medenİyetİmİzİ yenİden İnŞa etmek İçindekiler…emeviler'den, abbasiler'e oradan...

27
1 MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler 1. Tarihin Omuzlarımıza Yükledikleri ................................................................................................ 2 2. Varoluş ............................................................................................................................................ 3 3. Çöküş .............................................................................................................................................. 4 4. Diriliş .............................................................................................................................................. 5 5. Medeniyet İnşası ........................................................................................................................... 11 5.1. Medeniyet Çekirdeği ............................................................................................................. 14 5.2. Toprak ................................................................................................................................... 15 5.3. Su .......................................................................................................................................... 16 5.4. Güneş .................................................................................................................................... 19 6. Güçlü Bir Devlet ........................................................................................................................... 20 6.1. Güçlü Ekonomi ..................................................................................................................... 21 6.1.1.1. Medeniyet Ekomonomisi .......................................................................................... 22 6.2. Güçlü Ordu............................................................................................................................ 25 6.3. Güçlü Yönetim Sistemi ......................................................................................................... 26

Upload: others

Post on 20-Sep-2020

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

1

MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK

İçindekiler

1. Tarihin Omuzlarımıza Yükledikleri ................................................................................................ 2

2. Varoluş ............................................................................................................................................ 3

3. Çöküş .............................................................................................................................................. 4

4. Diriliş .............................................................................................................................................. 5

5. Medeniyet İnşası ........................................................................................................................... 11

5.1. Medeniyet Çekirdeği ............................................................................................................. 14

5.2. Toprak ................................................................................................................................... 15

5.3. Su .......................................................................................................................................... 16

5.4. Güneş .................................................................................................................................... 19

6. Güçlü Bir Devlet ........................................................................................................................... 20

6.1. Güçlü Ekonomi ..................................................................................................................... 21

6.1.1.1. Medeniyet Ekomonomisi .......................................................................................... 22

6.2. Güçlü Ordu ............................................................................................................................ 25

6.3. Güçlü Yönetim Sistemi ......................................................................................................... 26

Page 2: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

© 2017 FARUK ŞEN. Tüm hakları saklıdır. Bu ekitap, FARUK ŞEN (yazar) tarafından publitory.com’da yaratılmış ve yazarın kendisi tarafından Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivs CC BY-NC-ND lisansıyla (http://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0/legalcode) yayınlanmıştır. Bu ekitapdosyası, yazara atıfta bulunmak, içeriği herhangi bir değişikliğe uğratmamak ve ticari amaçla kullanmamak kaydıyla paylaşılabilir. Bu kitabın UUIDsi 9eaa8d92-6cc8-11e7-958a-a9c0ae1baffe

Page 3: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

2

1. Tarihin Omuzlarımıza Yükledikleri

BismillahirRahmanirRahim

Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun. Adem’in Rabbi olan Allah’a imanımız tamdır ve

bütündür. Hiç bir eksiği ve noksanı olmayan yalnızca O’dur. Tüm ilimler O’nun indindedir,

bilenlerin en hayırlısı yalnizca O’dur. O bize hak üzere dost doğru olmayı emretti. Hakkın ve

hakikatin ta kendisi olduğunu ve yanlızca bu yol üzere olanların felaha ereceğini bildirdi.

Bu yol üzerinde olduğunu iddia eden biz dünya müslümanlarının hali belki de daha önce hiç

olmadiği kadar perişan ve sefildir. Tüm enerjisini kendi kendini tüketmek üzere kurgulanmış

bir düzen içerinsinde yeni bir yol bularak felaha ulaşmamiz elbetteki mümkün değildir. İlahi

adaletin yeryüzünde tecelli etmesi icin yerin, göğün ve her ikisi arasinda olan şeylerin Rabbi

olan Alalh’ın elbetteki bizlere ihtiyacı yoktur. Bununla birlikte O’nun dinin şerefli sancağını

düştüğü yerden kaldırmak bizlerin boynunun borcudur. İslam dünyasının masum milletlerinin

malına ve canına pervasızca el uzatılırken bunları görmeyip kendi küçük dünyamıza çekilip

bize vaad edilen akıbete kavuşmayı umut ediyorsak yanılıyoruzdur. Bir zamanlar medeniyetin

kendisi sayılan diyarlar, bugun oralara medeniyeti götürmek bahanesiyle yakılıp yıkılıyorsa,

medeniyetimizin her bir simgesi yerle bir ediliyorsa, hayalini kurduğumuz medeniyeti inşaa

edecek nesilleri doğuracak analar, eşlerinin ve çocuklarının gözü önünde tecavüza uğruyorsa,

yüzbinlerce masum müslüman dünyanın gözü önünde katlediliyor ve milyonlarcası da

evlerinden ve yurtlarından sürgün ediliyorsa, medeniyetimizin geleceğini emanet edeceğimiz

çocuklarımız batı başkentlerinde devşiriliyorlarsa, bunun hesabının bizden sorulmayacağını

zannediyorsak mutlaka aldananlardan oluruz.

İslam dünyasının içinde bulundugu bu durumdan çıkması elbetteki Allah’ın yardımıyla biz

müslümanların eliyle olacaktır. Bu çıkışın nasıl ve ne zaman olacağı ancak ve ancak içinde

bulunduğumuz durumun kendisinin ve nedenlerinin anlaşılmasına ve iyi bir çıkış stratejisi

Page 4: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

3

oluşturabilmemize bağlıdır. Bu anlayış ve kavrama ne kadar uzun sürerse çekceğimiz acılar

da o derece yoğun olacaktır. Bu çıkışın çok kısa bir sürede olamayacağı ortadadır; zira bu

krizden en iyi çıkış stratejisi, yeniden kendi menediyetimizi inşa etmekten baska bir şey

değildir. Bu inşa süreci, islam dünyasının tüm potensiyelinin kullanılmasını zorunlu

kılmaktadir. Bu sürece yönelik en büyük tehdit yine müslümanların kendi nefislerinden ve

enaniyetlerinden kaynaklanan tehdittir.

2. Varoluş

Varlık sebebimiz elbetteki Allah’ın dinin ve adaletinin yeryüzünde tecelli etmesi icin çaba sarf

etmektir. O insan oğlunu yeryüzüne varis ve hakim kılmıştır. İşte tüm mesele de o gün

başlamıştır. Artık yer yüzü hakkın ve batılın mücadele alanı olmuştur. Hakki da batili da

yaratan hiç şüphesiz O’dur. Bizden istenen ise hakkin hakimiyetinin tecellisi uğruna mücadele

etmektir. Yeryüzü artık insanoğlunun çekişme alanıdır ve bu çekişme ilahi düzen dolayısıyla

kaçınılmazdır. İnsan oğlu dili, rengi, ırkı, hüviviyeti, dini, meşrebi, mezhebi ve medeniyet

aidiyeti ne olursa olsun özünde hak ile batıl mücadelesinin bir tarafıdır. Ya hakkin ya da batılın

tarafıdır bunun arasında olunması ilahi düzen acısından mümkün değildir.

Bu mücadelenin en büyüğünü, kıyamete kadar var olacak olan bir medeniyet inşa etmek

suretiyle elbetteki Efendimiz (s.a.v) vermiştir. Bu medeniyetin kodlarını ilahi kelimetullah ve

sünneti seniyesi ile bir bir işlemiştir. Bu medeniyet yeryüzünü yeniden ıslah etmiş ve tüm

insanlar için yaşanabilir bir dünya düzeninin oluşmasını sağlamıştır. Bu Adem’in, Nuh’un, ve

İbrahim’in medeniyetidir; bu Davud’un, Musa,nın ve Isa’nın medeniyetidir. Bu medeniyetin

adi İslam Medeniyetidir. Bu medeniyet peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) bize

mirasıdır, bu medeniyet Ebubekir’in, Ömer’in, Osman’in ve Ali’nin bize emanetidir.

Page 5: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

4

3. Çöküş

Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan

Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a, Tebriz’den Bağdat’a, Halep’ten Konya’ya yayılan

medeniyetimizin ilmi, irfanı ve hikmeti tüm dünyayı çekim alanına almıştır. Müteakip

dönemde yaklaşık yüzyıl devam eden Moğol istilaları süresince derin yaralar alan ve

adeta darmadağın olan medeniyetimiz, karşı karşıya kaldığı bu büyük ve çok yıkıcı

buhrandan, Bursa’da yeniden yeşererek İstanbul’dan bir kez daha tüm dünyayı

kucaklamak suretiyle çıkmıştır. Yüzyıllar boyunca tüm cihanda hakkın, hakikatin ve

adaletin tecellisi için büyük uğraşlar veren Devlet’i Aliye medeniyetimizin tüm dünyayı

etkisini altına alacak şekilde yeniden umut kaynağı olmasını sağlamışlardır. Hiç

şüphesiz ne atalarının ne de Osmanlıların kurdukları devletin sonsuza kadar devam

etmesi söz konusu değildir. Kıyamete kadar var olacak olan tek şey medeniyetimizin

bize olan emanetidir. Birinci dünya savaşı ile birlikte Devlet’i Aliye’nin dağılması, bu

savaştan tam 700 yıl önce başlayan ve yaklaşık 100 yıl devam eden Moğol istilalarının

İslam dünyası üzerindeki yıkıcı etkisinden çok daha fazla bir tahrifat yaratmıştır.

Sadece 4 yıl suren birinci dünya savaşının üzerinden 100 yıl geçmiş olmasına rağmen

İslam dünyası hala kendini toparlayamamıştır. Başka bir ifadeyle Moğolların 100 yılda

yapamadıkları tahrifatı batılılar 4 yıl gibi çok kısa surede yapmıştır. Devlet’i Aliye’nin

yıkılışının medeniyetimiz üzerinde bu denli büyük bir çöküşe sebep olmasının en

önemli sebebi İslam dünyasının tamamına yakının bu devlet içerisinde yer almaşından

ve saldırının İslam dünyasının tamamına yapılmasından kaynaklanmıştır. Moğol

istilaları ile Devlet’i Aliye’nin dağılmasının İslam dünyası üzerindeki etkileri

arasındaki en temel fark da budur. Moğol istilalarından elbette basta Abbasiler olmak

üzere Büyük Selçuklu Devleti de Anadolu Selçuklu Devleti de önemli yaralar almıştır.

Ancak bu istilalar İslam dünyasının bu medeniyet havzaları üzerinde eş anlı olarak

Page 6: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

5

gerçekleşmediği için İslam medeniyeti bu süreçte bile kendisini yenilemeye ve

çevresini aydınlatmaya devam etmiş: bu istilalardan yara almış ancak çok kısa bir sure

sonra Devlet’i Aliye’yi tesis etmek suretiyle yeniden toparlanmıştır. Ancak Devlet’i

Aliye’nin dağılmasının üstünden 100 yıl geçmiş olmasına rağmen medeniyetimiz ile

onun ışık kaynağı arasında bulunan kara bulutları hala bertaraf edemediğimiz gibi: ne

kendimizi ne de etrafımızı aydınlatacak yeni bir ışık da yakabilmiş değiliz.

4. Diriliş

Devlet’i Aliye’nin dağılmasının ardından istilaya maruz kalmayan tek bir medeniyet

havzacığı dahi kalmayacak şekilde 100 yıldır devam eden modern Moğol istilası

yeniden toparlanmamızın önündeki en büyük engeldir. Bu istila Moğolların yaptığı gibi

sadece fiili bir istiladan ibaret olmayıp; ayni zamanda zihinsel bir istiladır. Başka bir

deyişle yaklaşık 300 yıldır devam eden geri gidisin durdurulamamasının en büyük

sebebi medeniyetimizin zihin kodlarının istila edilmesidir. Fiili işgallerden

bağımsızlıklarını kazanmak suretiyle çıkan İslam toplumlarının medeniyetimizi

yeniden inşa edecek surece katkı sunamamalarının en önemli sebebi, bu toplumların

zihinlerinin işgal altında tutulmaya devam edilmedir. Zihinlerini işgal atında bırakmak

şartıyla siyasi bağımsızlıları verilen İslam toplumlarının kendi medeniyet kodlarıyla

düşünmeleri engellenerek medeniyetin yeniden inşası geciktirilmektedir.

Özünde hak ve batıl olmak üzere iki esas medeniyet mevcut olmakla beraber bu

medeniyetleri besleyen farklı toplumlar mevcuttur. Yaratılıştan bugüne kadar hak

kendinden hiç bir şey kaybetmediği gibi batıl da onun karşısında olmak suretiyle

kendinden hiç bir şey kaybetmiş değildir. Bu medeniyetleri besleyen toplumlara

medeniyet havzaları denmektedir. Günümüzde Rusya ve Japonya dahil Avrupa, Kuzey

Page 7: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

6

Amerika ve Avustralya kıtasında yasayan toplumlardan oluşan Bati Medeniyet

Havzası, Ortadoğu, Orta Asya, Kuzey Afrika ve Okyanusya toplumlarından oluşan

İslam Medeniyet Havzası, Güney Asya’da yer alan Hint Medeniyet Havzası ile Uzak

Asya’da yer alan Çin Medeniyet Havzası en önemli Medeniyet Havzalarıdır. Diğer

taraftan Orta ve Güney Amerika ile Orta ve Güney Afrika toplumları bu havzalara dahil

olmadıkları gibi yeni bir medeniyet havzası da oluşturamadıklarından diğer

medeniyetlerin acik rekabet ve etki alanları olmaktan öteye gidememişlerdir.

Bu medeniyet havzalarında yer alan toplumların kendileri dışındaki diğer

havzalarla rekabetleri asil olmakla beraber; ayni havzada bulunan farklı milletlerin,

içinde bulundukları medeniyet havzasının paylaşımı hususunda kendi aralarında da

rekabet içinde olduklarını söyleyebiliriz. Bu rekabet bati medeniyetinde olduğu gibi

ideolojik; bizim medeniyet havzamızda olduğu gibi mezhepsel farklılıklardan

kaynaklanabilmektedir. Aslında bati medeniyet havzasındaki sert ideolojik rekabet de

mezhepsel olarak (Katolik/Protestan/Ortodoks) ayrışma seklinde neticelenmiştir.

Her bir medeniyet havzası ayni zamanda bir inanç sistemini temsil etmektedir. Bati

medeniyet havzası Hristiyanlığı, bizim medeniyet havzamız İslam'ı, Hint medeniyet

havzası Budizm ve Hinduizm'i ve Çin medeniyet havzası Taoizm ve Konfüçyüzm'i

temsil etmektedir. Medeniyet havzalarını şekillendiren temel güdünün din olduğunu

söyleyebiliriz. Bahse konu dört medeniyet havzasının toplumlarının ikisi ilahi, diğer

ikisi ise ilahi olmayan dinlerden teşekkül olmuştur. Hint ve Çin medeniyetlerine yon

veren inanç sistemlerinin yanı sıra; bizim inancımıza göre ilahi kaynaklı olmasına

rağmen aslini koruyamadığı için Hristiyanlık inancı da batıl kategorisindedir. ( İlahi

kaynaklı farklı bir din olmasına rağmen Yahudilik ve buna inananlar da bati medeniyet

Page 8: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

7

havzasının bir parçasıdır.) Buradan hareketle bile yeryüzündeki tüm mücadelenin hak

ile batılın mücadelesi olduğunu söyleyebiliriz.

Batı medeniyeti dünyanın tamamını etkisi altına almış bulunmaktadır. Özellikle

İslam ve Hint medeniyetleri bati medeniyetinin istilasına uğramıştır. Bununla birlikte

Çin medeniyeti de bu istiladan nasibini almıştır. 20. Yüzyılın son çeyreğinden itibaren

tüm dünyayı kuşatan Bati medeniyetinin yıkıcı etkisinden dünyaya kapalı bir toplum

oluşturmak suretiyle kurtulmaya çalışan Çin medeniyetinin, son donemde dünyaya

kısmen açılmasının bir sonucu olarak bati medeniyeti tarafından kuşatıldığını

söyleyebiliriz.

Çin medeniyeti koklu bir geçmişe sahip olmakla beraber, Çin devletindeki mevcut

siyasal yönetim tarzının bir sonucu olarak bu medeniyet geçmiş köklerinden

uzaklaştırılmaktadır. Belli bir inanç sisteminin tüm toplumsal yasam alanlarında hayat

bulması seklinde özetlenebilen medeniyet olgusunun çekim gücü, içinde bulunduğu

inanç sisteminin derinliği ile yakından ilgilidir. Bu anlamda bu medeniyeti oluşturan

toplumun çok önemli bir kesiminin kendisini dinsiz olarak tanımlaması,

medeniyetlerinin yeniden inşası önündeki en büyük engeldir .Çin medeniyetinin tarihi

geçmişi dikkate alındığında henüz çok yeni bir tanımlama olarak nitelendirebileceğimiz

bu yeni kimliklendirmenin, medeniyeti oluşturan katmanların tamamını etkilemesi

durumunda bu durum, Çin medeniyetinin genetiğinin değişmesi ile sonuçlanıp bu

havzanın medeniyet iddiasının yok olmasına sebep olacaktır.

Diğer taraftan yüzyıllardır tıpkı bizim medeniyet havzamız gibi bati medeniyetinin

işgali altında bulunan Hint Medeniyeti de kendisini ve değerler sistemini yeniden

tanımlayıp içinde bulunduğu cağın gereklilikleri uygun ve kaynağını kendi inanç

Page 9: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

8

sisteminden alan medeniyet kurumlarını oluşturamadığı için, içinde bulunduğumuz

medeniyetler çatışmasından derin yaralar almaya devam etmektedir. Bu şekilde kaldığı

surece, bulunduğu havzada sıkışıp yok olma riski ile karsı karsıya kalmaya devam

edecektir.

Bu durumda geriye, bati medeniyet istilasını durdurabilecek, bir tek bizim

medeniyetimiz kalıyor ki; içinde bulunduğumuz durum medeniyet kurumlarının varlığı

ve etkileri açısından göreceli olarak Çin medeniyetinden bir kaç adim geride, Hint

medeniyetinden ise bir adim daha öndeyiz. Bu medeniyeti ve kurumlarını nasıl yeniden

inşa edeceğimiz yada inşa edip edemeyeceğiz, medeniyetimizin ışık kaynağına geri

dönüp dönmeyeceğimizle alakalıdır. Kendi ışık kaynağından aldığı enerji ile etrafını

aydınlatabiliyorsa bir toplum, ancak o zaman bir medeniyet iddiasında bulunabilir.

Derdimiz içinde bulunduğumuz medeniyet havzasında sadece güçlü bir devlet yada

devletler oluşturmak değildir Her açıdan güçlü bir devlet, medeniyetin yeniden

insansında elbette ki olmazsa olmazlardandır. Ancak mesele medeniyetimizin güçlü bir

şekilde yeniden tesis edilmesini sağlamaktır.

Bu inşa surecinin hızlandırılması ve dahi başarıya ulaşması medeniyetimizin tüm

potansiyelinin kullanılmasını gerekli kılmaktadır. Bu medeniyeti yeniden inşa edecek

olanlar elbette ki bu medeniyetin çocuklarıdır. Bu anlamda medeniyetimizin tüm

kapasitesinin ortaya çıkarılması ve seferber edilmesi gerekmektedir. Medeniyet

havzamızdaki bu geri gidisi durdurup yeniden etrafımızı aydınlatmaya başlamamız 100

yıl dahi sürebilir. Önemli olan bu 100 yıllık yeniden inşa surecinin stratejik açıdan iyi

planlanması ve yürütülebilmesidir. Bu sure çok uzun bir sure gibi görünse de

medeniyetlerin ömürleri açısından bakıldığında Aslında kısa bir suredir.

Page 10: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

9

Nüfusları 1.6 milyarı asan Müslümanlar dünyanın dört bir tarafına yay ilmiş

olmakla beraber; İslam dünyasının nüfusunun 1 milyarlık kısmi Asya-Pasifik hattında

yaşamaktadır. Bunun toplam içindeki payı %60’in üzerindedir. İslam dünyasının

sadece %20’si ( yaklaşık 320 milyon) Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaşamaktadır.

Nüfusun %15’i ise ( yaklaşık 240 milyon) bir çoğumuzun adını dahi bilmediği iç ve

güney Afrika ülkelerinde, geri kalan küçük bir kesim ise Avrupa ve kuzey ve güney

Amerika’da yer almaktadır. Dolayısıyla İslam dünyasının gerçek potansiyeli Asya-

Pasifiktedir. Başka bir ifadeyle önümüzdeki 100 yıllık sürecin planlamasını yaparken

tüm enerjimizi Ortadoğu -Kuzey Afrika hattında harcarsak ve Asya-Pasifik hattını

stratejimizin merkezinden uzaklaştırırsak basari şansımız çok azalacaktır.

Bati medeniyeti bizim medeniyetimizi tamamen kuşatma altına almıştır. Bu

kuşatmanın arka planında Medeniyetler Çatışması adi verilen teori yatmaktadır. Bu

teoriye göre 21.yy’in temel çatışma alanı kültürler ve dinler dolayısıyla medeniyetler

arası çatışmalardır. Bu teori çerçevesinde kendini yeniden konumlandıran bati

medeniyeti, kendisi dışındaki tüm medeniyetleri kendisine benzetmek suretiyle

medeniyetler arası kültür, yasam ve inanç farklılıklarını yok etmek suretiyle kendi

medeniyetinin devamlılığını garanti almaya çalışmaktadır. Başka bir ifadeyle Hint, Çin

ve İslam medeniyet havzalarına kültürel dönüşüm yasatmak suretiyle bu havzaların

orijinalliğinin kaybolması ve tüm medeniyet havzalarının homojenize edilmesi

amaçlanmaktadır. Diğer medeniyet havzalarının bati medeniyeti içerisinde harmonize

edilmesi ise tüm yeryüzünün bati medeniyet havzasına dönüşmesiyle sonuçlanması

kaçınılmazdır.

Bu dönüşüm surecinde en önemli direnç İslam medeniyet havzasından

yükselmektedir. Bunun en önemli sebebi ise bu medeniyet havzasının ilahi olan inanç

Page 11: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

10

kodlarının değiştirilmesi surecine bu havza tarafından verilen tepkidir. Hint medeniyet

havzasının neredeyse tamamen bati medeniyeti içerisinde harmonize edildiğini

söyleyebiliriz. Çin medeniyet havzasının bati medeniyetinin üretim üssü haline

dönüşmesinin bir sonucu olarak bu medeniyetin kurumları bati medeniyetinin kodları

ile çalışır durumdadır. Diğer taraftan bu havzadaki toplumun kadim siyasal iktidar

tarafından bilinçli olarak uzaklaştırılıp her hangi bir dine aidiyeti olmayan bir toplum

haline dönüştürülmesi, bu toplumu, seküler inanç ve değerler sistemine sahip olan bati

medeniyetine yakınlaştırmaktadır. İste bu iki durum; yani medeniyeti oluşturan

kurumların bati medeniyet kodları ile islemesi ve inanç sisteminde sekülerliğe kayış

Çin medeniyet havzasının Bati medeniyet havzası ile homojonize olmasıyla

sonuçlanmasına sebep olacaktır.

İslam dünyasını kasıp kavuran işgallerin ve savaşların en önemli sebebi de bu

homojonize medeniyet projesine karsı gösterilen dirençtir. Dikkat edilirse İslam

dünyasındaki çatışmaların tamamına yakını bati medeniyetinden çok daha az

etkilenmiş olan az gelişmiş yada gelişmemiş Müslüman ülkelerde meydana

gelmektedir. Bunun en önemli sebebi ise harmonize medeniyet projesine bu

toplumların daha büyük bir direnç göstermesinden kaynaklanmaktadır. Başka bir

ifadeyle mevcut piyasa sistemin bir parçası haline gelemediklerinden dolayı bu

sistemden daha az etkilenen bu toplumların batı medeniyet enstrümanları ile teslim

alınması sağlanamadığından, bu toplumlar, çatışma, terör ve savaş yoluyla zorla teslim

alınmaya çalışılmaktadır. İslam dünyasının geri kalan kısmına nazaran gelişmiş olarak

nitelendirilebilecek Müslüman ülkelerde bu tur çatışmaların olmamasının en önemli

sebebi ise bu toplumların zaten bati medeniyeti tarafından teslim alınmış olmaları ile

ilgilidir. Bu toplumlar göreceli gelişmişliklerini yada refahlarını bati medeniyetine

borçludurlar. Bu suni gelişmişlik ve refah, teslimiyetleri karşılığında bu toplumlara

Page 12: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

11

bahşedilmiştir. Dolayısıyla medeniyet havzamızın bu kesiminin bati medeniyeti ile olan

harmonizasyonu tamamlanmış bulunmaktadır. .

5. Medeniyet İnşası

Bu durumda medeniyetimizi hangi toplum yada topumlar yeniden inşa edecektir sorusu

on plana çıkmaktadır. Zihinsel anlamda bati medeniyetinden daha az etkilenen İslam

toplumları terörle ve fiili işgalle teslim alınmaya çalışılırken; bağımsızlıkları ile övünen

İslam toplumların ise zihni işgalleri devam etmektedir. Peki böyle bir hal üzere bulunan

İslam medeniyet havzasının kendisini yeniden tanımlaması ve konumlandırması nasıl

olacaktır? Bu sorunun cevabi hem fiili ve hem de zihni işgale karşı korunmuş bir

medeniyet çekirdeğinin oluşturulmasında saklıdır. Kendi medeniyet kodları ile

yoğrulmuş bir nesilden oluşan bu çekirdek filizlenip yeşerince tüm medeniyet havzasını

kaplayacaktır.

Bu çekirdek İslam dünyasının tüm potansiyelinin ve çeşitliliğinin temsil edildiği bir

Öz olmak zorundadır. Bu çekirdeğin tek bir milletin unsurlarından oluşturulmaya

çalışılması medeniyetimizin potansiyelinin tam olarak kullanılmaması anlamına gelir

ki bu durum yeniden bir medeniyet iddiamızı en az bir yüzyıl daha geciktirebilir. Bu

açıdan bakıldığında tüm benlik duygularımızdan ve ulus enaniyetimizden sıyrılarak

uluslar ustu bir seviyede hareket etmemiz gerekmektedir. İslam medeniyet havzasını

oluşturan toplumların tek bir tanesinde Öz bir neslin yetiştirilmesinden değil;

medeniyet havzamızı oluşturan toplumların tamamını temsil eden ve bu toplumları eş

anlı olarak dönüştürecek olan bir çekirdek neslin yetiştirilmesinden bahsediyoruz.

Toprakla buluşmayan hiç bir çekirdeğin filizlenmesi mümkün değildir elbet.

Sağlam bir tohumun yanlış bir coğrafyada toprakla buluşturulmasından elbette ki bir

Page 13: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

12

filiz beklemek mümkün değildir. Medeniyet çekirdeği dediğimiz bu özün hangi

coğrafyanın toprağıyla buluşturulacağı ise en az bu özün sağlamlığı kadar önemlidir.

Her şeyden önce bu coğrafyanın fiili işgallerden uzak bir coğrafya olması

gerekmektedir. Geçmişte adeta bir medeniyetler üssü olarak on plana çıkan Anadolu

coğrafyası tüm tecrübesiyle bu çekirdeğin filizlenmesi için uygun bir ortam

sunmaktadır. Fiili işgale karşı geçmişte en büyük direnci gösteren bu coğrafyanın şahidi

tarihtir. Bununla birlikte Anadolu’nun bu toprağının Kuzey Afrika için Mısır, Orta ve

Güney Afrika için Nijerya, Ortadoğu için Suudi Arabistan ve Iran, Güney Asya için

Pakistan ve Bangladeş ve Okyanusya için Endonezya ve Malezya toprağıyla

harmanlanması gerekmektedir. Bu topraklar aslında D-8 artı Suudi Arabistan ülkelerini

temsil etmektedir. Bu şekilde harmanlanmış bir toprağın medeniyet çekirdeğimiz için

en verimli toprak olduğunu söyleyebiliriz. Böyle bir toprağı Anadolu'nun yani sıra, fiili

işgallere karşı korunduğu surece, yukarıda isimlerini zikrettiğimiz medeniyet

havzacıklarının tamamında eş anlı olarak medeniyet çekirdeğimiz için bir hayat

kaynağı olarak kullanabiliriz.

Medeniyetimizi yeniden inşa surecinde bir sonraki adim ise toprakla buluşturmuş

olduğumuz medeniyet çekirdeğinin suya kavuşmasıdır. Toprağı ne kadar verimli olursa

olsun hiç bir tohum su olmaksızın hayat bulamaz. Medeniyet çekirdeğimizin su

olmaksızın filizlenmesini beklemek ahmaklıktır. Peki bu çekirdeğin yeşermesine vesile

olacak olan su nedir? Bu su pozitif bilimlerdir. Yeteri miktarda su almayan bir tohum

yeşerse bile solmaya mahkumdur. Pozitif bilimlerle kuşatamadığımız bu medeniyet

çekirdeğinin filizlenerek büyümesi ve tüm ümmetin altında hayat bulduğu koca bir

çınara dönüşmesi mümkün değildir.

Page 14: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

13

Son olarak bu yeniden inşa surecinin tamamlanabilmesi için verimli bir toprağa

saçıp su ile buluşturduğumuz bu medeniyet çekirdeğimizi Güneşle buluşturmamız

lazım. Güneş almayan bir tohumu sulamaya devam etmek sadece o tohumun

çürümesine vesile olur. Güneş almadan yetişen bir tohum ise sunidir ve inorganiktir.

Güneş olmaksızın yapılan işlemin sürdürülebilirliği ise yoktur. Medeniyet

çekirdeğimize ne kadar su verirsek verelim güneş olmaksızın filizlenmesi mümkün

olmadığı gibi; geçici olarak yeşerse bile olgunlaşamadan solup gitmemesi mümkün

değildir. Peki bu medeniyet çekirdeğinin yeşerip olgunlaşmasını sağlayacak güneş ne

olaki? Bu güneş his şüphesiz bizim yasam kaynağımız olan, bizi biz yapan ilahi

mesajdır. Bu ilahi kaynağın altında serpilip büyüyen bir medeniyet ağacının olgunlaşan

meyvelerinin tüm insanlığı doyuracağından hiç şüpheniz olmasın.

Bu Medeniyet Çekirdeği dediğimiz şey tüm havzayı kapsayacak şekilde

yetiştirilecek olan Nesildir. Bu medeniyet çekirdeğinin hayat bulması için ihtiyaç

duyduğumuz verimli Toprak, bu neslin yetişmesi için gerekli olan Eğitim Kurumlarıdır.

Toprağa hayat verecek olan Su, ileri düzey pozitif bilimlerin öğretildiği Eğitim

Sistemidir. Toprağın altından yeşererek çıkacak olan filizin serpilip büyümesini

sağlayacak olan Güneş , bu eğitim sisteminin üzerine inşa edilecegi İlahi Öğretidir. Bu

medeniyet ağacının meyveleri ise elbette ki bu medeniyetin enstrüman ve kurumlarının

ta kendisidir.

Dört adımdan oluşan yeniden inşa surecinin her bir adımının tek tek ve hassasiyetle

planlanması lazımdır. Bu dört adimin bir bütün olarak değerlendirilmesi ve makro

seviyedeki stratejik planlamanın buna uygun olarak yürütülmesi gerekmektedir.

Sonuca ancak bu dört unsurun eş anlı olarak bir araya gelmesi ile ulaşmak mümkündür.

Bu unsurlardan herhangi birinin yokluğu yada yetersizliği kesin bir başarısızlıktır.

Page 15: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

14

5.1. Medeniyet Çekirdeği

Birinci adim olan Medeniyet Çekirdeğinin nasıl oluşturulacağı hususunda farklı

yaklaşımlar benimsenebilir. Öncelikle kendi çevresini mamur kılacak daha sonra tüm

medeniyet havzasını ihya edecek bir özden bahsediyoruz. Bu değerli nesil İslam

havzasındaki tek bir milletten değil; asgari düzeyde yukarıda isimlerini saydığımız

Anadolu dahil dokuz farklı havzacığın bileşenlerinden oluşturulmalıdır. Bu yeniden

inşa surecinin mimarları bahsettiğimiz bu nesil olacaktır. Ara nesil olarak

değerlendirebileceğimiz bizler, bu yeniden imar surecinin doğru bir şekilde

planlanmasından sorumluyuz. Bu planlamayı yapacak olan kimselerin her şeyden önce

yukarıda bahsetmiş olduğumuz dokuz havzacık dahil İslam havzasının tamamına

erişebilme kapasitelerinin olması lazım. Bu açıdan bakıldığında kadim tarihinin,

Anadolu insanına böyle bir potansiyeli bahsetmiş olduğunu görmek mümkündür. Bu

anlamda başlangıç olarak Anadolu'nun, bahsetmiş olduğumuz yeniden imar surecinin

merkezi ve planlama üssü olarak değerlendirilmesi sonuca ulaşmak adına en pratik

yöntem olarak görülmektedir. 100 yil gibi uzun sürecek olan bir yeniden inşa

surecinden bahsettiğimizi unutmadan; Anadolu'nun bu potansiyeli kaybetmesi

durumunda yada sonuca daha hızlı ulaştıracak yeni bir coğrafyanın on plana çıkması

durumunda tüm benlik ve ulusal enaniyetimizden arınarak merkez ve planlama üssünün

bu coğrafyaya kaydırılmasını sağlamamız gerekmektedir.

Baz alınan dokuz havzacığın tamamında ayni dili konuşan, ayni düşünce yapısına

ve ayni gelecek vizyonuna sahip, ayni kaynaktan beslenen ve bir birini anlayan ve

tamamlayan bir nesil yetiştirilmesi halinde medeniyet havzamızın tamamının bu

dönüşümün bir parçası haline getirebiliriz ancak. Bu açıdan Anadolu'dan başlayarak

diğer havzacıklara yoğunlaşmamız lazım. Bu neslin yetiştirilmesinde Anadolu’dan bir

Page 16: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

15

rol model çıkartarak bunu diğer havzacıklara yaygınlaştırmamız icap etmektedir. İslam

dünyasının Anadolu’dan ibaret olmadığını aklımızdan çıkartmamamız gerekmektedir.

Her bir havzacık en az Anadolu kadar kadim tarihe ve derin potansiyele sahiptir.

Anadolu modeli sadece bu potansiyelin açığa çıkarılmasını ve insanlığın hizmetine

sunulmasını sağlamakla sınırlı olmalıdır. Değilse tüm İslam havzasını

Anadolulaştırmaya çalışmak akla ziyandır.

Bu meyanda; medeniyet çekirdeği yarınların da sahibi olan medeniyetimizin

çocuklarıdır. Hiç vakit kaybetmeden bu çekirdeği kendilerinin de özü olan toprakla

buluşturmamız lazım.

5.2. Toprak

Toprak çekirdeğin hayat bulmak için ve dışarıdan gelecek olan tehlikelere karşı

koruması için kendisini derinliklerine gömdüğü ortamdır. Medeniyet çekirdeğinin

hayat bulacağı ortam ise eğitim kurumlarıdır. Medeniyetimizi yeniden inşa edecek olan

neslin, tıpkı tohumun, bağrında adeta kaybolurcasına toprakla örtündüğü gibi eğitimle

örtünmesi gerekmektedir.

Unutmamak gerekiyor ki tohum; toprağa ilk saçıldığı anda da toprağın bağrındadır,

serilip serpilip meyve verdiğinde de topraktadır. Meyve vermiş olsa bile, toprakla olan

ilişkisi kesildiği andan itibaren yok olmaya mahkumdur tohum. Buradan hareketle;

medeniyet çekirdeği dediğimiz neslin eğitim planlaması da buna uygun olarak

yapılmak durumundadır. Başka bir ifadeyle; bu neslin eğitim ile olan ilişkisinin yasam

boyu sürecek olan bir ilişki olması gerekmektedir. Tüm eğitim planlamasının

anaokulundan başlayarak üniversite sonrası kademe dahil hayatin tüm evrelerini

içerecek şekilde planlanması gerekmektedir. Bunu gerçekleştirmek üzere eğitim

Page 17: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

16

kurumlarının buna uygun bir şekilde yapılandırılması ve dahi yeni kademe eğitim

kurumlarının oluşturulması gerekmektedir. Hasbel kader profesyonel bir meslek sahibi

olduktan sonra bir daha kitap yüzü açamayan, eline mürekkep bulaştırmayan bir neslin

medeniyetini bir adim daha ileri taşıma ihtimali söz konusu değildir. Tüm profesyonel

meslek hayatlarının eğitimolgusu ile paralel bir şekilde yürütülecek bir vizyona

kavuşturulması ve bu vizyona uygun eğitim ortamının/kurumlarının ve kültürünün

oluşturulması gerekmektedir.

Bu çerçevede; içinde hayat bulacağımız, tohumdan evrilip meyve vereceğimiz

toprak, eğitim kurumlarımızdır. Medeniyet çekirdeğimizi saçtığımız bu toprağı,

yasamın kaynağı olan su ile buluşturmamız lazım.

5.3. Su

Hayatın kaynağı sudur ve tüm yasama su ile hayat verilmiştir. Toprak tek başına sadece

topraktır. Su olmaksızın bağrında yatanlara mezardır toprak. Ancak suyuna kavuşunca

hayat bulur toprağın altında yatan. Yasam ile olum, mamur ile mezar arasındaki ince

çizgidir su. Toprağın altındaki medeniyet çekirdeğine hayat verecek olan su eğitim

sistemidir. Nasıl ki toprak tek başına yasam kaynağı olamıyorsa; eğitim kurumlarının

da tek başına medeniyete yon verebilmesi mümkün değildir. Nasıl ki yasam için

toprağın altındaki tohumun su ile buluşması gerekiyorsa; insanlığa yon verecek olan

nesilleri yetiştirecek olan bu eğitim kurumlarının da çok iyi bir eğitim sistemine sahip

olmaları gerekmektedir. Tıpkı toprak ve su misalinde olduğu gibi, eğitim kurumları ile

eğitim sistemi de ayni şeyler değildir; ancak yasam için her ikisi de gereklidir.

Eğitim sisteminden kastimiz okul öncesi dahil ilk, orta ve yüksek öğretim kurumları

seklinde örgütlenmiş ve klasik şekilde kademelendirilmiş bir yapı değildir. Hiyerarşik

Page 18: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

17

anlamda bu şekilde bir yapılanmayı da içeren ancak bunun çok ötesinde ve toplumu bir

bilgi toplumundan bir sonraki adim olan bilgi sonrası topluma dönüştürecek bir

sistemden bahsediyoruz. İnsanlık tarihi tarım toplumundan sanayi toplumuna oradan

da bilgi toplumuna evirilmiştir. Hiç şüphesiz bir sonraki dönüşüm bilgi ötesi toplumdur.

Bu dönüşümü diğerlerinden önce gerçekleştiren medeniyet havzası mutlak suretle diğer

medeniyetleri önemli ölçüde etkileyecektir.

İslam medeniyet havzası tarım toplumu olgusunun hüküm sürdüğü bir dünya düzeni

içerisinde medeniyetsel üretkenlik anlamında zirve yapmış olmakla beraber; bir sonraki

adim olan sanayi toplumu evresinde gerilemiş ve su an içinde bulunduğumuz bilgi

toplumu surecinde de dip noktaya ulaşmıştır. Toplumsal evirilme surecinin hangi

aşamasında olursa olsun, `bilgiyi` toplumun tamamına daha hızlı ve daha kaliteli bir

şekilde yayan toplumlar içinde bulundukları evrenin lideri ve sürükleyicisi konumuna

yükselmişlerdir. Tam tersine bu sureci iyi işletemeyen toplumlar ise bulundukları

seviyeyi dahi koruyamamışlardır. Örneğin bilginin topluma daha hızlı ve kolay

ulaştırılmasının en pratik yöntemi olan ‘matbaa’ İslam medeniyet havzasında yüzyıllar

boyunca hak ettiği değeri görmemiştir. Bizim medeniyetimiz açısından bu kayıp

yüzyıllar esnasında bati medeniyeti ürettiği bilgiyi matbaa aracılığıyla çoğaltarak daha

geniş toplum kesimlerine ulaştırmayı başardığı için bu surecin sonucunda oluşan

toplumsal bilgi kapasitesi sayesinde sanayi toplumuna evirilmeyi başarabilmiştir.

Matbaa 1.0 diye nitelendirdiğimiz bu süreçte İslam medeniyet havzası ağır yaralar

almış ve medeniyetsel anlamda üretkenliğini kaybetmiştir. Sanayi toplumu evresinde

adeta bir ‘bilgi tüneli’ içerisinde yolculuk eden bati medeniyeti Matbaa 2.0 diye

adlandırabileceğimiz internetin icadı, kullanılması ve yaygınlaştırılması sayesinde

sanayi toplumundan bilgi toplumuna evirilmiştir. Matbaa 2.0 surecinin Matbaa 1.0

surecinden en önemli farkı, bilginin zaman ve mekan kavramlarından soyutlaştırılarak

Page 19: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

18

topluma sunulması olmuştur. Zaman ve mekan kısıntından kurtulmuş olan bilgi, tıpkı

bir hücrenin bölünüp çoğalması gibi, sürekli çoğalmaktadır. Bu durumda bu toplumlar

da artık bir bilgi tünelinin içerisinde yolculuk etme evresinden ‘bilgi tüneli olma’

evresine evirilmişlerdir. Ve maalesef Matbaa 2.0 surecinde İslam medeniyet havzası

sadece medeniyetsel üretkenliğini tamamen kaybetmemiş; ayni zamanda medeniyetsel

varlığını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmıştır. Bati medeniyetinin ‘bilgi tünelinin

kendisi olma’ özelliği bu medeniyete, yolun üzerindeki tünelden geçmek isteyen diğer

tüm medeniyetleri kendi medeniyeti içerisinde homojenize etme fırsatı sunmaktadır.

Bilgi ötesi toplum dediğimiz evre Matbaa 3.0 evresidir. Bu evre bilgiye erişimin

değil bilginin kendisinin bizatihi zaman ve mekan kısıntından sıyrıldığı bir evre

olacaktır. Bilgi tüketiminin değil bilgi üretiminin zaman ve mekan kavramlarından

kurtulduğu bir evreden bahsediyoruz. Matbaa 3.0 dönüşümü ilk olarak gerçekleştirecek

olan medeniyet havzası diğer medeniyetler karşısında mutlak üstünlüğünü sağlayıp

koruyacaktır. Bu açıdan bakıldığında medeniyet havzamızı sulayacak olan eğitim

sistemimizi bu dönüşümün bilinci içerisinde tasarlamamız gerekmektedir.

Toprağın bağrına saçtığımız medeniyet çekirdeğini sula ile buluşturduktan sonra

yeşeren medeniyet havzamızı sürekli canlı tutabilmek için ihtiyacımız olan son unsur

güneştir.

Page 20: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

19

5.4. Güneş

Güneş olmadan bir yaşamın devam etmesinden bahsetmek mümkün olmadığı gibi;

güneş yerine suni isi ve ışık kaynaklarıyla laboratuvar ortamında yetiştirilen tohumunda

asla asli gibi olması mümkün değildir.

Güneş, toprağın altındaki medeniyet çekirdeğine hayat verecek olan ilahi ışık

kaynağıdır. Güneş, medeniyet çekirdeğini büsbütün sarıp sarmalayan eğitim

kurumlarının ihtiyacı olan eğitim sisteminin besleneceği ilahi kaynaktır. Tek başına ne

toprak ve ne de su bu medeniyet çekirdeğinin hayatta kalması için değildir. Su ile hayat

bulan çekirdeğin olgunlaşıp meyve vermesi için mutlaka güneşe ihtiyacı vardır. Toprak

ve su rengini, kokusunu, tadını, çeşidini velhasıl tüm belirleyici unsurlarını bizim

belirleyebileceğimiz türden kaynaklardır. Eğitim kurumlarının türünden, eğitim

sisteminin derinliğine kadar bizlerin belirlediği gibi. Ancak güneş; toprak ve sudan

bağımsız olup, her ikisinin ancak kendisi ile birlikte harmanlanmaları halinde yasam

kaynağı olabilecekleri ilahi mesajdır.

Bir medeniyetin diğer medeniyetleri etkilemesinin ölçüsü o medeniyetinin sahip

olduğu kurum ve kavramlarının derinliğinde yatmaktadır. Medeniyetlerin ürettikleri

kavramların ve kurumların temel belirleyicisi ise o medeniyet havzasının beslendiği

‘Güneş’ kaynağı ile alakalıdır. Hemen hemen tüm medeniyet havzalarında var olan

çekirdek, toprak ve su benzeşmektedir. Ancak tüm bunlara hayat veren ışık kaynağı

farklılık göstermektedir. Bizim medeniyetimizin beslendiği kaynak ‘İlahi Mesaj’ın

kendisi iken örneğin ışık kaynağını kaybetmiş bati medeniyeti, bu ışığı suni ortamlarda

üreterek medeniyet havzasını beslemektedir. Ancak bu laboratuvar ortamında üretilen

ışık hiçbir zaman asli gibi olamayacağı için, bu yapay kaynak dünyanın geri kalanına

Page 21: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

20

ne umut verebilmekte ne de buralarda adaletin ve barışın egemen olmasına katkı

sunamamaktadır. Bu yapay kaynak bizim medeniyet havzamız için adeta zararlı bir

ultraviyole ışık kaynağı gididir. Bundan korunmasak zarar görmememiz mümkün

değildir.

Medeniyetimizin yeniden inşası için gerekli olan bu dört adımdan en önemli olan

adımı n, bu surecin besleneceği son adim olan güneş in altında olgunlaşmak olduğunu

söyleyebiliriz. Medeniyetin tüm kurum, kavram, söylem ve enstrümanları bu son

adımda oluşmaktadır. Medeniyetin tüm kurum ve kavramları, beslendikleri kaynak

tarafından şekillendirildiğinden; yapay kaynaktan beslenen medeniyet havzalarının,

insanlığın mutluluğu için geliştirdiği yol ve yöntemler de yapay olmaktan öteye

gidememektedir. Demokrasi, sinirsiz özgürlük, serbest piyasa ekonomisi,

küreselleşme, ulus ötesi şirketler, faize dayalı finansal sistem bati medeniyet havzasının

geliştirdiği temel kavram ve kurumlardır. Bu kavram ve Kurumların tamamı bati

medeniyet havzasının beslendiği yapay ışık kaynağının birer ürünüdür. Dolayısıyla bu

kavram ve kurumların sunmuş olduğu mutluluk da çöldeki serap misali yapay ve

aldatıcıdır.

6. Güçlü Bir Devlet

Güçlü bir medeniyet inşa etmek ile güçlü bir devlet inşa etmek arasında çok önemli farklar

vardır. Güçlü bir devlet medeniyetin inşa surecini kolaylaştıran bir unsurdur. Güçlü bir

medeniyet mutlaka arkasından güçlü bir devleti getirir. Ancak her güçlü devlet bir medeniyet

inşa edemez. Moğollar, donemin en güçlü devleti oldukları halde medeniyet adına yeryüzünde

miras olarak bıraktıkları tek bir şey yoktur. Bilakis var olan medeniyetleri tahrip edip insanlığın

daha fazla acı çekmesine sebep olmuşlardır. Dolayısıyla esas olan medeniyetimizi yeniden

güçlü bir şekilde tesis edebilecek güçlü bir devlet inşa etmektir.

Page 22: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

21

6.1. Güçlü Ekonomi

Bu durumda ‘güçlü bir devlet’ deyiminden ne anlaşılması gerektiğini irdelemek

gerekmektedir. Güçlü bir devletin her şeyden önce ekonomik acıdan güçlü olması

gerekmektedir. Bir toplumun medeniyetini ihya edebilmesi için ihtiyaç duyduğu

ekonomik kaynaklara sahip olması gerekmektedir. Ekonomisi güçlü olmayan bir

toplumun medeniyetini bir adim ileri taşıması söz konusu değildir. Güçlü bir medeniyet

güçlü bir ekonomik aktiviteyi gerektirmektedir. Fakir toplumların medeniyet iddiaları

ya yoktur yada bu medeniyet havzaları güçlü medeniyetlerin etkisi altında harmonize

olup zamanla kaybolup gitmiştirler. Örneğin günümüz Afrika toplumlarının insanlığı

aydınlatacak bir medeniyet iddiasında bulunamamasının temelinde bu ekonomik

güçten yoksun olmaları yatmaktadır. Bu toplumlar inanç, yasam ve sosyal düzen

açısından diğer medeniyet havzalarından önemli derecede farklılık gösterse de bu

durum onları bir medeniyet değil olsa olsa farklı bir kültürel mozaik olarak insanlık

tarihinde yer almalarına sebep olmaktadır. Bu anlamda güçlü bir medeniyet, güçlü bir

medeniyet ekonomisini gerektirmektedir. Güçlü bir ekonomi olmaksızın güçlü bir

medeniyetten bahsetmek mümkün değildir. Güçlü ekonomi ise toplumun üretim

kapasitesinin güçlü olması demektir. Başka bir ifadeyle üretim kapasitesi olmaksızın,

refah içerisinde olan toplumların zenginlikleri sunidir ve geçicidir. Zenginliğin kaynağı

bireylerinin potansiyelinden başka bir şeye dayanan toplumların bu zenginliği

sürdürebilmeleri mümkün değildir. Diğer taraftan, ancak bireysel potansiyeli yüksek

fertlerden oluşan toplumların oluşturduğu güçlü ekonomiler medeniyetlerinin dönüşüm

süreçlerini tamamlanmasını sağlayabilirler. Bu açıdan bakıldığında medeniyet

ekonomisi kavramı, üzerinde durulmaya değer bir kavramdır.

Page 23: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

22

.

6.1.1.1. Medeniyet Ekomonomisi

Medeniyet ekonomisi, medeniyet havzasının ekonomik aktivitelerinin bir sonucu

olarak ortaya çıkan ekonomik faaliyet biçimidir. Bu ekonomik faaliyeti şekillendiren

temel unsur medeniyet havzasının bireysel ve toplumsal ekonomik ilişkilerine yon

veren kurallardır. Bizim medeniyetimizde bireysel ve toplumsal ilişkilerimizi

belirleyen sistematik kuralların kaynağı dinimiz olmasına rağmen; mevcut durumda bu

kaynaktan yeterince beslenilemediği için, yürütülen ekonomik faaliyetler de başka

kaynaklar tarafından şekillendirilmektedir. Bu anlamda ekonomik faaliyetlerin

çeşitliliği ve derinliği arttıkça ortaya çıkan ekonomik kurumlar, bizim medeniyetimizin

değil, bizim bireysel ve toplumsal ilişkilerimize yon veren kuralların etkilendiği

medeniyetin izlerini taşımaktadır. Medeniyet ekonomisi, medeniyetin kendi ekonomik

kural, kavram ve kurumları ile sevk ve idare edildiği bir ekonomik sistemi gerekli

kılmaktadır. Başka bir medeniyetin kural, kavram ve kurumları ile kendi medeniyet

ekonomimizi ortaya koyabilmemiz mümkün değildir. Bu anlamda mevcut ekonomik

faaliyetlerimizi medeniyetimizin esasi olan kaynak usulünce beslediğimiz surece

buradan ortaya çıkacak olan kavram ve kurumlar medeniyet ekonomisin şekillenmesine

vesile olacaktır.

Bati medeniyet ekonomisinin temelinde ‘homo ecomomicus’ denen ve bireyin

ekonomik faaliyetleri esnasında rasyonel davranacağını kabul edilen ilke yatmaktadır.

Başka bir ifadeyle bireyin, ekonomik faaliyetlerini yürütürken muhataplarının

durumunu dikkate almaksızın, kendi çıkarlarını en üst seviyede tutması yatmaktadır.

Bireyin tüm ekonomik faaliyetlerin merkezine kendisini ve menfaatlerini başka bir

ifadeyle nefsini koymasıdır. Birey nefsini en ust seviyede tatmin ettiği surece başarılı

Page 24: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

23

bir ekonomik faaliyet gerçekleştirmiş olduğu kabul edilmektedir. Oysa bizim

medeniyetimizde nefsin tatmini değil, terbiyesi esastır. Dolayısıyla bize göre birey,

ekonomik faaliyetleri esnasında nefsini ve çıkarlarını terbiye ettiği surece rasyonel

davranmış olacaktır. Çünkü esas olan bireyin değil; toplumsal adaleti sağlayacak

şekilde toplumun tamamının en fazla faydayı elde etmesidir. Her ne kadar homo

economicus kuralı gereği, tek tek her bir bireyin kendi faydasını maksimize etmesi

neticesinde toplumsal faydanın maksimum olacağı kabul edilse de; bu ön kabul,

ekonomik faaliyetleri yürüten bireylerin, kendi aralarındaki göreceli üstünlükleri

dolayısıyla mümkün değil dir.

Bu anlamda terbiye edilmemiş bir nefis ile yürütülen ekonomik faaliyetler de

aşırılıkla sonuçlanmaktadır. Bireysel aşırılıkların yaygınlaşıp kurumsallaşması ise

toplumsal adaletsizliğe yol açmaktadır. Toplumsal adaletsizlikler ise medeniyetleri

uçurumun kenarına sürükleyen temel sosyolojik vakıalardır. Bati medeniyetinin

ekonomik sistemi olan ve homo ecomomicus kuralı ile isleyen kapitalizm, aşırılıklar

ekonomisidir. Bu kural uyarınca hareket eden ve rasyonel davranacağı kabul edilen

müteşebbis üretim kaynaklarını kendi çıkarları doğrultusunda sömürmektedir. Emeğin

, sermayenin ve doğanın istismar edilmesi seklinde gerçeklesen bu ekonomik faaliyet

neticesinde girişimci , diğer toplumsal sınıflar aleyhine aşırı bir şekilde

zenginleşmektedir. Üretim sureci esnasında emeğin in karşılığının tam olarak

alınmasını engellediği için homo ecomonicus yasası, bir toplumdaki ekonomik

faaliyetler neticesinde ortaya çıkan toplumsal refahın da adil bir şekilde

paylaştırılmasının önündeki en büyük engeldir. Bu şekilde üretim, tüketim ve bölüşüm

seklinde sınıflandırılan ekonomik faaliyetlerin hiç birinde toplumsal adalet

sağlanamamaktadır.

Page 25: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

24

Bu durumda bizim medeniyetimiz anlamında, ekonomik faaliyetleri acısından

terbiye ve tezkiye edilmiş olan nefsin nasıl davranması gerektiğinin bilinmesi lazımdır.

Aslında bu nefsin nasıl terbiye edileceği hususu neden terbiye edilmesi gerektiğinde

saklıdır. Emek, sermaye ve doğal kaynaklardan oluşan üretim faktörlerinin, ekonomik

faaliyetin taraflarının birisi lehine sömürülmesi toplumsal adaletsizliğe neden

olmaktadır. Emeğin sömürülmesi düşük ücrettir; sermayenin sömürülmesi faizdir;

doğal kaynakların sömürülmesi ise sürdürülemez bir doğal hayattır. Dolayısıyla

ekonomik nefis toplumsal adaletsizliğe neden olduğu için terbiye edilmelidir.

Toplumsal adaletsizliğe yol açmadan ekonomik faaliyetini sürdürmesi ise nasıl terbiye

edileceği sorusunun cevabidir.

Grev, lokavt, toplu sözleşme, sendika vs gibi kavram ve kurumlar emeğin

sömürülmesinin yaratmış olduğu toplumsal adaletsizliği ortadan kaldırmak yada

hafifletmek üzere bati medeniyeti tarafından geliştirilmiştir tedbirlerdir. Dolayısıyla bu

sistem önce toplumsal adaletsizliği yaratıp; sonra bunu telafi etmeye çalışan bir döngü

içerisinde kendini tüketmektedir. Bizim medeniyet anlayışımız ise; bu toplumsal

adaletsizlik yaratılmadan önce devreye girecek ekonomik kavram ve kurumları

geliştirmemiz gerektiğini bize söylemektedir.

Sermayenin sömürülmesi demek olan faiz aslında, borçlunun sömürülmesidir.

Ekonomik faaliyetleri anlamında borçlu ise girişimcidir; dolayısıyla faiz aslında

girişimcinin sömürülmesidir. Homo economicus kuralı ile hareket eden sermaye

sahibinin iki alternatifi vardır. Ya emek, sermaye ve doğal kaynakları bizatihi kendisi

bir araya getirerek bir üretim faaliyetinde bulunacak; yada elindeki sermayesini ayni

işlemi (üretim surecini) yapmayı planlayan ve sermaye talep eden başka birisine ödünç

verecektir. Homo ecomonicus yasası gereği üçüncü alternatif olan sermayenin

Page 26: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

25

(paranın) atıl bekletilmesi söz konusu değil dir. Girişimci nin birinci durumda elde

edeceği faydaya kar; ikinci durumda hiç bir risk almaksızın elde edeceği faydaya ise

faiz deniyor. Risk faktörünü bir tarafa koyarsak, her iki durumu karşılaştıracak olan

girişimci, faydası daha büyük olan faaliyeti gerçekleştirmek isteyecektir. Hiç şüphesiz

faiz getirisinin kar beklentisinden yüksek olması durumunda parasını ödünç vererek

faiz geliri elde etmek isteyecektir. Faizin, kar beklentisinden büyük olması demek;

sermaye sahibinin borçluyu, kendisi üretim yapmaya karar vermiş olsaydı eğer diğer

üretim faktörlerini sömürebileceğinden daha fazla sömürmesi demektir. İste faiz

aslında, sermaye sahibinin, parasını ödünç vermek yerine üretim yapmış olması halinde

diğer üretim kaynaklarını sömürmek suretiyle sebep olacağı toplumsal adaletsizlikten

daha fazla bir toplumsal adaletsizliğe yol açmaktadır. Bu açıdan bakıldığından faizin

ekonomik faaliyetlerimiz kapsamında yeri olmaması gerekmektedir. Bununla birlikte,

kurumsal seviyede tasarrufların artırılmasını ve bunların yeniden yatırıma

dönüştürülmesini sağlamak üzere tasarruf sahibini ekonomik açıdan ödünç vermeye

teşvik edecek yeni ekonomik model, kavram ve kurumların geliştirilmesi

gerekmektedir.

6.2. Güçlü Ordu

Güçlü bir ekonomiye sahip olan bir devletin medeniyetini tahkim edebilmesi için güçlü bir

orduya ihtiyacı vardır. Hiç bir güçlü devlet yoktur ki varlığına karşı olan tehlikeleri, güçlü

ordusuyla caydıramamış olsun. Bu açıdan bakıldığında bu devletin, inşa etmekte olduğu

medeniyete yönelik dünyanın herhangi bir noktasından herhangi bir askeri bir tehdit

yöneldiğinde, bu tehdidi bertaraf edebilecek kapasiteye sahip bir ordusunun olması

gerekmektedir.

Page 27: MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMEK İçindekiler…Emeviler'den, Abbasiler'e oradan Endülüs'e uzanarak dünyayı aydınlatan; Buhara’dan Semerkand’a, Gazne’den Horasan’a,

26

6.3. Güçlü Yönetim Sistemi

Güçlü bir yönetim sistem, güçlü bir devlet olmanın bir diğer on şartıdır. Yönetim sistemi,

siyasal düzeni ve hem de idari düzeni belirleyen temel sistemdir. İstikrar ise bu yönetim

sisteminin bir sonucudur. Bu açıdan bakıldığında siyasi ve idari açıdan güçlü olan toplumların

medeniyet inşası yolundaki katkıları tartışılmazdır. Bu yönetim sisteminin medeniyet

havzasının tamamının ilham kaynağı olması gerekmektedir. Bu çerçevede hem siyasal sistemin

ve hem de idari yönetim usulünün medeniyet havzamıza yon vermesi gerekmektedir. Bu

minvalde kamusal hizmet yürüten tüm kurum ve kuruluşların bu büyük misyon doğrultusunda

yeniden yapılandırılmaları gerekmektedir.