m. Şükrü hanioğlu - doktor abdullah cevdet ve dönemi

455

Upload: murat-akayalp

Post on 09-Dec-2015

508 views

Category:

Documents


131 download

DESCRIPTION

M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet ve Dönemi.pdf

TRANSCRIPT

Page 1: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 2: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

BİR SİYASAL DÜŞÜNÜR OLARAK

v e

DÖNEMİ Dr. M. Şükrü HANÎOĞLU

«PHİI Ankara Cad. No. 46

SÎRKECî - İSTANBUL Tel : 26 49 84 . 27 83 32

Page 3: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

Doktor Abdullah Cevdet ve Dönemi Emek Matbaacılık tesislerinde hazırlamnıştır.

Page 4: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

İşletme ve İktisat Serisi No. 3

En büyük çabalarını eğitimim için harcayan Annem ve Babam; Nükhet ve Abdullah Hanioğlu'na

Page 5: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 6: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

«...Bir ahali içinde, vasati mikdarın fevkinde bir mikdar-ı istiab-ı kıh-fiyeye malik bir çok efradın bulunması, o ahalinin terakkiyat ve temed-dünce itlâsını temin eden hususât-ı tabiîye ve müsaidedendir,..»

«...Avamın istihsâl-i hakka muktedir olması, havasın iltizam-ı hakka — her ne suretle olursa olsun— mecbur bulunması, kâbe-i âmâlimizin esas-ı lâyetegayyerini teşkil eden —iki emel— işte bunlardan ibaretdir...»

«...Umum, tedkikat ve tefahhusât-ı fenniye icrasına teşebbüs edecek bir hâl-ü-mertebede değildir. Lâkin umumun saha-i idrak ve incizâbma girebilen diğer bir emel-i ulvî, bir canâ-i ma'nevî vardır, ki o da ıslahât-ı içtimaiye emeli, cemiyat-ı beşeriye-i hazıradaki müşak-ü-nifakı ta'dil ve ıslâh etmek fikridir. Bu fikr-ü-emel ise bütün sefaletler, ıztırablar, adalet-sizlikler ortadan kalkmadıkça sönmek, tükenmek bilmeyecekdir...»

Abdullah CEVDET

Page 7: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 8: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

SUNUŞ

On beş yıl önce yaptığım bir çalışmanın önsözünde «Cumhuriyetin getirdiği yenilikleri inkâr etmemekle birlikte, onun tarihî bir boşluk için-de doğmadığını da itiraf etmek .gerekir. Diğer bir deyimle, başarı ile so-nuçlanan bir ulusal kurtuluş direnişinin ve Cumhuriyetin kurulmasına yol açan gelişmelerin kökenlerini Osmanlı toplumunda aramamız zorun-ludur.» demiştim.

Benzeri görüşlerin çok sayıda sosyal bilimci tarafından paylaşıldığı, son yıllarda Osmanlı tarihine dönük incelemelerin hızla çoğalmasından anlaşılıyor. Cumhuriyetle ondan önceki dönem arasındaki kopukluğu gi-dermeyi ve toplumsal-siyasal değişmenin Bazen yavaş seyreden bazen hız-lanan, bazen, patlamalara . dönüşen bir sürekliliği içerdiğini açıklamayı amaçlayan yaklaşımlar , çeşitli çalışmalarda kendilerini belli etmeğe baş-lamış bulunuyor. . . . _ Yakın tarihimizi anlamlandırmaya yönelen çalışmalar iki ayrı yönde gelişme göstermişlerdir. Bazı araştırmalar, daha çok- tarihimizi açıklayabi-leceğini düşündükleri ve evrensel içerikli olduğunu ileri sürdükleri ku-ramsal - çerçeveler- üzerinde durmuşlardır. Bu yaklaşım salt belgelerden kaynaklanan bilgilerin kendi başlarına bir anlam taşımadığı-, bunları bir bütün içine oturtmak için, o bütün hakkında da bilgimiz olması gerekti-ği ölçüsünde yerinde bulunabilir. Ancak, bilgi eksikliği ve yetersizliğine rağmen önerilen kuramsal çerçeveler, bizzat sosyal gerçekliğin anlamlan-dırılmasmda bir engel de teşkil edebilirler. İki tür engelden söz etmemiz mümkündür. İlkin bilimsel şüphecilikten arınmış olarak bir kuramsal çer-çeveye bağlanmak, bizzat araştırma arzusunu körletici bir sonuç doğur-maktadır. Kuramsal çerçevenin herşeyi açıklayabildiğine inanıldığı oran-da, yeni araştırmaların boşuna bir çaba olarak algılanması ve dolayısıyla bilimsel bir rehavete düşülmesi kolaylaşmaktadır.

İkinci olarak, benimsenen kuramsal çerçeveye aşırı bir güvenle bağ-lanmak, yeni edinilen bilgilerin ancak o çerçeveye uyması durumunda ya-rarlı olabildikleri tavrım doğurabilmektedir. Böylelikle açıklama gücü za-yıf da olsa, kuramsal çerçevenin değiştirilmesi, yerini bir yenisinin alma-sı olasılığı zayıflamaktadır. Son yıllarda yayınlanan çalışmaların azımsa-

Page 9: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

X

namayacak bir bölümünün ikinci el kaynaklara dayanılarak hazırlanmış olması, başvurulan yapıtların önemli bir kısmının Batı ülkelerinde yayın-lanmış genel kuram düzeyinde çalışmalar olması, çalışmayı yapanların' inceledikleri dönemdeki yazılan Türkçe yapıtlar ve belgeleri okuyabilecek becerilerle donatılmamış bulunmaları, salt kuramsal çerçeveyi vurgulayan çalışmalara ilişkin endişelerin yerinde olabileceğini düşündürmektedir.

Çalışmaların ikinci bir kısmı ise daha çok belgelerin aktarılması ni-teliğindedir. Bu tür çalışmalar, geliştirilebilecek bir kavramsal çerçeveye dayanak teşkil edebilirler, ancak kendi başlarına bir açıklama gücüne sa-hip değildirler. Tarihimizi anlamlandırmak için eldeki somut bilgilerin da-ha genel bir olayla ilişkilendirilmesi, geçici de olsa bir açıklama çerçeve-sine oturtulması gerekmektedir. Bilgi yalın haliyle, şüphesiz, anlam içer-memektedir.

Dr. Şükrü Hanioğlu'nun «Dr. Abdullah Cevdet ve Dönemi» isimli araş-tırması yukardaki açıklamaların ışığı altında özel bir önem taşımaktadır. Dr. Hanioğlu bir yandan tamamen birincil kaynakları inceleyerek yeni bilgilere kavuşmamızı sağlamış, diğer yandan bu bilgileri bir bütünün par-çaları olduğunun bilincinde olarak, anlamlı bir çerçeveye oturtabilmiş tir. Bu nitelikleriyle elimizde örnek bir inceleme bulunduğunu belirtmemiz gerekmektedir.

Çalışma, bir düşünürün düşüncelerini incelemeyi amaçlarken, düşün-cenin içinde oluştuğu bağlamdan soyutlanamayacağmı da göstermekte ve düşünce-bağlam etkileşimini başarıyla sergilemektedir. Dolayısıyla, çalış-mayı okuyanlar, Dr. Abdullah Cevdet Bey'in yaşamı ve düşüncesi dışın-da, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemini de yakından tanımak ola-nağı bulacaklardır.

Dr. Şükrü Hanioğlu'nun bu yapıtını gelecekteki başarılı çalışmaları-nın bir habercisi sayıyorum.

Prof. Dr. İlter TURAN

Page 10: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

Ö N S Ö Z

Bu çalışma, 1977 -1981 yılları arasında yürütülen araştırma so-nucunda İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültesine sunulan doktora tezimdir. Çalışmanın çeşitli bölümlerinde açıklandığı gibi temel ama-cı da siyasal ve toplumsal tarihimizin yakın fakat bilimsel olarak ol-dukça sınırlı araştırılmış bir dönemini bu dönemin en önemli siyasal düşünürlerinden birisinin yardımıyla incelemektir.

Bu yönde bir araştırma yapmak ve bizzat araştırma konusu Prof. Dr. liter Turan'm önerisiyle gerçekleştirilmiştir. Bu açıdan araştırma bir ölçüde doğuşunu kendisine borçludur. Bunun yanısıra Sayın Tu-ran, tez yöneticisi olarak sürekli beraber çalışmamız esnasında ken-disine verdiğim taslakları en ince 'ayrıntılarına kadar incelemiş ve çok yararlı önerilerde bulunmuştur. Bunun için kendisine ayrıca te-şekkür borçluyum. Bu çok değerli yardımın yanında bu konulardaki araştırmaları bilimsel olarak ülkemizde başlatanların başında gelen Sayın Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya aynı şekilde tezi en ince ayrın-tılarına kadar incelemiş, ilginç ve çok yararlı eleştirilerde bulunmuş-tur. Gerek bu ilgisinden ve gerekse dikkatimi konu ile ilgili pek çok noktaya çekmesinden dolayı Sayın Tunaya'ya ayrıca teşekkür ede-rim.

Abdullah Cevdet ve dönemi ile ilgili araştırmanın başından iti-baren kendisiyle temas kurduğum Abdullah Cevdet Bey'in kızı Sayın Gül Karlıdağ da büyük bir itina ile sakladığı evrakları bana vererek araştırmanın pek çok yönünün eksik kalmasını önlemiştir. Şurası muhakkaktır ki Sayın Gül Karlıdağ'm yardımları ve mevcut dokü-manları istifademe sunarken tam bir objektiflik içinde olması saye-sinde çalışma mevcut seviyesine erişebilmiştir.

Araştırmanın genellikle ilk elden kaynaklara dayanılarak yapıl-ması doğal olarak pek çok zorluğu da beraberinde getirmiştir. Bun-lardan en önemlisi isviçre Polis Arşivlerinde Abdullah Cevdet'e ait olan dosyanın incelenmesi konusunda olmuş; dönemin Dışişleri Ba-kam Sayın Gündüz Ökçün'ün yardımları ve İsviçre Konfederasyon Başsavcısı Sayın I. Rudolph Gerber ve Cenevre Polis Müdüriyeti ikin-

Page 11: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

XII

ci sekreteri Sayın J. J. Rasca'mn anlayış ve özel izinleri ile gerekli dokümanlar incelenebilmiştir. Gene Londra Büyükelçiliği Arşivinde-ki dokümanlardan istifade edilinebilmesi dönemin Dışişleri Bakanı Sayın Hayrettin Erkmen'in büyük ilgi ve yardımıyla gerçekleşebil-miştir. Bu çok değerli yardımların yanısıra araştırma yapılan tüm arşivlerin değerli yöneticilerinin gösterdikleri ilgiye ayrıca teşekkür ederim. Bunların yanısıra Başbakanlık Arşivindeki çalışmalarım sı-rasında değerli araştırıcı Hayri Mutluçağ geniş bilgisi ile pek çok noktaya dikkatimi çekmiştir ve değerli arşiv mensupları, Necati Ak-taş ve Abdullah Vanlıoğlu çok kıymetli yardımlarını esirgememişler-dir, kendilerine müteşekkirim. Ayrıca İngiliz Dışişleri Arşivinden tes-pit ettiğim bazı belgelerin getirilmesi konusunda University of Con-necticut Tarih Bölümü Profesörlerinden Howard Reed aracılık etmiş-tir. Yardımlarından dolayı kendisine teşekkür borçluyum.

Bu çok değerli yardımların yanısıra çalışma, Prof. Dr. İlter Tu-ran, Prof. Dr. Esat Çam, Prof. Dr. Metin Kutal, Prof. Dr. Erdoğan Al-kin, Doç. Dr. Toktamış Ateş'ten oluşan tez jürisince incelenmiş ve yapıcı önerilerde bulunulmuştur. Jürideki bu görevi dışında S ay m Ateş, tezi ayrıca incelemiş ve eleştirilerde bulunmuştur.

Ayrıca kitabın basımına izin veren î. Ü. İktisat Fakültesi Yöne-tim Kurulu üyelerine ve çalışmamı daha geniş bir bilimsel araştırı-cı grubuna iletme imkânını sağlayan Üçdal Neşriyat'm sahip ve yöne-ticisi Sayın Mümin Çevik'e ve başta Fuad Onuk olmak üzere Emek matbaasının değerli personeline teşekkürü bir borç bilirim. Ancak tüm bu yardımlara içtenlikle teşekkür etmekle birlikte eserin tüm hatalarından benim sorumlu olacağım doğaldır.

M. Şükrü Hanioğiu Erenköy - 1Ö81

Page 12: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

İ Ç İ N D E K İ L E R

Prof. Dr. liter Turan'm önsözü, s. IX - X. Ö N S Ö Z , s. XI - XII.

I. GÎRİŞ : s., 1-3.

II. öĞîtENCÎIvîK DÖNEMİNDE DÜŞÜNCE AKIMLARI VE SİYASAJL FAALİ-YET : İlk öğrenim ve aile çevresi, s. 5-6, Batı tipi bir eğitim kurumu olarak Mek-teb-i Tıbbiye, s. 6-9, Biyolojik M ate r y alizmin tıbbiyeliler üzerindeki tesiri, s. 9-14, Toplumsal ilerleme aracı olarak islâm Dini, s. 14-15, Sosyal Dar-winism'e duyulan ilg"i, s. 15-16, Tıbbiyelilerdeki. «Ğlite» fikri ve bu alandaki biyolojik tercihleri, s. 16-18, Tıbbiyelilerde objektif olma arzusu, s. 18-22, Popülizmin siyasal muhalefetin oluşumundaki etkisi, s. 23-24, Yeni Osman-lıların etkileri, s. 25, «İttihad-ı Osmanî Cemiyeti» nın kuruluşu ve ilk faa-liyetleri, s. 25-28/

III. JÖN TÜFvS HAREKETİ - SİYASAL ÖRGÜTLENME : Yurt içinde siyasal muhalefet, s. 29-30, 1896 da Jön Türk hareketinin du-rumu, s. 31-34, Jön Türklerin Cenevre Şubesi, s. 34, «Osmanlı» nın yayın faa-liyetine başlaması, s. 34-36, Ahmed Rıza ve Paris Şubesi ile olan ilişkiler, s. 36, Sarayla yürütülen pazarlıklar, s. 37-38, Reşadiye Komitesi, s. 38', Ce-nevre grubunun 1899 anlaşması, s, 39-40, «Osmanlı» nm yeni faaliyet döne-mi,. s. 40-41, Damad Mahmud Paşa ve oğullarının harekete katılmaları, s. 42, «Osmanlı» nın ingiltere'deki faaliyeti, s. 43, Abdullah Cevdet'in 1902'ye kadar olan faaliyetleri, s. 44, (1902) Kongresi ve Jön Türk hareketi üzerin-deki etkileri, s. 44-46, «Osmanlı» nın yönetimindeki değişiklik, s. 46, Abdul-lah Cevdet'in yeniden -açık olarak harekete katılışı, s. 47-48, «Osmanlı» nm tekrar Abdullah Cevdet'in yönetiminde yayın yaşamını sürmesi, s. 49, «Os-rrmıılı îttihad ve inkılâb Cemiyeti», s. 50, Abdullah Cevdet'in İsviçre'den sı-nırdışı edilmesi, s. 51-54, «îçtihad» ve Abdullah Cevdet'in Mısır'daki faaliye-ti, 5. 54-58, Jön Türk hareketinin sonlarında, Abdullah Cevdet, s. 59. Belge-ler - Açıklamalar : s. 60-127. /

IV. B1H TOPLUMSAL* İLERLEME VE SİYASAL MUHALEFET ABACI OLA-RAK «İSLÂM DÎNİ» : Din ve Toplumsal ilerleme : Biyolojik materyalizmin Osmanlı kamuoyuna, İslâm dini aracılığıyla anlatımı, s. 129-132, «Deism», s. 132-134, Toplumsal ilerleme aracı olarak İslâm, s. 134-135, İslâm ve bilim, s. 136, Abduh'un dü-şünceleri ve Abdullah Cevdet, s. 137-138, İslâm Dininin olumlu toplumsal içe-riği, s. 139-141, Muhalefet aracı olarak İslâm Dini ve Jön Türkler, s. 141-

Page 13: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

X V

143, Jöıı Türkler ve islâm, ûleması üe ontodoks-halkislâını çekişmesinde Jön Türkler ve Abdülhami-d II nin tavırları, s. 143-152, Panislâmizm düşüncesi ve Jön Türkler, s. 153-158.

V. BATI KÜLTÜREL ÇEVRELERİYLE İLİŞKİ VE BATI KÖKENLİ DÜ-ŞÜNCE AKIMLARINDAN ETKİLENME : Jön Türk propaganda alanında Batı düşüncelerinin karşılaştığı güçlükler, s. 159-160, «Ansiklopedizm» ve Abdullah Gevdet, s. 161-162, Fransız ihtilâli düşünürleri, ve Rousseau'nun Jön Türkler üzerindeki etkileri, s. 162-163, «Ğlite» lerin oluşumu fikri, 163-164, «Cumhur Ruhu» düşüncesi, s. 165-169, Eğitim ve Jön Türkler, s. 169-171, Abdullah Cevdet'in Avrupa entellektüel çevreleriyle olan ilişkileri, s. 171, «pasifizm», s. 173-174, «kadm hakları-fe-minizm», s. 173-174, «Siyonizm», s. 174-175, Rus ihtilâli ve Jön Türkler, s 175-177, Osmanlı toplumunda tercüme yoluyla kültür birikimi yaratılması düşüncesi, s. 177-180, «Sosyal Darwinism», s. 181, «Biyolojik Materyalizm» s. 181-182.

VI. DOĞULU - BATICILIK : Batı kültürünün Osmanlı geleneksel değerlerine uygulanması düşüncesi, s. 183-186, Japon zaferi ve Jön Türkler üzerindeki tesirleri, s. 187-189, İmpa-ratorluğun Doğu'ya açılması tezi, s. 190-193.

VII. «ADEM İ MERKEZİYET VE TEŞEBBÜS-Ü ŞAHSλ DÜŞÜNCESİ : Genel olarak teşebbüs eksikliğinin Osmanlı aydım üzerindeki etkileri, s. 195-196, Sabahattin Bey ve arkadaşlarının konuya yaklaşımı, s. 196-197, Abdul-lah Cevdet'in konuya yaklaşımı, s. 197-200, Merkeziyetçilik tartışmaları ve Abdullah Cevdet, s. 201-205. Belgeler - Açıklamalar : s. 207-208.

VIII. OSMANLI HANEDANINA KARŞI «OSMANLICILIK» : Jön Türîcler ve «Osmanlı Birliği» düşüncesi, s. 209-215, Abdullah Cevdet'in konuya yaklaşımı : Menfaat birliği ve Osmanlılık, s. 216-219, Ribot'nun de-jenerelik kuramı ve Osmanlı Hânedam, s. 220-221, Ulusal hakimiyet fikri, s. 221-222, Azınlık örgütleri ve genel tartışmalar, s. 223-225. Belgeler - Açıklamalar : s. 227-228.

IX. JÖN TÜRKLERDE YABANCI İTTİFAK TERCİHLERİ : Alman ve İngiliz kültürel etki alanları ve Jön Türklerin tercihleri, s. 229, Osmanlı İmparatorluğuna yabancı devletlerin müdahalesi düşüncesi, s. 230, Dünya görüşü olarak Alman ve İngiliz tercihi, s. 231, Abdullah Cevdet'in İngiliz hayranlığı ve Alman aleyhtarlığı, s. 232-235. Belgeler - Açıklamalar : s. 237-243.

X. JÖN TÜRK HAREKETİ - ANARŞİZM : Anarşizm yöntemleri ve Jön Türkler, s. 245-247, Felsefe olarak Anarşizm ve Abdullah Cevdet, s. 247-252. Osmanlı yöneticilerinin anarşistler hakkın-daki düşünceleri, s. 253, Jön Türklerle anarşistlerin ilişkileri, s. 254-255, Ab-dullah Cevdet ve nüıilistler, s. 255-256. Belgeler - Açıklamalar : s. 257-272.

XI. İKİNCİ JÖN TÜRK HAREKETİ VE ABDULLAH CEVDET : Jön Türk hareketinin genel temaları, özellikleri ve Abdullah Cevdet, s. 273-286.

Page 14: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

XV

XII. ÎKÎNC1 MEŞRUTİYET SONRASI SİYASAL FAALİYETLER : Meşrutiyet sonrasında Mısır'daki siyasal ve düşünsel ortam ve Abdullah Cevdet, s. 287-288, «Osmanlı Demokrat Fırkası», s. 288-291, «içtihad» m İs-tanbul'da çıkışı, s. 291-292, Abdullah Cevdet'in yayınlarında işlediği ana te-malar, s. 292-293, «ittihad ve Terakki» ile ilişkiler, s. 294, Mütareke dönemi yayın faaliyetleri, s. 295-296, siyasal faaliyet, s. 296-300, «Bahailik» etra-fındaki tartışmalar, s. 300-301. Belgeler - Açıklamalar : s. 303-313.

XIII. MEŞRUTİYET SONRASI ETNİK AYRILIKÇILIK : Meşrutiyet sonrasında İmparatorluk içindeki etnik grupların faaliyetleri ve Abdullah Cevdet'in çabalan, s. 315-319, Mütareke dönemindeki değişiklik-ler ve etnik ayrılık düşüncesi; s. 319-322. Belgeler - Açıklamalar : s. 323.

XIV. MEŞRUTİYET SONRASI v «TOPLUMSAL GELİŞME KARŞISINDA İSLÂM DİNİ» HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELER : «Tarih-i islâmiyet» tercümesi ve uyandırdığı (tepkiler, s. 325-327, Ortodoks İslâm'a yöneltilen eleştiriler, s. 327-331, Islâmm toplumsal içeriği hakkın-daki yorumlar, s. 332-334, Yeni foir «ethic» oluşturma çabaları, s. 334-338, Bir aşama olarak «Bahailik», s. 339, Din ve milliyetçilik, s. 340-341. Belgeler - Açıklamalar : s. 343-356.

XV. «GARBLILAŞMA UTOPIA» sı : «Şime-i Muhabbet», s. 357-359, Batılılaşma konusunda sistematik hale geti-rilen düşünceler ve Abdullah Cevdet, s. 360-363, Batıcılar arasındaki tartışma-lar, s. 363-365, Bir «tıtopıa» olarak Batılılaşma, s. 365-367, Batılılaşma aracı olarak «Tercüme Politikası», s. 367-368, Bireycilik, s. 369. Belgeler - Açıklamalar : s. 371-383.

XVI. CUMHURİYET DÖNEMİ SİYASAL VE KÜLTÜREL YAŞAMI : Yeni dönemde «îçtihad» m faaliyetleri, s. 385, Yeni siyasal yaşam ve Ab-dullah Cevdet, s. 386-388, Yayın politikası ve işlenen temalar, s. 389-395. Belgeler - Açıklamalar : s. 397-398.

XVH. SONUÇ : s. 401-405.

XVIII. BİBLİYOGRAFYA : s. 408-434.

XIX. İNDEKS : s. 435-439.

Page 15: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 16: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

GÎRİS

Yakın döneme ait siyasal düşünce tarihimiz incelenmiş olmak-tan çok uzaktır. Düşünce tarihinin özelliklerinin incelenmemiş ol-masının yanısıra/ bu düşüncelerin içinde geliştikleri siyasal ve top-lumsal ortam da bilimsel olarak genişliğine araştırılmamıştır.

Bu dönemdeki yerli düşünürlerin önemli sayılabilecek siyasal kuramlar yaratmadıkları ve siyasal düşünce teorisine katkılarda bu-lunmadıkları bir gerçektir. Ancak, tıpkı Osmanlı toplumsal yapısı-nın kendisine özgü nitelikleri olması gibi, bu yapının içinde oluşan siyasal düşüncenin de kendisine has özelliklerinin bulunduğunu be-lirtmemiz gerekir.

On yedinci yüzyıl sonlarından itibaren savaşlarda karşılaştığı peşpeşe yenilgiler İmparatorluk yöneticilerini Batıya yönelmenin ge-rekliliğine inandırmıştı. Fakat, yöneticiler bu yönelimi yalnızca Ba-tının teknik düzeyine ulaşmak için gerekli bir olgu olarak ele almış-lardır. Bu anlayışa rağmen Batı ile ilişkilerin sıklaşması değişik bir kültürün ve siyasal değerlerin gecikmeli de olsa ülkeye gelmesi ile sonuçlanmıştır. Sözkonusu gelişme ise siyasal düşüncelerin gelenek-sel ve yeni olanlarının karışması sonucunda bütünüyle değişik ve kendine özgü bir düşünce ortamının ortaya çıkmasına neden olmuş-tur. Batı kültürünün özellikle eğitim yoluyla ülkeye gittikçe daha fazla girmesi sonucunda ise ülke aydınları geleneksel düşünceyi bir kenara bırakarak bu yeni düşüncelere yönelmişler ve onların üstün-lüğünü kabul etmişlerdir.

Ancak, toplumu ileri götürebilecek bir güç olarak bu yeni dü-şünceyi ve onun öngördüğü kurumları görmeye başlayan aydınlar, onun üstünlüğünü kabul etmelerine karşın kendi kültürel değerle-rinin etkisiyle bunların içerisinden yerel değerlere en uygun olanla-rım seçmeye ve seçtiklerini de değişikliklere uğratarak kendi top-lumsal koşullarına uygulamak arzusuna kapılmışlardır. Bu da dö-nemin aydınlarının ilgi duyduğu Batı siyasal ve felsefî düşünceleri-nin anlaşılmasıyla bu kimselerin oluşturduğu siyasal düşüncelerin ve düşünce ortamının incelenmesini olanaksız hale getirmektedir.

Page 17: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

2 ĞİRİŞ

Âraştırmâmızin ilk amacı sön dönemlerdeki siyâsal yaşamımızın en ilginç düşünürlerinden birisinin siyasal düşünce ve yaşamının in-celenmesi aracılığıyla dönemin siyasal ortamı hakkında bilgi edinil-mesine çalışmaktır.

Bu konuda günümüze kadar yeteri ölçüde tasviri çalışmanın yapılmaması sonucunda araştırma siyasal düşünce analizleri yap-manın yanısıra dönemin genel düşünce ortamı hakkında bilgi ver-meye de yönelmek zorunda kalmıştır. Gene bu tür çalışmaların ek-sikliği nedeniyle esas olarak birinci elden kaynakların kullanılması-na çalışılmıştır. Burada ortaya çıkan önemli bir güçlük ise ülkemiz-de yayınlanmış olan çeşitli periyodiklerin düzenli koleksiyonlarının bulunamaması olmuş ve çeşitli kütüphaneler ve özel kitaplıklar kul-lanılarak bu engel büyük ölçüde aşılmıştır. Ancak, Birinci Dünya Savaşı sonrasına ait arşiv dokümanlarının incelenmesinin ülkemiz arşivlerinin büyük çoğunluğunda halâ yasak bulunması bu dönem-ler için önemli bir eksiklik doğurmuştur. 1914 sonrası için gerçekleş-tirilen çok geniş bir periyodik taraması ile bu mahzur mümkün oldu-ğu nispette giderilmeye çalışılmıştır. Fakat gene de Jön Türk hare-ketine ve II. Meşrutiyetin hemen sonrasına ait tahliller daha sonraki dönemlere ait olanlara göre daha sıhhatli olarak kabul edilebilir.

Özellikle II. Meşrutiyet sonrasında ülkemizde siyasal düşüncele-rin büyük çapta devletin nasıl kurtarılabileceği sorusunu cevapla-mak amacıyla ortaya atıldıkları bir gerçektir. Bu ise siyasal düşün-cenin seviyesini düşürücü bir neden olarak ele alınmamalıdır. Eski Yunan düşünürlerinin büyük çoğunluğu da toplumun hangi site mo-deliyle daha mutlu olabileceği dürtüsüyle fikir üretiminde bulun-muşlardı. Yakın tarihimizde siyasal düşüncelerin seviyesindeki dü-şüklük ise bunların büyük bir kısmının pratik çözümler bulmaya yönelik olması ve gelişmiş bir fikrî ortamın yokluğundan kaynak-lanmaktadır.

Çalışmamızda toplum yapısındaki özellikleri tespit için kullanı-lan bir analiz olan ve ülkemiz örneğine de son dönemlerde uygula-ma deneyleri (1) yapılan «Merkez-Çevre (Kenar) İlişkileri» çerçevesi bir esin kaynağı oluşturmuş ve 1889-1908 yıllan arasında Osmanlı İmparatorluğunda başlıca siyasal düşünce üreticileri olan Jön Türk-lerin bu çerçeve içinde incelenebileceği düşünülmüştür.

(1) Bu konuda yapılan iki çalışma için bk-z. Şerif Mardin, «Center-Periphery Relations: A Key to Turkish Politics?», Daedalus, Kış 1973, s. 169-186, Metin Heper, «Center and Periphery in the Ottoman Empire With Special Refe-rence to Nineteenth Century, «International Political Science ReviewNo. 1, 1980, s. 81-99.

Page 18: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR -ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 17

Nihayet, İmparatorluğun yıkılmasından sonra örtâyâ çikân ye-ni Cumhuriyetin resmî ideolojisinin önemli bir boyutunu oluşturan «Batılılaşma» konusunda geliştirilen kuramları bunların en önemli düşünürü olan Abdullah Cevdet'in aracılığıyla incelemek ve bu dü-şüncelerin günümüze kadar gelen ne gibi etkiler doğurduğunu sap-tamaya çalışmak ile bütün bu araştırmaların yanında AbduHah Cev-det'e ait monografik bir bütünü de ortaya çıkarmâk çalışmanın di-ğer amaçlarını oluşturmaktadır.

Page 19: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 20: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

ÖĞRENCİLİK DÖNEMİNDE DÜŞÜNCE AKIMLARI VE SİYASAL FAALİYET

Abdullah Cevdet, 9 Eylül 1869 tarihinde Arapkir'de doğdu (1). Babası, Diyarbekir'de birinci tabur kâtiblerinden Ömer Vasfi Efen-di idi (2). Abdullah Cevdet'in aile çevresindeki ilk eğitimini babası ile imam olan amcasından aldığını biliyoruz (3). Abdullah Cevdet'in ilk düşünce yapısını şekillendiren de kendisinin «...imam, hoca, il-miye sınıflarından ve şiddetle ? mütteki ve bazıları çok müteassıb kimseler...»den oluştuğunu belirttiği (4) aile çevresinden aldığı bu dinsel eğitim olmuştu. Hozat ve Arapkir'deki ilk öğrenim yıllarından sonra Abdullah Cevdet, Mamuret-el-Aziz Askerî Rüşdiyesi'ne kaydol-du. Bu okulu 27 Mayıs 1301 tarihinde bitirdiğinde ise İstanbul'a ge-lerek Kuleli Askerî Tıbbiye İdadisi'ne yazıldı (5).

Abdullah Cevdet okula yazıldığı sırada, yönetim aleyhtarı dü-şünceler bu düzeydeki okullara da yayılmaya başlamıştı. İbrahim Temo «...üç sene zarfında fikirler hayli uyandı ve idarei Hamidiye-ye karşı dehşetli bir hareketi fikriye ve zemin hazırladı...» diyerek bu durumu vurgulamaktadır (6).

Abdullah Cevdet'in bu dönemde öğrenciler arasında yayılan ha-

(1) K[arl] Süssheim, «Abd Allah Djewdet», Encylopaedia of islam, Supplement, (1938), s. 55. Süssheim bu tarihin karşılığı olarak 3 Cemaziy'ülâhîr 1286 ve 28 Ağustos 1285 tarihlerini veriyor. Abdullah Cevdet'in sicil karnesinde ise doğum yılı Arabî 1285, Rumî 1284 olarak verilmiştir. Bkz., Abdullah Cev-det'in, 819/6446-4005 Numaralı Sicil Karnesi, s. 1.

(2) Sâlnâme-i Diyâr-ı Bekir, 1292, s. 90. da babasının burada görevli birinci taburda kâtip muavini olduğu belirtilmektedir.

(3) [Hilmi Ziya Ülken ?], «Abdullah Cevdet», Galatasaray, No. 19, 21 Kânun-i evvel 1932, s. 15.

(4) İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, Son Asır Türk Şairleri, Cüz. I, İstanbul, 1969, s. 244. Buradaki bilgiler Abdullah Cevdet tarafından verilmektedir.

(5) Tarih Abdullah Cevdet'in numarasız diplomasından alınmıştır. Bu okul hakkında bilgi için bkz. Sâlnâme-i Mamuret-el-Aziz, 1300 (H. 1301), s. 77-78, İshak Sunguroğlu, Harput Yollarında, Cilt I, İstanbul, 1959, s. 52-63.

(6) İbrahim Temo, îttihad ve Terakki Cemiyetinin Teşekkülü ve Hidemati Va-taniye ve înkilâbi Milliye Dair Hatıratım, Mecidiye, 1939, s. 12.

Page 21: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

6 iâ ÖĞRENCİLİK: DÖN.BMİ FAALİYETLERİ

reketlere karşı takındığı tavır konusunda hiçbir bilgi yoktur, kendi-sinin düşünce yapısını şekillerinden dinsel çizgiler nedeniyle bu tür hareketlere karşı herhangi bir tavır almamış olması olasılığı kuv-vetlidir (7). Bu okuldaki üç yıllık öğreniminden sonra Abdullah Cev-det, Askerî Tıbbiye'ye kayboldu. Kendisi Mekteb-i Tıbbiye'de çalış-kan bir öğrenci görünümündeydi (8).

Bu dönemin başlarında Abdullah Cevdet'in, Abdülhak Hamid'-den esinlenerek ilk şiir kitaplarını yazmaya başladığını görüyo-ruz (9). Peygambere yazılan bir naat-ı şerifin de yer aldığı bu ki-taplardaki şiirler Abdullah Cevdet'in düşünce yapısında dinin şe-killendirici rolünü açık bir biçimde ortaya koymaktadır (10).

Abdullah Cevdet ilk ürünlerini vermeye başladığı sırada, Mek-teb-i Tıbbiye'de mevcut yönetime karşı tepkiler son derece yoğun-laşmıştı. Üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir nokta diğer okul-larda da kısmen görülen bu tepkilerin neden «en ziyade» (11) bu

(7) Nitekim, İbrahim Temo, Abdullah Cevdet'in, İttihad-ı Osmanî Cemiyeti'-ııin kuruluşu sırasında da çok dindar olduğunu ve kendilerine katılmakta tereddüt gösterdiğini belirtmektedir. Bkz., İbrahim Temo, a.g.e., s. 17, Süheyl Ünver, «Doktor İbrahim Temo», CTF-Tıp Tarihi ve Deontoloji Arşivi-I-1935.

(8) Mekteb-i Tıbbiye'deki beşinci senesinde sınıf yirmi yedincisi olan Abdul-lah Cevdet (bkz., Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Şakirdanıntn îmtihan-ı Umu-mî Cedveli, Sene-i Tedrisat, 1310, s. 6), sekizinci sınıftan dokuzuncu sınıfa geçerken sınıf otuz beşincisi (bkz., Mekteb-i Tîbbiye-i Askeriye Şakirdanı-nın 1306-1307 Sene-i Tedrisiyesi İmtihan-ı Umumî Cedveli, s. 17), altıncı sınıftan, yedinci sınıfa geçerken ise sınıf kırkıncısı idi (bkz., Mekteb-i Tıb-biye-i Şâhâne Şakirdanının îmtihan-ı Umumî Cedveli, Sene-i Tedrisat, 1307-1308, s. 11),

(9) Bu konuda özellikle bkz. [Abdullahl Cevdet, Hiç, Mahmud Bey Matbaası, İstanbul, 1307, s. 1, İbn Ömer [Abdullah] Cevdet, Tuluat, Âlem Matbaası, İstanbul, 1308, Abdülhak Hamit, «47 Sene Evvel Bir Gün», İçtihat, Kânûn-i evvel 1932, No. 358, s. 5883, Abdullah Cevdet, «Abdülhak Hamid'e Dair», Türk Yurdu, IV-1329, s. 274-276. Süssheim, Abdullah Cevdet'in, bu dönem-de Abdülhak Hamid'in yanı sıra Parnassien'lerin etkisi altında kaldığını belirtmektedir. Bkz., Küarl] Süssheim, a.g.m., s. 55. Abdullah Cevdet'in, Türkçe şiirlerinin tahlili için ise bkz. Vahit Kaleci, Abdullah Cevdet'in Türkçe Şiirleri, Basılmamış Mezuniyet tezi, İÜK/no. 8776, İstanbul, 1971.

(10) İbn Ömer [Abdullah] Cevdet, Ramazan Bağçesi, Tabi ve Naşiri Ohannes Ferid, Dersaadet, 1308, s. 2-6. Bu hava için gene bkz. Abdullah Cevdet, Ma'sumiyet, İstepan Matbaası, İstanbul, 1311, s. 27. Abdullah Cevdet'in yaz-dığı naat-ı şerif kendisinin dinsiz olmadığını kanıtlamak amacı ile ölümün-den sonra «İçtihad»da da yayınlanmıştır. Bkz., [Abdullah Cevdet], «Nâti §erif», İçtihat, No. 358, s. 5881.

(11) Bkz., Abdullah Cevdet, Kahriyat, Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti Matbaası, [Cenevre], 1315, s. 5. İlk örgütlenmelerin okullarda başlaması için ise bkz. Darbe, No. 1, 15 Eylül 1900, s. 12.

Page 22: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR -ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 7

okulda görülmeye başladığıdır (12). Batı kurum ve teknolojilerinin Osmanlı İmparatorluğuna geti-

rilmesi özellikle Tanzimat sonrasında ve teknik konularda tartışıl-maya başlanmıştı (13). İmparatorluğun yöneticileri bu sonucun sağ-[anabilmesi için Batı ülkelerine öğrenci gönderme, Batı'daiı eğitici getirme ve Batı eğitim kurumlarının eşlerini imparatorlukta kurma yöntemlerinin kullanımını düşünüyorlardı. Ancak bunlardan özel-likle birincisinin Avrupa'daki düşünce akımlarının da imparatorlu-ğa taşınması sonucunu doğuracağı doğaldı. Bundan dolayıdır ki Os-manlı yönetimi «...tahsil-i ulûm ve fünün etmek üzere bu defa Fran-sa'ya gönderilecek çocukların seneleri, on iki, on üç olmak ve ço-cuklar bir konakda toplansa daima beyni erinde Türkî ve Arabî te-kellüm ederek Fransızlar ile ancak evkat-ı muayyenede görüşüb bu cihetle Avrupa'nın ahlâk ve âbadıyla ülfet ve mümâresât etmeye-rek...» (14) sadece gerekli teknolojik bilgileri alarak ülkeye dönme-, lerini arzuluyordu.

Bu konuda «terakki [ninî ulûm ve fünûn ile [Batı modelindeki] mekteblerden çıkan diplomalı efendilerin ikdamıyla hasıl oHacağı-nil..» (15) belirten Abdülhamid II nin «... mektebden neş'et eden efendilerden bazısı Avrupa Darülfünunlarına gönderilüb bunun içün epeyce mesarif ihtiyar olunmakda idüğünden buraya muktedir mu-allimler [i n] celbünil...» arzulaması (16) ve yurt dışındaki öğrenci-lerin Jön Türk hareketine katıldığı, Avrupa düşünce akımlarından fazlaca etkilendiği bir dönemde Paris'teki öğrenciler hakkında bu arzusunu uygulamaya koymasına karşılık (17) bu-tür etkilenmele-rin daha düşük seviyede gerçekleşebileceği Berlin'e diğer Avrupa şehirlerinden öğrenci gönderilmesine çalışmasının bir nedeni de olu-

(12) Mülkiye, Harbiye gibi okullarda da çeşitli tepkiler gözlenmekle birlikte bunlar hem daha geç başlayacaktır ve buralarda Jön Türk sempatizanlarının «bir mikdar-ı ekallî» olarak belirtmelerine karşılık, bu tür düşünce ve ey-lemlere karşı gelen bir öğrenci potansiyeli de devamlı olarak mevcut ol-muştur. Bkz., Cihadî, «Mekteb-i Tıbbiye Havadisi», Meşveret} No. 19, 23 Eylül 108-12 Rebiy'ülâhîr 1314, s. 4.

(13) Teknik konularda öğrenci gönderilmesinin zorunluluğunun belirtilmesi için bkz. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, no. E. 1518-2/t. XIX. y.y. Gene mimar-lık gibi konularda gerekli tekniklerin Avrupa'dan alınmasının gerektiği yo-lundaki düşünceler hakkında, bkz. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, no. E. 5049/t.y.

(14) Bkz. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, no. E. 1518-1/t. XIX. y.y. (15) Sultan Abdülhamid'in Kime Hitaben Yazıldığı Anlaşılmayan Tezkere-i Ser-

neniş-âmizi, Î.E. Mahmud Kemâl înal Yazma, İÜK. C. 6-3310, v. 217-11. (16) a.g. yazma, v. 218-11. Aynı politika için fckz. BBA-Encümen-i Mahsus Vü-

kelâ Mazbatası, 86/21 Kânûn-isânî 311. (17) BBA-BEO/Hususî îrade-i Seniye, 377-8/100, 10682-57096.

Page 23: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

8 iâ ÖĞRENCİLİK: DÖN.BMİ FAALİYETLERİ

şabilecek etkilerden çekinmesidir (18). Yurt dışma öğrenci gönderil-mesinin yeterli bir çözüm, olmadığının uzun süredir belirtilmekte ol-ması (19) ve yeni köklü kurumlara duyulan gereksinme, dış ilişki-lerdeki değişmeler bu konudaki diğer nedenleri oluşturmaktadır. Ancak bunlara karşın, Batının yalnızca teknolojisinin alınması dü-şüncesinin bu dönemde de yönetimin egemen düşüncesi olduğunu belirtebiliriz.

Fakat, buraya kadar yaptığımız açıklamalar, Tıbbiye'den daha önce Avrupa'ya öğrenci göndermeye başlayan ve eğitici getiren (20) diğer askerî okullarda bu tür düşüncelerin çok daha sonra belirme-si olgusunu çözümlememektedir. Bu olgunun ilk olarak Mekteb-i Tıbbiye'de ortaya çıkışının nedeni ise, pozitivizmin Fransa'da aydın-lar arasında egemen olduğu bir dönemde bu ülkeden getirilen kitap-lar (21) ve eğiticilerin (22) etkisiyle bu okulda biyolojik materyalist ve bundan dolayı da, dinin büyük ölçüde belirleyiciliğe sahip oldu-ğu bir toplumdaki tüm değerler sistemiyle çatışan bir aydın tipinin ortaya çıkmasıdır. Aynı etkinin diğer okullarda ortaya çıkması ise ders içeriklerindeki temel farklılık nedeniyle çok zor bir olasılıktı. Nitekim Abdullah Cevdet üzerinde büyük etki yaratan olay o güne kadar din hükümlerine göre açıkladığı olgularla bu konudaki pra-tik gözlemleri ve biyolojik materyalist düşünürlerin kuramları ara-sındaki büyük fark olmuştu (23). Bu durum ise Mekteb-i Tıbbiye'de uzun bir süredir gözlenmekteydi. Bacon'm gözlem metodunun be-nimsenme ve savunulma tarihine dikkat edecek olursak durumu da-

(18) Osmanlı yönetimi temsilcileri yurt dışındaki Öğrencilerin « . . .Ya Dersaadet veyahud Almanya mekâtibinde ikmâl-i tahsil etmeleri içün Dersaadet'e ve-yahud Almanya'ya i'zamlari lâzım geleceğini...» belirtiyorlardı. Bkz. Meh-med Kâmil Bey'den - Paris Sefaret-i Seniyesine, 81-5 Temmuz [18197. Pa-ris Sefaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Defter, 14 Teşrin-isânî 312-26 Teşrin-isânî 96, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 30/2468/141 /XII. Bu konu için ayrıca bkz. Fuad, «Le Rappel des etudians Ottomans», Mechveret Supple-ment Français, No. 15, 15 Temmuz 1896, s. 2, «Tabaka-i Bâlâdan», Osmanlı, No. 9, 10 Nisan 1898-9 Zilkade 1315, s. 6-7.

(19) [Kont Prokesch Osten], IDevlet-i Aliyyenin Islâhı Lâyihası], Topkapı Sa-rayı Müzesi Arşivi, no. E. 1541/t, 1256, ayırım, 11-2.

(20) a.g. lâyiha, ayırım 12. (21) Bu konuda bilgi için bkz. BBA-îrade-Şûra-yi Devlet, Rebiy'ülevvel 1285/no.

399, BBA-Cevdet-Sıhhiye, 22 G 1244/no. 1225 - Takrir. Mekteb-i Tıbbiye'-den önceki Tıp kurumlarına da bu kitaplardan getirildiği anlaşılmaktadır.

(22) Bu konuda bkz. Şerif Mardin, The Genesis of Young Ottoman Thought, Princeton, 1962, s. 213.

(23) İbrahim Temo, bu olayı Abdullah Cevdet'in din ile tabiat arasındaki fark-dan çok etkilenmesi şeklinde ifade etmektedir. Bkz. İbrahim Themo, «Dr. İbrahim Themo Bey'in Mektubu», Yolların Sesi, No. 6, 28 Şubat 1933, s. 131.

Page 24: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 9

ha iyi gözlemiş oluruz (24). Abdülhamid'in, Fransa örneğine göre yapılan bu okulu Almanya'daki tıp okullarına benzer bir şekilde de-ğiştirmeyi plânlamasının bir nedeni de bu oluşumu önleme isteği-dir (25). Bu plânın diğer bir nedeni de Tıbbiye'nin özellikle son dö-nemlerde gösterdiği bozulmadır ama maddecilik düşüncelerinin Os-manlı yöneticilerini oldukça endişelendirdiği de kuşkusuzdur (26).

Bu alanda Mekteb-i Tıbbiye'nin, günümüzde bile yaygın örnek-lerini gördüğümüz dini toplumsal gelişme önünde bir engel olarak gören ve bundan dolayı da ilerici olduğunu belirterek toplum de-ğerlerine karşı çıkan bir aydın tipi yaratmakta önemli bir toplum-sallaştırma işlevi gördüğünü belirtebiliriz. Beşir Fuad, Abdullah Cevdet, Rıza Tevfik gibi kimselerin aynı okuldan yetişmeleri ve aşın dindar bir kişinin kısa eğitim süresinin sonucunda biyolojik ma-teryalizmi benimsemesi kuşkusuz rastlantı eseri değildir. İstanbul'-

(24) «Ulûm-u Hekimiye ve Fünûn-u Tıbbiyede Usûl-ü Taharri», Ceride-i Tıb-biyeli Askeriye, No. 39, 31 Mayıs 1293-1875, s. 462-3.

(25) Bkz., RCobert] Rieder, (Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne Müfettişi), Mekteb-i Tıbbiye-i Şahanenin Islâh ve Tensiki ve Memalik-i Mahruse-i Şâhânede Tedrişat-ı Tıbbiyenin Tertib ve. T a* dili Hakkında Mekâtib-i Askeriye-i Şâ-hâne Nazırı Zeki Paşa Hazretlerinden Takdim Kılınan Lâyihadır, Müterci-mi: Raşid Tahsin, 1315, İÜK TY-D. 4718. Yazmanın ikinci bölümünde Al-manya'daki tıp okullarıyla imparatorluktakiler karşılaştırılmakta «İstikbal-deki Mekteb-i Tıbbiye-i 'Şâhânenin Tanzim ve Islahı Hakkındadır başlıklı son bölümde ise yapılacak değişiklikle Alman modeli bir Mekteb-i Tıbbiye oluşturulması plânı anlatılmaktadır. Lâyiha, RCobertl Rieder Pascha, Für Die Türkei, I-II, Leipzig, 1903-1904 in özeti olduğu halde lâyihada kitap-daki teknik bölümlere yer verilmeyerek özellikle Alman modeli Mekteb-i Tıbbiye oluşturulması düşüncesine yer verilişi ilginçtir. Rieder'in teklifleri için bkz. BBA-Yıldız Perakende, 12 C 1316/no. 848, Tevfik Salim, «Gülha-nenin Tarihçesinden Bir Kısım», Askerî Tıbbiye Mecmuası Kongre Nüshası, No. 9, Eylül 1927, s. 260, 267, Osman Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, Cild. III, İstanbul, 1977, s. 1201-2. Rieder'in getirilişi hakkında ise bkz. BBA-BEO/ Mekâtib-i Askeriye Giden, 770-2/41-2/80924, BBA-İrade-Askerî, Zilkade 1315/no. 7-2505, BBA-BEO/Mekâtib-i Askeriye Giden, 770-2, 41-2, 65/87383, BBA-îrade-Hususî, Rebiy'ülevvel 316/no. 12-245. Daha sonra diğer tıp kürsülerine de Alman profesörlerin getirilmesine hız verilecektir. Bkz. BBA-BEO/Hariciye Müteferrik, 712-29/7-64.

(26) Bu konuda bkz. Osman.Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, C. III s. 1199-1201. Mekteb-i Tıbbiye hakkında burada verilen bilgilerle, Niyazi Berkes, Tür-kiye'de Çağdaşlaşma, Ankara, 1973, s. 205 deki bilgiler çelişmektedir. Bu kaynaklar, Mekteb-i Tıbbiye'nin durumu ve olanakları hakkında büyük bir olasılıkla okulun değişik dönemlerini gözönüne alarak yorumda bulunmak-tadırlar. Okulun önceleri iyi bir durumda iken daha sonra yetersiz hale gel-diği düşünülebilir. Bu sav için bkz. Tıbbiye-i Askeriyeye Ait Jurnaller, CTF-Tıp Tarihi ve Deontoloji Enstitüsü, Yazma - No. 352. BBA-BEO/Tıb-biye Gelen, 771-41/4-no. 5 e bakılırsa Tıbbiye için gerekli eşyaların geti-rilmesinde fedakârlıktan kaçınılmıyordu.

Page 25: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

10 ÖĞRENCILIK DÖNEMI FAALIYETLERI

daki Tıbbiye muhitinde çok önceleri başlayan (27) materyalizm tar-tışmaları Abdullah Cevdet'in öğrenciliği döneminde yerini daha ön-ce Beşır Fuad, Fazlı Necib gibi kimselerce yoğun bir biçimde ele alı-nan geleneksel değerler ve dinden toplumsal ilerleme yolunda bir araç olarak yararlanılıp yararlanılamayacağı tartışmalarına bırak-mıştı (28). Bu konuda «... Materyalizm nazariyatım kapkara dinsiz-liğe kalbeden Rıza Tevfik [gibileri] her vesile ile mevcudiyet ve vah-daniyet-! ilâhiye meselesini ortaya atarak müstehziyâne idare-i ke-lâm edtiyorlaxl ... Abdullah Cevdet [gibi dini bir toplumsal ilerleme aracı olarak kullanmak isteyenler iseî materyalizm nazariyatına aid mütalâalar söylemekde idiyse [ler 1 de Rıza Tevfik gibi dini tah-kir edecek sözler söyl emiyor Hardı ]...» (29). Daha sonra Ahmed Rı~ za'ya karşı, Mizancı Murad Bey ile gelenekçi muhalefeti sürdürecek ğini göreceğimiz Şefafeddin Mağmumî'nin, Abdullah Cevdet'e çok benzer bir şekilde «...bizde de âsâr-ı ciddiyeden ziyade 'hayaliye'ye 'fen'den ziyade şiire rağbet olun [masını]...» Beşir Fuad'm sözlerine dayanarak eleştirmesi (30), diğer tıbbiyeliler gibi çok önemli bir so-run şeklinde ortaya koyarak beynin işlevlerini kalbe atfetmelerin-den dolayı edebiyatçılara çatması (31), Rıza Tevfik'i dine karşı olan

(27) Nitekim, Abdullah Cevdet'in öğrencilik döneminden çok Önce bu defa, Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye'nin yayın organında «... hakikat-i insanın da-hil-i bedende mevcud diğer bir cisimden ibaret... [olub olmadığı?]...» tar-tışılmaktadır. Bkz. Fahri, «Nazariyât-ı Evvelin», Vekayi~i Tıbbiye} No. 25, 5 Şubat 1296-18 Rebiy'ülevvel 1298, s. 2, İbrahim Temo, dindar Öğrencilere Darwin, ve benzeri yazarların eserlerini okutarak onları etkilemeye çalış-tıklarını anlatıyor. (Bkz. İTbrahim] Temo, «Darwin'in Ellinci Ölüm Yıldö-nümü», îçtihat, No. 347, 15 Haziran 1932 s. 5736.

(28) Fazlı Necib, geleneksel değerlerin yararını şöyle belirtiyordu: «...Fennin ahlâka pek büyük hidmet eylediğini tasdik eyleyenlerdenim. Fakat derim ki, ahlâk fenne mukaddemdir. Fennin bulunmadığı yerde saadet. mevcud olabilir. Fakat hüsn-i ahlâk mevcud olmayan yerde mes'udıyet buluna-maz...» Bkz. Beşir Fuad-Fazlı Necib, Mektûbat, §efik Kütüphanesi, Der-saadet, 1313, s. 24.

(29) Rıfat Osman, Hayatım, ve Hatır âtım, C. I. CTF-Tıp Tarihi ve Deontoloji Enstitüsü-Yazma, no. 213/69, 1921, s. 49.

(30) Şerafeddin Mağmumî, Vücûd-i Beşer, Nişan Berbery an, Matbaası, İstanbul, 1310, s. 8. Mağmumî «...edebiyatı, fenne tatbik -ve tahlit...» etmenin gere-ğini ileri sürüyordu, bkz. Şerafeddin Mağmumî, Başlangıç, İstepan Matbaası, İstanbul, R. 1306-H. 1307, s. 76. krş. Abdullah Cevdet, Fizyolociya ve Hıfz-ı Sıhhat-i Dimağ ve Melekât-ı Akliye, Mahmud Bey Matbaası, Dersaadet 1312, s. 7. («. . .biz ıstılâhât-ı fenniye ve felsefîyemizin tekâmülünü bu vadi-i ilmiyedeki âsârrn tercüme ve mütalâasına karşı meyi ve rağbetin uyanma-sından bekleriz»).

(31) «... bunları [beynin işlevlerini] kalbe isnat etmek vezaif~i dimağiyeyi in-kâr ve hakikata iftira eylemekdir... Bkz. Şerafeddm Mağmumî, «Kalb ve

Page 26: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR -ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 11

düşüncelerinden dolayı eleştiren Rıfat Osman'ın «...kitab-ı mukad-desenin taraf-ı hakdan gönderildiğini...» tarihin anlattığı hikâyeler olarak belirtmesi, biyolojik materyalizm ve objektif olma titizliği-nin etkinliğini bize iyi bir şekilde göstermektedir (32).

Bu düşüncelerin tıbbiyeliler üzerinde oluşturduğu ilk etki onla-rın yalnızca gözlem ve ispat yöntemleriyle çalışan bilimleri gerçek bilim olarak kabul etmeleri sonucunu doğurmasıydi:

«... Sosyolociya gibi, psikolociya gibi, ahlâk gibi ma'nevi-yata dair olan hususiyat-ı beşeriyeyi mütalâa etmek va-zifesini deruhde eden ilimlere kat'i bir fen demek şöyle dursun ilim bile diyemeyiz. Hele fünûn-u kat'iyyeden hiç addedemeyiz...» (33).

Abdullah Cevdet de «...tecrübesiz ikna veya hallonulacak me-sailin pek çok...» olmadığını belirtiyor (34) ve başta tıp olmak üze-re pozitif bilimlerdeki gelişmenin kazandığı etkinliği şöyle açıklı-yordu:

«... Terbiye-i etfal mesele-i mutenabahası bir zamanlar

Dimağ», Maarif, No. 32, 12 Mart 1307, s. 83. İbrahim Temo ise bu konuda şu benzer görüşleri ileri sürüyordu: «... şairler, hikâyeciler, gönül, fuâd, vicdan ve daha bir takım esamiyle yâd ediyor. Vicdan maddî bir şey olma-dığı içün kalb, vicdan olamıyacağı şöyle dursun vicdan ve tesirat-ı ma'nevi-ye merkezi de değildir. Vicdan ki dimağın kuvve-i muhakemesi neticesin-den ibaret olan hükm-ü kat'idir, kalbden tevelüd eder mi! Hiç mümkün müdür ki müteessir olan bir şey kendi kendisine müesser olsun?! Biçâre kalb ah şairler...» î[brahim] Edhem [Temo], «Tagaddi ve Devam-ı Hayat», Musavver Cihan, No. 31, 25 Mart 1308-9 Ramazan 1309, s. 242/n. 1 Şerafed-din Mağmumî'nin makalesinin doğurduğu tepkiler için bkz. Ştükrü] Kâ-mil, «Musahabe-i Sıhhiye ve Tıbbiye: Kalb mi, Dimağ mı?», Maarif, No. 116, 30 Eylül 1309-2 Rebiy'ülâhîr 1311, s. 180-2.

(32) «...Efendiler, insanlar her halde pek çok asırlar dinsiz yaşadılar, kim bili-yor ne kadar asır bu hal devam etdi ve yine kim bilir ne gibi ihtiyaçlar ile ma'bedler ihya eylediler, ma'bedler inşa etdiler ve muhtelif tarikatlara taabbüde başladılar. Gerçi tarih bize karanlıklar içinde bazı şeyler hikâye ederek kitab-ı mukaddesenin taraf-ı hakdan gönderildiğini, Hazret-i Musa-yı, Hazret-i İsa'yı ve kitaplarını tarif ediyor. Bunların cümlesi bir ihtiyacın mahsulüdür. İster yakın ister uzak olsun beni - beşer hiçbir asırda muhtaç olmadığı mesail ile iştigal etmemişdir. İşte edyan-ı mevcude de birer ihti-yacın mahsulüdür. Nihayet İslâmiyet dahi bu ihtiyaçlardan biridir...» Bkz Rıfat Osman, Hayatım ve Hatıratım, s. 50.

(33) Rıza Tevfik, «İbn-i Haldun'dan-3», Maarif, No. 188, 22 Haziran 1311-11 Mu-harrem 1313, s. 275.

(34) Abdullah Cevdet, Fizyolociya-i Tefekkür: Mehazımın Esası C[K]raft und Staff Ûnvanlı Kitabın Tefekkür Bahsidir, îstepan Matbaası, İstanbul, 1308, s. 11.

Page 27: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

iâ ÖĞRENCİLİK: DÖN.BMİ FAALİYETLERİ

bir takım nazariyat ve hemen her zaman tebdil edebilen kavaid-i bîesasdan ibaretdi. Çünkü, terbiye-i ezhân ve eb-dana aid olaıı... malûmat fünûn menba'-ı pürfüyûzundan nebeân etmiyordu. Bilâhare gayet mufassal fizyolociya (fenn-i vezaif-ül âza), antropolociya (ilm-i beşer) nın ve belki tıbbın mütalâa-i dûrâduruyla istihsâl olunan hususî bir silsile-i malûmat sırasına geçdi...» (35).

Mekteb-i Tıbbiye'nin, oluşturduğu aydın tipine diğer bir etkisi de bu kimselerde sosyal olaylara — kendilerince gerçek bilim olarak görülen— pozitif bilim yöntemleri uygulama isteğini uyandırmasıy-dı. Abdülhamid yönetimine karşı örgütlü bir mücadeleye gerek du-yan tıbbiyelilerin bu davranışlarının kökenini kimyada bulmaları son derece ilginçtir:

«... Kimya okuyoruz, hattâ hasis bir cismin diğer bir hasis cisim ile ittihadından hararetler, kuvvetler, elektrikler hu-sule geldiğini görüyoruz. Bu iki madde-i hasise birleşince dürlü hevâssı haiz kıymetli bir cisme tebdil ediveriyor. Birleşelim müdhiş bir kuvvet meydana gelir. Sonra hücûm edelim. Istibdad kalesinin bize karşı kurulmuş olan bu burcunu biz elimizle yıkalım,..» (36).

Genç doktorların «Systeme de la Nature' de en çok ruhun öl-mezliği inancının olanaksızlığının matematik işlemlerle kanıtlanma-sına ilgi duymalarının (37), Abdullah Cevdet'in, toplumsal olayları benzer bir yöntem ve kesinlikle açıklamak ve sınıflamak iddiasın-da olan Gustave Le Bon'a hayran olmasının nedeni de budur.

İncelediğimiz bu ortam içinde Abdullah Cevdet, kısa sürede di-nin etkin rol oynadığı düşünce yapısını değiştirmeye başladı. Bu de-ğişiklikte önemli bir rolü arkadaşı İbrahim Temo'nun kendisine ver-diği bir kitap oynadı (38). Materyalizm felsefesini oldukça basit bir dille anlatan bu kitap, toplumsal gelişme için ahlâkî değerlerin zo-runluğunu kabul ediyor, ancak bu görevi dinin yerine bilimsel ma-teryalizmin yüklenmesi gerektiğini ileri sürüyordu:

«...Din ve ahlâk yekdiğerinden bağımsız şeylerdir. Din ahlâkın temeli (bazı) değildir.. Dinler umumîlik çağlarm-

(35) Abdullah Cevdet, «Hıfz-ı Sıhhat ve Fizyolociya-i Dimağ Yahud Fennî Ter-biye-i Etfale Mukaddeme: Bir İki Sözüm» Musavver. Cihan, No. 32, 1 Nisan 1308 - 16 Ramazan 1309, s. 250.

(36) Rıza Nur, Tıbbiye Hayatından, Matbaa-i Hayriye, İstanbul 1327, s. 7. (37) Niyazi Berkes, Türkiye'de Çağdaşlaşma, s. 205-6. (38) K[arl] Süssheim, «Abd Allah Djewdet», El, s. 55.

Page 28: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

6ÖKTÖR ABDÜLLAÖ ĞİVDST VE DONEMİ i â

da çok eskilerde yararlı olabilmiştir. Fakat hiçbir müsbet ve doğal temele dayanmadıkları için, insanlar eğitim gör-dükçe gelecekde kaybolup gideceklerdir... Dinler, kendi başlarına insanlığı yönetmeye yeterli olan ilkelere dayalı sağlam ve gerçek bir morale yerlerini terkedeceklerdir. Çok söylenilen «bize din gerekli» halk deyişinin yerine biz diyoruz ki, moral ahlâk gereklidir... Bilimsel maddecilik geleceğin felsefesidir^ Zira bu sağlam moralin ve gerçek ilkelerin tanınmasını sağlayan bir felsefedir. Deneysel bi-lime ve akla dayanmayan tüm doktrinlerin yerine geçme-ye adaydır...» (39).

Sözkonusu bu kitabı gayet dikkatli bir şekilde okuduğu anlaşı-lan Abdullah Cevdet (40) bu bilgileri Osmanlı toplumsal yapısını gözönüne alarak değerlendirdi. Kuşkusuz biyolojik materyalizmin dinin yerini alması, oynadığı toplumsal görevlerin Osmanlı toplum yapısındaki önemi gözönüne alındığında düşünülemiyecek bir olgu olarak ortaya çıkıyordu. Bu alanda genç tıbbiyeli, toplumsal geliş-meyi sağlama konusunda tek yol olarak gördüğü bu durumu ger-çekleştirebilmek için başlıca iki yöntem kullanmaya karar verdi.

Bunlardan ilki öğrendiği materyalist düşünceleri tıpkı Büchner ve Isnard gibi çok basit bir şekilde Osmanlı halkına anlatmaktı. Ör-neğin, çok basit bir kimya dersi kapsamında Abdullah Cevdet bu kimselere «...hiçbir şey düşünemeyiz ki ya madde veya .mahsul-u madde olmasın...» (41) şeklindeki görüşleri anlatıyor. «Işık» bah-sinde Büchner ve Isnard'm görüşlerini iletiyor, hattâ Büchner'in 'Lumiere et Vie' kitabının bazı kısımlarının tercümesini pozitif bilim olarak sunuyordu (42). Havanın bileşimini anlatırken «...insanlar yaradıldığmdan, yâni insanlarda idrâk-i kâfi hasıl-olduğundan beri

(39) Felix Isnard, Spiritualİsme et Materialisme, Paris, 1879 s. 154-5. (40) Abdullah Cevdet, Fizyolociya-i Tefekkürs. 27/n. (41) ACbdull'ah] Cevdet, «Muktebesat-ı Fenniye: Herkes İçün Kimya», Musav-

ver Cihan, No. 4, 11 Eylül 1307-19 Safer 1309, s. 30. Krş. Şerafeddin Mağ-mumı, İlm-i Nebatat [Mehmed Ali Bey'in Ders Notları], Taş Basma [İstan-bul], 1309, s. 2. Bu daha evvel diğer biyolojik materyalist Osmanlı düşü-nürlerinin de kullandığı bir yöntemdi. Beşir Fuad da, insan vücudunun özellikleri görünümü altında Kuss ve Spencer'in görüşlerini halka anlat-mayı amaçlıyordu. Bkz. Beşir Fuad, Beşer, Mihran Matbaası, İstanbul, 1303. Özellikle, s. 2-6 ve s. 65 v.d.

(42) Büchner ve Isnard'ı, anlatması için bkz. Abdullah Cevdet «Herkes İçün Kimya», Musavver Cihan, No. 15, 27 Teşrin-isânî 1307 - 7 Cemaziy'ülevvel 1309, s. 115. Büchner'in kitabının bazı bölümlerini çevirip kimya dersi ola-rak sunması için bkz. Abdullah Cevdet, «Ziya ve Hayat», Musavver Cihan,

Page 29: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

14 iâ ÖĞRENCİLİK: DÖN.BMİ FAALİYETLERİ

terkib-i havanın değişmemiş olduğu...» (43) anlatılarak Darwin-in tekâmül kuramının anlatımı için gerekli fırsat kullanılacaktı. Bu-nun yanısıra Abdullah Cevdet, İslâm dininin geniş kapsamından ve toplumsal yaşama olan müdahalelerinden yararlanmaya karar ver-mişti. Bu da ancak materyalist düşüncelerin, gerek içerik olarak ge-rekse bunların öğretilmesinin gereği olarak İslâm dinine aykırı ol-madığının anlatımı sonucunda mümkün olabilecekti. Abdullah Cev-det, bir süre sonra çevirdiği Ludwig Büchner'in 'Natur und Geist' isimli kitabım «...hikmet ve hakikat mü'minin gaib olmuş malıdır, nerede bulursa ahz-ü-tasarruf eder...» hadis-i şerifinin bir gereği olarak Osmanlı kamuoyuna sunuyor ve buradaki düşüncelerin İs-lâm dini ile uyum halinde olduğunu belirtiyordu (44).

Biyolojik anlamda materyalizmin toplumun gelişmesi yolunda itici bir rol oynaması yolundaki düşünceleri konusunda Abdullah Cevdet'i en çok etkileyen ise Vogt ve Moleschott ile birlikte biyolojik materyalizm konusunda en hararetli tartışmaları başlatan ve onla-ra göre daha büyük sansasyon doğurmasına karşılık daha sonraları bu tür herhangi bir kitapdan daha sert mahkûmiyetlere uğrayacak olan Ludwig Büchner'in 'Madde ve Kuvvet' kitabı olmuştu (45).

Isnard'm kitabından daha da fazla olarak, felsefenin teknik di-lini reddeden bundan dolayı da anlaşılması oldukça kolay olan bu kitap Abdullah Cevdet üzerinde çok etkili oldu (46) . Kısa bir süre

No. 18, 18 Kânûn-ievvel 1307 - 28 Çemaziy'ülevvel 1309, s. 140, [Abdullah Cevdet], «Herkes İçün Kimya'dan Şu'le ve Sath-ı Ma'denî», Musavver Ci-han, No. 20, 1 Kânûn-isânî 1307 - 12 Cemaziy'ülâhîr, 1309, s. 156.

(43) Abdullah Cevdet, «Herkes İçün Kimya», Musavver Cihan, No. 14, 20 Teş-rin-isânî 1307-30 Rebiy'ülâhîr 1309, s. 108, Abdullah Cevdet'in fizyolojik olay-ları beynin bir işlevi olarak sunması için gene bkz. Abdullah Cevdet, «Uy-ku», Maarif, No. 7, 26 Eylül 1270 - 4 Rebiy'ülevvel 1309, s. 107-8, Abdullah Cevdet, ««Mevad-ı Tıbbiye: Seyr-fi-l-menâm-Somnanbulisme», Maarif, No. 8, 3 Teşrin-ievvel 1270 - 11 Receb 1309, s. 123-4. Abdullah Cevdet'in, «fen ve bahusus hikmet-i tabiîye nokta-i nazarından izah ve halli kolay» olan fakat halkın anlayamadığı için «kudret» sonucu oîarak yorumladığı buz mağaraları gibi doğal özellikleri onlara bu yolla anlatma çabası için} bkz. A[bdullah] Cevdet, «Harput'da Buzluk Yahud Bir Tabiî Buz Fabrikası», Resimli Gazete, Aded. 30, 3 Teşrin-ievvel [1307] s. 370-1.

(44) [Ludwig Büchner], Goril, Tercüme Eden: Abdullah Cevdet, Matbaa-i Vilâ-yet, [Ma'muret-el-Azîz], 1311, s. 52.

(45) Frederic Albert Lange, The History of Materialism, C. ii. London, 1957, s. 264-5. Abdullah Cevdet'in, Büchner'e olan ilgisi ve ondan etkilenişi için bkz. Celâl Nuri, «Abdullah Cevdet'e Dair», İçtihat, No. 358, s. 5885.

(46) Lange, Materialism, s. 265. Gerçekten de Heraklit, Aristo, Spiııoza, Kant, Hegel gibi düşünürlerin sistemlerini anlayabilmek iyi eğitim görmüş biri için bile zordu ama Büchner'in anlatımı bu zorluğu ortadan kaldırıyordu.

Page 30: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR -ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 29 15

sonra ise Abdullah Cevdet, evvelce de Osmanlı aydınları üzerinde etkili olan bu kitabın bir bölümünü ilk defa Türkçeye çevirdi (47). Bu konuda yaptığı çalışmalar ye kafasındaki nihaî amaç ile Abdul-lah Cevdet gerçekten de Büchner'in dinî dogmalara karşı açtığı sa-vaşta oynadığı rolü bir Doğu-İslâm toplumunda oynamak isteyen bir aydın olarak nitelendirilebilir (48).

Isnard ve Büchner'in eserlerinin diğer ortak bir niteliği de ana-lizlerinde Darwinizm'den "geniş çapta yararlanmalarıdır (49). Ab-dullah Cevdet de çalışmalarında sık sık «... esbab-ı tabiîyenin neti-cesi olarak kâinat-ı uzviyede mütevaliyen vukua gelen tekâmül...»ün

(47) Abdullah Cevdet, Fizyolociya-i Tefekkür... Abdullah Cevdet'in çevirisi ma-teryalist Osmanlı aydınlar tarafından büyük bir sevinçle karşılanmıştı. Bkz. Ştükrü] Kâmil, «Fizyolociya-i Tefekkür: Mütalâa ve Tefekkür Hakkında Nesayih-i Sıhhiye», Maarif, No. 41-42, 16 Nisan 1308, s. 234-7. Daha evvelce Beşir Fuad bu kitaptan çok etkilenmişti ve bazı yazıları bu kitaba dayanmaktaydı. Bkz. M. Orhan Okay, Beşir Fuad: îlk Türk Poziti-vist ve Natüralisti, İstanbul, 1969, s. 111-2. Bu kitaba Osmanlı aydınlarının ilgisi için ayrıca bkz. Niyazi Berkes, Türkiye'de Çağdaşlaşma, s. 210. Büch-ner'in kitabı hakkında eleştirilerin yayınlanmasından, bu tür düşüncelerin Osmanlı entellektüel çevrelerinde yoğun bir biçimde tartışıldığı sonucunu çıkarabiliriz. Ancak bu eleştirilerin en ciddisinde bile eleştiri yazarının ki-tabını, Büchner'in eserinden arkadaşının tercümesi yoluyla yararlanarak yazması, Büchner'in savlarına yalnızca bazı hadislerle karşılık vermesi eleştiriler konusunda dikkatli davranmamızı gerektirmektedir. Bkz. İsmail Ferid, îbtâl-i Mezheb-i Maddiyûn, Ahmed Celâdet ve Şürekası Matbaası, İz-mir, 1312, s. 7. Büchner'in görüşlerinin İslâm'a göre değersiz bulunması için ise bkz. Nâ-zım, «Tercih-i Bend», Mırsad, No. 6, 18 Nisan 1307, s. 43 Ve s. 43/n. Bu ara-da belirtilmesi gereken bir nokta da 1308 [18921 yılında Büchner'den bir çeviri yapmanın oldukça yoğun eleştirileri göze almayı gerektirdiğidir. Bun-dan dolayı 'Madde ve Kuvvet'in yaklaşık on sekiz yıl sonraki tam çeviri-sinde, kitaptaki dine karşı yorumlar şöyle açıklanıyordu: «...Madde ve Kuv-vet'in kari'lerine şu ciheti haber vermek isteriz ki bu kitabda mevzu'bahs olan din, İslâm dini değil Hristiyanlıkdır. Müellif ancak bu mantıksız şek-liyle olan itirazlarını saymış ve hücumlarını yapmışdır. Bundan başka bu itirazların İslâmlığa şumûlü farzolunsa da cevabını verecek hocalarımız çok şükür mefkud değildir...» Lui Büchner, Madde ve Kuvvet, Cilt 1, Tercüme Eden: Ahmed Nebil - Baha Tevfik, Teceddüd-ü İlmî ve Felsefî Kütüphane-si, İstanbul, [1911], s. 6. Gerçi, Abdullah Cevdet, kitabın en çok tepki do-ğuracak «Allah Fikri» gibi bölümlerinden birini çevirmemiştir ve çevirdiği bölümde dine karşı fazlaca bir eleştiri yoktur ama «... tefekkür, madde (dimağ) ile beraber nihan olur...» şeklindeki görüşler tepki doğuracak ni-teliktedir. Bkz. Abdullah Cevdet, Fizyolociya-i Tefekkür..., s. 40.

(48) Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasî Fikirleri..., s. 169 ve Şerif Mardin, Con-. tinuity and Change in the Ideas of Young Turks, Ankara, 1969, s. 19.

(49) Felix Isnard, Spiritualisme et Materialisme,. s. 86-100. Büchner için bkz. Lange, Materialism, C. iii, s. 85.

Page 31: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

iâ ÖĞRENCİLİK: DÖN.BMİ FAALİYETLERİ

belirleyiciliği üzerinde durmaktaydı. Doğa bilimlerindeki çalışma-nın, toplumsal açıklamalarda kullanılmasının bir sonucu olarak, Darwinizm'in benzer kullanımında ise temel olarak ileri sürdüğü te-kâmül nedenlerinden dolayı «doğal eleme» nin toplumda bir çeşit «elite» yönetimini doğuracağı neticesine varılıyordu. Isnard'm dinin ortadan kalkmasını sağlayacak kimselerin ileri eğitim sonucu ortaya çıkacağını ileri sürmesinin nedeni budur (50).

Abdullah Cevdet, Büchner'in yanısıra «...Kari Vogt, Haeckel ve biraz da Spencer'in âsâr ve efkârıyla ülfet etmiş ve onları beğenmiş-di... Bu adamların şakirdi olduğunu [kendisi del itiraf...» ediyor-du (51). Bu isimler arasında Erııest Haeckel kuşkusuz hemen dikka-ti çekmektedir. ^îaeckel genel morfoloji üzerindeki çalışmaları sıra-sında tüm organik canlıların ilk başlangıçlarından itibaren embri-yonik gelişmeden dolayı farklılıklar göstereceğini ileri. sürüyor ve örnek olarak Mozart ile müzikle hiç ilgisi olmayan bir adam arasın-daki yapı farkının hiç kimse tarafından önemsiz olarak kabül edi-lemeyeceğini belirtiyordu) (52). Bu da aynen Darwin'in «doğal ele-me» sinin toplumsal yaşama uygulanması gibi toplumda yönetimin «elite»ler aracılığıyla yapılacağı sonucuna varılmasını sağlayabili-yordu.

Bu görüşler üzerinde yaptığı incelemeler Abdullah Cevdet'i top-lumda bir biyolojik «elite»in yönetimi ele almasının toplumsal geliş-menin sağlanması için gerekli olduğu düşüncesine götürüyordu. Bu grubun tespitindeki ölçü ise beynin büyüklüğünden başka bir şey değildi. Abdullah Cevdet, «... kafatası muhiti 16 pus olmayan adam-lar ahmak olurlar, dimağın gayr-i tabiî bir derecede küçüklüğü ni-şâne-i eblehiyetdir...» dedikten sonra (53) toplumsal gelişmenin na-sıl sağlanacağını şöyle izah ediyordu:

«... Bir ahali içinde, savatî mikdarm fevkinde bir mikdar-ı istiab-ı kıhfiyeye malik bir çok efradın bulunması, o aha-

(50) Abdullah Cevdet'in tekâmül hakkındaki görüşleri için bkz. [Ludwig Büch-ner], Goril, s. 37/n. Isnard'm eğitim düşüncesi için bkz. Felix Isnard, Spi-ritualisme..., s. 154.

(51) Rıza Tevfik, «Abdullah Cevdet Bey», Nevsâl-i Millî - 1330, s. 99-100. (52) Lange, Materialism, C. iii, s. 61-2. (53) İbn Ömer [Abdullah] Cevdet, Dimağ: Dimağ ve Ruh Arasındaki Münase-

bât-ı Fenniyeyi Tedkik, Sahib ve Naşiri: Vatan Kütüphanesi Sahibi: Ohan-nes Ferid, İstepan Matbaası, İstanbul, 1308, s. 17-8. Krş. Abdullah Cevdet, «Başın Büyüklüğü: Muktebesat-ı Fenniyemden», Maarif, No. 47, 21 Mayıs 1308, s. 323-5.

Page 32: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR -ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 31

linin terakkiyat ve temeddünce itlâsini temin eden husu-sât-ı tabiîye ve şeriat-i müsaidedendir.^» (54).

Bir ırkın diğerine üstünlüğünün ve daha iyi bir gelişme sevi-yesinde bulunmasının nedeni ise bu görüşe göre — mevcut seviyeniîı değişmesi ırksal özellikler nedeniyle çok zor olmakla birlikte (55) — bu türlü bir «elite* e • sahip olmaktan başka bir şey olmamaktaydı:

«...Denilebilir ki, kıhıflarınm umumî mikdar-ı istiab-ı va-satileri az olsa bile gayet büyük kıhıflı olarak içlerinde 100 de 10 kişi bulunan bir ırk, umumî mikdar-ı istiab-ı kı-hıfları ziyade fakat kıhıfı ziyadesiyle büyük olan efradı 100 de 3:4 nisbetinde bulunan bir ırk-ı diğere faik bulu-nur...» (56).

Bu durumda bütün sorun toplumda böyle bir grubun yaratıl-ması için çalışmaktan ibaret oluyordu. Çünkü toplumsal gelişme tüm toplum üyelerinde sağlanacak gelişimle değil de ancak bu tür kim-selerin ortaya çıkması ile sağlanabilirdi:

«... Hükemâ-yı müteehhirinden birinin kavline göre terak-kiyat daima bir asalet-i zekâîye (Aristocratie Intellectuel-le)nin yâni servet ve mülkiyetçe değil fakat aklen eşraf dan olanların eser-i gayretidir. İngiltere hükemâsmdan Sltu-artl Mili bu fikirde musirr ve bu müddeayı müeyyed ser-diyatda bulunanların serâmedânındandır. Biz de o fikri yâni terakkiyat-ı milliye birkaç harika-i milletin eser-i de-ha ve gayretidir, bir ümmetde. zuhur-u devahî terakkiyât-ı umumiye-i milliye neticesi değildir fikrini musib gören-lerdeniz...» (57).

Bütün toplumsal gelişme bu koşula bağlı olunca Abdullah Cev-det kendilerinin görevini toplumdaki bu dehâların ortaya çıkartıl-masını sağlamak olarak belirlemekteydi:

«... Bu hükme binaen her ferd içün-derece-i ıtla'ı nisbetin-de - tesadüf-i velâdileri veya muhitiyeleri kendilerini bî-

(54) Abdullah Cevdet, Fizyolociya ve Hıjz-ı Sıhhat-i Dimağ ve Melekât-ı Akliye, 1312, s. 22-3. Kitabın ilk bölümleri, Abdullah Cevdet «Hıfz-ı Sıhhat ve Fiz-yolciya-i Dimağ Yahud Fennî Terbiye-i Etfale Mukaddeme», Musavver Cihan, No. 33, 8 Nisan 1308 - 23 Ramazan 1309, s. 258 v.d. adıyla yayınlan-mıştır.

(55) Abdullah Cevdet, «Vezıı-i Dimağ: Muktebesât-ı Fenniyemden», Maarif, No. 49, 4 Haziran 1308, s. 358.

(56) Abdullah Cevdet, Fizyolociya ve'Hıfz-ı Sıhhat..., 1312, s. 20. ..(57) Abdullah Cevdet, a.g.e., s. 19.

Page 33: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

iö ÖĞRENCİLİK: DÖNEMİ FÂALİYETLERİ

ğâne-i hakâyık-ı fenniye kılmış olan kardaşlanna arz-i cevaliir-i hakikat-ı fenniye etmek pek âli, pek mukaddes bir vazifedir. Ben âciz de işte böyle bir vazife-i celilenm -kudret-i kasiremin müsaid olduğu mertebe - ifasına sevk-i vicdânî eylemekde olduğumdan...» (58).

Bu düşüncesinden de anlaşıldığı gibi Abdullah Cevdet'in kafa-sındaki «elite»in özellikleri tamamen biyolojikti ve az gelişmiş ülke aydınının görevi bu özelliklere sahip olanları ortaya çıkarmaktı. Jünkü tüm üstün vasıflarına karşılık bu kişiler gerekli fennî [biyo-ojik materyalist] görüşleri öğrenemediklerinden dolayı ortaya çı-kmayabilirlerdi: -

«...Her insan muhat olduğu avamil ve şerait-i muhitiye veya hariciyeye göre insandır ...Evvelki zümreden Frank-lin, Gutenberg gibi dahiler yetişir... Franklin, Franklin oluncaya kadar, kim bilir paratonerin üııvan-ı kâşifiyeti ile zürrâtma bahş-ı ihtizâz etdirecek isti'dadı haiz ne ka-dar dimağla'r bir muhit-i müsaide adem-i mazhariyetle hiçbir eser-i kabiliyet izhar edemeyerek târûmar olmuş-dur... Bu mesrudatımdaıı neticelenen fikir şu misâl ile te'-yid ve tasrih olunur: Bir cins buğdaydan iki dane alıb bi-rini mahrum-i âb-ü-ziyâ olan bir toprağa diğerini ziyâdar ve nemâdar bir mahalle ekelim. Evvelkisi şerait-i neşv-ü-nemâsmı teşkil eden harareti, ziyâyı, rutubeti bulamadı-ğından istidâd-ı intimâsı mütecelli olamaksızm çürür. Ya-hud sath-ı zeminde iki sarımtırak yaprak bırakarak fenâ-pezlr olur. Diğeri ise bil'akis şerait-i lâzımaya karin bu-lunduğundan bir hâl-i feyz-a-feyz ile büyür...» (59).

Bunun yanısıra incelediği düşünurlerce beynin eğitim ile bir aiktar büyütülmesi mümkün olarak kabul edildiğinden Abdullah Cevdet, biyolojik «elite»ine iyi bir eğitim sağlamak istiyordu. Çünkü âlimlerin, zekilerin, profesörlerin velhasıl alelumum ilmî (intellec-aeDlerin telâfif-i dimağıyeleri, amele gürûhuna ve yalnız el ile icra lunan sanayi erbabının telâfif-i dimağîyelerinden daha mütead-id...» olduğundan (60) ortaya çıkartılacak bu kimselerin beyinsel elişmelerini hızlandırmak için onları iyi bir eğitimden de geçirmek erekiyordu. Ayrıca eğitimin amacı yalnız beynin büyütülmesi oL

>8) Abdullah Cevdet, Fi.zyolociya-i Tefekkür..., s. 7-8. >9) Abdullah Cevdet, a.g.e., s. 3-7. 50) Abdullah Cevdet, Fizyolociya ve Hıfz-ı Sıhhat..., 1312, s. 53. Eğitimin beyni

büyüteceği düşünceleri için bkz., a.g.e., s. 41-7.

Page 34: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

fiÖKTÖR ÂBDÜLLAÖ CEVDET VE DONEMİ 19

mamaktaydı, özellikle ilk eğitim ile âçık düşüncelerin aktarılması so-nucu toplum üyelerinin dinsel dogmalardan etkilenmesinin önüne ge-çilecekti. Çünkü bu dogmalar kişinin bu konuda yapacağı her tül-den eğitimi önleyici nitelikteydi:

«... însanı hürendiş ve hâdim-i beşer kılan felsefedir ve es-fa ki, tetebbu-i felsefeye girişmek dahi tesirât-ı muhitiye ve terbiye-i ibtidaiye mahsûlü olan bir tabiat-ı ahrarâne-ye ve hiç olmazsa terbiye ve telkinât-ı sakime-i evveliye ile zihnin kamilen tağyir ve tatil edilmemiş olmasına arz-ı ih-tiyaç eder...» (61).

Eğitime bu açıdan verdiği önem Abdullah Cevdet'i İshak Sükuti ve Ağmlı Abdullah Efendi ile birlikte Ma'müret-el-Aziz'de «Mez-ı aat-ül Muarefet» isimli bir okul açmaya ve eğitimin bu etkilerini araştırma yolunda değişik yöntemler uygulamaya götürmüştü (62). Abdullah Cevdet, bu okulda kuşkusuz açık düşüncelerini aktarma-sının yanısıra öğrenciler üzerinde her tür baskıyı kaldıracak ve on-larda kollektif bir şuur oluşturacak yöntemler kullanarak amacına ulaşmak için faaliyette bulunmuştu. Bunun yanısıra daha sonra Av-rupa'da yazacağı makalelerinde olduğu gibi henüz İstanbul'da bu-lunduğu sıralarda Jön Türk gazetelerine gönderdiği makalelerde özellikle maarifin önemi üzerinde durduğu da gözden kaçmamak-tadır:

«... Padişâh-ı maarif perver! Milletin idrakini kaldırmak cehalet içinde boğmak içüıı hakka ki pek büyük gayretler-de bulundu. Encümen-i maarif nâmıyla daire-i maarif de

(61) [Abdullah Cevdet], Fünûn ve Felsefe, Taş Basma, Tarih-i Tesvîd 1309, [Cenevre], [1897], s. 26.

(62) Abdullah Djevdet Bey, De La Necessite d'Une Ecole Pour les Educateurs sociaux: Memoire presente au Congres international de V Education sociale, tenu â VExposition üniverselle de Paris, du 26 au 30Septembre 1900, Paris 1900, s. 25-6. Okulun adı «Bilgi Tarlası» anlamına gelmektedir^ Abdullah Cevdet, okulu hangi tarihte kurduklarını belirtmiyor. Ancak kuruluş tari-hinin 1893-1894 yılları olması mümkündür. Bu yılları içine alan veya daha evvel tarihlerle, Abdullah Cevdet'in ayrılmasından sonra da okulun devam edeceği düşüncesiyle daha sonraki tarihleri kapsayan üç salnamenin bkz. Hayri Efendi, Sâlnâme-i Ma'muret-el Azız, Vilâyet Matbaası, 1310, (s. 114) ve Ahmed Efendi, Sâlnâme-i Ma'muret-el Aziz, Vilâyet Matbaası, H. 1305, Ma'muret-el Azız Vilâyeti Salnamesi, Sekizinci Tab', H. 1312. okulun ku-rulduğu yer olarak belirtilen Ağm ile ilgili ve okullar ile ilgili bölümlerin-de okul hakkında herhangi bir bilgiye rastlamadım. Ya okul bu tarihler arasında kurulmuştur ya da özel bir okul olduğundan sâlnâmeye alınma-mıştır.

Page 35: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

iâ ÖĞRENCİLİK: DÖN.BMİ FAALİYETLERİ

toplanılan Ve ek&erisi casus güruhundan olan hey'et bir eseri berbad ve tahrib etmedikçe tab'ma ruhsat vermiyor, Hele uzun bir medhiye-i padişâhîyi mutazammm mukad-demesi olmayan kitablar içün tab' ruhsatına mazhar ol-mak ihtimali yok gibidir...» (63).

Gördüğümüz düşüncelerinin yanısıra Abdullah Cevdet'in ilk eserlerinde Guyo-Daubes'un etkilerini kolaylıkla görmek. mümkün-dür (64). Ancak biyolojik materyalizme duyduğu tüm ilgiye karşın Abdullah Cevdet, «...dinî düşüncede serazadlık (libre pensee) te-zi inin özellikle İslâm toplumlarındaki toplumsal olayları çözümle-mekde] daha az şâyân-ı takbih olmayan başka ihtilâtlan da bera-ber getirdiğini...» (65) düşünüyor ve bu nedenle geleneksel değer-ler, özellikle İslâm dininin toplumsal içeriğinden yararlanmak isti-yordu. Ancak belirtilmesi gereken Abdullah Cevdet'in, İslâm dinini bu açıdan yalnızca bir araç olarak görmesi bunun dışında dinin bi-yolojik materyalizme göre yaşamı açıklamakta ve gerçeklere ulaş-makta tamamen yetersiz kaldığını düşünmesidir.*

«... Hareketdir hülâsa-i kâinat, Kimya etmede bu kavli isbat, Bir şey ki olamaz âdim-i mutlak Olur mu hiç ona bidayet olmak!..» (66).

İbrahim Temo'nun, bir çalışmasının başında verdiği «yaşam» ta-nımlan İslâm hükemâsmm «... Hayat biri hakîmî diğeri kimyevî olan

(63) [Abdullah Cevdet], «Diğer Mektub: İstanbul 3 Eylül 1311», İstikbal, No. 31, 23 Eylül [18] 95, s. 3.

(64) Abdullah Cevdet, Fizyolociya-i Hıfz-ı Sıhhat..., 1312 ve Dimağ..., büyük çapta Guyo-Daubes, Paul Heman ve Büchner'den uyarlanmıştı. Özellikle ikinci eser hemen bütünüyle Büchner'den nakledilmiştir. Bkz. «Yeni Kitab-lar: Dimağ», Musavver Cihan, No. 17, 11 Kânûn-ievvel 1307-21 Cemaziy'ül-evvel 1309, s. 136.

(65) Abdullah Djevdet Bey, La Vengeance Doree, Imprimerie Internationale, Geneve, 1904, s. 9. Bu esere makale olarak bkz, İçtihad, No. 1, 1 Eylül 1904, s. 10-6.

(66) Abdullah Cevdet, Ma'sumiyet, s. 19. Kitapta 1888 den evvel yazılmış şiir-lerindeki dinsel hava yanında daha sonra yazılanlarda biyolojik materya-lizmin etkisi görülmektedir. Abdullah Cevdet şiir kitaplarındaki bu durumu şöyle izah ediyordu: «... Bu manzûmenin havi olduğu fikirleri netaic-i fünûn olan efkâr önünde yüzümü kızartmayacağından emin değilim. Fakat ha-yatımın devre-i masumânesinden gördüğüm iftirak-ı ebedînin ihsas etdiği bir mersiye olduğundan ümid ederim ki âti bu silsile-i şiiriyeye bir nigâh-ı rikkatperverden başka birşey atfetmeyecek...» İbn Ömer [Abdullah] Cev-det, Türbe-i Ma'sumiyet, Sahib ve Naşiri: Vatan Kütüphanesi, Sahibi Ohan-nes Ferid, İstanbul, 1308, s. 3.

Page 36: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR -ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 21

iki kuvve-i tabiîye neticesinden hasıl olma bir fi'il ile bu fi'ilin inti-zamına nezaret eden ebedî bir kuvvetin idaresiyle devam edebili-yor...» şeklindeki tanımıyla başlıyor ve bazıları materyalist. Avrupa düşünürlerinin bu konudaki fikirleri sıralandıktan sonra en radikal tanım olarak Abdullah Cevdet'in «... Hayat taazzuv ve tenasül ile muttasıf âlâmat-ı kimyeviye ve fizikiyeden ibaretdir...» tanımıyla sona eriyordu. Bu da bize Abdullah Cevdet'in düşüncelerindeki ra-dikalliği göstermektedir (67). Tüm bu radikalliğine karşın Abdul-lah Cevdet'in, İslâm'dan yararlanmanın gereği üzerinde durması gerçekten ilginçtir ve kendisinin daha sonra okuma fırsatım bula-cağı (68) Gustave Le Bon'un isteklerini değersiz bulmakla birlikte cumhurun ruhuna inmenin gereğini belirtmesi onun bu yönteme büsbütün sarılmasının nedenini oluşturacaktır ki Jön Türkler içe-risinde bu yöntemin baş temsilcisi durumunda olan Abdullah Cev-det'in bü konudaki ilginç düşüncelerini ileride göreceğiz.

Mekteb-i Tıbbiye'de oluşan ve Abdullah Cevdet'i fazlasıyla et-kileyen düşünce ortamı bize önemli ipuçları vermekle birlikte tek başına, örgütlü siyasal muhalefetin neden 1876 Meşrutiyeti ve Ab-dülazîz'in hal'i gibi olaylara fazlasıyla karışan deniz kuvvetleri, ule-ma arasında değil de bu okulda başladığını açıklayamamaktadır. Gerçi biyolojik materyalizmi, dinsel dogmaları yıkarak toplumu ileri götürecek bir itici güç olarak benimseyen tıbbiyeliler saydığımız gruplara göre siyasal sistemden en çok rahatsız olanlardı. Örneğin Abdullah Cevdet toplum bireylerine biyolojik materyalizmi aşilaya-bilmek için onların dinsel dogmalarla yetiştirilmemelerini ve kendi-sine bu konuda olanak verilmesini arzuluyordu ki isteğinin gerçek-leşebilmesi düşünce, özgürlüğünün yok derecede olduğu bu dönem-de imkânsızdı. Bu isteklerini gerçekleştirebilmek arzusu onları ku-rulu düzene karşı muhalefet yapmaya zorluyordu:

«... Kimi doktor ve kimi de Tıp tahsil eden bu genç adam-lar, hürrendiş idiler ve teşebbüs etdikleri işte tek endişe-leri başlangıçta, sadece hürrendişlikden ibaretti... Fenne istinat ediyorlardı. Raspay 'ilerde gelecek din fendir' de-mişti ve fennin bir vatanı, bir milleti yoktur, filhakika fen herkese aittir; fakat onu elde etmek lazımdır. İşte hülâsa-

(67) İEbrahim] Edhem [Temo], «Tagaddi ve Devam-ı Hayat», Musavver Cihan, No. 16, 4. Kânûn-ievvel 1307 - 14 Cemaziy'ülevvel 1309, s. 123.

(68) Nitekim, Abdullah Cevdet, Le Bon'u bu dönemde yalnız kafatası büyüklük-leri üzerine yaptığı araştırmalarla tanımaktadır. Bkz ..Fizyolociya ve Hıfz-ı Sıhhat-i Dimağ..., 1312, s. 18-30.

Page 37: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

iâ ÖĞRENCİLİK: DÖN.BMİ FAALİYETLERİ

ten iptidai teşebbüsü alan nazîm komitanın saf prensi-bi!...» (69).

Pozitif bilimleri toplumsal olaylara uygulama isteği ve bundan dolayı «... Tıp talebesinin mesleği doktorluk olduğu için siyaset nab-zına el uzatmamaları iktiza eder, halbuki millet hasta olsa nabzını kimin eline verecek, tabiidir ki doktorların...» (70) şeklinde görüş-leri ileri sürerek siyasal yaşamda da aktif rol almayı istemelerine karşın muhalefetin bu okulda başlamasının nedeni sadece felsefî olmayıp siyasal düşünce de bu harekette önemli bir rol oynamıştır.

Felsefî boyutun tek etken olmadığı bizzat Jön Türklerin de be-lirttiği bir olguydu:

«...Ben 1307 senesinde Mekteb-i Tıbbiyece girmişdim. O tarihde Sükûti, sen ve Şerafeddin Mağmumî henüz mek-tebde talebe idiniz. Temo'yu. hatırlayamıyorum. Kuvvet ve Madde üzerine pek çok disküsyonlar oluyordu... Osman-lı Ittihad ve Terakki Cemiyetî'nin teşekkülüne takaddüm eden ve bu Cemiyetin teşekkülü fikrini uyandıran âmiller ne idi? Tıbbiye muhitinde öteden beri cereyan eden mater-yalizm münakaşaları bu âmilleri tek başına bir izaha kâfi değildir...» (71).

Mekteb-i Tıbbiye'de siyasal muhalefet hareketi konusunda siya-sal boyutlu ikinci önemli etki ise Petersburg Üniversitesinden bu okula popülizm ve çeşitli Batı siyasal düşüncelerini getiren Hüseyin-zâde Ali Bey tarafından gerçekleştirilecekti. Onun gelişi o döneme kadar yalnız bazı ansiklopedik bilgiye sahip oldukları bir takım Batı düşünürleri hakkında tıbbiyelilerin bilgilerini genişletmeleri (72) so-nucunu doğurmakla kalmadı, bunun yanısıra kendisi Rusya'da po-

(69) [Feridun] Kandemir, Jön Türklerin Zindan Hatıraları 1848-1903: Bir Dev-rin Siyasî ve Fikrî Tarihi, İstanbul, 1932, s. 106 .da Doktor Sabri Bey'in, Fransız politikacısı Heirröt'ya yazdığı 18 Teşrin-isânî 1912 .tarihli mektup.

(70) Ziya Şakir, «İttihat ve Terakkil: Bahaeddin Şakir Beyin Bıraktığı vesikala-ra. Göre - Hükümet İçinde Hükümet», Son Posta, 18 Nisan 1934, Ayrıca bkz, A[hmed] Süheyl Ünver, «Tıbbiye'de Cereyan Eden Hürriyet Cereyanı Hak-kında», [Eski Harfli müsvedde], İttihat ve Terakki Dosyası - CTF-Tıp Ta-rihi ve Deontoloji Enstitüsü. 11 K. Fikirler büyük bir olasılıkla İbrahim Temo'dan alınmıştır. "İlk kaynaktaki bilgi Refik Nevzat Bey'in bir mektu-bundan naklen verilmektedir.

(71) Mekkeli. Doktor Sabri Bey'in Abdullah Cevdet'e Le Mans'dan gönderdiği, 27 Mayıs 1931 tarihli eski harfli mektubunun 3 ve 11. sahifelerinden yarar-lanılmıştır. Mektup Gül Karlıdağ'dan sağlanmıştır.

(72) AkçuraoğJu Yusuf [Toplayan], Türk Yılı - 1928? Yeni Matbaa, İstanbul, 1928, s. 415-6.

Page 38: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR -ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 23

pülistlerin en güçlü olduğu 1887 yılma kadar olan dönemde okudu-ğu Petersburg Üniversitesi'nde geniş olarak tartışılan popülizm dü-şüncesini de tıbbiyeliler arasında yaydı (73).

Abdullah Cevdet, Hüseyinzâde'nin oynadığı rolü ve üzerlerinde-ki etkisini şöyle anlatıyordu.-

«...Doktor, IHüseyinzâde] Ali Bey 1889 tarihlerinde İstan-bul'a geldiği ve Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriyeye kaydolduğu zaman ûlum ve fünûn-u âliyeyi Petersburg Darülfünunun-da görmüş tam bir sahib-i ilm-ü-kemâl idi. Biz, Ali Bey'i, Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriyenin ilk sınıfında tanıdık. Onun hayatı bu zamandan itibaren bizce malûmdur... Ali Bey sâkit, mütefekkir haliyle, esrarengiz vaz'-ı uzletperyerisiy-le üzerimizde bir resul tesiri icra ederdi. Evet o resulullah değildi, fakat bir resul-ül-hak idi. Hakka, hakikata peres-tij ve merbutiyet hiss-i bülendi onu Türkiye'ye mürsel kıl-mışdı...» (74).

Böylece,Batıya en hızlı açılan bu okulda çeşitli Batı düşüncele-rinin yanısıra Rusya'da ortaya çıkan popülizmin tartışılmaya baş-lamasıyla mevcut yönetime .karşı örgütlenmeye hazır bir öğrenci grubu oluşmuştu. Biyolojik Materyalizm ve popülizmin, Mekteb-i Tıbbiye'de beraberce yayılmaları da bir rastlantı eseri değildir. Rus-

(73) Hüseyinzâde'nin gelişinden sonra ise II. Alexander'm öldürülmesiyle Rus-ya'da popülizmin çöküşü başlayacak ye popülistler Marksizme yönelecekler-dir. Bkz. J. N. Westwood, Endurance and Endeavour: Russian History 1821 -1971, London, 1973, s. 119, 147.

(74) Abdullah Cevdet, «İhya-i Lâyemut: Hakîm~i Edib Ali B^y Hüseyinzâde», îçtihad, No. 4 (İkinci Sene), Eylül 1907, s. 294, 296. Hüseyinzâde'nin etkin-liği kesin olarak bilinmekle birlikte bu etkinliğin derecesi hakkındaki yo-

.rumlar birbirinden farklıdır. Sabri Bey'in, Abdullah Cevdet'e bu konuda yönelttiği soru şöyledir: «...Bugün Tıb Fakültesinde deri hastalıkları mü-dürü bulunan Kafkasyalı Doktor Hüseyin Bey'in Cemiyet'in teessüsünde bir rolü var mı, yok mu? Zira inkılâb fikrini [popülizmi], Rus Darülfünun muhitinden getiren ve onu İstanbul'da Tıbbiye Mektebi muhitine yayan zâ-tın kendisi olduğu söyleniyor...» Sabri Bey'in, Abdullah Cevdet'e gönder-diği a.g. mektup, s. 12. Mekteb-i Tibbiye'deki durumdan oldukça şikâyetçi olan Osmanlı yöneticileri de okuldaki huzursuzluğun felsefî boyutlu tartış-malardan kaynaklandığı sonucuna varmışlardı. Nitekim bir tutuklanması sırasında Hüseyinzâde'ye yöneltilen suçlama kendisinin felsefe kitapları okuması ve bu tür kitapların doktor yetiştiren bir okulda ne işi olduğu so-rusudur, Bkz. Hüseyin Zade Ali, «İttihat ve Terakki Nasıl Kuruldu? Ubey-düllah Efendinin Oynadığı Roller», Tan, 5 Mart 1938. Abdullah Cevdet'in, Hüseyinzâde'nin etkinliğini" anlatması için gene bkz. Türk Yılı 1928, s. 416. Bu etki konusunda ayrıca bkz. Hilmi Ziya Ülken, Türkiye'de Çağdaş Düşün-ce Tarihi, İstanbul, 1979, s. 262.

Page 39: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

iâ iâ ÖĞRENCİLİK: DÖN.BMİ FAALİYETLERİ

ra'da da popülizmin ortaya çıkmasından sonra popülistlerin ilk çe-virisini yaptıkları kitaplardan biri 'Madde ve Kuvvet' olmuştu (75). )iğer taraftan, İbrahim Temo'nun da aynı dönemde Russofillerin, balkanlarda yaydığı Narodnizm^JHalka Doğru) hareketinden ha-berdar olduğu tahmin edilebilir. Nitekim daha 1880 yılında Bul-garistan'da yayınlanan 'Tarla' dergisinin bu yolda yayında bulun-iuğunu biliyoruz (76).

Bu siyasal etkinin yanısıra, Abdullah Cevdet'in biyolojik ma-eryalizmi öğrendiği kitaplar yalnızca bilgilerini basit bir şekilde Lktarmakla kalmıyor, aynı zamanda materyalizmin toplumda dinin 'erini alabilmesi için mücadele verilmesi gerektiği düşüncesini or-aya atıyor ve onunla hümaniter ilkeler arasında bağlar kuruyordu:

«..^Giderek halklar aydınlığa kavuştukça (eğitim gördük-çe) özgür düşünce ve akıl eski yaşlanmış doktrinleri yıka-caktır. Dinler içi oyulmuş yapılar gibi yıkılıp gidecektir/ Ve maddecilik ki, bilimin kendisidir, üstün ve ince ahlâkı ile dinin yerini tutacak ve bütün zekâlara egemen olacak-tır. İlerleme ve mutluluğu doğal amaç olarak alan bütün toplumları bu yönde idare edecektir. Bunun için, eğitimin canlı olması, ciddî olması ve her yaşa göre düzenlenmesi, ahlâk kurallarının öğretilmesi ve yaygınlaştırılması gere-kir. Bunun için adalet, kardeşlik, hayatın değil ölümün kö-tülenmesi gibi büyük erdemlere yakın olmalıyız. Keza öze-lin genele feda edilmesi, yâni bireyin aile, ailenin vatan, vatanın insanlık önünde silinmesini benimsemeliyiz. Niha-yet, eşitlik, dayanışma, bireysel özgürlükler ve vicdan öz-gürlüğü, insan hayatının dokunulmazlığı gibi demokrasi ilkeleri ile kendimizi özdeşleştirmeliyiz...» (77).

Bu eserlerin Abdullah Cevdet üzerinde uyandırdığı ana bir etki e siyasal tercihlerin, felsefî tercihlerin gerçekleştirilebilmesi için bir raç oldukları ve siyasal olgular da dahil olmak üzere toplumdaki im olguların felsefece düzenlendiği düşüncelerini oluşturmasıydı.

'5) Franco Venturi, Roots of Revolution, London, 1964, s. 285. Zaichnevsky, 1861 yılında Feuerbach'm 'Essence of Christianity' adlı kitabıyla birlikte Büchner'in 'Madde ve Kuvvet'ini çevirmişti. Bu çeviriler için bkz. a.g.e., s. 285 v.d. Büchner çevirisi ise özellikle Üniversite çevrelerinde rağbet gör-müştü. Alexander Novicov bir mektubunda bu rağbeti şöyle anlatıyordu: «...Büchner'in burada [Kharkov'dal benimle yüz kopyası olsa onları ko-laylıkla satabilirim...» bkz. a.g.e., s. 288.

6) Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasî Fikirleri..., s. 20. 7) Felix Isnard, Spiritualisme,.., s. 152,

Page 40: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR -ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 25

Bu açıdan Abdullah Cevdet bakımından «siyasal muhalif»ligin temel belirleyicisinin felsefî boyutlu olduğunu söyleyebiliriz:

«...Bizim için felsefenin ta'yin etdiği vazife ise saadet-i şahsiyemizi ve hemcinslerimizin saadetini istihsâl ve istik-mâle sây olmakdır. Su hayat-ı şahs içün ne kadar ehemm-ü-elzem ise cemiyet-i beşeriyenin hayatı içün de felsefe o kadar ehemm-ü-elzemdir. Felsefe olmasaydı ne bir aheng-i siyasî bulunur, ne de halet-i içtimaiye mümkün olabilir-di...» (78).

\

Bundan dolayıdır ki, siyasal mücadelede bulunan Abdullah Cev-det kendisine siyasal liderleri değil de felsefe ile uğraşanları örnek olarak almaktaydı. Kendisinin Büchner ve Schopenhauer'i birer pey-gamber olarak kabul etmesinin nedenini bu oluşturmaktaydı (79).

CİBütün bu görüşleriyle beraber, Abdullah Cevdet'in biyolojik ma-teryalizme en fazla ilgi duyduğu bir dönemde «... Ali Suavi'ye derin bir muhabbetle bağlı...» olması, onun hakkındaki bilgiler kendisi-ne aktarıldığında «...müteessir olarak gözlerinden yaşlar gelme-si...» (80) Temo'nun Yeni Osmanlıların kitaplarını elden ele dolaştı-rırken (81) Suavi'nin fedâkârlığını anmak için propaganda yapması askerî okulda kendilerine aşılanan 'yurtseverlik' düşüncesinin bir ürünüydü.) Cemiyetin ilk olarak Askerî Tıbbiye'de ortaya çıkması ve oradan da Harbiye talebesi ile zabitan arasında yayılmasının nedeni de bu düşüncedir (83).

Mekteb-i Tıbbiye'deki siyasal örgütlenme ise 1889-yılında ger-çekleşti ve İbrahim Temo ve İshak Sükuti'nin ilk plânlarını yaptığı 'İttihad-ı Osmanî Cemiyeti' 21 Mayıs 1305 [1889] tarihinde bu iki Tıbbiyeliye Abdullah Cevdet, Mehmed Reşid ve Hikmet Emin'in ka-tılmasıyla kuruldu (84). Yaklaşık beş sene sonra (85) 'Osmanlı İt-

(78) Abdullah Cevdet, Fünûn ve Felsefe, Tarih-i Tesvîd, 1309, s. 21. Bu bölüm Abdullah Cevdet tarafından Isnard'm kitabından seçilmiştir.

(79) [Abdullah Cevdet], îklil-i Matem, Taş Basma, [Viyana], [1901], s. 6. (80) Rıfat Osman, Hayatım ve Hatıratım, s. 48. (81) İbrahim Temo, İttihad ve Terakki Cemiyetinin..., s. 11-2, Süheyl Ünver,

«Doktor İbrahim Temo», ÎTD, 1935 - 1. (82) a.g. arşiv, İTD, 1935 -1 . (83) İbrahim Temo, İttihad ve Terakki Cemiyetinin..., s. 22. (84) Cevrî [Mehmed Reşid], înkilâb Niçin ve Nasıl Oldu?, Matbaa-i İçtihad, Mı-

sır, 1909, s. 30. Bu kaynakta «... Ahmed Rıza Bey'in teklifi ve Cemiyetin muvaffak atı üzerine 'Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti' tabiri [nin] ka-

Page 41: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

iâ ÖĞRENCİLİK: DÖN.BMİ FAALİYETLERİ

tihad ve Terakki Cemiyeti' adını alacak olan bu Cemiyet, yurt içinde uzun süre fazlaca bir faaliyette bulunmadı. Cemiyetin kurulmasın-dan hemen sonra ise İbrahim Temo, Kahire'de bulunan Ahmed Yer-dani ve Fransa'da bulunan Ahmed Rıza ile irtibat kurarak (86) ör-gütlerinin İmparatorluk dışındaki merkezlerde de yayılmasını sağla-dı. Bu arada hücre esasına göre örgütlenen Cemiyetin (87) çeşitli ko-nulardaki celselerinin Abdullah Cevdet'in odasında yapılmasına, di-ğer tıbbiyelilerin bu oturumlara katılmak için gösterdikleri arzu-ya (88) ve Cemiyetin ilk beyannamesinin kendisi tarafından yazıl-masına bakılırsa (89) Abdullah Cevdet örgüt içinde önemli bir mev-kide bulunmaktaydı.

îttihad-i Osmanî Cemiyetinin oluşum süreci ve bu sürece etkide

bul edildiği...» belirtiliyor. Ahmed Rıza ile kendisinin muhtemel 'Nizam ve Terakki' önerisine karşılık, İstanbul'un 'İttihad-ı İslâm' ismini istediğini be-lirtiyor. Bkz. [Ahmed Rıza], «İlk Meclisi Mebusan Reisi Ahmet Rıza Be-yin Hatıraları», Cumhuriyet, 26 Ocak 1950. Cemiyetin ilk plânlarının- iki tıbbiyeli tarafından yapılması hakkında bkz. «Tohum ve Semereleri», Meş-veret, No. 6, 6 Ramazan 1313-15 Şubat 108, s. 3.

(85) Cevrî [Mehmed Reşid], İnkilâb..., s. 26 (mükerrer)-27. Ayrıca bilgi için bkz. Rıza Tahsin, Mir'at-ı Mekteb-i Tıbbiye, Cild.-I, Kadir Matbaası, Der-saadet, 1328, s. 128, [Feridun] Kandemir, Jön Türklerin..., s. 99-100, Abdul-lah Cevdet, «Büyük Ölümler: Şerafeddin Mağmumî Bey», îçtihad, No. 234, 15 Ağustos 1927, s. 4456-8. En ayrıntılı bilgi için ise bkz. K[arl] Süssheim, a.g.m., s. 56.

(86) Z. D. Imhoff, «Die entstehung und der zweck des comites für einheit und , Fortschritt», Die Welt des Islams. B. 1-1913, H. 3-4, s. 172.

(87) Cemiyetin örgütleniş modeli hakkında çeşitli görüşler vardır. Karbonari Cemiyetinin modelinin seçimi için bkz. A[hmed] R[efik], Abdülhamid-i Sânî ve Devr-i Saltanatı, Hayat-ı Hususiye ve Siyasiyesi, Cild-i Sâlis, Kü-tüphane-! İslâm ve Askerî, İstanbul, 1327, s. 1068-9, E. E. Ramsaur, Jön Türkler ve 1908 İhtilâli, İstanbul, 1972, s. 31-2. Hüseyinzâde'nin daha sonra Mehmed Ubeydullah'a Rus Nihilistlerinin modelini önermesi için bkz. Hü-seyin Zade Ali «İttihat ve Terakki Nasıl Kuruldu? Ubeydullah Efendinin Oynadığı Roller», Tan, 4 Mart 1938. Aslında kurucuların amacı mümkün ol-duğu ölçüde örgütlerinin gizliliğim sağlamaktır. Bunıın dışında bu örgüt-lerin, örgütlenme biçimlerini incelemelerinden dolayı Cemiyetle bu örgüt-ler arasında ilişki olduğunu düşünmek hatalıdır. Temo'nun arkadaşlarına 'Etniki Eterya' Cemiyetinin faaliyetlerini örnek olarak göstermesi ise on-ların yurtseverlik duygularını etkilemek amacını taşımaktadır. Bkz. İbra-him Temo, Ittihad ve Terakki Cemiyetinin..., s. 18 ve CTF-Tıp Tarihi ve Deontoloji Arşivi - İT D - 1935 - 1. Bu belgelerin bazı kısımlarıyla konu için bkz. Süheyl Ünver, «Tıbbiye'de Hürriyet Mücadelesi», Hayat Tarih Mec-muası, No. 11, Aralık 1965, s. 23-9.

(88) Rıfat Osman, Hayatım ve Hatıratım, s. 47 v.d. (89) Ahmed Bedevî Kuran, İnkilâp Tarihimiz ve İttihad ve Terakki, s. 63.

Page 42: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR -ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 27

bulunan unsurlar incelenirken belirtilmesi gereken önemli bir nokta da bu Cemiyetle, 'İttihad ve Terakki' Cemiyeti arasında —özellikle 1906 senesinden sonra— üyelerin bir kısmının yeni Cemiyette de çalışmaları dışında düşünsel boyutlar açısından hiçbir ilgi bulunma-masıdır. İttihad-ı Osmanî Cemiyeti başta biyolojik materyalizm ol-mak üzere karmaşık düşünsel etkilerden ve 'vatanseverlik' fikrinden etkilenen bir öğrenci örgütü durumundadır (90). Bu örgütte felsefî boyutun ağır basmasına karşılık Cemiyetin daha sonra tam bir si-yasal örgüt haline geldiğini ileride göreceğiz.

Murad Bey Cemiyetin kuruluşundaki bu durumunu şöyle anlat-maktadır:

«...Cemiyet denen şeyin bütün ma'nası ile çocuk oyunca-ğından ibaret olduğunu gördüm. Doktor İbrahim Bey (Te-mo), Tıbbiye'de birkaç arkadaşı ile beraber bir nev' taav-vün cemiyeti teşkil etmiş, yekdiğerini bilmek, emniyet et-mek, teali-i efkâr ve muamelât eylemek, memnu kütüb-ü-evrakı bulub okumak ve saire gibi Mektebin dört duvarına münhasır işlerle altı sene kadar meşgul olmuş âzâsı otuza bile baliğ olmamış...» (91).

Cemiyetin bu pasif durumuna karşılık özellikle Zeki Paşa'nm Askerî Okullar Nazırlığına getirilmesinden sonra Mekteb-i Tıbbiye üzerindeki baskıların yoğunlaştığını görüyoruz (92).

Bu gelişmelere paralel olarak Abdullah Cevdet birçok defalar tutuklandı (93). Bu tutuklamalardan birisinde okuldan tard ve müeb-bed .kalebendlik cezasına çarptırıldıysa da affa uğrayarak tekrar öğrenimini sürdürdü (94). Okulun bitiminden sonra ise kısa bir süre

(90) Cemiyetin böyle bir kategoride incelenmesi için bkz. îlter Turan, «Osmanlı İmparatorluğunun Son Döneminde Öğrenci Siyasal Faaliyeti», Î.Ü. İktisat Fakültesi Mecmuası, C. 29 - Eylül 1970, s. 179.

(91) Mehmed Murad, Mücahede~i Milliye, Mahmııd Bey Matbaası, Dersaaclet, 1324, s. 153, Gene aynı konuda bkz. s. 180.

(92) Cevrî [Mehmed Reşid], İnkılâb..., s. 29. «Bir Ferdi Ölse Bin Diğeri Rû-Nemâ-yı Feyz», Osmanlı, No. 10, 10 Nisan 1898 - 24 Zilkade 1315, s. 4. Krş.'Galip Ata, Tıb Fakültesi, İstanbul, Yeni Matbaa, 1341, 126-7.

(93) Abdullah Cevdet ilk olarak Ali Suavi ve diğer Yeni Osmanlıların resimle-rinden oluşturduğu bir albüm yüzünden tutuklanmıştı. Bkz. AÜi] Htüse-yinzâde], «Abdullah Cevdet», Füyuzat, [Baku], No. 4,5 Zilkade 1324, s. 58. Zeki Paşa'nm bu tutuklamaları için bkz. Rıfat Osman, Hayatım ve Hatıra-tım, s. 55 v.d. Rıfat Osman da Abdullah Cevdet ile görüştüğü için tutuklan-mıştı.

(94) Affın, nedeni Ramsaur'a göre Cemiyetin henüz Önemsenmemesidir. Bkz. Jön Türkler ve 1908 İhtilâli, s. 36. Mehmed Keşid ise affı henüz bu tür cezala-

Page 43: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

iâ ÖĞRENCİLİK: DÖN.BMİ FAALİYETLERİ

kaldığı İmparatorluk topraklarından kaçarak gittiği Avrupa'da siya-sal faaliyet açısından yaşamının en yoğun devresini yaşayacaktır.

rm uygulanmamasına bağlıyor. Bkz. înkilâb..., s. 39-40. Abdullah Cevdet'in Mekteb-i Tıbbiye'deki tutuklanışları için bkz. BBA-Ytldız Perakende, C 1317/no. 955-11. Tutuklanış tarihleri için ise bkz. Kahriyat, [Cenevre], 1315, s. 11, 32. İbrahim Temo, îttihad ve Terakki Cemiyetinin..., s. 42-3 e bakı-lırsa Abdullah Cevdet çok şüpheli bir şahıstı ve sık sık tutuklanıyordu. Mekteb-i Tıbbiye'deki firarlar ve baskınlar için ise bkz. BBA-BEO/M ekâtib-i Askeriye Giden 770/2, 41/2, 39-64383, BBA-BEO/Zaptiye Gelen, 656-21/7/ 358, BBA-BEO/Zaptiye Giden, 662-21/13-18 (mümtazeden), BBA-BEO/Me-kâtib-i Askeriye Giden, 770/2, 41/2, 90-494 ve BBA-BEO/Zaptiye Giden, 662-21/13-13. Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye'dekiler için ise bkz. BBA-BEO/ Mekâtib-i Askeriye Giden, 770/2, 41/2-77-3858.

Page 44: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

JÖN TÜRK HAREKETİ, SİYASAL ÖRGÜTLENME

Abdullah Cevdet, 4 Temmuz 1310 (1894) tarihinde Mekteb-i Tıb-biyeli bitirdi ve 27 Ağustos 1310 tarihinde Diran Acemyan Efendi-nin asistanı olarak, Haydarpaşa Hastahanesi göz doktorluğu yardım-cılığı görevine atandı (1). Bu dönemde «İttihad ve Terakki Cemiye-ti» nin beş numaralı grubunda aktif olarak çalışmakta olan Abdullah Cevdet (2) kolera salgını nedeniyle 1 Kasım 1310 tarihinde Diyarba-kır vilâyetine geçici görevle gönderilince 15 Ocak 1310 tarihine kadar çalışmalarını burada sürdürdü (3). Bu çalışmaları sırasında Ziya Gökalp'i de Cemiyet'e kaydeden Abdullah Cevdet, siyasal düşünce-leri yüzünden yönetim yanlısı subaylarla sık sık çatışmak zorunda kalıyordu, kendisi Heyni nahiyesinden Diyarbakır'a dönmekte iken bu eğilimdeki subaylardan Ata Efendi isimli bir redif yüzbaşısı ta-rafından «...efkâr-ı siyasiyesinden dolayı., hasbeten lillah ve padi-şâha sadakatan..» bir Kürt vasıtasıyla öldürülmek istendiğini belir-tiyor (4).

Diyarbakır'daki görevinin bitiminde Abdullah Cevdet, birinci ordunun redif üçüncü alayının, üçüncü Adapazarı taburunda dok-tor olarak çalışmaya başladı (5). Ancak kısa bir süre sonra «erbab:ı

(1) Bkz. Sicil Karnesi, 4005-6446/819, s. 1 ve Şehsuvaroğlu Bedî, N. «Sıhhiye Müdürü Umumisi Doktor Abdullah Cevdet Bey», Şehsuvaroğlu B. N. Ar-şivleri, İÜTF-Tıp Tarihi ve Deontoloji Arşivi, s. 1.

(2) Lütfi Fikri, «Abdullah Cevdet», İçtihat, No. 358, Kânûn-i evvel 1932, s. 5884.

(3) Sicil Karnesi, 4005-6446/819, s. 2, Bedî N. Şehsuvaroğlu, a.g. dosya, s. 1. (4) Abdullah Cevdet'in, Ziya Gökalp'i Cemiyet'e kaydetmesi için bkz. Enver

Behnan Şapolyo, Ziya Gökalp İttihadı Terakki ve Meşrutiyet Tarihi, İs-tanbul, 1974, s. 72. Daha sonra İbrahim Temo ve îshak Sükûti, Gökalp'i, Baytar mektebine yerleştirip Cemiyet'e kesin kaydını yaparlar. Bkz. İb-rahim Temo, İttihad ve Terakki Cemiyetinin..., s. 246. Abdullah Cevdet'in öldürülmek istenmesi için bkz. Abdullah Cevdet, Bir Hutbe Hemşehrile-rime, Matbaa-i İçtihad, Mısır, 1909, s. 3.

(5) Sâlnâme-i Askerî, 1311 (Hicri Kameri 1313), s. 601e göre, redif elli ikinci alayın birinci Harput taburunda görevli olan Abdullah Cevdet buradan yeni

Page 45: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

30 44 JÖN TÜRK HAREKETİ SİYASAL ÖRGÜTLENME!

faside eshabmdan olduğu iddiasıyla» otuz üç arkadaşı ile beraber zaptiye nezaretinde gözaltına alman Abdullah Cevdet (6) kırkbeş gün zaptiyede, on gün umumî hapishanede ve bir gün de Beşiktaş karakolunda kaldıktan sonra (7) hakkında verilmiş olan Meclis-i Vükelâ kararı gereğince 21 Aralık 1311 tarihinde buradan alınarak doğrudan Sakarya vapuruna bindirildi ve Trablusgarb'a sürüldü (8).

Gözden kaçmayan bir nokta Abdullah Cevdet'in bu dönemde siyasal faaliyetlerinin, düşünsel çalışmalara göre daha ağır basma-sidir. Nitekim Abdullah Cevdet'in Trablusgarb'a gelir gelmez, İtti-had ve Terakki Cemiyeti'nin burada Trablusgarb fevkalâde kuman-danı Recep Paşa'nm yaveri Şevket Bey tarafından kurulan (9) yedi numaralı grubunda çalışmaya başladığını görüyoruz (10).

(Abdullah Cevdet buradaki faaliyetleri sonucunda «...Vali ile birkaç küçük memur müstesna... mülkî ve askerî bütün erkân ve zabitanm orada neşrine devam ettiği hürriyet dinini...» kabul ettik-lerini belirtiyor (11). Ancak bu durum uzun sürmedi ve bir-buçuk yıl kadar sonra Abdullah Cevdet bir hafiyenin jurnali üzerine Vali NFamık Efendi'nin emriyle tutuklandı ve dört aylık bir hapis döne-minden sonra serbest bırakıldı (12). Bir süre sonra ise Süleyman Kadara isimli bir doktorun şikâyeti üzerine Fizan'a sürülmesine ka-rar verildiğinden Abdullah Cevdet çareyi Fransızların yönetimi al-tında olan Tunus'a kaçmakta buldu,) (13). Zaten büyük bir olasılıkla

görevine getirilmişti. Bkz. Memurin ve Ketebe ve Müstahdeminin Tescil Olunan Tercüme-i Hallerinin Tahririne Mahsus Varakadır, Sicil/3, Varak/ 129, Tarih-i Tescil/15 Mayıs 326, s. 1. Ayrıca bkz. Sicil Karnesi 4005-6446/ 819, s. 2 ve Bedî N. Sehsuvaroğlu, a.g. dosya, s. 1.

(6) BBA-BEO/Zaptiye Giden, 662-21/13-475-31/53871, Abdullah Cevdet ve askerî tutuklular için alman kararlar için bkz. BBA-BEO/Harbiye Giden, 250-6/64-1579/55364, 53871. Abdullah Cevdet ve arkadaşlarının tutuklan-ma nedenleri hakkında bkz. B. I. ~

(7) [Feridun] Kandemir, «Türkiyede İstipdatı Kim Yıktı: Hürriyetin Kahra-manı Bizzat Abdülhamittir», Hergün, 22 Teşrin-i evvel 1933. Buradaki bil-giler Abdullah Cevdet tarafından verilmektedir. Tarihleri karşılaştırmak için bkz. Abdullah Cevdet, Kahriyat, [Cenevre], 1315, s. 26, 46, 55.

(8) Memurin ve Ketebe.., s. 1, Sicil Karnesi-4005~6446/819, s. 2, Abdullah Cev-det, «Hüseyin Tosun Bey», İçtihad, No. 8 (İkinci Sene), Haziran 1908, s. 307.

(9) Ali Fahri, Serasker Merhum Receb Paşa'nın Yaveri §ehid-i Hürriyet Şev-ket Bey'e: Kandil ve Muhtar Paşa, İkinci Tab', Hilâl Matbaası, Mısır, 1324, s. 12, Krş. Ahmed Bedevi Kuran, İnkilâp Tarihimiz ve İttihad ve Terakki İstanbul, 1948, s. 151.

(10) K[arl] Süssheim, «Abd Allah Djewdet», EI-Supplement, s. 56. (11) [Feridun] Kandemir, a.g.m. (12) a.g.m. (13) a.g.m. Bu kaçış hakkında etraflıca bilgi için bkz. «Die Schiksale eınes

Page 46: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMI i l

kendisi uzun süredir böyle bir kaçışın plânlarını yapmaktaydı. Ab-dullah Cevdet için ülke sınırları içinde olduğundan son derece gizli faaliyet gösteren ve kendisinden sonra da uzun süre Gazi Ahmed Muhtar Paşa ile oğlu Mahmud Muhtar Paşa gibi kimseleri hareket-lerine katılmaya ikna etmeye çalışmaktan (14) başka önemli giri-şimlerde bulunmayan Trablusgarb şubesi, zengin düşünsel tartışma-ların yapıldığı Avrupa şubelerine göre fazlaca cazip bir yer değildi. Sonunda bir İtalyan yelkenlisiyle Mehdiye'ye kaçan Abdullah Cev-det, buradan Marsilya'ya geçerek Avrupa'daki Jön Türklere iltihak etti (15).

Abdullah Cevdet'in sürgünde bulunduğu dönemde Jön Türk ha-reketi belirlilik kazanma imkânı bulmuştu. Önceleri dağınık bir gö-rünüm gösteren muhalefet hareketi daha sonra Paris'de Ahmed Rıza ve Londra'da Yeni Osmanlılar hareketine de katılmış olan eski bir muhalif Ali Şefkati Bey'lerin etrafında toplandı (16). Ahmed Rıza'-nın Ali Şefkati Bey ile kurduğu temastan (17) ve muhalefet safla-rına katılan Mizan gazetesi sahibi Murad Bey'in de Londra'ya git-mesinden (18) merkezin ilk olarak Londra'da oluşturulmaya çalışıl-dığı izlenimini edinmek mümkündür. Ancak Ali Şefkati Bey'in kısa bir süre sonra ölümü üzerine muhalefet Paris'de Ahmed Rıza Bey etrafında toplandı (19). Murad Bey ise Mısır'a geçerek buradaki

Übersetzer», Pester Lloyd, 23 Şubat 1899. Bu konu için bkz. B. II. (14) Ali Fahri, Kandil ve Muhtar Paşa, s. 6-7, 13 v.d. Jön Türklerin bu çabala-

rında başarı sağlamaları için bkz. Clive Bigham, With the Turkish Army in Thessaly, London, 1897, s. 65.

(15) Şükrü Kaya Gökozanoğlu, Jön Türklerden Birkaçının Biyografisi, İstan-bul, 1937, s. 7 ve [Feridun] Kandemir, a.g.m.

(16) Ahmed Rıza Bey'in ilk girişimleri ve faaliyetleri için bkz. Süreyya Bey'-den-Paris Sefaret-i Seniyesine, 25 Zilkade 309-19 Mayıs 308/7174-3033, Paris Büyükelçiliği Arşivi, D. 176, Paris Sefaretinden - Mabeyn'e, 29 Zil-kade 309-? Haziran 308/6651, Paris Büyükelçiliği Arşivi, D. 176, Ali Şef-kati Bey'in faaliyetleri için ise bkz. Rüstem Paşa'dan Said Paşa'ya şifre telgraf. 11 Ekim 1895/214-20239-838 ve ekler. Londra Büyükelçiliği Arşivi, K. 303/3-214, 17 Kasım 1895/214-20165, Rüstem Paşa'dan - Turhan Paşa'ya özel yazı ve ekleri, Londra Büyükelçiliği Arşivi, K. 303/3-214.

(17) Allen'dan (Londra Sefaretinin ajanı) -Sefir'e, 15 Haziran 1895/73, Londra Büyükelçiliği Arşivi, K. 303/3-214.

(18) «14 Kânûn-ievvel 311 Tarihiyle Mabeyn-i Hümâyûn Baş Kitabet-i Celile-sine Yazılan Mektubun Suretidir», Londra Büyükelçiliği Arşivi, K. 303/3 -102-(3).

(19) Ahmed Rıza durumu gören Osmanlı yöneticilerinin memlekete dönmesi için yaptığı cazip teklifleri ise reddetti. Bkz. «12 Kânûn-ievvel 311 Tarihiy-le Mabeyn-i Hümâyûn Baş Kitabet-i Celilesine Yazılan Mektubun Sureti-dir», Londra Büyükelçiliği Arşivi, K. 303/3-100-(2). Bu dönemde Ahmed Rıza, Murad Bey ve Tıınalı Hilmi liderliğinde muhalifler çeşitli eserler

Page 47: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

32 JÖN TURK HAftEKETÎ SİYASAL ORGUTLENMfî

muhalifleri toparlama görevini üstlendi (20). Daha sonra ise Murad Bey Cenevre'ye gelerek 'Mizan'ı burada çıkartmaya başladı ve böy-lece Cenevre'de de Cemiyetin geniş bir şubesi oluşmuş oldu.

Ancak Abdullah Cevdet, Avrupa'ya geldiği sırada Jön Türkler büyük bir panik içerisindeydiler. Bir süre önce Osmanlı yönetimini dahi şaşırtan bir tartışma sonucu komite üyeleri ikiye ayrılmışlar-dı (21). Mizan ve Meşveret gazetelerini çıkartan ve bahsettiğimiz gruplar arasındaki çatışmanın yanısıra Meşveret kadrosunda da' bir-biri ile çatışan iki hizip ortaya çıkmıştı (22). Kuşkusuz bu durum bir süredir Jön Türkleri gerek Fransa ve gerekse diğer ülkelerden çıkartmak için girişimlerde bulunan Osmanlı yönetimi tarafından büyük bir memnuniyetle karşılandı (23). Hareketin önderlerinden olan Murad Bey ıslahat yapılması şartıyla Sultan ile anlaşarak İs-tanbul'a dönüyordu. Paris Sefaretinden «... İsviçre, Fransa ve sair bilâd-i ecnebiyeye gelerek elyevm bilâd-ı mezkûrede...» muhalif ya-yınlarda bulunanların affedileceğinin açıklanması sonucunda ise ha-reket büyük bir sarsıntı geçirdi ve Cenevre şubesi tamamen dağıl-dı (24). Şerafeddin Mağmumi'nin başını çektiği ve pozitivist düşün-celerinden dolayı Ahmed Rıza'ya tepki duyan (25) diğer bir grup ise

basarak yurda sokmaya başladılar. Bkz. BBA-BEO/Zaptiye Gelen, 657-21/ 8-80, Tunalı Hilmi'nin faaliyetleri için ise bkz. BBA-BEO/Zaptiye Gelen, 657-21/8-21.

(20) Antopulo Paşa'dan - Tahsin Bey'e, 14 Ocak 1896/104, Londra Büyükelçiliği Arşivi, K. 303-3-104 ve 105.

(21) Mehmed Kâmil Bey'den - Paris Sefaret-i Seniyesine, 74-29 Haziran [18] 97. Paris Sefaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Defterdir, 14 Ts 1312 -26 Ts [18] 96/ BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2468/141/XII/2. Bu konuda ay-rıca bkz. «Avrupa'da Türkçe Matbuat», Hürriyet, No. 82, 15 Eylül 1897-15 Rebiy'ülâhîr 1315, s. 1, «Fransa'daki Müceddidin-i Osmaniyenin Hakikat-ı Hali», Hürriyet, No. 67, 1 Şubat 1897-26 Şa'ban 1314, s. 1.

(22) «... Jön Türk komitesi meyanmda ihtilâf-ı efkâr ve Meşveret efradının takım takım yekdiğeri aleyhinde bulundukları sahih-i vakıadır...». Bkz. Münir Bey [Paşa]'den - Başkitabet'e, 77-2 Temmuz [18] 97, Paris Sefaret~i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Defterdir, 14 Ts 312/2.

(23) Bkz. BBA-BEO/İstizan İrade-i Seniye, 307-8/30-8164-1643/55098, BBA -BEO/Hususî İrade-i Seniye, 377-8/1.00-1266/11549.

(24) Bu ilân için bkz. Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi ,82-19875. Cenevre şubesinin ayrılanlar sonucunda dağılması için bkz. BBA-BEO/Hususî İra-de-i Seniye, 377-8/100-898/10793.

(25) Bu çatışma için bkz. Ali Kemal Bey'in 6 Teşrin-ievvel 1897 tarihli mek-tubu, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 15/74-32/74/16, Şerafeddin Mağmumî, Ha-kikat-i Hal, Naşiri: Kürdizâde Ahmed Ramiz, Matbaa-i Ebüzziya, Kostan-•tiniye, 1330, [İlk baskı 1315-1897], s. 16, 29. Bu konu üzerinde diğer bö-lümlerde geniş olarak durulacaktır.

Page 48: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR -ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 33

herhangi bir anlaşma yapmamakla beraber hareketten çekilme ka-rarı aldılar (26).

Cemiyet, üyeleri arasındaki anlaşmazlığın nedeni ise genellikle gelenekçilerle pozitivistler arasındaki bir uyuşmazlık olarak yorum-lanır. Ancak bu gözlem çok yüzeysel kalmaktadır. Bir kere hare-ketten ayrılanlar sanıldığı kadar gelenekçi kimseler değillerdir ve öyle kabul edilseler dahi bu tahlille daha sonra Mısır'dan gelerek Ahmed Rıza ile beraber çalışmaya başlayacak olan Hoca Kadri ve benzeri kimselerin durumunu açıklama olanağı yoktur. Diğer etken-lerin yanında anlaşmazlığın bir parti içi liderlik çekişmesinin sonu-cu olarak ortaya çıktığı belirtilebilir. Zaten Jön Türkler arasında Ab-dülhamid II'ye karşı olmak dışında ortak noktalar bulabilmek son derece güçtür ve bizzat Ahmed Rıza'nm da belirttiği gibi onları bir-birine bağlayan da bu karşı olmak düşüncesidir (27).

Cemiyetteki dağılma ise özellikle onun askerler üzerindeki et-kisini, son derece azaltıcı bir rol oynadı, evvelce büyük oranlarda ce-miyete katılan subayların pek çoğu bu çeşit faaliyetlere ilgisiz kal-maya başladı (28). Kısa bir süre sonra Yunanistan savaşının kaza-nılması ise bu ilgisizliği artırdı (29). Bu dönemde cemiyetteki tek

(26) Mağmumî'nin hareketten ayrılışı ve Mısır'a gidişi için bkz. A[hmed] Sü-heyl Ünver, «Doktor Şerafeddin Mağmumî, 1870-1927», CTF-Tıp Tarihi ve Deontoloji Arşivi, s. 3. Bu anlaşma sonucunda ülkeye dönenler arasında Süleyman Nazif de bulunmaktadır. Bkz. Abdullah Cevdet, «Muhibb-i Ka-dimimiz Süleyman Nazif Bey'in İrtihali ve Bazı Hatırât», İçtihad, No. 220, 15 Kânûn-isânî 1927, s. 4225.

(27) Ahmed Rıza Bey şöyle diyordu: «... hepimizin kendisine karşı savaşacağı-mız müşterek bir düşmanımız vardır... Genç Türkiye Partisi [üyelerinden] bazılarının çok mutaaassıp, diğerlerinin pozitivci olmaları ne ifade eder?...» bkz. Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, VIII, Ankara, 1962, s. 518-9.

(28) Ahmed Niyazi, Hatırât-ı Niyazi Yahud Tarihce-i İnkilâb-ı Kebir-i Osma-niden Bir Sahife, Sabah Matbaası, İstanbul, 1326, s. 21. Niyazi Bey «319 senesine kadar Genç Türklerin [asker nazarında düştükleri] müşkül mev-ki'de...» kaldıklarını belirtiyor. Bkz. a.g.e., s. 21. Niyazi Bey'in ifadelerin-den, Murad Bey'in gelenekçi düşüncelerinin askerler üzerinde daha olum-lu karşılandığı anlaşılıyor (Murad Bey'in askerlere yönelik yayınları için bkz. Mizan İlâvesi, 16 Şubat [18] 97-14 Ramazan 1314. Aynı grupta yer alan Süleyman Nazif'in bu konudaki faaliyetleri için bkz. [Süleyman Nazif], Bahriyelilere Mektub, y,y, [Cenevre ?], t, y.). Osmanlı yönetiminin Mizan'-m kapatılması için aldığı Önlemlerin (bkz. BBA-BEO/Zaptiye Giden, 663 -21/14-482/66315, BBA-BEO/Hususî İrade-i Seniye, 377-8/100-1123-91) ve Murad Bey'in, Mısır'dan çıkartılması için gösterdiği çabanın fazlalığının (bkz. BBA-Yıldız Esas Evrakı, 15/744-31/74/15, BBA-İrade-Dahiliye, 29 Şa'ban 1313/no. 29-1951) nedeninin bu etki olması kuvvetlidir.

(29) Niyazi Bey'in anlatımından böyle bir sonuç çıkartmak mümkündür, bkz. Hatırât-ı Niyazi, s. 21. Halbuki bu olaya kadar cemiyete katılan subayla-rın sayısı oldukça fazlaydı. Bkz. BBA-Yıldız Perakende, 5 Ra 1315/no. 385.

Page 49: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

34 48 JÖN TÜRK HAREKETİ SİYASAL ÖRGÜTLENME!

olumlu gelişme ise ibrahim Temo'nun, Balkanlardaki şubeleri güç-lendirmesi ve yeni şubeler açması oldu (30).

Bu koşullar altında Avrupa'ya gelen Abdullah Cevdet, muhale-fete devam etme kararı alan Ahmed Rıza Bey'in grubuna katıldı (31). Bu sırada Jön Türklerle anlaşmak üzere Paris'e gelmiş bulunan Ah-med Celâleddin Paşa'mn muhalefete katılmaması yolundaki teklifi-ne Abdullah Cevdet üç ay daha susacağını daha sonra gerekli re-formlar yapılmazsa muhalefete başlayacağını belirterek karşılık ver-di (32) ve 6 Eylül 1897'de Cenevre'ye geldi (33). Bu sırada Cenevre'-de bulunan Jön Türkler kararsızlık içindeydiler. Kısa bir süre önce Paris merkezinden dahi daha güçlü bir durumda olan bu şubede (34) Çürüksulu Ahmed Bey'in liderliği (35) altında birkaç kişi kalmıştı. Çürüksulu ile Ali Kemal'in beraber gazete çıkartma teşebbüsleri, Ali Kemal'in .Belçika Sefaretinde görev kabul etmesiyle suya düşmüş-tü (36). Contraxeville anlaşmasının Fizaıi ve Trablusgarb sürgünle-riyle ilgili hükümleri ise Abdülhamid II tarafından uygulanmamak-taydı (37). Bu durum karşısında Abdullah Cevdet ve arkadaşları 'OsiTianlı' gazetesini çıkartmaya karar verdiler. Ali Kemal'in iki yanlı tutumu nedeniyle yayını bir ay kadar gecikön gazete Jön Türk-

(30) İbrahim Temo, îttihad ve Terakki Cemiyetinins. 112, 115-6 ve «Sârbâ-torirea d-lui Dr. İbrahim Themo», Dobrogea Junâ, 13 Nisan. 1935.

(31) Ahmed Rıza'mn muhalefete devam kararını açıklaması için bkz. Ahmed Rıza «İfade-i Mahsusa», Meşveret, No. 24, 23 Eylül 1897-25 Rebiy'ülâhîr 1315, s. 1. Abdullah Cevdet'in Paris'e gelerek bu gruba katılması 10 Ağus-tos 1897 tarihinde gerçekleşti. Bkz. [Abdullah Cevdet], «Edebiyat: Paris'e Muvasalat» Osmanh, No. 42, 15 Ağustos 1899-23 Rebiy'ülâhîr 1317, s. 5 ve Kahriyat, 1906, s. 82-4. Murad Bey'in yaptığı anlaşmanın Abdullah Cev-det tarafından da çok olumsuz bir hareket olarak karşılandığı anlaşılıyor. Bkz. Abdullah Cevdet, Hadd-ı Te'dib: Ahmed Rıza Bey9e Açık Mektub, Naşiri: İzmirli Mehmed Şükrü, Tab'-ı Sânı, Matbaa-i İçtihad, İstanbul, 1912, s. 37.

(32) Hadd-ı Te}dib.., s. 37-8. (33) [Abdullah Cevdet], Fünûn ve Felsefe, Tarih-i Tesvîd 1309, [Cenevre],

[1897], Taş Basma, s. 4, Hadd-ı Te'dib.., s. 38. (34) Münir Bey'den - Başkitabet'e, 79-4 Temmuz [18] 97, 82-11 Temmuz [18] 97.

Paris Sefaret-i Seniyesiyle Muhabereye Mahsus Defterdir, 14 Ts. 312/2. (35) Ali Fahri, Açık Mektub: Ali Pinhan [Kemali Bey'e, Mısır, 1322, s. 6. (36) Bu teşebbüs için bkz. Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasî Fikirleri.., s. 95. (37) Abdullah Cevdet ve İshak Sükûti'nin 'Osmanlı' yönetimi adına bu durumu

protesto etmeleri için bkz. VUnion Republicane du Havre, 11 Nisan 1898. Komite üyeleri Osmanlı hükümeti ile yaptıkları anlaşmanın uygulanma-ması nedeniyle gazeteyi çıkardıklarını belirtiyorlardı. Bkz. 8 Ocak 1898 -vom Genf -6 Ocak 1898/no. 12-98/2, 19 Ocak 1898 - vom Genf - 17 Ocak 1898/no. 29-98/2. Bundesarchiv - BERN, E. 21/14'248. Bu konuda ayrıca bkz. B. III.

Page 50: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

5ÖI£TÖR ÂB&ÜLLAM CEVDÜT VS DONEMİ §5

îerin merkez'yayın organı olarak yayın yaşamına girdi (38). Abdul-lah Cevdet gazetenin çıkışını şöyle ânlâtıyör: «... Biz susacağız, Âb-dülhamid de ıslahat yapacak, susduk, beş ay geçti eski hamam eski tas, Osmanlı göründü» (39).

'Osmanlı' grubunu oluşturan kadro muhalefete katılmalarına karşılık bir yandan da talebe tahsisatı adı altında Saray'dan para almaktaydı. Abdullah Cevdet de, Trablusgarb'dan geldikten yak-laşık bir ay sonra bu parayı almaya başlamıştı (40). Bu paralar ve Cenevre'deki eski matbaanın teslimi karşüığmda alman para ile 'Os-manlı'yı çıkartmak olanağı doğmuştu (41). Jön Türkler tüm muha-lefetlerini — başka gelir kaynağı olmadığı için—• Abdülhamid H'den anlaşma karşılığı sağlanacak paralar ve Mısır Hidiv'i ile bazı Mısır'-lı zenginlerin yardımıyla sürdürmek zorunda kaldılar. Abdullah Cevdet, 'Osmanlı'yı «... Ishâk Sükuti, Tunalı Hilmi, Nuri Ahmed, Re-şid, Halil Muvaffak, Âkil [Muhtar!, Refik Beyler ve daha birkaç yâ-rân-ı hamiyyet ile...» çıkartdıklarını belirtiyor (42). Çeşitli kaynak-lara bakılırsa Abdullah Cevdet, İshak Sükûti (43) ve Tunalı Hilmi ile beraber (44) bu grubun lideridir ve Jön Türklerin kendisine gös-terdiği saygı ve hitap tarzlarına bakılırsa (45) gerçek yönetici du-rumundadır (46).

Osmanlı'yı çıkartan kadroya ve özellikle liderlerine bakıldığın-da dikkati çeken önemli bir nokta Tıbbiye'nin düşünce ortamından yetişenlerin merkez yayın organına egemen olmalarıdır. Gerçi Ah-med Rıza, 'Meşveret'in Türkçe olarak yayınlanan son sayısında bu şekilde yayınlanan .'Meşveret'i kapattığını, yazılarını daha önce «...Doktor îshak Sükûti ve Abdullah Cevdet Efendilerle sair ihvan-dan mürekkeb Cenevre heyeti[ninl...» çıkaracağını ilân ederek mer-

(38) Bu konuda bkz. Ali Fahri, Açık Mektub.., s. 8. Ali Kemal'in tayini için bkz. s. 10.

(39) [Abdullah Cevdet], «Teessüf mii Edelim, İftihar mı?» Osmanlı, No. 24, 15 Teşrin-isânı 1898 - 1 Receb 1316, s. 1.

(40) Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, 82-18343. (41) Osmanlı'nın bu şekilde çıkışı için bkz. B. IV. (42) Hadd-ı Te'dib.., s. 53. Osmanlı'nın çıkışı hakkında bilgi için bkz. Abdul-

lah Cevdet, «Zamir-i Hak», Osmanlı, No. 136, 15 Temmuz 1904, s. 3. İsim-ler açısından karşılaştırmak için bkz. Abdullah Cevdet, «Ölen Kardaşlar: Halil Muvaffak, ve Tunalı Hilmi Bey Merhumlar», İçtihad, No. 260, 15 Ey-lül 1928, s. 5021.

(43) Paul Fesch, Les Jeunes-Turcs, Paris, t.y, s. 55. (44) Ali Kemal'in, 25 Haziran 1323[?] tarihli jurnali, BBA-Yıldız Esas Evrakı,

15/74/32/15/74, Comtesse Colonna, «La Jeune Turque», Dimanches JMe-raires, 23 Nisan 1899.

(45) Ahmed Bedevi Kuran, İnkilâb Tarihimiz ve İttihad ve Terakki, s. 127. (46) Abdullah Cevdet'in bu grubun lideri oluşu için bkz. Ebüzziya Tevfik'in

tarihsiz mektubu. BBA-Yıldız Esas Evra.kı, 15/74-21/c/15/74.

Page 51: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

36 JÖN TÜRK HAREKETİ SİYASAL ÖRGÜTLENME!

kez yayıri organı oluşunu kabul ettiği (47) 'Osmanlı' gazetesinde yazacağını, Fransızca Meşveret'in ise eskisi gibi devam edeceğini be-lirtmişti (48). Ama, Ahmed Rıza'nın gitgide seyrekleşen başyalzıları bize kendisinin Cenevre'deki yeni grupla da anlaşma sağlayamadı-ğını göstermektedir. Buna karşılık Abdullah Cevdet ve arkadaşları da Ahmed Rıza'nın makalelerini herhalde çok isteksizce yayınlıyor-lardı (49). Nitekim özellikle 1898 sonlarından itibaren bağımsız bir merkez olarak hareket etmeye başlayan Cenevre grubunun yayın organında Ahmed Rıza'nın yazılarına oldukça seyrek olarak rast-layabilmek mümkündür.

Çıkışından yaklaşık bir sene sonra ise 'Osmanlı' gazetesi sorum-luları çeşitli sıkıntılarla karşılaşmaya başladılar. Saray yönetimi yap-tıkları anlaşmaya Jön Türklerin uymadığı gerekçesiyle 'Osmanlı'nın çıkışma engel olamamıştı (50) ama gazete üzerindeki baskılar yo-ğunlaşmıştı (51). Bunun üzerine 1898 senesinde tekrar pazarlık ma-sasına oturuldu. Jön Türklerin bu gelişmeleri anlatışları şöyledir:

(47) «Osmanlı ve Kanun-i Esasî Gazeteleri», Meşveret, No.. 29, 14 Kânûn-isânî 1897 - 21 Şubat 1315, s. 3. Osmanlı'nın yanısıra Mısır'da, Kanun-i Esasî ve Romanya'da Sada-yı Millet, cemiyetin yayın organı olarak çıkmaya başla-mışlardı. Kanun-i Esasî'nin çıkışı ve ilk etkileri için bkz. BBA-BEO/MFK Gazi Ahmed. Muhtar Paşa'dan Vürûd Eden, 747-36/5. Ahmed Muhtar Pa-şa'dan - Kitabet-i Celileye telgraf, 15 Temmuz 314, BBA-BEO/Hususî îra-de-i Seniye, 377-8/100-925/11720-80888, BBA-BEO/Hususî îrade-i Seniye, 378-8/101-1136-13453-82368. Sada-yı Millet'in çıkışı için ise bkz. BBA-Yıl-dız Perakende, 17 L 1315/no. 1199.

(48) Ahmed Rıza, «İhtar», Meşveret, No. 30, 6 Mayıs 1898 - 15 Zilhicce 1315, s. 1. (49) «...Murad Bey Avrupa'da iken Rıza'nın Geneve'deki cemiyet-i fesadiye-

den tard edilmiş olduğu malûmdur... Bu kerre makalelerini Hilmi, Abdul-lah Cevdet ve sair müfsidlerin Geneve'de neşr etdikleri varakpâre-i fe-sada kabul etdirerek güya evvelkiyi silmek istemişdir. Fakat hain-i mer-kum ile Geneve'dekiler meyanmda diğer bir suretle ittifak olmayıb...» bkz. Diran Kelekyan'm 19 Haziran 314 tarihli yazısı.. BBA-Yıldız Esas Ev-rakı, 15/74-26-C/74/15. Krş. [Tunalı Hilmi], «Hakka Taaddi», Hakk-ı Sa-rih, No. 3, 9 Ağustos 1900 - 13 Rebiy'ülâhîr 1318, s. 4: «...Meselâ, Osmanlı da, Meşveret de cemiyetin resmî gazeteleridir. İkisi de yekdiğerine-mes-leken değil şahsen bile taban tabana zıd olanlar tarafından neşr ediliyor. Binaenaleyh Osmanlı'yı açarsınız bir şeyi ak görürsünüz, Meşveret'! açar-sınız aynı şeyi kara görürsünüz...». Bu konuda gene bkz. Hadd-ı Te'dib.., s. 45.

(50) Paris ive Viyana Sefaret-i Seniyeleriyle Muhaberata Mahsus Defter], BBA-Yıldız, Esas Evrakı, 36/2468/141/XII/1. Mehmed Kâmil Bey'den - Sa-daret'e, 37/29 Ağustos [18198.

(51) Osmanlı'nın ülkeye girişi.diğer Jön Türk gazetelerinde olduğu gibi kesin-likle yasaklanmıştı (bkz. BBA-Yıldız Perakende, 11 Safer 1315/no. 267). Ancak Osmanlı gazetesi için bunun da ötesinde tedbirlere gerek görülme-si bize onun yönetimi fazlasıyla endişeye düşürdüğünü göstermektedir.

Page 52: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR -ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 37

*,..çok sürmedi Abdülhamid'deıı bir istirhamcı daha: ne istersiniz, memuriyet mi, para mı... evvelki gibi ters yüzüne döndürüldü. Isla-hat ve afv-ı umumî sözleri tekrar olundu... Ne çâre ki Trablusgarb'-daki menfilerin şimdilik zindandan çıkarıldıkları haberi, Allah bilir bir neticeye müncer edilemeyeceğini bildiğimiz halde yalnız halk huzurunda mesuliyetden kurtulmak üzere yine müzâkereye giriş-dik...» (52). Ancak bu müzakerelerden bir süre önce Abdullah Cev-det, îshak Sükuti ve Tunalı Hilmi ömür ömür boyu on ikişer lira ay-lık karşılığında muhalefete ara vermek için anlaşmaya varmışlar-dı (53). Cenevre grubunun hareketlerine de devam ediyorlardı. 'Os-manlı'daki kollektif liderlik mekanizması bir ölçüde Ahmed Rıza'nm tek yöneticilik tipine karşı bir tepkidir ama 'Osmanlı' yazarlarının övündükleri bu durum (54) aynı zamanda belirttiğimiz pazarlıklar-da oldukça işe yarıyordu.

Jön Türklerin 1898 müzakerelerinde öne sürdükleri istekler (55) yönetim temsilcileri tarafından kabul edilmedi ama yaklaşık bir se-ne kadar süreyle yönetimden hem para alıp hem onu devirmek için yayında bulunmak için gerekli finansman da sağlanmış oldu. An-cak bu durum uzun sürmedi ve yönetim bir yandan para alıp diğer yandan neşriyatta bulunanların tahsisatlarını kesmeğe karar ver-di (56). Bunun yanısıra Tunalı Hilmi'nin çeşitli Avrupa başkentleri-ne giderek oradaki yönetim temsilcilerinden ve Osmanlı vatandaşla-rından para toplama girişimi ile îshak Sükûti'nin benzer amaçla Almanya'da yapmaya çalıştığı faaliyetler sonuçsuz kaldı (57). Gene

Bu tedbirler için bkz. «Hariciye Nezaret-i Celilesine 28 Şubat 314 Tarihiy-, le Varid Olan Tezkere-i Dahiliye Sureti», Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Ev-rak Arşivi, Siyasî, 178, Tevfik Paşa'dan - Atıf Bey'e, 31943-48/13 Mart 1899 ve Atıf Bey'den - Tevfik Paşa'ya 16 Mart 1899, Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi, Siyasî, 178. Ancak bu önlemlere karşılık 'Osmanlı' Cenevre'-de basılan diğer yayınların sokulması gibi (bu konuda bkz. BBA-BEO/ Hususî İrade-i Seniye, 378-8/101, 951-11964-8082) ülke içine geniş çapta gönderiliyordu.

(52) [Abdullah Cevdet], «Teessüf mü Edelim, İftihar mı?», Osmanlı, s, 2. (53) Bu anlaşmalar konusunda bkz. B. V. (54) Edhem Ruhi, Mısır'da Sancak Gazetesi Müdiri Ahmed Saib Bey'e [Lon-

dra], [1900], s. 8. (55) Bu isteklerin metni konusunda bkz. B. VI. Salih Münir Paşa da Abdul-

lah Cevdet ve îshak Sükûti'nin 'Osmanlı'daki yazılarına ara vermek için önce 10.000 Türk lirası ve daha sonra her üç yöneticiye ellişer.bin frank! olmak üzere 150.000 frank talep ettiklerini ileri sürüyordu. Bkz. Salih Mü-nir Bey'den - İsviçre'nin Paris Başkonsolosuna, 439/99-8 Nisan 1899. Bundesarchiv-BERN, E. 2I/14'248.

(56) Bkz. B. VII. (57) Tunalı Hilmi'nin girişimleri için bkz. Tevfik Bey'den - Başkitabet'e, 213/7

Mart. [18]99, 218-19 Mart [18199, Roma, Berlin Sefaret-i Seniyeleriyle Mu-

Page 53: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

38 JÖN TÜRK HAREKETİ SİYASAL ÖRGÜTLENME!

maddî yetersizlikler başlıca neden olmak üzere benzer sebeplerle bir süre. önce büyük bir sarsıntı geçiren ve Cenevre grubuyla paralel hareket eden Mısır şubesi dağılmak üzereydi (58)'. Bu çeşit maddî sıkıntılar yanında Osmanlı yönetiminin siyasal baskısı sonucunda isviçre hükümeti başta Abdullah Cevdet olmak üzere ileri gelen Jön Türklere birer ihtar vermeyi kararlaştırmıştı (59). Abdullah Cev-det ve komitenin ileri gelenlerine karşı takınılan bu tutumun yanı-sıra Halil Muvaffak ve mürettip Nazım Bey gibi gazetenin basımın-da kendilerine büyük gereksinme duyulan iki Jön Türk de aynı bas-kılar sonucunda İsviçre'den sınıfdışı edilmek üzereydiler (60).

Bu olumsuz koşullar altında Abdullah Cevdet ve Mustafa Rah-mi'nin kurmaya çalıştıkları ve Reşad Efendi'nin tahta geçirilmesi gibi kapsamlı bir siyasal düşünceyi yansıtmaktan uzak bir örgüt olan 'Reşadiye Komitesi' de daha faaliyete geçemeden başarısızlıkla karşılaşmıştı (61). Bütün bu gelişmeler üzerine 'Osmanlı' yönetici-

haberata Mahsus [De/ter], 27 Mayıs [18395-15 Mayıs 311, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-52/139/XVIII, Stokholm Sefaret-i Seniyesinden [Şerif >Pa-şa'dan] - Mabeyn'e, 80-11 Şubat 314, 81-23 Şubat 314, 93-25 Mart 315, Tah-ran, Petersburg, Stokholm Sefaret-i Seniy eleriyle Muhaberata Mahsus Defterdir, 10 Temmuz [18198, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-44/139/ XVIII. Şerif Paşa'nın aksi yöndeki iddiaları için ise bkz. Şerif Paşa, Mü-cahede-i Vataniye: Muhalefet-i İttihad ve Terakki Cemiyeti, Nefaset Mat-baası, İstanbul, 1330, s. 7-9. İshak Sükûti'nin faaliyetleri için ise bkz. A. 11769/13 Ekim 1898, A. 11769/8907-15089-18 Ekim 1898. Politisches Archiv

' d. Auswartiges Amt-Acten b./Jungtürken Türkei: 198/no. 732-3. (58) Bkz. BBA-BEO/MFK Gazi Ahmed Muhtar Paşa'dan Vürûd Eden, 747-36/5,

Telgraf - Mehmed Kâmil Bey'e, 16 Haziran 315. Mısır'daki Jön Türklerin anlaşmaları konusunda ise bkz. Kitabet-i Celileye telgraf. 30 Şubat 314. Cemiyetle doğrudan ilişkisi olmayan Münif Bey'in Mısır'da çıkarttığı 'Os-manlı' gazetesinin benzer bir şekilde kapatılması için bkz. Telgraf - Kita-bet-i Celileye, 15 Temmuz 314.

(59) Bu ihtarlar için bkz. «Auszug Aus dem Protokoll der Sizung des Sch. Bund.-18 Mayıs 1900 - Eidg - Justiz und, PD. 21 Mayıs 1900/P.P. 85 ve eki.» Bundesarchiv - BERN, E. 21/14'250, Berne - 20 Haziran 1900 SC/B. no. P.P. 17/66. Bundesarchiv-BERN, E. 21/14'250. Berne, ? Mayıs 1901/3 Mayıs 1901-SC/B. no. P.P. 130/78. Ancak Abdullah Cevdet yönetimin tek-lifini kabul edip görev aldığından bu ihtar kendisine tebliğ edilemedi. Bkz. «Auszug aus dem Protokoll der Sizung des Sch. Bund. 6 Eylül 1904/Bei-lage. 8-no. P.P. 300. Archives de Justice et Police - Geneve. Avrupa bası-nında Abdullah Cevdet'in bu ihtarı aldığı yolundaki haberler için bkz. «Ausweisung», Basler Variüârts, 1 Kasım 1904, «Ausweisung», Emment-lıaler Blatt, 2 Kasım 1904, «Bermischtes», Thurgauer Zeitung, 2 Kasım 1904. Bu konuda bilgi için bkz. B. VIII. "

(60) BBA-Yıldız Günlük Maruzat, 5 Ra 1318/no. 1808. (61) Bundesarchiv-BERN, E. 21/14*248 ve E. 21/14'249 Bd. 1. Geniş bilgi için

ise bkz. B. IX. Ancak bu durumuna karşılık Reşadiye komitesinin önlen-mesi için Saray'ın faaliyeti ve müracaatları gözönüne alınırsa amacından

Page 54: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR -ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 39

leri tekrar pazarlık masasına oturdular. Yönetim temsilcileri bu kez Abdullah Cevdet ve arkadaşlarına anlaşma karşılığında çeşitli Os-manlı Sefaretlerinde görev kabul etmelerini önerdiler (62). Bu tek-lif 'Osmanlı' yöneticilerine daha önce de yapılmıştı. Fakat gazetele-rini çıkartabilmek için bu tür anlaşmalar yapan Jön Türkler genel-

. likle matbaalarını satıp gazetelerini kapatmak yöntemini tercih edi-yorlardı. Bu suretle sağlanan gelir ise yeni bir gazetenin finansman sorununu bir süre için çözümlemiş oluyordu (63). Daha önce de be-lirttiğimiz gibi devlet dışında gelir sağlanabilmesi imkânları son de-rece sınırlı olduğu için Saray ile yapılan anlaşmalar ve Mısır Hidivi İle Mısırlı zenginlerden Hidivliğin, İmparatorlukla olan ilişkilerine göre alman yardımlar (64) ilginç bir siyasal muhalefet şeklini orta-ya çıkartıyordu. Kuşkusuz bu tür anlaşmaların yanında bu durum fırsatçı kimselerin de işine geliyor ve Avrupa,veya Mısır'a giderek birkaç sayılık gazeteler çıkartan yahut böyle yayında bulunmak yo-lunda Saray'ı tehdit eden kimseler de bu yöntemlerle para kazanı-yorlardı (65). Ancak, gerek cemiyetim daha evvelce yaptığı anlaşma-ları ve gerekse Abdullah Cevdet ve arkadaşlarının 1899'da yönetim-le muhalefeti durdurma karşılığında yaptıkları sözleşmeyi bunlar-dan ayrı olarak değerlendirmek gerekir.

dolayı tedirginlik yarattığı anlaşılıyor. Bkz. A. 3808 - 30.3.1899, A. 3720/30 Mart 1899/131. Politisches Archiv d. Ausıoârtiges Amt-Acten: b/Jungtürken Türkei: 198, 732-3.

(62) Bkz. B .X. (63) İshak Sükûti ve Mehmed Reşid Bey daha- önce böyle bir anlaşma yaparak

Mısır'daki matbaayı satmışlar (BBA-Yıldız Esas Evrakı, 15/74-31-e/15/74) ancak buna karşılık Mısır Komiserliğinde görev alma teklifini kabul etme-mişlerdi. Bkz. BBA-Yıldız Perakende, 16 B 1315/no. 819-2, BBA-Yüdız Perakende, 14 B 1317/no. 817 ve BBA-BEO/MFK Gazi Ahmed Muhtar Paşa'dan Vürûd Eden, 747-36/5 - Kitabet'e telgraf, 28 Kânûn-isânî 313.

(64) Örneğin, Hidiv önce Mahmud Paşa'yı himayesine almıştı (bkz. BBA-BEO/ MFK Gazi Ahmed Muhtar Paşa'dan Vürûd Eden, 747-36/5, 20 -11 Teş-rin-ievvel 316 - Kurena-yı Şehriyârin Asım Bey'e telgraf). Daha sonra ise ona ve oğullarına yardımı reddetmişti (bkz. BBA-BEO/MFK Gazi Ahmed Muhtar Paşa'dan Vürûd Eden, 747-36/5, 107-30 Mart 317 - Serkitabet'e şifre telgraf, 98-13 Mart 317, Şifre kâtibi Asım Bey'e şifre telgraf). Buna karşılık II. Meşrutiyet öncesinde Hidivlik Jön Türkleri istihdama başla-mıştı. Bkz. BBA-İrade-Mısır Mesâlihi, 21 Safer 326/no. 1870.

(65) Bkz. BBA-BEO/Zaptiye Giden, 662-21/13, 87-9738 - Mühimme, Athmed] R[efik], Abdülhamid-i Sânî ve Devr-i Saltanatı... Cild-i Sâlis, s. 1065, Ali [Basiret Gazetesi Sahib-i İmtiyazı], İstanbul'da 'Yarım Asırlık Vak'a-yı Mühimme, Matbaa-i Hüseyin Enver, Dersaadet, 1325, s. 69. Buna karşılık Osmanlı yöneticileri Jön Türk liderlerini de aynı amaçlı şantajcılar ola-rak yorumlayarak İsviçre'den çıkartmak istiyorlardı. Bkz. Tevfik Bey'den -Hariciye'ye, 19 Mart 1899. Paris Büyükelçiliği Arşivi, D. 220.

Page 55: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

40 JÖN TÜRK HAREKETİ SİYASAL ÖRGÜTLENME!

Abdullah Cevdet ve 'Osmanlı' gazetesi etrafındaki Jön Türkler, anlaşma pazarlıkları sürerken Almanya'ya geçtiler ve pazarlıkları burada da sürdürdüler (66). Pazarlıklar sürerken Abdullah Cevdet Alman basınına Abdülhamid II aleyhine çeşitli demeçler verdi (67) ve Abdülhamid'e «sen» şeklinde hitapta bulunan ve suçlamaları içe-ren bir kart gönderdi (68). Bu gelişmeler üzerine o sırada İstanbul'-da bulunan Brüksel Sefiri Karatodori Efendi derhal Almanya'ya gön-derildi ve Abdullah Cevdet bu ülkeden smırdışı edilerek İsviçre'ye dönmek zorunda bırakıldı (69). Abdullah Cevdet'in peşinden Kara-todori Efendi de Cenevre'ye geldi ve başhafiye Ahmed Celâleddin Paşa'nm da katılmasıyla uzun süren müzakerelerden sonra anlaşma sağlandı (70). Varılan anlaşma sonucu Abdullah Cevdet Viyana, İs-hak Sükûti ise Roma Sefareti doktorluklarına atandılar (71). Tuna-lı Hilmi, Halil Muvaffak gibi önde gelen diğer, bazı Jön Türkler de çeşitli dış temsilciliklerde görevlendirildiler (72). Anlaşmaya göre Abdullah Cevdet ve arkadaşları «kendi ihtisas alanları dışında hiç-bir ülkede hiçbir dilde Sultan aleyhinde yazı yazmamayı» (73) kabul ediyorlar, buna karşılık yönetim Trablusgarb ve Fizan'daki siyasal tutukluları serbest bırakmayı taahhüt ediyordu. Bu son şartın uygu-lanmasındaki gecikme anlaşmayı bir an aksatır gibi oldu (74) ama daha sonra bu tutukluların serbest bırakılması ile Abdullah Cevdet ve arkadaşları görevlerine başladılar (75).

Bu anlaşmayla Jön Türkler zımnen merkez yayın organı 'Os-manlı'nın faaliyetten çekilmesini kabul etmiş oluyorlardı. Ancak bu duruma karşın 'Osmanlı' resmen Albert Karlen isimli bir İsviçreli-

(66) Bkz. B. XI. (67) Bkz. B. XII. (68) Bkz. B. XIII. (69) KCarl] Süssheim, «Abd Allah Djewdet», El, s. 56. (70) Bkz. B. XIV. (71) Bkz. B. XV. (72) Bkz. B. XVI. (73) Salih Münir Paşa'dan - İsviçre Konfederasyon Başkanına, 295/19 Temmuz

1904 -P.P. no. 343. «Geht als Beilage 1 zum Dossier Djevdet Ab.», Archives de Justice et Police - Geneve.

(74) Bkz. B. XVII. Osmanlı yönetimi Cenevre grubuna karşı bu tutukluları bir koz olarak kullanıyordu. Nitekim bu tutukluların, tutukluluk şartlarmdaki düzeltilmeler de 'Osmanlı' gazetesindeki muhalefetin yumuşatılması kar-şılığında yapılmıştı. Bu düzeltmeler için bkz. Almanya'nın Trablusgarb'-daki Viee-Consuİ'ünden - Dışişleri Bakanlığına, 4 Temmuz 1898/204 - A. 8359. 17 Temmuz 1898. Polüisches Archiv d. Ausıoârtiges Amt-A.cten: b:/ Jungtürken Türkei: 198-732-3.

(75) Bkz. B. XVIII.

Page 56: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR -ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 41

nin yönetiminde çıkmaya devam etti (76). Perde arkasındaki yöne-ticiler ise gene Abdullah Cevdet ve îshak Sükuti idi. 'Osmanlı' bu iki Jön Türkün maddî destekleri ve yazılarıyla yayın yaşamına devam edebildi (77). Onların çıkarılmaya hazır durumda bıraktıkları gaze-teyi (78) eski bir Tıbbiyeli olan ve Cenevre'ye Trablusgarb'dan ka-çarak gelen Edhem Ruhi aldığı direktiflere uygun olarak yönetiyor-du (79). Onun dışında Cenevre grubunda kalanlar ise Abdurrahman Bedirhan, Teğmen Fevzi, Burhan Bahaddin ve Âkil Muhtar'dan iba-retti (80). Fakat, 18 Mayıs 1900 tarihindeki ihtarlardan sonra Jön Türkler açısından muhalefete devam olanağı kalmadı. Bunun üze-rine Cenevre grubunu oluşturan Jön Türkler, İngiltere'ye geçerek burada toplanmaya başladılar (81). Pazarlıklar sürerken Jön Türk-

(76) Archives d'Etat-Geneve/Chancellerie. B. 8 - s. 47. 'Osmanlı'nın ilk çıkı-şında da bir dönemler Mizan'm da mesul müdürlüğünü yapan bu şahıs sorumlu, Abdullah Cevdet ve Hüsnü Ahmed de redaktör durumundaydı-lar. Bkz. 97/7, p. 73-21 Aralık 1897 - vom Genf 20 Aralık [18]97/no. 653. Bundesarchiv-BERN, E. 21/14'248.

(77) Abdullah Cevdet, «... işden çekilme[lerinin] suret-i zahirede..» olduğunu belirtiyordu. Bkz. Abdullah Cevdet, «Mekâtîb: Osmanlı İdaresine», Osmanlı, No. 141, 15 Teşrin-i sânî .1904, s. 3, [Abdullah Cevdet], «İshale Sükûti'nin Ölümünün Yıldönümü», İçtihat, No. 315, 15 Şubat 1931, s. 5579. Bu konuda ayrıca bkz. B. XIX.

(78) Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, 82-18293. (79) Edhem Ruhi'nin Jön Türk hareketine katılışı için bkz. BBA-Yıldız Esas

Evrakı, 15/74-18 - ç/74/15. Krş. Ethem Ruhi Balkan, Ethem Ruhi Balkan Hatıraları - Canlı Tarihler -IV, İstanbul, 1947, s. 25-6.

(80) İlk üç isim için bkz. Baron de Richtofen'in - Diran Kelekyan'a 6 Temmuz 1900 tarihli mektubu, Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, 82-20097. Âkil Muhtar için ise bkz. A[hmed] Süheyl Ünver, «Mekteb-i Tıbbiye Talebesi Arasında Hürriyet ve Serbest Düşünüş Cereyanları», İstanbul Klinik Ders-leri Aylık Tıp Dergisi, C. VII, Sayı 40, Mart 1953.

(81) Bu ayrılışta. Cenevre yönetiminin gösterdiği olumsuz tavır yanında 'Os-manlı'nın basıldığı matbaanın yönetim tarafından yapılan baskılar karşı-sında gazetenin basımından vazgeçmesi ve Cenevre grubunun başka bir matbaa bulamamaları da rol oynadı. Bkz. 28.11.1900/17 vom Genf. 26 III/no. 142 - Bundesarchiv-BERN, E. 21/14'250: «... Jön . Türk komiteleri dergileri-ni artık Baron de Richtofen'in müdahaleleri yüzünden Ch. Eggiman mat-baasında basamıyacaklardır. Problem üstlenmekten korktukları için gaze -tenin yayımından vazgeçtiler...». Jön Türklerin [Cenevre grubunun] Londra'da birleşmesi için ise bkz. Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi -82-18330/98-2/34, Asım Bey'den- Sefaret'e [Londra], 32/15 Kânûn-isânî 901, Londra Sefaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Defter, Teşrin-ievvel 315-15 Teşrin-isânî 99, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2468/141-63/XII, Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, 82-18315/98-1, Damad Mahmud Paşa'nm gidişi için ise bkz. Asım Bey'den - Ahmed Celâleddin Paşa'ya, 28 Mayıs 1900, Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, 82-18273 ve 82-18269, BBA -BEO/Hariciye Gelen, 160-5/15-3217/135146.

Page 57: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

42 JÖN TÜRK HAREKETİ SİYASAL ÖRGÜTLENME!

ler açısından ortaya çıkan diğer önemli bir gelişme de Damad Mah-mud Paşa ve oğullarının Avrupa'ya gelmeleriydi. Avrupa'ya gelişi, Osmanlı yönetimince büyük endişelerle karşılanan (82) Damad Mah-mud Paşa ilk önceleri Cenevre grubu ile Ahmed Rıza Bey ve arka-daşları arasındaki anlaşmazlığa taraf olarak katümamış ancak kısa bir süre sonra Ahmed Rıza ile uyuşamaymca Cenevre grubunun önemli bir üyesi haline gelmişti (83). Kısa bir süre sonra 'Osmanlı'-

(82) Damad Mahmud Paşa ve oğullarının Avrupa'ya kaçışı yönetim tarafından büyük bir telâşla karşılanmıştı. Yurt dışındaki temsilciliklerinin de diğer tüm sorunların üzerinde Mahmud Paşa'mn faaliyetleri ile uğraştığı görül-mektedir. Örneğin Damad Mahmud Paşa'nm Marsilya'ya varışında İstan-bul'a. gönderilen telgrafların masrafı konsolosluk gelirini aşmıştı (bkz. Mar-silya Başşehbenderi Seyfeddin Bey'den - Paris Sefareti'ne 779-115/22 Kâ-nûn-isânî 1900. Paris Büyükelçiliği Arşivi, D. 220. Bu telâşın nedeni ise Avrupa kamuoyunun saltanat üyesi bu Jön Türke gösterdikleri ilgi (bu konuda bkz. Seyfeddin Bey'den - Paris Sefareti'ne, 928-90-6/23 Kânûn-i-evvel 1899. Paris Büyükelçiliği Arşivi, D. 237, Basının haberleri için ise bkz. Le Genevois, 27-29 Mart 1900, Journal de Geneve, 24-25 Mart 1900, Tribune de Geneve, 25-27-28 Mart 1900, Basler Nachrichten, 28 Mart 1900. Bu haberler konusunda Osmanlı yöneticilerinin endişeleri için ise bkz. Karatodori Bey'den - Tevfik Paşa?ya, 30 Mart 1900. Dışişleri Bakanlığı Ha-zine-i E^rak Arşivi, Siyasî - 178) ve Cenevre grubunun yeniden toplanma-sıydı (bu grup üyelerinin Paşa'nm katılmasından duydukları sevinç için bkz. İbrahim Temo, İttihad ve Terakki Cemiyetinin..., s. 153-4) Damad Mahmud Paşa'nm bu dönemdeki faaliyetleri için ise bkz. Başkitabet'e -Paris Sefaretinden, 41/24 Kânûn-ievvel [18]99, 55-21 Kânûn-isâni 900, 52/6 Kânûn-isânî 900, Başkitabet'den - Paris Sefareti'ne, 42/24 Kânûn-iev-vel [18199, 45/27 Kânûn-ievvel [18199, 47/30 Kânûn-ievvel [18199, 49/1 Kânûn-isânî 900, 51/4 Kânun-isânî 900, 45/19 Kânûn-isânî 900, Paris Se-faretinden - Başkitabet'e, 46/29 Kânûn-ievvel [18İ99, 48/31 Kânûn-ievvel [18199. Paris Sefaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Defterdir, BBA -Yıldız Esas Evrakı, 36/2468-42/141/XIX, Ayrıca bkz. BBA-Yıldız Esas Ev-rakı, 19/39/143/56.

(83) Damad Mahmud ile Ahmed Rıza'nm anlaşmazlığa düşmeleri için bkz. BBA-Yıldız Esas Evrakı, 19/39/143/56: «Paris'den varid olan şifre telgraf-nâmenin suretidir - 7 Kânûn-isânî 900». Murad 'Bey'in ayrılışından sonra da Cenevre ve Paris şubeleri hiçbir zaman ortak hareket edemediler. Mah-mud Paşa'nm gelişi de bu alanda herhangi bir değişiklik yaratmadı. Bkz. Edhem Ruhi, «Bir Hatve Daha», Osmanlı, No. 136, 15 Temmuz 1904, s. 1. Evvelce Abdullah Cevdet ve arkadaşlarının Avrupa'daki Jön Türk sem-patizanlarıyla ilişkisini sağlayan Edmond Lardy artık bu çevrelerle Da-mad Mahmud Paşa'nm ilişkilerini organize ediyordu. Lardy'nin İstanbul'a alınmasının «Mahmud Paşa meselesine merbut mesele» olarak nitelendi-rilmesinin nedeni de budur. Bkz. Paris'de Bulunan Ferik Ahmed Celâled-din Paşa'ya Mahsus Muhabere Defteridir, 15 Haziran 900-2 Haziran 316, BBA/Yıldız Esas Evrakı, 36/2328-2/146/XV: Ahmed Celâleddin Paşa'dan-Başkitabet'e, 7/26 Haziran 900.

Page 58: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR -ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 43

nın 62. sayısı 15 Haziran 1900 tarihinde Londra'da yayınlandı (84). Buradaki kısa süreli yayın faaliyetinden sonra ise gazete bu kez Folkestone'a taşınarak neşriyata bu şehirde devam etti (85).. Osmanlı yöneticilerinin gazeteye karşı İngiltere'de de büyük bir mücadele verdikleri hemen göze çarpmaktadır (86). Yönetim temsilcilerinin bu konuda gösterdikleri büyük çabaya karşın İngiliz yöneticilerinin Jön Türklere Cenevre'dekine nazaran ilk dönemlerde daha olumlu dav-randıkları görülmektedir (87). Damad Mahmud Paşa ve oğullan, İs-mail Kemal ve onlara katılan Ali Haydar Midhat (88) yeni bir yazı kadrosu oluşturmuşlardı ama gazetenin denetlenmesi, gönderilen yazıların seçilmesi gibi konular gene Abdullah Cevdet ve İshak Sü-kuti tarafından yapılmaktaydı (89).

(84) Osmanlı'nın, Nuri Ahmed'in redaktörlüğünde Londra'da çıkışı için bkz. Berne Mayıs 1901/Se./Bd. 3 Mayıs 1901/P.P. 130/78. Bundesarehiv-BERN, E. 21/14'251. Politisches Archiv d. Auswartiges Amt-Acten b./Jungtürken Türkei: 198/733-1, A. 6009-45/10 Mayıs 1900. Osmanlı yöneticilerinin bu alandaki endişeleri için ise bkz. [Kostaki] Antopolo'dan - Başkitabet'e, 33/7 Kânûn-isânî 316, Londra Sefaret-i Seniy.esiyle Muhaberata Mahsus Kayıd Defteridir, 4 Teşrin-ievvel 315-16 Teşrin-isânî [18199, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2468/141-63/XII, Başkitabet'e - Berlin Sefaret-i Seniyesinden, no. 89. Berlin Sefaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Kayıd Defteridir, 8 Mart 1900 - 24 Şb. 315, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2586/148/XVI.

(85) Osmanlı'nın Folkestone'a taşınması için bkz. «İhtar-ı Mühim», Osmanlı, no. 68, 15 Eylül 1900 - 18 Cemaziy'ülevvel 1318, s. 1.

(86) «Home Office Conf. 1-27 Nisan 1901», PRO/F.O, 78/5141-XC/H 1834, «Me-morandum for the Turkish Ambassador», PRO/F.O, 78/5140-XC/A 001696, Antopolo Paşa'dan - Sir Thomas'a 6 Mart 1901 - PRO/F.O, 78/5140-XC/A 001696.

(87) Bkz. Charles S. Nurdoch'dan - Dışişleri Bakanlığına, 2 Mayıs 1901, PRO/ F.O, 78/5141-XC/A 1894, Dışişlerine, 18 Haziran 1901/R. 7651, PRO/F.O, 78/5141-XC/A 1894, Francis J.S. Hopwood'dan - İçişlerine, 14 Mayıs 1901/R. 6776, PRO/F.O, 78/5141-XC/A 1894. Bu arada Osmanlı'da İngiltere Krali-çesi Victoria'nın ölümü üzerine Jön Türk komitesinin yeni Kral Edward'a çektiği telgrafa, Kralın verdiği nezaket cevabı İngilteredeki yönetim tem-silcilerinin Jön Türklerin sandıklarından fazla olumlu karşılandıklarını zannetmelerine neden olmuştu. Bkz. Home Office - 9 Mart. 1901. PRO/F.O, 78/5141-XC/A 1845 (bu telgraf ve cevabı için ise bkz. «Ziya'ı Azîm», Os-manlı, no. 77, 1 Şubat 1901-10 Şevval 1318, s. 1).

(88) Bkz. Ali Haydar Mithat, «Mithat Paşa'nm Oğlunun Hatıraları», Tan, 6 Ocak İ938.

(89) İshak Sükûti'nin 26 Mart 1901 tarihli mektubu, [Rıza Nur], «Meşrutiyet Uğrunda Öldüğü İçün Hayat-ı Meşrutiyetle Yâd-mâmı Dirilen Bir Ölü: Saint Remo'da İshak Sükûti», Şehbal, Aded. 14, 15 Teşrin-isânî 1325, s. 271, «Pek Büyük Bir Ziya'», Osmanlı, No. 103, 1 Mart 1902 - 20 Zilkade 1319, s. 2, [Abdullah Cevdet], «İshak Sükûti'nin Ölümünün Yıldönümü», İçtihat, No. 315, s. 5579: «...Londra'ya nakl olunan neşrivyat merkezini bunlar maaşlarının büyük bîr kısmı ve imzasız yazılarıyla yaşatıyorlardı...».

Page 59: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

44 JÖN TÜRK HAREKETİ SİYASAL ÖRGÜTLENME

Bu sırada bir yandan Sultan a bağlılığını gösteren yazılar gön-deren (90) Abdullah Cevdet diğer yandan da muhalefete devam et-tiğinin farkında olan Sefaret görevlileriyle çatışmak zorunda kalı-yordu (91). Saraya çeşitli dış temsilciliklerinden gönderilen yazılara bakılırsa Abdullah Cevdet ve arkadaşlarının muhalefete devam et-tiklerinin anlaşılamaması imkânsızdır ama onların bu derecede da-hi olsa faaliyetlerinin azaltılması Osmanlı yönetimince yararlı gö-rülmekteydi (92). Bu dönemdeki siyasal faaliyetlerinin yanısıra Ab-dullah Cevdet felsefî incelemeler, şiir kitapları; Avrupa edebiyatın-dan tercümeler yayınladı ve bu çevrelerce aranan bir kişi haline geldi (93).

Abdullah Cevdet bu şekilde faaliyetlerini sürdürürken, Jön Türk-ler arasında Avrupa'daki tüm Osmanlı muhaliflerini kapsayacak bir' kongrenin toplanması düşüncesi yemden ortaya atıldı (94). Evvelce Tunalı Hilmi'nin girişimiyle Brindizi veya Korfu'da böyle bir kongre toplanılmasına çalışılmış ancak başarı sağlanamamıştı (95). Tüm muhaliflerin Damad Mahmud Paşa etrafında toplanması sonucunu doğuracağı umulan kongre (96) yabancı devletlerin müdahalesinin

(90) Bkz. B. XX. (91) Bkz. B. XXI. (92) Bkz. B. XXII. (93) «Le Docteur Djewdet-bey», Echo de Paris, 20 Eylül 1903. Krş. «Dr. Abdul-

lah Djevdet Bey», Österreichs Illustrierte Zeitung, No. 15, 15 Ocak 1903, s. 299.

(94) Kongre toplanması düşüncesi için^bkz. Ahmed Lütfullah -Mehmed Sa-bahaddin, «Umum Osmanlı Vatandaşlarımıza», Osmanlı, No. 81, 1 Nisan 1901 - 9 Zilhicce 1318, s. 2-5. Kongre hazırlıkları hakkında bkz. «Paris'de Osmanlı Kongresi», Osmanlı, No. 102, 15 Şubat 1902.' 7 Zilkade 1319, s. 5.

(95) Bu kongre teşebbüsü hakkında bkz. Tevfik Paşa'dan - Rıfat Bey'e, 35265 -225/20.9.1899. Bu yazıda 'Akropolis' gazetesinin haberine -dayanılarak kongrenin Korfu'dan yapılmasının planlandığı belirtilmektedir. Bkz. Dışiş-leri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi - Siyasî - Kutu: 424. Aynı konuda bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen, 159-5/15, 2931, «8 Teşrin-isânî (1899) Ta-rihiyle Mabeyn-i Hümâyûn Başkitabet-i Celilesine Mevrud Tezkerenin Sureti», Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi - Siyasî Kutu: 424. Ancak kongrenin Mısır Prensi Mehmed Halim Paşa önderliğinde Tunalı Hilmi tarafından (bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen, 159-5/15, 2194) Brindizi'de ya-pılması düşünülüyordu. Bkz. Leon Bey'den - Tevfik Paşa'ya, 992-1/7.10.1899. Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi - Siyasî - Kutu: 424, «Congresso di Giovani Turchi a Brindizi», II Courriere di Catania, 6 Ekim İ899. A y -rıca genel bilgi için bkz. Ahmed Bedevi Kuran, înkilâp Tarihimiz ve ît-tihad ve Terakki, s. 130-4.

(96) Osmanlı yöneticileri kongrenin Damad Mahmud Paşa önderliğinde ola-cağını ve Jön Türkler arasında olduğu kadar onlarla özellikle Makedon-ya'daki çeşitli ayrılıkçılar ye muhalefet gruplarının birleşmesi sonucunu doğuracağını düşünüyorlardı. Bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen, 160-5/16, 73;

Page 60: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 45

kabul edilip edilmemesi tartışması yüzünden Ahmed Rıza Bey ve arkadaşları ile Damad Mahmud Paşa arasındaki anlaşmazlıkları be-lirginleştirmekten başka bir işe yaramadı. Ermeni temsilcilerinin, Berlin Kongresinin 61. maddesinin uygulanması yolundaki istekleri ise ortalığı büsbütün karıştırdı (97).

Kongre sonucunda, çoğunluğu sağlayan Damad Mahmud Paşa taraftarları 'Osmanlı'yı ellerinde tutmaya devam ettiler (98). Fran-sızca Meşveret ise azınlığın yayın organı olarak kaldı (99). Bir süre sonra azınlığı temsil eden îstirdad, İntikam ve Sancak gazetelerini çıkartanlar Ahmed Rıza ile. birleşerek 'Şûra-yi Ümmet'i yayınlama-ya başladılar (100).

Kongre sonrasında Damad Mahmud Paşa etrafında toplanan çoğunluk « O s m a n l ı H ü r r i y e t p e r v e r â . n C e m i y e t i » adı altında örgütlenmeye karar verdi (101). Ancak görünürde ço-ğunluğu sağlamasına karşılık bu grup çok ayrı düşüncelerdeki kim-selerden oluşmaktaydı. Bunun yanısıra Damad Mahmud Paşa'yı des-tekleyen çeşitli azınlık örgütleri ve Jön Türk grubu arasında ortak amaçlar saptayabilmek de imkânsızdı. Nitekim kısa bir süre sonra Ermeni örgütleri doğrudan desteklerini çekmeye karar verdi (102). Rum örgütleri zaten çok güçsüzdü, yalnızca İsmail Kemal Bey ara-

2977, 3128, 3211, BBA-İrade Hususî, Zilhicce 1318/ııo. 8-872, BBA-Yıldız Perâkende, 17 Za. 1319/no. 1500, BBA-BEO/Dahiliye Gelen, 100-3/49-149/ 122813, BBA-Yıldız Perâkende, 17 Za. 1319/no. 1527.

(97) Ahmed Rıza ve Sabahaddin Bey taraftarlarının tartışması hakkında bkz. «Mülâhaza: Yeni Osmanlılar Kongresi», İntikam, no. 50, 1 Mart 1902 - 30 Zilkade 1319, s. 2-3. Ermenilerin talepleri hakkında bkz. «Les Congres des Liberaux Ottomans», Pro Armenia, no. 7, 25 Şubat 1902, s. 54, Krş. Ali Haydar Mithat, «Mithat Paşa'nm Oğlunun Hatıraları», Tan, 5 Ocak 1938.

(98) «... Ahrar-ı Osmaniye ekseriyet ve ekalliyet olmak üzere ikiye ayrıldı ve Osmanlı ekseriyetde kaldı...». Bkz. «Sebeb-i Tehir», Osmanlı, no. 120, 15 Ağustos 1903 - 21 Cemaziy'ülevvel 1321, s. 1.

(99) «Compte Rendu du Congres», Mechveret Supplement Français, no. 126, 15 Şubat 1902, s. 4.

(100) «İhtar», Şûra-yi Ümmet, no. 1, 1 Nisan 1902 - 1 Muharrem 1320, s. 4. (101) Azınlık temsilcilerinin dışında cemiyetin tüm üyeleri 'Osmanlı'nın yazı

kadrosundan seçilmişti. Bkz. «Osmanlı Hürriyetperverân Cemiyeti'nin Ni-zâmnâmesi», Osmanlı, no. 104, 16 Nisan 1902, s. 7-8.

(102) Ermeni örgütlerinin kongrede Ahmed Rıza Bey ve arkadaşlarına karşı zorunlu olarak Damad Mahmud Paşa grubunu desteklemelerine karşın aslında bu iki grup birbirine güvenmiyordu. Bunun yanında ihtilâlci Er-meni komitelerine göre 'Osmanlı' çok merkezde kalıyordu. «. . /Jönler [Os-manlı gazetesi grubu] Ermenilerden hiçbir yüz bulamadılar ve bulama-yacaklar. Zira kendilerine emniyet yoktur ve... [Ermeni Gazeteleri] ale-nen Mahmud Paşa aleyhinde yazmaktadır...» Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, 82-18330/98-2/34.

Page 61: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

46 j-ON TÜRK HÂREKETİ SİYÂSAL' ÖRGÜTLENME

cılığıyla Arnavut ayrılıkçıları desteklerini sürdürdüler (103). Bu du-rum gözönüne alındığında Ahmed Rıza Bey'in etrafında toplanan azınlık aslında türdeş bir .gruptu ve etkinlik bakımından aslında ço-ğunluk özelliklerine sahipti.

Dikkati çeken bir nokta da Abdullah Cevdet'in 1901 sonlarından itibaren edebiyat çalışmalarına ve Fransızca lirik şiirler yazmaya yönelmesi (104) buna karşılık 'Osmanlı'daki yazılarının ise azalma-ya başlamasıdır. Bu döneme kadar Abdullah Cevdet'in giriştiği son komite faaliyeti Osmanlı'nın Almanca ilâvesinin evvelkilere benzer bir pazarlık sonucu yönetim temsilcilerine satılması oldu (105). Kısa bir süre sonra ise İshak Sükûti öldü. 'Osmanlı'nın başyazarlığına Hüseyin Siret'in (106) getirilmesi ise yönetim yetkilerini elinde tut-masına karşın Edhem Ruhi'nin etkinliğinin azaldığını bize göster-mektedir (107). Böylece merkez yayın organında Mekteb-i Tıbbiye'-den yetişenlerin egemenliği de ortadan kalkmış oluyordu. Gazetenin temaları incelendiğinde İslâmdan yararlanma ve ulemayla işbirliği çabalarının gene önemli bir yer tuttuğu görülür ama bu alanda iz-lenen siyasa kuşkusuz Tıbbiye'den yetişenlerin egemen, olduğu döne-me göre daha gelenekçidir. Yabancı devletlere karşı takınılan tavır açısından 'Osmanlı' 1900 yılında Almanya'ya karşı izleyeceği kanı-sını uyandırdığı beklenmeyen olumlu tutumundan (108) çabuk vaz-

(103) BBA-BEO/Hariciye Giden, 186-5/42, 106/136297. U04) Josef Eraf, «Dr. Abdullah Djevdet Bey», Der Salon/ 1 Şubat 1903. Krş.

A. Sch. «Dr. Abdullah Djevdet Bey», Pester Lloyd Beilage, No. 222, 16 Ey-lül 1903. Bu iki kaynaktaki bilgiler de Abdullah Cevdet tarafından veril-mektedir.

(105) Bkz. 22.11.1900/17 vom Genf. 20 II/no. 100. Bundesarchiv - BERN, E. 21/14'250.

(106) Siret'in, Jön Türk hareketine katılması ve rolü için bkz. A. 334-7 Ocak 1902. Politisches Archiv d. Auswartiges Amt-Acten b./Jungtürken Türkei -198 - 733-3.

(107) Ethem Ruhî Balkan Hatıraları - Canlı Tarihleri - IV, s. 27. Diran Kelek-yan'm da hazırladığı raporda 'Osmanlı'nın Damad Mahmüd Paşa ve yakın çevresi tarafından çıkartıldığını belirtmesine karşılık Edhem Ruhi'yi an-maması bu gözlemi doğrulamaktadır. Bkz. Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, 82-18021, s. 5-6. Aynı konuda bkz. Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, 82-18077/6. İsmail Kemal ise kendisi gazetenin yöneticiliğine geti-rilmesine karşın anılarında 'Osmanlı'dan çok az bahsetmektedir. Bundan da diğer etnik ayrılıkçılar gibi onun da 'Osmanlı'dan bir araç olarak ya-rarlanmaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Bkz. The Memoirs of ismail Kemal Bey, Editör: Sornmerville Story, London, 1920, s. 308-9.

(108) «Der Zweek Unserer Herausgebung», Osmanlı Deutsche Beilage, No. 1, Ocak 1900, s. 1, «Almanca İlâvemizin Dibacesi», Osmanlı, No. 54, 15 Şubat 1900 - 15 Şevval 1317, s. 3.

Page 62: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

bÖKLTÖR ABDüLLAİİ Cf ivÖfT VE DÖNEMİ 41

geçti ve tekrar Alman aleyhtarı ve İngiliz yanlısı (109) siyasasını izlemeye başladı.

'Osmanlı' bu şekilde faaliyetini sürdürürken Abdullah -Cevdet'in Viyana'daki görevini sürdürmesi son derece zorlaşmıştı. 1903 senesi Mayısında Abdullah Cevdet sefaret görevlilerinde bir İngiliz kadı-nıyla evleneceği izlenimini uyandırarak İsmail Kemal ve diğer ko-mite üyeleriyle görüşmek üzere Londra'ya gitti (110). Bunun üze-rine Sefir Mahmud Nedim Bey, Abdullah Cevdet'in görevinden az-lini talep ettiyse de (111) yönetim onun bu derecede dahi olsa faa-liyetinin sınırlandırılmasını yeterli gördü (112). Ancak bir yandan padişaha sözde bağlılığını gösteren yazılar gönderen Abdullah Cev-det (113) tüm çabalarına karşın görevini daha fazla sürdüremedi. Aralarında çıkan bir tartışma sonucu Sefir Mahmud Nedim Bey'e tecavüzde bulununca (114) Avusturya Hükümeti kendisini sımrdışı etme karan aldı (115). Bu durumda önce Paris'e gitmeyi düşünen Abdullah Cevdet buradaki Osmanlı Sefaretinin kendisine karşı uya-rılması üzerine (116) Presburg'a gitti (117). Fakat, Abdullah Cev-

(109) Bkz. Berlin Sefaret-i Seniyesinden Başkitabet'e, 99/16 Kânûn-isânî 900. [Berlin Sefaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Defter], 4 Haziran 315 -16 Haziran [18199, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-51/139/XVIII.

(110) Bkz. B. XXIII. (111) Bkz. B. XXIV. (112) Bkz. B; XXV. (113) Bkz. B. XXVI. (114). Bu konudaki haberler İçin bkz. «Porte's Envoy Beaten in Vienna», New

York Herald, 1 Eylül 1903, «Scene at a Turkish Embassy: An Ambassador's Ears Boxed», The Daily Chronicle, 9 Eylül 1903, «Incidente All'ambasciata Turca a Vienna», II Messagero, 16 Eylül 1903, «Un Grosso Scandalo aH'-Ambasciata turca a Vienna», Stampa, 16 Eylül 1903 «Un Incidente all'-ambasciata turca a Vienna», Tribuna, 16 Eylül 1903, «Le Cas du docteur Djewdet bey», Journal de Marseille, 13 Eylül 1903, «Scene at a Turkish Embassy», The Standart, 19 Eylül 1903, «Ambassador Assaulted», Morning Post, 19 Eylül 1903, «Le Docfeur Djewdet Bey», Le Petit Bleu de Paris, 20 Eylül 1903, «Le Docteur Djewdet Bey», Le Peuple Français, 21 Eylül 1903, «L'Affaire du docteur Djevdet bey», Grand National, 29. Eylül 1903, «Tra ambasciatore e medico», II Giornale d'ltalia, 29 Eylül 1903, «L'affaire du docteur Djevdet - bey», L'Etandart, 30 Eylül 1903, «Der Geohrfeigte Botshafter», Wiener Mor gen Zeitung, 16 Ocak 1904. Ayrıca bilgi için bkz. B. XXVIII.

(115) Österreichisches Staatarchiv - AUgemeines Verıvaltungsarchiv/K.K. Innen-ministerium Prâsidiale - ZL. 7304/1903, s. 2-3.

(116) Bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen, 161-5/17, 2409, BBA-Yıldız Hususî Maru-zat, 30 C 1321/no. 2396-11, BBA-Yıldız Hususî Maruzat, 30 C 1321/no. 2369, BBA-Yıldız Hususî Marûzat, 30 C 1321/no. 2396-1, «Nezarete 20 Eylül Vi-yana Sefaret-i Seniyesinden [Varid olan] 355 Telgrafnâme», Dışişleri Ba-kanlığı Hazine-i Evrak Arşivi - Tercüme - Mütenevvia - 29/T.O. no. 712.

Page 63: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

48 JÖN TÜRK HAREKETİ SİYASAL ÖRGÜTLENME!

det, Avusturyalı parlamenter Pemerstorfer ve arkadaşlarının ken-disinin smırdışı edilmesine karşı yaptıkları itiraz (118) reddedilin-ce (119) 17 Eylül 1903 günü buradan da smırdışı edildi (120). îlginç bir durum olarak sanılanın aksine Abdullah Cevdet görevine devam etmeyi arzuluyordu (121). Ancak bu yoldaki çabaları sonuçsuz ka-lınca Paris'e gelen Abdullah Cevdet, Ahmed Rıza Bey'in grubuyla tekrar ilişki kurmaya çalıştıysa da bu kimselerin kendisini bir hain olarak kabul etmesi yüzünden çabası sonuçsuz kaldı (122).

Bunun üzerine Abdullah Cevdet tekrar eski muhalefet merkezi Cenevre'ye döndü ve buradaki Jön Türklerce olumlu bir biçimde karşılandı (123). Ancak 1900 yılı başlarında 'Osmanlı'nın İngiltere'-ye taşınmasından beri Cenevre'reki Jön Türk faaliyeti son derece azalmıştı. 'Vatan', 'İntikam', 'Tokmak', İstirdad' daha sonra yayın-lanan 'İttihad-ı Osmani' gibi yayın organları hiçbir zaman 'Osmanlı'-nın yerini tutamadılar (124).

Abdullah Cevdet, Cenevre'ye geldiğinde Damad Mahmud Pa-şa'nm ölümü üzerine adem-i merkeziyet düşüncesine karşı çıktığm: dan dolayı Prens Sabahaddin ile anlaşamayan Edhem Ruhi (125) ondan ayrılarak Mısır'a gitmiş ve gazeteyi orada çıkartmaya devam

(117) BBA-Yıldız Hususî Maruzat, 29 C 1321/no. 2383, «Dr. Abdullah Djevdet Bey in Presburg», Die Zeit, 17 Eylül 1903, La Corresjpondance Havas, 16 Eylül 1903. Ayrıca bkz. Paris Büyükelçiliği Arşivi, D. 244, BBA-BEO/Ha-riciye Gelen, 161-5/17, 2398.

(118) Österreichisches Staatarchiv - Allgemeines Verwaltungsarchiv/K.K. Innen-ministerium Prasidiale - ZL. 6842/1903, s. 9. İtiraz için bkz. B. XXVIII.

(119) Bkz. B. XXIX. (120) Österreichisches Staatarchiv - Allgemeines Verwa.ltungsarchiv/K.K. Innen-

ministerium Prasidiale- ZL. 7304/1903, s. 3-95901, «Die Szene auf der türkisçhen Botschaft», Deutsche Zeitung, 18 Eylül 1903, Neue Freie Fresse, 18 Eylül 1903.

(121) Bkz. B. XXX. (122) Yahya Kemal, Çocukluğum, Gençliğim, Siyâsî ve Edebî Hâtıralarım, İs-

tanbul, 1973, s. 193. Bu çevrenin Abdullah Cevdet hakkındaki düşünceleri için bkz. B. XXXI. Ayrıca bu grubun Viyana'daki olay nedeniyle Abdullah Cevdet'i suçlaması için bkz.- [Ahmed Rıza], «Şundan - Bundan», Şûra-yi Ümmet, no. 38, 6 Teşrin-ievvel 1903 - 15 Receb 1321, s. 3-4.

(123) Ahmed Rıza Bey'in bu tutumuna, karşılık Cenevre Jön Türkleri eski lider-lerini savundular. Bkz. «L'Incident de l'ambassade Ottoman a Vienne», Federation Ottomane, 19 Ekim 1904.

(124) Bu dergilerin ilk üçünün faaliyetleri için bkz. Berne - Mayıs 1901/3 Mayıs 1901/ 130/78-P.P. Bıınde sar chiv-BERN, E. 21/14'251.

(125) Ethem Ruhi Balkan Hatıraları - Canlı Tarihler -IV, s. 28.

Page 64: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH- CEVDET VE DÖNEMİ 63 63

etmişti (126). İki eski üye bu defa Abdullah Cevdet'in yönetiminde olmak üzere (127) 'Osmanlı'yı tekrar Cenevre'de çıkartmaya karar verdiler.

'Osmanlı'yı yeniden yayınlamanın yanısıra Abdullah Cevdet, Ahmed Celâleddin Paşa'dan sağladığı yardımla (128) kendi adına ölümüne kadar çıkaracağı İçtihad- dergisini ve matbaasını kur-du (129).

Abdullah Cevdet'in tekrar Cenevre'ye gelerek matbaa kurması buradaki Osmanlı yönetimi temsilcilerince telâşla karşılandı (130). Bu makamların çeşitli uyanları ^ (131) ile İsviçre yönetimi Abdullah Cevdet'e son derece sınırlı bir faaliyet izni verdi (132). Abdullah Cevdet'in bu kısıtlamaya itirazı ise geçerli olmadı (133) ve kendisi sorumlu duruma düşmemek için yazılarını genellikle imzasız ya da Edhem Ruhi'nin imzasıyla yazarak bir süre herhangi bir sorunla karşılaşmadı (134).

^Abdullah Cevdet'in bu titizliğinin yanısıra 'Osmanlı' bu çıkışın-da değişik bir görünüm göstermeye başladı ve bu görünüm kendisi-nin, İsviçre yönetiminin tanıdığı kısıtlı iznin sınırları içerisinde kal-masını güçleştirdi. Bir süre önce Edhem Ruhi «terör yapmaya» ka-rar vermişti, Abdullah Cevdet ise Nihilistlerle ilişki kurmuştu ve anarşizm kendisine ilginç geliyordu^ (135). (T3u durumda 'Osmanlı' 1897 yılından beri koruduğu merkezdeki yerini kaybederek oldukça sola kaydı ve bir süre önce Cenevre'de çıkan Tunalı Hilmi'nin 'İnti-kam'ı ile temalar bakımından büyük benzerlikler göstermeye başla-

(126) Osmanlı'yı Mısır'da Necmeddin Arifin yardımıyla (bkz. BBA-BEO/MFK Gazi Ahmed Muhtar Paşa'dan Vürûd Eden, 747-36/5, 420-25 Teşrin-ievvel 1319. Makam-ı sadr-ıâzâmiye tahrirat) Edhem Ruhi tüm sorumluluğunu taşıyarak çıkartıyordu. Bkz. BBA-BEO/Mısır Hidiviyet-i Celilesinin Mu-harrerat Defteri, 1032-68/4, 77-504/102-8 Teşrin-ievvel 319. Mısır Fevka-lâde Komiseri Devletlû Gazi Ahmed Muhtar Paşa Hazretlerine.

(127) «Geht als Beilage - 5 zum Dossier Djevdet Abdullah», Archives de Justice et Police-Geneve.

(128) Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, 82-18459. (129) İçtihad'm kuruluşu ve yayın izni için bkz. Archives d'Etat Geneve/Chan-

cellerie, B. 8 - s. 95. (130) Bkz. B. XXXII. (131) Bkz. B. XXXIII. (132) Bkz. B. XXIV. (133) Bkz. B:XXXV. (134) Bkz. B. XXXVI. (135) Edhem Ruhi'nin bu düşünceleri için bkz. Ethem Ruhi Balkan Hatıraları -

Canh Tarihler - IV, s. 29-30. Abdullah Cevdet'in bu konudaki düşünceleri ilerde geniş olarak anlatılacaktır.

Page 65: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

56 JÖN TÜRK HAREKETİ SİYASAL ÖRGÜTLENME!

di. Ancak geİiriiİmesi gereken husus 'Osmanlı'nın artık eskisi gibi Jen Türklerin merkez yayın orgam olmayıp yalnızca küçük ve 'ati-pik' bir grubun düşüncelerini açıklayan bir gazete olduğudur.)

Bu yeni düşüncelerine uygun bir cemiyet kurmaya karar veren Abdullah Cevdet ve Edhem Ruhi 30 Mart İ904'de « O s m a n l ı İt -t i h a d ve İ n k i l â b C e m i y e t i » ni kurdular (136). Kurucu-lar yeni Cemiyetin özelliklerini şöyle açıklıyorlardı: «... Yeni cemiyet denmekle efrad ve ihvan değişmiş anlaşılmasın, ihvan yine aynı ih-vandır, maksad yine ilâ-yı hak ve hürriyete kuvveylen ve fiilen ça-lışmaktadır...» (137). Üyeler ve destekleyicileri değişmediğine göre yeni cemiyetin kurulmasının nedeni belirttiğimiz düşünce değişikli-ğiyle uyum sağlamaktan başka bir amaç taşımamaktadır ve yukarı-daki «fiilen» terimi bu konuda aydınlatıcı olmaktadır (138). Eski Mı-sır Hidivi'nin de desteğini sağlayan (139) cemiyet Kahire'de de ken-dilerini destekleyenlerden oluşan «Cemiyet-i Ahdiye-i Osmaniye»nin kuruluşunu sağladı (140). Abdullah Cevdet ve 'Osmanlı'daki eğilim değişikliği ise Jön Türkleri Sarayın görüşlerine parelel olarak 'anar-şist' olarak tanımlayan (141) İsviçre yönetiminin bu tutumu açısın-dan tehlikeli bir durum niteliğini taşıyordu (142).

İttihad ve İnkilâb Cemiyetinin kuruluşundan yaklaşık bir yıl sonra ise İçtihad'm «Parti de la reforme et du progres partout et pour tous» adlı bir partinin yayın organı olarak çıkacağı (143) yö-netiminin bu partiye bağlı bir heyete bırakıldığı belirtildi (144). Sa-bahaddin Bey ve arkadaşlarının kastedildiği bu yeni parti de îçti-had'm eylem açısından önemini artıramadı ve Abdullah Cevdet bu

(136) Edhem Ruhi, «Bir Hatve Daha», Osmanlı, No. 136, s. 1, [Abdullah Cev-det], «Konferans», Osmanlı, No. 136, s. 1-2, Cemiyetin Nizamnamesi için bkz. «Nizamnâme-i Esasî», Osmanlı, no. 136, s. 2-3.

(137) Edhem Ruhi, «Bir Hatve Daha», Osmanlı, s. 1. (138) Bu konunun da üzerinde ilerde geniş olarak durulacaktır. (139) «Geht als Beilage - 5 zum Dossier Djevdet Abdullah», Archives de Justice

et Police-Geneve. (140) Tarık Zafer Tunaya, Türkiyede Siyasî Partiler, İstanbul, 1952, s. 145. (141) A. 8554. Politisches Archiv d. Auswartiges Amt-Acten b./Jungtürken Türkei:

198-733-3, ek 140. Osmanlı yöneticilerinin Mısır'da şu'besi bulunduğundan bahsettikleri Paris [?] fedai Cemiyetinin bu cemiyet olması ihtimali kuv-vetlidir. Bkz. MFK Kâtibi Nuri Bey'den - Asım Bey'e 1299/18 Temmuz 1321 - Umum Kayda Mahsus Defter, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-72 (14 Ra. 323 - 5 Haziran 321)/139/XIX.

(142) Nitekim, bu nedenle Ali Fahri İsviçre makamlarınca sınır dışı edilmişti. Bkz. von Bülow'a-Bern - 6 Temmuz 1901/53. Politisches Archiv d. Aus-wartiges Amt-Acten-b./Jungtürken Türkei: 198-733-2.

(143) «Avis», İçtihad, no. 4, Mart 1905, s. 1. (144) «îhtar-ı Mahsus», İçtihad, no. 4, s. 1.

Page 66: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMÎ

bakımdan Jön Türk hareketi içinde gitgide önemsiz rollere geç-ti (145).

Abdullah Cevdet'in eylem açısından rolünün azalmasına karşı-lık Cenevre'deki faaliyeti artırmasından fazlasıyla etkilenen Osmanlı temsilcileri kendisini buradan smırdışı ettirebilmek için bir plân ha-zırladılar. Aslında Paris Sefiri Salih Münir Paşa'nm ajanı olan Ab-dülhalim Hikmet adındaki bir Jön Türk, Sultan, Dahiliye Nazırı Memduh Paşa, Necip Melhame ve diğer yöneticiler hakkında kısmen pornografi yoluyla eleştiri yapan (146) bir risaleyi Abdullah Cev-det'in matbaasında yayınladı (147). Bu risale aynı zamanda 'Osman-lı'nın edebiyat eki olarak yayınlanınca (148) Salih Münir Paşa 'Os-manlı'nın editörü durumunda olan Abdullah Cevdet'in smırdışı edil-mesi için Cenevre'ye gelerek Federal Savcılığa başvurdu (149). Ab-dullah Cevdet önce risalenin kendine ait olmadığını savunduysa da Abdülhalim Hikmet'i bulamadığı için bu durumu kamtlayama-dı (150). Bunun üzerine Abdullah Cevdet kendisinin 'Osmanlı'nın

(145) «L'af-faire du Dr. Djevdet», La Suisse, 29 Ekim 1904. Krş. L'Europeen, 26 Eylül 1903.

(146) Abdülhalim Hikmet, Bir Rüya, Matbaa-i İçtihad, Cenevre, 1904, s. 31 ve s. 29 a bakınız.

(147) Bu tamamen Abdullah Cevdet'in smırdışı edilmesini sağlamak için hazır-lanan bir tuzaktı. Bkz. Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, 82-18329. Ni-had Reşad Bey'in 2 Teşrin-isânî 1904 tarihli mektubu.

(148) «Bermischtes», Thurgauer Zeitung, 2 Kasım 1904 ve «Die Ausweisung eines Jungtürken», Hamburger Correspondent, 31 Ekim 1904.

(149) İsviçre basınının büyük çoğunluğu Salih Münir Paşa'nm «iğrenç» olarak nitelendirdikleri bu tür polisiye görevler için İsviçre'ye geldiğini belirt-mekte ve olayı eleştirmektedir. Bkz. «Münir Pacha», Le Genevois, 15 Ekim 1904, «Premiere edition - Droit d'asile», Le Genevois, 15 Ekim 1904, «Inci-dent Turco-suisse», Patrie, 17 Ekim 1904, «Ausweisungsbegehren», Der Bund, 16 Ekim 1904. Buna karşılık Salih Münir Paşa ve Cenevre Başşeh-benderi Haydar Bey, Jön Türkleri suçlayarak Osmanlı yönetiminin olumlu bir tutum içinde olduğunu belirtirler ve İsviçre yönetimi için de övücü bir lisan kullanırlar. Bkz. E. T. «Choses de Turquie: «Interview avec S. E. Münir Pacha», Tribune de Geneve, 17 Ekim 1904, «Bravo, la Suisse!», Le Peuple de Geneve, 18 Ekim 1904.

(150) Djevdet (Dr.), Reponse au Journal de Geneve, Imprimerie Internationale, Cenevre, 1904. Bu konuda bilgi için ayrıca bkz. «La Reponse de M. Djev-det», La Genevois, 2 Kasım 1904, «Schweiz: Ausweisung von Dr. Djewdet», Basler Zeitung, 3 Kasım 1904. Abdullah Cevdet'in komplo düzenlemekten dolayı Salih Münir Paşa, Ahmed Tevfik Paşa ve Necib Melhame'yi suçla-ması için bkz. «L'Espionnage Turc en Suisse», La Suisse, 19 Ekim 1904. Bu konudaki gelişmeler için gene bkz. Ahmed Bedevî Kuran, Osmanlı İmparatorluğunda İnkilâp Hareketleri ve Millî Mücadele, İstanbul, 1959, s. 382-3.

Page 67: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

52 JÖN TÜRK HAREKETİ SİYASAL ÖRGÜTLENME

değil İçtihad'm sorumlusu ve editörü olduğunu belirtti (151).. Edlıem Ruhi de Osmanlı'nın Liberal Parti adına kendi sorumluluğu altında çıktığım ve Abdullah Cevdet ile Nuri Ahmed'in editör olmadıklarını ileri sürdüyse de (152) Abdullah Cevdet 23 Ekim 1904 tarihinde Ce-nevre Polisi tarafından sorguya çekildi (153).

Olay İsviçre kamuoyunda büyük ilgi ile karşılandı. Bir kısım ya-yın organları olayı bir özgürlük sorunu olarak görerek İsviçre hükü-meti ve Abdülhamid II yi eleştirirken (154) diğer bir kısım yayın or-ganları da Abdullah Cevdet'in güvenilir bir kişi olmadığını belirt-mekte ve kendisinin smırdışı edilmesini savundular (155). Bu arada Ermeni örgütleri de Abdullah Cevdet'in davranışlarından dolayı kendilerinin zarar gördüklerini belirterek Federal Hükümete kendisinin cezalandırılması yolunda bir dilekçe verdiler (156) ve pek

(151) «La police de Muııir Pacha», Le Democrate, 18 Ekim 1904, «Münir Pacha», Le Genevois, 29 Ekim 1904.

(152) «Choses de Turquie», Tribune de Geneve, 17 Ekim 1904, Krş. Edhem Ruhi, «Abdülhamid'in Aleyhimize Da'vası», Osmanlı, no. 141, 15 Teşrin-isânî 1904, s. 2: « . . .Sefir Münir Paşa Osmanlı'da Sultan Hamid ve emnasım ölümle tehdit eder makaleler yazıldığım ve bu makalelerden dolayı Ab-dullah Cevdet Bey'in İsviçre'den çıkarılmasını taleb ve iddia ediyor. Her-şeyden evvel şunu söylemeğe mecburum ki doktor Abdullah Cevdet Bey'in Osmanlı gazetesiyle bir alâka-i resmiyesi yoktur. Abdullah Cevdet Bey matbaacılıkla ve bilhassa tetebbuylâ iştigâl eden bir zâtdır...». Gene krş. Edhem Ruhi, «İhtar», Osmanlı, no. 137, 12 Ağustos 1904, s. 4.

(153) «Choses de Turquie», Tribune de Geneve, 24 Ekim 1904, «Geneve», Nouvel-les des Cantons, 25 Ekim 1904, «Le Dr. Djewdet»,-Le Jura Bernois, 25 Ekim 1904, «Choses de Turquie», Le Genevois, 25 Ekim 1904, «Geneve», La Suisse Liberale, 25 Ekim 1904, «Choses de Turquie», Journal de Geneve, 25 Ekim 1904, «L'incident Djewdet», Le Democrate, 27 Ekim 1904.

(154) Bkz. «Expulsion», Le Genevois, 15 Ekim 1904, «Choses de Turquie», Tribune de Geneve, 19 Ekim 1904, «Les expulsions politiques», Le Peuple de Geneve, 3 Kasım 1904, «Eidgenossenschaft», Berner Tagblatt, 7 Ekim 1904, «Eine Ausweisung», Tagblatt de Stadt St. Gailen, 29 Ekim 1904, «Wars blos eine Gesalligkeit», Aargauischer Anzeiger, 2 Kasım 1904, Tage-Blatt [Schaf-fhausenl, 2 Kasım 1904, Neue Zürcher Zeitung, 3 Kasım 1904, «Genf», Schvoeizer Freie Presse, 3 Kasım 1904, «Affaire Dr. Djewdet», Zürcher Volksblatt, 3 Kasım 1904, «Genf», National Zeitung, 30 Ekim 1904. Bu ya-yın organları Abdullah Cevdet'i özellikle Teli çevirisinden dolayı övmek-tedirler.

(155) Bu konudaki yayınlar için bkz. «Genf», Steiner Anzeiger, 2 Kasım 1904, «Schweiz», Frankfurter Zeitung, 9 Kasım 1904, «Dr. Djewdet Abdullah», Tagblatt der Landschaft Basel, 1 Kasım 1904, Wochenblatt von Plâffikon, 2 Kasım 1904.

(156) «Ausweisung», Emmanthaler Blatt, 2 Kasım 1904, «L'incident Djevdet», Le Democrate, 21 Ekim 1904, «Türkische Reklamationen», Züricher Post,

Page 68: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 53

çok Jön Türk grubu Abdullah Cevdet'in aslında hareketle herhangi bir ilişkisi bulunmadığını ileri sürdüler (157-)'.. Bu gelişmeler Abdul-lah Cevdet ile Edhem Ruhi'nin kurdukları yeni Cemiyetin çok sınırlı bir çevreye hitap ettiğini göstermektedir (158). Sonuçta İsviçre yö-netimi baskılara boyun eğdi ve Federal Meclis 26 Ekim 1904 tarihin-de üç gün içerisinde smırdışı edileceğini Abdullah Cevdet'e bildir-di (159). Abdullah Cevdet avukatı Raisin aracılığıyla karara itiraz etti ve Konfederasyon Başkanlığına da kararın temyizi için başvur-du (160). Fakat gerek bu başvurudan gerekse Abdullah Cevdet'in 2 Kasım 1904 tarihinde gittiği Annemase'dan (161) İsviçre yönetici-lerine yaptığı müracaat (162) bir sonuç vermedi, ve Abdullah Cevdet îçtihad'm yöneticiliğini Hüseyin Tosun Bey'e bırakarak (163) yak-laşık bir sene müddetle bu küçük şehirde Avrupa gazeteleriyle çeşitli

21 Ekim 1904, «Ausweisung», Basler Vorwarts, 1 Kasım 1904, «L'expulsion du docteur Djevdet», Journal de Geneve, 30 Ekim 1904, «Dr. Djewdet A b -dullah», Aarguauer Tagblatt, 1 Kasım 1904.

(157) «Die Ausweisung des Dr. Djewdet Abdullah», Der Bund, 30 Ekim 1904 de sözü edilen 'ciddi Jön „Türkler' büyük olasılıkla 'Terakki ve İttihad' ç ev -resini kastetmektedir.

(158) Avrupa'ya gelerek muhalefete katılmak isteyenler için Ahmed Rıza Bey'in grubu haricinde oluşabilecek ikinci bir alternatif olmayı 'Osmanlı* düşün-celerindeki aşırılık nedeniyle kaybetmişti. Gerçi gene de muhalefete ka -tılanlar arasında geçmişteki tutumu nedeniyle Abdullah Cevdet'in küçük grubuna iltihak edenler vardı (bkz. Ali Fahri, Emel Yolunda, s. 378) ama belirttiğimiz gibi bunlar küçük bir oranı oluşturuyordu.

(159) «Expulsion du Dr. Djevdet», Courrier de Geneve, 30 Ekim 1904, «L'affaire du Dr. Djevdet», Feuille d'Avis La Chaux de-Fonds, 31 Ekim 1904, E x -pulsion», Tribune de Geneve, 31 Ekim. 1904, «L'expulsion du docteur Djev -det», Le Neuchâtelois, 31 Ekim 1904, «Geııf», Der Freie Ratier, 1 Kasım 1904, «Eidgenossenschaft», Lucerner Tagesanzeiger, 1 Kasım 1904, B. XXXVII, Berne - 5 Ekim 1904/66 - Polüisches Archiv d. Ausıvdrtiges Amt -Acten- b. Jungtürken Türkei, 198-733/3.

(160) Bu konuda basının haber ve yorumları için bkz. «Ausweisung», Schweizer Handels-Courrier, 1 Kasım 1904, Neues Winterthurer Tagblatt, 3 Kasım 1904, «Choses de Turquie», Le Genevois, 1 Kasım 1904, «Le Dr. Djewdet Recourt», La Suisse Liberale, 1 Kasım 1904, «Confederation Suisse: E x -pulsion», Journal de Bex, 1 Kasım 1904, «Djevdet - bey», Confedere, 2 K a -sım 1904. Bu konuda bilgi için ise B. XXXVIII bakınız.

(161) «Le Cas du Dr. Djevdet», La Suisse, 3 Kasım 1904, «L'Expulsion du Dr. Djevdet», Journal de Geneve, 4 Kasım 1904.

(162) Bkz. B. XXXIX. (163) [Abdullah Cevdet], «İhtar-ı Mahsus», İçtihad, no. 4, Mart 1905, s. 1, Hadd-ı

Te'dib.., s. 56/n, Abdullah Cevdet, «Hüseyin Tosun'u Gaybettik: Saltanatla Mücadele Tarihimizden Bir Sahife», îçtihat, no. 289, 15 Kânûn-isânî 1930, s. 5323 ve bkz. B. XXXX.

Page 69: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

54 JÖN TÜRK HAREKETİ SİYASAL ÖRGÜTLENME

yazışmalarda bulundu (164). 'İçtihad' Hüseyin Tosun Bey'in yöne-timinde ve Abdurrahman Bedirhan'm yardımıyla y a y ı n faaliyetini sürdürürken (165) 'Osmanlı'nın yayın yaşamını sürdürebilmesi ola-naksız hale geldi. Bunun üzerine 8 Kânün-ievvel 1904 tarihli ve 142 numaralı son sayısıyla bu gezete yaklaşık yedi yıl süren bir faaliyet-ten sonra yayın yaşamına son verdi. Edhem Ruhi de Sefir Münir Pa-şa ile görüşerek Jön Türk hareketi hakkında bazı bilgiler ver-mek (166) karşılığında Bulgaristan Komiserliğinde bir görev elde etti (167) ve Cenevre'deki Jön Türk faaliyeti de tamamen sona er-miş oldu.

Annemase'm koşullan nedeniyle burada siyasal muhalefeti sür-dürmek mümkün olmadığı için Abdullah Cevdet önce tekrar Paris'-de faaliyette bulunmayı denedi (168). Ancak buradaki Osmanlı tem-sücileri kendisine bu fırsatı vermedi. Bunun üzerine Abdullah Cev-det Jön Türk hareketindeki son durağı olan Mısır'a gitmeye karar verdi ve Eylül'1905 başlarında Mısır'a geldi (169). 'İçtihad'm Mısır'-

(164) Abdullah Djevdet, Droit d'Asile en Suisse, Imprimerie Internationale, Geneve, 1905, passim, Eleştirisi için bkz. «Droit d'Asile en Suisse», Le Radical, 19 Şubat 1905. Bu dönemde İsviçre basınının Abdullah Cevdet'in smırdışı edilmesi konusunda kendisine olumlu yaklaşımı için bkz. Guguss, no. 3, 5 Aralık 1904.

(165) Server Bedii, [İlhami Safa], «Haftanâme: İçtihad'm Dördüncü Senesi», İçtihad, no. 100, 3 Nisan 1330, s. 2261.

(166) BBA-Yıldız Esas Evrakı, 15/74-18 - ç/74/15, «Kızanlık Şu'besi Müdiri'ne gönderilen Paris 2 Haziran 1906 tarihli ve Doktor Nazım ~ Bahaddin im-zalı ve 27 numaralı mektup. İttihad ve Terakki Cemiyeti Merkezinin 1906 -1907 Senelerinin Muhaberat Kopyası, İ. Belediye Kütüphanesi, Belediye Yazma, 0,30, s. 48, Edhem Ruhi, «Açık Mektub», Balkan, no. 111, 25 Kânûn-i evvel 1322, s. 1.

(167) BBBA-BEO/Hariciye Giden, 187-5/43/577 - Mümtaze: 631. (168) Paris Sefaret-i Seniyesine/1448: «Avusturya ve İsviçre'de icra-yı müfasi-

dine meydan verilmeyerek oralardan tard-ü-ihrac etdirilmiş olan Abdul-lah Cevdet elyevm Paris'de ekazib ve eracif neşriyle meşgul bulunduğu haber alındığından bu babda olan malumatın biletraf serian arzı emrüfer-maıı buyurulmuşdur. Olbabda. 18 Temmuz 321 ve 10 Ağustos 905 Asım». Bkz. Umum Kayda Mahsus Defter, 15 Temmuz 1321, BBA-Yıldız Esas Ev-rakı, 36/139-73/3/139/XIX.

(169) «Başkitabet'e/1871. Firarilerden İbrahim Ragıb ve Hüseyin Abdullah ve Ali nâm şahıslar bu hafta postasıyla İskenderiye'ye gelib bunlar devlet-i aliyye aleyhinde neşriyat-ı hainâneye ictisar edecekleri gibi Viyana se-farethanesi tabib-i sabıkı olub Cenevre'de matbaacılık etmekde bulunan Abdullah Cevdet dahi bu günlerde matbaasıyla beraber Mısır'a geleceği cümle-i tahkikatından olduğu marûzdur. 26 Ağustos 321 Mısır Komiserlik Kâtibi Nuri». Umum Kayda Mahsus Defter, 15 Temmuz 1321, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-73/3/139/XIX, Gene bkz. BBA-BEO/MFK Gazi Ah-

Page 70: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH- CEVDET VE DÖNEMİ 55

daki iik sayısı da 1905 Aralığında yayınlandı (170). Bu faaliyetler içerisindeyken Osmanlı yönetimi Salih Münir Paşa'nm uzun süredir yaptığı başvurulan (171) gözönüne alarak Abdullah Cevdet'i yargı-lamaya karar verdi (172) ve gıyabında yapılan duruşmada Cinayet Mahkemesi, onu müebbed kalebendliğe mahkûm etti (173).

Bu gelişmeye karşılık Abdullah Cevdet'in Kahire'de siyasal mu-halifliğinin en düzenli dönemini yaşadığı belirtilebilir (174). Abdul-lah Cevdet'in bu rahatlığının en önemli nedenini hiç kuşkusuz Mı-sır'ın yönetimindeki özellikten dolayı İmparatorluk ^yönetiminin bu-radaki yayın faaliyetine karışamaması oluşturuyordu (175). Mısır'-daki muhalif yayınlar yönetimin özellikle üstünde durduğu ve daha sonra Paris'e nakledilen (176) 'Şûra-yi Ümmet' haricinde, Ahmed

med Muhtar Paşa'dan Vürûd Eden, 747-36/5, Başkitabet'e şifre telgraf, 26 Ağustos 321.

(170) Abdullah Cevdet'in bu konudaki faaliyeti için bkz. La Redaction, «Aux Lecteurs», İçtihad, no. 9, Teşrin-ievvel 1905, s. 1, Heyet-i Tahririye, «Ka'-rilerimize», İçtihad, no. 9, Teşrin-ievvel 1905, s. 129-30.

(171) B. XXXXI. (172) B. XXXXII. (173) Kararın metni için bkz. B. XXXXIH. (174) K[arl] Süssheim, «Abd Allah Djewdet», EI-Supplement, s. 57. (175) Bu konuda bilgi için bkz. 2742/9 Şubat 320, BBA-BEO/Sadaret Giden-

Şifre Telgrafnâme-i Sâmi, 698-28/10, BBA-BEO/MFK Gazi Ahmed Muh-tar Paşa'dan Vürûd Eden, 747-36/5, 699/15 Mart 321/Makam-ı Sadarete tahrirat, 570/10 Eylül 320, Baş kitabet celilesine Şifre telgraf, 2 Ağusto^ 315, Kitabet-i Celileye, BBA-İrade-Mısır Mesâlihi, no. 1620, no. 1811, BBA-BEO/Mısır Hidiviyet-i Celilesinin Muharrerat Dejteri, 1032-68/4, Evrak-Sivas Vilâyet-i Behiyesine, 24 Ağustos 310-173/4 Teşrin-ievvel 310, Ev-rak-721-119 Mısır Fevkalâde Komiseri Devletlû Gazi Ahmed Muhtar Pa-şa Hazretlerine.

(176) Şûra-yi Ümmet'in doğurduğu endişeler için bkz. Mısır Fevkalâde Komi-serliğine, 1413/25 Temmuz 1321, 1424/18 Ağustos 905, Umum Kayda Mah-sus Defter, 19 Temmuz 1321, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139/73/3/139/ XIX, BBA-BEO/Hariciye Giden, 186-5/42-512/139479, 745/131829, 486/

. 139231, 432/138897, 461/139126, BBA-BEO/Mısır Hidiviyet-i Celilesinin Mu-harrerat Defteri, 1032-68/4, 149/12 Nisan 320 Mısır Fevkalâde Komiserli-ğine şifre, Tevfik Bey'den - Hariciyeye, 192/23 Mayıs 1902, 230/30 Temmuz 902, Paris Büyükelçiliği Arşivi, D. 244. Gazetenin Paris'te çıkartılması ka-rarı için ise bkz. «Prens Mehmed Ali Paşa ve Sezai Bey Hazerâtma» ya-zılan Paris 20 Temmuz 1906 tarihli, Doktor Nazım - Bahaddin imzalı ve 42 numaralı mektup. İttihad ve Terakki Cemiyeti Merkezinin 1906 - 1907 Senelerinin Muhaberat Kopyası, İ. Belediye Kütüphanesi, Belediye Yazma. 0.30, s. 66-7. Osmanlı yönetiminin bu dönemde Mısır'daki Jön Türk faali-yetinden ziyade Ermeni komitelerinin burada artan çalışmalarından endi-şeleniyordu. Mısır'da Jön Türklerden çok maceracı kimselerin çokluğuna (bkz. Rıza Nur, Türk Tarihi, C. XI, İstanbul, Millî Matbaa, 1926-1344, s. 97) karşılık Ermeni komitecilerin burayı da bir merkez haline getirdikleri go-

Page 71: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

56 70 JÖN TÜRK HAREKETİ SİYASAL ÖRGÜTLENME

Muhtar Paşa'nm da desteklediği (177) ve doğrudan siyasal muha-lefet yapmamakla birlikte Yusuf Akçura, Şerafeddin Mağmumî gibi Jön Türklerin yayın kadrosunu oluşturdukları 'Türk' ve daha sonra Ahmed Kemal Bey ile Ubeydullah Efendi'nin çıkartacakları 'Doğru Söz' benzeri hiçbir sistemli fikir özelliği göstermeyen küçük gazete-lerden ibaretti. 'İçtihad'm bu açıdan Mısır'daki siyasal muhalefeti canlandırdığı ve kalitesini yüselttiği belirtilebilir.

Bu dönemde «İçtihad» doğrudan hiçbir Jön Türk grubunun ya-yın organı niteliği taşımamakla birlikte işlediği temalar ve Abdul-lah Cevdet dışındaki yazarların şahsiyetleri gözönüııde tutulduğunda «Adem-i Merkeziyet ve Teşebbüs-ü Şahsi» grubuna yaklaştığı görül-mektedir. Zaten Abdullah Cevdet'in Mısır'da faaliyetlerine katıldığı iki örgüt faal bir üyesi olduğu «Adem-i Merkeziyet» Cemiyetinin Mı-sır şubesi (178) ve temelde Mısır ve Arap milliyetçiliğinin savunu-cusu olan Şüra-yi Osmani Cemiyeti (179) olarak karşımıza çıkmak-tadır. Abdullah Cevdet'in Türkçe sekreterliğini yaptığı (180) bu ikin-ci örgütte görev almasının nedenini ise bu örgütün de «Adem-i Mer-keziyet» konusundaki olumlu yaklaşımı oluşturuyordu (181).

rülmektedir. Bkz. BBA-BEO/Mısır Komiserliği - Gelen, 748136/6, 1221 -1253-5 Şubat 322 tahrirat, 1220-1253-12 Şubat 322, BBA-BEO/Hidiviyet-i Celile-i Mısriyenin Tahrirat Defteri, 1033-68/5, 438-269, 26 Ağustos 322, 439-270 30 Ağustos 322 (MF. Komiserliğine), 124/85, 25 Nisan 323 (Mısır Hidiviyet-i Celilesi Cânib-i Âlisine), Umum Kayda Mahsus Defter, 19 Temmuz 321, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139/73/3/139/XIX," 1673/12 Ağus-tos 321 MFK. Kitabetine.

(177) BBA-BEO/MFK Gazi Ahmed Muhtar Paşa'dan Vürûd Eden, 747-36/5-448/16 Kânûn-isânî 319 - Başkitabet-i Celileye tahrirat.

(178) KCarl] Süssheim, a.g.m., s. 57. (179) Abdullah Cevdet'in bu cemiyet hakkında olumlu düşünceleri için bkz.

Afbdullah] CCevdet], «Şûra-yi Osmani Cemiyeti ve Gazetesi», İçtihad, no. 3, [İkinci Sene], Teşrin-isânî 1906, s. 262-3. Cemiyetin yayın organın-da kendisinin «... müteaddid asâr-ı manzûme ve kalemiye neticesiyle üde-bâ-yı Osmaniye arasında bir mevki'-i mümtaz almış olan Doktor Abdul-lah Cevdet Bey biraderimiz...» şeklinde tanıtılmasına bakılırsa olumlu gö-rüşler karşılıklıdır. Bkz. «Matbuat-ı Cedide: Kahriyat», Şûra-yi Osmani, no. 30, 15 Nisan 1908, s. 5. Buna karşılık gazete (5zellikle Terakki ve İtti-had aleyhtarı bir siyaset izlemektedir. Bkz. Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, 82-18369.

(180) Sylvia G. Haim, [Editör], Arab Nationalism: An Anthology, London, 1976, s. 24.

(181) Bu cemiyetin kadrosunun büyük çoğunluğu 1912 sonlarında Mısır'da ku-rulan 'Osmanlı Adem-i Merkeziyet' cemiyetinin de kadrosunu. oluştura-caktır. Bkz. George Antonius, The Arab Awakening: The Story of Arab National Movements, New York 1965, s. 109 ve s. 109/n. 2. Abdullah Cev-det'i cemiyete ilgi duymaya yönelten İmparatorluk içinde özellikle müslü-man unsurların adem-i merkeziyet ile bir ittihad oluşturabilecekleri yo -

Page 72: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 57

Ancak bu faaliyetlerine karşılık Abdullah Cevdet, Jön Türk ha-reketi içinde eylem açısından önemli rollere tekrar geçmedi. 'İçti-had'da özellikle Balkanlara yapılan dağıtım sonucu (182) bu bölge-lerde büyük ilgi uyandırmasına karşm İçtihad'da diğer Jön Türk ya-yın organlarında görülen ihtilâlci temalara çok az oranda rastlamak mümkündür. Mısır'da bulunduğu yıllarda Abdullah Cevdet'in eylem alanındaki tek faaliyeti üyesi olduğu «Adem-i Merkeziyet ve Teşeb-büs-ü Şahsî» cemiyetinin girişimiyle Erzurum'da başlayan yerel ayak-lanma hareketinin (183) halkı isyana çağıran beyannamelerini (184)

lunda cemiyetin olumlu tavrıdır. Osmanlı yöneticileri de cemiyetin bu türlü bir birlik oluşturabileceğinden endişelenmişlerdir. Bkz. BBA-BEO /Hidivi-yet-i Celile-i Mısriyenin Tahrirat Defteri, 1033-68/5, 11071403/5, 29 K â -nûn-isânî 322 - Mısır Hidiviyet-i Celilesi cânib-i âlisine, MFK'ne şifre, BBA-îrade-Mısır Mesâlihi, no. 1859 (Belgelerde cemiyetten 'Osmanlı cemi-yet-i İttihadiyesi' şeklinde bahsedilmektedir).

(182) BBA-BEO/Mısır Hülâsa CDefteri], 1042-68/14, 254-98/118-3 Haziran 323, BBA-BEO/Mısır Hidiviyet-i Celilesinin Tezakir Defteri, 1037-67/9-118/ 1249-10 Temmuz 1323, Adliye Nezaret-i Celile-i Âlisine. Ayrıca bkz. Tev-fik Fuat, «Feu le Dr. Abdullah Djevdet», Les Annales de Turquie, no. 33, Şubat 1933, s. 8. Buradaki bilgiler yazara ölümünden önce Abdullah Cev-det tarafından verilmiştir. Balkanlarda yayınlanan yayın organlarının A b -dullah Cevdet ve «İçtihad»a olumlu yaklaşımları için ise bkz. «İçtihad-Tu-na», Tuna, no. 267, 24 Temmuz 1322 - 16 Cemaziy'ülâhîr 1324, s. 3.

(183) Erzurum'daki olaylar hayvanlar üzerine konan vergiler üzerine halkııı tepkisi şeklinde başladı. (Bkz. Sir N.O'Conor'dan - Sir Edward Grey'e 25 Mart 1907/190-45/10468 PRO/F.O. 424-212, Gene bkz. Nedim Ulusalkul, İstibdad Aleyhinde Türk Ulusunun İlk Hareketi: Erzurum İhtilâli ve Siya-sal Bilgiler Okulu Ailesinin Türk Ulusu Namına İstibdad Aleyhinde İlk İdarî Fedakârlığı, Ankara, 1937, s. 10-11). Ancak olay Adem-i Merkeziyet cemiyetinin bu bölgeye gönderdiği Hüseyin Tosun Bey'in (bkz. Ali Hay-dar Mithat. «Mithat Paşa'nm Oğlunun Hatıraları», Tan, 9 Ocak 1938) karış-masıyla siyasal bir boyut kazandı. Nitekim İngiliz belgeleri olaylarda hal-kın «ihtilâlci örgüt»ün emirlerini uyguladığını ve bu alanda Jhtilâlci yayınların etkili olduğunu belirtmektedirler (bkz. Konsolos Shipley'den -Sir N.O'Conor'a, 5 Mart 1907/10-40, s. 47. PRO/F.O. 424-212, Sir N.O'Co-nor'dan - Sir Edward Grey'e, 3 Mart 1907-141/36-7890, s. 45, PRO/F.O. 424-212, Sir N.O'Conor'dan - Sir Edward Grey'e, 18 Mart 1907, 40/169-9600. PRO/F.O. 424-212, Sir N.O'Conor'dan - Sir Edward Grey'e, 15 Şubat 1907, 35/5 - Confidential, s. 44, PRO/F.O., 424-212. Osmanlı yöneticileri ise «İs-lâm ahalinin komiteler teşkili ve neşriyat muzirra ile kışkırtılmasından söz etmektedirler. Bkz. Asım Bey'e, 2862/25 Şubat 322, Umum Kayda Mah-sus Defter, 18 Teşrin-ievvel 322, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139/77/139/ XIX) . Terakki ve İttihad ise olayı ikinci ağızdan anlatmaktadır. (Bkz. «Hamiyetperver Efendim» hitaplı Nazım - Bahaddin imzalı 394 numaralı tarihsiz mektup. İttihad ve Terakki Cemiyeti Merkezinin 1906-1907 Sene-lerinin Muhaberat Kopyası, İ. Belediye Kütüphanesi, Belediye Yazma. O. 30. Aynı olayın Sabahaddin Bey taraftarlarınca anlatımı için bkz.: «Teh-

Page 73: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

58 72 JÖN TÜRK HAREKETİ SİYASAL ÖRGÜTLENME

hazırlamak oldu. Bu faaliyeti dışında Abdullah Cevdet'in Tçtihad'da ve Şûra-yi .Osmanî cemiyeti üyesi bir grup arkadaşıyla çıkartmaya başladığı 'Mirat-el Ûlum' dergisinde başta Gustave Le Bon olmak üzere Avrupa düşünürlerinden çeviriler yaptığını, edebî yazılar ya-yınladığını (185) ve bu çalışmalarını yaparken ilerde geniş olarak üzerinde duracağımız gibi temel olarak halkın kültür seviyesini yük-seltmeyi amaçladığını görüyoruz.

Nitekim Abdullah Cevdet'in, Mısır'da bulunduğu sırada gerçek-leştirilen en önemli Jön Türk faaliyetlerinden birisi olan «1907 Kon-gresine» davet edilmeyişi kendisinin eylem açısından hareket için-de nasıl bir noktada bulunduğunu göstermektedir. 1907 yılında Pa-ris'de gerçekleştirilen bu kongre çeşitli Jön Türk ve azınlık milliyet-çisi örgütler arasında zahiri ve yüzeysel bir birlik sağladı (186). Bu-nun yanında bir süredir Terakki ve İttihad Cemiyetinde görülen ih-

şir-i Azîm», Terakkino. y,t.y, s. 1). Ayrıca Sabahaddin Bey grubunun yurt içine sokulması yasaklanmış olan Terakki'yi (bkz. BBA-Y/Sadaret Hususî Maruzat, 19 C 1325/no. 1182) sokabildikleri İmparatorluk bölgele-rinde - Kastamonu gibi - yerel isyan hareketlerinin başlaması bu eylemin bu cemiyet tarafından yapıldığını desteklemektedir. Bkz. Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi-İdarî. 198. Bu hareketlerde temel -nedenin Rusya'-daki 1905 olayları olduğunu savunan ve Jön Türklerin her hareketinde bu konudaki olmayan etkileri bulmaya çalışan (Y.A. Petrosyan, Sovyet Gözüyle Jön Türkler, Ankara, 1974, s. 240) kimselerin görüşleri ise objek-tif değildir ve hatalıdır. Bu konuda böyle bir etki görülmediği bizzat Jön Türklerce de belirtilmektedir. Bkz. Halil Hâlid, «A Pacific Revolution in Turkey», The Orient Review, C. I, no. 1, Ocak 1908,' s. 22-3.

(184) .Harputlu Bir Türk [Abdullah Cevdet] «Erzurumluların, Serdengeçdi Tür-küsü», Türk Yurdu, C. I, 1327-1328, s. 122-3, ACbdullah] CTevdet], «Erzu-rumluların Serdengeçdi Türküsü: Erzurum Kıyamının Ruhu Hüseyin To-sun Kardaşa», îçtihad, no. 42, 1 Mart 328, s. 1026-7. Bu konuda yapılan bir çalışma için bkz. Önder Göçgün, «Abdullah Cevdet'in Bir Eseri: Erzurumlu-ların Serdengeçti Türküsü veya Vatan Neşidesi», Türk Edebiyatı, no. 62, Aralık 1978, s. 18-20.

(185) Gustave Le Bon, «Ruh-ül-Akvam» Tercüme: Abdullah Cevdet, M. Daub-resse, «Tıb: Musikoteropya İle Tedavi», Tercüme: Abdullah Cevdet, Ab-dullah Cevdet, «Edebiyat: Namık Kemal», Mir'at el-ûlum, no.. 3, Mart 1907, s. 25-33, 34-41, 37 v.d. Dergi konusunda bkz. «Une Revue Turque au Caire». La Revue du Monde Musulman, Vol. II, no. VIII, Haziran-Temmuz 1907, s. 581.

(186) Kongre ve kararları için bkz. Türk İnküâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, 82 -18437 ve 18435, «Muvaffakiyetle Neticelendiğini Tebşir Etdiğimiz Osmanlı Muhalifin Fırkaları Kongresinin Beyannâmesi, Terakki, no. 18, [1908], s. 1-4, «Les Congres», Mechveret Supplement Français, no. 195, 1 Ocak 1908, S. 153-7.

Page 74: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH- CEVDET VE DÖNEMİ 73 59

tilâlcilik eğilimleri daha belirgin bir durum aldı (187). Bu olgu ise Terakki ve İttihad Cemiyetinde yönetimin gerçekte,

Ahmed Rıza Bey gibi entellektüeller yerine Bahaddin Şakir, Nazım gibi komitecilik eğilimli kimselerle, 1906 yılında 'Osmanlı Hürriyet Cemiyeti' ile yapılan birleşmenin sonucu Makedonya'da görevli ordu mensuplarına geçmesinden sonra daha açık bir hale gelmiştir. Ab-dullah Cevdet'in üyesi olduğunu gördüğümüz «Teşebbüs-ü Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti» ise bazı girişimleri dışında entellektüel faaliyetlerle fazla uğraşan bir örgüt izlenimini vermektedir. Daha sonra bu örgütü oluşturan ve 'Osmanlı Hürriyetperverân Cemiyeti' adı altında örgütlendiklerini gördüğümüz bu kimselerin Recep Paşa aracılığıyla giriştikleri darbe teşebbüsüne (188) bu örgütle olan ya-kın ilişkisine rağmen Abdullah Cevdet'in katılmayışı kendisinin te-mel olarak kültürel faaliyetlere yöneldiğinin diğer bir göstergesidir. Açıklanması güç olan tek husus Abdullah Cevdet'in bunun yanında bir süre 'anarşizm'e nasıl ilgi duyduğudur ki, bu husus üzerinde ile-ride geniş olarak durulacaktır.

Abdullah Cevdet, Meşrutiyetin yeniden ilânına kadar Mısır'da belirttiğimiz faaliyetlerle meşgul oldu ve 1908 Temmuzundan sonra sonra da uzun bir süre Jön Türk hareketi sırasında Terakki ve İt-tihad liderleriyle olan sürtüşmelerinden çekindiğinden ülkeye dön-medi. Gerçekten de özellikle Terakki ve İttihad Cemiyeti ve kendi küçük çevresi dışındaki Jön Türklerin büyük çoğunluğu Abdullah Cevdet'i hareketin dışında bir kimse olarak kabul ediyorlardı. Ni-tekim, Meşrutiyetten sonra Mısır'daki Jön Türk yaşamını anlatan bir piyeste, Abdullah Cevdet'in gerçek dışı olarak, komitenin matbaa-sını gaspeden ve hareketi baltalayan bir .kişi olarak anlatılması (189) kendisine bu çevrelerce duyulan kızgınlığı göstermektedir.

Sonuçta Abdullah Cevdet aktif bir üye olarak başladığı Jön Türk-lük yaşamını bir düşünce üreticisi ve kültür birikimi uğraşıcısı ola-rak bitirmiştir ki bu da kendisini siyasal muhalefete atıldığı arka-daşlarından ayıran en önemli özelliktir.

(187) Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, C. İT, Kısım: IV, Ankara, 1952, s. 142-4.

(188) Bu konuda bkz. Politisches Archiv d. Auswartiges Amt - Acten: b./Jung-türken Türkei: 198-733/3, Bulgaristan .111 /14 Haziran 1902, [İsmail Ke-mal], The Memoirs of ismail Kemal Bey, s. 308-19.

(189) Bekir Fahri, Jönler: Mısır'da, Matbaa ve Kütüphane-i Cihan, İstanbul, 1326[7?], passim. Piyesteki Arif Cemil, Abdullah Cevdet'i temsil etmek-tedir.

Page 75: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 76: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

BELGELER - AÇIKLAMALAR

B. I. Abdullah Cevdet, İbrahim Temo ve Haydarpaşa Haştahane-si, Eczacı Mülâzımlarından Mustafa Efendi'nin önderliğinde otuz yedi kişi «Cemiyet-i İttihadiye-i İslâmiye» adıyla bir cemiyet kurmak ve çeşitli yerlere afişler yapıştırıp (Ermeni hareketini protesto eden İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin bu ilk açık beyannamesi için bkz. İbrahim Temo, İttihad ve Terakki Cemiyetinin., s. 48-9. Ayrıca bilgi için bkz. Çevri [Mehmed Reşidi, İnkilâb Niçin ve Nasıl Oldu, s. 30-1). Meşveret ve Ahmed Rıza'nm eserlerini dağıtmak suçlarından (Meş-veret'in yurt içine sokularak dağıtılması için bkz. BBA-İrade-Hususî Safer 1313/no. 18-422, BBA-BEO/Zaptiye Giden, 663-21/14, 234/76104, BBA-BEO/Hususî İrade-i Seniye, 377-8/100, 464-5029) tutuklanırlar, İbrahim Temo ve iki kişi tutuklanmadan kaçmayı başarırlar. Bu ko-nuyla ilgili raporda İbrahim Temo ve Abdullah Cevdet'in faaliyetleri hakkında şu bilgiler verilmektedir:

Haydarpaşa Hastahanesi Etibbasmdan olub Altıncı Orduyu Hü-mayûna Memur Edilmiş Olan Arnavud Yüzbaşı İbrahim Edhem Mu-rad Efendi:

Mümaileyh. mukaddema efkâr-ı müfsidetkârâne eshabmdan ol-duğu Mekteb-i Tıbbiye-i Şahanece anlaşılarak taht-ı tevkife alındı-ğı bu kerre de «Cemiyet-i İttihadiye-i İslâmiye» namıyla bir cemi-yet-i mel'anetkârâne teşkil ve mekteb-i mezkûr şakirdammn firar-da ve Paris'de bulunanlarla muhabere ederek efkâr-ı umumıye-i is-lâmiyeyi hükümet-i seniye aleyhine tahrik ve tehyic maksad-ı mel'-anetkârânesiyle Paris'den birtakım evrak-ı muzirre bilcelb ve öteye bireyi tevzi' etdiği gibi zokaklara atılan ve bazı mahallere talik edi-len muzir ilannâmelerden, Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne talebesinden Nazmi ve Paris'deki Ahmed Rıza tarafından tab' olunan lâyiha un-vanlı risale-i hainane ile cemiyet-i mezkûrenin talimatını mekteb-i mezkûr idarî ve dahiliye zabitanmdan Haydar Efendilere ita eyledi-ği anlaşılmış ve İbrahim Edhem Efendi'nin me'mur olduğu altıncı orduya gitmeyib savuşmuş olması ifadât-ı vakıanın sıhhatine mü-eyyed bulunmuşdur.

Page 77: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

62 BELGELER - AÇIKÎLAMALAR

Haydarpaşa Hastahanesi Etibbasmdan Yüzbaşı Abdullah Cev-det Efendi:

Mümaileyhin efkâr-ı hainane erbabından olduğu Mekteb-i Tıb-biye-i Şahanece anlaşılarak mukaddema tevkif edilmiş ve bu defa teşkil eden «Cemiyet-i İttihad-ı îslâmiye»ye dahil olduğu Beyoğlu muhakemesi zabıt ketebesinden Muharrem Efendi'nin ifadesinden anlaşılmışdır... bkz. BBA-Yıldız Perâkende, C. 1317/no. 955 - II.

Bunun sonucunda Abdullah Cevdet, Hüseyin Tosun gibi kimse-lerin yer aldığı grup Trablusgarb'a diğerleri ise başkaca Anadolu vi-lâyat-ı şahanesine Cbkz. BBA-BEO/Harbiye Giden, 250-6/64-1579/ 55364-53871) sürüldüler.

B. II. Abdullah Cevdet'in Trablusgarb'dan kaçışı nedeniyle ken-disi hakkında uygulanan askerî mahkeme ve kararları şöyledir:

Makam-ı Seraskerî Muhakemat Dairesi 11 -150 Trablusgarb fırka-i askeriyesi kumandanlığından varid olub

Muhakemat dairesine havale buyurulan telgrafnâmede efkâr-ı saki-mesine mebni Meclis-i Has Vükelâ kararıyla akdemce teb'iden Trab-lusgarb'a i'zam olunub oraca da fırkadaki zabitan ve efrad-ı şaha-neyi efkâr-ı fasidesiyle tesmim etmekde olduğu cihetle şerefsâdır olan irade-i seniye-i cenab-ı padişâhî mentuk-u münifine tevfikan mahallî divan-ı lıarbince taht-ı muhakemeye alınmış ve netice-i mu-hakemede beraat kazanması üzerine biliştizan tahliye-i sebili mak-lün-i müsaade-i hazret-i cihandarî buyurulmuş olan tabib yüzbaşı-lardan Abdullah Cevdet Efendi'nin çend günden beri gaybubet edüb icrayı taharriyata devam olunmakda olduğu beyan olunması üzeri-ne mümaileyhin Dersaadet'e gelecek vapurlarda dahi taharri olun-ması lüzûmu Merkez Kumandanlığına da tebliğ ve izbar olunmuş-du. Bu kerre fırka-i mezkûre kumandanlığından mevrud 9 Ağustos 313 tarihli tahrirat ve melfufu olan (Depeche Tunisienne) gazetesi-nin bir fıkrasının tercümesi mealine nazaran tabib-i mümaileyhin Tunus dahilinde Mehdiye şehrine firar eylediği anlaşılmış ve bu mi-sillû bilâ izin memalik-i Osmaniye hududunu tecavüz eden ümera ve zabitamn vakt-i hazerde sülük-u askeriyeden tard ile beraber üç mahdan altı maha kadar habsolunması askerî ceza kanunâme-i hü-mâyûnunun yüz otuz ikinci maddesi ahkâmından bulunmuş oldu-ğundan memalik-i şahanede fima'bad tababet edememek içün ele geçdiği vakit yedinden diploması alınmak ve madde-i mebhuse mu-cibince altı mah habs cezası icra olunmak üzere mümaileyhin ceri-de-i askeriyece olan kaydının şimdiden bilterkin tardı hususunun

Page 78: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDÜLLÂH GSVÖST VE DONEMİ 63

atabe-i mealâ hazret-i hilâfetpenahîye arz ile istizanı, babında emr-ü ferman hazret-i men-leh-ül emründür. 21 Rebiy'ülevvel 315/7 Eylül 313. Muhakemat Deiresi Daire-i Mezkûrda Reisi: Münhal Reis-i Sânîsi

Ferik Mustafa Bin Hasan Hüsni

Daire-i Mezkûrda Me'mur Ferik Esseyid Mehmed Cevad bkz. BBA-Yıldız Muhtelif Marûzat, 5 Ca 1315/no. 586-3074 - II. Makam-ı Seraskeriye Mektubî Kalemi

Atufetlû Efendim hazretleri, Trablusgarb fırka-i askeriyesi kumandanlığından mevrud tel-

grafnâmede efkâr-ı sakimesine mebni Meclis-i Mahsus kararıyla mu-kaddeme Trablusgarb'a î'zam olunub oraca da fırkadaki zabitan ve efrâd-ı şahaneyi, efkâr-ı fasidesiyle tesmim etmekde olduğu cihetle şerefsâdır olan irade-i seniye-i cenab-ı cihanbanî mentuk-u münifi-ne tevfikan mahallî divan-ı harbce taht-ı muhakemeye alınmış ve netice-i muhakemede beraat kazanması üzerine bilistizan tahliye-i sebili makrûn-i müsaade-i seniye-i hazret-i cihandarî buyurulmuş olan tabib yüzbaşılardan Abdullah Cevdet Efendi'nin çend günden beri gaybubet edüb icra-yı taharriyata devam olunması üzerine mu-maileyhin Dersaadet'e gelecek vapurlarda dahi taharri edilmesi lü-zûmu Merkez Kumandanlığına tebliğ ve izbar olurimuşdu. Bu kerre f'ırka-i mezkûre kumandanlığından mevrud 9 Ağustos 313 tarihli tahrirat ve melfufu olan (Depeche Tunisienne) gazetesinin bir fık-rasının tercümelerine nazaran tabib-i mümaileyhin Tunus dahilin-de Mehdiye şehrine firar eylediği anlaşılmış ve bu misillû bilâ izin memalik-i Osmaniye hududunu tecavüz eden ümera ve zabitanm vakt-i hazerde sülûk-u askeriyeden tard ile beraber üç mahdan altı maha kadar habs olunması askerî ceza kanunnâme-i hümâyûnunun yüz otuz ikinci maddesi ahkâmından bulunmuş olduğundan mema-lik-i şahanede fima'bad tababet edememek içün ele geçtiği vakit ye-dinden diploması alınmak ve madde-i mebhuse mucibince altı mah habs cezası icra olunmak üzere mümaileyhin ceride-i askeriyece olan kaydının şimdiden bilterkin tardı istizanına dair muhakemat dairesinden terkim olunan mazbata leffen takdim kılınmış olmağla olbabda emr-ü irade-i seniye-i hazret-i hilâfetpenahî her ne merkez-de şerefsünûh ve sudûr buyurulur ise mentuk~u münifi infaz oluna-

Daire-i Mezkûrda Me'mur Ferik Hüseyin Gıyasi Paşa

Namizacdır

Page 79: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

112 BELGELER - ÂÇİKLAMALAît

cağı beyanıyla istizana ibtidar kılındı. Olbabda emr-ü irade efendim hazretlerinindir. 5 Cemaziy'ülevvel 1315/20 Eylül 313

Serasker Rıza

bkz. BBA-Yıldız Muhtelif Marûzat, 5 Ca 1315/no. 586-3074 -1. B. III. Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti, devlet-i muazzama-

nm elçilerine ve İstanbul'daki Adliye Nazırına gönderdikleri bir ya-zıyla bu durumu belirttiler:

Sayın Elçi, Ağustos aynı içinde Sultan, Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiye-

tı ne başlarında itimat ettiği şahıslardan biri olan Ahmed Celâleddin Paşa olan hususî vazifeli bir komisyonu göndererek büyük bir aza-metle Müslümanları olduğu kadar Hıristiyanları da kapsayacak bir genel af başta olmak üzere genel reformları uygulayacağına söz vermişti.

Sultan'm, makyavelist amaçlarını bildiğimiz ve bu yolda binler-ce tecrübe geçirdiğimiz için bu güzel vaatlere hiçbir zaman inan-madık. Ayrıca Sultan'm gururunu da kırmak istemedik, ona son bir kez samimiyetimizin delilini gösterdik ve bizi aldatmasına göz yum-duk. Hattâ içimizden bazıları onu cesaretlendirmeyi ümit ederek İstanbul'a geri bile döndü. Fakat Sultan eskiden olduğu gibi verdiği vaatlerin hiç birisinden söz etmiyordu. Genel bir af ilân edeceği yer-de birçok saygıdeğer kişiyi Jön Türklere iltihak ettikleri gerekçesiy-le, sürdü, hapsettirdi ve istediği şeküde mahkûm etti. Reformlar ye-rine saygıdeğer olmayan bir rolü seçerek Cemiyetimize karşı içte ve dışta gözden düşürmek amacıyla kötü suçlamalarda bulundu. Bu-nu resmen bizim ortadan kalktığımızı ve Jön Türklerin, Avrupa'da birkaç hırslı kişi tarafından yayılan bir söylentiden ibaret olduğunu söylemeye karar vardırdı. Ve bu partiyi hırslı kişileri zengin ederek boğmaya muvaffak olduğunu açıkladı. Bu kez komite Sultan'm mil-lî iradeye yalnızca güçden boyun eğeceğine inanmış olarak ve ara-buluculuk amacını güden her aracın geçersiz olduğunu anlayarak bir gün zavallı ülkemizde asri terakkiye uygun düzenlerin kurulma-sını sağlamak için sıkı bir kampanya ve hırslı bir mücadele sürdür-meye karar vermiştir.

Ayrıca düvel-i muazzamanm nazarlarına her fırsatta, Osmanlı İmparatorluğu Kanun-u Esasî'sinin, böyle sınırsız ve kötü bir gücün bütün Türkiye'de gerek Müslüman ve gerekse Hristiyanlarm mah-vına sebeb olmasını önlemek için en geçerli ilâç olarak düşündüğü-müzü de defaten bildireceğiz.

Devlet-i muazzama eğer din ve ırk farkı gözetmeksizin tüm Os-manlı halkını ilgilendiren bu reformları çabuklaştırmak için elle-rinden geleni yaparlarsa yalnız biz Osmanlılara değil bütün insan-

Page 80: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH- CEVDET VE DÖNEMİ 79

lığa ve umumî barışın korunmasına da büyük bir hizmette bulun-muş olacaklardır.

Sayın Elçi, yüksek saygılarımızın kabûlünü dileriz, bkz. 98/139 29 Ocak 1898 - vom Genf-28 Ocak 1898/no. 88. Bundes-archiv-BERN, E. 21/14'248. Gene bkz. «Lettre adressee â LL. EE. Mi-nistres et Ambassadeurs des Grandes Puissances,» Osmanlı Supple-ment Français, No. 3,5 Şubat 1898, s. 1.

Görüldüğü gibi, 'Osmanlı'nın çıkışma Murad Bey'in yaptığı an-laşmanın olumlu katkıları olmuştu. Bunu bir ölçüde 'Osmanlı' ga-zetesi yöneticileri de kabul ediyorlardı. (Bkz. «Avant-Propos,» Os-manlı Supplement Français, No. 1,5 Aralık 1897, s. 1-2.). Ayrıca Ab-dullah Cevdet'in sert eleştirilerine karşılık kendisinin Ahmed Celâ-leddin Paşa'dan üç ay daha susmasına karşılık reformların yapılma-sını istemesinden ve Cenevre'deki Jön Türklerin tutumundan Murad Bey'in, Abdullah Cevdet ve diğerlerine bu konuda yaptığı tavsiyele-rin etkili olduğu anlaşılıyor, bkz. Mehmed Murad, Mücahede-i Mil-lîye, sv 297. Murad Bey'in anlaşmasının yaptığı katkılar için ayrıca bkz. [Edmond Lardy], «Un Agent Turc â Geneve,» Journal de< Ge-neve, 20 Mart 1898.

B. IV Paris Sefaret-i Seniyesinden 139

Bundan iki buçuk ay evvel bir ariza-i hususiye ile bertafsil ata-be-i ûlya-i cenab-ı hilâfetpenâhiye arz ve ihbar etdiğim veçhile işte Jön Türki hazelesi Alımed Paşa hazretlerine satdıkları cüz'i değerli bir kıymetsiz hurufat ve bazı ehemmiyetsiz resail ve evrak mukabi-linde aldıkları paraya sonradan kendilerine gönderilen dolgun maa-şatdan bir mikdar şey daha zammederek kırk şu kadar bin frank raddesine iblâğ ile bir sandık etdikleri ve merkuminden pek çoğu şimdi İsviçre memleketinde Cenevre şehrinde birleşerek işbu ser-maye ile Osmanlı namıyla Türkçe ve Fransızca mel'anetkârâne bir gazete neşrine başladıkları ve ba'dema kendilerine maaş verildikçe birer mikdanm mezkûr sandıka terk edecekleri istihbar kılınmış-dır. Binaenaleyh Ahmed Paşa'mn bu haşeratı birer ikişer memalik-i şâhâneye celb etmesi ve her halde her ne nâm ve suretle olursa ol-sun ellerine fazla para geçirememeleri esbabını istihsal eylemesi münasib olacağı marûzdur.

25 Teşrin-isânî 313-7 Kânûn-ievvel f 18197 Münir

Paris Sefaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Defterdir, 14 TS 312-26 TS [183 96, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2468/141/XII - 2.

Page 81: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

BELGELER - AÇIKLÂMALAR

B. V; Abduİlaİı Cevdet ve Cenevre grubunun ileri gelenleri Abdülha-

mid ile yaptıkları anlaşma karşılığında ömür boyu on iki lira maaş almaya başladılar. Bu maaş kendilerine muhtacin maaşı olarak ve-riliyordu. (bkz. BBA-Yıldız Perakende, 9 C 1317/no. 1026). Bunun ya-ııısıra Cenevre ve Paris grubundaki diğer Jön Türklere de belli bir miktar para bağlanmıştı: Yıldız Saray-ı Hümâyûnu Başkitabet Dairesi 4151

Avrupa'da bulunan talebeden Sükûti ve Cevdet ve Hilmi Efen-dilere Credit Lyonne Bankasınca muntazaman tesviye olunmak üze-re bakayd-ü hayat şehrî on ikişer lira maaş tahsisi ile Paris Sefaret-i Seniyesine de malûmat itası şerefsûdur buyurulan irade-i seniye-i cenab-ı hilâfetpenahî iktiza-yı celilinden olmağla olbabda emr-ü fer-man hazret-i veliy'ül emründür. 2 Rebiy'ülâhîr 316-8 Ağustos 314.

Serkâtib-i. Hezret-i Şehriyârî Tahsin

bkz. BBA-İrade-Hususî, Rebiy'ülâhîr 316/no. 24-372, Gene bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen, 158-5/41-1944, BB A-BEO/Hariciye Gelen-Giden, 378-797-1928/88433-76037, BB A-BEO /Hususî İrade-i Seniye, .378-8/101, 372-4151/88428, BBA-BEO/Hariciye Gelen-Giden, 415-1974/89124, BBA-BEO/Hariciye Gelen-Giden, 415-89236-89124, BBA-BEO/Husıısî İra-de-i Seniye, 378-8/101, 425-4848, BBA-BEO/Hariciye Gelen, 158-5/41, 1563/91033-90054, BB A-BEO/Hariciye Gelen Giden, 378-2140/89054, BBA-BEO/Hariciye Gelen Giden, 415/88945-76033, BBA-BEO/Hariciye Gelen Giden, 415-903/89236-89124, BBA-BEO/Hariciye Gelen Giden, 378-2062/88799, BB A-BEO/Hariciye Gelen Giden, 415-2155/89124-83694-88951, BBA-BEO/Hariciye Giden, 185-5/41/1023/90054, BBA-BEO/Hariciye Giden, 185/5/41, 928/89396, BBA-BEO/Hariciye Gelen-Giden, 415/88641-89665-91650-83597-91615, BBA-BEO/Hariciye Ge-len - Giden, 378/76033-87033-86673-90903-91387-90984-88428-89462-88945-87571-83788-83723-83579-83395-80332-80338-78487-89859-88487.

Abdullah Cevdet, İshak Sükûti ve Tunalı Hilmi'ye verilecek ma-aşlar konusunda bazı aksaklıklar olduysa da (bkz. BBA-Yıldız Hu-susî Marûzat, 12 R 1316/no. 635-1, II,) kısa bir süre sonra bu maaşları almaya başlayarak 'Osmanlı' gazetesinin finansman sorununu çö-zümlediler. Abdullah Cevdet'in 6 Eylül 1898 - 5 Nisan 1899 arasında aldığı '1500' franklık maaşın bordrosu için ise bkz. Paris Büyükelçi-liği Arşivi, D. 287.

Ancak yapılan bu anlaşmaya karşılık 'Osmanlı' yine Abdullah

Page 82: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMI 67

Cevdet ve arkadaşlarının yönetiminde yayınma devam ediyordu: Bu Dahi [Paris Sefaret-i Seniyesindenl -21.

Cenevre'de bulunanlardan Cevdet ve Sükûti ve Hilmi'ye cidden terk-i neşriyat etmeleri şartıyla arz-ı âcizânem üzerine geçen sene malûm-ül-mikdar maaş tahsis olunmuş ise de Sükûtiyle, Hilminin istedikleri me'muriyetlere tayinleri ve Cenevre'den infikâkleri keyfi-yeti tehir edüb sonradan bazı teminat üzerine mutalib-i zaide der-meyanıyla neşriyatdan sarf-ı nazar etmediklerinden kendilerine tah-sis kılman maaşları verdirmemişdim. Yalnız Cevdet Paris'e gelerek terk-i neşriyat etdiğinden bir kaç ay maaş verilmiş ise de yine teş-vikât eseri olarak aldığı maaşdan Cenevre'ye iane göndermeğe baş-ladığını tahkik etdiğimden geçen Mayısda- derhal maaşını kamilen kesmiş ve keyfiyeti de Mayıs tarihinde atabe-i ûlya-i cenab-ı mülû-kâneye arz eylemişdim. Andan beri ma'rifet-i âcizânemle bir şey ve-rilmemişdir. Cevdet'den ma'ada maaş veya nâm-ı diğerle para alıb da Cenevre'ye muavenetde bulunanlardan Lâhey kâtibi Reşid'e ken-di gibi erazil ve ayyaşinden Şehbender Faik'e de maaş veya suret-i aharla bir şey verilmemesini ve çünkü bunların Cenevre'ye ianede bulunduklarını dahi ö sıralarda bildirmişdim. Arz-ı âcizâneme ehem-miyet verilmedi. İktidarım ta'alluk etse Cevdet'e yapdığım gibi an-ların maaşatmr da kat' edeceğimde şübhe yoğidi. Yalnız merkumân Sükûti ve Hilmi ve Cevdet'in yine sahte nâmla me'muriyet kabul etmeyeceklerini beyanla geçende Ahmed Paşa Hazretlerini iğfal ede-rek yine para aldıkları ve bu para ile gazetelerine yeniden sermaye tedarik etdiklerini yine kendi taraf darlarına söylüyorlar. Paris'de bu-lunub da maaş alanlara gelince yirmi beş kişidir 31 Teşrin-i evvel 315 -12 Teşrin-isânî [18] 99. Münir. bkz. Paris Sefaretiyle Muhaberata Mahsus Defterdir, 2 Ağ. 315 -15 Ağ. [18]99-BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2468/141/XII/42-3. Dikkatten kaçmayacak bir nokta 1898 den itibaren Cenevre grubu-nun tekrar önem kazanmasıdır. Bu grubun sayısal toplamı elli ci-varındaydı. (bkz. E. T, «Une interview,» Tribune de Geneve, 16 Mart 1898.) Paris Sefaret-i Seniyesine - 46,

Tarik-i sadakat ve itaata girerek terk-i neşriyat-ı meranetkâri edecekleri evvel ve ahir arz ve iş'ar buyurulan Sükûti ve Cevdet ve Hilmi ve refiklerinin gösterilen, memuriyetlere tayinleri ve mütera-kim maaşlarının tesviyesi ve matbaa alât ve edevatı esmanmm itası gibi icraatı beyan olunan hususat kâffeten yapılmış ve yalnız üç ki-şiye kayd-ı hayat suretiyle verilecek maaşın öyle Credit Lyonnes Bankasının teminatına ta'alluku gibi haysiyet-i devlet ile kabil-i tev-

Page 83: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

112 BELGELER - ÂÇİKLAMALAît

fik olmayan muamele kabul olunamayacağından bunun yerine alel-usul hazine-i maliyeden kayd-ı hayat maaş tahsin olunduğuna dair ber'at verilmekle beraber kendileri Avrupa'da bulundukça maaşla-rının her ay banka vasıtasıyla tesviye edilmesi mukarrer bulunmuş olduğu tebliğ edilmişdir. Şimdi işin katiyen ve kamilen bitmiş ve kendilerinden sadakatdan ayrılmayacaklarına ve neşriyat-ı müfsi-cletkârânede bilvasıta ve bizzat bulunmayacaklarına dair taahhüdat ve teminatı havi senet ahz ve irsali ile matbuat, alât ve edevatı gön-derilerek neşriyat tatil edilmiş olduğu haberine intizardan başka birşey kalmamış olub fakat en sonra Osmanlı nâmmdaki varakpâre-i mel'anetkârânenin Rebiy'ülâhîr 316 tarihinde basılmış nüshası gel-diği gibi bu günlerde diğer bir nüshasının tab' edilmek üzere idüğü istihbar kılınmış olduğuna ve bu ise merkumların halâ tarik-i müf-sidatda sebat eylemekte olduklarını gösterib ve çünkü istihbar olun-duğuna göre bunların bazılarının halâ işinde eski fikirlerinde sabit olub zât-ı vâlâlarıyla aralarında bir suret-i muvafakat olduğunu Îs-hak Sükûti bilvasıta bildirib bunda ise taraf-ı âlilerine aid bir mak-sad olmak lâzım geleceğine velhasıl işi sürüncemeden kurtarmak i cab edeceğine binaen sadakat-ı âlileri iktizasmca berveche muhar-rer neşriyatın tatil ve matbaalarının sedd ile edevatı ahz ve irsal-i teminiyle istihsal buyurulduğuna dair cevab-ı âlilerine intizar olun-duğunun ber mentuk-u irade-i seniye-i hazret-i hilâfetpenâhî beya-nına ibtidar olunması. 12 Eylül 314-20 Eylül [18] 98.

Serkâtib-i Hazret-i Şehriyârî Tahsin

bkz. Paris [ve Viyana Sefaret-i Seniyeleriyle Muhaberata Mahsus Defteri, t. y - BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2458/141/XII -1. Bu konuda bkz. Paris Sefaretinden [Münir Paşadan! - Başkitabet'e 57-18 Teş-rin-ievvel 118İ98, Paris [ve Viyana....],

B. VI. 1898 yılında Abdullah Cevdet ve îshak Sükûti, yönetim temsilcileriyle iki kere pazarlık masasına oturdular. Onların, Jön Türkler adına ileri sürdükleri şartlar şunlardı:

a. Tatil-i Neşriyat için Takarrür Eden Şerait Berveche Âtidir: 1. Umum mahbusin ve menfiyyenin iade-i hürriyet ve me'muri-

yetleriyle İstanbul haricinde vilâyat-ı mutedile-i şâhânede arzu eden-lerin istihdamları.

2. Gazetenin [Osmanlı 1 teessüsünden beri matbaa ve neşriyat mesarifi olmak üzere lâakal on bin liranın itası.

Bu iki şartın kabul edilib afv-ı umumînin icrasına başlandığına dair haber verilmek içün beş gün mühlet kabul edilmişdir. 9 Teş-

Page 84: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH- CEVDET VE DÖNEMİ 69

rm-isânî 1898. Yalnız on bin liradır. 10.000 [Abdullah Cevdet],

bkz. Paris Büyükelçiliği Arşivi. D. 287. . ' b. Paris Sefir-i kebiri devletlû Münir Bey Efendi Hazretleri ile

beynimizde cereyan eden mükâlemede takdim etdiğimiz mütalebe pusulasıdır:

1. Genç Türkler meselesinden dolayı ne kadar mahbus ve menfi varsa-kâffesinin kırk beş gün zarfında afvlarıyla İstanbul haricin-de birer me'muriyete tayinleri.

2. Cemiyetin mesarifine tekabül edecek ve beynimizde takarrür edilen meblâğ-ı malûmun yâni ellişer bin frangın itası.

3. Bu meseleler hayyiz-i âra-yı vüsûl olursa ve mütalebem is'af olunursa derakab cemiyetin ef'al ve icraatını külliyen ilga ve gaze-teleri tatil ve matbu evrak ve resaillerinin teslimi takdirde bir daha müzakere ve mübaheseye girişemiyeceğimizi suret-i katiyyede arz eyleriz. 19 Teşrin-isânî 98-4 Teşrin-isânî 1314.

Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti Azalarından Doktor Sükûti.

bkz. Salih Münir Paşa Evrakı/Özel Arşiv. Trablusgarb ve Fizan'daki tutukluların serbest bırakılması yo-

lunda irade çıktıysa da bu irade uygulamaya konmadı ve anlaşma gerçekleşemedi. Ancak bir süre önce yapılan anlaşmayla 'Osmanlı'-nın finansman sorunu çözülmüştü.

B. VII. Avrupa'ya ve Mısır'a firar edenler bu konudaki hüküm-lere karşın (bu hükümler için bkz. Mecmua-i Mukarrerat ve Mek-tûbat, İ. E. Mahmud Kemal İnal Yazma. D. 8-2973-1054, v. 78-80 15 Kânun-ievvel 1311 tarihli yazı3, BBA-BEO/Hariciye Gelen, 159-5/15, 120896.) talebe tahsisatı adı altında, yönetimden para almaktaydılar. Bu paraların çoğu siyasal muhalefetin finansmanı için kullanılmak-taydı. Bu tahsisatlar o derece yüksek meblâğlara ulaşmıştı ki verile-bilmeleri için ayrı kurumlar kurulması dahi plânlanır hale gelmişti, (bkz. BBA-BEO/Re'sen îrade-i Seniye, 353-8/76-5306-104433, BBA-BEO/Hariciye Gelen, 162-5/18-181306.). Ancak bir süre sonra bu şe-kilde tahsisat almakta olanların maaşlarının kesilmesi yolunda ça-lışmalar başladı, (bkz. BBA-BEO/Dahiliye Giden, 99-3/48-1789/115255) kısa bir süre sonra ise firarilerin bu çeşit yayınlarını önleme ve ya-yında bulunanların maaşlarının kesilmesine karar verildi, (bkz. BBA-Îrade-Hususî, Safer 1319/no. 38-104, BBA-BEO/Dahiliye Gelen, 99-3/48-3281/120896.). Bu konudaki uygulama ise bir süre sonra ger-çekleşecekti:

Page 85: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

112 BELGELER - ÂÇİKLAMALAît

Bâb-ıâli Daire-i Umur-u Dahiliye Mektubi Kalemi

Aded 4705 Huzûr-u Âli-i Hazret-i Sadaretpenahîye, Ma'ruz-u Çâker-i Kemineleridir;

Avrupa'da gerek neşriyat-ı hainanede bulunan ve gerek bura-dan firar eden bir takım eşhasın mahsusatmın verilmesi gibi yol-suzluklar vuku'bulmakda olduğu arz ve ihbar kılmmakda olub bu hal asla caiz olamayacağından bu misiliû eşhasın maaşlarının he-men kat'ı zımnında muamele-i lâzımamn ifası şerefsûdûr buyuru-lan irade-i seniye-i hazret-i hilâfetpenâhî iktiza-yı âlisinden olduğu ve Adliye ve Hariciye ve Maliye nezaret-i celilelerine de tebligat ifa kılındığı beyanıyla nezaret-i âcizimce de icra-yı muktezası 18 Kâ-nun-isânî 316 tarih ve üç bin iki yüz seksen bir numrolu tezkere-i samiye-i sadaretpenâhileriyle tebliğ buyurulmuşdur. Avrupa'da bu-lunanlara nezaret-i âcizî tahsisatından verilmelide olan maaşat, ta-lebe-i Osmaniye aylıklarından ibaret olub talebe-i merkumeden neş~ riyat-ı hainaneye ihtiyar ve firar eden eşhas var ise emr-ü ferman-ı hümâyûn cenab-ı pâdişâhı mentuk-u münifine müsaraatan tevfik-i hareket olunmak üzere sefaret-i seniye vasıtaları ile biltahkik isim-lerinin nezaret-i âcizîye inba buyurulması içün icabının icrası arz-ı âcizîdir. Ol babda emr-ü ferman hazret-i veliy'ül • emründür. 14 Şev-val 318 - 22 Kânun-isânî 316.

Nazır-ı Umur-u Dahiliye bkz. BBA-BEO/Hariciye Giden, 185-5/41, 1291/121097. Sadaret Mektubi Kalemi, 16 Şevval 1318-24Kânun-isânî 316/no. 4705.

10 Şevval 318 tarihli tezkereye zeyldir: Avrupa'da bulunanlara Dahiliye Tahsisatından verilmekde olan maaşat, talebe-i Osmaniye aylıklarından ibaret olub bunlardan da neşriyat-ı hainaneye ihtiyar ve firar eden eşhas var ise maaşları emr-ü ferman-ı hümâyûn ce-nab-ı padişâhî mentuk-u münifine tevfikan ve serian kat'edilmek üzere sefaret-i seniye vasıtasıyla biltahkik isimlerinin inba lüzûmu Dâhiliye Nezaret-i Celilesinden cevaben iş'âr olunmasına nazaran icabının ifa ve serian inbasma himmet. Evrak Müdüriyet-i Âlisinin işaretiyle. bkz. BBA-BEO/Hariciye Giden, 185-5/41, 1273/120896. Gene bu konu için bkz. BBA-BEO/Hariciye Giden, 185-5/41-1299/121182. Daha son^ ra İsmail Kemal ve arkadaşlarının tahsisatlarının kesilişi için ise bkz. BBA-BEO/Dahiliye-Giden, 49-3/100-135250, Firariler hakkındaki

Page 86: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH- CEVDET VE DÖNEMİ 71

önlemlerin sıkılaştırılması için ise bkz. BBA-İrade-Hususî, Rebiy'ülâ-hîr 318/no. 90-329.

B. VIII. İsviçre'deki Jön Türklerin faaliyetleri için Osmanlı yö-netimi İsviçre hükümetine başvurmuş ve bu konuda iki hükümet arasında anlaşma sağlanmıştı:

Sadaret Mektubî Kalemi. 7 Haziran 317-3 Rebiy'ülevvel 319/no. 50.

Tahrikât-ı müfsidetcüyâneye cür'et etdikleri halde derhal tard ve teb'id olunacakları İsviçre hükümetinin orada bulunan Genç Türklere bizzat ihtar ve tebliğe karar vermiş ve İsviçre zabıtasının dahi bu işe memur edilmiş olduğuna dair tezkere-i devletlileri led-il-arz hükümet-i müşarünileyhânm işbu hareket-i dostâne ve hayır-hâhânesinden dolayı taraf-ı eşref-i padişâhî olarak beyan-ı memnu-niyetle beraber oradaki fesedenin ahval ve harekât-ı umumîyesi hakkında peyderpa tahkikat icra ve hükümet-i seniyeye malûmat itası hususunda dahi İsviçre polisine havalesi esbabının istihsal kı-lınması şerefsudûr buyurulan irade-i seniye-i hazret-i şehriyârî ikti-za-yı âlisinde bulunduğu mabeyn-i hümâyûn başkitabet-i celilesin-den bil tezkere-i hususîye cevaben tebliğ kılınmış olmağla bermen-tuk-u emr-ü hümayûn-u şâhâne icabında. Tezkere-i hususiye taraf-ı vâlâ-yı Âmediye. bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen, 160/5/16-125783. Ayrıca bkz. BBA-İrade-Hususî, Rebiy'ülevvel 319/no. 7-121, Paris Sefaret-i Seniyesin-den -143-1 Mayıs 99, IParis ve Viyana Sefaret-i Seniyeleriyle Muka-berata Mahsus Defter], t, y, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2468/141/ XII -1, «Brüksel Sefaret-i Seniyesine Keşide Olunan Şifre Telgrafnâ-menin Suretidir -19 Mart 316, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 19/39/143/56, «Auszug aus dem Protokoll der Sizung des Sch. Bund. -18 Mayıs 1900», Bundesarchiv-BERN, E. 21/14'250.

B. IX. Abdullah Cevdet ve daha sonra 1899 anlaşmaları sonucun-da görev kabul edecek olan arkadaşı Mustafa Rahmi, Abdülhamid il'yi devirerek yerine Reşad Efendiyi geçirmeyi tasarlayan bir Ce-miyetin ön çalışmalarına başladılar ve nizamnamesini bastırdılar. Bunun üzerine İsviçre Polisi konuyu araştırmaya başladı: Republique

et Canton de Geneve 11 Eylül 99

No. 487 P.P. Sayın Genel Savcı, Jön Türk komitesi üyesi Abdullah Cevdet adlı kişinin Malaval-

Page 87: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

112 BELGELER - ÂÇİKLAMALAît

lon Matbaasından şimdiki Sultan'ı devirip yerine halife Reşad'ı (siç) getirmeyi amaçlayan bir komitenin nizamnamesinin basılmasını is-tediği öğrenilmiştir.

Bu komite Reşadiye adını alacaktır. Esas merkezi Avrupa ola-caktır. Şehir henüz belirlenmemiş olup Cenevre olması beklenmek-tedir.

Sayın Genel Savcı, yüksek saygılarımın kabûlünü rica ederim. Bkz. «Sch. - Buııd - 12 Eylül 99-P.P. 252/166,» Bundesarchiv-BERN, E. 21/14'248. ve Abdullah Cevdet'i bu konuda sorgulamaya tabi' tuttu:

Republique et Canton de Gen&ve Polis Komiserliği Bizler, Cenevre Kanton Cumhuriyeti Polis Komiserliği aşağıda

adı geçen şahsı 17 Ekim 1899 da karakola celb ederek, aşağıda bah-sedildiği şekilde sorguya çektik:

«Benim adım Abdullah Cevdet. 31 yaşındayım, tıp doktoruyum, Osmanlı teb'âsmdanım. Halen muvakkat olmak şartıyla Cenevre, Rue de Carouge numara 7 de ikamet etmekteyim. Asü ikâmetgâhım Paris, Rue Conscier numara 49'dur.»

Soru: Cenevre'deki Jön Türkler Cemiyeti'ne mensup musunuz? Osmanlı adlı gazetenin editörlüğünü yapmakta mısınız?

Cevap: Evet, Cenevre'deki geçici ikametim sırasında Osmanlı'yı çıkarttım, Jön Türk Cemiyeti'ne üyeyim. Birkaç gün içerisinde Pa-ris'e dönmem gerekiyor.

Soru: Reşadiye adlı komitenin terkibi, hareket tarzı ve gâyeleri hakkında bizi aydınlatır mısınız?

Cevap: 3-4 ay önce Cenevre'ye, Paris'den Rahmi Mustafa adın-da bir zât geldi. Şimdiki Sultan'ı indirip onun kardeşi ve bildiğimiz kadarı ile de varisi olan Reşad'ı tahta geçirmeye niyetliydi. Bu mü-nasebetle, Rahmi Mustafa beyannameler hazırlayıp bastırdı ve bun-ların Reşadiye adlı bir komite tarafından hazırlanmış olduğunu bil-dirdi. Ancak, şu kadarını hemen söylemeliyim ki böyle bir komite hiçbir zaman kurulmadı. Mevzuu Rahmi Mustafa'nın şahsî tasav-vurundan başka birşey değildi ve bu fikir arkadaşlarım Jön Türkler tarafından rağbet görmedi. Rahmi yaklaşık olarak bir ay önce İs-tanbul'a döndü ve öyle sanıyoruz ki orada bir devlet hizmeti kabul etti. Gidişinden önce Reşadiye komitesinin nizamnamelerini tama-men imha etti. Bize verdiklerini de geriye istedi.

Soru: Bu nizâmnâmelerden bir tanesini bize numûne olarak ve-rebilir misiniz?

Cevap: Bakarım. Gerek matbaada ve gerekse arkadaşlarımda, kaldı mı?

Page 88: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH- CEVDET VE DÖNEMİ 73

Soru: İster bir Reşadiye Komitesi kurmak projesi olsun, ister ni-zamnamelerin yazımı olsun Rahmi Mustafa'nın Cenevre'de kimlerle işbirliği yaptığını bize söyleyebilir misiniz?

Cevap: İster bir Reşadiye komitesi kurmak projesi olsun ister nizamnamelerin yazımı olsun Rahmi Mustafa'nın ferdî teşebbüsü ve aksiyonu olmuştur. Ye Cenevre'de bu işle ilgilenen bir tek şahıs ta-nımıyorum ve bilmiyorum.. Bana gelince Rahmi'ye bir İngiliz mü-terciminin adresini verdim.

Soru.- Bize Cür'et adlı gazete hakkında malûmat verebilir misi-niz?

Cevap: Cür'et, Cenevre'de Türkçe basılan bir gazetedir. Sahibi ve editörü olan Hakkı Paris'de Alfred Stevens Caddesi numara 7 de oturur. Aynı gâyeyi güden Cenevre'deki Jön Türklerle bir darbe ya-pıp Türk padişahına parlemanterizmin yeniden takdim edilmesini sağlamak istiyor. Bu gazete Osmanlı ile aynı matbaada basılmak-tadır.

Soru: Rahmi'nin arkadaşı olan Nazım Hamid hakkında bize ma-lûmat verebilir misiniz?

Cevap: Nazım, Paris'de bir tıp talebesidir. Cenevre'ye takriben 1,5 ay önce geldi. Birkaç gün sonra döndü. Ben onuıı Reşadiye ko-mitesi ve neşriyatı ile uğraştığını sanmıyorum. Size Reşadiye komi-tesinin. nizamnamesi adlı neşriyatın bir nûmunesini gönderiyorum. Bu nûmuneyi matbaada buldum.

Dr. Ab. Djevdet (İmza)

bkz. «Sch. - Bund -18 Ekim 99-252/242-P.P.» Bundesarchiv-BERN, E. 21/14'248 Canton de Geneve • • ,

No. 555 Cenevre, 18 Ekim 1899 P.P.

Devlet Müşavirliği Adalet ve Polis Bölümleri ile Yükümlü,

Sayın Baş Savcı, «Reşadiye» Komitesi hakkında 14 Ekim tarihli mektubunuzda

mevcut talimata uyarak Abdullah Cevdet adlı tıp doktorunu soruş-turmaya tabi' tuttuk. Sorularımızın konusu mezkûr komitenin ga-yelerini anlamaktı. Soruşturmanın tutanaklarını size ilişikte sunu-yoruz.

Rahmi Mustafa'yı sorguya çekemedik, zira kendisi şu anda Pa-ris'de bulunuyor.

Abdullah'Cevdet'in ifadesine göre Reşadiye Komitesi adı altın-

Page 89: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

112 BELGELER - ÂÇİKLAMALAît

da bir örgüt asla vücut bulmamıştır ve bu Rahmi Mustafa'nın şahsî tasavvurundan ibarettir.

Bizdeki intiba şudur ki, Rahmi Mustafa, Paris'de bulunan Ah-med Celâleddin ile irtibat halindedir ve Reşadiye komitesi fikrini şahsı için-önem kazanma amacı ile ortaya atmıştır.... bkz. «Sch. - Bund -18 Ekim 99-555/252-242-P.P.» Bundesarchiv-BERN, E. 21/14'248. Departement Politique

de la Berne, 30 Kasım 1899 Confederation Suisse

Beyefendi, 13 Ekim tarihli mektubuyla Türkiye'nin, İsviçre'deki başkonso-

losu Resul Efendi bizi Cenevre'de «Reşadiye» adlı bir komite kurul-duğundan ve bu komitenin amacının Sultan'ı tahttan indirerek ye-rine halife (sic) Reşad'm geçirilmesi olduğundan haberdâr etti.

Resul Efendi, Reşadiye komitesinin hazırladığı bîr yönetmeliği, de beraberinde yolladı.

Bizler adı geçen komitenin mevcudiyeti, eylemleri ve sonuçlan hakkında bir araştırma yapılması için emir vermeyi ihmâl etmedik.

Bir tıp doktoru olan ve Jön Türkler Cemiyetinin üyesi bulunan Abdullah Cevdet Malavallon matbaasına yukarıda bahsedilen yö-netmeliğin basılması için talimat vermiştir. Adı geçen Malavallon matbaası Cenevre'de 18 Pelisserie caddesindedir. Polis komiserliği tarafından bu komitenin terkibi, eylem met odları ve gâyesi soruldu-ğunda Abdullah Cevdet 17 Ekim tarihinde aşağıdaki ifadeyi vermiş-tir:

«3-4 ay önce Cenevre'ye, Paris'den Rahmi Mustafa adında bir zât geldi. Şimdiki Sultan'ı indirip onun kardeşi ve bildiğimiz kadarı ile de varisi olan Reşad'ı tahta geçirmeye niyetliydi. Bu münasebet-le, Rahmi Mustafa beyannameler hazırlayıp bastırdı ve bunların Reşadiye adlı bir komite tarafından hazırlanmış olduğunu bildirdi. Ancak şu kadarını hemen söylemeliyim ki böyle bir komite hiçbir zaman kurulmadı. Mevzuu Rahmi Mustafa'nın şahsî tasavvurundan başka birşey değildi ve bu fikir arkadaşlarım Jön Türkler tarafın-dan rağbet görmedi. Rahmi yaklaşık olarak bir ay önce İstanbul'a döndü ve öyle sanıyoruz ki orada bir devlet hizmeti kabul etti. Gi-dişinden önce Reşadiye komitesinin nizâmnâmelerini tamamen imha etti. Bize verdiklerinin de geriye verilmesini istedi.»

Üstelik Abdullah Cevdet, Rahmi Mustafa tarafından baskı ve ta-lep altında yönetmelikleri bastırdığını ve ona İngiliz bir mütercimin adresini vermiş olduğunu da ifadesinde kabul etti.

Bir tıp talebesi olan ve aslen Selânik'li olan Rahmi Mustafa Ce-

Page 90: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH- CEVDET VE DÖNEMİ 75

nevre'yi terk ettiğinden onu sorguya çekmek imkânımız da kaybol-muş bulunuyor. Şayet Osmanlı yönetimi daha fazla malûmat isti-yorsa, Abdullah Cevdet'e müracaat etmelidir. Ki o Abdullah Cevdet Rahmi Mustafa'nın arkadaşıdır ve yakın bir geçmişte de Roma'daki Osmanlı Sefareti'nin tabibi olarak vazifelendirilmiş ti. (sic).

Bu münasebetle derin saygılarımın kabûlünü rica ederim. Departement Politique Federal

Müller Ek. 1. Reşadiye Komitesi'nin Nizâmnâmesi. Sayın Bay Baron Charles de Richtofen Osmanlı Fahrî Konsolosu

Cenevre. bkz. Bundesarchiv-BERN, E. 21/14'248.

Görüldüğü gibi aslında faaliyete geçemeyen bu komite büyük ihtimalle 1899 yılında yapılan pazarlıklarda bir malzeme olarak kul-lanılmıştır. Ancak Abdullah Cevdet'in Jön Türk hareketinin bundan sonraki dönemlerinde kesin olarak karşı çıkacağı bu tür maceracı bir harekete az da olsa karışması ilginç bir göstergedir.

B. X. Bu konuda bir süre önce Abdullah Cevdet ve arkadaşları-na görev almaları konusunda teklif yapılmıştı:

Sadaret Mektubî Kalemi, 3 Rebiy'ülâhir 316/9 Ağustos 314/no.371. Maarif, Maliye, Hariciye Nezaret-i Celilerine Tezkere, Avrupa'da bulunan talebeden doktor Cevdet Efendinin muhas-

ses olan maaşı ile bir memuriyete tayin olunmak üzere Paris Sefa-ret-i Seniyesince kontrol altında iştigali ve îshak Sükûti Efendi'nin Şehbender ûnvanıyla Hindistan'da Bombay şehbenderliği maiyetin-de ve Tunalı Hilmi Efendinin kâtib ûnvanıyla Bükreş veya Belgrad Sefaret-i Seniyesi maiyetinde istihdamlan ve Şefik Efendinin Tulon ve Nice Başşehbenderliğine ve Refik Bey'in, Berlin Sefaret-i Seni-yesi yahud diğer sefaret-i Seniye başkitabetine ve İzmirli Mühtedi İrfan Sadık Bey'in bin beş yüz guruş maaşla İstanbul'da Matbaa-i Âmire'ye tayinleri ve Nuri ve Âkil Efendilerin Rhone şehrinde kon-trol altında ve Paris'de Nevzad ve Saib ve Cemil ve îshak Efendilerin üç yüz Frank maaşla kontrol altında tahsillerine devam etmeleri şe-refsûdûr buyurulan irade-i seniye-i cenab-ı hilâfetpenahî iktiza-yı âli-sinden bulunmağla mabeyn-i hümâyûn başkitabet-i celilesinden bil-tezkere temsiye olunmağla bermentuk-u emr-ü ferman-ı hümayûn-u şâhâne babında. bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen-Giden, 378-796/88428, 86033, BBA-BEO/ Hususî İrade-i Seniye, 378-8/101, 381-415/88428.

Ancak Abdullah Cevdet ve arkadaşları belirttiğimiz nedenlerden bu konuda anlaşmaya yanaşmadılar fakat 1899 da tekrar pazarlığa

Page 91: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

112 BELGELER - ÂÇİKLAMALAît

oturduklarında yönetim temsilcileri bu isteği tekrarladılar. B.XI. Abdullah Cevdet ve arkadaşları görev almayı kabul et-

tiklerinde konuyu tartışmak için Berlin'de toplandılar: Berlin Sefaret-i Seniyesine - 83.

Viyana Sefaret-i Seniyesi tababetine tayin edilmiş olan Cevdet Efendinin bilâ ruhsat Berlin'e giderek orada bir takım gazete mu-habirleriyle mülakat ile hukuk-u mukaddese-i hazret-i padişâhîye dokunur bir takım muzir bendler neşrine kıyam etdiği gibi Paris'de bulunan Ahmed Rıza'ııında Berlin'e gelerek merkumla görüşdüğü mesmu'-u âli buyurulmuşdur. Bu makule adamların hemen hükü-met-i mahalîyeye müracaatla oradan tard etdirilerek neticesinin arz-ı atabe-i ûlya kılınması lâzıma-i ûbudiyetden olduğu halde buna riayet olunmaması şime-i sadakat ve ûbudiyet-i saadetlerine menafi ve nezd-i hümayün-u hazret-i padişâhîde kazanmış olduğunuz hüsn-i teveccüh ve itimat-ı âliye mugayir idüğünden Almanya Hariciye nazırıyla tmükâlemel olunarak merkumların tard ve teb'idleiri es-babının istikmaliyle neticesinin arz-ı hakipa-yi hümâyûn kılınması ve bir de merkum Cevdet'in berveche muharrer savuşduğuna dair Viyana Sefiri Mahmud Nedim Bey Efendi'nin arz-ı ma'lûmat etme-mesi esbabının zât-ı saadetlerine mahsus şifre ile istifar olunarak alınacak cevabın dahi serian işaretine bezl-i gayret buyurulması şerefsâdır olan irade-i seniye-i hazret-i hilâfetpenâhî iktiza-yı ceh-linden bulunmuşdur. 1 Kâııun-ievvel 315-13 Kânun-ievvel [18İ99.

Mabeyn-i Hümâyûn Kâtiblerindeıı Mehmed^ Kâmil.

Bkz. [Berlin Sefaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Defteri, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-15/139/XVIII. 4 Haz. 315-16 Haz. [18199.

Berlin Sefaret-i Seniyesinden - Cevab -14 Kânun-ievvel [18Î99 -Gerek kulları ve gerek polis vasıtasıyla icra kılman tahkikat netice-sinde Ahmed Rıza'nın Paris'den buraya gelmediği herne kadar an-laşılmış ise de polis ma'rifetiyle her dürlü taharriyata devam edil-mekdedir. Cevdet Efendi'ye gelince geçenlerde Paris Sefaret-i Seni-yesi ikinci kitabetine tayin edilüb bir haftadan beri memuriyetine devama> başlayan Refik Bey'den olunan şübhe üzerine tahkik-i mad-de olundukda Cevdet Efendi on beş gün mukaddem Berlin'e gelerek Refik Bey nezdinde bir kaç gün hafiyyen kalıb Viyana'daki maaşı-nın azlığından ve kendisine edilen vaadin adem-i icrasından dolayı tekrar Cenevre'ye avdet etmekde olduğunu beyan etmesiyle Refik Bey dahi mümaileyhin işbu müstediyatmı Hariciye Nazırı devletlû Paşa hazretlerine suret-i hafiyyede iş'ar eylemişdir ve Cevdet Efen-di de olvakt Cenevre'ye avdet edlib elyevm orada bulunduğunu Re-fik Bey ifade eylemişdir. Keyfiyeti kullarından ihfa etmesinin es-

Page 92: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH- CEVDET VE DÖNEMİ 77

bab-ı mucibe-i hakikiyesi ise buradan tard ve teb'id etdirileceğini bildiğinden neş'et edilmiş olmağla Refik Bey'e bu babda tenbihat-ı katiyye ve ekîde icra kılınarak bir daha böyle harekâtdan ictinab edeceğine dair kendisinden teminât-ı lâzıma ahzedilmişdir. Atufetlû Mahmud Nedim Bey Efendinin arz-ı malûmat etmemesi esbabı ken-disinden biltelgraf sual olundukda Cevdet Efendi'nin elyevm nerede bulunduğu meçhulü olduğunu beyan etdiği gibi kendisinin İsviçre'-ye gideceğini müşarünileyh resmen ifade etdiğini gerek Başkitabet-i celile ve gerek Viyana'dan savuşduğu dahi Kânun-ievvel Efrencinin biri tarihiyle arz ve iş'ar eylediğini cevaben iş'ar etmişdir. Cevdet Efendi burada gazete muharrirleriyle görüşüb hukuk-u saltanat-ı seniyeye mugayir bendler neşreylediğinin dahi katiyyen asl-ü-esası olmayıb müsaid bir takım makale ara sıra yazılmakda olduğunu katiyyen temin.... 5 Kânun-ievvel 315 - 17 Kânun-ievvei [18]99. Bkz. [Berlin Sefaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Defteri, 36-139/-51/139/XVIII. 4 Haz. 315. Jön Türklerin Almanya'da toplan-maları hakkında bkz. a. g. defter, 81-30 Teşrin-isânî 315-12 Kânun-ievvel [18] 99, Ahmed Tevfik Bey'den - Başkitabet'e 77-26 Teşrin-isânî 315 - 8 Kânun-ievvel 118] 99, Tahsin Bey'den - Berlin Sefaret-i S.eni-yesine.

B. XII. Burada kasdedilen bir süre önce evvelce de belirttiğimiz gibi Abdullah Cevdet'in verdiği bilgiler ışığında Pester Lloyd, 23 Şu-bat 1899 da yayınlanan ve Abdullah Cevdet'i 'Wilhelm Tell' çeviri-sinden dolayı öven, bunun yanında Trablusgarb'dan kaçışını anla-tan makaledir. Almanya'daki toplantı sırasında Abdullah Cevdet, Ahmed Tevfik Bey'in de belirttiği gibi gazetelere demeç vermemişti.

B. XIII. Abdullah Cevdet bu kart ve Almanya'dan smırdışı edilişi hakkında şu bilgiyi veriyor: «... Bu manzûme tasvirini havi bir kart-postal üzerine yazılıb Sultan Abdülhamid-i Sânî'ye gönderilmiş ve yerine vasü olub okunduğu gün o sırada İstanbul'da bulunan Brux-elles Sefiri, Karatodori Efendi beni hemen Almanya'dan çıkartarak peşimi takib ve her vasıta-i mümküne ile kahr etmek vazifesiyle tavzif ve sevk olunmuşdu.» Bkz. Abdullah Cevdet, Kahriyat, Tab-ı Saııîye, Matbaa-i İçtihad, Mısır, 1906, s. 103-4. Kartın metni ise aşa-ğıdaki gibidir:

İstîtâf-ı Âhir Et mülkünü hürriyete mazhar Kıl rehber yeni şer'i mutahhar Adil-i hükm ol kendine kendin Ta muhakkim ola taht-ı bülendin

Page 93: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

78 BELGELER - ÂÇIKLÂMALAR

Ûnvânin iken hâris-ı furkân Uryân kılıcından akıyor kan Bin gadr-ü-tecavüzle dem-a-dem Masumlarındır dökülen dem

Zulmetlerini gayete vardır Zira bu şebin gündüzü vardır Bıktırma hezarsızları candan Adl-i ahvalini kurtar helecandan

Dolmakda civarın zafer ve şân Sen kişverini tutma perişan Olma . mı nahvet ile mahmûr Sermişdi Süleymanı yere mûr

Halkın gözüne pâymı basma Bir milletin ümidini asma

Bkz. Abdullah Cevdet, Kahriyat, İkinci Tab, Mısır, 1906, s. 102-3.

B. XIV. Ahmed Celâleddin Paşa, Abdullah Cevdet ve Cenevre grubunun üyelerine uzlaşma teklifini tekrarladı. Önceleri teklifleri geri çeviren Jön Türkler (bkz. 2-6 Ağustos 315-18Ağustos [183 99, Se-faret Müsteşarı Nabi Bey'den - Mabeyn'e, Paris Sefaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Defterdir, 2 Ağ. 315 -15 Ağ. 99, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2468/141-42/XII. 3.) daha sonra belirttiğimiz nedenlerden dolayı pazarlığa oturdular. Ahmed Celâleddin Paşa bu pazarlıkla ilgili olarak şu bilgileri vermektedir.

Kâmil Bey'e -1. 27 Temmuz 99 tarihli telgrafııâmeleri alındı. İtası emr-ü ferman buyurulan malûmat mufassal olduğundan posta ile arz olunacakdır. Şimdilik şu kadar arz ederim ki sây-ı âcizânem ne-ticesinde olmayıp Dersaadet'den hîn-i hareket-i çâkerânemde lütfen ihsan buyurulan mezuniyet gayet dar olmağla beraber mezuniyet-i mezkûre dairesinde vuku'bulan teşebbüsât-ı çâkerânemin semerâtı görülmeye başlamışdır. Reşid Bey, Dersaadet'e avdet etmek üzere La Haye'den nezd-i âcizime gelmişdir. Rıza'nm gazetesinde ve sair Fransız evrak-ı havadisinde heman her gün neşriyatda bulunan Er-meni Eşmekyan'm da Dersaadet'e avdet etmeü üzere dehaleti istih-sâl olunarak elinden nâm-ı mülûkâneye ilticanâme almmışdır. Şim-diye kadar Avrupa'ya firar eden fesedenin kuvve-i kalemiye itiba-rıyla en muktediri olan bu şahs ile Reşid'in dehaletleri erbab-ı fesadı yüzde altmış, yetmiş raddesinde düçâr-ı zaaf edecekdir. Cenevre'de

Page 94: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTÖR ABDULLAH CEVMT VS DÖNEMİ

bulunan Kaymakam Şefik Bey merhamet-i seniyeye sığınarak Der-saadet'e avdet etmek üzere tahriran müracaat etdirilmişdir.. îshak Sükûti dahi mülakat etmek üzere nezd-i âcizime geleceğini bildir-mişdir. Tunalı Hilmi Mısır'da bulunduğundan onun hakkında şim-dilik hiçbir teşebbüs vuku'bulmamaktadır. Abdullah Cevdet'in avde-te muvafakat edeceği me'muldur. Rıza tadil yakın görünüyorsa da gazetesini lağvedeceğine şimdilik emniyet hasıl olmamış ve şu ka-dar ki kendi kendine idare edemiyecek bir hale getirilmişdir. Mısır'-daki Hoca Kadri'nin dahi istihsâl-i dehaletine başkaca teşebbüs edil-mişdir. Taraf-ı âcizânemden hiç bir müracaat vuku'bulmamak esa-sına müstenid olan tedabir-i âcizânem bu suretle semerepezîr olmak-dadır ki sâye-i velinimet-i âzamide başa çıkarıldıktan sonra eğer ge-çen defa sebahat-ı âcizânemi müteakkib fevt edilen fırsat bu kerre boşa geçirilmez de tedabir-i mukteziye ittihaz olunursa fesede cemi-yeti nâmına hiçbir şey kalmayacak demekdir....? Temmuz 315.

'Ahmed Celâleddin. Bkz. Paris'de Feridun Bey, Ahmed Celâleddin Paşa, Roma'da Tahir Paşa ve Ferid Paşa, Berlin'de Müşir Şakir Paşa... [ile Muhaberat Def terli, 21 Mart 316. BBA-Yıldız Esasen Evrakı, 36/2328/-4/146/XV. Jön Türklerin teklifleri geri çevirirken aynı zamanda görüşme yap-maları yapılan pazarlıkların sonucudur.

B. XV. Abdullah Cevdet ve İshak Sükutinin göreve getirilmele-riyle ilgili irade aşağıdaki gibidir:

Bâb-ı Âli Daire-i Sadaret Âmedi Divan-ı Hümâyûnu

1273 Atufetlû Efendim Hazretleri, Avrupa'da bulunan etibba-yı Osmaniyeden İshak Sükûti Efen-

dinin Roma ve Abdullah Cevdet Efendinin Viyana Sefaret-i Seniye-leri tababetlerine münasib mikdar maaşlarla tayinleri hakkında Ha-riciye Nezaret-i Celilesinin tezkeresi arz ve takdim olunmağla olbab-da her ne veçhile irade-i seniye-i hazret-i hilâfetpenâhî şerefmüteal-lik buyuruluyorsa mentuk-u âlisi infaz edileceği beyanıyla tezkere-i samî terkim kılındı efendim. 29 Rebiy'ülâhîr 317 - 24 Ağustos 315.

Sadrıâzâm [Derkenar]: Reside-i dest-i ta'zim olub melfufuyla menzur-u âli buyurulan tezkere-i sadaretpenahileri üzerine mucibince irade-i seniye~i hazret-i hilâfetpenâhî müteallik ve şerefsudûr buyurulmuş ol-

Page 95: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

112 BELGELER - ÂÇİKLAMALAît

mağla olbabda emr-ü ferman hazret-i veliy'ül emründür. 20 Cemaziy'ülevvel 317 -14 Eylül 315

Serkâtib-i Hazret-i Şehriyârî Tahsin

Bkz. BBA-İrade-Hariciye, Cemaziy'ülevvel 317/no. 14-1145. Abdullah Cevdet ve İshak Sükûti'nin görevleri hakkında bkz.

Sâlnâme-i Nezaret-i Hariciye, Matbaa-i Osmaniye, Dersaadet, 1318, s. 231-2. Atanma emirleri için ise bkz. BBA-Yıldız Perâkende, 9 C 1317/no. 1026. Bunun yanısıra Abdullah Cevdet'e göreve getirilmesi karşılığında Albay rütbesi verildiği konusunda Avrupa basınında haberler çıkmışsa da bunlar asılsızdır (Bkz. Reichswehr, 3 Kasım 1904). Kısa bir süre sonra ise irade uygulamaya konur;

Sadaret Mektubî Kalemi 14 Cemaziy'ülâhir 315/no. 1145 Hariciye Nezaret-i Celilesine:

Avrupa'da bulunan etibba-yı Osmaniyeden İshak Sükûti Efendi-nin Roma ve Abdullah Cevdet Efendinin Viyana Sefaret-i Seniyeleri tababetlerine münasib mikdar maaşlarla tayinleri hususunda 25 Re-biy'ülâhîr 317 tarih , ve 1943 numrolu tezkere-i devletlileri, üzerine bi-listizan 20 Cemaziy'ülevvel 317 tarihinde irade-i seniye~i cenab-ı hilâ-fetpenahı şerefmüteallik buyurulmuş olmağla iktizasının ifasına himmet. Bkz. BBA-BEO/Re'sen İrade-i Seniye, 358-8/76-103306, ayrıca bu ko-nuda bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen Giden, 565-U2987.

B. XVI. Anlaşma yaparken yönetim temsilcileri Cenevre grubu-nu tamamen dağıtmayı planlıyorlardı. Bunun için Abdullah Cevdet ve İshak Sükûti'nin yanısıra bu,gruptaki diğer Jön Türklerin de bi-rer göreve getirilmeleri düşünülüyordu: Daire-i Hariciye Hususiye

257 Viyana ve Roma Sefaret-i Seniyeleri tababetlerine tayin kılınmış

olan Abdullah Cevdet ve İshak Sükûti Efendilerin harcırahları tevdi' ve mahall-i memuriyetlerine azimetleri hususunun kendilerine teb-liği ve Genç Türklerden Cenevre'de bulunanların esamisi ile almak-da oldukları maaş mikdarmm iş'an hakkında bermentuk-u emr-ü ferman-ı hümayûn-u hazret-i tacdarî Cenevre Başşehbenderliğine icra olunan vesayaya cevaben olbabdaki emr-ü ferman-ı hazret-i ci-hanbânîyi led'il-tebliğ mümaileyh Sükûti Efendinin Roma'ya müte-veccihan hareket etmek üzere olduğu gibi Penşenbe gününden beri Paris'de bulunan Abdullah Cevdet'e, Cenevre'ye avdet ve Viyana'-

Page 96: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

fiÖKTÖR ABDULLAH CEVDET VE DONEMİ 81

ya azimet etmesi biltelgraf iş'ar eylediğini ve Cenevre'de altı genç) Türk bulunub bunlardan hiçbirinin şimdiye kadar taraf-ı hükümet-i seniyeden muvazzafan istihdam olunmadığını ve kendisinin parâ alır almaz Genç Türklere dair gayet mahremâne malûmat ita etmek içün Dersaadet'e azimet etmek niyetinde bulunduğunu şâmil şeh-bender-i mümaileyhden bu kerre varid olan 28 Teşrin-ievvel 99 ta-rihli telgrafnâmenin tercümesi leffen arz ve tebşir edilmiş olmağla emr-ü ferman hazret-i men leh-ül emründür. 24 Cemaziy'ülâhir 1317 -17 Teşrin-ievvel 315.

Hariciye Nazırı Bkz. BBA-Yıldız Günlük Marûzat, 24 C 1317/no.- 1223/1043-1. Bâb-ı Âli Daire-i Hariciye Tercüme Odası

Aded -Hariciye nezaretine 28 Teşrin-ievvel 99 Tarihiyle Cenevre Baş-

şehbenderliğinden Varid Olan Telgrafnâmenin Tercümesidir, İrade-i seniye-i hazret-i padişâhîyi merkuma tebliğ etmiş oldu-

ğumdan bu ahşam Roma'ya müteveccihan buradan hareket edecek-dir. Abdullah [Cevdet], Penşenbe gününden beri Paris'de bulunu-yor. Sükûti Efendi, Cenevre'ye avdet ve Viyana'ya azimet etmesini biltelgraf merkuma iş'ar eylemişdir. Burada altı genç türk bulunub bunlardan hiç biri şimdiye kadar taraf-ı hükümet-i seniyeden mu-vazzafan istihdam oluıımamışdır. Bu telgrafı çekmek içün saat ile gözlüğümü satdım. Para alıralmaz genç türklere dair zât-ı asıfane-lerine tafsilât vermek üzere Dersaadet'e azimet etmek arzusunda-yım.

Bkz. BBA-Yıldız Günlük Marûzat, 24 C 1317/no. 1223/1043-11. Nitekim bir süre önce Cenevre'den ayrılmasına karşılık bu grup-

la ilişkilerini sürdüren Tunalı Hilmi, Madrit Sefareti Türkçe kâtip-liğine getirildi. (Bkz. Sâlnâme-i Nezaret-i Hariciye, s. 234). Kısa bir süre önce de 'Osmanlı'yı ilk çıkartanlar arasında bulunan Halil Mu-vaffak da Roma Sefareti, kâtipliğine getirilmişti. (Bkz. BBA-BEO/ Hususî İrade-i Seniye, 378-8/101-659-7572/91270, BBA-BEO/Hariciye Gelen, 158-5/14 - BBA-BEO/Hariciye Giden, 185-5/41, 1015-90027) . Bu-nun yanında bu gibi kimselerin görevleri yanısıra, tahsillerine de devam etmeleri yolundaki karar uygulamaya konmuştu. (Bkz. BBA-BEO/Hariciye Giden, 185-5/41-796/88424).

B. XVII. Daire-i Hariciye

Page 97: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

112 BELGELER - ÂÇİKLAMALAît

Hususiye 325 ,

Doktor Cevdet Efendinin mütalib-i vakıası müsaadetkârâne te-lâkki olunmamış olmasından naşi İsviçre'ye avdet edib bugün Viya-na'dan müfarekât etmek azminde bulunduğunu beyan eylediğini şâmil Viyana Sefaret-i Seniyesinden varid olan 1 Kânun-ievvel 99 tarihli ve 321 numrolu telgrafnâmeııin tercümesi leffen arz ve tak-dim kılmmağla emr-ü ferman hazret-i men-leh-ül emründür. 28 Re-ceb 1317 -19 Teşrin-isânî 315.

Hariciye Nazırı Bkz. BBA-Yıldız Günlük Marûzat, 28 B 1317/no. 1250/5897-1.

Bâb-ı Âli Daire-i Hariciye Tercüme Odası

Aded Hariciye Nezaretine 1 Kânun-ievvel 99 Tarihiyle Viyana Sefa-

ret-i Seniyesinden Varid Olan 321 Numrolu Telgraf nâm enin Tercü-mesidir,

Doktor Cevdet Efendi nezd-i âcizâneme gelerek mütalib-i vakıa-sının müsaadetkârane telâkki olunmamış olmasından naşi İsviçre'-ye avdet etmek üzere bugün Viyana'dan müfarakat etmek azminde bulunduğunu bendenize beyan eyledi. Bkz. BBA-Yıldız Günlük Marûzat, 28 B 1317/no. 1250/5897-11. Gene Bkz. « Nezarete 1 Kânun-ievvel 99 Viyana Sefaret-i Seniyesinden 321 numrolu telgraf,» Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi, Tercü-me Mütenevvia, 29, Tercüme Odası no. 150.

Yıldız Saray-ı Hümâyûnu Başkitabet Dairesi Viyana'dan Gelen Şifre Telgrafnâme, Teşrin-isânî tarihli telgrafnâme-i âlileri alındı ve irade-i seniye-i

padişâhî tabib Abdullah Cevdet Efendi'ye tebliğ olundu. Mümaileyh bugün nezd-i çâkirâneme gelerek bermukteza-yı irade-i seniye şim-diye kadar intizar etmiş ve nihayet yarın akşama kadar daha bek-leyib yine birşey zuhur etmediği halde Cuma sabahı Viyana'dan azimet edeceğini suret-i katiyyede beyan eylemiş ve kendisine veri-len nesayih asla te'sir etmemiş olduğu marûzdur. 29 Terşin-isânî 99.

Mahmud Nedim Bkz. BBA-Yıldız Perâkende, 7 C 1317/no. 958. Bâb-ı Âli Mütercim Musahhih Nev'-i Tercüme: Tercüme Odası Muhsin Agâh İsmet Sefaret-i Seniye Taba-Numro 146 13 Teşrin- 13 Teşrin- betine tayin olunan Cev-

isânî 1315 isânî 1315 det Efendinin maaşına

Page 98: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

ÖOİİTÖR ÂBDÜLLAÖ CEVDET VE DONEMİ

mahsuben köndisine hit îüikdâr akçe ita edildiği halde İsviçre'yi âvdet etmek üzere Viyana'-dan müfarekât edeceği-ni beyan eylediğine dâir.

Nezarete 24 Teşrin-isânî [18Î99 [tarihiyle! Viyana Sefaret-i Seniye-sinden [Varid Olan] 315 [numrolu] telgrafnâme,

Doktor Cevdet Efendi maaşına mahsuben avans suretiyle kendi-sine bir mikdar akçe ita etdiğim halde İsviçre'ye avdet etmek üzere bu ahşam Viyana'dan müfarekât edeceğini bendenize beyan eyle-miş olduğundan şehbender hasılatından kendisine yüz elli florin vermeğe mecbur oldum. Bu babda taraf-ı âcizâneme biltelgraf eva-mir-i lâzıma ita buyurulmasmı rica ederim. Zira mümaileyhin bu yoldaki mütalibi ber-ter edeceği derkârdır. Zaten kendisi maaşının tedahülde bırakılmasını kabul etmeyeceğini bildef'at bendenize söy-lemişdir. Mümaileyhin mütalibini is'af etmekliğim bendence madde-ten gayr-i kabil olduğundan vukua gelebilecek bilcümle ahvâlden dolayı birgûna mesuliyet kabul edemeyeceğimi katiyyen arz eylerim. Bkz. Dışişleri Bakanlığı Hazihe-i Evrak Arşivi, Tercüme Müteııevvia, 29, Tercüme Odası no. 146. Daire-i Hariciye Hususiye 237

Roma Sefaret-i Seniyesi tababetine tayin olunan İshak Sükûti ve Viyana Sefaret-i Seniyesi tababetine tayin edilen Abdullah Cev-det Efendilere biner frank maaş tahsisi şerefsûdûr buyurulan irade-i seniye-i cenab-ı hilâfetpenâhî iktizayı cehlinden olarak keyfiyetin Laraf-ı samî-i sadaretpenâhîye tebliğ edilmiş olduğundan mümailey-bümaya memuriyetlerinin heman tebliğiyle işleri başlarına vürud-larının arz-ı hakipâyi âli kılınması emr-ü ferman-ı hümâyûn hazret-i tacdariden bulunduğunu mübelliğ reside-i dest-i terkim olan 27 Ce-maziy'ülevvel 317 tarihlû ve dört bin yedi. yüz yirmi numrolu tezke-re-i âliyye-i utufiyeleri mütalâagüzâr-ı âcizîleri olarak Sefareteyn-i müşarileyhümâya sabkeden iş'ara cevaben kendisine memuriyeti tebliğ olunan mümaileyh İshak Efendinin harcıraha intizar etmek-de olduğunu telgrafla bildirdiği, Roma sefaret-i seniyesinden iş'ar olunmuş ve mümaileyh Abdullah Efendinin adresi Cenevre Baş-şehbenderliğinden sual olunmuş ise de henüz cevab alınamadı-ğından bahisle bazı ifadatı havi mesmuata nazaran mümaileyh Abdullah Efendi ile Roma Sefaret-i Seniyesine tayin olunduğu ga-

Page 99: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

84 'BELGELER - ACIKLÂMALAS

zetelerde görülen diğer bir refikinin kendilerine Genç Türk nâmı verenlerden olub her ne kadar mukaddema afv-ı âli olunarak saye-i inayetvâye-i hazret-i padişâhide kendilerine sefaret-i seniye nezdin-de memuriyet ihsan buyurulmuş ise de kabul etmeyerek hârekât-ı vakıalarında devam edeceklerini ve rivayet-i vakıa mukarin-i sıh-hat olduğu halde mümaileyh Abdullah Efendiye sefaret-i seniye ca-nibinden memuriyeti suret-i resmiyede tebliğ ile Viyana'ya davet edilmesinde ne suretle büyük mahzur görüldüğüne ve memuriyet-lerinin şehbenderler vasıtasıyla kendülerine şifahen tebliği müna-sib olub olmayacağı istifsârmı ve telgrafla cevaba intizar ve cevab vürûduna değin Cenevre'den bir haber tevarüd ederse tebliğ-i key-fiyetin bir iki gün tehir edileceğini şâmil Viyana sefaret-i seniyesin-den ahz olunan 4 Cemaziy'ülâhîr 317 tarihlû mahremâne tahriratın sureti leffen takdim kılmmışdır. Mümaileyhümanın maliye hazine-i celilesi muhtacın maaşatı meyanmda şehrî almakda oldukları bin ikişer yüz guruş maaşlarının kat'ıyla irade-i seniye-i hazret-i tacdarî tarihi olan sene-i maliye Eylülünün yirmi birinden Şubat gâyesine kadar şehrî biner frank lâzım gelen mikdarm muvazeneye zemmi muamelesinin ifası içün hazine-i müşarileyhâya buyuruldu-i âli tas-tiriyle nezâret~i âcizî'ye de muamelât ikası biltezkere-i âcizî ma-kam-ı sâmî-i sadaretpenâhî işar olmağla ve mümaileyhümanın har-cırahlarının sür'at-i tesviye lüzumu Maliye nezaret-i âliyesine ekîden izbar edilmeğle emr-ü ferman hazret-i men leh-ül emründür. 8 Cema-ziy'ülâhîr 1313-1 Teşrin-ievvel 315.

Hariciye Nazırı Bkz. BBA-Yıldız Perâkende, 7 C 1317/no. 958/2.

B. XVIII. Evvelce de belirttiğimiz gibi bu tutukluların serbest bı-rakılması için çıkan iradeler uygulamaya konmuyordu: Yıldız Saray~ı Hümâyûnu Başkitabet Dairesi 1956

Esbab-ı siyasiyeden dolayı Trablusgarb'da mevkuf bulunan yet-miş altı kişinin Vali Paşa hazretlerinin riyasetinde Müftü Efendi ile ümera-yı askeriyeden mürekkeb olarak teşkil eden bir heyet-i mah-susa muvacehesinde harekât-ı vakılanndan izhar-ı nedametle veli-nimet-i bîminnetimiz zât-ı şevketsımat efendimiz hazretlerine ve sal-tanat-ı seniyelerine sadakatla hidmet edib ba'dema âsâr-ı müfsidet-le asla iştigal etmeyeceklerini ve tarik-i rızacûyiden ayrılmayacakla-rını arz ve temin ile merhamet ve re'fet-i hümayûn-u hazret-i hilâ-fetpenâhîye dehalet ve iltica etmeleri üzerine haklarında afv şâyân buyurularak ihlâs -ı sebilleri ve bunlardan smıf-ı askerîye mensub

Page 100: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH- CEVDET VE DÖNEMİ 85

olan altmış yedisinin rütb-ü askeriyelerinin iadesiyle orada daire-i askeriyede ve mensubin-i mülkiyeden bulunan dokuzunun dahi vi-lâyetçe münasib hidmet ve memuriyetlerde istihdamları merhamet-i efza-yı sünûh ve sudur buyurulan irade-i seniye-i hazret-i hilâfetpe-nâhî iktiza-yı âlisinden olarak vilâyete tebliğ kılınmış olduğundan bermentuk-u irade-i seniye-i cenab-ı hilâfetpenâhî beyan-ı keyfiyete mübaderet kılındı. Olbabda emr-ü ferman hazret-i veliy'ül emrün-dür. 15 Safer 316 - 23 Haziran 314.

Serkâtib-i Hazret-i Şehriyârî Tahsin

Bkz. BBA-İrade-Hususî, Safer 316/nö. 34-167. Yıldız Saray-ı Hümâyûnu ' Başkitabet Dairesi 2265

Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne talebesinden iken esbab-ı siyasiyeden dolayı geçen seneden beri Fizan'da Mevkuf bulunan on bir kişinin Trablusgarb Valisi Paşa hazretlerinin taht-ı riyasetinde olarak Müf-tü Efendi ile bunların muhafazasına memur Yaver Beylerden ve ümera-yı askeriyeden münasib bir kaç zatdan mürekkeb olmak üze-re bir heyet-i mahsusa teşkili ve merkuminin bu heyet huzuruna celbi ile velinimet-i bîminnetimiz zât-ı şevketsımat efendimiz haz-retlerine ve saltanat-ı seniyelerine sadakatla hidmet ederek ba'dema âsâr-ı müfsidetle asla iştigal etmeyeceklerine ve sadakat, ve itaatdan ayrılmayacaklarına . dâir vallahi ve billâhi ve tallahi diye yemin edib etmeyecekleri sual olunarak bu veçhile yemin edeceklerini be-yan eyledikleri halde yemin etdirilib haklarında afv-ı âli şâyân bu-yurularak tahliye-i sebilleri zımnında keyfiyetin arz-ı atabe-i ûlya kılınması şerefsûdur buyurulan irade-i seniye-i cenab-ı hilâfetpenâhî iktiza-yı âlisinden olmağla olbabda emr-ü ferman hazret-i veliy'ül emründür. 23 Safer 316 - 1 Temmuz 314.

Serkâtib-i Hazret-i Şehriyâri Tahsin

Bkz. BBÂ-İrade Hususî, Safer 1316/No. 69-308. Bu tutuklular hakkında bilgi için bkz. Ali Fahri, Emel Yolunda,

Hürriyet Matbaası, İstanbul, 1328, Ali Fahri, Elvah-ı Siyah, Matbaa-i Bahriye, İstanbul, 1324, Reşid [Birinci Feriki, Taşkışla Divan-ı Harbi Muhaıreratma Dair Hakaik-i Mühimme, İstanbul, 1324. Abdullah Cevdet'in görevi kabul edişinde en önemli rollerden birisini bu tu-tukluların serbest bırakılışı oynamıştı. (Bkz. Abdullah Cevdet'in, İs-viçre Konfederasyon başsavcısına yazdığı 27 Ekim 1904 tarihli yazı, Archives de Justice et Police-Geneve 29 Okt. 1904/343-166 PP-Beilage/

Page 101: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

112 BELGELER - ÂÇİKLAMALAît

13, krş. «L'expulsion du Docteur Djevdet,» Journal de Geneve, 30 Ekim 1904 ve Hadd-ı Te'dib, s. 43, Abdullah Djevdet, «Forteresse de Tripoli,» Osmanlı Supplement Français, No: 12-13, 1 Haziran 1899. Bunların yanısıra evvelce belirttiğimiz finansman zorlukları da bu anlaşmada rol oynamıştı. (Bu konuda bkz. Ahmed Bedevi Kuran, İnkılâp Tari-himiz ve İttihat ve Terakki, s. 123, 129). Nitekim anlaşmadan bir sü-re sonra Abdullah Cevdet'e hususî bir iradeyle «serian» iki bin frank verilmesi bu durumu onaylamaktadır (Bkz. BBA-BEO/Hariciye Ge-Ien-Gideıı, 103306-328406, BBA-İrade-Hususî, Cemaziy'ülevvel 1317/ no. 72-466). Ancak tüm bunlar bir komite anlaşması olarak gerçek-leşmişti. Bu açıdan Kari Süssheim'm, Abdullah Cevdet'in, büyük ız-dırap duyduğu bu anlaşma nedeniyle politik hayattan çekildiğini belirtmesi monografisinin en önemli yanlışını oluşturmaktadır. Ab-dullah Cevdet'i daha sonra çeşitli siyasal rollerde göreceğimiz gibi anlaşma tamamen cemiyetin onayıyla gerçekleşmişti:

Suret «Roma» Sefareti tabibi merhum îshak Sükûti ve «Viyana» Se-

fareti sabık tabibi Abdullah Cevdet Beylerin refikleriyle bilittifak bu memuriyetleri «Trablusgarb» zindanında ve «Fizan» da mahbus yetmişi mütecaviz mahkûmin-i siyasiyenin tahliye-i sebili şartıyla kabul etdikleri ve bu şartın hükümet-i sabıka tarafından icra edil-miş olduğunu tasdik ederiz. 1 Mart 331. Trablusgarb Mahkûmin-i Siya-siyesiııden elyevm Liman Muha-sebe Müdiri

Fahri Trablusgarb Mahkûmin-i Siya-siyesinden Dâr-ül-fünûn Serbest Ders Muallimi

Ecved Trablusgarb Mahkûmin-i Siya-siyesinden elyevm Bahriye Bi-rinci Daire Üçüncü Şubesinden Kıdemli Kâtib

Ali Refik Trablusgarb -Mahkûmin-i Siya-siyesinden elyevm Ziraat Ban-kası Hesabat-ı Merkeziye Şube-si Müdiri

Hüseyin Safi Trablusgarb Mahkûmin-i Siya-

Bâlâdaki ifadş ile beraber o sıra-da Cemiyetin Trablusgarb şubesi-nin Avrupa ile muhaberesini te-min vazifesiyle muvazzaf ve cere-yan-ı ahvale muttali bulunduğum-dan şart-ı mezkûrun bil-icra mah-kûmin-i siyasiyenin tahlike eyle-diğini Cenevre'de îshak Sükûti ve Abdullah Cevdet Beylere ve rüfe-kâsma telgrafla bildirilmiş oldu-ğunu tasdik ederim. Millî- Telgraf Ajansı Müdiri

Hüseyin Tosun Trablusgarb Mahkûmin-i Siyasi-sinden

Fazlı Trablusgarbda bulunanlardan ih-tiyat erkân-ı harb Yüzbaşıların-dan

Page 102: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH- CEVDET VE DÖNEMİ 87

siyesinden Posta Telgraf Ka-lem-i Mahsus Müdiri

Yusuf Akçura Trabîusgarb Mahkûmin-i Siyasi-yesinden Dahiliye Nezareti Ka-lem-i Mahsus Müdiri

Mehmed Galib Trabîusgarb Mahkûmin-i Siya-siyesinden Elyevm Şûra-yı Dev-let âzasından

Hasan Fehmi Trabîusgarb Mahkûmin-i Siyasi-yesinden Kolordu Sertabibi İsmail Hakkı

Fizan ve Trabîusgarb Mahkû- Süleyman Emin min-i Siyasiyesinden Dar-ül-âce- Trabîusgarb Mahkûmin-i Siyasi-

Aslmda Muvafık Olmağla Tasdik Kılındı. Bkz. İçtihat, No. 358, Kânun-ievvel 1932, s. 5882. Kari Süssheim'iıı iddiası için bkz. a. g. m, s. 56. Abdullah Cevdet'in göreve başlaması için bkz. BBA-Yıldız Perakende, 3 Za 1317/no. 1963-1.

B. XIX. Tahsin Bey'den 26 Mayıs Efrenci 1900 İsviçre'deki Osmanlı nâm fesad gazetesinin bundan böyle neşro-

lunamayacağı ve matbaasının sedd-ü-bend ile hurufat ve edevatının kâmilen bir bedel mukabilinde ahz ve mübâyaa edildiğini geçende Zilhicce evasıtmda Dahiliye Nezareti Celilesi canibinden arz-ı atabe-i ûlya kılınmış olduğu halde 1 Muharrem 318 ve 15 Mayıs 316 tarihli ve altmış numrolu Salı günü neşrolunub menzur-u âli buyurulan (Osmanlı) gazetesinin bir nüshasında yine bir çok müfsidetkârâne neşriyat bulunduğu görülmüşdür. Halbuki bu gazete idarehanesinin dağıdıldığı nezaret-i müşairüleyha tarafından temin olunduğu ve Abdullah Cevdet ve İshak Sükûtinin Sefaret-i Seniyeye tayin olun-dukları halde berminval muharrer neşriyata devam eylediğini ve ta-raf-ı âlilerinden dahi bu babda arz-ı malûmat edilerek ihtiyar-ı sü-kûn...... Bkz. Türk İnkılâb Tarihi Enstitüsü Arşivi, 82-18164/73 (1).

Roma Sefaret-i Seniyesi No: 4583-226 Hariciye Nezaret-i Celilesi Canib-i Samisine, Mahremâne, Abdullah Cevdet Bey'e Dair Malûmat Hakkında, Sicil Ahval Müdüriyetine, Marûz-u Çâker-i Kemineleridir, 31 Mart 1915 tarihli ve 62-63186 numrolu tahrirat-ı samiye-i ce-

nab-ı nezaretpenahîleri cevabıdır. Doktor Abdullah Cevdet Bey neş-

ze Müdir ve Sertabibi Nazmi

yesinden Etfal ve Haseki Nisa Hastahaneleri Göztabibi

Salih Said 3 Haziran 331

Page 103: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

112 BELGELER - ÂÇİKLAMALAît

riyat-ı ahrâranede bulunduğu sırada o zaman kendisine bu gibi neş-riyatı terk etmesi hakkındaki teklifi kabul ile şehrî bin beş yüz Frank almaya başlamış ve altı ay kadar bu maaşı ahz eylemişdir. Bilâhare bu meblâğı almakla beraber diğer taraf dan da yine neşriyat-ı ahra-raneye başladığı Dersaadetçe istihbar edilmesi üzerine kendisi sefir tarafından davet olunarak maaş aldığı müddetçe neşriyatda bulun-mayacağına dair bir taahhüdnâme imza etmesi teklif olunmuş ve mümaileyh de neşriyatdan vazgeçer ise de taahhüdnâme imza et-meyeceğini beyan eylemesi üzerine bin beş yüz frank maaşı da kat* edilmişdir. Bu hususdaki malûmat-ı çâkerinin bundan ibaret oldu-ğu marûzdur. Olbabda emr-ü ferman hazret-i men-leh-ül emründür.

23 Nisan 1915 Roma Sefir-i Kebiri

Mehmed Nabi Bkz. Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi, Sicil/Ahval

Atanmaları gerçekleştiği ve resmen göreve başladıkları halde Abdullah Cevdet ve İshak Sükûti 'Osmanlı'yı doğrudan yönettikleri gibi Almanya'da, Sefir Ahmed Tefvik Beyle tekrar pazarlığa giriş-mişlerdi:

Bu dahi [Berlin Sefaret-i Seniyesinden] -114 - Cenevre'ye tahkik memuriyetiyle gönderilen Kolağası İsmail Hakkı Efendiden mevrud bir mektubda elyevm Cenevre'de Osmanlı, Türkçe ve Fransızca ve Almanca gazetelerini neşr edenler İshak Sükûti ve Abdullah Cev-det ile gazetenin sandukkârı Nuri ve mürettıb Nazmi olub mukadde-ma umur-u tahririyede meşgul bulunan Tunalı Hilmi ise bir seneden beri Cenevre'yi terk ile Mısır'a gitmişdir. Bunlardan başka Cenev-re'de tahsilde olarak Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriyeden firar eden Âkil ve Yahudi cemaatinden Avram ve Rıfat ile Maliye ketebesindeıı Hakkı ve Muhtar nâm kimselerden ibaretdir. Gazete naşirleri Sükûti ve Cevdet Efendilere bundan üç mah mukaddem tahsis buyurulmuş olan bin beşer yüz Frank. maaşlarıyla tensib buyurulacak sefaretle-rin tababetlerine tayin edilerek tedahüldeki maaşatm tesviyesiyle beraber diğer maaşlarının mah mah tediyesinin temini istirhamıyla merhamet-i seniyeye arz-ı dehalet etmek ve gazetelerini neşirden feragat eylemek üzere taraf-ı âcizânemden tavassut edildiği halde atabe-i ûlya-yı cenab-ı mülûkâneye bir ariza takdim edeceklerini ve çünki şimdiye kadar bu meseleye vesatet edenler tarafından kendi-lerinin def'atle iğfal edilmiş olduklarını söyledikleri anlaşılmakta-dır. Tensib-i âli buyurulduğu halde bu ikisi sefaret tababetlerine ta-yin olunmadan evvel Berlin'e çağırılarak zât-ı mukarimsımat haz-ret-i hilâfetpenâhîye sadakat ve ubudiyetde bulunacaklarına ve ga-

Page 104: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH- CEVDET VE DÖNEMİ 89

zetelerini neşr etmeyeceklerine dair yemin etdirilerek yedlerinden bir senet alınması ve diğer sandukkâr ve mürettib ve talebeye -za-ten bir kısmının maaşı olduğundan üç yüz Frank emsali misillu maaş tahsis buyurularak tahsillerine devam etmek üzere bunlarda tahlif olunub sened alınarak Almanya'ya celb edilmeleri ve bu su-retle kâffesi arz-ı dehalet etdirilib İsviçre'den cemiyetleri dağıdıla-rak gazetenin dahi neşri men5 edilmiş olacağı hususunun arzına cür'et olunur. Olbabda. 29 Kânun-isânî 315 -10 Şubat 900.

Ahmed Tevfik Bkz. Berlin Sefaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Defterdir, 4 Haz. 315 -16 Haz. 99, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-51-7/139/XVIII.

B. XX. Atabe-i Ûlya-yı Hazret-i Tacidar-ı Ekremîye, Şevketlû, Kudretlû Velinimetimiz Padişâh-ı îslâmpenâh Efendi-

miz Hazretleri, Hüda-yı lem-i yezel hazretleri ömür ve afiyet ve kudret ve şev-

ket-i Hümayünlarmı müzdad ve muvaffakiyat-ı celile-i hilâfetpenâ-hilerini mütevalî ve bîâdad buyursun âmin,

Eltaf-ı mütenabia-i hazret-i şehriyârileri cümle-i celilerinden ol-mak üzere ihsan buyurulan yüz elli lirayı bâkemâl-i ihtiram ve mü-bahat aldım. Saf ve vicdanî olan hulûs-u ûbudiyet-i bendegânemin nezd-i mülükânede takdir buyurulduğunu gösteren bu gibi teveccü-hat-ı seniye eserleri kalb-i âcizânemi samimî ve daimî hissiyat-ı ûbeydâne ile lebriz etmededir. En büyük emelim rıza-yı meâl-i şeh-riyâriyi irtiza-yı tahsil etmek ve ihlâs ve hükm-ü vicdanide müste-nid olmağla mümtaz olan ûbudiyet ve teslimiyet-i kâmile-i bendegâ-nemin mazhar-ı takdir-i hazret-i hilâfetpenâhileri olduğunu görmek-dir. Üç dört gün mukaddem, devletlû Memduh Paşa kulları vasıtası ile südde-i seniyelerine arz eylediğim istirhamât-ı âcizânemin dahi şimdi tevsiye ve icrası ferman-i hümâyûnunun şerefsâdır olmuş bu-Junduğuna, ezcümle öksüzlerin bervekf-i dilhâh-ı âli tahsil ve ter-biyeleri müstelzim ve icab-ı şefkat ve merhamet-i mülükâne bulun-ması cihetiyle emin bulunduğumdan bunlar içün dahi bir kerre de şimdiden teşekkürât-ı ûbudiyet âbat-ı bendegânemi derbâr-ı şevket-medâr-ı hilâfetpenâhîlerine ilâ eder izdiyâd-ı ömr-ü-şevket-i hümâ-yûnları dua-i muhlisânesini tekrar eylerim. Şevketlû, kudretlû, mer-hametlû, velinimetimiz padişâh-ı kudsiyet iktinah efendimiz haz-retleri.

30 Nisan 1900 Viyana Sefaret-i Seniyeleri Tabibi Abdullah Cevdet Kulları

Bkz. BBA-Yıldız Esas Evrakı, 15/74-34-a/74/15.

Page 105: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

112 BELGELER - ÂÇİKLAMALAît

B. XXI. Abdullah Cevdet'in, yönetimin temsilcileri saydığı elçilik görevlilerine son derece kötü davranmasına karşılık, onlar da her hareketinden şüphelendikleri bu Jön Türkün faaliyetlerini devamlı olarak İstanbul'a bildiriyorlardı. Abdullah Cevdet'in bir resminin sağlanabilmesi için yapılan aşağıdaki yazışma tarafların birbirleri-ne karşı olan tutumlarını göstermektedir: Bâb-ı Âli Mütercim Tercüme Odası 29 Nisan 1317 Numro 30.

Hariciye Nezaretine 29 Nisan 901 tarihiyle Viyana Sefaret-i Se-niyesiııden varid olan 82 numrolu hususî ve mahremâne tahriratın tercümesidir,

Sefaret-i Seniye maiyetinde müstahdem, firarilerin tercüme-i hal vakalarıyla, fotografyalarmın irsalini âmir 25 Nisan 901 tarihli ve otuz iki numrolu hususî ve mahremâne telgrafnâme-i asıfaneleri reside-i dest-i tazîm oldu. Viyana Sefaret-i Seniyesi maiyetinde müs-tahdem firari yalnız Sefaret-i Seniye tabibi doktor Abdullah Cev-det Efendidir. Pek çok taharri etmiş isem de mümaileyhin haberi olmaksızın bir fotografyasmı elde etmek kabil olamadı. Sefaret-i Seniye memurininin hiç birinde Cevdet Efendinin fotografyası mev-cud değildir. Eğer birinde bulunmuş olsa idi istinsah etdirmek pek kolay idi. Binaenaleyh gerek fotografyasmı ve gerek tercüme-i hal varakasını kendisinden taleb etmekden başka çare yokdur. Vakıa tercüme-i hal varakası mümaileyhden istenilebiliyor. Memurin-i Dev-let-i Aliyyeden bulunan her ferdin varaka-i mezkûreyi itaya mecbur bulunduğu aşikâr ise de cihet-i isti'mali hakkında şübhesini davet etmeksizin fotografyasmı taleb eyleyebilmek müşkildir. Zira evvelce zât-ı âli-i asafânelerine arz eylemiş olduğum veçhile hakk-ı âcizâ-nemde daima göstermekde olduğu adem-i hürmet ve riayet ve hattâ hakaret ve rezalet hasebiyle kendisinden bir yadigâr olarak bunu taleb etmekliğim kabil değildir. Bu cihetle Cevdet Efendiden olbab-da almış olduğum emirden bahsederek bir fotografyasmı taleb et-mekliğim mi yoksa haberi, olmaksızın bir resmine dest-res olabile-cek bir fırsat zuhuruna intizar etmekliğim mi lâzım geleceğinin emir ve iş'ar buyurulmasını rica ederim.

Tercüme-i hal varakasına gelince Abdullah Cevdet Efendi Mek-teb-i Fünûn-u Tıbbiye-i Şahane mezunlarından ve Trablusgarb Mer-kez Hastahanesi etibba-i sertabibesinden bulunduğu cihetle tercü-me-i halinin oralardan tahkik ve tedariki daha münasib olur itika-dmdayım. Çünkü hem bu suretle elde edilecek malûmat daha doğ-ru olur hem de enzar-ı mümaileyhe şübhe düşürülmemiş bulunur. Emr-i ferman.

Page 106: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH- CEVDET VE DÖNEMİ 91

Bkz. Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi, Tercüme Mütenevvîa, 29/Tercüme Odası no. 30, Abdullah Cevdet'in fotoğrafı daha sonra 'Fievre d'Ame' isimli kitabından sağlanacaktır. Bkz. «Hariciye Ne-zaretine 8 Eylül 901 tarihiyle Viyana Sefaret-i Seniyesinden Varid Olan 218 numrolu mahremâne telgrafın tercümesi,» Dışişleri Bakan-lığı Hazine-i Evrak Arşivi, Tercüme Mütenevvîa, 29 - Tercüme Oda-vSi no. 90. ;

B. XXII. • Abdullah Cevdet ve arkadaşları her fırsatta Jön Türklerin yo-

ğun olduğu merkezlere giderek toplantılar yapıyorlar ve faaliyetle-rini sürdürüyorlardı. Kendilerinin bu davranışları hemen yönetime bildiriliyordu: Bâb-ı Âli Mütercim Tercüme Odası Muhsin Agâh Numro: 114 1 Teşrin-ievvel

1316

Nev'-i Tercüme: Sefaret-i. Seniye tabibi doktor Abdullah Cevdet Efendinin bilâ-ruhsat Viyana'daıı azimetle Cenevre'de bulunduğuna dair.

Nezarete 13 Teşrin-ievvel 900 Viyana Sefaret-i Seniyesinden 271 Telgraf:

Doktor Abdullah Cevdet Efendi'nin Cenevre'de bulunduğu şehr-i mezkûr Başşehbenderi tarafından bendenize bildirilmişdir. Merkum bendenize malûmat vermeksizin ve ruhsat taleb etmeksizin Cşübhe-siz ruhsat vermezdim) Viyana'dan müfarakat etdiği cihetle azime-tinden haberim ve malûmatım yokdur. Bkz. Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi, Tercüme Mütenevvîa, 29-Tercüme Odası no. 114. Abdullah Cevdet ve Tunalı Hilmi'nin Ce-nevre'deki Jön Türklerle buluşmaları için bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen, 159-5/15-2058-111717-117017, Sükûti ve Abdullah Cevdet'in, Cenevre'de N. Gregor ve Ali Fahri ile görüşmeleri ve oradan Paris ve Londra'ya gitmeleri hakkında bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen, 159-/15-2550. Bâb-ı Âli Mütercim Nev'-i Tercüme: Sefaret tabibi Tercüme Odası Osman Cevdet Efendinin Peşte'ye gitmek Numro: 145 2 Kânûn-ievvel üzere taleb etdiği mezuniyete dair.

1316 Hariciye Nezaretine 7 Kânûn-ievvel 900 Tarihiyle Viyana Sefa-

ret-i Seniyesinden Varid olan 330 Numrolu Tahriratın Tercümesidir: Doktor Abdullah Cevdet Efendi «Peşte» şehrinin şâhâne temaşa

mahallelerini ziyaret maksadıyla birkaç gün içün şehr-i mezkûra

Page 107: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

112 BELGELER - ÂÇİKLAMALAît

gitmek niyetinde bulunduğunu bendenize ifade etmiş ve mümaileyh ahiren 'Marinbad' ve 'Paris' ve mahall-i saireye azimetinde mezuni-yet itası hususundaki imtinamı sem'-i itibara almamış olduğundan cevab-ı red vermeyi münasib görmedim. Abdullah Cevdet Efendi Peşte'ye seyahatini .müteakkib 'Prag' ile Avusturya'nın diğer bazı şehirlerini de ziyaret eyleyeceğini beyan etdiğinden indelhacce bu babda taraf-ı âcizâneme talimat ita buyurulması için keyfiyetin zât-ı âli-i asâfânelerine arz ve iş'annı vazifeden addeylerim. Emr-ü ferman.

Bkz. Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi, Tercüme Mütenevvîa, Aynı Metin için Bkz. BBA-BEO/Hariciye Giden, 185-5/41-1189-120078 29, Tercüme Odası no. 145. Bâb-ı Âli Daire-i Hariciye Mektubi Kalemi. Aded: 2668

Marûz-u Çâker-i Kemineleridir, Sefaret-i Seniye tabibi doktor Abdullah Cevdet Efendi'nin Peş-

te şehrinin şâyân-ı temaşa mahallerini görmek üzere bir kaç gün içün şehr-i mezkûra gitmek niyetinde bulunduğunu ifade eylediği ve mümaileyhin ahiren 'Marinbad' ve 'Paris' ve mahall-i saireye hîn-i azimetinde ita-yı mezuniyet hususunda tarafından gösterilen imti-na'a havale-i sem'-i itibar eylememiş olmasına mebni bu defa ce-vab-ı red itası münasib görülmediği ve Peşte'ye seyahatini müteak-kib Prag ile Avusturya'nın diğer bazı şehirlerini de ziyaret eyleye-ceğini beyan eylediğinden indelhacce tevfik-i hareket olmak üzere bu babda malûmat itası ifadesini mutazammm Viyana Sefiri ûtû-fetlû Beyefendi hazretlerinden varid olan 7 Kânun-ievvel 900 tarihli ve üç yüz otuz numrolu tahriratın tercümesi leffen takdim kümmış olmağla olbabda emr-ü ferman hazret-i veliy'ülemründür. 28 Şa'ban 1318 - 7 Kânûn-ievvel 316.

Hariciye Nazırı Bkz. BBA-BEO/Hariciye Giden, 185-5/41, 1189-120078.

Sadaret Mektubi Kalemi 2 Ramazan 318 -11 Kânûn-ievvel 316/ no. 2668.

Hariciye Nezaret-i Celilesiııe, Sefaret-i Seniye tabibi Abdullah Cevdet Efendi'nin birkaç gün

Peşte'ye gitmek niyetinde bulunduğunu Viyana Sefaret-i Seniyesi-nin 28 Şa'ban 318 tarihli ve 2668 numrolu tezkere-i hususîye tercü-

Page 108: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

feöKTOR ABDULLAH ÖEVDfîT VE DÖNEMİ 93

mesi melfufu tahriratında beyan olunub memurin-i devletin bilis-tizan memuriyetinden infikâki caiz olamayacağından Sefaret-i Se-niyeye bu yolda cevab tasdirine himmet. Bkz. BBA-BEO/Hariciye Giden, 185-5/41, 1189-120078. Bâb~ı Âli Mütercim Musahhih Nev'-i Tercüme: Doktor Tercüme Odası İsmail Mustafa Abdullah Cevdet Efeıı-Numro: 98 14 Ağustos 23 Ağustos dinin nerede bulundu-

1316 1316 ğuna dair. Hariciye Nezaretine 23 Ağustos 1900 Tarihiyle Viyana Sefaret-i

Seniyesinden Varid Olan 219 Numrolu Tahriratın Tercümesidir, Doktor Abdullah Cevdet Efendi'nin 'Marinbad'dan Sefaret-i Se-

niye erkânından bazüarma irsal etdiği açık muhabere varakaları mealinden mümaileyhin şehr-i mezkûrda bulunduğunu Viyana'ya avdetimde istihbar etdim.

Mümaileyh azimetinden kimseye haber vermemiş olduğundan kasden irsal etdiği melhûz olan varakaları gelmemiş olsaydı kendi-sinin nerede olduğunu anlamak Sefaret-i Seniyece kabil olmaz idi. Keyfiyeti zât-ı âli-i âsâfânelerine arz ve iş'ar etmeyi vazifeden ad-deylerim. Emr-ü ferman. Bkz. Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi, Tercüme Mütenevvîa, 29- Tercüme Odası-no. 98. Bu konuda ayrıca bkz. BBA-BEO/Hari-ciye Gelen, 159-5/15-1728. Bâb-ı Âli Mütercim Nev'-i Tercüme: Roma Sefaret-i Tercüme Odası Muhsin Agâh Seniyesi Tabibi Sükûti Efendi'-Numro: 254 15 Temmuz 1316 nin Cenevre'ye avdet etdiğine

dair. Nezarete 22 Temmuz 900 Cenevre Başşehbenderliğinden 30 Num-

rolu Tahrirat, Sükûti mevaid-i katiyyesi hilâfına olarak Cenevre'ye avdet et-

miş ve iki günden beri burada bulunan Mahmud Paşa ile mülâkat eylemişdir. Her ne kadar Sükûti küllî-yevmin tebdil-i mekân edi-yorsa da merkumu ele geçireceğim ve bendenize vuku' bulacak ifa-dâtmı derhal zât-ı âli-i sefâretpenâhîlerine arz eyleyeceğim. Emr-ü ferman. Bkz. Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi, Tercüme Mütenevvîa, 29-Tercüme Odası- no. 254.

Abdullah Cevdet'in bu faaliyetleri hakkında ayrıca bkz. BBA-BEO/ Hariciye Gllen, 159-5/15-2086, 2668. BBA-Yıldız Günlük Marûzat, 2 C 1317/no. 1223-III-1043. İshak Sükûti ise sıhhî durumunu öne sürerek daha kolay faaliyette bulunmaktaydı, bkz. BBA-Yıldız Günlük Ma-

Page 109: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

94 SeLGELeh - AcikLaMaLaS,

rûzat, 29 M 1319/no. 1057 ve «Hariciye Nezaretine 23 Kânûn-ievvel 901 Tarihiyle Roma Sefaret-i Seniyesi Maslahatgüzarından Varid Olan 226 Numrolu Tahrirat,» Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Ar-şivi-Tercüme Mütenevvîa - 29 - II/Tercüme Odası no. 148. Tunalı Hil-mi ise bir yandan Mısır Jön Türkleri ile ilişkiyi sürdürürken diğer yandan da İntikam' ve 'Tokmak' gazetelerinin malî yükünü üstlen-mişti. bkz. Ahmed Bedevi Kuran, İnkılâp Tarihimiz ve İttihad ve Te-rakki, s. 156-7. Tunalı Hilmi'nin faaliyetleri hakkında bkz. BBA-BEO/ Hariciye Gelen, 159-5/15, 447, 23 Kânûiı-ievvel 1900/144 - T.O. no. 55, 23 Kânûn-ievvel 1900/146 - telg. T.O. no. 64, 17 Nisan 1900/36 - T.O. no. 10, 23 Mayıs 1900/58 -T.O. no. 19, 20 Temmuz 1900/85-T.O. no. 30, 5 Kâııun-isânî 1900/112 - T.O. no. 39. Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi, Tercüme Mütenevvîa, 29-IIL

Yönetim tarafından kanun dışı olarak tanımlanan bu kişilerin bu faaliyetlerini sürdürmelerine karşın görevlerine devam etmele-rine yâni yönetimin parasıyla ona karşı siyasal muhalefeti örgütle-melerine göz yumulmasını bu çeşit liderlerin kısıtlı bir ölçüde de ol-sa göz altında tutulmaları ve faaliyetlerinin sınırlandırılmasmm ge-rekli görülmesinden başka bir şekilde açıklamak mümkün değildir. Nitekim Abdullah Cevdet, yönetim temsilcileriyle anlaşmak üzere olduğu sırada 'Kahriyat' adlı kitabının imparatorluk sınırları dahi-line sokulması yasaklanıyordu, bkz. BBA-BEO/Hususî İrade-i Seniye, 378-8/101, 258-3031/78371 ve BBA-İrade-Hususî, Rebiy ulevvel. 1316/ no. 24-258. Ancak hakkında verilen bu raporlara karşılık Abdullah Cevdet, saniye sınıf-ı sânîsini almaya muvaffak olmuştu:

Sâniye Smıf-ı Sânisi Îftihar-ül-ekâbîr ve'1 ekârim Abdullah Cevdet Efendi, zîde uluv-

vuhunun sezavar-ı atıfat-ı seniye oldığma binaen şerefsünûh ve su-dûr buyurulan emr-ü-irade-i ihsanâde-i hazret-i hilâfetpenâhî muci-bince avatıf-ı celile-i mülükâden mümaileyhe zikrolunan rütbe-İ sâ-ııîye smıf-ı sânîsi tevcih olmak buyuruldu.

20 Zilkade 1317 - 22 Mayıs 1316 Kaiem-i Divan-ı Hümâyûn No. 291.

Gül Karlıdağ'dan sağlanmıştır. B. XXIII. Abdullah Cevdet, bir süre sonra kuracakları 'Osmanlı

İttihad ve İnkılâb Cemiyeti'ni destekleyecek olan eski Mısır Hidivi'-nin, Londra'da 'Osmanlı'yı çıkartan grubun başına geçmiş bulunan İsmail Kemal Bey ile (1902 den sonra İsmail Kemal'in bu göreve ge-tirilişi için bkz. «Sebeb-i Tehir», Osmanlı, No. 120, 15 Ağustos 1903 -

Page 110: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

bÖltTOR ABDULLAH ÖEVÖET VE DONEMİ

21 Cemaziy'ülevvel 1321, s. 1) irtibatını sağlamak için Londra'ya gitmiş ve bu gidişinin bir İngiliz kadınıyla evlenmek amacını taşı-dığı izlenimini uyahdırmaya Musurus Bey'in hakkında verdiği olum-lu bir rapor sayesinde muvaffak olmuştu:

Asım Bey'den - Sefaret'e - 75, Viyana Sefaret-i Seniyesi kâtible-rinden Abdullah Cevdet Bey güya teehhül etmek üzere Londra'ya a,zimet etmiş ve mümaileyhin şu suretle hareketi Hidiv'in bazı ilka-atma müstanid bulunmuş olacağı haber alındığından mümaileyhin hakikaten teehhül etmek üzere mi yoksa neşriyat-ı bedhâhânede bulunmak fikriyle mi oraya gelmiş olduğunun bertahkika-yı sadakat ve ubudiyet suret-i mahsusada biltahkik, netice-i hasılanın arz-ı ata-be-i ûlya kılınması bairade-i seniye-i hazret-i hilâfetpenâhî tebliğ olunur. Olbabda.

Asım 2 Haziran 903 - 20 Mayıs 319

Bkz. Londra Sefaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Kayd Defteri, 4 T. evvel 315-16 T. sânî 99, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2468/141/ XII-63.

Sefaret'e -129, Viyana Sefaret-i Seniyesi kâtiblerinden Abdullah Cevdet Bey'in güya teehhül etmek üzere bilâruhsat Londra'ya azi-met etmiş olduğuna ve bunun orada İsmail Kemal ile birleşmesi melhuz bulunduğundan bu babda tahkikat-ı mahsusa icrasıyla ne-ticenin arz-ı atabe-i ûlya kılınması ve bir de müsteşar Cemil Paşa'-nm eser-i » Bkz. Paris Sefaret-i Seniyesiyle Muhabereye Mahsus Kayd Defteri-dir, 7 Temmuz 901 - 24 Haziran 317, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2468/ 141/XII-42.

Asım Bey'e - Sefaret'den - 76 - 3 Haziran 903 tarihli telgrafnâ-me-i âlilerine cevabdır. On beş Mayıs tarihinde Hariciye Nezaret-i Celilesine arz eylediğim veçhile mümaileyh Abdullah Cevdet, müs-teşrik şair müteveffa Monsieur Gibb'in otuz, kırk bin lira serveti olan zevcesiyle teehhül etmek arzusuyla gelmiş ve mümaileyh ile görüşmüş ise de maksadına muvaffak olamayacağını anlayarak beş on gün burada kaldıkdan sonra iki hafta akdem Paris ve Brüksel tarikiyle Viyana'ya müteveccihan hareket eylediğinin ve tahkikat-ı âcizânem neticesi olarak mümaileyhin başka bir maksadla geldiğine dair hiçbir delaile dest-res olunamadığmın atabe-i ûlya-yı mülûkâ-neye arzı marûzumdur.

4 Haziran 903 - 22 Mayıs 319 Musurus.

Page 111: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

112 BELGELER - ÂÇİKLAMALAît

Bkz. Londra Sefaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Kayd Defteri, 4 T. evvel 315 - 16 T. sânî 99, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2468/141/ XII - 63. Bâb-ı Âli Mütercim Nev'-i Tercüme: Londra'ya gelmiş Tercüme Odası Muhsin Agâh Olan Viyana Sefaret-i Seniyesi Numro: 203 Tabibi Abdullah Cevdet Efendi

Hakkındaki 140 Numrolu telgraf-nâmeye cevab.

Nezarete 21 Mayıs 903 Londra Sefaret-i Seniyesinden 284 num-rolu telgraf nâme.

Yüz kırk numrolu telgrafnâme-i asâfaneleri ahzolundu. Tabib Cevdet Efendi filvaki' ahiren Londra'ya gelerek-burada

bir hafta kadar kaldıkdan sonra Brüksel ve Paris'e uğrayarak Viya-ııa'ya avdet etmek üzere bundan sekiz gün mukaddem buradan mü-farekât eylemişdir. Gerçi kendisiyle muarefem yoğisede mümaileyh Londra'ya vürüdunun ferdası günü bendenizi ziyarete gelmiş ve bildef'at sefaret-i seniye kâtibleriyle görüşmüşdür. Cevdet Efendi te-nezzüh maksadıyla icra-yı seyahat etmekde olduğunu bendenize söylemiş ise de istitlâat-ı âcizâneme nazaran seyahat-ı vakıasının maksad-ı hakikisi tanıdığı bir İngiliz kadın ile akd-i izdivaç teşebbü-sünde bulunmakdan ibaret imiş. Bkz. Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi - Tercüme Mütenevvîa, 29/T.O. no. 203.

B. XXIV. Ancak, Sefir Mahmud Nedim Paşa Abdullah Cevdet'-in asıl amacını sezerek kendisinin görevden azledilmesi için başvu-rur: Bâb-ı Âli Mütercim Nev'-i Tercüme: Sefaret-i Seniye Tercüme Odası Şakir İrfan tabibi Abdullah Cevdet Efendi'nin Numro-. 88 bilâmezuniyet Paris'e ve oradan

ingiltere'ye gitmek üzere Viyana'-dan müfarakat etdiğine ve mer-kum hükümet-i Seniye aleyhinde-ki tahrikât-ı mel'anetkârânesine devam etmekde olduğundan azli ricasına dair 31 Mart 1903 tarihli ve 105 numrolu telgrafnâmeye zeyl.

Hariciye Nezaretine 19 Mayıs 1903 tarihiyle Viyana Sefaret-i Se-niyesinden Varid Olan 163 Numrolu tahriratın Tercümesidir,

Page 112: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH- CEVDET VE DÖNEMİ 111 97

Geçen Martın otuz biris tarihli ve yüz beş numrolu mahremime telgrafnâme-i âcizânemi teyiden Doktor Abdullah Cevdet. Efendi hakkındaki fikr-i âcizânemi müeyyed bir vak'ayı berveche zîr arz-ü-iş'ar eylerim. Şöyle ki:

Merkumun Paris'e oradan ingiltere'ye gitmek üzere birkaç gün, evvel Viyana'dan müfarakat etmiş olduğunu bu defa istihbar eyle-dim. Merkumun habersiz ve bilâmezuniyet vuku'bulan işbu seyaha-tmdaki maksadı o kadar sarihdir ki bu babda tefsirâta hacet göre-mem. Şahs-ı merkum âdeta hükümet-i Seniye aleyhindeki tahrikât-ı mel'anetkarânesine devam etmek üzere bin beş yüz Frank maaş al-maktadır. İş'arat-ı âcizanemin sıhhatine kesb-i itmînân buyurulmak üzere bu babda tahkikat icrasını rica eder, müddea-yı bendegâne-min subûtu takdirinde Ahmed. [Abdullah! Cevdet Efendinin memu-riyet-i hazırasmdan azlini niyaz ve istirham eylerim. Emr-ü ferman. Bkz. Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi, Tercüme Mütenevvîa, 29.

B. XXV. Bu başvuruya karşılık yukarıda gördüğümüz tahkikat sonucu

Abdullah Cevdşt görevinde kalabildi. Yönetim Abdullah Cevdet'in siyasal faaliyetlerine karşılık onun görevine devam etmesinde evvel-ce belirttiğimiz yararları gördüğünden kendisinin azline karşı çıktı: Yıldız Saray-ı Hümâyûnu Başkitâbet Dairesi 1647

Viyana Sefaret-i Seniyesi tabibi Abdullah Cevdet Efendi hak-kındaki iş'ar-ı sâmi-i sadaretpenâhilerinden mümaileyhin avdet et-meyeceği anlaşılmamakda olduğundan memuriyetinde ibkası müna-sib olacağının şerefsûdur buyurulan irade-i seniye-i cenab-ı hilâfet-penâhî icab-ı cehline tevfikan beyanına ibtidar kılındı. Olbabda emr-ü ferman hazret-i veliy'ül emründür. 5 Rebiy'ülevvel 1321 -19 Mayıs 319.

Serkâtib-i Hazret-i Şehriyârî •Tahsin

Bkz. BBA-İrade-Hususî, Rebiy'ülevvel 1321/no. 16.-294. Sadaret Mektubi Kalemi - 6 Rebiy'ülevvel 321 -20 Mayıs 318/no.

294. Hariciye Nezaret-i Celilesine, Viyana Sefaret-i Seniyesi tabibi Abdullah Cevdet Efendi'nin

bilâmezuniyet Viyana'dan müfarakatla Paris'e ve oradan da Lon-dra'ya azimet etdiği ve Londra'da bir İngiliz kadını ile akd-i izdivaç teşebbüsünde bulunduğunu mutazammm Londra ve Paris ve Viya-

Page 113: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

112 BELGELER - ÂÇİKLAMALAît

na Sefaret-i Seniyelerinin telgrafnâme ve tahriratının tercümeleri tezkere-i hususîye ile beraber led-il-arz mümaileyhin avdet etmeye-ceği anlaşılmamakda olduğundan memuriyetinde ibkası münasib olacağı ber-mentuk-u irade-i seniye-i cenab-ı hilâfetpenâhî mabeyn-i hümayûn-u mülükâne başkitabet-i celilesinden biltezkere-i hususîye cevaben izbar oluıımağla Viyana Sefaret-i Seniyesine bermucib-i emr-ü ferman-ı hümayûn-u şâhâııe tebliğ olunmasına himmet. Bkz. BBA-BEO/Hariciye Giden, 186-5/42, 502/156122.

Abdullah Cevdet'in Londra'ya gidişi hakkında ayrıca bkz. «Pa-ris Sefaret-i Seniyesinden 272 Numrolu Telgrafnâme, «Dışişleri Ba-kanlığı Hazine-i Evrak Arşivi - Tercüme-i Münevvîa, 29/Tercüme Odası no. 196.

B. XXVI. Abdullah Cevdet bu faaliyetlerini sürdürürken öte yan-dan da saraya evvelce örneğini gördüğümüz yazılar göndererek gö-revine devam edebilmek ve daha iyi görevler elde edebilmek fırsa-tını arıyordu:

Mabeyn-i Hümâyûn Başkitabet Canib-i Celiline, Devletlû Efendim Hazretleri, Melfuf ariza-i ûbeydanemin atabe-i felekmertebe-i hazret-i zıl-

lullah-1 âzamiye arzını istirham ederim. Olbabda emr-ü ferman haz-ret-i men-leh-ül emründür. 1 Temmuz 1319.

Viyana Sefaret-i Seniyesi Tabibi

İbn Ömer Abdullah Cevdet (Mühür).

bkz. BBA-Yıldız Esas Evrakı, 15/74-34-C-I/74/15. Atabe-i Felekmertebe-i Hazret-i Hilâfetpenâhî-i Azâmiye, Marûz-u Çâker-i Kemineleridir, En mukaddes emel-i ûbeydanem zât-ı celîl-i hilâfetpenâh-ı âzâ-

milerine ve devlet-i aliyyelerine arz-ı hidmet etmek ve sabit olan sıdk-ı ûbudiyet-i âcizâneme subut-u ehliyetim munzam oldukça da-ha mühim hidmetlerde bulunabilmek üzere daha mu'tena memuri-yetlere geçebilmekdir. Memuriyet-i hazıra-i âcizânem, ibraz-ı ehliye-te müsaid olmadığı gibi terakkisi de bulunmadığından, Avusturya hükümetinin, hükümet-i Seniyeden temennisi üzerine azliyle mün-hal kalacak olan Viyana Başşehbenderi Macar teb'asmdan Türkçe bilmez Monsieur (Dirştay)m yerine ilâve-i memuriyet olarak yahud arz-ü-fermaıı buyurulacak Avrupa Sefaret-i Seniyesinden birinin birinci kitabetine yahud ikinci başkitabetine maaş-ı hâli-i âcîzânem-le tayin buyurulmamı istirham eder izyad-ı ömür-ü şevket-i hilâfet-

Page 114: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMI 99

penâhî dua-yı bîrasıyla hatm-i kelâm ve tertib-i lisan-ı ihlâs padişâh-ı asdıkaperver efendimiz hazretlerinindir. 1 Temmuz 1319. ,

Viyana Sefaret-i Seniyesi Sertabibi Kullan İbn Ömer Abdullah Cevdet

(Mühür) Bkz. BBA-Yıldız Esas Evrakı, 15/74-34-C-II/74/15. Abdullah Cevdet'in aynı şekilde nişan istemesi için bkz. Tarih Dünyası No. 1. 15 Nisan 1950, s. 34.

B. XXVII. Abdullah Cevdet, siyasal muhalefeti gizlice sürdürdü-ğünün farkında olan Sefir Mahmud Nedim Paşa ile olan tartışma-larını daha ileri bir noktaya götürünce görevini bırakmak zorunda kalır: Bâb-ı Âli Daire-i Sadaret 2269

Sefaret-i Seniye tabibi Abdullah Cevdet Efendinin kendisini ne yolda darb-ü-tahkir eylediğini ve bu babda usulen tanzim olunan za-bıtnamenin derdest-i irsal buyurulduğunun ve merkuma işden el çekdirilerek Avusturya toprağından derhal ihracı Avusturya. hükü-metinden taleb olunduğunu ve merkumun tasvib-i azliyle ba'dezin umur-u devletde istihdam edilmemek üzere tardını ma'delet-i Seni-yeden istid'a etdiğini mutazammm Viyana Sefiri Bey Efendi hazret-lerinden alman telgrâfnâme tercümesinin leffiyle Hariciye Nezaret-i Celilesinden gelen tezkere melfufuyla beraber takdim kılındı. Mah-mud Nedim Bey'in düçâr olduğu harekât-ı taarruzkârâne şayan-ı dikkat olmağla beraber Abdullah Cevdet Efendi hakkında taleb olu-nan muamele-i şedide dahi muvafık-ı ma'delet-i Seniye olub ma'heza mîr-i müşarünileyhin şu muamele üzerine memuriyetince atiyen ne dereceye kadar muvaffak olacağı pek de kesdirilememiş olduğunun haiıra-i kesire olarak südde-i muallâ-yı hilâfetpenâhîye arz ve iblâğı rnütemeıınadır efendim. 23 Cemaziy'ülâhir 321 ve 2 Eylül 319.

Sadrıâzâm Ferid

Bkz. BBA-Yıldız Hususî Maruzat, 4 B 1321/no. 2469 - II.

Bâb-ı Âli Nezâret-i Umur-u Hariciye Tercüme Odası Aded

Page 115: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

112 BELGELER - ÂÇİKLAMALAît

Hariciye Nezaretine 14 Ağustos 903 Tarihiyle Viyana Sefaret-i Seniyesinden Varid Olan 343 Numrolu Telgrâfnâmenin Tercümesidir.

Dün Sefaret-i Seniyede vukua gelen bir hadise-i müellimeyi kem âl-i teessür ile zât-ı âli-i asafanelerine arz eylerim şöyle ki,

Dün sabah muamelât-ı resmiyenin suret-i temşiyeti hakkında memurin-i sefarete bazı talimat ita etmekde olduğum sırada Sefa-ret-i Seniye tabibi Abdullah Cevdet haber vermeksizin odama gir-di, ziyadece meşgul olduğumdan. bazı ifadatı var ise hemen söyle-mesini rica etdim iki ellerini cebine sokarak görülmemiş bir tavr-ı küstahâne ve mütecavizâne ile «aleyhimde ne yazdığınızı büiyorum, maaşımın kat'ını taleb etdiğinizi de söylediler hepsinden haberim var» dedi. Cevaben «evvel beevvel ellerinizi cebinizden çıkarınız, oturu-nuz sonra söyleyeceğinizi söyleyiniz» dedim. Bendeniz henüz bu sözleri söylemede iken Cevdet haric-ez-tasavvur bir şiddetle üzeri-me atıldı, «deyyus, hınzır» gibi şütûm-u galize ile badef'at başıma ve yüzüme urdu. Nihayet memurin-i Sefaret araya girerek kendi-sini kapıdışan etdiler, şu anda sol kulağım artık işitmiyor, asabım son derece sarsılmış bir halde bulunuyor. O derece de ki bir netice-i vahime tevlit etmesinden korkuyorum. İşbu taarruz-u denaatkârâ-nenin zabıtnamesi usulen tanzim edildi yarın taraf-ı âsâfânelerine irsal kılmacakdır. Burada velinimet-i biminnetimiz zât-ı şevketsımat hazret-i padişâhînin sefiri sıfatıyla bulunduğum için hakkımda icra kılman bu taarruz metbu-u mufahham ve muazzamımız efendimiz hazretlerine bir hakaret-i vahşiyâne olmağla haiz olduğum selâhi-yete müsteniden bu haini azl etdim, ve derhal Avusturya toprağın-dan tard ve ihracını hükümet-i imparatoriyeden taleb eyledim. Hu-susat-ı mesrûdeyi atabe-i ûlya-yı velinimet-i âzâmîye arz etdim. Merkumun tasvib-i azliyle emsaline mucib-i ibret olacak bir suretde te'dibini ve ba'dema hidmet~i saltanat-ı seniyede istihdam edilme-mek üzere tardım ma'delet-i seniye-i cenab-ı hilâfetpenâhîden niyaz ve istirham eylerim.

Bkz. BBA-Yıldız Hususî Marûzat, 23 C 1321/no. 2269-3. Bu telgraf için bkz. Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi - Tercüme Mü-tenevvîa, 29. Yıldız Saray-ı Hümâyûnu Başkitabet Dairesi

Viyana Sefaret-i Şeniyesinden Şifre, Dünkü gün mevki'-i resmî-i çâkerânemde oturduğum ve heyet-i

sefaret-i seniyeyi nezd-i çâkerânemde kullanarak vazife-i resmîye ile iştigal eylediğim sırada Sefaret-i Seniye tabibi Abdullah Cevdet

Page 116: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH- CEVDET VE DÖNEMİ 101

mel'unu bağırarak odama girdi. Meşgul olduğumu ve bir ifadesi var jse söylemesini ihtar etdim. Ayağa kalkarak ve ellerini ceblerine so-karak takarrüb ile müteneffirâne bir suretde aleyhimde İstanbul'a yazmış ve maaşımın kat'mı teklif etmişsiniz dedi. Ellerini ceblerin-den çıkarıb oturmasını ve andan sonra söylemesini ihtar etdim. He-man üzerime hücum ve bir takım şütûm-u galize isti'maliyle başıma ve yüzüme., birkaç tokat ve yumruk urdu. Heyet-i Sefaret kemâl-i müşkilâtla kendisini tutub kapudan dışarı atdı. Olbabda tanzim edi-len zabıtname yarınki posta ile takdim olunur. Bugün sol kulağım hiss-i semden mahrum ve kuvve-i asabım yine o derece muhtelldir ki bir netice-i vahimeden korkmakdayım. Mel'un-u merkumun bu suretle vuku' bulan taarruz ve tecavüzü doğrudan doğruya zât-ı ak-des-i hümâyûn hazret-i padişâhîye aid olmağla kendisini memuri-yetden azl eyledim, ve hükümet-i mahalliyeye müracaatla derhal Avusturya ve Macaristan toprağından tard ve teb'idini taleb etdim. Merkumun ba'dema hidmet-i Saltanat-ı Seniyede istihdam olunma-mak üzere memuriyetinden heman tardıyla. beraber etdiği hareket-i mel'uhâneden dolayı eşedd-i cezaya düçâr edilmesini adalet-i müs-lime-i hazret-i padişâhîden istirham ederim ve beklerim. Ferman. 14 Ağustos 903.

Mahmud Nedim Bkz. BBA-Yıldız Hususî Marûzat, 23 C 1321/no. 2269- 2.

Viyana Sefaret-i Seniyesi, Bugün Rumî Ağustosun otuz birinci Pazar günü sabahleyin Vi-

yana Sefir-i Kebiri utufetlû Mahmud Nedim Bey Efendi hazretleri mevki'-i resmîlerinde bulundukları ve ııezd-i samîlerinde âti-el-imza beraber bulunduğumuz halde ve mesalih-i resmiye ile iştigal eyle-diğimiz sırada Sefaret-i Seniye tabibi Doktor Abdullah Cevdet Efen-di vürudunu ihbar etdirmeksizin odaya girerek oturmuş ve Sefir Bey Efendi hazretleri tarafından meşgul bulunduğu beyan olunarak bir ifadesi var ise söylemesi ahz-ı rây-ı hüsn olması üzerine mü-maileyh ayağa kalkarak ve ellerini ceblerme sokarak müşarünileyh hazretlerinin yazıhaneleri önüne doğru ilerleyib: «bundan iki ay mukaddem Londra'ya bir seyahat etmiş idim ve zât-ı şahaneye ay-rıca malûmat vermişdim. Bunun üzerine siz birtakım müfsidlerle görüşmek üzere gitdiğimi azlimin ve maaşımın kat'ı lüzûmunu yaz-dığınızdan malûmatım vardır. Bu kerre dahi Monsieur Dirştay'm rezaletleri üzerine buraya Consul General tayin olunmaklığım içün etdiğim müracaatı vuku'bulan iş'arınızla men'e çalışdmız» sözlerini söylemesi üzerine Sefir Bey Efendi hazretleri tarafından kendisine

Page 117: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

112 BELGELER - ÂÇİKLAMALAît

«ellerinizi cebinizden çıkarınız ve oturunuz da ne söyleyecek iseniz 3yle söyleyiniz» denilmesi üzerine Doktor Cevdet Efendi bir ân:ı şayr-i münkasim zarfında Sefir Bey Efendi hazretlerinin üzerine hıücûm ile deyyus ve hınzır kelimelerini tefevvuh ederek sağ eliyle müşarünileyh hazretlerinin kafasına şiddetle iki üç tokat urduğunu müteakkib üçümüz de yetişerek mümaileyhi zorla kapudan dışarı atdığımızı ve bu esnada müşarünileyh hazretlerinin hiç bir veçhile mukabele etmek şöyle dursun sarf-ı vahidesiyle telaffuz etmeyerek 3ükûnet-i tamma ve i'tidâl-i demlerini muhafaza buyurduklarım gördüğümüzü mübeyyin işbu mazbatayı tanzim ve imza eyledik.

İkinci Başkâtib Başkâtib Sefaret-i Seniye Birinci Ateşemili-3alih Hamid Asım teri ve Yaverân-ı Hazret-i Şehrî-

yâriden Mirliva Şekib (imza)

Bkz. BBA-Yıldız Hususi Marûzat, 2 B 1321/no. 2433. Mazbatanın gön-ierilişi için bkz. 2 B 1321/no. 2433 -2.

Olayın oluşumundan sonra Abdullah Cevdet çeşitli gazeteleri iolaşarak sıkı ilişkiler içinde olduğu Avusturya kamuoyunu etkile-meye çalıştı: Bâb-ı Âli Mütercim Nev'-i Tercüme: Doktor Abdullah Tercüme Odası Cevdet Efendinin taarruz-u dena-NFumro: 192 atkârîsini irtikâb etdikden sonra

Viyana gazetelerine dercetdirdiği bendlerin leffen' takdim olundu-ğuna dair 14 Eylül 903 tarihli 'tel-grafnâmeye zeyl.

Hariciye Nezaretine 15 Eylül 903 tarihiyle Viyana Sefaret-i Se-ciyesinden Varid olan 347 numrolu tahriratın tercümesidir,

Doktor «Abdullah Cevdet» dünkü telgrafnâme-i âcizânemde arz olunan taarruz-u denaatkârîsini irtikab etdikden sonra Viyana'da ııünteşir muhtelif gazetelerin idarehânelerine giderek bu vak'aya 3air uzun uzadı izahatda bulunmuşdur. Bu sabahki gazetelerin kâf-isi işbu vak'a-i müessifeden bahisdirler. Neşriyât-ı mezkûre Cev-let'in nâkabil-i tavsif olan hareket-i vakıasını hakka tevfik etmek jzere ilâvesine lüzum gördüğüm bazı tafsilât istisna edildiği halde Dugünkü tarihli ve üçyüzkırkbeş numrolu telgrafnâme-i âcizânemle -xrz ve takdim olunan zabıtnamenin aynıdır. Mezkûr zabıtnâme ile '.effen takdim kılman gazete bendleri münderecatı mukayese buyu-rulduğu takdirde Cevdet'in işbu tecavüzü müddet-i medîde tesmim

Page 118: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH- CEVDET VE DÖNEMİ 103

etdikten sonra namus ve haysiyet-i âcizânemi kesretmek ümidiyle misli nâmesbuk bir suret-i denaatkârâne irtikab etmiş olduğuna zât-ı âli-i nezaretpenâhilerince kanaat hasıl buyurulacakdır. Merku-mun ifadesine nazaran güya kendisi düello ile tarziye istihsal ede-mediğinden muamele-i cebriyeye müracaat etmek mecburiyetinde bulunmuşdur. Şahs-ı merkum lâyuadd velâ yuhsâ evsâf-ı rezilesin-den başka bir de namussuz bir yalancı olduğunu bu kerre bu hare-ketiyle isbat etmişdir. Emr-ü ferman....

Bkz. Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi, Tercüme Mütenevvıa, 29 - Tercüme Odası no. 192. Abdullah Cevdet'in gazetelere gitmesi hakkında bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen, 161-5/17, 2630, Gazete ha-berleri hakkında bkz. BBA-Yıldız Hususî Marûzat, 24 C 1321/no. 2291.

B. XXVIII. Avusturya kültürel çevreleriyle ilişkisini belirttiğimiz Abdullah Cevdet'in bu girişimleri sonucunda Pernerstorfer adlı bir parlamenter bazı arkadaşlarıyla birlikte Abdullah Cevdet'in smır-dışı edilmesi kararma itirazda bulundu: ad. N. 10342/G. H.

Parlamenter Pernerstorfer ve arkadaşlarının içişleri Bakanlığı-nın Yöneticisi olarak Sayın Başbakana sunduğu: Sorgulama

^14 Eylül'de Viyana'daki Türk Elçiliğinin eski doktoru Dr. Ab-dullah Cevdet Bey, Avusturya'dan smırdışı edilmişdir. Öğrenildiği-ne göre buna yol açan vesile, Türk elçiliği tarafından Dışişleri Ba-kanlığına iletilen Dr. Cevdet'in, Avsuturya'dan uzaklaştırılması yo-lundaki talep olmuştur. Sayın Elçi Mahmud Nedim Bey'in huzursuz-luğunun sebebi —anlaşılır bir kızgınlık anında olup olmadığına ka-rar veremediğimiz — Dr. Cevdet'in attığı tokattır^

Bir elçinin, hergün Viyana'da binlerce defa görülen basit bir hakaretten dolayı bir adamın smırdışı edilmesi yolundaki dileğinin Avusturya hükümeti tarafından emir kabul edilip derhal uygulan-ması Avrupa'da hayret ve kızgınlık uyandırmıştır. Bir yabancının ikametim, o yabancı ülkenin elçisinin bundan hoşlanmasına veya hoşlanmamasına bağımlı kılmak ve hele bu elçinin intikam plânla-rının uygulayıcısı olmak, hukuk ve kanuna riayet ettiğini iddia eden bir devlet için yakışık almaz.

Dr. Cevdet'in sınır dışı edilmesi «kamu düzeni veya emniyeti konusunda endişe uyandırmak» şeklinde gerekçelendirilmiştir. Bir kimseye fiilen hakaret ettiği için bir adamın ikameti ile düzeni bo-zacağından korkmak gülünçtür.

Devletimizin «temelleri» o kadar zayıftır ki, Dr. Cevdet'in mev-cudiyeti hattâ Sayın Mahmud Nedim Bey'in hoşnutsuzluğu nedeniy-

Page 119: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

112 BELGELER - ÂÇİKLAMALAît

le çökebilecektir. Türk hükümeti, elçimizin Bab-ı Âli'den kovuşturul-masını istediği bir Avusturyalı konusunda, pek ciddi davranmamış olabilir. Ama elbette bu, bir Türk'e aynı durumda Türkiye'nin bir Avusturyalıya karşı davranabileceği gibi davranmak için bir gerek-çe olamaz. Normal olarak uygar sayılan bir devletin kılavuzu veya kendisine örnek aldığı model uygar olmayan olamaz.

Bütün bunların üzerine, Dr. Cevdet'in, Avusturya'da hiçbirşey yapmadığı yâni fiili bir hakarette de bulunmadığını eklemek gere-kir. Bu işi yaptığında elçiliğin memuru olarak exterritorial idi, yâni Türkiye'de yaşıyordu ve sonradan Avusturya'ya yerleşince smırdışı edildi. Böylece kendi vatanında bir memura hakaret etmiş olan her yabancının smırdışı edilebilmesi gerekçelendirilmiş oldu.

Tüm bu nedenlerden dolayı soruyoruz: «İçişleri Bakanlığı Başkanı Dr. Abdullah Cevdet'in smırdışı edil-

mesini nasıl gerekçeliyor?» Viyana 25 Eylül 1903.

Pernerstorfer [ve 14 imza]

bkz. Österreichisches Staatarchiv-Allgemeines Verwaltungsarchiv/ K.K. Innenministerium Prâsidiale, ZL. 6842/1903, s. 10.

B. XXIX. Pernerstorfer ve arkadaşlarının itirazları uzun süre cevaplandırılmadı. Bunun yanısıra Başbakan basma yaptığı açıkla-mada Emniyet Müdürlüğü tarafından verilen kararın, valilikçe onanmasıyla kesinlik kazandığını ve Avusturya'nın korumaya mec-bur olduğu Elçiye, Abdullah Cevdet'in elçilik dışında bir saldırıda bulunmasından endişe ettikleri için bu karara vardıklarını ve bun-dan dolayı kararın haksız sayılamayacağını belirtti. Bkz. «Die Aus-weisung des Dr. Djevdet Bey,» Berliner Börsen-Courrier, 1 Kasım 1903. Bu gelişmeler için ayrıca bkz. «Die Ausweisung Dr. Djevdet's,» Die le it, 28 Eylül 1903.

Bir süre sonra ise itiraz olumsuz bir şekilde cevaplandırıldı: Sorgulama Cevabı (Interpellationsbeantwortung) Geçen yıl 25 Eylül tarihinde Parlamentoda yapılan oturumda

Parlamenter Pernerstorfer ve arkadaşları bir sorgulamayı gündeme getirerek bir Türk doktoru olan Dr. Abdullah Cevdet Bey'in Viyana Emniyet Müdürlüğü tarafından Parlamentoda temsil edilen tüm krallıklardan ve ülkelerden hudut dışı edildiğini bildirmişler ve ba-la alman bu tedbirin nasıl gerçekleştirildiğini sormuşlardı.

Aşağıdaki cevabı vermekten şeref duyarım: Osmanlı imparatorluğunun Viyana Sefaretinin doktoru olan Dr.

Page 120: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH- CEVDET VE DÖNEMİ 105

Abdullah Cevdet Bey, siyasal ve kişisel nedenlerle elçi ile sert bir çatışmaya girmiş ve hattâ bu süreç içerisinde elçiye geçen yılın 13 Eylül tarihinde konağında şiddetle saldıracak kadar ileri gitmiştir.

Bu da Viyana Emniyet Müdürlüğüne adı geçen Türk uyruklu doktoru, sonraki günlerde 27 Temmuz 1871 R.G.B.N-88 sayılı yasanın 2. maddesi (paragrafı) gereğince kamu düzenini korumak üzere Parlamentoda temsil edilen tüm krallık ve ülkelerden sınır dışı et-mek zeminini yaratmıştır.

İlgili karar Aşağı Avusturya Valiliği tarafından onaylanmış ve böylece kanuna göre yeni bir itiraz mümkün görülmediği için yü-rürlüğe girmiştir. Dolayısıyla İçişleri Bakanlığının bu durumda ola-ya özgü bir karar almak imkânı olmamıştır.

İlgili müzakere evrakını inceledikten sonra ben de sözkonusu mesele hakkında belirli bir emri gerektirecek herhangi bir durumun olmadığını gördüm. Böylece sözkonusu tedbirin nedensiz olmadığı konusundaki inancım tam oldu.

Çoğu ülkelerin kanun mevzuatı, ülke sınırları içinde ikametleri kamusal nedenlerle zorunlu görülen yabancıların daha fazla orada kalmalarını yasaklayacak uygulamaları taşımaktadır.

Bu türden bir dayanağı 2. maddeye ilişkin olan ve polis tarafın-dan kullanılmış olan yasa da sağlamaktadır.

Sözü geçen saldırıların daha önce belirtildiği gibi siyasal etkile-ri de vardır. Adı geçen kişi, yüce bir sarayın itimatnâmesini almış olan bir yabancı ülke temsilcisine saldırıda bulunmuş ve saldırga-nın bu görevliye karşı düşmanlığını daha ileriye götürmemesi için müdahele gerekli olmuştur. .

Genel olarak geçerli olan uluslararası geleneğe göre yabancı ül-kelerin diplomatik temsilcilerinin hiçbir şekilde engellenmeksizin görevlerini ifa edebilmeleri için özel bir koruma sağlamak ve kişisel emniyetleri ile mutlaka ilgilenmek. devlet yönetiminin görevidir.

Bu amacı gerçekleştirecek en etkili yöntem, gerçekten kamusal endişelerin sözkonusu olduğu bu olayda adı geçenin smırdışı edil-mesi olarak görülmüştür.

Her yıl elçi tarafından sunulan görevliler listesinde yazılı olma-masının da ispatladığı gibi elçilik personeline dahil olmadığı için el-çilik konağının dışında ikamet eden Dr. Abdullah Cevdet Bey ya-bancıları ülkenin yasalarından bağışık kılan haktan (exterritoriali-tât) istifade etme durumunda değildir.

Saldırının elçinin konağında yer almış olması da olay hakkın-daki yargıyı pek etkilememiştir. .Çünkü elçi hukukî «exterritoriali-tât» hakkının kullanılması için hiçbir iddiada bulunmadığı gibi, ken-di arzusuyla mahallî me'murları çağırmıştır.

Page 121: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

112 BELGELER - ÂÇİKLAMALAît

Bu isteğin smırdışı etmek gibi bir tedbirden başka bir şekilde cevaplanması imkânsızdı, çünkü elçinin şahsına yapılan saldırıla-rın elçilik dışında da tekrar edebileceği beklenebilirdi.

Bkz. Österreichisches Staatarchiv-Allgemeines Verwaltungsarcliiv/ K.K. Innenministerium Prasidiale, ZL. 7304/1903, s. 3-5.

B. XXX. Sefir Mahmud Nedim Bey ile aralarında geçen olaydan sonra Avusturya'dan çıkarılmasına karar verilen Abdullah Cevdet ashnda sanılanın aksine muhalefetine bu şekilde devam etmek ve bir yandan da devlet kademelerinde yükselmek arzusunu taşıyordu. Bu amaçla kendisi yönetime başvurdu:

' Bâb-ı Âli Daire-i Hariciye Mektübî Kalemi Ade'd. 2398.

Huzûru - Samî-i Hazret-i Sadaretpenahîye, Marûz-u Çâker-i Kemineleridir, Reside-i dest-i tekrîm olan 26 Cemaziy'ülâhîr 321 tarihli tezkere-i

fahimânelerine cevabdır. Viyana Sefiri Atufetlû Bey Efendi hazret-lerine muamele-i taarruziyede bulunan Sefaret-i Müşarünileyha ta-bibi Abdullah Cevdet Efendinin evvelemirde Dersaadet'e gelmesi kendisine tebliğ olunub kabul etmediği halde bervech-i iş'ar hidmet-i devletden tard edilmesi irade ve ferman buyurulduğu ve böyle bir edebsizlik irtikab etdiği fi'il ve hareketin tesiri kendi şahsına inhi-sar etmek lâzım gelib bundan dolayı Sefir-i Müşarünileyhin memu-riyetine hitam verilmesi hilâf-ı adalet olacağı tebliğ buyurulan ira-de-i seniye-i hazret-i hilâfetpenâhî iktiza-yı âlisinden bulunmasına mebni Sefir-i Müşarünileyh telgrafla iş'ar-ı madde edilmişdi. Hare-ke t-i vakıasının esbabını ve Sefir-i Müşarünileyhin müracaatı üze-rine Polis Nezaretinden aldığı emre teb'an Avusturya toprağını terk ile Macaristan hududu üzerinde kâin Presburg şehrine vasıl oldu-ğunu ve orada zuhur-u ma'delete muntazır bulunduğunu mutazam-mm merkum Cevdet tarafından bu kerre varid olan tahrirat ile mel-fufu lef fen takdim kılınmış olmağla emr-ü ferman hazret-i veliy'ül emründür. 28 Cemaziy'ülâhîr 1321 - 7 Eylül 1319.

Hariciye Nâzırı Tevfik.

Bkz. BBA-Yıldız Hususî Marûzat, 29 C 1321/no. 2383-1. Hariciye Nezaret-i Celilesine, Marûz-u Bendeleridir:

Page 122: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH- CEVDET VE DÖNEMİ 107

Sefirimiz atufetlû Bey Efendi, sadakat-ı müeyyide-i âcizânem sayesinde mazhar olduğum teveccüh ve iltifât-ı ciha,nkıymet-i padî-şâhîyi istirkab ederek müteaddid defalar aleyhimde teşebbüsde bu-lundu. Zât-ı şâhâneye ve Devlet-i Aliyyelerine hidmet yolundaki mesaîmi semeresiz bırakdı. Hele lef fen takdim kılman gazete fıkra-sındaki müşabih ükzûbelerle zât-ı mülûkat-ı hazret-i hilâfetpenâhîyi hâşâ iğfale tasaddi etmesi sabr-ı âcizânemi tüketdi. Evvelki gün se-fir-i müşarrünileyhin nezdine gitdim. Erkân-ı sefaret hazır idi. İ'ti-sâfât-ı vakıasının esbabını sordum. Bedmest ağzına yakışan elfâz-ı nâmünâsebeden başka cevab almadım. Nutk ve mantığın tesirsiz kaldığı yerde elin hareketi zarurî oldu. Sefir Beyin aynı günde Avus-turya Hariciye Nezaretinde vuku'bulan müracaatı üzerine Polis Ne-zaretinden aldığım emre teb'an bugün Avusturya toprağını terk ile Macaristan hududu üzerinde kâin Presburg şehrine vasıl oldum. Burası Viyana'ya bir saat mesafededir. Bairade-i seniye mensub bir memuru sefirin hodbehod bulunduğu memleketden çıkartdırması emsali nâ-mesbuk bir cinayet ve hukuk-u hükümrânî-i hazret-i hi-lâfetpenâhîye tecavüz olduğundan umuma adalet gösterilerek ih-kâk-ı hak buyurulmasmı bendenizle hak ve mağduriyetimi teslim eden Avusturya ve hattâ bütün Avrupa erbab-ı vukufu bekliyor. Tecelli-i ma'delete burada şiddetle muntazır olduğumu arz ve dua-i padişâhîyi tekrar ederim. Ferman hazret-i men leh'ül emründür.

15 Eylül 1903 Viyana Sefaret-i Seniyesi Tabibi

Kullan îbn Ömer Abdullah Cevdet

(Müdür)

Adresim: Hotel Paluday Presburg/Hongrie. Dün münteşir ve vak'adan bahis bir takım ceraid de aynı . posta ile takdim kılındı.

Bkz. BBA-Yıldız Hususî Ma'rûzat, 29 C 132l/no. 2383 - II.

Bu anlatımdan Abdullah Cevdet'in yalnızca görevini sürdürmek amacında olduğu muhalefet düşüncesinin ise tamamen ortadan kalktığı düşünülebilir. Ancak Abdullah Cevdet bir yandan devlet örgütü içinde daha yüksek kademelere gelmeyi amaçlarken diğer yandan siyasal muhalefeti de sürdürmeye kararlıydı. Bu yüzdendir ki kendisi yönetimin İstanbul'a dönmesi için kendisine yaptığı tebli-gatı kabul etmedi. Eğer, Abdullah Cevdet'in tek amacı görevini sür-dürmek ve yükselmek olsaydı bu öneriyi kabul ederdi.

Page 123: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

112 BELGELER - ÂÇİKLAMALAît

Bâb-ı Âli Mütercim Nev'-i Tercüme: Abdullah Cevdet'-Tercüme Odası Muhsin Âgâh in emr-ü ferman-ı cenab-ı mülû-Numro: 256 12 Eylül 1319 kânenin hükm-ü celiline itba' ile

cenâb-ı hükümet-i Seııiyeden ve-rilecek evamire inkiyâd etmeye-ceğini beyan eylediğine dair.

Nezarete 24 Eylül 903 Paris Sefareti Seniy esinden 419 Numrolu Telgraf nâme,

Viyana Sefirimiz Abdullah Cevdet hakkındaki telgrafnâme-i âsafanelerini bendenize isal etdi. İrade-i seniye-i hazret-i padişâhîyi kendisine tebliğ eylediğimde merkum emr-ü ferman-ı cenab-ı mülü-kânenin hükm-ü celiline itba'dan imtina' etmiş ve canib-i hükü-met-i Seııiyeden verilecek evamire inkiyâd etmeyeceğini ilâve ve izbar eylemişdir. Bkz. Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi-Tercüme Mütenevvia -29, Tercüme Odası no. 256, Aynı telgraf için bkz. BBA-Yıldız Hususî Marûzat, 4 B 1321/no. 2469 - III. Bu teklif için ayrıca bkz. BBA-Yıl-dız Hususî Marûzat, 30 C 1321/no. 2396, «Hariciye Nezaretine 4 Kâ-nûn-ievvel 900 Tarihiyle Viyana Sefaret-i Seniyesinden Varid Olan 328 Numrolu Tahriratın Tercümesidir», Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi - Tercüme Mütenevvia - 29, Tercüme Odası no. 146. ya bakılırsa aynı istek göreve yeni başladığı sırada da Abdullah Cev-det'e yöneltilmiş fakat kendisi bu isteği kesinlikle reddetmişti.

Ancak Abdullah Cevdet, salt siyasal muhalefetin artık kendisi için ikinci plâna düştüğünü kabul ediyordu:

Paris 19 Mâh-ı Câri Azizim Dervişim, Birkaç günden beri yine görünmez oldun. Halbuki en ziyade

musahabeye, hasbihale muhtaç olduğum bir zaman bu zamandır. Çünkü insan herkesden ziyade kendisini afv etmek hususunda yoru-luyor. Maaşım gelmedi kat'iyyen azl edildim demekdir. Şimdi yeni bir hatt-ı hareket-i hayatı ta'yine mecburum. Maddî ziyanlarım pek çok oldu. Allah bilir ki bundan dolayı müteessif değilim. Asıl bana dağ-ı derûn olan cihet ahmak çocuklar gibi herkesin sözüne inana-rak ruhumla taalluku olmayan bir hareket-i mecnûııânede bulun-marndır. Sen kantarlıyı atdığm vakit benim kemâl-i samimiyetle müdafaa etdiğim Şükrü Paşa, muhibbim ve Sinyor Cemil Paşa bir selâm göndermeye bile lüzûm görmüyorlar Ben mübarezât-ı si-yasiyeden ziyade iştigalât-ı edebiye içün mahlûkum

Page 124: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH- CEVDET VE DÖNEMİ 123 109

Bkz. Salih Münir Paşa Evrakı/Özel Arşiv. Abdullah Cevdet'in göreve devam etmek yolundaki isteği bu eski

Jön Türk liderinin yeni girişebileceği faaliyetlerden çekinen yöne-timce bir süre düşünüldüyse de (Abdullah Cevdet'in maaşının uzun süre münhal bırakılması bu kanıyı uyandırmaktadır. Bkz. BBA-BEO/ Hariciye Giden, 187-5/43-1558-829/165609, 183541, 180680) sonunda Abdullah Cevdet'in tard edilmesi ve Sefir Mahmud Nedim Bey'in görevine devamı konusundaki irade yürürlüğe kondu: Yıldız Saray-ı Hümayunu Başkitabet Dairesi

4936

Viyana Sefaret-i Seniyesi tabibi Abdullah Cevdet Efendinin, Viyana Sefiri Bey Efendi hazretleri tarafından vaki'olan iş'ar veç-hile ba'dezin umur-u devletde istihdam edilmemek üzere tardı mu-vafık-ı ma'delet olub ma'heza sefir-i müşarünileyhin şu muamele üzerince memuriyetince âtiyen Viyana'da ne dereceye kadar mu-vaffak olacağı kesdirilemediğine dair reside-i dest-i ta'zîm olan 27 Cemaziy'ülâhîr 321 ve müşarünileyhin düçâr olduğu muamele-i ta-arruziyenin tafsilâtı Viyana gazeteleriyle neşredilmiş olmasına na-zaran orada da ifa-yı memuriyet edebilmesi kabil ve münasib ola-mayacağı Hariciye Nazın Paşa hazretleri tarafından dahi ifade edil-diği beyanıyla istizanı havi enmile-i zîb7i ta'zîm. olan 24 Cemaziy'ül-âhîr 321 tarihli iki kıt'a tezkere-i hususîye-i sadaretpenâhîleri men-zur-u âli buyurularak Abdullah Cevdet edebsiz bir şerir olduğun-dan evvelemirde Dersaadet'e gelmesi kendisine tebliğ olunub kabul etmediği halde berveche iş'ar hidmet-i devletden tard edilmesi ira-de ve ferman buyurulduğunun ve böyle bir edebsizin irtikab etdiği fi'il ve hareketin tesiri kendi şahsına inhisar etmek lâzım gelib bun-dan dolayı sefir-i müşarünileyhin memuriyetine hitam verilmesi hi-lâf-ı adalet olacağının şerefsûdur buyurulan irade-i seniye-i hazret-i hilâfetpenâhî mentuk-u celiline tevfikan tebliğine ibtidar kılmmağ-la olbabda emr-ü ferman hazret-i veliy'ülemründür. 28 Cemaziy'ül-âhîr 321 - 4 Eylül 319.

Serkâtib-i Hazret-i Şehriyârı Tahsin

Bkz. BBA-İrade-Hususî, Cemaziy'ülâhir 1321/no. 123-781. Bu Geliş-meler için ayrıca bkz. İbnülemin Mahmud Kemal İnal, Son Sadrıa-zamlar, Cüz. XI, İstanbul, 1969, s. 1647.

B. XXXI. Abdullah Cevdet olaydan sonra Pfesburg'dan da sınır-

Page 125: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

110 BELGELER - AÇIKLAMALAR

dışı edilince tekrar Paris'e gelerek 1897 de olduğu gibi yine Ahmed Rıza Bey'in grubuna katılmak istedi. Ancak bu grubun Abdullah Cevdet ve arkadaşlarına karşı beslediği hoşnutsuzluk 1902 kongresi sonucunda Jön Türkler arasında ortaya çıkan anlaşmazlık nedeniyle daha da artmıştı. Avrupa basınında Abdullah CeVdet'in Meşveret'de tekrar çalıştığı konusunda çıkan haberlerde kastedilen kendisinin tekrar çalışmak istemesidir. Çünkü bu grup Abdullah Cevdet ve es-ki Cenevre grubu üyelerini hiçbir zaman kendisine yakın olarak görmedi. (Haberler için bkz. «Ausland: Die Ausweisung Djevdet Beys aus der Schweiz», Reichswehr, 3 Kasım 1904 krş. «Schweiz», Hamburger Fremdenblatt, 1 Kasım 1904).

Bu grup daha sonraki yazışmalarında Abdullah Cevdet hakkın-daki düşüncelerini şöyle açıklıyordu: Tahrirat Numrosu: 292

Macid Beyefendiye (?), 10 Mayıs 1907 Muhterem Efendim, Uslûb ve mevzu' itibarıyla cidden şâyân-ı mütalâa görülen...

eser ve iltifatnâmeniz vasıl oldu. İşbu eser-i hamiyyetkârânenin teş-rih ve tenkidi arzunuz veçhile sermuharririmiz Sezai Bey'e tevdi olunduğundan romanınız hakkındaki fikr-i mahsuslarını hususan.. zât-ı âlilerine bildirecekleri muhakkak ise de evvelemirde hamiy-yeten ve vazifeten akla gelen bazı hususatm zât-ı âlilerine arzına Cemiyetçe lüzüm görüldü.

. Romanın baş tarafındaki tazarruunu yazan zâtın., mazisi na-zar-ı dikkatinizden mehcur kalmamış olsaydı bu adamın yazısıyla bir güzel eserinizi birleşdirmekden hemen ihtiraz ederdiniz. Efrâd-ı vatan ve millete hidmet azmiyle işe başlamış, sonra bu tarik-i mü-cahedatda.. yaşamakdan usanarak hükümet-i Hamidiyeye evvelâ gizli olarak para ile sonra mekr-i resmîye ile rücu' ve avdet etmiş burada da her ne sebeble ise rahat durmayarak sefaret kapısından dışarı atılmış bunu müteakkib Paris'den, Londra'dan hâkipâye istir-ham yollu çekdiği telgrafların bir semeresini göremeyince de yazı-larıyla tekrar hamiyyet meydanına çıkan Abdullah Cevdet Efendi ile zât-ı âlileri gibi hamiyetli bir zâtın isimlerini yan yana görmek bizce fevkalâde mucib-i teessür oldu. Binaenaleyh hülâsa denilebi-lir ki eseriniz ne kadar güzel ne kadar hamiyyetkârâne bir mevzu'-u muharrerat ise Abdullah Cevdet sefilinin kitabınızda bulunması o kadar mucib-i teessüfdür...

Osmanlı Terakki ve îttihad Cemiyeti Umur-u Dahiliye Müdiri

Doktor Nâzım.

Page 126: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 111

Bkz. İttihad ve Terakki Cemiyeti Merkezinin 1906-1907 Senelerinin Muhaberat Kopyası. İ. Belediye Kütüphanesi, Belediye Yazma, no. 0.30, s. 307 -8.

Gene bu grup Abdullah Cevdet ve Cenevre grubunun diğer üye-lerini eski cemiyetin dağılmasına sebep olan kişiler olarak görmek-teydiler:

«... Eski Cemiyetin dağılmasına sebeb Ahmed Rıza Bey değil Murad Beylerin, Sükutilerin, Abdullah Cevdet edebsizlerinin para-ya tama'ı ve. ahlâksızlıkları sebeb olmuşdur. Bu mürtedleri Sultan Hamid bin beşer yüz Frank maaşla satın aldığı zaman Ahmed Rıza Bey'e sefirler gönderiyor, sefaretler vaad ediyordu...»

Bkz. «Kızanlık Şu'besi Müdiri» ne gönderilen, Paris 2 Haziran 1906 tarihli ve Doktor Nazım - Bahaddin imzalı, 27 numaralı mektup. İt-tihad ve Terakki Cemiyeti Merkezinin 1906-1907 Senelerinin Muha-berat Kopyası, İ. Belediye Kütüphanesi, Belediye Yazma, 0.30 s, 49.

B. XXXII. Abdullah Cevdet'in tekrar Cenevre'ye gelerek 1900 yı-lından beri son derece azalmış olan Jön Türk faaliyetini (bkz. Kari Süssheim, «Abd Allah Djewdet», s. 57) yeniden canlandırması orada-ki yönetim temsilcileri tarafından telâşla karşılandı: Devlet-i Aliyye-i Osmaniye Cenevre Başşehbenderliği Numro: 142

Huzur-u Âl-i Sefaretpenâhîlerine, Devletlû Efendim Hazretleri,

Sabık Viyana Sefaret-i Seniyesi tababetinden matrud Abdullah Cevdet'in buraya geldiğini ve burada bulunan Abdurrahman Be-dirhan ile biliştirâk Almanya'dan motor ve müteharrik matbaa ma-kinası sipariş etdiklerini ve burada bir matbaa küşad ile ticaret et-mek fikrinde bulunduklarını ve yakında Paris'de bulunan fesede-den birkaç kişinin de buraya gelecekleri istihbar olunmağla keyfi-yetin malûm-u âli-i sefaretpenâhîleri olmak üzere arzına müsaraat kılındı. Olbabda ve her halde emr-ü-irade efendim hazretlerinindir. 14 Mayıs 1904.

Cenevre Başşehbenderi Haydar (Mühür)

Bkz. Paris Büyükelçiliği Arşivi, D. 287, Gene bkz. BBA-İrade-Hususî, 27 Şa'ban 1322/no. 79/969.

Page 127: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

112 126 BELGELER - AÇIKLAMALAR

Devlet-i Aliyye-i Osmaniye Cenevre Başşehbenderliği Numro: 165

Huzûr-u Âli-i Sefaretpenâhîlerine, Devletlû Efendim Hazretleri, 14 Mayıs ve 22 Haziran tarihli, 142, 158 numrolu tahrirat-ı âci-

zânemde Abdullah Cevdet'in, açtığı matbaaya dair vermiş olduğum malûmata ilâveten Osmanlı nâm gazetenin muharrirlerinden Ed-hem Ruhi'nin bugünlerde buraya gelib Osmanlı gazetesini burada matbaa-i mezkûrede neşredeceklerini . istihbar eylemekle iş'arma müsaraat eylerim. Olbabda emr-ü-ferman efendim hazretlerinindir. 18 Temmuz 1904.

Cenevre Başşehbenderi Haydar (Mühür)

Bkz. Paris Büyükelçiliği Arşivi, D. 287. B. XXXIII. Abdullah Cevdet'in, Cenevre'deki faaliyetlerini önle-

me amacıyla yönetim temsilcileri kendisinin şantajcı olduğunu be-lirterek faaliyetinin durdurulması istemiyle Cenevre yetkililerine başvurdular: Consulat General Ottoman Cenevre 30 Mayıs 1904 No. 152 Konu: Abdullah Cevdet

Cenevre Adalet ve Polis Dairesi Sekreterliğine, Bay Sekreter, Osmanlı vatandaşı doktor Abdullah Cevdet hakkında bilgi is-

teyen bu ayın 28 i tarihli ve 2181 numaralı mektubunuzu aldım. Cevap olarak size bildirmekten onur duyarım ki, merkum Ab-

dullah Cevdet, Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâneyi İstanbul'da bitirdikten sonra Avrupa'ya sığınmış ve Cenevre'ye gelerek burada daha sonra imparatorluk yönetimine satmaya muvaffak oldukları Osmanlı ga-zetesini başka suç ortaklan ile beraber çıkarmıştır. Abdullah Cevdet aynca kendisini ayda 1500 Frank maaşla Viyana Sefaret-i Seniyesi tabibliğine tayin ettirmeye muvaffak olmuştur.

Şehbenderlik, Abdullah Cevdet.in, hükümet-i seniyeden, yöne-time şantaj, tehditler yönelterek ve suistimaller yaparak çektiği yük-lü meblâğların delillerini elinde bulundurmaktadır. Kendisi geçen sene sefaret tabibi iken yaptığı rezaletlerden dolayı Avusturya - Ma-

Page 128: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 113

caristan Kralî hükümetinin karan üzerine imparatorluk sınırına ka-dar götürülerek sınırdışı edilmiştir.

Başvurmanızı tavsiye edeceğim Avusturya - Macaristan polisi merkum hakkında en aynntüı ve kesin bilgileri size verebilir.

Saygılarımın kabulünü rica ederim. Başşehbender

Hüseyin Haydar (imza)

Bkz. Archives de Justice et Police-Geneve, 30.5. 1904/no. 5462, s. 1-2. Legation Imperiale Ottoman 19 Temmuz 1904 â Berne No. 295

Sayın Başkan Size bildiririm ki,. Viyana Sefareti Seniyesi tababetinden mat-

rud Abdullah Cevdet adındaki bir doktor Cenevre'ye yerleşmiştir ve bu şehirde yeni kurduğu bir matbaada İmparatorluk; yönetimine karşıt broşür ve gazeteleri ya. kendi imzası altında, ya da Edhem Ruhi denilen bir kişinin imzası altında yayınlamaya başlamıştır.

Kendisi başka yayınlar içinde «Osmanlı» gazetesini yayınlaya-caktır ki bu gazete yalnızca Sayın Majesteleri Sultan'a şantaj yapa-rak saldırmak amacındadır.

Halbuki, Abdullah Cevdet adlı bu kişi 4 Ağustos 1889 118991 ta-rihli bir deklarasyonla Sultan'a karşı gelmeyeceğini ve bir daha kendi ihtisas alanı dışında hiç bir dilde ve hiçbir ülkede ona ve onun hükümetine karşı hiçbir şey yazmayacağını taahhüd etmiştir.

Bu belgenin Türkçe metnini Federal Konsey'in emrine arzede-rim.

Sefaret tabibi ünvaııını alan ve son olarak Viyana'daki impa-ratorluk Sefaretinde doktorluk yapan Abdullah Cevdet atılana ka-dar maaşını almıştır. Maaşlann bir kısmı Paris Sefaret-i Seniyesin-de olup Konsey Federal'in kullanımına açıktır. Maaşlarının diğer bölümü ise bizim Avusturya'daki görevlilerimizin ücretlerini öde-mekle görevli Viyana'daki Anglais - Autrichienne Bankasmdadır. Bu bankanın Abdullah Cevdet'in maaşlannı aldığını belirten belgele-rini de Federal Konseyin emrine arzederim.

Geçen sene durumu daha da alevlendirmek arzusunda olan bu kişi Viyana'daki temsilcilikte daha önemli olan bir görevi alabilmek için oradaki elçi arkadaşıma tehditler savurmuştur.

Arkadaşım bu şartlar altında kendisinin bu isteklerinin sonunu kesmeyi uygun gördüğünde Abdullah Cevdet çok kötü ve anlaşılmaz

Page 129: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

114 BELGELER - AÇIKLAMALAR

davranışlarda bulunmuş ve hatta" Viyana'daki Türk Sefirinin kişili-ğine karşı saldırıda, bulunmuştur. Avusturya - Macaristan hükümeti derhal bir soruşturma yaparak bu kişinin aslında hiçbir, saygıya lâ-yık olmayan bir şantajcı olduğunun farkına varmış ve onu Avus-turya - Macaristan'dan smırdışı etmiştir.

Bu smırdışı edilmeden sonra merkum Paris'e gitmiş fakat Fran-sız polisinin kendisini gözetim altında tuttuğunu görerek ikametini değiştirmiş ve İsviçre'ye gelmiştir. Fransa'da kaldığı süre. boyunca bazıları bana ulaşan bazı mektuplar yazmıştır ki bunları da Fede-ral Konseyin kullanımına arzediyorum. Bunlar onun şantajcı karek-terini ve aynı yollardan daha uygun bir görev alabilme yolundaki ısrarını bir kerre daha kanıtlamaktadır.

Sizden hükümetim adına sağduyu ve eşitlik anlayışı bilinen Fe-deral Konseyin İsviçre'nin gerçekten dostu olan bir hükümdara karşı Konfederasyon sınırları içinde kötüleyici ve saygısızca yayınlarda bulunan bu kişinin davranışlarına karşı tedbirler alıp bize bildir-menizi rica ederim.

Sayın Başkan, benim kesinlik kazanan kanaatim federal kanun-ların özellikle böyle bir smırdışı etmeye karşı olmadığı yolundadır.

Kanunlar, Avusturya - Macaristan hükümetinin de hiçbir say-gıya lâyık görmeyerek smırdışı ettiği bu kişiye karşı böyle tedbirle-rin alınmasına karşı değildir.

Yüksek saygılarımın kabulünü rica ederim. Salih Münir

(imza) Bkz. « Geht als Beilage 1 zum dossier Djevdet Abfdullahl, 29. Jul. 1904/no. 343», Archives de Justice et Police-Gen&ve.

Devlet-i Aliyye-i Osmaniye Cenevre Başşehbenderliği Numro: 176

Huzur-u Âli-i Cenab-ı Sefaretpenâhîye, Devletlû Efendim Hazretleri,

Abdullah Cevdet'in taahhüdnâmesini alınca akdemce arz etdi-ğim avukatlarla birleşib kendilerine kâğıdı tercüme etdim, ve neti-ce-i müzâkerede bu taahhüdnâmenin şantajcılığı isbat etmeye kâfi olmadığını söylediler. Eğer elimizde bana şu kadar para verilirse hükümet aleyhinde neşriyatda bulunmam verilmediği takdirde neş-riyatda bulunacağım diye bir kâğıt olsa idi... Bunun üzerine hemen Monsieur Lachenal'a gitdim, ve onunla müzâkere etdim. Resimler

Page 130: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 115

içün pek memnun oldu. O da diğerlerinin fikrinde bulundu. Lâkin not aldı ve buranın Grand Konseyinde bu hususa dair müzâkere edeceğini vaad etdi. Lâkin şimdi tedbil-i hava içün bir hafta kadar dağa gideceğinden on gün. evvel cevab alamayacağız. Diğer taraf -dan bir vasıta daha buldum. Yâni merkumun bizim tarafımızdan hiçbir demarş yapmaya hacet kalmadan expulse edilebileceğini isim-lerini tahriren arzedemeyeceğim bazı zevat bendenizi temin ediyor-lar. Bu da bin Frank kadar bir masrafla olacakdır. Lâkin merkum expulse oldukdan sonra meblâğ-ı marûz verilecekdir. Bir de tavassut eden hizmetine mukabil dördüncü rütbeden bir kıt'a Mecidî nişan-ı zışânıyla taltif buyurulmak arzu ediyor. Bu hususda evamir-i dev-letlilerine müntazır olduğumu arza müsaraat eylerim. Olbabda emr-ü ferman hazret-i men-leh-üi emründür. 30 Temmuz 320.

Cenevre Başşehbenderi Haydar (Mühür)

Bkz. Paris Büyükelçiliği Arşivi, D. 287. B. XXXIV. Yönetim temsilcileri Cenevre polisini çeşitli kereler

uyararak özellikle Avusturya - Macaristan polisinin Abdullah Cev-det konusundaki bilgilerini kendilerine aktarmak için büyük çaba harcadılar. Bundan amaçları ise Cenevre kantonunun Abdullah Cevdet'e vereceği izni sınırlamaktı:

Tarihi: 4 Ağustos 1904

Bugün şahs-ı merkum gelib bura polisinin Abdullah Cevdet'in ahvaline dair Viyana polisinden malûmat taleb etmek üzere bulun-duğunu beyan ile cevabın sür'atle irsali hakkında Sefaret-i Seniye-nin muavenetini taleb ediyor. Binaenaleyh cevabının isti'calini ve şantajcı ve emniyeti su-i isti'mal etdiğini velhasıl elimizde yaraya-cak suretde olmuş ve merkumun hükümet-i Seniyenin talebi üzeri-ne tard-ü-ihrac olunduğunun zinhar yazılmamasım Viyana Sefa-ret-i Seniyesinin teşebbüsat-ı acilede bulunmasını hemen telgrafla iş'ar buyurmanızı istirham eylerim. Bkz. Salih Münir Paşa Evrakı/Özel Arşiv.

Bu gibi baskılar sonucu İsviçre yetkilileri Abdullah Cevdet'e kısa bir süre önce verdikleri yayın iznini son derece sınırlı tuttular:

Danıştay Karar Örneği 1 Temmuz 1904

Şifre Telgraf nâme Suret-i Halliyesi Mevrudu: Cenevre Bâşşehbenderliği

Page 131: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

116 BELGELER - AÇIKLAMALAR

Türk uyruklu Abdullah Cevdet" 9".Mayıs tarihli istidasında Ro~ sarie 2 sokağı adresinde bir matbaa açmak için izin taleb etmekte-dir. Elde edilen bilgiler:

Polis ve Adalet dairesinin teklifi üzerine: Talep eden kişiye isteği uygun görülerek, davranışları sorun ya-

rattığı taktirde derhal geri alınmak üzere gerekli izin verilmiştir. Bkz. Archives de Justice et Police-Geneve, 1 Temmuz 1904/.

Bu sınırlı iznin yaııısıra gene yönetim temsücilerinin baskısı sonucunda Federal Savcılık, Abdullah Cevdet'e, Abdülhamid ve Os-manlı yöneticilerine karşı sert yazılar yazması halinde sınırdışı edi-leceğini bildirdi: Schweizerische Bundesanwaltschaft Berne, 29 Temmuz 1904 Miııistere Public Federal

Cenevre Kantonu Adalet ve Polis Dairesine, Sayın Kanton Başkanı, 1869 doğumlu tıp doktoru, 1899 ve 1900 de Cenevre'de ikamet

ettiği sırada Jön Türkler partisine iltihak etmiş olan Abdullah Cev-det'in tekrar şehrimizde olduğu bize bildirilmiştir.

Kendisi yeni kurduğu matbaasında içinde 'Osmanlı'nın da bu-lunduğu Sultan ve hükümetine karşı düşmanca yayınlar basacaktır.

Oysa dikkatinizi çekmek isterim ki 1900 yılında Cevdet, Osmanlı İmparatorluğunun Viyana'daki Elçiliğinde doktorluk görevini kabul etmiş ve 1903 de sefir ile geçen Eylül ayında Avusturya'dan sınırdışı edilmesi sonucunu doğuran kavgalara girişmiştir. Şurası bir gerçek-tir ki bu kişinin yayınlamaya karar verdiği yeni yayınların Sultan'a ve onun hükümetine karşı şantajdan başka bir amacı da yoktur.

Sizden ricam Federal Konsey tarafından 18 Mayıs ve 16 Haziran 1900 de alman karar gereğince 20 Haziran 1900 de bize yazdığınız yazıya uygun olarak Cevdet'e, Sultan ve Türk hükümetine karşı propaganda yapması halinde İsviçre'den sınırdışı edileceğini bildir-menizdir.

Bu olayla ilgili raporunuzu bekler, saygılarımın kabulünü rica ederim.

Federal Savcı (İmza)

Bkz. Archives de Justice et Police-Geııeve, 29 Temmuz 1904/no. 8087. B. XXXV. Abdullah Cevdet özellikle anarşist eğilimleri olduğu

bir dönemde dilediklerini yazmasını önleyecek bu kısıtlamanın kal-

Page 132: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 117

dırılması için İsviçre yöneticilerine başvurdu. Başvuru Abdullah Cevdet'in o dönemdeki düşüncelerini de yansıtması açısından ilginç-tir:

Adalet ve Polis Dairesi Başkanlığına Bay Başkan, Cenevre, 4 Ağustos 1904

Talebim üzerine bana bir matbaa açma izni vermiş bulunuyor-sunuz. Verdiğiniz izin «davranışları sorun yarattığı taktirde derhal geri alınmak üzere» kaydını taşımaktadır. Çok doğru ve tabii olan bu kayıt gereğince bir kişinin davranışlarının, ülkenin yerleşmiş kurallarına karşı meseleler çıkarmasına izin verilmeyeceği sarihtir.

Dün resmi bir davet üzerine Adalet ve Polis Dairesine gittim. Sayın Sekreter Bay Rehfons bana yazılarımın Sultan'a karşı saldı-rılar taşıdığı anda sınırdışı edileceğimi bildirdi. Şurası bir gerçektir ki bütün bir matbaayı yalnızca Sultan'a karşı hücum etmek için kurmadım. Bununla beraber tabiî ki Türkiye'nin kötü yönetiminden de bahsetmeye fırsat bulacağım. Size fikirlerimi yansıtacak olan derginin önsözünün bir örneğini gönderiyorum. Bu önsöz bundan sonra takınacağım davranışı açıklıkla ortaya koyuyor. Biliyorum ki her ülkenin yönetimi kendi zihniyetinin bir sonucudur. Kara cahil ve fikir karışıklığı içindeki bir ülkede hiçbir zaman liberal ve fazi-letli bir yönetimin idaresi sözkonusu olmayacaktır. Bu ülkede dört sene evvel 'Osmanlı'yı yayınlarken Türkiye'yi çok geniş bir anaya-sa ile donatmayı ve tüm dünyada geçici olan Uranlığı ortadan kal-dırmayı amaçlıyordum. Bu amacımdan sonra bu dört yıl boyunca yalnızca Sultan'ı hedef almanın çöküşten başka birşey olmadığını anladım. Fakat Türkiye ile ilgili açıklığa kavuşturulan her gerçek, vatandaşlarını birbirine kırdırtan Sultan'a dolaylı bir saldırı ola-caktır.

Siz bütün Fransızca yazdıklarımı göreceksiniz ve benim ılımlı lisanımı farkedeceksiniz. Fakat maalesef Türkçe yazdıklarım kar-şıtlarım tarafından düşmanca yazılmış olarak yorumlanacaktır ve sizce kontrol edilemeyecektir. Sultan size bahsetmeme hiç gerek yok ve gayet iyi biliyorsunuz ki imparatorluğun, gerçekleri susturmak için gerekli tüm güçlerini elinde tutmaktadır. Bir gün bir Türk ba-kanı [Elçisi] Türkçe yazılarımda Sultan'a saldırdığımı iddia ederse kendimi savunma imkânı bulamayacağım bir sınırdışı edilme olayı ile karşılaşabileceğim.

Bütün sermayemi tenkit edilecek bir davranışta bulunmadığım müddetçe kendimi emniyet içinde hissedeceğimi sanarak Cenevre'-ye taşıdım. Halbuki şimdi İsviçre yönetimi her namuslu vatandaşa tanıdığı bu haklardan yararlanamayacağımı bana bildirmektedir.

Page 133: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

118 BELGELER - AÇIKLAMALAR

Edindiğim bilgilere göre Sultan'm Bakanı [Elçisi! İsviçre yönetimi-ne dört sene evvelki sefaret doktorluğu ünvanımı delil olarak gös-tererek beni prensipsiz bir kişi olarak tanıtmak istemiştir. Tabiî ki beni tanımayan ve Berlin, Paris ve Brüksel Sefaretlerinde nasıl ha-karetlere marûz kaldığımı bilmeyen kişiler nazarında beni suçlu ola-rak tanıtabilir.

Sözü çok uzatmaktan korkarak şunu size söyleyebilirim ki bu görevi yılda 15.000 Frank olan parasından dolayı değil Trablusgarp kalesine hapsolunmuş bulunan yetmiş sekiz siyasal mahkûmun ser-best bırakılması şartıyla kabul ettim.

Sözlerimin doğruluğunu ispatlayacak belgelere sahibim ve bu 78 mahkûmun adları 13 numaralı 'Osmanlı Supplement Français'de bulunmaktadır. Sayın Başkan, sizden bana federal anayasanın sağ-ladığı haklar ışığında emniyetli olarak izleyebileceğim doğru bir yol seçme konusunda yardım etmenizi rica ediyorum.

Abd-i Memlûkleri Dr. Djevdet

Bkz. «Geht als Beilage 3 zum dossier Djevdet Abdullah-6 Aug. 1904/ 343. P.P.» Archives de Justice et Police-Geneve.

B. XXXVI. Abdullah Cevdet, bir ölçüde daha rahat yazmasını sağladığı için Edhem Ruhi'nin imzasını kullanarak 'Osmanlı'daki makaleleri yayınlıyor ya da yazılarında imza kullanmıyordu. Ancak durum yönetim temsilcilerinin şikâyetleri üzerine kısa sürede. orta-ya çıktı. Abdullah Cevdet'in, Polis'deki dosyasında yazdığı bu yazı-lar belirtilmektedir.

«... 191, 192, 193, 194 numrolu maruzatımın cevabı olan 24 Ağus-tos 904 tarihli tahrirat-ı samîlerini bugün aldım zaten evvelsi gün Monsieur Lachenal'a g.idib, Abdullah Cevdet'in polis tarafından çağı-rılıb teııbih olundukdan sonra bu def'a yeni neşrolun an 'Osmanlı'da yine eski neşriyat-ı malûmânesine dev^m ile hükümet-i mahallîyeyi, aldatmak üzre güya kendi yazmıyormuş gibi görünmek istediğini ve kabahat Edhemin gibi görünerek' devam etmekde olduğunu sev-yarım...» Bkz. Cenevre Başşehbenderi Haydar Bey'den - Paris Sefiri Salih Mü-nir Paşa'ya - 198/26 Ağustos 904. Paris Büyükelçiliği Arşivi, D. 287.

B. XXXVII. Abdullah Cevdet'in sınırdışı edilmesi hakkındaki karar aşağıdaki gibidir: Bâb-ı Âli Nezaret-i Umur-u Hariciye

Page 134: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 119

Tercüme Odası Aded.

Hariciye Nezaretine 5 Teşrin-isânî 904 tarihiyle Bern Sefaret-i Şeniyesinden Varid Olan 9 Numrolu tahriratın tercümesidir,

Neşriyat-ı bîedebâne ve husumetkârânede bulunan Doktor Ab-dullah Cevdet'in tard-ü-teb'idi içün İsviçre hükümeti nezdinde icra-sını vazifeden addeylediğim teşebbüsat-ı ekîde ve müessire-i acizâ-nem üzerine İsviçre Meclis-i Umumisi geçen Teşrin-ievvelin yirmi altıncı günkü içtimamda merkumun İsviçre'den tard-ü-teb'idine ka-rar verilmişdir. Kararnâme-i mezkûrun metni malûmat olmak üze-re bervechi zîr derc-ü-tezbîd kılındı.

«18 Mayıs 1900- tarihinde Meclis tarafından Çenevre'de müte-mekkin tab'a-i Osmaniye'den bazılarına İsviçre'de zât-i şevketmeab hazret-i padişahı ile devlet-i aliyyeleri aleyhinde neşriyat-ı husu-metkârânede bulunduklarından dolayı bir ihtarnâme tebliğine karar verilmişdi. Ve Doktor Abdullah Cevdet nâm kimse de bunlar meya-nmdaydı. Merkum, Sefaret-i Seniyeden birinin tababetine tayin olu-nunca Meclis'in ihtarnâmesi kendisine tebliğ olunmazdan evvel neş-riyatına nihayet vererek Cenevre'den azimet eylemiş ve 1903 senesi Eylülünde âmiri bulunan Viyana'daki Devlet-i Aliyye Sefiri hakkın-daki muamelesi üzerine Avusturya'dan tard edülüb bir vakt Pa-ris'de ikamet eyledikden sonra Cenevre'ye avdetle kemafissabık Hü-kümet-i Seniyye aleyhinde neşriyata başlamış ve olvakt kendisine icra kılınan Meclis'in ihtarâtına rağmen zât-ı ş evketmeâb hazret-i pâdişâhı ile vükelâ-yı saltanat-r seniye aleyhinde bîedebâne ve mu-hakkarâne bir hicivnâme neşreylemişdir. Bunun üzerine Meclis-i Umumî, İsviçre Kanunname-i Esasisinin yetmişinci maddesine tev-fikan hususat-ı âtiyeye karar vermişdir. Şöyle ki,

Evvelâ - Hacı Ömer ve Lâmia. bin Mustafa'dan 17 Kânûn-isânî 1869 tarihinde Memalik~i şâhâne dahilinde vaki' Arapgir'de tevellüd eden Doktor Cevdet Abdullah, İsviçre toprağından matruddur.

Saniyen - İşbu kararname Cenevre nâ.hiyesine tebliğ edilerek nâhiye tarafından karar-ı mezkûr ile beraber 1 Kânûn-isânî 1853 tarihli, İsviçre Ceza Kanunnâmesinin altmış üçüncü maddesinin -A-fıkrasmda münderic mevad merkum Cevdet'e bi]dirilecektir.

Salisen - İsviçre Adliye ve Zaptiye Nezareti işbu kararnâmenin icrasına memurdur».

Meclis-i Umuminin işbu kararı mucibince, şehr-i halin ikisi ge-çen Çarşanba günü msf'ül-leyl doktor Abdullah Cevdet İsviçre Jan-

Page 135: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

120 BELGELER - AÇIKLAMALAR

darması marifetiyle hududa sevkedilmişdir. Emr-ü ferman hazret-i men-leh-ül-emründür.

Haşiye: Fırka-i muhalifeye mensub bazı eşhas ile müteııeffiz ga-zeteciler işbu karan ref etdirmek üzere Meclis-i Umumî nezdinde icra-yı teşebbüsât etmişlerse de taraf-ı acizânemden yeniden icra olunan teşebbüsât üzerine bu tedbir ika edilmiş ve teb'id kararı ta-mamıyla icra olunmuşdur. Bkz. BBA-Yıldız Hususî Marûzat, 6 R 1332/no. 2159 - 2, Dışişleri Ba-kanlığı Hazine-i Evrak Arşivi - Tercüme Mütenevvia - 29/T.O. no. 30. «Auszug aus dem Protokoll der Sizung des Sch, Bund-20 Ekim 1904-Geht als Beilage 12 zum Dossier,» Archives de Justice et Poli-ce-Geneve. Bu konuda gene bkz. «Dernieres Nouvelles: Confedera-tion-Arrete d'expulsion», Journal de Geııeve, 2 Kasım 1S04, «Le Cas du Djevdet», La Suisse, 2 Kasım 1904, «Les Expulsions, «Gazette de Laussanne et Journal Suisse, 2 Kasım 1904, «L'expulsion du Dr. Djev-det,» Journal de Geneve, 2 Kasım 1904, «Confederation: L'expulsion du Dr. Djevdet», Journal de Nyon, 2 Kasım 1904, «Expulsion», Tribune de Geneve, 2 Kasım 1904, Neue Zürcher Zeitung, 3 Kasım 1904, «Bun-desrat», Taglicher Auzerger, 5 Kasım 1904, BBA-BEO/Hariciye Ge-len, 187-5/43, 5. Zilkade 1322/no. 2754.

B. XXXVIII. Abdullah Cevdet daha önce yaptığı bir müracaatla bu kararın durdurulmasını istemişti (bkz. Abdullah Cevdet'in Kon-federasyon Başsavcısı'na 27 Ekim 1904 tarihli mektubu, «Sch. -Bund-29 Ekim 1904-343/166 P.P. - Geht als 13 zum dossier,» Archives de Justice et Police - Geneve,) Annemasse'dan yaptığı başvuruda da Abdullah Cevdet bu karann kaldırılmasını istedi:

B. XXXIX. Annemasse, 15 Aralık 1904

Sayın Başkan ve Federal Konseyin Sayın Üyeleri, Baylar, Federal Konsey'den Cenevre'de bir hafta süreyle ikamet etmek

ve ondan sonra da haftada birkaç gün kalmak iznini talep ediyorum. Bu şehirde elimde bulunan herşeyi sarfetmiş olduğumdan İsviçre topraklamıdaıı smırdışı edilmem sonucu olarak çok kritik bir du-rumda bulunuyorum. Belirli aralarla kendi işimle kendim uğraşa-mazsam 'iflâs ederim. Bütün atölyelerimi kurduğum evin sahibi ile üç yıllık bir kira sözleşmem var. Ve ev sahibi sözleşme boyunca öde-yeceğim parayı emniyete alabilmek için araç ve gereçlerimi yed-i emine verdi.

Page 136: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 121

Öte yandan, apartmanımın sahibesi de kira sözleşmemi feshet-meyi reddediyor. Sonuç olarak yaymevim benim yokluğumdan do-layı tam bir karışıklık içindedir. Baylar mevcudiyetim büyük ölçü-de gerekli olduğu için talebimi yerine getirmenizi rica ediyorum.

Sizin de bildiğiniz durumlardan dolayı sınırdışı edilmiş oldu-ğumdan İsviçre'den ayrılmam için verilen çok kısa sürede ciddi hiç-bir şey organize edemedim. Benden sonra işimi devam ettirecek gü-venebilir ve yetenekli bir memur seçme imkânını da bulamadım. Bu benim en büyük meselemdir zira günlük ekmeğim ve geleceğim bu-na bağlıdır. Cenevre'ye gelerek işimle uğraşırken hiç kimse ile ilgili mesele çıkartmayacağım. Federal konseyin başka matrudlara özel izin verdiğini biliyorum ve inanıyorum ki ticarî açıdan durumumun vehametini anlayarak çok ihtiyacım olan bu imkânı bana bahşetmeyi reddetmeyeceğinizi biliyorum.

Sayın Başkan ve Federal Konseyin Sayın üyeleri, en derin say-gılarımın kabulünü rica ederim.

Dr. Djevdet . (İmza)

Bkz. «Sch. -Buııd.-19 Aralık 1904 - 343/166 - P.P. - Geht als Beilage 14 zum dossier,» Archives de Justice et Police - Geneve. Kararın reddi için ise bkz. «Auszug aus dem Protokoll der Sch. - Buııd. - Prâsidial -Verfügung vom 26 Ocak 1905», Archives' de Justice et Police ~ Geneve.

B. XXXX. Abdullah Cevdet, bu gelişmeler üzerine İçtihad'm yö-netimini Hüseyin Tosun Bey'e bıraktı ve 'Osmanlı'ya bir mektup göndererek mevcut gelişmeleri ve bu durumu açıkladı:

Osmanlı İdaresine 4 Teşrin-ievvel 1904 - Annemasse,

Yıldız hükümeti para ve memuriyet mukabilinde hidmet-i ha-miyyetden çekilmeyeceğimi ve bu babda vaki' olan müteaddid mü-racaatlarımın müsmir olmadığını görünce bin dürlü entrikalar ima-liyle ve olmayan âb-rûlarmı İsviçre zimamdarân-ı umuru önünde dökerek bu abd-i âcizi İsviçre'den çıkartdı. Bundan dört sene evvel arkadaşım Sükûti merhum ile sefaret tababetini kabul ederek su-re t-i zahirede işden çekilmemiz Sultan Hamid'in bedbaht millet hak-kında icrasını ahdetmiş olduğu mevaid-i hayırhâhâne ve ale-1-husus beraber (Setan) kalesinde mahbus 78 ihvan-ı hamiyyetin tahliye-i sebili mukabilinde ihtiyar edilmiş bir hal-i zarurî (!) idi. Sükûti öl-dü. Onun ruh-u muazzezi şahid olsun, zemin ve sema, nücûm ve buhar hasılı bütün kâinat şahid olsun her nâm ve vesile ile olur ise

Page 137: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

122 BELGELER - AÇIKLAMALAR

olsun urukunda bir daha padişâK, Türk, Müslüman kanı olmayan bu imansızın devrinde beni memuriyet-i devletde görecek her va-tandaşa kanımı helâl ederim. Allahm, ervah-ı mukaddesenin önün-de verilen bu karar-ı bîamanı bozacak bir dimağın müstahak oldu-ğu şey altı revolver darbesidir. Bunu söylemekdeki maksadım içti-hadımdaki hulûs-u isabetdir.

Şimdiye kadar baııa menfaat-ı zâtiyeyi, menfaat-ı umumiyeden tefrik etdirme.yen içtihad bu içtihaddır.

Bir çok İsviçre gazeteleriyle münazârata ve mühaverata giriş-mek, bir menfa-i ihtiyarî tayin etmek gailesi «Mecmua-i İçtihad» ımııı tehir-i neşriyatına sebeb oldu. Bundan dolayı kâriTerimin ma'zür görmelerini temenni ederim. Binaenaleyh mâtbaa-i içtihad'm asla kapanmayıb neşriyatına devam edeceği arz olunur.

içtihad Matbaa ve Mecmuası Sahibi

Doktor Abdullah Cevdet Bkz. Abdullah Cevdet, «Mekâtîb: Osmanlı idaresine», Osmanlı, No. 141, 15 Teşrin-isânî 1904, s. 3.

B. XXXXI. Bu konuda Bern ve Brüksel ve Paris Büyükelçisi Sa-lih Münir Paşa'nm başvuruları üzerine Abdullah Cevdet hakkında uygulamaya gidilmesi kararı alindi:

Sadaret Mektubî Kalemi - 5 Muharrem 323 - 27 Şubat 320/no. 768. Hariciye Nezaret-i Celilesine, 25 Şevval 322 tarihli ve 2941 numrolu tezkere-i hususiyelerine

cevabdır. Cenevre'de neşriyat-ı mel'anetkârâneye cür'et eden Ab-dullah Cevdet komisyon-u mahsusun tanzim edilen mazbata muci-bince merkumun hakkında ta'kibat ve muamele-i kanuniye ifa ve mahkeme-i cinayetce muhakeme-i gıyabiyesi icra olunarak kanun-u cezanın elli sekizinci maddesinin fıkra-i evlâsına tefvikan müebbe-den kalebend edilmesine dair hükm-ü gıyabiye mutazammm i'lâm i'ta ve ilâm-ı mezkûrun sureti lacil-ül-tebliğ nezaret-i celilerine ısra olunduğuna dair Adliye Nezaret-i Celilesinm 4 Muharrem 323 tarihli ve 768 numrolu tezkeresi leffen savb-ı devletlilerine tesyâr olun-mağı a if a-yı muktezasma himmet. Bkz. BBA-BEO/Hariciye Giden, 187-5/43-6/189421. Başvuru için bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen, 162-5/18, 2941 (Bern: 11).

Şifre Telgrafnâme Suret-f Halliyesi Mevrudu: Başkitabet \

Page 138: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 123

Tarihi: 2 Ağustos 1904. 14 Temmuz 320 tarihli tahrirat cevabıdır:

_ Merkum Abdullah Cevdet'in tarik-i ihanetine devamı halinde muhakemece hakkında tertib-i mücazat ve rütbesinin ref'iyle maa-şının dahi kat' edilebileceği mukarrer olduğundan şu hale nazaran iktiza-yı halin serian ifa ve arz-ı atabe-i ûlya kılınması bairade-i seniye hazret-i padiş ahiden tebliğ olunur. Bkz. Salih Münih Paşa Evrakı/Özel Arşiv.

Sadaret Mektubî Kalemi - 28 Şa'ban 322-24 Teşrin-ievvel 320/no.? Adliye ve Hariciye Nezaret-i Celilerine, Abdullah Cevdet'in bu kerre de Cenevre'de neşriyat-ı mel'anet-

kârâneye cür'et eylediği Paris Sefaret-i Seniyesinden arz ve iş'ar kı-lınmış olub merkumun bu yoldaki hareket-i hainânesi ikinci def'a vuku'bulmakda olmasına ve Viyana Sefaret-i Seniyesi tababetinde bulunduğu sırada sefarethane derununda sefir Mahmud Nedim Pa-şa aleyhindeki taarruzu da malûm bulunmasına nazaran hakkın-da mücazât-ı şedide tertibi lâzım geldiğinden işin cihet-i adliyeye tevdi' olunarak merkum hakkında muamele-i mukteziye-i kanuni-yenin ifası ve birgûna muhassesatı olduğu halde şimdiden kat' edi-lerek arz-ı atabe-i ûlya kılınması şerefsûdur buyurulan irade-i se-niye-i cenab-ı hilâfetpenâhî icab-ı hâlinden bulunduğu mabeyn-i hümâyûn mülükâne başkitabet-i celilesinden batezkere-i hususiye inba ve merkumun mahsusatı hakkında Hariciye Nezaret-i Celile-i asâfânelerince de iktizasının ifası bâbmda. Derkanâr: Hariciye Ne-zaret-i Celilesine: Adliye Nezaret-i Celilesine tebligat-ı lâzıma icra kılınmış olmağla nezaret-i celilerince dahi bermentuk-u emr-ü fer-man-ı hüma3mn-u şâhâne iktizasının ifa ve neticesinin lacil-ül-arz inhasına himmet. Bkz. BBA-BEO/Hariciye Giden, 187-5/43 - 1318/183220.

Bu konudaki başvurular Abdullah Cevdet'in sınırdışı edilmesin-den sonra da tekrarlandı: Bâb-ı Âli Nezaret-i Umur-u Hariciye Tercüme Odası -Aded.

Hariciye Nezaretine 29 Teşrin-isânî 904 tarihiyle Bern Sefaret-i Seniyesinden Varid Olan 11 Numrolu Tahriratın Tercümesidir,

Abdullah Cevdet'e dair şehr-i hâlin yirmi biri tarihli tahrirat-ı

Page 139: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

124 BELGELER - AÇIKLAMALAR

âliye-i nazaretpenâhîleri melfuflarıyla beraber reside-i dest-i ta'zim oldu. Merkumun tahrikatını İsviçre nevâhî-i müttehidesi meclisi ııezdinde icra eylediğim teşebbüsatm neticesi olarak merkumun teb'id edildiğine dair şehr-i halin beşi tarihli ve dokuz numrolu tah-rirat-ı âcizânemle arz ve iş'ar eylemişdim.. Merkum Teşrin-isânînin ikinci günü İsviçre'den çıkdığı cihetle neşriyat-ı müfsidetkârânesine nihayet vermişdir. Ma'mafih tahrirat-ı âliye-i asâfânelerinde beyan buyurulduğu üzere tahrikâtmdan dolayı Avusturya ve isviçre hükü-metleri tarafından düçâr-ı takbih ve mücazât olmuş bulunan mer-kumun kavanin-i mevzua-ı saltanat-ı seniye ahkâmına tevfikan teb'idi zımnında muhakeme-i Osmaniyeye havale-i keyfiyet edilmesi muktezidir. Emr-ü ferman hazret-i menleh-ül-emrüııdür.

Bkz. Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi-Tercüme Mütenevvîa -29/T.O. no. 31. Bu konuda ayrıca bkz. BBA-Yıldız Hususî Marûzat, 8 N 1322/no. 1944 -2.

B. XXXXII. Bu gelişmeler üzerinde Abdullah Cevdet hakkında dâva açılmasına karar verildi:

Neşriyat-ı hainâneye mücaseret etdiği ve arbab-ı fesaddan bu-lunduğu iddiasıyla maznun-u aleyh olan Abdullah Cevdet'in usûl-ü muhakemât-ı cezaiye kanununun mevad-ı mahsusası ahkâmına tev-fikan Dersaadet Cinayet Mahkemesinde muhakemesi icra kılınmak ve tekerrür-ü fi'ili ve taarruzât vakıası hakkında sebeb-i şiddet ad-dolunmak üzere kanun-u cezanın elli sekizinci maddesi mucibince cinayetle ittihamma karar verildiğinden müttehim-i merkumun her nerede görülürse tutulub mahkeme-i mezkûre tevkifhânesine teslimi lâzım geleceği bilcümle zabıta-i adliye memurlarının malûmu olmak üzere işbu ahz-ü-girift müzekkeresi Dersaadet heyet-i ittihamiyesin-den bil tanzim ita kılındı. Bkz. «Dersaadet İstinaf Müdde-i Umumiliğinden: Muhakemat ve Mukarrerat», Ceride-i Muhakeme-i Adliye, No. 338, 21 Kânûn-isânî 1905- 15. Zilkade 1322, s. 1-2.

Erbab-ı. fesaddan olduğu ve neşriyat-ı hainaneye mücaseret et-diği iddiasıyla müttehim olan Abdullah Cevdet elde edilememiş ol-duğundan fbu) tarihden itibaren canib-i riyasetden kendisine mü-ceddeden on gün mehil ita' kılmmışdır. Mehil-i muayyen zarfında merkum mahkemeye gelmediği halde kanuna itaat etmemiş nazarıy-la bakılarak hukuk-u medeniyeden ıskat olunacağı ve aleyhinde da'vaya kıyam olunacağı ve muhakeme-i gıyabisi esnada emvalinin hacz altına alınacağı ve bu sırada birgûna iddiaya hakkı olamaya-cağı gibi muamelât-ı hacziye hakkında dahi müdde-i umumiliğe teb-iigât-ı mukteziye icra jedildiği cihetle usûl-ü muhakemat-ı cezaiye

Page 140: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 125

kanununun üç yüz yetmiş birinci ve üç yüz yetmiş ikinci maddele-rinden istinbât olunan ahkâma tevfikan işbu kararnâme bilintizam ilân kılınır. Bkz-. «Muhakemât ve Mukarrerat: Dersaadet Cinayet Mahkemesin-den», Ceride-i Muhakeme-i Adliye, No. 339, 28 Kânûn-isânî 1905 22 Zilkade 1322, s. 1-2.

B. XXXXIII. Abdullah Cevdet'in mahkûmiyet kararı aşağıdaki gibidir:

201/suretdir:

Erbab-ı fesaddan olduğu ve neşriyat-ı hainâneye mücaseret et-diği iddiasıyla maznun-u aleyh olan Doktor Abdullah Cevdet'in ci-nayetle ittiham edildiğine dair heyet-i ittihamiye 'mazbatası istinaf müdde-i umumiliğinin 5 Kânûn-isânî 320 tarihli ittihamııâmesi ev-rakıyla meâlen mahkeme-i cinayete tevdi' kılınmağla bilmütalâa merkumun mahkemeye gelmesi içün 15 Kânûn-isânî 320 tarihinden itibaren cânib-i riyasetden kendisine müceddeden on gün mehil ita kılmıb mehü-i muayyen zarfında mahkemeye gelmediği halde ka-nuna itaat etmemiş nazarıyla bakılarak hukuk-u medeniyeden sakıt olacağı ve aleyhinde da,'vaya kıyam olunacağı ve mahkeme-i gıya-biyesi esnasında emvalinin taht-ı hacze alınacağı ve bu sırada bir-gûna iddiaya hakkı olmayacağı gibi muamele-i hacziye hakkında dahi müdde-i umumiliğe tebligât-ı mukteziye icra edildiği cihetle usûl-ü muhakemât-ı cezaiye kanununun üç yüz yetmiş birinci ve üç yüz yetmiş ikinci maddelerinden istinbât olunan ahkâma tevfikan tanzim kılman kararnamenin bir nüshası mahkeme divanhânesine talik ve nüsh-u müteakkidesi dahi usul-u dairesinde neşr-ü-ilân et-dirildi.

Müttehim-i merkuma verilen mehil münkazî olmağla icra-yi mahkemesi içün üç yüz yirmi senesi Kânûn-isânîsinin yirmi altıncı günü tayin kılındı. Yevm-i mezkûrda müdde-i umumî muavinlerin-den izzetlû Sadık Bey hazır olduğu halde mahkeme salonuna çıküıb davanın alenen rüy'eti, asayiş-i umumiyeye ika'-i tesirât edeceği ci-hetle muavin-i mümaileyhin mütalâası veçhile muhakemenin hafiy-yen icrasına karar verüerek ba'd-el-nizam mahkeme-i gayr-i aleni-yeye bilibtidar bâlâda muharrer karanâme okutduruldukdan sonra, merkumun gıyabında rüy'et-i da-vay a dair verilen ve if ham kılman karar-ı müteakkib,usûl-ıı muhakemât-ı cezaiye kanununun üç yüz yetmiş altıncı maddesi mucibince müttehim-i merkum hakkındaki evrak-ı lâzıma da'va zabıt kâtibi Sıdkı Efendi'ye okutduruldu. İtti-ham mazbatasında maznuıı-u aleyh Abdullah Cevdet'in neşriyat-ı

Page 141: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

126 BELGELER - AÇIKLAMALAR

hainâneye mücaseret etdiği ve erbab-ı fesaddan bulunduğu komis-yoîı-u mahsusun mazbatası münderecatmdan anlaşılmış olmağla te-kerrür-ü ffile ve taarruzât-ı vakıası hakkında sebeb-i şiddet addo-lunmak üzere hareketi kanun-u cezanın elli sekizinci maddesi hük-münü müstelzim ef'al-i cinaiyeden bulunmuş olduğundan cinayetle ittihamma karar verildiği muharrer komisyon-u mahsusunun maz-batasında dahi merkum Abdullah Cevdet'in, Cenevre'de neşriyat-ı mel'uııkârâneye cür'et eylediği Paris Sefaret-i Seniyesi'nden iş'ar kı-lınmış ve bu yolda merkumun hareket-i hainânesi ikinci defa ola-rak vuku'bulmakda olmasına, Viyana Sefaret-i Seniyesi tababetin-de bulunduğu sırada sefarethane derununda Sefir Mahmud Nedim Paşa Hazretleri aleyhindeki taarruzu da malûm bulunmasına naza-ran hakkında mücazât-ı lâzımanm tertibi lâzım geldiği musattardır.

Tevsi'-i tahkikata müteallik bir talebi olmadığı ve bermucib-i ittihamnâme merkumun mücrimiyetini taleb eder idüğü muavin-i mümaileyh tarafından beyan edilmekle mahkemenin hitamı bilif-ham müzâkere odasına gelindi.

Berminval muharrer, muavin-i mümaileyhin iddiası istima' kı-lmdıkdan ve evra.k-ı lâzıma mütalâa ve tedkik edildikden sonra ica-bı led-il-müzâkere, müttehim Abdullah Cevdet'in Viyana Sefaret-i Seniyesi tababetinde bulunduğu sırada sefaret derununda Sefir Mahmud Nedim Paşa Hazretleri aleyhinde taarruzatda bulunduğu komisyon-u mahsusanm mazbatası münderecatıyla ve elyevm vadi-i firarda bulunması delaletiyle sabit olduğundan merkumun, fesadın esbab-ı icraiyesini tehiyye zımnında bazı ef al ve tedabire dahi te-şebbüs edenlerden olmak üzere mücrimiyetine gıyaben ve müttefi-kaıı karar verilerek muhakeme odasına avdetle karar-ı mezkûr ale-nen kıraat ve beyan olundukda muavin-i mümaileyh mücrim Ab-dullah Cevdet'in kanun-u hümayûn-i cezanın elli sekizinci madde-sinin fıkra-i evlâsına tevfikan tahdid-i cezasını taleb ve iddia eyle-mekle bu cihet hakkındaki muhakemenin dahi gıyaben hitanı bul-duğu bilifham tekrar müzâkere odasına gelindi. Cihet-i cezaiyesi hakkında dahi müzâkere-i keyfiyet olundukda mücrim Doktor Abdullah Cevdet'in hareketi kanun-u cezanın elli sekizinci mad-desinin fıkra-i evlâsına muvafık olduğundan ve fıkra-i mezkûrede bâlâda mezkûr olan cinayetlerden elli beşinci ve elli altıncı madde-lerde beyan olunan fesadlardan birini icra maksadıyla iki veyahud daha ziyade eşhas beyninde bir ittifak-ı hafi teşkil olunub da ol itti-fakda tesmim olunan fesadın icrası söyleşilüb karargir oldukdan başka esbab-ı icraiyesini tehiyye zımnında bazı ef al ve tedabire da-hi teşebbüs olunmuş ise ol ittifakda bulunan kimseler müebbeden kalebend olunur deyu muharrer bulunduğundan, bu madde ve fıkra

Page 142: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 141 127

hükmüne tevfikan merkumun müebbeden kalebend edilmesine ve otuz birinci madde mentukunca hukuk-u medeniden ıskat edilmesi-ne ve emvalinin haczine dair müdde-iumumiliğe tebligattı mukteziye icra edilmiş olmağla emvalinin usûl-ü dairesinde idare etdirilmesi-ne ve mesarif-i mahkeme olan cem'an yüz kırk guruşun dahi tahsi-liyle teslim-i vezne olmasına üç yüz yirmi senesi Kânûn-isânîsinin yirmi altıncı günü gıyaben ve müttefikan karar verilüb usulen te-fehhümü icra kılındı.

İşbu ilâm-ı gıyabi sureti usûlüne muvafık olmağla isti-naf müdde-iumumiliği memuriyet-i behiyesine tevdi' olu-nur. 8 Zilhicce 322/31 Kânûn-isânî 320.

\ Gül Kariıdağ'dan sağlanmıştır. Kararın özeti için ise bkz. «Mu-

hakemat ve Muharerat: İstinaf Müdde-i Umumiliğinden», Ceride-i Muhakeme-i Adliye, 4 Mart 1905-27 Zilhicce 1322, s. 2. Bu Osmanlı yönetiminin siyasî suçluların adî suçlu olarak nitelendirilmelerini sağlayabilmek için kullandığı bir yöntemdi. Böylece bu kimselerin kaçak olarak bulundukları ülkelerden çıkartılmalarının sağlanması amaçlanıyordu. Bkz. Hukuk Müşaviri Hakkı Bey'in arizası. BBA-Yıl-dız Esas Evrakı, 14/1291/126/10. Bu nedenle Ahmed Rıza (bkz. BBA-Yıldız Esas Evrakı, 15/1377/74/14 ve Paris Büyükelçiliği Arşivi, D. 237) ve İbrahim Temo gibi (bkz. İbrahim Temo, «İstanbul Matbuat ve Muhakimine Cevab», Balkan, No. 342, 6 Kânûn-isânî 1323, s. 1.) hareketin ileri gelenlerinin gıyaben cezalandırıldıkları görülmekte-dir. Bu konuda ayrıca bkz. Alhmedî Rtefikî, Afodülhaınid-i Sânı ve Devr-i Saltanatı, Cild-i Sâlis, s. 1064.

Page 143: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 144: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

BİR TOPLUMSAL İLERLEME VE SİYASAL MUHALEFET ARACI OLARAK «İSLÂM DİNİ»

l — DÎN VE TOPLUMSAL İLERLEME

Mekteb-i Tıbbiye'deki- eğitimi sırasında Abdullah Cevdet'in, din-sel düşünce yapışım nasıl değiştirdiğini gördük. Bu değişimin Ab-dullah Cevdet üzerinde doğurduğu önemli bir etki de dinin yerini — biyolojik anlamda - materyalizmin almasının, toplumsal ilerleme-yi sağlayacağı düşüncesiyle birlikte bu ilerlemeyi sağlamak ve hat-tâ biyolojik materyalizmin dinin yerini alması konusunda dahi İs-lâm dininden ve özellikle onun toplumsal içeriğinden yararlanılması gerektiği, bu destek olmaksızın böylesine dönüşümlerin sağlanama-yacağı düşüncesini de oluşturması olmuştur. Abdullah Cevdet, di-nin halk indindeki—özellikle Osmanlı toplumu açısından— önemi-ni belirtiyor ve «...ilim havasın dinidir, din avamın ilmidir. Din ile ilmin seyyanen terakki ve tekâmül etmesi lüzüm-u içtimaisi bun-dandır...» şeklinde Jön Türk çevrelerinde revaçta olan sözleriyle bu desteği sağlamanın gerekliliğini belirtiyordu (1). Kuşkusuz, Gustave Le Bon'un cumhur ruhu kuramı, Osmanlı İmparatorluğuna uygu-landığında, bu ruhun oluşumunda en temel etki, İslâm tarafından gerçekleştirilecekti ki, bu da Abdullah Cevdet'in tahlillerinde ko-nunun ağırlık kazanması sonucunu doğuruyordu.

Daha ilerdeki bölümlerde ayrıntılı bir biçimde inceleyeceğimiz gibi «İçtihad» dergisi, II. Meşrutiyet sonrasında İslâm dininin eleş-tiriye uğratıldığı ilk Osmanlı dergisi olacaktır (2). Ama, «İçtihad» m belirttiğimiz amaç için «... Cihân-ı İslâm'ın Avrupa'da ilk müesses matbaası...» nın ürünü olarak yayınlandığını gözönüne almak ge-rekmektedir (3). Nitekim, Abdullah Cevdet, matbaasını kurmak için yardım toplarken, amacının cihan-ı İslâmm sesini Avrupa'da duyur-

(1) Abdullah Cevdet, Hadd-ı Te'dibs. 65-6, n / l v.d. Aynı ifade için bkz. «Pa~ ris'de Milâd-ı îsa Gecesi Nısf-ül-leylde Kiliseden Çıkdıkdan Sonra Sokak-da Bir Müslim ile Darülfünûn Talebesinden bir Fransız Arasında Vuku'-

bulan Bir Mükâleme», Şark ve Garb, no. 1, Mart 1321, s. 24. (2) Hilmi Adnan Malik, «Survey of Intellectual Renaissance in Turkey», The

HartfordCourant Magazine, 17 Haziran 1923, s. 20. (3) Abdullah Cevdet, «İçtihad», İçtihad, no. 1, 1 Eylül 1904, s. 1.

Page 145: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

130 144 İLERLEME VE MUHALEFET OLARAK İSLÂM DİNİ

mak olduğunu belirtiyor (4) ve bu nedenle Fas kralı Mevlâ-i Abdül-âziz'e dahi sonuçsuz kalan başvurular yapıyordu (5).

Biyolojik materyalizmin, İslâmm toplumda oynadığı rolü alabil-mesi ve bu düşüncelerin Osmanlı aydm ve vatandaşlarına ulaştırıl-ması için Abdullah Cevdet, eski İslâm düşünürlerinin de yararlan-dığı biyolojik materyalist düşünürlerle aynı görüşleri savundukları-nı ileri sürüyor, örneğin, Seyyid Şerif Ali bin Muhammed el-Curca-ni'nin yaptığı felsefe'tanımı için «...bu ta'rif-i felsefe, hikmet tarif -] erinin ekmel ve asdakıdır ve mutasavvıfinin bâlâda mezkûr tarz-ı nazarlarını daha ziyade izah ve tenvir eder, bu ta'rifde L. Jacoby'-nin «Les hommes descendent des animaux et son destines â devenir des Dieux» sözündeki hakikat-ı beliğe mündericidir...» açıklaması-nı yapıyordu (6). Ebu'l Ula el Maarri'nin eserlerini de «Darwinism denilen ahkâm-ı tekâmülün esasını...» ortaya koyan kitaplar olarak görmesi (7) ve Maari'yi, Schopenhauer'in görüşlerini evvelce ileri süren bir düşünür olarak takdimi (8) Abdullah Cevdet'in, bu çaba-sını açıkça göstermektedir.

Osmanlı toplumunun geriliği konusunda, İslâm dininin oynadı-ğı olumsuz rol üzerinde duran ve tedricî bir şekilde bu etkinin kırıl-, ması gerektiğini düşünen Abdullah Cevdet, bunun için neden biz-zat İslâmm olumlu toplumsal içeriğinden yararlanılması gerektiğini ise şöyle açıklıyordu :

«... Uzun tecrübelerimizle biz Müslüman kafasının doğru-dan doğruya Hristiyan âleminden geldiği taktirde aydın-lığa bütün girişleri kapayacağım müşahade etmiş bulunu-yoruz. Binaenaleyh bizler, Müslüman damarlarına yeni bir kan nakletme görevini üzerlerine alan bizler, îslâmi-

(4) Haydar Bey'den - Salih Münir Paşa'ya, 191/21 Ağustos 1904, Paris Bü-yükelçiliği Arşivi, D. 287.

(5) Abdullah Cevdet bu konuya üstü kapalı olarak değinmektedir. Bkz. ALbdullahl CLevdet], «Fas Hükümet-i İslâmiyesinin Inkirazı», İçtihad, no. 5, Nisan 1905, s. 70. Abdullah Cevdet, «Şime-i Muhabbet», İçtihad, no. 89, 16 Kânûn-isânî 1329, s. 1980. Mevlâ-i Abdülâziz'in, Batılılaşma hakkın-daki görüşleri için bu yazılarla karşılaştırmalı olarak bkz. «Reaction in Morocco», The Times, 20 Aralık 1904.

(6) Abdullah Cevdet, Fünûn ve Felsefe, Taba-i Saniye, Mısır, 1906, s. 22-3. (7) a.g.e., s. 23, Muhiddin Arabî ile Bacon'm düşünceleri arasındaki benzer-

liğin ileri sürülüşü için bkz. a.g.e., s. 30-31. (8) Abdullah Djevdet, «Un Precurseur Anarchiste: Ebou-Ala-el-Muarri», Les

Temps Nouveaux, Supplement Literaire, t. 2, no. 5-1898, s. 557.

Page 146: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 145 131

yette çok miktarda bulunan terakkiperver prensipleri ara-yıp bulmalıyız...» (9).

Gözden kaçmayan diğer bir nokta Abdullah Cevdet'in bu olum-lu toplumsal içerikten yararlanma görevini kendisinin «...bir züm-re-i münevvere-i İslâmiye...» şeklinde vasıflandırdığı (10) bir Müs-lüman elitine bırakmasıdır. Bu endişeyi, belirtirken Abdullah Cev-det herhalde on sekizinci yüzyıl başlarından itibaren Avrupa kay-naklı teknik gelişme ürünlerinin İmparatorlukta kullanımı konusun-da doğan tepkileri düşünüyordu:

«... Müslümanlar terakkiyât-ı medenîyeyi ancak Müslüman bir menba'dan istinbad ve kabul ederler. Bu dedikayı an-lamayan bizim mülâhazamızı abes görür. Fakat âlem-i İs-lâmın itilâ ve inkiraz-ı hikmetine muttali olan vakıfin-i kiram isabet-i fikrimizi tasdikde tereddüd etmezler ve biz-den razı olurlar...» (11).

İslâmm toplumsal içeriğinden yararlanma konusunda Abdullah Cevdet'in yapmak istediği ise İslâmm salt dinsel kısmıyla toplumsal kısmını ayırmak ve Müslümanların dikkatini bu ikinci yöne çek-mektir:

(9) Abdullah Djevdet, «Une Proffession de Foi», îçtihad, no. 6, Mayıs 1905, s. 89. «Osmanlı» da bu temayı işlemeye özen gösteriyordu. Bkz. Muhibb-i İslâmiyet Bir Hristiyan, «İslâmiyetin Temayülât-ı Ahrarânesi», Osmanlı, no. 25, 1 Kânûn-ievvel 1898-15 Receb 1316, s. 4. Bu yazıya geniş şekliyle bkz. Une Chretien ami de l'Islam, «L'esprit liberal de l'Islam», Osmanlı Supplement Jfrançais, no. 10, 5 Ocak 1899, s. 4-6.

(10) Abdullah Cevdet, «Profesör Dozy'nin Mütercimi ve îttihad-ı İslam», Ce-lâl Nuri, îttihad-ı İslâm, Yeni Osmanlı s Matbaası, İstanbul, H. 1331 içinde s. 379. Celâl Nuri Bey, Abdullah Cevdet'in bu görüşünü şöyle yorumla-maktadır: «... teceddüdâtm Müslüman elinden ahz-ü-telâkkisi gayet ko-lay olacağına dair Abdullah Cevdet Bey'in derin bir psikolojiye delâlet eden saıb mütalâası cây-i nazardır ve doğrudur. Avrupa'nın bundan kork-maması hakkındaki fikrine gelince doktorun bu zerâfet-i müstehziyânesi karşısında beyân-ı takdirden başka birşey yapamayız...» a.g.e., s. 379. Bun-lar, Abdullah Cevdet'in, Hercule Diamandopulo, Le Reveü de la Turquie, Typo - Lith. - Cent., Alexandria, [19081, s. 258-9'da belirttiği düşünceleri-nin bir kısmının tercümesidir. Ölümüne yakın bir dönemde kendisine bu konuda yöneltilen bir soruya karşılık olarak aynı kitaptaki düşüncelerini gösteren Abdullah Cevdet, bu noktaya aşırı bir önem vermekteydi. Bkz. H. E. Allen, The Turkish Transformation, University of Chicago Press, Chicago, 1935, s. 62-3.

(11) Abdullah Cevdet, «Mısır'da Necm-ül Terakkî-ül İslâmî Medresesi», îçtihad, no. 1, (İkinci Sene), Temmuz 1906, s. 17.

Page 147: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

144 İLERLEME VE MUHALEFET OLARAK İSLÂM DİNİ

«...Yalnız şunu bilmeli ki her sıfat-ı ilâhiyenin kendisine has bir suret-i icra-yı âyin ve ibadeti vardır. Meselâ, Al-lah'ın ma'bud sıfatma has olan âyini namaz kılmak, his-siyât-ı taabbüdkârâne ile mütehassıs olmakdan ibaretdir ki bunun mükâfat ve in'ami âlem-i uhrevîde verilir. Hal-buki Allah'ın (galeb) seciyesindeki sıfatına has ibadet mu-zafferiyetin esbab ve kavanini mütalâa etmek toplar, tü-fengler, zırhlı sefineler, mitrayözler, istihkâmlar, torpido-lar inşasına hasr-ı fikr ve iştigal etmekdir ki bu ibadetin mükâfatı lâlettayin galibiyet ve muzafferiyet olur. Al-lahm ma'bud sıfatına has olan âyine mükâfat olarak maz-har-ı galibiyet olmayı beklemek abes ve eser-i delâletdir. Eğer Allah yalnız tespih çekerek kendisinden galibiyet is-teyen bir tenbel kavmi...» (12).

Abdullah Cevdet'in görüşlerine çok benzer bir şekilde İslâmm toplumsal içeriğindeki olumlu yönleri bularak işlemeye çalışan Ah-med Rıza'nın da benzer düşünceler ortaya atması (13), Meşveret'de, İslâmm gündüzleri aç durmak, akşamları bol bol yiyip içerek eğlen-mek, ne olduğunu anlamaksızm her şeye kafa sallamak olmadığı şeklindeki görüşlerin yer alması bize Abdullah Cevdet'in bu konuda pek de yalnız olmadığını göstermektedir (14).

Bu düşünceler, on yedinci yüzyıl başlarında Avrupa düşün çev-relerinde hararetli tartışmalara yol açmış olan «Deism» felsefesi ile şaşılacak bir benzerlik göstermektedir. Newton'un, «Principia» sı ile dinsel geleneğin bilimle uyuşmazlığı belirlenince bu felsefenin sa-vunucuları Tanrının, Dünyayı Newton'un öngördüğü düzende yarat-tığını bunun dışında kişilerin yaşamları içindeki hareketlerle ve bun-ların sonuçlarına hiç karışmadığını, ileri sürmüşlerdi. Bunun sonu-cunda dinin oldukça basit bir amacı kalıyordu ki, bu da iyi yurttaş-lar yetiştirilmesi ve düzenli bir toplumsal yaşam sağlanması konu-

(12) Abdullah Cevdet, Fünûn ve Felsefe, Tab'a-i Saniye, s. 22-3. (13) Ahmed Rıza, «Tolerance Musulmane», La Revue Occidentale, XIX-2. Seri,

t. XIII, no. 6, 1 Kasım 1896, s. 304 - 17. Bu makale, «Variete : Tolerance Mu-sulmane», Mechveret Supplement Français, no. 27, 15 Ocak 1897'den itiba-ren tefrika olarak yayınlanacaktır. Abdullah Cevdet de bu görüşlere ta-mamen katılıyor ve Ahmed Rıza'nın «... İslâmiyetin ahkâm-ı .ahrarâne ve hürendişânesini güzel icmal...» ettiğini belirtiyordu. Bkz. V. Alfieri, İstib-dad, Tercüme Eden : Abdullah Cevdet, Osmanlı İttihad ve Terakki Cemi-miyeti Matbaası, Cenevre, 1317, s. 118/n.

(14) «Bir Mesele-i Şer'iye», Meşveret, no. 7, 17 Ramazan 1313- 19 Mart 108, s. 3.

Page 148: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 133

sunda yardımcı bir araç işlevini görmesiydi (15)1 Bu konuda Mek-teb-i Tıbbiye'de incelediğimiz eğitimin kendisi üzerinde, Newton'un bulgularının Avrupalı düşünürler üzerindeki etkisini yarattığını gör-düğümüz Abdullah Cevdet, şu görüşleri ileri sürüyordu:

«... Hayr-ü-şer Allahdandır diyoruz. Ma'nasmı fakat yanlış anlıyoruz. Bizim âle-Lımıyâ anladığımız göre, hayrı da şerri de icraya mecburuz. Çünkü Allah öyle takdir etmiş, demek ki bizim sâlih veya âsî olmamız bizim yed-i iktidarımızda olmayan şeylerdir. O halde sâlih olana mükâfat ve âsî ola-na azab etmek âdat-ı ilâhiyece abes olmaz mı? Fakat hâ-şâ! İş hiç de öyle değildir ve hayr-ü-şer Allahdandırm ma'-nası şudur.- Tarlayı ekeriz, ekmek bizdendir. Fakat ekmek lüzûmunu bize bildiren akıl bize taraf-ı fıtratdan mevhûb-dur...» (16).

îslâmm toplumsal içeriğini ayırdıktan ve onun içinde toplumsal gelişmeye uygun noktalan bulduktan sonra yapılacak iş oldukça ba-sitleşiyordu. Örneğin, Osmanlı toplumunda meclis kurulmasını sağ-lamak için yapılması gereken bunun Avrupa'daki benzerlerinden uyarlanması yerine —sonuç aynı olmakla birlikte— «...peygambe-rimiz (S.A.) Efendimiz hazretlerinin tesis ve tahsin buyurmuş ol-

(15) John H. Randall Jr, «Deısm», Encyclopaedia of Social Sciences, V. 5, 1957, s. 61. Abdullah Cevdet dinin bu amacı konusunda şu açıklamayı yapıyor-du : «...Bizim mezhebimizde, mezheb-i hakda, hakiki Müslüman mezhe-binde efdal-ı ibadet nasa hidmet etmekdir...». Shakespeare, Julius Caesar, Tercüme Eden : Abdullah Cevdet, Matbaa-i İçtihad, Mısır, 1908, s. 7. New-ton'un kitabının sözü geçen etkileri için ise bkz. Lange, Materialism, C. ii, s. 313-7.

(16) Abdullah Cevdet, «Firak'a Dair», Giridli Bir Türk, Firak, Matbaa-i İçtihad, Mısır 1906, içinde s. (s.). Krş. [Abdullah Cevdet - Ghuri], îkaz-ı Müslim, [Matbaa-i îçtihadl, [Mısır], [1906], s. 12-4. Bu konuda Abdullah Cevdet daha sonraki bir yazısında şu görüşleri ileri sürüyordu: «...Halbuki mukad-der olan fi'il veya vak'a değildir. Belki bu fi'il veya vak'ayı tekvin ve ika eden mevad ve eşyanın kendisinden ayrılmayan havasıdır. Meselâ ateşe her kabil-i ihrak olan mevadı, şerait-ı ihtirâkm müctemian mevcud bu-lunduğu her zaman ve mekânda yakmak hassası mukadderdir. Zehr içe-rek bedenine sem' idhal eden ve müdâd-ı sem' isti'mal etmeyen kimsenin mesmumen ölhıesi mukadder olur... «kader»e şimdiye kadar gafiller tara-fından verilen ma'nayı vermek umur-u dünyeviye ve medeniyemiz üze-rinde pek muzir bir tesir icra...» edecektir. Bkz. Abdullah Cevdet, Cihân-ı İslama Dair Bir Nazar-ı Tarihî ve Felsefî, Necm-i İstikbal Matbaası, İstan-bul, 1922. Bu düşüncelerin ilk yaymlanışı için bkz. . Abdullah Cevdet, «Ci-hân-ı İslâma Dair», İçtihad, ııo. 26, 1 Temmuz 327, s. 765 - 66.

Page 149: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

144 İLERLEME VE MUHALEFET OLARAK İSLÂM DİNİ

dukları bir idare...» olarak tanıtılması gerekmektedir (17). Ahmed Rıza Bey de bu konuda şu açıklamayı yapmaktaydı:

«...Meşveret şeriat-ı İslâmiyenin en mühim bir emridir. Hazret-i Muhammed, kemâlât-ı ulviyesi, iktizası, rey sor-mağdan müstağni iken cihâr-yâr-ı güzîn ve ümerâyı Müs-limin ile istişarede bulunurdu... Hazret-i Ömer, her kim bende eğrilik görürse doğruldsun sözleriyle milletde .ihta-rât-ı hayırhânesine lüzûm göstermişti. Müşavere olmayan yerde doğruluk bulunmaz kelâmı Hazret-i Ali'nindir. Gaza-li, Maverdi... daha birçok ulema ve fükehâ-yı İslâm Meş-veret esas-ı diyanetdir fikrinde bulunmuşdur...» (18).

Böyle bir yönetimi uygulamanın sonucu ise halka toplumun us-sallaşma düzeyine varışını geciktirebilecek bir olay olarak değil «...Peygamberi (S.A.), Kur'anı ma'azallah tahkir...» etmek olarak anlatılacaktır. Delil de hazırdır: «... Çünkü., peygamber-i zîşân... is-tişareden istiğna ederek rey-i hodserânesiyle harekât-ı müstebidâne-de bulunanlar benim nübüvvetimi tahkir.ederler buyururlar...» (19). Benzer şekilde kız çocuklarının eğitimi için bunun «Taleb-ül ilm fa-rizet-ül küll Müslim ve Müslime» hadis-i şerifi icabı ofârak halka an-latılması gerekmektedir (20). Açıklık getirilmesi gereken nokta şu-dur. Jön Türklerle birlikte muhalefet yapan bir kısım ûlema da «...demek oluyor ki bizim dahi yapmak istediğimiz Meclis-i Meb'-usan bundan bin üç yüz sene evvel Medine-i Münevvere'de, Haz-ret-i Faruk tarafından küşad olunmuş bir şeydir ki... hadis-i şerifi mentuk-i münifince sebeb-i hidayet ve ayn-ı şeriatımızdır...» (21) şek-

(17) Bir Kürd [Abdullah Cevdet], «Bir Muhavere», Sada-yı Millet, no. 6, 10 Ni-san 1898 -18 Zilkade 1315, s. 2. Romenee aynı metin için bkz. Un Kurd [Abdullah Cevdet], «O Convorbire», Vocea Natiunei, no. 6, 29 Mart 1898, s. 1-2.

(18) Ahmed Rıza, Vedanın Haline ve Maarif-i Umumiyenin Islâhına Dair Sultan Abdülhamid Hân Sârıî Hazretlerine Takdim Kılınan Altı Lâyihadan Birin-ci Lâyiha, Imprimerie Internationale, Londra, 1312, s. 15.

(19) [Abdullah Cevdet], «Tabaka-i Bâlâdan», Osmanlı, no. 5, 1 Şubat 1898-8 Ra-mazan 1315, s. 8.

(20) Abdullah Cevdet, Uyanınız! Uyanınız!, Matbaa-i İçtihad, Mısır, 1907, s. 32 ve Abdullah Cevdet, Bir Hutbe Hemşehrilerime, s. 10.

(21) «İmamet ve Hilâfet Risalesinden», Kanun-u Esasîy no. 22 (İkinci Sene), 27 Rebiy'ülevvel 1316-2 Ağustos 1314, s. 4. Aynı ifadeler için bkz.Füzelâ-yı Mü-derrisinden Bir Zât, Ulemâ-yı Din-i İslama Da'vet-i Şer'iyye, İkinci Tab', [Kahire], 1314, s. 13. Hoca Kadri ise, «...usül-u İslâmiyeden olan meşve-rete müstenid bulunan Avrupa hükümât-ı âhiresinin terakkisi meydanda-dır...» diyordu. Bkz. M[ehmed] Kadri [Nâsıh], İstinsâf, Matbaa-i Milliye, [Kahire], 1315, s. 71. Gene bu konu için bkz. a.g.e., s. 70.

Page 150: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 135

linde görüşler ileri sürmektedirler. Fakat, Abdullah Cevdet, Ahmed Rıza gibi pozitivistler açısından İslâm, Batı modeli kurumların İm-paratorlukta tesisi için bir araçtan başka bir şey ifade etmemekte-dir.

Abdullah Cevdet'in, Ahmed Rızaya yönelttiği eleştiriler gözönü-ne alınırsa kendisinin İslâm'dan bu çeşit bir araç olarak yararlanma konusunda çok ileri bir noktaya vardığı, bu noktanın Yeni Osmanlı-ların nassdan örnek getirme metodunun ötesinde (22) bir nokta ol-duğu anlaşılır:

«...Meşveret gazetesinin en başına Auguste Comte gibi «görmediğim için Allah'a inanmam» diyen bir adamın iba-resini koyacağınıza [ve böylece dinin toplumda aşırı de-recede belirleyici rol oynadığı Osmanlı toplumunda fikir-lerinizin kabulünü güçleştireceğinize! belâgat ve samimi-yeti dağların kalbine nüfûz eden Hazret-i Muhammed (S.A.) Efendimizin bir hadis-i bülendini meselâ «Haysu ye-kune'l adi hünâke şer'ullahı ve dinihi» (23) yahud «Ed-diyn hüve'l akl lâ diyne limen lâ akl lehu» (24) yahud ^Yabkâ'l mülk ma'al küfr ve adi ve lâ yabka'l mülk ma'al zulm ve'l İslâm» (25) hadislerinden birini koymayışmız Meşveret ga-zetenizin yüzünü görebilen ümmet-i Muhammedi dilgir edi-yor...» (26).

Çünkü Abdullah Cevdet, İslâmı bir araç olarak kullanarak top-luma yalnızca Batı kurum ve teknolojisinin getirilmesini amaçlamı-yor bunun yanısıra, İslâm ûlemasıyla, biyolojik materyalist düşünür-lerin görüşlerini karşılaştırmak ve eş göstermek yoluyla sonunda Müslümanlara İslâmm bizzat biyolojik materyalizm olduğunu ispat-lamaya çalışıyordu :

«... bu hadis-i şerif deki İslâm kelimesinden murad, sûrî İs-lâmiyetdir. Yoksa hakiki İslâmlık, zulm ile asla kabil-i iti-lâf değildir ve bir lâhza adaletden ayrılmaz. Ma'na-yı ha-kikisiyle İslâm demek, selâmet-i benibeşerî kâfil olan fazi-lete, hakikata, ilme, hakka rabt-ı kalb ile bunlara vaki' her taarruz önünde bir âteşpâre-i hak kesilerek kuvveylen ve fi'ilen isbat-ı hakperesti etmekdir. Bütün ûlûmun, bütün

(22) Bu metot için bkz. Kaya Bilgegil, Yeni OsmanlılarAnkara, 1976, s. 112. (23) «Adalet Olan Yerde Allahın Şeriatı ve Dini Yürürlüktedir». (24) «Din Akıldır, Dini Olmayanın Aklı Yoktur». (25) «Küfr ve Adi île Mülk Payidâr Olur, Fakat İslâm ve Zulm île Olmaz». (26) Abdullah Cevdet, Hadd-ı Te'dib.., s. 64-5.

Page 151: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

144 İLERLEME VE MUHALEFET OLARAK İSLÂM DİNİ

felsefenin [biyolojik materyalizmini, bütün insaniyetin ak-sa-ül-gâyâtı budur, bu olmalıdır, bu olacakdır...» (*).

Ancak İslama bir araç olarak yararlanma konusunda verdiği tüm bu değere karşılık Abdullah Cevdet, dinin ve ûlemanm görüşlerinin materyalist düşünürler karşısında kesin olarak yanlış olduğuna çok uzun bir süre öncesinden karar vermişti:

«... hükemâ-yı ruhivinin akl-ı beşeriyenin âzâ-yı maddiye-sine adem-i taallûkunu irae içün dermayan edegeldikleri sözler bu gibi âsâr önünde hem manzar-ı türrehâtdır... Bu halde ilm-i ruha müteallik âsâr neşreden muharririn-i hü-kemâ meyanında teferrüd etmiş olan Büyük Frederic'in şu sözünde mübalâğa göremiyeceğiz: Bir esas madde olma-dıkça (kuvvet) ne tasavvur olunabilir, ne anlaşılır...» (27).

İslâmm aslında biyolojik materyalizm olduğunu isbata çalışırken Abdullah Cevdet'in, Kur'andaki hükümleri dahi materyalist düşünür-lerinkiyle karşılaştırması (28) yanında, doğa yasalarını İslâmdan da-ha ileri bir mevkiye geçirdiği de gözden kaçmamaktadır:

«... Ahaliyi cehâlet, delâlet içinde mütemadiyen tutmak ka-nun-u tabiat muktezasmca mümkün değildir. Bu halde maarif ve şûle-i intibahın tahrib ve itfali emrindeki me-saîniz evvelâ mücrimânedir. Saniyen, «El-taleb-ül ilm...» buyuran resul-u ekrem ve beni-i muhterem (S.A.) hazret-lerine karşı isyân ve tecavüzdür...» (29).

Bundan amacı ise Müslümanlara, İslâmı reddetmemekle birlikte

( * ) Abdullah Cevdet, Fünûn ve Felsefe, Tab'a-i Saniye, s. 47. (27) İbn Ömer [Abdullah] Cevdet, Dimağ: Dimağ ve Ruh, s. 36-7. (28) «...Başka bir şeyi daha ziyade sevebilen hakikati [biyolojik materyalizmi]

sevmeye müstahak değildir. (Masillon). Mülâhaza: Masillon'un fikri kur'-an-ı kerimin... âyet-i celilesinden muktebes gibi görülüyor...» [Abdullah Cevdet], Fünûn ve Felsefe, Taş Basma, Tarih-i Tesvîd, 1309, s. 24-5.

(29) Bir Müslim Hürendiş [Abdullah Cevdet], «Havadis : Padişâh-ı Maarifper-ver Hazretlerine», Osmanlı, no. 46, 15 Teşrin-ievvel 1899-10 Cemaziy'ülâhîr 1317, s. 8. Cemiyetin Abdullah Cevdet ve diğer tıp eğitiminden geçenlerin egemenliği altında bulunduğu dönemde, devlet yöneticilerine gönderilen mektuplarda bile kendilerini din hükümleri gereğince davranmaya çağır-manın yanısıra materyalist düşüncenin de görüldüğü gözden kaçmamak-tadır : «... Dünya'da tebdile uğramaz birşey yokdur... Maddiyat ile ma'ne-viyat birbirinden ayrılmaz, sırasına göre her ikisi de birbirinden doğar...» Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti, «Açık Muhabere : Merkezin Emriy-le Vükelâ-yı Feham Hazretlerine», Osmanlı, no. 26, 15 Kânûn-ievvel 1898-30 Receb 1316, s. 2.

Page 152: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 137

ondan daha doğru kuramların olabildiğini açıklamaya çalışmaktı. Bu çabaları sırasında Abdullah Cevdet'in bizzat Hz.. Muhammed'i de Carlyle'm bir kahramanı, olarak, ele aldığı (30) ve onu ruhevî yön-lerinden arıtarak biyolojik materyalizme karşı çıkmayan bir kişi ola-rak yorumladığını görüyoruz. Gerçi Chubbfm İsa'yı saf bir Deist gör-mesi gibi (31) Abdullah Cevdet, Muhammed'in tam bir biyolojik ma-teryalist olduğunu ileri sürmemektedir ama onun yaşadığı dönemi İs-lâm toplumu açısından en olumlu dönem olarak kabul etmekte ve İs-lâm toplumlarının alması gerektiği yeni biçimin bu tür bir şekil ol-ması halinde toplumdaki dönüşüm hakkındaki görüşlerinin uygula-maya konabileceğini düşünmekteydi.

Abdullah Cevdet'in, İslâmm gelişmeyi önleyen bir din olduğu şeklindeki görüşlere bu açıdan verdiği cevap ise bu iddiaların «... Saf ibtidasmdaki Müslümanlık içün gayr-i muhikk olduğu, ibuna karşı-lık! mütereddi Müslümanlık daha doğrusu sahte Müslümanlık içün doğru...» olduğu şeklindeydi (32).

İslâmm saf haline dönülmesi yolundaki düşünceleri ise Abdullah Cevdet'in, Cenevre'de tanımak ve konuşmak fırsatını bulduğu ünlü İslâm reformcusu Şeyh Muhammed Abduh'dan alınmışa benzemekte-dir (33) . Abdullah Cevdet, İslâmm özüne dönüş düşüncesinden dola-yı Abduh'un «...derdimizin nereden geldiğini, ne olduğunu, ııe ile kabil-i tedavi olduğunu pek iyi...» anladığını belirtiyordu (34). Ancak

(30) Abdullah Cevdet, Hadd-ı Te'dibs. 65/n. 1. Cariyle'in bu görüşleri için bkz. [Thomas! Cariyle, Kahramanlar, Çevir e,n : Reşat Nuri Güntekin, [İs-tanbul], [19431, s. 38 v.d.

(31) John H. Randall Jr, «Deism», s. 61. Abdullah, Cevdet, Peygamberi ruhevî yönlerinden arındırmak için şu yorumu yapmaktadır: «... Kur'an'da 'Enâ beşerun mislüküm yuvha ileyye' demesi insanların haricinde bir insan ol-duğunu iddia etmediğine delil-i kat'idir...» Bkz. R[einhardt] Dozy, Tarih-i İslâmiyet, Tercüme Eden : Abdullah Cevdet, C. I, Matbaa-i- İçtihad, Mısır, 1908, s. 175/n.

(32) «Felsefe «Sanihaları», İçtihad, no. 46,. 1 Mayıs 1328, s. 1087. (33) Abduh'un bu düşünceleri için bkz. Malcolm H. Kerr, Islamic Reform: The

Political and Legal Theories of Muhammad Abduh and Rashid Rida, Los Angeles, 1966, s. 12-3,- C. Ernest Dawn, From Ottomanism to Arabism, Chicago, 1973, s. 134. Abdullah Cevdet'in, Abduh ile 1897 yılında Cenevre'de tanışması ve ona olan hayranlığı için ise bkz. [Abdullah Djevdet], «Des morts qui ne meurent pas : Cheikh Mohamed Abdou», İçtihad, no. 9, Teş-rin-ievvel 1905, s. 135, Abdullah Cevdet, «Şâhzâde Şeyh-ül Reis Hazretle-riyle Mülâkat», İçtihad, no. 126, 15 Kânûn-isânî 330, s. 447.

(34) Abdullah Cevdet, «Emvât-ı Lâyemut : Şeyh Muhammed Abduh», İçtihad, no. 11, Nisan 1906, s. 164-5. Abduh'un ölümünden sonra kullandıkları say-gılı lisana bakılırsa tüm Jön'Türkler onun üzerinde olumlu düşüncelere sa-hiptiler. Ancak bu. konuda en fazla ilgiyi Abdullah Cevdet gösteriyordu.

Page 153: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

144 İLERLEME VE MUHALEFET OLARAK İSLÂM DİNİ

Abdullah Cevdet'in bu saf haliyle düşündüğü İslâm dahi tüm ruhevî unsurlarından arınmıştır ve Abdullah Cevdet, «İslâmlık», «İslâmiyet» gibi kavramlarla bir «ethic» den başka birşeyi kastetmemektedir. Bu kavramlara böylesine bir anlam verdiğinden dolayı yazılarında Ja-ponları, Müslümanlardan daha Müslüman saymak gibi yorumları sık sık görmek mümkündür (35).

Muhammed Abduh'un, Müslüman ülkelerin gelişebilmeleri için otoriteye karşı olan zincirlerini kırmanın yanısıra yapılması gereken önemli işlerden birinin dini; onu ilk kuşakların anladığı gibi anlamak olduğunu belirtmesi ve İslâmm kendisine özgü sonuçlarına varabil-mek için onun bilimsel dallarının orijinal kaynaklarına dönülmesi-nin gereğine işaret etmesi gibi (36) Abdullah Cevdet bu saf durumun modernleşmeye karşı elverişliliğini şöyle açıklıyordu:

«... Alfieri'nin Din-i Muhammediyeyi istibdada müsaid gör-mesi musib değildir. Çünkü zaman-ı saadetde teessüs eden hükümet-i İslâmiyenin şekl-i idaresi Cumhuriyet ve hem de gayet hürriyetperver bir Cumhuriyet idi. Fakat sonraları o esas-ı adalet bozuldu. Hilâfet verasete rabt edildi. Ahkâm-ı şer' unutuldu. Bâb-ı İçtihad kapatıldı. Kavanin-i şer'iyye ic-ra edilmez oldu. Halifeler, Sultanlar, hilâfet nâmına cina-yetler, İslâmiyet nâmına tahakkümler, taaddiler irtikab et-diler. Gerek mazinin, gerek halin hükümât-ı İslâmiyesinde-ki istibdadlarda dinin dahli yokdur... İslâmiyetin esasmda-ki adaleti, terakkîperverliği takdir içün hükemâ-yı fazılâ-i İslâmiyenin âsârını [bunların içinden Ahmed Ebu'l Ûla el-Maarri gibi açık düşüncelileri seçerek ve onların düşünce-leriyle materyalist düşünürlerinkiler arasında benzerlikler

Jöıı Türklerin bu tavrı için bkz. «Teessüf-ü Azîm», Şûra-yi Ümmet, no. 80, 16 Ağustos 1905-15 Cemaziy'ülâhîr 1323, s. 4. Abduh'un Osmanlı düşünür-leri üzerinde özellikle II. Meşrutiyet sonrasında çok etkisi olmuştur. Özel-likle Mehmed Akif'in, Abduh'un eserlerini tanıtmayı amaçladığını ancak onun daha ziyade dinî tefsirleri üzerinde durduğunu görürüz. Bkz. Merhum Şeyh Muhammed Abduh, «Asr Sure-i Celilesinin Tefsiri», Tercüme Eden: Mehmed Akif, Sır at-el Müstakim, Aded. 76, 4 Kânûn-isânî 1325-7 Safer 1328, s. 372-4, Sırat-el Müstakim, Aded. 77, 11 Şubat 1325-14 Safer 1328, s. 388-90.

(35) Abdullah Cevdet, Bir Hutbe Hemşehrilerime, s. 8. (36) C. C. Adams, Islam and Modernization in Egypt, London, 1933, s. 174. Ab-

dullah Cevdet de tıpkı Muhammed Abduh gibi İslâmı. onlar gibi anlama-mız gereken kuşağın İslâmda fırkalaşmamn ortaya çıktığı dönemden ön-cekiler olduğunu belirtiyordu. Bkz. V. Alfieri, îstibdad, Cenevre, 1317, s. 116/n.

Page 154: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 153 139

bularak! nafiz, müteammik bir nazar-ı mütelâadan geçir-mek iktiza eder...» (37).

İslâmiyet hakkındaki tüm bu olumlu düşüncelerine karşın Abdul-lah Cevdet ister bizzat içeriği, ister yorumlanması sonucunda ol-sun (38) dinin Osmanlı toplumu ve tüm İslâm toplumlarının gerili-ğinin bir nedeni olduğu sonucuna varmıştı. Bundan dolayı Abdullah Cevdet, tüm çabasını Müslümanları bu gerilikten kurtarmanın yolla-rını aramaya sarf etmeye başlamıştı. Bu açıdan İçtihad'm ilk sayısın-da Avrupa kamuoyuna cevaplandırılmak üzere sorduğu sorular ilgi çekicidir:

«... 1. Âlem-i İslâmm inhitatını mucib olan esbab-u-ahvâl nelerdir?

2. Müslümanlara bir hayât-ı taze vererek âlem-i İslâmı v inkiraz-ı külliden kurtarmak içün en müesser tedbir

nedir?...» (39). Görüldüğü gibi, Abdullah Cevdet'in amacı toplumsal yapıda İs-

lâm dininin oluşturduğu sonucuna vardığı sorunları bizzat onun top-lumsal içeriği yardımıyla çözmek ve nihaî olarak materyalizmin, di-nin toplumda oynadığı tüm rollere tedricen geçişini sağlamaktı. Bu konuda Abdullah Cevdet, Mekteb-i Tıbbiye'deki öğrenim döneminde olduğu gibi — İslâmiyetten daima bir araç olarak yararlanmak şar-tıyla— İslâmm tümüyle olumsuz olduğu kuramına itiraz ediyor ve ondan amacını gerçekleştirene kadar belirttiğimiz yolda yararlanmak gerektiğini ileri sürüyordu:

«... Şu sözlerim riyâkârâne bir dindarlık eseri addolunma-sın. Türkiye'de Doktor Büchner'in âsârını kısmen tercüme

(37) V. Alfieri, îstibdad, s. 115/n. (38) «...Madem ki hangi ırkdan olursa olsun din-i İslâm ile mütedeyyin olan-

lar... gayr-i müterakkî, cahil, iradetMz, inayetsiz, himmetsizdir. Şu halde bu maraz-ı içtimaî, ırk ve cinse yahud iklime, muhit-i coğrafiyeye merbut değil, belki sebep ve masdar-ı maraz din-i İslâmdır ve Müslümanlık terak-ki ve temeddüne manidir. Hem Müslüman ve hem de mütemeddin olmak gayr-i mümkündür zehminde bulunur. Fakat mesele ta'mik olununca bu hükmün hata-i alud olduğu anlaşılır... Bir din ki insan için mesaîsinden başka istinadgâh yokdur der sâliklerinin tenbel, âtıl, bîiradet yaşamalarına nasıl imkân-ı mantıkî bulunabilir! Bir din ki... beşikden mezara kadar tahsil-i ûlûm ve füııûna sây et, ulûm ve fünûn Çin'de bile olsa tahsil için Çin'e kadar git, hikmet mü'minin gaib olmuş malıdır, nerede bulursa alır der, sâliklerinin adam sende yaşım otuzu tecavüz etdi, tahsil-i ilm etmek zamanım geçdi diyerek cehl-ü-hüsran içinde kalmaya ne hakları vardır...» bkz. Abdullah Cevdet, Cihan-ı İslama Dair..., s. 5-6.

(39) [Abdullah Cevdet], «Tahkikat-ı İlmiyye», îçtihad, no. 1, 1 Eylül 1904, s. 16.

Page 155: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

144 İLERLEME VE MUHALEFET OLARAK İSLÂM DİNİ

ve neşreden ilk bendeniz oldum. Şimdi Büchner'i tahtie et-memekle beraber insanlar için haddizatında Müslümanlık kadar sade ve makul bir din az bulunur itikadmdayım ve İslâmiyeti bugün körcesine bir bağlanma ile değil bir ta'-mik-i hürendişâne ile takdir ve hakimane ve hürendişâne olan ahkâmını tebcil ediyorum... Binaenaleyh islâmperes-tâne sözlerim bir gürûh-u mutaassıbın hoşuna gitmek gibi süfli bir emele, hidmeten değildir...» (40).

Bu yoldaki çalışmaları ise kendisini Osmanlı İmparatorluğu ve tüm îslâm ülkeleri yurttaşlarına dinin yeniden yorumlanması konu-sundaki fikirlerini yaymak konusunda faaliyette bulunmaya götürü-yordu.

Abdullah Cevdet'in «İçtihad» dergisini adamlar tutarak İskende-riye ve Süveyş'den geçecek hacılara dağıttırmasınm (41) yaratacağı olayları ileride izleyeceğimiz Dozy'den çevirdiği «Tarih-i İslâmiyet» kitaplarının elinde kalan nüshalarını Rusya Müslümanlanna gön-dermesinin (42) nedeni bu faaliyettir ki «İçtihad» bu yoldaki yayın-larından dolayı Müslüman olmayan Osmanlı vatandaşlarının, İslâm çıkarlarını korumaya çalıştığı şeklindeki eleştirilerine hedef oluyor-du (43).

(40) Abdullah Cevdet, Hadd-ı Te'dib, s. 65-6/n. (41) «2334 -As ım Bey'e: Mısır muhbirimizden bu hafta alman mektub, Ahmed

[Celâleddin] Paşa'nın, Avrupa'ya geldiğini, birçok Jönler vapurdan istik-bal eyledikleri, Abdullah Cevdet isminde biri elsine-i müteaddidede bas-dıracağı mecmuaları İskenderiye'den geçecek haccaca ve kanaldan geçecek hacılara ve asakire tevzi' etmek üzere adamlar tedarik etmiş olduğunu mev-sukan haber aldığını...» 2 Teşrin-isânî 1321, İzmir'de Kaymakam Refik. Bkz. Umum Kayda Mahsus Defter, 5 Eylül 1321, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-74-4/139/XIX.

(42) Bu konuda Kütübhane-i İçtihad adına Ahmed Ramiz Bey tarafından yapı-lan başvuru için bkz. BBA-Encümen-i Mahsus Vükelâ Mazbatası, 146/609-22 Zilkade 1328, BBA-BEO/Maliye Giden, 506-1937/287206.

(43) «... §imdiye kadar gördüğüm neşriyat-ı mevkuta ve gayri mevkutası bila-istisna tarafigirâne ve güyâ yalnız menafi'-i îslâmiyeyi gözetir ve bir esas-ı ilmiyyeye müstenid bulunmamış ikdamatdan ibaret ^ bulunmuşdur desem yanılmam zannederim. Bizzat «İçtihad» dahi bu vadi-i meslekden büsbütün âzâde olamamış desem cesaret-i âcizânemi afv buyurursunuz ümidinde-yim...» Bkz. Yekvücud Vatanımızın Selâmetine Arzukeş Bir Ermeni, «Mek-tub -u Mahsus : içtihad Mecmua-i Osmaniyesi İdare-i Âliyesine Ma'ruz-u Âcizânemdir», İçtihad, no. 2, Kânun-isânî 1905, s. 14-5. Abdullah Cevdet'in bu tür eleştirilere cevabı için bkz. Abdullah Djevdet, «Une Proffession de foi», İçtihad, s. 88.

Page 156: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 141

II — MUHALEFET ARACI OLARAK DÎN

^Abdullah Cevdet'in, İslâm dininden bir toplumsal ilerleme aracı olarak nasıl yararlanmaya çalıştığını gördük. Ancak gerek Abdullah Cevdet ve gerekse pek çok Jön Türk açısından İslâm ikinci bir yolda da araç olarak kullanılıyordu ki bu da iktidar değişikliği ve meşrutî idarenin İmparatorlukta yeniden kurulması için ondan bir muhale-fet aracı olarak yararlanılmasından başka bir şey değildi.) Jön Türk-lerin siyasal düşüncelerinin bir tasnifi yapıldığında bunlardan önem-li birinin de «... Abdülhamid sırf müstebid bir hükümdar değil, fakat İslâmî kaideler gereğince hilâfetini icra edemeyecek durumdadır...» şeklindeki görüş olduğu görülmektedir (44). Abdülhamid'e karşı «dinsiz» suçlamasının İttihad ve Terakki Cemiyetinin marşında bile yer alması bu düşüncenin yaygınlığını göstermektedir (45).

Jön Türkleri, İslâm dinini bir muhalefet aracı olarak kullanmaya sevkeden nedenlerin başında ise toplumda meşruiyetin bizzat din hü-kümlerinden kaynaklanmasıydı. Bunun yanında hepsinin materya-list olduğunu kabul etsek dahi ülkede yüksek eğitim görenlerin az-lığı bu kimseleri görüşlerini halk nazarında cazip kılabilmek için İs-lâm dininden yararlanmaya yöneltiyordu. Bu durum Jön Türkleri yayınlarının yöneleceği gruplar açısından da ayırım yapmaya zorlu-yordu :

«... Avrupa'da bulunan cemiyet memurlarının vazifesi aha-li-i müslime olan mahallerde, Mizan, Meşveret, Hürriyet nâm gazetelerle, 'Vatan Tehlikededir', 'Hareket', 'Mahke-me-i Kübra', 'ûlema-yı Din-i İslâma Da'vet-i Şer'iyye' gibi kitablarla beraber efkâr beyan ederek taraf peyda etmek, İslâm bulunmayan mahallerde ecnebi hükümet memurla-rını ve ahalisini Devlet-i Aliyye-i Osmaniye idare-i hazıra-sı aleyhine teşvik ile hem efkâr eylemek...» (46).

(44) Tarık Zafer Tunaya, «Türkiye'nin Siyasî Gelişme Seyri İçinde İkinci Jön Türk Hareketinin Fikrî Esasları», Prof. T ahir Taner'e Armağan, İstanbul, 1956, s. 170.

(45) Bahaddin Sâî, Güldeste-i Hatırât-ı Ahrar ve Eslâf, Refuge Turc â Paris, Yazma - İstanbul Hakkı Tarık Us Kütüphanesi/no. 0.50 - Dosya. 38-1. Krş. Ali Fahri, Emel Yolunda, s. 47-48.

(46) Müteveffa Tevfik Beyzâde İzzet Aziz Bey'in Jurnali, BBA-Yıldız Günlük Marûzat, 15 Ra 1314/no. 2222-243.

Page 157: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

142 ILERLEME VE MUHALEFET OLARAK ISLÂM DINI

Bunun yanısıra, Jön Türk gazetelerini okuyan (47), onlarla bir-likte eylemlere katılan (48) kimselerin önemli bir kısmı da talebe-i ûlûm ve çeşitli seviyelerde dinî eğitim görmüş kimselerdi.

Bu durum ise Jön Türkleri başlıca iki yolda faaliyete zorluyordu. Bunlardan birincisi Abdülhamid'in hareketlerinin îslâm dinine aykı-rı olduğunu gene İslâmm geniş ve yorumlanabilir içeriğinden yarar-lanarak halka ve ulemaya ispat etmekti ki bu tüm Jön Türk yayın organlarının büyük kısmını kaplayan bir temaydı ve Abdullah Cev-det de İslâm dininden bu yolda da en fazla yararlanan Jön Türk ola-rak beliriyordu:

«...Sultan Hamid dinsizdir. Çünkü din~i mübeyyin-i islâ-mm ahkâm-ı mübeccelesinden olan «veşavirhüm fi'l-emr» ferman-ı ilâhisiyle müeyyed bulunan hükm-ü bülend-i furkanı istihfaf et di. Meclis-i Meşvereti dağıtdı. Sultan Ha-mid kâfirdir. Zira feteva-yı şerife ile müeyyed olduğu üze-re asrımız padişahlarına âdil demek küfr iken (ilm-ü hâl) Abdülhamid kendisine âdil sıfatını verdiriyor. Velinimet-i âlemiyânım diyerek sıfat-ı kudsiye-i ilâhiyeye iştirak etmek gibi küfr-ü azîmide irtikab ediyor. Buhara-yı şerifi ve şerh-i muvafıkı ihkâk ve kütüb-ü diniyeyi tahrif etdiriyor...» (49).

Abdullah Cevdet'in bu nedenlerden dolayı «... ûlemâ-yı din ha-zerâtı tarafından verilen feteva-yı şerife mucibince Abdülhamid'in idamı lâzım geliyor... bu fetevanm icra-yı hükmü umum âlem-i İs-lâm üzerine farzdır...» görüşlerini ileri sürmesi gibi (50) biyolojik

(47) Meşveret okuduğu için sürülen Mekteb-i İlmiye talebesi için bkz. Türk İn-kilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, 82-18423. Talebe-i ulûmun Jön Türklerle or-tak hareketleri için bkz. «Levha 3», İncili Çavuş, no. 2, 4 Şubat 1897-2 Ra-mazan 1314, s. 2. "

(48) Jön Türklere katılan derviş ve din eğitimi gören kişiler için bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen - Giden, 682-137276-143026. Meşveret gazetesinde il-miyeye mensup kimselerin, çeşitli konular örneğin saltanat hakkının meş-ruiyeti konusundaki yazıları için bkz. Tarik-i İlmiyeden Hayreddin, «Hakk-ı Saltanat», Meşveret, no. 23, 23 Teşrin-isânî 1896-27 Cemaziy'ülâhîr 1314. Jön Türk yayınları ve beyannamelerinin en iyi dağıtım yeri ise ca-milerdi. Bkz. Z. D. Imhoff, «Die entstehung..», Die Welt des Islams, B. I -1913, H. 3/4, s. 172. Yunus Bekir Kayseri, «Filibe'den Mektub; Erbab-ı İn-saf ve Vicdanın İbret ve Merhametine Marûzdur», Osmanlı, no. 39, 1 Tem-muz 1899-22 Safer 1317, s. 6.

(49) [Abdullah Cevdet], «Redd-ül-Merdud», Osmanlı, no, 12, 15 Mayıs 1898-26 Zilhicce 1315, s. 3.

(50) [Abdullah Cevdet], «Osmanlı», Osmanlı, no. 12, s. 7. Krş. «Neüzibillâh» Os-manlı, no. 17, 1 Ağustos 1898-10 Rebiyülevvel 1316, s. 7.

Page 158: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 143

materyalistlerin egemen olduğu dönemde Osmanlı'da, Abdülhamid'in Kur'an'daıı bazı âyetleri sildirmesi, halife-i gasıb olduğu (51) gibi suçlamalar sürekli işlenmektedir. Aynı duruma Ahmed Rıza'nın ya-zılarında da rastlanması İslâm dininden bu yoldaki yararlanmanın yaygınlığını göstermektedir (52).

Jön Türklerin faaliyette bulundukları ikinci konu ise İslâm ûle-masmın Abdülhamid'e karşı yaptıkları mücadelede yanlarında yer almasıydı. Bu ise onları ortodoks şekliyle İslâm dinine ve onun tem-silcilerine yöneltiyordu:

«... Ey ûlemâ-yı din-i İslâm! Millet-i İslâmiye ıslahat-ı şer'iye icrasına sizi da'vet ediyor. Feryad ve istimdad eyliyor. Gay-ret ve hamiyyet-i diyânetkârânenizi görmek istiyor. Âda-yı din ve millet tarafından müceddidin cemiyet-i hayriyesine ihtilâl ve fesad isnadı ûlemâ-yı İslâmı iğfal' etmemelidir... Ey ûlemâ-yı din-i İslâm artık illallah! Feryad. Bu meskene-ti terk ediniz ma'nen ve maddeten size tabi' olan ahali-i mazlumeye pişva olunuz. Liva-yı hak ve hürriyeti açınız, merkez-i zulm-ü-istibdadı mahvediniz. Yoksa lâfelâh...» (53).

Bu yönelimin nedeni ise, Jön Türklerin yönelebileceği diğer bir güç olan « halkislâmı» nm Abdülhamid tarafından elde edilmiş olma-sıydı. Bunun yanısıra çevreye yönelik bu tür yayınların orada iyi karşılanabilmesi ihtimali çok azdı. Çünkü, bu bölgelerdeki müslü-manlarm Batılılar ile her türlü işbirliğini hoş karşılamamalarına

(51) «Hilâfet-i Osmaniye Tehlikede», Osmanlı, no. 32, 15 Mart 1899-3 Zilkade 1316, s. 5. Kur'andan bazı âyetleri sildirmesi suçlaması için bkz. «Abdülha-mid'in Peygamber'e İsyanı», Osmanlı, no. 16, 15 Temmuz 1898-15 Safer 1316, s. 6. Abdullah Cevdet'in halife-i gasıb suçlaması içiiı ise bkz. Bir Kürd [Abdullah Cevdet], «Açık Mektub», Meşveret, no. 20, 8 Teşrin-ievvel 1896-22 Rebiy'ülâhîr 1314, s. 4. «... Makam-ı hilâfetde erkân-ı hakiki-i milletçe düşman-ı şân-ı ahkâm-ı İslâmiyet..., fikir ve şahsından istikrah ve tenef-für olunan bir zât» bulunmaktadır. Bkz. Bir Kürd [Abdullah Cevdet], «Mü-talâamız», Meşveret, no. 17, 12 Rebiy'ulevvel 1314-23 Ağustos 108, s. 4.

(52) Ahmed Rıza, «Vazife ve Mesuliyet» (6), Osmanlı, no. 48, 15 Teşrin-isânî 1899-12 Receb 1317, s. 8. Ahmed Rıza, «Devoir du Calife», Mechveret Supp-lement Français, no. 12, 1 Haziran 1896, s. 3-4'. Meşveret'de ilmiye mensup-ları da aynı görüşleri savunmaktadırlar: «...Allahm emrine, peygambe-rin şeriatına muhalefetde ısrar hilâfetden sukûtu istilzam eder...» Bkz. İl-miyeden Saman, «Suriye'den Mektub», Meşveret, no. 13, 12 Muharrem 1313-23 Haziran .108, s. 5.

(53) Füzelâ-yı Müderrisinden Bir Zât, Ûlemâ-yı Din-i İslama Da'vet-i Şer'iyye, 1314, s. 14-6.

Page 159: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

144 İLERLEME VE MUHALEFET OLARAK İSLÂM DİNİ

karşın (54) Jön Türklerin en muhafazakârları dahi Batı düşüncele-rinin öğrenilmesi ve aktarılmasını gerekli görüyorlardı:

«... Bu gün Avrupalıların bize tefevvuk etmelerini mucib olan efkâr, âmâl, âdab ve siyaset ki-muvaffakiyet-i hazıra-i medeniyeleri anların semere-i müstakilesidir-on sekizin-ci asır hükemâsmm eser-i tealimleridir. Avrupalılar evvel babda cehaletimizi bahane eylerler. Âlemin öğrenib kabul etdiği hakayık itibarıyla kapalı kaldığımızı beyan eylerler. Yaşamak hakkımızı inkâr etmeye kadar varırlar. Bu gün müceddidin fırkasının âmal-i asliyeleri tamamen muvafık-ı şer'-i şerif olmakla beraber o noksanımızı ikmâl edecek te-dabirden beridir...» (55).

Uygulamaya çalıştığı «Panislâmizm» siyasasına da büyük yar-dımları dokunacağından dolayı imparatorluk içindeki , «halkislâmı» temsilcilerini elde eden Abdülhamid'in (56) ortodoks İslâm temsilci-lerine karşı olumsuz davranışı (57) Jön Türklerin bu konudaki ça-balarını kolaylaştırıyordu. Onların ulemaya yönelik bu lür çabaları Osmanlı yönetimince büyük bir kuşkuyla karşılanıyordu (58) ve din

(54) Muhammad Inshaullah, The History of the Hamidia Hedjaz Railway Pro-ject, Lahore, [19083, s. 2-3, 6.

(55) Mehmed Murad, «Garbın Taassubu ve Şarkın Gafleti», Taharri-i İstikbal, Cild II, s. 83.

(56) Bu konuda bkz. Tahsin Paşa, Abdülhamit... s. 31, 150-1, İhsan Süreyya Sır-ma, «Ondokuzuncu Yüzyıl Osmanlı Siyasetinde Büyük Rol Oynayan Tari-katlara Dair Bir Vesika», ÎÜEF-Tarih Dergisi, 1978-31, s. 183-90, İhsan Sü-reyya Sırma, «Fransa'nın Kuzey Afrika'daki Sömürgeciliğine Karşı Sultan II. Abdülhamid'in Panislâmist Faaliyetlerine Ait Birkaç Vesika», İÜEF-Ta-rih Enstitüsü Dergisi, 1976 - 1977, Sayı 7-8, s. 158, 161, İhsan Süreyya Sır-ma, «Quelques Documents Inedits Sur le Role des Confreries Tariqat Dans la Politique Panislamique de Sultan Abdülhamid II - Sultan. II. Abdülha-mid'in Panislamist Siyasetinde Rol Oynayan Tarikatlara Dair Basılmamış Birkaç Belge», Atatürk Üniversitesi Islâmî İlimler Fakültesi Dergisi, no. 3, 1979, s. 283-93. Abdülhamid'in bu ilgisi için bkz. H. Antony Salmone, The Fall and Resurrection of Turkey, London, 1896, s. 71-6.

(57) Bu kimselerin büyük bir kısmının sürülmeleri için bkz. Cemiyet-i İlmiye-i İslâmiye, «Asker Evlâdlarımıza Hitabımız», Beyan-üt-Hak, Aded. 29, 6 Ni-san 325-28 Rebiy'ülevvel 327, s. 670. Bu kimselerden bazılarının hapsedil-meleri için ise bkz. Richard Davey, The Sultan and His Subjects, V. I, Lon-don, 1897, s. 69. Talebe-i ûlûmdan kimselerin de bu sürgünlere katılmaları için ise bkz. «Nefy-i Tagrîb», Kanun-u Esasî, no. 2, 28 Kânûn-ievvel 1896-23 Receb 1314, s. 8.

(58) JÖn Türklerin Mısır ûleması ile ilişki kurmasının doğurduğu endişe için bkz. Şerif [Paşal dan-Mabeyne, 139/17 Haziran [18199, Tahran, Petersburg, Stokholm Sefaret-i Seniyeleriyle Muhaberata Mahsus Defterdir, 10 Temmuz

Page 160: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 159

bilginlerinin saraya sundukları saygılı arizalarda Jön Türklerin et-kisi görülüyordu (59).

Ûlemayı kendileriyle ortak muhalefete sürüklemek için liberal Jön Türklerin ileri sürdükleri diğer bir husus da Batı sömürgecili-ğine karşı bu kimselerde var olan tepkilerden yararlanmayı öngörü-yordu :

«... Frenkler İslâmiyet! terakki ve temeddüne mani' ve bu zaaf ve inhitata sebeb sanıyorlar. İslâm idaresinden yaka-sını sıyıran bir kavmin az zamanda aksa-yı ikbale doğru hatveendâz-ı terakki olmasını te'yid-i müddeaya delil gös-teriyorlar ... Abdülhamid'in cehalet ve sefahati, fesad ve istibdadı milel-i ecnebiye nazarında İslâmiyetin itibarını azaltıyor. Hilafetin hukuk-u hükümrânîsine halel getiriyor. İslâmm ümerâ ve .küberâsı bu hakaretden bu tarz-ı cedid-de açılan ehl-i salib muharebelerinde gafil midirler?...» (60).

Abdullah Cevdet'in de katıldığı bu çabanın diğer bir amacı da bu tepkinin bir Osmanlı milliyetçiliğine yöneltilmesi ve böylece bölgesel ve etnik milliyetçiliklerin doğuşunu önlemekti. Girit olaylarına İslâm ülemasının karışması isteği buna güzel bir örnektir:

«... Abdülhamid hain bir padişah ve zalim bir halifedir. Bu anlaşıldı. Ya ûlema-yı İslâm nerede? Giriddeki dindaşları-nın imdadına niçün yetişmiyorlar. Koca âlem-i İslâmda beş, on bin lira iane toplanamaz mı?. İslâm ecanibe avuç açı-yor... Bizde.., her tarafda o müslümancasma izzet-i nefs-den eser kalmadı mı?...» (61).

Bu çabaların sonucu olarak ise 'İttihad ve Terakki Cemiyeti' için-de muhalefete katılan dinsel tabana dayalı ve bu tarz. eğitimden geç-

18[98], BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-44/139, XVIII. Mısır ûlemasımn Yu-nanistan ile yapılan 1897 savaşı sırasında işgal edilen topraklardan Osman-lı askerinin çekilmesini protestoları için bkz. «Ûlema ve Meşayih-i İslâmi-yenin İhtaratı», Hürriyet, no. 78, 15 Temmuz 1897-15 Safer 1315, s. 2.

(59) Mısır ûlemasımn saygılı bir lisanla Abdülhamid'i «şer'i-i şerife» uymaya çağırmaları için bkz. Mezahib-i Arabiye Ûlema ve Meşâyihinın İttifaklarıy-la Tertib Olunan Lâyihanın Tercümesidir, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 14/ 1610/126/10, s. 2-5 (Sahifeler numarasızdır).

(60) Ahmed Rıza, Vazife ve Mesuliyet, Birinci Cüz : Mukaddeme, Pâdişâh, Şeh-zâdeler, Mısır 1320, s. 5.

(61) [Abdullah Cevdet], «İzzet-i Nefsden Eser Kalmadı mı?», Osmanlı, no. 25, 1 Kânun-ievvel 1898-15 Receb 1316, s. 1.

Page 161: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

144 İLERLEME VE MUHALEFET OLARAK İSLÂM DİNİ

miş bir grup oluşmuştu ki bunların halk nazarmdaki itibarları. ve meşruiyetin dinden kaynaklandığı bir toplumdaki statüleri yönetime oldukça tehlikeli eleştiriler yöneltmelerine olanak sağlıyordu :

«... biz ki yeniden bir şey istid'a etmiyoruz. Vaktiyle millet-i Osmaniyenin nail olduğu bir hakkını gasıblarmdan istir-dad etmek istiyoruz. Biz ki ûlemâ-yı İslâm milletin vasisi, bi-hakkm eminiyiz. Böyle verese-i enbiya-i ümenâ-i halik olan ûlemamn talebini bir mü'min tasavvur olunamaz ki takbih edebilsin, meğer ki dinini, hamiyyetini zalimine sat-mış ola, veyahud cehl kuyusuna kulaklarına kadar dala-rak...» (62).

Gerçi, liberal Jön Türkler de «... Osmanlı İttihad ve Terakki Ce-miyeti fninl vatan ve mület bahusus şân-ı hilâfetin muhafazası içün teşkil edilmiş...» bir cemiyet olduğunu belirtmektedirler (63) ama kendilerinin bu kimseler gibi «... mülûk üzerine hakk-ı nezaretleri...» olduğunu belirtecek meşru bir kaynaktan yoksun bulunmaları onla-rı bu kimselerle zorunlu bir ittifaka yöneltmiştir (64). Amaç ise ule-maya yönelik istek ve Abdülhamid'e yönelik- suçlamalarla halk na-zarında mevcut yönetimin meşruiyetinin kalmadığı iddiasını ispatla-mak ve onları bu araç vasıtasıyla yönetime karşi mücadeleye çağır-maktır : -

. «...İşte refikimiz [Kanun-u Esasîî, zahirde halife-i hazıra, hakikat-ı halde ise müslümanlara hitaben tahrir ve neşr etdiği o mektubla bilcümle mü'minin ve mü'minatı vazife-ye da'vet ediyor. Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla demek istiyor. Biraz düşünelim!...» (65).

Kendileriyle ortak eleştirilerde bulunan din adamlarının göklere çıkarıldığı liberal görüşlü Jön Türk yayınları yanında (66) bu kim-seler başta Abdullah Cevdet olmak üzere ûlemamn toplumdaki öne-

(62) Şeyh Ali Efendizâde Hoca Muhiddin, «Maksad-Meslek»,- Kanun-u Esasî, no. 1, 21 Kânûn-ievvel 1896-16 Receb 1314, s. 3.

(63) «Mektub, Ruscuk'dan», Osmanlı, no. 6, 15 Şubat 1898-24 Ramazan 1315, s. 4. (64) Şeyh Alizâde Fatih Mezunlarından Hoca Muhiddin, «28 Cemaziy'ülâhir Se-

ne 1314 Tarihinde Zât-ı Şâhâneye Takdim Kılman Ariza Suretidir», Ka-nun-u Esasî, no. 1, s. 3.

(65) «Kızım Sana Söylüyorum Gelinim Sen Anla!», Osmanlı, no. 8, 15 Mart 1898-24 Şevval 1315, s.. 4.

(66) «Ûlemamıza, Vaizlerimize Numûne-i İmtisal», Osmanlı, no. 32, 15 Mart 1899-3 Zilkade 1316, s. 8.

Page 162: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMI 147

mine değiniyorlar ve onlara karşı aşırı iltifatkâr davranmaya dikkat ediyorlardı:

«...Âlem-i İslâm'ın erkân-ı diniyesini teşkil edecek olan ve lıer nokta-i nazardan diğer sınıf talebelerden daha mutena, daha-muazzez tutulması lâzım gelen ûlûm-u diniye talebe-sini geçinmek içün dilenmek tarikine sevk etmek reva mı-dır? Diğer akvamın, diğer hükümetlerin de ûlûm-u diniye talebesi var... Eski padişahlar, hadîd, gazûb, âteş-nisâr idi-ler. Lâkin ahkâm-i şerv önünde kendilerini bir çobanla siy-yân tutarlardı. Kendilerini sıfat-ı ilâhiye ile tavsif etdir-mez, evliya-yı umûr-u milleti casuslar, münafıklarına tes-lim etmez, milleti, İslâmiyeti, insaniyeti yıkamaz, hakkı, re-sul-ül-hakkı incitmezlerdi...» (67).

Buna karşılık yönetim yanlısı ûlemaya yöneltilen eleştiriler de son derece sert bir. şekilde ortaya konuyordu:

«...Türkiye'nin smıf-ı ruhanîsi olan ûlema arasında bir menfaat-i maddiye için Allahı, peygamberi satanlar az de-ğildir.. Bu dinsiz ulemadan bazıları işgal etdikleri makam-ların müsaadesini istimal ederek Sultanları... sahib-i mut-lak kıldılar...» (68).

Görüldüğü gibi iktidardaki Abdülhamid ve onun merkez içi mu-halifleri Jön Türkler toplumdaki meşruiyet kaynağı olan dine «orto-doks» ve «halkislâmı» şekliyle yönelmişlerdi. Abdülhamid, bu yolla çevrede egemenliğini güçlendirmek isterken Jön Türkler dinden bir araç olarak yararlanarak merkezin bu konudaki temsilcileri ile ikti-dar değişikliğini gerçekleştirmeyi arzuluyorlardı. Bundan dolayı Ab-dullah Cevdet'in yönetimindeki Osmanlı gazetesi Şeyh-üi-isiâm Ce-maleddin Efendi'ye Ortodoks İslâmm temsilcisi olarak Abdülhamid hakkında bir hal' fetvası vermesi için çağrıda bulunuyordu :

(67) [Abdullah Cevdet], «Lutf-u Celil-i Padişâhî», Osvıanlı„ no. 3, 1 Kânûn-isânî 1898-9 Receb 1315, s. 5. Krş. Ahmed Rıza, «Vazife ve Mesuliyet-4», Osman-lı, no. 44, 15 Eylül 1899-1 Cemaziy'ülevvel 1317, s. 8. Gene Krş. «Hasbıhal», Osmanlı, no. 50, 1 Kânûn-ievvel 1899-12 Şa'ban 1317, s. 2.

(68) [Abdullah Cevdet - Ghuri], İkaz-ı Müslim, [Matbaa-i İçtihad], [Mısır], [1906], s. 113-4. Krş. «Salahaddiıı Eyyubî'nin Kabrinden Bir Sada», Os-manlı, no. 28, 1 Kânûn-isânî 1899-1 Ramazan 1316, s. 3: «.. .Bu la'netlere bir günlük sefilâne hayatınız içün mü tahammül ediyorsunuz, ne günâ bek-liyorsunuz. Hükümet-i İslâmiyeyi defn etmeğe mi niyet etdiniz?! Yarın mahkeme-i kübraya ne yüzle çıkacaksınız? Yazık size!!...».

Page 163: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

148 İLERLEME VE MUHALEFET OLARAK İSLÂM DİNÎ

«... Şeriat-ı garrâ-i Muhammedinin 'Emir-ül-Mü'minin'lik makamını işgal eden ferd hakkındaki ahkâmı tebliğe me-mursunuz. Dünyada ve ukbada azab-ı elîm-i samedânî'den kurtulmak içün ya ifa-i vazife ya terk-i makam edin. Adl-i ilâhî bundan ziyadesine mütehammil değildir. Başka kavl-ü-fi'ile hacet bırakmazsınız sanırız...» (69).

Abdullah Cevdet ve arkadaşlarının görev almasından sonra Da-mad Mahmud Paşa'nm oldukça etkili duruma geçtiği Osmanlı bu ça-balarına daha hız verecek, Faslı bir Şeyhden alman fetva ile Abdül-hamid'in hal'ine karar alındığı açıklanacak (70), her fırsatta onun halife-i gasıb olduğu (71) tekrarlanacak ve iş veliaht Mehmed Reşad Efendi adına hutbe okutturulmasma kadar varacaktır (72). Bektaşi dervişleri gibi bazı grupların kendileriyle olan olumlu ilişkilerine karşın (73) Jön Türkler tamamen ortodoks İslâma yönelmişlerdi. Ni-

(69) «Ş ey h-ül-İslâm Semahatlû Cemaleddin Efendiye Açık İhtarname», Osman-lı, no. 39, 1 Temmuz 1899-22 Safer 1317, s. 1. Gene Abdülaziz'in hal' fetvası-nı veren Hayrullah Efendinin övülmesi için ise bkz. «Şeyh-ül-İslâm-ı Es-bak Hayrullah Efendi», Osmanlı, no. 39, s. 5. Meşihat makamının devamlı göz altında tutulması, Cemaleddin Efendinin ise buna karşın Sultan ile olumlu ilişkileri için ise bkz. Tahsin Paşa, Abdülhamit. s. 40-2.

(70) «... Emir-ül-Mü'mirıin bulunan Zeyd temşiyyet-i umur-u hilâfetden gafil ve beyt-ül-mâl-ı Müslimini muhafaza-i nefsi ıçün itlâfa mail olub ve uh-desinde ahkâm-ı şeriata halel gelib cemaat-i Müsliminin huzur ve emni-yetini selb kasdıyla âdâ-yı din ile müştereken sây-i bilfesad olursa hal'i caiz olur mu : Elcevab caiz olur». Bkz. Ketebe-ül-fakîr-ül hakir Müfti-ül-Mü'minin Esseyıd Şeyh Mehmed El-Marakeş, «İslâma Tebşir», Osraanh, no. 75, 1 Kânûn-isânî 1901-9 Ramazan 1318, s. 1. Aynı konudaki eleştiriler için bkz. Ahrar-ı Osmaniye, «İhtar-ı Umumî», Osmanlı, no. 66, 15 Ağustos 1900-18 Rebiy'ülâhîr 1318, s. 1, «Fetva», Osmanlı, no. 58, 15 Nisan 1900-15 Zil-kade 1317, s. 1, «Abdülhamid'e İhtar-ı Müslimin», Osmanlı, no. 59, 1 Mayıs 1900-23 Zilhicce 1317, s. 1, «îstilâm-ı Şer'-i», Osmanlı, no. 66, 15 Ağustos 1900-18 Rebiy'ülâhir 1318, s. 1.

(71) Bu konuda Damad Mahmud'un suçlamaları için bkz. Türk înkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, 77/5-82-18029.

(72) «Emir-ül-Mü'minin ve Halife-i Müslimin Mehmed Han Hamiş Hazretle-rinee Açık Mektub», Osmanlı, no. 76, 15 Kânûn-isânî 1901-24 Ramazan 1318, s. 1. Buna Jön Türkler arasında doğan tepkiler için bkz. «İlân-ı Hakikat», Vatan, no. 2, 18 Kânûn-isânî 1901, s. 1-2.

(73) Bkz. Richard Davey, The Sultan and His Subjects, V. î, s. 97. Bu ilişkilerin bir düzenlilik göstermemesi konusunda ise bkz. CTF-Tıp Tarihi ve Deonto-loji Arşivi, Âkil Muhtar ve îttihad ve Terakki Dosyası, 18-111. 1951 : «... Genç Türk hareketinin Bektaşi, Mevlevi ve başka tarikatlar arasında bir münasebet var mıydı? Cevap : Hayır, yokdu. Yalnız cemiyete muhtelif tarikatlara mensub şahıslar girmişdi. Farmason olanlar da vardı...». Bu ko-nuda gene bkz. E. E. Ramsaur, Jön Türkler. ., 129-132.

Page 164: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 149

tekim Yemen isyanı karşısında Jön Türklerin hareketi sert bir şekil-de protesto etmeleri ve olayı «cihadüva fi sebillullah» emr-i. ilâhisi-nin yanlış anlaşılması sonucu İslâmlarm birbirini kırması olarak yo-rumlamalarına ve İslâm ulemasını bu konuda yardıma çağırmaları-na karşılık (74) Abdülhamid aynı yorumu üzerlerinde egemenlik kurmaya çalıştığı Arap kabile temsilcisi şeyhlere yaparak sorunu bu yolla çözümlemeye çalışmaktadır (75).

Ortodoks şekliyle İslâm dinine bir muhalefet aracı olarak yapı-lan bu yönelmeden dolayı Abdullah Cevdet, rejimi ve Sultan'ı eleşti-ren yazılarında gördüğümüz gibi dinsel bir tabana dayanıyor ve özel-likle ûlemanm yazı kadrosunu oluşturduğu Jön Türk yayın organ-larına gönderdiği yazılarda bu duruma dikkat ediyordu- (76). Kendi-sinin, Abdülhamid'i, Çandarlı Kara Halil, Evrenos Bey, Kuyucu Murat Paşa, Kıılç Ali Paşa gibi Osmanlı tarihinin ileri gelen yöneticileri ve Osmanlı padişahları ile eski İslâm ûlemasımn katıldığı bir «mahke-me-i kübra» da yargılaması da bu çabasını göstermektedir:

«...Ba'de fahr-i kâinat efendimiz Hazret-i Ömer'le Yavuz Sultan Selim'e teveccüh ederek: Allahm emrini tanımayan, Peygamberin adını hakaretle yâd eden hilâfetin şanını ter-zil ve telvis eden kendisine vedia-i rabbaniye olan milleti-ni keyfi yolunda mahv-ü-ifnaya cesaret edüb, her hareke-ti şer'e, adalete, insaniyete muhalif olan Abdülhamid'in ce-zası nedir? diye sual buyurdular. İkisi birden «İDAM» ce-vabını verdiler...» (77).

(74) «... [Yemen vukuatı nedeniyle] Jön Türk mel'unları sakin oldukları ma-hallere siyah sancak çekecekleri istihbar olunduğuna dair...» Komiser Kâ-tibi Şifre Telgrafnâme, 250-178/261, 18 Receb 1324-14 Ağustos 1321, BBA-BEO/Mısır Hülâsa [Defteri] 1042-68/14. Yemen olayına Jön Türklerin bu yorumları için bkz. «Ahval-i Yemeniye», Osmanlı, no. 18, 15 Ağustos 1898-25 Rebiy'ül-evvel 1316, s. 2, [Abdullah Cevdet], «İçtihad», îçtihad, no. 4, Mart 1905, s. .9, «Hilâfet», İstirdad, no. 7, 10 Mart 1901, s. 2.

(75) Sir N. O'Conor'dan-Sir Edward Grey'e, PRO/F.O. 424-213/48-25115-444. (76) Bkz. Bir Kürd [Abdullah Cevdet], «Ali Zühdü Bey'in Vefatı», Kanun-u Esa-

si, no. 23, 28 Haziran 1897-28 Muharrem 1315, s. 7 : «Sema-yı mülke çöken zulmet-i hayaletiniz /Ne kanlı yaralar açdı kulûb-u İslâma/Muhammed Ümmetine Karşı Su-i Niyetiniz/ Ûdû'l edildi râh-ı hakdan ey Resul-iil-hak». Bu şiir için bkz. Kahriyat, 1315, s. 40.

(77) [Abdullah Cevdet], Mahkeme-i Kübra, [Paris], [1313], Taş Basma, s. 20-21. Eserin kimin tarafından kaleme alındığı tartışmalıdır. Bu konuda Ab-dullah Cevdet dışında bir yazar olduğu iddiası için bkz. Ethem Ruhi Bal- . kan Hatıraları - Canlı Tarihler IV, s. 7 ve Abdülhamid'in Hatıra Defteri, İstanbul, 1960, s. 127. Ancak, «Yeni Matbuat», Şûra-yi Osmanî, no. 35, Tem-muz-1 Ağustos 1908 ve îçtihad, no. 108, 29 Mayıs 1330'da kitabın Abdullah

Page 165: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

144 İLERLEME VE MUHALEFET OLARAK İSLÂM DİNİ

. Bunun yanısıra Abdullah Cevdet'in, eski fetvaları toplayarak bunları halkta isyan duygularını körüklemek için yayınlaması ve re-jimin değiştirilmesini bizzat İslâmm bir gereği olarak sunması, sü-rekli İslâm dinine hizmet etmek ve din kurallarına en iyi uyan Os-manlı padişahı olmak gibi tezler ileri süren (78) hukukî bir meşrui-yet yerine dinsel bir meşruiyeti yeğleyen Osmanlı Sultanı için çok tehlikeli bir muhalefet biçimini oluşturuyordu :

«... Ey Müslümanlar... sizler ki yüz binlerce masum ibadul-lahın, ezcümle kavminizin hadimi olmak haysiyeti ile sey-yidi olan Midhat Paşanın kanına giren Abdülhamid-i Sâ-nî'ye, Emir-ül-Mü'minin nazarıyla bakmaktasınız... Hak-daıı nükûl eden kimseye itaat olunmaz hükm-ü bülendiııi anlayamıyorsunuz... Emir-ül-Muminin dediğiniz bu ceb-bar-ı anûd nazar-ı şeriatda lâyad defa idama mahkûm ol-muşdur. Bu halde ontı yaşamaya, tahrib-i hukuk-u ibada devam etmeye bırakan mü'minler neye iman ediyorlar?...» (79).

Bu görüşlerinin yanısıra Abdullah Cevdet, dini eğitim görmüş kişilerin kendileriııinkine benzer toplumsal muhalefet olaylarında olumlu bir rol oynayabileceği düşünüyor ve örnek olarak kendisine

Cevdet tarafından yazıldığı belirtilmektedir. Kitabın yaymlamşı için bkz. «İlân», Meşveret, no. 6, 2 Ramazan 1313-15 Şubat 108, s. 4. Osmanlı yöne-timinde doğurduğu tepkiler için ise bkz. Silistireîi Mustafa Hamdi, Afv ile Mahkûm Yahud Şeref Kurbanları, Osmanlı Matbaası, Mısır, 1907-1323, s. 103.

(78) Din hükümlerine son derece riayet edildiği hakkında bkz. Lüiz Sabuncu, Abdülhamid-i Sânî'nin Tercüme-i Hâli, İÜK-Türkçe Yazma, no. 9871, s. 30-32, Kutsal aylardaki son derece riayetkâr davranışlar için bkz. a.g.e., s. 48-51. Mekke, Medine gibi kutsal yerlerin bakımı ve îslârn ülkelerine yapılan hizmetler konusunda bkz. Prenses Lusignan, Abdülhamid-i Sânî'nin Tercüme-i Hâli ve On Üç Senelik Vekayii Muhtevi Olub Prenses Lusignan Tarafından İngilizce Telif ve Urducaya Mütercem Eserinden Bazı Bend-lerin Tercümesi, İÜK-Türkçe Yazma, C. 6-9539, Mütercim : Cemaleddin Ef-ganî, s. 18-9.

(79) [Abdullah Cevdet - Hoca Şakir], Ûlema-yı İslâm Enârallahu Berahinuhum Tarafından Verilen Feteva-yı Şerife, Tab'a-i Saniye, Matbaa-i İçtihad, Mı-sır, 1325, s. 3-4. İlk baskısı için bkz. [Abdullah Cevdet - Hoca Şakir 1, Ûle-ma-yı İslâm Enârallahu Berahinuhum, Tarafından Verilen Feteva-yı Şeri-fe, Meşveret Matbaası, Cenevre, 1314, Kitabın İmparatorluk sınırları içine girebilmesi için başına konan «tenbih» de ilginçtir : «îşbu fetevayı şerife (muharrire) birçok ahkâm-ı nusûs-i kur'aniyeyi muhtevidir. Binaenaleyh bunun içün evrak-ı muzirre demek veya bilâd-ı İslâmiyeye duhulden men' etmek hiçbir Müslim içün caiz olamaz» a.g.e., kapak.

Page 166: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 151

olan hayranlığını daha önce gördüğümüz Ali Suavi'yi gösteriyor-du (80). Abdullah Cevdet ve arkadaşlarının ittihad ve Terakki için-de önemli rol oynadıkları dönemlerde çok sık işlendiğini gördüğü-müz ulemaya çağrı onlara ortak harekete davet çabalarının özellikle 1906 sonrasında Jön Türk hareketine ağırlığını koyan Terakki ve İt-tihad Cemiyetince fazlaca uygulanmadığını bunun yerine 'Osmanlı [Türk] milliyetçiliği' uyandırma çabalarına ağırlık verildiği göze çarpmaktadır (81).

Ancak ûlemaya yaptığı tüm çağrılara ve Abduh ile Ef gani gibi kimselere karşı duyduğu hayranlığın yanında Abdullah Cevdet bu kimselerin yalnızca îslâmdan yararlanmaları nedeniyle başarıya ula-şamayacaklarını düşünüyordu :

«... Bu adamların- işleri cesurâne oldu. Terakki, fen ve bun-ların gayr-i müslimlerle münasebetleri hakkında dindaşla-rının fikirlerini degişdirmek için ellerinden geleni yapdı-lar. El Azhar camiinin başına geçirilen Şeyh Muhammed Abduh, Azhar'a tedrisat-ı asriye idhal etmeyi denedi. He-sab ve coğrafyanın bazı dürûs-u ibtidaiyesiyle iktifaya mecbur oldu... Bu müceddidlerin kusurları kendileri ter-biye-i asriye almaksızın terbiye-i asriye tarafdarı olmaları oldu. Temeyülât cihetiyle asri oldukları, halde eski stokdan fikir seçmekde iktifa etdiklerinden muhafaza etdikleri usûl (methode) cihetiyle eski kalıyorlardı...» (82).

Gördüğümüz gibi Abdullah Cevdet, biyolojik materyalizm ile İs-lâm düşüncesinin beraberce anlatılması düşüncesini ileri sürerken' dinde reform yapılması ve îslâmm temel kaynaklarına dönülmesini

(80) Abdullah Djevdet, «Le leur et le Nötre», İçtihad, no. 12, Haziran 1906, s. 84. Krş. «Suavi et Gapon», îçtihad, no. 3. Nisan 1905, s. 12. Abdullah Cevdet'in Suavi'ye hayranlığı için ise bkz. Kahriyat, 1906, s. 85-7.

(81) Terakki ve İttihad Cemiyeti de İslâm dininden bu yolda yararlanabilmek için Cemiyetin, dine saygılı kimseler tarafından bir dinî gerek olarak faa-liyette bulundunu belirtmektedir ama artık 'Osmanlı' olmak 'İslâm' olma-nın önüne geçmiştir : «... Cemiyetimiz hem Osmanlı devletinin selâmetine ve hem de 'el-Mü'minin uhuvve' fütüvvasmca dindaşlarımızın tenvir-i ef-kârına hasr-ı hayat etmiş zevatdan ibaretdir... Sizden ricamız orada bulu-nan Osmanlı teb'asmdan vatandaşları biraraya toplyarak...» bkz. İttihad ve Terakki Cemiyetinin 15 Teşrin-isânî 1907-28 Mart 1908 Senelerine Ait Muhaberatın Kayıt Defteri, Türk Tarih Kurumu - Yazma no. 130, s. 56, 464/3 Kânûn-isânî 1907 tarih ve numaralı mektup.

(82) [Abdullah Cevdet], «Tekmile: Son Kırk Sene Zarfında İslâmiyet», R[ein-hardt] Dozy, Tarih-i İslâmiyet, Cild-i Sânî, Matbaa-i İçtihad, Mısır, 1908, s. 717-8.

Page 167: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

144 İLERLEME VE MUHALEFET OLARAK İSLÂM DİNİ

isteyen bu kimseler Demokritos'deh, Darwin'e kadar her türlü mad-deci düşünce ve nihilizm, sosyalizm, mormonluk gibi her çeşit siya-sal akımı reddediyorlar ve çözümün yalnızca İslâm dininde buluna-bileceğini ileri sürüyorlardı (83). Abdullah Cevdet ise İslâm ûleması-mn bu durumu nedeniyle artık modernleşme hareketlerindeki öncü-lük rolünü kaybedeceğini ve —onlardan bu yolda ve siyasal muha-lefet alanında bir araç olarak yararlanmakla birlikte — artık bu tür hareketlerin önderliğinin kendileri gibi modern eğitim görmüş kim-seler tarafından yapılacağını ileri sürüyordu:

«... ûlema-yı İslâm fünûn-u cedideden sarf-ı nazar ediyorlar. Fünûıı-u cedide dahi ûlema:yı İslâmdan sarf-ı nazar ediyor. Din-i İslâm ricalinden olmayanların, tabiblerin, avukatla-rın, iktisadiyunun hasb-el-lüzûm teolociya zeminine nasıl girdiklerini gördük. Eğer ûlema öne geçmemekte taannüd edecek olursa onlar, tabibler, avukatlar, ilK dir ki İslâmm sûr-i itikadına düsturlarını vereceklerdir. Daha şimdiden ûlum ne El Azhar gibi büyük teşkilât-ı diniye mektebleri-nin ne de ûlemasımn inhisarı altında değildir. Bu gibi müessesat-ı diniye yanmda diğer mektebler yapıldı. Cami kürsüleri artık fikirlerin yegâne müvezzileri yegâne mü-rebbîleri değil...» (84).

Abdullah Cevdet açısından ûlemaya yapılan çağrılar yalnızca onları siyasal muhalefet meydanma çekme amacını taşımamakta bu-nun yanmda bu kişileri toplumsal modernleşme yolunda çaba göster-meye davet etmektedir. Bu da çok az olarak Ahmed Rıza Bey'de gö-rülmekle birlikte genel olarak Jön Türk hareketi içinde rastlanma-yan bir düşüncedir.

İslâm dininden bir toplumsal gelişme ve siyasal muhalefet aracı olarak yararlanmak isteğinin yanısıra Abdullah Cevdet onu, İslâm ülkelerinin kültürel birliğini sağlayacak ve Müslümanlarda 'millet' düşüncesini uyandıracak bir araç olarak da kullanmak istiyordu. Jön Türklerin hemen tamamı gibi Abdullah Cevdet Osmanlı Devle-tinin en önemli niteliklerinden birisinin 'hilâfet' kurumuna sahip ol-ması olduğunu düşünüyordu :

(83) Her tür düşünce akımı ve siyasal eğilimlerin reddi için bkz. Cemaleddin Efganî, Mezahib-i Muhtelif e-i Tabiîyyûn Reddiyesi, Tercüme Eden : Meh-med Münir, İÜK-Türkçe Yazma. A. 4228, s. 38. Gene bkz. Albert Houra-ni, Arabic Thought in the Liberal Age, Oxford 1970, s. 125. Tek çözümün İslâm dininde bulunması için ise bkz. Cemaleddin Efganî, Mezahib~i Muh-telife.,, s. 34.

(84) [Abdullah Cevdet], «Tekmile..», Tarih-i İslâmiyet, Cild-i Sânî, s. 719.

Page 168: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 153

«... Saltanat-ı Osmaniyede bir hükümet-i cismaniye, bir de hükümet-i ruhaniye sıfatı vardır. Hükümet-i cismaniye ma-lûm, hükümet-i ruhaniye hilafet-i İslâmiye sıfatıdır. Asıl mühim olan sıfat-ı hilâfetdir. Hilâfet olmasa — Türkiya'mn ehemmiyet-i coğrafyasından sarf-ı nazar— Türkiya Sulta-nı'nm Fas Sultanından bir farkı olmaz...» (85).

Bir İslâm ülkeleri birliği oluşturulması yolunda dönemin yaygın düşüncesi Jön Türklere tüm ömrünü siyasal alanda böyle bir birliği gerçekleştirebilmek için harcayan (86) Cemaleddin Efgâni tarafından aşılanmıştı. Abdülhamid II tarafından bu amaçla İstanbul'a çağırılan Efganî'nin Şişli'deki konağında Osmanlı aydmlarıyla yaptığı toplan-tılarda işlediği başlıca düşünce Müslümanların böyle bir birlik oluş-turması ve İslâm ülkelerinin Avrupa sömürgeciliğine karşı ulusal bi-lince erişmeleri idi (87). Abdullah Cevdet İslâm ülkeleri arasında oluşturulacak bu birlikten siyaset dışı amaçlar için yararlanılması gerektiğini düşünüyordu: '

«...İstitrâd kabilinden "söylediğim şu sözlerden Panislamis-me fikrinin şeydâperestârlanndan olduğum zannolunma-sm, o fikir —sizin anladığınız yolda— bir hayal-i dilber-

(85) Abdullah Cevdet, «Teselsül-ü Saltanat Meselesi», İçtihad, no. 6, Mayıs, 1905, s. 86, Krş. «Hilâfet», Hak, no.. 19, 24 Mayıs 1900-25 Muharrem 1318, s. 1 : «...Hükümet-i Osmaniyenin bu kadar su-i idaresiyle beraber... hükümeti-miz padişâhmdan hilâfet nez' edilirse devletin yarı kuvvetini zayi etmiş olacağı şüphesizdir,..». Abdullah Cevdet'in, Abdülhamid'e hitapları da bu gö-rüşünü desteklemektedir. Bkz. BBA-Yıldız Esas Evrakı, 15/74-34-a/74/15, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 15/74-34-b/74/15.

(86) C. C. Adams, islam and Modernization in Egypt, s. 13. (87) Efganî bu amacını gerçekleştirebilmek için Abdülhamid H'ye de başvur-

muştu. Osmanlı İmparatorluğunda hilâfet kurumunun da bulunması onu Osmanlı Sultanının bu niteliğinden yararlanmak amacıyla İstanbul'a getir-mişti : «...Her cihetden hücûm-u adaya marûz olan hukuk-u İslâmı hıfz ve siyaneti ba'dema vücud-u akdes-i hilâfetpenâhîleriyle temin olabilece-ğine, mutmain olan kalbimin... ve kürre-i arzda mevcud bulunan kâffe İs-lâmm taarruzdan masun olabilmeleri zıll-ı zalil-i hilâfetpenâhîlerine deha-letle mümkün olabileceği itikadının aktar-ı âleme neşr-ü tamimi esbabın-dan isti'mâliyle meşgul bulunan fikrimin... ve ahter-i bahtiyari~i hilâfet-penâhîleriniıı bütün cihana şa'şaa-pâş olduğunu görmek... Bkz. BBA-Yıl-dız Esas Evrakı, 14/1103/126/9. Ancak kendisi daha sonra konağında göz hapsine alınmıştı. Efganî'nin İstanbul'daki faaliyetleri için ise bkz. BBA-Yıldız Esas Evrakı, 18/553-586/93/36. Bu konuda ayrıca bkz. Niyazi Berkes, Türkiye'de Çağdaşlaşma, s. 313-20. Efganî hakkındaki kitapların bu ne-denle yasaklanmaları için bkz. BBA-İrade-Hususî, Rebiy'ül-âhir 1315/no. 101-444 ve BBA-BEO-Hidiviyet-i Celile-i Misriyyenin Tahrirat Defteri, 1031-68-4, no. 291/96, BBA-BEO/Hususî İrade-i Seniye, 377-8/100-444-4778.

Page 169: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

144 İLERLEME VE MUHALEFET OLARAK İSLÂM DİNİ

dir. Böyle bir hayalin tiâyyiz-i fi'ile çıkabileceği zamanla-rın çokdan geçmiş olduğunu bilirim. Eğer ittihad-ı İslâm-' dan murad, siyasî bir ittihad ise muhaldir. Yok eğer mane-vi, ilmî, edebî, hissi, iktisadî, içtimaî bir tekârüb ve ittihad ise ona diyecek yok, o halde en fedakâr mürevviclerden, en hararetli naşirlerden olarak bendenizi bulursunuz. Ve itti-had-ı İslâm dendiği vakit bundan başka bir şey akla gelme-melidir...» (88).

Abdullah Cevdet'in bu görüşünün nedeni ise kendisinin İslâmı-yetin getirdiği ilkelerin Müslümanları 'ümmet' tipi yaşamaya zorla-dığı ve onlarda 'millet' fikrinin uyanmasına engel olması şeklindeki görüşüydü:

«... İslâmiyetin prensibi ile olsa olsa bir teşkil, bir idare ya-pılabilirdi : O idare ise başında kayd-ü hayat ile müntehib ve menafir-i umumiyeyi deruhte etmiş bir halife bulunan bir çok küçük hükümetlerden mürekkeb bir nev' cumhuri-yet-i âlem-i İslâm olurdu. Irklar arasındaki zıddiyet, rüesa-nm hırsları, ahalinin terbiye ve ihzarındaki noksan, ku-run-u vusta-i nasraninin dahi emeli olmuş olan bu emelin hayyiz-i fi'ile çıkmasına mani' oldu. Yazık ki İslâmiyet bun-dan vazgeçmek cesaretinde bulunmadı ve muzdaribi oldu-ğu bazı ilel-i içtimaiye tesâbuk ve mübarezeleri ile heyet-i mecmuaları, müslümanlar.. tarafından ta'kib olunan mak-sad-ı mevhumdan elbetde daha iyi olarak muhkem milliyet-ler tesisine çalışmaya, mani' oldu. Müslümanlarda vatanın hududu pek baîd idi...» (89).

Machiavelli'in, Katolik Kilisesi'ne yönelttiği eleştirilere pek ben-zer bir şekilde Abdullah Cevdet, İslâm dinini 'millet' fikrinin oluşu-munu önlediğinden dolayı eleştiriyor ve îttiha,d-ı İslâm düşüncesin-den Osmanlı Devletinde böyle bir ulusal şuur uyandırmak yolunda istifade etmek istiyordu. İslâm birliği için Müslümanların Avrupalı sömürgeci ülkelere karşı göstereceği tepkiler onlarda önce millî bir-

(88) Abdullah Cevdet, Hadd-ı Te'dibs. 59. Krş. Mehmed Sabahaddin, «İtti-had-ı İslâm», Terakki, no. 9, [1906], s. 3 : «... İstanbul'un bugün cihan-ı İs-lâm üzerindeki tesir-i ruhanîsi Türkiya'da efkar-ı hürriyetperverânenin galebesi ile bir tesir-i fikrî olmağa başlayacak o zaman şark ile garb ara-sındaki usûl-ü itilâfa en kuvvetli bir vasıta teşkil edecekdir...». Abdullah Cevdet'in bu konudaki düşünceleri için gene bkz., Le Reveil de la Tur-quie, s. 259, Celâl Nuri, İttihad-ı İslâm, s. 378.

(89) [Abdullah Cevdet], ••«Tekmile...», Tarih-i İslâmiyet, Cild-i Sânı, s. 690-1.

Page 170: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 155

iikierini sağlama düşüncesini oluşturacaktı ki Cemaleddin Efganî'nin İslâm birliği konusundaki tezleri II. Meşrutiyet sonrasında 'Türkçü-lük' akımının doğuşuna etkide bulunacaktı (90).

Bunun yamsıra Abdullah Cevdet açısından İslâm birliği düşün-cesinin diğer iki amacı vardı ki bunlardan birincisi bu düşünceden daha önce ûlemaya yapılan çağrılarda gördüğümüz gibi Osmanlı Devletinin egemen olduğu ve Müslümanların yaşadığı bölgelerde bu egemenliğin meşruiyetini sağlamak yolunda yararlanmaktı:

«... Buraya kadar söylediğimiz sözler yalnız Türkiya va-tandaşlarına hitab olundu. Ey dünyanın alelumum Müslü-manları şu birkaç sözü de size hitab ediyoruz-. Türkiya bir hükümetdir ki emanet-i mukaddesenin muhafızıdır. Bilâd-ı mukaddese onun idaresindedir. Bu haysiyetlerle hilâfet yâ-ni peygamberimiz (S.A.) Efendimize vekâlet Türkiya hü-kümetinin reisinde bulunur. Dünyanın hangi tarafında olursa olsun, hangi hükümetin taht-ı hükm-ü-idâresinde bulunursa bulunsun, umum ehl-i İslâmın selâmeti, terak-kisi, zulm görmemesi esbabını düşünmek ve ihzar etmek gayreti diğer her hükümetden ziyade Türkiya'ya düşer. Bu

(90) Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasî Fikirleri.., s. 37. Jön Türkler tarafın-dan Panislâmizmin, Doğu Müslüman toplumlarında, Batılı Hristiyan ül-kelere karşı ulusal bilinç uyandıracak bir siyasa olarak görülmesi için bkz. E. F. Knight, The Awakening of Turkey, London, 1909, s. 63. Jön Türkle-rin Efganı hakkındaki olumlu düşünceleri için bkz. «Şeyh Cemaleddin Ef-ganî», Kanun-u Esası, no. 14, 29 Mart 1897-26 Şevval 1314, s. 4-5 ve Halil Ganem, «Djemal Eddin», Mechveret Supplement Français, no. 31, 15 Mart 1897, s. 5. İkinci Meşrutiyet sonrasında kürkçülerin, Efganî'nin bu görüş-lerine sahip çıkmaları için bkz. Ahmed Agayef, «Siyasiyat: Türk Âlemi», Türk Yurdu, C. 1-1327-1328, s. 73, TLurk] Y[urdu], «Tercüme-i Hâl: Şeyh Cemaleddin Efganı», Türk Yurdu, C. VI-Sayı: 8, 12 Haziran 1330, s. 2263-7. Türk Yurdu okuyucularına armağan ettiği Cemaleddin Efganî'nin bir res-mi altında şu açıklamaya. yer veriyordu: «Bütün Müslüman âleminin uyan-masına ve yükselmesine çalışan, ırk ve milliyet fikirlerinin şiddetli bir ta-rafdarı olan merhum Şeyh Cemaleddin Efganî». Bkz. Türk Yurdu, C. Vl-Sa-yı : 8, s. 2248-eki. İslâm birliği düşüncesinin İkinci Meşrutiyet sonrasında 'îslâmcı'lar tarafından, 'Türkçü'lere karşı bir savunma aracı olarak kulla-nılması için-bkz. «Matbuat-ı İslâmiye», Sırat-el Müstakim, Aded. 86, 15 Ni-san 326-18 Rebiy'ülevvel 1328, s. 144 ve Mehmed Ubeydullah, «îttihad-ı İs-lâm», Sırat-el Müstakim, Aded. 99, 15 Temmuz 326-21 Receb 328, s. 363. Mekteb-i Tıbbiye öğrencilerinden de Efganî'nin toplantılarına katılan bir grup olduğu, için Abdullah Cevdet'in onun düşüncelerinden öğrenciliği sı-rasında haberdar olması mümkündür. Bkz. Ethem Ruhi Balkan Hatıraları ~ Canlı Tarihler IV, s. 11.

Page 171: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

144 İLERLEME VE MUHALEFET OLARAK İSLÂM DİNİ

cihetle Türkiya âdeta alelümum her Müslümamn hüküme-ti demekdir...» (91).

Abdullah Cevdet de dahil olmak üzere Jön Türkleri, İslâm Bir-liği siyasasına ilgi duymaya götüren ikinci neden ise Ahdülhamid II nin uygulamaya çalıştığı bu siyasa ile çevrede kurmaya çalıştığı ege-menliği sarsmaya çalışmaktı. Bundan dolayı Abdullah Cevdet. «... Ab-dülhamid bir kerre cihad! Ya Müslimin dediği vakit kıyamet kopar, cihan zîr-ü zeber olur, şöyle olur böyle olur diyen dostumuz muğfel-i muğfeldir, yâni iğfal edilmiş bir iğfal edicidir...» şeklinde görüşler ileri sürüyor, Prens Sabahattin ise «... İttihad-ı İslâm fikrinin men-ba' ve naşiri İstanbul ve en büyük hamisinin Abdülhamid olduğunu isbat edecek hiçbir delil...» olmadığını belirterek bu egemenliği sars-maya çalışıyorlardı (92).

Ancak, Abdülhamid II ye karşı, ulusçuluk düşüncelerinin İslâm ülkelerinde de gelişmesi sonucunda, Kureyş kabilesinden olmadığın-dan dolayı halife olamayacağı yolunda eleştirilerin yöneltilmesine rağmen (93) İslâm birliği ve bu birliğin Osmanlı Devleti etrafında gerçekleşmesi düşüncesi İmparatorluğun sınırları dışındaki ülkeler-de bile büyük taraftar buluyordu (94) ve bu düşüncenin çöküşü ise

(91) Abdullah Cevdet, Uyanınız! Uyanınız/, 1907, s. 27. Arap uleması tarafın-dan bu yolda yapılan çağrıları için bkz. Esseyid Şeyh Raşid, Dünyada Müs-lümanların Hali ve Ûlemayı; Emirlere, Sultanlara Nasihat İçin Da'vet, Mü-tercimi : Vizeli Eminzâde Rıza, Matbaa-LAhmed Kemal, Dersaadet, 1326 [Arapça Bası: 19061, s. 12-3: «...Avrupa süferâsı... Devlet-i Osmaniyeyı tehdid eylemektedir. Maazallah-ü teâlâ! Bu mesele kuvveden fi'ile çıkarsa hakimiyet-i İslâmiye katiyyen zevâlpezîr olacakdır. Çünkü bunu Türkiya hakkında icra etdi.kleri takdirde İran ile Fas'ı bırakacakları hatıra bile gel-mez. Bu gidişle hakimiyet-i .İslâmiye bir varmış, bir yokmuş gibi hikâ-yelerde görülecek raddeye tekârüb etmektedir...».

(92) Abdullah Cevdet, «Japonya'da Müslümanlık», İçtihad, no. 1' [İkinci Sene], Temmuz, İ906, s. 3, M[ehmed] Sabahaddin, «On Üçüncü Terakki'de Ten-kidinizi Okurken», Terakki, no. 15, [Teşrin-isânî 1907], s. 5. Jön Türkle-rin, Mısır grubu tarafından ise İslâm birliği düşüncesinin Abbasilerden bu yana varolduğu ve Namık Kemal'de bile bulunduğu ileri sürülüyordu. Ab-dülhamid ise konudan habersiz olmakla suçlanmaktadır. Bkz. «İttihad-ı İs-lâm», Kanun-u Esasî, no. 9, [İkinci Sene], 2 Şubat 1314-21 Şevval 1315, s. 2-3 ve «İttihad-ı İslâm, Makalesinden Ma'bad», Kanun-ü Esasî, no. 11, [İkinçi Sene], 16 Mart 1314-6 Zilkade 1315, s. 3. Bu eleştiriler için ayrıca bkz. «İttihad-ı İslâm», Doğru Söz, no. 9, 12 Temmuz 1906-20 Cemaziy'ülev-vel 1324, s. 7.

(93) Kahire Üniversitesi öğretim üyelerinin bu görüşleri için bkz. Malcolm MacColl, The Sultan and the Powers, London, 1896, s. 148-50.

(94) Abdülhamid'in iktidarının son dönemlerinde bile bu düşüncenin şeyhler aracılığı ile yayılması için bkz. India Office-Confidential, 9050/25 Mart

Page 172: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 157

II. Meşrutiyetin ilanıyla Abdülhamid II nin, mutlak yönetiminin so-na ermesinden sonra gerçekleşecekti (95).

Nitekim 1908 Meşrutiyetinden kısa süre önce ve sonra yaptıkları açıklamalarda Jön Türk hareketi içinde egemen bir rol oynamaya başlayan 'Terakki ve İttihad Cemiyeti', İslâm birliği düşüncesinin kendileri için gerçekleştirilmesine çalışılacak bir amaç olarak kabul edilmediğini belirtiyordu (96). Bunun başlıca nedeni ise artık 'millet' kavramının Jön Türkler tarafından 'İslâm' kavramının üzerinde bir önem taşımakta olduğunun kabul edilmesidir. Ancak, Abdullah Cev-det tüm olumsuz yanlarına karşın bu düşünceden gene de yararla-nılması gerektiğini düşünüyordu ve bu nedenle 'Halifelik' görevini Japon İmparatoruna önermesi bu isteğinin belirgin bir örneği idi:

«...Azametli ve muhterem Mikado'nun Müslüman dinini kabul etmeye hazır olduğu ve teb'asının da onu takip ede-ceği yolunda bir rivayet çıkartıldı. Bu cereyanın siyasî ve içtimaî ehemmiyeti.bilhassa İslâm dininin başka hiçbir din-de hattâ Buda dininde dahi olmayan mensuplarını kardeş edici kudrete sahip olmasından dolayı son derece mühim-dir. Dinimiz, İslâmm bu hususiyeti mucibince Mikado ha-tırı sayılır bir kudret kazanabilirdi. Daha ileri gideceğim ve Mikadonun sırf bü hadise ile ve meşru yoldan bütün imtiyazlarıyla 'Mü'minlerin Reisi' sıfatını elde edeceğini söylemeye cesaret edeceğim. Şuna da işaret etmek yerinde

1907, no. 43, s. 50. PRO/F.O. ve India Office-Confidential, 9050/25 Mart 1907/no. 44, s. 53. PRO/F.O. Bu düşüncenin Abdülhamid'in iktidarının baş-larında daha kuvvetli olması için bkz. BBA-Yıldız Esas Evrakı, 38/93-553/ 594/X. Abdülhamid'in, Avrupa'nın 'maddî' olarak nitelediği güçlerine kar-şı oluşturma arzusunda olduğu bu düşünceyi Arap liderlerine anlatması ve onları ele geçirmesi, bu görüşü gerçekleştirebilmek için Müslüman ül-kelere binlerce kur'an bastırarak dağıtması için bkz. Joan Haslip, The Sul-tan: The Life of Abdul Hamid II, London, 1973, s. 173-4, 251.

(95) Lord Cromer'in bu konudaki açıklamaları için bkz. «Lord Cromer on Egypt», The Times Weekly Edition Supplement, 18 Aralık 1908/no. 1668, s. iii.

(96) İttihad ve Terakki Cemiyeti Merkezinin 1906 - 1907 Senelerinin Muhabe-rat Kopyası, İ. Belediye Kütüphanesi, Belediye Yazma, O. 30, s. 140, «Aziz Kardeşlerimiz» başlıklı 27 Kânûn-ievvel 1907 tarihli ve Doktor Nazım - Ba-haddin imzalı mektup. Meşrutiyetten sonra Enver Bey'in «Panislamizmin» programlarında yer almadığını açıklaması için bkz. «Turkey: The Young Turks and Egyptian Nationalist», The Times Weekly Edition, 4 Eylül 1908/ no. 1653, s. 563.

Page 173: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

.158 144 İLERLEME VE MUHALEFET OLARAK İSLÂM DİNİ

olur ki Abdülhamid, İslâm uleması nazarında bu sıfatı ta-şımaya hiçbir surette haiz değildir...», (97).

İslâmiyetin hükümlerindeki katılık ve değişmezlik (98) ile Müs-lüman çevrenin modernleşme konusundaki görüşlere ve Batı düşün-cesine karşı duyduğu tepki (99) görüldüğü gibi Jön Türkleri dinden yararlanarak reform yapmaya zorlayan bir nedendi. Ancak, bu ko-nuda Jön Türklerde iki uç görüşünü paylaşan kimselerin aynı yön-temi kullanmaları (100) görüntüsel bir benzerlikden başka birşey de-ğildir.

(97) Abdullah Cevdet'in bu ve buna benzer düşünceleri için bkz. Abdullah Djevdet, «Reve Realisable», İçtihad, no. 12, Haziran 1906, s. 179-82.

(98) Bu hususun Jön Türkleri İslâmdan yararlanmaya zorladığı görüşü için bkz. Noel Buxton, Europe and Turks, London, 1907, s. 67.

(99) Örnek olarak, «Madde ve Kuvvet» ile ilgili bir yazının Müslümanlar üze-rinde doğurduğu tepkiye bakılabilir. Bkz. «Madde ve Kuvvet», Tercüman, [Kırım], no. 19, 11 Mart 1907-21 Safer 1326, s. 1-2.

(100) Abdullah Cevdet'in yayınladığı fetvaları incelemiştik. Aynı yöntemin İs-lâmî görüşü savunanlardan Şeyh Naili tarafından uygulanması için bkz. Albert Fu;ı, «Ahmed Riza Bey», Mecheroutiette, no. 40, Mart 1913, s. 28,

Page 174: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

BATI KÜLTÜREL ÇEVRELERİYLE İLİŞKİ VE BATI KÖKENLİ DÜŞÜNCE AKIMLARINDAN ETKİLENME

Jön Türkler yalnızca İslâm dininden toplumsal ilerleme yolun-da nasıl yararlanabileceklerini, Osmanlılık kavramının sınırlarının ne olacağı gibi konularda tezler geliştirmiyorlar, bunların yanısıra temel olarak Batılı düşünür ve sosyologların çeşitli kuram ve model-lerini İmparatorluk koşullarına uygulamaya çalışıyorlardı. Bu alan-daki düşüncelerinin tam bir süreklilik göstermemesine ve pek çoğu-nun 'İkinci Sınıf' olarak nitelendirilebilecek düşünürlerden etkilen-melerine karşılık kendilerinin daha önce benzer bir siyasal muhalefet hareketi yürüten 'Yeni Osmanlılar' a oranla bu konuda oldukça ile-riye gittikleri belirtilebilir.

Ancak Jön Türklerin yayınlarını yönelttikleri kitle kendilerinin Batı düşüncelerini yayma çabalarını iyi karşılamıyor ve bunlara kar-şı genellikle şüpheci bir tavır takmıyordu. Örneğin, Ahmed Rıza ile Murad Bey arasında gördüğümüz tartışmanın başlıca nedenini gö-rünüşte Ahmed Rıza'nm pozitivist düşünceleri oluşturmuştu (1). Bu-na karşılık benzer düşünceler evvelce gördüğümüz gibi İslâm dini-nin toplumsal içeriğinden yararlanarak sunulduğunda, aynı çevrele-rin bunları son derece olumlu bir şekilde karşıladıkları görülmekte-dir (2) bu da Abdullah Cevdet, Ahmed Rıza gibi kimseleri dinin bu

(1) Ahmed Rıza'nm, «... pozitivist ve enternasyonalist fikirlerinden dolayı par-tinin güvenini kaybettiği...» nin belirtilmesi için bkz. Paul Fesch, Constan-tinople aux Dernier s Jours d'Ab dul-H amid, Paris, [1907], s. 344. Ahmed Rıza'nm «... fikr-i diyanet ve..milleti vari bazı etvar-ü neşriyatda bulun-ması [nm] Cemiyet[ce] tefrika zuhuruna sebeb olduğu» savı için bkz. «İlân-ı Mahsus», Mizan, no. 22, 31 Mayıs 1897-29 Zilhicce 1314, s. 2. Bu suçlamalar için gene bkz. Mehmed Murad, Mücahede-i Milliye, s. 140. Kit-lede bu yayınlara karşı tepkiler için bkz. Şerafeddin Mağmumî, Hakikat-i Hal, 1330, s. 17-8 «... Hissiyat-ı diniye ve milliyeyi cari neşriyatı... tayy edüb çıkartması hep "cemiyete istinad olunmuş, teveccühler azalmış, şikâ-yetler artmış...».

(2) «...Rıza Bey biraderimizin itikadı hakkında bazı isnadlar neşrolunmuş idi. Bundan güzel bir tekzib tasavvur olunamayacağını teslim edeceklerdir...» bkz. [Murad], «Âsar-i Müfide», Mizan, no. 14, 5 Nisan 1897-2 Zilkade 1314,

Page 175: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

160 BATI DÜŞÜNCE AKIMLARINDAN ETKİLENME

yanma sarılmaya yöneltiyordu. 'Osmanlı' gazetesi de Bosna - Hersek, Kıbrıs ve Bulgaristan gibi bölgelerden kendilerine yöneltilen eleştiri-lere en iyi yol olarak gördükleri bir müslümanlık dersiyle cevap ve-riyordu (3). İttihad ve Terakki Cemiyetinin kendisi hakkındaki kuş-kuları berteraf etmek için Mısır'da çıkartacağı yeni yayın organları-na özellikle dini yazılar yazdırmasının nedeni de halkla arasında olu-şabilecek dinden kaynaklanan bir kopukluğun önüne geçmek isteğiy-di (4). Aynı şekilde Abdullah Cevdet'in de İslâm dininin toplumsal içeriğinden fazlaca yararlanması yanmda dinin toplumsal içeriği dı-şındaki kısımları hakkındaki görüşlerini okuyucuları üzerinde olum-suz intibalar yaratmamak için dergisinin Fransızca bölümünde ya-yınladığı ya da kitaplarında Türkçe açıklamasını vermediği notlarla kullandığı görülmektedir (5). Gene eleştiriye uğramamak için Byron'ı bir Türk dostu olarak göstermek gayretkeşliklerine katlanması Ab-

s. 4 «Tolerance Musulmane» risalesi nedeniyle Ahmed Rıza'ya yapılan bu övgüler için bkz. «Ahmed Rıza Bey», Hürriyet, no. 79, 1 Ağustos 1897-1 Rebiy'ülevvel 1315, s. 2. Abdullah Cevdet'in kitapları arasından ilgiyi ge-rek muhalefet aracı olarak ve gerekse bir toplumsal ilerleme vasıtası yo-luyla İslâm dininden yararlandıklarının ilgi görmesi için bkz. «Yeni Ki-tablar», Tercüman, [Kırım], no. 16, 29 Fural 1908-10 Safer 1326, s. 4.

(3) «Mekâtîb : Tarafımızdan Açık Mektub», Osmanlı, No. 11, 1 Mayıs 1898-11 Zilhicce 1315, s. 3.

(4) Ahmed Bedevi Kuran, İnkilâp Tarihimiz ve İttihad ve Terakki, s. 128, 'Hak' gazetesinin çıkışı için bkz. «İlân», Ospnanlı, no. 44, 15 Eylül 1899-1 Cemaziy'ülevvel 1317, s. 8. *

(5) Dinin toplumsal içeriği dışındaki ruhun ölümsüzlüğü benzeri düşüncele-re inanmadığını ifade eden şiirlerin Fransızca kışımda yer-alması için bkz. Abdullah Djevdet, «Sonnet», İçtihad, no. 12, Haziran 1906, s. 185. Ebu'l ûla el-Maarri'nin «... Uyanınız, uyanınız ey yoldan çıkmışlar] Sizin dinleriniz kudemanm hilelerinden bir hiledir. Onlar bu dinler vasıtası ile dünya ma-lı toplamayı murat ettiler. Ve bunu elde ettiler. Kendileri öldüler gittiler. Fakat bu leimlerin vaz'ettikleri âdet devam etti», şeklindeki düşünceleri-ni yalnızca Arapça olarak veriyor ve Türkçeye çevirmiyordu. Bkz. V. Al-fieri, İstibdad, 1317, s. 141/n. Ahmed Rıza da politikasının hiç değişmedi-ğini ve terakkinin nizamın tekâmülünden başka bir şey olmadığı yolun-daki görüşlerine karşın bu gibi suçlamaların önüne geçebilmek için Meş-veretin başındaki 'Ordre et Progres' adlı ibareyi kaldırmaya karar ver-mişti. Bkz. Athmed] Rtıza] «Avis», Mechveret Supplement Français, no. 33, 15 Nisan 1897, s. 1. Ahmed Rıza Bey'e Meşrutiyetten sonra bu dönemdeki görüşleriyle ilgili olarak muhalifleri tarafından yöneltilen 'dinsizlik' suç-lamasını gözönüne alırsak biyolojik materyalist Jön Türklerin bu konuda-ki titiz davranışının nedeni anlaşılır. Bu suçlamalar için bkz. Şerif Paşa, İttihad ve Terakkinin Sahtekârlıklarına, Denaetlerine Bülend Bir Seda-yı Lâ'netimiz, Paris, [1911], s. 48-51.

Page 176: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 161

dullah Cevdet'in oldukça dikkatli davrandığını göstermektedir (6). Batı düşüncesini böyle bir süzgeçten geçirerek sunma durumun-

da kalmalarına karşın Abdullah Cevdet ve pek çok Jön Türk daha İmparatorluktaki eğitimleri sırasında Batı düşüncesi ile tanışmışlar ve onu ülkelerine getirmek, uygulamak isteği, kendilerini siyasal bi-rer muhalif olmaya yöneltmişti. Batı ile kaynaşmaya başladıkça ede-biyatta büe ıslahat gerekeceği düşüncesi Jön Türkler tarafından açıkça belirtilen bir noktaydı (7).

Abdullah Cevdet'in tüm eserleri gözönüne alındığında, çeviri, derleme, makale ve.kitaplarının, eğitim reformu tasarılarından bey-nin işlevlerine, felsefe tartışmalarından sembolist şiirlere ve Shakes-peare çevirilerine değin birbiriyle ilişkisiz görülen pek çok konuyu kapsadıkları görülür. Abdullah Cevdet'in şiir kitaplarının dahi Hu-go, Goethe, Ömer Hayyam gibi düşünürlerin çeşitli fikirlerinin anla-tılması amacına yönelik olması (8), bu eserlerden çevirilerdeki, ken-di düşüncelerine uymayan kısımlârm Abdullah Cevdet tarafından ge-niş dipnotları ile birer tartışma alanı haline sokulması, bu eserlerin başına yazılan geniş önsözlerle çeşitli konular hakkında İmparator-luk aydınlarına bilgi verilmesi gibi noktaları gözönüne alarak (9) Ab-dullah Cevdet'in, Ahmet Mithat Efendi'nin yazın hayatına atıldığı ilk dönemlerdeki «... ansiklopedizm akımına dönüşü temsil...» ettiğini belirtmek gerekir (10). Bu akımı benimsemesi ise Abdullah Cevdet'-

(6) Abdullah Cevdet bu durumu şöyle açıklıyordu: «... Byron'a Türk düşmanı nazarıyla bakan onu tel'in eden, eserim tercüme etmemizi küfr-ü~abes ad-dedecek yarım nazarlı etrâk eksik değildir. Bu noktayı izah ve tenvirde ısrar edeceğiz : Byron'm hücum etdiği Türkler değil, Türk hükümeti idi. İnsaf buyurulsun : Aradan seksen bu kadar sene geçdi. Hâlâ Türk hükü-meti her sahib-i içtihadın buğz ve hücumuna lâyık bir fırka-i eşkiyadan başka bir şey midir?..» Bkz. Lord Byron, Chülon Mahbusu, Tercüme Eden: Abdullah Cevdet, Matbaa-i İçtihad, Cenevre, 1904, s. 4-5 ve Abdullah Cev-det, «Lord Byron», îçtihad, no. 1, 1 Eylül 1904,- s. 13-4, Chillon Mahbusu, Osmanlı, no. 137, 12 Ağustos 1904, s. 2-3 v.d. olarak tefrika edilmişti.

(7) Abdülahrar Tahir [Süleyman Nazif], Namık Kemal, Paris, Taş Basma, 1314, s. 6.

(8) «Yeni Kitablar : Ramazan Bağçesi», Musavver Cihan, no. 18, 18 Kânûn-iev-vel 1307-28 Cemaziy'ülevvel 1309, s. 144. Abdullah Cevdet'in bu tür şiirleri için ise bkz. Abdullah Cevdet, «Puşkinden Muktebesdir», Mekteb, Aded. 15, 28 Temmuz 1310-7 Safer 1312, s. 51, Abdullah Cevdet, «Dumas'dan Tercüme», Mekteb, Aded. 17, 29 Eylül 1310-11 Rebiy'ülâhîr 1312, s. 151.

(9) Abdullah Cevdet'in karşıt olduğu görüşlere karşı uyguladığı bu yöntem için bkz. V. Alfieri, İstibdad, 1317, s. (Elif). Bu konudaki geniş açıklama-ları için ise bkz. Gustave Le Bon, Asrımızın Nusûs-u Felsefiyesi, Tercüme Eden : Abdullah Cevdet, Matbaa-i İçtihad, İstanbul, 1914, s. 10.

(10) Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasî Fikirleri.., s. 163.

Page 177: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

162 176 BATI DÜŞÜNCE AKIMLARINDAN ETKİLENME

in dolaylı olarak mevcut ortamdan aldığı bir davranış biçimi idi. Ah-met Mithat Efendi'nin yazın hayatına atıldığı ilk dönemlerde 'Mec-mua-i Fünûn7 dergisinin başını çektiği bu akım daha sonra Abdullah Cevdet'in de ilk ikisinde yazı yazdığı 'Musavver Cihan', 'Maarif', 'Mırsad', 'Hazine-i Fünûn' gibi birçok derginin çabalarıyla oldukça yaygın bir hâl almıştı.

Abdullah Cevdet'in felsefe hakkında yaptığı derlemeler de Epi-kür'den Renan'a, Hafız Şirazî'den Felix Isnard ve Ludwig Büchner'e pek çok düşünürün görüşlerinden kısa paragraflar veren ve onların görüşlerini açıklayan birer küçük felsefe ansiklopedileri niteliğinde-dir. Bu konuda da Abdullah Cevdet «ansiklopedizm»in en önemli nok-tanın çok şey bilmek olduğu, konusundaki yaklaşımına uygun düşü-yordu. Gene Abdullah Cevdet'in amacının da 'ansiklopedistler' gibi halka o döneme kadar duymadıkları belli bazı kavramları açıklaya-rak onları uyandırmak olması onun üzerinde bu akımın dolaylı yol-dan da olsa oldukça etkili olduğunu göstermektedir.

Jön Türklerin öğrencilik dönemlerinden itibaren en çok etkilen-dikleri hareket ise Fransız İhtilâli ve ihtilâlin düşünürleri olmuştu. Abdullah Cevdet de «... düstur-u [hareketlerinin], milletlere Bastille-ri yakdıran, istibdadlan yıkdıran, zalimlerin kafalarını kopartan... inkilâbm düstur-u hareketi» olduğunu belirtiyordu (İl). Fransız ih-tilâlinin kendilerinin de etkisi altında kaldıkları yeni bir dönemin başlangıcı olduğu Jön Türkler tarafından sık sık belirtilen bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır:

«...Fransa inkilâbatınm âleme saçmış olduğu tohum-u ih-tilâl, terakki ve tekâmülün sâye-i feyazanesinde neşv-ü-nemâ bularak müteakkiben Avrupa'nın her cihetine sira-yetle dâiye devri nâmıyla bir devr-i diğer açmışdı...» (12).

Fransız İhtilâlini hazırlayan düşünürlerden Jön Türkleri en çok etkileyeni ise vaktiyle Ziya. Paşa, Namık Kemal gibi Osmanlı aydın-larını da fazlasıyla etkileyen J. J. Rousseau idi. Rousseau'nun özel-likle 'Sosyal Mukavele' konusundaki görüşleri Osmanlı toplumunu benzer şekilde bir yönetim mekanizmasına kavuşturmak arzusunda bulunan Jön Türkler üzerinde şiirlerde dahi üzerinde durulacak ka-

(11) [Abdullah Cevdet], «Muahezât ve - Teselli», Osmanlı, no. 41, 1 Haziran 1899-24. Rebiy'ülevvel 1317, s. 2. Krş. Doktor Lütfi, Fikr-i Islâhat, Matbaa-i İçtihad, Cenevre, 1904, s. 129-30.

(12) «Dâiye-i Hürriyet», Osmanlı, no. 53, 1 Şubat 1900-1 Şevval 1317, s. 3.

Page 178: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 163

dar büyük bir etki yapmıştı (13). Abdullah Cevdet de bu konuda Rousseau'dan kaynaklandığını açıkça belirttiği şu görüşleri ileri sü-rüyordu :

«... Havas görebildikleri hayr-ü-faideyi tekmeleyib geçiyor-lar. Avam göremedikleri hayr-ü-faideyi arıyorlar. Bunların her ikisi de kılağuza muhtacdırlar. Havas iradetlerini vic-danlarına tevfik etmeye mecbur edilmeli-, avam, aradıkla-rını, mahrum ve muhtaç olduklarını tanımaya alışdırılma-lıdır. Bed bir mahlûk necasetli topuğunu bir milletin, mil-yonlarca insanların ağzına dayayarak hükümdar oluyor, tahakküm ediyor...» (14).

Abdullah Cevdet'in, yönetici ve yönetilenlerin karşılıklı durum-larının ne olması gerektiği yolundaki Jön Türkler tarafından bir slo-gan haline getirilen görüşü de kuşkusuz Rousseau'nun bu konudaki yaklaşımının ufak değişikliklerle sunulması idi:

«... Avamın istihsâl-i hakka muktedir olması, havasın ilti-zam~ı hakka —her ne suretle olursa olsun— mecbur bu-lunması, kâbe-i âmâlimizin esas-ı lâyetegayyerini teşkil eden 'İki Emel' işte bunlardan ibaretdir...» (15).

Ancak halka görünüşte verilen bu öneme karşılık önce de belirt-tiğimiz gibi Jön Türklerin büyük çoğunluğu gibi Abdullah Cevdet de sorunların çözümünün ancak kendileri benzeri bir «elite» in yöneti-

^ mi ele almasıyla gerçekleşebileceğine inanıyordu. Abdullah Cevdet bu konuda da İslâm dininin toplumsal içeriğinden yararlanarak «... Hazret-i Allah Kur'an-ı Kerîminde... buyuruyor. Yâni âlimlerle cahiller hiç müsavi olabilir mi? buyuruyor...» (16) ve «Erbab-ı tahkik

(13) Abdülhalim Memduh, Mazlum Türklere Aded : 1, Mev'ize, Taş Basma, Pa-ris, 1902, s. 8. Gene bkz. «Mukavele-i Cemiyetiyye», Şark ve Garb, no. 1, Mart 1312, s. 12-6, Ruh-ül-Kıyam, y, y, t, y, s. 12-30. BBA-Yıldız Esas Ev-rakı, 16/449/161/11. 'Sosyal Mukavele' konusunda John Locke'un düşün-celerinin tartışılması için bkz. «Esaret», Şark ve Garb, no. 2, Nisan 1312, s. 50. Rousseau'nun terbiye konusundaki görüşlerinin Cenevre grubundaki JÖıı Türkler üzerindeki tesiri için bkz. «Terbiye üzerine Ahval-i Umu-miye-i Tabiat», Balkan, no. 446-6 Mayıs 1324, s. 1-2, no. 457, 18 Mayıs 1324, s. 1-2 arası.

(14) Abdullah Cevdet, İki Emel, Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti Matbaası, Mısır-el-Kahire, 1316, s. 21.

(15) a.g.e., s. 3. (16) Abdullah Cevdet, «Beyanname», B,umeli, [Filibe], no. 12, 18 Şubat 1321-9

Muharrem 1323, s. 2-3. Gene bkz. «Aux Musulmans de Caucase», İçtihad, no. 10, Ocak 1906, s. 146-9.

Page 179: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

164 BATI DÜŞÜNCE AKIMLARINDAN ETKİLENME

ve vukufun yalnız taabbüdler, dindarlar üzerine rüçhan ve tefevvu-ku, leyl-ül-bedrde ayın yıldızlar üzerinde olan rüçhan ve tefevvuku gibidir...» (17) şeklinde görüşler üeri sürerek bu olgunun zorunlulu-ğunu belirtiyordu. Propaganda amacına yönelik bazı yazılarında ken-düerinin küçük bir grup olmayıp tüm toplumun arzularını dile geti-ren, ve ondan destek gören kimseler olduklarını belirtmesinin (18) yanısıra Abdullah Cevdet hareketlerinin seçkin kimselerin üstün ça-balarıyla başarıya ulaşabileceğini düşünüyordu (19). Bu görüş hemen hemen tüm Jön Türklerde görülmekle beraber (20) Abdullah Cevdet, toplumda yönetici «elite» in dışında her dalda bu tür gruplar olacağı-nı ve bunun toplumsal gelişme konusunda önemli bir gerek olduğunu düşünüyordu (21). Yönetici bir seçkinler grubu dışında Pareto'nun toplumsal «elite» ine benzer bir topluluk yaratma isteği Abdullah Cevdet! bu konuda diğer Jön Türklerden önemli bir farkla ayırıyor-du (22).

Aslında seçkin yönetimini gerekli görmesiyle, halkın yönetimde-ki denetleyici rolünün artmasını istemesi Abdullah Cevdet'in birbi-rine zıt görünen çeşitli düşüncelerinden ikisi izlenimini vermesine karşın, bu Batı düşünsel çevrelerinde bir süredir geliştirilen bir ku-

(17) [Abdullah Cevdet], Fünûn ve Felsefe, Tarih-i Tesvıd, 1309, s. 19. (18) Abdullah Cevdet, «Son bir Cevab-ı Umumî», Meşveret, no. 30, 6 Mayıs

1898-15 Zilhicce 1315, s. 3. (19) «...İsviçrelileri esaretden kurtaran, İsviçre'yi âdeta bir hane-i mes'ud ve

sefâzar kılan esasen bir Guillaume' Teİl'dir...» bkz. Bir Kürd [Abdullah Cevdet], «Açık Mektub», Meşveret, no.^23, 23 Teşrin-isânî 1896-27 Cema-ziy'ülâhir 1314,. s. 3.

(20) Tunalı Hilmi Bey'deki kendileri gibi bir seçkin grubun yönetimi telâşlan-dırdığı düşüncesi için bkz. Tunalı Hilmi, Evvel ve Âhir, Cenevre, s. 13-4, Damad Mahmut Paşa ise Millet Meclisi hakkında şu yorumu yapıyordu : «... Salisen millet meclisi teşkil etmeli, meb'usan her ne kadar memalik-i Osmaniyeye pek o kadar kabil-i tatbik değil ise de fakat her halde Abdül-hamid'in idare-i mutlakasmdan bin kat münevverdir, ehven-i Şer'dir». Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi 77/5/82-18029. Halil Muvaffak Bey'in Abdullah Cevdet'in bir yazısı hakkındaki yorumu ise şöyledir : «I'Estafette aldım. Yazmış olduğunuz makale ne kadar ümitbahş, ne kadar emelperver, fakat ahalimizin terbiye-i fikriyesi o kemâle, muhakeme-i hayatın o dere-ceye vâsıl olduğuna inanalım mı?..» Halil Muvaffak Bey'in, Abdullah Cev-det'e gönderdiği 4 Ağustos 1899 tarihli kart. Gül Karlıdağ'dan sağlanmış-tır.

(21) Benzer bir şekilde buna Serif Mardin, Jön Türklerin Siyasî Fikirleris. 226 da işaret edilmektedir.

(22) Bu çeşit bir «elite» tasnifi için bkz. T. B. Bottomore, Elites and Society, London, 1977, s. 8.

Page 180: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 165

ramın Osmanlı toplum yapısına uygulanması arzusundan başka bir şey değildi.

'Cumhur Ruhu' adı verilen bu kuramın yaratıcısı Abdullah Cev-det'in 1901 yılından itibaren kitaplarını çevirmeye başladığı ve 1905 yılında tanışma fırsatını bulduğu (23) Fransız sosyoloğu Gustave Le Bon idi. Abdullah Cevdet gibi aslen tıp doktoru olan Le Bon u, Ab-dullah Cevdet'in ilk olarak mesleklere göre beyin büyüklüğü konu-sunda yaptığı araştırma ile daha öğrencilik dönemi esnasında ilgiyle tanıdığını görmüştük. Bunun yanısıra antropolojiden felsefeye, ener-jinin oluşumu düşüncelerinden/tarihe kadar çok değişik konularda eserler veren Le Bon bu yaklaşımıyla da Abdullah Cevdet'e oldukça cazip geliyordu. Nihayet, Abdullah Cevdet'in bu düşünürden etkilen-mesinin en önemli nedeninin Gustave Le Bon'un toplumsal olayları onun tam istediği bir şekilde âdeta matematiksel bir netlik ve kesin-likle açıklamak iddiasında olmasıdır. Bu özelliklerinin yanısıra Gus-tave Le Bon, Arap medeniyeti üzerinde yaptığı araştırmalar sırasın-da İslâmiyet ile ilgili yaklaşımları nedeniyle İmparatorluk aydınları tarafından olumlu karşılanmış bir düşünürdü (24). Le Bon, halkın aslında hiçbir şekilde toplu olarak toplumla ilgili konularda doğru kararları bulamıyacağma inanıyor ve bu görevi tıpkı Abdullah Cev-det'in düşündüğü gibi biyolojik bir seçkin ya da seçkinler grubunun yerine getirebileceğine inanıyordu. Ancak bu olgunun yerine geti-

rilebilmesi için seçkin ya da seçkinlerin halkın (cumhurun) istekle-rini dinliyor ve ona göre davranıyor gibi hareket etmeleri gerekmek-teydi. Çünkü, artık eşitlik ilkeleri, eğitim ve terbiye ve teşkilâtlar ara-cılığıyla gerçekleşmeye çalışıyordu (25). Ancak bunun tehlikesi ise

(23) Abdullah Cevdet, «Doktor Gustave Le Bon - M. Le Gustave Le Bon»? İçti-had, no. 8, Temmuz 1905, s. 120 ve Ab [dullah] Djeydet, «Dr. Gustave Le Bon'un Vefatı», İçtihat, no. 336, 1 Kânûn-isânî 1932, s. 5632.

(24) Gustave Le Bon'un bu konuda «...Müslümanlar nail-i terakki ve temed-dün içün bizim (Frenkler) bir takım mutaassıb müelliflerimizin dediği gi-bi tebdil-i mezhebe hiç de ihtiyaçları yokdur. Bil'âkis anlar, bü gün bizim tatbikde derece-i nihayede azîm azîm müşküllere tesadüf eylediğimiz pek çok mevad-ı medeniye-yi hakikiyeyi din-i mübeyyin-i Muhammedi ca'mi-dir...» şeklindeki görüşleri İmparatorluk aydmlarmca çok olumlu karşı-lanmıştı. Bkz. Kandıralı Nusret Hilmi, «Bend-i Mahsus : İs'lâmiyetin Hâl-i Hazırı», Maarif, no. 117, 7 Teşrin-ievvel 1309-9 Rebiy'ülâhîr 1311, s. 199. Bu kitap aracılığıyla Gustave Le Bon'un, Jön Türklerin Mısır grubunda yarattığı olumlu hava için bkz. Şeyh Alizâde, Fatih Mezunlarından Hoca Muhiddin, «Zât-ı Şahaneye Takdim Kılman Arizadan Ma'bad», Kanun-u Esasî, no. 2, 28 Kânûn-ievvel 1896-23 Receb 1314, s. 5.

(25) Gustave Le Bon, Ruh-ül-Akvam, Tercüme Eden: Abdullah Cevdet, Mat-baa-ı İçtihad, Mısır, 1907, s. 15. Nitekim, Avrupa ideolojilerinde «demok-rasi» kavramının kullanılışının araştırıldığı bir incelemede Le Bon'un, kav-

Page 181: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

166 BATI DÜŞÜNCE AKIMLARINDAN ETKİLENME

çok büyüktü ve belirttiğimiz "gibi toplumla ilgili doğru kararlanır alınmasını önleyici bir hareketti.

Özet olarak bu şekilde anlatabileceğimiz bu kuram Jön Türkler üzerinde fazlasıyla etkili olmuştur. Yalnızca Abdullah Cevdet değil, yabancı müdahalesine karşı ve kendilerini milliyetçi olarak kabul eden kimseler de Le Bon'un bu kuramı gereği olarak halka fazla de-ğer verilmesinin gereksiz olduğu üzerinde duruyorlardı (26). Bunun yanında bu düşüncelerin ve Gustave Le Bon'un etkisi Jön Türk ha-reketine katılan kimselerde daha sonra çok değişik düşünce akımla-rı peşinde oldukları dönemlerde bile görülmektedir. Örneğin, Abdul-lah Cevdet ile beraber 'Osmanlı'yı tekrar Cenevre'de çıkardığını gör-düğümüz Edhem Ruhi Bey, sosyalist düşünceye ilgi duymaya başla-dığı ilk dönemlerde Le Bon'un bu düşüncelerinin etkisi altındaydı (27). Bu kuramı Osmanlı toplumuna uygulamak isteyen Abdullah Cevdet bir yandan halkın isteklerine uygun hareket etme, ona seçim hakkı tanımanın yanısıra öte yandan bu seçim sonrasında seçilecek kimselerin niteliklerini yukarıda belirttiğimiz hususlara uygun ola-. rak tâyin ediyordu :

Dikkat edin, Türkiya, Türkiya teb'asmmdır demiyoruz. Vatandaşlarmmdır diyoruz. Zira, tabi', metbu', hakim, mahkûm olma zamanı geçdi. Şimdi zaman ancak insanla-rın kendileri tarafından tesis ve tasdik edilen âdilâne ka-vanine tabi' olmak zamanıdır... Pâdişâhım çok yaşa diye bağırabiliriz. O zaman pâdişâhımızı kendi içimizden inti-hab ederiz. îçtima-i ümmetle intihab ederiz (28). Pâdişâh içimizde en ziyade ^faziletli, en ziyade hamiyetli, en ziyade fatin, en ziyade yiğit bir adam olur. Bizim yâni bütün Tür-

ramı bu bağlamda kullandığına işaröt edilmektedir. Bkz. Jens A. Chris-tophersen, The Meaning of Democracy as Used in European Ideologies, Oslo, 1966, s. 200-2.

(26) «Küstahlık», Şûrâ-yi Ümmet, no. 75, 30 Mayıs 1905-15 Rebiy'ülevvel 1323, s. 1 ve «Abdülhamid», Osmanlı, no. 90, 15 Ağustos 1901-13 Cemaziy'ülevvel 1319, s. 3-4.

(27) Bkz. Edhem Ruhi, «Emel ve Gaye», Mccmua-i Ruhî, no. 1, 15 Temmuz 1337, s. 2.

(28) Genel oy kavramının İslâm dininin toplumsal içeriğin yararlanarak anla-tılması için bkz. Abdullah Cevdet, «Teselsül-ü Saltanat Meselesi», İçtihad, no. 6, s. 86 : «...kendisinden sonra kimin imamete geçeceği yâni kimin ha-life olacağı hazret-i resulullahdan sual edildikde «İcma-i Ümmet» ile siz onu tayin ve intihab edersiniz. Ben en ziyade şu ve şu zevatdan birini seza-i intihab görürüm» buyurarak . işi yine ümmetin reyi ve intihabına havale buyurmuşlardı...». Bu konuda krş. «İstanbul'dan Gönderilmişdir : Hesab İsteriz», Hakikat, no. 10, 15 Şubat 1897-3 Şubat 1312, s. 2.

Page 182: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 167

kiya vatandaşlarının müntehibleri tarafından tesis ve tas-dik olunan âdilâne kanunların harfiyen ve kemâl-i hakka-niyetle tatbik ve icra olunmasına nezaret etmek içün, bi-zim bir memurumuz olur. Vazifesinde tekâsül ederse hal' ederiz, yerine diğerini tayhı ederiz...» (29).

Görüldüğü gibi bir yandan Gustave Le Bon'un 'cumhur ruhu', öte yandan 'sosyal mukavele' gibi iki temel düşünce Abdullah Cevdet'in plânlarında içiçe bir gölünüm arzetmektedirler. Ancak Abdullah Cevdet'in düşüncelerinde temsilcilerin seçiminden ziyade nitelikleri-nin anlatılmasına ağırlık verildiği gözden kaçmamaktadır (30).

Bunun yanısıra Abdülhamid H'nin çevre ile olan ilişkileri düşü-nüldüğünde onun olumlu yaklaşımının ve halkislâmı ile benzeri yol-larla bu kimselerle ilişki kurmasının kendileri için ortaya çıkarabile-ceği tehlikeli durumu görerek Jön Türk yayınlarının bu kimseler üze-rinde oluşturulabilecek olan etkilerin önlenmesine yöneltilmesinin de Abdullah Cevdet tarafından Osmanlı'nın ilk sayılarından itibaren işlendiğini görüyoruz: . • •

«...Ahalinin ruhunda bir haslet-i mühimme daha vardır: Suret-i mütemadiyede kendilerine tekrar olunan efkâr ve hissiyatı duymaksızın, muhakeme ve tahlil etmeksizin ka-bul eder ve zıddı olan efkâr ve hissiyat ve fakat' daha şid-detli bir lisan ve kuvvetle telkin ve tebliğ edilinceye kadar hıfz ve harîzi can ederler...» (31).

Abdullah Cevdet, basının temel işlevi olarak 'cumhur ruhu' üze-rinde oluşturacağı etkiyi görüyor ve bu alanda yukarıdaki eleştiri-leri getirdiği İstanbul basını gibi yayın organlarının oluşturabilecek-leri olumsuz etkinin önüne geçebilmek için gazetecilerin özel eğitim veren okullarda okutulması gerektiğini düşünüyordu:

«...Halkın ruhu, matbuatın bazı yol göstericilerinin oyun-cağı olmayacak kadar mukaddestir. Binaenaleyh şunu söy-leme haddimi kendimde buluyorum: Gazeteçiler, siyasî muharrirler cemiyetin hür ve müstakil yol göstericileridir-ler. Cihanın dimağî ve ahlâkı veçhesini değiştirmeye muk-tedir olan bu kahramanlar, bu cemiyetde hakiki içtimaî

(29) Abdullah Cevdet, Uyanınız! Uyanınız/, 1907, s. 3, 7. (30) Bir Kürd [Abdullah Cevdet], «Bir Muhavere», Sada-yı Millet, no. 6, s. 2:

«... Her memleket, en akıllı,' en müstakim adamlardan intihab ederler. Ken-dilerini vekil olarak payitahta gönderirler...».

(31) [Abdullah Cevdet], «Abdülhamid ve İlm-i Ruh», Osmanlı, no. 24," 15 Ni-san 1899-4 Zilhicce 1316, s. 5.

Page 183: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

168 BATI DÜŞÜNCE AKIMLARINDAN ETKİLENME

terbiyenin teessüsünü, görmek isteyenlerin dikkatini geniş ölçüde çekmeye lâyıkdırlar. Gazeteciler bu sıfatlarına lâ-yık görülmek ve asil ve mühim mesleklerinde kötü adım-lar atmamak için, bir içtimaî mektepden esaslı bir imtihan geçirerek diploma almış olmalıdırlar... Milyonlarca ferdin ruhunu durmadan ellerinde çeviren ve cehaletleri veya hi-lekârlıkları ile zehirlemeye muktedir bulunan siyasî yazar-lar, tabiblerin tâbi olduğu hükme tâbi edilmemeli midir-ler?...» (32).

Yönetimin basın yoluyla halk üzerinde oluşturduğu etkinin önü-ne geçebilmek için Abdullah Cevdet, bir yandan padişahı herhangi bir şekilde veya herhangi bir yönden haklı gösterebilecek yazılara en sert biçimde karşı çıkılmasını (33) öte yandan bu yolda yayında bulunan İstanbul gazetelerinin sürekli işledikleri 'maarifperverlik' ve benzeri temaların meydana getirebileceği tesirin önlenmesi ama-cıyla bunun tam tersi düşünceleri çok şiddetli bir şekilde sürekli ya-yın konusu yapması düşünüyordu:

«... Almanya'da geçen 1898 senesi zarfında 17.332 kitab tab ve neşr olunmuşdur. Küçük risalelerle vakit vakit neşr edi-len mecmualar bu hesaba dahil değildir. Vicdanlarını bir-kaç maden parçasına satan heriflere kendinizi «maarifper-ver».. ilân etdirmekden ne hasıl olur. Erbab-ı basirete böy-le bir istatistik gösterebilir misiniz? Siz ahaliyi hayvan sü-rüsü menzilerinde bırakmak fikrinde ısrar ediyorsunuz. Sizin tahta cülusunuzdan evvel hiç olmazsa 3 - 4 bin kitab telif ve tercüme olunur idi...» (34).

Bu konudaki çabalarının sonucunda ise yönetimin göstermelik olarak halka karşı izlediği olumlu politika sonucu kazandığı desteği yitirmesi sağlanacaktı ki Abdullah Cevdet başlıca amaçları olması gerektiğini düşündüğü bu konuda belli bir başarıya ulaştıklarını be-lirtiyordu :

(32) Abdullah Djevdet Bey, De La Necessite d'Une Ecoles. 27-8. (33) Bir Kür d [Abdullah Cevdet], [Gayret Gazetesi?], Kanun-u• Esasi, no. 11,

[İkinci Sene], 16 Mart 1314, s. 1. (34) Bir Müslim Hürendiş [Abdullah Cevdet], «Havadis: Padişâh-ı Maarifper-

ver Hazretlerine», Osmanlı, no. 46, 15 Teşrin-ievvel 1899-1 Cemaziy'ülâhîr 1317, s. 8. İstanbul gazetelerine yönelttiği sert eleştiriler için bkz. [Abdul-lah Cevdet], «Dersaadet Gazeteleri», Osmanlı, no. 4, 15 Kânûn-ievvel 1898-24 Receb 1315, s. 3-4 ve [Abdullah Djevdet], «La Presse en Turquie», Os-manlı Supplement Français, no. 6, 10 Mayıs 1898, s. 2-3.

Page 184: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ ı • 169

«...Biz bugün istibdadın perde-i avamfiribini çak ederek, çehre4jnüstekreh-i istibdadı halka göstermiş ve ruh-u hal-ka siklet-i istibdadı hissetdirmiş olmağla müteselli ve müf-tehiriz...» (35).

Jön Türklerin batılı düşünürlerin çeşitli görüşleri üzerine fikir-ler üretmelerinin yanısıra en fazla işledikleri konulardan birisi de imparatorluğun mevcut eğitim sistemi ile gelişimini sağlayamadığı ve bunun değiştirilmesi gerektiği idi (36). Bu konuya Abdullah Cev-det'in ilgisinin daha öğrencilik döneminde başladığını ve bu ilginin onu değişik yöntemlerle öğrenim yapan bir özel okul açmaya kadar götürdüğünü görmüştük. Abdullah Cevdet eğitimin amacının Gus-tave Le Bon'un tanımladığı 'Cumhur Ruhu'ndaki telkin rolünü oyna-mak olduğunu düşünüyor ve Bacon'm dediği gibi fikirlerin değil, Spencer'in dediği gibi hislerin Dünyaya istikamet verdiği fikrine iş-tirak ettiğini belirtiyordu (37). Daha önce Abdullah Cevdet'in biyo-lojik açıdan üstün kimselerin toplumsal gelişmeyi sağlamak için ge-rekli unsurların başında geldiği yolundaki düşüncesini görmüştük. Ancak gene belirttiğimiz gibi Abdullah Cevdet, eğitimin bu kimse-lerin ortaya çıkmasında ve gelişimlerinde önemli bir rolü olduğunu düşünüyor ve Rousseau'nun 'Emile^dşki görüşlerini biraz genişçe bir yoruma tabi tutarak eğitimi de kapsayan 'terbiye'nin biyolojik ek-siklikleri kapatmak amacına yönelik olduğunu ve bu yolla doğuştan iyi veya kötü olarak tanımlanamıyacak olan bireyin olumlu bir yola sevkedilebileceği görüşlerini ileri sürüyordu:

«...Tashih kelimesini kullanmakla büyük ve sevimli dâhi J. J. Rousseau'yu tekzib etmiyorum. 'Herşey yaratıcının elinden çıkarken iyidir, herşey insanın elleri arasında te-reddiye uğrar' demesine hayranlık duyuyorum. Büyük Ce-nevrelinin abidevî eserini başlattığı satırları gözden geçi-rirken insan müellifin bir embrio-biolojik hatayı meydana koyma vazifesini üzerine aldığı hissine kapılıyor. Dâhinin cümlesini tefsire hiç lüzum yok, o bunu daha ileride ya-pıyor : 'Zayıf doğarız, kuvvete ihtiyacımız vardır, her şey-den yoksun doğarız yardıma ihtiyacımız vardır, ahmak do-ğarız muhakemeye ihtiyacımız vardır. Doğuşumuzda sahib

(35) [Abdullah Cevdet], «Muahezât ve Teselli», Osmanlı, no. 41, 1 Haziran 1899-24 Rebiy'ülevvel 1317, s. 2.

(36) Örnek olarak bkz. «Mühim Bir İtiraf», Osmanlı, no. 64, 15 Temmuz 1900-15 Rebiy'ülevvel 1318, s. 7-8, «Maarife Dair», Şûrâ-yi Ümmet, no. 8, 21 Temmuz 1902-15 Rebiy'ül-âhîr 1320.

(37) Abdullah Djevdet Bey, De La Necessite d'une Ecole., s. 15.

Page 185: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

170 BATI DÜŞÜNCE AKIMLARINDAN ETKİLENME

olmayıp da muhtaç olduğumuz şeylerin hepsi bize terbiye yolu ile verilir. Böylece Rousseau'nun: Doğuştan herşeyin ideal ölçüde iyi olduğunu söylemek istemediği anlaşılıyor. Ancak 'yaratıcının elinden çıkınca' herşeyin iyilik âmilleri ile çevrili olmak ve temsil ve telkininden kaçmılamayan fena misâllerden beri bulunmak kaydıyla iyiye münkalib olabileceğini ihsas ediyor...» (38).

Eğitimin gerekliliğinin belirtilmesi yanında Abdullah Cevdet ve Jön Türkler açısından önemli olan sorun bu eğitimin hangi yöntem-lerle gerçekleştirileceği olarak ortaya çıkıyordu. Nicelik açısından Osmanlı maarif sistemindeki gelişme Saray yanlısı yazarlar! tarafın-dan kısmen abartılarak anlatılsa b;ile Abdülhamid II döneminde azımsanamayacak bir düzeydeydi (39). Ancak' Jön Türklerin bu ko-nudaki temel karşıtlığının nedenini pâdişâhın «Medeniyet-i Frengâ-ne»nin bu eğitimin aıhaçlarmdan biri olmadığını belirtmesi oluşturu-yordu (40). İleride görebileceğimiz gibi Doğu kültüründen de geniş olarak yararlanma gerekliliği belirten Abdullah Cevdet, niteliklerini belirttiği seçkinlerin yetiştirilebilmeleri için İmparatorluktaki mevcut okulların varlığının bunların olmamasından daha kötü sonuçlar do-ğurduğunu düşünerek (41) bu konuda ilk üçü Jean-Mârie Guyau'-dan kaynaklanan altı maddelik bir plân öneriyordu:

«...Ruhî irsiyet, hıfzısıhha ve dimağın fizyolojisi, terbiyevi telkin, tarihin terbiye vasıtası olarak kullanılması, bedenî ve zihnî idman vs. vs. fakat hepsi daima içtimaî nokta-i na-zardan olmak üzere muallimi alâkalandıracaktır.

(38) a.g.e, s. 15-6 (39) Bkz. Ahmed Salâhi, Osmanlı ve Avrupa Politikası ve Abdülhamid-i Sânî'-

nin Siyaseti, ÎÜK-Türkçe Yazma, D. 9521, s. 4 : «... Türkiye'de umum me-kâtibi taht-ı himayelerine aldıkdan başka müceddeten pek çok mekteb-i âliye ve vesait-i tahsiliye tesis ve küşâd eylemişler ve Osmanlı gençleri-ni tenvir-i efkâr içün teşvik buyurmuşlardır ki bugün memalik-i Osmani-yede maarifin hal-i hazırı, on sene evvelki hali ile tatbik kabul etmiyecek derecede ilerlemiş olduğu bitarafân-ı âlem nezdinde müsellemdir...» Krş. Le Baron Edouard Le Jeune-Diran Bey, Bir Hükümet Nasıl Tahlis Olunur Yahu<d Sultan Abdülhamid Han Gazi Hazretleri, ÎÜK-Türkçe Yazma, s. 149-76 ve Luiz Sabuncu, Abdülhamid-i Sânî'nin Tercüme-i Hali, TY, s. 104, 106-116. Avrupa basınına gönderilen yazı taslaklarında bu konuya işaret edilmesi için bkz. BBA-Yıldız Esas Evrakı, 14/88-39/88/12, Dışişleri Bakan-lığı Hazine-i Evrak Arşivi - Siyasî, 224.

(40) Osmanlı ve Avrupa PolitikasıTY, s. 4. (41) Bir Kürd [Abdullah Cevdet], «Talim ve Terbiye ve Mekteblerimiz», Meş-

veret, no. 10. 18 Zilkade 1313- Mayıs 108, s. 2. i

Page 186: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 185 171

1. Beşerî ferde, nev'-i beşere has ve ona lüzûmlu kabiliyet-lerin âhengli bir şekilde inkişâf ettirilmesi.

2. Ferde bilhassa şahsına has görünen kabiliyetlerin, bün-yenin umumî muvazenesine zarar vermiyecek ölçüde inkişâf ettirilmesi.

3. Bu muvazeneyi bozması muhtemel sevk-i-tabiî ve tema-yüllerin durdurulması ve zabt-u-rabt altına alınması.

4. Tesanüt ve istiklâl hissinin telkin edilmesi. 5. Keyfî ve şahsî iradeliere boyun eğme temayülünü boğa-

rak ruhun asla süflî kılınmadan hassas kılınması. 6. Kadınların terbiyesine en azından erkeklerin terbiyesi-

ne verildiği kadar ehemmiyet verilmesi...» (42). Jön Türklerin ilginç bir diğer özelliği de batı düşüncesinden İm-

paratorluk sınırları içinde bulundukları süre içinde de yararlanma-ları ve onu uygulamaya çalışmalarının yanında Avrupa'nın çeşitli ülkelerine siyasal muhalif olarak gittiklerinde buradaki entellektüel çevreler ile iyi ilişkiler kurmaları ve bu çevrelerde gelişen çoğu bir-biriyle ilişkisiz pek çok akıma ilgi duymalarıdır. Abdullah Cevdet'in bu çevrelerle olan ilişkileri ise Viyana'ya Sefaret doktoru olarak gi-dişinden sonra artmıştı. Daha önce AbdullahJCevdet hakkında övücü biyografiler yayınlayan Avrupa gazete ve dergilerinden bahsetmiş-tik. Bunların bir bölümü Osmanlı yönetimine karşıt bir tutum takı-nan grupların temsilcileri durumunda olduklarından dolayı Abdul-lah Cevdet'in açıklamalarına ve onun hakkındaki bilgilere yer veri-yorlardı (43). Ancak, şairliği nedeniyle daha çok edebiyat çevreleri-ne giren Abdullah Cevdet, ilginç sembolist şiirleri ile bu çevrelerde gerçekten yakın ilgi görmüş (44) ve terbiye konusunda 1900 Paris

(42) Abdullah Djevdet Bey, De La Necessite d'une Ecole.., s. 34-5. (43) Abdullah Cevdet hakkında iki biyografi yayınlayan ve açıklamalarına yer

veren 'Pester Lloyd'un bu tutumu için bkz. Lütfi Bey'den - Tevfik Paşa'ya, 4648/52-11.5.1898, 4778/115-5.11,1893, 4811/2-24.1.18Ö9, 4819/6-20.1.1899, 4824 /8-6.2.1899, 4879/31-14.5.1899, 1226/22.6.1899, 4899/37-23.7.1899, 33826/171-26.7.1899, 4907/40-15.8.1899, Mahımd Nedim Bey'den-Tevfik Paşa'ya, 30794 /203-11.8.1898. Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşwi - Siyasî, 324. Ge-ne bkz. BBA-BEO/Harieiye Gelen, 160-5/16/1716, «Umid-i İstikbal», Ta-harri-i îstikbal, C. II, s. 93.

(44) Abdullah Cevdet'in çok ilgi toplayan şiir kitaplarından, La Lyre Turque, Vienne-Paris, 1902 e ünlü sembolist Gustave Kahn uzun bir önsüz yazmış-tı. Aynı tarzdaki, Fievre d'Ame, Vienne-Paris, 1901, Les Quatrians M audits et les Reves Orphelins,Paris. 1903, Rafale de Parfums, Imprimerie Interna-tionale, Geneve, 1904, Viola Semper. Florens, Imprimerie Internationale, Caire, 1908 adlı şiir kitapları da bu çevreler tarafından ilgi ve beğeni ile karşılanmıştı. 'La Lyre Turque' hakkındaki olumlu eleştiriler için bkz. Step-

Page 187: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

172 BATI DÜŞÜNCE AKIMLARINDAN ETKİLENME

Sergisinde verdiği tebliğ de aynı ilgiyi görerek Almancaya çevrilmiş-ti (45).

Dönemin revaçta olan akımlarının tartışıldığı bu çevrelerde Ab-dullah Cevdet de pek çok akıma ilgi duymuş ve bunların bazılarının savunucusu olmuştur.

Bu akımların başında savaş aleyhtarlığı «pasifizm» geliyordu. Abdullah Cevdet 1901 yılında Viyana'da Baronesse Suttner'in 'Frie-dens Freunde' adlı savaş aleyhtarı cemiyetinin faal bir üyesi olmuş-tu (46). Bu görüşün de Abdullah Cevdet tarafından Osmanlı toplu-muna İslâm dininin toplumsal içeriği yardımıyla anlatılmak istendi-ğini görüyoruz:

«... Müstebidlerin âlet-i cinayeti olarak icra eylediğiniz bu

han Zweig, «Abdullah Djevdet Bey : La Lyre Turque», Beilage Zur Allge-meinen Zeitung, no. 43, 23 Şubat 1903, s. 343, «Dr. Abdullah Djevdet Bey: La Lyre Turque», La Semaine Literaire, 22 Kasım 1902, La Mercure de France, Şubat 1903. La Chronique, 6 Aralık 1902, La Jeune Champagne, Mayıs 1903. Abdullah Cevdet'in bu çevrelerle ilişkisinin sikılığı için bkz. «Un Poete Turc», La Pr esse, 29 Kasım 1902, «Le 'Jardin des Ronces'», La Plume, 19 Aralık 1902, «La Sagiterre», Le Rappel 27 Kasım 1902.

(45) Über Die Erziehung Der Lehrer, Almancaya Tercüme Eden:' Eisenschiml, Wien, 1902. Bu tebliğ hakkında Arminius Vambery, Abdullah Cevdet'i şu mektubuyla tebrik ediyordu :

30 Teşrin-ievvel 1900 Faziletlû Beyefendi Hazretleri, Aferin hezar aferin, zât-ı âliyenize risalenizi mütalâa ederken kaşki

sizin gibi gayyur ve vatanperver Osmanlılar çoğalsa deyu temenni etdim. Acaba bu risaleniz Türkceye tercüme olunmaz mı diye düşünürüm. Kadir ve kıymetiniz İstanbul'da ve bilhassa Saray-ı Hümayûnda elbetde malûm-dur. Ve liyakatmıza göre müstahdem olmadığına sahihan taaccüb ederim efendim. Peşte'den gayyur-u âliyeniz ittifak ederse bir sabık dervişin hüc-resine teşrif buyurmalarını rica eder.

Dainiz Vambery

Gül Karlıdağ'dan sağlanmıştır ve metindeki düşüklükler düzeltilmemiş-tir. Budapeşte'ye giden Abdullah Cevdet'in oradaki edebiyat çevreleriyle teması ve yayını için bkz. Abdullah Djevdet, «Magyar-Turc», Budapesti Hırlab, 25 Aralık 1900. Eğitim konusundaki tebliğin Avusturya İmparato-runun kütüphanesine konması için ise bkz. «Hariciye Nezaretine 30 Teş-rdn-isânî 900 Tarihiyle Viyana Sefaret-i Seniyesinden Varid Olan 322 Numrolu Tahriratın Tercümesi», ve «Hariciye Nezaretine 4 Mart 1901 Ta-rihiyle Viyana Sefaret-i Seniyesinden Varid Olan 40 Numrolu Tahriratın Tercümesi», (T.O. N o : 144 ve 18). Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Ar-şivi - Tercüme Mütenevvîa, 29.

(46) J. Novicow, Harb ve Sözde İyilikleri, Tercüme Eden: Abdullah Cevdet, Orhaniye Matbaası, İstanbul, 1927, s. 8.

Page 188: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 173

katl-i birader cinayetlerini İslâmiyet tasvib eder mi zan-nediyorsunuz? Eğer içinizde böyle: bir itikadda bulunan var ise delâlet-i azîme içinde bulunuyor. Hazret-i Peygam-ber (S.A.) Efendimiz... buyurmuşlardır ki manayı şerifi birbirinize hased etmeyiniz, birbirinize adavet etmeyiniz. Ey Allahm kullan cümleniz kardeş olunuz demekdir. Müs-lümanlık cehalet ve taarruz ile kabil-i telif değildir... Yi-ne peygamberimiz... yâni Müslüman o kimsedir ki onun elinden ve dilinden insanlar masun-u taarruz bûlunur. Bu-yuruyor...» (47).

Savaş aleyhtarlığının yanısıra gene dönemin yaygın akımları olan «kadın haklan», «feminizm» gibi konuların Abdullah Cevdet ta-rafından ilgiyle karşılandığı ve bunlardan birincisinin savunulduğu görülmektedir (48). Ancak Jön Türk gazetelerinde gördüğümüz ka-dın hakları savunulucuğu, Müslüman kadının bulunduğu statüden kurtarılması gibi tezlere (49) karşılık Abdullah Cevdet sorunu Dar-win'in kuramını irsiyet yoluyla dejenereliğin aktarılması konusun-daki tezlerine uygulayan Ribot'nun düşünceleri açısından yorumlu-yordu. İleride göreceğimiz gibi Abdullah Cevdet'in Osmanlı Hâneda-nma karşı çıkmasının da nedenlerinden birini oluşturacak olan bu kuram hür olmayan kadınlardan doğan çocukların — babaları han-gi zekâ seviyesinde olursa olsun— annelerindeki olumsuz psikolo-jik etkileri taşıyacaklarını ve bu durumun devamı halinde dejenere tiplerin ortaya çıkacağını savunuyordu. Abdullah Cevdet'in de ka-dın haklarına hümaniter açıdan çok böyle bir yaklaşımla baktığını görüyoruz:

(47) Abdullah Cevdet, «Beyanname», Rumeli, no. 12, s. 2-3. (48) Bkz. Abdullah Cevdet, «Umum Müslümanlar Kongresi», îçtihad, no. 4,

[İkinci Sene] Eylül 1907, s. .207. Feminizm konusundaki ilk makale İçti-had'da yayınlanmıştı. Bkz. Elizabeth Renaud, «Du Feminisme», îçtihad, no. 8, Temmuz 1905, s. 123-7. Abdullah Cevdet'in bu akıma karşı tavrı için bkz. [Abdullah Cevdet], «İemal-i Mukadderat-ı Nisa: ^Selânik'de Münte-şir Kadın Mecmuasına», îçtihad, no. 9, [İkinci Sene], Mart, 1909, s. 329 : «...Kadının gâye-e mevcudiyeti şu birkaç satırda mündericdir. Feminis-me bizde hüsn-ü kabul bulmasın...». Feminizm konusunda yazan diğer bir Jön Türk için bkz. Şerafeddin Mağmumî, Paris'den Yazdıklarım, Mısır-el-Kahire, 1911-1329, s. 14-30.

(49) Bkz. «Nisvan-ı İs-lâm», Meşveret, no. 4, 1 Şa'ban 1313-10 Kânûn-isânî 108, s. 2-3. «Hasbıhal : Alafranga Terbiye ve Kadınlarımız», Osmanlı, no. 91, 1 Eylül 1901-18 Cemaziy'ülevvel 1319, s. 1-4, «Terbiye-i Nisvammız Hak-kında», Osmanlı, no. 128, 20 Kânûn-ievvel 1903-1 Şevval 1321, s. 1-3. Ah-med Rıza'nm İmparatorluktaki kadınlar hakkında özgürlükçü düşünceleri için bkz. BBA-Y/Sadaret Hususî Maruzat, 13 L 1309/no. 3938.

Page 189: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

174 BATI DÜŞÜNCE AKIMLARINDAN ETKİLENME

«... Çocuklarımızın ilk" terbiyesinde biz babaların oynadık-ları rol zayıftır. Büyük bir iş olan beşikten itibaren terbi-yeyi anneler başarmaktadırlar ve başarmaya muktedir ol-malıdırlar. M. de Lescure'ün Büyük Zevceler ve Meşhur Anneler isimli güzel eserlerinin ve Ribot'nun, Spencer'in, Darwin'in ve ilh. daha derine inen ve daha ilmî olan eser-lerinin rehberliğinde seciyelerimizin ve ma'nevî şahsiyet-lerimizin teşekkülünde hâkim olan kanunları tetkik etti-ğimiz zaman annelerin üstün tesirini anlamakta gecikme-yiz. Meşhur Hükümdarların Kitabı'nm müellifi ve kadîm Yunan'm. Homer'ine muadil olan Firdevsî-i-Tusî bu hakika-ti bize ahengli ve güçlü bir mısrada göstermektedir... Har-fi tercümesi şöyledir: Hizmetçi ancak uşak doğurur. Ba-ba ister peygamber olsun, ister hükümdar! Bundan ne de-mek istendiği tamamen vazıhtır. Bizler ma'nen babaları-mızdan ziyade annelerimizin hayat uzahtısıyız...» (50).

Bu çeşit hümaniter konuların yanısıra gene dönemin yoğun tar-tışmalara neden olan 'siyoııizm' gibi siyasal düşüncelerinin de Ab-dullah Cevdet tarafından ilgi ile karşılandığını görüyoruz. Jön Türk yayın organlarında ilk kez 'İçtihad' da Siyonizm konusunda bir ma-kale yayınlanmıştı (51). Bunun yanısıra Abdullah Cevdet'in Viya-na'da görüşmeler yaptığı Theodor Herzl'e, Yahudilerin Filistin'e yer-leşebilmeleri konusunda yardım etmesi-ve ona Osmanlı yöneticile-rine rüşvet vererek bu amaçlarına ulaşabilmeleri konusunda ilginç bir plân yapması kendisinin bu konuya oldukça ilgi duyduğunu gös-termektedir (52). Ancak bu konudaki yaklaşım açısından Abdullah Cevdet'in soruna siyasal olmaktan çok insancıl açıdan yaklaştığını söylemek, mümkündür. Buna karşılık siyonist temsilcileri Jön Türk-leri yalnızca siyasal açıdan ilginç buluyorlardı. Herzl'in Avrupa'da,-ki temsilcisi Vambery'nin, Jön Türkleri önceleri yarı kaçık' kimse-ler olarak tanımladığını ve onlardan Sultan'a yaranma konusunda bir araç olarak yararlanmaya çalıştığını (53) 'siyonistlerin' 'Meşve-

(50) AbCdullahl Djevdet, «Mme. O. de Lebedeff», Oiga de Lebedeff, De L'Eman-cipation de la E emme Musulmane, Edition de la Revue Tdjtihad, Caire, 1906, s. VI-VIII.

(51) J. MLax] Nordaıı, «Le Sionisme», îçtihad, no. 8, Temmuz 1905, s. 128. (52) Raphael Patai, The Complete Diaries of Theodor Herzl, vol-. VI, New York,

1957-60, s. 1417-19. Herzl'in aynı dönemde Viyana'da bulunuşu vc faaliyet-leri için bkz. BBA/BEO/Hariciye Gelen, 160-5/16, 140020.

(53) Vambery'nin bu tutumu için bkz. Vambery'nin 24 Ağustos 1900 tarihli mektubu. Central Zionist Ar chive s-Israel, H. VlII-870/no. 3.

Page 190: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 189 175

ret'in çıkışını önlemek için parasal yardımlarda, bulunduklarını an-cak gerek önerilerinin Sultan tarafından reddedilmesi ve gerekse Jön Türklerin bir iktidar alternatifi olarak belirmeleriyle onlara kar-şı olan davranışlarını ittifak haline dönüştürmeyi ve Abdullah Cev-det'inkinde olduğu gibi onlardan siyasal amaçları yolunda yararlan-mak istediklerini görüyoruz (54). Ancak belirttiğimiz gibi Abdullah Cevdet konuya tamamen siyaset-dışı bir şekilde yaklaşıyordu ve bu yaklaşımının nedenini ise Rusya ve diğer bazı ülkelerde Yahudilerin gördüğü kötü muamele oluşturuyordu (55).

Benzer bir şekilde Jön Türkler tarafından Rus ihtilâlcilerine kar-şı duyulan sempatinin nedenini de bu tür bir insancıl yaklaşım ve Rusya'daki rejimi devirmeye çalışan kimselerin kendileri gibi meş-ruti bir idareyi ülkelerine getirmeye çalışan kimseler olarak yorum-lanması oluşturmaktadır. Kuşkusuz bu sempatinin diğer bir nedeni de Rus Çarlığının, İmparatorluğun gelişimi önünde önemli bir en-geL olarak görülmesiydi. Jön Türklerin genel olarak bu iki nokta arasındaki bağlantıyı şöyle kurduklarını görüyoruz :

«... Demek isteriz ki Rusya bütün cihan gibi ihtilâl içinde-dir. İnşallah bir netice, bir inkilâb husule gelir. Evet Os-manlı menafi'ini bilen her Osmanlı, Rus İnkilâbım Osman-lı İnkilâbı kadar arzu etmelidir. Zira : Hepsi bir tarafa, bi-zim inkilâbımız önündeki manialardan başlıca birisi de Rusya istibdadıdır. Bu noktada en birinci delil olarak biz-de Kanun-i Esasî ilânı ve Meclis-i Meb'usanın küşadı ile 93 gailesinin vukua gelmesini ileri süreriz. Yâni Rusya te-rakkimizi istemez. İnkilâbımız terakkimizi mucib olmaya-cak olsa bile kendi ahali ve fırka-i muhalefesinin 'azması-na' yarayacağı için hoşuna gitmez. Hülâsa Türkiye'nin is-

(54) Meşveretin çıkışındaki bu tutum için'bkz. Vambery'nin 15 Temmuz 1901 tarihli mektubu, Central Zionist Archives - Israel, H. VIII-870/no. 22. Jön Türklere karşı da iktidar alternatifi olarak hareket edilmesi konusunda Vambery'nin tutumu için bkz. - «Vambery Chez Le Sultan», Mechveret Sup-plement Français, no. 56, 15 Mayıs 1898, s. 6, «Havadis-i Siyasiye», Meş?;e-ret, no. 23, 23 Teşrin-isânî 1896-27 Cemaziy'ülâhîr 1314, s. 7. Ancak, bu yazılarda Vambery'den çok Jön Türklerin onun açıklamaları hakkındaki yorumları sözkonusudur. Vambery'nin aksi iddiası için bkz. Profesör Vam-bery, «Osmanlı İzmihlâlinin İçyüzü», îçtihad, no. 51, 24 Kânûn-usânî 1328, s. 1169. Krş. Abdullah Cevdet, «Tahlil ve Tenkid : Türkler ve Yahudiler», îçtihad, no. 258, 15 Ağustos 1928, s. 4888.

(55) Atbdullah] Djevdet, «Une Proffession de Foi», îçtihad, no. 6, s. 87.

Page 191: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

176 BATI DÜŞÜNCE AKIMLARINDAN ETKİLENME

tibdadı, Rusya'nın istibdadına dayanmış bulunmaktadır...» (56).

Abdullah Cevdet de Rusya'daki özgürlükçülerin çabuk davran-makta olduğunu ve yakın zamanda Rusya'da meşrutî idare kurula-cağını, bu idarenin kurulması yolundaki fikrin önünün alınamaya-cağını belirtiyordu (57). Bu konuda yalnızca Terakki gazetesinde «... Rus ihtilâlinin bir tekâmül-ü içtimaî neticesi değil fakat yed-i is-tibdad ile memlekete kaydırılan sanayi-i cesimenin mahsûlü...» ol-duğu belirtilecektir (58). Ancak burada da ihtilâlcilerin amaçları ko-nusunda yapılan yorum genelle tam bir uyum göstermektedir:

«... Bidayet-i tesisinden beri esaret-i daime altında kavrul-muş cemiyetlerde olduğu gibi bunlar da manevî bir ha-zımsızlıkdan muzdarib, bunlar da bizim gibi ihtiyacat-ı hakikiyelerini henüz idrak edememişler. Çar'dan hürriyet koparmak yahud bu hükümete nihayet vermekle maksad-larma vasıl olacaklarını zannediyorlar...» (59).

(56) «Cihan İhtilâlde», İntikam, no. 30, 28 Mart 1901-8 Zilhicce 1318, s. 3. (57) [Abdullah Cevdet], «Rusya Ahvaline Bir Nazar^, İçtihad, no. 3, Şubat

1905, s. 2. Aynı yorumlar için bkz. ALbdullah] Ctevdet], «Rusya'ya Dair», İçtihad, no. 12, Haziran 1906, s. 178. Potemkin olayındaki yorumu için bkz. «Rusya Ahvali», İçtihad; no. 8. Temmuz 1905, s. 122 : «...Potemkin vak'ası-sını bizim, Abdülhamid-i Sânı igidince hemarı 'Ben donanmayı tahrib et-mekde haklı değilmi imişim?' demiş. Bu yâdigârların derece-i idrâk ve fa-ziletleri ancak bu kadardır. Poterjıkin isyan etdi. Fakat insanca, adalet ve nasafet üzerine muamele görürken mi isyan etdi. Tazallum-u hal eden bir tayfanın kafasını bir tabanca darbesiyle dağıtan bir kumandanın kemik-lerini kırmak istemeyen ve öyle hazeleyi kumandan, zabit -eden hüküme-te buğz-ü-nefret etmeyen hangi insan vardır?..» Rusya'nın Osmanlı İmpa-ratorluğunun gelişimim önleyici rolü hakkında Abdullah Cevdet'in düşün-celeri için bkz. Abdullah Cevdet, «Rusya ve Japonya Muharebesi Birkaç Söz», İçtihad, no. 8, Temmuz 1905, s. 105: «...Rusya'da idare-i meşrutanın teessüsü Selâtin-i Osmaniyenin sine-i istibdadına inmiş âzîm bir çekiç dar-besi tesirini icra edecekdir...» Bu konuda krş. «Devletimizi Moskof Pençe-sinden Kurtarabilecekmiyiz?», Hakikat, no. 9, 1 Şubat 1897-20 Kânûn-isânî 1312, s. 1, «Sultan Hamid ve Rusya Hükümeti», Hilâfet, Aded. 85, 1 Şubat 1903-4 Zilkade 1320, s. 1-2. Rusya'daki Müslümanlara karşı yapılan mua-melenin bu tutuma etkisi için bkz. «Moskof İslâmları Asıyor», Osmanlı,,no. 17, 1 Ağustos 1898-10 Rebiy'ülevvel 1316, s. 1-2.

(58) «Rusya İhtilâlinin, Ma'na-i İçtimaisi», Terakki, n.y., [1906?], s. 4. (59)Ca.g.m., s. 5, Abdullah Cevdet'in Rus ihtilâlcilerini tanımlaması için bkz.

[Abdullah Cevdet], «Rusya Ahvali», İçtihad, no. 8, s. 123: «...Ruslar bi-zim gibi değildirler. Onlar zıllullaha değil Allaha'a tapıyorlar! Aîlahm zu-lümden münezzeh olduğunu ve Allahm gölgesiyim iddiasında bulunan he-

Page 192: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 177

Ancak bu yaklaşımları gözönüne alınarak Jön Türklerin Rusya'-daki ihtilâlcilere. karşı duydukları ilgi açıklanabilir (60). Aksi halde ne olduğunu anlamadıkları bir hareketden dolayı Jön Türklerin sos-yalizme ilgi duydukları sonucuna varılabilir ki (61) araştırmalarım sırasmda ima şeklinde bile olsun böyle bir ilgiye rastlamadım. Ger-çi 'Mizan' ve 'Osmanlı' nın sorumluluğunu üstlenmiş gözüktüğünü gördüğümüz Albert Karlen gibi sosyalistlerin Jön Türklere bu tür yardımları görülmektedir ama ne örgütsel bir ilişki ve ne de sosya-lizmi bir siyasal düşünce olarak benimseme göze çarpmamaktadır (62). Bunun yanında sosyalistlerin Abdülhamid II ye karşı yürütülen muhalefet hareketleri içinde Jön Türklerden ziyade azınlık muhale-fet hareketlerini benimseyip destekledikleri görülmektedir (63). Ab-dullah Cevdet de bu genel yaklaşım içinde sosyalizme karşı herhan-gi bir ilgi duymadı. Ayrıca Gustave Le.Bon'un sosyalizmi mevcut din-lerden çok daha sakıncalı yeni bir «din» olarak yorumlaması Abdul-lah Cevdet'in bu akıma karşı olmasının önemli bir nedenini oluştu-ruyordu. Abdullah Cevdet'in Rusya'daki hareketler içinde ilgi duy-duğu 'anarşizm' i ilerideki bölümlerde inceleyeceğiz.

Abdullah Cevdet'in toplumdaki «elite» lere ilişkin görüşlerini in-celerken onun diğer Jön Türklerden farklı olarak toplumun yalmz yönetim alanında değil tüm alanlarında bu tür gruplar oluşturul-ması gereğine işaret ettiğini görmüştük. Bunun sağlanabilmesi için ise. Abdullah Cevdet'in başlıca önerisi toplum üyelerinde kültürel bir birikimin sağlanabilmesi amacıyla Batı ve Doğu'da yayınlanan — başta edebiyat klâsikleri olmak üzere — tüm eserlerin halk kitle-lerine ulaştırılmasından ibaretti:

rifirı de zalim olmamak lâzım geldiğini bilir ve biraz erkeklik ve insanlık eseri gösterirler...» Rus ihtilâlcilerinin, Jön Türklere. yönelttiği eleştiriler) için bkz. Hüseyin Sabri Ayvazof, «Rusya İhtilâl-i Kebiri : Jön Türklere», İçtihad, no. 5, [İkinci Sene]. 14 Kânûn-isânî 1908, s. 293-4.

(60) Örneğin {Şûra-yi Ümmet'deki yazı dizileri bu anlayışın ürünüydü. Örnek için bkz. «Okuyun İbret Alın», Şûra-yi Ümmet, no. 74, 6 Mayıs 1905-1 Re-biy'ülevvel 1323, s. 2.

(61) Zorlama yoluyla yapılan bu tür yaklaşıma örnek olarak bkz. Y. A. Petros-yan, Sovyet Gözüyle Jön Türkler, Ankara, 1974, s. 229-43.

(62) Albert Karlen'in bu özellikleri için bkz. «Das Justiz-und • Polizei Departe-ment der Schweizerischen Eidgenossenschaft/Jungtürken : 15 Mayıs 1900/ 12 Mayıs 1900, PP/no. 85» Bundesarchiv-BERN, E. 21/14'250.

(63) Sosyalistlerin bu yaklaşımı için bkz. «Contre La 'Bete Rouge' : Turcs, Ar-meniens, Kurdes, Macedoniens, Albanais et Arabes S'unnisent Contre Ab-dul-hamid en un Congres Secret», UHumanite, 10 Ocak 1908. Bu yaklaş-m hakkında bilgi için bkz. Politisches Archiv d. Auswartiges Amt, Acten/b. Jungtürken, Türkei: 198/734-1.

Page 193: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

178 192 BATI DÜŞÜNCE AKIMLARINDAN ETKİLENME

«...Tercüme edilmeli, tab' edilmeli, tekrar tab' edilmeli, ııeşr olunmalı, herkese okutdurulmalı, ucuz satılmalı, ser-mayesine, masrafına verilmelidir. Ulüvv-i cenâb, azîmet-i ruh isar etmek şanlarından olan bütün hakimler, şairler, müdekkikler herkese takdim olunmalı, her* evde, her kü-tüphanede bulundurulmalıdır. İnsana maksad-ı insanîyi göstererek evvelâ zekâsını ıslâh ve tamir etmek ve efkâr-ı âliye takdir olunmadığı müddetçe dâiye-i ihya ve ıslâhda sebat ile kendisi üzerinde fazilete, ulüvv-i cenaba fedakâr-lığa numûne-i imtisâl göstermek. İşte fikr-ü-fazilet, kalem ve hissiyat sahiblerinin kat'i, elzem, basit, âşikâr olan va-zife-i hazır alan bundan ibaretdir..(64).

Bu düşünceler Abdullah Cevdet'i tek başına da olsa Osmanlı top-lumu için böyle bir faaliyeti başlatmaya götürüyordu. Başta edebiyat alanında olmak üzere temel eserlerin sürekli olarak .Türkçeye çev-rilmesine benzer bir hareket Jön Türklerin diğerlerinde göze çarpan bir özellik değildir. Abdullah Cevdet'in çevirilerini incelediğimizde ise bunların büyük bir bölümünün Shakespeare, Schiller gibi büyük edebiyatçıların kitapları olduğu ve bunların propaganda amacının yanısıra toplumda bir kültürel birikim yaratılması amacına yönelik oldukları görülür. Bu çevirilerin yaymlanmasıyla Abdülhamid II yö-netiminin sakıncalarının sahnelenmek istenmesi eğilimi de görülmek-tedir (65) ve bu eserlerin aynı nedenlerle yasaklanmış olması (66) Abdullah Cevdet'i bu tercümeleri yapmaya yönelten nedenler ara-sındadır ama burada asıl amaç belirttiğimiz gibi toplumda kültürel bir birikim yaratma isteği olarak karşımıza çıkmaktadır. Abdullah Cevdet'in bu düşüncelerden kaynaklanan çeviri faaliyeti Jön Türk çevrelerinde büyük bir ilgi ile karşılanıyordu. Bunlardan en çok be-

(64) Abdullah Cevdet, İki Emel, 1316, s. 10-11. (65) Ottto] Hachtmarm, «Abdullah Dschevdet als Übersetzer», Die Islamische

Welt, no. 9, Ağustos 1917, s. 527. Hachtmann'm Abdullah Cevdet'e yazdığı 4.7.1917 tarihli mektuba bakılırsa bu konudaki bilgileri Abdullah Cevdet vermiştir (Eski harflerle yazılmış olan bu mektup Gül Karlıdağ'dan sağlan-mıştır). Bu konuda gene bkz. A[li] HCüseyinzâde], «Abdullah Cevdet», Fii-yûzat, no. 4, s. 58.

(66) Örneğin Abdullah Cevdet'in çevirdiği 'Hamlet' bu nedenlerden dolayı ya-sak kitaplar listesinin başında yer alıyordu. Bkz. Max Rudolf Kaufmann, «Mitteilungen : Türkei Mit Provinzen», Die Welt des I slams, B. III-1915 ff.I, s. 33.

Page 194: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 179

ğenileni olaıı 'Guillaume Teli' (67) ise böyle bir birikim yaratmanın yanısıra Osmanlı aydınlarında 'milliyet duygusu' uyandırmaya yö-nelikti (68). Milliyetçilik duygularını uyandırmak için seçilen bu ba-sit ve mesajının alınması kolay eserin çevirimi gibi Alfieri'nin Roma İmparatorluğundaki özellikleri tüm toplumlar için geçerli evrensel kuramlar olarak sunduğu 'İstibdad' konulu kitaplarının çevirilmesin-den Abdullah Cevdet'in amacı o güne kadar gündelik gözlemleriyle ve çok basit düzeyde açıklamaya çalıştıkları Abdülhamid II yöne-timini bilimsel olduğunu zannettikleri — ama herkesin kolayca an-layabileceği derecede basit— kuramlarla açıklamak isteğine dayan-maktadır (69). Çevirilerdeki amacının yanısıra İçtihad' da Jön Türk yayın organları' arasında Abdülhamid II yönetimine karşı propagan-da yapmak dışında halkta bir kültür birikimi yaratılması amacına

(67) Schiller, Guillaume Teli, . Tercüme Eden : [Abdullah- Cevdet], Typo-lith. A. Costagliola, İkinci Tab', Mısır el-Kahire, 1314. Bu kitap hakkında Jön Türklerin olumlu tavrı için bkz. «Guillaume Teli», Kanun-u Esasî, no. 12, .14 Mart 1898-11 Şevval 1314, «İlân», Mizan, no. 8, 22 Şubat 1898-20 Rama-zan 1314, s. 6.

(68) Abdullah Cevdet bu görüşün yanısıra «kader»in değiştirilebileceği fikrini aşıladığından dolayı bu eseri çevirdiğim daha sonraki yıllarda açıklaya-caktı. Bkz. Abdullah Cevdet, «Schillerin Hayatı ve Eserleri», Bilgi Mec-muası, no. 3, Kânûn-isânî 1329, s. 282.

(69) Alfieri'nin-tercümesinin uyandırdığı çok olumlu hava için bkz. «Matbuat-ı Cedide» Osmanlı, no. 53, 1 Şubat 1900-1 Şevval 1317, s. 8, «Takdir-i Âsâr : İstanbul'dan : Kitab-el-İstibdad Kütüphane-i Ahrara Bir Hediye», Osman-lı, no. 54, 15 Şubat 1900-15 Şevval 1317, s. 6-7 : «...Abdullah Cevdet'i lâ-yık olduğu derecede tebrik edemedik, edemeyiz.. Fakat bu himmet-i âzım zalimenin zannı gibi akim kalmayacakdır. Bir gün heykel-i siyah-ı istib-dadın darbe-i adl-ü-şeriatla yıkıldığı gün âsâr-ı Cevdet'i insal-i âtiye-i Osmaniye bir iklil-i azimet ve ikbal ile...». Abdullah Cevdet'in baskı reji-minin ters bir tepkiyle halkta özgürlük düşüncelerini arttıracağı konusun-da Alfieri'nin görüşlerini savunması için bkz. [Abdullah Cevdet]. «Türk Anasırı Uyanıyor mu? İhvanımızdan Birinin Paris'de Münteşir Bir Gaze-teye Gönderdiği Fransızca Mektubun Suret-i Mütercemesidir», Osmanlı, no. 38, 15 Haziran 1899-6 Safer 13İ7, s. 3 : «... Taaddinin, cebr ve zorun ta-biî olan aks-ül ameli daha celi, sarih ve emin bir suretde tecelli ediyor. Bu vecihledir ki ekseriya en büyük müstebidler teb'alarını harekât-ı mey'usâ-neye getirmek suretiyle en büyük münciler sırasına dahil olabilirler. Bi-naenaleyh Abdülhamid'in sabr ve tahammül-ü milleti suistimaline nazar-ı müsamaha ile bakabiliriz. Çünkü bu suistimal kanlı fakat necatbahş bir kı-yamın menşeî olacak...». Bu konuda krş. V. Alfieri, İstibdad, 1317, s. 264 v.d. Bu bölüm aynı görüşleri savunmak amacıyla [Abdullah Cevdet], «İstibdada Ne Kadar Tahammül Edilebilir», Osmanlı, no. 41, 1 Haziran 1899-24 Re-biy'ülevvel 1317, s. 2. şeklinde yayınlanmıştır.

Page 195: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

180 BATI DÜŞÜNCE AKIMLARINDAN ETKİLENME

yönelik tek dergi olarak beliriyordu. İsviçrelilerin ülkelerinde bir benzeri olmadığını belirttikleri îçtihad' (70) özellikle Fransızca ve bazen İngilizce yazılara yer verilen yabancı dil bölümüyle bu hiz-meti yerine getirmeye çalışıyordu (71) . Jön Türk yayınlarının yönel-mesini düşündüğü bu amaç Abdullah Cevdet tarafından diğer Jön Türk dergilerinin eleştirisiyle ortaya konmaktaydı:

«... Böyle giderse Şûra-yi Ümmet âdeta Baba Tahir'in 'Ma-lûmat' larma, 'Servetlerine meydan okuyacak... Şûra-yi Ümmetde gerek edebî, gerek siyasî başlıca bir ıttılâ ve dik-kat eseri olan bir makale pek az görülüyor...» (72).

Abdullah Cevdet'e göre bu alandaki sorun «on beş günde bir... gazete fnin]» ortaya fırlatılması değil «asliyyet (originalite)ler» bul-maktı (*). Bu . da kendisine göre Batı aydınlanyla görüşmek, çeşit-li Batı kurumlarına üyelik v.b. gibi yollarla sağlanabilirdi (73). Bu-rada Abdullah Cevdet'in vardığı önemli bir sonuç Batı kültürüne kar-şı içine kapalı bir tavır takınmanın bir yarar sağlamadığı ve Batı kültüründen — Doğu düşüncesini bir kenara atmaksızm — Batıya karşı siyasal düşmanlık tavırını da bir kenara bırakarak yararlanıl-, ması gerektiği düşüncesiydi. Bu konunun Abdullah Cevdet'le bu alanda eş düşünceleri paylaşan Prens Sabahattin tarafından daha açık bir şekilde ortaya konulduğunu görüyoruz:

«...Bazılarımız Avrupalıların bizi hiçbir vakit sevemiye-ceklerini daima düşman olacaklarını iddia edib duruyor-lar. Düşünmüyorlar ki daha yarım asır evvel bu adamlar bizi Kırım muharebesinde ölümden kurtardılar...» (74).

Çevirilerin diğer bir özelliği ise Abdullah Cevdet'in halkı uyan-dırabilecek temel güç olarak gördüğü biyolojik materyalizm konu-sunda olanların edebiyatla ilgili olanlara göre oldukça az olmasıdır. Bu kuşkusuz Abdullah Cevdet'in İslâmm toplumsal içeriğinden ya-rarlanma ve bunu yaparken fazlaca tepki uyandırmama isteğinin bir sonucu idi. Gene de Abdullah Cevdet «... zavallı Türkçeden maada

(70) «Le Docteur-Djewdet Bey», Echo de Paris, 20 Eylül 1903. (71) İçtihad'm bu özelliği için bkz. Hadd-ı T e'dib.., s. 56/n., Matbaa-i İçtihadın

Fihrist-i Neşriyatı, s. 1-2, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sâlnâmesi 1925 -1926, Matbaa-i Âmire, 1926, s. 472.

(72) Abdullah Cevdet, Hadd-ı Te'dib.., s. 30, 34. ( * ) a.g.e., s. 27. (73) a.g.e., s. 25. (74) MEehmed] Sabahaddin, «Gençlerimize Mektub : Merkeziyet ve Adem-i

Merkeziyet», Terakki, no. 1 [Nisan 1906], s. 10.

Page 196: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 181

dünyada medenî ve nimmedenî bütün lisanlara mütercem...» (75) ol-duğunu belirttiği 'Madde ve Kuvvet' in oldukça geniş bir kısmını İs-lâm düşünürlerinin görüşlerinin arasına sıkıştırarak tercüme etmişti ama bu alandaki faaliyetleri belirttiğimiz nedenlerden dolayı sınır-lı kalmıştı. Bunun yanısıra Abdullah Cevdet'de öğrencilik dönemin-de tespit ettiğimiz düşüncelerden 'Sosyal Darwinism'in bu dönemler-de de göze çarptığını görüyoruz :

«...Meşhur Fransız tabiat âlimi Şövalye Lamarck fosil ha-lindeki bir hayvanın bir tek dişini alarak bütün vücudunu

- meydana çıkarırdı. Lamarck'm ameliyesinin içtimaî veya siyasî sistemlere, tatbik kabiliyeti ziyadesiyle fazladır. Uz-vu gördüğü vazife meydana getirdiğine göre uzvu dikkat-le tetkik etmek suretiyle gördüğü vazifenin değerini anla-mak ve de tersini yapmak pek kolaydır...» (76).

Mekteb-i Tıbbiye'de yaygınlığını gördüğümüz 'Sosyal Darwi-nism' düşüncesine tüm Jön Türklerde rastlamak mümkündür (77). Siyasal açıdan sağ eğilimli olarak tanımlanabilecek olan Jön Türk-lerde de bu yaklaşımın göze çarpması (78) bize bu düşüncenin yay-gınlığını göstermektedir. Abdullah Cevdet'in gördüğümüz düşünce-lerinde 'Sosyal Darwinism' in yanısıra bio-organik düşüncenin de iz-leri — birincisi kadar açık olmamakla beraber — göze çarpmaktadır. Bu düşüncenin onun üzerinde yarattığı etkileri daha geniş bir şekil-de Abdullah Cevdet'in Meşrutiyet dönemindeki düşüncelerini ince-lerken göreceğiz. Pasifizm konusunda Abdullah Cevdet'in eserini çe-virdiğini gördüğümüz J. Novicow da Lilienfeld ve Schâffle ile birlik-te bio-organizmin en önde gelen isimlerinden birisiydi ve Abdullah Cevdet onun «La Critique du Darwinisme Social» kitabını «daha mu-fassal, daha derin» bir eser olarak yorumluyordu (79).

Biyolojik Materyalizm konulu eserlerin çevirilerinin genel çevi-rileri içinde az bir yer tutmasına karşılık Abdullah Cevdet bu dö-nemde de-Mekteb-i Tıbbiye'deki yıllarında olduğu gibi sanat da da-hil olmak üzere toplumdaki tüm faaliyetlerin bu görüşten kaynak-lanması gerektiğini düşünüyordu. Nitekim bir şiir kitabının kapağın-da gördüğümüz Böme'nin «...Tahavvül kadar tabiî hiçbir şey yok-

(75) Matbaa-i İçtihadın Fihrist-i Neşriyatı, s. 13. (76) Ab[dullah] Djevdet, «Cercle Vicieux», îçtihad, no. 11, Nisan 1906, s. 168. (77) Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasî Fikirleri.., s. 227. (78) Yusuf Akçura, Eski Şûra-yi Ümmetde Çıkan Makalelerimden, Taııin Mat-

baası, İstanbul, 1329, s. 34. Darwinism'in nadir eleştirilerinden biri için bkz. «Yine Kırk Anbar», Mizan, no. 11, 15 Mart 1897-11 Şevval 1314v s. 2.

(79) Harb ve Sözde İyilikleri, s. 9.

Page 197: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

182 BATI DÜŞÜNCE AKIMLARINDAN ETKİLENME

tur. Ölüm kadar muhakkak hiçbir şey yokdur. Kalbimizin her dar-besi bize bir yara açar...» ve bundan dolayı şiir gereklidir şeklinde ifade ettiği düşünceleri bize bu yaklaşımı göstermektedir (80).

Abdullah Cevdet'in etkilendiği Batı kökenli düşünce akımlarını incelediğimizde bunların pek çok sayıda ve bazılarının birbirine kar-şıt mahiyette olduğunu gördük. Ancak bunların içinde Abdullah Cevdet'i en çok etkileyeni Gustave Le Bon'un görüşleri olmuştu, Onun görüşlerinin Abdullah Cevdet tarafından ilgi duyduğu diğer düşüncelere karşı nitelikte dahi olsalar benimsendiğini görüyoruz. Örneğin silâhlanma konusunda Fransız sosyoloğun düşünceleri kuş-kusuz 'pasifizm' e ilgi duyan bir kimseye olumlu gelmiyecek nitelik-teydi ama Abdullah Cevdet buna karşın bu görüşleri benimsediğini ileri sürüyordu:

«... Askeriyyet militarisme'in taraf darıdır ve hattâ bir muntazam teşkilât-ı askeriyeyi bir milletin eser-i terakkisi ve zemin-i hayatı olarak kabul eder. Evet, askerliği kaldır-mak, sosyalist bir idare-i umumiye vücuda getirmek bun-lar hep hoş, fakat şimdi hep boş! Bütün Avrupa dişitıe ka-dar müsellâh olduğu şu zamanda yalnız Fransa'da asker-liğin kaldırılmasını istemek kadar abes bir temenni ne ola-bilir? La Haye'deki terk-i silâh kongrelerinin semeratmı ilâ maşallah bol bol görüyoruz! ve kongreden sonra Trans-val, Mançurî, Japon denizleri insan kanlarına garkolundu. Hakikat Gustave Le Bon tarafmdadır...» (81).

Sonuç olarak Abdullah Cevdet bu Fransız sosyologunun görüş-lerinin öncelikle Osmanlı toplumuna aktarılması ve uygulanması ge-rektiği sonucuna varmıştı ki Meşrutiyetten sonra kendisi çalışmala-rının önemli bir bölümünü bu konudaki faaliyete vakfedecekti:

«...Hülâsa-i kelâm Docteur Gustave Le Bon'un bilâistisna kâffe âsârı lisanımıza tercüme, edilmeye, mütalâa olunma-ya, tedkik ve mülâhaza olunmaya her zaman sezavar ka-lacakdır. Buna kat'iyyen eminiz ve böyle büyük ve İslâmm muhibb-ü-takdirkârı bir hakîm-i âzîmi karilerimize takdim etmiş olmakla müteselliyiz...» (82).

(80) Abdullah Djevdet Bey, Viola Semper Florens-: Sonnets, 1908, kapak. Bu konuda gene bkz. ALbdullah] CCevdet], «Abdülhak Hamid Beyle Mülakat», İçtihad, no. 152, 1 Nisan 1923, s. 3144.

(81) Abdullah Cevdet, «Doktor Gustave Le Bon..», İçtihad, no. 8, s. 120. (82) a.g.m., s. 120.

Page 198: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOĞULU - BATICILIK

Jön Türklerin önemli özelliklerinden birisi de, tüm gelişmekte olan ülke aydınlarında gözlendiği gibi «diğer toplum unsurlarından önce Batı çağdaş düşüncesini öğrenmeleridir» (1). Bundan dolayıdır ki onlar, bir yandan kendi kültürlerini geri bulurken diğer yandan da yeni bir toplum düzenini şiddetle arzuluyorlardı (20 / Ancak Jön Türklerin belirgin bir diğer özelliği de şiddetle arzuladıkları bu yeni toplum düzenini eski düzenin kültürel ve manevî değerleriyle do-natmak isteğidir.

Jön Türklerde Batı tipi bir yurtseverlik hareketini sürdürmele-rinin yanısıra «kendi manevî değerlerini romantikleştirmek onlara Batının değerlerine nisbetle bir üstünlük tanımak ve memleketin da-ha önce prestijinin yüksek olduğu dönemler üzerinde fazla durmak* eğilimi (3) de kuvvetlidir.

Abdullah Cevdet ise manevî değerleri romantikleştirmek yolun-da,. Türk ve Osmanlı başarılarının yerine özellikle İslâm ve kısmen Doğu ülkeleri başarılarını bu amaç için kullanıyordu (4). Jön Türk hareketi içinde Abdullah Cevdet'in ileri ölçüde Batılılaşma yanlısı olduğundan kuşkulanmamız olanaksızdır ama kendisinin bu dönem-deki Batıcılığı Meşrutiyetten sonra Celâl Nuri'nin kendisine karşı

(1) Şerif Mardin, İdeoloji, Ankara, 1976, s. 96. (2). a.g.e., s. 96. Jön Türklerin bu özelliği için bkz. James L. Barton, Daybreak

in Turkey, Chicago, 1900, s. 278. (3) Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasî Fikirleris. 228. Jön Türk dergilerin-

de ülkenin prestijinin yüksek olduğu dönemlerin üzerinde durulması için bkz. «E. Justiz-Polizei D/Politische Polizei - 9. Haziran 1900/16.6.1900 - no. 85» Bundesarchiv-BERN, E. 21/14'250. s. 1-2.

(4) [Abdullah Cevdet], Mahkeme-i Kübra, Taş Basma, [1313] da Osmanlı ba-şarıları da bu romantikleşmeye konu teşkil etmektedir. Prens Sabahattin ise bu romantikleşmeye temel olarak Üçüncü Selim sonrası dönemini al-maktadır. Bkz. Ahmed Lutfullah - Mehmed Sabahaddin, Beyanname A Umu-mî, t, y, [Mısır], s. 8, v.d. Abdullah Cevdet gibi, Namık Kemal, Renan Mü-dafaanâmesi, Külliyat-ı Kemal içinde, İstanbul, 1326, Ahmed Midhat, Mü-dafaa : Ehl-i İslâmı Nasraniyete Da'vet Edenlere Karşı Kaleme AUnmışdtr,

Page 199: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

184, DOĞULU - BATICILIK

savunacağı Batı teknolojisi ile Doğu kültürel değerlerini bağdaştır-ma hedefi güden bir siyasadır. Zaten kendisinin sanılanın aksine hiç-bir zaman bu bağdaştırmadan —gitgide bu bağdaştırmada Doğu-nun rolünü azaltsa dahi— vazgeçmeyeceğini göreceğiz.

Bu da yalmzca Abdullah Cevdet'e özgü bir yaklaşım olmayıp yö-netimde olsun, bu yönetime karşı muhalefet etmekte bulunsun, tüm Osmanlı aydınlarının görüşü olarak karşımıza çıkmaktadır. Devlet yönetiminde bulunanların Avrupa'ya gönderilecek öğrencilerle il-gili tavrını daha önce görmüştük. Özellikle 1906 yılından sonra Jön Türk hareketine ağırlığını koyan Terakki ve İttihad Cemiyeti de bu konuda «...Japonlar gibi biz de Frenklerin fünûndaki (sanayideki) terakkiyatmı öğrenmek ve yalnız bu kısmı [n] memleketimizde tatbik edildiğini görmek isteriz...» şeklinde bir görüş ileri sürüyordu ki bu da Batılılaşma konusundaki genel yaklaşımı bize göstermektedir (5).

Önceki bölümlerde Muhammed Abduh ve Cemaleddin Efganî'-nin, Abdullah Cevdet'in düşünce yapısı üzerindeki etkilerine değin-miştik. Abduh'un «nihaî amaç olarak Müslümanları yabancı pençe-sinden kurtarmayı arzulamakla birlikle Batının özellikle teknik bu-luş ve ilerlemelerini benimseme» yolundaki görüşlerinin (6), Abdul-lah Cevdet'in bu konudaki düşünceleri üzerinde etkili olduğu gözük-mektedir. Kuşkusuz Abdullah Cevdet bu kimselere göre Batı ürünü düşüncelerin de bir Doğu toplumu olan Osmanlı İmparatorluğuna aktarılmasını çok daha önemli bir olgu olarak düşünüyordu. Ancak getirilecek tüm düşüncelerin ve teknolojinin uygulanacağı yapı ko-nusunda eski değer ve kurumlardan da yararlanmak istiyordu. Be-lirtilmesi gereken Abdullah Cevdet'in, Batılılaşmayı bir yapı değişik-liği olarak değil yalnızca belli, bilgilerin ve teknolojinin aktarılması olarak düşünmesidir:

«...Garbin measir terakkisi gözönünde, şimendüferlerin telgrafların, telefonların, elektrik ziyaların, buharla işle-yen mütenevvi fabrikaların fevaidi ve âlem-i insaniyete

İstanbul, 1300 Ahmed Midhat, Müdafaaya Mukabele ve Mukabeleye Müda-faa, İstanbul, 1300, Ahmed Midhat, Müdafaa: Hristiyanlığın, Mazisi, Hali, İstikbali-Fransa Müellifin-i Meşhuresinden Chateaubriand'a Reddiye Ol-mak Üzere Kaleme Alınmışdır, İstanbul, 1302 de bu romantikleştirmeye te-mel olarak İslâm başarılarını almakta idiler.

(5) îttihad ve Terakki Cemiyeti Merkezinin 1906-1907 Senelerinin Muhaberat Kopyası, î. Belediye Kütüphanesi, Belediye Yazma, 0.30, s. 27. «Bulgaris-tan'da Kazanlık'da İbrahim Rahmi Efendizâde Hayri Efendiye, 14 Sayılı ve Bahaddin ve [Nazım] imzalı mektup,

(6) Abdülkerim Rafik, El-Arab ve'l Osmaniyyun, Şam, 1974, s. 496.

Page 200: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 185

arz etdiği suhulet gözlerin görebileceği ölçüde celi... Şark ahalisi şimdiden sonra icad ve ihtira' etmeğe muhtaç değil ve sel-i terakkiyi takib etmekden başka yapacakları bir iş yok...» (7).

Doğu kültürüyle, Batı teknoloji ve kültürünü bağdaştırma iste-ğinden dolayıdır ki Abdullah Cevdet, Shakespeare, Schiller, Byron, Calderon, Goethe, Milton gibi Batı yazarlarının yanısıra Ebu'l Ûla el-Maarri, Ömer Hayyam, Firdevsî, Saadi gibi Doğu şöhretlerinin eserlerinin de Türkçeye çevrilmesi gerektiğini belirtiyordu (8). Terbi-ye Kongresine sunduğu tebliğe de Doğu düşünürlerini tanıtan bir ek koyarak Doğu ve İslâm âleminde de büyük düşünürlerin yetiştiği-ni Avrupalılara göstermeyi amaçlıyordu (9). «İçtihad»m ilk sayıla-rında bu eğilim kolaylıkla gözlenebilir (10).

Bu eğilim aynı zamanda Abdullah Cevdet'i kötü saydığı halde, bazı İslâm kurumlarını savunmak zorunda bırakıyordu. Örneğin, Müslüman ülkelerindeki poligamiyi kendisi şöyle savunuyordu .-

«... Hiç şüphesiz poligami kötü bir uygulamadır. Ancak he-men-belirtelim ki, monogaminin uygulandığı ülkelerde de iğrenç ve nefret ettirici paralı aşk olayına karşı da göz-leri kapamamak gerekir... Şimdi Müslümanların hukukî statülerini tartışalım... Genellikle Hristiyan kadın rüştü-nü ispat etmemiş ve beceriksiz olarak muamele görür. Oy-sa Müslüman kadını evli ya da bekâr olsun mülkünü hiç-bir şahsın müsaadesine gerek olmadan yönetme ve tasar-ruf etme hakkına sahiptir. Bu, Avrupalı ve Amerikalı ka-dınların hayallerinde bile düşünemeyecekleri bir hak-tır...» (11).

(7) [Abdullah Cevdet], «Derdimiz», Osmanlı, No. 51. 1 l£ânûn-isânî 1900-1 Şa'-ban 1317, s. 4.

(8) Abdullah Cevdet, İki Emel, 1316, s. 9-10. (9) Abdullah Djevdet Bey, De La Necessite d'Une Ecole, s. 37. v.d.

(10) Bkz. Abdullah Djevdet, «Les Grand Esprıts l'Orient: Ebou Ala», İçtihad, No. 2, Kânûn-isânî 1905, s. 12-16. Gene bkz. Abdullah Djevdet, «Une Pre-curseur...», VEstafette, 16 Mayıs 1898. Bu yazılar büyük bir olasılıkla D. S. Margoliouth, The Letters of Abu'l Ala, London, 1898 adlı kitaptan yararla-nılarak yazılmıştır. Abdullah Cevdet'in gene Urfı hakkındaki övgüleri Av-rupa edebiyat çevresine sunuşu için bkz. Abdullah Djevdet, Les Quatrians Maudits, s. 164-5./n. Bir Osmanlı aydını olarak Şemseddin Sami Bey'in tanıtımı da aynı amaca hizmet etmektedir. Bkz. Abdullah Djevdet, «ChCemseddin] Samy Bey», İçtihad, No. 2, s. 10-2.

(11) A[bdullahl Djevdet, «L'Esclavage des Musulmanes», İçtihad, No. 1, 1 Eylül 1904, s. 7. Abdullah Cevdet'in tepkileri ile Efganî'nin Ernest Renan'a kar-

Page 201: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

186, DOĞULU - BATICILIK

Batılılara ise şunu önermekteydi: «...Batı bizi doğru tanısın ve tanıtsın, bizde Batıyı kendi dindaşlarımıza doğru tanıtalım...» (12).

Doğu Müslüman toplumlarının Batı'ya karşı duymaya başladık-ları ilk tepkilerde siyasal ve kültürel faktörler içiçe bir görünüm göstermektedirler (13). Abdullah Cevdet, siyasal açıdan Batıya de-vamlı değişiklik gösteren tepkiler duyuyordu. Buna karşılık kendi-sinin kültürel açıdan duyduğu tepkiler son derece kuvvetliydi. Bu nedenledir ki incelediğimiz İslâm birliği düşüncesinde Abdullah Cev-det ancak kültürel açıdan düşünülebileceğini ileri sürdüğü bu bir-liği Batı ülkelerinin emperyalist siyasalarına karşın bir sığmak ola-rak düşünüyordu (14).

Abdullah Cevdet'in, oluşturduğu bağdaştırıcı Batıcılık modelinin örneği ise hiç kuşkusuz Japonya idi ve bu model kendisinin Müslü-

şı İslâm'ın bilimselliği konusunda giriştiği tartışma arasındaki yöntem ben-zerliği ilgi çekicidir. Bkz. Nikki R. Keddie, An Islamic Response to Impe-rialism, Los Angeles, 1968* s. 84-97.

(12) Atbdullah] Djevdet, «L'Esclavage...», îçtihad, s. 10. Müslümanlık ve Hıris-tiyanlığın, karşı dine mensup olanlara olumlu olarak tanıtılması ve bu iki dinin uzlaştırılması gerektiği 1895 lerde Hyacinthe Loyson "tarafından Av-rupa'da işlenmiş bir düşünceydi. Loyson «...İslâmlıkta Hristiyanlığm kö-ken, sonuç ve nitelik açısından fazla bir farklılık göstermediğini, Müslü-manlığın, Yahudilikten üstün olduğunu:..» belirtiyor, ancak «Müslüman-lığın uygarlığa karşı olmamakla birlikte uygarlık için elverişli koşullar da yaratmadığını» ileri sürüyordu. Loyson'un iki' dinin uzlaştırılmasmm yol-larının bulunmasını istemesi ise büyük ölçüde Fransa'nın, Kuzey Afrika'-da izlemeye çalıştığı sömürgeci politikadan kaynaklanıyordu. Hyacinthe Loyson'un 27 Mayıs 1895 de Paris'te verdiği konferansın metninden yarar-lanılmıştır. Bkz. Ziya Bey'den - Turhan Paşa'ya 8919/224-10 Haziran 1895-Zeyl, Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi-Siyasz-226. Gene bkz. Ziya Paşa'dan-Said Paşa'ya, 8889/212-27 Mayıs . 1895, Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi-Siyasî-226. Loyson'un düşünceleri Jön Türkler tarafından da olumlu karşılanıyordu. [?]. Bkz. «M. Hyacinthe Loyson â Constantinople,» Mechveret Supplement Français, No., 106, 15 Kasım 1900, s. 3.

(13) Fazlur Rahman, «Revival and Reform in islam», The Cambridge History of Islam, London, 1970, s. 643. Rahman bu noktanın ilk tepkiler için önemli olduğunu belirtmekte ve örnek olarak Efganî'yi göstermektedir.

(14) Abdullah Cevdet'de kültürel tepkilerin ağır basması, yönetimindeki muh-tar sayılabilecek bölgelerin istilâ edilmelerine karşın, İmparatorluğun o dö-nem için kısmen de olsa böyle bir tehlikeye maruz olmamasından olabilir. Buna karşı Efganî ve Abduh'un siyasal tepkileri İngilizlerin 1882 de Mı-sır'ı işgalinden sonra ortaya çıkmıştı. El-Urva el-Vüska'mn içeriği felsefî makalelerin yanısıra İngilizlerin Mısır ve Hindistan'daki işgallerine gös-terilen tepkiyle doluydu. Bu konuda bkz. Abdülkerim Rafik, El-Arab..., s.

Page 202: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 187

manlar için çok faydalı gördüğü yayınlarından dolayı övdüğü (15) 'Arafate' gazetesinin yöneticisi Mahmud Salem Bey tarafından uzun bir süredir işlenmekteydi.

Japonya'nın Rusya'ya karşı kazandığı zafer tüm Asya ülkele-rinde geniş bir ilgi uyandırmıştı (16). Bu zaferin ilk etkisi de bu ül-kelerdeki milliyetçilik akımlarının kuvvetlenmesi şeklinde ortaya çıkmıştı (17). Jön Türkler bu olayı «Asırlardan beri Asyalıları cins-i

493 ve Nikkı R. Keddie, An Islamic Response..., s. 24. Mısır'da da şubesi kurulan Cemiyetlerinin amacı ise «...Müslümanların birliği ve doğu ülke-lerinin özgürlüğü idi...» Bkz. Gulâm Ceylânî Azmi, Seyyid Cemaleddin Ef-gan, Matbaa-i Umumî, Kâbil, 1317, s. 38.

(15) [Abdullah Cevdet], «Arafat»,. İçtihad, No. 1, 1 Eylül 1904 s. 16. Abdullah Cevdet'in bu dergideki içeriği tahlilleri ve övgüleri için bkz. ACbdullah] DCjevdet], «Bibliographie : Arafate», İçtihad, No. 4, Mart 1905, s. 15.

(16) Osmanlı Yönetiminin bu ilgiyi duymadığı savı için bkz. Charles Eliot, Tur-key in Europe, London, 1965, s. 426. Abdülhamid'in 1900 sergisinde Japon-ya ile ilgili verilen bir tebliği Türkçeye çevirterek saray kütüphanesine koydurmasına bakılırsa Japonya'daki gelişimlere belli bir ilgi duyuluyor-du. Bkz. Hitomi, (Formoz Hükümeti tarafından Paris Bin Dokuz Yüz Ser-gisine Memuren î'zam olunan Tokomin Gazetesi Muharriri), Ja.ponya Ah-lâk ve Müessesatına Dair Numune, Mütercimi: Rıza, 14 Mayıs 1317, İÜK-Türkçe Yazma, C. 3-6166.

(17) E. F. Knight, The Awakening of Turkey, s. 59. Aşağıdaki belge kısa bir süre önce Abdullah Cevdet'in lideri bulunduğu Cenevre grubunun, Japon zaferine karşı olan tutumlarını göstermektedir : Devlet-i Aliyye-i Osmaniye Cenevre Başşehbenderliği Numro : 250

Huzûr-u Âli-i Cenab-ı Sefaretpenâhîye, Devletlû Efendim Hazretleri. Japonlar tarafından Port Arthur'un zabtı üzerine burada bulunan Jön

Türklerin kâffesi Japonya İmparatoruna Paris'deki Sefiri vasıtasıyla teb-riki havi bir telgraf nâme çekdiklerini şimdi haber aldığımda arz-ı müsa-raat eylerim. Ol babda emr-ü ferman hazret-i men leh-ül emründür.

7 Kânûn-isânî 1905 Haydar (İmza)

, Bkz. Paris Büyükelçiliği Arşivi, D. 287. Abdullah Cevdet de Japonya'nın zaferine ilişkin haberleri en ince ayrıntılarına kadar veriyordu. Bkz. Ab-dullah Cevdet «Rusya ve Japonya Muharebesi Birkaç Söz,» İçtihad, No. 7, Haziran 1905, s. 103-5, A[bdullah] CLevdet], «Rusya ve Japonya'ya Dair», İçtihad, No. 2, Kânûn-isânî 1905, s. 10-3, A[bdullah] Ctevdet], «Rusya ve Japonya Muharebesi», İçtihad, No. 5, Nisan 1905, s. 72-5. Japon gelişimi ve bunun benzerinin imparatorlukta geliştirilmesi II. Meşrutiyet sonrasında da ilgi uyandıran bir düşünce olmuştur. Bkz. Satı Bey, Büyük Milletler : Japonlar ve Almanlar, Konferans Kütüphanesi, [İstanbul], 1329. îtcikava. Japonya Tarih-i Siyasisi, Almancadan Tercüme, Mübahat, Cemiyet Kü-tüphanesi, İstanbul, 1330, Leon Ostrorog, Conference sur la Renaissance du Japon, Constantinople, 1911.

Page 203: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

188, DOĞULU - BATICILIK

insaniyetin dûnunda gören fikirlerin pâmal oi[ması]...» şeklinde yo-rumluyorlardı (18). Savaş sonucunun ikinci etkisi ise geleneksel ya-pılarını koruyarak bu yapıya Batı teknolojisini ve eğitimini uygu-lamaya çalışan bir ülkenin Batılı devletler gücüne geldiğini göste-rerek Asya ülkelerinde benzer şekilde Batıya açılmayı öngören mo-dellerin ortaya çıkmasını sağlamak biçiminde olmuştu. Bu modeli Osmanlı imparatorluğu için plânlayan Abdullah Cevdet Japonya'-nın bu konudaki öncülüğünü şöyle anlatıyordu:

«...Japonya, Asya'da medeniyet yolundaki âli vazifesini gittikçe daha şuurlu bir şekilde idrâk etmektedir. O, yal-nız kaleler almayı ve kıtalar fethetmeyi değil, aynı za-manda yeni ufuklar, hakaretkâr müstebidler ve onların mekruh maarif düşmanlığı tarafından ezilmiş olan Asya-lılar için ziyadar ufuklar açmayı bilmektedir.. Şu halde Japonya hem kılıç, hem meşale taşıyıcıdır. Zorbalara, küs-tah müstevlilere karşı kılıç, ezilenler, ziyasızlıktan solan ve ölenler için ise meşale. Takip edilecek şâyân-ı takdir bir misâl!...» (19).

Bundan dolayı Abdullah Cevdet tüm düşüncelerini benimsedi-ği Gustave Le Bon'un Türkleri ve Japonları orta birer ırk olarak sı-nıflandırmasını kabul etmiyordu (20). Japonların gelişebilmelerinin ise iki nedeni olduğunu ileri sürüyordu. Bunlardan birincisi Japon-ya'nın eğitim için Avrupa ve Amerika'ya gönderdiği talebelerdi. Ab-dullah Cevdet bu konunun önemini belirtiyor ve aynı yöntemin İm-paratorluk için de uygulanmasını istiyordu:

«...Japonya ilk devre-i yakzanesinde Avrupa'ya ve Ame-rika'ya defaten yirmi bin talebe göndermişdir! Şaka de-ğil yirmi bin diyorum! Bu yirmi bin talebe memleketleri-ne avdetlerinde icaznüma bir sür'atle umrân ve intizam vücuda getirmişlerdi. Biz bu 20.000 rakkamını maarif, na-fıa, maliye, orman, harbiye, bahriye, ziraat, posta-telgraf* telefon nazırlarımızın ve bilhassa servet ve hamiyyet sa-hibi olan pederlerinin nazar-ı dikkat ve mülâhazalarına

(18) «Muharebe ve İhtilâl», Şûra-yi Ümmet, No. 72, 6 Nisan 1905-1 Safer 1323, s. 1. Jön Türklerin, Asya devletlerinin Avrupa karşısındaki durumu' hak-kındaki benzer görüşleri için bkz. «Turkey», The Times Weekly Edition, 8 Nisan 1904, s. 230.

(19) A [b dull ah] Dljevdet], «Le Japon Porteur du Flambeu», îçtihad, No. 5, Ni-san 1905, s. 77. Aynı tez için bkz. Satı Bey, Büyük Milletler..., s. 33.

(20) Ab [dullah] Djevdet, «Reve Realisable», îçtihad, No. 12, Haziran 1906, s. 180...

Page 204: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 189

kemâl-i ihlâs ve tevazuyla arz etmek isteriz...» (21) Eğitim düzeyindeki geriliğin İmparatorluğun en önemli sorunu

olduğunu belirten Abdullah Cevdet (22) bu görüşünü uzun süre çe-şitli Jön Türk gazetelerinde işlemiş ve bu yolla Batı bilgisinin İmpa-ratorluğa aktarılmasını savunmuştu:

«...Bugün Paris, Cenevre gibi... merakiz-i medeniyet ve muarefetde tahsil-i ilm-ü irfan eden binlerce Bulgar, Rum, Sırb... ilh. gördüğümüz halde Girid'den, Rumeli'den, Ana-dolu'dan veyahud memalik-i saire-i İslâmiyeden gelmiş tek bir gence bile tesadüf edemeyişimize bakılır ise —acılb ğı ile beraber hakikati itiraf edelim— şimdiki halimizden daha hakir, daha zelil olmadığımıza bin şükr etmeli-yiz...» (23).

Japonların gelişebilmesindeki ikinci etken ise geleneksel yapı-larını korumalarıydı. Abdullah Cevdet birinci etkenle beraber bunun önemini şöyle belirtiyordu :

«...Japonlar, kısa boylu, yüksek ahlâklı Japonlar ilm-ü-fazilet sayesindedir ki dev gibi Rusya'yı bir çocuğu döver gibi çevire çevire döğdüler, Mançurya'dan koğdular, ce~ böl-endam harb sefinelerini hatırdılar, yarısından ziyade-sini zabt etdiler... Faziletli Japonlar! Muharebe esnasında ölen Rus zabitlerinin ceblerinde buldukları saati, parayı ve zîkıymet eşyayı bunların yetimlerine, dul kalan zevce-lerine teslim olunmak üzere, Japonlar, Rusya'ya gönderi-yorlardı. Ey Müslüman hemşehrilerim, siz muharebede maktul düşen düşmanınızın emvalini ganimet diyerek ce-binize sokmaz mısınız?...» (24).

(21) Abdullah Cevdet, Yaşamak Korkusu, Dersaadet, 1326, s. 19-20. (22) Bir Kürd [Abdullah Cevdet], «Talim ve Terbiye ve Mekteblerimiz», Meş-

veret, No. 10. 18 Zilkade 1313-1 Mayıs 108, s. 2. Krş. Bir Kürd [Abdullah Cevdet], «Bend-i Mahsus: Techizât-ı Askeriye!!», Mizan, 25 Kânûn-isânî 1897-21 Şa'ban 1314, No. 6, s. 2 : «...neşr-ü maarife, tesis~i mekâtibe sarf edilecek iken cehaletin tervici, fikr-i hürriyet ve meyl-i maarifperverinin men'-i intişarı içün sarf olunuyor...». Aynı konudaki eleştirileri ve Şem-seddin Sami Bey'in lügatinin ikinci baskısından bazı kelimelerin çıkartıl-ması için yaptığı eleştiriler için bkz. Bir Müslim Hürendiş [Abdullah Cev-det], «Hükümetin Kitab Mahvetmekde Yeni bir Usul-u Naziki», Osmanlı, No. 2, 15 Kânûn-ievvel 1897-22 Receb 1315, s. 8.

(23) [Abdullah Cevdet], «Osmanlı», Osmanlı, No. 138, 5 Eylül 1904, s. 4. (24) Abdullah Cevdet,. Bir Hutbe Hemşehrilerime, s. 8. Aynı tez için bkz.

A[bdullah] C[evdet], «Rusya ve Japonya'ya Dair», îçtihad, s. 13. Jön Türk-

Page 205: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

190 DOĞULU - BATıCıLıK

Buradaki geleneksel yapıdan Abdullah Cevdet'in anladığı ise İs-lâm dinindekine benzer bir şekilde toplumda yerleşmiş olumlu un-surlardan başka birşey değildir. Japonya'da gençlerin Batı uygarlı-ğıyla tam olarak karşılaşmaları, Comte, Mill, Darwin ve Spencer'i il-giyle incelemeleri (25), hattâ Spencer'i modası geçmiş olarak görme-leri (26) Abdullah Cevdet'in bu batılılaşma örneğine duyduğu ilgiyi arttınyordu.

Bu tür Batılılaşma sonucu, İmparatorluğun teknolojik ilerleme yanında Doğuya açılması düşüncesi de Abdullah Cevdet tarafından kısa bir süre işlenecekti:

«... Japonya ile Türkiye -arasında sefaretler tesisi geçenler-de mevzu'bahs olmuşdu. Eğer bundan vazgeçildiyse pek şâyân-ı teessüfdür. Bendenizin fikriyle bu sefaret herhalde Madrid, Stockholm, Bern ve belki Brüksel Sefaretlerinden daha lüzumlu ve faidelidir... İkmal-i Tahsil için Avrupa'ya gönderilen gençlerden bir kaçını da Tokyo'ya göndere-lim...» (27).

Görüldüğü gibi, eski başarıları romantikleştirmek ve Batı sö-

lerin gelenekçi kesimi ise Japonya'nın başarısını «...hiçbir devlete hiçbir hususda muhtaç...» olmamalarına ve dışarıya öğrenci göndermemelerine [?] bağlıyordu. Bkz. MCehmed] K[adri] [Nâsih], İstinsâf, 1315, s. 63. Jön Türklerin Japonya gelişmesine karşı duydukları ilginin üzerinde genellik-le çok az durulmuştur. Örneğin, Peyami Safa, Abdullah Cevdet ve diğer Jön Türkleri Japon gelişmesine ilgi duymamakla suçluyordu. Bkz. Peyami Sefa, «Japon Mucizesi», Milliyet, 24 Nisan 1958. -

(25) «Mr. Herbert Spencer and Japan», The Times, 18 Ocak 1904. (26) Frederic H. Balfour, «Herbert Spencer and Japan», The Times Weekly Edi-

tion Supplement, 29 Ocak 1904, s. i. (27) Abdullah Cevdet, «Bir Mektub-u JHakikatbeyân», Yeni Tasvir-i Efkâr, 16

Şubat 1910-5 Safer 1328, /no. 257, s. 1. Bazı Doğu ülkeleri, Japonya'nın kazandığı zaferden sonra bu ülkeye çok sayıda öğrenci göndermişlerdi. Ör-neğin Çin'in gönderdiği öğrenci sayısı savaş öncesi iki. iken daha sonra bu sayı iki bin altı yüz kırk bire çıkmıştı. Bkz. «Chinese Students in Japan», The Times Weekly Edition Supplement, 6 Ekim 1905/no. 1501, s. ii. İmpa-ratorluğun Doğu'ya açılması tezi için bkz. Şerafeddin Mağmumî, Düşün-düm ki, Matbaa-i Yusufıye, Mısır El-Kahire, 1331-1913, s. 44: « . . .Afga-nistan, Belucistan, Hive, Buhara, Kaşgar, Zengibar, Fas bize kürre-i arz haricinde sayılacak kadar yabancıdır. Buralarda ne bir elçimiz, bir şeh-benderimiz yokdur. Hiçbir münâsebetimiz olmasa oralardan yüzlerce, bin-lerce haccac geldiği içün birer konsolosa şiddetli ihtiyaç var. Münâsebeti-miz bir hâtıra-i tarihiyeden ibaret olan İsveç, Norveç'de, İspanya'da hattâ ondan da mahrum Belçika'da birer Sefarethâne-i Osmanî bulunub da Fas'-da, Kabil'de bulunmayışına ne kadar taaccüb ve teessüf olunsa...» (Bu ya-zı ilk olarak 30 Haziran 1904 tarihli 'Türk' gazetesinde yayınlanmıştı).

Page 206: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 205 191

mürgeciliğine karşı tepki duymak Jön Türk hareketinin liderlerini bağdaştırıcı bir Batılılaşma siyasası izlemeye yöneltiyordu. Bu açı-dan, kendileriyle yönetimde bulunanlar arasında pek büyük çaplı bir fark da bulunmamaktadır. Örneğin, Abdullah Cevdet, Abduh'un, İs-lâm dini konusunda Hanotaux'ya verdiği cevapların tam kendisinin düşündükleri gibi olduğunu belirtirken (28), Osmanlı yöneticileri de kitaptan benzer bir şekilde şikâyet ediyorlardı (29),

Diğer önemli bir nokta, Batıya karşı tepki duymakla birlikte on-dan gelecek yenilik ve faydaları reddetme düşüncesinin artık Jön Türkler arasında — genel olarak— hiç tasvip bulmadığı görülmesi-dir. Örneğin, geleneksel aile yapısının korunmasıyla birlikte yaban-cı mürebbiye kullanımının da olumlu görülmesi ve buna karşı çıkan-ların eleştirilmesi bu düşüncenin ağırlığını bize göstermektedir (30). Bunun yanısıra ortaya çıkan diğer bir düşünce de artık Batının ke-sin üstünlüğünün açık olarak kabul edilmesi ve Müslümanların bu gelişmeye uymaya çağrılmasıdır.

«...Ahiren İngiltere ile Fransa arasında akdolunan bir iti-lâf nâme muktezasmca Fransa, Fas Sultanlığmdaki iğtişa-şatı teskin (!) etmek üzere Fas Sultanlığı üzerinde hakk-ı himayeyi iktisab etmişdir. Bu himayenin ne demek olduğu-nu Tunuslu Müslümanlara sorarlarsa Faslı sersem müslü-manlar anlarlar. Fakat sormaya vakit kalmadan Fransız-lar onlara öğretecek. Müslümanlar, gözünüzü açm, Allah aşkına, Muhammed aşkına bu gafleti bu taassub-u gafilâ-neyi bırakın, okuyun, çocuklarınızı okudun, âdil olun, âdil olmayanların cezayı şer'isini verin. Fransızlar bizden akıl-lı, bizden âlim, hele bizden bin kat daha âdil oldukları ve binaberin ahkâm-ı ilâhiyeyi bizden daha iyi tanıdıkları içün her tarafda cahil ve zalim olan Müslümanları boyun-duruk altına alıyorlar. Kabahat bizdedir...» (31).

(28) Bkz. [Abdullah Djevdet], «Des Morts Qui Ne Meurent Pas : Cheikh Mo-hamed Abdou», îçtihad, s. 138. Abduh'un bu konudaki cevapları için bkz. El-Şeyh Muhammed Abduh, İslâm ve Hanotaux, Mütercimi : Zakir-el Ka-diri, Orenburg, 1909.

(29) Osmanlı yöneticilerinin Hanotaux'ya ve kitabına tepkileri için bkz. Berlin Sefaret-i Seniy esiyle Muhaberata Mahsus Kay d Defleridir, 11 Teşrin-isânî 900-19 Teşrin-ievvel 316, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-61/139/XVIII, Başkitabet'den-Berlin Sefaret-i Seniyesine, 32/21 Kânûn-isânî 901-Tahsin.

(30) «Hasbihal: Alafranga Terbiye ve Kadınlarımız», Osmanlı, No. 91, 1 Eylül 1901-18 Cemaziy'ülevvel 1319, s. 1-2.

(31) [Abdullah Cevdet], «Fas Sultanlığı», Osmanlı, No. 136, 15 Temmuz 1904, s. 4.

Page 207: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

192, DOĞULU - BATICILIK

Gelenekçi Jön Türklerin bu konudaki zayıf karşı çıkışları yanın-da, İmparatorluğun kurtuluşu için tek çözümün her dalda Batılılaş-

, mak olduğu, bunun yapılmamasmdan dolayı geri kalındığı düşünce-lerinin de varlığına işaret etmek gerekmektedir (32) . Ancak bu uç görüşlerin yanında genel Batılılaşma düşüncesi bir bağdaştırıcılık olarak karşımıza çıkmaktadır.

Japonya'nın gelişmesine duyulan ilgi yanında bu gelişmenin ne-denlerinin de Jön Türklerce tam bir şekilde kavranamadığı gözden kaçmamaktadır. Abdullah Cevdet, bu ülke ile Osmanlı imparatorlu-ğu arasında tüm farklılığı iki ülke hükümdarlarının farklı tutumla-rına bağlıyordu:

«... Bizde eksik olan bir hayırhah, şer' ve kanuna münkad bir Mikado, bir reis-i hükümetdir. Bu eksiklik pek çok ef-rad tarafından şiddetle hissolunduğu gün âlem-i İslâmiyet ve Osmaniyetin haysiyeti levs ve fenadan kurtulacakdır...» (33).

Ahmed Rızanın da Meşrutiyetin ilânından sonra Abdülhamid II ile yaptığı konuşmada kendisinden Mikadonun Japonya'ya yaptığı, hizmetleri Osmanlı İmparatorluğu için yapmasını istemesi (34) bu eğilimi bize göstermektedir.

Batıya karşı duyulan tepkilerin diğer bir boyutunu da medeniye-tin ortak çabalar sonunda oluştuğu ve bunda tüm ulusların rolü ol-duğu düşüncesi oluşturuyordu:

«... Medeniyet hiç kimsenin, hiç bir milletin malı değildir. Medeniyeti yalnız bir kavim yahud bir adam meydana ge-tirmemişdir. Medeniyet, Avrupalıların malı da değildir. Bel-ki medeniyet-i hazıra, edyâıı-ı sabıka ve hazıradan her biri-nin, Hind, Mısır, Yunan ve İran-ı kadîm medeniyetleri ile Asya ve Arab medeniyetleri ve sonra Avrupa medeniyeti-nin yâni her kavm ve milletin yetişdirmiş olduğu ukelâ, ûlema, füzelâmn himmet-i mütevaliye ve mecmualarının mahsul-u umumiyesidir...» (35).

(32) Giridi Ahmed Kâmi, Medrese-i Şarkiyye : İsviçre'nin Cenevre Şehrinde, • [Cenevre], 1900-1318, s. 3. İsviçre'de gerek Osmanlı İmparatorluğu gerekse

diğer İslâm ülkelerinden gelecekler için yabancı dillerde ders yapacak med-resi proje ve programı için bkz. a.g.e., s. 5.

(33) Abdullah Cevdet, «Zamir-i Hak», Osmanlı, No. 136, 15 Temmuz 1904, s. 3. (34) Vedat Urfı, Hatırât-ı Sultan Abdülhamid Hân Sânî, Cihan Kütübhanesi,

İstanbul, 1338-1340, s. 44. (35) H[üseyin] Sabri Atyvazof], «Kırımlılar Niçün Tenkid Ediyorlar», Füyûzat,

No. 6, 6 Zilkade 1324, s. 94. Aynı tezin Meşrutiyet sonrasında İçtihad'da

Page 208: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 193

Abdullah Cevdet'in Batılılaşma modeli ise Batının yıllardır ge-liştirdiği • teknolojinin ve bilimin alınarak, mevcut yapının olumlu yanlarına uygulanmasına dayanıyordu. Bu alanda Abdullah Cev-det'in fazlaca karamsar olmadığını görürüz. Çünkü ona göre «... Vak-tiyle İbn-i Batuta gibi seyyah kâşifler yetişdiren, İbn-i Haldun gibi müverrihlere melce olan Marakeş'de...» gerçekten okur yazar olma-masına rağmen «Bağdad, Endülüs Medeniyetlerini tesis ve ihya eden anasır, anasır-ı İslâm idi...» (36). Batılılaşma bir gerekti ancak bu alanda geleneksel kültür ve değerlerden de yararlanmak gerekiyor-du. Abdullah Cevdet'in batılılaşma konusundaki bu düşünceleri bi-yolojik materyalizmin toplumda itici bir güç olarak benimsenmesi konusunda İslâm dininden yararlanma yolundaki görüşlerine olduk-ça benzemektedir. Ancak Abdullah Cevdet, İslâmm tedricen terke-dilmesi düşüncesini taşırken, Doğu kültüründen devamlı bir şekilde yararlanmak istiyordu. Kendisinin Jön Türk hareketi içinde «yetim Asya'ya» götürmek istediği «Avrupa» bundan ibaretti (37).

işlenmesi için bkz. Abdülhak Bağdadî, «İslâmm Avrupa'ya Son Sözü», İç-tihad, No. 38, 1 Kânûn-isânî 1327, s. 951 : «... Ey Akvam-ı Hristiyaniye, evet din-i İslâm bugün sizin bütün âlem-i terakkinizle açıktan bir muha-sımaya girmişdir. Fakat Allah içün olsun bize izah ediniz, nasıl oluyor ki biz bu din ile Yunan-ı kadîm, İran ve Hind felsefelerini tetebbu ve tedkik edebildik, bu din ile sizden daha evvel bütün aksam-ı muarefet-i insani-yete ıttıla kazanabildik ve yine bu din ile sizin Hristiyanlık âleminizin herhangi bir havari ve azizinden pek çok ziyade isabet-i fikr-ü-nazar ve şecayayı asile eshabı zevat yetişdirebildik. Bugün sizin üsul-u diniye ve mezhebinizden başka" bize Hristiyan Avrupa'dan gelen bütün fünûn ve sa-nayinizi nefret ve istikrahla reddediyoruz...». Bu konuda genel olarak, bkz. Abdülhak Bağdadî, Felaha Doğru, Tanin Matbaası, İstanbul, 1328-1331, Türkçeye Nakli: Şeyh Muhsin-i Fanî [Hüseyin Kâzım], s. 1-21. Efganî'nin Yunan felsefesinin, İran ve komşularından kaynaklandığım ileri sürerek Renan'a yönelttiği eleştiriler için bkz. Elie Kedourie, Af gani and 'Abduh, London, 1966, s. 41. Aynı tez için bkz. El-Şeyh Muhammed Abduh, İslâm ve Hanotaux, Orenburg, s. 5-6.

(36) [Abdullah Cevdet], «Derdimiz», Osmanlı, s. 4. Jön Türklerde çok rastla-nan bu eski başarıları romantikleştirmenin sınırlı bir eleştirisi için bkz. Diranî, «Mekâtib ve Edebiyat: İstanbul'dan, Mefahir-i Milliye Yahud Kel Ablasının Saçıyla Öğünür», Mizan, No. 2, 28 Kânûn-ievvel 1896-23 Receb 1314, s. 3-4.

(37) Abdullah Djevdet, Elegie, Vienne, 1902 (Tek sahife halinde ayrı bası).

Page 209: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 210: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

«ADEM-İ MERKEZİYET ve TESEBBÜS-Ü ŞAHSλ DÜŞÜNCESİ

Jön Türk hareketi içindeki siyasal faaliyetlerini incelerken Ab-dullah Cevdet'in Prens Sabahattin ve taraftarlarının sempatizanı olduğunu ve Mısır'daki faaliyetleri sırasında ise bu grubun kurduğu «Adem-i Merkeziyet ve Teşebbüs-ü Şahsî» Cemiyetinin faal bir üye-si durumuna geldiğini görmüştük. Abdullah Cevdet'i bu cemiyete il-gi duymaya yönelten başlıca neden cemiyetin amaçları ile kendi dü-şünceleri arasındaki benzerlik, olmakla birlikte Sabahattin. Bey'e duy-duğu hayranlık da bu konuda bir rol oynamıştır (1)..

Jön Türkler arasında sorunun Abdülhamid'in düşürülmesinden öte bazı yapı değişiklikleri olduğunu ileri süren ender kişilerden bi-ri olan Sabahattin Bey (2) Abdullah Cevdet gibi İmparatorlukta Ba-tılılaşma yanhsıydı ve gereken değişikliklerin Le Play'nin düşündüğü gibi mevcut tecemmüî toplum yapısının infiradî bir yapıya dönüş-türülmesiyle gerçekleştirilmesini istiyordu. Daha sonra Abdullah Cevdet'in de «... Avrupa'ya yaklaşalım, aksi halde Avrupa bize yak-laşacak, biz Avrupa'ya gidelim aksi halde Avrupa bize gelecek...»

(1) Abdullah Cevdet, Sabahattin Bey'i «... vatanı[nın] büyük-bir adamı ve ar-zın büyük bir insaıl[ı]...» olarak tanıtıyordu. Bkz. Abdullah Cevdet, «Sa-bahaddin Bey»^ Sabah, 8 Kânûn-ievvel 1919-14 Rebiy'ülevvel 1338. Bu yazı-sında Abdullah Cevdet Prens Sabahattin ile ilk karşılaşmalarının Terakki gazetesi idaresinde olduğunu belirtiyor. Başka bir yazısında ise ilk görüş-melerinin 1900 yılında olduğunu belirtiyor. Bkz. Abdullah Djevdet, «Choses d'Actualite le Prince Sabahaddin Bey», UExpress, 1 Aralık 1918, s. 1. Ab-dullah Djevdet, Karlı Dağdan Ses, Orhaniye Matbaası, İstanbul, 1931, s. 53. Bu hususa Cavit Orhan Tütengil, Prens Sabahattin, İstanbul, 1954, s. 21 ve Şerif Mardin, JÖn Türklerin Siyasî Fikirleri..., s. 222'de değinilmektedir.

(2) Sabahattin Bey bu konuda şu görüşleri ileri sürüyordu: «. . .Bir zamandan beri Sultan Hamid'in hastalığı işidiliyor, hayatımızı ölümünden bekliyoruz. Abdülhamid ölsün yerine gelecek bizi kurtarsın diyoruz. Böyle düşünen bir milletin kurtulacağını ümid edebilir misiniz...» Sabahaddin, «Vilâyetler Ahalisine Bir Da'vet», Terakki, no. 12, [Temmuz] 1907, s. 5. Buna karşılık Terakki ve İttihad grubunun bu soruna aksi yönde yaklaşmaları için bkz. Abdülhamid Ölüyor!, [Beyanname], Yayınlayan: Comite Ottoman d'Union et Progres, Paris, [1906].

Page 211: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

196 «ADEM-İ MERKEZİYET VE TEŞEBBÜS-Ü ŞAHSλ DÜŞÜNCESİ

şeklinde ifadeye çalıştığı gibi bu değişikliğin gerçekleştirilememesi ise tecemmüî yapının infiradi yapı tarafından eritilmesi sonucu ola-cakdı (3). Sabahattin Bey'in bu dönüşümün gerçekleştirilebilmesi için bulduğu çare ise temel olarak, kurduğu cemiyetin ismini oluş-turan iki düşünceden ibaretti: «Teşebbüs-ü Şahsî» ve «Adem-i Mer-keziyet».

İmparatorluğun başlıca sorunlarından birisinin kişilerin herşeyi devletten beklemesi olduğu düşüncesi Jön Türk hareketinin başın-dan beri çeşitli eğilimleri taşıyan pek çok Jön Türk gazetesinde iş-lenen bir düşünce idi. Tartışma konusu yapılan bu konuda da suçlu olarak Jön Türklerin pek çoğu Abdülhamid H'yi görüyorlardı:

«...O- O dediğiniz doğru efendim Türklerde fikr-i ticaret yok, hattâ san'ata bile kimse meyletmiyor. Herşey hükü-metden bekleniyor. İşte milletin asıl hatası budur. Ben- Aman Efendim, hükümetin asıl gözleri, çıkaran cina-yetini milletin boynuna hata diye yükletdiniz...» (4).

1902 Kongresinden sonra müdâhale karşıtlarının çıkarmaya baş-ladıkları 'Şûra-yi Ümmet' ilk sayılarından birinde okuyucularının kendilerine- yazı göndermesini istediği yedi konudan birincisini bu düşüncenin işlenmesine ayırmıştı:

«... Ekseriyet üzere Osmanlıların hayatlarını heb devâir-i devlet kapularmdan ve başkasından bekleyib san'at., saye-sinde geçinmek lüzûmunu idrak etmemeleri, bu yüzden dû-çar oldukları maddî ve ma'nevî zaiyat...» (5).

Görüldüğü gibi sorun genel olarak tüm Jön Türklerce üzerinde durulan ve düzeltilmesi gereken bir olgu olarak belirtilmekle bera-ber, onu ilk defa derinlemesine bir incelemeye tâbi tutarak sosyolo-jik bir model çerçevesinde inceleyen Prens Sabahattin ve arkadaşla-rı olmuştu. Bu düşüncenin Prensin etrafını saran Doktor Sabri ve benzeri Jön Türkler tarafından ilginç karşılanmasının nedenini ise Jön Türklerin bir düşünce sistemini benimsemelerinde en etkili bo-yut olan toplumsal olayları 'fen* bilimleri açıklığında çözümlemek iddiası oluşturmuştu :

«... Neşriyatımız bu nokta-i nazardan ilm-i içtimaa «Scien-

(3) Abdullah Cevdet, «Tevhide Gidelim», Nevsâl-i Millî-1330, s. 101. (4) «Bir Musahabe», Hak, no. 18, 10 Mayıs 1900-11 Muharrem 1318, s. 1. Gazete

duruma örnek olarak bir arkadaşlarının açtığı bakkal şirketinin çalışma-sının engellenmesini gösteriyordu.

(5) «Bir Rica», Şura-yi Ümmet, no. 5, 7 Haziran 1902-1 Rebiy'ülevvel 1320, s. 1.

Page 212: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 197

ce Social» istinad ediyor. Bu nâm altında garbda her gün yeni yeni eserler neşr edilmekde, fakat'çoğu bir tecrübe-i felsefiyeden ibaret. Yalnız 'Le Play' nin tesis etdiği ve «Ed-mond Demolins»in bir zümre-i ulema ile devam etdirmiş olduğu mekteb-i içtimaiyyün, ulum-u tabiiyeyi fen haline getiren usûl-ü müşahade ve tecrübeden birincisini hadisât-ı ictimaiyenin tahliline yetrpiş yedi seneden beri muntaza-man tatbik sayesinde meşgul olduğu şube-i ûlûmiyeyi, fü-nûn-u şâire derecesine ilâ edebildi...» (6).

Abdullah Cevdet'in de kişisel girişim sonucu toplumda servet bi-rikimini arzulamasının nedenini ise Buckle'in böyle bir birikimin so-nuçta düşüncenin evrimini sağlayacağı ve dış etkenlerin tesirini azal-tarak toplumun gelişimini temin edeceği düşüncesi oluşturuyordu: -

«...Asıl iş bu vakıatm haliki olan kavaninin keşf-ü-tahki-kindedir. O kavanin ki tekvin etdikleri vakıat gibi yekdi-ğerine merbut olarak bir silsile bir hey'et, bir sistem teşkil ederler. Her medeniyetde aksa bir prensib vardır ki bütün vakıat ve ahvalin müvellid ve müdîridir. O prensib ka-nun-u terakkidir... Her medeniyetin terakkisi ilm üzerine müesses bulunur. Müesserat-ı hâriciye tarafından üzerimi-ze icra olunan tazyikatı azaltarak bati fakat emin bir su-retde aklın muzafferiyât-ı kafiyesini, âzadî-i temini hazır-layarak tabiatın kuvvâsını idare eden kuvvet ilmdir... Fa-kat tecrübenin ittisaı terakkinin bir unsurundan başka birşey değildir. Ve saadet ve refahın tevessüü, hüsn-i ah-lâkın hatt-ı terakkiye mûhazi bir tekemmül ve ıslâhıyla ik-mal olunmalıdır. Bu unsurdan yâni terakkî-i aklî ile terak-kî-i ahlâkîden birincisi, ikincisine müntehi olan şeylerde daha ziyade mühimdir. Tecrübe ve ilm icrası doğrudan doğruya nafi ve semeredâr olan zevk-i selim Bon Sens'ı mazhar-ı neşvünema eder. Bu cihetle Dünyanın seyrini ta-yin ve takrir eden, fikir Idâe'nin terakkisidir. Ma'heza bu terakki ancak teraküm-ü servet ile mümkündür...» (7).

Bundan dolayı îçtihad'm ilk sayılarından itibaren Hacı Zeynel-abidin Tagiyef gibi özel girişimci Müslümanların tanıtımının yapıl-dığı ve okuyuculardan bu çeşit girişimciler olmalarının istendiği gö-

(6) M. Sabri, Adem-i Merkeziyet Cemiyeti Beyannâmesi, [1908], Türk Tarih Kurumu. Yazma, no. 129, s. 10.

(7) ACbdullah] CCevdet], «Buckle: Henry Thomas Buckle», İçtihad, no, 10, 31 Mart 1906, s. 154.

Page 213: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

198 «ADEM-İ MERKEZİYET VE TEŞEBBÜS-Ü ŞAHSλ DÜŞÜNCESİ

rülmektedir (8). Abdullah Cevdet'in meşrutiyetin ilânı nedeniyle Os-manlı vatandaşlarına yaptığı ilk öneri onları «...ilim, hüner, san'at tahsiline, şirketler tesisine...» çağırmak oluyordu (9). Sabahattin Bey'in İslâm dininin toplumsal içeriğinden yararlanarak «...Kur'an-ı Kerim'de 'aleyküm enfüsaküm ve leyse li'l-insanî illâ masa'a ayet-i fâhiresiyle işaret buyurulan» bir kavram olarak takdim etdiği özel girişim sonucu sağlanacak olan servet birikimini Abdullah Cevdet düşüncenin evrimi için gerekli görüyordu (10).

Prens Sabahattin'in, özel girişimin desteklemesi ve özendirilme-si düşüncesinin yanısıra Osmanlı toplumunda memurluğa gösteri-len istek ve memurların seçimindeki düzenin toplumun başlıca so-runlarından biri olduğunu düşünüyordu. Kuşkusuz bu her tür «eli-te»^ memur olduğu bir memlekette sert tepkiler doğurabilecek bir düşünceydi (11). Ancak memuriyetler dahil olmak üzere toplumda tüm görevlerin yaşam mücadelesinin sonucunda elde edilmesi ise kuşkusuz Jön Türklerdeki 'Sosyal Darwinism' düşüncesine uygun bir görüştü. Abdullah Cevdet'in önceleri baskı yönetiminden pay almak şeklinde yorumladığı askerliğe, memuriyete, kâtip ve subay çıkartan mekteplere olan ilgiyi (12) daha sonra Prensin anladığı biçimde eleş-tirdiğini görüyoruz :

«... memuriyetperestlik diye tercüme etmek istediğimiz fonctionnarisme hangi milletde ifrad dereceye varmışsa o milletin istiklâli verem olmuş demekdir. Zira milletler ferd-lerin ictimamdan hasıl olduğu gibi bir milletin kıymet-i ha-kikiyesi olan seciye-i milliyesi de kendisini teşkil eden ferd-lerin temayül-ü tabiîlerinden, kuvvâ-i mahsûlesinden vü-cûdpezîr olur...» (13).

Abdullah Cevdet bu çerçeve içerisinde 'memuriyetperestliğin' bir toplumda gelişmeyi önleyici en önemli etkenlerden birisi olduğu so-nucuna varıyordu:

(8) Abdullah Cevdet, «İhya-i Lâyemût: Hacı Zeynelabidin Tagiyef Hazretleri», îçtihad, no. 4, [İkinci Sene], Eylül 1907, s. 268.

(9) Abdullah Cevdet, Bir Hutbe Hemşehrilerime, s. 9. (10) Sabahattin Be3 'iıı bu tavrı için bkz. M[ehmed] Sabahaddin, Teşebbüs-ü

Şahsî ve Tevsi7-i Mezuniyet Hakkında Bir İzah, Muktatifi : Satvet Lütfi, Necm-i İstikbal Matbaası, Dersaadet [1324], s. 15.

(11) Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasî Fikirleri.., s. 219. (12) [Abdullah Cevdet], «Makale-i Mahsusa: İdare-i Müstebide Altında Hırs»,

Osmanlı, no. 43, 1 Eylül 1899-25 Rebiy'ül-âhir 1317, s. 3/n. Gene bkz. İstib-dad, 1317, s. 63/n.

(13) Abdullah Cevdet, Yaşamak Korkusu, Naşiri : Arnavud Gazetesi Müdiri : Derviş Hima, Dersaadet, Matbaa-i Cihan, 1326, s. 15.

Page 214: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 199

«...Amerika-yı Şimalîye bu şevket ve şekve-i maddî ve . manevîyi veren memurıyetperestler değil müstakil müte-

şebbislerdir. Amerika-yı Cenubî'yi bu derece hüsran ve pe-rişânîye düşüren memuriyetperestlik ve. teşebbüsgirizlik-dir...» (14).

Toplumda bu konuda gerekli değişikliğin yapılabilmesini ise Ab-dullah Cevdet, Edmoııd Demolins'nin daha çok Fransız, kısmen Al-man terbiye usulleri ile yaptığı kıyaslama sonucu mücadeleci bir in-san tipi yaratılabilmesi konusunda en önemli rolü oynadığı sonucu-na vardığı İngiliz terbiye sisteminin İmparatorluğa getirilmesine bağ-lı görüyordu (15). Bunun sonucunda amacı bir memuriyete girip da-ha sonra uygun koşullarla emekliye ayrılmak olan genç toplum üye-lerinin özel girişime alıştırılmasmın sağlanacağı düşüncesi Abdullah Cevdet'in sık sık üzerinde durduğu bir konuydu (16). Bunun yanısı-ra Abdullah Cevdet, Sabahattin Bey'in belirttiği «kalem memurları değil cehl-ü-cidal adamları-struggle for lifers-lar...» yetiştirmeye yönelik olması gereken eğitimin (17), Samuel Smiles'in ünlü Self-Help düşüncesiyle takviye edilmesi gerektiğini düşünüyordu:

«...Biz herşeyi hükümetden istemeye, hükümetden bekle-meye öyle bir derece-i mühlikede alışmışız ki kendi him-metimizden, kendi iradatımızdan, kendi teşebbüsümüzden birşey taleb etmeyi âdeta unutmuşuzdur...» (18).

Prens Sabahattin ve arkadaşları infiradî bir toplum yapısına ge-

(14) Abdullah Cevdet, Yaşamak Korkusu, s. 16. (15) Demolins'nin bu görüşü için bkz. Edmond Demolins, Anglo S aksonların Es-

bab-ı Faikiyeti Nedir? Tercüme Edenler, A. Fuad - A. Naci, Kütübhane-i Askerî, Dersaadet, 1330, s. 49-50. Kitabın önemine ilk kez eski bir Jön Türk Ali Kemal Bey işaret etmişti. Bkz. [Ali Kemal], «Makale-i. Mahsusa : İn-giltere'de Bulunan Paris Muhabirimizden İngiltere Mektupları», İkdam, 28 Ağustos 1898-22 Rebiy'ülevvel 1316, s. 3.

(16) Abdullah Cevdet, Yaşamak Korkusu, s. 15-6. Adem-i Merkeziyet Cemiyeti-nin bu konudaki düşünceleri açısından krş. M. Sabri, Adem-i Merkeziyet Cemiyeti Beyannamesi, Türk Tarih Kurumu-Yazma, no. 129, s. 6 : « . . .Bi -zim gerek aile ocağında gerek mektebde aldığımız terbiye hep göreneğe tabi'! Maişetimizi kimseye muhtaç olmadan temin edecek, tuttuğumuz işi teşebbüsümüzle ilerletecek suretde büyümüyoruz...». Aynı konuda bkz. a.g. yazma, s. 8-9. Gene Krş. [Ahmed] F[erid] [Tek], «Bir Musahabe», İçti-had, no. 1 , 1 Eylül 1904, s. 4.

(17) Sabahaddin, İttihad ve Terakki Cemiyetine. Açık Mektublar: Mesleğimiz Hakkında Üçüncü ve Son Bir İzah, Muktâtifi: Satvet Lütfi, Mahmud Bey Matbaası, [İstanbul], 1327, s. 94-5.

(18) Abdullah Cevdet, Yaşam,ak Korkusu, s. 17-8.

Page 215: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

200 «ADEM-İ MERKEZİYET VE TEŞEBBÜS-Ü ŞAHSλ DÜŞÜNCESİ

çiş için Anglo-Saxon eğitiminin. .İmparatorluğa aktarılmasının yanı-sıra adem-i merkeziyetçi yönetim sisteminin. de bunu takviye, etmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Sabahattin Bey'in sonraları belirteceği gibi bu çeşit bir yönetim ulusal serveti arttıracak olan özel girişimci yapıya geçişi kolaylaştıracak bir unsur olarak kabul edilmektey-di (19).

İmparatorluktaki merkeziyetçiliğin doğurduğu sorunlar genellik-le tüm Jön Türkler tarafından sakıncaları üzerinde durulan bir konu idi. Örneğin Sabahattin Bey ile adem-i merkeziyet konusunda en sert tartışmalara girenlerden biri olan Ahmed Rıza Bey dahi bu sistemin doğurduğu sakıncalara işaret etmekten geri kalamıyordu:

«...Merkez idarenin musaddar evamirin gayr-i mesul ol-ması bir dereceye kadar vükelâyı ve sair memurları da mesuliyetden kurtarıyor. Çünkü valiler hattâ kaza kayma-kamlarına kadar emirler heb saraydan veriliyor. Sarayda yaverler, kâtibler, mabeynciler resmen memur olmadıkla-rı halde işe karışıyorlar, arkalarını lafzen gayr-i mes'ul bir padişâha dayamışlar yapmadık zulm-ü-şekâvet, rezalet bı-rakmıyorlar...» (20).

Ancak, bu yakınmalara karşılık, Sabahattin Bey ve arkadaşları-nın Kanun-u Esasi'nin 108. maddesine dayanarak yaptıkları Edmond Demolins'nin görüşlerini yansıttığına hiç kuşku olmayan teşkilât mo-deli, bu görüşlerin çok ötesinde âdeta yerel otoritelere otonomi ve-ren bir plân görünümü gösteriyordu (21). Bu da Sabahaddin Bey'in ve Abdullah Cevdet de dahil olmak üzere bu düşünceyi savunanla-rın genel Jön Türk kitlesinden ayrıldıkları en önemli noktayı oluş-turuyordu. Başta Ahmed Rıza Bey olmak üzere 1902 sonrasında Te-rakki ve İttihad Cemiyetini oluşturan kadro son amaç olarak İmpa-

(19) Sabahaddin, Teşebbüs-ü Şahsî ve Adem-i Merkeziyet Hakkında İkinci Bir İzah, Mahmud Bey Matbaası, İstanbul, 1324, s. 42-3.

(20) Ahmed Rıza, Vazife ve Mesuliyet, Birinci Cüz : Mukaddeme, Pâdişâh, Şeh-zâdeler, Mısır, 1320, s. 16. Sabahattin Bey'in, devlet mekanizmasının ağır iş-leyişi açısından benzer eleştirileri için bkz. Sabahaddin, Bir İzah, s. 12. Adem-i merkeziyet ve bu uygulanana kadar «...memleketimiz anasır-ı muhtelif eden mürekkeb olduğu için adem-i merkeziyetden evvel İngiltere'-nin la politique de specialite usûlu...» nün uygulanması arzusu için bkz. Doktor Lütfi, Millet ve Hükümet, Taş Basma, Paris, 1906, s. 13.

(21) MCehmedl Sabahaddin,. «Terbiye-i Milliye ve Islahat-ı Şahsiye : Teşkilât», Terakki, no. 19 ve 20, [Haziran 1908], s. 3-10. Dünya Savaşı sonrasında bu modelin çok geniş bir plân haline getirilmesi için bkz. Sabahaddin, Türkiye

. Nasıl Kurtarılabili?'? Meslek~i İçtimaî ve Programı, Kader Matbaası, İstan-bul, 1334.

Page 216: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 201

ratorluğun Avrupa'dakilere benzer bir ulus-devlet haline gelmesini arzuluyorlardı. Doğal olarak, bu da ancak yerel iktidarların yıkıl-ması sonucuna bağlı idi. Bu kimselerin, teknolojik gelişmeye verdik-leri önemi bir anlamda onunla yerel iktidarları sona erdirebilmek arasındaki olumlu bağa bağlamak mümkündür. Gene bu kimselerin eğitimi, Tunalı Hilmi Bey'de göreceğimiz gibi, bir toplumsallaştırma aracı olarak görmelerinin de nedeni bu idi. Merkezin yönetiminin ye-Tel iktidarları yıkabilmeşi için, teknolojik gelişmenin yetersiz kaldığı' durumlarda örneğin 1917 sonrası Rusyasmda görüldüğü gibi 'ideolo-ji' bu konuda merkez yönetimi tarafından devreye sokulmaktadır. Bu alanda Fransa, Almanya, Avusturya, İtalya'da olduğu gibi mer-keziyetçiliğe aşırı bir dikkat gösterilmesini arzulayan (22) Abdülha-mid II yönetimi de 'Panislâmizm'i bu gücü sağlayacak bir ideoloji olarak devreye sokmaya çalışıyordu. Ahmed Rıza Bey ve arkadaşla-rının ise II. Meşrutiyet sonrasında bu açığı coşkulu bir Osmanlı mil-liyetçiliği ile kapatmak istedikleri gözden kaçmamaktadır. Sabahat-tin Bey ve arkadaşlarımın «... adem-i merkeziyet programı altında muhtariyet idareye asla taraf dar...» olmadıklarını belirtmelerine karşın (23) kendileri isteksiz de olsa yaklaşımları azınlık muhalifle-rini kendilerine çeken bir etkinin yaratılması sonucunu doğurmuş-tu. Prensin Kürt ve Arap azınlıklarına karşı davranışları hakkında küçük bilgiler ile yorum yapma zorunluluğu doğmakta ise de (24) Ermeniler gibi Müslüman olmayan unsurlara karşı oldukça olumlu davrandığını görmek mümkündür (25). Bahattin Şakir ve benzeri kimseler tarafından oldukça sert karşılanan bu olumlu tutumun ay-nısını Abdullah Cevdet'de de görmekteyiz (*). Kuşkusuz Sabahattin

(22) Malî konuda duyulan bu gereksinme için bkz. BBA-İrade - Hususî, Şevval 1324/no. 95-966. İmparatorluktaki aşırı merkezileşme eğilimleri için bkz. B. I.

(23) Bkz. Bir İzahs. 7, s. 6 daki ikinci amaca bakınız. (24) Terakki'de Kürtler hakkında olumlu sayılabilecek bir yazı için bkz. Erzu-

rum Cemiyet-i îttihadiyesinden Bir Zabit, «Kürdler», Terakki, no. 16 [1907], s. .5-6. Sabahattin Bey'in, yerleşik bir hayata geçmemiş olmaların-dan dolayı Arap ve Kürtlere otonomi verilmesine karşı çıkışı için bkz. Bir İzah.., s. 8.

(25) Bkz. Sabahaddin, «Aux Armeniens Ottomans»; Le Courrier Europeen, 27 Eylül 1905. Bu tutum için ayrıca bkz. [Sabahaddin], «Türkiye'de Devr-i Te-ceddüd», Rumeli, 3 Şubat 1321-24 Zilhicce 1323, s. 1-2. Ahmed Rıza Bey ve arkadaşlarının Ermenilerdeki bu eğilimleri eleştirmeleri için ise bkz. Fuad, «Les Armenian et le Self Gouvernement», Mechveret Supplement Français, no. 10, 1 Mayıs 1896, s. 3.

( * ) Bu tepkiler için bkz. Bahaddin Şahir, «Sabahaddin Bey Efendinin Progra-mı ve îfadât-ı Şifahîleri İttihaz Edilerek İçtimamızda Tarafımızdan Kendi-sine Serdedilen İtirâzatm Fezlekesidir», Şûra-yi Ümmet İlâvesi, no. 95, 5 Teşrin-isânî 1322-27 Temmuz 1906, s. 1-4. Ayrıca bkz. B. II.

Page 217: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

216 «ADEM-İ MERKEZİYET VE TEŞEBBÜS-Ü ŞAHSλ DÜŞÜNCESİ

Bey'in Ermenilere beyanname yayınlaması ile 'Abdullah Cevdet'in, Malumyan Efendi ile görüşmesinin yaklaşık aynı tarihlerde cereyan etmesi bir rastlantı eseri değildi (26). Bu ve Sabahattin- Bey'in kato-lik kilisesinin desteğini sağlamak için yaptığı girişimler (27) bu gru-bun özellikle Ahmed Rıza Bey'in aşırı milliyetçi düşüncelerini faz-lasıyla beğendiklerini gördüğümüz ordu mensupları üzerinde olum-suz bir etki uyandırmaktaydı.

Ayrıca İmparatorluk içindeki etnik grup ve ulusların ne tür dav-ranışlarda bulunmaları gerektiği yolunda Jön Türklerin görüşlerini incelerken Abdullah Cevdet'in etnik kültürlerin korunması ve geliş-tirilmesi yolundaki düşüncelerini göreceğiz. Kuşkusuz bu isteğin sağlanabilmesi için Sabahattin Bey ve taraftarlarının düşündükleri çeşit bir yönetim mevcut merkeziyetçi yapıya göre çok daha elveriş-li bir durum oluşturacaktı. Ancak Abdullah Cevdet'in, Demolins'nin geliştirdiği Le Play'nin kuramına duyduğu/ ilginin ana kaynağı bu-rada bireye verilen rol ve servet birikimi yoluyla düşüncenin evri-minden kaynaklanıyordu. Kuşkusuz Abdullah Cevdet servet birikimi-ni oluşturacak ana. kaynağı Buckle gibi toprak ve iklimde değil İn-gilteredekine benzer bir ticarî gelişmede görüyordu. Ancak Adem-i Merkeziyet Cemiyetinin üyesi olmasına karşıılk Abdullah Cevdet'in Le Play'nin görüşleri üzerinde fazla durmadığı görülmektedir. Gus-tave Le Bon'un ırkçı statik sistemine karşılık Le Play'nin kuramı — İmparatorluk Sabahattin Bey tarafından yapıldığı gibi sarsıntı ge-çirmekte olan toplum olarak smıflandırıldığı takdirde— kısa vade-de getirilmesi düşünülen sonuçları açısından çok daha cazipti. Ama Le Bon'daki toplumsal olayları daha net açıklama iddiasının yanısı-ra Le Play nin kuramı sosyolojik olup siyasal olayları açıklayabilmek konusunda fazlaca elverişli değildi ki bu da Sabahattin Bey'i zor du-

(26) Abdullah Cevdet'in Malumyan Efendi ile yaptığı görüşme için bkz. «Un e Proffession de Foi», îçtihad, s. 87.

(27) Sabahattin Bey'in Katolik çevreleri ile kurmaya çalıştığı ilişkiler için bkz. Politisches Archiv d. Auswartiges Amt, Acterı: b./die Jungtürken-Türkei. 198/733-3, A. 1767806. Bunun yanısıra Terakki ve İttihad liderleri bir ka-tolik papazı olan Paul Fesch'in kitabının açıkça Sabahattin Bey'in tarafım tutmasını ileri sürerek arada bir ilişki olabileceğini belirtmişlerdir. Aynı konuda Osmanlı yöneticileri de 1907 yılında Parıs'de basılan kitabın tak-ma ad kullanılarak bir Jön Türk [Prens Sabahattin?] tarafından yazılmış olmasından kuşkulanmalardır. Bkz. Tevfik Paşa'dan-Münir Paşa'ya, 70863-212/28 Ekim 1907 ve'Münir Paşa'dan-Tevfik Paşa'ya, 296-990/19 Ekim 1907, Dışi§leri Bakanlığı Hazine~i Evrak Arşivi, Siyasî-225, Sabahattin Bey'in bu konudaki tepkileri için ise bkz. İttihad ve Terakki Cemiyeti Merkezinin 1906-1907 Senelerinin Muhaberat Kopyası, T. no. 265, s. 264 numara ve sahi-feli mektub, î. Belediye Kütüphanesi - Belediye Yazma. O. 30.

Page 218: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 203

rumda bırakan nedenerin başında geliyordu (28). Ayrıca Le Play'nin sisteminde dine verdiği yer de toplumsal gelişme alanında din kuru-mundan yararlanmayı düşünmekle birlikte Abdullah Cevdet'e her-halde olumlu gelmiyordu. Diğer yandan Abdullah Cevdet ve Saba-hattin Bey taraftan Jön Türklerin Anglo-Saxon ülkelerindeki geliş-mişliği adem-i merkeziyetçiliğe bağlamaları da (29) isabetli bir göz-lem değildi. Tüm bunlara karşın Sabahattin Bey'in servet sahibi ol-manın memurlukla gerçekleştiği bir toplumda sağlanan servetin ti-caret ve sânayi dışı alanlara kaymasının doğurduğu olumsuz durum hakkındaki görüşleri İmparatorluğun önemli bir sorununu dile ge-tiriyordu (30). Fakat, Abdullah Cevdet'in de özellikle üzerinde dur-duğu bu durum gördüğümüz gibi herhangi bir kuramsal yaklaşım-da bulunmaksızın pratik gözlemleriyle tüm Osmanlı aydınlarının şi-kâyetçi oldukları bir konuydu. Teşebbüs-ü Şahsî ve Adem-i Merkezi-yete Jön Türklerin asıl ilgisini çeken ise belirttiğimiz gibi gene bu düşüncelerin toplumsal olayların bir 'fen' bilimi gibi açıklanması ko-nusundaki faaliyetleri olmuştu. Nitekim bu düşüncelerin Jön Türk-ler tarafından, yaşam kavgasının bir sonucu olarak yorumlandığını görüyoruz:

«...Nebatat ve hayvanatda hang cins muhitinin icabat-ı muhtelifesiyle daha iyi uzlaşabilir, nafakasını tedarikde, hayatını müdafaada daha büyük gayret, daha büyük ka-biliyet gösterirse o cins muhitinde kökleşiyor, neslinin is-tikbalini temin ediyor. Muhitine tevâfuk edemeyen mah-lûkat ise sahne-i cidalden birer birer süprülüyor. Tarih-i Tabiî Müzelerinde iskeletlerini temaşâ edegeldiğimiz ec-nâs-ı munkariza-ı hayvanat... işte cidal-i hayat sahne-i dai-mîsinin ebedî mağlubları!.. Cemiyet-i beşeriyenin terakkisi

(28) Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasî Fikirleri.., s. 222-3. Sabahattin Bey'in, Bahattin Şakir'e cevapları için bkz. Sabahaddin, «Gençlerimize Mektublar : Bizde Tenkid», Terakki, n, y, t, y, s. 2-3.

(29) «Amerika'dan : Amerika'nın Sebeb-i Terakki ve Serveti», Osmanlı, no. 69, 1 Teşrin-ievvel 1900-4 Cemaziy'ülâhir 1318, s. 6-7. Gerçekte ise endüstriyel gelişme ile paralel olarak merkeziyetçilik artmıştı. İngiltere'de bu 1835 de Municipal Corporation Act'in geçişinden sonra, Amerika'da ise 1860 son-rasında ortaya çıkmıştı. Bu konuda bkz. Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasî Fikirleri.., s. 224. İngiltere'de idarî sistem dışındaki merkeziyetçilik için ise bkz. Alexis de Tocaueville, Democracy in America, C. I, New York 1946, s. 86.

(30) «...Memurlukla zenginleşenlere gelince bunlardan da bir teşebbüs beklemek mahz-ı cinnetdir...» Bkz. Sabahaddin, «Gençlerimize Mektublar: Bizde Tenkid», Terakki, n, y, t, y, s. 5.

Page 219: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

204 «ADEM-İ MERKEZİYET VE TEŞEBBÜS-Ü ŞAHSλ DÜŞÜNCESİ

de aynı kanuna istifa-yı içtimaiye tabi!... Teşebbüs-ü şah-sîye malikine o kadar büyük bir tefevvuk-u içtimaî bahşe-diyor ki ona malik olmayan milletler malik olanlara ade-den beş on kere tefevvuk etseler yine tahakkümlerinden kurtulamıyor. İşte Hindistan, bir avuç İngiliz memuru iki yüz elli milyon Hindliyi idare ediyor. Ne için? Çünkü bi-rincinin haiz olduğu kabiliyet-i ictimaiyeye ikincisi henüz malik değil...» (31).

Tabiata bilki ve hayvanlarda görülen muhite uyma, kökleşme, neslin devamını sağlayan yaşam kavgasının aynı nedenden insan topluluklarında da görüldüğü ve savaşlar ya da benzeri olaylara yol açtığı şeklinde Vaccaro'dan mülheme benzeyen bu gibi düşünceler Abdullah Cevdet'in de bu konuya yönelmesinin nedenini göstermek-tedir. Fakat Abdullah Cevdet'in düşünceye duyduğu ilgi genel şikâ-yetler çerçevesinde bir özel girişim eksikliğini vurgulamak ve ileri-de göreceğimiz etnik ayrılık nedeniyle adem-i merkeziyet tipi yöne-tim arzulamaktan öteye gitmemektedir. Gerçekten de Abdullah Cev-det'in düşünce yapısının tüm eklektikliğine karşılık ırkın ve ırsiye-tin rolünü reddedip toplumu coğrafî faktörlerin etkisiyle, o toplu-mun geçtiği yollarla (32), aile tipiyle açıklayan ve tahlillerinde dine belirli bir ağırlık veren Le Play ve izleyicileri ile Abdullah Cevdet'in ilgisini çeken Gustave Le Bon, Jean - Marie Guyau ve Büchner'in ku-ramlarını bağdaştırabilmek imkânsızdı. Le Play'nin kuramı ise te-melde sosyolojik olmakla birlikte merkeziyet-adem-i merkeziyet ko-nusundaki tartışmalar siyasal bir boyuta ulaşmaktadır. Abdullah Cevdet'in de bu anlamda kesin olarak adem-i merkeziyet düşüncesi-ni desteklediği ortadadır. Benzer şekide, Jön Türklerle aynı dönemde Bulgar Santralist ve Virhoven komiteleri arasında temel anlaşmazlı-ğın merkeziyet-adem-i merkeziyet olması ve bu komitelerin varabil-

(31) M. Sabri, «Anadolu Kıyamları : Bir Milletin Müttehiden Zulme ve Erbabına Mukavemeti Erbab-ı Zulmün Teslim-i Hak Etmesini Müstelzim Âli ve Meşru Bir Kuvvetdir». Terakki, no. 11, [Nisan 1906], s. 3.

(32) Demolins'in bu konudaki tezi daha sonra Türkçeye çevrilmişti. Bkz. Edmond Demoliııs, Yollar : Asl-ı İçtimaîyi Yol Nasıl Vücuda Getirir?, Birinci Cild : Ezmine-i Kadîme Yolları, Mütercimi: Ahmed Sanih, Muktatifi: Satvet Lütfi, • Mahmud Bey Matbaası, Dersaadet, 1329.

Page 220: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 205

dikleri. ortak noktanın Jön Türklerdeki «Abdülhamid II nin devril-mesi» karşıtı «vilâyât-ı selâsede muhtariyet idare teşkil» olması (33) bu durumu bize göstermektedir.

(33) Bkz. Müfettişlik'ten-Mabeyri'e, 585-1393/16 Kânûn-ievvel 1320, BBA-BEOJ Sadarate Gelen Şifre, 1320/690-28/1. Gene bu komitelerin birleşmeleri ko-nusunda bkz. Dokuzuncu Fırka Kumandanı Müşir İbrahim [Beyl'den-Baş Kitabete : Edhem Paşa'ya, 1266, 11 Temmuz 322, Ortak harekette anlaşmaz-lıkların belirmesi için bkz. Dokuzuncu Fırka Kumandanı Müşir İbrahim [Beyl 'den-Baş Kitabete: Edhem Paşa'ya, 1507/9 Ağustos 322, BBA-BEO/ Sadarete Gelen Şifre, 1322/691-28/2.

Page 221: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 222: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

BELGELER - AÇIKLAMALAR

B. I. Belirtildiği gibi Abdülhamid II döneminde İmparatorlukta-ki merkeziyetçi eğilimler çok yüksek oranlarda uygulamaya kon-muştu. Çeşitli kanunların içeriğinde de bulunabilecek bu özellik 1890 yılından itibaren pratik uygulamalarda da açık bir şekilde görül-mektedir : No. 7

Efendim Hazretleri, Ba'dezin bilcümle vilâyat valileri tarafından vilâyatda ne gibi

icraatda bulunulduğunu ve ne yolda terakkiyat vücuda getirilib asa-yiş ve merkezde olduğunu velhasü vilâyatm ahval-i umumiyesini mübeyyin her ay nihayetinde Dahiliye nezaret-i celilesine bir rapor gönderilib bu raporların Meclis-i Mahsus-u Vükelâda kıraat ve icabı tezakir olunduktan sonra hakipâ-yi şahaneye takdimiyle beraber her vilayatçe ne yapılmış olduğunun dahi arzı irade-i seniye~i. hazreti hi~ lâfetpenâhî mukteza-yı âlisinden olub hükm-i münîfi nezaret-i mü-şarünileyha ile umum vilâyâta ve doğrudan doğru [yal idare olunan elviyeye bildirildiğinden Bâb-ıâli istatistik encümeni nizâmnâmesi mucibince vali ve mutasarrıf ve kaymakam ve müdirler tarafından tahrir olunacak jurnallere binaen ve nezaret-i müşarünileyhden 1 Mart 309 tarihinde batahrirat irsal olunan numuneye tevfikan icra olunmak üzere müteallik icraat ve terakkiyat ve ahval ve asayiş ve mevad-ı saireyi müş'ir ve mevzu bir raporun bu Teşrin-ievvelden iti-baren bermentuk-u emr-ü ferma,n-ı hümâyûn tanzimiyle her ay ni-hayetinde nezaret-i müşarünileyhaya isaline hizmet siyakında şuk-ka terkim kılındı.

22 Rebiy'ülâhîr 311-20 Teşrin-ievvel 309 Bkz. BBA-Divan-ı Hüm ay ün/Muhtelif ve Mütenevvi Deflerler-Muhar-rerât-ı Umumiye-83.

B. II. Sabahattin Bey'e, Ermenilere karşı olan yaklaşımı ve

Page 223: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

208 BELGELER - AÇIKLAMALAR

adem-i merkeziyet düşüncesi nedeniyle yapılan eleştiriler 1906 dan itibaren ortak eylem boyutlarını aşan bir noktaya ulaşmıştır. Saba-hattin Bey ve Abdullah Cevdet'e yapılan eleştiriler Terakki ve İtti-had Cemiyetinin yayın organları yanında gizli muhaberatının da önemli bir bölümünde göze çarpmaktadır : 4 Eylül 1907 . Tahrirat Numrosu: 365

Aziz ve Muhterem Vatandaşımız!

...Eski mektublarınızm birinde Türk, îçtihad, Muvazene, Terak-ki gazetelerini görmek arzusunu izhar buyuruyorsunuz. Bunlar için-de nafî makalât yok değildir. Ancak Türk bir ticaret gazetesidir. Mı-sır'da Sultan Hamid'e arz-ı ubudiyet edüb şehiye hazine-i milletden bin lira alan ve nâmı Gazi bulunan Muhtar Paşa'nın nüfûz-u-hima-yesi altındadır. «îçtihad» da def'atle Abdülhamid'e satılan «Maitre de Chanteur»lerin [sicî şerefrâzı bulunan Abdullah Cevdet'indir. Bu sefilin Avrupa'da bulunanlar ne âdi, ne rezil bir mahlûk olduğunu bi-lirler. Onunla münasebet mucib-i ar ve lekedir. «Terakki» gazetesi-ne gelince Damad Mahmudpaşâzâde Sabahaddin Bey'indir. Gazete-sinde şâyân-ı istifade makalât-ı millîye mevcuddur. Fakat program ve mesleği bizimle taban tabana zıddır. Bu hususda bir fikr-i müc-mel istihsâl etmeniz için benim geçen ve bu zamanlar zarfında mü-maileyhin mesleğine karşı Şûra-yi Ümmet'de neşr etmiş olduğum mubahesat ve münakaşat-ı kalemiyeyi takdim ediyorum. Sabahaddin Bey'in mazisi şâyân-ı istikrahdır. Bu zât pederi ile beraber Bağdad bataklıklarını bir İngiliz kumpanyasına yüz bin lira mukabilinde ve imtiyazını istihsal etmek içün sarayda çalmış ve muvaffak olamayın-ca tehdid maksadıyla meydan harbine atılmış adamlardandır. Bura-daki hareketleri memleketin selâmetine değil felâketine muavenet etmektedir. Vasi bir adem-i merkeziyet ile bizden ayrılmak isteyen Ermenilerin programını kabul ederek onlarla çalışmayı bize tercih etmiştir. Kendisi boş olduğu kadar muzir olan bir fikr-i hürriyet ile perverdedir. Burada kendisine para tedariki içün teslihât eden ecne-bilere mümâşât etmekdeıı başka birşey yapmıyor. Artık gazetemizle verilen cevablar bu babda size bir fikr-i sahih verebilir zannederim. Bakı size, refikinize cümlemiz arz-ı müveddet eyleriz azizim.

...Dr. JBahaeddin Şakir!

Bkz. İttihad ve Terakki Cemiyeti Merkezinin 1906-1907 Senelerinin Muhaberat Kopyası, 1 Belediye Kütüphanesi, Belediye Yazma, O. 30, s. 414.

Page 224: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

OSMANLI HANEDANINA KARŞI «OSMANLICILIK»

Jön Türklerin pek çoğunda, Yusuf Akçura'nm «Hükümet-i Os-maniyeye tabi' milel-i muhtelif eyi temsil ve tevhid ile millet-i Osma-niye meydana getirmek», «Hakk-ı hilâfetin devlet-i Osmaniye hü-kümdarında olmasından istifade ederek bütün İslâmları hükümet-i mezkûre idaresinde siyaseten birleşdirmek», «Irk üzerine müstenid bir Türk milliyet-i siyasîsi teşkil etmek» şeklinde sınıflandırdığı si-yasalar içiçe bulunmakla beraber (1) bunlar içinde en ağır basanı kuşkusuz 'Osmanlıcılık' adım da verebileceğimiz İmparatorluk sı-nırları içinde yaşayan her ferdin bağlı olduğu etnik grubun üstün-de kendisini bir Osmanlı vatandaşı olarak kabul etmesi düşüncesiy-di. Abdullah Cevdet ve Jön Türklerin, İslâm dini hakkındaki düşün-celerini incelerken İslâm'dan, Osmanlı vatandaşlarının birliğini sağ-lama amacı ile nasıl bir araç olaraK yararlanılmaya çalışıldığını gör-dük. Merkez içi muhalif güçler olarak tanımladığımız Jön Türkler, merkezde iktidarı elinde tutan Abdülhamid II ve Osmanlı yönetici-lerine oldukça benzer bir şekilde bağımsızlık isteğiyle mücadele yü-rüten azınlık örgütlerine karşı çıkıyorlardı. Kuruluşundan beri İtti-had ve Terakki Cemiyetinin yayın organlarında işlenen başlıca te-malardan biri de bu görüştü:

«... Biz umum Osmanlıların hukuk ve menafi'ini daima ka* nun dairesinde müdafaaya çalışdık. Türk'ü, Ermeni'den, Rum'dan asla ayırmadık. Para içün, can yakan, istiklâl fikriyle ayaklanan, bizden ayrılanları —-hangi din ve mil-letden olursa olsun — Osmanlı menafi'ine düşman sayarız ve böyle mensub oldukları milletin namusunu lekedâr eden mücrimlerin...» (2).

(1) Akçuraoğlu Yusuf, Üç Tarz-ı Siyaset, Matbaa-i Kader, İstanbul, 1327, s. 3. (2) Ahmed "Rıza, «Hükümetsizlik», Meşveret, no. 17, 13 Rebiy'ülevvel 1314-23

Ağustos 108, s. 1. Aynı ifade için bkz. îttihad ve Terakki Cemiyeti Merke-zinin 1906-1907 Senelerinin Muhaberat Kopyası, İ. Belediye Kütüphanesi,

Page 225: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

210 OSMANLI HANEDANINA KARŞI «OSMANLICILIK»

Ayın şekilde, kesin olarak ayrılıkçı görüşleri savunmasalar dahi etnik gruplar tarafından çıkartılan muhalif yayın organlarının da merkezdeki yöneticiler gibi «... Türk gazetesi ve bir Osmanlı cemi-yetinin tercüman-ı lisanı, vasıta-i neşriyatı gibi telâkki...» edilemi-yeceklerini belirtiyorlardı (3).

Belediye Yazm.a, 0.30, s. 48? «Kazanlık Şubesi Müdiri»ne gönderilen, 27 sa-yılı ve Paris-2 Haziran 1906 tarihli, Doktor Nazım-Bahaddin imzalı mek-tup.

(3) Ahmed Rıza, «Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti ve Avrupa Matbuatı», Meşveret, no. 20, 8 Teşrin-ievvel 1896-27 Rebiy'ülâhîr 1314, s. 2. Suçlanan gazeteler, Hilâl, Hürriyet ve Keşf-ül Nikab'dır. Hilâl'e Osmanlı yönetiminin tepkisi ve yasaklama kararı için bkz. BBA-îrade-Hususî, Rebiy'ülâhîr 1311/ no. 98-1105, BBA-îrade-Hususî, Cemaziy'ülevvel 131 l /no. 4. Halil Ganem'in bu yoldaki faaliyetleri için gene bkz. BBA-îrade-Hususî, Rebiy'ülâhîr 1313/ no. 28-654. Hürriyet'in faaliyetlerinin son derece zararlı bulunması ve ya-saklanması hakkında bkz. Mabeyn-i Hümâyûn Başkitabet-i Celilesine Tel-graf, Türk înkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, lc-350, lc-341. Süreyya Paşa'ya, Türk înkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, lc-340. Gene bkz. BBA-BEO/Hususî îrade-i Seniye, 377-8/100-1265/1184, BBA-BEO/Zaptiye Giden, 662-21/13, 492/54657, BBA-Y/Sadaret Hususî Maruzat, 15 N 1311/no. 3119. BBA-Yıldız Esas Evrakı, 31/31-1/158/86, Rüstem Paşa'dan-Süreyya Paşa'ya, 30 Mart 1894-Rapor, Türk înkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, lc-344, Rüstem Paşa'dan-Süreyya Paşa'ya, 3 Mart 1894-Rapor, Türk înkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, lc-342, Morol Bey'den-Süreyya Paşa'ya, Türk înkilâp Tarihi Enstitüsü Ar-şivi, lc-353. Selim Faris'in faaliyetlerinin uyandırdığı tedirginlik ve Osman-lı yönetiminin kendisiyle anlaşma çabaları için bkz. BBA-îrade-Hususî, Şa'ban 1312/no. 113-1619, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 15/74-16-a/74/15. Bu çok aşırı tedirginliğin yanısıra Selim Faris'e muhalefeti terk için verilen Bey-rut şehri su imtiyazı Jön Türklerle yapılan anlaşmalarla kıyaslanacak olur-sa çok yüksek bir bedeldir. Bkz. BBA-Divan-ı Hümâyûn/Muhtelif ve Mü-tenevvî Defterler-Muharrerat-ı Umumiye, no. 84/135-17 Cemaziy'ülevvel 1315. Keşf-ül Nikab'm, yarattığı huzursuzluk için bkz. Paris Sefaretinden-Hariciyeye, 10950/160 ve 9859/194 sayılı yazılar, Dışişleri Bakanlığı Hazi-ne-i Evrak Arşivi-îdarî-198. Gazeteyi çıkartan Emir Arslan, Beyrut'da çe-şitli isyanlara karışmak ve bir kolağasmı öldürmek suçlarından sabıkalı idi. Bkz. BBA-îrade-Hususî, Cemaziy'ülâhir 1312/no. 49-1310. Buna karşılık Emir Arslan'a, Sefaretlerde görev teklifi ve kendisiyle anlaşma çabaları için bkz. BBA-BEO/Hususî îrade-i Seniye, 8824-636/67608, Türk înkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, 82-18112, BBA-Hususî îrade-i Seniye, 377-8/100-545-6661/ 76875. Keşf-ül Nikab'm yasaklanması için ayrıca bkz. BBA-BEO/Zaptiye Giden, 662-21/13, 212/34816 ve 272/26264. Yusuf Elhac ve Emir Arslan'a ga-zetelerini tatil için verilen ödünler için bkz. Esad Bey'den-Mabeyne, 30 Teş-rin-ievvel 93, Esad Bey'den-Mabeyne, 26 Teşriıı-isânî 93, Ziya Bey'den-Ma-beyne, 27 Teşrin-isânî 94, Ziya Bey'den-Mabeyne, 2 Kânûn-isânî 94. Paris ve Viyana Sefaret-i Seniyesiyle Muhabereye Mahsus Defter, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2585/148/XVI-. Daha sonra Arap muhalefetini temsil eden 'Hilafet' e Jön Türklerin tepkileri için bkz. [Yusufl Ravi, «Hilâfet Gazetesi

Page 226: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 211

Bunun yanında Kürt muhal, flerin çıkardıkları gazetelerin • bu benimsememenin tek istisnası olduğu görülmektedir (4). Gerçi bun-ların özellikle Anadolu bölgesine girişini önlemek için önlemler al-maktadır (5). Ancak, Osmanlı yönetiminin Kürtleri, bağımsızlık giri-şiminde bulunan Ermenilere karşı bir denge unsuru olarak kullan-mak arzusu (6) ve Jön Türklerin de karşıt izlenimini vermelerine

ve Hanya'daki Muhabiri», Osmanlı, no. 55, 1 Mart 1900-29 Şevval 1317, s. 7-8. Osmanlı gazetesinin bu konudaki görüşü ise şöyledir: «... Hilâfet ga-zetesi Cemiyetimize mensub olmadığı cihetle efkâr ve mütalâat-ı zâtiyesin-den dolayı cemiyetimiz mesul değildir...» bkz. «Osmanlı», Osmanlı, no. 55, s. 8. Bu konuda gene bkz. «Hadim-i Şeriat : İstanbul'dan Aynen Mektub», Osmanlı, no. 56, 15 Mart 1900-14 Zilkade 1317, s. 7. 'Anadolu' gazetesi ise Hilâfet'e bu ismi kullanmasından dolayı çatıyordu. Bkz. «Hilâfet Gazetesi», Anadolu, no. 6, 7 Temmuz 1902-1 Rebiy'ülâhîr 1320, s. 4. Krş. «[El-raca Ga-zetesi]», Hayal, no. 6, 15 Eylül [18] 95, s. 3-4. Osmanlı yöneticilerinin bu konudaki endişeleri için bkz. BBA-BEO /Hariciye Giden, 186-5/42-485/139287, BBA-îrade-Hususî, Safer 1320/no. 86-249, BBA-BEO/Hariciye Giden, 186/ 5-42-1730-742/148421, BBA-îrade-Mısır Mesalihi, 10 Cemaziy'ülâhîr 1317/no. 1717, Mehmed Kâmil Bey'den-Londra Sefaret-i Seniyesine 16 Teşrin-i-sânî [18199, Mehmed Kâmil Bey'den-Londra Sefaret-i Seniyesine, 4/27 Teşrinr

isânî [18399, Kostaki Antopolo'dan-Mabeyne, 5/2 Kânûn-ievvel [18199 ve 6/3 Kânûn-ievvel [18]99. Londra Sefaret-i Seniyesi[yle Muhabereye Mah-sus Kay d Defteri]. 4 Teşrin-ievvel 1315-16 Teşrin-isânî [18] 99, BBA- Yıldız

, Esas Evrakı, 36/2468/141/XII-63. Selim Faris ve 'Türkiya-ül-Fetta;f gazete-sinin doğurduğu endişeler için ise bkz. Münir Bey'den-Mabeyn'e. 9588/16 Kânûn-ievvel 1311. Paris Büyükelçiliği Arşivi, D. 176.

(4) Bkz. «Kürdistan Gazetesi», Osmanlı, no. 35, 1 Mayıs 1899-20 Zilhicce 1316, s. 4. 'Kürdistan' m 'Osmanlı' ile birlikte basılması için ise bkz. «İlân», Os-manlı, no. 65. 1 Ağustos 1900-30 Rebiy'ülâhîr 1318, s. 8. Kürt, muhaliflerine olumlu yaklaşım için ayrıca bkz. «Kürdlere Tebşir-Mabeyne İhtar», Kanun-u Esasî, no. 15, [İkinci. Sene], 14 Mayıs 1314-6 Zilhicce 1315, s. 4-5 ve «Bedir-hanzâdeler», Osmanlı, no. 20, 15 Eylül 1898-29 Rebiy'ülâhîr 1318, s. 8.

(5) Kürdistan'm yayınlanmaya başlamasının doğurduğu endişeler için bkz. BBA-îrade-Hususî, Rebiy'ülâhîr 1318/no. 48-280. Gazetenin yayınından dolayı, Abdurrahman Bedirhan'm, memuriyetini terk etmesi gerekçe gösterilerek 'teb'a-i Osmaniyeden ıskatı'nm düşünülmesi ilginçtir. Gene bkz. BBA-BEO/ Dahiliye Giden, 99-3/48, 1640/114731, Bedirhanlarm faaliyetlerine duyulan

• tepki için bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen, 159-5/15, 2907. Mısır'da Mithat Be-dirhan tarafından Kürtçe olarak, yayınlanan gazetenin Özellikle Anadolu eyaletlerine sokulmasının önlenmesi çabaları için bkz. BBA-BEO/Hususî İrade-i Seniye, 378-8/101, 1289/14884. Kürdistan hakkındaki kitapların ya-saklanması hakkında ise bkz. BBA-BEO/Zaptiye Gelen, 656-21/7, no. 40. Kürdistan gazetesinin doğurduğu endişeler için ayrıca bkz. Paris Sefaretin-den-Mabeyfte, 101/21 Şubat [18199, Paris [ve Viyana Sefaret-i Seniyeleriyle Muhaberata Mahsus Defter], BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2463/141 /XII/1. Abdurrahman Bedirhan'm muhalefeti terk karşılığı sağladığı çıkarlar için bkz. BBA-Yıldız Günlük Maruzat, 24 Ş. 1323/no. 8068.

Page 227: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

212 OSMANLI HANEDANINA KARŞI «OSMANLICILIK»

rağmen bu düşünceyi genellikle plumlu karşılamaları (7) bu grubup hareket içinde yer almasını sağlıyordu.

İmparatorluk sınırları içinde yaşayan herkesin 'Osmanlı olmak' vasfı etrafında birleşmesini arzulayan bu görüş Jön Türkler tarafın-dan farklı biçimlerde düşünülüyordu.

Bunlardan ilki bu birliğin İmparatorluktaki Türk unsurunun et-rafında olmasının gerekliliği üzerinde durulmasıydı ki, bu görüş özellikle 1902 kongresinde yabancı müdahalesine karçı çıkan kimse-ler tarafından ileri sürülüyordu:

İstiklâl, İstiklâl diye kıyamet koparan Ermeni ihtilâlci-leri binlerce vatandaşın telefatına ve vatanın harabiyeti-ne sebeb verdiler. Osmanlı akvamı arasına serpdikleri to-hum-u fesad ve tefrikanın mahsûlünü topluyorlar... Milel-i mütemeddine ve hattâ gayr-i mütemeddine arasında bile hakk-ı hükümet daima milleti teşkil eden akvamda ekse-riyetde bulunan kavmin elindedir. Bu hâdise Türkiye'de istisna kabul eder mi?..» C8). '

Bu görüşler daha sonraları gene bu grubun yayın organında Os-manlıların aslında Türkler oldukları şeklinde ileri sürülecekti:

«...Burada Osmanlılardan murad, bilhassa Türkler, İslâm-lar dır. Zira herkes bilir ki hükümet-i Osmaniyenin ıslahı

(6) Kürtlerin bu rolü ve Ermenilerin buna tepkileri hakkında Örnek olarak bkz. Sir W. "White'dan-Confidential, 6172, 35/110-25 Mart 1901, s. 34. PRO/F.O. 424-169.

(7) Ahmed Rıza, «İemal-i Ahval», Meşveret, no. 16, 22 Safer 1313-8 Ağustos 108, s. 2 : «...Ermenilere verilecek imtiyazların yarım asır sonra Kürdleri, Çer-kesleri mahv ve târ-ü-mar edeceği şübhesizdir... Ermeniler lehinde, Kürd-ler aleyhinde yazılmadık şeyler bırakılmadı... Bir Kürd kalkıb da yahu ne yapıyorsunuz diyemedi...». Krş.: «La'Tache de la Turquie», Osmanlı Supple-ment Français, no. 2, 5 Ocak 1897, s. 2. Kürdistan'm azınlık dillerinde yayınlanan tek gazete olarak Terakki ve İt-tihad Cemiyeti tarafından kabullenmesi için ise Bkz. «İhtar», Şûra-yi Üm-met, no. 1, 1 Nisan 1902-1 Muharrem 1320, s. 4.

(8) M. A., «Osmanlı İttihadı», Meşveret, no. 5, 17 Şa'ban 1313-1 Şubat 108, s. 1. Meşveret yönetimi ise koyduğu bir notla tezi kısmen de olsa yumuşatmak-tadır : «...Ermeniler bizden ayrılmak ve diğer Osmanlılara verilmeyen bir imtiyaza mı nail olmak istiyorlar, yoksa onlar da bizim gibi hiç bir vilâyeti, milleti istisna etmeyerek bütün Osmanlılar içün müsavi suretde ıslahat mı taleb ediyorlar...» bkz. «Meşveret», Meşveret, no. 5, s. 2. Aynı kişinin olaya bu yaklaşımı için ise bkz, M.A., «Osmanlı İttihadı (2)», Meşveret, no. 12, 20 Zilhicce 1313-8 Haziran 108, s. 3-4.

Page 228: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 213

bir avuç Ermeni veya Bulgarin isyanına değil, unsur-u esa-siyi teşkil eden Türklerin kıyamına vabestedir...» (9).

Bu görüşlere karşılık uzun süre Abdullah Cevdet ve arkadaşla-rının -yönetiminde kalan 'Osmanlı'da ise sorun etnik kültürlerin ko-runması ve bunun yamnda 'Osmanlı' olmanın bilincine varılması şeklinde ortaya konulmaktadır. Dikkat edilen bir nokta da İmpara-torluk içinde yaşayan milletlerden hiçbirine herhangi bir üstünlük tanınmamasına özen gösterilmesidir. Arnavutların çeşitli impara-torluk uluslarının 'Osmanlılık' etrafında birleşmek yolundaki gö-rüşlerini belirten bir mektubuna (10) bu gazetede şöyle cevap veri-liyordu :

«...Evvelâ: A'rnavud hemşehrilerimiz haklıdırlar. Şu ka-dar ki, selâmetin ittihad-ı umumide olduğunu iyice bilme-lidirler... Hiç bir Osmanlının lisanına, kavmiyetine dokun-mak emelinde değiliz... Arnavudlar ise ma'teessüf Türkçe bilmiyorlar. Halbuki biz eminiz ki yarın bir idare-i meşru-ta bütün Osmanlıları nail-i müsavat ederek bununla ida-reye başladı mı hem akvam-ı Osmaniyenin kavmiyyet li-sanları mazhar-ı feyz olacak hem de Osmanlılık bilaistis-na bilcümle Osmanlılara pek hoş gözükecekdir...» (11).

Tunalı Hilmi Bey'in başını çektiği bu kimseler; Osmanlılığın, Türk olmaktan önde geldiğini belirterek (12). bu kavramın her tür-lü ulusal değerin üzerinde olduğunu belirtiyorlardı:

«...Osmanlılık hiçbirinizi korkutmasın... Her yerde söyle-dik, yine söyliyelim. Daha söyleriz.. Şimdilik şunu biliniz: Osmanlılık, Türklük demek değildir... Ne kimseye zarar verir, ne de bir milliyete dokunur! Böyle olunca Osmanlı olmayacak kim bulunur?.. Geliniz,, hep birden Osmanlı olunuz.. Bu ayrılıkdan gelen belâlardan kurtulunuz...» (13).

Bu kimselerin üzerinde durdukları ve başta 'Osmanlı' olmak üzere yayın organlarında işledikleri diğer önemli bir nokta da Ar-

(9) «Küstahlık», Şûra-yi Ümmet; no. 75, 30 Mayıs 1905-15 Rebiy'ülevvel 1323, s. 1. . '

(10) «Üsküb'den», OsmanU, no. 3, 1 Kânûn-isânî 1898-9 Reeeb 1315, s. 6-7. (11) «Osmanlı», Osmanlı, no. 3, s. 8. (12) Tunalı Hilmi, Peşte'de Reşit Efendi île, [Cenevre], 1317, s. 96: « . . .Ne olur-

sa olsun severim. Türklük, Osmanlılık bence, birdir. Belki de Osmanlılık, Türklükden akdemdir...».

(13) [Tunalı Hilmi], Bir Geçmişin Yadigârı: Onuncu Hutbe, Mısır-el-Kahire, 1327, s. 49-50.

Page 229: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

214 OSMANLI HANEDANINA KARŞI «OSMANLICILIK»

navutlar, Kürtler, Koço Ulahlar gibi yönetimce diğer azınlıklara karşı birer denge unsuru oluşturduklarına inanılan gruplara ilgi göstermek ve onları bu tür davranışlarda bulunmaya teşvik etmek-tir (14).

Bu çabalardan umulan sonuç ise bu tür sadık olarak kabul edi-len azınlıklardan başlayarak İmparatorluğun Türkler dışındaki ka-vimleri arasına da yayılacak bir 'Osmanlı' milliyetçiliğinin uyandı-rılması idi. Jön Türkler, çağın en etkileyici 'düşüncesi olan bu düşün-ceden bu çeşit bir yapma kavram yardımıyla yararlanmak istiyor-lardı. Kendilerinin İslâm uluslarının ayaklanmalarına, bu hareket-lerin ümmet yapısını bozacağı ve bunların halifenin adaletsiziğin-den doğduğu şeklindeki yaklaşımlarına karşın onlar aslında bu tür olayların ulusal bir nitelik gösterdiğini örneğin Yemen isyanının önderi İmam Ahmeddin'in dinî bir kahramandan çok ulusal bir li-der haline geldiğini görüyorlardı (15) . Bütün sorun imparatorluk içindeki azınlık uluslara bu tür bir milliyetçiliği kabul ettirmekten ibaret oluyordu:

«...Bir kerre Osmanlılık hakkında yanlış fikirler kafalar-dan silinmeye başladı mı, bir kere Osmanlılığın fazilet ve ulviyeti kafalara yerleşdi mi, artık herkesde bu heyet-i iç-timaiye ve siyasiye içün can vermek hissiyatı uyanır, ar-tık herkes tam Osmanlı olur, herkesde Osmanlılığa karşı olan nazar değişir. Teb'a-i Osmaniyeden —kim olursa ol-

(14) Bkz. [İshak Sükûti], «Arnavudlar ve Kürdler», Osmanlı, no. 51, 1 Kânûn-isâm 1900-1 Şa'ban 1317, s. 4 : «... İttihad. bâis-i selâmetimiz, nifak ise mu-cib-i hüsran ve nekbetimizdir... Birleşelim, zalimleri yok edelim yoksa lâ-felâh», Krş. Bir Kürd [Abdullah Cevdet] «Mısır-el-Kahireden», Osmanlı, no. 78, 15 Şubat 1901, 25 Şevval'1317, s. 8. Gene bkz. [Tunalı Hilmi], Make-donya : Mazi-Hâl-İstikbal, Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti Matbaası, Mısır, 1316, s. 41 : «... (Koço Ulahlar), (Makedonya'nın) her cihetine, bilhas-sa, cenub, garb ve şimal' taraflarına yayılmışlardır. Bunlar Bâb-ıâli'yi bir kerre merci tanımış ve artık Osmanlılığa hoş bakmakdan ayrılmayacak olan bu ^vatandaşlar 'Makedonya Rumen Kavmiyyesini' Osmanlı İttihad ve Te-rakki Cemiyeti'nin bir kolıı yapmalıdırlar: «Koço Ulahlar'm bu çağrıya olumlu cevabı için bkz. V. M. Kogâlniceanu, «Bend-i Mahsus.: Osmanlı Mil-leti, Romanya Kavmi», Sada-yı Millet, no.. 1, 5 Mart 1898-13 Şevval 1315, s. 1-2. Bu grubun tutumları için bkz. «Turkey : Rumania and The Kutzo-Vlachs», The Times Weekly Edition, 26 Mayıs 1905, s. 324. Arnavutlar konu-sunda aynı yaklaşım için bkz. Makedonya.., s. 32. Sarayın, Arnavutların oto-nom yönetim isteklerine karşı çıkışı ve benzer şekilde, kendilerini Osman-, lılığa sadık bir unsur olarak görmesi için bkz. BBA-Yıldız Esas Evrakı, 9/ 2637/72/4.

(15) Bu kişinin bu rolü için bkz. «The Arabian Revolt», The Times, 15 Mayıs 1905.

Page 230: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 215

sun; Rumdan, Sırbdan ve Bulgardan — bir kişi bulunmaz ki 'Osmanlıyım' demesin. Bir kişi görülmez ki, Osmanlılı-ğa, Osmanlılara dokunmak isteyenin gözünü çıkartma-sın...» (16).

Ahmed Rıza Bey de ulusal unsurların kuvvetlenip devletle, mil-letin birleşmesi halinde bu tür bir milliyetçiliğin yaratılmasıyla im-paratorluğa yöneltilecek dış tehlikelerin ortadan kalkacağını düşü-nüyordu (17).

Bu tür bir milliyetçiliğin yaratılması için Jön Türkler tarafın-dan sürekli olarak işlenen diğer bir tema da îslâm Birliği konusun-daki düşüncelerde gördüğümüz gibi Osmanlılığın, Batı ülkelerinin amaçlarına karşı bir savunma aracı olarak gösterilmeye çalışılma-sıdır : t

«... Bu gün muhakkak bilmelidir ki bir Ermeni Krallığı ve-ya bir Arnavudluk Prensliği mümkün değildir. Farz-ı mu-hal olarak mümkün olsa bile o krallık veya prenslik Şimal Barbarlarına, Balkan harislerine yumuşak ve tatlı bir lok-madan başka birşey olamaz...» (18).

Abdullah Cevdet ise yaşanmakta olan uluslaşma sürecinin üze-rinde diğer Jön Türklere göre daha ağırlıklı bir şekilde durarak bu gelişimi önlemenin olanaksızlığı üzerinde duruyordu:

«...Ne denilirse denilsin, ne yapılırsa yapılsın devir haki-miyet-i ümmet devridir. Bu devrin vürûduftu, hükümran-lığını tecil etmeye çalışmak, kalb~i ebediyeti hançerlemek,

(16) Makedonya, s. 47. Krş. A[ l i ] Fahri, Yeni Osmanlılar Kongresi, Taş Basma, Cenevre, 1316, s. 5-6.

(17) Ahmed Rıza, Vatanın Haline ve Maarif-i Umumiyenin Islâhına Dair Sultan Abdülhamid Hân Sânî Hazretlerine Takdim Kılınan Lâyihalar Hakkında Sa-darete Gönderilen Mektub, Geneve, 1313, s. 14. Ahmed Rıza Bey'in İsviçre Konfederasyonunu düşünerek verdiği örnek ise şöyledir : «İsviçre gibi ara-zisi Erzurum ve Bitlis vilâyetleri cesametinde küçük bir hükümete hiçbir devlet müdahale edemiyor», bkz. a.g.e., s. 14/n.

(18) «İttihad Kuvvetdir», Hak, no. 7, 8 Kânûn-ievvel 1899-9 Şa'ban 1317, s. 3. Gene bkz. [Bahriyeli Rıza], «Ermeni Vatandaşlarımıza», Hak, no. 27, 30 Ey-lül 1900-6 Cemaziy'ül-âhîr 1318, s. 5. Bu çabanın Ermeniler üzerinde olum-lu etki uyandırdığı düşüncesi için bkz. Bahriyeli • Rıza, «Suikasd», Hak, no. 29, 31 Teşrin-ievvel 1900-29 Receb 1318, s. 1. 'Meşveret' de Ermenilerin, mev-cut şartlar gereğince kutsal vatanı terketmelerine karşılık yabancı uyruğunu kabul'etmeyecekleri yolundaki açıklamalarını büyük bir memnuniyetle ya-yınlıyordu. Bkz. Bir Ermeni, «Varaka», Meşveret, no. 22, 8 Teşrin-isânî 1896-12 Cemaziy'ülâhır 1314, s. 3. Krş. «New York Mektubuna Cevab», Osmanlı, no. 108, 15 Temmuz 1902, s. 5.

Page 231: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

216 OSMANLI HANEDANINA KARŞI «OSMANLICILIK»

tulu'u öldürmek davalarında bulunmaya müşabih bir he-zeyân-ı caniyânedir...» (19).

Bu düşüncesinin yanısıra Abdullah Cevdet'in Jön Türk hareke-ti içindeki yazılarında sürekli olarak tüm Osmanlı İmparatorluğu sınırlan içerisinde yaşayan ulusların ortak bir vatan için birleşme-leri gerektiği ileri sürülmektedir:

«...Bunu anladığımız gün, Arab, Arnavud, Çerkeş, Kürd, Ermeni, Rum, Yahudi, Geldani, Süryani, Türk, Lâz, Gürcü hasılı Müslim gayr-i Müslim zükûr ve inâs Türkiya'nm bü-tün vatandaşları müşterek bir vatan-ı umumi, adalet ve hürriyet şevkleriyle ayağa kalkdıkları dakika...» (20).

Ancak, Abdullah Cevdet'i diğer Jön Türklerden ayıran iki temel özellik vardır. Bunlardan birincisi Abdullah Cevdet'in 'Osmanlı' bir-liğini sağlayacak gücü hanedan yerine birleşen ulusların ortak çı-karlarında görmesidir:

«...Anasır-ı muhtelifeyi ve itikadat-ı mütebayine eshahmı tevhid edecek revabıt bir hânedan-ı saltanat değildir. Bel-ki o anasır-ı muhtelifenin menafi' ve öaadet-ı müşterekele-ridir. Bu ise her unsurun, her ehl-i- kitabın Türkiye İmpa-ratorluğu hakimiyetine, kanun-u esasi ve meclis-i mebusan vasıtalarıyla iştirak etmeleriyle olur, Başka dürlü mümkün değil olmaz...» (21).

, . Halbuki Osmanlıcılığın en şiddetli savunucusu olduğunu gördü-ğümüz Tunalı Hilmi Bey başta olmak üzere pek çok Jön Türk, padi-şahın İmparatorlukta yaşayan kimselerin birer 'Osmanlı' ferdi ola-rak toplumsallaştırmasında bir araç vazifesi göreceğini düşünüyor-lar ve bu açıdan Osmanlı Hanedanından yararlanmak istiyorlar-dı (22).

(19) Alfieri, Hükümdar ve Edebiyat, Tercüme Eden : Abdullah Cevdet, Matbaa-i İçtihad, Cenevre, 1905 [Mısır 1906], s, (hı).

(20) Abdullah Cevdet, Uyanınız! Uyanınız!, 1907, s. 17. Krş. Abdullah Cevdet, Bir Hutbe Hemşehrilerime, s. 9.

(21) Abdullah Cevdet, «Hanedan-ı Osmanî», îçtihad, no. 2, [İkinci Sene], Teş-rin-ievvel 1906, s. 219.

(22) Tunalı Hilmi, Abdülhamid'in bu niteliklerinden dolayı yapılmasını düşün-düğü JÖn Türk kongresine katılması gerektiğini belirtiyor ve bu niteliği şöy-le anlatıyordu : «... Bahusus, zât-ı şahane ahali ile hükümetin, hatt-ı f aşılı, vasıtası, vekili, bir oluşunun timsâlidir. Binaenaleyh kongrede zât-ı şâhâne-nin fazlaca müstesna olarak hükümdarlık sıfatları tanmacakdır...» bkz. Tu-nalı Hilmi, «Mektub-u Mahsus : İntikam Gazetesine Meseie-i İçtimaî Ceva-

Page 232: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 217

İkinci olarak Abdullah Cevdet, düşündüğü birlik içerisinde tüm ulusların gerçek bir eşitlik içerisinde olacağını belirtmesinin (23) ya-nısıra bu birlik içerisindeki ulus ve etnik grupların öz kültürlerini geliştirmelerini, bağlı bulundukarı ulus veya etnik grubun çıkarla-rını da düşünmelerini istiyordu:

«... İşte bakın ben Kürdüm. Kürdleri ve Kürdlüğü severim. Fakat madem ki hukuk ve vezaifçe mütesâvi Türkiya va-tandaşlarmdanım, herşeyden evvel Türküm. Benim, Şiili-ğim, Sünniliğim, mütekidliğim, hürendişliğim, ırk-ı asfer veya beyzden oluşum hususî ve fennî işlerdir. Benim bu sözümden, ben madem ki Türkiya vatandaşıyım Kürd li-sanı unutulsun. Kürdlüğüm unutulsun dediğim anlaşılma-sın. Bilâkis, Kürk Kürdceşini, Ermeni, Ermenicesini hars-ü-ihya etsin. Bundan Türkiya'ya mazarrat geleceğine za-hib olan ancak bal kabak kafalı, yahud hain ruhlu kimse-lerdir...» (24).

Buna karşılık, Tunalı Hilmi gibi kimseler, Türkçeye verdikleri öncelik (25), memuriyetlerde bu vasıta ile Türklere avantaj sağla-mak şeklindeki görüşleriyle 'Osmanlıcılık' ideolojisinden bir toplum-sallaştırma aracı olarak yararlanmak istiyorardı (26). Aynı şekilde

bı», İntikam, no. 33, 18 Nisan 1901-29 Zilkade 1318, s. 2. Bu görüşün eleş-tirisi için bkz. «Mes'ele-i İçtimaî: Tunalı Hilmi Bey'in Mektubuna Cevab», İntikam, no. 34, 25 Nisan 1901-6 Muharrem 1319, s. 2.

(23) «...Vatandaşlar! Türkiya, Türkiyalılarmdır. Türkiya vatandaşları kat'iyyen aynı hukuk ve hürriyete malikdir. Hiçbir unsurun meselâ Ermeni'nin, Türk'e, Türk'ün Arab'a Arab'ın Arnavud'a hiçbir tefâzulü yokdur...». Bir Kürd-Türk [Abdullah Cevdet] «Mekâtîb : 20 Mart. 1906 Şûrâ-yi Osmanî Ga-zetesi Müdirine», İçtihad, no. 3, [İkinci Sene], Teşrin-isânî 1907, s. 255.

(24) «Mekâtîb: 20 Mart...» İçtihad, s. 255. (25) Ana dilin Türkçe olmasına karşılık Arapça'nın dinin anlaşılmaması ve maa-

rifin yetersiz kalmasına yol açtığı iddiaları için bkz. Tunalı [Hilmi], İsviçre Rehberi: Kardeşlerim. Fehmi, Şükrü Faik ile Gençlerimize Bir Armağan-dır, Cenevre, 1903-1320, s. 268-9. Krş. [Tunalı Hilmi], Onuncu Hutbe, s. 3 : «...Bir Türk'ün yazdığını her Osmanlı okumalıdır. Öz Osmanlılar Türkler-dir. Bir Türk'ün yazdığım her Osmanlı okumalıdır. Türkçe, Osmanlıca de-mekdir...» Gene bkz. Tunalı Hilmi, Murad, 1317, s. 101 : «.... Lisan-ı tedris Türkçe olmayan mekâtib-i rüşdiyenin her smıf.mda ,bir lisan~ı Türki dersi bulunacakdır...».

(26) «... Mektebler ma'bed köşelerinden kaldırılmalı, bir yanda bir sarıklı hoca Ötede bir keşiş, beride bir haham tedrisle meşgul olmalı sonra da yavrular birbirlerine karışıb gülüşmeliler, güleşmeliler. İsterlerse döğüşsünler, bo-ğuşsunlar, birbirleriyle bozuşsunlar... yine barışırlar, sevişirler! Evlâd-ı memleket buna alışdırılmalıdır...» Murad.., s. 99. Buna benzer bir toplum-

Page 233: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

218 232 OSMANLI HANEDANINA KARŞI «OSMANLICILIK»

'Abdullah Cevdet, İslâm dininden oldüğu gibi bu düşünceden de 'Os-manlı' yararları konusunda istifade etmek istemektedir (27). Ancak kendisinin bizzat İmparatorluk içindeki etnik gruplardan birinin temsilcisi durumunda olması onu Osmanlı simgeleriyle yapılacak her türlü toplumsallaştırma işlemine karşı olmaya götürüyordu. Bü-tün bunların yaııısıra Abdullah Cevdet, Abdurrahman Bedirhan ile kurduğu yakın ilişkilere (28) ve Bedirhanlarm sürülmelerini kına-yan yazılarına, Kürdçe yayınları teşvikine (29) karşın 'Osmanlı' bir-liğini savunan genel düşüncenin sınırlarını aşmadı. Bu bakımdan Ab-dullah Cevdet, Türk unsuruna ağırlık verilmesi taraftarlarıyla, İs-mail Kemal Bey gibi Jön Türk hareketi içinde azınlık milliyetçiliği yapan ve bu konuda yabancı devletlere başvuran kimseler arasında orta noktayı teşkil etmektedir (30). Tunalı Hilmi Bey ve benzerleri-

sallaştırma işlevi Güney Afrika'da denenmişti. Bkz. Dawson-Prewitt-Daw-son, Political Socialization, Boston, 1977, s. 160. Memurların Türkçe bilmesi isteği için bkz. Murad, s. 102 Türkçe konusunda yönetimin benzer görüş-

için bkz. B. I. (27) Abdullah Cevdet'in, İslâm dininden bu şekilde yararlanma çabaları için ay-

rıca bkz. Abdullah Cevdet, «Füyûzat İdaresine», Füyûzat, no. 11, 3 Safer 1325 ve [Abdullah Cevdet], «Uhuvvet-i İslâmiye», îçtihad,, no. 12, Haziran 1906, s. 191-2 ve [Abdullah Cevdet], «İçtihad», İçtihad, no. 10, 31 Mart 1908, s. 157-8.

(28) Bkz. Haydar Bey'den-Salih Münir Paşa'ya, 142/14 Mayıs 1904, Paris Büyük-elçiliği Arşivi, D. 287.

(29) Bedirhanlarm sürülmesini kınaması için bkz. Abtdullah] Djevdet, «Cercle Vicieux», İçtihad, no. 11, Nisan 1906, s. 168. Kürdce yayınlara önayak olma-sı için bkz. Matbaa-i İçtihad'ın Fihrist-i Neşriyatı, Tab'a-i Saniye, Matbaa-i İçtihad, Mısır, 1908, s. 38. Abdülhamid'in, Bedirhanları sürmesini tenkit için bkz. Emir Bedirhan, Naşiri: Lütfi, Matbaa-i İçtihad, [Mısır], t.y, s.'42 v.d. Abdullah Cevdet'in imza olarak 'Bir Kürd' sıfatını kullanması da yaklaşı-mını göstermesi açısından ilgi çekicidir.

(30) Bir dönem 'Osmanlı' gazetesini de yöneten İsmail Kemal'in bu davranışlar] için bkz. Reşid Bey'den-Asım Bey'e, 142/27 Mayıs 903, 21/7 Nisan 901. Ro-ma Sefaret-i Seniyesine Mahsus Muhabere Defteridir, 14 Haziran 316-1 Kâ-nûn-ievvel 900, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2469/1417X11, İbrahim Temo ile Rumeli konusundaki faaliyetleri için bkz. BBA-İrade-Hususî, Rebiy'üievveİ 321/no. 57-336. Bu kongre için ayrıca bkz. BBA-İrade-Hususî, Rebiy'üievveİ 321/no. 85-368. Roma'daki Arnavutluk komitesinin faaliyetleri için bkz. Ohannes Bey'den-Başkitabete, 118/20 Teşrin-isânî 905, Umum Kayda Mah-sus Defter, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-75/1.39/XIX, Reşid Bey'den-Ma-beyne, 59-2 Şubat 903, Roma Sefaret-i Seniyesine Mahsus Muhabere Def-teridir, 14 Haziran 316-1 Kânûn-ievvel 900, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/ 2468/141/XII. Arnavutların bu faaliyetlerinin doğurduğu tepkiler için bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen, 161-5/17, 1217 ve 1505, BBA-Diva,n-ı Hümâyûn/ Muhtelif ve Mütenevvi Defterler-Muharrer at-ı Umumiye, 83/26-4 Temmuz 1304, BBA-BEO/Hariciye Gelen, 161-5-17/143835.

Page 234: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 233 219

nin düşünceleri de Abdullah Cevdet'inkine oldukça yakın olmakla beraber bu kimselerin herhangi bir etnik grup üyesi olmamaları on-ları belirgin olmasa da Türk unsuruna ağırlık vermeye yöneltiyor-du. Hemen dikkati çeken bir nokta Abdullah Cevdet'in döneme gö-re alışılmışın çok ötesinde Türkiye' kelimesini 'Osmanlı' kelimesi ile ikame etmesidir. Ancak bu onun «Türklere verdiği önem»den (31) değil düşündüğü birlik için Osmanlı hanedanını gerekli görmeme-sinden kaynaklanmaktadır. Abdullah Cevdet'in 'Türkiye' ile kastet-tiği Tunalı Hilmi Bey'in 'Osmanlı' ile kastettiğinden yalnızca bu nok-tada ayrılmaktadır. Bir söyleşi yardımıyla açıklamaya çalıştığı bu durum ilgi çekicidir:

«... Ermeniye sorarım : Sen nesin? — Osmanlı. — Bu isim nereden geliyor? •— Padişahlarımızın ecdadı (Osman-ı Evvelle nisbeten hü-

kümet-i Osmaniye ve Millet-i Osmaniye ismi Osman hanedanı tarafından Türkiya'ya ve Türkiya teb'asma verilmiş isimdir.

— Sevgili vatandaş, müsaade et sana sorayım: Peki, Tür-kiya kelimesini biliyorsun değil mi?

— Evet, —• Bu kelime nereden geliyor? — Türkiya hükümetinin tesisinde yalnız Türklerin bulun-

masından... — ... A iki gözüm vatandaşım, o halde böyle bir hânedan-ı

istibdad ve fesadın namını taşımakdansa şimdi tavsif etdiğin bir milletin namına nisbeten Türkiyalılık, Türk-lük nâmını taşımak evlâ değil mi? Sen Ermenisin, ben Kürdüm. Fakat, şûra-yi Türkiya'da senin de benim de millet vekili, meb'us-u millet olarak bulunmaya hakkı-mız var. Türkiya cümlemizin vatan-ı müşterekimiz de-ğil mi? Hani sizin tabirinizce biz (Osmanlı) lar.. .» (32).

Abdullah Cevdet'in bu tutumunun ilk nedenini Osmanlı Hane-danmdaki bozulmayı, Ribot'nun de j ener eliğin irsiyetle aktarılması konusundaki görüşlerine bağlamasıdır (33). Burada gene karşımıza toplumsal sorunları pozitif bilimler aracılığıyla, açıklama davranışı

(31) Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasî Fikirleri, s. 179. (32) «Mekâtîb : 20 Mart 1906..», İçtihad, s. 255-6. (33) Bkz. [Abdullah Cevdet-Ghuri.l, İkaz-ı Müslim, s. 85 ve 131.

Page 235: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

220 OSMANLI HANEDANINA KARŞI «OSMANLICILIK»

çıkmaktadır. Ribot gibi Abdullah Cevdet de hanedandaki bozulma-yı incelerken Darwin'den yararlanmayı ihmal etmiyordu:

«...Bu hânedan-ı Osmaninin şehzâde(?) leri içinde hiçbir ferd yokdur ki ihtiyaç ve iktiza-yı zamana göre umur-u ibadullaha riyaset ederek, menafi'-i vatan ve milleti temin ve muhafaza edecek bir terbiye ve talim görmüş olsun. Bunların cümlesi Çerkeş cariyelerden, esirelerden doğmuş, esire südüyle beslenmiş, halleri müstağni-i izah olan bed-baht harem ağalarının ellerinde büyümüşdür... Biz cariye-leri, köleleri tahkir etmiyoruz. Onları tahkir ve tezlîl etmiş olan insanların zulmü, tabiatın zalim kavaninidir. Onları tahkir eden psikolociyadır... Me'lûf-u esaret olan zükûr ve inâs tedricen izzet-i nefsini, istiklâl-i ruhiyesini, hasılı hürriyet ve istiklâl-i ruh ve bedenden gelen kâffe hesail-i mübeccelesini zayi' eder. Hayvanat üzerinde yapılan tec-rübeler de bu hakikat-i fenniyeyi müeyyeddir. Hidemat-ı süfliyede kullanılan dişi hayvanatdan doğan yavrular ba-baları ne kadar cins ve tevânâ olursa olsun yine pederle-rinin kuvvet ve savfet-i cinsiyesine vLris olamayarak do-ğuyorlar... Darwin'in istifa-yı tabiîsi hep aynen gösterir ki evlâd babanın tab' ve isti'dadmdan ziyade ananın ahval-i ruhiyesine varis olur...» (34).

Bu sorunun çözümlenmesi için ise Abdullah Cevdet, şehzâdele-rin hür annelerden doğmalarını ve iyi bir eğitimden geçirilmelerini gerekli görüyordu (35). Bu yaklaşımıyla dejenerelik dışındaki çözüm-leri uzun bir süre sonra Türk aydınlarına sunacağı Jean-Marie Gu-yau'nun eğitim ve irsiyet ile ilgili tezlerine dayanmaktaydı.

Abdullah Cevdet'e Osmanlı hanedanına karşı bu şiddetli hücum-ları yapabilme fırsatını veren ise Abdülhamid II nin saltanatı ölü müııden sonra Prens Burhaneddin Efendi'ye bırakmak yolunda gi-

(34) Abdullah Cevdet, «Teselsül-ü Saltanat Meselesi», îçtihad, no. 6, Mayıs 1905, s. 86-7. Krş. Abdullah Cevdet, «Hânedan-ı Osmanî», îçtihad, no. 2 [İkinci Sene], Teşrin-ievvel 1906, s. 218. Abdullah Cevdet'in bu konudaki görüşle-rinin uyandırdığı ilgi için bkz. L. Bourat, «Une revue Turque au Caire», La Revue du Monde Musuİman, V. I, no. 3. Ocak 1907, s. 4512. Müslüman çev-relerdeki tepki için ise bkz. «Japonya'da Müslümanlık-Tercüman : Birade-rimizx Abdullah Cevdet Bey», Tercüman, no. 114, 9 Oktobr 1906-3 Ramazan 1324, s. 1-2.

(35) Abdullah Cevdet, «Teselsül-ü Saltanat Meselesi», îçtihad, s. 89. Şehzadelerin eğitimi düşüncesi açısından krş. Mehmed Murad, Yıldız Saray-ı Hümayunu ve Bâb-ıâli Yahud Şarkın Derd~i Aslîsi, Mısır-el-Kahire, 1313, s. 9. Gene krş. «Şehzadelerin Terbiyesi», Hilâl, [1893], s. 3 v.cl.

Page 236: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 221

rişimlerde bulunduğunun Avrupa basınında yer almasıydı (36). Bu alanda Jön Türklerin çeşitli gruplarının. ortak bir eleştiri kampan-yasına giriştikleri görülmektedir (37) . Ancak, veraset usulünde de-ğişim yapmaktan, hükümdarın bu konudaki- yetkilerini sınırlamaya kadar çeşitli önerilerin ortaya atıldığı bu eleştirilerin hiç birinde ha-nedandan vazgeçilmesi gibi radikal bir düşünce bulunmamakta-dır (38).

Abdullah Cevdet'in, Osmanlı hanedanına karşı aldığı tutumun ikinci nedenini ise kendisinin mutlakiyetçi bir yönetimin sakıncala-rını düşünerek yönetimin halka bırakılmasını istemesidir. Acak Ab-dullah Cevdet'in burada 'halk' tan kastettiği kendileri gibi bir 'elite' den başka birşey değildir:

«...Meşru hükümet demek hakimiyet-i hanedan değil, ha-

(36) Bilgi için bkz. «Turkey : The Succession to the Throne»., The Times Weekly Edition, 27 Ekim 1905, no. 1504, s. 676.

(37) İmparatorluğun Beyrut gibi uzak köşelerine dahi bu yolda propagandayı içe-ren risalelerin gönderilmesi için bkz. Beyrut Valisi Halil Bey'den-Asım Bey'e, 2695/5 Şubat 322, Umum Kayda Mahsus Defter, 77,.. BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-77/139/XIX. Bu çok sayıdaki yayınların büyük kısmının bun-lardan tedirgin olan yönetim memurları tarafından yakalanması için bkz. «Turkey : The Succession to the Throne», The Times Weekly Edition, 1 Şu-bat 1907/no. 1570, s. 69.

(38) Sorunun yalnızca veraset usulünde değişiklik yapılması olarak ele almışı için bkz. Ahmed Kemal «Rikkat-i Hümâyûn ve Veraset-i Saltanat», Doğru Söz, no.'11, 24 Receb 1314, s. 1-4, «Veraset-i Saltanat-ı. Seniye», Osmanlı, no. 137ı, 12 Ağustos 1904, s. 1-2, «Hânedan-ı Saltanat Tehlikede», Şûrayi Ümmet, no. 57, 27 Ağustos 904-15 Cemaziy'ülâhir 1322, s. 1. Edhem Ruhi, «Yine Veliahd Meselesi», Balkan, no. 258, 11 Eylül 1323, s. 1-2 ve no. 259, 12 Eylül 1323. s. 1-2, «Veraset-i Saltanat Meselesi», Balkan, no. 156, 12 JEylül 1323, s. 3-4. [Mehmed Sabahaddin], «Usûl-ü Veraset-i Saltanatın Tebdili Meselesi ve Millet», Terakki, no. 13, [1907], s. 2-3. Bu beyanname için ayrıca bkz. «Ve-raset-i Saltanat-ı Seniyeye Dair», Balkan, no. 113, 13 Kânûn-ievvel 1322, s. 1-2 ! «... veraset-i saltanat kanununun terakkiyat-ı medeniye ile nıütenasi-ben tadil veya tebdilini mucib hakikî esbab-ı mecbure-i siyasiye olmadıkça millet bu babdaki tasavvurat-ı. fikriye-i indiyeyi devletin kavanin-i esa~ siyesine mugayiresinden naşi muzir addeder. Kabul etmez ve şiddetle red-deder...». Benzer hukuksal çözüm önerileri için bkz. A[hmed] F[eridi, «Ve-raset-i Saltanat Meselesi», İçtihad, no. 6. Mayıs 1905/ s. 83. Yetki sınırlanması gerektiği görüşü için bkz. «Vezir~i Celâlet-semir-i Ahrardan Veraset-i Sal-tanat Hakkında İstifsâr-ı Rey», Doğru Söz, no. 2, 5 Nisan 1906-5 Safer 1324, 4 : «...Demek isterim ki bu fenalıkları pâdişâhlarda değil onların ellerine verdiğimiz kudretde aramalıdır. Çünkü insan müstebiddir. İstibdad edeme-mek fırsat bulamamaktandır. İşte millet içün gelecek padişahların kim ola-cağını düşünmekden ziyade istibdadın kuvve-i icraiyesi olan kudret ve se-lâhiyet-i saltanatı tahdid etmek iktiza eder...»

Page 237: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

222 OSMANLI HANEDANINA KARŞI «OSMANLICILIK»

kimiyet-i millet demekdir ve demek isterim ki bir millet bir hanedanı kendisine hayat ve zimamdar tayin etdiği va-kit değil, kendi menafi'-i müşterekelerini ve kendi esbab-ı hakimiyet ve saadetlerini temin ve. yolunu tarik-i feyz ve terakki ittihaz etdiği vakit büyük bir payidar olur...» (39).

Bunun yanında Abdullah Cevdet'in «... rey-i avamda hikmet ve mantık aransa idi neler sorulmak, neler söylenmek mümkün olmaz-dı...» şeklinde Gustave Le Bon'daıı kaynaklandığının kuşkusuz ol-duğu, düşünceleri bu hakimiyetten neyi kastettiğini bize göstermek-tedir (40).

Sonuç olarak Abdullah Cevdet'in elde .ettiği model kendi öz kül-türlerini geliştiren çeşitli ulusların eşit haklarla ve çıkar birliği et-rafında birleşerek halk iradesini hakim kıldıkları bir devlet modeli oluyordu. Böyle bir modelin Abdullah Cevdet tarafından ortaya atıl-masında kuşkusuz onun imparatorluk içindeki etnik unsurlardan bi-rinin üyesi olması önemli rol oynamaktaydı. Üyesi olduğu etnik gru-bun çeşitli endişelerle sadık ve yararlı olarak kabul edilmesi (41) Ab-dullah Cevdet'in bir azınlık muhalifi olmasını önlüyordu. Ancak Ab-dullah Cevdet'in Jön Türk çevrelerinde yaygın bir biçimde ortaya atılan diğer etnik grupların da İmparatorluğun temel değerlerine

(39) Abdullah Cevdet, «Hânedan-ı Osmanî», îçtihad, s. 217. Krş. [Abdullah Cev-det], «îçtihad», îçtihad, no. 6, Mayıs 1905, s. 85. Abdullah Cevdet, «Tesel-sül-ü Saltanat Meselesi», îçtihad, s. 90: «...Millet kendi saadetinin esbab-ı temin ve muhafazasını kendi kuvvetinde aramalı, hükümdarın lütuf ve inâ-yetinden beklememeli. İhsan olunan her şey istirdad olunmaya marûzdur...». Hükümdarların halkın hizmetiyle görevli olduğu düşüncesi Jön Türkler ta-rafından çok az ve dağınık olarak işlenen bir düşüncesiydi Bkz. [Tarsusi-zâde Münif], «Anadolu'da Sefalet, Yıldız'da Sefahat! dan Ma'bad», Hakikat, no. 8, 15 Kânûn-isânî 1897-2 Kânûn-isâm 1312, s. 4 : «...Padişahlar, hü-kümdarlar ister az evvel söylediğimiz gibi umum efrad-ı devlet tarafından hükümet dediğimiz hidmetkârlar idaresinde riyasetine tayin olunan memur-lardan başka birşey değildir...», Tunalı Hilmi, Evvel ve Âhir, Cenevre, t.y, s. 16: «... fesübhanallah, hükümet ne demek söyleyin!.., İbadullahın sadık, âdil ve doğrulukdaıı ayrılmaz bekçisi bir hidmetçi ise buyurunuz bizimki öyle değil...», Mehmed Murad, «İkinci Kademe-i Gayret», Taharri-i İstikbal, C. II, s. 13: «.. .Yeni bayrağımız nâm-ı bâlâda muharrerdir: Usûl-ü meş-rutiyet, hakimiyet-i millet, vazife ve mesuliyetde umum Osmanlılar içün müsavat...».

(40) Abdullah Cevdet, İstanbul'da Köpekler, Matbaa-i îçtihad,, Mısır, 1909, s. 7. (41) Abdullah Cevdet'in'de dahil olduğu İttihad-ı Osmanî kurucularının «Dev-

let-i Osmaniyeyi teşkil eden anasırın erkân-ı azîmi hükmünde bulunan beş milletin, birer ferdi...» olarak tanıtılması için bkz. «Dördüncü Selıe-i Dev-riye : Birkaç Söz», Osmanlı, no. 73, 1 Kânun-ievvel 1900-8 Şa'ban 1317, s. 1.

Page 238: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 223

sahip çıkması gibi düşünceleri hiç tartışmadığını görürüz (42). Tüm bunların yanısıra Abdullah Cevdet ilerideki dönemlerde göreceği-mizin aksine Jön Türk hareketi süresince yukarıda belirttiğimiz ne-denlerden dolayı hiçbir zaman kendi deyimiyle «chovenisme» ölçü-süne varmasa dahi (43) Girit'i «...hakk-ı feth [den dolayı Osmanlı imparatorluğunun] bir cüz-ü mütemmimi» sayacak derecede Osman-lı milliyetçiliğini benimsiyordu (44). Osmanlı hanedanına karşı yö-nelttiği ve Osmanlı kamuoyunda eleştirilere neden olan (45) hücum-larının temel nedeni ise Abdullah Cevdet'in hanedanı biyolojik açı-dan dejenere olmuş bir topluluk olarak görmesindendi. Öğrencilik dönemindeki düşünce yapısını incelerken Abdullah Cevdet'in yöne-tici grup için nasıl kimseleri düşündüğünü ve biyolojik üstünlüğün burada nasıl belirleyici rol oynadığını görmüştük. Ribot'nun kura-mının Abdullah Cevdet'e cazip gelmesinin temel bir nedenini de bu oluşturuyordu.

Osmanlı împaratorluğundaki çeşitli ulusların bağımsızlık girişi-minde bulunmaları Abdullah Cevdet tarafından da İmparatorluğun

(42) Murad Bey'in, Ermeni, Arnavut ve Mısırlıları, hilâfeti korumak için müca-deleye çağırması için bkz. «Çâre-i Selâmet», Taharri-i İstikbal, C. I, s. 293-300. Krş. Tunalı Hilmi, Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyetine Temel Atan-lardan. Merhum Nevşehirli Hikmet Bey'in Ruhuna; Türbesine Bir Armağan-dır : Dokuzuncu Hutbe, Cenevre, 1315, s. 2-3 : «...Dikkat edelim 'Osmanlı-lar' diyoruz. Hepinize söylüyoruz!.. Hemşehriler, siz Yahudiler, Hıristiyan-lar! Bu sözlere siz de kulak veriniz. Anlamayız, pek Müslümanca işimize gelmez demeyiniz. T^avvünüva, Müslümanların birleşmesine yardım etme-lerini emretmekle -sizin bu yardımdan mahrum kalmanız lâzım gelmez...». Gene krş. Tunalı Hilmi, Murad..., s. 44-5.

(43) [Abdullah Cevdet], «îçtihad», îçtihad, no. 2,> Kânûn-isânî 1905, ,ş. 15. (44) Abdullah Cevdet, «Girid», İçtihad, no. 10, Temmuz 1909, s. 349. Aynı tezleri

için bkz. Les Pyramides, 21 Ocak 1909. Krş. Tunalı Hilmi, İlk- ve Son Gay-ret, Geneve, t.y, s. 3 : «... Osmanlılar!.. Ey gafil insanlar... Ne duruyorsu-nuz. Ey saf yürekli mahlûklar... Haberiniz var mı, Girid gitdi! Hemşehri-ler! haberiniz olsun, Girid, Akdeniz tacı, Âl-i Osman devletinin o Akdeniz anahtarı ya gitdi ya gidiyor... Soruyoruz: Osmanlılar!.. Ey ahali siz buna razı mısınız? İlk önce hayır diyecekleri görmek istiyoruz...». Abdullah Cev-det'de bu çeşit milliyetçiliğin örnekleri için bkz. Bir Kürd [Abdullah Cev-det], «Biz Böyle Dua İsteriz», İçtihad, no. 8, [İkinci Sene], Temmuz-Ağus-tos, 1908, s. 298-9, A[bdullah] CEevdet], «Amerika'da Suriyeli Vatandaşla-rımız», İçtihad, no. 24, 1 Haziran 327, s. 243-4.

(45) 'Mahkeme-i Kübra' da eski padişahlara övgünün yanısıra Osmanlı haneda-nına diğer yazılara göre çok az olan suçlamaların doğurduğu tepkiler için bkz. Ahmed Esad, Mahkeme-i Kübraya Karşı Kanun-u Esasî ve Hükümdar, Vezirhan Metin Matbaası, [1908], s. 7, «Mahkeme-i Kübra», Hukuk-u Umu-miye, 20 Teşrin-ievvel 1908-24 Ramazan 1326.

Page 239: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

224 OSMANLI HANEDANINA KARŞI «OSMANLICILIK»

zararına bir durum olarak kabul ediliyordu (46). Ancak Jön Türk-lerin önemli bir bölümü tarafından bu durumun nedeninin padişa-hın adaletsiz yönetimine bağlanmasına (47) karşılık Abdullah Cev-det gördüğümüz gibi bu davranışları çağın en etkin, düşüncesi olan milliyetçilikten doğan hareketler olarak görüyordu. Abdullah Cev-det'in diğer bir davranışı ise belirttiğimiz gibi, etnik grupların kül-türlerini geliştirmelerini benimsemesine karşılık bu konu üzerinde ağırlıklı olarak durmamasıdır. Bunun nedenini ise bu tür davranış-ların Jön Türk çevrelerinde sert eleştirilere neden olmasıdır:

«... Ahmed Rıza Bey, bizde Hristiyan anasır içün ne mec-lis-i meb usan var, ne ayan var, ne adalet var diyor. Âlâ, fakat Hristiyanları himaye edeceğiz diye İslâmları unut-mak reva mıdır, Ermeni, Rum ve saire gazetelerinin hiç-biri bizi müdafaa ediyor mu! Hristiyanlar içün meclis-i meb usan, meclis:i ayan, adalet yok ise müslümanlar içün hiç yok ya. Anların Avrupa'da hemmeslekleri gibi birçok hamileri var... Bizim Allah'dan başka kimimiz var. Cihan düşmanımız değil mi...» (48).

Bu yaklaşıma paralel olarak azınlıkları temsil eden muhalefet örgütleri de belli taktik ilişkileri dışında Jön Türklerle ilişki kur-muyor, bunun yerine yönetime karşı birbirleriyle ittifak oluşturma-

(46) Abdullah Cevdet. «Teselsül-ü Saltanat Meselesi», îçtihad, s. 89-90. (47) Şerafeddin Mağmumî, «Ne İdik, Ne Olduk», Meşveret, no. 18, 27 Rebiy'üiev-

veİ 1314-8 Eylül 108, s. 4 : «...Bunları hep Abdülhamid yapdı. Bunları hep Abdülhamid yapıyor. Vatanı bu hale sokan odur. Millet arasına tohum-u nifakı serperek Osmanlılığı tefrikaya düşüren odur. İttihad ve uhuvvete ma-ni' olan odur...» Krş. Ahmed Rıza, «İcmal-i Ahval», Meşveret, no. 23, 23 Teş-rin-isânî 1896-27 Cemaziy'ülâhîr 1314, s. 2, Tunalı Hilmi, Onuncu Hutbe, s. 16. «Hayranik Gazetesine», Osmanlı, no. 61, 1 Haziran 1900-18 Muharrem 1318, s. 3, «Bend-i Mahsus», Girid, no. 9, 6 Nisan 1897, s. 1.

(48) «Aynen : Londra'dan», Mizan, ııo. 27, 5 Temmuz 1897-5 Safer 1315, s. 1. Ah-med Rıza'nın bu açıklamaları için bkz. Patrie, 4 Temmuz 1897. Aynı konu-daki eleştiriler için bkz. «İhtar-ı Halis», Mizan, no. 27, s. 1. Bu eleştiriler için ayrıca bkz. [Mehmed Ubeydullahl, «Kuduz Köpek Cami Duvarına Si-yermiş», Sada, no. 26/50, 29 Mayıs 1897-27 Zilhicce 1314, s. 1: «...Kendi kendilerine Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti nâmını veren ve asker-i İslâmm muzafferiyetinden Yunanlılardan ziyade hezimete uğrayan., bu fe-sede-i melâîn Ermeni fesadının ibtidasmda Ermenilere müracaat etdiler. Ga-zetelerinde Ermeni erbab-ı fesadını alkışladılar. îttihadlarma kabul olunmak için sehaif-i Mizan ve Meşveret'de etmedikleri tazarruat-ı rezilâne kalma-dı...».

Page 240: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 2 25

yı tercih ediyorlardı (49). Abdullah Cevdet ise etnik kültürlerin korunması düşüncesiyle,

Jön Türkler arasındaki etnik milliyetçi-Türk milliyetçisi görüşler arasındaki orta noktayı teşkil ediyordu.

(49) Pro Armenia ve Makedonya Cemiyetlerinin birleşme çalışmaları için bkz BBA-BEO/Hariciye Gelen, 162-5/18, 986, 1211, 1410, Ahmed Tevfik Bey'den-Asım Bey'e, 3/16 Ağustos 319, Berlin Kaydı [De/ter], BBA-Yıldız Esas Ev-rakı, 36/2328-2/146/XV, Şekib, «Makedonya ve Ermeniler Konferansı», İn-tibah, no. 5, 28 Şubat 1903-2 Zilhicce 1320, s. 3. Müslüman olmayan komi-telerin birleşmesi hakkında ayrıca bkz. BBA-BEO/Hariciye Giden, -187-5/43/ 1796-Mümtaze, 1640, BBA-İrade-Yunanistan Mesalihi, no. 1070.

Page 241: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 242: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

BELGELER - AÇIKLAMALAR

B. I. Jön Türklerden bir grubun Türkçe konusundaki bu görüş-lerine paralel olarak Osmanlı yönetimi de Türkçeye benzer bir ağır-lık veriyordu:

Yıldız Saray-ı Hümâyûnu Başkitabet Dairesi

703 Avrupa devletleri yalnız ülkelerinde değil muvakkaten işgal ey-

ledikleri mahallelerde dahi kendi lisanlarını mecburi-ül-tahsil tutmak-da ve memalik-i mahruse-i şahanede bile lisanlarını neşre çalışmak-da oldukları cihetle memalik-i Devlet-i Aliyye'de bulunan mekâtib-i Hristaniyede dahi talebeye suret-i ciddiyede Türkçe tedris etdirilme-si hususunun temini ve bu mekteblerin lisan-ı Türkî imtihanlarında maarif nezaret-i celilesinden mümeyyiz bulundurularak şakirdanm lisan-ı Osmanideki derece-i tahsillerinin tahkik ve bermucib-i nizam, mekâtib-i mezkürenin ayrıca tefdiş dahi etdirilmesi ve bunlardan şa-kirdana Türkçe öğredilmeyen mekteblerin şeddi mukteza-yı irade-i seniye-i cenab-ı hiîâfetpenâhîden olmağla olbabda emr-ü ferman haz-ret-i veliy'ül emründür. 22 Muharrem 312-14 Temmuz 310.

Serkâtib-i Hazret-i Şehriyârî Süreyya

Bkz. BBA-İrade-Hususî, Muharrem 1312/no. 101-591. Osmanlı yönetiminin Arnavut lisanıyla tedrisat icra edilmesi

konusunda aldığı olumsuz tutum ve böyle bir öğretimi son derece sakıncalı görmesi (bkz. BBA-İrade-Hususî, Rebiy'ülevvel 1315/nö. 100-297, BBA-BEO/Hususî İrade-i Seniye, 377-8/100/3585-297, İtalya'da yapılan Arnavutluk kongresinde Arnavutlar için Lâtin harfleri öne-rilmesinin yönetimi telâşa düşürmesi için bkz. Ahmed Tevfik Bey'-den - Başkitabet'e, 65/8 Mayıs 1901, Berlin Sefaret-i Seniyesiyle Mu-harebata Mahsus Defterdir, 11 Teşrin-isâııi 900-19 Teşrin-ievvel 316,

Page 243: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

228 BELGELER - AÇIKLAMALAR

BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-61/139/XVIIIJ, Osmanlı lisanıyla Türkçeyi eş anlamlı olarak kullandığını belirtmesi (bkz. BBA-İrade-Hususî, Rebiy'ülevvel 1312/no. 99-929) ve bunların yanısıra azınlık-ların Türkçe konuşmalarını sağlayacak bazı kuruluşlara açık destek göstermesi bu eğilimi bize göstermektedir:

Sadaret Mektubi Kalemi 11 Safer 1318/27 Mayıs 1316 Numro.'52. Dahiliye Nezaret-i Celilesine Tezkere. Musevilerce lisan-ı millî olan îspanyolcanm külliyen terkiyle

umum mekteblerde lisan-ı Osmaninin tedrisi ve efrad-ı cemaat bey-ninde neşr-ü-tamimi esbabını teemmül ve istihsal etmek üzere 'Ta-mim-i Lisan-ı Osmanî' komisyonu namıyla bazı zevatdan mürekkeb bir komisyon teşkil edildiğini mutazammm Hahambaşı Kaymakam-lığından Adliye ve Mezahib Nezaret-i Celilesine takrin ve nezaret-i müşarünileyhaıım 25 Zilhicce 1317 tarihli ve 102 numrolu tezkeresi Cemiyet-i İlmiye hâmıyla taşralarda teşkil eden ve etmekde bulunan birtakım şirketlerin tahkik-i ahvaliyle Hükümet-i Seniye'den ruhsat istihsal olunmadıkça hiçbir şirketin teşekkülüne müsaade olunma-ması üç yüz yedi senesinde şerefsûdûr buyurulan irade-i seniye-i haz-ret-i padişâhî mukteza-yı cehlinden olub ancak cemiyet-i mezkûrenin teşkili Millet-i Museviyeye lisan-ı Osmaninin kabul etdirilmesi gibi musib-i muhassenât bir maksada mübteni bulunduğuna dair Maa-rif Nezaret-i Celilesinin 9 Safer 317 tarihli ve 52 numrolu tezkere...

Bkz. BBA-BEO/Dahiliye Giden, 99-3/48-1032-555/112507, 110871. Bu konudaki yaklaşım için ayrıca bkz. BBA-BEO/Dahiliye Giden, 99-3/ 48-2101-194/116253.

Abdullah Cevdet de benzer bir şekilde Türkçenin ortak bir dil olarak İmparatorluk sınırları içindeki tüm uluslar ve etnik gruplar-ca kullanılması gerektiğini düşünüyordu:

«...Türkiya hükümeti umum Müslüman hükümetlerin en kuvvetlisi, nisbeten en müterakkisidir. Müslümanlar Türk-çeyi öğrenmelidirler ki, padişahları, aynı zamanda sıfat-ı hilâfeti haiz olan Türklerle müdavele-i efkâr edebilsin-ler...»

Bkz. Abdullah Cevdet, «Mısır'da Necm-ül Terakki-ül îslâmi Medre-sesi», İçtihad, no. 1, [îkinci Sene], Temmuz 1906, s. 17. Ancak Abdul-lah Cevdet, Türkçenin bu görevi dışında diğer azınlık dillerinin de konuşulmasını ve geliştirilmesini istiyordu. Bu görüşü de onu yöne-tim ve bir grup Jön Türk'ün aynı konudaki düşüncelerinden fazla-sıyla ayırıyordu.

Page 244: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

JÖN TÜRKLERDE YABANCI İTTİFAK TERCİHLERİ

Temel olarak Osmanlı İmparatorluğunun yer aldığı Balkan Ya-rımadası ve Orta-Doğü'yu kaplayan bölgede incelediğimiz dönemde Batı ülkeleri tarafından bir kültür alam yaratma çabalarının önem kazandığı görülmektedir. Bu çabalar arasında en belirgin olanı ve bu bölgede uzun sürecek olan bir rekabete dönüşeni ise İngiltere ile Alman İmparatorluğu tarafından gerçekleştirilmeye çalışılanlar ola-rak belirmektedir (1).

Bunun bir sonucu olarak da bu dönemde Osmanlı aydınları ara-sında taraftarlık derecesine varan bir yabancı ülke hayranlığı göze çarpmaktadır. Osmanlı aydınlarını ve yöneticilerini etkileyen bu du-rum doğal olarak Jön Türkler arasında da belirgin bir şekilde görü-lüyor ve farklı ülkelere hayranlık duyan bu kimseler arasında çe-şitli tartışmalara yol açıyordu.

1902 kongresi sırasında Jön Türkler arasındaki temel tartışma-lardan en önde geleninin yabancı devletlerin Osmanlı İmparatorlu-ğuna yapacakları bir müdahalenin olumlu karşılanıp karşılanmıya-cağı olduğunu görmüştük. Jön Türkleri ve Osmanlı aydınlarını dı-şardan gözleyen kimselerin genellikle aydın Osmanlıları İngiliz yan-lısı olarak görmelerinin (2) yanında Jön. Türkerin yabancı ülkeler arasında tercih yapan grupları 1902 kongresinin tarafları arasında oluşmakta ve müdahale taraftarlarının büyük bir çoğunlukla İngi-liz hayranı ve aşırı Alman aleyhtarı oldukları gözlenmektedir. Ab-dullah Cevdet'in de bir süre liderliğini yaptığını gördüğümüz Cenev-re şubesinin bu konudaki özelliği de onun bu gruba katılışından ön-ce dahi açıkça gözlenen bir İngiliz hayranlığı ve müdahale taraftar-lığı idi. Bu durum Ahmed Rıza ile Murad Bey arasındaki anlaşmaz-lıklardan bir diğerini teşkil ediyordu

(1) M.M.D., «Literatür : Westlicher Kulturinfluss im. Osten», Pester Lloyd, 20 Ekim 1907.

(2) Vambery'den-Sır Thomas'a, Budapeşte, 28 Mart 1897, Vambery Papers-PRO/ F.O. 800-33. Bu kimselerde İngilizlere görülen yakınlık için gene bkz. Vam-bery'den-Sir Thomas'a, 10 Şubat 1897, Vambery Papers-PRO/F.O. 800-33,

Page 245: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

230 JÖN TÜRKLERDE YABANCI İTTİFAK TERCİHLERİ

«...Tebdil-i hükümet vaki' olursa müdahale-i ecnebiyeye hacet kalmaz ise de tebdil vaki' olmadığı takdirde gaile-i hazıra ancak Avrupa'nın müdahalesiyle tesviye-pezîr ola-bilecekdir...» (3).

Murad Bey'in daha sonra Sabahattin Bey tarafından çok daha açık olarak belirtilecek olan bu düşüncelerine karşılık başta Ahmed Rıza olmak üzere daha sonra Şûra-yi Ümmet'in devamlı kadrosunu oluşturacak olan kimseler bu düşünceye sert bir şekilde karşı çıka-rak Yeni Osmanlılara benzer bir şekilde yabancı güçleri eleştiriyor-lardı :

«...Hırsızlık evden olursa müşküldür derler. ^Bizim hırsız-lar hem evden, hem dışarıdan. Bu idaresizliği, bu yağmayı Frenkler görüyorlar, fırsatdan istifadeye çalışıyorlar...» (4).

Jön Türklerde de diğer Osmanlı aydınlarında olduğu gibi görü-len bu güçlü Batı ülkesi hayranlığının Abdullah Cevdet de aşırı bir Alman aleyhtarlığı ve bunun yanında İngiliz hayranlığı şeklinde or-taya çıktığını görüyoruz. Abdullah Cevdet'in yönetimindeki 'Osman-lı' mn ilk sayılarından itibaren ^çık bir Alman aleyhtarlığı gözlen-mektedir (5). Aynı gazetede daha sonra «...Dünyada Almanların in-saniyet nâmına bir millete muavenet etdikleri tarihde görülmemiş-dir. Almanlarda bir tabiat daha vardır, ki o da her milletin zaafın-dan, meşguliyetinden istifade etmek tarafdarı olmalarıdır...» (6) şek-linde belirtileceği gibi bu aleyhtarlıkta Alman İmparatorluğunun dönemin Osmanlı yönetimi ile sürdürdüğü ilişkiler önemli bir rol oynamaktaydı ve. Jön Türklerin büyük bir bölümü, bu nedenle Al-manya aleyhinde bulunmanın Abdülhamid II yönetimi aleyhinde

(3) Mehmed Murad, Yıldız Saray-ı Hümâyûnu ve Bâb-ıâli Yahud Şarkın Derd-i Aslisi, 1313, s. 94. Daha sonra Cenevre grubunun başma geçecek olan Murad Bey'in Mısır'da 'İngiliz âleti' olarak eleştirilmesi için bkz. «Garbın Taassubu ve Şarkın Gafleti», Taharri-i İstikbâl, İkinci Cild, s. 87. Özellikle İngiliz dostluğunun gereğine işaret eden siyasî bir vasiyetnamenin bu grup tara-fından yayınlanması kuşkusuz rastlantı değildi. Bkz. [Keçecizâde Mehmed Fuad], Vasiyetnâme-i Siyasî, Mizan Matbaası, Cenevre, 1314, s. 8, 12.

(4) Ahmed Rıza, «îsrafat», Osmanlı, no. 36, 15 Mayıs 1899-5 Muharrem 1317, s. 1. Eleştiriler Osmanlı İmparatorluğunu bir çiftliğe benzeten ingiliz Elçisine yöneliktir

(5) Bkz. «Türkiye ve Almanya», Osmanlı, no. 35, 1 Mayıs 1899-20 Zilhicce 1316, s. 1-4, «Almanya'nın Şark Politikasına Dair», Osmanlı, no. 84, 15 Mayıs 1901-25 Muharrem 1318, s. 1-2.

(6) «Türkiye'de Alman Nüfûzu», Osmanlı, No. 56, 15 Mart 1900-14 Zilkade 1317. s. 2.

Page 246: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 231

bulunmak anlamına geleceğini düşünüyorlardı (7). Ancak, sorun bu derece basit olmayıp aynı zamanda bir dünya görüşü tercihini de be-lirtmektedir. İngiliz hayranlarının; İmparatorlukta özel girişiminin desteklenmesi, adem-i merkeziyet yönetimine geçiş, eğitimde liberal-leşme gibi görüşleri ortaya atan kimseler olması bu görüşü destek-ler mahiyettedir. Buna karşılık, merkezî otoriter bir yönetim yanlısı olan kimselerin fazla hoşnut olmasalar dahi Alman desteğini talep etmek zorunda kaldıkları görülmektedir. Nitekim II. Meşrutiyetin ilânından sonra Ahmed Rıza Bey fazla arzulu olmamakla beraber bu desteği istemek zorunda kalmıştı (8). Aynı destek talepleri Ah-med Rıza'nm daha 1898 yılında Alman İmparatoruna yaptığı başvu-ruda da göze çarpmaktadır (9). Bunun yanında Jön Türklük döne-minde yaptığı yayınları özellikle Alman aleyhtarlığına hasreden Hü-seyinzâde Alı Bey'in (10) Meşrutiyet sonrasında İttihad ve Terakki Cemiyeti içinde aldığı görev gereği Cemiyetin Alman yanlısı politi-kasının uygulaycılarından birisi olması sorunun kişisel tercih düze-yinin üzerinde incelenmesi gerektiğini göstermektedir.

Abdullah Cevdet'in ise bu konudaki ilk amacının İmparatorluk mensuplarına yönetimle olan iyi ilişkilerini gerekçe göstererek bir Alman aleyhtarlığı aşılamak olduğu görülmektedir':

«...Millet! Gözünü aç. Senin en büyük düşmanın bizzat sensin, sonra Abdülhamid-i Sânîdir. Ondan sonra da hasm-ı canın Almanyadır, Almanya hükümetidir...» (11).

Bununla beraber, 'Osmanlı' nın ilk sayılarındaki İngiliz aleyhta-

(7) Mehmed Ubeydullah, «Devlet-i Osmaniye ve Almanya Politikası», Doğru Söz, No. 2, 5 Nisan 1906-10 Safer 1324, s. 3, Bu konuda gene bkz. «Türkiye'-de Almanya», Hak, No. 37, 28 Şubat 1901-9 Zilkade 1318, s. 4-5, «Osmanlı Ordusu Alman Zabitleri», Osmanlı No. 90, 15 Ağustos 1901-12 Cemaziy'ülev-vel, 1319, s. 1-2. «Pan Cermanizmin Âmâl-i Şarkiyesine Dair», Osmanlı, No. 93, 1 Teşrin-ievvel 1901 - 17 Cemaziy'ülâhîr 1319, s. 1-5.

(8) Nachlass Fiirsten von BüZotü-NL/No. 183, Bundesarchiv-Kohlenz, 13/3 Ey-lül 1908-Berlin. Bu konuda ayrıca bkz. B. 1.

(9) Ahmed Rıza'nm bu başvurusu için bkz. Politisches Archiv d. Auswartiges . Amt. Acten : b./die Jungtürken-Türkei: 198/732-3/A. 13682, Malta'daıı gön-

derilen mektup. 15 Kasım 1898 tarihlidir. (10) «... Benim Kaspi gazetesine yazdığım makalelerin başlıcaları Türkiya'da Al-

man tehlikesine dairdir. Çünkü azizim zanmma göre Türklerin bugün Al-man, Germen kavminden mühlik, muhataralı düşmanı yokdur...» Hüseyin-zâde Ali Bey'den-Abdullah Cevdet'e gönderilen Bakü-8 Mart 1905-Arafe-i Nevruz, tarihli mektubun 26-7. sahifelerinden yararlanılmıştır.

(11) Abdullah- Cevdet, «Düşmanımızın Dostu Düşmanımızdır». İçtÂhad, No. 7f [İkinci Sene], Mayıs 1908, s. 254.

Page 247: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

232 JÖN TÜRKLERDE YABANCI İTTİFAK TERCİHLERİ

n görüşlerin Abdullah Cevdet tarafından yazılmış olması bizi ilginç bir durumla karşı karşıya getirmektedir:

«...İngiltere hükümeti arazilerini çiftlik, kendilerini köle ittihaz etdiği bir' halkı daire-i memlükiyetinden kaçırma-mak içün biçâreleri kırub döküyor. İngiltere bugün taaddi ediyor, zulm ediyor, tecavüz ediyor. Bu halk Müslüman-dır. Hindliler insanlık itibarıyla her milletin, her ferdin kardeşidir. Bir zümre-i beşerin böyle fahiş tecavüzlere, zu-lümlere marûz olması vicdan-ı umumîde derin bir infial, rahimâne bir tehevvür ika' etmelidir...» (12).

Ancak burada sözkonusu olan İngiltere ve sömürgecilik karşıt-lığı değil, Abdullah Cevdet'in daha sonraki yazılarında belirteceği gibi İngilizlerin bu savaşta «dum-dum» kurşunu kullanmalarından doğan hümanist bir yaklaşımdır (13). Abdullah Cevdet'in bu düşün-celerini paylaşan kimselerin önemli bir bölümünün Boer savaşı ne-deniyle İngiliz Elçiliğine yapılan tebrik ziyaretinden dolayı sürgün edilmeleri bu konuda önemli bir gösterge olarak karşımıza çıkmak-tadır (*). Ayrıca Abdullah Cevdet ve 'Osmanlı* yönetiminde yer alan kimseler Japonya'nın, İngiltere ile olan ilişkilerini örnek göstererek «...İngiltere'nin bir hüsn-i insanî ile kendilerini vadi-i medeniyete davet ederek ve sadece bu hiss ile ilânihâye terakküerinin kâfil ve hami-i insaniyeti olarak Japonya'nın başına dikilmiş bir heykel-i fa-zilet...» olmadığını ancak büyük devletlerin yaratmaya çalıştıkları etki alanlarından birisinin içine girmek kaçınılmaz olacağına göre bunlardan İngilizleri tercih etmenin gerektiğini düşünüyorlardı (14).

(12) [Abdullah Cevdet], «Hınd Kıyamı, Hükümet-i Osmaniye, ve Almanya», Os-manlı, No. 1, 1 Kânûn-ievvel 1897-8 Receb 1315' s. 5. Gene bkz. [Abdullah Cevdet], «Hind Kıyamı», Osmanlı, No. 3, 1 Kânûn-isânî 1898-9 Receb 1315, s. 5, Abdullah Cevdet, Kahriyat, 1315, s. 59-61. İngilizlerin bu tutumu hak-kındaki yorumlar için gene bkz. «Sudan'da İngilizler», Osmanlı, No. 20, 15 Eylül 1898-29 Rebiy'ülâhîr 1316, s. 4.

(13) Abdullah Cevdet, «Terennümler, Tellümler», Filorinalı Nâzım, Terennüm-ler-T e ellümler e Zey l : Hatırât-ı Meşâhir, Matbaa-i Âmire, İstanbul, 1341 içinde, s. 60. [Abdullah Cevdet], «Karilerden Mektublar ve Cevablar», îçti-had, No. 151, 1 Şubat 1923, s. 3140.

( * ) Bu olay için bkz. İsmail Hakkı, Vatan Uğrunda Yahud Yıldız Mahkemesi, Mısır, 1326, s. 145-9, Hüseyin Cahil Yalçın, Edebî Hâtıralar, İstanbul, 1935, s. 137-40. Konu hakkındaki görüşleri .için ise bkz. İsmail Kemal, «La Ques-tion du Transvaal», Mechveret Supplement Français, No. 109, 1 Şubat 1901, s. 3-4.

(14) «Japonlar», Osmanlı, No. 134, 15 Mart 1904-28 Zilhicce 1321, s. 2. Krş. «İn-giltere Dostluğu», Osmanlı, No. 111, 30 Ağustos 1902, s. 1-2.

Page 248: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 233

Bu nedenden dolayı Abdullah Cevdet ve bu kimseler mevcut İngiliz -Alman rekabeti arasından birincisinin tercih edilmesi gerektiğini sa-vunuyorlardı (15). Ancak belirttiğimiz gibi sorun geniş anlamda bir, dünya görüşü tercihi noktasına kadar genişleme göstermektedir. Ab-dullah Cevdet'in, İngiltere'nin özellikle Ermeni olayları nedeniyle Osmanlı İmparatorluğuna karşı takındığı sert tutumu (16) Abdül-hamid II ye bağlayarak, Jön Türklerde oluşabilecek bir İngiliz aleyh-tarlığının önüne geçme çabalan sırasında İngiltere hakkında öne sürdüğü görüşleri bunu göstermektedir.

«...İngiltere devleti, dünyanın en medenî olan ve en na-muskârâne idare edilen hükümeti olduğundan eski dost-luk ve ittihadı teklif edemiyorlar. İngiltere'nin dostluğunu kazanmak için en kısa tarik Abdülhamid'i yolun ortasın-dan kaldırmakdır...» (17).

Abdullah Cevdet'in, Boutmy nin İngiltere ve İngilizleri aşırı dere-cede yücelten kitabını da çevirmesi kendisinin «Cihanın en büyük kavmi» (18) olarak tanımladığı İngiltere'ye karşı normalin üzerinde bir ilgi duyduğunu anlatmaktadır (19).

Bir dünya görüşünün sonucunda İngiltere taraftarı ve hayranı olan bu kimselerin diğer bir düşüncesi de bu tutumlarından dolayı İngiltere'nin kendilerini yürüttükleri mücadelede destekleyeceği şek-

(15) Bu rekabet arasındaki tercihin İngiltere lehinde yapılması gerektiği düşün-cesi için bkz. «Siyasî: Almanya ve İngiltere Nüfûzu Beynindeki Rekabet», Sada-yı Millet, No. 3, 30 Mart 1898-27 Şevval 1315, s. 1-2.

(16) Bkz. BBA-îrade-Hususî, Safer 1313/no. 23, BBA-îrade-Hususî, Şa'ban 1312/ no. 134, BBA-îrade-Hususî, Cemaziy'ülâhir 1312/no. 20-1278, BBA-îrade-HususîCemaziy'ülâhir 1312/no. 98-1238. İngiliz basının da bu tutuma ka-tılması ve bunun Osmanlı yöneticilerinde doğurduğu endişe için bkz. BBA-îrade-Hususî, Receb 1312/no. 30, BBA-îrade-Hususî, Receb 1312/no. 6-1353. Jön Türklerin bu duruma yaklaşımları için bkz. «Semere-i İstibdad», İstik-bâl, No. 30, 3 Eylül [18İ95, s. 1-2. Jön Türklere, Gladstone'un eleştirilerinin Osmanlı hükümetine yönelik olduğuna dair verdiği bilgi için bkz. «Lon-dra'da Bulunan Vatandaşlarımızdan Halil Halid Efendi Tarafından Mon-sieur Gladstone'nun Türkler Aleyhine îzhar-ı Husumet ve Nefret Eylemek-de Haksızlığına Dair Delâil-i Tafsilâtı Havi Müşarünileyhe Yazılan Uzun Bir Mektuba Monsieur Gladstone Tarafından Yazılıb Sûreti Ekser Gazete-lerde Neşrolunmuş Olan Cevabnâmenin Aynen Sûretidir», İstikbâl, No. 30, s. 2-3.

(17) [Abdullah Cevdet], «İngiliz Efkârı», Osmanlı, No. 8, 15 Mart 1898-24 Şev-val 1315, s. 2.

(18). Abdullah Cevdet, Bir Hutbe Hemşehrilerime, s. 15. (19) Özellikle Bkz. Emile Boutmy, İngiliz. Kavmi, Tercüme Eden : Abdullah Cev-

det, Matbaa-i İçtihad, Mısır, 1909, C. I.

Page 249: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

234 JÖN TÜRKLERDE YABANCI İTTİFAK TERCİHLERİ

İmde ortaya çıkmaktadır. Damad'Mahmud Paşa ve Sabahattin Bey bn nedenle Anglo-Saxon elçileriyle görüşmeler yaparak bu desteği sağlayabilmeye çalışıyorlardı (20). Aynı kimselerin kendilerini bir ik-tidar alternatifi olarak görmelerinden dolayı Alman İmparatoru ile de ilişki kurdukları da bir gerçektir ama bu ilişkide diplomatik bir nezaketin ötesinde bir yaklaşım görülmemektedir (21). Buna karşı-lık aynı şekilde kendilerini bir iktidar alternatifi olarak gören «Te-rakki ve İttihad» mensuplarının 1906 da başlatılan bir İngiliz aleyh-tarı kampanyaya kadar İngiltere aleyhinde açık suçlamalar yapma-maya özen gösterdikleri görülmektedir (22). İlginç bir şekilde aske-rî kadroların da Cemiyete girişine yakın bu tarihte bu cemiyetin aşı-rı İngiliz yanlısı Ali Haydar Midhat gibi kimseleri tasfiye ederek bu konudaki kesin tutumunu ortaya koyduğu göze çarpmaktadır (23).

Özellikle 1906 yılından sonra her iki grubun kesin tutumlarını takınmalarının ve tercihlerini yapmalarının yanında önemli diğer bir nokta 1902 kongresinde iki. grup arasında büyük tartışmalara yol açan müdahale sorununun Adem-i Merkeziyetçiler tarafından bir' daha gündeme getirilmemiş, olmasıdır. Ayrıca bu müdahale isteği-nin altında 1918 sonrasında görüldüğü gibi İngiltere veya diğer bir Batı ülkesinin mandası benzeri bir yönetimi arzulama da yatmamak-tadır. Kuşkusuz Abdullah Cevdet'in; Mısırlıların, İngiliz vesayetin-den ızdırap çekdiklerini düşünmemesi (24), uluslararası alanda bir Osmanlı - İngiliz ittifakını gerekli görmesi (25) ile Ahmed Rıza Bey'-

(20) «Das Jus tiz und Polizei Dept. -Der. Sch. Eidgenossenschaft an den Sch. Buııd./12 Mayıs 1900/PP. no. 85» Bundesarchiv-BERN, E. 21/14'250.

(21) Damad Mahmud'un, Alman İmparatoruna mektubu için bkz. Politisches Ar-chiv d. Auswartiges Amt. Aden : b./die Jungtürken-Türkei: 198/733-1. A. 2528. Paris 4 Şubat 1900. Sabahattin Bey'in Alman görevlilerine kongre hakkında bilgi veren bu türlü bir nezaket yazısı için ise bkz. Politisches Archiv d. Auswartiges Amt. Acten, b/die Jungtürken-Türkei: 198/733-3, A. 3109, 20 Şubat 1902.

(22) Mısır'da başlatılan bu kampanya için bkz. Vambery'den-Sir Charles'a, Vor-derbruch, 9 Haziran 1906, Vambery Papers-PRO/F.O. 800-33. El-Levaî, Türk gibi gazetelerin bu tutumuna karşılık İngiliz taraftarı basının tutumu için bkz. «Ultimatum to Turkey : Aggressions on the Egyptian Frontier,» The Times Weekly Edition, 11 Mayıs 1906/no. 1532, s. 293. Kuşkusuz Abdullah Cevdet de bu İngiliz yanlısı grup arasında yer alıyordu.

(23) Bkz. B. II. Ali Haydar Midhat'm İngiliz taraftarlığı için ayrıca bkz. BBA,-Yıldız Esas Evrakı, 15/1251/74/14.

(24) Hercule Diamandopulo, Le Reveil de la Turquie, s. 260. (25) [Abdullah Cevdet], «Rusya Ahvaline Bir Nazar», îçtihad, No. 3, [İkinci Se-

ne], Şubat ,1905, s. 2-3. Diamandopulo, Le Reveil..., s. 260: «...Uzak Şark'-claki Rus bozgunundan sonra İngiliz - Türk dostluğunun lüzumsuzluğuna

Page 250: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 235

iıı ilgili görüşleri karşılaştırıldığında (26) büyük bir çelişki hemen görülmektedir ama İngiliz hayranlığının bu dönemde Abdullah Cev-det tarafından diğer Osmanlı aydınlarında olduğu gibi ileride göre-ceğimiz şekilde bir tabi olma ilişkisi şeklinde görülmediği, bu çeşit yabancı müdahalesine Abdullah Cevdet'in sert şekilde karşı çıktığı görülür :

«...Biz bu Sultanları, bu hain padişahları ve onların alçak memurlarım vatanımızdan tard veyahud kanun ve adale-te münkad etmeyecek olursak biteceğiz. Vatanımızı ecne-biler zabt edecek. Siz diyeceksiniz ki, ecnebiler zabt etse ne olur?. Ne mi olur: Evet vatanımızı bir ecnebi hükümet istilâ ederse bizden senede lâyad def'a vergi almaz, me-murlarını namuslu adamlardan intihab eder. Mükemmel şose yolları, demir yolları yapar, şehirlerimiz elektrik zi-yasıyla tenvir olunur, hanelerimizde telefonlar bulundura-biliriz.. İstersek matbaa açarız, şirketler tesis ederiz.. Şim-diki halimize nis betle bin kat daha ziyade mesud oluruz. Fakat.. Ah., fakat söylemeli o zaman biz, bizi istilâ ve memleketimizi imar eden millet-i ecnebiyenin misafiri olu-ruz. Misafir istediğini değil bulduğunu yer, darb-ı meseli-ni hatırlamak yeter... Bizim menfaatimize muvafık fakat onların menfaatine gayr-i muvafık olan hiçbir teşebbüs-de bulunamayacağız. Yâni şimdi biz fakir, mazlum bir efendiyiz, o zaman zengin bir uşak, bir hizmetçi olacağız. Ey vatandaşlarım! Cümleden uşak olmaya razı olacak mı-sınız? Hayır!...» (27).

inanmak bir hatadır. Büyük Britanya en ziyade Müslüman teb'ası olan Av-rupa devletidir ki herşeye rağmen Türkiye Sultanı da en yüksek ve asla itiraz olunmamış dinî şef olarak durmaktadır. O halde ısrar lüzûmsuzdur.»

(26) Ahmed Rıza, «Mısır», Meşveret, No. 9, 18 Şevval 1313-1 Nisan 1908, s. 1. (27) Abdullah Cevdet, Uyanınız! Uyanınız!, s. 10-2.

Page 251: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 252: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

BELGELER - AÇIKLAMALAR

,B. I. Belirttiğimiz gibi, Terakki ve. İttihad Cemiyeti özellikle 1906 yılında askerî kadroların cemiyete egemen olmaya başlamasından sonra kesinlikle Almanya yanlısı bir tutum içine girmişti. Meşruti-yetin ilânından hemen sonra ise komite , adına Ahmed Rıza Bey'in, Stockholm Büyükelçisi Şerif Paşa aracılığıyla kendisinin fazla arzu-lu olmamasına karşın Alman yöneticileriyle görüştüğünü ve İmpara-tora Cemiyetin yardımını isteyen bir mektubu sunduğunu görüyo-ruz : î. A. 13052-48. 15 Ağustos 1908 No. 164

Telegramm Said Paşa'nm oğlu olan ve şu anda burada bulunan Türkiye'nin

Stockholm elçisi Şerif Paşa bazı konuları açmak için ziyaretime gel-di. Jön Türk çevrelerinde Sultanın özgürlükçü hareketlere karşı cep-he almasında majestelerinden destek gördüğü fikri yaygmmış, bu görüş son zamanlarda İngilizler tarafından da teşvik ediliyormuş. Şerif Paşa da geçenlerde Stockholm'de Majesteleriyle Türkiye'deki gelişmeler hakkında uzun bir görüşme yapmak şansını elde etme-den evvel aynı fikri paylaşıyormuş. Majestelerinin konu üzerindeki açıklamalarından kendisinin samimî olarak hürriyet içinde gelişen bir Osmanlı devleti'görmek istediğini anlamış ve bu onu çok sevin-dirmiş. Kaiser'in, Stockholm'ü ziyaretinden sonra Şerif Paşa buraya geldi (Bu arada bir iki hafta evvel elçilik vazifesini bırakmış yalnız bayram günleri bitene kadar işini devam ettirmiş). Sözlerine göre buradaki Jön Türkleri Alman Kaiser'inin gerçek fikirleri konusun-da aydınlatmayı amaçlıyor. Alman subaylarının uzun senelerden beri devam eden Türkiye'deki aydınlatıcı çalışmalarına samimî ola-rak müteşekkir olan vatandaşları Kaiser'in fikirleri hakkındaki açıklamaları canlı bir ilgi ile karşılamışlar. Bunun sonucu olarak bu-

Page 253: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

238 BELGELER - AÇIKLAMALAR

radaki komitenin Almanya'ya karşı hisleri çok daha sıcak bir hava-ya girmiş ve bu hislerin komitenin en değerli üyesi olan Ahmed Rıza Bey'in Kaiser'e yazacağı bir mektupta dile getirilmesine karar veril-miş. Burada bilhassa Alman subaylarının Türkiye'deki çalışmaları-na duyulan şükramn belirtilmesi isteniyormuş. Bu yazıyı takdim edebilmek için Şerif Paşa benden Ahmed Rıza'yı kendisiyle birlikte kabul etmemi rica etti. Ben bu arzuyu olumlu karşılamam gerekti-ği kanaatine vardım ve Ahmed Rıza'yı bu ayın 18 inde öğleden son-ra kabul edebileceğimi bildirdim. Eğer değişik bir talimat almazsam bu yazıyı kabul edeceğim ve majestelerinin gerçekten Osmanlı Dev-lerinin siyasî ve iktisadî bakımdan gelişmesini, hükümdar ve halk arasında uyum içinde meydana gelen hürriyetçi bir ilerlemeyi dile-diklerini tekrar belirteceğim.

Şerif Paşa bu istihbaratın ve plânlanan demarşm büyük bir giz-lilik içinde kalmasını rica etti.

Lancken Bkz. Nachlass Fürsten von Bülow-NL/No. 182, Bundesarchiv-Kob-lenz, 8/15 Ağustos 1908. Paris.

II. A. 13052/2-A. 13323/2. 21 Ağustos 1908 No. 25

Majesteleri bu ayın 17 si tarihli bildirinizi ilgiyle karşıladılar. Kaiser'in, Paris'deki temsilcisi bu arada Ahmed Rıza ile plânlanan görüşmeyi gerçekleştirdi. Bu konuda yazılan 18. tarihli rapor bu ya-zıya eklenmiştir.

Gelişmelere göre orijinal raporun Freiherrn von Jenisch tara-fından Majestelerine sunulması ve Bay von Lancken ilerideki bildi-riyi Ahmed Rıza'ya iletebilmesini sağlamam için telgrafla yüksek müsaadelerinizi almam gerektiğini düşündüm: Majestelerini bildiri-nizi kabul etmek lütfunu gösterdiler ve bu vesile ile komiteye (daha evvel Majestelerinin Sulana da belirttikleri gibi) anayasanın tekrar uyguanması ve reformların gerçekleştirilmesinin Osmanlı halkına saadet getirmesini dilediklerini belirttiler. Majesteleri halk ile hü-kümdar arasında uyum içerisinde gerçekleşen hürriyetçi gelişmeleri en samimî sempatileriyle karşılıyor ve majesteleri Sultan'm da ce-saretle başlattığı bu reform yolundan ayrılmayıp sözünü tutacağın-dan emindir. Komite Majestelerinin Osmanlı halkının sadık dostu ol-duğundan ve Türk ordusu ile daima ilgileneceğinden emin olmalı-dır.

Page 254: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 239

Bkz. Nachlass Fürsten von Bülow-NL/No. 182. Bundesarchiv-Kob-lenz, 62/21 Ağustos 1908. Berlin. III. A. 13052.17 Ağustos 1908 No. 23

Kaiser'in Paris'deki temsilcisi dün bildiriyi iletmiştir. Konuyla il-gili olarak önce Kaiser'in İstanbul'daki elçisinden fikirlerini telgraf-la bildirmesini istemiştir. Bay von Kiderlen'in bir tereddüde gerek olmadığını bildirmesi üzerine telgrafla Bay von Lancken'e, Kaiser hükümetinin mutabakatı bildirilmiştir. .

Bu majesteleri Kaiser'e de bildirilecektir.

Bkz. Nachlass Fürsten von Bülow-NL/No. 182. Bund en arch ivKob-lenz. 63/17 Ağustos 1908. Berlin.

IV. A. 13323 pr. 20.8.1908 1 Ani.

Paris, 18 Ağustos 1908

Size daha evvel de Paris'deki Osmanlı İttihad ve Terakki Cemi-yetinin buradaki temsilcisi Ahmed Rıza tarafından sunulacak Ma-jesteleri Kaiser'e yazılmış bir teşekkür mektubunu kabul etmemi ri-ca ettiklerini bildirmiştim. Bugün Ahmed Rıza mektubuma ekledi-ğim yazıyı takdim etmek için ziyaretime geldi. Kendisine merhum Berlin Elçisi ve Hâriciye Nazırı Said Paşa'nm oğlu Şerif Paşa refa-kat ediyordu. Şerif Paşa daha evvelki mektubumda da belirttiğim gibi Stockholm'da Majesteleri Kaiser ile uzunca bir görüşme yapma şerefine nail olmuştu. Bu görüşmede elde ettiği olumlu havayı da be-raberinde getirdi. Ahmed Rıza yazıyı verirken Komitenin anayasa-yı koruma çabalarında Majestelerinden güçlü moral desteklerini say-gıyla rica ettiklerini belirtti. Milliyetçi hareketin şanlı vasıtası Os-manlı Ordusunun modern askerî anlayışla Alman subayları tarafın-dan eğitilmesi imkânını sağladığı için Majestelerine sonsuz şükran-larını arzettiler. Ben Kaiser'in Türkiye'nin daima bir dostu olduğunu ve Türkiye'nin hükümdar ve halk arasında uyum içinde gerçekleşen siyasî ve iktisadî hürriyetçi gelişmesini en sıcak sempati ile karşı-ladığını söylemenin yanlış olmayacağım anlattım. Ahmed Rıza açık-lamamı teşekkürle karşıladı ve komite adına bana sunulan demarşa Kaiser tarafından (benim açıklamalarımın yarısı kadar da olsa) olumlu bir cevap verilirse bunu en saygılı şükran duygularıyla kar-şılayacaklarını söyledi. O zaman haklı olarak Kaiser'in Türk ordusu-

Page 255: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

240 BELGELER - AÇIKLAMALAR

na karşı beslediği ilginin devamını ümit edebileceklerini anlattı. Bu noktada Şerif Paşa konuşmaya müdahale etti ve ordunun gerçekten büyük vazifesini başarabilmesi için Almanya'nın desteğinin deva-mına ihtiyacı olduğunu söyledi. Genel bir Ayr,upa çatışması halinde Türkiye'nin Almanya yanmda yer alacağına göre birinci sımf bir or-duya sahip olmasının bizim kendi lehimize olacağım söyledi. Bu se-beple memleketinde en üst askerî çevrelerin de isteklerine uygun ola-rak Alman hükümetinin von der Goltz'a dönme izni vermesi ümit ediliyormuş. Şerif Paşa heyecanla askerî alanda yakın bir dayanış-madan bahsederken Ahmed Rıza daha çekimser davrandı. Gerçi Şe-rif Paşa'ya karşı gelmedi ama konuşmayı maharetle yeni Türk hü-kümetinin dış politikasına yöneltti. Bu arada yeni rejime karşı kıs-kançlıkların ve düşmanca hislerin oluşmaması için Türkiye'nin bun-dan sonra mümkün olduğu kadar bütün devletlerle iyi geçinmesi ge-rektiğini anlattı. Türkiye'nin modern ve büyük bir devlet olma yo-lundaki gelişmesinde dış ülkelerin desteğine ihtiyacı olduğunu be-lirtti. Türkiye şu veya bu devletler grubuna aşırı derecede yaklaş-madan yardımı bulabildiği her yerden kabul etmelidir dedi. Bu ko-nuyla ilgili olarak komitenin Türk ordusunun çıkarları için yaptığı bu girişimin gizli kalmasını rica etti.

Yardım sağlanması ve yeni durumun uygun karşılanması için komitenin başka devletlerle de gizli temaslar hazırladığından şüphe edilebilir. Buna rağmen Ahmed Rıza'nm üzerimde dürüst açık se-çik düşünen bir insan etkisi bıraktığını kabul etmek isterim. Ayrıca üzerimde belki komitenin başına uygun olmayan durumlar açabüe-ceği korkusuyla beni ziyarete kolay kolay karar veremediği intibaı-nı uyandırdı. Şimdi bu önemli adımı attıktan sonra ise hükümetim-den cevabı alır almaz kendisi ile bağlantı kurmamı rica etti.

Lancken Bkz. Nachlass Fürsten von Bülow-NL/no. 182. Bundenarchiv-Kob-lenz. 64/18 Ağustos 1908, Paris. V. A. 13323

Sayın Majestelerinin temayüllerine güvenin Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti, ondan Osmanlı halkına, yeni Anayasanın Sultan tarafından desteklenmesi için yüce desteğini sunmasmı istirham et-mektedir.

Bu vatansever olayda kendisine şerefli bir pay verilen Osmanlı ordusu Majestelerine orduya vereceği bu lütuf dan dolayı sonuna ka-

Page 256: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 241

dar medyun olacaktır. Çünkü Osmanlı ordusu içinde üst tabakayı oluşturan pek çok subay Alman ordusunda çalışmak şerefine eriş-miştir ve Türkiye'de çalışan subaylarımız Türk ordusuna modern as-kerî fikri ve organizasyonu öğretmek şerefine ulaşmışlardır.

Majesteleri tarafından Türk subaylarına sunulmuş özel lütuflar sayesinde Osmanlı milleti bu gün Majestelerinin kişiliğini her an say-gıyla andıran bir orduya sahip olmaktan gurur duymaktadır.

Sayın Majesteleri emin olabilirler ki bu zor şartlar altında Os-manlı halkına lütuflarmı vermeye devam ederken, Avrupa birliği içinde eski yerine almaktan ve barışçı gelişiminden başka birşey dü-şünmeyen Türkiye'de büyük bir sempati ve ünvan kazanacaklardır.

Bu fikirler içinde İttihad ve Terakki Cemiyeti milleti adına Ma-jestelerinin hükümranlığı ve Almanya'nın büyüklüğü hakkında çok şiddetli dileklerde bulunmaktadır.

En derin Saygılarımızla, Efendim, Zât-ı Şâhânelerinin abd-i memlûkları

Cemiyet Adına Ahmed Rıza

Place Monge. Paris 18 Ağustos 1908.

Bkz. Nachlass Fürsten von Bülow-NL/No. 182. Bundesarchiv Kob-lenz, 66/18 Ağustos 1908, Paris.

Görüldüğü gibi Meşrutiyet sonrasında aydın çevrelerdeki genel İngiltere ile olumlu ilişkiler kurma ve dostluğu geliştirme görüşleri-ne Cbu konuda bkz. «Turkey: Friendship for Great Britain», The Ti-mes Weekly Edition, 7 Ağustos 1908/no. 1649, s. 500), karşın Cemiyet daha o dönemlerde Almanya ile olumlu ilişkiler kurma çabalarına girişmişti.

B. II. Ali Haydar Midhat Bey, 1902 kongresinde Sabahattin Bey grubunun önde gelen isimlerinden biri olmasına karşın 1906 yılma kadar Terakki ve İttihad Cemiyeti içinde görev almaya devam et-miştir. Bu durumda kuşkusuz Midhat Paşa'nm oğlunun isminden ya-rarlanmak istenilmesinin de önemli bir payı vardır. Midhat Bey'in Cemiyetle anlaşamamasının temel nedenlerinden birisini de aşırı İn-giliz taraftarı olması oluşturuyordu (Bu husus için gene bkz. Ali Hay-dar [Midhat], Lâyiha ve İstitrad, Hindiye Matbaası, Mısır-el-Kahire, 1317, s. 8-9, Ali Haydar Midhat, «Midhat Paşa'nm Oğlunun Hâtırala-rı», Tan, 8 Ocak 1938 ve «Halil Halid Bey'den Üç Osmanlı'ya», Tuna,

Page 257: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

242 BELGELER - AÇIKLAMALAR

No. 259, 9 Temmuz 1322-29 Cemaziy'ülâhir 1324, s. 1-2). Kendisinin Abdullah Cevdet'e gönderdiği bir mektubundaki en belirgin özellik Cemiyeti ve Ahmed Rıza yi ingiliz taraftarı olmamakla suçlamasıdır:

Azizim Beyefendi, Kitabınızı aldım, teşekkür ederim. Fakat Ahmed Rıza Bey'e

ehemmiyet verilerek böyle bir kitab yazılmasını ve nihayetinde âlem-i Osmaniyet ve İslâmiyete hidemât-ı mübeccele ifasına muvaf-fakiyetini dilerim cümlesinin serdolunmasma hem hayret, hem de teessüf etdim.' Evvel ve âhir açık bir suretde söylediğim gibi Ahmed Rıza Bey hangi iktidar ile devletin saadet ve selâmetini arayacak ve bulduktan sonra bezl-ü himmet ve gayret ederek hangi ahlâk ile bu-lunduğumuz hevl-nâkdan halâs edecektir. Selâmet-i devlet hatırası-nı Rusya'nın dostTve müttefiki olan Fransa'da yalnız Fransız lisanı üzere tab' etdiği Meşveret gazetesinde mi bulacak yoksa Kıbrıs mua-hedesinin suret-i akdini ve tarihini bilmeyen ve kendisi kanun-u esa-si tarafdarı olduğu halde müddet-i devamını öğrenemeyen ve şu ce-haletini Paris'de iııikad eden kongrede alenen serdeden tavil bir ah-mak mı millete rehber olacak. Doğrusu bendeniz böyle bir adamın sözlerine mukabele edilmesini hata-i âzîm addederim. Ahmed Rıza Bey'in İngiltere politikasına ve vükelâmızdan bazılarına olan taarru-zatma gelince: hasüd bir cahilin efkâr-ı siyasiyesinden bahs etmeye tenezzül etmem...

Ali Haydar Midhat Abdullah Cevdet'e 14 Mart 1904 tarihinde Nice'den gönderilen

mektup Gül Karlıdağ'dan sağlanmıştır. 1906 yılında Terakki ve İttihad Cemiyeti İngiltereye karşı olum-

suz bir tutum takınmaya karar verince Ali Haydar Midhat Bey buna sert bir şekilde karşı çıkarak istifa etmişti. Bu tartışmalar sırasında aşırı İngiltere taraftarlığı ilginç bir şekilde göze çarpmaktadır;

...İstifaya sebeb olan noktaları şubenize bildirmeyi vazifeden addeyleriz. Şöyle ki: İngilizlerin Türkler hakkındaki garazkârâne politikaları aleyhine Şûra-yi Ümmet'de dercolunmak üzere bir mek-tub geldi. Bu mektubun dercolunub olunmaması müzâkere olundu. Netice-i müzâkerede İngiltere hükümetinin bahusus İngiliz matbua-tının hareket-i müfteriyatı...» dikkate alınarak aleyhte bir tutum takınılmasmâ karar verilmişti. Tartışmalar ise şöyle cereyan etmiş-ti :

«...Dün Ermenileri bugün Bulgarlar'ı, Ar ablar'ı Türkler aley-hine tahrik ve teşvik eden İngilizler'e, Türkler [in] eski nazarla ba-kamamakda ma'zur olduklarını ileri süren kısım 'Biz Türkler Mille-

Page 258: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 243

timize dostâne muamele eden milletleri dost yeryüzünden kaldırıl-madığımıza çalışanları da düşman tanır ve hususda vatandaşları-mızı ikaz etmeyi vazifeden biliriz!' diyerek makalenin dercine iltizam etdiler. Diğer kısım bu son senelerdeki İngiliz politikasının Türk me-nafi'ine muzir olduğunu itiraf etmekle beraber İngilizleri daha zi-yade gücendirmemek içün makalenin adem-i dercini teklif etdiler. Bunun üzerine makalenin aynıyla dercine ve fakat Şûra-yi Ümmet gazetesi tarafından İngilizleri ohşayacak suretde bir makalenin bi-lâhare ilâvesine karar verildi. Ali Haydar Bey ne suretle olursa olsun İngilizler aleyhine bir satır yazılmamasmı itizam ettiğiçün Cemiyete istifasını gönderdi...».

Bkz. Vatanperver Efendim başığını taşıyan mektup Tah. no./265-nu-maralı olup tarihsizdir. Ancak mektubun başında «12 ve 19 Kânûn-isânî, numro: 14 ve 24 Kânûn-isânî, tarihli mektublarmızı aldık» şek-linde bir ibare vardır. İmza olarak yalnızca Bahaeddin [ Şakir 1 gö-zükmektedir. İttihad ve Terakki Cemiyeti Merkezinin 1906- 1907 Se-nelerinin Muhaberat Kopyası, İ. Belediye Kütüphanesi, Belediye Yaz-ma, 0.30, s. 263-4.

Page 259: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 260: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

JÖN TÜRK HAREKETİ - ANARŞİZM

Jön Türk hareketi için evvelce yaptığımız açıklamalarda, hare-ketin önemli bir özelliğinin de düşünülen düzen değişikliğinin nasıl gerçekleştirileceği konusunda görülen belirsizliğe karşın bu alanda şiddete dayalı yöntemlerin benimsenmemesi olduğunu ifade etmeye çalıştık.

Bu genel eğilime karşı olan «Osmanlı İhtilâl Fırkası» «Türk Anar-şist Cemiyeti» ve «Osmanlı Hareket Komitesi» gibi örgütlerin ise yal-nızca yöntem olarak şiddeti benimsedikleri, buna karşılık siyasal bir felsefe olarak «anarşizm» ile ilgilenmedikleri görülmektedir (1).

(1) Osmanlı İhtilâl Fırkası 21 Aralık 1896 da Tunalı Hilmi, §efik ve Dr. Hasan Beyler tarafından kurulmuştu ve İbrahim Temo da fırkayla ilişki kurmuş-tu. Fırka amacını şöyle açıklıyordu: «.. .Evet öleceğiz, öldüreceğiz, kesece-ğiz, biçeceğiz, yakacağız, yıkacağız... hiç kimseden pervamız yok!...» bkz. A. Bedevi Kuran, İttihad ve Terakkis. 98-99. Türk Anarşist Cemiyeti'nin ise admın yarattığı çağrışıma karşılık «Haremeyn Hadimi Zalim, Meş'um Eha-likullah» başlıklı beyannamesinde «Ey ehl-i islâm bu zâlim gaddarın yir-mi beş sene hükmünden usanmadınız mı... Ey Arabistan ve Yemen ve Need ahalisi eski halifelerinizin fezail ve şehametlerini unutdunuz mu?.. Sulta-nın hal' ve katli dinen .vallah caizdir ve onu kati edeceğiz... Yıldız ve Be-şiktaş haşeratma îdTj^fıddı mesarifı olarak verdiğiniz iki milyonu mühim -mat-ı harbiye tedarikine sarf ede idiniz, Avrupa'nın birinci devlet-i harbi-yesi olurdunuz...» şeklinde ifadeler kullanılması benzerliğin yalnızca yön-tem alanında olduğunu göstermektedir. «Türk Anarşist Cemiyyetinin Naib-leri Edhem ve Rüfekâsı» imzalı bu beyanname ve cemiyet için bkz. Paris Büyükelçiliği Arşivi, D. 228.15 Rebiy'ülevvel 1318 tarihiyle doğrudan padi-şaha gönderilen bir yazıya bakarsak cemiyet Arabistan'ı İngiliz egemenliği-ne vermek için kurulmuştu. Bkz. Paris Büyükelçiliği Arşivi, D. 228. Bu iki örgütün yanısıra Paris'te Türk, Ermeni ve Rumlarca kurulan, İstanbul'a di-namit gönderen, İngilizlerin desteklediği bir de ^«Osmanlı Hareket Komite-si» vardır. Bkz. Paris Sefaret-i Seniyesiyle Muhabereye Mahsus Defterdir, 42-2/14 TS 312-26 TS 96/BBA-Yzldız Esas Evrakı, 36/2468/141/XII-Paris Sefaret-i Seniyesine, 162/19 Mart 314-21 Mart 98 tarih, Mehmed Kâmil im-zalı, Paris Sefaretinden (Münir Bey'den), 163-20 Mart 314-1 Nisan 98 ta-rihli.

Page 261: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

246 JÖN TÜRK HAREKETİ - ANARŞİZM

Bu gibi küçük örgütlerin, uzun zamandır bu yöntemleri kullanan Bulgar ve Ermeni komiteleriyle işbirliği yapmalarma karşın (2) bü-yük kitlenin düzenin şiddet yoluyla değiştirilmesine karşı çıktığı ve önceleri Tunalı Hilmi Bey tarafından işlenen ihtilâl kavramının da-hi (3) daha sonra Jön Türk yayın organlarında kullanılmadığını ya da farklı bir anlamda kullanıldığını görürüz. Nitekim Rusya'daki 1905 ihtilâlinin başarısızlığı konusunda şu sonuca varılıyordu. «... ih-tilâller birdenbire vücud bulamaz. Tabiat her hareketinde bati oldu-ğu gibi heyet-i içtimaîyenin seneleri de bir günlük insanlara göre pek uzundur. Kıyam-ı umumîyi o uzun seneler ağır ağır hazır-lar...» (4).

Jön Türklerin genel kitlesini temsil edici örgütlerin Bulgar ve Er-meni komiteleriyle ortak harekete girmemesinin bir nedeni de —ana neden bu örgütlerin ayrılıkçı tutumları olmakla beraber — bunların, suikast, cami bombalama (5), İstanbul'a yöneticileri öldürmek için adam gönderme (6), hükümet konaklarına bomba atma (7), yabancı

(2) Bu işbirliği için bkz. Tahsin Paşa, Abdülhamit Yıldız Hâtıraları, s. 189-191. (3) Tunalı Hilmi, «İnkılâbtm] ihtilâlsiz olama[yacağmı] belirtiyordu. Bkz. [Tu-

, nalı Hilmi], «Bur Hutbe», Ezan, No. 1, 1 Ramazan 1314-2 Şubat 1897, s. 1. İhtilâl düşüncesi için gene bkz. Tunalı Hilmi, Altıncı Hutbe, Cenevre, 1315, s. 4. «İhtilâl», întikam, No. 30, 28 Mart 1901-8 Zilhicce 1318, s. 3.

(4) S [ami] [Paşazâde] Sezâi, «Rusya'da İhtilâl Hâlâ Niçün Muvaffak Olamıyor», Şûra-yi Ümmet, No. 87, 9 Şubat 1906-15 Zilhicce 1323, s. 1. Aynı şekilde «Osmanlı» yazarları bir Ermeni'nin «...gerçi ihtilâl kelimesi Türk vatan-daşlarımızın kulağına o kadar güzel telâffuz etmez...» şeklindeki eleştirile-rine şöyle cevap veriyorlardı: «... İhtilâl kelimesi zannmız gibi bizim ku-lağımıza pek vahşi gelmez. Yalnız Öyle zannediyoruz ki bir elbise sipariş olunduğu gibi bir ihtilâl de ısmarlanamaz...» bkz. «Osmanlı», Osmanlı, No. 73, 1 Kânûn-ievvel 1900-8 Şa'ban 1317, s. 4. Halil Ganem de, bir ihtilâle gerek-sinme olmakla beraber tercihlerinin barışçı yolla bunu gerçekleştirmek ol-duğunu belirtiyordu. Bkz. Halil Ganem, «Revolution et Reformes», Mechve-ret Supplement Français, 15 Kasım 1896, s. 1. Rus ihtilâli dolayısıyla şidde-tin yöntem olarak kabul edilemeyeceği tezi için bkz. [Ali Fehmi], «Hadisat-ı Siyasiye, Rusya İhtilâli Sonu Hayır», Muvazene, [Filibe], No. 365, 1 Şubat 1905-26 Zilkade 1322, s. 2. Dir Diplomat, Usûl-u İdare ve Islâhat, y.y., 1319, s. 39, 41.

(5) Ermeni komitelerinin bu amaçları için bkz. BBA-BEO/Sadarete Gelen Şif-re, 691-28/2, İzzet Paşa'ya-Mısır Fevkâlâde Komiserliği vekili Nuri Bey'deh, 1226-3 Temmuz 322.

(6) Bulgar komitelerinin bu amaçları için bkz. BBA-BEO/Sadarete Gelen Şifre, 690-28/1, Müfettiş Hüseyin Hilmi'den, 296-6 Teşrin-ievvel 320.

(7) Bkz. BBA-BEO/Sadarete Gelen Şifre, 690-28/1, Müfettiş Hüseyin Hilmi'den, 455-103-30 Teşrin-isânî 320.

Page 262: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 247

memurları dağa kaldırma (8) ve yabancı anarşistlerle ortak hareket edilmesi gibi yöntemlerinin benimsenmemesiydi. Nitekim Terakki ve İttihad Cemiyeti 1907 kongresi sonrasmda biçimsel olarak birleştik-ten Taşnaksutyan komitesiyle yöntem konusunda farklı görüşte ol-duklarını özel olarak vurguluyordu:

«... Ermenilerin en büyük fırka-i ihtilâliyesi olan Droşak komitesi bu idare-i zâlimeyi yıkmak içün bizimle ittihad et-diler. Ancak bu ittihad yalnız fiiliyata münhasır olub her fırka yine programında müstakilen hareket edecekdir...» (9).

Gerçekten de «...ihtilâlin son dereceye kadar devamını tavsiye eyle [yen]» (10) Taşnaksutyan komitesinin Rus Nihilistlerinden aldı-ğı bu tür düşüncelerin genel Jön Türk kitlesince benimsenmesi zor bir olasılıktı.

Jön Türk hareketindeki bu genel eğilimlere ve salt yöntemsel benzerliklere karşılık Abdullah Cevdet, bir siyasal felsefe olarak anarşizme ilgi duyan ve evvelce gördüğümüz pasifizm düşünceeri-ne çok ters olmakla beraber bu yöntemleri benimseyen bir Jön Türk olarak karşımıza çıkmaktadır.

(8) Bu konuda, bkz. BBA-BEO/Dahiliye Giden, 100, 3/49, no. 3566, BBA-BEO/ Sadarete Gelen Şifre, 690, 28/1, Müfettiş Hüseyin Hilmi'den 23-320/9 Tem-muz 320. Ermenilerin Londra'dan anarşist getirip İstanbul'a göndermeleri hakkında ise bkz. BBA-BEO/MFK Gazi Ahmed Muhtar Paşa'dan Vürud Eden, 747-35/5, 1119/18 Temmuz 1322, Baş kitabet'e tahrirat, 1137/6 Ağus-tos 322 Baş Kitabete tahrirat, 1124-27 Temmuz 1322, Baş kitabete şifre, BBA-BEO/Mısır Hidiviyeti Hülâsa Defteri, 1042-68/14, 253-15 Ağustos 322, Ko- ' miser Kâtibi Tâhriratı. Üçü Ermeni, diğerleri İtalyan ve Avrupalı on altı anarşistin İstanbul'da faaliyetde bulunması hakkında bkz. BBA-BEO/Da-hiliye Giden, 100-3/49, no. 870/17050-Mühimme. tBu alanda Damad Mah-mud'un İtalyan anarşistleriyle ilişki kurması ve Tunalı Hilmi'nin Behlül takma adıyla Atina'da anarşistlerle görüşmesi tekil ve uzun süre devamlılık göstermeyen olaylardır/ Birincisi için bkz. BBA-BEO /Hariciye Giden, 186-5/42, 758-141383, BBA-îrade Hususî, Rebiy'ülâhir 320/no. 65-461. İkincisi için bkz. Paris Büyükelçiliği Arşivi, Tevfik-Hariciye, 74-29 Mart 1901. D. 283.

(9) Bkz. İttihad ve Terakki Cemiyetinin 15 Teşrin-isânî 1907-28 Mart 1908 Se-nelerine Ait Muhaberatının Kayıt Defteri, Türk Tarih Kurumu/Yazma, no. 130, s. 71. 472/11 Kânun-isânî 1908 tarih ve numaralı mektup, aynı ifade için bkz. s. 87. 480/16 Kânun-isânî 1908 tarih ve numaralı mektup. Cemiyet, «müsellâh ve gayr-i müsellâh» örgütler ayırımı yapıyor ve kendisini de herhalde silâhsız örgütler (?) kategorisine sokuyordu. Bkz. Aynı Defter, s. 21, 662-4/30 Teşrin-isânî 907 tarih ve numaralı mektup.

(10) Bkz. «Meclis-i Vükelâ Müzakerât-ı Mahsus Zabıt Varakası», BBA-Encü-men-i Mahsus Vükelâ Mazbatası, no. 85/11 Ca. 1313, Ermeni Tarih-i Vu-kuatı, C. I, Yazma - BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/131/152/X. s. 217-219.

Page 263: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

248 JÖN TÜRK HAREKETİ - ANARŞİZM

dAbduliah Cevdet, Avrupa'ya- ilk gittiği yıllarda, Bakunin, Kro potkin ve Reclus'nün kitaplarının kendisinin, «incil»i olduğunu, dev-letin ortadan kalkmasını arzuladığım, ancak daha sonra bu isteğinin «kıyışız bir nehir» istemek kabilinden bir şey olduğunu anladığını ifade ediyor^Cll). Bu açıdan kendisinin Elysee Reclus'ye olan hay-ranlığı ve onun «... Evolution et Revolution. (Tekâmül ve Inkılâb) ün-vanlı eserinin mütalâasını ve Türkçe'ye tercüme edilmesini pek şâ-yan-ı tavsiye...» (12) bulmasının nedeni «Reclus'ün insanı terakki-nin gittikçe yüksek hürriyet ve tesanüt şekilleri yaratmasıyla netice-lendiği düşünce [sinden]...» (13) değil o dönemdeki anarşist eğilim-leridir.

^Abdullah Cevdet'i bir felsefe olarak anarşizme ilgi duymaya gö-türen evvelki bölümlerde gördüğümüz, bir siyasal modernleşme ara-cı olarak yararlı görmekle beraber dine karşı tavır alma düşüncesi-dir. İlginç bir şekilde Abdullah Cevdet «dinsel düşüncede serazâdlık»

, Tlibre penseurJ ile anarşist olmayı eş olarak görmekteydi ki, bundan dolayı Ebu-Ula-El-Muarri'yi, Schopenhauer le paralel ve dinin sosyal gelişmeyi önlediği yolundaki görüşeri nedemye öncü bir anarşist ola-rak nitelendiriyordu) (14).

Abdullah Cevdet'in kurduğu , bu paralellik ilginç olmakla bera-ber yalnızca kendisine özgü bir görüş değildi. Nitekim Yahya Kemal de aynı dönemde, İstanbul'da iken kafasında dine karşı oluşan tep-kinin nasıl kendisini anarşizme karşı ilgi duymaya yönelttiğini ve Abdullah Cevdet'in bu konudaki teşviklerini şöyle anlatmaktadır

«...İstanbul'dan çıkarken zâten dine karşı kafamda şedıd bir aksül'amel vardı. Paris'de dinsizliğim arttı. 1904 senesi Paris'de kilise ve din .düşmanlığının azdığı ve sosyalist ce-reyanının sert bir rüzgâr gibi estiği bir seneydi. Mitingle-re nümayişlere karışıyordum. Sokaklarda «International»! dinlerken kalbim geniş bir insanlık sevgisi doluyordu ve gözlerim yaşarıyordu. JaurĞs, Pressence, Vaillant, Alman anarşist Sebastien Faure ve Malato'nun nutuklarını hara-

(11) Abdullah Cevdet, «Gençlerde Ruh İstikameti», İçtihat, No. 349, 15 Temmuz 1932, s. 5755.

(12) [Abdullah Cevdet], «Emvat-ı Lâyemut, Elysee Reclus», İçtihad, no. 3, Tem-muz 1905, s. 120, Kropotkin'den etkilenişi için bkz. [Abdullah Cevdet], «Rus-ya'da Kıyam, İçtihad, no. 10, 21 Mart 1906,- s. 146-147.

(13) Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasî Fikirleri.., s. 182. (14) Abdullah Djevdet, «Un Precurseur Anarchiste, Ebou-Ala-el-Muarri», Les

Teırıps Nouveaux Supplement Liter aire, t. 2, No. 5, 1898, s. 556-557, l'Esta-fette, 16 Mayıs 1898.

Page 264: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 249

retle dinliyordum. Dinsizlik ve. ihtilâlcilik heveslerim arta arta anarşist Jean Grave'm, Temps Nouveaux Gazetesfnin ateşli bir kaari'i ve müfrit bir tilmizi oluverdim. Bu düşü-nüşte ve yeni tarzda kekelediğim bazı mısraları Doktor Ab-dullah Cevdet görmüş ve pek ziyade beğenmişti...» (15).

Mekteb-i Tıbbiyedeki düşünce ortamını incelerken vurguladığı-mız gibi biyolojik materyalizmi benimseyen ve dini; toplumsal geliş-me yolunda bir araç olarak kullansa dahi bu gelişmeyi engelleyici bir kurum' olarak gören Osmanlı aydını, dinin toplumsal yaşamda aşırı derecede belirleyici rolü olduğu bu toplumda tüm toplum de-ğerleriyle çatışır bir hale gelmişti. Bundan doayıdır ki Osmanlı yö-neticileri, Ahmed Rıza'ya yönelttikleri siyasal. eleştirilerin yanısıra kendisini «... cenab-ı rabb-ül âleminin varlığını neuzibillâh inkâr ve imanı ve itikadı olma [yani...» anormal bir kişi olarak tanımlıyorlar-dı (16). Tüm toplum değerleriyle çatışan bu kişilerden bir kısmı siya-sal muhalefet yapmak için gittikleri Avrupa'da,, kendileri gibi —din de dahil olmak üzere— toplumun değerlerinin büyük bir kısmıyla farklı bir bağlamda da olsa çatışan diğer bir grupla, anarşistlerle karşı aştılar ve kendilerini anarşist olarak nitelendirdiler (17).

Bu bağlam içinde kendisini bir anarşist olarak gören Abdullah Cevdet, anarşistlerle birlikte La Haye konferansını Rus çarı ve otok-ratların bir oyunu olarak nitelendirmekte ve şu eleştirileri getirmek-teydi :

«...Umumî silâhsızlanma! Karanlık tiranların keyfi uğru-na birbirini duygusuzca öldürmekten yorgun düşen sava-

(15) Bkz. Yahya Kemal, Çocukluğum Gençliğim, Siyasî ve Edebî Hâtıralarım, s. 102.

(16) Paris ISefaretiyle Muhabere Defteri], 25 KE 85-26 TS 96, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2468/141/XII. Paris Sefaretinden-38, 22 Nisan 96 tarihli Münir imzalı. Aynı şekilde Lütfullah Bey'in de çeşitli suçlamaların en başında «dinsiz» olarak nitelendirilmesi için bkz. 10 Temmuz 1903/Tarihli Şifre tel-grafnâme müsveddesi, 165/Asım Bey-Paris Sefareti, Salih Münir Paşa Ev-rakı/Özel Arşiv.

(17) Anarşistlerle, kendileri arasında «dine karşı olma» dan dolayı benzerlik ku-ran Abdullah Cevdet, benzer bir şekilde anarşizmle, bolşevizmi aynı görü-yordu. Nitekim kendisi anarşistlerle olan ilgisi ve Temps Nouveaux'daki makalesini anlattığı bir yazıda şöyle diyor : «... Bu babdaki kanaatlerimi söy-lemek için bir fırsat zuhur etmiş bulunuyor... Parisli Jean Grave'in, Paris'-de neşretdiği Les Temps Nouveaux'da yazmaya başladım. Bu haftalık ga-zetenin 20 Juin 1899 tarihli nüshasında baş makalesinde bu mesele-i içti-maiyeye [bolşevizmel dair kanaatlerimi ilk def'a faş etdim...» bkz. Abdul-lah Cevdet, «Bolşeviklik Hakkında», İçtihad, No. 143, .15 Şubat 1922, s. 3005.

Page 265: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

250 JÖN TÜRK HAREKETİ - ANARŞİZM

şan halklar İçin ne tatlı hayalî Gerçeği ve yalanı tefrik ede-bilenler için ise ne düzenbazca bir entrika. Taç giyen en korkunç kafalardan birinin geliştirdiği iki yüzlülük!... Ar-tık otokratlar eski hükümdarlık biçimlerini tebdil etmek ihtiyacını duyuyorlar... Halklar insanlıklarının değerini anlamadıkları [ve devleti ortadan kaldırmadıkları??] sü-rece Tiran'lar, Demokles'in kılıcı gibi halkın üzerinde sak-lanacaklardır...» (18).

Abdullah Cevdet'in anarşistlerin yayın organında böyle ;bir yazı yazması ise diğer Jön Türklerin büyük bir tepkisiyle karşılanır. Ni-tekim, Halil Muvaffak, Abdullah Cevdet'e gönderdiği kartta kendi-sine Temps Nouveaux gibi gazetelere yazı yazarak Abdülhamid'e ip-ucu vermemesini, ayrıca Çar ve Alman împaratorlarmı eleştirerek Avrupa kamuoyunda Jön Türklerin hükümdar düşmanı olduğu şek-linde bir kanaat uyandırmamasını tavsiye etmektedir (19).

Halil Muvaffakın eleştirilerinden ve kartının içeriğinden' kolay-ca anlaşılabileceği gibi Jön Türklerin, Abdullah Cevdet'e kızdıkları nokta kendisinin Temps Nouveaux gibi bir anarşist yayın organında yazı yazmasıydı. Çünkü aynı dönemde Cemiyetin merkez yayın or-ganı olan 'Osmanlı' da bu konuda Abdullah Cevdet'inkinden hiç de aşağı kalmayan yazıların yayınlandığını görüyoruz:

«...Rusya Çarının teklifi üzerine La Haye şehrinde açılan Sulh konferansı hemen hiçbir neticeye »varamadan bit-mişdir«...bu konferansın mevzu' olan fikir suret-i za hirede pek âli, pek insaniyetkârâne olmağla beraber ha-kikatda bir gösteriş, bir hile-i istibdadiyeden başka birşey değildir. Sulh-u umumî, tabir-i diğerle terk-i teslihat-ı umu-mînin talibi olan Çar Nikola-i Sânî, La Haye şehrinde kon-feransçıları huzur-u umumî hülyasıyla meşgul bulunduğu sırada Finlandiya'nın az çok haiz olduğu imtiyazâtı...» kal-dırmıştır...» (20).

(18) Abdullah Djevdet, «Desarmement», Les Temps Nouveaux Supplement Li-ter air e, No. 9, 24-30 Haziran 1899, s. 1. Abdullah Cevdet yazısının önemli bir bölümünde Leon Tolstoy'un Daily Chronicle, 15 Şubat 1899 da yayınla-nan mektubundan yararlanmıştır. Aynı gazetenin Abdullah Cevdet'in 'La Lyre Turque' adlı kitabının tanıtımını yapmasına bakarak kendisinin bu çevrelerle olan ilişkisinin uzun bir süre devam ettiğini söyleyebiliriz. Bkz. «La Lyre Turque», Les Temps Nouveaux Supplement Liter air e, 18-24 Ekim 1902.

(19) Bu kart için B. I e bakınız. (20) «Mülâhaza-i Siyasiye: Sulh Konferansı», Osmanlı, No. 42, 15 Ağustos. 1899-

8 Rebîy'ülâhîr 1317, s. 2. Benzer eleştiriler için bkz. «Terk-i Teslihat Kon-

Page 266: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 251

Diğer ilginç bir husus Jön Türklerin çok eleştirdikleri bu konfe-ransa «Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti» adına katılmaları ve Abdühamid ITyi eleştiren bir muhtıra vermeleridir (21). Belirttiği-miz yöntem farklılıkları ise konferans öncesi ortak bir hareket için görüşme yapan Ahmed Rıza ve Minas Çeraz'm Sultan'm «bir katil» olarak nitelendirilmesi dışında herhangi bir anlaşmaya varamama-ları sonucunu doğurmuştu (22). Böyle bir görüşme yapılmamasına karşılık konferansta Bulgar temsilcileriyle birlikte hareket edilme-mesinin nedeninin bu yöntem farklılığı oluşturuyordu (23). Jön Türk-lerin temsil gücüne sahip örgütlerinin anarşizme karşı olan tepkile-rinin ise' başlıca iki nedeni vardır. İlk olarak Jön Türklerin büyük çoğunluğunu devlet örgütünün belli kademelerinde çalışmış bürok-ratlar oluşturuyordu. Bu konuda merkeze karşı, merkezin karşıt güçleri olarak yürüttükleri mücadelede anarşizmin felsefe ve yön-temlerinin kendilerine ilginç gelmemesi doğaldır. Jön Türker ken-dileriyle anarşistler arasındaki farkı şöyle açıklıyorlardı.

«...Anarşistler bir fırkadır ki onların maksadları kürre-i

fer ansı», Osmanlı, No. 36, 15 Mayıs 1899-5 Muharrem 1317, s. 2-3, «Sulh Kon-feransında Bir Mudhike», Osmanlı, No. 39, 1 Temmuz 1899-22 Safer 1317, s. 4. Kısa bir süre önce Meşveret'de, Rusya hakkındaki paralel yazılar için bkz. Jean Saunier, «L'interdiction du Mechveret», Le Public, 19 Nisan 1896.

(21) Ahmed Rıza'nm La Haye faaliyetleri için bkz. Ahmed Rıza, «La Haye'den Mektub», Osmanlı, No. 39, s. 1-2. BBA-Y /Sadaret Hususî Maruzatı, 27 N 1315/no. 1366, BBA-JBEO/Hariciye Gelen, 159-5/15, 1144. Muhtıra için bkz. «Cemiyetimiz Adına La Haye'e Azimet Etmiş Olan Ahmed Rıza Efendi Ta-

. rafından Sulh-u Umumi Konferansı. Azalarına Fransızca Verilen Muhtıra-nın Tercümesidir», Osmanlı> No. 38, 15-Haziran 1899-7 Safer 1317, s. 1 ve Mechveret Supplement Français, No. 79, 1 Temmuz 1899.

(22) Ahmed Rıza ile Çeraz'm La Haye'de görüşmeleri için bkz. BBA-Y/Sadaret Hususî Marûzatı, 28 Z 1316/no. 1366, BBA-BEO/Hariciye Gelen, 159-5/15, 1241, «Telegramm-23 Mayıs 1899/no. 180-A. 6122» Politisches Archiv d. Aus-wartiges Amt-Acten: b./Jungtürken Türkei: 198/no. 732-3, Ermeni Komi-telerinin Âmâl ve Harekât-ı îhtilâliyesi: İlân-ı Meşrutiyetden Evvel ve Son-ra, Matbaa-i Âmire, İstanbul, 1332, s. 35. Sultanın «bir katil» olarak nite-lendirilmesi ve Ahmed Rıza ile Çeraz'm kongredeki tutumları için bkz. «Kaiserlich Deutsche Gesandtschaft in der Niederlanden-No. 86/22 Haziran 1899» Politisches Archiv d. Auswartiges Amt-Acten b./Jungtürken, Türkei: 198/no. 732-3, Ahmed Rıza'nm aynı anlaşma tekliflerini 1905 de reddetmesi için bkz. Tahsin Paşa, Abdülhamit..., s. 202.

(23) Bulgarların tutumu için bkz. BBA-İrade-Hususî, Safer 1317/no. 13-93, BBA-Îrade-Hariciye, Rebiy'ülâhîr 1317/no. 6-874, BBA-İrade-Hususî, Muharrem 1317/no. 60-65, BBA-İrade-Hususî, Muharrem 1317/no. 42-44. La Haye ka-rarları ve Turhan Paşa'nm konuşması için ise bkz. BBA-Yıldız Esas Evrakı, 14/2383/126/11, İkdam, 31 Temmuz 1899-22 Rebiy'ülevvel 1317, s. 2.

Page 267: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

252 JÖN TÜRK HAREKETİ - ANARŞİZM

arz üzerinde mevcud lıer şekildeki hükümeti kökünden çı-karıb atmakdır. Bunlar hükümetlerinin kolayca inhilâl ede-bilmesi için zayıf bulunmasını iltizam ederler. Biz ise hü-kümet-i Osmaniyenin kuvvet ve mekâneti ve iade-i şevket eylemesi için çalışmakla anarşistlerin fikirlerine zıd hare-ketde bulunuyoruz...» (24).

«... Anarşistlerce : Hak hukuk yokdur, mal mülk, yokdur. Düiıya herkesindir, ..., anarşistlerce kardaşlık, analık, babalık ve akrabalık hukuku yokdur...» (25) şeklinde ifadelendirdikleri, eleştirilerden do-layı Jön Türkler, bu felsefenin Osmanlı toplumunda reform yapma-ya hiçbir şekilde yardımcı olamıyacağmı düşünüyorlardı. Mizancı Murad Bey'in de kendilerini anarşist ve ihtilâlci olarak niteleyenle-re «...muhafazakârlardan addolunacak kadar mutedil fikirli...» ol-duklarını belirterek cevap verirken kastettiği husus buydu (26).

İntikam gazetesinin de önceleri İtalya Kralı'nı öldüren anarşis-tin Guillaume Teli gibi takdir edilmesi gerektiği şeklinde ifadeler kullanmasına karşılık daha sonra anarşi keimesini Abdühamid ve onun rejimi müradıfı olarak kullandığını belirtmesi onun dahi tem-sil gücüne sahip Jön Türk organlarının «... asr-ı âhiri cinâyât-ıjîünâ-gün ile kanlara boyayan anarşizm meslek-i sakiminin faidesiz, esas-sız olduğu kadar çirkin, cellâdâne...» bulduğu yöntem ve felsefesinin benimsenmemesine katıldığını bize göstermektedir (27).

(24) «Almanya İmparatoru ve Sultan Hamid», Osmanlı, No. 12, 15 Mayıs 1898-26 Zilhicce 1315, s. 4. Jön Türkler kendilerinin anarşist olarak nitelendirilme-lerine şu cevabı veriyorlardı: «...Vaktiyle Almanya İmparatoruna bizim içün anarşist demiş. Anarşistin ma'nasmı bile bilmediğini, cehalet-i şâhâ-, nesini meydana koymuş rezil olmuşdu...». «Abdülhamid Çıldırmış», Osmanlı, No. 22, .15 Teşrin-ievvel 1898-30 Cemaziy'ülevvel 1316, s. 4. Kuvvetli hükü-met tezi için bkz. Ahmed Rıza, Asker, Kütübhane-i İslâm ve Askeri, İstan-bul 1324, s. 6-7.

(25) «Anarşist Kim», Osmanlı, No. 23, 29 Teşrin-ievvel 1898-19 Cemaziy'ülâhır 1317, s. 2-3.

(26) Mehmed Murad, «İkiden Hangisi», Meşveret, No. 17, 23 Ağustos 108 [18961-12 Rebiy'ülevvel 1314, s. 1. Murad Bey, Ahmed Rıza'nm, «... ithilâlcilik isnadıy-la ilgisi bile bulun [mayan]...» bir kimse olduğunu belirtiyordu. Bkz. Meh-med Murad, «Yıldız Politikası ve Avrupa», Taharri-i İstikbal, İkinci Cild, s. 35.

(27) İntikamdaki bu ifade için bkz. «Rusya İhtilâli», İntikam, 11 Nisan 1901-23 Zilhicce 1318, No. 31, s. 3. Bu olayın eleştirisi için ise bkz. «Havadis», Os-manlı, No. 65, 1 Ağustos .1900-3 Rebiy'ülâhîr 1341, s. '8. Aynı şekilde Os-manlı'da da anarşistlerin yaptıklarını kralların yaptıklarına karşı gösterme

- eğilimi bir ara gözüktüyse de (bkz. «Ne Günlere Kaldık Ey Gazi Hünkâr», Osmanlı, No. 22, 15 Teşrin-ievvel 1898-30 Cemaziy'ülevvel 1316, s. 6-7) da-ha sonra bu konuda tamamen eleştirici bir tavır içine girildi. İntikamdaki

Page 268: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 253

Aynı nedenden dolayı Markslzme karşı da ilgi duymadıklarını gördüğümüz Jön Türklerin anarşizme karşı aldıkları bu olumsuz tavrın ikinci nedeni ise, Osmanlı yönetiminin kendilerini «sosyalist-lerin kuvve-i icraiyesi» olarak tanımladığı (28) ve «cemiyyet-i beşe-riyye» için son derece zararlı gördüğünü belirttiği (29) anarşistler olarak tanımlamak arzusuydu. Bu alanda Osmanlı yönetiminin «Jön Türk» kelimesinin dahi kullanılmasını yasaklayarak yerine «ajita-tör» sıfatının konulmasını kararlaştırdığı gözönüne alındığında (30) ve ceza kanununda bu konuda özel değişiklikler yaptığı düşünüldü-ğünde (31), Jön Türklerin neden bomba yerine revolver kullanma kararma vardıkları anlaşılır (32).

Bu konuda başarıya ulaşmak için anarşistler hakkındaki kon-grelere en sert taleplerle katılan ve diğer ülkelerle bu konuda ilişki kurmaya çalışan Osmanlı yönetiminin bu alandaki çabaları özellikle Damad Mahmud, Hoca Kadri ve Hüseyin Siret'in çeşitli Avrupa ül-kelerinden sınırdışı edilmesi olayında somutlaşacaktır .(33).

eleştiri için bkz. «Makale-i Mahsusa: Anarşi ve Abdülhamid», intikam, No. 44, 25 Eylül 1901, 12 Cemaziy'ülevvel 1319, s. 3. Osmanlı'ca anarşist yöntem ve felsefenin eleştirileri için bkz. «İtalya Kralının Katli», Osmanlı, No. 66, 15 Ağustos 1900-18 Rebiy'ülâhîr 1318, s. 7. Ali Fehmi de «...fikirli, namuslu, tahbil görmüş zâtlar [Merkez içi muhalif Jön Türkler] da kıyam ve kıt'al taraf darı değildir...» diyordu. Bkz. [Ali Fehmi], Rusya İhtilâli...», Muvaze-ne, s. 2.

(28) Bkz.. «Şûra-yi Devlet Mülkiye Dairesi Azasından Turhan Paşa Tarafından Verilen Rapor», BBA-BEO/Hariciye Gelen/669-1374-134292, 133616.

(29) Bkz. BBA-İrade Dahiliye, Receb 1316/rio. 24. BBA-İrade Hususî, Cemaziy'-ülâhîr 1316/no. 76-700.

(30) Paris Büyükelçiliği Arşivi, D. 244, Münir Bey'den-Müfid Bey'e 37-11 Tem-muz 1901 ve Müfid Bey'den-Münir Bey'e 30-17 Temmuz 1901, ve Abdülha-mid, No. 1 (?), 3 Haziran 1901, s. 2.

(31) Bu konuda bkz. B. II. (32) Bkz. İbrahim Temo, İttihad ve Terakki Cemiyetinin..., s. 105-106. (33) Anarşistler hakkındaki Osmanlı tezi hakkında oluşturulan komisyon için

bkz. BBA-BEO/Hariciye Giden-GeZen/456-97749, 91748, 101642, Meclis-i Vü-kelâca açılan müzakere için bkz. BBA-İrade-Hususî, Zilkade 1317/no. 22-827. Roma kongresi için fikri alman, hukuk müşaviri Gavril Bey ise «... progra-mı henüz tanzim ve devletlere tebliğ olunmamış ise de işbu konferansda sosyalizm ile anarşizm beynindeki hudud tahdid olunarak . sosyalizmin ne-rede hitam bulub anarşizmin nerede başlayacağı ve ecnebi anarşistlerin mu-hakemeleri nerede ve hangi kanuna tevfikan icra olunub ne gibi cürümlere karşı ne gibi icra-yı mücazat olunacağı ve bunların ne gibi ahval ve şerait tahtında harice def'-ü-tard olunacakları umumiyetle ve bilcümle devlet-lere şamil olmak üzere taht-ı karara alınacağı tabiî bulunduğundan salta-nat-ı seniye murahhaslarmca anarşist cürümleri hakkında dermeyan ve tek-lif olunacak mücazatm en ağırının taleb edilmesini...» arzulamaktadır. Bkz.

Page 269: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

254 268 JÖN TÜRK HAREKETİ - ANARŞİZM

Jön Türklerin bu benimsememe ve ihtiyatlı tutumlarına karşılık anarşistlerin genel olarak kendilerini desteklediğini görmekteyiz. Bu durum özellikle Amilkar Çipriyani'nin, Ahmed Rıza'nm yanında sa-vunmaya katıldığı (34) 'Meşveret' in kapatılması davalarında göster-diği tutumda somutlaşacaktır ki, Osmanlı yönetimi bu durumu anar-şistlerle, Jön Türklerin ortak hareket ettiği şeklinde yorumlayacak-tır (35).

Jön Türk hareketindeki bu genel eğilimlerin aksine anarşizme bir felsefe olarak da ilgi duyan Abdullah Cevdet daha sonra eleşti-receği bu tür yöntemleri benimsemesinin yanısıra (36), Ermeni ko-miteleriyle yakın ilişkisini bildiğimiz (37) Rus Nihilistleriyle ilişki kü-

BBA-îrade-Dahiliye, Receb 1316/no. 24, Yabancı devletlerle' kurulan ilişki için bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen-Giden, 1924-16923, BBA-BEO/Hariciye. Gelen-Giden, 669-134292, 133616 (Bâb-ıâli Daire-i Hariciye, İstişâre Odası, Aded. 15679), BBA-BEO/Hariciye Gelen-Giden, 79-135665, BBA-BEO/Hari-ciye Gelen-Giden, 456-101642, BBA-BEO/Hariciye Gelen-Giden, 679-135731, Roma Sefaretine, Tahsin Bey'den, 75/7 Nisan 318 bkz. Roma Sefaret-i Seni-yesine Mahsus Muhabere Defteridir, 14 H 316-12 Mart 321, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2468/141/XII. Hoca Kadri, Damad Mahmud, Hüseyin Siret'in sı-nırdışı edilmeleri olayı için ise B.III e bakınız. Aynı yöntemle Ali Fahri, anarşist olarak İsviçre'den smırdışı edilecekti ki, kendisinin anarşist olma-yıp liberal olduğu belirtiliyordu. Bkz. «L'espionagge turc â Geneve», Pro Armenia, No. 14, 25 Haziran 1902, s.. 117. Mısır'dan da anarşist oldukları is-pat edilenlerin derdest olunabileceği kararına varılmıştı. Bkz. BBA-BEO/ Sadarete Gelen Şifre, 691-28/2, 1370-25 Temmuz 322-Mısır Fevkalâde Ko-miserliği Vekili Nuri Bey'den-Başkitabet'e.

(34) Çipriyani'nin bu tutumu için bkz. «Ahmed Rıza Bey ve Monsieur Fua», Os-manlı, [İstanbul], No. 11, 27 Mart 1909-5 Rebiy'üievveİ 1327, s. 1. Osmanlı öğrencilerini kışkırtan bazı kimseler de anarşistti. Bkz. Paris Büyükelçiliği Arşivi, D. 170.

(35) Bu konuda bkz. B. IV. (36) Abdullah Cevdet'in bu ilgisi için bkz. Hilmi Ziya Ülken, Türkiye'de Çağdaş

Düşünce Tarihi, s. 244/n. 294, Ahmed Rıza'ya La Haye'den yapılanlar karşı-sında gösterdiği tepkinin sertliği için bkz. Abdullah Djevdet, «L'assassin se Montr e Partout», Mechveret Supplement Français, No. 79, 1 Temmuz 1899, s. 6. Babı Rıza'nm, Nasreddin Şâhı öldürüşünü övmesi için bkz. İstibdad, Ce-nevre, 1317, s. 270/n. Abdullah Cevdet, Rus İçişleri Bakanı Plehve'nin öldü-rülüşünü anlatırken suikasti yapan Nihilisti «... bir korkusuz insan...» ola-rak tanımlamaktadır. Bkz. [Abdullah Cevdetl, «Sâika-i İntikam», Osmanlı, No. 137, 12 Ağustos 1904, s. 4. Gene Nihilistleri övmesi için bkz. [Abdullah Cevdet], «Rusya'da Islahat», Osmanlı, No. 142, 8 Kânun-ievvel 1904, s. 4.

(37) Ermeni Komiteleriyle, Rus Nihilistlerinin işbirliği hakkında bkz. «Londra Sefaretinden-Mabesm-i Hümâyûn Mülûkâne Başkitabet-i Celilesine», (Rüs-tem Paşa'dan-Süreyya Paşa'ya) 2 Nisan 1309-16 Şubat 1894 tarihli rapor. Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, lc/137. Ermenilerin bu çevrelerle olan ilişkileri hakkında bkz. BBA-BEO/Zaptiye Giden, 656/21/7-217, BBA-İrade-

Page 270: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 255

rail (38) tek Jön Türk olarak ilgi çekmektedir. Bu ilişki yanında Ab-dullah Cevdet, Rus Nihilistleri hakkında Jön Türklere ters gelebile-cek şu düşünceleri ileri sürüyordu :

«...Nihilistler, Rusya'da bir idare-i meşruta tesis ederek istibdadı kal' ve yerine adalet ve hürriyeti ikame etmek maksad-ı mübeccelesini takib eden bir fırkadır. Bu fırka ahiren cebabire-i ekâbirden on kişinin vücudunu yeryüzün-den kaldirmayaTkarar vermiş ve iki ay zarfında bunlar-dan dördünü bitirmişler ve ibadullahı o zalimenin kahr-ü-izrarından kurtarmışlardır...» (39).

Yazdığı Jön Türk marşında kan dökülmesi yolunda çağrıda bu-lunan Abdullah Cevdet (40) bu düşüncelerle pazifizmi arasındaki bağlantıyı ise şöyle kuruyordu:

«...Müslüman olmak içün Ahmed, Mehmed tesmiye edil-mek ve müslim ebeveynden Dünyaya gelmek hiç de kâfi değildir. Müslüman adındaki, îslâmiyetin ahkâm-ı esasîye-sini cah-ü-can korkusunu bertaraf ederek zulme karşı kuv-veylen de kalemen de kalben de, ve ezcümle fiilen de iz-har-ı nefret eder. Rus ahrarı pek müslümatiâne hareket ediyor. Kan dökülmesini hiç istemeyiz lâkin bazı irinler vardır ki kırmızıdır, rengine aldanıb onları uzviyyet-i ce-miyetde bırakmak tekmil beden-i cemiyeti tesmim ve he-lâka teslim demek olur. O damarlarda dolaşan kan değil irindir. îrin kan değildir. İrini akıtmak tedavidir...» (41).

Hususî, Rebiy'ülevvel 1313/no. 85-623. Rus Nihilistlerinden kaynaklanan bu çeşit eğilimlerin Ermeni komiteleri programlarında yer alması için bkz. Na-zım Paşa, Ermeni Tarih-i Vukuatı, C. I, Ya'z,ma-BBA-Yıldız Esas Evrakv, 36/131/152/X, s. 7 ve özellikle s. 11. Anadolu'daki ve imparatorluk sınırları dışındaki Ermenilerin, Nihilizm hakkındaki farklı düşünceleri için ise bkz. Frederic Davis Greene, The Armenian Crisis and The Rule of The Turk, London 1895, s. 82.

(38) Bkz. B.V. (39) [Abdullah Cevdet], «Sâika-ı İntikam», Osmanlı, s. 4. (40) «...Arkadaşlar kan dökün, kan dökmenin hengâmıdır...», bkz. [Abdullah

Cevdet?], «Edebiyat: Ey Ebnâ-yı Vatan», Osmanlı, No. .136, 15 Temmuz 1904, s. 4. Aynı metin, [Süleyman Nazif], Gizli Figanlar, Matbaa-i İçtihad, Mısır, 1906, s. 16 da da vardır, a.g.e., s. 17-8 de yapılan açıklamalar eserin Süleyman Nazif'e ait olduğu izlenimini uyandırıyorsa da İsviçre'deki Polis kayıtlarında bu marşın yazarının Abdullah Cevdet olduğu belirtilmektedir. Bkz. «Geht als Beilage 2 zum Dossier Djevdet Abdullah», Archives de Jus-tice et Police-Geneve.

(41) [Abdullah Cevdet], «Sâika-i İntikam», Osmanlı, s. 4.

Page 271: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

256 JÖN TÜRK HAREKETİ - ANARŞİZM

Kuşkusuz Osmanlı imparatorluğuna aynı tedavi yönteminin uy-gulanması ise başta padişah olmak üzere bazı yöneticilere suikast yapılmasıydı ki Abdullah Cevdet ve Edhem Ruhi'nin kurdukları «Os-manlı İttihad ve İnkılâb» Cemiyetinin amacı Abdülhamid'e suikast yapmaktı (42). Nitekim az bir oranda da olsa Selâmlıkta bomba pat-latılması olayına bu Cemiyet de karıştı (43).

Abdullah Cevdet'in, anarşizmi bir felsefe ve yöntem olarak be-nimsemesinin yanısıra aynı dönemde pasifizme de ilgi duyması ve bu iki felsefenin birarada yürütülmesini olanaklı görmesi ise eklek-tik düşüncesinin önemli bir göstergesidir.

(42) Tarık Zafer Tunaya, Türkiye'de Siyasî Partiler, s. 145. (43) Bu konuda bkz. B. VI.

Page 272: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

BELGELER - AÇIKLAMALAR

BELGE I

, Azizim Kardeşim Efendim! Şimdiye kadar intizar etmeme rağmen bir mektubunuzu alama-

yışım beni müteessir etmiş idi. Geçen gün Sükûti ve Nuri'nin mek-tublarma melfufen bir mektub göndermişsin, cidden pek memnun oldum. Temps Nouveaux'daki makalen pek güzel pek .hakimane, fa-kat benim sizi nasıl sevdiğimi bilirsiniz, darılacaksınız diye korku-yorum. Ne olursa olsun söyleyeceğim. Temps Nouveaux gibi gaze-telere yazı yazma. Fırka-i ahrarı lekelemek için. fırsat arayan edâni-ye serrişte veriyorsun. Bir de Rusya Çar'mı muahezeden ne çıkar, Çar'm mı hasmıyız, yoksa Rusya politikasının mı? Bir de Çar'ı sık sık muaheze, Almanya imparatorunu muaheze, Avrupa hükümetlerine bunlar hükümet düşmanı der gibi bir fikir vermez mi. Ne kadar , ha-tadır, siz bunları büirsiniz, fakat yine nasıl yazıyorsunuz. Hürmet-le gözlerinizden öperim.

Halil Muvaffak (İmza)

Bkz. Halil Muvaffak' m, Abdullah Cevdet'e 29 Haziran 1899 tarihin-de Perrovia [İtalya] dan gönderdiği kart. Gül Karlıdağ'dan sağlan-mıştır. Kartın içeriğinden de anlaşıldığı gibi anarşistlerin yayın or-ganında yazı yazma dışında Abdullah Cevdet'e getirilen ikinci eleş-tiri, hükümet düşmanı kanısı uyandırmasıdır. «...Bütün hükümdar-ların bir aile teşkil ettiğini ve bu aile efradından birinin âlâm ve ız-dırabmdan diğerlerinin de müteessir bulunacağını mülâhaza etdik...» lerini belirten Jön Türkler, (Bkz. «Sultan Murad-ı Hamiş Hazretleri Hakkında Düvel-i Muazzama. Hükümdâranma Cemiyetimiz Tarafın-dan Gönderilen Mektubun Suret-i Mütercemesidir», Osmanlı, No. 12, 15 Mayıs 1898-26 Zilhicce 1315, s. 1) hükümet ve hükümdar düşmanı olmadıklarını şöyle açıklıyorlardı: «... kat'i tâbirât ile arz-ü tekrar ederiz ki cemiyetimiz hiç birgüna adavet-i şahsıyenin hırs-ü-heva-sma tabi' olmayıb gerek kendi hükümdarı gerek şâir hükümdârân hakkında beslediği hissiyat ihtiramkârâne ve mutazarrîânedir...»

Page 273: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

258 BELGELER - AÇIKLAMALAR

bkz. «Mektub: Prusya Kralı ve 'Almanya İmparatoru İkinci Guillau-me Hazretlerinin Huzur-u Haşmetpenâhîlerine», Osmanlı, No. 25, 1 Kânun-ievvel 18 98-15 Receb 1316, s. 1. Abdullah Cevdet'in, Osmanlı Hanedanını eleştiren yazılarının ilk köklerini bu yıllarda bulmak mümkündür. Bu yazılar nedeniyle de kendisine aynı eleştirilerin ya-pıldığını göreceğiz. Örneğin Hüseyinzâde Ali Bey kendisini bu ko-nuda şöyle eleştirmekteydi: «...İçtihad güzel bir mecmuadır. Ayda bir kerre değil nim-mahe ederek iki haftada bir çıkartsan zannede-rim daha iyi olur. Bir de min gayr-i haddin küçük bir nasihatde bu-lunmak isterim. Hükümdarı yahud hükümdarları intikad ve mua-heze ayıb bir şey değildir! Fakat anları, lisan-ı itidal ile, itidal i dem-le, elfâz-ı nâzikâne ile intikad ve muaheze etmelidir, yoksa gazete çok kırmızı, koyu kırmızı [anarşist gazetesi gibi?] oluyor. Penbe renk daha iyi değil midir, şairlere yakışan da penbe, açık penbe renk değil midir?...» Hüseyinzâde Ali Bey'in, Abdullah Cevdet'e 8 Mart 1905 (Arafe-i Nevruz) tarihinde, Bakü'den gönderdiği mektubun 29. sahifesinden yararlanılmıştır. Mektup Gül Karlıdağ'dan sağlanmış-tır.

BELGE II Sadaret Mektubî Kalemi

4 Mart 1319/16 Zilkade 317 No. 16 Adliye ve Dahiliye Nezaret-i Celilelerine: Anarşistlerin men'-i tesvilâtı maksadıyla Roma'da akdolunan

konferans muharreratmın umur-u kanunîye nokta-i nazarından te-menniyata dair olan beşinci kısmı mucibince kanun-u cezaya anar-şist ceraimi hakkında bir fasl-ı mahsus ilâvesiyle anarşist cürmünün ve aksam ve füruunun tarif, cezalarının tayini ve anarşistlik ef alini doğrudan doğruya tehiyye ve bu ef ali ika maksadıyla ve bu mak-sadda istimal olunacağını bilerek âlât-ı mühlike ve müştaile ile her dürlü mevad-ı iştiaüyeyi ve bunların terkibatma dahil mevadı imal ve hıfzedenlere ve bu maksadla şirket teşkil ve itilâf husulü ve şir-ket ve itilâfa iştirak ve tav'en ve kasden muavenet ve hafi ve celi tahrikat ve teşvikât icra ve asker arasında anarşistlik ve adem-i itaat teşvikâtma .ictira ve esbab-ı meşrua tahtında olmayarak mevad-ı müştaile ve terkibatmı imal ve hıfz eyleyenlere ayrıca tertib-i mü-cazat olunması ve anarşistlik ceraimiyle mahkûm olanlar hakkında münferiden hapis usûlünün tesisiyle bunların ikmal-i müddet-i ce-zaiyeden sonra hükümetin izin ve ruhsatı olmaksızın bir yere gide-memek yahud mevaki-i muayyenede ikamete mecbur tutulmak yo-lunda mücazat-ı mütemmime ile mahkûmiyetleri hakkında hükkâma

Page 274: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 259

selâhiyet itası ve hükümdarân-ı üzzâm hazeratı ile âzâ-yı hanedan-ları ve rüesa-yı hükümet haklarındaki cinayet-i katlin behemehal idam ile cezalandırılmasının kaııun-u cezanın fasl-ı mahsusuna bir fıkra ilâvesi ile temini ve anarşistlik ef'alinin makasıd:ı ikaiyeye ba-kılmayarak aynı suretde mazhar-ı mücazat edilmesinin bir fıkra-i mahsusa ile taht-ı temine alınması ve anarşistliğe ve asayiş-i mem-leketi muhil harekâta dair teşvikâtı havi matbuat ve neşriyat ve te-savir ve sairenin nakli füruhtunun dahi rtıatbaalar nizamı, ve ce-raim-i matbuata dair kanun-u ceza mevadmm a,dem-i kifayeti cihe-tiyle anarşist ceraim-i faslına mevad-ı lâzıme idhaliyle men'i ve anar-şistlik ceraimine dair muamelât-ı kanunîye ve muhakemat ve zabıt-nâmeler neşriyatının mücazat-ı münasebe ta'yini ile tesis-i memnui-yet ve konferansın tarifi veçhile anarşistlik hergüna tesisat-ı içti-maiyenin vesait-i şedide ile tahribi olup tesisat-ı içtimaiye-i Osmani-yenin esası olan şekl-i idare-i devlet-i aliyyenin ve hukuk-u hüküm-ranî-i saltanat-ı seniyyenin halelpezir edilmesi, makasıd-ı müfsidet-kârânesine hidmet edenlerin âmâl-i habiseleri de> anarşistlik demek olacağına göre anarşist ceraimi hakkında ta'yin olunacak mücaza-tm bu misillu erbab-ı cinayata dahi tatbikini temin edecek fıkarat-ı kanunîyenin suret-i mahsusada bilteemmül kanuna idhali muktezi olduğundan bazı devletlerce yapılan nizamnamelerin dahi tedkiki ile icab eden kanun lâyihasının tanzimi zımnında ve muhakeme-i tem-yiz reisi atufetlû Şevki ve mahkeme-i mezküre müdde-i umumîsi atu-fetlû Celâl ve tahrirat-ı hariciye kâtibi atufetlû Nuri ve Bâb-ıâli hu-kuk müşavirlerinden atufetlû Hakkı Bey Efendiler hazeratmdan mü-rekkeb bir komisyon teşkili encümen-i mahsus-u vükelâ kararıyla le-dilarz teşkili arz ve istizan olunan komisyonun bu günden itibaren içtima etdirilerek bir saat evvel ittihaz-ı karar ile tanzim eyleyeceği mazbatanın on, on beş güne kadar arz ve takdim kılınması hususun-da irade-i seııiye-i hazret-i pâdişâhı şeref müteallik buyurularak mentuk-u celili hariciye nezaret-i celilesine de tebliğ kılınmış olun-mağla icabının sür'atle icrası babında.

Bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen-Giden, 456-91748-109281-101642, Şûra-yi Devlet Tanzimat Dairesi Aded 361

Nüsha-i Saniye, Anarşistlerin rnen'-i tesvilâtı maksadıyla Roma'da akdoluııan

konferans muharreratınm umur-u kanunîye nokta-i nazarından te-

Page 275: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

260 BELGELER - AÇIKLAMALAR

menniyata dair olan beşinci kısmı mucibince anarşist ceraimî. hak-kında bir fasl-ı mahsus ilâvesi, hükümdârâri-ı üzzam hazeratıyla aza-yı hanedanları ve rüesa-yı hükümet haklarındaki cinayet-i katlin be-hemehal ceza-yı idam ile cezalandırılmasının kanun-u cezanın fasl-ı mahsusuna bir fıkra ilâvesiyle temini ve tesisat-ı içtimaiye-i Osma-niyenin esas olan şekl-i idare-i devlet-i aliyyenin ve hukuk~u hüküm-rani-i saltanat-ı seniyenin halelpezir edilmesi makasıd-ı müfsidetkâ-rânesine hidmet edenlerin âmal-i cinaiyeleri de anarşistlik demek olduğuna göre anarşist ceraimi hakkında tayin olunacak cezanın bu misillû erbab-ı cinayete dahi tatbikini temin edecek fıkarat-ı ka-nuniyede suret-i mahsusada bilteemmül metn-i kanuna idhali muk-tezi olduğundan bazı devletlerce yapılan nizamnamelerin dahi ted-kikiyle icab eden kanun lâyihasının tanzimi hakkında muhakeme-i temyiz reis-i evveli âtufetlü İbrahim Şevki ve muhakeme-i mezküre müdde-i umumîsi Celâl ve tahrirat-ı hariciye kâtibi Nuri ve Bâb-ıâli hukuk müşaviri Hakkı Bey hazeratıııdan mürekkeb olarak teşkil bu-yurulan komisyon tarafından tanzim ve takdim olunan mazbata ile lâyiha-i kanunîye havale buyurulmağla tanzim.at dairesinde müta-lâa olundu.

Âzâdan Zehirzâde Ahmed Paşa tarafından kavanin-i nizamatın evvelemirde aid olduğu yâni tatbik ve icra olunacağı devairce ted-kik olunduktan sonra Şûra-'yı Devlet'de müzakereye vaz'ı usûl-ü mer'îyye iktizasından olduğuna nazaran ibtida-yı emirde salif-ül-be-yan lâyiha-i kanunîye ile esbab-ı mucibeyi havi mazbatanın mahalM tatbik ve icrası olan Adliye nezaretine irsaliyle encümen-i adliyece tedkiki icab edeceği ifade kılınmış ve Hasan Refet Bey tarafından dahi salif-ül-zikr lâyiha münderecatı hükm-ü celil-i irade-i seniyeye muvafık ve temin-i maksada kâfi ve münasib olub ancak lâyihanın birinci maddesinde anarşistliğe dair tarifat muhakemece anarşist-lik fiiliyle ef'al-i âdiyenin emr-i tefrikinde tereddüde ve suiistimâle mahal verecek suretde mübhem olduğu cihetle madde-i mezkûrede-ki ta'rifatm tereddüde ve suiistimâle meydan vermeyecek suretde izah ve tafsili münasib olacağı dermeyan edilmiş ise de komisyonca icra olunan tedkikat ve tatbikat-ı kanunîye ile o makule ef al ve ha-rekât-ı cinayetkârânede bulunan eşhas-ı muzirre hakkında teşdiden ve tebdilen ittihaz olunan mukarrerat olbabda sanihapira-yı sudur olan irade-i seniye ahkâm-ı celilesine muvafık bulunmuş olduğundan zikr olunan lâyiha-i kanunîye ile. esbab-ı mucibe mazbatası leffen takdim kılınmış olmağla olbabda emr-ü ferman hazret-i men-leh-ül emründür. 22 Zilhicce 317/8 Nisan 316. Aslına Mutabıkdır. Bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen-Giden, 456-109291-101642-91748. Aynı

Page 276: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 261

konuda Şûra-yı Devlet tarafından yazılan zeyl mazbata sureti için bkz. BBA-BEO/HariciyeGelen-Giden, 456-109291-101642-91748.

BELGE III

Damad Mahmud Paşa'nm İtalyan anarşistleriyle olan ilişkisin-den daha önce bahsetmiştik. Daha sonra Paşanın anarşistlerle olan ilişkisinin gündeme geldiğini görüyoruz (Damad Mahmud Paşa'nm bu ilişkileri hakkında yapılan ihbarlardan biri için bkz. BBA-Yıldız Esas Evrakı, 15/74-16-ç/74/15).

Yıldız Saray-ı Hümâyûnu Baş Kitabet Dairesi Aded 3262

Geçen sene Lafrova nâm anarşist ile Mahmud beyninde bir fiil-i cinayet tesmim edilerek merkum Lafrova, Dersaadet'e gitmiş ise de polis tarafından taht-ı tevkife alındığı ve ahiren Mahmud'un aynı ihanete cür'etle diğer bir anarşist elde ederek bunu Dersaadet'e gön-derdiği ve Mahmud'un olvakt ikametgâhı taharri olunmuş idi. Tas-vir-i hümayûn-u mülükâneyi havi bir levhanın derdesti kabil iken her nasılsa sefaretçe o yolda bir tedbir ittihaz edilmediğini Londra'-dan suret-i hususîyede işar edilmiş olub bu ihbar dahi merkum Mah-mud'un tasavvurat-ı mel'anetkârânesi hakkında evvelce alman ve peyderpey taraf-ı sami-i sadaretpenaîlerine tebliğ olunan malûmatı müeyyed göründüğünden elyevm. Londra'da bulunduğu anlaşılan müfsid merkum hakkında ihbarat ve iş'arat-ı vakıaya nazaran ter-tibi lâzım gelen mücazatm bir an evvel icrası zımnında İngiltere hü-kümeti nezdinde tekrir-i teşebbüsat edilmesi şerefsudûr buyurulan irade-i seniye-i cenab-ı hilâfetpenahi içab-ı âlisinden olmağla olbab-da emr-ü ferman hazret-i veliy'ül emründür/25 Rebiy'ülâhîr 320-18 Temmuz 318.

Serkâtib-i Hazret-i Şehriyâri Tahsin

Bkz. BBA-İrade Hususî, Rebiy'ülâhîr .320/no. 65-461.

Bu ilişki ve Hoca Kadri ile Hüseyin Siret'in faaliyetleri sonucu Osmanlı yöneticileri bu şahısları anarşist olarak niteleme ve kendi-leri hakkında Roma kongresi kararlarının uygulanmasını diğer dev-letlerden talep etmeye karar vermişti.

Page 277: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

262 BELGELER - AÇIKLAMALAR

Yıldız Saray-ı Hümâyûnu Baş Kitabet Dairesi

Sadarete Gönderilen Tezkere-i Resmiye Suretidir. Damad Mahmud Paşa ile Hoca Kadri'nin, Ramazanda, Yıldız ci-

varına dinamit vaz'mı kararlaşdırdıkları ve dinamit getirmek içün •Avrupa'ya Siyret nâm şahsı gönderdikleri istihbar edildiğine dair Hidiv-i Mısır, fehametlû, devletlû Paşa hazretlerinden varid olan tel-graf namenin sureti leffen irsal-i sü-i s amirdi sadaretpenâhileri kılın-dı. Hilâfet-i muazzama-i İslâmiye ve saltanat-ı seniye-i Osmaniye' aleyhine efkâr-ı hainane izharından hali kalmayan güruh-u fesad-ı pişgânm artık en dehşetli cinayete kadar itale-i cür'et eylediklerini gösteren bu iş ar daha evvelce Atina'dan alman ihbar ile müeyyed olduğu gibi erbâb-ı fesadın tertibat-ı mel'anetkârânelerine neşriyat-ı vakıaları da bir delil-i vazıh yâni menviyat-ı cinayat-ı aludları ken-di kavi ve itirafları ile sabit bulunduğundan ve bu cihetle bunlar ter-vic-i fikr-i mel'anet içün su-ikasde cür'et eden anarşistlerden madud olub anarşistlerde cinayetin faili veya failleri ve bunların ayrıca saik ve müşevvikleri bulunduğu gibi bunlarda da müteaddi-i cinayet ola-cakların dest-i taaddilerini sevk ve idare eden fail-i müşterekler mev-cud olarak bu itibarla da aralarında hiçbir fark olmadığından ve binaenaleyh devletlerce anarşistlere karşı Roma kongresinde ittihaz edilen mukarreratm bu eşhas-ı muzirre hakkında tatbik ve icrası netaic-i lâzıma ve zarurîyeden göründüğünden Hariciye Nezaret-i Celilesince devletler nezdinde teşebbüsat-ı müessire ve müsmire ic-rasıyla mukarrerat-ı müttehizeye tevfikan bulundukları ve gitdik-leri memalik hükümetlerinden taleb ve istirdad edilmesi ve uhde-i ubûdiyete bir fariza-i müttehime olduğu ve velinimet efendimiz, pa-dişahımız efendimiz hazretlerinin hakk-ı hümayûn-u mülûkânelerin-de delail bariasıyla malûm olan, sadakat-ı rasiha ve ubûdiyet-i ka-dime-i fehametpenahilerinden bu babda bezl-i mesaî ve ifa-i takibat-ı mütemadiye ile işra-yı merkume haklarında muamelât-ı kanunîye ifa edilmek üzere adliyede müteşekkil komisyona tevdi-i keyfiyet kılınması şerefsudûr buyurulan irade-i seniye-i cenab-ı hilâfetpenâhî icab-ı âlisinden bulunmuş o-lmağla olbabda. fi. 11 Ramazan 319.

Mukabele olunmuşdur. Kulları Refik

Kulları ' Yahya Saray

Abd-i Memlûkleri Tahsin

Bkz. BBA-Yıldız Esas Evrakı, 11/1324/120/5.

Page 278: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 263

Bu konudaki ilk istek ise Korfuda bulunan Damad Mahmud Pa-şa'mn buradaki faaliyetlerine son verdirilmesi ve sınırdışı edilmesi talepleriyle Yunanistan hükümetine yapılır (Damad Mahmud'un Korfu faaliyetleri için bkz. Çetine, Stockholm, Brüksel, Washington, Korfu Sefaretlerine Mahsus Muhaberat Defteri, 3 Şb. 310/BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-60/139/XVIII, Rıfat Bey'den, Asım: Bey e/181-27 Teşrin-isânî 317, Rıfat Bey'den Asım Bey'e/182-29 Teşrin-isânî 317, Rı-fat .Bey'den Asım Bey'e/183-10 Kânun-ievvel 1317, Asım Bey'den, Se-farete/186-24 Kânun-ievvel 901, Rıfat Bey'den Asım Bey'e/189-17 Kâ-nun-ievvel 317, Rıfat Bey'den, Asım Bey'e/191-19 Kânun-ievvel 1317, BBA-BEO/Hariciye Gelen, 160-5/16, 1225/133194/BBA-BEO/Hariciye Giden, 186-5/42, 1225). Ancak Yunan hükümeti Osmanlı yönetiminin taleplerini yerine getirmez.

Yıldız Saray-ı Hümayunu Baş Kitabet Dairesi Aded 7740

Damad Mahmud Paşa ile Hoca Kadri ve Siyret nâm şahıslar hakkında ifa edilen tebligata cevaben Yunan reis-i vükelâsı Yunanis-tan'ın, Roma konferansının bilcümle mukarrer atma muvafakat et-mediği beyanıyla bazı ifadatda bulunmuş olduğuna dair enmile-i zib-i ta'zim olan 5 Şevval 319 tarihli tezkere-i hususîye-i sadaretpe-nahıleri menzur-u âli buyurularak mezkûr konferansda bulunmuş olan Turhan Paşa hazretlerinden istifsar-ı ma'lûmat ve mütalâat olu-nub bu babda ona göre ittihaz-ı tedbir edilmesi şerefsudûr buyurulan irade-i seniye-i cenab-ı padişâhî icab-ı âlisinden olmağla ol babda, emr-ü ferman hazret-i veliy'ül emrindür. 11 Şevval 319-8 Kânun-isânî 317.

Serkâtib-i Hazret-i Şehriyari Tahsin

Bkz. BBA-İrade Hususî, Şevval 319/no. 40-781. Buna karşılık Osmanlı yönetimi, üç Jön Türk hakkında Roma

kongresi kararlarının uygulanması konusunda çeşitli ülke yöneticile-rine başvurmakta devam eder. (Bu çabalar için bkz. BBA-BEO/Hari-ciye Gelen, 160-5/16/no. 2588, 2660, 2726, 2712, 2776, 2841, 2848. Fransa hükümetine yapılan başvuru için BBA-BEO/Hariciye Gelen, 160-5/16/ no. 2593. İsviçre hükümetine yapılan başvuru için bkz. BBA-BEO/Ha-riciye Gelen, 160-5/16/no. 1112. Bu konuda İsviçre hükümetinin ken-disine ihtar vermesi hakkında bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen, 160-5/

Page 279: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

264 BELGELER - AÇIKLAMALAR

16, 1324. Damad Mahmud'un faaliyetleri hakkında bkz. BB A-BEO/ Hariciye Giden, 186-5-42/1495-135172, BBA-BEO/Hariciye Giden, 186-5/ 42-1494-135164, BBA-BEO/Hariciye Giden, 186-5/42-1500-135148, BBA-BEO/Hariciye Giden, 186-5/42-1497-135147, BBA-BEO/Hariciye Giden, 186-5/42-1498-135146. BBA-BEO/Hariciye Giden, 186-5/42-1225-133194.

Bu uygulamanın bir sonucu olarak Osmanlı yönetimi üç Jön Türk konusunda İtalya hükümetine başvurur: Yıldız Saray-ı Hümâyûnu Baş Kitabet Dairesi Aded 771

Hoca Kadri ile Siyret, nâm eşhas-ı leimenin bundan üç, dört gün mukaddem Fransa'dan, İtalya'ya azimet etdikleri istihbar kılınmış ve Mahmud Paşanın dahi İtalya'da idüğü malum bulunmuş olub ve eşhas-ı merkumanin Mısır'dan, Avrupa'ya dinamit tedarikine git-dikleri Hidiviyet-i Mısriyye tarafından mukaddema arz-ı atabe-i ûlya kılındığı gibi bunların anarşistlikleri ahval ve harekât ve makalât-ı vakıalarıyla zahir olmasına nazaran İtalya'dan def-ü-ihracı zımnın-da İtalya hükümeti nezdinde teşebbüsat-ı lâzıma icrası sadakat-i se-hime-i sadaretpenahîlerine tevdi' buyurulduğunun şerefsudûr buyu-rulan irade-i seniye-i cenab-ı hilafetpenahî mentuk-u âlisine tevfikan beyanına ibtidar kılındı. Ol babda emr-ü ferman hazret-i men-leh-ül emründür. 27 Muharrem 320-23 Nisan 318.

Serkâtib-i Hazret-i Şehriyari Tahsin

Bkz. BBA-İrade Hususî, Muharrem 1320/no. 9-120. Asım Bey'e/80. Damad Mahmud ve diğer anarşistlerin İtalya'-

dan behemehal tard-ü-teb'idleri içün bugün hariciye nazırı nezdinde son derece de musirrane tecdid-i teşebbüs etdim, Nazır-ı müşarüni-leyh ilhak ve ısrar-ı âcizânem üzerine bir daha avdet etmemek üzere İtalya'yı terk etmesi hususunu dahiliye nazırı vasıtasıyla Mahmud Paşaya tebliğ etdireceğini ve Hoca Kadri ile Siyret'in teb'idierini da-hi dahiliye nezaretine iş'ar edeceğini beyan etmiş olduğunun haki-pây-i âliye arz buyurulması müsterhamdır. Ol babda. 11 Mayıs 318. Reşid. Bkz. Roma Sefaret-i Seniyesine Mahsus Muhabere Defteridir. 14 H 316-12 Mt 321, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2468/141/XII. Aynı konuda bkz. Reşid Bey'dçn-45-ş Kânun-isânî 317, Sefarçtden, 59-30 Kâmm-isâ-

Page 280: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 265

nî 317, Sefarete-Tahsin Paşa'dan, 87-23 Mayıs 318, Reşid Bey'den-Asım Bey e-66-25 Şubat 317, BBA-İrade-Hususî, Safer 320/no. 11-158, BBA-İrade-Hususî, Zilkade 1319/no. 111-990, BBA-İrade-Hususî, Rebiy'-ülevvel 320/no. 14-289.

Başvurunun nedeni ise Jön Türklerin yöntem olarak anarşist-lerle gösterdikleri iddia edilen benzerliktir: Yıldız Saray-ı Hümâyûnu Baş Kitabet Dairesi Aded 7870

Damad Mahmud Paşa ile Hoca Kadri haklarında ifa edilen teb-ligat üzerine sefaret-i seniyeden alman cevablarm arzını ve Ameri-ka'da anarşistler hakkında yapılacak kanunun bunlar gibi fesedeye şümulü olacağı Amerika Hariciye Nazın tarafından ifade edildiği Washington Sefaret-i Seniyesinden, bildirildiğini şâmil reside-i dest-i ta'zim olan 15 Şevval 319 tarihli tezkere-i hususîye-i sadaretpenâhi-leri melfuflarıyla menzur-u âli buyurularak Amerika'da bile kabul ve tatbik edilen bu suretin misal olarak iradıyla düvel-i saire nez-dinde te'kid-i icab-ı âlisinden bulunmuş olmağla olbabda emr-ü fer-man hazret-i veliy'ül emründür. 16 Şevval 1319 ve 13 Kânun-isânî 317. Bkz. BBA-İrade-Hususî, Şevval 1319/no. 48-790. Aynı konuda bkz. BBA-BEO/Hariciye Giden, 186-5/42-1293/133713.

İtalya Hükümeti tarafından Osmanlı isteğinin kabul edilmesi Jön Türklerin anarşistlik ithamına karşı daha titiz davranmaları ve anarşistlerin yaklaşmalarına olanak vermemeleri sonucu doğurmuş-tu. Abdülhamid'in, Jön Türkler'i anarşist olarak suçlaması için bkz. «Abdülhamid'in Feci Bir Cinayeti», Osmanlı, No. 31, 7 Şevval 1316-1 Mart 1899, s. 5. «Osmanlı» Gazetesi aleyhine anarşistlik davası için ise bkz. «Yıldız Hükümeti ve İsviçre»,.Osmanlı, no. 48, 15 Teşrin-isânî 1899-12 Receb 1316, s. 6-7.

BELGE IV Meşveret gazetesi yayma başladığı dönemde Jön Türklerin en

etkin gazetesi ve İttihad ve Terakki Cemıyeti'nin merkez yayın or-ganı niteliğindedir. Bu nedenden ötürü Osmanlı yönetimi Meşveret'-in kapatılması için büyük bir çaba harcamaktadır. Fransa hükümeti bu konuda kendisine yapılan başvuru üzerine Meşveret'in Osmanlı yönetimi açısından daha tehlikeli görülen (bkz. BBA-BEO/Zaptiye Giden, 663-21/14, 274-378/76104) Türkçe kısmını kapatmaya karar ve-

Page 281: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

266 BELGELER - AÇIKLAMALAR

rir. Fransız basınının sert biçimde karşı çıkması sonucu (bkz: «La Politique Exterieure-Uıı Acte de Defense», Le Journal, 18 Nisan 1896; «Un Expulse», Le Courrier du Soir, 20 Nisan 1896, «La Politique», TEclair, 17 Nisan 1896. Basının tutumu için ayrıca bkz. Paris Büyük-elçiliği Arşivi, D. 176). Meşveretin Fransızca ilâvesinin devamına izin verilir (Meşveretin Fransızca ilâvesinin yasaklanamayacağının Osmanlı yöneticileri tarafından anlaşılması için bkz. BBA-BEO/Hari-ciye Gelen, 162-5/18, 2728). Ahmed Rıza önce Meşvereti, Cenevre'de çıkarmaya, karar verdi. Çünkü gazetenin kapatılmasıyla Jön Türkler merkez yayın organından yoksun kalmış oluyorlardı. Bu sırada Ab-dullah Cevdet'in de Cemiyet içinde gittikçe önemli mevkilere doğru tırmandığını görmekteyiz. Nitekim Meşveret'in davası hakkındaki savunma yazısının bizzat Abdullah Cevdet tarafından yazılması bu durumu onaylamaktadır (Bkz. Bir Kürd [Abdullah Cevdet], «Meş-veret Aleyhinde Edilen İkame-i Dava», Meşveret, no. 24, 23 Eylül 1897-25 Rebiy'ülâhîr 1315, s. 1-2). Cenevre'de de çeşitli aksaklıklarla karşılaşan Ahmed Rıza, Meşvereti çıkarmak üzere Belçika'ya gelir. Burada bir pozitivist arkadaşının tavsiyesiyle görüştüğü Belçikalı Meb'us ve ileri gelen anarşist liderlerden Lorand ile anlaşır, (bkz. BBA-Yıldız Günlük Marûzat, 17 B 1315/no. 2129, Münir Paşa'dan-Ma-beyn'e, 137-19 Teşrin-isânî 1313, Paris Sefaretiyle Muhabereye Mah-sus Defter, 42/2, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2468/141/XII, «Meşveret», Osmanlı, No. 4, 15 Kânun-isânî 1898-24 Receb 1315, s. 8). Osmanlı yö-netimi de derhal Meşveretin önlenmesi için girişimlere başlar. (Bkz. Tevfik Bey'in, Padişah'a gönderdiği yazı, BBA-Yıldız Esas 'Evrakı, 15/ 74/19-Ç/74/15). Osmanlı yönetimi bu alanda büyük ödünler vererek Meşveretin kapatılması karşılığında bazı tutuklu Ermenilerin ser:

best bırakmayı dahi kabul eder. (Bkz. BBA-BEÖ/Hususî İrade-i Seni-ye, 378-8/100-675/8169/78201). Ahmed Rıza'nm davasıyla ilgili karar-ların polis müdürlüğü düzeyinden Belçika Hükümeti düzeyine geti-rilmesi de bu durumu desteklemektedir (Bkz. r Administration Pub lique-Police des Etrângers/Dossiers Individuels/no. 619796-Archives Generales du Royaume-Belgique). Baskı ve anlaşma sonucu Belçika hükümeti Meşvereti kapatamayacağını ama Ahmed Rıza'yı smırdışı edebileceğini Osmanlı yönetimine bildirir (bkz. BBA-Y/Sadaret Hu-susî Maruzatı, 1 Ca 1315/no. 1124). Sonunda Ahmed Rıza Belçika'dan smırdışı edilir ve Paris'e geri döner. (BBA-Y/Sadaret Hususî Marûza-tı, 1 Ca 1315/no. 640, BBA-Y/Sadaret Hususî Marûzatı, 8 C 1315/no, 736, BBA-Y/Sadaret Hususî Marûzatı, 13 Ş 1315/no. 1124. Ahmed Rı-za, «Meşveretin Brüksel'de Men'-i Neşri», Meşveret, No. 26, 25 Teşrin-ievvel 1897-27 Cemaziy'ülevvel 1315, s. 3-4). Anarşistlerin Meşveret davalarına olan ilgilerinden evvelce bahsetmiştik. Fransız basınının

Page 282: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 267

gördüğümüz tepkisi içinde anarşist gazeteler de göze çarpmaktadır (Bkz. Meclıveret Supplement Français, No. 9, 18 Nisan 1896, s. 1-12). Benzer bir şekilde Belçika basııiı. da Ahmed Rızanın smırdışı edil-mesine tepki göstermişti ve Reform adlı anarşist gazetesi bu tepki-nin başını çekmekteydi (Bkz. «Belçika Basını», Meşveret, No. 28, 24 Kânûn-ievvel 1897-29 Receb 1315, s. 2). Bu durum ve yanısıra anar-şist temsilcilerin Belçika Parlamentosundaki tutumları, Osmanlı yö-netimi tarafından Jön Türklerle, anarşistlerin işbirliği halinde oldu-ğu şeklinde yorumlanacaktır : Daire-i Hariciye Hususîye 301

Meşveret gazetesinin Meclis-i Meb'usan âzasından olub, Reform nâm anarşist gazetesi baş muharrirliğinde bulunan Monsieur Lo-rand'nın mes'uliyeti altında mevki'-i intişara vaz' olunduğuna ve Belçika hükümeti nezdinde teşebbüsât-ı lâzıma icra olunmakda bu-lunduğuna ve tafsilât-ı saireye dair Brüksel sefaret-i seniyesinden alman telgrafnâmeyle muharreratm tercümeleri melfuflarıyla bera-ber 17 ve 20 Receb 315 tarihli tezâkir-i âcizî ile takdim kılınmış idi. Ahmed Rıza'nm tard ve teb'idine müteallik emirnâme-i kralîyi ve Lo-rand'm düçâr-ı hiddet olarak gazetesinde gerek aleyhimizde ve ge-rek haşmetlû kral hazretleriyle hükümet-i mümaileyh hakkında bir takım şütum ve tahkirat dere etmiş ve meclis-i mezkûrda yeniden irad-ı sual olunacağı ve Meşveret'in Türkçe ikinci nüshasının gele-cek cumartesi günü mevki'-i intişâra vaz' edileceğini beyan eylemiş olduğunu ve işbu taarruzât-ı şedideye asla havale-i sem'-i itibar olun-madığı cihetle ahalinin nefreti ve kayıdsızlığı ile bu münakaşa-i bîedebânenin kariban hıtampezîr olacağı memul idüğünü havi sefa-ret-i müşârünileyhden bu kerre ahzolunan 20 Kânun-ievvel 97 ta-rihli ve yüz elli altı numrolu telgraf nâmenin tercümesi dahi lef fen arz-ü-tezbir olunmağla ol babda emr-ü ferman hazret-i men-leh-ül emründür. 27 Receb 1315-9 Kânun-ievvel 1313.

Hariciye Nazırı

Bkz. BBA-Yıldız Günlük Maruzat, 27 B 1315/no. 5077-654/1.

Bâb-ı Âli Nezaret-i Umur-u Hariciye

Hariciye Nezaretine 20 Kânun-ievvel 98 tarihiyle Brüksel Sefa-ret-i Seniyesinden Yarid Olan 156 Numrolu Telgrafnâmeriin Tercü-mesidir.

Page 283: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

268 BELGELER - AÇIKLAMALAR

Rıza'nın tard ve teb'idine "müteallik emirnâme-i kralî bervechi âti derc-ü-tezbir:

«Biz ki Belçika Kralı îkinci Leopolduz 12 Şubat 1897 tarihli ka-nunnâmeye ibtinaen adliye nazırımızın teklifi ve meclis-i vükelâmı-zın rey ve tensibi üzerine madde-i âtîyeyi kararlaştırdık. Teb'a-i Dev-let-i Aliyye'den Ahmed Rıza'ya ilerde avdet etmemek ve aksi takdir-de 18 Şubat 1897 tarihli kanunnâmenin altıncı maddesinde müserrgl^ mücazata düçâr olmak üzere derhal Belçika memalikini terk etmesi tenbih ve ihtar olunur. Adliye nazırımız işbu kararnameyi icraya memurdur. 12 Kânun-ievvel 1898».

Lorand düçâr-ı hiddet ve tehevvür olarak gazetesine gerek aley-himiz ve gerek kral hazretleriyle Belçika hükümeti hakkında bir ta-kım şütum ve tahrikat dere etmiş ve meclis-i meb'usanda yeniden irad-ı sual olunacağını ve Meşveretin Türkçe ikinci nüshasının ge-lecek cumartesi günü mevki'-i intişara vaz' edileceğini beyan eyle-mişdir. İşbu taarruzat-ı şedide asla havale-i s em'-i itibar olunmadı-ğından ahalinin nefreti ve kayıdsızlığı ile şu münakaşa-i bîedebâne-nin kariban hitampezîr olacağı memuldür.

Bkz. BBA-Yıldız Günlük Marûzat, 27 B 1315/no. 5077-654/11. Daire-i Hariciye Hususîye 262

Ma'hud Ahmed Rıza işi hakkında anarşist gürûhuna mensub bir meb'us tarafından meclis-i meb'usanda irad edilecek sualin adliye nazırının keyifsizlenmesi cihetiyle tehir edildiğini mutazammm Brük-sel Sefaret-i Seniyesinden alman telgrafnâmpnin tercümesi .8 C 315 tarihli tezkere-i âcizîyle takdim kılmmışdı. Meclis-i mezkûrun dünkü içtimamda bu babda irad edilen suale anarşist fırkası tarafdarânını taarruzat-ı şedidde bulunmuşlarsa da vükelânın cevabı matluba mu-vafık olduğunu ve bugün dahi müzâkerata devam edileceğini havi nezaret-i müşarünileyhden bu kerre varid olan 16 Teşrin-isânî 97 ta5

rihli ve yüz kırk yedi numrolu telgrafnâmenin tercümesinin dahi lef-fen arz-ü-tezbir olmağla emr-ü ferman hazret-i men-leh-ül emrün;

dür. 21 Cemaziy'ülâhîr 315-5 Teşrin-isânî 313.

Hariciye Nazırı Bkz. BBA-Yıldız Günlük Marûzat, 21 C 1315/no. 1753-625-1.

Page 284: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 269

Bâb-ıâli Daire-i Hariciye Tercüme Odası 'Aded '

Hariciye Nezaretine 16 Teşrin-isânî 97 tarihiyle Brüksel Sefa-ret-i S eniy esinden. Varid Olan 147 Numrolu Telgraf nâmenin Tercü-mesi Suretidir.

Meclis-i Meb'usanm bugünkü içtimamda Rıza hakkında bir sual irad olunarak anarşist fırkası tarafdarâm taarruzât-ı şedidde bulun-muşlardır. Vükelânın cevabı matluba muvafıkdır. Yarın dahi mü-zâkerata devam edilecekdir. Bkz. BBA-Yıldız Günlük Marûzat, 21 C 1315/no. 1753-625-11.

\

Olay Belçika'daki siyasal partiler arasındaki sağ-sol farkını be-lir ginleştirici rol oynamıştır. Bkz. Fmdıkoğlu Z. Fahri, Auguste Com-te ve Ahmed Rıza, istanbul, 1962, s. 7/n: 1.

BELGE V Devlet-i Aliyye-i Osmaniye Cenevre Başşehbenderliği Numro 209

Huzür-u Âli-i Cenab-ı Sefaretpenahîye, Devletlû Efendim Hazretleri

^Abdullah Cevdet habisinin celbetdiği Türkçe mürettebi Mamas''a ayda elli Frank vermeye mezun olduğuma dair şifreli telgrafnâme-lerini aldım. Bu meblâğın serian irsal buyurulmasmı istirham ede-rim. Zira merkum Mamas her istediğimizi yapacağını suret-i kat'iy-yede vaad eyledi. Hattâ makinanm vidalarım söküb işletdirildiği va-kit hemen parçalanacağına, istediği vakit de yapacakdır ve merku-mun bugün verdiği malûmata göre Abdullah Cevdet dürzüsü şimdi Rusya nihilistlerinin evrak-ı muzirrelerini tab' etmeye başlamış ve günde beş binden sekiz bine kadar Rusça nihilist evrakı tab' ediyor-muş, bunlardan aşırabildiğini yarın bana getirecekdir. Eğer münasib görülürse mezkûr Moskofça tab' olunan evrak-ı muzirreyi burada bulunan Rusya konsolosuna gidib göstereyim ve Abdullah Cevdet'in bir takım türkçe hezeyannâmeler tab' etdiği gibi Moskofça da nihi-listlerin böyle evrakını tab' etdiğinden bahisle merkumun buradan tard-ü-teb'idine onun da yâni Rusya konsolosunun da teşebbüsatda bulunmasını tavsiye edeyim.") Bu hususda emr-i devletlilerini alma-dan tabiî bir teşebbüsde bulunmam. Merkum Mamas bugün yeni

Page 285: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

270 BELGELER - AÇIKLAMALAR

tab' olunan birtakım hezeyarihâmeler aşırıb getirdi, leffen bir nüs-hasını takdim ediyorum. Lâkin bunları gayet hafi ve mühür altın-da tutduklarından eğer bendelerinin bunları takdim ettiğim haber alınacak olursa. Mamas'dan şüphe edeceklerdir. Binaenaleyh bunla-rın daha şimdilik meydana çıkarılmamasını istirham ederim. Olbab-da emr-ü ferman hazret-i men-leh-ül emründür, 20 Eylül 904.

Haydar (Mühür)

Bkz. Paris Büyükelçiliği Arşivi, D. 287. Bu arada belirtilmesi gerekir kir İsviçre hükümetinin gösterdiği açık tutum nedeniyle her çeşit re-jim aleyhtarları Cenevre'de içiçe bulunmaktaydılar ve bu durum da aralarında ittifaklar oluşturmalarına uygun bir ortam hazırlamak-taydı (Bu hususta bkz. Atıf Beyden-Tevfik Paşa'ya 16 Mart 1899 ta-rihli yazı, Dışişleri Bakanlığı Hazine-i Evrak Arşivi, Siyasî/D. 178. Nitekim kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya kalan İntikam Gazetesi bu durumu şöyle tarif ediyordu: «...Ey küçük fakat büyük olan İs-viçre : ta, otuz, otuz beş sene evvel, ta Kemallerimizden, Ziya Paşa-larımızdan itibaren bütün ahrar-ı cihan ile beraber Yeni Osmanlı-lara penah eden...» bkz. Heyet-i Tahririye, «Âlicenab ve Misafirper-ver İsviçrelilere», İntikam, No. 35, 9 Mayıs 1901-20 Muharrem 1319, s. 2 ve «A le Genereuse Hospitalite de la Suisse», İntikam, No. 35, s. 1)

Legation Imperiale Ottoman â Berne No. 300

26 Ağustos 1904 Sayın Başkan, 28 Temmuz tarihli ve 297 hususî numaralı tahriratıma ilâve ola-

rak Abdullah Cevdet'in, Cenevre'deki faaliyetleri konusunda size bu yazıyı yazıyorum. • • .

, Ekselans hazretlerinin bilgilerine aşağıdaki tamamlayıcı olay-ları sunarım.

İhtilâlci ve anarşist «Osmanlı» gazetelerinin kısa bir süre önce yayınlanan 12 Ağustos 1904 tarihli ikinci sayısında bu adam arkada-şı gibi Sultan'm şahsına karşı kötüleyici ve suçlayıcı tecavüzlerine devam ederek, Rus Dahiliye Nazırı Plehve ve diğer bazı Rus idareci-lerinin katliamlarını ayrıntılarıyla anlatmakta ve Nihilizmin barbar metotlarını göklere çıkartarak övmektedir. Bunun yanısıra bu fırsat-tan istifade ederek bazı Müslüman ihtilâlcilerine Rus anarşistlerin yaptıkları katliamları taklit edilmesi gereken birer misâl gibi göste

Page 286: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 285 271

rerek bu kişilerin tutkularını kışkırtmaya ve teşvik etmeye çalışmak-tadırlar.

Ekselanslarına aşağıda kopyalarını bulacakları makalenin ter-cümesini de sunmayı faydalı mülâhaza ediyorum. ,

Aşağıdaki belgelerdeki bilgilere binaen zararlı faaliyette bulu-nan Abdullah Cevdet ve arkadaşı hakkında yapılması gereken işle-me bir an önce yeniden başlanmasını rica ederim.

Sayın Başkan, yüksek saygılarımın kabulünü rica ederim. Salih Münir

Cîmza)

Bkz. Archives de Justice et Police-Geneve, «Geht als Beilage 5 züm Dossier Djevdet Abdullah», -30.8.1904/300-4185.

BELGE VI • • ;

Pasifist düşüncelerini incelediğimiz Abdullah Cevdet'in aynı dö-nemde özellikle hükümdarlara karşı olan şiddet olayarmı övmesi ve bunara taraftar olduğunu belirtmesi ilginç bir durumdur. Bu arada Ermeni komitelerince Selâmlık Resminde dinamit patlatılması ola-yım Cbu konuda bilgi için bkz. BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/282/141/ 13) «...bir darbe-i tarihiye olarak kaydetmek tereddüd etmeyece-ği [nil zira Çarların, Sultanların, Şahların, Hakimlerin artık kahr-ü-' zulmünü çekmek derecesinden âli olmağa başlamış olan idrak i ehl-i İslâm [mi artık bu rezaletlere bir nihayet verece iğini]» belirtiyor (Bkz. [Abdullah Cevdet], «Cuma Selâmlığında Dinamit», İçtihad, No. 8, Temmuz 1906, s. 129. Gene bu konuda bkz. [Abdullah Djevdet], «At-tendat a la vie du Sultan», İçtihad, No-. 8, s. 129), ve anarşist yöntem-lere oldukça ilgi duyduğu bu dönemde eylemin kendisinin de üyesi olduğu bir Jön Türk komitesince yapıldığını iddia ediyordu :

Asım Bey'e/1446-Par is'den mevrud bir ajans telgraf nâmesinin münderecatmm tercümesi berveche zır arz olunur. Ol babda. İçtihad gazetesi muharriri olub bir vakitden beri Paris'de mukim ma'hud Abdullah Cevdet tarafından Humanite gazetesi muharrirlerinden bi-rine hadise-i cinayetkârâne Müslüman tarafından ika edildiği ve bu-

• nun faili ahaliden bir Türk olub esna-yı iştigalde telef olduğu gibi iş-bu cinayetin muin ve şerikleri zât-ı mukarimsımat hazret-i padişâhî-nin mukarribini meyânmda bulunduğunu ifade ve beyan edilmiş ve bu gibi bir cinayetin bundan sekiz ay mukaddem Mekteb-i Tıbbiye talebesinden ve Genç Türkler fırkasından Arif Hikmet nâmında bi-risi cânibinden icrası musammem iken her nasılsa muvaffakiyet ha-

Page 287: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

272 BELGELER - AÇIKLAMALAR

sil olamayıb merkum olvakt Dersaadet, Sultanahmed meydanında taht-ı tevkife alınarak üzerinde üç humbara bulunmuş ve muahharen şeriklerinin muavenetiyle hapishaneden firar edib elyevm taht-ı em-niyetde bulunduğunu ilâve eylemiştir. 10 Ağustos 905. Berlin Sefiri Ahmed Tevfik: Bkz. BBA-Yılchz Esas Evrakı, Umum Kayda Mahsus Defter, 36/139-73-3/139/XIX-15 T. 321. Osmanlı yöneticilerinin benzer açıklamaları ise herhalde Abdullah Cevdet'in bu açıklamalarına dayanmaktadır. Bkz. «Turkey», The Times Weekly Edition, 11 Ağustos 1905, No. 1493, s. 501, Abdullah Cevdet'in, Humanite muhabirini seçmesi de ilginçtir. Jön Türklerin olayla ilgileri için gene bkz. « Yıldız Bombası», Tuna, No. 14, 16 Eylül 1321, s. 1.

Page 288: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

İKİNCÎ JÖN TÜRK HAREKETİ VE ABDULLAH CEVDET

Buraya kadar Abdullah Cevdet'in, İkinci Jön Türk hareketi için-deki rolünü ve düşüncelerini inceledik. Şimdi bu düşünceleri ve ken-disinin hareket içindeki rolünü genel olarak değerlendirmeye çalışa-lım.

Gördüğümüz gibi Abdullah Cevdet Jön Türk hareketine daha öğ-rencilik yıllarında katılmıştı. Ancak bu katılımı sağlayan neden si-yasi olmaktan çok felsefî idi. Abdullah Cevdet ve benzerlerini siya-sal muhalefete iten ise arzuladıkları felsefî düşünceleri yayabilmek ve sonuçta biyolojik anlamda materyalizmin tedricen dinin toplum-da oynadığı tüm rollere geçebilmesi için gerekli özgürlük ortamının yaratılmasından ibaretti. Ancak bir kısım Osmanlı aydınları bakı-mından bir ihtiyaç olarak görülmekle birlikle bu durum kişilerin her yolla padişaha aşırı bağlanmaya itildikeri Osmanı toplumunu yöne-time karşı isyankâr bir harekete zorayacak özellik olmaktan uzak-tır. Nitekim 'İttihad-ı Osmanî' Cemiyeti bu dar düşünsel çerçeve için-de kaldığı ilk yıllarında gelişebilme olanaklarından yoksun kalmış-tır. Avrupa'daki yayınları sırasında da Jön Türkerin bu özellikte olanlarının biyolojik .materyalizmin, pozitivizmin halka anlatılması-nı ikinci plâna atarak toplumu muhalefete yöneltici siyasal eleştiri-lere yöneldiğini görürüz. Ahmed Rıza Bey de «... Meşveret'in dar çev-çevesitnin], Auguste Comte'un şakirdlerinin umumî politika nokta-i nazarından yaydıkları fikirlerin heyet-i mecmuasına müteallik par-çalardan okuyucularıtna] bir iktibas sunma zevkinden mahrum...» etmekte olduğunu belirtirken bu durumu vurgulamaktaydı (1). Aynı durum Abdullah Cevdet'in yazılarında da ortaya çıkmakla birlikte onun Jön Türk hareketi içinde bu konuda en fazla faaliyette bulu-nan kimse olduğunu da belirtmek gerekir.

(1) «Les Positivistes et Politique Internationale, «Mechveret Supplement Fran-çais, no. 19, 15 Eylül 1986, s. 6. Kuşkusuz, Ahmed Rıza, din konusundaki ya-zıların evvelce olduğu- gibi ûlemâda oluşturacağı kötü tesirden çekiniyordu. Mustafa Fazıl Paşa'nm, «Milletin hukukunu tahdid ve ta'yin eden elin [ve] mezheb değildir.» sözünün uyandırdığı tepki buna iyi bir örnektir. Bkz.

Page 289: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

m İKİNCİ JÖN TÜRK! HARfîKETÎ V& A6t>ÜLLAtI CEVt>E?

Geniş gruplara yayılabilmek amacıyla siyasal muhalefete geçiş sonucu muhalif sayısı artmakla birlikte muhalefet kadrosu tama-men türdeş olmayan bir yapıya dönüşmüştür. İçinde; ûlemadan, bi-yolojik materyalistlere, poziti vis tier den, azınlık ayrılıkçılığı peşinde koşanlara; aşırı milliyetçilerden, hümanistlere kadar çok değişik eği-limleri bulunduran bu yapı gözönüne alındığında bir 'Jön Türk' tanı-mı yapmanın hiç de kolay olmadığını görürüz. Kısa dönemli amaç-ları açısından Abdülhamid II yi devirmeye çalışan bu kimseler ara-sında diğer noktalar arasında benzerlikler bulmak son derece güç-tür. Nitekim, Abdullah Cevdet, Ahmed.Rıza, Hoca Kadri, Halil Ga-nem, İsmail Kemal, Derviş Hima, Tunalı Hilmi, Sabahattin Bey, Balr riyeli Rıza gibi kimseleri biraraya toplayan neden yalnızca budur. Abdülhamid'in devrilmesinden sonra ne yapılacağı konusunda belli başlı hiçbir öneri getirilmediği gibi (2) padişahın nasıl devrileceği konusunda çıkan ayrılıklar Jön Türkler arasında örgütsel bütünlü-ğü kaybolmasına ve bazıları tümüyle etkisiz küçük örgütlerin doğ-masına neden olmuştur^Bizzat Jön Türklerin de bu dağınıklık ve ör-gütsüzlükten yakındıklarını görmek mümkündür:

«... İşte Ermeniler, hareketleri görüldü. Bunlarda ne kadar tevkifat oldu ise hepsi kendi fikirlerine aid bir maksad ve icraatın ifa ve tatbikatı sırasında vuku' bulmuşdur. Bu key-fiyyet kâffesinin muntazam cemiyet ve merkezlere tabi' ol-malarından ve aldıkları talimat mucibince hareket etme-lerinden ileri geliyor...» (3).

Jön Tükleri dışarıdan gözleyenlerin de işaret ettikleri bu du-

Mısırlı Mustafa Fazıl Paşa'nın Paris'den Hakipâ-yı Şahaneye Takdim Et-miş Olduğu, Arîzay a Cevaben İzmir Ûlemasından Şakir EfendVnin Tahrir Etdiği -Mektubdvlr, Bazı Âsârı Hâvi Mecmua-i Fakiri - Mecmua-i Muhar-rerat~ı Siyasîye, içinde (varak numarası yok), İ. Arkeoloji Müzesi Kütübha-nesi Yazmaları, no. 388/1-6.

(2) Bunun tek istisnasını Tunalı Hilmi tarafından yapılan bir devlet modeli oluşturmaktadır. Bu model için bkz. Tunalı Hilmi, Murad.., s. 43-149 (bu kitabın hemen yasaklanması için bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen, 159-5/15/ 119314). Özet olarak bu model için ise bkz. Hilmy Tounalı, Un Projet d'Or-ganisation de la Souverainete du Peuple En Turquie, Geneve, 1902, Tunalı Hilmi, Osmanlılara Bir Armağan: Ahali Hakimliği: Bir Şart, Bir bilek, [Muharremi, 1320, s. 6-31. Büyük devletlerin doğu vilâyetleri için verdikle-ri 11 Mayıs 1895 tarihli bir memorandum Ermeniler tarafından bir plân ola-rak genişletilerek yayınlanmıştı. ' Bkz. «Documents: Memorandum du 11 Mai 1895», Pro Armenia, 2. Sene, no. 6, 10 Şubat 1902, s. 48, no. 7, 25 Şubat 1902, s. 56, no. 8, 10 Mart 1902, s. 63-4.

(3) Dr. Cazım, İttihad, Cenevre, Taş Basma, 1900, s. 13.

Page 290: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

üöKTOR ABDÜLLAİÎ CĞVMT VE DÖN£Mİ

rum (4) evvelce belirttiğimiz gibi çok değişik eğilimleri taşıyan bir yapının doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Görüşlerini geniş kitlelere yayma arzusu Abdullah Cevdet, Ah-med Rıza gibi Jön Türkleri düşüncelerini îslâm dininin toplumsal içe-riği süzgecinden geçirerek sunma zorunda bırakıyordu. Bu gerçekten de bu şahısların en ilgi çekici özelliklerinden birisidir:

«... İstibdadın,.İslâm'a aykırı olduğunu belirttiler... Ahmed Rıza, Ahmed Saib, İsmail Hakkı, Abdullah Cevdet, Prens Sabahaddin, Ali Haydar ve diğer birkaçı Abdülhamid'otok-rasisine karşı bir yazı kampanyası açılmasına öncülük et-tiler ve bunlardan bazıları Sultanın katlinin barışçı bir ey-lem olacağını açıklamaya kadar vardılar ve örnek olarak Peygamberin belirttiği anayasal ölçüler yerine kişisel ikti-dar süren Halife Osman ve Ali'nin iyi Müslümanlarca öl-dürülmüş olmalarını gösterdiler...» (5).

Bu konuda en ileri giden kişi olarak görünen Abdullah Cevdet âdeta Saint-Simon taraftarlarına karşı toplumsal Hristiyanlığın sa-vunmasını yapan Philippe Buchez'nin görüşlerini öne sürmektedir ama onun îslâm dinini yalnızca bir araç olarak gördüğü hiçbir za-man unutulmamalıdır, Jön Türklerin îslâm dinine yaklaşımları ve Batı düşüncesiyle paralellik kurmaya çalışmaları aynı dönemde di-ğer Müslüman toplumlarda düşüncelerin batıhlaşmasıyla benzerlik göstermektedir. Binder, Suriye ve Lübnan'da bu olguyu incelerken küçük uç grupların ya Batıyı tüm cepheleriyle reddetdiklerini, ya da manevî miraslarını tanımayarak batılılaştıklarım, fakat müslüman-larm çoğunun orta bir yol bulduklarını belirtiyor. Bundan sonra ço-ğunluk ise iki ana eğilime ayrılıyor: Canlandırıcılar ve lâikleşme taraftarları. Canlandırıcılar ise üç tip olarak beliriyor : Siyasal faa-liyetin önemini vurgulayanlar — özellikle uluslararası alanda —, din-de — belli başlı noktalarda — reform yapılması taraftarları ve îslâm hukukunun ilmî revizyonunun önemini vurgulayanlar. Binder'in bu üç tipe verdiği örnekler ise sırasıyla, Cemaleddin Efganî, Vahabizm

(4) Bkz. Charles Eliot, Turkey in Europe, s. 53. Vambery'den-Sir Thomas'a, Budapeşte, 10 Şubat 1897 ve ek. PRO/F.O. Vambery Papers, 800-33. Gene bu konuda eski bir Jön Türk'ün gözlemleri için bkz. Ali Kemal, «Cemiyet Nasıl Ocak Oldu?», Peyam, 28 Teşrin-isânî 1919-4 Rebiy'ülevvel 1338, s. 1 : «... Ekseriyetle Paris'de dedikodu ile vakit geçirirlerdi, istibdadı devirmek-den ziyade birbirini ezmekle uğraşırlardı...».

(5) Vambery'den-Sir Charles'a, Budapeşte, 11 Eylül 1908 : On The Constitutional Movement in Turkey (Rapor), Vambery Papers, PRO/F.O. 800-33.

Page 291: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

276 İKİNCİ JÖN TÜRK HAREKETİ VE ABDULLAH CEVDET

ve Âbduh'un modernciliğidir (8). Abdullah Cevdet ve Ahmed Rıza gibi kimseler aslında lâikleşme -

yanlısı olmak sonucu bu görüşlerden birini temsil etmemekle bir-likte belirttiğimiz nedenden dolayı canlandırıcı olarak nitelendirilen-lerin özelliklerini gösteriyorlardı. Ahmed Rıza Bey'in . durumunun yalnızca görünüş açısından birinci tipe Abdullah Cevdet'in durumu-nun ise iki ve üçüncü tiplere fazlasıyla benzerlik gösterdiğini belir-tebiliriz. Ancak burada tekrar belirtmemiz gereken Abdullah Cev-det'in asıl amacının toplumda dinin oynadığı rollere biyolojik ma-teryalizmi geçirmek olduğudur. Büchner'in düşüncelerinin Osmanlı toplumunda revaç görebilmesi kuşkusuz Locke felsefesinin Descar-tes'ın sisteminin yerini alışını sağlayan, Newton'un bilgilerinin bu sitemi yıkışını kolaylaştıran Nantes fermanının kaldırılmasının ben-zeri bir gelişmeye bağlıydı.^Abdullah Cevdet de bu gelişme sağlana-na kadar biyolojik materyalizmi îslâmla eş anlamlı olarak göstere-rek halka sunma çabası içine girmişti. Cumhuriyetin ilânından son-ra Abdullah Cevdet'in bu yöntemi hemen tamamıyla terkedeceğini göreceğiz.

Abdullah Cevdet tarafından îslâm dininin ikinci bir kullanılış alanı da ondan bir muhalefet aracı olarak yararlanma şeklinde kar-şımıza çıkmaktadır. Bu hareket de başlıca iki amacı içermektedir: Bunlardan birincisi Sultanın meşruiyetten yoksun olduğunu toplum üyeleri arasında yaymak, ikincisi ise çok gerekli bir destek olan ûle-mayı kendi saflarına çekmektir. Bunlar arasından özellikle ikinci-sinde başarı kazanıldığını ve ilmiye mensubu pek çok kişinin Cemi-yete üye olmayı Peygamberin emirlerini uygulamak olarak kabul et-tiklerini görüyoruz (7). Özellikle 'Osmanlı' da göze çarpan ûlemaya destek çağrılarının orduda belli bir Batılılaşma düzeyine varmış su-bayarla işbirliğinin sağlanmasından sonra £Şûra-yi Ümmet'de görül-mediği göze çarpmaktadır. Ama İslâmm toplumsal içeriğinden ya-rarlanma olgusunun Meşrutiyetten sonra da yeni iktidar tarafından uygulandığını görmek mümkündür (8).

(6) Leonard Binder, The Ideological Revolution in the Middle East, New York, 1964, s. 26.

(7) Müntesibin-i İlmiyeden Biri, «Efradından Bulunmağla Müftehir Olduğun Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyetinin Mısır Şubesi Tarafından Tab' ve Neşr Edilen 'Ûlema-yı Din-i'İslâma Da'vet-i Şer'iyye' Nâm Risale-i Mergu-beye Zeyl İttihaz Edilmek Üzere Meşveret Gazetesine», Meşveret, no. 21, 23 Teşrin-ievvel 1896-22 Cemaziy'ülevvel 1314, s. 4.

(8) «Kur'andaki çelişkiler ve değişik yorumları, ortaya atılmıştır. .Karşıtlarının hücumlarını karşılamak isteği ve anayasanın şeriat patronajı altına girme-si korkusuyla Jön Türkler [1908 ' sonrası] yeni rejimin kur'an metinleriyle

Page 292: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 277

(Yeıcıi Osmanlıların eserlerinden yararlanma, Ali Suavi hayran-lığı gibi özelliklerin (9) yanında Jön Türklerin pek çoğunun temel özelliği çeşitli Batı düşüncelerini İmparatorluk koşullarına uygula-ma . isteğidir. Biyolojik materyalist düşünürlerin yanısıra Abdullah

' Cevdet'in bu konuda en çok etkilendiği düşüttürler, Gustave Le Bon ve Jean-Marie Guyau idi. Özellikle Gustave Le Bon'un toplumsal olayları fen bilimleri açıklığıyla yorumlamak iddiası ve maddenin gelişimi üzerine yaptığı deneyler (10) Abdullah Cevdet'de çok sayı-da Jön Türkde olduğu gibi bu Fransız sosyologuna karşı büyük bir hayranlık oluşturmuştu^)Le Bon'un, Jön Türklere onların «elite» yak-laşımları açısından çok cazip gelen 'Cumhur Ruhu' düşüncesinin ise Abdullah Cevdet tarafından, Rousseau'nun 'Toplumsal Sözleşme' si ile birleştirilerek sunulduğunu görüyoruz. Bunun sonucunda Abdul-lah Cevdet'in vardığı sonuç ise toplum üyelerinin «elite»in teşkil ede-cekleri yönetimi denetlemeleri gerektiği şeklinde (11) Yeni Osman-lılar tarafından da üzerinde durulan bir kontrol mekanizması idi (12).

Çalışmamızın başında, amaçlarımızdan birisinin de 'Merkez-Çev-re İlişkilerinin' bir tahlil aleti olarak kullanılması durumunda Jön Türklerin nasıl bir rol oynadığının araştırılması olduğunu belirtmiş-tik. Pek çok yerde belirttiğimiz gibi Jön Türklerin «...hâlâ mevcut olan bedevileri, yerleşik düzene geçmeye zorlayarak oturtmakla çevrede-ki bütünleşmeyi devam ettirmeye çalı [şan vel aynı zamanda Müs lüman Osmanlı çevresine, merkezle birlik halinde oldukları hissini verme girişiminde bulutnaıı] Abdülhamid II..» ye karşı (13) muha-

uyura içerisinde olduğunu kanıtlamaya çalıştılar..» Rene Moulin, Force et Faiblesse de la Jeune Turquie, Paris, 1910, s. 14-5.

(9) Jön Türklerin «eski hâinanın eserlerinden' istifade» ettikleri şeklindeki jur-nal için bkz. BBA-Yıldız Esas Evrakı, 15/74/74-10/74/15. Suavi hayranlığı-na daha önce değinmiştik. Gene bkz. [Abdullah Cevdet], «İnfilâk Subh İnkı-lâb», İçtihad, no. 10, 31 Mart 1906, s. 157, Manastırlı Bahaeddiıı, «Bir Lâhn-ı Siyasî», İçtihad, no. 12, Haziran 1906, s. 5. Diğer JÖn Türklerdeki için bkz. «HaçirHaçı», (Karikatür), Tokmak, no. 2, 15 Mart 1901, «Ali Suavi», Doğru Söz, no. 1, 22 Mart 1906, «Ali Suavi MerHum», Mizan, no. 26, 27 Haziran 1897-28 Muharrem 1315, s. 1-2.

(10) Bu konuda bkz. Le Baron Motono, Bir Zekâ-yı Feyyaz : Doktor Gustave Le Bon'un İlm ve Tefekkür Âleminde. Gördüğü İş, Tercüme Eden : Abdullah Cevdet, Necm-i istikbâl Matbaası, İstanbul, 1925, s. 10-1.

(11) Abdullah Cevdet,-İki Emel, s. 17. (12) «Veşavirhüm fi'l-emr», Hürriyet, no. 4, 20 Temmuz 1868-30 Rebiy'ülevvel

1285, s. [2] ve «İhtilâfu Ümmeti Rahma», Hürriyet, no. 51, 14 Haziran 1869-4 Rebiy'ülevvel 1286, s. 1.

(13) Şerif A. Mardin, «Center-Periphery Relations : A Key to Turkish Politics?», Daedalus, Krş, 1973, s. 176.

Page 293: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

278 İKİNCİ JÖN TÜRK HAREKETİ VE ABDULLAH CEVDET

lef eti sürdüren merkez güçleri'olarak tanımlanması mümkündür. Bu alanda Jön Türkler konusunda ikili bir ayırımın yapılması gerek-mektedir. Ahmed Rıza, Bahattin Şakir, Nâzım Bey gibi kimseler çev-redeki bütünleşmeyi devam ettirmek açısından Abdülhamid II ve ön-cesi politikasıyla tam bir uyum içinde olmakla beraber (14) İmpara-torluğun daha otoriter bir merkezî yapıya kavuşturulmasını ve uzun vâdede Türk unsurunun kesin egemenliğini sürdürmesini istiyorlar, buna karşılık Abdullah Cevdet ve Prens Sabahattin gibi kimseler İmparatorluğun federal bir yapıya kavuşturulması gerektiğini ileri sürüyorlardı. Fakat bu yaklaşımı ve memuriyete karşı duyulan aşırı isteği toplumun önemli sorunlarından biri olarak görmesine karşın Abdullah Cevdet, Le Play'e fazlaca ilgi duymamıştı ki bunun neden-lerini de gördük. Abdullah Cevdet'i bu Cemiyete iten önemli neden-ler 1899 dan beri Ahmed Rıza Bey ve arkadaşlarıyla olan uyuşmazlı-ğı Ve İmparatorluk dahilindeki etnik gruplardan birisinin temsilcisi olmasıdır. Jön Türklerin pek çoğunda görülen 'Osmanlı Birliği' ar-zusunun Abdullah Cevdet tarafından İmparatorluk dahilindeki ulus ye etnik grupların kültürlerini geliştirerek bir «çıkar birliği» oluş-turma şeklinde takdim edildiğini görüyoruz. Meşrutiyet döneminde ise Abdullah Cevdet bir etnik milliyetçi olarak karşımıza çıkacak-tır. Bu da, azınlık temsilcilerinin uygun bir ortam oluşana dek Türk unsurunun egemenliğini savunanlara karşı Osmanlı birliğini ileri sürmelerinin örneklerinden birisidir. Bu birliği ileri süren İsmail Ke-mal ve Derviş Hima'nm kısa sürede birer Arnavut milliyetçisi haline

(14) Abdülhamid II, öncesi ve 1908 Meşrutiyeti sonrası uygulanan muhacir yer-leştirme politikalarının benzerliği için karşılaştırarak bkz. BBA-îrade-Da-hiliye, 27 Şa'ban 1272/no. 22622, BBA-îrade-Meclis-i Vâlâ, 18 Cemaziy'ül-âhir 1282/no. 24269, BBA-İrade-Meclis-i Mahsus, 2 Şa'ban 1295/no. 2786, BB A-îrade-Dahiliye, 24 Şevval 1323/no. 33, BBA-BEO/Dahiliye Gelen, 75-3/24-698/266505. Abdülhamid devrinde ve 1908 Meşrutiyeti sonrasında «hi-lâfet-i Arabiye» düşüncesine karşı sert tepki için bkz. BBA-BEO/MFK Ga-zi Ahmed Muhtar Paşa'dan Vürud Eden, 747-36/5, Serkitabet'e tahrirat, 4 Kânûn-isâni 315, BBA-BEO/Mısır HidiviyetA Celilesinin Muharrerât Def-teri, 1032-68/4, 4430-74/18 Kânûn-ievvel 317-Hidiviyet-i Celile-i Mısriye Cânib-i Âlisine ve Mısır Fevkalâde Komiseri Devletlû Gazi Ahmed Muhtar Paşa Hazretlerine, BBA-BEO/Dahiliye Gelen, 75-3/24-610/3 Mayıs 325. İt-tihad ve Terakki'nin Meşrutiyet sonrasında mahkeme zabıtlarını Türkçeleş-tirmesi ve Arapçayı bu alanda yürürlükten kaldırması için bkz. Şeyh-ül-is-lâm-ı Esbâk Cemaleddin Efendi Merhum,un Hatırât-ı Siyasîsi, M. Horagim-yan Matbaası, Dersaadet, 1336, s. 23-4. Abdülhamid IFnin bu konudaki eleş-tirileri için bkz. Vedat Urfı, Hâtırat-ı Abdülhamid Hân Sânî, s.. 44.

Page 294: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 279

gelmeleri (15), Meşrutiyet sonrası Ziya Gökalp'e karşı Osmanlı mil-liyetçiliğini savunduğunu gördüğümüz S âtı Bey'in gene uygun du-rumda bir Arap milliietçisi olması (16) bu görüşü doğrulamaktadır. Osmanlı birliğine karşı Abdullah Cevdet'in diğer önemli bir yaklaşı-mı da genel Jön Türk düşüncesinin (17) aksine, ayrılıkçı akımları ça-ğın en yaygın düşüncesi olan milliyetçiliğin bir sonucu olarak gör-mesidir.

Abdullah Cevdet'in, Jön Türklerde örneği görülmeyen diğer Önemli bir düşüncesi de Osmanlı Hânedanma karşı aldığı tavırdır: Gerçi Abdullah Cevdet konuya Ribot'nun yaklaşımı açısından bakı-yordu ama hânedanm gerekli olmadığı sonucuna —her ne şekilde olursa olsun— varması oldukça radikal bir görüştü.

Jön Türklerin önemli özelliklerinden birisi de tahlillerinde ikti-sadî unsurlara çok az yer vermeleridir., Abdulah Cevdet de genellik-le bu duruma uygun düşmekle birlikte düşüncenin evrimi açısından serveti gerekli görüyor ve yazılarında devamlı olarak toplumun ser-vet oluşumunu sağlayacak ticaret ve benzeri alanlara yöneltilmesini istiyordu (18). Ancak, iktisadî tahliller dağınık bir şekilde gözükmek-le birlikte Abdullah Cevdet'in temel tahlillerinde de önemli bir rol oy-namamaktaydılar. Toplumun memuriyet düşkünlüğünden kurtarıla-rak ticarete yöneltilmesi şeklindeki görüşlerine karşın Abdullah. Cev-det ve diğer Jön Türklerin ana amaçlarından birisi de kendilerine ka-

(15) Bkz. «İsmail. Kemal Bey'in Beyanatı», İkdam, 16 Teşrin-isânî 1912-1 Zilhic-ce 1330, s. 3, «Bir Mektub», İkdam, 11 Kânûn-isânî 1913-3 Safer 1331, s. 3. İsmail Kemal için ayrıca bkz. The Memoirs of İsmail Kemal Bey, s. 369-75.

(16) Sâtı Bey'in Ziya Gökalp'e karşı Osmanlığı birliğini savunması için bkz. Wil-liam L. Cleveland, The Making of an Arab Nationalist: Ottomanism and Arabism in the Life and Thought of Sati Al-Hutiri, New Jersey, 1971, s. 33. Sâtı Bey'in Mütareke döneminde ve devamındaki Arap milliyetçiliği için bkz. a.g.e., s. 47 v.d.

(17) Genel olarak Jön Türklerin sorunu Abdülhamid II nin yönetiminden kay-naklanan bir durum olarak gördüklerini gözlemiştik. Bu konuda gene bkz. «İkna İçün Daha Ne Lâzım», Taharri-i İstikbâl, İkinci Cild, 's. 66: «. . .Kırk sekiz sene evvel Macarlar isyân etmişler idi ne oldu? İsyan teskin olundu... ve bugün Macarlar, Avusturya tahtının en sağlam ve en sadık istinadgâhı addolunmaktadır. Hükümet mevcud olan yerlerde iş böyle kapanır...».

(18) Bkz. [Abdullah Cevdet], «Rusya 'Müslümanları Uyanıyor, İçtihad, no. 9, Teşrin-ievvel 1905, s. 131: «...Maarif, maarif! kitab, ceride, mecelle-i 'ilmi-ye ve edebiye! diye bağırırız. Fakat bunların hiçbirisi servetsiz mevcud ve payidar olamaz. Onun içün Rusya'daki Müslüman kardaşlara çok rica ede-riz ki bir milletin menba-ı refah ve saadeti olan sanayii, ticareti istisgar etmesinler...».

Page 295: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

280 İKİNCİ JÖN TÜRK HAREKETİ VE ABDULLAH CEVDET

palı olan Osmanlı bürokrasisi, içinde kendilerine önemli bir yer edine-bilmekten ibaretti. Abdullah Cevdet ve bazı Jön Türklerin görev al-ma konusundaki isteklerini görmüştük. Bu neden pek çok küçük me-murun ön Türkleri desteklemesi, sonucunu doğuruyordu ki (19) Jön Türklerin 'Halkın Talepleri' başlığında sunulan belli başlı istekleri kamu işlerinin yeniden düzenlenmesi ve ordu ile diğer kamu görev-lerine herhangi bir ayırım yapılmaksızın atama yapılması idi (20).

Abdullah Cevdet'in önemli bir görüşü de Doğu ve Batı düşünce-lerinin bir sentezini yaparak bunu halka sunmak isteğidir. 'İçtihad' m ilk amacının bu oluşu Abdullah Cevdet'in konuya verdiği ehemmi-yeti bize göstermektedir

«... Şark ile Garbın, edebiyatı ile birlikde şuurlu bir tet-kikini yapmak suretiyle iki diyar arasında, çift bir dima-ğı cereyan yaratmak, işte mevkutayı tesis etmekle üzeri-mize aldığımız gaye budur...» (21).

Doğu düşüncesinden yararlanma fikrinin nedenlerini daha önce tartışmıştık. Bu alanda Abdullah Cevdet'in Batı ülkelerinin Doğu kültür ve düşüncesini gereksiz gören düşüncelerine karşı tepkileri görülmekle birlikte asıl tepkilerin Ahmed Rıza Bey ve arkadaşların-dan geldiğini görüyoruz :

«...Muadelet ve medeniyetden bahisle Türkleri geri kah makla itham edegelen Garblılar bilcümle Şark muamelât ve münasebât ve müdahelâtlarında ehl-i salib âdâb-ü-usû-lünü terk etmediler...» (22). /

Yeni Osmanlıların bu konudaki yaklaşımları düşünülürse (23)

(19) Vambery'den-Sir Thomas'a, Budapeşte, 10 Şubat 1897, Vambery Papers, PRO/F.O. 800-33.

(20) H. Antony Salmoııe, The Fall and Resurrection of Turkey, s. 252-4. Yazarın Jön Türk liderlerinin görüşlerini belirttiğini ifadesi için bkz. a.g.e., s. 7.

(21) La Direction [Abdullah Cevdet], «Avant-Propos», İçtihad, no. 1, 1 Eylül 1904, s. 1.

(22) Ahmed Rıza, «Cümle-i Siyasiye», Meşveret, no. 20, 8 Teşrin-ievvel 1896-27 Rebiy'ülâhîr 1314, s. 1. Krş. Ahmed Rıza, Vazife ve Mesuliyet, Cüz 3, Kadın, Paris, 1324, s. 4-8.

(23) « Bununla beraber biz ziraatda olduğu gibi san'atda dahi vaktiyle ken-di yağımızla kavrulurduk. Hemen her ihtiyacımızı ifa edecek destgâhlarımız vardı. Yirmi-otuz senede anların hemen cümlesi mahvoldu. Bunun sebebi de hiç şüphe yok nıa'hud muahedât ile Avrupalılara verilen hürriyet-i tica-retd.ir...» Hürriyet, no. 7, 21 Rebiy'ül-âhîr 1285-10 Ağustos 1868, «Usûl-u Meşverete Dair Geçen Numrolarda Münderic Mektublann Altıncısı», Hür-riyet, no. 18, 26 Ekim 1868-10 Reçeb 1285, s. 7.

Page 296: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 281

gene de oldukça yumuşak kalan bu eleştirilere karşı Abdullah Cev-det'in cevabı sorunun bizzat Osmanı toplumunun geriliğinin bir so-nucu olarak ortaya çıktığı şeklinde idi:

«... Hakikatde bizim olmayan yalnız Mısır mı? Bizim ve pek ziyade bizim olan Anadolu bile bizim olmamaya baş-lıyor. İngiliz'e, Rus'a, Alman'a şuna buna kabahat buluyo-ruz. Kabahat bizde 'At binicinindir' diyen ecdadımız bize; bu dekikayı söylemişler demekdir. Âlem-i nasraniyetin bi-lâmkıt'a âlem-i islâmiyete musallat olmuş bulunması fikri bir fikr-i sahifdir... Mısır'ın sahib-i hakikisi İngiltere'dir. Mısır ve külmafih İngiliz kavm-i cihangirinin mahmîsidir, memlûkudür. Hami ve malik olmak sıfat ve iktidarlarını iktisab ve muhafaza edemeyen efrad ve akvamın mahmî ve memlûk olmaları terakki ve tabiiyetin en ziyade...» (24).

Ancak bu görüşleri yanında Abdullah Cevdet'in Japonya örneği-ni göstererek geleneksel değerlerden yararlanmanın gerekliliğini be-lirttiğini görüyoruz. Abdullah Cevdet'i Japon gelişmesine ilgi duy-maya götüren esas nedenler ise bu devletin Avrupa tarzı bir yöne-tim uygulamasına geçiş durumunda bulunması (25) ve Asya'daki tek serbest düşüncenin açıklandığı devlet (26) olması idi. Abdullah Cev-det'in, Japon-Osmanlı ittifakı konusundaki sürekli yazılarını da dö-nemin Avrupa basınında bu konuda yer alan haberlere bağlayabili-riz (27).

Toplumun gelişebilmesi için Abdullah Cevdet'in vardığı sonuç ise yönetici «elite» i kontrol edecek bu kimselerde bir kültür biriki-minin yaratılması gerektiği şeklinde ortaya çıkıyordu. Bu da onu Jön Türklerde başka bir örneğini göremediğimiz bir tercüme politikası-na götürmüştü. Tercüme politikasının diğer bir amacı da Batı dü-şüncesini Osmanlı toplumuna taşımaktı. Batı düşüncesi ile birlikte •—ve bundan önce— Batı teknolojisinin imparatorluğa getirilmesi Abdullah Cevdet'in temel düşüncelerinden birisidir ve Batılılaşma konusunda Latin alfabesinin kabulü gibi çok radikal önlemlerin dahi ilk izlerini Abdullah Cevdet'in bu dönemdeki düşüncelerinde bulmak

(24) Abdullah Cevdet, «Akabe Meselesinin Akıbeti», İçtihad, no. 12, Haziran 1906, s. 178.

(25) ACrrniniusl Vambery, «The Future of Constitutional Turkey», The Nine-teenth Century and After, no. CCCLXXXV-Mart 1909, s. 367.

(26) «Liberals and the Alliance With Japan», The Times, 30 Ocak 1905. (27) Fransız basınındaki bu haberler için bkz. BBA-BEO/Hariciye Gelen, 162-5/

18, no. 76-7 Mart 1320,

Page 297: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

282 İKİNCİ JÖN TÜRK HAREKETİ VE ABDULLAH CEVDET

mümkündür (28). Fakat, Abdullah Cevdet'in bu dönemde daha son-ra göreceğimiz gibi Meşrutiyet sonrasındaki düşüncelerine göre ge-leneksel değerlerden fazlasıyla yararlanmaya çalıştığını görüyoruz.

Abdullah Cevdet'in işaret ettiği diğer bir nokta da yalnızca ya-yında bulunmanın yönetimi devirmek konusunda yetersiz kalacağı düşüncesidir (29). 1900 yılından itibaren Jön Türklerde belirmeye başlayan bu düşünce (30) Ahmed Rıza Bey ve arkadaşlarını orduya ve mektepli subaylara yöneltmişti. 1906 yılında Terakki ve İttihad ile Hürriyet Cemiyetlerinin birleşmesini doğuran (31) bu yöneliş Jön Türk hareketinin kontrolünü aydm-bürokratlardan, mektepli subay-lara geçirmiştir. Güzel bir ifadeyle artık «İttihad ve Terakki Cemiye-tinin Ordusundan» çok «Ordunun İttihad ve Terakki Cemiyetinden» bahsetmek mümkündür (32). Kısaca belirtmek istersek 1889'da Mek-teb-i Tıbbiyede kurulan 'İttihad-ı Oömanî' Cemiyeti felsefî düşünce-nin ürünü olan bir öğrenci cemiyetiydi. Daha sonra tıbbiyelilerin baş-ta ulema olmak üzere çeşitli toplum unsurlarıyla ittifaka girişmele-ri sonucunda aydınların yönetiminde çeşitli grupların temsil edildi-ği bir örgüt ortaya çıktı. 1902 kongresi sonucunca ortaya çıkan iki Cemiyette de bu özellik devam etti. 1906 sonrasında Terakki ve İtti-had cemiyeti subayların kontrolü altına girdi. 1902 Kongresinden sonra önce Hürriyetperverân Cemiyetini kuran akabinde tekrar it-tihad ve Terakki'yi devam ettiren kadroyu hemen tamamiyle içine alan Adem-i Merkeziyet ve Teşebbüs-ü Şahsî Cemiyeti eski özelliği göstermeye yâni aydm muhalefeti temsile devam etti. Bundan dolayı 1889-1908 arasında devamlı bir örgütün varlığından bahsetmek müm-kün değildir. Bu örgütler gerek düşünce yapıları ve gerekse üyeleri-nin niteliği açısından çok az bir bağlantı göstermektedirler. Bu ör-gütsel değişimler içinde Abdullah Cevdet'i çeşitli örgütler içerisinde

(28) Abdullah Cevdet,. «Japonlar Alfabelerini Değiştiriyorlar», îçtihad, no. 11, s. 160.

(29) AUbdullah] Ctevdet], «Şûra-yi Osmanî Cemiyeti ve Gazetesi», îçtihad, no. 3, [İkinci Sene], Teşrin-isânî 1906, s. 263.

(30) Bkz. Dr. Cazım, İttihad, s. 9. (31) Bu birleşme için bkz. İttihad ve Terakki Cemiyetinin 1906-1907 Senelerinin

Muhaberat Kopyası, 386 numaralı ve Nâzım-Bahattin imzalı mektup, İ. Be-lediye Kütüphanesi, Belediye Yazma, O. 30.

(32) Halil Halid, «The Origin of the Revolt 'in Turkey», The Nineteenth Century and After, No. CCCLXXXVII-Mayis 1909, s. 755. Bu birleşmeden sonra Ce-miyete giriş ve üye yemini dahi değişmişti. Bkz. İttihad ve Terakki Cemi-yetinin 15 Teşrin-isânî 1907-28 Mart 1908 Senelerine Ait Muhaberatının Ka-yıt Defteri, 25 Teşrin-isânî 907/Paris no.- 474 (mükerrer) sayı ve tarihli mektup, s. 12. Yeni durumun açıklanması için gene bkz. 26 Teşrin-isânî 1907/no. 478 sayı ve tarihli mektup, s. 17.

Page 298: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 283

gitgide önemsiz rollerde görmek mümkündür ki bu da onun toplum-da bir kültür birikimi yaratılmasını, yönetimin devrilmesinden önce ilk plâna alan görüşüyle bağlantılıdır. Abdulah Cevdet, sorunun Ab-dühamid II nin devrilmesi ve yerine yeni bir padişahın geçirilmesin-den çok toplumsal bazı değişikliklerin gerçekleştirilmesi olduğuna işaret eden ender Jön Türklerden birisidir (33). Prens Sabahattin'in de bu konudaki benzer düşüncelerini görmüştük. Ancak gene de Sa-bahattin Bey'in bu konuda çok berrak olmayan düşüncelere sahip olduğunu biliyoruz (34). Bu Jön Türklerin yanısıra «inkılâb, ihtilâlsiz olamaz, ihtilâl bir hâl' değildir...» şeklindeki ifadelere pek çok yazı-da rastlamak mümkündür (35). Terakki ve İttihad yazışmalarında da sorunun Abdülhamid II nin devrilmesinden ibaret olmadığı şek-lindeki ifadeleri görmekteyiz:

«... Bizde hüküme.t aleyhine vuku'bulan isyanlar, kıyamlar hiçbir millet tarihinde mevcud değildir. Üç hükümdar sı-rayla rahat döşeğinde ölmemişdir. Bu sözlerimizle bittabi zât-ı vatariperverânelerine sebeb-i felâketi ortadan kaldır-mak yâni hükümdarı başımızdan tard etmemizin de olma-dığım irae ederiz...» (36).

Ancak bu görüşlerde bir süreklilik görülmemektedir ve Jön Türk yayınları arasında çok defa:

«... Bunları men' etmek Sultan Hamid'e işden el çekdirmek, yerine makam-ı hükümdarı vazifesiyle mükellef bir şeh- 1

(33) Bkz. Abdullah Cevdet, «Hânedan-ı Osmanî», İçtihad, no. 2, [İkinci Sene], Teşrin-ievvel 1906, s. 218, «Le Maladie du Sultan», İçtihad, no. 1 [ikinci Se-ne], Temmuz 1906, s. 2. Buna karşılık Avrupa'daki ilk yıllarında Abdullah Cevdet'in yazılarında Sultan Murad'ın tekrar tahta geçirilmesi tezi Önemli bir yer tutuyordu. Bkz. Abdullah Djevdet, «Le Sultan Murad V», Mechveret Supplement Français, no. 79, 1 Temmuz 1899, s. 5-6, [Abdullah Cevdet], «Sultan Murad Mazlum», Osmanlı, no. 43, 15 Nisan 1899-4 Zilhicce 1316.

(34) «... Bütün erbab-ı namus nazarında olduğu gibi bizim nazarımızda da pa-dişâhla milletin menafi'i birbirinden ayrılmaz. Padişah milleti için çalışır, millet de bundan dolayı kendisine şükran ve muhabbetle merbut, olur...». Sabahattin Bey'in, 23 Teşrin-isânî 907 tarihli ve «Azizim Birader» başlıklı, mektubu BBA-Yıldız Esas Evrakı, 15/1587/74/14.

(35) Tunâlı Hilmi, «Bir Hutbe», Ezan, no. 1, 2 Şubat 1897-1 Ramazan 1314, s. 1. (36) İttihad ve Terakki Cemiyetinin 1906-1907 Senelerinin Muhaberat • Kopyası,

7/26 Nisan 1906 tarih ve sayılı, Doktor Bahaeddin imzalı mektup, İ. Beledi-ye Kütüphanesi, Belediye Yazma, 0. 30, s. 12.

Page 299: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

284 İKİNCİ JÖN TÜRK HAREKETİ VE ABDULLAH CEVDET

zade nasbederek, idare-i hükümeti bir meclis, bir meclis-i meb'usana tevdi etmekle olur...» (37).

şeklindeki ifadelere sık sık rastlamaktayız. Bunlara karşılık Abdul-lah Cevdet hareketin «...müstebitten ziyade istibdadı, istibdattan fazla cehlü gafleti izaleye hasrı emel..» etmesi gerektiğini düşünü-yor (38) ve «... meşrutiyet idare tesisinin bir gaye değil vasıta oldu-ğunu...» belirtiyordu (39). Meşrutiyetten sonra belirttiği gibi Abdul-lah Cevdet'in beklediği bir yapı değişikliği ve yeni bir fert yaratıl-masıdır :

ı «...Benim On Temmuzum için daha çok çalışacağız, çok bekliyeceğiz. Benim On Temmuzum bir Şemsi Paşa nın göğ-sü delinmekle, bir Osman Paşa dağa kaldırılmakla gelme-yecek. Göğüslerdeki yaralar, dimağlardaki. yaralar, dimağ-lar daki kuraklıklar, çoraklıklar giderimedikçe, dağdakiler şehre indirilmedikçe, şehirdekiler köylere gitmedikçe, on-lardan ikrah etmedikçe, onlar mucib-i ikrah olmakdan kur-tulmadıkça...» (40).

Mısır'da Meşrutiyetin ilânının duyulmasından sonra yapılan he-yecanlı törenlerde (41) Abdullah Cevdet'in bu görüşlerini ileri sür-mesi tartışmalara yol açmıştı (42). Bu da onun bu yapı değişikliğine verdiği önemi göstermektedir.

Jön Türklerin bir özelliğinin de başta İngiltere ve Almanya ol-mak üzere büyük Avrupa devletlerinin âdeta birer taraftarı olmala-rı olduğunu gördük, Abdullah Cevdet'in de bu özelliğe uygun dav- \ ranışlar içerisinde bulunduğunu, aşırı İngiltere yanlısı buna karşılık Alman aleyhtarı bir politika izlediğini ve 'Osmanlı' ile 'îçtihad' ı bu istikamette yönlendirdiğini inceledik. Ama bu taraftarlık ileride gö-

(37) Hal', no. 3, 28 Teşrin-ievvel 1900, s. 2. Bu gazete için bkz. BBA-Yıldız Esas Evrakı, 19/1627/130/58.

(38) Ahmed Bedevi Kuran, İnkılâp Tarihimiz ve İttihad ve Terakki, s. 134. (39) Abdullah Cevdet, «İnkılâb Şehrâymi», İşhad, no. 114, 10 Temmuz 1330, s. -

257. (40) Abdullah Cevdet, «Benim On Temmuzum», Büyük Duygu, no. 1, 10 Tem-

muz 1329, s. 188. (41) Bu törenlerdeki aşırı iyimser hava için bkz. Abdullah Cevdet, «Mısır'da İyd-i

Hürriyet», îçtihad, no. 8, Haziran 1908, s. 292, «Celâleddin Arif Bey'in Nut-ku», Şûra-yi Osmanî, no. 35, 1 Ağustos, 1908, s. 4, Abdullah Cevdet, «Erme-ni Katolik Kilisesinde», îçtihad, no. 8, [İkinci Sene], s. 298. Meclis-i Meb'usa-nın açılışındaki sevinç için bkz. BBA-BEO/Mısır Komiserliği Gelen, 748/36-6, 22 Teşrin-isânî 324.

(42) Bkz. Ş. K. Gökozanoğlu, Jön Türklerin Birkaçının Biyografisi, s. 12.

Page 300: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 285

receğimiz gibi yabancı bir devletin mandasını arzulamak gibi bir davranışa Jön Türk hareketi süresince dönüşmedi.

Abdullah Cevdet'in siyasal düşüncelerinde işaret edilmesi gere-ken hususlardan birisi de aşırı bir eklektizmdir. Kendisinin özellikle anarşizme karşı duyduğu ilgiyi diğer düşünceleriyle nasıl bağdaştı-rabildiğinin yorumunu yapabilmek imkânsızdır. Bu görüş onun pa-sifizmi benimsemesine ters geldiği gibi özellikle biyolojik materya-list görüşleriyle uyumsuzluk gösteriyordu. Toplum bir biyolojik or-ganizmaya benzetilirse —Abdullah Cevdet'in Nowicov'a olan ilgisin-den bahsetmiştik— onun üzerinde anarşizmin oluşturabileceği ani değişikliklerden çekinmenin gerektiği bu görüşün savunucuları ta-, rafından belirtilen bir noktaydı. Ahmed Rıza Bey de «... İnkılâb eğer sevk-i tabiî ile tedrici olursa hüsn-i netice verir...» derken bunu kas-tetmekteydi (43). Ancak, Abdullah Cevdet «... Vaktinden evvel ya-pılmış olan bir inkılâb [ml hedefine varmamış bir tekâmül...» oldu-ğunu belirtmekle (44) birlikte anarşizmi savunmaktan, geri kalmı-yordu. Bunu bir ölçüde Abdullah Cevdet'in radikalliğine bağlamak mümkündür. Nitekim padişaha karşı olan saygı gözönüne alınarak Jön Türklerin pek çoğu tarafından dondan ziyade diğer yönetim üye-lerine yöneltilen hücumlar (45) Abdullah Cevdet tarafından en sert bir şekilde Abdülhamid II ye yöneltiliyordu. Ifakat anarşizme karşı 'Abdulah Cevdet'in duyduğu ilgi bir anlamda psikolojik bir boyutu da içermektedir.

Bundan önce Jön Türkler hakkında yapılan en önemli araştır-mada Jön Türklerin asıl amacının «hürriyet» den çok Osmanlı İmpa-ratorluğunun parçalanmasını durdurmak olduğu saptanmıştı (46) . Bu çok yerinde bir gözlemdir. Bunun yanısıra Jön Türklerin Mann-heim'm «Utopia» adını verdiği fikrî yapıtlar ortaya çıkarmadıkları da müspet bir gözlemdir (47). İncelediğim eserler içinde bu tanı-ma (48) en yakın olanı Abdullah Cevdet'in Osmanlı Hânedanıyla il-gili görüşleri olarak belirmiştir. Bu görüşlerde özellikle sistemi tama-

(43) Ahmed Rıza, Vatanın Haline ve Maarif-i Umumiy enin Islâhına Dair Sultan Abdülhamid Hân Sânî Hazretlerine Takdim Kılınan Altı Layihadan Birinci Lâyiha, 1312, s. 33.

(44) «Avant-Propos», îçtihad, no. 1, s. 1. '(45) Örnek olarak bkz. İsmail Kemal, Trablusgarh Vali-i Esbâkı İsmail Kemâl

Bey Tarafından Atabe-i Ûlya-yi Padişâhiye Takdim Olunan Lâyiha Sureti-dir, Mizan Matbaası, Cenevre, 1314, s. 21, Krş. Noel Buxton, Europe and Turks, s. 71.

(46) Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasî Fikirleris. 225. (47) a.g.e., s. 227. (48) «Utopia» tanımı için bkz. Karl Mannheim, Ideology and Utopia, London,

1976, s. 173-7.

Page 301: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

286 İKİNCİ JÖN TÜRK HAREKETİ VE ABDULLAH CEVDET

men inkâr eden, onunla tam hîr uyumsuzluk gösteren noktalar bu-lunabilir. Jön Türklerin en önemli bir özelliği ise Sabahattin Bey'in belirttiği gibi Osmanlı toplumunun Batı ile karşılaşmadan önceki fikrî aczini görmekti:

«... Medeniyet-i Garbiye ile münasebete girişdiğimizden be-ri memleketimizde bir intibâh-ı fikrî görünüyor. Bu münâ-sebetden evvel cemiyetimiz bir hayat-ı fikrî ihtiva etmiyor-du... Maarif-i Garbiyeden bir kısmını tedrise ilk vasıta olan mühendishâne 1210 senesindö küşâd edilmiş idi...» (49).

18. yüzyıldan beri Bâb-ıâli bürokrasininin Batı teknolojisini it-halin zorunluluğunu görmesine karşılık gerek İmparatorluk içinde-ki azınlıkların alacağı tavır (50) ve Osmanlı aydınları üzerinde oluş-turabileceği etki açısından (51) tehlikeli olarak kabul ettiği Batı dü-şüncesiyle karşılaşan İmparatorluk aydını onunla artık statik bir du-rum göstermeye başlayan toplum yapısında değişiklikler oluşturma çabasına girişti. Ne var ki «Batı düşüncesi» çok geniş bir kavramdır; Bunun içerisindeki farklı yönlere yöneliş Osmanlı aydınlarında is-tikrarlı bir ideolojinin oluşumunu önlemiştir. Dönemin Osmanlı ay-dınlarının ileri gelenleri için monografik çalışmalar yapılmasını zo-runlu hale getiren de bu özelliktir.

(49) M[ehmed] Sabahaddin, «Gençlerimize Mektub», Terakki, [no. İL [Nisan 1906], s. 1-2.

(50) Avrupa'daki ihtilâl hareketlerinin azınlıklar üzerinde oluşturacağı bu etki-den çekiniş için bkz. BBA-Bâb-î Asafi/VIII-Mesail-i Mühimme-Avrupa İh-tilâlinden Dolayı Memalik-i Şahanede Bazı Tedabir İcrasına Dair, No. 129-1926 ve 1927, 1927 leff.

(51) Böyle, yorumlanabilecek kuşkular için bkz. BBA-Bâb-ı Asafî/Vîll-Mesail-İ Milhimme-Avrupa İhtilâli.., no. 129-1927, 1953.

Page 302: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

ÎKÎNCİ MEŞRUTİYET SONRASI SİYASAL FAALİYETLER

Evvelce belirttiğimiz gibi Abdullah Cevdet, Meşrutiyetin yeni-den ilânından sonra hemen İmparatorluk merkezine dönmedi ve bir buçuk sene Kahire'de yayın faaliyetini sürdürdü. Bunun nedeni ise kendisinin «İttihad ve Terakki» nin yönetimdeki dolaylı etkinliğinden çekinmesidir. Meşrutiyet sonrasında görülen aşırı özgürlük ortamı ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan yoğun siyasal mücadele Ab-dullah Cevdet için artık gerek siyasal ve gerekse kültürel açıdan do-nuk bir durum gösteren Mısır'daki ortama göre kuşkusuz çok daha çekici idi. Bunun yanısıra ileride inceleyeceğimiz gibi bu ortam ar-tık Jön Türk hareketi sırasında olduğu gibi her türlü düşünce ve modernleşme çabalarını İslâm dininin toplumsal içeriğinden yarar-lanarak sunma gibi bir zorunluluğu da ortadan kaldırmıştı. Abdullah Cevdet'in Dozy tercümesini Meşrutiyetin ilânından sonra geniş çap-ta piyasaya sürmesi bir rastlantı eseri cleğildir. Ancak bu tür yayın ve düşüncelerin Mısır'ın, pâyitahta göre Meşrutiyet öncesinde daha açık ve rahat, fakat bu tarihten sonrasıyla kıyaslandığında ise son derece durgun ve muhafazakâr kalan ortamında, yayılması ve ilgi uyandırması daha zordu (1).

Siyasal faaliyet açısından Abdullah Cevdet'in Meşrutiyet önce-sinde «Adem-i Merkeziyet» grubunun Mısır'daki şubesiyle ilişki kur-duğunu ve kısa zamanda bu grubun en önemli üyelerinden birisi ha-line geldiğini görmüştük. Ancak bu grubun üyelerinin büyük çoğun-

(1) İstanbul'da büyük tepkiler uyandıran bu tercümenin Mısır'da genel ola-rak ilgisizlikle karşılandığını görüyoruz. Gösterilen olumlu ilgi Abdullah Cevdet'in eski arkadaşları olan muhafazakâr Jön Türklerden gelmektedir. Bkz. Şterafeddin] Mtağmumî], «Tarih-i İslâmiyet», Seyahat Hâtıraları: Anadolu ve Suriye'de, Matbaa-ül-Fütuh, Kahire, 1327-1909, s. 310-1. Bunun yanısıra Meşrutiyetin kısa bir süre Öncesinde Mısır'daki Osmanlı çevresi içinde biyolojik materyalizme yönelen reddiyelerin arttığını görüyoruz. (Ör-nek olarak bkz. [Abdullah Mehmed Habibl, Varidat-ül-Habib li'tenvirat-ül~ lebib, Türk Matbaası, Kahire, 1323) Abdullah Cevdet'in, Fünûn ve Felsefe.., 1906 baskısında İslâm ûlemasmm payının artması da bu nedene dayanmak-tadır.

Page 303: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

288 İKİNCİ MEŞRUTİYET SONRASI SİYASAL FAALİYETLER

luğunun İstanbul'a giderek «Ahrar Fırkası»na girmelerine karşılık kendisi bu kimselerin düşüncelerine duyduğu sempatiyi kaybetme-mekle birlikte, bu partinin Mısır'daki destekçileri arasına girmedi (2).

(Abdullah Cevdet ve eski arkadaşı İbrahim Temo ise Meşrutiyet-ten kısa bir süre önce İstanbul'da bir grup öğrenci tarafından kuru-lan (3) «Selâmet-i Umumiye Kulübü» üyelerini tekrar biraraya geti-rerek ve onlara çeşitli düşünceler aşılayarak «Osmanlı Demokrat Fır-kası» m kurdulaıj (4).

Fırkanın kuruluşunda Abdullah Cevdet, Mısır'da bulunduğu için yalnızca düşünsel yapının oluşturulmasına katkıda bulundu. Kuruluş ve kamuoyunda tanınma yolundaki diğer faaliyetler ise İstanbul'a, Mekteb-i Tıbbiye'de kurulan ilk cemiyetin lideri olarak büyük pres-tijle dönen (5) İbrahim Temo tarafından yerine getirildi.

Fırkanın savunduğu düşüncelere ilk bakıldığında «...demokra-si yâni hakimiyet-i avam, bu mülkde, bu toprakda emin olmalıdır ki

(2) Abdullah Cevdet'in Ahrar fırkası üyelerinden farklı olarak 31 Mart olayı-nı ve bu olaya yol açan gelişmeleri yorumlaması bunu göstermektedir. Bkz. Abdullah Cevdet, «Cinayet-i Devendâm», İçtihad, no. 10, Temmuz 1909, s. 361-2: «...İttihad ve Terakki Cemiyetinden ayrı olarak müteşekkil Ahrar fırkası da müstebidin işine hayli yaradı: İki fırka arasına münâfesât-ı şah-siye sokarak asıl maksad-ı vatanilerini ihmâl etmelerine sebebiyet verdi ve arada kanlı bir müsademe ika' etmek emeiiyle (Serbesti) muharrirlerin-den Yenişehirli Hasan Fehmi Bey'i katletdirerek bu cinayetin güya İttihad ve Terakki Cemiyeti tarafından irtikâb edildiğine... Hele son zamanlarda (İttihad-ı Muhammedi) nâm-ı füsünkârı altında teşekkül eden ve ekseri-yet itibarıyla imansız, vicdansın, irfansız, iz'ansız fesede ve cüheladan mü-rekkeb bulunan gürûh Abdülhamid'in hürriyet aleyhindeki hareket-i taar-ruziyesinin pişdarı idi... Ahrar Fırkası kâtib-i umumisinin 'İttihad-ı Mu-hammedi Fırkası bizimle beraberdir' demiş olduğunu işitdiğimiz vakit gaf-let ve dalâletin bu istilâ-yı müdhişine bakarak hayret-ender hayret kal-mışdık. Münhasıran din. namına ortaya atılan bir gürûh-u cühela ve fesede, bahusus Türkiya gibi anasır ve edyân-ı muhtelif enin içtima' etdiği bir mem-leketde nasıl bir fırka-i siyasiye-i makule addolunur? Ve programı mey-danda olan Ahrar fırkasıyla nasıl kabil-i itilâf olur...».

(3) Kulübün kurucuları tesis tarihinin «10 Temmuz inkılâbından beş ay evvel» olduğunu belirtmektedirler. Bkz. «Bir İki Söz», Hukuk-u Beşer, no. 1, 9 Kâ-nûn-isânî 1326-20 Zilhicce 1326, s. 1.

(4) Fırka hakkında genel bilgi için bkz. Tarık Zafer Tunaya, «Türkiye'de İlk Demokrat Parti: Osmanlı Demokrat Fırkası (Fırkai İbad)», Sosyal Hukuk ve İktisat Mecmuası, Aralık 1949, s. 119-33.

(5) Bu konuda bkz. Osmanzâde• Süleyman Sûdî, «Köstence'den: Dobruca Müs-lümanları ve Doktor İbrahim Temo», Hukuk-u Umumiye, 7 Şubat 1909-15 Muharrem 1327, s. 2, Sada-yı Millet, «Doktor Temo-Fırka-i İbad», Sada-yt Millet, 31 Ekim 1906-16 Şevval 1327, s. 1, Temo'nun İstanbul'da karşılanışı için bkz. «Doktor İbrahim Edhem Bey», Hukuk-u Umumiye, 16 Eylül 1908-20 Şa'baıı 1326, s. 3, İbrahim Temo, İttihad ve Terakki Cemiyetinin..., s. 212-

Page 304: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

ÎDÖKTÖR ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMI 2ÖÖ

halk için, bu vatanın fakir ahalisi için biçilmiş kaftandır...» (6) şek-lindeki görüşlerle, işçi haklarını savunmaya (7) reji ve yabancı şir-ketlere yöneltilen sert eleştirilere (8) çok miktarda rastlamak müm-kündür. Bu gibi görüşlerle, Gustave Le Bon hayranı Abdullah Cev-det'in nasıl uzlaşabildiğini hemen anlayabilmek kolay değildir. Fa-kat, Abdullah Cevdet, bu gibi düşüncelerin — kuşkusuz Gustave Le Bon'un 'Cumhur ruhu' kuramına göre— yanlış olduğunu düşünme-sine karşılık toplumda gitgide daha fazla ilgi uyandıran bu fikirleri savunan örgütler içinde yer almayı gene Le Bon'un kuramı uyarın-ca gerekli görüyordu:

3. Fırkanın 'Romanya Demokrat Partisi' nin programından yararlanmasına bakılırsa faaliyet amaçlarında Temo'nun etkisi oldukça fazlaydı. Bu konuda bkz. Bezmi Nusret, Fırkalar ve Ben, Yeni Osmanlı Matbaası, Bizans [İştan-bul], 1327, s. 7.

(6) «Bir İki Söz», Hukuk-u Beşer, s. 1. Krş. «Yolumuz», Selâmet-i Umumiye, no. 1, 20 Mayıs 132Ö, s. 1-2..

(7) «Kavliyat ve Fiiliyat», Genç Türk, 13 Kânûn-ievvel 1326-24 Zilhicce 1328, s. 1. Bunun yanısıra fırka muhaliflerden özellikle sosyalistlerle iyi ilişkiler sürdürmektedir. Bkz. Şirvanizâde Mahmud Tahir, «Siyasiyat: Bir Memle-ket ki Sahibleri Orada Yabancı Addolunur», Türkiya, no. 5, 18 Teşrin-ievvel 1326, s. 1, «Asâr-ı Münteşire : Sosyalistlere Müjde», Türkiya, no. 9, 23 Teş-rin-ievvel 1326, s. 4. Buna karşılık sosyalistler de Özellikle Abdullah Cev-det'den övgüyle söz etmektedirler. Bkz. «Musahabe-i İçtimaiye: Sosya-listliğin Âtisi», İştirak, no. 3, 27 Şubat 1325, s. 39 : «... Velhasıl hürriyet an-cak harb-ü darb ile parça parça feth olunur. Ma'bud-u hürriyet iğram ile aşk ile temayül etmez. Ancak büyük büyük fedakârlıklarla ceîlüf olunur. Muhterem, fedakâr, büyük Abdullah Cevdet Bey bihakkeıı söylemiştir...», İbrahim Temo için bkz. A. Rıfkı, «Hayat-ı Avam: İçtimaî Çıbanlar», İştirak, no. 2, 20 Şubat 1325, s. 18. Zaten bir süre sonra fırka üyelerinin önemli bir bölümü 'Osmanlı Sosyalist Fırkası'na katılmışlardır. Bkz. Tarık Zafer Tuna-ya, Türkiye'de Siyasî Partiler, s. 259.

(8) Rejiye yöneltilen sert eleştiriler için bkz. «Reji Zulümleri», Yeni Ses, no. 6, 3 Teşrin-ievvel 1326, s. 4, Ömer-Abdülkerim, «Dahiliye : Reji'ye Karşı», Genç Türk, no. 8, 17 Kânûn-ievvel 1326-26 Zilhicce 1328, s. 3, Abdülkerim, «İn-zar-ı Millete Reji Derdi», Genç Türk, no. 9, 18 Kânûn-ievvel 1326-27 Zil-hicce .1328, s. 1-2, «Genç Türk», Genç Türk, no. 8, s. 3 : «... Milletin kanını iliklerini kurutan başbelâsı rejinin bu haksızlıklara karşı bir tedbir ittihaz edeceğini zannetmiyoruz. Ümid ederiz ki Ticaret ve Nafıa Nezareti bu zu-lüm meselesini halletmekle gasboluııan hukuk-u meşruayı muhafaza eder...». Yabancı sermaye ve şirketere yöneltilen eleştirilere örnek olarak bkz. ŞCirva-nizâde] MEahmud] Tahir, «Makale-i Mahsusa : Bir Fikir», Türkiya, no. 14, 27 Teşrin-ievvel 1326, s. 1 «...Ecnebi! Ne müdhiş kelime... imtiyaz, doku-nulmazlıklar, kimin yanma gidilsin ayağa kalkmalar... Her şeyler! Fakat biz Osmanlı'ya böyle şeyler yok!..». Bu konuda tek olumlu yaklaşım için bkz. Pertev Tevfik, «Yaşamak İçin», Türkiya, no. 3, 16 Teşrin-ievvel 1326, s. 1.

Page 305: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

290 İKİNCİ MEŞRUTİYET SONRASI SİYASAL FAALİYETLER

«...Sosyalist tevehhümâtı unvanı altında bir çok musib teııkidler toplanabilir. Sosyalistler, sendika azaları, fieler efradı hayalperestlik ile tavsif olunabilirler. Ruhlarına, cumhurlar psikolociyasmm hakim olduğu ve binaenaleyh hakikat-ı halde kendilerinin olmayan ve mertebe-i zihniye-lerinin dûnunda bulunan bir mertebe-i idrake düştükleri bihak iddia ve mevakf fsptumlar iradıyla isbat olunabilir. Fakat istikbâl haklı olsun, haksız olsun «sosyalist»lerin, «it-tihad» larm, «sendikalların ve hakimiyet-i enâmındır...» (9).

Abdullah Cevdet'in ise yeni yönetime fırkanın yayın organları aracılığıyla sert eleştirilerde bulunduğunu (10) ve bunun yanında di-nin toplumsal içeriğinden parti amaçları için yararlanılması (11), özel girişimin özendirilmesi (12), Osmanlıcılık siyasetinin savunul-

(9) Abdullah Cevdet, «Meşhur Hakîm Gusta.vfc- Le Bon'ün Son Eseri», îçtihad, no. 81, 21 Teşrin-isânî 1329, s. 1789.

. (10) Abdullah Cevdet'in yeni yönetiminin, Abdülhamid Il'nin mutlakiyet döne-mine göre farklılık göstermediği yolundaki eleştirileri için bkz. Bir Kürd [Abdullah Cevdet], «Kalb-i Mü'min Kitab-ı Rahmandır», Selâmet-i Umu-miye, no. 1, 20 Mayıs 1326, s. 1. Abdullah Cevdet'in jurnalcileri de eleştiren bu yazısının doğurduğu tepki için bkz. Muharrem Hiram, «Selâmet-i Umu-miye Gazetesi Müdiriyet-i Âliyesine», Selâmet-i Umumiye, no. 5, 3 Haziran 1326, s. 3. Yönetimin çeşitli politikalarım eleştirmesi için .ise bkz. Bir Kürd [Abdullah Cevdet] «İnsan Tavuk Değildir», Türkiya, no. 4, 18 Teşrin-ievvel 1326, s. 3. Fırkanın yaym organlarında İttihad ve Terakki'ye yöneltilen sert eleştirilere örnek olarak ise bkz. «Demokratlar ve İttihadiyûn», Genç Türk, no. 2, 11 Kânûn-ievvel 1326-22 Zilkade 1328, s. 1, MCuhlis] Stabahaddin], «Tanin'e İthaf», Genç Türk, no. 2, s. 1, Ziya Şakir, «Dahiliye Nazırı Tal'ât Paşa'ya», Genç Türk, no. 12, 21 Kânûn-ievvel 1326-2 Muharrem1 1329, s. 1-2.

(11) Bkz. «Beyinsiz Muarızlar», Genç Türk, no. 7, 16 Kânûn-ievvel 132.6-25 Zil-hicce 1328, s. 1 : «... Muarızımız burada büyük bir cehl-ü-gaflets gösteriyor. Demokrasi'nin, hukuk-u ibad, Demokrat Fırkası'nm[da] Fırka-i İbad is-miyle yâdolunduğunu galiba bilmiyor. Zâten ibad ismi, halife-i sânî Haz-ret-i Ömer zamanında fakr-ü~amele içün verilmiş bir nâm idi...». Bu ko-nuda, Kanun-u Esasî ile İslâm dininin bağdaştırılması çabası fırka amaçla-rından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle bkz. Hüseyin Rıza İbn Mehmed, [Şârihi], Selâmet-i Umumiye Kulübü Menfaatine: Şerh-i Siyasî Şerh-i Kanun-u Esasî, Matbaa-i Âmire, Dar-ül-hilâfet'ül-âliye, 1326, passim.

(12) Bkz. «Teşebbüs-ü Şahsî», Muahede, no. 7, 11 Teşrin-ievvel 1326, s. 1, «Te-şebbüs-ü Şahsî Yok», Türkiya, no. 1, 7 Haziran 1326, s. 1. Abdullah Cev-det'in bu konudaki tavsiyeleriyle fırka, Sabahaddin Bey'in düşüncelerine yaklaşmıştır. Bkz. E. Demolins, «Anglo-Saksonlarm Milel-i Saireye Esbab-ı Tefevvuku», Mütercim : Şahabeddin Süleyman, Yeni Ses, no. 2, 29 Eylül 1326, s. 2 v.d. İbrahim. Temo'da Jön Türk hareketi sırasında Damad Mah-mud Paşa grubuna olan yakınlıklarını vurgulamaktadır. Bkz. «Sorarız», Hu-kuk-u Umumiye, 22 Eylül 1908-21 Şa'ban 1326, s. 3.

Page 306: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 305 291

ması (13), Batılılaşma (14) gibi bazıları fırkanın yayın organlarında geniş olarak savunulduğunu belirttiğimiz diğer düşüncelerle uyuş-mayan fikirlerin kabulünü sağladığını görüyoruz. Ancak gösterdiği tüm çabalara karşılık 'Osmanlı Demokrat Fırkası' önemli faaliyetler-de bulunamadı ve İttihad ve Terakki'den kaynaklanan baskılar (15) sonucu siyasal yaşamdan çekilerek 1911 yılında 'Hürriyet ve İtilâf Fırkası'na katıldı (16). Zaten bu tarihte Abdullah Cevdet'in örgüt içindeki aktif görevi de sona ermişti (17).

Mısır'da Meşrutiyet sonrasında kaldığı sürece Abdullah Cevdet gerek bu fırkanın yayın organlarına ve gerekse diğer günlük gazete ve dergilere çeşitli yazılar göndererek kısmen de olsa siyasal ve kül-türel yaşama katıldıS^Bunun yanısıra Dozy'den çevirdiği 'Tarih-i İs-lâmiyet' kitabıyla İmparatorluğun kültürel çevrelerinde büyük tar-tışmalara yol açtı. 1910 yılı sonlarında, ise Abdullah Cevdet belirttiği-miz nedenlerin etkisi altında kalarak tekrar İstanbul'a döndü (18)1 Bir süre sonra da İçtihad' m İstanbul'daki ilk sayısı 24 numarayla ve kı-sa b i r - ö n s ö z l e yayınlandı (19 ) . İçtihad'da bu dönemdeki ana temayı

(13) Bkz. Pertev Tevfik, «İttihad-ı Anasır», Türkiya, no. 2, 15 Teşrin-ievvel 1326, s. 1, Fuad Şükrü, «Makale-i Mahsusa : Maksadımız», Hür Memleket, no. 2, 13 Teşrin-isânî 1326, s. 1. Bu konudaki görüşler Abdullah Cevdet'inkiler ile büyük bir benzerlik göstermektedir. Azınlık örgütlerinin, fırkaya olan ilgi-leri ise bkz. İbrahim Temo, İttihad ve Terakki Cemiyetinin.., s. 241. Buna karşılık muhalifleri bu durumu sert bir şekilde eleştirmektedirler. Bkz. Ta-lebe-i Ûlumdan İzmirli' Halil Rıfat, «Beyinsiz Muarızla!"», Genç. Türk, s. 1 : « . . .Bu demokrasi nâmına çıkan gazetelerin bütün masrafları Yunanistan'da bulunan Etniki Eterya Cemiyeti ile İstanbul Rum Patrikhânesi tarafından tesviye edilmekte olduğunu herkes söylüyor. Hattâ Yunanlıların teâlisine hadim, Türk kanma kalem batıran bir takım mürtedilerden müteşekkil va-tan • hainlerinden olduklarını söylüyorlar...».

(14) Bkz. «Hakikata Doğru», Genç Türk, no. 10, 19 Kânûn-ievvel 1326-27 Zilhic-ce 1328, s. 1. Fırka arzularının Batı tipi bir demokrasi oldğunu belirtmekte (bkz. «Makale-i Mahsusa: Muhalefet-Meşrutiyet», Türkiya, no. 5, 18 Teş-rin-ievvel 1326, s. 1) ve buradaki Demokrat Partilerini kendisine örnek ola-rak almaktadır. Bkz. «Hariciye : Amerika'da Demokratların Muvaffakiyeti», Genç Türk, no. 6, 15 Kânûn-ievvel 1326-24 Zilhicce 1328, s. 1-2.

(15) Bkz. Mtuhlisl Stabahaddin], «Hükümetin Nazar-ı Dikkatine», Hukuk-u Be-şer, no. 1, 9 Kânûn-isânî 1326-20 Zilhicce 1326, s. 1, İbrahim Temo, İttihad ve Terakki Cemiyetinin, s. 243-8.

(16) Tarık Zafer Tunaya, Türkiye'de Siyasî Partiler, s. 259. (17) 1910 yılı sonlarına kadar partinin ikinci başkanlığım. yapan Abdullah Cev-

det daha, sonra bu görevinden ayrılmıştı. Bkz. Tarık Zafer Tunaya, a.g.e., s. 254.

(18) Kan Demir, «Son Günü», Yolların Sesi, no. 5, Kânûn-ievvel 1932, s. 117. (19) «1903 senesinde (sic) İsviçre'de tesis ve 23 üncü numrosuna kadar Mısır'da

neşr olunan «İçtihad»ı burada da yaşatmaya başlıyoruz, «îçtihad»m meslek

Page 307: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

306 İKİNCİ MEŞRUTİYET SONRASI SİYASAL FAALİYETLER

dine yöneltilen eleştiriler teşkil etmektedir ki bunları ilerdeki bölüm-lerde geniş olarak inceleyeceğiz. Kendi dergisinin yanısıra Abdullah Cevdet genellikle muhalif ve devrin önemli düşünürlerinin kadrosu-nu oluşturduğu 'Hak' gazetesinin başyazarlarından biri oldu ve bu gazetede yönetime çeşitli konularda sert eleştiriler yöneltti (20).

Ancak, Abdullah Cevdet'in bu dönemde dine karşı yönelttiği eleş-tirilerin siyasat muhalefet konulu yazılarına göre çok daha fazla ve ilgi ile tepki doğurduğu görülmektedir. Bu nedenle sık sık kapatılan 'İçtihad'ı Abdullah Cevdet, 'İştihad', 'İşhad', 'Cehd', 'Âlem-i Sanayi ve Ticaret' isimleriyle çıkarttı (21). Balkan savaşı sırasında yapılan tutuklamalarda ise tutuklular arasında îttihadçı veya onlara sempa-tizan olmayan tek kişi Abdullah Cevdet idi (22). Bu da Abdullah Cev-

ve maksadı münevver ve muayyendir. Zaten bunlar akvâl ile değil asar ile tenvîr ve tayin olunur», İçtihad, no. 24, 1 Haziran 327, s. 729. *

(20) Bkz. Abdullah Cevdet, «Makale-i Yevmiye : Ekalliyetin Vazifesi», Hak, no. 1, 14 Mart 1912-25 Rebiy'ülevvel 1330, s. 1, Abdullah Cevdet, «Makale-i Yev-miye : Cevab-ı Ütâb», Hak, no. 17, 30 Mart 1912-11 Rebiy'ülâhîr 1330, s. 1, Abdullah Cevdet, «Makale-i Yevmiye : Alnım Avcumda», Hak, no. 31, 13 Ni-san 1912-25 Rebiy'ülâhîr 1330, s. 1, Abdullah Cevdet, «Makale-i Yevmiye : Yangın Var», Hak, no. 66, 18 Mayıs 1912-1 Cemaziy'ülâhîr 1330, s. 1, Abdul-lah Cevdet, «Makale-i Yevmiye : Âyine-i Hak», Hak, no. 80, 2 Haziran 1912-15 Cemaziy'ülâhîr 1330, s. 1, Abdullah Cevdet, «Makale-i Yevmiye: Fena Kokular ve Dumanlar! Âyine-i Hak : Şehremanetine Müteveccih», Hak, no. 94, 15 Haziran 1912-29 Cemaziy'ülâhîr 1330, s. 1. Bu eleştiriler için gene bkz. Ebu Muhammed [Abdullah Cevdetl, «Bu Gidişle Büdçe Açığı Kapanır mı?», Hâkimiyet-i Milliye, no. 32, 21 Eylül 1326. Dine yönelttiği ender eleş-tirilerden biri için ise bkz. Abdullah Cevdet, «Makale-i Yevmiye : Hürriyet-i İrtica Yok», Hak, no. 24, 6 Nisan 1912-18 Rebiy'ülâhîr 1330, s. 1.

(21) Basında bu konudaki tepkiler için bkz. «Matbuat: Avrupalılaşmak», Sebil'-ür-Reşad, Aded. 13/195, 17 Mayıs 1328-13 Cemaziy'ülâhîr 1330, s. 294. Gene bkz. Yusuf Suad, Akvem-Üs-Siyer: Cevab-İçtihad Gazetesindeki Kılıçzâde Hakkı İmzalı Makaleye, Yeni Osmanlı Matbaa ve Kütüphanesi, İstanbul, 1331, s. 3. Gene bkz. Abdullah Cevdet, «Mazlum Zalimlere», îçtihad, no. 65, 9 Mayıs 1329, s. 1414-6. İçtihad' 58., 59., 68., ve 80. sayılarındaki çoğunluğu dine yöneltilen eleştirileri içeren yazılar nedeniyle kapatılmıştı. Bkz. Ser-ver Bedii, «Haftanâme : İçtihad'm Dördüncü Senesi», İçtihad, no. 100, 3 Ni-san 1330, s. 2262. Bu konuda Abdullah Cevdet'in şikâyetleri için ise bkz. Atbdullah] Ctevdet], «Dördüncü Sene-i Devamiye», îçtihad, no. 50, 16 Kâ~ nûn-isânî 328, s. 1143. İçtihad' Matbuat Müdiriyet-i Umumiyesinden 101/21 Mayıs 1327 tarihli ruhsat almıştı. Çeşitli tarihlerde kapatılması üzerine İ ş -tihad' adıyla 29/7 Kânûn-isânî 1329, 'Cehd' adıyla 10/18 Mart 1329, 'Âlem-i Tear e t ve Sanayi' adıyla 245/19 Şubat 1329 tarih ve numaralı ruhsatlar al-mıştır. Ruhsat belgeleri Gül Karlıdağ'dan sağlanmıştır.

(22) İçlerinde Abdullah Cevdet'in de bulunduğu bu kişiler —ilginç bir durum olarak— İttihadçılara yardım ettikleri gerekçesiyle tutuklandılar: « . . .Hü-kümet ittihad propagandistlerinin gönüllü asker tarzında ordu içine girerek

Page 308: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 293

det'in uyandırdığı tepkileri bize göstermektedir. Gene kendisine duyulan iğbirardan dolayı Abdullah Cevdet, es-

ki rejim döneminde görev alması neden olarak ileri sürülerek 'Mağ-durin-i Siyasiye' yasasından yararlandırılmadı (23).

Trablusgarb ve Balkan savaşları sonrasında Abdullah Cevdet'in yazılarında görülen diğer bir tema da milliyetçilik olarak karşımıza çıkmaktadır (24). Bunun önemli nedenlerinin başında bu savaşların İmparatorluk kamuoyunda yarattığı şok gösterilebilir. Fakat, bunun yanında Abdullah Cevdet'in bu temayı felsefe haline getiren İttihad ve Terakki ile olan ilişkilerini y.umuşatabilme çabaları da diğer bir nedeni ouşturmaktadır. Bu yaklaşımı ve İttihad ve Terakki liderle-riyle yaptığı olumlu görüşmelere (25) karşılık yönetim kendisinin

fikirleri teşvişe çalışdıkları ve hükümetin şekl-i hazırım tebdil içün bu kerre de kendilerine âlet etmek tasavvurunda bulunduklarını haber almışdır. Hükü-met mesmu-at üzerine değil, bu vak'anm delâilini elde etmeğe gayret ede-rek bu babda birçok propaganda evrakı ve mühürler, bahusus onların tab' ve izhar edildikleri matbaaları zahire çıkarmak suretiyle meseleye nimda-hil olanları tevkif eylemışdir...» Bkz. «Feci Bir Âkıbet», Alemdar, 17 Teşrin-isânî 1912-7 Zilhicce 1330, s. .3. Bu tutuklama sonucu Abdullah Cevdet, yirmi sekiz gün tutuklu kaldı. Bkz. Abdullah Cevdet, «Alemdar Gazetesi Müdiri-yetine», Alemdar, 23 Kânûn-ievvel 1912-13 Muharrem 1331, s. 3. Bu konu-da gene bkz. Abdullah Cevdet, «Ah Kafam», İçtihad, no. 51, 24 Kânûn-isânî 1328, s. 1163 ve Abdullah Cevdet, «Mübahesât : Geciken Bir Cevab ve İzah Maarif Nezâreti Heyet-i Teftişiye Âzâsmdan Selim Sırrı Bey'e», Yeni İs-tanbul, 1 Kânûn-ievvel 1918-16 Safer 1337, s. 2.

(23) BB A-BEO/Şûra-yi Devlet-Gelen-Giden, 484-264 (Hariciye) 617 (Maliye)/ 328406.

(24) Bkz. Albdullah] Clevdet], «Emel Türküsü», İçtihad, no. 53, 7 Şubat 1328, s. 1197: «. . .Altay! Mançu! Kıpçak!/Gel şu yüksekliğe bak/Birleşemez diyor-lar/Yaşamakla yaşatmak/Kız, oğul, ana, baba/Etdik varlıkdan eba/Gafletler öldürdük/Bil ey nâmerd Avrupa...». Batılılaşmanın en ileri gelen savunucu-sunun bu yazılarında İttihad ve Terakki yönetimiyle olan ilişkilerim yumu-şatabilme çabasını da görmek kabildir. Abdullah Cevdet'in bu konudaki dü-şünceleri için bkz. Abdullah Cevdet, «Şaika-i Hayat», Donanma, no. 33-9 Teşrin-isânî 328, s. 438, Abdullah Cevdet, «Tayyare Donanması», İçtihad, no. 45, 15 Nisan 327, s. 1067-70, Abdullah Cevdet, «Şair, Hakim Doktor Abdul-lah Cevdet Bey Efendi'nin Takriz-i Bülend Üslûbları : Nohud Yakısı», Ce-lâdet Bedirhan-Kâmran Bedirhan, Edirne Sukûtunun İçyüzü, Serbesti Mat-baası, İstanbul, 1329 içinde, s. 147-9, Abdullah Cevdet, «Yaşamaya Hakkımız Sabit Oldu», Rübab, no. 12-13, 13 Nisan 1328-8 "Cemaziy'ülevvel 1330, s. 116-7. Ayrıca bkz. B.I.

(25) Bu konuda bkz. Abdullah Cevdet, «Nafıa Nazırı Cemal Paşa Hazretleriyle Mülâkat», İçtihad, no. 93, 13 Şubat 1329, s. 2077-8, Abdullah Cevdet, «Har-biye Nazırımız Enver Paşa Iiazretîeriye Mülâkat», İçtihad, no. 103, 24 Nisan

Page 309: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

294 İKİNCİ MEŞRUTİYET SONRASI SİYASAL FAALİYETLER

faaliyetini engelleyici tutumunu sürdürdü. Özellikle Bâb-ıâli baskı-nından sonra İttihad ve Terakki'nin ülkede siyasal egemenliği tü-müyle eline geçirmesiyle bu konuda kendisine yöneltilen baskılar da-ha da ağırlaştı. Bu sırada 'İçtihad' daki yumuşamayı yayın faaliyeti-ni sürdürebilmek için gösterilen fedâkârlık sonucu ortaya çıkan do-laylı bir sansüre bağlayabiliriz. Siyasal koşulların olumsuzluğu kar-şısında Abdullah Cevdet, İsviçre yetkililerine. başvurarak —kuşku-suz Şerif Paşa benzeri bir siyasal muhalefet sürdürebilme arzusuy-la — kendisinin bu ülkeye yeniden kabulünü talep etti (26). İsviçre yönetiminin olumsuz cevabı üzerine (27) Abdullah Cevdet 13 Şubat 1915 tarihine kadar Îçtihad' aracılığıyla yayın faaliyetini sürdürdüy-se de İttihad ve Terakki yöneticileri tarafından ölümle tehdit edilin-ce (28) bu faaliyetine zorunlu olarak ara verdi.

Bu tarihten itibaren tercüme çalışmalarına ağırlık veren Abdul-lah Cevdet, çalışmalarının pek çoğunu benzer baskılar nedeniyle ya-

1330, s. 45-50. Ancak bu döneme kadar ve nadir-olarak bu dönemde Abdul-lah Cevdet, İttihad ve Terakki ve diğer yönetimlere çok sert eleştiriler yö-neltmişti. Bkz. Bir Kürd [Abdullah Cevdet], «Ayasofya Encümeni», îçtihad, no. 32, 1 Teşrin-ievvel 327, s. 859-61, Trablusgarb olayına yönelik bu eleş-tiriler için gene bkz. Abdullah Cevdet «Devlet-i Ebedmüddet», îçtihad, no. 31, 15 Eylül 327, s. 839-41, [Abdullah Cevdet], «Emniyet Süpabı», Mehtab, no. 13, 6 Teşrin-ievvel 1327-27 Şevval 1329, s. 161-3. Bir Kürd [Abdullah Cevdet], «Ben Böyle Hakikatâ İnanmam», îçtihad, no. 31, s. 845-6. Abdullah Cevdet'in eleştirilerinin yurt dışında bu dönemde siyasal muhalefeti sür-düren Şerif Paşa ve arkadaşlarınca beğenilmesi için. ise bkz. «La Jeunesse et la foi», Mecheroutiette, [no. 32 7-1912],' s. 31-2.

(26) «Auszug aus dem Protokoll der Sch.-Bund.-27 Eylül 1912 : Ausweisung Djewdet-Wiedererwagungsgesuch», Archives de Justice et Police-Geneve.

(27) İsviçre yönetiminin Abdullah Cevdet'e verdiği olumsuz cevap için bkz. «Ber-ne-30 Eylül 1912/no. ?», Archives de Justice et Police-Geneve.

(28) Abdullah Djevdet, Karlı Dağdan Ses, İçtihadın Kitabları : no. 59, Orhaniye Matbaası, İstanbul, 1931, s. 21.' Bu davranışın nedeni Abdullah Cevret'in ev-velce incelediğimiz pasifist görüşleri nedeniyle harbe karşı çıkması (bkz. Abdullah Cevdet, «Sahife-i Tenkid : Türk Bu Muharebeden Ne Kazanabilir», îçtihad, no. 124, 11 Kânûn-ievvel 1330, s. 427-8, A[bdullah] C[evdet], «Taze Kitablar: Kurtuluş Bayramı Armağam-İş Ordusu», îçtihad, no. 125, 1 Kânûn-isânî 330, s. 4435 ve devamlı olarak sunduğu Alman aleyhtarlığı ile İngiliz ta-raftarlığıdır. (Bkz. Abdullah Cevdet, «Kişver-i Ukûl», îçtihad, no. 33, 15 Teş-rin-ievvel 327, s. 873-4, Abdullah Cevdet, «Makale-i Yevmiye: İkiden Hangi-si», Hak, 23 Mart 1912-4 Rebiy'ülâhîr 1330, s. 1, Abdullah Cevdet, «Hakaret-dide Bir Eser-i Smâat : Merciinin Adem-i Dikkatine», Hilâl-i Osmanî, no. 164, 27 Kânun-is ânı 1912-18 Safer 1331, s. 3. İngiliz taraftarlığı için ise bkz. [Abdullah Cevdet]», Ayasofya Encümeni», Mehtab, no. 12, 27 Eylül 1327-18 Şevval 1329, s. 148-9).

Page 310: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 295

ymlayamadı (29). Mondros mütarekesinin ilânından kısa bir süre ön-ce ise Abdullah Cevdet İkdam' gazetesinin başyazarlığını üstlen-di (30). Bu gazetedeki başyazılarında Abdullah Cevdet koşulların im-kân verdiği nisbette özel teşebbüsün Osmanlı toplumu için gerekli-liğini ve Anglo-Sakson eğitiminin yararlılığını savundu (31). Ancak, Abdullah Cevdet yönetim çevrelerinin kendisinin buradaki faaliye-tini öğrenmeleri sonucunda kısa bir süre sonra buradan ayrılarak yayın yaşamına tekrar ara vermek zorunda kaldı (32).

Mütarekenin ilânı ile birlikte ise Osmanlı kamuoyu büyük bir değişikliğe uğradı ve Talât Paşa'nm sadrazamlıktan çekilmesinden sonra içinde îttihadçılan da barındıran İzzet Paşa hükümetinin ku-rulmasından itibaren eski muhalifler bu kez güçlü olarak yayın ya-şamına tekrar başladılar ve İzzet Paşa hükümetinin de kısa süre son-ra çekilmesiyle meydan hemen bütünüyle bu kimselere kaldı. Bu ge-lişmeler sonucunda Abdullah Cevdet bu defa siyasal boyutu ağır ba-san yayın faaliyetine başladı. İttihad ve Terakki dönemini ve sorum-lularım en sert şekilde eleştiren (33) Abdullah Cevdet, Fransa ve İn-

(29) Örneğin bu dönemde yaptığı 'Harb ve Sözde İyilikleri' çevirisi yukarıda be-' lirttiğimiz nedenlerden dolayı Abdullah Cevdet tarafından yayınlanamadı.

Bkz. Abdullah Cevdet, «Felsefî ve İçtimaî Mülâhaza : Sulhun Harbe Gale-besi», îçtihad, no. 225, 1 Nisan 1927, s. 4304.

(30) Abdullah Cevdet, «Abdullah Cevdet Bey'in Cevabı», Serbesti, no. 157, 24 Teşrin-isânî 1918.

(31) Bkz. [Abdullah Cevdet], «Mübahaseler», İkdam, no. 7603/10 Nisan 1918, s. 1, [Abdullah Cevdet], «Almanya'da Kudret-i Tahvil», İkdam, no. 7566/4 Mart 1918, s. 1.

(32) Bu konuda bkz. Süleyman Nazif, «Ma'hud Mecmuanın Sahibi Doktor A b -dullah Cevdet Bey'e Dair», Hadisât, no. 33, 21 Teşrin-isânî 1918-15 Safer 1337, s. 2 ve İlhami, «Bir Tasnî», İkdam, 26 Teşrin-isânî 1918-21 Safer 1337, s. 2.

(33) Bkz. Abdullah Cevdet, «îttihadcı Ruhu», Yeni İstanbul, no. 4, 17 Teşrin-isânî 1334-7 Safer 1337, s. 3 ; « . . .Biz artık bu memleketde îttihadcı ruhunun ya-şamasını istemeyiz...». İttihadçı ve harp zenginlerine Abdullah Cevdet'in hücumları için bkz. Abdullah Cevdet, «Sondan Evvel : Süleyman Nazif Bey'e», Yeni İstanbul, 30 Teşrin-isânî 1334-15 Safer 1337, s. 2, Abdullah Cevdet, «Hükümetler Düşürülmez Düşerler», İştihad, no. 128, 1 Teşrin-isânî 1918, s. 2771-4, Abdullah Cevdet, «Mübahasat : Süleyman Nazif Bey'e Abdullah Cev-det Bey'in Cevabı», Yeni İstanbıd, 27 Teşrin-isânî 1918-22 Safer 1337, s. 2. Süleyman Nazif'in karşı eleştirileri için bkz. Süleyman Nazif, «Ma'hud Mec-muanın Sahibi Doktor Abdullah Cevdet Bey'e», Hadisât, no. 37, 25 Teşrin-isânî 1918-19 Safer 1337, s. 2. Abdullah Cevdet'in İttihad ve Terakki'ye yö-nelen sert eleştirileri için ayrıca bkz. Abdullah Cevdet, «Kara Güneş», Yeni İstanbul, no. 28, 6 Kânûn-ievvel 1918-2 Rebiv'ülevvel 1338.

Page 311: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

296 İKİNCİ MEŞRUTİYET SONRASI SİYASAL FAALİYETLER

giltere yanlısı bir politika izlenmesinin baş savunucusu oldu (34). 1 Teşrin-isânî 1918 tarihlî 128. sayısından itibaren Iştihad' adıy-

la yaklaşık üç buçuk seneye varan bir aradan sonra yeniden çıkma imkânı bulan 'İçtihad' da da aynı temaların ağır bastığı görülmek-'tedir. Yayın faaliyetindeki bu durumu yanısıra Abdullah Cevdet mü-tareke dönemi olarak adlandırılan bu devrede siyasal yaşamda da fazlasıyla rol aldı.

Abdullah Cevdet'in bu dönemdeki siyasal faaliyetlerinin başın-da İngiliz Muhibleri Cemiyeti' nin kuruluşunda oynadığı rol ve kem dişinin bu örgütün ilk kurucularından birisi olması gelmektedir (35). Aşırı İngiliz yanlılığının ve, İttihad ve Terakki aleyhtarlığının bu te-zahürü yanında Abdullah Cevdet bu. dönemde İngiliz mandasının da. savunuculuğunu yaptı (36). Bu ise kendisinin Anglo-Sakson kültürü-nün üstünlüğüne duyduğu inancın —aynı dönemde pek çok Osman-lı aydınında olduğu gibi—ülkenin yeniden bağımsızlığının imkân-sız olarak kabul edildiği bir devrede diğer ülkelerinkine tercih edil-mesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır (37).

(34) Bkz. Abdullah Cevdet, «Siyasiyat: Türkiya! Düşün ve Yap», Türkçe İstan-bul, 8 Kânûn-ievvel 1918-4 Rebiy'ülevvel 1337, s. 1. Abdullah Cevdet, «Hi-lâfet ve Hindistan», Yeni İstanbul, 5 Kânûn-ievvel 1918-1 Rebiy'ülevvel 1337, s. 2, Abdullah Cevdet, «Edmond Rostand», Türkçe İstanbul, 1 Kânûn-ievvel 1918-6 Rebiy'ülevvel 1337, s. 1, Abdullah Cevdet, «Edmond Rostand'a Dair», İştihad, no. 135, 19 Kânûn-ievvel 1918, s. 2887. Abdullah Cevdet, «Milletimi-zin Saadeti İçün Ne Düşünüyoruz?», Dersaadet, 6 Eylül 1336-22 Zilhicce 1338, s. 1-2. Abdullah Cevdet'in, Gustave Le Bon'un Almanya'yı eleştiren eserle-rini yayınlaması da bu amaca hizmet etmektedir. Bkz. Gustave Le Bon, Av-rupa Harbinden Alınan Psikolociyaî Dersler, Tercüme Eden: Abdullah Cev-det, Kanaat Matbaası, İstanbul, 1918, passim, ve Abdullah Cevdet, «Siyasiyat: Hissiyatdaıı Akliyata», Türkçe İstanbul, 12 Kânûn-ievvel 1918-8 Rebiy'ülevvel 1337, s. 1. Abdullah Cevdet, savaşı «ferdicilik ve maşercilik muharebesi» olarak niteliyordu. Bkz. Avrupa Harbinden, s. 8.

(35) Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, 39-14192 ve B.II. (36) Manda için kendisine yöneltilen bir soruya Abdullah Cevdet şu cevabı ver-

mektedir : « . . .Biz intihab değil, kabul mevki'indeyiz' ve benim ümidim. İn-giliz' yardımına ma'tufdur...». «Doktor Abdullah Cevdet Bey'le Mülakat», Peyam, 25 Teşrin-isânî 1919-1 Rebiy'ülevvel 1338, s. 2.

(37) «...Amerika'da bulunmadım ama ışığının Atlantiğin açıklarını aydınlattığı ve gemilere yol gösterdiği büyük meşaleyi elinde tutan New-York lima-nındaki dev heykeli bilmiyor değilim. Bu Amerikan ruhunun simgesidir. Bu ruh Longfellowlan, Emersonian -doğuran ruhdur... Amerikan kültürü, Anglo-Sakson kültürünün sağlam bir bölümüdür. Self-Help ruhundan kay-naklanan enerjinin yaygınlığı giderek genişlemektedir. Hepimiz bu ruhu benimsemek zorundayız. Zira yokolmak ya da sefil bir sosyal yaşam...». Bkz: [Abdullah Cevdet], Discours prononee le 20 Août 1920 par le Dr. Abdullah Djevdet Bey, Directeur General de l'Office sanitaire, â Vinauguration de

Page 312: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 297

Örgüt çalışması dışında Abdullah Cevdet'in İttihad ve Terakki ileri gelenlerinin cezalandırılmaları ve galip Avrupalı devletlerle iyi ilişkiler sürdürülmesi kampanyasının (38) da başında olduğunu, İt-tihadçılığm bir devamı olarak yorumladığı Anadolu hareketine ise sert eleştirilerde bulunduğunu görüyoruz:

«...Rica ederim Lütfi Bey, siz aldanıyor musunuz? Aidatı -yormuşunuz? Bense sizin için bu şıklardan hiçbirini yakış-dıramam. İttihad ve Terakki gelirken başta Talât olduğu halde davul zurna çalarak gelen bir alay halinde mi gele-cek zannediyorsunuz? Anadolu'da kıran, kesen, yakan kimlerdir? Burada günâgün fırka isimleri altında memle-kete ^ehr ve yara saçanlar kimlerdir?...» (39).

Abdullah Cevdet'in gerek bu ve gerekse diğer siyasal konular-daki görüşleri (40) fiilen iktidarı elinde bulunduran 'Hürriyet ve İti-lâf Fırkası' yöneticilerinin tercihleriyle paralel bir durum göstermek-tedir. Ancak, Abdullah Cevdet'in bu dönemde de aslında Sabahad-din Bey taraftarları arasında yer aldığı belirtilebilir (41). Görüşleri-nin iktidardaki yöneticiler ile uyuşması sohucunda ise Abdullah Cevdet yaşamı süresince gelebildiği en yüksek devlet görevi olan

Vhöpital Americain fonde recomment â Tcharchi-Capou. (Tek sahifelik bro-şür).

(38) Abdullah Cevdet, bu konuda padişâha yapılan bir başvurunun da savunu-cularının önde gelenlerinden birisiydi. Bu başvuru i£in bkz. «Zât-ı Şâhâ-neye Arz-ı Muhazzar», îçtihad, no. 138, 9 Kânûn-isânî 1919, s. 2921-2. Bu konuda ayrıca bkz. Abdullah Cevdet, «Siyasiyat : Türkij'a Nereye Gidiyor-sun», Yeni îstanbul, 6 Kânûn-ievvel 1918-2 Rebiy'ül-evvel 1338, s. 1.

(39) Abdullah Cevdet, «Lütfi Fikri Bey», JÎN [Gazete], no. 32, s. 2. (40) Abdullah Cevdet, özellikle dış politikayla ilgili açıklamalarında yöneticiler-

le tam bir uyum göstermektedir. Örneğin kendisi Yunanistan' ile ilgili so-runların ve İzmir'in işgalinin dost diplomasisi ile çözümlenebileceğine inan-makta ve bu konuda itilâf devletlerinin tavsiyelerine uyulmasını istemek-tedir. Bkz. T. Z., «Une entente helleno-turque est-elle possible? : Une en-quete aupres des parties interessees-II-L'Opinion Du Dr. Abdullah Djevdet Bey», Le Bosphore, no. 295, 16 Ekim 1920, «Declarations du Dr. Abdullah Djevdet Bey», VEntente, 29 Kasım 1919. Abdullah Cevdet'in, Ferid Paşa ile ilgili düşünceleri için ise bkz. «Doktor Abdullah Cevdet Beyle Mülakat», Peyarn, s. 2 : «... Ferid Paşa hazretleri ile üç defa mülâki oldum... Bu da-kikada itikadımca büyük bir rical-i devletimizdir. Vasi' ve münevver fikir-leri vardır. Şime-i husumet değil o da bendeniz gibi şime-i muhabbet sa-hibidir...». Yeni Sultan konusunda benzer görüşleri için ise bkz. Abdullah Cevdet, «Yeni Padişahımız», îştihad, no. 128, 1 Teşriıı-isânî 1918, s. 2763 ve Atbdullah] C[evdet], «Ahmed Rıza Bey», îştihad no. 128, s. 2765.

(41) Bkz. «Une opinion du Dr Abdullah Djevdet», Le Journal d'Orient, 20 Ekim

Page 313: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

298 İKİNCİ MEŞRUTİYET SONRASI SİYASAL FAALİYETLER

'Sıhhiye Müdiriyet-i Umumiliği'ne atandı (42). Bu görevi sırasında Abdullah Cevdet, modernleşebilme konusunda adı geçen teşkilât ara-cılığıyla çalışmalarda bulundu (43). Kendisinin bu alandaki faaliyet-leri yönetim yanlıları tarafından olumlu bir şekilde karşılanırken (44)

1921, Abdullah Cevdet, Prens Sabahaddin'in sadarete getirilmesi için seçi-len iki kişiden biri olarak Mahir Said Bey ile birlikte bu konuda hazırla-nan arizayı Sultan'a sunmuş fakat olumlu bir sonuç alınamamıştır. Bu ko-nuda bkz. Ahmed Bedevi Kuran, İnkılâp Tarihimiz ve JÖn Türkler, İstan-bul, 1945, s. 377-8.

(42) Atama konusunda bkz. BB A-BEO/Sıhhiye Giden, 575-16/5, 23/342358, BBA-BEO/Sıhhiye Gelen, 572-16/2, mükerrer. 21. Abdullah Cevdet'in ataması hakkında karar Mart ayı ortalarında verilmiş (bkz. «Doktor Abdullah Cev-det Bey», Söz, 22 Mart 1919/1335, no. 126, «Abdullah Cevdet Bey'in Tayini: Sıhhiye Müdiriyeti», Yenigün, no. 196, 20 Mart 1919/1335). Hürriyet ve İtilâf Fırkasında bu konuda çıkan bir tartışma sonucu atamanın gerçekleş-tirilmesi uzamıştı. Gerçekleşme konusunda ise bkz. «Sıhhiye Müdiriyet-i Umumiyesi», Söz, no. 133, 29 Mart 1919/1335, «Sıhhiye Müdiriyeti: Abdullah Cevdet Bey'in Tayini Tahakkuk Etdi», Vakit, no. 516, 30 Mart 1919/1335, «Sıhhiye Müdiriyetinde», Türkçe İstanbul, no. 122, 1 Nisaıi 1919/1335.

(43) Abdullah Cevdet özellikle kız öğrencilerin tıp okullarına alınması, köyler-deki sağlık hizmetlerinde modernleşme, teşkilâtta çağdaşlaşma, harp artığı silâhların satılarak bunların sağlık hizmetlerinde kullanılması gibi konu-larda faaliyette bulundu. Bkz. Atbdullahl CEevdet], «Sıhhat-i Umumiyeye Dair Mesaî», İçtihad, no. 139, 30 Teşrin-isânî 1921, s. 2940-1 - İçtihad, no. 147, 15 Nisan 1922, s. 3074-5 arasında, «Sıhhî Vaziyetimiz Ne Haldedir», Va-kit, no. 611, 11 Temmuz 1919/1335,«Abdullah Cevdet Beyle Mülâkat», İstik-lâl, no. 130, 3 Mayıs 1919/1335, «Sıhhiye Teşkilâtımızın Islâhı», Türkçe İs-tanbul, no. 135, 14 Nisan 1919/1335, «Sıhhiye İşlerimiz: Yeni Sıhhiye Mii-dir-i Umumisinin Beyanatı», Tasvir-iefkâr, no. 2691, 31 Mart-1919/1335, «Sıh-hiye İşlerimiz», Yirminci Asır, no. 72, 12 Eylül 1335/1919, «Abdullah Cevdet Beyle Mülâkat», Memleket, no. 154, 15 Temmuz 1919/1335, «Abdullah Cev-det Beyle Mülâkat», İstiklâl, no. 210, 23 Temmuz 1919/1335, «Sıhhat-i Umu-miye İşleri», Türkçe İstanbul, no. 245, 9 Ağustos 1919/1335 «Sıhhat-i Umu-miye İşleri», Türkçe İstanbul, no. 250, 14 Ağustos 1919/1335, «Sıhhat İşleri-miz : Sıhhiye Müdir-i Umumisinin Tasavvurları», Yirminci Asır, 12 Eylül 1919/1335, «Sıhhiye Müdiriyle Mülâkat», Akşam, 13 Temmuz 1335/1919, «Fa-kir Çocuklar İçün Sanatoryum», Alemdar, 29 Mart 1921, «Elle pııe â distan-ce!», Ly Entente, no. 86, 6 Ağustos 1919, «Une Anocation d'Abdullah Djev-det Bey», Le Journal d'Orient, 14 Temmuz 1920, Stamboul, 30 Nisan 1921, s. 2.

(44) Örnek olarak bkz. «Sıhhat-i Umumiye Meselesi ve Doktor Abdullah Cev-det Bey», Türkçe İstanbul, no. 106, 16 Mart 1919/1335, «Su meselesi», Türk-çe İstanbul, no. 238, 2 Ağustos 1919/1335. «Sıhhî Teşkilât ve Islâhat : Sıhhi-ye Müdiriyet-i Umumiyesi Projelerini Tanzim ve İkmâl Eyledi», Dersaadet, 18 Eylül 1336, s. 1, «Sıhhiye Müdir-i Umumisinin Projesi», Dersaadet, 12 Teş-rin-ievvel 1336, s. 2, «Sıhhiye Müdir-i Umumisi Abdullah Cevdet Bey Efen-diyle Mülâkat», Dersaadet, 10 Temmuz 1336, s. 3.

Page 314: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 299

Anadolu hareketi taraftarlarınca sert eleştirilere maruz bırakıldı (45). Bir süre sonra ise Abdullah Cevdet yöneticilerle olan anlaşmaz-

lıkları ve dinsel çevrelerin baskısı sonucunda görevinden ayrılmak zorunda kaldı (46). Devlet kademesindeki bu en yüksek görevinin sona ermesinden sonra Abdullah Cevdet yayın faaliyetine ağırlık verdi. Bir yandan «İçtihad»ı çıkartmaya devam ederken diğer yan-dan «Yirminci Asır» adına bir günlük gazete yayınlanmasına önayak oldu (47). Bu gazetenin de genel temasının vicdan hürriyeti olduğu kolaylıkla görülmektedir (48), Ancak, Abdullah Cevdet'in devlet gö-revi sona erince benzeri konuları işlemekte1 Meşrutiyet sonrasının sıkıntıları, tekrar ortaya çıktı. İlk olarak dini tezyif edici bir yazısın-dan dolayı Abdullah Cevdet adlî takibata uğradı1 ve «İçtihad» gene uzun bir süre kapalı kaldı (49). Daha sonra ise «Sıhhiye Müdir-i Umu-miliği» sırasında müsamerelerde toplanan bağışların toplanılış biçi-mi bahane edilerek Abdullah Cevdet hakkında tekrar bir soruştur-

(45) Bu konuda bkz. «Etfal Hastahanesinde Veba Pavyonu», Türk Dünyası, 10 Teşrin-ievvel 1919/1335, ş. 1, «Veba Yeniden Başgösterdi», Türk Dünyası. 4 Teşrin-isânî, 1919/1335, ş. 1, «Veba Devam Ediyor Gözümüzü Açalım», Türk Dünyası, 5 Teşrin-isânî 1919/1335, s. 3.

(46) Abdullah Cevdet anlaşmazlıklar sonucu ilk ayrılışından sonra (642/29-12 Ma-yıs 336) tarihinde tekrar göreve getirilmiş ancak 2.10.1336 tarihinde tekrar ayrılmak zorunda kalmıştı. (Bkz. Sicil Karnesi, 4005-6446/819, s. 8-10). Azli için bkz. BBA-BEO/Sıhhiye Giden, 575-16/5-52/325051 ve BBA-BEO/Sıhhi-ye Gelen, 572-16/2, 42-785. Dinsel çevreler ise özellikle Abdullah Cevdet'in Müslüman fahişelerin vesikalandırılmaları konusundaki çalışmaları üzeri-ne büyük bir eleştiri kampanyası başlatmışlardı. (Bkz. «Ma'hud İçtihadcımn İftira ve Bühtanlarının Haricdöki Tesiratı», SebiVür-Reşad, Aded. 442, 15 Eylül 1335-29 Zilhicce 1337; s. 222-3, «Abdullah Cevdet, Bey'in İcraatı», Sc-bil-ür-Reşad, Aded. 427-428, 10 Temmuz 1335-11 Şevval 1337, «Ahval-i Sıh-hiye Hakkında», SebiVür-Reşad, Aded. 429-430, 17 Temmuz 1335-18 Şevval 1337, s. 106-8). Abdullah Cevdet'in bu konudaki savunusunu ise İngiliz Mu-hibleri temsilcileri yapmaktadırlar. Bkz. Ö[merl Vasfi «Fenne Hücum», Mefkûre, [Ankara], no. 18, 25 Ağustos 335, s. 1.

(47) Bu gazete Abdullah Cevdet adına «Matbuat Müdiriyet-i Umumiye» sinden 49-238 numara ve 29 Nisan 1336 tarihli ruhsat almıştır. Ruhsat belgesi Gül Karhdağ'daıı sağlanmıştır. Gazetenin çıkışı hakkında bilgi için ise bkz. «Yir-minci Asır», Serbesti, 18 Mart 1920-28 Cemaziy'ülâhîr 1338.

(48) Bkz. [Abdullah Cevdet], «Hürriyet-i Vicdan», Yirminci Asır, 29 Eylül 1919-3 Muharrem 1338, s. 1. Buradaki düşüncelerle karşılaştırmak için bkz. Abdul-lah Cevdet, «Hürriyet-i Vicdan Meselesi : Sadât-ı Ûlema-yı Kürdiyeden Ab-clülhakim Efendi Hazretlerine», İçtihad, no. 147, 15 Nisan 1922, s. 3064.

(49) Bkz. Abdulah Cevdet,' «İçtihad Mahkeme-i Cezada», İçtihad, no. 138, 9 Kâ-nûn-isânî 919. Bu konuda bilgi, için çalışmamızın «Meşrutiyet Sonrasında Toplumsal Gelişme Karşısında İslâm Dini...» adlı bölümünün (Belgeler - Açık-lamalar) kısmına bakılmalıdır. Bu kapatılmadan sonra «İçtihad»m 139. sayısı

Page 315: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

300 İKİNCİ MEŞRUTİYET SONRASI SİYASAL FAALİYETLER

ma açıldı. Kendisinin beraatjyle sonuçlanan bu davanın (50) asıl ne-deni ise işlediği temaların belirli çevrelerde oluşturduğu huzursuz-luktan başka birşey değildi.

Mütareke döneminin sonlarında ise Abdullah Cevdet bu defa bir dünya dini olarak kabul edilmesini istediği Bahailik hakkındaki bir yazısında peygambere hakaret ettiği gerekçesiyle önce tutuklanarak iki sene hapse mahkûm edildi (51). Daha sonra ise gıyaben verilen bu karara itirazı sonucunda Cumhuriyet döneminde de uzun süre devam edecek olan Türk basın tarihinin en ilginç yargılamalarından birisi başladı (52). Abdullah Cevdet kısa sürede olayı bir düşünce ve vicdan özgürlüğü sorunu haline getirerek bu konudan yararlandı (53).

yaklaşık İki buçuk senelik bir aradan sonra çıkma imkânı bulabildi. Bkz. 1 Abdullah Cevdet], «İçtihad Ka'rilerine», İçtihad,.no. 139, 30 Teşrîn-isâni 1921, s. 2936.

(50) Bu konu hakkında etraflıca bilgi için bkz. «Dr. Abdullah Djevdet Bey», Orient News, 2 Ağustos 1922, «Abdullah Cevdet Bey ve Rüfekası Hakkında Şûra-yi Devlet ve Beraat Kararı», Sabah, 22 Temmuz 1922, «Le Dr Abdul-lah Djevdet Bey beneficie d'un non lieu», Stamboul/ 25 Temmuz 1922, «Adem-i Mesuliyet Kararı», Akşam, 21 Temmuz 1922. Abdullah Cevdet, «Abdullah Cevdet Bey'in Mektubu», Akşam, 24 Eylül 1921.

(51) Bkz. «Dinimize Tecavüz Edenlere İbret-i Müessire : Abdullah Cevdet Bey Bir Makalesinde Din-i Mübe3'yin-i Muhammediyeye Tecavüz Etdiğinden Do-layı İki Sene Habse Mahkûm Oldu», Tevhid-iefkâr, 21 Nisan İ922-23 Şa'ban 1340, s. 1. «Abdullah Cevdet Bey'in Aleyhindeki Da'va : Mumaileyh İçtihad Mecmuasındaki Makalelerinden Dolayı Gıyaben İki Sene *Habse Mahkûm Oldu», Peyam-ı Sabah, 21 Nisan 1922-25 Şa'ban 1340, s. 3.

(52) Abdullah Cevdet'in gördüğü büyük tepkinin nedeni bizzat Suitan'm bu olay-dan dolayı kendisine kızmasıdır («Adliye Müsteşarının Beyanatı», Peyam-ı Sabah, 23 Nisan 1922-25 Şa'ban 1340, s. 3 ve «Abdullah Cevdet Bey'in Di-nimize Tecavüzâtı : Bütün Âlem-i İslâmı Rencide Eden Bu Hâdise Hakkın-da Adliye Müsteşarının Beyanat-ı mühimmesi», Tevhid-iefkâr, 22 Nisan 1922-25 Şa'ban 1340, s. 2. A[bdullah] CCevdet], «Tahlil ve Tenkid Sütunu: Siyaset ve İktisad», İçtihad, no. 172, 1 Kânûıı-ievel 1924, s. 3470). Mahke-menin ilk safhaları hakkında bilgi için bkz. «Abdullah Cevdet Bey'in Mah-kemesi», Vakit, 22 Haziran 1922, «Fezahat-ı Lisaniye», İleri, 6 Kânûn-ievvel 1922. «Bir Da'va Hakkında Müdde-i Umumiliğin İzahatı», Akşam, 7 Mayıs 1922, s. 3.

(53) Abdullah Cevdet'in bu yoldaki savunması için bkz. [Abdullah Cevdet], «Mü-dafaanâme..,» İçtihad, no. 149, 11 Eylül 1922, s. 3095-101. Krş. Abdullah Cev-det, «Da'vamız», İçtihad, no. 148, 25 Temmuz 922, s. 3080-2. Kendisine gös-terilen tepkiler için bkz. «Abdullah Cevdet Bey'in Dinimize Tecavüz-ü Mer-dudu», Tevhid-iefkâr, 13. Haziran 1922-16 Şevval 1340, s. 2-3, «Abdullah Cev-det Bey'in Bir Cür'eti Daha!», Tevhid-iefkâr, 7 Mayıs 1922-9 Ramazan 1340, s. 3. «Mahkemelerde Müşahedatımız :. Mezheb-i Bahaullah Da'vası», Yeni Şark, no. 274, 5 Temmuz 1922-9 Zilhade 1340, s. 3.

Page 316: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 315

Olayın bu yönünün yanısıra Bahailiğin İmparatorluk kamuoyun-da geniş biçimde tartışılmasına neden olduğu görülmektedir. Bu da 'Abdullah Cevdet'in pasifist düşüncelerini yaymak konusundaki di-ğer amacını göstermektedir (54).

Abdullah Cevdet, bu sorunla uğraştığı sırada Anadolu'da hızla gelişen ulusal hareket kesin başarıya ulaştı ve kısa bir. süre sonra İstanbul'daki yönetime son vererek ülke idaresini tamamen ele aldı. Bu da 1908 sonrasma oluşan siyasal sistemin bütünüyle değişmesi so-nucunu doğurdu.

Meşrutiyet sonrasında Abdullah Cevdet, Jön Türk hareketinin sön dönemlerine göre siyasal yaşama daha fazla katıldı, yazılarında bu temalar daha ağır bastı. Ancak bu dönemin sonunda Abdullah Cevdet'i gene bir düşünce üreticisi ve kültür birikimi uğraşçısı ola-rak görmekteyiz (55),

(54) Abdullah Cevdet, bu amaçla «Ehl-i Sulh Birliği» adında bir cemiyet kura-bilmek için çalışmalarda bulunmuştu. Bkz. Şükrü Hanioğlu, «Ehl-i Sulh Bir-liği», Î.Ü. İktisat Fakültesi Mecmuası} C. XXX-1978, s. 239-67. Bu da ken-disinin Bahailiği bir araç olarak gördüğünü göstermektedir. Bahai örgüt-lerinin ise Abdullah Cevdet'in sıkı ilişkilerde bulunduğu İngilizlerle bağlar içinde bulundukları görülmektedir ve Anadolu hareketinin İstanbul'daki gö-revlileri bu cemiyeti fazla etkin olmamakla beraber zararlı bir örgüt ola-rak yorumluyorlardı. Bkz. 11.2 [13] 38 tarihli rapor-TürTc İnkılâp Tarihi Ens-titüsü Arşivi, 39-13963. Abdullah Cevdet'in mütareke dönemindeki pasifist yorumları için ise bkz. «Abdullah Cevdet Bey'in Bir Nutku», Dersaadet, 9 Temmuz 1336-22 Şeyval 1338, s. 3.

<55) Bu dönemde Abdullah Cevdet'in soru-cevap şeklinde kendi kendine hazır-ladığı bir anket düşünceleri konusunda genel bir izlenim vermektedir. Bkz. B. III.

Page 317: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 318: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

BELGELER - AÇIKLAMALAR

B. L Özellikle Balkan savaşının İmparatorluk kamuoyunda ya-rattığı tepkiler tüm aydınlar üzerinde olumsuz etkiler yapmış ve si-yasal düşüncelerde radikalleşmeye neden olmuştu. Abdullah Cev-det'in bu dönemde «Vatana Yardım Cemiyeti» adlı bir örgüt kurul-masına önayak olması benzer etkilerin kendisinde de görüldüğünü göstermektedir:

Dahiliye Nezaret-i Celilesine (Trablusgarb'm İtalyanlar tarafından istilâsı münasebetiyle) Nazır Beyefendi, Vatanın marüz bulunduğu mehalik-i hâzıra önünde her vatan-

daşın vatanına ve hükümetine medyun olduğu hizmet-ü-fedakârîyi tevhid ve suret-i makule ve müfidede ifa edebileceğimiz nakdî, bede-nî, sıhhî, hasılı maddî ve manevî hizmetleri müttehiden ve mücte-mian takrir ve icra etmek üzere dünkü gün zât-ı âlileriyle vaki' mü-lakatta şifahen karargir olduğu veçhile (Vatana Yardım Cemiyeti) nâmıyla bir cemiyet teşkili hakkında müzâkere için Darülfünun al-tındaki yeni anfiteatrda içtima' akdedeceğimizi ve davetlilerimizden müteşekkil bu ictimamn mahallî rumînin 20 nci günü kabl-el-zuhr saat dokuzda vuku'bulacağmı arz ederim.

18 Eylül 1327 Doktor 'Abdullah Cevdet

ayrıca altı imza. Belge Gül Karlıdağ'dan sağlanmıştır.

Ancak Abdullah Cevdet'in yazılarında ortaya çıkan bu eğilim-lerde «İttihad ve Terakki» ile son derece bozuk olan ilişkileri düzel-tebilmek gayreti de görülmektedir.

B.II. Abdullah Cevdet yeni arkadaşıyla beraber «İngiliz Muhib-leri Cemiyeti»nin ilk beyannamesini hazırlamış ve kurucuların ba-şında yer almıştır:

Page 319: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

304 BELGELER - ÂÇIKLAMALAÎİ,

Beyanname Zîr:i idaresinde milyonlarca ehl-i İslâm bulunan İngiltere dev-

let-i muazzamasıyla hilâfet ve saltanat-ı seniye beyninde asırlardan beri berdevam olan muhadenet-i samimiyenin idame ve takviyesi ve menafi'-i islâmiyenin ehemmi olduğu halde hükümeti yed-i gasbma geçiren (bazı) serseriler tarafından bu an'ane-i kadime ve menafi'-i islâmiyeye mugayir bir siyaset-i sakime takib olunarak İngiltere dev-let-i fahimesiyle kezalik dost-u kadimimiz olan Fransa ve Amerika ve İtalya hükümât-ı muazzaması aleyhinde hükümet-i Osmaniyenin harbe sürüklenmesi hasebiyle bürudet husulüne sebebiyet verilme-sine ve arzusu hilâfına cebren harbe sevkolunan millet-i İslâmiye-nin kadîm dostları hususan İngiliz kaVm-i necibi hakkındaki mu-haleset ve muhadeneti katiyyen tağyir etmeyüb hissiyât-ı İslâmiye kemafissabık berdevam bulunmasına binaen iki millet beynindeki müveddet ve muhadenet-i kadimenin temin ve takviyesi ve İngiltere devlet-i fahimesinin muavenet-i hayırhâhânesiyle memalik-i Osma-niyenin temiıı-i vahdet ve hukuku içün «İngiliz Muhibleri Cemiyeti» nâmıyla bir cemiyet teşekkül etmişdir. Cemiyet-i mezkûre münhası-ran (hiç bir tesire tabi' olmayıb münhasıran) ihtisasat-ı milliyeyi temsile sâidir.

İngiliz kavm-i necibi hakkındaki muhabettini izhar ve cemiye-tin maksadına iştirak etmek arzusunda bulunanlar cemiyete dahil olabilirler. Yalnız harb-i meşuma ve esna-yı harbde irtikab olunan fecaiye sebeb olanlar kabul olunmaz.

Abdullah Cevdet ve yedi imza.

Bkz. Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, 39-14X92, Bu ilk taslağın hemen hemen aynı olan Abdullah Cevdet ve dört

arkadaşının imzasını taşıyan diğer bir taslak ise («Aslını Ele Geçir-diğimiz Bir Vesika-i Hıyanet: İngiliz Mandasına İstinaden Vatanı İdare Etmek İsteyen İngiliz Muhiblerinin Beyannâmesini Neşredi-yoruz», Cumhuriyet, 28 Temmuz 1927. Bu ikinci taslağın bir özeti için ise bkz. «Mütareke Senelerinde Abdullah Cevdet imzasıyla Neş-redilen Beyanname», Son Telgraf, 20 Kânûn-isânî 1341-25 Cemaziy'-ülâhir 1342, s. 2) kendisinin kuruluştaki rolünü teyit etmektedir. Ba-zı iddialara göre Abdullah Cevdet'in arkadaşlarıyla birlikte gerçek-leştirdiği bu teşebbüsten önce kurulan ve çok daha ılımlı bir «İngiliz Muhibleri Cemiyeti» vardı ve bu kimseler daha sonra cemiyeti ele geçirmişlerdi, (bkz. «İngiliz Muhibleri Cemiyeti Dallandı Budaklan-dı», Cumhuriyet, 27 Temmuz 1927).

Görüldüğü gibi Abdullah Cevdet ortaya çıkarak doğrudan görev

Page 320: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 305

almamakla birlikte (Abdullah Cevdet'in görev almadığı cemiyetin idarî kadrosu için bkz. «İngiliz Muhibleri Cemiyeti Heyet-i İdaresi», Türkçe Istanbul, 28 Eylül 1919/1335, s. 1) bu örgütün kuruluş ve dü-şünce yapısının oluşturulmasında etkin bir rol oynamıştır. Ancak cemiyetin faaliyetleri düşünüldüğünde Abdullah Cevdet'in/uzun vâ-dede bu etkinliğini sürdürmediği belirtilebilir.

B. III. Abdullah Cevdet tarafından hazırlanan bu anket soru ve cevaplar şeklinde kendisinin siyasî ve felsefî düşüncelerini açıkla-maktadır ve metinden anketin bir yayın organı için hazırlanmış ol-duğu izlenimi uyanmaktadır. Dolayısıyla anket otokontrol izleri ta-şımasına rağmen, Abdullah Cevdet'in düşüncelerini göstermesi açı-sından ilginçtir:

S/l — Siyasetde hangi mefkureyi takib ediyorsunuz? C/l — Siyasetde takib etdiğim mefkûre şu vecize ile ifade edile-

bilir : En iyi hükümet kendisini bîlüzüm kılan hükümetdir. En iyi si-yaset de siyaseti bîlüzüm ve bîfaide kılan siyasetdir.

S/2 — Daha vazıh olur musunuz? C/2 — Sürülerin çobanlardan müstağni olacak bir hale gelme-

lerini kurtlara, kasablara kapılmamalarını isterim, benim mefkurem bu emelin tahakkukudur.

S/3 — Kendinizi hangi devlete, millete, ümmete mensub adde-diyorsunuz? Memleketinizin hangi adla adlanmasını istiyorsunuz? Li-sanınıza ne nâm veriyorsunuz? Milletinizin tarihi hangi zamandan başlar?

C/3 — Kendimi kendisine en ziyade hizmet edebileceğim ve sa-ha-i fikriyatda mesaimden en ziyade müteneffi' olmağa muhtaç ve müstaid bulunan devlete, millete, ümmete, mensub ve memluk ad-dederim. Bir manzumemde «Her ağlanan yer ruhumun vatanıdır/ Her mazlum vicdanıma kollarıma hükmeder bir sultandır» demişdim. Bu iki mısrada hangi devlete, hangi ümmete, hangi millete mensub olduğum sualinin cevabı da vardır... Ana lisanım Türkcedir. İsterim ki memleketim «Fazilet ve Kuvvet Memleketi» adını alsın ve tarihi bu nâma bîhak, müstehak olduğu zamandan başlasın daha evvelki zor ve zulmet zamanlarını hesaba katmayı istemesin.

S/4 —- Kuvvet ve faziletden muradınız nedir? C/4 — Hakikî kuvvet o kuvvetdir ki sahibini hiçbir zaman isti'-

mal-i kuvvete mecbur etmez. İsti'mal-i kuvvete mecbur olan kuvve-i hamlesiyle hasmını def edebilse bile kâfi derecede zîkuvvet değildir. Zor isti'mal etmeğe mecbur olan kimsenin sıhhati tam olmadığı gibi

Page 321: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

306 BELGELER - ÂÇIKLAMALAÎİ,

fazilet başkalarına iyilik etmeğe bizi sevk eden bir şime-i samedani-dir.

S/5 — Meşrutiyetin hangi şekil ve derecesini tasvib ediyorsu-nuz?

C/5 — Meşrutiyet, cumhuriyet, otokrasiya (hodfermaî, hükü-met-i mutlaka) bunlar hep etiketlerden yâni şişe üzerine yapışdırı-lan yaftalardan ibaretdir. İş şişenin içindekidir. Şişenin muhtevası bir ve aynı şey kaldıkça şişenin üzerindeki yaftayı istediğiniz kadar tebdil ve tezyin edin bir hükmü yokdur. HürriyeM fikr, hürriyet-i, vicdan, ferollerin ve zümrelerin hürriyeti, refahı, istiklâli, inkişâfı hangi ııehc (Regime) ile daha iyi temin olunursa ben o nehc-i ida-renin, o şekl-i hükümetin taraf darıyım.

S/6 — Pekâlâ, fakat bu iyi şeyler : Refah, istiklâl ilh. hangi şekl-i idare ile daha iyi temin olunur?

C/6 — Kürre-i arzın her memleketine, her ırkına, her kavmine kabil-i tatbik iyi bir şekl-i idare yokdur. Ferdlerin ve zümrelerin re-fahı; istiklâli ilh. bir yerde cumhuriyet, diğer bir yerde meşrutiyet ve diğer bir yerde ise ferd-i vahid hükümeti ile daha iyi temin edi-lebilir. Adı ve şekli ne olursa olsun hükümetlerin en iyisi ahdinde ahalinin bu hak ve nimetleri kemâl-i emniyetle malik bulunduğu hü~ kümetdir. (Brezilya) lılar, hakim ve hodferma (autocrate) impara-torları (Maximilien) i hal' ve cumhuriyet idaresi tesis etmiş olduk-larına hâlâ ağlıyorlar. Hodferma Sultan Abdülhamid-i Sânî hazret-lerinin cenazesi (Ayasofya) meydanından geçerek Sultan Mahmud Türbesi hâtiresine giderken, sıcak ve samimî gözyaşları dökenler içinde pek çok münevver ve merhumun ahd-i (saltanatında) hüküm-darisincle mağdur, mahbus, menfi ve hattâ mahkûm zevat-ı mütefek-kire dahi vardı!

S/7 —- İntihabatm bir veya iki dereceli olmasında fikriniz ne-dir?

C/7 — întibahatm bir veya iki dereceli olması da böyledir: Ye-rine, zamanına, intihab edenlerin, intihab edilenlerin derece-i irfa-nına, terbiyesine göre ya birincisi - ya ikincisi mürecceh olur yahud hiçbiri bir işe yaramaz.

S/8 — Dinin içtimaî rolü hakkında fikriniz nedir? C/8 — Din inanmak, ilim bilmekdir. İnanmak bilmekden dlaha

kavi ve şediddir. Fakat isabet, kuvvet ve şiddetin değil muvazene-nin, mülâhazanın, muayenenin sun'ıdır. Bir nass-ı felsefî «Din ava-mın ilmi, ilm havasın dinidir» der. Bu halde ilim havasa ne ifade edi-

Page 322: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 307

yorsa din de avama onu ifade ediyor demekdir. Avam bir tarafdan havasa istihale etmeli ve bu istihale ve tekâmülün arkası sıra ve ale-l-devam din de- sahasından azar azar ilme terk etmelidir. Din bir camia'-i içtimaiyedir. Aynı şey'e inananlar, aynı şey'i ümid edenler kendi aralarında bir nevi «birlik» hissederler. Bu birlik hissini ve-ren itikad havas-ı münevverenin eğilmeksizin, aşağı inmeksizin dai-ma yüksek ve serbülend kalarak kabul ve ittihaz edebileceği bir ma-hiyetde olsun. Münakaşa edilmesi caiz ve lâzım olan mahiyet-i din değil, zât-ı dindir. İlim, mahiyet-i diniye iktisab etmelidir ki hararet-siz bir nur olmakdan kurtulsun, hararetli bir nûr olsun. İlim hara-retsiz bir nurdur. Din nûrsuz bir hararetdir. Nûr ve nâr birleşmeli, nefsinde bulmakda olduğum halet-i ruhiye' delaletiyle diyebilirim ilim pekâlâ< mahiyet-i diniye alabilir. Hürendişlik şühedâsı din şe-hidlerinden az değildir. Şühedâ-yı hürriyet kemiyyeten az olsalar da keyfiyet itibarıyla şühedâ-yı dinden pek fazla ve pek yüksekdirler. İlim, mefkûreperestî dediğimiz (İdealisme)i nefi etmez. Ben bundan yirmi beş sene evvel olduğu kadar ve daha ziyade yüksek (idealist) im. Mef kürem, ruhuma hiçbir şaika-i diniyenin ifade edemiyeceği dere-cede azm-ü-fedâkârî kuvveti vermektedir. Fikir, sevilen, taazzum olu-nan fikir insanı büyük servetlere, büyük nimetlere imrendirmeksi-zin perestâr ve perestişkârlarmı âli ve ulvî bir mahrumiyet-i vakû-rânenin yüksekliğinde tutar ve bunu ancak o yapabilir. Mazhariyet-i dünyeviye içün fikir ve kanaatlerine yüzlerini çevirenlerin hiçbir za-man fikr-ü-kanaatları olmamışdır. İdeal sahiblerinin her sürüye ko-lay kolay katılmamaları yâni sürüyü kendi ideallerine aşık kılmadık-ça hiçbir nimet mukabilinde ideallerinden iftirak ve bu sürüye ilti* hak etmemeleri bundandır... Mantıki ilmin değil, bu feyz ve haşmet-i dinî ümindir. Dinin içtimaî rolü ilme kendi mahiyetini vermek olma-lıdır. O hekim gelinceye kadar kazazedeye ihtimamat-ı ibtidaiyede bulunur. Eğer hekimde şefkat, hasbiyet (Desinteressement) eksikse ona bunları din versin.

S/9 — Serbestî-i vicdan hakkında fikriniz nedir? C/9 — Serbestî-i vicdandan muradınız hiçbir itab ve ükaba uğ-

ramak tehlikesine düşmeksizin insanın fikri ve kanaatini serbestçe itiraf edebilmesi keyfiyeti olsa gerekir. Serbestî-i vicdana malik ol-mayan adam ruhunun yarısını zayi etmiş demekdir. Bu ne azîm, mühlik ve müntehâ bir hüsrandır. Serbestî-i vicdanı men' eden hü-kümetler ne büyük fesad-ı ahlâk etdiklerinin farkına varmayan ga-fillerdir. Serbestî-i vicdan olmayınca cemiyet iki yüzlü, biri altda di-ğeri üstde olarak iki yüzlü adamlar ile dolu olur. Bunların ne muhab-betlerine, ne husumetlerine kavi bir itimad ile itimad etmek müm-

Page 323: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

308 BELGELER - ÂÇIKLAMALAÎİ,

kün olmaz. Bir cemiyet-i fâzıla isteyen cemiyetler için bu ne büyük tehlike ve felâketdir! Tahdiş-i ezhân, iğfal ve tenvîm-i ezhândan da-ha az muzirdiı;. Tenvim, sun'î bir vasıta ile uyutmak demekdir. Bu suretle uyutulanlar bir daha uyanmamak tehlikesine düşürülürler. Uyananlarda bu tenvımin su-itesiri bir hayli zaman devam eder. Hem de serbestî-i vicdandan yâni düşündüğünü söylemekden, yazmakdan men' ve sükûta mecbur' edilen hür insanların bu sükûtu, sükût-u mecburiden beklenilen neticenin tamamen ma'kûsu bir netice ve-rebilir ve ezhânı bîhak tahdiş edebilir. Çünkü söylemekde ve yazmak-da hür olan bir kimsenin tenkidât ve muahezâtı mahdud ve malûm olduğu halde sükût etmeye mecbur bir zâtın meskût sitem ve mua-hezeleri gayr-i muayyen ve gayr-i mahduddur ve sırri (mystique) bir sihir ve tesire malikdir... Bu kanaat ve mülâhaza sevk-ü-ilhamıyla-dır ki, Türkiye'ye daima:

Hür düşün, hür düşüneni dinlemekde yiğit ol derim.

S/10 — Terbiyenin gâyeleri ne olmalıdır? C/10 — Terbiyenin gâyeleri insanlardaki behimî hevaları kes-

mek, behimî ve hodgam hırsları söndürmek, tabiat, fazilet, insaniyet, faaliyet sevgilerini inkişâf etdirmek makam-ı itidalde hürendiş, gay-rendiş, müstakil, nefsine mutemed, şefaat istemez, hakkı, fikri, izzet-inefsi dehri nimetin, her makamın fevkine koyar ruhlar vücûda ge-tirmek olmalıdır. Sağlam kan, sağlam can, sağlam vicdan bütün bun-ları temin etmek terbiye için az büyük ve yüksek gâyelermidir. Eb-nâ-yı beşer arasında mukateleler ihzar-ü-kin ve husumetler iş'ar et-meğe mütecessir olan hissiyat ve itaatden, ruhları pâk ve masun tut-mak cihanşümûl, vasi', yüksek terbiyenin en büyük şiar ve kârıdır.

S/11 — Feminizm hakkında ne düşünürsünüz? Siyasî ve ailevî haklarda erkekler ve kadınlar arasında müsâvat tarafdarı mısınız? Meselâ kadınların müntehib ve münteheb olmaları ve mirasda er-kekler ile müsavi bulunmaları tarafdarımısımz?

C/11 — Feminizm hakkındaki mülâzatımı 28 numrolu (İçtihad) mecmuasının (Kadınlarda gâye-i hayat) ûnvanlı makalesinde şerh etmişdim. Hülâsası şudur : Kadının en büyük vazife-i tabiiyesi mad-dî ve ma'nevî her dürlü yüksek ma'nasıyla ana olmakdır. Bu vazi-fe-i tabiiyeyi ihmal etdirecek her hareket ve terakki hem kadın hem cemiyet içün ziyandır. Eğer büyük, yüksek ma'nasıyla nûrlu analar bulunsaydı dört senedenberi bütün dünyayı kan ve gözyaşları tufa-nına garketmekde olan bu devendâm mukatele-i vahşiyânenin dil-hûn şahid-i mebhûtu olmazdık. Bilhassa bu bîdelâne ve sibâane mu-

Page 324: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 309

katelelerin adem-i tekerrürüne tesiri olur ümidiyle kadınların da in-tihab etmelerini ve intihab olunmalarını ve harb ilân etmek selâhi-yetini teb'id edecek makamlarda bulunmalarını isterim. Bir evlâdın ne emeklerle ve ömürlerle yetişdirildiğini ve bunları gaib etmenin ne yürek ateşi olduğunu bilenler onların binlerce, yüzbinlerce har-colunmalarma kolay kolay karar vermezer. Mülâhazam bittabi' dün-yanın bütün millet ve devletlerine şamildir. Evet, kadının en mühim ve mukaddes rolü iyi ana olmakdır. İyi, tam ana olmak içün kadın her nev'i istiklâle, fikrî, maişî, ailevî istiklâle malik bulunmalıdır. Gerek evlenmemiş, gerek evli, gerek dul, her kız ve kadın maişî is-tiklâle malik bulunmak içün ihzar ve terbiye edilmiş olmalıdır. Bu yolda yetişmiş bir kadın, hür bir ana ve aile reisesi veyahud sadece tam bir uzv-u cemiyet olur. Kadın zevcini kemâl-i hürriyet ve selâ-met-i fikirle intihab etmeli ve intihabatmda yanılmış olduğu zaman bed talih bir ailenin cehennemini idare mecburiyetinde bulunmak-sızın bunu çâk ve mes'ud diğer bir aile tesis edebilmekde hür bir er-kek kadar hür ve muhtar olmalıdır. «Feninizm» bunları ister, akl-ı selim ile bunları ister, bu itibar ile ben tamamen feministim. Bu hür-riyetlere malik olmayan bir kadın hiçbir zaman halayıklık, cariyelik menzilesinden yukarı çıkamaz. Halayık ise uşakdan başka birşey do-ğur amaz... Kadınlar ailevî haklarda, mirasda ve sairede erkeklerle tamamen müsavi olmalıdır.

S/12 — Tesettürün İslâmiyetle ne gibi alâkası vardır? C/12 — Tesettürün İslâmiyetle alâkası (felc-i nısf-ı tulanî) has-

talığının bedenle sertanm uzviyetle alâkası gibidir... S/13 — Birden ziyade kadın almak hususunda ne düşünüyor-

sunuz? C/13 — Bunun tesettür ile meş'um bir alâkası vardır: Tesettür

vasıtasıyla kadın bir defa bir nesne (objet) menzilesine indirildik-ten sonra bunların taaddüdüne yol kendiliğinden açılır. Bizde kuv-vetli aile rabıtasının bulunmaması bu yıllanmış ve bize yabancı ör-fün ırkımıza sari olmasındandır. «Dört zevcat»a «aile taunu» isim-i mekruhunu veririm. Aynı zamanda birden ziyade zevcesi bulunmuş bir aile reisi evlâdları ve zevceleri tarafından ekseriya kin alud bir kayıdsızlıkdan başka bir hisle. ihata olunamaz. Bir babadan ve baş-ka başka ortak analardan doğma evlâdlarm hiçbir zaman hakikî ve samimî kardeşlik hiss-i mukabiliyle mütehassıs olmadıklarını gör-mek için hiç de keskin bir nazara ihtiyacı yokdur. (Kral Lear) de (Edmond) ve (Edgar)m vicdanları mütalâa edilmelidir.

S/14 — İçtimaî ıslâhat taraf darı mısınız ve ne gibi ıslâhat is tersiniz?

Page 325: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

310 BELGELER - ÂÇIKLAMALAÎİ,

C/14 — Ancak bu nev'i ıslâhatın tarafdariyım. Bu nev'i ısla-hâtdan en mühimmi vahdet-i zevce ııehcîni bir örf haline getirmek-dir. Münâkehât ve müfârekât insanlık ve medenilik ile kabil-i tev-fik' bir yolda taknin olunmalı. Bu kavanin örf Cmoeurs) kıymet ve kuvvetini iktisab etmelidir.

Din ile devletin tefriki de elzemdir. (Teokrasiya) ile medenî bir memleket bugün artık yürüyemez. Köylere büyük ehemmiyet veril-mek lâzımdır. Köy imamları, lâakal darülmualliminden şehadetnâ-meli olmalıdır. (Bulgaristan) köylerinde (Heidelberg) darülfünunu diplomalı ve ikâmetgâhmdaki kütüphânesi Alman lisanında yüzler-ce mücelledât ile dolu (Daskalos)lar yâni köy muallim ve imamları görmüş olduğunu erkân-ı harbiye feriki Hamdi Paşa daha dün bana vapurda allatıyordu. Bizim zavallı köylülerimiz ne kara cahillerin elinde ezilüb gidiyor. Köy ve aile işte cemiyetin bu iki kökü bizde bu kadar çürükdür. Bu çürük köklerden hiçbir zaman meyvedâr ve gür dallar çıkamaz.

Tenakus-u nüfus ve tezyîd-i nüfus ve bilhassa teksif-i nüfus me-selelerine temas eden ıslâhat-ı içtimaiye dahi mühimdir. Nüfus me-selesi senelerden beri beni meşgul ve bizar etmişdir.

İzdivaca aid örfler ıslâh ve tadile muhtacdır. İttihadlarıyla aile teşkil edecek kız ve erkek yekdiğerlerinin fikirlerine, temayüllerine, mizaçlarına meh-mâ-emken öğrenmiş, tanımış olmalıdır.

Nikâhın hin-i akdinde şahidlerin huzuruna çıkub hanım kızın 'ben bu zât ile izdivaç etmeye karar verdim' ve erkek de 'ben bu ha-nımı tez vice karar verdim' demesi tabiî iken bunların bu sözleri söy-lemek için mutlaka bir vekil tayin etmeleri kadar münâsebetşiz bir örf olamaz. Bu mevcud örfün bais olabileceği su-i isti'malleri tahmin etmek kolaydır.

Yeni bir zevç ve zevcenin yanyana çıkarılmış fotoğraflarını nü-fus tezkerelerini ilsak etme usûlünün ittihazı da bazı mahzurları def ve bazı fevaid tazammun eder sanırım.

Kur'anı Türkçeye tercüme etmek, içtimaî ıslâhatın, ıslâhatımızın en mühimmidir. Cuma günleri hutbelerin Arabcayı anlamayan Türk cemaatine Arap dilinde okunması kadar ve akl-ı selimi isyan ve ik-raha sevk eden birşey yokdur. (îçtihad) mecmuasının 54 numrolu nüshasında (Bâb-ı Meşihat) m (Balkan Harbi) esnasında sıbyan mek> tebleri şakirdamnm herbirine 4444 defa (!) okutdurulmak üztere 200.000 nüsha olarak tab' ve tevzi' etdirdikleri Arabca «Zafer Duası» hakkında yazdığım mütalâatı burada tekrar etmeye lüzûm görmü-yorum..

Latin harflerinin kabûlünü de okur yazarlığın tamimini de esa-

Page 326: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 311

si ve mübrem ıslâhat-ı ictimaiyeden addederim. S/15 — Amele ve arazi meselesi hakkında ne düşünürsünüz? C/15 — Mesele cihanşümul bir ehemmiyeti haizdir. Amelenin ve

arazi sahihlerinin hadd-ı itidalden ayrılmamaları lâzım-ül-tavsiyedir. Hak ve mülkiyet ve tasarruf masun ve emin bulunmalı aynı zaman-da amele dahi say ve amellerinin semerelerini hakkaniyet ü^ere top-lamalı, müreffeh yaşayabilmeli, evlâdlarmı talim ve terbiye ve iyice tağdiye edebilecek bir halde bulunmalıdır. Sây ve ameliyle bir fabri-ka veya arazi sahibine yevmiye yüz ğuruş saf temettü' temin eden bir işçi bu temettü'nün lâkal yüzde yirmisini alın teri hakkı olarak almalı, ihtiyarlık, hastalık, maluliyet zamanarı da temin edilmiş bu-lunmalıdır. 1895 tarihinde (İsviçre)'nin (Bale) ve (Bern) kantonları amelesinin talebi üzerine (Bern) de iıı'ikad eden kongre meclisinde ihtiyarlık haline ve işlerken vukua gelen ma'lûliyetlere karşı amele temin edildiği gibi sıhhi ve ucuz yaşamaları esbabı Avrupa'da... meh-mâ-emken emniyete almmışdır.

Amele sermayedarlara, arazi sahihlerine ne kadar muhtaç "ise sermayedarlar, arazi ve fabrika sahihleri de ameleye o kadar muh-tacdır. Bir iki ay evvel (Kütübhâne-i İçtihad) m 40 ncı adedi olarak neşredilen (Bankalar ve Muamelâtı) ûnvanlı kitabın uzunca bir mu-kaddimesinde bu meseleyi mufassalca şerh etmişdim. Sermaye, fab-rika ve arazi sahibleriniıı makam-ı itidalden ayrılması cezası şimdi (Rusya) da çekiliyor. Bu bir kâr ve zafer değil her iki taraf için za-rar ve hezimetdir. Çünkü bir su-i isti'male diğer bir su-istimal ile mu-kabele olunuyor:

«Muzaffer vakt-i fırsatda adüvden intikam almaz». Bu amel ve aksülamellerin nereye çıkacağı kesdirilemez. Bununla beraber kıya-met 3 S yüzünden kopmuşdur. Sırma, sarık, sarı altun (sermaye) . Evet, kıyamet bu 3 S in itisafı. su-i isti'mali yüzünden kopdu. Bu iti-saf ve su-i isti'mal beynelmilel bir mahiyetdedir. İsyanında, su-i is-ti'mallere rağmen beynelmilel bir şime ile meyvedâr ve ders-i ibret olması me'muldür. Mukaddes bir isyanın programında katl-i nüfus, tahrib-i belâd, gasb-ı emvâl maddeleri bulunmaz. Programında îbu maddeler bulunan isyan mukaddes değildir. Kör kitlelerin muzlim bir tecennün ve tuğyanıdır. Yahud bu kitlelerin saf deliliklerinin sü-i isti'mal olunmaları iğfal ve ihlâl edilmeleri neticesidir.

S/16 — İktisadivatda himaye ve serbest' usûllerinden hangisini tercih edersiniz?

C/16 — Maksadınız gümrüksüz serbest mübadele usûlü ile sa-nayi-i dahiliyeyi haricî rekabete karşı himaye etmek ve gümrük ta-rifelerinin keyfe mâ yeşâ yükseltmek sistemi ise bu babda ilmî bir

Page 327: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

312 BELGELER - ÂÇIKLAMALAÎİ,

cevab vermek maliyât ve "iktisadiyat mütehassıslarının işidir. Ben zannederim ki (İngiltere) gibi bir memlekete münasib olan serbest mübadele (Libre-echance) usûlü diğer bir memlekete muzir olabilir. Bu usûl Alman kayd-ü-istilâ-yı ticarî ve sanayisi karşısında (İngil\ tere) de de terkedilmek istenilmeye başlanmıştır. Memleketin fikrî, âlî (Tecnique), malî mertebe ve derece-i terakki ve telâkkisine göre himaye ve serbesti usûllerinden biri yekdiğerine mürecceh olabilirse de her halde serbest mübadele umum için himaye sermayedarlar için müfid olur. 'Binaenaleyh serbest mübadeleyi mürecceh bulurum. Maksadımız dahilî millî iktisad ise bu millî iktisad mefhumunun ba-şımıza neler açdığı meydandadır. Şekerin fiyesini 13 guruşa kendisi-ne mal edüb halka 300 guruşa kadar satan ve kumarda her yenildik-çe, her iane verdikçe ve daha bilmem ne yapdıkca elinde topladığı şekerin veya diğer hevaic-i zaruriyenin her fiyesinin fiyatı üzerine otuz kırk guruş zam eden zalimin veyahud zalimenin milliyeti ne olursa olsun ister Vasilaki, ister Hayim, ister Hamparsun, ister Ma-temzâde olsun bana şekerin fiyesini 320 guruşa satan zât. kardaşım da olsa evlâd-ı resulullahdan olsa sattığı şekerin acılığı muhtekirin bu sıfatlarından dolayı azalmaz, bilâkis bana bu zülmü yapanın be-nim ırkdaşım, dindaşım olduğunu görmek şekerin acılığını artdırır.

Şimdiye kadar millî kelimesi cazîb ve sehhâr bir kelime idi. Mil-lî sıfatı mevsufuna büyük bir cazibe ve kudret-i teshir verirdi. Millî kelimesi sihir ve füsûnunu gaib etdikden başka mevsufuna bir bü-rûdet ve ubûset verir oldu : Süleyman Paşazade merhum Sami Bey ile vefatından takriben on beş gün evvel, müşterek dostumuz Nail Reşid Bey'i ziyarete gitmişdik. (Evkaf Nezareti) nin müessesat-ı il-miye odasında diğer bir kaç âşinâ ile müctemf bulunuyorduk. Mües-sesat-ı ilmiye müdir muavini Ali Bey, Evkaf-ı İslâmiye müzesi müdiri Hakkı Bey ve daha diğer bir zât-ı hazırun meyanmda idi. (Millî Mah-sûlât Şirketi) memurlarından bir zâtın ahlâk-ı tezkiye ve iyiliğine dair sözler söyleniyordu. Merhum Sami Bey, mukaddes, muhlis, pâk münevver bir yürekden kopan bir hiddet ve fevefân-ı gazabla aynen şu sözleri söyledi:

Milletin kanından emilerek vücûda gelen sermaye ile alman, eş-kiyalık ile teessüs etmiş bir şirkete hizmet eden adam halûk ve ııa-) muskâr olamaz. Evet emin olunuz ki yarın harb bitince bu millet böyle şirketlerin altma bombalar koyacak onları berhava edecekdir.

Sami Bey mücessem-i fazilet, mücessem-i hamiyet-i milliye, mü-cessem-i insaniyet, mütehassıs bir halim-ü-adalet idi. Onu bu derece dürüşt-gîr eden şey «Millî» kelimesinin iktisab etmiş olduğu yeni mefhum idi. Ahvaller gösterdi ki millî ticaret, millî iktisad ve her-

Page 328: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 313

haide bunların su-i isti'mali milleti istismar edenler (Exploiteurs) ve istismar edilenler (Exploites) tabir-i amiyane ile yutanlar ve yutu-lanlar nâmları altında iki sınıfa ayırıyor ve bu iki sınıf arasında bir girdâb-ı gayriyet açmak gibi meş'um bir netice veriyor. Millî gayret dahil-i memleketde birkaç şeker fabrikası, birkaç kâğıd fabrikası, bir-kaç mensucat, fes, kundura, kibrit fabrikası tesis etmek suretiyle mütecelli olsaydı milli iktisad mefhumu itibar ve hürmetden bu ka-dar düşmezdi. Millî kelimesinin temin etdiği şekve' ve himayeyi de fiyesi on guruşa alman bir madde-i gıdaiye ve zaruriyeyi burada iki yüz, üç yüz guruşa satmakda, is ti mal' etmek bizde mukaddes hiçbir «fikr»in câygîr olamamış olduğu faciasını gösterdi. Bütün maharet-leri «Millî iktisad» ve «himaye» fikirlerinin gölgesi altında bulanık suda balık avlamakdan ibaret olan bu rezillere karşı bedbaht ve ma-temzede halkımızın inkisarı lâcil olmayacak mı?..

S/17 — Türkcenin tekâmülü hakkında fikriniz nedir? C/17 — Bir lisanın tekâmülü bir neticedir: Yeni fikirler, yeni

hisler kelimelerle yeni tertib kelimât ile ifade olunur. Fikirler, his-ler vuzuh-u tam ile sanih ve mahsus olunca vazıh, sade ve cazib ter-tib-i kelimât. ile izhar-ü-tebliğ olunur. Türkcenin tekâmülü umumî harsın tekâmülü ile hasıl olur. Birçok hisleri, fikirleri ifadede güçlük çekiyoruz... Fakat bu fikirler, bu hisler mutlaka lisan-ı beyan bula-caklardır...

6 Haziran 1918 îçtihad Evi Abdullah Cevdet

Bu anketin Abdullah Cevdet tarafından kendi yazısıyla hazırla-nan müsveddesinden yararlanılmıştır. Belge, Gül Karlıdağ'dan sağ-lanmıştır. Metin aynen verilmiş yalnızca konudan fazlasıyla uzak-laşıldığı çok kısa bölümler inceleme dışı tutulmuştur. Özellikle on dördüncü soru ve buna verilen cevap Abdullah Cevdet'in Batılılaş-ma hakkındaki görüşlerini içermektedir. Bu bölüm «Garblılaşma Utopiası» adlı bölüme ek olarak verilen Batılılaşma planıyla karşı-laştırılarak okunmalıdır.

Page 329: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 330: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

MEŞRUTİYET SONRASI ETNİK AYRILIKÇILIK

Jön Türk Hareketi içerisindeki düşüncelerini incelerken Abdul-lah Cevdet'in İmparatorluk içindeki ulus ve etnik grupların kültür-lerini geliştirmesi düşüncesine ağırlık vermesine karşın genel olarak bir Osmanlı birliği savunucusu çizgisini koruduğunu gördük ve ken-disinin etnik ayrılıkçılığa varan düşüncelerinin bu sorunun geniş olarak tartışıldığı mütakere döneminde ortaya çıktığını belirttik. Ab-dullah Cevdet, Mısır'dan tekrar İstanbul'a döndüğü sırada yaklaşık iki sene önce faaliyete geçen (1) «Osmanlı-Kürd Taavvün ve Terak-ki Kulübü» çevresinde bir Kürt ulusçuluk hareketi başlamıştı. Abdul-lah Cevdet de bu harekete daha Mısır'da iken Said-i Kürdi'nin Meş-rutiyet dolayısıyla verdiği hutbeleri İçtihad Matbaasının İstanbul'da-ki şubesinde bastırarak katılmıştı. Gerçi, Kürdi'nin İstanbul'daki Kürtlere verdiği öğütlerde, Türklerin Kürtlerin aklı, onların da Türk-lerin kuvvetli oldukları, bunun için birlik dışında başka yolların dü-' şünülmemesi gerektiği şeklinde ifadeler göze çarpmaktadır (2). An-cak, onun Kürdistan ûlema ve şeyhlerine verdiği öğütler ve Saba hattiıı Beyin adem-i merkeziyet düşüncesine yaptığı övgüler açığa vurulmayan etnik bir boyutu göstermektedir (3). Ayrıca, siyasal ve felsefî açıdan Abdullah Cevdet'in uyuşmasının imkânsız olduğu Said-i Kürdî gibi bir kişiye yardımcı olmasının tek nedeni de bu boyut ola-rak ortaya çıkmaktadır. Eiuna karşılık Abdullah Cevdet'in, bu konu-daki ilk yazılarında «...Kürdistan, Ermenistan meseleleri gibi me-sailin faidesizliğine, menafi'-i unsuriyeye muhalif bulunduğuna ka-

(1) «Osmanlı-Kürd Taavvün ve Terakki Kulübü», İttifak, 6 Eylül 1908-11 Şa :-ban 1326, s. 3.

(2) [Said-i Kürdî], Bediüzzarrian Kürdi'nin Nutukları, Kütübhâne-i İçtihad, İk-bâl-i Millet Matbaası, Dersaadet, 1324, s. 20.

(3) Öğütler için bkz. a.g.e., s. 22-3. Sabahattin Bey'in düşüncelerine övgü için bkz. s. 17-9. Kürtlerin kötü durumda olduğu hakkında bu kişinin tezleri için bkz. «Kürdler Yine Muhtacdır», Şark ve Kürdistan, 19 Teşrin-isânî 1908 25 Şevval 1326, s. 3.

Page 331: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

316 MEŞRUTİYET SONRASI ETNİK AYRILIKÇILIK

ni...» olduğu şeklinde ifadeler ağırlıktadır (4) ama etnik kültürlerin geliştirilmesi gerektiği düşüncesi artık çok açık bir şekilde, karşımı-za çıkmaktadır:

«... Roj-u Kürd mecmuasını yazı masamda gören bir muh-terem ve muazzez dostum birdenbire 'Nedir bu mecmua?' ddei. Ben Kürdolociya organı yâni Kürdlük hakkındaki tedkikat-ı içtimaiye ve ırkiyenin vasıta-i nâşiri dedim. Ar-kadaşım mecmuayı açdı, gözü Kürdce bir makaleye tesa-düf edince 'Madem ki Türkçe değil, madem ki Kürdcedir, tefrika gazetesi demekdir', diyerek Roj-u Kürd'ü frıasamıri üzerine bir akdi. Bu bir hâdisedir ki bence kay d-ü-dikkat , edilmeye çok lâyıkdır... Bu sahte felsefenin havasımızı da-hi daire-i nüfûzuna almış olmasına pek yanarım...» (5).

Etnik kültürlerin geliştirilmesi düşüncesinin yanısıra göze çar-pan diğer bir özellik Abdullah Cevdet'in, Osmanlı ulus ve etnik grup-ları arasındaki birliğin temelinin menfaat olduğu, bundan dolayı da çeşitli toplumsallaştırma araçlarıyla Türk unsuru etrafında yapıla-cak bir birleşmenin gereksiz ve yararsız olduğu şeklindeki düşüm cesidir:

«...Ben Türk, Kürd nâm-ü-sıfatıyla değil Türkiya'mn hür ve hürendiş bir vatandaşı olmak sıfatıyla söylüyorum. Tev-hidin en müesser çâresi tefriddir. Şüphesiz bu hüküm bir tarife görünecekdir. îzah edeyim Allah insanları tevhid et-mek için tef rid etmişdir ve Kur'anında 'Onları kabileler ve şu'beler halinde halik etdik, ta ki yekdiğerlerini tanıyalar' demişdir. Bundan da sarihan anlaşılır ki unsurların ara-sında muarefe ve muvâlâtm tesis etmesi için her unsur kendi temayülât-ı tabiîye ve ırkiyesine serbest bir saha-i cereyan ve tatbik bulmalıdır. Muhtelif unsurlardan müte-şekkil imparatorluklarda bu unsurların ittihadı yolu mün-ferid bir lisanın, münferid bir kanunun, münferid bir tarz-ı

(4) Abdullah Cevdet, «Kürdistan ve Ermenistan Mefhumları», İçtihad, no. 50, 16 Kânûn-isânî 1328, s. 1152. Krş. Abdullah Cevdet, «Ermeniler ve Kürdler», İçtihad, no. 54, 14 Şubat 1328, s. 1211: «. . .Türk, Ermeni, Kürd yekdiğerln-den ayrılması gayr-i kabil unsurlardandır. Bunlardan her biri sağ gözün sol göze, sol gözün sağ göze nisbetinden hasıl olacak farksızlıkla bizim için muazzezdirler...».

(5) Abdullah Cevdet, «İttihad Yolu», Roj-u Kürd, Aded. 2, 6 Temmuz 1329, s. 8.

Page 332: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDU.LLAH CEVDET VE DÖNEMİ ,317

muamelenin isti'mal ve tatbiki olduğu zehabı, zehab-ı ba tıldır... Tevhid-i anasır, tevhid-i menafi-den ibaretdir...» (6).

Abdullah Cevdet'in, özellikle Balkan Savaşının yarattığı ortam içinde «...Kürdistan, Arabistan, Lâzistan, Ermenistan kelimeleriyle oynamak zamanında...» olmadıklarını belirtmekle beraber (7) Kürt-lerin lisanlarını, tarihlerini geliştirme ve ulusal kişiliklerini yükselt-mek istemelerinin doğal olduğunu ileri sürmesi (8), Kürtlerin gerilik-lerinin onları tabi durumuna sokan bir neden olarak kabul etmesi konuya asıl yaklaşımını göstermektedir:

«... Bir milletin ki, mazbut ve mükemmel olarak bir tarihi yokdur o millet hiç yaşamamış gibidir; Kürdlerin tarihi var mı? Bir Şerefnâme ile bir millet şeref-i tarihisini veya-hud tarih-i .şerefini tasarruf ve muhafaza edemez. Yaşadı-ğımız asır şaka değil yirminci asırdır. Mazisinin tarihine, müstakbelinin tarihine, malik olmayan millet kendisine malik değildir. Kendi kendisine malik olmayan miletler, ferdler memlûk olur, başkalarının malı olur...» (9).

Abdullah Cevdet'in, Kürtlere yaptığı tavsiye ise vaktiyle yöne^ timin en çok karşı olduğu bir düşünceye, Arnavutların, lâtin harf-lerini kabul etmesine taraftar oluşu gibi Arap harflerini terketme ve kültürel açıdan gelişme şeklindeki noktalarda toplanıyordu:

«... Evvelâ okur yazarların nisbetini laakal yüzde kırka çı-karmak çâresine tevessül etmek, saniyen nihayet bir ay zarfında yedi-sekiz yaşında bir çocuğun okumayı yazma-yı ve okuduğunu doğru öğrenmesine müsaid olan harfle^ ri esas itibarıyla kabul ve şimdiye kadar müsta'mel olan harfleri terk etmek. Diğer her mesele bence ikinci dere-ce-i itinada kalır...» (10).

(6) a.g.m., s. 8, Krş. [Abdullah Cevdet], «Yemen İçin Bir Kelime», İçtihad, No. 25, s. 747.

(7) Abdullah Cevdet, «Kürdistan ve Ermenistan Mefhumları», İçtihad, s. 1153. (8) Abdullah Cevdet, «İttihad Yolu», Roj-u Kür d, s. 9. Kürtlerin «... Osmanlı

İmparatorluğunda en çok zinde ve en az lerzend bir unsur...» olarak tanı-tılması için. bkz. «Roj-u Kürd», İçtihad, No. 81, 21 Teşrin-isânî 1329, kapak.

(9) Abdullah Cevdet, «Bir Hitab», Roj~u Kürd, Aded. 1, 6 Haziran 1329, s. 4, aynı ifadeler için bkz. Abdullah Cevdet, «Hetav-ı Kürd Gazetesi Muharrir-lerine», Hetav-ı Kürd, Aded. 1, 1.1 Teşrin-ievvel 1329-2.3 Zilhade 1331, s. 2.

(10) Abdullah Cevdet, «Bir Hitab», Roj-u Kürd, s. 4. Abdullah Cevdet'in Arna-vutların lâtin alfabesine geçişini savunması için ise bkz. Abdullah Cevdet, «Bir Mektub-u Hakikatbeyaıı», Yeni Tasvir-ief kâr, s. I. ve Abdullah Cev-det, «Veliahcl-ı Saltanat-ı Seniye-i Osmaniye, Devletlû, Necabetlû Yusuf İz-

Page 333: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

318 t

MEŞRUTİYET SONRASI ETNİK AYRILIKÇILIK

Bu tavsiyelerin amacının ise uzun vâdede İmparatorluktan ay-rılmak olduğu kuşkusuzdur. Nitekim daha bu dönemde Abdullah Cevdet'in düşüncelerinde Kürt gençlerinin .. Bir Kürd köyünde mekteb-i ibtidaî müessis ve muallimi olmayı lalettayin bir yerde kay-makam ve müdir olmağa tercih etdikleri zaman... düşülmesi...» ge-reken yola düşmüş olacakları şeklinde etnik ayrılıkçılık izlerini bul-mak mümkündür (11). Ayrıca Abdullah Cevdet'in, Ermenistan ve Kürdistan hakkındaki çeşitli yorumlarının 'Jamanak' gazetesinin Kürtlerin yaşadığı bölgelerin de müstakbel Ermenistan sınırları içe-risinde kalacağı iddiasına Kürt tarihinden'örnek vererek yaptığı mü-dafaalar (12) olduğu ve kendisinin bu nedenle etnik ayrılıkçılar ta-rafından aşırı bir övgüye mazhar kılındığı gözden kaçırılmamalı-dır (13).

zeddiıı Efendi Hazretleriyle Mülakat», İşhad, No. 80-3, 13 Eylül 1329, s. 1757. Abdullah Cevdet'in bu konudaki arzusunun etnik temele dayandığı düşün-cesi için bkz. Wolfdieter Bihl, Die Kaukasus-Politik der Mittelm'âchte : Teil I: Ihre Basis in der Orient-Politik und ihre Aktionen 1914-1917, Wien, 197/5,. s. 153. Arnavutlar, Kürtler gibi etnik grupların Lâtin alfabesine geçişi yö -netiminin en sert şekilde karşı çıktığı düşüncelerden birisi idi. Bkz. Charles Woods, «The Alphabet and Language Question in Albania», The Levant He-rald and Eastren Express Weekly Edition, V. XXX, No. 39, 24 Eylül 1910, s.

'336-7. Ancak gerek Meşrutiyet Öncesi verdikleri sözler ve gerekse İmparator-luk unsurları üzerinde baskı yapmadıklarını göstermek için yönetim bu nite-likdeki yayınlara izin veriyor ve aslında hiçbir unsuru lâtin harflerini kullan-maya zorlamadığım bildiriyordu. Enver Bey'in bu konudaki açıklamaları için bkz. «Albanian Alphabet», The Levant Herald and Eastren Express Weekly Edition, V. XXX, No. 11, 12 Mart 1910, s. 84-5. Bundan dolayı bu çeşit ya-yın organlarına yazdığı yazılarda Abdullah Cevdet bilimsel konuları seçme-ye özen gösteriyordu. Bkz. Abdullah Cevdet, «Hissi Hâdiseler ve Aklî Hâ-diseler», Hetav-ı Kürd, Aded. 3, 29 Kânûn-ievvel 1329-13 Safer 1332, s. 11-2. Bu makaleler aşırı derecede etnik protestoların yapıldığı bu gibi dergi-lerde (Örnek olarak bkz. Hteyzanizâdel KTemall [Feyzi]', «Zavallı Kürd-ler ve Üfûl», Hetav-ı Kürd, Aded. 3, s. 2-3) hemen göze çarpmaktadır. Ab-dullah Cevdet'in, Kürtlere yabancı klasikleri çevirmelerini önermesi için ise bkz. Abdullah Cevdet, «İttihad Yolu», Roj-u Kürd, s. 9.

(11) Abdullah Cevdet, «Hetav-ı Kürd..», Hetav-ı Kürd, Aded. 1, s. 2. (12) Abdullah Cevdet, «Kürdistan mı? Ermenistan mı?», Terciiman-ı Hakikat, 21

Kânûn-isânî 1328. Meşrutiyet sonrasındaki Kürt tezleriyle de uyum göste-ren (Bkz. Hüseyin Paşazâde Süleyman, «Kürdler ve Ermeniler, «Kürd Taav~ vün ve Terakki Gazetesi, No. 9, 17 Kânûn-isânî 1324-8 Muharrem 1327, s. 75-6) bu tezlerin daha sonra Kürt milliyetçiliği konusunda kullanılması için bkz. Kâmran Ali Bedirhaıı, «Kürdistan-3», Serbesti, No. 2327, 2 Kânûn-isâ-nî 1919, s. 1. Talep düzeyinde krş. Şerif, «Kürd Heyet-i Murahhasası Reisi Şerif Paşa Hazretlerinin Sulh Konferansına Takdim Etdiği Muhtıranın Su-ret-i Tercümesidir», Kürdistan, No. 9, 11 Haziran 1335, s. 109-12.

(13) Bkz. Kâmran Ali Bedirhaıı, «En Müdhiş Felâket gimdiye Kadar ve Bilhassa Şimdi Uğradığımız Felâketlerden Mütenassıh Olmamakdır», îçtihad, No. 51,

Page 334: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 319

Jön Türklerin Osmanlı birliği konusundaki düşüncelerini ince lerken bunlar içerisinde etnik grup temsilcilerinin Türk unsuru et-rafında -birleşme düşüncesine karşı Osmanlı birliğinin savunucusu olduklarını, buna karşılık uygun ortam bulduklarında ise süratle bi-rer etnik milliyetçi haline dönüştüklerini görmüştük. Meşrutiyet sonrası bir Ermenistan tasavvuruna karşı sert bir şekilde Osmanlı birliğini savunduğunu gördüğümüz Abdullah Cevdet de Kürt ba-ğımsızlığı düşüncesinin yoğun bir şekilde tartışılmaya başlandığı mü-tareke döneminde bu düşüncenin başlıca savunucularından biri ha-line gelmişti.

Abdullah Cevdet'in yakın ilişkilerde.bulunduğunu gördüğümüz. İngiliz temsilcilerinden de yardım gören (14) 'Kürt Teali Cemiyeti' niri etnik ayrılık düşüncesini yayan yayın organlarındaki bu türlü is» teklere Abdullah Cevdet'in de * faal bir biçimde katıldığı görülmek-tedir: .

«... Kürdler, böyle bir asrın böyle bir kıyametinde uyumak mümkün müdür? Ey Kürd uyan! diye bağırmaya lüzum görmem. Zira Kürdler uykuda hâlâ, uykuda iseler çokdan ölmüşler demekdir. Kürd uyanıkdır ve kendisini asırlar-dan beri uykuya davet etmiş ve uykuya dalmış hüdavend-leri [Türkleri] de uyandıracakdır. O' kendisine su-i kasd etmiş olanlara hüsn-i .kasd ile muamele edecekdir. Biz bir asırda yaşıyoruz ki bir saat uyumuş olmak bir millet için ölmüş olmak demekdir...» (15).

Ayrı dönemde 'İçtihad' da da Kürtler hakkında bilgi veren ve etnik milliyetçilik izleri taşıyan pek çok yazıya rastlamak mümkün-dür (16). Daha önce adem-i merkeziyet konusundaki düşüncelerini

24 Kânûn-isânî 1328, s. 1164-5. Bu makale nedeniyle Kürt ileri gelenlerinin Abdullah Cevdet'e çektikleri telgraf ve kendisinin cevabı için bkz. B. I.

(14) Şuabat Tamim ve Anadolu'ya Yazılan Raporların Defteridir, Tü)rk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, 39-16228, 5 Eylül 337 tarihli rapor, s. 34. Mart 338 tarihli rapor, s. 61. Kürt ayrılıkçılarının İngilizlere duyduğu hayranlık için ise bkz.. Samih Lütfi, «İngiltere Daima İngiltere», Serbesti, 20 Teşrin-isâni 1920-9 Rebiy'ülevvel 1339, s. 1. «İngiltere Ne Demekdir», Serbesti, 22 Teşrin-isânî 1920-11 Rebiy'ülevvel 1339, s. 1.

(15) Bir Kürd [Abdullah Cevdet], «Kürdler Uykuda Değil», Jin [Dergi], No. 1 8 Teşrin-isânî 1334, s. 6.

(16) Bkz. Kâmraıı Ali Bedirhan, «Kürdler : Tarihî ve İçtimaî Tedkikat», İçtihad, No. 130, 14 Teşrin-isânî 1918, s. 2795, 7, Kâmran Ali Bedirhan, «Kürd Tim-sâline», İçtihad, No. 137 2 Kânûn-isânî 1919, s. 2912-3, Kâmran Ali Bedir, han, «Kürdistan'm Hazâin-i Tabiîsi», İçtihad, No. .133, 5 Kânûn-ievvel 1918, s. 2845-8.

Page 335: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

320 MEŞRUTİYET SONRASI ETNİK AYRILIKÇILIK

incelerken Abdullah Cevdet'in konuya kuramsal açıdan çok etnik nedenlerle ilgi gösterdiğini belirtmiştik. Bu dönemde Kürt milliyet-çiliği hakkındaki bu yazılarla adem-i merkeziyet konusundaki ma-kalelerin 'İçtihad' da y any ana yer alması bu gözlemin geçerliliğini bize göstermektedir (17).

Abdullah Cevdet'in düşüncelerinde Meşrutiyet sonrasına göre oluşan önemli bir değişiklik de kendisinin Osmanlı İmparatorluğu-nun etnik gruplar üzerindeki yönetimini bir çeşit emperyalizm ola-rak görmesidir ki bu da kuşkusuz mütareke koşullarının etnik kö-kenli aydınlarda oluşturduğu milliyetçilik duygusunun bir sonucu idi.

«...Dün akşam görüştüğüm bir muhibbim hariciye nazırı-mız muhterem Reşid Paşa'nın Meclis-i Meb'usanın feshini gayr-i muvafık bulduğunu ve çünkü yeni intihabatda Irak ve Suriye ilh... dan meb'us alınamayacağından bu kıtala-rın bizden ayrılmasını tasdik etmiş olacağımız fikrinde bu-lunduğunu söyledi. Biz hâlâ bu kafada olmalı mıyız?... Biz bu manasız ve pek abes «imperialisme» havası ve hilâfet nevası yüzünden bir avuç kaldık...» (18).

Bu konudaki faaliyetleri Anadolu hareketi temsilcileri tarafın-dan endişeyle karşılanan Abdullah Cevdet'in (19) bu dönemdeki Kürt milliyetçileri arasında da Batı ile ilişkilerin geliştirilmesi ve Wilson ilkelerimi! uygulanması ile Batı desteğinde kurulacak bir «Kürdis-tan» düşüncesinin önemli savunucularından biri olduğu görülmek-tedir :

(17) [Abdullah Cevdet'i, «Prens Sabahaddin Bey», îçtihad, No. 128, 1 Teşrin-isânî 1918, s. 2765-6. E. Bediî, «Adem-i Merkeziyet», İçtihad, No. 129, 7 Teşrin-isânî 1918, s. 2782-4. İçtihad, No. 130; s. 2799-801, Peyami Safa, «Sahife-i Ten-kid : Prens Sabahaddin Bey'in Mesleği», İçtihad, No. 133, s. 2842-5, Peyami Safa, «Sahife-i Tenkid; Şekl~i İçtimaî Meselesi», İçtihad, No. 135, 19 Kânûn-isânî .1918, s. 2879-81. Abdullah Cevdet de «...değişik unsurların ancak adem-i merkeziyet içinde yaşayabileceklerini...» belirtirken etnik boyutu işaret ediyordu. Bkz. Abdullah Djevdet, «Choses d'Actualite : Le Prince Sa-bahattin Bey», L'Express, s. 1.

(18) Abdullah Cevdet, «Türkiya'nm İdamı Hükmünü Hazırlayan Şeyler : Dünkü Düşünceler, Bugünkü Neticeler», İçtihad, no. 131, 21 Teşrin-isânî 1918. s. 2811.

(19) «... Hıyanet-i vataniyesi subut bulunan dahiliye müsteşarı [ile], fazla müf-rit Kürtçülere mezuniyet veren Dr. Abdullah Cevdet Bey'in tebdilleri lüzu-mu Harbiye Nazırı Cemal Paşa'ya yazıldı...» bkz. Bekir Sıtkı Baykal, He-yet-i Temsiliye Kararları, Ankara, 1974, s. 58.

Page 336: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 335

«...Wilson prensipleri his ve maksada uygun geldiği va-kit ve ancak uygun geldiği vakit temsik olunan bir pren-sip değildir. Her millet kendi mukadderatını tayin, kendi hükümetini intihab, kendi tarz-ı idaresini tayin etmekde hürdür ve bir millet diğer bir millete hakim olamaz diyen prensib meselâ yalnız İzmir'in Yunan idaresine geçmesini protesto ederken temsik ve isti'mal olunamaz. Ekseriyeti-ni Kürdler teşkil eden vilâyetlerin Kürdistanlığı mevzu'-bahs olunca da bu prensib tanınmak ve muta ve mer'i bu-lunmak icab eder. Binaenaleyh Türkler için Arab'ı, Çer-kez'i Kürd'ü, Laz'ı,. Ermeni'yi, Rum'u taht-ı ta'biyetinde tutmak için masruf-u kuvveti tasarruf etmekden âkilâne ve bunun aksini takib etmekden gafilâne bir siyaset ola-maz...» (20).

Genel olarak bu konuda Abdullah Cevdet'in düşüncelerinin ge-lişme çizgisi — bazı istisnaları olmakla birlikte — belirttiğimiz gibi etnik unsur üyesi Osmanlı aydınlarının genel çizgisiyle uyum gös-termektedir. Mütareke döneminin ortalarında en üst noktaya varan ayrılıkçı etnik milliyetçilik düşünceleri, Anadolu hareketinin gelişi-miyle birlikte bu çevrelerde görülen duraklama ve yeniden Osmanlı birliğini savunmaya dönüşünce Abdullah Cevdet ele bu gelişime uy-du.(21). Bir süre sonra Anadolu hareketi başarıya ulaşınca doğal olarak Abdullah Cevdet bu tür düşünceler ileri sürmekten tama-mıyla vazgeçti.

(20) Abdullah Cevdet, «Milletler ve İnsanlık», JÎN [Gazete], 21 Receb 1338. Krş. Abdullah Cevdet, «Türk'ün Hayatı Kürde İbret Dersi», JİN [Gazete], 18 Ce-maziy'ülâhîr 1338. Wilson'un görüşlerine benzer bir şekilde sahip çıkılması için bkz. «Wilson'un Büyük Sözleri», Serbesti, 2 Kânûn-isânî 1919, s. 1. Krş. «İnsaniyet Fikrinin Galebesi», İnkılâb-ı Beşer, No. 19, 18 Teşrin-isânî, 1918, s. 1. Batı desteğini savunan ayrılıkçıların görüşleri için ise bkz. Kâmran Ali Bedirhan, «Bitaraf Avrupa Ûlemasımn Efkârı : Kürdistan ve Kürdler», Jin [Dergi], No. 9, 16 Kânûn-isânî 1335, s. 6-9.

(21) Şuabat Tamim ve Anadolu'ya Yazılan Raporların Defteridir, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, 39-16228, 2 Kânûn-ievvel [13] 37 tarihli rapor, s. 37 : «... İstanbul'daki Kürd mehafilinde bir ekalliyete hâkim olan «Kürd İstik-lâli» cereyan-ı fikrinin de gitdikçe kuvvetini gaib etmekde olduğu ve me-hafil-i mezkûr e rieal-i mühimmesinin camia-i Osmaniye ve vahdet-i İslâ-miye kanaat-i siy asiy esine taraf dar bulundukları...».

Page 337: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 338: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

BELGELER - AÇIKLAMALAR

B. I. Belirttiğimiz yazısı dolayısıyla Kürt ileri gelenleri Abdullah Cevdet'e Ermeniler'e karşı kendi düşüncelerini savunduğu nedeniy-le bir kutlama telgrafı gönderdiler. Telgrafdaki ifadeler ve Abdullah Cevdet'in cevabı —cevabın tamamını bilmememize karşın— etnik milliyetçilik görüşlerini yansıtması bakımından ilgi çekicidir:

Diyar-ı Bekir - Cizre. No. 159, 23 Kânûn-isânî 328 Dersaadet Cağaloğlunda Doktor Abdullah Cevdet Bey'e, Kürdistan mı, Ermenistan mı serlevhası altında Tercüman-ı Ha

kikat'de muallem etdiğiniz makale-i hakgûyânelerine yüz bin nü-fûs nâmına teşekkür ederiz. Var ol muhterem vatanperver. Kürdis-tan'm mukadderat-ı müstakbelesini teemmül etmek içüp. buranın münasib bir mahallinde umumî içtimain vukuu mukarrer ve zât-ı fâzılâneleriııin de hazır bulunması milletin ahass-ı âmâlidir. Teşrif-lerine umum Pencenân IBohtiyân?] aşairi nâmına intizar eyleriz.

Süleyman Kâmil Hasan Emir Bedirhanzâde Hüseyin

Cevab : Cizre'de Hüseyin Bedirhan Paşa'ya : Müteşekkirinizin^ milletimizin, devletimizin memlûkuyum. Taf-

silât postada. Abdullah Cevdet

Telgraf Gül Karlıdağ'dan sağlanmıştır.

Page 339: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 340: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

MEŞRUTİYET SONRASI «TOPLUMSAL GELİŞME KARSISINDA İSLÂM DİNİ» HAKKINDAKİ

DÜŞÜNCELER

Abdullah Cevdet'in, İslâm dininin toplumsal içeriğinden yarar-lanma konusunda Jön Türk hareketi içerisindeki görüşlerini inceler-ken kendisinin bu konuda Jön Türkler arasında en ileri gideni ol-duğunu gördük. Abdullah Cevdet'in, Meşrutiyet sonrası Osmanlı em tellektüel çevrelerine girişi ise Reiııhardt Dozy'nin İslâmiyet ve Pey-gamberini çok sert bir şekilde eleştiren «Tarih-i İslâmiyet» adlı kita-bının çevirisi ile oldu. Abdullah Cevdet'in bu kitabı çevirmesindeki temel etken kendisinin Meşrutiyetin getirdiği özgürlük ortamı için-de, biyolojik materyalizmin dinin toplumda oynadığı rollere geçişi için İslâm dininin aslında biyolojik materyalizm olduğunu isbata çalışmak yerine —böyle görüşleri özellikle eleştirilere karşı yarar-lanmak endişesiyle tamamen bırakmamaka birlikte— doğrudan di-nin gereksiz-ve bilim dışı olduğunu isbata çalışmak ve onun yerine biyolojik materyalizmi önermek düşüncesi olmuştu. Bu "açıdan Ab-dullah Cevdet'in, Dozy'nin İslâmiyeti Katoliklik derecesinde katı gö-ren düşüncelerine katıldığı görülmektedir (1). Abdülhamid II yöne-timinin sona ermesi sonucunda Abdullah Cevdet açısından bir mu-halefet aracı olmak niteliğini de yitiren İslâm dininin kendisi tara-fından açık eleştirilere uğratıldığını görüyoruz. Nitekim Meşrutiyet sonrasında yeniden yayın faaliyetine başlayan «îçtihad»m dış göz-lemciler tarafından eskisi gibi «îslâmcı olmak» eleştirilerine muha-tab olmadığı gibi, siyasal ve dinsel konularda açık düşünceleri yayan bir organ olarak tanıtıldığını görüyoruz (2). Aynı şekilde Abdullah Cevdet'in bir tür felsefe ansiklopedisi niteliğindeki kitaplarında da îslâm ulemasının görüşlerine ayrılan bölümlerin azaldığı kolaylıkla görüm ektedir (3).

(1) Rteinhardt] Dozy,. Tarih-i İslâmiyet, Cild-i Sânî,( s. 681-2. (2) Wilhelm Feldmann, «Mitteiluiigen», Die Welt des Islams, B. II, 1914, H. 2/4,

s. 280-1. (3) Abdullah Cevdet, Fenn-i Ruh: Dimağ ve Ruh-Tefekkür-Vicdan-Dimağ ve

Tefekkür, Matbaa-i îçtihad, İstanbul, 1911 Büchner'in «Kraft und Stoff» adlı eserinin üç bölümünün bazı eklerle genişletilmiş şekliydi. Abdullah Cevdot,

Page 341: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

326 TOPLUMSAL GELİŞME KARŞISINDA İSLÂM DİNİ,

Ancak, Abdullah Cevdet'imi bu faaliyetleri toplumun belli kesim-leri tarafından belki de kendisinin beklemediği orandâ bir tepkiyle karşılandı. Özellikle «Tarih-i İslâmiyet» tercümesine karşı gösterilen tepkiler o döneme kadar Osmanlı kamuoyunda herhangi bir esere karşı gösterilen tepkilerle kıy aslan amıyacak ölçülere vardı (4).

Bu tepkiler sonucunda ise Abdullah Cevdet belli bir oranda ge-ri çekilmek zorunda kaldı. Önce kendi önsözünü yırtarak bir kısım nüshaları piyasaya sundu ve daha sonra amacının yalnızca ulema-ya bu çeşit kitapları göstererek onları harekete geçirmek olduğunu iddia etti (5). Ancak tepkilerin fazlalaşması sonucunda İbrahim Hak-kı Paşa kabinesi 15 ilâ 17 Şubat 1910 tarihleri arasında yaptığı özel bir toplantıda İslâm dinine aykırı içeriğinden dolayı kitabı yasakla-

- Fünûn ve Felsefe ve Felsefe Şânihaları, Matbaa-i İçtihad, İstanbul, 1328 de 1906 baskısına nazaran yeni bölümlerde İslâm ûlemasımn görüşlerine ol-dukça az yer verilmektedir.

(4) Başlıca eleştiriler içiıı bkz. Manastırlı İsmail Hakkı, «Tarih-i İslâmiyet», Sırat-el-Mustakım, Aded. 72, 7 Kânûn-isânî 325-8 Muharrem 328, s. 305-7 ile Sırat-el-Mustakim, Aded. 103, 12 Ağustos 326-19 Şa'ban 328, s. 421-3 ara-sında 27 bölüm olarak tefrika edilmiştir. «Tarih-i İslâmiyet: Eser-i Ma'hu-duna Ebüzziya Tevfik Efendinin Yazdıkları • Ta'riz Hakkında Tedkikat», Sı-rat-el-Mustakim, Aded, 79, 25 Şubat 325-28 Safer 328, s. 10-8, «Ma'hud Ta-ri-i İslâmiyet Hakkında», S irat-el-Mustakim, Aded. 80, 4 Mart 325-5 Rebiy'-ül-evvel 327, s. 40, M. Refik, «Ma'hud Tarih-i İslâmiyete Dair Ûlema ve Mü-verrihin-i İslâmiyeye», Sır at-el-Mustakim, Aded. 73, 14 Kânûn-isânî 325-15 Muharrem 327, s. 328, Ferid, «Tarih-i İslâmiyete Dair», Sırat-el-Mustakim, Aded. 75, 28 Kânûn-isânî 325-30 Muharrem 328, s. 357-61, Darülfünûn Ta-lebesi, «Edebî Cinayetler», Sır at-el-Mustakim, Aded. 89, 6 Mayıs 326, 1 Ce-maziy'ülevvel 328, s. 198, Midhat Cemal, «Rezil Bir Eserin Müellif-i Meçhul ve Mel'ununa», Sırat-el-Müstakim, Aded. 89, s. 198-9, Ferid, «Ma'hud Ta-rih-i İslâmiyetin En Mühim Noktası Hakkında Bir İki Söz, Sir at-el-Musta-kim, Aded. 78, 18 Şubat 325-21 Safer 328, s. 411-2. Mekteb-i Aliye Nâmına [Otuz İki İmza], Sırat-el-Mustakim, Aded. 78, s. 416-7, Manastırlı İsmail Hakkı, «Hak ve Hakikat : Tarih-i İslâmiyete Dair Doktor Dozy'nin Eser-i Garazkârma Karşı Reddiye», Sebil-ür-Reşad Aded. 1-183, 24 Şubat 1327-19 Rebiy'ülevvel 1330, s. 10-11, ilâ Aded. 26-208, 16 Ağustos 1328-16 Ramazan 1330, s. 294-5 arasında tefrika edilmiştir. Mehmed Ruşdü, «Sanihât Münase-betiyle Bir Münakaşa-i Felsefiye», Hikmet, no. 33, 20 Eylül 1912, 20 Rama-zan .1330, s. 3. [Ertuğrul] İsmail Fennî, Kitab-ı îzale-i Şükûk : Dozy'nin Ta-rih-i îslâmiyeti Üzerine Reddiyedir, Orhaniye Matbaası, İstanbul, 1928.

(5) Abdülaziz Çavuş, «Ûlema-yı İslâma Açık-Bir Mektub», Hilâl-i Osmanî, 27 Kânûn-isânî 1912-18 Safer 1331, s. 2 : «.. .Biz bir itikad ve kanaat neticesi olarak iddia ediyoruz ki Abdullah Cevdet Bey, Doktor Dozy'nin amaline katiyyen iştirak etmemiş ve etmeyecekdir. 'Tarüı-i İslâmiyet' i tercümeden

j maksadı ise âli ve mukaddesdir. Yanlış anlaşılmasın demek istiyoruz ki Ab-dullah Cevdet Bey fahr-i kâinat efendimize ma'lul dimağların vaki' olan iftiralarını ûlema-yı dinin nazar-ı dikkat ve ıtlama vaz' ederek kendileri-

Page 342: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 327

maya karar verdi (6). Görülen bu tepkiler belki Abdullah Cevdet'in beklemediği boyutlarda olmakla beraber aslında kendisinin isteme-diği bir durum da değidi. İlk olarak bu olay Abdullah Cevdet'in için-den yetiştiği biyolojik materyalist çevrelerde tekrar popüler hale gel:

meşini sağladı. Me_kteb-i Tıbbiye talebesinin, bu öncü biyolojik ma-teryalisti savunmaları bunu bize göstermektedir (7). İkinci olarak, gördüğü bu ilgi sonucunda ve İslâm dininin açıkça eleştirilebildiği tek mecmua sahibi olma durumuyla Abdullah Cevdet önemli biyo-lojik materyalistleri İstanbul'da yeniden çıkmaya başlayan 'İçtihad' m yazı kadrosuna dahil etti (8).

Abdullah Cevdet ve arkadaşlarının din konusundaki yaklaşımı incelendiğinde ortaya çıkan ilk özellik Abdullah Cevdet'in bilimsel

, gelişmelere ayak uyduramadığı gerekçesiye artık İslâmdan bir araç olarak dahi sınırlı bir biçimde yararlanılamıyacağı, buna karşın, ge-rekli olanın biyolojik materyalizmin dinin toplumdaki yerini almaş] olduğu şeklindeki düşüncesi olmaktadır :

ni din~i mübeyyin-i Ahmediyenin müdafaasına teşvik etmek istemişdir...». Krş. Aksekili Ahmed Hamdi, Bilinmesi Elzem Hakikatler: Hürriyet-i Fik-riye ve Serbest Fikir Gazetelerinin Vc^sıta-i İntişarı Ohannes Aznavur Efen* di'ye, Tevsi-i Taba'at Matbaası, [İstanbul], 1332, s. >13-14.

(6) KEarl] Süssheim, «Abd Allah Djewdet», El, s. 58, Yasaklanış için bkz. «Âsâr-ı Cedide», Takvim-i Vekayi, Aded. 459, 6 Şubat 1325-9 Safer 1328. Görüldüğü gibi yasaklanışın Süssheim'in belirttiği toplantıdan önce olduğu anlaşılıyor, Ancak bu yasaklanışa karşın, kitabın satılmasına bakılırsa İbrahim Hakkı Paşa kabinesi bu durumu önleme amacıyla karar almıştır. Bu karardan son-ra kitabın birçok nüshasının yakılması ve denize atılması bunu gösteriyor. Kabinenin kararı kitabın içeriği kadar Abdullah Cevdet'in önsöz ve notla-rının da dine aykırı bulunduğu şeklindeydi. Abdullah Cevdet'in önsözü et-rafındaki tartışmalar için bkz. Vasıf, «Mektub», Sırat-el-Mustakim, Aded, 75, s. 361-4, İbrahim Alaeddin, «Evrak-ı Varide», Sırat-el-Mustakim, Aded. 77, 11 Şubat 325-14 Safer 327, Kitabın yasaklanışı hakkındaki gelişmeler için bkz. B. I.

(7) Umum Tıhbiy'e-i Askeriye Talebeleri, «Tebyin-i Hakikat», Sırat-el-Musta-kim, Aded. 86, 4 Kânûn-isânî 325-7 Safer 328, s. 376. Abdullah Cevdet'i sa-vunan önemli bir makale için bkz. Ebüzziya [Tevfik], «Tarih-i İslâmiyet», Yeni Tasvir-i Efkâr, no. 267, 26 Şubat 1910-15 Safer 1328. Bu görüş için ge-ne bkz. Muallim Doktor Dozy'nin Tarih-i İslâmiyet Ünvanlı Kitabı ve Mü-tercimi Hakkında Tenvir-i Efkâr, Naşiri: İzmirli Mehmed .Şükrü, Matbaa-i İçtihad, İstanbul, 1328.

(8) Abdullah Cevdet'in ilk biyolojik materyalist eserlerinin tekrar önem ka-zanması için bkz. «Muhterem Simalar : Doktor Abdullah Cevdet, Piyano, no. 7, 20 Eylül 1326, s. 75. Kılıçzâde Hakkı Bey'in bu şekilde 'İçtihad'm yazı kadrosuna katılması için bkz. Server Bedii [İlhami Safa] «Haftanâme : İç-tilıad'm Dördüncü Senesi», İçtihad, no. 100. 3 Nisan 1330, s. 2261.

Page 343: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

328 TOPLUMSAL GELİŞME KARŞISINDA İSLÂM DİNİ,

«...Diıı avamın ilmidir, ilm havasın dinidir. Havasın dini olan ilm lâyenkati' genişliyor, yükseliyor iken avamın ilmi olan dinin genişlememesi, yükselmemesi, ilme muvazi ve muhâzî olarak terakki ve tevsi' etmemesi âlem-i İslâmm ve Türkiya'nm maraz~ı aslîsidir. Bu hastalığın ilâcı ben-denizce dine kıymet-i ilmiye, ilme kudret-i diniye if aza et-mekdir...» C9).

Bu düşünce Abdullah Cevdet ve arkadaşları tarafından doğal bir evrim sonucu dinin yerini biyolojik materyalizmin alacağı şeklinde işleniyordu ki, bu da kendisi ve arkadaşları tarafından dine büyük bir esneklik tanınması gerektiği düşüncesinin gerekliliğini göstermek için kullanılıyordu :

«...Rahmet olan ihtilâf; ihtilâf-ı hissiyât, ihtilâf-ı itikadi-yat, ihtilâf-ı menafi' elbetde ve elbetde değildir. Rahmet olan ihtilâf, içtihad ihtilâfıdır ve bu içtihad ihtilâfı da bir devr-i zamanda vaki' olmayan içtihad ihtilâfıdır. «İhtüâfu Ümmeti Rahma»dan maksad şimdi İpizim anladığımızın büsbütün gayrıdır... Ümmet-i Muhammed, bu gün bin üç yüz otuz bir yaşındadır. Bu günkü ümmet-i Muhammedin fikren ve içtihaden, bin üç yüz sene evvelki ümmet-i Mu-hammed'e müsavî olması mı yoksa bu iki asır, yâni birin-ci ve on dördüncü asır ümmet-i Muhammedleri arasında ilmen, fikren, medeniyeten, içtihaden ihtilâf olması mı rahmetdir? Ben «İhtilâfu Ümmeti Rahma» dan ancak bu-nu anlarım ve bunu anlayış tarzlarından her halde en ııa-fîi olarak bu tarzı görürüm... Fakat terakki nedir? Şime-i muhafazakâriye mukavemet, şime-i teceddüd ve terakkiye muavenet, sırr-ı terakki bu mukavemetin ve muavenetin hudud ve derecesini tayin etmekde mekîndir...» (10).

veyahud Kılıçzâde Hakkı Bey'in daha açık olarak belirttiği gibi: «...Bu türlü iman sahipleri her şeyi mutlaka bir hurafe neticesi olmak ve tekvinde bir usûl-ü tekâmül kabul etme-mek taraftarıdırlar. Erbab-ı fen tekviniyeti milyonlarca se-nelere varan bir devr-i medîd içindeki bir netice-i tekâmül

(9) Abdullah Cevdet, «Şâhzâde Mecid Efendi Hazretleriyle Mülakat», îçtihad, no. 57, 7 Mart 1329, s. 1257.

(10) Abdullah. Cevdet, «Kıvam-ı Akvam : Konferans», îştihad, no. 90-1, 23 Kâ~ nûn-isânî 1329, s. 2017-8. İslâmm fen ile uyuşmadığı tezi için krş. [Abdul-lah Cevdet], «Kurun-u Vusta Levhalarından», Mehtab, no. 7, 22 Ağustoa 1327-1.1 Ramazan 1329, s. 74-5.

Page 344: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 329

oimak üzere kabul ediyorlar ki, elyevm tekâmülü yâni su-ret-i vukuunu takib etmek kabil olduğu için bu nazariye-yi kabul etmek bittabi daha doğrudur. Zaten günden gü-ne artan tecrübe, tahlil ve tarassud kuvveti bu serdolunan müddeanm yalnız bir nazariye değil bir hakikat olduğunu isbat etmektedir... Binaenaleyh bütün delâil ve berahin-i tahliliye, tecrübe ve tarassudiye mevcud iken artık şunun veya bunun 'Hazret-i Allah kâinatı bir lâhzada yaratdı' yollu müddeasma inanmak küfr-ü sarihdir ve işte bu küf-rün netayicinden korkulmalıdır... Kavanin-i tekâmül ken-di cereyanını takib ederek insanların idrakları nisbetindö dinlerinde de bir tekâmül vücuda getirmişdir. Anemizmi, fetişizm ve onu da putperesti takib etmiş ve nihayet —bi-dayetde pek basit olmak şartıyla— asla görünmeyen bir ilâh-ı vahide imân etmek dini zuhur etmişdir ve bu dini peygamberler mintarafillah ihdas etmişlerdir...» (11).

Bu kimselerce İslâm dini gösterdiği katılık nedeniyle artık top-lumsal ilerleme önünde önemli bir engel teşkil ediyordu.

Abdullah Cevdet ve arkadaşlarının varlığını savundukları bu en-gelin önüne geçebilmek için gösterdikleri faaliyetleri ise başlıca üç kısımda toplamak mümkündür. Bunlardan ilki 'Tarih-i İslâmiyet' çevirisiyle yapıldığı gibi eleştirilerin doğrudan ortodoks haliyle İs-lâm dinine yöneltilmesiydi. Bu konuda gösterilen faaliyetin en önem-li bölümünün Abdullah Cevdet tarafından oluşturulduğu belirtilebi-lir. Oruç tutmayanlara yapılan muameleleri eleştirme (12), tesettü-

(11) Kılıçzâde Hakkı, Akvem-üs-Sîyer Münasebetiyle Son Cevab : Yusuf Suaö Efendiye Tahsisan Softalara Tamimen, Yeni Osmanlı Matbaa ve Kütübha-ııesi, İstanbul, 1331, s. 9, 14.

(12) [Abdullah Cevdet] «Kahraman Elemler», Mehtab, no. 9, 5 Eylül 1327-25 Ra-mazan 1329, s. 106-107, [Abdullah Cevdet], «Ramazan ve Dayak», Mehtab. no. 11, 20 Eylül 1327-25 Ramazan 1329, s. 134: «...Bundan bir hafta evvel altmış yaşlarında bir kadın Mahmudpaşa yokuşunda su içdiği için kahra-man erkek Müslümanlar tarafından kendisine kötek atılmış! Köprüde ci-gara içen on - on iki yaşlarında bir çocuk polis tarafından kötek atıla atıla polis merkezine götürülmüş Manastır'da bir cemıiı-i gafır hükümet kona-ğına hücûm ediyor,1 'Koleradan ölenlerin cenaze namazları kılmamıyor, ga-sil edilmiyor, şeriat ayaklar altında kalıyor!' diye bar bar bağırıyor...». Krş [Abdullah Cevdet], «Vazife Haricinde Bir Müdahale», Mehtab, no. 8, 29 Ağustos 1327-18 Ramazan 1329, s. 92: «... Bu memleketde yine hürriyet var, hürriyet-i vicdaniye var diyorlar. Bunlar denile dursun, polis de bir taraf* dan oruç tutmayanları habsetsin, zecretsin...».

Page 345: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

330 TOPLUMSAL GELİŞME KARŞISINDA İSLÂM DİNİ,

rün gereksizliğini savunma (13) gibi. pratik eleştirilerinin yanısıra Abdullah Cevdet, toplumun modernleşebilmesi için Luther, Jan Mes-lier gibi kimselerin düşüncelerinin benimsenmesi ve toplumda bu tür düşünceleri savunan kimselerin ortaya çıkmalarının zorunlu oldu-ğunu belirtiyor (14) ve d'Holbach'm ağzından dine karşı sert eleş-tiriler yöneltiyordu:

«...Din bir hayâl-ı ham tesmiye olunuyor. Teolociya, ilahi-yat' bir zanlar, vehmler, tenakuzlar, tar-u-püdla dokunmuş bir meıısücdur. Yahud esbab-ı tabiîye hakkındaki cehalet-dir. Bu cehalet sistem halinde tesis etmişdir. Diğer taraf-da bu sistemin kahramanları mevzu'u din olan Allah,... itikadlan muhal sıfatlarla müzeyyen cahillik ve esirlik in-saniyetin hakikî düşmanlarıdır. İnsaniyeti bedbaht eden bunlardır. Halbuki insaniyete salâh ve saadet vermeğe ye-gâne salih olan akıl, ilm ve hürriyetdir. Ancak bâtıl fikir-lerden fdinden] tahlis edilmek sayesindedir ki insanlık si-yât-ı ahlâkiyelerinden ve derdlerinderi kurtarılabilir...» (15)

Bu nokta ise Abdullah Cevdet'in diğer biyolojik materyalist ve dini toplumsal gelişme önünde bir engel olarak' görenlerden ayıran özelliktir. Bu kimselerin yazılarında da dinin toplumsal ilerleme önünde engel olduğu şeklindeki sonuçları müşahade etmek mümkün-dür (16). Ancak, Abdullah Cevdet'in bu kimselerden ayrıldığı nok-ta ne bunların bir grubu gibi yalnızca pratik eleştiriler düzeyinde kalması ve ne de diğer bazıları gibi sorunu yalnızca felsefî olarak

(13) [Abdullah Cevdet], «Tesettür Meselesi», Mehtab, no. 4, 1 Ağustos 1327-18 Şa'ban 1329, s. 29-31, [Abdullah Cevdet], «Tesettür Meselesi», îçtihad, no 29, 15 Ağustos 327, s. 809-11. Bu yazmm doğurduğu tepkiler için bkz. «Te-settürdü Nisvan», Sırat-el-Mustakim, Aded. 169, 17 Teşrin-isânî 327-8 Zilhic-ce 1329, s. 210, «Tesettür Meselesine Cevab», Sır at-el-Müstakim, Aded. 156, 18 Ağustos 1327-7 Ramazan 1329, s. 413-7, İçtihad'm tutumunun doğurduğu tepki için ise bkz. F. Lâtife, «İçtıhaddaki Hezeyanlar», Sebil'ür-Reşad, Aded, 281, 16 Kânûn-isânî 1329-2 Rebiy'ülevvel 1332.

(14) Abdullah Cevdet, «Sahife-i Tenkid : Türk Bu Muharebeden Ne Kazanabi-lir», İçtihad, no. 124, 11 Kânûn-ievvel 330, s. 427-8, Abdullah Cevdet, «Ra-hib Jan Meslier», İçtihad, no. 127, 30 Kânûn-isânî 330, s. 468.

(.15) Abdullah Cevdet, «Rahip Jan Meslier», İçtihdd, s. 471. (16) Özellikle bkz. Küıçzâde [Hakkı], «Yunus Hoca Hikâyeleri : Yunus Hoca Ta-

lebe», İçtihad, no. 77, 22,Ağustos 1329, s. 1703-11, Kıîıçzâde Hakkı, «Masal: Yunus Hoca'mn Kargalarından», Hürriyet-i Fikriye, no. 10, 10 Nisan 1330, s. 135, Kıîıçzâde Hakkı, «Tamamen Hallolunmadıkça Bitmeyen Bir Mesele», îş-tihad, no. 92-3, 6 Şubat 1329, s. 2067-9.

Page 346: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 331

incelemesidir (17). Bu dönemde Abdullah Cevdet'in temel amacı Büchner'in rolünü Osmanlı toplumunda oynamak şeklinde belir-mektedir.

Ancak Osmanlı toplumunun koşulları ve değer yargıları gözönü-ne alındığında Abdullah Cevdet'in ne kadar zor bir çabaya girdiği anlaşılabilir. Nitekim Abdullah Cevdet tüm arzusuna karşın böyle bir çabada kendisine en önemli yardımı sağlayacak olan d'Holbach ve benzeri biyolojik materyalistlerin eserlerini yaymlayamadı. Bun-ların daha sonra Cumhuriyet yönetiminin de desteğiyle Abdullah Cevdet tarafından yayınlandığını göreceğiz. Bu noktada Abdullah Cevdet çabalarını tekrar biyolojik materyalistlerin geniş bölümünü oluşturduğu felsefe ansiklopedileri hazırlamaya, Hayyam gibi düşü-nürlerin eserlerine ilginç dip notlar koymaya (18) Büchner'in doğ-rudan dine yönelmeyen bölümlerini çevirmeye yöneltti. Abdullah Cevdet'in derleniş yönteminden dolayı eleştirilere uğrayan felsefe ansiklopedileri (19) hazırlamasının nedenini bu ansiklopediyi oluş-turan düşüncelerin sahiplerinin dini tezyif edici nitelikteki eserleri-nin tümünün çevrilmesinde görülen zorluk oluşturuyordu. Nitekim, bu zorlukların ortadan kalkmasından sonra Abdullah Cevdet'in bu çeşit ansiklopediler oluşturmak yerine d'Holbach ve benzerlerinin ki-taplarını çevirdiğini göreceğiz.

Ancak bu konuda gördüğü tüm güçlüklere karşın Abdullah Cev-det, İslâm dininin toplumsal gelişme önünde bir engel olduğunu dü-şünenler arasında bizzat İslâm dinine eleştiri yöneten tek kişi ola-rak ortaya çıkmaktadır. Bu durum özellikle Abdullah Cevdet'in, Ce-lâl Nuri Bey ile doğan ve ileride inceleyeceğimiz anlaşmazlığından sonra îçtilıad'ı tekrar yalnız başına yürütme çabası sırasında belir-

(17) -Bu kimseler Abdullah Cevdet'in kendilerinin kuramsal olarak inceledikleri görüşlerin uygulamasını yaptığını belirtiyorlardı. Bkz. Baha Tevfik, «İçti-had»,- Felsefe Mecmuası, C. I, [1911], s. 109.: « . . .Bu hafta gerek ilm-ü-fü-nûnda, gerekse diniyat ve içtimaiyatda riyasız ve çıplak bir hakikat arayan teşııe-i medeniyet tüm kari'lerime' refikim ve hemmesliğim Doktor Abdullah Cevdet Efendi tarafından neşr olunan İçtihad risale-i cesuresini tavsiye ede-ceğim... Felsefe mecmuamızla neşr ve izah etdiğimiz esasat-ı ciddiye-i il-miyenin tatbikat ve ameliyatı İçtihad'dadır...». Bu kimselerin' Abdullah Cevdet'e duydukları saygı için bkz. Baha Tevfik, «Bir Mukaddeme : Bizde Tabiîyat ve Istılahlar», Ernest Haeckel, İnsanın Menşeî Nesil-i Beşer, Te-ceddüd-ü İlmî ve Felsefî Kütüphanesi, İstanbul, t.y, içinde, s. 14.

(18) Bkz. Abdullah Cevdet, Rubaiyat-ı Hayyam ve Türkceye Tercümeleri, İkin-ci Tab', Kütübhane-i İçtihad, İstanbul, 1926 (İlk baskı: 1914), s. 144/n, s. ,185/n, s. 166-7/n, s. 177/n, s. 289/n, s. 296/n. 1, s. 328 ve 328/n. 2, s. 380-l /n. 1, s. 388-9, n / l .

Page 347: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

332 TOPLUMSAL GELİŞME KARŞISINDA İSLÂM DİNİ,

ginleşmiştir (20). İçtihad'm-ve Abdullah Cevdet'in kapatıldıkça ye-rine başka adlarla çıkardığı mecmuaların kapatılması için Meşihat kanalıyla yapılan girişimler (21) İçtihad'm yayınlarının çeşitli İsla-mî kurumlarda uyandırdığı tepkiler (22) hattâ Mekke Emiri Şeril Hüseyin Paşanın, Osmanı devletine karşı giriştiği isyanı Abdullah Cevdet'in İçtîhad'da yaptığı yorumlara dayandırması (23) bize onun bu konudaki faaliyetinin yönünü göstermektedir.

Abdullah Cevdet, Meşrutiyet sonrasında İslâm dinine karşı doğ-rudan eleştiri yönelten tek kişi olma görünümüyle birlikte Jön Türk " ;, hareketi içinde olduğu gibi bir yandan da dinin toplumsal içeriğin-den yararlanmaya çalışmaktaydı. Jön Türk hareketindekine naza-ran çok az yararlandığı bu araçla Abdullah Cevdet başlıca iki konu-da faaliyette bulunuyordu. Bunlardan birincisi bu harekette olduğu gibi Meşrutiyet sonrasında da İslâmm aslında biyolojik materyalizm olduğu yolundaki görüşlerini halka kabul ettirmekten ibaretti

«...Tekâmül kanunlarından bahsetmek, Darwin nazariya-tını anlatmak, bir yerde ki fezehat-ı lisaniye addolunur.

(19) Bkz. Yusuf Akçura, «Füııûn ve Felsefe ve Felsefe Sanihaları», Türk Yurdu, 11-23/13-28-20 Eylül 1912, s. 727-8.

(20) Bkz. «İslâm Aleyhinde Neşriyat», Sebil'ür-Reşad, Aded. 386, 9 Kânûn-isânî 1335-6Rebiy'ülâhîr 1337, s. 396: «...Bir müddetden beridir risale-i mevku-tanın bazıları ezcümle İslâmiyete karşı büyük bir garaz, müdhiş bir kin besleyen ma'hud İçtihad mecmuası yüzündeki . maskeyi büsbütün atarak din-i mübeyyin-i İslâma uluorta tecâvüzât-ı şehîaya başladı...» Krş. Faik Şemseddin, «On Beş Günün Hayat-ı Fikriyesi», Müşahede, no. 3, 16 Kânûn- \ isânî 335, s. 132: «...İçtihad bu hafta tatil edildi. Hükümet ve sansür son- 1

tutduğu hatalı yolu takibde ısrar etmekle ne kazanıyor bilmem? îçtihad çok sözlerinde haklıdır, eğer sözlerini halkın tabiatına biraz tatbik etse...».

(21) Bu konuda bkz. B. ıı. (22) Dâr-ül-Hikmet-il İslâmiye'nin, Meşihat'a yaptığı şikâyetler için bkz. Sadık

Albayrak, Son Devrin İslâm Akademisi: Dâr-ül Hikmet~il İslâmiye, İstan-bul, 1973, s. 123, 128.

(23) Emirin yayınladığı beyannâmede İçtihad'a yönelik suçlamalar için bkz. Meh-med Selâhaddin, Mağdur ve Mazlum Osmanlı Milletinin Nazar-ı Mütalâa ve İntibahına : Bildiklerim-İttihad ve Terakki Cemiyetinin Maksad-ı Te'sis ve Suret-i Teşkili ve Devlet-i Aliyye-i Osmaniyenin Sebeb~i Felâket ve înki-sâmı, Emin Hindiye Matbaası, Mısır-el-Kahire, 1918, R. 1334, s. 106: «... İt-tihadeılar bu kadarını da kâfi görmeyerek Saltanat-ı Seniye-i Osmaniye ile umum ehl-i İslâm arasında sebeb-i rabıta-i yegâne olan 'Kitabullah' ve 'Sünnet-i Seniye'yi ihlâle tasaddi edüb Saltanat-ı Seniye pâyitahtında Sadr-ıâzâm ve Şeyh-ül-îslâm ve umum ûlema ve vüzerâ ve âyânı muvace-helerinde intişar eden 'İçtihad' gazetesi siyer-i nebevıyeyi eşna' tabirlerler tahkirden çekinmediği gibi itiraza uğramadığından cür'et alarak nusus-u kur'aniyeyi ilgadan dahi çekinmemiş liz-zekeri mislü hazzil ünseyeyn' âj^et-i celilesini istihfaf ederek tesavî-i mirası terviç eylemişdir...».

Page 348: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 333

Orası kurun-u vustadan henüz çıkmamışdır. Kurun-u vus-tarnn ise yirminci asırda hakk-ı mevcudiyeti yokdur. Bunu sarıklı, sarıksız her nev' kafalarımız, ezilmek istemeyen her kafa anlamak lâzımdır... Eğer Gaybenci Hoca'da biraz nur olsaydı tekâmül nazariyelerinin Kur'an-ı âzimüşşanda da icmalen ve remzen pek âlâ mevcud olduğunu görür-dü...» (24).

Ancak Abdullah Cevdet ve arkadaşlarının İslâmm modernleşme yolunda kullanılabileceği (25) şeklinde ileri sürdükleri görüşler, özel-likle Abdullah Cevdet'in çeşitli felsefî görüşleri İslâm diniyle uyuş-turmaya çalışmasının büyük tepkiyle karşılanması (26) ve İslâmm ruhanî yönlerini toplumsal içeriğinden ayırmanın güçlüğü netice-sinde yararlı bir araç olmaktan çıkmıştı. Bu durumda Abdullah Cev-det ve arkadaşlarının yeni çalışmaları kısmen İslâmi kaideleri de kapsayan yeni bir inanç sistemi oluşturmaya yöneldi. Çünkü din ku-rumunun toplumsal ilerleme önünde en büyük engeli oluşturduğu-nu düşünmesine rağmen oynadığı rol Abdullah Cevdet tarafından vazgeçilmez olarak kabul ediliyordu:

«... Cemiyet-i beşeriye dinsiz yaşayamaz. Din de cemiyet-i beşeriyeye nur ve hararet ifaza etmekden ve insanlar ara-sında sermaye-i refah ve telif olmakdan kalınca artık muammer olamaz. Bizi anlamadıkları için bizi sevmeyen-ler ne derlerse desinler, bizim muradımız hayatda din, din-de hayat görmekdir. Bizim hayatdan anladığımız ise mu-habbetdir, ahengdir, nurdur, vifakdır ve akl-ı selim ve

(24) Abdullah Cevdet, «Kastamoni'de Kurun-u Vusta», İçtihad, no. 58, 14 Mart 1329, s. 1273.

(25) Özellikle Abdullah Cevdet, Cihan-ı İslama Dair..., Krş. Celâl Nuri, «Muarız-larıma Cevabım», Hürriyet-i Fikriye, no. 2, 10 Şubat 1329, s. 3 ve Kılıçzâde Hakkı, «Hatem-ül-Enbiya ve Celâl Nuri Bey», Hürriyet-i Fikriye, no. 7, 30 Mart 1330, s. 2-3.

(26) Bkz. Abdullah Cevdet, «Hakîmiyat: Mehmed Şükrü [RüşdüJ Bey'e Abdul-lah Cevdet Bey'in Cevabı», Hikmet, no. 36, 5 Eylül 1912-23 Ramazan 1330, s. 3 ve tepki için bkz. Arusî, «Doktor Abdullah Cevdet Efendi'ye Açık Bir Teklif», Hikmet, no. 36, s. 3. Bu çevrelerin İslâmm toplumsal içeriğinden ya-rarlanan modernleşme yanlılarının kadın hakları ve benzeri konularda var-dığı sonuçları eleştirmeleri için bkz. «Sahte Müslümanlar Ayrılmalı Aramız-dan Çıkmalıdır», SebiVür-Reşad, Aded. 390, 5 Şubat 1335-4 Cemaziy'ülevvel 1337, s. 454-5. Abdullah Cevdet'in, Tevfik Fikret'e yöneltilen 'dinsizlik' suç-lamalarına kendi açısından cevap verişi için bkz. Bir Kürd [Abdullah Cev-det! , «Bırakalım Bu Mülevves Silâhı», Selâmet-i Umumiye, no. 3, 27 Mayıs 1326, s. 2.

Page 349: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

334 TOPLUMSAL GELİŞME KARŞISINDA İSLÂM DİNİ,

hiss-i selimdir, ruhlarda ve yüreklerde müsta'mer ve fey-yaz bir vahdet ve şevk-i tevhiddir...» (27).

Bu değişimi sağlamak içiıı ise Abdullah Cevdet dinin yerini bi-yolojik materyalist görüşlerle desteklenen bir inanç sisteminin alma-sının ve değişimin tedricen bu sistemin yerini tamamen biyolojik ma-teryalizme bırakmasının sonunda sağlanacağını düşünüyordu :

«...îman kelimesinden insanı bir mabudun eşiğine mıhla-yan itikad-ı âtıl ve münfaili murad etmiyorum: İman keli-mesiyle vicdânın ne dahilinde ne haricinde olmayan, hem haricinde, hem dahilinde hükümrân bulunan bir meş'al-i mefkûrî murad ediyorum ki daima insanı ileri çeker, yu-karı kaldırır...» (28).

Kılıçzâde Hakkı Bey'in daha açık olarak belirttiği gibi burada söz konusu olan açıkça İslâmm olumlu yanlarından yararlanan yeni bir inanç sistemidir:

«...Tesis etmek istediğimiz iman şeriat-ı mutaharramıza mutabık bir iman olmağla beraber her halde bir iman-ı nev' olacakdır. Vukuat, tedkikat, tetebbuat bize irae ve is-bat etdi ki, münhasıran maddiyat veya ma'neviyatdan bi-rine inanmak bir netice-i mes'ude vermiyor. Tasavvuf! bir tarzda yalnız din için yaşanıldığı efkârı revâc-yâb olan memleketler sefaletden kurtulamıyor. Bizim gibi! Yalnız maddiyata tapanlar ahlaken pek fena sükût ediyor ve anarşi için de çalkalla)nıyor...» (29).

Ancak burada Abdullah Cevdet ve arkadaşlarının karşılaştıkla-rı başlıca zorluk İslâmm olumlu içeriğini diledikleri biçimde yorum-lamakda karşılaştıkları güçlüktür. Bu güçlüğü oluşturan ise bu tür yorumların İslamcı düşüncenin savunucuları tarafından derhal çok . sert eleştirilere uğratılmasıdır (30). Örneğin Celâl Nuri Bey, peygam-beri Carlyle'm bir kahramanı gibi incelediğinde ve Abdullah Cev-det'in, Jön Türk hareketi süresince yaptığı gibi toplumsal içeriği ru-

(27) Abdullah Cevdet, «Tarihdeıı Bir Sahife-i Hûnin : Saint-Barthelemy», İçti-had, no. 147, 15 Nisan 1922, s. 3072.

(28) Abdullah Cevdet, «Makale-i Yevmiye : İman, İman!», Hak, no. 38, 30 Nisan 1912-3 Cemaziy'ülevvel 1330, s. 1, Krş. Abdullah Cevdet, «Seciye ve îman Kuvvetine Muhtacız», İştihad no. 129, 7 Teşrin-isânî 1918, s. 2778.

(29) Kılıçzâde Hakkı. «İman», Hürriyet-i Fikriye, no. 1, 3 Şubat 1329, s. 2. (30) Örneğin Osman Şefik'in Abdullah Cevdet ve Celâl Nuri'ye ithaf ettiği ki-

tabındaki bu tür yorumların (bkz. Osman Şefik, İçtihad-ı Medenî, Dersaadet,

Page 350: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 335

hevî yönlerden ayırmaya çalıştığında (31) düşünceleri daha okuyu-cularına sunulmadan bu kimseler tarafından dinin dışına çıkmak ve dini tahribe çalışmak iddiasıyla mahkûm ediliyordu :

«...Bir takım içtihadât-ı sakime ve sahife ile İslâmiyet! başka bir şekle ifrağ ederek İslâmiyet nâmıyla kendi tara-fından vaz' edilen din-i cedidi halka kabul etdirmek isti-yor...» (32).

Fakat karşılaştıkları tüm güçlüklere karşılık Abdullah Cevdet ve arkadaşlarının Meşrutiyet sonrasında gösterdikleri en büyük ça-ba biyolojik materyalist görüşlerle îslâmm olumlu toplumsal içeriği-ni bağdaştırmaya yöneldi. Bu bağdaştırmada Abdulah Cevdet'in iz-lediği örnek ise Protestan düşüncesinin gelişimi ve Protestan «ethic» inin Batı toplumsal gelişmesinde oynadığı olumlu rol idi.

Evvelce de gördüğümüz gibi Abdullah Cevdet, İslâm dünyasının modernleşebilmesini Luther'inkine benzer reformların bu çevrede gerçekleştirilmesine bağlı görüyordu (33). Ancak, Abdullah Cevdet'e göre evvelce belirttiğimiz nedenlerle bu işin ilk öncüleri Efganı ve Abduh sınırlı başarılardan öteye gidememişlerdi. Abdullah Cevdet bu başarısızığm nedenini bu kimselerin İslâm dinine toplumsal iler-leme yolunda bir araç olmaktan öte bağlanmalarında bulmaktaydı. Bu konuda başarı sağlayabilmenin çaresinin ise Abdullah Cevdet'in düşüncelerinde özellikle iktisadî ve ahlâkî açıdan Protestan «ethic»i ile benzerlik gösteren yeni bir inanç sisteminin îslâmm belirleyici bir rol oynadığı Osmanlı toplumuna kabul ettirilmesi şeklinde belir-ginleştiğini görüyoruz:

«... îslâmm şartı kaç olduğunu biliriz ve İslâm kelimesinin selâmet kelimesinden başka bir şey olmadığını da bilme-

1329, s. 13 v.d.) gördüğü tepki için bkz. «Şuûn : Medenî İçtihadcıların Ma-hiyetleri», Sebil'ür-Reşad, Aded. 282, 23 Kânûn-isânî 1329-9 Rebiy'ülevvel 1332, s. 350. Meşihat'm endişeleri ve tepkileri için ise bkz. BBA-BEO/Meşi-hat Giden, 536-13/3-222/319081.

(31) Bkz. Celâl Nuri, «Zât-ı Hazret-i Muhammed : Hazret-i Peygamberin Deha-sı», İçtihad, no. 82, 28 Teşrin-isânî 1329, s. 1803: «... Bu iddiamız garkın da, garbın da hoşuna gitmeyecekdir. Şark sıfat-ı beşeriyesi üzerinde bu kadar ısrar' eden 'seyyid-ül-beşer'i her nasılsa fevk-el-beşer görmek istiyor...». Eleştiriler için bkz. Ali Suad, «Viedan-ı İslâm : Zât-ı Hazret-i Muhammed Makalesi Münasebetiyle Celâl Nuri Bey'e İkinci Hitab», Sebil'ür-Reşad, Aded. 283, 30 Kânûn-isânî 1329-16 Rebiy'ülevvel 1332, s. 361-3.

(32) Ferid «İntikadât: Tarih-i İstikbâl - Celâl Nuri. Bey», Sebil'ür-Reşad, Aded. 283, s. 358.

(33) [Abdullah Cevdet], «Tekmile», Tarih-i İslâmiyet, Cild-i Sam, 720-1.

Page 351: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

336 TOPLUMSAL GELİŞME KARŞISINDA İSLÂM DİNİ,

liyiz. Bu asırda selâmetin şartı daima üçdür ve üç kala-cakdır : Birinci şart : Zengin olmak İkinci şart : Kuvvetli olmak Üçüncü şart : Âlim ve fâzıl olmak» (34). «... Ahlâkın en sağlamı odur ki cenneti ve cehennemi hep insanın vicdanına koyar. İşlenilen günahı afv etmek hak-kım hiç bir kimseye vermez. Her dürlü haydudluğu yap-dıkdan; canlar, vicdanlar yakdıkdan sonra kâbeye gitmek-le yahud bir çok namaz kılmakla bütün habasetlerin, bü-tün cinayetlerin afv edileceğine kail olan ahlâk ne yük-sekdir, ne metindir...» (35). «...Biz ataletimizin, cehaletimizin, meskenetimizin ceza-yı sezası olarak uğradığımız tahkirlerin, hüsranların mesuli-yetini, namaz kılmamakdaki, oruç tutmamakdaki itinasız-lığa yükleterek yahud alın yazısına devr ederek işin için-den çıkıyoruz. Bu suretle felâketlerden ders-i ibret almak hasletini de nez' ediyoruz. Bizim şecer-i itikadımız ahrete ve insanın mukadderat karşısında iktidarsızlığına rabt-ı kalb etdirmek hanzalinden başka bir meyve vermiyor. Bu Ebu Cehil karpuzunu asırlardan beri yedik ve zehirlen-dik. Bu asa foetida kanlarımızı bozdu...» (36).

Abdullah Cevdet, Hayyam tercümesine de bu nedenle girişmiş-ti ki (37) kendisinin başını çektiği bu yeni «ethic» oluşturma faaliye-tinde bir çok Meşrutiyet sonrası aydını benzer temaları işleyerek ka-tılmıştı :

«...rekabet edemeyen unsurların bu asırda hakk-ı hayatı yokdur. Hakikat iman ise yalnız ahrete inanmakdan ibaret değildir. Softalar için gâye dindir ve onun zımnında da cennetin köşkleri, taamlar, hurileri, gılmanları vardır. Bi-zim için asl-ı evvelâ kemâl ve refah-ı umumî-i beşerdir Din bunun için bir gâye değil, bir vasıtadır. Softalar yal-

(34) Abdullah Cevdet, «Softalığa Dair», îçtihad, no. 60, 4 Nisan 1329, s. 1304. (35) Abdullah Cevdet, «Rubaiyat-ı Hayyam», İçtihad, no. 109, 15 Haziran 1330, s.

176/n. 1. (36) Abdullah Cevdet, «Meşhur Hakim Gustave Le Bon'un Son Eseri», İçtihad,

no. 81, 21 Teşrin-isânî 1329, s. 1786. (37) Abdullah Cevdet, Rubaiyat-ı Hayyams. 78. Krş. «Bibliyografya: Ru-

baiyat-ı Ömer Hayyam ve Türkceye Tercümeleri», Harb Ma'lûlleri Mec-muası, no. 7, 15 Haziran 1926, s. 105-7. Buradaki bilgiler Abdullah Cevdet tarafından verilmektedir.

Page 352: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 351

nız dindar olmak veyahud öyle görünmek isterler. Biz ise dinin bahşetdiği maddî ve ma'nevî füyûz-u bînihâyeden istifade etmek isteriz ve ahret kadar dünyaya da ehemmi-yet veririz...» (38).

Bu dönüşümün gerçekleştirilebilmesi için Abdullah Cevdet ve arkadaşlarının üzerinde devamlı olarak durdukları diğer bir tema da Osmanlı toplumunda eksikliği duyulan özel girişim faaliyetine halkı teşvik etmek ve bu çeşit faaliyetlerin aslında din açısından hiç-bir sakıncası omadığmı belirtmek şeklinde ortaya çıkıyordu (39). Bu da oluşturulmaya çalışılan «ethic»in önemli bir boyutunu teşkil et-

mektedir. Kuşkusuz İslâm dinine ve kurumlarına yapılan en sert hü-cumlarla Samuel Smiles'm 'Self-Help' tezlerinin birlikte sunulma-sı (40) bir rastlantı eseri değildi. Gerçi bu yazıların bir bölümünü Abdullah Cevdet'in «Teşebbüs-ü Şahsî» hakkında evvelce de gördü-ğümüz düşüncelerine bağlama imkânı vardır ama kendisiyle bu ko~

(38) Kılıçzâde Hakkı, Son Cevab, s. 16-7, Krş. Abdullah Cevdet, «Büyük Hasta-lık», İçtihad no. 117, 21 Ağustos 1330, s. 317 : «... Bu dünya kâfire cennet olub..., mü'mine zindan diyorlar, dünyanın hükmü yokdur diyorlar. Şimdi-ki'Türkiya'yı değil, yirmi beş sene sonraki Türkiya'yı bu hal devam etdiği takdirde düşünmeye kendimde cesaret göremem...».

(39) Abdullah Cevdet, «Fatih Sultan Mehmed», İçtihad, no. 108, 29 Mayıs 1330, s. 141 : «Allah dünya Muhammedîlerindir, yahud İsevîlerindir dememişdir, Allah at binenin, kılıç kuşananın darb-ı meselinin hikmetini Kur'amnda nass halinde tekrar etmişdir...». Krş. Abdullah Cevdet, «Rum Ticaret Mektebin-de», İçtihad, no. 109, -5 Haziran 1330, s. 166 : «... Bu adamlar seksen beş se-ne evvel tekyelerini ticaret mekteblerine kalbediyorlar miskin, âtıl rahib-lerine yol veriyorlardı...», Abdullah Cevdet, «Bezmi Nusret Bey'e», Tenkid, no. 2, 15 Nisan 326, s. 2-3, Abdullah Cevdet, «Nur ve Kuvvet Menba'ı», İşti-had, no. 92-3, 6 Şubat 1329, s. 2070-1. Gene Krş. Kılıçzâde Hakkı, «Mesail-i Maliye ve İktisadiye: Darbe-i Necat», Serbest Fikir, no. 16-4, 22 Mayıs 1330, s. 3 -4 : «... yaşamak için herşeyden evvel paraya ihtiyaç olduğunu tak-dir etmeyecek kimse yokdur. Para ise bahusus ticaretle kazanılır... Ticare-tin ayıb olan hiçbir şu'besi yokdur. Elverirki namuskârâne olsun...», Celâl Nuri, «Sttrluggle For Life : Mübareze-i Hayat ve Bunun İçin İstihzârat~ı Terbiye Meselesi», Uhuvvet-i Fikriye, no. 21-5, 10 Temmuz 1330, s. 1-5, Ce-lâl Nuri, «Türklerin Sây-ü-Ameldeki Kıymetleri», Serbest Fikir, no. 15-3, 15 Mayıs 1330, s. 5-6, Celâl Nuri, «Mübareze-i Hayat ve Bunun İçün îstih-zârât», Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası, no. 15, 28 Kânûn-isânî 1332-18 Re-biy'ülevvel 1335, s. 261-5, Doktor Cemil, Evlâda ve Ahfada Yâdigâr : Mah-şerde Bir Hutbe, İkinci Tab', Matbaa-i İçtihad, İstanbul 1331, s. 68 v.d. İs-lâmda restorasyon düşüncesi için ise bkz. Celâl Nuri, «İslâmda Vücûb-u Te-ceddüd, I», İçtihad, no. 39, 15. Kânûn-isânî 327, s. 970-3.

(40) Bkz. Samuel Smiles, «Sebat ve Mahâsin-i Ef'al Tasvirleri ile Avn-ı Nefs-Self-Help», Tercüme Eden: Orhan Rıza, İştihad, 90-1, 23 Kânûn-isânî 1329, s. 2010 dan itibaren tefrika edilmiştir. Bu düşüncelerin «İçtihad» yazarları

Page 353: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

338 TOPLUMSAL GELİŞME KARŞISINDA İSLÂM DİNİ,

nuda aynı düşünceleri taşımayan Celâl Nuri Bey (41) ve diğer ar-kadaşlarının benzer fikirleri ileri sürmeleri asıl amacın yeni «ethic» oluşturma çabası olduğunu göstermektedir.

Bu çaba sonucunda Abdullah Cevdet ve arkadaşları bir yandah ortodoks İslâm temsilcilerinin sert eleştirilerine uğrarken, diğer yan: dan amaçları önünde önemli bir engel olarak gördükleri İslâmiyetin çeşitli yan kurumlarına ve 'halkislâmı' na karşı sert hücumlarda bu tünüyorlardı (42).

Toplum için yeni bir «ethic» yaratma çabaları Abdullah Cev-det'i, Bahailiği bu görevi ifa etmek için topluma sunmaya kadar gö-türmüştü. Kuşkusuz Bahailiğin pasifizme benzeyen içeriği Abdullah Cevdet'in bu mezhebe ilgi duymasında etkili olmuştu. Ancak, ruh-ban sınıfı ve ayinleri olmayan, nihaî amaç olarak dünya çapında sulhu benimseyen bu mezhep (43) Abdullah Cevdet açısından toplu-

tarafından savunulması için bkz. Ali Kami, «İçtimaî ve İktisadî: Hükümet-den mi Bekleyeceğiz, Biz mi Çalışacağız», İçtihad, no. 62, 18 Nisan 1329, s. 1346-8. _ '

(41) Celâl Nuri, «Hayat-ı İçtimaiye : Memuriyet ve Hayat», Âti, 19 Kânûn-isânî 1334-6 Rebiy'ülevvel 1336, s. 1 : «... Memleketimizde memurin diğer yerler-dekinden farklı bir tabakadır. En mümtaz zevatımızın hayat-ı memuriyetle âlâkaları vardır. Âzamimiz hep memuriyetden yetişmişlerdir. Geçen sene-lere kadar memuriyetden yetişmemiş bir müttehiz adamımız var mıydı?...».

(42) Özellikle softalığa yapılan hücûmlar için bkz. Kılıçzâde Hakkı, «Sahte Sof-talığa ve Dervişliğe İlân-ı Harb», İçtihad, no. 58, 14 Mart 1329, s. 1077-81, Kılıçzâde Hakkı, «Dervişlik, Softalık Meselesi», İçtihad, no. 62, 18 Nisan 1329, s. 1349-50. Bu konudaki tartışmalar için bkz. Albdullah'J CCevdet], «Softaperverlik mi, Softagirizlik mi?», İçtihad, no. 99, 27 Mart 1330, s. 2231-2, Nüzhet Sabit «Yeni Bir Âlâmet-i Sukut: Softalara Hücûm», Takib ve Ten-kid, no. 1, 6 Mart 1330, s. 8-10, Nüzhet Sabit, «Medrese ve Mekteb El Ele», Takib ve Tenkid, no. 3, 3 Nisan 1330, s. 53-5, Şeyhülislâma varıncaya kadar tüm ilmiyi sınıfının eleştirilmesi için bkz. [Kılıçzâde Hakkı], «Yunus Ho-ca Kendisi», İçtihad, no. 73, 25 Temmuz 1329, s. 1601-4, Abdullah Cevdet, «Tarihi Simalar Hakkında», İçtihad, no. 74, 1 Ağustos 1329, s. 1629^ Kılıçzâ-de Hakkı, «Tenkid-i Âsar : Akvem-üs-Siyer», İçtihad, no. 66, 16 Mayıs 1329, s. 1434-9, [Abdullah Cevdet], «İstanbul Muhafızlığı Ta'mim Ediyor», İçti-had, no. 72, 18 Temmuz 1329, s. 1594, [Abdullah Cevdet], «Meşihad-ı Celi-lenin Ta'mim Etdiği Dua-İçtihad», İçtihad, no. 54, 14 Şubat 1328, s. 1221. [Abdullah Cevdet], «Anadolu'da Bir Türk'ün Şeyh-ül-İslâm Efendi Haz-retlerine Son Sözü», İçtihad, no. 95, 27 Şubat 1329, s. 2134, Kılıçzâde Hakkı, «Zenbilli Ali Efendi Meselesi: Doktor Abdullah Cevdet B.ey'e», İçtihad, no. 75, 8 Ağustos 1329, s. 1648-51, Halkislâmma yapılan eleştiriler için bkz. ACbdulîah] C[evdet], «Mahkeme-i Enâm», İçtihad, no. 75, s. 1666.

(43) Bahailik hakkında verdiğim bilgiler, Abdu'l Baha, Some Answered Ques-tions, Farscadan çeviren : Laura Clifford Barney, London, 1908 dan derlen-miştir.

Page 354: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMÎ 339

mun dinin yerine biyolojik materyalizmi kabul etmesi sürecinde olumlu gelişme sağlayacak bir basamak olarak kabul ediliyordu. Bu* rada, Bahailiğin Abdullah Cevdet açısından daha evvel İslâmm saf hali düşüncesinde olduğu gibi bir aşama olarak benimsendiğini gö-rüyoruz.

«... Her din merhamet ve uhuvvet tesisi için gelmişdir. Fa-kat, bir insan hangi dinde olarak doğdu ise o dinde kal-masına hiç mani olmaksızın o insana kendisini din olarak kabul etdirebilecek bir mahiyetde bir din kabul edilme-mişdir. Bu din ancak Bahaullah'm ve oğlu Abdülbaha'nm vaz' ve tesis etdiği din-i merhamet ve muhabbetdir... Fehm-i dinî ile fehm-i ilmî arasındaki fark, daha sade söyleyelim ilm ile din arasındaki fark şudur ki ilm hararetsiz bir nûr-

/ dur, din nûrsuz bir hararetdir... Bununla beraber din, ilm-i mahz olmasa da daima muvafık-ı akıldır. Ve böyle olmak dinin şart-ı vücûdu ve şart-ı bekasıdır... Bahaullah'm tesis, Abdülbaha'nm tanzim ve neşretdiği bahailik akıl ile müj

teârız hiçbir fikri, hiçbir hükmü ihtiva etmemektedir...» (44) Abdullah Cevdet'in bu düşüncesi nedeniyle karşılaştığı tepkileri

görmüştük. Hukukî uygulamaların dışında Abdullah Cevdet'in gör-düğü en sert eleştiriler ise gene İslâm ûleması tarafından kendisine yöneltilmişti. Bahailiğin, İslâmiyetle hiçbir ilgisi bulunmadığını be-lirten bu eleştirilere karşılık (45) Abdullah Cevdet, bir «ethic» olarak düşündüğü bu mezhebi İslâmm olumlu içeriğiyle destekleyeceğini ve bunun için Abduh benzeri yöntemler kullanacağını açıklaması*

(4) Abdullah Cevdet, «Mezheb-i Bahaullah-Din-i Ümem», İçtihad, no. 144, 1 Mart 1922, s. 3015-6, Bahailiğin «İçtihad» da övücü bir şekilde tanıtılması için bkz. E[min] Ali, «Bahai Hareketi Hakkında İlmî Bir Tetebbu», İçtihad, no. 140, 31 Kânûn-ievvel 1921, s. 2952-55, İçtihad, no. 142, 31 Kânûn-isânî 1922, s.' 2983-5, İçtihad, no. 143, 15 Şubat 1922, s. 2999-3003. Avrupa'da ilk Bahaî grubunun kuruluş yılının .1902 olduğu gözönüne alınırsa (bkz. H. M. Balyuzi, Abdu'l Bahâ : The Centre of the Covenant of Bahâ'ullaTî, London, 1971, s. 80) Abdullah Cevdet bu mezhebe karşı ilk ilgiyi o dönemde yurt dışında duymuştu.

(45) Mustafa Sabri, «Abdullah Cevdet Bey Efendiye», Peyam-ı Sabah, 7 Mart 1922-8 Receb 1340, s. 2, Mustafa Sabri, «Müslümanlık ve Bahaîlik : Doktor Abdullah Cevdet Bey Efendiye», Peyam-ı Sabah, 18 Mart 1922-19 Receb 1340, s. 3, Ahmed Şirânî, «Mebahis-i Diniye : Abdullah Cevdet Bey'in Le~ vâhik Neşriyatı», Tevhid-iefkâr, 19 Haziran 1922-22 Şevval 1340, s. 2. Tahir-ül-Mevlâ, «Beni Fariza Meselesi», Peyam-ı Sabah, 19 Mart 1922-20 Receb 1340, s. 3.

Page 355: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

340 TOPLUMSAL GELİŞME KARŞISINDA İSLÂM DİNİ,

ııa karşın (46) bu çabasında başarı sağlayamadı. Zaten çok kısa bir süre sonraki rejim değişikliği Abdullah Cevdet'e bu çeşit aşamalar yerine topluma biyolojik materyalizmi dini ikame edecek bir kurum olarak sunma imkânı verdiğinden kendisi tekrar bu konudaki tar tışmalara dönmedi.

Jön Türk hareketi içerisindeki görüşlerini incelerken Abdullah Cevdet'in İslâm dinine yönelttiği eleştirilerden birisinin de İslâmiye-tin millet fikrinin oluşumunu önlediği şeklindekiv iddiası olduğunu belirtmiştik. Meşrutiyet sonrasında İslâmiyeti toplumsal ilerleme önünde bir engel olarak gören kimselerin bu görüş üzerinde de ge* niş olarak durduklarını görüyoruz. Özellikle Abdullah Cevdet top-lumda millî bir vicdanın uyanmasını toplumun gelişmesi açısından gerekli bir olgu olarak kabul ediyordu. Bunun gerçekleşememesinin — Osmanlı toplumu açısından— temel nedeni ise Abdullah Cevdet ve arkadaşları tarafından din olarak kabul ediliyordu :

«...Bugün Türk neferi milliyetden birşey anlamaz. Zira bunu anlamak yakın zamanlara kadar kendisi için mem~ nu' idi. Hattâ bu memnuiyet o neferin pâdişâhı tarafından kendi nefsine bile teşmil olunmuş idi. Musikilerden Türk-lüğü, milliyeti, heyecana getirecek parçalar bile men edil-mişdi. İnşallah ba'dema öğrenecek ve anlayacakdır. Fakat bu gün milliyetden bir şey anlamayan Türk neferi mahi-yeten ne olduğunu bilmediği halde yine dinine oldukça merbutdur...» (47).

Toplumdaki bu eksikliğin önüne geçebilmek için Abdullah Cev-det bir yandan millî bir şuur yaratılmasını savunurken diğer yan-dan İslâm dininin bu konudaki toplumsal içeriğinden yararlanmak istiyordu. Toplumda millî şuurun yaratılmasını bu içerikten yarar-lanarak oluşturmaya çalışan «Kavm-i Cedid»ci Ubeydullah Efendi'nin İslâmcılar tarafından çok sert şekilde eleştirilen (48) düşüncelerinin

(46) Abdullah Cevdet, «Fâzıl-ı Muhterem Mustafa Sabri Efendi Hazretlerine», Peyam-ı Sabah, 13 Mart 1922-14 Receb 1340, s. 3.

(47) Kılıçzâde Hakkı, «Neden Mağlub Olduk», îçtihad, no. 56, 28 gubat 1328, s. 1244, Krş. A. H[Kılıçzâde Hakkı], «Neden Mağlub Olduk», Cehd, no. 59-1, 21 Mart 1329, s. 1290-3. İslâm ûlemasmm bu konudaki aksi görüşleri için ise bkz. «Esbab-ı Hezimet Hakkında Ûlema-yı Dinin Mütalâası», İkdam, 17 Teşrin-isânî 1912-7 Zilhicce 1330, s. 1.

(48) «Kavm-i Cedidci Ubeydullah Efganı ile Sebil'ür-Reşad İdarehânesiııde Bir Muhavere», Sebil'ür-Reşad, Aded. 277, 19 Kânûn-ievvel 1329-4 Safer 1332, s. 257-8.

Page 356: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 341

'Abdullah Cevdet tarafından desteklenmesinin nedeni de budur (49). Sonuç olarak Abdullah Cevdet, Meşrutiyet sonrasında İslâm di-

nine başta toplumsal ilerleme açısından olmak üzere çeşitli yönler-den şiddetli eleştiriler yöneltti. Ancak, dinin Osmanlı toplumunda oy-nadığı rol herşeye karşın Abdullah Cevdet'i, sınırlı da olsa İslâm di-ninin olumlu toplumsal içeriğinden yararlanmaya götürüyordu. Bu içerik yardımıyla yaratılmaya çalışılan ise aslında yeni bir «ethic» ten başka bir şey değildir. Bu «ethic» in oluşturulması açısından din kurumunun oynayacağı rollerin, biyolojik materyalizm tarafından ifasını arzulamakla beraber belirttiğimiz neden Abdullah Cevdet'i, İslâmiyet yerine Bahailik gibi aşamalar önermeye zorlamaktaydı. Dinin arka plâna geçtiği bir Türk toplumu düşüncesi Abdullah Cev-det'in «utopia» sının önemli "parçalarından birisidir. Ve göreceğimiz «Batılılaşma» tezleriyle birlikte bu «utopia» 1923 sonrası Türkiye Cumhuriyetinin resmi ideolojisi ile büyük bir benzerlik göstermek-tedir.

(49) Bu kişinin desteklenmesi için bkz. M.C., «Haftanâme», îçtihad, no. 37, 3 Kâ-nûn-isânî 1329, s. 1938-9. Görüşlerinin yayınlanması için ise bkz. Afganlı Ubeydullah, «Kavm-i Cedid», îçtihad, no. 81, 21 Teşrin-isânî 1329, s. 1796-7. Bu durumun doğurduğu tepki için ise bkz. İzmirli İsmail Hakkı, «Müdafaat-ı Diniye : Ubeydullah Efganî'nin Müdafii M. C. Efendiye», Sebü'ür-Reşad, Aded. 280, 9 Kânûn-isânî 1329-25 Safer 1332, s. 306-8. Ubeydullah'm görüş-leri için bkz. Ubeydullah Efganî, Kavm-i Cedid: Kitab-ül-Mevaiz, Şems Matbaası, Dersaadet, 1332.

Page 357: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 358: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

BELGELER - AÇIKLAMALAR

B. I. Belirttiğimiz gibi 'Tarih-i İslâmiyet' tercümesi o döneme ka-dar Osmanlı toplumunda görülmemiş ölçüde tepkilere neden oldu. Bunun üzerine Meşihat ve çeşitli nezaretlere kitabın yasaklanması ve mevcut nüshalarının imha edilmesine yönelik bir başvuru kam-panyası başladı

I. Huzûr-u Samî-i Hazret-i Sadaretpenâhîye Murûz-u Dâî-i Dirineleridir ki, 7 Muharrem. 327 tarihli makam-ı sadaret-i uzma ve meşihat-ı âli-'

yeye başka başka nüshatin bundan akdem mütecasir bulunduğum isti'dalarm münderecatları mevad-ı umur-u mühimmeden olmağla ve bilcümle mü'min-i müslimin-i mühiddini dilhün eder ahvâlin men'i- esbabının istikmali ve bermukteza-yı diyanet-i İslâmiye mec-bur-ül-ifa bulunan vazife-i mukaddesenin icrası bermukteza-yı ha-miyyet ümiddâr bulunduğumuzdan istirham kılınmış idi. Nagâh-3 zuhura gelen tahavvülât ve inkılâbât-ı âhire ve Meşrutiyetin istikra-râtı meşâgil-i mühimme-i kesire ile meşgul bulunduğundan şimdiye kadar da takibat ve icra-yı muamelâtın ne raddede kılındığı henüz malûm olmaması ve 14 Safer 1327 tarih ve yetmiş iki numrolu ma-kam-ı muallâ-yı cenab-ı Meşihatpenâhîden, Dahiliye Nezaret-i Celi-leşine tezkere-i âliye tastir buyurulmuş, mükerreren ve müekkaden taraf-ı âcizâneminde arz-ı istirham ve isti'dada bulunmuş, Mısır-el-Kahire'de İçtihad matbaasında Abdullah Cevdet nâm leîmin Türkçe tab' etdirüb neşr eylediği Tarih-i İslâm [iyetl nâm eserin mündere-catı cümel-i batılayı muhtevi ve şebâb-ı nevrestegânm, etfâl-i vata-nın izhanmı iğva-ü4fsad etmekle şu halin devamı mülk-ü-vatana gayetle muzir görülmekde olmasından selâmet-i vicdana malik olan-lar nezdinde ve nezd-i ulü-hel-bâbda dahi gayr-i haiz bulunduğundan mezkûr tarih kitabları, Bâb-ıâli caddesiyle Divanyolu ve Hakkâklar çarşısı, Sahaflarda kitab satılan mahallerin 'ekserisinde ehven fi-yatla bey' ve füruht ve Çarşıkapısı karşısında helvacı sırasında Ka-rabet nâm şahsın mütalâahanesinde gene çocukların mütalâa etmek-

Page 359: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

344 BELGELER - ÂÇIKLAMALAÎİ,

de olduğu meşhudumda olmakdan ahlâkları bozulacağı, intizam ve inzibat-ı muamelâtın şirâzesine de sekte irae edeceği bedihi bulun-mağın tekraren varid-ı hâzır-ı âcizânemi arz ve istirhâmat-ı vakıa muhikkamm is'afmı istirham ile mezkûr kitabları bulunduğu ma-

'hallerden toplatdırılarak imhasıyla Memalik-i Şâhâne ile Dersaadet'e duhulünün men'ini zât-ı sami-i hidiv-i âzâmilerinden diyanet-i İsla-miye nâmına arz-ı istirham eylerim. Olbabda emr-ü ferman hazret-i men leh-ül-emründür.

22 Cemaziy'ülâhîr 327-27 Haziran 325 Eddaı

İzmir Müftüsüzâde Sudurdan Abdülkadir Beyza-de Muhrec Mevalisinden îstanbuli Esseid ismail Fahreddin.

Bkz. BBA-BEO/Dahiliye Giden, 108-3/57-215-278257-II II. Huzur-u Maâlinüşûr Hazret-i Meşihatpenâhiye,

Maruz-ül-dâî-i Dirineleridir ki, Bu kerre Mısır'da lisan-ı Osmaniye neşr olunan Tarih-i İs-

lâm [iyeti nâm eser burada alenen satılmakda ve bilintizam bazı kı-raathânelere tevzi' ile sadedilân gençlerin ahlâk ve adâb-ı diniyele-rini if sad maksadıyla mütalâa ve neşri tamim olunmakdadır. Eser-i mezkûrda şân-ı mukaddespenâh-ı hazret-i Muhammed aleyüsselâma nakısa ir'as edecek pek çok cümel-i batılayı havi ve erbab-ı imanı dilhûn edecek mevadi bulunduğundan «Tedkik-i Müellifat-ı Kütüb-ü-Diniye»ce nazar-ı tedkike alınarak neşrinin cevaz ve adem-i ceva-zına bir cevab-ı kat'i-i dindarâneye alınması hususunda bir adedini bera-yı tedkik tevdi' eyliyorum. Mukteziyat-ı lâzımanın ifa buyurul-masını diyanet-i İslâmiye ve hamiyyet nâmına istirham eylerim. Ol babda emr-ü Ferman hazret-i men leh-ül-emründür.

8 Muharrem 327 ve 17 Kânûn-isânî 324 Eddaî

İzmir Müftüsüzâde Sudurdan Abdülkadir Beyzâde Muallimhâneden Mezun Muhrec Mevâlisinden Esseid İsmail Fahreddin

(Mühür) Bkz. BBA-BEO/Dahiliye Giden, 10813/57-264617-1 III. [Maarif Nâzırmai

Elmarûz, İslâmiyet Tarihi nâmında ecnebi lisanıyla Diyanet-i Muhamme-

Page 360: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 345

diyeyi biltezyif, sadedilân efkârını bozmak hülyâ-yı hamına kapılub yazılmış bir kitabın münderecat-ı mesnuasını Ahmed [Abdullah! Cevdet nâmını taşıyan bir şahs-ı denaat-i mütehassısın tercüme ede-rek meydan-ı intişara vaz'a kadar cesaretlendiğini ve Bâb-ıâli kitab-cıları [tarafmdanl bey'e bile arzolunduğunu şimdi hamiyetperver bir meb'us tarafından işitdiğimden bilmütalâa-yı sıhhati takdirinde erbab-ı vukufdan bir cemiyet-i ilmiye teşkil edilüb uslub-u beyânı tedkik edilerek delâil-i makulâ ile reddine müsaraatla nevresdegâ-mn itikadını takviyeye ve mevcud nüshaları toplatdırılub men'i fü-ruhtu esbabının istikmaline müsaade-i celile-i diyanetp er veriler i sevk~i vicdani ile istirham olundu. Ferman. 27 Kânûn-isânî 325.

Elani Hasan Fehimzâde Haydar

Bkz. BBA-BEO/Dahiliye Giden, 108-3/57-215-5451/278257-264617. Bu başvurular üzerine kitabın yayınlanmasından fazlasıyla en-

dişeye kapılan Meşihat da kitabın yasaklanması için teşebbüse geçti:

IV. Marûz-u Dâî-i Dirineleridir ki,

.Danimarkalı Dozy nâmında birinin siret-i mukaddese-i hazret-i peygamberîye dair tahrir etdiği kitab hakk-ı akdes-i cenab-ı risalet-peııâhîde bir takım müfteriyâtı muhtevi olduğu halde Doktor Abdul-* lah Cevdet Bey tarafından Tarih-i İslâmiyet nâmıyla Türkceye ter-cüme ve Mısır'da tab' etdirilerek Dersaadet'de neşr olunmakta oldu-ğundan bahisle men'ini müsted'i faziletlû İsmail Fahreddin Efendi tarafından verilen arzıhal tercüme-i mezkûre ile tedkikat heyetine led-il-havale dünyanın her noktasında peygamberân-ı üzzâm haze-ratınm mevcudiyet-i mukaddeselerini ve tarih-i hayatlarını bir ta-kım müfteriyat ile lekedâr etmeğe kimse teşebbüs etmemiş iken müellif-i merkumun nebi-ül-âhir-ül-zaman hakkında cür'et etdiği ekâ-zib ve müfteriyâtı mütercim-i mezbûrun Türkceye biltercüme neşre cüreti şâyân-ı teessüf ve tel'in olub tercüme-i mezkûrenin intişarı-na nazar-ı müsamaha ile bakılması ise diyaneten ve siyaseteıı ber-vechile caiz olamayacağından seri an men'-i intişarı lüzûmu ifade ve zikrolunan arzıhal ve tercüme leffen savb-ı samî-i dâverilerine fi-ristâde kılmmağla icabı babında emr-ü ferman hazret-i men-leh-ül-emr ündür.

14 Safer 1327-22 Şubat 1324 Şeyh-ül-İslâm

Mehmed Sadeddin

Page 361: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

346 BELGELER - ÂÇIKLAMALAÎİ,

Bkz. BBA-BEO/Dahiliye Giden; .-108-3/57-264617-11. Benzer başvurular diğer nezâretlerce de tekrarlandı:

V. Nezaret-i Umumiye-i Maarif Mektubi Kalemi Aded Huzur-u Samî-i Cenâb-ı Sadaretpenâhîye, Marûz-u Çâker-i Kemineleridir,

Danimarkalı Dozy nâmında birinin eseri olub Doktor Abdullah Cevdet Bey tarafından Tarih-i İslâmiyet nâmıyla Türkceye tercüme ve Mısır'da tab' edilerek Dersaadet'de neşredilmekde bulunan kitab sallallahü aleyhi vesellem Efendimizin hakk-ı âli-i nübüvvetpenâhi-ierinde bir takım ekâzib ve müfteriyâtı havi olduğu cihetle men'-i intişarı lüzûmu taraf-ı âli-i Meşihatpenâhîden bildirildiğine ve mat-buat ve matbaalar nizâmnâmelerinde bu makule âsâr ile mütercim-leri haklarında tatbik olunacak bir madde yok ise de bu tercümenin Memalik-i Osmaniye'de intişarı beyn-ül-îslâm teheyyücât ve âzım su-i tesiratı müeddi olacağına nazaran Dersaadet'de bazı mahallerde sat-dırılmakda olduğu anlaşılan kitab-ı mezkûrun hemen toplatdırılması ve bunun Memalik-i Osmaııiyenin sair mahallerine idhaline de mey-dan verilmemesi hakkında Dahiliye Nezaret-i Celilesinden meb'us tezkerenin melfufuyla maan irsâl kılındığı beyân-ı âlisiyle bu misillu kitablar hakkında öteden beri carî bulunan muamelâta dair daire-i Nezaret-i âcizîme olan malûmatın serian inhası ve melfuflarm iade-si reside-i dest-i ta'zîm olan 17 Mart 325 tarih ve otuz dokuz numrolu tezkere-i samiye-i sadaretpenâlıîlerinden emr-ü-izbar buyurulmuş-dur. Evvelce bu kabil kitab-ı muzirrenin matbuat-ı dahiliye müfet-tişleri ve maarif muayene memurları vasıtasıyla toplatdırılmakda ol-duğu halele sansür ahvalinin lağvına mebni maarif muayene memu-riyetleri de ilga olunmuş olduğundan mezkûr kitabın bittabiî mat-buat müfettişleri marifetiyle toplatdırılması muktezi bulunmuş ve mezkûr kitabın irsal buyurulan bir nüshasıyla evrak-ı mürsile lef-fen takdim kılınmış olmağla olbabda emr-ü ferman hazret-i veliy'ül-emründür.

10 Rebiy'ülevvel 327-19 Mart 325 Maarif-i Umumiye Nâzırı

Bkz. BBA-BEO/Maarif Gelen, 22 (Mükerrer)/392-9/3-264307 ve BBA^ BEO//Maarif Giden, 397-9/8-39/264307.

Bunun üzerine kitap Dinî Kitapları İncelemekle görevli bir ko-misyona gönderildi.

Page 362: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 347

VI. Tedkik-i Müellifat Meclis-i Âîisine-7 Muharrem 327/îsti'da 5053.

Havale Buyurulan İşbu İsti'da ve Melfufu Tarih-i İslâm [iyetl nâm Kitab Mütalâa Olundu.

.Dünyanın her noktasında peygamberân-ı üzzam hazeratmm mevcudiyet-i mukaddeselerini, tarih-i hayatlarını bir takım müfterL yât-ı mel'unâne ile lekedâr etmeye kimse teşebbüs etmemişdir ve edemez de. Hakikat-ı madde bu merkezde iken Danimarkalı Dozy nâmında bir şahsın asâb-ı kâfirânesi galeyâna gelerek Peygamberi-miz sallalâhu teâlâ aleyhi vesellem Efendimiz. hazretlerinin siret-i mübeccelelerine dair yazmış olduğu kitab-ı mezkûrda büyüklüğü, ulviyet-i ahlâkiyesi, maâli-i icaznümâsı değil Müslümanm, efrad-ı gayr-i müslimeye karşu bile dağlar gibi tecessüm eden Hazret-i Mu-hammed sallallahü teâlâ aleyhi vesellemi bir takım ekâzib-i iftiraiye ile güya lekelemeğe kalkışması beşeriyet-i akilenin istigrab-ı tel'inkâ-ranesini ne kadar mucibse anın kat kat fevkinde olarak Müslüman nâmını taşıyan . Abdullah Cevdet'in bu kitabı Türkceye biltercüme neşrine müsamaha ile bakmak, müsaade etmek irtidâd-ı âlenisine sükût etmek demek olduğundan başka hikmet-i İslâmiyemize vakıf olmayan ezhan-ı safiye erbabı, erbab-ı vatanı, ihvan-ı diyaneti itika-den zehirleyeceğinden ve zaten kanun-u esasimiz de ahkâm-ı İslâmi-yenin ferd ferd usulen ve füruan muhafazasını tekeffül etdiğinden zât-ı samî-i Meşihatpenâhîleri de şeriat nokta-i nazarından kuvve-i icraiyenin reis ve nâzın bulunduklarından şu kitab ve emsâlinin tab' ve neşrinin men'ine led-il-tezekkür müttefikan karar verildi. Olbab-da emr-ü ferman hazret-i men leh-ül-emründür.

Bkz. BBA-BEO/Dahiliye Gelen, 108/3/57-26417/1.

Heyet-i Tedkik-i Müellif a t-i Kütüb-ü Diniye (Mühür)

Dahiliye Nezaret-i Celilesi Canib-i Âlisine-10 Safer 327,

Bu gelişmeler üzerine kitabın yasaklanabilmesi için Dahiliye Ne-zâreti ve Sadrıâzâmlık önemli gayretler gösterdilerse de Meşrutiyet sonrasında sansür ve görevlilerinin ortadan kalkmaları sonucu du-rum kesin bir açıklığa kavuşmadı ve Abdullah Cevdet kitabın önem-li bir kısmını satmaya diğer bir bölümünü de daha evvelce gördü-ğümüz gibi Rusya Müslümanlarma göndermeye muvaffak oldu. An-cak daha sonra Meşrutiyetin getirdiği bu geniş özgürlük havasının

Page 363: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

348 BELGELER - ÂÇIKLAMALAÎİ,

ortadan kalkışı Abdullah Cevdet'in bu kadar geniş etki yaratabile-cek olan kitapları çevirmesini önleyecektir:

VII. Sadaret Mektubî Kalemi. 17 Safer 327-15 Şubat 325 Numro. 558

Dahiliye Nezaret-i Celilesine Danimarkalı Dozy nâmında birinin eseri olub Doktor Abdullah

Cevdet Efendi tarafından Türkceye biltercüme Mısır'da tab' etdiri-lerek Dersaadetfde neşr ve füruht olunmağa başlanmış olan Tarih-i İslâmiyet ııâmmdaki kitabın seyyid-ül-enâm aley-üs selât vesselâm Efendimiz haklarında hakk-ı âli-i nübüvvetpenâhîlerinde bir takım ekâzib ve müfteriyâtı havi bulunmasından dolayı kitab-ı mezkûrun men'i lüzûmuna dair makam-ı Nezaret-i Celileierinin 27 Rebiy'ülev-vel 327 tarihli ve 339 numrolu tezkere ve varaka-i mütefferia Mec-lis-i Mahsus-u Vükelâca led-il-mütalâa meallerine nazaran zikrolu-nan kitab münderecatı ekâzib ve müfteriyâtı havi bulunduğu anla-şılmış ve bunun ııeşr-ü-füruhtu derkâr olan mazarratı cihetiyle kat'iyyen gayr-i caiz bulunmuş olduğuna ve matbuat kanununun otuz beşinci maddesi memalik-i ecnebiyede ve eyâlat-ı mümtazede matbu gazete [velya resail-i mevkutanm meclis-i mezkûr kararıyla Memalik-i Osmaniye'de men'-i neşr olunduğu mücâz olub matbaalar kanununun ceraim-i matbuata müteallik ahkâm-ı cezaiyesinin kü-tüb-ü resail ile vaki' olan neşriyata dahi şâmil olduğu muharrer bu-lunduğundan salif-ül-beyân kitabın hükm-ü kanuna tevfikan men'-i neşr-ü-tevziine aid muamelât-ı icabiyenin ifası hususunun Nezâret-i Celilelerine tebliği tezekkür kılmmağla mucibince iktizasının ifasına himmet.

Bkz. BBA-BEO/Dahiliye Giden, 108-3/57-215/256617-278257. VIII.

Sadaret Mektubî Kalemi. 13 Rebiy'ülevvel 327-22 Mart 325. Mü-kerrer: 22.

Dahiliye Nezâret-i Celilesi Canib-i Âlisine, Danimarkalı Dozy nâmında birinin eseri olup Doktor Abdullah

Cevdet Efendi tarafından Tarilı-i İslâmiyet nâmıyla Türkceye tercü-me ve Mısır'da tab' etdirilerek Dersaadet'de neşrolunmakda bulunan kitab seyyid-ül-enâm aley-üs selât vesselâm Efendimiz hazretlerinin hakk-ı âli-i nübüvvetpenâhîlerinde bir takım ekâzib ve müfteriyâtı havi olduğu cihetle men'-i intişarı lüzûm-u taraf-ı âli-i meşihatpe-ilâhîden bildirildiğinden bahisle kitab-ı mezkûrun heman toplatdırıl-masıııı ve memalik-i Osmaniyenin sair mahallerine idhaline de mey

Page 364: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 349

dan verilmemesi lüzûmuna dair 12 Mart 325 tarihli ve 135 numrolu tezkere-i âliye-i fahimâneleri üzerine led-il-tebliğ Maarif Nezâret-i âliyesinden gelen cevabda evvelce bu gibi kütüb-i muzirra matbuat-ı dahiliye müfettişleri ve maarif muayene memurları vasıtasıyla top-latdırıimakda ise de sansür usûlünün lağvına mebni maarif muaye-ne memuriyetleri de ilga edilmiş olduğundan mezkûr kitabın mat-buat müfettişleri marifetiyle, toplatdırılması lâzım geleceği gösteril-miş ve kitab-ı mezkûr iadeten savb-ı âli-i daverilerine tesyir kılınmış olmağla iktizasının ifası babında.

Bkz. BBA-BEO/Dahiliye Giden, 108-3/57-215/264617. IX.

Bâb-ıâli Daire-i Umur-u Dahiliye Mektubi Kalemi Aded. 135 Huzûr-u Âli-i Hazret-i Sadaretpenâhîye, Marûz-u Çâker-i Kemineleridir ki,

Danimarkalı Dozy nâmında birinin siret-i mukaddese-i hazret-i peygamberiye dair tahrir etdiği kitab hakk-ı akdes-i cenab-ı risalet^ penâhîde bir takım müfteriyâtı muhtevi olduğu halde Doktor Abdul-lah Cevdet Efendi tarafından 'Tarih-i İslâmiyet' namıyla Türkceye tercüme ve Mısır'da tab' etdirilerek Dersaadet'de neşr edilmiş bu-lunduğundan bahs ile men'i faziletlû İsmail Fahreddin Efendi tara-fından isti'da olunması üzerine Tedkikat Heyetince led-il-muayene müellif-i merkumun seyyid-ül-enâm aley-üs selât vesselâm Efendimi-zin hakk-ı âli-i nübüvvet-penâhîlerinde cür'et etdiği ekâzib ve müf-teriyâtı zahiren Müslüman nâm-ü-sıfatını takınmış olan şu müterci-minin de Türkceye biltercüme neşre cesareti şâyân-ı teessüf ve tel'in olduğu anlaşılıb tezkere-i mezkûrenin intişarına nazar-ı müsamaha ile bakılması diyaneten ve siyaseten caiz olamayacağından men'-i in-tişarı lüzûmu ifade kılındığı beyanıyla icra-yı icab-ı vücubuna dair taraf-ı âli-i Meşihatpenâhîden varid olan 22 Şubat 324 tarihli tez-kere melfufuyla takdim olundu. Matbuat ve matbaalar nizamname-lerinde bu makule âsâr ile müellif ve mütercimeri haklarında tat-bik olunacak bir madde yok ise de bu tercümenin Memalik-i Osma-niye'de intişarı beyn-ül-İslâm teheyyücât ve su-i tesirât-ı âzîmeyi müeddi olacağma nazaran kat'an gayr-i caiz ve resûl-ü ekrem sallal-lahü aleyhi vesellem Efendimiz hakkında intişar-ı müfteriyata mey-

Page 365: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

350 BELGELER - ÂÇIKLAMALAÎİ,

dan verilmemesi hükümet-i İslâmiye içün diyaneten vacib olduğun-dan Dersaadet'de bazı mahallerde satdırılmakda olduğu anlaşılan ki-tab-ı mezkûrun heman toplatdırılması ve bunun Memalik-i Osmani-yenin sair mahallerine idhaline meydan verilmemesi zımnında bir karar-ı seri ittihazı menut-u rey-i âli-i sadaretpenâhileridir. Olbabda emr-ü ferman hazret-i veliy ul-emründür.

3 Rebiy'ülevvel 327 ve 12 Mart 325 Dahiliye Nâzırı nâmına

Müsteşar Bkz. BBA-BEO/Dahiliye Giden, 108-3/57-1324/264617-II1. X.

Bâb-ıâli Daire-i Umur-u Dahiliye Mektubî Kalemi

Aded. 339

Huzur-u Âli-i Hazret-i Sadaretpenâhîye Marûz-u Çâker-i Kemineleridir ki,

Danimarkalı Dozy nâmında birinin eseri olub Doktor Abdullah Cevdet Efendi tarafından Tarih-i İslâmiyet nâmıyla Türkçe ve Mı-sır'da tab' etdirilerek Dersaadet'de neşrolunmakda bulunan kitab seyyid-ül-enâm aley-üs-selât vesselâm Efendimiz hazretlerinin hakk-ı âli-i nübüvvetpenâhîlerinde bir takım ekâzib ve müfteriyâtı havi ol-duğu cihetle men'-i intişarı hakkında taraf-ı âli-i Meşihatpenâhîden gösterilen lüzûm üzerine bilmuhabere Maarif Nezaretinden alman cevabda evvelce bu gibi kütüb-ü muzirra matbuat-ı dahiliye müfet-tişleri ve maarif memurları vasıtasıyla toplatdırılmakda idiyse de sansür usûlünün ilgasına binaen maarif muayene memuriyetleri de ilga edilmiş olduğundan mezkûr kitabın matbuat müfettişleri mari-fetiyle toplatdırılması lâzım geleceği gösterildiği ve mezkûr kitabın gönderildiği beyanıyla iktizasının ifası makam-ı samî-i fahimanele-rinden varid olan 23 Mart 325 tarihli ve 215 numrolu tezkere-i sami-yede izbar kılınmış ise de matbuat-ı dahiliye idaresinden, Zabtiye Nezaret-i behiyesine emr-ü tebliği menut-u rey-i sadaretpenâhîleridir.

Olbabda emr-ü ferman hazret-i veliy'ül emründür. 27 Rebiy'ülevvel 327 ve 5 Nisan 325.

Dahiliye Nâzın Bkz. BBA-BEO/Dahiliye Giden, 108-3/57-215-278257-1.

Page 366: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 351

B. II. Abdullah Cevdet ve arkadaşlarının İçtihad'da İslâm dinine yönelttiği eleştiriler sonucunda Meşihat'm başvurusu üzerine ilk ön-ce Abdullah Cevdet'e bu türlü yayınları durdurması için bir uyan mektubu gönderildi : I.

Bâb-ıâli Dahiliye Nezareti Matbuat Dairesi

Aded. 223

İçtihad Risalesi Müdiriyetine Haftalık İçtihad gazetesinin bu haftaki nüshasında münderic bir

makalede mukaddema şifahen ve tahriren vuku'bulan tebligat-ı mü-kerrereye rağmen Zenbilli Ali Efendi Merhum hakkında hakaretâ-miz ve mütecâvizâne lisan isti'mal edilerek itiyad edilmiş olan mes-lek-i sakim-i mezkûrda müdavemet eylediği anlaşılmış olmağla ge-rek ûlemâ-yı salife ve gerek ûlemâ-yı hazıra-yı din hakkında yine mütecâvizâne neşriyatda bulunduğu ve softa ve softalık ve sair bu gibi ûlema-yı kiramın mucib-i inkisar-ı hatırı olacak elfaz-ı gayr-i lâ-yıka isti'mal edildiği takdirde muamele-i kanuniyenin şiddetle icra edileceğinin son defa olmak üzere mezkûr gazete müdir-i mesulüne ihtarı ve neşriyat-ı mesmumeden dolayı da müdir-i mümaileyhin tekrar bu temenniyi İstanbul Muhafızlığından bâtezkere iş'ar kılın-mağla tebliğ-i keyfiyet olunur efendim.

17 "Ağustos 329 (Mühür)

Gül Karlıdağ'dan sağlanmıştır. İçtihad'm yayınlarını sürdürmesi üzerine ise Meşihat, yayınların

Önüne geçebilmek için Sadrıâzâmlık nezdinde teşebbüse geçti:

II. Bâb-ı Fetva Daire-i Meşihat-ı İslâmiye Tahrirat Kalemi

Aded. 73

Huzur-u Sami-i Hazret-i Sadaretpenâhîye, Marûz-u Dâî-i Kemineleridir ki, Bir müddetden beri İçtihad ve Cehd nâmları adlarında intişar

Page 367: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

352 BELGELER - ÂÇIKLAMALAÎİ,

ederek ulüvv-ü kadr-ü vâlâlafı müsellem-i cihan asâr-ı sergüzîdeleri medar-ı iftihar-ı İslâmiyân olan eâzım-ı ûlemâ-yı İslâm ve meşayih ve müntesibin-i ilmiye ile bütün ahkâm-ı diniyemizi muhtevi kütüb-û mutebere hakkında neşriyat-ı garazkârâne ve bî-edebânesiyle iştihar ve bütün ehl-i İslâmm hissiyat-ı diniyelerini tehyic eden risalenin atiyen tevlid edeceği netayic-i muzirra vareste-i arz-ü-izah olmasına ve kanun-u esasi ahkâmınca Devlet-i Aliyye-i Osmaniyenin dini, din-i İslâm olub bu esası himaye ile mükellef bulunması itibarıyla neşri-yat-ı vakıanın kanuıı-u mezkûr ahkâmına da tecavüz mahiyetinde bulunmasından taşra ve Dersaadet ahali ve ûlemasınm birçoğu ta-rafından vuku'bulan müracaat ve şikâyetin arkası kesilmemekde ol-masına binaen bu gibi neşriyat-ı muzirranm teksirine "meydan veril-memesi lüzumu ders vekâleti ifadesiyle tevarih-i muhtelif ede Dahi-liye Nezaret-i celilesiyle, İstanbul Muhafızlığına iş'ar kılmmışdı. Şim-diye kadar bu kabil neşriyatın ma'teessüf önü alınamadığı ve hattâ risale-i mezkûr enin geçen hafta intişar eden yetmiş yedi numrolu nüshasında Devlet-i Ebedmüddet-i Osmaniyenin bidayet-i tesisinden beri manen ve maddeten ifa eylediği hidemât-ı bergüzîdesiyle inzâr-ı âmmede bir mevki'-i tebcil ve ihtiram kazanmış olan ûlema-yı din-i İslâm ile elyevm yine o meslekden yetişüb de hidmet-i devlete duhul-lerinden sonra hükümet-i haziranın pek mühim memuriyetlerini ve hattâ nezaret makamını ihraz etmiş bir çok zevat-ı kiramın menşe ve bais-i feyzi ve kemâlâtı olan müderris-i İslâmiye ve talebe-i ûlum hakkında ııefret-i âmmeyi celb içün 'Yunus Hoca Hikâyeleri' ûnva-nı altında ihtira' ve lisan-ı edeb ve nezahatla hiç de kabil-i te'lif ol-mayan bir makale dere ve neşredilmiş ve bu suretle bilûmum esâti-ze ve talebe-i ulumun inkisâr-ı kulubuna sebebiyet verilmişdir. Risa-le-i mezkûre müessis ve muharrirlerinin umur-u diniyeyi herc-ü-merc ve nusus-u kafiyeye müstenid olan ahkâm-ı şeriyyeyi cesaret-i medeniye fikr-i fasidiyle tağyir ve tağşişe cür'etleri risale-i mezkûre-nin neşriyle de kalmayub olbabda bazı kütüb ve resail tahririyle ef-kâr-ı ahaliyi izlâle sâî oldukları ve bu meslekde devamı kendileri içün medar-ı mefharet eyledikleri nümâyân olmasına ve hissiyât-ı diniye ile kabil-i telif olmayan bu gibi müellifatm bilâd-ı İslâmiyede hususan makarr-ı hilâfet-i kübrada ferziyâb-ı intişâr olması himaye-i ecnebiye tahtında bulunan ahali-i İslâmiyenin makam-ı celil-i müşa-rünileyhe olan irtibat ve muhabbetlerini tevhin edeceği gibi ekseri-yet-i ahalinin hükümet-i seniyeye olan teveccüh ve muhabbetlerini dahi ihlâl edebileceğine nazaran keyfiyet bu kerre de Dahiliye ve Adliye Nezaret-i celileleriyle İstanbul Muhafızlığına bildirilmiş ol-mağla dinen ve siyaseten mehazir-i âzîmeyi mucib olan neşriyat-ı marûzamn külliyen men'i esbabının meclis-i vükelâca bilmüzâkere

Page 368: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 353

istikmâli hususunda himem-i celiie-i sadaretpenâhîleri şâyân buyu-rulmak babında emr-ü irade hazret-i men-ieh-üi emründür. 12 Şevval 1331-1 Eylül 1329.

Şeyh-ül-İslâm Esad

Takdim : 2 Eylül 329 Meclis-i Vükelâya: Hissiyat-ı diniyeyi rencide edecek neşriyatın devamı caiz görüleme-diğinden mezkûr gazetelerin kapatılmasıyla sahib-i imtiyaz ye mu-harrirleri hakkında takibat-ı kanuniye ifası içün Dahiliye, Harbiye, Adalet Nezaretlerine tebligat ifası ve Meşihat-ı Celileye cevab itası.

Z E Y L : Tatili,

Cehd 24 Mart 329 îçtihad : 24 Ağustos 329 îşhad : 14 Eylül 329

Bkz. BBA-BEO/Meşihat Gelen, 531-13/3-72/316347-1. Bunun üzerine Meclis-i- Vükelâ toplanarak kapatılmasına rağ-

men başka adlarla yayın faaliyetini sürdürmeye devam eden İçti-had' m kapatılması yanında Abdullah Cevdet ve diğer yazarları hak-kında kanuni takibat uygulama kararını aldı:

III. No. 526/19 Şevval 331

18 Eylül 329

Hülâsa-i Meâl: Bir müddetden beri İçtihad ve Cehd nâmları altında intişar ede-

rek ulüvv-ü kadrleri müsellem-i cihan ve asâr-ı bergüzîdeleri me-darı iftihar-ı islâmiyân olan eâzım-ı ûlema-yı İslâm ve meşayih ve müntesebin-i ilmiye ile bütün ahkâm-ı diniyemizi muhtevi kütüb-ü mu'tebere hakkında neşriyat-ı garazkârâne ve bîedebânesiyle iştihar ve bütün ehl-i îslâmm hayat-ı diniyelerini tehyic eden risalenin ati-yen tevlid edeceği netaic-i muzirradan ve bu babda Dahiliye Neza-retiyle, İstanbul Muhafızlığına icra kılman tebligatdan bahs ile di-nen ve siyaseten mehazir-i âzîmeyi mucib olan neşriyat-ı mezkûre-nin külliyen men'i lüzûmunu havi tezkere-i âliye-i meşihatpenâhî okundu.

Page 369: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

354 BELGELER - ÂÇIKLAMALAÎİ,

Karan

Mevzu'bahs olan 'İçtihad' ve 'Cehd' nâmlarmdaki risalelerin mukaddema tatil edilmiş olduğu gibi ahiren Işhad' ûnvanı altında neşrolunan risalenin 14 Eylül 329 tarihinde matbuat idaresince tatil. olunduğu tahkikat-ı vakıadan anlaşıldığından mezkûr risalenin sa-hib-i imtiyaz ve muharrirleri hakkında ııeşriyat-ı vakıadan dolayı takibat-ı kanuniye ifası ve Meşihat-ı müşarünileyhaya malûmat ita-sı tezekkür kılındı.

(İmzalar)

Bkz. BBA-Encümen-i Mahsus-u Vükelâ Mazbatası, 180/526-Şevval 1331.

IV. Daire-i Sadaret Tahrirat Kalemi No. 526-19 Eylül 329

Taraf-ı Âli-i Hazret-i Meşihatpenâhî ile Harbiye ve Dahiliye Ne-zaret-i Celilerine,

Bir müddetden beri İçtihad ve Cehd nâmları altında intişar ede-rek ulüvv-ü kadri eri müsellem-i cihan ve âsâr-ı ber güzideleri me-dar-ı iftihar~ı islâmyân olan eâzım-ı ûlema-yı islâm ve meşayih ve müntesibin-i ilmiye ile bütün ahkâm-ı diniyemizi muhtevi kütüb-ü mu'tebere hakkında neşriyat-ı garazkârâne ve bîedebânesiyle işti-har ve ehl-i İslâmm hayat-ı diniyelerini tehyic eden risalenin âtiyen tevlid edeceği netayic-i muzirradan ve bu babda Dahiliye Nezaret-i celilesiyle İstanbul Muhafızlığına icra kılman tebligatdan bahs ile dinen ve siy as eten mahzûrat-ı âzîmeyi mucib olan neşriyat-ı mez-kûr enin külliyen men'i lüzûmunu mutazammm 1 Eylül 329 tarihli ve 73 numrolu tezkere-i âliye-i meşihatpenâhınin Meclis-i Vükelâ-da led-il-mütalâa mevzu'bahs olan İçtihad ve Cehd nâmlarmdaki ri-saleler mutatil edilmiş olmasıyla mezkûr risalelerin sahib-i imtiyaz ve muharrirleri hakkında neşriyat-ı vakıadan doayı takibat-ı kanu-nîye ifası biltensib Harbiye ve Adliye Nezaret-i Celilelerine tebligat icra kılmmışdır.

Bkz. BBA-BEO/Meşihat Gelen, 531-13/3-72/3İ6347-II, (Dahiliye: 316195) . Bu konuda ayrıca bkz. BBA-BEO/Meşihat Giden, 535-13/7-82/142.

Bu gelişmeler üzerine Harbiye Nezaretinin başvurusu üzerine İstanbul Muhafızlığı tekrar İçtihad'm yayınlarını durdurdu ve Ab-

Page 370: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 355

dullah Cevdet hakkında kanunî takibat uyguladı. Ancak tüm bu ge-lişmelere karşılık Abdullah Cevdet İçtihad'ı 15 Şubat 1915.tarihli 127. nüshasına kadar değişik adlarda çıkarmaya devam etti: Bu tarihte İçtihad askerî yönetimce tekrar kapatıldı. Ancak Abdullah Cevdet ölümle tehdit edildiğinden mecmuayı tekrar çıkarmaya cesaret ede-medi. İçtihad'm 128. sayısı ise ancak 1 Kasım 1918 tarihinde intişar edebildi.

Harbiye Nezaretinin başvuru üzerine İçtihad'm kapatılması ile ilgili gelişme aşağıdaki şekilde gerçekleşti: V.

Harbiye Nezareti Tahrirat Dairesi Tahrirat Kalemi

532 Mârûz-u Çâker-i Kemineleridir ki, Eâzım-ı ûlema-yı İslâm ve meşayih-i müntesebin-i ilmiye ile kü-

tüb-ü mutebere-i diniye hakkında neşriyat-ı gayr-i lâyıkayı muhtevi olmasına mebni tatil edilmiş olan İçtihad ve Cehd ve İşhad ûnvanlı risalelerin sahibi imtiyaz ve muharrirleri hakkında neşriyat-ı vakıa-dan dolayı takibat:ı kanunîye ifasına Meclis-i Mahsus-u Vükelâca karar verildiği beyân-ı âlisiyle icabını âmir şerefvarid olan 19 Eylül 329 tarihli ve bin iki yüz kırk yedi numrolu tezkere-i samiye-i fahi-mâneleri üzerine icra edilen tebligata cevaben İstanbul Muhafızlı-ğından mevrud tezkerede salif-ül-arz risalelerin Hükümet-i Askeri-yece tatil edilmesi ve müdir-i mes'ul ve sahib-i imtiyazlarına mat-buat müdüriyet-i umumiyesi vasıtasıyla icra-yı tenbihat edilerek neş-riyat-ı mümasilenin adem-i tekrarı temin olunduğu gibi tekrar in-tişarlarına da meydan bırakılmamış olduğu izbar kılmmışdır. Ol bab-da emr-ü ferman hazret-i veliy'ül emründür.

25 Zilkade 331-3 Teşrin-ievvel 329 Harbiye Nâzırı

Vekili Nâmına Müsteşar Muavini.

Bkz. BBA-BEO/Meşihat Gelen, 531/13-3, 72-532/316347-316195. VI.

Bâb-ıâli Dahiliye Nezareti Matbua/t Müdiriyet-i Umumiyesi

Aded. 668

Page 371: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

356 BELGELER - ÂÇIKLAMALAÎİ,

îçtihad Risalesi Müdir-i Mes ulüne, İçtihad risalesi hükümet-i askeriyece görülen lüzûma mebni tatil

kılındığı Dersaadet Merkez Kumandanlığından bâtezkere iş'ar kı-lmmağla tebliğ-i keyfiyet olunur. 17 Kânûn-isânî 329.

(Mühür) Gül s Karlıdağ'dan sağlanmıştır.

Siyasal ortamın değişmesinden sonra tekrar çıkmaya başlayan İçtihad' ise gördüğümüz gibi Abdullah Cevdet'in bir makalesinde İs-lâm dinine yöneltilen eleştiriler nedeniyle tekrar kapatılmıştı. Ru ka-patılmada da Abdullah Cevdet'in İslâmı eleştirmesinin baş nedeni oluşturması kendisinin ve İçtihad'm gördüğü siyasal tepkilerin çok üzerinde dinî nedenlerle engellendiğini göstermektedir: VII.

Dersaadet Bidayet Mahkemesi İkinci Ceza Dairesi

Aded. 94.1

İ L Â M

İçtihad risale-i mevkûtesinin 28 Teşrin-isânî 918 tarih ve yüz otuz iki numrolu nüshasında 'Yara ve Tuz' ûnvanıyla neşrolunan makale münderecatı İslâmiyetin mebni-i aleyhümü olan erkân-ı hamsenin en mühim ve akdesi bulunan salâtm suret-i müzeyyifâ-nede zikrini mutazammm olmasından dolayı maznun-i aleyh risa-le-i mezkûre müdir-i mes'ulü Süleyman Tevfik ve sahib-i makale Ab< dullah Cevdet Beyler haklarında Dersaadet İkinci Ceza Dairesinde gıyaben cereyan muhakemât-ı aleniye neticesinde tafsilâtı olbabda tutulan zabıtnâmede muharrer olduğu üzere maznun-u aleyhümâ-mn fi'il-i mezkûra cüretleri mezkûr makale münderecatıyla sabit olduğuna ve hareketlerine muvafık, görülen matbuat kanununun on altıncı ve ma'tûf-i aleyhi olan on yedinci maddelerine tevfikan bir ay habslerine ve zirde müfredatı ve kısm yüz seksen guruş mesarif-i mahkemenin kendilerinin istifa'sına ka'bil-i itiraz ve istizan olmak üzere 17 Şubat 35 tarihinde gıyaben sübût-u cürmde ittifak, tayin-i cezada ekseriyetle karar verildiğini mübeyyin ilâmdır.

25 Şubat 35 İmzalar.

Gül Karlıdağ'dan sağlanmıştır.

Page 372: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

«GARBLILAŞMA UTOPIA»sı

«...Cehl ve taassubu mevki'- istifadeye koymak ve avama hadim ve nafi olmaksızın onların hoşuna gitmek istemek bizden ilelebed uzak olsun! Değil kalem ehlinin, hükümet adamlarına bile bunlardan yâni cehl-ü-taassubdan ve avam-firiplikden esaslı ve devamlı bir suretde istifade edecek-lerine kail değilim. Bizim bu felâketimiz ve her felâketi-miz, âlem-i İslâmm deveııdâm ve mütevali felâketleri âyin-i husumet saliki olmamızdandır. Biz Müslümanlar âlem-i Hristiyanete buğz etdik, husumet etdik. Çünkü onlar bizim tapındığımıza tapınmıyorlardı ve çünkü medeniyetçe on-larla bizim aramızda beş altı asırlık bir tefevvuk, bir devr-i terakki ve insilâh vardır... Bu husumet-i diniye diğer umu-ra da sirayet etdi: Onlardan gelen iyi şeyleri de fena te-lâkki etdik; Biz Avrupa'dan ziyade kendi kendimizi tec-rim etmeliyiz, Avrupa demek 'tefevvuk' demekdir. Avru-pa ile bizim aramızdaki münasebet kuvvet ile zaaf ve ilim ile cehl aralarındaki münasebet demekdir. îşkodra'yı, Ma-nastır ı, Selânik'i, Trablusgarb'ı kuvvet aldı zaaf verdi, ilim aldı cehl verdi, zenginlik aldı, züğürtlük verdi... Evet Avrupa bir tefevvukdur. Ona husumet beslemek bizden uzak olsun! Benim bütün husumetim bu tefevvuka müsa-vi bir tefevvuk ihraz etmemize mani olan cismanî ve ru-hanî ahval üzerine yürür... Bir kere de düşünmeliyiz Fran-sa gibi zengin, İngiltere gibi büyük bir bahriyeye malik ol-saydık Celâl Nuri Bey'in haklarında telkin-i husumet et-mek istediği milletler bizim dostumuz, müttefikimiz yahud mutelifimiz olmaz mıydı? Bu halde ben vatandaşlarıma bağırarak derim ki, bizim hasm-ı canımız kendi ataletimiz, kendi cehaletimiz, kendi fakirliğimiz, taassubumuz, göre-neğe körcesine bağlanmamızdır. Avrupa bizim hocamız-

Page 373: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

358 «GARBLILAŞMA UTOPIA»sı

dır. 'Avrupa'ya muhabbet etmek ilm-ü-terakkiye, maddî ve ma'ııevî kuvvete muhabbet etmekdir... Avrupa'nın çalış-kan ve şükürgüzâr bir şakirdi olmak. İşte bizim rolümüz. Biz onlara ihtiyarımızla dost olmazsak onlar bizi kendi-lerine zorla dost veyahud zirdest edeceklerdir. 'Tabiat boş-luğu sevmez' kanunu unutulmamalıdır... Dünya bizim has-mımızdır ve âlem-i küfr aleyhimizdedir demek âdeta 'Fo-lie de peresecution' (sic) tesmiye olunan ruh hastalığının arazını göstermekdir. Ben zayıfın bütün dünya hasmıdır derim. 1840 tarihlerinde Japonya'ya Avrupa bir tokat at-dı. Fakat bu tokat üzerine, Japonya Avrupa'ya gözünü ve kalbini kapamadı. Bu darbenin hangi bazulardan ve han-gi sebeb-ü kuvvetlerle geldiğini anlamaya koyuldu ve ina-nılması kolay olmayan bir mikdarda yâni defaten 25.000 evlâdını Avrupa'ya, Amerika'ya tahsile, tedkike gönderdi. Fakat bu 25.000 genç Japon'un ikmâl-i tahsil ve tedkik ile Japonya'ya avdeti 'Şems-i tali imparatorluğu' nu ihya et-di. Bu genç ve münevver Japonların hiç biri Victor Hugo'-ya, Lord Byron'a «aleyhillâne» demedi. Hattâ ilk defa Ja-ponya limanım bombarde eden amirali bile hörmetle yâ-detdiler. Avrupa bize bir değil, bin tokat vurdu. Biz uyan-mıyorsak kabahat Avrupa'nın mı, yoksa bizim balkabağı kafalarımızın mı? Biz Müslüman olmayan akvamı o ka-dar istihfaf ediyoruz ki onların üzerimize en parlak zafer ve galebelerini bile mühimsemiyoruz. 'Biz ki Müslümanız kişver-i ahret bizimdir, bihişt bizimdir, hur-u gılman bi-zimdir, nimet-i didâr bizimdir. Dünyada,ki muvaffakiyet ve mevkileri ne olursa olsun gayr-i müslimlerin makam-ı uhrevîsi duzakdır, nasib-i müebbedi azab-ü ükâbdır diyo-ruz. İşte bu kafa-i basefa ile gitmekde olduğumuz yol ve yer ma'şallah meydandadır... Ecanib bize ne yapdı? Biz şi-mendüferciiik öğrenmek için meselâ Amerika'ya gitdik de Müslümanız yahud. Türküz diye bizi mekteblerine, fab-rikalarına, kabul etmediler mi? Bataklık arazimizi kurut-mak istedik de mani mi oldular?... Hakikati söylemenin bir mevsim-i mahsusu yokdur. Hakikatin fazla tekrar edil-miş olmak ihtimali de yokdur. Kemâl-i cesaretle ayinenin önüne geçmeli : Ağaran saçlarımızı, solan rengimizi gör-meyecek kadar korkak ruhlu olmanın vechi yokdur. Ayi-ııeye bakmalı ve bakmak istemeyenlerin önüne aynayı da-yamali. Kendimizi dev aynasında gördüğümüz yetişir! Hu-sumetlerimizi şimdiye kadar hasmımızın bulunmadığı ci-

Page 374: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 359

hetlere tevcih etdik. Avrupa bizim yapdığımız gibi güne-şin batmasıyla mesaîsini terk etmiyor, yatmıyor. Avrupa'-da tabiatın güneşi batınca insanların güneşi doğuyor: Elek-trik... En büyük ve en daimî hasmımız bizim kendi kanı-mızdadır, kendi kafamızdır. Bizim ile ecanib arasındaki münasebât kavi ile zaif, âlim ile cahil, zengin ile fakir ara-sındaki münasebâtdır... Bir ikinci medeniyet yokdur. Me-deniyet Avrupa medeniyetidir. Bunu gülüyle,. dikeniyle is-ticnas etmeye mecburuz...» (1) .

Abdullah Cevdet ile arkadaşları arasında yoğun bir tartışma ko-nusu olan görüş açısını belirten yazısından aldığımız bu parçalar İm-paratorluğun Batıhlaşabilmesi konusunda genel olarak Osmanlı ay-dınlarının büyük çoğunluğu tarafından kabullenen bir gerekliliğin gerçekleştirilmesi hakkında yeni bir öneriyi içermektedir. Jön Türk hareketi sırasında geleneksel değerlerden yararlanılması konusun-daki görüşlerini incelediğimiz Abdullah Cevdet bu değerlerden ya-rarlanan bir yenilikçi olarak yorumlanmasına yol açan (2) görüş-lerinde böyle unsurları kullanmaktan tedricen vazgeçmeye başladı. Abdullah Cevdet'in yazılarında gitgide azalan ölçülerde Doğu dü: şünürlerinin görüşlerinin Batılılarla olan benzerlikleri (3) Meşrutiyet yönetiminin «zaman-ı saadet hükümeti» olduğunun halka anlatıla-rak doğması muhtemel tepkilerin önlenmesi (4) gibi konularda ge-leneksel değerlerden yararlanılması tezlerine rastlayabilmekle bir-likte Avrupa'nın her yönüyle gösterdiği üstünlük Abdullah Cevdet tarafından artık çok açık bir şekilde belirtilmektedir:

«...Şark kafasının söylediği yanlış değildir. Fakat bize doğru olan değil, müfid olan lâzımdır. Bence müfid olan

(1) Abdullah Cevdet, «gime-i Muhabbet : Celâl Nuri Bey'in Geçen Nüshadaki 'Şime-i Husumet' Makalesine Cevab», îçtihad, no. 89, 16 Kânûn-isânî 1329, s. 1979-84'den derlenmiştir.

(2) Cenab Şahabeddin, «Muhterem Simalar : Doktor Abdullah Cevdet», Piyano, no. 7, 20 Eylül 1326, s. 75.

(3) Huschke-Mühuddin Arabî karşılaştırması için bkz. Fenn-i P^uh, s. 83, Hay-yam-Lucrece kıyaslamaları için bkz. Abdullah Cevdet, «Hayat-ı Âsâr : Ömer Hayyam», İçtihad, no. 90-2, 30 Kânûn-isânî 1329, s. 2042-3. Aynı görüşlerin Mevlâna ile Lavoisier için ileri sürülmesi için bkz. Abdullah Cevdet, «Dil-mesti-i Mevlâna : Devam ve Hitam», İçtihad, no. 86, 26 Kânûn-ievvel 1329, s. 1901.

(4) Abdullah Cevdet, «Bir Könferansdaıı : Mahfel-i Daniş Nâmıyla oerdest-i Tesis Bir Meclis-i İhvanda Trad Edilmişdir» Tenkîd, no. 6, Temmuz 1326, s. 89.

Page 375: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

360 :GARBLILAŞMA UTOPIA» sı

ve muhyî, insanı hayat .mübarezesi meydanında azm-ü iraJ

detle silâhlandıran herşey, her yalan, her sahte, her saç-ma... mahz-ı hak, mahz-ı hakikatdır. Çünkü hayatda en büyük hakikat hayat gavgasıdır...» (5). «...Şân-ı millî! Şân-ı millî! Ah! Biz kendimizi daima dev aynasında görmekden ne zaman fariğ olacağız. Acaba şan-dan murad olunan nedir? Muazzamat-ı medeniyeden ne-nin sahib-i kâşifi [ûnvanmı] haiziz. Ûlemamız, hükemâ-mız, cihan-ı medeniyete hazâih-i keşf-ü-deha mı saçmış-dır?...» (6). «...Avrupa bir tefevvukdur, herkes bu tefevvukun sıfatı-nı tayinde hürdür. Bu tefevvuka, tefevvuk-u mihaniki de-mekde ısrar edenler bulunduğunu bilirim.. Fakat teslimin-de tereddüd edilmeyecek birşey var ki o da tefevvuk ile milletlerin hayat-ı hayvani ve insanîlerini muhafaza et-mekde olmalarıdır...» (7).

Burada Abdullah Cevdet, İmparatorluğun Batılılaşması, gereği-ne işaret eden pek çok Osmanlı aydınından farklı olarak bu olguyu basit bir taklit düzeyinde kalmamak şartıyla (8) yalnızca Avrupa

(5) Abdullah Cevdet, «Que Vadis İran : İran Nereye Gidiyorsun», İçtihad, no. 106, 15 Mayıs 1330, s. 106.

(6) Abdullah Cevdet, «Bir Mektub-u Hakikatbeyan», Yeni Tasvir-Sef kâr, s. 1. (7) Abdullah Cevdet, «Tabi'in İfadesi», Lütfi Simavi, Teşrifat ve Âdâb-ı Mua-

şeret Rehberi, Matbaa-i İçtihad, İstanbul 1329 içinde, s. 4. (B) Bkz. Abdullah Cevdet, «Makale-i Yevmiye : Ayine», Hak, no. 73, 25 Mayıs

1912-8 Cemaziy'ülâhir 1330, s. 1: «...Fransa esbak hariciye nazırı Hano-taux'nun bir süzü var : «Hayat-ı umumiyeye karışmak temayülünü izhar et-diği günden beri Türkiye, Avrupalılaşmak ihtiyacını hissetmekden halı kal-madı. Fakat milliyetini gaib etmekten başka bir şeye dest-res olamadı. Ha-notaux'nun şu fıkrasında büyük bir hassa-i isabet vardır. Biz Avrupa'nın measir medeniyetini almak ile Avrupa'yı taklid etmek arasındaki farkı iyi görmüyoruz...». Krş. Abdullah Cevdet, «Evvelki Günkü Facia Münasebetiyle», Yayınlanmamış Makale, (Abdullah Cevdet'in, Fuat Şükrü Dilbilen'e ver-diği makalenin aslı Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya'nın özel arşivinde bulun-maktadır) : «...Bir memleketde ki yol yokdur, büyük olmayan yollarında yaya, arabaya, atlıya mahsus kısımlar yokdur, öyle bir memleketde otomo-bilsüvar olmaya cevaz-ı hakikî yokdur. Biz her vakit böyle yapıyoruz. Av-rupa'nın böyle bazı fütühat-ı ilmiye ve smaiyesini alıyoruz. Fakat bu fütü-hat bizim mahsul-ü temeddün ve terakkimiz olmadığından yüzümüze gö-zümüze bulaştırıyoruz. Avrupa'nın otomobillerini almazdan evvel Avrupa'-nın kırk metrodan dûn olmayan vasi' yollarını almalıyız...». Aynı görüşler için bkz. [Abdullah Cevdet], «Şair-i Hakîm Abdullah Cevdet Bey'ijı Şehbâl Hakkındaki Mütalâası», Şehbâl, Aded. 27, 15 Eylül 1326, s. 45. Krş. Abdul-lah Cevdet, «Doğacağa», Yeni Turan, Aded. 1, 8 Ağustos 1329, s. 13.

Page 376: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 361

tekniğinin uygulanması kadar basit görmüyor ve kültürel olarak da bu olgunun gerçekleştirilmesi gereğini ileri sürüyordu. Osmanlı top-lumuna özgü geleneksel özellikler ise. Abdullah Cevdet'e göre tekâ-mül edemiyordu ve bundan dolayı bu unsurlardan bir araç olarak dahi yararlanabilme imkânı' kalmadığından yerlerine çağın gerek-lerine uyan, Avrupalı olanların alınması iktiza ediyordu:

«... îtikadları zaman ve mekân vücûda getirir ve bu zaman ve mekân ta'dilâta uğradıkça bu maşerî (yâni ferdî değil, bir kavme, insanların mecmu'una aid ve şâmil) itikad da-hi tedricen değişir. Değişmediği halde üzerine tesir etdiği uzviyet-i ictimaîyenin afiyetini bozar. Bir misâl ile bu ka-ziyyeyi izah edeyim: Türklerin daha umumî ve muhit bir ta'birle Osmanlının en ziyade mucib ve mevzu'-u iftihar addetdiği an'anelerden biri de 'misafirperverlik' dir. Mi-safirperverlik hiç şüphe yok bedeviyet devrinin fezail-i za-ruriyesinden idi... Mütemeddin Avrupa'ya karşı bir tefev-vuk-u ahlâkî mevzu'u olarak hâlâ ileri sürdüğümüz bu fa-ziletin kökü pekâlâ görülüyor ve anlaşılıyor ve anlaşılmak lâzım geliyor ki bedeviyetdedir... Avrupa bedeviyetden pek çok merhaleler uzaklaşdığı için artık o fazilet-i bedeviye-yi çokdan unutdu. O şimdi bu yirminci asr-ı medeniyetde, kürre-i arz üzerinde gayr-ı mütemeddin kavmlerin bedevi olarak misafir kalması imkânına açılan kapıları şiddetle kapamakla meşguldür...» (9).

Bu değişikliği gerçekleştirebilmek için daha sonra kitap halinde yayınlayacağı Avrupa âdâb-ı muaşereti hakkındaki bilgileri Osmanlı toplumuna sunma girişimi (10) Abdullah Cevdet'in bu konuda var-mış bulunduğu noktayı bize göstermektedir. Abdullah Cevdet ve ar-kadaşlarının çizdiği Avrupalılaşmış Osmanlı toplum üyesi tipinin

(9) Abdullah Cevdet, «Dilimle İkrar Kalbimle Tasdik Ederim», İçtihad, no. 82, 28 Teşrin-isânî 1329, s. 1809-10. Krş. Abdullah Cevdet, «İnkılâp Şehrâyini», İşhad, no. 114, 10 Temmuz 1330, s. 258: «... Bizi Avrupa'dan çıkaran bizim dünkü, iki vilâyet ahalimiz Bulgarlar mr idi? Heyhat! Bizi Avrupa'dan çı-kartan bizim Asyaı kafamızdı. Bizim mütereddi an'anelerimiz, bizim müte-reddi tesisatımızdı, teşkilâtımızdı...». -

(10) Avrupa âdâb-ı muaşeretinin uygulanması isteği ile Türk toplumuna sunul-ması için bkz. Abdullah Cevdet, Mükemmel ve Resimli Âdâb-ı Muaşeret Rehberi, Yeni Matbaa, İstanbul, 1927 (Kitab; Pour Bien Connaitre Les Usa-' ge Mondains, Paris, [1910?], adlı eserden uyarlanmıştır). Kitabı basanlar-ca sakıncalı bulunan karma evliliklerle ilgili bölüm daha sonra [Abdullah Cevdet], Muhtelit İzdivaçlar, [İstanbul], 1928 şeklinde yayınlanacaktır. Meş-rutiyet döneminde Abdullah Cevdet'in bu alandaki faaliyetleri için bkz.

Page 377: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

362 :GARBLILAŞMA UTOPIA» sı

temel özelliği Kılıçzâde Hakkı 'Bey'in bir hikâyesinde belirttiği gibi bulunduğu toplumun gelenksel değerlerinden tamamen arınarak bunların yerine Avrupa değerlerini ikame etmiş olmasıdır:

«...Buna en ziyade sebeb olanlar imamın karısı ile muh-tarın validesi idi. İmamın karısı ilk ziyaretinde hanenin kabul günü olmadığı için reddedilmiş, muhtarın validesi de ana ile kızın, tuvaletini pek gâvurca bulmuşdu... Mes-cide yağ parası göndermediği için mahalle' imamı Hüseyin Efendi, Torbalı Dede'ye mum parası göndermediği için tür-bedâr1 Derviş Mehmed, her gün hanesinde kendi kendini traş etdiği için mahallenin hem kahvecisi ve hem berberi olan Necibenin Kâzım, şimdiye kadar hiçbir şehâdetnâme-yi mühürletmediği için Muhtar Ahmed Bey hülâsa mahal-lenin bu suretle ne kadar gayr-i resmî tahsildârları varsa hepsi birer sebebden dolay dinsizler diyordu...» (11).

Toplumun bu şekilde her açıdan Batılılaşması ise Abdullah Cev-det tarafından gerçekleşmediği takdirde İmparatorluğun yokolması sonucunu doğuracak bir olgu olarak kabul ediliyordu :

«... Medeniyet-i îslâmiye nâmına söylüyor, ve medeniyet-i İslâmiye nâmına söylediğini delil olmak üzere âyât-ı kur'-ani3 eyi münasebetli münasebetsiz yekdiğeri arkası sıra diziyor. Hangi asırda yaşadığını düşünmeyen efendi... Ey büyük müsibet! Avrupa bir medeniyet-i hayvaniye ile mü-temeddin imiş! Avrupa hayvan imiş, Müslümanlar insan imiş. Kuzum Hoca Efendi, başındaki o beyaz sarığın ipli-ğini yapan, tülbentini dokuyan Avrupa medeniyet-i hayva^ ııiyesidir... Bugün gelen bir telgraf Alman'm, Fransız'ın, İn-giliz'in, İspanyol'un pençelerinde kurbağa yavrusu gibi ka-lan Fas Sultanı Mevlâ-yı Hafız'm çıldırdığını haber veri-yor. Müslümanlar akıllarını başlarına toplamaz ve Sırat-el-Mustakim muharriri efendinin medeniyet-i hayvaniye

Atbdullah] Ctevdet], «Kitablar Hakkında : Teşrifat ve Âdâb-ı Muaşeret», îçtihad, no. 153. 1 Mayıs 1923, s. 3070-1,- Avrupa âdâb-ı muaşereti hakkın-da bilgi veren resimlerin Abdullah Cevdet aracılığıyla yaymlanışı için ise bkz. «Muaşeret Edeblerinden». Yirminci Asırda Zekâ, no. 1, 5 Mart 1328-1 Rebiy'ülâhîr 1330, s. 13 v.d.

(11) Kılıçzâde Hakkı, îtikadât-ı Batılaya îlân-ı Harb, İkbal Kütübhanesi, Der-saadet, 1332, s. 92-3. Benzer şekilde bir şeyhle tartışan tıp talebesi ile çizi-len tiple karşılaştırmak için bkz. «Bir Küçük Münakaşa», Serbest Fikir, no. 14-2, 8 Mayıs 1330, s. 4-6.

Page 378: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 363

diye tavsif etdiği medeniyet ile mütemeddin olmazlarsa çıldırmaklar namütenahi devam ve tevsi' edecek ve o me-deniyet-i hayvaniye dediğiniz medeniyetin tarsîni için kul-lanılan hayvanat olduğumuz-heyhat- iş işden geçdikten sonra anlaşılacakdır...» (12).

Abdullah Cevdet'in bu çeşit Batılılaşma isteği ise başta bizzat 'Garpçılar' adı verilen ve kendisinin başı çektiği grupta bile sert eleş-tirilerle karşılandı. Balkan savaşı sonrasında uğranılan büyük ye-nilgi ve bu yenilginin İmparatorluk aydınları üzerinde oluşturduğu etki 'Bu devlet nasıl kurtulur?' sorusuna cevap verme iddiasında olan düşünce akımlarında belirgin bir radikalleşmeye neden olmuş-tu (13). Bu radikalleşme ise 'Garpçılar' içinde Celâl Nuri Bey'in ba-şını çektiği bir grup tarafından 'Avrupa'ya karşı modernleşme' ve bunun sağlanabilmesi için olumlu geleneksel yapı ve İslâmm toplum-sal içeriğinden yararlanma şeklinde belirmişti (14). Buna karşılık Abdullah Cevdet'in başını çektiği diğer bir grup oluşturduğu 'Batılı-laşma' tezini tümüyle mevcut geleneksel yapının tamamiyle terke-dilmesine dayandırmıştı. Sorunu Buhara'lı ya da A'vrupa'lı olmak olarak ele alan (15) Abdullah Cevdet ise Celâl Nuri Bey ve arkadaş-larının kendisine yönelttiği sert hücumlara (16) yabancı nüfûz ve

(12) [Abdullah Cevdet], «Tesettür Meselesi», Mehtab, s. 29-31. Modernleşmenin mutlak gerekli bir olgu olarak sunulması için bkz. [Abdullah Cevdet], «İfa-de-i Şebtâb», Şebtâb, no. 16-1, 11 Rebiy'ülevvel 1330, s. 209-10. Gene Krş. Abdullah Cevdet, «Yaşamak Korkusu», îçtihad, no. 35, 15 Teşrin-isânî 327, s. 913.

(13) Server Bedii [İlhami Safa], «Haftanâme : İçtihad'm Dördüncü Senesi», îç-tihad, no. 100, 3 Nisan 1330, s. 2261 : «... Şübhesiz.'İçtihad'm o ateşli, heye-canlı yazılarında geçen sene Çatalca'dan işidilen top seslerinin pek tesi-ri olmuşdur...». Diğer düşünce akımlarında bu olayın radikalleştirici etki-leri için bkz. [Abdülaziz Çaviş], «Avrupa'da İslâmiyet : Aleyhimizdeki Plân-lar Karşısında», Sebil'ür-Reşad, Aded : 35-217, 18 Teşrin-ievvel 1328-21 Zil-kade 1330, s. 174-6, Köprülüzâde Mehmed Fuad, «İçtimaiyat : Ümid ve Azm-Türk Gençlerine», Türk Yurdu, C. III-1329 [no. 8], s. 240-7, Halide Edib, «İçtimaiyat : Felâketlerden Sonra Milletler-Darülfünûn Salonunda Hanım-lara İrad Edilmiş Bir Hitabe», Türk Yurdu, C. IV-1329, [no. 16], s. 520-9, T[ürk] YCurdu], «Türklük Şuûnu : Edirne'nin İstirdadı», Türk Yurdu, C. IV-1329, [no. 21], s. 735.

(14) Bkz. Celâl Nuri, «Şime-i Husumet», îçtihad, no. 88, 9 Kânûn-isânî 1329, s. 1949-51.

(15) Abdullah Cevdet, «Yara ve Tuz», îştihad, no. 132, 28 Teşrin-isânî 1918, s. 2826.

(16) Özellikle bkz. Celâl Nuri, Muhabbet mi Husumet mi? : Müslümanlara Türk-lere Hakaret, Düşmanlara Riayet ve Muhabbet Edenler, Kader Matbaası, İs-tanbul, 1332, s. 3, 7, 9, 18, 21. Gene bkz. Seyfi Sârim, «Frengi Hastalığının

Page 379: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

364 :GARBLILAŞMA UTOPIA» sı

sermayesine karşı çıkışlarına (17) kısaca belirttiğimiz gibi 'Avrupa'-ya rağmen' modernleşme önerilerine karşı Batı medeniyetinin her yönüyle alınmasının mutlaka gerekli olduğu yolundaki görüşleriy-le karşılık veriyordu :

«... Çatalca'da patlayan topların sesleri kulağıma geliyor. Edirne'ye atılan gülleler göğsümü döğüyor. Bunların cüm-lesine mukavemet edecek kuvvetim yok değil. Fakat beni öldürmek isteyen, bîaman pençesiyle beynimi karışdıran bir tereddüd var: Bu tarakalar, bu darbeler, bizi uyandı-rabilecek mi yoksa her zaman ve her devirde olduğu gibi bir takım balkabakları Anadolu'ya yegâne saha-i faaliyet ve efsadları kalmış olan Anadolu'ya yayılarak halka es-bab-ı inhizamımızı kendi kafalarına göre izah etmeye ko-yulacak mı?'Efendim ceyş-i İslâm mağlub olur muydu? Lâ-kin, Allah bize kızgındır. Namaz kılmıyorlar, oruç tutmu-yorlar, bahusus ve bahusus zekât ve fitre vermiyorlar. İs-tanbul'da hanım kızlar kollarına eldiven takıyorlar ilh. Hep bunlardan dolayı askerimiz mağlub oldu diyecekler mi. Halk da İstanbul'da setre pantalon giyen ve kulakla-rını feslerinin altına gizleyen ne kadar efendi veya bey varsa cümlesine lânet ve tekfir bombardımanı yapdıkdan sonra kemafissabık... uykularına dalacak mı? Ah beni tit-reten ihtimal bu ihtimaldir. Bulgarların topları değil... Bi-zim karşımızda muazzam bir medeniyet var. Bu medeni-yet zalim olsun, rahim olsun, iyi olsun, fena olsun, biz bu

Ruhlarımıza Sirayeti : Celâl Nuri Bey'e Vuku'bulaıı Hücûmlar», Hürriyet-i Fikriye, no. 4, 24 Şubat 1329, s. 12-4, Cemal, «Bir Mektubdan Müstahrecdir : Şinıe-i Husumet mi? Şime-i Muhabbet mi», Hürriyet-i Fikriye, no. 6, 13 Mart 1330, s. 5, Selim Sakit fSüleyman Nazif], «Elcezire Mektubları-1 : Hu-sumet mi Muhabbet mi?», İçtihad, no. 96, 6 Mart 1330, s. 3154-.6, «Sehaif-i Bediîye : İçtihadın Bombardımanı», Hürriyet-i Fikriye, no. 6, s. 3-5, Adni Şeref, «Taşralarda İntibah : Memurların Ahlâkı Münasebetiyle Celâl Nuri Beyefendiye», Hürriyet-i Fikriye, no. 4, 24 Şubat 1329, s. 8-9. Konu etra-fında tartışmalar için ayrıca bkz. Afbdülkadir] Seni, «Husumet, Muhab-bet», Hürriyet-i Fikriye, no. 10, 10 Nisan 1330, s. 11-3, Nüzhet Sabit, «Ab-dullah, Celâl Gavgası», Takib ve Tenkid, no. 1, 6 Mart 1330., s. 12-4. Abdul-lah Cevdet'in görüşlerini paylaşanların Celâl Nuri Bey'e her açıdan batı-lılaşmanın gerektiği yolundaki eleştirileri için bkz. Server Bedii [İlhami Safa], [Derleyen], Zavallı Celâl Nuri Bey, İstanbul, 1329, özellikle, s. 4, 8.

(17) Özellikle bkz. Celâl Nuri, 1327 Senesinde Selanik'te Mün'akid İttihad ve Te-rakki Kongresine Celâl Nuri Bey Tarafından Takdim Kılınan Muhtıradır, Müşterek-ül-Menfaa Osmanlı Şirketi Matbaası, İstanbul, 1327, s. 19-20, 26.

Page 380: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 365

medeniyetin karşısında müstahkem bir mevki' almaya, ay-nı silâhlarla, aynı neticelere varan usullerle müsellâh ve mücehhez olmaya mecburuz: Dikkat edin aynı usullerle demiyorum. Fakat tutulan tarik ve kullanılan âlât ne olur-sa olsun aynı neticeye vardırmak şartıyla caiz-ül-ittihaz-dır...» (18),

Abdullah Cevdet, önderliğini yaptığı bu çeşit Batılılaşma düşün-cesi ve Celâl Nuri ile arkadaşlarının savunduğu olumlu geleneksel

' yapıdan yararlanma düşüncelerinin yanısıra bu alanda üçüncü bir düşünce de ortaya çıkardığı ikili yapıyı savunmamakla birlikte Taıı-zimatm getirdiği bağdaştırmacı değişim düşüncesi şeklinde karşımı-za çıkmaktadır (19). Bu düşüncenin savunucularının ikinci grupta belirttiğimiz kimselerden ayrıldıkları nokta ise bu kimselerin gele-neksel yapıyı yalnızca bir araç olarak kabul etmemeleridir (20).

Kuşkusuz çeşitli örneklerle karşılaştırmalı bir şekilde inceledi-ğimiz bu üç grup içerisinde Abdullah Cevdet ve arkadaşlarının dü-şünceleri Mannheim'm «utopia» olarak nitelendirdiği düşünce çeşi-

(18) Abdullah Cevdet, «Mutmain Değilim», İçtihad, no. 52, 31 Çânûn-isânî 1328, s. 1175-6. Krş. Atbdullah] CLevdetl, «[Cevap]», İçtihad, no. 96, 6 Mart 1330, s. 2156-7 : «... Kardaşlarım, Türklere kevser-i zevk-ü-sefa sunmuyorum, acı bir ilaç veriyorum. Bu acı ilâcı içmeyenin helak olacağını, belâgatsız, fusu-hatsız fakat samimî' bir şefkat ve muhabbetin, candan bir fedakârlığın li-san~ı beyanıyla söylüyorum... Bizim ebedî düşmanımız ne İtalyan'dır, ne Bulgar'dır, ne Rus'dur, ne Yunan'dır. Bunlardan biri veya birkaçı dostu-muz müttehidimiz olabilir. Bizim ebedî düşmanımız zayıf, cahil ve fakir olmamızdır... Bal kabağının Krupp güllesiyle çarpışmak da'vası tatlı fakat boş bir hülyadır...».

(19) Bkz. Satı', «Tanzimatçılık Meselesi», İçtihad, no. 64, 2 Mayıs 1329, s. 1379-83, İçtihad, no. 65, 9 Mayıs 1329, s. 1406-10. Lâtin harflerinin kabulü gibi ra-dikal değişiklik önerilerine bu düşünceyi taşıyanların harflerde ıslahat şek-lindeki karşı teklifleri için bkz. Satı', «Elifba Meselesi», İçtihad, no. 61, 11 Nisan 1329, s. 1327-9.

(20) Celâl Nuri Bey'in bu kimselerin önerdiği «tebdil ve tadil» fikrine karşı çı-kışı için bkz. Celâl Nuri, Mukadderat-ı Tarihiye, Matbaa-i İçtihad, İstanbul 1330, s. 5. Bunun yanında geleneksel değerler ve dinden yararlanma düşün-cesi için ise bkz. Celâl Nuri, «An'ane», Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası, no. 9, 17 Kânûn-ievvel 1332-5 Rebiy'ülevvel .1335, s. 165: «... Akidesiz din, man-tıksız fen, vezinsiz şiir, muhakemesiz tarih... gayr-i kabil~i teakkul oldu-ğu gibi an'anesiz millet de olamaz. An'ane bir dereceye kadar teşkil ve ida-me-i milletde lisanın da fevkindedir : Bir Amerikan, bir Avusturya,-bir Bel-çika, bir İsviçre milletleri var lâkin lisanları yoktur...». Dinin yararlamla-bildiği takdirde toplumsal gelişme karşısında sanıldığı kadar engelleyici rol oynamıyacağı düşüncesi için bkz. Celâl Nuri, «Amerika'da Din ve İman», Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası, no. 11, 31 Kânûn-ievvel 1332-19 Rebiy'ülev-

Page 381: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

366 :GARBLILAŞMA UTOPIA» sı

diyle en fazla uygunluk gösterenidir. Burada özellikle oluştuğu top-lumsal realiteyi reddetme ve onu değiştirme arzusuna (21) rastlama-mız mümkündür. Gene «Garblılaşma Utopia»sının özellikle Abdullah Cevdet ve arkadaşlarınca savunulan şekli Mannheim ın birinci Uto-pia tipi olan «Orgiastic-chiliasm» ile benzerlik göstermektedir. Şöyle ki: «chiliasm» düşüncesi gibi «garblılaşma» da çeşitli görüş sahip-leri tarafından ileri sürülüyordu. Ancak «chiliasm»m toplumsal ya-pıyı değiştirmeye yönelik çabaları Anabaptistler tarafından ortaya atılmıştı (22). Benzer şekilde «garplılaşma» fikrinin mevcut toplum-sal realiteyi tamamen değiştirmeye yöneltilmesi ise Abdullah Cevdet ve arkadaşlarının temsil ettiği görüşlerde gerçekleştirilmiştir. Önem-li toplumsal değişiklikler arzusunu ihtiva etmekle birlikte Celâl Nu-ri Bey ve arkadaşlarının düşünceleri bu yapının tamamen değiştiril-mesi fikrini içermemektedir. Bunu destekleyen en önemli kanıt Ce-lâl Nuri Bey'in medeniyeti teknik ve teknik olmayan medeniyet ola-rak ikiye ayırdıktan sonra bunlardan yalnızca 'birincisinin Osmanlı toplumsal yapısına uygulanmasını savunmasıdır (23).

vel 1335, s. 195-9. Celâl Nuri Bey bu konudaki gerekliliği Avrupa ile İmpa-ratorluğun farklı gelişme çizgilerini izlemesine bağlamaktadır. Bkz. Celâl Nuri, İştirak Etmediğimiz Harekât, Naşiri : Cemiyet Kütüphanesi, [İstanbul], 1917, s. 4. Krş. Celâl Nuri, «İcmal-i Ahval : Avrupa Bizi Nasıl Görüyor», Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası, no. 42-1.1,. 17 Teşrin-isânî 1917-1 Safer 1336, s. 258. Celâl Nuri Bey'in geleneksel değerlerin tümüyle reddedilmesinden duyduğu endişeler için ayrıca bkz. Celâl Nuri, Harbden Sonra Türkleri Yük-seltelim, Cemiyet Kütüphanesi, Kostantiniye, 1917, s. 16-7.

(21) Karl Mannheim, Ideology and Utopia, s, 173. (22) a.g.e., s. 190-1. (23) Medeniyet tasnifi için bkz. Celâl Nuri, îttihad-ı İslâm, Yeni Osmanlı Mat-

baası, İstanbul, 1331,. s. 25-6. Bu medeniyet çeşitlerinden yalnızca teknik olanının yararlı olacağı diğerinin ise sakıncalar yaratacağı fikri için bkz. a.g.e., s. 35. Teknik medeniyetin alınmasının zorunluluğunun belirtilmesi için ise bkz. a.g.e., s. 37: «...îslâm teali edebilmek için derhal Avrupa'nın medeniyet-i sanaiyesini almak zorundadır...». Bu düşünce daha sonra Türk-çülük ideolojisinin savunucuları tarafından da uygarlaşabilmenin gereği ola-rak benimsenecektir: «... Şübhesiz, Avrupa'nın medeniyetini ve müsbet ilimlerini alacağız. Fakat İngilizlerin, Fransızların, Almanların iktisadî, hu-kukî, ahlâkî, felsefî sistemleri millî harsları demekdir. Biz Avrupa'dan hiç-bir milletin harsını alamayız... Avrupa milletleri birbirlerinden yalnız müs-bet ilimleri, tecrübî fenniyeleri,. ilmî usûlleri alırlar ki... bizim de Avrupa'-dan alacağımız yalnızca bunlar olmalıdır...». Bkz. Ziya Gökalp, «İçtimaiyat: îçtihad ve Mücalıede», Yeni Mecmua, sayı : 56, 8 Ağustos 1918, s. 63. Bu görüş nedeniyle Celâl Nuri Bey teknik konular dışında örneğin edebiyatta aşırı Batılılaşmayı benimsemiyordu. Bkz. Celâl Nuri, «Edebiyatımızın Vec-he-i Azimeti», Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası, no. 3, 5 Teşrin-isânî 1332, s. 57-60.

Page 382: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 367

Bir «utopia» olarak niteliyebileceğimiz «garblılaşma» ya nasıl ulaşılabileceği ve bu amaçla toplumsal realitede yapılması gereken değişikliklerin hangi yöntemlerle gerçekleştirileceği konusunda ise gerek Abdullah Cevdet ve gerek diğer modernleşme taraftarlarının fazlaca kesin öneriler getirmediklerini görmekteyiz. Gerçi elimizde Abdullah Cevdet'e atfedilen, ancak kuşkusuz onun da aynı görüşle-ri paylaşmasına karşılık Kılıçzâde Hakkı Bey tarafından gerçekleş-tirilen ve Atatürk devrimleri adını verdiğimiz değişimlerin büyük çoğunluğunu içeren bir plân dahi bulunmaktadır (24) ve bu plân ol-dukça radikal tedbirlere değinmektedir ama bu sonuçlara nasıl ula-şılabileceği gene de kesin olarak aydınlanmamış bir nokta olarak karşımıza çıkmaktadır.

Abdullah Cevdet'in Batılılaşabilme konusunda temel araç olarak toplum üyelerinde fikrî bir değişiklik oluşturabilmeyi amaçladığı-nı (25) görüyoruz. Bunun sağlanabilmesi için ise Abdullah Cevdet'in ilk düşüncesi Jön Türk hareketi sırasındaki fikirlerini incelerken gördüğümüz gibi Batı kültürünün imparatorluk üyelerine tanıtılma-sı olarak beliriyordu. Daha sonra belirteceği gibi:

«...Bizde aşk-ı nûr ve şevk-i tenvir ile şaikadâr mütefek-kirler pek nâdir değildir. Garbın bu servet ve ihtişam-ı il-miyesi önünde bunlardan iğtinam ile dilimize nakletmek mevzu'bahs oldukça bu canlar kendilerini bir ummanı iç-meye med'uvv bir serçe kuşu gibi hissetmezler!...»

Bu amaçla yapılacak tercümeler Abdullah Cevdet tarafından modernleşme için fertlerde gerekli fikrî değişiklikleri oluşturabilme-nin en önemli aracı olarak kabul ediliyordu. Bunun için Abdullah Cevdet, Jön Türk hareketi sırasında olduğu gibi tek başına giriştiği tercümelerine devam etti. Abdullah Cevdet'in tercümelerinin çok

(24) Plân Kılıçzâde Hakkı Bey tarafından yapılmış ve Kılıçzâde Hakkı, îtika-dat-ı Batılaya..., s. 62-82 arasında sansürce yapılan değişiklikler dışında «îç-tihad» da yayınlandığı şekilde neşredilmiştir. Plânın düşüncelerindeki ben-zerlikler nedeniyle genellikle Abdullah Cevdet'e atfedildiği görülmektedir. Bkz. Dankwart A. Rustow, «Political Modernization and the Turkish Mili-tary Tradition», Robert E. Ward-Dankwart A. Rustow, Political Moderni-zation in Japan and Turkey, içinde, Princeton, 1970, s. 376, Bkz. B.I.

(25) Bkz. Abdullah Cevdet, «Makale-i Yevmiye : Ayine-i Hak», Hak, no. 80, 2 Haziran 1912-15 Cemaziy'ülâhır 1330, s. 1. Krş. Abdullah Djevdet, «Tribüne Libre : Nous recevons la lettre suivante du Dr. Abdullah Djevdet bey, di-recteur de la Revue Idjtihad», Le Jeune Turc, 7 Mayıs 1914.

(26) Abdullah Cevdet, «Tercüme! Tercüme!», îçtihad, no. 156, 1 Ağustos 1329, s. 3212.

Page 383: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

368 :GARBLILAŞMA UTOPIA» sı

yüksek fiyatlarla karaborsada "satılmasına bakılırsa (27) bu konuda-ki çabaları karşılıksız kalmıyordu. Meşrutiyet sonrasından, Cumhuri-yetin başlarına kadar olan dönemde Abdullah Cevdet'in yaptığı ter-cümeler ve yayınladığı eserler incelendiğinde gene ansiklopedist eği-limin devam ettiği görülür. Çok çeşitli konulardaki bu eserler içinde ağırlıkta olanlar ise Abdullah Cevdet'in toplumda kültür birikimi yaratılması için gerekli gördüğü Shakespeare çevirileri (.28) ve ken-disinin «Fransız düşüncelerinin Doğu'daki yayıcısı» şeklinde tanıtıl-masına neden olan Gustave Le Bon'un çeşitli eserleridir (29). Ba-tıyı bir üstünlük olarak görmesi ve Batılılaşabilmek için yalnızca teknolojinin değil, düşüncelerin de alınması gerektiğini belirtmesi-ne, bu alanda yabancı" kitapların tercümesine ve getirilmesine (30) Batı düşüncesinin alınması gerekliliğini gören herkesin birleşmesi gereğine işaret etmesine (31) karşılık büyük bir genişlik gösteren «Batı düşüncesi» kavramı içinden Abdullah Cevdet'in bazılarını özenle seçtiği görülmektedir.

Bu düşüncelerden ilki kendisinin Gustave Le Bon'dan aktardığı ve Jön Türk hareketi sırasındaki görüşlerini incelerken de gördüğü-müz toplumda yönetimin mutlaka bir «elite» tarafından yapılması gerektiğidir (32). Abdullah Cevdet'in «her yerde ve daima idare olun-

(27) «Kütübhane-i İçtihad», Hukuk-u Umumiye, 29 Teşrin-ievvel .1908-28 Ra-mazan 1326, s. 4.

(28) Meşrutiyet sonrasında Abdullah Cevdet, Kral Lear, Kütübhane-i İçtihad, İs-tanbul 1917'i yayınlamıştı. Cenevre'de, Ode, Taş Basma. 1898 yi yayınlayan Abdullah Cevdet, Mısır'da bulunduğu sırada ise Macbeth, Matbaar-i İçtihad, 1909 ve Julius Caesar, Matbaa-i İçtihad, Mısır, 1908 (ve Kütübhane-i Cihan, İstanbul, 1909) adlı tercümelerini yayınlamıştı. Bu arada daha geniş kitle-lere yayabilmek için, Shakespeare, Romeo ve Julliet, «Tiyatro : Romeo ve Julliet», Tercüme Eden : Abdullah Cevdet, şeklinde, Şehbal, Aded. 7, 1 Tem-muz 1325, s. 135-Aded. 24, 1 Ağustos 1326, s. 480 arasında tefrika edilmiş-ti. Abdullah Cevdet'in Batı klâsiklerinin çevrilmesi yolundaki faaliyeti si-yasal muhalifi olduğu İttihad ve Terakki yanlılarınca bile olumlu karşıla-nıyor ve ancak İslâmcılar tarafından eleştiriliyordu. Bkz. «Tanın Refikimiz-den Bir Sual», Sebil'ür-Reşad, Aded. 279, 2 Kânûn-isânî 1329-18 Safer 1332 s. 302.

(29) «Correspondance : Comment se Propagent Les Idees Françaises en Orient», Revue Bleue, no. 12, 16 Haziran 1923, s. 430.

(30) Abdullah Cevdet, «Güneşden Gümrük Almak Yok!», Tasvir-i-efkâr, no. 538, 22 Mart 1911-21 Rebiy'üievveİ 1329, s. 3.

(31) Abdullah Cevdet, «Dönmek Yok! : Ey Hür Fikirliler Birleşiniz», Tanzimat, 15 Kânûn-ievvel 1912, no.'396, Abdullah Djevdet, «Unissez vous liberaux», Le Jeune Turc, 14 Aralık 1912.

(32) Abdullah Cevdet, «Köpekler», Tenkid, no. 4, 25 Mayıs 326, s. 49-53, Abdul-lah Cevdet, «Mehtab'a» Mehtab, no. 2, 17 Temmuz 1327-5 Şa'ban 1329, s. 9-10, Abdullah Cevdet, «Schiller'in Eş'armdan Birkaç Numûne-Hayatm Reh-

Page 384: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 369

mak içüiı» gerekli gördüğü avam ve özellikle köylülerin eğitimini, kültürel açıdan geliştirilmesini lüzumlu görmesinin (33) ve bu konuda bir cemiyet kuracak derecede faaliyette bulunmasının (34) nedeni ise halkı [avamî yönetime iştirak etmesi gerekmeyen, fakat onu denet-leyebilecek seviyede bulunması iktiza eden bir kitle olarak ele al-masıdır. Abdullah Cevdet bu kez Jean-Marie Guyau'dan esinlene-rek «...irsiyet ile terbiyenin tesiri karşı karşıya geldikleri vakit mu-hakkak terbiye zayıf ve mağlub olur...» görüşünü belirtmektedir ki bu da kendisinin eğitimi biyolojik üstünlükler gösteren «elite»i ge-liştirmek (35) ve halkı [avam] yönetimi denetleyebilecek seviyeye yükseltmek için bir araç olarak kabul ettiğini göstermektedir. Bu ihtiyacı karşılayabilmek için Abdullah Cevdet eğitimin Osmanlı top-lumunda Batılılaşmış bir şekilde geliştirimesi gereğine işaret ediyor-

berleri», İçtihad, ııo. 83, 5 Kânûn-ievvel 1329, s. 1831, [Abdullah' Cevdetl, «İçtihad», İçtihad, no. 41, 15 Şubat 327, s. 1007, Ernest Renan «Terbiye-i Aha-li» Tercüme Eden ; Abdullah Cevdet, İçtihad, no. 37, 1 Kânûn-ievvel 327, s. 935-6.

(33) Bkz. Abdullah Cevdet, «Köylülerimiz İçin», İçtihad, no. 63, 25 Nisan 1329, s. 1362-65. Burada Abdullah Cevdet tarafından köylülerin eğitimi için Cum-huriyet döneminde uygulanana benzer önerilerin ortaya atıldığını görüyo-ruz : «... Müddet-i tedrisi üç dört aydan ibaret bir mekteb tesis olunsun, bu üç dört ay zarfında bir köylüce bilinmesi lâzım ve köylüye anlatılması kabil olan malûmat-ı ilmiye talim olunsun. Meselâ hıfzısıhhate, baytarlığa, usûl-ü cedide-i ziraata, aşıcılığa ve bu gibi umur-u nafıaya müteallik ilmî malûmat alınsın...» a.g.m., s. 1364. Köye ve köylülere karşı bu yaklaşım için gene bkz. Bir Kürd [Abdullah Cevdetl, «İnsanlar, Sonra Hayvanlar», Türkçe İstanbul, no. 138, 27 Nisan 1919/1335, bu konuya kapalı olarak işa-ret etmesi için ise bkz. Abdullah Cevdet, «Türksüz Türkiya», Şebab, no. 1, 23 Temmuz 1336, s. 15-6. Abdullah Cevdet'in avamın nitelikleri hakkındaki fi-kirleri için bkz. Abdullah Cevdet, «Maliye ve Milliye», Hak, no. 116, 7 Tem-muz 1912-22 Receb 1330, s. 3, Krş. Abdullah Cevdet, «Yapdıkları Muhale-fet Değil, Her §eyi İnkâr», Hak, 29 Haziran .1912-13 Haziran 1330, s. 1-2.

(34) Abdullah Cevdet tarafından kurulan ve İstanbul Vilâyetinden 341/5 Hazi-ran 330 ve Bâb-îâli Dahiliye Nezaretinden 5 Haziran 330 tarihli (numara-sız) ruhsat alan «Köylü Bilgi Cemiyeti» bu alanda faaliyette bulundu. Ce-miyetin başlıca çabası ise Arap harflerinde yapılan değişikliklerle okuması kolaylaşan teknik kitaplar yayınlamak oldu. Örnek olarak bkz. Muhammed Cevdet, Patates, Köylü Kitapları no. 9, Matbaa-i İçtihad, İstanbul, 1330. Ce-miyete ait kuruluş evrakı Gül Karlıdağ'dan sağlanmıştır. Cemiyetin faali-yetleri için ise bkz. «Amelî Malûmat Sütunu», İçtihad, no. 230, 15 Haziran 1927, s. 4389.

(35) Abdullah Cevdet, «Musahabe: Terbiye», Yolların Sesi, 9.11.1932, s. 79. Bu görüşler hiç kuşkusuz Abdullah Cevdet'in çevirisini yaparak Türk toplu-muna sunduğu JLean] Mtariel Guyau, Terbiye ve Veraset: Sosyolociyai Te-tebbu, Millî Matbaa, İstanbul, 1927 deki tezlerden mülhemdi. Eğitimin bu rolü için Abdullah Cevdet'in görüşüne a.g.es. 218 de işaret edilmektedir.

Page 385: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

370 :GARBLILAŞMA UTOPIA» sı

du (36). Bunun aksi yâni eğitimin mevcut şekliyle sürdürülmesi ise Abdullah Cevdet tarafından hiç eğitim yapılmamasmdan daha teh-likeli bir durum olarak kabul ediliyordu (37), Çünkü kendisine gö-re mevcut eğitim — özellikle dinin bu eğitimdeki rolü gözönüne alı-nırsa — kişinin açık düşünceye yönelmesini kısıtlayıcı bir içeriğe sa-hipti. Burada Abdullah Cevdet'in eğitimde Batılılaşmadan kastettiği ise Batı. düşüncesinin genişlemesine incelenmesi ve dinin tamamen devre dışı bırakılmasıdır. Bu görüşlerinin yanısıra Abdullah Cevdet'-in Batı düşüncesinin aktarılmasında fazlasıyla etkili olduğunu gör-düğümüz yurt dışına öğrenci gönderilmesini de Jön Türk hareketi sırasında olduğu gibi en radikal şekilde müdafaa ettiği görülmekte-dir (38). . - ,

Abdullah Cevdet'in Osmanlı toplumuna aktarılmasını mutlaka gerekli gördüğü diğer bir düşünce de öğrencilik yıllarından beri bu amaçla faaliyette bulunduğu 'biyolojik materyalizm' idi. Bu alanda Osmanlı aydınları açısından en revaçta olan görüşlerin 1880'den be-ri olduğu gibi Büchner'in tezleri olduğu Meşrutiyet sonrasında ise öncesine kıyasla ortaya çıkan değişikliğin bu tezlerin Osmanlı top-lumunda ülkesinde olduğunun çok üzerinde bir şöhrete kavuşan Gus-tave Le Bon' un fikirleriyle bağdaştırılarak sunulması olduğu belir-l e ) «. . .Bizim mekteb-i ibtidailerimiz mukatil-i ibtidailerimizdir. Biz buralar-

da nesl-i • âtiye mübareze etmek, galebe etmek değil, Ölmek, sürünmek, in-kiyâd etmek, korkmak, tevekkül etmek, kendi nefsini, varlığını unutmak ve nefsine hiç itimad etmemek talim ediyoruz...». Bkz. Abdullah Cevdet, «Mekteb Alemi - Hayat Âlemi», Resimli Mekteb Âlemi, no. 4, ı Eylül 1329 (dış kapakta no. 3, 15 Ağustos 1329), s. 50. Gene bkz. [Abdullah Cevdet], «Âyine-i Matbuat», İşhad, no. 80-3, 12 Eylül 1329, s. 1771-3. Abdullah Cev-det'in maarifin geliştirilmesi ve Batılılagtırılması hakkındaki düşünceleri için bkz. Abdullah Cevdet, «Vur! Fakat Dinle!», îçtihad, no. 61, İ l Nisan 1329, s. 1333-4, Abdullah Cevdet, «Makale-i Yevmiye: Askerlik Şimemiz Harbiye Mektebinde», Hak, no. 101, 22 Haziran 1912-6 Receb 1330, s. 3, Ab -dullah Cevdet, «Mülâhazalar-İn'ikaslar : .İhtiyat Zabiti Mektebinde», Hak, no. 108, 29 Haziran 1912-13 Receb 1330, s. 1-2, Abdullah Cevdet, «Hayat Ka-dar Mu'tena», Hak, no. 45, 27 Nisan 1912-1 Cemaziy'ülevvel 1330, s. 1.

(37) Abdullah Cevdet, «Seyahat Notları», İçtihad, no. 67, 3 Mayıs 1329, s. 1460. (38) Bkz. Abdullah Cevdet, «Mesail-i Rûz-merreden : İstanbul, 14 Kânûn-isânî

1911», Yeni Tasvir-iejkâr, no. 476, 19 Kânûn-isânî 1911-18 Muharrem 1329, s. 1, Abdullah Cevdet, «Girid ve Giridlerimiz», Tenkid, no. 3, 5 Mayıs 326, s. 34-5. Yabancı okulların eğitimini de tavsiye etmesi için bkz. Abdullah Cevdet. «Kimin Mukadderatı Kimin Elinde», İçtihad, no. 64, 2 Mayıs 1329, s. 1384. Dış ülkelere öğrenci gönderilmesi hakkında Abdullah Cevdet'in gö-rüşleri ise Celâl Nuri Bey tarafından Meşrutiyet öncesi Osmanlı yöneticile-rinin ileri sürdüğü nedenlerle eleştirmektedir. Bkz. Celâl Nuri, «Muhterem Celâl Nuri Bey'in 'France' Vapurundan Göndermiş Oldukları Mektubdur», Serbest Fikir, no. 14/2, .8 Mayıs 1330, s. 2 : «... acaba neden şebbammızm

Page 386: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 371

tilebiiir (39). Toplumda biyolojik materyalizmin itici bir güç olarak görev almaşı için Abdullah Cevdet bir yandan bu alanda başta Büchner olmak üzere ileri gelenlerin eserlerini tercüme ederken (40) diğer yandan dinin toplumsal açıdan bir ihtiyaç olmadığını daha halk düzeyinde eserler yardımıyla kabul ettirmeye çalışıyordu (41).

Biyolojik materyalizmin belirttiğimiz role geçmesi ise Abdullah Cevdet ve arkadaşları tarafından toplumun Batılılaşması için de ge-rekli bir gelişme olarak ileri sürülmekteydi:

«... Zaten benim de lüzümunu ileri sürdüğüm reform hep umur-u dünya içindir. Zira umur-u ahret için çalışanları-mız o kadar çokdur ki lüzûmundan da fazladır... ülema-yı diniyemiz sizin ve benim gibi düşünselerdi (biyolojik ma-teryalist olsalardı) bugün Ermenistan ve Kürdistan dağ-ları ikinci bir İsviçre yahud Amerika'nın bir kısmına mü-şabih olurdu...» (42).

Biyolojik materyalizm yanında Abdullah Cevdet'in Jön Türk ha-reketi sırasında da ilgi duyduğunu gördüğümüz bio-organik düşüm ce tezlerine kendisinin Meşrutiyet sonrasındaki yazılarında da bol miktarda rastlamak mümkündür:

en zîkiymet azasını Paris'e gönderüb istikbâlimizi heder ediyoruz...». Yurt içindeki yabancı okul eğitimi ise özellikle İslâmcılar tarafından eleştirilen bir konu- olarak karşımıza çıkmaktadır. Bkz. Vicdanî, «İslâm Diyarında Ec-nebi Mekteblerinin Tesirat-i: Müfsidetkârânesi», SebiVür-Reşad, Aded. 42/ 224, 13 Kânûn-ievvel 1328-16 Muharrem 1331, s. 279.

(39) Örnek olarak bkz. Geylânizâde Abdülcebbar, «Madde Kuvvetdir», Erguvan. no. 6, 2 Kânûn-isânî 1327, s. 93-5.

(40) Abdullah Cevdet'in Büchner Çevirileri daha sonra yapılan pek çok çeviri için de temel kaynak niteliği taşımıştır. Bkz. Madde ve Kuvvet, C. II, s. 379/n.

(41) En önemli örnek olarak bkz. Sanfani, Tıbbiyeli ve Nişanlısı Yahud Mekâ-rim-i Ahlâkiyesiz Din, Dinsiz Mekârim-i Ahlâkiye, Baskıya Hazırlayan : Ab-dullah Cevdet, Kütüphane-i İçtihad, Aded: 35, İkinci Tab' (İlk baskı 1329), Naşiri : İkbal Kütübhanesi Sahibi Hüseyin, Vilâyet Matbaası, İstanbul, 1928, (Mütercim A. Vefa). Darwin, Newton gibi düşünürlerin 'İçtihad'da basit bir dille tanıtılması için ise bkz. Subhi Edhem, «Rical-i Fen», İçtihad, no. 118, 25 Eylül 1330, s. 331 v.d. Daha evvelce de belirttiğimiz gibi Abdullah Cevdet, Hayyam tercümesiyle onun naturalist düşüncelerini aktarmayı amaçlıyordu. Kendisinin Hayyam'm bu Özelliğini belirtmesi için bkz. Abdul-lah Cevdet, «Tenkid : Elem Çiçeklerinin Tercümesi Münasebetiyle», Hayat, no. 33, 14 Temmuz 1927, s. 5.

(42) Kılıçzâde Hakkı, «Azadamarcl Gazetesi Sermuharrirliğine», İçtihad, no. 70, 4 Temmuz 1329, s. 1540.

Page 387: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

372 :GARBLILAŞMA UTOPIA» sı

«...Bolşeviklik insaniyete heyhat! Kurun-u evlâî ve hattâ kabl-el-tarihi bir hayat bir sürü hayatı yaşatmaya doğru gitmektedir.. Bu kanun-u tekâmüle mugayirdir. Tekâmül, tefarik, differenciation'u mutazammm ve müstelzemdir. Ferdin tekâmül-ü uzviyeti cemiyetin uzviyetindeki tekâmül plânını ve bu plânın her halde hutut-u esasiyesini muhte-vidir...» (43).

Bu görüş ise Abdullah Cevdet'i toplumda ani devrimler yerine evrim süreci bozulmaksızın gerekli değişiklikleri yapmanın gerekli olduğu düşüncesine vardırıyordu (44). Ancak hemen belirtelim ki toplumda biyolojik materyalizmin dinin oynadığı rollere tedricen geç-mesi Abdullah Cevdet tarafından temel bir amaç olarak kabul edili-yordu (45).

Abdullah Cevdet'in Batı düşüncelerinden Osmanlı toplumuna aktarılmasını gerekli gördüğü bir diğeri de 'bireycilik' olarak kar-şımıza çıkmaktadır :

«... milletlerde millî vicdanın uyanması, ferdi erde şahsî vic-danın uyanması kadar ehemmiyet ve kıymete malikdir. Millî vicdana malik olmayan millet efradı ile buna malik olan millet efradı aralarındaki fark kimyaca 'mahlût' ve 'mürekkeb' tabirlerinin medlülları arasındaki fark kadar büyük ve mühimdir. Görülüyor ki Türklerde millî vicda-nın uyanmasını en büyük heyecan ve memnuniyetle telâk-ki ve bunu sağlam bir azm-ü~imanla terviç edenlerdenim... Ferdler yok cemiyet var demek hücerât yok, nesc-i uzvî var demek gibidir. Hakikatları müşerrah ve naturalist gö-züyle görmek lâzımdır. Hücre nesc-i uzvîden mukaddem-dir. Nesc-i uzvî olmaksızın hücrenin mevcudiyeti vardır, hücresiz nesc-i uzvî mevcud olmak mutasavver ve makul değildir...» (46).

(43) Abdullah Cevdet, «Bolçeviklik Hakkında», İçtihad, no. 143, 15 Şubat 1922, s. 3006. Abdullah Cevdet'in bu düşüncesinin tezlerini içeren pek çok yazısın-dan biriyle örnek olarak karşılaştırmak için bkz. Abdullah Cevdet, «Tev-hide Gidelim», Nevsâl-ı Millî-1330, s. 101.

(44) Abdullah. Djevdet, «La Litterature et la Vie», Le Jeune Turc, no. 134, 15 Mayıs 1912.

(45) Bkz. Fenn-i Ruh, s. 5-6, Abdullah Cevdet, «Şiir İncileri», Mehtab, no. 5, 8 Ağustos 1327-26 Şa'ban 1329, s. 45.

(46) Abdullah Cevdet, «Türk-İslâm ve Ahret-i Medeniyesi», İçtihacl, no. 121, 6 Teşrin-isânî 330, s. 382.

Page 388: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 373

«...Evet İngiltere kırk beş milyon devlet-i müstakileden müteşekkildir: Her İngiliz, her halis İngiliz müstakil, mü-reffeh, zîşevket bir devletdir. Müstakil, mes'ud milletler ancak böyle müstakil ve mes'ud ferdlerden vücûda gele-bilir. Hayat-ı tecemmüiden hayat-ı içtimaiye geçmeye mec-buruz. Sürülükden müstakil ferdler birliğine itilâ' etmeli-yiz...» (47).

İttihad ve Terakki kuramcılarıyla anlaşmazlıklarının başında ge-" len bu hususta (48) Abdullah Cevdet gene ferdci bir eğitim önerisi getiriyordu:

«... Siz terbiye yolunda ferdci -individualiste- mi yoksa ma'şerci -collectiviste- mi olacaksınız? İşin caıi/damarı bu noktadadır. Albion (İngiliz) terbiye sisteminin faikiyet ve salimiyetini teslim edenlerden olduğunuza muteki-dim...» (49). "

Bu önerinin Demolins'niıı Alman ve İngiliz eğitim sistemleri ara-sında yaptığını gördüğümüz karşılaştırmadan mülhem olduğu kuş-kusuzdur. Bu eğitim sonunda toplumda servet birikiminin artması ise Abdullah Cevdet tarafından toplumu geliştirecek temel mekaniz-malardan biri olarak kabul edilmektedir (50). Jön Türk hareketi içe-risinde de önemli ayrılıklardan biri olduğunu gördüğümüz bu husus İttihad ve Terakki muhaliflerinin Sabahaddin Bey'in kuramına sa-rılmaları sonucunu doğuruyordu ki çok çeşitli eğilimleri temsil eden bu kimselerin «adem-i merkeziyet» in gerekliliğini işaret etmekle be-

(47) Abdullah Cevdet, «Milletimizin Saadeti İçün Ne Düşünüyorsunuz Suali Üze-rine Payitaht Gazetesine Verdiğim Cevab», İçtihad, no. 139, 30 Teşrin-isânî 1921, s. 2039.

(48) Abdullah Cevdet, «Ziya», Millî Mecmua Ziya GÖkalp Nüshası, no. 24, 5 Teş-rin-isânî 1340, s. 375.

(49) Abdullah Cevdet, Dimağ ve Melekât~ı Akliyenin Fizyolociya ve Hıfzısıhha-sı, Matbaa-i Âmire, İstanbul, 1335-1337, s. 359/n. Krş. Sabahaddin, Türkiye Nasıl Kurtarılabilir? s. 100-1: « . . . i lm-i ictima'nın terbiye-i infiradiye hakkındaki tedkikatmdan ve İngiliz Public School ve yeni mekteblerinin şerait-i terbiyeviyesinden mülhem olarak memleketimizin en münasib yer-lerinde kız ve erkekler için ayrı ayrı vücuda getirilecek müessesat-ı terbi-yeviyeye o mekteblerden ehil mürebbi ve mürebbiye aileleri celbi...».

(50) Abdullah Cevdet, «Makale-i Yevmiye : Acı Düşüncelerim», Hak, 12 Temmuz 1912-27 Receb 1330, s. 3. Abdullah Cevdet, İtalyanların Trablusgarb'daki ba-şarısızlıklarını da onların ferdçi olmamalarına bağlıyordu. Bkz. Abdullah Cevdet, «Makale-i Yevmiye : Deva», Hak, no. 59, 11 Mayıs 1912-24 Cemaziy'-ülevvel 1330, s. 1.

Page 389: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

374 :GARBLILAŞMA UTOPIA» sı

raber asıl üzerinde durdukları könu özel girişimin geliştirilmesi ola-rak karşımıza çıkmaktadır (51).

Meşrutiyet sonrası. toplumun aydın kesimlerinin büyük çoğun-luğu tarafından gerekliliğine işaret edilen «Garplılaşma» ilk kez Ab-dullah Cevdet ve arkadaşları tarafından sistematlze edildi. Bu an-lamda Abdullah Cevdet'in «Garblılaşma»sı Mannheim* m «utopia» tanımına da uygunluk göstermektedir. Abdullah Cevdet'in bu alan-daki temel önemi ise bütün siyasal tercihlerin ötesinde (52) toplumun Batılılaşması gereğine işaret etmesidir. Bu isteği gerçekleştirmeye yönelik çeşitli yayın organları tarafından girişimler yapılmasına karşılık İçtihad' tarafsız gözlemcilerin belirttiği gibi (53) toplumda bu çeşit faaliyetlerin en önemli organı olarak kabul edilmekteydi. Abdullah Cevdet'in diğer bir özelliği de toplumda oluşmasını istedi-ği bu değişim için Batı düşüncesinin de alınmasını zorunlu görmesi-dir. Batı düşüncesinden hangilerinin Osmanlı toplumunun gelişme-sini sağlayacağı konusunda ise Abdullah Cevdet'in Jön Türk hare-keti sırasında ilgilendiğini gördüğümüz düşüncelerini sürdürdüğünü görüyoruz.

(51) Çeşitli eğilimlerdeki kimseler «Adem-i Merkeziyet» hakkındaki görüşlerini açıklarken dahi temel olarak özel girişimin önemi üzerinde duruyorlardı. Örnek olarak bkz. Ahmed Midhat, «Adem-i Merkeziyet»., Takvimli Gazete, 10 Kânûn-ievvel 1912-30 Zilhicce 1330, s. 1, Baha Tevfik, «Memleket Nasıl Islâh Olunur : Adem-i Merkeziyet», Takvimli Gazete, 12 Kânûn-ievvel 1912-2 Muharrem 1331, s. 1-2.

(52) Abdullah Cevdet, «Rum Ticaret Mektebinde», İştihad, no. 109, 5 Haziran 1330, s, 165 : «... İçtihad sahibinin hak ve vazifesi ilm sahasında serbest bu-lunmak ve siyaset sahasına adım atmamakdır. Zaten siyasiyat arziyatdır (garaziyat değil) evvelin sebebler değildir. Siyasî hâdiseler bir takım içti-maî, ırkî, iktisadı âmillerin neticesi, yekûnu demekdir...». Krş. Celâl Nuri, «Müslümanlar, Türkler Kalkın Gecikdiniz», îçtihad, no. 86, 26 Kânûn-ievvel 1329, s. 1903: «. . .Her şeyi politikadan bekliyoruz. Her şeyin mes'ulü hükü-metdir zehab-ı batılında bulunuyoruz. Falan nazır şöyle yapsa idi bilmem ne olurdu, cemiyet falanı kullansa idi işler düzelirdi. Heyhat .politikadan evvel inkişaf-ı fikrî lâzım...». Batılılaşmanın bir toplum «ideal»i haline ge-tirilişi için ise bkz. Abdullah Cevdet, «Makale-i Yevmiye : Teşhis ve Teda-vi», Hak, no. 53, 5 Mayıs 1912-18 Cemaziy'ülevvel 1330, s. 1. Krş. [Abdullah Cevdet], «Doktor Abdullah Cevdet Beyefendi Tarafından Bir Mahfel-i Hu-susî-i Yaranda Verilen Bir Konferansdan», Mehtab, no. 3, 25 Temmuz 1327-13 Şa'ban 1329, s. 19 ve Celâl Nuri, «Mukaddeme», Hürriyet-i Fikriye, no. 9, 3 Nisan 1330, s. 4.

'(53) «Bibliographie : Idjtihad», VUnion Dimanche, 27 Temmuz 1913.

Page 390: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

BELGELER - AÇIKLAMALAR

Belirttiğimiz gibi Kılıçzâde Hakkı Bey tarafından hazırlanan Ba-tılılaşma plânı Atatürk devrimleri adını verdiğimiz değişimlerin bü-yük çoğunluğunun ilk tasarımlarını içermektedir. Bu açıdan «Batı-lılaşma Utopia» sının Türkiye Cumhuriyeti üzerindeki fikrî etkisini gösteren bu plân diğer yönden mevcut toplumsal yapıda düşünülen radikal değişiklikleri sergilemektedir :

Pek Uyanık Bir Uyku Celâl Nuri Beyefendiye, Muhterem Efendim, Dün gece âlem-i menamde bir şahs-ı nuranî (ruhanî değil) bana

size gönderilmek üzere âtide münderic mektubu tevdi etmiş ise de ikâmetgâhınızı ve hangi diyarda bulunduğunuzu . bilmediğim için îçtihad'm vesatetine müracaat etdim. Vusulünde beni haberdar et-menizi istirham ederim.

Oğlum Celâl Nuri Bey, size tebşirât-ı âtiyeyi müsaraaten tebliğ ederim:

1. Bütün şehzâdegân ile suret-i mahsusada veliahdlarm teallum ve terbiyelerine ziyadesiyle dikkat ve itina edilüb, kendilerine bile faidesi dokunmayan o küçük başla,rm yâni zencilerin ve hadımların telkinât-ı eblehânesinden kurtarılacaklardır. Gene şehzadeler umu-miyetle ordu ve donanmaya idhal edilüb orada terakki ve tefeyyüz edecekleri gibi bu suretle asil bir heyet-i zabitan vücûda getirmek için bir esas-ı metin vaz'edilmiş olacakdır. Pespayegân ba'dema zabit olamayacaklardır. Hilkatcla müsavat-ı tamme olmadığından herkes yalnız huzur-u mehakimde müsavi olacak ve hususat ve ahval-i sai-rede herkes kendi tabakası dahilinde cevelân edebilecekdir. Bu su-retle Türkiya'da dahi tabakat-ı sınıf-u ahali vücûda getirilerek esaslı bir medeniye-i milliye vücûda gelmiş olacakdır.

Ba'dema calis-i taht olacak padişah hazretleri, küfüvleri olan ha-nedandan (Müslüman olmak müreccahdır) bir kız ile izdivaç ede-cek ve yalnız bir zevce-i meşruası olub resmen cevari ist.ifraş etmek-

Page 391: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

376 BELGELER - AÇIKLAMALAR

den feragat edecekdir. Padişahlar ba'dema Topkapı sarayında ika-met edüb Dolmabahçe sarayı millet sarayı ittihaz olunacak ve fakat Çırağan sarayı gibi ta'me-i-leh'ib olmaması için hükümet mütabas-sirâne hareket edecekdir. Diğer saraylar ve köşkler ve makam-ı sal-tanata aid emlâk tamamen satılıb ba'dema padişâh-ı zaman hazret-leri maaşlarından artdırabilirler ise emlâk sahibi olabilecekler ve ba'd-ı vefathim işbu emlâka umum evlâd-ı hânedan değil de belki şer an- müstahak olanlar varis . olabileceklerdir. Keza hazine-i hüma-yûnda bulunan eşya ve mücevherât-ı tarihiye müze-i hümâyûnda tahsis edilecek daireye nakl ve orada teşhir ve diğerleri alelusul ve tamamen füruht olunub yekûnu mektebler inşasına ve muallimleri idare için varidat verecek akaretler mubayaasına hasr-ü tahsis olu-nacakdır. İhtiyar şehzâdeler ile prenseslere kayd-ı hayat şartıyla mu-hassesat-ı makule ve kâfiye verilecek ve genç prensesler küfüvlerine tezvic olunacaklardır.

2. Türkler, ahkâm-ı hakikiye-i kur'aniyeye son derece iman ile tevessül edüb bir takım menkûlalât ve israiliyat yerine makulât ika-me edeceklerdir. Ba'dema, meselâ «Tevekkeltü Alellah» levhasının baş tarafına azimet kelimesini ilâve edeceklerdir. Binaların takma as-dıkları «Ya Hafız» levhası altına bir de herhangi bir sigorta kum-panyasının levhasını asacaklar ve yangından kurtulmak için kârgir hân eler inşa, şehir ve kasabaların sokaklarını tevsi' vesait-i itfaiye-yi teksir edecekler ve mahalle tulumbacılarını bir an'ane-i milliye gibi muhafaza edecekler ise fakat herhalde tensik ve tanzim edecek-lerdir. Her Türk hânesinin her odasına yan yana iki levha asacak bu levhaların birinde nurâni bir hat ile «İttihad-ı İslâm» ve diğerle-rinde âteşin bir hat ile «İntikam» yazılmış bulunacakdır.

Münderecatı artık bir gâye ve hedef-i milliye olacak olan işbu iki levha mekteblerde, camilerde, kışlalarda, sokaklarda, meydanlar-da, kahvehanelerde ve hülâsa her yerde duvara ta'lik edilmiş ola-cakdır.

Her Türk son sistem bir mavzer, bir sandık fişenk, numunesine tevfikan bir takım askerî elbise ile sair levazım-ı seferberiyi daima hazır bulunduracak ve bunları ihzar ve ikmal etmemiş olanlar: teel> hülden, işdeıı ve cenaze merasiminden mahrum kalıb aile-i Türkiya'-dan nevüma tard edilecekdir.

Her mahallede mektebe gitmemiş veya gidememiş ve ba'dema dahi bittabi gidemeyecek olaıı yaşlılar için amelî (yâni ağızdan öğ-reten) mektebler açılacağı gibi mahallede birer endaht mahalli veya, salonu vücûda getirilib Cuma günleri orada herkes 5 : 10 fişenk ih-rakma mecbur olacak ve senede iki defa müsabaka icra olunacak-

Page 392: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 377

dır. İşbu müsabakalarda on kurşunu hedefin birinci dairesine isa-bet etdirenler bir nişancı madalyasına malik olacak ve onu hamil olanlara karakollar ve nöbetçiler tarafından resm-i tazim icra olu-nacakdır. Keza at yetişdirmek, ata binmek, yüzmek, güreşmek ve-sair idman harekâtına son derece ehemmiyet verilib kızlarımız dahi bu idman harekâtına devam ve iştirak edebilecekler ve indelhacce Almanya'da olduğu gibi manevra için kendi civarlarına ordular gel-diği zaman esbsüvar olan işbu lâtif atlılar süvari keşşaflarına reh-berlik edüb ordunun tâlim ve terbiyesine ve netice-i fevz-ü-zaferiııe iştirak edeceklerdir. Bütün memlekete, icab eden fişek ve tüfekleri yetişdirmek için imalât-ı harbiye fabrikaları tevsi' edilüb gece ve gündüz çalışacaklardır.. Bütün bu işlere pek başka bir vukuf ve ku-şayişle iş görmeğe başlayacak olan Harbiye Nezareti tarafından ta-yin edilecek azimkâr zabitler nezaret edeceklerdir.

Osmanlı İmparatorluğu dahilinde ikamet eden her Müslüman İs-lâmm şartı kaçdır? sualine altıdır! dedikden ve malûm olan beşini saydıktan sonra altıncısı: bir tüfek bin fişek, daimî taze ve üç.güm lük idareye kâfi bir torba ekmek sahibi olmakdır cevabını verecek-dir.

3. Mevcut akmişe fabrikaları tevsi' ve yenileri küşad edilüb hazret-i pâdişâh ve hânedan-ı saltanatdan itibaren bütün nezar, âyân ve meb'usan âzâlarıyla ordu ve donanma erkân ve ümerâ ve zabi-tânı ve kâffe memurin, efrad-ı askeriye ve fabrika ameleleri resmî ve hususî mekâtib şakirdan ve muallimini' işbu fabrikaların ma'mû-lâtmdan giymeğe mecbur tutulacakdır. Ahali dahi gerek gazeteler ve gerek salif-ül-zikr amelî mektebler vasıtasıyla irşad ve teşvik edi-lüb emtia-ı dahiliyenin sürümü tezyid edilerek milel-i sairenin me-dar-ı kuvvet ve miknetleri olan kadim ve Hristiyan Bizanslıların • millî serpuşu olan fes kâmilen def' edilüb yeni bir serpuş-u millî ka-bul olunacakdır.

Askerlerin başlarına giydikleri kalpaklar dahi tebdil oiuııub ec-dadımızın kullandıkları miğferere müşabih ve fakat zaman-ı hâzır nezaketine muvafık bir siperi miğfer," serpuş-u askerî ittihaz edile-cekdir. Bu suretle efrad-ı askeriye harb zamanlarında yağmurdan ve ziyadan dolayı ateşi kesmeyecekdir.

4. Kadınlar diledikleri tarz ve biçimde telebbüs edüb yalnız is-raf etmeyeceklerdir. Polisler, softalar ve suret-i mahsusada arabac] makulesi kesan ile evbaşanm kadınların telebbüslerine, çarşaf ve pe-çelerine kat'iyyen müdahaleye hak ve selâhiyetleri olamayacağı gibi ba'dema Şeyh-ül-İslâm Efendiler hazeratı dahi çarşaflara dair ma-kaleler imlâ ve imza etmeyeceklerdir. Polis kadınlar işine ancak ve.

Page 393: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

378 BELGELER - AÇIKLAMALAR

ancak münasebetsiz ve âdâb-ı umumiyeyi muhil ahvalde müdahale ve fakat işbu vazife-i kanuniyelerini kemal-i nezaketle ifa edecekler-dir. Erkekler kadınların ehemmiyetini takdir edüb onlara hürmet ve riayet edecek ve hele hiç kimse dünyanın memleketimizden ma'da hiçbir yerinde mevcud olmayan kadınlara karşı harfendazlık ve taş-kınlık rezaletine devama cür'et edemeyüb yollarda, vapurlarda, tramvay ve sair merakibberiyye ve bahriyede hanımlara kemal-i ih-tiramla yol verecekleri gibi şayed bir kadın ayakda kalmış ise der-hal ona yerlerini vermeğe müsaraat edüb bu suretle vazife-i insani-yet ve hissiyat-r âciz nevazileriııi izhar edeceklerdir.

Kadınlar vatanın en büyük velinimeti addedilib kendilerine o yolda muamele edilecek ise de kadınlarımız dahi bunlardan şımarıb kab arm ayacaklar ve bil'âkis bu gibi muamelât-ı insaniyetkârâııeye lâyık olan mütemeddin ve zarif mahlûkat olduklarını isbat edecek-lerdir.

5. Kızlar tahsilleri ve bekârlıkları müddetince, Müslüman Boş-nak ve Çerkeslerde cari olan müstahsene üzerine asla tesettür et-meyecekleri gibi velileri refakatmda oldukları halde gerek yaşlı ve âlim erkekler ve gerek hemsin ve küfüvleri olan namuslu ve terbi-yeli delikanlıları ile edibâne görüşüb hayat-ı umumiye karışacaklar ve bu suretle sây-ü-âmel-i millî ve vatanî hususunda hisselerine isa-bet eden kısmını icra edeceklerdir. İşte bu suretle herkes gördüğü, tedkik etdiği, beğendiği ve intihab etdiği kız ile teehhül etmek ve su-huleti vücûda gelmiş olacağından geçimsizlik ve hâne dirliksizliği or-tadan kalkarak şeriat-ı muhammediyenin bahş-ü-ihsan buyurduğu hakk-ı talakın ibtizaien isti'maline mahal kalmayıb ancak elzem ol-duğu zaman isti'mal edilecekdir. Hanım kızlarımız için azabefgân olan o ma'hud görücülük âdet-i gayr-i mergubesine dahi hitam ve-rilmiş olacakdır.

Kızlar için diğer mekâtib maada bir de tıbbiye mektebi küşâd edilerek arzu eden kızlarımız orada tababet tahsil edecekleri gibi di-ğer kızlar, bu kadınlar dahi orada hilâl-i alımer hidematı için hasta bakıcılığı ve hususat-ı saire teallüm ve tederrüs edebilecekdir.

6, Elyevm birer meııba'-ı atalet ve ma,sdar-ı batalet olan tekâya ve zevaya kamilen ilga olunarak — mavüzih lehine sarf olunmayıb yalnız evlâd-ü-âyâl meşayihe bad-ü-hava mekel ittihaz olunan — ve iradat ve muhassesatları kat' ve maarif büdcesine ilâve olunacak-dır.

Meşayih meyanmda âlim ve fazıl bulunmuş olanlara birer hane ve kayd-ı hayat şartıyla ve fakat mekâtibden birinde muallimlik et-mek kaydıyla tahsisat verilecekdir. Diğerleri yâni cahil olub da ser-mayesi babadan kalma birkaç mir-i kelâmat ve ta'biratdan ve .(Hu,

Page 394: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 379

eyvallah erenler) den ibaret olan ve şimdiye kadar halkı fikren ve ilmen ızrar edenlere hiçbirşey verilmeyerek çalışıb kazanmaya mec-bur tutulacaklardır. Bunlardan nefes etmek kallaşlığıya ötekini beri-kini dolandıranlar cezaya çarpılacaklardır.

7. Hâi-ihâzır medreseleri ilga edilüb, Süleymaniye medresesi yerine (College de France) tertibinde gayet mükemmel bir (Ûlûm-u Edebiye Medresesi) yapılacağı gibi Fatih Medresesi yerine ise (Ecole Polytecnic)' tarzında diğer bir (Medrese-i Âliye) vücûda getirilecek-dir.

Ûlûm-u âliye ve ileyh ve bu mekteblerde ve Darülfünûnlarda tahsil olunub softalık mesleği ilâ olunacak ve mekteblerde softalara şimdiki medreselerde olduğu gibi birer oda verilmeyüb dünyanın her tarafında olduğu gibi nezaret altında bulundurulacaklardır. Ve ken-dilerine muntazam taam, elbise, hidmetci, karyola, maaş verilecek-dir. Softalar çalışırken rakas gibi artık sallanmayacaklar ve hele köy ve kasabalarda olduğu gibi behaim esel-i muallimin önünde boy-lu boyuna uzanub ders dinlemeyeceklerdir.

Sarığı sarmak ve cübbe giymek yalnız ûlema-yı kirama tahsis edilüb mekâtib-i âliye-i diniyeden şehadetnâmesiz olanlar ve tefsir ve hadis-i şerif ile sair ûlûm-u diniyeden bînasib bulunanlar salif-ül-arz kisve-i ilmiyeye bürünemiyeceklerdir. Bu suretle sarık ve cübbe bir alâmet-i fazl-ü-irfan addolunarak erbabına karakollar tarafın-dan resm-i ta'zim icra olunacakdır. Efr.ad-ı askeriye dahi bu muhte-rem füzelâya selâm vermeden geçmiyeceklerdir.

Mekteb muallimleri ancak bu gibi âlim-i hakikî efendilerden bi-ri olduğu halde sarıklı bulunabilecekdir. Ahalinin zîûlemayı t akli-den başlarına doladıkları sarık tarzındaki paçavralar kirli müstek-reh bezler kamilen polis ma'rifetiyle men' edilecekdir. Mekâtib-i ida-diye ve daha yukarı mekâtib mezunları arzu etdikleri takdirde sa-kal salıverecekler ve efrad-ı ııassdan salıverenler derece derece res-me tabi' olacaklardır.

8. Evliyaya nezrler men' edilüb bu gibi teberruat donanma ve müdafaa-i milliye cemiyetleri kasalarına girecek zira evliyanın bu gibi nezrlere .ihtiyacı yokdur. Indallah merzukdurlar ve onlar havf-ü-hüzünden beridirler. Şer'-i şerifin sadaka verilmesine cevaz göster-diği bîçâregân ve ma'lûlin ise tesis edilecek dar-ül-âcezelerde yine kendilerinin yapabileceği işler gördürülmek şartıyla infâk-ü-iskan ey-leyeceklerdir. Bu suretle ortalık zillet-i sual ve meskenetden tama-men tathir edilüb Müslümanlara izzet-i nefsin ne olduğu öğredile-cekdir. Bu suretle «El-izzetullah ve resulih ve'l müminin» hükm~i şe-rifi tecelli edecekdir. Herkes mükâfat-ı sây-ü-verzişini alacak, ızban-

Page 395: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

380 BELGELER - AÇIKLAMALAR

dud gibi herifler şunun, bunun-kesesinde bad-i hava geçinemeyecek-lerdir.

Yapılacak bütün hayrat ve hasenat vacib-ül-vücûd hazretleri nâ-mına yapılub şuna buna atf edilemeyecekdir. Herkes mütalib-i ma'-neviyesini Allahma arz edecek ve Hazret-i Peygamberin şefaatinden başka kimsenin yardım ve şefaatini istemiyeceklerdir.

Okuyucular, üfürükçüler, ısıtma bağcılar ve ilh... kâmilen ten-kil edilüb ısıtmaya düçâr olanlar behemehal sülfato içmeğe mecbur tutulacaklardır.

Din, mezheb, akıl, mantık, tababet, medeniyet, insaniyet ve bun-lardan ibaret olan İslâmiyet için şeyn olan —Yemiş Çarşusu mey-danlığmdaki— o ma'hud pis, murdar, müstekreh resmî ve âlenî ba-şa okuyucular oradan def edileceklerdir.

Yeni Cami-i Şerif civarında bir takım matbu' ve sahte, şeriat-ı mutahharamız için hakaret-i mahz olan o bitmez tükenmez, bıçak kesmez, kurşun delmez, bin derde deva nüshaların füruhtu men' edi-lüb bunların yerine efrâd-ı askeriye ve avam halka o nüshalardan daha müfid ve daha hıfzedici risaleler her Cuma günleri hükümet tarafından tesis edilecek «Tenvir-i Efkâr-ı Mület» cemiyetleri tara-fından meccaneıı tevzi' edilecekdir. İşbu risaleler suret-i mahsusada herkesin anlayacağı bir tarz-ü-beyanda olacakdır.

9. Belediyeler ekl-ü-şürbe müteallik mevada ve belediyenin sat-hında nezafet ve taharetine son derece dikkat edüb ahaliyi dahi öğ-renecek ve mukarrerat-ı nafıasını tav'an ve kerhen ahaliye kabul ve icra etdirecekdir. Artık faaliyete gelmiş evlâd-ı ahali içün bîfaide ise de mahza derhatır etdirmek içün «koşunuz, acele ediniz, durma-yınız» gibi levhaları şuraya buraya ta'lik edecekdir.

10. Hürriyet ve İtilâf ve İttihad ve Terakki ve sair mevcud ce-miyetler ba'dema hükümet işiyle uğraşmayub bunları ehl olanlara terk ederek kendileri donanma, müdafaa-i milliye, maarif-i umumi-ye, hıfz-ı sıhhat-i umumiye gibi mesail ile iştigal ve meslek-i siyasi-yelerinin tatbiklerini meciisdeki fırkalara, terk edeceklerdir. Bu su-retle nezaretlere cahil cemiyetlilerden ziyade âlim ve vakıf vatan-perverler gelecekdir.

11. Ahalinin ahkâm-ı şer'-i şerife mugayir bazı mutekidatı tas-hih olunub meselâ. «El-kanaat kenz lâyağni» hadis-i şerifinden mak-sad softalar ve cahil meşayihin öğrendikleri: (Canım, Dünya fani de-ğil mi ya? Aza kanaat edüb cem'~i mal etmeyiniz. Ahretde o altuıv lar hep derilerine yapışacakdır!) gibi yaveler ve masharalıklar ol-mayub insan mes'ud ve bahtiyar olmak içün çok çalışmak ve na-muskârâne kazanmak ve fakat ihtiyacâtmı taklil edüb israf ve se-fahatdan sakınmak ve mükâfat-ı sây-ü-ameli olarak kazandığı ve ta-

Page 396: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 381

sarraf edüb birikdirdiği paralardan indelhacce menafi'-i umumiye-i vatan içün sarfetmek demekdir ve kanaatdan taleb olunan netice da-hi budur demek olduğu anlatılacak ve diğer hususat ve evamir dahi bu yolda tefsir ve tebliğ edilüb meşayih ve tekâyanm veya softala-rın avam-ı nasi izlâline müsaade edilmeyecek mahsus-ül-husus kara cahil şeyler «el-fakr-ü fahri» hadis-i âlisini yanlış tefsir ederek halkı sây-ü-âmelden ve fakrın yâni anların ta'birince zükûretlik hasmı olan nezafetden men' etdikleri içün «kadr-el-fakr» hadis-i şerifi Türk-çe tercümesiyle beraber levha halinde boyunlarına asılarak bu veç-hile fakr-ü-zaruretin indallah ne kadar menfur bir vaziyet olduğu halka izah edilecekdir.

12. Diğer devair ve nezaretlerde olduğu gibi daire-i muallâ-yı meşihatda dahi tasfiye ve tensikat-ı kâmile icra ve hele devai-i şer'iy-ye ömrü bir sür'at-ü-katiyyet ve adaletle rüy'et olunacakdır.

Ûlema-yı rüsumun kemâl-i cehlinden ve tacdarânm temami-i is-tibdadından dolayı asırlardan beri mesdud kaldığı iddia edilen bâb-ı içtihad yeniden açılacak yani tefsirler ve içtihadlar meydana kona-cağı gibi Kur'an-ı azimüşşân ile beraber ehadis-i şerif enin sahihleri Türkceye tercüme edilecek ve ba'dema hutbeler Türkçe ve ihtiyac-ı asra göre i'rad edilecekdir.

Ahkâm-ı şer'iyye ve şeair-i İslâmiye, Müslimlere olduğu gibi tel-kin ve meselâ hacca gitmekden maksad kızgın kumlar üzerinde ya-lın ayak ve kavurucu bir güneşin altında başı açık gezmek ve taşla-ra yüz ve el sürmek olmayub ancak Cenab-ı Hakka karşı vazife-i ubu-diyeti ve Hazret-i Beni Ekreme karşı kemâl-i ta'zimi ifa etmekle be-raber zımnen de Müslümanların birbirini anlamaları ve birbirinden haberdar olmaları ve birbirlerini gör.üb teşyîd-i rabıta-i uhuvvet ve müdavele-i efkâr ve müzâkere-i umur-u millet, kaziyye-i mu'tenâsı olduğu ifham edilecekdir.

13. Ordu ve donanmaya itaat, inzibat, malûmat girecek ve Har-biye Nezareti meselâ yalnız resm-i ta'zîm içün senede birkaç defa —münakaşa ilânları verir gibi— beyanname neşr edüb gülüne ol-mayacakdır. Harbiye Nezareti artık kani', olacakdır ki, bütün ordu umuru yalnız emir vermekle değil, evvelâ öğretmekle ve sonra ver-diği evamiri takib ve icra etdirmekle kabil olabilecekdir. Zabitan da-hi dargınlar gibi birbirine selâmlar vermeyerek uhuvvet-i hakikiye-i askeriyeyi irae edecek suretde gerçekdeıı muhibbane selâmlatacak-lar ve erkân-ı ümerâ ve zabitanı o sahte azimetleri terk edüb şu resm-i temenna hususunda herkese _numûne-i imtisâl olacak ve bu babda ıstar etdikleri müzekkereler müeddasma evvel-be-evvel ken-dileri itaat edeceklerdir.

Ordu her şeyden evvel temizliğe itina ve bu da birçokları tara-

Page 397: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

382 BELGELER - AÇIKLAMALAR

fırıdan gayet âdi görülüb, fakat büyük bir ehemmiyeti haiz olan traş olmak ve saçlarım taramakdah ibtidar eyleyecekdir. Orduda erkân-ı ümerâ, zabitan, efrad hergün muntazaman traş olmağa mecbur tu-tulacaklardır.

14. Mezahib-i muhtelif enin söz sahibleri akdedecekleri samimî bir ictimada tevhid-i fikr-ü-maksad ederek yeniden biliçtihad tama-mıyla yeni bir meslek kabul edilecek ve işbu mezheb umum mema-lik-i Osmaniye ve İslâmiyeye, Halife-i İslâm Hazretlerinin emr-i şe-rifleriyle tamim ve ilân edilüb ba'dema Müshmler arasında mezheb şikakı ref edilerek ma'na-yı makuluyla gâye-i umumî olan İttihad-ı İslâm kaziyyesinin husülü teşrî etmiş olacakdır. İşbu mezhebin havi olacağı ahkâm-ı cedide Müslümanların iktisadeıı ve ictimaen terak-kilerini kâfil olacakdır.

15. Şimdiye kadar mefkud olan bir Osmanlı lügat kitabı mem-leketin lisaniyyün ve ediblerinden müteşekkil bir heyet-i âlime ve fazıla tarafından telif edilecek ve fakat bugüne kadar Türklerin âdeta şiarı olan «yavaş yavaş» ta'biri lisan-ı ümmetden kat'iyen ih-raç edilecekdir. Lisan Osmanlı lisanı olarak muhafaza edilüb Turana lisaııen avdetden sarf-ı nazar edilecekdir. Osmanlı lisan kendisine mahsus lügat kitabına malik olduğu gibi yine kendisine mahsus bir sarf-ü-nahvî olacakdır. Osmanlıca öğrenmek içün hiç kimse Osman-lıcanm ihtiyacından fazla Arabî ve Farsî tahsiline mecbur olmayub eğer bu lisanları tahsile heves edenler bulunacak ise bu arzuları m'ahza o iki lisanda tedkikat ve tetebbuatda bulunmak içün olacak-dır. Osmanlı dilinde müsta'mel ne kadar kelimeler, terkibler, kaide-ler varsa hangi lisandan alınmış olursa olsun Osmanlıcaya mâl edi-lecekdir. Meselâ 'temettü' ( ) kelimesi Osmanlıca telâffuz ve he-cası mucibince 'temettü' Cp ^ n yazılabilecek ve etfâl-i sagire me-kâtib-i idadiyede lisanlarını seriaıı öğrenmek içün bu suretle bü-yük bir suhulete mazhar edilmiş olacaklardır.

16. Osmanlılar hükümetdeu hiçbir şey beklemeyecekler, yolla-rını, köprülerini, limanlarını, şümendiferlerini, kanallarını, vapurla-rını, fabrikalarını kendi teşebbüs ve faaliyetleri ile vücûda getire-ceklerdir.

17. Ramazan aylarında ve diğer mübarek günlerde camilerde vaizler tarafından halka verilen vaaz ve nasihatlarda vaizler mec-buren itihak etdikleri veçhile ba'dema halkın lisanında söylemiye-cekler, yâni cahil ve fasid-ül-ahlâk olan insanlar mutlaka kendi li-sanlarından anlamak şanlarından olduğu ve bu da elyevm en ziya-de söğüb, sayan cer aid ile bin dürlü yaldızlı müfsid-i ahlâk esami-i müstekrehe içün ilk gelen usul-u hitabet bu ise de «Fırtınaların ha-vayı tashih etdiği iddiası gibi bu muharebe ve felâket fırtınası» Türk-

Page 398: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 397 383

1erin ahlâkını tashih edeceğinden bâlâda beyanı sabık etdiği veçhile vaiz Efendiler halkın bugünkü lisanında söylemiyeceği ve belki yeni iktisab etdikleri ahlâk-ı fazılaya çesbân nezih bir lisan ile idare-i ke-lâm edüb halkı dileklerine göre sağ taraflarında ırmakları coşan ve işban ve nebatatı fürüzan ve derunlarmda herkese dilediği kadar ve-rilecek olan hur ve gılman ile müzeyyen ve şaşaafeşân lıadâyıkcinâ-ne veya sol taraflarında müdhiş alev ve dumanlarıyla tüten ve se-miaçâk iniltileriyle kaynayan cehennem kazanlarına atmayacakları gibi vakitlerini dahi geyik veya güvercin hikayeleriyle veyahud ken-dilerinin dahi anlamadıkları bir takım derin mebâhisle imata ve im-rar etmeyecekler ve belki halka âdâb ve erkân-ı feraiz ve sünnetden sonra vatanperverlikden, fezail-i sây-ü-âmelden, tasarrufdan, namus-kârâne' kazancdan, hüsn-i ahlâkdan, yekdiğere uhuvvet ve muhab-betden, ittihad-ı İslâmm ehemmiyetinden bahusus-el-husus i'dad-ı kuvvetden bahsedeceklerdir.

18. Senelerden beri ta'dil ve ıslâhını arzu ve defalarla ilân edüb de kimsenin kulağına isal edemediğimiz o ma'hud «ıslâh-ı kavanin» kaziyyesi tam ihtiyaç-ı zamana göre ta.'dil ve ıslâh olunub arazi ve evkaf kanunları cümlesine takdim ve bu meyanda ta'dadı zaid gör-düğüm bir çok iyilikler dahi istihsâl-i temin edilecekdir.

Müştakınız Timsâl-i Emel

Bkz. [Kılıçzâde Hakkı], «Pek Uyanık Bir^Uyku», İçtihad, no. 55, 21 Şubat 1328, s. 1226-8, İçtihad, no. 57, 7 Mart 1329, s. 1261-4.

Plânın toplumsal realiteyi değiştirme arzusuyla birlikte önceki bölümde incelediğimiz yeni bir «ethic» oluşturma isteğini de içerdi-ği görülmektedir. Bu plânda işaret edilen konulara Abdullah Cevdet ve arkadaşları tarafından sık sık işlenen temalardan, Lâtin harfle-rinin kabulü (Bkz. Abdullah Cevdet, «Mukadderat-ı Tarihiye Kari'-le-rine», İçtihad, no. 56, 28 Şubat 1328, s. 1249-50 ve pek çok yerde), ka-nunlarda asri değişiklikler (bu konudaki geniş inceleme için bkz. Ta-rık Zafer Tunaya, Âmme Hukukumuz Bakımından İkinci Meşrutiye-tin Fikir Cereyanları, Basılmamış Tez, İstanbul, 1948, İ.Ü. Hukuk Fak. Kütüphanesi no. T. 7, s. 51-8) gibi hususlar ilâve edildiğinde (garp-çıların ileri sürdüğü isteklerin şikâyet biçiminde bir tasnifi için bkz. Aksekili Ahmed Hamdi, Bilinmesi Elzem Hakikatler..., 1332, s. 4-5) Cumhuriyetin ilk. yıllarındaki devrimlerin bir taslağı ile karşılaşırız-.

Page 399: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 400: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

CUMHURİYET DÖNEMİ SİYASAL VE KÜLTÜREL YAŞAMI

Anadolu'da başlayan ulusal hareketin başarıya ulaşması ve kı-sa sürede tüm ülkede egemenliği ele almasıya belirttiğimiz gibi ka-muoyunda büyük değişiklikler meydana geldi. İlk olarak mütareke sırasındaki yönetimlerin destekçileri, faaliyetlerini tamamen durdur-dular. Bunun yanında yeni rejime, yayın yoluyla yapılan siyasal mu-halefet oranının da geçmiş dönemlerle kıyaslandığında çok düşük bir seviyede olduğu kolaylıkla görülür.

Aynı olguyu Abdullah Cevdet'in siyasal faaliyetlerinde ve ya-yın politikasında da görmek mümkündür. İçtihad' m Anadolu ha-reketinin başarıya ulaşmasından sonra çıkan ilk sayısı olan 150. nu-marası kısa bir gecikmeyle 23 Teşrin-isânî 1922 tarihinde Abdullah Cevdet'in yeni yönetimi öven bir yazısı (1) ve yeni yöneticilerim dü-şüncelerine uygun düşen «prensipler özeti» ile (2) yayınlandı. «îçti-had» m Cumhuriyet döneminde herhangi bir engelleme ile karşılaş-maksızm yayın faaliyetini sürdürmesi düşünce alanında Cumhuri-yet yöneticileri ile büyük çelişkilere düşmediğini bize göstermekte-dir. Ancak, Abdullah Cevdet'in mütareke senelerindeki siyasal faa-liyeti kendisinin oldukça önemli mevkilere gelmesini engellediği gi-bi «İçtihad» m da kendisi dışında çok zayıf bir kadronun elinde kal-masına neden oldu'(3). Ankara'da toplanan «Âli Karar Heyeti» yap-tığı inceleme sonucunda kendisinin mütareke döneminde Anadolu

(1) Abdullah Cevdet, «Aıiadolu Harbinin Ruhiyatı», İçtihad, no, 150, 23 Teşrin-isânî 1923, s. 3112-4. Abdullah Cevdet, kendisinin Anadolu hareketi lehin-de yayın faaliyetinde bulunmaya da çalıştığını fakat bu çabalarının san-sürce önlendiğini ileri sürmektedir. Bkz. a.g.m., s. 3113.

(2) «İçtihad'm Mihver Fikirleri», İçtihad, no. 150, s. 3111. (3). Bkz. Nahit Sırrı, «Kitabiyat : Kitaplar Arasında», Yeni Türk Mecmuası, no.

4, Kânûn-isânî 1933, s. 348 : «...Mütareke devresinde gösterdiği seciye zaâf-larına gelince, bu zaâfları henüz olgunlaşmadığı ve kendini bulmadığı bir yaşta değil, lâkin kemal çağında yaptığı için, kendisini mâzur saymaya ve göstermeğe maatteessüf imkân yoktur. Fakat o bu hareketinin cezasını, şah-sının ve büyük bir sebatla çıkarmaya devam ettiği mecmuası (İçtihad)'m etrafındaki boşlukla görmüş...».

Page 401: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

386 CUMHURİYET DÖNEMİ SİYASAL VE KÜLTÜREL YAŞAMI

hareketi aleyhinde faaliyetlerde bulunduğu sonucuna vararak Ab-dullah Cevdet'in bir daha devlet hizmeti almasını yasakladı (4). Ab-dullah Cevdet'in bu karara yaptığı çeşitli itirazlar ise herhangi bir sonuç sağlamadı (5).

Ancak, yeni yönetimin kendisine karşı aldığı bu tavra karşılık uyguladığı programın büyük ölçüde II. Meşrutiyet sonrasında Ab-dullah Cevdet'in önderliğinde yürütülen «Garplılaşma» hareketinden esinlenmesi sonucu bu dönem düşüncelerini serbestçe belirtebilmek ve yayabilmek açısından onun için yaşamının en rahat devresi ol-du (6).

Bizzat Abdullah Cevdet'in de belirttiği gibi bu rahatlığın en önemli nedeni düşünce alanında işaret ettiğimiz benzerliktir:

«...Şimdiye kadar hiçbir fırka-i siyasiyeye mâlolmâmış ol-duğumu söylemekde haklısın. Prensibleri itibarıyla olsun kendisine mâlolabileceğim herhangi bir fırka şimdiye ka-dar gördün mü? Bizim müdir fikirlerimiz işte meydanda-dır... İşte başı büyük meş'alemiz olan Halk fırkasının um-deleri, işte 'İçtihad'm müdir fikirleri! Bunların ne kadar kardaş ve emeldaş oldukları meydanda. îçtihad ve sahibi ve Halk fırkası yekdiğerlerinin malı olmaları bir netice-i tabiiye ve mantıkiye değil mi?.. Halk Fırkası hükümeti lâakal otuz seneden beri geceli gündüzlü gördüğümüz tat-lı rüyaların çoğunu aynıyla vaki' kılan tek hükümet-dir...» (7).

(4) Bu konuda yapılan tek araştırmada Abdullah Cevdet'in durumu da ele alın-maktadır. Bkz. Mete Tunçay, «Heyet-i Mahsusa'lar (1923-1938) : Cumhuri-yete Geçişte Osmanlı Asker ve Sivil Bürokrasisinin Ayıklanması», Arma-ğan : Kânûn-u Esasî'nin 100. Yılı, Ankara, 1978, s. 315.

(5) Abdullah Cevdet, bu konuda Âli Karar heyetine sayısız başvurularda bu-lundu. Kendisi Cumhuriyet yöneticilerine yaptığı başvurularda ise müta-reke dönemindeki görevi sırasında işgal kuvvetleriyle zorunlu olarak iliş-kide bulunduğunu ve aynı dönemde Anadolu hareketine sıhhî malzeme gön-derilmesine aracılık ettiğini ileri sürdü. Verdiğim bilgiler Abdullah Cevdet'-in, İsmet Paşa'ya yazdığı bir mektubun tarihsiz müsveddesinden alınmış-tır. Mektup müsveddesi Gül Karlıdağ'dan sağlanmıştır.

(6) Abdullah Cevdet ve arkadaşlarının düşüncelerinin Cumhuriyetin resmî ide-olojisi üzerinde nasıl etkili olduğu üzerinde bundan evvelki bölümlerde durmuştuk. Atatürk'ün doğrudan Abdullah Cevdet'in düşüncelerinden et-kilendiği tezi için bkz. Lord Kinross, Gerçekçi Atatürk, BP Konferansları, t, y, s. 5. Tez herhangi bir kanıta dayanmamaktadır.

(7) ALbdullahl C[evdetl, «Kılıçzâde Hakkı Bey Biraderimize Açık Cevap», İç-tihad, no. 183, 1 Temmuz 1925, s. 3640. Krş. İbrahim Temo, Atatürkü N'için

Page 402: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 387

Bu benzerlik sonucunda Abdullah Cevdet'in önüne tekrar siya-sal yaşama atılabilme fırsatı da çıktı. Cevat Paşa'nm Elâzığ meb'us-luğundan istifa etmesi üzerine yönetim içerisindeki bazı idareciler bu göreve Abdullah Cevdet'in getirilmesini teklif ettiler. Kasa bir sü-re içerisinde bu görüş gerek ülke kamuoyu ve gerekse Elâzığ'da ol-dukça fazla taraftar topladı (8). Hattâ Abdullah Cevdet büyük bir olasılıkla bu konuyu görüşmek için Atatürk tarafından çağrıldı (9). Ancak Abdullah Cevdet'in mütareke döneminden beri üzerinde de-vamlı olarak durduğu (10) Avrupa ülkelerinin özellikle tarıma uğ-

Severim?, [Mecidiye] 1937, s. 8. Temo, Abdullah Cevdet ile kendisinin ile-ri sürdüğü tezlerin pek çoğunun daha sonra «rehakâr bir otoriter kuvvet» olarak tanımladığı Atatürk tarafından gerçekleştirildiğini, belirtmektedir.

(8) Konu kamuoyunda âdeta gerçekleşmiş bir olay olarak ele alınmaktadır. Bkz. «Abdullah Cevdet Bey Meb'us Olursa: İçtihad'm Sahibi Avamfiriblik ve Avamfiribler ile Nihaî ve Şiddetli Mücadele Edeceğini Beyân Ediyor», İk-dam, 20 Kânûn-ievvel 1924. Abdullah Cevdet'in meb'us olduğu'takdirde ne gibi faaliyetlerde bulunacağı yolundaki bir soruyu ise şöyle cevapladığını görüyoruz: «...Demagoji ve demagoglar yani avamfiriblik ve avamfiribler ile nihaî şiddetli mücadele. Bu mücadele kat'î ve umumî zaferle devam et-medikçe memleket fakirlikden, cehaletden, hastalıkdan, nüfussuzlukdari kurtulamaz. Gazi Paşa'nm pişva olduğu radikal tedavi usûllerinin isti'mali taraf darıyım...». Yerel düzeyde olumlu karşılanış -için bkz. Arapgırli Rıza Kara Zaim, Beyanname : Ma'muret-el-Aziz Vilâyeti Ahalisine, ve Müntehib-i Sânilerine-Vilâyetimiz Meb'usluguna Abdullah Cevdet Bey'i İntihap Ediniz, Hizmet Matbaası, Malatya, [19241. [Tek Sahifelik broşür-beyannâme] : «...Uyanınız! Uyanınız! memleketinizin mahsül-ü irfanı öz evlâdım artık tanıyınız! tanıyınız diyorum. Hazret-i Doktor Türkiye'nin değil; âlimler, hakimler cihanının yetişdirmış olduğu simaların en seçilmiş dehâlarından biri, hürriyet-i fikriyenin ilk kahramanı, on altı seneden beri istihâîeler geçiren bugünkü inkılâb-ı millî'nin bânisidir!... Ey memleketimin ağniyâsı, ey yurdumun fakir köylüsü! Methinde bulunduğum sahib-i İçtihad şu ka-dar senelerden beri ecnebi diyarlarında ne elîm günler, ne fecî mahkûmi-yetler içerisinde senin bugün, yarın mesud olman için ne kadar çalışmıştı.,. Sen korkma ki iş başına geçince o kan, o seciye değişmiş olsun! Nâmeşrui-yet anın ruhuna yaklaşmamışdır. Bu beyanatım .sana senet olsun!... Hiçbir menfaat, hiçbir kuvvete mağlub olmayarak eğer sen kendi saadetini, mil-letinin saadetini arzu ediyor isen Arapgirli haldm-i şehîr (Doktor Abdul-lah Cevdet) Bey'in ismini bir kâğıda yazarak, yazdırarak kemâl-i hürriyet ve serbestiyle intihab sandığına bırakmalısın...».

(9) Görüşme hakkında bilgi için bkz. Abdullah Cevdet, «Gazi Paşa'nm Köşkün-de», İçtihad, no. 194, 15 Kânûn-ievvel 1925 s. 3813-6.

(10) Bkz. «Declarations du Dr. Abdullah Djevdet Bey: Une question vitale pour la Turquie-La repopulation», Presse du Soir, no. 25, 3 Haziran 1920. Abdul-lah Cevdet, ülkede nüfûs artışının sağlanması konusunda yöneticiler tara-fından da cazip görülen düşünceyi de gerek Cumhuriyet Öncesinde ve ge-rekse sonrasında devamlı savunmuştu. Bu konuda bkz. Abdullah Cevdet,

Page 403: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

388 CUMHURİYET DÖNEMİ SİYASAL VE KÜLTÜREL YAŞAMI

raşanlarmdan getirilecek göçmenlerle ülkede nüfus artışı ve tarım-sal gelişme sağlanması konusunu bu görüşmeden sonra tekrar or-taya atması şonucunda artık son faaliyetlerini sürdürmekte olan din-çi çevreler bu beyanatı saptırarak kendisinin Avrupadaıı «damızlık getirtmeyi arzuladığını» ileri sürdüler (11). Bu çevrelerin faaliyet-lerini sürdürmeleri ve yönetimdeki bazı kimselerin de bu eleştirile-re katılmaları sonucunda Abdullah Cevdet'in tekrar aktif olarak si-yasal yaşama dönme arzusu imkânsız bir hale geldi. Bu vesileyle muhalifleri kendisinin mütareke dönemi sırasında ulusal harekete karşı faaliyetleri üzerinde tekrar durmaya başlayınca Abdullah Cev-det artık her türlü siyasal faaliyetin dışında kalarak kendisini tü-müyle yayınlarına verdi (12).

«Sıhhiye Müdüriyet-i Umumiyesine Merbut Erkân ve Memurin-i Sıhhiye Kardeşlerimize», İstanbul Seririyatı, no. 15, 1 Temmuz 1336, s, 1. «Nüfusu-muz : Çocuk Düşürmek Mazur Görülebilir mi? Abdullah Cevdet B. Bu fikre Şiddetle Muhaliftir», Vakit, no. 5243, 14 Ağustos 1932, AbLdullah] Djtevdet], «Nüfus Hareketi», İçtihad, no. 325, 15 Temmuz 1931, s. 5506.

(11) «Avrupa'dan Damızlık Adam Celbini İsteyen de Var», Tevhid-iefkâr, no. 1276, 12 Kânûn-isânî 1340. Gazete beyanat hakkında şu yorumu yapmak-tadır : «... Mintarifişşeytan milletin akaid-i diniye ve milliyesini bozmağa memur olan Abdullah Cevdet Bey'in bu sözlerini işitdikten sonra Elâziz'de bu adama rey değil, selâm bile verecek Türk ve Müslüman çıkmayacağına şübhe etmiyoruz. Bu beynelmilel adam acaba dünyanın neresinde millet-lerin böyle hayvanlar gibi kitle halinde tesalüb etdiklerini görmüş. Akaid-i diniye ve milliyenin nazarında hiç ehemmiyeti olmadığını bilirdik. Fakat damızlık Alman ve İtalyan herifleri getürüb Türk kadınlarıyla izdivaç et-dirmek ve onların kanını kanımıza karışdırmak isteyebileceğini doğrusu ha-tırımıza bile getirmezdik... Liberallik ve lâyiklik yapacağım diye hergün hezeyân kusan bu adamı Millet Meclisi'ne sokmak değil, Toptaşı'na tıkmak lâzım gelir...». Abdullah Cevdet'in bu konudaki eleştirileri için ise bkz. Ab-dullah Cevdet, «Damızlık Meselesi: Abdullah Cevdet Bey'e Göre Meselenin Mahiyeti», Akşam, no. 2253, 18 Kânûn-isânî 1925, Abdullah Cevdet, «Tev-hid-i Efkâr Gazetesi Müdiriyetine», İçtihad, no. 173, 1 Kânûn-isânı 1925, s. 3486-7, Atbdulah] CLevdet], «Tevhid-i Efkâr ve Sebil'ür-Reşad'dan Sual», İçtihad, no. 173, s. 3488-9.

(12) Özellikle bkz. «Abdullah Cevdet Bey de Meb'us mu Olacak? Nida-yı Hay-retine Kendisinin Cevabı ve Bizim Mukabelemiz», Son Telgraf, no. 194, 28 Kânûn-ievvel 1340-2 Cemaziy'ülâhîr 1343, s. 2, «Gazi Paşa'nm Zekâsı, Te-ceddücl Tarafdarlığı: Reis-icumhur Tarafından Kabul Edilen Doktor Ab-dullah Cevdet Bey'in Damızlık İnsan Celbi Hakkında Fikri», Son Telgraf, no. 208, 11 Şubat 1340-16 Cemaziy'ülâhîr 1343. Bu yazılarda özellikle Ab-dullah Cevdet'in mütareke sırasında işgal kuvvetleriyle olan ilişkileri ve Kürt ^milliyetçiliği üzerinde durulmaktadır. Abdullah Cevdet'in imzasını ta-şıyan «İngiliz Muhibleri Cemiyeti» nin beyânnamesinin de aynı dönemde yayınlanması ve yönetim taraftarı basının da daha sonra mütareke dönemin-de bu faaliyete karışan kimselere devlet kademelerinde görev verilmeme-

Page 404: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 389

Abdullah Cevdet'in bu dönemdeki düşüncelerini incelediğimizde bunlardan en belirgin olanının kendisinin artık toplumsal gelişme önünde bir engel olduğu görüşünü ileri sürmeye çekinmediği din kü^ rumuna yönelik eleştiriler olduğunu görüyoruz (13). Bu eleştirileri sunması için kendisine önemli bir fırsat veren «fezahat-ı lisaniye» davası da bu suçun yeni yönetim tarafından ceza yasasından çıkar-

sini istemesi (bkz. Yunus Nadi, Kara Listeler, Cumhuriyet, 29 Temmuz 1927, s. 1) sonucunda kendisinin siyasal yaşama tekrar atılması imkânsız bir hale geldi. Yönetimin kendisine tepkisi için ise (bkz. Hakimiyet-i Milliye, 15 Kânûn-isânî 1925, s. 1. «Abdullah Cevdet Bey'in Teklif-i Ma'huclesine Kuv-vetli ve Müstahak Bir Darbe : Kılıç Ali Bey'den Hay Allah Razı Olsun», Tevhid-iefkâr, 15 Kânûn-isânî 1925, s. 1-2. Ayrıca yönetim yanlısı eski arka-daşlarının «İngiliz Muhibleri Cemiyeti» dolayısıyla oluşan tepkieri için bkz. Kılıçoğlu Hakkı, «Mektub, Doktor Abdullah Cevdet Bey'e», Hür Fikir, no. 176). Ancak daha sonra Şark İstiklâl Mahkemesi Reisi ve Bozok Meb'usu Avni Bey'in Abdullah Cevdet'i savunmasıyla bu tepkinin ortadan kalktığını belirtmek mümkündür. Bkz. İçtihad [Abdullah Cevdet], «Şark İstiklâl Mah-kemesinde Nazar Yüksekliği», İçtihad, no. 191, 1 Teşrin-isânî 1925, s. 3765-6. Bu konu hakkında özet bilgi için bkz. Tarık Zafer Tunaya, «Kana Kan Kat-mak», Cumhuriyet, 21 Aralık 1977.

(13) Anadolu hareketinin başarıya ulaşmasından itibaren Abdullah Cevdet bu kuruma gerek felsefî düzeyde ve gerekse halkın ilgisini çekecek örnekler-de hücumda bulunmaya başladı. Bkz. AEbdullah] CCevdetl, «Feylesofon Kö-şesi», İçtihad/ no. 150, 23 Teşrin-isânî 1922, s. 3117, Krş: «Bilmediğimiz Şey-ler : Bir Müslümanm Cennetde Yer Satması», İçtihad, no. 194, 15 Kânûn-ievvel 1925, s. 3820. Felsefî düzeydeki eleştiriler için bkz. Abdullah Cevdet «İçtimaî Sütun : Din ve Terbiye-i Vicdaniye», İçtihad, 197, 1 Şubat 1926, s. 3863: «...Bütün Müslüman memleketlerini setreden ıssızlık, harabeler, fakr, sefalet, mebzul mezarlıklar bunun böyle olduğuna perişan ve gıryan şahid-lerdir. Bağdad ve Endülüs medeniyetlerinin içtimaî ve fikrî âmilleri çokdan beri artık mevcud değildir. Müslüman Şarkın bu sükût ve hüsranında di-ğer âmillerin de bulunduğunu bilmez değiliz. Fakat bu âmillerden hiçbiri telâkki-i meş'umuyla dinî âmiller kadar kudret-i tenzil ve tahribe malik değildir. Din telâkkisi tenzil yerine ilâ ve tahribe bedel tamir edici bir se-ciye ve kudret iktisab etmedikçe ve tadını değiştirmedikçe adını Şarkda anmak mühlik olmakda devam edecekdir. Binaenaleyh Türk Menba'-ı nu-ru, Türk'e hurafe-den münezzeh yeni bir hakime-i vicdan yaratmaya da'-vetlidir...». Kr. Abdullah Cevdet, «Ruhî ve Felsefî Tetebbu: Din Dersleri», İçtihad, no. 224, 15 Mart 1927, s. 4287, Abdullah Cevdet, «Seyahat İntiba'la-r. : Ankara'da», İçtihad, no. 191, 1 Teşrin-isânî 1925, s.. 3780, Abdullah Cev-det, «Ebulmuzaffer Hanın Aşk-ü-İmanı», İçtihad, no. 249, 1 Nisan 1928, s. 4746-7, Atbdullahl CTevdet], «Ada Vapurunda Sohbetler: Bir Muallime Hanımın Zaferi», İçtihad, no. 217, 1 Kânûn-ievvel 1926, s. 4181. Abdullah Cevdet, «Rahmet-Dimağları Urva Vuska Meselesi», İçtihad, no. 257, 1 Ağus-tos 1928, s. 4867, Abtdullahl Djtevdet], «Felsefî Tahlil», İçtihat, no. 342, 1 Nisan 1932, s. 5691. Genel eleştiriler için ise bkz. Atbdullahl D[jevdetl, «Su-hur Davulu», İçtihat, no. 315, 15 Şubat 1931, s. 5586, «Ameli Ruhiyat», İçti-hat, no. 321, 15 Mayıs 1931, s. 5462/n, İçtihad [Abdullah Cevdet! «Din Du'a ve Halk», İçtihat, no. 338, 1 Şubat 1932, s. 5651-2. Türk basınındaki eğilim-

Page 405: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

390 CUMHURİYET DÖNEMİ SİYASAL VE KÜLTÜREL YAŞAMI

tılması sonucunda Abdullah Cevdet'in başarısıyla sonuçlandı (14). Din kurumuna yönelttiği eleştiriler yanmda yeni rejimin hoşgörüsü Abdullah Cevdet'e biyolojik materyalist klâsiklerinin halk düzeyinde en etkili olabileceklerini yayınlama imkânı verdi (15).

Abdullah Cevdet'in, öğrencilik yıllarından beri değişmez tema-sı olan bu düşüncelerin yanmda üzerinde durduğu ikinci bir konu

leri saptamak amacıyla yapılan bir araştırmada Abdullah Cevdet'in yazıla-rının modernleşme ve dinde reform eğilimlerini göstermek için kullanıl-ması kendisinin bu konudaki çabasının fazlalığının bir işaretidir.' Bkz. Lutfy Levonian [Editör] The Turkish Press, Athens-Vienna, 1932, s. 30-3, 104-9, 142-3, 183-4, 192-3.

(14) Bkz. «Fezehat-ı Lisaniye: Yeni Kanun-u Ceza'da Olmadığından Abdullah Cevdet Bey'in Adem-i Mes'uliyetine Karar» İkdam, 31 Kânûn-ievvel 1926, s. 3. Abdullah Cevdet bu karar üzerine şu görüşlerini belirtmiştir: «. . .Dört sene mahkemelerde takib olunmuş isem de böyle bîlüzûm ve tehlikeli olan bir madde-i kanuniyenin ilgasına sebeb olduğumdan dolayı müteselli ol-makdayım...». Davanın son gelişmeleri hakkında bilgi için ise bkz. Abdul-lah Cevdet, «Abdullah Cevdet Bey'in Bir Mektubu : Tanin Gazetesi Müdi-riyet-i Âliyesine», Tanin, 8 Kânûn-ievvel 1923 ve 9 Kânûn-ievvel 1923, «Ab-dullah Cevdet Bey'in Da'vası», Tercüman-ı Hakikat, 18 Kânûn-ievvel 1923, «Bir Fezehat-ı Lisaniye Da'vası», Akşam, 9 Kânûn-ievvel 1923, «İçtihad'm Da'vası», İkdam, 30 Kânûn-ievvel 1926, s. 2. «Mahkemelerde : Abdullah Cev-det Bey'in Fezehat-ı Lisaniye Da'vası» Hür Fikir, No. 2, 18 Ocak 1924», İç-tihad Ceza Mahkemesinde», İçtihad, no. 182, 15 Haziran 1925, s. 3632-3.

!(15) Bkz. [Baron Holbach], Akl-ı Selim, Tercüme Eden : Abdullah Cevdet, Tabi ve Naşiri: Doktor, Abdil Hüsnü, İstanbul, 1928, (Lâtin harfleriyle baskısı 1929), [Voltaire], Rahib M e slier'nin Vasiyetnamesi, Tercüme Eden: Abdul-lah Cevdet, Tabi ve Naşiri: Cemiyet Kütüphanesi, İstanbul, 1924. Eserden Abdullah Cevdet'in biyolojik materyalizmin toplumda dinin yerini alması konusunda nasıl yararlandığını anlamak için s. 3-7 arasındaki önsöze bakıl-malıdır. Aynı yararlanma için gene bkz. J[an] - MCarie] Guyau, Bir Filo-sof'un Şiirleri, İstanbul 1930, s. 220. v.d. 'Akl-ı Selim' ilk olarak («Felsefe Sütûnu : Akl-ı Selim I, İçtihad, no. 175, 1 Mart 1925, s. 3509-11) da yayın-lanmış ve gördüğü büyük ilgi üzerine (Bkz. Akl~ı Selim, s. 8) kitap haline getirilmişti. Abdullah Cevdet'in bu konudaki faaliyetinin gördüğü ilgi için ise bkz. «Anadolu'dan Mektublar», İçtihad, no. 188, 15 Eylül 1925, s. 3724, Tahsin, «Anadolu'dan Sesler», İçtihad, no. 191, 1 Teşrin-isânî, 1925, s. 3773-4, Ebu'lîıalûk Edib Mümtaz, «Anadolu'dan Sesler», İçtihad, no. 196, 15 Kânûn-isânî 1926, s. 3860, Kılıçzâde Hakkı, «Kıymetli Bir Eser», Hür Fikir, no. 5, 1 Ağustos 1924. «İçtihad» da bu konudaki faaliyetler için ise bkz. Nevzad Mahmud, «Epikür'ün Hayat-ı», İçtihad, no. 186, 15 Ağustos 1925, s. 3694-7, Nevzad Mahmud, «Eski Yunan Felsefesi : Epükirizm Hakkında Yapılan Ted-kik atın Menba'ları», İçtihad, no. 188, 15 Eylül 1925, s. 3726-8, Nevzad Mah-mud, «Eski Yunan Felsefesi : Epikürün Ahlâkı», İçtihad, no. 191, 1 Teşrin-isânî 1925, s. 3774, Nevzad Mahmud, «Cermen Felsefesi: Schopenhauer'de Ahlâk», İçtihad, No. 193, 1 Kânûn-ievvel 1925, s. 3806-8, Nevzad Mahmud, «Nietzche'den Bir Sahife», İçtihad, no. 195, 1 Kânûn-isânî 1926, s. 3844.

Page 406: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 405 391

gene uzun süreden beri olduğu, gibi Gustave Le Bon'un görüşleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Abdullah Cevdet'e göre mutlaka-TüTk toplumuna kabul ettirilmesi gereken bu görüşler özellikle Le Bon'un x

seçkinci fikirleri ve cumhur ruhu kuramının yeni yönetimce olum-lu karşılanması sonucu uygulanma imkânı bulabilecekti:

«...Mustafa Kemal Paşa'nın vicdanında 'Abulisioniste' yâ-ni ilga-yı esaret tarafdan dahi tesmiye olunan 'Nordiste' le-rin ruhunu görmekdeyim... Mustafa Kemal Paşa'nın psi-kolociya nokta-i nazarından en mümtaz, en bülend meziy-yeti halkın gayr-i şuurî mey 1-ü-ihtiyacını şuurlu bir suret-de his ve bu meyl-ü-ihtiyacı büyük bir darbe-i iman ve kat'iyetle tatmin etmesidir...» (16). «...Muhterem başvekilimizin 'icabât-ı ilmiye ve fenniye neyi istilzam ediyorsa avamın hoşuna gitmese bile onu is-tilzam etmek idare adamları içün bir vazifedir! sözü bizce belâğ-ı mübeyyindir... Yirmi seneden beri biz halkın ho-şuna gitmeyi değil, işine gitmeyi istihdaf etmeliyiz der du-ruruz...» (17).

Gustave Le Bon aktarcılığı ve biyolojik materyalistlerin klâsik-lerinin çevrilmesi dışında ise Abdullah Cevdet'in «içtihad» ve diğer yayın organlarındaki yazıları incelendiğinde bunlarda eski yazıla-ra göre büyük bir fikrî düşüş göze çarpar. Bunlar içerisinde göze çarpaııları ise eski Fransız Başbakanı Heirrot' nun «kişisel enerji»nin toplum kalkınmasına yöneltilmesi hakkındaki çok zayıf bir düşün-

(16) Abdullah Cevdet, «Mustafa Kemal Paşa ve İlga-yı Esaret», İçtihad, ııo. 187, 1 Eylül 1925, s. 3706, Krş. Abdullah Cevdet, «Daima Daha İleri, Daha Yük-sek», İçtihad, no. 188, 15 Eylül 1925, s. 3717-8 ve Abdullah Cevdet, «Bü-yük Millet Meclisinin Açılışı Münasebetiyle Gazi Paşa Hazretlerinin Nutku», İçtihad, no. 216, 15 Teşrin-isânî 926, s. 4159-62.

(17) Abdullah Cevdet, «Yolumuz Aydınlandı», İçtihad, no. 182, 15 Haziran 1925, s. 3621, Krş. ACbdullah] Ctevdet], «Kâzım Karabekir Paşa Hazretleriyle İl-mî Mülakat», İçtihad, no. 160, 1 Kânûn-ievvel 1923 ve [Abdullah Cevdet], «İçtihad», İçtihad, no. 161, 1 Kânûn-isânî 1924, s. 3286. Atatürk hakkındaki görüşler (Gustave Le Bon, Amelî Ruhiyyat, Tercüme Eden: Abdullah Djev-det, İstanbul, 1931, s. 155-8 den mülhemdir). Abdullah Cevdet'in Le Bon'un mutlaka öğrenilmesi gerektiğini ileri sürmesi için bkz. Abdullah Cevdet, «Estrade-Delcros Mükâfatı», İçtihad, no. 195, 1 Kânûn-isânî 1926, s. 3829-31, Abüdullah] Dj[evdet], «Amelî Ruhiyyat», İçtihad, no. 272, 1 Mayıs 1929, s. 5162. Gustave Le Bon, Dün ve Yarın, Tercüme Eden : Abdullah Cevdet, İs-tanbul, 1921, s. 4.

Page 407: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

392 CUMHURİYET DÖNEMİ SİYASAL VE KÜLTÜREL YAŞAMI

ce boyutuna sahip kuramının (18) çeşitli şekillerde anlatımı, gene bu kuram çerçevesinde dönemin Türk toplumu açısından yaygın gö-rüşü olan «iktisadî vatanperverlik» fikrinin savunulmasıdır (19). Bu bir ölçüde Osmanlı — daha sonra Türk — aydınının basit ve anlaşıl-ması kolay kuramları tercih etmesi ile bu kuramları kendi toplum-sal yapısına uydurma arzusunun tezahürüdür. Ancak, hiç kuşkusuz bu durum Abdullah Cevdet'in Cumhuriyet döneminde — özellikle yaşamının son devrelerinde— büyük bir fikrî düşüş içinde olduğu-nu da bize göstermektedir.

Abdullah Cevdet'in bu zayıf düşünce boyutuna dayanan kuram-lar yanında gene tüm yaşamı boyunca olduğu gibi Anglo-Saxon eği-timi ve yaşam biçiminin Türk toplumuna ithali düşüncesinin savu-nuculuğunu yaptığı görülmektedir (20).

(18) Bkz. Edouard Herriot, «Yaratmalı-Creer», İçtihat, no. 288, 1 Kânûn-isânî 1930, s. 5315 v.d. Uygulanışı için bkz. «İktisadî Mücadele-i Milliye», İçtihat, no. 288, s. 5311, AbCdullah] DjCevdetl, «Ölü Hakikatler ve Diri Hakikatler», İ;tihat, no. 289, 15 Kânûn-isânî 1930, s, 5319, AbCdullah] DjEevdet], «Zen-gin Olmak İçin Muhtaç Olduğumuz», İçtihat, no. 290, 1 Şubat 1930, s. 5327-8, Abdullah Djevdet, «Fikir Hareketi : Ainsi Par la Edouard Herriot, İçtihat, no. 298, 1 Haziran 1930, s. 5391-3. «Gençlerimizi Energieye DaVet», İçtihat, no. 320, 1 Mayıs 1931, s. 6443, AbCdullah] DjCevdetl, «Mustafa Kemal Ay -dın Türk Ocağında», İçtihat, no. 321, 15 Mayıs 1931, s. 5451-3, Abdullah Cev-det, «Edouard Herriot...», İçtihat, no. 348, 1 Temmuz 1932, s. 5743-5, AbCdul-lahl Dj Cevdet], «Gençlere Energie Dersi: Nefsinize Hakim Olunuz», İçtihat, no. 350, 1 Ağustos 1932, s. 5767-8.

(19) AbCdullah] Cevdet, «İktisadî Mülâhaza: Muhtaç. Olmamak İçin Muhtaç Ol-• duğumuz», İçtihat, no. 292, 28 Şubat 1930, s. 5343-4, AMdullah] DjEevdet],

«İktisadî Derdimizle Mücadele», İçtihat, no. 294, 1 Nisan 1930, s. 5359, AbCdullah] Djevdet, «İktisadî Mülâhaza», İçtihad, no. 301, 15 Temmuz 1-930, s. 5419, AbCdullah] DjCevdet], «Rakkamların Nasihati», İçtihat, no. 307, 15 Teşrin-ievvel 1930, s. 5483-4, AbCdullah] Djevdet, «İktisadî Sütun: İktisadî Laussane Zaferine Doğru», İçtihat, no. 334, 1 Kânûn-ievvel 1931, s. 5678, İçtihad CAbdullah Cevdet], «İktisadî. Sütun : Millî İktisat ve Tasarruf» , îç-tihad, no. 355, 15 Teşrin-ievvel -1932, s. 5827-8, Abdullah Cevdet,. «Yarat-malı», İçtihad, no. 192, 15 Teşrin-isânî 1925, s. 3981-3.

(20) Abdullah Cevdet. «Anglo-Sakson Mekteblerinde Din ve Terbiye», îçtihad, no. 211, 1 Eylül 1926, s. 4086-8, Abdullah Cevdet, «Anglo-Sakson Mektebin-de Terbiye-i Bedeniye ve Ahlâkiye», İçtihad, no. 205, 1 Haziran 1926, s. 3992-4, Abdullah Cevdet, «Anglo-Sakson Âleminde Terbiye-i Ahlâkiye», İç-tihad, no. 209, 1 Ağustos 1926, s. 4053-4, Abdullah Cevdet, «Anglo-Sakson Âleminde Kadın ve Ailede Terbiye», İçtihad, no. 188, 15 Eylül 1925, s. 3721-3, Abclulah Cevdet, «İçtimaî Sütun : Anglo-Sakson Âleminde Ana», İçtihad, no. 190, 15 Teşrin-ievvel 1925, s. 3754-6, Abdullah Cevdet, «Gençlerimize», İçtihad, no. 211, 1 Şubat 1927, s. 4241, Abdullah Cevdet, «Amerika'nın Sırr-ı Şevketi», İçtihad, no. 193, 1 Kânûn-ievvel 1925, s. 3797, CAbdullah Cevdet], «İçtihad», İçtihad, no. 224, 15 Mart 1927, s. 4301, CAbdullah Cevdet], «Ame-

Page 408: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 393

Batılılaşma konusunda ise Abdullah Cevdet ötede/ıberKşavun-duğu Lâtin harflerinin kabulü (21), kadın hakları (22) ve benzeri konularda daha radikal tedbirleri daha büyük bir rahatlıkla savun-du. Ancak bu dönemde Abdullah Cevdet'in Batıdan ithali gerçekleş-tirilen kurumların toplumsal yapıya uydurulmasında daha titiz dav-randığı görülmektedir (23).

rican Collegian ICn]stitute'un Fevkalâde Müsameresi», îçtihad, no. 206, 15 Haziran 1926, s. 4011, AbCdullahl DjCevdet], «İngiltere Nereye Gidiyor Sua-line Açık Cevab», İçtihad, no. 331, 15 Teşrin-ievvel 1931, s. 5572. Abdullah Cevdet'in aynı dönemde Ömer Buyse'un (Umumî ve Âli Amerika Terbiye Usulleri, III Cilt. İstanbul, 1925-1926) adlı eserini tercüme etmesindeki amaç ta bu metodları tanıtmaktan çok Türkiye'de böyle bir eğitim sistemine ge-çişin sağlanması arzusudur. Bkz. Ab [dullah] Dj Cevdet], «İş Üniversitesi: Derdimizin Devalarına Doğru», İçtihad, no. 287, 15 Kânûn-ievvel 1929, s-. 5304: «...BizCe] sanayi' efendileri lâzım, kalem efendilerimiz var...». Krş. Ab [dullah] Djevdet, «Bize Lâzım Olan Felsefe», îçtihad, no. 327, 15 Ağus-tos 1931, s. 5524. "Bu görüşleri yanında Abdullah Cevdet'in İngiltere ve di-ğer Batı ülkelerinin sömürgeci amaçlarına yönelttiği eleştirileri f(bkz. Ab-dullah Cevdet, «İçtimaî Mülâhazalar : İngiltere Nereye Gidiyor? Sualine Açık Cevab», İçtihad, no. 190, 15 Teşrin-ievvel 1925, s. 3750, ACbdullah] CCevdet], «Felsefî ve Ahlâkî * Mülâhaza : Fas'daki Mücadele Karşısında», İç-tihad, no. 185, 1 Ağustos 1925, s. 3672-3, Abdullah Cevdet, «Mücahid Abdül-kerim», İçtihad, no. 214, 15 Teşrin-ievvel 1926, s. 4128 v.d.) ve yabancı şir-ketlere karşı çıkışını (bkz. Abdullah Cevdet, «İstanbul'u Susuz Bırakan Şir-ketin Hal'ine Doğru», Vakit, 2 Teşrin-ievvel 1928) Türk kamuoyundaki ge-nel düşüncelerle uyum göstermek ve Cumhuriyet yönetimiyle paralel ha-reket etmek arzusuna bağlayabiliriz. Bu görüşleri gözönüne alınarak Ab- . dullah Cevdet'in Batılılaşma konusundaki. tezlerinde fazlaca bir yumuşama olduğu düşünülmemelidir. Kendisinin çeşitli makalelerinin «Garb Fikirleri» adı altında toplanarak yayınlanması bu durumun en iyi göstergesidir. Bkz. Muallim L. Lütfi, Garb Fikirleri, [İstanbul], 1929, passim.

(21) Bkz. «Lâtin Harfleri Mönşe İtibarıyla Bizim Harflerimiz Demekdir», Akşam, no. 2689, 2 Nisan 1926, «Doit-on adopter ou ' non les caracteres Latins», L'akcham, no. 2691, 7 Nisan 1926, [Abdullah Cevdet], «Lâtin Harfleri Hak-kında», İçtihad, no. 204, 16 Mayıs 1925, s. 3973-5, İçtihad, [Abdullah Cev-det], «Son Darbe-i Tahlis : Harflerimiz», İçtihad, no. 189, 1 Ekim 1925, s. 3773, ACbdullah] CCevdet], «Son Darbe-i Tahlis: Harflerimiz», İsmail Şük-rü, Asrî Türk Harfleri, Kütübhane-i İçtihad, İstanbul, 1925, içinde, s. 3-6.

(22) Abdullah Cevdet, «Süs Mecmuası Sahibi Mehmed Rauf Beyefendiye», Süs, no. 33, 26 Kânûn-isânî 1340, s. 11. Abdullah Cevdet, «İçtimaî Hayatda Ka-dın», Süs, no. 42, 29 Mart 1340, s. 7, 15..

(23) Özellikle bkz. CAbdullah Cevdet], «Lâtin Harfleri ve Şark, Garb Musikileri Hakkında Doktor Abdullah Cevdet Bey'in Yolladığımız Bir Muharrire Verdi-ği Uzun Beyânat, Halk Gazetesi, 15 Mart 1926, Abdullah Cevdet, «Doktor Abdullah Cevdet Bey'in Mektubu : Cumhuriyete Dair», Hür Fikir, no. 3, 25 Ocak 1924, Abdullah Cevdet'in eserlerinde tekrar Doğu-Batı bağdaştırıl-

Page 409: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

394 CUMHURİYET DÖNEMİ SİYASAL VE KÜLTÜREL YAŞAMI

Yaşamının sonlarına doğru "Abdullah Cevdet artık kendisi dışın-da çok zayıf bir yazı kadrosu elinde kalan ve tamamen edebî bir ka-rakter gösteren «İçtihad»ı genç şairlere bıraktı (24). Kısa bir süre sonra ise kararından vazgeçerek derginin yönetimini tekrar kendi üstlendi (25). Ancak bu da bir süre önce Alişanzâde İsmail Hakkı Bey'in yardımıyla «İçtihad»ı bir ansiklopedi şekline sokma gayret-leri gibi bir sonuç vermedi (26).

Hayatının son senelerinde kendisini tamamen birkaç yüz sayı satabilen dergisini çıkartmaya (27) ve Gustave Le Bon'un düşünce-lerini Türk kamuoyuna tanıtmaya adayan (28) Abdullah Cevdet 29 Kasım 1932 tarihinde geçirdiği bir kalp krizi sonucu İstanbul'da öl-dü. Cenazesi bile olaylara neden olan (29), Türk düşün yaşamının

ması tezlerine yer verilmesi de bunu göstermektedir. Bkz. Abdullah Djev-det, Düşünen Musikî, İçtihadın Kitabları, İstanbul, 1932, s. 38, Batıdan ku-rum ve model ithali yanında toplumun bu yeniliklere uyumunun sağlanma-sı gerektiği görüşü için bkz. Abdullah Cevdet, «Dr. Abdullah Cevdet Bey'in Bir Mektubu», Türk Düşüncesi, no. 1, 1 Aralık 1950, s. 30 (Bu mektup ay-rıca; Arapgir Postası, 2 Temmuz- 1954 v.d. ve Hilmi Yücebaş, Yedi Şairden Hâtıralar, İstanbul, 1960, s. 17-23 de yayınlanmıştır). Krş. İçtihad [Abdullah Cevdetl, «Müceddıd Bahriye Vekilimiz», îçtihad, no. 181, 1 Haziran 1925, s;

3605, Abdullah Cevdet, «İçtihacL'm Yirmi Dördüncü Sene-i Devriyesi», İçti-had, no. 259, 1 Eylül 1928, s. 4999, ACbdullah] Djevdet, «Bakın Chemin de fer'e, Bir de Kârvam görün, Librairıe Hachette'in 100 üncü Sene-i Dev-riyesi», İçtihat, no. 297, 15 Mayıs 1930, s. 5384: «...Serpuşlarımız değiştiği gibi serlerimizde de bir değişiklik lâzımdır...». Krş. Abdullah Cevdet, «Şap-ka-Fes», İçtihad, no. 163, 1 Eylül 1924, s. 4313-5. .

(24) Abdullah Cevdet, «Okuyucularıma», İçtihad, no. 276, 1 Temmuz 1929, s. 5191. (25) Abdullah Cevdet, İçtihad'm Kari'lerine», İçtihat, ııo. 279, 15 Ağustos 1929,

s. 5231. (26) [Abdullah Cevdet], «Gayemiz ve Yeni Programımız», İçtihad, no. 235, 1 Ey-

• lül 1927, s. 4664-5. Aynı şekilde «İçtihad'm Müdir Fikirleri» de her alan] kapsamak üzere yapılmıştır (Bkz. Abdullah Cevdet, «Amerikalı Bir Feyle-sofla Sohbetimiz», İçtihad, no. 254, 15 Haziran 1928, s. 4821-2). Bu ilkeler için bkz. B. I.

(27) Abdullah Cevdet, «İçtihad'm Kari'lerine», İçtihat, no. 276, s. 5191. (28) Abdullah Cevdet, bu tanıtımı toplumun gelişmesi için son derece gerekli

bir olgu olarak kabul ediyordu. Bkz. [Abdullah Cevdet], «Gustave Le Bon ve Eseri», İçtihat, no. 343, 15 Nisan 1932, s. 5701-2. Krş. «Les Conferences de la Bene-Berith : Gustave Le Bon par le Dr. Abdullah Djevded», Le Jour-nal d'Orient, 20 Şubat 1932 ve «A la Bene Berith : Conference du Dr. Ab-dullah Djevdet bey sur Gustave Le Bon», Stamboul, no. 49, 18 Şubat 1932, [Motono-Abdullah Cevdet], «Gustave Le Bon : İlm-ü-Tefekkür Âleminde Gördüğü İş», İkdam, 27 Teşrin-isânî 1926-31 Kânûn-isânî 1926, s. 3. arasında.

(29) Cenaze töreni için bkz. İçtihat, no. 358, [Hânûn-ievvel 1932], s. 5875 v.d. ve Cumhuriyet, 1 Kânûn-ievvel 1932.

Page 410: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 409 395

sön zamanlardaki bu önemli düşünürü Cumhuriyet dönemi\süresin-ce din kurumuna karşı yönelttiği eleştiriler ve Batılılaşma konula-rındaki tezleriyle zayıf düşünce temellerine dayanmasına karşılık halk düzeyinde oldukça etkili oldu. Ancak Abdullah Cevdet'in önemi Cumhuriyet dönemindeki bu tezlerinden çok bizzat bu hareketi ger-çekleştirenlerin arzuladıkları ve yarattıkları ideolojik yapının oluş-turulmasında olan büyük etkisindedir.

Page 411: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 412: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

BELGELER - AÇIKLAMALAR

«İçtihad in müdir fikirleri» adı altında Abdullah Cevdet'in çeşit-li konulardaki düşünceleri derginin çeşitli sayılarında Türkçe ve ya-bancı dillerde yayınlanmıştır. Kendisinin düşünceleri hakkında bilgi veren bu program aynı zamanda öğrencilik yıllarından beri görülen ansiklopedizm eğilimini de göstermesi bakımından ilginçtir:

(İçtihad) m müdir fikirleri 1 — Hürriyetlerin en birincisi ve en mukaddesi vicdan hürriye-

tidir : i'tikadmı intihab ve i'tiraf etmekde serbest olmayan kimse ru-hunun yarısını zayi' eder.

2 — Şahsî, ma'şarî, siyasî istiklâllerinin anası iktisadî istiklâl-dir.

3 — Harb beynelmilel mes'elelerin bir hail ü fasl vasıtası de-ğildir. Her tecavüzî harb ahlâk ve 'adalete mugayirdir.

4 — «Bir kavmin musibetlerinin diğer bir kavm için fa'ideler ol-ması» fikri sefil ve batıl bir zu'umdur, kavmlerin birbirine bağlılığı umumca müsellemdir.

5 — «Tek bir adama yapılan bir haksızlık, 'umum için bir tehdid teşkil eder».

6 •—• Talim ve terbiye öyle bir istikamet takib etmelidir ki, ferd-ler istinad noktalarını cema'atlarda değil, kendi kendilerine bulsun ve zekâdan ziytalde seciyye neşvünema bulsun.

7 — Gerek sözde, gerek işde, cesaret, seciyyenin belagatıdir. 8 — Edebiyyat, san'atlar, şi'ir, musikî ruhları inceltir, ruhlara

ilâhî bir füsehat verir. 9 — İctima'î buhranın önüne geçmek, isti'man zira'îyi teşci' ile

beraber mektebleri sınıfından çıkmış (Declasse) 1er, politikacılar, tahribkâr ihtilâlciler fabrikaları olmakdan kurtarmakla mümkün olur.

10 — Dinlerin ma'kul maksadı insanlar arasında müsalemet, kardaşlık ve muhabbet şimelerini tahkim etmekdir; gayesi şifa ver-mek olduğu halde hastalığın şiddetlenmesine sebeb olan 'ilâcın ih-mal edilmesi i'mal edilmesinden evlâdır.

Page 413: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

398 BELGELER - AÇIKLAMALAR

11 — Hakikaten kuvvetli ferdler ve milletler o ferdler ve millet-lerdir ki, mevcudiyyetlerini müdafa'a etmek için şiddet isti'maline mecbur olacak bir vaz'iyyete kendilerini düşürmeyi bilirler.

12 — Kuvvet, hakka takaddüm edebilir, fakat hiçbir zaman hak-ka temessül edemez.

13 — Şarkı garbın dununda bırakan 'âmillerin başlıcaları ara-sında şunları zikr etmelidir: Kadının, içinde tutulduğu dun vaz'iyyet ve hükümetinin bütün şekillerinden ayrılmayan diktatörlük şi'arı.

14 — Bir memleketin hakikî büyüklüğü ve nüfusunun çokluğun-da, ne toprak altı zenginliğinde, ne arazisinin genişliğinde, ne de hü-kümetinin kudreti askeriyyesinde değil, ancak vatandaşlarının icti-ma'i kıymetlerindedir.

15 — Kâ'inatı kendi keyfine göre idare eden Eceli ü A'lâ bir za-ta i'tikâd, büyük bir safdillik göstermekle kalmaz, 'aynı zamande te-davi kabul etmez bir mantıksızlığa sevk ederek insan ruhunun hüz-nengiz bir suretde küçülmesini de mü'eddî olur.

16 — Fazilet başkalarına eyilik yapmaya bizi sevk eden bir is-ti'dadır. Bu ulvi şa'ikaya tabi' olmakdan mutahasöıl zevk ve ona ik-tifa etmemekden mütevellid vicdan 'azabı' amellerimizin sa'iki ve mü'eyyidesidir.

17 —• İnsan, yalnız yapdığı fenalıkdan değil, yapabileceği halde yapmadığı eyilikden de mes'uldür.

18 — Kâmil insan bir mükâfat istihdaf etmeksizin ve kendisin-de mücazat korkusunun te'siri olmaksızın eyi olandır.

19 — Yüksek terbie'i ahlâkiyenin gayesi faziletkârane fi'illeri physiologia'î teneffüs hareketleri gibi tabi'i ve âsân kılmakdır.

20 — Sermaye ve say, yekdiğerine mütekabilen hürmet etmeli ve mütesanid yaşamalıdır. Bunlardan birinin istibdadı 'aynı darbede hem müstebidi hem bu istibdada ma'ruz olanı harab eder.

21 — Sermaye ve sa'yin yekdiğerlerine karşı vaz'iyyetleri bir manevelede kolun ve nokta'i istinadın vaz'iyyetleri gibidir.

22 —• Yalnız bir medeniyyet vardır; bu da büyük beşer a'iledişen mevrus malidir.

23 — Milletler medenî mahsusatda ne kadar çok müsavileşirler-se kendilerine o kadar daha hususî ve daha az gayr-i müstakil bir mevcudiyyet temin ederler.

24 — 'Umumî refah ferdlerin cehdlerinin hasılı cem'i olduğun-dan (maddî veya manevî) çalışmaya ve istihsale muktedir olduğu halde 'atalet içinde yaşamayı tercih eden kimse cem'iyetin meşru' 'uzvu olmakdan kalır ve o dakikadan itibaren cem'iyyetin mustah-salatmı istihlâk etmek hakkını gayib eder.

25 — Bir milletde, bir ferd gibi ve hattâ daha ziyade, en feyyaz

Page 414: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 413 399

Energie'sini, edindiği ideal'den alır. Bu energie menba'mm kıymeti milletin bu ideale verdiği mevki'in yüksekliğine tabi'dir. «Tahakkuk ettirilecek idealin yüksekliği, i'tikadm Energie'sinin doğrudan doğ-ruya muhakkakiyyeti yerine ka'im olur.

«İçtihad»m çeşitli sayılarında yayınlanan bu ilkeler programın Abdullah Cevdet tarafından yapıldığının belirtildiği, İçtihad, No. 343, 15 Nisan 1932, s. 5706 dan aynen alınmış, imlâsında ve cümle yapı-sında hiçbir değişiklik yapılmamıştır:

Page 415: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 416: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

S O N U Ç

Buraya kadar Osmanlı împaratorluğlunun son dönemlerindeki bir aydm-düşünürün siyasal düşünce ve eylemleri aracılığıyla söz-konusu dönemin düşünce ortamının ve siyasal yaşamının özellikle-rinin saptanması için çalışılmıştır',

Osmanlı İmparatorluğunda modern anlamı ile siyasal düşünce-nin imparatorluğun zorunluluklar sonucu Batı'ya yönelmesinden son-ra ortaya çıktığı görülmektedir. Bu alanda ise temel, etki ders içerik-lerinden dolayı ilk önce Mekteb-i Tıbbiye ve ondan önceki Tıp kurum-larında ortaya çıkmıştır. Yeni* Osmanlılar sonrasında dnlara göre kitlelere daha fazla yayılabilen ve bu fiil için merkez olarak yüksek okulları kulanan İkinci Jön Türk hareketinin en büyük desteği Tıb-biyemde bulması bunun kanıtıdır (1) .

Bu kimseleri muhalefete sevk eden nedenler ise Eisenstadt'm «po-zitif» ve «patrimonyal» olarak nitelediği sendromlardır (2). Bir yan-dan «devleti kurtarma arzusu» diğer yandan «biyolojik materyaliz-min toplumda dinin yerini alması isteği» şeklindeki iki çelişik etki 1889'da Tıbbiye'de başlayan muhalefet hareketlerinin en belirgin ne-denleridir. Abdülhamid ITnin yönetim biçimi ise "bu iki faktöre oran-la çok düşük seviyede bir etki oluşturmuştur.

Ancak, toplumda bir tarafta Batı düşüncesini toplumu ileriye götürecek unsur olarak gören modem aydınların diğer yanda, naza-

( ! ) Bu konuda Tıbbiyelilerin oldukça geniş bir mirasa kondukları belirtilebilir. Tıb okullarında 1889 evveli biyolojik materyalist eğilimler üzerinde , ilgili bö-lümlerde durulmuştur. Bu eğilimlerin uzun dönemdir Osmanlı aydınında «bi-limsel» ve «doğru» olarak kabul edilen bilginin sınırlarını çizmesi için bkz. «Terakki ve Maarif», Hafta, Aded. 1, 22 Ramazan 1298, s. 2-6, «Cemiyet-i Be-şeriye», Hafta, Aded. 7, 5 Zilkade 1298, s. 97, «Kuvvet», Hafta, Aded. 16, 8 Muharrem 1299, s. 241-5.

(2) Şerif Mardin, L'Alienation des Jeunes Tıırcs : Essai d'Explication Partielle dfune Conscience R,evolutionnaire, Texte Preliminaire, (Haziran 1980 de «Con-gres International d'Histoire Eeonomique et Sociale de la Turquie» ye veri-len tebliğ), s. 3.

Page 417: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

402 SONUÇ

rmdaki meşruiyet tümüyle din"-ve geleneksel değerlere bağlı olan halk yığınlarının ikili bir yapıyı meydana getirmeleri, aydınları bir toplumsal araç olarak din kurumundan yararlanmaya yöneltmiştir. Yeniçeri Ocağının kaldırılmasında, ocağa karşı olanların «sancak-i şerif» altında toplanmaları, Abdullah Cevdet'in îsâm dinini, biyolojik materyalizmin peygamberce anlatılan şekli olarak sunması, Atatürk'-ün ulusal mücadele sırasında din adamlarının verdiği fetvaların des-teğinden geniş olarak yararlanması hep aynı nitelikteki olaylardır.

Osmanlı aydınının nazarında «halk» hiçbir zaman önemli ve gü-venilir bir güç olmamıştır. Abdullah Cevdet başta olmak üzere Jön Türklerin büyük çoğunluğunu bu. duruma tam olarak uygun bir şe-kilde hareket etmişlerdir (3). Yalnız-siyasal muhaliflerin pek çoğun-da «halk» hiçbir değer taşımazken Abdullah Cevdet onu modern top-lumsal «elite»in denetlemesini yapması gereken bir organ olarak dü-şünmüştür. Bu da kendisini diğer muhaliflerden ayıran önemli bir özelliktir .(4).

Yaratılacak «elite» in ne gibi özelliklere sahip bulunmasının ge-rektiği böyle bir grubun yönetmesini doğal ve zorunlu olarak gören Osmanlı aydınmca fazla üzerinde durulmayan bir konudur. Abdul-lah Cevdet ise Guyo-Daubes, Letourneau gibi düşünürlerin şekillen-dirdiği düşünce yapısıyla, bu görevin biyolojik üstünlüklere haiz bir «dehâ»lar grubunca yerine getirilmesinin en iyi çözüm olduğu so-nucuna varıyordu. Eğitim ise bu dehâların bulunmasını kolaylaştı-racak ve kabiliyetlerini geliştirecek, halkın ise denetleme yeteneği-' ni arttıracak bir araç olarak kabul edilmektedir.

Abdullah Cevdet'i, Guyau'nun irsiyetle ilgili düşüncelerine, Gus-

(3) Tunalı Hilmi, halkın bu durumundan dolayı kendilerinin askerlere yönelmek ihtiyacım duyduklarını belirlemektedir. Bkz. Tunalı Hilmi, Gurbet Yoldaş-larım Osmanlı Kardaşlarıma: Oh!, Osmanlı Matbaası, Mısır, 1327, s. 14. Bu konuda gene bkz. «Biraz Daha Düşünelim», Anadolu, No. 10, 18 Eylül 1902-15 Cemaziy'ülâhîr 1320, s. 3 : «... Cemiyetin teşkilinde bir nizâmnâme yapıldı. Tabiî mükemmel değil idi. Fakat' büyük bir hata edildi. Mühim bir nokta unutuldu. O da milletimizin derece-i istidadı idi...».

(4) Abdullah Cevdet ve dönem aydınlarmdaki ansiklopedist eğilimi de bir öl-çüde buna bağlamak mümkündür. Aynı özelliği taşıdıklarını belirttiğimiz Ye-ni Osmanlılarda bu eğilim halka su, havuç gibi maddelerin anlatılması gibi son derece basit bir şekilde tezahür ediyordu (Örnek olarak bkz. Ulûm Gaze-tesi, No. 2 (22), 15 Temmuz 1870-15 Rebiy'ülâhîr 1297, s. 19-21). Abdullah Cevdet ve arkadaşlarında bu eğilim daha genel bilgilerin aktarılmasına dö-nüşmüş ve siyasal düşünceyi de kapsamaya başlamıştır. Bu eğilimin Abdul-lah Cevdet'deki en uç örneği için şu tercümesine bakılmalıdır : J[ZL Weber, Asırların Panoraması Yahud Tarih-i Kâinata Bir Nazar, Matbaa-i İçtihad, İstanbul, 1913.

Page 418: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 417 403

tave Le Bon'uıı ırkçı teorilerine ilgi duymaya bu fikirlerin götürdü-ğünde kuşku yoktur. Ancak, Le Bon'un, kendisi ve büyük sayılara varan Osmanlı aydınları tarafından pek de hakketmediği bir mer-tebeye yerleştirilmesi kuşkusuz büyük çoğunluğu Sosyal Darwinist bu kişilerin Le Bon'un toplumsal olayları çözhrekde kullandığı fennî metodlara duydukları hayranlıktan kaynaklanmaktadır. Burada di-ğer bir etkinin de bu kimselerin Batı düşüncesine duydukları tüm il-giye karşılık bu düşünce içerisindeki rafine kuramları anlayabilecek kültür seviyesine sahip olmamalarından doğduğu belirtilebilir. Bi-yolojik materyalizmin devleri yerine Osmanlı toplumu üzerinde en büyük etkiyi Büchner'in oluşturması, Gustave Le Bon'un en önemli . sosyolog olarak kabul edilmesi bunu göstermektedir.

Ancak, Abdullah Cevdet'in de diğer dönem aydınları gibi gerek Batı düşüncesi içerisinde seçim yaparken ve gerekse seçtikleri bu düşünceleri Osmanlı toplumuna uygulamaya çalışırken belirli bir «kültür kodu» süzgecinden yararlandıkları görülür. Örneğin, bu ay-dınların «Marksizm» gibi Osmanlı toplumsal yapısına ve geleneksel değerlerine sosyo-ekonomik bakımdan ilişkili görülmeyen bir ideolo-

! jiye hiç ilgi duymamalarının, Abdullah Cevdet'in Le Bon'un ırk tas-nifindeki statikliği gözönüne almamakta direnmesinin' nedenleri kuş-kusuz bu «kültür kodu» süzgecidir. Abdullah Cevdet'in uzun bir sü-re Batı kurumlarının uygulanacağı yapıyı geleneksel değerlerle tak-viye etmeyi ciddî bir şekilde düşünmesinin de bu sebebe dayandığı düşünülebilir.

Abdullah Cevdet'in Batılılaşma konusunda tüm ülke aydmlarm-ca ve yönetilerince görülen ihtiyaca işaret etmesinin ötesinde büyük önemi Batılılaşmayı sistematik bir hale getirmesi ve teknik tartışıl-mayan üstünlüğünün yanısıra kültürünün de aktarılmasının kaçı-nılmaz bir sonuç olduğunu görmesidir. Bu özelliğiyle Abdullah Cev-det'in Batıılaşma hakkındaki fikirleri Mannheim'm «utopia» tanım-larmdaki içinden çıktığı toplumsal realiteyi değiştirme unsuruyla da uyum içinde görülmektedir.

«Merkez-Çevre (Kenar) İlişkileri» analizinde Jön Türklerin ye-rinin ne olduğunun saptanmasına gelince, kendilerinin «merkez içi muhalifler» özelliklerini taşıdıklarını belirtmiştik. Bu aslında Jön Türk, Meşrutiyet sonrası ve Cumhuriyetin ilk dönemleri aydınları-nın «Ğlite» düşüncelerine uygun düşen bir durumdur. Çünkü, bu kimselere «elite» üyesi olma özelliğini kazandıran başta eğitim ol-mak üzere yerel avantajlar dışındaki özellikleridir. Çevre ile ilişki kurmak ise Abdülhamid II yönetiminde görüldüğü gibi çevrenin üs-tünlük avantajlarına sahip bir takım kimselerin yönetimde etkili ola-bilmeleri sonucunu doğuracaktı ki Türkiye'de bu durum Abdülha-

Page 419: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

404 S O N U Ç

mid II yönetimi sonrası ancak. 1950 de tekrar görülecektir. Jön Türk-ler arasında bu olgunun bir dereceye kadar istisnasını etnik unsur-lara verdiği prim üe Sabahaddin Bey oluşturmaktadır. Abdullah Cev-det ise bir çok etnik grup üyesi, aydında görüldüğü gibi uygun or-tamda etnik bir milliyetçi haline kolaylıkla gelebilmesine karşın «elite» terciherini değiştirmeden devam, ettirmiştir.

Genellikle sahip oldukları biyolojik materyalist düşünceleri ne-deniyle bu dönem aydınlarının din kurumuna karşı olumsuz bir ta-vır almalarının yanısıra bu tavırda önemli bir etkinin de îslâmiye-tin ulusal bilincin uyanmasmdaki geriletici özelliğinden kaynaklan-dığı belirtilebilir. Bu da bu kimseleri toplumda —özellikle Müslü-manlar nezdinde — ulusal bir bilinç uyandırma konusunda .çalışma-lar yapmaya götürüyordu. Abdullah Cevdet'in bu amaçla başvurdu-ğu «Guillaume Teli»in, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Rusya Müs-lüman Türkleri tarafından kullanılması bir rastlantı eseri değil-dir (5). Aynı özellik Meşrutiyet öncesi ve sonrası yayınlarda Osman- ' lı başarıları, Türk fetihleri v.b. temaların hâkim olmasına neden ol-muştur. Cumhuriyet sonrasında ise benzer etkinin İslâmiyetten ön-ceki Türk b a ş a r ı l a r ı n ı n i ş l e n m e s i y l e yaratılmak istendiğini görüyo-ruz.

Meşrutiyet sonrasında görülen önemli bir durum da toplumsal olayları çözümlemeyi amaçlayan düşünce sistemlerinin daha siste-matik bir hal alması ve bunların içinde yerli fikirlerin daha geniş çapta görülmesidir. Durkheim, doğrudan Türkçülük düşüncesinin, Le Bon, Batılılaşmanın Osmanlı-Türk Toplumu için gerekliliği sonu-cuna varılabilecek kuramlar geliştirmemişlerdir. Başka bir şekilde ifade edecek olursak, hiç Durkheim okumaksızm Türkçülük düşün-cesini ortaya atabilmek, Le Bon'un kuramlarını incelemeksizin Batı-hlaşabilme fikrini sistematik bir hale sokmak mümkündür. Doğal olarak bu kuramlardan yararlanmanın aydınlar açısından diğer önemli bir konu düşüncelerden bu uygulama sonucunda ileri sürü-lenlerin toplumda —daha bilimsel olarak kabul edilme sonucunu doğurduğu için— kabul oranının artmasıdır.

Meşrutiyet sonrasında görülen diğer bir durum ise gitgide dü-şüncelerin içinde siyasal boyutun ağırlık kazanmasıdır. Örneğin, Ab-dullah Cevdet Osmanlı hanedanının gereksizliğine Ribot'nun deje-nerelik konusundaki çalışmalarının. ışığında karar vermişti. Atatürk'-ün ise hanedanın egemenliğini sona erdirirken «Osmanoğullarmm Türk milletinin haklarım gasp ettiği ve bunu altı yüz yıldır sürdür-düğünü» belirtmesi bu siyasallaşmayı göstermektedir.

Meşrutiyet sonrasında bu özellikleri gösteren düşünce ortamı içinde Abdullah Cevdet ve arkadaşlarının geliştirdikleri Batılılaşma

Page 420: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 405

modelinin yeni Türkiye Cumhuriyeti nin resmi ideolojisinin önemli bir parçasını oluşturduğuna şüphe yoktur^ Yeni devletin ideolojisi-nin özellikle 1908 sonrası oluşan düşüncel ortamının bir ürünü oldu-ğu göz önünde tutulursa içinde AbdullahVCevdet ve arkadaşlarının geliştirdikleri tezlerin ne denli etkili olduğu kolaylıkla tahmin edi-lebilir. Siyasal nedenlerle herhangi bir göreve getirilmeyen Abdullah Cevdet istisna tutulduğunda başta Kılıçzâde Hakkı Bey ve Celâl Nuri olmak üzere önde gelen Batılılaşma yanlılarının yeni devlette önemli görevlere - getirilmeleri bu gözlemi doğrulamaktadır (5). Abdullah Cevdet'in bir «tefevvuk» olarak gördüğü Batı medeniyeti ile Atatürk'-ün ulaşılması gereken hedef, olarak ele aldığı «muasır medeniyet» kavramları aslında birbirlerine fazlasıyla benzeyen olguları ifade et-mektedir.

Devletin nasıl kurtarılabileceği düşünceleri ülkemizin şon dö-nemlerindeki aydınları arasında güçlü yabancı ülkelere karşı geliş-tirilen bir çeşit taraftarlığın oluşmasına neden olmuştur. Sözgelişi, ülkenin «Adem-i Merkeziyet» ile yönetilmesinin azınlıkların İmpa-ratorluktan ayrılmalarına neden olan düzensizlikleri ortadan kaldı-racağını düşünmek ile İngiltere aleyhine yazı yazılmasını kabullene-memek, bu ülkenin mandasının savunmasını yapmak aynı bağlam-da ele alınmış, benzer durum diğer büyük devlet yanlılarının tutum-larında gözlenmiştir. «İngiliz Muhibleri Cemiyeti» ve benzeri örgüt-lerin kadrolarının şahsî çıkarlardan çok bu dürtüyle hareket ettik-leri belirtilebilir. "

Ortada kurtarılması gereken bir devlet kalmadığı dönemde bu çeşit taraftarlıkların „ ortadan kalkmasının yanısıra siyasal düşünce-lerin de çeşitliliğini kaybettiğini görüyoruz., Bunun bir nedeni Cum-huriyetin ilk dönemlerindeki fazla plüralist olmayan yapısıdır. An-cak, ortada kurtarılacak bir devlet bulunmaması da bu dönemde or-taya çıkan- tekdüzeliğin önemli etkileyicilerinden birisidir.

Abdullah Cevdet aracılığıyla, yapılan bu araştırma ülkemizin son dönemlerindeki düşünce ortamı ve siyasal gelişmeleri hakkında bazı ipuçları vermiştir. Ancak bu çeşit ipuçlarının önemli genelleme-lere dönüşebilmesi bu konuda yapılacak çok ss;yıda araştırmanın ışığı altında, mümkün olacaktır.

(5) Bkz. «Vatanî Hikâye : Ğ'uillaume Teli», Mekteb Mecmuası [Batumi, 20 Ağus-tos 1336-5 Zilhicce 1338, s. 25-7 v.d.

(6) Tarık Zafer Tunaya, Türkiye'nin Siyasî Hayatında Batılılaşma Hareketleri, İs-' tanbul, 1960, s. 81.

Page 421: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 422: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

A Ç I K L A M A

Araştırmada kullanılan kaynakların çokluğu ve çeşitliliği bun-ların belirli kıstaslara göre sınıflandırılmasını zorunlu kılmıştır. İlk olarak Arşiv materyelleri ayrı bir grup olarak ele alınmış, kitap ve yazışma defteri şeklindeki diğer bibliyografya unsurları da özellik-lerine göre çeşitli' alt bölümlere ayrılmıştır. Araştırmada yararlanı-lan çok sayıda makale, haber için bunların içinde yer aldıkları gaze-te ve mecmuaların adları ve çıkış yerleri ile yararlanılan .sürelerinin belirtilmesine gidilmiştir. Bu alanda Hüseyiniâde Ali, Ahmed Rıza, Halil Halid gibi kimselerin dönemin olaylarına ilişkin sonraki za-man sürelerinde yaptıkları açıklamalar da birinci elden kaynak ola-rak kabul edilmişdir, ve bu çeşit makale ve haberler için notlardan ya-rar lanılabilinir. Buna karşılık genel nitelikli bilgi veren makaleler bibliyografyada da ayrıca zikredilmişlerdir.

Page 423: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi
Page 424: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

B I B L I Y O G R A F Y A

— BASILI OLMAYAN KAYNAKLAR A . B E L G E L E R

A . 1. Yerli Arşivler BAŞBAKANLIK ARŞİVİ [BBA] (İstanbul)

a) Yıldız Tasnifi al. Yıldız Esas Evrakı.

Bölüm : 9 j 11 14 15 16 18 19 31 35

. 36 38

a2. Yıldız Günlük Marûzat a3. Yıldız Perakende (Mütenevvia) a4. Yıldız Hususî Marûzat a5. Y/Sadaret Günlülk Marûzat a6. Y/Sadaret Hususî Marûzat

b) İrade Tasnif i <bl. trad e-Asker î b2. Irade-Dahiliye b3. Irade-Hariciye b4. Irade-Hususi b5. îr-ade-Meclis-i Mahsus b6. Irade-Meclis-i Vâlâ b7. trade-Mısır Mesâlihi b8. îrade-Şûra-yi Devlet b9. Irade-Yunanistan Mesâlihi

e) Bâb-ıâli Evrak Odası [ B E O ] cl. Dahiliye Gelen : 49-3/100, 75-3/24 c2. Dahiliye Gelen : 99-3/48, 100-3/49, 108-3/57 c3. Harbiye Giden : 250-6/54

Page 425: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

424 BİBLİYOGRAFYA

c4. Hariciye Gelen : 158-5/14," İ59-5/15, 160-5/16, 161-5/17, 162-5/18 c5. Hariciye Giden : 185-5/41, 186-5/42, 187-5/43 c6. Hariciye Müteferrik : 712-29/7 c7. Hususî îrade-i Seniye : 377-8/100, 378-8/101 c8. îsti'zan îrade-i Seniye : 307-8/30 c9. Maarif Gelen : 392-9/3 clO. Maarif Gid'en : 397-8/39 c l l . Maliye Giden : 506 cl2. Mekâtib-î Askeriye Giden: 770-2/41 cl3. Meşihat Gelen : 531-13/3 cl4. Meşihat Giden : 535-13/7, 536-13/8 cl5. Mısır Fevkalâde Komiseri Gazi Ahmed Muhtar Paşa'dan Vürûd Eden... :

747-36/5 cl6. Mısır' Hidiviyet-i CeLilesimn Muharrerat Defteri: 1032-68/4 cl7. Hidiviyet-i Celile-i Mısriyeniın Tahrirat Defteri: 1033-68/5 cl8. Mısır Hidiviyet-i Celil esinin Tezakir Defteri : 1037-68/9 cl9. Mısır Hülâsa [Defteri] : 1042-68/14 c20. Mısır Komiserliği Gelen : 748-36/6 c21. Re'sen îrade-i Seniye : 358-8/76 c22. Sadarete Gelen Şifre : 690-28/1, 691-28/2

Giden : 698/28/10 c23. Sıhhiye Gel-en: 575-16/5 c24. Sıhhiye Giden: 572-16/2 ' • c25. Şûra-yi Devlet Gelen : 620-19/25 c26. Tıbbiye Gelen : 771-41/4 c27.- Zaptiye Gelen : 656-21/7, 657-21/8 c28. Zaptiye Giden : 661-21/12, 662-21/13

d) Encümen-i Mahsus Vükelâ Mazbatası : 85 86

146 180

e) Cevdefc Tasnifi : Cevdet-Sıhhiye

f ) Divan-ı Hümâyûn Muhtelif ve Mütenevvi Defterler : Mııharrerât-ı Umuıni-ye : 83 84

g) Bâb-ı Asâfî: Mesail-i Mülıimme: 129 : V i n - Avrupa İhtilâlin den Dolayı Memalik-i Şâhâne'de Bazı Tedabir İc-

rasına Da.ir.

D.TŞIŞLÎDKÎ BAKANLIĞI HAZİNE-jt EVRAK AKŞÎVt (İstanbul)

a,) Siyasî : al. Karton : 178

224 225 226

Page 426: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 425 411

324 a2. Kutu 424

b) tdarî 198

c) Tercüme-Mütenevvia: 29

d) Sicil-Ahval.

3) PARİS BÜYÜKELÇİLİĞİ ARŞİVİ (Paris) Karton : 176

220 228 237 244 283 287

4) LONDRA. BÜYÜKELÇİLİĞİ ARŞİVİ (Londra) Karton : 303 (1-3). "

5) TOPKAPI SARAYI MÜZESİ ARŞİVİ (İstanbul) Evrak : E. 1518/I-II

• E. 1256/11 E. 5049/t-y.

6) TÜRK İNKILÂP TARİHİ ENSTİTÜSÜ ARŞİVİ (Ankara) Kod : 39

82 1-c.

7) CTF-TIP TARİHİ VE DEONTOLOJİ ARŞİVİ (İstanbul) Dosya : «Doktor İbrahim Temo» 1-1935

«Tıbbiyede Cereyan Eden Hürriyet Cereyanı Hakkında» 11/K. «Doktor Şerafedidin Mağmum! Bey 1870-1932» İTD. «Âkil Muhtar ve İttihad ve Terakki» 18.111.1951.

8) İÜTF-TIP TARİHİ VE DEONTLOJİ ARŞİVİ (istanbul) Dosya : «Sıhhiye Müdiri Umumîsi Abdullah Cevdet Bey».

9) SALİH MÜNİR PAŞA EVRAKI / ÖZEL ARŞİV Salih Münir Paşa'ya ait dosya v.e evraklar, öz-el Arşivde.

A. 2. Yabancı Arşivler : 10) Archives d'Etat-Geneve : (Cenevre)

Bölüm : Chanc elleri e : B. 8.

11) Archives do Justice et Police-Gen&ve : (Cenevre) Abdullah Cevdet'e ait dosya ve 14 ilâvesi.

Page 427: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

412 BİBLİYOGRAFYA

12) BUNDKSARCHIVrBERN : (Bern) Kod : E. 21/14'248

E. 21/14'249 Bd. 1 E. 21/14*250 E, 21/14'251

13) BUNDESARCHIV-Koblenz : (Koblenz) Nachlass Fürsten von Billow NLB/Nr. 182

\ 183 •

14) Archives Generates du Royaume Belgi que : (Brüksel) Bölüm : l'Administratiorı Publique-Polic-e des Strangers-Dossiers Individuels.

15) POLITISCHES ARCHIV 1>. AUSWARTXGES AMT : (Bonn) A eten : Die Jungtürken-Türkei : 198 : 732/3 (1-2) 13 Şubat 1898-31 Arahk. 1899 733/1 (2-3) 1 Ocak 1900-30 Haziran . 1900 733/2 (3-4) 1 Haziran 1900-31 Aralık 1901 733/3 (4-5) 1 Ocak 1902-31 Ekim 1907 734/1 (5-6) 1 Kasım 1907

16) ÖSTERREİCHİSCHES STAATARCHİV: (Viyana)y

K. K. Innenministerium Prasidiale : Zl. 6842/1903 Zl. 7304/1903

17) Public Record Office [PROj : (Londra) . Foreign Office [F.O.] : 78/5140 78/5141 424/169 424/212 . 424/213 (424 koduna ait belgeler için Belgelerle Türk Tarihi Enstitüsü Arşivi

Kolleksiyonundan yararlanılmıştır). Vambery Papers : 800/33.

18) CENTRAL ZIONIST ARCHIVES : (İsrail) Bölüm : H. VIII.

A. 3. ABDULLAH CEVDET BEY-'E AİT EVRAK

a) Sicil Karnesi-819/6446-4005.

b) Memurin ve Ketebe ve Müstahdeminin Tescil Olunan Tercüme-i Hallerinin Tahririne Mahsus Varakadır, Sicil/3, Vamk/129, Tar.ih-i Tescil/15 Mayıs 326.

Bunların dışmda Abdullah Cevdet'in çeşitli notları, mektupları, resmî makam-lardan (kendisine gönderilen çeşitli yazılardan yararlanılmış ve söz'konusu ev-raklar notlarda ayrıntılı olarak zikredilmiştir.

Page 428: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 413

E. YAZMA ESERLER

1) Yazmalar a) Yazarları Belli Olanlar

1. [Abdülhamid II], Sultan Abdülhamid'in - Kime Hitaben Yazıldığı Anlaşılamayan Tezkere-i Serzeniş-âmizi, İbnül Emin Mahmud Kemal înal Yazmaları, ÎÜK-No. C. 6-3310.

2. Ahmed Salâhi«, Osmanlı ve Avrupa Politikası ve Abdülhamid-i Şânî'nin Siyase-ti, 1303, lÜK-Türkçe Yazma, No. D. 2-9521.

3. Bahaddin Sâî, Güldeste-i Hatırât-ı Ahrar ve Eslâf-Refuge Tim; â Paris, İstan-bul, Hakkı Tarik Us Kütüphanesi, 0.50/Dosya : 38/1.

4. Cemaleddin. Efganî, Mezahib-i Muhtelif e-i Tabiîyyûn Reddiyesi, Tercüme Eden:. Şamlı Mehmed Münir, 1,ÜK-Türkçe Yazma, No. A. '4-4228.

5. Le Baron Edouard de Jeune-Diran Bey, Bir Hükümet Nasıl Tahlis Olunur, Ya-hud Şevketlû Sultan Abdülhamid Han Gazi Hazretleri, Mütercim : Rıza, İÜK-Türkçe Yazma, No. D. 2-4485.

6. Hitomi (Formoz Hükümeti tarafından Paris Bin Dokuz Yüz Sergisine İ'zam Olunan Tokomin Gazetesi. Muharriri), Japonya Ahlâk ve Müesses âtına Dair Nu-mune, Mütercimi : Rıza, 14 Mayıs 1317, ÎÜK-Türkçe Yazma, No. C. 3-6166.

7. Nazım Paşa, Ermeni Tarih-i Vukuatı, Cildi I, BBA-Yıldız E&as Evrakı, 36/131/ -152/X.

8. Rıfat Osm^n, Hayatım ve Hatıratım, C. I, 1921, CTF-Tıp Tarihi ve Deontoloji Enstitüsü Yakmaları, No. 213/69.

9. [Kont Prokesch. Osten], [Devlet-i Aîiyye'nin Islâhı Lâyihası], Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, E. 1541/t. 1256.

10. R[obertj Rieder (Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne Müfettişi), Mekteb-i Tıbbiye-i Şâ-hâneııiıı Islâh ve Terisiki ve Memalik-i Mahruse-i Şahanede Tedrisat-ı Tıbbiye-mi! Tertib ve Ta'dili Hakkında Mekâtib-i Askeriye-i Şâhâne Nazırı Zeki Paşa Hasretlerinden Takdim Kılman Lâyihadır, ÎÜK-Türkçe Yazma, 1314, Nö. D. 4718.

11. [MekkeliJ M. Sabri, Adem-i Merkeziyet Cemiyeti Beyannâmesi, [1908], Türk Tarih Kurumu Yazmaları, Nö. 129. /

12. Luiz Sabuncu, Abdiilhamid-i'Mâni'nin "Tercüme-i Hali, İÜK-TY, No. 9871.

13. Prenses [Amıie ele] Lusigııan, AbcH'ılbamid-i Sânî'nin Tereüme-i Hali ve Oıı 'Üç Senelik Vekayil Muhtevi Olub Prenses Lusigııan Tarafından İngilizceye Telif ve Urducaya Mütercenı Eserinden Bazı Bendlerin Tercümesi, Tercüme Eden : Cemaleddin Efganî, ÎÜK-Türkçe. Yazma, No. C. 6-9533.

14. ŞaMr Efendi, Mısırlı Mustafa Fazıl Paşa'mn Paris'den Halûpâ-yı Şahaneye Tak-dim Etmiş Olduğu Arizaya Cevaben İzmir Ülemasmdan Şakir EfencSi'nin Tah-rir Etdiği Mektubdur, Bazı Asârî Hâvi Mecmua-i Fakiri, Mecmua-i Muharrerat-ı Siyasiye, İ. Arkeoloji'Müzesi. Kütüphanesi Yazmaları, No. 388/1-6.

Page 429: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

414 BİBLİYOGRAFYA

b) Yakarları Tespit Edilemeyenler :

15. Mezahib-i Arabiy© Ülema ve Meşayilıinin İttifaklarıyla Tertib Olunan Lâyiha-nın Tercümesidir, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 14/1610/126/10.

16. Tıbbiyeli Askeriyeye Dair Jurnaller, CTF-Tıp Tarihi ve Deontoloji Enstitüsü Yazmaları, No. 352. / <

b) Miıljabere Defterleri (BEO Haricinde)

1. Berlin Iraydı [Defteri], BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2328-2/146/XV.

2. [Berlin Sefaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Defter], BBA-Yıldız Esas Ev-rakı, 36I139-51/139/XVIII-4 Haziran 315-16 Haziran [18]99.

3. Berlin Sefaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Defter, BBA-Yıldız Esas Ev-rakı, •36 /[l39-61/139/XVIII-ll Teşıtn-isânî 1900-19 Teşrin-ievvel 316.

4. Berlin Sjefaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Kayıd Defteridir. BBA-Yıldız Esas Evjrakı, 36/2586/148/XVI-8 Mart 1900-24 Şubat 315.

5. Çetine, Stockholm, Brüksel, Washington, Korfu Sefaret-i Seniyeleriyle Muhabe-rata Mahsus Defter, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-60/139/XVIII-3 Şubat 310.

6. İttihad ve Terakki Cemiyeti Merkezinin 1906-1907 Senelerinin Muhaberat Kop-yası, î. belediye Kütüphanesi, Belediye Yazma, 0.30.

i 7. İttihad ye Terakki Cemiyetinin 15 Teşrin-isânî 1907-28 Mart 1908 Senelerine

- Ait Muhaberatının Kayıt Defteri, Türk Tarih Kurumu Yazmaları : No. 130. 8. Londra Sefaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Defter, 4 Teşrkı-isânî 315-15

1 Teşrin-is^jnî [18] 99, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36//2468/141-63/2ÇIL 9. Mecmua-i Muharrerat ve Mektûbat, îbnül Emin Mahmud Kemal înal Yazmala-

rı, lÜK-î^o. D. 8/2973/1054.

10. Paris Sefaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Defter, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2468/l|41/XI-I-14 Teşrin-isânî 312-14 Teşrin-isânî [18] 96.

11. Paris Sef|aret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Defter, t.y, no. 42, BBA-Yıldız Esas Evrjıkı, 36/2468/141/XII.

12. Paris Sefaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Defterdir, 21 Ağustos 315-15 Ağustos (l8]99, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2468/141/XII.

13. Paris [Setaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Defter], 26 Teşrin-isânî [18]96-25 Kânûn-ievvel [18]95, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2468/141/XII.

14. Paris Sefaret-i Seniyesiyle Muhaberata Mahsus Kayıd Defteridir, 7 Temmuz 901-24 Hapiran 317, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2468/141/XII.

15. Paris'de Bulunan Ferik Ahmed Celâleddiıı Paşa'ya Mahsus Muhabere Defteri-dir, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2328-2/146/XV.

16. Paris'de iferiduıı Bey, Alımed Celâleddin Paşa, Roma'da Tahir Paşa ve Ferid Paşa, Berltıı'de Müşir Şakır Paşa ile Muhaberata Mahsus Defter, 21 Mart 316, BBA-Yıldık Esas Evrakı, 36/2328-4/146/XV.

Page 430: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 415

17. Paris ve Viyana Sefaret-i Seniyeleriyle Muharebata Mahsus Defter, 1309, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2585/ 148/XVI.

18. Paris [ve Viyana Sefaret-i Seniyeleriyle Muhaberata Mahsus Defter], BBA-Yıl-dız Esas Evrakı, 36/2468/141/XII.

19. Roma Sefaret-i Seniyesiııe Mahsus Muhabere Defteridir, 14 Haziran 316-1 Kâ-nûn-ievvel 1900, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/2468/141/XII.

20. Roma, Berlin Sefaret-i Seniyelerine Mahsus Muhabere [Defteri], 27 Mayıs [18] 95-15 Mayıs 1311, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-52/139/XVIII.

21. Şuabat Tamim ve Anadolu'ya Yazılan Raporların Defteridir, Türk İnkılâp Ta-rihi Enstitüsü Arşivi, 39/16228.

22. Tahran, Petersburg, Stockholm Sefaret-i Seniyelerine Mahsus Muhabere Defte-ridir, 10 Temmuz [18] 98, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-44/139/XVIII.

23. Umum Rayda Mahsus Defter, 5 Haziran 321, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-72/.139/XIX.

24. Umum Kayda Mahsus Defter, 15 Temmuz 321, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-73/139/XEX.

25. Umum Kayda Mahsus Defter, 5 Eylül 321, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-74/ 139/XIX.

26. Umum Kayda Mahsus Defter, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-75/139/XIX.

27. Umum Kayda Mahsus Defter, 18 Teşrin-ievvel 322, BBA-Yıldız Esas Evrakı, 36/139-77/139/XIX.

II — ABDULLAH CEVDET'İN ESERLERİ

a) Telif Eserler

1. Bir Hutbe Hemşehrilerime, Matbaa-i İçtihad, Mısır, 1909, 16 sf.

2. CUıan-ı îslâma Dair Bir Nazar-ı Tarihî ve Felsefî, N-ecm-i İstikbâl Matbaası, İstanbul, 1922, 32 sf.

3. Dimağ : Dimağ ile Ruh Arasındaki Münasebât-ı Fenniyeyi Tedkik, Sahiib ve Na-şiri Vatan Kütüphanesi Sahibi Ohannes Ferid, Istepajı Matbaası, İstanbul, 1308, 46 sf.

4. Dimağ ve Melekât-ı Akliyenin Fizyolociya ve Hıfzısıhhası, Matbaa-i Âmire, İstanbul, 1333-1335 (Dış Kapakta 1335-1337) 478 sf.

5. Discours prononeĞ le 20 Août 1920 par le Dr. Abdullah Djevdet Bey, Directeıır General de l'Office Samtaire, â l'İmuıguratioıı de l'hopital Am6rıcain fondS re-comment â Tearchi-Capou, [İstanbul], [1920], 1 sf.

6. Droit d'Asile cn Suisse, Imprimerie Internationale, Geneve, 1905, 74 sf.

7. IMşiinen Musikî, İçtihad'm Kitabları, İstanbul, 1932, 94 sf.

Page 431: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

416 BİBLİYOGRAFYA

Elegjie, Vienna, 1902, 1 sf.

9.

10.

11.

12.

13.

14.

15.

16.

17.

18.

19.

20.

21.

22.

23'.

24.

25.

26.

27.

28.

29.

30.

Fenıt-i Ruh: Diimag ve Ruh-Tefekkür-Vicdan-Dimağ ve Tefekkür, Matbaa-i îç -tihad, İstanbul, 1911, 136 sf.

Fievi-e d'âme, Paris-Vienna, 1901, 132 sf.

Fizyolociya-i Tefekkür : Mehazınım Esaşı C[K]raft un d Stoff Üııvanlı Kitabın Tefelüriir Bahsidir, Istepan Matbaası, İstanbul, 1308, 72 sf.

Fizyolociya ve Hıfz-ı Sıhhat-i Dimağ- ve Melekât-ı Akliye, Mahmud Bey Mat-baası, Dersaadet, 1312, 232 sf.

Fünftkı ve Felsefe*, Tarih-i, Tesvîd, 1309, Taş Basma, [Cenevre], [1897], 31 sf.

Füııûb ve Felsefe2, Matbaa-i îçtihad, Mısır, 1906, 49 sf.

Fi'ıııû

Hadd

Hiç,

ı ve Felsefe ve Felsefe Sâııihâları, Matbaa-i İçtihad, İstanbul, 1328, 159 sf.

•ı Te'dib Alımed Rıza Boy'e Açık Mektub, Tab'-ı Sânı, Naşiri : İzmirli Meh-med Şükrü, Matbaa-i îçtihad, istanbul, 1912, 72 sf. (İlk Baskı Paris 1,903).

Mahmud Bey Matbaası, İstanbul, 1307, 24 sf.

îkaz-ı Müsliııı, [Muhammed Ghuri'den uyarlama], [Matbaa-i îçtihad], [Mısır],' [1906L 157 sf.

İki Emel, Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti Matbaası, Mısır-el-Kahire, 1316, 32 sf. (İkinci Baskı, Mısır, 1906, Üçüncü Baskı, İstanbul 1912, Dördüncü Baskı, İstanbul, 1914).

Iklil-i Matem, Taş Basma [Viyana], [1901], .27 sf.

İstanbul'da Köpekler, Matbaa-i İçtihad, Mısır, 1909, 16 sf.

Kahriyatı, Osmanlı îttihad ve Terakki Cemiyeti Matbaası, [Cenevre], 1315, 64 sf.

Kahrivat2, Matbaa-i İçtihad, Mısır, 1906 [1908], 128 si\ '

Karlı Dağdan Ses, İçtihad'm Kitabları, Orhaniye Matbaası, İstanbul, 1931, 183 sf.

La Lyre Turque, Paris-Vienna, 1902, 187 sf.

Mahkeme-i Kübra, Taş Basma [Paris], [1313], 21 sf. (Tab'-ı Sânî, Matbaa-i İçtihad Mısır, 1908).

Ma'sıımiyet, İstepan Matbaası, İstanbul, 1311, 45 sf.

Muhtelif İzdivaçlar, [İstanbul], 1928, 4 sf.

Mükemmel ve Resimli Adâb-ı Muaşeret Rehberi, Yeni Matbaa, İstanbul, 1927, 523 sf. j

De La Necessite d' öne Ecole Pour les Educateuıs SocBaux : Memoire Presents au Conares international de l'Education sociale, Tenu â l'Expositioii üniverselle de I'arlsj du, 26 au 30 Septembre 1900, Paris, 1900, 40 sf.

Page 432: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 417

31. Les Quatrians Maüdits et les reves orphelins, Lıbraire de la Plume, Paris, 1903, 173 sf.

32. Rafale de Parfums, imprimerie Internationale, GeaıĞve, 1905, 132 sf.

33.; .Ramazan Bağ-çesı, Tabi' ve Naşiri Ohannes Ferid, Dersaadet, 1308, 29 sf.

34. R6ponso au Journal de Geneve [Cenevre], 1904, 2 sf.

35. Tulûat, Âlem Matbaası, İstanbul, 1308, 80 sf .

36. Türbe-i JVIa'sumiyet, Sahib ve Naşiri Vatan Kütübhanesi Sahibi Ohannes Ferid, Istepan Matbaası, İstanbul, 1308, 36 sf.

37. Ûlema-yı îslâm Enârallahıı Berahimılıum Tarafından Verilen Feteva-yı Şerife, [Fetvalar Şakir Hoca tarafından verilmişdir], Tab'-ı Sânî, Matbaa-i İçtihad, Mı-sır, 1325, 22 sf. (İlk Baskı Meşveret Matbaası, Cenevre, 1314).

38. Uyanınız! Uyanınız!, Matbaa-i İçtihad, Mısır, 1907, 36 sf. (İkinci Tab : 1908 Mı-sır).

39. tlber die Erziehung der Lehrer, Almancaya Tercüme: Eisenschiml, Wien, 1902, 48 sf.

40. La Vengeance Doree, Imprimerie Internationale, Geneve, 1904, 26 sf.

41. Viola Semper Florens : Sonnets, Imprimerie Internationale, Caire, 1908, 79 sf.

42. Yaşamak Korkusu, Kütübhane-i Cihan, İstanbul, 1326, 24 sf.

b) Tercüme ve Derleme Eserler

1. Alfieri, V., Hükümdar ve Edebiyat (Del principe e delle let tere), Matbaa-i İçti-had, Cenevre, 1905 (Dış Kapak, Mısır, 1906), 336 sf.

2. Alfieri, V., İstibdad, (Delia Tyrannia), Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti Matbaası, Cenevre, 1317, 314 sf. (İkinci Baskı, Matbaa-i İçtihad, Mısır, 1908, Dış Kapak 1909).

3. Gustave Le Bon, Ameli Ruhiyyat (Les incertitudes de Iheure prâsente), İçti-hadın Kitabları, İstanbul, 1931, 223 sf.

4. Gustave Le Bon, Asrımızın Nusûs-u Felsefiyesi (Les aphorismes du temps pre-sent), Matbaa-i İçtihad, İstanbul, 1914, 184 sf.

5. Gustave Le Bon, Avrupa Harbinden Alman Psikolociyaî Dersler (Enseigne-ments psychologiques de la .guerre europeenne), Naşiri : îlyas, Kanaat Matbaası, İstanbul, 1918, 715 sf.

6. Gustave Le Bon, Dün ve Yarın, (Hier et demain), Orhaniye Matbaası., İstanbul, 1924, 264 sf.

7. Gustave Le Bon, Ilm-i Ruh-ıı tçtimaı (Psychologic des foules), Âmedî Matbaa-sı, İstanbul, 1924, 287 sf.

8. Gustave Le Bon, Ruh-ül-Akvam, (Les lois psychologiques de l'Evolution des Feuples), Matbaa-i İçtihad, Mısır 1907, 308 sf. (İkinci Baskı Matbaa-;! İçtihad, İstanbul 1913).

Page 433: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

418 BİBLİYOGRAFYA

10. Omer

11.

Emile Boutmy, İngiliz Kavmi (Essai d'une Psychologic Politique du Peuple Anglais), Kitab-ı Evvel, Matbaa-i içtihad, Mıısr, 1909, 100 sf. İkinci ve üçün-cü Kitab, Matbaa-;i îçtihad, İstanbul, 1911, 244 sf., Dördüncü Kitab, Matbaa-i İçtihacl, İstanbul, 1912, 387 sf .

Buyse, Umumî ve Âli Amerika Terbiye Usulleri, (M6thodes amerdeaines Education gĞn&rale et technique), Matbaa-i. Âmire, istanbul, 1925-1926, Cild:

I-III, 010-384-381 sf.

Ludwig Büchner, Goril (Natur und Gelst), Matbaa-i Vilâyet [Mamuret-el-Azîz], 1311, 57 sf.

13.

14.

15. Jean-M

12. Lord Byron, Chilîon Mâhbusu, (The Prisoner of Chillon), Matbaa-i îçtihad, Ce-nevre, 1904, 38 sf. .

R[einhardt] Dozy, Tarih-i İslâmiyet, (Essai sur Thistoire de. l'Islamisme), Oild-i Evvel, Matbaa-i İçtihad, Mısır, 1908, 334 sf., Cild-i Sânî, Matbaa-i îçtihad, Mı-sır, 1908 [1909], 388 sf.

Jean-îvuırie Guyau, Bir Filozofun Şiirleri (Vers d'un philosophe) Devlet Matbaa-sı, İstanbul, 1930, 262 sf.

arie Guyau, Terbiye ve Veraset (Education et H6r6ditĞ), Millî Matbaa, İstanbul, 1927, 560 sf.-X.

16. [Baron idĞes s bi ve ıS 548 sf

17. JMLevlâı

Holbach], Akl-ı Selim, (Le bon sens ou Idâes naturelles OpposĞes aux ırnaturelles), Şirket-i Müretti/biye Matbaası, İstanbul, 1928, 536 sf. (Ta-aşiri Doktor Abdil Hüsnü), ikincıi Baskı, Devlet Matbaası, istanbul, 1929,

.na Celâleddin-i Rumî, Dilmesti-i Mevlâna, Matbaa-i İç-tihad, Orhaniye Matbaabı, İstanbul, 1921, 128 sf.

18. Le Baron Motoııo, Bir Zekâ-i Feyyaz, (L'Oeuvre de Gustave Le Bon), Necm-i istikbâl

19. J[acques] Novicow, Harb* ve Sözde İyilikleri, (La guerre et ses prĞtendus bien-f alts), Drhaniye Matbaası, İstanbul, 1927, 319-VI sf.

20.

21.

Matbaası, İstanbul, 1925.

Ömer I Cay yam, Rubaiyat-ı Hayyam ve Tiırkçeye Tercümeleri, İkinci Tab', Na-şiri : İkbal Kütüphanesi, sahibi Hüseyin, Matbaa-i Şirket-i Mürettibiye, İstan-bul, 1926, 454 sf. (ilk Baskı : İstanbul 1914, 88 sf.).

Sanfaniı Tıbbiyeli ve Nişanlısı Yahud Mekârim-i Ahlâkiyesiz Din, Dinsiz Me-kârim-i Ahlâkiye (Baskıya Hazırlayan: Abdullah Cevdet). Naşiri: İkbal Kü-tübhanesl sahibi Hüseyin, Vilâyet Matbaası, İstanbul, 1928 (ilk Baskı, Mat-baa-i içtihad, Mütercim : A. Vefa, İstanbul 1329-64 sf.).

22. [Johann Friedrich von] Schiller, Guillaume Teli, Typo-lith. A. Costagliola, Mı-sır-el-Kahire, 1314, 165 sf.

23. William Vedad, Matbaa-i Necm-i İstikbâl, İstanbul, 1921, 223 sf.

24. William

Sha-kespeare, Antuaıı ve Kleopatra, Tabi ve Naşiri : Aktör Hüseyin

Shakespeare, Hamlet, Matbaa-i İçtihad, Mısır, 1908, 44 sf.

Page 434: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 433 419

25. William' Shakespeare, Julius Caesar, Naşiri : Kütübhane-i Cihan Sahibi Mih-ran, Matbaa-i İçtihad, Mısır 1908 (Dış Kapak : Matbaa-i Cihan, Dersaadet 1909), 165 sf.

26. William Shakespeare, Kral Lear, Kütübhane-i İçtihad, 1917, 190 sf.

27. William Shakespeare, Macbeth, Matbaa-i îçtihad, Mısır, 1909, 159 sf.

28. William Shakespeare, Ode, Taş Basma, Cenevre, [1898], 1 sf.

29. [Voltaire], Rahib Meslier'nin Vasiyetnâmesi Hakkında (Testament de Jean Meslier), Tâbi ve Naşiri : Cemiyet Kütübhanesl, Necm-l İstikbal Matbaası, İs-tanbul, 1924, 64 sf.

30. J[Z]. Weber, Asırların Panoraması Yahud Tarih-i Kâinata Bir Nazar, Matbaa-i îçtihad, İstanbul, 1913, 236-11 sf. Abdullah Cevdet, kitap ve tercümelerinde çeşitli ünvanlar .kullanmıştır (îbn Ömer Cevdet, Abdullah Djevdet Bey, Doktor Abdullah. Cevdet, Abdullah Cev-det, imza taşımayan eserler gibi). Bu durum notlarda, belirtilmiştir. Bu eserler dışmda kendisimin konumuz dışında (kalan çoğunluğu, tıp ile ilgili kullanılmayan eserleri belirtilmemiştir.

III — SÂLNÂMELER VE RESMİ YAYINLAR

a) Sâînâmeler:

1. Sâlnâme-i Askerî, 1311 (Hicrî Kamerî 1313).

2. Sâlnâme-i Diyar-ı Bekir, 1292.

3. Sâlnâme-i Ma'muret-el-Azîz, 1300 (H. 1301).

4. Sâlnâme-i Ma'muret-el-Azîz, 1305, Vilâyet Matbaası, (Düzenleyen : Ahmed Efen-di).

5. Sâlnâme-ı Ma'muret-el-Azîz, 1310, Vilâyet Matbaası, (Düzenleyen : Hayri Efen-di).

6. Ma'muret-el-Azîz Vilâyeti Sâlnâmesi, H. 1312, Sekizinci Tab'.

7. Sâînâme-i Nezaret-i Hariciye, Matbaa-i Osmaniye, Dersaadet, 1318.

8. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sâlnâmesi, 1925-196, Matbaa-i Âmire. b) Resmî Yayınlar :

3. Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye Şakirdammu 1306-1307 Sene-1 Tedriyesi îmtihan-ı TJmumi Cedveli.

2. Mekteb-i f îbbiye-i Şâhâne Şakirclanmın İmtihan-1 Umumî Cedveli-Sene-i 'Sedri-sat, 1307-1308.

3. Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne Şakirdanmm tmtihan-ı Umumî Cedveli-Sene-i Tedri-sat, 1310.

Page 435: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

420 BİBLİYOGRAFYA

IV Dî<

[Abdullah Js hire, 1

rER BİRİNCİL KAYNAKLAR

lehmed Habib], Varidat-ül Habib li'tenvirat-ül-lebib, Türk Matbaası, Ka-23.

Abdülhamid ölüyor, [Beyanname], Yayınlayan: Comite ottoman d'union et Progres, Paris, i;i906].

Abdülahrar Tahir [Süleyman Nazif], Namık. Kemal, Taş Basma, Paris, 1314. Abdülhak Bağdadî, Felaha Doğru, Türkçeye Nakli : Şeyh Muhsin-i Fanî [Hüseyin

Kâzım], Taam Matbaası, İstanbul, 1328-1331. Abdülhalim Hikmet, Bir Rüya, Matbaa-/! İçtihad, Cenevre, 1904. Abdülhalim Memduh, Mazlum Türklere, Aded 1 : Mev'ize, Taş Basma, Paris, 1902. Ahmed Esad, Mahkeme-i Kübraya Karşı Kanun-u Esasi ve Hükümdar, Vezirhan Me-

tin Matbaası, [istanbul], [1908]. Giridî Ahmed Kami, Medrese-i Şarkiye : İsviçre'nin Cenevre Şehrinde, [Cenevre]

1900-1313. Ahmed Lütfullah - Mehmed Sabahaddin, Beyamıâme-i Umumî, Kahire, [1901]. Ahmed Midi at,Müdafaa : Elıl-i İslâmı Nasraııiyete Da'vet Edenlere Karşı Kaleme

Alınmıştır, İstanbul, 1300. Ahmed Midhat, Müdafaaya Mukabele ve Mukabeleye Müdafaa, İstanbul, 1300. Ahmed Midhat, Müdafaa : Hristiyanhğm Mazisi, Hali, İstikbâli: Fransa Müellif in-i

Meshures inden Clıateubriand'a Reddiye Olmak üzere Kaleme Alınmışdır, İstan-bul, 1302

Ahmed Niya: Saîıife,

yas iyesi,

zi, Hatır ât-ı Niyazi Yahud Tarihee-i inkılâb-ı Kebır-i Osmaniden Bir abâh Matbaası, İstanbul, 1326.

A[hmed] R[4fik], Abdülhamid-i Sânı ve Dovr-i Saltanatı : Hayat-ı Hususiye ve Si-Cild-i Saîıis, Kütüphane-i İslâm ve Askerî, İstanbul, 1327 (İlk iki cilt

Osman Nuri tarafından yazılmıştır). Ahmed Rıza, Asker, Kütüphane-i İslâm ve Askerî, İstanbul, 1324. Ahmed Rıza, Vatanın Haline ve Maarif-i Umumiyenîn Islâhına Dair Sultan Abdül-

hamid Han Sânı Hazretlerine Takdim Kılman Altı Lâyihadan Birinci Lâyiha, Imprimer.e Internationale, Londra, 1312.

Ahmed Rıza, Vatanın Haline ve Maarif-i Umumiyenin Islâhına Dair Sultan Abdül-hamid H; ııı Sânî Hazretlerine Takdim Kılman Lâyihalar Hakkında Sadarete Gönderilen Mektub, GenSve, 1313.

Ahmed Rıza, Vazife ve Mesuliyet, Birinci Cüz : sır, 1320.

Ahmed Rıza, Aks ekili Ahm

Fikir G&ı ;baat Matl

Ali [Basiret

Mukaddeme Paıişâh, Şehzadeler, Mı-

Vazife ve Mesuliyet, üçüncü Cüz : Kadın, Paris, 1324. ıd Hamcli, Bilinmesi Elzem Hakikatler : Hürriyet-i Fikriye ve Serbest etelerinin Vasıta-i İnşitarı Ohannes Aznavur Efendi'ye, Tevsi'-i Ta->aası, [İstanbul], 1332. •azetesi Sahib-i İmtiyazı], istanbul'da Yarım Asırlık Vak'a-î Mühim-

ine, Matbaa-i Hüseyin Enver, Dersaadet, 1325. Ali Fahri, Açık Mektub : Ali Piııhan [Kemal] Bey'e Mısır, 1332. Ali Fahri, Elvah-ı Siyah, Matbaa-i Bahriye, İstanbul, 1324. Ali Fahri, Empl Yolunda, Hürriyet Matbaası-, İstanbul, 1328. Ali Fahri, Merhum Receb Paşa'ıım Yâveri Şelıid-i Hürriyet Şevket Bey'e : Kandil

ve Muhtar Paşa, İkinci Tab', Hilâl Matbaası, Mısır, 1324. A[li] Fahri, Yeni Osmanlılar Kongresi, Taş Basma, Cenevre, 1316. Ali Haydar [Midhat], Lâyiha ve İstitrad, Hindiye Matbaası, Mısır-el-Kahire, 1317.

Page 436: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 421

Bekir Fahri, Jönler: Mısır'da, Matbaa ve Kütübhane-i Cihan, İstanbul 1326 [7?]. Beşir Fuad, Beşer, Mihran Matbaası, İstanbul 1303. Beşir Fuad-Fazlı Necib, Mektûhat, Şefik Kütübhanesi, Dersaadet, 1313. Bezmd Nusret, Fırkalar ve Ben, Yeni Osmanlı Matbaası, Bizans [İstanbul], 1327. Bir Diplomat, Usûl-ü idare ve Islâhat, y.y., 1319. Büchner Ludwig, Madde ve Kuvvet, C, I-II-II. Tercüme Edenler : Ahmed Nebil-Baha

Tevfik, Teceddüd-ü İlmî ve Felsefî Kütübhanesi, İstanbul, [1911]. Cazım (Dr.), İttihad, Taş Basma, Cenevre, 1900. Celâdet Bedirhan - Kâmran Bedirhan, Edirne Sukutunun iç Yüzü, Serbesti Matbaa-

sı, İstanbul, 1329. Celâl Nuri, 1327 Senesinde Selânik'de Müııakid ittihad ve Terakki Kongresine Celâl

Nuri Bey Tarafından Takdim Kılman Lâyihadır, Mîişterek-ül-Menfaa Osmanlı lı Şirketi Matbaası, İstanbul, 1327.

Celâl Nuri, Harbden Sonra Türkleri Yükseltelim, Cemiyet Kütüphanesi,. Kostantim-ye, 1917.

Celâl Nuri, iştirak Etmediğimiz Harekât, Naşiri.: Cemiyet Kütübhanesi, [istanbul], 1917.

Celâl Nuri, İttihad-ı İslâm, Yeni Osmanlı Matbaası, İstanbul, H. 1331. " Celâl Nuri, Muhabbet mi Husumet mi? Müslümanlara, Türklere Hakaret, Düşman-

lara Riayet ve Muhabbet Edenler, Kader Matbaası, İstanbul, 1332. Celâl Nuri, Mukadderat-ı Tarihiye, Matbaa-i İçtihad, İstanbul, 1330. [Cemaleddiıi Efendi], Şeyhülislâm-ı Esbak Cemaleddin Efendi Merhumun Hatırât-ı

Siyasisi, M.- Horagûnyan Matbaası, Dersaadet,. 1336. (Dr) Cemil, Evlâda ve Ahfada Yadigâr :• Mahşerde Bir Hutbe, İkinci Tab', Matbaa-i

İçtihad, istanbul, 1331. Cevrî [Mehmed' Reşid], înkılâb Niçin ve Nasıl Oldu?, Matbaa-i İçtihad, Mısır, 1909. Edmond Demolins, Anglo-Saksonlarııı Esbab-ı Faikiyeti Nedir? Tercüme Edenler:.

A. Fuad, A. Naci, Kütübhane-i Askerî, Dersaadet, 1330. Edmond Demolins, Yollar : Asl-ı İçtimaiyi Yol Nasıl Vücûda Getirir, Birinci Cüz :

Ezmine-i Kadime Yolları, Mütercimi: Ahmed Sanih, Muktatifi: Satvet Lütfi, Mahmud Bey Matbaası, Dersaadet, 1329.

Diamandopulo Hercule, Le Reveil de la Turquie, Typo-Lith, Cent., Alexandria, [1908]. [Ebüzziya Tevfîuk], Muallim Doktor Dozy'nin Tarilı-i İslâmiyet tTnvanlı Kitabı ve

Mütercimi Hakkında Teııvir-i Efkâr, Naşiri : izmirli Mehmed Şükrü, Matbaa-i İçtihad, İstanbul, 1328.

Edhem Ruhi, .Mısır'da Sancak Gazetesi Müdiri Ahmed Saib Bey'e, [Londra], [1900]. Emir Bedirhan, Naşiri : Lütfi, Matbaa-i İçtihad, [Mısır], t.y. Ermeni Komitelerinin Amal ve Harekât-ı İhtiîâliyesi : îlân-ı Meşrutiyetden Evvel

ve Sonra, Matbaa-i Âmire, İstanbul, 1332. Füzelâ-yı Müderrisinden Bir Zât, Ülema-yı Din-i İslama Da'vet-i Şer'iyye ikinci

Tab', [Kahire], 1314. Giridli Bir Türk, Firak, Matbaa-i İçtihad, Mısır, 1906. Haeckel Ernest, İnsanın Menşeî : Nesil-i Beşer, Tercüme : Baha Tevfik, Teceddüd-ü

İlmî ve Felsefî Kütübhanesi, İstanbul, t.y. Hüseyin Rıza İbn Mehmed [Şârihi], Selâmet-i Umumiye Kulübü Menfaatine: Şerlı-i

Siyasî Şerlı-i Kamm-u Esasî, Matbaa-i Âmire, Dar-ül-Mlâfet'ül-âliye, 1326. İsmail Fenni [Ertuğrul], Kitab-ı îzale-i Şükûk : Dozy'nin Tarilı-i İslâmiyeti Üzeri-

ne Reddiyedir, Orhaniye Matbaası, İstanbul, 1928. îsmail Ferid, îbtâl-i Mezheb-i Maddiyûn, Abmed Celâdet ve Şürekâsı Matbaası, İz-

mir, 1312.

Page 437: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

422 BİBLİYOGRAFYA

K[

tsma.il Hakfc tsmail Kem

ya-i Pad îsmail Şükri İtclkava, Jajpı

tübhaneşi [Keçecizâde Kılıçzâde B.k]

Tahsisaıjt 1331

Kılıçzâde Ha Lebedeff. Ol,

Idjtihad (Dr) Lütfi, (Dr) Lütfi, (Muallim) L Lütfi Simavî Matbaa-i tç M[ehmed] Mehmed Mu: Mehmed Mu-

Matbaa-Mehmed Muı

Matbaa-i Mehmed Muı:

hire, 131(3 Mehmed Sal;

tibahma ret-i Te£ı Emin Hi

' El-Şeyh Muh burg", 19(|)!

Muhammed Mustafa Ha njı

1907. Namık Kernel Filorinah Nâ:

İstanbul Nevsâl-i Milli Osman Şefik Ostrorog L6o Esseyid Şeyh

Nasihat mal, Der

Reşid [Birine me, îstar

Rıza Kara Z Sâııilerino

Hizmet İV Rıza Nur, Tıl

ı, Vatan Uğrunda Yahud Yıldız Mahkemesi, Mısır, 1326. .1, Trablusgarb Vali~i Esbakı İsmail Kemal Bey Tarafından Atabe-i til-ls âhiy e Takdim Olunan Lâyiha Suretidir, Mizan Matbaası, Cenevre, 1314. , Asrî Türk Harfleri, Kütübhane-i İçtihad, İstanbul, 1925. onya Tarih-i Siyasisi, Almanca'dan Tercüme : Mübahat, Cemiyet Kü~

İstanbul, 1330. Mehmed Fuad], Vasiyetnâme-i Siyasi, Mizan Matbaası, Cenevre, 1314. ,kkı, Akvem-üs-siyer Münasebetiyle Son Cevab : Yusuf Suad Efendi'ye

Softalara Tamimen, Yeni Osmanlı Matbaa ve Kütübhanesi, İstanbul,

kkı, îtikadât-ı Batılıya İlân-ı Harb, İkbal Kütübhanesi, Dersaadet, 1332. ı de, De 1'Emancipation de la Femme Musulmane, Edition de la Revue Caire, 1906.

Fikr-1 Islâhat, Matbaa-i îçtihad, Cenevre, 1904. VTillet ve Hükümet, Taş Basma, Paris 1906.

LÜtfi, Garp Fikirleri, Selâmet Matbaası, [istanbul], 1929. Teşrifat ve Adâb-ı Muaşeret Rehberi, Matbaa-i İçtihad, İstanbul, 1329.

ıfjihad'ııı Fihrist-i Neşriyatı, Tab'a-i Saniye, Matbaa-i îçtihad, Mısır, 1908. adri] [Nâs-ıh], îstinsâf, Matbaa-i Milliye, [Mısır], 1315.

ad, Mücahede-i Milliye, Mahmud Bey Matbaası, Dersaadet, 1324. ıfad, Taharri-i İstikbâl, Birinci Cild, Vazife ve Mesuliyet ve İkiden Biri,

Âmedî, Dersaadet, 1330. •ad, Taharri-i İstikbâl, ikinci Cild, Vazife ve Mesuliyet ve İkiden Biri, Âmedî, Dersaadet, 1330.

ad, Yıldız Saray-ı Hümâyûnu Yahud Şarkın D er d-i Aslisi, Mısır-el-Ka-

haddin, Mağdur ve Mazlum Osmanlı Milletinin Nazar-ı Mütalâa ve în-Bildikîerim-İttihad ve Terakki Cemiyetinin Maksad-ı Te'sis ve Sil-

ki li ve Devlet-i Aliyye-i Osmaniyenin Sebeb-i Felâket ve İn kis ân», adiye Matbaası, Mısır-el-Kahire, 1918-R. 1334. ımmed Abduh, İslâm ve Hanotaux, Mütercimi : Zaki.r el-Kadiri, Ören-9.

Cpevdet, Patates, Köylü Kitabları, No. 9, Matbaa-i İçtihad, İstanbul, 1330. di, Afv île Mahkûm Yahud Şeref Kurbanları, Osmanlı. Matbaası, Mısır,

, Kenan. Müdafaanâmesi, Külliyat-ı Kemal İçinde, İstanbul, 1326. am, Terennümler-Teellümlere Zeyl : Hatırât-ı Meşalıir, Matbaa-i Âmire, 1341.

İstanbul, 1330. tçtilıad-ı Medenî, Dersaadet, 1329.

n, Conference sur la Renaissance du Japon, Constantinople, 1911. Raşid, Dünyada Müslümanların Hali ve Ülemayı, Emirlere, Sultanlara

[çın Da'vot, Mütercimi : Vizeli Eminzade Rıza, Matbaa-i Ahmed Ke-sadet, 1326 (Arapça bası : 1906).

Ferik], Taşkışla Divan-ı Harbi Mukarreratma Dair Hakaik-i Miihim-bul, 1324. atm, Beyanııâme : Ma'muret-el-Azîz Vilâyeti Ahalisine ve Müntehib-i

: Vilâyetimiz Meb'usluğıına Abdullah Cevdet Bey'i întilıab Ediniz, atbaası, Malatya, [1924]. >biye Hayatından, Matbaa-i Hayriye, İstanbul, 1327.

Page 438: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 423

Rıza Nur, Türk Tarihi, C. XI. Miliî Matbaa, İstanbul, 1926-1344. . Rıza Tahsin, Mir'at-ı Mekteb-i Tıbbiye, C. I. Kadir Matbaası, Dersaadet, 1328. Sabahaddin, îttihad ve Terakki Cemiyetine Açılc Mektublar : Mesleğimiz , Hakkında

Üçüncü ve Son Bir İzah, Muktatifi : Satvet Ltitfi, Mahmud Bey Matbaası, [İs-tanbul], 1327.

Sa/bahaddin, Teşebbüs-ü Şahsî ve Adem-i Merkeziyet Hakkında İkinci Bir îzah, Mah-mud Bey Matbaası, İstanbul, 1324.

M[ehmed] Sabahaddin, Teşebbüs-ü Şahsî ve Tevsi'-i Mezuniyet Hakkında Bir İzalı, Muıktatifi : Satvet Lütfi, Necm-i İstikbal Matbaası, Dersaadet, [1324].

Sabahaddin, Türkiye Nasıl Kurtarılabiîir ? Meslek-i İçtimaî Programı, Kader Mat-baası, İstanbul, 1334.

[Sakl-i Kürdî], Bediüzzaman Said-i Kürdî'niıı Nutukları, îkbâl-ıi Millet Matbaası, Dersaadet, 1324.

Satı Bey, Büyük Milletler : Japonlar ve Almanlar, Konferans Kütübhanesi, İstanbul, 1330.

[Süleyman Nazif], Bahriyelilere Mektubî, Taş Basma, [Cenevre], .t.y. [Süleyman Nazif], Gizli Figanlar, Matbaa-i İçtihad, Mısır, 1906. Şerafeddin Mağmumî, Başlangıç, îstepan, Matbaası, İstanbul, R. 1306-H. 1307. Şerafeddin Mağmumî, Düşündüm ki, Matbaa-a Yusuf iye, Mısır-el-Kahire, 1331-1913. Şerafeddin Mağmumî, Hakikat-i Hal, Naşiri : Kürdizâde Ahmed Ramiz, Matbaa-i

Ebüzziya, Kostantiniye, 1330. Şerafeddin Mağmumî, llm-i Nebatat, [Mehmed Ali Bey'in Ders Notları], Taş Basma,

[İstanbul], 1309. Şerafeddin Mağmumî, Paris'den Yazdıklarım, Mısır-el-Kahire, 1911-1329. Şerafeddin Mağmumî, Seyahat Hâtıraları : Anadolu ve Suriye'de, Matbaa-ü 1-fütuh,

Kahire, 1909-1327. Şerafeddin Mağmumî, Vücûd-i Beşer, Nişan Berberyan Matbaası, İstanbul, 1310. Şerif Paşa, İttihad ve Terakki'nin Sahterkârlıklarîna, Denaetîerine Bülend Bir Sa-

da-yı Lâ'netimiz, Paris [1911]. Şerif Paşa, Mücahede-i Vataniye : Mııhalefet-i îttihad ve Terakki Cemiyeti, Nefaset

Matbaası, Istanbul, 1330. İbrahim Temo, Atatürk'ü N'için Severini, [Mecidiye], 1937. İbrahim Temo, İttihad ve Terakki Cemiyetinin Teşekkülü ve Hidemati Vataniye ve

İnkılâbı Milliye Dair Hatıratım:, Mecidiye, 1939. Tunalı Hilmi, Altıncı Hutbe, Cenevre, 1315. [Tunalı Hilmi], Bir Geçmişin Yadigârı: Onuncu Hutbe Mısır-el-Kahire, 1327. Tunalı Hilmi, Evvel ve Âhır, Cenevre, t.y. Tunalı Hilmi, Gurbet Yoldaşlarım Osmanlı Kardaşlarıma : Oh!, Osmanlı Matbaası,

Mısır, 1327. Tunalı Hilmi, îlk ve Son Gayret, Geneve, t.y. Tunalı [Hilmi], İsviçre Rehberi : Kardeşlerim Fehmi, Şükrü, Faik île Gençlerimize

Bîr Armağandır, Cenevre, 1903-1320. [Tunalı Hilmi], Makedonya : Mazi, Haî, İstikbâl, Osmanlı İttihad ve Terakki Ce-

miyeti Matbaası, Mısır-el-Kahire, 1316. Tunalı Hilmi, Murad : Şehid Arkadaşlarımdan Doktor Yenişehirli Edlıem'in, Giridb*

Şefik'în ve Tatar îzzet'in Rulılarma, Mezarlarına Bir Armağandır, y.y. 1317. Tunalı Hilmi, Osmanlı îttihad ve Terakki Cemiyetine Temel Atanlardan Mefhum

Nevşehirli Hikmet Bey'in Ruhuna, Türbesine Bir Armağandır : Dokuzuncu Hut-be, Cenevre, 1315.

Page 439: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

424 BİBLİYOGRAFYA

Tunalı har

İHilrai, Osmanlılara Rir Armağan : Ahali Hak imliği-Bir Şart, Bir Bilek, Mu-

Tunah Hilmi, Peşte'de Reşit Efendi ile, [Cenevre] 1317. Hilmy.

Gen Ubeydul Vedat I

133£

em 1320.

'ounalı, Un Pro jet d'Orgaııisation de la Souveraııite du Peuple en Turquie, âve, 1902. ah Efganî, Kavm-i Cedid : Kitab-ül-Mevaiz, Şems Matbaası, Dersaadet, 1332. rfî, Hatırât-ı Sultan Abdülhamid Han Sânî, Cihan Kütübhanesi, İstanbul, -1340.

Yusuf Akçura, Eski Şûra-yi Üramet'de Çıkan Makalelerimden, Tanin Matbaası, İs-tanbul, 1329.

Akçurao^lu Yusuf [Toplayan], Türk Yılı 19&8, Yeni Matbaa, istanbul, 1928. Akçuraoglu Yusuf [Toplayan], tlç Tarz-ı Siyaset, Matbaa-i Kader, İstanbul, 1327. Yusuf Suad, Akvem-üs-Siyer : Cevab-içtihad Gazetesindeki Kılıçzâde Hakkı İmzalı

Makaleye, Yeni Osmanlı Matbaa ve Kütübhanesi, istanbul, 1331.

ENEL VE YARDIMCI ESERLER

Abdu'l Baha, Some Answered Questions, Farsça'dan Tercüme : Laura Clifford Bar-London, 1908. tid'in Hâtıra Defteri, Selek Yayınları, İstanbul, 1960.

ney, Abclülhaıı Abdülkerijn Rafik, EI-Arab veT Osmaniyyun, Şam, 1974. Adams C. Albayrak

ya Y e

C., Islam and Modernization in Egypt, London, 1933. Sadık, Son Devrin İslâm Akademisi : Dar-üi-Hikmet-il İslâmiye, Yeni As-ımları. İstanbul, 1973.

Allen H. 13., The Turkish Transformation, Chicago University Press, Chicago, 1935. Antonius George, The Arab Awakening : The Story of Arab National Movements,

New York, 1965. Balyuzi H. M., Abdu'l Baha : The Centre of the Covenant of Balia'ullah, London, 1971. Barton J. L., Daybreak in Turkey, Chicago, 1909. Baykal Bekir Sıtkı, Heyet-i Temsüiye Kararlara, TTK Yayınları, Ankara, 1974. Bayur Yusüf Hikmet, Türk İnkılâbı Tarihi, C. II. Kısım. IV. TTK Yayınları, Ankara,

1952. Berkes Niyazi, Türkiye'de Çağdaşlaşma, Bilgi Yayınları, Ankara, 1973. Bigham Clive, With the Turkish Army in Thessaly, London, 1897. Bihl Wolf dieter, Die Kaukasus-Politik der Mitfceîmâchte-Teil : 1 Ihre Basis in der

Orient-Politik und Ihre Aktionen 1914-1917, Wien, 1975. Bilgegii Kaya, Yeni Osmanlılar. Ankara, 1976. Binder Leonard, The Ideological Revolution in the Middle East, New York, 1964. Bottomore, jr. B., Elites and Society, London, 1977. Buxton Noel, Europe and Turks, London, 1907. Cariyle [Thomas], Kahramanlar, Çeviren: Reşat Nuri Güntekin, [İstanbul], [1943]. Christophers en Jens A., The Meaning of Democracy as Used in European Ideologies,

Oslo, 1966. Cleveland, L., The Making of an Arab Nationalist : Ottomanism and Arabism in the

Life and Thought of Sati'cl-Husri, New Jersey, 1971. Davey Richard, The Sultan and His Subjects, V. I. London, 1897. Dawn,. C. Ernest, From Ottomanism to Arabism, Chicago, 1973. Dawson-Prewitt-Dawson, Political Socialization, Boston, 1977. Eliot Charles, Turkey in Europe, London, 1965.

Page 440: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 425

[Edhem Ruhi Balkan], Ethem Ruhi Balkan Hâtıraları-Canlı Tarihler, VI, Istanbul, 1947.

Ergin Osman, Türkiye Maarif Tarihi, C. III. İstanbul, 1977. Fesch Faul, Constantinople aux Demiers Jours d'Abdülhamid, Paris, [1907]. Fesch Paul, Les Jeunes Turcs, Paris, t.y. Fındıkoğlu Z. Fahri, Auguste Cornte ve Alımed Rıza, İstanbul, 1962. Galib Ata, Tıb Fakültesi, Yeni Matbaa, İstanbul, 1341. Gökozanoğlu Şükrü Kaya, Jön Türklerden Birkaçının Biyografisi, İstanbul, 1937. Greene Frederic Davis, The Armenian Crisis and The Rule of the Turk, London, 1895. Gul-am Ceylânı Azmî, Seyyid Cemaleddin Efgan, Matbaa-ii Umumî, Kabil, 1317. Hachtmann O[tto], «Abdullah Dschevdet als Übersetzer», Die Islamische Welt, No.

9, Ağustos 1917. Harm Sylvia G. [Editör], Arab Nationalism : An Anthology, London, 1976. Hanioğlu Şükrü, «Ehl-i Sulh Birliği», î.ü. İktisat Fakültesi Mecmuası, C. XXXVI-

1978. Haslip Joan, The Sultan : The Life of Abdul Ha mid II,, London, 1973. Heper Metin, «Center and Periphery in the Ottoman Empire with special Reference

to Nineteenth Century, International Political Science Review, No. 1-1980. Hilmi Adnan Malik, «Survey of Intellectual Renaissance, in Turkey», The Hartford

Couranfc Magazine, 17 Haziran 1923. Hour ani Albert, Arabic Thought in the Liberal Age, Oxford 1970. Imhoff, Z. D., «Die entstehung und der zweck comitâs für einheit und Fortscritt».

Die Welt des Islama, B. 1-193, H. 3-4. İnal İbnülemin Mahmud Kemâl, Son Asır Türk Şairleri, Cüz. I, İstanbul, 1969. İnal İbnülemin Mahmud Kemâl, Son Sadrıâzamlar, Cüz. XI, İstanbul, 1969. [İsmail Kemal], The Memoirs of İsmail Kemal Bey, Editör : Sommerville Story,. Lon-

don, 1920. Isnard Felix, Spiritualisme et Materialisme, Paris, 1879. Vahit Kaleci, Abdullah Cevdet'in Türkçe Şiirleri; Basılmamış Mezuniyet Tezi, 1ÜK/

No. 8776, istanbul, 1971. Kan Demir [Feridun], Jön Türklerin Zindan Hâtıraları, 1848-1903 : Bir Devrin Si-

yasî ve Fikrî Tarihi, İstanbul, 1932. Karal Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, VIII, TTK Yayınlan, Ankara, 1962. Kaufmann Max Rudolf, «Mitteilungen : Türkei mit Provinzen», Die Welt des Is-

lama.. B. III-1915, H. I. Keddie R. Nakki, An Islamic Response to Imperialism, Los Angeles, 1968. Kedourae Elie, Afgani and Abduh, London, 1966. Kemal Yahya, Çocukluğum Gençliğim, Siyasî ve Edebî Hâtıralarım, İstanbul, 1973. Kerr Malcolm H., Islamic Reform : The Political and Legal Theories of Muhammed

Abduh and RasMd Rida, Los Angeles,. 1966. (Lord) Kinross, Gerçekçi Atatürk, BP Konferansları [İstanbul], t.y.

Knight E. F., The Awakening of Turkey, London, 1909. Kuran Ahmed Bedevî, İnkılâp Tarihimiz ve ittihat ve Terakki, İstanbul, 1948. Kuran Ahmed Bedevî, İnkılâp Tarihimiz ve Jön Türkler, İstanbul, 1945. Kuran Ahmed Bedevî, Osmanlı İmparatorluğunda İnkılâp Hareketleri ve Millî Mü-

cadele, İstanbul, 1956. Lange Frederic Albert, The History of Materialism, C. i-iii. London, 1957. Levonian. Lutfy [Editör], The Turkish Press, Atlı ens-Vienna, 1932. Mannheim Karl, Ideology and Utopia, London, 1976.

Page 441: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

426 BİBLİYOGRAFYA

Mardiıı Şerif, Conscienc

Mardin Şerif, Kış, 1973

Mardin Şerif,

hore, [19ı Okay M. Orlı Patai, R., The Petrosyan, Y. Rahman Faz:

Vol. II, Ij.<

Randall, Jr. 1957.

Rieder Pasch

L'Alienation des Jeunes-Turcs : Essai d'Explication Partielle d'une 5 RĞvolutionnaire, Texte Pr£Iiminaire, Strassbourg, Haziran 1980. «Center-Periphery Relations A Key to Turkish Politics?». Daedalus,

Continuity and Change in The Ideas of Young: Turks, Robert College Occasional Papers, Ankara, 1969.

Mardin Şerif, The Genesis of Young Ottoman Thought, Princeton, 1962. Mardin Şerif, İdeoloji, Ankara., 1976. Mardin Şerif, Jön Türklerin Siyasi Fikirleri 1895-1908, Ankara, 1964. Mc Coll Malcolm, The Sultan and The Powers, London, 1896. Margoliouth, D. S., The Letters of Abu'l Âlâ, London, 1898. Moulin Rene, Force et Faîblcsse de la Jeune Turquie, Paris, 1910. Muhammad Insahullah, The History of the Hamidia Herîjaz Railway Project, La-

)8]. an, Beşir Fuad : İlk Türk Pozitivist ve Naturalist!, Istanbul, 1969. Complete Diaries of Tlıeodor Herzl, Vol. IV, New York - London, 1957. A., Sovyet Gözüyle Jön Türkler, Ankara, 1974.

ur, «Revival and Reform in islam», T!ıe Cambridge History of Islam, london, 1970.

Ramsaur, E. E., Jön Türkler ve 1908 İhtilâli, İstanbul, 1972. ohn H., «Deism», Encyclopaedia of Social Sciences, V. 5, New York,

Fin* Die Türkei, I-II, Leipzig-Jena, 1903-4. Rustow Dankwart, A., «Political Modernization and Turkish Military Tradition», Ro-

bert E. Ward-D. A. Rustow, Political Modernization in Japan and Turkey, Princeton, 1976.

Salmone H. Antony, The Fall and Resurrection of Turkey, London, 1896. Sırma İhsan Süreyya, «Fransa'nın Kuzey Afrika'daki Sömürgeciliğine Karşı Sultan

II, Abdü'hamid'ıin Panislâmist Faaliyetlerine Ait Birkaç Vesika», ÎÜEF-Tarih Enstitüsü Dergisi, Sayı : 7-8, .1976-1977.

Sııma "İhsan Süreyya, «Ondokuzuncu Yüzyıl Osmanlı Siyasetinde Büyük Rol Oyna-yan Tarikatlara Dair Bir Vesika», İÜEF-Tarih Dergisi, No. 31-1978.

Sırma İhsan Süreyya, «Quelques Documents Inedits Sur le Röle des Confr6ri.es Ta-rîqat Dans le Politique Panislamiaue dc Sultan Abdülhamid II - Sultan II. Ab-, dülhamid'in Panislâmist Siyasetinde Rol Oynayan Tarikatlara Dair Basılmamış Birkaç Balge», AÜ-İslâmî ilimler Fakültesi Dergisi, No. 3-1979.

Sungur oğlu, İshaJk, Harput Yollarında, C. I. İstanbul, 1959. Süssheim K[arl], «Abd Allah Djewdet», Encyclopaedia of Islam Supplement (1938). Şapolyo Enver Behnan, Ziya GÖkalp İttihadı Terakki ve Meşrutiyet Tarihi, İstanbul,

1974. Tahsin Paşa, Tocquevilie /

• Tunaya Ta.rıl reyanları, bul, 1948

Tunaya Tarıi Tunaya Tarıl

Tunaya Tarıl

Abdüllıamit Yıldız Hâtıraları, İstanbul, 1931. lexis de, Democracy in America, C. I. New York, 1946. Zafer, Amme Hukukumuz Bakımından ikinci Meşrutiyetin Fikir Ce-Basılmamış Tez, i. ü. Hukuk Fakültesi Kütüphanesi, No. T. 7, istan-

Zafer, Zafer,

«Kana Kan Katmak», Cumhuriyet, «Türkiye'de İlk Demokrat Parti :

21 Aralık. 1977. 'Osmanlı Demokrat Fırkası

(Fırkai ibad)' Sosyal Hukuk ve iktisat Mecmuası, Aralık 1949. Zafer, «Türkiye'nin Siyasî Gelişme Seyri İçinde İkinci Jön Türk Ha-

Page 442: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 427

reketinin Fikrî Esasları», Prof. Tahir Taner'e Armağan, Istanbul, 1956. Tunaya Tarık Zafer, Türkiye'nin Siyasî Hayatında Batılılaşma Hareketleri, İstan-

bul, 1960. Tunaya Tarık Zafer, Türkiye'de Siyasî Partiler, İstanbul, 1952. Tunçay Mete, «Heyet-i Malısusalar (1923-1938) : Cumhuriyete Geçişte Osmanlı As-

ker ve Sivil Demokrasisinin Ayıklanması», Armağan : Kanun-u Esasî'nin 100. Yılı, Ankara, 1978.

Turan İlter, «Osmanlı İmparatorluğu'nun Son Döneminde öğrenci Siyasal Faaliye-ti», İü-iktisat Fakültesi Mecmuası, XXIX-Eylül 1970.

Tütengil Cavit Orhan, Prens Sabahattin, İstanbul, 1954. Ulusalkul Nedim, İstibdad Aleyhinde Türk Ulusunun tik Hareketi : Erzurum İhti-

lâli ve Siyasal Bilgiler Okulu Ailesinin Türk Ulusu Nâmına İlk İdarî Fedakâr-lığı, Ankara, 1937.

Ülken Hilmi Ziya, Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi, İkinci Baskı, İstanbul, 1979. Ünyer Süheyl, «Tıbbiye'de Hürriyet Mücadelesi», Hayat Tarih Mecmuası, No. 11 Ara-

lık 1965. Venturi Franco, Roots of Revolution, London, 1964. Westwood, J. N., Endurance and Endeavour : Russian History 1812-1971, London

-1973. Yalçın Hüseyin Cahit, Edebî Hâtıralar, İstanbul, 1935.

VI — YARARLANILAN VE TARANILAN YAYIN ORGANLARI

A) BİRİNCİL YAYIN ORGANLARI

Yayın Organının Adı Çıktığı Yer Yayın Organından Yararlanılan Sene

Aargauischer Anzeiger Aarguauer Tagblatt Abdülhamid L'Akcham Akşam Alemdar Beilage zur Allgemeinen Zeitung Anadolu Les Annales de Turquie Askerî Tıbbiye Mecmuası Kongre Nüshası Âti Balkan Basler Nachrichten Basler Vorwarts Basler Zeitung Berliner Börsen-Courrier Berner Tagblatt Beyan-ül-Hak Bilgi Mecmuası

Aargau Aargau Londra İstanbul İstanbul İstanbul Berlin Kahire İstanbul

1904 1903-1904 1901 1926 1919-1925 1912-1921 1903 1902 1933

istanbul İstanbul

1927 1334

Filibe Basel-Basel Basel Berlin Bern

1322-1325 1900-1903' 1903-1904 1903-1904 1903

İstanbul İstanbul

1903-1904 1325 1329

Page 443: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

428 BİBLİYOGRAFYA

Yayın Organının Adı

Le Bosp; Budape; Deır Bu 3üyüfc Cerıide-i Cerdde-i La Chrc Confedd La Corr Le Cour: Courrier II Courr Le Cour Cumhur i The Dai Darbe Le Demo Dersaade Deutsche Dimanch Dobrogea Doğru D o lab Donanma Echo de L'Eclair Edebiyat-Emmenth L'Entente Erguvan L'Estafett L'Etandart L'Europâe L'Express Ezan Federation Felsefe Mij Feuille d'A Frankfurte Der Freie Füyûzat Gazette de Journal Su Genç Türk Le Gencvo: II Giornale Girid

Çıktığı Yer Yayın Organından Yararlanılan Sene

»hore :&ti Hırlab uıd ipuygu

Muhakeme-i Adliye Tıbbiye-i Askeriye

ııi que re espondance Havas Tier Europeen

de Geneve iere di Catania Tier du So;ir yet y Chronicle

crate t

Zeitung is Literal res

Juna Sdz

Paris

Umumiye Mecmuası Biler Blatt

O t tornan e cmuası vis la Chaux de Fonds r Zeitung Rati er

Laussanne et isse

s d'Italia

İstanbul Budapeşte Bern istanbul İstanbul İstanbul Paıûs Freiburg Paris Paris Cenevre Catania Paris İstanbul Londra Cenevre Delemoiit istanbul Viyana Paris Dobruca Kahire Folkestone istanbul Paris Paris istanbul Laıignau İstanbul İstanbul Panis Paris' Paris İstanbul Cenevre Cenevre istanbul İsviçre Frankfurt İsviçre Bakü

Laussanne İstanbul Cenevre Roma Cenevre

1920 1900 1903-1904 1329 1905 1875 1902 1903-1904 1903 " 1905 1903-1904 1899 1896 1927, 1932, 1950 1899-1903 1900 1904 1336 1903 1899 1935 1906 1900 1328 . 1903-1904 1896 1332-1335 1904 1919 1327 1898 1903 1903 1918 1897 1904 1911 1903-1904 1904-1903-1904 1906-1907

1903-1904 1326 1900-1904 1903 1897

Page 444: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 429

Yayın Organından: Yayın Organının Adı Çıktığı Yer Yararlanılan Sene

Grand National Montmartre 1904 Guguss Cenevre 1904 Hadis â t İstanbul 1918 Hafta İstanbul 1298-1299 Haki İstanbul 1912 Hak2 Kahire 1899-1900 Haıkk-ı Sarih Kahire 1900 Hakikat Cenevre 1897 Hakimâyet-i Milliye1 İstanbul 1326 Hakkmyet-ıi Milliye^ Ankara 1925 Hal Londra 1900 Halk Gazetesi İstanbul 1925 Hamburger Correspondent Hamburg 1904 Hamburger Fremdenblatt Hamburg 1904 Harb Ma'lûlleri Mecmuası İstanbul 1926 Hayâl Londra 1895 Hergün İstanbul 1933 Hetav-i Kürd İstanbul 1329-1330 Hikmet İstanbul 1912 Hilâfet Londra ' 1900-1903 Hilâl Paris 1893 Hilâl-i Osmanî istanbul 1912 Hukuk-u Beşer İstanbul 1326 Hukuk-u Umumiye İstanbul 1908-1909 L'HumanitĞ Paris 1908 Hür Fikir İzmit 1924-1925 Hür Memleket İstanbul 1326 Hürriyeti (1868-1870) Londra . 1868-1870 Hürriyeta (1311-1313) Londra 1311-1313 Hürriyet-i Fikriye . (Serbest Fikir ve-Uhuvvet-i, Fikriye Olarak da Ya-ymlanrmştır.) İstanbul 1329-1330 İçtihad (îşhad, içtihad, Cehd, İşti-had) Cenevre-Kahire-

Istanbul 1904-1932 İkdam İstanbul 1897-1899, İleri İstanbul 1921-1922 incili Çavuş Paris 1897 İnkılâb-ı Beşer İstanbul 1918 İntibah Paris 1903 İntikam Cenevre 1900-1901 istikbâl Londra 1895 İstiklâl İstanbul 1919 İstanbul Seririyatı İstanbul 1336 iştirak İstanbul 1325 istirdad Cenevre 1901 İttifak İstanbul 1908 .

Page 445: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

430 444 BİBLİYOGRAFYA

Yayın Organından Yay m Organının Adı Çıktığı Yer Yararlanılan Sene

La Jeune Champagne Paris 1903 Le Jeune Ture Istanbul 1912 Jan [Dergi] tstanbul 1334-1335 JIN [Gazete] Istanbul 1338 H. Le Journal Paris 1896 Journal de Bex Bex 1904 Journal de Genâve Cenevre 1898-1904 Le J-ournal de Marseille Marsilya 1904 Journal de Nyon Nyon 1904 Le Journal d'Orient îstanbul 1920-1921 Le Jura Bernois Jura 1904 Kanun-u Esasî Kahire 1898-1899 Kürd Taa.wün ve Terakki Gazetesi îstanbul 1324 Kürdistan tstanbul 1335 The Levand Herald and Eastern Express Weekly Edition îstanbul 1910 Lucerner Tagesanzeiger Lucerne 1904 Maarif îstanbul 1308-1311 MĞchrouitiette Paris 1913 Mecmua-;i Ruhî îstanbul 1337 Mefkûre Ankara 1335 Mehtab îstanbul 1327 Mekteb îstanbul 1310 Mekteb Mecmuası Ratum 1336 Memleket îstanbul 1919 La Mercure de France Paris 1903 11 Messagero Roma 1903 Meşveret Paris-Brükfiel 1895-1898 Mechveret Supplement Frarçalıj Paris 1896-1907 Mir'at-el-ûlum Kahire 1907 Mırsad îstanbul 1307 Millî Mecmua îstanbul 1340 Mizan Pards-Cenevre 1897 Mizan İlâvesi Cenevre 1897 Morning Post Londra 1903 Muahede îstanbul 1326 Musavver Cihan îstanbul 1890-1891 Muvazene Filibe 1905 Müşahede îstanbul 1335 National Zeitung Basel 1904 Le Neuchâtelois Neuchâtel 1904 Neue Freie Presse Viyana 1903-1904 Neue Zürcher Zeitung Zürih 1904 Nene,s W.in.terthurer Tagblatt Winterthur 1904 New York 'Herald New York 1903 Nouvelles des Cantons DĞlemont 1904 The Nineteenth Century and After Londra 1909 Orient News îstanbul 1922

Page 446: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMİ 431

Yayım Organından Yayın Organının Adı Çıktığı Yer Yararlanılan Sene

The Orient Review Londra 1908 Osmanlı* Cenevre-Londra-

Folkestone-Kahire-Cenevre 1897-1904

Osmanlı Deutsche Beilage Cenevre 1900 Osmanlı Supplement Françads Cenevre 1896-1899 Osmanli2 İstanbul 1909 österreichs Illustrierte Zeitung Viyana 1903 Patrie Paris 1897-1903 Pester Lloyd Budapeşte 1899-1907 Pester Lloyd Beilage Budapeşte 1904 Le Petit Bleu d e Paris Paris 1903 Le Petit Jurassien Moutier 1904 Le Peuple'de Geneve Cenevre 1904 Le Peuple Prançais Paris 1903 Peyam İstanbul 1919 Peyaın-ı Sabah İstanbul 1922 Piyano İstanbul 1326 La Plume Paris 1902 La Presse Paris 1902 Presse du Solr İstanbul 1920 Pro Armenia Paris 1902 Les Pyramides Kahire 1907 Le Radical Cenevre 1905 Le Rappel Paris 1902 Reiohswehr Viyana 1904 Resimli Gazete İstanbul 1307 Resimli Mekteb Âlemi İstanbul 1329. La Revue Laussanne 1903-1904 Revue Bleu Paris 1923 La Revue du Monde Musul man Fas 1907 La Revue Occidentale Paris 1896 Roj-u Kürd İstanbul 1329 Rumeli Filibe 1321 Rübab İstanbul 1328 Sabah Istanbul 1919 S ada Paris 1897 Sada-yı Milleti Bükreş 1898 Sada~yı Millets İstanbul 1909 Der Salon Viyana 1903 Schweizer. Freie Presse Baden 1903-1904 Schweizer Handels Courrier Biel 1904 Sebirür-Reşad İstanbul 1329-1338 11 Secolo Milâno 1903 SelâmeM Umumiye Istanbul 1326 La Semaine LitĞraire Paris 1902

Page 447: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

432 BİBLİYOGRAFYA

Yayın OF g aninin Adı Çıktığı Yer Yayın Organından Yararlanılan Sene

Serbest FiMr İstanbul 1330 Serbesti - istanbul. 1919-1920 Sırat-el-Mustakim İstanbul 1324-1327 Son Telgraf İstanbul 1340 Söz İstanbul 1919 Stamboul İstanbul 1921-1932 Stamp a Turim 1903

• The Standart Londra 1903 Steiner Anzeiger Stain 1904 La Suisse Cenevre 1904 La Suisse Liberale Neuchâtel 1904 Süs İstanbul 1339-1340 Şark ve Garb Paris 1312 Şark ve Kürdis-tan istanbul 1908 Şebâb istanbul 1336 Şebtâb İstanbul 1327 Şehbal İstanbul 1325 Şûra-yi Osmanî Kahire 1907-1908 Şûra-yi Ümmet Kahire-Paris 1902-1907 Şûra-i ümmet İlâvesi Kahire-Paris 1906 Tage-BIatt Schaffhausen 1904 Tagblatt der Stadt St. Gailen St. Gailen 1904 Tagblatt der Landschaft Basel Basel 1904 Taglicher Anzeiger Bern 1904 Takib ve Tenkid İstanbul 1330 Takvim-i Vekayi' İstanbul 1325 Takvimli Gazete (önce Alemdar) istanbul 1912 Tanin İstanbul 1925 -Tanzimat istanbul 1912 Tasvir-iefkâr istanbul 1911-1925 Les Temps Nouveaux Supplement Litâraire Paris 1899-1902 Tenkid İstanbul 1326 Terakki Paris 1906-1908 Tercüman Kırım (Bağ-çesa-

ray) 1906-1907 Tercüman-ı Hakikat İstanbul 1908-1923 Tevhid-iefkâr İstanbul 1922-1925 [1340] Thurgauer Zeitung Frauenfeld 1904 The Tıimes Londra 1903-1907 The Times Weekly Edition Londra 1903-1907 The T.imes Weekly Edition Supplement Londra 1903-1907 Tokmak Cenevre 1901 Tribuna Roma 1903 Tribune de Geneve Cenevre 1898-1904 Tuna Rııscuk 1321-1322

Page 448: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 447 433

Yayın Organının Adı Çıktığı Yer Yayın Organından Yararlanılan Sene

Türk Dünyası istanbul 1919 Türk Düşüncesi İstanbul 1950-Türk Yurdu istanbul • 1327-1330 Türkçe istanbul (önce Yeni istanbul Olarak) İstanbul 1919 Türkiya İstanbul 1326 TJhuwet-i Fiikr.iye İstanbul 1330 Ülum Gazetesi Paris . 1870 l'Union Dimanche İstanbul 1913 l'Union RĞpublicane du Havre Havre 1898 Vakit İstanbul 1919-1932 Vatan Cenevre 1901 Vakayi'-i Tıbbiye İstanbul 1296 Vocea Natiunei (Sada-yı Milletin İlâvesi) Bükreş 1898 Wiener Morgen Zeitung Viyana 1903 Wochenblat't von Plâffikon Plâffikon 1904 Yeni İstanbul İstanbul 1918 Yeni Mecmua istanbul 1918 Yeni Ses İstanbul 1326

:Yeni Şark İstanbul 1922 Yeni Tasvir-iefkâr (Sonra Tasvir-iefkâr) istanbul 1910-1911 Yeni Turan istanbul 1329 Yeni Türk Mecmuası - İstanbul 1933 Yenigün istanbul 1919 -Yirminci Asır istanbul , 1919 Yirminci Asırda Zekâ istanbul 1328 Yolların Sesi istanbul 1932-1933 Die Zeit Viyana 1903-1904 Zürcher Volksblatt Zürih 1904 Zürcher . Post Zürih 1904

Yararlanılan gazete ve mecmuaların çıktığı yerler belirtilirken yalnızca kullanı-lan sayıların çıkış yerleri gözönüne alınmıştır, örneğin, «İstikbâl» gazetesi Napoli'de de yayınlanmış, fakat yalnızca Londra'da yayınlanan nüshalardan yararlanıldığı için çıktığı yer olarak Londra belirtilmiştir.

B) YARDIMCI VE GENEL YAYIN ORGANLARI

Arapgir Postası (1954). Cumhuriyet (1977). Daedalus (1973). Galatasaray (1932). Hayat Tarih Mecmuası (1965). The Hartford Courant Magazine (1923). International Political Science Review (1980).

Page 449: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

BİBLİYOGRAFYA

l . ü . İktisat Fakültesi Mecmuası (1970-1978). A. ü. Islâmî Bilimler Dergisi (1979). Die Islamische Welt (1917). İstanbul Klinik Dersleri Aylık Tıp Dergisi (1953). Milliyet (1958). Son Posta (1934). Sosyal Hukuk ve İktisat Mecmuası (1949). l.Ü.E.F./Tarih Dergisi (1978). Tarih Dünyası (1950). İ/Ü.E.F./Tarıih Enstitüsü Dergisi (1976-1977). Türk Edebiyatı (1978). Die Wel-t d es Islams (1913-1915).

Page 450: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

Î N D E K S

\;bd'uh Muhammed, 137, 137/n. 33-34, 138/ıı. 30, 151, 184, 186/n. 14, 335, 339.

Abdullah Efendi (Ağmlı), 19. Abdurrahman Bedirhan, 41, 54, 218. Abdülâziz (Sultan), 21. Abdülhamid II (Sultan), 7, 12, 33, 34,

35, 40, 44, 66, 71, 141-144, 146, 147, 149, 156, 157, 167, 170, 177, 178, 179, 187/n. 16, 192, 196, 201, 205, 207, 209, 216/n. 22, 220, 230, 250-52, 274, 277, 278, 279/n. 17, 283, 285, 290/n. 10, 325, 401, 403, 404.

Abdülhak Hamid, 6. Abdülhalim Hikmet, 51. Adem-i Merkeziyet, 56, 319, 373, 405. Adem-i Merkeziyet ve Teşebbüs-ü Şah-

sî Cemiyeti, 57, 59, 195, 202, 234, 282. Osmanlı Adem-i Merkeziyet Cemiyeti,

59/n. 179. Cemiyet-i Ahdiye-i Osmaniye, 50. Ahmed Celâleddin Paşa, 34, 49, 65, 78. Ahmed Kemal Bey, 56. Ahmed Mithat, 161,. 162. Gazi Ahmed Muhtar Paşa, 31, 55, 56. Ahmed Rıza, 26, 26/n. 84,. 31, 31/n. 16,

19, 32, 33, 33/n. 27, 34/n. 31, 34-36, 42, 42/n. 83, 45, 45/n. 97, 46, 48, 53/n. 158, 61, 132, 132/n. 13, 134, 135, 143, 152, 153, 159, 159/n. 1, 160/n. 5, 192, 200, 201, 202, 215, 215/n. 17, 230, 231, 234, 237, 249, 251, 254, 273, 274, 275, 278, 280-81, 285.

Ahmed Tevfik Paşa, 51 /n, 150. Ahmed Verdanl, 26. İmam Ahmed din, 214. Ahrar Fırkası, 288. Âkil Muhtar, 35, 41. Âlem-i Sanayi ve Ticaret (İçtihad), 292. Alexander II (Rus Çar'ı), 27/n. 73.

Alexander Novicov (Rus popülisti), 24. V. Alfieri., 179, 179/n. 69. Ali Fahri, 50/n. 142, 254/n. 33. AH Haydar Mithat, 43, 234. Ali Hüsey.inzâde: bkz. Hüseyinzâde Ali. Âli Karar Heyeti, 385, 385/n. 5. Ali Kemal, 34, 34/n. 38. Ali Suavi, 25, 27/n. 93, 151, 276. Âlişanzâde ismail Hakkı, 394. Ali Şefkati, 31. Almanya : Öğrenci gönderilmesi, 8/n. 18. Tıp kurumları, 9. Profesörler, 9. Anabaptistler, 366. Anarşizm, 59, 177, 245-272. Arâpgir, 5. Ata Efendi, 29. Arnavut ayrılıkçıları, 46. Askerî Rüşdiye (Mamuret-el-aziz), 5. Askerî Tıbbiye: bkz. Mekteb-i Tıbbiye-!

Şâhâne. Askerî Tıbbiye İdadisi (Kuleli), 5. Atatürk, 402, 404. Bâb-ıâli Baskını, 294. F. Bacon, 130, 169. Bahailik, 300, 301, 301/n. 54, 338, 339,

339/n. 44, 341. Bahattin Şakir, 201, 278. Bakunin, 248. Balkanlar, 24. Batılılaşma, 341, 357-383. Batı kurum ve teknolojisinin impara-

torluğa aktarılması, 7, 191, 192, 193, 281.

Batıya yönelme, 1. Batının teknolojisinin alınması fikri, 8. Bektaşi dervişleri, 148, 148/n. 73. Berlin, ,7.

Page 451: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

436 İNDEKS

Beşir Fuad, 9, 10, 13/n. 41, 15/n. 47 v

Bio-organism, 180, 371. Bireycilik, 372, 373, 373/n. 50. Birinci Meşrutiyet, 21.

1 Biyolojik «611te», 16-18. Biyolojik materyalizm, 8, 12, 20, 21, 23,

24, 136, 136/n. 29, 325, 327, 328, 328/n. 8, 332, 334, 349, 370, 371-373-, 387,. 401/n. 402,

E. Boutmy, 233. Böme, 180. Philippe Buchez, 275. Bulgar Komiteleri, 246. H. T. Buckle, 197, 202. Burhan Bahaddin, 41. v

Burhaneddin Efendi (şehzâde), 220. Büchner Ludwig, 13, 13/n. 42, 14, 14/n.

45-46, 15, 15/n. 47, 16, 20/n. 64, 25, 162, 204, 325/n. 3, 331, 370, 370/n. 47.

Byron, 160, 161/n. 6, 185. CaldĞron, 185. Cariyle, 334. Cehd (içtihad), 292. Celâl Nuri, 131/n. 10, 183, 331, 334, 338,

357, 363, 365, 366, 366/n. 20, 370/n. 38, 405.

Cemaleddm Efendi (Şeyhülislâm), 147, 148/n. 69.

Cemaleddin Efganî, 184, 185/n. 11, 186/n. 13-14, 193, 335.

Auguste Comte, 190, 273. Contraxeville anlaşması, 34. Cumhur ruhu (psychologie des foules),

167, 169, 289, 391. Cumhuriyetin resmî ideolojisi, 2j 341. Minas Çeraz, 251. Çürüksulu Ahmed Bey, 34. Darwin, 10/n. 27, 14, 16, 152, 173, 174,

190, 220, 371/n. 41. Darwinism, 15. Sosyal Darwinism, 180, 198, 403. G. Daub£s, 402. Osmanlı Demokrat Fırkası, 289, 291. E. Demolins, 199, 373. Derviş Hima [Maksud İbrahim], 274,

278. R. Descartes, 276. Diran Acemyan Efendi, 29. Diyarbekir, 29.

Dozy Reinhardt, 140, 291, 325. Dozy tercümesi, 287, 287/n. 1, 325, 326,

326/n. 4-5, 329, 343-350. Durkheim, 404. Edhem Ruhi, 41, 41/n. 79, 46, 48, 49,

50, 52, 53, 118, 256. Edward (ingiltere Kralı), 43/n. 87. Eisensfcadt, 401. Elite, 16, 163, 164, 177, 221, 277, 28İ,

402, 403. -Enver Bey, 157/n. 96, 318/n. 10. Epikür, 162. Ermeni komiteleri, 246, 246/n. 5, 254,

255. Ermeniler, 45, 45/n. 102, 52, 55/n. 176. Erzurum olayları, 57, 57/n. 83. Fazlı Necib, 10, 10/n. 28. Ferid Paşa, 297/n. 40. Paul- Fesch, 202/n. 27. Fevzi (Teğmen), 41. Firdevsî, 185. Fizan'daki tutuklulular, 40, 69. Fransa'ya gönderilen talebeler, 7, 9, 32. Fransız ihtilâli düşünürleri, 162. Gladstone, 233/n. 16. Goethe, 161, 185. Guyau Jean-Marie, 170, 204, 220,. 277,

369, 402. Haeokel Erneşt, 16. Hali-l Ganem, 274. Halil Muvafak, 35, 38, 40, 250, 257:

Halkislâmı, 143, 144, 147, 167, 338. . Hanotaux, 191, 191/n. 29. Harbiye, s. 7/n. 2. • ı Harbiye talebesi, 15. Osmanlı Hareket Fırkası, 245, 245/m l . Haydar Bey (Cenevre Başşehbenderi),

51/n. 149. Heman Paul, 20. Heirrot, 391. Herzl Theodor, 174, 174/n. 52. Hoca Kadri, 35, 253, 274. Holbach, 330, 331. Hozat. 5. Hikmet Emin, 25. Osmanlı Hürriyet Cemiyeti, 59, 282. Osmanlı Hürriyetperverân Cemiyeti, 45,

59, 282. Hürriyet ve İtilaf Fırkası, 291. Huschke, 359/n. 3.

Page 452: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET, VE DÖNEMİ 437

Hüseyin Siret, 46, 46/n. 106, .253. (Siyret) "

Hüseyin Tosun, 53, 54. Hüseyinzâde Ali; 22, 23. Hüsnü Ahmed, 41/n. 76. İbrahim Hakkı Paşa (Sadrıâzam), 326,

327/n. 6. İbrahim Temo, 5, 10/n. 27, 12, 20, 25,

29/n. 4, 34, 61, 127, 288. İçtihad,

, Mısır faaliyetleri, 53, 54, 56. Balkanlara dağıtılışı ve etkileri, 57, 57/n. 82. . İşlediği temalar ve etkileri, 179, 185, 280, 284. İstanbul'da çıkışı, 291. Faaliyetleri ve işlediği temalar, 294,

' 296, 299, 319, 320, 325, 327, 332/n. 23, 351, 353, 355, 356, 374.

Osmanlı İhtilâl Filikası, 245, 245/n. 1. İkdam, (gazetesi)', 295. İngiliz. Muhibleri Cemiyeti, 303-305, 405. İntikam (gazetesi), 45, 48. İshak Sükûti, 19, 29/n. 4, 34/n. 37, 35,

37, 37/n. 55, 38/n. 57, 39/n.. 63, 40, 43 ,46,68,79,80, 81,88,91.

İslâm : Hükeniâsı, 20. Dinin toplumsal içeriği, 11, 20, 46, 172,

180, 290, 333/n. 26, 339, 340, 363, 368/n. 28.

İsmail Kemal, 43, 45, 46/n. 107, 47, 94, 274,278.

İsmet Paşa, 386/n. 5. Isnard F61ix, 13, 13/n. 42, 14,. 16, 25/n.

78,162/ Istirdad (gazete), 45, 48. İşhad, (İçtihad), 292. Îştihad (içtihad), 292. Osmanlı İttihad ve İnkılâb Cemiyeti, 50,

256. 1 ttihad-ı Osmani Cemiyeti, 25, 27, 273,

282. örgütlenişi : 26, 26/n. 84. Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti,

25-6, 27, 29/141, 145, 151. Cenevre Şubesi: 32, 32/n. 24, 34-38, 41,

42, 48. Trablusgarb Şubesi, 30, 31. Mısır Şubesi, 38.

İttihad ve Terakki Cemiyeti (1908 Son-rası), 290/n. 10, 293, 293/n. 24, 295, 296, 297, 303, 373.

İzzet Paşa, 295. Jacoby L, 130. Jamanak (gazetesi) 318. Japon gelişmesi, 186-9, 190, 281. Jön Türk : gazeteleri, 9.

' hareketi, 2, 7. kongreleri: Brindizi-Korfu girişimi,

44/n. 95. 1902 Kongresi 1907 Kongresi, 8, 59.

Kanun-u Esası gazetesi, 36/n. 47. Karatodori Efendi, 40, 77. Karbonari Cemiyeti, 26/n. 87. Arber t Kari en, 40, 177. Katolik Kilisesi, 154. Kılıçzâde Hakkı Bey, 328, 362, 367, 367/

n. 29, 405. Köylü Bilgi Cemiyeti, 369. Kropotkin, 248/n, 12. Kuleli Askeri idadisi: bkz. Askerî ida-

di. • Kürt Milliyetçiliği, 315-323. Osmanlı-Kürd Taarrün ve Terakki Klü-

bü, 315. Kürt Teali Cemiyeti, 319. Edmond Lardy, 42/n; 83. Gustave Le Bon, 12, 21, "21/n. 68, .58,

129, 165, 165/n. 24, 25, 166, ,167, 177, 182, 188, 204, 222, 277, 289, 368, 370, 371, 388.

Locke Felsefesi, 276. Lilienfeld, 180. Letourneau,. 402. Londradaki Jön Türk faaliyeti, 31. Lucrâce, 359/n. 3. Luther, 330. H. Loyson, 186/n. 12. Lütfullah Bey 249. Ebul-ula el-Maarri, 130, 248. Machiavelli, 154. Mağdurin-i Siyasiye Yasası, 293. Damad Mahmud Paşa, 39, 42, 42/n. 82-

83, 43, 44/n. 96, 45, 47/n. 107, 48, 1.48, 234, 234/n. 21, 247/n. 8, 253.

Mahmud Muhtar Paşa, 31. Mahmud Nedim Paşa, 47, 99, 106.

Page 453: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

438 İNDEKS

Mahmud Salem Bey, 187. Makedonya Komiteleri, 225/n. 49. Malumyan Efendi, 202/202/n. 26. Ma'muret-el-Aziz, 19. K. Mannheim. 365, 374, 403. Marksizm, 23/n. 73, 403. Mehmed Reşad (VeMaht-sonra Sultan),

148. Mehmed Reşid, 25, 39/n. 63. Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye, 10/n. 27,

28/n. 94. Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne, 6, 8, S/s.

21, 9, 9/n. 26, 12/n. 21, 22, 23, 25, 28/n. 94, 29, 46, 129, 133, 139, 249, 282, 288, 327.

Memduh Paşa (Dahiliye Nazırı), 51. Vterkez-Çevre İlişkileri, 2, 277, 403. T. Meslier, 330. Meşveret (gazetesi), 32, 36/n. 49, 45. /levlâ-yı Abdülâziz (Mulay Abdülazîz-

Fas Sultanı), 130, 130/n. 5. lezraat-ül Muarefet (Abdullah Cevdet'

in kurduğu okul), 19. lısır Hiıdiv'l, 35, 39, 39/n. 64. . Mili, 27, 190. [ilton, 185. Cizan (gazetesi), 32, 33/n. 28, 177. ;elesehot, 14. 'ozart, 16. z. Muhammed, 137. uhiddiıı, Arabî, 130, 359/H. 3. urad Bey (Mizancı), 10/n. 27, 31, 31/n. 19, 32, 33/n. 28, 34/n. 31, 65, 159, 230, 230/n. 3. ustafa Fazıl Paşa, 273/n. 1. astafa Rahmi, 38, 71.' ısurus Paşa (Londra Sefiri), 95. itkiye, 7/n. 12. imik Efendi (Trablusgarb Valisi), 30. .miik Kemal, 162. .turalizm 371/n. 41. zmi Bey (Osmanlı'nın mürettibi), 38. aib Melhame, 51, 51/n. 150. \Tewton, 132-33, 371/n. 41. dlistler, 26/n. 87, 49, 247, 254, 255. NTovicow, 180. :,i Ahmed, 35, 43/n. 84, 52. ;iastic-chiliasm, 366. ianlı (gazetesi), 34, 35, 35/n. 42, 36, 5/n. 49-50, 38, 40, 42, 43/n. 87, 46-47,

48, 49, 177, 213, 276, 284. " Londra'da çıkışı: 65, 66.

Almanca ilâvesi: 46. ' Osmanlı Şefik, 334/n. 30. Osmanlı hânedam, 216, 229, 221, 223,

223/n. 45, 285. Osmanlı toplumsal yapısı, i , 13. Osmanlıcılık, 209-215, 290, 319. Ömer Hayyam, 161, 331, 335, 359/n. 3,

371/n. 71. Ömer Vasfı Efendi, 5. Panislâmizm, 144, 155/n. 90, 156, 201. Pareto, 164. Paris Sefareti, 32. Paris Fedai Cemiyeti, 50/n. .41. Pa.rnassienler, 6/n. 9. Parti e la râforme et du progrâs parto-

üt pour tous, 50. Pasifizm, 172, 247, 301, 338. Pernerstorfer, 48, 103, 104. Petersburg üniversitesi, 22, 23. F. Le Play, 195, 202, 203, 204, 278. Popülizm, 22, 23, 23/n. 74. Pozitivistler, 33. Presburg, 47. Pro Armenia Cemiyeti, 225/n. 49. Protestan «ethic», 335. Raisin (Abdullah Cevdet'in avukatı), 52. Raspay, 21. Recep Paşa,. 30, 59. E. Reclus, 248. Reji, 289, 289/n. 8. Reşadiye Komitesi, 38, 38/n. 61, 71-75. Reşid Bey, 35. Rıfat Osman,- 11, 11/n. 32, 27/n. 93. Bahriyeli Rıza, 274. Rıza Tevfik, 9, 10. Th. Ribot, 174, 219, 220, 223, 279, 404. Rober t Hi eder, 9/n. 25. Romanya Demokrat Partisi, 289. J.J. Rousseau, 162, 163, 169, 277. Rus ihtilâlcileri, 175, 176, 176/n. 57 -

59, 177. Russofiller, 24. Saadi, 185. Sabahaddin Bey, 45/n. 97, 48, 50, 156, . 180, 195, 195/n. 1-2, 196, 197, 198,

199, 200, 201-203, 20T, 234, 234/n. 21, 274, 278, 283-286, 290/n. 12, 297, 315, 373, 373/n. 49, 404.

Page 454: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi

DOKTOR ABDULLAH CEVDET VE DÖNEMÎ 439 .

Sabri (Mekkeli Doktor), 196. Sada-yı Millet (gazetesi), 36/n. 47. Said-i Kürdi, 315. Salih Müııir Paşa, 51, 51/n. 149, 150,

155. Samuel Smiles, 337. Sancak (gazetesi), 45. Santralist Komitesi, 204. Sâtı Bey, 279. Selâmet-i Umumiye Kulübü, 288. Self-Help, 337. Seyyid Şerif Ali bin Muhammed el-

Curcanî, 130. Scheffle, 180. Schiller, 178, 185. Schopenhauer, 25, 130, 248. Shakespeare, 65, 161, 178, 185, 368. Sıhhiye teşkilâtı, 298, 298/n. 43-44. Siyonizm, 179. Samuel Smiles, 199. Sosyal Mukavele, 162. Sosyalistler, 289-290. Spencer, 16, 169, 174, 190. Barönesse Suttner, 172. Süleyman Kadara, 30. Süleyman Nazif, 33/n. 26, 255/n. 40. Systöme de la Nature (Holbach'm ki-

tabı), 12. Şemseddin Sami, 185/n. 10. Şerafeddin Mağmumî, 10, 10/n. 30, 32,

33/n. 26, 56. Şerif Paşa, 38/n. 57, 237, 294. Şerif Hüseyin Paşa, 332. Şevket Bey (Recep Paşa'nın yâveri),30. Şeyh Naili, 158/n. 100. Şûra-yi Ümmet( gazetesi), 53, 180, 196,

230, 276. Şûra-yi Osmani (gazetesi), 66/n. 179,

58. Talât Paşa, 295. Taşnafcsutyan Cemiyeti, 247. Temps Nouveaux (gazetesi), 250. Terakki ve İttihad Cemiyeti, 157, 184,

200, 208, 234, 247, 281, 282, 283. L. Tolstoy, 250. Tokmak (gazetesi), 48. Trabîusgarb'da tutuklu Jön Türkler,

40, 69, 83, 84. Tunalı Hilmi, 31/n. 19, 32/n. 19, 35, 37,

37/n. 57, 40, 44, 81, 91, 201, 213, 216-219, 246, 277, 277/n. 8.

Türk Anarşist Cemiyeti, 245. Ubeydullah Efendi, 340. Utopia, 285, 365, 366, 340/n. 47. Talebe-i ûlum, 142, 143, 144/n. 57. Urfî, -185/n. 10. Vacarro, 204. A. Vambery, 172/n. 45, 174, 175/n. 54. Vatana Yardım Cemiyeti, 303. Veraset-i Saltanat kanununda değişik-

lik düşüncesi, 221, 221/n. 38. Virhoven komitesi, 204. Wilson ilkeleri, 320, 321, 321/n. 20. Yabaıicı ülke hayranlığı (Osmanlı ay-

dınları arasında), 229-235, 284, 405. Yahya Kemal, 248. Yeni Osmanlılar, 25, 27/n. 93, 135, 136,

159. Yirminci Asır (gazetesi), 299, Yunan Savaşı, 33. Yusuf Akçura, 56, 209. Zeki Paşa, 27. Hacı Zeynelabidin Tagîyef, 197. Ziya Gökalp, 29, 279. Ziya Paşa, 162

Page 455: M. Şükrü Hanioğlu - Doktor Abdullah Cevdet Ve Dönemi