m. fuad köprülü - İslâm ve türk hukuk tarihi araştırmaları ve vakıf müessesesi
TRANSCRIPT
tahlili bir ndeksle yaymlayan
Dr; Orhan F. KÖPRÜLÜ
Ct oken
Otuken Neynyat A
Klodfarer Cad 40/7 Dvanyolu - stanbul Kapak Düzen) Nur ve Olcay Okan
Kapak Bask«: Tu Matbaas Dizgi-Tertip-Bask: Ünal Matbaas
Cilt: Yedi gün Mucellthanes STANBUL
1983
Ç N D E K L E R
ÖNSÖZ (VII—VIII)
UMÛM MESELELER
( 1- 101)
Hukukundan Ayr Bir Türk Amme Hukuku Yok mudur? (3-35)
(Belleten, nr. 19, stanbul, 1941, s. 319—
334. — Eylül 1938‘de Zunch'de topla nan Târihî limler Kongresi'ne verilen franszca muhtramn türkçe tercü mesidir.)
Ortazaman Türk D evi eti enn de
Hukukî Senboll erdeki Motifler
(51-70)
(Türk Hukuk ve ktisat Târihi Mecmuas, c. ü , stanbul, 1938, s 33—
52)
Türk
Dökme Memnuyet (71-79)
(Türk Hukuk Tanh Dergisi, say: 1. stanbul, 1938, s 1— 9-, talyancas: La
probzone d versare l sangue nell'
esecuzone d'un membre della dnasta
presso Turch ed Mongol, Annal del R nsttuto Süperi ar e Onantale d Napoli, Nuova Serle, I , 1940, s 15— 23
Proto-Bulgar Hukukuna Dâir Notlar
(Türk Hukuk ve ktisat Tarihi Mecmuas, c
II, stanbul, 1938, s 1—6, Fran- szcasi: Notes sur le drot proto-bulgar, Revue
ntemahonale des etudes bal- kanques,......... c II)
Eski Türk Unvanlarna Ait Notlar (87— 101)
(Türk Hukuk ve ktisat Tanh Mecmuas, c II, stanbul, 1038, s 17— 31, Al-
mancas Körös csoma Archvum, 1.4.1938, S. 327— 344)
ISLÂM ve TÜRK HUKUK TARHNE ATT
UNVAN ve ISTILAHLAR
Ayân/159, Azab/160, Azâd/162, Baba/164, Bâc/167, Bahâdr/173, Bay-
ak/177, Bcrîd/215, Btey/231, Çavu/235, Daruga/247, Fkh/253, Hâce/
280, Hâcib/287, Hâdin/300, Hü'at/303. (Bu maddeler slâm Ansklopedsl'mn ait olduu ciltlerinde, 1041— 1050 yllan
arasnda neredilmitir)
Tarihi Eheniyeti! (311—310)
(Vakflar Dergisi, say I, stanbul, 1038, s. 1— 6, fran size as L'Insttuton de
Vakf et l'mportence bstonque documents de Vakf, Ankara, 1938 )
Vakfa Ait Tarihî Istlahlar Meselesi
(320—331) (Vakflar
Vakfa Ait Tarihi Istlahlar: Ribât
(332— 350) (Vakflar
Vak f Müessesesnn Hukukî Mâhiyeti ve
Tanhi Tekâmülü
Sultan Baybars'a snad Edilen Bir Vakfiye
(400— 420)
ÖNSÖZ
Merhum babamn çok çeitli yerlerde çkm ve dank bir halde bulunan ilmi
makalelerinin bir külliyat hâlinde baslmas Türk Tarih Kurumu Yemça Kolu'nun
22 kasm 1058 tarihinde yapt bir toplantda karara balanmt Bu karar
üzerine Köprülü, bu külliyatta yer alacak makalelerini, mevzularma göre dört
ksmda mütalâann yerinde olacam. Edebiyat tanh ile alâkal ilmi tetkiklerim
bir araya toplayan ve sayn F A Tan-sel'n yardmyla vefatndan az önce 1966'da
yaymlanm olan. Edebiyat Aratrmalarnda belirtmiti O, ayn önsözde dört
ciltten birisinin de Hukuk tanh aratrmalarna aynlacan açklamt1 Ne yazk
k bu ciltte yer alacak makalelenn seçimi ve bunlann nasl bir tasmfe tâbi tutulaca hakknda herhangi bir hazrlkta bulunmamt.
Uzun yllar sonra Ötüken Nenyat A 'mn himmetiyle imdi kaln bir kitap
halinde okuyuculann istifâdesine sunduumuz bu ciltte, hukuk tanhyle alâkal makaleler kronolojik bir sraya konulmayarak, babamn Edebiyat Aratrmalannda
tuttuu yol takp edilmee çallmtr. Onun, Türk hukuk tarihi ile alâkal umûmi mâhiyetteki arahrmalan Türk Hukuk ve iktisat Tarihi Mecmuas, Belleten, ve
Türk Hukuk Tanh Dergisi gibi yerlerde çkm olup, bu çeit incelemeleri1 bnnc
bölümde «Umûmî Meseleler» ad altnda bir araya getnlm t r123
1 Prof. Dr. Fuad Köprülü, Edebiyat Aratrmalan (TTK, Ankara. 1066), s
XI. 2 Köprülü'nün Türk Hukuk tanh ile alâkal ilk büyük aratrmasn tekil eden
Bizans Muesseselennn Osmanl Müesseselerine Tesn Hakknda Bâz Mülahazalar, Türk Hukuk ve iktisat Tanh Mecmuas (stanbul, 1031,1, s. 165-
313)'nda yaymlanm olup, uzun yllar sonra tarafmzdan kitap hâlinde
(Bizans Müesseselennn Osmanl Müesseselenne Tesn, stanbul, 1081, Ötüken
Nenyat A ) neredilen incelemesi tabatiyle bu cilde alnmamtr. 3 Fuad Köprülü'nün Hayat Mecmuas (Ankara, 7 nisan 1927, say: 19, s 377-
378)'nda çkm olup Türk Hukuk Tanh adm tayan makalesi ila bunu takiben
yine ayn mecmuada nerolunan yazlan çok umûmi mâhiyette olduklar için
buraya alnmamtr
VTH/islâm ve Türk. Hukuk Tanh
slâm ve Türk hukuk tarihine ait «Unvan ve Istlahlar» iso esenn ikinci
bölümünü tekil etmektedir. Buradaki makalelerin hepsi 1941-1950 yllan
arasnda slâm Ansiklopedisinde nerolunmutur Bunlardan küçük bir ksmnn
hukuk tanh ile alâkas ya hemen hiç yok veya pek azdr. Ancak vahdeti
bozmamak için bu mahzuruna ramen unvan ve stlahlara ait makaleler bir
bütün hâlinde burada bir araya toplanmtr Bu makaleler külliyatnn üçüncü ksmm ise, merhum babamn Vakf
müesseses hakknda Vakflar Dergs'ne yazm olduu makaleler meydana
getirmektedir Bu ksmdaki aratrmalar arasnda bulunan Rbat makalesine bu
ciltte yer venp vermemek hususunda epeyce tereddütlenm olmusa da
bütünlüe halel getirmemek için hu inceleme de kitaba alnmtr. Bu külliyattaki son makalede ee, sahte vakfiyelerin tarih ilminin kulland
metodlarla nasl açkça anlalabileceinin müahhas bir misâli gözler önüne
serilmektedir. Köprülü, dier kitap ve makalelerinde olduu gibi, burada yer alan
incelemelerinde de genç aratrclara hangi mevzular hakknda ve hangi
esaslara riayet ederek çalmalar gerektiim gayet açk bir ekilde gös termektedir Onun üzerinde uratm söyledii birçok,, konu4 ise yetiecek
gençler tarafndan yemden ele alnacaklar zaman beklemektedir. Ancak
üzülerek belirtmek stenz ki, bugün saylarnn 27'yi bulmas iftihar vesilesi olan
üniversitelerimizden sâdece Ankara üniversitesi'mn Hukuk Fakültesinde Türk
Hukuk Tanh, okutulmakta ise de, bunun daha çok ekli olduunu kolayca
söyleyebilirle.' stanbul Üniversitesi ise, 1926‘da ihdas edilen ve bir müddet
sonra da kaldnlan Türk Hukuk Tanh kürsüsünü mazisinde brakmtr. Köprülû'nün Fkh makalesinin sonundaki «Türkiye'de kanunnaslar deil,
fakat hakiki hukuk âlmlen yetitii ve imdiye kadar tamamiyle ihmal edilmi
bulunan Türk hukuk tarihinin tesisi yolunda ciddi gayretler sarfedldi takdirde
Ifkhl memleketimizde de çok zengin bir tetkik sahas olarak tekrar lâyk
olduu ehemmiyet ve kymeti kazanacaktm eklindeki temennisi ne yazk k
bugün de bütün tazeliim köomaktadr. Babam hayatta olsayd bu kitaba «Türk Hukuk Tanh» adm m venr, yoksa
benim koyduum ismi m seçerdi, bunu bilemiyorum Ancak, kitabn içindeki
makalelerin muhtevas düünülecek olursa, bu cilde «slâm ve Türk Hukuk
Tanh Aratrmalan ve Vakf Müesseses» adnn daha uygun dütüü
söylenebilir Kitabn sonuna eklediimiz gem indeks hem yazar, nair ve mütercmlen,
hem de istifâde edilen kitap, makale ve mecmualar içine almaktadr. Bir takm
arapça ve farsça kitaplar ayn zamanda yabanc dillerde de yaymland cihetle,
bu gibi eserlerin orijinal ad yannda, yabanc dildeki yazllarna da ndeks'te
yer venlmtr. Ancak deiik imlânn okuyanlan artmamasn ve irtibat salamak için bu hususlar gerekli atflarla belirtilmitir
Dr Orhan F Köprülü Indana
üniversitesi Osmanl Tanh 1'j£. Eski Assoc Profesörü-
U M Û M MESELELER
HUKUKU YOK MUDUR?
L Ob asrdan fazla bir zaoaadaulbcri, Türkler, slâm âlemi dediimiz
dini ve kültürel camia (commnnat) imi içinde, onu en mühim
unsurlarndan biri olarak, bulunuyorlar. XL asrda Büyük Selçuklu
tmparatoiuu'nun kuruluundan sonra bu âlemin siyâsi hegemonyasn ellerinde tutan Tüflder'i tarihi, imdiye kadar, yalnz askeri ve siyâsi bakmdan tetkik olunduu için, onlan bu husustaki hâkim rolleri azçok
tebarüz etmi bulunuyor. Fakat, kültür tarihi bakmndan, Türklein slâm
medeniyeti'nin teekkülündeki rollerinin mahiyeti daha anlalmam
yahut, yeni yeni anlaümya balamtr. Müesseseler tarihi ve bilhassa al (mevzulunuzu tekil eden hukuki müesseseler tarili'ne gelince, bu hususta
ortazaman müslüma hukukçularnn dar re ematik nazariy el erinden
d an çkümam, yâni, Türkler de dâhil olmak üzere bütün müslüman
kavimi erde müterek ve — meneini dinden ald cihetle— de iemez bir
slâm hukuku telâkkisinden ileri gidilememitir. Bu dogmatik telâkki çerçevesinden çkamyanlar için, slâm hukuku dairesinde fakat ondan ayr bir ortazaman Türk hükuku'n-dan bahsetmee, Türk hukuki vicdannn
dourduu hukukî müesseselerin mevcudiyetini kabul etmee imkân
yoktur. te hukukçulannz arasnda u son senelere kadar hâkim olan
kanâat, bundan ibaretti
Ilnmaa mecbur olan bâz tarihçilerin bu husustaki kanâatleri de, netice
itibariyle, bundan hemen hemen faiksz gibidir. Türk hukuku hakknda
Avrupa ilim âleminde yerlemi olan bu menfi telâkkiyi, meselâ en yeni bir
hukuk ansiklopedisinde Türk hukuku maddesini yazm olan P. Bsoukdes'r bu hülâsasnda açkça görebiliriz: ona göre Türk milletinin
hayatndan ve Türk örf ve âdetlerinden domu bir Türk bu-' kuku yoktur; slâm kadrosu içinde yaya Türklcr’in hususi hukuku (drotpnvâ), slâm
hukukundan ibarettir; amme hukukuna (drotpub-iic) gelince, bu hususta
müellif üç büyük devre ayryor. Vn. asrdan XIX. asr ortalarna yâni Tanzimat'a kadar gelen ilk devirlerde, stanbul fethine kadar, Türklcr,
slâm hukukunun sünn - hacfi mezhebi ahkâmna tâbi olmulardr;
stanbul'un fethiyle Türklerin Bizans'tan birtakm amme müesseseleri aldklar görülür; ve nihayet Kanuni Süleyman devlinde, hayatî zaruretler
sebebiyle, dini hukuktan — nazari deilse bile liç olmazsa fiH olarak—
biraz ayrlmak icap etmi, yeni birtakm kanunlar ortaya çkmtr ki, bunlar,
dala fazla, amme hukuku sâhasdadr. Ancak bu devrede yâni Süleyma'm
te'si-saü devresindedir ki, Osmal TürkJeri'ne has bir hukuktan bahsedi lebilir.1te P. Bsokdes'n, ksmen alisi düüncelerinin mahsulü olmakla
beraber daha ziyâde, bu mes'ele halikndaki müterek kanâatlerin bir ifadesi olarak vard netice, bundan ibarettir.
TU. Maksadmz burada bu veya u müellifin yanllklann düzelt, nek veya tefem at ne s'el el erinin tenkidine girimek deildir. Esasen
burada P. Bsokdes’n makalesinden b al etmemiz, onun ortazaan Türk
hukuku hakkndak müterek fikirlere tercüman olmasndan dolaydr. Yoksa, dala birçok müsterik, hukukçu ve tarihçilerin eserlerinde ayn esasi fikirlere tesadüf ederiz: meselâ Osmal împaratorluu'u stanbul fethinden soua Bizans'n birçok uücsseselerini aynen ald, uzun
zamanlardanken birçok garp — hâttâ muahhar Türk — müellifleri tarafndan tekrar edilip durmutur; bunun gibi, yalnz husûsi hukuk
sahasnda deil amme hukukunda da Türkler’in hiçbir hususiyet
göstemüyerek yalnz taklit ve iktibas ile iktifa ettikleri dâima iddia edilip
durmutur. stanbul fethinden sonra Osmal müesseselerine Bizans
müesscseleriin te'siri iddiasn tetkik için vaktiyle neretmi olduumuz
eserde, ilmi tahlillere deil, prAjuoA‘lere ve evvelce edinilmi fikirlere
(des prâconçues) istinad eden bu gibi menfi kanâatla
1 Frtz Ster-Somlo un d Alexander Elfter, Hadurörterbuch der R.echts- wssenschaft, Band VI, Berlin 1928 e 100
wssenschaft, Band VI, Berlin 1928 e 100
Unutun Meselcler/5
uzun uzun izah ve tenkit etmitik2. Binada ayn eyleri tekrarlamay zait
görüyoruz. Ancak, Türkler'i kültür tarihine ait birçok mes'cleler gibi, bu
mes'elede de garp âlimlerini yanl ve menfî neticelere evke-den balca
sebepleri ksaca izah edebiliriz:
adamlarnn bile — isteniyerck — esiri olduklan bu prejugelee göre, Türkler hertürlü medenî tekilâttan mahrum ve göçebe an'aneleriden
kurtulamam basit askerlerdir, idari ve siyasî tekilâtlann bile bakalandan
almlar, ve malûp ettikleri kavimlere mensup f er d er sayesinde bu tekilât tatbik edebilmilerdir (Nöldeke, Hodsma, Ram-bai'td ve sairlerinin nokta-i nazarlan). Bu noktadan hareket eden bir tarihçi veya hukukçu için, slâm
kültürü dairesinde Hususî bir Türk hukuku aramya imkân yoktur 34. Esasen
bütün bu gibi âlimler, Türklcrin daha slâmiyet dâiresine gitmeden evvel husisî bir kültür sahibi olduklarm da, tabiatiyle hatrlarndan
geçilmemilerdir.1
hukuku talihiyle, dorudan doruya veya dolaysiyle, azçok uram olanlar, ya metinlerin filolojik tenkit ve izahndan ileri geçemiye mahdut görülü
filologlar, yahut, bilhassa slâm hukuk sisteminin tet-kikiylc uraan
hukukçulardr. Geni manisiyle tarihi ve sosyolojik kültürden mahrum olan
bu gibi aratrclar, ortazaman slâm hukuku çerçevesinde bir Türk
hukukunun mevcut olup olmadm aramak için nasd hareket lâzm geldiim
üphesiz düünemezlerdi. Sahalar itibariyle liç olmazsa siyasî ve idari
müesseseleîe (yâni amme hukukiyle) azçok itigâl etmeleri icap eden
tarihçilere gelince, bunlar tarihin daha fazla askeri ve diplomatik hadiseleriyle
— dier tâbir ile nsttutonnel deil accdentel vakalarla — megul
olduklarndan, içtimai tarih tetki-katma girimek için icap eden hazrlktan, yâni bugünkü geni manisiyle tarihi ve sosyolojik kültürden mahrumdurlar. Ortazaman ark ta-rihi'ne ait tetkiklerin — meselâ ortazaman garp talihine ait tetkiklere isbetle — henüz nekadar geri bir safhada bulunduunu birkaç yl
evvel
2 M Fuad Köprülü, Bizans Müesseselenmn Osmanl Muesseselenne Te' sr Hakknda Bâz Mülâhazalar, Türk Hukuk ve iktisat Tarihi'Mecmuas, c
1 1931 [ikinci basks, Orhan F Köprulü'nün önsöz'üylo ve bibliyografyasna
yaplan bir ilâve ile geni? bir indeks de eklenerek Otuken Neriyat tarafndan 1981 ‘de
neredilmitir! 3 Aym eser, s 177-178
çkan bir eserimde açkça göstennitim*. Bu devrin birçok büyük ve
esasl mes'eleleri, halledilmek öyle dursun, henüz bir problem halinde
ortaya konmamtr. Bütün bu artlar içinde, gaip tarihçi ve hukukçulan
arasnda «bir Türk hukuku mevcut olmad» tarznda menfi bir kanâatin
ne sebeple yerlemi olduu kolayca anlalr.
H Usûl Mes'elesi
IV. Ortazaman Türk hukukuu tetkik için, umumiyetle hukuk tarili tetkiklerinde ittibâ edilen usûle ve tarihi-filolojik muhtelif yardmc disiplinlere müracaat tabiidir. Bu çalna için sistematik hukuk
bilgisi nekadar zaruri ise, muhtelif mâhiyette tarili kaynaklanl sa
lam bir tarzda kullanlabilmesi için, filoloji ile beraber tarihin yar
dmc ilimleri dediimiz talî ubelerin bilinmesi de o kadar zaruridir. Bilhassa otazama Türk tarihi gibi henüz en belli bal kaynaklanu
mâhiyet ve kymeti lâykiyle tesbit edilmemi, büyük bir ksm henüz
yazma halinde kalm, tenkidh basmalanna balanmam yâni mdtîm
mesâisi henüz pek geri bir saha için bu zanret büsbütün kendini gös
teri. Her tarihî çalmann ilk adm analyhqe safha için zanrî olan
bu hazrlklardan sonra, synthetque mesâi için de, bütün içtimâ nst-
iutiemlar talihini kucaklya geni bir tarihi kültür"e ihtiyaç vardr: bu
arada, ortazaman'da Türklerle maddî ve manevî sk münâsebetlerde
bl iman muhtelif kavimi erin — geni nânâsiyle— tarihini ve bilhassa
hukukî müesscsclcri tarihini bilmek büyük bir ehemmiyeti hâizdir kül tür tarihinde esasi bir ehemmiyeti olan' mütekabil te'sirler mes'elesini
anlamak baka suretle kabil olamaz.
V. Maamafih bütün bu bilgiler kuvvetli bir sosyoloji kültürüne yâni hukukî sosyolojiye dayaunadkça, dâima eksik kalmya mahkûm
dur. Bir taraftan tarih'e, dier taraftan hukukî etnografyaya daya
arak, umumiyetle hukukî müesseselerin mâhiyetini ve tekâmülünü
izaha çalan bu ilim ubesi, sosyolojinin âir ubeleri gibi, henüz ba
langç hâlinde bulunmakla beraber, imdiye kadar elde ettii neticeler, hukuk tarihiyle uraauarca asla ihmâl ohuamyâcak kadar mülin-5
5 M. Fuad Köprülü, Les Ongnes de lEmpre ottoman, Pans 1035, p 31-32
[Bu esenn yân bir türkçe basm, Kitap ve Köprülü hakknda O F.Koprülü'nun
bir yazs, bâz notlara ilâveler ve indekslerle birlikte ve Koprülü'nün «Osmanl
mparatorluumun Etnik Menei Mes'eleleri» «Kay Kabilesi Hakknda Yeni Notlar» isimli tarihi tetkikleriyle beraber «Osmanl mparatorluunun
Kuruluu» ad altnda Otuken Neriyat tarafndan 1081 'de neredilmitir]
Umûmi Mesel el er/7
di. âir bütün tarilî tetkiklerde olduu gibi hukuk tarihi tetkiki etinde de, vesikalarn eksik veya mübhen brakt birtakm cihetleri ikmâl etmek, yahut, herhangi bir metnin ifâde ettii nüessesenin hakikî mâhiyetini anlayabilmek ancak bu sayede kabil olur. Bilhassa ortazama Türk hukukî müessesclcri üzerinde çalanlar, bu husustaki vesikalarn azl ve
mübhemlii karsmda hukuki jjsyolojiniu yardmna fevkal'âdc
muhtaçtrlar. Hukukî etnografyaya gelince, ortazama Türk tarihinin lusîsî tekâmülü neticesi olarak, bu ubenin, Türk hukuku tarihini te’sis
bakmndan husûsî bir ehemmiyeti vardr: malûmdur ki Türkler ortazama esnasnda büyük uisbette slâm dinini kabul etmekle beraber, biribirleiden
çok uzak sahalarda ve maddî ve manevî çok farkl artlar dairesinde
yaanuiardr; hattâ bâz zak sahalarda, mütecerrit kalm bâz küçük Türk
ubeleri, son zamanlara kadar, eski paganizt’i ve onunla müterahk
nüesseseleri, kabile an’a-nelcrini muhafaza etmilerdir. Bugüne kadar
devan eden bu vaziyet, yâni muhtelif Türk ubeleri arasnda çtimaî tekâmülün muhtelif safhalarn temsil edenlerin mevcudiyeti Türk hukukî nüesseseleri, n tekâmülünü takip hususunda Türk etnografyasna çok
ehemmiyet vermitir. Bu sayede, tarihî vesikalarn lâykile tesbit edemedii herhangi bir hukukî müesseseyi anlamak ve tekâmül safhalarm takip etmek
kabil olduu gibi, hârici te’sirler meselelerinin tetkikinde de sk bir kontrol ikâm elde edilmi oluyor. Dem ek oluyor ki Türk hukuk tarihini te'sis
için, geni mânâda hukukî etnografya'mn yardmndan baka, bilhassa Türk
hukukî etnografyasnn donneelerinden azamî nisbetle istifade imkân vardr. Bu artlar içinde, comparatif metod'u — "bâz sosyologlar gibi mübhen ve üpheli bir ekilde— , tarihçi zihiyetine uygun olarak, yâni muhtelif Türk ubelerinin muhtelif zaman ve mekanlardaki müesseselerini birbiriyle karlatrmak için, dar fakat salam bir ekilde kullanmak
ikâm da kolaylkla tahakkuk edebilir. Aadaki mâ'ruzatuzm kolay
anlalmas içn, bu aratrmalarda ne gibi «nüdî fikirler: des
drectrîces»e tebaiyet ettiimizi böyle en ksa bir ekilde hülâsay zarurî gördük.
m . Geriye Bir Bak
hukuku yaratp yaratmadklar es'elesinin tetkikine girimeden evvel, ona
tekaddiim eden dier bir mes'elein aydnlatlmas zaruridir: Türkler
Islâniyeti kabul etmezden evvel, kendilerine has lnku-
8Aslâm ve Türk Hukuk Tarihi
kî uüesseselere mâlik deiller miydi? Hukuk tarihini yalnz kanm metinlerinin erhinden çkarmak isteyen bâz gaip müelliflerine göre, Tiirkler ancak müslüman olduktan soma hukukî bil' kültüre mâlik oknulardu' ki, bu da slâm hukukundan baka bir ey deildir. Biraz evvel bu menfi kanâatlari ve bunu douran balca sebepleri ksaca izah etmitik (Paragraf: UT). En basit bir sosyoloji bilgisiyle mücehhez olan bir kafa bile, iptidaî cemiyetlerin dahi kendi bilyeleriyle mütenâsip hukukî uüesseselere mâlik olduunu bilil*. Tiirkler gibi eski zamalardanberi büyük siyasî hey’etle- kunu bir milletin ise, yalnz hususî hukuk deil bilhassa amme hukuku baknnudan da kendine has müesseseler vücûda getirmi olmas gayet tabiîdir. Sosyolojik donnâeîere dayanan bu mantkî istidlali, tarihî vesikalarla teyit aksadiyle — mevzulunuzun dna çkmamak için yalnz ortaza-an çerçevesine münhasr kalmak îârere — Tükler’i slâmiyet’ten evvelki hulakî kültürlerine ve bilhassa amme lukuklana umûmî bir göz atalm:
vTJ. Ortazaan Tükleri’nde bahseden tarihçiler, hemen umumi yetle, Türklein göçebe hayat geçirdiklerini ve ancak slâmiyet’ten sonra yava yava yerleik hayat ekline geçtiklerini bir mütearfe gibi kabul ederler. Hâlbuki bu devirdeki bütün Tiirkleri göçebe telâkki etmek tamâmiyle yanlhr: Eftalitler, Bulgarlar, Cenubî Uy gurlar gibi Türk ubelerinin sâdentare olduklarm bütün kaynaklar tasrih eder. Hayat tarzlar itibariyle ortazama’da göçebe veya yan göçebe Tük zümreleri de mevcut olmakla beraber, mmadsme ’ slâmiyetken ev velki Türk cemiyetleri için esaî bi* karakter gibi telâkki etmiye im kân yoktur». Mâamafîh, corafî artlar ve ktisadî zaruretlerle sk s kya alâkal olan ve birbirinden çok farkl ekilleri bulunan notnadsme' in, çtimaî tekâmül bakmmdan, geri bir safha olduunu ve göçebe kavimlerin maddî ve manevî yüksek bir kültürden hukuk ve tekilât tan mahrum bulunduklanm zannetmemelidir67. Taril ve sosyoloji tetkik -
6 Eftalflertn ehirlerde yaadklar, Men an dr e ve Procope'un eserlerinde
açkça söylenir (E. Droun, Memore sur les Huns Ephtaltes 1805, p 0) Bulgar hakknda (fbn Fadlân'n ehâd&t, Uygurlar için ise tarihi vesikalardan baka u aon otuz krk senedenber yaplan kazlarn neticelen zkrolu-nabhr Hyung-Nu ve Tu-kelenn ekincilikle itigâl ettikleri ve ehrlen olduu, o devre ait tarihî kaynaklarda açkça görülür
~m JL lpl“ *“ n"1bakmndan birbirinden çok farkl göçebelik ekillen olduunu unutoamahdn- Onun ban ilen ekillerinin, ekincilikten daha yuk-tarafa v teM merhalesi olduu, u son yllarda birtakm âlimler tarafndan kuvvetle müdafaa olunmaktadr.
olunmaktadr.
1 eli bugünkü neticeleri, bu yaay tarznda da yüksek bir kültür seviyesine erimek mümkün olduunu meydana koymu", hattâ, yukan- ortazaman'da Avrupa'nn yerlemi kalknn, kültür bakmndan, Eura- sia'nn göçebe kavimlerinden ne gibi iktibaslarda bulunduunu göster mitir*. Bilhassa askeri tekilât, harp âletleri ve teknii gibi hususlar da fâikiyetleri, kendilerine düman kavinlerin kronikçileri tarafndan bile itiraf edilmi8910111213, bâz göçebe Türk zümrelerinin, bu fatih ve istilâc atl göçebelerin, dahili tekilât yâni idari ve siyasi müesseseler bakmmdan da ileri bir derecede olmalar gayet tabiidir. Biraz aada, hukuk tarihi bakunudan bunun ehemmiyetini tebarüz ettireceiz. Yalnz burada müphem bir meseleyi aydulatmak istiyorazî türlü isimler altndaki Türk ubeleri tarafndan yaplm istilâ hareketlerini hikâye eden Avrupa kronikçileri, onlarn hayat tarzlarn ve kültür seviyelerini, raltye tamâmiyle aykr olarak, çok geri bir ekilde gös-termiye çalmlar11, hattâ bu sebeple çok defa kendi kendileriyle tenakuza dümülerdir. Ayn hâli, Tüklere mlasm Çin analcilerinde aynen gördüümüz gibi0, Cengiz istilâsndan bahseden muasr islâ ve Hnistiyan kaynaklarnda da müahede etmekteyiz". Balkanlardaki maddî, manevî büyük kültürel te'sirleri ciddî Balkan âlimleri tarafn-
8 A Pvasovkj (Les Comans et Byzance, Bulletn de Ilnsttut archeolog-que
bulgare tome IX. 1935, p. 346-354), bunu, Komanlar'dan bahsederken çok y tebarüz
ettirmektedir. Asrlardanben Karadeniz imalindeki geni bozkrlardan geçen Türk
ubelen hakknda tetkiklerde bulunan âlimler bu hakikati te^d etmektedirler (meselâ: Bulletn of the International Commttee of Hstoncal Sciences, nr 35, 1936,
P 529)
9 Buna ait en son ve mühim tetkiklerden Andre-G Hudrcourt'un, De Toriine de l’attelage modeme adl mühim makalesiyle, Marc Bloch'un buna medhâl olarak yazd sahfelen zikredebiliriz (Annales d'Hstore econom-que et socale, vol VHI,
nr 42. 1936, p 513-522)
10 Ortazaman kaynaklarnn sath bir tetkiki bile bu hükmü vermee kâfidir A
Rasovskj'nn yukardak makalesine baknz
11 Yunan, Lâtin ve Pas kaynaklar, birbirini takld ederek, Hunlar, Pe-çenekler,
Komanlar hakknda hemen hemen aym eylen tekrar ederler Târihî hakikate
uymayan bu' tavsiflerin, Karanzn gibi eski tarihçiler deil Vasl-evskj, Uspenskj,
Marquart gibi ciddî âlimler tarafndan nasl tenktszce kullanldn, A Rasovskj, çok doru Ur görüle anlatyor (ayn eser, s. 346-347)
12 Bunlarn en sathî 'bir tetkiki, birçok tenakuz örneklen gösterebilir
13 Nesevî ve Ibnü'l-Esr'n ifadeleriyle, Kragos ve Vartan gibi Ermem
kromkçlennn tavsifienm bir misal olarak gösterebiliriz
kromkçlennn tavsifienm bir misal olarak gösterebiliriz
da açkça itiraf edilen Osmal mparatorluumu**, hiçbir iz brakmadan
geçen bir göçebe seli gibi tasvir eden birtakm muasr tarihçileri de
gördükten sonra1415**, malup kavinlere mensup ortazama kronikçüe-rini Tükler hakkdaki ifâdelerini nasl büyük bir ihtiyatla kullanmak lâzm
geldiini daha iyi anlyabilihz.
vm. Yka ortazama'da Asya ve Cenub- arkî Avnpa'nu multelif salalada Tkiie, Uygur, Hu, Eftalit, Hazar, Avar, Bulgar v.s. gibi türiü
isimler altnda gördüümüz Türk devletlerinin hukukî müesseselcri hakknda henüz liçbir ciddî tetkik yaplm deildir. Fakat, imdiye kadar
malûm kaynaklarda bu hususa dair parça parça tesadüf edilen dank ve
kifayetsiz malûmat dahi, bunlarn hiç de iptidaî say-lamyacak bir hukukî tekâmül merhalesinde bulunduklarn gösteniye kâfidir. Bazlar büyük
imparatorluklar halinde inkiaf eden bu siyasî uzviyetlerin amme
müesseseleri, iyi tanzim edilmi ve muntazam iler bir mâhiyette idi. Daha
eski zanalardaberi tekilâtçlkla ve devlet kuruculukla taranm olan
Tükler'in vücde getirdiklei bu devletlerin hukukî müesseseleri birbiiyle
mukayese edilince, aralarnda birçok benzeyiler, hattâ ayniyetler olduu
derhâl görünüyor: amme hukukuna ait birtakm concepton'lar ve onlarla
Ibal birtakm hukukî ekiller, soua bir takm rütbe (dgnte) veya
mc'muiyet (foncUon pnblque) isimleri, bâza asrlarla fasla ile,
birbirlerinden çok uzak sahalardaki Türk devletlerinde göze çarpyor. Bundan asrlarca sonra birtakun müslüma Türk devletlerinin — Islâm
hukuk kültürü çerçevesindeki — mümasil müesseselerinde de ay hukukî telâkkilerin ve ekillerin, ay idari a'anelerin, ay unvanlarn yaadm
göüyonz. Küçük fakat çok dikkate lâyk bir iki misâl üe bunu gözönüne
koyalm:
IX. Hiyug - Nu tekilâtnda on ikisi sa on ikisi sol olmak üzre yirmi
dört büyük me'muriyet vard; memuriyetlerin böyle sa ve sol diye fidye
ayrlm Tu-kiielerde gördüümüz gibi, sonradan meselâ Ouzlar'in
çtimaî tekilâtnda, Moollar'da, Hârizmâhlar'da, Mcnüûkler’-de, Ak-
Koyulula'da, Safevîler’de de görüyoruz18. Macar âlimi A}id-râs Alföld,
Çin serhâdlcinde Cenubî Rusya bozkrlarna kadar nuh-
14 J. vaoff, La Ouestion macedonieme, Paris 1020. p. 224; Revuc iter-
uatioale des fhdes balkanimes’de bu mes’elc baklanda mühim yazdaa tesa düf olunuTi bilhassa: P. Skok, Bestes de la Iague turtpie dans les Balkas. 1 ere amee, p. 247-260. *IS M. Fuad Köprülü, Bizans Müesseselerinin Osanl Müesseselerie Te'siri Hakknda Bâz Mülâlazalar, s. 284. 16 Ay eser, s. 193-194.
te lif s allarda kurulmu muhtelif Türk devletlerinde mevcudiyetini iddia
ettii Çifte Hükümdar müesscsesini de bununla alâkal bulmaktadr". Onun
slâmiyet'ten evvel birçok Türk devletlerinde varlm gösterdii bu hukuki telâkkinin devamn, daha asrlarca sonra, müslüma Türk devletlerinde de
takip etmek kabildir". Yine eski Türk-ler'deki hâkimiyet telâkkisi'yle bal bir
âdeti, <dükümda bir kilim üzerinde yuka kaldrarak cülusunu ilân etmek»
eklindeki merasimi, M.S. 532 de, o srada Çin'de hükümran olan ve
Türklüklerinden liç üphe edilmiye Toba sülâlesinde gördüümüz gibi, V. - VII. asrlarda Cenubî Moolistan'n Tarbagatay nntakasndaki Tükler’de ve
bunlardan çok sonra Cengiz Çocuklarnda, Keman Karalitayian'nda. Öz- bekle'de ve daha soma Kasm hanlar ile Kazak - Krgz kalan'nn cülus
nerâsimi'nde görüyoruz1*. Bir rütbe veya me'muriyet ifâde eden Türk
unvanlarm da, ayn suretle, birbirinden çok uzak saltalarda teekkül etmi
Türk devletlerinde asrlarca fasla ile müahede etmek kabildir. XI. asrda
müslüman Karahahlar devleti'nde, XH. - XTTT asrlarda da Hindistan Türk
devi eti eh'nde mevcut ola ygn unvann, Avarlar'da da görüyoruz; demek
oluyor ki bu unvan muhtelif Türk ubeleri arasnda daha Avalar'n Cenub- arkî Avrupa'ya muhaceretlerinden evvel mevcuttu ve slâmiyet'ten sonra da
devan etti**. Tu - kiielerde ve Uygur'lardaki bâz protocolare unvanlara
Karahahlar, Selçuklular, Artuklular, lhanllar gibi muahhar sülâlelerde tesa düf edilmesi de amme hukuku saltasnda eski an'aneleri devamna bir
delildir. Hukuki contmte'y gösteren bu gibi daha birçok misâller zikretmek
kabilse de, bu küçük tetkikin dar çerçevesinden çkmamak için onlardan
bahsetmiyoruz. Husûsî hukuk saltasna gelince, gerçi 17181920
17 A kettös kralysag a nomadokal, (Göçebelerde ikiz hükümdarlk). Budapet 1933. Deel âlimin «Hükiimdahk Müessesesii imalî Asya Ad Kavinilerinde Teekkülüne Ait Tetkikler» adl mühim aratmalanmn kinci sini tekil eden bu makaledeki bâz mütalâalarn, düüdüklerimize uygun
olmadn kaydedelim. Buulan «Tiirklerde Hâkimiyet (soverainetel Telâkki sinin Tekâmülü» hakknda hazrladmz bir eserde etrafiyie izan frsatm
bulacaz. [Bu etüd nere dilmemi tirl.
18 Bu husustaki tafsilât o eserdedir. 19 Alföldi Andrâs, Ayn eser, p. 36 da da Tobalardaki bu âdetten bahsedi
yor. Sonraki Türk devletlerinde bu âdetin devam hakknda tafsilât, biraz
evvel bahsettiimiz eserimizdedir.
20 Fazla tafsilât için u makalemize baknz: Eski Türk Titülature'üne
12/tsl am ve Türk Hukuk Tanh
buna ait tarihi malzeme amme hukukuna ait malzeme ite mukayese edilemiyecek kadar az olmakla beraber, Trkler'in hukukî etnografya- sua ait bilgilerin yarduniyle, bu hususta da azçok vazh neticelere varmak kaabil olacaktr ümidindeyiz.
X. Ortazaman Tülle devletleini billassa amme müesseseleri lak- kmdaveilen bu izahattan sonra, bir sual kendiliinden hatra gelil-: hukuk tarihinin müteârifeleridendir ki iktibaslar ve taklitler husûsî hukuk'ta ziyâde amme hukuku'nda daha fazla göze çarpar. Acaba Türkler, daha yukan-ortazaman'da mütekâmil bir hâlde gör düümüz hukukî müesseselerii, dahilî hayatlarmu bir tekâmülü neti cesi olarak m, yoksa, daha fazla, münâsebette bulunduklar muhtelif kültür dâirelerinden iktibas ve taklit suretiyle mi vücûda getirmiler dir? Gerçi herhangi bir iktibas ve taklit imkân' için de muayyen bir- taku artlarn vücudu lâzundr; ve birbirleriyle temasta bulunan ka vimler, kültür seviyeleri ne kadar yüksek olursa olsun, dier sahalarda olduu gibi hukuk ve bilhassa amme hukuku sahasmda da birbirlerin den dâima iktibaslarda bulunmulardr; bu itibar ile, otazama'da birbirlerinden çok uzak corafî muhitlerde, çok faikl maddî ve manevî artlar içinde tekâmül eden Türk hukukî müesseselerii, Türklerce münâsebette bulunan muhtelif kavhleri mümasil miiesseseleriyle karlkl te'sir ve aksi te'sirlerde bulunmalar pek tabiidir. Fakat, ler- türh depreconçue’demoak olan bu iinî telâkki ile, Türkler 'i «her türlü hukukî kültürden mahrum, ve bütün müesseselerini lâiçten alya mecbur» addeden menfî telâkki arasuda ne bariz bir tezat vardr. Tiirkler'de bulunan bütün uevkî ve vazife isimlerinin mutlaka baka kavimlerden alndn jsbat için zoraki etimoloji oyunlarna müracâat eden bâz âlimler, srf bu gibi prjiigeerm kurban olmulardr*1. imdi biz, tamâniyle objektif olarak, mevcudiyetlerini tebarüz ettirdiimiz ortazaman Türk hukukî müesseseleriin ne dereceye kadar dahilî bir tekâmül neticesi veya bir iktibas mahsulü olduklarn ve bnlan Türk ler'e komu kavimler üzerinde bir te'sir brakp braknadklann ksaca aratmln.
XI. Yukar - ortazaan'daki Türk devletlerinden meselâ Tu-kiie* terden bahseden Çin amaUeri, bunlarn kendöerie mahsus Öf ve âdetleri ve kanunlar olduunu kaydederler. Yunan, Lâtin ve slâm kaynaklarnda da muhtelif Türk ubelerinden ve devletlerinden bahsedilirken buute’yid eden kaytlara, ve gerek amme hukuku21
21 Tafsilât için bu zikrettiimiz makaleye baknz
21 Tafsilât için bu zikrettiimiz makaleye baknz
Umumi Meseleler/13
gerek hususi hukuk bakunlarudan mühim malûmata tesadüf olunur. Bütün bu dauk malzeme, basit bir amalist göziyle deil, yukanda ksaca izahna, çaltmz usûl ile (Paragraf: IV - V) tetkik edilince, Tflrk devletçiliinin hukukî cephesini ve umûmî karakterlerini kavraya bilmek kabil olacaktr. Devlet kurmak, amme nüesseseleri yaratmak demek olduuna göre, büyük Türk imparatorluklarnn kuvvetli tekilât yâni salam hukukî müesseseler vücde getirmi olmas pek tabiîdir. Yukan - ortazaman'u en muntazam ve salam tekilâta mâlik bir impa ratorluu olan Sâsânîler'in, komular olan Tük imparatorluklannu idari ve askeri tekilât hakknda büyük bir takdir besledikleri buna bir delil olarak zikredilebilir3 Hakikaten, muayyen kaideler ve formüllere mâlik bir chancellene sahibi olduunu bildiimiz Tu - kiie imparatorlu-u’nu bu takdire lâyk olduu çok açktr22232425. Yirminci asrda arkî Türkistan kazlaruda meydana çkan malzeme arasndaki birtakm hukukî vesikalar, büyük bir ksmmu hangi as ulara ait olduu — çünkü içle rinde XIV. hattâ dala muahhar asrlara ait olanlar da vardr — taay yün edememekte beraber, heialde oldukça eski hukukî an’aneterin ba- kiyyesi gibi de telâkki olunabilir34. KezâiiTk, Proto - Bulgarlar'u yâni Türk Bulgarlar’u parçalar halinde intikal eden bâz kanunlar9’, hukuk
22 El-Ikdl-Ferîd, c. I, s 101-106, baka Arap kaynaklarnda da bunu tey d
eden kaytlar vardr.
23 Cha-po-lo Han'n 584'de Çn imparatoruna yollad bir mektubun cince
tercemes mevcuttur ki, P Pellot, bunun, türkçe aslndan sadâkatle terceme
edildiini, zira yazl, tarznda Çn usûllenne muhalif olarak târihin bata olduunu ehemmiyetle kaydediyor ve cince transknpsondan Hanin turkçe unvanlarm istidlal
ediyor (Neuf notes sur des questions d'Ase Cent-rale, p 209-2111 Bu mes'eleler
hakknda tafsilât, yukarda bahsettiimiz eserdedir
24 Bu hukuki Uygur vesikalar balca R.a<floff, Le Coq, Malov taraflarndan neredilmitir Bu hususta malûmat için: A Caferolu, Uygurlarda Hukuk ve Mâliye
Istlahlar, Türkiyat Mecmuas, c IV s 1-3, bu aratrmadan baka, Hennch
Herrfahrdt'm Das Formular der ugunschen Schuldurkunden, Zeltschnft für
verglelchende Pvechtwssenschaft, Band XI VIH a. 93-103. Bu sonuncu müellif bu
vesikalar X OGH. asrlara ait saymakta ise de, vesikalarda 'bunu gösterecek hiçbir kayt yoktur Ancak, XH asrdan evvele irca ed-lemyen bu vesikalarda, dala eski
devirlerin hukuki an'anelernden bakyye-ler bulunmas pek tabiidir Bu vesikalar en
toplu olarak u eserde bulmak kabildir W. P,adloff, Ugunsche Sprachdenkmaeler,
Leningrad 1928 Bu vesikalar arasnda XTV asr ortalarna ait bnn Rahmeti Arat (Türk Tarih Arkeologyave Etnografya Dergisi, 1936, say Di, s 101-112) daha doru
olarak neretmtr
25 Proto-Bulgar ham Kurum'un Kanunlan'ndan 5 madde, Bzansl leksikograf
14/lslâ ve Türk Hukuk Tarihi
târihi bakmndan da mühim bir vesika olan Kök-Türk kitabeleri, bütün bu
mahdut ve nâdir bakiyyeler, ykan-ortazaman Türklci'ni hukukî hayâtm
ve bilhassa amme müesseseleim anlatmya yarayan mühim vesikalardr. te bütün bu müesseselein bibiriyle ve aa -ortazaman'daki mümasil Türk müesseseleiyle mukayesesi, biraz evvel bâz misâllerle gösterdiimiz
veçhile (Paragraf: IX), bunlarn herhangi bir taklit ve iktibas eseri
olmaktan ziyâde Türklcre has bir hukukî hayâtn mahsulleri olduunu
meydana koymaktadr.
Xn. Bunu t e y i d eden en kuvvetti bir delil olarak, Türklerle kom u
yaam muhtelif kavinleri amme hukuku üzerindeki Türk nüfuzunu
zikredebiliriz. Ruslar'n, Srplartn, Macarlarn siyasî ve hukuki tarihleri hakknda tetkikatta bulunan âlimler, bunu açkça göstermilerdir. Savlar
üzerindeki Türk te'siri hakknda Peisfcer'in azariyesini çok müfrit bulanlar
bile, meselâ Slav hukukunun mâruf tarihçisi Karel Kadlec gibi, Avarlar'dan
Ibalyaak Bulgarlar’n, Hazarlar', Pe çenek ve Komalar'n S avlar
üzerindeki kültürel ve hukukî te'sirlerini kabul ediyorlar50- Prof. Iorga
Balkanlarda iki asr hükümran olan (VI. - VTJI.) Avarlar'm
tâbiy eti erindeki kavimler ve bilhassa Slavlar üzerindeki nüfrzmdan
bahsettii gibi27 bu devri e' iyi bilenlerden M. Alfold de Avar
müesseseleriin te'sirii tesfoit etmektedir28. Poto - Bulgarlar’daki bütün
Türklerle müterek birtakm müesseselein, Balkan Slavlar üzerinde mü essir olduu malûmdur. Türk amme müesseseleriin Cengiz i stil âsnda
Karel Kadlec, ntroduction â 1'etüde comparative de llnstoire du droit public
des peuples slaves, Paris 1033, p. 75. 36 Ayn eser, p. 20-21. Çek alimi J. Peiskecin mehur nazaiyesie göre,
eski Slavlar devlet kunak kabiliyetinden mahrumdular. Onlar iptida Tiirk- Tatar esareti altrnda kalmlardr. K. Kadlec, Slavlari henüz birbiri erinden
ayrlmam olduktan en eski devirler için Türk te'sirii kabul etmemekle bera ber, ayrldktan sonra, bu te'siri kabul ediyor; ve en bata Avar nüfuzunu zikre diyor. Vareg-Pslar'daki Koga unvannn Hazarlar'daki Kagan-Hakan'dan
alndn, Peisker ve âir slavisderle beraber W. Bartlold de kabul etmek tedir (Olta Asya Türk Târihi Hakkuda Dersler, 1827, s. 55). Ekser slavistierce
kabul edilen bu gibi misâlleri daha çoaltmak kabildir. 27 N. Iorga, le Caractere conunun des institutions du Sud - Est de I' Euro-
pe, Paris 1929, p. 63-69. Slavlar'daÜ Bolyar=Boyra, Ban, Zupan unvanla da
Avarlar'dan gehnedir, fakat Boyarin Bolad'dan geldii lakkuda Iorga tara fndan büyük bir kat'iyetle ileri sürülen iddiann ne tarihi ne de filolojik biç
Ur mas yoktur. 28 Bulletin of the International Comuittee o f historical Sciences, nr. 32.
1836 p. 384. Attöldiye göre Avariar'n siyasi müesseseleriin nkiaf,' Slavlar
içi büyük bir ehemmiyeti hâiz olmutu
içi a büyük bir ehemmiyeti hâiz olmutur.
sonra Rusya'da vc Cenubi ark Avrupa'daki mühür, tehirlerinden ise biraz
sonra bahsedeceiz. Macar hukuk tarihçileri, ilk Macar krallnn
teekkülünü tetkik ederken, Macar devlet doctnne' üzerinde Türk huku kunun te'sirini açkça göstermilerdir ki23, Slav hukuku tarihçileri, ayn telâkkileri Proto - Bulgarlar'da da bulmaktadrlar*9. te, ksaca iaret
ettiimiz bütün bu vakalar, yukar ortazama'da, köklerini maziden alan
kuvvetli Türk hukukî müesseselerini mevcudiyetini, vc bunlarn âir komu
ve tâbi kavimler üzerindeki te’sirini anlatmaa kâfidir sanrz. imdiye kadar
hemen tamâiyle ihmâl edilmi olan Türk hukuk târihi hakknda ciddî tetkiklere balanlrsa, bu miiessesclerin mâhiyeti ve icra ettikleri te'siri derecesi daha sarih olarak anlalacaktr. Ancak, daha imdiden, bu
sraladmz târihi ahadetlere ve yabanc hukuk târihleri tetkikatmdan
çkan, neticelere dayanarak kafiyyetle söy-liyebiliriz ki, Türklcr, slâmiyet
dairesine girdikleri zaman, eski ve kuvvetli bir hukukî kültüre mâliktirler.
IV. Müslüman Türk Devletlerinde Amme Hukuku
Xin. Daha yukar - ortazama'da kuvvetli amme müesseselerine mâlik
olduklarm gördüümüz Türkler, Islâiyeti kabulden sonra müs-lünan
hukuku esaslan üzerinde muhtelif devletler kurdular. Acaba bunlarn amme
müessescleri, umumiyetle iddia edildii gibi, münhasran islâ amme
hukuku esasla üzerine imi dayanmaktadr? Dier bir ifâde ile, bu Türk devletleri, kendilerinden evvelki veya muasrlan olan slâm devletlerinin
mümasil müesseselerini sâdece taklit ile i iktifa etmilerdir? Bu suâlin
cevabn verebilmek için iptida slâ hukuki müesseselerinin ve bilhassa
slâ amme hukukunun mâhiyet ve inkiâfna târihî bakmdan sür'atli bir
göz atmak zanridir.28*30
28 Josepl Deer, 1'Ancienc- Royautö hogoise, P. Nouvclle Rcvue de
Hongrie, Juillet 1834, p. 138-146. Bu mühim makale, müellifin 1934'de Sze- ged'de nerettii Heidnischcs und Christliche in der altungarischen Monarchic
eserinin güzel bir hülasasdr. O, mukayese metodu ile ilk Macar krallnn
esasnda, Türk kültürü dairesindeki bütün kavilerde müterek olan otorite
presibi'ni meydana çkarmtr (aynca bakiniz: Revue historique, toe
CLXXVm. nr. 363, 1836, p. 51-52), Bu hususta tafsilât, yukarda bahsedilen
eserinizdcdh*. 30 Proto-Bulgalar'da memleketin hanedan âzas arasnda taksim edil
mediini kaydeden K. Kadlec, aksi takdirde bunun bütün Türk ubelerinde
müterek bir kaide olan «Hükümdarlk kuvvetinin temerküz ettirilmesi»
(Cocentration) usulüne mugayir olacam söyler (Ayn eser, s. 641.
(Cocentration) usulüne mugayir olacam söyler (Ayn eser, s. 641.
Ffctl denilen slâm hukuku sistemi, meneini dinden almakla beraber, slâmiyet'i» yayld ve yerletii yeni sahalardaki mahallî hukuk
an'acleiin de te'airleri altrnda muhitinjçtimaî-ktisadî zaruretlerine tetâbuk
ederek teekkül etmitir. Emevîler zananmda balya bu nazari Ortodoks
sistematizasyon, bilhassa Abbasîlcr zamannda, onlann sünî mezhebini kuvvetlendirmeyi istihdaf eden siyasi gayelerle yaptklar tevikler ve onu
nazari sahadan adlî tatbikat sahasna geçirmeleri sayesinde, tamamland. Âmme hukuku sahasnda da, filî vaziyeti dinî esaslara balamak gayretiyle,
ilk nazar' constmcton'lar yine bu zaman, da vücûda getirildi. Muahhar
compilateurleri tarihi realiteye liç uy-myan srf nazari ve sistomatik
eserlerinden alnarak Osmanl împa-ratorluu'u son gününe kadar
memleketimizde hukuk tedrisahnu mukaddes esasn tekil eden Fkh'm31
târihî teekkülü, Odokuzuncu asr sonunda bilhassa Schnouck - Hurgaronje
ve Goldzher gibi iki büyük islâmiyatç tarafndan liç olmazsa umumi batiaiyle izah olunmutur31. Onlan takip eden dier âlimlerin mesâisi sayesinde bu târihî inkiâfn mâhiyeti ve bunda müessir olan yabanc hukuk
sistemlerinin
31 Cumhuriyet devrinden evvel, hukuk fakültelerimizle mülkiye inekte, binde’ bu fikh tedrisat (Usûl-i Fkl, Mecelle, Vesâyâ vc Fârâiz, Alkâm- Arazi ve Evkaf Dersleri) tamâiyle ortazana zihniyetiyle, dogmatik ye
teolojik bir ekilde yaplm , muahhar sünnî-hanefi kompil ahirlerin ematik
kadrolarndan kurtularak daha eski hukuki ve târihi kaynaklara kadar çkmak
hatra gelmemi, slâm hukukunun da — âir bu gibi sistemler gibi— târihi bir
teekkül olduu düünülmemi, garptabu* ait yaplan tetkikler, o devrin en
mehur ve modemist hukuk üstad saylanlar arasnda bile tamâiyle meçhul kalmtr. Sawa Paa'nn Etüde sur Is thöorie du doit musulmas, (II vol., Paris 1891 - 98) adl eseri, bu dogmatik, ortodoks zihniyetin bir mahsûlüdür ki, Goldziher vc Sclnouck-Hurgronje'in haldi tenkitlerine uramtr. Tahsilleri itibariyle garp hukuk telâkkileriyle istinas etmeleri icap eden daha sonraki hukukçulanz eserlerinde slâm hukukuna dâir ara sra verilen malûmatn
ve ileri sürülen fikirlerin, eski teolojik medrese telâkkilerinden da çkamamas, anlalamaz bir garibedir M, muahhar Osmanl hukukçuluunun
iflâsna bundan açk bir misal olamaz. te, memleketimizde bir «milli hukuk
meslei» teessüs edememesinin balca âmillerinden biri de budur. 32 Bu hususta umûmî malûmat ve bibliyografya için Ecyclopedie de
I'tslâm'da Goldziher tarafndan yazlan Fkl maddesine (bu kitabn ikinci bölümüne) baknz. Bu âlim ve ondan evvel Schnouck-Hurgroje, slâm nikli kli kayualdann eski ve salam vesikalara istinad ettirdikleri halde, Sawa
Paa, XI.-XV. asrlarda tesbit edilmi ananelere tâbi olmutur. E. Lambert, Roma hukuku tarihinin kaynaklan hakknda bunlarla mukayese edilecek ma hiyette arahnnalar mevcut olmadm iddia etmektedir. (La Fonotion du
droit civil compare, Paris 1903, p. 393-396).
1
Umûui Meseleler/17
te'sir dereceleri yava yava daha iyi anlalmakla beraber, tetkiki icap eden
mes’elcler daha çoktr. Amme hukku sahasnda ise bu tet-kikat henüz pek
iptidaî bir mâhiyette bulunuyor. C. H. Becker'n bâz parlak tecrübelerinden
sonra33, son zamanlarda A. Mez’n Abbâsîler'in ilk asrlanna, G. Demombynes
ve Lv - Provençal'm Endülüs ve imali Afrika slâm devletleriyle Menlkler
împaratoiuu’nun amme müesseselerine ait nerettikleri monografiler34
ehemmiyetle zikre lâyk olmakla beraber, müesseseler târihine ait bu cins
salam travaylar henüz pek azdr35. Maamafil bu mahdut tetkiklerden
çkarlabilecek neticelerden de haberi olnyan, ve târihi realiteyi gösteren târihî kaynaklara deil, sâdece ideal konstrüksiyonlar ifâde eden hukuki metinlere
dayanan bâz müellifler, îslâ hukuku'nun, Atlas kylarndan Çin hudutlarna
kadar, bütün müslüman memleketi erinde hâkim ve deimez bir sistem
olduunu iddia etmektedirler. Bu dar telâkkiye göre, muhtelif slâm
devletlerinin amme müesseseleri, ay esaslar üzerine kurutmu olmak icap
eder; çünkü bunlarn lgslaton faaliyeti slâmî prensiplerle sk skya tahdit
edilmitir; gerçi Hanefî mezhebindeki sthsân (approbation ve Mâliki
mezhebindeki stslâh prensipleri, devletin legislatif otoritesine nazari olarak da
azçok bir serbesti temin eder; ve devlet bu preusipe dayanarak, amme menfaati bahis mevzuu olduu zaman fakîhlerin fcyâs (analogie methodique)ine muhalif
harekette bulunabilir; fakat dini mâliyette yâni tekemmül edemez
(imperfeetible) bir lgslaton için bu serbestinin ne kadar mahdut olaca
meydandadr. te, ekser hukukçularda hâkim olan bu formaliste telâkkiye göre,
îslâ amme müesseseleri bütün, müslüman
33 Onun iki ciltte toplanan muhtelif yazlarna baknz. 34 G. Demombynes, La Syrie & l'öpotjue des mameouks, Paris 1923; Ma-
sâlik el Absâr fi Mamâlik el Amsâr I. rAfriqu3, nois TEgypte, Paris 1927. LeVi - Provençal, I'Espagne musulmane au X eme siecle, institution et vie so-
ciale, Paris, 1932. 35 Muhammed Nâzm'm The life and tines o f Sultan Mahmd o f Gaza
adl eseri, Mahnud devri tekilât hakknda oldukça salam, malûmat verebilir. lshwai Prasad'n A Histoy of tie Qaraunah Turks in ndia, (1936) sm-da da bu
devir amme- hukukunu alâkadar eden ksmlar bulunur. Agha Mal-di Husain'in
Le Gouvemeent du Sultanat de Delili, (Paris 1936) adl kitab çok sathidir. Kimi azçok kymetli ve büyük bir ksm kymetsiz olmak üzre böyle birçok eser
zikroluabilir. Bu mevzulara ait ve daha fazla hukuki mâhiyetteki —Avrupa
hukuk fakültelerinde yaplm — bâz doktora tezleri, her bakmdan çok sathi îr . Meselâ M. Chayga'n, Essai sur llistoie du droit public musulman, (Parts
1984) adl tezi, bu husustaki en mühim tetkikler bile biç bilinmeksizin
yazlmtr.
yazlmtr.
18/islam v» Tiik Hkk Taili
devletlerinde, ayn mene'de çkm yâni birbirinden farksz — yahut pek az
farkl— olmak cab eder ki, bu takdirde nüslüman Türk devletlerinin amine
hukukundaki hususiyetleri aramak mânâsz olur. Yukarda söylediimiz
veçhile (paragraf II) Bsoukdes'm stanbul fethine ve Kanunî Süleyman
zamanna kadar Osmak amme hukukunda liç yenilik olmadn iddia
etmesi, ite böyle bir lojik istidlal mahsûlüdür.
XTV. Târihî zihniyetin asla kabul edeniyecci bu formalist telâkki, slâm
hukukunun tarihî teekkülü hakknda — hattâ imdiye kadar — elde edilmi
neticelerle de liç bir suretle telif edilemez. slâm hu. kuku târihi hakknda
yukarda zikrettiimiz âlimlerin mesâisi sayesinde biliyoruz ki, meneini
Kitap ve'Sibmet'ten — yâni iptidaî Arap örfiyle Hz. Muhammed'in kanun
koyucu alsiyetinden — almakla beraber, bu hukuk, muhtelif yabanc hukuk
sistemlerinden müteessir ol-mu.ve bilhassa Jurspmdence'm yaratc faaliyeti
— slâm hukukundaki tabiriyle içtihâd — sayesinde, o devirlerin ktisadî ve
çtimaî zaruretlerini karlayan geni bir sistem hâlini almtr. Bu sistemi
vücûde getiren unsurlar içinde Kitap ve Sünnet'i hissesi Van Kremer'm çok
zaman evvel söyledii veçhile, ancak yüzde birdir. Buna ramen nazarî sistem
olarak, Fkh, dinî mâhiyetini asla kaybetmemitir. Tatbikata gelince,
Schnock - Hurgronje ve Goldziher târihi delillerle gösterdiler ki slâm' m ilk
patriyarkal devri istisna edilecek olursa, bu nazari ve ideal sistem liçbir'zama
tam olarak tatbik edilememi, Emevî ve Abbasî hükümdarlar birçok defalar
devletçe görülen zaruret karsnda Peygam-ber'in vaz'ettii ahkâma mugayir
hükümler isdânua mecbur kalmlardr. Biz bunu te*yid için, daha patriyarkal
devirde büc, içtimai veya siyasî zaruretler hâsl olduu zaman meselâ Ömer
gibi bir devlet reisinin bile — amme hukukuna ait mes'elelerde — buna
mümasil hareketlerde bulunduunu ilâve edelim36. Emevî hükümdarlar, II.
Ömer' in ksa zaman istisna edilecek olursa,' hareketlerini (fin ahkâiyic
36 Müesseseleri mukayeseli târihi sahasnda XIX. asm en tannm
Mimlerinden saylan Joseph Koliler ile Schouck - Hurgronje ve Goldziher
arasnda slâm hukuk sisteminin tekâmül prosesii hakknda cereyan eden
verg. R. W. 1889 p. 405-423. Bu münâkaalar hakknda izahat için, E. La-
bert'i yukarda zikredilen eserine baknz (p. 378-380). Hakikaten H. Lan n es de söyledii gibi. Man, mevzuu ideal bir hukuk olan speculatif bir
ilim, tanâmiylc skolastik bir Çonstnction haline gelmitir ülslâ, croyaces
et istitutions, Paris 1926, p. 103).
et istitutions, Paris 1926, p. 103).
Umnni Mesel eler/19
te lif eteyi biç düünmemilerdir; ve fkh, onlarn devrinde asla bir misbet
hukuk (droit positiv) kymetini alamyarak daha fada teolo-jik bir spekülasyon
mâhiyetinde kalmtr. Açktan aça teokratik bir ruh ile mücehhez olan
Abbasî devrindedir ki bu nazar hukuk, yava yava geiliyerek ve muhitin
artlarna tetâbuk ederek, resmen «hukukî hayat kaidesi» olarak tannmtr.
Fakat bu devrede bile, sistematik tikh kitaplarnda gördüümüz bütün ahkâmn
fîlen tatbik olunduu zanna dümemelidir. çtimai ve ktisadî zaruretler, iki türlü jurtdcton'un teekkülünü icap etmiti: slâm lukukmu tatbiki ile
mükellef ve devletçe mausup kadlarn er'î kaza (jüridic-tion eclesiasticjue ou
rcligieuse)'sndan baka, yine devletçe masup selâliyettar memurlarn örfî
kaza (juidiction laique)s vard ki, devletin yüksek otoritesinden çkyordu3738.
Ortazaman müsliiman devletlerinde biri cismâî dieri ruhanî mâhiyette olan
bu juridictionlarm s el ahiye t sahalar, birbiriyle münâsebetleri, bunlar tatbika
memur tekilâtlanl mâhiyetleri, muhtelif zaman ve mekânlarda türlü türlü
ekiller alntr ki, burada, müstakil bir tetkik mevzuu olan bu mes’eleden
bahsetniye imkân ve lüzum yoktur. slâm memleketlerinde XIX. asrda —
birbirinden faildi âmiller le'siriyle— Avrupa hukuku te'siri balamadan evvel
de bu iki cins kazâ'nn birbirinin yauda devam ettiini görürüz3*.
XV. Makûs fikirlere ramen, slâm devletlerinin daha ilk asrlar-daberi
oldukça geni bir legislaton faaliyeti gösterdikleri, yukanki izahattan
anlalyor. Hârici tesirlere daha çok mâruz olan ve devlet irâdesinin daha çok
istimalini icap ettiren amme hukuku sahasnda ise bu faaliyetin daha kuvvetli
olmas pek tabiîdir. Küçük slâm cemaati (communaute) Eevî sülâlesinin
idaresi altnda geni bir imparatorluk eklinde inkiaf ettikten sonra, bedevi
an'anelerinin imparatorluk müesseselerii kuracak bir hukukî kifayet
göstereyecei muhakkakt. Sukutuna kadar trbal mâhiyetini muhafaza eden
bu devlet, merkezî idaresini, Suriye'deki Bizans hukukî an'anelerine göre
tanzim etmi, daha dorusu, eski idare makinesini ayc alp kullanmt.
Msr, Mezopotamya, Iran gibi eski bir kültüre mâlik sahalarda da, Islâm
futîhatn-
37 E. Labert, Ayn eser, s. 387. -Goldziler'in Ecycl. de rtslam'dakl
Fkl maddesi - A. Mez, Die Renaissance des slâm, 1922, kadlk hakkndaki bahse baknz.
38 E. Lanbert, Ayn eser, p. 357-358. -Seyyed Tagl Nasr, Essal sûr
Ilistoire du droit persa, Paris 1933, p. 227. - Joscph Karst, Codc geogien du
Rol Vokhtag VI, Strasbourg 1934, p. 49.
dan evvelki müesseseler devam ediyordu. Meselâ vergiler, mahallî idare
tekilât, fetihten evvelki gibi idi39, slâm ordulan, husûsî karargâhlarnda,
dahilî.ve haricî emniyeti muhafaza ediyor, ve merkezî idare mümessili,
vergileri am'a göndermekle iktifa eyliyordu. Ancak Abbasi imparatorluu'nm kuruluundan sonradr ki, Sâsâî an'aneleinin de büyük
te’sii altnda, îslâm amme müesseselerini salam bir tarzda teekküle
baladm görüyoruz. Merkezî idare ve vilâyetler tekilât, askerî tekilât, adlî
tekilât, mâlî tekilât viicûde getiriliyor.; amme hizmetlerinin vazife ve
salâhiyetleri tesbit olunuyor; hulâsa idare makinesi muntazam bir tarzda
kuruluyor. Badad saray, Sâsâî ve Bizans saraylar önck tutularak, bütii
debdebe ve ihtiâmiyle, en ince noktalara kadar düünülmü teifat
kaideleriyle, hukukî, sebolleriyle teessüs ediyor. îslâm dinî hukukunun —
tabii sümi eklinin — sste-matzasyonyle henzamâ olan bu lejislasyon
faaliyeti, Abbasî hükümdarlarm, onlara menyyet verdirmek — amme
üesseselerini liç olmazsa nazarî olarak dinî hukuk ile te li f etmek — için
hukukçular tc-vka sevkediyor: Ebû YCsf, Hâriinü'r-Reid'ta, El-Hassâf ise
El-Mel-di'ni eniriyle amme hukukuna dâir eserlerini yazyorlar: ve bu cins
eserler yava yava çoalyor. Abbasî hüküdarlannn bu gayretini tabii görmek icap eder: çünkü onlar kendilerini yalnz bir imparatorluun
cisnânî hükümdar deil, islâ ümmetinin (Eglse) ruhanî reisi, yâni bir
souverampontfe addetmektedirler ki, asl îslâm zihniyetine yabanc olan çifte
hâkimiyet mefhumunun Bizans ve îra müesscsclerindcn uursuz bir ekilde
alndn G. Demombynes hakl olarak söylemektedir4041. Muahharc
Mdverdi'in El - Ahkâm 's - Sdtânvyye adl mehur eserinde sistemaüze
edilmi olan îslâm amme hukuku da, o ematik ekli altnda, tamâmiyle nazari
ve ideal bir constncton'dm baka bir ey deildir; ve târihî realite ile alâkas da, zamanndaki filî vaziyeti er! esaslarla telife çalmasna ramen, çok
azdr”. Nitekim
39 Corci Zeydân'm Medeniyyet-i Islâiyye Târilfhe baknz. 40 Gaudefroy-Dcnombynes, Les hstitutions musulmanes, Paris 1921, t».
168. 41 M. 1058'dc Mâverdi, slâm Ümmetini, siyasi bakmdan da bir5 vahdet
gibj telâkki ederek bu ideal devletin idare çailanm, faaliyet tarzm, varidat ve
masarifinin tahsil ve sarf ekillerini izaha çalmaktadtf. Hâlbuki o srada
slâm âlemi muhtelif devletlere aynlm, ve daha asrlardanbert siyas bir
Umûmî Mcseleler/21
îbn Haldun gibi nafiz görülü bâz mütefekkirler, daha asrlarca evvel, bütün bu
gibi gayretlere ramen, bir takm Abbasî müesseselerinin, hukuk
nazariyecileiin göstermek istedikleri gibi dinî mene’dcn deil, yabanc
kültürler'de geldiini görmülerdi0. Maamafih, menei 11e olursa olsun, bu
büyük imparatorluun amme müesseseleri mühim bir inkiaf göstermi ve
ondan ayrlan parçalar üzerinde kurulan muhtelif devletler için de bir iptidaî
kadro vazifesi görmütür. Bundan dolay, ortazaan müslünan Türk
devletlerinin amme müessesclcrini' tetkik ederken, Abbasîlerin mümasil
müesseselerini dâima göz önünde bulundurmak, aradaki benzeyi ve ayrllar
tebarüz ettirmek için, bjr zannettir. Yalnz, bu tetkiki yaparken, Abbasî mü esseselerinin târihî teekkülünü ve ileyi tarzn, târihî usûl ile, reali-te'de
olduu gibi tesbit etmek ve hukukî mebâlann ideâl ve nazari
konstruksiyonlana aldanmamak lâzmgeldiini asla unutmamaldr.
XVI. slâm hukuku ve bilhassa amme müesseseleri haklundaki bu umûmî
mülâhazalardan sonra, müslünan Türk devletlerinin erî hukuk halicindeki legislatif faaliyetleri ve bilhassa, siyasî ve idari müesselerini knarken
Müslümanlktan evvelki hukukî an'anclcrden ne dereceye kadar müteessir
olduklarn en umûmî latlariyle aataabi-liriz. Abbâsîlerin ilk devirlerinde
imparatorluun en yüksek mevkilerine yükselen bâz Türk eflerinin ve daha
sonra Türk emîrül-ümerâlanmn, erî hukuktan ziyâde devletin hâkim
otoritesinden doan lâik hukuk'a kymet verdiklerini gösteren bâz deliller
vardr: Msr'da Tolunlular sülâlesinin müessisi olan Alued b. Tolun
zamannda, cismaî mahkemeler, ikame edilen dâvalar o kadar âdilâne
hallederdi ki, kadca liç kimse müracaat etmezdi; bu suretle Msr'a yedi sene
kad tâyin olunmamt4'. Bunu, Türk devlet adamlarnn psikolojik bir
hususiyeti addedebiliriz. Bu itibar ile manâl olmakla beraber ferdî mâhiyette
kalan bu hâdiseleri bir tarafa brakarak, slâm imparatorluumun ark saha
larnda kurulan devletlerin müesseselcindeki Türk te'sirlerini en umûmî bir
ekilde ve hiç tafsilâta girmeksizin gözden geçirelim.
verdlîi bu nazari ve ideal sistemiyle anlamaa ve izaha çalmak, târihi
zihniyetle taban tabana zd bir hareket olur. Bu devirdeki slâm devletlerinin
dier devletlerle ve teb'alariyle münâsebetlerini tanzim eden nüsbet hukuk
kaidelerini dorudan doruya târihi vesikalardan çkarmak lâzmdr. Mâvcrdiîin bu nazari ve ideal sistemi, dini prensiplere dayand cihetle, o
devir ve daha somaki devirler legislateurîeri için sâdece mânevi bir nüfuza
mâlikdi. 42 îb Haldûn.Mukaddime, Arabca metin, c. I, s.' 208. 43 A. M Die Renaissance des Islâms, 1922 Kadlar hakk daki ksm.
Eski Türk idare a'anelerinin te’siierini, Sâmânîler'ûe ve bilhassa onlarn
ordu tekilâtnda gömlekteyiz; lâkin bu da son hükümdarlar zamauuda yâni orduda Türk unsurunun ehemmiyeti sttktan sonra olmutur’1"*'. slâm
fütuhatndan evvel asrlarca Kök-Türk hâkimiyeti altnda kalan Mâverâü'a- Nelr'de, onlan idâi a'ailelerinden birtakm bakiyyeler kalmas tabiî olmakla beraber, Sâmâî tekilâtnda bu izlere pek tesadüf olunmuyor.
Sâmânîler'i ksmen Tâbiri ve Saffârîlcr vâs-tasiyle ve ksmen de dorudan
doruya Abbasî tekilâtn iktibas ve taklit etmeleri bu hususta müessir
olmutur. Gazneller'e gelince, iptida Sânânîler'e tâbi bir devlet olarak
kurulmakla beraber, vaktiyle asrlarca Eftalit împaratorluu'nun hâkimiyeti
altnda kalm kesif Tiik m-surlariylc meskûn sahalan da kendisine ilhak
suretiyle inkiâf eden bu împaratorhk’ta, Türk hükümet ananelerinin
te'sirlerini daha kuvvetli olarak görmek mümkündür. Gerçi, mutaassp bir
Sünnîlik siyâseti takip eden ve Badad saray ile çok samimî münâsebetlerde bulunan bu devlet, amme müesseselerini Abbasî - Sâmâî
modeline göre, tanzim etmekle beraber, ordu tekilâtnda, rütbe ve
meinuriyet adlarnda, bilhassa Türk kabileleriyle olan hukukî
münâsebetlerinde, Kök-Türk ve Eftalit hukukî an’anelerinden de müteessir
olmutur. O devre ait Arap ve Fars diliyle yazlm mebâlarda, ekseriyetle
arapça ve far s çay a mütercem ekiller altnda büe, eski Türk Ttnlature'üniln
bakiyy el erini görmek kabildir; bu menbâlann, imdiye kadar hiç
düünülmemi olan bil bakmdan sk bir tetkiki, bu hususda, tam
olmamakla beraber az çok müspet neticeler verebilir’*'5. Gazeli hükümdarlarnn, slâmî siyâsetlerine ramen, devlet otoritesini ve
lâgstlatf 'kuvvetlerini dâima kullandklar, mâlî siyâsetlerinde fkh'm
tahdidi hükümlerine liç ald-myarak örfi tekâlif koyduklar, kadlann
dmî jundcton'u hâricinde devlet organlarnn örfî jüri dtctioul anm mevcudiyeti, Türk kabileleri arasnda er*! deil örfî hukukun hâkim
olduu, hülâsa, nazarî slâm hukukunun liç bir suretle tecviz edeiyecei birçok eylerin Gazeli mparatorluumda kuvvetle yaad muhakkaktr’*"'.444546
44 M. Fuad Köprülü, Türkiye Târihi, 1922, s. 86. 45 Birkaç misâl : Gaznelilere ait fârisi metinlerde bir takm me'muri-
yet isimlerinin banda geçen farsca buzurg kelimesi, Türk unvanlarnda
çok geçen ulug tâbirinin karldr, yine farsoa Sipebsâlâr, tiirkçe Sii-ba mukabilidir- Eftalitler'deki Tgin gibi eski Türk unvanlar bunlarda da var dr. Bu devre âit târihî kaynaklarla edebî eserlerin sk bir tetkiki daha bu
gibi birçok misâller verebilir. 46 Sonraki slâm müelliflerinin «ideal bir müslüman hiikümdan» gibi
gösterdikleri ve eriate riâyatkârh baklanda türlü efsâneler rivayet et-
Umumi Meselcler/23
XVII. Eski Türk hükümet a'acl erinin te'sirini, en açk ve kuvvetli
ekilde, Kardhanhlar devletinin amme müesscseleide görmek kabildir, tik
kurulu safhalar hakknda tâilü kaynaklanl hiçbir sail malumat vermedikleri bu devlet, dorudan doruya Kök-Türk ve Uygur siyâsî ve idari an'anelerini devam ettiren bir teekküldür ki, muahha-ren hükümdarn ve
tebeasmn slâm dinini kabul etmeleri üzerine, yava yava amine
müesseselerin de slâm prensiplerine uydurmaya ve ve bir slâmî devlet
mâhiyetini almaya çalmtr. Karalanllar devletinin amme müesseselerine
ait elimizde bulunan vesikalar, ancak XI. asm son yarna yâni bu devletin
Mâverâü'n-Nclr'i zaptettikten ve en arkî sahalarna kadar kuvvetli bir slâm
te'siri altnda kaldktan sonraki devresine aittir*7. Fakat buna ramen, amme
hukukuna ait birtakm esasî prensiplerde, saray tekilâti'nda, orduda ve
idâre'de, vergilerde ve me'muriyet isinlerin'de, adlî mekaizma'da, baz hukukî senboller’de, hülâsa hukuki hayâtn bütün tezahürlerinde Kök-Türk
ve Uygur devletlerinden kalm hukuki müesseseler’in — ksmen muahhar
devirlerinde slâm dini te'siri altnda bâz tahavvüllere uramakla beraber —
devam edip gittiini görüyoruz48. Dmîjndcton
tikleri Sultan Malmud, üphesiz büyük bir devlet adam ve bir legislateur idi;
vergi vaz' ve tahsili hususunda tamâmiyle örfî hareket ettii gibi, devlet
otoritesini asla- dini kaidelerle tahdid ettirmiyor, dini, sâdece, emperyalist
siyâsetine bir vâsta olarak kullanyordu. Gazneli târihinde buna ait bir çok
misâller vardr. Devletin resmî kronikcileri olmakla beraber Utbî ve Beyhakî bu gibi.eyleri yazmakta bar mahzur görmemii erdir.
47 Bu devre âtiye en mühim iki menba, Kutadgu Bilig ile Dîvânü-
Liigâti't-Türk'dür ki, her ikisi de XI. asn ikinci yansnda yazlmtr; ve her
ikisinde de kuvvetli îslân te’siri göze çarpar. Sâdece bir malzeme kitab olan
birinci eser için bu bir kusur tekil etmez; fakat, srf ideolojik bir eser olan
Kutadgu Bilig'i o devrin —ve lattâ slâm'dan evvelki devirlerin— hukukî telâkkilerini gösteren bir kaynak gibi mütalâa edenler tamâmiyle
yanlmaktadrlar. Bir bn Sina akirdi tarafndan Aristo felsefesine göre
yazlm olan bu eserde Tiirklere has ahlâki ve hukuki telâkkiler çok azdr:
orada kadn hakkmdaki telâkkinin asl Türk telâkkisine ne kadar zd oldu unu vaktiyle göstermitim. (Türk Edebiyat Tarihi, 1928 s. 197). Bu eserden, yalnz, rütbe ve memuriyet isimleri ile o devir Kâgar Türk cemiyetinin iç timai tekâmül derecesini yâni muhtelif çtimaî tabakalan anlamak bakmn dan, büyük nikyasda istifâde olunabilir. Yoksa bu ideolojik edebî eserden o
devir Türklerine hâs hukuki telâkkiler -çkanaa çalmak, eserin hakikî mâhiyetini anlamamak demektir, ve târihi zihniyete tamâmiyle mugayirdir.
48 Buna ait misâller o kadar çok ve o kadar barizdir ki, burada onlardan
bahse lüzum gönüyouz. Karalanllar devri - Türk müesseseleri hakknda
hazrladmz bir tetkikte bütün bu nes'eleler tahlili bir surette izah
edilmitir.
edilmitir.
hâricinde, devletin örfi juridcton'u bunlarda da mevcuttu. XI. asrda bu
devletin — Tiyeua dalanln ötesindeki — arkî ksmlanda bulunan
iktisadi - kültürel I büyük merkezlerinde tslâm dillinin kuvvetle yerlemi
olduu, buralardaki medreselerin büyük faaliyetle îslâm kültürünü
yaymaya çalt malûmdur; fakat buna ramen, kuvvetli köklere mâlik
olan eski amme müesseselerinin — liç olmazsa büyük bir ksnnmn — yeni din tarafndan birdenbire sökülüp at-lamad, ve olann ancak dâhili bir
tekâmül neticesinde yava yava îslâni nazariyelerle te li f edilebildii göze
çarpmaktadr. Karahan-hlarTn Semerkad’ payitaht edinen Garp
ûbesi’ndc, corafî artlanl dourduu kültürel münâsebetler, Islâm
hukukunun burada daha çabuk ve kuvvetli bir te'sirini intâc etmitir, fakat Kâgar ve Balasa-gu'daki ark ubesi'nde, bu Îslâî te'sir, üphesiz daha
tedricî olmutur ki, yine bunu da corafi artlarn kültürel neticeleriyle izah
edebiliriz. slâmiyet! kabul etmemi arkî-Asya kavimi erine kar îslâ âleminin ark hudutlam müdafaa eden arkî Karahahlar'da, dinî hislerin
çok samimî, çok canl ve kuvvetli olduu malûmdur; fakat buna ramen, slâmî bir cila altmda, eski hukukî ariahelerin devam edip gitmesi de pek
tabiî idi. te bundan dolay bu devir, bu transtton devri, ortazama Türk
hukuku târilinin her bakmdan çok mühim bir safhasn tekil eder.
XVII. Maamâfih Türk müesseseleri târihiiih en mühim devri, bu
müesseselerin slâm kültürü dairesindeki kavimler üzerinde bariz te'-sirler
brakmas bakmndan da, üphesiz, Büyük Selçuklu imparatorluu devlidir. Karahanllar, corafi mevkilerinin de tesiriyle, ortazama saik târihinde
siyâsi bakmdan büyük bir rol oynayamadklar gibi, Türk hükümet an'anelerini baka müslüman kavimi ere vermek hususunda da pek müessir
olmamlard. Hâlbuki, Abbasî halifelerini maddî hâkimiyetleri altna
aldktan sonra, Msr ve Suriye gibi û Fâttmî hahfelerinin nüfuz sahalan
ve imalî Afrika müstesna olmak üzere, Ya-kra-ark tslâ dünyâsnn
hegemonyasn ele geçirmi olan Selçuklu mparatorluu, siyâsî te'siriyle
mütenâsip olarak, hukuki kültür bakmndan da geni ve devaml bir nüfuz
icrasma muvaffak oldu. XL asr sonlarnda muntazam bir hükümet cihazna, idari ve mâlî mütekemmil tekilâta, ve muntazam bir askerî kuvvete mâlik
olarak gördüümüz bu büyük imparatorluun hukukî estifeyralantoy men e Terinden balyarak muhtelif tekâmül safhalannda - yâni imparatorluun
merkezî nüfuzu mahvolduktan senra ona vâris olan muhtelif devletlerde
nasl devam ettiklerini - takip edecek olursak, bunu ol-.
dukça açk olarak görebiliriz. Bu mulâk, mes'elelcr hakknda imdiden kati hükümler kabil olmamakla beraber, Selçuklu müesseselerinin muhtelif hukukî menelerden geldii muhakkaktr: Gazncliler tekilât vâstasiylc
intikal eden Abbâsî-Sâmânî an'anelcri, Gazncliler ve Karal anllar1dan intikal eden Ef tolit, Kök - Türk ve Uygur an'aneleri, ve nihayet imparatorluun asl
kurucusu olan Ouzlar'm kabile an'aneleri; ite bütün bu muhtelif hukukî unsurlarn birbiriyle katmasdr ki, Selçuklu müesseseleri dediimiz
complexus'\ vücûdc getirmitir. Bu müesseselerden herhangi birinin
mene'inde nasl bir unsurun daha hâkim bulunduu ve muahhar tekâmül safhalarnda — u veya bu artlar altnda — daha baka ne gibi unsurlarn
müessir olduu, ancak uzun tahlil ve mukayeseler neticesinde tespit
olunabilir; fakat imdiden söyliyebiliriz ki, Selçuklu mparatorluu'nm ilk
devirlerinde Türk hususiyetleri pek barizdir hâkimiyet telâkklsi'nde4' ve
senbolleri'nde50, hükümdarlar tarafndan verilmesi ûtad umûmî ziyafetler
gibi dinî mee'den gelip hukukî bir mâhiyet aln bâz âdetlerde", rütbe ve
mc'murfyet isîmleri'nde, askerî tekilât'ta Kar ahardlar'da gördüümüz
hükümet an’aneleriylc, tnbal mâhiyette Ouz aria-40***********
40 Selçuklularda hâkimiyet telâkkisinin daha Turul Bey zamannda geçirdii sür'atl tekamül, birdenbire kurulan devletin çok çabuk bir imparatorluk haline
geçmesinden ilan gelmitir TürM bakmlardan büyük bir ehemmiyeti olan bu
mes’ele, Türkler'de Hâkimiyet Telâkkisinin Tekâmülü hakkmdak esenmzdedr [Bu
kitap yaynlanmamtr. 1 50 imdiye kadar ne tarihi, ne hukuki bakmlardan tetkik edilmi olan bu
hukukî senboller mes'elesnin, hukuk tarihi bakmndan büyük bir ehemmiyeti, vardr Selçuklular1da gördüümüz hâkimiyet senbollernn büyük bir
Dr; Orhan F. KÖPRÜLÜ
Ct oken
Otuken Neynyat A
Klodfarer Cad 40/7 Dvanyolu - stanbul Kapak Düzen) Nur ve Olcay Okan
Kapak Bask«: Tu Matbaas Dizgi-Tertip-Bask: Ünal Matbaas
Cilt: Yedi gün Mucellthanes STANBUL
1983
Ç N D E K L E R
ÖNSÖZ (VII—VIII)
UMÛM MESELELER
( 1- 101)
Hukukundan Ayr Bir Türk Amme Hukuku Yok mudur? (3-35)
(Belleten, nr. 19, stanbul, 1941, s. 319—
334. — Eylül 1938‘de Zunch'de topla nan Târihî limler Kongresi'ne verilen franszca muhtramn türkçe tercü mesidir.)
Ortazaman Türk D evi eti enn de
Hukukî Senboll erdeki Motifler
(51-70)
(Türk Hukuk ve ktisat Târihi Mecmuas, c. ü , stanbul, 1938, s 33—
52)
Türk
Dökme Memnuyet (71-79)
(Türk Hukuk Tanh Dergisi, say: 1. stanbul, 1938, s 1— 9-, talyancas: La
probzone d versare l sangue nell'
esecuzone d'un membre della dnasta
presso Turch ed Mongol, Annal del R nsttuto Süperi ar e Onantale d Napoli, Nuova Serle, I , 1940, s 15— 23
Proto-Bulgar Hukukuna Dâir Notlar
(Türk Hukuk ve ktisat Tarihi Mecmuas, c
II, stanbul, 1938, s 1—6, Fran- szcasi: Notes sur le drot proto-bulgar, Revue
ntemahonale des etudes bal- kanques,......... c II)
Eski Türk Unvanlarna Ait Notlar (87— 101)
(Türk Hukuk ve ktisat Tanh Mecmuas, c II, stanbul, 1038, s 17— 31, Al-
mancas Körös csoma Archvum, 1.4.1938, S. 327— 344)
ISLÂM ve TÜRK HUKUK TARHNE ATT
UNVAN ve ISTILAHLAR
Ayân/159, Azab/160, Azâd/162, Baba/164, Bâc/167, Bahâdr/173, Bay-
ak/177, Bcrîd/215, Btey/231, Çavu/235, Daruga/247, Fkh/253, Hâce/
280, Hâcib/287, Hâdin/300, Hü'at/303. (Bu maddeler slâm Ansklopedsl'mn ait olduu ciltlerinde, 1041— 1050 yllan
arasnda neredilmitir)
Tarihi Eheniyeti! (311—310)
(Vakflar Dergisi, say I, stanbul, 1038, s. 1— 6, fran size as L'Insttuton de
Vakf et l'mportence bstonque documents de Vakf, Ankara, 1938 )
Vakfa Ait Tarihî Istlahlar Meselesi
(320—331) (Vakflar
Vakfa Ait Tarihi Istlahlar: Ribât
(332— 350) (Vakflar
Vak f Müessesesnn Hukukî Mâhiyeti ve
Tanhi Tekâmülü
Sultan Baybars'a snad Edilen Bir Vakfiye
(400— 420)
ÖNSÖZ
Merhum babamn çok çeitli yerlerde çkm ve dank bir halde bulunan ilmi
makalelerinin bir külliyat hâlinde baslmas Türk Tarih Kurumu Yemça Kolu'nun
22 kasm 1058 tarihinde yapt bir toplantda karara balanmt Bu karar
üzerine Köprülü, bu külliyatta yer alacak makalelerini, mevzularma göre dört
ksmda mütalâann yerinde olacam. Edebiyat tanh ile alâkal ilmi tetkiklerim
bir araya toplayan ve sayn F A Tan-sel'n yardmyla vefatndan az önce 1966'da
yaymlanm olan. Edebiyat Aratrmalarnda belirtmiti O, ayn önsözde dört
ciltten birisinin de Hukuk tanh aratrmalarna aynlacan açklamt1 Ne yazk
k bu ciltte yer alacak makalelenn seçimi ve bunlann nasl bir tasmfe tâbi tutulaca hakknda herhangi bir hazrlkta bulunmamt.
Uzun yllar sonra Ötüken Nenyat A 'mn himmetiyle imdi kaln bir kitap
halinde okuyuculann istifâdesine sunduumuz bu ciltte, hukuk tanhyle alâkal makaleler kronolojik bir sraya konulmayarak, babamn Edebiyat Aratrmalannda
tuttuu yol takp edilmee çallmtr. Onun, Türk hukuk tarihi ile alâkal umûmi mâhiyetteki arahrmalan Türk Hukuk ve iktisat Tarihi Mecmuas, Belleten, ve
Türk Hukuk Tanh Dergisi gibi yerlerde çkm olup, bu çeit incelemeleri1 bnnc
bölümde «Umûmî Meseleler» ad altnda bir araya getnlm t r123
1 Prof. Dr. Fuad Köprülü, Edebiyat Aratrmalan (TTK, Ankara. 1066), s
XI. 2 Köprülü'nün Türk Hukuk tanh ile alâkal ilk büyük aratrmasn tekil eden
Bizans Muesseselennn Osmanl Müesseselerine Tesn Hakknda Bâz Mülahazalar, Türk Hukuk ve iktisat Tanh Mecmuas (stanbul, 1031,1, s. 165-
313)'nda yaymlanm olup, uzun yllar sonra tarafmzdan kitap hâlinde
(Bizans Müesseselennn Osmanl Müesseselenne Tesn, stanbul, 1081, Ötüken
Nenyat A ) neredilen incelemesi tabatiyle bu cilde alnmamtr. 3 Fuad Köprülü'nün Hayat Mecmuas (Ankara, 7 nisan 1927, say: 19, s 377-
378)'nda çkm olup Türk Hukuk Tanh adm tayan makalesi ila bunu takiben
yine ayn mecmuada nerolunan yazlan çok umûmi mâhiyette olduklar için
buraya alnmamtr
VTH/islâm ve Türk. Hukuk Tanh
slâm ve Türk hukuk tarihine ait «Unvan ve Istlahlar» iso esenn ikinci
bölümünü tekil etmektedir. Buradaki makalelerin hepsi 1941-1950 yllan
arasnda slâm Ansiklopedisinde nerolunmutur Bunlardan küçük bir ksmnn
hukuk tanh ile alâkas ya hemen hiç yok veya pek azdr. Ancak vahdeti
bozmamak için bu mahzuruna ramen unvan ve stlahlara ait makaleler bir
bütün hâlinde burada bir araya toplanmtr Bu makaleler külliyatnn üçüncü ksmm ise, merhum babamn Vakf
müesseses hakknda Vakflar Dergs'ne yazm olduu makaleler meydana
getirmektedir Bu ksmdaki aratrmalar arasnda bulunan Rbat makalesine bu
ciltte yer venp vermemek hususunda epeyce tereddütlenm olmusa da
bütünlüe halel getirmemek için hu inceleme de kitaba alnmtr. Bu külliyattaki son makalede ee, sahte vakfiyelerin tarih ilminin kulland
metodlarla nasl açkça anlalabileceinin müahhas bir misâli gözler önüne
serilmektedir. Köprülü, dier kitap ve makalelerinde olduu gibi, burada yer alan
incelemelerinde de genç aratrclara hangi mevzular hakknda ve hangi
esaslara riayet ederek çalmalar gerektiim gayet açk bir ekilde gös termektedir Onun üzerinde uratm söyledii birçok,, konu4 ise yetiecek
gençler tarafndan yemden ele alnacaklar zaman beklemektedir. Ancak
üzülerek belirtmek stenz ki, bugün saylarnn 27'yi bulmas iftihar vesilesi olan
üniversitelerimizden sâdece Ankara üniversitesi'mn Hukuk Fakültesinde Türk
Hukuk Tanh, okutulmakta ise de, bunun daha çok ekli olduunu kolayca
söyleyebilirle.' stanbul Üniversitesi ise, 1926‘da ihdas edilen ve bir müddet
sonra da kaldnlan Türk Hukuk Tanh kürsüsünü mazisinde brakmtr. Köprülû'nün Fkh makalesinin sonundaki «Türkiye'de kanunnaslar deil,
fakat hakiki hukuk âlmlen yetitii ve imdiye kadar tamamiyle ihmal edilmi
bulunan Türk hukuk tarihinin tesisi yolunda ciddi gayretler sarfedldi takdirde
Ifkhl memleketimizde de çok zengin bir tetkik sahas olarak tekrar lâyk
olduu ehemmiyet ve kymeti kazanacaktm eklindeki temennisi ne yazk k
bugün de bütün tazeliim köomaktadr. Babam hayatta olsayd bu kitaba «Türk Hukuk Tanh» adm m venr, yoksa
benim koyduum ismi m seçerdi, bunu bilemiyorum Ancak, kitabn içindeki
makalelerin muhtevas düünülecek olursa, bu cilde «slâm ve Türk Hukuk
Tanh Aratrmalan ve Vakf Müesseses» adnn daha uygun dütüü
söylenebilir Kitabn sonuna eklediimiz gem indeks hem yazar, nair ve mütercmlen,
hem de istifâde edilen kitap, makale ve mecmualar içine almaktadr. Bir takm
arapça ve farsça kitaplar ayn zamanda yabanc dillerde de yaymland cihetle,
bu gibi eserlerin orijinal ad yannda, yabanc dildeki yazllarna da ndeks'te
yer venlmtr. Ancak deiik imlânn okuyanlan artmamasn ve irtibat salamak için bu hususlar gerekli atflarla belirtilmitir
Dr Orhan F Köprülü Indana
üniversitesi Osmanl Tanh 1'j£. Eski Assoc Profesörü-
U M Û M MESELELER
HUKUKU YOK MUDUR?
L Ob asrdan fazla bir zaoaadaulbcri, Türkler, slâm âlemi dediimiz
dini ve kültürel camia (commnnat) imi içinde, onu en mühim
unsurlarndan biri olarak, bulunuyorlar. XL asrda Büyük Selçuklu
tmparatoiuu'nun kuruluundan sonra bu âlemin siyâsi hegemonyasn ellerinde tutan Tüflder'i tarihi, imdiye kadar, yalnz askeri ve siyâsi bakmdan tetkik olunduu için, onlan bu husustaki hâkim rolleri azçok
tebarüz etmi bulunuyor. Fakat, kültür tarihi bakmndan, Türklein slâm
medeniyeti'nin teekkülündeki rollerinin mahiyeti daha anlalmam
yahut, yeni yeni anlaümya balamtr. Müesseseler tarihi ve bilhassa al (mevzulunuzu tekil eden hukuki müesseseler tarili'ne gelince, bu hususta
ortazaman müslüma hukukçularnn dar re ematik nazariy el erinden
d an çkümam, yâni, Türkler de dâhil olmak üzere bütün müslüman
kavimi erde müterek ve — meneini dinden ald cihetle— de iemez bir
slâm hukuku telâkkisinden ileri gidilememitir. Bu dogmatik telâkki çerçevesinden çkamyanlar için, slâm hukuku dairesinde fakat ondan ayr bir ortazaman Türk hükuku'n-dan bahsetmee, Türk hukuki vicdannn
dourduu hukukî müesseselerin mevcudiyetini kabul etmee imkân
yoktur. te hukukçulannz arasnda u son senelere kadar hâkim olan
kanâat, bundan ibaretti
Ilnmaa mecbur olan bâz tarihçilerin bu husustaki kanâatleri de, netice
itibariyle, bundan hemen hemen faiksz gibidir. Türk hukuku hakknda
Avrupa ilim âleminde yerlemi olan bu menfi telâkkiyi, meselâ en yeni bir
hukuk ansiklopedisinde Türk hukuku maddesini yazm olan P. Bsoukdes'r bu hülâsasnda açkça görebiliriz: ona göre Türk milletinin
hayatndan ve Türk örf ve âdetlerinden domu bir Türk bu-' kuku yoktur; slâm kadrosu içinde yaya Türklcr’in hususi hukuku (drotpnvâ), slâm
hukukundan ibarettir; amme hukukuna (drotpub-iic) gelince, bu hususta
müellif üç büyük devre ayryor. Vn. asrdan XIX. asr ortalarna yâni Tanzimat'a kadar gelen ilk devirlerde, stanbul fethine kadar, Türklcr,
slâm hukukunun sünn - hacfi mezhebi ahkâmna tâbi olmulardr;
stanbul'un fethiyle Türklerin Bizans'tan birtakm amme müesseseleri aldklar görülür; ve nihayet Kanuni Süleyman devlinde, hayatî zaruretler
sebebiyle, dini hukuktan — nazari deilse bile liç olmazsa fiH olarak—
biraz ayrlmak icap etmi, yeni birtakm kanunlar ortaya çkmtr ki, bunlar,
dala fazla, amme hukuku sâhasdadr. Ancak bu devrede yâni Süleyma'm
te'si-saü devresindedir ki, Osmal TürkJeri'ne has bir hukuktan bahsedi lebilir.1te P. Bsokdes'n, ksmen alisi düüncelerinin mahsulü olmakla
beraber daha ziyâde, bu mes'ele halikndaki müterek kanâatlerin bir ifadesi olarak vard netice, bundan ibarettir.
TU. Maksadmz burada bu veya u müellifin yanllklann düzelt, nek veya tefem at ne s'el el erinin tenkidine girimek deildir. Esasen
burada P. Bsokdes’n makalesinden b al etmemiz, onun ortazaan Türk
hukuku hakkndak müterek fikirlere tercüman olmasndan dolaydr. Yoksa, dala birçok müsterik, hukukçu ve tarihçilerin eserlerinde ayn esasi fikirlere tesadüf ederiz: meselâ Osmal împaratorluu'u stanbul fethinden soua Bizans'n birçok uücsseselerini aynen ald, uzun
zamanlardanken birçok garp — hâttâ muahhar Türk — müellifleri tarafndan tekrar edilip durmutur; bunun gibi, yalnz husûsi hukuk
sahasnda deil amme hukukunda da Türkler’in hiçbir hususiyet
göstemüyerek yalnz taklit ve iktibas ile iktifa ettikleri dâima iddia edilip
durmutur. stanbul fethinden sonra Osmal müesseselerine Bizans
müesscseleriin te'siri iddiasn tetkik için vaktiyle neretmi olduumuz
eserde, ilmi tahlillere deil, prAjuoA‘lere ve evvelce edinilmi fikirlere
(des prâconçues) istinad eden bu gibi menfi kanâatla
1 Frtz Ster-Somlo un d Alexander Elfter, Hadurörterbuch der R.echts- wssenschaft, Band VI, Berlin 1928 e 100
wssenschaft, Band VI, Berlin 1928 e 100
Unutun Meselcler/5
uzun uzun izah ve tenkit etmitik2. Binada ayn eyleri tekrarlamay zait
görüyoruz. Ancak, Türkler'i kültür tarihine ait birçok mes'cleler gibi, bu
mes'elede de garp âlimlerini yanl ve menfî neticelere evke-den balca
sebepleri ksaca izah edebiliriz:
adamlarnn bile — isteniyerck — esiri olduklan bu prejugelee göre, Türkler hertürlü medenî tekilâttan mahrum ve göçebe an'aneleriden
kurtulamam basit askerlerdir, idari ve siyasî tekilâtlann bile bakalandan
almlar, ve malûp ettikleri kavimlere mensup f er d er sayesinde bu tekilât tatbik edebilmilerdir (Nöldeke, Hodsma, Ram-bai'td ve sairlerinin nokta-i nazarlan). Bu noktadan hareket eden bir tarihçi veya hukukçu için, slâm
kültürü dairesinde Hususî bir Türk hukuku aramya imkân yoktur 34. Esasen
bütün bu gibi âlimler, Türklcrin daha slâmiyet dâiresine gitmeden evvel husisî bir kültür sahibi olduklarm da, tabiatiyle hatrlarndan
geçilmemilerdir.1
hukuku talihiyle, dorudan doruya veya dolaysiyle, azçok uram olanlar, ya metinlerin filolojik tenkit ve izahndan ileri geçemiye mahdut görülü
filologlar, yahut, bilhassa slâm hukuk sisteminin tet-kikiylc uraan
hukukçulardr. Geni manisiyle tarihi ve sosyolojik kültürden mahrum olan
bu gibi aratrclar, ortazaman slâm hukuku çerçevesinde bir Türk
hukukunun mevcut olup olmadm aramak için nasd hareket lâzm geldiim
üphesiz düünemezlerdi. Sahalar itibariyle liç olmazsa siyasî ve idari
müesseseleîe (yâni amme hukukiyle) azçok itigâl etmeleri icap eden
tarihçilere gelince, bunlar tarihin daha fazla askeri ve diplomatik hadiseleriyle
— dier tâbir ile nsttutonnel deil accdentel vakalarla — megul
olduklarndan, içtimai tarih tetki-katma girimek için icap eden hazrlktan, yâni bugünkü geni manisiyle tarihi ve sosyolojik kültürden mahrumdurlar. Ortazaman ark ta-rihi'ne ait tetkiklerin — meselâ ortazaman garp talihine ait tetkiklere isbetle — henüz nekadar geri bir safhada bulunduunu birkaç yl
evvel
2 M Fuad Köprülü, Bizans Müesseselenmn Osmanl Muesseselenne Te' sr Hakknda Bâz Mülâhazalar, Türk Hukuk ve iktisat Tarihi'Mecmuas, c
1 1931 [ikinci basks, Orhan F Köprulü'nün önsöz'üylo ve bibliyografyasna
yaplan bir ilâve ile geni? bir indeks de eklenerek Otuken Neriyat tarafndan 1981 ‘de
neredilmitir! 3 Aym eser, s 177-178
çkan bir eserimde açkça göstennitim*. Bu devrin birçok büyük ve
esasl mes'eleleri, halledilmek öyle dursun, henüz bir problem halinde
ortaya konmamtr. Bütün bu artlar içinde, gaip tarihçi ve hukukçulan
arasnda «bir Türk hukuku mevcut olmad» tarznda menfi bir kanâatin
ne sebeple yerlemi olduu kolayca anlalr.
H Usûl Mes'elesi
IV. Ortazaman Türk hukukuu tetkik için, umumiyetle hukuk tarili tetkiklerinde ittibâ edilen usûle ve tarihi-filolojik muhtelif yardmc disiplinlere müracaat tabiidir. Bu çalna için sistematik hukuk
bilgisi nekadar zaruri ise, muhtelif mâhiyette tarili kaynaklanl sa
lam bir tarzda kullanlabilmesi için, filoloji ile beraber tarihin yar
dmc ilimleri dediimiz talî ubelerin bilinmesi de o kadar zaruridir. Bilhassa otazama Türk tarihi gibi henüz en belli bal kaynaklanu
mâhiyet ve kymeti lâykiyle tesbit edilmemi, büyük bir ksm henüz
yazma halinde kalm, tenkidh basmalanna balanmam yâni mdtîm
mesâisi henüz pek geri bir saha için bu zanret büsbütün kendini gös
teri. Her tarihî çalmann ilk adm analyhqe safha için zanrî olan
bu hazrlklardan sonra, synthetque mesâi için de, bütün içtimâ nst-
iutiemlar talihini kucaklya geni bir tarihi kültür"e ihtiyaç vardr: bu
arada, ortazaman'da Türklerle maddî ve manevî sk münâsebetlerde
bl iman muhtelif kavimi erin — geni nânâsiyle— tarihini ve bilhassa
hukukî müesscsclcri tarihini bilmek büyük bir ehemmiyeti hâizdir kül tür tarihinde esasi bir ehemmiyeti olan' mütekabil te'sirler mes'elesini
anlamak baka suretle kabil olamaz.
V. Maamafih bütün bu bilgiler kuvvetli bir sosyoloji kültürüne yâni hukukî sosyolojiye dayaunadkça, dâima eksik kalmya mahkûm
dur. Bir taraftan tarih'e, dier taraftan hukukî etnografyaya daya
arak, umumiyetle hukukî müesseselerin mâhiyetini ve tekâmülünü
izaha çalan bu ilim ubesi, sosyolojinin âir ubeleri gibi, henüz ba
langç hâlinde bulunmakla beraber, imdiye kadar elde ettii neticeler, hukuk tarihiyle uraauarca asla ihmâl ohuamyâcak kadar mülin-5
5 M. Fuad Köprülü, Les Ongnes de lEmpre ottoman, Pans 1035, p 31-32
[Bu esenn yân bir türkçe basm, Kitap ve Köprülü hakknda O F.Koprülü'nun
bir yazs, bâz notlara ilâveler ve indekslerle birlikte ve Koprülü'nün «Osmanl
mparatorluumun Etnik Menei Mes'eleleri» «Kay Kabilesi Hakknda Yeni Notlar» isimli tarihi tetkikleriyle beraber «Osmanl mparatorluunun
Kuruluu» ad altnda Otuken Neriyat tarafndan 1081 'de neredilmitir]
Umûmi Mesel el er/7
di. âir bütün tarilî tetkiklerde olduu gibi hukuk tarihi tetkiki etinde de, vesikalarn eksik veya mübhen brakt birtakm cihetleri ikmâl etmek, yahut, herhangi bir metnin ifâde ettii nüessesenin hakikî mâhiyetini anlayabilmek ancak bu sayede kabil olur. Bilhassa ortazama Türk hukukî müessesclcri üzerinde çalanlar, bu husustaki vesikalarn azl ve
mübhemlii karsmda hukuki jjsyolojiniu yardmna fevkal'âdc
muhtaçtrlar. Hukukî etnografyaya gelince, ortazama Türk tarihinin lusîsî tekâmülü neticesi olarak, bu ubenin, Türk hukuku tarihini te’sis
bakmndan husûsî bir ehemmiyeti vardr: malûmdur ki Türkler ortazama esnasnda büyük uisbette slâm dinini kabul etmekle beraber, biribirleiden
çok uzak sahalarda ve maddî ve manevî çok farkl artlar dairesinde
yaanuiardr; hattâ bâz zak sahalarda, mütecerrit kalm bâz küçük Türk
ubeleri, son zamanlara kadar, eski paganizt’i ve onunla müterahk
nüesseseleri, kabile an’a-nelcrini muhafaza etmilerdir. Bugüne kadar
devan eden bu vaziyet, yâni muhtelif Türk ubeleri arasnda çtimaî tekâmülün muhtelif safhalarn temsil edenlerin mevcudiyeti Türk hukukî nüesseseleri, n tekâmülünü takip hususunda Türk etnografyasna çok
ehemmiyet vermitir. Bu sayede, tarihî vesikalarn lâykile tesbit edemedii herhangi bir hukukî müesseseyi anlamak ve tekâmül safhalarm takip etmek
kabil olduu gibi, hârici te’sirler meselelerinin tetkikinde de sk bir kontrol ikâm elde edilmi oluyor. Dem ek oluyor ki Türk hukuk tarihini te'sis
için, geni mânâda hukukî etnografya'mn yardmndan baka, bilhassa Türk
hukukî etnografyasnn donneelerinden azamî nisbetle istifade imkân vardr. Bu artlar içinde, comparatif metod'u — "bâz sosyologlar gibi mübhen ve üpheli bir ekilde— , tarihçi zihiyetine uygun olarak, yâni muhtelif Türk ubelerinin muhtelif zaman ve mekanlardaki müesseselerini birbiriyle karlatrmak için, dar fakat salam bir ekilde kullanmak
ikâm da kolaylkla tahakkuk edebilir. Aadaki mâ'ruzatuzm kolay
anlalmas içn, bu aratrmalarda ne gibi «nüdî fikirler: des
drectrîces»e tebaiyet ettiimizi böyle en ksa bir ekilde hülâsay zarurî gördük.
m . Geriye Bir Bak
hukuku yaratp yaratmadklar es'elesinin tetkikine girimeden evvel, ona
tekaddiim eden dier bir mes'elein aydnlatlmas zaruridir: Türkler
Islâniyeti kabul etmezden evvel, kendilerine has lnku-
8Aslâm ve Türk Hukuk Tarihi
kî uüesseselere mâlik deiller miydi? Hukuk tarihini yalnz kanm metinlerinin erhinden çkarmak isteyen bâz gaip müelliflerine göre, Tiirkler ancak müslüman olduktan soma hukukî bil' kültüre mâlik oknulardu' ki, bu da slâm hukukundan baka bir ey deildir. Biraz evvel bu menfi kanâatlari ve bunu douran balca sebepleri ksaca izah etmitik (Paragraf: UT). En basit bir sosyoloji bilgisiyle mücehhez olan bir kafa bile, iptidaî cemiyetlerin dahi kendi bilyeleriyle mütenâsip hukukî uüesseselere mâlik olduunu bilil*. Tiirkler gibi eski zamalardanberi büyük siyasî hey’etle- kunu bir milletin ise, yalnz hususî hukuk deil bilhassa amme hukuku baknnudan da kendine has müesseseler vücûda getirmi olmas gayet tabiîdir. Sosyolojik donnâeîere dayanan bu mantkî istidlali, tarihî vesikalarla teyit aksadiyle — mevzulunuzun dna çkmamak için yalnz ortaza-an çerçevesine münhasr kalmak îârere — Tükler’i slâmiyet’ten evvelki hulakî kültürlerine ve bilhassa amme lukuklana umûmî bir göz atalm:
vTJ. Ortazaan Tükleri’nde bahseden tarihçiler, hemen umumi yetle, Türklein göçebe hayat geçirdiklerini ve ancak slâmiyet’ten sonra yava yava yerleik hayat ekline geçtiklerini bir mütearfe gibi kabul ederler. Hâlbuki bu devirdeki bütün Tiirkleri göçebe telâkki etmek tamâmiyle yanlhr: Eftalitler, Bulgarlar, Cenubî Uy gurlar gibi Türk ubelerinin sâdentare olduklarm bütün kaynaklar tasrih eder. Hayat tarzlar itibariyle ortazama’da göçebe veya yan göçebe Tük zümreleri de mevcut olmakla beraber, mmadsme ’ slâmiyetken ev velki Türk cemiyetleri için esaî bi* karakter gibi telâkki etmiye im kân yoktur». Mâamafîh, corafî artlar ve ktisadî zaruretlerle sk s kya alâkal olan ve birbirinden çok farkl ekilleri bulunan notnadsme' in, çtimaî tekâmül bakmmdan, geri bir safha olduunu ve göçebe kavimlerin maddî ve manevî yüksek bir kültürden hukuk ve tekilât tan mahrum bulunduklanm zannetmemelidir67. Taril ve sosyoloji tetkik -
6 Eftalflertn ehirlerde yaadklar, Men an dr e ve Procope'un eserlerinde
açkça söylenir (E. Droun, Memore sur les Huns Ephtaltes 1805, p 0) Bulgar hakknda (fbn Fadlân'n ehâd&t, Uygurlar için ise tarihi vesikalardan baka u aon otuz krk senedenber yaplan kazlarn neticelen zkrolu-nabhr Hyung-Nu ve Tu-kelenn ekincilikle itigâl ettikleri ve ehrlen olduu, o devre ait tarihî kaynaklarda açkça görülür
~m JL lpl“ *“ n"1bakmndan birbirinden çok farkl göçebelik ekillen olduunu unutoamahdn- Onun ban ilen ekillerinin, ekincilikten daha yuk-tarafa v teM merhalesi olduu, u son yllarda birtakm âlimler tarafndan kuvvetle müdafaa olunmaktadr.
olunmaktadr.
1 eli bugünkü neticeleri, bu yaay tarznda da yüksek bir kültür seviyesine erimek mümkün olduunu meydana koymu", hattâ, yukan- ortazaman'da Avrupa'nn yerlemi kalknn, kültür bakmndan, Eura- sia'nn göçebe kavimlerinden ne gibi iktibaslarda bulunduunu göster mitir*. Bilhassa askeri tekilât, harp âletleri ve teknii gibi hususlar da fâikiyetleri, kendilerine düman kavinlerin kronikçileri tarafndan bile itiraf edilmi8910111213, bâz göçebe Türk zümrelerinin, bu fatih ve istilâc atl göçebelerin, dahili tekilât yâni idari ve siyasi müesseseler bakmmdan da ileri bir derecede olmalar gayet tabiidir. Biraz aada, hukuk tarihi bakunudan bunun ehemmiyetini tebarüz ettireceiz. Yalnz burada müphem bir meseleyi aydulatmak istiyorazî türlü isimler altndaki Türk ubeleri tarafndan yaplm istilâ hareketlerini hikâye eden Avrupa kronikçileri, onlarn hayat tarzlarn ve kültür seviyelerini, raltye tamâmiyle aykr olarak, çok geri bir ekilde gös-termiye çalmlar11, hattâ bu sebeple çok defa kendi kendileriyle tenakuza dümülerdir. Ayn hâli, Tüklere mlasm Çin analcilerinde aynen gördüümüz gibi0, Cengiz istilâsndan bahseden muasr islâ ve Hnistiyan kaynaklarnda da müahede etmekteyiz". Balkanlardaki maddî, manevî büyük kültürel te'sirleri ciddî Balkan âlimleri tarafn-
8 A Pvasovkj (Les Comans et Byzance, Bulletn de Ilnsttut archeolog-que
bulgare tome IX. 1935, p. 346-354), bunu, Komanlar'dan bahsederken çok y tebarüz
ettirmektedir. Asrlardanben Karadeniz imalindeki geni bozkrlardan geçen Türk
ubelen hakknda tetkiklerde bulunan âlimler bu hakikati te^d etmektedirler (meselâ: Bulletn of the International Commttee of Hstoncal Sciences, nr 35, 1936,
P 529)
9 Buna ait en son ve mühim tetkiklerden Andre-G Hudrcourt'un, De Toriine de l’attelage modeme adl mühim makalesiyle, Marc Bloch'un buna medhâl olarak yazd sahfelen zikredebiliriz (Annales d'Hstore econom-que et socale, vol VHI,
nr 42. 1936, p 513-522)
10 Ortazaman kaynaklarnn sath bir tetkiki bile bu hükmü vermee kâfidir A
Rasovskj'nn yukardak makalesine baknz
11 Yunan, Lâtin ve Pas kaynaklar, birbirini takld ederek, Hunlar, Pe-çenekler,
Komanlar hakknda hemen hemen aym eylen tekrar ederler Târihî hakikate
uymayan bu' tavsiflerin, Karanzn gibi eski tarihçiler deil Vasl-evskj, Uspenskj,
Marquart gibi ciddî âlimler tarafndan nasl tenktszce kullanldn, A Rasovskj, çok doru Ur görüle anlatyor (ayn eser, s. 346-347)
12 Bunlarn en sathî 'bir tetkiki, birçok tenakuz örneklen gösterebilir
13 Nesevî ve Ibnü'l-Esr'n ifadeleriyle, Kragos ve Vartan gibi Ermem
kromkçlennn tavsifienm bir misal olarak gösterebiliriz
kromkçlennn tavsifienm bir misal olarak gösterebiliriz
da açkça itiraf edilen Osmal mparatorluumu**, hiçbir iz brakmadan
geçen bir göçebe seli gibi tasvir eden birtakm muasr tarihçileri de
gördükten sonra1415**, malup kavinlere mensup ortazama kronikçüe-rini Tükler hakkdaki ifâdelerini nasl büyük bir ihtiyatla kullanmak lâzm
geldiini daha iyi anlyabilihz.
vm. Yka ortazama'da Asya ve Cenub- arkî Avnpa'nu multelif salalada Tkiie, Uygur, Hu, Eftalit, Hazar, Avar, Bulgar v.s. gibi türiü
isimler altnda gördüümüz Türk devletlerinin hukukî müesseselcri hakknda henüz liçbir ciddî tetkik yaplm deildir. Fakat, imdiye kadar
malûm kaynaklarda bu hususa dair parça parça tesadüf edilen dank ve
kifayetsiz malûmat dahi, bunlarn hiç de iptidaî say-lamyacak bir hukukî tekâmül merhalesinde bulunduklarn gösteniye kâfidir. Bazlar büyük
imparatorluklar halinde inkiaf eden bu siyasî uzviyetlerin amme
müesseseleri, iyi tanzim edilmi ve muntazam iler bir mâhiyette idi. Daha
eski zanalardaberi tekilâtçlkla ve devlet kuruculukla taranm olan
Tükler'in vücde getirdiklei bu devletlerin hukukî müesseseleri birbiiyle
mukayese edilince, aralarnda birçok benzeyiler, hattâ ayniyetler olduu
derhâl görünüyor: amme hukukuna ait birtakm concepton'lar ve onlarla
Ibal birtakm hukukî ekiller, soua bir takm rütbe (dgnte) veya
mc'muiyet (foncUon pnblque) isimleri, bâza asrlarla fasla ile,
birbirlerinden çok uzak sahalardaki Türk devletlerinde göze çarpyor. Bundan asrlarca sonra birtakun müslüma Türk devletlerinin — Islâm
hukuk kültürü çerçevesindeki — mümasil müesseselerinde de ay hukukî telâkkilerin ve ekillerin, ay idari a'anelerin, ay unvanlarn yaadm
göüyonz. Küçük fakat çok dikkate lâyk bir iki misâl üe bunu gözönüne
koyalm:
IX. Hiyug - Nu tekilâtnda on ikisi sa on ikisi sol olmak üzre yirmi
dört büyük me'muriyet vard; memuriyetlerin böyle sa ve sol diye fidye
ayrlm Tu-kiielerde gördüümüz gibi, sonradan meselâ Ouzlar'in
çtimaî tekilâtnda, Moollar'da, Hârizmâhlar'da, Mcnüûkler’-de, Ak-
Koyulula'da, Safevîler’de de görüyoruz18. Macar âlimi A}id-râs Alföld,
Çin serhâdlcinde Cenubî Rusya bozkrlarna kadar nuh-
14 J. vaoff, La Ouestion macedonieme, Paris 1020. p. 224; Revuc iter-
uatioale des fhdes balkanimes’de bu mes’elc baklanda mühim yazdaa tesa düf olunuTi bilhassa: P. Skok, Bestes de la Iague turtpie dans les Balkas. 1 ere amee, p. 247-260. *IS M. Fuad Köprülü, Bizans Müesseselerinin Osanl Müesseselerie Te'siri Hakknda Bâz Mülâlazalar, s. 284. 16 Ay eser, s. 193-194.
te lif s allarda kurulmu muhtelif Türk devletlerinde mevcudiyetini iddia
ettii Çifte Hükümdar müesscsesini de bununla alâkal bulmaktadr". Onun
slâmiyet'ten evvel birçok Türk devletlerinde varlm gösterdii bu hukuki telâkkinin devamn, daha asrlarca sonra, müslüma Türk devletlerinde de
takip etmek kabildir". Yine eski Türk-ler'deki hâkimiyet telâkkisi'yle bal bir
âdeti, <dükümda bir kilim üzerinde yuka kaldrarak cülusunu ilân etmek»
eklindeki merasimi, M.S. 532 de, o srada Çin'de hükümran olan ve
Türklüklerinden liç üphe edilmiye Toba sülâlesinde gördüümüz gibi, V. - VII. asrlarda Cenubî Moolistan'n Tarbagatay nntakasndaki Tükler’de ve
bunlardan çok sonra Cengiz Çocuklarnda, Keman Karalitayian'nda. Öz- bekle'de ve daha soma Kasm hanlar ile Kazak - Krgz kalan'nn cülus
nerâsimi'nde görüyoruz1*. Bir rütbe veya me'muriyet ifâde eden Türk
unvanlarm da, ayn suretle, birbirinden çok uzak saltalarda teekkül etmi
Türk devletlerinde asrlarca fasla ile müahede etmek kabildir. XI. asrda
müslüman Karahahlar devleti'nde, XH. - XTTT asrlarda da Hindistan Türk
devi eti eh'nde mevcut ola ygn unvann, Avarlar'da da görüyoruz; demek
oluyor ki bu unvan muhtelif Türk ubeleri arasnda daha Avalar'n Cenub- arkî Avrupa'ya muhaceretlerinden evvel mevcuttu ve slâmiyet'ten sonra da
devan etti**. Tu - kiielerde ve Uygur'lardaki bâz protocolare unvanlara
Karahahlar, Selçuklular, Artuklular, lhanllar gibi muahhar sülâlelerde tesa düf edilmesi de amme hukuku saltasnda eski an'aneleri devamna bir
delildir. Hukuki contmte'y gösteren bu gibi daha birçok misâller zikretmek
kabilse de, bu küçük tetkikin dar çerçevesinden çkmamak için onlardan
bahsetmiyoruz. Husûsî hukuk saltasna gelince, gerçi 17181920
17 A kettös kralysag a nomadokal, (Göçebelerde ikiz hükümdarlk). Budapet 1933. Deel âlimin «Hükiimdahk Müessesesii imalî Asya Ad Kavinilerinde Teekkülüne Ait Tetkikler» adl mühim aratmalanmn kinci sini tekil eden bu makaledeki bâz mütalâalarn, düüdüklerimize uygun
olmadn kaydedelim. Buulan «Tiirklerde Hâkimiyet (soverainetel Telâkki sinin Tekâmülü» hakknda hazrladmz bir eserde etrafiyie izan frsatm
bulacaz. [Bu etüd nere dilmemi tirl.
18 Bu husustaki tafsilât o eserdedir. 19 Alföldi Andrâs, Ayn eser, p. 36 da da Tobalardaki bu âdetten bahsedi
yor. Sonraki Türk devletlerinde bu âdetin devam hakknda tafsilât, biraz
evvel bahsettiimiz eserimizdedir.
20 Fazla tafsilât için u makalemize baknz: Eski Türk Titülature'üne
12/tsl am ve Türk Hukuk Tanh
buna ait tarihi malzeme amme hukukuna ait malzeme ite mukayese edilemiyecek kadar az olmakla beraber, Trkler'in hukukî etnografya- sua ait bilgilerin yarduniyle, bu hususta da azçok vazh neticelere varmak kaabil olacaktr ümidindeyiz.
X. Ortazaman Tülle devletleini billassa amme müesseseleri lak- kmdaveilen bu izahattan sonra, bir sual kendiliinden hatra gelil-: hukuk tarihinin müteârifeleridendir ki iktibaslar ve taklitler husûsî hukuk'ta ziyâde amme hukuku'nda daha fazla göze çarpar. Acaba Türkler, daha yukan-ortazaman'da mütekâmil bir hâlde gör düümüz hukukî müesseselerii, dahilî hayatlarmu bir tekâmülü neti cesi olarak m, yoksa, daha fazla, münâsebette bulunduklar muhtelif kültür dâirelerinden iktibas ve taklit suretiyle mi vücûda getirmiler dir? Gerçi herhangi bir iktibas ve taklit imkân' için de muayyen bir- taku artlarn vücudu lâzundr; ve birbirleriyle temasta bulunan ka vimler, kültür seviyeleri ne kadar yüksek olursa olsun, dier sahalarda olduu gibi hukuk ve bilhassa amme hukuku sahasmda da birbirlerin den dâima iktibaslarda bulunmulardr; bu itibar ile, otazama'da birbirlerinden çok uzak corafî muhitlerde, çok faikl maddî ve manevî artlar içinde tekâmül eden Türk hukukî müesseselerii, Türklerce münâsebette bulunan muhtelif kavhleri mümasil miiesseseleriyle karlkl te'sir ve aksi te'sirlerde bulunmalar pek tabiidir. Fakat, ler- türh depreconçue’demoak olan bu iinî telâkki ile, Türkler 'i «her türlü hukukî kültürden mahrum, ve bütün müesseselerini lâiçten alya mecbur» addeden menfî telâkki arasuda ne bariz bir tezat vardr. Tiirkler'de bulunan bütün uevkî ve vazife isimlerinin mutlaka baka kavimlerden alndn jsbat için zoraki etimoloji oyunlarna müracâat eden bâz âlimler, srf bu gibi prjiigeerm kurban olmulardr*1. imdi biz, tamâniyle objektif olarak, mevcudiyetlerini tebarüz ettirdiimiz ortazaman Türk hukukî müesseseleriin ne dereceye kadar dahilî bir tekâmül neticesi veya bir iktibas mahsulü olduklarn ve bnlan Türk ler'e komu kavimler üzerinde bir te'sir brakp braknadklann ksaca aratmln.
XI. Yukar - ortazaan'daki Türk devletlerinden meselâ Tu-kiie* terden bahseden Çin amaUeri, bunlarn kendöerie mahsus Öf ve âdetleri ve kanunlar olduunu kaydederler. Yunan, Lâtin ve slâm kaynaklarnda da muhtelif Türk ubelerinden ve devletlerinden bahsedilirken buute’yid eden kaytlara, ve gerek amme hukuku21
21 Tafsilât için bu zikrettiimiz makaleye baknz
21 Tafsilât için bu zikrettiimiz makaleye baknz
Umumi Meseleler/13
gerek hususi hukuk bakunlarudan mühim malûmata tesadüf olunur. Bütün bu dauk malzeme, basit bir amalist göziyle deil, yukanda ksaca izahna, çaltmz usûl ile (Paragraf: IV - V) tetkik edilince, Tflrk devletçiliinin hukukî cephesini ve umûmî karakterlerini kavraya bilmek kabil olacaktr. Devlet kurmak, amme nüesseseleri yaratmak demek olduuna göre, büyük Türk imparatorluklarnn kuvvetli tekilât yâni salam hukukî müesseseler vücde getirmi olmas pek tabiîdir. Yukan - ortazaman'u en muntazam ve salam tekilâta mâlik bir impa ratorluu olan Sâsânîler'in, komular olan Tük imparatorluklannu idari ve askeri tekilât hakknda büyük bir takdir besledikleri buna bir delil olarak zikredilebilir3 Hakikaten, muayyen kaideler ve formüllere mâlik bir chancellene sahibi olduunu bildiimiz Tu - kiie imparatorlu-u’nu bu takdire lâyk olduu çok açktr22232425. Yirminci asrda arkî Türkistan kazlaruda meydana çkan malzeme arasndaki birtakm hukukî vesikalar, büyük bir ksmmu hangi as ulara ait olduu — çünkü içle rinde XIV. hattâ dala muahhar asrlara ait olanlar da vardr — taay yün edememekte beraber, heialde oldukça eski hukukî an’aneterin ba- kiyyesi gibi de telâkki olunabilir34. KezâiiTk, Proto - Bulgarlar'u yâni Türk Bulgarlar’u parçalar halinde intikal eden bâz kanunlar9’, hukuk
22 El-Ikdl-Ferîd, c. I, s 101-106, baka Arap kaynaklarnda da bunu tey d
eden kaytlar vardr.
23 Cha-po-lo Han'n 584'de Çn imparatoruna yollad bir mektubun cince
tercemes mevcuttur ki, P Pellot, bunun, türkçe aslndan sadâkatle terceme
edildiini, zira yazl, tarznda Çn usûllenne muhalif olarak târihin bata olduunu ehemmiyetle kaydediyor ve cince transknpsondan Hanin turkçe unvanlarm istidlal
ediyor (Neuf notes sur des questions d'Ase Cent-rale, p 209-2111 Bu mes'eleler
hakknda tafsilât, yukarda bahsettiimiz eserdedir
24 Bu hukuki Uygur vesikalar balca R.a<floff, Le Coq, Malov taraflarndan neredilmitir Bu hususta malûmat için: A Caferolu, Uygurlarda Hukuk ve Mâliye
Istlahlar, Türkiyat Mecmuas, c IV s 1-3, bu aratrmadan baka, Hennch
Herrfahrdt'm Das Formular der ugunschen Schuldurkunden, Zeltschnft für
verglelchende Pvechtwssenschaft, Band XI VIH a. 93-103. Bu sonuncu müellif bu
vesikalar X OGH. asrlara ait saymakta ise de, vesikalarda 'bunu gösterecek hiçbir kayt yoktur Ancak, XH asrdan evvele irca ed-lemyen bu vesikalarda, dala eski
devirlerin hukuki an'anelernden bakyye-ler bulunmas pek tabiidir Bu vesikalar en
toplu olarak u eserde bulmak kabildir W. P,adloff, Ugunsche Sprachdenkmaeler,
Leningrad 1928 Bu vesikalar arasnda XTV asr ortalarna ait bnn Rahmeti Arat (Türk Tarih Arkeologyave Etnografya Dergisi, 1936, say Di, s 101-112) daha doru
olarak neretmtr
25 Proto-Bulgar ham Kurum'un Kanunlan'ndan 5 madde, Bzansl leksikograf
14/lslâ ve Türk Hukuk Tarihi
târihi bakmndan da mühim bir vesika olan Kök-Türk kitabeleri, bütün bu
mahdut ve nâdir bakiyyeler, ykan-ortazaman Türklci'ni hukukî hayâtm
ve bilhassa amme müesseseleim anlatmya yarayan mühim vesikalardr. te bütün bu müesseselein bibiriyle ve aa -ortazaman'daki mümasil Türk müesseseleiyle mukayesesi, biraz evvel bâz misâllerle gösterdiimiz
veçhile (Paragraf: IX), bunlarn herhangi bir taklit ve iktibas eseri
olmaktan ziyâde Türklcre has bir hukukî hayâtn mahsulleri olduunu
meydana koymaktadr.
Xn. Bunu t e y i d eden en kuvvetti bir delil olarak, Türklerle kom u
yaam muhtelif kavinleri amme hukuku üzerindeki Türk nüfuzunu
zikredebiliriz. Ruslar'n, Srplartn, Macarlarn siyasî ve hukuki tarihleri hakknda tetkikatta bulunan âlimler, bunu açkça göstermilerdir. Savlar
üzerindeki Türk te'siri hakknda Peisfcer'in azariyesini çok müfrit bulanlar
bile, meselâ Slav hukukunun mâruf tarihçisi Karel Kadlec gibi, Avarlar'dan
Ibalyaak Bulgarlar’n, Hazarlar', Pe çenek ve Komalar'n S avlar
üzerindeki kültürel ve hukukî te'sirlerini kabul ediyorlar50- Prof. Iorga
Balkanlarda iki asr hükümran olan (VI. - VTJI.) Avarlar'm
tâbiy eti erindeki kavimler ve bilhassa Slavlar üzerindeki nüfrzmdan
bahsettii gibi27 bu devri e' iyi bilenlerden M. Alfold de Avar
müesseseleriin te'sirii tesfoit etmektedir28. Poto - Bulgarlar’daki bütün
Türklerle müterek birtakm müesseselein, Balkan Slavlar üzerinde mü essir olduu malûmdur. Türk amme müesseseleriin Cengiz i stil âsnda
Karel Kadlec, ntroduction â 1'etüde comparative de llnstoire du droit public
des peuples slaves, Paris 1033, p. 75. 36 Ayn eser, p. 20-21. Çek alimi J. Peiskecin mehur nazaiyesie göre,
eski Slavlar devlet kunak kabiliyetinden mahrumdular. Onlar iptida Tiirk- Tatar esareti altrnda kalmlardr. K. Kadlec, Slavlari henüz birbiri erinden
ayrlmam olduktan en eski devirler için Türk te'sirii kabul etmemekle bera ber, ayrldktan sonra, bu te'siri kabul ediyor; ve en bata Avar nüfuzunu zikre diyor. Vareg-Pslar'daki Koga unvannn Hazarlar'daki Kagan-Hakan'dan
alndn, Peisker ve âir slavisderle beraber W. Bartlold de kabul etmek tedir (Olta Asya Türk Târihi Hakkuda Dersler, 1827, s. 55). Ekser slavistierce
kabul edilen bu gibi misâlleri daha çoaltmak kabildir. 27 N. Iorga, le Caractere conunun des institutions du Sud - Est de I' Euro-
pe, Paris 1929, p. 63-69. Slavlar'daÜ Bolyar=Boyra, Ban, Zupan unvanla da
Avarlar'dan gehnedir, fakat Boyarin Bolad'dan geldii lakkuda Iorga tara fndan büyük bir kat'iyetle ileri sürülen iddiann ne tarihi ne de filolojik biç
Ur mas yoktur. 28 Bulletin of the International Comuittee o f historical Sciences, nr. 32.
1836 p. 384. Attöldiye göre Avariar'n siyasi müesseseleriin nkiaf,' Slavlar
içi büyük bir ehemmiyeti hâiz olmutu
içi a büyük bir ehemmiyeti hâiz olmutur.
sonra Rusya'da vc Cenubi ark Avrupa'daki mühür, tehirlerinden ise biraz
sonra bahsedeceiz. Macar hukuk tarihçileri, ilk Macar krallnn
teekkülünü tetkik ederken, Macar devlet doctnne' üzerinde Türk huku kunun te'sirini açkça göstermilerdir ki23, Slav hukuku tarihçileri, ayn telâkkileri Proto - Bulgarlar'da da bulmaktadrlar*9. te, ksaca iaret
ettiimiz bütün bu vakalar, yukar ortazama'da, köklerini maziden alan
kuvvetli Türk hukukî müesseselerini mevcudiyetini, vc bunlarn âir komu
ve tâbi kavimler üzerindeki te’sirini anlatmaa kâfidir sanrz. imdiye kadar
hemen tamâiyle ihmâl edilmi olan Türk hukuk târihi hakknda ciddî tetkiklere balanlrsa, bu miiessesclerin mâhiyeti ve icra ettikleri te'siri derecesi daha sarih olarak anlalacaktr. Ancak, daha imdiden, bu
sraladmz târihi ahadetlere ve yabanc hukuk târihleri tetkikatmdan
çkan, neticelere dayanarak kafiyyetle söy-liyebiliriz ki, Türklcr, slâmiyet
dairesine girdikleri zaman, eski ve kuvvetli bir hukukî kültüre mâliktirler.
IV. Müslüman Türk Devletlerinde Amme Hukuku
Xin. Daha yukar - ortazama'da kuvvetli amme müesseselerine mâlik
olduklarm gördüümüz Türkler, Islâiyeti kabulden sonra müs-lünan
hukuku esaslan üzerinde muhtelif devletler kurdular. Acaba bunlarn amme
müessescleri, umumiyetle iddia edildii gibi, münhasran islâ amme
hukuku esasla üzerine imi dayanmaktadr? Dier bir ifâde ile, bu Türk devletleri, kendilerinden evvelki veya muasrlan olan slâm devletlerinin
mümasil müesseselerini sâdece taklit ile i iktifa etmilerdir? Bu suâlin
cevabn verebilmek için iptida slâ hukuki müesseselerinin ve bilhassa
slâ amme hukukunun mâhiyet ve inkiâfna târihî bakmdan sür'atli bir
göz atmak zanridir.28*30
28 Josepl Deer, 1'Ancienc- Royautö hogoise, P. Nouvclle Rcvue de
Hongrie, Juillet 1834, p. 138-146. Bu mühim makale, müellifin 1934'de Sze- ged'de nerettii Heidnischcs und Christliche in der altungarischen Monarchic
eserinin güzel bir hülasasdr. O, mukayese metodu ile ilk Macar krallnn
esasnda, Türk kültürü dairesindeki bütün kavilerde müterek olan otorite
presibi'ni meydana çkarmtr (aynca bakiniz: Revue historique, toe
CLXXVm. nr. 363, 1836, p. 51-52), Bu hususta tafsilât, yukarda bahsedilen
eserinizdcdh*. 30 Proto-Bulgalar'da memleketin hanedan âzas arasnda taksim edil
mediini kaydeden K. Kadlec, aksi takdirde bunun bütün Türk ubelerinde
müterek bir kaide olan «Hükümdarlk kuvvetinin temerküz ettirilmesi»
(Cocentration) usulüne mugayir olacam söyler (Ayn eser, s. 641.
(Cocentration) usulüne mugayir olacam söyler (Ayn eser, s. 641.
Ffctl denilen slâm hukuku sistemi, meneini dinden almakla beraber, slâmiyet'i» yayld ve yerletii yeni sahalardaki mahallî hukuk
an'acleiin de te'airleri altrnda muhitinjçtimaî-ktisadî zaruretlerine tetâbuk
ederek teekkül etmitir. Emevîler zananmda balya bu nazari Ortodoks
sistematizasyon, bilhassa Abbasîlcr zamannda, onlann sünî mezhebini kuvvetlendirmeyi istihdaf eden siyasi gayelerle yaptklar tevikler ve onu
nazari sahadan adlî tatbikat sahasna geçirmeleri sayesinde, tamamland. Âmme hukuku sahasnda da, filî vaziyeti dinî esaslara balamak gayretiyle,
ilk nazar' constmcton'lar yine bu zaman, da vücûda getirildi. Muahhar
compilateurleri tarihi realiteye liç uy-myan srf nazari ve sistomatik
eserlerinden alnarak Osmanl împa-ratorluu'u son gününe kadar
memleketimizde hukuk tedrisahnu mukaddes esasn tekil eden Fkh'm31
târihî teekkülü, Odokuzuncu asr sonunda bilhassa Schnouck - Hurgaronje
ve Goldzher gibi iki büyük islâmiyatç tarafndan liç olmazsa umumi batiaiyle izah olunmutur31. Onlan takip eden dier âlimlerin mesâisi sayesinde bu târihî inkiâfn mâhiyeti ve bunda müessir olan yabanc hukuk
sistemlerinin
31 Cumhuriyet devrinden evvel, hukuk fakültelerimizle mülkiye inekte, binde’ bu fikh tedrisat (Usûl-i Fkl, Mecelle, Vesâyâ vc Fârâiz, Alkâm- Arazi ve Evkaf Dersleri) tamâiyle ortazana zihniyetiyle, dogmatik ye
teolojik bir ekilde yaplm , muahhar sünnî-hanefi kompil ahirlerin ematik
kadrolarndan kurtularak daha eski hukuki ve târihi kaynaklara kadar çkmak
hatra gelmemi, slâm hukukunun da — âir bu gibi sistemler gibi— târihi bir
teekkül olduu düünülmemi, garptabu* ait yaplan tetkikler, o devrin en
mehur ve modemist hukuk üstad saylanlar arasnda bile tamâiyle meçhul kalmtr. Sawa Paa'nn Etüde sur Is thöorie du doit musulmas, (II vol., Paris 1891 - 98) adl eseri, bu dogmatik, ortodoks zihniyetin bir mahsûlüdür ki, Goldziher vc Sclnouck-Hurgronje'in haldi tenkitlerine uramtr. Tahsilleri itibariyle garp hukuk telâkkileriyle istinas etmeleri icap eden daha sonraki hukukçulanz eserlerinde slâm hukukuna dâir ara sra verilen malûmatn
ve ileri sürülen fikirlerin, eski teolojik medrese telâkkilerinden da çkamamas, anlalamaz bir garibedir M, muahhar Osmanl hukukçuluunun
iflâsna bundan açk bir misal olamaz. te, memleketimizde bir «milli hukuk
meslei» teessüs edememesinin balca âmillerinden biri de budur. 32 Bu hususta umûmî malûmat ve bibliyografya için Ecyclopedie de
I'tslâm'da Goldziher tarafndan yazlan Fkl maddesine (bu kitabn ikinci bölümüne) baknz. Bu âlim ve ondan evvel Schnouck-Hurgroje, slâm nikli kli kayualdann eski ve salam vesikalara istinad ettirdikleri halde, Sawa
Paa, XI.-XV. asrlarda tesbit edilmi ananelere tâbi olmutur. E. Lambert, Roma hukuku tarihinin kaynaklan hakknda bunlarla mukayese edilecek ma hiyette arahnnalar mevcut olmadm iddia etmektedir. (La Fonotion du
droit civil compare, Paris 1903, p. 393-396).
1
Umûui Meseleler/17
te'sir dereceleri yava yava daha iyi anlalmakla beraber, tetkiki icap eden
mes’elcler daha çoktr. Amme hukku sahasnda ise bu tet-kikat henüz pek
iptidaî bir mâhiyette bulunuyor. C. H. Becker'n bâz parlak tecrübelerinden
sonra33, son zamanlarda A. Mez’n Abbâsîler'in ilk asrlanna, G. Demombynes
ve Lv - Provençal'm Endülüs ve imali Afrika slâm devletleriyle Menlkler
împaratoiuu’nun amme müesseselerine ait nerettikleri monografiler34
ehemmiyetle zikre lâyk olmakla beraber, müesseseler târihine ait bu cins
salam travaylar henüz pek azdr35. Maamafil bu mahdut tetkiklerden
çkarlabilecek neticelerden de haberi olnyan, ve târihi realiteyi gösteren târihî kaynaklara deil, sâdece ideal konstrüksiyonlar ifâde eden hukuki metinlere
dayanan bâz müellifler, îslâ hukuku'nun, Atlas kylarndan Çin hudutlarna
kadar, bütün müslüman memleketi erinde hâkim ve deimez bir sistem
olduunu iddia etmektedirler. Bu dar telâkkiye göre, muhtelif slâm
devletlerinin amme müesseseleri, ay esaslar üzerine kurutmu olmak icap
eder; çünkü bunlarn lgslaton faaliyeti slâmî prensiplerle sk skya tahdit
edilmitir; gerçi Hanefî mezhebindeki sthsân (approbation ve Mâliki
mezhebindeki stslâh prensipleri, devletin legislatif otoritesine nazari olarak da
azçok bir serbesti temin eder; ve devlet bu preusipe dayanarak, amme menfaati bahis mevzuu olduu zaman fakîhlerin fcyâs (analogie methodique)ine muhalif
harekette bulunabilir; fakat dini mâliyette yâni tekemmül edemez
(imperfeetible) bir lgslaton için bu serbestinin ne kadar mahdut olaca
meydandadr. te, ekser hukukçularda hâkim olan bu formaliste telâkkiye göre,
îslâ amme müesseseleri bütün, müslüman
33 Onun iki ciltte toplanan muhtelif yazlarna baknz. 34 G. Demombynes, La Syrie & l'öpotjue des mameouks, Paris 1923; Ma-
sâlik el Absâr fi Mamâlik el Amsâr I. rAfriqu3, nois TEgypte, Paris 1927. LeVi - Provençal, I'Espagne musulmane au X eme siecle, institution et vie so-
ciale, Paris, 1932. 35 Muhammed Nâzm'm The life and tines o f Sultan Mahmd o f Gaza
adl eseri, Mahnud devri tekilât hakknda oldukça salam, malûmat verebilir. lshwai Prasad'n A Histoy of tie Qaraunah Turks in ndia, (1936) sm-da da bu
devir amme- hukukunu alâkadar eden ksmlar bulunur. Agha Mal-di Husain'in
Le Gouvemeent du Sultanat de Delili, (Paris 1936) adl kitab çok sathidir. Kimi azçok kymetli ve büyük bir ksm kymetsiz olmak üzre böyle birçok eser
zikroluabilir. Bu mevzulara ait ve daha fazla hukuki mâhiyetteki —Avrupa
hukuk fakültelerinde yaplm — bâz doktora tezleri, her bakmdan çok sathi îr . Meselâ M. Chayga'n, Essai sur llistoie du droit public musulman, (Parts
1984) adl tezi, bu husustaki en mühim tetkikler bile biç bilinmeksizin
yazlmtr.
yazlmtr.
18/islam v» Tiik Hkk Taili
devletlerinde, ayn mene'de çkm yâni birbirinden farksz — yahut pek az
farkl— olmak cab eder ki, bu takdirde nüslüman Türk devletlerinin amine
hukukundaki hususiyetleri aramak mânâsz olur. Yukarda söylediimiz
veçhile (paragraf II) Bsoukdes'm stanbul fethine ve Kanunî Süleyman
zamanna kadar Osmak amme hukukunda liç yenilik olmadn iddia
etmesi, ite böyle bir lojik istidlal mahsûlüdür.
XTV. Târihî zihniyetin asla kabul edeniyecci bu formalist telâkki, slâm
hukukunun tarihî teekkülü hakknda — hattâ imdiye kadar — elde edilmi
neticelerle de liç bir suretle telif edilemez. slâm hu. kuku târihi hakknda
yukarda zikrettiimiz âlimlerin mesâisi sayesinde biliyoruz ki, meneini
Kitap ve'Sibmet'ten — yâni iptidaî Arap örfiyle Hz. Muhammed'in kanun
koyucu alsiyetinden — almakla beraber, bu hukuk, muhtelif yabanc hukuk
sistemlerinden müteessir ol-mu.ve bilhassa Jurspmdence'm yaratc faaliyeti
— slâm hukukundaki tabiriyle içtihâd — sayesinde, o devirlerin ktisadî ve
çtimaî zaruretlerini karlayan geni bir sistem hâlini almtr. Bu sistemi
vücûde getiren unsurlar içinde Kitap ve Sünnet'i hissesi Van Kremer'm çok
zaman evvel söyledii veçhile, ancak yüzde birdir. Buna ramen nazarî sistem
olarak, Fkh, dinî mâhiyetini asla kaybetmemitir. Tatbikata gelince,
Schnock - Hurgronje ve Goldziher târihi delillerle gösterdiler ki slâm' m ilk
patriyarkal devri istisna edilecek olursa, bu nazari ve ideal sistem liçbir'zama
tam olarak tatbik edilememi, Emevî ve Abbasî hükümdarlar birçok defalar
devletçe görülen zaruret karsnda Peygam-ber'in vaz'ettii ahkâma mugayir
hükümler isdânua mecbur kalmlardr. Biz bunu te*yid için, daha patriyarkal
devirde büc, içtimai veya siyasî zaruretler hâsl olduu zaman meselâ Ömer
gibi bir devlet reisinin bile — amme hukukuna ait mes'elelerde — buna
mümasil hareketlerde bulunduunu ilâve edelim36. Emevî hükümdarlar, II.
Ömer' in ksa zaman istisna edilecek olursa,' hareketlerini (fin ahkâiyic
36 Müesseseleri mukayeseli târihi sahasnda XIX. asm en tannm
Mimlerinden saylan Joseph Koliler ile Schouck - Hurgronje ve Goldziher
arasnda slâm hukuk sisteminin tekâmül prosesii hakknda cereyan eden
verg. R. W. 1889 p. 405-423. Bu münâkaalar hakknda izahat için, E. La-
bert'i yukarda zikredilen eserine baknz (p. 378-380). Hakikaten H. Lan n es de söyledii gibi. Man, mevzuu ideal bir hukuk olan speculatif bir
ilim, tanâmiylc skolastik bir Çonstnction haline gelmitir ülslâ, croyaces
et istitutions, Paris 1926, p. 103).
et istitutions, Paris 1926, p. 103).
Umnni Mesel eler/19
te lif eteyi biç düünmemilerdir; ve fkh, onlarn devrinde asla bir misbet
hukuk (droit positiv) kymetini alamyarak daha fada teolo-jik bir spekülasyon
mâhiyetinde kalmtr. Açktan aça teokratik bir ruh ile mücehhez olan
Abbasî devrindedir ki bu nazar hukuk, yava yava geiliyerek ve muhitin
artlarna tetâbuk ederek, resmen «hukukî hayat kaidesi» olarak tannmtr.
Fakat bu devrede bile, sistematik tikh kitaplarnda gördüümüz bütün ahkâmn
fîlen tatbik olunduu zanna dümemelidir. çtimai ve ktisadî zaruretler, iki türlü jurtdcton'un teekkülünü icap etmiti: slâm lukukmu tatbiki ile
mükellef ve devletçe mausup kadlarn er'î kaza (jüridic-tion eclesiasticjue ou
rcligieuse)'sndan baka, yine devletçe masup selâliyettar memurlarn örfî
kaza (juidiction laique)s vard ki, devletin yüksek otoritesinden çkyordu3738.
Ortazaman müsliiman devletlerinde biri cismâî dieri ruhanî mâhiyette olan
bu juridictionlarm s el ahiye t sahalar, birbiriyle münâsebetleri, bunlar tatbika
memur tekilâtlanl mâhiyetleri, muhtelif zaman ve mekânlarda türlü türlü
ekiller alntr ki, burada, müstakil bir tetkik mevzuu olan bu mes’eleden
bahsetniye imkân ve lüzum yoktur. slâm memleketlerinde XIX. asrda —
birbirinden faildi âmiller le'siriyle— Avrupa hukuku te'siri balamadan evvel
de bu iki cins kazâ'nn birbirinin yauda devam ettiini görürüz3*.
XV. Makûs fikirlere ramen, slâm devletlerinin daha ilk asrlar-daberi
oldukça geni bir legislaton faaliyeti gösterdikleri, yukanki izahattan
anlalyor. Hârici tesirlere daha çok mâruz olan ve devlet irâdesinin daha çok
istimalini icap ettiren amme hukuku sahasnda ise bu faaliyetin daha kuvvetli
olmas pek tabiîdir. Küçük slâm cemaati (communaute) Eevî sülâlesinin
idaresi altnda geni bir imparatorluk eklinde inkiaf ettikten sonra, bedevi
an'anelerinin imparatorluk müesseselerii kuracak bir hukukî kifayet
göstereyecei muhakkakt. Sukutuna kadar trbal mâhiyetini muhafaza eden
bu devlet, merkezî idaresini, Suriye'deki Bizans hukukî an'anelerine göre
tanzim etmi, daha dorusu, eski idare makinesini ayc alp kullanmt.
Msr, Mezopotamya, Iran gibi eski bir kültüre mâlik sahalarda da, Islâm
futîhatn-
37 E. Labert, Ayn eser, s. 387. -Goldziler'in Ecycl. de rtslam'dakl
Fkl maddesi - A. Mez, Die Renaissance des slâm, 1922, kadlk hakkndaki bahse baknz.
38 E. Lanbert, Ayn eser, p. 357-358. -Seyyed Tagl Nasr, Essal sûr
Ilistoire du droit persa, Paris 1933, p. 227. - Joscph Karst, Codc geogien du
Rol Vokhtag VI, Strasbourg 1934, p. 49.
dan evvelki müesseseler devam ediyordu. Meselâ vergiler, mahallî idare
tekilât, fetihten evvelki gibi idi39, slâm ordulan, husûsî karargâhlarnda,
dahilî.ve haricî emniyeti muhafaza ediyor, ve merkezî idare mümessili,
vergileri am'a göndermekle iktifa eyliyordu. Ancak Abbasi imparatorluu'nm kuruluundan sonradr ki, Sâsâî an'aneleinin de büyük
te’sii altnda, îslâm amme müesseselerini salam bir tarzda teekküle
baladm görüyoruz. Merkezî idare ve vilâyetler tekilât, askerî tekilât, adlî
tekilât, mâlî tekilât viicûde getiriliyor.; amme hizmetlerinin vazife ve
salâhiyetleri tesbit olunuyor; hulâsa idare makinesi muntazam bir tarzda
kuruluyor. Badad saray, Sâsâî ve Bizans saraylar önck tutularak, bütii
debdebe ve ihtiâmiyle, en ince noktalara kadar düünülmü teifat
kaideleriyle, hukukî, sebolleriyle teessüs ediyor. îslâm dinî hukukunun —
tabii sümi eklinin — sste-matzasyonyle henzamâ olan bu lejislasyon
faaliyeti, Abbasî hükümdarlarm, onlara menyyet verdirmek — amme
üesseselerini liç olmazsa nazarî olarak dinî hukuk ile te li f etmek — için
hukukçular tc-vka sevkediyor: Ebû YCsf, Hâriinü'r-Reid'ta, El-Hassâf ise
El-Mel-di'ni eniriyle amme hukukuna dâir eserlerini yazyorlar: ve bu cins
eserler yava yava çoalyor. Abbasî hüküdarlannn bu gayretini tabii görmek icap eder: çünkü onlar kendilerini yalnz bir imparatorluun
cisnânî hükümdar deil, islâ ümmetinin (Eglse) ruhanî reisi, yâni bir
souverampontfe addetmektedirler ki, asl îslâm zihniyetine yabanc olan çifte
hâkimiyet mefhumunun Bizans ve îra müesscsclerindcn uursuz bir ekilde
alndn G. Demombynes hakl olarak söylemektedir4041. Muahharc
Mdverdi'in El - Ahkâm 's - Sdtânvyye adl mehur eserinde sistemaüze
edilmi olan îslâm amme hukuku da, o ematik ekli altnda, tamâmiyle nazari
ve ideal bir constncton'dm baka bir ey deildir; ve târihî realite ile alâkas da, zamanndaki filî vaziyeti er! esaslarla telife çalmasna ramen, çok
azdr”. Nitekim
39 Corci Zeydân'm Medeniyyet-i Islâiyye Târilfhe baknz. 40 Gaudefroy-Dcnombynes, Les hstitutions musulmanes, Paris 1921, t».
168. 41 M. 1058'dc Mâverdi, slâm Ümmetini, siyasi bakmdan da bir5 vahdet
gibj telâkki ederek bu ideal devletin idare çailanm, faaliyet tarzm, varidat ve
masarifinin tahsil ve sarf ekillerini izaha çalmaktadtf. Hâlbuki o srada
slâm âlemi muhtelif devletlere aynlm, ve daha asrlardanbert siyas bir
Umûmî Mcseleler/21
îbn Haldun gibi nafiz görülü bâz mütefekkirler, daha asrlarca evvel, bütün bu
gibi gayretlere ramen, bir takm Abbasî müesseselerinin, hukuk
nazariyecileiin göstermek istedikleri gibi dinî mene’dcn deil, yabanc
kültürler'de geldiini görmülerdi0. Maamafih, menei 11e olursa olsun, bu
büyük imparatorluun amme müesseseleri mühim bir inkiaf göstermi ve
ondan ayrlan parçalar üzerinde kurulan muhtelif devletler için de bir iptidaî
kadro vazifesi görmütür. Bundan dolay, ortazaan müslünan Türk
devletlerinin amme müessesclcrini' tetkik ederken, Abbasîlerin mümasil
müesseselerini dâima göz önünde bulundurmak, aradaki benzeyi ve ayrllar
tebarüz ettirmek için, bjr zannettir. Yalnz, bu tetkiki yaparken, Abbasî mü esseselerinin târihî teekkülünü ve ileyi tarzn, târihî usûl ile, reali-te'de
olduu gibi tesbit etmek ve hukukî mebâlann ideâl ve nazari
konstruksiyonlana aldanmamak lâzmgeldiini asla unutmamaldr.
XVI. slâm hukuku ve bilhassa amme müesseseleri haklundaki bu umûmî
mülâhazalardan sonra, müslünan Türk devletlerinin erî hukuk halicindeki legislatif faaliyetleri ve bilhassa, siyasî ve idari müesselerini knarken
Müslümanlktan evvelki hukukî an'anclcrden ne dereceye kadar müteessir
olduklarn en umûmî latlariyle aataabi-liriz. Abbâsîlerin ilk devirlerinde
imparatorluun en yüksek mevkilerine yükselen bâz Türk eflerinin ve daha
sonra Türk emîrül-ümerâlanmn, erî hukuktan ziyâde devletin hâkim
otoritesinden doan lâik hukuk'a kymet verdiklerini gösteren bâz deliller
vardr: Msr'da Tolunlular sülâlesinin müessisi olan Alued b. Tolun
zamannda, cismaî mahkemeler, ikame edilen dâvalar o kadar âdilâne
hallederdi ki, kadca liç kimse müracaat etmezdi; bu suretle Msr'a yedi sene
kad tâyin olunmamt4'. Bunu, Türk devlet adamlarnn psikolojik bir
hususiyeti addedebiliriz. Bu itibar ile manâl olmakla beraber ferdî mâhiyette
kalan bu hâdiseleri bir tarafa brakarak, slâm imparatorluumun ark saha
larnda kurulan devletlerin müesseselcindeki Türk te'sirlerini en umûmî bir
ekilde ve hiç tafsilâta girmeksizin gözden geçirelim.
verdlîi bu nazari ve ideal sistemiyle anlamaa ve izaha çalmak, târihi
zihniyetle taban tabana zd bir hareket olur. Bu devirdeki slâm devletlerinin
dier devletlerle ve teb'alariyle münâsebetlerini tanzim eden nüsbet hukuk
kaidelerini dorudan doruya târihi vesikalardan çkarmak lâzmdr. Mâvcrdiîin bu nazari ve ideal sistemi, dini prensiplere dayand cihetle, o
devir ve daha somaki devirler legislateurîeri için sâdece mânevi bir nüfuza
mâlikdi. 42 îb Haldûn.Mukaddime, Arabca metin, c. I, s.' 208. 43 A. M Die Renaissance des Islâms, 1922 Kadlar hakk daki ksm.
Eski Türk idare a'anelerinin te’siierini, Sâmânîler'ûe ve bilhassa onlarn
ordu tekilâtnda gömlekteyiz; lâkin bu da son hükümdarlar zamauuda yâni orduda Türk unsurunun ehemmiyeti sttktan sonra olmutur’1"*'. slâm
fütuhatndan evvel asrlarca Kök-Türk hâkimiyeti altnda kalan Mâverâü'a- Nelr'de, onlan idâi a'ailelerinden birtakm bakiyyeler kalmas tabiî olmakla beraber, Sâmâî tekilâtnda bu izlere pek tesadüf olunmuyor.
Sâmânîler'i ksmen Tâbiri ve Saffârîlcr vâs-tasiyle ve ksmen de dorudan
doruya Abbasî tekilâtn iktibas ve taklit etmeleri bu hususta müessir
olmutur. Gazneller'e gelince, iptida Sânânîler'e tâbi bir devlet olarak
kurulmakla beraber, vaktiyle asrlarca Eftalit împaratorluu'nun hâkimiyeti
altnda kalm kesif Tiik m-surlariylc meskûn sahalan da kendisine ilhak
suretiyle inkiâf eden bu împaratorhk’ta, Türk hükümet ananelerinin
te'sirlerini daha kuvvetli olarak görmek mümkündür. Gerçi, mutaassp bir
Sünnîlik siyâseti takip eden ve Badad saray ile çok samimî münâsebetlerde bulunan bu devlet, amme müesseselerini Abbasî - Sâmâî
modeline göre, tanzim etmekle beraber, ordu tekilâtnda, rütbe ve
meinuriyet adlarnda, bilhassa Türk kabileleriyle olan hukukî
münâsebetlerinde, Kök-Türk ve Eftalit hukukî an’anelerinden de müteessir
olmutur. O devre ait Arap ve Fars diliyle yazlm mebâlarda, ekseriyetle
arapça ve far s çay a mütercem ekiller altnda büe, eski Türk Ttnlature'üniln
bakiyy el erini görmek kabildir; bu menbâlann, imdiye kadar hiç
düünülmemi olan bil bakmdan sk bir tetkiki, bu hususda, tam
olmamakla beraber az çok müspet neticeler verebilir’*'5. Gazeli hükümdarlarnn, slâmî siyâsetlerine ramen, devlet otoritesini ve
lâgstlatf 'kuvvetlerini dâima kullandklar, mâlî siyâsetlerinde fkh'm
tahdidi hükümlerine liç ald-myarak örfi tekâlif koyduklar, kadlann
dmî jundcton'u hâricinde devlet organlarnn örfî jüri dtctioul anm mevcudiyeti, Türk kabileleri arasnda er*! deil örfî hukukun hâkim
olduu, hülâsa, nazarî slâm hukukunun liç bir suretle tecviz edeiyecei birçok eylerin Gazeli mparatorluumda kuvvetle yaad muhakkaktr’*"'.444546
44 M. Fuad Köprülü, Türkiye Târihi, 1922, s. 86. 45 Birkaç misâl : Gaznelilere ait fârisi metinlerde bir takm me'muri-
yet isimlerinin banda geçen farsca buzurg kelimesi, Türk unvanlarnda
çok geçen ulug tâbirinin karldr, yine farsoa Sipebsâlâr, tiirkçe Sii-ba mukabilidir- Eftalitler'deki Tgin gibi eski Türk unvanlar bunlarda da var dr. Bu devre âit târihî kaynaklarla edebî eserlerin sk bir tetkiki daha bu
gibi birçok misâller verebilir. 46 Sonraki slâm müelliflerinin «ideal bir müslüman hiikümdan» gibi
gösterdikleri ve eriate riâyatkârh baklanda türlü efsâneler rivayet et-
Umumi Meselcler/23
XVII. Eski Türk hükümet a'acl erinin te'sirini, en açk ve kuvvetli
ekilde, Kardhanhlar devletinin amme müesscseleide görmek kabildir, tik
kurulu safhalar hakknda tâilü kaynaklanl hiçbir sail malumat vermedikleri bu devlet, dorudan doruya Kök-Türk ve Uygur siyâsî ve idari an'anelerini devam ettiren bir teekküldür ki, muahha-ren hükümdarn ve
tebeasmn slâm dinini kabul etmeleri üzerine, yava yava amine
müesseselerin de slâm prensiplerine uydurmaya ve ve bir slâmî devlet
mâhiyetini almaya çalmtr. Karalanllar devletinin amme müesseselerine
ait elimizde bulunan vesikalar, ancak XI. asm son yarna yâni bu devletin
Mâverâü'n-Nclr'i zaptettikten ve en arkî sahalarna kadar kuvvetli bir slâm
te'siri altnda kaldktan sonraki devresine aittir*7. Fakat buna ramen, amme
hukukuna ait birtakm esasî prensiplerde, saray tekilâti'nda, orduda ve
idâre'de, vergilerde ve me'muriyet isinlerin'de, adlî mekaizma'da, baz hukukî senboller’de, hülâsa hukuki hayâtn bütün tezahürlerinde Kök-Türk
ve Uygur devletlerinden kalm hukuki müesseseler’in — ksmen muahhar
devirlerinde slâm dini te'siri altnda bâz tahavvüllere uramakla beraber —
devam edip gittiini görüyoruz48. Dmîjndcton
tikleri Sultan Malmud, üphesiz büyük bir devlet adam ve bir legislateur idi;
vergi vaz' ve tahsili hususunda tamâmiyle örfî hareket ettii gibi, devlet
otoritesini asla- dini kaidelerle tahdid ettirmiyor, dini, sâdece, emperyalist
siyâsetine bir vâsta olarak kullanyordu. Gazneli târihinde buna ait bir çok
misâller vardr. Devletin resmî kronikcileri olmakla beraber Utbî ve Beyhakî bu gibi.eyleri yazmakta bar mahzur görmemii erdir.
47 Bu devre âtiye en mühim iki menba, Kutadgu Bilig ile Dîvânü-
Liigâti't-Türk'dür ki, her ikisi de XI. asn ikinci yansnda yazlmtr; ve her
ikisinde de kuvvetli îslân te’siri göze çarpar. Sâdece bir malzeme kitab olan
birinci eser için bu bir kusur tekil etmez; fakat, srf ideolojik bir eser olan
Kutadgu Bilig'i o devrin —ve lattâ slâm'dan evvelki devirlerin— hukukî telâkkilerini gösteren bir kaynak gibi mütalâa edenler tamâmiyle
yanlmaktadrlar. Bir bn Sina akirdi tarafndan Aristo felsefesine göre
yazlm olan bu eserde Tiirklere has ahlâki ve hukuki telâkkiler çok azdr:
orada kadn hakkmdaki telâkkinin asl Türk telâkkisine ne kadar zd oldu unu vaktiyle göstermitim. (Türk Edebiyat Tarihi, 1928 s. 197). Bu eserden, yalnz, rütbe ve memuriyet isimleri ile o devir Kâgar Türk cemiyetinin iç timai tekâmül derecesini yâni muhtelif çtimaî tabakalan anlamak bakmn dan, büyük nikyasda istifâde olunabilir. Yoksa bu ideolojik edebî eserden o
devir Türklerine hâs hukuki telâkkiler -çkanaa çalmak, eserin hakikî mâhiyetini anlamamak demektir, ve târihi zihniyete tamâmiyle mugayirdir.
48 Buna ait misâller o kadar çok ve o kadar barizdir ki, burada onlardan
bahse lüzum gönüyouz. Karalanllar devri - Türk müesseseleri hakknda
hazrladmz bir tetkikte bütün bu nes'eleler tahlili bir surette izah
edilmitir.
edilmitir.
hâricinde, devletin örfi juridcton'u bunlarda da mevcuttu. XI. asrda bu
devletin — Tiyeua dalanln ötesindeki — arkî ksmlanda bulunan
iktisadi - kültürel I büyük merkezlerinde tslâm dillinin kuvvetle yerlemi
olduu, buralardaki medreselerin büyük faaliyetle îslâm kültürünü
yaymaya çalt malûmdur; fakat buna ramen, kuvvetli köklere mâlik
olan eski amme müesseselerinin — liç olmazsa büyük bir ksnnmn — yeni din tarafndan birdenbire sökülüp at-lamad, ve olann ancak dâhili bir
tekâmül neticesinde yava yava îslâni nazariyelerle te li f edilebildii göze
çarpmaktadr. Karahan-hlarTn Semerkad’ payitaht edinen Garp
ûbesi’ndc, corafî artlanl dourduu kültürel münâsebetler, Islâm
hukukunun burada daha çabuk ve kuvvetli bir te'sirini intâc etmitir, fakat Kâgar ve Balasa-gu'daki ark ubesi'nde, bu Îslâî te'sir, üphesiz daha
tedricî olmutur ki, yine bunu da corafi artlarn kültürel neticeleriyle izah
edebiliriz. slâmiyet! kabul etmemi arkî-Asya kavimi erine kar îslâ âleminin ark hudutlam müdafaa eden arkî Karahahlar'da, dinî hislerin
çok samimî, çok canl ve kuvvetli olduu malûmdur; fakat buna ramen, slâmî bir cila altmda, eski hukukî ariahelerin devam edip gitmesi de pek
tabiî idi. te bundan dolay bu devir, bu transtton devri, ortazama Türk
hukuku târilinin her bakmdan çok mühim bir safhasn tekil eder.
XVII. Maamâfih Türk müesseseleri târihiiih en mühim devri, bu
müesseselerin slâm kültürü dairesindeki kavimler üzerinde bariz te'-sirler
brakmas bakmndan da, üphesiz, Büyük Selçuklu imparatorluu devlidir. Karahanllar, corafi mevkilerinin de tesiriyle, ortazama saik târihinde
siyâsi bakmdan büyük bir rol oynayamadklar gibi, Türk hükümet an'anelerini baka müslüman kavimi ere vermek hususunda da pek müessir
olmamlard. Hâlbuki, Abbasî halifelerini maddî hâkimiyetleri altna
aldktan sonra, Msr ve Suriye gibi û Fâttmî hahfelerinin nüfuz sahalan
ve imalî Afrika müstesna olmak üzere, Ya-kra-ark tslâ dünyâsnn
hegemonyasn ele geçirmi olan Selçuklu mparatorluu, siyâsî te'siriyle
mütenâsip olarak, hukuki kültür bakmndan da geni ve devaml bir nüfuz
icrasma muvaffak oldu. XL asr sonlarnda muntazam bir hükümet cihazna, idari ve mâlî mütekemmil tekilâta, ve muntazam bir askerî kuvvete mâlik
olarak gördüümüz bu büyük imparatorluun hukukî estifeyralantoy men e Terinden balyarak muhtelif tekâmül safhalannda - yâni imparatorluun
merkezî nüfuzu mahvolduktan senra ona vâris olan muhtelif devletlerde
nasl devam ettiklerini - takip edecek olursak, bunu ol-.
dukça açk olarak görebiliriz. Bu mulâk, mes'elelcr hakknda imdiden kati hükümler kabil olmamakla beraber, Selçuklu müesseselerinin muhtelif hukukî menelerden geldii muhakkaktr: Gazncliler tekilât vâstasiylc
intikal eden Abbâsî-Sâmânî an'anelcri, Gazncliler ve Karal anllar1dan intikal eden Ef tolit, Kök - Türk ve Uygur an'aneleri, ve nihayet imparatorluun asl
kurucusu olan Ouzlar'm kabile an'aneleri; ite bütün bu muhtelif hukukî unsurlarn birbiriyle katmasdr ki, Selçuklu müesseseleri dediimiz
complexus'\ vücûdc getirmitir. Bu müesseselerden herhangi birinin
mene'inde nasl bir unsurun daha hâkim bulunduu ve muahhar tekâmül safhalarnda — u veya bu artlar altnda — daha baka ne gibi unsurlarn
müessir olduu, ancak uzun tahlil ve mukayeseler neticesinde tespit
olunabilir; fakat imdiden söyliyebiliriz ki, Selçuklu mparatorluu'nm ilk
devirlerinde Türk hususiyetleri pek barizdir hâkimiyet telâkklsi'nde4' ve
senbolleri'nde50, hükümdarlar tarafndan verilmesi ûtad umûmî ziyafetler
gibi dinî mee'den gelip hukukî bir mâhiyet aln bâz âdetlerde", rütbe ve
mc'murfyet isîmleri'nde, askerî tekilât'ta Kar ahardlar'da gördüümüz
hükümet an’aneleriylc, tnbal mâhiyette Ouz aria-40***********
40 Selçuklularda hâkimiyet telâkkisinin daha Turul Bey zamannda geçirdii sür'atl tekamül, birdenbire kurulan devletin çok çabuk bir imparatorluk haline
geçmesinden ilan gelmitir TürM bakmlardan büyük bir ehemmiyeti olan bu
mes’ele, Türkler'de Hâkimiyet Telâkkisinin Tekâmülü hakkmdak esenmzdedr [Bu
kitap yaynlanmamtr. 1 50 imdiye kadar ne tarihi, ne hukuki bakmlardan tetkik edilmi olan bu
hukukî senboller mes'elesnin, hukuk tarihi bakmndan büyük bir ehemmiyeti, vardr Selçuklular1da gördüümüz hâkimiyet senbollernn büyük bir