İletİŞİm bİlİmİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf ·...

378
İLETİŞİM BİLİMİ HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM LİSANS PROGRAMI Editör: PROF. DR. S. ECE KARADOĞAN DORUK İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ

Upload: others

Post on 26-May-2020

24 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

İLETİŞİM BİLİMİ

HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM LİSANS PROGRAMI

Editör: PROF. DR. S. ECE KARADOĞAN DORUK

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ

Page 2: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ

HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM LİSANS PROGRAMI

İLETİŞİM BİLİMİ

Editör: Prof. Dr. S. Ece Karadoğan Doruk

Page 3: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

I

ÖNSÖZ

İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan “iletişime giriş”

niteliğindedir. . İletişim konularına ilgi duyan, iletişim konusunda bilgileri tazelemek isteyen

ya da uygulamada çoğu zaman kullandığı insan ilişkilerinde başarılı veya başarısız olmasına

neden olan davranış ve öğretileri gözden geçirmektedir.

Günümüzde hemen hemen herkes iletişimin gerek özel yaşamda gerekse iş yaşamında

ne denli önemli olduğunu kabul etmektedir. İletişim bilimi dersi tarihi insanlık kadar eski olan

iletişimi bu konuda yapılan bilimsel çalışmalara da değinerek irdelemektedir. Öncelikle

toplumsallaşma sürecinde birey ve iletişimin etkileşim alanları sunulmaktadır.

İletişim ve iletişim olgularının bugüne dek yaşadığı serüven ana çizgileriyle

betimlenerek iletişime ilişkin daha kapsamlı, derinlikli çalışmaların, araştırmaların ön hazırlığı

yapılmaktatır. Günümüzde iletişim alanında pek çok kuam ve yaklaşım bulunmaktadır,

iletişimin öneminin giderek arttığı bir dünyada, iletişim araştırma ve kuramlarını öğrenmek

iletişim konusunu ve sorununu anlamanın ön koşuludur. İletişim Bilimi dersinde iletişim

alanında yapılan tüm dünya da kabul görmüş temel süreç ve modellerle sınırlıdır. İletişime

ilişkin pek çok araştırma ve kurama yer verilememiştir.

İletişim Bilimi dersi, açık öğretim fakültesi öğrencilerinin iletişime ilişkin konularda

donanımlı olmasını sağlayacak, öğrencilerin farkındalık seviyelerini yükselterek iletişim

alanında yapılacak ileri çalışmalar için bir temel oluşturacaktır.

Prof. Dr. S.Ece Karadoğan Doruk

İstanbul, 2017

Page 4: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

II

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ........................................................................................................................................ I

İÇİNDEKİLER .......................................................................................................................... II

YAZAR NOTU ........................................................................................................................ VI

1. İLETİŞİME İLİŞKİN KAVRAMLAR .................................................................................. 1

1.1. İletişim Nedir? ................................................................................................................ 7

1.2. İletişim Süreci ve İletişim Sürecinin Öğeleri ............................................................... 10

1.2.1. Süreç Kavramı ........................................................................................................ 11

1.2.2. İletişim Sürecinin Öğeleri ....................................................................................... 11

2. İLETİŞİM TÜRLERİ ........................................................................................................... 23

2.1. Sözlü/Sözel İletişim ...................................................................................................... 29

2.2. Sözsüz İletişim .............................................................................................................. 30

2.2.1. Göz Teması ............................................................................................................. 33

2.2.2. Yüz İfadesi .............................................................................................................. 34

2.2.3. Jestler ...................................................................................................................... 34

2.2.4. Duruş ....................................................................................................................... 37

2.2.5. Tavır ve Davranışlar ............................................................................................... 38

2.2.6. Yakınlık ................................................................................................................... 39

2.2.7. Giyim ve Bakım ...................................................................................................... 39

2.2.8. Ses ........................................................................................................................... 39

2.2.9. Sözcük Olmayan Sesler .......................................................................................... 40

2.3. Yazınsal İletişim ........................................................................................................... 40

2.4. Görsel İletişim .............................................................................................................. 41

3. İLETİŞİMİN BAĞLAMINA GÖRE BİÇİMLERİ .............................................................. 48

3.1. Kendimizle (içsel) İletişim ........................................................................................... 54

3.2. Kişilerarası İletişim....................................................................................................... 55

3.3. Gruplararası İletişim ..................................................................................................... 58

3.4. Kamusal İletişim ........................................................................................................... 59

3.5. Örgüt içi iletişim ........................................................................................................... 59

3.6. Kültürlerarası İletişim (Kartari, 1999: 19-26) .............................................................. 60

4. TOPLUMSALLAŞMA SÜRECİNDE KİŞİLERARASI İLETİŞİM .................................. 69

4.1. Bir Gereksinim Olgusu Sosyal Etkileşim ya da İletişimin Kişilerarasılığı .................. 75

4.2. İletişimi Kişilerarası Kılan Başat Özellikleri ................................................................ 76

4.3. Yakın İlişkilerde Kişilerarası İletişim........................................................................... 78

4.4. Kişilerarası Algının İletişimdeki Yeri .......................................................................... 79

4.5. Kişilerarası İletişim ve Güven ...................................................................................... 80

4.6. Kişilerarası İletişimde ya da Sosyal Etkileşimde Temel Olgular ................................. 83

Page 5: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

III

4.6.1. Birebir İletişim ........................................................................................................ 83

4.6.2. Yalın Bir Dil Kullanmak ......................................................................................... 83

4.6.3. Alıcıya Karşı Duyarlı Olmak .................................................................................. 83

4.6.4. Gereği Kadar Tekrar Yapmak ................................................................................. 83

4.6.5. Sembolik Anlamların Farkına Varmak ................................................................... 83

4.6.6. Engellerin Giderilmesi / Geri Bilgi Aktarılması ..................................................... 84

5. SOSYAL İLİŞKİLERDE VE ÇALIŞMA HAYATINDA KİŞİLİĞİN ÖNEMİ ................. 89

5.1. Kişilik Kavramı ............................................................................................................ 95

5.2. Kişilik ve Çalışma Hayatı Arasındaki İlişki ................................................................. 97

5.3. Kişilikle Yapılan İş Arasındaki Uyumun Faydaları ..................................................... 98

5.4. Kişilik ve İş Seçimi Arasındaki İlişki ........................................................................... 99

5.5. Örgütsel Davranış Ve Kişilik Özellikleri ................................................................... 101

6. İLETİŞİM MODELLERİ 1 ................................................................................................ 109

6.1. Ana Akım Yaklaşımlarınca Geliştirilen Temel Kuramlar:......................................... 115

6.1.1. Shannon ve Weaver Modeli ve Enformasyon Kuramı ......................................... 115

6.2. Osgood ve Schramm Dairesel Modelleri................................................................... 120

6.2.1.Osgood Modeli ....................................................................................................... 120

6.2.2. Schramm’ın Kitle İletişim Modeli ........................................................................ 121

6.3. Lasswell Modeli ......................................................................................................... 122

6.4. Gerbner Modeli........................................................................................................... 122

6.5. İletişimle İlgili İlk Alan Araştırmaları ve İki Aşamalı Akış Modeli .......................... 123

7.İLETİŞİM MODELLERİ 2 ................................................................................................ 132

7.1. Deneye Dayalı Olarak Geliştirilen Sosyo-Psikolojik Kuramlar ................................. 139

7.1.1. Festinger'in Bilişsel Uyum Kuramı ....................................................................... 139

7.1.2. ABX Denge Modeli .............................................................................................. 140

7.1.3. Westley-MacLean'm Aracılanmış İletişim Modeli ............................................... 141

7.1.4. İletşime Sosyolojik Yaklaşım: Riley-Riley Modeli .............................................. 143

8. KİTLE İLETİŞİMİ ............................................................................................................. 155

8.1. Kitle Kavramı ............................................................................................................. 162

8.2. Kitlelerin Özellikleri ................................................................................................... 163

8.3. Kitle İletişimi Kavramı ............................................................................................... 165

8.4. Kitle İletişiminde İletişim Süreci ................................................................................ 169

8.4.1. Kitle İletişiminde Kaynak ..................................................................................... 170

8.4.2. Kitle İletişiminde İleti ........................................................................................... 170

8.4.3. Kitle İletişiminde Kanal ........................................................................................ 171

8.4.4. Kitle İletişiminde Geri Besleme (Feedback) ......................................................... 171

8.5. Kitle İletişimine Doğru… ........................................................................................... 172

Page 6: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

IV

8.6. Kitle İletişimi Yaklaşımları ........................................................................................ 172

8.6.1. Otoriter Yaklaşım .................................................................................................. 173

8.6.2. Liberal Yaklaşım ................................................................................................... 173

8.6.3. Komünist Yaklaşım .............................................................................................. 173

8.6.4. Toplumsal Sorumluluk Yaklaşımı ........................................................................ 173

9.KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI VE İŞLEVLERİ .............................................................. 179

9.1. Kitle İletişim Araçları ................................................................................................. 187

9.1.1. Basılı Kitle İletişim Araçları ................................................................................. 188

9.1.2. Görsel İşitsel Kitle İletişim Araçları ..................................................................... 191

9.1.3. Elektronik Kitle İletişim Araçları ......................................................................... 196

9.2. Kitle İletişim Araçlarının İşlevleri .............................................................................. 198

9.2.1. Haber ve Enformasyon Verme İşlevi .................................................................... 199

9.2.2. Denetim ve Eleştiri İşlevi ...................................................................................... 199

9.2.3. Eğlence İşlevi ........................................................................................................ 200

9.2.4. Kamuoyu ve Gündem Oluşturma İşlevi ............................................................... 201

10. İLETİŞİM VE EKONOMİ POLİTİK .............................................................................. 206

10.1. Ekonomi Politik Nedir? ............................................................................................ 212

10.2. İletişimin Ekonomi Politiği ...................................................................................... 212

10.2.1. Schiller: Kültür Emperyalizmi ve Global Ekonomi ............................................ 214

10.2.2. Smythe: İzleyici Metası ...................................................................................... 215

10.2.3. Chomsky ve Herman: Propaganda Modeli ......................................................... 216

10.2.4. Golding ve Murdock ........................................................................................... 217

10.2.5. Garnham .............................................................................................................. 218

11. MEDYA OKURYAZARLIĞI ......................................................................................... 224

11.1. Medya Okuryazarlığı Nedir? .................................................................................... 231

11.2. Medya Okuryazarlığı’nın Önemi .............................................................................. 234

11.3. Medya Okuryazarlığı Ne Değildir? .......................................................................... 237

11.4. Medya Okuryazarlığının Kapsamı ............................................................................ 239

11.5. Medya Okuryazarlığı Beceri Alanları ...................................................................... 240

11.6. Medya Okuryazarlığı Dersi Neden Gereklidir? ........................................................ 242

12. İLETİŞİM DİL VE İDEOLOJİ ................................................................................... 253

12.1. İletişim Nedir? .......................................................................................................... 260

12.1.1. İletişim kavramı .................................................................................................. 260

12.1.2. İletişimin Temel Amacı ve Önemi ...................................................................... 262

12.1.3. Kişilerarası İletişimin Amaçları .......................................................................... 263

12.1.4. İletişimin Toplumsallığı ve Anlamların Paylaşımı ............................................. 265

12.1.5. Aşamalı Bir Süreç Olarak İletişim ...................................................................... 266

Page 7: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

V

12.1.6. İletişim Sınıflandırmaları .................................................................................... 266

12.1.7. Sözsüz İletişim (Hareketin Abecesi) ................................................................... 268

12.2. Dil-Düşünce İlişkisi .................................................................................................. 271

12.3. Dil, Söylem ve İdeoloji İlişkisi ................................................................................. 273

13. İLETİŞİM VE ETİK ........................................................................................................ 283

13.1. İletişim Etiği ............................................................................................................. 294

13.2. Basında Etik Kavramı ............................................................................................... 295

13.2.1. Basında Meslek Etiğinin Önemi ......................................................................... 295

13.2.2. Basın Özgürlüğü ve Basında Özdenetim Kuruluşları ......................................... 296

13.2.3. Türkiye’deki Özdenetim Uygulamaları .............................................................. 301

13.2.4. Türkiye’de Mesleki Kuruluşlar ........................................................................... 305

13.3. Halkla İlişkilerde Etik Tartışmaları .......................................................................... 308

13.3.1. Halkla İlişkiler Mesleğinin Etik Kodları ............................................................. 310

13.3.2. Halkla İlişkilerde Etiksel Karar Verme Modelleri .............................................. 313

13.4. Lobicilik Faaliyetlerinde Etik Kurallar ..................................................................... 317

13.4.1. Lobicilikte Yasal Düzenlemeler ......................................................................... 319

13.5. Reklamcılık ve Etik .................................................................................................. 323

13.5.1. Reklam Uygulamalarında Etik Sorunlar ............................................................. 324

13.5.2. Reklam Etiği ve Mevzuat .................................................................................... 326

13.6. Sanal Uzayda Etik Kodları ....................................................................................... 326

13.6.1. Bilgisayar Etiği ................................................................................................... 327

13.6.2. E-Posta Etiği ....................................................................................................... 328

13.6.3. İnternet Erişim Kuralları ..................................................................................... 328

13.6.4. Web Etiği ............................................................................................................ 328

13.6.5. Bilişim Mesleği Ahlak İlkeleri ............................................................................ 328

14. İLETİŞİM DİSİPLİNLERİ .............................................................................................. 339

14.1. İletişim Sosyolojisi ................................................................................................... 345

14.2. İletişim Psikolojisi .................................................................................................... 346

14.3. Siyasal İletişim ......................................................................................................... 348

14.4. Örgütsel İletişim ....................................................................................................... 350

KAYNAKÇA ......................................................................................................................... 358

Page 8: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

VI

YAZAR NOTU

İletişim Bilimi dersi öğrencilerin iletişime ilişkin pek çok farklı alanda çalışmalarını

sağlayacak temel bilgilendirmeyi yapacaktır. İletişimin pek çok farklı disiplinden beslendiği

üzerinde durularak sosyolojiye, psikolojiye, siyasete iletişim bakış açısıyla bakılabileceği

aktarılacaktır. Öğrencilerin doğru bildiği yanlışlar örnekler üzerinden irdelenecektir.

Page 9: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

1

1. İLETİŞİME İLİŞKİN KAVRAMLAR

BÖLÜM YAZARI: PROF.DR. ECE KARADOĞAN DORUK

Page 10: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

2

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

1. İLETİŞİME İLİŞKİN KAVRAMLAR

1.1. İletişim Nedir?

1.2. İletişim Süreci ve İletişim Sürecinin Öğeleri

1.2.1. İletişim Süreci

1.2.2. İletişim Sürecinin Öğeleri

1.2.2.1. Kaynak

1.2.2.2. İleti (Mesaj)

1.2.2.3. Kanal

1.2.2.4. Araç

1.2.2.5. Hedef/Alıcı

1.2.2.6. Geribesleme-Dönüt (Feedback)

1.2.2.7. Gürültü

Page 11: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

3

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. İletişimi nasıl tanımlarız?

2. İletişim süreci dediğimizde neyi kastederiz?

3. İletişim sürecinin öğeleri nelerdir?

Page 12: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

4

Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde

edileceği veya

geliştirileceği

İletişime İlişkin Kavramlar İletişimin tanımı ve iletişim

sürecinin öğeleri

İletişimin birkaç farklı

tanımı yapılarak iletişim

sürecine dâhil olan öğeler

tek tek açımlanacak

Page 13: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

5

Anahtar Kavramlar

İletişim, İletişim Süreci, İletişimin Öğeleri

Page 14: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

6

Giriş

Bu ders kapsamında iletişim nedir? sorusundan yola çıkarak genel anlamda iletişimin

tanımı yapılacaktır. Temel iletişim varsayımları nelerdir irdelenecektir. Temel iletişim

sürecinin bileşenleri kaynak, mesaj, kanal, araç, alıcı, geri besleme ve gürültü ile iletişimin

genel yapısı incelenecektir. İletişime ilişkin genel tanımlar üzerinde durulacaktır.

Page 15: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

7

1.1. İletişim Nedir?

İletişim; tarih boyunca gerek insanlar arasında gerekse diğer canlılar arasında konu

olmuştur ve olmaya devam etmektedir. İnsanlar nasıl iletişim kurar, doğru etkin inandırıcı

güven verici bağ nasıl sağlanır sorusu sürekli sorulan soru olmuştur. Canlılarında kendi

aralarında bir tür iletişim kurdukları, ses, koku gibi araçlarla bağlantı kurdukları ve her birinin

kendi cinsi ile özellik taşıyan iletişim araçlarına sahip oldukları gözlenmiştir.

İletişim, karşılıklı mesaj alışverişine dayanır. Ancak karşılıklı, iki yönlü iletişim,

çözülmesi gereken herhangi bir konu için gerekli bilginin değiş tokuş edilmesiyle dinamik bir

süreç haline gelebilir. İletişim karşılıklı eylemleşme yanında aynı zamanda dinamik bir

etkileşim sürecidir. Kurulan iletişim, bilgi, düşünce ve duyguların değiş-tokuş edilmesidir. Bu

aynı zamanda sistemli hale gelmiş düzenlerdir. İletişim genel olarak insanlar arasındaki

düşünce ve duygu alışverişi olarak ele alınmaktadır.

İletişim gündelik yaşamımızda bize nesneleri, insanları tanımlar, işbölümü içinde

değişik toplumsal roller yüklenmiş insanlara bu rolleri yerine getirirken, bu rol dağılımından

oluşan toplumun o tarih dönemindeki hayat tarzını öğretir, olumlatır, yeniden üretimi için

gereken değerlendirme biçimlerini aşılar. Toplumsal sistemin sürmesini, kendini yeniden

üretmesini sağlar (Oskay, 2007: 2).

İletişimi başlatan kişi, kurum ve kuruluşun temel yaklaşımı "anlatmak" ve "anlaşılmak";

hedef kişi, kurum ve kuruluş için iletişime katılmanın amacı ise "anlamak" tır. Ortak simgeler

sistemine sahip olmayanlar aralarında kuracakları iletişim ancak etkisiz anlamsız diyalog

olabilir.

İletişim sürecinin sağlıklı işleyebilmesinin temel koşulu, iletişime katılan tarafların aynı

simgeler sistemine sahip olmalarıdır. Ortak simgeler sisteminden kasıt karşılıklı iletişimde

bulunmaya çalışan iki insanın birikmiş denemeleri olarak sayılması gereğidir. Bu durum sözlü

ya da sözsüz bütün simgeler için geçerlidir.

İletişim kavramı çok değişik şekillerde tanımlanmaktadır. Tanımlardaki bu zenginlik,

gerek iletişim alanında; gerekse diğer bilim dalları, meslekler arasındaki yaklaşım tarzlarının

çeşitliliğinden kaynaklanır. Çünkü iletişim; tüm insanları, toplulukları yakından

ilgilendirmektedir.Sözcük, ortaklaşa yapılan eylemleri nitelerken, insanların her türlü üretici ve

yaratıcı faaliyetinden doğan bilginin geliştirilmesi ve toplumsallaşmasını sağlayan bir etkinliği

ifade etmektedir.

Bireylerin birbirine nesneler, olaylar, olgularla ilgili değişmeleri haber verme, bunlara

ilişkin bilgilerini birbirlerine aktarması, yaşamın doğal gerçeğidir. Toplu yaşamın gerektirdiği bu

doğal tutum, yargı, düşünce, duygu bildirişimleri, gerçekleştirilen iletişimdir. Bireyler benzer

yaşam deneyimlerinden kaynaklanan, benzer duygular taşıyıp bunları birbirine ifade eden

insanların oluşturduğu toplulukta vardırlar. Toplum dışı yaşayan bireyin bildirişimi söz konusu

değildir.

Page 16: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

8

Toplum; yaşadıkları ortam içindeki olaylar ve olgularla ilgili değişmeleri, bir arada

yaşamaktan doğan benzer duygular ve toplumsal tecrübeleri birbirlerine ifade eden insanlarca

oluşur. İşte toplumu oluşturan bireylerin duygu, düşünce, yargı ve tutumlarının karşılıklı

bildirişimi iletişim olarak ortaya çıkar.

İletişimin temel amaç ya da işlevi herhangi bir konuda veya alanda bağ kurmaktır. Bu bağ;

mesaj alış-verişiyle gerçekleşmektedir. Dolayısıyla, iletişim mesaj alış-verişi olarak da ifade

edilebilir. Fakat tek bir tanıma bağlı kalınmamalıdır. Tanım örnekleri iletişim kavramının

kullanılabileceği anlamların çeşitliliği de göstermektedir.

İletişimin etkinliğinin ölçütü, bir iletişim sürecinde karşımızdakine ya da hedef kitleye

yönelttiğimiz bildirinin karşılığında, amaçladığımız sonucun alınıp alınmamasıdır. Bu etkinin

sağlanabilmesinin:

1. İletinin alıcının dikkatini çekecek biçimde kodlanması ve açık olması

2. İletiyi kodlayan simgeler konusunda alıcı ve vericinin ortak bilgisinin bulunması

3. İletinin alıcının gereksinmesine yanıt verecek nitelikte olması

4. Alıcının temel değerlerinin, tutumlarının tanınması

gibi bazı koşulları vardır.

Karşımızdaki insanla iyi ilişkiler içinde olduğumuz oranda onu etkileme, eğitme ve

birlikte çalışma konusunda daha başarılı olma şansına sahip oluruz. Bu durumda, iletişimin

taraflarından olan alıcılar zamanlarının çoğunu kendilerini korumak ve karşısındakini atlatmak

için kullanmazken; kaynak durumundaki ögenin de rolden role geçmesine, sert davranmasına

ve insan üstü kişiliklere bürünmesine gerek kalmaz. İdeal bir öğretici rol yapmayı bırakıp

olduğu gibi davranan, daha erişilebilir olandır. Okul ortamında öğretmen-öğrenci arasında etkin

iletişimin kurulması bu iki kişi arasında özel bir ilişkinin, güvene dayalı sağlam bir bağın

kurulmasına bağlıdır. Bu ilişki içinde her iki taraf birbirlerinin bireyselliğine, gereksinmelerine

saygı gösterir; birbirlerinin yaratıcılığına ve gelişmesine fırsat tanır.

Değişik tanımlamalarını verdiğimiz iletişim kavramının içine hemen her bağ girer.

Karşılıklı konuşan iki kişinin yaptığı bildirişim, herhangi bir insanın o an ki duygu ve

düşünceleri, kitap okuyan çocuk, ilkçağ insanlarının mağara duvarlarına çizdiği resimler, mektup,

telefon, fax, televizyonla yapılan mesaj alış-verişlerine kadar pek çok durum iletişim olgusunun

içinde yer alır.

Ele alınan temel iletişim varsayımları Amerikalı bilim adamları Paul Watzlawick, Janet

H.Beavin ve Don D. Jackson (1967) tarafından ileri sürülmüştür.

Bu beş temel varsayım şunlardır:

- İletişim kuramamak olanaksızdır,

- İletişimin ilişki ve içerik düzeyleri vardır,

Page 17: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

9

- Mesaj alışverişindeki dizisel yapının kendi başına bir anlamı vardır,

- Mesajlar sözlü ve sözsüz olarak iki tiptir,

- İletişim kuran kişiler ya eşit ya da eşit olmayan ilişkiler içindedir.

İletişim Kuramamak İmkânsızdır: Görüldüğü gibi iletişim halinde olmak kaçınılmaz

olarak gerçekleşen bir etkinliktir. Gerek sözlü gerekse sözsüz hiç bir davranışta bulunmasak da

bir mesaj göndermiş oluyoruz. Bu durum iletişim kuramamanın olanaksız olduğunu

göstermektedir. İletişimde bulunurken kaynakla hedef arasındaki ilişkinin derecesi mesajın

içeriğini belirlemektedir. Aynı anlamda gelen farklı biçimde oluşturulmuş iletişim sözcükleri

ya da beden hareketleri ilişkinin derecesine göre değişmektedir. Günlük yaşamda bunun pek

çok örneğini görmekteyiz. Arkadaşımızla, amirimizle konuştuğumuz gibi konuşmayız. Aynı

içerikteki bir talebimizi arkadaşımıza emir kipinde söyleyebiliriz ama amirimizden dilek kipinde

rica ederiz. İlişki düzeyi, mesajların yorumlanma biçimini belirlediği için daha üst düzeydedir.

Bilim adamları bu üst düzeydeki iletişime "meta-iletişim'" adını vermektedirler.

İletişimin İlişki ve İçerik Düzeyleri Vardır: Önerilen ikinci temel varsayım, iletişimin

iki düzeyi olduğunu vurgular. İkinci temel varsayım şudur: Her iletişim faaliyetinin bir içerik

bir de ilişki olmak üzere iki düzeyi vardır; ilişki düzeyi içerik düzeyine anlam veren çerçeveyi

oluşturur ve bu nedenle daha üst aşamadadır.

İlişki içinde bulunan kişiler, iletişim yoluyla, durumlarını sürekli olarak karşılıklı

tanımlarla; bu tanımlamada hemfikir oldukları sürece, iletişimde aksaklık olmaz. Kişilerin

birbirlerini tanımlamalarında farklılık baş göstermediği anda, iletişimde aksaklıklar başlar.

İlişkiler, genellikle konuşma konusu yapılmaz, çünkü iletişimde bulunan kişiler çoğu

kere kurdukları ilişki türünün bilinçli olarak farkında değildirler ve bir aksaklık çıkmadığı

sürece de, bu böyle devam eder gider. Kişilerin ilişki içinde birbirlerini tanımlamaları

farklılaştığı zaman, yani ilişkide aksaklık olduğu zaman, ilişki konuşma konusu olur.

İlişki düzeyi, gönderilen mesajların nasıl yorumlanacağını belirlediğinden, daha üst

düzeydedir ve teknik olarak "meta-iletişim düzeyi" olarak bilinir. "Meta" eski Yunanca "onunla

birlikte, ona dair ve onun üstünde" anlamlarına geldiğinden, bilim adamları üst düzeydeki

iletişime "meta-iletişim" adını verir.

Mesaj Alışverişindeki Dizisel Yapı, Anlam Oluşturur: Üçüncü temel varsayım, ilişki

türünün, mesajların oluşturduğu sıralamaya göre değişebileceğini ifade eder. İletişim, sürekli

bir mesaj alışverişidir. Konuşan mesaj gönderir; dinleyen bu mesaja tepkide bulunur; bu tepkiye

bir cevap verilir, bu cevabın karşılığı alınır ve etkileşim böylece sürer gider. Bu etkileşim dizisi

içinde, bir mesajın nerede yer aldığı, yani hangi mesajdan önce ve hangi mesajdan sonra geldiği,

o mesajın anlamını etkiler. Bu yapı her iletişim faaliyetinde vardır ve bireylerin birbirlerini

tanımlamaları bu yapıyla ilişkilidir.

İletişimle ilgili üçüncü temel varsayım, bir cümleyle şöyle ifade edilebilir. Mesaj

dizisini yapılaştırma biçimleri, iletişim ilişkilerini belirleyen önemli faktörlerden biridir.

Page 18: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

10

Mesajlar iki tiptir: ileri sürülen dördüncü temel varsayım, düşünsel ve duygusal

mesajları birbirinden ayırt eder. Söz, ister yazılı olsun ister konuşulsun, karmaşık bir gramer

yapısına göre oluşturulur ve mantıksal analizlere izin verir. Yüz ifadesi gibi sözsüz mesajlar,

gramer kurallarına göre oluşturulmaz ve mantıksal analizleri yoktur, içerik iletişiminde, sözlü

mesajlar; ilişkiyle İlgili tutum ve tercihlerin anlatımında ise, sözsüz, mesajlar en etkili olurlar.

Bilim sözlü mesajlar üzerine kurulur. Her bilimin kendine özgü terminolojisi vardır. Bu

terminoloji bilinmeden, söz konusu bilgi iletişimi ve bilgi üretimi gerçekleşemez. Bu nedenle

dil, insan uygarlığının altında yatan bu güçlü araç, insan ilişkileri söz konusu olunca, oldukça

sığ ve etkisizdir. Bir bakış, dokunma, vücudun pozisyonu, duygulan daha etkili ve dolaysız

ifade eder. Omuza konan bir el, dostluk ve arkadaşlık üzerine yazılmış bir söylevden daha

etkilidir.

Eşit ve Eşit Olmayan İlişkiler: Beşinci temel varsayım, ilişkinin türüyle ilgilidir. Eşit

ve eşit olmayan iki tür ilişki vardır. Kişiler birbirlerini denk görürlerse, eşit ilişki içinde

iletişimlerini sürdürürler. Bu tür iletişim içinde olanlar karşılıklı olarak eşit ilişkiler kurma

eğilimindedirler. Kişi kendi niteliklerini karşısındakine de yükler ve onunla aynı düzeyde

iletişim kurmaya gayret eder. Eşit olmayan ilişki içinde olanlar kendilerini karşılarındakinden

farklı ve üstün bir konumda düşünürler. Kişi karşısındakinin konuşmaya değer saymaz ve bir

üstünlük anlayışı ile İletişimi sürdürmeye çalışır. Sözlü iletişim yanında sözsüz iletişimde

insanlar arasındaki bildirişim bağıdır.

Dil, yani kişinin söyledikleri, önemli bir bilgi kaynağıdır. Ancak duyguları ve

heyecanları çıkarsamak için yüz ifadelerine başvurulur. Yüz ifadeleri sözsüz iletişim adı verilen

alana girer. Sözsüz iletişim dili kullanmaksızın bilgi aktarma yollarını kapsar.

Kelimeler ve cümleler dışında konuşma esnasındaki değişikler büyük anlamlar taşır.

Sesin perdesi, yüksekliği, çekimi de bilgi aktarır. Sözcükler olmasızın konuşmanın bu sözsüz

yönlerine bakılarak bilgi sağlanabilir. Sözsüz dil değişkenliklerinin ya da farklılıklarının bir

sonucu olarak, sözcüklerin kendileri anlam ve vurgu değişikliklerine uğrarlar. Bir oyunda rol

alan ya da bir oyunu seyreden herkes, bir satırı okumanın kolay olduğunu, fakat tam anlamıyla

aktarabilmek için, doğru sözsüz d i l nitelikleri ile, onu yalnızca gerçek bir aktörün

söyleyebileceğini bilir.

1.2. İletişim Süreci ve İletişim Sürecinin Öğeleri

Zamanımızdan iki bin üç yüz yıl kadar önce büyük düşünür Aristotoles (M.Ö. 384-322)

“Konuşma Sanatı’ndan” (Rhetoric) söz ederken, iletişimin olmazsa olmaz üç temel ögesini , 1)

konuşmacı, 2) konuşma, 3) dinleyiciler olarak belirlemiş ve çağdaş yaklaşımlara ipucu vermişti

(Zıllıoğlu, 2007:89). İletişim olgusunun bir süreç olduğu pek çok kaynakta belirtilir. Öyleyse

öncelikle süreç kavramını açıklayalım.

Page 19: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

11

1.2.1. Süreç Kavramı

Bir olayın düzenli olarak ve birbirini izleyen değişmelerle gelişmesi, başka bir olaya

dönüşmesini süreç olarak tanımlayabiliriz. Süreç hem sürekliliği, hem de değişim ve gelişmeyi

içeren bir kavramdır. Tüm iletişim edim ve eylemleri çeşitli öğelerin bir arada bulunmasıyla

işleyebilen bir süreçtir (Çamdereli, 2008: 26). İletişim de bir süreçtir ve insanın ve bireyin

kültürel çevresi (hem doğal, hem toplumsal çevresi) ile ilişkilerine göre değişip gelişir ve buna

karşılık insanı geliştirir. Birey açısından iletişim, bireyin bilgi edinmesini ve buna göre tutum

ve davranışıyla tepki geliştirmesini sağlayan bir süreçtir. Öğrendiklerimizle tutum ve

davranışlarımız değişir. Aynı şekilde iletişime girdiğimiz kişilerde bizimle girdikleri

iletişimden etkilenirler. Bu dönüşüm bireysel düzeyde devam eder. Sağlıklı bir iletişim

sürecinde, mesajı verenin davranışı, mesajı alanın davranışından bağımsız düşünülemez.

Mesajı veren ve alan arasında bir etkileşim söz konusudur.

İletişim sürecinin toplumsal ve kültürel boyutunda ise toplumsal değer ve yargıların o

toplumun üyeleri arasında paylaşılması için iletişime gereksinim vardır. Bizden önce yaşanan

toplumsal olayları iletişim yoluyla öğrenir, bizden sonraki nesillere deneyimlerimizi yine

iletişim yoluyla aktarırız. Böylelikle süreç kavramının sürekli değişme, gelişme, dönüşme

niteliği sosyokültürel düzeyde gerçekleşmiş olur.

1.2.2. İletişim Sürecinin Öğeleri

Sürekli değişen ve gelişen bir olgu olan iletişim, dilbilim, gösterge bilim, sosyal

psikoloji, felsefe, toplumbilim, antropoloji gibi birçok bilim dalında iletişim değişik açılardan

incelenebilir. Ancak genelde iletişim kuramı, iletişim sürecinin bu süreçte yer alan iletişi

öğelerine ayrılabileceği, bu öğelerin ve bunlar arasındaki ilişkilerin incelenerek, işleyiş

düzeninin kavranabileceği öncülüne dayanır. En temel düzeyde iletişim sürecini oluşturan

öğeler kaynak, ileti, kanal, araç, alıcı/hedef olarak sıralanabilir (Zıllıoğlu,2007: 92).

İki ya da çok yönlü –her anlamıyla dilsel- ileti alışverişini gerekli ve öncelikli kılan

iletişim süreci kabaca kimin, kime hangi kanal ve kodlar kullanarak neyi aktardığı ve neyi,

neleri etkilediği, nelerden etkilendiği gibi sorulara verilecek yanıtlar çerçevesinde işler.

İletişimsel işlev ve modeller de bu kavramsal sürecin tanımlanması doğrultusunda biçimlenir

ve üç temel öğeye eklemlenen başka öğelerce geliştirilir. (Çamdereli, 2008: 26)

Şekil 1: İletişim süreci

Page 20: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

12

1.2.2.1. Kaynak

Bir iletişim sürecinde sürecin başlamasına yol açan bir kişi, bir grup ya da bir örgüt

olmalıdır. Kaynak kimi zaman tek bir kişidir, kimi zaman bir gazette, bir ajans, radyo ya da

televizyon istasyonudur. Kaynak, algılama, seçme, düşünme, yorumlama süreçlerinde

ürettiği anlamlı iletileri simgeler aracılığı ile gönderen kişi ya da kişilerdir. Özetle, kaynak

konuşan, yazan, çizen ya da yüz ve beden hareketlerinde bulunan bir birey ya da gazete, radyo

televizyon, bir resmi kuruluş vb. örgütler olabilir (Zıllıoğlu,2007: 93).Örneğin seçmenlerine

seslenen bir politikacı, bir köşe yazarı kaynak konumundadır.

Her şey ve herkesin iletişim sürecini başlatabileceği ve duygu, düşünce, kanı, inanç,

bilgi, deneyim vb’ni aktarma ya da paylaşma eğilimi göstereceği öngörülebileceğinden kaynak

bir iletişimde mutla yer alacak demektir. Bu durumda kaynak için belirleyici ve tamamlayıcı

ölçüt, bir iletiyi aktarma niyet ve eyleminin açığa çıkarılması ya da güncellenmesidir. Kaynak,

iletinin çıkış ve varoluş sürecine başlatıcı kimliğiyle katılır.

Bütün iletişim süreci kaynak ve göndericinin niyeti üzerine kurulur. Kaynak ya da

gönderici aynı zamanda iletişim sürecinin öznesi durumundadır. Ama bu demek değildir ki,

gönderici her zaman ve koşulda iletişim sürecinin belirleyicisidir. Bazen süreç göndericinin

istediği biçimde ve yönde işlemeyebilir, iletişimin diğer öğeleri daha baskın olabilir. (Güngör,

2011: 26)

Kaynağın güvenilirliği diğer etkenlere oranla, en fazla tutum üzerinde etkili olmaktadır.

İnsanlar güvenilir kaynaklardan aldıkları mesajları destekleyici kanıtlara pek de önem

vermeyerek, kabullenme eğilimindedirler. Kişiler iletişim yoluyla sadece bilgilerini değil,

düşünce ve tutumlarını da birbirlerine ulaştırırlar (Tayfun, 2007:12)

1.2.2.2. İleti (Mesaj)

Kaynak ile alıcı arasında aktarılan bir mesaj (ileti) olması gerekir. İletişim olgusunun

varlığı bu iletinin aktarılmasıdır. İleti kaynak ile hedef arasında sürekli dönüşen, değişen,

başkalaşan ve yeniden biçimlenen çağrışım gücü yüksek bir bildiri ya da bir bildiri demetidir.

Duygu ve düşüncelerini karşısındaki kişi ya da kişilere aktarmak isteyen kaynak bunu

yaparken çeşitli iletişim becerilerini kullanır. Bir şeyi aktarmayı, iletmeyi isteyen kaynağın

ürettiği sözel, görsel, görsel-işitsel fizik(somut) ürüne ise ileti denir. İleti içerik ve yapıdan

oluşan iki önemli öğeden oluşur. İçerik anlamla, yapı simgeler, göstergeler ve kodlarla ilgilidir.

İletinin üretilişinde, verilişinde ve tüketiminde öncelikle anlamlı olması beklenir

(Zıllıoğlu,2007: 94). Simgeler göstergeler ve kodlar kültürel yapıyla yakından ilişkilidir ve

iletişim kurarken çeşitli kolaylıklar sağlarlar. Bu kavramlara bakalım.

Anlam, İnsanlar tarafından yaratılan, öğrenilen, unutulan, değişen bir olgudur. Anlamın

hem toplumsal yaşantılarla ilgili kültürel bir boyutu, hem bireysel yaşantılarla ilgili öznel bir

boyutu vardır. Toplumsal uzlaşım ve birikime dayanan kültürel boyut öznel boyutu belirlediği

Page 21: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

13

gibi, bireysel yaşantılar da zaman içinde kültürel boyutta oluşan anlamları etkiler ve değiştirir.

Anlamın, düz anlam ve yan anlam olmak üzere iki boyutu vardır.

Düz anlam, herhangi bir simge ile temsil ettiği şey arasında, genellikle toplumca

üzerinde uzlaşılmış bir ilişkidir. Örneğin “ada” dendiğinde toplumu oluşturan bireylerin tamamı

“etrafı suyla çevrili bir kara parçası” anlamında uzlaşırlar.

Yan anlam, herhangi bir simge/gösterge ile temsil ettiği şey ve kişi/grup/kültür

arasındaki ilişkidir. Yan anlam kişilerin, grupların toplumsal/kültürel yaşantılarıyla ilgilidir.

Bir balıkçı kültürünün üyeleri için deniz, denizle ilişisi olmayan kültürlerinkinden çok değişik

yan anlamlar taşır (Zıllıoğlu,2007: 96).

Yan anlam ve düz anlam arasındaki farklılık fotoğrafçılıkta belirgindir. Düz anlam,

fotoğraf makinesinin doğrultulduğu nesnenin film üzerinde mekanik bir yeniden üretimidir.

Yan anlam ise bu sürecin insani boyutudur. Çerçeve içine neyin dahil edileceğinin, odağın

ışığın, kamera açısının, filmin kalitesinin ve benzerlerinin seçimidir. Düz anlam neyin

fotoğraflandığıdır; yan anlam ise nasıl fotoğraflandığıdır (Fiske, 2003:116).

İletinin yapısı simgeler, göstergeler ve kodlarla ilgilidir demiştik. Şimdi bu kavramları

açıklamaya çalışalım.

Gösterge, kendisinden başka bir şeye gönderme yapan, duyularımızla

kavrayabileceğimiz bir şeydir. Varlığı kullanıcıların onu kabul etmelerine bağlıdır. Örneğin,

açık artırmayı yöneten müzayedeciye bir gösterge olarak kulak mememi çekmemi ele alalım.

Gösterge burada, fiyatı artırdığıma gönderme yapar ve hem benim tarafımdan hem de

müzayedeci tarafından bu anlamda Kabul edilir. Anlam benim tarafımdan müzadeciye aktarılır:

artık iletişim gerçekleştirilmiştir (Fiske, 2003: 63). Gösterge kavramından ve buna bağlı olarak

gösterge biliminden söz ettiğimizde akla belli kuramcılar gelmektedir. C.S. Pierce, Ferdinand

Saussure, Roland Barthes bu kuramcılar arasında yer alırlar.

Pierce, göstergeleri üç bölüme ayırır: görüntüsel gösterge, belirtisel gösterge ve simge.

Görüntüsel gösterge nesnesiyle benzerlik taşır. Bu benzeyiş görsel göstergelerde çoğu kez çok

daha açıktır: Teyzemin fotoğrafı, harita, kadın ve erkek tuvaletlerini simgeleyen yaygın görsel

göstergeler birer görüntüsel göstergedirler. Ancak görüntüsel gösterge sözsel de olabilir: Doğal

seslerin taklit edilmesi (onomatopoeia) görüntüsel gösterge dili oluşturma girişimidir.

Tennyson, "yaşlı kara-ağaçlardaki arıların vızıldaması" dizesinde sözcüklerin sesini arıların

sesine benzetir. Bu, görüntüsel göstergedir. Beethoven'in "Pastoral" Senfonisi, doğal seslerin

müzikteki görüntüsel göstergelerini içerir. Bazı parfümlerin cinsel uyarıya yol açan hayvansal

kokuların yapay görüntüsel göstergeleri olduğunu düşünebiliriz. Peirce'ın gösterge-nesne-

yorumlayıcı modeli, öğeleri arasındaki ilişkinin soyut yapısını somut bir biçimde yeniden üret-

meye kalkıştığı için bir görüntüsel göstergedir.

Bir belirtisel göstergeyi açıklamak da aynı şekilde basittir. Belirtisel gösterge nesnesiyle

doğrudan varoluşsal bağlantısı olan bir göstergedir. Duman ateşin bir belirtisel göstergesi;

hapşırma soğuk algınlığının bir belirtisel göstergesidir. Eğer sizinle buluşmak istersem, beni

Page 22: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

14

tanımanız için size bıyıklı olduğumu ve yakama bir sarı gül takacağımı söyleyebilirim; sonuçta

bıyığım ve sarı gül benim belirtisel göstergelerimdir.

Bir simge, nesnesiyle bağlantısı uzlaşma, anlaşma ya da kural sonucu olan bir

göstergedir. Sözcükler genelde simgedirler. Kızıl haç işareti bir simgedir. Rakamlar simgedirler

-2- şeklinin bir çift nesneye göndermede bulunması için hiçbir neden yoktur: bunun böyle

olmasını sağlayan, kültürümüzdeki uzlaşımlar ya da kurallardır. Roma rakamı II ise açıkça

görüntüsel bir göstergedir Saussure simgeyi nedensiz gösterge olarak adlandırmayı uygun

bulmuştur.

Bu kategoriler ayrı ve farklı değildirler. Bir gösterge çeşitli türlerden oluşmuş olabilir.

Örneğin şekildeki trafik işaretini ele alalım. Kırmızı üçgen bir simgedir -Karayolu kurallarına

göre "uyarı"yı ifade eder. Ortadaki haç bir görüntüsel gösterge ve simge karışımıdır: biçimi

kısmen nesnesinin şekli tarafından belirlendiği için görüntüsel göstergedir, ancak aynı zamanda

simgeseldir de, çünkü onu bir 'kilise' ya da 'hastane' olarak değil de bir 'kavşak' olarak

anlamamız için kuralları bilmemiz gerekir. Bu gösterge, gerçek yaşamdaki bir kavşağa

yaklaştığımıza işaret ettiği için aynı zamanda bir belirtisel göstergedir de. Bir Karayolu kuralları

kitapçığında ya da elinizdeki bu kitapta basılı olduğunda artık belirtisel gösterge değildir, çünkü

nesnesiyle fiziksel ya da uzamsal bağlantısını yitirmiştir (Fiske, 2003:71-72).

Göstergeler ve simgeler ortak uzlaşımızın önemli birer parçası olmasına rağmen tek

başlarına her zaman çok anlamlı olmayabilirler. Bu noktada kod kavramı devreye girmektedir.

Kod, bir kültür ya da altkültürün üyelerinin paylaştığı bir anlam sistemidir. Hem

göstergelerden (kendileri dışında birşeyi niteleyen fiziksel sinyaller) hem de bu göstergelerin

hangi bağlamlarda ve nasıl kullanılacaklarını ve daha karmaşık iletiler oluşturmak için nasıl

biraraya getirilebileceklerini belirleyen kurallar ya da uzlaşımlardan (geleneklerden) oluşur.

Kodlar içlerinde paradigmasal ve dizimsel boyutlar barındırırlar. Birbirinden farklı

nesneler, kavramlar topluma, kültüre göre sınıflandırılır. Bunları paradigma olarak

adlandırmaktayız. Örneğin alfabe bir paradigmadır. % simgesi ya da 9 rakamı bu paradigma

içinde yer almaz. Sınıflandırmamızı Türk alfabesi olarak daralttığımızda paradigmanın sınırları

biraz daha netleşir. Bu paradigmada % simgesi ve 9 rakamının yanı sıra W, X, Q harfleri de

bulunmamaktadır. Paradigmamızdan seçimler yaparak bir dizim oluştururuz. Türkçedeki bir

sözcük alfabemizin harflerinden oluşan bir dizimdir. Cümle sözcüklerin diziminden oluşur.

Paradigma ve dizim kavramlarını başka bir örnek üzerinde ele alalım. Giysi dediğimiz zaman

aslında bir paradigmadan söz ederiz. Bu paradigmanın içine toplumsal olarak üzerinde

uzlaştığımız çeşitli parçalar girer; etek, ceket, pantaloon, ayakkabı vb. Ama yaşadığımız

toplumsal kültürel yapı içinde sazdan yapılma bir etek bu paradigmanın içinde yer almaz.

Sözünü ettiğimiz parçalardan zevkimize gore bir dizim oluştururuz (Zıllıoğlu, 2007:7).

1.2.2.3. Kanal

Kaynaktan hedefe ya da tam tersi hedeften kaynağa işaret haline dönüşmüş iletinin

gitmesine imkan sağlayan yola kanal adı verilir (Gökçe, 2006: 28). İletiyi aktaran fiziksel ortam

olarak tanımlanabilecek olan kanala örnek olarak yüzyüze iletişimde atmosfer, radyo dalgaları,

Page 23: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

15

telsizde havadaki iyonlar, telefon görüşmesinde elektrik akımından değişimleri taşıyan kablo,

ses telleri, ses dalgaları örnek olarak verilebilir.

İletişim süreci içerisinde kanal, kaynağın kodladığı iletinin fiziksel iletimiyle ilgili olan

öğedir.

Kaynağın kodladığı ileti hedef alıcı ya da alıcılara bir yol, bir araç, bir oluk aracılığıyla

ya da en yaygın deyişiyle, bir kanaldan akar, aktarılır. Kanal, iletiyi hedefe ulaştıran araç işlevi

görür ve telefon, televizyon, radyo, gazete, kitap, dergi gibi kitle iletişim araçları kaynaktan

hedefe giden iletiye aracı olabileceği gibi, söz, yazı, resim, fotoğraf gibi her türlü iletişim aracı

da iletiyi ileten bir kanal olma işlevini üstlenebilir (Çamdereli, 2008: 30).

1.2.2.4. Araç

İletişim araçları, iletileri kanal boyunca aktarılabilir işaretlere dönüştüren fizik ya da

teknik araçlardır. Örneğin konuşma sırasında ses telleri kanal, ortaya çıkan iletilebilir ses ve

sözler de araçtır. Bunun dışında yüz vücut, telefon, kitap, resim, televizyon, radyo, gazette,

dergi ve benzerleri de birer araçtır. Burada önemli olan içinde bulunduğumuz ortama uygun

iletişim kanal ve aracını seçmektir.

Araç ve kanal çoğu zaman bir birleri yerine kullanılır, çoğu zaman da karıştırılır. Araç

ve kanal arasında her zaman kesin sınırlar koymak elbellte mümkün değildir. Kanal ve araç

arasındaki belki de en önemli farklılık iletiyi taşımak ve iletiyi oluşturmak açısından kendini

gösterir. Örneğin telefon iletiyi taşır. Telefonun her iki ucundaki kişilerin konuşmalarını

birbirlerine ulaştırmada taşıma işlevi gören bir araçtır telefon. Oysa telefon aracılığıyla

taşınması gerçekleşen söz, iletişimin aracıdır. Telefon kanal, söz araç görevini üstlenmiştir.

(Güngör, 2011 :28)

1.2.2.5. Hedef/Alıcı

Hedef alıcı kaynaktan gelen iletileri belli biyolojik ve psiko sosyal süreçlerden alıp

yorumlayan ve bunlara sözlü sözsüz tepkide bulunan kişi ya da gruplardır. Hedef ve alıcı

genellikle aynı anlamda kullanılan kavramlardır. Ancak hedef ile alıcı arasında bazı farklılıklar

bulunmaktadır. Hedef, kaynağın kodladığı iletiyi ulaştırmayı arzu ettiği kişi ya da gruptur.

Ancak her zaman hedefe ulaşmak mümkün olmayabilir. Bazen de kodlanan ileti hedeflenen

kişiye değil, bir başkasına ulaşabilir. O kişi ise yalnızca alıcıdır. Önemli olan hedefin aynı

zamanda alıcı olmasıdır (Zıllıoğlu, 2007:8).

Göndericinin hedefi konumundaki alıcı iletişim sürecinin görünüşteki nesnesi olarak da

tanımlanabilir. Aslında bütün bu iletişim süreci alıcının ya da hedef konumundaki kişi veya

kesim üzerinde belli bir etki oluşturmaktır. Dolayısıyla da iletişimin nesnesi konumundaki alıcı

da öznesi konumundaki göndericiyle eşit öneme sahiptir. Alıcının özellikleri, ortamsal

koşulları, talepleri, beklentileri ve en önemlisi de gereksinimleri iletişim sürecinin beklenen

sonucu vermesi açısından önemlidir (Güngör, 2011:26). Göndericinin mesajı alacak olan kişi

Page 24: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

16

ya da kişiler hakkında bilgi sahibi olması mesajı kodlarken ona yardımcı olacaktır. Alıcısını

hedefini tanıyan kaynağın istediği etkiyi yaratma gücü daha yüksek olacaktır.

1.2.2.6. Geribesleme-Dönüt (Feedback)

Geri beslemede iletişimin temel oluşturucu öğelerinden birisidir. Alıcının/hedefin almış

olduğu iletiyi algılaması sonucunda geliştirdiği tepkiyi göndericiye bir biçimde iletmesi

edimine geribesleme diyoruz. Bu özelliğin bulunmaması durumunda, iletişimin tek yönlü

olarak aktarılmasından söz edilebilir. İletişim olgusunun varlığı geribeslem öğesinin bulunması

ile tam olarak oluşur. (Aziz, 2008: 7) Aksi takdirde istenilen etkinin yaratılıp yaratılamadığı

tam olarak ölçülemez.

Geri besleme, iletişimin tek yanlı değil, iki yanlı bir işleyiş biçiminde gerçekleşmesinin

sağlanmasında da belirleyici bir öğedir. İletişim sürecinde verilen sözel yanıt bir geribildirim

olabileceği gibi kaynağın yapılmasını istediği bir işe hedef tarafından itaat edilmesi de bir geri

bildirimdir. Yüzyüze iletişimde geri bildirim anında gerçekleşir o nedenle en etkili olan iletişim

türüdür. Kitle iletişimde de anında olmasa da geri bildirim söz konusu olmasına rağmen birebir

her bir alıcıdan dönüt almak mümkün değildir.

1.2.2.7. Gürültü

İletişim sürecini aksatan anlaşmazlık ya da tereddüt içeren bir anlamlandırmaya sebep

olan gürültü, kaynağın tercihleri dışında gelişen ve iletiye iletiye istenmeyen şeylerin

eklenlenmesi anlamına gelir. Örneğin, telefon ahizesindeki hışırtı, radyodaki parazit,

televizyondaki karlanma ya da hızla geçen otomobilin çıkardığı ses, iletişim sırasında

beklenmedik bir gök gürültüsü gibi kanalda sesin, yazının ya da görüntünün yitimine yol açan

dolayısıyla iletinin amaçlandığı biçimde algılanmasını aksatan gürültü öğesi, iletişim sürecinin

de sağlıklı biçimde yürütülmesine engel olur (Çamdereli, 2008:31).

Başlıca 3 tür gürültü vardır (Mutlu, 1994: 83):

1- Fiziksel Gürültü: Sinyal ya da mesajın fiziksel iletimine müdahale eden bu

gürültü türüne, yoldan geçen arabanın fren sesleri, havalandırma ya da bilgisayar çalışırken

çıkardığı ses, güneş gözlükeri örnek verilebilir.

2- Psikolojik Gürültü: Bu psikolojik bir müdahale biçimi olup, göndericiler ile

alıcılarda bilginin alım ve işlenme süreçlerinde bozulmalara yol açan tarafgirlik ve önyargıları

içerir.

3- Anlamsal gürültü: Bunlar göndericinin amaçladığı anlamları alıcının

kavrayamaması nedeniyle ortaya çıkan müdahale biçimleridir. Anlamsal gürültü en aşırı

biçimiyle farklı dilleri konuşan insanlar arasında devreye girer.

Page 25: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

17

Kaynağın, gürültü faktörünü kesinlikle göz ardı etmemesi gerekmektedir. İstenilen

etkiyi yaratmak ancak bu şekilde mümkün olabilmektedir.

Page 26: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

18

Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti

Bu ders kapsamın iletişimin tanımı yapılarak, canlılarında kendi aralarında bir tür

iletişim kurdukları, ses, koku gibi araçlarla bağlantı kurdukları ve her birinin kendi cinsi ile

özellik taşıyan iletişim araçlarına sahip oldukları gözlenmiştir. İletişim kurmamanın imkansız

olduğu, iletişimin ilişki ve içerik düzeyleri olduğu, mesaj alışverişinde dizisel yapının kendi

başına bir anlamı olduğu, mesajların sözlü ve sözsüz olmak üzere iki şeklinin olduğu, iletişim

kuran kişiler arasında eşit ya da eşit olmayan ilişkiler yaşandığı üzerinde durulmuştur. İletişim

sürecinde yer alan öğeler; kaynak, mesaj, alıcı, geribesleme ve gürültü kavramları

tanımlanmıştır.

Page 27: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

19

Bölüm Soruları

1- İletişim, karşılıklı …………………. alışverişine dayanır.

Yukarıda boş bırakılan yere aşağıdaki seçeneklerden hangisi uygundur?

a) Duygu

b) Düşünce

c) Tutum

d) Mesaj

e) Söz

2- İletişim sürecinin sağlıklı işleyebilmesinin temel koşulu nedir?

a) İletişime katılan tarafların aynı simgeler sistemine sahip olmalarıdır.

b) İletişimin güriltüsüz bir ortamda gerçekleşmesidir.

c) İletişimin kısa süreli olmasıdır.

d) İletişimde duygulara ağırlık verilmesidir.

e) İleişimin kesintisiz olmasıdır.

3- ……………..; yaşadıkları ortam içindeki olaylar ve olgularla ilgili değişmeleri,

bir arada yaşamaktan doğan benzer duygular ve toplumsal tecrübeleri birbirlerine ifade eden

insanlarca oluşur.

Yukarıda boş bırakılan yere aşağıdaki seçeneklerden hangisi uygundur?

a) Kültür

b) İletişim

c) Toplum

d) Mesaj

e) İmaj

Page 28: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

20

4- Her iletişim faaliyetinin bir ………….. bir de …………….olmak üzere iki

düzeyi vardır.

Yukarıda boş bırakılan yere aşağıdaki seçeneklerden hangisi uygundur?

a) basit - karmaşık

b) kişisel - toplumsal

c) içerik – ilişki

d) dizgisel – düzlemsel

e) düz – çarpraz

5- İçerik iletişiminde, …………… mesajlar; ilişkiyle ilgili tutum ve tercihlerin

anlatımında ise, ……………. mesajlar en etkili olurlar.

Yukarıda boş bırakılan yere aşağıdaki seçeneklerden hangisi uygundur?

a) kişisel - toplumsal

b) basit - karmaşık

c) içerik – ilişki

d) dizgisel – düzlemsel

e) sözlü - sözsüz

6- Bir olayın düzenli olarak ve birbirini izleyen değişmelerle gelişmesi, başka bir

olaya dönüşmesini nasıl tanımlanır?

a) İletişim

b) Düşünce

c) Tavır

d) Süreç

e) Mesaj

Page 29: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

21

7- Algılama, seçme, düşünme, yorumlama süreçlerinde ürettiği anlamlı iletileri

simgeler aracılığı ile gönderen kişi ya da kişilere ne denir?

a) Sunucu

b) Kaynak

c) Araç

d) Hedef

e) İleti

8- Bir şeyi aktarmayı, iletmeyi isteyen kaynağın ürettiği sözel, görsel, görsel-işitsel

fizik(somut) ürüne ne denir?

a) İletişim

b) İkna

c) Geri bildirim

d) Kanal

e) İleti

9- …………….., insanlar tarafından yaratılan, öğrenilen, unutulan, değişen bir

olgudur. Hem toplumsal yaşantılarla ilgili kültürel bir boyutu, hem bireysel yaşantılarla ilgili

öznel bir boyutu vardır. Toplumsal uzlaşım ve birikime dayanan kültürel boyut öznel boyutu

belirlediği gibi, bireysel yaşantılar da zaman içinde kültürel boyutta oluşan anlamları etkiler

ve değiştirir.

Yukarıda boş bırakılan yere aşağıdaki seçeneklerden hangisi uygundur?

a) İletişim

b) Mesaj

c) Anlam

d) Kanal

e) Kültür

Page 30: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

22

10- Teyzemin fotoğrafı, harita, kadın ve erkek tuvaletlerini simgeleyen yaygın

görsel göstergeler ne tür bir göstergedir?

a) Görüntüsel gösterge

b) Belirtisel gösterge

c) Simge

d) Sözlü gösterge

e) Sözsüz gösterge

Cevaplar: 1d, 2a, 3c, 4c, 5e, 6d, 7b, 8e, 9c, 10a

Page 31: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

23

2. İLETİŞİM TÜRLERİ

BÖLÜM YAZARI

PROF.DR. ECE KARADOĞAN DORUK

Page 32: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

24

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

2. İLETİŞİM TÜRLERİ

2.1. Sözlü/Sözel İletişim

2.2. Sözsüz İletişim

2.2.1. Göz Teması

2.2.2. Yüz İfadesi

2.2.3. Jestler

2.2.4. Duruş

2.2.5. Tavır ve Davranışlar

2.2.6. Yakınlık

2.2.7. Giyim ve Bakım

2.2.8. Ses

2.2.9. Sözcük Olmayan Sesler

2.3. Yazınsal İletişim

2.4. Görsel İletişim

Page 33: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

25

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. İletişim türleri dediğimizde ne anlıyoruz?

2. Ses tonumuz iletişimde ne kadar etkili?

3. Söz olmadan da iletişim söz konusu mudur?

Page 34: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

26

Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde

edileceği veya

geliştirileceği

İletişim Türleri İletiim türleri hakkında

ayrıntılı bilgi sahibi olmak

İletişim türlerinin hangisini

daha etkili kullanableceği ve

bunu geliştirebileceği

Page 35: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

27

Anahtar Kavramlar

İletişim türleri, Sözlü iletişim, sözsüz iletişim, yazınsal iletişim, görsel iletişim

Page 36: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

28

Giriş

İletişim türleri başlığı altında dört farklı iletişim türü üzerinde durulacaktır. Sözlü

iletişim, sözsüz iletişim, yazılı iletişim ve görsel iletişim. İletişim genel olarak sözlü ve sözsüz

iletişim şeklinde bir sınıflandırmaya tabi tutulsa da yazılı ve özellikle görsel iletişim de üzerinde

durulması gereken konulardır. Sözsüz iletişim veya beden dili en çok ilgi gören konular

arasındadır. Bedenimizle isteyerek veya istemeyerek hangi mesajları gönderdiğimiz bunlara

ilişkin bilgilerimiz arttıkça kontrol edilebilecektir. Görsel iletişim ise günümüzde

üniversitelerde görsel tasarım bölümlerinin açılmasına neden olacak kadar önemli bir yer teşkil

etmektedir.

Page 37: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

29

2. İLETİŞİM TÜRLERİ

2.1. Sözlü/Sözel İletişim

Sözlü iletişim duygu ve düşüncelerin sözlerle aktarıldığı en eski ve en etkili iletişim

türüdür. Sözler, iletişimde bulunan tarafların birbirlerini anlayacakları dil ile yapılır. Dil ise

sembollerle aktarılır. Sembollerin, söylenmek istenilen şeyleri temsil etmesi gerekir. Sözleri

anlatan sembollerin dilin ortak semboller; verici ile alıcının kullandıkları dilin ortak bir dil

olması gerekir. (Aziz, 2008: 11)

Sembol şeyleri, süreçleri, fikirleri, olayları temsil ve ifade etmek için kullanılarak

iletişimi olanaklı hale getirir. Sembollerin önemli özelliklerinden biri çoğunlukla rastlantısal

olmalarıdır. Nesnelerle adlandırmalar arasında herhangi bir mantıksal ilişkilendirme yoktur

genelde. Masa’ya masa denilmiştir ve Türkçe konuşan herkes de masa sözcüğünü paylaşmıştır.

Ancak dil de insan ve toplum gibi dinamik bir yapıdadır. İnsan ve toplum yaşamındaki

hareketlilik onun dilini de etkiler. Bu da dil sisteminin yalnızca rastlantısal

sembolleştirmelerden oluşan bir yapı olmadığını ortaya koymaktadır. (Güngör, 2011: 50)

Sözlü iletişimler “dil ve dil-ötesi” olmak üzere 2 alt sınıfa ayrılmaktadır. İnsanların

karşılıklı konuşmaları “dille iletişim” kabul edilir. Dille iletişimde kişiler, ürettikleri bilgileri

birbirlerine ileterek anlamlandırırlar. Dil-ötesi iletişim, sesin niteliği ile ilgilidir; sesin tonu ve

sesin hızı, şiddeti, hangi kelimelerin vurgulandığı, duraklamalar vb özellikler, dil-ötesi iletişim

sayılır. Dille iletişimde kişilerin “ne söyledikleri”, dil ötesi iletişimde ise, “nasıl söyledikleri”

önemlidir. Karşımızdakinin sözlerinin kapsamı kadar-hatta daha da fazla- ses tonundaki canlılık

da bizi ilgilendirir. Yani semantik öğeler kadar dil-ötesi öğeler de iletişimde etkilidir.

İsteyerek, farkında olarak yaptığımız konuşmalara “niyet edilmiş dil davranışı” adı

verilir. Konuşurken dilimizin sürçmesi ise, niyet edilmemiş dil davranışlarına bir örnektir. Bazı

kelimelerin üzerine basa basa konuşmalarımız ya da karşımızdakini korkutmak için

bağırmamız, niyet edilmiş dil-ötesi davranışlarıdır. Konuşurken farkında olmadan ses tonumuz

açılıp, yükseliyorsa, ya da sesimiz titriyorsa, bu durumda niyet edilmiş dil-ötesi davranışlar söz

konusudur.

İletişimimizin en temel kodunu oluşturan(konuşma) dilinin doğası ve kaynağı antik

yunan felsefesinden beri yoğun tartışmaların odağını oluşturmuştur. Günümüzde

benimsenebilecek görüş dilin bir simge sistemi kod olduğu görüşüdür. Dil toplumsal ve kültürel

bir etkinliktir. Bu nedenle bir dilin yapısı ve sözcük dağarcığı kültürel sistemle yakından

ilişkilidir. Buna bağlı olarak da bireylerin algılama biçimlerini etkiler. Bir dil anlamlandırma

haritası dile getirilmek istenen anlamlar için seçenekler sunduğu gibi bu anlamları biçimlendirir

ve sınıflandırır. Dil kuralları ve dildeki deneyimlerin sözcüklerin kullanılış sıklığı iletişimde

artık bilgiyi sağlar. Böylece ortak dil yaşantılarına sahip olanlar için iletişimde öngörüyü

olanaklı kılar. Dillerin kökeninin ortak olup olmadığı kesin olarak bilinmemekle birlikte

günümüzde konuşulan diller değişik dil aileleri içinde sınıflandırılırlar. Dil anlatım aracı olduğu

kültürlerin mekandaki ve zamandaki farklılaşmasına farklı olarak değişir. Ulusal diller

uluslaşma ve sanayileşme süreçlerine koşut olarak ve yönetimin merkezleşmesinin sonucu

Page 38: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

30

olarak bir lehçenin diğerlerine egemen olmasıyla ortaya çıkmışlardır. Ekonomik siyasal açıdan

güçlü olan bir ya da birkaç ülkenin dilin uluslararasında ortak bir anlaşma dili olması bir yana

bırakılacak olursa tüm uluslara ve kültürlere ortak evrensel dilin kullanımı-bazı öneri ve

çabalara karşın-olanaklı görülmemektedir (Zıllıoğlu, 1993: 145).

2.2. Sözsüz İletişim

Şekillere ve değerlere çeşitli anlamlar yüklenmiştir. Bunlar alıcı tarafından çözülür.

Randevu vermek, bekletmek, söz vermek birer anlam içermektedir. Sözgelimi, randevuyu alan

kişi görüşmeye erken giderken veren kişi bekletebilir, çünkü randevu veren kişi daha güçlü bir

konumdadır. Sözsüz iletişimde sözlerin yerini şekiller almıştır. Kişiye özel şeyler önemlidir.

Sözgelimi, geniş odalar, büyük masalar yetki göstergesidir.

İlk karşılaşılan kişide en fazla etkileşim yaratan unsur beden dilidir. İlk izlenim denilen

şey aslında beden dilinin sinyallerinin değerlendirilmesinden başka bir şey değildir. İlk

karşılaşılan bir kişinin giyim tarzı, hareketleri, nasıl baktığı, sesi, vb. hepsi birlikte ilk izlenimi

oluşturan bir bütündür. Beden dili, bedenin duruşu, yüz ifadesi ve ses tonu gibi ölçütlerle ifade

edilir. Örneğin, karşıdaki kişinin konuşurken yüzüğüyle oynaması ya da sesinin titremesi ya da

sürekli saatine bakması tek tek söze dökülmese de birer mesaj içermektedir.

Alıcı tarafından çözümlenecek beden dili doğru algılanabildiğinde alıcıya yarar

sağlayabilecek bu iletişim şeklinin en önemli özelliği, istem dışı ortaya çıkması ve doğal

olmasıdır. Olay beynin, dışarıda olan değişimlere anında beden kanalıyla tepki vermesidir.

Sözle anlatılan mesaj iki kişi arasındaki toplam iletişimin %35’ini içerir, geri kalan oran ise

tamamen sözsüz iletişimdir. Gerçekte verilen mesaj beden dili ile verilen mesaj olmalıdır.

Çünkü gerçek olan bu istek dışı ortaya çıkan mesajlardır. Örneğin, soru sorulduğunda yanıt

vermeye hazırlanırken yanağını kaşıyan bir kişi büyük bir olasılıkla yanıltıcı bir bilgi vermeye

hazırlanıyor mesajını vermektedir. Beden dili ile verilen mesajların kültürden kültüre değiştiği

bilinen bir gerçektir. Ancak, insana özgü çoğu duygunun da beden dili ile ifade edildiği

araştırmalarla ortaya çıkarılmıştır. Küçük gözbebekleri yoğunlaşma, büyük gözbebekleri uyum

sağlama, kısık gözler şiddet, göz teması ilgi, açık ağız şaşkınlık, çarpıtılmış ağız kuşku,

gülümseme mutluluk demek gibi.

Bedenin yaptığı her hareket sessiz bir konuşmadır. Bacak bacak üstüne atılması, kaşın

çatılması, kolların kavuşturulması vb. İletişim süreci içinde alıcının vericiye düşüncelerini

istemeden ve en katıksız açıklama yollarıdır. Kültür farklarına göre beden dili farklılık

göstereceğinden özellikle uluslararası alanda etkinlik gösteren şirket yetkilileri, görüşme

yapacakları ülkeyi, kültürünü ve insanını iyi tanımalı ve ona göre beden dilini kullanmalıdırlar.

İnsan yüzü çok ilginçtir, her mimiğin ve her jestin bir anlamı, bir mesajı vardır. Vücut

hareketleri ile insan yüzünün hareketleri birleşince çok ilginç sonuçlar ortaya çıkar.

Kinesics’in bir insana özel olarak öğretilemeyeceğinden söz edilir. Ancak Dr.

Birdwhistell bunun mümkün olabileceğini, bireyler arasındaki iletişimin yönlendirilebileceğini

vurgular. Yani jestlerin ve mimiklerin belli kategorilere göre sınıflandırılması ve bu

Page 39: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

31

sınıflandırmaların her birinden de bir anlam çıkarmanın mümkün olabileceğini ifade eder

(Birdwhistel, 1971: 46).

Dr. Birdwhistell’e göre beden dilinde en önemli şey hareketin tek başına bir şey ifade

etmediğidir, ancak hareketin, beden dili mesajını bulunulan ortamın durumuna bağlı olarak

değerlendirmek ve anlam vermek gerekir. Dr.Birdwisthell, beden hareketlerinin bir ortamda

herhangi bir anlama gelmeyebileceğini ifade ederken, diğer bir ortamda aynı hareketin birçok

anlama gelebileceğini belirtmiştir. Bir başka deyişle hareketleri ortama göre değerlendirmenin

gerekliliğini vurgulamıştır.

Northwest Üniversitesi Antropoloji profesörlerinden Dr. Edward Hall ise yaptığı

bilimsel çalışmalarda (Hall, 1969: 87) Proxemics adlı bir bilim dalı yaratmış ve bu bilim dalını

şöyle tanımlamıştır: Alan ya da bölge kullanımı ile ilgili bütün kuram ve kılgıları kapsar.

Dr.Hall’in gözlemlerine göre kişinin yer kullanımı diğerleriyle olan ilişkileri

doğrultusunda (yakın veya uzak) yönelebilmekte. Herkes kendine ait bir alanda hiçbir baskı

olmaksızın özgür olarak hareket etmek istemektedir. Dr.Hall bu istekleri (kişiye ait) Proxemics

Bilimi bağlamında gruplandırmıştır. Dört ayrı alanda kişilerin en çok hareket ettiği bölgeler ve

ortalama mesafe aralıkları ise şöyledir: Samimi Mesafe (0 ile 50 cm. arası); Bireysel Mesafe

(50 ile 100 cm. arası); Sosyal Mesafe (1 ile 2 m. arası); Genel Mesafe (2 m. ve sonrası).

Beden dili ile ilgili çözümlemelerde aslında üzerinde özellikle durulması gereken iki

asal öğe bulunmaktadır. Bunlar; Anlama ve Anlatma’dır. Aslında bu iki öğe tüm dilsel

çalışmalarda çözümleme öğeleri olarak kullanılmaktadırlar. Kısaca hem sözel ve hem de sözsüz

diller için geçerlilikleri söz konusudur.

Ortalama insanın bir gün içerisinde ortalama konuşması 10-11 dakika, 1 tümce 2,5

saniye, sözlü öğe % 35' ten az, sözsüz öğe ise % 65'ten fazladır. Sözlü iletişimde bilgi aktarımı

yapılırken sözsüz iletişimde aktarılan tavır ve tutumlardır. Söz konusu bu aktarımlar

insanoğlunda cinslere göre farklılıklar gösterir. Sözgelimi, kadın küçük ayrıntıları yakalar ve

çözer. Bir başka görevi de annelik rolüdür ve çocuğuyla sözcük kullanmadan iletişim kurabilir.

Bunu sesle, bedenle ve göğsüne bastırarak yapar.

İletişimde sadece sözler önemli değildir. Çoğu zaman sözlerin ötesindeki, jestler,

mimikler, bedenin duruşu, kişisel, alan, kullanılan mobilyalar, giyim tarzı, bedenin kokusu,

cildin özellikleri, tıraklar, ses tonu, dokunma sözlerin ötesinde çok şey ifade eder. Ancak,

kalıplaşmış, hareketlere saplanıp, bu şu anlama geliyor, diye kesin yargılar doğru değildir.

Aşağıda sözsüz iletişime ilişkin bazı genel söylemlere değinilmiştir.

Sözsüz iletişim etkilidir. Özellikle, duyguları sözsüz iletişimde dolaysız ve etkili bir

biçimde ifade etme olanağı vardır. Sözsüz iletişimde, isteseniz de, istemeseniz de,

duygularınızı kontrol etme ya da saklamak pek mümkün olamamaktadır.

Page 40: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

32

Sözsüz iletişim duyguları belirtir. Düşünceler sözlü iletişimle, duygular sözsüz

iletişimle iletilir. Dolayısıyla, sözsüz iletişim, insanın duygularına ilişkin gerçekçi ipuçları

verir.

Sözsüz iletişim belirsizdir. Sözsüz iletişimde belirsizlik derecesi yüksektir. Çok

hareketli geçen bir günden sonra çocuğunuzun sessizliği ne anlam taşır?

• Çocuğunuz yorulmuş olabilir.

• Çocuğunuz bir yaramazlık yapmış olabilir.

• Evde yalnız kalacağı için üzülmüş olabilir.

• Fiziksel bir rahatsızlığı olabilir.

Sözsüz mesajın daha iyi anlaşılabilmesi için sözlü mesaja başvurulur. Örneğin, soru

sorulabilir, etkin dinleme için ortam hazırlanabilir.

Sözlü olsun sözsüz olsun göstergeler olmadan iletişim kurmak olası değildir. Genel

anlamda iki tür göstergelerden yararlanılır. Bunlar; doğuştancı, irsi ( Genetik ) göstergeler ile

sonradan öğrenilen, kültürel (ekinsel) göstergelerdir. Örneğin, gülümseme ve suratı ekşitme

gibi kimi yüz hareketleri doğuştancı göstergelerdendirler. Dünyanın neresine giderseniz gidin

bu türden duygular aynı yüz hareketleri ile verilirler.

Sosyal kinezi (vücut dilini inceleyen bilim) ya da beden iletişimi büyük oranda

öğrenilen bir şeydir. El kol hareketleri, özel bir eğitim olmak-sızın bir nesilden diğerine geçer.

Bir erkek çocuk, çiftçi olan babası gibi çarpık yürümeyi, bir kız çocuğu ise annesi gibi gülmeyi

ve ağzını kapamayı öğrenir. Birçok el kol hareketi belli bir yaşıt grubuna özgüdür, bazıları ise

belirli bir bölgeye ya da kültüre aittir. Bazı hareketler ise evrenseldir.

Sözsüz dil de aynı sözlü dil gibi kültürden kültüre farklılıklar taşır. Kültürel göstergelere

kimi örnekler vermek gerekirse; halka işareti Amerika Birleşik Devletleri’nde okey; Fransa’da

sıfır; Japonya’da para, Akdeniz Ülkelerinde ise eşcinsel anlamlarına gelmektedir. Görüldüğü

üzere aralarında herhangi bir anlamsal yakınlık kurmak mümkün değildir.

Sözlü iletişime kıyasla, sözsüz dilde kültürler arası farklılıklar daha azdır, ancak yine de

bu farklılıklar kayda değer oranda karışıklıklar yaratacak kadar çoktur. Örneğin, bizim

kültürümüzde, otorite sahibi bir kişinin sorusunu yanıtlarken onunla göz temasını sürekli

korumak içtenliğin işaretidir. Oysa bir Porto Rikolu’ya göre göz temasını korumak bazı

durumlarda saygısızlık belirtisi olabilir. Bu nedenle saygılı bir Porto Rikolu bir Amerikalı

tarafından güvenilmez olarak değerlendirilebilir.

Bir kültürün içinde de çok fazla bireysel farklılıklar olabilir. Örneğin, siz ani ve

beklenmedik hareketlerden rahatsız olurken, partneriniz kaşların çatılmasından, kolların

birleştirilmesinden ve dikkatli bir şekilde dimdik ayakta durulmasından rahatsızlığını dile

Page 41: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

33

getirebilir. Birbirinizin duygu ve düşüncelerinizi benzersiz ifade etme biçimlerinize uyum

göstermeniz iletişimi güçlendirir.

Beden hareketleri iletişimde bazı amaçlara hizmet eder. Düşünceleri göstermenin ve

duyguları iletmenin yanı sıra beden hareketlerinin örnekleyici ve düzenleyici işlevleri olabilir.

Örnekleyiciler, sözlü iletişime eşlik eden ve onu örnekleyen hareketlerdir. Kasaba "Şunu

istiyorum" dersiniz ve kemikli bifteği işaret edersiniz. "Evet" demek için başınızı aşağı ve

yukarı sallarsınız, hayır demek içinse başınızı iki yana sallarsınız. Hakkında konuştuğunuz bir

şeyin havada resmini çizmek için ellerinizi kullanırsınız. Sözel olarak anlattığınız hareketi taklit

edersiniz ya da belli bir sözcük ya da cümlenin altını çizecek şekilde hareket edersiniz.

Düzenleyiciler, başka bir kişinin konuşmasını kontrol eden ya da denetleyen sözsüz

işaretlerdir. Dinlerken başınızı sallarsınız ve bu da konuşmacıya onu anladığınızı ve konuşmaya

devam etmesini istediğinizi gösterir. Konuşmacıya, konuşmayı bırakmasını istediğinizi

göstermek için arkanıza yaslanır ya da uzaklara bakarsınız. Kuşku duyduğunuzda kaşlarınızı

kaldırırsınız ki bu da konuşmacının bir şeyi savunması gerektiğini gösterir. Duyarlı konuşmacı

konuşmasını dinleyicinin düzenleyicilerine göre değiştirir.

Sözsüz iletişim genellikle dokuz farklı alanda ele alınıp irdelenmektedir. Söz konusu

alanlar göz teması, yüz ifadesi, jestler, duruş, tavır ve davranışlar, yakınlık, giyim ve bakım, ses

ve sözcük olmayan seslerdir. Bu alanlar aşağıda sırasıyla ele alınacaktır.

2.2.1. Göz Teması

Görüşülen kişi ile göz teması kurulması güven ifadesidir ve anlatılan şeyin daha iyi

anlaşılmasını sağlar. Konuşulan kişiye doğrudan bakmak, içten ve dolaysız bir yaklaşım olarak

algılanacaktır. Kişilerarası ilişkilerde kaçamak bakışlar olumlu izlenim bırakmaz. Bizim

kültürümüzde karşıdaki kişiyi etkilemek ve daha iyi anlamak için göz teması sağlanmalıdır.

Göz teması insan yaşantısında gerçekten önemli bir yer tutmaktadır. Göz teması kurmak kültür

farklılıklarına göre de değişmektedir.

Gözün kendisi başlı başına bir mesaj kaynağıdır. Bir kişi gözünüzün içine bakıyorsa

sizinle ilgileniyor anlamı taşır. Dilimizde gözünün içine bakma deyim olarak yerleşmiştir. Bu

deyim, sevginin ilginin ifadesi olarak kullanılır. Birinin, sizden gözlerini kaçırması sizinle

ilişkiye girmek istemediğinin göstergesidir. Şöyle ki, kısık bakmak, gözleri açmak, gözün

parlak ya da mat olması da bakışı etkiler. Dilimizde gözünün feri kaçmış diye bir deyim vardır.

Ayrıca, gözlerini dikmiş bakıyor, dendiğinde bu gözlerin dikilmesinden, karşıdaki kişinin

rahatsız edildiği anlamı çıkar.Göz teması, iki kişi arasında iletişimi geliştirmenin ve sözsüz

iletişim kurmanın en etkili yoludur. İnsanlar her yerde ve her zaman sözlü ve sözsüz iletişimde

bulunurlar. Vücut, ses ve sözcükler etkili ve önemli bir iletişim aracıdır. Sözsüz iletişimin en

etkili ve dürüst aracı gözlerdir. Konuşmanın anlamını en çok etkileyen organ, gözlerdir.

Karizmanın kaynağı da gözlerdir. Gözlerin kullanılışları itibariyle farklı anlamları vardır. Uzun

süreli dik bakışlar hakimiyet kurma, etkileme ve cinsel isteği, gülen göz iyi niyeti temsil eder.

Gözleri sık sık kaçırma ise karşınızdaki kişiyi kendinden üstün görme veya kişi ya da konuya

ilgisizliğini gösterir.

Page 42: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

34

2.2.2. Yüz İfadesi

İletişim süreci içinde konuşulan konu ile yüzün aldığı ifadeler birbiri ile tam bir uyum

içinde olmalıdır. Ciddi bir konu konuşulurken gülümseyen bir yüz görmek karşıdaki kişinin

güvenini sarsacaktır. Aynı şekilde yüz mimikleri de denetim altında tutulmalıdır.

Mimikler, bir başka söylemle yüz hareketleri de kişiye ilişkin ipuçları verebilir. Bir

kişinin gözlerini açarak konuşması ya da konuşamaması onun korktuğunu işaret edebileceği

gibi kızgın olduğu anlamına da gelebilir. Bazı kişiler kaşlarını kaldırarak konuşurlar,

bazılarıysa, tek kaşını kaldırır.

Yüz, bedenin en anlamlı yeridir. Yüz ifadelerini gözlemlerken, kaşların kalkık mı, inik

mi olduğunu, alnın kırışık mı, düz mü olduğunu, çenenin sabit mi, gevşek mi olduğunu görmek

isteyeceksiniz. Derinin ne kadar kızarık ya da soluk olduğu da önemli bilgiler sağlayabilir.

Türk, Japon ve Amerikalı üniversite öğrencileri arasında yapılan bir araştırmada beş

farklı ağız, üç farklı göz ve dört farklı kaş tipi ile 60 değişik yüz ifadesi oluşturulmuş ve bunlar

standartlaştırıldığında her kültürün kendine özgü belirleyici özelliklerinin yarattığı farklılıklara

rağmen benzerliklerin daha ağır bastığı görülmüştür.

Deney olarak, "günlük hayatınızda insanlarla iletişimlerinizde değişik yüz ifadeleri

kullanmaya çalışın. Örneğin, normalde hiç zaman ayırmayacağınız insanlara doğrudan

doğruya bakarak gülümseyin. En iyi arkadaşınızla konuşurken boşluğa dalgın dalgın bakın.

Ciddi bir yüzle eğlenceli bir hikâye anlatın. Aynı hikâyeyi bu kez canlı yüz ifadeleri ile anlatın.

Çok ciddi bir iletiyi geniş bir gülümsemeyle verin. Aynı iletiyi bu kez ciddi bir yüz ifadesiyle

verin. Her durumda, nasıl hissettiğinizi ve diğer kişilerden nasıl tepkiler aldığınızı not edin.

Tutarlı olduğunuz ve tutarsız olduğunuz zamanlar arasında ne gibi farklar görüyorsunuz?

2.2.3. Jestler

Bir insanın kullandığı el kol hareketleri yani jestler ve yüz hareketleri yani mimikler

sözsüz iletişimde çok anlam taşımaktadır. Nazik olmayan bir biçimde elleri kullanmak, o

kişinin küfürbaz olduğuna işaret edebilir. Diğer yandan bir beyefendinin, yol vermek üzere elini

ileriye uzatıp, buyurun demesi, o beyefendinin nezaketinin göstergesidir.

Aktarılan mesajlar uygun jestlerle aktarılabiliyorsa mesajın anlaşılabilirliği artar.

Fiziksel jestlere özellikle dikkat edilmelidir. Kalem, gözlük sapı ısırma, kravatla oynama gibi

alışkanlıklar iletişim süreci içinde karşı taraf üzerinde olumsuz izlenim yaratır.

Düşünceleri, duyguları iletmede bilindiği üzere el ve kol hareketleri büyük önem

taşımaktadır. Bu hareketler ya söylemek istediklerimizi süsler ya da güçlendirirler, veya da

izleyiciden/dinleyiciden beklenilen, istenilen tepkilere ve eylemlere yol açabilirler. Beden

duruşundaki değişimlerle birlikte bu hareketlerin yeni bir düşüncenin, yeni yaklaşımın,

tutumların sergilenmesi için kullanıldığı söylenebilir.

Page 43: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

35

Sözünü etmekte olduğumuz devinimler yalnız el ile kol devinimlerini içermez, baş, yüz

gibi bedenin tek tek ya da bütün öğelerini ilgilendirirler. Kimileyin eller git işareti yaparken,

gözler tersini söyleyebilir.

Devinimleri soğuk / sıcak diye iki grupta incelemek olasıdır. Soğuk devinimlere örnek

olarak şunları gösterebiliriz: durgunluk, ellerin kalçada tutulması, göz temasında

bulunulmaması, göz temasından kaçınılması, gülümsenmemesi ve gülünmesi.

Aynı zamanda aşağıdaki gibi sinirlilik, gerginlik belirten devinimler de soğuk

devinimlerdendir: parmaklarla tempo tutulması, nesnelerle, takılarla oynanması, sık sık saate

bakılması, dudakların yalanması, kolların sıvazlanması/kaşınması ve kulak memelerin

çekilmesi, vb.

Sıcak olarak nitelendirilebilecek devinimlere ise şu örnekler gösterilebilir: Dinlerken ya

da konuşurken karşıdakilere doğru yaklaşılması / eğilinmesi, gülümsenerek konuşulması ve

dinleyicinin omuzuna, koluna dokunarak konuşulması vb.

El hareketlerimize gelince avuçlar yukarı açık ise açıklık, uyum sağlama, benimseme,

katılma; avuçlar aşağı açık ise erk, otorite, güç anlamları çağrışır.

El sıkmada da iki anlam gözlemleyebiliriz. Egemenlik, otorite; boyun eğme. Eğer avuç

yukarı durumda ise boyun eğme; avuç aşağı durumda ise egemenlik anlamlarını taşır. Eldivenle

el sıkma hareketi kadınlar için sorun olmayabilir, ancak erkekler mutlaka eldivenlerini

çıkararak el sıkmalıdırlar. Eli düz uzatarak sıkma güven yaratır. İki eli birden uzatma, bir elle

ile selamlaşırken öbür elle sıktığınız ele dokunma, sıcak bir el sıkıştır. Ancak yeni tanışılan

biriyle bu şekilde el sıkışmak güvenilir biri olmadığınıza işaret eder. Bu tür el sıkışma, ancak

uzun süreli arkadaşlıklarda, dostluklarda yaşanabilir.

Elleri birbirine hızla sürtmek heyecan, coşku belirtebilir. Elleri ovuşturmak çıkar

düşüncesini doğurabilir. Cepteki paralarla oynamak, bozuk paranın değer taşıdığı durumlarda

para/akça konusunun düşünüldüğünü belirtir.

Sürekli devinim içerisinde bulunmak, oturulan yerde sürekli duruş değiştirmek, akla bir

şeyin saklanıldığı, ya da sıkıntılı içinde bulunulduğu, düşünceliliği belirtir. Yine hiç hareketsiz

gözlerle bakmak düşünceli bir durumda bulunulduğunun işaretidir.

Ellerin birbirine kavranması, kenetlenmesi olumsuz nitelik taşır genellikle. Eller

yükseldikçe bu olumsuzluğun düzeyi yükselir. Sözlü sınavlarda genellikle bu hareket yapılır.

Çatı biçiminde birleşen eller konuya egemenlik; aşağıya doğru (çatı biçiminde) izleme,

dinleme dinleyiciye-izleyiciye egemenlik belirtir. Elleri arkada birleştirmek anglo-sakson

kültürlerde erk, güç üstünlük belirtir. Yine başparmak devinimi üstünlük işaretidir. Elimizle

ağzımızı kapatmak yalan ya da özgüven yokluğunu belirtir. İzleyici-dinleyici eliyle ağzını

kapadığında konuşanın yalan söylediğini düşünmektedir. Buruna dokunmak, burun sıvazlamak,

yalan söylemenin belirtisidir ya da bağlama göre düşünmenin belirtisi olarak anlaşılır. El ile

Page 44: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

36

kafayı tutmak, parmakları masaya vurmak, ayak sallamak ise ilgisizliğin ve can sıkıntısının

dışavurumu olmaktadır.

Bir ya da iki kolu göğüste kavuşturma, daha çok karşıdan gelen iletileri tehditkar

algılamaktan kaynaklanır. Bir başka anlamda da istemediğimiz durumları bedenimizle

dışlıyoruz demektir.

Genel olarak savunma durumudur, bundan ötürü de olumsuz bir tavır niteliğini taşır.

Toplantı, kuyruk, kafeterya, asansör vb. yerlerde kol kavuşturmak güvensiz hissedilen yerlerde

bulunulma duygusunun ifadesidir.

Yapılan bir araştırmada saldırıcı tonda konuşma karşısında dinleyicilerin %90’nının

kollarını kavuşturduğu saptanmıştır. Kolların açılmasını sağlamak için bir şey gösterip

bakmasını sağlamak gerekir. Ya da konuşma sırasını karşımızdakine vermek, siz bu konuda ne

düşünüyorsunuz diye sormak gerekir. Kollar kavuşmuş, yumruklar sıkılmış, dişler kenetlenmiş,

kızarmış yüz tam anlamıyla ya saldırgan ya da savunma durumunun göstergeleridirler.

Kolların kavuşması kol kavramayla gerçekleşmiş ise bu durumda eller hareketi daha

güçlü kılmak için kolları kavrar (kimileyin sımsıkı, kan dolaşımı durur, parmaklar bembeyaz

kesilir). Doktor / diş hekimlerinin bekleme odalarında, ilk kez uçağa binenlerde bu türden

davranışlara rastlanır. Mahkeme salonlarında ise davalı kol kavramayla kollarını

kavuştururken, davacı ellerini yumruk halinde sıkarak kollarını kavuşturur genellikle.

Yüksek statüde bulunan kimseler ise tedirginlikleri anlaşılmasın diye kollarını

kavuşturabilmektedirler. Her iki başparmağın yukarıda tutulması üzerine kolların

kavuşturulması durumu da özgüven artması olarak yorumlanır.

Kısmi kol kavuşturma engellerini de örneklendirmek gerekirse;

Korkuyu ya da savunmayı gizlemek için bir kolu öteki elle tutma yoluna gidilir.

Bu duruş topluluğa, topluma yabancılık, güven azlığı anlamlarını içerebilir. Bu durumda ele

kan gelir, eller şişer, rahatsız bir durumdur.

Topluluk karşısında konuşma yaparken, ödül almak için beklerken kollar

kavuşturulur.

Bir de kol kavuşturmanın tam olarak gerçekleşmediği ya da gizlendiği durumlar

vardır. Politikacılar, sunucular tedirginliği, heyecanı yenmek, saklamak için bu şekilde

davranırlar. Bu gibi durumlarda kol saati, bilezik, çanta, gömlek kolu, ceket kolu, kol düğmeleri

ile oynanır. Bardak tutulur, içgüdüsel olarak neredeyse iki elle bardak tutulur.

Kendilerine yabancı kişiler arasında bulunulduğunda, bu insanlarla mesafeli durulur,

uzak durmaya çalışılır, kollar, bacaklar kavuşturulur, düğmeler iliklenir. Kolların kavuşmamış,

avuçların açık, ceket düğmelerinin iliklenmemiş olduğu durumlarda rahat bir konumdan söz

edilebilir. Bu duruş açık dostça bir duruştur. İnsanlar birbirlerini tanıdıkça, dostluklar

ilerledikçe kolların/bacakların konumu kapalı durumdan açık duruma geçer.

Page 45: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

37

2.2.4. Duruş

İnsanlar arası ilişkilerde duruş ve tavırlar da son derece önemlidir. Sözgelimi, masa

kenarına dayanmak, sandalyeye yarı oturmak, konuşurken çay, kahve, sigara içmek hoş

karşılanan tavırlar değildir. Uygulamada sıkça rastlanan uygunsuz tavırlardan biri de, sırada

birileri beklerken iki elemanın kendi aralarında uzun uzun konuşup, gülüşmeleridir. Bekleyen

bir kişi bu tür tavırları bir şey söylemese de hoş karşılamaz ve saygısızlık olarak nitelendirir

(Akbank, 1987: 30).

Beden dilinin en önemli öğesidir. Oturma / Ayakta durma ilk temel izlenimdir.

Oturmanız ve ayakta durma biçiminiz sizinle ilgili çok şey söyler. Güven, yaklaşabilirlik,

davranış, tutum, tavır alma biçimi, etkileme iyi bir duruş ile sağlanır. Duruşla gönderilen

iletilerle ilgili yansımalardan belli başlıları aşağıda ki gibi sıralanabilir:

Düz, dik ( sırtı dik ) genellikle kendine güvenin işaretidir.

Sırt eğik, sürekli aşağı bakış kendine güvensizlik ve aşağılık duygusu gösterir.

Konuşurken karşıdakine doğru eğilen kişi konuyla ilgilenmektedir ve karşıdaki

kişinin de ilgisini çekmiştir.

Konuşurken arkaya / geriye çekilen kişi konuyla ya da karşıdakiyle

ilgilenmemektedir.

Rahat ve gergin olmayan bir duruş olumlu bir tavır ve olumlu bir durum sergiler.

İki kol göğüste çaprazlama birleştiğinde genellikle kişi savunmada, kendini

korumadadır. Durumu olumsuz görmektedir.

Karşılıklı konuşmada çapraz kollar bozuşma ve reddetme belirtisidir.

Bir elle diğer kolu dirseğinden tutma (göğüs üzerinden geçirerek) kendine güven

yokluğu ya da yabancılık hissetmeyi belirtir. Kadınlarda bu engel (kişisel bir nesneyle, örneğin

çanta ile) bir nesneye sıkı sıkıya sarılarak gerçekleşir.

Otururken ayak ayak üstüne atmak ve kollarını kavuşturmak konuşmanın dışında

kalmak anlamına gelir. Genellikle kadınlar karşıdakinden hoşlanmadığın da bunu yapar.

Savunmalı ya da kapalı bir duruş, ayakların ve kolların çapraz duruşuyla ifade

edilebilir.

Ayaklar yan yana, yansız bir duruşu ifade eder.

Ayak bileklerinin kilitlenmesi, kapalı bir duruş, olumsuz duygu ve tavır anlamını

taşır.

Page 46: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

38

Otoriter bir görünüm, bir duruş, bedenin daha geniş, daha iri görülmesiyle olur:

Omuzlar geride, eller kalçada, karşıdakiyle yüz yüze...

Elleri arkada tutup, konuşana göre merkezden biraz uzak durmak kişinin uysal

(itaatkar), boyun eğici durumunu gösterir.

Bedeni, bacakları düz tutup, başı konuşandan yana çevirmek ya da tutmak ilginin

azalmasını gösterir.

Kolların ve bacakların kavuşturulmaması açık bir duruştur.

Başı ve bedeni bir yana eğmek anlaşma ve onaylama demektir.

Çapraz kol ve bacak onaylamama demektir.

Gevşek / Rahat otururken de ayakta iken de güven ve yaklaşılabilir duruşu

gösterir. Kadınlar otururken hafifçe öne doğru otururlarsa daha güven vericidir.

Karşıdaki kişiyi etkilemek için bedenin duruşu gerçekten son derece önemlidir. Bedenin

dik olması karşıdaki kişiyi ezik ya da ürkek bir görünüme büründürebilir. Bu şekilde duruş

konuya hâkim olunduğunu gösterir.

Bedenin duruşu karşı tarafı ikna etmek için kullanılan en önemli yöntemlerden birisidir.

İkna edilmek istenilen kişi ile aynı seviyede ya da ondan yüksekte olmaya özen gösterilmelidir.

Bir toplantıda kürsüden konuşmanın dinleyiciler üzerindeki etkisi bu duruma örnek

gösterilebilir.

2.2.5. Tavır ve Davranışlar

Sözlük anlamında tavır dışarıdan alınan etkiye karşı gösterilen tepkidir. Tavırların

denetim altına alınması beynin denetimi ile olur. Hiç kimse doğuştan sinirli ya da duygusal

değildir.

Tavırlar konusunda da beyni inandırmak önemlidir. Beyin inanıp kabullendikten sonra

inanç tavırlara kendiliğinden yansıyacaktır. Bir kişi üzerinde ilk izlenim çok önemlidir. Halkla

çok sıkı ilişkiler içinde bulunan bir kuruluşta çalışan elemanlar üstüne başına, davranışına,

giyim ve kuşamına özen göstermeli ve dikkatli olmalıdır.

Bir örgütü temsil eden kişinin örgüte gelen herkese sıcak, sempatik, insancıl ve güler

yüzlü yaklaşması, halkla ilişkiler açısından son derece önemlidir. İlk karşılaşmalarda firmayı

temsil eden kişi genel müdür, işçi, bekçi veznedar, danışma memuru, satıcı olabilir. Önemli

olan statü farklılığı yaratmaksızın herkesin bir halkla ilişkiler neferi gibi örgüt adına temas

kurulan kişilere yardımcı olmak, bilgilendirmek, yol göstermekten kaçınılmamalıdır. Bu tür

davranış karşı tarafta, sevgi, beğeni ve güven yaratır.

Page 47: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

39

2.2.6. Yakınlık

Konuşma sırasında iletişim kurulan kişi ile sağlanan fiziksel ve manevi yakınlık çok

önemlidir. Tüm insanların kendi etraflarında oluşturdukları sınırları vardır. Ve bu sınırlardan

izinsiz olarak girilmesi dikkati dağıtır. Müşteri ile ilişkilerde de onu rahatsız etmeyecek

mesafede ve tavırda konuşmak, iletilmek istenilen mesajın daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.

Kültür farklılıkları bu mesafeyi daraltıp genişletebilir.

İletişim sürecinde karşı tarafa baskı yapmak amacıyla da bu mesafe daraltılabilir.

Özellikle sorgulamalarda sorgulama yapanla, yapılan arasındaki mesafe ilk aşamada çok

fazladır. Ancak konuşma ilerledikçe sorgulamayı yapan kişi sandalyesini sorgulaması yapılan

kişiye doğru çekerek aralarındaki mesafeyi daraltır. Bu durumdaki bir kişi söyleyeceklerini

denetleyemez ve böylelikle de yalan söyleyebilme şansı zayıflar.

2.2.7. Giyim ve Bakım

Karşı tarafta olumlu izlenim bırakmak için giyim, kuşam ve bakıma da özen

gösterilmelidir. Düzensiz, dağınık ve temiz olmayan bir giyim, kuşam olumsuz etki yaratır.

Özellikle müşteri ile birebir temasta olan kişilerin bu konuya dikkat etmeleri gerekmektedir.

Aynı şekilde fazla abartıdan da elbette kaçınmak gerekir.

Spor giyinmenin, abiye giyinmenin, kadınların hep pantolon giymesi, mini giyinmenin,

elbiselerde seçilen renklerin de sözsüz olarak verdiği mesajlar vardır. Çok cafcaflı giyinen

birine ilişkin izleniminiz, sade giyinen birine ilişkin izleniminizden farklı olur. Bir askeri

üniformada, onu giyenin rütbesinin ne olduğu da anlaşılmaktadır.

Öğrencilerin giydiği formalar, onların hangi okula gittiğinin sözlü olmayan bir

göstergesidir. Giyiniş biçimi, karşılaştığımız insanların tutucu mu, daha esnek mi, olduğuna

ilişkin bize ipucu verir. İş aramaya gidildiğinde, seçilen giysiler farklıdır.

2.2.8. Ses

Ses tonu etkili bir iletişimde önemli etkenlerden biridir. Konuşurken ses tonu çok iyi

ayarlanmalı, güven verici ve tok olmalıdır. Fısıltı gibi monoton konuşma karşıdakini ikna

edemediği gibi olumsuz bir izlenim de yaratır.

İstikrarlı bir ses tonu, iyi ayarlanmış konuşma biçimi ikna edici olacaktır. Konuşma

sırasında vurgulanması gereken noktaların ses tonundan yararlanılarak altı çizilmeli, kendine

güven ses tonunda hissedilmelidir.

Söyleyiş biçimi, ses tonu, sessiz kalma da bireyin kişiliğine ilişkin ipuçları verir.

Karadeniz şivesiyle konuşan birini, Kayseri şivesiyle konuşan diğerinden ayırt edebilirsiniz.

Bazı insanların sesleri sivrisinek vızıltısı gibidir. Diğerleri de coşkulu, çok gür sesle konuşur.

Bu iki grup arasında kişilik özelliği ve algılanış açısından fark vardır.

Page 48: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

40

İnsanların kullandıkları sözcükler de onlara ilişkin ipuçları verir. Örneğin; biri nazikçe

hanımefendi, nereye gidiyorsunuz? diyebilir. Öbürü de, ne diyon? diye cevap verebilir. Bu

örnek de olduğu gibi, her iki kişinin kullandıkları sözcükler, onların toplumun hangi

kesiminden gelebileceğinin göstergesidir.

2.2.9. Sözcük Olmayan Sesler

Sözlüklerde yer almalarına rağmen, konuşma içinde bir anlam ifade etmeyen, ancak

konuşmanın akışı içinde kullanılan bazı sesler vardır. Bunlar sık kullanılırsa profesyonelliği

bozar. İletişim sırasında konuşanın ya da dinleyenin eğitim düzeyi hakkında karşı tarafa bilgi

verir. Sözgelimi, “hı, ya.” vb. gibi telefon konuşmaları sırasında özellikle kullanılan seslerin

telefon görüşmelerindeki amacı konuşmanın dinlendiğini karşı tarafa hissettirmektir. Ancak,

yüzyüze iletişimde bu türden seslerin kullanılması konuşmanın akıcılığını bozar, dinleyiciyi

konudan uzaklaştırdığı için de asıl mesajın algılanmasını zorlaştırır.

Sözsüz iletişim duyguları belirtir. Düşünceler sözlü iletişimle, duygular sözsüz

iletişimle iletilir. Dolayısıyla, sözsüz iletişim, insanın duygularına ilişkin gerçekçi ipuçları

verir. İlk karşılaşılan kişide en fazla etkileşim yaratan unsur beden dilidir. İlk izlenim denilen

şey aslında beden dilinin sinyallerinin değerlendirilmesinden başka bir şey değildir. İlk

karşılaşılan bir kişinin giyim tarzı, hareketleri, nasıl baktığı, sesi, vb. hepsi birlikte ilk izlenimi

oluşturan bir bütündür. Beden dili, bedenin duruşu, yüz ifadesi ve ses tonu gibi ölçütlerle ifade

edilir. Alıcı tarafından çözümlenecek beden dili doğru algılanabildiğinde alıcıya yarar

sağlayabilecek bu iletişim şeklinin en önemli özelliği, istem dışı ortaya çıkması ve doğal

olmasıdır.Sözsüz iletişimde, göz teması, yüz ifadesi, jestler, mimikler, duruş, tavır ve

davranışlar, yakınlık, giyim ve bakım, ses ve sözcük olmayan çok önemlidir.

2.3. Yazınsal İletişim

Yazılı iletişim iletinin/ mesajın yazılı olarak yine sembollerle aktarılmasıdır. İletişim

olabilmesi için okuma, yazma ve yazılanı anlayabilme becerisinin olması gerekir. Bu tür

iletişim mektup, kart, davetiye, telgraf, faks, kısa mesaj, e-posta gibi kişilerarası olabileceği

gibi; iş yaşamının gerektirdiği kurum içi yazılı iletişim biçimleri de olabilir. Bu tür iletişim

çalışma yaşamında ve devlet kurumlarında, kurumsallaşmış özel iş yaşamında ve sivil toplum

örgütlerinde yaygın olarak kullanılır. (Aziz, 2008: 13)

Yüz yüze iletişimdeki yakın temas yazınsal iletişimde ister istemez resmi biçime

dönüşmekle birlikte, sesin ulaştırılamadığı uzaklıklarla iletişim kurmada yazınsal iletişim hiç

kuşkusuz daha kullanımsal, daha anlaşılır, daha kolay, daha zahmetsiz, daha kalıcı, daha

hatırlanabilir bir öte iletişim kodu olarak sözün önüne çıkmaktadır. (Çamdereli, 2008: 74)

Genel olarak yazınsal iletişimi tanımlamak yerine kullanıcısına sunduğu yararlar ve

sakıncalar sözel iletişim ile karşılaştırlınca daha kolay anlaşılabilir (Sillars’dan aktaran

Çamdereli, 2008, 74-75):

Page 49: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

41

-Yazı için önceden metni üretecek ve gözden geçirilecek yeterince zaman

bulunduğundan sözel iletişimdeki gibi anlık hatalar yapmak mümkün değildir ya da sözel

iletişime kıyasla hata oranı oldukça düşüktür.

-Yazınsal iletişim, uzun süreli iş ilişkileri gibi çeşitli sözel ortamlarda konuşma ya da

sözleşmelerin yazı ile kayıt altına alınması tarafları bağlayıcı olduğundan ve gerektiğinde,

birini diğerine karşı koruyucu nitelik taşıdığından tanık belge üretme yeteneğine sahiptir.

-Yazınsal iletişim yolunu yeğleyen konuşmacılar, önceden hazırladıkları metinleri

okudukları toplantılarda sözel iletişime göre süre kullanımını daha çabuk ve dengeli olarak

gerçekleştirebilirler. Bazı katılımcıların gereğinden fazla ya da az konuşması gibi karışıklıkları

telafi ederek zamanın verimli kullanılmasını sağlar.

- Sözel iletişim bağlamında gerçekleştirilen kişisel bir ziyaret, sonrasında yazınsal

iletişim ile desteklendiğinde hem sözel iletişimin, hem de yazınsal iletişimin resmiyetindeki

(zarif) etkiden yararlanılmış olur.

-Kişilik çatışmalarının işe karıştığı, özellikle kişilerin temsil ettikleri kuruluşların

ilkeleri uğruna kişisel uzlaşmaya varmama inatlarına sözel iletişim ortamına oranla yazınsal

iletişimde daha az rastlanır.

- Sözel iletişimde kolaylıkla telafi edilebilecek yanlış anlamalar, yazınsal iletişim

süreçlerinin taşıdığı en büyük riskler grubunda düşünülmelidir. Telafisi mümkün olmayan

yanlış anlamalardan sakınmak ya da böyle bir durumun söz konusu olma ihtimali varsa yazınsal

iletişim kanalından uzak durmak kuşkusuz tercih edilmelidir.

2.4. Görsel İletişim

Görsel iletişim iletişimin tüm boyutlarında yoğun ve etkin kullanım alanı

oluşturmaktadır. Söz ve yazı iletişimde önemli bir yer teşkil etmesine rağmen insanoğlu her

zaman gözünün de gördüğüne daha çok odaklanmıştır. İnsan iletişiminde gözün çok önemli bir

yeri vardır. Fiziksel anlamda gözü taklit edebilecek fotoğraf makinesi, kamera, televizyon,

bilgisayar derken görsel iletişim alanında müthiş bir teknolojik gelişme süreci izlenerek sesin

yanına görüntünün de konduğu multimedya sistemlerine kadar ulaşıldı. Kişilerarası iletişimin

en basit düzeyinden, kitle iletişimine, uluslararası iletişimden küresel iletişime görsellik her

alanda etkin duruma geldi.

Marshall McLuhan’ın dediği gibi dünya evrensel bir köye dönüştü, bu ise büyük ölçüde

görsel iletişimle oldu. Önce gazeteler görsel zenginliklerini arttırdılar, ardından televizyonun

insan yaşamında önemli bir yer teşkil etmesi insan ufkunun sınırlarını genişletti.

Görsel iletişim araçları ise, beden dili, giyim kuşam, mekan, sanat ve medya’dır.

Beden dili; İnsanoğlu çeşitli durumlar karşısında verdikleri tepkilerini öncelikle beden

dili ifade ederler. Kaşların çatılması, ellerin titremesi vb. Tüm bu bedensel hareketlerler, tepki

Page 50: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

42

veriş ve davranış biçimleri zamanla ve topluluk yaşamı içerisinde sistemli hale getirilerek

iletişimin bir kesitinde sistemli bir örgütlenme sağlanmış olur.

Giyim kuşam; en önemli iletişim araçlarından birisidir. Kullanılan aksesuarlar, seçilen

renkler her biri bir anlam içerir. Kaynağın yaratmak istediği etkiyi güçlendirir veya zayıflatır.

Sokakta belli bir takımın forması ile dolaşan o takımın taraftarı olduklarını söylemeye gerek

yoktur.

Mekân; Bulunduğumuz mekânlara göre davranışlarımızı düzenliyorsak mekânında

görsel olarak bize söyledikleri var demektir. Sinemada, tiyatroda sessiz olmamız vb.

Sanat; İnsanlar haz gereksinimlerini tatmin etmek üzere estetik beğenilerini harekete

geçirir ve sanatsal üretim yaparlar. Her bir sanatsal üretim aynı zamanda çevreyle ve başka

insanlarla iletişim kurmanın bir yoludur.

Medya; Görsel iletişimin en önemli araçlarından biri de görsel öğeleri kullanan

medyadır. Fotoğrafla başlayan görsel medya serüveni gazete, dergi, sinema, televizyon ve

bilgisayarın sanal görsel ortamı biçiminde süregelmiştir. Kitle iletişim araçları yoğun olarak

görsel iletişimi kullanmayı tercih etmektedir.

Page 51: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

43

Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti

İletişim türleri bize genel anlamda kullanmış olduğumuz iletişim araçları hakkında bilgi

vermektedir. Daha çok hangi tür iletişimi kullanıyoruz, beden dilimizi mi? Yoksa görsel

iletişim öğelerine mi ağırlık veriyoruz? Her biri iletişimin vaz geçilmez bir parçasıdır.

Bedenimizle ne tür mesajlar gönderiyoruz? Jestlerimiz, mimiklerimiz, davranışlarımız

göndermek istediğimiz mesajla uyumlu olduğu takdirde istediğimiz etkiyi yaratmak mümkün

olmaktadır. Yazılı iletişimde hata yapıldığında telafisi, sözlü iletişime oranla daha zor

olmaktadır. Görsel iletişim ise tüm iletişim türlerini kapsar niteliktedir ve daha çok kitle iletişim

araçlarında yoğun olarak kullanılmaktadır.

Page 52: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

44

Bölüm Soruları

1- ………………… şeyleri, süreçleri, fikirleri, olayları temsil ve ifade etmek için

kullanılarak iletişimi olanaklı hale getirir.

Yukarıda boş bırakılan yere aşağıdaki seçeneklerden hangisi uygundur?

a) Süreç

b) Sembol

c) Dil

d) Anlam

e) Mesaj

2- Beden dilini ve mekan kullanımını çalışma konusu yapan disiplinler hangi

seçenekte doğru verilmiştir?

a) Prosemik – Kinezik

b) Hedonizm – Kinezik

c) Prosemik – Homeostasis

d) Psikoloji – Sosyoloji

e) İletişim - Coğrafya

3- Aşağıda yüz ifadesi ile ilgili aktarılan bilgilerden hangisi yanlıştır?

a) İletişim süreci içinde konuşulan konu ile yüzün aldığı ifadeler birbiri ile tam bir

uyum içinde olmalıdır.

b) Aynı şekilde yüz mimikleri de denetim altında tutulmalıdır.

c) Bir kişinin gözlerini açarak konuşması ya da konuşamaması onun korktuğunu

işaret edebileceği gibi kızgın olduğu anlamına da gelebilir.

d) Derinin ne kadar kızarık ya da soluk olduğu da önemli bilgiler sağlayabilir.

e) Yüz ifadeleri kültürlere göre çok farklı anlamlara gelebilmektedir.

Page 53: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

45

4- Aşağıda jestlerle ilgili aktarılan bilgilerden hangisi yanlıştır?

a) Bir insanın kullandığı el kol hareketleri yani jestler ve yüz hareketleri yani

mimikler sözsüz iletişimde çok anlam taşımaktadır.

b) Aktarılan mesajlar uygun jestlerle aktarılabiliyorsa mesajın anlaşılabilirliği artar.

c) Kalem, gözlük sapı ısırma, kravatla oynama gibi alışkanlıklar iletişim süreci

içinde karşı taraf üzerinde olumsuz izlenim yaratır.

d) El sıkmada da iki anlam gözlemleyebiliriz. Egemenlik, otorite; boyun eğme.

e) Fiziksel jestler kişinin doğru anlaşılmasını engeller.

5- Aşağıda duruşla ilgili aktarılan bilgilerden hangisi yanlıştır?

a) Düz, dik ( sırtı dik ) genellikle kendine güvenin işaretidir.

b) Sırt eğik, sürekli aşağı bakış kendine güvensizlik ve aşağılık duygusu gösterir.

c) Rahat ve gergin olmayan bir duruş olumlu bir tavır ve olumlu bir durum sergiler.

d) Konuşurken karşıdakine doğru eğilen kişi konuya ilgisini kaybetmiştir ve

karşıdaki kişinin de ilgisini çekmez.

e) Konuşurken arkaya / geriye çekilen kişi konuyla ya da karşıdakiyle

ilgilenmemektedir.

6- Aşağıda giyim kuşamla ilgili aktarılan bilgilerden hangisi yanlıştır?

a) Karşı tarafta olumlu izlenim bırakmak için giyim, kuşam ve bakıma da özen

gösterilmelidir

b) Düzensiz, dağınık ve temiz olmayan bir giyim, kuşam olumsuz etki yaratır.

c) Öğrencilerin giydiği formalar, onların hangi okula gittiğinin sözlü olmayan bir

göstergesidir.

d) Abartılı kıyafaetler olumlu izlenim bırakır.

e) Duruma, zamana, yapılan işe uygun giyim tercih edilmelidir.

Page 54: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

46

7- Aşağıda ses ile ilgili aktarılan bilgilerden hangisi yanlıştır?

a) Konuşma sırasında vurgulanması gereken noktaların ses tonundan yararlanılarak

altı çizilmeli, kendine güven ses tonunda hissedilmelidir.

b) Fısıltı gibi monoton konuşma karşıdakini ikna edemediği gibi olumsuz bir

izlenim de yaratır.

c) Söyleyiş biçimi, ses tonu, sessiz kalma da bireyin kişiliğine ilişkin ipuçları verir.

d) İnsanların kullandıkları sözcükler de onlara ilişkin ipuçları verir.

e) Konuşurken kullanılan şiveler, konunun daha iyi anlaşılmasını sağlar.

8- Aşağıdakilerden hangisi yazınsal iletişimin yararlarından değildir?

a) Yazı için önceden metni üretecek ve gözden geçirilecek yeterince zaman

bulunduğundan sözel iletişimdeki gibi anlık hatalar yapmak mümkün değildir ya da sözel

iletişime kıyasla hata oranı oldukça düşüktür.

b) Yazınsal iletişim, uzun süreli iş ilişkileri gibi çeşitli sözel ortamlarda konuşma

ya da sözleşmelerin yazı ile kayıt altına alınması tarafları bağlayıcı olduğundan ve

gerektiğinde, birini diğerine karşı koruyucu nitelik taşıdığından tanık belge üretme

yeteneğine sahiptir.

c) Yazınsal iletişim yolunu yeğleyen konuşmacılar, önceden hazırladıkları

metinleri okudukları toplantılarda sözel iletişime göre süre kullanımını daha çabuk ve dengeli

olarak gerçekleştirebilirler.

d) Sözel iletişim bağlamında gerçekleştirilen kişisel bir ziyaret, sonrasında yazınsal

iletişim ile desteklendiğinde hem sözel iletişimin, hem de yazınsal iletişimin resmiyetindeki

(zarif) etkiden yararlanılmış olur.

e) Yazınsal iletişimde yanlış anlaşılmaları telefi etmek, sözel iletişime göre daha

kolaydır.

9- Aşağıdakilerden hangisi görsel iletişim araçlarından değildir?

a) Beden dili

b) Giyim kuşam

c) Radyo dalgaları

d) Mekan

e) Medya

Page 55: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

47

10- Çalışma yaşamında ve devlet kurumlarında, kurumsallaşmış özel iş yaşamında

ve sivil toplum örgütlerinde yaygın olarak kullanılan iletişim türü aşağıdakilerden hangisidir?

a) Sözlü iletişim

b) Sözsüz iletişim

c) Yazınsal iletişim

d) Görsel iletişim

e) Kültürel iletişim

Cevaplar: 1b, 2a, 3e, 4e, 5d, 6d, 7e, 8e, 9c, 10c

Page 56: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

48

3. İLETİŞİMİN BAĞLAMINA GÖRE BİÇİMLERİ

BÖLÜM YAZARI: PROF.DR. ECE KARADOĞAN DORUK

Page 57: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

49

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

3. İLETİŞİMİN BAĞLAMINA GÖRE BİÇİMLERİ

3.1. Kendimizle (İçsel) iletişim,

3.2. Kişilerarası iletişim,

3.3. Gruplararası iletişim

3.4. Kamusal iletişim,

3.5. Örgütiçi iletişim,

3.6. Kültürlerarası iletişim,

3.7. Kitle iletişimi

Page 58: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

50

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1- İçsel iletişim söz konusumudur?

2- Bağlamına göre iletişim türleri nelerdir?

3- Kişilerarası iletişimle gruplar arası iletişim arasında ne farklar vardır?

Page 59: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

51

Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde

edileceği veya

geliştirileceği

Bağlamına göre iletişim

türleri

Bağlam açısından iletişimin

türleri

İletişimi bağlam açısından

sınıflandırabilmek,

tanımlayabilmek

Page 60: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

52

Anahtar Kavramlar

İçsel iletişim, kişilerarası letişim, grup iletişimi, kamusal iletişim, örgütsel iletişim,

kültürlerarası iletişim, kitle iletişimi

Page 61: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

53

Giriş

Bu ders kapsamında iletişim konusu daha ayrıntılı incelenecektir. İletişim çeşitli alt başlıklar

çerçevesinde incelenebilen bir konudur. Bu derste iletişim bağlamına göre 7 alt başlığa

indirgenerek incelenecektir. İletişim türleri; kendi kendimizle iletişim, kişilerarası iletişim,

gruplararası iletişim, kamusal iletişim, örgütiçi iletişim, kültürlerarası iletişim ve kitle iletişimidir.

Bu alt başlıklardan ayrıntılı olarak söz edilecektir.

Page 62: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

54

3.1. Kendimizle (içsel) İletişim

Kişinin kendisiyle iletişim halinde olmasına içsel iletişim diyoruz. Bir insanın

düşünmesini, duygulanmasını, kişisel ihtiyaçlarının farkına varmasını iç gözlem yapmasını

rüya görerek kendi içinden mesaj almasını ya da kendine sorular sorarak bunlara yanıtlar

üretmesini kendimizle iletişim sayabiliriz. Karşı karşıya gelen iki insan arasında gerçekleşen

iletişimin benzeri tek bir insanın içinde de gerçekleşmektedir. İnsanlar kendi içlerinde bir takım

mesajlar üreterek ve bunları yorumlayarak kişi içi iletişimde bulunurlar. Kendini

tanımlayabilen, konumlandırabilen kişi dış dünya ile iletişim kurmakta, bunu hangi biçimde ve

oranda gerçekleştireceğine karar vermekte zorlanmaz.

Düşüncelerini bir başkasına aktarmadan önce kişinin kendi kendisiyle konuşması içsel

diyalogdur (Aziz, 2008:15). İnsan biyolojik, psikolojik ve bilişsel bir varlık olarak kendi

içerisinde bütünsel bir sistemik yapıya sahiptir. İnsanın birey olarak sahip olduğu bu sistemik

yapı, bu mekanizanın makro düzeydeki yansıması ise toplumdur. Mikro yapının, parçası

olduğu, içerisinde yer aldığı makro yapı ile ilişkilenmesi, iletişim kurabilmesi için öncelikle

kendi iç işleyişini düzenlemesi gerekir. Kendi içerisinde bilişsel, duygusal, ruhsal açılardan

hazırlık aşamasını tamamladıktan sonra ancak dışarıyla iletişime geçebilir (Güngör, 2011: 132)

Kişinin bütün davranışları, aslında içsel iletişiminin dışa yansımasıdır. Kişinin

kendisiyle iletişimi iç sisteminin ve yapısının da bir gereğidir. Hayatın her anında ve her

mekânda gerçekleşen bu iletişim türü, bir başka bireye de ihtiyaç duymaz. Düşünür, zihninde

kendisiyle ve başkasıyla konuşur, tartışır, sevinir; kendi kendine karar verir, karar değiştirir;

plan yapar, hayaller kurar, kendisiyle başkaları arasında karşılaştırmalar yapar. Tüm bunları

çok kısa bir zaman dilimi içerisinde yapabilir.

İnsanın kendini sorgulaması doğasıyla ilgilidir. İnsanın kendisiyle iletişim kurma

ihtiyacı varoluşsaldır. "Ben kimim? Nerden geldim? Nereye gidiyorum?" sorularının cevabını

aramaktadır. Hayatının anlamı ve yaşadığı sürece mutluluğu bu üç sorunun cevabında

yatmaktadır. Kendisi ve başkalarıyla barışıklık ancak, sağlıklı iç iletişimle olur. Bu bağlamda,

bir insanın düşünmesini, duygulanmasını, kişisel ihtiyaçlarının farkına varmasını, iç gözlem

yapmasını, rüya görerek kendi içinden mesaj almasını ya da kendine sorular sorarak bunlara

cevaplar üretmesini bir iç iletişim olarak görebiliriz. Ve böylece iki insan arasında gerçekleşen

iletişim benzeri, tek bir insan içinde de gerçekleşebilmektedir.

İç iletişimden amaç, insanın kendisini tanıması ve kendisiyle barışık olmasıdır. Bireyin

kendisiyle barışıklığı, aynı zamanda çevre ve evrenin barışık olması ile sonuçlanır. İç iletişimle

yakaladığı iletişim düzeyi bireyler arasındaki iletişimin de temelini oluşturur.

Bir diğer iletişim türü olan kişilerarası iletişimin gerçekleşebilmesi için öncelikle içsel

iletişimin gerçekleşmesi gerekir. Zira kişilerarası iletişimde bireyin konumu ne olursa olsun

hem bilgi üretirken hem de aldığı bilgiyi yorumlarken birey içsel iletişimde bulunur. Bu

durumda kişiler arası iletişimin içsel iletişim sonucunda gerçekleştiği sonucuna varılabilir.

Page 63: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

55

Kendi kendisiyle yüzleşemeyen, kendisiyle ilgili otokontrol sağlamayan insanların

diğer kimselerle sağlıklı iletişim kurabilmeleri de mümkün görülmemektedir.

İçsel iletişimde diğer iletişim türleri gibi planlı ve amaçlıdır. İçsel iletişimin işlevleri

arasında;

-Dış çevreyle iletişim planlanması (Bir bütünün parçası olduğunu idrak etmesi ve o

bütünde kendini konumlandırma çabası)

-Dış çevreyle iletişimin değerlendirilmesi (Bir anlamda durum değerlendirmesi

yapmak)

-Kişinin kendi kendisiyle kalma gereksinimi (Kendi yalnızlığının sesine kulak vermek,

düşünceleri gözden geçirmek)

-Uyumsuzluk durumlarının giderilmesi (Uyumsuzluk, tutarsızlık ve çelişkilerden

kurtulma isteği ile düşüncelerin gözden geçirilmesi)

3.2. Kişilerarası İletişim

Kişilerarası iletişim tam bir iletişim olgusu ve sürecinin yer aldığı, insanlar arasında

yapılan iletişimdir. Bunun için bir verici, bir alıcı olmak üzere en az iki kişi gereklidir (Aziz,

2008:15). Genel bir tanımlamayla kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu iletişime

kişilerarası iletişim denir. İki kişi arasında yüz yüze gerçekleşen iletişim. Kişiler arası iletişim

genellikle kendiliğinden ve teklifsizdir. İletişimi gerçekleştirenler birbirlerinde sürekli geri

bildirim alırlar. Roller görece esnektir. Çünkü taraflar nöbetleşe gönderici ve alıcı olarak

iletişimde bulunurlar. Bu iletişimin gerçekleşmesi sırasında bireyler genellikle aynı fiziksel

ortam içerisinde bulunurlar (Mutlu,1994:127). Burada bireyler arasında sürekli bir geribildirim

gerçekleşmektedir. Geribildirimin olmadığı takdirde iletişim gerçekleşmez, iletim gerçekleşir.

İletişim çift taraflı iletim ise tek taraflıdır.

Kişilerarası iletişimin diğer bir tanımına göre de başkalarını tartıp, varılan yargıya göre

davranma sanatıdır. Başka bir tanıma göre de kişiler arası iletişim, kaynağını ve hedefini

insanların oluşturduğu iletişimdir. Karşılıklı iletişimde bulunan kişiler, bilgi-sembol üreterek,

bunları birbirlerine aktararak ve yorumlayarak iletişimi sürdürürler. Bazı araştırmalara göre ise

her türlü iletişimi kişiler arası iletişim saymamak lazımdır.

Yapılan bir araştırmaya göre bir iletişimin kişiler arası iletişim sayılabilmesi için 3 şart

aranır:

1. Yüz yüze olması

2. Katılımcılar arasında bir mesaj alışverişinin olması

3. Söz konusu iletişim sözlü veya sözsüz nitelikte olmasıdır.

Page 64: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

56

Çok sayıda tanımın buluştuğu nokta kişiler arası iletişimin psikolojik nitelikli bir bilgi

alışverişi olduğudur. Bu arada bir noktayı belirtmekte yarar var; sadece sosyal roller arasında

kurulan ilişkiler kişiler arası iletişim değildir. Kişiler arası iletişimin olması için mutlaka o

sosyal rolün dışına çıkılmalıdır. Örneğin hoca ile öğrenci arasındaki iletişim sadece derse

yönelikse bu kişiler arası iletişim değildir. Ne zaman ki dersin dışına çıkılıp kişisel konulara

girilince o zaman kişiler arası iletişim gerçekleşmiş oluyor. Yine bir tanıma göre de kişiler arası

iletişim (Usluata, 1991: 52) kişileri başkalarından ayıran özellikler, kişisel tutumlar, düşünceler,

beğeniler belirlenecek biçimde bir bilgi alışverişi yapıldığında gerçekleşmektedir.

Kişiler arası iletişimin en karmaşık aracı olan konuşma; bilgi aktarma, başkalarının

davranışlarını yönlendirmeyle, buyruklarla, kimi kez şakayla, kimi kez saldırgan kırıcı sözlerle

karşıdakini etkilemek için kullanılır. Kişiler arası iletişim kendini iki şekilde gösterir. Sözlü ve

sözsüz. Sözlü iletişimde konuşma en önemli yeri tutarken sözsüz iletişimde ise yüz anlamları,

göz hareketleri, bedenin duruşu, giyinmeyi , sesin özelliklerini içeren bu iletişim beden dili

olarak bilinir.(Usluata, 1991:54) Kişinin bedensel duruşu kişinin içinde bulunduğu duygusal

durumu açıklayabilir. Örneğin, kızgınlık, ilgisizlik, utanma, kararsızlık vb. (Usluata, 1991: 55)

Bu iletişimin başarılı olması için cinsiyet, yaş, eğitim gibi sosyo-ekonomikdüzey, statü

ile ilgili özellikler yanında bilgi tutum ve davranışlar, deneyimler, değerler gibi özelliklerde

kişilerarası iletişimi etkileyen özelliklerdir (Aziz, 2008:15)

Yüz yüze iletişimin yararcıl niteliklerinin yanında sürekli iletişim halindeki bireylerin

kimi zaman hedef yönelttikleri iletilerin alımlanması konusunda sıkıntı yaşadıklarına da tanık

olunur. Alınan geri bildirimlerde kodlanmış iletilerin amaçlanan sonuçları içermemesi

kişilerarası iletişim çatışmalarına kapı aralar. Kaynak ile hedef arasındaki eğitim, sosyal statü,

cinsiyet, ideoloji, yaşam biçimi, kültürel aidiyet gibi çeşitli değişkenler çoğu kez hedeflenen

amaçlarla bağdaşmayan bir iletişim akılı ortaya çıkarır (Çamdereli, 2008:90)

Etkin bir iletişim becerisi geliştirmeyi olanaksızlaştıran ya da mevcut bir iletişim

etkinliğinin duraksamasına, ardından kopmasına neden olan, kısaca iletişim akışını etkileyen

çatışma olgusunun temel nedenleri şöyle sıralanabilir (Dökmen, 2005: 82-133).

-Biliş (cognition): Duyu organlarından organizmaya ulaşan uyarıcıların algılanması,

anlamlandırılması, saklanması, hatırlanması ve kullanılması süreci; kısacası bu olguların

gerçekleşmesindeki zihinsel faaliyetlerin tümüdür. Var olmak neredeyse bilişsel süreçleri

kullanmakla eş anlamlıdır. Gördüklerimiz, işittiklerimiz, zihnimizde bunlara verdiğimiz

anlamlar, unuttuklarımız, hatırladıklarımız, kendimize ve çevremize karşı geliştirdiğimiz kalıp

düşünceler, genellemeler, diğer insanlarla kurulacak olan iletişimleri büyük ölçüde etkiler.

Güçlü bellek sayesinde fıkra bilmek ve bunu gereğince ve gerektiği ölçüde anlatabilmek ya da

seyrek görülen bir kişiye adıyla hitap etmek becerisi –muhatabına vereceği memnuniyetten

ötürü- iletişim kanallarını çoğu kez kolaylıkla açabilen bilişsel bir etkinliktir.

-Algı: Kişilerarası iletişimde çok karmaşık algısal durumları yaşar, değişik algılamalar

tanıklık ederiz. Örneğin kendi davranışlarımızı algılarız, karşımızdaki kişinin davranışlarını

algılarız. Karşımızdaki kişinin bizi nasıl algıladığını algılamaya çalışırız. Aynı şeyler

Page 65: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

57

karşımızdaki kişi içinde geçerlidir. Böyle bir çabada doğal olarak çok karmaşık bir algı trafiği

söz konusu olacaktır. Bu yüzden de çok çeşitli kazaların, yanlış algılamaların ortaya çıkması ve

bunlarında çatışmalara yol açması kaçınılmazdır.

-Duygu: Kişilerarası iletişimde duygular çeşitli iletişim çatışmalarına neden olabilecek

etmenler arasında yer alır. Çoğu kez beden dilinin dışa vurduğu ama kimi zamanda ses

tonundan algılanan (sevinç, üzüntü, coşku, öfke gibi) duyguya ilişkin davranışlar, niyet

edilmemiş ve istenç dışı olarak yapılan davranışlardır.

-Bilinçdışı: Bilişsel süreçte olduğu gibi, küçük yaşlardan itibaren bilinçdışında

depolanan kimi istekler, çatışmalar, daha sonraki kavgaların, dil sürçmelerinin yanlış

anlamaların, küskünlüklerin nedeni haline gelebilir ve kuşkusuz iletişimi etkiler. Bir hastaneye

hasta olarak girildiğinde çekilecek sıkıntılar ya da resmi dairede yaşanabilecek olası güçlükler

bilinçdışında depolanan yaşanmışlıklar ve potansiyel bir iletişim çatışması için hazırda

beklerler.

-Gereksinimler: İnsanlar, susuzluklarını gidermek için, su aramak, karınlarını doyurmak

için yiyecek aramak, para ve statü elde etmek için iş aramak, yakınlık kurmak için dost aramak,

çeşitli tehlikelerden korunmak için güvenli ortam aramak gibi bazı güdülere sahiptirler ve

güdüler, organizmayı davranışta bulunmaya iter, gereksinimleri gidermeye yöneltirler.

Gereksinimlerin giderilmesinin herhangi bir biçimde engellenmesi iletişim çatışmalarına neden

olur.

-İletişim Becerisi: Kimi kusurlu iletişim davranışlarından kaynaklanan iletişim

çatışmalarının önüne, iletişim kurma becerisi kazandırılmakla – yalın bir örnek olarak; yanlış

anlaşılmalara yol açtığı görülen telaffuz bozukluklarının giderilmesiyle bile- geçilebilir.

- Kişisel Faktörler: Kişilerarası iletişimde cinsiyet, yaş, fiziksel görünüm, tutumlar gibi

kişisel faktörler de iletişim biçimini belirleyicidir. Bir hastane koridorunda beyaz önlüğüyle

ilerleyen bir doktora hitap ederken, “hemşerim” ya da “hanım abla” gibi ifadelerden kaçınarak

“doktor bey”, “doktor hanım” demek kişilerarası iletişimde kişisel faktörlere dikkat edildiğini

gösterir. Kişisel faktörleri önemsememek olası tepkileri üretmek ya da iletişim çatışmasına

neden olarak adımları atmak demektir.

-Kültürel Faktörler: İnsanlar içinde yaşadıkları, mensubu oldukları kültürün ve

kullandıkları dilin niteliğinden kaynaklanan bir takım çatışmalar yaşayabilirler. Bir yörede

kullanılan bir sözcüğün bir başka yörede değişik anlamlara gelmesi ya da bir yörede normal

karşılanan bir davranışın bir başka yörede hoş karşılanmaması buna örnektir.

-Roller: İnsanların öğretmen, hemşire, kasap, berber gibi çeşitli meslek rolleri yanında

anne olmak, baba olmak ya da bir evin küçüğü ya da büyüğü olmak, kiracısı olmak gibi ek

roller üstlenirler. Üstlendikleri rollerin niteliği ya da üstleniş biçimleri yüzünden kimi zaman

iletişim çatışmaları yaşayabilirler.

-Sosyal ve Fiziksel Çevre: İnsanlar değişik sosyal ve fiziksel çevrelerde olayları değişik

algılayabilir, değişik davranış gösterebilir, değişik tepkiler verebilirler. Evde yaramaz olan bir

Page 66: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

58

çocuğun okulda uslu durma tutumu geliştirmesi, sosyal ve fiziksel çevre ile kişilerarası iletişim

ve çatışma arasında doğrudan bir ilişki kurabileceğini göstermektedir.

-İletinin Niteliği: İnsanlar kendilerine ulaşan bir iletinin kapsamına karşı olduklarında,

sırf bu yüzden ileti gönderenle çatışmaya girebilirler. Bir kişi çok iyi bilinen bir bilgiyi farklı

bir iletiyle –İstanbul’u Kanuni Sultan Süleyman 1449’da fethetmiştir, gibi bir iletiyle-

aktarmaya çalışırsa çatışma başlayabilir.

Tüm bu iletişimsel çatışma olgularıyla birlikte kişilerarası iletişimde temel ölçüt,

iletişime katılan bireylerin kendi adlarına ve kendi istedikleri biçimde iletişim kurmaları üzerine

kurulur (Çamdereli, 2008: 93)

3.3. Gruplararası İletişim

İletişimin kişilerarası biçiminin bir adım ilerisi kabul edilecek grup iletişimi, araçlı ve

araçsız olsun üç ya da daha fazla kişinin katıldığı seçilebilir ve ayırt edilebilir nitelikteki çoğul

iletişim türüdür (Çamdereli, 2008:94). Grup iletişimi küçük gruplar, takımlarla yapılan iletişim

şeklidir. Gerçekte kişilerarası iletişime girer, farkı kişilerarası iletişimde bulunan tarafların

sayıca az olması, grup iletişiminde ise sayısal fazlalığın olmasıdır (Aziz, 2008: 15) Grup

iletişim sürecini tartışmadan önce grup kavramının ne anlama geldiğini açıklamak yararlı

olacaktır. Grup, ortak amaç ve hedefi olan insanların hedeflerine ulaşmak için birbirleriyle

etkileşimli, birbirlerinin farkında olan ve kendilerini bir grup olarak gören insan topluluğudur.

Bizi bulunduğumuz ortamda etkileyen kişilerle bir grup oluştururuz. Bu, formel ya da informel,

küçük ya da büyük, birincil ya da ikincil veya referans grubu olabilir.

Grup iletişimi küçük gruplar, takımlarla yapılan iletişim türüdür. Bir kişi bir grupla

iletişim kurar. Mesajı veren tek olmakla birlikte, alıcı taraf sayıca fazla olabilir. Kimi zaman

verici tarafta grup olabilir. Bu tür iletişime en güzel örnek; eğitim kurumlarında sınıf içinde

yapılan eğitimdeki iletişim türüdür.

Grup iletişimi grup içi ve gruplar arası iletişim olarak kendini gösterir. Grup içi ve

gruplar arası iletişim genellikle ırk, cinsiyet, yaş, siyasal tercih gibi özelliklere göre ayırt

edilerek incelenir. Eğer iletişim ilişkisi bir kişinin bir gruba konuşması biçimindeyse, iletişim

yapısal özelliğine göre, bu tür konferans, konuşma, ders, tanıtım, reklam, vaaz olabilir. Eğer

gruplar arası ilişkileri kültür ölçeğine göre yaparsak, kültürler arası iletişim konusu önümüze

gelir. Grup iletişimi aynı zamanda belli amaçlar için örgütlenmiş grubu da içerir. Örgütlü grup

iletişimi örgütlerin yapısına göre değişir. Bunlar da siyasal, ekonomik ve kültürel amaçlı örgütlü

gruplar olabilir.

Grup iletişiminin sınırı, kişilerarası iletişimin bittiği yerde başlar. Grupiçi ve

gruplararası iletişim bu yüzden kişilerarası iletişime oldukça benzer. Ancak burada iletişim,

“bir grup olarak hareket etme özelliği kazanmış kişiler” arasında gerçekleşmektedir. Grubun

ortak özellikleri artık grup iletişimini büyük ölçüde belirlemektedir. Grup iletişim de

kişilerarası iletişimde olduğu gibi, aynı mekanı paylaşma ve yüz yüze gerçekleşme özelliklerini

taşır. Grup iletişimi de bazı durumlarda aracılanmış iletişim olarak gerçekleşebilir. Tele-

Page 67: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

59

konferans teknikleriyle gerçekleştirilen iletişim, grupiçi ve gruplararası iletişimin aracılanmış

haline iyi bir örnektir. Grup iletişiminde “ikna”, genellikle “hakimiyet” sonucuna yöneliktir.

Dolayısıyla grup içi mücadele, iletişim dolayımıyla gerçekleşir. Grup iletişiminin hem resmi

(formal) hem de resmi olmayan (informal) şekilde gerçekleşebileceğini söylemeliyiz. Resmi

iletişim, kişilerin gruptaki konumlarına uygun olarak gerçekleştirdikleri iletişimdir. Resmi

olmayan iletişim ise, grup içi konumların ötesinde gerçekleşen iletişimdir. Örneğin dedikodu,

bu tür bir iletişimdir. Grup dinamiklerini harekete geçiren ve grubu bir arada tutan en önemli

süreç iletişimdir.

Halkla ilişkiler açısından hem kişilerarası hem de grup iletişimi büyük önem taşır.

Kampanyalar, özellikle küçük gruplara yönelmek durumunda olan kampanyalar açısından

kişilerarası iletişim ve grup iletişimi önemle üzerinde durulması gereken süreçlerdir. Özellikle

siyasal iletişim kampanyalarında kişilerarası iletişim ve grup iletişimi konuları önem

kazanmaktadır. Benzer şekilde bazı tanıtım ve reklam kampanyaları da, müşterilerle kişilerarası

ve grup düzeylerinde iletişim süreçleri geliştirmek durumundadır.

3.4. Kamusal İletişim

Kamusal iletişim, geniş halk topluluklarında yer alan iletişim türüdür. Özellikle kamuya

mesajı olan kişiler tarafından kullanılan bir iletişimdir. Bu tür iletişim, daha çok geniş halk

kitlelerine mesaj verme gereksinimi duyan kişiler (siyasal aktörler, sanatçılar, öğretim üyeleri,

iş adamları vb.) tarafından yapılır. Alıcı tarafın sayısal çokluğu nedeni ile çoğunlukla bir

iletişim aracı kullanılır. Yüz yüze olsa bile, geniş mekanlarda, daha geniş kitlelere mesaj verme

amaçlandığından arada mikrofon gibi verilen sözlü mesajı geniş kitlelere aktarabilecek

sistemlerin olması gerekir. Burada aynı mekanda olunmaması durumunda ise diğer iletişim

araçları da kullanılabilir (Aziz, 2008: 15-16).

3.5. Örgüt içi iletişim

Örgütü (organizasyonu) şöyle tanımlayabiliriz: Örgüt, iş ve işlev bölümü yaparak, bir

otorite hiyerarşisi içinde, ortak bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelmiş insanların

faaliyetlerin koordinasyonudur.

Örgütü belirli bir amacın gerçekleşmesi için kişilerin faaliyetlerinin bir bölümünün

işbölümü içerisinde koordine edildiği ve çevresiyle etkileşim içerisinde bulunduğu yapı olarak

tanımlamak mümkündür.

Çevreleriyle etkileşim halinde bulunan örgütlerde hiyerarşik bir düzen söz konusudur.

Bu sebeple örgütlerde kişiler önceden tanımlanmış bir takım rollere girerek bu rollerin gereğini

yerine getirmeye çalışmaktadır. Örgütteki kişiler üst ve astlar arasındaki ilişkilerinin nasıl

olacağı örgüt şemalarında belirtilmiştir. Bu sayede kimin kimden emir alacağı ve kime emir

vereceği önceden belirlenmiştir.

Page 68: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

60

Örgüt üyelerinin bir takım işlere kendi rolleri içinde algılayıp algılamamaları ya da

sahip oldukları rolleri kendilerine uygun bulup bulmadıkları da yine örgüt içi iletişimlerinde

belirleyici olabilir.

Bir örgüt iletişim sistemi olmadan yaşayamaz günümüzde iletişimin önemi, örgütlerin

büyümelerine ve yönetimin gittikçe karmaşık bir görünüm kazanmasına, uzmanlaşmanın

artmasına, yerinden yönetim ilkesinin uygulanmasına, teknolojik gelişmelere, örgütlerin

toplumsal sorunlara eğilmelerine ve örgütlerde uyuşmazlıkların insancıl ilişkiler yöntemleriyle

çözümlenmesine son zamanlarda verilen öneme paralel olarak artmıştır. Buna göre, örgütün

etkili olabilmesi ve etkililiğini sürdürebilmesi için iletişim sistemini etkin çalıştırması

zorunludur.

İşletmeler birer sosyal sistem niteliğini taşırlar. İşletmelerde çalışmak ya da onları

yönetmek isteyen herkes işletmelerin çalışması hakkında fikir sahibi olmalıdır. İşletmeler

teknoloji ve insanları başka bir deyişle bilim ve insanlığı birleştirirler. Teknoloji başlı başına

karmaşık bir konudur; teknoloji ve insanın bir araya gelmesiyle anlaşılması olanaksız son

derece karmaşık bir sosyal sistem olarak çıkar. İşletmeler ne kadar karmaşık olursa olsun

toplumun onları anlaması ve onları iyi kullanması zorunludur. Çünkü teknolojinin sağladığı

olanaklardan yararlanmak için gereklidirler.

İşletmelerde yer alan insan davranışlarını önceden tahmin etmek oldukça güçtür. Bunun

nedeni insan davranışlarının köklü gereksinmelerinden ve belirsiz değer sistemlerinden

kaynaklanmasıdır. Bununla beraber yönetim ve diğer disiplinlerin katkıları ile insan

davranışlarının anlaşılması ve tahmin edilmesi olasılığı artmıştır.

İnsanlar işletmenin iç sosyal sistemini oluşturur. Birey ve grupları, küçük ve büyük

grupları kapsar. Biçimsel ve biçimsel olmayan gruplar olabilir. Gruplar dinamiktir. Oluşur,

değişir ve çözülürler. İşletmede çalışan insanlar yaşayan, düşünen ve duyan varlıklardır.

İşletmeler kişilerin amaçlarına ulaşmasını sağlarlar. İnsanlar hizmet etmek için değil işletmeler

insanlara hizmet etmek için kurulurlar.

İşletmelerin yapısı insanların rol ilişkilerini belirler insanların değişik türde işler

yapabilmeleri için işin bölünmesi gerektiğinden değişik rol ilişkileri söz konusudur. Bir büroda

herkes muhasebeci ya da bir üniversitede her kes profesör olamaz. Yöneticilerle çalışanlar ve

isçiler vardır. İşin etkin bir biçimde uyumlaştırabilmesi için bu insanların yapısal bir biçimde

ilişkide olmaları gerekir.

3.6. Kültürlerarası İletişim (Kartari, 1999: 19-26)

Kültürlerarası iletişim farklı toplulukların, kültürlerin arasında yapılan iletişim türüdür

(Mutlu, 1994:151). Bu tür iletişimin kendine özgü özellikleri, koşulları vardır. Bu tür iletişimde

alıcı ve verici taraf aynı kültürün insanları değil, farklı yaşam biçimlerine sahip, farklı

kültürlerin insanlarıdır. Dolayısıyla, her iki taraf arasında kullanılan ortak dilden, bu dilin

sembollerine kadar temelde anlam farklılığı vardır. Kullanılan temel söz varlığı aynı olsa bile,

o sözcüklerin taşıdığı anlamlar farklıdır.

Page 69: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

61

Kartari’ye göre (Kartari, 1999: 19-26), "Kültür", günlük konuşma dilinde çok kullanılan

bir sözcük olsa da, hangi anlama geldiği her zaman açık değildir. Günlük dile geçmiş benzerleri

gibi "kültür" terimi de, hangi bağlamda, kimin tarafından kullanıldığına bağlı olan çokanlamlı

bir terimdir. Kültürün anlamı, onunla ilgilenen bilim dalına göre de değişebilir. Söz gelişi,

Hall'a göre, "kültür iletişim, iletişim de kültürdür"'. Ancak Birdwhsitell bu görüşe tamamen

katılmadığını bildirerek kültür ve iletişimin, kalıplaşmış karşılıklı bağlantının tanımlanmasıyla

ilgili yöntemin iki farklı yönünü gösteren kavramlar olduğunu belirtmektedir. Birdvvhistell'e

göre, kültür yapıyı ifade ederken, iletişim süreç üzerinde yoğunlaşmıştır. Görüldüğü gibi,

kültürlerarası iletişim alanında da üzerinde herkesin fikir birliği ettiği, yaygın olarak kullanılan

bir kültür tanımı yoktur. Bunun sonucunda, bilimde kültürden söz ederken, her çalışmada

"kültür" terimi ile neyin kastedildiği açık olarak belirtilmeli, diğer bir deyişle, temelinde

"kültür" kavramı bulunan bütün bilimsel çalışmalarda kültür yeniden tanımlanmalıdır. Kültürel

antropolojide kültür genellikle, hem insan davranışları, hem de onun yarattığı maddi ve maddi

olmayan ürünleriyle görünür hale gelen fikir, inanç, düşünme ve değer yönelimleri sistemi

olarak anlaşılır. Bununla birlikte kültür başka anlamlarda da kullanılır ve böylece kavram olarak

bir grubun yaşam tarzı yerine, yaşam tarzı ile diğerlerinden ayrılan grubu ifade eder. Örneğin,

Brislin'e göre, "bir kültür, ortak inançları, deneyimleri ve değer yargılan ile belirlenebilen, bu

ortak deneyimleri ile birbirine bağlanmış ve ortak tarihi geçmişe sahip grup" olarak

anlaşılabilir. Bu tanıma göre, Türk, Alman, İngiliz ya da Rus halklarının kendilerine özgü

kültürleri olduğundan söz edilmiyor, ancak bu ulusların adlan aynı zamanda onların kültürlerini

ifade ediyor demektir. Günlük konuşma dilinde de kültür sözcüğü sık sık bu anlamda

kullanılmaktadır.

Kültürlerarası iletişim alanında çalışanın kültürü "sembol, anlam ve normların tarihsel

aktarım sistemi" olarak tanımlanmasının, bu karmaşık konunun daha kolay anlaşılmasına

yardım edeceğine inanmaktayım" . "Kültür sistemi", sözlü mesajlar ve iletişim için temel

oluşturan sözsüz işaretlerle, bunların yorumu ve onlara atfedilen anlamlar gibi yapı taşlarından

oluşur. Çünkü kültür yalnız konuşulan dil ve kullanılan semboller değil, bu sembollerin sürekli

olarak yorumlanmasını da içeren bir kavramdır.

İletişim en genel tanımıyla anlam aktarımı olarak tanımlanır ve diğer insanların

algılayabildikleri ve yorumlayarak anlam çıkarabildikleri, istemli ya da istem dışı, bütün

davranışları içerir. Bu nedenle hiç kimse iletişimde bulunmuyorum diyemez. İletişim karmaşık,

çok yönlü ve dinamik bir anlam aktarımı süreci olarak da anlaşılmaktadır. Kültür ve iletişim

birbirinden ayrılamaz iki kavramdır. İletişim ve kültürün "anlamların sembolik değiş tokuşu"

olarak birbiriyle yakın ilişki içinde oldukları genel olarak kabul görmektedir. Kültürlerarası

iletişim genellikle farklı kültürlere mensup bireyler ya da gruplar arasında gerçekleşen iletişim

faaliyetleri olarak tanımlanır. Mikro düzeyde "yabancı"lar arasındaki yüz-yüze iletişim bu

disiplinin inceleme alanına girerken, kültürlerarası iletişim makro düzeyde etnik gruplar,

uluslar ve ülkeler arasındaki iletişim faaliyetleri inceler. Kültürlerarası iletişimin yeterliği,

gönderilen mesajın, alıcının algılayabileceği ve kaynağın niyetine uygun şekilde

yorumlayabileceği şekilde kodlanmasına, alıcının da algıladığı mesajın farklı bir kod sisteminin

ürünü olduğunun farkında olmasına bağlıdır. "İletişimsel yeterlik, sadece dil düz gesini bilmeyi

Page 70: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

62

değil, kime ne deneceğini ve verili bir durumda bunun uygun şekilde nasıl söyleneceğini

bilmeyi de gerektirir".

Kültürlerarası iletişim akademik bir disiplin olarak, teorik bilgilerin sosyal pratikler

yoluyla uygulanması üzerinde yoğunlaştığı için, bir yandan iletişim bilimlerinin bir yandan da

kültür bilimleri olarak adlandırdığım Sosyal ve kültürel antropoloji, etnoloji ve halkbilimin ilgi

alanına girmektedir. Günümüzde farklı kültürlerden insanlar günlük yaşamlarında birbirleriyle

karşılıklı etkileşime girmektedir. Birçok ulusal devletin sınırlan içinde farklı kültürel ve etnik

kökende insanlar bir arada yaşamaktadır. Ekonomik, siyasal kültürel ve etnik kökende insanlar

bir arada yaşamaktadır. Ekonomik ve siyasal nedenlere dayalı göçler, kitle turizmi ve

ekonomik-siyasal birliklerin yaygınlaşması da farklı kültürlerden insanların birbirleriyle

karşılaşmaları olasılığını arttırmış ve bu karşılaşmaların sosyal sonuçları çağdaş toplumun

problemleri olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. Hem kültürel hem de iletişim yönü bulunan bu

sorunların çözümünde temelde kültür bilimlerinin teorik birikiminden yararlanılmaktadır.

3.7. Kitle (kitlesel) İletişimi

Haberin, bilginin, düşüncelerin ya da genel anlamıyla kültürün insan topluluklarına

çeşitli araç ve tekniklerle dağıtılmasıdır. Burada belirli bir kaynaktan hedef kitleye mesajların

tek yönlü olarak gönderilmesi söz konusudur. Bu iletişimde alıcının kimliği ve mesajı algılayıp

algılamadığı ya da nasıl algıladığını öğrenmekte güçlükler vardır. Alıcının mesaj algılama ve

anlamlandırma biçimi ile mesajı aldığı ortamın durumu kitle iletişim sürecini etkilemektedir.

Bir kitlesel araçla, söz gelişi televizyon, gazeteler, duvar panoları veya sinemalarla

dolayımlanan iletişim türüdür kitle iletişimi (Mutlu, 1994:129). Bir takım

bilgilerin/sembollerin, bir takım hedefler tarafından üretilmesi geniş insan topluluklarına

iletilmesi ve bu insanlar tarafından yorumlanması sürecine "kitle iletişimi" adı verilir. Kitle

iletişiminde kaynak ile hedef arasındaki kanallara ise "kitle iletişim araçları" denir. Kitlesel

iletişim, iletişimin kitlesel iletişim araçlarıyla yapılan türüdür. Bu sayısal çokluk kullanılan

iletişim kanallarına göre değişir. Ancak, milyonlara varan rakamlarla ifade edilir. Burada verici

taraf bilinen bir kurum/kuruluş ya da kurumsallaşmış bir kişilik olmasına karşılık alıcı, hedef

kitle anonimdir, türdeş değildir. İletişim teknolojilerindeki gelişmelere bağlı olarak bu

araçlarda da büyük değişiklikler olmuştur.

Kitle iletişimi çeşitli türdeki mesajların büyük ve dağınık bir kitleye bu amaç için

geliştirilmiş araçlar kullanılarak iletilir. Çoğunlukla tek taraflı işleyen ilişkilere dayanan birinin

verici diğer tarafın alıcı olduğu kitle iletişiminde gönderici ile alıcı arasında yüz yüze bir ilişki

kurulması olanaksızdır. Uzmanlaşma ve kurumsallaşmanın söz konusu olduğu bu iletişim türü

de gönderici mesajını mekanik araçlar yardımıyla kısa zamanda hızlı ve sürekli bir biçimde

alıcıya iletmektedir.

Gazete, dergi, radyo, televizyon ve internet yaygın olarak kullanılan kitle iletişim

araçlarıdır.Bu araçlar düşünce ve haberleri çok kısa zamanda geniş kitlelere duyurmak için belli

aralıklarla ya da sürekli olarak yayın yaparlar. İletişim teknolojisindeki yeni gelişmeler (uydu

Page 71: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

63

yayınları, kablolu yayınlar ve şifreli yayınlar ile bilgisayar teknolojisi) kitle iletiflimini daha

yaygın ve daha karmaşık hâle getirmiştir.

Kitle İletişim Araçlarının İşlevlerini şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Bilgilendirme, haber verme,

2. Etkileme, kamuoyu oluşturma,

3. Kişileri yaşadıkları toplumun bir parçası hâline getirme (toplumsallaştırma),

4. Kültürün nesilden nesile geçişine ve gelişmesine katkı sağlama,

5. Eğitme,

6. Eğlendirme, hoşça vakit geçirtme,

7. Dış dünyayı görmemizi sağlama,

8. Eşya ve hizmetlerin tanıtılmasına, satılmasına yardımcı olma.

Kitle iletişim araçları; birey, grup ya da örgüt, sosyal kurum, toplum ve kültür düzeyinde

etkili olurlar. Bireyin de bilgi, duygu, görüfl, tutum ve davranışlarını etkiler. Bu etki bireyin

değerleri ile örtüştüğü sürece daha fazla olur. Toplumsallaşma (sosyalleşme) sürecinde de

bireylere yardımcı olurlar. Özetle kitle iletişim araçları; bilgi, görüş ve düşüncelerin

paylaşılmasını sağlayan; sosyal örgütlenmeyi güçlendiren; kamuoyu oluşturan; insanların

anlama, anlatma, öğrenme ve eğitim gibi çeşitli ihtiyaçlarını karşılayan; insan ilişkilerini

değiştirip geliştiren; yeni davranışı ve tutum kalıplarını, görüş ve düşünce akımlarını

yaygınlaştıran en etkili iletişim araçlarıdır.

Kitle iletişiminin başlıca özellikleri şunlardır: (Mutlu, 1994: 130)

-Kitle iletişiminin izler kitlesi görece geniştir.

-İzler kitle çeşitli toplumsal kümelerden gelen ve değişik ve çeşitli niteliklere sahip

insanlardan oluşan ayrı türden bir topluluktur.

-İzler kitle kimliksiz bir topluluktur, yani izler kitle üyesi ve iletişimci genellikle

birbirlerini kişisel olarak tanımazlar.

-Kitle iletişimi kamusaldır yani içeriği herkese açıktır.

-Kitle iletişim araçları kaynaktan uzaktan bulunan, birbirlerinden ayrı olarak

konumlanmış çok sayıda insanla aynı anda iletişim kurabilir.

-Kitle iletişimi karmaşık biçimsel kurumları gerektirir.

Page 72: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

64

-İletişimciyle izler kitle arasındaki ilişki izler kitlenin kişisel tanışıklığı olmayan

profesyonel iletişimci rolündeki kişiler arasında kurulur.

-İletişim geri döndürülemezcesine tek yönlüdür ve izler kitlenin anında yanıt verme

olasılığını fiilen dışlamaktadır böylelikle iletişim sisteminde gönderici ile alıcı arasında keskin

bir kutuplaşma söz konusudur.

-Kitle iletişim araçlarının ürünleri hem fiziksel anlamda hem de bireye maliyeti oldukça

az olması nedeniyle parasal anlamda halkın çoğu için kolayca elde edilebilirdir.

Page 73: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

65

Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti

Bağlamına göre 7 iletişim türü vardır. İlk olarak, insanlar kendi içlerinde bir takım

mesajlar üreterek ve bunları yorumlayarak kişi içi iletişimde bulunurlar. İkincisi, genel bir

tanımlamayla kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu iletişimdir, iki kişi arasında yüz

yüze gerçekleşen kişilerarası iletişimdir. Üçüncüsü, küçük gruplar, takımlarla yapılan grup

iletişimdir. Dördüncüsü, geniş halk topluluklarında yer alan kamusal iletişimdir. Beşincisi,

belirli bir amacın gerçekleşmesi için kişilerin faaliyetlerinin bir bölümünün işbölümü içerisinde

koordine edildiği ve çevresiyle etkileşim içerisinde bulunduğu yapı olarak tanımlanan örgütler

içerisindeki iletişimdir. Altıncısı, farklı toplulukların, kültürlerin arasında yapılan kültürlerarası

iletişimdir. Sonuncusu ise, kitlesel iletişimdir, iletişimin kitlesel iletişim araçlarıyla yapılan

türüdür. Bu ders kapsamında bu iletişim türlerinden ayrıntılı olarak söz edilmiştir.

Page 74: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

66

Bölüm Soruları

1- Bir insanın düşünmesini, duygulanmasını, kişisel ihtiyaçlarının farkına

varmasını iç gözlem yapmasını rüya görerek kendi içinden mesaj almasını ya da kendine

sorular sorarak bunlara yanıtlar üretmesi nasıl bir iletişim olarak tanımlanır?

a) Kendimizle iletişim

b) Kişilerarası iletişim

c) Gruplararası iletişim

d) Kamusal iletişim

e) Kültürlerarsı iletişim

2- Aşağıdakilerden hangisi kendimizle iletişim şekillerinden değildir?

a) Düşünme

b) Karar verme

c) Plan yapma

d) Kendisini diğer kişilerle karşılaştırma

e) Yüz yüze iletişm kurma

3- Aşağıdakilerden hangisi içsel iletişimin işlevleri arasında yer almaz?

a) Dış çevreyle iletişimin değerlendirilmesi

b) Dış çevreyle iletişim planlanması

c) Kişinin kendi kendisiyle kalma gereksinimi

d) Uyumsuzluk durumlarının giderilmesi

e) Kişilerarası çatışmaların çözümlenmesi

4- Aşağıdakilerden hangisi kişilerarası iletişimin özelliklerinden değildir?

a) Kişilerarası iletişim tam bir iletişim olgusu ve sürecinin yer aldığı, insanlar

arasında yapılan iletişimdir.

b) Kişiler arası iletişim genellikle kendiliğinden ve teklifsizdir.

c) Roller görece esnektir. Çünkü taraflar nöbetleşe gönderici ve alıcı olarak

iletişimde bulunurlar.

Page 75: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

67

d) Geribildirimde bulunmak zaman alır.

e) Bu iletişimin gerçekleşmesi sırasında bireyler genellikle aynı fiziksel ortam

içerisinde bulunurlar

5- Aşağıdakilerden hangisi kişilerarası iletişimde etkili olan özelliklerden değildir?

a) Örgüt iletişimine dahil olmak

b) Sosyo-ekonomik düzey

c) Bilgi, tutum ve davranışlar

d) Deneyimler

e) Değerler

6- Aşağıdakilerden hangisi etkin bir iletişim becerisi geliştirmeyi olanaksızlaştıran

ya da mevcut bir iletişim etkinliğinin duraksamasına, ardından kopmasına neden olan, kısaca

iletişim akışını etkileyen çatışma olgusunun temel nedenlerden değildir?

a) Algı

b) Motivasyon

c) Biliş

d) Duygu

e) Bilinçdışı

7- Grup iletişiminin sınırı,…………………………………. başlar.

a) kişilerarası iletişimin bittiği yerde

b) örgüt iletişiminin bittiği yerde

c) kamusal iletişimin bittiği yerde

d) kültürlerarası iletişimin bittiği yerde

e) içsel iletişimin bittiği yerde

8- Aşağıdakilerden hangisi kamusal iletişimin özelliklerinden değildir?

a) Kamusal iletişim, geniş halk topluluklarında yer alan iletişim türüdür.

b) Özellikle kamuya mesajı olan kişiler tarafından kullanılan bir iletişimdir.

Page 76: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

68

c) Alıcı tarafın sayısal çokluğu nedeni ile çoğunlukla bir iletişim aracı kullanılır.

d) Yüz yüze olsa bile, geniş mekanlarda, daha geniş kitlelere mesaj verme

amaçlandığından arada mikrofon gibi verilen sözlü mesajı geniş kitlelere aktarabilecek

sistemlerin olması gerekir.

e) Geribildirimde anındalık sözkonusu olduğu için oldukça etkilidir.

9- Etkin bir iletişim becerisi geliştirmeyi olanaksızlaştıran ya da mevcut bir iletişim

etkinliğinin duraksamasına, ardından kopmasına neden olan, kısaca iletişim akışını etkileyen

çatışma olgusunun temel nedenlerden biri aşağıdakilerden hangisi değildir?

a) Sosyal fiziksel çevre

b) İlişkinin niteliği

c) Roller

d) İletişim Becerisi

e) Empati yeteneği

10- Özellikle ikna çalışmalarında en etkili iletişim türü aşağıdakilerden hangisidir?

a) İçsel İletişim

b) Kişilerarası iletişim

c) Gruplararası iletişimi

d) Örgütsel iletişim

e) Kültürlerarası iletişim

Cevaplar: 1a, 2e, 3e, 4d, 5a, 6b, 7a, 8e, 9e, 10c

Page 77: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

69

4. TOPLUMSALLAŞMA SÜRECİNDE KİŞİLERARASI İLETİŞİM

BÖLÜM YAZARI: PROF.DR. ECE KARADOĞAN DORUK

Page 78: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

70

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

4. TOPLUMSALLAŞMA SÜRECİNDE KİŞİLERARASI İLETİŞİM

4.1.Bir Gereksinim Olgusu Sosyal Etkileşim ve İletişimin Kişilerarasılığı

4.2.İletişimi Kişilerarası Kılan Başat Özellikleri

4.3.Yakın İlişkilerde Kişilerarası İletişim

4.4.Kişilerarası Algının İletişimdeki Yeri

4.5.Kişilerarası İletişim ve Güven

4.6.Kişilerarası İletişimde ve Sosyal Etkileşimde Temel Olgular

Page 79: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

71

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. Toplumsallaşma sürecinde kişilerarası iletişimin nasıl bir önemi vardır?

2. Kişilerarası iletişimde algı nasıl bir yere sahiptir?

3. Güven ilişkilerde vazgeçilebilecek bir olgu mudur?

Page 80: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

72

Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde

edileceği veya

geliştirileceği

Toplumsallaşma sürecinde

kişilerarası iletişim

Kişilerarası iletişimin diğer

tüm iletişim türlerinin temeli

olduğunun kavranması

Toplumallaşmayla birlikte

birey diğer bireylerle

kurmuş oldukları iletişimle

kendilerini varederler.

Page 81: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

73

Anahtar Kavramlar

Kişilerarası İletişim, Güven, Algı

Page 82: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

74

Giriş

Bu ders kapsamında insanın toplumsal kuruluşu dediğimiz toplumsallaşma sürecinde

bir gereksinin olgusu sosyal etkileşim ya da iletişimin kişilerarasılığı üzerinde durulacaktır.

İletişimi kişilerarası kılan başat özelliklerin neler olduğu bu dersin konuları arasında yer

almaktadır. Kişilerarası algının iletişimdeki önemi ve kişilerarası iletişimin olmazsa olmazı

güven konusu üzerinde durulacaktır.

Page 83: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

75

4.1. Bir Gereksinim Olgusu Sosyal Etkileşim ya da İletişimin

Kişilerarasılığı

Tek tek varlıklar kendi kendilerine yetmez. Evrende hiçbir varlık kendi kendisiyle

sınırlı, gücü kendi içinde, diğer varlıklardan yalıtılmış değildir. Bir bütün içindedir (İnam, 2003:

14). Bu bütün içinde de iletişim kurmak zorundadır. Her iletişim durumu, kaynakla hedefin

karşılıklı bağımlılığı demektir (Zıllıoğlu, 2007: 288).

Dünyaya gelişimizle birlikte bir öğrenme süreci içine gireriz ve ihtiyaçlarımızın

karşılanması için keşfe çıkarız. Önce temel olan beslenme ve doyma ihtiyacının karşılanması

için anne memesi keşfedilir. Bu dönemde her ne kadar kendimizi ve dünyayı bir bütün olarak

algılasak da, ilk kişilerarası etkileşim başlamıştır. İhtiyaçların karşılanması için kendi dışındaki

bir varlıkla; anne ya da bir başka "bakıcı" ile etkileşime girilir. Çocukta reflekslerle başlayan

bu iletişim kurma becerisi uygun davranışların öğrenilmesiyle gelişmeye devam eder.

İlk bebeklik döneminde yeme eylemi ve bu eylemden zevk alma, çocuğun yaşamındaki

en önemli ihtiyaçtır. Kişilerarası iletişim ise bu ihtiyacın karşılanması doğrultusunda bir araç

olma önemi taşır. Ancak daha sonraki dönemlerde, kişilerarası iletişimin kendisi bir ihtiyaç

olmaya ve kendi başına bir anlam kazanmaya başlar. Çocuk, ilk gelişim dönemindeki ben

merkezci ve edilgen konumundan yavaş yavaş çıkar. Artık dünyadaki her şeyin, onun

ihtiyaçlarını karşılamak için programlanmadığını anlamaya başlayacaktır. Bu süreç içinde

çocuk bazı hayal kırıklıkları yaşamak durumundadır.

Gelişimimiz boyunca, sürekli olarak çevremizdeki diğer kişileri gözlemleriz.

Nasıl olduklarını, bizi nasıl gördüklerini ve bize nasıl davrandıklarını inceleriz. Bu keşifler

sırasındaki kişilerarası etkileşim aynı zamanda bir kişiler arası öğrenmedir. Yaşamımızı devam

ettirmek ve içinde yaşadığımız dünyaya uyum sağlamak için uygun davranış biçimlerini

öğrenmeye çalışırız. Erken yaşlarda bu davranışlar anne-baba yardımı ile, daha sonra da

arkadaşlar, öğretmenler ve diğer önemli kişilerin etkisiyle öğrenilir, geliştirilir. Toplum

tarafından genel olarak onaylanmış davranış normları davranışlarımızın şekillenmesinde büyük

önem taşır. Kendi algılarımızı diğer kişilerin algılarıyla karşılaştırırken, bunların bizim için

önemi olan kişiler tarafından onaylanması ihtiyacını duyarız. Bazı gelişim kuramlarına göre,

sosyal etkileşim, gelişimimizde ve kimlik oluşumunda en önemli etkendir. Etkileşim sırasında

kendimiz hakkında çok şey öğreniriz.

Diğer kişilerin bize nasıl davrandıkları, onların bizi algılayış biçimi hakkında çok

önemli ipuçlarıdır. Başkalarının bizi algılayış biçimi bizim kendimizle ilgili düşüncelerimize

şekil vererek kendimiz için oluşturduğumuz benlik algısını etkiler. Benlik algımız ve kendimize

verdiğimiz değer de karşılıklı olarak birbirini etkiler. Eğer kişilerle nasıl bir iletişim ve etkileşim

içinde olduğumuz kendimiz için oluşturduğumuz imajı etkiliyorsa, kendimize verdiğimiz

değeri de kaçınılmaz olarak etkiler. Kişilerarası iletişim kişiye benlik algısını, kendine verdiği

değeri, kendine olan saygısını ve güvenini ölçme fırsatı verdiği için kişinin yaşamının çok

önemli ihtiyaçlarından biri olma özelliğini taşımaktadır.

Page 84: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

76

Eğer başkalarının bizi nasıl algıladığını bilmek bu kadar önemli ise, o zaman bunu

öğrenmenin en sağlıklı yolunu bulmamız gerekmektedir. Bu da kişilerden dolaysız geribildirim

almaktır. Hangi davranışlarımızın insanlarda hangi etkiyi bıraktığını onlara sorarak hem onların

bizim için oluşturdukları algıyı netleştirebilme hem de kendimizde değiştirmek istediğimiz bazı

yönlerin farkına varma olanağı bulabiliriz. Başkalarından kendimizle ilgili alacağımız

geribildirimler bizim benlik algımızı ve benlik saygımızı etkileyeceği için bu geribildirimleri

aldığımız kişilerin, dürüstlüğüne ve açıklığına güvendiğimiz insanlar olması önemlidir.

Geribildirim bize aynadaki yansımamızı gösterir. Bir bakıma diğer kişiler bize bir ayna tutarlar.

Aynaya hangi tarafınızı gösterirseniz, o tarafınızın yansımasını alırsınız. Bu nedenle

insanlardan aldığımız geribildirim de onlara gösterdiğimiz yönümüzle ilgilidir. Kendimizi

olduğumuzdan farklı gösterirsek, bu onlarda çarpık algıların oluşmasına yol açar. Oysa gerçek

benliğimizi gösterdiğimizde gerçeğin yansımalarını görme şansımız olur.

İnsanların diğerleri hakkında daha çok bilgi edinmek suretiyle onlar hakkındaki

belirsizliklerini azaltma gereksinimleri vardır. Elde edilen bilgi, diğerlerinin herhangi bir

durumdaki davranışını tahmin edebilmek amacıyla kullanılır. Belirsizlik azaltma özellikle ilişki

kurmada önemlidir. Belirsizlik azaldığı takdirde güvenme ya da güvenmeme derecesi de

değişmektedir. Kişiler birbirleri hakkında belirsizlikleri azaltırken, birbirleri hakkında temel bir

bilgi inşa ederler. Elbette her belirsizliğin ortadan kalkmasıyla ortak bir anlayışa varma, ortak

bir şekilde amaçları gerçekleştirme, paylaşma, ilişkiyi destekleme ortaya çıkmaz. Çatışmalar,

anlaşmazlıklar, uyuşmazlıklar da ortaya çıkabilir. Kişi karşısındaki kişiyle ilgili belirsizliklerini

giderdikçe, onu daha yakından tanımaya başladıkça, o kişi hakkında yargılarda bulunmaya

başlayabilir. Hangi konularda güvenilir olduğunu, hangilerinde güvenilir olmadığını, yalan

söyleyip söylemediğini ayırt edebilir (Erdoğan, 2002:191).

Kişilerarası iletişim birçok farklı gereksinimin giderilmeye çalışıldığı bir yaşam

boyutudur. Bu gereksinimleri biyolojik, duygusal, düşünsel, sosyal gibi birbirinden kesin

çizgilerle ayırmaya çalışmak yanında şöyle de kısa ve anlamlı bir özet yapmak mümkündür:

Varoluşumuzun tadını çıkarmak için başkalarının varlığını hissetmeye gereksinimiz vardır.

Doğru ve açık iletişim, karşı tarafın açısının anlaşılmasına ve güvenin kurulmasına,

tarafların tercihlerine, değerlerine, sorunlarına, yaklaşımlarına yönelik bilgi değişimine yol açar

ki, bu durum öncelikle bilgiye dayalı güveni geliştirir (Erdem, 2003 :175). İletişim ancak

doğruluk ve açıklık ile doğru kurulur ve gelişir. Açık bir iletişimde bilgiler ve düşünceler

serbestçe paylaşılabilmektedir. Çünkü bir güven ortamının olduğu toplumlarda kişiler

fikirlerini açıkça ifade etmekten kaçınmazlar. Güven ve açık iletişim düzeyi arasında olumlu

yönde bir ilişki vardır.

4.2. İletişimi Kişilerarası Kılan Başat Özellikleri

İki insan bir araya geldiği ve birbirlerini fark ettikleri anda kişilerarası iletişim

kaçınılmaz olur. Bu kişilerarası iletişimin en temel ilkesidir. Bir karşılaşma sürecinde, kişiler

birbirlerinin varlığının farkında iseler, bütün davranışlar bir mesaj değeri içerir ve iletişim

yaşanır. Sözcükler de iletişim potansiyeli içerir, sessizlik de. Harekette de bunu görebilirsiniz,

hareketsizlikte de. Konuşma olmaması ya da diğer kişiyi/kişileri görmezlikten gelmek iletişim

Page 85: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

77

olmadığı anlamına gelmez. Hatta, birbirimizin farkında olduğumuz sürece iletişim kurmamak

söz konusu değildir. Konuşmayı reddetmek de bir iletişim mesajıdır ve önemli bir mesajdır.

İnsanlar arasındaki iletişim ister konuşma şeklinde doğrudan olsun, isterse belirli

kanallarla dolaylı yollardan gerçekleşsin, çok farklı sözlü ve yazılı sembollerin kullanılmasıyla

meydana gelir. İnsan topluluklarının, hayvan türlerine göre en önemli üstünlüklerinden biri de

iç güdülerini ve genlerini tayin ettiği özelliklerin dışında çok sayıda iletişim şekillerini sonradan

öğrenme imkanına sahip olmasıdır (Eroğlu, 2000 : 209).

Kişilerarası iletişimde sözcükler kadar, ses tonu, beden duruşu, mimikler ve jestler de

önemlidir. İletişimin sözel olmayan unsurları, sözcüklerin vermediği ya da vermek istemediği

mesajları verebilir. Sözel iletişim sırasında verilen mesajın sözcüklerle sınırlı içeriğinin

ötesinde verilen diğer mesajlara da süreç diyoruz. Süreç, söze dökülmeyen alt mesajın nasıl bir

mesaj olduğunu gösterir.

Kişilerarası iletişimde hem içerik hem de süreç vardır. Kişilerarası iletişimde birbirimize

verdiğimiz mesajlar yalnızca sözcüklerin anlamıyla sınırlı kalmayıp, sözel olmayan diğer

iletişim yollarıyla zenginleştirilir. Herhangi bir şeyi söylemek için seçilen zaman, kullanılan

ifade, ses tonu, mimikler gibi sözel olmayan ifade araçları, verilen mesajın, mesajı alan kişi

tarafından belli biçimlerde algılanmasına ve yorumlanmasına yol açar. Bunlar, mesajın içeriği

hakkında verilen bilgilerdir. Öyleyse iletişimde süreç en az içerik kadar, hatta bazen daha da

önemlidir. İletişim sırasında karşımızdaki kişi, ne söylediğimize olduğu kadar, onu nasıl

söylediğimize de bir tepki verir. Çünkü süreç, söylenenlerin neden söylendiğine ilişkin ipuçları

verir. İnsanların da daha duyarlı oldukları boyut budur. Bu nedenle söylediklerimizi nasıl

söylediğimize ve karşımızdaki kişinin bu mesajı nasıl algıladığını gösteren ipuçlarına dikkat

etmek sağlıklı iletişimin önemli ayrıntılarındandır. Eğer iletişimde süreç ve içerik farklı

mesajlar veriyorsa ya da süreç net değilse, bu durumda iletişimde tıkanıklıklar, yanlış

anlaşılmalar ya da belirsizlikler ortaya çıkar.

İletişim süreci içinde bir mesajın ardından hangi mesajın geldiği etkileşimden çıkarılan

anlamı etkiler. İki kişi bir araya geldiğinde iletişim kaçınılmaz olduğuna ve doğrusal değil de

dairesel bir süreçte gerçekleştiğine göre kişilerarası ilişkilerimizde biraraya gelip, birbirimizin

farkına vardığımız anda, karşılıklı davranışlar zinciri başlar. Davranış, akıl, duygu ve beden

işbirliğinin bir ürünüdür. Davranışlar tümüyle kişisel seçimlerdir. Bazen sağlıklı, bazen de

sağlıksız olabilirler. Ancak burada vurgulanmak istenen, mesajların niteliği ve içeriği değil, bir

mesajın mutlaka bir diğerini getireceği ve davranışların bir sırayı izlediği gerçeğidir.

Karşımızdakinin hangi sözünün ardından neyi söylediğimiz ya da onun hangi davranışının

ardından neyi yaptığımız üzerinde durulması gereken konulardan biridir.

“İletişim süreci konuşulan ya da yazılan semboller şeklinde kodlanmış bulunan bilgi,

fikir ve duygunun dil aracılığıyla ifade edilmesi olduğu kadar vücudun konumu ve görünümü,

giyilen kıyafetlerin etkisi ile bazı vücut hareketleri tarzında sözsüz bir anlatım biçimi olarak da

gerçekleşir.” (Eroğlu, 2000: 209) Sözel olmayan iletişim yollarının kişilerarası ilişkilerdeki

önemi büyüktür. Sözel olmayan iletişim duruş, bakış, mimikler, jestler, ses tonu gibi ifade

biçimlerini içerir. İletişimde sözel olmayan ipuçları en az sözcükler kadar, hatta zaman zaman

Page 86: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

78

daha da etkili olabilmektedir. Bunlar bazen doğrudan mesaj vermek için kullanılır. Örneğin,

birine öfkeli olduğunuzu onun gözünün içine dik dik bakarak belli etmeye çalışabilirsiniz.

Bazen de sözel bir mesajı yorumlayabilmek için ona eşlik eden sözel olmayan ifade yollarına

dikkat edilir. Örneğin, "seninle konuşmak istediğim şeyler var" gibi bir cümlenin ardında nasıl

bir mesaj olduğunu, bunu söyleyen kişinin kullandığı sözel olmayan ifade yollarını (bakışı, ses

tonu, mimikleri, duruşu, seçilen zaman) değerlendirerek yorumlamaya çalışırsınız. Bu ifade,

öfkeli bir tartışmanın başlangıcını da gösterebilir, romantik bir konuşmanın ön hazırlığı da

olabilir, o kişinin kendi özel sorunlarını sizinle paylaşmak istediği anlamına da gelebilir.

Kişilerarası ilişki ve iletişimler sonucu güven ve yakınlık kurulup bu karakterde bir

gelişme sağlanacağı gibi, kandırılma ve hayal kırıklıkları da ortaya çıkabilir, ilişki kötüye

gidebilir ve hatta son bulabilir. İnsanlar amaçları, çıkarları doğrultusunda iletişimlerini ilişkiye

son verme biçiminde düzenleyebilirler. Ya da düzeltme ve tamir etme için ilişki ve iletişim

biçimleri gözden geçirilerek yeniden girişimde bulunabilirler (Erdoğan, 2000: 182). Kişilerarası

ilişkiler gönüllülük üzerine kurulan ilişkilerdir. Bu ilişkinin kendisine zarar verdiğini düşünen

taraflar kendi istekleri doğrultusunda ilişkiye son verebilirler.

4.3. Yakın İlişkilerde Kişilerarası İletişim

Kişilerarası güvenin ve yakınlaşmanın oluşmasında en önemli etkenlerden biri de

karşılıklı duygu alışverişine girebilmektir. Duygu alışverişi yalnızca sevgi, hoşlanma gibi

olumlu duyguların paylaşılması değil, aynı zamanda öfke, endişe, kırgınlık gibi olumsuz

duyguların da paylaşılabilmesi anlamına gelir.

Yakın ilişkide olduğu kişiler tarafından anlaşılma arzusuyla, anlatmak istediklerini,

dinleyicinin yeteneklerine ve altta yatan inançlarına uyduruyor, örneğin karşısındaki kişinin

anlayabileceği bir dil kullanıyorsa iletişimsel bir duyarlılık gösteriyor demektir (LaFolilette,

1999, 153).

Bazı kişiler için olumlu duyguların dile getirilmesi daha güç iken, bazıları da olumsuz

duygularını açmakta güçlük çeker. Eğer kişi, bu güçlüklerden herhangi birini ya da her ikisini

birden yaşıyorsa, bunun üstesinden gelmek için kendi kendine çaba gösterebilir ya da bu konuda

yardım isteyebilir. Çünkü, duyguların dolaysız ve dürüstçe ifade edilebilmesi, yakın ilişki

kurmaya yardım eden en önemli becerilerden bir tanesidir. Yakın bir ilişkide kızgınlık

duyguları kadar, hoşlanma ve beğeni duygularının da dile getirilmesi, duygu dengesinin

korunmasını sağlar. Zaten bir ilişkiyi "yakın ilişki" olarak tanımlayabilmek için bu gereklidir.

Yakın ilişki birçoklarının düşündüğü gibi yalnızca olumlu duyguların çok yoğun yaşandığı

ilişki değil, kişilerin kendileri olabildikleri ve kendilerini açıkça ifade etme özgürlüğü

bulabildikleri ilişki biçimidir.

Samimi dostluk alışverişleri yalnızca kişisel bilgileri açığa vurmakla kalmamalı, aynı

zamanda mahremde olmalıdır. Mahremiyet samimiyeti sırf açıklıktan ayırmaya yardımcı olur

(LaFolilette, 1999: 183). Yakın kişisel ilişkiler güven duygusunun çok yoğun yaşandığı

ilişkilerdir ve bu ilişkilerde yaşanan güvensizlikler ilişkinin geleceği ile çok yakından ilgilidir.

Page 87: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

79

Mahremiyete çok özen gösterilen bu ilişkilerde, samimiyetin suistimal edilmesi tekrar aynı

samimiyetin kurulmasını, aynı güvenin oluşmasını büyük oranda engellemektedir.

4.4. Kişilerarası Algının İletişimdeki Yeri

İletişim kurmanın ilk adımı karşımızdaki kişi için bir izlenim oluşturmaktır. Bu izlenim,

o kişiye olan davranış ve tepkilerimizi yönlendirir ve onunla olan iletişimimizin

niteliğini/niceliğini etkiler. İlk izlenimlerin oluşmasında, daha önceden zihnimizde şekillenmiş

olan şemalar önemli bir rol oynar. Şema; nesneler, kişiler, olaylar, roller hakkındaki inanç ve

duygularımızın kategoriler halinde biriktirilerek organize edilmiş zihinsel örüntüleridir. Zihin,

sınıflamalar yoluyla çalıştığı için aldığımız her bilgiyi bir kategoriye yerleştirme ihtiyacı

duyarız.

İlk izlenimlerin olumlu ya da olumsuz yönde değişebileceğini göz önünde bulundurmak

ve bunları gerçekçi değerlendirmelerle yeniden test etmek bize, kişilerarası ilişkilerde daha

dikkatli seçim yapma, daha az hayal kırıklığına uğrama, daha esnek olma şansı tanıyacak,

böylelikle de sağlıklı ve etkili iletişimlere zemin hazırlayacaktır.

Kişiliğin gelişmesi ve olgunlaşması, insanlararası iletişimin sağlıklı bir biçimde kurulup

sürdürülmesine bağlıdır. İletişimde algı nesnesi ile algılanan nesne arasına giren kişilikten

etkilenen algı çevresi vardır. Kişinin dürtülerini, duygularını, coşkularını, deneylerini,

tasarımlarını, inançlarını, amaçlarını, beklentilerini içeren, ancak iletişim ve etkileşimle

dengelenip düzenlenerek bir grup olgusu sağlanabilir. Bu grup olgusu da iletişim ve etkileşim

yoluyla algı çevresini değiştirme gücü olan en önemli etkendir (Köknal, 1997: 138).

Kişilerarası algı iletişimin temelini oluşturur. Algıların gerçeği yansıtması için

şemaların gücünün farkında olmak ve bunların doğruluklarını sık sık test etmek gerekir. Eğer

kişilerarası iletişimde özenli değerlendirmeler yaparsak, yeni bilgileri eski bilgi kategorilerine

eklemekle yetinmek yerine, kişilerin kendilerine özgü gerçeklerini yakalama şansımız olur.

Kalıplaşmış ve kaynağına göre iletiyi değerlendirme eğilimi, belli bir noktaya takılıp

kalmaya, çok çeşitlilik gösteren uyarıcıların yalnızca belli bir noktasından olaylara bakılmasına

neden olabilir. Bu durum hale etkisiyle açıklanmaktadır. Tek bir özelliğe bakarak bütün diğer

özelliklerin de aynen onun gibi düşünülerek algılanması hale etkisidir. Güven duyulan bir kişi

konuşurken ya da hiç tanınmıyor olmasına karşın, inançlara ve değerlere uygun tarzda konuşan

kişinin bütün söylediklerinin iyi ve doğru şeyler olarak algılanması, bunun tam tersi durumla

karşı karşıya kalındığında ise, konuşmaları duymamazlıktan gelme ya da önemli bir şey

söylemediğini düşünme eğilimi hale etkisini ifade etmektedir.

Çocuk erken gelişim dönemlerinde ben merkezci bir bakış açısı içindedir. Kendisi

dışındaki insanların da dünyayı kendisi gibi algıladığını ve anladığını düşünür. Bu nedenle de

çevresindekilerden onun kendine özgü dilini anlamalarını bekler. Her ne kadar biz bunu

çocukluk döneminin bir özelliği olarak değerlendirsek de bu eğilimin bir kısmı yetişkinliğe de

taşınmakta ve kişilerarası iletişim sorunlarına zemin hazırlamaktadır.

Page 88: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

80

Konuşma, kişilerarası iletişimde belli anlamlar yüklenmiş sembollerden oluşan, dil

dediğimiz bir sistemin kullanılmasıdır. İletişimde, mesaj alışverişinin sürdüğü bir süreç olarak

tanımlanmıştı. İnsanlara özgü sözel iletişimde yapılan da anlam alışverişidir. Aynı dili konuşan

insanlar karşılıklı bir fikir birliği içinde belli anlamların yüklendiği çeşitli semboller ve sesler

kullanırlar.

Aslında mükemmel bir sözel iletişim biçimi yoktur, çünkü dilin kendisi bir genellemeler

sistemidir ve yetersiz bir iletişim aracıdır. Bu nedenle kişi, yaşama ilişkin varsayımlar

oluştururken, dilin genelleme tuzaklarına düşerek yanılgıya uğrayabilir. Buna koşut olarak,

konuşulanı anlama da ancak çeşitli olasılık düzeylerinde gerçekleşebilen ve hiç bir zaman

tamamlanamayan bir süreçtir. Sonuç olarak, dilin yetersizlik özelliği kolaylıkla kişilerin

birbirlerini yanlış anlamalarına yol açabilir. Kişiye düşen ise, hiçbir şeyin tam ve mükemmel

olmadığı dünyada, varolanı kendi adına daha iyi kullanmak, başka kullanıcıların ve kullanım

farklarının olduğunu da unutmamaktır.

Dinlemek, mesaj alışverişinde çok büyük önem taşıyan bir süreçtir. Çünkü zamanımızın

büyük bir bölümünü mesaj vermekten çok almakla geçiririz. Alınan mesajı sonuna kadar

dinlemeden değerlendirmeye ve sonuca varmaya çalıştığımızda da iletişim sorunlarıyla karşı

karşıya kalırız. Bazen de dinlediğimizi sanır ya da dinliyor gibi görünürüz. Ancak bu sürenin

büyük bir bölümünü zihnimizde uyanan çağrışımlara ve karşımızdaki kişiye/kişilere

söyleyeceğimiz şeylerin hazırlığına ayırırız. Aslında düşünme hızı konuşma hızından çok daha

fazladır. Bu nedenle, bir konuşma sırasındaki sözcük aralarında ve duraklamalarda

düşüncelerimiz küçük gezintilere çıkabilir. Gezintiler kısa olduğu sürece konuyu yakalama

şansı vardır. İletişimde sorun yaratan, uzun ya da dönüşü olmayan gezintilerdir. Anlamanın

ancak çeşitli olasılık düzeylerinde olabileceğini vurgulamıştık. Bu olasılığı arttıran

basamaklardan ilki dinlemektir. Dinleme sırasında karşımızdaki kişinin kişiliğine ip uçları

yakalamaya çalışırız. Bu ip uçları eğer bizim değer yargılarımızla uyumlu ise dinleme işlevine

devam ederiz, yok değil ise dinler gözükürüz ama bu iletişim başarıya ulaşmaz.

4.5. Kişilerarası İletişim ve Güven

Kişilerarası iletişim, bilgi, fikir, duygu ve düşüncelerin bir kişiden diğerine geçme

sürecidir. Bu sürecin oluşabilmesi ve devam edebilmesi için bir ilişkinin kurulmasına

gereksinim duyulur. İletişim bir etkileşim olayıdır çünkü, insanları birbirine bağlar ve onların

sosyal bir ortam içinde uyum içerisinde yaşamını devam ettirmesini sağlar. İletişim, kişilerin

amaçsız ve hedefsiz etkileşimleri olmaktan çok bir etki oluşturma ya da davranış nedeni olmaya

yarayan bilgi, fikir, duygu ve düşüncelerin aktarılması sürecidir. “Kişilerarası iletişimin doğal

olarak birinci koşulu bireyin kendisiyle iletişim kapasitesinin, becerisinin olmasıdır.” (Erdoğan,

2000: 185) Kişilerarası iletişimde kişi hem kendisiyle hem de karşısındaki kişiyle iletişime

geçer.

Etkileyici iletişim çalışmalarında esas olarak, iletişimin dinleyende meydana getirdiği

tutum değişimi incelenir. Bu incelemeler sonucunda da iletişimin üç farklı amacı ya da sonucu

olduğu görülmüştür: Dinleyicide yeni bir tutum geliştirmek; Dinleyicide varolan tutumun

Page 89: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

81

şiddetini arttırmak; Dinleyicinin varolan tutumunu değiştirmek (olumlu tutumu olumsuz ya da

olumsuz tutumu olumlu yapmak).

Bir konu hakkında hiçbir görüşü olmayan kişiyi belli bir konu hakkında bilgilendirmek

ve o konu hakkında olumlu düşünceler beslemesini sağlamak zor değildir. Konu ilginç olabilir

ya da ilk kez duyduğu, izlediği ya da karşılaştığı bir durum söz konusu olabilir. Böyle bir

durumda kişinin psikolojik durumu da uygun ise kişinin bu konuya direnç göstermesinin belli

bir nedeni yoktur. Varolan bir tutumun şiddetini arttırmak daha güçtür, kişinin çaba göstermesi

için geçerli bir neden olması gerekmektedir. Ama varolan tutumu değiştirmek hepsinden çok

daha güçtür. Varolan tutumunu değiştirmek istemeyecektir, direnecektir. Bunun nedeni ise

kendisiyle ve çevresiyle tutarlı olmak isteğidir. İletişim sürecine giren kişi kendi görüşlerinden

farklı bir iletişimle karşı karşıya kalacaktır, kendisine aktarılanlarla kendi görüşü arasındaki

fark bir tutarsızlık ve çelişki yaratacaktır. Farklı görüşler arasındaki tutarsızlık kişiyi rahatsız

edecek ve kişi ya bu tutarsızlıktan kurtulmaya çalışacak ya da kendini iletişime kapatacaktır.

Kişilerarası iletişimin oluşumunda önemli olan unsurlar; toplumsal pozisyon, toplumsal

kimlikler, toplumsal algılama ve kullanılan kodlardır. Tüm bu unsurların olumlu bir kişilerarası

iletişim sağlaması için güven oluşumuna uygun bir biçimde gelişmesi gerekmektedir. İletişim

sosyal bir beceridir ve bunun elemanları, hedef belirleme, algılama, ifade ve hedefe ulaşmada

gereksinim duyulan güçtür (Erdoğan, 2000, 180). Kendi kendimize yeterli olamamak,

toplumsal düzenin iş birliği ve iş bölümüne dayalı olarak işlemesini gerektirir ve kaçınılmaz

biçimde güven bu düzenin temeli durumundadır. Toplumsal düzende bireyler, başkalarının

kalıcı bir ahlaksal düzen içinde eylemlerini ve rollerini tam anlamıyla gerçekleştirdiklerini

varsayarak onlara güvenirler. Birbirini tanımayan bireyler arasında yaşanan ve iyi işleyen bir

toplum düzeni için gerekli olan güven ilişkisidir (Erdem, 2003: 186). Güven, iki kişi arasında

yaşanan etkileşimde bir tarafın diğerinin kişisel olarak yarar göreceğine ya da en azından zarara

uğramayacağına yönelik olumlu beklenti içinde olması anlamına gelmektedir.

Güven, kişilerarası iletişimin niteliğini ve boyutlarını düşünülenden çok daha fazla

etkilemektedir. İnsanoğlu sahip olduğu pek çok değeri ancak kaybettiği zaman anlayabilir,

güven de bu değerlerden birisidir. Güven iletişimin özellikle de kişilerarası iletişimin ve

ilişkinin olmazsa olmaz koşullarından birisidir. İlişkiler ve iletişim ne zaman ki zarar görür, yok

olur o zaman güvenin varlığından ya da yokluğundan söz edilmeye başlanır.

Kişilerarası iletişim bağlamında, sosyo-ekonomik ve kültürel konumlar bunun yanı sıra

bilgi, güzellik, kibarlık, güzel konuşma gibi kişisel donanımlar karşındaki insanı etkileme,

yönlendirme, ikna etme işlevinde belirleyici olur (Bıçakçı, 1998: 23).

İnsan yaşamını gözden geçirdiğimizde, kişilerarası ilişkilerin hem sıkıntılarda, hem de

mutluluklarda çok büyük bir yer kapladığını görüyoruz. Sanata, edebiyata konu olan ve günlük

hayatımızı da önemli ölçüde etkileyen sevgi, aşk, öfke, zafer duygusu, kayıp acısı, utanma,

intikam duygusu gibi duygular, diğer kişilerle olan ilişkilerimiz sonucunda uyanan duygulardır.

Aslında insan yaşamının kendisi kişilerarası ilişkiler üzerine kurulmuştur.

Page 90: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

82

Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu olarak da tanımlanan

güven bir inanç duygusudur ve en az iki kişinin varlığını zorunlu kılar. Güven karşılıklılığı da

içermektedir (Karaman, 2003: 208). Güven kişisel ilişkiler açısından esastır. Fakat yalnızca

birebir ilişkilerde değil. Bir anlamda güven hayat açısından esastır. İnsanlar için önemli olan ne

varsa bunun gelişip zenginleştiği atmosferi güven oluşturur (LaFollette, 1999:159). Yaşam

içinde kişiyi en fazla etkileyen olaylara baktığımızda da karşımıza, kişilerarası ilişkilerin belli

biçimler almasıyla gelişen olaylar çıkmaktadır: Evlilik, doğum, iş hayatının başlaması ya da

bitmesi, boşanma, kavga, cinayet, savaş vb.. Diğer insanlar duygu, düşünce ve hayallere sık sık

konuk edilir. Kişilerarası ilişkilerin egemenliğini sürdürdüğü bir dünyada da elbette sorunların

birçoğunun kaynaklandığı ya da yuvalandığı yerlerdir ilişkiler.

İlişki, iletişimle birlikte gelişen ve şekil bulan bir kavramdır. Kişilerarası ilişkiler ise

kişilerarası iletişimin olası sonucudur. Kişilerarası ilişkiler sosyal çevreden soyutlanarak

incelenemezler. İkili ilişkilerin hem sosyal hem de fiziksel çevreden etkilendiği ve bu çevreleri

etkilediği yadsınamaz bir gerçektir. Hinde’nin tanımlamasına göre, ilişkiler değişik boyutlarda

farklılık gösterebilir. Bu boyutlar etkileşimin içeriği, çeşitliliği, niteliği, farklı etkileşimlerin

göreceli sıklık ve örüntülerinden doğan nitelikleri, ilişkideki kişilerin davranışlarının

karşılıklılığı, tamamlayıcılığı, benzerliği, eşitliği, yakınlığı, iletişimi, kişilerin kendilerini ve

ilişkide bulundukları kişileri nasıl algıladıkları ve bu algıların ideal kişi ve ideal ilişki

kavramlarına olan benzerliği, kişilerin ilişkinin devam ve gelişmesine bağlılıkları olarak

belirlenmiştir (Hortaçsu, 1997: 14).

İletişim doğrusal (tek yönlü) değil, dairesel bir süreçtir. Kişilerarası iletişimde verilen

herhangi bir mesaj, bu mesajı alan kişi tarafından belli bir biçimde algılanır ve bu algı

sonucunda ortaya olumlu ya da olumsuz bir tepki çıkar. Buna kişilerarası geribildirim denir.

Geribildirim olumlu da olsa olumsuz da olsa, mesajı gönderen kişinin, mesajın nasıl

algılandığını ve bu algının duygu, düşünce ve davranış düzeylerinde ne gibi etkiler yaptığını

görmesi açısından önemlidir. Eğer bir iletişim durumu söz konusu ise, burada mesajı verenin

davranışı, mesajı alanın davranışından bağımsız olamaz. Bütün iletişim durumlarında veren ve

alan arasında bir etkileşim söz konusudur. Bu etkileşim sırasında kaynağın güvenilir olmaması

iletinin kabul görmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Kaynağa güvenmeyen kişi geri

bildirimi de beklenilen doğrultuda gerçekleştirmeyecektir.

Bireylerarası güven üç koşula dayanır: Öncelikle güvenen ile güvenilen arasında

karşılıklı bağlılık aranır. İkincil olarak, aktörler güvenle ilişki durumunu tanımak, diğer bir

deyişle duruma yönelik kuralın ne olduğunu bilmek zorundadır. Son olarak da güven talep

edilemez, sunulabilir ve kabul edilebilir. Luhmann’a göre güven, sosyal dünyanın

karmaşıklığını azaltan etkili bir iletişim mesajıdır; o olmadan sosyal yaşam olanaksızdır; nerede

güven varsa orada deneyimler ve eylemler için fırsatlar doğar; nerede sosyal sistemin

karmaşıklığında bir artış olsa güvenin karmaşıklığı azaltması nedeniyle orada sistemin

yapısıyla uyumlaşabilecek olasılıkların sayısında artış olur (Erdem, 2003: 54-55). Kişilerarası

karmaşık ve çok yönlü ilişkilerde tek bir güven yapısı yoktur. Rasyonel ve duygusal kökleri

nedeniyle farklılaşan, bu nedenle de ilişkinin niteliği ve sonuçlarını değiştirebilen iki temel yapı

söz konusudur: Bilişsel ve duygusal temelli güven (Erdem,2003: 163). Karşı tarafa yönelik

Page 91: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

83

bilgiye sahip olmak, güvenmek için neden arayışına dayanır, bu da bilişsel temelli güvenin

yapısını oluşturur. Kişiler güvenlerini belli nedenlere dayandırmak isterler, bu nedenle

seçimleri rasyonel bir nedene dayanır. Bilişsel güven uzman kişilerin belli işleri yapabileceğine

dair duyulan güvende kendini ifade etmektedir. Ancak bu tek başına yeterli değildir. Bireylerin

paylaştığı kültürel ortam, duygusal tepkiler ve kişilerarası sosyal ilişkilerin görüntüsü güvenin

sadece düşünülerek değil, hissedilerek yaşandığını da göstermektedir. Kişilerarası ilişkilerde

karşı tarafa yönelik duygusal bağlılık, onun iyiliğini isteme ve ilgi gösterme duygusal güvenin

ana yapısını oluşturmaktadır.

4.6. Kişilerarası İletişimde ya da Sosyal Etkileşimde Temel Olgular

4.6.1. Birebir İletişim

Birebir iletişimde, yani yüz yüze iletişimde geri bilgi aktarmak çok daha kolaydır.

Çünkü iletişim kendiliğinden başlamıştır, bu yüzden birebir iletişimin engellerin giderilmesinde

büyük etkisi vardır.

4.6.2. Yalın Bir Dil Kullanmak

Yukarıdaki maddede söz edildiği üzere, geri bilgi aktarımı çok daha kolay olan yüz yüze

iletişimde sözcükler seçilirken çok dikkat edilmeli, olabildiğince çok yalın tümceler kurularak

hem zamandan kazanç sağlarken hem de alıcının aklı gereksiz sözcüklerle karıştırılmamalıdır.

Bu yüzden alıcıların düzeyine uygun ve anlaşılır sözcükler seçilerek konuşulmalı, teknik

terminoloji kullanılmamalıdır.

4.6.3. Alıcıya Karşı Duyarlı Olmak

İletişim içindeki kişiler arasındaki değer yargıları, gereksinimler, beklentiler ve tutumlar

birbirinden farklıdır. Bu farklılıkları ortaya çıkarmak için alıcıya karşı duyarlı ve anlayışlı

olmak iletişimi kolaylaştıracaktır. Etkin dinleme bütün insanların geliştirmesi gereken bir

dinleme becerisidir. Sağlıklı insan ilişkilerinin temeli, çok basit gibi gözüken, ancak çok ihmal

edilen etkin dinlemenin doğru olarak uygulanmasıdır (Baltaş ve Baltaş, 1992: 29)

4.6.4. Gereği Kadar Tekrar Yapmak

İletişimde ulaştırılmak istenilen bilginin hedefine ulaştığına tam inanılana kadar gerekli

teknikler denenerek yinelemeler yapılmalı, ancak fazla yinelemenin alıcının dikkatinin

dağılmasına neden olup, konudan uzaklaşmaların başlayabileceği unutulmamalıdır.

4.6.5. Sembolik Anlamların Farkına Varmak

Sözcükler, değişik gruplardan insanlar tarafından farklı ortamlarda kullanıldığında

başka anlamlara gelebilir. Bu farklara karşı duyarlı olunmalıdır. Sözcükler özenle seçilmelidir.

Bir elektronik alet tamiratı ile uğraşan kişinin kullanacağı hizmet sözcükleri ile bir şöförün

kullandığı hizmet sözcükleri birbirinden farklı anlamlar taşıyabilirler.

Page 92: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

84

4.6.6. Engellerin Giderilmesi / Geri Bilgi Aktarılması

Engellerin giderilmesinde geri bilgi aktarılması, bilginin alıcıya ulaşıp ulaşmadığının

tespiti açısından büyük önem kazanmıştır. İstenilen bilgileri alıcıya vermek zor ise ya da alıcı

anlamakta zorlanıyor ise alıcı soru sormaya yönlendirilerek geri bilgi akışının eksiksiz

sağlanmasına çalışılmalıdır. Çünkü geri bildirim kalitesi iletişimin hem sürekliliğini hem de

yönünü belirler. Karşılıklı soru yanıtlarla başlatılan iletişim sürecinde eksikliklerin

tamamlanması daha kolay olacaktır. Bütün iletişimlerde verici kişinin en çok ilgilendiği konu

geri bildirimdir. Geri bildirim mesajların kullanılmasına olanak sağlar (Usluata, 1991)

Page 93: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

85

Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti

Bazı gelişim kuramlarına göre, sosyal etkileşim, gelişimimizde ve kimlik oluşumunda

en önemli etkendir. Etkileşim sırasında kendimiz hakkında çok şey öğreniriz. Çevremizdeki

kişilerle ilgili bilgi edinirken kedimizi de tanıma fırsatı buluruz. İletişim bir etkileşim olayıdır

çünkü, insanları birbirine bağlar ve onların sosyal bir ortam içinde uyum içerisinde yaşamını

devam ettirmesini sağlar. İletişim, kişilerin amaçsız ve hedefsiz etkileşimleri olmaktan çok bir

etki oluşturma ya da davranış nedeni olmaya yarayan bilgi, fikir, duygu ve düşüncelerin

aktarılması sürecidir.

Etkileşimde güven, kişilerarası iletişimin niteliğini ve boyutlarını düşünülenden çok

daha fazla etkilemektedir. İnsanoğlu sahip olduğu pek çok değeri ancak kaybettiği zaman

anlayabilir, güven de bu değerlerden birisidir. Güven iletişimin özellikle de kişilerarası

iletişimin ve ilişkinin olmazsa olmaz koşullarından birisidir. İlişkiler ve iletişim ne zaman ki

zarar görür, yok olur o zaman güvenin varlığından ya da yokluğundan söz edilmeye başlanır.

Kişilerarası iletişimde veya sosyal etkileşimde temel olguları ise, birebir iletişim, yalın

bir dil kullanmak, alıcıya karşı duyarlı olmak, gereği kadar tekrar yapmak, sembolik anlamların

farkına varmak ve geri bilgi aktarılması şeklinde özetleye biliriz.

Page 94: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

86

Bölüm Soruları

1- Aşağıdakilerden hangisi kişilerarası iletişim boyutunun gidermeye çalıştığı

gereksinimlerden biri değildir?

a)Biyolojik gereksinim

b)Duygusal gereksinim

c)Düşünsel gereksinim

d)Sosyal gereksinim

e)Otonomi gereksinimi

2- Aşağıdakilerden hangisi kişilerarası iletişimde yer almayan bir unsurdur?

a)Sözcükler

b) Ses tonu

c) Sempati

d)Beden duruşu

e)Mimikler ve jestler

3- Aşağıdakilerden hangisi kişilerarası iletişimin oluşumunda önemli olan unsurlardan

değildir?

a)Toplumsal pozisyon

b)Toplumsal kimlikler

c)Toplumsal algılama

d)Toplumsal hedef

e)Kullanılan kodlar

4- Aşağıdakilerden hangisi kişilerarası iletişimde ya da sosyal etkileşimdeki temel

olgulardan biri değildir?

a) Yalın bir dil kullanmak

b) Alıcıya karşı duyarlı olmak

c) Sembolik anlamların farkına varmak

Page 95: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

87

d )Kitle iletişim araçlarından yeterince faydalanmak

e) Engellerin giderilmesi

5- Aşağıdakilerden hangisi iletişim ortamı yaratmak için gerekli olan koşullarından

biri değildir?

a)Destekleyici olmak

b)Eleştirel olmak

c)Açık fikirli olmak

d)Önyargılı olmak

e)Kendini anlatmak

6-Aşağıdakilerden hangisi kendini anlatmayla bağıntı içinde olan değişkenlerden birini

içermez?

a)Sevgi

b)Karşılıklı kendini anlatmak

c)Kararlılığın geliştirilmesi

d)Güven

e)Akıl sağlığı

7-Aşağıdakilerden hangisi kişinin kendisini karşısındakine anlatma becerisinin içinde

yer almaz?

a) Kırılabileceğinizi karşınızdaki kişiye gösterme

b) İletişim konusunun yüzeysel olarak ele alınmaması

c) Diğer insanların size kendilerini anlatmaları

d) Paylaşılan şeyleri gizli tutmak

e)Paylaşımcı olmamak

8- Aşağıdakilerden hangisi kararlı davranışların bireye sağladığı avantajlar içinde yer

almaz?

a)Yaratıcılık sağlar

b)Eleştirel olma yetisi sağlar

Page 96: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

88

c)İlişkileri güçlendirir

d)Kendinizi güçlü hissetmenizi sağlar

e)Enerji verir

9- Aşağıdakilerden hangisi savunmacı tutumun sergilendiği davranışlara örnek değildir?

a)İçe kapanma

b)Başka şeylerle ilgilenme

c)İğneleyici ses tonu

d)Küsme

e)Bulunduğu yeri terk etme

10- Aşağıdakilerden hangisi insanın benlik bilincini koruma gereksiniminden

kaynaklanır ve psikolojik savunma mekanizmalarıyla yakından ilgilidir?

a)Saldırgan davranış

b)Sosyal benlik

c)Karalı iletişim

d)Savunucu iletişim

e)Kişilerarası iletişim

Cevaplar: 1e, 2c, 3d, 4d, 5d, 6c, 7e, 8b, 9c, 10d

Page 97: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

89

5. SOSYAL İLİŞKİLERDE VE ÇALIŞMA HAYATINDA

KİŞİLİĞİN ÖNEMİ

BÖLÜM YAZARI: PROF.DR. ECE KARADOĞAN DORUK

Page 98: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

90

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

5. SOSYAL İLİŞKİLERDE ve ÇALIŞMA HAYATINDA KİŞİLİĞİN ÖNEMİ

5.1. Kişilik kavramı

5.2. Kişilik ve Çalışma Hayatı Arasındaki İlişki

5.3. Kişilik ile Yapılan İş Arasındaki Uyumun Faydaları

5.4. Kişilik ve İş Seçimi Arasındaki İlişki

5.5. Örgütsel Davranış ve Kişilik Özellikleri

Page 99: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

91

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1) Kişiliğin bileşenleri nelerdir?

2) Kişilik ile yapılan işin arasındaki uyumun nasıl faydaları vardır?

3) Örgütsel davranış ve kişilik özellikleri nelerdir?

Page 100: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

92

Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde

edileceği veya

geliştirileceği

Sosyal Davranış Açısından

Kişiliğin Önemi

Kendi kişiliğini ve yapmayı

düşündüğü işleri karşılaştırır

Kişiliğine uygun bir iş

seçiminin iş başarısına olan

olumlu etkisini farkeder

Page 101: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

93

Anahtar Kavramlar

Kişilik, Çalışma Hayatı, İş Seçimi

Page 102: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

94

Giriş

Sosyal ilişkiler ve çalışma hayatında bireyin nasıl bir iletişim kurduğu bireyin kişilik

özellikleri bağlamında gelişir. İş yaşamının insan ve kişiliği üzerinde etkili olduğu gerçeği;

gerek kuramsal çalışmalarla, gerekse konuyla doğrudan bağlantılı olmayan bazı ikili ilişkileri

inceleyerek ortaya çıkarılmış bulunmaktadır. Gerçekten de çalışma yaşamı boyunca edinilen

deneyimler, bireyin değer, tutum ve davranışlarında belirleyici bir rol oynayabilmekte,

kişiliğini etkileyebilmekte, diğer yandan bireyin kişiliği, örgütsel davranışı

şekillendirebilmektedir.

Page 103: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

95

5. SOSYAL İLİŞKİLER VE İŞ YAŞAMINDA KİŞİLİĞİN ÖNEMİ

5.1. Kişilik Kavramı

İnsanları birbirinden ayıran veya onları diğerlerinden farklı kılan en önemli faktör

kişiliktir. İnsan, anlaşılması kolay bir canlı değildir. İnsandan insana, hatta toplumdan topluma

bir takım düşünce, davranış ve yaklaşım farklarının doğması önlenememektedir. Demek ki

insan, “bireysel” bir yaratıktır. Ona bu bireyselliğini kazandıran özellikler “kişilik”dediğimiz,

onun kendisi ve çevresiyle, başkalarına benzemeyen kendine özgün biçimde geliştirdiği

ilişkilerin yapısıdır. Bir diğer ifade ile kişilik, bireyin belirgin, değişmeyen ve tutarlı olan

özelliklerinin tümünü ifade eder.

Kişilik; dinamik, her zaman hareket halinde olan bir yapı olmakla birlikte, oldukça

sürekli ve kararlı bir nitelik taşır. Özelliklerinin sürekli ve kararlı olması nedeniyle bireye özgü

nitelikler belirlenebilmekte, ölçülebilmekte ve bireyler için sakin, atak, uyumlu gibi

değerlendirmeler yapılabilmektedir.

Öte yandan bir kimsenin kişiliği süreklilik gösterir. Normal bir insanın kişiliği zamanla

pek değişmez. İnsan, çeşitli durumlarda kişilik yapısına uygun davranır. Sakin biri, işinde,

sokakta, herhangi bir olay karşısında son derece sakindir. Çocukluğunda, yetişkinlikte,

olgunlukta hep sakin davranışlarıyla dikkat çeker. Kimi insan hayalcidir, gerçeklerden kaçar.

Kimisi ise gerçekçi olup, içinde bulunduğu durumu tüm olumlu ve olumsuz özellikleriyle

kabullenir. Bazıları içe dönük olup, sakin, sessiz, fazla konuşmayan, kendileriyle ilgilenen,

fazla arkadaşı olmayan, çevreleriyle pek ilişki kurmayan, ürkek kimselerdir. Bazıları ise dışa

dönük olup, hareketli, sosyal, konuşkan, girişken, rahatlarına düşkün, arkadaş canlısı, yeri

geldiğinde saldırgan, korkusuz insanlardır. Bütün bunlar insanların birbirinden farklı olmasının

göstergeleridir.

Kişiliğin temel alt yapısı, bireye ilişkin kalıtımsal ve çevresel etmenlerden oluşur.

Kalıtım ve çevre etkileşiminin bir ürünü olarak bireyin kişiliği gelişim süreci içinde zamanla

kazanılan bir özellik gösterir.

Kişilik, bir insanın duyuş, düşünüş, davranış biçimlerini etkileyen etmenlerin kendine

özgü görüntüsüdür. Devamlı olarak içten ve dıştan gelen uyarıcıların etkisi altında olan kişilik,

bireyin biyolojik ve psikolojik, kalıtsal ve edinilmiş bütün yeteneklerini, güdülerini,

duygularını, isteklerini, alışkanlıklarını ve bütün davranışlarını içine alır. Kısaca, kişiliğin

oluşmasında insanın doğuştan gelen (kalıtımsal) özellikleri ve içinde yer aldığı çevrenin etkisini

bir arada görmek mümkündür. Buradan, çevrenin etkisini dikkate alarak, kişiliğin sadece bireye

özgü özellikleri değil, belirli ölçüde içinde yaşanılan insan topluluğunun, belirli ölçüde de tüm

insanlarda ortak bazı özellikleri yansıttığı sonucu çıkartılabilir.(M.Yaşar Tınar,1999,s.93)

Kişilik, bireyin benliği ve sosyal dış dünyası arasındaki karşılıklı ilişkisi sonucu oluşur.

Kişilik, kişiye verilen görevle de ilgili olduğuna göre, kişiye bu sosyal rolü ile kazandırılan bazı

objektif unsurlar onun bilincini etkilemekten geri kalmayacaktır. Genetik özellikler ve çevresel

etkenler insanın kişiliğini şekillendirdiği için, her insanın kişiliği bir diğerinden farklıdır.

Page 104: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

96

Kişiliğinde farklılık gösterdiği ölçüde de yeteneği farklılaşmaktadır. Kimi insan, zekâsı

ölçüsünde teknik yeteneğe sahip olabilir. Bir başkası kişilik yapısı özelliği olarak başka

insanlarla iyi iletişim kurma yeteneğine sahip olabilir. Kişilik, bir kişinin tüm özelliklerini

yansıtan ve doğumdan ölene kadar devam eden bir süreçtir. Kişiliğin bir süreç içinde oluştuğu

ve bu süreçte eğitim, deneyim ve öğrenmenin önemli bir rol oynadığı görülür.

Bazı davranışlar, kişiliğin yerleşmiş şekli olarak görülmesine karşılık insan, yeni

istekler, duygular, düşünce ve davranışlar sergileyerek kişiliğinde bazı değişmeler meydana

getirebilir. Örneğin insanlarla diyalog kurmakta zorlanan, fazla konuşmayan birinin, üstlendiği

görevi insanlarla diyalogu gerektiriyorsa, bu şahıs diğer insanlarla bir arada olmak zorunda

kaldığından zaman içinde girişken bir özelliğe sahip olabilecektir. Bu nedenle de insanın kişilik

özelliklerinin bir boyutunun zaman içinde değişebileceği söylenebilir. Ancak yine de bireyin

kişiliği, zamandan zamana aynı kalan özellikleridir.

Belirli bir grup içinde yer alan bireylerin kişisel özelliklerinden söz edildiğinde

bazılarının sevimli, bazılarının ise sosyal, bazılarının bireyci, bazılarının başarılı, bazılarının

cimri olduğu söylenir ve bu yönleri ile kişilerin genel değerlendirmesi yapılır. Bir kişiden söz

edilirken bireyin dürüstlüğünden, çekingenliğinden, kavgacılığından, tutuculuğu veya benzeri

özelliklerinden bahsedilir. Bireyin bu özelliklerinden bahsedildiğinde de özel bir durumundan

söz edilmeyip, belirli bir zaman dilimi içinde devamlılık arzeden davranışlarından söz edilmiş

olunur. Bu özelliklerin her biri de kişilik özelliklerinin bir sonucu veya bir bölümü olarak

düşünülür. Böylece kişilik dendiğinde “belirli bir durumda veya belirli olaylar karşısında

kişinin takındığı tavrın davranışsal yönü ve devamlılık gösteren özellikleri” akla gelir. Bireyin

takındığı tavrı dendiğinde ise kişinin belirli bir grup içinde diğerlerini nasıl etkilediği, kendisini

nasıl gördüğü ve başkalarına karşı davrandığı, kendisini değerlendirilebilir özellikleri

anlaşılmaktadır.

İnsanda bazı özellikler vardır ki, kimisinde bunlar birbirine benzer, kimilerinde ise

sadece bireye aittir. Psikolojik olarak kişilik söz konusu olduğunda, bir insanın belirli özellikleri

anlatılmak istenir. Fakat davranışsal açıdan esas alınan kişilik, belirli bir kişinin zihinsel,

bedensel ve ruhsal özelliklerinde görülen farklılıklardır. Buna göre kişilik farklılığından söz

etmek, temelde insanların taşıdığı özelliklerin farklılıklarından söz etmektir. Bu nedenle

yeryüzündeki hiçbir insan zihinsel, bedensel, ruhsal, fiziksel bakımdan birbirinin aynı değildir.

İnsan, kişiliğini ve bireyselliğini, çevresine yani topluma uyma süreci içinde kazanan,

belli ilişki tiplerine bağlı olarak yapılaştıran bir varlıktır. İşte, insanın bu toplumsallık içinde

kendi bireysel yerini bulma çabası, süreci ve başarısı, onun kişiliğinin

belirleyicisidir.(B.Tolan,G.İsen,V.Batmaz,1991,s.109)

Birey doğal yetenekleri ile içine girdiği topluma uyumunu sağlarken kişiliği de

biçimlenecektir. Kişiliğin gelişiminde zeka düzeyi ve öğrenme yeteneği gibi özelliklerin önemli

bir temel olduğu bilinmektedir.

Yalnız kendi kişiliğimiz hakkında değil, başkalarınınkiler hakkında da bir şeyler

bilmiyorsak, toplumsal yaşantımızın özü olan insanlar arası ilişkiler labirentinde hangi

Page 105: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

97

kapılardan geçeceğimize, hangi köprülerden uzak duracağımıza karar vermemiz de

güçleşecektir.(B.Tolan ve diğerleri,S.108)

Bu nedenle sadece kendi kişilik özelliklerimiz değil, bir arada olduğumuz diğer

insanların kişilik özelliklerini bilmek yararlı olacaktır.Bazı kuramcılar kişiliğin belirli gelişim

dönemleri sonucunda oluştuğundan bahseder. Sigmund Freud, Eric Erikson ve Jean Piaget gibi

kuramcılar kişiliğin bir gelişim sonucu ortaya çıktığını belirtmektedirler. Bazı kuramcılar ise

Treyt ve Tip üzerinde dururlar. Kişilik yapısı üzerinde yapılan çalışmalarda bireyin temel

özelliklerini belirten ve devamlılık gösteren bazı karakteristikler üzerinde durulmuştur. Örneğin

utangaçlık, saldırganlık, uysallık, tembellik, isteklilik, güvenilirlik ve sakinlik gibi. Bu

karakteristikler bir çok durumda aynı şekilde devamlılık gösterdiği taktirde bunlara Treyt adı

verilmektedir. Bunlar bireyin davranışlarını açıklamada kullanılan ve devamlılık gösteren

özellikleridir. Treyt üzerinde duran en önemli isimler arasında Allport ve Odbert

bulunmaktadır. Ancak kişilik treytleri her şeyi açıklamada yeterli değildir. Zira bireyin çevresi

ile olan ilişkileri göz ardı edilebilir.

Belirli bir genetik yapı ile dünyaya gelen birey, sosyal çevresi ile karşılıklı etkileşimden

oluşan “sosyalleşme” veya "toplumsallaşma” süreci içerisinde, kendisine toplum içinde rol

üstlenmeyi olanaklı kılacak bazı yetenekler, beceriler, güdüler, tutum ve görüşler, sosyal değer

ve normlar oluşturmaktadır. Böylece kişiliği gelişir ve şekillenir. Sosyalleşme süreci genellikle

iki önemli yerde gerçekleşir. İlki aile, ikinci yer ise öğrenim kurumlarıdır. Ailede bireyin

kişiliğinin temelleri oluşur, öğrenim kurumlarında ise ana çizgileri belirlenmiş kişiliğin

ayrıntıları belirlenip, bireye bilgi ve yetenekler kazandırılır. Bir diğer üçüncü sosyalleşme yeri

ise, bireyin çalıştığı iş yeridir. Mesleki sosyalleşme ile kişi bir yandan okul yaşamından

devraldığı kişiliğinin ayrıntılarını belirlemeyi sürdürmekte, diğer yandan uzun süreli etkiler

sonucu, kişilik özelliklerinde değişikliklere yol açabilmektedir.(M.Yaşar Tınar,a.g.e,s.97)

5.2. Kişilik ve Çalışma Hayatı Arasındaki İlişki

Her şeyden önce çalışmak, sadece bir gelir elde etmenin ötesinde, statü oluşturmak,

kimlik duygusu geliştirmek ve saygınlık öğesi olarak insan yaşamı içinde önemli bir yere

sahiptir. Çalışan insanlar, yaşamlarının büyük bir bölümünü işyerlerinde geçirmektedirler.

Çalışma hayatına atılan bir insan ilk olarak kendi kişilik yapısıyla örgüt içinde yerini alır. Kendi

kişilik yapısıyla yapacağı iş ve içinde yer aldığı örgüt uyum içinde olduğu takdirde bireyin iş

yaşamındaki başarısı yükselir. Aksi halde işin sonucunda bireyin beklentisi yerine

getirilememiş olur. Kişi, iş yaşamında üstleneceği rolü benimseyerek sosyalleşme sürecinde

çalışma hayatına hazırlıklı olduğu takdirde, örgüt amaçları ile bireysel amaçları arasında

bütünlük sağlamak kolay olacaktır. Zira bu süreçte bireye kazandırılan yeni yetenekler, bilgi ve

beceriler sadece bireyin çalışma hayatında değil, özel yaşamda da kullanabileceği ve

davranışlarını şekillendirebileceği hususlardır. Bu doğrultuda bireyin kişiliğinin gelişimine de

katkıda bulunur.

Kısaca iş çevresi, bireyin kişilik üzerindeki etkilerini artırmaktadır. Örneğin kariyer elde

etmek isteyen bir kişi, işinde ona bu kariyer imkânını sağlayacak fırsatları arayarak ve

değerlendirerek geçirir. Kariyer amacına ulaşabileceği imkânlar işyeri tarafından tanınırsa bu

Page 106: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

98

onun işindeki başarısını arttırır. Bu çerçeve içinde işletmenin, çalışanların kişisel eğilimlerine,

arzu ve ihtiyaçlarına cevap veren motivasyon etmeni olarak kişiliğin oluşmasına etkide

bulunduğu kadar, iş alışkanlıkları yaratarak, hiyerarşik kurallar koyarak kişilik üzerinde ve

davranışlarda da büyük ölçüde katkıda bulunduğu görülmektedir.

Kişiliğin, bireyin çalıştığı işi ve çevresini algılamasında ve değerlendirmesinde önemli

bir etkisi vardır. Karşılaştırmalı psikoloji bu konu üzerinde durmaktadır. Bireyin davranışları,

onun içinde yaşadığı ortam ve çevresindeki bireyler arasındaki sürekli etkileşim sonucu

oluşması nedeniyle bireyin kişiliği iş çevresinden etkilendiği gibi aynı zamanda da birey kişiliği

ile iş çevresini etkiler. örneğin uyumsuz kişiliğe sahip bir birey, örgüt ortamını ve çalışma

barışını olumsuz etkiler.

Aile ve iş çevresi dışında kişinin arzuları, eğilimleri, biyolojik ihtiyaçları, hatta geldiği

ırklar veya coğrafi bölgeler yanında dış dünyanın alışkanlıkları, ekonomik düzeyi, hukuksal ve

ahlaksal kurallar, yasa ve ilkeler de kişilik üzerinde etkide bulunur.

5.3. Kişilikle Yapılan İş Arasındaki Uyumun Faydaları

Bireyin kişiliği ile iş yaşamı arasında uyum olduğu taktirde söz konusu olabilecek

sonuçları bazı başlıklar altında toplamak mümkündür.(İ.Erdoğan,1994,ss.266-276) Bunlar;

• Bireyin içinde yer aldığı örgüt üyeleri ile bütünleşmesi, örgüte bağlılığını arttıracak ve

kişinin davranışları ile örgüt üyelerinin davranışları benzer amaçlı olmaya başlayacaktır.

Böylece işletmenin amaçları doğrultusunda etkinlik sağlanacak, bireyin zihinsel ve bedensel

özelliklerinden en iyi şekilde yararlanma olanağı elde edilmiş olacaktır.

• Bireyin içinde yer aldığı sosyal yapı ile kişiliği arasında bir bağ kurulacak olursa birey,

grup normlarına uymada güçlük çekmeyecek ve davranışları ile grup üyeleriyle ilişkileri

arasında yönetsel etkinliği artıracak bir ilişki kurulacaktır.

• Grup normlarının bireylerin davranışlarını belirleme açısından önemli etkisi olduğu

bilinmektedir. Beklenen kurallara uyma, bireyin kişiliğine göre değişebilir. Grup üyeleri

tarafından dışlanmak istemeyen bir kişi grubun baskısına uygun davranacak, ilişkilerini uyumlu

bir biçimde yürütecektir. Aksi halde kişilik faktörü ortaya çıkacaktır. Konu Freud’un kişilik

yaklaşımı açısından değerlendirildiğinde grup normlarının kişi tarafından benimsenmesinde

süperegonun önemli etkisi olacaktır.

• Kişinin beklentisi ile örgütün amaçları arasında istenen bağın kurulması örgütün

devamlılığı açısından da son derece önemlidir. Bu da büyük ölçüde çalışanların kişiliğine

bağlıdır.

• İşyerindeki tüm grup üyeleri ile kurulacak olan olumlu etkileşim, örgüt iklimini

oluşturacak böylece örgüt üyeleri arasında sıkı bir bağ oluşacaktır.

Page 107: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

99

• Bireyler, bulundukları sosyal yapı içinde kişiliklerine uygun başka bireyler bulurlarsa

ve bu bireylerle olan ilişkileri örgütün belirlediği kalıplar içerisinde yürürse, örgütsel etkinlik

sağlanmış olacaktır.

• Bireyin kişiliği liderlik davranışının ortaya çıkmasında da son derece önemlidir.

Gerçekten de bir liderin ortaya çıkışı, bulunduğu grubun özelliğine bağlı olduğu kadar, liderin

kendisine ve kendisine bağlı olan bireylerin kişilik özelliklerine de bağlıdır.

• Liderin kişilik özellikleri, bazen gruplarına da yansımaktadır. Özellikle hırslı, yıkıcı

veya kırıcı tutumları grup üyelerince benimsenirse, grubun olumsuz etkileri ortaya çıkacaktır.

• Örgüt içinde informel grupların oluşumu ve gelişimi, bu grupları oluşturan kişilerin

kişiliklerinin uyuşmasına bağlıdır. Her şeyden önce bu grupların karşılıklı etkileşimi olumlu

ilişkiye bağlıdır. Bireylerin grup ilişkilerinden beklentileri, gruba karşı tutumları, değer

yargıları, bir diğer ifade ile bireyin benlik duygusu ile grup amaçları birbirine benzer ise

etkileşim gücü o ölçüde fazla olacaktır. Aksi halde birey grubun dışında kalmayı tercih

edecektir.

• Örgüt içindeki bireylerin bazıları zaman içinde işten ayrılırlarsa, bu ayrılışın temel

faktörü kişisel tatmin olacak ve tatminsizliğin kaynağı da kişinin bekleyişleri ile örgütün işleyişi

arasındaki uyumsuzluk olacaktır. Kişilik yapısı ile örgütün değerler sistemi arasında benzerlik

varsa “ait olma” ihtiyacını birey işyerine bağlılığını göstererek karşılayacaktır.

• Örgüt üyeleri arasında kurulacak haberleşme ağının sağlıklı oluşması da bireylerin

kişiliğine bağlıdır. Haberleşme kanallarının açık olması, verilen mesajın sağlıklı yorumlanması

örgütsel etkinliği arttıracaktır. Çalışanlar arasındaki haberleşme eksikliği ve düşmanlığın artışı,

esas itibariyle haberleşme zincirindeki bireyin kişiliği ile yakından ilgilidir. Benzer uyarıcılar

karşısında bireylerin farklı tepkiler göstermesi kişilik faktörüyle ilgili olduğuna göre, benzer

mesajlar karşısında da farklı tepkiler beklenebilir. İyi bir haberleşme mesajı gönderen bireyin,

mesajı alan bireyle kişilik faktörlerinin örtüşmesine bağlıdır. Aksi halde yanlış anlaşılabilecek

sözlü veya sözsüz mesajlar çatışmayı artıracak, örgütsel verimlilik azalacaktır.

5.4. Kişilik ve İş Seçimi Arasındaki İlişki

Kişilik, iş yerinde kişiye verilen görevle de ilgili olduğuna göre, kişiye bu sosyal rolü

ile kazandırılan unsurlar, onun bilincini etkiler. Her insanda kişiliğinin gereği olarak hırsların,

arzuların ve ihtiyaçlarının şiddeti farklıdır. Kimisi fazla sorumluluk almaktan korkarlar, hırslı

değillerdir. Belli bir mevkiye terfi etmeleri kendileri için yeterli olacaktır. Kimisi ise terfi ile

tatmin olmaz, devamlı yükselmek, sorumluluk almak, ödüllendirilmek ve en iyi sosyo-

ekonomik çıkarlar elde etmek için çalışır. Bütün bu davranışlar insanın kişiliği ile ilgilidir.

Nitekim yönetim tarafından bireyin kişilik yapısına uygun işlerin bu kişilere yaptırılması, işin

kısa sürede yerine getirilmesine ve iş başarısına etkide bulunacaktır. Örneğin insanlarla

çalışmaktan hoşlanan ve kişilik yapıları dışa dönük, diğer bir ifade ile sosyal olan insanların,

halkla ilişkiler ve personel departmanlarında görev yapmaları, verimliliklerini arttıracaktır. İçe

dönük kişilerin muhasebe bölümünde veya bilgisayar başında çalışmaları da bu kişilerden elde

Page 108: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

100

edilecek başarıyı olumlu yönde etkileyecektir. Çünkü çeşitli işler, insanlardan değişik

davranışlar istemektedir. Bu davranışlara uygun kişilik yapısındaki insanların bu işleri

üstlenmesi başarı şanslarını arttıracaktır. Aksi halde kişiliğine uygun bir işi üstlenmeyen

birisinin, iş yerinde huzursuz olacağı, hatta bunalıma girebileceği söylenebilir. Nitekim kişinin

yaptığı iş ile kişiliği arasında ilişki olduğunu belirten Holland’ın teorisi bu konudaki önemli bir

göstergedir.

Holland’a göre yapılan iş ile kişilik arasında doğrusal bir ilişki bulunmaktadır. Bireysel

olarak geleceğin planlanmasındaki ilk adım, kişinin ilgileri, değerleri, tutumları ve becerileri

hakkında öğrendikleridir. Doğal olarak insanlar ilgilendikleri işlere yönelmek isterler. Meslek

veya iş seçiminde en yaygın kullanılan yaklaşım Jonh Holland’ın mesleki tercih modelidir.

Holland’a göre; bireyin değerleri, ihtiyaçları ve motivasyonunu içeren kişiliği, iş seçiminde

önemli bir etmendir.(G.Dessler,1988,s.530)

John Holland’ın meslek tercih teorisi üç temel özellik

içermektedir.(S.Robbins,1994,ss.25-27)

• İnsanlar farklı mesleki tercihlerde bulunmaktadırlar.

• Kişilikleriyle uygun işlerde çalışanlar, uygun olmayan işlerde çalışanlara göre daha

başarılı ve daha mutludurlar.

• İnsanlar arasında doğuştan gelen kişilik farklılıkları mesleki ilgilerini belirlemektedir.

Holland, her insanın kişilik yapılarının farklı olması doğrultusunda, ilgi, istek, amaç,

tutum ve yeteneklerindeki farklılık ölçüsünde iş seçimlerini yapmaları gerektiğini

belirtmektedir. (S.Osipow, 1973, ss.41-49) Holland altı temel kişilik tipi ve mesleki eğilimden

söz etmekte ve her kişilik türünün hangi mesleğe veya işe eğilimli olduğunu göstermektedir.

(D.Cenzo,S.Robbins,1996,s.276) Hollanda’a göre kişilik ve yaptığı iş uyumlu olduğunda iş

tatmini yüksek, iş gören devir hızı düşüktür.(S.Robbins,1994,s.27) Bu nedenle birey kendini

değerlendirme süreci içinde ilgilerini, değerlerini, yeteneğini, bir diğer ifadeyle kişiliğini

tanıdığı nispette,seçeceği mesleğe veya yapacağı işe yönelik kararını da sağlıklı vermiş

olacaktır.

Holland’a göre altıgen şekildeki iki alan birbirine ne kadar yakın ise o kadar birbirine

uygundur. Bitişik kategoriler tamamen benzeşmekte, zıt taraflar, köşeler ise birbiriyle hiç

benzeşmemektedir. Örneğin Gerçekçi ile Araştırmacı, Teşebbüsçü ile Sosyal eğilimler birbirine

benzemekte, ancak Teşebbüsçü ile Araştırmacı, Sanatçı ile Geleneksel eğilimler birbiriyle hiç

benzeşmemektedir.(D.Brown, L.Brooks, 1990, s.46)

Holland’a göre kişilik özelliklerine uygun işlere yönelen bireylerin başarısı

yükselecektir. Örneğin gerçekçi kişilik yapısındaki bir birey, çiftçilik veya ormancılık yapabilir.

Geleneksel kişilik tipinde olanlar, finans, muhasebe, yönetim işlerine daha yatkındır.

Holland’ın modeli üzerinde yapılan araştırmalar, kişilik yöneliminin meslek veya iş seçiminin

yalnız en iyi belirleyicisi olmayıp, aynı zamanda kişilik türü ile iş arasında iyi bir uyumun

bulunması durumunda kariyerlerini değiştirme olasılığının çok düşük olduğunu da

Page 109: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

101

doğrulamıştır. Örneğin girişimci kişilik tipinin hem yönetsel işlere girme hem de bu görevde

uzun süre kalma olasılığı yüksektir.(H.Can ve diğerleri, 1995, s.116)

5.5. Örgütsel Davranış Ve Kişilik Özellikleri

Örgütsel davranış bilimcileri davranışları etkileyen bazı temel kişilik özellikleri

üzerinde durmaktadırlar. Bunlar kendilik kontrolü, başarıya yönelim, otoriter kişilik,

makyavenalizm, kendine güven, kendini yansıtma ve risk alma eğilimidir.

(E.Özkalp,Ç.Kırel,1998,s.77) Her birinin iş hayatında önemli rolleri bulunmaktadır.

Kendilik kontrolü (Locus of control): Kendilik kontrolü, bireyin herhangi bir

davranışının ortaya çıkmasında veya sonuçlarında kendisinin belirli bir katkısının olduğuna

inanması şeklinde tanımlanır. (S.Robbins,1996,s.95) Örneğin çok çalışırsa ödüllendirilip

yükseltileceğine, çalışmazsa işten atılacağına inanması gibi. Bu insanlar içsel acıdan kendini

kontrol edebilen insanlardır. İşyerlerinde yöneticilerinden kendileri hakkında olumlu veya

olumsuz sözler duymak isterler. Daha başarıya yönelimlidirler, başarısızları karşısında

kendilerini suçlarlar. Sağlıklı yaşam alışkanlıklarına sahiptirler. Az hastalanmaları nedeniyle

de işe devamsızlık oranı düşüktür. İşe ve işyerine daha sadakatlidirler, bu nedenle iş değiştirme

sıklıkları da azdır. Bu insanlar zor olan işleri başarma konusunda ustadırlar. Bağımsız hareket

etme ve karar almayı gerektiren işler bu tip insanlara daha uygundur. Örneğin yönetsel ve

profesyonel işler gibi. Bazılarında ise dışsal kendilik kontrolü bulunmaktadır. Bunlar her işi

kendi dışındaki faktörlere bağlarlar. Örneğin işte yükselememelerinin nedenini kendilerinden

değil şans ve kaderin etkisiyle açıklarlar. Bu insanlar daha katı, yönlendirici bir yönetim

modelini tercih ederler. Bu kişiler işlerinden fazla tatmin olmayan, devamsızlık oranı yüksek,

işe yabancılaşmış kişilerdir. Tatminsizliklerinin nedeni olarak örgütü suçlarlar. Emirlere daha

çabuk uyarlar, rutin işlerde daha başarılıdırlar, ancak yönetim ve çalışma şartları ile ilgili olarak

sürekli şikayet ederler.

Başarıya Yönelim: Başarma ihtiyacı tüm insanlarda mevcuttur. Bu ihtiyacı yüksek olan

kişiler işlerini daha iyi yapma durumundadırlar. Bunlar, başarılarını engelleyen her şeyi ortadan

kaldırmak ve bunu da kendi çabalarıyla yapmak isterler. Başarı ve başarısızlarını kendilerinde

görürler, bu nedenle orta güçlükteki işleri yapmayı tercih ederler. Ne çok kolay ne de çok zor

işlere yönelirler, ancak başarabilecekleri işler kendileri için uygundur. Özellikle bu tip insanlar

pazarlama, satış, montaj hattı yöneticiliği veya büro yöneticiliğinde daha başarılıdırlar. Başarı

ihtiyacı yüksek olanlar rekabetçi, geri bildirimi yüksek, sorumluluğu olan işlere verilirlerse bu

tür kişilik yapısı iş performansını da olumlu yönde etkileyecektir.

Otoriter Kişilik (Authoritarian Personality): Otoriter kişiliğe sahip olan insanlar, örgüt

içinde çalışan insanlar arasında statü ve güç farklılığının olması gerektiğine inanırlar. Bu tip

kişiler katı kuralları olan, insanları yargılayan ve herkese tepeden bakan, altındakileri ezen,

güvenilir olmayan, gücünü otoritesinden alan bireylerdir. Çalışanların iş kurallarına aşırı

uyumlu davranmalarını gerektiren hiyerarşik bir yapıya sahip örgütlerde otoriter kişilik tipi

başarılı olabilir.

Page 110: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

102

Makyavellenizm (Machiavellianizm): Bu özelliğe sahip bireyler, diğer insanlarla

arasına mesafe koyar ve sonuçlarına göre hareket ederler. Başkalarını kullanmasını severler,

içinde bulundukları duruma göre hareket ederler. Pazarlık durumunda son derece başarıdırlar.

Kendini Yansıtma (Self-Monitoring): Birey, başkalarının davranışlarını gözleyerek

onlara benzer davranış gösterir. Kendini yansıtma gücü yüksek olan kişiler, davranışlarını

çevresine göre düzenleyebilirler. Bu insanların uyum gücü yüksektir, başkalarının

davranışlarına yakın ilgi gösterirler. Farklı konumlarda farklı şekilde davranabildikleri için

yöneticilik görevini başarıyla yürütebilirler.

Kendine Güven (Self-Esteem): Kendine güveni olan kişiler başkalarını memnun etmek

isteyen, başarı için yeteneklerinin varlığına inanan, yaptıkları işten tatmin olan insanlardır. Risk

almayı severler. Güveni düşük olanlar ise etrafına karşı şüpheci, başkalarına bağımlı olan tatmin

düzeyi son derece düşük insanlardır.(S.Robbins,1996,s.97) Risk Alma (Risk Taking): Riske

girme eğilimi yüksek olan kişiler bazı mesleklerde son derece başarılı olabilirler. Örneğin

yöneticilik, borsacılık mesleği bu kişilere uygun olup bazı avantajlar sağlayabilir. Ani kararlar

verilmesi gereken bazı durumlarda yöneticilere ve işletmeye önemli faydalar sağlanabilir.

Sonuç olarak, çalışma yaşamı ile kişilik arasında bir etkileşimin olduğu konuları, çeşitli

araştırmalarla ortaya çıkarılmıştır. Özellikle çalışma yaşamı, kişiliğin oluşması ve gelişmesi

için önemli bir sosyalleşme alanıdır. Ayrıca çalışma ortamı,(iş arkadaşları, yönetimin yaklaşımı

vb.) bireyin kişiliğini etkilemekte aynı zamanda da örgüt, bireyin kişiliğinden etkilenmektedir.

İnsanlar, çalışma yaşamlarındaki ortamın, iş gereklerinin, rollerinin gerektirdiği kişilik

yapılarını benimseme durumundadırlar. Kısaca iş ve kişilik arasında karşılıklı bir etkileşim söz

konusudur.

Bireyin sahip olduğu iş, onun kimliğinin bir parçasıdır ve adı, cinsiyeti ve uyruğu ile

birlikte kimliğini belirtmede önemli rol oynar. Kimlikle meslek arasındaki sıkı bağ,

“doktorum”, “öğretim üyesiyim”, “avukatım” gibi anlatımlarla daha belirgindir. Meslek

rollerine girmek, işten alınan doyumu da belirtir. Çalışma hayatındaki başarı arttıkça bireysel

kimlik ve iş kimliği gelişmeye devam eder. Özellikle kişiliklerine uygun meslekleri seçen veya

işe yönelen insanların kendilerini gerçekleştirme çabaları da sonuçsuz kalmayacaktır.

Çalışmak, hem yaşamın sürdürülmesi hem de kişiliğin gelişmesi için vazgeçilmez bir

gereksinimdir. İnsan çalışıp yarattıkça, kendine güveni artar. Yaptıklarıyla saygınlık

kazandıkça kendini gerçekleştirme olanağı bulur. Üretim sürecine etkin biçimde katılan insan,

içinde yaşadığı toplumun bir parçası olduğunu, kendisine gereksinme duyulduğunu hisseder.

Toplumla bütünleşen kişi, birlik ve beraberlik duygusunu daha iyi anlar.

Olgun ve dengeli kişiliğe sahip olan insanlar, azimli ve sebatkâr oldukları için iş

doyumunu sağlamışlardır ve mutludurlar. Problemleri gerçekçi gözle değerlendirerek toplumun

isteklerine göre çözmeye çalışırlar. Böyle insanlar yaşamaktan, çalışmaktan kıvanç duyarlar.

Geleceğe umutla bakarlar, kompleksli değillerdir, yardım severdirler, iş birliği ve dayanışmaya

açıktırlar. Örneğin, iş yerinde parasal sıkıntı çeken arkadaşlarına borç para vererek üzüntü ve

sevinçlerini paylaşarak, meslekî ve sosyal açıdan onu destekleyerek yardımcı olmaya çalışırlar.

Bu nedenle bir iş yerinde çalışanların kişisel özellikleri, iş yerinin verimliliğini ve işleyişini

Page 111: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

103

önemli ölçüde etkilediği için olgun ve dengeli kişiliğe sahip olanların, bir işletmenin üretim ve

verimliliğini arttıracağı gerçektir.

Öte yandan kişilik özellikleri yaptıkları işe uygun olmayan insanların kendi kişiliklerine

ve çevrelerine saygıları azalır, kendilerini toplumdan soyutlanmış hissederek yalnızlık ve

yabancılaşma duygusunu kapılırlar, kaygı ve gerilimler başlar, davranış ve uyum bozuklukları

artar. Sonuçta iş yerinde çatışma ve huzursuzluk oluşur. Böylece kişisel verim düştüğü için

örgütsel verimlilikte de düşme gözlenir.

Bazı insanlar yaptıkları iş ile kişilik yapıları arasında uyum olsa bile kişilik yapıları

itibariyle geçimsiz olan insanlardır. Kimi insanların ise özel durumlarına ve kişiliklerine bağlı

sorunları vardır. Bu tür insanların anlaşılması ve bunlarla ilişkilerin yürütülmesi zordur.

Topluma uymayan kişiler, herhangi bir gruba ve özellikle her türde otoriteye uymada güçlükleri

olan kişilerdir. Bu kişiler, devamlı saldırgan ve tartışmacı halleriyle her türlü iyi niyetli

davranışa karşılık vermedeki yetersizlikleriyle, kişisel mutsuzluklarıyla ve bulundukları her

grupta kaçınılmaz şekilde yarattıkları sorunlarla tanınırlar. Tek zevkleri kendilerini haksızlığa

uğramış durumuna sokmalarıdır. Bu insanlar psikolojik açıdan incelenirlerse, genellikle

otoriteye başkaldırdıkları ve arkadaşlarıyla, ya da arkadaşları olmadığından tanıdıklarıyla

geçinmede güçlükleri olduğu görülür. Bu kişiler şüpheci ve alaycıdırlar ve her türlü iyi

davranışa karşı gösterdikleri hırçın tepkiler, herkesin kendilerinden uzaklaşmasına yol açar.

Bazıları sadece kendilerini düşünür, başka insanların duygu ve düşüncelerine önem vermezler,

bencil davranırlar, huysuz ve kıskançtırlar.

Her topluluk da olduğu gibi iş yerlerinde de anlaşılması ve geçinilmesi zor olan bu tür

insanların yer alması mümkündür. Bir iş yerinde bu tür insanların bulunması huzursuzluk

yaratır. Huzursuzluk sonucu çalışanların verimlerinin de düşmesine sebep olurlar. Örgütsel

davranış açısından işletmede çalışanların tümü olumsuz etkileneceği için çatışmalar artar. Bu

nedenle çalışma hayatı, örgüt üyelerinin kişiliğinden etkilenmekte, aynı zamanda da bu çevre

bireylerin kişiliğini etkilemekte ve örgütsel davranışı şekillendirmektedir. Sonuçta çalışma

hayatının kalitesi bütün bu oluşumlardan etkilenmektedir. Bu nedenle, personel seçim ve

yerleştirme sürecinde işletmelerin eleman seçiminde kişilik değerlendirmeleri yaparak uygun

olan elemanları işe seçmeleri ve uygun işlere yönlendirmeleri önem kazanmaktadır.

Page 112: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

104

Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti

Bireyin sahip olduğu iş, onun kimliğinin bir parçasıdır ve adı, cinsiyeti ve uyruğu ile

birlikte kimliğini belirtmede önemli rol oynar. Kimlikle meslek arasındaki sıkı bağ,

“doktorum”, “öğretim üyesiyim”, “avukatım” gibi anlatımlarla daha belirgindir. Meslek

rollerine girmek, işten alınan doyumu da belirtir. Çalışma hayatındaki başarı arttıkça bireysel

kimlik ve iş kimliği gelişmeye devam eder. Özellikle kişiliklerine uygun meslekleri seçen veya

işe yönelen insanların kendilerini gerçekleştirme çabaları da sonuçsuz kalmayacaktır.

Çalışmak, hem yaşamın sürdürülmesi hem de kişiliğin gelişmesi için vazgeçilmez bir

gereksinimdir. İnsan çalışıp yarattıkça, kendine güveni artar. Yaptıklarıyla saygınlık

kazandıkça kendini gerçekleştirme olanağı bulur. Üretim sürecine etkin biçimde katılan insan,

içinde yaşadığı toplumun bir parçası olduğunu, kendisine gereksinme duyulduğunu hisseder.

Toplumla bütünleşen kişi, birlik ve beraberlik duygusunu daha iyi anlar.

Page 113: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

105

Bölüm Soruları

1- Aşağıda kişilikle ilgili verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?

a) İnsan, çeşitli durumlarda kişilik yapısına uygun davranır.

b) Kişiliğin temel alt yapısı, bireye ilişkin kalıtımsal ve çevresel etmenlerden

oluşur.

c) Kişilik, bir insanın duyuş, düşünüş, davranış biçimlerini etkileyen etmenlerin

kendine özgü görüntüsüdür.

d) Kişilik, bireyin benliği ve sosyal dış dünyası arasındaki karşılıklı ilişkisi sonucu

oluşur.

e) Genetik özellikler ve çevresel etkenler insanın kişiliğini şekillendirdiği için, her

insanın kişiliği diğerine benzerlik gösterir.

2- Aşağıda kişilikle ilgili verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?

a) Kişilik, bir kişinin tüm özelliklerini yansıtan ve doğumdan ölene kadar devam

eden bir süreçtir.

b) Kişiliğin gelişiminde zeka düzeyi ve öğrenme yeteneği gibi özelliklerin önemli

olmadığı görülmektedir.

c) Kişiliğin bir süreç içinde oluştuğu ve bu süreçte eğitim, deneyim ve öğrenmenin

önemli bir rol oynadığı görülür.

d) Kişilik denildiğinde “belirli bir durumda veya belirli olaylar karşısında kişinin

takındığı tavrın davranışsal yönü ve devamlılık gösteren özellikleri” akla gelir.

e) İnsan, kişiliğini ve bireyselliğini, çevresine yani topluma uyma süreci içinde

kazanan, belli ilişki tiplerine bağlı olarak yapılaştıran bir varlıktır.

3- Aşağıda kişilikle ilgili verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?

a) Kişilik yapısı üzerinde yapılan çalışmalarda bireyin temel özelliklerini belirten

ve devamlılık gösteren bazı karakteristikler üzerinde durulmuştur.

b) Ailede bireyin kişiliğinin temelleri oluşur, öğrenim kurumlarında ise ana

çizgileri belirlenmiş kişiliğin ayrıntıları belirlenip, bireye bilgi ve yetenekler kazandırılır.

c) Bir sosyalleşme yerlerinden biri de bireyin çalıştığı iş yeridir ve kişiliğin

üzerinde etkisi vardır.

d) Çocukluk döneminde gelişen kişilik zaman içerisinde değişikliğe uğramaz.

Page 114: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

106

e) Mesleki sosyalleşme ile kişi bir yandan okul yaşamından devraldığı kişiliğinin

ayrıntılarını belirlemeyi sürdürmekte, diğer yandan uzun süreli etkiler sonucu, kişilik

özelliklerinde değişikliklere yol açabilmektedir.

4- Aşağıdakilerden hangisi bireyin kişiliği ile iş yaşamı arasında uyumun faydaları

arasında yer almaz?

a) Bireyin içinde yer aldığı örgüt üyeleri ile bütünleşmesi, örgüte bağlılığını

arttıracak ve kişinin davranışları ile örgüt üyelerinin davranışları benzer amaçlı olmaya

başlayacaktır.

b) Bireyin içinde yer aldığı sosyal yapı ile kişiliği arasında bir bağ kurulacak olursa

birey, grup normlarına uymada güçlük çekmeyecek ve davranışları ile grup üyeleriyle

ilişkileri arasında yönetsel etkinliği artıracak bir ilişki kurulacaktır.

c) Kişilik yapısı ile örgütün değerler sistemi arasında benzerlik yoksa “ait olma”

ihtiyacını birey işyerine bağlılığını göstererek karşılayacaktır.

d) Kişinin beklentisi ile örgütün amaçları arasında istenen bağın kurulması örgütün

devamlılığı açısından da son derece önemlidir. Bu da büyük ölçüde çalışanların kişiliğine

bağlıdır.

e) Bireyler, bulundukları sosyal yapı içinde kişiliklerine uygun başka bireyler

bulurlarsa ve bu bireylerle olan ilişkileri örgütün belirlediği kalıplar içerisinde yürürse,

örgütsel etkinlik sağlanmış olacaktır.

5) Bireyin herhangi bir davranışının ortaya çıkmasında veya sonuçlarında kendisinin

belirli bir katkısının olduğuna inanması, çok çalışırsa ödüllendirilip yükseltileceğine,

çalışmazsa işten atılacağına inanması gibi kişilik özellikleri aşağıdaki seçeneklerden hangisini

tanımlar?

a) Kendilik kontrolü

b) Makyavenalizm

c) Otoriter kişilik

d) Kendini yansıtma

e) Kendine güven

6) Başarılarını engelleyen her şeyi ortadan kaldırmak ve bunu da kendi çabalarıyla

yapmak isterler. Başarı ve başarısızlarını kendilerinde görürler, bu nedenle orta güçlükteki işleri

yapmayı tercih ederler. Bu kişilik özellikleri aşağıdaki seçeneklerden hangisini tanımlar?

a) Kendilik kontrolü

Page 115: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

107

b) Makyavenalizm

c) Otoriter kişilik

d) Başarıya yönelim

e) Kendine güven

7) Katı kuralları olan, insanları yargılayan ve herkese tepeden bakan, altındakileri ezen,

güvenilir olmayan, çalışanların iş kurallarına aşırı uyumlu davranmalarını gerektiren hiyerarşik

bir yapıya sahip örgütlerde başarılı olan kişilik özellikleri aşağıdaki seçeneklerden hangisini

tanımlar?

a) Kendilik kontrolü

b) Makyavenalizm

c) Otoriter kişilik

d) Başarıya yönelim

e) Kendine güven

8) Diğer insanlarla arasına mesafe koyan ve sonuçlarına göre hareket eden, başkalarını

kullanmasını seven, içinde bulundukları duruma göre hareket eden, pazarlık durumunda son

derece başarılı olan kişilik özellikleri aşağıdaki seçeneklerden hangisini tanımlar?

a) Başarıya yönelim

b) Kendilik kontrolü

c) Kendine güven

d) Makyavenalizm

e) Otoriter kişilik

9) Birey, başkalarının davranışlarını gözleyerek onlara benzer davranış gösterir.,

Davranışlarını çevresine göre düzenleyebilirler, bu insanların uyum gücü yüksektir,

başkalarının davranışlarına yakın ilgi gösterirler. Farklı konumlarda farklı şekilde

davranabildikleri için yöneticilik görevini başarıyla yürütebilirler. Bu kişilik özellikleri

aşağıdaki seçeneklerden hangisini tanımlar?

a) Kendilik kontrolü

b) Makyavenalizm

c) Otoriter kişilik

Page 116: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

108

d) Kendini yansıtma

e) Kendine güven

10) Aşağıdakilerden hangisi kişilik özellikleri yaptıkları işe uygun olmayan insanların

karşılaşabilecekleri durumlardan değildir?

a) kendi kişiliklerine ve çevrelerine saygıları azalır,

b) kendilerini toplumdan soyutlanmış hissederek yalnızlık ve yabancılaşma duygusunu

kapılırlar,

c) kaygı ve gerilimler başlar,

d) davranış ve uyum bozuklukları artar,

e) kişisel verimleri artar, aidiyet duygusu gelişir,

Cevaplar: 1e, 2b, 3d, 4c, 5a, 6d, 7c, 8d, 9d, 10e

Page 117: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

109

6. İLETİŞİM MODELLERİ 1

Bölüm Yazarı

Prof. Dr. Seda Mengü

Page 118: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

110

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

İletişim süreci mümkün olan tüm iletiler arasından birini seçen kaynak ile başlar. Söz

konusu ileti, konuşulan ya da yazılan sözcükler, notalar, müziğin kendisi, resimler,

matematiksel işaretler, sembolik mantık, vücut hareketleri, yüz anlatımları ya da mümkün olan

diğer biçimlerde olabilir. İletici, kanalda iletmeye uygun bir sinyal üretmek için iletiyi işler.

İleti yalnızca kaynakla iletici arasında ve alıcıyla hedef arasında varolur. Bir sinyal yalnızca

iletici ve alıcı arasında yol alır. Tüm bu iletişim sürecini anlamamıza yardımcı olan çeşitli

modeller geliştirilmiştir. Bu bölümde bu modellerin neler olduğu üzerinde durulacaktır.

Page 119: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

111

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1) Ana akım yaklaşımlarca geliştirilen temel kuramlar nelerdir?

2) Shanon ve Weaver’in enformasyon kuramı nedir?

3) Osgood ve Schramm modelleri nelerdir?

4) Lasswell ve Gerbner’in modellerinin özellikleri nelerdir?

5) İki aşamalı akış kuramı nedir?

Page 120: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

112

Bu Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde edileceği veya

geliştirileceği

İletişim sürecinin

öğeleri, niteliği ve

önemi

İletişim sürecinin öğeleri,

niteliği ve neden önemli

olduğu öğrenilecektir.

Kitle iletişim araçları ve modelleri

konusundaki temel düzeydeki

kitaplar incelenerek kavramın içeriği

ve amaçları pekiştirilebilir.

Shanon ve Weaver’in

matematiksel modeli.

Shannon-Weaver, daha

sonra geliştirilecek bir çok

modele kaynaklık eden beş

öğeli bir model ortaya

koyar. İnsan bilimlerinde

yaygın biçimde

kullanılacak ve iletişim

durumundaki tüm insan

edim ve eylemlerini

kapsayacak nitelikteki bu

model öğrenilecektir.

Bu modele ilişkin literatür bilgiler

araştırılabilir.

Osgood ve Schramm

dairesl modeli.

Osgood ve Schramm

dairesl modeli ve bu

modelin sonraki modellere

etkisi öğrenilecektir.

Bu modele ilişkin literatür bilgiler

araştırılabilir.

Lasswell modeli. Lasswell modeli

öğrenilecektir.

Bu modele ilişkin literatür bilgiler

araştırılabilir.

Gerbner modeli. Gerbner modeli

öğrenilecektir.

Bu modele ilişkin literatür bilgiler

araştırılabilir.

Page 121: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

113

Anahtar Kavramlar

Eleştirel yaklaşımlar: Ele aldıkları konuları ya da toplumu dönüştürebilecekleri

düşüncesi ile hareket eder.

Ana akım ya da egemen yaklaşımlardır: Ana akım yaklaşımda ise, ele alınan

konu ya da toplumun kendi ait bir doğası ve kuralları bulunur. Dolayısıyla bu konular

araştırmacıdan etkilenmez. Buna göre araştırmayı gerçekleştiren kişi toplumun dışında ya da

toplumun üstündedir. Müdahale edemez.

Girdi: Fiziksel enerjinin bir şekli ya da duyumsal itkilere (sensory impulses)

çevrilecek şekilde kodlanmış bir "uyarı” dır.

Page 122: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

114

Giriş

İletişim çalışmalarının en önemli özelliği bu alanda yapılan çalışmaların eklektik bir

görünümde olması ve çalışma yapanların bilgibilimsel, yöntemsel ve kavramsal düzeyde ortak

bir yol belirleyememesidir. Kejanlıoğlu’na göre, İletişim çalışmalarında egemen yaklaşım

liberal çoğulcu toplum kuramına, bu yaklaşımın getirdiği liberal demokrasinin bireyci kapitalist

kültür kuramına denk düşer. İletişim çalışmaları denildiğinde, kitle iletişim araçları ile

gerçekleştirilen kitle iletişimi ve bu iletişimi gerçekleştiren kurumlar, bu kurumların

organizasyonel yapıları, iletişim araçlarının içerikleri ve bu içeriklerin izleyiciler üzerindeki

etkilerini ortaya çıkarmaya çalışan araştırmalar akla gelmektedir.

Bu alanda yapılan çalışmalar kapsamında iki paradigma hakimdir. 1. Eleştirel

yaklaşımlar

1. Eleştirel olmayan, ana akım ya da egemen yaklaşımlardır. Eleştirel yaklaşımlar

ele aldıkları konuları ya da toplumu dönüştürebilecekleri düşüncesi ile hareket eder. Ana akım

yaklaşımda ise, ele alınan konu ya da toplumun kendi ait bir doğası ve kuralları bulunur.

Dolayısıyla bu konular araştırmacıdan etkilenmez. Buna göre araştırmayı gerçekleştiren kişi

toplumun dışında ya da toplumun üstündedir. Müdahale edemez.

İletişim alanındaki çalışmalar 1920’lerde ve 3’larda Amerika’da başlamıştır. Bu

çalışmalar doğrudan iletrişim alanı ile ilgili değil, diğer bilim dallarının farklı nedenlerele

yapmış oldukları iletişimi konu alan araştırmalardır. İlk dönem çalışmalarının siyaset bilimi

alanında yapıldığı görülmektedir. Bu dönemde daha çok radyo ve basın aracılığıyla propaganda

yapılması ve bu durumun kamuoyunun oluşumuna etkileri irdelenmekteydi. Bu bağlamda

medyanın insanları nasıl ikna edebileceği sorusuyla psikoloji ve sosyal psikoloji alanlarında

çalışmalar yapılmıştır. Chicago okulu ise, toplumsal yaşamı bir etkileşim sistemi olarak görür.

Toplumsal yaşamdaki kollektif faaliyetler, kültür aracılığıyla dille nesilden nesile aktarılan

simgesel ve ahlaki bir dünyada gerçekleşir. Buna göre toplumsal ilişkiler iletişim aracılığıyla

yürür. Toplumsal çatışmaları iletişim aracılığıyla toplumsal uyuma ve asimilasyona

dönüştürmeyi amaçlamışlardır. Bu çalışmalar davranış psikolojisinden hareketle ele

alındığından iletişim çalışmalarında davranışçı yaklaşımın özellikle iletişim araçlarının izleyici

üzerindeki etkisinin ortaya çıkarılmasında ampirik yollara başvurulmasına neden olmuştur.

Egemen yaklaşımın bu bakış açısı nedeniyle toplumsal, ekonomik ve siyasal durumlar

toplumsal çözümleme ve incelemenin dışında tutulmuştur (Yaylagül, 2014: 26). Bu bağlamda

bu bölümde Ana akım yaklaşımlarınca geliştirilen temel kuramlar ele alınacaktır.

Page 123: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

115

6.1. Ana Akım Yaklaşımlarınca Geliştirilen Temel Kuramlar:

Bu çalışmaların gelişimi toplumbilimlerinin işlevselci yaklaşımına dayanır. Bu

çalışmalar 1930’lu ve 40’lı yıllarda ticari amaçlı medya araştırmalarına uygulanmıştır. Bu

yaklaşım medyanın amacını, mesajları ya da etkileri bütün toplumsal süreçlerden soyutlar.

Toplumsal ideolojik, siyasi, kültürel ve ekonomik sistemle ilişkisini kurmaz. Bu tip

araştırmalarda temel amaç, toplumsal kontrol, ikna ve davranış değişikliklerine ilişkin veriler

toplamaktır. Bu tip araştırmaların eğilimi niceliksel, ampirik, davranış bilimlerinin

yöntemlerini kullanmaktır.

Güçlü Etki Hakkındaki ilk Kuramlar

Medyanın izleyiciler üzerindeki etkileri konusunda ilk çalışmaları yapan ‘kamuoyu’ adlı

eseri ile Walter Lipmandır. Lipman’a göre, insanların dış dünya ile uğraşmak için kullandıkları

kanıların parçalı, çarpıtılmış, önkabullere ve önyargılara dayandığını ve bunların insanları

yanlışa yönelttiklerini ifade etmiştir. İnsanların zihinlerini biçimlendiren bu düşünceler kitle

iletişim araçları ile dışarıdan alınan mesajlarla şekillenmektedir. Daha sonra harold Lasswell

propaganda konulu çalışmalar yapmıştır. Onun çalışmalarına dayanılarak ‘gümüş kurşun ‘ ve

‘hipodermik iğne’ gibi kuramlar geliştirilmiştir. Burada iletişim diğerini etkilemek için bir araç

olarak görülmektedir. İletişimci bu anlamda etkileyici kişidir. Araştırmanın temel sorusu: Kim,

kime hangi kanalı kullanarak hangi etki ile ne diyor? Sorularıdır. Bu sorulara göre, sistem

analizi, içerik analizi, medya analizi, izleyici analizi, etki analizi konuları ele alınmıştır. Kitle

iletişim araçlarının çok büyük bir etkiye sahip olduklarına ilişkin orataya çıkan hipodermik iğne

modelidir. Lazarsfeld, Berelson 1940’larda insanların oy verme davranışlarının üstünde

yaptıkları çalışmada hipodermik iğne modelini destekleyecek bir kanıt bulamamışlardır. Onlar

medyanın oy verme davranışı üzerindeki etkisini ‘iki aşamalı akışa’ bağlamışlardır. Buna göre,

kamuoyu önderleri enformasyonu medyadan alıp kendi düşünce süzgeçlerinden geçirdikten

sonra, oy verecek olan grubun diğer üyelerine aktarmaktadırlar (ibid, ss.50,51).

Sanayi devrimiyle ortaya çıkan kitleler, atomize, birbirlerinden tyalıtılmış,

yabancılaşmış ve kuralsızlaşmış varlıklar olarak yıkıcı bir güç olarak görülüyorlardı. Kitle

iletişim araçlarının böyle bireyler üzerinde doğrudan büyük etkileri olduğu düşünülüyordu. Bu

düşünceye göre göre kitle insanı propagandaya direnecek eleştirel bir akıldan ve bilgden

yoksundu. İktidar seçkinleri bu insanları yönlendiriyorlardı. Bu düşünce ile geliştirilen ilk

kuram hipodermik iğne, sihirli mermi, uyarıcı tepki ya da propaganda modeli olarak da biline

modeldir. Bu model doğrusal bir nedensellik anlayışına dayanır. Buna göre, göndericinin

gönderdiği mesaj alıcı konumundaki bireylerin davranışını etkiler. Bu da bir şırınga ya da

mermi etkisi ile gerçekleşir.

6.1.1. Shannon ve Weaver Modeli ve Enformasyon Kuramı

Claude E. Shannon ve çalışma arkadaşı Waren Weaver’in matematiksel iletişim kuramı

tek yönlü yalın bir çizgisel süreci yansıtır ve bilgi iletiminin gerçekleştiği her duruma

uygulanabilir niteliktedir. Bell telefon araştırma laboratuarlarında geliştirilen ve iletişim

alanında yapılan bilimsel çalışmaların temelinde yer alan Shannon-Weaver modeli, teknik,

Page 124: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

116

anlamsal ve etkililik başlıklarından oluşan üç düzeyli sorunlara şu sorulardan hareketle çözüm

arar: ‘iletişim simgeleri ne kadar kusursuz olarak gönderilebilir?; gönderilen simgeler istenen

anlamı ne kadar doğru olarak ifade eder?; alınan anlam, hedefin davranışını istenen yönde ne

kadar etkileyebilir?’ (Erdoğan & Alemdar, 1990: 63).

İletişim sürecini bu sorular çerçevesinde sorgulayan ve irdeleyen Shannon-Weaver,

daha sonra geliştirilecek bir çok modele kaynaklık eden beş öğeli bir model ortaya koyar. İnsan

bilimlerinde yaygın biçimde kullanılacak ve iletişim durumundaki tüm insan edim ve

eylemlerini kapsayacak nitelikteki bu model, ayrıca, iletişim sürecine beşinci öğe olarak

eklemlediği ‘gürültü’ öğesini açımlarken, ‘artıkbilgi’ (redundancy) ile ‘bilgi yitimi’ (entropy)

terimlerini de kullanacaktır.

Matematiksel iletişim modelinde kaynak, karar alıcı olarak görülmektedir; yani, hangi

iletinin gönderileceğine kaynak karar verir ya da olası iletiler dizgesi içinden birini seçer.

Seçilen bu ileti aktarıcı tarafından, kanal aracılığıyla alıcıya gönderilen bir sinyale dönüştürülür.

Bir telefon için, kanal kablodur, sinyal kablo içindeki elektrik akımıdır, aktarıcı ve alıcı telefon

ahizeleridir. Bir söyleşide konuşanın ağzı aktarıcıdır örneğin; sinyal havadaki kanal aracılığı ile

(havasız bir boşlukta biriyle konuşulmaz) aktarılan ses dalgalarıdır ve dinleyenin kulağı da

öyleyse alıcıdır (Fiske, 1996: 23). Bu durumda, iletinin gönderildiği hedef görece olarak

değişkenlik arz eder ve daha çok iletiyi alan her şeydir; doğrudan iletiye muhatap olan ya da

maruz kalmış kişi ya da şeydir.

Shannon-Weaver sinyalin bir gürültüden etkilenerek engellenmesi ya da gürültülü bir

kanalda bilginin kesilmesi olgusunu artıkbilgi ve bilgi yitimi kavramlarıyla açıklar. Artıkbilgi,

teknik, anlamsal ya da etkililik ile ilgili gürültü etmenleri yüzünden aksayan iletişimi yeniden

harekete geçirmek için önceden üretilmiş iletinin yeniden yapılandırılması ya da yeniden

olduğu gibi yinelenmesi, yani iletideki bilginin fazladan kullanılmasıdır; bilgi yitimi ise iletişim

sürecini aksatacak denli bilgin bulunmayışından, kaybından kaynaklanan aksaklık biçiminde

ifade edilebilir. Birine merhaba demek tastamam bir fazlalıktır; ama iletişim kanallarının açık

tutulması bakımından son derece önemlidir. Telefondaki hışırtının iletişim kanalını

bulandırarak iletinin bilinme ve algılanma oranını düşürmesi, bilgi yitimine uğramış bir

bildirinin ortaya çıkması anlamına gelir. Bu durum kestirimden yoksun ya da anlamlandırılma

gücünü yitirmiş bir ileti ortaya çıkardığından kaynak tarafından hemen giderilme, kestirilebilir

hale getirebilme uğraşına girişilir. Bu da iletinin yinelenmesi ya da değişik biçimde yeniden

söylenmesi demek olur ki, bu durumda yine bir artık bilgi üretilmiş demektir. Öyleyse iletişimin

aksamaması, bir başka deyişle sağlıklı, etkin ve etkili bir iletişim, iletişim kanalında bir gürültü

olmaması ile mümkündür. Kanalda gürültü olmaması ise bu iki olgunun; artık bilgi ile bilgi

yitimi arasında bir denge olması, dengenin sağlanmış olması anlamına gelir.

Bell firmasının Telefon Laboratuarında çalışan Shanon ve çalışma arkadaşı Waren

Weaver tarafından 1949 yılında geliştirilen bu model ana akım pozitivist kitle iletişim

anlayışının temelini oluşturur. Bu yaklaşım iletişimi tek yönlü ve doğrusal bir süreç olarak

kabul eder. Model iletişim sürecinin işleyişinde disfonksiyonel olan gürültü kaynağı faktörünü

iletişim sürecine sokmuştur. Shanon ve Weaver'in modelin "Matematiksel İletişim Modeli" de

denilmektedir. (Yaylagül, 2014: 55).

Page 125: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

117

Süreçte rol alan ilk unsur iletişim kurmak için iletilmek üzere mesaj ya da mesajlar

zinciri üreten bilgi kaynağıdır. Bir sonraki aşamada mesaj verici tarafından sinyaller haline

getirilir. Bu sinyallerin alıcıya giden kanalın özelliklerine uygun hale getirilmesi gerekir.

(McQuail ve Windahl, 1993: 19) Bu modelde bilgi kaynağı, iletilme olasılığı bulunan iletiler

dizisinden bir ileti seçer. İleti yazılı ya da sözlü sözcükler, müzik, resim ya da başka herhangi

bir şey içerebilir. İletici iletiyi kanala uygun bir sinyale dönüştürür. Kanal, sinyali ileticiden

alıcıya ileten araçtır. Karşılıklı konuşmada, iletişim kaynağı beyindir. İletici, sinyalleri

(konuşmaları) üreten ses düzeneği, kanal ise havadır. Alıcı, ileticinin tersi iş görür ve sinyalden

iletiyi yeniden yapılandırır. Hedef iletinin gönderildiği kişi ya da şeydir.

Diğer temel katkılar, Shannon ve Weaver'in “belirsizlik” (entropy) ve “belirlilik”

(redundancy) kavramları ve gürültülü bir kanal içinde etkili iletişimi sağlamak için bu iki

kavram arasındaki gerekli olan dengedir. Kanalda gürültü arttıkça, belirliliğe (iletinin bilinme

derecesinin yüksek oluşu) duyulan gereksinim büyür. Bu durum da iletinin göreli belirsizliğini

azaltır. (Söz gelişi, gürültülü bir kanal içinde ileti gönderen telsiz telgrafçı, iletinin alındığından

emin olmak için iletinin önemli bölümlerini yineler) Kanaldaki gürültünün üstesinden gelmek

için "belirliliği" kullanmak, verilen süre de iletilebilecek bilgi miktarını azaltır (Severin ve

Tankard, 1994: 64) Modelde iletişim terimi "bir zihnin diğer bir usu etkiliyebileceği tüm

işlemleri kapsayan çok geniş bir anlamda" kullanılır (Weaver, 1949’dan aktaran , Severin ve

Tankard, 1994: 66). İletişimin amacı, hedefin davranışını etkileme çabasıdır. Buradaki davranış

geniş bir anlam içermektedir.

İletişim süreci mümkün olan tüm iletiler arasından birini seçen kaynak ile başlar. Söz

konusu ileti, konuşulan ya da yazılan sözcükler, notalar, müziğin kendisi, resimler,

matematiksel işaretler, sembolik mantık, vücut hareketleri, yüz anlatımları ya da mümkün olan

diğer biçimlerde olabilir. İletici, kanalda iletmeye uygun bir sinyal üretmek için iletiyi işler.

İleti yalnızca kaynakla iletici arasında ve alıcıyla hedef arasında varolur. Bir sinyal yalnızca

iletici ve alıcı arasında yol alır.

Telefonu kullandığımızda, kanal telefon telidir. Sinyal telin içinden geçen elektrik

akımıdır. İletici (ahize) konuşulan sözcüklerin ses basıncını elektrik akımına çevirir. Konuşma

olayında, kaynak, beyin; iletici insanın ses mekanizması ya da ses sistemi; kanal, hava; sinyal

ise bir insanın kulağına giden basınçtır. İletici iletiyi kodlama işlevini görür. İleti alındığında

alıcı (bu olayda kulak) iletiyi açmak yani havadan gelen ses dalgalarını beyin için (hedef)

sinirsel itkilere çevirmek zorundadır.

Sinyal hiç şüphesiz, ele aldığımız iletişim sistemine bağlı olarak farklı biçimlerde

olabilir. Konuşmada sinyalin, havada (kanal) ilerleyen ses basıncı olduğunu gördük. Radyo ve

Televizyonda sinyal elektromanyetik dalgalardır. Gazete, dergi ve kitapta ise sinyal, sayfa

(kanal) üstündeki basılı kelime ya da görsel malzemelerdir. Kanal, sinyali ileticiden alıcıya

iletmek için kullanılan araçtır. Bilgi kuramına göre kanal kapasitesi bir kanalın iletebileceği

sembollerin sayısı değil, aksine bir kanalın iletebileceği bilgi ya da bir kanalın bir bilgi

kaynağınca üretilen şeyi iletebilme yeteneğidir (Weaver, 1949’dan aktaran, Severin ve

Tankard, 1994: 67 ) İletici, iletiyi kanalda iletmek için kodlar kodlamaz, alıcı sinyalle gelen

iletiyi yeniden yapılandırmak zorundadır. Alıcının yaptığı işlem, ileticinin gördüğü işlemin

Page 126: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

118

tersidir. Yani alıcı iletilen sinyali yeniden iletiye dönüştürür ve bu iletiyi hedefe gönderir.

Yayıncılıkta alıcı radyo ya da tele vizyonun kendisidir. Konuşma durumunda alıcı kulak yada

sinir sisteminde kulakla ilgili bölümdür. Basılı malzemede de alıcı göz ya da gözün sinir

sistemiyle ilişik bölümüdür.

Hedef iletinin gönderildiği kişi ya da şeydir. Kitle iletişiminde hedef; okuyucu, dinleyici

ya da izleyicilerden biri, yani hedef kitlenin (audience) bir üyesidir. Hedef bir nesne de olabilir.

Termostat bir ısıtma ya da soğutma sistemiyle iletişim içindedir. Bir sübop ayar düğmesi

motorla ya da bir motora benzin ikmaliyle iletişim kurar. Bilgisayarlar birbirleriyle iletişim

kurmak için planlanabilirler (Severin ve Tankard, 1994: 67-68).

Shannon ve Weaver, iletişim araştırmalarında üç sorun düzeyinden söz

etmektedirler. Bunlar: (Erdoğan ve Alemdar, 2005: 63, 64).

A Düzeyi (teknik sorunlar) İletişim simgeleri ne kadar kusursuz biçimde

aktarabilmektedirler?

B Düzeyi (anlamsal sorunlar) Aktarılan simgeler istenen anlamları ne kadar kesinlikte

iletebilmektedirler?

C Düzeyi (etkililik sorunları) Alınan anlamlar, davranışı, arzu edilen yönde ne

ölçüde etkileyebilmektedirler?

A düzeyindeki teknik sorunlar anlaşılması en kolay olanlardır ve model aslında bu

sorunları çözmek üzere geliştirilmiştir.

Anlamsal sorunların da belirlenmesi kolaydır, ancak çözümü daha zordur ve alanı,

sözcüklerin anlamlarından bir Amerikan haber görüntüsünün bir Rus için ne ifade ettiğine kadar

uzanır. Shannon ve Weaver, anlamın iletide içerildiğini düşünürler: dolayısıyla, kodlama

sürecinin geliştirilmesi, anlamsal doğruluğu artıracaktır. Ancak burada, modelin tanımlamadığı

kültürel etmenler de söz konusudur: anlam ileti içinde olduğu kadar kültür içindedir (Fiske,

1990:22-23).

Shannon ve Weaver iletişim sistemiyle ilgili önemli soruları şöyle sıralarlar: (ibid.

63, 64).

a) Bilgi miktarı nasıl ölçülür?

b) İletişim kanalının kapasitesi nasıl ölçülür?

c) Etkili bir kodlama sürecinin özellikleri nedir? Etkili bir kodlamada kanal ne düzeyde

bilgi taşır?

ç) Gürültünün genel nitelikleri nelerdir? Hedefin aldığı iletinin doğruluğunu gürültü

nasıl etkiler? Gürültünün etkileri nasıl en aza indirilir ve ne ölçüde kaldırılabilir?

Page 127: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

119

d)Gönderilen sinyallerin soyut (harfler, noktalar, çizgiler, aralıklar sırası), sürekli olması

(konuşma, müzik) sorunu nasıl etkiler?

Shannon ve Weaver araştırmalarında bu soruları düzey A'da yanıtlamaya çalışmışlardır.

Bilgi: Bu kuramda bilgi kavramı "anlam" ile karıştırılmamalıdır. Biri çok "önemli" öteki

tamamen "önemsiz" iki ileti bilgi bakımından tamamen, eşdeğerde olabilir. Shannon bunu,

iletişimin anlamsal yanının mühendislik yanı ile İlgisi olmadığını söyleyerek açıklar. Bilgi

kavramı, "anlam" kavramındakinin aksine, tek tek İletilere değil, bütüne uygulanır. Bilgi olası

iletiler arasında seçme özgürlüğüdür. İletilerin sayısı arttıkça seçim özgürlüğünde "olasılık"

önemli bir rol oynamaya başlar (Erdoğan ve Alemdar, 2005:64). Bilgi kuramı terimleriyle

açıklarsak, bilgi fen bilimlerindeki belirsizlikle çok fazla benzeşir. Fen bilimlerinde belirsizlik,

rastlantısallığın derecesinin ölçüm aracıdır. Belirsizlik bir durumun düzensizliği ya da kesin

olmamasıdır. Bilgi kuramında ise belirsizlik bir kişinin bir iletiyi yapılandırırken sahip olduğu

seçme özgürlüğünün miktarıyla ilişkilidir (Severin ve Tankard, 1994: 64).

İletişim sürecinde her olasılık bir önce seçilene bağlıdır ve her seçimden sonra

bilinilirlik olasılığı çoğalır. Örneğin konuşmamızda kullandığımız herhangi bir tümceyi alalım.

İlk sözcükten sonra gelen sözcüğün bilinmesinde olasılık ilk sözcükten daha fazladır, bunu

izleyen üçüncü sözcüğün nesne mi, özne mi, sıfat mı, yüklem mi olacağını bilme olasılığı daha

da artar ve belli bir noktaya geldiğimizde sonraki sözcüğün ne olduğunu ya da özelliğini biliriz.

Özellikle herhangi bir sözcüğü oluşturan harflerin sonuna gelmeden belli durumlarda bu

sözcüğün ne olduğunu hemen biliriz. Bu geleceğini bildiğimiz sözcüklerin ya da harflerin

olmasına iletişimde belirlilik (redundancy), bunun aksine de belirsizlik (entropy) denir.

Kuramsal olarak iletişim belirlilik olmadan yapılabilir, fakat uygulamada bu çok az ya

da hiç olmayan bir durumdur. Shannon ve Weaver belirliliğin kod açımında kusursuzluğa,

yanlışları bulmaya yardım ettiğini ve gürültülü bir kanaldaki yetersizliği gidermeye katkıda

bulunduğunu belirtmişlerdir. Buna en basit ömek gürültülü telefon hattında sözlerimizi

yinelememizdir (Erdoğan ve Alemdar, 2005:65).

Gürültü, sinyale enformasyon kaynağının isteği dışında eklenen herhangi bir şeydir.

Gürültü birçok şekilde gerçekleşebilir. Akla en çabuk gelen örnek radyo cızırtısıdır. Bilgi

kuramına göre, gürültü, telefon, radyo, televizyon, ya da sinemadaki ses bozulmaları, bir

televizyon görüntüsündeki gölgelenme ya da biçimsel bozulmalar, bir fotoğrafın lekeli baskısı

ya da bir telgrafın iletimindeki hatalar olabilir. Gürültü, bir spikerin, bilgi kaynağının isteği

dışında sinyale eklediği tavırlar olarak da karşımıza çıkabilir. Gürültü belirsizliği arttırır.

Çelişkili ve teknik bir olgu olarak görünmesine rağmen gürültü aynı zamanda bilgiyi de arttırır.

Hedefte bulunan insanlar da (okuyucu, izleyici, dinleyici) malzemeleri kendi

gereksinimlerine göre seçmek ya da yorumlamak yoluyla eleyicilik yapabilirler. İnsan iletişim

sistemleri Shannon'un yapısal sisteminin aksine işlevsel sistemlerdir. Bu sistemler öğrenme

yeteneğine sahiptirler. İnsanın merkezi sinir sistemi öğrenme yeteneğine sahip olduğundan

işlevsel bir sistemdir dediğimizde, onun şu andaki durumunun kendi geçmiş işlemlerine bağlı

olduğunu demek istiyoruzdur. İletişim sistemleri karşılıklı olabilir (corresponding systems) ya

Page 128: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

120

da karşılıklı olmayabilirler (noncorresponding systems). Karşılığı olan iletişim sistemleri

benzeşik durumlarda meydana gelirler. Telgraf ileticisi ya da manyeto birbirine benzeyen nokta

ve çizgi dizilerini kabul eder ve yineler (iletimde meydana gelen herhangi bir gürültü çıkarılır).

Karşılığı olmayan iletişim sistemleri benzeşik durumlarda meydana gelmezler. Sözgelişi,

telgraf operatörünün verdiği bilgi iletilen iletiyle benzeşmez. İletilen ileti tel üzerindeki akımla

da benzeş değildir. Telsiz telgraf olayında da hava kanalıyla iletilen iyonların iletilen iletiyle

benzeşikliği yoktur (Severin ve Tankard, 1994: 70-73).

Bu kuram bireyler arasındaki ilişkiyi ve iletişimi enformasyon göndermeye indirger. Bu

anlayışa göre ise iletişim hala sadece mesaj alış verişi olarak algılanır. Bu anlayış bu kurama

yönelik geliştirilen bir eleştiridir. Alıcı burada sadece mesajı alan pasif bir konumda değil,

mesajın anlamını yeniden üretebiliyor. Ancak yine de Erdoğan ve Alemdar’a göre modelde

kurulan dünyada tepkiye yer yok. Model yine de kitle iletişimi tek yönlü olduğu için litle

iletişimine uygundur. Bu kuramı insamn iletişimine uyguladığımızda seviye A’daki sorunu

çözdüğümüzde mesajı en iyi biçimde şekillendirip gönderdiğimizde ve bu mesaj alındığında

diğer seviyelerdeki sorunların da ortadan kalkacağı düşünülebilir. Bu durum şöyle bir hatalı

düşünceye neden olmuştur. Mesaj güzel hazırlanırsa istenen etkiyi yaratır düşüncesi hatalı bir

düşüncedir. Enformasyon ve anlam karıştırılmamalıdır. Anlamın kendilerini ilgilendirmediğini

belirtmiştir. Mesaj sadece sözlerin ya da görüntülerin olduğu somut olanı anlatmaz. Gönderen

kişi mesaja kendi amacını da koyar. Ancak burada aynı zamanda alıcının da kendi amacı vardır

ve hatta bunlar ortak bir tarihte de buluşabilirler.

Görüldüğü gibi Shannon-Weaver Modeli ağırlıklı olarak iletiyi aktaran kişinin alıcılara

etkili biçimde ulaşmasını amaçlayan ve özellikle iletişim araçlarında bunu engelleyen sorunları

belirleyen bir modeldir ve bu nedenle eleştirilere uğramıştır. Ancak iletiyi ölçümlemede

getirdiği temel kavramlarla iletişim kuramları arasında önemli bir yeri vardır (İlal, 2007:12).Bu

kuram iletişimin amacını sadece göndericinin amacı ile sınırlamaktadır.

6.2. Osgood ve Schramm Dairesel Modelleri

6.2.1.Osgood Modeli

Dairesel model, C.E. Osgood tarafından yaratılmış ve Schramm tarafından sunulmuştur.

(1954) Bu model iletişim sürecine katılan ana aktörlerin davranışları üzerinde durmaktadır.

Osgood bir bireyin hem gönderme hem alma işlevlerini ele alır ve sembollerin "anlamlarını"

hesaba katar. Shannon ve Weaver Modeli ayrı kaynakları, hedefleri, ileticileri ve alıcıları ima

eder. Bu mekanik sistemler için genellikle doğru olmasına rağmen, insan iletişim sistemleri için

doğru değildir. Schramm ve Osgood modelinde verici ve alıcıdan söz edilmemekte ancak her

iki tarafta da aynı işlevler gerçekleşir. Bir birey birtakım geribildirim mekanizmaları

aracılığıyla kodladığı iletileri yeniden açarak hem kaynak hem hedef, hem iletici hem de alıcı

olarak işlev yüklenebilir. Bu modelde "girdi" fiziksel enerjinin bir şekli ya da duyumsal itkilere

(sensory impulses) çevrilecek şekilde kodlanmış bir "uyarı"dır.

Osgood ve Schramm iletişime katılan tarafları kodlama, yorumlama ve kod açma

işlevlerini yerine getiren eşit taraflar olarak görür. Verici gönderme işlevini şifreleme olarak

Page 129: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

121

gerçekleştirirken alıcı da kod açma ve şifre çözme işlevini yerine getirir. Schramm ve

Osgood’un yorumlama işlevi Shannon ve Weaver’in modelinde kaynak ve hedef tarafından

gerçekleştirilmektedir. Osgood'a göre, bir "konuşma çevresinde" bulunan her insan Shannon ve

Weaver'in Modeli'ndeki gibi iletişimde bulunan komple bir sistemdir. Osgood Shannon

Modelini, iletiler göndermek ve almak için "iletişim birimi" adını verdiği sistem içerisinde

yeniden düzenlemiştir.

Osgood iletişimin sosyal doğasını vurgular ve şöyle der:

Yeterli bir sistem en azından iki iletişim birimini içermek zorundadır: Kaynak birimi

(konuşmacı) ve hedef birimi (dinleyici). Böyle herhangi bir iki birim arasını tek bir sistem

şeklinde bağlayan şeye ileti adını veriyoruz. Bu çalışmanın amaçları içinde iletiyi, bir kaynağın

toplam çıktısının (tepkiler) parçaları olarak tanımlayacağız. Bu parçalar aynı zamanda bir hedef

biriminin toplam girdisinin (uyan) bir bölümü olabilir.

6.2.2. Schramm’ın Kitle İletişim Modeli

Schramm, Shannon ve Osgood'un yapmış olduğu gibi teknik ve teknik olmayan iletişim

arasında keskin bir ayrım yapmaz. Shramm, çoğu fikirlerinde Osgood'dan esinlendiğini kabul

eder. Shramm (1954) ilk modellerinde basit bir insan iletişimi modelinden yola çıkarak iletişim

kurmaya çalışan iki insanın birikimli deneyimlerini hesaba katan daha karmaşık bir model

geliştirmiştir. Shramm daha sonra, insan iletişimini iki insan arasındaki karşılıklı etkileşim

olarak gören bir modele ulaşmıştır. İlk model ile Shannon'un modeli arasında dikkati çeken bir

benzerlik vardır. İkinci modelde Shramm, kaynak ve hedef deneyim alanlarında neyi

paylaşıyorlarsa, gerçekte yalnızca onun iletilebileceği düşüncesini ortaya atmıştır. Çünkü

sadece sinyallerin bu bölümü hem kaynak hem de hedef tarafından ortak olarak yakalanabilir.

Bu modelde kodlama, yorumlama ve kod açma olarak üç unsur bulunmaktadır.

Okuyucu, dinleyici ve izleyiciler kitleyi oluşturur. Her bir birey mesajı alıp kod açmakta,

yorumlamakta ve yeniden kodlamaktadır. Eğer bir birey bir gruba bağlıysa mesajları

yorumlayarak bir karara varırlar. Schramm’a göre, çok kalabalık hedef kitleler bu üç işlevi de

yerine getirmektedirler. Kitle iletişim örgütü hedef kitleyi oluşturan kitleleri yapılan okuyucu

ve izleyici araştırmaları ile sınıflandırmaktadırlar. Buna göre hedef kitlenin ortalama özellikleri

tespit edilerek mesajın içerik ve biçimi hakkında karar verilmektedir. Hedef kitlenin ihtiyaç ve

beklentilerine uygun mesajlar gönderilerek daha etkin hale gelinebilir. Kaynakla hedef kitle

aynı mesajı paylaşmadıkları için geri besleme her zaman gerçekleşmez. Bu yüzden Schramm

modelinde geri besleme örtülü olarak yer almaktadır. Bir daha aynı gazeteyi almama ya da bir

kanalı seyretmeyi bırakma bu anlamda geri beslemeni olumsuz bir örneğidir. Bu model

bağlamında dile getirilen, kodlama yorumlama ve kod açma işlevi eşik bekçileri aracılığıyla

gerçekleşip hedef kitleye ulaşıp ulaşmayacağına karar verilmektedir.

Osgood ve Schramm iletişime katılan tarafları, kodlama yorumlama ve kod açma

fonksiyonlarını- işlemlerini yerine getiren eşit taraflar olarak görürler. Kabaca şifreleme

fonksiyonu vericinin yaptığı iş olan gönderme fonksiyonuna, kodlama, kod açma, şifre çözme

fonksiyonu da alıcının yaptığı iş olan alma fonksiyonuna benzemektedir (McQuail ve Windahl,

Page 130: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

122

1993: 22) Bu modele göre, bireyler birbirleriyle iletişim halindedirler yatılımış değildirler.

Sosyal ilişkiler aracılığıyla mesaja tepki gösterirler. Bu modelde kitle iletişimini toplumun

tamamlayıcı bir parçası olarak görme durumu vardır.

6.3. Lasswell Modeli

Harold Lasswell 1948 yılında yazdığı makalesinde “ Bir iletişim eylemini tanımlamanın

en uygun yolu şu soruları cevaplamaktır” demiştir. Kim, Ne diyor, Hangi kanalı kullanıyor,

Kime, Ne gibi etki oluşturuyor? Lasswell’in modelindeki unsurlarla ilgili araştırma alanları her

bir soruya denk gelecek şekilde; Kim- Kontrol çalışmaları, Ne diyor- içerik analizi, Hangi

kanal-medya analizi, kime - izleyici analizi, Ne gibi etkilerle. Ayrıca bu modelde mesajın hangi

şartlarla gönderildiği ve gönderenin bir şey söylerken ne gibi bir amaçla söylediği de dikkate

alınmalıdır (McQuail ve Windahl, 1993: 16, 17)

Bu modelde niyet hedefi etkilemektir. Dolayısıyla iletişim ikna süreci olarak görülür.

Mesajlar her zaman bu modele göre etki oluşturur. Özellikle siyasal propaganda sürecini

çözümlemek için bu model uygundur. Lasswell’e göre, iletişim sürecinin en önemli unsuru

etkidir. O’na göre iletişim ileti aktarımıdır. O yüzden propagandayı kitlelerin katılımını

sağlayacak tek araç olarak görmüştür. Etki gözlemlenebilen ve ölçümlenebilen bir değişkendir.

İletişim sürecindeki kaynak, kod, kanal, mesaj, hedef kitle ve geri besleme unsurları etkiyi

oluşturan unsurlardır. Bunlarda herhangi bir değişiklik etkinin de değişmesine yol açacaktır

(Işık, 2005: 35). Bu model etki üzerine odaklanmakta, geri beslemeye yer vermemektedir.

6.4. Gerbner Modeli

George Gerbner, bir sosyolog olarak, her iletişim durumuna uygulanabilecek geniş ve

genişletilebilir bir genel model tasarlar. İlk bakışta diğerlerine göre yeterince karmaşık gibi

görünen model, iletişim durumlarına göre dönüştürülebilir dinamik ve etkileşimli bir düzenek

sunar. Bu modelde birbiriyle ilintili iki önerme ortaya konur (Lazar, 2001: 97): İlk önermede,

gerçeklik ile ileti birbirine ilintilenmektedir. Böylece göstergelere ilişkin bilgi edinmemiz

mümkün olmaktadır; ikinci olarak iletişim iki boyutuyla ele alınmaktadır. Bunlardan birisi

izlenim ve algılama, diğeri ise denetim boyutu ya da iletişimdir.

İletişim sürecini algı ve algılama boyutu ile başlatan Gerbner, Lasswell’i andıran

formülünü şöyle tasarımlar (McQuail, Windahl, 1993: 26):

1. bir kişi

2. bir olayı algılayıp

3. tepkide bulunduğunda

4. belli bir ortamda

5. bazı araçlar kanalıyla

Page 131: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

123

6. kullanılabilir bir malzeme hazırlar

7. bunun bir biçimi

8. ve bağlamı vardır

9. içeriği aktararak içerik iletir

10. ve bazı sonuçlara yol açar

Gerbner modelini inceleyecek olursak;

a) Olayın bir trafik kazası olduğunu farzedelim.

b) Litle iletişim aracı olayı çeşitli araçlarla haber alır, algılar,

c) Ardından medya olayı değerlendirerek kodlar ve haber haline getirir ve hedef

kitleye aktarır.

d) Hedef kitle mesajı alır, kodu açar, mesajı deşifre eder.

Bu model, insan iletişimi sürecinin seçici, değişken, öznel ve bilinemez olduğunu

söyler. Bu model aynı zamanda insan- makine iletişimini tanımlamada da kullanılabilir. Tüm

ayrıntısına karşın, Gerbner'in modeli hala Shannon ve Weaver modelinin imgelemsel bir

uzantısıdır. İletişimi ileti aktarımı olarak tanımlar ve her ne kadar sürecin ötesine, O'nun dışına,

de bakıyorsa ve dolayısıyla anlam sorusunu gündeme getiriyorsa da, anlamın nasıl

oluşturulduğu sorusuna doğaldan eğilmez (Fiske, 1990:45-49)

6.5. İletişimle İlgili İlk Alan Araştırmaları ve İki Aşamalı Akış Modeli

B. Berelson ve Paul Lazarsfeld, Columbia Üniversitesi adına Bureau of Applied Social

Research programı çerçevesinde, özellikle 1940 ve 1948 arasındaki başkanlık seçimlerinde

kitle iletişim araçlarının çok güçlü olmadıklarını bulmuşlardır. Özellikle 1940 seçimleri

öncesinde yapılan araştırmalar, medyadaki seçim kampanyalarının insanların oy verme

davranışı üzerinde birebir etkisi olmadığı bunun yerine araya kanaat önderleri gibi bir değiş-

kenin girdiği ve iletişim sürecinin iki aşamalı bir akış sonucunda gerçekleştiğini ortaya

çıkarmıştır. Berelson ve Lazersfeld, medyanın izleyiciler üzerindeki etkisi konusunda aracı

olarak kişilerarası iletişimin rolünün ne olduğunu incelemişlerdir (Rogers ve Chaffe, 1983’den

aktaran, Yaylagül, 2014: 58). Katz ve Lazarsfeld tarafından geliştirilen iki aşamalı akış

modelinde ilk alıcılar konumundaki kamuoyu önderleri, basit bir doğrudan nedensellik

içerisinde yeniden gönderici haline gelirler.

İki aşamalı akış modeline göre enformasyon ve etki iki basamak sürecinden geçerek

oluşur, buna göre kanaat önderinden grubun üyesine geçer. Kanaat önderi içinde bulunduğu

grubun bakış açısına göre iletişimi biçimlendirerek ve saygı duyulan bir önder, dolayısıyla

güvenilir kaynak olarak, etkide bulunur. Kamuoyu önderleri kitle iletişim araçlarından gelen

bilgileri yorumlayarak iletileri yeniden kurgularlar. Kanaat önderleri geleneksel güç sahipleri

Page 132: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

124

ile bir tutulmamalıdır. Bu önderler her mesleki grup ve her sosyo-ekonomik düzeyde

bulunabilirler. Kanaat önderleri kitle iletişim araçlarını önder olmayanlardan daha çok

kullanırlar; konumları ile ilgili iletişim içeriğini seyreder, okur ve dinlerler. Siyasi önder ise

siyasi konuları; eğitici önder ise eğitici konuları; ekonomik hayatla İlgili bir önder ise,

ekonomik konuyu izler ve iletir. Popüler düşünce kanaat önderliğini yüksek statüyle

eleştirmiştir ve etki sürecine özellikle yüksek statüden veya yüksek prestij düzeyinden aşağı

doğru hareket eden dikey bir süreç olarak düşünmüştür. Alan araştırması bulgularına göre,

kanaat önderleri her statü düzeyinde vardır ve her düzeydeki kimseler arasında bulunabilir

(Berelson ve Katz,1955’den aktaran, Erdoğan ve Alemdar, 2005:75). İki aşamalı akış ve

kamuoyu önderi yaklaşımı genellikle medya etkisini tutum ve davranışlardaki kısa dönemli

etkiler olarak görür ve değerlendirir.

Page 133: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

125

Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti

Bu bölümde iletişim çalışmalarına ilişkin tarihsel bir gelişim süreci ele alınmıştır. Ana

akım yaklaşımları çerçevesinde Shanon ve Weaver, Osgood ve Schramm’ın dairesel modeli,

Lasswell ve Gerbner’in modelleri incelenniştir. Shanon ve Weaver’in enformasyon modeli ve

diğer modeller arasındaki farklılıklar ortaya konmuştur. Ayrıca iki aşamalı akış kuramı da ele

alınmıştır. Bu modellerin özellikleri, kullanıldıkları alanlar ve hangi süreçlerde ortaya çıktığı

incelenmiştir.

Page 134: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

126

Uygulamalar

Kanaat önderi içinde bulunduğu grubun bakış açısına göre iletişimi biçimlendirerek ve

saygı duyulan bir önder, dolayısıyla güvenilir kaynak olarak, etkide bulunur. Kamuoyu

önderleri kitle iletişim araçlarından gelen bilgileri yorumlayarak iletileri yeniden kurgularlar.

Kanaat önderleri geleneksel güç sahipleri ile bir tutulmamalıdır. Bu önderler her mesleki grup

ve her sosyo-ekonomik düzeyde bulunabilirler. Kanaat önderleri kitle iletişim araçlarını önder

olmayanlardan daha çok kullanırlar; konumları ile ilgili iletişim içeriğini seyreder, okur ve

dinlerler.

Page 135: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

127

Uygulama Soruları

1.Shanon ve Weaver’in modeli ile Osgood ve Schramm’ın modelleri arasında nasıl bir

fark vardır?

2. Lasswell modelinin özellikleri nelerdir ve hangi soruları sorar?

Page 136: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

128

Bölüm Soruları

1. Teknik, anlamsal ve etkililik başlıklarından oluşan üç düzeyli sorunlara;

• ‘iletişim simgeleri ne kadar kusursuz olarak gönderilebilir?;

• gönderilen simgeler istenen anlamı ne kadar doğru olarak ifade eder?;

• alınan anlam, hedefin davranışını istenen yönde ne kadar etkileyebilir?’

sorularından hareketle çözüm arayan model aşağıdakilerden hangisidir?

a) Lasswell Modeli

b) Lazarsfeld ve Berelson Modeli

c) Shannon-Weaver modeli,

d) Gerbner Modeli

e) Osgood ve Schramm Dairesel Modelleri

2. Aşağıdakilerden hangisi, Berelson ve Lazarsfeld’in Columbia Üniversitesi adına

Bureau of Applied Social Research programı çerçevesinde, özellikle 1940 ve 1948 arasındaki

yapmış oldukları araştırmaların sonuçlarından bir değildir?

a) Başkanlık seçimlerinde kitle iletişim araçlarının çok güçlü etkileri

bulunmamaktadır.

b) Toplumsal yaşamdaki kollektif faaliyetler, kültür aracılığıyla dille nesilden nesile

aktarılan simgesel ve ahlaki bir dünyada gerçekleşir.

c) Medyadaki seçim kampanyalarının kişilerin oy verme davranışı üzerinde birebir

etkisi yoktur.

d) İletişim sürecine kanaat önderleri gibi bir değişken girmekte ve bu süreç iki

aşamalı bir akış sonucunda gerçekleşmektedir.

e) Kişilerarası iletişim, medyanın izleyiciler üzerindeki etkisi konusunda aracı rolü

oynamaktadır.

3. _________________iletişime katılan tarafları kodlama, yorumlama ve kod açma

işlevlerini yerine getiren eşit taraflar olarak görür. Verici gönderme işlevini şifreleme olarak

gerçekleştirirken, alıcı da kod açma ve şifre çözme işlevini yerine getirir.

a) Osgood ve Schramm

b) Lazarsfeld ve Katz

Page 137: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

129

c) Gerbner

d) Frankfurt Okulu

e) Chicago Okulu

4. Shannon ve Weaver, iletişim araştırmalarında üç sorun düzeyinden söz etmektedirler:

A Düzeyi (teknik sorunlar): İletişim simgeleri ne kadar kusursuz biçimde

aktarabilmektedirler?

B Düzeyi _____________________________________________________________

C Düzeyi (etkililik sorunları): Alınan anlamlar, davranışı, arzu edilen yönde ne ölçüde

etkileyebilmektedirler?

Boşluğu doğru şekilde tamamlayacak ifadeyi bulunuz

a) (kültürel sorunlar): Toplumsal çatışmalar iletişim aracılığıyla nasıl toplumsal

uyuma ve asimilasyona dönüştürülebilir?

b) (matematiksel sorunlar): matematiksel iletişim kuramı bilgi iletiminin

gerçekleştiği her duruma uygulanabilir nitelikte midir?

c) (bilgisel sorunlar): sinyalin bir gürültüden etkilenerek engellenmesi ya da

gürültülü bir kanalda bilginin kesilmesi olgusu nasıl açıklanabilir?

d) (iletişimsel sorunlar) kişilerarası iletişim, insan-makine iletişimini tanımlamakta

da kullanılabilir mi?

e) (anlamsal sorunlar): Aktarılan simgeler istenen anlamları ne kadar kesinlikte

iletebilmektedirler?

5. Aşağıdakilerden hangisi Shannon ve Weaver’ın iletişim sistemiyle ilgili olarak ortaya

koydukları önemli sorulardan bir değildir?

a) Bilgi miktarı nasıl ölçülür?

b) İletişim kanalının kapasitesi nasıl ölçülür?

c) Sanayi devrimiyle ortaya çıkan kitleler, atomize, birbirlerinden yalıtılmış,

yabancılaşmış ve kuralsızlaşmış varlıklar olarak mı görülmelidir?

d) Gürültünün genel nitelikleri nelerdir? Hedefin aldığı iletinin doğruluğunu gürültü

nasıl etkiler? Gürültünün etkileri nasıl en aza indirilir ve ne ölçüde kaldırılabilir?

e) Gönderilen sinyallerin soyut (harfler, noktalar, çizgiler, aralıklar sırası), sürekli

olması (konuşma, müzik) sorunu nasıl etkiler?

Page 138: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

130

6.______________, “Bir iletişim eylemini tanımlamanın en uygun yolu şu soruları

cevaplamaktır” demiştir; “Kim, Ne diyor, Hangi kanalı kullanıyor, Kime, Ne gibi etki

oluşturuyor?”

a) Leon Festinger

b) Westley ve Mclean

c) Harold Lasswell

d) Riley ve Riley

e) Newcomb

7._____________, insan iletişimi sürecinin seçici, değişken, öznel ve bilinemez

olduğunu vurgular. Aynı zamanda insan-makine iletişimini tanımlamada da kullanılabilir.

İletişimi ileti aktarımı olarak tanımlar ve her ne kadar sürecin ötesine bakıyorsa ve dolayısıyla

anlam sorusunu gündeme getiriyorsa da, anlamın nasıl oluşturulduğu sorusuna doğaldan

eğilmez.

a) Festinger’in Bilişsel Çelişki Modeli

b) Gerbner modeli

c) Newcomb’un ABX Denge Modeli

d) Westley ve Mclean’in Aracılanmış İletişim Modeli

e) Riley ve Riley’lerin Sosyolojik Modeli

8. Aşağıdakilerden hangisi iletişim alanında yapılan çalışmalarda hakim olan

paradigmalardan bir durumundaki ana akım ya da egemen yaklaşımların özelliklerinden bir

değildir?

a) Ele alınan konu ya da toplumun kendi ait bir doğası ve kuralları bulunur.

b) Ele alınan bu konular araştırmacıdan etkilenmez.

c) Araştırmayı gerçekleştiren kişi toplumun dışında ya da toplumun üstündedir.

d) Araştırmayı gerçekleştiren kişi, yapılan araştırma sürecine müdahale edemez.

e) Ele alınan konu ya da toplumun dönüştürebileceği düşüncesi ile hareket eder.

Page 139: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

131

9.______________, toplumsal yaşamı bir etkileşim sistemi olarak görür. Toplumsal

yaşamdaki kollektif faaliyetler, kültür aracılığıyla dille nesilden nesile aktarılan simgesel ve

ahlaki bir dünyada gerçekleşir. Buna göre toplumsal ilişkiler iletişim aracılığıyla yürür.

Toplumsal çatışmaları iletişim aracılığıyla toplumsal uyuma ve asimilasyona dönüştürmeyi

amaçlamışlardır.

a) Frankfurt Okulu

b) Chicago Okulu

c) Milet Okulu

d) Berlin Okulu

e) Deneyci Okul

10.____________, teknik, anlamsal ya da etkililik ile ilgili gürültü etmenleri yüzünden

aksayan iletişimi yeniden harekete geçirmek için önceden üretilmiş iletinin yeniden

yapılandırılması ya da yeniden olduğu gibi yinelenmesi, yani iletideki bilginin fazladan

kullanılmasıdır; ___________ise iletişim sürecini aksatacak denli bilgi bulunmayışından,

kaybından kaynaklanan aksaklıktır.

a) Anomi / entropi

b) Niceliksel yaklaşım / ampirik yaklaşım

c) Artıkbilgi / bilgi yitimi

d) Hipodermik iğne modeli / sihirli mermi kuramı

e) Belirsizlik (entropy) / belirlilik (redundancy)

Cevaplar: 1 c, 2 b, 3 a, 4 e, 5 c, 6 c, 7 b, 8 e, 9 b, 10 c

Page 140: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

132

7.İLETİŞİM MODELLERİ 2

Bölüm Yazarı: Prof. Dr. Seda Mengü

Page 141: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

133

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

1950'lerde davranışçı okul iletişimde yaygın deneysel/ampirik araştırmalarla sınanan

çeşitli modeller ortaya koydular. Araştırmalar hem bu modellerin hem de bu modellere bağımlı

olarak gelen hipotezlerin laboratuar deneyleriyle ilgilidir. Bu modeller Festinger'in bilişsel

uyumsuzluk ve bilişsel karmaşıklık yaklaşımına dayanır. Bu yaklaşım da psikolojik denge

(homeostasis) kuramından, o da mikrobiyolojiden çıkartılmıştır. Denge kuramının özel

biçimleri olan bu modellere göre, dengesizlik veya uyumsuzlukla veya "çatışmayla" karşılaşan

sistem (insan), örneğin kaçış, reddetme, seçimli kavrama, unutma ve hatırlama gibi çeşitli

mekanizmalar kullanarak dengeyi sürdürür. Bu bölümde sosyal psikplojik deneylere ve

sosyolojiye dayanan iletişim modelleri üzerinde durulacaktır.

Page 142: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

134

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. Sosyal psikolojiye ve sosyolojiye dayanan araştırmaların yapılması ile kamu ve

özel sektörde ne gibi gelişmeler gözlendi?

2. Festinger’in bilişsel çelişki modeli nedir?

3. ABX Modeli nedir?

4. Westley ve Mclean’in aracılanmış iletişim modeli nedir?

5. Riley ve Riley’nin modeli nedir?

Page 143: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

135

Bu Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde edileceği

veya geliştirileceği

Sosyal psikolojik

araştırmalara dayanan

iletişim modelleri.

Denge kuramının özel

biçimleri olan bu modellere

göre, dengesizlik veya

uyumsuzlukla veya

"çatışmayla" karşılaşan

sistem (insan), örneğin kaçış,

reddetme, seçimli kavrama,

unutma ve hatırlama gibi

çeşitli mekanizmalar

kullanarak dengeyi sürdürür.

Bu denge kuramları

öğrenilecektir.

Kitle iletişim araçları ve modelleri

konusundaki temel düzeydeki

kitaplar incelenerek kavramın

içeriği ve amaçları pekiştirilebilir.

Sosyolojiye dayanan

iletişim modelleri.

İletişimde bulunan insanın,

toplumsal yapının bir parçası

olduğu görüşü ağırlık

kazanmaya başladı. John W.

Riley ve Mathilda White

Riley (1959) kitle iletişimine,

toplumdaki diğer toplumsal

sistemler gibi bakarak, daha

sosyolojik bir bakış açısı

getirdiler. Bu modellerin

katkısı öğrenilecektir.

Bu modele ilişkin literatür bilgiler

araştırılabilir.

Festinger’in bilişsel

çelişki modeli

Festinger’in modelinin

iletişim bilimine katkısı

öğrenilecektir.

Bu modele ilişkin literatür bilgiler

araştırılabilir.

Newcomb’un ABX

modeli

Newcomb’un ABX

modelinin iletişim bilimine

katkısı öğrenilecektir.

Bu modele ilişkin literatür bilgiler

araştırılabilir.

Riley ve Riley modeli. Riley ve Riley modelinin

iletişim bilimine katkısı

öğrenilecektir.

Bu modele ilişkin literatür

bilgiler araştırılabilir.

Page 144: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

136

Anahtar Kavramlar

Eleştirel yaklaşımlar: Ele aldıkları konuları ya da toplumu dönüştürebilecekleri

düşüncesi ile hareket eder.

Ana akım ya da egemen yaklaşımlardır: Ana akım yaklaşımda ise, ele alınan

konu ya da toplumun kendi ait bir doğası ve kuralları bulunur. Dolayısıyla bu konular

araştırmacıdan etkilenmez. Buna göre araştırmayı gerçekleştiren kişi toplumun dışında ya da

toplumun üstündedir. Müdahale edemez.

Girdi: Fiziksel enerjinin bir şekli ya da duyumsal itkilere (sensory impulses)

çevrilecek şekilde kodlanmış bir "uyarı” dır.

Page 145: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

137

Giriş

1950 yılında International Communication Association cemiyetini kuruldu. Pozitivist-

deneyci okul, Lasswell'in formülünü, Schramm ve Weaver'in modelini, davranışçı okulun

dengeye dayanan sosyal-psikolojik modellerin kurduğu temeller üzerinde geri-beslemeyi

katarak kısa zamanda egemen olacak anayolunu ortaya koydular. John Riley ve Leonard Cottrel

1950'nin başında Uyaran-Tepki kuramının geçerliliğini tarafından eleştirerek iletişimin

psikolojik savaşta kullanımını anlamak için uyaran-tepki kuramı yerine uluslararası bir modelin

yaratılmasının gerekli olduğunu ortaya koydular. Bununla birlikte 1944'de Paul Lazarsfeld

grubu "People's Choice" (Halkın Tercihi) araştırmasında etkinin doğrudan olmadığını ifade

etmişlerdi. Berelson 1949'da etkinin belli koşullarda belli kişiler üzerinde belli etkiler ürettiğini

söylemişti. Aynı şekilde Lazarsfeld ve Katz'ın (1955) 1945'deki verilerle yaptığı incelemede

kitle iletişiminde "iki aşamalı akım" olduğu ve etkinin fikir liderlerinden geçerek belirlendiği

ortaya çıkmıştı. Tüm bunlar eşliğinde psikologlar laboratuar araştırmalarıyla Lasswelin

propaganda ve soğuk savaş geleneğine bağlı hareket ettiler (Erdoğan, 2005: 77).

Bireylerin tutum ve davranışlarını inceleyen laboratuar ve alan araştırmalarının artması

ile birlikte özel sektörün ve devletin iletişim araştırmalarına ve iletişim teknolojilerine

yatırımları arttı. Ayrıca kitle üretim endüstrileri ve reklamcılık endüstrisinin etkinliğine, siyasal

politikaların ve kamu yönetiminin gelişmesine; uluslararasında Soğuk Savaşı desteklemeye

yardım için, örneğin, Yale grubu laboratuar araştırmalarına devam etti. Bununla birlikte kısa

dalga radyo yayınlarıyla 1950'lerde uluslararası radyo savaşı başladı. Radyo ile Soğuk Savaş

propagandası uluslararası iletişim kavramını ortaya çıkardı. Okullarda uluslararası iletişim

dersleri verilmeye başlandı. Schramm, Lazarsfeld ve Klapper önderliğinde radyo propagandası

ve uluslararası izleyici ve etki araştırmaları başlatıldı (ibid. s.78). 1950'nin sonunda, uluslararası

iletişime kültürel ilişki ve kültürel temas eklendi.

Erdoğan ve Alemdar’a göre, 1950'lerde davranışçı okul iletişimde yaygın

deneysel/ampirik araştırmalarla sınanan çeşitli modeller ortaya koydular. Araştırmalar hem bu

modellerin hem de bu modellere bağımlı olarak gelen hipotezlerin laboratuar deneyleriyle

ilgilidir. Bu modeller Festinger'in bilişsel uyumsuzluk ve bilişsel karmaşıklık yaklaşımına

dayanır. Bu yaklaşım da psikolojik denge (homeostasis) kuramından, o da mikrobiyolojiden

çıkartılmıştır. Denge kuramının özel biçimleri olan bu modellere göre, dengesizlik veya

uyumsuzlukla veya "çatışmayla" karşılaşan sistem (insan), örneğin kaçış, reddetme, seçimli

kavrama, unutma ve hatırlama gibi çeşitli mekanizmalar kullanarak dengeyi sürdürür. Denge

yaklaşımlarıyla uyum içinde olan Skinner'in "davranışçılık", G. Homans'ın "takas

davranışçılığı" ve P. Blau'nun "takas yapısalcılığı" yaklaşımları iletişim kuram ve

araştırmalarında da egemen olmuştur. Bu yaklaşımların temeli A. Smith, D. Ricardo, J. S. Mili

ve J. Bentham'ın "faydacılık" görüşünde bulunabilir: Kişiler özgür ve rekabetçi pazarda,

başkalarıyla olan alışveriş veya karşılıklı etkinliklerinde maddi çıkarlarını artırma peşinde

koşarlar. Skinner'in davranışçılık yaklaşımında, klasik kapitalist iktisatçıların faydacılık

görüşünde kullandıkları kavramlar insanın davranışlarını açıklamada kullanılan kavramlarla

değiştirilmiştir: Fayda - Ödül; Mal oluş - Eziyet/ceza olmuştur. Davranışçılıkla makro

Page 146: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

138

sosyolojik açıklamadan sosyal-sosyolojik açıklamanın egemen olduğu mikro-sosyolojik

açıklamaya geçilmiştir. Bu yaklaşımlar şu temel varsayımlara sahiptir:

Kişiler en az "ceza" ve en çok "ödül" veren davranışları yayarlar.

Geçmişte "ödül" elde edilen "uyarıcıya" tekrar rastladığında geçmişteki

davranışın aynısını gösterirler. Yani, Kişiler geçmişte ödül alan davranışları tekrar ederler.

Davranışların tekrarı "ödül" devam ettikçe sürer.

Aynı veya benzer durumlarda, geçmişte "ödü!" ile sonuçlanan bir davranışa

verilen ödül birden bire azalırsa, kişi kızgınlık ve merak gibi tepkiler gösterir.

Çok ödül veren bir davranışın ödülü azalırsa, kişi öteki ödüller için alternatif

davranışlara yönelir (Erdoğan & Alemdar, 2005: 79-80).

Davranış psikolojik gereksinmelerle yönlenir. Yani davranışın ardında psikolojik

gereksinimler yatar. Bütün bu kuramlar insan organizmasının dinamik dengede olduğu

görüşüne dayanır. Bu kuramların en önde gelenleri Newcomb'ın iletişim faaliyetlerinin

simetriği (ABX) (1953), Heider'in denge (1958), Osgood ve Tannenbaum'un uyum (1955) ve

Festinger'in bilişsel tutarlılık ve çelişki (1957) yaklaşımlarıdır.

Page 147: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

139

7.1. Deneye Dayalı Olarak Geliştirilen Sosyo-Psikolojik Kuramlar

7.1.1. Festinger'in Bilişsel Uyum Kuramı

Bilişsel uyumsuzluk içinde soruşturulacak öğeler (1) bir birleriyle ilişkisiz, (2)

birbirleriyle tutarlı (Festinger'in deyimi ile uyumlu) ya da (3) birbirleri ile tutarsız (Festinger'in

deyimi ile uyumsuz) olabilirler. İlişki biçimleri, tutarlılık ya da tutarsızlık ile mantıki olarak

ilişkili olmak zorunda değildir (Severin ve Tankard, 1994:243).

Festinger’e gore eğer kişinin sahip olduğu bir inanç, bilgi ya da tutum yine o kişinin

sahip olduğu bir başka inanç, bilgi ya da tutumun tersini gerektirirse, bu iki inanç, bilgi ya da

tutum arasında bilişsel çelişki vardır. Kişinin tutumu ile davranışının birbiriyle tutarlı olması

gerekir yoksa meydana gelebilecek çelişki kişiyi rahatsız edecektir (Yüksel, 1994: 64).

Bu kurama göre eğer bir insan psikolojik olarak (mantıksal olması gerekli değildir) ayrı

iki bilişe sahipse bu ayrılık (uyumsuzluk/çelişki) rahatsızlık vericidir ve kişi bu uyumsuzluğu

azaltmaya çalışır. Çelişki, bilişlerin birini yada ikisini de değiştirerek ya da yeni bir biliş

edinilerek çözümlenebilir.

1950'ler boyunca bir dizi tutarlılık ile ilgili çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu

çalışmaların hipotezinde insanların inançlarının ve yargılarının birbiriyle tutarlı olduğu anlayışı

hakimdir. Profesör Leon Festinger' in bilişsel uyum kuramı bunlar arasında en çok bilinen

kuramdır. Bu kurama göre insanların sahip oldukları tutumlar, inançlar ve değerler, kendi

arasında tutarlı ve uyumludur. Bunlar arasında bir uyumsuzluk ve tutarsızlık meydana

geldiğinde insanlar, çatışmaları azaltarak dünya görüşlerini kendi içinde tutarlı hale getirmeye

çalışırlar, insanlar medyadan ya da herhangi bir enformasyon kaynağından kendi tutum ve

düşünceleriyle tutarlı olmayan mesajlar aldığında yapacakları birkaç şey vardır. Bu durumda

ya kendi düşünceleriyle tutarlı olan mesajları alırlar, ya da kendilerininkiyle çelişen iletileri

reddederler; ya uyumsuzluk konusunun önemini azaltırlar ya da kendisininkiyle uyumsuz olan

iletiyi kabul edip kendi tutum ve davranışını aldığı bu mesajla uyumlu hale getirirler. Buna göre

hedef kitle, medyadan gelen mesajları algılamada seçici davranırlar (Yaylagül, 2006: 50,51).

Algı seçiciliği kuramında iki alan, "secici maruz kalma" (se-lective exposure) ve "seçici

hatırlama" (selective retention) birbirine benzer. Bazı insanlar bilerek bazı televizyon

kanallarını izler, bazı dergileri ve gazeteleri okurlar. Bazı insanlar kendi düşüncelerine karşı

olan ve onların düşünceleri ile uyuşmayan televizyon kanallarını izlemez, gazeteleri ve dergileri

okumazlar. Bunlardan bilerek kaçınırlar. Bu davranış seçici maruz kalma davranışıdır. Seçici

hatırlamaya göre ise insanlar medyadan edindikleri enformasyon ve düşüncelerden kendi

istediklerini hatırlarlar, istemediklerini hatırlamazlar (Agee, Ault ve Emery, 1985’den akt.

Yaylagül, 2006: 51).

Newcomb, Heider, Festinger, Osgood, vb aydınların, "bilişsel tutarlılık ve çelişki"

görüşüne dayanan tercihli algılama, dikkat, yaklaşma, kaçınma, izleme, hatırlama

varsayımlarına göre, kişiler: (Erdoğan & Alemdar, 2005: 83)

Page 148: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

140

İnanç ve tutumlarını korumak için aldıkları iletileri sansür ederler.

İnanç, tutum ve faaliyetlerini destekleyen iletiler ararlar; öyle olmayanlardan

kaçınırlar.

Dikkatler tercihlidir.

Bellekte tutma ve hatırlama da tercihli olarak yapılır.

Algıda (kavramada, bilişte) uyum arayışı, özellikle inançlar ve etkinlikler

saldırıya uğradığında ya da bu inançlara ve etkinliklere karşı kişinin güveni az olduğu zaman

daha çok ortaya çıkar.

Festinger'e göre, uyumsuzluğu deneyimleyen kişi çelişki üreten herhangi bir

enformasyondan kaçınır. Kaçınma varsayımı araştırma sonuçlarıyla pek destek bulmamasına

rağmen reddedilmemiştir. Değerlere ve tutumlara uygun enformasyon arama varsayımı daha

çok destek bulmuştur. Freedman ve Sears'e göre (1965), Festinger kaçınma ve uyumluyu izleme

arasında açık bir ayırım yapmamıştır. Bu ayırımın yapılması gerekir, çünkü "kaçınma" hipotezi

çelişki üreten; uyum hipotezi de uyumsuzluk azaltan enformasyonla ilgilidir. Dinamik denge

modelinde bu ikili, hipotezin iki yanını oluşturur. Festinger'de "uyumsuzluk/çelişki" tercih

yapılıncaya kadar ortaya çıkmaz; dolayısıyla, Festinger seçim hakkında önceden bir tahmin

yapmaz. Fakat etkinliklerin doğru olması isteği kişinin belli bir seçenek hakkında karar

vermesini etkiler. Eğer konuya herhangi bir bağlılığı yoksa ve hangi seçeneğin en iyi

olduğundan emin değilse, seçeneklerin lehinde olan enformasyon emin olmayı artırır (ibid.,

s.83) Algıyla ilgili uyum ve uyumsuzluk konusu tutum değişimi yerine tutum istikrarını,

enformasyon alma yerine enformasyon aramayı, gönderici yerine alıcıyı, çevreyi denetim

yerine algı sisteminin istikrarını ön plana çıkarmıştır. Bu görüş aynı zamanda aktif izleyici ve

kullanımlar doyumlar yaklaşımının odak noktasıdır.

7.1.2. ABX Denge Modeli

ABX Modeli psikolog olan Theodor Newcomb tarafından geliştirilmiştir. Kişiler arası

iletişim süreci bağlamında kurulan iletişimsel ilişkilerde iletişimde bulunan insanların sahip

oldukları inanç, tutum ve davranışlar önemli bir yere sahiptir. Böylece bireyler, hem kendi içsel

iletişimlerinde hem de diğer insanlarla olan iletişimlerinde bir denge ararlar. A ve B,

birbirleriyle iletişimde bulunan iki kişiyi sembolize eder. X ise bu kişilerin iletişim etkinliğinin

içeriğini, konusunu oluşturan bir başka kişi, olay, ya da olgudur. Eğer A ve B, X'e karşı farklı

bir bakış açısı ya da düşünce ya da tutuma nahipse A ve B arasındaki iletişim ilişkisinde bir

dengesizlik durumu ortaya çıkar. Böylece bu iki kişiden birisi diğerine ya da X'e karşı olan

tutum ve düşüncelerini değiştirebilir.

Böylece, iletişimde bulunan iki kişi aralarında bir anlaşmaya ulaşana kadar bir gerilim

yaşanacaktır (Yaylagül, 2006: 51, 52).

Page 149: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

141

X

B

Şekil-1: Newcomb'un ABX Denge Modeli (ibid., s. 52)

Bu modele göre, iletişimde bulunan insanların birbirlerine ve çevrelerindeki üçüncü

kişi, nesne ve olaylara karşı ortak yönelimlerinde iletişim faaliyetleri işlevseldir. Çünkü iletişim

denge ve yönelimi destekleyen, güçlendiren bir süreçtir. İletişim sayesinde A, B ve X birimleri

arasındaki bilgi akışı ile denge korunur ve sürdürülür. Bu model, bireylerin sahip oldukları

tutum, düşünce ve davranışları destekleyecek bilgilere ve iletişim ilişkilerine olumlu

yaklaşacakları düşüncesi olduğundan algıda seçicilik ve bilişsel uyum kuramında olduğu gibi

iletişim faaliyetleri ile sahip oldukları dengeyi korudukları veya korumaya çalıştıkları görüşü

savunulur.

Bu modele göre iletişim, her türlü mikro ve makro sistem için zorunlu bir gereksinimdir.

Makro anlamda toplumsal uyum veya fikir birliği (consensus) sorununu da açıklamada

kullanılır. Böylece, mikro- psikolojik alan kullanılarak, makro-siyasal sosyolojik açıklamaya

gidilir. Mikroda olduğu gibi bu makro açıklama da, araştırma soru, sorun ve çözümlerde konu

olarak "kişiyi" ele alır. Araştırmanın sonucunda, politika önerilerinde, çözüm olarak tekrar

"kişiye" dönülür, eğer bir sorun varsa, düzeltilmesi gereken "kişidir" ve kişinin eğitilmesine,

tedavisine, bilinçlendirilmesine ve iyileştirilmesine yönelik politikalar öngörülür. Bu

bölümdeki bütün yaklaşımlar bu temel karakteri taşır (Erdoğan & Alemdar, 2005: 86).

7.1.3.Westley-MacLean'm Aracılanmış İletişim Modeli

Newcomb tarafından kişiler-arası iletişim sürecini anlamak ve açıklamak için

geliştirilen ABX Denge Modeli, Westley ve Maclean tarafından kitle iletişim sürecine

uygulanmıştır. Buna göre, A iletişim kaynağını oluşturan bir kitle iletişim kurumudur. Bu

kurum toplumda meydana gelen olay, olgu, eylem veya kişiler hakkındaki görüşlerden birisini

seçerek B birimine ileti olarak gönderir. Ayrıca B, X'i doğrudan kendisi de görebilir (XB) ve A

(kaynağa karşı) bir reaksiyon gösterebilir.

Aynı modelin ikinci bir versiyonunda C ile sembolize edilen kitle iletişimcisinin kanal

rolünü oynadığı bir durumdur. Buna göre, A ve B arasında X'e ilişkin mesajların aktarılmasında

C bir faktör olarak araya girer ve nelerin aktarılacağını belirler. Burada A bir kaynak, B bir

izleyici ve C ise mesajı B'ye aktaran bir aracıdır. Bu durumda iletişim Şekil 4' de verildiği gibi

gerçekleşir (Yaylagül, 2006: 52, 53).

Page 150: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

142

ŞekiI-2: Westley Maclean Modelinin Kitle İletişimine Uyarlanmış Versiyonu (ibid., s.

54)

Burada X, toplumsal yapı içerisinde bir kişi, nesne ya da olayı temsil eder. A ise X

olayını topluma aktaracak kişi ya da kurumlan temsil eder. C, medya kurumunda çalışan ve A

tarafından topluma verilmek istenen mesajlar arasından seçme yapan ve seçtiklerini aktaran

bir tür eşik bekçisidir. B ise izleyici konumundadır ve çeşitli konulardaki yönelimleri için

kendisine aktarılan bilgilere ihtiyacı vardır. X', C tarafından seçilen mesajdır. Bu mesaj medya

kurumu tarafından 'X' olarak yeniden biçimlendirilir ve izleyiciye ulaşacak esas mesaj haline

gelir. FBA izleyici olan B tarafından esas kaynak olan A'ya gönderilen geri beslemedir

(feedback). Bu geri besleme davranışlarla ortaya çıkar. Eğer A'nın amacı B'nin bir ürünü

alması, bir partiye veya adaya oy vermesi veya bir görüş ve düşünceyi desteklemesi ise FBA

burada izleyicinin bu konudaki davranışı olmaktadır. FBC ise izleyicinin iletişim kurumuna

gönderdiği geri beslemedir. Bu da doğrudan telefon etme, mektup, e-mail yazma ya da izleyici

araştmrıalan ile ortaya konur. Bu geri besleme C'nin daha sonraki seçimleri için bir yol

gösterici olma işlevini yeriııe getirir. FCA ise iletişim kurumundan, mesajın asıl kaynağı olan

A'ya yönelik iletişim girişimidir. Bu A'nın mesajını seçme, kabul etme ya da reddetme ve

izleyiciye göndermeme şeklinde olabilir. X3C ise A olmaksızın kitle iletişim kurumunun

çalışanlarının X hakkında kendilerinin doğrudan edindikleri bilgidir (ibid., s. 55)

Page 151: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

143

Şekil 3. Westley-MacLean modelinin Kitle iletişimindeki biçimi (Erdoğan &

Alemdar, 2005: 87)

Kitle iletişiminde, "A" haber toplayan gazeteci olabilir; "C" radyo gibi herhangi bir

kitle iletişim örgütü ve bu örgütteki enformasyon işleme sürecidir. X'ler iletişimin konusu

olabilecek A, B ve C'nin yakın veya uzak çevresindeki şeyler; f'ler verilen karşılıklardır; B ise

izleyicidir. Kitle iletişiminde birçok C'ter birçok A ve X'lerden seçtiklerini B'lere iletirler. Aynı

zamanda C'ler A'lara karşılık geri besleme yapar. Modele A açısından bakarsak kendimizi,

örneğin gazeteci olarak toplumda önemli bir görev yapan, herhangi bir nedenle iletişim aracını

kullanan veya kullanmasına izin verilen kişi veya örgüt olarak görürüz.Modele C açısından

bakarsak, C'nin kasıtlı ya da kasıtsız olarak "aracı" rolü oynadığını görürüz. Kasıtlı aracılıkta,

C bir "savunucunun", örneğin parti konuşmacısının, derneğinin, iletişimini aktarır. Kasıtsız

aracı rolünde planlanmamış dünya olaylarını izleyicilere sunar. Modele göre hem kasıtlı, hem

de kasıtsız görevinde C seçme yapar. Bu seçme hem sayısız olaylar ve konular (X'ler), hem de

A'ların ilettikleri arasından yapılır (ibid., s.87)

7.1.4. İletşime Sosyolojik Yaklaşım: Riley-Riley Modeli

İlk iletişim modelleri; iletişimin toplumsal bir boşlukta yer alıp çevresel etkenlerden

etkilenmediği gibi izlenim yarattılar. Ancak zamanla, iletişimde bulunan insanın, toplumsal

yapının bir parçası olduğu görüşü ağırlık kazanmaya başladı. John W. Riley ve Mathilda White

Riley (1959) kitle iletişimine, toplumdaki diğer toplumsal sistemler gibi bakarak, daha

sosyolojik bir bakış açısı getirdiler (McQuail ve Windahl, 1996:52). Riley'lere göre, gönderici

iletisini aynı sistem içindeki öteki kişilerin ve grupların etkinlikleri ve umduklarına uygun bir

şekilde gönderirler (ibid., s.91).

Riley ve Riley, iletişim sürecine etki eden faktör olarak toplumsal grupların önemine

dikkat çekmişlerdir. Toplumsal gruplardan birincil ve ikincil gruplar iletişim sürecinde etkin ve

önemli bir yere sahiptir. Birincil gruplar aile, akrabalar ve arkadaş grupları gibi yüz yüze ve

samimi bir şekilde ilişkide bulunulan insanlardır, ikincil gruplar ise insanların daha çok resmi

ve hukuki ilişkilerde bulundukları örgütsel kurum ve kuruluşlardır. Toplumsal gruplar,

insanların sahip oldukları değer ve düşünce yargıları; ile normları, gelenek, görenek ve düşünce

sistemlerini biçimlendirirler (Yaylagül, 2008: 56). Burada bireyin grup üyesi olma gibi bir

gereksinimi yoktur.

Page 152: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

144

İletişim sürecinde, gönderen ve alıcı olarak birey birincil gruplar tarafından etkilenir.

Birincil gruplar, toplumsal yaşamda boşlukta, izole bir şekilde bulunmazlar. Örnek verecek

olursak, bir öğrenci okulda genellikle sınıf içinde bir küçük grup (birincil grup) içinde ve aynı

zamanda okul (geniş toplumsal yapı) gibi daha geniş bir grubun içinde yer alır. Birincil gruplar

birbirlerinin tutumlarını ve davranışlarını etkilerken aynı zamanda kısmen de geniş toplumsal

yapıdan etkilenirler (McQuail ve Windahl, 1996:52). Burada öncelikle mesajı alan kişi Birincil

ve İkincil grupların parçası olarak belli bir toplumsal yapı içerisinde yer alır. Bu gruplar alıcının

iletileri alımlamasını, anlamasını ve anlamlandırmasını ve bu süreç sonucunda bu iletiye karşı

nasıl bir reaksiyonda bulunacağını biçimlendirir. Ancak birincil ve ikincil gruplar ve toplumsal

yapı, sadece alıcı konumunda olanları etkilemez. Hem gönderici hem de alıcı konumunda

bulunanlar birincil ve ikincil grupların ve geniş toplumsal yapının içinde yer alarak iletişim

faaliyetinde bulunurlar.

John W. Riley ve Mathilda White Riley (1959), 1950'li yılların sonunda iletişim

faaliyetlerinin tam olarak anlaşılabilmesi için toplumsal grupların önemine dikkat çekmişlerdir.

Bu modelin en önemli özelliği iletişimi psikolojik ve kişisel bir süreç olarak değil toplumsal ve

kurumsal bir faaliyet olarak ele almalarıdır. Önceki yaklaşımlar, kitle iletişiminde kaynak

konumunda olan kişi ve kurumları izleyiciyi etkileme amacında olan son derece güçlü varlıklar

olarak düşünülmekteydiler. Bunların daha önceden bilinçli olarak tasarlayıp hazırladıkları

iletileri bir kanaldan izleyiciye gönderdiği ve onun tutum, düşünce ve davranışlarını etkilediği

fikri vardı. Bu bakış açılarına göre, izleyiciler kitle içindeki atomize olmuş bireylerdiler. Buna

göre psikoloji dışı faktörler pek dikkate alınmamıştır. JRiley ve Riley, iletişim sürecine etki

eden faktör olarak toplumsal grupların önemine dikkat çekmişlerdir. Toplumsal gruplardan

birincil ve ikincil gruplar iletişim sürecinde etkin ve önemli bir yere sahiptir. Birincil gruplar

aile, akrabalar ve arkadaş grupları gibi yüz yüze ve samimi bir şekilde ilişkide bulunulan

insanlardır, ikincil gruplar ise insanların daha çok resmi ve hukuki ilişkilerde bulundukları

örgütsel kurum ve kuruluşlardır. Bu bağlamda toplumsal gruplar, insanların sahip olduklan

değer ve düşünce yargıları ile normları, gelenek, görenek ve düşünce sistemlerini

biçimlendirirler (Yaylagül, 2006: 55, 56).

Page 153: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

145

Şekil 4. Rileylerin Modelinde Alıcı ve Birincil ve İkincil Grup İlişkileri (ibid., s.

57)

Burada öncelikle mesajı alan kişi Birincil ve İkincil grupların parçası olarak belli bir

toplumsal yapı içerisinde yer alır. Bu gruplar alıcının iletileri alımlanmasını aktarılmasını ve

anlamlandırmasını ve bu süreç sonucunda bu iletiye karşı nasıl bir reaksiyonda bulunacağını

biçimlendirir.

Page 154: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

146

Şekil-5: Riley'lerin Modelinde Gönderici, Alıcı ve Birincil ve İkincil Grup İlişkileri

(ibid., s. 58)

Ancak birincil ve ikinci gruplar ve toplumsal yapı, sadece alıcı konumunda olanlan

etkilemez. Gönderici de Şekil 6'da görüldüğü üzere hem gönderici hem de alıcı konumunda

bulunanlar birincil ve ikincil grupların ve geniş toplumsal yapının içinde yer alarak iletişim

faaliyetinde bulunurlar.

Page 155: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

147

ŞekiI-6: Riley'Ierin Sisteminde İletişim Sistemi ve Toplumsal Yapı İlişkisi (ibid., s.

59)

Burada çok yönlü, geniş ve toplumsal bir faaliyetler bütününe dikkat çekilmektedir.

Toplumsal yapı, hem iletişimde bulunan gönderici ve alıcıyı hem de onların içinde yer aldıklan

birincil ve ikincil grupları kapsar. Kitle iletişim süreci ile toplumsal yapı karşılıklı etkileşim

içerisindedir. Medya hem bu toplumsal yapının bir parçası olarak ondan etkilenir hem de bu

toplumsal yapıyı etkiler. Model, kitle iletişimi kavramı ile var olan sosyolojik teoriler arasında-

ki bağlantı kurmaya yardımcı olmakta; önceden tam olarak açıklanmamış araştırma

sonuçlarının sosyolojik tahlillerine imkân vermektedir. Kitle iletişiminin bir sosyal süreç gibi

görülmesi fikrini ileri sürmesi ve bu sürecin içinde geçtiği toplumda etkileşim içinde olduğunu

savunması, modelin önem taşıyan özellikleridir.İletişimin etkilerinin önemi konusuna, değişik

bir açıdan bakmamızı sağlaması açısından da model önem taşımaktadır. Mendeisohn (1963),

Riley'- lerden, "Kitle iletişiminde yeni yaklaşımların" iki mucidi olarak bahseder. Onlar kitle

iletişim araçlarının birey veya gruplar üzerinde etki oluştururken psikolojik faktörlerin aracılık

rolü olduğuna dikkat çekerler" (McQuail & Windahl, 1993).

Page 156: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

148

Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti

Bu bölümde iletişim çalışmalarına ilişkin tarihsel bir gelişim süreci ele alınmıştır.

Festinger’in bilişsel çelişki modeli, Newcomb’un ABX modeli, Westley ve Mclean’in

aracılanmış iletişim modeli ve Riley’lerin sosyolojik modeli üzerinde durulmuştur. Bu

modellerin iletişim bilimine katkıları ele alınmıştır.

Page 157: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

149

Uygulamalar

Rileylerin modelinde alıcı ve Birincil ve İkincil Grup İlişkilerini anlatan şemayı çizip

yorumlayınız.

Page 158: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

150

Uygulama Soruları

1.Festinger’in bilişsel çelişki modeli ile Newcomb’un ABX modeli arasında nasıl bir

fark vardır?

2. Riley ve Riley modeli neden önemlidir, iletişime nasıl bir katkısı vardır?

Page 159: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

151

Bölüm Soruları

1. Davranışçılıkla makro sosyolojik açıklamadan sosyal-sosyolojik açıklamanın

egemen olduğu mikro-sosyolojik açıklamaya geçilmiştir. Aşağıdakilerden hangisi bu

yaklaşımların dayandığı temel varsayımlardan bir değildir?

a) Kişiler en az "ceza" ve en çok "ödül" veren davranışları yayarlar.

b) Geçmişte "ödül" elde edilen "uyarıcıya" tekrar rastladığında geçmişteki

davranışın aynısını gösterirler - Kişiler geçmişte ödül alan davranışları tekrar ederler.

c) Araştırmayı gerçekleştiren kişi toplumun dışında ya da toplumun üstündedir.

Müdahale edemez.

d) Aynı veya benzer durumlarda, geçmişte "ödü!" ile sonuçlanan bir davranışa

verilen ödül birden bire azalırsa, kişi kızgınlık ve merak gibi tepkiler gösterir.

e) Çok ödül veren bir davranışın ödülü azalırsa, kişi öteki ödüller için alternatif

davranışlara yönelir.

2. Bazı İnsanların bilerek belirli televizyon kanallarını izlemesi, bazı dergileri ve

gazeteleri okuması, kendi düşüncelerine karşı olan ve onların düşünceleri ile uyuşmayan

televizyon kanallarını izlememesi, gazeteleri ve dergileri okumaması, bunlardan bilerek

kaçınması ____________________.

a. seçici hatırlama davranışıdır

b. organizasyonel yapıya uyum sağlama davranışıdır

c. eleştirel bir akıl ve bilgiden yoksunluk göstergesidir

d. seçici maruz kalma davranışıdır.

e. tek yönlü ve yalın bir iletişim davranışıdır.

3. Aşağıdakilerden hangisi Newcomb, Heider, Festinger, Osgood, vb bilim

insanlarının, "bilişsel tutarlılık ve çelişki" görüşüne dayanan tercihli algılama, dikkat, yaklaşma,

kaçınma, izleme, hatırlama varsayımlarına göre, kişilerin gösterecekleri davranış biçimlerinden

bir değildir?

a. İnanç ve tutumlarını korumak için aldıkları iletileri sansür ederler.

b. İnanç, tutum ve faaliyetlerini destekleyen iletiler ararlar; öyle olmayanlardan

kaçınırlar.

Page 160: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

152

c. Algıda (kavramada, bilişte) uyum arayışı, özellikle inançlar ve etkinlikler

saldırıya uğradığında ya da bu inançlara ve etkinliklere karşı kişinin güveni az olduğu zaman

daha çok ortaya çıkar.

d. Bellekte tutma ve hatırlama da tercihli olarak yapılır.

e. Belirsizlik, bir kişinin bir iletiyi yapılandırırken sahip olduğu seçme özgürlüğünün

miktarıyla ilişkili değildir

4. Riley ve Riley Modeline göre “ikincil gruplar;” ___________________

a) bilgi kaynağının isteği dışında kişilerin sinyale eklediği tavırların oluşturduğu

bütündür.

b) aile, akrabalar ve arkadaş grupları gibi yüz yüze ve samimi bir şekilde ilişkide

bulunulan insanlardır.

c) kişilerin daha çok resmi ve hukuki ilişkilerde bulundukları örgütsel kurum ve

kuruluşlardır.

d) kitle iletişim araçlarını önder olmayanlardan daha çok kullanan; konumları ile

ilgili iletişim içeriğini seyreden, okuyan ve dinleyen kişilerin oluşturduğu gruplardır.

e) medyanın izleyiciler üzerindeki etkisi konusunda kişilerarası iletişimin rolünün

aracı olarak ne olduğunu belirlemeyi amaçlayan gruplardır.

5. Westley Maclean Modelinin kitle iletişimine uyarlanmış şekline göre şemada “C”

ile gösterilen öğe aşağıdakilerden hangisidir?

a) haber toplayan gazetecidir

b) herhangi bir kitle iletişim örgütü ve bu örgütteki enformasyon işleme sürecidir

c) toplumsal yapı içerisinde bir kişi, nesne ya da olaydır

d) esas kaynağa gön¬derilen geri beslemedir

e) izleyicinin herhangi bir iletişim kurumuna gönderdiği geri beslemedir

6. Aşağıdakilerden hangisi, Leon Festinger ‘in Bilişsel Uyumsuzluk (Çelişki)

Modeline göre kişilerin medyadan ya da herhangi bir enformasyon kaynağından kendi tutum

ve düşünceleriyle tutarlı olmayan mesajlar aldıklarında gösterecekleri davranışlardan biri

değildir?

a) İçinde bulundukları grubun bakış açısına göre kitle iletişim araçlarından gelen

bilgileri yorumlayarak iletileri yeniden kurgularlar.

b) Kendi düşünceleriyle tutarlı olan mesajları alırlar

Page 161: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

153

c) Kendilerininkiyle çelişen iletileri reddederler

d) Uyumsuzluk konusunun önemini azaltırlar

e) Kendilerinkiyle uyumsuz olan iletiyi kabul edip kendi tutum ve davranışını aldığı

bu mesajla uyumlu hale getirirler

7. Paul Lazarsfeld grubunun 1944 yılında gerçekleştirmiş olduğu "People's Choice"

(Halkın Tercihi) adlı araştırmanın iletişim çalışmaları açısından önemi nedir?

a) Güçlü etkiler dönemine geri dönüş süreci başlamıştır

b) Kitle iletişim araçlarının etkisinin doğrudan olmadığı ifade edilmiştir.

c) İletişim araçlarının kitleler üzerinde güçlü etkileri olduğu belirlenmiştir

d) Kitle iletişim aracılığıyla toplumsal uyum ve asimilasyon gerçekleştirilebilir

e) Bireylerin zihinleri laboratuvar koşullarında beklenilen tepkiyi alacak şekilde

yönlendirilebilir.

8. Aşağıdakilerden hangisi ABX Denge Modelinin özelliklerinden biri değildir?

a) İletişim sayesinde A, B ve X birimleri arasındaki bilgi akışı ile denge korunur ve

sürdürülür.

b) Bireyler sahip oldukları tutum, düşünce ve davranışları destekleyecek bilgilere ve

iletişim ilişkilerine olum¬lu yaklaşırlar

c) Algıda seçicilik ve bilişsel uyum kuramında olduğu gibi iletişim faaliyetleri ile

sa¬hip oldukları dengeyi korudukları veya korumaya çalıştıkları görüşü savunulur.

d) İletişim denge ve yönelimi destekleyen, güçlendiren bir sü¬reçtir.

e) İletişim simgeleri ne kadar kusursuz olarak gönderilebileceği sorusuna cevap

aranır

9. Riley ve Riley Modeli’nin iletişim çalışmaları açısından önemi nedir?

a) İletişimi toplumsal ve kurumsal bir faaliyet olarak değil, psikolojik ve kişi¬sel bir

süreç olarak ele almışlardır.

b) İzleyici¬ler kitle içindeki atomize olmuş bireylerdiler ve iletişim sürecinde

psikoloji dışı faktörlerin dikkate alınmaması gerekir.

c) Kitle iletişiminde kaynak konumunda olan kişi ve kurumlar izleyiciyi etkileme

amacında olan son derece güçlü varlıklar olarak düşünülmüşlerdir.

Page 162: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

154

d) İletişim faaliyetlerinin tam olarak an¬laşılabilmesi için toplumsal grupların

önemine dikkat çekmiş¬lerdir.

e) Kaynak durumundaki kişi ya da kurumların bilinçli olarak tasarlayıp hazırladıkları

iletileri bir ka¬naldan izleyiciye gönderdiği ve onların tutum, düşünce ve dav-ranışlarını

doğrudan etkilediği fikri ortaya çıkmıştır.

10. ___________________ Modeli’ne göre; iletişim, her türlü mikro ve makro sistem

için zorunlu bir gereksinimdir. Makro anlamda toplumsal uyum veya fikir birliği (consensus)

sorununu da açıklamada kullanılır. Böylece, mikro-psikolojik alan kullanılarak, makro-siyasal

sosyolojik açıklamaya gidilir. Mikroda olduğu gibi bu makro açıklama da, araştırma soru, sorun

ve çözümlerde konu olarak "kişiyi" ele alır. Araştırmanın sonucunda, politika önerilerinde,

çözüm olarak tekrar "kişiye" dönülür, eğer bir sorun varsa, düzeltilmesi gereken "kişidir" ve

kişinin eğitilmesine, tedavisine, bilinçlendirilmesine ve iyileştirilmesine yönelik politikalar

öngörülür.

a) Shannon ve Weaver

b) Matematiksel İletişim

c) Osgood ve Schramm Dairesel

d) Newcomb'un ABX Denge

e) Lasswell

Cevaplar: 1 c, 2 d, 3 e, 4 c, 5 b, 6 a, 7 b, 8 e, 9 d, 10 d.

Page 163: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

155

8. KİTLE İLETİŞİMİ

Bölüm Yazarı: Prof. Dr. Şebnem ÇAĞLAR

Page 164: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

156

8. KİTLE İLETİŞİMİ

8.1.Kitle Kavramı

8.2.Kitlelerin Özellikleri

8.3.Kitle İletişimi Kavramı

8.4.Kitle İletişiminde İletişim Süreci

8.4.1.Kaynak

8.4.2.İleti

8.4.3.Kanal

8.4.4.Geri Besleme

8.5.Kitle İletişime Doğru

8.6.Kitle İletişimi Yaklaşımları

8.6.1.Otoriter

8.6.2.Liberal

8.6.3.Komünist

8.6.4.Toplumsal Sorumluluk

Page 165: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

157

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

Bu bölümde, kitle kavramı irdelenerek, iletişim bağlamında “kitle” üzerinde

durulacaktır. Kitle iletişimini daha iyi kavrayabilmek için kişilerarası iletişimle karşılaştırılarak

değerlendirilecektir. Kitle iletişimi bütün unsurlarıyla irdelenecek, tarihsel gelişim içinde, kitle

iletişimin işlevleriyle ilgili yaklaşımlar ele alınacaktır.

Page 166: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

158

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1) Kitle kavramı nasıl açıklanmaktadır?

2) İletişimsel bağlamda kitle, neyi ifade etmektedir?

3) Kitle iletişimi ne anlama gelmektedir?

4) Kitle iletişimi neden önem arz etmektedir?

5) Kişilerarası iletişim ve kitle iletişimi farklılıkları nelerdir?

Page 167: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

159

Bu Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde edileceği veya

geliştirileceği

Kitle iletişimi Kitle kavramının iletişimsel

bağlamda çerçevesi

çizilerek, kitle iletişiminin

önemi öğrenilecektir.

Kitle ve kitle iletişimi alanındaki kitaplar

incelenerek, kavrama hakimiyetin

bilinciyle karşılaşılan kavramlar

değerlendirilecektir.

Page 168: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

160

Anahtar Kavramlar

Kitle: Kalabalık, yığın anlamındaki kitle kelimesi, basit ve sıradan anlamıyla

ırkları, meslekleri, cinsiyetleri ve kendilerini bir araya toplayan tesadüf her ne olursa olsun,

rastgele bireyler topluluğunu ifade etmektedir.

Kitle İletişimi: İletişimin geniş, heterojen ve bilinmeyen izleyiciye doğru

yöneltilen şeklidir. Genişliğin ölçüsü iletişimcinin/göndericinin izleyicilerle yüzyüze bir

şekilde ilişki kurma olanaksızlığıdır. Heterojen olması kesinlikle saptanmış belirli bir grup, elit

gibi kamuya açık olmayanın ötesinde olmasıdır. Bilinmeyenin anlamı göndericiye izleyicilerin

genellikle yabancı, bilinmeyen kişiler olmasıdır

Page 169: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

161

Giriş

Kitle kavramı, kitle iletişiminin çıkış noktasıdır. Bu bağlamda; kitle, aralarında bir bağ,

dayanışma ve organizasyon bulunmayan, birbirinden farklılaştırılmış büyük sosyal küme ya da

toplulukları ifade etmekte, kalabalık ile yakın anlamda kullanılmaktadır.

Kitle iletişimi ise; hızlı, kamusal ve geçici olarak tanımlanabilir: Hızlıdır, çünkü ileti

izleyicilere kısa sürede ya da aynı zamanda yetişmesi için hazırlanmıştır. Kamusaldır, çünkü

ileti halkın izlemesine açıktır. Geçicidir, çünkü genellikle o an, alındığı an, tüketilmesi

amaçlanmıştır, devamlı kayıtlara geçmesi için değil. Bunun istisnası film, radyo v video

kütüphaneleridir.

Kitle iletişimi denilince de herkesin aklına kitle iletişim araçlarıyla aracılanan iletişim

gelir. Böyle düşünülmesi de çok yanlış değildir. Çünkü zaten kitle iletişim kavramının

gelişmesi, hatta iletişim kavramının geliştirilmesinin temelinde de kitle iletişim araçları vardır.

Kitlesel düzeyde (ulus, uluslararası, küresel vs) iletişim çok geniş insan topluluklarıyla ilişkili

olduğu için kitle iletişim araçlarıyla aracılanması doğaldır. Yaygın olan da budur.

Page 170: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

162

8.1. Kitle Kavramı

Kitle iletişimini anlamak için öncelikle “kitle” kavramına değinmek gerekmektedir.

Kalabalık, yığın anlamındaki kitle kelimesi, basit ve sıradan anlamıyla ırkları,

meslekleri, cinsiyetleri ve kendilerini bir araya toplayan tesadüf her ne olursa olsun, rastgele

bireyler topluluğunu ifade etmektedir. Psikolojik açıdan bakıldığında ise kitle tabiri, büsbütün

başka bir anlamda kullanılmaktadır. Psikolojik açıdan kitle, bazı özel durumlarda bir araya

gelen, onu ortaya çıkaran bireylerin ayrı ayrı karakterlerinden çok farklı bir organizmayı

tanımlamaktadır. Burada, bilinçli kişilik ortadan silinmekte, bir araya gelmiş kişilerin düşünce

ve duyguları tek tarafa yönelmektedir. Bu durumda da geçici fakat kollektif bir bilinç

oluşmaktadır. (Le Bon, 2005: 15)

Kitle toplumunun modern görünümü 1830’larda demokrasinin sırrını arayarak ABD’yi

dolaşan Fransız aristokrat Alexis De Tocqueville ile başlamaktadır. Tocqueville, Amerika’daki

insanların fikirlerinin ve değerlerinin benzerliğinden çok etkilenmiş ve böylesi bir toplumun,

kendisinin ‘çoğunluğun tiranlığı’ olarak adlandırdığı, kitle ya da sürü zihniyetinin kurbanı

olabileceği doğrultusunda bir tahminde bulunmuştur. Tocqueville’in klasik kitle toplumu

açıklaması, daha sonraki tüm toplum tarihi boyunca yankılanmıştır: “ Sayılması olanaksız insan

kalabalığı olan, hepsi eşit ve birbirine benzer olan bu insanlar sürekli, yaşamlarını besledikleri

küçük ve önemsiz zevkler elde etmeye çalışmaktadırlar. Her biri -ayrı yaşayarak- geri kalan

herkesin kaderine yabancıdır. İnsanlığın bütünü onlar için, çocukları ve özel arkadaşlarından

ibarettir. Geri kalan yurttaşlara gelince, onlara yakın olmakla birlikte onları görmemekte,

hissetmemektedirler.”(Marshall, 2003: 411)

Bir başka tanıma göre ise kitle; aralarında bir bağ, dayanışma ve organizasyon

bulunmayan, birbirinden farklılaştırılmış büyük sosyal küme ya da toplulukları ifade etmekte,

kalabalık ile yakın anlamda kullanılmaktadır.(Bilgin, 2003: 87)

Kitle Kavramı’nın tarihçesi Antik Yunan’a Eflatun’un demokrasiye yönelttiği

eleştirilere kadar götürülebilir. Ancak, bu çağrışımların ötesinde, kitle kavramının böylesine

yaygınlık kazanması, sosyal bilimlerde kullanılan pek çok kavram gibi 1789 Fransız

İhtilali’nden sonradır. Bu yüzden, varlığını Fransız İhtilali’ne borçlu olan pek çok kavram gibi

bu kavramın da herkes tarafından benimsenen açık bir tanımı yoktur. Kavram, kullanan kişinin

kendine biçtiği yere göre bir anlam kazanmaktadır. Politikacı için kitle, seçim döneminde

desteğine ihtiyaç duyduğu kişiler demektir. Müzisyen için icra ettiği sanatın dinleyicileri;

gazeteci için gazetesinin tüketicileridir.

Kitle kavramının içeriğindeki bu bulanıklığın ve ideolojik yükün bir başka nedeni de

1789’dan sonra, ihtilal öncesinin zorunlu kıldığı ittifakların bozulup bozulup yeniden

kurulması; bu karmaşa içinde ortaya çıkan toplumsal sınıfların ve çıkar gruplarının

sınırlarındaki belirsizliktir. Daha sonra ortaya çıkan bilimsel, teknolojik, demografik, siyasal ve

toplumsal dönüşümler de, dikine ve enine toplumsal hareketliliği alabildiğine artırarak bu

belirsizliğin üstüne tuz biber ekmişlerdir. Öte yandan, 19. Yüzyıl liberalizminin de, kitle

Page 171: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

163

kavramına kendi programı doğrultusunda farklı anlamlar yüklediğini görüyoruz. Mesela, J.S.

Mill için kitle, akla yönelik bir tehdittir. Ve artık “fertler, kalabalık içinde kaybolmuşlardır”

Denis McQuail’in belirttiği gibi bu terim çok kullanılmakla birlikte tek başına

açıklanması, bir çok yan anlamı yüzünden neredeyse olanaksız bir sözcüktür. Bu terimin

toplumsal düşüncede hem çok olumsuz hem de olumlu anlamları bulunmaktadır. Olumsuz

anlamları “kuru kalabalık” şeklinde kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Terim bu bağlamda

çoğunlukla kültür, zeka ve hatta ussallık yoksunluğu anlamına gelmektedir. Olumlu anlamıyla

ise, özellikle sosyalist gelenek içinde, kitle terimi ortaklaşa amaçlar için bir araya gelerek

örgütlenmiş sıradan işçi sınıfının dayanışmasını ve gücünü dile getirmektedir. (Mutlu, 1994:

129)

8.2. Kitlelerin Özellikleri

Genel olarak biraraya gelmiş insan toplulukları olarak açıklanabilecek olan kitleler belli

özellikleri bünyelerinde barındırmaktadırlar. Tür ve amaçları ne olursa olsun ortak bir takım

özelliklere sahiptirler.

Bireysel özelliklerin ortak özellikler haline gelmesi durumu, kalabalıkların, yüksek zeka

isteyen işleri neden beceremediklerini göstermektedir. Kitleler üst zekayı değil, orta seviyeyi

gerektiren kararları uygulamaktadırlar.

Kitle içinde bulunan birey, sadece sayıca çokluğun verdiği güven ile tek başınayken

bastırdığı içgüdülerine kendisini terk ederek sorumluluk duygusundan uzaklaşmaktadır.

Bilinçli kişilik kaybolmakta, bilinçaltı ile hareket eden kişiliğin hakimiyeti ön plana

çıkmaktadır. Kitle içinde bulunan birey, ayrıntılı düşünmekten acizdir.

Kitleler, zeka açısından bireylerden aşağı olmakla birlikte duygusal açıdan çok daha

etkindirler. O yüzden onları etkilemek için düşüncelerden ziyade duygularına hitap etmek daha

etkili olmaktadır.

Kitleler muhakeme yeteneğinden yoksundurlar. Tahriklere kolay kapılmaktadırlar.

Bireyler, tahrikleri akıl yoluyla savuşturabilirken, kitleler bu yetenekten yoksundurlar. Ayrıntılı

düşünmekten uzak duran topluluklar olarak kitlelerin bu özelliği devrim, ayaklanma, isyan gibi

olaylarda kolaylıkla gözlemlenebilmektedir.

İstedikleri şeyleri çılgınca bir biçimde elde etmeyi arzulayan kitleler, bu isteklerini uzun

süre devam ettirmemektedirler. Devamlı düşünceye yeteneksiz oldukları gibi, devamlı olarak

iradeye de yeteneksizdirler. Kitlenin heyecanı hızla yükselen ve çabuk sönen bir yapıya sahiptir.

Kitleler halinde bulunan bireylerde imkansızlık olgusu da kaybolmaktadır.

Kitlelerde sosyal etki düzeyi oldukça yüksektir. Bu açıdan, kitleler içerisinde düşünceler

etki yolu ile yayılmaktadır. Bu konuda, ‘nehirde boğulan iki kız’ ile ilgili olay örnek teşkil

etmektedir. Fransa’da bir nehirde boğulan küçük iki kız çocuğunun kimliklerinin belirlenmesi

aşamasında bir araya gelen bir çok kişiye gösterilmiştir. Gösterilen her kişi aynı cevabı

vermiştir. Gösterilenler arasında kızların yakın akrabaları olduğunu iddia edenler dahi

Page 172: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

164

bulunmaktadır. Sonradan, kızların belirtilen kişilerle ilgisi olmadığı ortaya çıkmıştır. Tanıkların

görüşleri sosyal etki ile ortaya çıkmıştır.

Kitleler için baskı ve sertlik her zaman kalıcı izler bırakmaktadır. Kitleler, güce ve

sertliğe karşı ilgi duymalarına karşın aksi durumda bulunan, zayıflığın bir şekli olarak

algıladıkları iyiliğe karşı da pek az ilgilidirler.

Kitlelerin düşüncelerinin yönlendirilmesinde mensubu bulundukları ırkın geleneksel ve

davranışsal durumu, fikirlerin yayılacağı zaman dilimi ve eğitim seviyesi büyük önem

taşımaktadır. Mensup olunan topluma ait özellikler açısından bakılacak olursa her toplumun

belli norm ve değerleri olduğu görülecektir. Bu norm ve değerler toplumların hangi konularda

hassas olacağını da biçimlendirmektedir. Bu açıdan bireylerin harekete geçmesi biraz da hassas

oldukları noktaların konu ile ilgili olmasına bağlıdır. Zaman dilimi ise her dönemin sahip

olduğu farklı özelliklere işaret etmektedir. Belli bir dönemde bir konu dikkate alınmazken başka

bir dönemde kitleleri harekete geçirebilmektedir. İktidar karşıtı eylemler 1980’lerde çok etkili

olabilirken, iktidar yapısı benzer olmasına karşın bugünlerde etki edememektedir. Eğitim

seviyesi de kitlelerin harekete geçmesi açısından önem arz etmektedir. Seviyenin yüksek

olduğu yerlerde yönlendirme yapmak biraz daha zor olabilmektedir.

Kitleler üzerinde en az etkili olan konulardan biri akıldır. Kitleler yargılardan

etkilenmektedir ancak akıldan çok, duygulara ve heyecanlara hitap etmeyi başarabilenler

kitleleri istedikleri yöne çekebilmektedirler.

Kitleler gerçeklerle yönetilen yapılar değildirler. Hoşlarına gitmeyen gerçekler

karşısında kendilerini çeken gerçekdışılıkların bulunması halinde bunlara yönelmeyi tercih

edebilmektedirler. Onları hayallere çekmeyi başaranlar onlara daha kolay hakim olabilirken

hayallerini ellerinden almaya çalışanlar kitlelerin zulmüne uğrayabilirler. Bu açıdan

bakıldığında kalabalıkların önderleri belli niteliklere sahip olmak ve belli biçimlerde

davranmak durumundadır.

Canlı varlıkların birkaçı bir araya gelir gelmez bunlar ister hayvan, isterse insan

kalabalığı olsun, içgüdüsel olarak bir liderin egemenliği altına girmektedirler. İnsan

topluluklarında liderler büyük bir rol oynamaktadır. Herhangi bir sebeple lider ortadan kalkar,

yerine bir başkası da geçmezse kitle dağılmaya başlamaktadır. Kitlelerin ruhuna egemen olan

duygu özgürlük değil bağlılık gereksinimidir. Bu açıdan lidere bilişsel olarak bağlanma eğilimi

yüksektir. Lider, başlangıçta, sonradan aracısı olacağı düşünce tarafından sihirlenmiş olan

kişidir. Düşüncesi onu o derece sarsmaktadır ki onun dışında her şey silinmekte, batıl veya

hurafe olarak görünmektedir.

Kitleler, güçlü iradeye sahip olan bireyleri daima dinleme ve lider haline getirme

eğilimindedirler. Kitle halinde bulunan bireyler bütün iradelerini kaybettiklerinden iradeye

sahip olan kişiye yönelmektedirler. Büyük liderlerin rolü, kitleleri yönlendirerek onlarda inanç

meydana getirmektir.

Page 173: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

165

Liderler, kitleleri yönetmek için en etkili araç olarak akıldan uzak, ispat gerektirmeyen

ve duygulara hitap eden iddialar kullanmaktadırlar. İddianın etkisini artırmanın yolu ise sürekli

tekrardan geçmektedir.(Tura, 2012: 2)

8.3. Kitle İletişimi Kavramı

İletişimin geniş, heterojen ve bilinmeyen izleyiciye doğru yöneltilen şeklidir. Genişliğin

ölçüsü iletişimcinin/göndericinin izleyicilerle yüzyüze bir şekilde ilişki kurma olanaksızlığıdır.

Heterojen olması kesinlikle saptanmış belirli bir grup, elit gibi kamuya açık olmayanın ötesinde

olmasıdır. Bilinmeyenin anlamı göndericiye izleyicilerin genellikle yabancı, bilinmeyen kişiler

olmasıdır (Wright, 1959: 14).

Kitle iletişimi hızlı, kamusal ve geçici olarak tanımlanabilir: Kamusaldır, çünkü ileti

halkın izlemesine açıktır. Hızlıdır, çünkü ileti izleyicilere kısa sürede ya da aynı zamanda

yetişmesi için hazırlanmıştır. Geçicidir, çünkü genellikle o an, alındığı an, tüketilmesi

amaçlanmıştır, devamlı kayıtlara geçmesi için değil. Bunun istisnası film, radyo v video

kütüphaneleridir (Wright, 1959: 15).

Kitle iletişimi “kitle medyası” denilen (özellikle basın, radyo ve tv gibi) araçlarla

aracılanmış iletişim biçimidir. Kitle iletişiminin başlangıcı olarak bazıları Gutenberg İncili’nin

basıldığı 1456 yılını ve bazıları ise basılı dökümanların Gutenberg’in icadıyla gelişen basın

tarafından 1540’larda çoğaltılarak basılmasını benimserler (Schramm, 1982:12). Özellikle

kapitalist egemenliğin başlamasıyla birlikte, kitle iletişimi araçlarının geliştirilmesine paralel

olarak, siyasal ve ekonomik Pazar için bilginin ve enformasyonun ve haber denen merkezi

dedikodu ve ideolojik yönetim yoluyla kitleler için bilgisizliğin ve cehaletin üretimi hızla

geliştirildi.

Günümüzde kitle iletişim kavramı, Türkiye’de medya diye adlandırılan ve özellikle

televizyon, radyo, basın, sinema ve son zamanlarda interneti içeren araçlar içine hapsedilerek

anlamlandırılır. Bu oldukça kısıtlı ve yanlış yönlendirici bir tanımlamadır. Kitle iletişimi

yirminci yüzyılda geliştirilen bu araçlara indirgenemeyeceği gibi, sadece yirminci yüzyıla veya

Gutenberg’e ait değildir. Kitle iletişimi, eğer yönetimsel iletişime niceliksel katılma çokluğunu

ölçü olarak alırsak, en eski imparatorluklardan beri vardır. O zamandan beri kitle iletişimi

kesinlikle kitleler arasında kitlelerin belirlediği gündeme göre kitleler tarafından veya medyayı

kullanarak kitleler için yürütülen iletişim türü veya tarzı değildir, olmamıştır ve olamaz. Kitle

iletişimi, kitlelerin siyasal, ekonomik ve kültürel yönetimiyle ilişkili bilinç ve davranış yönetimi

iletişimidir. Bu nedenle, kapitalist toplum öncesinde de kitle iletişimi vardı. Kitle iletişimi,

örneğin, Eski çağlarda savaş, ayin, merasim, eğlence ve krallar için piramitler ve abideler

yapma gibi imparatorlukların yönetimsel gereksinimleri için kitlelerin harekete geçirilmesi ve

kullanılması biçimlerinde olmuştur. Bu tür kitle iletişimi üzerinde tekel kurmasından geçerek

sağlanmıştır. Teolojinin feodal lordlarla ve ardından milli devletlerle ortaklaşa egemenlik

kurduğu orta çağlarda, kitle iletişimi özellikle Avrupa’da Roma kilisesi tarafından kurulan

örgüt ağıyla gerçekleştirilen ve kölelik düzenini meşrulaştıran bilinç yönetimi biçimindeydi.

Lordların ve kralların meşrulaştırılmış yasal baskı ve kılıç gücünden geçerek “koruduğu”

kitlelerin yönetimi bunun tamamlayıcı boyutuydu.

Page 174: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

166

Kapitalizmin egemenliği ele geçirmesiyle birlikte kitlelerin yönetimi için gerekli

araçların kullanılması da kapitalist sermayenin kendisinin eline geçti. Gerçi kapitalizm din ile

devlet işlerini ayırdı; fakat bilin. Yönetiminde her devirde olduğu gibi, örgütlü teolojik yapıyı

kullandır ve ruh sömürüsünü hurafeleri destekleyerek yaygınlaştırdı. Bu arada, kitlelere ulaşma

araçlarına telgrafı, sinemayı, radyoyu, televizyonu ekledi ve 2000 yılına gelindiğinde örgütlü

yer ve zaman üzerinden geçerek insanlar üzerinde kontrolü artırmaya internet de katıldı.

(Erdoğan, 2002: 287)

İletişim bağlamında kitle terimi, sinema ve radyo gibi araçların izlerkitlesinin, belli

özelliklerini dile getirecek şekilde kullanılmaktadır. Bu anlamda, bu izlerkitle çok dağınık bir

topluluktur. Bir öz-kimlikten, öz-bilinçten yoksundur ve bir takım amaçları gerçekleştirmek

için örgütlü bir şekilde bir araya gelip eylemde bulunma yetisine sahip değildir. Değişen sınırlar

içinde değişen bir bileşimle karakterize olur. Ayrı türdendir, tüm toplumsal katmanlardan ve

demografik kümelerden gelen büyük sayılarda kişilerden oluşur; ama özgül bir ilgi nesnesini,

kendisini güdüp yönetmek isteyenlerin algısına göre seçme davranışında ise türdeştir (Mutlu,

1994:129).

İnsan tarihi aynı zamanda iletişim tarihidir, çünkü iletişim fiziksel ve sosyal varlığını

sürdürmek isteyen kendisi ve dışıyla üretim ilişkisinde bulunan insanla başlar. İletişim ilişkinin

doğasına ve kullanılan araçlara göre çeşitli biçimler alır. Bu biçimlerden biri de kitle iletişimi

olarak isimlendirilen yönetimsel iletişimdir. Bu iletişimle eski imparatorluklardan beri sözden,

yazıdan ve görüntüden geçerek kitlelerin bilinçlerinin biçimlendirilmesine ve insanların

yönetilmesine önemli katkılarda bulunulmaktadır. Günümüzde kitle iletişimi modern teknolojik

araçlarla aracılanmış tek yönlü akışı olan yönetimsel iletişim türü içinde yer alır. Yönetimsel

iletişim insanların örgütlü yapılarda veya kişilerarası örgütsüz ilişkiler sırasında yürüttüğü

amaçlı girişimi anlatır. Aslında her iletişim yönetimseldir. Fakat kitle iletişimi tek yönlü bir

karaktere sahiptir.

Kitle iletişimi, buraya kadar anlatılan iletişim süreç ve ilkelerinin uzağında değildir.

Kişilerarası ya da grup ilişkilerini belirleyen iletişim edim ve etkinlikleri kitle iletişim içinde

söz konusudur. İletişimin geniş yelpazesini aralarken, kişilerarası iletişim ve kitle iletişimini

birbirinden çok ayrı ve bağımsız şeylermiş gibi ele almanın doğru olmayacağı anlaşılmalıdır

(Oskay, 2000:336).

İletişimin kitlesel boyutu herşeyden önce iletişimin topluma özgü toplumsal bir olgu

olarak ele alınması açısından önem taşımaktadır. İletişim kavramının anlamsal içeriğini

oluşturan topluma özgülük, ortaklaşa paylaşılan biçimdeki anlamına tam olarak karşılık gelen

boyut olması açısından önemlidir. Buna göre kitle iletişimi, kitlesel düzeyde, bütün bir topluma

ilişkin olarak gerçekleşen iletişimdir (Güngör, 2011:199).

İletişim edim ve işlemlerinin gerçekleştiği uzam, zaman, kişi ve araçlar, kitle iletişimini

de bağlar ve doğal olarak kişilerarası ya da toplumsal iletişim gibi, kitle iletişimini de iletişimsel

bir eylem olarak tanımlanmaya iter. Ancak kitle iletişiminde karşılıklı eylemler daha çok

kamusal eylemler niteliğindedir. Yüzyüze gerçekleşen kişilerarası ilişkiler ile kitlesel

Page 175: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

167

düzeydeki kitle iletişimi arasındaki ayrım en yalın biçimiyle şöyle betimlenebilir (Gökçe, 2006:

125):

Kişilerarası İletişim Kitle İletişimi

-Özeldir - Kamusaldır ve herkese açıktır

-Yüzyüzedir/araçsızdır -Teknik araçlar aracılığıyla gerçekleşir / araçlıdır

-Mekan ve zaman bir ve aynıdır - Mekan ve zaman farklıdır / uzaktır

-Geribildirim gelişkindir - Geri bildirim sınırlıdır

-Kaynak bireydir - Kaynak organizasyondur / örgüttür

- Kendine özgüdür / Kişiseldir - Kamu hizmeti niteliğindedir

- Hedefe yöneliktir -Dağınık dinleyiciye, izleyici kitlesine yönelik

- Taraflar aynı haklara sahiptir - Kaynak otoriterdir

Kitle iletişimini anlama çabasına karşılık gelen bu karşılaştırmadan, toplumsal

iletişimden kitle iletişimine uzanan süreçte iletişim eyleminin farklılaştığını anlamak güç

değildir. Yüzyüze iletişimdeki kimi avantajlar kitle iletişiminde söz konusu değildir; anında

geribildirim vb.

Kitle iletişiminin başlıca özellikleri şunlardır:

Kitle iletişimin izlerkitlesi görece geniştir.

İzlerkitle çeşitli toplumsal kümelerden gelen ve değişik ve çeşitli niteliklere sahip

insanlardan oluşan ayrı türden bir topluluktur.

İzlerkitle kimliksiz bir topluluktur, yani izlerkitle üyesi ve iletişimci genellikle

birbirlerini kişisel olarak tanımazlar.

Kitle iletişimi kamusaldır yani içeriği herkese açıktır.

Kitle iletişim araçları kaynaktan uzakta bulunan, birbirlerinden de ayrı olarak

konumlanmış çok sayıda insanla aynı anda iletişim kurabilir.

Kitle iletişimi karmaşık biçimsel kurumları gerektirir.

İletişimciyle izlerkitle arasındaki ilişki izlerkitlenin kişisel tanışıklığı olmayan,

profesyonel iletişimci rolündeki kişiler aracılığıyla kurulur.

Page 176: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

168

İletişim geri döndürülemezcesine tek yönlüdür ve izlerkitlenin anında yanıt verme

olasılığını fiilen dışlamaktadır, böylelikle iletişim sisteminde göndericiyle alıcı arasında keskin

bir kutuplaşma söz konusudur.

Kitle iletişim araçlarının ürünleri hem fiziksel anlamda, hem de bireye maliyetinin

oldukça az olması nedeniyle parasal anlamda halkın çoğunluğu için kolayca elde edilebilirdir

(Mutlu, 1994:130).

Kitle iletişimi denilince de herkesin aklına kitle iletişim araçlarıyla aracılanan iletişim

gelir. Böyle düşünülmesi de çok yanlış değildir. Çünkü zaten kitle iletişim kavramının

gelişmesi, hatta iletişim kavramının geliştirilmesinin temelinde de kitle iletişim araçları vardır.

Kitlesel düzeyde (ulus, uluslararası, küresel vs) iletişim çok geniş insan topluluklarıyla ilişkili

olduğu için kitle iletişim araçlarıyla aracılanması doğaldır. Yaygın olan da budur. Gazete,

radyo, televizyon, sinema, internet bu anlamda önemli kitle iletişim araçlarıdırlar. Kitlesel

iletişimin önemli bir boyutunu aracılı iletişim oluştursa bile yüzyüze ya da aracısız kitlesel

iletişim örneklerine de sıkça rastlarız. Sözgelimi seçim meydanlarında yüzbinlerce insana

seslenen bir siyasi lider kitlesel iletişim yapmıyor da ne yapıyor? Kalabalık insan topluluğu ve

konuşmacı aynı mekanda bulunuyor. Konuşmacı, meydanı dolduran binlerce, yüzbinlerce

insana kürsüden sesleniyor ve aynı anda da dinleyici konumdaki kitleden konuşmasının

tepkisini alıyor. Hem kitlesel ama hem de yüzyüze bir iletişimsel ilişki gerçekleşmiş oluyor

böylece. Bu arada konuşmacının sesi, hatta görüntüsü miting alanındaki herkese ulaşabilsin

diye alanın çeşitli yerlerine yerleştirilen dev ekranlardan da konuşmacıyı izleme olanağı

yaratılıyor. Bu durumda aynı anda, aynı kişiler tarafından, aynı hedef kitleyle hem yüz yüze

hem de aracılı iletişim kurulmuş olmakta. Ama öte yandan aynı kişi konuşmasını bir televizyon

kanalından yapıyorsa, bu kez aracılı bir kitle iletişim gerçekleşmiş olur. (Güngör, 2011: 70)

Teknolojiyle aracılanmış iletişim kullanılan aracın yapılandırılmış özelliklerine göre

şekillenir ve adlandırılır. Örneğin telefonla yapılan iletişim teknolojiyle aracılanmış zamanda

aynı fakat yerde farklı olan kişilerarası iletişimdir. Benzer şekilde kitap karmaşık bir

teknolojinin ürünüdür ve yazarla okuyanı kâğıt üzerine kayıt yoluyla farklı zaman ve farklı

yerlerde yazılandan geçerek birleştirir. Gazete, dergi, radyo ve televizyon trilyonlarca lirayı

gerektiren araçlardır ve bu sermaye gücüne sahip olanlar tarafından örgütlenen bir ticari şirketin

veya kurumun birçok insanla sembolsel ürünlerden geçerek ilişki kurması için kullanılır. İki

kişinin telefonu kullanarak gerçekleştirdiği iletişimle yürütülen ilişki ile bir örgütün radyo veya

televizyon gibi araçları kullanarak gerçekleştirdiği aynı değildir. Cep telefonuyla konuşan iki

kişi, aralarında kurulmuş tarihsel ve duygusal bağlamla şekillenmiş bir "şimdi bağlamı" içinde

etkileşimdedir. Radyo ve televizyondan geçerek, bir örgütsel yapı (şirket veya devlet kurumu)

hazırladığı ürünle potansiyel olarak varolan kitlelerle ilişki kurmaktadır. Kitlelere yönelik bu

iletişim kitle iletişimi olarak adlandırılır. Dikkat edilirse, kille iletişimi kitle denilen insanlara

yönelik bir faaliyettir. Kitle iletişimi kitlelerin ürünün doğasını biçimlendirmediği ve

biçimlendiremediği bir iletişim türüdür. (Erdoğan ve Alemdar, 2005:11-14).

Kısaca kitle iletişimi kavramında yer alan kitle sözcüğü ile kitle iletişim araçlarının

içeriklerine yönelen bütün insanlar ifade edilmektedir. Bu nedenle de Maletzke kitle sözcüğü

yerine disperses publikum (dağınık seyirci/dinleyici kitlesi) deyiminin kullanılmasını daha

Page 177: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

169

uygun olacağını vurgulamaktadır (Maletzke, 1963’den aktaran Gökçe, 2006:122). Disperses

publikum deyimi, kitle iletişim araçlarının içeriğine yönelen birey ve küçük grupları ifade

etmekte olup, süreklilik arz eden bir sosyal yapıt anlamını taşımamaktadır. Bunlar, duruma göre

her zaman bir grup insanın aynı içeriğe yönelmeleri ile oluşmaktadır. Bu dağınık

seyirci/dinleyici kitlesini oluşturan üyelerin birbirleri ile genelde doğrudan ve karşılıklı

ilişkileri yoktur. Zira her seyirci/dinleyici grupları birbirlerinden mekân olarak ayrılmış olup,

karşılıklı anonimdirler ve kendileri gibi daha birçok insanın aynı iletiyi/ mesajı algıladığını

bilmektedirler. Burada dağınık seyirci/ dinleyici kitlesinin üyeleri heterojenlerdirler yani çok

değişik toplumsal yapıya ait olan; amaçları, tutumları, yasama ve düşünce tarzları yönünden

birbirlerinden farklı olan insanları kapsamaktadır.

Sonuç olarak kitleye dahil üyeler (insanlar) türdeştirler; düzenli bir yapıya sahip

olmayıp, örgütlenmemişlerdir. Bu dağınık seyirci/dinleyici kitlesinde rol farklılaşması söz

konusu olmadığı gibi, belirli örf ve adet, davranış kuralları ve kurumları da yoktur (Maletzke,

1963’den aktaran, Gökçe, 2006:122-123).

8.4. Kitle İletişiminde İletişim Süreci

Temel iletişim sürecini hatırlayacak olursak; mesajı kurgulayan Kaynak, iletilen Mesaj,

iletiyi alan ve çözümleyen Alıcı, iletiyi gönderen yol Kanal ve Geribesleme. Sözkonusu olan

iletişimin türü, kitle iletişimi olduğunda, süreci oluşturan unsurların niteliği farklılık

göstermektedir.

Page 178: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

170

8.4.1. Kitle İletişiminde Kaynak

İletişimin kaynağı başlangıç noktasıdır. İletişim sürecinde kaynak, merkezi önemdeki

unsurdur, sürecin öznesidir. Kitle iletişim araçları hedef kitlesiyle iletişim kurduğunda bir süreç

başlatılır.

Kanalı, kitle iletişim araçları olan kitle iletişiminde, kaynak; tek kişi değil, bir

organizasyon (gazete, dergi, televizyon kanalı, sinema vb.) veya profesyonel iletişimcilerdir

(gazeteci, yapımcı, çeşitli kademelerde çalışan profesyonel ileti üreticileri vb.). Medya

organizasyonları kitle iletişimin oluşturucuları ve kurgulayıcılarıdır.

Medya organizasyonu da kod açımcısı, yorumlayıcı ve kodlayıcı olarak üç iş birden

yapar. Örneğin,bir gazeteye çeşitli kaynaklardan, haber ajanslarından ve muhabirlerden, kodları

açımlamak üzere pek çok haber gelir. Bunlar üzerinde değerlendirme yapılır. Haberler tek tek

incelenir ve gerekirse yeniden düzenlenir. Bir hikâye meydana getirecek şekilde yeniden

yazılır, basılır. Medya organizasyonunun içinde yer alan tüm elemanların uyum içinde

gerçekleştirdikleri kod açma, yorum yapma, kodlama işlemi ile ortaya çıkan ürünün (haber,

yazı vb.) belli bir yayın politikasıyla biçimlenir.

Bir medya organizasyonuna bir gün içinde çok fazla enformasyon gelir. Medya

örgütlerinin kuruluşu binlerce kodlamayı bir anda yapabilecek ve bunları aynı anda

gönderebilecek şekilde planlanmıştır.

Kitle iletişim araçlarıyla iletişim üretmek için uzman bir kadro ve geniş bir iş bölümü

gerektirir. Muhabirler, redaktörler, program yapımcıları, köşe yazarları ise kurumsallaşmış

kişilerdir. Buna göre kitle iletişimi denildiğinde kamu veya özel çıkarlara göre biçimlendirilmiş

örgütlenme biçimleri akla gelir. Kitle iletişim araçlarının örgütlenmesi özel teşebbüs şeklinde

veya devletin yönetiminde olabilir.

Devletçi yönetim biçimlerinde kitle iletişim araçlarının yönetimi devletin elindedir.

Kamu yayıncılığı sistemi adı verilen bu sistemde, kitle iletişim araçları kamu hizmeti verme

amacıyla kurulmuş kamu kurumlarıdır. Bu sistemde, devlet güçleri medya içeriğini denetleme

şansına sahiptir. Bu yayıncılık sisteminde medyanın kâr elde etme isteği ikinci plandadır.

Medyanın asıl görevi toplumsal sorumluluk içinde yayın yapmaktır. Eğlendirirken eğitmek,

eğitirken eğlendirmek asıl amaçtır. (Megep, 2007: 5-6)

8.4.2. Kitle İletişiminde İleti

İleti, iletişimsel işleyişin ürünüdür. İleti, kaynaktan alıcıya gönderilen görüş ve

düşüncelerin kaynak tarafından kodlanmış biçimidir. İletişimsel süreçten hedeflenen sonucun

alınabilmesi için iletinin açık ve net olarak kurgulanması gerekir.

Kitle iletişim sürecinde ileti medya kuruluşunun hedef aldığı tüketici profiline göre

hazırlanır. Çünkü ileti tasarlanırken temel amaç hedef üzerinde etkili olmaktır. İleti,

kullanılacak kanalın yayın politikası ile hedef kitlede yaratılmak istenen tutum değişikliğine

göre belirlenir. İletinin kodlanmasında, kullanılan simgelerin hedef kitle tarafından bilinen

Page 179: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

171

simgeler olmasına dikkat edilmelidir. Yani her iki tarafın yaşam deneyimlerinin ortak ürünleri

olması gerekir. İletinin temel biçimini oluşturan sözel ve sözsüz kodlar iletişim sürecinde sesli

veya sessiz kanallar aracılığıyla gönderilir.

İletiler, standartlaşmış ve çoğalmış bir çalışma ürünü, değiş tokuş değeri olan bir maldır.

Kitle iletişim araçlarının programlarının içeriği yaratıcılarının simgesel anlamlarını yansıtır.

Programlar yapılıp iletildiğinde artık ayrı birer nesnedir; yapımcının veya izleyicinin karşısına

çıkan gerçeklerdir.

İletiler ne söyledikleri ve nasıl söyledikleriyle önem kazanır. İletilerin temel amacı

hedef kitlenin inançları, düşünceleri ve tutumları üzerinde etkili olmaktır. Anlamlar kişilere

birtakım işaretle verilir. Gazetenin başlığı veya atılan manşet gündemin ne olduğu konusunda

konusunda hedef kitleye mesaj verir. Yani, bugün bu konu ana gündem maddeniz olmalıdır der.

Televizyon eğlence programında “yıldız kişinin” sahneye çıkarken kameranın odaklanması,

alkışlar, sahne süsleri ile karmaşık iletiler gönderilir. İzleyici de, aldığı bu iletiler sonucunda

programın izlenmeye değer olduğu düşüncesine kapılır.

8.4.3. Kitle İletişiminde Kanal

Kaynak ve hedef birimler arasında yer alan ve işaret haline dönüşmüş iletinin

gitmesini sağlayan yola, geçide “kanal” adı verilir. Gönderici ve alıcı arasında ileti

akışını sağlama yolu ya da biçimidir. İletileri taşıyan bu kanallar fiziksel (ses,hava vb.), teknik

(telefon, telgraf vb.) veya sosyal (televizyon, okul vb.) araç olabilir.

Kişilerarası iletişimde kanal; telefon, telgraf, mektup, e-mail olabilirken; kitle

iletişiminde radyo, televizyon, gazete, internet kanal olarak görev yapar. Burada seçilen kanalın

özelliği çok önemlidir. Özellikle iletinin kurgulanışı, seçilen kanalın teknik yapısına uygun

olmalıdır. Örneğin, televizyona uygun iletilerde, görsellik önem taşır. Radyoya uygun iletilerde

ise ses efektleri ön plana çıkar.

8.4.4. Kitle İletişiminde Geri Besleme (Feedback)

Kitle iletişiminde dönüş süreci geri besleme (feedback) olarak adlandırılır. Geri

besleme, alıcının kendisine gönderilen iletiyi algılaması sonucunda verdiği tepkiyi, göndericiye

bir şekilde iletmesidir.

Kitle iletişim sürecinde en önemli sorunlardan biri feedback olanağının zayıflığıdır.

Kişilerarası iletişimde geri besleme, anındadır. Yüzyüze iletişimde gönderilen iletinin

karşımızdakinde yarattığı etkiyi anında gözlemleme ve yanlış anlaşılması durumunda iletimizi

anında gözden geçirme olanağımız vardır.

Geribeslemenin alınmasında asıl güçlük ve karmaşa kitle iletişim araçlarıyla aracılanan

iletişimde ortaya çıkar. Kitle iletişim araçlarıyla gerçekleşen iletişimde kimlerin neyi izlediği,

hangi iletileri alıp, hangilerini almadıkları oluşan etkinin ne olduğu özellikle kitle iletişim

kurumlarını işleten ve yönlendirenler açısından büyük önem taşımaktadır. Aslında iletişimin

Page 180: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

172

bilimsel bir disiplin olarak biçimlenmesinde de bu yöndeki sorulara yanıt arama çabalarının

etkili olduğunun altını çizmekte yarar var. (Güngör, 2011: 29)

Kitle iletişiminde radyonun düğmesini çeviren bir dinleyici, ya da gazetenin belli bir

yerini okuyan bir okuyucu iletişim zincirinde en son halkadır. Okuyucunun veya dinleyicinin

yazı veya program hakkındaki düşüncelerini o anda öğrenmek mümkün değildir. Yankı geç

geldiği için hedef kitlenin tepkisini izleyip ona göre yeni bir iletişim politikası izlemekte

gecikebiliriz. “Feed-back” sonunda gelir. Ama okuyucu sayısı azalmaya başladığında gazetenin

yayın politikasının beğenilmediğini anlayabiliriz. Ancak bu geç kalmış bir “feedback”tir.

Ancak, canlı yayınlanan televizyon programları için sosyal medyadan anında feedback

almak sözkonusudur. Programın işleyişine yön vermek açısından avantaj kabul edilebilir.

8.5. Kitle İletişimine Doğru…

İnsanlar uzun yıllar yüz yüze iletişim kanallarını kullanmışlardır. Günümüzde de en

önemli iletişim tarzı yüz yüze iletişimdir. İnsanlar gündelik hayatlarını bu iletişim tarzına bağlı

olarak sürdürürler. Bunun yanında tarihsel süreç içerisinde geliştirilen çeşitli teknolojik

araçlarla yüz yüze iletişimin yanı sıra teknolojiyle aracılanmış iletişim tarzlarını da

geliştirmişlerdir. Bunlar, yazılan bir mektuptan çekilen bir telgraf ya da faksa, dinlenilen bir

radyo programından izlenilen bir televizyon programına ya da sinema filminden gönderilen bir

e-mail mesajına kadar değişir; Teknoloji kendi başına bağımsız bir değişken olarak alınamaz.

Ancak zaman ve mekanın örgütlenmesini sağlayan üretim tarzı ile ilişkilendirildiğinde anlam

kazanır (Yaylagül, 2008: 12-15).

Kitle iletişim araçları belirli tarihsel ve toplumsal koşulların ürünleridir. Bunların

üretilmesi, kullanılması ve zaman içerisinde geliştirilmesi üretim araçlarını kontrol eden

egemen grupların çıkarları ve beklentileri ile ilgilidir. Çünkü bu araçlar toplumu oluşturan

herkesin yararına değildir ve onlar için kullanılmaz. Kitle iletişim araçları da mülkiyet

ilişkilerinin önemli bir parçasıdır. Bunların kullanılması belli yasal düzenlemelere tabidir.

Bunların mülkiyet biçimleri üretilen medya içeriğinin üretilme tarzını ve ürünün doğasını

şartlandırır. Bu üretim sürecinin kendine özgü belli mesleki rutin pratikleri ve egemen bir

ideolojisi vardır. Kitle iletişiminin gelişmesi bilimsel alandaki başka gelişmelerin oluşturduğu

bir temel üzerine kurulmuştur, örneğin fotoğraf olmasaydı sinema olamazdı ya da elektrik

enerjisi üretilmemiş olsaydı ya da basım teknikleri geliştirilmemiş olsaydı bugünkü kitle

iletişim sistemleri de olmazdı (Yaylagül, 2008: 12-15).

8.6. Kitle İletişimi Yaklaşımları

Tarihsel gelişim içerisinde ülkelerin kitle iletişiminin işlevleriyle ilgili yaklaşımları

farklı olmuştur. Bugün ilgili yazında şu dört farklı yaklaşımın varlığı kabul edilir ve uygulanır:

(Aziz, 2008: 53-55):

- Otoriter Yaklaşım

- Liberal Yaklaşım

Page 181: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

173

- Komünist Yaklaşım

- Toplumsal Sorumluluk Yaklaşımı

8.6.1. Otoriter Yaklaşım

Kitle iletişim araçlarının ilki olarak Kabul edilen yazılı basının (gazete, dergi)

işlevleriyle ilgili olarak ortaya atılan görüşler, yaklaşımlar o günün koşullarına göre

biçimlenmiştir. 16. ve 17. yüzyıl Avrupa’sı devlet yapısı siyasi yapı bağlamında kiliseler ile

krallık ya da imparatorlukların egemen olduğu; her ikisinin de kendi yönetimlerini en katı

biçimde uygulamaya çalıştığı bir dönemdir. Böyle bir ortamda var olan tek kitlesel iletişim aracı

yazılı kitle iletişim araçlarının işlevleri ile ilgili yaklaşım, bu araçların krallıklar ile kiliselerin

yönetimlerini pekiştirici bir işlev yüklendiği “otoriter yaklaşım” olmuştur. Bu yaklaşımın

uygulanmasında, zaman zaman krallıklar ve kiliseler ile kitle iletişim araçlarını ellerinde

bulunduranlar arasında savaşımlarda olmuştur.

8.6.2. Liberal Yaklaşım

18. Yüzyıl devlet yapılarında meydana gelen değişiklikler kitle iletişim araçları ile ilgili

yaklaşımlara da farklı bir görüş getirmiştir. Amerika’da sömürge yönetimine başkaldırma ile

başlayan ve Philadelphia Haklar Beyannamesi’nin kabulü ve Fransız İhtilali ile gelen

özgürlükçü ortamın etkisi ile “Liberal Yaklaşım” görüşü benimsenmiştir. Bu yaklaşım

öncelikle liberal ekonomiyi benimsemiş olan ABD ve onu izleyen diğer Amerika ülkelerinde

uygulanmıştır. Bu yaklaşımda kitle iletişim araçlarının görevi ‘aydınlatma’ dır. Bu bakımdan

basın özgürdür, yönetenlerin emrinde olmaz. Her türlü mesajı özgürce topluma sunmalıdır.

8.6.3. Komünist Yaklaşım

20. Yüzyılda farklı ideolojilerin biçimlendirdiği ekonomik ve siyasal yapının gündeme

getirdiği komünist rejimlerin ortaya çıkması ve giderek yaygınlaşması ile kitle iletişim

araçlarının işlevleri ile ilgili “komünist yaklaşım” ortaya çıkmıştır. BU yaklaşım temelde

otoriter yaklaşım ile benzerlik göstermektedir. Ondan ayrılan tarafı, kitle iletişim araçlarının

asıl işlevi, Komünist Rejimin toplumda yagınlaşmasını, pekiştirilmesini sağlamaktır ve bunun

içinde yönetimleri hükümetlerin, komünist partilerin elinde olmalıdır. Bu tür yaklaşımda ve

uygulanmasında doğal olarak haber, eğitim ve propaganda ile ilgili mesajlar ağırlıktadır.

8.6.4. Toplumsal Sorumluluk Yaklaşımı

20. yüzyılın ikinci yarısına doğru, özellikle elektronik kitle iletişim araçlarının

toplumları etkilemedeki gücü karşısında geliştirilen dördüncü bir yaklaşım “toplumsal

sorumluluk yaklaşımı”dır. Gerek otoriter yaklaşımın, gerekse liberal yaklaşımın olumsuz

taraflarını gideren bu yeni yaklaşım, yetki ve sorumluluğu yasalar çerçevesinde kitle iletişim

araçlarını ellerinde bulunduranlara vermektedir. Verilen mesajlar toplum yararına, onun

düzeyini yükseltici nitelikte olmalıdır.

Page 182: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

174

Yukarıda belirtilen yaklaşımlar tarihsel gelişimi içerisinde farklı yerlerde, farklı

derecelerde uygulanmıştır. Günümüzde ise, bu yaklaşımlardan otoriter yaklaşım sistemi,

Avrupa’da dünyanın pek çok yerinde krallıklar ve imparatorlukların yıkılması, kilisenin

yetkisinin sınırlandırılması nedeni ile azalmıştır. Ancak yine de krallıklarda ve din ile yönetilen

ülkelerde örneğin, Suudi Arabistan’da, Cumhuriyet yönetiminde görünmesinde karşın İran,

Libya gibi devletlerde bu yaklaşımın geçerli olduğu söylenebilir. Komünist yaklaşım ise uzun

yıllar 1991’e kadar Sovyetler Birliği ve komünist rejimi uygulayan Doğu Bloğu ülkelerinde

kitle iletişim araçları bu sistemle yönetilirken şimdi bu tür yönetim biçimi çok gevşemiş hatta

özel kesimin elinde “medya” olmaya başlamıştır. Yine Fidel Castro’nun Küba’sında ve Kuzey

Kore’de bu sisteme değişik biçimleriyle rastlanabilir. Liberal Yaklaşımı, tam anlamıyla

uygulayan ülke yok gibidir. Çünkü tüm ülkelerde kitle iletişimi ile ilgili yasal düzenlemeler

getirilmiştir. Burada, şimdilik internetin çalışma koşulları dikkate alınarak bir “liberal

yaklaşım”dan söz edilebilir; çünkü internet ortamında ulusal ve uluslararası etkili bir yasal

düzenleme olmadığından düşünceyi açıklamada ve almada tm liberal bir sistemin uygulandığı

görünümü söz konusudur. Günümüzde demokratik yönetim biçimleri ile yönetilen ülkelerde

kitle iletişim araçlarının yönetim biçimleri ile ilgili benimsenen yaklaşımın “toplumsal

sorumluluk yaklaşımı” olduğu söylenebilir. Kitle iletişim araçları, touma verdiği her türlü

hizmette, öncelikle toplumun yararını düşünerek; kitleleri olumsuz olarak etkileyecek

mesajların verilmesinde hukuksal düzenlemeleri ve ayrıca o ülkedeki yerleşik gelenek ve

görenekleri dikkate almaları gerekmektedir. Genel olarak yaygın medya için geçerli olan bu

yaklaşımlar haber ajansları içinde geçerlidir (Aziz, 2008: 55).

Page 183: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

175

Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti

Genel olarak biraraya gelmiş insan toplulukları olarak açıklanabilecek olan kitleler belli

özellikleri bünyelerinde barındırmaktadırlar. Kitle, aralarında bir bağ, dayanışma ve

organizasyon bulunmayan, birbirinden farklılaştırılmış büyük sosyal küme ya da toplulukları

ifade etmekte, kalabalık ile yakın anlamda kullanılmaktadır.

Kitle iletişimi ise; hızlı, kamusal ve geçici olarak tanımlanabilir: Kamusaldır, çünkü ileti

halkın izlemesine açıktır. Hızlıdır, çünkü ileti izleyicilere kısa sürede ya da aynı zamanda

yetişmesi için hazırlanmıştır. Geçicidir, çünkü genellikle o an, alındığı an, tüketilmesi

amaçlanmıştır, devamlı kayıtlara geçmesi için değil. Bunun istisnası film, radyo v video

kütüphaneleridir.

Kitle iletişimi “kitle medyası” denilen (özellikle basın, radyo ve tv gibi) araçlarla

aracılanmış iletişim biçimidir. Günümüzde kitle iletişim kavramı, Türkiye’de medya diye

adlandırılan ve özellikle televizyon, radyo, basın, sinema ve son zamanlarda interneti içeren

araçlar içine hapsedilerek anlamlandırılır. Bu oldukça kısıtlı ve yanlış yönlendirici bir

tanımlamadır. Kitle iletişimi yirminci yüzyılda geliştirilen bu araçlara indirgenemeyeceği gibi,

sadece yirminci yüzyıla veya Gutenberg’e ait değildir. Kitle iletişimi, eğer yönetimsel iletişime

niceliksel katılma çokluğunu ölçü olarak alırsak, en eski imparatorluklardan beri vardır. O

zamandan beri kitle iletişimi kesinlikle kitleler arasında kitlelerin belirlediği gündeme göre

kitleler tarafından veya medyayı kullanarak kitleler için yürütülen iletişim türü veya tarzı

değildir, olmamıştır ve olamaz. Kitle iletişimi, kitlelerin siyasal, ekonomik ve kültürel

yönetimiyle ilişkili bilinç ve davranış yönetimi iletişimidir. Bu nedenle, kapitalist toplum

öncesinde de kitle iletişimi vardı. Kitle iletişimi, örneğin, Eski çağlarda savaş, ayin, merasim,

eğlence ve krallar için piramitler ve abideler yapma gibi imparatorlukların yönetimsel

gereksinimleri için kitlelerin harekete geçirilmesi ve kullanılması biçimlerinde olmuştur. Bu tür

kitle iletişimi üzerinde tekel kurmasından geçerek sağlanmıştır. Teolojinin feodal lordlarla ve

ardından milli devletlerle ortaklaşa egemenlik kurduğu orta çağlarda, kitle iletişimi özellikle

Avrupa’da Roma kilisesi tarafından kurulan örgüt ağıyla gerçekleştirilen ve kölelik düzenini

meşrulaştıran bilinç yönetimi biçimindeydi. Lordların ve kralların meşrulaştırılmış yasal baskı

ve kılıç gücünden geçerek “koruduğu” kitlelerin yönetimi bunun tamamlayıcı boyutuydu.

Page 184: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

176

Bölüm Soruları

1- Aşağıda yapılmış olan kişilerarası iletişim ve kitle iletişimi karşılaştırmalarından

hangisi doğru değildir?

a) Kişilerarası iletişimde kaynak bireydir; kitle iletişiminde kaynak,

organizasyondur

b) Kişilerarası iletişim kamusaldır; kitle iletişimi özeldir

c) Kişilerarası iletişimde taraflar eşit haklara sahiptir; kitle iletişiminde kaynak,

otoritedir

d) Kişilerarası iletişim kendine özgüdür, kişiseldir; kitle iletişimi kamu hizmeti

niteliğindedir

e) Kişilerarası iletişim hedefe yöneliktir; kitle iletişimi, dağınık dinleyiciye, izleyici

kitlesine yöneliktir

2- Haberin, bilginin, düşüncelerin ya da genel anlamıyla kültürün insan

topluluklarına çeşitli araç ve tekniklerle dağıtıldığı iletişim türü hangisidir?

a) Kültürlerarası iletişim

b) Grup iletişimi

c) Örgüt iletişimi

d) Kitle iletişimi

e) Kişilerarası iletişim

3- Aşağıdaki ifadelerden hangisi kitle iletişimi için söylenemez?

a) Kitle iletişimin izlerkitlesi görece geniştir.

b) İzlerkitle çeşitli toplumsal kümelerden gelen ve değişik ve çeşitli niteliklere sahip

insanlardan oluşan ayrı türden bir topluluktur.

c) İzlerkitle kimliksiz bir topluluktur, yani izlerkitle üyesi ve iletişimci genellikle

birbirlerini kişisel olarak tanımazlar.

d) Kitle iletişimi kamusaldır yani içeriği herkese açıktır.

e) Kitle iletişimi karmaşık biçimsel olmayan kurumları gerektirir.

Page 185: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

177

4- Aşağıdakilerden hangisi kitle iletişimini ifade etmez?

a) Hızlıdır

b) Kamusaldır

c) Geçicidir

d) Heterojendir

e) Kişiseldir

5- Aşağıdakilerden hangisi kişilerarası iletişim için söylenemez?

a) Geri bildirimi sınırlıdır

b) Kaynak bireydir

c) Özeldir

d) Taraflar aynı haklara sahiptir

e) Mekan ve zaman aynıdır

6- Kitle iletişim sürecinde kaynak aşağıdakilerden hangisi olamaz?

a) Gazete organizasyonu

b) Dergi organizasyonu

c) Televizyon kanalı

d) Editör

e) Sinema filmi

7- Geri besleme (feed back) ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

a) Geri besleme, alıcının kendisine gönderilen iletiyi algılaması sonucunda verdiği

tepkiyi, göndericiye iletmesidir

b) Kitle iletişim sürecinde en önemli sorunlardan biri geri besleme olanağının

zayıflığıdır

c) Kitle iletişiminde geri besleme anındadır

d) Geri beslemenin alınmasında asıl güçlük ve karmaşa kitle iletişim araçlarıyla

aracılanan iletişimde ortaya çıkar

Page 186: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

178

e) Geri besleme, iletişim sürecinin temel unsurlarındandır

8- Aşağıdakilerden hangisi, kitle iletişiminin işlevleriyle ilgili yaklaşımlardan biri

değildir?

a) Oto-kontrolcü yaklaşım

b) Liberal yaklaşım

c) Komünist yaklaşım

d) Toplumsal sorumluluk yaklaşımı

e) Otoriter yaklaşım

9- Amerika’da sömürge yönetimine başkaldırma ile başlayan ve Philadelphia Haklar

Beyannamesi’nin kabulü ve Fransız İhtilali ile gelen özgürlükçü ortamın etkisi ile

“………..Yaklaşım” görüşü benimsenmiştir..

Yukarıdaki boşluğu tamamlayan en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?

a)Komünist

b)Liberal

c) Toplumsal

d)Otoriter

e)Pozitivist

10- Kitle iletişim aracının krallıklar ve kiliselerin yönetimlerini pekiştirici bir işlev

yüklendiği yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?

a)Komünist

b)Liberal

c) Toplumsal

d)Otoriter

e)Pozitivist

Cevaplar: 1) b, 2) d, 3) e, 4) e, 5) a , 6) d, 7) c , 8) a, 9) b, 10) d

Page 187: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

179

9.KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI VE İŞLEVLERİ

Bölüm Yazarı: Prof. Dr. Şebnem ÇAĞLAR

Page 188: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

180

KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI VE İŞLEVLERİ

9.1.Kitle İletişim Araçları

9.1.1.Basılı Kitle İletişim Araçları

9.1.2.Görsel İşitsel Kitle İletişim Araçları

9.1.3.Elektronik Kitle İletişim Araçları

9.2. Kitle İletişim Araçlarının İşlevleri

9.2.1. Haber ve enformasyon verme işlevi

9.2.2. Denetim ve eleştiri işlevi

9.2.3. Eğlence İşlevi

9.2.4. Kamuoyu ve gündem oluşturma işlevi

Page 189: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

181

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

Bu bölümde, kitle iletişim araçları derken neyi kastediyoruz? Bu araçlar nelerdir ve

toplumsal yaşamda önemi ve etkisi nedir? sorularının yanıtlarını bulacağız.

Page 190: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

182

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1) Kitle iletişim araçları nelerdir?

2) Kitle iletişim araçlarını kaç kategoriye ayırabiliriz?

3) Basılı kitle iletişim araçlarının önemi nedir?

4) Görsel kitle iletişim araçları nelerdir?

5) Elektronik kitle iletişim araçlarının önemi nedir?

Page 191: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

183

Bu Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde edileceği veya

geliştirileceği

Kitle iletişim araçları ve

işlevleri

Kitle iletişim araçlarının

neler olduğu; bu araçların

işlevleri ve hayatımızdaki

rollerini öğreneceğiz.

Kitle iletişim araçları konusunda edinilen

bilgiler doğrultusunda, günlük hayatımızın

bir parçası haline gelmiş olan bu araçları,

farkındalıkla kullanarak

Page 192: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

184

Anahtar Kavramlar

Kitle İletişim Araçları: Gazete, dergi, radyo, televizyon, sinema gibi kitlelere

ulaşan ve iletişimi sağlayan araçlara kitle iletişim araçları denilmektedir. Kitle iletişim

araçlarının amacı düşünce, fikir ve haberleri çok kısa zamanda geniş kitlelere ulaştırabilmektir.

Kitle Gazeteleri: Geniş kitlelere seslenmeyi amaçlayan bu bakımdan da her türlü

sosyo ekonomik düzeyde bulunan bireylere seslenen, onların ilgisini çekecek zaman zaman

ciddi sosyal ve siyasal haberlere ve bunları yorumlayan köşe yazarlarına yer veren gazetelerdir.

Bunlara ülke çapında haberlere yer verdikleri için ulusal gazetelerde denilmektedir.

Fikir Gazeteleri: Magazin türü gazeteciliğin tersi bir yaklaşımla, içinde ciddi

haberlerin yer aldığı, araştırıcı gazeteciliğin önemli olduğu, güçlü kalemi olan köşe yazarlarının

bulunduğu ve toplumun siyasal ve sosyal alanda olup bitenlerden haberdar edildiği gazete

türüdür.

Tematik Gazeteler: Radyo ve televizyona kaptırılan okuyucunun yeniden

kazanılması amacı ile, belli konularda derinleşen, onların vermediği haber, köşe yazısı, yorum

gibi, çeşitli basılı yayın türlerinin yer aldığı gazetelerdir. Genel olarak bir konu etrafında

yoğunlaşır. Tematik gazetelerin pek çoğu günlük yerine haftalık da çıkabilmektedir.

Page 193: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

185

Giriş

Kitle iletişim araçları, genel bir tanımla "kitlesel bir boyutta ileti dağıtabilen araçlar"

olarak tanımlanabilir. Kitle iletişim araçları; haber ve bilgi verme amacı başta olmak üzere,

eğitmek ve eğlendirmek gibi amaçlar taşıyan, belirli bir okuyucu kitlesine, belirli aralıklarla ya

da sürekli olarak ulaşan araçlardır.

Kitle iletişimini üreten ve kitle iletişim üretimini sürdürülebilir hale getiren şu an için

bildiğimiz kitle iletişim araçları, yalnızca elektrik ve elektronik teknolojisiyle sınırlı değildi

kuşkusuz. Kasabanın meydanına asılan, yazılı bir duyuru kitleye dönük olma açısından ya da

kitlesel yönlendiriciliğinden dolayı kitle eletişim aracı kapsamına alınırsa, ilkel araçlarla da

kitle iletişiminin mümkün olabileceğini anlamak kolaylaşır. Bu bakış açısıyla kitle iletişiminin,

yazının bulunmasından başlayarak aşamalı biçimde, biri diğerini (sesin iletimi görüntü

iletimini, ses kaydı görüntü kaydını, radyo televizyonu, bilgisayar internet…) ilham eden, yeni

olanın öncekinin üzerine bina edildiği ilksel mekanik tekniklerden, dijital teknolojiye doğru

gelişimini sürdürdüğü yine kolaylıkla söylenebilir

Page 194: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

186

Özet

Gazete, dergi, radyo, televizyon, sinema gibi kitlelere ulaşan ve iletişimi sağlayan

araçlara kitle iletişim araçları denilmektedir. Kitle iletişim araçlarının amacı düşünce, fikir ve

haberleri çok kısa zamanda geniş kitlelere ulaştırabilmektir. Teknolojik gelişimin tabii sonucu

olarak gelişen ve elektronikleşen iletişim araçları, iletişime sürat ve kolaylık sağlamakla

kalmamış; aynı zamanda iletişimi, kitle iletişimine çevirmiştir. Günümüzde İnternet (e-posta

vd.), telgraf, telefon, faks gibi haberleşme araçları; gazete, radyo, televizyon gibi kitle iletişim

araçları; uydular, bilgisayarlar (İnternet) birer iletişim aracı olarak iletişimin ayrılmaz parçaları

durumuna gelmiştir. Bu elektronik iletişim araçları, günümüzde, kurduğu haberleşme ağıyla

kültürü de yaygınlaştırmış; McLuhan’ın deyişiyle küresel bir köye dönüştürmüştür.

Page 195: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

187

9.1. Kitle İletişim Araçları

İnsanların hem yakın, hem de uzak çevrelerinde olup bitenler hakkında bilgi almalarını

sağlamak için uzmanlaşmış bazı araçlar geliştirilmiştir. Bu araçlara genel olarak kitle iletişim

araçları adı verilmektedir.

Kitle iletişim araçları, genel bir tanımla "kitlesel bir boyutta ileti dağıtabilen araçlar"

olarak tanımlanabilir. Kitle iletişim araçları; haber ve bilgi verme amacı başta olmak üzere,

eğitmek ve eğlendirmek gibi amaçlar taşıyan, belirli bir okuyucu kitlesine, belirli aralıklarla ya

da sürekli olarak ulaşan araçlardır.

Kitle iletişim araçlarının yaygınlık kazanmasıyla, yüzyıllardır süregelen iletişimin

sınırlı olan kapsam ve etkileri genişlemiştir. Geleneksel iletişimi kitle iletişiminden ayıran iki

özellik bulunmaktadır (Tokgöz, 2003: 100):

1-Kitle iletişim araçları zamandan tasarruf ederek, kapsanılan yerleri genişleterek

enformasyonu taşınabilir ve saklanabilir hale getirmiştir. Bu durum, kitle iletişim araçlarını,

geleneksel iletişim yöntemleri yanında toplumsal etki yönünden daha güçlü kılmıştır.

2-Kitle iletişim araçları, çalışabilmek bakımından bir örgütlenişe gereksinme

duymaktadır. Daha başka deyişle, kitle iletişim araçları diğer toplumsal kurumlar ve örgütler

gibi bazı özelliklere ve yükümlülüklere sahiptir.

Gazete, dergi, radyo, televizyon, sinema gibi kitlelere ulaşan ve iletişimi sağlayan

araçlara kitle iletişim araçları denilmektedir. Kitle iletişim araçlarının amacı düşünce, fikir ve

haberleri çok kısa zamanda geniş kitlelere ulaştırabilmektir. Teknolojik gelişimin tabii sonucu

olarak gelişen ve elektronikleşen iletişim araçları, iletişime sürat ve kolaylık sağlamakla

kalmamış; aynı zamanda iletişimi, kitle iletişimine çevirmiştir. Günümüzde İnternet (e-posta

vd.), telgraf, telefon, faks gibi haberleşme araçları; gazete, radyo, televizyon gibi kitle iletişim

araçları; uydular, bilgisayarlar (İnternet) birer iletişim aracı olarak iletişimin ayrılmaz parçaları

durumuna gelmiştir. Bu elektronik iletişim araçları, günümüzde, kurduğu haberleşme ağıyla

kültürü de yaygınlaştırmış; McLuhan’ın deyişiyle küresel bir köye dönüştürmüştür.

Kitle iletişim araçları her türlü iletişime olanak sağlamak üzere kurulmuş olan sosyal

yapıları ve bu yapılar için gerekli araçları ifade eder. Kitle iletişim araçları, kültürel, ekonomik,

eğitim, siyasi, eğlence, haber, gündem gibi birçok kamusal görevi yerine getirerek toplumda bir

güç unsuru olmuştur. Bazı batı ülkeleri kitle iletişim araçlarını dördüncü güç olarak kabul

etmektedir. En az yasama, yürütme, yargı gibi halkı ilgilendiren ve kamuoyu oluşturabilen bir

güç unsuru niteliğindedir.

Kitle iletişimini üreten ve kitle iletişim üretimini sürdürülebilir hale getiren şu an için

bildiğimiz kitle iletişim araçları, yalnızca elektrik ve elektronik teknolojisiyle sınırlı değildi

kuşkusuz. Kasabanın meydanına asılan, yazılı bir duyuru kitleye dönük olma açısından ya da

kitlesel yönlendiriciliğinden dolayı kitle eletişim aracı kapsamına alınırsa, ilkel araçlarla da

kitle iletişiminin mümkün olabileceğini anlamak kolaylaşır. Bu bakış açısıyla kitle iletişiminin,

yazının bulunmasından başlayarak aşamalı biçimde, biri diğerini (sesin iletimi görüntü

Page 196: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

188

iletimini, ses kaydı görüntü kaydını, radyo televizyonu, bilgisayar internet…) ilham eden, yeni

olanın öncekinin üzerine bina edildiği ilksel mekanik tekniklerden, dijital teknolojiye doğru

gelişimini sürdürdüğü yine kolaylıkla söylenebilir (Çamdereli, 2008:108-109).

9.1.1. Basılı Kitle İletişim Araçları

Yazının icadı kitle iletişimi yolundaki en önemli keşiflerden birisidir. Bilginin kağıt

altına alınarak zaman engelinin, kil tablet, paçavra vb. taşınabilir materyaller üzerine yazılarak

da mekan engelinin açılması yazı sayesinde mümkün olabilmiştir… XV. yüz yıl, özellikle de

batı dünyasında iletişimin kitlesel nitelik taşıması yönünde önemli gelişmelerin yaşanmasına

tanıklık eder. Kitle iletişiminin muhteşem üçlüsü yazı, kağıt ve matbaa, bu yüz yılda bir daha

hiç ayrılmamak üzere birleşirler… Batı’da matbaanın kullanıma girmesiyle birlikte önce kitap

ardından da gazete basımı başlar. Modern gazeteleri andırır yayınların çıkması XVII. Yüz yılı

bulmuştur. Basın ve yayın boyutunda sürecin yavaş işlemesine karşın önce kitap ardından da

süreli yayın basımı Batı dünyasındaki köklü değişim sürecinin ilk işareti olmuştur. Düşünceler

beyinlerden çıkarak ortalığa yayılmaya başlamıştır. Matbaa ile birlikte bir yandan kitle

iletişiminin temelleri atılırken, diğer yandan insanlar büyük bir kitle olduklarının, dolayısıyla

da güçlerinin farkına varmaya başlamıştır (Güngör, 2011: 204-205). Bilgiyi elinde bulunduran

yapı çözülmeye başlamıştır.

Matbaanın kullanımı, basılı materyallerin daha hızlı ve daha çok sayıda basımı halka

dağıtımıyla birlikte herşeyden önce sistemli bilgi üzerindeki temel yapıda çatlaklar oluşmaya

başlamıştır. Bu çatlakların belli bir büyüklüğe ulaşması ve genel sistemi etkilemesi ise aşama

aşama gerçekleşmiştir. Önce Rönesans ve Reform, ardından Fransız Devrimi ve diğer

gelişmeler yaşanmıştır (Güngör, 2011: 205).

Kitle iletişimi geçmişten bugüne kadar var olmuş ve sürekli gelişerek ilerlemiştir. İlk

kitle iletişim aracı Roma ve Mısır'da kullanılan gazete olmuştur. Gazetenin doğuşunda, hiç

kuşkusuz insanoğlunun haber alma gereksinimi ve isteğinin büyük etkisi ve katkısı

bulunmaktadır. Belki de insanoğlu kendine göre haber ararken, etrafına “ne haber?” diye

sorması, insanın içinde yaşadığı ortam bakımından ilgi ve merakının göstergesidir (Tokgöz,

2005: 98).

Kitle iletişim araçları arasında yüzyılları aşan deneyim ve birikimiyle gazeteler kitle

medyasının öncüsü olarak kabul edilir. Gazetenin iletisi okur-yazarlıkla sınırlıdır. Gazetelerin

çağdaş biçimi, 1700′lerde basılıp dağıtılan broşürler ve el ilanlarından türemiştir. Gazetelerin

günlük hale gelmesi ise on dokuzuncu yüzyılda gerçekleşmiştir. Gazetelerin çıkmasının

gecikmesinin en önemli nedeni, bu işlere yatırım yapılmasını gerektirmesidir. Gazeteler güncel

olaylar, eğlence ve tüketim malları ile ilgili haberler gibi çok farklı bilgileri bir paket halinde

milyonlarca kişiye ulaştıran, ucuz ve yararlı birer kitle iletişim aracıdır. Gazeteler 1900′ün

başlarından sonraki 50 yıl boyunca en önemli kitle iletişim aracı olma özelliklerini korumuş;

ancak, radyo ve televizyondan sonra elektronik ortamların da dayatmasıyla tarz ve içeriklerini

gözden geçirmek durumunda kalan gazeteler gazeteciliğin geleneksel sınırlarını ötelemiş, bu

yeni mecraların yüklediği yeni anlam ve işlevlerine sarılmış, dolayısıyla ciddi bir yapısal

değişim ve dönüşüm yaşamışlardır.

Page 197: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

189

Basılı kitle iletişim araçlarında da iletişimi kuran kişi; kitabın yazarı, gazetelerin

muhabirleri, yayın yönetmeni, köşe yazarlarıdır. İletişimin kurulmak istendiği kişiler ise bu

basılı malzemeyi okuyanlardır. İletilmek istenenler ise haber, bilgi, düşünce, görüş, duygu,

tepki vb. olabilir. Amaçlanan şey ise toplumu bilgilendirme, kamuoyu oluşturma, davranış

değişikliği amacıyla insanları güdülendirme, düşünce ve duyguları paylaşma, toplumun kültür

gereksinmesini karşılama gibi çok farklı ve çeşitli olabilir. Basılı kitle iletişim araçları ile

yapılacak olan kitle iletişiminin olumsuz yönü ise, okuryazar olmayanların bu iletişimden

yararlanamamasıdır.

Gazetelerin ve gazeteciliğin temelinde ve doğasında bulunan haber verme işlevi, XIX.

yüzyılın ortalarından itibaren, seçkinci gazetecilik anlayışından halka dönük gazetecilik

anlayışına doğru kaydı. Kitle gazetesine geçiş ise gazeteyi doruk noktasına ulaştırdı. Ardından

gelen, ‘insanların ilgisini çekme’ üzerine kurulu anlayış, ilginçlik, önemlilik, anlamlılık ve

sansasyon gibi kavramları da yanına katarak XXI. yüzyıldaki anlayış değişikliğinin habercisi

oldu (Tokgöz, 1994:28).

Günümüzde hemen hemen her ülkede farklı sayı, tür ve içerik ve tiraj da gazete

yayınlanmaktadır. Ülkelerin gelişmişlik durumu, okur-yazar durumu ve nüfusu bu durumu

belirleyen önemli etmenlerdir.

Gazeteler farklı ölçütlere göre gruplandırılmaktadır. Özellikle ticari amaçlı olup

olmadığı ölçütü dikkate alınarak ikili bir gruplandırma yapılabilir (Aziz, 2008: 58).

Ticari amaçlı (uluslararası, ulusal, bölgesel ve yerel) gazeteler.

Ticari olmayan, belli kurumsal amaçlı gazeteler (devlet, hükümet, yerel yönetim,

eğitim kurumları, sivil toplum örgütleri gibi kurum ve kuruluşlara ait gazeteler.

Gazetelerin diğer gruplandırılması ise gazetelerin seslendiği kitleye ve gazetelerin

içeriğine, kapsadığı konulara göre yapılan gruplandırmadır. Bu gruplandırmalar yüzyıllara göre

farklı olmuştur. 20. yüzyılda gazeteler şöyle gruplandırılıyordu (Tokgöz, 2006: 59-74):

Kitle Gazeteleri: Geniş kitlelere seslenmeyi amaçlayan bu bakımdan da her türlü sosyo

ekonomik düzeyde bulunan bireylere seslenen, onların ilgisini çekecek zaman zaman ciddi

sosyal ve siyasal haberlere ve bunları yorumlayan köşe yazarlarına yer veren gazetelerdir.

Bunlara ülke çapında haberlere yer verdikleri için ulusal gazetelerde denilmektedir.

Magazin Gazeteleri: Bol resimli büyük puntolarla, içinde sosyete haberlerinden, hayat

pahalılığına, çeşitli adliye haberlerine kadar çoğunlukla ciddi içerikli haberlerden yoksun

sansasyonel haberciliğin yapıldığı tabloid türü gazetelerdir.

Fikir Gazeteleri: Magazin türü gazeteciliğin tersi bir yaklaşımla, içinde ciddi haberlerin

yer aldığı, araştırıcı gazeteciliğin önemli olduğu, güçlü kalemi olan köşe yazarlarının

bulunduğu ve toplumun siyasal ve sosyal alanda olup bitenlerden haberdar edildiği gazete

türüdür.

Page 198: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

190

Tematik Gazeteler: Radyo ve televizyona kaptırılan okuyucunun yeniden kazanılması

amacı ile, belli konularda derinleşen, onların vermediği haber, köşe yazısı, yorum gibi, çeşitli

basılı yayın türlerinin yer aldığı gazetelerdir. Genel olarak bir konu etrafında yoğunlaşır.

Tematik gazetelerin pek çoğu günlük yerine haftalık da çıkabilmektedir.

21. yüzyıllın gazeteciliğinde ise internetin yoğun olarak kullanılmaya başlaması ile

birlikte “internet gazeteciliğinden” söz edilmektedir. Bu gazetecilik türü, teknoloji olarak

matbaaya gereksinim duymadan, internet teknolojisinden yararlanılarak, elektronik ortamda

yine yazılı ve fotoğraflı olarak haberlerin verilmesidir.

XIX. yüzyılın ikinci yarısı gazete ve dergi gibi süreli yayınlardan oluşan basının da

kitlesel ve ticari bir niteliğe bürünmeye başladığı bir dönemdir.

Dergiler, gazeteler gibi düzenli aralıklar dışında yayımlanan en fazla 12, 6, 4, 3, 2,

standart olarak aylık veya 15 günde bir basılan yaygın bir okuma aracıdır. Birçok gazeteden bir

şekilde nitelikli kâğıtlara basılmakta olan dergilerde, çeşitli konulara ilişkin haber, makale,

eleştiri, inceleme ve araştırmanın yanı sıra, birçok renkli fotoğraf, resim ve karikatür de yer

almaktadır. Dergilere "süreli yayın" da denilmektedir.

Bilinen en eski dergi yayını Hamburg’da yayımlanan, yayımcısı teolog ve şair olan

Johann Rist “Erbauliche Monaths-Unterredungen” - Örnek Aylık Düşünceler (1663-1668)'dir.

Bu yayını çok geçmeden öteki Avrupa ülkelerinden çıkan benzer yayınlar izledi. Vekayi-I

Tıbbiye, Osmanlı basınının ilk Türk dergisidir, 1849 yılında çıkan dergi mesleki dergidir.

Dergi, özel kesim tarafından ticari amaçla çıkarıldığı gibi, pek çok kurum ve kuruluş

tarafından mesleksel amaçlarla da çıkarılabilmektedir. Bu bakımdan dergiler yayımlanma

amaçlarına bağlı olarak çeşitli gruplar altında toplanabilir (Aziz, 2008:59):

Sosyal ve siyasal içerikli dergiler, sanat dergileri, ekonomi degileri, sağlık

dergileri, spor dergileri, kadın dergileri, gençlik ve çocuk dergileri gibi genel ya da belli

okuyucu gruplarına seslenen dergiler.

Kamu kuruluşları, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, tarafından yayınlanan

dergiler (Örn:TRT, RTÜK vb)

Büyük iş gruplarının da (eğitim kurumları, bankalar, ulaşım sektörleri vb.) ve

diğer büyük holdingler gibi çoğunluğu kendi çalışma alanlarını anlatan, halkla ilişkilerini

sağlayan dergiler vardır.

Eğitim kurumlarının –başta üniversiteler olmak üzere- yayımladıkları bilimsel

çalışmaların yer aldığı bilimler dergiler sözkonusudur.

Günümüzde basılı yayınların olmadığı bir toplum düşünülememektedir. Önce kurşun

harf dökülerek uzun süre kullanılan tipo baskı, yerini önce off-set baskıya, daha sonra dijital

baskıya bırakmıştır. İlk yıllar siyah beyaz olarak basılan yazı, fotoğraf ve diğer görsel malzeme,

teknolojik gelişmelerle zamanla renkli baskıya dönüşmüş, baskıda kullanılan kağıt ise farklı

Page 199: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

191

kalitede üretilerek, basılı yayınlarda kullanılmıştır. Matbaa teknolojisinin ilk makineleri ise

günümüzün basın müzelerinde yerini almaktadır (Aziz, 2008: 60).

Kitap gazete ve dergilerden daha kalıcı bir iletişim aracı, yazı kültürünün birikimini

büyük oranda taşıyan bir iletişim mirasıdır. İnsanlığın iletişim mirasını derleyen ve bu mirası

ayrıntısıyla aktarmayı üstlenen kitabın deneyim tarihi de gazetelerle kıyaslanmayacak denli

eskilere matbaa öncesi döneme dek gider (Çamdereli, 2008:112). Kitap, bir kenarından

birleştirilerek dışına kapak takılmış yani ciltlenmiş, (kâğıt, parşömen vb. malzemeden

üretilmiş) üzeri baskılı sayfaların toplamıdır. Gutenberg’den önce el yazması olarak üretilen

kitaplara milattan önce 1900’lerde rastlanmaktadır. Papirus kitap birbirine art arda yapıştırılmış

20 kadar yapraktan oluşuyordu. Bir tomar 6 ila 20 metre arası değişiyordu. Gutenberg 1446’da

42 satırlık “Gutenberg İncilini” basıncaya kadar kitap üretiminin tamamı elle yazılarak

yapılmaktaydı. Eski çağlarda yazarın yayın hakkı yoktu. Kitapları için para almazlardır.

Yayıncı para, yazar ise şöhret kazanıyordu.

Türkiye’de kitap basımı padişahlığın kontrolü altında yabancılar tarafından başlatıldı

(1494). Osmanlılar zamanında el yazması süslü kitaplar ve hattatlık Osmanlı üst sınıfının

ilgisiyle çok sınırlı bir sanat faaliyeti olarak kaldı. Avrupa’da olduğu gibi teolojik kökenli

kitaplar (özellikle Kur’an) temel ilgi alanıydı. Buna sonradan askeri ve bilim kitapları

eklenmiştir (Erdoğan, 2002: 302-303).

UNESCO tarafından kitabın tanımı “En az 49 sayfayı içeren ve dönüşümü olmayan

yayın” şeklinde yapılır. Ne var ki Kanada, Finlandiya ve Norveç’te UNESCO’nun tanımındaki

sayfa sayısı benimsenirken, diğer bazı ülkelerde bu rakam farklılık gösterir. Mesela, Belçika’da

40, Lübnan ve Güney Afrika’da 50, Danimarka’da 60, İtalya ve İrlanda’da ise 100 sayfalık

yayınlar ‘kitap’ olarak kabul edilir. Hatta Birleşik Krallık’ta kitap, maddi değerle nitelenir ve

fiyatı en az 6 peni olan her yayın kitap olarak kabul edilir. Ancak, ülkemizde, henüz kaç sayfalık

yayının kitap sayılacağı tartışmalıdır.

9.1.2. Görsel İşitsel Kitle İletişim Araçları

Uzun yıllar iktidarını sürdüren gazete iletişim teknolojisindeki gelişme sayesinde yerini

radyoya bırakmak zorunda kalmıştır. Kitle iletişiminin diğer bir önemli boyutu sesin ve ses

dalgalarının kullanımı üzerinde gelişmiştir. Radyo, işitsel kitle iletişim aracıdır.

Elektriğin bulunması görsel-işitsel elektronik kitle iletişim teknolojisinin gelişmesinde

ilk önemli adımdır. Bunu telefon ve radyo izlemiştir. Kişisel haberleşme aracı olan telefonun

ardından gelen radyo ile kitle haberleşmesine geçiş sağlandı. Ses ile yapılan iletişime

görüntünün de eklenmesiyle sağlanan teknolojik gelişme, 20. yüzyılın sonuna doğru bütün

dünyayı sardı.

Radyo 1895 yılında icat edilmiştir. Gelişimini iki buluşa borçlu: Bu buluşlardan biri

telefon diğeri ise telgraftır. 1860′ta İskoç fizikçi James Clerk Maxwell, radyo dalgalarının

varlığını keşfetmiştir. İtalyan mucit Guglielmo Marconi, 1895′te ilk kez bilinçli olarak radyo

Page 200: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

192

dalgaları gönderip almayı başarmıştır. Ancak bugün modern radyonun mucidi, bir takım yasal

düzenlemeler sonucu Nikola Tesla sayılmaktadır.

Radyo, II.Dünya Savaşı’nda Hitler tarafından propaganda aracı olarak kullanılmıştır.

Radyo aracılığıyla Alman halkına Nazi ideolojisi sürekli dikte ettirilip, savaş halinde olan bir

halkın hem morali yüksek tutulurken; düşman tarafında manevi direnci bu, propaganda

yayınlarıyla kırılmaya çalışılmıştır. Nazi Almanya’sında Hitler, propaganda amaçlı kullanmak

için Volksempfanger adı verilen sadece kendi kanallarını alan alıcılar ürettirmiş ve çok düşük

maliyetle satışı yapılmıştır. Amaç, bu aracın halk tarafından çok yaygın biçimde

kullanılmasıydı. 1939 yılında kayıtlı radyo alıcısı sayısı 9,5 milyonu buldu. Böylelikle halkın

büyük bir bölümünü dinleyici kitlesine kazandırıldı. Almanlar, işgal ettikleri yerlerde ilk önce

radyo vericilerini çalışır hale getirdiler. Böylece, o bölgeyi sadece askeri olarak değil, ideolojik

olarak da ele geçirmiş oluyorlardı. Hitler’in II.Dünya savaşında propaganda amacıyla radyoyu

kullanması, radyonun kitleleri etkileme, yönlendirme ve ikna gücü açısından önemi bir örnektir.

Teknik anlamda işitsel bir iletişim aracı olan radyonun en temel özelliği ise hızlılığıdır.

Örneğin gazetelerin beslendiği haber kaynaklarından beslenir ama daha hızlı iletir. Bugün çok

küçük boyutlarıyla zahmetsizce taşınabilen radyolar bilgiyi bir haber ajansı gibi gün boyuna

yararak verebilir, televizyon ile kıyaslandığında oldukça düşük maliyetle programlar üreterek

diğer kitle iletişim araçlarının ulaşamadığı yerlere ve kitlelere uzanabilir (Çamdereli,

2008:115).

Radyo, en yaygın olarak kullanılan kitle iletişim araçlarından birisidir. Bugün dünyada

her iki kişiden birinin radyo sahibi olduğu tahmin edilmektedir. Radyonun pek çok avantajından

söz edilebilir: Radyo yayınları kişileri bilgilendirir; ama aynı zamanda da eğlendirir, başka işler

yaparken de radyo dinlenebilir, radyo dinlemek işlerinize engel olmaz, radyo bir yerden başka

bir yere rahatça taşınabilir, çalışması için elektrik gerekmez, okuma yazma bilmeyenler de

radyo dinleyebilir.

Radyoda yapılan kitle iletişiminde, iletilen şey bir haber, basit bir bilgi, dikkat çekmesi

gereken bir mesaj, çeşidi uzmanların görüşleri, panel, yuvarlak masa veya grup tartışmalarının

sonuçları, magazin haberleri olabilir. Ayrıca radyo oyunları ve sözlü müzik parçalan ile de

kitlelere bazı kavram ve görüşler iletilebilir. Radyo de yapılan kitle iletişiminde olumsuz yön,

yayın istasyonlarının olmaması veya yetersiz kalması durumunda iletişimin yapılamaması ve

kişilerin radyonun sürekli açık olmasının verdiği alışkanlıkla ne söylendiğine dikkat

etmemeleridir.

Türkiye’de ilk yayınına İstanbul Radyosu adıyla, 6 Mayıs 1927'de, Sirkeci'deki Büyük

Postane binasının bodrum katında başladı. Henüz kimsede radyo alıcısı bulunmadığından,

Postane binasının kapısının üzerine yerleştirilen hoparlör yardımıyla her akşam yayın

yapılmaya başlandı. Amaç, halkın radyo yayınlarını dinleyip tanıması, kendi çevrelerine

anlatarak radyo kavramının yayılmasını sağlamaktı.

İlk yayınlar akşam saatleri yapılmakta ve 5 saatle sınırlıydı. Radyo yayıncılığı; fiilen

1990'a, anayasal olarak 1993'e kadar devlet eliyle yürütüldü.

Page 201: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

193

1961 Anayasası'nın tanıdığı imkânla, 1 Mayıs 1964 tarihinde "Türkiye Radyo Televizyon

Kurumu" kuruldu ve diğer radyo yayınları gibi İstanbul Radyosu da TRT şemsiyesi altına girdi.

1993 yılındaki anayasa değişikliği ve 1994 yılında çıkarılan kanunla devlet tekeli kalktı ve özel

yayıncılık devreye girdi.

Kitle iletişiminin sesle görüntüyü birleştiren en gözde aracı ise kuşkusuz televizyondur.

Televizyon hem görsel, hem de işitsel kitle iletişim aracıdır.Yüzyılımızın özellikle ikinci

yarısına imzasını atan televizyon, yüksek izlenirlik oranlarıyla etkisi tartışılmaz bir kitle iletişim

aracıdır. Televizyonun yaygın olarak kullanılmasıyla birlikte sadece sinema ve radyolar, değil

gazete ve dergilerde büyük yaralar almıştır.

1940’ların başında geliştirilen, 1950’lerin başlarında ise Amerika’dan başlamak üzere,

kullanıma giren televizyon kısa sürede kitlelerin vazgeçilmezleri arasına girmiştir. Gündelik

hayatın akışı televizyon izleme edimine göre yeniden biçimlenmiş, giderek iş dışında kalan boş

zamanların çoğu televizyon karşısında geçirilmeye başlamıştır. Televizyon zaman içerisinde

tüm dünyadaki kültürel aktarımın önemli bir aracı konumuna gelmiştir (Güngör, 2011:207)

Televizyonun yaygın olarak kullanılmasıyla birlikte dünyanın çok farklı yerlerindeki

insanlar, toplumlar, kültürler arasında tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar yoğun bir

etkileşim yaşanmaya başlamıştır. Bu etkileşim teknolojik gücü elinde bulunduran güçlerden az

gelişmiş ülkelere doğru olmakla birlikte yine de en azından birbiri hakkında bilgi edinme

anlamında önemli bir dönüm noktasıdır. Marshall McLuhan ve Harrold Adam Innis gibi

düşünürler özellikle kitle iletişim araçlarındaki bu hızlı değişimi olumlu biçimde

değerlendirmektedirler. Özellikle McLuhan dünyanın evrensel bir köye dönüştüğü teziyle

oldukça ilgi görmüştür.

Televizyonun hayatımızda ne kadar önemli bir yeri olacağı, aslında evimize girdiği ilk

günden belliydi. Evimizin en güzel yerini O’na ayırdık ve yeri hep başköşe oldu. Üstüne el

emeği göz nuru danteller örtüp, ailece en güzel zamanları O’nun önünde geçirdik. Ülkemizden

ve dünyadan haberdar olabilmek için bir düğmesine basmamız yeterliydi.

Latince kökenli bir kelime olan televizyon, sabit ya da hareketli cisimlerin, kalıcı

olmayan görüntülerinin uzağa iletimi, anlamına gelmektedir.

Televizyonun bir düşün ürünü olduğunu söyleyen Hicketheier ise, “Yeryüzünde, gözün

ulaşabildiğinden daha uzağını görebilmek, insanlığın en eski düşlerinden biridir. İçinde biraz

daha uzağın görülebildiği ayna, birçok masalda yer alır; yeni çağların birçok öyküsü de, insanın

bakışını uzatabilme istemini konu edinirler. Dürbün ve teleskop bu özlemin ürünleridirler,

ancak bu araçlarla bakış, uzaya yönelmiyorsa, ufuk çizgisinin ardında, dünyanın yuvarlaklığı

yüzünden, “donanımlı görüş”ten kaçtığı yerde bir sınır bulur. Televizyon da bu düşün bir

ürünüdür.” (Hicketheier, 1996: 177) demiştir.

Televizyonla ilgili en önemli saptama, izlenmesidir; bu nedenle “televizyon” adı

verilmektedir. İnsanların izledikleri/izlemekten hoşlandıkları şey de hareketli resimlerdir.

Görsel ilginin gerekliliklerini karşılamak, yani gösterinin değerlerini karşılamak amacıyla,

Page 202: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

194

bilginin içeriğinin geri plana atılması zorunluluğu bu aracın doğasından gelmektedir. (Postman,

1994: 104) Televizyonda görüntü birinci unsur, metin ikinci unsurdur.

McLuhan’a göre; teknoloji insanı daha uzağa eriştirmeyi amaçlar. İnsanın uzağa erişme

niyeti de teknolojinin yardımıyla gerçekleşir. İletişim teknolojileri zamansal olarak aradaki

mesafeyi azaltmaya ve insanın bu ulaşma isteğini yerine getirmeye çalışır. Kaynağın ve alıcının

farklı mekanlarda oluşu teknolojiyi gerektirir. İşte televizyonda bu erişme isteğine onun

teknolojisiyle cevap verir. Televizyon izleyicisine anında ve doğrudan ulaşarak, zaman ve

mekan sınırlılıklarını ortadan kaldırır. (Erdoğan vd., 1990: 159) Körfez Savaşı’nı evimizde an

be an televizyon sayesinde izledik. Televizyon aracılığıyla aynı mekandaydık.

Neil Postman da televizyonu farklı ve önemli kılan unsurun görüntü olduğunu,

“Televizyon eğer bir şeyin devamıysa, 15. yüzyıldaki matbaanın değil, 19. yüzyıl ortasındaki

telgraf ve fotoğrafın başlattığı geleneğin devamıdır.” şeklinde vurgulamıştır. (Postman, 1994:

96)

Televizyon görüntüsünün fotoğraftan farkı sadece ‘olanı’ değil, ‘şimdi olanı’

vermesidir. Anındalık, canlılık, vasıtasızlık televizyonu fotoğraftan farklı kılan

özelliklerdir.(Gripsrud, 2002: 19) Her ikisinde belirli bir kadraj söz konusudur. Ancak aktarılış

zamanı farklıdır.

Televizyon, tüm dünyada, toplumun bütün katmanlarını –sosyo-ekonomik düzeyi ne

olursa olsun- bir araya getiren, ortak bir platformdur. Modern toplumlarda televizyon, serbest

zaman etkinliklerini de, neredeyse bütünüyle, tekeline almış ve bu değerli zaman dilimi üzerine

damgasını vurmuştur.

İnsanlar televizyonu yalnız başına seyrederken, televizyon izleyiciye dış dünyayla ve

izleyen diğer kişilerle bağlantı hissi verir. İnsanlar televizyonu izleyerek dış dünyada neler

olduğunu gözlemleme imkanı bulurlar. Ve insanın yalnızlığını giderir.

Televizyon olayların gerçekliğini açıklar ve doğrular. Televizyonda gösterilmeyen

protestolar, skandallar, felaketler insanlara olmuş gibi gelmez.

Raymond Williams televizyonun dış dünyayı değiştirdiğini söyleyerek, şu şekilde

açıklamıştır; “Televizyonun eğlence ve haberleşme yolu olarak gücü o kadar büyüktür ki,

kendinden önceki tüm eğlence ve haberleşme yollarını değiştirmiştir; televizyonun sosyal bir

iletişim aracı olarak gücü o kadar büyüktür ki, geleneksel kurumlarımızın ve sosyal ilişki

biçimlerimizin birçoğunu değiştirmiştir; televizyonun elektronik bir iletişim aracı olarak

doğasındaki özellikleri bizim gerçeklikle ilgili temel algılamamızı ve bu nedenle de birbirimizle

ve dünya ile olan ilişkilerimizi değiştirmiştir; bir eğlence ve haberleşme yolu olarak gelişen

televizyon, yalnızca diğer eğlence ve haberleşme yollarına, onların geçerlilik ve önemlerini

azaltarak etki etmekle kalmadı, bazı temel aile yapılarına, kültürel ve sosyal yaşama da etki

ederek öngörülmeyen sonuçlar doğurdu.” (Williams, 2003: 10-11)

Televizyonla ilgili olarak ilk teknik buluş İrlandalı bir telgrafçı olan Andrew May

tarafından 1873 yılında yapılmıştır. May, ışık dalgalarının elektrik akımına çevrilebildiği

Page 203: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

195

selenyum adlı kimyasal maddenin elektriğe karşı dirençli olduğunu ve bu direncin güneş

ışınında daha da azaldığını buldu. May’in bu buluşundan on yıl kadar sonra Rus bilim adamı

Paul Nipkow bir resmi taşıyabilen döner bir disk aracını bulmuştur. Bir diskin içine dikkatlice

yerleştirilmiş resim örneklerini küçük bir delikten geçirilen elektrik ışınları dönerken tarayan

ve taranan resmin başka yerde görüntü olarak tekrar elde edilmesine olanak sağlayan bu araç

(Tekinalp, 1990: 4), görüntüyü başka yere aktaran ilk araç olması bakımından önemli bir

buluştur. Nipkow’un daha sonra mekanik tarama olarak adlandırılacak olan bu buluşu,

1920’lerden sonra bilginlerce uygulama alanına konuldu. 1923 yılında Amerikalı Jenkins,

1925’de ise İngiliz Lugie Baird, Nipkow’un döner diskini kullanarak ilk deneme yayınını

yaptılar. Ancak, elde edilen sonuçlar belli belirsiz kaba çizgilerden ileri gitmiyordu. (Aziz,

1989: 10-11)

1930 yılının Mart ayında Lugie Baird, o zamanın başbakanı Ramsay MacDonald’ın

isteği üzerine kendisine televizyon kurdu. MacDonald televizyon için Baird’e:

“Odama öyle bir şey koydun ki, bu alet bana hiçbir zaman bu dünyanın ne kadar acayip

ve bilinmez olduğunu unutturmayacak” dedi. (Wheen, 1985: 22)

Televizyonun geçirdiği bu aşamalardan sonra, ilk düzenli televizyon yayını 2 Kasım

1936 yılında İngiltere’de başladı. Londra’da Alexandra Palace’de kurulan televizyon

stüdyosundan yapılan bu ilk yayın büyük yankı uyandırmasına karşın alıcıların azlığı nedeniyle

geniş kitleler tarafından izlenemedi. Bu yayınlar 1939 yılına, II. Dünya Savaşı’na kadar sürdü.

Savaş nedeniyle yayınlara ara verildi. 1945 yılında yayınlar yeniden başladı. (Aziz, 1989: 12)

Dünyada ilk kamu hizmeti veren televizyon olan BBC tarafından gerçekleştirilen ilk televizyon

yayını 405 satırlı bir sistemle gerçekleşmiştir. (BBC, 1958: 36) BBC TV haberleri ise 2 Ocak

1950’de ilk kez yayınlanmıştır. (Tracey, 1995:120) Televizyon yayını İngiltere’de 1936’da,

Almanya’da 1935’te, Amerika’da 1939’da başlamıştır. Franklin Roosevelt televizyonda

görünen ilk Amerika başkanıdır. (MacGregor, 1997: 116-117)

Televizyon İngiltere’de doğmuş olsa da ABD’de geliştirilmiştir. Renkli televizyon

yayını ilk olarak 1951 yılında sınırlı bir biçimde ABD’de başlamıştır. Renkli televizyon

yayınlarının net olarak alınması 1950’lerden sonra olmuştur. İngiltere ve Sovyetler Birliği’nde

ise 1967’de başlamıştır.(Tamer, 1983: 25)

Geleneksel haber yayıncılığının öncülerinden olan Edward R. Murrow, 15 Ekim 1958

yılında Chicago Radyo ve Televizyon Haber Müdürleri toplantısında televizyon için: “Bu alet,

öğretebilir, eğitebilir ve hatta insanların içinde gizli kalmış duyguları harekete geçirebilir.

Bunları yapmadığı takdirde kabloyla bağlantısı olan ve ışıldayan bir kutudan ileriye gidemez.”

dedi.(Huffman, 2001: 211)

Televizyon küresel bir iletişim aracıdır. Yayınlanan haberlerle dünyayı

yönlendirmektedir ve belgesellerle dünyanın bir ucunda bulunan insanların belki de hiçbir

zaman göremeyecekleri, doğal çevre, kültürel varlıklar, tarihi ve turistik yerler evlerin içine

kadar girebilmektedir. Dünyanın her hangi bir yerindeki olaylardan anında haberdar olmayı

sağlamaktadır.

Page 204: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

196

Yayınlanan programlarla insanların kültürleri tanımasına yardımcı olmaktadır.

İnsanların kültürlenme sürecinde önemli bir yeri vardır ve evrensel kültür değerlerinin

oluşmasında etkilidir. Bununla birlikte kültürel yozlaşmada önemli faktörlerden birisi olarak da

görülmektedir.

Yayınlanan programlarla televizyon bir eğitim aracıdır. Toplum değerlerinin

oluşmasında ve kültürün aktarılmasında etkilidir, toplumda olması gerekenlerle olmaması

gerekenlere eleştirel bir yaklaşımla baktığında eğitici bir nitelik kazanmaktadır. Özellikle küçük

yaştaki çocukların televizyonun karşısında fazla kalması nedeniyle, bu çocukların genel

karakterini televizyonun oluşturduğunu söyleyen çalışmalar vardır. Şiddeti görünür kıldığından

yaygınlaşmasında da önemli bir etkendir.

9.1.3. Elektronik Kitle İletişim Araçları

Telgrafla başlayan, film, telefon, radyo ve televizyonun iletişim dünyasına katılmasıyla

birlikte devam eden süreç, iletişimi dönüştürmüş, iletişim eş zamanlı niteliğe kavuşurken,

sınırlar ortadan kalkmıştır.

Günümüze yaklaştığımızda, özellikle 1990 yıllarda bilgisayar teknolojilerindeki

olağanüstü gelişmeler ve bu gelişmelerin kullanım anlamında bireylere kadar ulaşması kitle

iletişimine çok farklı bir bakış açısı getirmiştir. İlk olarak askeri amaçlarla kullanıma giren

bilgisayar özellikle 1980’lerin sonlarından itibaren dünyada yaygın bir kullanım alanı

bulmuştur. İnternetin devreye girmesi, televizyonun ardında yeni bir iletişimsel devrimin

gerçekleşmesi demektir. Bilgisayarın getirdiği iletişimsel olanaklar, televizyonu da içine alacak

biçimde televizyonun ötesine geçer (Güngör, 2011:208).

İnternetin dünya üzerinde herhangi bir yerden her an kullanılabilmesi, gerek

tüketicilerin gerekse işletmelerin ticarî amaçla İnternet ortamına gelmesine neden olmuştur.

İnternetin son 10 yıllık dönemdeki adaptasyonu o kadar hızlı olmuştur ki, fiziki ortamda yer

alan hemen her şey İnternet ortamına taşınmıştır. İnsanlar için tanışma, sohbet etme, alışveriş

yapma, müzik dinleme, film seyretme veya satın alma, bilgi arama v.b. çok çeşitli amaçlar için

dünya'nın her yerinde birçok ülkede çok sayıda işletme ve tüketici İnternet ortamında boy

göstermektedir.

İnternet deyince, milyonlarca bilgisayar kullanıcısının adeta tek bir bilgisayara

bağlanarak o bilgisayarın içinde birlikte var olması ya da bütün bilgisayarların tek bir

bilgisayarmışcasına paylaşılması akla gelir. Bu algılama biçimi, ‘genel ağ’ ya da ‘birbirine bağlı

bilgisayar ağları’ olan tüm bilgisayarları birbirine bağlayan internetin diğer hiçbir kitle iletişim

aracının üstesinden gelemeyeceği bir derleyicilik, toparlayıcılık işlevini üzerine aldığını

gösterir. Ne radyonun gazeteyi dillendirmesi, ne televizyonun sesine kendi retoriğine uygun

olarak yer vermesi, ne derginin televizyon karelerinden anlık görüntüler sunması ne de kitabın

gazeteden kesitler sunarken radyoyu yansıtamaması gibi birçok değişken düşünülünce

internetin büyüsü kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Her bir kitle iletişim aracının toplu biçimde

ve aynı anda yer alabildiği tek kitle iletişim aracı internet ve internetin, olanaklarından

yararlandığı çoklu ortamdır (Çamdereli, 2008:122-123).

Page 205: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

197

İnternet, bütün konuşmaların yazıldığı sessiz bir dünyadır. Bu dünyada varlık, beden ve

mekandan arınmış ve yalnızca kelimelere dönüşmüş bir biçimde vücut bulmaktadır. Bu

anlamda internet hayal edilmiş ve hayali bir mekan olarak tanımlanabilir. (Gürhani, 2004).

Teknolojik açıdan İnternet, temel olarak bağımsız çok sayıda iletişim şebekelerinin

birbirine bağlanması ile elde edilen çok büyük bir iletişim ağıdır. İnternet uluslararası, gevşek

olarak organize olmuş otonom, birbirine bağlı iletişim ağlarının gönüllü katılımlarla ve İnternet

standartları tarafından tanımlanmış protokol ve sürece açık gönüllü bağlantılarla ev sahibinden

ev sahibine iletişim tarafından desteklenen bir sistemdir. İnternet kendine özgü yazılı olmayan

kuralları ile insanların bilgi alışverişi yapabildiği en büyük topluluktur ve pek çok yararlı

bilginin bir tuşa basmak kadar yakın olduğu bir kütüphanedir. İnternet, üretilen bilgiyi saklama,

paylaşma ve ona kolayca ulaşma imkanını sağlayan bir bilgi teknolojisidir (Aziz, 2008: 71).

Amerika’da radyonun 60 milyon insana ulaşması 30 yıl alırken; televizyonun bu

yayılma seviyesine ulaşması 15 yıl almıştır. İnternet ise, dünya çapında bilgisayar ağının

gelişmesini izleyen ilk üç yıl içerisinde bunu başarmıştır (Castells, 2000: 382).

Yeni medya, bilgisayar teknolojilerinin gelişmesiyle ortaya çıkan, kitle iletişim

araçlarına anında ve interaktiflik özelliği sunan, kullanıcıları zaman ve mekan sınırı olamadan

farklı iletişim süreçlerini yürütmelerini sağlayan, modern iletişim araç ortamların tümüdür.

Sosyal medya günümüzde en önemli iletişim araçlarından birisi olma yolunda hızla

ilerleyen internetin başat uygulamaları arasında yer almaktadır. İnternetin kullanım grafiğinin

yükselmesiyle sosyal medya kullanımının artması birbiriyle doğru orantılıdır.

Web 2.0 ile birlikte yeni bir teknoloji devri başlamıştır. Bu teknolojik gelişme sosyal

paylaşım ağlarının gelişmesine öncülük etmiş ve sosyal medya kavramının ortaya çıkmasını

sağlamıştır (Çağlar, 2017: 35).

İnternetin yeni ve ikinci nesil hizmetlerini içeren teknolojiler topluluğu olarak ifade

edebileceğimiz Web 2.0, “kullanıcılarına çevrim içi işbirliği ve içerik paylaşım imkanlarını en

üst seviyeye taşımıştır.” Dolayısıyla Web 2.0’la birlikte internet, karşılıklı paylaşımın da

artmasıyla, bireylerin sosyal hayatlarının benzerini online ortamda da yaşayacağı biçimde

değişiklik göstermiştir. Bu nedenle “Web 2.0 teknolojisi üzerine kurulu olarak etkileşim ve

içerik paylaşımını sağlayan online uygulamalar ve platformlar sosyal medya olarak

tanımlanmaktadır.” (Tosun, 2010: 33).

Tim O’Reilly’nin 2005 yılında tanımladığı Web 2.0 çağı, kullanıcı tarafından

oluşturulmuş içeriğin (User Generated Content-UGC) başlamasına neden olmuştur. Sosyal

ağlarda durum güncellemesi bildirirken veya çektiğiniz fotoğrafları ağlara yüklerken düzenli

olarak UGC oluşturmaktayız. Örneğin televizyonun en çok izlendiği saatlerde reytingi yüksek

bir diziyi izlerken aynı zamanda bloglar veya Facebook sayfaları aracılığıyla dizi ile ilgili

yapılan olumsuz eleştirileri izleyici güncellemelerinden takip edebilirsiniz. Ayrıca, diğer

izleyicilerin dizi hakkında ne düşündüklerini ve ne paylaştıklarını görmek için Twitter

etiketlerini kullanabilirsiniz (Kalsın, 2016: 353). Web 2.0 ile birlikte kullanıcılar artık içeriğe

Page 206: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

198

müdahale edebilme yetisine sahip olmuşlardır. Bu özellik öncelikle toplumda yer edinmekte

zorluk yaşayan gençler için ayrı bir önem kazanmıştır. Web 1.0 sadece bir kütüphane iken, Web

2.0’la birlikte her bir kullanıcı bu kütüphanede ayrı bir kürsü olmuştur (Dağıtmaç, 2015: 26).

Web 2.0’ın hayatımıza girmesiyle birlikte internetin var olan gücü ve etkisi artmaya

başlamıştır. Etkileşim başta olmak üzere birçok farklı özelliği barındıran internet, eğlence,

ticaret ve eğitim gibi çok çeşitli sektörlerde kullanılır olmuştur. Bu sektörlerden biri de

yayıncılık ve sonrasında gelişen internet haberciliğidir.

İnsanlara duygu, düşünce ve eserlerini paylaşma imkanı veren sosyal ağlar (Facebook,

Twitter vb.) kişinin toplumsal konular üzerinden yorum yapabilme ve tepkilerini dile getirme

olanağı da sağlamaktadır.

Bu yeni sanal ortamlarla bir yandan yeni bir iletişim biçimi gelişirken, diğer yandan da

insanlar için sanal da olsa yeni sosyal alanlar açılmıştır (Güngör, 2011:312). Gündelik yaşamda

kişilerin katıldıkları protesto gibi sosyal eylemlerin benzerleri sanal ortamlarda yaşanır

olmaktadır.

Eğitim alanında yenilikler yapılması zorunlu hale geldi. Çünkü Web 2.0’ın çocuklarını

eğitebilmek için yeni yöntemler oluşturulması ve bu yöntemlerin yeni şeyler öğretmesi

gereksinimi doğdu. Sosyal medya ile okullar duvarlar arasında kalmaktan kurtuldu. Eğitimde

Web 2.0'ın kullanıldığı yeni teknikler kullanılmaya başlandı.

Sosyal Medya kullanımında içerik ekleyen her birey eşit olduğundan demokrasi fikrinin

insanların kafasına yerleşebilmesi için uygun ortam yaratılmış oldu. Bu sayede insanlar özgürce

fikirlerini aktarabilme imkanı buldu ve bilginin akışı sağlandı. Bu durum az gelişmiş ve

gelişmekte olan ülkeler için kontrolü sağlamak açısından büyük harcamaların yapılmasını

kaçınılmaz kıldı.

Kullanıcının yarattığı içerik, sosyal medyada yayınlanan her içeriğin eninde sonunda

halka mal olmasına ve çıkarlar için kullanılabilir hale gelmesine yol açtı. Bunun farkında

olmayan insanlar özel hayatlarını sosyal medyada yayınlamaya devam ettikçe “özel hayatın

röntgenlenmesi” sıradan ve kabul edilebilir bir hal aldı. İletişimin bu yeni hali “kimliksiz

kişilikler”i oluşturdu.

9.2. Kitle İletişim Araçlarının İşlevleri

Kitle iletişimi Türkçede kitle haberleşmesi şeklinde ifade edilir. Kitleler ise toplumun

bütününü veya bir bölümünü kapsayan ve etkileyen bir güç unsurudur. Kitle iletişim araçları

iletişimden ve kitlelerden ayrı tutulamaz.

Kitle iletişim araçlarının işlevleri çeşitli şekilde kategorize edilebilmekle beraber, biz

sözkonusu işlevleri 4 başlıkta topladık:

-Haber ve enformasyon verme işlevi,

Page 207: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

199

-Denetim ve eleştiri işlevi,

-Eğitme ve eğlendirme işlevi,

-Kamuoyu ve gündem oluşturma işlevi,

9.2.1. Haber ve Enformasyon Verme İşlevi

Kitle iletişim araçları dediğimizde ilk akla gelen haberdir. Haber, dünyada meydana

gelen olaylar, kişiler ya da olgular hakkındaki en son, en yeni enformasyondur. Ve haberin,

insanlara ulaşmasını sağlayan kanal da kitle iletişim araçlarıdır.

Bir ülkede halkın olup bitenleri doğrudan kendisinin gözlemlemesi imkansızdır. Bu

sebeple, demokratik bir sistemde bu görev basına verilmiştir. Halkın gelişmeleri öğrenebilmesi

ve tepkilerini dile getirebilmesi için kitle iletişim araçları aracı işlevi görür (Işık, 2017: 75).

Kitle iletişim araçları yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası arenada cereyan eden olay

ve olgularla ilgili olarak topluma haber ve enformasyon sunarlar. En önemli haber ve

enformasyon kaynaklarından olan basın organlarının öne çıkardıkları olaylarla gündemi

belirleme yani, insanların o gün ne konuşacaklarını tayin etme gücü bulunmaktadır. Bu

bağlamda kitle iletişim araçlarının gücü, iyi niyetli kullanım açısından önem arz etmektedir.

Kitle iletişim araçları aracılığıyla verilen “bilgi” değil, “enformasyon”dur. Diğer bir deyişle

dolayımlamaya uğramış bilgidir.

9.2.2. Denetim ve Eleştiri İşlevi

Kitle iletişim araçları, demokratik ülkelerde yasama, yürütme ve yargının ardından

“dördüncü güç” olarak nitelendirilmektedir. Bunun sebebi, kitle iletişim araçlarının bir denetim

ve eleştiri mekanizması olarak işlev görmesidir. Bu işlev, halk adına yapılan denetim ve eleştiri

işlevidir.

Liberal öğretide dördüncü kuvvet olarak yasama-yürütme ve yargıyla birlikte

konumlandırılan medya, kamunun güvencesi olarak tanımlanmıştır (Cengiz Temizkan, 2013:

171).

Bu işlev kitle iletişim araçlarına yasama, yargı ve yürütme güçlerinin yanı sıra, bir

dördüncü güç olma olanağı kazandırmıştır. Kitle iletişim araçları, onların eleştirisinin

yapılmasını da sağlayan bir araçtır. Burada eleştiri sözcüğü, kitle iletişim araçlarının söz sahibi

kimseleri eleştirenlere söz hakkı tanımasının yanı sıra, eğer söz sahibi kimseler araştırmaları

sayesinde veya elde ettikleri enformasyonlarla daha önceden bilinen görüşlerinin aksine başka

bir görüş kazanmışlarsa, kendilerinin de bunu açıkça belirtmesi hususunu ifade etmektedir.

Kitle iletişim araçları, eleştiriye konu olan kişi, kurum ve eylemlerinin yanı sıra, yapılan

eleştirileri de denetleme olanağı sağlar (Gökçe, 2006: 125-130).

Demokratik toplumlarda kitle iletişim araçlarına halkın temsilcisi olma görevi verilmiş,

bu da kitle iletişim araçlarına bir takım sorumluluklar yüklemiştir. Seçim yoluyla yasama,

Page 208: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

200

yürütme ve yargı ile ilgili yasal düzenlemeleri yapacak kişileri belirli bir süre için işbaşına

getiren toplum, bunların nasıl çalıştıklarını, görevlerini yerine getirip getirmediklerini, varsa

aksaklık ve eksikliklerin neler olduğunu izleyememektedir. Bu esnada devreye giren kitle

iletişim araçları, toplum adına tüm bu görevleri üstlenmekte, adeta toplumun ağzı, gözü ve

kulağı olmaktadır. Dolayısıyla, kitle iletişim araçları eleştiri yoluyla yanlış ve eksiklikleri

göstermektedir (Işık, 2016:49).

Bu işlevi yerine getirirken, kitle iletişim araçları halkın sözcüsü olduğunu unutmamalı;

hiçbir güç odağına boyun eğmemeli, makam gözetmemeli; her kesime eşit yer vermeli; taraf

tutmadan herkesin yanlışlarını halka göstermeli ve takipçisi olmalı.

9.2.3. Eğlence İşlevi

Kitle iletişim araçlarının diğer işlevi de eğitme ve eğlendirmedir. Birtakım olgular

arasında bağlantılar kurarak topluma ekonomik, siyasal, bilimsel ya da sanatsal enformasyon

sunan kitle iletişim araçları, bazen uzlaşmacı bazen de eleştirel bir tavır takınarak toplumda bir

takım olgu ya da değerlerin yerleşmesine yardımcı olmaktadır. En temel işlevi haber ve bilgi

sunmak olan kitle iletişim araçları bireyleri bilgilendirirken toplumsallaşma sürecine ve

dolayısıyla da eğitimine katkı sağlamaktadır (Tokgöz, 1994:45).

Kitle iletişim araçlarının toplumsal işlevleri çerçevesinde önemli bir diğer işlevi de,

eğlence işlevidir. Geleneksel toplum yapısından gelişmiş toplumlara geçişle birlikte, birbiriyle

ilgili ve birbirinden haberdar, dolayısıyla birlikte organik bir bütün oluşturan cemaat işlevini

yitirerek yerini bireyin ön planda tutulduğu cemiyete bırakmıştır. Günümüzde birey yalnızdır,

dünyaları ve ilişkileri parçalanmıştır, bireyin dostu, artık kitle iletişim araçlarıdır. Toplumsal

ilişkiler, kitle iletişim araçları tarafından yönlendirilip şekillendirilmektedir. Toplumsal

yaşantıda (İşte, evde, kulüpte vs.) karşılaşılan günlük sıkıntı ve sorunları aşma ve gidermede,

boş zamanları değerlendirmede ve günlük yaşamın gerçeklerinden kaçmada, duygusal

boşalmada ve cinsel canlandırmada kitle iletişim araçlarından yararlanılmaktadır. Böylece kitle

iletişim araçları hem dinlenmeyi hem de psikolojik dengeyi sağlamaya yardımcı olmaktadır

(McOuail, 1994: 79).

Kitle iletişim araçları, kitleleri eğlendirir ve hoşça vakit geçirmelerini sağlarlar. Bilgi

çağının sonucu olarak insanlara sayısız kanaldan gelen bilgi bir süre sonra düşünce

yoğunluğuna yol açmakta ve insanlar günlük yaşamın yorucu temposundan uzaklaşıp biraz da

eğlenmek ihtiyacı hissetmektedirler. Büyük yerleşim yerlerinde eğlenmek, hem zamana hem

de maddî güce dayanan bir etkinliktir. Kitle iletişim araçları insanların bu ihtiyaçlarını

yayınladıkları eğlence programları ile karşılamaya çalışmaktadırlar. Eğlence yerlerinde maddi

güçlerini aşan miktarda ücret ödeyerek görebileceği pek çok sanatçıyı radyoda dinleme şansını

yakalayabilmektedir.

Özel girişimin elinde olan yayın örgütlerinde eğlence programlarına ayrılan zaman daha

fazla olmaktadır. Özel girişimin elinde olan medya kuruluşlarının en önemli gelir kaynağı

reklamlardır. Reklam alabilmenin yolu da reyting almak olduğuna göre bunu sağlamanın yolu

da çoğunlukla ünlü oyuncu ve sanatçıların yer aldığı eğlence programları hazırlamaktır.

Page 209: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

201

Kitle iletişim araçlarının yüklendikleri eğlence işlevleri konusunda, yoğun eleştiri

yağmuruna tutuldukları da bir gerçektir. Bu eleştirilerin kitle iletişim araçlarının öncelikle,

uyutma, pasifleştirme, taklitçi yapma ve estetikleştirme gibi noktalarda odaklaştığı

görülmektedir.

9.2.4. Kamuoyu ve Gündem Oluşturma İşlevi

Kitle iletişim araçlarının diğer bir işlevi de kamuoyu oluşturma işlevidir. Kamuoyunu

ilgilendiren konularda halkın en önemli enformasyon kaynağı kitle iletişim araçlarıdır. Kitle

iletişim araçlarının kamuoyunu oluşturmak ve yansıtmak gibi iki önemli işlevi vardır. Kitle

iletişim araçları verdikleri haberler, yaptıkları yorumlarla sadece düşünce ve kanaatlerin

açıklanmasına yardımcı olmakla kalmazlar, aynı zamanda kişi ve toplumları inandırma ve

seferber etme görevlerini de üstlenirler. Kitle iletişim araçları; gündemi tayin ederek, tartışma

ortamı yaratarak, bilgi akışını sağlayarak meşru olanla olmayanın sınırını çizerek toplumun

talep ve beklentileri konusunda fikir vererek sağlıklı bir kamuoyu oluşumunda büyük rol

oynarlar (Mutlu, 2003: 26).

Gündemi belirlemek ve kamuoyunu da toplumun en önemli sorunlarının hangileri

olduğuna dair ikna etmek, ülke kaynaklarının o sorunların çözümü yönünde harcanması için

ortak bir kanaatin ve kabulün oluşması anlamına gelir.

Siyaset bilimciler kamuoyunu karar alma süreci açısından ele alır. Çünkü hükümet

politikası yani siyasi iktidarı elinde bulunduran grup ile yönetilenler veya halk arasında bir

etkileşim vardır. Kamuoyu bu etkileşim sürecinde oluşur; hükümetler alacakları kararlarda

halkın kanaatlerini ve isteklerini önemsemek ve bu doğrultuda politika geliştirmek zorundadır.

Dolayısıyla kamuoyu tüm niteliklerinin ötesinde siyasal bir anlam taşımaktadır. Bu bağlamda

Key'in kamuoyu tanımı şöyledir: "Hükümet dışı özel çevrelerden hükümete doğru yönelen ve

hükümetçe göz önünde bulundurulması doğru olan kanaatlerdir" (Bektaş, 2000’den aktaran

Cangöz, 2007: 213).

Ayrıca, şunu da belirtmek gerekir ki, medya içeriklerinde bir konunun önemli olduğuna

işaret ediliyorsa, kamuoyunda da o konunun önemli olduğuna dair kanaat uyanmaktadır. Yani

gündem belirlenmektedir. Bu kanaatin oluşması ise, kamuoyunun beklentilerini karşılamakla

yükümlü siyasilerin de o konuya ilgi duymalarına neden olmaktadır. Çünkü kamuoyunun

beklentileri dışındaki konularla ilgilenen siyasiler, “halktan kopuk” ya da “gündemden uzak”

icraatlar içerisindeki yöneticiler olarak algılanabilmektedir.

Gündemi belirlemek ve kamuoyunu da toplumun en önemli sorunlarının hangileri

olduğuna dair ikna etmek, ülke kaynaklarının o sorunların çözümü yönünde harcanması için

ortak bir kanaatin oluşması anlamına gelir (Yüksel, 2010: 204).

Page 210: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

202

Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti

Kitle iletişimi geçmişten bugüne kadar var olmuş ve sürekli gelişerek ilerlemiştir. İlk

kitle iletişim aracı Roma ve Mısır'da kullanılan gazete olmuştur. Gazetenin doğuşunda, hiç

kuşkusuz insanoğlunun haber alma gereksinimi ve isteğinin büyük etkisi ve katkısı

bulunmaktadır. Belki de insanoğlu kendine göre haber ararken, etrafına “ne haber?” diye

sorması, insanın içinde yaşadığı ortam bakımından ilgi ve merakının göstergesidir.

Kitle iletişim araçları her türlü iletişime olanak sağlamak üzere kurulmuş olan sosyal

yapıları ve bu yapılar için gerekli araçları ifade eder. Kitle iletişim araçları, kültürel, ekonomik,

eğitim, siyasi, eğlence, haber, gündem gibi birçok kamusal görevi yerine getirerek toplumda bir

güç unsuru olmuştur. Bazı batı ülkeleri kitle iletişim araçlarını dördüncü güç olarak kabul

etmektedir. En az yasama, yürütme, yargı gibi halkı ilgilendiren ve kamuoyu oluşturabilen bir

güç unsuru niteliğindedir.

Kitle iletişimini üreten ve kitle iletişim üretimini sürdürülebilir hale getiren şu an için

bildiğimiz kitle iletişim araçları, yalnızca elektrik ve elektronik teknolojisiyle sınırlı değildi

kuşkusuz. Kasabanın meydanına asılan, yazılı bir duyuru kitleye dönük olma açısından ya da

kitlesel yönlendiriciliğinden dolayı kitle eletişim aracı kapsamına alınırsa, ilkel araçlarla da

kitle iletişiminin mümkün olabileceğini anlamak kolaylaşır. Bu bakış açısıyla kitle iletişiminin,

yazının bulunmasından başlayarak aşamalı biçimde, biri diğerini (sesin iletimi görüntü

iletimini, ses kaydı görüntü kaydını, radyo televizyonu, bilgisayar internet…) ilham eden, yeni

olanın öncekinin üzerine bina edildiği ilksel mekanik tekniklerden, dijital teknolojiye doğru

gelişimini sürdürdüğü yine kolaylıkla söylenebilir

Page 211: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

203

Bölüm Soruları

1-UNESCO tarafından yapılan kitabın tanımı aşağıdakilerden hangisidir?

A) “En az 70 sayfayı içeren ve dönüşümü olmayan yayın”

B) “En az 49 sayfayı içeren ve dönüşümü olmayan yayın”

C) “En az 65 sayfayı içeren ve dönüşümü olmayan yayın”

D) “En az 155 sayfayı içeren ve dönüşümü olmayan yayın”

E) “En az 400 sayfayı içeren ve dönüşümü olmayan yayın”

2- Radyo hangi tarihte icat edilmiştir?

A) 1890

B) 1990

C) 1899

D) 1875

E) 1895

3- Türkiye’de ilk radyo yayını ne zaman yapılmıştır?

A) Ankara Radyosu, 1936

B) İstanbul Radyosu adıyla, 6 Mayıs 1927'de, Sirkeci'deki Büyük Postane binasının

bodrum katında başladı.

C) Ankara Radyosu, 1970

D) Ankara Radyosu, 1985

E) İstanbul Radyosu, 1990

4- "Türkiye Radyo Televizyon Kurumu" ne zaman kuruldu?

A)1955

B) 1980

C)1990

D)1965

Page 212: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

204

E)1930

5- Aşağıdakilerden hangisi 20. Yüzyılda gruplandırılan gazete türlerinden biri

değildir?

A)Kitle gazeteleri

B)Magazin gazeteleri

C)Fikir gazeteleri

D)Tematik gazeteler

E)Kişiye özel gazeteler

6- Aşağıdakilerden hangisi kitle iletişim araçlarının işlevlerinden değildir?

A) Haber Verme İşlevi

B) Eğlence İşlevi,

C) Denetim İşlevi

D) Ekonomik İşlevler,

E) Gündem Oluşturma İşlevi

7- Aşağıdakilerden hangisi kitle iletişim araçlarının işlevlerinden değildir?

A) Gönderici ile alıcı arasında yüz yüze bir ilişki kurma

B) Etkileme, kamuoyu oluşturma

C) Kitleleri yaşadıkları toplumun bir parçası hâline getirme (toplumsallaştırma)

D) Kültürün nesilden nesile geçişine ve gelişmesine katkı sağlama

E) Eğitme

8- II. Dünya Savaşı yıllarında propaganda amaçlı olarak en çok kullanılan iletişim

aracı aşağıdakilerden hangisidir?

A)Televizyon

B) Radyo

C)Gazete

D)Cep telefonu

Page 213: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

205

E)İnternet

9- “ Radyo ve televizyona kaptırılan okuyucunun yeniden kazanılması amacı ile, belli

konularda derinleşen, onların vermediği haber, köşe yazısı, yorum gibi, çeşitli basılı yayın

türlerinin yer aldığı gazetelerdir. Genel olarak bir konu etrafında yoğunlaşır”.

Yukarıdaki tanım aşağıdaki seçeneklerden hangisine aittir?

A)Tematik

B)Magazin

C)Spor

D)Fikir

E)Kitle

10- “Küresel köy” kavramı kime aittir?

A)Gutenberg

B)Innis

C)McLuhan

D)Williams

E)Baird

Cevaplar

1-b, 2-e, 3-b, 4-d, 5-e, 6-d, 7-a, 8-b, 9-a, 10-c

Page 214: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

206

10. İLETİŞİM VE EKONOMİ POLİTİK

BÖLÜM YAZARI: PROF.DR. ECE KARADOĞAN DORUK

Page 215: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

207

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

10. İLETİŞİM VE EKONOMİ POLİTİK

10.1.Ekonomi Politik Nedir?

10.2.İletişim Ekonomi Politiği

10.2.1. Schiller: Kültür Emperyalizmi ve Global Ekonomi

10.2.2. Smythe: İzleyici Metası

10.2.3. Chomsky ve Herman Propoganda Modeli

10.2.4. Golding ve Murdock

10.2.5. Garnham

Page 216: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

208

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1) Ekonomi politiği nasıl tanımlarız?

2) İletişimin ekonomi politiği nedir?

3) Ekonomi politiğe yönelik çalışma yapan araştırmacıların yaklaşımları nelerdir?

Page 217: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

209

Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde

edileceği veya

geliştirileceği

İletişim ve Ekonomi Politiği İletişimin ekonomi politiğini

kavrayarak, kapitalist

toplumdaki ilişkileri

anlamlandırmak

İletişimin ekonomi politiği

hakkında tartışma yapılarak

üretim ilişkilerinin toplumsal

ve iletişimsel anlamda nasıl

dönüşüm sağladığı ortaya

koyularak

Page 218: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

210

Anahtar Kavramlar

Ekonomi Politik, İletişimin Ekonomi Politiği, Kültür

Page 219: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

211

Giriş

Bu ders kapsamında iletişimin ekonomi politiği tartışılacaktır. Üretim ilişkilerinin

iletişimi, dolayısıyla da toplumu nasıl şekillendirdiği ortaya koyularak ideolojinin nasıl

sürdürüldüğü açıklanmıştır. Konuya zemin hazırlamak için de konu ile ilgili önde gelen

araştırmacılar incelenmiştir.

Page 220: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

212

10. İLETİŞİM VE EKONOMİ POLİTİK

10.1. Ekonomi Politik Nedir?

Toplumsal üretim ilişkilerinin, insanların ekonomik ilişkilerinin bilimi olarak

tanımlanabilecek ekonomi politik, insan toplumunun çeşitli gelişme aşamalarında metaların

üretimi, değişimi, dağılımı ve tüketimine egemen olan ekonomik kanunları saptar (Zagalov

vd.’den aktaran; Dağtaş & Yıldız, 2015, s. 122).

Ekonomi politik, ticari kapitalizmin gelişimi döneminde ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşım,

öncelikle merkantilizm olarak bilinen kapitalizmin ticari döneminde, gittikçe egemen hale

gelen kapitalist toplumsal düzeni açıklamak için kullanılmıştır (Yaylagül’den aktaran; Dağtaş

& Yıldız, 2015, s. 122). Bu dönemde Adam Smith’in gelişen kapitalist sisteme ahlaki bir temel

ve açıklama kazandırma çabasındaki ekonomi politik yaklaşımı öne çıkmıştır (Dağtaş & Yıldız,

2015, s. 122).

Adam Smith’in ekonomi politik yaklaşımı, liberal ekonomi politik yaklaşım olarak da

tanımlanmaktadır. Bu yaklaşım, ekonomik liberalizmi meşrulaştırmakta ve ekonomiye

dışarıdan yapılan her türlü müdahaleye karşı çıkmaktadır. Adam Smith’in ardından David

Ricardo, Robert Malthus ve John Stuart Mill gibi iktisatçılar, liberal ekonomi politik yaklaşıma

katkı sağlamışlardır. Bütün bu düşünürlerin ortak yanı, ekonomik yaşama eğer dışarıdan

herhangi bir müdahale olmazsa pazar mekanizması sayesinde ülkenin her türlü doğal

kaynağından faydalanılacağını ve çalışmak isteyen herkese iş sağlanacağını, toplumda

işbölümünün gelişeceğini, sermaye birikimi sonucunda toplumun zenginleşeceği düşüncesi

olmuştur (Yaylagül’den aktaran; Dağtaş & Yıldız, 2015, ss. 122–3).

Liberal ekonomi politik yaklaşıma en önemli eleştiriler ise, Karl Marx tarafından

yöneltilmiştir. Marx, liberal ekonomi politiği tarihsel ve materyalist olmamakla eleştirmiştir.

Bu bağlamda, Marksist bir çerçeveye dayanan eleştirel ekonomi politik yaklaşım, öncelikle

tarihsel ve materyalist olmakla liberal ekonomi politikten ayrılmaktadır. Marx’ın tarih ve

toplum anlayışına göre, insanlık tarihi sınıf mücadeleleri tarihinden ibarettir. Friedrich Engels,

eleştirel ekonomi politiğin aslında, kapitalist sömürünün bilimi olduğu vurgulamıştır. Marx

için, ekonomi politik bilimi, aslında kapitalist toplumda egemen olan sömürü ilişkilerinin

incelenmesidir (Yaylagül’den aktaran; Dağtaş & Yıldız, 2015, s. 123). Eleştirel ekonomi politik

yaklaşım, üretim, dağıtım ve tüketim süreçlerini bir bütünlük içerisinde geniş ekonomik ve

sosyal süreçle ilişkilendirerek anlama, açıklama ve bunu insancıl değerler ölçüsünde yeniden

yapılandırma üzerine odaklanmaktadır (Bulut’tan aktaran; Dağtaş & Yıldız, 2015, s. 123).

10.2. İletişimin Ekonomi Politiği

Siyasal ekonomi, en geniş anlamıyla, sistemin nasıl çalıştığı ve belirleyici sonuçlarını

inceler. Belli tarihsel üretim biçimine eğilir ve farklı üretim örgütlenmelerinin farklı

dağıtım/bölüşüm kalıbı üreteceği üzerinde durur. insanların temelde sosyal olduğu varsayımı

yerine, kişilerin benliği, özlüğü, kişiliği birbiriyle ilişkileri içinde oluştuğu ve geliştiği

temelinden hareket eder. Siyasal ekonomiye göre, insanların içinde var olduğu sosyal ilişkiler

Page 221: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

213

yapısı, insanların anlamlar veya sembolik biçimler alışverişiyle sürdürülür. Siyasal ekonomide

medya incelemelerinin alanı genel toplumsal üretim, devir ve kendine ayırma (artık değerin

gaspı) süreçlerinden hareket ederek medyayı kapsar. Bu yaklaşımlar kitle iletişim sorunsalını

üretim biçimini, üretim ilişkilerini, sınıf, sınıf oluşumu ve sınıf bilincini merkeze taşıyarak işe

başlarlar. Bu bağlamda kitle iletişim olgusunu, sistemini, çalışmasını ve sonuçlarını incelerler.

Kitle iletişiminin üretimi, üretim ilişkileri ve koşulları üzerinde dururlar. Bu sırada kitle

iletişiminin örgüt yapısı, sahiplik, tekelleşme, pazar kontrolü, kitle iletişimi örgütlerinde iş

koşulları, çalışma politikaları ve pratikleri, toplu sözleşme gibi konulara eğilirler. Bu tür

araştırmaları yapanlara örnek olarak Smythe, Schiller, Murdock, Parenti, Schudson, Chomski,

Garnham, Mosco ve Wasco verilebilir. Bu gelenek uluslararası alanda kitle iletişim

teknolojilerinin, teknolojik yapıların transferi ve kültürel ürünlerin akışı, ürünlerin ideolojik

içerikleri ve bilinç yönetimi, profesyonel ideolojiler ve medya pratikleri üzerinde durur; Kendi

sömürgeci değerlerini, etik anlayışını, özlüce pazar yapısını destekleyen bilinç biçimini yayan

kültürel egemenliğin, kültürel emperyalizmin olduğunu açıklar. Uluslararası bağlamda bu

yaklaşımı kullananlara örnek olarak Boyd-Barret, Schiller, Hamelink, Nordenstreng, Varis ve

Mattelart verilebilir (Erdoğan & Alemdar, 2005, s. 270).

Amerikan sosyolojisinin yapısal işlevselci kuramının ve pozitivist-ampirik araştırma

geleneğinin egemenliğinde gelişen iletişim sosyolojisinin ciddi eleştirileri 1970 başlarında

çıkmıştır. Bu eleştiriler hem kuramsal hem de araştırma yöntemlerini ve yönelimlerini

irdelediler. Murdock ve Golding’e göre (aktaran; Erdoğan, 2013, s. 14) kitle iletişiminin

sosyolojik incelemesi kendi kendine yeten profesyonel uzmanlaşma ve çok disiplinli bir

yaklaşımda bir öge olarak değil, sosyolojik çözümlemenin kalbini işgal eden genel kültürel ve

toplumsal incelemenin bir parçası olarak görülmelidir. Bunun anlamı, ileri kapitalist ülkelerde

kitle iletişimi sosyolojisi sınıfsal katmanlaşmanın doğası ve kalıcılığı üzerinde süren

tartışmanın parçası olmalıdır. Fakat ne kitle iletişimi sosyologları ne de sosyal

stratifikasyon/tabakalaşma sosyologları bu yönde bir girişimde bulunmuştur. Hem kitle iletişim

araştırmalarında sınıfsal katmanlaşma soruları çoğunlukla ele alınmaz hem de sınıf ve

meşrulaştırma incelemelerinin çoğu kitle iletişiminin rolünü somut bir şekilde incelemez.

Halbuki Kapitalist toplumlarda medya, içinde bulunduğu ekonomik ve politik yapının

hem ürünüdür hem de ekonomik ve politik işlevleri olan endüstriyel bir kurumdur. Bu

bağlamda, medya sadece bilgi üretme aracı değil; aynı zamanda, kapitalizmin mantığı ve

kurallarına göre işleyen ticari birer işletmedir (Bulut’dan aktaran; Dağtaş & Yıldız, 2015, s.

124). Dolayısıyla, kitle iletişiminin kendisinin ve ürettiği ürünün incelenmesi bakımından da

meta ve metalaşma kavramları önem kazanmaktadır. Hem medya kurumlarının hem de medya

dolayımı ile gerçekleşen üretimin, genel düzeyde kapitalist bir yapının gerektirdiği türde

örgütlendiğini ileri sürmek yanlış olmaz. Bu çerçevede, medya dolayımıyla gerçekleştirilen

üretimin aynı zamanda, endüstriyel bir üretim olduğu da söylenebilir (Çakmur’dan aktaran;

Dağtaş & Yıldız, 2015, s. 124).

Eleştirel ekonomi politiği diğerlerinden ayıran şey, onun belirli mikro bağlamların genel

ekonomik dinamiklerce ve onların dayandığı daha geniş yapılarca nasıl şekilendirildiğini

göstermek üzere, konumlanmış eylemin her zaman ötesine gitmektedir. (Golding ve

Page 222: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

214

Murdock’tan aktaran, Çoban, 2014, s. 41). Bu bağlamda, ekonomi politik yaklaşım, kapitalist

üretim yapısı içinde kültürel üretim ve tüketimin nasıl giderek meta üretim süreçlerine

benzediğini ve kültürel pratiklerin onlara eşlik eden üretim süreçleri ve ilişkileri analiz

edilmeksizin anlaşılamıyacaklarını açıklamaya çalışır. Bu bakış açısı, kültürel çalışmalar

cephesinde ‘indirgemecilik’ ve ‘ekonomizm’ eleştirileriyle karşılanmaktadır. Ekonomi politik

yaklaşımın medyaya ilişkin çalışmalarına getirilen eleştiri ise medya karşısında “izleyici,

alımlayıcı ya da kodaçıcının güçsüzlüğünü kabul ederek ideolojik sürecin kodlayıcı yanını

vurguladığı” (Sholle’den aktaran; Çelenk, 1997), dolayısıyla izleyiciyi anlam üretiminde

edilgen varsaydığı ve güdülüp yönlendirmeye açık bir izleyici tarifi yaptığı yönündedir. Onlara

göre, ekonomi politikçilerin önerdikleri toplumsal mücadele, ‘yanlış bilinç’ nosyonu etrafında

ayrıcalıklı bir konuma oturtulan entelektüellere, ‘bilinç götürme’ misyonu yüklemekte ve

“ideolojiyi, güdüp yönlendirme olarak kavrayan bir modele sadık kalmayı sürdürmektedir”

(Sholle’den aktaran; Çelenk, 1997).

Eleştirel ekonomi politik iletişim çalışmaları, tarihsel maddecilik üzerine temellenir.

Ekonomik erk ile kültürel biçimler arasında dolaysız ve dolayımlanan bağlantıları araştırır. Bu

anlamda kitle iletişim araçlarının mülkiyeti, kontrolü medya sektörünün diğer sektörlerle ve

devletle olan ilişkisi, tekelleşme, medya içeriğinin farklılaşması, metalaşma, ticarileşme,

reklam ve kar güdüsünün içeriğe etkisi gibi konuların sorgulanması önemli konular olarak

saptanmıştır (Poyraz, 2013, s. 62).

Vincent Mosco (1996) ekonomi politik yaklaşımın 1990’lı yıllardan itibaren dört temel

ilgi alanı belirlediğini söylemektedir. Bunlar küreselleşme, deregülasyon, birleşme ve

sayısallaşma olarak sıralanabilir. Sayısallaşma bilgisayar ve internet ağlarının kitle iletişim

sürecinin bütün aşamalarının en önemli unsuru olarak ortaya çıkmasıdır. Deregülasyon ise

özellikle radyo-televizyon yayıncılığı alanında temel olarak yasal düzenleme ya da yeniden

düzenlemeyi ifade etmek için kullanılmaktadır. İletişim alanı bağlamında küreselleşme ise

uluslararası holdinglerin bütün dünyadaki her tür iletişim içeriğinin üretimini, dağıtımını ve

tüketimini kontrol etmesi olarak açıklanabilir (Poyraz, 2013, s. 62).

10.2.1. Schiller: Kültür Emperyalizmi ve Global Ekonomi

Batının diğer teknolojik ürünleriyle birlikte kitle iletişim araçları, yapıları ve ürünlerinin

(iletişim sistemlerinin) az gelişmiş ülkelere sunulmasını, "kültürel alışveriş" gibi çerçeveler

dışında ve uluslararası ekonomik ve siyasal bağlam içinde sistemli olarak ilk ele alan Mass

Communications and American Empire (1969) yapıtıyla Herbert Schiller olmuştur (Erdoğan &

Alemdar, 2005, s. 396).

Herbert Schiller bağımlılık kuramından hareketle iletişimin uluslararası boyutunu

inceler. Schiller’e göre medya ekonomik işlevlerinin yanı sıra ideolojik işlevler de

üstlenmektedir. İnsanlara manipülasyon yoluyla paketlenmiş bilinç sunarak zihinleri

yönlendirmektedir. Amerikan emperyalizminin uluslararasılaşması için iletişime nasıl bir işlev

yüklendiği ya da bu imparatorluğun varlığını sürdürmesinde iletişim olanaklarının nasıl

kullanıldığını deşifre etmeyi kendisine amaç edinmiştir. Herbert Schiller (1996), bu argümanını

güncelleştirerek savunmaya devam etmiştir. Amerikan ekonomisi dünya genelinde eski güçlü

Page 223: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

215

konumunu sürdürmese de, dünya kültürü üzerindeki hegemonyasını hala korumaktadır. Bir

yandan medyanın ürettiği kültürlerin küresel piyasayla bütünleşmesi, öte yandan kamusal

kültür üretiminin deregülasyonu bütün dünyada Amerikanlaşmayı desteklemeye devam

etmektedir (Poyraz, 2013, s. 63).

Schiller, Amerikan kültürel incelemelerinin statükoya hizmet ettiğini belirtir. Onun

yerine, Amerikan politika plancılarının Amerikan imparatorluğunun genişlemesi ve

yayılmasına hizmet etmek için uluslararası iletişim sistemlerinin gelişmesini teşvik ettiklerini

belirtir. Schiller 1969'daki yapıtından sonra ölünceye kadar otuz yıl boyunca incelemeleriyle,

medyadaki konuşmalarıyla ve uluslararası alandaki faaliyetleriyle kültür emperyalizmi tezini

ve ardından letişimin siyasal ekonomisi tezlerinin gelişmesi ve kullanılmasına önderlik etti.

Schiller siyasal, ekonomik ve askeri yapılar, uluslararası şirketler, kitle iletişimini hem üretim

biçimi ve ilişkileri hem de kültürel ve ideolojik bağlamlarda ele alıp inceledi. Amerika'yı devlet

(pentagon ve Washington) ile özel teşebbüsün el ele sömürdükleri ve bunun Amerikan

ordusunun güvencesi ve desteği altındaki uluslararası şirketler yoluyla bütün dünyaya

uzatılmasını araştırdı. Bu araştırmalarında Batının az gelişmiş ülkelerle olan ilişkisini, iletişim

bağlamında "kültürel emperyalizm" olarak niteledi. Schiller'in kültürel emperyalizm anlayışı

bağımlılık kuramının ötesine giderek, sorunu sadece emperyalist güçlerin pervasız ve tek taraflı

baskıcı ve yayılmacı girişlerine indirgememiştir. Schiller'e göre (1 976:9) kültürel emperyalizm

şu süreçlerin toplamı olarak tanımlanabilir: (a) toplumun modern dünya sistemine getirilmesi

süreci; (b) ülkelerin egemen tabakalarının cazibeyle, zorla ve bazen rüşvetle, kendi ülkelerinin

sosyal kurumlarını egemen sisteme uygun bir şekilde biçimlendirmesi ve hatta (c) sistemin

egemen merkezinin değerleri ve yapılarının teşvik etmesi (Erdoğan & Alemdar, 2005, s. 397).

10.2.2. Smythe: İzleyici Metası

Dallas Smythe izleyicilerin programlar üzerinden nasıl reklamcılara pazarlandığını

araştırmıştır. Smythe (1977), kapitalizmin reklam sayesinde pazarı kontrol ettiğini ve talebi

istediği gibi yönlendirdiğini belirtmektedir. Reklamlar, yaşam biçimleri, sembolik değerler ve

zevkleri birleştirerek aslında toplumda anlam sistemi yaratırlar. Bu anlamda izleyici Smythe’e

göre reklam verenlere pazarlanan bir emtiaya dönüştürülmüştür. İzleyiciler gelirlerine,

yaşlarına, cinsiyetlerine, etnik ve sınıfsal özelliklerine göre reklamcılara pazarlanmaktadır. Bu

anlamda Marksistlerin kendilerine sormaları gereken soru, iletişim endüstrilerinin nasıl bir

ekonomik işlev üstlendiğidir (Poyraz, 2013, s. 63).

Smythe’nin kullandığı “bir meta olarak izleyici” kavramsallaştırmasından sonra

alevlenen “Batı Marksizmi’ndeki kör nokta” tartışması, eleştirel ekonomi politik yaklaşım

çerçevesinde izleyici emeği kavramını iletişim literatüründe önemli bir konuma getirmiştir. Bu

tartışmada Smythe, Batı Marksizmi’nin, kitle iletişimini materyalist bir yaklaşımdan çok

idealist bir yaklaşımla ele aldığını ve bu nedenle de, izleyicilerin tekelci kapitalizme dayalı ve

reklamla beslenen kitle iletişim sisteminde bir meta olarak işlev görmelerini

kavrayamadıklarını ileri sürmüştür (Atabek’ten aktaran; Dağtaş & Yıldız, 2015, s. 126).

Smythe (aktaran; Dağtaş & Yıldız, 2015, s. 126), kitle iletişim sistemleri hakkında,

bunların kapitalist üretim ilişkilerini yeniden üretmedeki rolünü anlama girişimleri için; tarihsel

Page 224: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

216

materyalistlerin sorması gereken ilk sorunun, bunların sermaye için hangi ekonomik fonksiyona

hizmet ettikleri sorusu olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca, Smythe, Marksist literatürün, “kültür

endüstrileri”nin işlevlerinin materyalist çözümlemesinde dikkat çekici bir şekilde eksik

olduğunu iddia etmiştir .

Bu yüzden, Marksizm’in kapitalizm eleştirisinin kökeninde; kapitalizm tarafından

üretilen metanın nesnel bir tanımlaması anlamına gelen, nesnel bir gerçekliğin araştırılması

gerekliliği vardır. “Reklamcı destekli iletişimin kitlesel olarak üretilmiş meta biçimi nedir?”

sorusu temel bir başlangıç noktasıdır. Smythe, burjuva idealist bakış açısına göre; iletişim

metasının iletiler, enformasyon, imajlar, anlam, eğlence ve manipülasyon olduğunu

söylemektedir. Bütün bu kavramlar, öznel zihinsel varlıklardır ve hepsi de yüzeysel

görünüşlerle uğraşır (Smythe’den aktaran; Dağtaş & Yıldız, 2015, s. 126).

10.2.3. Chomsky ve Herman: Propaganda Modeli

Ekonomi politik yaklaşımın en iyi bilinen iki düşünürü: Edward Herman ve Noam

Chomsky'dir. Diğer eleştirel yaklaşırncılar gibi, Herman ve Chomsky de medyanın egemen

seçkinlere hizmet ettiğini, bu anlamda devlet ve özel mülkiyet medyasının farklı bulunmadığını

savunurlar. Herman ve Chomsky, propaganda modeli adını verdikleri yaklaşımlarında

medyanın beş haber süzgeci olduğunu ileri sürerler. Bunlar, 1. Başat medya firmalarının

büyüklüğü, mülkiyet yoğunlaşması, medya sahibinin zenginliği ve kar yönelimi; 2. Medyanın

ana gelir kaynağı olarak reklam; 3. Medyanın hükümet ve sermaye ile bu kaynaklardan ve

iktidar birimlerince desteklenen ve onaylanan uzmanlar tarafindan sağlanan bilgilere aşırı

derecede bağımlılığı; 4. Medyayı yola getirmenin bir aracı olarak olumsuz eleştiri; 5. Ulusal bir

din ve kontrol mekanizması olarak komünizm düşmanlığıdır (Shoemaker ve Reese’den aktaran;

Çoban, 2014, s. 42).

Araçsalcı yaklaşım içinde çalışan Herman ve Chomsky ise özellikle haber medyasının

ekonomi politiği üzerine yoğunlaşmıştır. Araçsalcılar kapitalistlerin kamusal enformasyon

akışının kendi çıkarlarıyla uyumlu olması için pazardaki ekonomik güçleri nasıl kullandıkları

üzerine yoğunlaşırlar. Herman ve Chomsky’nin (1988) propaganda modeline göre Amerikan

medyası sürekli propaganda yaparak egemen değerleri insanlara benimsetmektedir. Çünkü

kapitalist sistemin varlığını sürdürebilmesi ancak medyanın rıza üretimi ile mümkün

olmaktadır. Bu sistemde halkın neyi göreceğine, duyacağına ve düşüneceğine karar verilmekte

ve düzenli propaganda kampanyalarıyla kamuoyu yönetilmektedir (Poyraz, 2013, s. 63).

Herman ve Chomsky’e göre, diğer işlevlerinin yanı sıra, medya kendisini denetleyen ve

finanse eden güçlü toplumsal grupların çıkarlarına hizmet eder ve onların lehine propaganda

yapar. Bu çıkarların temsilcilerinin öne çıkarmak istedikleri önemli gündemleri ve ilkeleri

vardır ve medya politikasının şekillendirilmesi ve dayatılması açısından oldukça elverişli bir

konuma sahiptirler. Normal olarak bu, kaba müdahaleyle değil, uygun çizgide düşünen

personelin seçilmesi, editörlerin ve çalışan gazetecilerin kurum politikasıyla uyumlu öncelikleri

ve haber değeri kriterlerini içselleştirmeleri sayesinde başarılır (Chomsky & Herman, 2012, s.

15).

Page 225: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

217

Chomsky ve Herman’a göre yapısal faktörler şu gibi şeylerden oluşur: mülkiyet ve

denetim, diğer belli başlı finansman sağlayan kaynaklara (en başta reklam veren kuruluşlara)

bağımlılık, medya ile haberleri yapanlar ve haberleri tanımlama ve ne anlama geldiklerini

açıklama gücüne sahip olanlar arasındaki karşılıklı çıkarlar ve ilişkiler. Propaganda modelinin

içine kattığı başka ve yakından ilişkili faktörler de vardır; örneğin medyanın haberleri ele alma

tarzından şikayetçi olma (yani "tepki üretimi"), haberlerle ilgili resmi görüşü teyit edecek

"uzmanlar" temin etme, medya personeli ve seçkinler tarafından doğru kabul edilen, ama çoğu

kez halkın karşı çıktığı temel ilkeleri ve ideolojileri belirleme yeteneği. Chomsky ve Herman’a

göre, medyaya sahip olan ve reklam verenler olarak fon sağlayan, haberleri birinci derecede

belirleyen, "tepki üreten” ve uygun çizgide düşünen personeli temin eden aynı belirleyici güç

odakları, temel ilkelerin ve egemen ideolojilerin tespit edilmesinde de anahtar bir rol oynarlar

(Chomsky & Herman, 2012, s. 15).

Propaganda modeli, ana-akım medyanın davranışı ve performansındaki kapsamlı

başarıyı, onun şirket karakteriyle ve hakim ekonomik sistemin ekonomi politiğiyle bütünleşmiş

olmasıyla açıklar. Bu nedenle, ağırlıklı olarak medya girişimlerinin kapsam bakımından

büyümesi, medyanın tedrici olarak merkezileşmesi ve belirli ellerde yoğunlaşması, çok çeşitli

medya türlerini (film stüdyoları, TV şebekeleri, kablolu kanallar, dergiler ve yayınevleri)

denetleyen medya gruplarının büyümesi ve küreselleşme sürecinde medyanın sınır ötesine

yayılması üzerinde durur. Aynı zamanda, aile denetiminin yerini tedrici olarak daha geniş bir

patron takımına hizmet eden ve daha sıkı bir şekilde piyasa disiplinine tabi olan profesyonel

yöneticilerin aldığını da vurgular (Chomsky & Herman, 2012, ss. 16–7).

10.2.4. Golding ve Murdock

Büyük Britanya kökenli ve eleştirel ekonomi politik yaklaşımını benimseyerek iletişim

alanını inceleyen P. Golding ve G. Murdock kapitalist toplumlarda iç içe geçen ve karmaşık bir

yapı oluşturan ekonomik ve siyasi ilişkilerin nasıl medya içeriğinin üretiminde belirleyici

olduğunu araştırmışlardır (Poyraz, 2013, ss. 63–4). Golding ve Murdock’a göre, araçsalcılar

sistemdeki stratejik müdahaleler üzerine yoğunlaştıkları için sistemdeki çelişkileri gözden

kaçırmaktadırlar. Golding ve Murdock araçsalcı ve yapısalcı katılığın üstesinden toplumsal

değişim ve hayatın akışına vurgu yaparak gelirler. Yapıları eylem yoluyla sürekli üretilen,

değiştirilebilen esnek ve dinamik oluşumlar olarak görmek, aynı zamanda eylemin de yapısal

olarak oluşturulduğunu unutmamak gerekir (Poyraz, 2013, ss. 63–4).

Kapitalist üretim ilişkileri ve iletişim alanı konusunda Murdock ve Golding (aktaran;

Çoban, 2014, s. 41) şöyle diyor: "Bize göre kitle iletişim araçları, ilkin ve en başta günümüz

kapitalist ekonomik düzeninde emtialar üreten ve dağıtan endüstriyel ticari kuruluşlardır. Sonuç

olarak bizce ideoloji üretimi, medya üretiminin genel ekonomik dinamiklerinden onların

belirleyiciliklerinden ayrılamaz ya da onlar dikkate alınmadan yeterince anlaşılamaz. Bu

ekonomik dinamikler farklı medya sektörlerinde, çeşitli düzeylerde ve onların içindeki çeşitli

bölümlerde farklı yoğunluk derecelerinde işlerler. En genel düzeyde ekonomik kaynakların

dağılımı, mevcut medyanın alanını belirlemede kesin bir rol oynar."

Page 226: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

218

Golding ve Murdock iletişimin ekonomi politiğinin ilgilerini ve önceliklerini göstermek

için üç çözümleme alanı belirlemektedirler: 1) kültürel malların üretiminin incelenmesi; 2)

medya ürünlerinin üretimi ve tüketimi arasındaki ilişkiyi açığa çıkarmak üzere metinlerin

ekonomi politiğinin analizi; 3) maddi ve kültürel eşitsizlik arasındaki ilişkiyi göstermek için

kültürel tüketimin ekonomi politiğinin analizi (Poyraz, 2013, s. 64). Bu anlamda yaşam içindeki

hiçbir olguyu ekonomik bağlamdan soyutlayarak ele alamayız. Çünkü üretim ilişkileri hayatın

her alanında bireyleri ve toplumsal yaşamı etkilemekte ve tüm üretim süreçlerini -maddi ya da

kültürel- elinde tutmaktadır. Bu anlamda kapitalist sistem doğası gereği içerisinde bulunduğu

tüm ilişkileri kendine göre şekillendirmektedir (Çoban, 2014, ss. 41–2).

10.2.5. Garnham

Ekonomi politikçiler, kapitalist bir toplumsal formasyon içinde, kültürel pratiklerin ve

onların politik etkililiklerinin, hem maddi ve hem de sembolik kültürel pratikler için

kaynakların; yapısal olarak belirlenmiş biçimlerde, metalaşmış kültürel üretim, dağıtım ve

tüketiminin dolaşım ve kuruluşları aracılığıyla, nasıl hazır bulundurulduğuna odaklanan bir ilgi

olmaksızın anlaşılmasının güç olduğunu inanırlar. Soap operaları (pembe dizi), onları üreten ve

dağıtan ve izlenmeleri için izleyici yaratan yayın kuruluşlarını incelemeksizin, bir kültürel

pratik olarak tanımak nasıl mümkün olabilir? Alışveriş ve reklamcılığı incelemek, bırakın

özgürleştirici potansiyellerini kutlamayı, bu pratikleri mümkün kılan üretim, rekabet ve

pazarlama süreçlerini incelemeksizin nasıl mümkün olabilir? Bu konjonktürde, kültüre ve onun

politik potansiyeline ilişkin herhangi bir çalışmada; global kültürel pazarın gelişimini, böyle bir

pazarı mümkün kılan koşullar olarak teknolojik ve düzenleyici süreçleri ve sermaye akışını göz

ardı etmek nasıl mümkün olabilir? (Garnham, 1997)

Siyasetin ve mücadelenin doğasındaki değişimin, siyasetin toplumsal iletişim

kurumlarıyla (örneğin gazeteler ve televizyon kanalları) olan ilişkisindeki ekonomik temelli

değişimlerle ve toplumsal grupların ve kültürel tüketicilerin ekonomik temelli

fragmantasyonuyla sıkı sıkıya bağlı olduğu yolları nasıl gözardı edebiliriz? (Garnham, 1997)

Garnham'a göre kitle kültürü kapitalist sistemin mevcut yapısı ile biçimlenir ve aktarılır.

Medya ideolojik biçiminin altında maddi amaçlar da bulundurur. Yani medyanın sunduğu

ideoloji belirli bir güç çevresinin maddi kazancıyla ilintilidir. Bu noktada bahsedilmesi gereken

medya sahiplerinin neden belirli insanlar olduğu ve medyayı ellerinde tutmak için neden bu

kadar çaba harcadıklarıdır. Yine aynı şekilde değişen siyasal yönetimlere göre medya

sahiplerinin değişmesi veya döneme göre yapılan yayınların içeriklerindeki değişim de ilginçtir.

Dolayısıyla medya her zaman güç ilişkileri ile bağlantılıdır ve söz konusu güç ilişkileri medya

aktarım biçimlerinin temelini oluşturur.

Page 227: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

219

Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti

Bu ders kapsamında ekonomi politik bağlamında iletişimin yeri tartışılmıştır. Üretim

ilişkilerinin belirlediği çerçevede hayatın nasıl yapılandığı konusundan hareketle kapitalist

sistemin içeriğinden bahsederek güç ve ekonomik ilişkilerin belirleyiciliği ortaya koyulmuştur.

Konuyu aydınlatmak anlamında da önde gelen araştırmacılardan yararlanılmıştır.

Page 228: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

220

Bölüm Soruları

1- …………………………………….., üretim, dağıtım ve tüketim süreçlerini bir

bütünlük içerisinde geniş ekonomik ve sosyal süreçle ilişkilendirerek anlama, açıklama ve bunu

insancıl değerler ölçüsünde yeniden yapılandırma üzerine odaklanmaktadır.

Yukarıdaki paragrafta boş bırakılan yere aşağıdaki seçeneklerden hangisi uygundur?

a) Eleştirel ekonomi politik yaklaşım

b) Ekonomi politik yaklaşım

c) Libereal politik yaklaşım

d) Materyalits yaklaşım

e) Tarihsel yaklaşım

2- Aşağıdaki sçenekleren hangisine göre, kitle iletişiminin sosyolojik incelemesi

kendi kendine yeten profesyonel uzmanlaşma ve çok disiplinli bir yaklaşımda bir öge olarak

değil, sosyolojik çözümlemenin kalbini işgal eden genel kültürel ve toplumsal incelemenin bir

parçası olarak görülmelidir. Bunun anlamı, ileri kapitalist ülkelerde kitle iletişimi sosyolojisi

sınıfsal katmanlaşmanın doğası ve kalıcılığı üzerinde süren tartışmanın parçası olmalıdır.

a) Schiller

b) Murdock ve Golding

c) Smyth

d) Garnham

e) Karl Marx

3- Aşağıdakilerden hangisi eleştirel ekonomi politik çalışma konuları arasında yer

almaz?

a) Ekonomik erk ile kültürel biçimler arasında dolaysız ve dolayımlanan bağlantılar

b) Kitle iletişim araçlarının mülkiyeti, kontrolü

c) Medya sektörünün diğer sektörlerle ve devletle olan ilişkisi

d) Medya içeriğinin farklılaşması, metalaşma, ticarileşme

e) Medya okuryazarlığının gündeme getirilmesi

Page 229: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

221

4- Aşağıdakilerden hangisi Vincent Mosco’nun ekonomi politik yaklaşımında

belirlenen ilgi alanlarından değildir?

a) Küreselleşme

b) Deregülasyon

c) Birleşme

d) Sayısallaşma

e) Kapitalizm

5- Bağımlılık kuramından hareketle iletişimin uluslararası boyutunu inceler. Ona

göre medya ekonomik işlevlerinin yanı sıra ideolojik işlevler de üstlenmektedir. İnsanlara

manipülasyon yoluyla paketlenmiş bilinç sunarak zihinleri yönlendirmektedir. Amerikan

emperyalizminin uluslararasılaşması için iletişime nasıl bir işlev yüklendiği ya da bu

imparatorluğun varlığını sürdürmesinde iletişim olanaklarının nasıl kullanıldığını deşifre

etmeyi kendisine amaç edinmiştir.

Yukarıda yer alan düşünceler seçeneklerde yer alan hangi kişiye aittir?

a) Smyth

b) Schiller

c) Murdock

d) Golding

e) Garnham

6- İzleyicilerin programlar üzerinden nasıl reklamcılara pazarlandığını araştırmıştır.

Kapitalizmin reklam sayesinde pazarı kontrol ettiğini ve talebi istediği gibi yönlendirdiğini

belirtmektedir. Reklamların, yaşam biçimleri, sembolik değerler ve zevkleri birleştirerek

aslında toplumda anlam sistemi yaratığını bu anlamda izleyicinin reklam verenlere pazarlanan

bir emtiaya dönüştürüldüğünü söyler.

Yukarıda yer alan düşünceler seçeneklerde yer alan hangi kişiye aittir?

a) Smyth

b) Schiller

c) Golding

d) Garnham

Page 230: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

222

e) Murdock

7- Aşağıdaki seçeneklerden hangisi Herman ve Chomsky, propaganda modeli adını

verdikleri yaklaşımlarında medyanın beş haber süzgecinden biri değilidr?

a) Başat medya firmalarının büyüklüğü, mülkiyet yoğunlaşması, medya sahibinin

zenginliği ve kar yönelimi

b) Medyanın ana gelir kaynağı olarak reklam

c) Medyanın hükümet ve sermaye ile bu kaynaklardan ve iktidar birimlerince

desteklenen ve onaylanan uzmanlar tarafindan sağlanan bilgilere aşırı derecede bağımlılığı

d) Medyayı yola getirmenin bir aracı olarak olumsuz eleştiri

e) Kontrol mekanizması olarak kominizmin desleklenmesi

8- Herman ve Chomsky’nin (1988) ……………………………… göre Amerikan

medyası sürekli propaganda yaparak egemen değerleri insanlara benimsetmektedir. Çünkü

kapitalist sistemin varlığını sürdürebilmesi ancak medyanın rıza üretimi ile mümkün

olmaktadır. Bu sistemde halkın neyi göreceğine, duyacağına ve düşüneceğine karar verilmekte

ve düzenli propaganda kampanyalarıyla kamuoyu yönetilmektedir.

Yukarıda boş bırakılan yere aşağıdaki seçeneklerden hangisi uygundur?

a) Propaganda modeline

b) Etki-tepki modeline

c) Materyalist modeline

d) Çift yönlü akış modeline

e) Ekonomi politik modeline

9- Propaganda modeli aşağıdaki seçeneklerde yer alan hangi konu üzerinde durmaz?

a) medya girişimlerinin kapsam bakımından büyümesi,

b) medyanın tedrici olarak merkezileşmesi

c) medyanın belirli ellerde yoğunlaşması

d) küreselleşme sürecinde medyanın sınır ötesine yayılması

e) medyada program içeriğinin çeşitlenmesi

Page 231: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

223

10- ……………………….göre kitle kültürü kapitalist sistemin mevcut yapısı ile

biçimlenir ve aktarılır. Medya ideolojik biçiminin altında maddi amaçlar da bulundurur. Yani

medyanın sunduğu ideoloji belirli bir güç çevresinin maddi kazancıyla ilintilidir. Bu noktada

bahsedilmesi gereken medya sahiplerinin neden belirli insanlar olduğu ve medyayı ellerinde

tutmak için neden bu kadar çaba harcadıklarıdır.

Yukarıda boş bırakılan yere aşağıdaki seçeneklerden hangisi uygundur?

a) Smyth

b) Schiller

c) Murdock

d) Golding

e) Garnham

Cevaplar: 1a, 2b, 3e, 4e, 5b, 6a, 7e, 8a, 9e, 10e

Page 232: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

224

11. MEDYA OKURYAZARLIĞI

Bölüm Yazarı: Prof.Dr. Nilüfer SEZER

Medya Okuryazarlığı dersinin eğitim ve öğretimin her aşamasında zorunlu ders

olarak okutulması ve Pedagojik Formasyon eğitimi almış İletişim Fakültesi

mezunlarımızın bu derse doğrudan branş öğretmeni olarak atanmaları dileğiyle…

Page 233: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

225

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

1. Medya Okuryazarlığı Nedir?

2. Medya Okuryazarlığı’nın Önemi

3. Medya Okuryazarlığı Ne Değildir?

4. Medya Okuryazarlığının Kapsamı

5. Medya Okuryazarlığı Beceri Alanları

6. Medya Okuryazarlığı Dersi Neden Gereklidir?

Page 234: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

226

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. Okuryazar, Medya, Medya Okuryazarı kavramlarını tanımlayınız.

2. 21.Yüzyılda Medya Okuryazarı olmanın önemini tartışınız.

3. Yeni Medya Okuryazarlığı nedir? Açıklayınız.

4. Yüksek düzey bir Medya Okuryazarı olabilmek için sahip olunması gereken

becerileri belirleyiniz.

5. Türkiye’de Medya Okuryazarlığı eğitiminin önemini irdeleyiniz.

Page 235: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

227

Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde

edileceği ya da

geliştirileceği

Medya Okuryazarlığı Nedir? Medya Okuryazarlığı

kavramını tanımlar.

Literatür tarama ve Gözlem

yoluyla

Medya Okuryazarlığı’nın

Önemi

Medya Okuryazarlığı’nın

önemini kavrar.

Literatür tarama ve Gözlem

yoluyla

Medya Okuryazarlığı Ne

Değildir?

Medya Okuryazarlığı’nın ne

olmadığına ilişkin bilgi

edinir.

Literatür tarama ve Gözlem

yoluyla

Medya Okuryazarlığı’nın

Kapsamı

Medya Okuryazarlığı’nın

kapsamına ilişkin bilgi

edinir.

Literatür tarama ve Gözlem

yoluyla

Medya Okuryazarlığı’nın

Beceri Alanları

Medya Okuryazarlığı’nın

Beceri Alanlarını tanır.

Literatür tarama ve Gözlem

yoluyla

Medya Okuryazarlığı Dersi

Neden Gereklidir?

Medya Okuryazarlığı eğitimi

ve Medya Okuryazarlığı

dersinin gerekliliklerini bilir.

Literatür tarama ve Gözlem

yoluyla

Page 236: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

228

Anahtar Kavramlar

Okuryazarlık: Simgeleri şifreleyebilmek ve şifresini çözmek, mesajları analiz ve

sentezleyebilmek.

Medya: Yığınlarla iletişimi sağlayan radyo, televizyon, gazete ve dergiler gibi basın

yayın organlarının tümünü kapsayan ortak ad, kitle iletişim araçları, basın yayın.

Medya Eğitimi: Medyanın çalıştığı “uygulamalı” deneyimleri ve medya ürünlerini

kapsayan bir çalışma.

Medya Okuryazarlığı: Yazılı ve yazılı olmayan büyük çeşitlilik gösteren farklı

formatlardaki (televizyon, video, sinema, reklamlar, internet vs.) iletilere erişim, onları

çözümleme, değerlendirme ve iletme yeteneği.

Yeni Medya Okuryazarlığı/Dijital Okuryazarlık: Anlama, bilgisayarlar yoluyla

sunulan geniş ölçekteki çoklu-formattaki enformasyonu kullanabilme yetisi.

Medya Okuryazarlığı Eğitimi:Medya okuryazarlığı ile ilişkili yetenekleri öğretmeye

adanmış eğitsel bir alan.

Page 237: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

229

Giriş

Medya, hiç kuşkusuz, birçoğumuzun yaşamında önemli ve vazgeçilmez bir yere

sahiptir. İnsanlar artık, televizyon, radyo, gazete, dergi, internet, akıllı cep telefonları gibi

araçlardan birine dokunmaksızın bir gün geçiremez olmuştur. Hatta böyle bir gün

geçirdiklerinde hemen içinde bir boşluk hisseder, dünyadan koptuklarını bile düşünmeye

başlayabilirler.

Şahin’in de vurguladığı gibi (2011), işte böyle bir dünyada Medya Okuryazarlığı,

insanlar için hava ve su gibi en temel gereksinimlerden biri haline gelmiştir. Bu gereksinimi

doyurabilmek için okullarda Medya Okuryazarlığı seçmeli bir ders olarak yer alırken, diğer

derslerin içinde de Medya Okuryazarlığı’na temas eden konu ve etkinlikler yer almaktadır.

Öğretmenlerin bu alanda donanımlı ve yetkin olmalarını gerekli kılmaktadır.

Öncelikle, Medya Okuryazarlığı’nın "gerçek" anlamıyla düşünülmesi gerekmektedir.

Çünkü birçok insan, "okuryazar" olmayı basılı belgelerde yazılı olan ifadelerdeki yüzeysel

anlamı okuyabilme olarak algılamaktadır. Bu sınırlı ve eski bakış açısı, iletişim araçlarının

çeşitlenmesiyle birlikte yetersiz kalmış; dolayısıyla okuryazarlık kavramı günden güne

genişlemeye başlamıştır. Bu genişlemeyle; işlevsel okuryazarlık, bilgi okuryazarlığı,

teknoloji okuryazarlığı, kültürel okuryazarlık, dijital okuryazarlık gibi farklı okuryazarlık

alanları ortaya çıkmıştır. Ayrıca, gazeteler, televizyon programları ve filmleri güçlü kılan

görsel boyut göz önünde bulundurularak "görsel okuryazarlık" kavramı da geliştirilmiş;

böylece okuryazarlık alanı biraz daha genişlemiştir.

Gerçekten de son zamanlarda bilgisayarlar, öğrenciler başta olmak üzere birçok

insanın yaşamında bilgiye erişim amaçlı olmak üzere sıklıkla kullanılmaktadır. Bilgisayarın

yaşamımızdaki yerini göz önüne alan birçok yazar, bilgisayar okuryazarlığını da bu alanın

içine katmıştır. Ancak yine unutulmamalıdır ki, iletileri okumak okuryazar olmak için gerekli

olan en temel adımlardan birisi olmakla birlikte, tek başına yeterli değildir. Çünkü bize

gönderilen "sözcükleri" çözümleyip okurken aslında, bu sözcüklerin arkasında yatan

"dünyayı" da okuyabilmek ve buna kendi yanıtımızı "yazabilmek" gerekmektedir.

Kısacası hepimiz medyayla iç içe yaşıyoruz ve medyasız bir yaşam artık olanaksız

görünüyor, O zaman, bir medya tüketicisi olarak, birçoğumuz medya okuryazarı ve

dolayısıyla tüketicisi olmak durumundayız. Bize sunulan sözcükleri/imgeleri yüzeysel

anlamda okumak tek başına yeterli midir? Sözcüklerin arkasındaki dünyada neler olduğunu

merak etmemiz gerekmez mi? Medya iletilerini okurken kimi sorular sormaya mecburuz;

çünkü bunu yapmadığımız zaman sadece bize verilen "yüzeysel" anlamla yetinmek zorunda

kalır, "derin" anlamı yakalayamayız.

O zaman manipülasyona ve sömürüye götüren yola adım adım yönlendirilmiş oluruz

. Manipülasyon kıskacına girmemek için, dezanformasyonlara kanmamak için, “gerçeği”,

“doğruyu” görebilmek için yaşımız ne olursa olsun medya okuryazarı, yeni medya okuryazarı

olmak

Page 238: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

230

durumundayız...

Page 239: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

231

11.1. Medya Okuryazarlığı Nedir?

İçinde yaşadığımız çağ “Bilgi Çağı”dır hiç kuşkusuz. Bilginin tanımı, niteliği, bilgiye

ulaşma yolları ve önemi büyük oranda değişmiştir. Artık bilgi basılı kitaplardan,

öğretmenlerden ya da bilge kişilerden öğrenilen doğrular olmaktan çıkmıştır. Bilgi, medya ve

teknoloji sayesinde herkesin ulaşabileceği ve kendi doğrusunu bulabileceği bir hal almıştır.

Bilginin bu değişim süreci ve bilgiye ulaşma yollarının çeşitlenmesiyle bireyin doğru bilgiyi

bulma ve yorumlama yetisini kazanması daha önemli bir niteliğe bürünmüştür.

Bu doğrultuda, aşağıdaki Tablo 1, 19. ve 20. Yüzyılda öğrenimle içinde bulunduğumuz

21. Yüzyılda öğrenim arasındaki farkları ortaya koymaktadır.

Tablo 1: 21. Yüzyılda Okuryazarlık (Thoman ve Jols, 2005: 13)

Görüldüğü gibi medya araçları eğitim sistemine doğrudan dahil edilerek, eğitim

sürecinde etkileyici hatta belirleyici bir rol oynamaktadır. Öğretmen bilgi veren rolünün dışında

öğrenciye rehberlik eden ve yol gösteren bir konumda bulunmaktadır. Derslerin amacı

öğrenciye bilgiyi aktarmaktan çok onlara sorun çözmeyi öğreterek bilgiye ulaşma yollarını

kendisinin belirleyebileceği bir eğitim vermektir. Artık, dersliklerin ne de sadece ders

kitaplarının tek başına yeterli olmadığı görülmektedir. 19. Yüzyılda okuryazarlık ne anlama

geliyorsa günümüzde de Medya Okuryazarlığı o demektir. Diğer bir deyişle günlük yaşamın

önemli bir parçası haline gelen medya, eğitim sürecine dahil olmakta, bireyin sosyalleşmesine

etkisi günden güne artmaktadır.

Page 240: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

232

İngiltere`nin medya düzenleme kurulu olan ve Medya Okuryazarlığı alanında önemli

çalışmaları bulunan Ofcom (Office of Communication) ise Medya Okuryazarlığını genel olarak

medya erişimi, medya ve medya içeriklerine farklı bakış açılarını eleştirel değerlendirme ve

çeşitli içeriklerde iletişim yaratma yetenekleri olarak tanımlamaktadır.

Genel olarak Medya Okuryazarlığının gerekliliğine inananlar , Medya Okuryazarlığının

yazılı dünyayı okuyabilme becerisi için gerekli olduğu görüşüne sahiptirler. Buna karşın,

Medya Okuryazarlığının hala karşı karşıya olduğu temel sorun, kavramın eğitim sistemi içinde

net olarak konumlandırılamamasıdır.

Medya Okuryazarlığı konusunda yapılan araştırmalarda Medya Okuryazarlığı

kavramının başka kavramlarla da ifade edildiği görülmektedir. Medya Okuryazarlığı, medya

eğitimi, medya pedagojisi gibi bazı kavramlarla anılmakla birlikte genel eğilim Medya

Okuryazarlığı olarak adlandırılması yönündedir. Bu nedenle Medya Okuryazarlığı ve Medya

Eğitimi aynı anlamda kullanılmaktadır. Ayrıca Medya Okuryazarlığı kavramı Avrupa

genelinde kullanılan; “information literacy” (enformasyon/bilgi okuryazarlığı), “digital

literacy” (dijital/sayısal okuryazarlık), “computer literacy” (bilgisayar okuryazarlığı),

“electronic literacy” (elektronik okuryazarlık), “electronic information literacy” (elektronik

enformasyon/bilgi okuryazarlığı) gibi kavramları da kapsamaktadır.

Bu bağlamda, Medya Okuryazarlığı kavramını daha iyi anlayabilmek için türevlerini de

tanımak gereklidir;

Medya, tüm elektronik ya da dijital anlamları, baskı ya da artistik görsel efektler

kullanılan mesajları iletir; Okuryazarlık, simgeleri şifreleyebilmek ve şifresini çözmek,

mesajları analiz ve sentezleyebilmektir; Medya Okuryazarlığı, medya aracılığıyla aktarılan

simgeleri kodlayabilme ve kod çözebilme, analiz ve sentez yapabilme ve dolaylı mesaj

üretebilmektir. Medya eğitimi, medyanın çalıştığı “uygulamalı” deneyimleri ve medya

ürünlerini kapsayan bir çalışmadır; Medya Okuryazarlığı Eğitimi ise, medya okuryazarlığı ile

ilişkili yetenekleri öğretmeye adanmış eğitsel bir alandır.

Ancak, okur-yazar olmak sadece basılı simgeleri algılamak ve bu simgeleri belirli

normlar çerçevesinde kâğıda dökebilmek değil; bir bağlam, kültür ya da toplum içerisindeki

değer yargılarını anlayıp uygulayabilmektir. Bu bağlamda Medya Okuryazarlığı, yazılı ve

yazılı olmayan farklı formatlardaki (televizyon, video, sinema, reklamlar, internet vs.) iletilere

erişim, onları çözümleme, değerlendirme ve iletme yeteneği olarak tanımlanmaktadır. Center

for Media Literacy'nin (Medya Okuryazarlığı Merkezi) kurucusu ve Başkanı Elizabeth Thoman

Medya Okuryazarlığı kavramını, öğrencilerin yalnızca gördükleri medya ürününü okumalarını

değil, aynı zamanda onu yaratma sürecinde de etkin rol almalarını gerektiren bir hareket olarak

yorumlamaktadır.

Ana hatlarıyla Medya okuryazarlığı, medya metinlerine karşı bireyleri bilgiendirmek

amacını taşır. Bireyleri, medya metinlerinin olası zararlı etkilerine karşı daha dirençli olmalarını

sağlar.

Page 241: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

233

Medya okuryazarlığı, bireyleri bilinçlendirerek medya kuruluşlarını daha dikkatli

olmaya davet eden bir eğitim programıdır. Bir eğitim programı olduğu için de öncelikle gençleri

ve çocukları medyanın olası zararlı etkilerinden korumayı hedefler. Bu program bireylere

eleştirel çözümleme olanağı sunar. Gerçek dünya ile medya aracılığıyla kurgulanmış dünya

arasındaki farka ışık tutar. Medyanın görünmeyen/gösterilmeyen yüzü hakkında toplumu bilgi

sahibi kılar. Bu şeffaflık ve açıklık medya-toplum ilişkisinin daha sağlıklı bir zeminde

işlemesine olanak sağlar. Aynı zamanda demokrasinin ve demokrasinin en önemli

kurumlarından biri olan medyanın da daha etkin bir biçimde işlemesine yardım eder.

Medya okuryazarlığı, medya kuruluşlarındaki kurum içi özdenetim olanaklarını arttırır;

mesleki olumsuzlukları teşhir ederek, iyiyle kötünün, doğruyla yanlışın ayrılmasına olanak

tanır.

Kısacası medya okuryazarlığı, toplumu denetler. Bu amaçla tüm dikkatini sosyal

yaşama yöneltmiş medyaya karşı, toplumun da onu denetlemesi ve dikkatini medyanın işleyiş

mekanizmasına yöneltmesini sağlar.

Medya Okuryazarlığı kavramının özellikle vatandaşlık eğitimindeki önemi yadsınamaz.

Bu doğrultuda Medya Okuryazarlığında öncelikli olarak hedeflenen, bireyleri medya

kullanırken de demokratik haklarının farkına varan yurttaşlar olarak geliştirmek, toplumsal

sorunlara duyarsız kalmamaları konusunda uyarmak ve medya karşısında onları daha donanımlı

kılmaktır.

Medya Okuryazarlığı kavramı sadece okur olarak adlandırabilen anlama, yorumlama,

eleştirme boyutunu değil aynı zamanda yazarlık olarak adlandırılabilen medya mesajları üretme

boyutunu da kapsamaktadır. Potter’e göre ise Medya Okuryazarlığı kavramı, medyaya maruz

kalma ve karşılaşılan mesajların anlamının yorumlanmasıdır (Potter, 2005: 23-24’den Akt.

Alagözlü, 2013:5)

Bu bilgiler ışığında Medya Okuryazarlığı kavramının bazı kavramlarla birlikte anıldığı

ya da iç içe olduğu görülmektedir. Aşağıdaki Tabloda verilen Medya Okuryazarlığı İlişki

Tablosu’nda bu kavramların neler olduğu ve birbirleriyle olan ilişkileri yer almaktadır.

Page 242: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

234

Tablo 2: Medya Okuryazarlığı İlişki Tablosu (Mentor, 2008a’den Aktaran Apak,

2008:17).

Tablo 2’de Medya Okuryazarlığının hem aktif vatandaşlık eğitimi hem de eleştirel ve

yaratıcı becerileri geliştirme süreci arasındaki ilişki anlatılmaktadır. Bu tabloda Medya

Okuryazarlığı eğitimi ile ilgili en çok dikkati çeken ise, bu eğitimin sadece formal eğitim ile

değil informal eğitim yoluyla da sağlanması gerektiği, aile eğitiminin de bu açıdan önemli

olduğudur. Diğer bir deyişle Medya Okuryazarlığı eğitimi yaşam boyu süren bir eğitimdir.

Yine tablodan da anlaşıldığı gibi bireylere medya eğitimi sağlamak, eleştirel düşünme

becerisinin sağlanmasıyla kişinin kendine ait görüşleri özgürce seçebilmesi ve bu doğrultuda

sorun çözme becerisi kazanması açısından önemlidir. Ayrıca, okuryazarlık dendiğinde

anlaşılması gereken hem geleneksel (yazılı kaynaklar) hem görsel-işitsel (televizyon, radyo vs.)

hem de dijital medya okuryazarlığıdır.

Bu bağlamda, Medya okuryazarı; medyada yeniden kurgulanan iletileri ayırt edebilen

ve algılayabilen, onunla ilgili yorumlarda bulunabilmek için ayrı bir beceri, altyapı bilgisi ve

eğitsel organizasyon gerektiren bir eğitim sürecinin sonucu olarak medya yetkini, sıfatını hak

eden kişiyi betimleyen bir terim olarak algılanabilir (Taşkıran, 2007: 7).

11.2. Medya Okuryazarlığı’nın Önemi

Medya okuryazarlığının amacı günlük yaşantımızda farklı biçimlerde karşılaştığımız

medya mesajlarına karşı farkındalığı arttırmak ve medyanın inançlarını ve algılarını, popüler

Page 243: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

235

kültürü biçimlendirişini ve kişisel seçimleri üzerindeki etkisini nasıl süzgeçten geçirdiğini fark

etmelerine yardımcı olmaktır. Onları bilginin üreticisi ve sağduyulu tüketicisi yapmak için

eleştirel düşünme ve yaratıcı sorun çözme becerileriyle donatmalıdır. Bu anlamda Medya

Okuryazarlığı eğitimi, dünyadaki her ülkede ifade özgürlüğü ve bilgi edinme hakkı açısından,

her vatandaşın sahip olduğu temel haklarının bir parçasıdır ve demokrasiyi kurmak ve

desteklemek için çok gereklidir. Bu doğrultuda iletişim uzmanları, kitle iletişim araçlarından

etkin bir biçimde yararlanabilme, bilinçli kullanım biçimleri geliştirebilme ve özellikle

televizyonun sorun yaratabilecek olası olumsuz etkilerinden korunabilmek için, ilk yaşlardan

itibaren bir eğitim sürecinin başlamasının önemini vurgulamaktadırlar. Ailede başlayacak olan

“Medya Okuryazarlığı süreci” okul eğitimiyle beraber mesajlara eleştirel gözle bakmayı, seçici

olmayı, kendi mesajını oluşturabilme becerisini ve alışkanlığını geliştirecektir. Dolayısıyla

bireyler araçları doğru kullanma biçimlerini günlük yaşama aktarmayı öğrenecektir.

Len Masterman ise Medya Okuryazarlığının önemini şöyle sıralamıştır (Akt.Thoman ve

Jols, 2005: 14-15):

1. Medyanın merkezi demokratik süreçlere etkisi küresel medya kültüründe

demokrasinin, yurttaşlardan beklediği iki yetenek vardır. Bunlar; eleştirel düşünebilen ve

kendini bilen bireyler olmalarıdır. Medya okuryazarlığı, gelecek zamanda yurttaşların siyasal

anlamda karar verebilen ve oy kullanan, halkın araştırma ve anlama yetisini geliştirecektir.

2. Medyanın toplumun doyum ve tüketim hızına etkisi bilgisayar oyunları, televizyon,

pop müzik, radyo, gazete, dergi, reklam panolarını göz önünde bulundurduğumuzda, bir gün

içinde çok fazla mesaja maruz kaldığımız söylenebilir. Medya Okuryazarlığı bu mesaj ve

simgelerin doğru olarak yorumlanmasını sağlar.

3. Medyanın tercihlerimizin, inançlarımızın ve davranışlarımızın biçimlenmesindeki

etkisi: Medya deneyimleri, tartışmasız olarak anlama ve yorumlama yeteneklerimizi geliştiren

önemli yollardan biridir. İnanç ve davranışlara bağımlılıklarımızı azaltan Medya Okuryazarlığı

eğitimi önemli bir yere sahiptir.

4. Bireysel iletişim ve bilginin öneminin artması: Çoklu ortam dünyasında gelişen

mesajlar, okullardaki öğrenmenin önüne geçmektedir.

5. Yaşam boyu öğrenme gereksinimleri ve toplumdaki bilginin önemi: Ülkenin üretim

çekirdeğini bilgi servisi ve bilgi işletim sistemi oluşturur. Buna karşı gelişen küresel medya

endüstrisi farklı bakış açılarını bağımsız olarak yansıtır. Medya eğitimi öğretmen ve

öğrencilerin bilgiye nasıl ulaşacaklarını gösteren ve farklı bakış açılarını yansıtan yönüyle de

çok büyük öneme sahiptir.

Görüldüğü gibi Masterman, Medya Okuryazarlığı eğitiminin önemini ortaya koyarken,

medyanın hem doğrudan hem de dolaylı etkilerini ayrıntılandırmaktadır. Tablo 3’te beş alanla

ilişkilendirilen Medya Okuryazarlığının amacı ve öncelikleri yer almaktadır.

Page 244: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

236

Tablo 3: Medya Okuryazarlığının Organizasyonu (Mentor, 2008d’den Aktaran Apak,

2008:32).

Tablo 3’ten de anlaşıldığı gibi Medya Okuryazarlığının bir politikası olması ve

teknolojik yeniliklerin etkin olarak kullanılması gerekliliğinin yanı sıra, eğitimde araştırmaların

desteklenmesi, yaşam boyu eğitimin sağlanması ve öğretmen eğitimine öncelik verilmesi

sıklıkla vurgulanmaktadır. Özellikle “Eğitim” alanında, öğrenenden önce öğretmen

eğitiminden söz etmesi medya eğitimi öğretmenliğine de dikkat çekmektedir.

Dünyada her ne kadar bir Medya Okuryazarlığı hareketi oluşsa da, farklı Avrupa

ülkelerinde uygulanan Medya Okuryazarlığı eğitimi genelde eğitsel sistemdeki geleneklere

bağlıdır.

Avrupa ülkelerinde iki tür medya eğitimi yaklaşımı vardır. Bunlardan; Aristokratik

yaklaşıma göre; medya ve popüler kültüre karşı olumsuz bir tutum söz konusudur. Eğitsel

sistemin kurallarına ve geleneksel değerlerine dayanan 'alt' kültüre karşı 'yüksek' kültürü

savunmaktadır. Diğer yaklaşım olan demokratik yaklaşımda ise, çocukların kendi başlarına

medyayı kullanmaları, tercihleri ve bundan aldıkları zevk ön plandadır. Bu yaklaşım da popülist

bir biçime dönüşme olasılığını artırma riski taşımaktadır.

Kısaca özetlemek gerekirse; Medya Okuryazarı olmak:

Medyayı akıllı ve etkili bir biçimde kullanmaktır.

Page 245: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

237

Medya endüstrilerinin siyasi görüşü, gelişmesi, ekonomik tabanı ve idari yapısı

konusunda bilgi sahibi olmaktır.

Farklı kaynaklardan gelen bilginin doğruluğunu değerlendirmektir.

Medyanın bireylerin ve toplumun inanç, tavır, davranışlar ve değerler üzerin-

deki etkisinin bilincinde olmaktır.

Demokratik bir biçimde değişik medya kanalları yoluyla etkili iletişim kur-

maktır (Özad, 2011: 89).

Medya Okuryazarlığı eğitimi, bireylere eleştirel düşünme, sorgulama, karar verebilme,

doğru seçimler yapabilme gibi beceriler kazandırması, aktif vatandaşlık bilinci yaratması ve

bireyin sosyal yaşamı içerisinde kendini ifade edebilmesi açısından oldukça büyük bir öneme

sahiptir. Bu gerekliliği yaratan kaygılar ise, popüler kültürün beraberinde getirdiği olumsuz

etkilerden kaynaklanmaktadır. Bu yüzden Medya Okuryazarlığı konusunda hem bireylerin hem

de eğitmenlerin, popüler kültürü “doğru” yer ve zamanda kullanma bilincini kazanması

gerekmektedir.

11.3. Medya Okuryazarlığı Ne Değildir?

W.James Potter’a göre, iki dünyada yaşıyoruz: Gerçek dünya ve Medya dünyası.

Medya okuryazarlığı ise, medya dünyasından uzak durmak değil, yeni mesaj formatları ve

yeni teknolojilerle sınırları belirsiz hale gelmiş ve birbiri arasına girmiş bu iki dünyayı

ayırabilmektir (http://www.iletisimvediplomasi.com/medya-okuryazarligi-prof-dr-zakir-

avsar/25.08.2017)

Medya Okuryazarlığının tanımı ve sınırları belli olsa da, kavram bazen alana yabancı

olan kişilerce yanlış algılanmakta ya da yorumlanmaktadır. Sorunlu yorumlar, Medya

Okuryazarlığına ait olmayan nitelikleri de, alan içine çekerek yanlış uygulamalara yol

açabilecek niteliktedir. Bu gerekçeyle Medya Okuryazarlığının ne olmadığını da ifade etmeye

gereksinim duyulmuştur.

Medya Okuryazarlığı eleştirel bir bakış açısıyla medyayı ve medya iletilerini

sorgulamayı içerse de, "medyaya saldırmak ya da bütün suçu medyaya atmak" değildir.

Çünkü, Eleştirel Medya Okuryazarlığı, tüm sözcüklerin, anlam üretimlerinin, anlatıların

ve temsillerin ardyöresine bakabilme bilinci ve toplumsal dönüşüm yetisidir (Binark ve Gencel

Bek, 2007: 11).

Medya iletisi üretmek, Medya Okuryazarlığının önemli bir bileşeni olmakla

birlikte tek başına Medya Okuryazarlığı değildir.

Televizyon, video ya da diğer medya materyallerini kullanarak öğretim yapmak,

Medya Okuryazarlığı değildir. Medyanın üretimi, tüketimi ya da çalışma prensipleri hakkında

da eleştirel bilinç sahibi olmak gerekir.

Page 246: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

238

Medya Okuryazarlığı politik/ideolojik/önyargılı temsillere bakarak bir yanlış ya

da kötü arama çabası değildir. Bu yanlış ya da kötü durumları bize "normal" gösteren

mekanizmaları (hegemonya) deşifre etmeyi de hedefler.

Medya iletilerine tek bir bakış açısıyla bakmak Medya Okuryazarlığı değildir.

Çünkü Medya Okuryazarlığı medyayı çoklu bir bakış açısıyla incelemeyi hedefler.

Medya Okuryazarlığı, "televizyondan uzak kalmak" değil; televizyon ve diğer

medyanın iletilerini eleştirel bir yolla okumaktır.

Medya Okuryazarlığı, medya ile ilgili bilgilerin öğrencilere sınav amaçlı

aktarılması ve öğrencilerin bu bilgileri sınav için ezberlemesi de değildir. Medya yaşamın

içindedir. Medya Okuryazarlığının, öğrencinin yaşamına bakan ve onun yaşamıyla

bütünleşen bir yönü olmalıdır.

Medya Okuryazarlığı, "öğrencileri medyanın zararlarından korumak" değildir.

Önemli olan öğrencilerin kendi "bağışıklık sistemlerini" güçlendirmelerine yardımcı

olmaktır. Onların bilinçli bir tüketici ve aynı zamanda iletişim kanallarını kullanabilen bir

üretici olmaları esastır.

Kısaca;

• Medya Okuryazarlığı medyaya “saldırmak” demek değildir, ancak Medya

Okuryazarlığı çok sık olarak medya eleştirilerine yer verir.

• Medya Okuryazarlığı medya ile ilgili etkinlikler ve projeler üretmeyi içermesine karşın

Medya Okuryazarlığı sadece medya üretmek demek değildir.

• Sadece videolar, CD-ROM’lar veya medya içerikli materyalleri sınıfa getirmek Medya

Okuryazarlığı değildir.

• Medya okuryazarı olan bir kişinin aynı zamanda medya ve medya mesajlarının

yapısını ve kültürümüz üzerindeki etkilerini keşfetmesi gerekmektedir.

• Medya Okuryazarlığı basitçe politik gündemi, önyargıları ve yanlış açıklamaları takip

etmek değildir. Aynı zamanda bu olayları “normalmiş” gibi gösteren sistemin sorgulanması

demektir.

• Medya da verilen mesajlara sadece bir kişinin bakış açısından ya da deneyimlerinden

bakmak Medya Okuryazarlığı değildir. Çünkü medya farklı görüş açıları kullanılarak

incelenmelidir.

• Medya Okuryazarlığı “Sakın seyretme!” demek değildir. Medya Okuryazarlığı

“Dikkatlice seyret, eleştirel düşün!” demektir. (Thoman ve Jols, 2008: 34)

Page 247: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

239

11.4. Medya Okuryazarlığının Kapsamı

Medya okuryazarlığı birbiriyle bağıntılı ve ardışık olarak erişim, çözümleme, değerlendirme ve

üretmeyi kapsamaktadır.

Erişim: Bilgiyi bulmak, bilgiye erişmektir. Medya içeriğini kullanmaktır. Medyaya

erişmek için belirli bir teknoloji kullanmak gerekmektedir. Bu kavram dijital bölünmüşlük

kavramı ile ilişkilidir. Bilgiye bilgi teknolojileri üzerinden erişenler ile erişemeyenler

arasındaki ayrımı ifade eder. Bu durumda öncelikle bilgiye erişecek bir araca gereksinim vardır.

Bunlar: Televizyon, radyo, gazete ve internet bağlantısı olan bir bilgisayar gibi araçlardır.

Bunlardan biri varsa, araç üzerinden erişilebilecek bilgiye erişip onu kullanmak, etkili bir

şekilde içerik araştırmak ve depolamak erişim kavramı içinde yer almaktadır. Kütüphane

kullanımı, bilgiyi sınırlandırma yollarını kullanma, video oynatıcıyı ileriye/geriye sardırabilme,

video cihazlarını istenen saatte otomatik kayıt için kurma, veri tabanlanını tanıma, internetin

yapısını bilme, internette yer alan video ya da müzik kütüphanelerini kullanma, internetten

video indirme, farklı arama motorlarını tanıma, arama motorlarına ait komutlar ya da ileri düzey

arama seçeneklerini kullanabilme, kitaplarda konu dizinini kullanma gibi.

Çözümleme: Medya metinlerini okumak, seyretmek, bağlamı anlamak, eleştirmek, yapı

çözümü yapmaktır. Bazen ‘inceleme’ yerine ‘tanıma’ da kullanılmaktadır. Çeşitli medya

formlarından gelen medya metinlerinin karakteristik özelliklerini tanıyarak, içerik, biçem ve

form olarak nasıl inşa edildiğini inceleyip, eleştirel bir perspektifle bakabilmektir. Medya

okuryazarlığı becerisi kazanabilmek için medya metinlerini incelemeyi öğrenmek ve eğitim

sonrasında da yaşam boyu medya tüketiminde bu inceleme yöntemlerini kullanmaktır.

Çözümlemede; gerçek-kurgu, neden-sonuç gibi zıtlıkları ve ayırt edici özellikleri belirleme

ve karşılaştırmalar yapılır. Bir mesajın arka planının ve amacının bilinmesi ve ona göre

tüketilmesi için; Bu metin ne için hazırlanmış? Bundan kim kazançlı çıkar? Bu medya mesajı

bana hangi görüşü veya ürünü satmaya çalışıyor? gibi bir dizi soruyla onun anlaşılması ve

tanınması sağlanır. Medya mesajlarının nasıl bir araya getirildiği ve mesajlardan

çıkartılabilecek farklı yorumlar ayrıntılarıyla incelenir.

Bu bağlamda, etkili medya analizi süreci aşağıdaki anahtar kavramlara dayanır (Scheibe

ve Rogow, 2008’den Akt.İnal, 2009: 37):

1. Tüm medya mesajları “inşa edilmiştir”.

2. Her iletişim aracının farklı nitelikleri,güçlü yönleri vardır ve inşa “dili” kendine

özgüdür.

3. Medya mesajları iliştirilmiş (embedded) değerleri ve bakış açılarını içerir.

4. İnsanlar medya mesajlarından kendi anlamlarını inşa etmek için bireysel beceri,

inanç ve deneyimlerini kullanırlar.

5. Medya ve medya mesajları inanç, tutum, değer, davranış ve demokratik süreci

etkileyebilir.

Page 248: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

240

Değerlendirme: İncelenen medya mesajının en azından düşünsel düzeyde

değerlendirilmesi gerekmektedir. Elde edilen verilerin değerlendirilmesi ve önyargı

geliştirmeksizin, bir medya organının bir konudaki yaklaşımını tanıyıp, izleyen mesajlara

hazırlıklı olmak sağlanır. Örneğin, karakterlerin öyküye uygunluğunu saptama, kahramanların

ahlaki açıdan uygun davranıp davranmadıklarını belirleme, en iyi oyuncunun kim olduğunu

belirleme, haberin doğruluğunu saptama, reklamın sunduğu bilgilerin objektifliğini saptama,

ürünün reklamda söylenenleri yapıp yapmadığını belirleme, magazin programlarının gençler

üzerindeki etkisini ifade etme gibi.

Üretme: Profesyonel medyada üretilen profesyonel medya mesajlarına alternatif

olarak, öğrencilerin teknolojiyi kullanarak kendi medya mesajlarını üretmesi ve

yayınlamasıdır. Burada üretimden kastedilen; mesajın nerede, ne zaman, nasıl ve neden

hazırlandığına bakarak kurum üzerinden incelenmesidir. Kullanımla da mesajın kimin için

üretildiği, müşteri/tüketici olarak sınıflandırılmış insanlara göre nasıl şekillendirildiği

araştırılmaktadır. Bu bağlamda, resim çekme, ışık ayarlarını yapabilme, farklı resim çekim

modlarını uygun ortamda kullanma, web tasarımı becerisi, işitsel oluşturma yollarını

kullanma, işitsellerde ses tonu ve hız gibi unsurları kullanabilme, video kameraları kullanabilme,

kamera açısını etkin kullanma, kamera önünde konuşabilme, oyunculuk becerileri, çekilenleri

kurgulama, yazı bindirme gibi.

Bu bağlamda, Medya okuryazarlığı, medyanın mesajlarına karşı daha bilinçli olmayı

sağlar. Televizyon programları, filmler, görseller, metinler, sesler ve internet siteleri; bunların

hepsi medya mesajı taşır. Televizyondaki reklamdan, CD’deki müziğin sözüne, gazete

yazısından bir tişörtün üzerindeki slogana kadar türlü biçimde akan medya mesajları

karşısında bireylerin farkında ve uyanık olmasını sağlamak medya okuryazarlığının

amaçlarının başında gelir (Pekman, 2011: 40).

11.5. Medya Okuryazarlığı Beceri Alanları

Medyanın gönderdiği iletiler, aslında tüketici bireyler için bir "hammadde" olarak

nitelendirilebilir. Tıpkı bir heykeltıraşın önündeki taş ya da çamuru işlediği gibi, medya

tüketicisinin de kendisine sunulan ham medya iletisini işleyerek kullanması gerekir, Medya

iletisi aslında işlenerek üretilmiştir ancak okuyucunun üretilen bu yapıyı parçalara ayırarak

derin anlamları, duygusal unsurları, teşvik edilen değerleri ve estetik nitelikleri görmesi

gerekir. Bu nedenle medya metinleri, okur penceresinden bakınca, bir hammadde olarak

görülebilir. Tüketici ya da izleyici, bu ham malzemeyi işlerken bazı kavramsal

aygıtlara/enstrümanlara gereksinim duyar. Aslında bu kavramsal enstrümanlar, kişinin medya

iletilerini çözümlerken kullanacağı bilgi ve becerileridir. Potter, söz konusu beceri alanlarını

Page 249: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

241

(1) bilişsel alan, (2) duygusal alan, (3) değerler alanı ve (4) estetik alan olarak ifade etmiştir.

Beceri alanlarında güçlü olan insanların, kuşkusuz medya iletileri üstünde daha büyük

bir kontrol gücü vardır. Medya okuryazarlık beceri düzeyi düşük olan insanlar ise verilen bir

iletinin derin anlamını yakalamadan yüzeysel anlama takılır; çoğu zaman bu yüzeysel anlamı

olduğu biçimiyle kabul ederler ve böylece bu kişilerin medya iletileri üzerinde bir kontrolü

olamaz; tam tersine medya iletilerinin bu kişiler üzerinde bir etkisi ve kontrolü vardır.

Açıkçası iyi bir medya okuryazarı olmanın bizlere sunduğu bir dizi seçenekler vardır. Bu

seçenekler bizim inançlarımızı ve davranışlarımızı kontrol etmemizi, dünyaya açılmamızı ve

güçlenmemizi sağlar, Eğer medya iletilerini okurken var olan becerilerimizdeki sınırlılık,

seçeneklerimizi daraltıyorsa; kendimizi dünyaya kapalı, soru sorma becerilerinden yoksun,

dayatma konular ve değerlerle yaşayacağımız bir medya dünyasının içinde buluruz...

Bilişsel alan becerileri, medya ile etkileşirken gerekli olan zihînsel beceri ve işlemleri

ifade eder. Duygusal Alan Bilişsel alan düşünce ve akıl yürütmeyi gerektirirken, duygusal

alan farklı duyguların yaşanma boyutudur. Duygusal alan, medya ile etkileşirken yaşanan

korku, heyecan, sevinç, üzüntü, panik, mutluluk, kaygı gibi duygularla ilgilidir. Estetik Alan

medya iletilerini sanatsal ve estetik bir bakış açısıyla okuyabilmeyi, bu açıdan güçlü ve zayıf

yönlerini görebilme yetisini ifade eden alandır.Değerler Alanı ise iletinin temelinde yatan

değerleri okuyabilme becerisi, bu alanla ilgilidir. Medyada sunulan iletilerde, açık ve örtük

biçimlerde sunulan değerler vardır. Çoğu zaman örtük biçimde sunulan bu değerleri

görebilmek için eleştirel ve bütüncül bir bakış açısına gereksinim duyulur, çünkü medyada

yer verilen değerler kendi açısından farklı bir dünya sunmaktadır. Medyada sunulan değerleri

okuyabilmek için, üst düzey ahlaki gelişim düzeyine ve medya okuryazarlık becerilerine

sahip olmak gerekir. Bu boyutta zayıf olan kişilere, sunulan değerler bulanık bir sudaki balık

gibidir, görünmezler. Ama kişi örtük olarak sunulan değerleri farkında olmadan alır. Bu

boyutta kişiler kendilerini geliştirdikçe, açık olarak sunulan değerleri görmeye başlarlar. Daha

ileriki düzeylerde ise kişi, iletinin derinlerinde yatan ve örtük yollarla sunulan değerleri

yakalamakla kalmaz; bunlara karşı kişisel bir duruş da sergilemeye başlar.

Sonuç olarak, Medya okuru bir insan; medyanın günlük konuları haberleştirirken

belirli konuları önplana çıkarma ölçütlerini bilir, medya mesajlarının anlamlarını kavrar ve

etkili bir şekilde yorumlama yapar, medya endüstrisine etki eden yasal, finansal konular ve

sahiplik yapısının bilincindedir, medya ile günlük ilişkileri doğrultusunda medyanın yaşam

tarzına, tutum ve değerlerine yapabileceği etkinin farkındadır, bireysel karar alımlarında

MEDYA OKURYAZARLIĞI

BECERİ ALANLARI

BİLİŞSEL ALAN

ESTETİK ALAN

DEĞERLER ALANI

DUYGUSAL ALAN

Page 250: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

242

medyanın rolünün bilincindedir. Genel olarak medyayı okumak bilinçli medya tüketicisi

olarak, arkaplan bilgisi itibarıyla medya mesajlarına hazırlıklı olmak ve medyayı doğru

kullanmaktır. Medya okuryazarlığı eğitiminin de temel amacı medyayı okuma becerisi

kazandırmaktır.

Medya okuryazarlığında üretim aşamasını oluşturan ‘medyayı yazmak’ ise şu

kazanımları sağlar (Thoman ve Jols, 2008:40): Görsel, işitsel ve diğer iletişim araçlarının

çoklu kavrayışını içerir, öğrenmede aktif katılımı gerektirir, Öğrenmeden keyif almayı sağlar

ve motivasyonu arttırır, Alternatif temsiller için ortam yaratır, Başkalarıyla etkileşim ve

sınıfın ötesinde iletişim için çıkış noktası oluşturur, Özgüveni ve kendini ifade etme becerisini

pekiştirir, Teorik kavramların ‘gerçek dünyada’ uygulanması için ortam sunar.

11.6. Medya Okuryazarlığı Dersi Neden Gereklidir?

Medya Okuryazarlığı eğitimi, medyayı kendi yararı için kullanmayı öğrenmekle birlikte

medyanın zararlı etkilerinden de korunma becerileri geliştirmeyi amaçlar (Bilici, 2014, v).

Medya Okuryazarlığı Dersi Öğretim Programı oluşturmacı yaklaşımla hazırlanmıştır.

Bu yaklaşıma göre öğrenciler, uzak ya da yakın geçmişte, çevresinde gözlediği ve bilgiye

dönüştürdüğü veriler ya da eğitim kurumunda edindiği bilgilerle bu derste elde edeceği verileri

ve edineceği bilgileri birbiri ile ilişkilendirecektir. Böylelikle öğretmenin de rehberliğinde

kişiler yepyeni bazı beceri ve değerlere ulaşacaktır.

Medya Okuryazarlığı Dersinin amacı, medya karşısında etkiye en açık, en hassas grubu

oluşturan çocukların, kitle iletişim araçlarının yapısını, işleyişini öğrenmelerini, kurgulanmış

medya içeriğini bilinçli bir biçimde değerlendirmelerini ve eleştirel olarak izlemelerini

sağlamaktır.

Özetle, dersin amacı, öğrencilerin, medya ile ilgili doğru soruları sorup doğru yanıtları

bulabilmelerine yardım etmektir. Diğer bir anlatımla Medya Okuryazarlığı Dersi, medyayı

doğru okuyan, yaşadığı çevreye duyarlı, ülkesinin sorunlarını bilen medya iletilerini akıl

süzgecinden geçirebilen bireyler yetiştirmeyi amaçlamaktadır.

Programda, genel amaç ve kazanımların yanı sıra bazı temel beceri ve değerlerin

verilmesi, öğrencilerin kazanımlar yoluyla bu beceri ve değerleri elde etmeleri hedeflenmiştir.

Programın genel amaçları şunlardır:

• Medyayı doğru okuyarak yaşadığı çevreye duyarlı, ülkesinin sorunlarını bilen,

medyada gördüklerini aklın süzgecinden geçirecek bilinç kazanır.

• Gazete, radyo, televizyon, video, sinema, reklamlar, internet gibi ortamlardaki iletilere

ulaşarak bunları çözümleme, değerlendirme ve iletme yeteneği elde eder.

• Yazılı, görsel, işitsel medyaya yönelik eleştirel bakış açısı kazanır.

Page 251: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

243

• İletilerin oluşturulmasına ve çözümlenmesine dönük olarak, yanıt bulmaktan soru

sorma sürecine doğru bir değişimi gündeme getirir.

• Bilinçli bir medya okuryazarı olur.

• Toplumsal yaşama daha etkin ve yapıcı bir biçimde katılır.

• Kamu ve özel yayıncılığın daha olumlu noktalara taşınması noktasında duyarlılık

oluşturulmasına katkı sağlar.

Program çerçevesinde çeşitli değer ve kazanımların öğrencilere aktarılması

amaçlanmakta ve bu amaçla çeşitli etkinliklerle ders zenginleştirilmektedir. Ders kapsamında

öğrencilere;

özel yaşamın gizliliğine saygı,

estetik duyarlılık,

dürüstlük,

sorumluluk,

etik kurallara bağlılık,

farklılıklara saygı duyma,

kültürel mirası yaşatmaya duyarlılık,

aile kurumuna önem verme,

bilimsellik,

dayanışma,

duyarlılık

gibi değerler kazandırılmaya çalışılmaktadır. Etkinlikler, öğrenci merkezli ve öğrenme

sürecinde öğrencinin etkin bir rol üstlenmesini sağlayacak biçimde düzenlenmiştir.

Örneğin, öğrencinin yalnızca kitap okuyarak ya da öğretmeni dinleyerek bilgi edinmesi

ya da beceri geliştirmesi yerine; sınıfta arkadaşlarıyla tartışarak, görüşlerini açıklayarak,

sorgulayarak, başka arkadaşlarına aktararak öğrenme sürecine etkin olarak katılması

amaçlanmıştır. Öğrencilerin birbirleriyle ve öğretmenlerle karşılıklı iletişime ve etkileşime

girmelerini, birbirlerine açık uçlu ve anlamlı sorular sormalarını, araştırma yapmalarını

sağlayıcı etkinliklere de yer verilmiştir.

Page 252: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

244

Medya Okuryazarlığı Dersinin amacı yalnızca medyanın olumsuz etkilerinin bilişsel

olarak giderilmesi için beceri ve yetenek kazandırılması değildir; amaç giderek daha güçlü bir

biçimde medya tarafından belirlenen yaşam alanının korunmasıdır.

Jols ve Thoman’a göre, Medya Okuryazarlığı Eğitiminin 10 Yararı aşağıdaki gibidir

(2008:59):

1. Düşüncelerini sorumlu bir biçimde üretebilmek ve bilgiyi yönetebilmek için küresel medya

kültürünün güçlü araçlarını kullanan kişiler yetiştirerek, öğrencilerin akıllı bir medya

tüketicisi olma gereksinimini karşılar.

2. Dünya medyasını sınıfa getirip bunu “gerçek yaşamdaki” öğrenmeyle ilişkilendirerek

ve öğrencilerin medya kültürünü öğrenmesi için zengin bir ortam oluşturmada kullanarak

öğrencilerin merakını uyandırır.

3. Öğrenci ve öğretmenlere eleştirel düşünme için benzer bir yaklaşım ortamı

sağlar ve bu özümsendiği anda yaşamları için ikinci doğal bir ortam oluşturulmuş olur.

4. Bütün disiplinlere uygulanan genel bir sözcük hazinesi yaratarak, bütün konu

alanlarını içine alan bir ortam oluşmasına olanak sağlar.

5. Resmi programa uygunluk sağlarken, aynı zamanda öğrencilerin hoşlandığı yeni ve

güncel medya içeriğini kullanır.

6. Öğrencilerin geniş (ve gittikçe büyüyen) yazılı ve elektronik medya formunda —

hatta uluslararası alanda — iletişim kurma ve düşüncelerini açıklama yetenek ve yeterliliklerini

artırır.

7. Medya Okuryazarlığının “araştırma süreci” öğretim biçiminde değişim sağlar ve

öğretmenleri öğrencilerle birlikte öğrenme konusunda özgür bırakır — böylece öğretmen

“sahnedeki aktör” olmak yerine “kenarda duran bir rehber” konumuna gelir.

8. Öğrenciler içerik bilgisi yerine yöntem yeteneğine odaklanarak herhangi bir medya

aracında yer alan herhangi bir mesajı analiz edebilme ve medya tarafından ele geçirilmiş bir

dünyada yaşamlarını daha güçlü bir biçimde sürdürebilme yeteneğine sahip olurlar.

9. Uygulama için yinelenerek kullanılan modelleme yöntemiyle, Örneğin MOM’un

(Medya Okuryazarlığı Merkezi) Medya Okuryazarlığı Kiti Beş Anahtar Sorusu ile Medya

Okuryazarlığı “geçici bir heves” olmaktan uzak duracak, tam tersine zaman içerisinde kalıcı bir

hale dönüşecektir. Çünkü öğrenciler kendileri için geçerli bir ana yapısı olan, onlarla birlikte

okuldan okula, öğretmenden öğretmene ve sınıftan sınıfa geçebilecek bir alan oluşturacaklardır.

Zaman içerisindeki yinelemeler ve takviyelerle, öğrenciler yaşamlarını sürdürebilecekleri

küresel medya kültürüyle anlaşmalarını sağlayacak bir kontrol listesi oluşturabileceklerdir.

10. Çeşitli araçlar ve yöntemlerle, saygı duyulan bir konuşma yeteneğine sahip olma

konusunda teşvik eder ki, bu da toplumsal tartışmalara katılmak ve katkıda bulunmak için

Page 253: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

245

gerekli olan karşılıklı anlayış ve vatandaşlık bilincini yerleştirecek ve böylece sadece birey

olarak öğrenciler değil aynı zamanda toplum da bundan yarar sağlayacaktır.

Page 254: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

246

Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti

Alvin Toffler’e göre, 21.yüzyılda okuryazar olmayan kişiler, okuma-yazmayı

bilmeyenler değil; öğrenmeyi bilmeyen, öğrendiklerini unutup yeniden öğrenmeyi

beceremeyen kişiler olacaktır.

Günümüzde, formal eğitim sisteminin dışında okul örgütü ile rakip olabilecek birçok

kurum vardır. Bu kurumların başında da medya gelmektedir. Bu nedenle, okul kurumu şimdiye

kadarki medyayı soyutlamış durumundan vaz geçmek zorundadır. Okulun kendini yeni

teknolojiye ve bilgi toplumuna uyarlaması gerekmektedir. Çocukların medya ile olan ilişkileri

tartışılmalı ve bunların pedagojik olarak desteklenmesi yönüne doğru gidilmelidir. Tüm bu

bilgiler ışığında, toplumsal olayları en çok etkileyen unsurlardan biri olan kitle iletişim

araçları/medya, değişen koşullar ölçüsünde eğitim programlarına eklenmelidir.

Medya okuryazarlığı konusundaki ilk sistematik tanımlamayı Finli araştırmacı Sirkka

Minkkinen 1978 yılında yapmıştır. Minkkinen”e göre Medya Okuryazarlığı, bilişsel, etik,

felsefi ve estetik konulardaki becerileri geliştirmeyi hedeflemektedir (İnceoğlu, 2016: 19).

Medyayı okuma, bir metni okumadan öte; anlama, sınıflandırma, ilişkilendirme,

değerlendirme, çözümleme, yorumlama gibi bir dizi eylemi içermektedir. Medyayı

okuyabilen bir öğrenci eleştirel okuma yapmaktadır. Medya Okuryazarlığında ‘okuma’ ile

kastedilen; medya mesajlarının yüzeysel anlamı ile birlikte derin anlamı, görünen amacı ile

birlikte arka plandaki (varsa) diğer amaçları (örneğin ticari çıkarları gerçekleştirmek)

görebilmek, kurgulanmış olan ile gerçek olanı görüp ayırt edebilmek gibi bir dizi çalışmayı

içerir.

Medya Okuryazarlığı sadece medyayı iyi okuma işi değil, iyi ile kötüyü ayırt edebilme

ve yazınsal stratejileri, olasılıkları ve bağlamı çözümleyebilmektir. Medyayı okumak;

kitleleri kontrol eden enformasyonu kontrol etmektir.

Medya okuru bir birey, medyanın kuralları ve adetlerini analiz edebilir, medyanın

kalıplaşmış yargılar, değerler ve ideolojisini eleştirel bir gözle okuyabilir.

Medya okuru birey; medyada temsil edilen toplumsal sınıf, toplumsal cinsiyet, yaş,

ırk.., gibi farklılıkları aktif olarak mesajlarda sorgulayabilir.

Medyanın illüzyon dünyasından sıyrılıp, kültürel değerler ve kişisel inanış sistemleri

ile illüzyonları ayırt etmeye ‘illüzyondan arınmak’ olarak Türkçeleştirilebilecek ‘disillusion’

kavramını üreten Galician’a göre, illüzyondan arınmak medya analizi ya da eleştirisi

kavramlarının yerine kullanılabilecek bir kavramdır. Medya illüzyonlarını inceleyip

değerlendirmek, herhangi bir formel eğitim almaksızın, kendi kendine yapılacak bir iş

değildir.

Düzenli bir Medya Okuryazarlığı eğitimi sonucunda medyayı okuma becerisi, bireyin

sosyal, kültürel ve mesleki yaşamında birçok kazanımlar sağlayacak, aynı zamanda bir kişisel

gelişim aracı olacaktır.

Page 255: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

247

Sonuç olarak, Dünya’daki ve Türkiye’deki gelişmeler doğrultusunda bireylere Medya

Okuryazarlığı becerilerinin kazandırılmasıyla sağlanacak toplumsal yenilikler; bilgi

kaynaklarının ve medyanın özelliklerini tanıma, okuryazarlıklar ve Medya Okuryazarlığı

hakkında bilgilenme, yeni çalışma alanları oluşturma, varlığını kanıtlama, interneti etkin

kullanma, vatandaşlık bilincini geliştirme, ifade ve basın özgürlüğünü yerleştirme, arşiv,

kütüphane, müze, internet ve benzeri gibi bilgi ortamlarıyla sağlıklı iletişim kurma, medya

etiğini anlama, haber raporlamayı, görselin gücünü ve müziğin etkisini algılama, cinsiyet

eşitliğine ve kadın sorunlarına dikkat çekme, medya dillerini keşfetme, bilgi kirliliğinden

korunma, geleneksel medyadan yeni medyaya başarıyla geçiş sağlama, reklamların

yaratıcılığını kullanma, sağlık konusunda bilinçlenme, uluslararası iletişim akışını

gerçekleştirme ve medyada çalışma koşularının iyiliştirilmesine katkıda bulunma olarak

değerlendirilebilir (Önal, 2016: 267-282)

Taşkıran’ın da belirttiği gibi, ülkemizdeki Medya Okuryazarlığı eğitimine yönelik

çalışmalar çok yeni olmakla birlikte Avrupa ülklerinin elimizdeki bu uygulamalarından

esinlenilmeli, erken dönemde kamunun bu alanın sorunlarını her yönden sahiplenerek, özel

sektöre de medya üreticileri ve yapımcılarıyla, okullarla ve malzeme üretcileriyle işbirliğine

gitmeleri teşvik edilmelidir (2012: 420)

Page 256: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

248

Uygulamalar

www.medyaokuryazarligi.gov.tr internet adresine giriniz.

Page 257: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

249

Uygulama Soruları

Sayfadaki Medya Okuryazarlığı logosunu inceleyiniz.

Logoyla ilgili bilgileri okuyunuz ve değerlendiriniz.

Siz nasıl bir logo önerirdiniz? Açıklayınız.

Page 258: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

250

Bölüm Soruları

1) “……………………………………………..” eğitimi, medya okuryazarı konumuna

erişebilmek için insanların izledikleri, anladıkları ve okuduklarıyla ilgili sorular sormaya teşvik

eden, soruşturma temelli bir eğitim modelidir.” tanımına uygun düşen kavram aşağıdakilerden

hangisidir?

a) Medya Eğitimi

b) Medya Öğrenimi

c) Medya Okuryazarlığı

d) Medya Pedagojisi

e) Medya Dünyası

2) Aşağıdaki Medya Okuryazarlığına ilişkin temel ilkelerden hangisi yanlış ifade

edilmiştir?

a) Medya Okuryazarlığı Bir Kategori Değildir

b) Medya Okuryazarlığı Becerilerimizi Sürekli Geliştirmeliyiz

c) Medya Okuryazarlığı Tek Boyutludur

d) Temel Amaç Kişiye Kontrol Gücü Kazandırmaktır

e) Medya Okuryazarlığında Temel Amaç, Doğruluğu ve Objektifliği Tartışılmaz

Bilgilerin Arayışına Girmek Değildir.

3) Medya Okuryazarlığının kapsamında aşağıdaki kavramlardan hangisi yer almaz?

a) Erişim

b) Çözümleme

c) Değerlendirme

d) Türetme

e) Üretme

4) Aşağıdaki Beceri Alanlarından hangisi yanlış ifade edilmiştir?

a) Bilişsel Alan

b) Davranışsal Alan

Page 259: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

251

c) Estetik Alan

d) Değerler Alanı

e) Duygusal Alan

5) Aşağıdaki Medya Okuryazarlığının ne olmadığına ilişkin ifadelerden hangisi

yanlıştır?

a) Medya okuryazarlığı eleştirel bir bakış açısıyla medyayı ve medya iletilerini

sorgulamayı içerse de, "medyaya saldırmak ya da bütün suçu medyaya atmak" değildir.

b) Medya iletisi üretmek, Medya Okuryazarlığının önemli bir bileşeni olmakla

birlikte tek başına Medya Okuryazarlığı değildir.

c) Televizyon, video ya da diğer medya materyallerini kullanarak öğretim yapmak,

Medya Okuryazarlığı değildir.

d) Medya Okuryazarlığı, "televizyondan uzak kalmak" değil; televizyon ve diğer

medyanın iletilerini eleştirel bir yolla okumaktır.

e) Medya okuryazarlığı politik/ideolojik/önyargılı temsillere bakarak bir yanlış ya

da kötü arama çabasıdır.

6) Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

a) Tüm medya kurgulardan ibarettir.

b) Medya gerçekliği kurar, gerçeklik kurgular.

c) İzleyici medyada bağlamı tartışır

d) Medyanın ticari içermeleri vardır.

e) Medya ideolojik ve değersel mesajlar içerir.

7) Etkili medya analizi süreci aşağıdaki anahtar kavramlardan hangisinden söz

edilemez?

a)Tüm medya mesajları kurgudur.

b)Dil inşasında her bir medyanın farklı karakteristiği, güçlü yanları ve eşsiz bir dili

vardır.

c)Medya mesajları belirli amaçlar için üretilmiştir.

d)Medya ve medya mesajları; inanışları, tutumları, davranışları, değerleri ve demokratik

süreci etkilemez.

Page 260: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

252

e) Tüm araçlar ve mesajlar gömülü değerler ve bakış açıları barındırır.

8) Medya Okuryazarlığı eğitimiyle kişilere kazandırılmak istenen temel beceriler

arasındaki aşağıdakilerden hangisi yanlış ifade edilmiştir?

a) Medya kapsamındaki bilgi kaynaklarını ve kanallarını özellikleriyle tanıma.

b) Medya üretiminin temelinde yatan düşüncelerin ve değerlerin nasıl analiz edileceğini

öğrenme.

c) Medyanın isimler, tarihler, tanımlar ve ortamlarla ifade edilebilen kurgusal olaylara

dayalı bilgiyi ne denli kapsadığını inceleme.

d) Medya kapsamında aşk, nefret, mutluluk ve kızgınlık gibi duyguların nasıl

aktarılması gerektiğini anlatma.

e) Materyal üretim aşamalarını öğrenerek, düşünceleri gerektiğinde medya ortamlarında

ifade etme.

Cevaplar: 1-c; 2-c; 3-d;4-b; 5-e; 6-c; 7-d; 8-c

Page 261: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

253

12. İLETİŞİM DİL VE İDEOLOJİ

Bölüm Yazarı: PROF. DR. EMİNE YAVAŞGEL

Page 262: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

254

12. İLETİŞİM DİL VE İDEOLOJİ

12. 1. İletişim Nedir?

12.1.1. İletişim kavramı

12.1.2. İletişimin Temel Amacı ve Önemi

12.1.3. Kişilerarası İletişimin Amaçları

12.1.3.1. Kişisel Buluş

12.1.3.2. Dış Dünyayı Keşfetmek

12.1.3.3. Anlamlı İlişkiler Geliştirmek

12.1.3.4. Tutum ve Davranışları Değiştirmek

12.1.4. İletişimin Toplumsallığı ve Anlamların Paylaşımı

12.1.5. Aşamalı Bir Süreç Olarak İletişim

12.1.6. İletişim Sınıflandırmaları

12.1.7. Sözsüz İletişim (Hareketin Abecesi)

12.1.7.1. Hareketin Abecesi

12.2. Dil-Düşünce İlişkisi

12.3. Dil, Söylem ve İdeoloji İlişkisi

Page 263: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

255

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

Bu bölüm iletişim olgusu üzerinde geçiş kavramsal açılımı içermektedir. Söz konusu

kavramsal çerçevesinden hareketle de dil, düşünce ve ideoloji bağlantısı üzerinde durulmuştur.

Açılımın temel sistematiği aşağıdaki gibidir:

İletişimin Kavramsal Açılımı,

Dil ve Düşünce İlişkisi,

Dil, Söylem ve İdeoloji Bağlantısı.

Page 264: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

256

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1) İletişimin temel amacı ve öneminden söz ediniz.

2) Kişilerarası iletişimin amaçlarını açıklayınız.

3) İletişimi niteliklerine göre ne şekilde sınıflandırmak mümkündür?

4) Sözsüz iletişimi açıklayan disiplinler hangileridir, açıklayınız.

5) Dil-düşünce arasındaki ilişkiyi irdeleyiniz.

6) İletişim, dil, söylem ve ideoloji bağlantısını çözümleyiniz.

Page 265: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

257

Bu Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanım

Kazanımın nasıl elde edileceği veya

geliştirileceği

İletişim kavramının

açıklanması, dil ve

kültür bağlantısının

açılımı

Toplumsal ilişkilerde

iletişimin rolü ve önemi

bağlamında alt yapı

kazanılacak

İletişim Bilimleri literature

çerçevesinde iletişim olgusu ile ilgili

tüm açılımlardan elde edilecek

analitik değerlendirmelerle ilgili

kazanımın edinilmesi ve pekitirilmesi

sağlanacaktır.

Dil ve düşünce

arasındaki ilişkinin

analizi

İletişim Felsefesinin bu

konuyla ilgili

tartışmalarından hareketle

bir senteze ulaşılacak

İletişim Felsefesinde yer edinmiş

önemli düşünrlerin görüşlerinden ve

yapıtlarından yararlanılacaktır.

Dil, Söylem ve İdeoloji

bağlantısı üzerine

analitik inceleme

Birbirinden ayrı

düşünülemeyecek

kavramlar olarak dil,

söylem ve ideoloji ilişkisi

çözümlenecek, dilin

kullanım biçimi olarak

söylemin ideolojilerin dile

getirilmesinde oynadığı rol

edinilecek

İletişim, dil ve ideoloji arasındaki

bağlantının çözümlenmesinde

İletişim Felsefesi ve Sosyolojisi ile

Dilbilim literatünden yararlanılarak,

konunun edinimini sağlayacak,

pekiştirilmesini güçlendirecek bir

senteze ulaşılacaktır.

Page 266: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

258

Anahtar Kavramlar

İletişim;

İletişim, gönderici ve alıcı konumundaki iki insan ya da insan grubu arasında

gerçekleşen duygu, düşünce, davranış ve bilgi alışverişidir. Kişi, sosyal çevrede sağlıklı ve

mutlu bir yaşam sürmek için çevresindekilere iletişime geçer. Ayrıca ruhsal - bedensel

ihtiyaçları gidermek için iletişim oldukça gereklidir. Toplumsal kanun ve kuralları sağlıklı

işletebilmek için iletişim şarttır. Bu da gösteriyor ki iletişim, bir insanı yakın ve uzak çevresine

bağlayan halkadır.

Dil;

Dil, en basit tanımıyla bir bildirim aracıdır. İnsanlar arasındaki ilişkilerde kullanılan

jestler, mimikler, el, kol, yüz ve vücut hareketleri de toplumdan topluma az çok değişen anlatım

ayrılıklarına rağmen, basit bildirim araçlarıdır.

Dil, insanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle ya da

işaretlerle yaptıkları anlaşma ya da lisandır. Düşünce ve duyguları bildirmeye yarayan herhangi

bir anlatım aracıdır. Kısaca, insanın iletişim yeteneğidir.

Söylem;

Konuşan ya da yazan kişinin kullanılan, bir başlangıcı ve sonu bulunan, kendi içerisinde

bir tutarlılık ilkesine gore örgütlenmiş dildir. Söylemlerde kullanılan sözcüklerin anlamları

“neyi açıkladıkları”na ve “nerede açıklandıkları”na göre değişir. Bir diyalog süreci olarak

söylemin değişebilirliğinde, aynı kelime birbirleriyle zıtlaşan iki içeriği gösterebilir. Bir

fabrikanın çalışan kesiminin söylemiyle yöneticilerin söylemi, hastanedeki hastaların

söylemiyle doktorların söylemi çelişebilir. Fakat ne çalışan kesimin söylemi ne de yönetimin

söylemi, ne hastaların ne de doktorların söylemi hastanenin söylemini belirleyemez. Bu bütün

kurumsal yapılarda: üniversitede, okulda, hapishanede, ailede vs böyledir. Tekcil birimlerde

söyleme ilişkin dil pratiği, tek başına varolamaz ve tek başına ortaya çıkamaz. Söylemin ya da

söylemlerin bir diğeriyle ilişkisi veya diğer söylemlerce karşılıklı yeniden üretilmesi söz

konusudur. Bu türden ilişkiler, söylemin hem diyaloğa dayalı inşasına hem de söylemin kendi

kendisini inşasına katkıda bulunur.

Page 267: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

259

Giriş

Sözcük olarak dilimizdeki kullanımı yeni, kavram olarak eski olan “iletişim” değişik

etkileşimleri, anlamları karşılamak için kullanılır. İleti alışverişi anlamında iletişim tüm canlılar

dünyasında gözlenir; ancak, yalnız insanlar arasında göstergeler aracılığıyla duygu, düşünce,

bilgi biriktirilip aktarılabilir. İletişim, insan yaşamının tüm etkinlikleriyle ilgilidir, bu nedenle

her zaman her yerde vardır. Toplumsaldır ve anlamların paylaşımıdır; temel amacı insanın

çevresi üzerinde etkili olma isteğidir ve değişik katmanlarda gerçekleşen bir etkinliktir.

Bütün canlı organizmaların yaşamsal gereklerini karşılayabilmek, işlevlerini yerine

getirebilmek için yararlandıkları iletişim dizgeleri (sistemleri) vardır. Hayvan türlerinde

gözlenen iletişim dizgeleri de çeşitli duyguları dile getirebilecek kadar yetkindir. Ancak bu

dizgelerin temeli içgüdüseldir, öğrenilmez; kalıtımsaldır, değişmez. İnsan iletişiminin temeli

konuşmadır. İnsan gösterge yaratabildiği için duygusal dilden önerme diline geçebilmiştir.

Böylece yalnız duygularını değil, bilgi ve yaşantılarını, yargılarıyla birlikte aktarabilmekte,

kısaca öğrenip, öğretebilmektedir. Ad koyma, değişkenlik ve genelleme (soyutlama)

göstergesel dil ve düşüncenin temel özellikleridir. İnsanın düşüncesinin ve bilincinin gelişmesi

ile dil becerisine sahip olması ve dili kullanmada yetkinleşmesi arasında doğrudan bir ilişki

vardır.

İnsanı insan yapan kültür, “dil” ile gelişir. Kültür kuşaktan kuşağa aktarılan bir birikim

olduğuna ve birey de kültürünü dil aracılığıyla öğrendiğine göre dil ile kültür arasında bir

etkileşim vardır. İletişimin gelişmesi düşüncenin gelişmesine, ikisinin birlikte gelişmesi ise

bilgi birikimini çoğaltıp hızlandırarak kültürün evrimine yol açar. İletişim olgusu sonuç

itibariyle kültürel bir olgudur. İç iletişimi yok saymamakla birlikte, bu olgudan söz edildiğinde,

öncelikli olarak insan insana iletişim akla gelir. Kuşkusuz burada üzerinde durmamız gereken

konu, başkalarının duygu ve düşüncelerini olduğu gibi anlayabilme duyarlılığı kazanmanın

iletişimde etkinliği sağlama açısından ne denli önemli olduğudur. Bu bağlamda dil ve ideoloji

bağlantısı üzerinde de durulacaktır.

Page 268: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

260

12.1. İletişim Nedir?

"İlkin dili düzeltirim" demiş Konfiçyüs, "dil düzgün olmayınca, söylenen söylenmek

istenen değildir; söylenen söylenmek istenen olmayınca, yapılması gereken yapılmadan kalır;

yapılması gereken yapılmadan kalınca, törelerle sanatlar geriler; törelerle sanatlar gerileyince

de adalet yoldan çıkar; adalet yoldan çıkınca da halk çaresizlik içinde kalır.”

Konfiçyüs

12.1.1. İletişim kavramı

Yaşamak başlı başına iletişim ağını, iletişim etkinliklerini içeren bir olaydır. Var

olduğumuz anda çevreyle sürekli iletişim, etkileşim içine gireriz. Bilmeden çevremizi

etkilemeye, değiştirmeye, yine bilinçsizce etkilenmeye, çevremize uyarlanmaya başlarız. Bu

iki yönlü alışveriş ömür boyu sürer gider. Kişiliğimizi iletişim alışkanlıklarımızla, iletişim

çabalarımızla ortaya koyarız. Bildiklerimiz, duyduklarımız, yapabileceklerimiz iletişim

tavrımızla belirlenir. Kişilerarası ilişkilerin aracı da iletişimdir: Anlamak, öğrenmek, anlatmak,

başkalarına ulaşmak için iletişimi kullanırız. Birey iletişim sistemini; almak ya da göndermek,

bilgi biriktirmek, elindeki bilgiler üzerinde işlem yaparak hemen algılanmayan yeni sonuçlar

çıkarmak ve geçmişteki olayları yeniden kurgulamak, gelecekteki olayları öncelemek,

bedendeki fizyolojik süreçleri başlatmak ve değiştirmek, başkalarını ve dış olayları etkilemek

ve yönetmek için kullanır.

İletişim bireyin uzmanlaşmasını, başkalarından değişik, ayrı olmasını ve olgunlaşmasını

sağlar. Olgunlaşma süreci sırasında korunma, güvencesinin sağlanması için (daha sonra da

eğitilmesi için) çocuk başkalarına bağımlıyken iletişim sayesinde karşılılık, bağımlılık

olgusunun içinde bulacaktır kendisini. Erişkinliğe girerken kendi gibileri arasında bilgiyi

aramaya başlar ve yavaş yavaş özerkliğini kazanır. Bunu da iletişime borçludur. Kendimizle,

bir başkasıyla ya da başkalarıyla sürekli iletişim içinde olmanın dışında dinleyici, okuyucu ya

da izleyici olarak da iletişim ağının kapsamındayız.

Günümüzde artık milyonlarla iletişimi paylaşma, başka bir deyişle kitle iletişimi söz

konusudur. İnsanlık tarihiyle başlayan iletişim konuşma, yazma, basım ve elektronik kitle

iletişimi araçlarıyla en son etkinliğine ulaşmış, uydular aracılığında yeni hizmetler sunmaya

başlamıştır. Elektronik iletişim ağları içinde ses çözümlemelerinin yapıldığı bir dönemde

yaşıyoruz, bilgi bankalarıyla, evlerimize giren bilgisayarlarla iletişim kuruyoruz. Ancak yine

de iletişimi başarısız kılan fiziksel engellerin hızla ortadan kalkmasına karşın, ruhsal engellerin

süregittiğinden söz edilebilir. Gerçekten de bugün ilerleyen teknoloji, iletişimi önleyen ya da

güçleştiren fiziksel engelleri büyük bir hızla ortadan kaldırıyor, olanaksız sanılanları, düşleri

gerçekleştiriyorken; en yalın anlamdaki iletişimi, kişinin kişiyle iletişimini engelleyen

güçlüklerin yenilmesinde benzer başarıyı gösterememekte ne yazık ki.

Etkili iletişimin amacını “iletmek istediğimizi karışımızdakine amaçladığımız

biçimde iletebilmek, isteneni elde etmek ve beklenen tepkiyi uyandırmak” diye ele

aldığımızda, yaşam boyu sürdürdüğümüz iletişimimizde başarı düzeyimiz pek de yüksek

Page 269: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

261

sayılamaz. Çoğu kez umarsızlık içinde, “Ne istediğimi anlatamadım; düşündüğümü

iletemedim ya da yanlış anlaşıldım” diyerek yakınırız. İletişim kurmanın güçlüğünü,

iletişim sürecini de açıklayan şu sözler çok güzel anlatmaktadır: “Söylediğini sandığını

anladığına inanıyorum; ancak duyduğunun benim demek istediğimin olmadığını

kavradığından kuşkuluyum”. Gerçekten de kendimizi karşımızdakine ya da karşımızdakilere

ne tam anlamıyla açıklayabiliyor, ne de tam anlamıyla anlaşılabiliyoruz. Kısacası etkili bir

iletişim içinde değiliz. Çok güçlü bir araç ya da bir yol olan iletişimi gereğince kullanamıyoruz.

İletişim çabalarımız da böylece yarı yarıya başarısızlığa uğruyor, engellerle karşılaşıyor.

İletişimde karşılaşılan engeller bir anlamda kişilerin duygusal özelliklerinden,

yetersizliklerinden bir anlamda da iletişim sürecinin yeterince bilinmemesinden

kaynaklanmaktadır.

İletişim sürecinin anlaşılması, başkalarını anlamakta kullanılabilecek bir yoldur.

Bilerek dinleyip ya da izleyip değerlendirmek, iletişim engelini kaldırabilecek önemli bir

etkendir. Çağdaş bilim ile teknoloji iletişimi, kişinin kişiyle karşılıklı iletişimini bile, bilimsel

bir dal yapmıştır. İletişim bir bilim dalı olarak önemsenir, bilinçli uygulanırsa, iletişimdeki

engeller biraz olsun ortadan kaldırılabilir; giderek de amaca, hedefe ulaşma, isteneni elde etme

becerisi kazanılabilir. İletişim becerisi başkalarını anlamada da kullanılabilir: Başkalarının

duygu ve düşüncelerini onlarla özdeşleşerek görme duyarlılığını kazanmak, kuşkusuz iletişim

etkinliğini sağlama açısından çok önemlidir.

Değişik kültürlerden gelen kişiler için iletişim kurma daha da güçleşir. Bireylere belirli

bir topluluğu algılama ve davranış biçimlerini, kültürel özdeşliği kazandıran kültür, iletişim

biçimlerinin bir toplamıdır. Toplumlar ile kültürler gerçekte iletişim aracılığında var olmuş

ve gelişebilmişlerdir; paylaşılan deneyimlerle, “alışkanlıklar dizisi” ile belirli bir konuma

oturmuşlardır. Paylaşılmayan deneyimler ya da alışkanlıklar ise özdeşleşmeyi sağlayamayacağı

için değişik kültür ya da topluluktan kişilerle etkili bir iletişime girme olasılığı da azalır. Kaldı

ki, bugün dünyadaki değişim hızı ve karmaşıklığı kişileri kendi toplumlarına ya da kültürlerine

bile “yabancı” kılabilecek ölçüttedir. Toplumlar artık kabileden sanayi toplumuna, kimileri de

sanayi sonrası topluma dönüşmüştür. Şimdilerde ise dünyadaki topluluklar bilgiyle ilişkilerine

göre değerlendirilmekte, “bilgi yoksulu, bilgi varsılı” topluluklar olarak ayrılmaktadır. Artık

bilgi üretiliyor, bilgi tüketiliyor, bilgi isteniyor; giderek daha çok üretilen bilgi de büyük

kitlelere, tüm dünyaya kitle iletişimi araçlarıyla sunuluyor.

Uluslararası büyük kurumların “paketlediği” ve teknolojinin yaydığı iletiler kitleleri

yönlendirebiliyor. Ancak, küremizi saran yeni iletişim ağlarının daha önceleri görülmemiş

boyutta ve seçenekte kültür ürünleri ve bilgi sunmaları kimi bilim adamlarını kaygılandırmakta.

Bilim adamları sanayi şirketlerinin, devletlerin yanı sıra bireyleri de tek tek etkileyen iletişim

ağlarına karşı “ileti tüketicilerinin" korunması gerekliliğini vurgulamaktalar. Oysa, kullanıma

göre güçlü bir yapıcı ya da yıkıcı bir araç olabilen iletişimi anlamak daha iyi iletişim kurmayı,

etkili bir kaynak ve bilinçli bir alıcı olmayı, tüm toplumsal olayları, değişimleri daha yetkin bir

biçimde değerlendirmeyi sağlayabilir.

Page 270: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

262

12.1.2. İletişimin Temel Amacı ve Önemi

İletişim tüm insanların yaşamında vazgeçilmez bir unsurdur. Çünkü insanlar doğdukları

andan itibaren çevrelerindeki kişilerle sürekli olarak bilinçli ya da bilinçsiz bir biçimde iletişim

kurmaktadır. Kişiler konuşarak, susarak, bakarak, oturuş ve duruş biçimi ile diğer kişilere çeşitli

anlamlar aktarmaktadır. İnsanın toplumsal bir varlık özelliğine sahip olması, yaşamını devam

ettirebilmesi için diğer kişilerle iletişim kurmasını bir anlamda zorunlu kılmaktadır. İlk çağlarda

diğer kişilerle sesler, çığlıklar, hareketler, resimler vb. biçimlerde iletişim kurmaya çalışması,

günümüzde ise iletişim teknolojileri aracılığıyla bir tuşla, bir “tık”la dünyanın öbür ucundaki

kişilere ulaşarak iletişim kurması insan için iletişimin önemini ve gerekliliğini ortaya

koymaktadır.

“Herkes yeryüzünü bir sahne, kendisini de oyuncu olarak benimsemiştir. Herkes rolünü

oynamakta, karakterinin gerektirdiği replikleri konuşmakta, yapmacık da olsa birbirlerine

vermeleri gereken mesajları verip almaktadır. Dünya sahnesindeki oyun bir iletişim oyunudur.

Hiç kimsenin bu oyuna katılmama, oyundan kaçma hakkı ve ayrıcalığı yoktur. İnsan olan

herkes bu oyuna katılmak, rolünü oynamak, iletişim kurmak zorundadır.”(Gürüz vd. 2011:1)

İnsanın iletişim kurma özelliği ile günlük yaşamının her aşamasındadır. Her ortamda

diğer kişileri etkiler, onlardan etkilenir ve bu özelliğiyle biyolojik bir varlık olmaktan çıkarak,

toplumsal bir varlık olarak kendini gerçekleştirir. Bu anlamda toplum içinde yaşayan insan

kendisini daha iyi tanıyarak, çevresindeki kişilerle uyumlu ilişkiler gerçekleştirebilme ve

etkileşim kurabilme gereksinimi duyar. R. Williams “İnsanlar, başkalarıyla bir arada

olabilmek, onları anlayabilmek, kendilerini anlatabilmek ve etkileyebilmek diğer bir ifade ile

toplumsallaşabilmek amacıyla iletişim kurmaktadır” biçiminde insan için iletişimin amacını

ifade etmektedir. Bu bağlamda etkileşimin olduğu her yerde iletişim ve iletişimin olduğu her

yerde etkileşimin olduğunu söylemek mümkündür. Amerika’da gerçekleştirilen bir araştırmaya

göre, bir kişi günlük yaşamının % 70’ini konuşarak, dinleyerek, izleyerek ve yazarak yani

iletişimde bulunarak geçirmektedir. Bu araştırma sonucuna bağlı olarak da insanın duygu ve

düşüncelerini diğerlerine aktaramadığı sürece hayatta kalmasının oldukça güç olacağı ifade

edilebilir. Diğer bir ifade ile bir isteğini, bir düşüncesini, acısını/sevincini bir başka insana

aktarmak isteyen insanın iletişimde bulunma gereksinimi olduğu açıklanmaktadır.(Gürüz vd.

2011:2-3)

“İnsanın biyolojik bir varlık olmaktan çıkarak, yaşadığı toplumun bir üyesi olması,

başka deyişle toplumsallaşması, duygu, düşünce ve inançlarını çeşitli sembollerle iletmesi,

kendisi ve çevresiyle iletişimini gerektirmektedir.”(Oskay, 1982: 310) İletişimin olmadığı

toplumlarda ya da ortamlarda yaşamın dayanılmayacak derecede zorlaşacağını söylemek yanlış

olmayacaktır. İletişim yalnızca toplumsallaşmarun bir parçası değildir, kişinin farklı amaçlarını

da gerçekleştirmesini sağlamaktadır. Bir anlamda insanın varlığını sürdürmesi sürecinde

gelişmelere ve değişimlere bağlı olarak farklı amaçlarla iletişim kurması gerekmektedir.

Page 271: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

263

12.1.3. Kişilerarası İletişimin Amaçları

12.1.3.1. Kişisel Buluş

İletişim sürecinin en önemli özelliği kişinin kendi hakkında daha fazla bilgi edinmesidir.

Kişinin kendini tanıma sürecinde kendini keşfetmesine kişisel buluş adı verilmektedir. İletişim,

kişinin kendi duyguları, düşünceleri, davranışları hakkında konuşma fırsatı sunmaktadır. Aynı

zamanda diğer kişiler iletişim sürecinde kendileri ile ilgili bilgileri aktarırken kişi kendisini

değerlendirmektedir. Kendi düşüncelerinin ve duygularının diğer kişilerinkinden farklı

yanlarını, benzerliklerini ortaya koyabilmektedir. Buna bağlı olarak kendisinden hoşlanmakta,

değişiklik yapmaya karar vermektedir, iletişim sürecinde kişi kendi korkularını, isteklerini

tanımakla birlikte, güçlü ve zayıf özelliklerini öğrenme fırsatına sahip olarak kendisi ile ilgili

bir imaj oluşturabilmektedir.

12.1.3.2. Dış Dünyayı Keşfetmek

İletişim süreci kişinin kendini daha iyi anlaması ve tanımasına fırsat sunduğu gibi kendi

çevresindeki dış dünyayı, dış dünyada yer alan nesneleri, olayları ve diğer insanları da tanımayı

ve onlara karşı bir anlayış geliştirmeyi sağlamaktadır. Örneğin, eğlence, spor, ekonomik

gelişmeler, sağlık, yeni ürün ve hizmetler vb. konularda hem kişilerarası iletişim yolu ile hem

de medya aracılığı ile bilgi edinmek, bu konulardaki gelişmeleri takip etmek mümkün

olmaktadır.

12.1.3.3. Anlamlı İlişkiler Geliştirmek

İletişim sürecinde bulunulan diğer kişilerle anlamlı ilişkiler geliştirmek mümkün

olabilmektedir. Diğer kişilerle iletişim kurmak hoşlanmak, aşık olmak, sevmek, destek olmak

gibi duyguların gelişmesine yol açmaktadır. Örneğin ebeveyn ile çocuk, okulda arkadaşlar

arasında, kardeşler arasında yakın ilişkilerin gelişmesi ve kurulan iletişimin anlamlı hale

gelmesi bu iletişimden zevk almayı beraberinde getirmektedir.

12.1.3.4. Tutum ve Davranışları Değiştirmek

İletişim sürecinde kişiler diğer kişileri doğrudan ya da dolaylı bir şekilde etkilemek için

oldukça çok fırsat elde etmektedir. Kişilerin duygu ve düşünceleri etkilenerek davranışlarında

değişimler gözlenebilir. Kişiler “benim düşüncem” şeklindeki ifadelerden “bizim düşüncemiz”

ya da “biz bundan hoşlanıyoruz” biçiminde değişimler yaşayabilmektedir. Çeşitli amaçlarla

başlayan her iletişim eyleminin sonucunda çeşitli etkiler ortaya çıkmaktadır. Bu etkileri bilişsel,

duygusal ve psikomotor etkiler olarak ifade etmek mümkündür:

Bilişsel Etkiler

İletişim sürecinin sonunda entelektüel ve beyinle ilgili sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

Bilgi edinilmesi ya da yeni bir bilgi kazanılması, bilgilere bilgi eklenmesi (bir şeyin nasıl

kullanılacağının öğrenilmesi, nasıl analiz edileceğinin öğrenilmesi, nasıl sentez yapılacağının

Page 272: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

264

bilinmesi, nasıl değerlendirilebileceğinin öğrenilmesi) durumlarında bilişsel etkiler ortaya

çıkmaktadır.

Duygusal Etkiler

Duygusal etkiler, iletişim sürecinin sonunda katılımcıların duygusal, tutumsal ve

psikolojik olarak etkilenmesini ifade etmektedir. Örneğin, aşık olma, etkilenme, nefret etme,

düşmanlık duyma vb. durumlarda hissedilen duygular, bir duygusal etki göstergesidir. Bununla

birlikte, psikolojik etkilenme sonucunda tutumlarda, değerlerde ve inançlarda meydana gelen

değişimler de duygusal etkiler ile oluşmaktadır.

Psikomotor Etkiler

Psikomotor etki, iletişim süreci sonunda katılımcıların motor becerilerinde,

davranışlarında ve hareketlerinde meydana gelen etkilerdir. Psikomotor etkiler, piyano çalma,

resim yapma, kitap okuma, beden dilini çok iyi kullanma gibi motor becerilerde etkiler

meydana getirebilir. Bununla birlikte, sosyal davranış becerilerinin gelişmesinde (sosyal

ortamlarda nasıl davranılacağmı bilmek, nasıl ve ne hakkında konuşulması gerektiğini

öğrenmek gibi) etkiler yaratabilir. Aynı zamanda genel davranış adı verilen alış veriş yaparken

bilinçli olmak, televizyondaki reklamlardan edinilen bilgiler doğrultusunda seçim yapmak gibi

etkiler de meydana getirebilir. Bir iletişim sürecinde kaynağın niyet ettiği, istediği, hedeflediği

amaç doğrultusunda oluşturduğu mesajın alıcı tarafından aynı şekilde alınması ve planlanması,

beklenilen doğrultuda bir karşılık verilmesi etkili bir iletişimin açığa çıkmasını sağlamaktadır.

Bir mesajın etkili bir şekilde hedefe iletilmesinde aşağıdaki faktörler etkili olmaktadır:

Anlayış

Niyet edilen uyaranın içeriğinin doğru bir şekilde alınması ya da kabul edilmesidir.

İletişimde bulunan taraflar arasında anlayışın güçlenmesini sağlamak için açıklamada

bulunmak, özetleme yapmak, yazılı olarak iletmek vb. yöntemlerin kullanılması gerekmektedir.

Örneğin, örgütsel iletişimde, yöneticinin ilettiği bilgilerin çalışanlara doğru bir şekilde

iletilmesi ve istenilen ya da beklenilen anlayışın gelişmesi “bilgi boşluğunun” ortaya

çıkmamasına bağlıdır. Bu nedenle çalışanlara sözlü bildirilerin yanı sıra, yazılı metinler,

kitapçıkların da verilmesi gerekli olabilir.

Memnuniyet

Memnuniyet, iletişimin sonucunda ahcının tepkisinin olumlu olmasını ifade etmektedir.

Genellikle günlük iletişim durumlarında kişilerin temel iletişim mesajından daha çok, temel

mesajı bildirmeden önceki etkileşimleri önemlidir. Örneğin “merhaba nasılsınız?”, “hava ne

güzel” gibi iletişimi başlatan, iletişim kurulacak kişi ile pozitif ilişkiler geliştirilmesini

sağlamaktadır.

Page 273: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

265

Tutumları Etkileme

İletişim sürecinin sonunda alıcının kaynağın aktardığı mesajların etkisi ile var olan ve

süregelen tutumlarında farklılaşmaların meydana gelmesi beklenmektedir. Örneğin, küçük grup

iletişiminde kişilerin birbirleri ile bir giyim firması ile ilgili fikirlerini paylaşması sonucunda

tutumlarda değişikliklerin olması, iletişimin sosyal etkiler yarattığını göstermektedir.

İlişkilerin Gelişmesi

İletişimin doğru zamanda, doğru kelimeler, doğru bir iletişim tarzı ile gerçekleştirilmesi

sonucunda kişiler arasında psikolojik olarak pozitif duygular hissedilmekte, güven duygusu

gelişmekte, böylece iletişimde etkililik sağlanmaktadır.

Bütün insanların her iletişim eyleminde bilgilenmek, bilgilendirmek, eğitmek, ikna

etmek, yönetmek, eğlenmek-eğlendirmek, vb. bir dizi nedeni ve amacı vardır. Bu amaçların

bir kısmı, karşılığını/ödülünü hemen elde etmek istediğimiz amaçlardır; bir kısmı uzun vadeli

beklentilere dayanır. Beklentilerin zamansal boyutu ne olursa olsun, bireylere göre amaçları

çok çeşitli olan iletişimin temel bir amacından söz edilebilir mi? Berlo’ya göre “amaçlı olarak

etkilemek, değiştirmek için iletişim kurarız”. Böylece, birey için iletişimin temel amacı,

kendisi ile çevre arasında başlangıçta kendisi yönünden olumsuz olan ilişkiyi

etkileyebilmek, yönlendirebilmek; eş deyişle, dış güçlerin hedefi olmak yerine, kendisini

güçlü kılabilmeyi sağlayabilmektir. Bu bağlamda iletişim, insanın çevresi ve kendi yaşamı

üzerinde etkin ve belirleyici olabilme çabasını yansıtır. Bireyin bu çabasının ardında

başkalarından hemen ya da sonraki bir zamanda kendi isteklerine uygun yanıtlar, tepkiler

alabilme beklentisi yatar. Bu beklentimizin bilincinde olup olmamamız ya da geçmişte

kurduğumuz iletişimlerdeki temel amacımızı anımsayıp anımsamamız önemli değildir. Yine

yöre özelinde yürütülecek projeler kapsamında; halktan beklenen "olumlu" tepkiler için, proje

yürütücülerinin kararlı, sabırlı, dirençli bir iletişim çabasının sürdürücüleri olmaları gerekir.

Hemen anlaşılmayı beklemek, ilgi ve katılımın, benimsemenin hemen sağlanabileceğini

düşünmek gerçekçi değildir. Bizim anlatmak istediklerimizin, karşımızdakilerin

"anlayabildikleri" ile sınırlı olduğunu, ve bu "anlayışın" genişlemesine, kökleşmesine bağlı

olarak gelişeceğini görmeliyiz. Kısaca, iletişimin kişi açısından amacı ne olursa olsun,

temeldeki amacı; çevre üzerinde etkin olmak, başkalarında düşünce, tutum ve davranış

oluşumuna ve değişikliklerine yol açmaktır.

12.1.4. İletişimin Toplumsallığı ve Anlamların Paylaşımı

İletişim toplumsal yaşamı anlamlı kılar, bu nedenle toplumsal yaşamın temelidir.

İletişim olmadan insan toplumu oluşamaz. Buna bağlı olarak tüm insan topluluklarını

birbirleriyle ilişkili iletişim ağları gibi düşünebiliriz. İnsan etkinliklerinin hepsi iletişimle

sürdürülür ve değiştirilir. İletişim toplum yaşamı içinde kurulan insan ilişkilerinde paylaşılan

ve geliştirilen anlamların aktarılmasını ve korunmasını sağlar. Yaşadığımız dünya her yönden

görsel, işitsel, dokunsal vb. değişik uyarıları aldığımız karmaşık bir dünyadır.

Page 274: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

266

Bu açıdan değerlendirildiğinde düzensiz bir çevre içinde bulunduğumuz söylenebilir.

Biz bu çevreyi belli bir düzen içinde görüyorsak, onu yaşayacak denli iyi ve güzel ya da

bıktıracak kadar kötü ve sıkıcı olarak değerlendiriyorsak, bunu algıladığımız uyarıları anlamlı

iletilere dönüştürdüğümüz, daha doğrusu belli uyarıları anlamlı iletiler olarak algılamaya

koşullandığımız için yapabiliyoruz. Bu etkinliğimizde belirleyici etken toplumsal ve bireysel

yaşantılarımız oluyor. Bu nedenle, toplumsal çevremiz değiştikçe, deneyimlerimiz çoğaldıkça

ve yeni biçimler aldıkça çevremiz de daha fazla ve daha başka anlamlar kazanır. Bu bağlamda,

iletişim, insanın kendisini yönlendirmek ve değişen gereksinimlerini karşılamak için, çevreden

gelen uyarıları eleyerek, düzenleyerek etkin bir anlamlandırma ve bunu paylaşma çabasıdır.

12.1.5. Aşamalı Bir Süreç Olarak İletişim

Yukarıda değinildiği üzere sürekli bize uyarılar gönderen bir iletişim ağı içinde

yaşıyoruz. Bunlardan seçip algıladıklarımız düşünce, tutum ve davranışlarımıza kaynak

oluşturuyor. Ancak tüm iletişim biçimlerimiz özdeş değildir; bir kitap okuma ile sınıfta ders

dinleme, bir arkadaşla sohbet etme değişik iletişim türleridir.

İletişim etkinliğinin değişik katmanlarından söz etmek etkinliğin işleyişini kavrama

açısından önemlidir. İletişim;

1/ Kişinin içinden, kendi kendine,

2/ Başkalarıyla sözcüklerle/göstergelerle gerçekleşen,

3/ Her iki durumda da sözel ya da göstergesel iletilerin aktarımı yanında bireylerde içten

yol açtığı tüm psikolojik tepkilerle belirlenen katmanları vardır.

Böylece, iletişim, iletilerin içeriği ile birlikte içimizde oluşan bir dizi görünmeyen ve

işitilmeyen tepkiyi de kapsar. Kızgınlık, kırgınlık, yakınlık duyma durumu ya da kişiyi olumlu,

olumsuz değerlendirme bu türden tepkilere örnek verilebilir.

12.1.6. İletişim Sınıflandırmaları

İletişim değişik kişiler için değişik anlamlar çağrıştıran esnek bir kavram olduğundan

anlaşmaya varmakta güçlük çekilmekte, kavram karmaşası ortaya çıkmaktadır. Genel anlamda

iletişim, mektup alma ve gönderme, telefonlaşma vb. türde haberleşme, posta hizmetleri, ulaşım

ya da elektrik devresi, elektronik bağlantıdır.

Bugün iletişim teknolojidir, sanattır ya da gazeteciliktir; bir bilim dalının adı ya da

sıradan bir etkinliktir; amaçlı ya da doğal bir süreçtir; kitle iletişimi ya da kişilerarası ilişkidir.

Bir benzeri bulunamayacak türlülükte anlamlar yüklü iletişim sözcüğünün kapsamına iletişim

araçları da, iletişim kurma etkinliği de, odada söylenen bir söz de, uydu aracılığında gönderilen

bir ileti de girmektedir. Medya ya da başka bir deyişle gazete, kitap, dergi, radyo, televizyon

gibi kitle iletişim araçları; bilgisayar, telefon, uydu gibi iletişim teknolojileri; konferans, konser,

tartışma gibi kişilerarası ya da gruplar arası iletişim; işaret, bakış, gözyaşı, gülümseme,

Page 275: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

267

mimikler, giyinme alışkanlıkları gibi sözsüz iletişim; dahası da sessizlik bile iletişim

sözcüğünün anlamı içindedir.

İletişim nitelikleri bakımından birçok etkene göre aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:

Bir toplumsal ilişkiler sistemi olarak;

. Kişilerarası iletişim

. Grup iletişimi

. Örgüt iletişimi

. Toplumsal iletişim

Grup ilişkilerinin yapısına göre;

. Biçimsel olmayan/yatay iletişim

. Biçimsel/dikey iletişim

Kullanılan kanallara ve araçlara göre;

. Görsel iletişim

. İşitsel iletişim

. Görsel-işitsel iletişim

. Dokunmayla iletişim

. Uziletişim/Telekomünikasyon

. Kitle iletişimi ya da

. Doğal araçlarla iletişim

. Yapay araçlarla iletişim

Kullanılan kodlara göre;

. Sözlü iletişim

. Yazılı iletişim

. Sözsüz iletişim

Zaman ve uzam boyutlarında;

. Yüz yüze iletişim

Page 276: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

268

. Uzaktan iletişim

olarak sınıflandırılabilir. Bu sınıflandırmada söz konusu olan iletişim türlerine öbür

bölümlerde yeri geldikçe değinilecektir.

12.1.7. Sözsüz İletişim (Hareketin Abecesi)

12.1.7.1. Hareketin Abecesi

İnsan yüzü çok ilginçtir, her mimiğin her jestin bir anlamı, bir mesajı vardır. Vücut

hareketleri ile insan yüzünün hareketleri birleşince çok ilginç sonuçlar ortaya çıkar.

Kinesics’in bir insana özel olarak öğretilemeyeceğinden söz edilir. Ancak Antropolog

Ray Birdwhistell bunun mümkün olabileceğini, bireyler arasındaki iletişimin

yönlendirilebileceğinden söz eder. Yani jestlerin ve mimiklerin belli kategorilere göre

sınıflandırılması ve Kinesics biliminin yardımıyla insanoğlunun her hareketinden bir anlam

çıkarmanın mümkün olabileceğinden söz eder.

Dr. Birdwhistell’e göre beden dilinde en önemli şey hareketin tek başına birşey ifade

etmediğidir, ancak hareketin, beden dili mesajını bulunulan ortamın durumuna bağlı olarak

değerlendirmek ve anlam vermek gerekir. Dr.Birdwisthell, beden hareketlerinin bir ortamda

herhangi bir anlama gelmeyebileceğini ifade ederken, diğer bir ortamada aynı hareketin birçok

anlama gelebileceğini belirtmiştir. Bir başka deyişle hareketleri ortama göre değerlendirmenin

gerekliliğini vurgulamıştır.

Northwest Üniversitesi Antropoloji profesörlerinden Dr. Edward Hall ise yaptığı

bilimsel çalışmalarda Proxemics adlı bir bilim dalı yaratmış ve bu bilim dalını şöyle

tanımlamıştır: Alan veya bölge kullanımı ile ilgili bütün teori ve gözlemleri kapsayan bilim

dalıdır.

Dr. Hall’ın gözlemlerine göre kişinin yer kullanımı diğerleriyle olan ilişkileri

doğrultusunda (yakın veya uzak) yönelebilmekte. Herkes kendine ait bir alanda hiçbir baskı

olmaksızın özgür olarak hareket etmek istemektedir. Dr.Hall bu istekleri (kişiye ait) Proxemics

Bilimi bağlamında gruplandırmıştır.

Dört ayrı alanda kişilerin en çok hareket ettiği bölgeler şunlardır:

1/ Samimi Mesafe

2/ Bireysel Mesafe

3/ Sosyal Mesafe

4/ Genel (Public) Mesafe

Beden dili ile ilgili çözümlemelerde aslında üzerinde özellikle durulması gereken iki

asal öge bulunmaktadır. Bunlar;

Page 277: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

269

Anlama ve Anlatma’dır.

Aslında bu iki öge tüm dilsel çalışmalarda çözümleme ögeleri olarak

kullanılmaktadırlar. Kısaca hem sözel ( Sözlü ) ve hem de sözsüz diller için geçerlilikleri söz

konusudur.

İletişim biçimleri üzerine çalışmaların çok eskilere dayandığı bilinmektedir. Ancak,

daha çok kişilerarası ilişkileri geliştirmek amacıyla bu türden çalışmalar 1960'lı yıllardan bu

yana gerçekleştirilmektedir. Bu konuda araştırma yapan ve başyapıt niteliğinde yayınlarda

bulunan yazarlardan başlıcaları şunlardır:

Fast Julius ( 1970) - Body Language (Beden Dili), New York : M.Evans and

Company

Darwin ,C. - The Expression of Emotion in Man and Animals (İnsanlarda ve

Hayvanlarda Duyguların İfade Edilişi), Appleton-Century-Crofts , New York, 1872

Albert Mehrabian - Silent Messages, Wadsworth, Belmont,California 1871.

Birdwhistel, R.L., Kinesics and Context , Allen Lane, Londra, 1971

Albert Mehrabian’a göre, iletişimde;

% 55 Görünüm, Duruş,

% 38 Sesçil Düzen,

% 7 Dil, Sözcükler değer taşımaktadır.

Ortalama insanın bir gün içerisinde ortalama konuşması 10-11 dakika, 1 tümce 2,5

saniye, sözlü öge % 35'ten az, sözsüz öge ise % 65'ten fazladır. Sözlü iletişimde bilgi aktarımı

yapılır. Sözsüz iletişimde ise tavır, tutum aktarımı yapılır. Söz konusu bu aktarımlar

insanoğlunda cinslere göre farklılıklar gösterir. Kadın küçük ayrıntıları yakalar ve çözer. Bir

başka görevi de Ana veya Anne rolüdür. Çocukla sözcük kullanmadan iletişim kurar. Bunu

sesle, bedenle ve göğsüne bastırarak yapar. Sözlü olsun sözsüz olsun göstergeler aracılığıyla

iletişim kurarız. Genel anlamda iki tür göstergelerden yararlanırız.

A) Doğuştancı, Irsi ( Genetik ) Göstergeler,

B) Sonradan öğrenilen ekinsel (kültürel ) Göstergeler.

Örneğin, gülümseme ve suratı ekşitme gibi kimi yüz hareketleri doğuştancı

göstergelerdendirler. Dünyanın neresine giderseniz gidin bu türden duygular aynı yüz

hareketleri ile verilirler.

Page 278: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

270

Temel Davranışlar;

1) Mutluluk, gülümseme - yüz hatlarının gevşemesi,

2) Mutsuzluk -yüz hatlarının gerginleşmesi,

3) Kafa sallama -olumlama ve olumsuzlama.

Gülümseme olumlu veya olumsuzdur. Omuz silkmenin anlamı ise bilmiyor ve

reddetmedir. Sözsüz dil de aynı sözlü dil gibi kültürden kültüre farklılıklar gösterebilir.

Kültürel Göstergelere kimi örnekler vermek gerekirse;

HALKA İŞARETİ :

Amerika Birleşik Devletleri’nde okey

Fransa’da sıfır

Japonya’da para

Akdeniz Ülkelerinde eşcinsel

BAŞPARMAK KALDIRMA İŞARETİ :

İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda’da otostop,

İtalya ve Fransa’da ise sayma, tamam demek.

Beden dilini altı ayrı alanda incelemek gerekmektedir. Bu alanlar şunlardır:

1. Beden Duruşu / Duruş

2. Yüz İfadeleri veya Belirtileri / Anlatımı / Göz Teması

3. El , Kol , Baş devinimleri

4. Alan

5. Ses

6. Giysi Dili

Page 279: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

271

12.2. Dil-Düşünce İlişkisi1

Dil insanın yaratılış hikayesiyle birlikte kendi varlığını kabul ettirmiş bir olgudur.

Yaratılış üzerine yapılan değerlendirmeler dinler, mitolojiler ve pozitivist bilim temelinde

farklılık gösterirken dilin kökeni ve konuşmanın ilk safhaları da tartışmalara konu olmuştur. İlk

tartışmalar felsefi alandadır. Dilin kökeninin varlığın kökeni kadar eski olduğu ifade edilir.

İnsanların ilk kez konuşmayı nasıl becerdikleri dil bilimcileri meşgul eden konular

arasındadır. Hatta bu meşguliyet, insanın yaratılışından önce sözün var olduğu fikrini ifade eden

din temelli yorumlara kadar gitmektedir. İlkel toplumlarda temeli atılan konuşma becerisi

nesneleri isimlendirirken doğa kaynaklı davranmıştır. Bu durum soyut düşünceden somut

etkileşime geçişi de sağlayan “konuşma”nın ortaya çıkmasını ve gelişmesini sağlamıştır.

Buradan hareketle ilkel topluluklar kendilerini temsil edebilecek bir isim ararken çoğunlukla

yedikleri bir hayvanı, bitkiyi ya da çevrelerinin doğal bir özelliğini kullanmışlardır.

Bu ve buna benzer pek çok adlandırma örneği göstermiştir ki insanoğlu isimlendirme

eylemini yaparken toplumsal süreçlerden ve yaşanmışlıklardan etkilenmişlerdir. Dilin kökeni

ile ilgili öne sürülen savları çoğaltmak mümkündür. Ancak bu durum dilin bilimsel temelden

uzaklaşması sorunu ile karşı karşıya kalınmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda dili bir bilim

dalı içerisinde ele almak ve bilimsel yollarla varlığını ifade etmek için öncelikle sınırlarını

belirlemek gerekir.

Dilin sınırlarını belirlemeye çalışan ve kökeninden ziyade, dilin işlevi ve özelliklerini

bilimsel olarak ele alan ilk isim Ferdinand de Saussure olmuştur. Dilin kökeni üzerine

insanoğlunun “ilk”, “başlangıç”, merakı devam ederken 20. Yüzyılda Ferdinand de Saussure,

dilin kökeninin çok önemli olmadığını, önemli olanın dilin eskilerin miras bıraktığı bir ürün

olduğunun kabul edilmesi gerektiği ve dilin bu şekilde alınıp değerlendirilmesinin önem arz

ettiğini ifade eder.

Böylelikle kendisi dilbilimi üzerinde çalışmalar yaparken dilin kökeni meselesinden

uzak durmuştur. Dil bir iletişim aracı olarak dilbilimciler için önemini korurken dilin, düşünce

ile olan bağlantısı da benzer şekilde bilim insanları tarafından incelenmeye değer görülmüştür.

Dil-düşünce ilişkisi insanların kendilerini dille ifade etmeye başladıktan sonra ortaya çıkan bir

birlikteliğin ürünüdür. Düşünce dilden habersiz, dil de düşünceden bağımsız olamaz. Bunlar

birbirine öncüllenmesi hep tartışmalı olmuş iki kavramdır. Düşüncenin dilin ortaya çıkış sebebi

olduğu ya da dilin düşünceye temel olduğu şeklinde farklı görüşler hep var olmuştur.

Ancak bu ilişki sebep sonuç ilişkisinden farklı bir ilişkidir. Gerçek olan dil-düşünce

ilişkisinin ayrılmaz bir bütün olduğudur. Bu bütün anlamın ve iletişimin kendisidir. Siyaset,

din, ideoloji, edebiyat, şiir… Bunların tamamı dil-düşünce birlikteliğinin ürünleridir. Bir diğer

ifadeyle düşünce dili dil de düşünceyi etkilemektedir. Örneğin düşünce ve dil üzerine yapılan

1 Bu bölümde Mayıs 2017’de The Academic Elegance’da yayımlanan G. Bayraktar Durgun ve H. Yaman’ın

“İdeoloji, Dil ve Sembol Bağlamında Medya ve Siyaset” makalesinden yararlanılmıştır.

Page 280: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

272

bir çalışmada, insana ait bir süreç olarak nitelenen düşünce “sessiz bir konuşma” olarak ifade

edilmiş ve düşünce bir davranış olarak ele alınmıştır.

Sessiz konuşmanın yani düşüncenin, karşılıklılık ilişkisi içerisinde anlam kazanması

için dil gereklidir. Descartes “düşünüyorum o halde varım” derken bu ifade dil ve düşünce

birlikteliği içerisinde eksik kalmaktadır. Bunun yanına konuşuyorum öyleyse varımı da

eklemek aynı karşılıklılık ilişkisi içerisinde doğru olacaktır. Aksi takdirde sadece düşünmek

iletişimin gerçekleşmesi noktasında tek başına varlık sebebi yaratmayacak bir eylemdir. Bir

yerde soyuttan somuta geçişin anahtarı bu noktada konuşma eylemi ile olur. Ancak dil ve

düşünce birlikteliği sadece soyutu somuta dönüştürme eylemi değildir. Dil bazen bizzat soyutu

oluşturan unsur olarak da rol üstlenmektedir. Kelimeler hem karşıdaki ile iletişimi ve anlaşmayı

sağlamakta hem de karşıdakini düşünceye sevk eden araçlar olmaktadır. Etkileyici bir söz ya

da bir şiir dinleyicileri düşünmeye sevk ederken bu durum duygunun kelimeler tarafından

yerinden edilmesi, harekete geçirilmesidir. Örneğin istiklal marşı okunurken kitleleri harekete

geçiren güç, kelimelerin, dilin ve bunlarla beraber ortaya çıkan duygunun birlikte yarattığı

güçtür. Kitleleri savaş meydanlarında harekete geçiren etken dilin duygu birlikteliği ile yarattığı

etkidir. Mevlana’yı Mevlana yapan, duygu ve düşünce yüklü dildir.

Dil insan için vardır, insan dışında hiçbir canlı dilin düşünce ile olan birlikteliğini

sağlayamaz. En azından insanın algılayabildiği sınırlar içerisinde bu böyledir. Dil ve düşünce

birlikteliği her alanda insanlar üzerinden farkındalık yaratmaktadır. Duyguların anlatımında,

aşk ve sevgi sözcüklerinde, siyasette; her alanda bahis konusu olan ifadeler düşünce düzeyinde

belirirken, dil ile hitap neticesinde hayat bulmaktadır. Ancak şunu ifade etmek gerekir ki hitap

birbirine bağlantılı düşüncelerin belirmesinin de nedeni olabilir.

Bu noktada Wilhelm Von Humbolt ‘dil düşünceyi yaratır, dil yapıcıdır, aynı zamanda

dil bilinmeyeni keşfeden bir araçtır’ der. Humbolt’a göre öncül olan dildir, ona göre şairlerin,

siyasetçilerin yaptığı gibi düşüncenin, ideolojinin kitlelere geçirilmesinde dil öncüldür.

Düşünce ne kadar yoğun ve etkili bir düzeyde kitlelere geçirilebilirse şair o kadar şair, siyasetçi

de o kadar siyasetçi olur. Dil ve düşünce arasındaki ilişki üzerine çalışanlar arasında Vygotsky,

Piaget, Sapir, Whorf, Ferdinand de Saussure gibi isimler öne çıkar. Bu düşünürler özellikle dil-

biliş arasındaki ilişkiyi ortaya koymayı hedeflemiştir.

Piaget’ye göre “dil ve düşünme önceleri birbirinden ayrı bir gelişme göstermiş,

böylelikle düşünce dili etkilemiştir.” Fakat gelişen süreçlerle birlikte etkinlik aynı düzeyde

karşılıklı bir hale gelmiştir. Piaget’e benzer bir şekilde aradaki ilişkiyi ortaya koyan

Vygotsky’de bu konuda “düşünme içsel bir konuşmadır, belirli yanları birbirinden bağımsız

ise de daha sonraları bunlar kesişmektedir” demektedir. Vygotsky’e göre dilin esas amacı

iletişimin sağlanmasıdır.

Sapir ve Whorf birlikte geliştirdikleri ve Sapir-Whorf hipotezi olarak adlandırılan

yaklaşımlarında dilin ve sözcüklerin insanın dünyayı algılamasında bir etkiye sahip olduklarını

söylemektedirler. Sapir-Whorf yaklaşımı olarak bilinen bu hipotez, zamanın ve mekanın iki

farklı dilde aynı olmadığı fikrini ortaya çıkarır ki, bu da Sapir-Whorf varsayımı olarak kabul

Page 281: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

273

görmüş olan “Dilsel Görecelik Denencesi” (ya da dilbilimsel görelilik hipotezi) kavramına

denk gelmektedir.

Saussure’e göre ise dil ve düşünce birbirinden ayırt edilemez. Sausser dilin ortaya

çıkmasından önce hiçbir şeyin belirgin olmadığını ifade etmektedir. Bu bağlamda şunu

söylemek yanlış olmayacaktır. Kavramların dil sayesinde hayat bulmaması neticesinde düşünce

boş bir yığın kümesinden, bir heyuladan başka bir şey değildir. Dile bilimsel olarak yaklaşan

Saussure, dilin değerini ve işlevini ortaya çıkarmak için sistematik olarak yaklaşmak gerektiğini

ifade ederken düşüncenin dilin aracı olduğunu belirtmektedir. İnsanlar kendileri için önem arz

eden şeyleri kendi dillerinde yarattıkları farklı ifadeler ile daha önemli hale getirmektedir.

Kelimelerle birlikte kültürel ve toplumsal değerlere ve ideolojilere bağlı olarak ele alınan

söylem ise düşüncenin aktarımına pozitif bir katkı sunmaktadır.

Dilin düşünce ile birlikte var oluşu, birbirlerine öncüllenmesinin zorluğu, dilin

düşünceyi, düşüncenin de dili etkileyen yapısı iki olgunun değişik algıları oluşturabilmek adına

kullanıldığı gerçeğine temel teşkil etmektedir. Bu alanlardan biri siyasettir ve siyasetin en

yoğun olarak sergilendiği ve halka hitap ettiği en önemli mecra ise medyadır. Propaganda

dilinin kullanımı, ikna, rızanın oluşturulması, siyaset içerisinde sergilenen farklı dil-düşünce

ilişkileridir. Bu uygulamalar dilin ve düşüncenin birlikteliği temelinde ele alınan ve amaç olarak

kitleleri etkilemeyi başarabilmek arzusunun güdüldüğü uygulamalardır. Siyasetin yoğun olarak

sergilendiği ve siyasilerin halka hitap ettiği önemli alanların başında gelen medya, siyasilerin

vazgeçemediği bir sahnedir.

Medya sahnesi aynı zamanda bir siyasi mücadele alanıdır. Kullanılan siyaset dili ile

kitlelerin düşüncelerini değiştirebilmek, kitleleri belirli düşüncelere kanalize edebilmek bu

mücadelenin kazanımı olacaktır. Kullanılan dil içerisinde tercih edilen deyişler, şiirler, farklı

tonlamalar tamamen dil- düşünce birlikteliğini harekete geçirebilmek adınadır.

12.3. Dil, Söylem ve İdeoloji İlişkisi

Dil, söylem ve ideoloji birbirinden ayrı düşünülmeyen kavramlardır. Söylem

ideolojilerin dile getirilmesinde, aktarılmasında rol oynamaktadır. Yani ideolojilerin yeniden

üretilmesinde ve günlük hayatta ifade edilmelerinde etkindirler.

Söylem, dilin kullanım biçimidir. Dil ve söylem ilişkisi buradan kaynaklanmaktadır.

Ancak söylem, sadece dil ile sınırlandırılamamaktadır. Çünkü söylem karşılıklı iletişimin

tamamını içerir. Dil ise düşünceyi ve ideolojiyi taşıyan temel bir araç olarak karşımıza

çıkmaktadır. Ancak bunun yanı sıra dil ideolojik bir olgudur. Yani dil ideolojik bir araçtır.

Toplumda yer alan bireylerin, hakim grupların çıkarlarını destekler şekilde düşünmesine neden

olacak biçimde kullanılmaktadır.

Dil, sistematik bir bütün, yapı olması bakımından yapısalcılık ile ilgilenen düşünürlerin

ilgi odağı olmuştur ve olmaktadır da. Dil, yapısal bir olgudur, ancak bireyler onu kendi

tercihlerine göre farklı şekillerde kullanabilmektedirler. Yani dil kullanıldığı yapı içerisinde

anlam kazanmaktadır. İdeoloji ve dil arasındaki ilişki de bu noktada daha çok görünür

Page 282: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

274

kılınmaktadır. Dil, kullanıldığı durumların bütünü içinde anlam kazandığına göre, ideoloji de

bir olgu, olay ya da durum içinde, o durumun koşullarında oluşacaktır. Bu açıdan bakıldığında

ideolojinin de yapısal bir olgu olduğunu savunmak yerinde olacaktır.

Gerçekliğin üretilmesini sağlayan dildir. İdeoloji ise gerçekliği kodlama sistemidir. Bu

yüzden genel anlamda ideoloji, belli bir sınıfa ya da gruba ait olan bir olgu değildir. Ancak

grupların toplumsal olguları ve koşulları içinde ayrı ayrı gerçeklikler üreten bir olgudur. Bu

sebeple ideoloji de yapısal bir olgudur.

İdeoloji maddidir. Söylem de maddi olan toplumsal dünyayı oluşturan ilişkilerin,

pratiklerin, özne ve nesnelerin yeniden üretilmesine katkıda bulunmaktadır. Dil, gerçekliğin

ortaya çıkmasına yarayan bir olgudur. Hakim ideoloji, medyayı kullanarak söylemler üretmeye

yaramaktadır. Aynı zamanda söylemler de ideolojinin üretilmesini sağlamaktadırlar.

Peki söylemin vücut bulmasına neden olan başlıca unsurlar nelerdir? İmgeler, söz

dizimi, tonlama, konular, tutarlılık, (ön)varsayımlar, metaforlar (eğretileme) ve

uslamlama, ilk olarak akla gelen unsurlardır. Konuyu daha da açacak olursak, sözcük ve

tümcelerin tonlama vurgusu, sayfa düzeni, genişliği ve yazı karakteri, renk, fotoğraflar veya

film gibi görsel yapılar, söyleme can veren noktalardır. Bu noktalar, özellikle medyada oldukça

kullanılmaktadır. Haberlerin aktarımı, ideoloji doğrultusunda hangi hususların üzerinde

durulacağı, hangisinin es geçileceği ya da daha küçük bir ölçekle hedef kitleye sunulacağı, bu

noktalardan yararlanılarak oluşturulur. Alıcının haberde en çok dikkat etmesi ya da göz ardı

etmesi istenilen hususlar, söylem yardımıyla belirgin ya da görünmez kılınmaktadır. Yani

ideolojileri alma, öğrenme ve şekillendirme aracıdır söylem. Söylemi oluşturma yolu da dilden

geçmektedir. Dil ideolojinin maddi bir biçimidir ve ideoloji tarafından kuşatılmıştır.

Bireyin ideolojilerle tanışması, yani fikirler elde etmesi, aileden başlamaktadır. Daha

sonraki aşamalarda da toplumsal grubumuzdaki diğer kişilerle ilişki içine girerek, kitaplardan,

gazetelerden okuyarak, reklamlardan, filmlerden, haberlerden vs. izleyerek elde etmekteyiz.

Toplumsallaşma süreci içinde, toplumsal birlikteliklerle, iletişimlerle ve etkilerle ideolojiler

yani fikirler bireylere aktarılmaktadır. Yani bir bakıma ideolojiler, fikirler öğrenilmektedir. İşte

tam da bu yüzden bilişsel bir olgudur ideoloji. İdeoloji aslında inançlar bütünüdür. Ancak

buradan ortak inançların belirli bir toplum ya da kültürde ideolojik olduğu sonucuna

varılmamalıdır. Bir düşüncenin ideoloji olabilmesi için mücadeleci bir durumun söz konusu

olması gerekmektedir. Yani karşıt görüş, muhalefet bir taraf, çıkar çatışması gibi durumların

mevcut olması gerekmektedir. Bu yüzden de ortak alan inançları salt olarak ideolojik değildir.

Bu açıdan bakıldığında, ideoloji yapısal bir olgudur. Söylem ve ideolojinin bağlantılı kavramlar

olduğunu daha önce anlatmıştık. Söylem de yapılar tarafından biçimlendirilmektedir. Aynı

zamanda söylem de yapıların yeniden üretilmesine ve dönüştürülmesine katkı sağlamaktadır.

Bu yapılar doğrudan doğruya söylemsel/ideolojik bir doğaya sahiptir. Sözcüklerin düzeni,

kodlar ve sözcükler ve söz-alma teamülleri gibi bunların öğeleri, ancak bunlar dolayımlanmış

bir biçim içermektedirler.

İdeolojinin toplumsal işlevinin, bir grubun ve grupların birbirileri arasındaki toplumsal

pratiklerini denetleme ve eşgüdümünü sağlama olduğunu daha önceleri belirtmiştik. Söylem de

Page 283: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

275

tam bu noktada devreye girmektedir. Söylem bahsedilen toplumsal pratiklerin en önemlisidir.

Çünkü toplumsal pratikleri doğrudan açıklayabilen ve ideolojileri aktarabilen bir olgudur. Bu

yüzden söylem kuramı ideolojileri anlamak için çok önemlidir. Aynı zamanda da söylem

kuramını anlayabilmek için de ideolojileri ve toplumsal dönüşümleri anlamak gerekmektedir.

Kısacası ideoloji ve söylem arasındaki ilişki çift yönlü bir ilişkidir.

Söylem deyince akla gelen isimlerden birisi de Foucault’dur. Foucault söylem üzerine

düşünürken Marksizm ve ideoloji kavramlarından yararlanmıştır. Foucault’un çalışmalarında

da söylem ve ideoloji bir ilişki içerisindedir. Ancak ona göre ideoloji ve söylem arasında farklar

bulunmaktadır. Foucault, bilgi üzerine konuşurken aslında söylem hakkında da görüşlerini bize

aktarmış olmaktadır. Ona göre bilgi toplumsal, kuramsal ve söylemsel baskının bir bileşkesi

tarafından belirlenmektedir.

Foucault’un çalışmaları “iktidar” meselesi üzerine şekillenmektedir. Foucault Marksist

teorinin savunduğu, iktidarın ekonomi-politik ilişkilerin bir uzantısı olduğu ve devlet iktidarının

yegane iktidar olduğu fikrinden ayrılmaktadır. Ekonomik ilişkiler ona göre birincil sırada

değildir. Ona göre toplumsal yaşamda tek bir iktidar kaynağı bulunmamaktadır. İktidar ilişkileri

toplumun değişik alanlarında değişik biçimlerde bulunmaktadır. Bu noktada Foucault, iktidarı

devletin sınırlarının ötesine taşımış bulunmaktadır. Ona göre iktidar mekanizması dikey olarak

işlememektedir, iktidar toplum içinde dolaşmaktadır. İktidar ilişkileri

derecelendirilebilmektedir.

Söylemler güç ilişkileri alanında işleyen taktik öğeler ya da bloklardır; aynı strateji

içerisinde farklı hatta çelişik söylemler varolabilir; bunlar (söylemler) bir stratejiden, karşıt bir

diğer stratejiye biçimini değiştirmeden geçebilir.

İktidar baskıcıdır. Baskıcı olan iktidar aynı zamanda, baskısının sonucu olarak üretici

bir özelliğe sahip olmaktadır. Örneğin cinselliğin denetim altına alınma çabası, yeni cinsel

zevklerin, pratiklerin oluşmasına neden olmuştur. Bu durum da yeni cinsellik söylemlerinin

üretilmesine olanak sağlamaktadır.

Bu durumu, medyada şiddet konusu üzerine uyarlamaya çalışacak olursak; cinayetin,

şiddetin “kötü” olduğu, insan psikolojisini olumsuz etkilediği, toplumsallığın içinde yaşamanın

bir koşulu olarak şiddetin kontrol altına alınması gerektiği tezahürleri dile getirilirken, şiddet

başka bir alanda başka söylemler altında yeniden üretilmektedir. Medyada gösterilen şiddet

içerikli programlar, haberler vs. halkın şiddete karşı olan yaklaşımını, psikolojik durumunu

etkilemekte ve bu durum toplumsallığın içinde şiddet kültürünün yeniden üretilmesine neden

olmaktadır.

İktidarın baskıcılığı iktidar ile özne arasında uzlaşımı sağlamaya yarayacak kadardır.

İktidar baskısı, rıza mekanizması ile ilişki içerisindedir. İnsanlar, otokontrol mekanizması ile

denetim altına alınmaktadırlar. Toplum içinde insanlara nelerin yapılıp yapılmaması gerektiği

öğretilmektedir. Neyin “yanlış” olduğunu bilen insanlar, kendi özdenetimlerini ortaya koyarak

bir eylemi gerçekleştirmemektedirler. Ve dahası, bu eylemi kendi rızalarıyla

Page 284: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

276

gerçekleştirmediklerini düşünmektedirler. İşte iktidar, ideoloji, oto-kontrol ve rıza

mekanizması ilişkisi bu şekilde karşımıza çıkmaktadır.

“Bireyler olarak zihinlerimiz eylemlerimizi kontrol etmektedir. Eğer karşımızdakinin

zihni, bilgisi ve kanaatleri etkilenebilirse onun eylemleri de etki ve kontrol altına alınabilir.

Ayrıca bireylerin zihinleri metin veya bireyler tarafından etkilenebiliyorsa, o zaman söylemin

dolaylı olarak da olsa insanların eylemlerini kontrol ettiğini belirtebiliriz. Bu nedenle ikna ve

manipülasyon günümüzün önemli konularından biri haline gelmiştir. Bu noktada eleştirel

söylem çözümlemesi, bu tür bir gücün nasıl istismar edilerek hakimiyet kurulduğu üzerinde

durmakta ve söylemler üzerinde kontrol kurularak, bireylerin inançlarını ve eylemlerinin

egemen çıkar grupları lehine nasıl çevrildiği konusuna odaklanmaktadır.” (Devran, 2010, 29)

Örneğin medya vasıtasıyla çeşitli sembollere, imgelere, söylemlere maruz kalmaktayız.

İlk bakışta hangi medya programını ne kadar takip ettiğimiz bizim tercihimizle, rızamızla

alakalıymış gibi gözükse de, biz bize sunulan seçenekler arasından tercih yapmak

durumundayız. Bu nokta da bizim rızamızı aşan bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Hiçbir

medya kanalını tercih etmediğimizi iddia etmek büyük bir yanılgı olacaktır. Çünkü medya tek

boyutlu bir olgu değildir. Günümüzde hayatın, toplumsal yaşamın her alanında medya kanalları

yerini almıştır. Sokaklardaki afişlerden, evimizdeki radyodan ya da televizyondan, alışveriş

yaptığımız markete kadar birçok alanda, birçok vasıtayla insanlara anlam aktarımı

yapılmaktadır. Çünkü günümüzde artık iktidar toplumsal hayatın her yerindedir. Ve ideolojik

söylemler tüketim nesnelerinde, nesneleştirilmiş olgularda, pratiklerde yer almaktadırlar. Bu

açıdan bakıldığında “tüketim toplumu” çalışmamızın seyri açısından büyük önem arz

etmektedir.

Sonuç olarak, ideolojiler dil ile inşa edilmekte, iletilmekte ve böylece hegemonyanın

devamlılığını sağlamaktadırlar. Bu yüzden, hegemonya ideoloji kavramıyla birlikte

değerlendirilmesi gereken bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. (Devran, 2010)

Page 285: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

277

Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti

Bu bölümde ideoloji kuramları çerçevesinde özcü bir ideoloji kavrayışından kaçınarak

ideolojinin materyal çerçevesinin oluşturulmasında dil, göstergebilim ve söylemin getirdiği

olanaklar ve sorunlu yanları konu edilmektedir. Bu konu edilmenin amacı ise:

1. Dil ve ideoloji bağıntısını kurmak,

2. Dil/ anlam çerçeveli ideoloji kavramlaştırması ile siyaset arasındaki ilişkiyi

kavramaktır.

İdeolojinin özcü bir kavrayışla ele alınmaktan kaçınılarak maddi bir olgu olarak

değerlendirilmesi, ideoloji kuramlarının dil, anlam ve söylemle ilişkili kavrayışlar

geliştirmelerini gerektirmiştir. İdeoloji ve dil arasındaki bağıntı, dilin toplumsal mübadeleyi

sağlayan bir anlama edimi ve düşüncelerin bir yansıması olarak görüldüğü modern

kavrayışlarda, gerçeğin "yansıtılması" problemi çevresinden kurulmuştur.

İdeoloji, gerçekliği şifreleyen bir sistem olarak da değerlendirilmektedir. Gerçekliğin

toplumsal inşasındaki kurucu rolü ile de tasarlandığında ideoloji, anlamın ve simgelerin

karşılıklı etkileşimi (interplay) içinde konumlanmaktadır. Veron’un belirttiğince “bir ideoloji,

iletileri ortaya çıkaran anlamsal kurallar sistemi olarak tanımlanabilir.” İdeolojiyi bu şekilde

ele almak, onun, belirli başat grupların hegemonya koşullarını üretebilme ve yeniden

üretebilmeyi nasıl gerçekleştirdiğini açıklayan pejoratif kullanımından uzaklaşmak olarak

değerlendirmektedir.

Page 286: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

278

Uygulamalar

Türkiye’nin önemli siyasi liderlerinden Süleyman Demirel’in Başbakanlığı

sırasında yaptığı, konuşmalarında sıklıkla kullandığı bir yöntem olarak halka moral verme ve

onurlandırma içerikli Meclis konuşmalarından bir örnek kesit:

“Milletin demokrasiye layık olmadığını iddia etmek gülünçtür, abestir. Milletin hür

iradesi genel oyla tecelli etmektedir. Son 20 senede yapılan 6 genel seçimde Türk milleti,

asırlardır demokrasiyi başarıyla yürütmüş milletlerin dahi hayranlığını cezbedecek bir

olgunluk göstermemiş midir? Bir takım çevrelerce zaman zaman hor görülen halk,

demokrasinin arızalanmasında ne kusur işlemiştir?”

Milletvekili ve senatör arkadaşlarım Anadolu’yu baştanbaşa köy köy gezmelidir. Türk

halkının, Türk köylüsünün ıstırap ve dertlerini bilmekle beraber bizzat görerek etraflı tespit

etmek mümkün olur. Bütün ıstıraplarına rağmen görülecektir ki Türk milleti bu ıstıraplar

altında ezikliğe ve bedbinliğe uğramamıştır. Millete hürmet etmeyeni millet kendisine mutlaka

hürmet ettirecektir.”

Kaynak.

Hasan KARABAKKAL,

Siyasal Liderlik ve Süleyman Demirel Örneği Analiz ve Değerlendirme Çalışması,

http://tusside.tubitak.gov.tr/sites/images/hk_-

siyasal_liderlik_ve_suleyman_demirel_ornegi-tr.pdf/17.07.2017

Page 287: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

279

Uygulama Soruları

1. Süleyman Demirel’in Meclis konuşmasındaki söyleminde öne çıkan temaları

belirtiniz.

2. Demokrasinin halkın tecellisi olduğunu Süleyman Demirel hangi seçim yöntemi

ile dile getiriyor, açıklayınız.

Page 288: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

280

Bölüm Soruları

1. “İletmek istediğimizi karışımızdakine amaçladığımız biçimde iletebilmek,

isteneni elde etmek ve beklenen tepkiyi uyandırmak” hangi tür iletişime girer?

a. Savunmacı İletişim

b. Etkili İletişim

c. Empatik İletişim

d. Sözel İletişim

e. Sosyal İletişim

2. “İnsanın biyolojik bir varlık olmaktan çıkarak, yaşadığı toplumun bir üyesi

olması, başka deyişle toplumsallaşması, duygu, düşünce ve inançlarını çeşitli sembollerle

iletmesi, kendisi ve çevresiyle iletişimini gerektirmektedir.”

Yukarıdaki görüş aşağıdaki düşürlerden hangisine aittir?

a. Ü. Oskay

b. Ü. Dökmen

c. Ç. Kağıtçıbaşı

d. D. Cüceloğlu

e. M. Zıllıoğlu

3. Aşağıdakilerden hangisi kişilerarası iletişimin amaçları arasında yer almaz?

a. Kişisel Buluş

b. Dış Dünyayı Keşfetmek

c. Anlamlı İlişkiler Geliştirmek

d. Kamuoyunu Bilgilendirmek

e. Tutum ve Davranışları Değiştirmek

4. Kullanılan kanallara ve araçlara göre yapılan iletişim sınıflandırmasında

aşağıdakilerden hangisi yer almaz?

a. Görsel iletişim

b. Kitle iletişimi

Page 289: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

281

c. Uziletişim

d. Yapay Araçlarla İletişim

e. Yazılı İletişim

5. Sözsüz iletişimin alt inceleme alanı olan Proxemics disiplini hangi bilim insanı

tarafından geliştirilmiştir?

a. Edward Hall

b. Max Weber

c. Harold Lasswell

d. Marshall McLuhan

e. Ray Birdwhistell

6. Ortalama bir insanın bir gün içerisinde ortalama konuşması kaç dakika

almaktadır?

a. 30-31 dakika

b. 25-26 dakika

c. 20-21 dakika

d. 15-16 dakika

e. 10-11 dakika

7. Proxemics Bilimi bağlamında kişilerin en çok hareket ettiği dört mesafeden söz

edilmektedir. Aşağıdakilerden hangisi bu mesafeler arasında yer almaz?

a. Sosyal Mesafe

b. Genel Mesafe

c. Kitlesel Mesafe

d. Bireysel Mesafe

e. Samimi Mesafe

Page 290: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

282

8. “Sessiz konuşmanın yani düşüncenin, karşılıklılık ilişkisi içerisinde anlam

kazanması için dil gereklidir. ……………………. ‘düşünüyorum o halde varım derken’ bu ifade

dil ve düşünce birlikteliği içerisinde eksik kalmaktadır.”

Yukarıdaki paragrafta boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangi isim gelmelidir?

a. Spinoza

b. Descartes

c. Kant

d. Marx

e. Sartes

9. “Dil ve düşünme önceleri birbirinden ayrı bir gelişme göstermiş, böylelikle

düşünce dili etkilemiştir.”

Yukarıdaki görüş aşağıdaki bilim insanlarından hangisine aittir?

a. E. Sapir

b. J. Piaget

c. F. de Saussure

d. W. von Humbolt

e. L. S. Vygotsky

10. Dilin sınırlarını belirlemeye çalışan ve kökeninden ziyade, dilin işlevi ve

özelliklerini bilimsel olarak ele alan ilk isim aşağıdakilerden hangisidir?

a. W. von Humbolt

b. J. Piaget

c. L. S. Vygotsky

d. E. Sapir

e. F. de Saussure

Yanıtlar.

1) b, 2) a, 3) d, 4) e, 5) a, 6) e, 7) c, 8) b, 9) b, 10) e

Page 291: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

283

13. İLETİŞİM VE ETİK

Bölüm Yazarı: PROF. DR. EMİNE YAVAŞGEL

Page 292: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

284

13. İLETİŞİM VE ETİK

13.1. İletişim Etiği

13.2. Basında Etik Kavramı

13.2.1. Basında Meslek Etiğinin Önemi

13.2.2. Basın Özgürlüğü ve Basında Özdenetim Kuruluşları

13.2.2.1.Basın Özgürlüğü

13.2.2.2. Basında Özdenetim Kuruluşları

13.2.2.3. Gönüllü Kuruluşlar

13.2.2.4. Kanunla Kurulan Kuruluşlar

13.2.2.5. Ombudsman (Kamu Denetçisi- Vatandaş Koruyucusu)

13.2.3. Türkiye’deki Özdenetim Uygulamaları

13.2.4. Türkiye’de Mesleki Kuruluşlar

13.2.4.1. Cemiyetler

13.2.4.2. Sendikalar

13.2.4.3. Dernekler

13.2.4.4. Diğer Örgütlenmeler

13.2.4.5. Gazetecilikte Uluslararası Örgütlenmeler

13.2.5. Televizyon Haberciliğinde Etik

13.3. Halkla İlişkilerde Etik Tartışmaları

13.3.1. Halkla İlişkiler Mesleğinin Etik Kodları

13.3.2. Halkla İlişkilerde Etiksel Karar Verme Modelleri

13.3.2.1. Avukatlık Modeli

13.3.2.2. Sorumlu Savunma Modeli

13.3.2.3. Aydınlanmış Bencillik Modeli

13.3.2.4. İki Yönlü İletişim Modeli

Page 293: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

285

13.3.2.5. Toplumsal Sorumluluk Modeli

13.4. Lobicilik Faaliyetlerinde Etik Kurallar

13.4.1. Lobicilikte Yasal Düzenlemeler

13.5. Reklamcılık ve Etik

13.5.1. Reklam Uygulamalarında Etik Sorunlar

13.5.2. Reklam Etiği ve Mevzuat

13.6. Sanal Uzayda Etik Kodları

13.6.1. Bilgisayar Etiği

13.6.2. E-Posta Etiği

13.6.3. İnternet Erişim Kuralları

13.6.4. Web Etiği

13.6.5. Bilişim Mesleği Ahlak İlkeleri

Page 294: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

286

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

Etik kavramı ile ahlak kavramı arasındaki farkları açıklayabilecek,

Genel anlamda iletişimde özel anlamda gazetecilik, halkla ilişkiler, lobicilik ve

reklamda etik kuralların tarihsel gelişimi hakkında bilgilenilecek,

Halkla ilişkilerde etiksek karar verme modellerini öğrenecek,

Lobicilik faaliyetlerinde geçerli olan etik kuralları ve düzenlemeleri

sorgulayabilecek

altyapıya, bilgi ve donanıma sahip olunacaktır.

Page 295: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

287

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1) Etik teriminin kavramsal açılımını yapınız.

2) Gazetecilikte meslek etiğinden söz ediniz.

3) Halkla ilişkilerde etiksel uygulamaları açıklayınız.

4) Lobicilikte etiksel düzenlemeleri tartışınız.

5) Reklam ve etik arasındaki ilişkiyi irdeleyiniz.

Page 296: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

288

Bu Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde edileceği veya

geliştirileceği

Etik ve iletişim etiğinin

kavramsal açılımı;

gazeteciliğin, halkla

ilişkilerin, lobiciliğin

ve reklamın etik

ilkeleri

Etik ve iletişim etiğinin

neyi ifade ettiği ve

gazetecilikte, halkla

ilişkilerde, lobicilikte ve

reklamda temel etik

ilklerinin neler olduğu

öğrenilecektir.

Gazeteceilik, halkla ilişkiler, lobicilik

ve reklam alanlarında etik ile ilgili

temel yapıtlar incelenerek iletişim

etiğinin içeriği ve amaçları

edindirilecek ve konuyla ilgili

bilgilerin ilgili literatür aracılığıyla

içselleştirilmesine çalışılacaktır.

Page 297: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

289

Anahtar Kavramlar

Etik;

Etik kavramının öncelikle sözlük anlamını vermek gerekirse, kavramı töre bilimi ya da

ahlak bilimi olarak tanımlamak olasıdır. Aslında etik ahlakla ilgilidir, ahlakın temellerini

irdeler. Bir başka ifadeyle, bir ahlak felsefesidir. Ve bu anlamda da inceleme alanı, insanın

davranış ve eylemlerinin temelleridir.

Meslek Etiği:

Belirli bir meslekte, özellikle doğrudan doğruya insanla ilgili bir meslekte, uyulması

gereken davranış kurallarıdır. Bu kurallara dünyanın neresinde olunursa olunsun, bu mesleği

yapan herkesin uyması istenir

İletişim Etiği;

İletişimle ilgili mesleklerde çalışanların meslek etiğini anlatmaktadır. Bu çerçevede,

haber ajanslarında, gazetelerde, radyo ve televizyon kuruluşlarında ya da internet ortamında

habercilik işiyle uğraşanların yanında, söz konusu medyaların haber dışındaki içeriklerini

oluşturanların ve kendileri medya olmasalar da ürünleri medyada yer alan reklamcıların ve

halkla ilişkiler uzmanlarının meslek etiğini de kapsamaktadır.

Ayrıca;

İkna

Gazetecilik

Halkla İlişkiler

Reklam

Lobicilik

Faydacılık Felsefesi

Teleoloji

Deontoloji

Etik Düzenlemeler

Atina Yasası

Roma Bildirisi

Helsinki Bildirgesi

Page 298: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

290

Giriş

Küresel gelişmelerin stratejik iletişim yönetimini daha gerekli hale getirdiği açıktır.

Ekonomi-politik işbirlikleri artık sosyal ve kültürel bağlantıları da gerekli görmektedir. Bu

nedenle, 21. Yüzyıl yeni dünya düzeninde gerek ulusal gerekse de uluslararası ilişkilerde

‘iletişim yönetimi’ çok daha önemli konuma gelmiştir. 1990’lı yılların başında Sovyetler

Birliği’nin dağılmasıyla iki kutuplu dünya sisteminin çokkutuplu biçime dönüştüğü

görülmektedir. Gerçekten de bugün ülkeler salt sert (hard power) güçleri ile aktörel güç olma

olanağını yitirmiş durumdadırlar. Özellikle yeni medya ile birlikte ulaşılan yüksek iletişim

teknolojisi, ince güç (soft power) olarak adlandırılan sosyo-kültürel bağlantıları gerek ulusal

gerekse de uluslararası ilişkilerde çok daha etkili hale getirmiştir.

Bu perspektifte, ülkelerin ekonomik ve siyasal değerlerinin yanında kendi sosyal ve

kültürel değerlerini de çok daha iyi tanımak ve tanıtmakla ilgili sorumlulukları artmıştır. Bu

durum, bu yüzyılda iletişim faaliyetlerini çok daha önemli bir boyuta taşımaktadır. Dolayısıyla,

dünyada söz sahibi olmak isteyen ülkeler stratejik iletişim yönetiminde etkili olmak

durumundadırlar.

Bilindiği üzere, günümüzün açık toplum yapısı ikili ilişkilerde etiksel çerçeveyi ön

plana çekmiştir. Bu ünitede de temel olarak, bu gelişim düzeyini yakalayabilmek adına

gazetecilikte, halkla ilişkilerde, lobicilikte ve reklamda etik anlayış ve düzenlemelerle ilgili

bilgi tabanlı bir alt yapı aktarımı amaçlanmıştır.

Page 299: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

291

13. İLETİŞİM VE ETİK

ETİK OLGUSUNUN KAVRAMSAL AÇILIMI

Etik kavramının öncelikle sözlük anlamını vermek gerekirse, kavramı töre bilimi ya da

ahlak bilimi olarak tanımlamak olasıdır. Aslında etik ahlakla ilgilidir, ahlakın temellerini

irdeler. Bir başka ifadeyle, bir ahlak felsefesidir. Ve bu anlamda da inceleme alanı, insanın

davranış ve eylemlerinin temelleridir.

Etik sözcüğünün kökeninde Yunanca’daki ethos sözcüğü vardır.(1) Ve sözcük iki farklı

anlamsal içeriğe sahiptir. “Yunanca’da εθος olarak yazılan ilk kullanımı alışkanlık, töre,

görenek anlamlarını taşır. Eylemlerini geçerli töreye uygun olarak eğitim yoluyla düzenlemeye

alışkın kişi, genel kabul gören “ahlak yasası” normlarını izlediği sürece etiğe göre

davranmaktadır. Ama dar anlamda ve asıl anlamıyla ηθος olarak yazılan etiğe göre eylemde

bulunan ve davranan kişi, aktarılan eylem kurallarını ve değer ölçülerini sorgulamadan

uygulamayıp; aksine, kavrayarak ve üzerinde düşünerek talep edilen iyiyi gerçekleştirmek için

onları alışkanlığa dönüştüren kişidir.”(Uzun, 2007:11)

Bugün etik, ağırlıklı olarak iş hayatı içerisindeki davranış biçimleri üzerinde çalışan bir

disiplin olarak görülmektedir. Ahlak ise, daha çok sosyal hayatla ilgilidir.(2) Sosyal hayat

içerisindeki ilişkileri düzenleyen bir yapıyı taşımaktadır. Bu nedenle, etik ilkelerle ilgilidir, belli

bir duruma ilişkin değerleri ifade eder. Ahlak ise davranışlarla ilgilidir, dolayısıyla ilkeleri

hayata geçirme tarzı olarak görülür.

Bir anlamda etik, neyin yapılması gerektiğini ifade eder. Etik ile hangi eylemin iyi

olduğu anlaşılmaktadır. Bu da ahlak fenomeni üzerine ayrıntılı düşünmeyi gerektirir,

dolayısıyla etik için ahlak felsefesi ifadesi de kullanılabilir.

Belli başlı normları ya da kuralları, aşağıda belirtileceği üzere ‘normatif etik’ belirler.

Eylemlerimizde iyi davranışlarda bulunabilmeyi sağlayacak kurallar da “uygulamalı (pratik)

etik” tarafından ortaya konulur.

Genel anlamda, insanlığın kabul ettiği, evrensel nitelikte etik değerleri sıralamak

gerekirse de öncelikle dürüst ve güvenilir olma, adaletli olma, insanlara saygı gösterme,

sorumluluk sahibi olma, empati kurabilme, paylaşımcı ve dayanışmacı olma, eşitlikçi anlayışa

sahip olma vb. sayılmalıdır.

Etik varoluşu ‘iyi’ kavramı çerçevesinde tasarımlayan, pratik varoluşun ‘iyi’ etrafında

düzenlenmesi ile ilgilenen felsefi bir boyuttur.(Badiou, 2004:17) Bu nedenle etiğin insan

merkezli olduğu söylenebilir. Bir başka ifadeyle, insanlararası ilişkilerin düzenlenmesi üzerine

akıl yürütmedir. Bu düzenleme sonuçta insanlararası ilişkilerde yönlendirici nitelik taşır.

Sözgelimi bugün eko-sistemdeki bozulmaların nedeni sorgulandığında, insanların etik

davranışlarına bağlı olarak ortaya çıktığından söz edilebilmektedir. Dolayısıyla etik disiplini(3)

sayesinde, bu tür durumlarda dahi sonuçta yine sorunun kaynağının insana dayandığı

anlaşılmaktadır.(Uzun, 2007:12)

Page 300: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

292

Bu çerçeveden hareketle etiğin asıl amacı, insanın bir otoritenin etkisi altında kalmadan

ahlaki kararları kendi inisiyatifiyle almasıdır. Kendinden daha yetkin konumda bulunan kişilere

karar hakkını teslim etmeden hareket etmesi, etik davranışın çıkış noktasını

oluşturmaktadır.(Pieper, 1999:21)

Bu noktada, literatürde ‘betimleyici’ ve ‘normatif’ olarak geçen iki etik yöntemden söz

etmek gerekir. Betimleyici etik, sosyal davranışları, toplumda yaygın kabul gören değerler

açısından incelemektedir. Bu nedenle de, betimleyici yöntem toplumdaki herkes için aynı

derecede bağlayıcı nitelik taşıyan ahlak yasalarından hareket eder.

Normatif yöntem ise tanımlayıcı olup daha çok iletişimle ilgili sorunlara yöneliktir.

Betimlemeden çok ahlak çerçevesinde davranışları değerlendirme ölçütleri geliştirmeye

yönelir. Alanda iki normatif etik model en yaygın şekilde kullanılmaktadır. Bunlardan biri

teleolojik (erekbilimsel), diğeri de deontolojik (ödevbilimsel) yöntemdir.(Uzun, 2007:14)

Teleoloji sonuçların incelenmesi bağlamında kullanılmaktadır. Yunanca ‘teleo’ (sonuç)

ve ‘logos’ (inceleme) sözcüklerinden türetilmiştir. Sosyal hayat içerisinde insan davranışını iyi

ya da kötü sonuçları açısından ele almaktadır. Burada amaç eylemin yararlılığını tespit etmektir.

Toplum içerisinde eylemin yaratacağı hoşnutluk etik davranış açısından belirleyici kabul

edilmektedir. Bu perspektifte etiksel yaklaşım sergileyen en tanınmış filozof John Stuart

Mill’dir.(4) 18. Yüzyıl düşünürlerinden Jeremy Bentham’dan etkilenerek ‘yararcı etik

anlayışı’nı geliştiren Mill’e göre doğru ya da yanlışı belirleyen şey sonuçlardır amaçlar

değildir. Dolayısıyla, doğru ya da yanlış olarak ifade edilecek şeyin etik değer taşıması için

toplumda yaratacağı fayda zemini esas alınır. Bu bağlamda, toplum için faydalı olan etiktir. Bu

nedenle etik açısından değer taşıyan bir eylemin toplumda yarattığı etki ya da sonuçtur.

Deontolojik etik yaklaşımı ise teleolojik yaklaşımın aksine amaçlardan hareket etmeyi

uygun görür. Bu nedenle eylemin etik değerinin sadece sonuçlar üzerinden çıkamayacağını

savunur. Bu yaklaşımın felsefesine göre, ortaya çıkan eylemin etik değeri salt sonuçları

üzerinden okunmamalıdır. Eylemin etik değerinin ‘dürüstlük, adalet, kişilere ve mülkiyete

saygı’ vb. ilkelere dönük bir altyapıya göre saptanmasını vurgular. Dolayısıyla, deontolojik

etik, ödev mantığı üzerinden hareket eder, eylemin sonucunda ortaya çıkan durumdan çok

başlangıç nedenleri ile ilgilenir.

Deontolojik yaklaşımda en önde gelen düşünür Immanuel Kant (1724-1804)’dır.2

Kant, ahlaklılığın en yüksek düzeyi olarak “iyi isteme” (guter wille) kavramından söz eder.

Düşünüre göre, “İyi isteme, etkilerinden ve başardıklarından değil, konan herhangi bir amaca

ulaşmaya uygunluğundan da değil, yalnızca isteme olarak, yani kendi başına iyidir.”(2002:9)

Ödevden dolayı ya da sorumluluk duygusu içinde iyilik yapma ahlaki ölçünün en yüksek değeri

olarak tanımlanır. Dolayısıyla, eylemin etiksel değerinin kişisel çıkarın ötesinde bulunduğu

2 İ. Kant, felsefede bilgi kuramını ortaya atmıştır. Alman felsefesinin kendinden sonraki dönemleri etkileyen

önemli bir düşünürdür. Hatta Alman felsefesinin kurucu isimleri arasında sayılmaktadır. Kant her zaman ‘bilgi’

üzerinden hareket etmiştir. Bu nedenle, bugüne kadar elde edilen bilginin yapı ve sınırları Kant’ın yapıtlarında en

fazla durduğu konuları oluşturmuştur.

Page 301: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

293

belirtilir. Bu nedenle insanlararası ilişkilerde insanın yüksek ahlaki değerlerden duyduğu

sorumluluğun ön plana alınması gerekliliği savunulur.

Normatif etiğin bu iki yaklaşımını karşılaştırmalı değerlendirmek gerekirse, teleolojik

yaklaşım eylemde bulunmadan önce sonuçlarının dikkate alınmasını gerektirdiği için olumlu

bir insani yöne sahiptir. Ancak, sonuçlar itibariyle iyiyi ya da yararlıyı, dolayısıyla da mutluluğu

hesaplamaya hizmet edecek kriterler olmadığı için de zorlayıcı nitelik taşmaktadır. Deontolojik

yaklaşım ise insanın araçsallaştırmasını eleştirir. Ancak burada da, daha önceki yaşantılardan

elde edilen ilkelerin aynı şekilde, hiçbir değişime uğramadan takip edilmesi zorunluluğu

sorunlu tarafı oluşturmaktadır. Sonuçta, her eylemin kendi doğası, kendi bağlamı vardır. İşte

bu yapı göz önüne alınmadan, salt genel ahlaki ilkelerle davranışı etiksek açıdan ele almanın

bazen sorunları çözmek yerine daha da büyüttüğü görülmektedir.

Dolayısıyla, bugün alanda, eylemlerin etiksel boyutunu değerlendirirken ‘durum

temelli’ hareket edilmesi gerektiği konusunda bir tartışma yürütülmektedir. Kalkış noktası da

aynı kurallar dizisinin her eylem için geçerliliğinin sorunlu olabileceğidir. Her karar vermede

aynı genel kurallar işlevsel olamayabilir. Bu durumda, eylemin geçtiği bağlamın özel

altyapısının dikkate alınmasının en etik çerçeve yaratacağı düşünülmektedir. Bu nedenle,

durumsal etik teleoloji ile deontoloji arasında bir yerde durur. Ne koşulsuz kurallara uyumu

savunur, ne de etiği salt sonuçlara göre yorumlar. O nedenle, eylemin geçtiği bağlamı, durumsal

koşulları dikkate almanın en yüksek iyiyi sağlayabileceğini savunmaktadır.(Jensen, 1997:190)

Herhangi bir ahlaksal ilkenin tüm insani durumlar için geçerli olup olamayacağı

tartışması durumsallık boyutunu öne çıkarmaya hizmet etmiştir. Gerçekten de her durum ve

koşulda istisnasız geçerli olabilecek bir kural ya da kurallar dizisinden söz etmek çok güçtür.

Sosyal olaylar ve durumlar çok yönlüdür. Dolayısıyla böylesi ortamlarda insan davranışlarını

belirli kalıplarla yorumlamak sorun yaratabilmektedir. Sözgelimi, kutsal metinlerin ilk

buyruklarından “Öldürmemelisin”in bile, savunmadan kaynaklı bir eylemde geçerliliği

sorgulanabilmektedir. Öyle anlar, durumlar olur ki, oradaki insani eylemin yönerge ve

yönetmeliklerde yazan kurallardan farklı boyutu olabilir. Dolayısıyla, etiksel anlamda iyi olan

nedir arayışında ya da sorgulamasında önceden yazılmış kurallardan daha çok eylemin niyetini

dikkate alarak hareket etmek daha doğru sonuca götürebilecektir. Bu anlamda, etik davranışı

belirleyen ‘niyet’tir.(Leisinger, 2000:96) Bu nedenle, durum etiğinin önemi olay

incelemelerinin açıklanması söz konusu olduğunda ortaya çıkar.

Etik kavramına yönelik tartışmaların felsefi boyutu oldukça eski tarihlere

dayanmaktadır. Ancak iş ahlakı boyutuyla etik tartışmalara yeni başlandığı söylenebilir.

Aslında yine de antik Yunanda da zanaatkarın işini doğru şekilde nasıl yapması gerektiği

konusunda kimi yargıların oluşturulmuş olduğundan söz edilebilinir. Aynı zamanda bizim

kültürümüzde de, özellikle Osmanlı Döneminde ortaya çıkan ‘Ahilik’in temel görevi iş yapma

ahlakına ilişkin kurallar geliştirmek olmuştur. Bir başka perspektiften, Batı dünyasında da

kapitalizmin gelişmesi protestan etiğine bağlanmıştır. Özellikle Max Weber’e göre,(5)

protestan etiği çalışma ortamlarının etiğe dayalı gelişiminde başat rol oynamıştır.(Uzun,

2007:16) Dolayısıyla bu açılım, tarihsel perspektifte ‘doğru nedir’ arayışının yanında, ‘doğru

Page 302: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

294

iş nasıl yapılır’ sorgulamasının da yapıldığını göstermektedir. Ancak yine de, meslek etiğinin

sistematik bir şekilde günümüz çalışma hayatında ele alınmaya başlandığı söylenebilir.

Benzer bir yaklaşımla, İoanna Kuçuradi(6) de meslek etiği tartışmalarının özellikle son

yirmi yılda tartışılmaya başlandığını vurgulamaktadır. Bu durumu hızlandıran gelişmenin ise

felsefedeki meta-etik tartışmaları olduğunu da belirtmektedir. Bir anlamda küresel ekonomiye

bağlı olarak bu gelişmeye kültürler arasılığını da aşan, kültürler ötesi ortak normlar ya da ilkeler

geliştirme çabaları olduğu da görülmektedir.(Kuçuradi 2000:22)

Bugün gelinen noktada ise, her mesleğin kendi etik kodlamasını yaptığından söz edilir

olmaya başlanmıştır. Farklı meslek gruplarının yaşadığı oldukça farklı mesleki sorunların bu

duruma yol açmakta olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle, artık birbirinden oldukça farklı

sektörlerin farklı etiksek yaklaşımlar geliştirmekte olduğu izlenmektedir. Buna karşın, çeşitli

etik kodlara yol açan bu gelişmenin en büyük handikapının ise etik bilgilerin kökeninde yer

alması gereken ortak yapılanmayı gözden kaçırmakta olduğu üzerinde de durulmaktadır. (Tepe

2000:123)

Eflatun (Platon) daha M.Ö. 300’lerde bir işin doğruluğunu görmek için sadece ustalığa

ya da uzmanlığa bakılamayacağını, aynı zamanda işi iyi bir sonuç yaratması adına yapmanın,

bir başka ifadeyle ‘iyi niyet’le yapılmasının büyük önem taşıdığını vurgulamıştır. Genel

anlamda, meslek etiğinin(7) mesleği icra ederken söz konusu olan ‘iyi’ye yöneldiği

bilinmektedir. Dolayısıyla, işin salt teknik kurallar silsilesi şeklinde tanımlanmasının dışına

çıkılmıştır. Ve iş artık, insanlar üzerindeki etkisi düşünülerek, ahlaki kurallar çerçevesinde icra

edilen etkinlik durumu olarak tanımlanmaktadır.(Uzun, 2007:17)

13.1. İletişim Etiği

İletişim etiği, iletişimle ilgili mesleklerde çalışanların meslek etiğini anlatmaktadır. Bu

çerçevede, haber ajanslarında, gazetelerde, radyo ve televizyon kuruluşlarında ya da internet

ortamında habercilik işiyle uğraşanların yanında, söz konusu medyaların haber dışındaki

içeriklerini oluşturanların ve kendileri medya olmasalar da ürünleri medyada yer alan

reklamcıların ve halkla ilişkiler uzmanlarının meslek etiğini de kapsamaktadır.(Uzun, 2007; 17)

Uzun’un da vurguladığı gibi, iletişim etiği sadece medya kuruluşlarının meslek etiğini

değil, aynı zamanda ürünleri bu medyada yer alan meslek gruplarının da etiklerini

kapsamaktadır. Reklam ajansları, yapım şirketleri gibi kuruluşlar ürünlerini kitlelere ulaştırmak

için bu medya araçlarını iletişim kanalı olarak kullanırlar ve bu yolla doğrudan topluma hitap

ederler. Bu sebeple onların da iletişim etiği kapsamında sorumlulukları bulunmaktadır. İletişim

etiğinin bu kapsayıcı yapısı, iletişimin zaman içerisinde ilerleyen teknolojiye bağlı olarak her

geçen gün daha da gelişen erişim yeteneği ve dolayısıyla toplum üzerindeki yoğun etkisi

nedeniyle, ortaya çıkan yeni iletişim kanallarını da içine alarak genişlemeye devam etmektedir.

Bu bağlamda Uzun, 1970’lerde kitle iletişim araçlarının büyümesi ve çeşitlenmesiyle iletişim

etiği konusundaki araştırmaların da hız kazandığını ifade ederek, bu çerçevede medya

sorumluluğu, medya performansı ve kamusal yarar sorunlarının, iletişim etiğinin merkezi

haline geldiğini belirtmektedir (2007).

Page 303: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

295

Medya etiği başta gazeteciler, iletişim profesyonelleri, reklam müdürleri olmak üzere

medya çalışanlarının profesyonel etik kurallarını içerir. İşleri ve niyetleri ne kadar farklı ve

çeşitli olursa olsun, gazeteciler, radyo ve televizyon yapımcıları, reklam müdürleri ve iletişim

uzmanlarının en azından bir ortak noktası vardır. Bu kişiler her gün medya yoluyla geniş bir

topluluğa iletilerini yayarlar. Ancak medya ile ilgili ahlaki sorunlar yalnızca medya

çalışanlarına özgü değildir, aynı zamanda demokratik bir toplumdaki bütün vatandaşları

ilgilendirir. Etik sorunlar da yalnızca kaynağın perspektifinden ortaya çıkmazlar, aynı zamanda

alıcının yani medya tüketicisinin perspektifi de söz konusudur. Bu açıklama ışığında, reklam

ürünlerinin yer aldığı medya ve onun dinamiklerinin, reklam için de geçerli olacağı sonucuna

varılmaktadır.(Uzun, 2007)

13.2. Basında Etik Kavramı3

13.2.1. Basında Meslek Etiğinin Önemi

Dünyada ve ülkemizde siyasi otorite, basına bazı olanak ve ayrıcalıklar tanıdığı gibi ağır

ya da hafif cezai yaptırımlar da koyabilmektedir. Basın mensupları, bu olanak ve ayrıcalıkların

kalkmasını önlemek, cezai yaptırımların kalkmasını, en azından hafifletilmesini sağlamak,

okuyucuyu bazı yanlış haberlerden koruyabilmek, kendi aralarına karışan bazı kötü niyetli ve

dürüst olmayan gazetecileri disiplin altına almak amacıyla bir özdenetim mekanizması

düşünmüşlerdir. Gazeteciler, özdenetim sistemlerini kurarak, devletin basına karışmasını

önlemeyi, meslek ahlakını korumayı ve basına saygınlık kazandırmayı amaçlamışlardır.

Bu kurumların oluşmasında temel kaynak, 1948 yılında Birleşmiş Milletler tarafından

kabul edilen "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi" olmuştur. Bu beyannamelerde kişi

haklarına saygı, kamu düzeninin korunması esas alınmıştır. Daha sonraları UNESCO tarafından

basın ahlak ilkeleri yönünde yeni kurallar ortaya konmuştur. Avrupa'da, tüm kıtayı kapsayacak

biçimde, bir gazetecilik "etik"i oluşturulması çabasının üç önemli taşı, 1954 Bordeaux

Bildirgesi, 1971 Münih Bildirgesi ve 1993'te Avrupa Konseyi'nde hazırlanan aynı yöndeki

metindir.

Dünyada ilk Basın Ahlak Yasası, I. Pan Amerikan Basın Konferansı’nda kabul

edilmiştir. Gerek bu konferansta kabul edilen, gerekse UNESCO tarafından ortaya konan ilkeler

birbiriyle benzerlik taşır. Bu kurallardan bazıları; dürüstlük, objektiflik, haberlerin doğruluğunu

araştırmak, olayları kışkırtmamak, olayları gizlememek, düşünce özgürlüğünü savunmak, savaş

çığırtkanlığı yapmamak, uydurma ve abartılmış haber yayınlamamak, kişinin özel hayatına

saygı göstermek, özel yararlar sağlamamak gibi kurallardır. Kısaca aşağıdaki gibi basının

hakları olduğu gibi sorumlulukları ve uyması gereken bazı ahlaki kuralları da vardır.

Özgürlük ve Sorumluluk

3 Ünitenin ‘Basında Etik Kavramı’ bölümnde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Aralık 2013’de hazırlanan

‘Basında Meslek Etiği’ uzmanlık tezinden yararlanılmıştır.

Page 304: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

296

Kamu Yararı

Basının Tarafsızlığı

Basının Kişilik Hakları ve Özel Yaşama Saygısı

Basının Dürüstlüğü

13.2.2. Basın Özgürlüğü ve Basında Özdenetim Kuruluşları

13.2.2.1.Basın Özgürlüğü

Demokratik sistem içerisinde medyanın görevini en iyi şekilde yapabilmesi için tek

teminatı basın özgürlüğüdür. Son yıllarda bu kavramın yerine iletişim özgürlüğü kavramı da

kullanılmaktadır. Basın özgürlüğü kavramı yazılı basını kapsadığı gibi görüntülü ve sözel

basını da kapsamaktadır.

Basın özgürlüğü düşünce açıklama özgürlüğü kapsamında düşünülmektedir. Düşünce

özgürlüğü bir düşüncenin açıklanması ve bu düşüncenin etrafında toplanmanın sağlanması

hakkını kapsar. Kişinin düşünme yetenek ve imkanlarının sınırlandırılması ve engellenmesi söz

konusu değildir.

Düşüncelerini açıklama özgürlüğü üç öğeden oluşur.

1. Bir açıklama bulunması,

Düşünceyi hukuk alanı içine sokan, onun açıklanmasıdır. Bir düşünce açıklanmamışsa,

bireylerin kafaları içinde saklanmışsa, bu düşünce psikoloji ya da ahlak biliminin konusu

olabilir; ama hukuk biliminin konusu dışındadır.

2. Açıklamanın düşünce niteliğinde olması,

Yapılan açıklamaların düşünce niteliğinde olabilmesi için, yapılan tüm bilgi ve düşünce

açıklamalarının, anlaşılabilir bir şekilde ve anlaşılabilir bir dille yapılması gerekir.

3. Düşünce açıklamasının temel hakları güvence altına alınmış kişiler

tarafından yapılması.

Burada sorun vatandaşlık kavramında ortaya çıkmaktadır. Düşünceyi açıklayan kişilerin

vatandaş oldukları, yabancıların tarihsel gelişim sürecinde bu haktan yararlanamadıkları

gözlemlenmektedir. Ancak bu yaygın uygulamanın sakınca doğuran bir yanılgı olduğunu

eklemek gerekir.

Düşünceleri açıklama özgürlüğünün bir yanı da haber alma özgürlüğüdür. Soruna bu

açıdan bakınca bir yabancının düşünce açıklamalarının ortadan kaldırılması, bir vatandaşın

Page 305: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

297

haber alma özgürlüğünün ortadan kaldırılması demektir. Bunun için düşünce açıklama

özgürlüğünün herkes için geçerli bir özgürlük olduğunu kabul etmek gerekir.

Basın, gerek düşüncenin oluşturulması ve gerekse düşüncenin açıklanması aşamaları

yönünden bir araç niteliğindedir. Basın özgürlüğü ise basının haber, düşünce ve fikirleri serbest

olarak toplayıp, yorumlayıp, eleştirip yayımlayabilmek; yani bunları geniş kitlelere yazılı, sözlü

veya görüntülü bir şekilde ulaştırabilmek haklarını kapsar. Bu özgürlük kişinin serbestçe ve

hiçbir engele uğramadan bilgi edinebilmesi, haber alabilmesi ve bu konuda bütün haberleşme

araçlarını kullanabilmesini gerektirir.

Basın özgürlüğü ve bu özgürlüğü kazanma mücadelesi Batı’da demokrasi ve insan

hakları mücadelesi ile başlamıştır. Yüzyıllar boyunca iktidarlar basını etkisiz hale getirmek ya

da kendi güdümünde kullanmak için çalışmışlardır. Basın ise kendi özgürlüğü için mücadele

vermiştir. Bir ülkede basın alanında çoğulcu ve özgürlükçü bir düzenlemenin söz konusu

olabilmesi için basın kuruluş ve çalışmalarını düzenleyen sistem aşağıdaki ilkelerden

vazgeçemez:

Basın kuruluşlarının herhangi bir ön izin alma koşuluna bağlı olmaksızın

kurulabilmesi mümkün olmalıdır.

Basın alanını meslek olarak seçmek için herhangi bir koşul bulunmamalıdır.

Basın kuruluşunun kendi isteği dışında yayın yapması sonucunu doğurabilecek

hiçbir zorlama ve baskı olmamalıdır.

Düşünce açıklama eleştiri gibi yayın faaliyetlerin yayın sonrası kovuşturması

konusu olmamalıdır.

Medya kuruluşlarının ilettikleri haber ve yorumlarının herhangi bir ön denetim

uygulanmadan serbestçe dolaşımı sağlanmalıdır.

Serbest dolaşımın sağlanmasının koşulları ise şunlardır:

Olaya serbestçe ulaşma ve haberi ya da bilgiyi elde etme özgürlüğü,

Haberi alma, habere ulaşma özgürlüğü,

Olayı aktarma özgürlüğü.

Özgürlükçü demokratik bir sistemde devletin kitle iletişim araçlarıyla ilgisi yalnızca

basının özgürce çalışabilmesi için gerekli yasal şartları ve ortamı sağlamasıyla belirlenir.

Gerekirse ekonomik destek de sağlanabilir. Ancak yayınların içeriği konusunda yönlendirmede

bulunamaz. Böylelikle halkın siyasal yaşama ve kontrol gücüne etkin bir şekilde katılma imkânı

artar.

Page 306: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

298

Basın özgürlüğünün sınırı, kişi özgürlüğünün sınırıdır. Basın özgürlüğü, kişi

özgürlüğünün sınırlarına tecavüz edemez. Çoğu ülkenin anayasalarında iletişim özgürlüğüne

yer verilmiş olmakla birlikte "ancak" ile başlayan bir takım kısıtlamalar da eklenmiştir.

Özgür basın, ifade özgürlüğünün merkezinde yer alır. Bu hak, kamu makamlarının izni

olmaksızın ve ulusal sınırlara bakılmaksızın, bir görüşe sahip olma, haber ve düşünceleri elde

etme ve bunları ulaştırma özgürlüğünü içerir. Bu özgürlükler kullanılırken ödev ve sorumluluk

içinde hareket edilmesi gerektiğinden, ulusal güvenlik, ülke bütünlüğü ya da kamu güvenliği,

genel sağlık ve ahlakın korunması, şeref ve hakların korunması amacıyla hukukun ön gördüğü

yasak ve yaptırımlara tabi tutulabilir.

ABD Anayasası’nın birinci maddesi "Kongre ifade özgürlüğünü ya da basın

özgürlüğünü kısıtlama altına alacak hiçbir yazı çıkaramaz" demektedir. Avrupa İnsan Hakları

Sözleşmesi'nin 10. maddesi de “Herkes ifade hakkına sahiptir”şeklindedir.

Düşünce ve görüşlerin özgürce açıklanmasını, siyasal iktidar da içinde olmak üzere her

kurumun ve kuruluşun özgürce eleştirilmesini, halkın haber almasını, öğrenmesini, olaylar ve

sorunlar üzerinde düşünmesini sağlayacak en önemli araç hiç kuşkusuz basındır. Sansür bütün

bunları hedef almaktadır. Klasik anlayış, sansürü "İktidarda bulunanların korunmasını zorunlu

gördükleri toplumsal, ahlaki düzeni baltalayan ya da baltalayacağına inandıkları düşünce,

kanı ve eğilimlerin ortaya çıkışını sınırlama politikası" diye tanımlamıştır.

Bugün ise geniş anlamıyla sansür "özgürlüklerin kullanılmasının denetimi" olarak

görülmekte ve düşünce suçu yasağı ile ilişkilendirilmektedir. Bir ülkede anayasayla ya da

yasalarla düşünceye sınır getirilmişse, orada dolaylı sansürün yürürlükte olduğu sonucuna

varılabilir. Burada ceza korkusu dolaylı sansür olarak görülmektedir. Bu durum "Cezai Sansür"

olarak da ifade edilmektedir. Basının özgürce çalışmasını engelleyecek her şey örtülü sansür ya

da gizli sansür sayılır. Asıl sansür (önleyici sansür), basındaki haber, yazı vb. ürünlerin

basından önce denetlenmesidir. Prof. Faruk Erem'in deyişiyle "Sansür yasayla koyulacağına

göre, yasal ama hukuka aykırıdır." Basın özgürlüğü ve basın çalışanlarının özgürlüğü bir

bütündür. Bu özgürlükler, toplumsal özgürlüklerden ayrı tutulamaz. Toplumsal yapı her alanda

olduğu gibi bu alanda da kaçınılmaz olarak kendini gösterecektir. Özgürlüğün ve demokrasinin

temel taşlarından biri olan basını ne kadar korur, çalışma koşullarını ve özgürlüğünü ne kadar

yüksekte tutarsak, toplumun özgürlüğü de o ölçüde yüksek olacaktır.

13.2.2.2. Basında Özdenetim Kuruluşları

Basın özgürlüğünün önündeki en büyük engellerden biri, medyanın içinde yer alarak,

bu mesleğe tanınan hak ve ayrıcalıkları kendi çıkarları için kullanabilecek olan basın

mensuplarıdır. Basının içinde yer alabilecek bu türdeki, her toplum ve meslekte olabilecek kötü

niyetli kişileri denetleyebilecek, ayrıca basının devlete karşı özgürlüğünü savunabilecek,

toplum önünde basının saygınlığını koruyabilecek bir kuruma ihtiyacı vardır.

Bu da basın ahlak yasalarının hazırlanması ve özdenetim kurumlarının oluşturulmasıyla

mümkün olabilir. Bu nedenle hemen her ülkede, milletlerarası alan dahil olmak üzere

Page 307: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

299

gazeteciler arasında ahlak yasalarının belirlenebilmesi maksadıyla girişimler gerçekleştirilmiş,

projeler hazırlanmış hatta Birleşmiş Milletlerin bir alt komisyonu “Milletlerarası Basın Ahlak

Yasası”nı belirlemeye çalışmıştır.

Medya, devlet yönetimini elinde bulunduranlara karşı toplumun sesi olma ve toplumu

bilgilendirme görevini yüklenmiştir. Bu görevini yerine getirirken de devletin ve iktidarı elinde

bulunduranların yasal baskılarına uğramaktadır ve kamuoyundaki saygınlığını korumak için

kendi içinde mesleki birtakım norm ve kurumlar oluşturmuştur. Medyanın özdenetimi

dediğimizde anlaşılan, bu kurum ve kurallardır. Yani basının, yasal yaptırımlardan kendini

korumak için birtakım mesleki ve ahlaki kurallar çerçevesinde kendi kendisini denetlemesidir.

Çeşitli ülkelerde uygulanan özdenetim sistemlerine bakarak bu kuruluşların

fonksiyonlarını şu şekilde özetleyebiliriz:

Basın özgürlüğünü korumak, basın özgürlüğünü tehdit eden tehlikelere karşı

mücadele etmek, devletin basınla ilgili yapacağı düzenlemeleri takip etmek ve gerekirse bu

konuda müdahalelerde bulunmak,

Basın özgürlüğünün medya kuruluşları ve mensuplarınca istismar edilmesine

karşı mücadele etmek ve bu konuda ahlak ilkeleri oluşturarak, bunlara uyulmasını sağlamak,

Medyayı; hükümet, parlamento ve kamuoyu önünde bir bütün olarak temsil etmek

ve bunların karşısında medyanın saygınlığını ve güvenilirliğini korumak.

13.2.2.3. Gönüllü Kuruluşlar

Gönüllü kuruluşlar, kanuni bir yaptırım ve zorlama olmadan, basın mensupları ve

gazetecilerin bir araya gelerek kendi aralarında kurdukları ve bu kuruluşu oluşturan kişilerin

verdiği yetkileri kullanabilen özdenetim kuruluşlarıdır. Basın şeref divanları ve basın

konseyleri bu tip kuruluşlardandır.

İlk kez 1916 yılında İsveç’te uygulanmaya başlayan bu sistemin en başarılı ilk örneğini,

1953’te kurulan İngiliz Basın Konseyi vermiştir. 1956’da Federal Almanya’da, 1961’de

Avusturya’da, 1962’de İsrail’de 1964’de Güney Kore’de, 1965’de Hindistan’da, 1968’de

Gana’da, 1960 ve 1986’da Türkiye’de basın konseyleri kurulmuştur.

Basının özdenetimi dediğimizde anlaşılan, gönüllü kuruluşlar olmaktadır. Çünkü bu

kuruluşlar, kanunla kurulmadıkları için mümkün olduğunca siyasî iktidarların baskısından ve

zorlamalarından uzaktır. Gönüllü kuruluşların başarılı olabilmelerinin en önemli şartı, basın

tarafından kabul edilmiş olması, saygınlık kazanabilmesi ve kamuoyunun desteğini

alabilmesidir.

13.2.2.4. Kanunla Kurulan Kuruluşlar

Gönüllü kuruluşların başarılı olamadığı koşullarda ise kanunla kurulan kuruluşlar

gündeme gelir. Kanunla kurulan ve kanunun kendisine verdiği yaptırımları uygulayan

Page 308: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

300

özdenetim kuruluşları, esas itibariyle kamu tüzel kişiliğine haiz barolar, tabip odaları, mühendis

odaları gibi meslek kuruluşlarının bir benzeridir. Anayasada yeri belirlenmiş ve kanunlarla

belirli prosedüre ve seçim yöntemlerine göre kurulan bu kuruluşlar, denetimleri bakımından da

yargıya bağlıdır.

Bu kuruluşlara örnek olarak Faşist İtalya ve Nazi Almanya’sındaki basın odaları

gösterilebilir. Buralarda kanunla kurulan özdenetim kuruluşları kanalıyla, basın hürriyeti ve

basın mesleğine serbest giriş tamamen ortadan kaldırılmıştı. Kanunla kurulan kuruluşların

yaptırım güçleri ve etkinlikleri çok daha fazladır. Bu kuruluşlara üye olanlar, alınan kararlara

uymak zorundadır. Özellikle, basın ahlak kurallarının pek ciddiye alınmadığı, basın

özgürlüğünün çok fazla istismar edildiği ve basın mensuplarının bunu önleme yolunda bir

girişimde bulunmadıkları ülkelerde, bu kuruluşların etkili olabilme şansı daha fazladır. Fakat

basın, diğer mesleklere benzemediği ve demokratik sistem içindeki kamu görevini gereği

şekilde yerine getirebilmesi için siyasi iktidarların baskısından uzak kalması gerektiğinden,

kanuna dayanarak kurulan kuruluşların çeşitli sakıncaları da bulunmaktadır.

13.2.2.5. Ombudsman (Kamu Denetçisi- Vatandaş Koruyucusu)

Basının özdenetimi modellerinden biri de ombudsmandır. Ombudsman modeli,

İsveç’teki özdenetim uygulamalarından esinlenerek geliştirilmiştir. Ombudsman “vatandaş

koruyucusu” anlamına gelen, İsveççe kökenli bir sözcüktür. Bir basın organı bünyesinde,

soruşturma yapmak, karar vermek, açıklamalarda bulunmak ve bazen de hataları düzeltmekle

görevli kişidir. Ombudsmanlar, basın kurumu içinde bağımsız bir özellik taşır. Ombudsman

kurumunda tarafsızlık çok önemlidir. Bir ombudsmanı olan ilk basın organı Louisville

Courrier-Journal’dir. (ABD - 1967)

Ombudsman, esas itibarıyla, hukuk devletini en ideal düzeyde geliştiren ülkelerde,

hukuk teminatının üzerinde vatandaşa bir teminat sağlamak amacıyla geliştirilmiştir.

Ombudsmanın zorlayıcı yetkileri yoktur. Yönetimin haksızlığını araştırır. Bazı yetkileri

olmasına rağmen haksızlığın düzeltilmesi konusunda zorlayıcı bir yetkisi yoktur. İdareyi

zorlayamaz. Ancak, ombudsmanın, özellikle gelişmiş ülkelerde öyle bir yetkisi vardır ki idare

kendini esas itibarıyla ombudsmanın kararına uymaya mecbur hissetmektedir.

Ombudsmanın bu gücü, kitle iletişim organlarıyla çok sıkı ilişkisinden kaynaklanır.

Ombudsman, idarenin bir haksızlığını tespit ettiği zaman, bunu idareye bildirir. Eğer, bu

haksızlık düzeltilmeyecek olursa, meseleyi anında basın yayın organlarına iletmek ve kamuoyu

oluşturmak suretiyle idareyi zorlamak imkanlarına sahiptir. Bunun dışında zorlayıcı bir yetkisi

yoktur. Ancak, bu sistemin uygulandığı ülkeler, hukuk sistemleri açısından son derece gelişmiş

ve ileri ülkeler olduğu için bu yollara başvurmadan idare ombudsmanın kararlarını uygular.

Kamunun, basın konseyleri ve ombudsmanlara gösterdiği ilgi, gelen çok sayıda şikayet

ile anlaşılır. Bunların sayısı, mahkemelere yapılan şikayetlerden fazladır. Örneğin, Kanada’da

altı basın konseyi, yılda yaklaşık 200 şikayet almaktadır. Bu, basına karşı açılan adli davaların

çok üstünde bir sayıdır.

Page 309: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

301

13.2.3. Türkiye’deki Özdenetim Uygulamaları

Türkiye’de, basının özdenetimi konusu gündeme geldiği zaman genellikle 1960’da

kabul edilen Basın Ahlak Yasası ve Basın Şeref Divanı uygulaması başlangıç olarak kabul

edilir. Bugünkü anladığımız anlamda özdenetimin başlangıç tarihi budur. Fakat bu tarihten önce

de Türk basınında birtakım örgütlenmeler gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyet öncesi dönemden

beri basının örgütlenme çalışmaları sürmektedir. Günümüzdeki gelişmelerin daha iyi

anlaşılabilmesi için tarihsel süreç içerisinde bu örgütlenme ve çalışmalardan bahsedilmesi

gerekir.

Cemiyet-i Matbuat-ı Osmaniye

Basın tarihimizde, gazetecilerin kendi aralarında kurdukları (11 Temmuz 1908) ilk

meslek kuruluşu Cemiyet-i Matbuat-ı Osmaniye’dir. Cemiyetin nizamnamesinde, basın

ahlakını ilgilendiren ve -bugünkü anlamda olmasa bile- basının özdenetimini sağlamaya

yönelik hükümler vardır.

Osmanlı Matbuat Cemiyeti

Osmanlı Matbuat Cemiyeti, günümüzdeki Gazeteciler Cemiyeti de dahil olmak üzere

ülkemizde kurulan birçok basın meslek kuruluşunun çekirdeğini oluşturmaktadır. İlk kurulan

basın derneğindeki başarısızlığa rağmen, Birinci Dünya Savaşı’nın ortalarında yeni bir basın

derneği kuruluşuna ihtiyaç hissedilmişti. Savaş döneminde İstanbul’da müttefik devletlerin

gazetecileri bulunmakta ve Türkiye’deki meslektaşlarıyla görüşmektedirler. Müttefik

devletlerdeki basın dernekleri de Osmanlı Basını ile temasa geçmek isteğindedir. Fakat bu

konuda başvurulacak hiçbir merci bulamadıkları için girişimleri sonuçsuz kalmaktadır. Bu

arada, Alman Basın Derneği’nin Türkiye’deki günlük yayın yapan bazı basın kuruluşlarının

başyazarlarını Almanya’ya davet etmek istemesine karşın yetkili bir makam bulamamış olması,

bir dernek kurma girişimlerini hızlandırmıştır.

Böylece, 25 Haziran 1917’de, Sabah matbaası geçici merkez seçilerek, Mahmut Sadık

Bey’in başkanlığında kurulan bir idare heyetince Osmanlı Matbuat Cemiyeti kurulmuştur. İlk

kongresi, 15 Şubat 1918’de yapılmış ve yönetim kurulu seçilmiştir. Cemiyetin bu dönemdeki

en belirgin etkinliği, Almanya’dan Türk gazeteleri için getirilen kağıtların dağıtımına aracılık

etmek ve 1919 yılında, ülkenin basın mensupları ve aydınlarını bir araya getirmek üzere bir

Matbuat Kulübü kurulması olmuştur.

1935’te cemiyetin adı, Atatürk’ün isteği ile Basın Kurumu olmuştur. O yıl toplanan

kongre açılırken, gazeteciler o zamanın moda davranışıyla “İstanbul Matbuat Cemiyeti” adına

Atatürk’e bir bağlılık telgrafı çekmişler, Atatürk de kendilerine “Basın Kurumu’na” diye

başlayan bir telgrafla karşılık verince, derneğin adı derhal “Basın Kurumu” olmuştur.

Cemiyet, 1938 yılında Basın Birliği Kanunu gereğince dağıtılmış ve Hakkı Tarık Us’un

başkanlığında “İstanbul Basın Birliği” kurulmuştur. Kanunla kurulan ve devlet güdümünde

olan bu birlik, İkinci Dünya Savaşı yıllarında gazetecilerin mesleki tek örgütü olmuştur.

Page 310: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

302

Türk Basın Birliği

Basın tarihimizde, kanunla kurulan ilk ve son basın meslek kuruluşu olan Basın Birliği,

tek parti döneminde kurulan ve uygulamaları da tek parti dönemi doğrultusunda olduğu için

üzerinde çok fazla durulmamıştır. Basın Birliği, kanunla ve milli şeflik devrinde kurulan bir

örgüt olması dolayısıyla, daha baştan şanssız bir girişim olmuştur. Daha sonraları da basının

özdenetimi konularında yapılan tartışmalarda özdenetim kuruluşlarına Basın Birliği hep “kötü

emsal” olarak gösterilmiştir.

Basın Birliğinin kurulmasındaki temel amaç kısaca, basını devlet tarafından denetim

altına almaktı. Türk Basın Birliği, Kuruluş Kanunu’nun kendisine verdiği ve basın mensupları

açısından hayati önem taşıyan yetki ve yaptırımları, savaş yılları boyunca siyasi nedenlerle

uygulamaya geçirmemiştir. Örneğin, Basın Birliği Yüksek Haysiyet Divanı, iktidarın iç veya

dış politikasını eleştirmesinden ötürü herhangi bir gazeteciye birlikten çıkarma, yani meslekten

atma cezası vermemiştir. İktidarın, Türk Basın Birliği aracılığıyla sahip olduğu yetki ve

yaptırımları kullanmamış olmasının nedeni, bu uygulamalara gerek kalmamış olmasıdır.

Dünyada ve Türkiye’de meydana gelen değişiklikler ve gelişmeler sonucunda, Türk

Basın Birliği, 30 Mayıs 1946’da TBMM’de kabul edilen ve 18 Haziran 1946’da yürürlüğe giren

bir kanunla kaldırılmıştır.

Basın Şeref Divanı

Basın Ahlak Yasası ve bu yasayı yürütmekle görevli Basın Şeref Divanı statüsünün

tasarıları, 18 Temmuz 1960’ta İstanbul’da toplanan İstanbul, Ankara, İzmir ve Eskişehir

gazetecilerinin temsilcilerine sunulmuş, iki gün süren müzakereler sonunda tasarılar kesin

şeklini almıştır. 24 Temmuz günü, sansürün kaldırılışının 52’nci ve ilk Türk gazetesinin

yayımlanışının 100’üncü yıldönümü nedeniyle düzenlenen törende Basın Ahlak Yasası’na

uymayı kabul eden gazete, dergi ve ajans yöneticileri ile mesleki kurumlarının başkanları

taahhütnameyi imzalamıştır.

Basın Şeref Divanı’nın, basının özdenetimiyle ilgili çok fazla bir yaptırım gücü

bulunmamaktaydı. Yaptırım gücü, şikayet edilen yayın organına, “tembih”, “tavsiye”, “ihtar”,

“kınama”, “tekzip talebinde bulunma” gibi, manevi yaptırımlardı. Divan, uzlaştırma yoluna

gidebileceği gibi, meslek mensuplarını ihraç yetkisine de sahipti. İlk başlarda başarılı bir

uygulamaya tanık olunmuştur. Fakat bu durum, uzun sürmemiş ve Türkiye’de, basının

özdenetiminin, Basın Şeref Divanı ile başlayan ilk denemesi kısa zamanda başarısızlıkla

sonuçlanmıştır. Bu başarısızlığın, siyasi ve toplumsal pek çok nedeni olmasına rağmen, en

önemli nedeni, ahlaki yaptırımların etkisiz kalmasıdır.

Basın Konseyi

Basın Konseyi, Mayıs 1986’da “Basının Sorunları” üzerine konuşmak için toplanan 28

gazetecinin bir araya gelmesiyle başlayan çalışmaların ürünüdür. Bir buçuk yıl devam eden

“Çalışma Grubu”nun çabaları sonucunda 6 Şubat 1988 günü, Konsey fiilen kuruldu. Prof. Faruk

Erem Basın Konseyi’nin başkanlığına seçildi.

Page 311: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

303

Basın Konseyi şu iki organdan oluşmaktadır:

1. Basın Konseyi Üyeler Kurulu (BKÜK)

2. Basın Konseyi Yüksek Kurulu(BKYK)

Basın Konseyi Yüksek Kurulu’nun görevleri şunlardır:

İletişim (basın) özgürlüğünün genişlemesine ve gerçekleşmesine çalışmak ve

basının saygınlığını korumak,

Basın mesleğinin, ahlaka aykırı özel çıkarlara alet edildiğine ilişkin olarak yazılı,

sözlü, görüntülü basına topluca yöneltilen iddiaları başvuru beklemeden araştırmak,

Halkın gerçekleri öğrenme hakkına ve iletişim özgürlüğüne yönelik tehditleri

izlemek, değerlendirmek ve gereğinde Üyeler Kurulu’nu toplantıya çağırmak,

Yayın öncesinde ve yayına ilişkin meslek uygulamaları hakkındaki şikayetleri

karara bağlamak,

Katılma belgesinin yöneticiler tarafından kabul edildiği bir basın organında

çalışanlardan; basın mesleğini ahlaka aykırı özel çıkarlara alet edenlerin, basının saygınlığını

zedeleyici nitelikteki yayınlarda ısrarı alışkanlık haline getirenlerin, Basın Konseyi ile

ilişkilerini kesmek,

Üye basın kuruluşlarına, Basın Konseyi Genel Sekreteri’yle yakın ilişki içinde

çalışmak üzere, kurulu oldukları yörede, Basın Konseyi’ni temsil yetkisi vermek ve bunların

görev alanlarını belirlemek,

Basınla ilgili araştırmalar yapmak ve yayımlamak,

Basın Konseyi Sözleşmesi’nin verdiği ve Yüksek Kurul’un oy birliğiyle uygun

gördüğü diğer görevleri yerine getirmek.

Yazılı, sözlü ya da görüntülü basında, yani gazete, dergi, radyo, televizyon ya da haber

ajanslarında Basın Meslek İlkelerini ihlal eden bir yayından dolayı, yayına muhatap ve mağdur

durumda olan herkes, Basın Konseyi’ne başvurma hakkına sahiptir.

Basın Konseyi’ne üye olan basın kuruluşlarının uymak zorunda oldukları ve

uyacaklarına dair taahhütte bulundukları ‘Basın Meslek İlkeleri’ düzenlenmiştir. Söz konusu

ilkeler aşağıdaki gibi maddeleştirilmiştir:

1. Yayınlarda hiç kimse, ırkı, cinsiyeti, sosyal düzeyi ve dinî inançları nedeniyle

kınanamaz, aşağılanamaz.

2. Düşünce, vicdan ve ifade özgürlüğünü sınırlayıcı; genel ahlak anlayışını, din

duygularını, aile kurumunun temel dayanaklarını sarsıcı ya da incitici yayın yapılamaz.

Page 312: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

304

3. Kamusal bir görev olan gazetecilik, ahlaka aykırı özel amaç ve çıkarlara alet

edilemez.

4. Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan ya

da iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez.

5. Kişilerin özel yaşamı, kamu çıkarlarının gerektirdiği durumlar dışında, yayın

konusu olamaz.

6. Soruşturulması gazetecilik imkanları içinde bulunan haberler, soruşturulmaksızın

ya da doğruluğuna emin olunmaksızın yayınlanamaz.

7. Saklı kalması kaydıyla verilen bilgiler, kamu yararı ciddi bir biçimde

gerektirmedikçe yayınlanamaz.

8. Bir basın organının dağıtım süreci tamamlanmadan o basın organının özel

çabalarla gerçekleştirdiği ürün, bir başka basın organı tarafından kendi ürünüymüş gibi

kamuoyuna sunulamaz. Ajanslardan alınan özel ürünlerin kaynağının belirtilmesine özen

gösterilir.

9. Suçlu olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kimse “suçlu” ilan edilemez.

10. Yasaların suç saydığı eylemler, gerçek olduğuna inandırıcı makul nedenler

bulunmadıkça kimseye atfedilemez.

11. Gazeteci, kaynaklarının gizliliğini korur. Kaynağın, kamuoyunu kişisel, siyasal,

ekonomik vb. nedenlerle yanıltmayı amaçladığı haller bunun dışındadır.

12. Gazeteci görevini, taşıdığı sıfatın saygınlığına gölge düşürebilecek yöntem ve

tutumlarla yapmaktan sakınır.

13. Şiddet ve zorbalığı özendirici yayın yapmaktan kaçınılır.

14. İlan ve reklam niteliğindeki yayınların bu nitelikleri, tereddüde yer bırakmayacak

şekilde belirtilir.

15. Yayın tarihi için konan zaman kaydına saygı gösterilir.

16. Basın organları, yanlış yayınlardan kaynaklanan cevap ve tekzip haklarına saygı

duyarlar.

Page 313: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

305

13.2.4. Türkiye’de Mesleki Kuruluşlar

13.2.4.1. Cemiyetler

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti

Cemiyetin temel amacı, gazete, dergi, radyo, televizyon gibi yazılı, işitsel, görsel ve

elektronik iletişim ve internet alanlarını kapsayan gazetecilik mesleğini; mesleğin

geleneklerini, ahlak ilkelerini korumak; “Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk

Bildirgesi”nin herkes tarafından benimsenmesini, geliştirilmesini korunmasını, toplumda

yaygınlaşmasını sağlamak, herkesin bilgi edinme, halkın doğru haber alma ve gerçekleri

öğrenme hakkını, iletişim, düşünce açıklama, eleştiri ve yorum hakkı ile ifade ve basın

özgürlüğünü savunmak; gazetecileri meslekleri içinde maddi ve manevi yönleriyle geliştirmek,

ilerletmek, korumak ve yüceltmektir.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Türkiye’de basın üzerindeki sansürün ilk kez kaldırıldığı

gün olan 24 Temmuz 1908 tarihinin yıldönümlerini, basın özgürlüğü yolunda bir mücadele

aşaması günü olarak anar. Cemiyet tarafından her yıl 24 Temmuz’da Sedat Simavi Gazetecilik

Başarı Ödülleri, Basın Özgürlüğü Ödülü ile Burhan Felek Basın Hizmet Ödülleri verilmektedir.

Yönetim Kurulu gerekli gördüğünde Yerel Medya Başarı Ödülü ve özel ödüller

verebilmektedir. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin birçok ilde temsilcilikleri bulunmaktadır.

13.2.4.2. Sendikalar

Sendikalar gazeteciliği meslek edinenlerin, çıkarlarını ve sosyal haklarını korumak ve

geliştirmek için oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşlardır.

Türkiye Gazeteciler Sendikası

Ülkemizde kurulan ilk sendikalar arasında yer alan Türkiye Gazeteciler Sendikası,

gazetecileri sendikal bir kuruluş çatısı altında toplamayı amaçlayan 20 gazeteci tarafından 10

Temmuz 1952'de İstanbul Gazeteciler Sendikası adı ile kurulmuştur. Diğer illerde de,

bulundukları ilin adını alarak kurulan sendikalar, bir süre sonra Türkiye Gazeteciler Sendikaları

Federasyonu adı altında birleşmişlerdir.

İstanbul Gazeteciler Sendikası, 1957 yılında Türk-İş'e üye olmuştur. Sendikalar

yasasında, milli sendika kurulması olanağını sağlayan değişikliğin yapılmasından sonra,

İstanbul Gazeteciler Sendikası'nın 30 Eylül 1963 günü toplanan olağan genel kurulunda

sendikanın adı Türkiye Gazeteciler Sendikası olarak değiştirilmiştir.

Diğer Sendikalar

Fikir ve kol işçilerinin kurmuş oldukları sendikalara karşı Gazete Sahipleri Sendikası

oluşturulmuştur. Ayrıca kısa adı Basın- İş olan Türkiye Basın İşçileri Sendikası ile Yazarlar

Sendikası da faaliyetlerini sürdürmektedir.

Page 314: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

306

13.2.4.3. Dernekler

Çağdaş Gazeteciler Derneği

Derneğin kısaltılmış adı ÇGD’dir. Genel merkezi Ankara'dadır. Amacı demokrasinin en

temel kurumu olan, bütün öteki özgürlüklere kaynaklık eden düşünceyi ifade ve basın

özgürlüğünün Türkiye'de tam olarak gerçekleşmesi, haber alma hakkının hiçbir baskı ve

sınırlama olmaksızın kullanılabilmesi, gazetecilerin mesleki hak ve çıkarlarının korunup

geliştirilmesi ve bu yönde sendikal örgütlenmenin güçlendirilmesi için çalışmak; üyelerinin

kültürel gelişmesine, ekonomik ve sosyal refah düzeyinin yükseltilmesine katkıda bulunmaktır.

Diğer Gazetecilik Dernekleri

Gazetecilikte uzmanlaşmanın giderek yerleşmesi yeni örgütlenmeleri de beraberinde

getirmiştir. Türkiye Spor Yazarları Derneği, Parlamento Muhabirleri Derneği, Yargı

Muhabirleri Derneği, Ekonomi Muhabirleri Derneği, Foto Muhabirleri Derneği,

Cumhurbaşkanı ve Başbakanlık Muhabirleri Derneği, Belediye Muhabirleri Derneği vb.

sayılabilir.

13.2.4.4. Diğer Örgütlenmeler

Gazeteciler Federasyonu

Ankara ve İzmir Gazeteciler Cemiyetinin öncülüğünde, çeşitli basın kuruluşlarının

katılımıyla oluşturulmuştur. Federasyona ilk aşamada 31 Gazeteci Cemiyete üye olmuştur.

Türk Basın Birliği

Genel merkezi İstanbul’dadır. Afyon, Bilecik, Çanakkale, Gaziantep, Eskişehir,

Kırklareli, Kocaeli, Kütahya, Siirt, Kırıkkale ve Kastamonu’da şubeleri vardır.

Anadolu Basın Birliği

Genel merkezi Ankara’dadır. Amasya, Edirne, Gaziantep, Kastamonu ve Ordu’da

temsilcilikleri; Sivas, Elazığ, Tokat ve Şanlıurfa’ da şubeleri bulunmaktadır.

Anadolu Gazete, Radyo ve TV Yayıncıları Birliği

Merkezi Ankara’da olan birlik 1995 yılında kurulmuştur.

13.2.4.5. Gazetecilikte Uluslararası Örgütlenmeler

Gazeteciliğin meslekleşmesi ve giderek yaygınlaşması, yerel, bölgesel, ulusal düzeyde

olduğu gibi uluslararası örgütlenmelere de gereksinim duyulmuştur.

Page 315: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

307

Uluslararası Gazetecilik Federasyonu (FIJ- İFJ)

1926 yılında kurulan federasyon 1. ve 2. Dünya Savaşları nedeniyle işlevini tam olarak

yerine getiremese de 1951 yılında Fransız Gazeteciler Sendikasının girişimi ile yeniden

faaliyetlerine başlamıştır. Merkezi Brüksel'dedir. Dünyadaki basın sendikalarının bir araya

gelerek oluşturduğu Uluslararası Gazeteciler Federasyonu, gazetecilerin karşılaştığı zorluklara

karşı uluslararası dayanışmayı sağlamayı amaçlıyor. Beş kıtada 60 ülkede yaklaşık 250 bin

gazetecinin ortak sesi olan federasyon gazetecilerin güvenli bir ortamda çalışması için

çalışmalar yapmaktadır.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün merkezi Paris’tedir. Mesleki uğraşlarında

tehdit edilen gazetecilerin özgürlüğü için çalışan bağımsız bir dernek olan Sınır Tanımayan

Gazeteciler Örgütü, basın konusunda kamuoyunun dikkatini çekmek için kampanyalar,

uluslararası toplantılar düzenlemekte ve gazetecilere yapılan saldırılar konusunda aylık ve yıllık

raporlar hazırlamaktadır.

13.2.5. Televizyon Haberciliğinde Etik

Medyadaki etik kodlara bakıldığında, bunların büyük bir bölümünün yazılı basın için

oluşturulduğu görülür. Bunun bir nedeni, televizyonun tarihsel gelişim süreci içinde basından

daha sonra ortaya çıkmış olmasıdır. Bir diğer nedeni ise pek çok ülkede televizyon

yayıncılığının devletlerin sıkı yasal düzenlemeleri çerçevesinde gelişmiş olması, dolayısıyla

etik karar verme alanına çok az yer kalmasıdır. Gerçekte, televizyon haberciliğinde etik konusu,

yazılı basındaki etik sorunlardan ayrı değerlendirilemez.

Ancak, televizyon haberciliğinde hareketli görüntü ögesinin de bulunması kendine özgü

etik sorunlara yol açmış, teknolojinin gelişmesiyle de bu sorunlar büyümüştür. Televizyonun

haber sunuşunun etik kuralları, ilk olarak radyonun başlangıç dönemlerinde geliştirilmiş,

bunlar, daha sonra televizyonu da içerecek biçimde uyarlanmıştır. Türkiye’de özel televizyon

kanallarının yayına başlamaları ve yaygınlık kazanmalarının ardından, etik konusu, ancak

reyting rekabetinde bir başka kanala üstünlük sağlamak için gündeme gelmekte, rakip kanal

suçlayıcı ifadelerle eleştirilmekte, fakat geniş boyutlu ve gerçekçi bir biçimde ele

alınmamaktadır. Bununla birlikte, etik kuralları, medyada sık sık ihlal ediliyor görünmesine

karşın yine de medya kuruluşları için önemlidir. Çünkü bu kurallar, bir medya kuruluşunun

hem diğer kuruluşlar arasındaki hem de okuyucu/izleyici kitle içindeki saygınlık ve

güvenilirliğinin bir koşuludur.

Televizyon yayıncılığındaki en çok tartışılan etik sorunlardan biri trajik haberlere ilişkin

olanlardır. Doğal afetler, trafik ve iş kazaları, yangınlar, savaşlar, toplumsal çatışmalar gibi

olaylarda yayınlanan görüntüler etik bir sorun yaratmaktadır. Bu tür olaylar, haber değeri

taşırlar ve haber yapılırlar; ancak haberde şiddetin, kanlar içindeki insanların, cesetlerin,

ağlayan, acı çeken yüzlerin gösterilmesi trajedinin sömürülmesi anlamına gelir. Bu nedenle,

Page 316: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

308

trajik olaylar haber yapılırken görüntüler dikkatle kullanılmalı, şiddet içeren görüntülerin

defalarca gösterilmesinden kaçınılmalı, görüntüden çok olay üzerinde yoğunlaşılmalıdır.

13.3. Halkla İlişkilerde Etik Tartışmaları

Halkla ilişkiler mesleğinde ahlaki amaç toplumsal uyum olarak ifade edilir.(Seib ve

Fitzpatrick, 1995:1) Halkla ilişkilerde etiksel açılım müşterilere en fazla yararı sağlamak

üzerine kuruludur. Müşteriye hizmet bir anlamda tüm topluma hizmet olarak görülmekte, bu

iki olgu arasındaki korelasyon ‘koşut’ olarak kabul edilmektedir. Bu şekilde öngörülen denge

durumunun da, halkla ilişkilerde iki ayrı felsefi yaklaşımı belirginleştirdiği ifade edilmektedir.

Meslekteki ilk felsefi yaklaşıma göre, halkla ilişkiler uygulayıcısı savunduğu ilke ya da

ilkeler uğruna çaba sarfeden olarak görülmektedir. İkinci felsefi yaklaşıma bakıldığında ise,

halkla ilişkiler uygulayıcısının belli bir hedef uğruna kiralanan bir mecra olarak kabul edildiği

anlaşılmaktadır. Liberal anlayışının öngördüğü ideal çerçeveye göre, halkla ilişkiler

uygulayıcısı sadece müşterisine değil, aynı zamanda topluma da hizmet eden konumda

olmalıdır. Öyle ki, bugün hedeflenen de esasında yukarıda belirtilen söz konusu iki felsefi

yaklaşımın bileşkesinin sağlayacağı dengeye ulaşmaktır. Ancak, ne yazık ki günümüz rekabet

odaklı çalışma ortamlarında bu dengeyi bozan çok sayıda farklı olguya da rastlanmakta olduğu

belirtilebilir. Bu nedenle, müşteriye hizmet etmekle topluma hizmet etmek arasında denge

oluşturabilmek mesleki anlamda halkla ilişkilerin ağırlıkla durduğu konuların başında

gelmesine rağmen, daha çok finansla ilgili sorunlar ile bu sorunların türettiği diğer kurum

içi/kurum dışı konulardan ötürü bu dengenin her zaman kotarılamadığı bir realitedir.(Uzun,

2007:186)

Aslında, şu da var ki, kamuda halkla ilişkiler uygulayıcılarına ilişkin gelişmiş tam bir

güven duygusundan söz etmek güçtür. Elbette bunun temel nedenini mesleğin temsil

mekanizması üzerinden gelişmesinde aramak gerekmektedir. Halkla ilişkiler belli amaçlarla

kamuoyunu etkileme adına iletişim stratejileri geliştirip uygulayan tarafta yer almaktadır.

Dolayısıyla, söz konusu amacın hedef kitlesinden önce müşterisinin hedeflerini ön planda

dikkate almak durumundadır. İşte bu perspektif halkla ilişkiler mesleğini en tartışmalı boyuta

taşımaktadır. Bu bağlamda, meslek olarak halkla ilişkileri hedef tahtasına dönüştüren kalitesi

tartışma yaratacak ürünlerin ya da metaların tanıtım faaliyetlerini yürütmek gösterilmektedir.

Özellikle yanıltıcı enformasyonel fonksiyonun mesleğin etiksel değer kaybına yol açtığı konusu

üzerinde ısrarla durulmaktadır.

“(…) Düşük kaliteli ya da yasal olmayan biçimlerde kullanılabilecek ürünlerin

tanıtımını yapmak, kamuoyuna iletilen mesajlarda ayrımcı bir dil kullanmak, seçilmiş

siyasetçilerin kararlarını ekonomik destekle etkilemek, Amerikan şirketlerinin üçüncü dünya

ülkelerinde ABD’de kullanımı uygun olmayan ürünlerin kampanyasını yapması, çevre üzerinde

yıkıcı etkileri olan ürünlerin tanıtımının ve promosyonunun yapılması gibi uygulamalar

nedeniyle halkla ilişkiler giderek bir güvenilirlik kaybına uğramaktadır. Güvenilirlik kaybından

kaynaklanan bu olumsuz bakış açısı, halkın etik standartlar konusundaki algılarıyla ilgilidir.”

(Uzun, 2007:186-7)

Page 317: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

309

Kaldıkları ikilemler etiksel açıdan halkla ilişkiler uygulamacılarının sıklıkla karşı

karşıya geldikleri bir durumdur.(8) İkilemleri yaratan en başat düşünce elbette şirket yararıdır.

Çalışılan şirketin ürününün piyasa değerini yükseltmek amacıyla yapılan tüm uygulamaların,

her durum ve koşulda aynı olumlu oranda içinde bulunulan topluma da yansıyacağı

düşünülemez. Dolayısıyla, Seib ve Fitzpatrick gibi alan araştırmacılarına göre, temsil edilen

kurumlara yönelik güven kaybı toplumda halkla ilişkiler uygulamacılarına da aynı şekilde

yansımaktadır. Bunun için uygulamada güvenilirliği yüksek kurumların temsiliyetini

üstlenmeye dikkat etmek en etik yaklaşımlardan kabul edilmektedir.

Temsil edilen kurumsal yapıların karar ve eylemlerden halkla ilişkiler

uygulamacılarının da sorumlu tutulması elbette adil bir yaklaşım değildir. Ancak, halkla

ilişkiler mesleğinin iletişim yönetimi fonksiyonu temsil edilenlerin yönetim kadrosunu etkileme

potansiyeli ortaya koymakta ve yukarıda sözü edilen karar ve eylemlerden tamamen sorumsuz

tutulmasının önünü kapamaktadır. İşin aslında eşgüdümlü bir çalışma tarzı içerisinde

etkinliklerini yürütmek durumunda olan halkla ilişkiler için bu olasılık asla tamamen devre dışı

bırakılamaz. O nedenle, meslek olarak halkla ilişkilerin ‘sorumluluk etiği’ geliştirmesi,

öncelikle bu etiği içselleştirmesi, ardından da gerekenleri hayata geçirebilecek performasını

kurumsal düzlemde sergileyebilmesi mesleğe olan güvenin kamuoyunda güçlenmesine büyük

fırsat yaratacaktır.

Bu nedenle, halkla ilişkiler uygulayıcıları kendi kurumsal yapıları için öngördükleri

etiksel standartları, temsil etme görevi üstlendikleri kurumlara da aynı şekilde sağlamanın

çabası içerisinde bulunmalıdır. Hiç şüphe yok ki, bu çabanın güvenilirliğini inşa edecek en

sağlam zemini oluşturmaya hizmet edeceği açıktır.

Halkla ilişkilerde ‘güvenilirlik’ meşruiyeti sağlayan temel olgudur. Güven boyutu

kamuoyunu ekileme oranını vermektedir. Mesleğin geleceğini etkileyen oldukça önemli bir

olgudur. Bu nedenle halkla ilişkiler uygulayıcılarının davranışlarının etik boyutu güvenin inşası

açısından son derece önem taşır. Güvenin bu bağlamdaki önemi düşünüldüğünde, halkla

ilişkiler uygulamacılarının mesleki etik eğitimine yönelmelerinde büyük fayda görülmektedir.

Bu altyapının ‘mesleki etik eğitimi’ seminerleri ile geliştirilmesi mesleğin sektörel gelişimine

büyük katkı sağlayacağı tartışmasız kesinlik taşır.

Dolayısıyla, halkla ilişkiler uygulayıcılarının mesleki etik eğitimine tabi tutulmalarının

mesleğin kamuoyu nezdindeki itibarını artıracak önemli bir girişim olacağının altını çizmekte

yarar vardır. Mesleki uygulamalarda güvenilirliği en yüksek seviyeye yükseltebilmek gerçekten

de halkla ilişkilerin varlık sebebine inanılmaz bir güç katacaktır. Bu nedenle, muhakkak bu

durumlar mesleğin kamudaki konumunu düşünüldüğünden çok daha hızlı yükseltebilecektir.

Yeter ki, mesleki etik standartlara ulaşılsın ve tüm paydaşlar adına yürütülebilsin. Bilindiği

üzere, işletmeler açısından kısa vadede olmasa bile orta ve uzun vadede etik davranış karlı bir

davranıştır. Öncelikle, girişimcinin karar vericiliğini artırmaya, daha sonra çalışanlara

motivasyon kaynağı yaratmaya ve ayrıca da genel anlamda toplumsal uzlaşıyı sağlamaya

hizmet etmektedir.

Page 318: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

310

13.3.1. Halkla İlişkiler Mesleğinin Etik Kodları

Halkla ilişkiler alanında meslek örgütleri etik kodlar geliştirmek için gereken çabayı

sarfetmişlerdir. Ancak tarihsel olarak çok eskilere gitmek kolay değildir. Bu alanda etik

davranışlara ilişkin kodlamanın 20. Yüzyılın ikinci yarısından sonra artarak devam ettiği

görülmektedir. Amerika Halkla İlişkiler Derneği (Public Relations Society of America - PRSA)

bu çalışmaların öncülüğünü üstlenmiştir. Dernek tarafından yazılan etik kodlar ilk 1950 yılında

kamuoyuna sunulmuştur. Söz konusu kodların oluşturulmasına dönemin büyük kuruluşlarının

destek verdiği bilinmektedir. Daha sonra da, periyodik olarak belli sürelerle gözden

geçirilmiştir. Herhangi bir değişim ya da gelişime ilişkin olarak yenilenme söz konusu

olduğunda da revize edilmiştir.

Halkla ilişkiler mesleğinin düzenleyici kuralları ise Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği

(IPRA) tarafından yapılandırılmıştır. Bu amaçla, 1961 yılında Venedik’te toplanan dernek

üyeleri kendileri ile ilgili oldukça bağlayıcı kararlara varabilmişlerdir. Bu detaylı, etkili ve

yönlendirimli kararların içeriği ana hatlarıyla şu şekilde organize edilmiştir:(Uzun, 2007:189)

Profesyonel bütünlüğü sağlayan kurallar,

Müşteriye yönelik kurallar,

Halka ve basına yönelik davranış kuralları,

Meslektaşlara yönelik kurallar.

‘Profesyonel bütünlüğü sağlayan kurallar’a göre, derneğe üyelik oldukça önemli

sorumlulukları da beraberinde getirmiştir. Öncelikle derneğe üye olan halkla ilişkiler

uzmanlarının tanınılırlığı büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla, sektörde olumlu izlenim

yaratmak derneğe üyeliğin vermiş olduğu bir sorumluluk olmaktadır.

‘Müşteriye yönelik kurallar’da da, yine halkla ilişkiler uzmanına yönelik önemli

sorumluluklar yapılandırılmıştır. Uzmanlarının görev anlayışlarında belirleyici olacak belli

başlı davranış kodları oluşturulmuştur. Halkla ilişkiler çalışmaları yürütürken uzmanların

müşteri portföyüne dahil olan her müşteriye aynı şekilde hizmet vermesine, görev icrasında

aynı derecede değeri aktarmasına, müşterilerine karşı adil ve eşit olmasına vurgu yapılmıştır.

Ayrıca, müşterilerine ait bilgileri, eski müşterileri dahi olsa, kamuoyuyla paylaşmaması

gerektiği önemle belirtilmiştir. Tüm bunların yanında, uzmanların çalışma esnasında

müşterilerinden komisyon ya da değerli hediyeler almaması gerektiği de müşteriye yönelik

kuralların içeriğine eklenmiştir.

IPRA’nın üçüncü skalada üzerinde durduğu kurallar ‘Halka ve basına yönelik davranış

kuralları’ çerçevesinde karara bağlanmıştır. Uzmanların halkla ilişkiler çalışmalarında

kamuoyuna karşı da sorumlu olduğu üzerinde durulmuştur. Bu anlamda, kamuoyunun

çıkarlarına aykırı çalışmalar yürütülmemesi gerektiği vurgulanmıştır. Çalışmalarda

kamuoyunun zararına olabilecek uygulamalar içerisinde bulunulmaması önemle belirtilmiştir.

Ayrıca, uzmanların basınla ilişkilerinde de etik davranmaları, farklı basın kuruluşlarını karşı

Page 319: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

311

karşıya getirecek şekilde basınla ilişkiler geliştirmemeleri gerektiği karara bağlanmıştır.

Bunların yanında, basının yanlış yönlendirilmemesi, çarpıtılmış bilgiler aktararak enformasyon

kirliliğine sebebiyet verilmemesi de yine bu skalada üzerinde durulan önemli kurallardandır.

Son olarak da, uzmanların kendi halka ilişkiler çalışmalarında derneği menfaatleri

doğrultusunda kullanmamaları da vurgulanmış bulunulmaktadır.

Son skalada dernek ‘Meslektaşlara yönelik kurallar’ı düzenlemiştir. Burada da, dernek

üyeleri arasında bir iletişim standartı getirilmeye çalışılmıştır. Bir üyenin başka bir üye ile ilgili

olumsuz davranışlar içerinde bulunmaması gerektiği üzerinde durulmuştur. Üyelerin

birbirlerinin kişiliklerini, mesleki kimliklerini zedeleyecek davranışlarda bulunmamaları

gerektiği önemle vurgulanmıştır. Eğer herhangi bir üyenin çalışma hayatı içerisinde etik dışı

davranışları söz konusu olmakta ise, bu durumun doğrudan IPRA’ya bildirilmesi gerektiği

belirtilmiştir. Bunların dışında da, bir üyenin başka bir üyenin işine talip olmasının etik dışı

olduğu belirtilerek, bu konudaki hassasiyet de karara bağlanmıştır.

Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği (IPRA)(9) 12 Mayıs 1965 tarihinde Atina’da

gerçekleştirdiği Genel Kurul Toplantısında da Atina Yasası’nı çıkarmıştır. Bu yasa Uluslararası

Etik Yasası olarak da tanınmış ve İPRA üyelerinin Birleşmiş Milletler Yasası’nda bulunan

ilkeleri kabul etmelerini sağlamıştır.

IPRA üyeleri bu şekilde çalışmalarda dürüstlükten ayrılmayacaklarını taahhüt altına

almışlardır. Müşteri sadakatini ön plana çıkarmışlardır. Çalışılan şirketlerin ve öngörülen hedef

kitlenin ortak menfaatlerini gözetmeye, koşullar ne olursa olsun paydaşları koruma ve

kollamaya dönük hareket etmeye söz vermişlerdir. Ayrıca, bu yasal düzenleme üyelerin İnsan

Hakları Evrensel Bildirisi’nin insan onurunu korumaya yönelik temel ilke ve kurallarına

uyacaklarının teminatı olmuştur. Böylelikle IPRA, üyelerinin çalışmalarında doğru olmayan,

gerçek dışı bilgiler yaymasının önüne geçmeye çalışmıştır. Bir başka ifadeyle, insan onuruna,

kurumsal kimliğe zarar verecek girişimlerin içinde bulunulmasına karşı tedbirler

geliştirilmiştir. Ve ayrıca, insanın serbest iradesini kullanmasını engelleyecek her türlü

motivasyon yöntem ve tekniklerine kullanma yasağı getirilmiştir.

Halkla İlişkiler Enstitüsü (IPR) de uluslararası etik kurallar çerçevesinde kabul gören

mesleki kurallar ortaya koymuştur. Ahlak Kuralları olarak adlandırılan bu kuralları 9 Nisan

1986 tarihinde yeninden düzenleyerek yayımlamıştır. Söz konusu kurallar şu temel etik

değerleri kapsamaktadır;

. Halkla ilişkilerci tüm paydaşlara yönelik dürüst olmalıdır,

. Halkla ilişkilerci mesleki en yüksek standartları kullanmalıdır,

. Basını yanlış bilgilendirmemelidir,

. Şirket gizliliğine saygı duymalıdır,

. Çalışma hayatında asla rüşvetle iş yapmamalıdır.

Page 320: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

312

Burada belirtilmesi gereken bir başka etik kod Uluslararası Halkla İlişkiler

Danışmanları Derneği Komitesi’nce (ICO) kabul edilen Roma Bildirisi’dir. 1991 yılı Ekim

ayında Uluslararası Meslek Bildirisi olarak ilan edilmiştir. Bildiri, dernek üyesi şirketleri

mesleki standartları yükseltmekle sorumlu tutmaktadır. Bunun yanında üyeye tüm paydaşlarına

karşı da sorumluluk yüklemektedir. Başta halkla ilişkiler mesleğine karşı sorumlu görmektedir,

ayrıca bildiriye göre üye diğer mesleklere ve tedarikçilerine karşı da sorumluluğu

addetmektedir. Bunlarla birlikte medya ve mensuplarına yönelik de bir sorumluluk

getirmektedir. Aslında, genel olarak ifade etmek gerekirse Roma Bildirisi halkla ilişkiler

uygulayıcılarını tüm kamuya karşı sorumlu tutmaktadır.

Roma Bildirisi’ne göre, üye şirketler çalışanlarının yol açabileceği meslek ahlakı

ilkelerine uymayan davranışlardan da sorumludurlar. Ve hatta çalışanların ihlali olduğunda

meslek ahlakı ve ilkelerine şirketin kendisinin uymamış olduğu kabul edilecektir. Bu nedenle,

Uluslararası Halkla İlişkiler Danışmanları Derneği’ne üye olan şirket yönetimleri, bu tür

durumlara müsaade etmemek için, meslek ahlak ve ilkelerine aykırı davranan çalışanlarına

gerekli disiplin işlemlerini uygulamaktan kaçınmamalıdır. Dolayısıyla, derneğe üye olan

şirketlerin kamu çıkarını gözetmeyi ihmal etmeden çalışmalarını yürütmek zorunluluğunu

unutmamaları gerekmektedir.

Bildirinin maddeleri arasında mesleki sırlara da yer ayrılmaktadır. Mesleki faaliyet

sırasında öğrenilecek müşteri şirket sırlarına saygı duyulmasına öncelik getirilmiştir. Bununla

birlikte gerçeği değiştirmenin, mesleki başarıyı rüşvet yoluyla elde etmenin de meslek ahlak ve

ilkelerine aykırılığı vurgulanmıştır.

Bunların dışında, yine Bildiri maddelerinin en önemlileri arasında sayılması gereken bir

başka madde de müşteri şirketlerinin halkla ilişkiler şirketlerine meslek ahlakı ve ilkelerine

aykırı olabilecek taleplerde bulunmalarına izin verilmemesi hakkındadır. Bu tür durumlar

halkla ilişkiler şirketlerinin nesnelliğini zedeleyebilmektedir.

Halkla ilişkiler mesleğinde ‘kalite’yi daha öne çıkararak, meslekte kalitenin sağlanması

ve geliştirilmesi amacıyla 1997 yılında kapsamlı bir kongre düzenlenmiştir. Bu meslekte geniş

tabanlı bilgiye ne ölçüde gereksinim duyulduğu vurgulanmış, ortak akademik çalışmalarla,

bilimsel araştırmalarla mesleğin güçlendirilmesi gerektiği ortaya konmuştur. Helsinki’de

Dünya Halkla İlişkiler Kongresi olarak tanınan bu kongreyi Uluslararası Halkla İlişkiler

Derneği (IPRA), Halkla İlişkiler Avrupa Konfederasyonu (CERP) ve Halkla İlişkiler

Danışmanlar Derneği Uluslararası Komitesi (ICO) birlikte düzenlemişlerdir. Halkla ilişkiler

mesleğinde etik ilkelere ağırlık verilen kongrede etkinlik denetimine de vurgu yapılmıştır.

Bunların dışında, Helsinki Bildirgesi uyarınca Uluslararası Halkla İlişkiler Kalite

Enstitüsü (IQPR) de kurulmuştur. Enstitünün temel amacı, halkla ilişkiler mesleğinde kaliteyi

daha da artırabilmek için, kalite alanında ortak çalışmalar yürütmek olarak belirlenmiştir.

Page 321: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

313

13.3.2. Halkla İlişkilerde Etiksel Karar Verme Modelleri

Halkla ilişkilerciler çalışmaları sırasında sık sık etiksel karar verme durumlarıyla karşı

karşıya gelmektedirler. Bu tür durumlar söz konusu olduğunda hızlı ve uygun kararlar vermeleri

gerektiği için alanın yukarıda geliştirilen çeşitli etik kodlarına başvururlar. Bu bağlamda,

meslekte etiksel karar verme sürecini açıklamaya dair kimi modeller geliştirilmiştir. En sıklıkla

izlenen modeller; (Uzun, 2007:202-7)

. Avukatlık modeli;

. Sorumlu savunma modeli;

. Aydınlanmış bencillik modeli;

. İki yönlü iletişim modeli ve

. Toplumsal sorumluluk modelidir.

13.3.2.1. Avukatlık Modeli

Model Barney ve Black tarafından geliştirilmiştir. Halkla ilişkiler mesleğinde söylemin

rolüne, ikna edici iletişime vurgu yapmak için planlanmıştır. Yazarlara göre halkla ilişkiler

uygulamasında gazetecilik mesleğinin özellikleri yanında avukatlığın da etkili olduğu

görülmektedir. Kamuoyu ya da hedef kitle ile iletişimde gazeteciler gibi nesnel olabilmeyi

başarmak gerekir. Aynı zamanda halkla ilişkiler mesleğinin tanıtma rolü ikna edici iletişimi

gerekli kılmaktadır. Bu bir anlamda hukukçunun davasını savunurken kullandığı ikna edici

iletişimdir. Dolayısıyla halkla ilişkiler uygulamacılarının da tıpkı bir avukat gibi savundukları

konuyu argümanlara dayalı olarak anlatabilmeleri daha ikna edici olmaktadır. Bu nedenle,

Barney ve Black’e göre halkla ilişkiler uygulayıcılarının rolü bir hukukçunun rolüne

benzemektedir.(Barney ve Black, 1994:233)

Gerek halkla ilişkilerciler gerekse de avukatlar toplumsal düzende ‘savunma rolü’nü

üstlenmişlerdir. Bu rollerini sergilerken de müşterilerinin kazanımlarını ön planda tutarlar.

Özellikle müşterilerinin lehinde olacak bilgileri yeri ve zamanına en uygun olacak şekilde

kullanırlar. Bunu uygularken elbette toplumsal düzen içinde konuyla ilgili diğer iletileri de

dikkate almaları gerekmektedir.

Bu şekilde çalışma etiği halkla ilişkilercileri ‘seçici hakikat’ düzlemine çeker. Nesnel

hakikat’tan hareket etme zorunluluğunu ortadan kaldırmış olur. Burada ikna etiği

biçimlendirmektedir. Dolayısıyla, bu halkla ilişkiler etik modelinde toplumdaki farklı

yaklaşımları dikkate alma sorumluluğu yüksek değildir, hatta bu nedenle kamu yararı düşüncesi

bile geri planda kalabilmektedir.(Barney ve Black, 1994:233-48)

Halkla ilişkiler uygulayıcısının kararlarında müşterilerinin görüşlerini daha ön plana

alması gerekmektedir. Model müşteri görüşüne göre hareket etmeyi öngörmektedir. Bu

çerçevede, çalışmayla ilgili mesajların yerini bulması, dengelenmesi dış çevrenin kendisi

Page 322: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

314

tarafından yerine getirilir düşüncesinden hareket edilmektedir. Bu modelde esas olan, farklı

bakış açılarının temsiliyet gücüdür. Önemli olan her mesajın aktarımının sağlanabilmesidir.

Doğru ancak bu farklı temsiliyetler içinden çıkacaktır. Kendi menfaatlerine göre hareket eden

açılımların rekabet gücü doğruyu kamuoyuna gösterecektir. Bir başka açıdan da, toplumsal

düzende aktarılan tüm enformasyon kamuoyu tarafından dikkate alınmakta, üzerinde mantıksal

tartışmalar yapıldıktan sonra gerekli değerlendirilmesi sağlanmaktadır.(Uzun, 2007:203)

Modelin öngördüğü bu yaklaşım biçimi, halkla ilişkiler uygulayıcısının müşteri odaklı

stratejik hizmet anlayışı geliştirmesine olanak sağlar. Tıpkı mahkeme savunmalarında karşıt

argümanların amaçlı kullanılması gibi, halkla ilişkilerciler de kendi temsil ettikleri müşteri

beklentisine göre hareket edebilirler. Bu şekilde ortaya çıkacak alternatif görüşler toplumsal

düzende belli bir bakış açısının doğru kabul edilmesinde rol oynamış, dolayısıyla dengeyi

sağlayacak işlevselliği ortaya koymuş olurlar. Muhalif bakış açıları genelde ortaya çıkar ve

toplumsal düzende bu şekilde denge unsuru oluşur, ancak eğer muhalif yapı kendiliğinden

oluşmazsa, o zaman kamuoyuna karşıt argüman sağlama yükümlülüğü medyanın üzerindedir.

Ancak, halkla ilişkilerciler ile avukatların çalıştıkları ortamların birbirine benzemediği

ileri sürülerek bu modele eleştirel de yaklaşılmaktadır. Adaleti temsil etmek üzere kurulan

‘hukuk mahkemesi’nde çalışan avukatlar ile ‘kamuoyu jürisi’ önünde çalışan halkla

ilişkilercilerin ortamlarının eşit tutulamayacağı ifade edilerek model eleştirilmektedir.

Kamuoyunda bir mesajı dengeleyecek karşıt argümanların varlığının her zaman garanti

edilemeyeceği belirtilmektedir. Bu nedenle, halkla ilişkiler uygulayıcılarının faaliyetlerinde salt

müşteri odaklı değil mutlaka kamu yararını da gözetmelerinin önemi üzerinde durulmaktadır.

13.3.2.2. Sorumlu Savunma Modeli

Sorumlu savunma modeli Fitzpatrick ve Gauthier tarafından ortaya atılmıştır. Bu model

‘mesleki sorumluluk modeli’ olarak da tanınmaktadır. Fitzpatrick ve Gauthier’ye göre etik

ilkelere göre hareket edildiğinde ahlaki olana da ulaşılır. Bu şekilde iyi bir davranış modeli de

ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla, erdemli olan eylemler gerekli ahlaki altyapıyı da beraberinde

getirmiş olacaklardır. Modele göre, bu durum da doğru eylem alışkanlığı yaratacak bir

mekanizmanın işleyişini sağlayacaktır.

Fitzpatrick ve Gauthier, bu çerçeveden hareket ederek söz konusu modellerini

geliştirmişlerdir. Amaç da müşteri örgütlerine olduğu kadar kamusal yararı da gözetecek

şekilde ikili yükümlülüklere dayanan yeni bir model ortaya koyabilmektir.

Bu model mesleki sorumluluğun etik davranışın garantisi olduğunu savunmaktadır. Bu

nedenle, halkla ilişkiler uygulayıcılarının mesleki sorumluluk anlayışı içerisinde çalışmaları

gerektiği vurgulanmaktadır. Halkla ilişkilerin müşteri örgütlerini savunma rolleri toplumsal

açıdan bir çatışma konusuna dönüşebilme olasılığı taşıdığı için, bu tür durumlarda etik ilkelere

göre hareket etmek büyük önem taşıyacaktır. Dolayısıyla, modele göre, toplumsal hizmet

açısından en iyi davranış sorumluluk anlayışına göre hareket etmektir. Amerikan Halkla

İlişkiler Derneği’nin etik ilkelerine uygun görülen bu modele göre sorumluluk her zaman ilk

sırada müşteri örgütlerine yönelik duyulmalıdır.

Page 323: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

315

Fitzpatrick ve Gauthier modellerinde halkla ilişkiler uygulayıcılarını mesleki

profesyonellik içerisinde tanımlayarak, bu profesyonel tutum içinde ‘sorumlu savunma’nın

‘zarardan kaçınma, insanlara saygı ve adil dağıtım’ olmak üzere üç ayrı temel unsura

dayandığını ifade etmektedirler.(Fitzpatrick ve Gauthier, 2001:207)

Mesleki sorumluluk modelinin diğer modellerle kıyaslandığında ayırıcı noktası, müşteri

örgütlerine sorumluluk ilkesini başat rol olarak tanımlamakla birlikte, halkla ilişkileri hem ilgili

müşteri örgütünün savunucusu rolünde hem de söz konusu örgütün kamusal vicdanı rolünde

görüyor olmasıdır. Dolayısıyla, halkla ilişkiler uygulayıcısı aslında müşteri örgütünün kamusal

vicdanı rolünü de üstlenerek ikili bir rol yürütmektedir. Mesleki sorumluluk müşteri örgütünün

faaliyetlerinden etkilenme olasılığı olan diğer kamusal ortamlara karşı da sorumluluk

üstlenilmesini gerekli kılmaktadır.(Uzun, 2007:205)

13.3.2.3. Aydınlanmış Bencillik Modeli

Mesleki sorumluluk modeline benzer nitelikler taşıyan bu model Baker tarafından

geliştirilmiştir. Baker 2002 yılında geliştirdiği bu modelde, etik davranış ile kazanç potansiyeli

arasında doğru korelasyon olduğunu savunmaktadır. Etik davranışın pazar payını artırıcı rolüne

vurgu yapılmaktadır. Rekabete dayalı pazarda üstünlük elde edebilmenin yolunun etik biçimde

davranmaktan geçtiği üzerinde durulmaktadır. Müşteri örgütlerinin etik biçimde hareket

etmelerinin pazar payını uzun vadede daha da artıracağı düşüncesinden hareket edilmektedir.

Aydınlanmış bencillik modeli etik açıdan doğru olanın finansal gücü de artıracağı

görüşünü savunmaktadır. Bu model müşteri örgütlerinin yararını önceler. Müşteri örgütlerinin

kazanımının kamusal kazanıma da yol açtığı düşüncesindedir. Klasik fayda kuramcılarına göre,

bir eylemin tüm kamulara katkıları ayrı ayrı ele alınıp hesaplanır iken, aydınlamış bencillik

modelinde odak noktası müşteri örgütünün faydası olmaktadır. Burada önemli olan durum,

müşteri odaklı faydanın etik temele dayandırılıyor olmasıdır. Dolayısıyla bu şekildeki

odaklanmanın çevre unsurlara da aynı şekilde katkılı olacağı öngörülmektedir.(Uzun,

2007:205)

Aydınlatılmış bencillik modeline getirilen eleştiriler ‘bencillik’ kavramına yönelik

olmuştur. Bu kavramın halkla ilişkiler etik davranışın içerisinde merkezi bir rol

oynayamayacağı üzerinden eleştiriler getirilmiştir. Etik, ilgili tüm kamular için doğruyu

yapmakla tanımlandığı için modelin bencillik boyutunun çelişki yarattığı ifade edilmektedir.

Oysa modele göre, halkla ilişkilerde zor kararlarda bu yaklaşım doğru bir rehberlik yapacaktır.

13.3.2.4. İki Yönlü İletişim Modeli

İki yönlü iletişim modeli James Grunig’in geliştirdiği bir modeldir. İki yönlü iletişimin

etik davranışın en iyi yolu olduğu savunulmaktadır. Bu modelde halkla ilişkiler bir tartışma

forumu olarak kabul edilmektedir. Tüm paydaşların birarada konuyu inceleyip görüş bildirdiği,

tüm olabilecek farklı düşünceler üzerinden gidilerek de ‘ortak en iyi’nin bulunabileceği

belirtilmektedir. Grunig, etik karara varılabilesi için işbirliği içinde hareket edilmesi gerektiğini

uygun görmektedir. Tüm muhataplar ile biraraya gelerek, tartışma ortamı içerisinde konunun

Page 324: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

316

her boyutunun açık bir şekilde görüşülmesinin en etik davranış olduğu savunulmaktadır. Bu

modeldeki anahtar kavram diyalog’tur. Etik davranışta en yüksek değere ulaşılabilmesi için

karşılıklı kurulan diyalog içerisinde hareket etmenin taşıdığı önem vurgulanmaktadır.

Halkla ilişkiler uygulayıcıları bu modele göre müşteri örgütlerin yönetim kadrolarını

yönlendirme işlevinde görülmektedir. Dolayısıyla, halkla ilişkiler müşteri örgütleri ile örgütün

ilgili kamuları arasında bir köprü rolü oynamaktadır. Bu rol aracılığıyla da, iki yapı arasında

uzlaşının daha rahatlıkla sağlanabildiği vurgulanmaktadır. Bir anlamda bu model, kazanan-

kazanan yaklaşımı’dır. Ve toplumsal sorumluluk ilkesine dayandığı için bu yaklaşımın en etik

temel sağladığı ifade edilmektedir.(Fitzpatrick ve Gauthier, 2000:200)

İki yönlü iletişim modelinde müşteri odaklı savunuculuk tek yönlü düşünülmez. Halkla

ilişkiler uygulayıcıları savunuculuk rolleri ile toplumsal vicdan rollerini dengelemekle sorumlu

tutulurlar. Dolayısıyla bu şekilde ancak iletişim modeli kapsamında en etik yapıya

ulaşılabileceği öngörülür. Ancak model bu etik yapıyı sağlayabilmesi konusunda eleştirilere

maruz kalmıştır. Halkla ilişkiler uygulayıcılarının, müşteri örgütlerini çevre kamuların yararına

ne oranda yönlendirmesi gerektiği konusunun açıkça belirtilmediği üzerinden eleştiriler

getirilmektedir. Gerçekçilikten uzak, oldukça ideal bir yaklaşım olduğu, bu nedenle de

uygulanabilirliğinin sorunlu olduğu ileri sürülmektedir. Özellikle, iki yönlü simetrik halkla

ilişkilerin ütopik nitelik taşıdığı vurgulanmaktadır.(Uzun, 2007:207)

13.3.2.5. Toplumsal Sorumluluk Modeli

Siebert, Peterson ve Schramm’ın geliştirdiği toplumsal sorumluluk modeli, 1956

yılından bu yana bu alanda değerlendirilmektedir. Amaç halkla ilişkiler uygulamalarında ortak

yarara daha fazla hizmet sağlayacak bir altyapı oluşturabilmektir. Genel kamu yararını dikkate

alarak çalışmaların işlerlik kazanmasına yönelik geliştirilen bir modeldir.

Bu modelle ilişkili tutulabilecek bir başka model de ‘komünitaryenizm modeli’dir.

Benjamin Barber, Mary Ann Glendon, Harry Boyte vb. kuramcılar tarafından ortaya atılmış bir

modeldir. Bu etik yaklaşımda topluma karşı yükümlülükler daha ön plana alınmıştır. Model

bireysel etik yaklaşımına karşıt görüştedir. Bu bağlamda, toplumsal sorumluluk modelinin

içeriğinin daha genişletilmiş hali denilebilir. Komünitaryenizm modeli ortak değerlerle hareket

ederek halkı güçlendirme, daha adil, daha demokrat bir toplum düzenine ulaşma hedefleri ile

toplumsal sorumluluk modelinin bir üst evresi olarak görülebilir.

Halkla ilişkiler disiplininde toplumsal sorumluluğu örneklendirecek bir diğer model de

‘karşılıklı değerlere karşı taraf tutma modeli’dir. Pearson tarafından 1989 yılında

geliştirilmiş kuramsal bir modeldir. Halkla ilişkiler çalışanının kurumuna karşı sadakat

duygusunu önemsemekle birlikte, çalışana bir uygulayıcı olarak tüm gelişmeleri müşteri

örgütleriyle paylaşma yükümlülüğü getirmektedir. Çatışacak fikirler söz konusu olacak olsa

dahi modelin uygulanması gerektiği savunulmaktadır. Böylelikle halkla ilişkiler ajansı ile

müşteri örgütleri arasında ‘karşılıklılık ilkesi’ bağlamında bir dengenin sağlanabileceği, bunun

da sorumluluğa dayalı stratejik bir iletişim süreci yaratacağı ifade edilmektedir.

Page 325: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

317

13.4. Lobicilik Faaliyetlerinde Etik Kurallar

Lobicilik ikna edici iletişime dayanan bir meslek dalıdır. İknanın nasıl işlediğinin

anlaşılması lobicilik açısından oldukça önemlidir.(11) Meslek dalı olarak lobicilikte stratejik

halkla ilişkilerin faal kullanıldığı görülür. Halkla ilişkiler odaklı bir çalışma alanı olduğu için

temelinde ikna edici iletişimi de görmek mümkün olmaktadır. Lobici ikna süreci içerisinde

sonuç almaya odaklı hareket etmek durumundadır.

İkna çoğunlukla olumsuz çağrışımlar yapan propagandayla karıştırılmaktadır. Oysa

propaganda da tek yönlü bir iletişim süreci işletilmektedir. Amaç, belli bir periyodla

enformasyonu hedef kitlelere aktarıp bilinçle birlikte bilinçaltını da etkilemeye çalışarak var

olanı pekiştirmek ya da gerekli davranış değişikliklerine ulaşabilmektir. Lobicilik ise öncelikle

yöneldiği siyasal aktörlerle doğrudan iletişime geçmeyi hedefler. Karşılıklı ilgili konu ya da

konuları müzakere ederek sonuca ulaşmaya çalışılır. En sağlam argümanlarla konuyla ilgili

haklılık siyasal aktörlere aktarılarak, böylelikle Parlamentoda alınacak ilgili kararın lehte

olmasına çaba sarfedilir. Dolayısıyla propagandada ağırlıklı olarak gördüğümüz manipülasyon,

lobicilikte tercih edilmemesi gereken bir tekniktir. Lobici hedef kamulara müşteri örgütlerinin

davalarındaki haklılıklarını çok daha uzun erimli ikna edici iletişim teknikleriyle aktarmakla

yükümlüdür. Bu nedenle, lobicinin çalışmanın her aşamasında ikna edici iletişimi kullanması

mesleki rolün daha da güçlenmesine, bir fikrin ya da bir davranışın niçin benimsenmesi

gerektiğinin daha açık anlaşılmasına hizmet edecektir.

Bu anlamda, teknik olarak ikna sanatına dayandırdığımız lobicilikte retorik gücün

önemi vurgulanmalıdır. Retorik kavramının ilk geçtiği yapıt Platon’un ‘Gorgias’ diyaloğudur.

Tarihi binlerce yıl öncesine dayanan ikna sanatının uslamlama temellerini sağlayan ise

Aristoteles’dir. Aristoteles, bir fikrin savunulması ya da yanlışlanması için iknada üç tür

kanıtsal mekanizmadan söz etmiştir. İlk olarak kaynağın güvenilirliğini sağlayan, Aristoteles

tarafından ‘Ethos’ olarak tanımlanan kanıttan söz etmek gerekir. Ethos, fiziksel çekicilik ile

birlikte kaynağın inanılırlığını sağlayan yaş, cinsiyet, eğitim durumu, gelir durumu, hitabet

gücü, uzmanlığı, karizması, liderlik yeteneği vb. özellikleri kapsamaktadır. İkinci kanıt

duygusal çekicilik olarak tanımlanan ‘Pathos’dur. Bu kanıtı iknacının taşıdığı sağduyu,

bilgelik, dürüstlük, cömertlik, cesaret, hoşgörü vb. erdemlerin yarattığı duygu durumları

yaratmaktadır. Son sırada belirtilmesi gereken kanıtlama türü ise mantıksal çekicilik olarak

adlandırılan ‘Logos’tur. Hedef kitlenin konuyu bilişsel anlamda nasıl değerlendireceğini

öngörerek ifadeleri dinleyicilerin uslamlamasını dikkate alarak oluşturmak anlamına

gelmektedir.

Tarihsel arka planı antik dönemlere kadar uzanan ikna edici iletişim süreci bugün insan

topluluklarını, grupları, aktörleri etkilemede aynı işlevselliğini korumaktadır. Dolayısıyla,

Aristoteles’in ikna sanatı olarak gördüğü retoriği açımlarken ortaya koyduğu kanıtsal yapılar

bugün için de geçerliliğini korumaktadır.(12) Yukarıda üzerinde durulan bu kanıtlar lobicilik

faaliyetleri açısından da tartışmasız başat rolü oynamaktadır.

İkna edici iletişimi sağlayan en önemli ögelerden biri mesajın içeriğinin doğru

enformasyon taşıyor olmasıdır. Savları abartarak, çarpıtarak farklı bir yöne kaydırmayı

Page 326: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

318

amaçlayan söylemler uzun vadede büyük sorunlara yol açar. Propagandadan farklı olarak

iknada doğruluğu kesin olan bilgiler paylaşılmalıdır. Bu anlamda ikna referansları bilinen,

kanıtlanmış enformasyona dayandırılmalıdır. İknanın etiksel boyutunda dürüstlük, doğruluk,

adil olma en temel ilkeler olarak belirginlik kazanmıştır. Dolayısıyla lobicilikte de ikna etme

çabası baskı ve zorlamanın dışında retoriksel düzlemde görülmelidir.

Bu bağlamda, lobicinin başarılı olabilmesinde kendine has özelliklerinin yanı sıra,

fikirlerini açıklıkla ortaya koyabilmesi, savunduğu davayı etkili aktarabilmesi, herhangi bir

kuşkuya yer vermeyecek şekilde hareket etmesi, bu şekilde güvenilir bir imaj yaratması

gerekmektedir. Sonuçta, uzman bilgisine dayanan lobicilikte daha başarılı sonuçlar elde

edilmektedir.

Savunulan konunun doğruluğu ya da yanlışlığı çok önemli değildir. Asıl amaç

karşısındakini etkilemek, onu kendi düşünceleri doğrultusunda yönlendirebilmektir. Diğer

propaganda faaliyetlerinde olduğu gibi lobicilikte de temel mekanizma, mevcut olan ya da

olmayan herhangi açık bir delil ya da mantıki bir zemin sunmaksızın diğer kişileri belli bir

inanışı kabullenmeleri için çalışmaktır.(Brown, 1992:31)

Yukarıda da değinildiği gibi, lobicilerin uzmanlık bilgisi önemli bir avantaj sağlar.

Uzmanlık bilgisine dayanan yetenekleri lobicilerin karmaşık nitelikteki, çok faktörlü siyasal

içerikli konuları daha analitik değerlendirmelerini sağlayıp, karar vericiler üzerinde daha etkili

olmalarına olanak tanımaktadır. Lobici belli bir konuyu aktarırken kalıplaşmış imajları

kullanmalı, herkesin kabul edebileceği bir kalıpta konusunu savunmalıdır. Bu amaçla lobiciler

ilgili komitelere kısa, anlaşılabilir belgeler, notlar, analizler hazırlarlar. Onların kolay kolay

elde edemeyeceği istatistiki bilgiler toplarlar. Kendi fikirlerini, tasarılarını onlara

benimsetebilmek için konuya aydınlık getirirler. Konuyu, sorunu bu şekilde tanımlamak,

açıklamak lobiciliğin esaslarını oluşturmaktadır.(Wolpe, 1990:17)

Lobici kabul ettirmek istediği ya da savunduğu düşüncelerinde yığınlarla uğraşmak

yerine hedefine ulaşmayı kolaylaştıracak olanları seçmelidir. Seçilen bu ifadeleri karşı tarafın

kabul etmesini kolaylaştırmak için tekrar tekrar anlatmalıdır. Zamanla sık sık tekrarlanan

konular tamamen gerçek dışı olsalar da karşı tarafça kabul edilebilir. Lobici tezinde yalnız kendi

istediği yönü karşı tarafa göstermelidir. Muhatabı ile tartışmaya girmekten ziyade onu kendi

istediği yöne doğru sürüklemek daha etkili olacaktır.(Umerova, 2006:59)

Bayramoğlu’na göre, lobicinin sahip olması gereken özelliklerden hareketle aşağıdaki

gibi bir lobici imajı oluşturmak olası gözüküyor:(Bayramoğlu, 1985:10)

“Lobiciler halkla ilişkiler uzmanıdırlar; kamuoyunu etkilemek için basın bültenleri,

gazetelere mektuplar, konuşmalar, radyo programları, ilanlar hazırlarlar. Özellikle karşı oy

kullanan yasama organındaki vekillere/üyelere aydınlatıcı, ikna edici nitelikte mektuplar

yollarlar. Lobici yetiştiren bir okul yoktur. Lobici ayrıntılı çalışır, konusunun araştırmasını

yapar. Amacına götüren teknik araç ve bileşimleri seçer. Politika bir diğer ortak paydadır.

Lobicilerinin eğitim ve mesleklerinde benzerlik vardır. Çoğunluğu hukuk öğrenimi yapmıştır.

Çoğu bir zaman devlet yönetiminin çeşitli bölümlerinde görev almış kişilerdir.”

Page 327: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

319

Wolpe, lobicilik faaliyetlerini ele alırken bu oyunun belirli kuralları olduğunu belirterek

lobicinin başarısızlığını bu temel kuralları ihlal etmesine bağlıyor. Lobici her zaman doğruyu

söylemeli ve kullandığı dil ile, sözlerle ve ifadelerle doğruyu söylediğini teyit etmelidir.

Lobicilikte kullanılan dil çok önemlidir. Lobicinin ilgili üyeler nezdinde çalıştığı alanda güven

kazanabilmesi, dürüst bir kişi olarak görülebilmesi önemlidir. Lobicinin o alanda çok geniş

bilgiye sahip olması gerekir. Yalnızca gerçek bilgilerin sunulması önemli değildir. Politik

durumların anlaşılması için tam bir açıklamanın yapılarak, anlaşılmayan nokta

bulundurulmaması da önemlidir. Hedefe ulaşabilmek için lobicinin elde mevcut imkan ve

kaynakları çok iyi analiz etmesi ve bu çerçevede bir strateji izlemesi gereklidir. Lobicilik

faaliyetinde nasıl dinleneceğini bilmek, duyduklarını tam olarak anlamak konunun anlaşılması

açısından önemlidir.(Wolpe, 1990:18)

İlk etapla lobiciler ile üyeler ya da karşısındaki bireyler ile aralarında bir güven

kurulmalı ve muhafaza edilmelidir. Amerika Birleşik Devletleri’nde bütün lobiciler üyelerle

kişisel bir temas kurarak onlarla yakınlaşmak ve önemli konular hakkında onlarla konuşmak

için çalışırlar. Oylamaya katılacak olan Kongre üyelerinin ilk temas ettikleri kişiler kendi

kurmaylarıdır. Zaten bir üyenin bütün konularda derin bilgilere sahip olması da beklenemez.

Bu nedenle ilk başvuracağı kişi danışmanıdır. Dolayısıyla bir lobicinin danışmanlarla da

ilişkilerini iyi kurması gerekmektedir.(Çoşar, 1996:54)

Lobici oyuncuları, grupları ve heyetleri iyi tanımalıdır. Etkili bir lobicilik için kişisel

temasın yapılabilmesinde politikacıların kim olduğu, nelerin onları motive ettiği, nelerden

etkilendikleri bilinmelidir. (Dinçer, 1995:63) Aynı şekilde ilgili komitelerin faaliyetlerinin içine

girilmesi, onlarla ilişkilerde hayati önem arz eder.

Lobiciliğin uluslararası boyutu sayesinde dış kamularda da ülke adına lobi

yürütülmektedir. Bugünün global dünyasında uluslararası lobiciliğin gerekliliğinin arttığı

açıktır. Ülkelerarası dış politikadaki artan öneminden dolayı lobicilik çalışmalarının halkla

ilişkiler niteliği de daha görünür hale gelmektedir. Doğrudan karar vericilere ulaşabilmenin

yanında, ülkenin çeşitli kamularını etkileyerek karar vericileri dolaylı şekilde de

yönlendirebilmeleri olası olduğu için lobicilikte tanıtımın kapsamı genişletilmiştir.

Devlet politikasının gerekçelerini bilerek lobicinin faaliyetlerini bu doğrultuda

yürütmesi ve argümanlarına dayanaklar araması gerekmektedir. Lobici kendi fikirlerini

savunmaya ve onlara dayanaklar bulmaya hazır olmalıdır. İlgili üyeleri etkileyerek onlara kendi

çıkarları doğrultusunda karar aldırabilmenin en etkili yollarından biri lobicinin danışman rolüne

soyunmasıdır. Bu sayede lobici her istediği fikri üyelere aktarma fırsatını kolayca yakalamış

olur. Lobicinin süreci anlaması, sistemin nasıl işlediğini özümsemesi ona önemli bir avantaj

kazandıracaktır. Son olarak lobicinin karşısındakini etkilemek açısından nezaket kurallarına

dikkat etmesi gereklidir.(Wolpe, 1990:passim)

13.4.1. Lobicilikte Yasal Düzenlemeler

Dünya genelinde Amerika Birleşik Devletleri lobicilik mesleğinin icrasında en fazla

deneyime sahip ülkedir. ABD’de lobiciliğin bir meslek dalı olarak yasal düzenlemeleri

Page 328: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

320

mevcuttur, bu konuda da ABD ilk olma özelliğini taşımaktadır. Bu anlamda, yasal düzlemde

ticari sicil kaydı bulunan çok sayıda lobi şirketine sahiptir.

Jean Meynaud Politikada Baskı Grupları adlı yapıtında lobilerin kullandığı yöntemleri

baskı teknikleri olarak ele alıp, beş ayrı skalada kategorize etmeyi tercih etmiştir. Meynaud’ya

göre lobi şirketlerinin kullandıkları baskı yöntemleri şu şekildedir:(1975:65)

. İnandırmaya çalışır,

. Tehdit eder,

. Parayı kullanır,

. Hükümetin icraatlarını baltalar ve

. Doğrudan eylemler yapar.

Meynaud’nun ortaya koyduğu, inandırmaya çalışmanın dışındaki diğer baskı

yöntemleri son derece sorunludur. Ki bu çalışmada da lobilerin yasal düzlemdeki yöntemi

olarak tek ikna çalışmaları üzerinde durulmuştur. Diğer yöntemler yasal düzlemin dışında

olduğu için dikkate alınmamıştır. Lobicilik ilk ve kapsamlı yasal düzenlemelerine sahip ülke

olarak ABD’de de olduğu gibi diğer dünya ülkelerinde de meşruiyetini sağlayacak yasal

zeminden hareket etmekle yükümlüdür.

Tablo 13.1. ‘Foreing Influence Explorer’ web sitesine göre, 2013 yılında ABD

yönetimini etkilemek amacıyla dünya devletlerinin yaptığı lobi harcamaları

Page 329: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

321

Lobiciliğin meslek dalı olarak henüz tüm dünyada yasal düzenlemeye tabi tutulmuş

olduğunu söylemek güçtür. Yukarıda da belirtildiği gibi ilk olarak Amerika Birleşik Devletleri

meslek dalı olarak gerekli yasal düzenlemelere gitmiştir. ABD, ‘Yabancı Temsilciler Yasası’

ile ‘Federal Lobi Yasası’ olmak üzere bu alanda iki önemli yasal düzenleme gerçekleştirmiştir.

ABD’de lobicilik devlet sisteminin bir parçasıdır. Kongre ve yürütme üzerinde

yürütülen faaliyetleri kapsar. Başlangıçta kullanılan ‘Lobi Ajanı’ ifadesi ise değişime uğramış,

XIX. Yüzyıldan itibaren de ‘Lobici’ye dönüşmüştür. Lobicilik faaliyetleri bu yüzyıldan itibaren

gelişmeye başlamış, ancak ilk zamanlarda rüşvet alıp vermeler, çıkar çatışmaları,

anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştır.(Yılmaz, 1993:36)

ABD’de ilk olarak 1938 tarihinde ‘Yabancı Temsilciler Yasası’ yürürlüğe girmiştir. Bu

yasal düzenlemeyi ABD’de II. Dünya Savaşı öncesi artış gösteren Nazi propagandasının

hızlandırmış olduğu ifade edilmektedir. Yasa özellikle ABD’de yabancı ülkeler adına lobi

faaliyetleri yürütmekte olan lobileri kayıt altına almayı sağlamıştır. Ayrıca, yabancı devleler

için çalışan söz konusu lobi şirketlerinin faaliyet tür ve sayılarının da listelenmesini karara

bağlamıştır. Bunların yanında, lobi şirketlerinin yürüttükleri tüm faaliyetler için yaptıkları

finansal harcamaları da kayıt altına almayı gerekli görmüştür.

‘Federal Lobi Yasası’ ise ABD’de 1946 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu yasa çıkana

kadar ABD’de lobi faaliyetleri daha çok kontrolsüz olarak devam etmiştir. 1946 tarihli bu yasa

(Federal Regulation of Lobbying Act-FRLA) bütün lobicilerin ABD Kongresi’nin iki

meclisinde de –Senato ve Temsilciler Meclisi’nde– kaydedilmelerini ve lobicilik faaliyetlerinde

yaptıkları harcamaların da her üç ayda bir kayıt altına alınmasını öngörmüştür.(Yıldırım,

1994:34)

Bu yasa çıkar gruplarının Kongre’ye karşı olan faaliyetlerini kapsamıştır. Kayıt altına

alma sayesinde lobicilerle Kongre’nin ilişkilerini ortaya koymak ve kamuoyunu bilgilendirmek

hedeflenmiştir. Bu yasanın çıkarılmasından sonra lobicilikle ilgili olarak reformların devam

ettiğini, buna paralel olarak Washington’daki grupların faaliyetlerinin de arttığını görmek

olasıdır. Yüksek Mahkeme (The Supreme Court) 1954 yılında aldığı bir kararla lobiciliği

Kongre üyeleriyle doğrudan haberleşme, ilişki kurma ya da federal yasamanın etkilenmesi

olarak tanımlamıştır.(Umerova, 2006:52)

Lobicilik faaliyetleriyle ilgili olarak yapılmak istenen reformların gerisinde itici güç

olarak vatandaş haklarının korunması için çalışan kamu çıkarı grubu (Common Cause)

görülmektedir.(Farland, 1984:110-137) 1975 yılı içerisinde bir kısım Temsilciler Meclisi

üyesinin önerileriyle lobiciye yeni bir tanım getirilmiştir. Buna göre, bir yılda 500 dolardan

fazla para harcayan ya da bunu lobicilere ödeyen ya da Kongre üyeleri ya da yürütmeyle ayda

sekiz defadan fazla ilişkiye giren ‘lobici’ olarak tanımlanmıştır.(Yıldırım, 1994:35)

Bu gelişmeler, 1975 yılında ‘Yabancı Ajanların Tescil Yasası (Foreign Agents

Registration Act - FARA)’nın çıkmasına yol açmıştır. Bu tarih itibariyle, ABD’de yabancı

ülkeler için faaliyet gösteren lobi şirketlerinin Adalet Bakanlığı’na kayıtlı olmaları

sağlanmıştır. Aynı zamanda, faaliyetleri için harcama değerlerinin de kayıt altına alınması ile

Page 330: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

322

ilgili yasal zorunluluk getirilmiştir. Aslında bu yasa ile hedeflenen, lobi faaliyetlerini

denetlemekten daha çok, kimlerin yabancı ülkeler için lobi faaliyeti yürüttüklerini

saptamaktır.(Bayramoğlu, 1985:11)

1976’nın Eylül ayında ise Common Cause tarafından desteklenen ‘Lobi Faaliyetlerini

Açıklama Yasası’ (Lobbying Disclosure Act of 1976) Temsilciler Meclisi’nde büyük çoğunlukla

kabul edilmiştir. Ancak, Senato’da engellemelerle karşılaşmış, diğer bir ifadeyle lobi

faaliyetleri yüzünden engellenmiştir. Ancak bu yasa tasarısı daha sonra yeni bir madde

eklenerek kabul edilmiştir. Bu maddeye göre, eğer lobici bir yıl içerisinde Kongre üyeleriyle

on ikiden az ilişki kurarsa kayıtlanma zorunluluğu olmayacaktır. Ancak burada ilişkinin anlamı

açık değildi. Çünkü bu ilişki bir telefon görüşmesi olabileceği gibi, Kongre üyeleriyle bir

toplantıya katılmak da olabilirdi. Sonuç olarak kanun, lobicilik faaliyetlerinde 1250 dolardan

fazla harcayan ve çalıştırdığı personelinin zamanının %20’sinden fazlasını lobicilikte harcayan

organizasyonların ‘lobici’ olarak kayıtlanmalarını öngörmüştür. Bu kayıtlar lobicinin yapmış

olduğu faaliyetleri ve Kongre üyelerine verdiği hediyeleri de kapsar niteliktedir.(Fındık,

2002:27) Bu yasa ile lobicilerin kayıtlanması, bu grupların faaliyetlerini açığa vurmaya

yarayacağı gibi Kongre üyeleri üzerinde çeşitli yollarla baskı yapılmasını da engellemek

amaçlanmıştır.

1978 yılı Nisan ayının sonlarında ise Temsilciler Meclisi’nden lobi faaliyetlerinin

açıklanmasına dair çok sert maddeler içeren yeni bir yasa geçmiştir. Yasa temel olarak lobi

örgütlerine yeni yükümlülükler getirmiştir. Eğer herhangi bir örgüt lobi faaliyetleri için 2500

dolardan fazla para harcarsa ve personelini bir konu üzerinde iki haftadan fazla çalıştırırsa

kayıtlanması gerekmektedir. Bu madde, hangi lobici tarafından hangi konu üzerinde ne kadar

para harcandı anlamına gelmektedir. Yasa lobi gruplarına 3000 dolar üzerinde yaptıkları

katkıları açıklama zorunluluğu getirmiştir. Başka bir değişiklik olarak da, lobicilerden halk

tabanında yaptıkları çalışmaların açıklanması istenmiştir. Ayrıca bu gruplardan Kongre

üyeleriyle telefon konuşmaları ve mektuplarla yapılan, aslında kendi düşünceleri gibi gözüken

ama organize bir lobi grubu tarafından yürütülen çalışmaların açıklanması da istenmiştir.

(Yılmaz, 1993:36)

Amerika Birleşik Devletleri’nde politik alanda bugün de lobicilik faaliyetleri oldukça

aktif bir şekilde yürütülmektedir. Öyle ki, Washington lobileri kendi alanlarında uzmanlaşmış,

teknik ve tam baskı grupları olarak nitelendirilebilir. Ve ABD’de politika oluşturmada çok etkili

olduklarını da belirtmek gerekir. Hatta ülkede lobi çalışmalarının çoğunluğunu yabancı ülke

temsilcilerinin faaliyetleri sağlamaktadır. Bu ülkedeki yabancı ülke temsilcileri, yabancı

gruplar, firmalar, örgütler kendileri lobicilik faaliyetleri yaptıkları gibi, Amerikalı lobici ve lobi

firmalarının da desteklerini sağlayarak çıkarlarını gerçekleştirmeye

çalışmaktadırlar.(Umenova, 2006:50-57)

Türkiye’ye gelince ise, lobicilik hala yasal bir düzenlemeye tabi değildir. Cumhuriyetin

başlangıcından bugüne kadar Türkiye’nin yürüttüğü aktif bir lobi çalışmasından da söz etmek

güçtür. Bu nedenle, dünyada koordineli, etkili bir Türk lobisine rastlanıldığını söyleyebilmek

kolay değildir. Ancak, Prof. Dr. Tayyar Arı Türk lobisi ile ilgili bir sınıflandırma yaparak bu

alanda belli bir tipoloji yaratmaya çalışmıştır. İlk olarak yabancı temsilci lobilerden söz etmiştir.

Page 331: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

323

Bu grup Türkiye adına hem kültürel hem de siyasal amaçlı lobi faaliyetleri yürütmektedir. İkinci

gruba Türk-Amerikan derneklerini yerleştirmiştir. Bu grup ta ilki gibi gerek kültürel gerekse de

siyasal amaçlı faaliyet gösterebilmektedir. Üçüncü ve son sırada saydığı ise Türk-Amerikan iş

dünyasıdır. Arı’ya göre bu grup ta ticari –tecimsel – amaçlı lobi yapmaktadır. Türkiye adına

yürütülen bu faaliyetler için ağırlıklı olarak ABD’deki uzman lobi şirketleri tercih

edilmektedir.(Arı, 2009:21)

13.5. Reklamcılık ve Etik4

Her reklam, içeriğindeki ürünü satmaya çalışmanın yanında toplumsal mesajlar da

vermektedir. Reklamcıların birincil amacı, üretici bir firmanın ürününü sattırarak firmaya para

kazandırmak olduğundan, bu amaca hizmet eden her yöntemi uygulama yoluna gidebilirler.

Ancak bu tür bir bakış açısıyla hazırlanan etkileyici uygulamalar zaman zaman yasalarla

ve/veya toplumsal değerlerle çelişir. Bu noktada devrede olan etik, reklamların bu gibi

uygulamaları kullanarak toplum üzerinde oluşturması muhtemel olumsuz etkilerini sorgular.

Bu sorgulamalar mesleki açıdan kendi kendini düzenlemenin yanında yasal yaptırımlar

da içermektedir. Yasal yaptırımlarla sağlanan zorunlu düzenlemeler dışında kalan hareket

alanlarında doğru olanın aranması, bulunması ve buna uygun hareket edilebilmesi adına ihtiyaç

duyulan temel bilinç; bireylerin özgür iradeye dayanan kendi kendini düzenleme kodlarını

benimsemeleridir. Bu kodları benimsemeyen, sadece üreticinin maddi amaçlarını

gerçekleştirme noktasına odaklanmış bir bakış açısıyla üretilen etik dışı reklam uygulamaları,

tüketici haklarına ters düşecektir.

Bu durum; asıl facianın yanlış ya da çarpıtılmış bilgiler yayan ve medyayı propaganda

amaçları için kullanarak tüketiciyi aldatan yalancılar yüzünden, bireylerin kendi kendilerine

rasyonel seçim yapabilme özgürlüklerini kaybetmesi olarak ifade edilmektedir.

Sözü edilen bu etik kodların etkinliği bir diğer tartışma konusuna yol açar. Bu tartışmada

öne sürülen karşıt fikirlere örnek olarak Gordon ve Reuss’un görüşleri verilebilir. Gordon, etik

kodların kitle iletişiminde medyanın kendisi ve toplum için değerli olduğu üzerinde dururken,

Reuss, bu kodların toplum ve medya üzerinde hiçbir gücünün bulunmadığını ve önem

taşımadığını ifade etmektedir. Bu farklı görüşlerin yasal yaptırımlarla ilgili değerlendirmeleri

de farklılık göstermektedir. Etik kodlarla kendi kendini düzenlemenin uygulama sahasında

etkin olmadığını, reklam uygulamalarındaki etik hata ve ikilemlerin önüne geçebilme

noktasında yetersiz olduğunu düşünen görüşe göre yasal yaptırımlar gerekli ve faydalıdır.

Ancak diğer bir görüşe göre etik davranışın sistematik olarak uygulanabilmesi ancak kendi

kendini düzenleme bilinciyle mümkün olabilir. Hatta reklam uygulamalarını üretici odaklı

bakış açısıyla değerlendiren farklı görüşler yasal yaptırımları kısıtlayıcı ve haksız bulur.

4 ‘Reklam ve Etik’ Bölümünde Başkent Üniversitesi SBE Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı’nda Meltem

Akşin tarafından Aralık 2011’de hazırlanan ‘Bir İletişim Biçimi Olarak Reklamın Etik Açıdan Değerlendirilmesi’

içerikli tezden yararlanılmıştır.

Page 332: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

324

Dolayısıyla etik tartışmalarının genel olarak toplumsal faydalar gözetilerek yapıldığı ve buna

karşılık görüş birliği sağlanamadığını ifade etmek mümkündür.

İletişim konusunda kendini düzenlemeye en uygun olduğu iddia edilen iki alan, basılı

medya ve reklamcılık sektörleridir. Reklamcılık sektöründe en iyi uygulama, reklamcılık

endüstrisi tarafından benimsenen gönüllü kendini düzenleme kodlarını içeren ve detaylara

girmeyen, genel bir yasal çerçeve ile olur. Tütün ürünleri ve alkollü içkiler gibi özel alanlarda

da ayrıca belirlenmiş yasal uygulamalara gerek duyulur. En uygun durum, yasa ve kendini

düzenlemenin birbirini tamamlamasıyla ortaya çıkar.

Reklama karşıt olan görüş, reklamı hem ekonomik hem de sosyal açıdan olumsuz bir

güç olarak görmektedir. Bu görüşü savunanlar reklamın, ihtiyaç duyulmayan ürünlere karşı

talebin uyandırılması için toplumun daha az eğitimli kitlelerini istismar ettiğine inanmakta,

daha yüksek tüketici fiyatları ve kültürel değerlerdeki yozlaşmanın artışına neden olduğunu öne

sürmektedirler. Bununla birlikte reklama ilişkin iddialar ve savunmalar değerlendirilirken,

reklamın yapılması ya da yapılmamasından çok reklamın nasıl olduğuna ilişkin araştırmalar

önem kazanmaktadır.

Dolayısıyla reklam etiğinde öncelikle dikkat edilmesi gereken temel konular arasında

tüketiciye aktarılan mesajların içeriği ve kurgulanışı yer almaktadır (Karpat Aktuğlu, Işıl, 2006:

9). Reklamlara yöneltilen önemli eleştirilerden biri de, onun toplumların estetik ya da kültürel

düzeyini bastırdığı, azalttığı şeklindedir. Reklamların, her ne kadar kimi toplum kesimlerince

öyle algılansalar bile, birer estetik ya da sanatsal ürün olmadıkları açıktır. Ancak kimi

durumlarda, çeşitli amaçlarla yazar, çizer, tasarımcı, fotoğrafçı ve benzeri birçok sanat dalı ve

sanatçı tarafından üretilen sanat ürünü niteliğindeki yapıtlarla milyonlarca insanın karşısına

çıktığı da bir gerçektir.

Çeşitli sanatsal eserlerden, resimlerden, çizimlerden, fotoğraflardan, müzik ve

sahnelenen yapıtlardan duyulan tatmin düzeyi görecelidir. Kimileri için son derece başarılı

sanatsal yapıtlar olarak kabul edilen ürünlerin, diğerleri için sanatsal bir ürün bile sayılmaması

olağan, bir o kadar da yaygın bir durumdur. Reklamların işlevi, insanların ikna edilmesi

amacıyla bilgi aktarmaktır. Hiç kuşku yok ki, kimilerini ikna etmeye kalkışmak, başkalarının

da aynı konuda savunmaya geçmelerine yol açacaktır. Benzer biçimde reklamlarca desteklenen

kitle iletişim araçları da bilgilendirmenin ve eğlencenin en yapay olanına yer vermekle

eleştirilmektedir. Bu yapılırken aslında “iyi olan” yerine “popüler olanın”; “manevi ve kültürel

olan” yerine “maddi” olanın özendirildiği öne sürülmektedir. Bu arada bu tür eleştirilerden en

yoğun biçimde nasibini alan medya ise televizyon olmaktadır.

13.5.1. Reklam Uygulamalarında Etik Sorunlar

Etik tartışmalarda temel konu, eylemleri ahlaki bakımdan değerli ya da değersiz kılan

unsurların anlaşılması, iyi ve kötünün, doğru ve yanlışın ne olduğunun belirlenmesi ile ilgilidir.

Bu kapsamda Aktuğlu, reklam sektörü açısından etiğin, reklam sürecinde yer alan ve reklamı

oluşturan tüm unsurların birlikte ele alındığı bir bakış açısıyla değerlendirilmesi gerektiğinin

üzerinde durur ve reklamda ortaya çıkan etik sorunları iki kategoride değerlendirir. Aynı

Page 333: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

325

zamanda bu çalışmanın da konusu dahilinde incelenen örneklerden biri olan Becel reklamlarını

da örnek göstererek bu etik sorunları şöyle açıklar: (Aktuğ, 2006: 9)

“Reklamda etik sorunları, etik ikilemler ve etik hatalar olmak üzere iki genel kategoride

incelemek mümkündür. Etik ikilem reklamı eleştiren ve destekleyenlerin sürekli olarak

tartıştıkları ve henüz fikir birliğine varamadıkları bir alanı oluşturmaktadır. Buna ilişkin en

klasik örnek tütün firmalarına, ürünleri için reklam izninin verilip verilmemesi gösterilebilir.

Bu firmalara izin verilmesi durumunda insan sağlığına zarar veren davranış desteklenirken, izin

verilmemesi durumunda ise firmanın yasal bir ürünü satma ve ifade özgürlüğü ihlal edilmiş

olacaktır. Genel görüşe göre etik ikilemler genellikle iki ya da daha fazla grubun hakları

arasındaki çatışma olarak ifade edilmektedir. Etik hata ise, etik ilkeleri benimseyen bireylerin

etik dışı kararlar alması durumunda ortaya çıkar. Ancak bu durum etik ikilemle

karıştırılmamalıdır. Çünkü etik hatada mesajın iletiminde kasıtlı olarak yanlış bilgi aktarımı

bulunmaktadır. Herhangi bir işletmenin rakiplerinde varolan bir ürünün özelliğini sadece

kendine özgü bir özellik olarak göstermesi ya da “Becel” marka margarinlerin reklamlarında

kolesterolsüz ifadesini hatalı kullanması bu konuya açıklık getirecek örnekler olarak

gösterilebilir.”

Bu açıdan bakıldığında, bir reklam etik açıdan değerlendirilirken yapısal ve anlamsal

tüm unsurlar ile bunların kitle üzerindeki etkilerinin bir bütün olarak ele alınması

gerekmektedir. Sadece yapısal unsurlar ve üst metinler ele alındığında yapılan değerlendirme

eksik kalacaktır ve gerek alt metinler gerekse görsel çağrışımlarla tüketici zihninde oluşacak

algılama hesaba katılmamış olacaktır. Böyle bir değerlendirme ile bir reklamın mevzuata uygun

olup olamayacağı saptansa bile geniş anlamda etik olup olmadığı yönünde net bir yargıya

varılması pek mümkün olmayacaktır.

Bu noktada akla gelen bir diğer etik tartışma ise mevzuata uygunluk ve etiğe uygunluk

arasındaki ilişkidir. Bir reklamın mevzuata uygun olması etiğe de uygun olduğu anlamına gelir

mi? Etik olarak değerlendiren bir reklam mevzuata ters düşebilir mi? yönündeki sorgulamalar,

bu alanda akla gelen önemli tartışma konularındandır. Aynı sorgulama sadece reklamda değil

genel anlamda etik davranış için de yapılır. Bir davranışın yasalara uygun olması, aynı zamanda

etiğe de uygun olduğunun bir göstergesi olmayabilir.

Yasalara uygun olmayan bir davranış tamamen etik dışı olarak nitelendirilemeyebilir.

Etik kavramı anlatılırken değinildiği gibi, bu etik davranışın hangi kriterlere göre

değerlendirildiğiyle de ilgilidir. Örneğin, bir davranışı sonuçlarına göre değil başlangıçtaki

niyete göre değerlendiren bakış açısı, pekala sonuçları yasalarla ters düşmüş bir olayı da aslında

etik bir davranış olarak niteleyebilir. Yine etik kavramı kapsamında üzerinde durulan bir diğer

konu ise, yazılı kurallara dönüştürülen bir etik anlayışının bireyi kişisel sorumluluktan

uzaklaştırdığı yönündeki görüştür. Bu bağlamda, gönüllü kendini düzenleme kurallarının önemi

bir kez daha ortaya çıkar.

Page 334: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

326

13.5.2. Reklam Etiği ve Mevzuat

Reklamda etik konusu, hem teoride, hem de mevcut pratik uygulamalarda tartışmalı ve

kapsamlı bir konudur. Tüketimin kültürleştirilmesi sürecinde reklamların toplumsal yapının

dönüşümü üzerinde manipülatif etkileri bulunmaktadır. Reklamın iletişim yöntemleri içindeki

yeri ve yaşamın içine girebilme gücü düşünüldüğünde, topluma kodlanan mesajlarda iyi ve kötü

ayrımının yapılması önem kazanır.

Reklam alanında etik söz konusu olduğunda ise bu değerlendirmeyi yapabilmek için

öncelikle mevzuat incelenmeli, bu yazılı kurallar bütününün gönüllü kendini düzeltme kodlarını

içerip içermediğine ve reklamda etiği denetlerken reklam çalışmalarını ne derece sınırladığına

bakılmalıdır. Ülkemizde reklamda etik sorunların çözümlenebilmesi için Uluslararası Ticaret

Odası (International Chamber of Commerce, ICC) Uluslararası Reklam Uygulama Esasları’nın

dahil olduğu bir Reklam Mevzuatı bulunmaktadır.

Halen geçerli olan ve reklamdaki gerek etik gerekse mesleki düzenlemelere ışık tutan

bu mevzuat aşağıdaki kanun, yönetmelik, tebliğ ve prosedürleri kapsamaktadır:(Aktuğ, 2006:

8)

Reklam Özdenetim Kurulu’nun benimsediği Reklam Uygulama Esasları ile

birlikte Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun,

Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun,

Radyo ve Televizyon Yayınlarının Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik,

Medya Ölçümü Araştırma Sonuçlarının Ticari Reklam ve İlanlarda

Kullanılmasına Dair Tebliğ,

Ticaret ve Sanayi Odaları Hakkındaki Kanun,

Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumuna Ait Kanun,

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu gibi çeşitli kurum ve kuruluşlarla bunların

çalışma alanlarını belirleyen kanun, yönetmelik ve prosedürler

13.6. Sanal Uzayda Etik Kodları5

Sanal uzaydaki etkinlikler için bilgisayar ve internet kullanımından bilişim alanındaki

uygulamalara kadar çok çeşitli etik kodlar geliştirilmiştir. Etik meselelerde genel bir anlaşma

5 ‘Sanal Uzayda Etik Kodları’ Bölümünde Ruhdan Uzun’un İletişim Etiği / Sorunlar ve Sorumluluklar (Gazi

Üniversitesi

İletişim Fak. Yay., 1. Baskı, Ankara, 2007, ss.257-261) yapıtından yararlanılmıştır.

Page 335: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

327

vardır. Etik konular ya teknik araçlar tarafından ya da kendini düzenleme ve kısmen yasalar

tarafından içerilmektedir. Mahremiyet; bilgisayar suçu, entelektüel mülkiyet hakkı, telif hakkı,

marka, patent; özgür konuşma, enformasyon ve iletişim hakkı; nefret beyanına, ırkçılığa ve

mezhepçiliğe karşı savaş; pornografik, illegal, güvenilmez ya da zararlı materyal gibi konular

üzerinde yoğunlaşılmaktadır.

Bu meselelerin çözülme biçiminde, en azından yaklaşımlarda açıklık kazanan etik

seçimler vardır. Sözcük etiketlendirmelerini ve etiketlerin imzalanmasının ölçütünü kim

koyacaktır? Filtreleme ölçütünü kim oluşturacaktır? Teknik araçlarla ilgili olarak ortaya atılan

bu tür sorular, toplumsal ve etik seçimlerle ilgilidir. Dolayısıyla toplumsal diyalog, kültürel

diyalog, toplumsal sorumluluk gibi kavramların küreselleşme çağında insani ağlar yaratacak

eylemlerin ön planında yer alması gerekmektedir.

Sanal uzay etiği, bilgisayar yazılımlarından bilgisayarın kullanım biçimlerine, e-posta

iletişiminden web sayfalarının uyulmasında dikkat edilecek kurallara değin çok çeşitli etik

kodları içinde barındırmaktadır.

13.6.1. Bilgisayar Etiği

Bilgisayarların gelişmesi ve internetin yaygınlaşmasıyla yeni bir etikten söz edilmeye

başlanmıştır. Net ahlakı kısaca Netiquette adı verilen kurallar geliştirilerek, bilgisayarların ve

internetin kullanımında dikkat edilmesi uyulması gereken davranış kodları belirlenmeye

çalışılmaktadır. Computer Ethics Institute’ye (Bilgisayar Etik Enstitüsü) dayanılarak hazırlanan

aşağıdaki on emir netiquette’in temelini oluşturur niteliktedir:

Bilgisayarı başka insanlara zarar vermek için kullanmayın.

Başka insanların dosyalarına burnunuzu sokmayın.

Bilgisayarı yalan bilgiyi yaymak için kullanmayın.

Başka insanların bilgisayar kaynaklarını izin almadan kullanmayın.

Yazdığınız programın sosyal hayata etkilerini dikkate alın.

Başka insanların bilgisayar çalışmalarına karışmayın.

Bilgisayarı hırsızlık yapmak için kullanmayın.

Bedelini ödemediğiniz yazılımı kopyalamayın ya da kullanmayın.

Başka insanların entelektüel bilgilerini kendinize mal etmeyin.

Bilgisayarı saygı duyulacak, hakkında bahsedilecek şeyler için kullanın.

Page 336: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

328

13.6.2. E-Posta Etiği

İnternet konusundaki bir diğer etik alan ise elektronik postalardır. Bu konuda üzerinde

durulan etik sorunlar ise zincir iletilere yanıt vererek zincirin uzamasına neden olmak, e-posta

almayı beklemeyen kişilere ticari amaçla e-posta göndermek, gönderilen bir e-postayı

sahibinden izin almadan genele açık ortamlara [örneğin tartışma grupları] göndermek, e-

postada kullanılan her türlü alıntı için telif hakkı kurallarına saygılı olarak ilgili referansları

belirtmek, mesajlaşma listesinden çıkma talebinde bulunan bir kişiyi listeden çıkartmayı ihmal

etmemek gibi konular üzerinde yoğunlaşmaktadır.

13.6.3. İnternet Erişim Kuralları

İnternet iletişim kuralları; başkalarına karşı saygı, biçimsel özen ve içerikle ilgili özen

konularında yoğunlaşmaktadır. Kimliğini saklayabileceğini umarak gerçek yaşamda

benimsenmeyen davranışları sergilememek; saygılı olmak; duygusal yönden rahatsız edici

iletilerin yayılmasına olanak vermemek; geçerli bir gerekçe olmadan kimliğini gizlememek;

gereksiz yere büyük harfler ile yazışmaktan, sık sık özel simgeler kullanmaktan, esprili ya da

alaycı anlatımlardan kaçınmak; gönderilen eklerin virus taşımamasına özen göstermek;

başkalarının veri kaynaklarını, düşüncelerini ve yazılımlarını sahiplenmemek; kişilik haklarına

ve özel yaşama saygı göstermek gibi kurallara uyulması istenmektedir. Ayrıca, internet

ortamının sağladığı olanakları her türlü sahtekarlık, yolsuzluk, dolandırıcılık ya da hırsızlık gibi

kötü amaçla kullanmamak da gerekmektedir.

13.6.4. Web Etiği

Web etiği konusunda dikkat edilmesi gereken noktalar ise, web sitelerinde doğrudan

büyük resim dosyalarını sergilememek, başkasının sitesine link verilecekse nezaket açısından

ilgili kişiye bilgi vermek, web sayfalarının sadece metinden oluşan versiyonlarını da

sergilemek, eklenen görsel ya da ses malzemelerinin yanına dosya büyüklüğünü yazmak, e-

posta adresi ve son güncelleme tarihini not etmek çerçevesinde ele alınmaktadır. Ayrıca,

başkalarının entelektüel haklarına zarar verici materyali içeren web sitelerini ziyaret etmemek,

güvenilmeyen web sitelerinden alış veriş yapmamak, çocuklara zararlı ya da pornografik

materyal içeren web sitelerini ziyaret etmemek de uyulması gereken kurallar arasında yer

almaktadır.

13.6.5. Bilişim Mesleği Ahlak İlkeleri

Bilişim Mesleği Ahlak İlkeleri Belgesi, 1998 yılında kurulan Etik Çalışma Grubu

tarafından geliştirilmiş, daha sonra Türkiye Bilişim Vakfı Yürütme ve Yönetim Kurullarının

onayı ile kamuoyuna duyurulmuştur. İlkeler, her bilişimcinin mesleğinin gereklerini yerine

getirirken, ‘toplumun ve bireylerin güvenliğini, sağlığını ve esenliğini gözetmesi’, ‘adil, dürüst

ve güvenilir olup, tüm insanlara karşı hiçbir ayrım gözetmeksizin eşit davranması’ ve

‘insanların özel yaşamına, saygınlığına ve iyelik haklarına saygı göstermesi’ üzerine

kurulmuştur.

Page 337: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

329

Bu ilkelere göre, bilişimci, mesleğiyle ilgili her türlü davranış, çalışma ve ilişkilerinde

en yüksek ahlaki değerler doğrultusunda hareket etmeli ve sorumluluk üstlenmelidir. Özel

bilgilerin gizliliğine özen göstermek, dürüst olmayan işlere bulaştığından kuşku duyduğu kişi

ve kurumlarla işbirliği yapmamak, komisyon, pay, prim tekliflerini ve maddi yardımları geri

çevirmek gibi kurallara uymalıdır. Ahlak ilkelerine göre, bilişimcinin, teknik yeterliliğini

geliştirmek, mesleki eleştirilere açık olmak, hatalarını kabul etmek gibi bireysel

yükümlülüklerinin yanında toplumsal yükümlülükleri de vardır. Buna göre bilişimci,

“toplumun esenliği, sağlığı ve güvenliğine uygun kararlar almadaki sorumluluğunu kabul eder

ve toplumu ve çevreyi tehlikeye sokacak etkenleri gizlemez, duyulmasına çalışır.” Ahlak

ilkelerinde, bilişimcinin ürün ve hizmetle ilgili yükümlülükleri, meslektaşları ve iş

arkadaşlarıyla ilgili yükümlülükleri, yöneticilikle ilgili yükümlülükleri ile işveren ve

müşterilerle ilgili yükümlülükleri de ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

Page 338: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

330

Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti

Bugün etik, ağırlıklı olarak iş hayatı içerisindeki davranış biçimleri üzerinde çalışan bir

disiplin olarak görülmektedir. Ahlak ise, daha çok sosyal hayatla ilgilidir. Sosyal hayat

içerisindeki ilişkileri düzenleyen bir yapıyı taşımaktadır. Bu nedenle, etik ilkelerle ilgilidir, belli

bir duruma ilişkin değerleri ifade eder. Ahlak ise davranışlarla ilgilidir, dolayısıyla ilkeleri

hayata geçirme tarzı olarak görülür. Bir anlamda etik, neyin yapılması gerektiğini ifade eder.

Etik ile hangi eylemin iyi olduğu anlaşılmaktadır. Bu da ahlak fenomeni üzerine ayrıntılı

düşünmeyi gerektirir, dolayısıyla etik için ahlak felsefesi ifadesi de kullanılabilir.

Bu bölümde dünyada ilk Basın Ahlak Yasası’nın, I. Pan Amerikan Basın

Konferansı’nda kabul edildiği, gerek bu konferansta kabul edilen, gerekse UNESCO tarafından

ortaya konan ilkelerin birbiriyle benzerlik taşıdığı üzerinde durulmuştur. Bu kurallardan

bazıları; dürüstlük, objektiflik, haberlerin doğruluğunu araştırmak, olayları kışkırtmamak,

olayları gizlememek, düşünce özgürlüğünü savunmak, savaş çığırtkanlığı yapmamak, uydurma

ve abartılmış haber yayınlamamak, kişinin özel hayatına saygı göstermek, özel yararlar

sağlamamak gibi kurallardır. Basının hakları olmakla birlikte özgürlük ve sorumluluk,

dürüstlük, kamu yararı, tarafsızlık, kişilik hakları ve özel yaşama saygı vb. uyması gereken bazı

ahlaki kuralları da vardır. Bu bölümde bu etik perspektif basın özgürlüğü ve basında özdenetim

kuruluşları üzerinde yapılan incelemelerle edindirilmiştir.

Halkla ilişkiler alanında ise meslek örgütlerinin etik kodlar geliştirmek için gereken

çabayı sarfettikleri üzerinde durulmuştur. Ancak tarihsel olarak çok eskilere gitmek kolay

değildir. Bu alanda etik davranışlara ilişkin kodlamanın 20. Yüzyılın ikinci yarısından sonra

artarak devam ettiği görülmektedir. Amerika Halkla İlişkiler Derneği (Public Relations Society

of America - PRSA) bu çalışmaların öncülüğünü üstlenmiştir. Dernek tarafından yazılan etik

kodlar ilk 1950 yılında kamuoyuna sunulmuştur. Söz konusu kodların oluşturulmasına dönemin

büyük kuruluşlarının destek verdiği bilinmektedir. Daha sonra da, periyodik olarak belli

sürelerle gözden geçirilmiştir. Herhangi bir değişim ya da gelişime ilişkin olarak yenilenme söz

konusu olduğunda da revize edilmiştir.

Bölümün sonunda hem teoride hem de uygulamalarda kapsamlı bir konu olan reklam

etiği ve mevzuatı ile ilgili bilgi aktarımı sağlanmıştır. Som olarak da bilişim alanında etik

kodlarla ilgili açıklamalarda bulunulmuştur.

Page 339: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

331

Uygulamalar

Amerika'da Lobiciliğin Etik Sınırları Tartışılıyor

Amerika’da Temsilciler Meclisi ve Senato, kanunların çıkarılması ve yasal

düzenlemelerin yapılmasından sorumlu. Bu noktada da lobicilik devreye giriyor. Lobiciler,

Kongre’den çıkacak yasaları ve yürütme aşamasında alınacak kararları etkilemeye çalışıyor.

Lobiciliği düzenleyen kurallar var. Kongre üyeleri ve yönetimi bağlayan etik kurallar

da bunun bir parçası. Georgetown üniversitesinden Profesör Mark Rom, sınırları belirleyen

kuralları şöyle açıklıyor.

Rom, “Bu sınırlar ve kurallar sürekli sınavdan geçiyor. Bir şeyin yapılması için para

verilmesi yasadışı. Birşeylerin yapılması için birileriyle konuşmaksa yasadışı değil. Siyasetin

içine para girdiğinde sınırları belirlemek zorlaşıyor. Bu da tartışmalara zemin hazırlıyor” diyor.

Medya ve halk lobiciliğin uygulanış biçimine şüpheyle bakıyor. Lobiciliği yakından

izleyenlerden biri de Washington’da yayınlanan Politico gazetesi yazarlarından Ken Vogel.

Vogel, “Lobicilikle ilgili ve lobicilerin uyması gereken sıkı kurallar var. Lobicilerin ne

kadar para harcadıklarını açıklamaları gerekiyor. Örneğin reklamlar ya da kampanyalara ne

kadar para yatırdıklarını gizlemeleri mümkün değil. Faaliyetleri hem medya, hem

Washington’daki izleme grupları tarafından yakından takip ediliyor. Herhangi bir şekilde

kusurlu oldukları görülürse lobicilerin üstündeki baskı hemen artıyor. Lobicilerle ilişkileri olan

kamu görevlileri için de bunun ortaya çıkması tehlikeli bir konu” diye konuşuyor.

Bu o kadar tehlikeli ki bazı Kongre üyelerini hapse bile gönderebiliyor.

Californialı Kongre üyesi Randy Cunningham, rüşvet almak ve başka suçlardan 8 yılı

aşkın hapis cezasına çarptırıldı. Cunningham’ın savunma sanayiyle iş yapan birinden aralarında

bir yatın da bulunduğu rüşvetler aldığı ortaya çıkmıştı.

Bir başka Kongre üyesi, Ohiolu Bob Ney, lobici Jack Abramoff’la bağlantılı yolsuzluk

suçundan 30 ayı aşkın hapis cezası aldı. Abramoff’un Kongre üyesini İskoçya’da bir golf

gezisine götürdüğü ve kampanyasına yardım yaptığı ortaya çıkmıştı.

Bir etik konu da karar verme mekanizmasındaki isimlerin lobiciliğe geçmesi ya da

bunun tam tersi olması. Siyasi çevrelerde “Döner kapı” olarak adlandırılan bu olay, eski

milletvekilleri ve hükümet yetkililerinin yasalar üzerinde etkili olmasını sağlayabiliyor.

Washington Post’un bir araştırmasına göre doğalgaz ve petrol sektöründeki her 4

lobiciden birisi eskiden hükümette, yönetici olarak çalışıyordu.

Lobici Nicholas Allard, hükümet yetkilileri ve lobicilerin koltuk değiştirmesinin

etkilerini şöyle açıklıyor.

Page 340: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

332

Allard ,”Şu soruyu sormamız lazım: Bir yetkili hükümetteki görevinden ayrıldığında

yeni yapacağı işte çıkar çatışması oluyor mu ve hükümetteki görevinin özelliklerinden fayda

sağlayacak mı? Tam tersi olduğunda, yani bir lobici hükümete geçtiğinde de şunu sormak

lazım: Kararın motivasyonu ne? Amaç kar elde etmek mi? Şirketimizin patronu eski Senatör

John Breaux, lobiciliğe geçtiğinde eleştirilere karşılık olarak: ‘Hayatım boyunca hükümette yer

aldım. Şimdi oto tamircisi olacak değilim ya’ demişti” şeklinde konuşuyor.

Başkan Obama, bu yılki Birliğin Durumu konuşmasında, “Lobicileri kanun yapıcıların

koltuklarından kaldırdık, federal kurul ve komisyonlardan da çıkardık,” demişti. Ancak buna

rağmen bazı lobiciler hala başkanın özel emriyle yönetimde görev yapıyor.

Page 341: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

333

Uygulama Soruları

1. Lobiciliğin meslek olarak icra edildiği ABD’de lobicilik alanında mevcut yasal

düzenlemelere karşın yaşanmakta olan etik sorunlar nelerdir, açıklayınız.

2. Lobicilik faaliyetlerinde yaşanmakta olan etik sorunlara yönelik olarak ABD

Hükümetinin almaya çalıştığı tedbirler yeterli midir, sizce başka ne gibi tedbirler alınabilir?

Page 342: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

334

Bölüm Soruları

1. Normatif etik modellerden teleolojik yaklaşımın 19. Yüzyıldaki en önemli

savunucusu aşağıdakilerden hangisidir?

a. John Stuart Mill

b. Jeremy Bentham

c. Jean-Jacques Rousseau

d. Max Weber

e. Jean Bodin

2. ÜNLÜ Alman düşünürü İmmanuel Kant (1724-1804) hangi etik yaklaşımın en

tanınan temsilcisidir?

a. Betimleyici Yaklaşım

b. Teleolojik Yaklaşım

c. Epistemolojik Yaklaşım

d. Deontolojik Yaklaşım

e. Gneseolojik Yaklaşım

3. Aşağıdakilerden hangisi basının sorumlulukları arasında yer almaz?

a. Taraflı olmak

b. Kamu yararı gözetmek

c. Kişisel çıkar düşünmemek

d. Kişilik haklarına saygılı olmak

e. Şiddet ve zorbalığı özendirici yayından kaçınılır

4. Aşağıdakilerden hangisi uluslararası gazetecilik örgütlenmelerinden biridir?

a. Çağdaş Gazeteciler Derneği

b. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı

c. Sınır Tanımayan Gazeteciler

d. Hür Basın Birliği

Page 343: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

335

e. Basın Birliği

5. Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği (IPRA)’nin mesleğin etik kurallarını düzenleyip

ilan ettiği tarih aşağıdakilerden hangisidir?

a. 1950

b. 1961

c. 1973

d. 1975

e. 1976

6. Atina Yasası olarak da bilinen Uluslararası Etik Yasası hangi meslek kuruluşu

tarafından yapılmıştır?

a. Amerika Halkla İlişkiler Derneği (PRSA)

b. Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği (IPRA)

c. Halkla İlişkiler Enstitüsü (IPR)

d. Uluslararası Halkla İlişkiler Danışmanları Derneği (ICO)

e. Uluslararası Halkla İlişkiler Kalite Enstitüsü

7. Ekim 1991’de kabul edilen Roma Bildirisi’ni düzenleyen kuruluş aşağıdakilerden

hangisidir?

a. Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği (IPRA)

b. Uluslararası Halkla İlişkiler Kalite Enstitüsü

c. Halkla İlişkiler Enstitüsü (IPR)

d. Amerika Halkla İlişkiler Derneği (PRSA)

e. Uluslararası Halkla İlişkiler Danışmanları Derneği (ICO)

8. Halkla İlişkilerde ‘Avukatlık Modeli’ olarak bilinen etiksel karar verme modelini

geliştirenler aşağıdakilerden hangisidir?

a. Bentham ve Mill

b. Fitzpatrick ve Gautier

c. Barney ve Black

Page 344: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

336

d. Seib ve Fitzpatrick

e. Holt ve Lieber

9. Lobilerin baskı yöntemlerini “İnandırmaya çalışır, tehdit eder, parayı kullanır,

hükümetin icraatlerini baltalar ve doğrudan eylem yapar” şeklinde beş ayrı başlık altında

inceleyen düşünür aşağıdakilerden hangisidir?

a. Jean Meynaud

b. Jeremy Bentham

c. John Stuart Mill

d. Max Weber

e. Jean Jacques Rousseau

10. Devlet sisteminin bir parçası olarak faaliyet gösteren lobicilik ile ilgili ABD’de

çıkan ilk yasa hangisidir?

a. Federal Lobi Yasası

b. Yabancı Temsilciler Yasası

c. Yabancı Ajanların Tescil Yasası

d. Lobi Faaliyetlerini Açıklama Yasası

e. Common Cause Yasası

11. Etik Çalışma Grubu tarafından geliştirilen, daha sonra Türkiye Bilişim Vakfı

Yürütme ve Yönetim Kurullarının onayı ile kamuoyuna duyurulan Bilişim Mesleği Ahlak

İlkeleri Belgesi hangi yıl ilan edilmiştir?

a. 1990

b. 1994

c. 1998

d. 2001

e. 2005

Cevaplar: 1) a, 2) d, 3) a, 4) c, 5) b, 6) b, 7) e, 8) c, 9) a, 10) b, 11) c

Page 345: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

337

Dipnotlar

1. Etik kavramının açılımı için Aristoteles’in Nikomakhos’a Etik, (Ankara: Bilgesu

Yayını, 2009) adlı yapıtından yararlanabilirsiniz. Düşünür bu yapıtında “insan için iyi”nin ne

olduğunu soruşturuyor. Bu sorgulamada etik siyasal bir boyut taşımaktadır.

2. Ahlak Arapça ‘hulk’ sözcüğünün çoğulu olarak kullanılmaktadır. Hulk ise; huy,

adet, alışkanlık, yaradılış, insanın ruhsal-zihinsel-manevi halleri anlamlarına gelmektedir.

İngilizce’de ahlak ‘moral, morality’ sözcükleri ile ifade edilir. Köken olarak ‘adet, alışkanlık,

karakter’ anlamlarını veren ‘mos (çoğulu mores)’ sözcüğüne dayanmaktadır.

3. Etik, ahlak felsefesi olarak ta betimlenmektedir. Toplumsal ilişkilerdeki normları,

değerleri, doğru yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaki perspektifle inceleyen bir felsefe disiplinidir.

4. John Stuart Mill (1806-1873), Özgürlük Üzerine adlı yapıtıyla tanınır. İlk baskısı

1859 yılında yapılan, faydacı bakış açısı taşıyan bu yapıtta, mutluluk bireyin yaşamındaki temel

hedefini ya da çıkarını ifade etmektedir.

5. Ünlü Alman düşünürü Max Weber antipozitivist bir sosyologtur, aynı zamanda

ekonomi politik uzmanıdır. Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu’nda Batı dünyasının

kapitalist gelişiminde rol oynayan koşulları incelemiştir.

6. Ünlü Türk düşünürü Kuçuradi, Türkiye Felsefe Kurumu’nun başkanlığını

yürütmektedir. Önemli yapıtlarından Etik 1999 yılında Türkiye Felsefe Kurumu tarafından

yayımlanmıştır. Etik ile ilgili felsefi okumalar için İoanna Kuçuradi’nin, Türkiye Felsefe

Kurumu tarafından 1999 yılında basılan Etik adlı yapıtından yararlanabilirsiniz. Günümüzde

neredeyse meslek sayısı kadar çoğalan meslek etiği tartışmaları için de Harun Tepe tarafından

hazırlanan Etik ve Meslek Etikleri (Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu, 2000) adlı yapıt ufuk

açıcıdır.

7. Etik kavramının açılımında Ruhdan Uzun’un, İletişim Etiği / Sorunlar ve

Sorumluluklar (Ankara: Gazi Üniversitesi Yayınları, 2007, ss.11-22), adlı yapıtından

yararlanılmıştır.

8. Halkla ilişkilerde etik, “sosyal sorumluluk, kriz yönetimi ve sorunların

yönetiminin ardındaki dürtü ve aralarındaki ilişki, örgütün bekası için mücadele ve kamu çıkarı

için duyulan endişe arasında yer alan temel gerilimi meydana çıkarmak için

tartışılmaktadır.”(J.L’Etang, Halkla İlişkilerde Kurumsal Sorumluluk, 2002)

9. IPRA’ya göre halkla ilişkiler, örgütler arası işbirliğini, anlayışı ve ilişkilerde

sürekliliği sağlayacak yakınlığı gerçekleştirmeyi hedefleyen faaliyetler bütünüdür. Halkla

ilişkiler mesleğinin etiksel kodlarıyla ilgili daha detaylı bilgilere, IPRA’nın www.ipra.org

adresinden ulaşabilirsiniz.

10. Kurumsal halkla ilişkilerde en büyük iletişim hatalarından biri krizi yok saymadır.

Kriz dönemlerini olağan süreçler gibi düşünmek, krizi var saymamak daha sonra onarılması

Page 346: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

338

çok daha güç olacak itibar kayıplarına yol açmaktadır. Krizin doğrudan kurumların o güne

kadar inşa ettikleri saygınlığı, güvenilirliği ortadan kaldırmaya gücü olduğu için, bu

dönemlerde kurumların ilgili kamularıyla son derece doğru ve açık iletişim politikalarıyla

irtibat kurmaya çalışmaları, söz konusu krizin atlatılmasında en gerekli koşulu oluşturmaktadır.

11. Lobicilik, siyasal aktörleri etkileyerek savunulan bir fikrin, bir tutumun, bir

davranışın ya da bir davanın lehinde yasama süreçlerinin işlemesine çaba sarfeden bir iletişim

disiplinidir. Yasal olarak bir değişime odaklanıldığı için hukuksal alt yapı da gerektirmektedir.

12. İkna konusunda daha ayrıntılı bilgilenim için Aristoteles’in Retorik

(İstanbul:YKY/Cogito, 2006, 232ss) adlı yapıtını inceleyebilirsiniz.

13. Halkla İlişkilerde etik tartışmalar, etiksel karar verme modelleri, etiğin

uygulanması, kriz dönemlerinde etik ve lobicilik faaliyetlerinde etik kurallar kısımları ele

alınırken Ruhdan Uzun’un, İletişim Etiği / Sorunlar ve Sorumluluklar (Ankara: Gazi

Üniversitesi Yayınları, 2007, ss.189-222), adlı yapıtındaki konuyla ilgili değerlendirmeler

izlenmiştir.

Page 347: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

339

14. İLETİŞİM DİSİPLİNLERİ

BÖLÜM YAZARI: PROF.DR. ECE KARADOĞAN DORUK

Page 348: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

340

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

14. İLETİŞİM DİSİPLİNLERİ

14.1. İletişim Sosyolojisi

14.2. İletişim Psikolojisi

14.3. Siyasal İletişim

14.4. Örgütsel İletişim

Page 349: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

341

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. İletişimin en fazla ilişki içinde olduğu diğer bilim dalları nelerdir?

2. İletişim sosyolojisinin çalışma alanı nedir?

3. Örgütsel iletişim nenildiğimde ne anlıyorsunuz?

Page 350: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

342

Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde

edileceği veya geliştirileceği

İletişim Disiplinleri İletişimin interdisipliner bir

alan olduğu öğrenilecek

İnterdisipliner bir alan

iletişimin en fazla etkileşim

içerisinde olduğu bilim

dallarının neler olduğu

irdelenerek

Page 351: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

343

Anahtar Kavramlar

İletişim Sosyolojisi, İletişim Psikolojisi, Siyasal İletişim, Örgütsel İletişim

Page 352: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

344

Giriş

Bu ders kapsamaında iletişimin iletişimin inter disipliner bir alan olduğundan hareketle

daha spesifik iletişim çalışmalarına değinilmektedir. Psikoloji, sosyoloji, siyaset bilimi ve bir

anlamda halkla ilişkiler alanlarındaki iletişim çalışmalarına kısaca yer verilmektedir. Aslında

iletişim psikolojisi, iletişim sosyolojisi, siyasal iletişim ve örgütsel iletişimin her biri ayrı bir

ders olarak iletişim fakültelerinde okutulacak kadar kapsamlıdır.

Page 353: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

345

14.1. İletişim Sosyolojisi

İletişim, amaçların belirlenmesinde, amaçlara ulaşmada kullanılacak araçların

seçilmesinde, amaca ulaştıracak planların hazırlanmasında, planların uygulanması için gerekli

kaynakların tahsisinde, plan doğrultusunda belirlenmiş faaliyetlerin gerçekleştirilmesinde,

gerçekleşen faaliyetlerin etkileri ile faaliyete maruz kalanların tepkilerinin ölçülmesinde ve

istenilen amaca ulaşılıp ulaşılmadığının denetlenmesinde kullanılan yöntemlerin

tanımlanmasıyla sosyolojik bir anlam kazanmaktadır. İletişim sosyolojisi, gerçek anlamını,

benimsenen politikalar ile politikalar doğrultusunda tasarlanmış planlar çerçevesinde değil,

günlük yaşamın sürdürülmesindeki faaliyetler ile bu faaliyetlerin uygulanması,

sonuçlandırılması ve sonuçlara yönelik tepkiler geliştirilmesi kapsamında kazanmaktadır

(Tellan, 2014).

İletişim Sosyolojisi, iletişim alanında yapılan sosyoloji çalışmalarını kapsamaktadır.

Her ne kadar iletişim disiplininin tamamlayıcı bir parçası gibi görünse de iletişimin sosyolojiye

değil de daha çok sosyolojinin iletişime duyduğu ilgiyi yansıtmaktadır. İletişimin gelişim

seyrinde bilimsel temeller atılırken sosyolojinin birikimi ile sosyologların iletişime duydukları

ilgi sosyolojinin iletişim boyutundaki çabasını betimler. Bugün iletişimin şemsiyesi altında

kendine özgü ve özerk bir alan olarak ele alınabilen iletişim sosyolojisi çeşitli toplumsal olgu

ve olaylarla birlikte daha çok kitle iletişim araçlarının tezahürlerini mercek altına alır

(Çamdereli, 2008: 138-140).

İletişim sosyolojisi, iletişimin sosyolojik açıdan incelenmesidir. Bu bağlamda iletişimin

toplumsal anlamı, topluma etkileri, toplum-iletişim ilişkisi, toplumsal iletişimin tarihsel süreç

içindeki gelişimi gibi konular iletişim sosyolojisinin inceleme alanları içerisinde yer alır.

Günümüzde, özellikle de Batı üniversitelerinde, iletişim sosyolojisi genellikle medya ya

da kitle iletişim sosyolojisiyle neredeyse eş anlamlı kullanılır. Bunun nedeni, iletişimin

teknikler bütünü şeklinde tanımlanan anlamına daha fazla temayül gösterilmesidir. İletişimin

telgrafın icadından itibaren dolayımlı hale gelmesi nedeniyle iletişimin tanımında tekniğe daha

fazla gönderme yapılmıştır. Böylece, insanın diğer insanlarla ve doğayla doğrudan deneyiminin

kopmasına aracılık yapan sinema, telgraf, telefon, radyo, televizyon ve internet gibi teknolojiler

iletişimle eşitlenmiş ve bu alanın sosyolojisi yapılmaya başlanmıştır. İletişim sosyolojisi,

insanbilimsel tanım yerine daha çok kitle iletişim sosyolojisi olarak anlaşılmıştır. Oysa iletişim,

temelde insani bir etkinliktir. Teknoloji de olsa o teknolojiyi üreten ve kullanan da nihayetinde

insandır. İnsani bir etkinlik olan iletişimi, kitle iletişimi içine indirgemek, sınırlamak ve iletişim

sosyolojisini sadece medya/kitle iletişim sosyojisi olarak algılamak çok sağlıklı bir yaklaşım

değildir.

İletişim olgusu bir toplum içinde kişiler arasında ya da kişilerin oluşturduğu çeşitli

toplum birimleri içerisinde oluşur. Birey ve onun içinde yer aldığı toplumda iletişim olgu ve

sürecinin nasıl kullanıldığı, hangi tür mesajların kimleri, nerede, nasıl, ne zaman etkilediği ile

ilgili hususların irdelenmesi iletişim sosyolojisinin konusunu oluşturur. Kısacası iletişim

sosyolojisi, birey ve toplum ilişkisini iletişim bağlamında ele alan, irdeleyen alandır. Kavram

olarak 1960’lı yıllardan sonra, özellikle kitle iletişim araçlarının toplumda yoğun olarak

Page 354: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

346

kulanılması ile ortaya çıkmıştır. Konunun bilimsel olarak ele alınması, konu ile ilgili kuramsal

ve özellikle amprik, alana ve deneye dayalı araştırmaların yapılmasını gerektirmiştir (Aziz,

2008: 99).

Kitle iletişim araçlarının sosyolojik işlev ve etkileri söz konusu olduğunda sorumluluk

yüklenen kitle iletişim sosyolojisidir. Kitle iletişim araçları belirleyiciliği olmak koşuluyla

siyasal iletinin egemen olduğu bir konuya odaklanma durumunda siyasal iletişim sosyolojisi

devreye girer. Öyleyse iletinin türü, biçimi ve kullanım bağlamı iletişimsel çalışma alanlarını

belirleyici ve betimleyicidir. İletinin yelpazesinin çok geniş olması ve çeşitli araç ve

kanallardan geçmesi iletişim için siyaset biliminden ekonomiye, yönetim biliminden hukuğa

dek, yayılabilen son derece geniş bir çalışma alanı ortaya çıkarır. İleti siyasal ise siyasal

iletişimin, yöntembilimsel ise yönetsel iletişim ya da yönetişimin, kitlesel ise kitle iletişiminin

konusu olduğundan iletişim sosyolojisi de iletişimsel etkileşim süreçleri sonucunda ortaya

çıkan toplumsallaşma süreçlerini inceleyen gelişkin bir alandır. İletişim sosyolojisi, aynı

zamanda, diğerlerini bir kenara bırakarak sosyolojinin ve iletişimin bütün alt alanlarına nüfus

edecek bilimsel çabaları temsil eder, toparlayıcı ve buluşturucu kimliğiyle, iletişim bilimleriyle

sosyoloji alanını bir araya getiren önemli bir kavşak niteliğindedir (Çamdereli, 2008: 138-139).

Genel anlamda sosyolojinin çalışma alanı içinde yer kalan hemen hemen her konu aynı

zaman da iletişiminde konusudur. Sosyolojinin alanıına doğrudan karşılık gelen çeşitli

toplumsal ilişkiler, toplumun tarihsel, kültürel, siyasal oluş değişmeleri iletişim çalışmaları

yapan kişilerinde çalışma konuları arasındadır. Örneğin, iletişim sosyolojisi, kültürel

emparyalizmin ortaya çıkış, gelişme ve dönüşümünü toplumsal değerler üzerinden sorgularken

iletişim bilimi bu süreçte ortaya çıkan ve iletişimi sağlayan araçlara odaklanır ve daha çok kitle

iletişim araçlarının ortaya çıkardığı söylem ya da yönlendirmeyianlamaya çalışır. İletişim ve

sosyoloji birlikte daha geniş bir çalışma alanı sunar.

14.2. İletişim Psikolojisi

Psikoloji biliminin bir şubesi olarak daha fazla sosyal (toplumsal) davranış biçimleri

üzerinde inceleme yapan fert-toplum ve insanlar arası etkileşimini inceleyen daha somut bir

ifade ile başka insanları nasıl algıladığımızı bizim onlara onların bize karşı nasıl tepki

gösterdiklerini sosyal durum ve ortamlarda bulunmaktan bizim ve başkalarının nasıl

etkilendiğini inceleyen bir bilim dalıdır. Kısacası İletişim Psikolojisi; ferdin sosyal çevresi ile

kültürel ortamı arasındaki korelasyonu inceleyen bir bilim dalıdır.

Kişinin davranışlarının hislerinin düşüncelerinin başkalarının davranış ve(ya)

özelliklerinden etkilenme şekillerini ve onlar tarafından belirlenme şekillerini inceleyen

modern bir psikoloji dalıdır. İletişim disiplinler arası bir çalışma alanıdır ve en çok temas

halinde olduğu bilim dallarının başında psikoloji gelir. İletişim psikolojisi, kişilerarsı ve grupsal

iletişimdeki psikolojik yapı ve oluşumları inceleten ya da iletişim süreçlerini psikoloji

bağlamında irdeleyen bir alandır.

Bireylerin insanlar arası ve sosyal çevreyle olan münasebetlerini sosyal tecrübe ve

davranışlarını grup üyeliğinin nitelikleri veya bir toplum içinde bulunmanın bireyin tutum ve

Page 355: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

347

davranışları ile inançları üzerindeki etkilerini araştıran psikolojik içerikli ve sosyal nitelikli bir

bilim dalıdır. Kişilerarası iletişim, ikna stratejileri, kitle psikolojisi çalışma alanlarından

bazılarıdır.

İletişim psikolojisi bir insanın davranışı duyguları ve düşüncelerinin diğer insanların

davranış veya özelliklerinden nasıl etkilendiğini belirlemeye çalışır. Hem fertlerin toplum

içindeki davranışlarını (kişilere yönelik Sosyal Psikoloji) hem de insanların sosyal gruplara

katılmaları sonucu ortaya çıkan davranışları (topluma yönelik) inceler.

İletişim Psikoloji sosyal olgulardan yola çıkarak insana ve topluma yönelir insanın

içinde yaşadığı toplumun veya sosyal grubun özelliklerini ortaya çıkarır. Örn: Belli sosyal

gruplardaki ön yargılı davranışları inceleyen İletişim Psikolojisi önce o grupların iktisadî

imkânları toplumda gördüğü itibar gibi sosyal özelliklerinden hareket eder ve sosyal şartların

ortaya attığı engellenmeleri ortaya koyar. Ardından ferde yönelir ve bu engellenmelerin fertte

meydana getirdiği duyguları araştırır. Böylece psikolojinin diğer uzmanlık dallarından farklı

olarak fertte oluşan duygular ve bunların yön değiştirmesinin incelenmesinin ötesinde yine

topluma yönelir.

Psikologlar ve sosyal psikologlar, II. Dünya savaşından bu yana iletişimin gerçekleşme

biçimlerine yeterince ilgi gösterdiler. Davranışçılar, iletişimi, iletişim kaynaklarıyla bireyler ya

da gruplar arasındaki uyaran-tepki ilişkisi bağlamında görmek eğilimindeydiler. Freud’un

psikanaliz çalışmaları ile grup psikolojisi analizini destekleyenler, iletişimdeki etkileşimleri

hayatın ilk yıllarında deneyimlenmiş aile grup dinamiklerinin yansıması olarak kabul ettiler.

1950’li yılların ortalarında psikolojideki ilgi büyük oranda iletişimle işlenen davranış

değişikliklerine, bir başka deyişle çeşitli ileti tiplerinin ikna edici yönüne kaydı. Psikologlar

ikna edilebilirlik olarak adlandırılan genel kişilik faktörünün, insanlarda büyük oranda

belirlenip belirlenemeyeceğini bulmaya çalıştılar. Farklı niteliklerdeki bireylerin gerçekten

değişken biçimlerde ikna edilebilir oldukları ve zamanla kişilik faktörlerinin de bu niteliklerle

bağlantılı olduğu ortaya çıktı (Çamdereli, 2008:136)

Kişiliği analiz etmeye çalışan psikoloji kuramları, kişiyi davranışa yönlendiren ihtiyaç

kuramları ve kişinin geleceğe yönelik değer ve beklentilerinin davranışlarını etkilediğini

savunan zihinsel kuramlar pek çok iletişim çalışmasına da kaynaklık etmektedir.

Bazı psikologlar ise, yalnızca iletişimin davranışları değiştirmedeki yollarını değil aynı

zamanda değişime karşı direncin sebeplerini de açıklamak için, iletişimin alıcılarını; “seçici

algı”, seçici ilgi”, “seçici hatırlama” kavramlarını araştırdılar. Ayrıca, söylentilerin iletişim

dinamikleri, korku iletilerinin etkileri, prestij değeri olan kaynakların inanılabilirlik derecesi,

iletişimin bireysel algılamalar üzerindeki grup uzlaşma baskısı gibi konularla da ilgilendiler

(Çamdereli, 2008: 136-137).

Psikolojinin önemli kavramlarından biri olan homeostatis kavramıdır. Aslında biyolojik

anlamda kullanılan homeostasis, tüm vücut fonksiyonlarının, normal seviyelerde, dengeli

olmasıdır ve vücutta gerçekleşen değişikliklere karşı var olan dengenin korunmaya

çalışılmasıdır. Örneğin, yediğimiz besinler sonucu bol miktarda glikoz alırız, alınan bu fazla

Page 356: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

348

glikoz kandaki şeker miktarını arttırmaktadır, yani kandaki şeker dengesi bozulur. Vücudumuz

derhal homeostasiyi sağlamak için, insülin salgılayarak fazla olan şekeri hücrelerde depolar, bu

durum sonucunda da kan şeker miktarı normale döner yani denge sağlanır. Toplumsal yaşamda

bireyin diğer insanlarla ilişkilerinde ve kendini konumlandırma çalışmalarında sürekli bu

dengeyi gözettiği belirtilir. Bu denge arayışı geçmişteki davranışlarının ve gelecekteki

davranışlarının muhtemel nedenlerinden biri olabilmektedir. Davranışlara, tutumlara,

düşüncelere haklı gerekçeler bulma, çelişkilerden kaçınma hep bu denge arayışının sonucudur.

Bilişsel uyumsuzluk kuramları ve denge kuramları yine davranışı çözümlemeye çalışan

kuramlardır.

Bir kişinin gerçeği algılamasındaki bu değişim iletişim psikologlarının temel

konusudur. Çünkü bireyin bilişsel yapısıyla iletişimin uyumu ya da uyumsuzluğu, bireyin

sadece davranışını değil aynı zamanda algısını da etkiler. İletişimin psikolojik analizi için

başlıca ölçüt ne ileti ne de araçtır, asıl ölçüt iletiyi alan kişinin beklentisidir.

14.3. Siyasal İletişim

Toplumsal olaylar ve toplumsal gerçekler genel olarak çok yönlü ve karmaşık bir nitelik

taşırlar. Bu nitelikleri dolayısıyla da tek yönlü yorum kalıplarına kolaylıkla sığdırılamazlar.

Siyaset ve asal konusu iktidar olgusu da böyledir. Max Weber’in tanımına göre, iktidar,

“toplumsal ilişkiler çerçevesi içinde bir iradenin, ona karşı gelinmesi halinde dahi

yürütülebilmesi olanağı”dır (Weber, 1962:117). İnsanlar arasında düşünce ve çıkar ayrılıkları

doğaları gereği hep varolmuştur ve varolacaktır. Bu ayrıcalıkların doğurduğu bir çatışma da

kendileriyle birlikte varolmaya devam edecektir. Böyle bir süreç içerisinde de siyaset ile olan

birlikteliğimizin sona erme şansı bulunmamaktadır. Herşeyden önce siyaset, zaman ve mekan

bakımından evrensellik ve süreklilik niteliklerine sahiptir. Siyasetin özü, toplumdaki değerlerin

dağıtımı ile ilgili bir görüş ve çıkar çatışması, bir iktidar mücadelesidir. Siyaset, yalnızca bir

çatışma değil, aynı zamanda bir uzlaşmadır (Kapani, 1992: 19-21).

İletişime gelince, iletiler açık açık siyasal bir içerik taşıdıkları zaman hiç şüphesiz

iletişim siyasal olacak ve iletiler anlatımın ve işlevin esas olarak siyasal olduğu iletişim

ağlarının bir parçası iken ancak siyasal iletişimden söz edilebilecektir. Daha toplumbilimsel

yaklaşımlı bir söyleyişle, iletişimsiz sosyal bir birleşme-bütünleşme olası değildir. Toplumsal

kurallarda tutum ve davranışların uygunluk derecesine göre oluşmuş bu bütünleşmenin

merkezcil görünüşü her zaman bu kuralların tanımladığı toplumsal düzende daha fazla ya da

daha az canlı bir katılım ile ilişki içerisinde bulunınaktadır. Bundan dolayıdır ki bütünleşmede

öncelik kuralcı olanındır. Kuralcı bütünleşme terimi Landecker tarafından kullanılmıştır.

Bu bütünleşmeyi sağlayan kuralların toplumdaki aktörler tarafından görünülürlüğü

iletişimin çevresini çizdiği "anlamların veriş-alışı" ile kendini gerçekleştirebilir. Konuyu

açarsak, iletişimin belli bir düzeyi kuralcı bütünleşmenin oluşması için kaçınılmazdır. Nedeni

de, kuralcı bütünleşmenin yayıldığı temeller üzerinde bir iletişim bütünleşmesinin yatmasıdır.

Durkheim, bu konunun bilincine vararak, hizmet alış-verişince oluşmuş iletişimin özel bir

görünümü üzerinde durmuştur. Ve iş bölümü uyumlu bir biçimde gelişirse, bir başka deyişle,

Page 357: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

349

hizmet çeşitleri arasında gerçek bir bağımlılık varsa eğer, organik bir dayanışma durumu elde

edilebilir demiştir.

Siyasal sistemin güçlü ya da zayıf bütünleşimi siyasal enformasyon yaymakla yükümlü

İletişim ağlarına bağlıdır. Ya da bireysel düzeyden kalkarak, yansımalar diye

adlandırabileceğimiz siyasal sistemin biri zayıf diğeri güçlü bütünleşmesi olan siyasal katılım

ve siyasal çözülüm bu iletişim ağlarına bağlı olarak görülüyorlar demek de olasıdır. Katılım-

çözülme terimleri üzerinde biraz durmak gerekirse, katılım davranışlar bütünü ve de belli bir

tutum göstergesidir. Belli bir ilgi düzeyi, büyük siyasal sorunlar üzerinde durabilme düzeyine

dayanır.

Siyasal ekin diyebileceğimiz daha fazla ya da daha az uyumlu bir bütüne bağlı tutumları

içerisinde taşır. Çözülmeye gelince, siyasal toplumbilim diline uygun olarak davranış ve

tutumlara toplumun siyasal çehresine yabancılaşma olarak tanımlanabilir. Şu halde iletişime

siyasal evrenin ve işleyişinin asal görünümüdür diyebileceğiz. Ve çekinmeden ekleyebileceğiz,

toplumun tüm sosyal kurumları kendilerini ancak kitle iletişim araçlarıyla ortaya koyabilirler,

bunun kesinlikle başka genel-geçer yolu yoktur.

Siyasal İletişim, siyasal süreçlerle iletişim süreçleri arasındaki ilişkileri ele alan

araştırmalardan oluşan, disiplinlerarası akademik bir alandır. İletişimin siyasal konular

hakkındaki kamusal bilgiyi, inançları ve eylemi etkileyecek şekilde stratejik kullanımları,

siyasal iletişim alanının gelişmesindeki temel soruyu oluşturmuştur (Mutlu, 1994:199).

Herhangi bir toplumda, siyasal normların, değerlerin, inançların ve tutumların kısacası

siyasal kültürün edinilme ve içselleştirme süreci bir anlamda siyasal iletişimin çalışma konuları

arasında yer almaktadır.

Siyasal sistemlerde yöneten ve yönetilen ilişkileri düzleminde seçmen davranışları,

siyasal tercihleri, konuya ya da ideolojiye göre oy verme tutumları gibi siyasal karar alma

süreçlerini, üretilen siyasal söylemin ve dilin retoriği ile siyasal kampanyalarla gündem

oluşturma gibi iletişimsel süreçleri irdeleyen siyasal iletişim, iletişimin siyasal olgu, düzenek

ve etkiler bağlamında gerçekleştirilmesi ve incelenmesidir (Çamdereli, 2008:132-133).

Bir yanda siyasetin bir yanda da iletişimin olanaklarıyla geniş oylumlu alanlarını

buluşturan siyasal iletişim, tüm tanımlama güçlüğüne karşın yine de, belli ideolojik amaçlarını,

toplumda belli gruplara, kitlelere, ülkelere ya da bloklara kabul ettirmek ve gerektiğinde eyleme

dönüştürmek, uygulamaya koymak üzere siyasal aktörler tarafından çeşitli iletişim tür ve

tekniklerinin kullanılması ile yapılan iletişim olarak tanımlanabilir (Aziz, 2003: 3).

Siyasal iletişim siyaset bilimi, sosyoloji, antropoloji, sosyal psikoloji, halkla ilşkiler,

tarih, dil, retorik gibi diğe disiplinlerle özellikle de propaganda ile yakından ilgilidir.

Propaganda da kullanılan yöntem ve araçlar siyasal iletişimde de kullanılır, ancak söylemde

farklılıklar vardır. Örneğin siyasal iletişimde seçim zamanları kullanılan seçim

kampanyalarının yöntem ve tekniği ile propaganda olgu ve süreci karşılaştırılırsa, her ikisininde

amaç ve söylem farklılığı yanında benzer yanları olduğuda görülür. Her ikisinde de zaman

Page 358: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

350

sınırlıdır ve verilen iletilerin amacı kitlelerde tutum ve davranış değişikliğinin yaratılarak,

kampanya sonunda beklenen sonucun alınmasıdır. Siyasal iletişimin, özellikle otoriter yönetim

biçimlerinde, zaman zaman siyasal propagandaya dönüşmesi söz konududur (Aziz, 2003:14-

15)

Siyasal iletişimde araçlı ya da araçsız olarak kullanılan geleneksel iletişim araçlarının

iletileri, bugün yerini daha çok televizyon ve internet gibi elektronik kitle iletişimaraçlarınca

üretilen metinlere bırakınca, toplam iletişimsiz bir siyaset yürütmenin mümkün olmadığı

kesinlikle anlaşılmıştır. Siyasal olgu ve ikna süreçlerinin iletişimsiz işlerlik kazanması mümkün

olmasığından, iletişimin siyaset ve her düzeydeki siyaset edimi için vazgeçilmez bir kanal

olduğunu kolayca söylemek mümkündür.

14.4. Örgütsel İletişim

Örgütler insanların gereksinimleri karşısında ortaya çıkan yapılardır. Yeryüzündeki ilk

örgütler, insanların birtakım gereksinimlerini karşılamak amacıyla verdiği uğraşlar sırasında,

bu ihtiyacını başka birinin ya da birilerinin yardımı olmaksızın karşılayamacağını anlamasıyla

ortaya çıkmıştır.

Böylece insanlar, sosyal hayatın başlangıcından itibaren bilgi, kabiliyet, güç ve

zamanlarının kendi istek ve gereksinimlerini karşılamada yetersiz olduğunu anlamış ve her

zaman işbirliği yapma ihtiyacı duymuştur. Bu nedenle de, ortak amaçlarını gerçekleştirmek için

belirli yapı, kural ve süreçlerle bağımlı olarak bir araya gelmişlerdir.

İnsanların her türlü gereksinimlerini karşılamalarında bireysel çabalarına göre, örgütsel

çabaların daha etkili olması nedeniyle, örgütlerin sayısı ve türleri de insan ihtiyaçlarına paralel

olarak artmış ve önemli boyutlarına ulaşmıştır. Devletten aileye, kar amaçlı işletmelerden

vakıflara, üretim sektöründen hizmet sektörüne değin küçük ya da büyük kar amaçlı ya da kar

amaçsız bir takım örgütler oluşmuştur.

Sürekli değişim ve gelişim gösteren toplumsal yapı içinde bilginin teknolojik

yeniliklerle hızla akışı, insanların ait olduğu örgütlere daha bağımlı hale getirmektedir.

Değişsen toplumsal yapı içinde örgütlerde süreç içerisinde değişim ve gelişim göstermişler

insanların ihtiyaçlarına yanıt verecek nitelik kazanmaktadırlar. Bu nedenlerle örgüt toplumla

bir denge sağlamalıdır. Bu yapı örgütte açık bir sistem ve karşılıklı etkileşim sağlamaktadır.

Örgütler de biyolojik ya da mekanik sistemler gibi bir çok parçadan oluşmuş birer

toplumsal sistemlerdir ve bunlar diğer açık sistemler gibi çevreden girdi alıp onu işleyen ve

çevreye çıktı veren birere açık sistemdir. Bu özelliği ile örgütler toplumla karşılıklı etkileşimi

yerine getiren bir fonksiyona da sahiptirler.

Örgüt: özünde bir grup insanın belli amaçlar doğrultusunda tasarlanmış işbirliğine

dayanan birlikteliği ile oluşan toplumsal bir sistemdir. İnsanları bir araya getirecek ve

birbirleriyle etkileşim içinde bulunmalarını sağlayacak temel unsur “ortak amaç”lardır. İnsanlar

belirli hedeflere ulaşmada “biçimsel yapı” içinde bir araya geldiklerinde örgütü yaratmış

olurlar.

Page 359: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

351

Örgüt, iş ve işlev bölümü yapılarak, bir otorite ve sorumluluk hiyerarşisi içinde ortak ve

açık bir amacın gerçekleştirilebilmesi için bir grup insanın faaliyetlerinin akılcı kurallara göre

eşgüdümlenmesidir. Örgütler, belirli bir amacı yerine getirmek için, bilinçli olarak

oluşturulmuş ve bir düzen çerçevesinde işleyen toplumsal birimlerdir.

Örgütler, gerek bireysel gerekse grupsal olarak, örgüt içindeki, inanç, tutum ve

davranışları, örgütün amaçlarıyla uyumlaştırmak için iletişimden yararlanmak zorundadırlar.

Bu nedenle, örgütler çok yönlü ve çevresel ilişkilere yönelik sürekli, bilimsel ve sistematik bir

iletişim sistemi kurmalıdırlar. Örgütsel başarı ancak, sistemli bir “örgütsel iletişim” sayesinde

elde edilebilir.

Örgütsel iletişim, örgütün iç ve dış çevresi arasındaki ileti alış verişidir. Örgütün iç ve

dış çevresi ile yapmış olduğu formel iletişimdir.İletişim sayesinde kurulacak örgütsel uyum,

etkinlik ve etkileşim, hem örgütsel etkinliği arttırır, hem de üretim veya hizmet unsurları

arasında güçlü bir bağ oluşturur.

Örgütler, yalnız üretime yönelik örgüt içi işbirliği ve ortak görüş sağlama çabasının

dışında “dış dünya” ile ilişki kurma çevreden aldıkları bilgiyi örgüte içindeki bilgi işlem

merkezlerine aktarıp bir strateji oluşturarak belirsiz, rekabetçi ve dinamik çevre şartlarına uyum

gösterebilme çabasının da içerisindedirler. Gerek örgüt içerisindeki uyum, ortak görüş ve

koordinasyon sağlamaya, gerekse de örgüt dışı adaptasyon ve bilgi giriş çıkışına yönelik bu

eylemlerdeki başarı, örgütlerde etkin bir iletişim oluşturmakta saklıdır.

Bu nedenle örgütlerde iletişimin önemi her geçen gün artmaktadır. Teknolojinin

gelişmesi ile hızla gelişen iletişim akışı, örgütlerin büyümesi ve karmaşık hale gelmeleri,

alanlarına göre uzmanlaşması örgütlerde iletişimin öneminin artmasının etkenleridir.

Örgüt amaçlarının belirlenmesinde ve bu amaçlara ulaşılabilmesi için,örgütte bir

iletişim sisteminin kurulmasına gereksinim vardır. İletişim sisteminin statik durumdan dinamik

duruma gelişini ise,iletişim araçları sağlar. Örgüt içinde etkili iletişimin meydana gelmesinde

kullanılan yöntem ve araçların önemi büyüktür.

Örgüt olgusunu yaratan ve örgütün bir sistem olarak işleyişinde, örgütteki tüm öğeleri

birbirine bağlayarak bütünlüğünü sağlayan iletişim sürecidir. Bu süreç, örgüt içinde çeşitli

nedenlerle bağlı olarak tam anlamıyla işlemediğinde bireyi ve dolayısıyla örgütleri olumsuz

yönde etkileyebilecektir.

Ortak bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelen bireyler, gruplar, topluluklar ve

örgütler için iletişim hayati bir öneme sahiptir. Örgütteki bireyler ve gruplar arasında olması

gereken uygun etkileşimi sağlayan öğe ise örgütsel iletişimdir Örgütsel iletişim olmadan

herhangi bir örgütsel eylemin ya da yönetim sürecinin başarılması imkânsızdır . İletişimin

yeterli olduğu bir örgütte, örgütün amaçlarının doğru olarak anlaşılmış ve kavranılmış olması,

örgüt üyelerinin bu ortak amaçların gerçekleştirilmesi doğrultusunda işbirliği içinde eşgüdümlü

olarak davranma eğilimi içinde olmaları beklenilmektedir.

Page 360: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

352

Toplumsal yaşamda var olmamız ve üretebilmek, bunu davranışlara dönüştürebilmek,

ancak iletişim süreciyle gerçekleşir. Bu iletişim sürecinin en karmaşık olanı ise ; “örgütsel

iletişim”dir. Çünkü diğer iletişim süreçleri örgütsel iletişim süreci kapsamında gerçekleşir. Bir

örgütün başarısı,çalışanlarının örgüt amaçlarının ve hedeflerinin bilincinde olmalarına bağlıdır.

Örgütsel iletişim bireyler arasında koordinasyonu sağladığı gibi,aynı zamanda çalışanların

bireysel amaçları ile örgütün amaçlarının paralellik göstermesi yönünde mesajlar içerir.

Page 361: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

353

Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti

İletişim Biliminin tek başına var olabilmesi mümkün değildir. Diğer bilim dallarından

beslenmek zorundadır, sosyal bilimlerdeki tüm alanlarda olduğu gibi. İletişimine en yakın

alanlar ise, sosyoloji, psikoloji, siyaset bilimi ve örgüt ilşkileridir. Bu alanların her biri iletişim

için özel çalışma alanları oluşturmaktadır.

Page 362: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

354

Bölüm Soruları

1- …………….., belirli bir amacı yerine getirmek için, bilinçli olarak oluşturulmuş

ve bir düzen çerçevesinde işleyen toplumsal birimlerdir.

Yukarıda boş bırakılan yere aşağıdaki seçeneklerden hangisi uygndur?

a) Toplum

b) Aile

c) Örgüt

d) İletişim

e) Sosyoloji

2- Siyasal iletişim aşağıdaki alanlardan hangisi ile yakından ilgili değildir?

a) Sosyoloji

b) Antropoloji

c) Sosyal psikoloji

d) Tarih

e) Sağlık

3- Aşağıdakilerden hangisi siyasal iletişimin ilgi alanlarından değildir?

a) Her hangi bir toplumda, siyasal normların, değerlerin, inançların ve tutumların

kısacası siyasal kültürün edinilme ve içselleştirme süreci

b) Siyasal sistemlerde yöneten ve yönetilen ilişkileri düzleminde seçmen

davranışları

c) Siyasal tercihler, konuya ya da ideolojiye göre oy verme tutumları gibi siyasal

karar alma süreçleri

d) Üretilen siyasal söylemin ve dilin retoriği ile siyasal kampanyalarla gündem

oluşturma gibi iletişimsel süreçleri

e) Örgüt olarak siyasal partilerin çalışma düzeneklerinin incelenmesi

Page 363: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

355

4- Siyaset, yalnızca bir çatışma değil, aynı zamanda bir ………………. .

Yukarıdaki cümleyi tamamlayan seçenek aşağıdakilerden hangisidir?

a) Barıştır

b) Uzlaşmadır

c) Çözümdür

d) Savaşımdır

e) Mcadeledir

5- Bireyin fizyolojik, psikolojik tüm vücut fonksiyonlarında denge arayışını ifade

eden kavram aşağıdakilerden hangisidir?

a) Tepki

b) İletişim

c) Psikoloji

d) Homeastasis

e) Ethos

6- Aşağıdakilerden hangisi iletişim psikolojisinin çalışma alanlarından değildir?

a) Bir insanın davranışı duyguları ve düşüncelerinin diğer insanların davranış veya

özelliklerinden nasıl etkilendiğini belirlemeye çalışır.

b) Hem fertlerin toplum içindeki davranışlarını hem de insanların sosyal gruplara

katılmaları sonucu ortaya çıkan davranışları inceler.

c) Çeşitli toplumsal ilişkiler, toplumun tarihsel, kültürel, siyasal oluş değişmeleri

iletişim çalışmaları

d) Sosyal olgulardan yola çıkarak insana ve topluma yönelir insanın içinde yaşadığı

toplumun veya sosyal grubun özelliklerini ortaya çıkarır.

e) Fertte oluşan duygular ve bunların yön değiştirmesinin incelenmesinin ötesinde

yine topluma yönelir.

Page 364: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

356

7- Kişinin davranışlarının hislerinin düşüncelerinin başkalarının davranış ve(ya)

özelliklerinden etkilenme şekillerini ve onlar tarafından belirlenme şekillerini inceleyen

modern bir çalışma alanıdır.

Yukarıda tanımlanan iletişim çalışma alanı aşağıdakilerden hangisidir?

a) İletişim Sosyolojisi

b) İletişim Psikolojisi

c) Siyasal İletişim

d) Örgütsel İletişim

e) İletişim Bilim

8- …………………………………., gerçek anlamını, benimsenen politikalar ile

politikalar doğrultusunda tasarlanmış planlar çerçevesinde değil, günlük yaşamın

sürdürülmesindeki faaliyetler ile bu faaliyetlerin uygulanması, sonuçlandırılması ve sonuçlara

yönelik tepkiler geliştirilmesi kapsamında kazanmaktadır.

Yukarıda boş bırakılan yeri tamamlayan seçenek aşağıdakilerden hangisidir?

a) İletişim Sosyolojisi

b) İletişim Psikolojisi

c) Siyasal İletişim

d) Örgütsel İletişim

e) İletişim Bilim

9- Aşağıdakilerden hangisi iletişim sosyolojisinin ilgi duyduğu çalışma alanlarından

değildir?

a) İletişimin topluma etkileri

b) İletişimin toplumsal anlamı

c) Toplumsal iletişimin tarihsel süreç içindeki gelişimi

d) Toplum-iletişim ilişkisi

e) Örgüt içindeki bireyin siyasal tercihleri

Page 365: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

357

10- Aşağıdaki seçeneklerden hangis iiletişim psikolojisinin çalışma alanlarndan

değildir?

a) Siyasal tercihlere etki eden propaganda çalışmaları

b) Bireylerin insanlar arası ve sosyal çevreyle olan münasebetleri

c) Sosyal tecrübe ve davranışlar ile grup üyeliğinin nitelikleri

d) Toplum içinde bulunmanın bireyin tutum ve davranışları veya ile inançları

üzerindeki etkilerini

e) Kişilerarası iletişim süreci

Cevaplar: 1c, 2e, 3e, 4b, 5d, 6c, 7b, 8a, 9e, 10a

Page 366: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

358

KAYNAKÇA

Alkan, T. (1989), Siyasal Bilinç ve Toplumsal Değişim, Ankara, Gündoğan Yayınları.

Arkonaç, S. (1993)Grup İlişkileri, İstanbul, Alfa Yayınları.

Atabek, N, ve Dağdaş E. (1998) Kamuoyu ve İletişim, Eskişehir, Anadolu Ünivesitesi

Yayınları.

Aydın, N. (2009) Etkili İletişim Stratejileri, İstanbul, Kumsaati Yayınları.

Aziz, A, (2008) İletişime Giriş, İstanbul, Aksu Yayınları.

Aziz, A. (2003), Siyasal İletişim, Ankara: Nobel Yayınları.

Baltaş, Z. ve Baltaş, A. (1992), Bedenin Dili, İstanbul, Remzi Kitabevi.

Başaran İ.E. (1997) Yönetimde İnsan İlişkileri ve Yönetsel Davranış, Ankara, Gül

Yayınevi.

Bektaş, A. (1996), Kamuoyu, İletişim ve Demokrasi, Ankara, Bağlam Yayınları.

Bıçakçı, İ. (1998) İletişim ve Halkla İlişkiler, Ankara, 1998, MediaCat Yayınları.

Bırdwhıstel, R. L. (1971) Kınesıcs and Context, Londra, Allen Lane.

Cangöz, İ. (2007), Kitle İletişimi, İletişim Bilgisi, Eskişehir, Anadolu Üniversitesi

Yayınları.

Comery, D., (1993), 'The Centrality of Economics', Journal of Communications, 43(3),

ı 92-198'den aktaran Ertan Oktay (1994), 'Medya Ekonomisi ya da İletişiminEkonomi Politik

İktisadı', A.Ü. İletişim Fak. Dergisi

Cüceloğlu, D. (1992) Yeniden İnsan İnsana. İstanbul, Remzi Kitabevi.

Çamdereli, M, (2008) İletişime Giriş, İstanbul, Dem Yayınları.

Çebi, M. S. (2002), Günümüzde Siyasetin Medyada İnşası Ve Sunumu Üzerine Bazı

Dikkatler, İletişim Dergisi, Gazi Üniversitesi.

Darwın ,C. (1872) The Expressıon of Emotion ın Man and Animals (Insanlarda ve

Hayvanlarda Duyguların İfade Edilişi), New York, Appleton-Century-Crofts.

Davis, K. (1998) İşletmede İnsan Davranışı, Çev: K.Turan, Ankara, Bilim ve Sanat

Basımevi.

Demiray, U. (1994) İletişim Ötesi İletişim, Eskişehir, Turkuaz Yayınları.

Page 367: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

359

Dökmen Ü. (2005) İletişim Çatışmaları ve Empati, İstanbul, Sistem Yayıncılık.

Earle, T. C. (2003) “Social Trust and Confidence”,

http://www.trustnetgovernance.com/, 10.07.2003

Erdem F, ve Özen J, (2003) “Niklas Luhmann’ın Tanıdıklık, Emin Olma ve Güven

Ayrımı”, Sosyal Bilimlerde Güven, Ankara, Vadi yayınları.

Erdem, F. (2003) “Örgütsel Yaşamda Güven”, Sosyal Yaşamda Güven, Ankara, Vadi

Yayınları

Erdoğan İ. (2002) İletişimi Anlamak, Ankara, Erk Yayınları.

Erdoğan, İ, ve Alemdar, K. (2005), Öteki Kuram, Ankara, Erk Yayınları.

Erdoğan, İ. (2000), Kapitalizm Kalkınma Postmodernizm ve İletişim, Ankara, Erk

Yayınları.

Fidan, M. (2000), Siyasette Güvenirlik İmajı, Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayınları.

Gezgin, S. (2002), “Medyanın Toplumsal İşlevi ve Kamuoyu Oluşumu”, İstanbul Üniversitesi

İletişim Fakültesi Dergisi.

Eroğlu, F. (2000) Davranış Bilimleri, İstanbul, Beta Yayınları.

Fast, J. (1970) Body Language, New York, M.Evans and Company Inc.

Fiske, J. (1990), İletişim Çalışmalarına Giriş, Çev. Süleyman İrvan, Ankara, Bilim ve

Sanat Yayınları.

Freeman J.L, Sears D., Carlsmith J.M, (1998) Sosyal Psikoloji, Çev., Ali Dönmez,

Ankara, İmge Kitapevi.

Geçtan, E, (1984) İnsan Olmak / Varoluşun Bireysel ve Toplumsal Anlamı, İstanbul,

Adam Yayınları.

Gökçe, O. (2006), İletişim Bilimi İnsan İlişkilerinin Anatomisi, Ankara, Siyasal

Kitabevi.

Gökırmak, M. “Küresel Kriz ve Politikada Güven”, Sosyal Bilimlerde Güven, Ed.,

Ferda Erdem, Ankara, Vadi Yayınları.

Güngör, N, (2011) İletişime Giriş, Ankara, Siyasal Kitapevi.

Hall, E. (1969) The Hidden Dimension, New York, Doubleday Dell Publishing.

Hartley P, (1993) Interpersonel Communication, New York, Routledge.

Hummet M L., Wiemann J, Nussbaum J, (1994) Interpersonal Communication In Older

Adulthood, London, Sage Publication.

Page 368: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

360

Işık, M. (2000), İletişimden Kitle İletişimine, Ankara, Mikro Yayınları.

Işık, M. (2002), Kitle İletişim Teorilerine Giriş, Ankara, Eğitim Kitabevi Yayınları.

İlal, E. (2007), İletişim, Yığınsal İletişim Araçları ve Toplum, İstanbul, Der Yayınları

İnam, A. (2003) “Her şeyin Başı Güven”, Sosyal Bilimlerde Güven, Ed. Ferda Erdem,

Ankara, Vadi Yayınları.

İsen G. ve Batmaz V. (1998) Ben ve Toplum, Ankara, Om Yayınevi.

Kağıtçıbaşı Ç, (1999) Yeni İnsan ve İnsanlar, İstanbul, Evrim Yayınevi Yayınları.

Kalender, A. (2000), Siyasal İletişim,Konya, Çizgi Yayınları.

Kapani, M, (1992) Politika Bilimine Giriş, Ankara, Bilgi Yayınarı.

Karadoğan Doruk, E. (2009) Sosyal Sermaye, İstanbul, Derin Yayınları.

Karaman, T. (2003) “Grup Psikoterapisi Bağlamında Güvenin Gelişimi”, Sosyal

Bilimlerde Güven, Ankara, Vadi Yayınları

Karaman, T. (2003), “Grup Psikoterapisi Bağlamında Güvenin Gelişimi”, Sosyal

Bilimlerde Güven, Ed.Ferda Erdem, Ankara, Vadi Yayınları.

Kartari A. (1999) Kültürlerarası İletişim ve Bir Araştırma Projesi, Çukurova

Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi, Folklor/Edebiyat, 1999 sy.19-26.

Köknal, Ö. (1997) İnsanı Anlamak, İstanbul, Altın Kitaplar Yayınevi.

Köknal, Ö. (1998) Korkular, Takıntılar Saplantılar, İstanbul, Altın Kitaplar.

Kuran, T. (2001) Yalanla Yaşamak/Tercih Çarpıtmasının Toplumsal Sonuçları, Çev.,

Alp Tümertekin, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları.

LaFolilette, H. (1999) Kişisel İlişkiler, Çev: Ferma Lekesizalın, İstanbul, Ayrıntı

Yayınları

Landis, J., Kesserling, N. ve Davis K. İletişim Becerileri, Çev. Özgür Gelbal, Ankara,

HYB Yayıncılık.

Maletzke, G. (1963), Psychologie der Massenkommunikation, Hamburg.

McQuail, D. ve Windahl, S. (1993), İletişim Modelleri, Çev. Mehmet Küçükkurt,

Ankara, İmaj Yayınları.

Mehrabıan, A.(1871) Silent Messages, California,Wadsworth, Belmont.

Mutlu, E. (1994) İletişim Sözlüğü, Ankara, 1994, Ark Yayınevi.

Page 369: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

361

Mutlu, M. (2003) Savaşlarda Kamuoyu Oluşumu, Ankara, Okumuş Adam Yayınları.

Müller, P. (1970), Die Soziale Gruppe im Prozess der Massenkommunikation, Stuttgart.

Noelle-Neumann E, (1998) Kamuoyu, Suskunluk Sarmalının Keşfi, Çev: Murat Özkök,

Ankara, Dost Kitabevi.

Oktay, M. (1996) Davranış Bilimlerine Giriş, İstanbul, Der Yayınları.

Oskay, Ü. (1992) İletişimin ABC'si, İstanbul 1992, Simavi Yayınları.

Özcan, M. T. (1998) İlkel Toplumlarda Toplumsal Kontrol, İstanbul, Özne Yayınları.,,

Özodaşık, M. (2009) Kişilerarası İletişim Sürecinde Algı-İkna ve Empatik İlişkiler,

Konya, Tablet Yayınları.

Sabuncuoğlu Z. (1998) Örgütsel Yönetim, Bursa, Ezgi Kitabevi Yayınları.

Sakallı, N. (2001) Sosyal Etkiler, İstanbul, İmge Kitabevi.

Şerif M,ve Şerif C, (1996) Sosyal Psikolojiye Giriş I – II, Çev., Mustafa Atakay, Aysun

Yavuz, İstanbul, Sosyal Yayınları.

Tekinalp Ş, Uzun R, (2006), İletişim Araştırma ve Kuramları, İstanbul, Beta Yayınları.

Tellan, D. (2014), İletişim Disilininin Sınırlarını Tartışmak,

http://deryatellan.blogcu.com/iletisim-tarihi-felsefesi-ve-sosyolojisi/4613791 Erişim Tarihi:

26.08.2014

Tokgöz, O. (2006), Temel Gazetecilik, Ankara, İmge Yayınları.

Usluata, A. (1991) İletişim, İstanbul, İletişim Yayınları

Varol, R. (2008) İletişim Becerileri, Ankara, NÜVE Yayınları.

Voltan Acar, N. (2010) İnsan İlişkileri, Ankara, Nobel Yayınları.

Weaver, W. (1949), Recent contributions to the mathematical theory of communication.

In C. E. Shannon and W. Weaver, The Mathematical Theory of Communication, Urbana:

University of Illinois Press.

Weber, M. (1962) Basic Concepts in Sociology, London, Peter Owen.

Werner J. Severin, Wr. James W. Tankard, (1994), İletişim Kuramları: Kökenleri,

Yöntemleri ve İletişim Araçlarında Kullanımları, Çev. Ali Atıf Bir, Serdar Sever, Eskişehir,

Anadolu Üniversitesi Yayınları.

Page 370: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

362

Yaylagül, L. (2008), Kitle İletişim Kuramları Egemen ve Eleştirel Yaklaşımlar, Ankara,

Dipnot Yayınları

Yumlu, K. (1994), Kitle İletişim Kuram ve Araştırmaları, İzmir.

Yüksel, E. (2001) Medyanın Gündem Belirleme Gücü, Konya, Çizgi Kitabevi.

Zıllıoğlu M. (1993) İletişim Nedir?, İstanbul, Cem Yayınevi.

Erdoğan, İ. & Alemdar, K. (2005), Öteki Kuram, Erk Yay., Ankara.

Işık, M. (2005). Kitle İletişim Teorilerine Giriş, Eğitim Kitabevi.

İlal, E. (2007), İletişim, Yığınsal İletişim Araçları ve Toplum, Der Yay., İstanbul.

John Fiske, (1990), İletişim Çalışmalarına Giriş, Çev. Süleyman İrvan, Bilim ve Sanat

Yay., Ankara.

McQuail, D. & Windahl, S. (1993), İletişim Modelleri, Çev. Mehmet Küçükkurt, İmaj

Yay., Ankara.

Severin, W. J. & Tankard, J. W. (1994), İletişim Kuramları: Kökenleri, Yöntemleri ve

İletişim Araçlarında Kullanımları, Çev. Ali Atıf Bir, Serdar Sever, Anadolu Üniversitesi

Yayınları, Eskişehir.

Weaver, W. (1949), Recent contributions to the mathematical theory of communication.

In C. E. Shannon and W. Weaver, The Mathematical Theory of Communication, pp.95-117.

Urbana: University of Illinois Press.

Yaylagül, L. (2008), Kitle İletişim Kuramları Egemen ve Eleştirel Yaklaşımlar, Dipnot

Yay., Ankara.

Yaylagül, L. (2014), Kitle İletişim Kuramları Egemen ve Eleştirel Yaklaşımlar, Dipnot

Yay., Ankara.

Alfred Adler, İnsanı Tanıma Sanatı, Çev., Kamuran Şipal, İstanbul, Say Yay., 1997

Alim Kaya, Kişilerarası İletişim ve Etkili İletişim, Ankara, Pegem Akademi Yay., 2011

Ayseli Usluata, İletişim, İstanbul, İletişim Yay., 1994

Ayşen Temel Eğinli, Demet Gürüz, Kişilerararası İletişim (Bilgiler/Etkiler/Engeller),

Ankara, Nobel Yay., 2011

Bozkurt Güvenç, İnsan Ve Kültür, İstanbul, Remzi Kitabevi Yay., 1986

Can Baysal Ve Erdal Tekarslan, Davranış Bilimleri, İstanbul, Avcıol Basım-

Page 371: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

363

Çiğdem Kağitçibaşi, Yeni İnsan ve İnsanlar, İstanbul, Evrim Yayınevi Yay., 10.Basım,

1999

Doğan Cüceloğlu, İnsan İnsana, Remzi Kitabevi Yay., İstanbul, 1994

…………………., İnsan ve Davranışı, İstanbul, Remzi Kitabevi Yay., 1999

…………………., İyi Düşün Doğru Karar Ver, İstanbul, Sistem Yay., 1994

Feriha Baymur, Genel Psikoloji, İstanbul, İnkılâp Yay., 14.Baskı, 2002(1994)

Feyzullah Eroğlu, Davranış Bilimleri, İstanbul, Beta Yay., 2000

Galip İsen ve Veysel Batmaz, Ben Ve Toplum, İstanbul, Om Yay., 2002(1985)

Gonca Bayraktar Durgun Ve Haluk Yaman, “İdeoloji, Dil Ve Sembol Bağlamında

Medya Ve Siyaset”, The Academic Elegance, Mayıs 2017

Haluk A. Yüksel, İkna Edici İletişim, Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Yay., 1994

Hasan Tutar, M. Kemal Yılmaz, İletişim (Genel Ve Örgütsel Boyutuyla), Ankara, Seçkin

Yay., 2013

Hayati Tüfekçioğlu, İletişim Sosyolojisine Başlangıç, İstanbul, Der Yay., 1997

John Adair, Etkili İletişim, İstanbul, Babıali Kültür Yay., 2003

John Berger, Görme Biçimleri, (Çev. Y. Salman), İstanbul, Metis Yay., 1993

John Fiske, İletişim Çalışmalarına Giriş, Çev., Süleyman İrvan, Ankara, Ark Yay., 1996

Michel Foucault, Özne ve İkitidar, Ayrıntı Yayınları, 2016

Muzaffer Şerif, Sosyal Kuralların Psikolojisi, Çev., İsmail Sandikçioğlu, İstanbul, Alan

Yay., 1985

Nermi Uygur, Dilin Gücü, İstanbul, Ara Yay., 1989

Noam Chomsky, Dil ve Zihin, Ankara, Ayraç Yay., 2001

Nuran Hortaçsu, İnsan İlişkileri, Ankara, İmge Kitabevi Yay., 1997

Nuray Sakalli, Sosyal Etkiler, Ankara, İmge Kitabevi Yay., 2001

Peter Hartley, Kişilerarası İletişim, Ankara, İmge Yay., 2010

Recep Tayfun, Etkili İletişim Ve Beden Dili, Ankara, Nobel Yay., 2007

Saffet Murat Tura, Freud’dan Lacan’a Psikanaliz, İstanbul, Ayrıntı Yay., 1996(1989)

Page 372: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

364

Serdar Kaypakoğlu, Kişilerarası İletişim (Cinsiyet Farklılıkları Güç Ve Çatışmalar),

İstanbul, Derin Yay., 2008

Sibel Arkonaç, Psikoloji / Zihin Süreçleri Bilimi, İstanbul, Alfa Yay., 1993

Uğur Demiray, Etkili İletişim, Ankara, Pegem Akademi Kitabevi, 2008

Ünsal Oskay, 19. Yüzyıldan Günümüze Kitle İletişiminin Kültürel İşlevleri, İstanbul,

Der Yayınları, 1982

Üstün Dökmen, İletişim Çatışmaları ve Empati (Sanatta Ve Günlük Yaşamada),

İstanbul, Remzi Kitabevi Yay., 2012

………………., Varolmak, Gelişmek ve Uzlaşmak, İstanbul, Sistem Yay., 2002

Yusuf Devran, Haber, Söylem ve İdeoloji, İstanbul, Başlık Kitaplar Yay., 2010

Aktuğ Karpat, I. (2006). “Tüketicinin Bilgilendirilmesi Sürecinde Reklam Etiği”,

Küresel İletişim Dergisi, ss.2- 9

Arı T. (2009). Amerika’da Siyasal Yapı, Lobiler ve Dış Politika, MKM Yayınları, 4.

Baskı, Bursa

Aristoteles. (2006). Retorik, YKY: Cogito, İstanbul

Badiou, A. (2004). Etik, Kötülük Kavrayışı Üzerine Bir Deneme, Çev., Tuncay

Birkan, Metis Yayınları, İstanbul

Barney, R.D., Black J. (1994). “Ethics and Professional Persuasive Communications”,

Public Relations Review, 20 (3),

1994:233-248 FAL

Bayramoğlu, N. (1985). Amerika Birleşik Devletleri’nde Lobi Faaliyetleri, Dış

Politika Enstitüsü, Ankara

Brown, J.A.C. (1992). Siyasal Propaganda, Çev. Yusuf Yazar, Ağaç Yayıncılık,

İstanbul

Bülbül, R. (2000). Genel Gazetecilik Bilgileri, İletişim Yayınları, Ankara

Çoşar, S. (1996). Baskı Grupları ve Etkileme Yöntemleri, Yayımlanmamıs YL Tezi,

İ.Ü. SBE, İstanbul

Dinçer, F. (1995). Toplum ve Etik, Ankara Ünv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara

Dinçer, M. K. (1999). Lobicilik. Alfa Yayınları, İstanbul

Page 373: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

365

Ferda, F. (2002). Lobicilik, ABD ve AB Uygulamaları, Yayımlanmamış YL Tezi,

Marmara Üniversitesi SBE İletişim ABD,

İstanbul

Fındık, F. (2002). Lobicilik, ABD ve AB Uygulamaları, Yayımlanmamıs YL Tezi,

Marmara Üniversitesi SBE İletişim

ABD, İstanbul

Fitzpatrick, K., Gauthier C. (2001). “Toward a Professional Responsibility Theory of

Public Relations Ethics”, Journal of

Mass Media Ethics, Lawrence Erlbaum Associates, USA

Girgin, A. (2000). Yazılı Basında Haber ve Habercilik Etik’i, İnkılâp Kitabevi

Yayınları, İstanbul

Jensen, J. V. (1997). Ethical Issues in the Communication Process, Lawrence

Erlbaum Associates Publishers, New Jersey

İçel, K. (2003). Kitle Haberleşme Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul

Kant, İ. (2002). Ethica / Etik Üzerine Dersler, Kabalcı Yayınları, İstanbul

Kazancı, M. (2002). Kamuda ve Özel Kesimde Halkla İlişkiler, 4. Basım, Turhan

Kitabevi, Ankara

Kuçuradi, İ. (1999). Etik, Türkiye Felsefe Kurumu, Ankara

………….. (2000). “Felsefi Etik ve Meslek Etikleri”, Etik ve Meslek Etikleri, Yay.

Haz., Harun Tepe, Türkiye Felsefe

Kurumu, Ankara

Leisinger, K. M. (2000). “İşletme Etiği, Çokuluslu Şirketler ve Gelişmekte Olan

Ülkeler”, Etik ve Meslek Etikleri, Yay.

Haz., Harun Tepe, Türkiye Felsefe Kurumu, Ankara

Meynaud, J. (1975). Politikada Baskı Grupları, Çev., Semih Tiryakioğlu, Varlık

Yayınları, Ankara

Pieper, A. (1999). Etiğe Giriş, Çev., Veysel Atayman-Gönül Sezer, Ayrıntı Yayınları,

İstanbul

Tokgöz, O. (2005). Temel Gazetecilik, İmge Kitabevi, İstanbul

Page 374: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

366

Topuz, H. (2003). Türk Basın Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul

Jensen, J. V. (1997). Ethical Issues in the Communication Process, Lawrence

Erlbaum Associates Publishers, New Jersey

Özgen, M. İ. (1988). Basın Ahlak Kuralları, Kardeşler Basımevi, İstanbul

Umerova, Z. (2006). Yahudi Lobisinin ABD İçindeki Konumu ve Ortadoğu

Politikasının Rolü, Yayımlanmamış YL

Tezi, Ankara Ünv. SBE Uluslararası İlişkiler ABD, Ankara

Uzun, R. (2007). İletişim Etiği / Sorunlar ve Sorumluluklar, Gazi Üniversitesi

Yayınları, Ankara

Seib, P., Fritzpatrick K. (1995). Public Relations Ethics, Harcourt Brace College

Publishers, USA

Tepe, H. (2000). “Basın Etiği ya da Basının Etik Sorunları Üzerine”, Etik ve Meslek

Etikleri, Türkiye Felsefe Kurumu,

Ankara

VOA/Amerika’nın Sesi, “Amerika’da Lobiciliğin Etik Sınırları Tartışılıyor”,

http://www.amerikaninsesi.com/ 23.11.2015

Erdoğan, İ. & Alemdar, K. (2005), Öteki Kuram, Erk Yay., Ankara.

Fiske, J.(1990), İletişim Çalışmalarına Giriş, Çev. Süleyman İrvan, Bilim ve Sanat Yay.,

Ankara.

İlal, E. (2007), İletişim, Yığınsal İletişim Araçları ve Toplum, Der Yay., İstanbul.

McQuail D. & Windahl, S. (1993), İletişim Modelleri, Çev. Mehmet Küçükkurt, İmaj

Yay., Ankara.

Severin, W. J. & Tankard, J. W. (1994), İletişim Kuramları: Kökenleri, Yöntemleri ve

İletişim Araçlarında Kullanımları, Çev. Ali Atıf Bir, Serdar Sever, Anadolu Üniversitesi

Yayınları, Eskişehir.

Weaver, W. (1949), Recent contributions to the mathematical theory of communication.

In C. E. Shannon and W. Weaver, The Mathematical Theory of Communication, pp.95-117.

Urbana: University of Illinois Press.

Yaylagül, L. (2008), Kitle İletişim Kuramları Egemen ve Eleştirel Yaklaşımlar, Dipnot

Yay., Ankara.

Page 375: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

367

Yaylagül, L. (2006). Kitle iletişim kuramları, Dipnot yayınları, Ankara

Yaylagül, L. (2014), Kitle İletişim Kuramları Egemen ve Eleştirel Yaklaşımlar, Dipnot

Yay., Ankara.

Yüksel, A. H. (1994), İkna Edici İletişim, Anadolu Üniversitesi Yay., Eskişehir.

Wolpe, B. C. (1990). Lobbying Congress, Congressional Quarterly Inc., Washington

Yıldırım, T. (1994). Amerika Birlesik Devletlerinde Lobicilik ve Silah Ambargosu

Üzerinde Yunan Lobisinin Etkileri,

Yayımlanmamıs YL Tezi, İ.Ü. SBE İktisat ABD, İstanbul

Yılmaz, S. (1993). Amerika Birleşik Devletleri’nde Lobicilik ve Lobiler,

Yayımlanmamıs YL Tezi, İ.Ü. SBE Siyaset

Bilimi ABD, İstanbul

www.basinkonseyi.org.tr

www.tgc.org.tr

www.gazetecilersendikasi.org.tr

-Aziz Aysel, Elektronik Yayıncılıkta Temel Bilgiler, TRT Basım ve Yayın Müdürlüğü

Yayınları, Ankara, 1989.

-Alkan, Türker: Siyasal Bilinç ve Toplumsal Değişim, Gündoğan Yayınları, 1989.

-Bektaş, Arsev: Kamuoyu, İletişim ve Demokrasi, Bağlam Yayınları, 1996.

-Castells, M. (2000). The Rise of Network Society. UK: Blackwell Publishers.

-Cengiz Temizkan, Ayşe: “Gazeteciliğin Kahramanlık Alanı: Araştırmacı Gazetecilik”,

Şövalyelik Mesleği Gazeteciliğin Uzmanlık Alanları, Editör: Şebnem Çağlar, Literatürk

Yayınları, Konya, 2013.

-Çağlar, Şebnem: Şövalyelik Mesleği Gazeteciliğe Sosyal Medya Etkisi, Literatürk

Yayınları, Konya, 2017.

-Çağlar, Şebnem&Porghamrezaeieh Savash, Şövalyelik Mesleği Gazeteciliğin Keskin

Kılıcı Haber, Literatürk Yayınları, Konya, 2012.

-Çebi, Murat Sadullah: Günümüzde Siyasetin Medyada İnşası Ve Sunumu Üzerine Bazı

Dikkatler, İletişim Dergisi, Gazi Üniversitesi, 2002-Yaz.

-Dağıtmaç, M. (2015). Sosyal Medya Bizi Neden Kullanır. İstanbul: Okur Akademi.

Page 376: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

368

-Erdoğan, İrfan: Kapitalizm Kalkınma Postmodernizm ve İletişim, Ankara, Erk

Yayınları, , 2000.

-Fidan, Mehmet: Siyasette Güvenirlik İmajı, Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi

Yayınları, 2000.

-Gökçe Orhan, 2006, İletişim Bilimi İnsan İlişkilerinin Anatomisi, Siyasal Kitabevi,

Ankara.

-Gürhani, N. (2004). “Online Toplumun Doğuşu”. http://sinemafanatik.com

-Hickethier Knut, “Televizyon: Katılım ile Medya Tüketimi Arasında” Bisiklet,

Otomobil, Televizyon: Gündelik Eşyaların Kültür Tarihi, Haz: Wolfgang Ruppert, Çev:

Mustafa Düzel, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 1996.

-Huffman Suzanne, “The 21st Century” Broadcast News Handbook, McGraw Hill

Higher Education, New York, 2001.

-Işık, Metin: İletişimden Kitle İletişimine, Mikro Yayınları, 2000.

-Işık, Metin: Kitle İletişim Teorilerine Giriş, Eğitim Kitabevi Yayınları, 2002.

-Işık, Metin: Sizinle İletişebilir miyiz?, Eğitim Kitabevi, Konya, 2016.

-Işık, Metin, İletişim Bilimine Giriş, Eğitim Yayınevi, Konya, 2017.

Kalender, Ahmet: Siyasal İletişim, Çizgi Yayınları, 2000.

-Macgregor Brent, Live, Direct and Biased? Making Television News In The Satellite

Age, Arnold, London, 1997.

-Milburn, A. Michael: Kamuoyu ve Siyaset, İmge Yayınları, 1998.

-Mutlu, Mustafa, Savaşlarda Kamuoyu Oluşumu, Okumuş Adam Yayınları, 2003.

-Postman Neil, Televizyon: Öldüren Eğlence-Gösteri Çağında Kamusal Söylem, Çev:

Osman Akınhay, Yay.Haz.Mehmet Küçük, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 1994.

-Serdar, Sertaç: “Değişimi Mümkün Kılan Bir Süreç:Yeniden Toplumsallaşma”,

Uludağ Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi Bölümü.

-Tamer Emel Ceylan, Dünü ve Bugünüyle Televizyon, Varlık Yayınları, İstanbul, 1983.

-Tekinalp Şermin, Elektronik Kitle İletim ve Değişim, Beta Yayınları, İstanbul, 1990.

-Tokgöz, Oya, Temel Gazetecilik, İmge Yayınevi, Ankara, 1994.

-Tosun, N.B. (2010). İletişim Temelli Marka Yönetimi, İstanbul: Beta Yayınları.

Page 377: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

369

-Wheen Francis, Television, Century Publishing, London, 1985.

-Williams Raymond, Televizyon, Teknoloji ve Kültürel Biçim, Çev: Ahmet Ulvi

Türkbağ, Dost Kitabevi, Ankara, 2003.

-Yumlu, Konca: Kitle İletişim Kuram ve Araştırmaları, İzmir, 1994.

-Yüksel, Erkan: Medyanın Gündem Belirleme Gücü, Çizgi Kitabevi, 2001

-Yüksel, Erkan: Medya ve Habercilik, Çizgi Kitabevi, Konya, 2010.

-Comery, D., (1993), 'The Centrality of Economics', Journal of Communications, 43(3),

ı 92-198'den aktaran Ertan Oktay (1994), 'Medya Ekonomisi ya da İletişiminEkonomi Politik

İktisadı', İletişim (A.Ü. İletişim Fak. Dergisi), ı-2, ı-6

Aziz, A. (2008), İletişime Giriş, Aksu Kitabevi, Ankara.

Bilgin, N. (2003), Sosyal Psikoloji Sözlüğü, Bağlam Yayınevi, İstanbul

Cangöz, İ.(2007), “Kitle İletişimi”, İletişim Bilgisi, Anadolu Üniversitesi Yay.,

Eskişehir.

Erdoğan, İ. (2002). İletişimi Anlamak, Erk Yayınları, Ankara.

Erdoğan, İ.&Alemdar, K. (2005), Öteki Kuram, Erk Yayınları, Ankara.

Gökçe, O. (2006), İletişim Bilimi İnsan İlişkilerinin Anatomisi, Siyasal Kitabevi,

Ankara.

Güngör, N. (2011). İletişime Giriş, Siyasal Kitabevi, Ankara.

Le Bon, G. (2005), Kitleler Psikolojisi, Çev.:Yunus Ender, İstanbul, Hayat Yayınları.

Marshall, G.(2003), Sosyoloji Sözlüğü, Çev.: Osman Akınhay, Derya Kömürcü, Bilim

ve Sanat Yayınları.

Maletzke, G.(1963), Psychologie der Massenkommunikation, Hamburg.

MEGEP (Mesleki Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi),

(2007)Gazetecilik Kitle İletişim Araçları, Ankara.

Mutlu, E. (1994), İletişim Sözlüğü, Ark Yay., Ankara.

Tura, B. (2012), Kitle Kavramı, baris-calismalar.blogspot.com.tr/2012/06/kitle-

kavram.html. Erişim: 06.08.2017.

Page 378: İLETİŞİM BİLİMİauzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kok/iletisimbilimiau212.pdf · 2020-03-17 · I ÖNSÖZ İletişim Bilimi dersi, iletişimi genel bir perspektifle ele alan

370

Wright, C.R. (1959), Mass Communication: A Sociological Perspective, NY: Random

House’dan Aktaran, Erdoğan, İrfan& Alemdar, Korkmaz (1990), İletişim ve Toplum, Bilgi

Yayınevi, Ankara.

Yaylagül, L. (2008), Kitle İletişim Kuramları, Dipnot Yay., Ankara.

Çelenk, S. (1997). “Kültürel Çalışmalar”la “Ekonomi Politik”çiler Tartışıyor. Teori ve

Politika, 8.

Chomsky, N., & Herman, E. S. (2012). Rızanın İmalatı: Kitle Medyasının Ekonomi

Politiği. İstanbul: bgst Yayınları.

Çoban, S. (2014). “İktidar”ın “Medya”sı. Içinde E. Arsan & S. Çoban (Ed.), Medya ve

İktidar: Hegemonya, Statüko, Direniş (ss. 27–52). İstanbul: Evrensel Basım Yayın.

Dağtaş, E., & Yıldız, M. E. (2015). Türkiye’de “İzleyicinin Metalaşması”: Televizyon

Dizilerinin Sosyal Reyting Ölçümlerinin Eleştirel Ekonomi Politik Çözümlemesi. Global

Media Journal TR Edition, 5(10), 120–142.

Erdoğan, İ. (2013). Medya Sosyolojisi. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi.

Erdoğan, İ., & Alemdar, K. (2005). Öteki Kuram: Kitle İletişim Kuram ve

Araştırmalarının Tarihsel ve Eleştirel Bir Değerlendirmesi. Ankara: Erk Yayınları.

Garnham, N. (1997). Ekonomi Politik ve Kültürel Çalışmalar Birleşme mi Boşanma mı?

Teori ve Politika, 8.

Poyraz, B. (2013). Kitle İletişim Kuramları. Içinde İletişim Sosyolojisi (ss. 52–76).

Eskişehir: Anadolu Üniversitesi.