lipitler, yağ asitleri, trigliseritler, keton cisimleri, fosfolipitler, sfingolipidozlar,...
DESCRIPTION
Lipitler, Yağ Asitleri, Trigliseritler, Keton Cisimleri, Fosfolipitler, Sfingolipidozlar, Kolesterol, Lipitlerin Taşınması (Biyokimya-Yestus)TRANSCRIPT
LĠPĠTLER
www.stetuskop.com
• Başlıca karbon ve hidrojen atomlarından oluşan
lipidler;
eter,
kloroform
aseton
gibi organik çözücülerde çözünürken suda
çözünmezler.
• Lipitler enerjinin başlıca depo şeklidir;
biyolojik membranların temel yapı elemanlarıdır.
• Organların çevrelerinde ve deri altında
bulunan lipitler ısı yalıtımında görev alırlar.
• Lipitler;
enzim kofaktörleri,
elektron taĢıyıcıları,
ıĢık emici pigmentler,
hormonlar
hücre içi haberciler
olarak önemli roller oynarlar.
www.stetuskop.com
YAĞ ASİTLERİ VE TÜREVLERİ
BİLEŞİK LİPİTLER
İZOPREN LİPİTLER
Nötral yağlar (triaçilgliserol, trigliserit)
Fosfolipitler
Glikolipitler
Steroidler
Karotenoidler
Gliserofosfolipitler
Sfingofosfolipitler (sfingomiyelinler)
Doymuş yağ asitleri
Doymamış yağ asitleri
Yağ asidi türevleri
Serebrozidler
Gangliozidler
YAĞ ASĠTLERĠ
www.stetuskop.com
• Yağ asitleri 4 ile 36 arasında karbon içeren
karboksilik asitlerdir.
• Yapıda tek çifte bağ;
tekli doymamıĢ (monoansatüre)
iki veya daha çok sayıda çifte bağ
çoklu doymamıĢ (poliansatüre)
• Çok az bir kısmı ise üç karbonlu halkalar,
hidroksil grupları ve metil gruplu dallar
içerir.
Adlandırma
• Çifte bağın yerinin belirtilmesinde Δ sembolü
kullanılır.
• 16:1 (Δ9)
• 16:0
• 18:0
• 18:1 (Δ9)
• 18:2(Δ9,12)
Δ9 , ω9
Δ9,12 , ω6
Δ9,12,15 , ω3
• Yağ asitlerinin uzunlukları ve doymamışlık
dereceleri fiziksel özellikleri belirler.
• Yağ asitleri suda az çözünen apolar
özellikteki hidrokarbon zincirleridir.
• Karboksilik asit grubu polardır ve bu
hidrofilik kısım sayesinde kısa zincirli yağ
asitleri az da olsa suda çözünür.
www.stetuskop.com
• Yağ asitleri amfipatik bileşiklerdir.
• Uzun zincirli ve doymuş yağ asitleri katı
olma eğilimi gösterirken,
• Kısa zincirli ve doymamış yağ asitleri sıvı
olma eğilimi gösterirler.
• Oda sıcaklığında (25 C) 12:0 ve 24:0 arası
doymuş yağ asitleri katıyken, aynı
uzunluktaki doymamış yağ asitleri sıvıdır.
• Serbest yağ asitlerinde zincir uzunluğu
arttıkça hidrofobik kısım daha baskın
hale gelir ve suda çözünürlüğü azalır.
• Bu nedenle albumine bağlı olarak
taşınmak zorundadırlar.
• Yağ asitlerinin %90’dan fazlası kanda
esterler (TAG) şeklinde taşınırlar.
• Ester şekli;
yüklü karboksilik grupları içermez,
suda serbest yağ asitlerinden daha az
çözünür
lipoproteinler aracılığı ile taşınır.
• FFA’lar az miktarlarda bütün dokularda oluşurlar
ve enerji amaçlı olarak KC ve kas gibi dokularda
okside olabilirler.
• Özellikle açlıkta serbest yağ asitlerinin
plazma seviyeleri artar.
• FFA’lar glikolipid, fosfolipid, sfingolipid,
prostaglandinler ve kolesterol esterleri gibi bir
çok bileşiğin öncül maddesidir.
• TAG’lerdeki esterleşmiş yağ asitleri vücudun
temel enerji kaynağı olarak iş görür.
www.stetuskop.com
• Memelilerdeki tüm yağ asitleri düz
zincirlidir.
• Doğada fitanik asit gibi dallanmış zincirli
yağ asitleri de bulunur.
• Fitanik asit yıkım defekti peroksizomal bir
hastalık olan Refsum hastalığını oluşturur.
• Plazma ve dokularda fitanik asit birikir.
• Yağ asitleri hücreye kolaylaĢtırılmıĢ
difüzyon ile girerler ve sitozolde Z protein
olarak adlandırılan, yağ asitlerini bağlayan
sitozolik bir proteine bağlanırlar.
• Hücreye giren yağ asitleri, sitozolde yağ
asidi açil-CoA sentetaz ile yağ asidi açil-
CoA türevlerine çevrilirler.
• Uzun zincirli yağ asitleri iç mitokondri
membranını kendiliklerinden geçemez ve
karnitin denen özel bir taşıyıcı kullanırlar.
• Önce karnitin açil transferaz I ile açil
karnitin oluşur ve mitokondri matriksine
geçer.
• Mitokondrial matrikste karnitin açil
transferaz II, karnitin ile yağ asidini ayırır.
www.stetuskop.com
Yaygın adı Yapı İşlevsel önemiFormik asit 1
Asetik asit 2:0
Propiyonik asit 3:0
Bütirik asit 4:0 4-10 karbon zincirli yağ asitlerisütte bolca bulunurlar.Kaprik asit 10:0
Palmitik asit 16:0
Palmitoleik asit 16:1 (9) Yapısal lipidler ve TAG’ler başlıcaen az 16 C’lu yağ asitleriniiçerirler
Stearik asit 18:0
Oleik asit 18:1 (9)
Linoleik asit 18:2 (9, 12) Esansiyel yağ asidiLinolenik asit 18:3 (9, 12, 15) Esansiyel yağ asidiAraşidonik asit 20:4 (5, 8, 11, 14) Prostaglandinlerin öncülü
Lignoserik asit 24:0 Serebrozidlerin bileşeniNervonik asit 24:1 (15) Esansiyel yağ asidi
YAĞ ASĠTLERĠNĠN
BĠYOSENTEZĠ
• Yağ asidi sentezi insanda karaciğer başta olmak
üzere, böbrek, beyin, AC, meme bezi ve yağ
dokusu gibi bir çok dokuda oluşabilir.
• Sentezde ana yapı taşı, karbonhidrat ve protein
katabolizmalarından gelen asetil KoA’lar olup
son ürün 16 karbonlu palmitattır.
• Sentez yolunda ayrıca NADPH, ATP, Mn, biotin
ve HCO3 (CO2 kaynağı olarak) kullanılır.
• Yağ asidi sentezi sitozolde gerçekleştirilir.
Yemek sonrası dönem
NADH
ATP
sitozol
Sitrat
Glukoz
Glukoz-6-P
Fruktoz-6-P
Fruktoz-1,6-bisP
PFK-1
Sitrat
HMYRibuloz-
5-P
NADPH
Sitrat
liyazOAA
Asetil-KoA
NADPH
Malonil-KoA
Asetil-KoA
karboksilaz
Sitrat
• Yağ asidi sentezinde ilk basamak,
mitokondriyal Asetil-KoA’dan asetat
birimlerinin sitozolik KoA’ya aktarılmasıdır.
• Asetil-KoA’nın sadece asetil kısmı sitrat
şeklinde taşınır (KoA iç zarı geçemez).
• Sitrat, Asetil-KoA’nın oksaloasetat ile
kondensasyonu sonucu oluşur.
• 2. basamakta Asetil-KoA’dan Malonil-KoA oluşumu Asetil-KoA karboksilazlasağlanır ve geri dönüşsüzdür.
• Asetil-KoA karboksilaz, yapısındaki bir lizinamino asidinin amino grubuna kovalent bağlı bir biotini prostetik grup olarak içerir.
• Biyotin CO2 taĢıyıcısı olarak hizmet eder.
• Asetil-KoA karboksilaz yağ asidi sentezinin düzenleyici enzimidir.
www.stetuskop.com
• Asetil-KoA karboksilaz yapısında, allosterik bölgelerin
yanı sıra;
biotin karboksilaz,
biotin taĢıyıcı protein
transkarboksilazı
içeren alt üniteleri barındırır.
• Enzim önce ATP gerektiren bir reaksiyonla biotini
karboksile eder, sonra bu karboksil grubunu malonil-KoA
oluşturmak üzere asetil-KoA’ya aktarır.
• Biotin vitamini enzime, biotin taşıyıcı protein üzerindeki
bir lizin amino asidine bağlanarak katılır.
• Asetil-KoA karboksilaz
Yağ asidi sentezinde düzenleyici basamaktır.
İşlem ATP gerektirir.
Koenzim, prostetik grup olan biyotindir.
CO2 kaynağı olarak HCO3 gerektirir.
www.stetuskop.com
Asetil-KoA karboksilaz
Vmax’ı arttıran en önemli aktivatördür
sitrat
Aktiviteyi arttıranlar
palmitoil-KoA ve
uzun zincirli yağ asitleri
Aktiviteyi azaltanlar
Yapım hızlanması,
esterleşmenin zayıflaması
veya artmış lipoliz
Yüksek açil-KoA
varlığı
PFK-I
Asetil-KoA karboksilaz
Piruvat dehidrojenaz
Ġnhibisyonu yapar.
Yemek sonrası dönem
NADH
ATP
sitozol
Sitrat
Glukoz
Glukoz-6-P
Fruktoz-6-P
Fruktoz-1,6-bisP
PFK-1
Sitrat
HMYRibuloz-
5-P
NADPH
Sitrat
liyazOAA
Asetil-KoA
NADPH
Malonil-KoA
Asetil-KoA
karboksilaz
Sitrat
• Asetil-KoA karboksilaz kovalent
modifikasyonla da düzenlenir.
Ġnsülin
glukagon
epinefrin
Defosforile form polimerik
Fosforile form monomerik
fosforile inaktif
defosforile aktif
• Ġnsülin:
Glukozun hücreye taşınmasını ve glikolizi
artırır.
Yağ asidi sentezi için prekürsör olan
asetil-KoA’lar
TAG sentezi için gerekli olan Gliserol-3-
P’lar üretilir.
Bu sayede
İnsülin;
İnsülin, glukagon ve adrenalinin etkilerini
cAMP miktarını azaltarak bloke eder.
Böylece plazma FFA ve yağ asit sentezini
inhibe eden Açil KoA konsantrasyonu
azalmış olur.
İnsülin asetil-KoA karboksilazı
defosforile ederek aktifleştirir.
• Enzimin uzun süreli düzenlenmesi:
• Uzun süreli fazla karbonhidrat tüketimi ve
yağdan yoksun diyet enzim sentezini arttırır.
• Açlık, fazla yağlı diyet, yüksek miktarda
doymamış serbest yağ asidi (PUFA) ve biyotin
eksikliği enzim sentezini inhibe eder.
• Ayrıca insülin gen ifadesinin artmasına neden
olan hormonal faktörken, glukagon bu etkiyi
antagonize eder.
www.stetuskop.com
• Sonuç olarak; lipojenez hızını düzenleyen
ana etmen beslenme şeklidir.
Yüksek karbonhidratlı diyet lipojenez
Yüksek yağlı diyet
Düşük kalorili diyet
DMlipojenez
• Hepatik lipojenezle serum serbest yağ
asitleri arasında ters bir ilişki vardır.
• Hepatik lipojenezdeki en büyük inhibisyon
artmış serum serbest yağ asidi
konsantrasyonudur (tokluktan açlığa geçiş
sırasında başlayan lipolizle serum FFA
konsantrasyonları artar).
• Benzer şekilde diyetle alınan yağ miktarı
%10’u aĢacak olursa diyetle alınan
karbonhidratların yağa çevrimi çok az
gerçekleşir (hepatik lipojenez baskılanır).
• Ayrıca yüksek miktarda sukroz ile
beslenmede vücuda giren fruktoz miktarı
artacağı için lipojenez hızlanır.
• Malonil KoA oluştuktan sonra yağ asidi
sentezi bir çoklu enzim kompleksi olan
“Yağ asidi sentaz enzimi”
ile gerçekleşir.
• Yağ asidi sentaz enzim kompleksi:
ACP (açil taĢımaktan sorumludur ve 4’-fosfopantotein Ģeklinde pantoteik asit içerir.)
1. Asetil transaçilaz (ATaz)
2. Malonil transaçilaz (MTaz)
3. β-ketoaçil sentaz (KSaz)
4. β-ketoaçil redüktaz (KRaz)
5. β-hidroksiaçil dehidraz (DHaz)
6. Δ2-trans-enoil redüktaz (ERaz)
7. Tiyoesteraz (TEaz)
www.stetuskop.com
• Yağ asidi zincir oluşumu bir asetil-KoA ve bir
malonil-KoA’nın enzim sistemine bağlanmasıyla
başlar ve ardı ardına gelen dört reaksiyon
sonunda bu iki birim birleştirilir.
• Daha sonra enzim sistemine eklenen bir diğer
malonil-KoA, zinciri iki karbon daha uzatır ve
sonuçta 16 karbonlu bir zincir sentezlenince
(palmitat) yağ asidi enzim sisteminden ayrılır.
• Asetil-KoA’nın karboksil ve metil karbonları yeni
sentezlenen palmitatın 15. ve 16. karbonlarını
oluşturur.
Serin
Tiyoesteraz
aktivitesi oluşan
palmitatı yapıdan
ayırır.
CO2
Asetil-KoA
Malonil-KoA
Yağ asidi sentaz
enzim kompleksi
2 NADPH
2 NADP
Malonil-KoACO2
• Sentez sırasında ATP hidrolizinden
sağlanan enerjinin yanı sıra NADPH da
gerekmektedir.
• NADPH başlıca iki kaynaktan sentezlenir.
Pentoz fosfat yolundan
Malik enzim
www.stetuskop.com
• Yağ asidi sentazın katalizlediği toplam yedi tepkime sonunda oluşan palmitat, açil-KoA sentetazın katalizlediği tepkimede KoA ile birleşerek palmitoil-KoA’yı oluşturur.
• Böylece aktiflenen palmitat, çeşitli metabolik yollarda kullanılır.
C
O
O
C
O
S KoA
16
Palmitat
Palmitoil-KoA
• Asetil-KoA’dan palmitat sentezi için toplam
tepkime iki kısımda düşünülebilir.
• Birinci kısım yedi tane malonil-KoA
oluşumudur.
7 Asetil-KoA + 7 CO2 + 7 ATP
7 Malonil-KoA + 7 ADP + 7 Pi
• ikinci kısım ise yedi kondenzasyon ve
redüksiyon döngüsüdür.
Asetil-KoA + 7 Malonil-KoA + 14 NADPH + 14 H+
Palmitat + 7 CO2 + 8 KoA + 14 NADP+ + 6 H2O
• Sonuçta toplam reaksiyon şu şekilde ifade
edilebilir:
8 Asetil-KoA + 7 ATP + 14 NADPH + 14 H+
Palmitat + 8 KoA + 14 NADP+ + 6 H2O + 7 ADP + 7 Pi
www.stetuskop.com
• Yağ asidi zincirleri, açil gruplarına iki
karbonlu birimler eklenerek uzatılır.
• Mitokondri ve ER (daha aktif çalışır)
uzatıcı sistemler içerir.
• Uzatma işlemi için iki karbonlu birimler
mitokondride asetil-KoA’dan, ER’da ise
malonil-KoA’dan sağlanır.
• Mikrozomal yağ asidi elongaz sistemi
ile katalizlenen bir tepkimede NADPH’ı
indirgen, malonil-KoA’yı da asetil vericisi
olarak kullanarak iki karbon fazlasına
sahip bir açil-KoA türevi sentezlenir.
• Bu sistemler kullanılarak 18-24 karbon
taşıyan uzun zincirli doymuş yağ asitleri
sentezlenebilir.
• DER’de bulunan
Yağ asidi açil-KoA desatüraz,
Sitokrom b5 redüktaz
Sitokrom b5
yağ asitlerine NADPH kullanarak çift bağ yerleştirir
(monooksijenaz sistemi enzimleridir).
• Hem desatürasyon hem de zincir uzatılması açlıkta,
glukagon ve adrenalin hakimiyetinde ve tip I DM gibi
insülin yokluğunda büyük ölçüde azalır.
Memelilerde yağ asitlerinin 10. karbon atomu ile
karboksil ucu arasına desatürazlar aracılığı ile
çifte bağ sokulabilirken, 10. karbon ile metil ucu
arasına çift bağ sokulamaz.
Doymuş bir yağ asidine sokulan çift bağ hemen
daima Δ9 konumundadır.
• Dolayısı ile DER’de bulunan Δ9 desatüraz
endojen sentezlenebilen doymuş yağ
asitleri:
Palmitoil-KoA (16:0)
Palmitoleil-KoA (16:1, Δ9)
Stearoil-KoA’dan (18:0)
Oleil-KoA (18:1, Δ9)
• Hayvanlar Δ9 desatüraza sahip oldukları
için zincir uzatma ve doymamış hale
getirmeyi eş zamanlı yaparak, yağ
asitlerinin ω9 ailesini sentezleyebilir.
• Öte yandan hayvanlar, gereken
desatürazların yokluğu yüzünden ω6
(linoleik 18:2, Δ9,12) ve ω3 (linolenik 18:3,
Δ9,12,15) asitleri sentezleyemediğinden
dışardan almak zorundadır.
www.stetuskop.com
• AraĢidonik asit (eikozatetraenoik asit)
zarlarda bulunur ve fosfolipidlerdeki yağ
asitlerinin % 5-15’ini oluşturur.
• Eikozanoitler, kendilerini oluşturan
hücrelerin çevresindeki hücreleri etkileyen
kısa mesafeli haberciler olarak davranan
çok güçlü bir biyolojik sinyal ailesidir.
• Memeli hücresinde bulunan; Fosfolipaz A2
hormonlara ve
anjiotensin II,
bradikinin,
adrenalin,
trombin
gibi diğer uyaranlara yanıt olarak zar
fosfolipitlerine saldırır ve gliserolün ortadaki
karbon atomundan araĢidonatı (20:4, Δ5,8,11,14)
koparır.
• Fosfolipaz A2 kortizol tarafından inhibe edilir.
www.stetuskop.com
• Bu araşidonat PGG2, TxA2, LT4 ve LX4
gibi bileşiklerin sentezi için kullanılan bir
substrattır.
• Bu iki ayrı yol PGG2-TxA2 sentezleyen
siklooksijenaz yolu ve LT4-LX4
sentezleyen lipooksijenaz yolu olarak
bilinir.
• SĠKLOOKSĠJENAZ YOLU:
• Oluşan PGH2 (siklik endoperoksit)
prostaglandin D, E, F ile tromboksan
(TXA2) ve prostasikline (PGI2) çevrilir.
• Her hücre tipi sadece bir tek tip prostanoid
oluşturabilir.
(DER)
Prostaglandin
H2 sentaz
• serin amino
asidini
asetilleyerek,
enzimin aktif
bölgesini
kapatır ve
geri
dönüşsüz
olarak
inaktifleştirirl
er.
• LĠPOOKSĠJENAZ YOLU:
• Üç ayrı lipooksijenaz oksijeni araşidonik asidin 5., 12. ve 15. karbon atomlarına ekleyerek hidroperoksitleri (HPETE) yapar.
• Sadece 5-lipooksijenaz lökotrienleri üretir.
• Lipoksinler, lökositlerde lökotrienlere benzer şekilde üretilirler (LXA4’den LXE4’e kadar).
• Bunların etkileri tam olarak bilinmemekle birlikte vazoaktif ve bağışıklık düzenleyici etkileri olduğu düşünülmektedir (şalonlar).
TRĠGLĠSERĠDLER
(TRĠAÇĠLGLĠSEROLLER)
www.stetuskop.com
• Diyetle alınan veya sentezlenen yağ
asitlerinin çoğu ya metabolik enerjinin
depolanması için TAG’lere katılır yada
zarın fosfolipid bileşenlerine katılır.
• İnsan kas ve karaciğerinde ancak birkaç
yüz gram glikojen depolayabilir. (12 saatlik
enerji ihtiyacı)
• 70 Kg’lık bir erkek ise ortalama 15 Kg
kadar TAG’e sahiptir ve bu yaklaşık bazal
enerji ihtiyacını 12 hafta süreyle
karşılayabilir.
• Karbonhidrat fazlası vücutta TAG’lere
çevrilerek depolanır.
• Gliserolün üç alkol grubunun yağ asitleri
ile esterleşmesi sonucu triaçilgliseroler
oluşur (trigliserid, yağ veya nötral yağ).
• Triaçilgliseroller indirgenmiş oldukları için
metabolik enerjinin yoğun depo şekilleridir.
Gliserol + 1yağ asidi Monoaçilgliserol
Gliserol + 2yağ asidi Diaçilgliserol
• Yağ asitleri tam okside edildiklerinde (9
kcal/gr) karbonhidrat ve proteinlere (4
kcal/gr) göre daha fazla enerji verirler.
• Bunun sebebi yağ asitlerinin diğer
enerji kaynaklarına göre daha fazla
indirgenmiĢ olmasıdır.
TRĠAÇĠLGLĠSEROLLERĠN BĠYOSENTEZĠ
• Diyet TAG’leri barsaklardan emildikten sonra Ģilomikronlar şeklinde önce intestinal lenf kanalcıkları yoluyla torasik kanala oradan da sistemik dolaşıma katılırlar.
• İnce barsakta TAG’ler sentez edilmesine karşın endojen TAG’lerin ana sentez yeri karaciğerdir ve karaciğerden VLDL (çok düşük dansiteli lipoproteinler) şeklinde dolaşıma salınırlar.
• Plazmaya salınan TAG’lerin yarı ömürleri çok kısadır.
• Lipolitik enzimlerin aracılığıyla TAG’ler, başta yağ dokusu olmak üzere çeşitli dokular tarafından alınırlar.
• TAG’ler karaciğer, barsak ve yağ dokusu hücrelerinde aktif olarak sentezlenebilirler.
• TAG sentezi için iki substrat gerekir;
gliserol-3-P,
yağ açil-KoA
• Gliserol-3-P iki kaynaktan elde edilir:
1-Gliserol-3-fosfat hem karaciğerde hem de yağ
dokusunda glikoliz sırasında sentezlenebilir.
(gliserol-3-fosfat dehidrogenaz)
2-Karaciğer ve böbrekte bulunan fakat yağ
dokusunda bulunmayan ikinci yol, serbest
gliserolün fosforillenmesi (gliserol kinaz)
• TAG’in diğer öncül
molekülü olan yağ
asitleri, TAG
sentezine girmeden
önce aktif şekle
dönüştürülmelidir
(KoA ile birleşme).
• Bu reaksiyon yağ asit
KoA sentetazla
(tiokinaz) katalizlenir.
www.stetuskop.com
Lizofosfatidat
YAĞ ASĠTLERĠNĠN VE
TRĠAÇĠLGLĠSEROLLERĠN
YIKIMI
• Diyetle alınan TAG’ler, yağ asitlerinin en
önemli eksojen kaynağıdır.
• TAG’lardan sağlanan enerjinin %95 kadarı
TAG yapısındaki üç adet yağ asidinden,
%5 kadarı ise gliserol molekülünden elde
edilir.
• Sitozolün osmolaritesini yükseltmeden
büyük miktarlarda depo edilebilmeleri, su
tutma özelliklerinin olmaması ve
indirgenmiş uzun hidrokarbon zincirlerine
sahip olmaları gibi avantajları TAG’leri iyi
birer depo yakıt haline getirir.
• Bununla beraber, suda çözünmedikleri için
TAG’ler hem diyetle alınımları sırasında
hem de kanda taşınımları sırasında
sıkıntılara neden olurlar.
Beyin ve diğer SSS’i dokuları,
RBC,
böbrek üstü bezi medullası
FFA’ları yakıt olarak kullanamazlar.
• Yağ asidi ikişer karbonlu asetil birimleri halinde
yıkılır.
• Yıkım sırasında oksidasyon yağ asidinin β-
karbonunda gerçekleştiği için bu olaya β-
oksidasyon adı verilir.
• Açlık sırasında glukagon ve epinefrin gibi
hormonlar, adiposit plazma zarındaki adenilat
siklazı aktifleyerek, hücre içi cAMP
konsantrasyonunu arttırır ve hormona duyarlı
lipazı aktifleyerek yağ asitlerini mobilize eder.
• FFA’lar, her monomerine on yağ asidini
kovalent olmayan bağlarla bağlayan
serum albüminine bağlanarak taşınır.
• Yağ asitleri koparılınca geriye kalan
gliserol iskeleti yağ hücrelerinde gliserol
kinaz aktivitesi olmaması nedeni ile bu
hücrelerde metabolize olamaz.
• Gliserol, lipaz etkisiyle kana geçer ve KC’e
gelerek fosforile olur.
www.stetuskop.com
• Kullanılacağı hücrenin sitozolüne albüminden ayrılarak difüze olur ve “yağ asidi bağlayıcı protein” denen sitoplazmik bir proteine bağlanır.
• Dolayısı ile bir FFA ne kanda ne de hücre içinde hiçbir zaman serbest halde bulunmaz.
• Sitozoldeki yağ asidi oksidasyona uğrayabilmek için mitokondriye taĢınmalıdır.
• Mitokondri iç zarını geçebilmek için önce yağ asidinin açil-KoA sentetaz (tiyokinaz)enzimi ile yapısına KoA katılarak aktiflenmesi gerekir
• Böylece yağ asiti aktifleştirilmiş olur.
• Yağ açil-KoA’lar tıpkı asetil-KoA’lar gibi yüksek enerjili bileşiklerdir ve serbest yağ asidi ve KoA’ya hidrolizleri büyük, negatif standart serbest enerji değişimine sahiptir (ΔG0= -31 kJ/mol).
• Yağ açil-KoA’lar iç mitokondri zarını geçemez.
• Bu yüzden yağ açil grupları karnitin ile
bağlanarak yağ açil karnitini oluşturur.
• Kısa ve orta zincirli yağ asitleri karnitinden
bağımsız sistemle mitokondri matriksine
taşınabilir.
• Karnitin aracılı taşıma yağ asidi oksidasyonunun
hız kısıtlayıcı aĢamadır ve düzenlenme
noktasıdır.
piruvat,
yağ asitleri,
bazı aminoasitlerin oksidatif yıkımında
Sitozolik KoA
yağ asitlerinin sentezinde
Mitokondrial KoA
Karnitin-açilkarnitin translokaz
KolaylaĢtırılmıĢ difüzyon
Malonil-KoA
• Yetersiz biyosentez ve renal kaçağa bağlı karnitin yetmezliği;
Azalmış glukoneojeneze bağlı hipoglisemi başta olmak üzere,
Kas kramplarından,
Halsizliğe,
Ölüme
kadar değişen klinik belirtiler ortaya çıkarır (yeni doğanda özellikle de preterm bebeklerde görülür).
• Karnitin kayıpları hemodiyalizde de görülebilir,
ayrıca organik asidürisi olan hastalarda karnitin,
organik asitlerle konjuge şekilde atılarak
kaybedilir.
• Karnitin eksikliği olan hastalarda yağ asitleri
mitokondriye girip oksitlenemediği için yüksek
miktarda lipit kaslarda birikir.
• Tedavide karnitin oral verilir ve mitokondriye
girişinde karnitine ihtiyaç göstermeyen orta
zincirli yağ asitleri içeren diyet uygulanır.
• DM tedavisinde kullanılan sulfonilüre
grubu ilaçlar da karnitin-açil transferazı
inhibe ederek yağ asidi oksidasyonunu
azaltırlar.
www.stetuskop.com
β-OKSĠDASYON:• Mitokondrial matrikse giren yağ asitlerinin oksidasyonu
üç aşamada gerçekleşir.
1. İlk aşamada yağ asidinin karboksil ucundan başlayarak iki karbonlu birimler asetil-KoA olarak yağ asidinden oksidatif olarak uzaklaştırılır.
2. Oluşan asetil-KoA’lar oksidasyonun ikinci
kısmında TCA’ya girer CO2 ve H2O’ya
kadar oksitlenir.
3. Üçüncü aşamada ise sitrik asit
döngüsünde açığa çıkan elektronlar
ETZ’de oksijene aktarılarak ATP üretilir.
Hipoglisin inhibe eder;
ATP sentezi ve glukoneogenez
inhibe edilir.
(Jamayka kusma hastalığı)
Açil-KoA dehidrojenaz
enzimi prostetik grup olarak
FAD içerir.
-hidroksi açil KoA
dehidrogenaz, elektron alıcısı
olarak NAD+ kullanılır.
Tiyoliz
Asetil-KoA
• 4-6, 6-12 ve 12 karbondan uzun yağ asitlerinin
ilk dehidrojenasyonu sırası ile kısa, orta ve uzun
zincirli açil-KoA dehidrojenazlar tarafından
yapılır ve hepsinin prostetik grubu FAD’dır.
β-oksidasyondaki Açil KoA dehidrogenaz
TCA’daki süksinat dehidrogenaz
Her iki enzim de mitokondrial iç zarda yer alır.
Analog
reaks.
• Oksidasyonun her turunda, uzun zincirli
yağ asidinden bir molekül asetil-KoA, iki
çift elektron ve dört proton (H+)
uzaklaştırılır.
• Yani her turda bu dört reaksiyonun
tekrarlanması ile yağ asidinden;
1 Asetil KoA
1 NADH
1 FADH2
sentezlenir.
Sonuçta palmitoil-KoA için:
8 Asetil KoA TCA 96 ATP
7 NADH ETZ 21 ATP
7 FADH2 ETZ 14 ATP
131 ATP
net kazanç
toplam
Tiyokinaz reaksiyonu için -2 ATP
129 ATP
• Oksijenin NADH ile indirgenmesi her bir NADH molekülü için H+ tüketir ve yağ asidi oksidasyonu sırasında su üretilir.
NADH + H+ NAD+ + H2O
• Özellikle kış uykusuna yatan hayvanlar, depoladıkları yağı kullanarak hem enerji ihtiyaçlarını sağlarlar, hem vücut ısılarını korurlar, hem de su gereksinimlerini karşılarlar.
• Develer de çöl koşullarında kullanmak için hörgüçleri altında çok büyük miktarda TAG depolayarak, su ve enerji ihtiyaçlarını karşılarlar.
• Yukarıda anlatılan yağ asidi oksitlenmesi
doymuş yağ asitleri için tipiktir.
• Ancak diyetle alınan yağ asitlerinin çoğu
bir veya daha fazla doymamış bağ içerir.
• Bu çift bağlar cis konfigürasyonunda
olduğu için çift bağa su ekleyen enoil-KoA
hidrataz enzimi etkili olamaz.
• Bu sorun izomeraz ve redüktaz olmak
üzere iki yardımcı enzimle aşılır.
• Doymamış yağ asitlerinin oksidasyonu,
doymuş yağ asitlerine göre daha az enerji
sağlar.
• Çünkü çok daha az indirgenirler ve bu
nedenle de çok daha az indirgeyici
ekivalan sağlarlar.
www.stetuskop.com
• Bazı bitki ve deniz organizmaları tek karbon sayılı
lipitlere sahiptir.
• Dolayısı ile organizma bu tek karbon sayılı yağ asitlerini
de oksitlemek zorundadır.
• Bu tek karbon sayılı lipitler de karboksil gruplarından
başlayarak 5 karbonlu bir yağ açil-KoA kalana kadar çift
karbonlu lipitler gibi oksitlenir.
• En son 5 karbonlu bir yağ lipit zinciri kaldığında bu
asetil-KoA ve 3 karbonlu bir propiyonil-KoA’ya
parçalanır.
Ġzolösin
Metiyonin
Treonin
Valin
Tek C zincirli y.a
Propiyonil-KoAPropiyonat
Açil-KoA
sentetaz
Propiyonil-KoA Metilmalonil-KoA
Süksinil-KoA
Propiyonil-KoA
karboksilaz
Biyotin
Metilmalonil-KoA
mutazB12
ATP AMP+PPi
ATP ADP+Pi
Propiyonat ve metilmalonatın
idrarla atılımı B12 eksikliğinde
artar.
YAĞ ASĠTLERĠNĠN PEROKSĠZOMAL β-
OKSĠDASYONU:
• Yağ asidi oksidasyonu büyük ölçüde
mitokondride olmasına rağmen, bazı
hücrelerde peroksizomal oksidasyon da
görülür.
• Peroksizomlarda da reaksiyon zinciri
mitokondri ile benzerdir, oluşan ara
bileşikler KoA türevleridir ve oksidasyon
işlemi dört basamakta gerçekleşir.
• Peroksizomlara yağ asidi girişi karnitine
gereksinim göstermez.
• Peroksizom ve mitokondri döngüleri
arasındaki tek fark birinci basamaktır.
• Mitokondride, çift bağ oluşumuna yol açan
ilk reaksiyonda elektronlar FAD’a
taşınırken peroksizomlarda direk olarak
O2’ye taĢınır H2O2 üretilir.
• Bu kuvvetli potansiyel hasar oluşturucu oksidan
hızla katalaz tarafından H2O ve O2’ye parçalanır.
• Peroksizomlarda bu reaksiyon sırasında ortaya
çıkan enerji ısı olarak ortama salınır.
• Elde kısa zincirli yağ asitleri daha sonra büyük
olasılıkla mitokondriye geçer ve oksitlenir.
• Peroksizomlardaki enzimler kısa zincirli yağ
asitlerine etki etmezler.
O2
H2O2
Katalaz
2 H2O + O2
2 H+
• Peroksizomlar ayrıca;
safra asit oluşumunda
kolesterol yan zincirinin kısaltılmasında,
plazmalojen oluşumunda,
kolesterol sentezinde,
dolikol sentezinde,
pürinleri metabolizmasında,
amino asitlerin metabolizmasında
rol oynarlar.
• Yağ asitlerinin yıkımında iki yol daha gözlemlenmiştir.
• Bunlardan birincisi α-oksidasyon olup, ATP üretmez.
• Özellikle dallı zincirli yağ asitlerinin oksidasyonunda önemlidir.
• ω-oksidasyonda ise ER’da sitokromlardaki P450’yi kapsayan hidroksilaz enzimleri ile gerçekleştirilir.
• Refsum hastalığı;
• Bitkisel kaynaklı besinlerde bulunan fitanik asidin birikimi ile karekterizedir.
• Fitanik asit 3. karbonunda bulunan bir metil grubu yüzünden β-oksidasyona uğrayamaz ve α-oksidasyon ile metabolize edilir.
• Bu hastalarda α-oksidasyon defektivardır ve fitanik asit birikir.
• Zellweger sendromu (serebrohepatorenal)
• Peroksizomların bütün dokularda yokluğu ile
karekterizedir.
• Uzun zincirli yağ asitleri (C26-C38) okside
edilemez ve beyinde birikir.
• Ayrıca, safra asidi sentezi ve plazmalojen
sentezi gibi genel peroksizom işlevlerinde
genel bir kayıp görülür.
YAĞ ASĠTĠ OKSĠDASYONUNUN
DÜZENLENMESĠ:
• Karaciğerde sitozolde oluşan yağ açil-
KoA iki temel döngüye girebilir;
mitokondride β-oksidasyon,
sitozolde TAG ve fosfolipitlere
dönüşüm.
• Yolun seçiminde başlıca etken uzun zincirli yağ
asitlerinin mitokondri içine taĢınım hızına
bağlıdır.
• Yağ açili gruplarının mitokondrial matrikse
taşınması yağ asitlerinin oksitlenmesinde hız
kısıtlayıcı basamak ve en önemli düzenlenme
noktasıdır.
• Yağ açilleri mitokondriye bir kez girdi mi, asetil-
KoA’ya oksitlenmeleri kaçınılmaz olur.
Sitrat Asetil-KoA
Malonil-KoA
Asetil-KoA
karboksilaz(+)
(-)
[NADH] / [NAD]
β-hidroksiaçil-KoA
dehidrojenazı
inhibe eder
KETON
CĠSĠMLERĠ
• Suda çözünebilen, lipid yapılı moleküller
olup, karaciğerde yağ asitlerinin oksidasyonu
sırasında oluşurlar.
• Normalde asetoasetat ve β-hidroksibütirat
gibi keton cisimlerinin kan seviyeleri çok
düşüktür.
• Karaciğer de az miktarda keton cismi üretilir
(<0.2 mM) ve bunları kalp ve iskelet kası
enerji kaynağı olarak kullanılır.
• Açlık sırasında ise keton cismi değerleri
yükselir (3.0-5.0 mM).
• Karbonhidrat azlığına yanıt olarak keton
cismi miktarı artar.
• Açlığın erken dönemlerinde kalp ve iskelet
kası tarafından keton cisimleri kullanılarak
glukozun daha çok santral sinir sistemi
tarafından kullanılması sağlanır.
www.stetuskop.com
• Uzun dönem açlıkta ise, asetoasetat ve β-hidroksibütiratın artan kan konsantrasyonları, beyinin de keton cisimlerini verimli olarak kullanmasına olanak tanır.
• DM’de ise keton cisimlerinin kan konsantrasyonları 20 mM gibi düzeylere ulaşır.
• Asetoasetat ve β-hidroksibütiratın pKa değerleri yaklaşık 3.5 civarında olup kuvvetli asittir ve yüksek konsantrasyonları metabolik asidoza yol açar.
• Ketozis tablosu vücudun kullanacağından
daha fazla keton cisminin karaciğer
tarafından sentezlenmesi durumunda
ortaya çıkar.
• Keton cisimlerinin sentez hızı, hormona
duyarlı lipazın etkisiyle adipoz dokudan
triaçilgliserollerin hidrolizi ile kana salınan
yağ asitlerinin konsantrasyonuna bağlıdır.
• Bu yüzden;
insülin antiketojenik,
glukagon ketojeniktir.
Ġnsülin
Glukagon
Hormona duyarlı lipazı baskılar
TAG sentezini uyarırken
Hormona duyarlı lipazı indükler
TAG yıkımını arttırır.
• Açlık, etanol bağımlılığı ve egzersiz ketozise yol
açabilir.
• Karaciğerde keton cismi oluşumu için gereken
enzimler fazla, yıkım enzimleri ise az miktardadır.
• Sonuç; karaciğerden perifer dokulara net bir
keton cismi akışıyla vardır.
• Karaciğer dışı dokular ise keton cisimlerinin
tüketilmesinden sorumlu enzimler yönünden
zengindir.
KETON CĠSĠMLERĠNĠN BĠYOSENTEZĠ
• Keton cimlerinin kaynağı asetil-KoA molekülleridir.
• β-oksidasyon ile parçalanan yağ asitleri karaciğerde asetil-KoA oluşturur ve bunlar açlıkta keton cismi yapımı için kulanılır.
• Keton cisimlerinin biyosentezi karaciğerde mitokondrial matrikste gerçekleĢir.
• β-hidroksibütirat dehidrojenaz enzimi
intramitokondrial NADH/NAD+ oranına
bağlı olarak çalışır ve mitokondrial
membrana sıkıca bağlı bir enzimdir.
• Kandaki β-hidroksibütiratın asetoasetata
oranı, karaciğerin mitokondrial
NADH/NAD+ oranını yansıtır.
NADH/NAD+
oranına bağlı
olarak çalışır
• Kolesterol sentezi sırasında aynı mekanizmayla oluşan HMG-KoA, HMG-KoA liyaz enziminin sitozolde bulunmaması nedeniyle keton cismi oluşturamaz.
• Yani HMG-KoA eğer sitozelde oluşuyorsa kolesterol sentezine, mitokondride oluşuyorsa keton cismi sentezine gider.
• Uzun süreli açlıkta, keton cisimleri SSS’de glukozun yerini alabilirler.
KETON CĠSĠMLERĠNĠN
KULLANIMI
• Karaciğerde yapılan keton cisimleri kana
verilir ve ihtiyacı olan periferik dokular
tarafından alınırlar.
Bu reaksiyonu süksinil-KoA: asetoasetat-KoA
transferaz (tiyoforaz) enzimi yapar.
Oluşan asetoasetil-KoA tiyolaz enzimi ile iki asetil-
KoA’ya dönüştürülür.
• Karaciğer dışı dokular HMG-KoA liyaz
içermediği için keton cismi sentezleyemezler.
• Bunun yanında karaciğer de tiyoforaz
içermediği için keton cismi kullanamaz.
• Mitokondrisi olan ve tiyoforaz enzimine sahip
perifer dokular keton cismi kullanabilir.
• Karaciğerde ketojenezin hammaddesi FFA’lardır.
• Karaciğer gerek açlık gerekse toklukta
kendine ulaşan yağ asitlerinin %30’unu
keton cisimlerine çevirir.
• Dolayısı ile serbest yağ asitlerinin yağ
dokusundan mobilizasyonunu
düzenleyen etkenler ketojenezi de
düzenlerler.
• Hem açlıkta hem de toklukta karaciğerde
sitozolik yağ açil-KoA miktarı artar.
• Dolayısı ile her iki durumda da ketojenezin
artması beklenir.
• Ketonlar neden sadece açlıkta artar?
Tokluk Açlık Sitrat
Ġnsülin
Asetil-KoA karboksilaz uyarılır
Malonil-KoA artar
Karnitin-açil transferaz I
Palmitoil-KoA
Glukagon
A-KoA karboksilaz inhibisyonu
Malonil-KoA azalır
Karnitin-açil transferaz I
üzerindeki inhibisyon kalkar
Kc’de VLDL yapımı artar Keton yapımı artar (%30)
• Tip I DM’da ise hücre içine yeterli miktarda
glukoz giremediği için, hem glukozun
enerji kaynağı olarak kullanımında
problem vardır, hem de glukozdan yağ
asiti sentezinde problem vardır.
• Bu koşullarda malonil-KoA oluşamaz ve
karnitin- açil transferaz I’i inhibe edemez.
www.stetuskop.com
• Bu yüzden yağ dokusundan mobilize olan yağ asitleri karaciğer mitokondrisine girer ve asetil-KoA’lara yıkılır.
• Asetil-KoA’nın TCA’ya girişi de TCA ara ürünlerinin glukoneojenezde tüketilmesi nedeniyle problemlidir.
• Dolayısı ile keton cismi yapımı çok artar ve ketonemi ve ketonüri görülür.
• Ciddi ketozisli hastalarda keton cismi konsantrasyonları normalin 20-30 katına çıkar.
• Artan keton cisimleri kan pH’sını düşürür. (her keton cismi kanda bir proton kaybeder ve pH’yı düşürür).
• Bu arada hem glukozun hem de keton cisimlerinin idrarla atılımı vücudun su kaybetmesine yol açar.
• Bu yüzden azalmış plazma hacminde artmış H+ konsantrasyonu ciddi asidozayol açar.
Karaciğer dıĢı dokular HMG-KoA Liyaz
enzimine sahip olmadığı için keton cismi
üretemezler.
Karaciğer ise tiyoforaz enzimine sahip
olmadığı için keton cismi tüketemez.
Eritrosit gibi mitokondrisi olmayan hücreler
ise keton cisimleri mitokondrial matrikste
okside olduğu için, keton cisimlerini
kullanamazlar.
FOSFOLĠPĠTLER
Fosfolipitlerde bir uç hidrofobikken bir uç
hidrofiliktir.
Gliserofosfolipitler ve sfingolipitler olarak iki gruba
ayrılır.
GLĠSEROFOSFOLĠPĠTLER
(FOSFOGLĠSEROLLER)
• Membran yapısında yaygın olarak
gliserofosfolipidler bulunmaktadır.
• Bunlar gliserolün birinci ve ikinci
karbonuna ester bağıyla bağlanmış iki
yağ asidi ve üçüncü karbonuna
fosfodiester bağıyla bağlanmış güçlü
polar veya yüklü bir grup içeren zar
lipitleridir.
• En basit gliserofosfolipid olan fosfatidatlar
yapılarında gliserol 3-fosfat ve
esterleĢmiĢ iki yağ açil grubu taşırlar.
• Ökaryotik hücrelerde fosfolipit sentezi
DER ve mitokondri iç zarında gerçekleşir.
Ester bağı
Fosfodiester bağıyla
Fosfatidat
1.Cyağ asidi
2.Cyağ asidi
3.Cfosforik asit
Gliserofosfolipidler
1.Cyağ asidi
2.Cyağ asidi
3.Cfosfat + alkol
• Gliserofosfolipidler arasında
fosfatidilkolin,
fosfatidilserin,
fosfatidilinozitol,
fosfatidiletanolamin,
fosfatidilgliserol,
difosfatidilgliserol (kardiolipin)
bulunmaktadır.
Fosfoliliplerle TAG’leri ayıran en önemli özellik
fosfolipidlerin içerdikleri alkol grupları sayesinde
amfipatik bileşikler olmalarıdır.
www.stetuskop.com
• Merkezi sinir sistemindeki
gliserofosfolipidlerin %23 kadarını
oluşturan plazmalojenlerde fosfat grubu
ile kolin veya etanolamin esterleşmiştir.
• Fosfogliseritler en polar lipitlerdir ve
amfipatiktirler .
• Negatif ve pozitif yüklü grupları birlikte
taşıdıkları için ise amfoteriktirler.
• Fosfatidilinizitol
• Fosfatidilinozitolün ATP kullanılarak ardışık
fosforlanması ile önce fosfatidilinozitol-4-P sonra
da fosfatidilinozitol-4,5-bisfosfat oluşur.
• Fosfatidilinozitol difosfat uygun bir hormon ile
uyarıldığı zaman ikincil haberci olarak görev
yapan diaçilgliserol (DAG) ve
inozitoltrifosfata (IP3) yıkılır.
• Vasopressin, plazma membranındaki
reseptörlerine bağlandığı zaman hormona
duyarlı fosfolipaz C’yi aktive eder ve
fosfatidilinozitol-4,5-bisfosfat yapısındaki gliserol
ve fosfat grupları arasındaki bağı yıkarak
inozitol-1,4,5-trifosfat ve diaçilgliserol
oluşturur.
• İnozitol-1,4,5-trifosfatın salınımı ER’dan Ca+2
salınımına yol açar ve Ca+2 bağımlı enzimler
aktiflenir.
• Fosfatidilkolin (lesitin), sinir uyarılarının iletilmesinde
önemli rolü olan ve metil gruplarının vericisi olarak görev
yapan kolinin vücuttaki depo şeklidir.
• Dipalmitoil lesitin, akciğerlerin iç yüzeyinin yapışmasını
önleyen, yüzey gerilimini azaltan etkin bir bileşendir.
• Akciğerin Tip II epitel hücreleri tarafından salgılanır.
• Fosfatidilgliserol ile birlikte akciğer sürfaktanını
oluştururlar.
• Fosfatidilgliserol:
• Mitokondride bulunan bir fosfolipit olan
kardiyolipin de fosfatidil gliserolden sentezlenir.
• Kardiyolipin yapısında başlıca linoleik ve oleik
asitler yer alır.
• Bütün hayvansal doku hücrelerinin mitokondri
membranlarının yaklaşık %20’sini oluşturan ve
antijen etkisi ile tanınan tek lipit olan kardiyolipin,
sifiliz tanı testi olarak kullanılmaktadır.
• Plazmalojenler:
• Bu yol tümü ile peroksizomlar için özgüldür.
• Beyin ve kasta %10 civarında olan eter
fosfolipitleri yapı olarak fosfatidiletanolamine
benzerler.
• DHAP’tan sentezlenirler ve 1. karbonunda
eter bağı ile bağlanmış doymamış bir yağ
asidi içerirler.
• Trombosit aktive eden faktör (PAF) bir
eter lipitidir ve fosfatidilkolinden sentezlenir.
• PAF, kuvvetli bir trombosit kümeleştiricisidir.
• Ayrıca hipotansif ve ülserojen etkileri vardır.
• İnflamasyon ve kemotakside de rol oynar.
• SFĠNGOFOSFOLĠPĠTLER:
• Gliserol yerine doymamış bir alkol olan 18
karbonlu sfingozin içerirler.
• Serin ile palmitoil-KoA birleşir ve 3-
ketosfinganin üzerinden dihidrosfingozin
(sfinganin) oluşur.
• Sentez sırasında piridoksal fosfat ve
NADPH’ya ihtiyaç vardır.
• Sfingozinin (veya sfinganine) C-2’deki NH2
grubuna bir yağ asidi daha eklenerek
seramid elde edilir.
• Seramid bütün sfingolipitlerin ana yapısıdır.
• Seramid sentezi ER’da gerçekleşir.
• Seramide fosfatidilkolinin kolin grubu
aktarılır ve sfingomyelin oluşur.
GLĠKOLĠPĠTLER
(GLĠKOSFĠNGOLĠPĠTLER)
• Glikolipitler hücre membranın dış yüzünde bolca bulunurlar ve yapılarında fosfat grubu yerine bir veya daha fazla şeker içerirler.
• Hücreler arası iletişim ve bağlantılarda önemlidirler.
• Tüm glikolipitler seramidden türerler.
• Şeker eklenmeleri glikozil transferazlartarafından yapılır ve çoğu golgide (ER’da da olur) gerçekleşir.
• Serobrozidler:
• En basit yüksüz glikosfingolipitler
serobrozidlerdir.
• Seramid yapısındaki sfingozinin primer
alkol grubuna bir galaktoz veya glikoz
bağlanmasıyla;
galaktozilseramid-galaktozilsfingolipit
glukozilseramid-glikozilsfingolipit
oluşur
Galaktozilseramid myelinin ana lipidi iken,
glukozilseramid ekstranöronal dokuların
ana lipididir.
• 3-fosfoadenozin-5-fosfosülfat (PAPS, etkin
sülfat) ile galaktozilseramid tepkimeye
girerek sülfogalaktozilseramidi (sülfatid)
oluşturur.
• Sülfatidler sinir dokunun bileşenleridirler
• Gangliozidler:
• Seramide genellikle glikoz ve galaktoz içeren bir oligosakkarit zinciri ve N-asetil nöramik asit (sialik asit) bağlanmasıyla oluşur.
• Karbonhidrat içerikleri fazla olduğu için suda çözünen tek lipit sınıfı olma özelliğini taşırlar.
• Sinir dokusunda bol miktarda bulunurlar ve reseptör faaliyetlerinde görev alırlar.
www.stetuskop.com
FOSFOLĠPĠTLERĠN VE
SFĠNGOLĠPĠTLERĠN YIKIMI
• Hücreler zar lipitlerini devamlı olarak yıkar
ve yeniden yapar.
• Bir gliserofosfolipitteki her hidrolizlenebilir
bağ için hücre lizozomunda özgül bir
hidrolitik enzim vardır.
• A tipi fosfolipazlar iki yağ asidinden birini
uzaklaştırır ve lizofosfolipit oluşturur.
Glukokortikoidler
Ġkinci haberci
• Sfingomyelin ise lizozomal bir enzim olan
sfingomyelinaz ile yıkılır.
• Sfingomyelinaz, sfingomyelini
fosfatidilkolin ve seramide ayırır.
• Seramid ise seramidaz ile sfingozin ile
yağ asidine yıkılır.
Sfingomyelinaz
Seramidaz
• Glikosfingolipitlerin yıkımı, lizozomlarda
özgül enzimler tarafından gerçekleştirilir.
• α- ve β-galaktozidazlar, β-glukozidaz,
nöraminidaz (sialidaz), heksozaminidaz,
sfingomyelinaz, sülfataz ve seramidaz
enzimleri yıkımda rol oynar.
SFĠNGOLĠPĠDOZLAR
• Normalde sfingolipidlerin yapımı ve yıkımı
dengededir.
• Yıkım için gerekli özgül hidrolazın kısmen
ya da tamamen eksikliği, sfingolipitlerin
lizozomlarda birikimi ile sonuçlanır.
• Bu hastalıklara sfingolipidozlar denir.
• Her bir hastalıkta özgül bir lizozomal hidrolitik
enzim eksikliği bulunur ve tek bir sfingolipit
tutulan organda birikir.
• Genellikle yaşamın ilk aylarında ölümle
sonuçlanır (Gaucher ve Fabry hariç).
• X’e bağlı geçiş gösteren Fabry hastalığı dışında
hepsi otozomal resesif geçer.
• Niemann-Pick Hastalığı:
• OR geçer, sfingomyelinaz eksiktir ve
sfingomyelin SSS ve RES hücrelerinde
birikir.
• Hepatosplenomegali, mental gerilik,
retinada kiraz kırmızısı benekler ve
erken yaşta ölüm görülür.
www.stetuskop.com
• GM1 Gangliozidoz:
• OR geçer, β-galaktozidaz eksiktir ve GM1
gangliozid birikir.
• Mental gerilik, hepatomegali, iskelet
deformiteleri, disostosis multipleks ve erken
yaşta ölüm görülür.
• Hastalarda hem gangliyozidlerin hem de
mukopolisakkaritlerin birikimi gözlenir.
• Tay-Sachs Hastalığı (GM2 Gangliozidoz):
• OR geçer, heksozaminidaz A eksiktir ve
gangliyozidler birikir.
• Hastalarda mental retardasyon, körlük,
kiraz kırmızısı makula, gürültüye aşırı
duyarlılık, kas zayıflığı ve ölüm görülür.
• Sandhoff Hastalığı:
• OR geçer, heksozaminidaz A ve B
eksiktir ve semptomları Tay-Sachs
hastalığına benzer.
• Fabry Hastalığı:
• X’e bağlı kalıtılır, α-galaktozidaz eksiktir
ve globozidler birikir.
• Hastalarda kırmızı-mor deri döküntüleri,
katarakt, ağrılı nöropati, hipertansiyon,
angiokeratom, böbrek ve kalp yetmezliği
ve alt ekstremitelerde ağrı görülür.
• Gaucher Hastalığı:
• OR geçer, β-glukozidaz eksiktir ve glukozilseramid (glukoserebrozid) birikir.
• 3 farklı tipi vardır.
• Hastalarda hepatosplenomegali, kemikte litik lezyonlar ve osteoporoz, bebek tipinde mental gerilik, serum fosfat ve ACE yüksekliği görülür.
• Metakromatik Lökodistrofi:
• OR geçer, arilsülfataz A eksiktir ve
sülfatidler birikir.
• Hastalarda mental gerilik,
demiyelinizasyon, ilerleyici paralizi,
bunama ve ilk 10 yılda ölüm görülür.
• Ayrıca sinirler “cresyl violet” ile sarı-
kahverengi boyanır (metakromazi).
• Krabbe Hastalığı:
• OR geçer, β-galaktozidaz eksiktir ve
galaktozilseramid (galaktoserebrozid) birikir.
• Hastalarda körlük, sağırlık, mental gerilik, total
demyelinizasyon, paralizi, konvülzyonlar, beyin
beyaz cevherinde globoid cisimler ve erken
yaşta ölüm görülür.
• Farber Hastalığı:
• OR geçer, seramidaz eksiktir ve seramid birikir.
• Hastalarda psikomotor retardasyon, kaba ses,
afoni, kahverengi döküntülü dermatit, ağrılı ve
ilerleyici eklem bozuklukları, deri altı nodülleri,
dokularda granülomlar ve erken yaşta ölüm
görülür.
KOLESTEROL
• İnsanlarda serbest halde veya uzun zincirli
yağ asitleri ile ester yapmış olarak bulunan
kolesterol dört halka taşıyan çekirdeği ile
bir hidroksil grubundan oluşur.
• Kolesterol amfipatik bir lipittir ve bu
nedenle zarların ve plazma
lipoproteinlerinin dış katmanının
vazgeçilmez yapı taşını oluşturur.
• Kolesterolün serbest hali tüm hücre
membranlarında bulunur.
• Plazmadaki kolesterolün 2/3’ünden fazlası
esteri şeklindedir ve kolesterolün 3.
karbonundaki OH grubuna ester bağı ile 1
yağ asidi bağlanmıştır.
• Esterleşen kolesterol daha hidrofobik hale
gelir.
• Adrenal korteks, plazma ve ateromatöz
plaklarda kolesterol genellikle ester halde
bulunmaktadır.
• Kolesterol esterleri kolesterolün dokudaki
depo halidir.
• Vücuttaki kolesterolün ortalama yarısı
sentezle (500 mg/gün), diğer yarısı ise
diyetten sağlanır. www.stetuskop.com
• Çekirdekli hücrelerin hemen hepsi
kolesterol sentezleyebilir ve sentez ER ve
sitozolde gerçekleşir.
• Sentezin yaklaşık %50’si karaciğerde
olmak üzere, barsak ve deri kolesterol
sentezleyen başlıca dokulardır.
• Karaciğer vücudun kolesterol dengesinin
düzenlenmesinde merkezi bir role sahiptir.
• Safraya atılarak, dokulara giden plazma
lipoproteinlerinin parçası olarak, barsak
lümenine salgılanan safra tuzları olarak,
karaciğer kolesterolü elimine etmeye
çalışır.
• Kolesterol vücutta, kortikosteroidler, seks
hormonları, safra asitleri, D vitamini gibi
diğer steroidlerin ön maddesidir.
KOLESTEROL SENTEZĠ:
• İzoprenoidlerin ve kolesterolün
sentezindeki öncül madde, aktive edilmiş
olan asetik asit olan asetil-KoA’dır.
• Kolesteroldeki tüm karbonlar asetattan
gelir.
• NADPH indirgeyici ekivalanları sağlar.
• Sentez hem sitozol hem de ER’da bulunan
enzimlerle beraber beş aşamada sitozolde
gerçekleşir.
• Ayrıca ketojenez sırasında mitokondri
içinde sentezlenen asetoasetatın sitozole
geçmesiyle de asetoasetil-KoA
sentezlenebilir.
DER enzimi
Hız kısıtlayıcı
basamak
Mevalonattan izopentenil-pirofosfata
giden yolda 3 ATP tüketilir ve bir CO2
çıkıĢı gözlenir.
• Dolikol:
• N-bağlı glikoproteinlerin sentezinde rol alır.
• Oligosakkarit zinciri proteine aktarılmadan
önce dolikolün yapısına katılır ve
oligosakkarit-P-P-dolikol oluşur.
• Daha sonra bu oligosakkarit N-glikozid
bağı yapmak üzere asparagin amino
asidinin yan zincirinin nitrojenine aktarılır.
• HMG-KoA redüktaz enzimi karaciğer, ince barsak, adrenaller ve gonadlar başta olmak üzere kolesterol sentezleme yeteneği olan tüm hücrelerin ER’da bulunur.
• Bu enzimin aktivitesi mevalonat ve son ürünü olan kolesterol tarafından inhibe edilir.
• Eksojen kolesterolü taĢıyan LDL, HMG-KoA redüktazı inhibe ederek endojen kolesterol sentezini azaltır.
• Ġnsülin uygulanması, HMG-KoA redüktaz
aktivitesini arttırırken, glukagon ve
glikokortikoidlerle aktivite azalır.
• İnsülin enzimi defosforile aktif, glukagon ise
fosforile inaktif yapar.
• Kolesterolün yüksek hücre içi konsantrasyonları,
depolama için kolesterolün esterleşmesini
arttıran ACAT’ı (açil-KoA: kolesterol açil
transferaz) indükler.
• Yüksek hücre kolesterolü, LDL reseptörlerini
kodlayan genin transkripsiyonunu azaltır ve
böylece hem reseptörün üretimi hem de
kolesterolün hücreler tarafından alınmasını
azalır.
• HMG-KoA redüktazın yarışmalı inhibitörleri
endojen kolesterolün sentezini azaltır.
• Buna bağlı olarak LDL-reseptör aktivitesi artar
ve plazmada LDL-kolesterol düzeyi azalır.
• LDL (Apo B-100 ve E) reseptörleri hücre
yüzeyinde yer alır ve zarı boydan boya kat
eden bir glikoproteindir.
• Reseptöre bağlanan LDL bütünlüğü
bozulmadan hücre içine endositozla alınır
ve lizozomlar tarafından yıkılır.
• Reseptörler ve klatrinler hücre yüzeyine
geri döner.
www.stetuskop.com
• Hücre içinde artan kolesterol miktarı HMG-
KoA redüktazı inhibe ederek endojen
kolesterol sentezini baskılar.
• Artan kolesterol miktarı ACAT aktivitesini
uyarırken aynı zamanda LDL reseptör
sentezini de azaltır (down-regülasyon).
KOLESTEROLÜN ATILIMI
• Kolesterol halka yapısı insanlarda CO2 ve
H2O’ya yıkılamaz.
• Karaciğerde yapılan kolesterolün küçük bir
kısmı hepatosit membranına yerleşir,
büyük bir kısmı ise üç formdan biri ile
karaciğerden uzaklaştırılır:
safra kolesterolü,
safra asitleri
kolesterol esterleri.
• Safra organik ve inorganik bileşiklerin sulu
bir karışımından oluşur.
• Kolesterol safra içine atılmak için salgılanır.
• Barsaktaki safra kolesterolünün bir kısmı
atılmadan barsaktaki bakterilerce
değiştirilir ve kolesterolün indirgenmiş
türevleri olan koprostanol ve kolestanol
oluşur.
• Fosfatidil kolin ve safra tuzları nicelik
olarak safranın en önemli bileşenleridir.
• Safra asitleri ve safra tuzları vücuttan
kolesterol atılımı için en önemli
mekanizmadır.
• Safra asitleri steroid çekirdeğine bağlı
hidroksil ve karboksil grupları içeren
amfipatik yapılardır.
• Primer safra asitleri karaciğerde
kolesterolden sentezlenir.
• Bunlar kolik asit ve kenodeoksikolik
asittir.
• Safra asitleri hem polar hem de nonpolar
bir yüze sahiptir ve barsakta emülsifiye
edici ajanlar olarak işlev görürler.
• Safra asitlerinin biyosentezinde ilk ve hız
kısıtlayıcı basamak mikrozomal bir enzim
olan 7α-hidroksilaz basamağıdır.
• Oluşan safra asitleri glisin ve taurin ile
peroksizomlarda konjuge olur.
• Oluşan bu konjugatlar primer safra
tuzları olarak adlandırılır.
• Oluşan safra tuzları;
glikokolik asit
glikokenodeoksikolik asit
taurokolik asit
taurokenodeoksikolik asit
• Safra tuzları fizyolojik pH’da daha iyi
iyonize olurlar ve safra asitlerine göre
daha etkili deterjanlardır.
• Safra tuzları, aktif transport ile ileumdan
emilir, barsak mukoza hücrelerinden portal
dolaşıma aktif transport ile taşınır ve
albümine bağlı olarak karaciğer parankim
hücrelerine gelirler (enterohepatik
dolaşım).
• Bu safra tuzlarının bir kısmı dışkı ile atılır.
• Bu miktar küçük olmasına rağmen
kolesterolün önemli bir atılım yoludur.
• Safra tuzları lipidlerin kümeleşmesini engeller.
• Safra tuzları kuvvetli deterjanlardır.
• Yağlar dışında A, D, E ve K vitaminleri gibi yağda çözünen vitaminlerin emilimlerinde de safra tuzlarının önemi vardır.
• Yağ emiliminin bozulması diğer gıdaların üzerlerini kapatarak sindirimlerini de bozar.
• Tüm gıdaların emilimi bozulunca da barsak bakterilerinin aktivitesi artar, gaz çıkışı ve kokuşma ortaya çıkar.
• Barsaktaki bakteriler primer safra asitlerinden
bir hidroksil grubu uzaklaştırarak sekonder
safra asitlerini oluştururlar.
Deoksikolik asit Litokolik asit
Kenodeoksikolik asitKolik asit
• Kolesterol karaciğerden safraya fosfolipit
ve safra tuzları ile birlikte atılır.
• Lesitin ve safra tuzları (Safrada
kolesterol/fosfolipid oranı 1/1’dir) ile
çözünebilecekten fazla kolesterol safraya
girerse, safra kesesinde çöküp taş
oluşumunu başlatabilir (Kolelitiazis).
LĠPĠDLERĠN SĠNDĠRĠMĠ
• Yetişkin insan günde ortalama 60-150 gr
yağ almaktadır.
• Bu yağların %90’dan fazlası TAG’dür.
• Geri kalanı kolesterol esterleri, fosfolipitler
ve FFA’lardır.
• Lipidlerin sindirimi midede başlar.
• Midede etkin olan enzim, dilin dorsal
yüzündeki Ebner bezlerinden salgılanan
aside dayanıklı “lingual lipaz” dır ve daha
çok kısa zincirli TAG’lere saldırır.
• Lipidler bu bölgede henüz emülsifiye
olmadıkları için hidroliz hızları düşüktür.
• Mide kısa ve orta zincirli TAG’leri hidrolize
edebilen “gastrik lipazı” salgılar.
• Ancak bu enzim nötral pH’da iş yapabilir.
• Bu yüzden erişkinde gastrik lipaz çok aktif
değilken yenidoğan da mide pH’sı nötrale
daha yakın olduğu için süt lipitlerinin
sindiriminde rol alır.
• Açığa çıkan kısa zincirli yağ asitleri mide
duvarından emilime uğrar ve portal vene
geçerler.
• Geri kalan lipidler duodenuma geçerler ve
emülsifiye edilirler.
• TAG gibi lipidler suda hiç çözünmedikleri
için, bunların enzimatik sindirimi sadece
lipid damlacığının yüzeyinde gerçekleşir.
• Emülsifikasyon işlemi lipidlerin yüzey
alanını artırır ve böylece sindirim enzimleri
daha etkin hale gelir.
• Emülsifikasyon işlemi, safra tuzlarının
deterjan etkisi ve barsak hareketlerinin
mekanik karıştırıcı etkisi gibi birbirini
tamamlayan iki mekanizma ile olur.
• Diyetle alınan TAG, kolesterol esterleri ve
fosfolipidler pankreatik enzimler ile
parçalanır ve bu enzimlerin salgılanmaları
hormonlar tarafından düzenlenir.
• Jejenum ve alt duodenum mukoza
hücreleri peptid yapılı bir hormon olan
kolesistokinin (pankreozimin) salgılar.
• Kolesistokinin salgılanması yağ asitleri ve
kısmen sinidirilmiş olarak gelen
proteinlerin ince barsağa ulaĢmasına
yanıt olarak salgılanır.
• Kolesistokinin salgılanması safra
kesesinden safranın salgılanmasına hem
de pankreasın ekzokrin salgılarının
salgılanmasına yol açar.
• Kolesistokinin
• Tüm ince barsak boyunca bulunur.
• Fakat en fazla duodenum mukozal I-
cell’lerde ve jejenumda yer alır.
• Ayrıca santral ve periferal sinir sisteminde
de yaygın olarak saptanır.
• Safra kesesinde kasılma ve salgılama
yapar.
• Oddi sfinkterini gevşemesine ve pankreas
ekzokrin hücrelerinden sindirim enzimlerinin
salgılanmasına neden olur.
• Midenin hareketinin azalmasına ve mide
içeriğinin ince barsağa geçişinin yavaşlamasına
neden olur.
• İnsülin sekresyonunu ve barsak motilitesini
uyarır.
• Sekretin
• pH’sı düşük sindirim materyalinin duodenuma
ulaşması ile salgılanır.
• Duodenum ve jejenum S hücrelerinden
salgılanır ve aynı zamanda beyinde de yer alır.
• Sekretin bikarbonattan zengin pankreatik sıvının
salgılanmasını sağlar.
• Bu etki membrana bağlı adenilat siklaz ve
cAMP ile oluşturulur.
• TAG molekülleri barsak villus mukoza hücrelerine
alınamayacak kadar büyüktürler.
Pankreatik lipazla beraber salgılanan diğer
protein kolipazdır ve lipazın dayanıklılığını sağlar.
Pankreatik
lipaz
• Kolesterol esterleri pankreatik kolesterol
ester hidrolaz (kolesterol esteraz) ile
hidrolize edilir ve kolesterol ve FFA oluşur.
• Pankreas sıvısı, fosfolipidleri yıkan
fosfolipaz A2 enzimince zengindir ve bu
enzim tripsin tarafından barsakta
aktifleştirilir.
www.stetuskop.com
Fosfolipaz A2
Lizofosfolipaz
• Jejenumda diyetsel lipidlerin yıkılımının
başlıca ürünleri;
FFA
serbest kolesterol
2-monoaçilgliseroldür.
• Bunlar safra tuzları ile beraber miçelleri
oluşturur ve miçeller halinde ince barsak
fırçamsı kenarlarından emilirler.
• Lipidlerin emilimi duodenum ve jejenumda
pasif difüzyonla olur.
• Safra asitleri ileuma doğru ilerler ve aktif
olarak emilerek portal dolaşıma katılırlar.
Yağ açil-KoA sentetaz
(tiokinaz)
Yağ açil-KoAYağ asitleri
2-MAG Açil transferaz
2 Yağ açil-KoA
+
• Barsak mukoza hücrelerine giren uzun
zincirli yağ asidleri TAG yapısına girerken,
kısa ve orta zincirli yağ asidleri direk portal
dolaşıma salınır ve albumin ile karaciğere
taşınır.
• Safra asidi problemleri, pankreas
problemleri ve barsak mukoza hücre
problemlerine bağlı olarak yağ emilim
bozuklukları görülür.
• Barsakta yeni sentezlenmiş TAG ve kolesterol
esterleri oldukça hidrofobik bileşiklerdir.
• Bunlar bu nedenle protein, fosfolipit ve
esterleşmemiş koleterolden oluşan bir tabaka ile
çevrelenmiş lipid damlacıkları olarak
paketlenirler (Ģilomikronlar).
• Apoprotein B48 barsak mukoza hücrelerinde
sentezlenen bir proteindir.
• Eğer bu ApoB48 sentezlenmesinde bir
problem olursa şilomikronlar barsak
mukoza hücrelerinde birikir ve konjenital
abetalipoproteinemi hastalığı oluşur.
• Şilomikronlar daha sonra barsak mukoza
hücrelerinden ekzositozla salınır, barsak
lenfatik kanallarından, duktus torasikus
yolu ile subklavyan vene ulaşır.
• Şilomikronlardaki TAG’ler lipoprotein
lipazla FFA ve gliserole yıkılır.
• Lipoprotein lipaz baĢlıca yağ ve kas
dokuda sentezlenir ve salınır.
• Salgılanan lipoprotein lipaz, periferik
dokuların kapiller yataklarında endotel
hücrelerinde yerleşir.
• Hücrelere giren FFA’lar;
enerji amaçlı kullanılır
yağ hücreleri tarafından tekrar TAG sentezinde kullanılır ve TAG olarak depolanır.
• Geriye kalan gliserol ise karaciğerde gliserol 3 fosfata döner.
• Gliserol 3 fosfatta dihidroksi aseton fosfat yolu ile glikoliz ve glukoneogeneze girebilir.
LĠPĠTLERĠN TAġINMASI
• Diyetle alınan yağlar ve karaciğerle yağ
dokusunda sentezlenen lipitler kullanılmak
ve depolanmak üzere çeşitli dokulara
taşınır.
• Lipitlerin suda çözünürlükleri çok düşük
olduğu için sulu bir ortamda taşınmaları bir
sorun teşkil eder.
• Bu yüzden lipitler plazmada lipoproteinler
şeklinde bulunur ve taşınırlar.
• Makromoleküler kompleksler olan
lipoproteinler, iç kısımlarında kolesterol
esterleri ve trigliseritlerden oluşan polar
olmayan bir çekirdek ve bu çekirdeğin dış
yüzünde fosfolipit, serbest kolesterol ve
apolipoproteinlerden oluşan polar bir grup
taşırlar.
• Lipoproteinler, elektroforezdeki
hareketlerine ve dansitelerine
(ultrasantrifugasyon ile ayrılırlar) göre
sınıflara ayrılırlar:
ġilomikronlar (dansitesi <0.95)
Çok düĢük dansiteli LP (VLDL veya
pre-β-lipoprotein, dansitesi 0.95-1.006)
DüĢük dansiteli LP (LDL veya β-
lipoprotein, dansitesi 1.019-1.063)
Yüksek dansiteli LP (HDL veya α-
lipoproteinler, dansitesi 1.019-1.210)
Şilomikron ve VLDL’de baskın lipit
TAG
HDL ve LDL’de baskın lipitler
kolesterol ve fosfolipitler
www.stetuskop.com
• Şilomikron veya VLDL gibi tipik bir
lipoprotein, polar olmayan TAG ve
kolesterol esterlerinden oluşan lipit bir öz
ve bunu çevreleyen, amfipatik fosfolipit ve
kolesterol moleküllerinin yaptığı tek katlı
yüzeyel bir katmandan oluşur.
• Dış tabaka aynen hücre zarında olduğu
gibi polar gruplar sulu ortama bakacak
şekilde yerleşir.
• Lipoproteinlerin protein bölümü,
apolipoprotein veya apoprotein olarak
adlandırılır.
• En çok protein içeren HDL’de yaklaşık
%70, en az protein içeren şilomikronlarda
ise yaklaşık %1 apoprotein bulunur.
• Her lipoproteinde bir veya daha fazla
apoprotein bulunur.
HDL’deki ana apoprotein
Apo A
Şilomikron, VLDL ve LDL’de ana apoprotein
Apo B
• Şilomikronların Apo B’si (Apo B-48), LDL ve
VLDL’lerin Apo B’sinden (Apo B-100) daha
küçüktür.
• B-48 barsaklarda sentezlenirken, B-100
karaciğerde sentezlenir ve Apo B’ler %5
civarında karbonhidrat içerir.
• Apo B-100 bilinen en uzun polipeptid
zincirlerinden biri olup 4536 amino asit içerir.
• Apoprotein CI, CII ve CIII ise lipoproteinler
arasında rahatça aktarılabilen boyutça
daha küçük apoproteinlerdir.
• Apo E sık ratlanan bir diğer apoprotein
olup arginince zengindir (total amino
asitinin %10’u arginindir).
• Apoproteinler, hem enzim kofaktörleri
olarak davranırlar, hem de hücreler
üzerindeki lipoprotein reseptörleri için
ligandlar olarak davranırlar
C-II Lipoprotein lipaz
A-I LCATkofaktör
LDL reseptörleri
Şilomikron kalıt reseptörleri
HDL reseptörleri
Apo B-100 ve E
Apo E
Apo A-I
LipoproteinlerinLipoproteinlerin ĠçerikleriĠ ç e r i k l e r i
Lipoprotein %Chol %TG %Prot %PL
Şilomikron 9 81 1 9
VLDL 20 55 10 15
IDL 29 31 18 22
LDL 51 3 25 21
HDL 21 3 49 27
İnsan plazma lipoproteinlerindeki apolipoproteinler
Apolipo-Protein
Lipoprotein Ek bilgi
Apo A-I HDL, ŞL LCAT aktivatörü,HDL reseptörünün ligandı
Apo A-II HDL, ŞL Apo A-I ve LCAT inhibitörü?
Apo A-IV ŞL’la salgılanırfakat HDL’yeaktarılır
Barsakta sentezlenir, işlevi bilinmiyor
Apo B 100 LDL, VLDL, IDL KC’den VLDL salgılanması, LDLreseptörünün ligandı
Apo B-48 ŞL, ŞL kalıntıları Barsakta şilomikronların salgılanması
Apo C-I VLDL, HDL, ŞL LCAT’in olası aktivatörü
Apo C-II VLDL, HDL, ŞL Lipoprotein lipaz aktivatörü
Apo C-III VLDL, HDL, ŞL Apo C-II’yi inhibe eder
Apo D HDL’nin alt tipleri Kolesterol ester transfer proteini
Apo E VLDL, HDL, ŞL, ŞLkalıntıları
Karaciğerde şilomikron kalıtlarının veLDL reseptörünün ligandıdır.
• Plazmadaki FFA’lar iki şekilde oluşur:
TAG’lerin yağ dokusunda lipolize
uğramasıyla,
Lipoproteinler içindeki TAG’lerin
dokular tarafından yakalanması sırasında
oluşur.
• FFA’lar plazmada serbest kaldığında
hemen serum albümini tarafından
yakalanır.
• FFA düzeyi yemekten hemen sonra düşer
ve bir sonraki öğünden önce tekrar
yükselir (kontrolsüz DM’da yükselme
eğilimindedir).
• Albümine bağlı olarak taşınan FFA’lar,
ihtiyaç olan hücreye Na+ ile birlikte
kotransport ile girer (yağ asit taşıyıcı
protein).
• Diyetle alınan lipoproteinler absorbe
edildiklerinde ince barsaktan dolaşıma
şilomikron adı verilen lipoproteinlerle geçerler.
• Şilomikronlar diyetteki bütün lipitlerin dolaşıma
aktarılmasından sorumludur.
• VLDL ise karaciğerde sentezlenir (az miktarda
barsaklar tarafından da sentezlenir) ve çoğu
TAG’lerden oluşmuştur.
• Eğer karaciğere diyet yolu ile veya
endojen sentezle enerji gereksiniminden
fazla TAG ve karbonhidrat gelirse bu
moleküller direkt VLDL olarak paketlenir.
• VLDL’nin fonksiyonu TAG’leri
karaciğerden periferik dokulara taşımaktır.
• Şilomikronların ve VLDL üretim mekanizmaları, birbirine benzer.
• Apo B-100 GER’de sentezlenir, TAG’lerin temel sentez yeri olan DER’e geçer ve lipoproteinlere yerleştirilir.
• Bu lipoproteinler golgiye geçer ve daha fazla lipit ve karbonhidrat eklemeleri yapıldıktan sonra ekzositoz ile hücreden salınırlar.
• Sonra şilomikronlar barsak lenfatiklerine, VLDL’ler de hepatik sinüzoidlere salgılanır.
• Kandan ayrıştırılan şilomikron ve VLDL’ler
Apo C ve E içermesine karşın, yeni
salgılanmış veya ham (nascent)
lipoproteinlerde bunlar ya hiç yoktur ya da
çok azdır.
• Şilomikronlar ve VLDL’ler Apo C ve E’lerini
dolaşımda HDL’den alırlar.
• Apo B şilomikron ve VLDL üretiminin
vazgeçilmez apoproteinidir.
• Abetalipoproteinemide, Apo B şilomikron
ve VLDL’lere yüklenemez ve işlev
yapamaz.
• Şilomikron ve VLDL yapımı bozulur,
barsak ve karaciğerde lipit damlacıkları
birikir.
www.stetuskop.com
• Kapillerlerin endoteline heparan sülfatın
proteoglikan zincirleri ile kancalanan bir
enzim olan lipoprotein lipaz,
lipoproteinlerin yapısındaki TAG’lerden
yağ asitlerini koparan enzimdir.
• Normalde kanda fazla miktarda
bulunmayan bu enzim, heparin
verilmesinden sonra heparan sülfat
bağından kurtularak dolaşıma geçer.
• Lipoprotein lipaz etkinliği için hem fosfolipitler hem de
Apo C-II (lipoprotein lipaz aktivatörü) gerekir.
• Böylece VLDL ve şilomikronlar lipoprotein lipaza hem
substrat hem de etkinliği için koenzim sağlarlar.
• Hidroliz, lipoproteinler endoteldeki enzime bağlıyken
oluşur.
• Lipoprotein lipaz TAG’leri gliserol ve yağ asitlerine
parçalar.
• Salınan yağ asitlerinin büyük bir kısmı
hücre tarafından alınırken, küçük bir kısmı
dolaşıma dökülür ve albumin tarafından
bağlanır.
• Kalp lipoprotein lipazının Km’si yağ
dokusuna göre 10 kat daha düşüktür.
• Böylece kalp her zaman yağ asitlerini
kullanabilir.
• Şilomikron kalıntıları karaciğer tarafından
dolaşımdan alınır.
• Karaciğer hücre membranı apo B48 ve
apo E’nin kombinasyonunu tanıyan
lipoprotein reseptörlerini içerir.
• Şilomikron kalıntıları bu reseptörlere
bağlanır ve endositozla hücreye alınır.
• LDL partiküllerinin ana iĢlevi periferik
dokulara kolesterol sağlamaktır.
• Bunu hem hücre yüzeyine temas
ettiklerinde hücrenin membranları üzerine
serbest kolesterol bırakarak hem de apo
B100’ü tanıyan hücre membranlarındaki
reseptörlere bağlanarak yapar.
• Bağlanma sonrası LDL endositozla hücre
içine alınır.
• LDL’den hücre içine alınan kolesterol;
1. HMG KoA redüktaz aktivitesi inhibe edilir.
2. Eğer kolesterol yapısal ve sentezsel amaçlı olarak hemen gerekli değilse Açil KoA:kolesterol açil transferaz (ACAT)tarafından esterleştirilir.
ACAT bir yağ asidini, bir yağ açil KoA türevinden kolesterole transfer eder ve hücrede depolanabilir kolesterol oluşur.
3. Hücre içine daha fazla LDL kolesterol girmesini sınırlamak amacı ile LDL geninin transkripsiyonu azaltılarak, yeni LDL reseptör proteinin sentezi düşürülür.
• HDL partikülleri karaciğer ve barsakta
sentezlenir ve eksositoz yolu ile kana
salınır.
• Yeni sentezlenen HDL’nin %90’dan
fazlası apo A’dır ve Apo A1/A2 oranı
yaklaşık 3/1 dir.
• HDL önemli işlevler gerçekleştirir:
1.Apo C ve E’nin dolaşımdaki deposudur.
2.Ekstrahepatik dokularda serbest kolesterolü
uzaklaştırır ve esterleştirir.
3.Kolesterol esterlerinin VLDL ve LDL’ye yer
değiştirme reaksiyonu ile transfer ederler.
4.Kolesterol esterlerini karaciğere taşır.
• HDL partikülleri hücre membranının
yüzeyinde ve dolaşımda bulunan diğer
lipoproteinlerdeki esterleşmemiş kolesterolün
mükemmel alıcısıdırlar.
• HDL dokulardan aldığı serbest kolesterolü
esterleştirmek için LCAT (lesitin:kolesterol
açil transferazı) kullanır.
• Serbest kolesterol HDL tarafından alındıktan
sonra LCAT ile hızla esterleştirilir.
• LCAT karaciğerde sentezlenir ve HDL’nin apo AI’ince
aktiflenir (plazma Apo AI düzeyi orta derecede alkol alımı
ile artırılır).
• Ester kolesterolün HDL’den uzaklaştırılmasını sağlayan
tek mekanizma onun kolesterol ester transfer proteini
tarafından VLDL’ye transfer edilmesidir.
• HDL partikülleri karaciğere reseptör aracılı endositozla
alınır ve kolesterol esterleri yıkılır.
• HDL3 dokulardan kolesterol topladıkça boyutu büyür ve HDL2 oluşur.
• Daha sonra HDL2 karaciğer tarafından yakalanır ve “hepatik lipaz” ile fosfolipid ve triaçilgliserolleri hidrolize edilir ve tekrar HDL3’e dönüşür.
• Bu sırada bir kısım Apo AI plazmaya serbestleşir. Bu Apo AI’ler az miktarda kolesterol ve fosfolipid bağlayarak preβ-HDL’ye dönüşür.
• Preβ-HDL dokulardan kolesterol toplayan en potent HDL Ģeklidir.
www.stetuskop.com
• Lp(a), plazmada yüksek miktarda
bulunduğu zaman koroner kalp hastalığı
riskini artırmaktadır.
• LDL ile hemen hemen aynıdır tek fark
apolipoprotein (a) bulunmasıdır.
• Lp(a)’daki aminoasitlerin %80’i
plazminojen ile aynıdır.
• Lp(a) trombolizisi yavaşlatır.
• Yağlı karaciğer, karaciğerin TAG sentezi
ile VLDL salgılaması arasında bir
dengesizlik olduğunda ortaya çıkar.
• Hepatit, tedavi edilmemiş şeker ve kronik
etanol alımı gibi hastalıklar yağlı
karaciğere neden olur.
• Hipo-Abetalipoproteinemiler:
• Apo B’nin lipidle yüklenmesini önleyen
triaçilgliserol aktarma proteindeki (MTP) eksiklik
nedeni ile hiç Ģilomikron, VLDL veya LDL
oluĢmaz.
• Barsaklar ve karaciğerde açilgliseroller birikir.
• Barsaklarda malabsorbsiyon vardır. Yüksek
dozda yağda çözünen vitaminler, özellikle E
vitamini verilerek önlenebilen erken ölüm görülür.
• Ailesel alfa-lipoprotein eksikliği Tangier hastalığı, Balık gözü hastalığı, Apo-A-1 eksikliği:
• Tümünde HDL düşük veya hemen hemen yoktur.
• Şilomikron oluşumunda azalma yoktur.
• Agaroz elektroforezde geniş B-bandı bulunur.
• Ailesel lipoprotein lipaz eksikliği (tip-1):
• LPL eksikliği veya anormal LPL üretimi veya
LPL’nin inaktif olmasına neden olan apo-C-II
eksikliğine bağlı hipertriaçilgliserolemi.
• Şilomikronlar ve VLDL’nin klirensinin yavaştır.
• LDL ve HDL düzeylerinin düşüktür.
• Koroner hastalık riskinde artış yoktur.
• Ailesel hiperkolesterolemi (tip-II)
• Tip-IIa: Kusurlu LDL reseptörleri veya apo B-100
ligand bölgesinde mutasyon.
• Tip-IIb: Ek olarak VLDL’de artmaya eğilim.
• LDL klirens hızında azalma, LDL düzeylerinde
artışa ve hiperkolesterolemiye yol açar, bu da
ateroskleroz ve koroner hastalığına yol açar.
• Wolman hastalığı (kolestteril esteri depo
hastalığı):
• Normalde LDL’yi metabolize eden
fibroblastlar gibi hücrelerin
lizozomlarındaki kolesteril ester
hidrolaz eksikliği.
• LDL klirens hızı azalmıştır ve bunun
sonuçları yukarıda anlatıldığı gibidir.
• Ailesel tip III hiperlipoproteinemi (geniş beta hastalığı, artık uzaklaştırma hastalığı, ailesel disbetalipoproteinemi):
• Apo E’deki anormalliğe bağlı olarak karaciğerin artık klirensinde eksiklik.
• Şilomikronlarda ve VLDL artıklarında artış, elekroforezde geniĢ bir B-bantı olarak görülür (B-VLDL).
• Hiperkolesterolemi, ksantoma ve periferik ve koroner arterlerde ateroskleroza neden olur.
• Ailesel hipertriaçilgliserolemi (tip IV):
• VLDL’nin aşırı üretilmesi sıklıkla glukoz
intoleransı ve hiperinsülinemiye eşlik eder,.
• Kolesterol düzeyi, VLDL derişimine paralel
olarak artar.
• LDL ve HDL normalden az olma
eğilimindedir.
• Bu kalıp tipine sıklıkla, koroner kalp
hastalığı, tip II insüline bağımlı diabetes
mellitus, şişmanlık, alkolizm eşlik eder.
• Ailesel tip V hiperlipoproteinemi:
• Şilomikronlar ve VLDL’de artmıştır.
• Nedeni bilinmemekte, ancak LPL veya apo C-II’nin kusuru olması olasıdır.
• LDL ve HDL düşük ancak hipertriaçilgliserolemi ve hiperkolesterolemi bulunur.
• Bazı olgularda koroner kalp hastalığı riski artmıştır.
• Hepatik lipaz eksikliği:
• Enzimdeki eksiklik triaçilgliserolden zengin
büyük HDL ve VLDL artıklarının
birikmesine yol açar.
• Hastalarda ksantoma ve koroner kalp
hastalığı bulunur.
• Ailesel lesitin; kolesterol açiltransferaz (LCAT) eksikliği:
• Ters kolesterol taşınmasının engellenmesine yol açar.
• HDL, olgunlaşmamış disk yığınları halinde veya kolesterol tutamayan ve esterleyemeyen rulolar halinde bulunur.
• Plazma kolesteril esterleri ve lizolesitin derişimleri düşüktür.
• Kolestazlı olgularda da bulunan anormal bir LDL payı, lipoprotein X vardır.
• VLDL anormaldir (B-VLDL)
www.stetuskop.com
• Ailesel lipoprotein (a) fazlalığı:
• Lp (a), 1 mol apo (a)’ya bağlı 1 mol
LDL’den oluşur.
• Apo (a) plazminojene yapısal benzerlik
gösterir.
• Ateroskleroza bağlı prematür koroner kalp
hastalığı ve fibrinolizin inhibisyonuna bağlı
tromboz görülür.
www.stetuskop.com