’ın vaz ettiği ve insanların uymalarını istediği bütün

hakları küçümser. Allah (c.c.)’ın onlara verdiği nimetleri ve önemi

görmezlikten gelir. Daha da öte, böyle kimseler Allah (c.c.)’ın azamet

ve kibriyasını nefislerinde hissetmezler. Hissetselerdi zaten edepli

davranırlar, zayıflık, acizlik ve küçüklüklerini anlarlardı. Bu çalımlı

ve kibirli kimse, sadece Allah (c.c.)’ın hakkı olan ve başkalarına değil

de sadece kendine yakışan ilahi sıfatları inkâr etmiş veya inkâr

konumuna düşmüş demektir.82 Bu düşüşü yaşayan insanın ise allah

(c.c.) tarafından sevilmeyeceği âşikardır.

2. Müstekbirûn/ Kibrinden hakkı kabule yanaşmayanlar

İnsanların kendilerini Allah (c.c.)’tan ve başkalarından

müstağni görme, başkalarını küçümseme hallerine ‘kibir’, bu

şekildeki davranışlarına ‘tekebbür’, büyüklük arzusunda olma ve bu

arzuyla yeryüzünde fesat çıkarma, başkalarının üzerinde rabbleşme

ve kendilerinde kibir içinde büyüklük vehmetme durumlarına

‘istikbar’ ve bu tutum sahiplerine ‘müstekbir’ denir.83

Kibir ve azamet hakiki manada Kebir ve Azim Allah’a aittir.

Gerçek büyük O’dur. Büyüklük noktasında eşiti, dengi, zıddı yoktur.

Her şey onun eseri olduğuna göre büyüklük taslamak, onun sahasına

girmek demektir. Ebu Hureyre’den rivayet olunduğuna göre;

Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:‛İzzet ve celâl sahibi olan Allah

buyurdu ki: Kibriya benim ridamdır ve azamet benim izanındır. Kim

bunlardan birinde benimle yarışmaya yeltenirse onu ateşe atarım.‛84

Bu hadis-işerifte de görüldüğü üzere hakiki büyüklük ve azamet

80 Meryem, 19/32 81 Taberi, a.g.e., 2/524-529 82 Reşid Rıza, a.g.e., V/330 83 Ali Ünal, a.g.e., 348 84 Müslim I. 136- ibn-i Mace, Zuhd, 1

Page 26: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

412 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

Allah (c.c.)’a aittir. Bu sıfatlara sahip çıkanları, kendilerine izafe

edenleri Allah (c.c.) sevmez.

نوف إنو ل يب المستكبين ل جرـ أف الل يػعلم ما يسروف وما يػعل

‚Şüphe yok ki Allah, onların gizlediklerini de, açığa

vurduklarını da bilir. O, büyüklük taslayanları hiç sevmez.‛85

Yani onları mükâfatlandırmaz, onlardan övgü ile söz etmez.

Hüseyin b. Ali’den nakledildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.),

önlerine ekmek parçaları koymuş, ekmeklerini yiyen yoksul

kimselerin yanından geçerken kendisine: Ey Abdullah’ın babası gel

beraber yiyelim dediler o da bineğinden inip onlarla birlikte oturdu

ve: ‚Muhakkak O, müstekbirleri sevmez‛ buyruğunu okudu. Onlarla

yemeği bitirdikten sonra: Ben sizin davetinizi kabul ettim, haydi siz

de benim davetimi kabul ediniz dedi. Onunla birlikte kalkıp evine

gittiler. Onlara hem yemek, yedirdi hem içirdi, hem de bağışlarda

bulunduktan sonra yanından ayrıldılar. İlim adamları der ki: Her bir

günahı saklayıp gizlemek mümkündür, kibir müstesna. Çünkü kibir

açıklanması kaçınılamaz bir fısk (yol)tır. Bütün isyanların da asıl esası

odur.Sahih hadiste şöyle buyurulmuştur: ‚Mütekebbirler kıyamet

gününde toz zerrecikleri gibi haşredileceklerdir. Büyüklenmeleri

dolayısıyla insanlar onları ayaklan ile çiğneyecektir.‛86 Yahut Hz.

Peygamberin şu buyruğunda buyurduğu gibi olacaklardır: ‚Mahşer

günü onların vücutları o kadar küçültülecek ki bu küçülüş nihayet

onlara zarar verecektir, Ateşte ise vücutları o kadar büyüyecek ki bu

büyüme nihayet onlara zararlı olacaktır.‛87

3. Mu’tedûn/ Haddi aşıp taşkınlık yapanlar

Haram, ister fıtratın getirdiği birhususiyet isterse cebir, akıl ve

emir açısından olsun yapılması yasak olan şeydir. Helal ise haramdan

85 Nahl, 16/ 23 86 Tirmizi, Kıyâme, 47 87 Kurtubî, a.g.e., 10/150-151

Page 27: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 413

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

çıkma, haram yerden ayrılma, haram durumu terk etme; yapılmas

caiz olan, yapılmasında sakınca olmayan demekktir.88 Haramlar

bellidir, helaller bellidir. Bunun sınırlarını Rabbimiz belirlemiştir.

Onun belirlediği sınırları aşmak, haddi aşmak demektir. Haddi

aşanları ise Allah (c.c.) sevmez.

ترموا طيبات ما أحل الل لكم ول تػعتدوا إف الل ل يب المعتدين ي أيػها الذين آمنوا ل

Ey iman edenler! Allah (c.c.)’ın size helâl kıldığı iyi ve temiz

nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah (c.c.)’ın koyduğu)

sınırları aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.89 Kurtubî

şöyle der:

‘Sakın hududu aşmayınız.’ Yani hududu aşıp Allah (c.c.)’ın ha-

ram ettiğini helâl etmeye kalkışmayınız. Cenab-ı Hakkın ruhsatlı kılıp

helâl beyan ettiğini de, haram kılmayınız. Yani iki tarafta da tefritten

ve ifrattan kaçınınız demektir. Bu tefsir, Hasan Basri’den rivayet

edilmiştir. Eğer Müslüman, bir yemeği veya helâl bir meşrubatı

nefsine haram ederse veya Allah (c.c.)’ın helâl kıldıklarından birisini

nefsine yasaklarsa onunla kâfir olmaz ve herhangi bir keffaret ver-

mesi de gerekmez. Ancak ifratçı olur. Ama helâli haram veya haramı

helâl bilse, o zaman dinden çıkar. Ebu Hanife: ‘Bir kimse, herhangi bir

şeyi haram kılarsa, o şey ona haram olur. Buna rağmen onu yaparsa

veya yerse keffaret lâzım gelir.’ demiştir.90

Allah (c.c.) haddi aşanları sevmediği gibi bu kimseleri tenbih ve

tehdit eder. Kur’ân-ı Kerim’de bu durum: ‘Haddi aşanların kalplerini

böylece mühürleriz.’91 ifadeleriyle yer alır.

88 Ali Ünal, a.g.e., 251 89 Maide, 5/87 90 Kurtubî, a.g.e., 4/357 91 Yunus, 10/74

Page 28: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

414 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

4. Ferihûn/ Şımaranlar

Allahü Tealâ (c.c.), tarih boyunca gönderdiği peygamberler ve

peygamberlere indirdiği vahiylerle insanlığa dünya-âhiret

mutluluğunun yollarını göstermiştir. Kur ân-ı Kerîm’e baktığımızda,

yapılması veya yapılmaması gereken tutum ve davranışlar, bazen

açık bir emir ve yasakla bildirilirken, bazen de yapılan davranıştan

dolayı insanın başına gelecek mükâfat veya ceza haber verilerek

ortaya konmuştur. Çoğu kez de geçmiş ümmetlerde işlenen hatalar,

günahlar ve bu günahlardan dolayı insanlığın başına gelen felâketler,

mazinin derinliklerinden çıkartılıp insanlığa sunulmak suretiyle,

Cenâb-ı Hakk insanlığı istikametli yola yönlendirmiştir.92

Kur ân-ı Kerîm’de geçmiş toplumlarla ilgili anlatılanlar

kıssalar bu yönüyle önemli mesajlar içermektedir. Bu Kıssalardan biri

Karun kıssasıdır.

ناه من الكنوز ما إف مفاتو لتػنوء بلعصبة أول إف قاروف كا ف من قػوـ موسى فػبػغى عليهم وآتػيػ ل يب الفرحني القوة إذ قاؿ لو قػومو ل تػفرح إف الل

Hakikaten Karun, Mûsâ’nın kavminden idi. Fakat onlara karşı

azgınlık etmişti. Ve ona öyle hazînelerden vermiştik ki, gerçekten

onun (hazînelerinin) anahtarları(nı taşımak) güçlü bir topluluğa ağır

geliyordu. O zaman kavmi ona şöyle demişti: ‘Böbürlenme! Çünki

Allah, böbürlenenleri sevmez!’ 93 Razi şöyle der:

‚Şımarma; çünkü Allah şımaranları, böbürlenenleri sevmez‛

ifadesinden murad, şımarma ve dünyaya tutunmadan dolayı,

kendisine, onu ahiretten kesin olarak gafil kılacak olan bir halin arız

olmamasını (istemedir). Bazıları da şöyle demiştir: ‚Dünya ile ancak,

ona razı olup da onda güven ve itminan bulan kimse şımarır.

Kendisinin pek yakında dünyadan ayrılacağını bilen kimse ise,

92 Muhittin Akgül, Dünya Nimetleri Karşısında Kur’ani Ölçüler, Yeni Ümit, 65. Sayı,

s. 33 93 Kasas, 28/76

Page 29: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 415

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

onunla şımarmaz. Mütenebbî’nin söylediği şu söz ne

güzeldir:‛Kederlerin en şiddetlisi, bana göre, az sonra değişip

gideceğini sahibinin kesin olarak bildiği bir sürür ve neşe içinde

bulunmadır.‛Bundan daha güzel ve veciz olanı ise, Cenâb-ı Hakk’ın

şu buyruğudur: ‚Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü

duymayasınız ve size (Allah (c.c.)’ın verdikleri dolayısıyla sevinip

şımarmayasınız.’94. İbn Abbas şunu söylemiştir: ‚Onun bu şımarması

şirk idi. Çünkü o, ondan ötürü, Allah (c.c.)’ın ikâbından

çekinmiyordu.‛95

Osmanlı padişahları cuma selamlığında camiye girerken özel

seçilmiş bir yeniçeri ‘Gururlanma padişahım senden büyük Allah var’

diyerek sultana hem de halka bu hayati düsturu hatırlatmışlardır.

5. Müfsidûn/ Bozgunculuk çıkaranlar

İfsat etmek bozmak, karıştırmak demektir. Bu ifade halk

arasında fesat şeklinde isimlendirilir. Fitne fesat sözcükleri birlikte bir

söz kalıbına girmiş durumdadır. Bozgunculuk şeklinde ifade

edeceğimiz bu durum hem bireyler hem de toplumlar için maddi

manevi birçok zarara yol açabilecek bir durumdur.96

سوطتاف ينفق كيف وقالت اليػهود يد الل مغلولة غلت أيديهم ولعنوا با قالوا بل يداه مب نػهم الع نا بػيػ هم ما أنزؿ إليك من ربك طغيان وكفرا وألقيػ نػ داوة والبػغضاء إىل يػوـ يشاء وليزيدف كثريا م

ويسعوف ف األرض فسادا والل ل يب المفسدين القيامة كلما أوقدوا نرا للحرب أطفأىا الل

Bir de Yahudiler, ‚Allah (c.c.)’ın eli bağlıdır‛ dediler.

Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lânete uğrasınlar!

Hayır, O’nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Ant olsun, sana

Rabbinden indirilen (Kur’an) onlardan birçoğunun azgınlık ve

küfrünü artıracaktır. Biz onların arasına kıyamete kadar düşmanlık ve

kin saldık. Her ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, Allah onu

94 Hadid,57/ 23 95 Râzi, a.g.e., 17/561-562 96 Ali Ünal, a.g.e., 263

Page 30: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

416 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar.

Allah, bozguncuları sevmez.’’ 97

Bu ayet-i kerimede Yahudilerin Allah (c.c.)’ın eli sıkıdır sözleri

hikaye edilmektedir. Haşa! Allah onların bu yakıştırmalarından

münezzehtir. Bu sözlerine sert bir cevap veriliyor: Asıl eli sıkı olanlar

kendileridir. Söylediklerinden dolayı lanete uğrayanlar onlardır. Tam

tersine O’nun iki eli de açıktır. Dilediği gibi dilediği kimseye infak

eder. Ayet, içlerinde depreştirdikleri duygulara da işaret etmektedir.

Bu durum onların ihtiraslarını, nefret ve kinlerini, yeryüzünde

bozgunculuk çıkarma duygularını kamçılar. Buna karşılık yüce Allah

(c.c.)’ın onlara ne tür bir ceza verdiği, onları nasıl karşıladığı dile

getiriliyor: Buna göre, yüce Allah onların arasına kin ve düşmanlık

salmıştır. Onların yaktıkları savaş ateşini her defasında

söndürmüştür. Tüm komplolarını, hileli düzenlerini başlarına

geçirmiştir. Allah onlar gibi bozguncuları sevmez.98

Elmalılı ise şöyle der:

‚Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa Allah onu

söndürmüştür.‛ Şu halde bunlar hiç bir zaman hakiki bir kuvvet ve

üstünlük bulamazlar. Yeryüzünde daima fesat çıkarmaya çalışır

dururlar. Allah ise fesatçıları sevmez, fesatçılığa koşanların cezasını

verir. Ve vermek için yed-i kudreti (kudret eli) bağlı değildir. Onlara

lanet eder, sıkıştırır ve azab eder de eder. Bununla beraber yed-i

rahmeti ( rahmet eli) de bağlı değildir.99

6. Müsrifûn/ İsrafçılar

‘Haddi aşma, hata, cehalet, gaflet, düşkünlük ve tiryakilik’ gibi

mânâlara gelen ‘se-ri-fe ‘ kökünden türetilmiş ‘isrâf’ kelimesi, genel

olarak ‘inanç, söz ve davranışta dinin, aklın veya örfün uygun

97 Maide, 5/64 98 İzzet Derveze, et-Tefsiru’l-Hadis, Matbaatu İsa el-Babî el-Halebi, Mısır 1961,

7/133-136 99 Elmalılı Muhammed Yazır, Hak Dini Kuran Dili, Azim, 1994, 7232

Page 31: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 417

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

gördüğü ölçülerin dışına çıkmak, ifrat ve tefrite düşmek’, daha özel

mânâda ‘eldeki mal veya imkânları meşru olmayan maksatlar

doğrultusunda harcamak, haddi aşmak, itidalli olmamak, saçıp

savurmak’ demektir..100 Kısacası yerinde ve kararında kullanılmayan

her şeyi israf kavramıyla ifade edebiliriz. Kur’ân-ı Kerim insanları bu

afete karşı uyarmaktadır:

تكم عند كل مسجد وكلوا واشربوا ول تسرفوا إنو ل يب المسر ـ خذوا زينػ فني ي بن آد

Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve

temiz giyinin). Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri

sevmez. 101

İbn Abbas demiştir ki: ‚Dilediğini ye, dilediğini iç. Elverir ki şu

iki hasleti de ihmal etmeyesin: İsraftan kaçınmak ve kibirlenmemek.‛

İsraf her hususta haddi aşmaktır. Yüce Allah ise helâl kıldığının helâl

bilinmesini, haram kıldığı şeyin de haram bilinmesini sever, işte

emrettiği adalet de budur. O bakımdan açlık, susuzluk, fazla tokluk,

fazla içmek gibi tabiî sınırın aşılması doğru değildir. Maddî hususta

da bu böyledir. Nafaka kişinin gelirini tamamıyla tüketmeyecek

şekilde belli bir oranda olmalıdır. Sert sınırlarda, hadlerde de bu

böyledir. Allah (c.c.)’ın haram kıldığı meyte, kan, domuz eti,

Allah’tan başkasının adına kesilmiş olan ve şarap gibi şeylerin

kullanılması da -zaruret hali dışında- caiz değildir. Altın ve gümüş

kaplarda yemek içmek helâl olmadığı gibi, tabiî ipek giymek yahut

erkeklerin kadınlara, kadınların da erkeklere benzemesi de helâl

olmaz. Buna göre cimrilerin yaptıkları da, israfa sapan lüks ve

debdebe içerisinde yaşayanların yaptıkları da şer’an yapılmaması

gereken haramlar arasındadır.102

Yemek, içmek, giyinmek, takınmak, uyumak insanların mübah

türünden bazı fiilleridir. Bunlarda ölçülü olmak, vasatı takip etmek,

israfa düşmemek gerekir. Efendimiz göbek bağlamayı, tembelliği, çok

100 Ali Ünal, a.g.e., 293 101 A’raf, 7/31 102 Zuhayli, a.g.e., 4/475-477

Page 32: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

418 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

uyumayı, yakîn azlığını ümmeti için bir tehlike görmüştür.103 Bunların

bir ihtiyaç olduğu bir realite olabilir ama amaca ve hedefe

dönüşmemesi gerektiği de hatırdan çıkarılmamalıdır.

7. Zâlimûn/ Zulümkâr olanlar

Zulüm haksız yere birine eziyet etmek, zarar vermektir.

Mukabele ederken haddi aşmaktır. Hatta aynen cevap vermek,

misillemede bulunmak bile ölçüyü tutturamama nedeniyle risklidir.

İnsanın tevhid çizgisini koruyamayıp, Hâlık-mahlûk

münasebetindeki inhirafı demek olan şirk en büyük zulüm; açıktan

açığa hak-hukuk tanımama, başkalarına cevr ü cefada bulunma,

onları aldatma, itibarlarıyla oynama, gıybet etme... gibi hususlar

ikinci derecede birer zulüm; Allah (c.c.)’ın emir ve yasaklarını

dinlememe, haramlara karşı tavır alıp meşrû dairedeki zevklerle

yetinmeme ise farklı bir zulümdür.

Dolayısıyla insanın kendine ya da bir başkasını haksızlık

etmesinin adı zulümdür ve zalimler için acıklı bir azap vardır. En

büyük azabı ise Allah tarafından sevilmemek-tir.

ثػ لها فمن عفا وأصلح فأجره على الل إنو ل يب الظالمني وجزاء سيئة سيئة م

‘Unutmayın ki haksızlığın karşılığı, yapılan haksızlık kadar

olabilir, fazlası helâl olmaz. Bununla beraber kim affeder, haksızlık

edenle arasını düzeltirse onun da mükâfatı artık Allah’a yaraşan

tarzda olur. Şu kesindir ki Allah zalimleri sevmez.’104

Hicazî, bu ayet-i kerimeyi şu şekilde açıklar :

Kendi ihtiyar ve iradesi ile sapıklığa giren, şerre ve haktan uzak

olmaya eğilimli olan kimseleri Allah sapıklığa düşürürse, bunları

Allah’tan başka doğru yola iletecek bir kimse yoktur. Bunlar Hz.

103 Suyuti, Fethu’l-Kebir alâ Kitabi’l-Cami’i’s-Sağir, Ocak Yay., İst., 2012, I/58. 104 Şûrâ, 42/40

Page 33: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 419

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

Peygamber (s.a.v.)in, Allah’a iman ve taatlerde o yüce zâta yakın

olmaya ilişkin yaptığı çağrıdan yüz çeviren kimselerdirler. Bunlar

zalimlerin ta kendileridirler. Kıyamet gününde kendileri için

hazırlanmış olan azabı gördüklerinde şüphesiz ki bundan dolayı

pişmanlık duyacaklar ve şöyle diyeceklerdir: Acaba dünyaya bizim

için bir dönüş yok mudur ki oraya gidip de salih ameller işleyelim?

Evet onlar azabı gördükleri zaman Allah (c.c.)’ın tehdidinin hak

olduğuna inanır, tekrar dünyaya geri dönmek temennisinde

bulunurlar ama ne gezer, bu mümkün müdür!105

8. Hâinûn/ Hainlik edenler

‚Hakkını eksik vermek, sözünde durmamak, emaneti yerine

getirmemek’106 anlamındaki ‚hıyanet‛ kökünden gelen ‚hain‛;

Allah’a ve insanlara verdiği sözde durmayan, yaptığı sözleşmelere

uymayan, maddi ve ma’nevi emanetlere riâyet etmeyen ve kendisine

tevdi edilen görevleri ifa etmeyen kimseye denir. Kur’an’da günah

işleyen107, zina eden108, sözleşmeleri bozan109, emanetlere riayet

etmeyen110 kimseler hakkında ‘hain’ ifadesi kullanılır.

ول تادؿ عن الذين يتانوف أنفسهم إف الل ل يب من كاف خوان أثيما

‘Ve kendi öz canlarına hıyanet edenleri savunma. Çünkü Allah,

hainlikte ve günahkârlıkta çok aşırı olanları asla sevmez.’111

İnsanın kendisine, nefsine ihaneti hakkında Elmalılı şunları

söyler:

Nefsine hainlik, kendini aldatmak, bir gelir sağlıyor zannıyla

bir zarar getirmektir. Bunun için bir insanın günah işlemeye gayret

105 Hicazi, a.g.e., 5/443-445. 106 İbn Manzur, Lisanu’l Arab, Dâre’s-Sâdır, Beyrut, tsz., XIII/ 144. 107 Enfâl, 8/27 108 Yûsuf, 12/52 109 Nisa, 4/107 110 Nisa, 4/105 111 Nisâ, 4/107

Page 34: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

420 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

ederek kendini azaba maruz kılması, kendini aldatmak ve Allah

(c.c.)’ın emaneti olan nefse hainlik etmektir. Haine taraftar olmak da

nefsine bir hıyanettir. ‚Allah, günahkâr ve hain olan kimseyi

sevmez.‛ ‚Havvan‛, pek hain, ‚esîm‛, pek günahkâr, yani hainlikten

sakınmayan ve günahtan çekinmeyen demektir. Bu ifadede, ısrar ve

alışkanlıktan çekindirme, tevbeye teşvik vardır. Burada nefse

hainliğin bir şeklini izah ve kendilerine hainlik edenlerden belli bir

kısmın tasviri vardır ki bunlar Allah (c.c.)’ın razı olmayacağı sözler

söylerler ve bunu yaptıkları zaman, Allah yanlarında iken O’ndan

gizlemezler, Allah’a karşı bunu yapmaktan çekinmezler de

insanlardan gizlerler.112

Ayrıca kendisine emanet edilen vücudu, azaları, duyguları,

maddi ve manevi lütufları Allah (c.c.)’ın emrettiği şekilde

kullanmayan ve bu emanetleri sadece nefsinin tatmini için

kullananlar, emanete ihanet etmiş olurlar. Ötede ise ‚Emanette

hıyanet cezasını çekeceksin. Çünkü en kıymettar aletleri en kıymetsiz

şeylerde sarf edip nefsine zulmettin.‛113 sözlerine muhatap olurlar.

9.Kâfirûn/Kâfirler

Küfür, lügatte nimeti örtmek manasına gelir. Kâfire, nimeti

inkâr ettiği ve onu örttüğü için ‚kâfir‛ denilmiştir. Tohumu toprağa

gömene ve geceye kâfir denilmesi de bu kabildendir.114 Kâfir, gerçeği

örten, nimeti saklayıp inkâr eden kişi demektir. Yaratıcı’nın en büyük

nimetleri olan Allah (c.c.)’ın ayetleri, tevhidî iman, peygamberlik, din,

hidayet vb. hususları saklamak veya görmezlikten gelmek kâfirliğin

en belirgin şeklidir.115

Kur’ân-ı Kerim’de kafirlerin acıklı halleri: ‘Allah, onların

kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler

112 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, a.g.e., 3/232 113 Said Nursî, Sözler, Şahdamar Yay., 2012, İstanbul, s. 30. 114 Muhammed Ali Es-Sabuni, a.g.e., 1/290. 115 Ali Ünal, a.g.e., 339

Page 35: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 421

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

vardır.’116 Sözleriyle ifade edilir. Sabuni bu ayet-i kerimeyi şu şekilde

tefsir eder: ‘Allah onların kalblerini mühürlemiştir. Artık o kalplere

herhangi bir nur girmeyeceği gibi, onlarda iman nuru da parlamaz.

Kalplerdeki günahlar çoğalınca, onlardaki basiret nuru silinir. Artık,

böyle kalplere iman, girecek bir yol bulamadığı gibi, küfür de

bunlardan çıkış yolu bulamaz. Dolayısıyle hidayet nurunu göremez,

hakkı işitemez, anlayamaz ve idrak edemezler.’117

Küfür, realiteyi, hakikatı çarpıtmaktır. Küfür, varlıktaki,

yaratılıştaki güzellik ve mükemmelliği, nimet ve lütfu görmeme,

görmezlikten gelme illetidir; bir fıtrat nankörlüğüdür. Akı kara,

karayı ak görmektir; Görülmesi gerekeni görmemek, bakar körlüğü

tercih etmektir. Küfür, bir hastalıktır, bir ârıza ve anormalliktir. Doğal

olanın, fıtratın dışına çıkmaktır.118

(Örneğin) Allah Resulüne muhalefet etmek küfürdür. Allah

Resulünün peşinden ayrılmak, insanı küfre götürür. Resûlallah’a

muhalefet etmekle, nitelenmiş bir kimseyi Allah sevmez. Nitekim

bunun tafsilâtı şu âyette gayet açıktır: ‘Hani Allah, peygamberlerden:

«Ben size Kitap ve hikmet verdikten sonra nezdinizdekileri tasdik

eden bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanıp yardım

edeceksiniz» diye söz almış, «Kabul ettiniz ve bu ahdimi yüklendiniz

mi?» dediğinde, «Kabul ettik» cevabını vermişler, bunun üzerine

Allah: O halde şahit olun; ben de sizinle birlikte şahitlik

edenlerdenim119 buyurmuştu. Bu misakın gereği ve şehadetin bir

kanadı olması hasebiyle Peygamber’e itaat farzdır. Ona muhalefet

eden kâfirdir.120

116 Bakara, 2/7 117 Muhammed Ali Es-Sabuni, a.g.e., 1/290. 118 Ali Ünal, a.g.e., 339 119 Ali îmran, 3/81 120 Elmalılı Hamdi yazır, a.g.e., 3/234

Page 36: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

422 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

قل أطيعوا الل والرسوؿ فإف تػولوا فإف الل ل يب الكافرين

De ki: ‚Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.‛ Eğer yüz

çevirirlerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez121

Bu ayet-i kerimede Allah (c.c.)’a ve resulüne itaat birlikte

zikredilmektedir. Bu nedenle ‘Peygamberliğe açıkça şehadet

edilmedikçe, Allah (c.c.)’ın birliğine, Allah (c.c.)’ın kendisinin

şehadeti gibi gerçek bir şehadet yapılmamış olacağından İslâm’da bu

iki şehadetin birleştirilmesinin şart olduğunu ve Allah’a itaat ile

Resulüne itaatın birbirini gerektirdiğini ve Allah (c.c.)’ın rızasına,

mağfiretine, rahmetine ermenin ancak bu sûretle mümkün olacağını

açıklamak üzere; ‚De ki, Allah’a ve Resul’e itaat ediniz! Eğer onlar

yüz çevirirlerse, şunu bil ki, Allah kâfirleri sevmez.‛

buyurulmuştur.’122

Başka bir ayette ise:

يحق الل الرب ويػرب الصدقات والل ل يب كل كفار أثيم

‘Allah (c.c.), faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır

(bereketlendirir). Allah, hiçbir günahkâr nankörü sevmez.’123

buyurulmaktadır. Bu ayette ise faize karşı şiddetli bir tehdit,

sadakaya ise teşvik vardır. Faize tamah edenler nankör ve günahkâr

olarak ifade edilmekte, bir harama meydan okumanın kâfir sıfatı

olduğu belirtilmektedir. Faiz ile küfür arasındaki, herhangi bir günah

ile küfür arasındaki bu paralellik şu külli kai-deyi bir kez daha

doğrulamaktadır: ‘Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var.’124

bu hakikati bir örnekle somutlaştıracak olursak: Meselâ, Cehennem

azâbını netice veren büyük bir günahı işleyen bir adam, Cehennemin

tehditlerini işittiğinde istiğfarla ona karşı siper almazsa bütün

121 Âl-i İmrân, 3/32 122 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, a.g.e., 3/234 123 Bakara, 2/276 124 Said Nursi, Lemalar, Şahdamar Yay. İst., 2012, s. 15

Page 37: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 423

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

ruhuyla Cehennemin yokluğunu arzu ettiğinden, küçük bir emâre ve

bir şüphe, Cehennemi inkâr etmesine sebebiyet verebilmektedir.

Yukarıdaki misalde belirtildiği gibi günah ile küfür arasında bir

yakınlık ve bir komşuluk söz konusudur. Dolayısıyla müminlerin

küçük- büyük bütün günahlardan sakınmaları, sürçmeleri halindeyse

hemen tevbe etmeleri hayati önem arz etmektedir.

SONUÇ

İslam uleması Allah sevgisinin varlığını, Allah (c.c.)’ın kulunu

sevmesini Kur’an ve Sünnetten getirdikleri açık delillerle ortaya

koymuşlardır. Allah (c.c.) Kur’an’da şöyle buyurur: ‚Allah onlan

sever, onlar da Allah’ı severler.‛125 Bu ayet-i kerimeden de

anlaşılacağı üzere Allah (c.c.) kullarını sevmekte, kullar da Yüce

Rablerini sevebilmektedir.

Kur’an’da Allah Telanın sevdiği insanlar olarak ihsan sahipleri,

tevbe edenler, temizler, takva sahipler, sabredenler, tevekkül edenler,

adaletli olanlar, kendi yolunda saf saf mücadele edenler zikredilir.

Allah-u Zülcelâl’in kulunu sevmesi ona iyilik irade etmesidir. O, bu

sevgi ve irade ile kullarını hayırlara yönlendirir, hakikatleri gösterir

ve bu imtihan dünyasında kazananlardan olmalarını sağlar.

Sevgide yakınlık manası da vardır. Sevgi yakınlığın en önemli

vesilelerinden biridir. Çünkü seven, sevdiğine yakın olmak veya onu

kendisine yaklaştırmak ister. Allah Teala’nın kulunu kendisine

yaklaştırması ona kendi ahlak ve sıfatlarına benzer ahlak ve vasıflar

vermesidir. Kul, bu ahlak ve vasıflarla O’na yaklaşma imkanı bulur.

Yakınlık ve uzaklık biz insanlar için söz konusudur. Zaten O bize şah

damarımızdan daha yakındır.

Allah (c.c.)’ın sevmediği kullar ise saldırganlar/ haddi aşanlar,

bozguncular nankörler, günahkârlar, zâlimler, kendini beğenenler,

125 Maide, 5/54.

Page 38: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

424 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

kaba konuşanlar/ ağzı bozuklar, israf edenler, böbürlenenler, İnkâr

edenler, kâfirler olarak ifade edilmiştir. Bu sıfatlar Allah Teala’nın

eşref-i mahlukat olarak yarattığı insanda görmek istemediği

sıfatlardır. Bunları sevmediğini buyurarak kullarının da bu kötü

hasletlerden sakınmasını murat etmektedir.

İbnu’l Müseyyeb’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz.

Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: ‚Allah (c.c.) münezzehtir

(nezihtir), (halde ve sözde) nezîh olanı sever; nâziftir, nezâfeti sever;

kerîmdir, keremi sever; cömerttir, cömertliği sever...‛126 Görüldüğü

üzere dinimizce insanlarda bulunması gerekli olan bazı övgüye değer

sıfat ve hasletler Allah (c.c.)’a nisbet edilerek kullanılmaktadır. Bu

vesile ile insanların bu sıfatlarla bezenmesi istenmekte, insanlar buna

teşvik edilmektedir.

Hz. Ebu Zerr (ra) anlatıyor: ‚Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:

‚Üç kişi vardır, Allah onları sever, üç kişi de vardır Allah onlara

buğzeder. Allah (c.c.)’ın sevdiği üç kişiye gelince: ‚Bir adam bir

cemaate gelir, onlardan Allah adına bir şeyler ister, kendisiyle onlar

arasında mevcut bir yakınlık sebebiyle istemez. Onun başvurduğu

kimseler, istediğini vermezler. İçlerinden biri cemaatin arkasına

kayıp, isteyen kimseye gizlice ihsanda bulunur. (Öyle gizli verir ki)

onun verdiğini sadece Allah’la ihsanda bulunduğu adam bilir. (İkinci

adam ise:) Bir cemaat yoldadır. Gece boyu da yürürler. Derken

(yorulurlar ve) uyku her şeyden kıymetli bir hal alır. Konaklarlar,

*başlarını koyup yatarlar.+ Bir adam kalkıp bana karşı tevazu ve

tazarruda bulunur, ayetlerimi okur. (Üçüncü adama gelince:)

Seriyyeye katılmıştır. Seriyye düşmanla karşılaşır, hezimete uğrarlar.

Ancak o ilerler, öldürülünceye veya başarıncaya kadar savaşmaya

devam eder. Allah (c.c.)’ın buğzettiği üç kişiye gelince: Bunlar zâni

ihtiyar, kibirli fakir, zâlim zengindir.‛127

126 Tirmizi, Edep, 41 127 Tirmizi, Cennet, 25

Page 39: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 425

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

Efendimiz bu sözlerinde gizlice infak eden, geceleyin kalıp

rabbinin huzurunda yakarışa geçen, savaş meydanlarında ölüme

meydan okuyan kişilerin Allah (c.c.) tarafından sevildiğini; zâni

ihtiyar, kibirli fakir, zâlim zenginlerin sevilmediğini belirtiyor.

Kur’ân-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde çokça gördüğümüz bu

ve benzeri ifadelerle bir yandan insanı yücelten vasıflar nazara

verilirken bir yandan da insanın sakınması gereken tutumlar ifade

edilmektedir. İnsanı Ahsen- i takvim suretinde yaratılmış

olduğundan ala-yı illiyyine layıktır. Cehennemde ebedi bir azaba

değil cennette ebedi bir saadete layıktır. Yüce Rabbimiz de güzel

vasıflar üzerinden ve olumsuz tavır ve davranışları sevgi bağlamında

vererek insanları hayra yönlendirmekte, onları şerden alıkoymak

istemektedir.

KAYNAKÇA

ABDÜLBÂKÎ, el-Mu’cem, Mektep Yay. İstanbul, 2013

AKGÜL Muhittin, Dünya Nimetleri Karşısında Kur’ani Ölçüler,

Yeni Ümit, 2004, 65. Sayı

AYDÜZ, Davut, İslam’da Savaş ve Barış, Yeni Ümit, 2010, 87.

Sayı.

BEYHAKÎ, Sünen, Darü’l-Kütübül İlmiye, Beyrut, 1989

BUHARÎ, Muhammed b. İsmail, Sahih-i Buhari, Sağlam Yay.

İstanbul, 2013

CANAN, İbrahim, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Şerhi, Ankara 1988.

ERSOY, Akif, Safahat, Sütun Yayınları, İstanbul, 2007.

GAZALİ, İhya-u Ulumi’d- Din, Müessesetü’l-Kütübi’s-Sekafiyye,

Beyrut, 2001.

Page 40: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

426 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

GÖLPINARLI, Abdulbaki, Kur’ân-ı Kerîm ve Meali, Remzi

Kitabevi, 1958.

GÜLEN, Fethullah, Kalbin Zümrüt Tepeleri, Nil yay. İzmir, 2008,

1/128

GÜNER, Osman, Asrın Büyük Âfeti: İsraf, Yeni Ümit, 2013, 102.

Sayı.

HANBEL, Ahmed b., Müsned, Ocak Yay. İstanbul, 2013

HİCAZİ, Muhammed Mahmud, et-Tefsîru’l-Vâzıh, Dâru’l-Ceyl,

Beyrut, 1993.

İBN KESİR, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim, Daru’l- Marife, Beyrut,1984,

5/ 17

İBN MANZUR, Lisanu’l Arab, Dâr es-Sâdır, Beyrut, tsz., XIII/

144

İSFEHÂNÎ, Râgıb, el-Müfredât fî Garîbi’l-Kur’ân, Matbaatü’l-

Fenniyye, Mısır, 1970

İZZET DERVEZE, et-Tefsiru’l-Hadis, Matbaatu İsa el-Babî el-

Halebi, Mısır 1961

KAŞANİ, Abdurrezzak, Tasavvuf Sözlüğü, İz Yay. İstanbul, 2004,

Vera md

KOMİSYON, İslam Ansiklopedisi, DİB Yay. Ankara, 2014,

Muhabbet md.

KURTUBİ, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Daru İhyai’t-Turasi’l-

Arabî, Beyrut, 1985.

KUŞEYRİ, Abdulkerim, Kuşeyri Risalesi, İlk Harf Yayınları

İstanbul, 2013.

Page 41: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

İlhan UYGÜL | 427

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

KUTUB, Seyyid, Fizilâli’l-Kur’an, Çev: M. E. Saraç, İ H.

Şengüler, Bekir Karlığa, İstanbul, 2012

MANSUR, Ali Nazif, Tac Tercemesi, Eser Kitabevi, İstanbul,

1976.

MÜSLİM, Ebu’l-Hüseyin, Sahih-i Müslim, Kahire, 1955.

NESAİ, Ebu Abdurrahman Ahmed bin Ali İbni Şuayb, es-Sünen,

Kahire, 1930.

NURSÎ, Said, İşaretü’l-İcaz, Şahdamar Yay. İstanul, 2012.

<<<<<.., Mektubat, Şahdamar Yay. İstanul, 2012.

<<<<<.., Sözler, Şahdamar Yay. İstanul, 2012.

RÂZİ, Fahruddin, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Dâru’l-Kütübi’l-

ilmiyye, Tahrân, trs.

REŞİD, Rıza- Muhammed Abduh, Tefsiru’l- Menar, Dâru’l-

Kütüb, Beyrut, 2005.

SUYUTİ, Fethu’l-Kebir alâ Kitabi’l-Cami’i’s-Sağir, Ocak yay. İst.

2012, I/58.

TABERİ, Ebu Cafer Muhammed, Câmiu’l-Beyân an Te’vîli’l-

Kur’ân, Mısır, 1954.

ÜNAL, Ali, Kur’an’da Temel Kavramlar, Akademi Yay. İstanbul

1986

WENSİNCK, el-Mu’cem, Leiden, 1969

YAZIR, Elmalılı Muhammed, Hak Dini Kur’ân Dili, Çağ, 1998.

ZEBİDİ, Seyyid Murteza, Tâcü’l-’Arûs Min Cevahiri’l-Kamûs,

Şefkat Yay. İstanbul, 2013.

Page 42: KUR’ÂN I KERİM’DE ALLAH (C.C.)’IN SEVDİĞİ VE SEVMEDİĞİ ...isamveri.org/pdfdrg/D02042/2015_1/2015_1_UYGULI.pdf · Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti

428 | Kur’ân-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın Sevdiği ve Sevmediği İnsan

Tipleri

-----------Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 17, sayı 1, 2015-----------

ZEMAHŞERÎ, Ebu’l-Kâsım Cârullah, el-Keşşâf an Hakâikı’t-

Tenzîl, Dâru’l-Ma’rife, Beyrût, trs.

ZUHAYLİ, Vehbe, et-Tefsirü’l-Münir, Daru’l-Fikr, Dimeşk, 1991.