merdan yanardağ - liberal İhanet.pdf

128

Upload: rabola

Post on 15-Apr-2016

101 views

Category:

Documents


14 download

TRANSCRIPT

MerdanYanardağGazeteci,yazarve televizyonprogramcısı.Sivas’ınDivriği ilçesindedoğdu. İlkokuldan itibareneğitimyaşamıİstanbul’dageçen

Yanardağ, 1970’li yıllardadevrimcigençlikhareketinin içindeyer aldı, çeşitli gençlikörgütlerindeyöneticilik yaptı.SiyasalBilimlerFakültesi’ndenmezun oldu, Siyaset Bilimi veKamuYönetimi alanındamastır yaptı. Yanardağ 12 Eylül 1980 askeri darbesindensonratutuklandı,birsürehapisyattı.

Gazeteciliğe1985yılındamuhabirolarakbaşlayanYanardağ,editör,habermüdürü,yazıişlerimüdürüvegenelyayınyönetmeniolarakçeşitligörevlerdebulundu.Köşeyazarlığıvebaşyazarlıkyaptı.Görselbasına ilkgeçengazetecikuşağındanolanYanardağ,çeşitlitelevizyonkanallarındahaber-analizprogramlarıhazırladıvesundu.Editörlük,yayınkuruluüyeliğivegenelyayınyönetmenliğigibigörevleryaptı.1989-1991yıllarıarasındaTürkiyeGazetecilerSendikası’nınİstanbulBölgeSekreterliğigörevineseçildi.

Yayımlanmış 10 kitabı bulunan Yanardağ’ın, çeşitli dergi, akademik yayın, internet sitesi ve gazetelerde yazdığı yaklaşık 300makalesi bulunuyor. Bazı parti, dernek, platform ve vakıfların kurucuları arasında da yer alan Yanardağ, halen serbest gazeteciolarakçalışıyor.

Siyasal İslamcı AKP iktidarına ve Fethullah Gülen’in liderliğindeki Cemaat yapılanmasına karşı muhalefet yapan gazeteci veaydınlar arasında yer alan Yanardağ, Ergenekon soruşturması kapsamında 2008 yılında gözaltına alındı. Yanardağ, tutuksuzyargılandığıdavada,5Ağustos2013’te10yıl6ayhapiscezasınaçarptırıldı.

MerdanYanardağ,kurucusuvebaşyazarıolduğuYurtgazetesininGenelYayınYönetmenliğigörevinisürdürürken,13Eylül2013tarihinde Bodrum’da tutuklandı veMuğla E Tipi Kapalı Cezaevi’nde altı ay hapis yattı. Toplumsalmuhalefetin baskısı ve iktidarblokundakiçözülmenindeetkisiyle30Mart2014tarhindetahliyeedildi.

Yazarın başlıca kitapları: Kadro Hareketi, MHP Değişti mi / Türk Faşizminin ve Ülkücü Hareketin Analitik Tarihi,‘Milliyetçilik,MHP,Faşizm’,YeniMuhafazakârlık,KuşatılanTürkiye(TürkiyeNasılKuşatıldı)/GülenHareketininPerdeArkası, Bir ABD Projesi Olarak AKP,Medya Nasıl Kuşatıldı?, Ergenekon ve Sosyalistler, I. Cumhuriyetin Sonbaharı,TürkiyeNedenFedaEdildi?

KırmızıKediYayınevi:368İnceleme:40

LiberalİhanetMerdanYanardağ

©MerdanYanardağ,2014©KırmızıKediYayınevi,2014

Editör:TuncaArslanSonOkuma:SabihaŞensoyKapakTasarımı:FüsunTurcanElmasoğluGrafik:YeşimErcanAydın

Tanıtımiçinyapılacakkısaalıntılardışında,yayıncınınyazılıiznialınmaksızın,hiçbirşekildekopyalanamaz,elektronikveyamekanikyollaçoğaltılamaz,yayımlanamazvedağıtılamaz.

ISBN:978-605-4927-89-0KırmızıKediSertifikaNo:13252

KırmızıKediYayınevi

[email protected]/www.kirmizikedikitap.comwww.facebook.com/kirmizikedikitap/twitter.com/krmzkedikitapkirmizikediedebiyat.blogspot.com.trÖmerAvniM.EmektarS.No:18Gümüşsuyu34427İSTANBULT:02122448982F:02122440948

MerdanYanardağ

LİBERALİHANET

İnceleme

SUNUŞ

Bu kitapta esas olarak, Türkiye’nin demokratik gerekçelerle siyasal İslamcılara teslimedilmesindeönemliroloynayanliberallerivesolliberallerianalizetmeyi;siyasalveentelektüeltarihimizinbuenbüyükaydınihanetini–dünyadaörneğiçokazdır–anlatmayıamaçladım.Türkiye’deentelektüelvesiyasalortamliberalizmlelekelendi.Küreselsermayeninneoliberal

yağma politikalarına ülke ve toplum teslim edilirken, bu piyasa haydutluğu için “özgürlükçü”gerekçeler üretildi. Bunu çoğu köylü kurnazı ve dar kafalı İslamcılardan çok, özellikle soldangelen liberalleryaptı.Bukirlenmeninsiyasalve toplumsalbedeli,kültürelve tarihselsonuçlarıhemTürkiyehemdeinsanlıkiçinçokağıroldu.Bu nedenle elinizdeki kitapta, siyasal ve ideolojik ortamda, entelektüel ve kültürel düzeyde

yaşanan, bir yağ lekesi gibi toplumun dokularına doğru yayılan liberal kirlenmeyi çözümlemekistedim.Bir ihanete dönüşen bu ideolojik kirlenmeyi, bazı somut olay ve kişilerden hareket ederek

anlattım. Dolayısıyla, bir tür “mıntıka ve zihin temizliği” de yapmayı deneyerek, olası çıkışyollarınaişaretetmeyeçalıştım.

***

Kapitalizmin1929’dakibüyükveyıkıcıekonomikkrizindensonraitibarkaybedenliberalizm,SoğukSavaşsonrasında(sosyalistblokunçözüldüğü1990sonrasında)yenideninisiyatifvebellibir prestij kazandı. Yeni (neo) liberalizm de denilen bu ideolojik-siyasal anlayışla mücadeleetmek aslında hiç zor değildi. Ancak, küresel kapitalizmin son 30 yılda ideolojik hegemonyakurmasını kolaylaştıran en önemli etken, merkezinde bazı sol çevre ve gruplar ile sosyalistaydınlarındabulunduğumuhalefetgüçlerinin “yenilenme”arayışıoldu.Buarayışbüyükölçüdeliberalizmle sonuçlandı.Dünyada veTürkiye’de bu “yenilenme” serüveninin “sol liberalizm”lesonuçlanmasıyıkıcıetkileryarattı.Siyasal ve entelektüel terminolojiye “sol liberalizm” kavramının girişi bile liberalizm için

adeta bir “hayat öpücüğü” işlevi gördü.Küresel kapitalizmindünyahalklarından tazelenmiş birideolojikvesiyasalrızaüretmesinde,soldangelenliberallerinihanetibelirleyicibirroloynadı.Oysa özgürlükçü ve demokratik de olsa liberalizm, kapitalizmin ideolojisiydi. Kaldı ki gerçekanlamda ne özgürlükçü ne de demokratik oldu. Kapitalizm içi bir ideolojik ve siyasaltutum/anlayışolanliberalizminsınırlarınısonçözümlemedepiyasatanrısıçiziyordu.Çünküliberallerserbestpiyasadüzeniniaçıkyadaörtükşekildeuygarlığınsonaşamasıolarak

kabul ederler. Dolayısıyla kapitalizmi aşmaya yönelik her girişimi de “totaliter projeler” diyemahkûm etmeye çalışırlar. Özellikle sol liberaller için bu yaklaşım, düzenle bütünleşmenin,sistemeilticaetmeninenönemligerekçesihalinegetirilir.Solliberallervedönmeyekararvermiş

ya da buna hazırlanan solcular, kapitalizmin bütün adaletsizliklerini bir şal gibi örterek eşitlikyanılsaması yaratan burjuva demokrasisini, biraz “iyiliksever” yapmaya çalışmaktan başka birprojeyesahipdeğildir.Liberallerilesolliberallerarasındaki,eğervarsa,tekfarkbudur.Son 30 yıldır liberaller, postmodernist felsefi savrulmanın etkisindeki çevreler ile

muhafazakârlarvedincigericilik(siyasalİslam)arasındabirsuçortaklığı,tarihselbiryenigericiblokoluştu.Buyenigericiblok,sol liberallerindekatılımıylaentelektüelvekültürelaçıklarınıkapattı.Buanlamdaliberallerinverdiğidestekçokkritikönemevestratejikdeğeresahipti.Budönemde,iktisadiplandaultra-liberal/piyasacıtutuma,siyasalvefelsefiplandaradikalve

gerici birmodernite veAydınlanma eleştirisi eşlik etti. Postmodernist felsefenin çekimalanınagiren çevreler ve sol liberaller, Aydınlanma ve modernite geleneğine karşı çıkarken; tarihte,doğada ve toplumda aklın ve bilimin belirleyici konumunu reddettiler.Aydınlanma geleneğinintersine, insan aklının sınırlılığına işaret ederek, aklın ve bilimin evreni, doğayı ve tarihi tamolarak açıklamaya yetmediğini ileri sürdüler. Böylece teolojik (dinci) literatüre geniş bir kapıaçtılar.Burada dramatik olan durum, sol liberallerin kendi değerlerine, geleneklerine ve hayatlarına

ihanetederek,tarihselgericiliklebirlikteyenibirortaçağınyolunudöşüyorolmalarıydı.

Toplumsal ilerleme yasasına, tarihselciliğe ve “büyük anlatılar” dedikleri sosyal kurtuluşideolojilerine karşı çıkan sol liberaller ve postmodernistler; kapsayıcı toplummodellerinin, buanlamdatarihinvehattabilimindesonunungeldiğiniiddiaettiler.Tarihselciliğinreddi,insanlığınbugünüylegeçmişivegeleceğiarasındakibağıdakopardı.Bukopuş, insanlığıbirleştirenortakdeğerlere,görüşlere, ideolojilere, felsefeye, sınıfsalbağ

ve örgütlenmelere, hatta birleştirici bir zemin olarak yurttaşlık hukukuna bile kuşkuylabakılmasınayolaçtı.Yurttaşlıkhukukunun farklılıklarıbastırıcıvehomojenleştirici totaliterbiretken olarak sunulması; etnik, dinsel ve bölgesel farklardan kaynaklanan kimliklerin öneçıkarılmasına neden oldu. Toplumlar kendisini oluşturan unsurlara doğru daralarak ufalandı veparçalandı. Bu anlamda liberalizmin, sol liberalizmin ve postmodernizmin yükselişi sadeceTürkiye’yeözgübirgelişmedeğildi.Postmodernistler, liberaller ve sol liberaller, alt kültürlere ve etnisiteye dönüşü savunarak

insanlığı daha küçük birimlerden oluşan topluluklara doğru itelediler. Uluslar ve toplumlarözgürleşmeye değil, bir önceki çağın tanımları ve değerleri üzerinden parçalanmaya başladı.Dinler, tarikatlar, cemaatler, yerel kültürler, mezhepler, etnik farklılık ve kimlikler öne çıktı.Böylece ulus ve sınıf bütünlükleri bozuldu. Özgürlük projesi ve demokrasi anlayışı ise etnik,dinsel ve cinsel toplulukların serbestisine indirgendi. İnsanlara neredeyse hemşeri dernekleridışındagidecekleriyerbırakılmadı.

Muhafazakârların ve İslamcıların uluslaşma ve Aydınlanma süreçlerine muhalefetleri tekvarsayıma dayanır; onlara göreTürkiye’yi tarihsel ve kültürel bakımdan belirleyen temel etken“İslammedeniyeti”olgusudur.Ancak,Meşrutiyet (1908)veözellikleCumhuriyetDevrimi’nden(1923)sonraTürkiyeseçkinleriİslamuygarlıkhavzasındankoptuveBatıuygarlıkiklimineilticaetti. Dolayısıyla devleti elinde tutan elitler ile millet arasında bir yabancılaşma oluştu. Bu

yabancılaşmagiderekkültürelve siyasalbir çatışmayayolaçtı.Buanlamda“devlet ilemillet”(dahadoğrubirifadeylemilletileCumhuriyet)arasındayüzyıldırdevamedensiyasal-kültürelbirkopuşvekavgavar.Bu yabancılaşmanın başlangıç tarihi olarak kimi muha-fazakârlar ve İslamcılar Tanzimat’ı

alırken, büyük çoğunluğu da 1908Hürriyet Devrimi’ni (İkinciMeşrutiyet) ve onun bir devamıolarakCumhuriyet’igösteriyor.Tarihteziböyleolunca,hedefde“devletilemilletibarıştırmak”şeklindebelirleniyor.Devleti

görece İslami ilkelere dayandırmak, laikliği tasfiye etmek ve toplumu din odaklı bir şekildeyenidenörgütlemekdebubarışınyegâneyoluvegereğisayılıyor.Oysa bu yaklaşım tam bir tarihsel ve siyasal sahtekârlığa dayanıyor. Çünkü hem temelinden

yanlışhemdebilimdışı.Türkiye,200yılayaklaşanbiruluslaşma,modernleşmeveAydınlanmamücadelesiyleoluşan

güçlübirsekülergeleneğesahip.Toplumtarafındaniçselleştirilmişveküçümsenmeyecekbirlaikbilinç ve yaşam tarzı söz konusu. Cumhuriyet’i bir avuç seçkinin rejimi sananlar, CumhuriyetMitingleriilebaşlayan,GeziDirenişi’yledoruğunaulaşandevkitleseleylemlernedeniylepaniğekapıldı.Cumhuriyet’inbiravuçseçkininrejimiolduğunailişkinhipotezçöktü.Elinizdekiçalışmadahemülkeninideolojikvesiyasalolarakteslimalınmasürecinihemdebu

sürece liberallerinve sol liberallerin sunduklarıyaşamsalkatkıyıbütünboyutlarıyla ele almayıamaçladım, liberal ihanetinnedenleriniaçığaçıkarmayı istedim.Liberallerinvesol liberalleriniktidarlagirdiklerikirliilişkininderinliğiniortayakoymayıplanladım.Bu anlamda elinizdeki kitabın eksenini liberal-muhafazakâr ideolojik hegemonyanın analizi

oluşturdu. Türkiye’deki liberal ihanet ve onunla iç içe gelişen aydın ihanetini yazdım. Butopraklarda liberaller ve sol liberallerle ideolojik, politik, entelektüel ve ahlaki birhesaplaşmanınyapılmasıgerekiyordu.Bendebunudenedim.

***

Siyasal İslamcı iktidar ve geleneksel gericilik tarafından kurulan ideolojik, siyasal veentelektüel hegemonyanın gerçekleştirilmesindeki en büyük pay, yukarıda da ifade ettiğim gibi,liberallere ve sol liberallere ait. Bu liberal ve sol liberal katkıyı açığa çıkarmadan, ihanetisaptayıp mahkûm etmeden, bu toplumun ilerici güçlerinin ideolojik ve entelektüel inisiyatifiyenidenelegeçirmesi(gerialması)imkânsızdır.Türkiye,dünyadaörneğigörülmemişbiraydınihanetiyaşadı.Solunbirkesimininbilecelladına

âşıkolduğubirdönemdengeçildi.Busüreçteasılbelirleyicirolü“sağlısolluliberaller”oynadı.Türkiyehâlâbudönemive“yenigericitarihselblok”unhegemonyasınıaşmayaçalışıyor.Gezi

DirenişiveHaziraneylemlerinintarihselanlamıbudur.Elinizdeki kitapta yer alan kimi konuları daha önce Sol Portal ve Yurt gazetesi ile kimi

dergilere yazdığım bazı makalelerde de ele aldım. Dolayısıyla ilgili makaleleri ve konularıkitabın tematik bütünlüğüne uygun olduğu ölçüde bu çalışmada da değerlendirdim. Ancak sözkonusu yazılarım üzerinde yeniden çalıştım, gerekli düzenlemeleri, güncellemeleri, ekleme veçıkarmalarıyaparakyenidenkalemealdım.Bütünüyleyenibölümleryazdımveçalışmayıbellibir

akışasahiptekmetinhalinegetirdim.Sonuçtaortayayeniveözgünbirkitapçıktı.Bu çalışmanın hiç kuşkusuz en önemli amacı liberal ihaneti yenilgiye uğratmak, sağ ve sol

liberallerin terörize ettiği entelektüel iklimi değiştirmek, bir ideolojik-politik hesaplaşmayıgerçekleştirmekti.Umarımamacınaulaşır.Kararısizvereceksiniz.

MerdanYANARDAĞEylül2014/İstanbul

GİRİŞ/ÖNSÖZ

LiberalİdeolojikHile

TarihselolarakCumhuriyet’eyönelikikieleştirivar;biri,onuaşmayavedahaileriyetaşımayayönelik ilerici eleştiri, diğeri isekökleriTanzimat’akadaruzananvebirönceki çağındeğerlerdünyasındanbeslenengericieleştiri.İştebuikieleştiribilerekveistenerekbirbirinekarıştırıldı.CumhuriyetDevrimi’ninyarıdakalması, ortaçağkurumlarının tamolarak tasfiye edilmemesi veCumhuriyet’inkurucugüçlerininbudevrimeihanetidebukarışıklığıngerçekleştirilmesineuygunzeminhazırladı.Daha güncel bir bakışla ifade edersek; Türkiye’de liberal-muhafazakâr-dinci blokun

Cumhuriyet ve modernleşme sürecine yönelik eleştirileri ile solun kapitalist düzene yönelikeleştirileribirbirinekarıştırıldı.Bilinçlibirçarpıtmaydıbu…Herikieleştiritemeldekinitelikselve tarihsel farklılıklarınakarşınortakamaçlaradayalıdemokratik itirazlardiyesunuldu.Gericive ilerici eleştiri, özüne bakılmaksızın neredeyse bir ve aynı şey olarak genel bir kabuledönüştürülmekistendi.Bukonudaönemliölçüdebaşarılıolduklarınıkabuletmekgerekiyor.Böylece insanlığın ilerici birikimine ve Cumhuriyet’e yönelik İslamcı ve karşıdevrimci

eleştirinindedemokratikbir itirazgibialgılanmasısağlandı.Örneğin;kadınıaşağılayanveonuköleleştiren örtünme bile, demokratik hak ve kıyafet özgürlüğü gibi sunuldu. Gerçekte kadınayönelikenkapsamlıcinsiyetçi saldırıolan,dahasıgerici ideolojikvesiyasalhegemonyanınbirsilahınadönüşentürban,neredeysebir“özgürlüksembolü”halinegetirildi.Cumhuriyet’e yönelik gerici itiraz ile devrimci eleştirinin birbirine karıştırılması büyük bir

ideolojik hileydi.Oysa her soydanmuhafazakâr ve İslamcınınCumhuriyet eleştirisi demokratikbiritirazdeğil,tarihselbakımdangerici,kategorikolarakisekarşıdevrimciydi.SolunCumhuriyeteleştirisi ise sosyolojik bakımdan eşitlikçi, tarihsel olarak ilerici ve kategorik bakımdan isedevrimciperspektifesahipbiritirazdı.Herikieleştiriyieşitleyenbuideolojikhile,liberallervesol liberallerin üzerinde hareket ettikleri geniş bir zemin oluşturdu, İslamcı gericiliğimeşrulaştırdı.Dahasıbudurum, solundevrimcikesimlerinin“statükocu”gibigösterilmesinedeolanaksağladı.Sol liberaller ve liberalizmin etkisi altındaki kimi sol çevreler, örneğin Kürt hareketi,

neredeyse son 20 yıldır sanki kapitalizm yokmuş gibi davrandılar. Toplum adeta sınıflar üstü,maddi ve tarihsel temellerinden bağımsız, kültürel bir kategori gibi ele alındı. Bu aradaliberalizme,bir eşitlikyanılsamasıyaratanburjuvademokrasisinevedinlereyönelikneredeysebütün eleştiriler geri çekildi. Bu durum Türkiye’de 60 yıldır yaşanan karşıdevrim süreciylebirleşince ortaçağ kurumlarının eleştirisi tamamlanamadı. Dolayısıyla Aydınlanma vemodernleşmesürecidesertbirkırılmayauğradı.

Sonuç olarakmuhafazakârlar, dinciler, sağı ve solu ile liberaller ve postmodernist aydınlararasında gerici bir “tarihsel blok” oluştu. Sol liberaller ideolojik olarak bu blokun tahkimedilmesindeesasrolüüstlendi.BudurumsadeceTürkiye’yeözgübiroluşumadeğil,küreselbireğilimedeişaretediyordu.

***

Bu gerici tarihsel blok Türkiye’de bütün iktidarı almak, siyasal ve ideolojik hedefleridoğrultusundarejimivetoplumudönüştürmekiçin2007yılınınikinciyarısındanitibarenhareketegeçti. Bu amaçla gerçekleştirilen Ergenekon operasyonu, Türkiye’de rejimin ABD’nin dedesteğiyle “Ilımlı İslam Projesi” doğrultusunda dönüştürülmesinin en önemli etabını oluşturdu.Ergenekon, Balyoz ve bağlı davalar üzerinden yürütülen operasyon bir hukuk sorunu değil, birsiyasal çatışmaydı.Daha da önemlisi bu davalar üzerindengeliştirilen siyasal hamle örtülü birdarbe,tarihselgericiliğinsaldırısıvekarşıdevrimsürecinintamamlanarakBirinciCumhuriyet’intasfiyeedilmesiydi.Ergenekon operasyonunun bu niteliği ve hedefleri, başlangıçta sol tarafından yeterince

görülemedi. Üzerinde çalışılmış bir siyasal komplo olan Ergenekon operasyonunun tarihsel vesiyasal derinliği de yeterince anlaşılamadı. Hatta, “derin devlet” ya da kontrgerillanın tasfiyeedileceğinedairsahtebirumutbileyarattı.Böylecetoplumsalmuhalefetinbirkesimibukomploaracılığıylaliberal-muhafazakârittifakınpeşinetakılaraksiyasalİslamcıiktidarayedeklendi.Liberallerin,özelliklesolliberallerintezlerişöyleydi:“AKP,gerçek iktidar değildir; hükümetolmuş, ama iktidar olamamıştır.Gerçek iktidar derin

devleti de kapsayacak şekilde asker-sivil bürokratik elittir. CHP bu elitin siyasal partisidir.Düzeninadıise,askerivesayettir.Dolayısıylasiyasalmücadeleesasolarakdevletlesiviltoplumyadamerkezleçevrearasındacereyanetmektedir.”Bu anlayışa göre AKP hükümeti, asker-sivil bürokratik elitin iktidar alanını sınırlandırmaya

veya ortadan kaldırmaya, sivil toplumun ve demokrasinin alanını genişletmeye çalışmaktadır.Dolayısıylabubirdemokrasimücadelesidirvegerçekdemokratikleşmedebuçatışmanıniçindengelişecektir.Devletin sınıfsal karakterini belirsizleştiren, emek sermaye çatışmasını yok sayan,

emperyalizmi hesaba katmayan bu bilimdışı “vesayet rejimi” kavramsallaştırması tam budönemdeyaygınlıkkazandı.GerçektebeşincisınıfAmerikansosyologlarındanalınanbukavram,süreklitekraredilerekgenelbirkabuledönüştürülmekistendi.Bukavramsolunterminolojisinedegirdi.Tam anlamıyla ideolojik bakımdan bir baştan çıkma hali yaşandı. Öyle ki, AKP-Cemaat

iktidarının politik pratiği, Birikim gibi bazı dergi çevreleri ve sol liberal gruplar tarafından“muhafazakâr devrim” diye selamlandı. Tam anlamıyla yüz kızartıcı bir durum ve bir liberalşirretlikhaliydi.Ülke öyle bir kavşağa geldi ki, sol liberaller demokratikleşme adına toplumu, soyut bir

“vesayet”rejiminekarşı,somutbirgericiiktidarıdesteklemeyeçağırdı.Öyleki,İslamcıiktidarın(AKP-Cemaat koalisyonunun) yargı erkini ele geçirme operasyonu olan 12 Eylül 2010

referandumunda “evet” oyu kullanılması yönünde propaganda yaptı. Söz konusu dönemde solliberallerinbirkesiminin“Yetmezamaevet”sloganıöyleünlendiki,herhangibirkonudaalınanilkesiztutumuifadeetmekiçingündelikyaşamdabilekullanılmayabaşlandı.Siyasalsüreç,İslamirejimkurmayıhedefleyendinci-faşizandiktatörlükgirişimiylesonuçlandı.

Siyasal İslamcı hareketin bu ikiyüzlü tavrı, siyasal ahlaktan yoksun ve sinsi stratejisi solliberallerinönemlibirbölümünde tambirhayalkırıklığınayol açtı.Ergenekon,Balyoz,Odatv,Askeri Casusluk ve KCK gibi siyasal davaların da birer tertip olduğu, hiçbir yorumugerektirmeyecekşekildeortayaçıkınca,buhayalkırıklığısiyasaliflasadönüştü.Gelgelelim, “Şark liberalizmi” de diyebileceğimiz “Oryan-tal liberalizm” aynı zamanda

siyasal,entelektüelveahlakiyüzsüzlükdemekti.Ortadasınırtanımayanbirşirretlikveutanmazlıkvardı. Çünkü liberaller ve özellikle sol liberaller, önce kendi değerlerine, yaşamlarına veinançlarına;sonradaülkelerine, toplumlarınave insanlığınbütünilerici-devrimcikazanımlarınaihanetetmişlerdi.Ancakdirenenler,yani“bukalpsizdünyanınkalbi”olmayaçalışanlar;toplumun,insanlığınveçağınınvicdanınıtemsiledenler;venihayetyenibirdünyakurmakisteyenleronlaraher gün bu ihaneti hatırlatıyordu. Durum vicdan azabı gibiydi. Bu nedenle liberaller ve solliberaller kendi ihanetlerini olağanlaştırmak için herkesi ihanete zorlayacaktı. Çünkü herkesinihanetettiğiyerde“hain”deolmayacaktı.Bu nedenle liberallerin ve sol liberallerin önemlice bir bölümü, toplumüzerindeki etkilerini

büyük ölçüde yitirdikleri halde, söz konusu tutumlarında ısrar ettiler. Öyle ki, yolsuzlukbataklığınagömülenülkedinci-faşizanbirrejimesürükleniyorveİslamcıhükümetindiktatörleşenlideri, antidemokratik seçim sisteminin de yardımıyla Cumhurbaşkanlığına tırmanıyorken; solliberaller ve liberaller, binbir cambazlıkla bu tabloyu bir kez daha “normalize” etmeyeçalışıyorlar,yenibirtoplumsalrızaüretimiiçinellerindengeleniyapmayadevamediyorlardı.Liberalihanet,biryağlekesigibitoplumsaldokuiçindeyayılıyor.İnsanlarıbozuyorveülkeyi

çürütüyor.

BİRİNCİBÖLÜM

LİBERALİZMVESOLLİBERALİZM

1.1-LİBERALİZM;KAYNAKLARIVEKAVRAMSALÇERÇEVE

Elinizdekikitaptaçoksıkşekildekullanılanbazıkavramlarıntarihselkökleriniirdelemektevekazandıkları güncel anlamlarını belirlemekte yarar var. Bunlardan en önemlileri, bu çalışmayaadını veren ve eksenini oluşturan “liberalizm” ve “sol liberalizm” kavramlarıdır. İlkindenbaşlayalım…Liberalizm, bir ideoloji ve siyasal tavır olarak tıpkı muhafazakârlık gibi Aydınlanma

düşüncesinin,burjuvadevrimlerinin,modernleşmesüreçlerininvenihayetbütünbuakımlarınhemnedeni hem de bir sonucu olan kapitalizmin ürünüdür. Latince “özgürlükçü” ve “cömert”anlamındaki liberalis kökünden gelir. Liberalizm, 18. yüzyıldan itibaren iktisadi ve siyasalserbesti anlamında kullanılsa da, günümüzde daha çok bireyciliği ve serbest piyasa ekonomisianlayışını/çizgisiniifadeetmektedir.LiberalizmFransızDevrimi’nden(1789)sonraAvrupa’damutlakıyetvemutlakıyetçimonarşi

karşıtlarını tanımlamak için kullanılmaya başlandı. Daha kapsayıcı bir kavramla belirtirsek,anayasaldüzenyanlılarınıifadeedenliberalizm,19.yüzyıldanitibarenideolojik(vesiyasal)birakımhalinegeldi.Liberalizmiönceleyenvedoğuşunuhazırlayankoşullarakısacagözatmaktayararvar:Liberal düşüncenin ortaya çıkışını önceleyen 17. yüzyıl Batı Avrupası’ndaki gelişmelere

baktığımızzaman,yükselenmutlakıyetçimonarşilerinortaçağboyuncadevametmişolandağınıkve ademimerkeziyetçi (merkezileşmemiş, yerinden yönetilen) feodal düzenin yerini almaktaolduğunu görürüz.Güç kazanmakta olanmutlakıyetçi rejimler, feodal üretimmodelinin temelinioluşturan ekonomi dışı şiddete dayalı sömürü düzenini değiştirmemiş, ancak bu şiddetin vesömürünün kaynağını merkezileştirerek her türlü iktidarı krala vermiştir. (Dr. Ömür Birler,Liberalizm/SiyasetBilimi,Haz.GökhanAtılgan-E.AtillaAytekin,YordamKitap,2.basım,Ekim2012İstanbul,içindes.267-281)

KiliseyidekontroletmeyebaşlayanvePapalıkkurumunusınırlayanmutlakıyetçimonarşilerdekrallar/imparatorlar üç yetkiyi tekellerine aldı. Bu üç önemli yetki, verginin merkezi olaraktoplanması, kolluk ve askeri gücün saraya bağlanması ve kanunların kralın iradesiyleyapılmasıydı.DiğertaraftanAvrupa’damutlakıyetçiiktidarlarınyükselmesitepkiveisyanlarıdaberaberinde

getirdi.Yükselenyeni sınıf, burjuvazi,merkezi iktidarındışındakalmıştı.Bunedenleburjuvazimutlakıyetçi rejimlere karşı özgürlükçüve ademimerkeziyetçi düşüncelerin de savunucusuoldu.

Elbette daha çok aydınların sözcülüğü ve öncülüğünde gelişen bu liberal tutum, burjuvadevrimlerinindedüşünseltemelleriniattı.

Liberalizmin tutucu aristokrasiye karşımücadelesinde demokrasi yaşamsal bir silahtı. Çünküdevrimciliberalizminamacı,iktidarsiperlerinekarşıtümtoplumundesteğinialmaktı.Liberalizmdeğişmez statünün, hiyerarşinin, otoritenin ve üstünlüğün karşısında hareketliliğin (serbestdolaşımın-M.Y.), sözleşmenin, yasal eşitliğin ve seçimin yanında yer alıyordu. Bunlar liberalazınlığın salt kendisi için değil, insanlığın ortak sahiplenmesi için talep ettiği değerlerdi.Liberalizmtümüçüncüsınıfı(sıradanhalkı)temsiledebilirdi.Çünkütümüçüncüsınıfınhasmınakarşıduruyordu.Monarşiortakdüşmandıvemonarşininfatihi,kuruludüzendençokçekmişolanherkeseilerlemeninöncüsüolarakgörünüyordu.Liberalizmdışlanmışlarkitlesinintümünütemsiletmeyiçeşitlinedenlerdendolayıseçti;çünkükendiinancınınkoşullarındanbirçoğu–yasaleşitlikve seçim, sözleşme ve hareketlilik– kapitalist sistemin düzgün işleyişini sağlamak içingenelleştirilmek zorundaydı. (Richard Lichtman, Liberal İdeolojinin Marksist Eleştirisi,Çeviren:ŞükrüAlpagut,YordamKitap,Ekim2013,İstanbul,s.218)

Günümüzün baştan çıkmış liberalleri ve sol liberallerinin zannedip vaaz ettiklerinin aksine,baştaFransızDevrimiolmaküzere burjuvadevrimlerinde liberalizm ile jakobenizmarasındakiilişkibirkarşıtlıkdeğil,tamamlayıcılıközelliğitaşıyor.Jakobenizmibüyükbircehaletle“tepedeninmecilik”ve“ölçüsüzsiyasalşiddet”letanımlamayaçalışangünümüzliberalleri,Türkiye’dedeJönTürkleri, İttihat veTerakki’yi, 1908Hürriyet ve 1923Cumhuriyet devrimlerini de aynı sığanlayışla değerlendirmeye çalışıyor.Oysa adı geçen bütün bu hareket ve devrimler,Kemalizmdahil,çubuğutarihselbakımdan(veorijinalanlamıyla)liberalizmveliberallerdenyanabükmüştü.Mutlakıyetçimonarşilerinyaygınlaşması,dahasıkendiaralarında“kutsalittifaklar”oluşturarak

feodal düzende oluşan sınıfsal ve ekonomik yapıyı korumaya çalışmaları, beraberinde tepki veisyanları da getirdi. Bu isyanlar 17 ve 18. yüzyıllar boyunca (özellikle İngiltere, Hollanda,Fransa’da)sürdü.Burjuvadevrimlerinihazırlayanetkenlerdenbiridebutepkiveisyanlardı.

Ancakbu hareketler içerisinde en önemlisi, sadecemutlakıyetçi rejimlerin gücünü sarsmaklakalmayıp temelleriyle liberalizmin doğuşuna önayak olan Aydınlanma düşüncesidir. (…) İnsanaklınınevrenseldoğakanunlarınıkavrayabilmebecerisineolangüven;yani, akılcılık ilkesi.Builkeyegöredünyamızıdeğişmezdoğakanunlarıyönetmektedirvebukanunlarakıl(us)tarafındanbilinebilir.(Dr.ÖmürBirler,age.)

Dr. Birler’in de aynı çalışmada ifade ettiği gibi, Aydın-lanmacıların mutlakıyetçi siyasaldüzenekabacaüçtemeleleştirisivardı:Birincisi;kaynağınıvemeşruiyetinigelenekten(örneğinkan bağından), dinden ya da göksel (tanrısal) bir güçten alan hiçbir siyasal iktidar kabuledilemezdi. İkincisi; dini kurumların toplum üzerinde kurdukları egemenlik doğru değildi vereddedilmeliydi.Tıpkısiyasalvetoplumsalyasalarınakılyoluylabilinmesigibi,ahlakikanunlarda akıl yoluyla bilinebilirdi. Bütün bu nedenlerle laiklik ilkesi toplumsal ve siyasal yaşamıntemelinioluşturmalıydı.Dinselinançlarisebirvicdanmeselesiydivekamusalyaşamadeğilözelyaşamaaitolmalıydı.Üçüncüsü;değişmezvehiyerarşikolarakoluşturulmuştoplumsalvesiyasal

düzenlerolamazdı.Rejimleresnek,değişimevereformaaçıkolmakzorundaydı.

Aydınlanmacı akılcılık ilkesinin devrimsel nitelikte iki temel önermeyi barındırdığınıgörebiliriz:Bütün eşittir ve özgürdür.Bu önermelerden ilki olan her insanın eşit olduğu savınışüphesiz her Aydınlanma düşünürü onaylayacaktır. Herhangi bir fiziksel engeli olmayan heryetişkindüşünmekapasitesinesahiptir.Bizleribirbirimizdenfarklıkılan,becerilerimizinazyadaçok olması değil, bunları geliştirmek ve kullanabilmek için yeterli fırsata sahip olupolmamamızdır. Dolayısıyla her insan eşit doğar. Bu farkların kaynağı ancak toplumsal yapınıngetirdiği imtiyazlarolabilirvebusebeptenötürügeleneksel imtiyazlarınhepsiAydınlanmacılartarafındanreddedilir.(Dr.ÖmürBirler,age.)

BireyselÖzgürlük,BiçimselEşitlik

Liberalizm toplumsal ve sınıfsal özgürlükleri değil, esas olarak bireysel özgürlük anlayışını,dahaçokdakapitalistgirişimözgürlüğünüvemülkiyethakkınısavunur.Bireylerinözgürlüklerinintemelinin de serbest piyasa ekonomisi olduğunu ileri sürer. Kaynakları, ortaçağ karanlığına(teokrasiye) karşı Aydınlanma, feodalizme karşı kapitalizm olan liberalizm, son çözümlemedesadecepiyasaserbestisineindirgenebilir.Bu nedenle, gerek 20. yüzyılda gerekse günümüzde ultraliberal piyasa ekonomisi

savunuculuğuyla siyasal tutuculuk, muhafazakârlık, dincilik ve faşizm gibi ideolojiler iç içeolabilir.Nitekimolduda...Liberalizm,savunucularınıntezleriesasalındığındadagörüleceğigibi,ekonomikvetoplumsal

eşitlik ilkesini dışlayan biçimsel (hukuksal) bir özgürlük anlayışına sahiptir. Liberalizmdeinsanlar ekonomik ve sosyal bakımdan değil, yasalar önünde eşittir. Liberal özgürlük anlayışıtoplumsaleşitsizlikveadaletsizliklerinüzeriniörter.Liberal burjuvazi feodalizmin ekonomik ve politik egemenliğini yıkma sürecinde, kendi

yarattığıbir toplumsalkesimin, işçisınıfınınbaskısıaltındaolduğunu,busınıfınkendisinekarşımücadele ettiğini de gördü. İşçiler, burjuvazi tarafından harekete geçirilen devrimci bir ruh vesınıf düşmanlığıyla hareket ediyorlardı. Bu durum, burjuvazinin ilerici taleplerini geri çekerektutuculaşmasının ve devrimci niteliklerini yitirmesinin de başlıca nedenini oluşturdu. Özelliklegeçkalanburjuvadevrimlerinde liberaller, alaşağıettikleri aristokrasivediğer feodalgüçlerleyenidevrimcisınıfakarşıittifakarayışlarınagirdiler.Dolayısıylaliberalizmaslındahiçbirzamantamanlamıylaözgürlükçüvedemokratikbirdünyagörüşüolamadı.Tersine,ortaveuzunvadedetutuculuklaiçiçegeliştiveeskidüzeningüçleriylesüreklibiralışverişhalindebulundu.Burjuvazikısasüredeliberalizminözgürlükçülüğünüterkettiğiiçin19.vedahaçok20.yüzyıl

boyunca demokratik hak ve özgürlüklerin savunuculuğu sağ liberal partilerden sol ve sosyaldemokrat partilere geçti. Liberal partiler muhafazakâr bir karakter kazandı. Batı’da sağ vemuhafazakârpartilerliberalizmidahaçokserbestpiyasaekonomisinisavunmakşeklindedarbiryorumla benimserken, özgürlüklerin ve toplumsal demokrasinin savunulması ise aydınların,emekçisınıflarınveonlarınsiyasalpartilerininişioldu.DolayısıylabugününBatılıdemokrasileriburjuvazinin eseri değil, 200-300 yıllık bir tarihsel oyluma sahip olan sınıf mücadelelerinin

sonucudur. Bugün Batı’daki ulusal devletler (Soğuk Savaş sonrasında büyük ölçüde budanmışolsalarbile)sonçözümlemedeburjuvaziveemekçisınıflararasındakimücadeleveuzlaşmalarınbirsonucudur.

1.2-TÜRKLİBERALİZMİVEGERİCİLİK

Türkiye gibi burjuva devrimlerinin geciktiği ülkelerde ise liberalizm başından itibarentutuculukvedincigericilikleiçiçeoldu.Aydınlanmavemodernleşmesürecibaştaolmaküzere,burjuvadevrimininilkelerinidahaçokaydınlarveasker-sivilbürokrasiüstlendi.Batı’nıntersineOsmanlı-Türk modernleşmesinin öncüleri ve taşıyıcı güçleri arasında liberaller yer almadı.Liberallerdincigericilikleyanyanavesiyasalbakımdanmuhafazakârbirkonumdaoldu.Liberaller Osmanlı Aydınlanması’nın öncüleri olan Jön Türkler ile İttihat ve Terakki’nin

karşısında yer aldı; İslamcılar ve geleneksel gericilikle işbirliği yaptı. Ademimerkeziyetçiliğisavunan, hatta bu isimle bir cemiyet (dernek) bile kuran Prens Sabahattin’in Hürriyet ve İtilafFırkası,Osmanlı-TürkAydınlanması’nınöncüsüolanİttihatveTerakkiCemiyeti’nin,dolayısıylademokratikdevrimindedışındakaldı.Gelenekselgericilikve siyasaldincilikle işbirliğiyapanPrensSabahattingrubu,butopraklardakiilkveenönemlidemokratikatılımolan24Temmuz1908HürriyetDevrimi’nindinamosunuoluşturanİttihatçılarakarşısarayındesteğiyledarbegirişimindebilebulundu.Liberaller,İngilizemperyalizmivesaraylaişbirliğiyaptı.Bazıliberallerşaşıracakama, bilimsel bir bakışla ifade edilirse; tarihsel bakımdan gerçek liberal değerleribenimseyenlerinİttihatçılarveKemalistlerolduğunuteslimetmemizgerek.

İttihatveTerakkiCemiyeti’nde,PrensSabahattin’inörgütüylebirliktehareketetmekonusunda(1907’de)ciddiitirazlargörüldü.AradangeçenyıllarlabirlikteİttihatveTerakkiCemiyetiPrensSabahattin’eolangüveniniyitirmişti.BugüvensizlikyalnızcaPrensSabahattingrubunun,siyasalgücü, gerçek bir devrim yaparak değil de bir “saray darbesi” yoluyla ele geçirme yanlısıolmasındankaynaklanmıyordu.AynızamandaAdem-iMerkeziyetveTeşebbüs-üŞahsiCemiyetiüyelerinden bir kısmı geçmişte İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin eylem planlarını Abdülhamit’insiyasi polisine vererek İttihatçılara ihanet etmiş ve böylece İttihatçılara büyük zarar vermişti.(AykutKansu,1908Devrimi,İletişimYayınları,1.baskı1995,İstanbul,s.107)

Dolayısıyla Türkiye’de liberalizm daha çıkışında ortaçağ değerleriyle kirlendiği ve öncekiçağaaitfeodaldüzeninkurumlarıylaişbirliğiyaptığıiçin,deyimuygunsa,kaynağındagenetikbirdönüşümeuğradı.Bunedenleolsagerek,tarihinbirironisiolarakTürkiye’deliberalizmserbestpiyasaekonomisindenyana tutumunavesöyleminekarşın,siyasalve ideolojikbakımdan tutucu,hatta gerici bir karaktere sahip oldu. Çünkü Türkiye liberalleri, özgürlükler sınıfından sadecepiyasa ekonomisi ve girişim serbestisine inandı ve onu savundu. Böylece Türkiye sağındaekonomideliberal,siyasetteisemuhafazakârolmakgibigaripbirakımoluştu.Türkiye yakın dönem tarihçiliğindeki çok önemli bir kayıp halkayı tamamlayan Dr. Aykut

Kansu’nundikkatedeğerçalışmasındanbaşkabiralıntıyladevamedelim:

Anayasa hukuku açısından,monarşist rejim, –yani ancien regime– 1908 Temmuzu’nda tariholdu.Yerinekurulan rejimmeşrutibirmonarşiydive liberaldemokratikbiryönetimgeleneğiniyerleştirmeçabasındaydı.Monarşistlerin1909ve1912yıllarındakikarşıdevrimveaskeridarbegirişimleri (darbeciler arasında liberalHürriyet ve İtilafçılar davardı) hepbu eski rejimigerigetirme isteğinden kaynaklanmaktaydı ve amaçlarına ancak Türkiye’nin (Osmanlı Devleti’nin)savaşı kaybedip İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin iktidardan düştüğü 1918 yılı sonundaerişebileceklerdi.(AykutKansu,age.s.4)Bu “liberal gericilik” çizgisi belli kırılmalara uğrasadaSerbestFırka (8Ağustos-17Kasım

1930),DemokratParti(1946-1960),AdaletPartisi(1962-1980)veAnavatanPartisi(1983-2007)üzerindenbirakımolarakgünümüzekadarulaştı.HattaİslamcıkarakteriağırbassadaAKP’ninbilebugeleneğinbirparçasıvesonucuolduğunuilerisürmekmümkün.Diğertaraftangerçekliberaldeğerleri,Aydınlanmailkelerini,özgürlükleri,burjuvadevrimive

demokrasisini,çarpıkbirtarihvesiyasetanlayışıyla“tepedeninmeci”,“darbeci”,“jakoben”ve“laikçi”gibikavramlarlasuçlananJönTürkçizgisitemsilediyordu.BuçizgideİttihatveTerakkive1908HürriyetDevrimi,KuvayıMilliyeveCumhuriyetDevrimiüzerinden (belli kırılmalarauğrayarak)günümüzekadarulaştı.BuAydınlanmacı,Cumhuriyetçivehalkçıçizgininsağvesolyorumlarıortayaçıktı.JönTürklerveİttihatçılartarihsel,siyasalvesosyolojikbakımdanliberaldemokratikdeğerleri

veburjuvadevrimcileritemsilediyordu.Dr.AykutKansubudurumuşöyleifadeediyor:

Devrimcilerdahafazlazamankaybetmeden,mutlakıyetçirejimiherneşekildeolursaolsun,biranöncesonaerdirmekonusundaanlaştılar.SultanAbdülhamit’i istifayazorlayacaklar,varolanyönetim şeklini kökten değiştirecekler ve meclis üstünlüğüne dayanan liberal demokratik biryönetimkuracaklardı.(AykutKansu,age.s.109)

Günümüz liberalizmi ise artık özgürlükleri ve demokrasiyi değil, daha çok kamusalcılıkkarşıtlığını ve sosyal devlet düşmanlığını, özelleştirmeciliği ve serbest piyasa ekonomisisavunuculuğunu ifadeediyor.Demokratikhakveözgürlüklerin sözcülüğüve savunuculuğunu iseesasolaraksolvesosyaldemokratpartileryapıyor.CumhuriyetDevrimi’ndensonrayenirejim1923’tetopladığıİzmirİktisatKongresiileliberal

bir ekonomik politika benimseyecek ve bununla bağlantılı olarak çok partili rejime geçmeyideneyecekti.Ancakgerekülkedekisermayebirikimininyetersizliğiveburjuvasınıfınınzayıflığı,gereksekapitalizmin1929’dakibüyükkrizinedeniylebudenemebaşarısızoldu.Özelgirişimeveserbest piyasa ekonomisine dayalı bir kalkınma modelinin yürütülmesinin imkânsız olduğugörüldü.CumhuriyetDevrimi’ninöncükadrolarındanFethiOkyar’a8Ağustos1930’dakurdurulanve liberal bir programı benimseyen Serbest Fırka ancak birkaç ay yaşayabildi. (Bkz. MerdanYanardağ,KadroHareketi,DestekYayınevi,4.baskı,Kasım2012,İstanbul,s.63-75)

TanrısalyadaDoğalDüzen!

Liberalizminbaşlıcaveasıltehditalgısını,kapitalizmkarşıtlığıoluşturur.Ancak,Türkiye’deki

siyasal İslamcılarla sembiyotikbir ilişki içindeki yanaşma liberaller ve sol liberallerin aksine,klasikliberalizm,mutlakıyetçiveteokratik(dinci)iktidarlarıdabireyözgürlüğüvemodernleşmeiçinbirertehditolarakgörür:

Aydınlanmageleneğinin“negatifözgürlük”kanadındayeralanliberalizmegöre,serbestiilkesiancak bireylerin fikir, ifade ve hareketlerinin dışarıdanmüdahaleler (sonucu) kısıtlanmamasylamümkündür.Liberalizmegörebireylerinözgürlüğünütehditedenüçtemelkaynakvardır:1)mutlakıyetçi iktidar;2) teokratikiktidar(dinerki);3)kapitalizmkarşıtlığı.(Dr.ÖmürBirler,age.)Buradaki kritik öge “kapitalizm karşıtlığı” diye ifade edilen tehdittir. Liberaller, kapitalizm

karşıtlığını,hattaeleştirisinidoğrudanözgürlükvedemokrasidüşmanlığı,dolayısıylatotaliterbiranlayış olarak yaftalar. Liberallere göre adeta tanrısal bir düzen olan kapitalizm, mutlak veebedidir.TomasHobbes (1588-1679), JohnLocke (1632-1704),AlexisdeTocqueville (1805-1859),AdamSmith(1723-1790),JohnStuartMill(1806-1873)gibiliberalideolojininveiktisatteorisinin temellerini atan düşünürler ile Immanuel Kant (1724-1804) gibi Aydınlanmacıfelsefeciler,bireyözgürlüğüneyönelikenbüyüktehdidinmutlakiktidarlardangeldiğiniifadeeder.Bütün bu düşünürler kapitalizmi insanlığın son ekonomik ve toplumsal tecrübesi, bir tür doğaldüzen olarak görür. Zaten Francis Fukuyama da (1962-…) tam bu nedenle, Soğuk Savaşsonrasında, kapitalizmin sosyalizm karşısında nihai bir zafer kazandığını varsayarak tarihinsonunuilanedecekti.Solculuğu, maddi temelleri olmayan soyut bir özgürlükçülük ve demokrasi savunuculuğuna;

demokrasiyideetnikvedinselkimliklerinserbestisineindirgeyensolliberaller,biranlamdaaynışeyiyaparvekapitalizmiyoksayarlar.Kaçınılmazolarakekonomikvesosyaleşitlikilkesinidebir tarafa bırakan sol liberaller, tıpkı burjuva liberaller gibi hukuksal-siyasal eşitlik ilkesiyleyetinirler.Sermayesınıfının tarihselolarakgericileşmesivesiyasalbakımdandaha totaliterbirzemine kayması da sol liberallere yerleşecekleri bir alan açmıştır. İşte sol liberallerinyerleştikleribualan,onlarındüzeninbirparçasıhalinegelmelerinenedenoldu.Dahadaönemlisiruhlarınıkurtaracaklarınıdüşündükleri,“iyilikseverbirkapitalizm”içinmücadelezeminisağladı.Tahmin edilebileceği gibi, liberallere göre bireylerin özgürlüğüne karşı en büyük saldırı,

onların iktisadi etkinliklerineve enbüyükdoğalhaklarındanbiri olanmülkiyet hakkınayöneliktehditvesaldırıdır.

Liberalizmin bireyin üç temel hakkından biri olarak sıraladığı özel mülkiyet hakkı, ancakkapitalist üretimmodeli ve bumodele bağlı gelişen serbest piyasamekanizmasının yardımıylakorunabilir.Liberalleregöreözelmülkiyetkavramıkişilerinsahipolduklarıtaşınıryadataşınmazmallarlasınırlıdeğildir. İstisnasızherbireyinsahipolduğuemekgücüdebirözelmülktür.(Dr.ÖmürBirler,age.)

Elbette burada emek gücü dışındaki özelmülkiyet tanımı kişisel eşyamızı değil, esas olarakfabrikalar,makineler,toprak,sermayevb.gibiüretimaraçlarınıifadeeder.KlasikveliberaliktisatteorisininkurucusuolanAdamSmith’e(1723-1790)görekapitalizmin

işleyişyasası,serbestpiyasaekonomisindemallarındeğişimiylesağlanankazancınartırılmasıdır.Başka bir ifadeyle kapitalizmin esası kâr yasasıdır. Smith’e göre bunun önkoşulu da mülkiyethakkı ve bireylerin ekonomik girişimlerinin üzerinde hiçbir sınırlamanın olmamasıdır.Ancak ozaman sadece bireyler değil, uluslar da zenginleşecektir. Zaten Adam Smith’in ünlü kitabı daMilletlerin Zenginliği adını taşır. Klasik iktisat teorisinin temel eseri sayılan bu kitap, 1776yılındayayımlanmıştır. (Bkz.AdamSmith,MilletlerinZenginliği, İşBankasıKültürYayınları,Ekim2011,İstanbul)Adam Smith’in önermesinin altında iki varsayım yatar. Birincisine göre, toplumu oluşturan

bireyler her zaman kendi çıkarlarını maksimize etmek, olabilecek en yüksek noktaya çıkarmakyönündehareketeder.Liberaldüşünceyegörebuvarsayıminsandoğasınındaesasınıoluşturur.Buamaçlabirbirleriylerekabetdeedenbireyler,ellerindebulunanaraçlarıgeliştirmeyeçalışırkentoplumsalgelişimidesağlayacaktır.İkincivarsayımagöreise,kendiçıkarlarıpeşindekoşanveonuenyüksekseviyedeeldeetmeye

çalışanbireyler,budavranışlarınedeniyleherhangibirdışsalmüdahaleyeihtiyaçduymaz.Piyasakendikendisinidüzenleyecek,birkargaşavekaosayolaçmadantoplumsalfaydayısağlayacaktır.Smithbudurumuünlü“görünmezel”kavramıylaaçıklar.Piyasayıbu“görünmezel”düzenleyecek,arzvetalepdengesinikuracaktır.Saf liberal ekonomik düzeni ve ideolojiyi ifade eden (bir anlamda tanımlayan) ünlü önerme

ve/veyaslogan,aslındaherşeyianlatır:“Laissez-faire,laissez-passer;lemondevadeluimeme.”Yani,“Bırakınızyapsınlar,bırakınızgeçsinler;dünyakendikendiniidareeder”şeklindeTürkçeyeçevrilebilecek bu Fransızca cümle, liberal ekonomi ve siyaset anlayışının özeti gibidir. Dahayaygın olarak, “Laissez-faire, laissez-passer” şeklindeki kısa hali, yani “Bırakınız yapsınlar,bırakınızgeçsinler”diyekullanılır.Liberal ekonomiyi tanımlayıcı bu cümle/slogan, Adam Smith’e ya da İngiliz iktisatçılarına

değil, Fransız Fizyokratlara ait. Bu ifadenin ilk kez Fransa Kralı 14. Louis’nin (1638-1715)ekonomidanışmanıJeanBaptisteColberttarafındansöylendiğiilerisürülüyor.Fizyokratlar,tıpkıfenbilimlerindeolduğugibisosyalveekonomikolaylardadabirnedensellikilişkisivedüzenlilikilkesibulmayıamaçlıyor.Akıl Çağı’nın ve klasik liberal felsefenin en önemli kurucu babalarından biri sayılan,

Aydınlanmacı İngiliz filozof John Locke’un (1632-1704) “rasyonalizm” ve “doğal düzen”anlayışını, Fizyokratlar toplumsal ve ekonomik yaşama taşır. Fizyokratlar, “ilahi bir iradeninevrenselvemükemmelbirdoğaldüzenkurduğu”görüşünübenimsiyor.Buanlayışagöre,dünyadavarolanfizikseldüzengibisosyal ve ekonomik bir düzen de bulunur; bu doğal düzenin yasalarına uygunluk en yüksekmutluluğusağlayacaktır.Yunancakökenliolan“fizyokrat”yada“fizyokrasi”sözcüğü/kavramıda“doğayasası”anlamınagelir.Kuşkusuzbu“doğal”yada“tanrısaldüzen”kapitalizmdenbaşkabirşeydeğildir.Fizyokratlar, ekonomide arz ve talep arasındaki dengesizliklerin geçici olduğunu ve bu

dengesizliklerinpiyasamekanizması içindekendiliğindengiderileceğini,dolayısıylapiyasadışı

birmüdahaleningereksizolduğunusavunuyorlar.Buanlamdafizyokratlar tarihteki ilk liberallerolarak kabul edilir. Fizyokratların, Adam Smith tarafından da hararetle benimsenen “Bırakınızyapsınlar, bırakınız geçsinler” denklemi, deyimuygunsa bütün liberaller ve klasik iktisatçılarınamentüsügibidir.Ancak,enyüksekverafineifadesiniAdamSmith’tebulanbuanlayış,dünyanınhiçbirkapitalist

ülkesindetamanlamıylauygulanamadı.Liberaller,piyasaekonomisinin“anarşi”ve“kaos”üretenişleyişinehiçbirzamançözümbulamadı.Bunedenlekapitalizm,işleyişyasalarınınkaçınılmazbirsonucuolanüretim(arz)fazlasınınyarattığıkrizlerletarihiboyuncasarsılmayadevametti.

1.3-LİBERALİZMVEÖZGÜRLÜĞÜNSINIRI

Kapitalizm ve Batı uygarlığı, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşadığı görece istikrarlı birrefahdönemininardından1970’liyıllardayenidenbunalımasürüklendi.Bukrizdedahaöncekilergibi, sistemin yapısal sorunları ile küresel ölçekte derinleşen sömürü ve adaletsizliklerdenkaynaklanıyordu. Dünya 1980 dönemecine geldiğinde, hem sosyalist sistemin Batı üzerindekibaskısıartmış,hemdetoplumsalmuhalefetgüçlerininmücadelesisonucusistemiyicesıkışmıştı:

UluslararasıdüzeydegüçkazananDünyaBankasıveIMFgibimerkezlerindesteklediği,değişikalanlarda değişik vasıtalarla sürdürülen yoğun bir beyin yıkama faaliyetinin sonucunda, olupbitenlerin sorumluluğunun sosyal devletin sırtına yüklenmesi sağlandı. Pek çok ülkede, devletiniktisadi-sosyalyaşamdançekilmesi,sosyaladaletisağlayıcıve iktisadenzayıfdurumdaolanlarıkoruyucuyöndekiönlemlerinive işlevlerini terketmesi, “devletinküçültülmesi” sloganı altındatekkurtuluşyoluolarakdayatıldı. (Alpaslan Işıklı,Neoliberalizmve3.DünyaSavaşı, KırmızıKediYayınevi,2011İstanbul,s.31)

Sosyaldevlet,sosyalistblokunbaskısıveçalışanlarınmücadelesisonucueldeedilentoplumsalve tarihsel bir kazanımdı. Sosyalist sistemin küresel ölçekte gelişen bir karşıdevrim saldırısısonucuçözülerek1990-91dönemecindeçökmesi,sermayeninsosyaldevleteyöneliksaldırılarınıdaha da artırdı. Çünkü kapitalizm ve küresel sermaye, krizi aşmanın yolunu iç pazarlarıderinleştirmekte görüyor, dolayısıyla çalışan sınıfların kazanımlarını geri almaya ve sosyaldevleti tasfiye etmeye yöneliyordu. Kapitalist güç ve iktidar merkezleri bir zafer kazandıklarıvarsayımındanhareketle,önlerindesiyasalvetoplumsalbirengelinkalmadığınıdüşünüyorlardı.Ancakküreselsermayeninbusaldırıyıbaşarıylagerçekleştirmesiiçinideolojikveentelektüel

inisiyatifi de eline geçirmesi gerekiyordu. Toplumun ikna edilerek yeni politikalar için birideolojik-siyasal rıza üretilmesi şarttı. Tarihsel bakımdan geçici de olsa sosyalizmin yenilgisimoral üstünlüğün Batı’ya, dolayısıyla kapitalizme geçmesini sağlamıştı. Bu nedenle küreselsermayeideolojikinisiyatifiyenidenelegeçirmektefazlazorlanmadı.Serbestpiyasacılıkyenidenrevaçtaoldu,özelleştirmecilikkamusalbirikimlerinveulusalzenginliklerinyağmasınadönüştü.Buyağma, ilk hızını kaybetse bile günümüzdebaştaTürkiye olmaküzere bütündünyadadevamediyor. İşte bu yeni liberal ekonomik politikaların adı da “neoliberalizm” oldu. Prof.AlpaslanIşıklıdurumuşöyleifadeediyor:

Artıkbellekler silinmiş,vahşikapitalizmindünyadaneleremalolduğuunutturulmuştur.Vahşikapitalizmsankiileriyedoğruyenibirreformistatılımmışgibisunularakneoliberalizmadıaltındayeniden diriltilmesi büyük ölçüde başarılmıştır. Oysa neoliberalizmin, liberalizmden farklısonuçlardoğurmasıiçingörünenbirnedenbulunmamaktadır.(AlpaslanIşıklı,age.s.31)

Sonuç olarak, serbest piyasa ekonomisi ve kapitalizm insanlığa mutluluk getirmedi. Tamtersine,dahaöncekisınıflıtoplumlargibieşitsizlik,adaletsizlikvesömürüüretti.İnsanlığıkanlıboğazlaşmaların içine itti. Daha da vahim olanı, gezegenimiz serbest piyasa ekonomisi ve kâryasasının yıkıcılığı nedeniyle göz göre göre bir felakete, daha net bir ifadeyle yokoluşa doğrusürüklenmeyebaşladı.

1.4-SOLLİBERALİZM;BİRYAŞLILIKHASTALIĞI!

Büyük burjuvazi aslında bir sınıf olarak tarihsel ömrünü doldurmuş olmasına karşın siyasal,ekonomikvetoplumsalvarlığınısürdürüyor.İnsanlıktarihselbireylemlekapitalizmiaşanakadarda varlığını sürdüreceği görülüyor. Ancak burjuvazi toplumsal konumunu sadece tarihsel vesiyasal bakımdan değil, artık ahlaki ve felsefi bakımdan da açıklama rezervini (ve yeteneğini)tüketmişdurumda.Yukarıda da işaret ettiğim gibi, kapitalizmin işleyiş ve ilerleme dinamiği insanlığı

geleceksizleştiriyor. Dolayısıyla insanlığa verebileceği yeni bir şey kalmayan burjuvazinin,varlığını ve sınıfsal egemenliğini sürdürebilmek için toplumdan tazelenmiş bir ideolojik onayüretmeyeihtiyacıvar.İştepostmodernizmvesolliberalizmsonçözümlemedebuideolojikonayıvesiyasalmeşruiyetiüretmeihtiyacınınürünüdür.SoğukSavaşdönemindesosyalistülkelerekarşıdemokrasiveinsanhaklarıgibisoyuttezlerle

ideolojikbirsaldırıyürütenBatı,bugerekçeninortadankalktığıkoşullardatıpkıtarihselömrünüdolduran sermaye sınıfı gibi yeni bir toplumsal rıza üretmekte zorlanıyor.Durumböyle olunca,finanskapital,biröncekiçağınkültürüneve ideolojisine ilticaediyor.Diniyenidenkeşfediyor,insan aklını kutsalmetinlerle yeniden teslim almaya ve toplumları yeniden dogmalar üzerindenyönetmeyeçalışıyor.İnsanlıkyenibirortaçağınkapısındaniçeriitiliyor.Biliminveeleştirelaklınbastırıldığı,teknolojikbirortaçağ!..Postmodernistler, liberaller, İslamcılar ve muhafazakârların Aydınlanma ve modernite

eleştirisi, tarihin işleyiş ve toplumların ilerleme yasasının (tarihselcilik ve toplumsal ilerlemefikrinin) reddine dayandığı için, bu çürüme dönemini aşma önerisini içinde taşımıyor. Solliberallerdesorgulamadanpostmodernistlerinbutezlerinikabulediyor.Böylece,biröncekiçağınzihniyetdünyasınıdevralarak insanlığımevcutolana,kuruludüzeninmutlaklığına iknaetmekvedolayısıylakapitalizmiideolojikbakımdantahkimetmekamacınaulaşılıyor.Diğer taraftan liberal, muhafazakâr ve her türden dinci akım arasındaki çıkar ortaklığı ve

işbirliği,kaçınılmazolarakgericibirkutsal ittifakadönüştü.Öncekibölümdedealtınıçizdiğimgibi, iktisadi planda ultraliberal bir tutuma, siyasal ve felsefi planda gerici bir modernite veAydınlanmaeleştirisieşliketti.

Postmodernistler ve liberaller,Aydınlanma vemodernite geleneğine karşı çıkarken, aklın vebilimin belirleyici konumunu reddediyorlar. Epistemolojik olarak toplumsal ilerleme yasasına,tarihselciliğe ve “büyük anlatılar” dedikleri ideolojilere karşı çıkan postmodernistler; sınıfmücadelelerinin, kapsayıcı toplum modellerinin ve nihayet bilimin de sonunun geldiğini iddiaediyorlar.Tarihselciliğin(tarihinvetoplumlarınişleyişveilerlemeyasalarınınbulunduğugörüşü)reddi,insanlığınbugünüilegeçmişivegeleceğiarasındakibağıdakoparıyor.Kapsayıcı toplum modellerine itiraz ederken, gerçekte insanlığı birleştiren ortak değerlere,

görüşlere,ideolojilere,sınıfsalörgütlenmelere,yurttaşlıkbağlarınaveulusdevletlerekarşıçıkanpostmodernistler,solliberalsiyasetindetemelleriniatıyor.Günümüzdünyasının öndegelenMarksist iktisatçı ve düşünürlerindenProf.Dr. SamirAmin,

postmodernizminhayalibir iyikapitalizm (saf ekonomi) teorisineeşlik edenve liberal sistemeuyum sağlayan bir söylem olduğunu belirtiyor. Amin, liberalizm ve postmodernizm arasındakiilişkikonusundaşuçokönemlisaptamalarıyapıyor:

Postmodernizm, liberalizmi kabullendirmeye ve meşrulaştırmaya yarayan ideolojik birsöylemdir. (…) İçinde bulunduğumuz dönemin şaşkınlıklarının ürettiği kimi önyargılar dakullanılıyor,evrenselcilikveilerlemekavramlarınakarşıgüvensizlikyaratılıyor.AslındayapılanAydınlanmakültürünün,burjuvatarihininvedüzeninineleştirisideğil.Bunakkapitalizmindahadaazdırdığıtablonuntutarlıbireleştirisiniyapmakyerine,liberalAmerikanideolojisininönermeleriikameediliyor.

Geçmişinmirası olan kültürel farklılıkların yüceltilmesi ve ona eşlik eden güdük burjuva evrenselciliğinin postmodern eleştirisi,

çağdaş emperyalizmin küreselleşme projesiyle tam bir uyum içindedir. (Samir Amin, Liberal Virüs, Editör ve Çeviren: FikretBaşkaya-AynurMert,ÖzgürÜniversiteKitaplığı,Ekim2004,Ankara,s.17-18)

Solun bu tezleri benimseyen kesimleri, devrimci ve sınıfsal pozisyonlarını terk ederek,kapitalizm yokmuş gibi davranıyor. Çünkü kapitalist toplumları sınıfsal ve ekonomiktemellerinden soyutlayarak, birer kültürel kategori olarak ele alıyor. Dolayısıyla solculuğu damaddi ve sınıfsal temellerden kopuk, soyut bir özgürlük ve demokratikleşme mücadelesineindirgiyorlar.Böylece sol liberaller, genel olarak toplumsal eşitlik, özgürlükve adaletmücadelesini temel

alansoldan;özelolarakdaemekçilerbaştaolmaküzeretoplumunkurtuluşunuveyenibirdünyakurmayı hedefleyen sosyalizmden kopuyor. Sol liberaller, yukarıda da işaret ettiğim gibi, bukopuşla en çok iyilikseverbir kapitalizmi savunanalıkdemokratlara, dolayısıyla sistem içi birakımadönüşüyor.Burjuva demokrasilerine yönelik bütün eleştirilerini de geri çeken sol liberaller, böylece

liberalizmlearalarındagüçlübirortakzeminyaratıyor.Toplumsaleşitsizlikveadaletsizlikleribirşal gibi örten burjuva demokrasilerini, sınıflar ve çağlar üstü soyut bir kavram olarak elealıyorlar.Toplumları bir önceki çağın değerler dünyasına iade etmek anlamına gelen dinsel veetnikkimlik siyasetini,demokrasimücadelesidiyegörüyorlar.Demokrasiyi sınıflarüstü,maddivetarihseltemellerindenkopukbirrejimolaraksunuyorlar.Demokrasimücadelesiniisesoyutvekültüreleksenlibiryaklaşımla,etnikvedinselkimliklerinserbestisineindirgiyorlar.Solliberaller,iddialarınınaksinedahakapsayıcı,birleştiriciveenternasyonalistbiranlayışda

getirmiyor. Tam tersine alt kültürlere ve etnisiteye dönüşü savunarak, insanlığı daha küçük vebirbirinden ayrışmış birimlere doğru iteleyerek ufalıyorlar. Dini, tarikatları, cemaatleri, yerelkültürleri, mezhepleri, etnik farklılıkları öne çıkarıyor ve “özgürlük” projesini söz konusukesimlerinçıkarlarıylasınırlıyorlar.Böyleceinsanlarınönündeneredeysehemşeriderneklerivetarikatlardışındagidebilecekleriyerkalmıyor.İstersenizbubölümübirespriylebağlayalım:VladimirI.LeninünlüSolKomünizmkitabında

dönem ve koşulları dikkate almayan aşırı solculuğu eleştirerek, onu “bir çocukluk hastalığı”olarakdeğerlendirir.Günümüzdesoliçindekiensağeğilimitemsiledensolliberalizmise–bellibir yılgınlığı, siyasal korkaklığı ve yorgunluğu da içinde taşıdığı dikkate alınırsa– Lenin’e birgönderme yapılarak pekâlâ “bir yaşlılık hastalığı” olarak nitelendirilebilir.Hani ne derler; herşakada bir gerçek payı vardır! (Bkz. Vladimir Ilyich Lenin, Sol Komünizm/Bir ÇocuklukHastalığı,Çeviren:MuzafferKabagil,SolYayınları,2.baskı,Aralık1977,Ankara)

1.5-YENİGERİCİTARİHSELBLOK

Postmodernistler ve sol liberaller, yukarıda da birkaç kez vurgulandığı gibi, toplumumadditemellerindenbağımsız,herşeyikapsayankültürelbirolguolarakelealıyor.Dahasıkapitalizmyokmuşgibidavranıyorlar.Toplumu,ekonomiksüreçlerdenvesınıfmücadelelerindenbağımsız,geleneklerinveyerelkültürlerinbelirlediğitüketimveyaşamtarzıkalıplarıiçindeelealıyorlar.Sınıfmücadelesiniyoksayarak,siyasalamacısoyutbirdemokrasimücadelesiylesınırlıyorlar.Bugörüşlerebireycilikvehedonizm (hazcılık) eşlik ediyor. İnsanbir haznesnesi olarak ele

alınıyorvebireyehazverenherşey“iyi”diyekabulediliyor.Birey için iyiolan ise toplumsalbakımdan “ortak iyi” diye sunuluyor. Olayın komik tarafı da bin yıllık köhne liberal tezlerin“yeni”diyesunulmasıoluyor.Teşvikedilenbututumavesiyasalpozisyonabirtür“kültürelsolculuk”denilebilir.Çünküsol,

sınıf mücadelesi ve kapitalizm eleştirisinden koparılarak soyut bir demokrasi ve özgürlüksavunuculuğuna indirgeniyor. İşte bu anlayış sol liberalizmin en önemli kaynaklarından birinioluşturuyor.Diğer taraftan muhafazakârlar, dinciler, liberaller ve postmodernist çevreler arasında

kendiliğindenbir gerici tarihsel blok oluşuyor.Bugerici tarihsel blokudağıtmakve kurduklarısiyasal hegemonyayı kırmak için, Mahir Çayan’dan aldığım bir kavramı biraz farklılaştırarakifadeedersekeğer,ideolojikbir“öncüsavaş”yürütmekgerekiyor.Elinizdekikitabınbiramacıdabumücadeleyekatkıdabulunmaktır.Postmodernistler,liberallervesolliberaller,Aydınlanmavemoderniteyieleştirerektoplumları

da gerçekte maddi temelleri olmayan kültürel bir kategori olarak ele alıyorlar. Bu yaklaşımınkaçınılmaz bir sonucu olarak modernizm ve Aydınlanma ile kapitalizm arasındaki bağ dakoparılıyor. Böylece postmodernizm, her türlü kapsayıcı kuramı, ilerlemeci ve kurucu projeyireddederkeninsanlığıdageleceksizleştiriyor.İnsanıtarihyapanbirözneolmaktançıkarıyor.Öte yandan postmodernizm ve sol liberalizm, esas olarak bir sosyalizm ve Marksizm

eleştirisidir. Ancak, bu tavrını genel olarak modernite eleştirisi içinde gizler. Sosyalizmi ve

sosyalist kuramı, tıpkı faşizm gibimodernitenin bir ürünü ve totalitarizm türü olarak görür. Butoptancı yöntemi kullanan postmodernist sol liberaller, 1990’da sosyalist sistemin çözülmesinisadece tarihin değil, modernizmin de sonuna gelindiği şeklinde yorumladı. Onlara göre birtarihsel evre olarak modernite kapanmıştı. Dolayısıyla moderniteyle birlikte onun ürünü olanMarksizminçağıdageçmişti.Artık insanlıkmodernite sonrası (postmodern)bir tarihsel evreyegiriyordu.Hepsi budur.Bütün bir çağ, bir tarihsel dönem, örneği bulunmayan bir insanlık deneyimi bu

basitlikleaçıklanır.Hemdebaşkacahiçbirkanıtsunmadan,sadecebirtezolarakilerisürülür.Bugörüşlersüreklitekrarlanarakgenelbirkabuledönüştürülmekistenir.Postmodernistler ve neoliberaller, yukarıda da değindiğim gibi, “büyük anlatılar” dedikleri

bütünsel/kapsayıcı kuram, ideoloji ve projeler ile totalitarizm ve diktatörlükler arasında dadoğrudanbağkurar.Onlaragöre totalitarizmvediktatörlükler iştebu “büyükanlatılar”denilenkurtuluşteorilerininürünüdür.Marksizmvesosyalizmbu“büyükanlatılar”arasındakiengelişkinve sistematik örnektir. Böylece gerçek amaç ortaya çıkar; kapitalizm neredeyse Allah vergisideğişmez bir ilahi sistem olarak kabul edilir. Bu anlamda postmodernizm teolojik bir soleleştirisidir.Amabazıalıkliberalleronusolculuksanır.

ModerniteninDevrimciEleştirisi

Sınıflar var olduğu, sınıf mücadelesi sürdüğü, toplumsal eşitsizlikler ve kapitalist sömürüdevamettiğisürece,postmodernist iddialarınkanıtlanmasımümkündeğil.Bunedenle,kaynağınıpostmodernizmdenalansolliberalizminbaşarılıolmasıdaimkânsız.ÇünküpostmodernistlervesolliberallerinAydınlanmavemoderniteeleştirisi,tarihselbağlamındankopuk,madditemelleredayanmayan,kültüreleksenlivesoyuttur.Kapitalizmiaşmayayönelikbiryolveyöntemönermez,sadeceonuyoksayarlar.Çünkümodernitevekapitalizmtarihsel,siyasalvekültürelolarakbirbirininhemürünühemde

tamamlayıcısıdır.SamirAminşöylediyor:

Moderniteveonadahilolanliberalideoloji,kapitalistgelişmesürecindeRönesans’tanFransızDevrimi’ne uzanan üç yüz yıllık dönemde Avrupa’da imal edildi. (…) Modernite, insanlarınönceki tarihsel dönemlerin geleneksel sosyal belirleyicilik boyunduruğundan kurtulma isteği veçabasıdır.Böylesibirözgürleşmededevlette,ailede,günlükyaşamveüretimtarzınınörgütlendiğitoplulukta, iktidarı meşrulaştıran ne varsa reddini gerektirir. O zamana kadar söz konusumeşrulaştırmanın temelini, dini kaynaklımetafizik oluşturuyordu.O damodern siyasetin koşuluolandevletledininbirbirindenayrılmasını, radikalbir laikleşmeyigerektiriyordu.Moderniteninkapitalizmleeşzamanlıolarakortayaçıkmasıbirtesadüfdeğildi.(SamirAmin,age.s.46-47)

Diğertaraftanbelirtilmeliki,kabadeterministyaklaşımlarınaksine,bizistemediğimiztakdirdekapitalizm kendiliğinden yıkılmayacak. Dolayısıyla kapitalizm aşılmadan gerçek anlamdamoderniteninaşılmasıdamümkündeğil.Bunedenle(liberallerkusurabakmasınlar)moderniteyeyönelik ve onu aşma yeteneğine sahip tek gerçek eleştiri sola aittir.Çünkü kapitalizme yönelik

biricikdevrimcieleştirininkaynağıMarksizmdir.BuanlamdatarihinilkvegerçekpostmodernistiKarlMarx’tır.

İKİNCİBÖLÜM

LİBERALİZMVEERGENEKON

2.1-ERGENEKONTERTİBİNİNŞİFRESİ;PASİFDEVRİM/SİNSİKARŞIDEVRİM

Ergenekon soruşturması üzerinden yürütülen “demokratikleşme”, “derin devletin ya dakontrgerillanın tasfiyesi” şeklindeki palavranın bu kadar hızlı şekilde açığa çıkmasını, doğrusukimsebeklemiyordu.Oysa bu soruşturmaların ABD tarafından da desteklenen birer tertip olduğu, gerçek amacın

ılımlı da olsa bir İslami rejim kurarak, yaklaşık 150 yıllık tarihsel bir derinliğe sahipTürkiyeAydınlanması ve modernleşme sürecinde köklü bir kırılmayı hedeflediğini defalarca ortayakoyduk.DolayısıylaErgenekonvebağlıbirdizidavanıngerçekteCumhuriyet’tenveyarımkalanOsmanlı-TürkAydınlanması’ndanbirtürrövanşalmaoperasyonuolduğunubelirttik.Aralarında benim de bulunduğum, başlangıçta sayıları çok fazla olmayan gazeteci, yazar,

siyasetçi,solcuvesosyalistentelektüelbütüngerçeğikanıtlarıylayazdığı,konferanslardaortayakoyduğu ve televizyon ekranlarından sergilediği halde, adeta kulaklar sağır, gözler kör, kalplermühürlüydü. İktidarın propagandası ve yönlendirmesi, yandaş ve yanaşmamedyanın gerçeği vebilgiyikarartması,siyasaliklimibelirledi.Ancak, medya terörüne, gerici-dinci kuşatmaya, iktidar baskısına, polis ve adliye tehdidine,

liberal ideolojik saldırıya ve sol liberal ihanete pabuç bırakmadık. Sonuçta haklı çıktık. Bunedenlegüçlendik,onurumuzlayaşamdakiveözgürlükkavgasındakiyerimizialdık.Ancak,AmerikancıAKP-Cemaatiktidarının2007-2014yıllarıarasındakibaşarısı,kendilerinin

eserideğildi.Çünküdonanımsız,kültürelbirikimdenyoksun,fanatik,dogmalarınesiri,yarıcahil,köylükurnazıvetakiyeciSoğukSavaşartığısiyasalİslamcılarınbecerebilecekleribirişdeğildibu.İştesözkonusubüyüknitelikselboşluğu,donanımeksikliğini,entelektüelyetersizliğiliberallerdoldurdu. Özellikle sol liberaller gerici karşıdevrim operasyonuna, tıpkı cellatlarına âşıkkurbanlaryadaefendilerinehayranolanuşaklargibipahabiçilmezbirhizmetsundular.Çünküonlariçin“demokratik”ve“özgürlükçü”gerekçelerlesistemleuzlaşmak,kuruludüzene

entergeolmak(bütünleşmek)içinbirfırsatçıkmıştı.Bufırsatıkullandılar.Samimivesafşekildeyaptıkları işe inananlarıbirkenarakoyarsakeğer,özellikle sol liberallerin sözkonusuahlaksızişbirliğine yönelme nedenlerinden biri de budur. Ayrıca bu ihanetlerinin karşılığında büyükçıkarlarsağladıklarınısanırımbelirtmeyegerekbileyok!Değilse, AKP-Cemaat iktidarı, tarihi boyunca derin devlete, kontrgerillaya, darbelere ve

faşizme karşı mücadele eden solun bir kesiminden ideolojik ve siyasal onay alamasaydı ne

toplumu bu operasyonlara ikna edebilir ne de siyasal meşruiyet sağlayabilirdi. Özellikle solliberallerin verdiği destek, liberal aydınların ülkenin darbecilerden temizlendiği,demokratikleştiğivebirsiyasalİslamcıtehlikeninbulunmadığınailişkinvaazlarıetkiliolmasaydıAKP-Cemaat iktidarı (Cemaat’in koalisyondan kopmuş olması tabloyu değiştirmiyor) bugünküdinci-faşizan rejimi kurması, Tayyip Erdoğan’ın bir diktatöre dönüşmesi mümkün olamazdı.Liberaller ve sol liberallerin sayıları fazla olmasa da verdikleri zarar büyük oldu; toplumundirenişrefleksinikırdılar.Türkiye uzun yıllara (yaklaşık 60 yıl) yayılan “pasif devrim” ya da sinsi bir karşıdevrim

sürecinin içinden geçti. 1908 ve 1923 devrimlerinde yenilgiye uğrayan siyasal İslam, 1950’deDemokrat Parti’nin (DP) iktidara gelmesinden itibaren başlayan, merkez sağ iktidarlarlaişbirliğine dayalı bir strateji izledi. Türkiye’nin NATO üyeliğinin sağladığı olanaklardan dayararlanarak,komünizmekarşımücadeledeBatı’nınhizmetinekoşansiyasalİslam,Cumhuriyet’ekarşısinsibirkarşıdevrimsürecibaşlattı.BusüreciGramsci’nin“pasifdevrim”kavramıyladaaçıklayabiliriz.AkademisyenCihanTuğrul,Sultanbeyligibiİstanbul’un“İslamivaroşu/gettosu”sayılacakbir

ilçesindeki saha araştırmasıyla da desteklenen, Pasif Devrim/İslami Muhalefetin DüzenleBütünleşmesi kitabında, İslamcıların hem laik rejimi dönüştürme, hem de kendilerinin düzentarafından içerilmesi olgusunu inceliyor. Ancak Tuğrul, değerli bulduğum bu araştırmasındaemperyalizm olgusunu (Batı’nın AKP’yi destekleme nedenlerini), siyasal İslam’ın yükselişinintarihselvesosyolojikkaynaklarını,liberallerinbu“pasifdevrim”everdikleridesteğinöneminivebu desteğin nedenlerini yeterince değerlendirmemiş. Durum böyle olunca fotoğrafın sadece birkısmınıgördüğümüz,dolayısıylayanlışsonuçlaradavarabileceğimizbiranalizortayaçıkmış.Bukusurlarına karşın, bize yine de önemli birmalzeme sunanTuğrul,Gramsci’nin “pasif devrim”kavramını da isabetle yakalıyor ve bu kavramın Türkiye’deki siyasal İslam’ın başarısınıanlamaktaanahtarbirkavramolabileceğinibelirtiyor.“Pasif devrim” konusunda Dr. Ergin Yıldızoğlu’nun daha önce birden fazla önemli makale

yazdığını, kimi yazılarımda benim de bu kavrama işaret ettiğimi anımsatarak, Cihan Tuğrul’unyazdıklarınagelelim:

Pasifdevrim,egemenkesimlerinkendiyönetimleri içingönüllü rıza (hegemonya)kurmalarınısağlayan dolambaçlı ve kimi zaman da kasıtsızca başvurulan yollardan biridir. (…) Klasikdevrimlerdenfarklıolarak,pasifdevrimlerdehalkkesimleridevrimcisöylemlerlevestratejilerleyalnızca ama yalnızca mevcut tahakküm örüntülerini güçlendirmek için harekete geçirilir. Benılımlı İslam’ınuzunbirpasifdevrimsürecinin sonnoktasıolduğunuvebusürecin sonunda,birzamanların radikallerinin ve onların takipçilerinin neoliberalizmle, sekülarizmle ve Batıtahakkümüyle hemhal olduklarını iddia ediyorum. Bugün, ılımlı İslam’ın gerçek önderleri herzaman liberalMüslüman olmuş kişiler değil, on yıllarca neoliberalizme, sekülarizme ve ABDhegemonyasına karşı savaşmış ama sonunda bu deneyimlerini eski düşmanlarının hizmetinesunmuşkişilerdir.(CihanTuğrul,PasifDevrim/İslamiMuhalefetinDüzenleBütünleşmesi,KoçÜniversitesiYayınları,2.baskı,Kasım2010,İstanbul,s.16)

Pasif devrim kavramının özgün anlamını ve Türkiye, Mısır, Pakistan gibi ülkelerdekigelişmeleri açıklamak bakımından önemini ve sağladığı kolaylığı Ergin Yıldızoğlu şöyle ifadeediyor:

Ilımlıveradikalkanatlararasındakidiyalektiğidahaiyigörebilmekiçin“pasifdevrim”kavramınabakabiliriz.Devrim,birtoplumuniktidarilişkilerinin,siyasi,ekonomikrejiminindeğiştirilmesineilişkinbirkavram.Bubağlamdaikiolasılıksözkonusu:Siyasierkinanibir altüst oluş sırasında “cepheden bir saldırıyla” ele geçirilmesi; ya da toplumda yaşanan dönüşümler, bir “mevzi savaşının”kazanımları,birikerekbiraşamadasiyasierkinelegeçirilmesineolanaksağlar.

Antoni Gramsci, ikinci olasılığı, devletle aile arasındaki alanın, “sivil toplumun”, “mevzi savaşı” yürüten bir siyasi harekettarafındandönüştürülmesi,giderekyeni sınıflarmatrisinin iktidar ilişkilerininoluşması süreciolarak tanımlamak için, “pasifdevrim”

kavramınıkullanıyor.(ErginYıldızoğlu,“IlımlıİslamDahaBüyükTehlike”Cumhuriyetgazetesivesendika.org,4Haziran2007)

Yıldızoğlu’nun önerdiği gibi, Antonio Gramsci’deki “pasif devrim” kavramı için, düşünürünsadece dünya solunu değil, uzun süre bütün bir entelektüel ve akademik ortamı etkileyen,Hapishane Defterleri adlı kitabının, “İtalya Tarihi Üzerine Notlar” bölümüne bakılabilir.Gramsci,bubölümdeşunlarıyazıyor:

Entelektüel,moralvepolitikhegemonyalaraygıtını (düzeneğini)hangibiçimaltındavehangiaraçlarlakurmabaşarısıgösterdiIlımlılar?“Liberal”denebilecekbiçimleraltındavearaçlarla,yanibireysel,“moleküler”,“özel”girişimle(yoksapratikveörgütleyicieylembaşlamadanöncehazırlanmışveoluşturulmuşbirpartiprogramıyladeğil).ÜstelikIlımlılar’ıtemsiledenveonlarınyönetici katmanını, organik anlamda aydınlarını oluşturan toplumsal grupların yapı veişlevlerinden dolayı “normal”di de bu. (Antonio Gramsci, Hapishane Defterleri-Seçmeler,Çeviren:KenanSomer,OnurYayınları,Ekim1986,İstanbul,s.17)Gramsci’nin “Ilımlılar” diye adlandırdığı grup/parti, İtalyan ulusal demokratik devrim

dönemindeki (bu dönem yeniden doğuş anlamına gelen “Risorgimento” diye adlandırılır)muhafazakârkanadıoluşturansiyasalharekettir.HapishaneDefterleri’nin“Machiavelli,PolitikaveModernPrensÜzerineNotlar”bölümüvebubölümdeki“PasifDevrimKavramı”arabaşlıklıirdeleme,halenalanındakienyetkinMarksistmetinolmaözelliğinikoruyor.

“Pasif devrim” ya daTürkiye’de siyasal İslam’ın gelişimini ve iktidarı ele geçiriş sürecininözgünlüklerini ifade etmesi bakımından benim tercih ettiğim kavramla “sinsi” ya da “pasifkarşıdevrim” sürecini kimi alanlarda biraz daha somutlaştırmak için, daha önce yazdığım bazıkonuları bu kitapta da tekrarlamakta yarar var. Bu bakımdan, I. Cumhuriyetin Sonbaharı adlıkitabımda yer verdiğim bir konuya, tamamlayıcı özelliği nedeniyle bu çalışmada da değinmekistiyorum.Ayrıca, liberallerin ikiyüzlülüğüve ihanetinidahanetşekildeanlamakiçinelinizdekikitabı,sözünüettiğimçalışmamlabirliktedeğerlendirmenizideözellikleöneririm.(Bkz.MerdanYanardağ,I.CumhuriyetinSonbaharı,DestekYayınları,5.baskı,Mayıs2011,İstanbul)Emperyalizmin, özellikleABD’nin küresel ve bölgesel çıkarları bağlamında ele alındığında,

Ergenekonsoruşturmalarınınarkaplanındagerçektenelervardı?Bunusağlıvesolluliberallerinkendiyazdıklarındanyolaçıkarakbuçalışmadabirkezdahaortayakoymakyararlıolacak.

NATO,DarbeveErgenekon

Ergenekon soruşturması, Cumhuriyet’in tasfiye edilmesinin ve yerine “İkinci Cumhuriyet” dedenilen dinci-faşizan bir rejim kurulmasının aracıydı. Bu davalar, dünyanın büyük enerjiyataklarınınbulunduğuOrtadoğuveİslamülkelerinemodelolacakbir“ılımlıİslamdüzeni”kurmamisyonunu üstlenenAKP iktidarına,ABD’nin bölgesel çıkar ve hedeflerine “demokrasi” adınatoplumsalvetarihselbirmeşruiyetüretmegirişimindenbaşkabirşeydeğildi.Dolayısıyla,“derindevletin tasfiye edileceği” gibi saf ve iyi niyetli beklentiler de büyük bir hayal kırıklığıylasonuçlandı.SoğukSavaşdönemininbitimiyle,1990sonrasıTürkiye’dedeegemensınıflararasındabiryön

ve program farklılaşması ortaya çıktı. Ergenekon gibi davalar, daha yüksek bir soyutlamadüzeyindenbakıldığındabuyönveprogramfarklılaşmasınınsiyasalbirçatışmayadönüşmesindenfarksızdı.AKP iktidarı, Susurluk artığı ırkçı-faşist bir mafya çetesine yönelik operasyonu, toplumu

sindirmek,muhalefeti susturmak,TSKgibikimikurumlardayaygınlaşanABDveNATOkarşıtıeğilimleritasfiyeetmekiçinaraçolarakkullandı.Gözaltına alınanların kimliklerine baktığımızda; bu yön ve program farklılaşmasının bir

kanadında yer alan, “Avrasyacı” diyebileceğimiz Kemalist bir kesimin tasfiye edildiğinigörüyoruz.Soruşturmayadahil edilen emekli orgeneraller (TuncerKılınç,KemalYavuz,HurşitTolon,ŞenerEruygur)veBalyozDavası’ndantutuklanankimigeneralveamirallerleçoksayıdasubay, Soğuk Savaş sonrasında Türkiye’nin NATO üyeliğinin artık gereksiz hale geldiğini veülkenin çıkarlarıyla çeliştiğini, ABD’nin izlediği bölge siyasetlerinin Türkiye’nin stratejikçıkarlarıylaçatıştığını,bunedenleçokodaklıbirdışpolitikaizlenerekAvrasya’daortayaçıkanfırsatlardan yararlanmak gerektiğini savunuyorlardı. Aynı generaller, Rusya, Çin ve İran’laNATO’yudengeleyecekyeniittifaklaryapılabileceğinideilerisürüyorlardı.Üstelikbunukapalıkapılarardındadadeğil,kamuoyunaaçıktoplantılardaifadeediyorlardı.BugörüşlerinegemenolduğubirTürkiye,ABD’ninküreselvebölgeselçıkarlarıiçinölümcül

bir tehdit demekti. Bu nedenleBirinci Cumhuriyet’i yıktılar ve “beyaz adamın”Batı’ya ait birdeğervekültürolarakgördüğülaikdüzeniimhaettiler.Zatenyaklaşık60yıldır“laikdüzenin”içiboşaltılmıştı. Ergenekon operasyonunun gerçek anlamı buydu. Bu operasyon ve tasfiyehareketinde,Amerikancı veNATO’cuderin devlet (yenidenyapılandırılan kontrgerilla) önemlibirroloynadı.

2.2-M.ALTAN,Y.ÇONGAR,İ.DAĞIİTİRAFEDİYOR

Batıcıveserbestpiyasacıolduklarınıgizlemeyenbazıliberalyazıcılar,istihbaratörgütlerininoyuncağı haline gelen yayın organlarında, Amerikancı ve NATO’cu olduklarını ilan etmektensakınmıyorlardı.Bu nedenle, antiemperyalist olmayı “ayıp” saydılar, küreselleşmeyi kutsadılar,yurtseverliği ise milliyetçilikle eşitlemeye çalıştılar. Herkesi ihanete zorladılar. Çünkü, girişbölümündedeifadeedildiğigibi,herkesin“ihanet”ettiğiyerde“hain”deyoktur.Şimdi, tertibin bozulduğu, sanıkların “adil yargılanmadığı, lehlerine tanık ve kanıtların

değerlendirilmediğivesahtekanıtlarınverilenhükmetemeloluşturduğu”gibigerekçelerleserbest

bırakıldığıbuaşamadaErgenekonoperasyonununamacıgerçekteneymiş,bunabirdahavebukezbelli bir mesafeden bakalım. Önce Zaman gazetesinden Prof. İhsan Dağı’nın yazdıklarındanuzuncabiralıntı:

Ergenekon,devlet içindebulunanresmibiryapınındeformasyonauğramışhali.Kökleridebelli:ÖzelHarpDairesi,Türkiye’ninNATO’ya girmesinden sonra Avrupa’daki birçok NATO ülkesinde olduğu gibi bizde de örgütlendi. Mali kaynakları, teçhizatıNATO’dansağlandı.Amaç,SoğukSavaşdönemindeülkeninmuhtemelbirSovyetişgalineuğramasıveyakomünistbirihtilalemaruzkalmasıdurumunda“sivildireniş”iörgütlemekti.

Peki,NATOböylebirülkede,elliyıldırBatıgüvenliksistematiğindebulunanbirordununABDveABileişbirliğinekarşı“Rusçu”birkliğinelinegeçmesineseyircikalırmı?

Malzemeelde,Rusçuekipgüçlenmiş;NATO’nunikincibüyükordusu,“ABDveABileişbirliğinibırakıpRusyaveİran’laittifakkuralım”diyen birMGKGenelSekreteri çıkarmış. Sondalgada gözaltına alınanlardanTuncerKılınç’ın, bu “stratejik ufkunu” ilanetmesininardındanyediyılgeçmiş.Budüzeydekibiraskerinböylesinederinbir“stratejikyenidenyapılanma”yolugösterdiktensonramakamındaköskösoturmuşolabileceğinikimsedüşünmüyordurherhalde.(...)

Dahası Ergenekon’dan yargılananlardan Şener Eruy-gur bu ülkede Jandarma Genel Komutanı olmuş, yine ErgenekonsanıklarındanHurşitTolon1.OrduKomutanıolarakGenelkurmayBaşkanlığı’nagidenyolunbaşınakadargelmiş.NATO’yuTürkiyeiçinenbüyüktehlikeolarakilanedip,birNATOordusununbukadartepesineçıkmışbirgrubunvarlığışakadeğil,bütünBatıittifakı

mensuplarınınkaygıylaizleyeceğibirdurum.(İhsanDağı,Zamangazetesi,13Ocak2009)

Gördünüz mü, Ergenekon davasının gerçek anlamı neymiş? Bu değerlendirmede ne darbetehdidi var ne de İslamcıların tasfiye edilmesi… Her yurttaşın hakkı olan ülkenin geleceğihakkındafarklıbirfikir,stratejiktercihvebiryöntayiniveönerisindenbaşkabirşeyyokortada.Evet doğru, bir NATO ordusunda böyle bir ekibin inisiyatif kazanması, ABD’nin küresel

çıkarları ve bölgesel siyasetleri için ölümcül bir tehdit demekti. Kendi siyasal ve toplumsalprojelerinihayatageçirmekiçinABDveBatı’ylaçatışmakyerine,onunlabütünleşmeyienuygunyololarakgörenılımlıİslamcılariçindedurumfarklıdeğildi.ABD’nin küresel siyasetlerini çok demokratik ve özgürlükçü gerekçelerle savunan dönemin

Taraf gazetesi yazarı ve Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Yasemin Çongar –kocası CIAyöneticisi olan bu hanım Amerikan istihbarat örgütleriyle derin ilişkisini hâlâ açıklayabilmişdeğildir–biradımdahaileriyegidiyor:

On üç yıl Washington’da gazetecilik yaptım. Bu yıllar bana, ABD’nin Türk ordusuylaarasındaki ilişkinin kalıcı biçimde yıpranmasını asla istemeyeceğini öğretti. Bununla beraberAmerikan siyasetinin ve ordusununTürkiye’yi iyi tanıyanmensuplarının,TSK’nınSoğukSavaşsonrasındakiperformansınakuşkuylabaktıklarınadabirçokkeztanıkoldum.Türk ordusunun Washington’da, “gitgide Batı’dan kopan, bazı unsurlarıyla Rusya’nın etki

alanınagiren,ABsürecinibaltalamayaçalışan,Kıbrıs’taçözümüengelleyen,demokratikleşmeyiiçine sindiremeyen, 1920’lerin zihniyetine tutsak, küreselleşmeden de Türkiye’ninküreselleşmesiyle uyumlu değişimlerden de, giderekTürkiye toplumundan da kopuk” bir kurumolarakalgılanmayabaşladığınıgözlemledim.Yukarıda aktardığım gözlemin yol açabileceği kestirmeci yorumların farkındayım. Ama bu

gözlemden,ErgenekonsoruşturmasındaABDparmağıolduğusonucuçıkmaz. Doğru teşhis, İhsan Dağı’nın da yazdığı gibi, TSK’nın üst kademesinin ErgenekonsoruşturmasınaengelolmayarakkendiniBatıittifakıiçindeyenidenkonumlandırmayaçalıştığıdır.(YaseminÇongar,Tarafgazetesi,14Ocak2009)

Bukirlioperasyona(psikolojikharp)şuyadabudüzeydekatkıdabulunansolliberallernederbilinmez ama izledikleri çizgi, aldıkları siyasal ve entelektüel tutum, ABD, NATO, AKPHükümetive“yenikontrgerilla”ylabüyükbirparalellikiçindeydi.İnkârçabasınakarşınABD’ninErgenekonoperasyonundakirolünüaçıkçaortayakoyanÇongar’ın,“Doğruteşhis,İhsanDağı’nındayazdığıgibi,TSK’nınüstkademesininErgenekonsoruşturmasınaengelolmayarakkendiniBatıittifakıiçindeyenidenkonumlandırmayaçalıştığıdır”şeklindekideğerlendirmesideaskertakıntılıliberallerbakımdanönemlidir.Soru şudur; Soğuk Savaş sonrasında Varşova Paktı dağıldığı halde NATO neden varlığını

sürdürüyor?Buülkedebirsolcu,birsosyalist,namuslubirentelektüel,biryurtsever,sağdayadasoldaki tutarlı bir demokratyadabirKemalist böylebir soruyuçok sordu.Soramazmı?Bunusormaksuçmu?AslındaNATO bu sorunun cevabınıHaziran 2004’te yapılan İstanbul Zirvesi’nde verdi. Bu

zirvedeNATO,imparatorlukprojesiniyürütenvefakatbuprojeyitekbaşınafinanseetmegücünesahip olmayanABD’nin baskısıyla yeni bir tehdit değerlendirmesi yaptı.NATObu yeni tehditdeğerlendirmesiyle kendisini günün ihtiyaçlarına göre yeniden tanımladı. Bu değerlendirmeyegöre“küresel terör”ve“radikalİslam”Batıuygarlığınakarşıyenitehdidioluşturuyordu.Görevdebuyenidüşmanakarşısavaşolarakbelirlendi.Evet,inanılırgibideğilamadünyanınenbüyükaskeri paktı ve dev savaş makinesi, İslam ülkelerinde bulundukları varsayılan bazı terörörgütlerinekarşımücadeleetmekiçinvarlığınısürdürmeyekararverdi.Son dönemde İslamcı iktidarın gözünden düşse de, liberallerin ve sol liberallerin

“guru”larından (bir tür şeyh denilebilir) Prof. Mehmet Altan’ın “NATO’nun dönüşü” başlıklıyazısıyladevamedelim.MehmetAltanyukarıdaki soruya (NedenNATOvar?) farklıbir cevapveriyor.ÜsteliksoruyuErgenekonoperasyonuylailişkilendirençok“demokratik”bircevap!Gözatalım:

NATO kurulduğunda Sovyetler’e karşı en vurucu ölüm makinesi, Soğuk Savaş’ın en keskinkılıcıydı... Sovyetler’in ardından nitelik değiştirdi. NATO 1949 yılında kurulmuştu... Nitelikdeğişimininenşaşırtıcıvirajıise,1998yılındaNATO’nunellincikuruluşyılınıkutlarkenyaşandı.Örgüt “demokrasiyi korumayı” da temel hedefi haline getirdi. Kendi halkına eziyet edenMiloseviç’inülkenin“hükümranlık”hakkınapabuçbırakmadanNATO tarafındandevrilmesibuaçıdanbirmilattır...Batı’yı boşlayarak NATO’dan ayrılmak, bölgedeki diktatörlüklerle, hatta din devletleriyle

ittifaklaragitmeküstdüzeyaskerlertarafındandillendiriliroldu...(...)TuncerKılınç,“NATO’daen uzun süre görev yapan Türk Paşası”... Ama MGK Genel Sekreterliği görevinin hemenbaşlarında,“Çin,Rusya,İranveSuriyeileittifakkuralım”diyendeooldu...(...)ErgenekonTerörÖrgütü sadece içeride bir darbe girişimi değil... Türkiye’yi “Batı’daki demokrasi ittifakından”koparma girişimi... (...) Özetle NATO askeriye üzerinden tekrar geriye dönüyor denilebilir...(MehmetAltan,Stargazetesi,15Ocak2009)Nasıl ama? Savaş örgütü NATO ve demokrasi... Irak, Libya ve Yugoslavya’da ulusal

devletlerin egemenlik ve sınırlarının dokunulmazlığı ilkelerini ihlal eden; bu ülkelerde insanlık

tarihininenbüyüksavaşsuçlarınıişleyen;yüzbinlerceinsanıkatlederekmeşruyönetimleriyıkanNATOveonutamamlayan“demokrasi”kavramı!İnsan“pes”diyor,birtoplumbukadardasalakyerine konulmaz ki! Mehmet Altan’a göre NATO’ya, ABD emperyalizmine, işgale, barbarlığakarşı çıktığınız zaman hemen darbeci ve Ergenekoncu oluyorsunuz, NATO yanlısı olunca dademokrat!HaniErgenekonsoruşturmalarıdarbeyiönleyecekti?Haniderindevlettasfiyeedilecek,Kontrgerillaortayaçıkarılacakvekatillerdenhesapsorulacaktı?Hani!

ABD’lilerAmaçlarınıİlanEtmiş

AKP-Cemaat iktidarının kirli operasyonları için kullanılan ve uzunca süre polis istihbaratyapılanmasının bülteni işlevini görenTaraf gazetesinin yazarlarından Lale Sarıibrahimoğlu iseErgenekon soruşturmasınınABD’nin isteğiyle yapıldığını, kaynak göstererek açıkça ileri sürdü.Sarıibrahimoğlu,bir tür “itiraf”niteliğindekiyazısında,ABD’ninTürkordusu içindekiHüseyinKıvrıkoğlu ekibinden son derece rahatsız olduğunu ve bu ekibi tasfiye etmek istediğinibelirtiyordu.Sarıibrahimoğlu, 1991 Körfez Savaşı’nın ardından ABD’nin Kürt politikasından TSK’nın

rahatsızolduğunudabelirttiğiyazısında,KörfezSavaşısonrasıABD’ninKuzeyIrak’tabirKürtdevleti kurmaprojesini adımadımhazırlamasınınbu rahatsızlıktabelirleyici bir rol oynadığınıilerisürüyor,şöyleyazıyordu:

Amerikan ordusundan emekli Yarbay Steve Williams, merkezi ABD’deki Western PolicyCenteriçin30Ekim2002tarihindekalemealdığımakalesinde,münzevi(dünyaişlerindençekilenkişi)olaraknitelendirdiğiKıvrıkoğlu’nun,dörtyıllıkgörevsüresiboyuncabirkezolsunABD’yiziyaretetmezkenÇin’iziyaretetmişolmasındanduyulanrahatsızlığıdilegetiriyordu.Aynı makalesinde emekli Yarbay Williams, 4 Kasım 2002 tarihinde, ilk yurtdışı ziyaretini

ABD’ye yapmaya hazırlanan dönemin Genelkurmay Başkanı ve şimdi emekli olan OrgeneralHilmiÖzkök’ü,dahaBatı’yadönükolacaklarıanlaşılanyeninesilTürkaskeriliderlerininöncüsü,etkinveuluslararasıforumlardaehilbirmuhatapolaraknitelendirerekövüyordu.EmekliYarbayWilliams’ınzatenmakalesininbaşlığıda“TürkAskerininYeniYüzü”idi.(LaleSarıibrahimoğlu,Tarafgazetesi,14Ocak2009)

Liberalarkadaşlarüzülürmübilemem,amademekkisorundemokrasiyisavunmakfilandeğil.Sorun, NATO’ya ve ABD’nin bölge siyasetlerine karşı çıkılması ve bağımsız bir dış politikaizlenmesi şeklindeki bazı görüşleri, aralarında askerlerin de bulunduğu kimi aydınların ilerisürmelerinden ibaret. Hilmi Özkök’ün genelkurmay başkanlığına getirilmesinin nedeni veErgenekon operasyonlarındaki rolü, Sarıibrahimoğlu’nun verdiği bilgilerden açıkça anlaşılıyor.Nedemeli,siyasettetesadüflerinrolüçokaz!Emperyalistbir savaşve saldırıörgütüolanNATO’yayıllarcakarşı çıkmışbazı arkadaşlar,

eskisolcular“darbegirişimi”gibipalavralarınarkasınasaklanantipikbir“fikirsuçu”durumuylakarşı karşıya olduğumuzun farkında mı? Yani NATO’dan çıkılmasını Batı’dan, dolayısıylademokrasi

havzasındankopmakolarakgörenbazı liberallerveneo-conlar, en fazla siyasalbir tartışmanınkonusu olabilecek ve en az NATO’da kalınmasını savunmak kadar meşru olan bu siyasalönermeyi, utanmazca bir çarpıtma ve sahtekârlıkla “darbecilik” diye yaftalayıp, bir tertipleinsanlarıntutuklanıpcezaevlerineatılmasınaonayveriyorlar.Gerçektenkimmilitarist?Birsavaşaygıtı ve toplu cinayet örgütü olan NATO’dan çıkalım diyenler mi, yoksa NATO’ya bağlılığısözümonademokratikgerekçelerlesavunanlarımı?Kim!

2.3-‘YETMEZAMAEVET’VE‘ASKERİVESAYET’

Yüksek Askeri Şûra’nın (YAŞ) Ağustos 2010 toplantısı kritik eşikti. Bu nedenle sancılı vetartışmalı oldu. Çünkü toplantı, AKP’nin topluma dayattığı Anayasa değişiklik paketininreferanduma sunulduğu bir ortamda yapıldı ve toplantının kendisi tam anlamıyla krize dönüştü.Geleneksel iktidar bloku içinde Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan yön ve programfarklılaşması Ergenekon soruşturması üzerinden bir çatışmaya dönüşmüştü. YAŞ’ın 2010toplantısında ortaya çıkan kriz bu çatışmanın artık sonlanmaya başladığının da işaretleriniveriyordu. Dönemin AKP-Cemaat iktidarı rejimi dönüştürme operasyonunda, önlerindeki sonengelleri de temizlemeye çalışıyordu. Sonuçta döneminAKP-Cemaat iktidarı, TSK’nın komutakademesinikendiamaçlarınaenuygundüşecekşekildedüzenledi.Sancılıbirsüreçolsada,AKPhükümetibuvirajıdasağlısolluliberallerindesteğiyle“kazasızbelasız”aldı.Liberallervesolliberallerİslamcıhükümeteyinepahabiçilmezbirhizmetsundu.Bilindiği gibi aynı dönemdeAKP-Cemaat iktidarının hazırladığı anayasa değişiklik paketini,

“12 Eylül rejimiyle hesaplaşma hamlesi” diye sunan AKP iktidarı, ihtiyacı olan toplumsalrızayı/onayı,ancak1980faşistdarbesininmuhatabıolan,onunlasavaşmanınonurunutaşıyansolunenazındanbirkesiminiyanınaalarakgerçekleştirebilirdi.Öyledeyaptı.Anayasa değişikliği için yapılan 12 Eylül 2010 referandumunun hemen öncesinde, işte bu

nedenleçoksatışlıgazetelerde,haftasonueklerinde,yandaş/yanaşmamedyanıntelevizyonlarındasık sık daha önce adını bile duymadığımız bazı solcular öne çıkartılmaya başlanacaktı. Solliberaller, İslamcı iktidarınanayasadeğişiklikpaketineneden“Evet”yada“Yetmezamaevet”dedikleriniuzunuzunanlatacaklardı.Bunedenleolsagerek,adınıdahaöncebellibirsolkesimdışında kimsenin duymadığı Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP) birdenbire en muteber solparti, Genel Başkanları Doğan Tarkan da (2013’te yaşamını yitirdi) devlet ve büyük sermayetelevizyonlarınınadetakadroluyorumcusuhalinegelecekti.Hiçunutmuyorum,aynıgünlerdeCNNTürk televizyonunda çıkan Tarkan, henüz program bitmeden sunucudan “NTV’deki programayetişmemgerekiyor”diyeizinalıpçıkmıştı.Kapitalizm, emperyalizm, üretim tarzı, üretim ilişkileri, altyapı, üstyapı, sömürü, artık değer,

sınıflar, işçi sınıfı ve sınıfmücadelesi gibi kavramları unutan ya da bunları antikçağa ait birer“balta” gibi gören bilgisiz, sığ, yarı aydın ve daha da önemlisi liberalizmle ağır şekildelekelenmişbirkesim,AKP iktidarınaverdiklerionayı toplumnezdindebirkezdaha tazeletmekiçin ellerinden geleni yaptı. Onları, söz konusu dönemde simgeleyen slogan, İslamcı iktidarınanayasadeğişiklikpaketi içinverdikleri“evet”oyunun,“Yetmezamaevet” şeklindeki sloganla

gerekçelendirilmesiydi.Modern tarihin akışını merkez-çevre çatışması ve devlet-sivil toplum mücadelesi üzerinden

açıklamaya kalkışan, sınıf mücadelelerini yok sayan, tarihselcilik ve toplumsal ilerlemekavramlarındanhabersizolanbukesimler,örneğinhiçbirsınıfsalvetarihselbağlamaoturtmadansosyoloji dışı bir kavramsallaştırmayla içinde bulunulan politik ortamı “askeri vesayet rejimi”diyeaçıklıyorlardı.Devrimci hareketin önemli isimlerinden Birgün gazetesi yazarı Oğuzhan Müftüoğlu aynı

dönemdekatıldığıbirtelevizyonprogramındaçokhaklıolarakşöylediyordu:

AKP’nin neoliberal politikalarını desteklemek için darbecilik konusunda ortaya çıkanarkadaşlar burjuvazinin, sınıfların, sömürü düzeninin ve emperyalizmin bu olayla ilişkisinigizlemek için büyük çaba sarfediyorlar.Bu doğrusu sosyalist olma iddiasındaki birisi için çokbüyükayıptır.Birsüredirezberleribozacağızdiyebaşlayanbirsüreçvar.Nesınıfneemperyalizmnedüzen

ne sömürüne sermayehiçbir şey akla gelmiyor, bütün tarihsel ve toplumsal olaylar bir devlet-sivil toplum çelişkisi, askeri vesayet-sivil vesayet içinde anlatılmak isteniyor. Sosyalistinliteratüründe yok böyle bir şey. Yüz yıldır diyor bir arkadaş, Türkiye askeri bürokrasi ileburjuvaziyadatoplumarasındakimücadeleyesahneoluyor.Böylebirgerçekvarmı?(OğuzhanMüftüoğlu, 22 Temmuz 2010,NTV, “12 Eylül ve Referandum” programı. Tammetin için bkz.www.birgun.net)

YAŞ toplantısında ortaya çıkan kriz, Avrasyacı Kemalistlerin Ergenekon soruşturmasıylabaşlatılan tasfiyesininbirdevamıydı.NATO’dançıkmayı savunan, çokyönlüveçokodaklıbirdış politika izlenmesini önererek, Türkiye’nin özerklik alanını genişletmeyi hedefleyen,Cumhuriyetçiekip tasfiyeediliyordu.AKPiktidarıTSKüzerindede tambirhâkimiyetkurmayaçalışıyordu. Bu konuda istediği sonucu aldı da… Dolayısıyla darbe senaryoları, andıçlar,irticayla mücadele planları, “Balyoz” seminerleri vs. bu tasfiye için imal edilmiş belgelerolmanınötesindebiranlamtaşımıyordu.TSKgibiönemlibirNATOordusundaAvrasyacı-bağımsızlıkçıbirekibininisiyatifkazanması,

bu ekibinWashington’u dışlayarak Kürt sorununu Türkiye merkezli bir yaklaşımla ve barışçılyollardan çözmeyi hedeflemesi, ABD’nin küresel ve bölgesel çıkarları için ölümcül bir tehditanlamına geliyordu. Bu nedenle olacak ki, ABD, Ergenekon ve bağlı davalar konusunda AKPhükümetinestratejikdeğeriyüksekbirdestekveriyordu.Kendisiyasalvetoplumsalprojelerinihayatageçirmek,yaniiktidaratırmanmakiçinABDve

Batı’yla çatışmak yerine onlarla uzlaşmayı en uygun yol olarak gören dönemin AKP-Cemaatkoalisyonu,önlerinegelentarihselfırsattansonunakadaryararlanıyordu.

2.4-MURATBELGE’NİNDEMOKRATİKSEFALETİ!

Bir dönem iş öyle şirazesinden çıktı ki, insan inanamıyor. Örneğin AKP iktidarını hukukzemininde kalmadığı için eleştiriyor ve bu konuda suçluyorsanız, diyelim ki ortaya iktidarın

hoşlanmadığıbiranayasayorumuatıyorvetartışıyorsanızsizdepekâlâdarbeciveErgenekoncuolabilirsiniz.Budurumdasizinhukukunuzçiğnenebilir.Şaşırtıcıamaliberalşirretlikgerçektenbuboyutaulaştı.Yaniegemenyönelimdenfarklıyadaiktidaraaykırıbirfikirilerisürüyorsanızsizinhaklarınız ve hukukunuz çiğnenebilir. Çünkü ya AKP hükümetini destekleyeceksiniz ya dadarbecisiniz!Sizesunulanikilembu.BirzamanlarTürkiyesolununöndegelenaydınlarıarasındasayılan,üstelikmuhalifgörüşleri

nedeniyle bir dönem hukuku ve hakları çiğnenen bazı kişilerin yazdıklarını okuyunca, insanşaşkınlıktan ne diyeceğini bilemiyor.Murat Belge bunlardan biriydi ve inanılır gibi değil amaşunlarıyazdı:

İbrahim Şahin’i mahkûm ettiren (Sabih) Kana-doğlu’ymuş. İkisi nasıl aynı yapılanmada yeralabilirmiş?(...)SabihKanadoğlu’nunböylebiryapılanmadabirişlevüstlendiğinedairherhangibirşeysöyleyemem.Ancak,sözkonusucepheleşmedenerededurduğubellidirve367’ninmucidiolarak demokrasiye ve hukuka “bağlılığı” da, bence, bellidir. Onun için, evine gelinmesini“hukukasaldırı”diyenitelendiremem.(MuratBelge,Tarafgazetesi,11Ocak2009)

İşte bu kadar... Eğer 2007 yılında cumhurbaşkanlığı seçimi içinMeclis’te nitelikli çoğunluk,yani 367 oy gerekir demişseniz, namlı “sosyalist” aydınlardan Prof. Murat Belge tarafından“darbeci”diyedamgalanabilirsiniz.ÇünkübuanayasahukukutartışmasıİslamcıiktidarınhoşunagitmemiştiveMuratBelgedebuiktidarınTürkiye’yedemokrasigetirdiğineinanıyordu.İnsanın adeta kanı donuyor. AKP hükümetine karşı hukuki bir mütalaa, farklı bir görüş ileri

sürdüğünüzde –ki çok sayıda saygın anayasa hukukçusu da aynı görüşteydi– sizin yasalarçiğnenerek hakkınız ve hukukunuz ihlal edilebilirdi. Çünkü, belli mi olur belki kaosa yolaçabilirdiniz ve bu kaos da demokratik iktidarın devrilmesine neden olurdu!Bu nedenle böylefarklı bir görüşü savunduğuzda eviniz basılabilir, kitaplarınıza, elektronik haberleşmearaçlarınıza, dosyalarınıza, yazılarınıza, belgelerinize el konulabilir. Çünkü bu “cepheleşmedenerededurduğunuzbellidir”vebaşkacabirkanıtagerekyoktur!EvetMuratBelgetamolarakbunusöylüyordu.Oysa bir anayasa tartışmasında beğenmediğiniz bir görüşün –siyasal hasmınız bile savunsa–

karşısınaancakbaşkabirgörüşleyadaeleştiriyleçıkabilirsiniz.Biraydın,birsiyasetçiveyabirhukukçu sırf sizden farklı görüşe sahip olduğu ve bunu ifade ettiği için ya da ülkede yaşanansiyasal saflaşmada yanınızda değil de karşınızda diye evinin basılmasını savunamazsınız.Hele“solcu”yada“sosyalist”birdüşünceinsanıysanızbunuhiçyapamazsınız.Çünkü bunu yaptığınız anda ülkenin yakın siyasal tarihindeki sola yönelik bütün siyasal

operasyonlarıvedevletterörünüdemeşrulaştırmış,hattaonaylamışolursunuz.Birdemokrat,hattabir “burjuva demokratı” olmanız bile, sizin iktidardan gelen böyle despotik ve faşizan birsaldırıyısavunmanızaolanaktanımaz.AmaAhmetMidhatEfendimodelibirmünevverolanMuratBelge’ninumurundadeğil,oyeriniseçmiş,iktidardakilerietekliyor.Hatırlatmakgereklimibilemiyorumama,günümüzünküçümsediğimizburjuvademokrasilerinde

bile “suçluların” hakları var. Böyle hoyrat ve kıyıcı bir iktidar saldırısını “demokratik”gerekçelerle savunmak, Murat Belge gibi aydınları sadece solun dışına düşürmekle kalmıyor,

buruşukbirerliberalolarakdincigericiliğinhizmetkârınadönüştürüyor.Yüzkızartıcıbirdurum.Öyleanlaşılıyorki,sosyalistharekettenkoparakmüessesnizamailticaedenMuratBelgegibisolliberaller, bir dönem AKP-Cemaat koalisyonunun sahte demokratikleşme operasyonundakendilerinitemizeçekecek,yenisiyasalveyaşamtercihlerinegerekçeyarataraküzeriniörtecek,dahasıçevrelerini, toplumuvebelkidesoluiknaedecekbirnedenbulduklarınısandılar.Ancakbukonudadafenahaldeyanılmışolduklarıortada.MuratBelgesadeceSabihKanadoğlu’nakarşıböylebirtutumtakınmışolsa,belkibukonuda

tekilbirhatayapmışolduğunudüşünebilirsiniz.Amadeğil.BelgehemenhemenbütünErgenekonoperasyonlarındaAKP-Cemaatkoalisyonunaısrarladestekvermeyisürdürdü.Öyleanlaşılıyorki,bir yorulmuşluk, siyasal bakımdan tükenmişlik ve bir tür ideolojik çözülme hali yaşayanBelgegibiler için bu tavır; çok “demokratik” gerekçelerle kapağı kurulu düzene atma ve yine pek“özgürlükçü” nedenlerle düzenin yeni efendileriyle uzlaşma olanağı sağlıyordu. Gerçekten deböyle bir fırsat az bulunur; düşünsenize her zaman karşınızda darbecilerle hesaplaşma, derindevleti tasfiye etme ve demokratikleşme iddiasıyla hareket eden, İslamcı da olsa, bir iktidarbulabilirmisiniz?MuratBelge,Kanadoğlukonusundaaldığıtavrı,aşağıyukarıTürkânSaylankonusundadaaldı.

Öyle ki, bir yanlış anlama olmasın diye, Ergenekon soruşturmasına her zaman nasıl destekverdiğinianlatarakbaşladığıyazısındaBelgeşunlarısöylüyor:

Peşin peşin söyleyeyim:TürkânSaylan’ın evinde aramayapılması olgusunu anlayamadımvebundan tedirginlik duydum.BuTürkânHanım’ın bilinen rahatsızlığından ötürü duyduğum, biraz“duygusal”lığa da yorulabilecek bir tedirginlik değil. Türkân Saylan sayılan, ama daha çoksevilen bir insandır ve sevilmeyi hak eden bir insandır. Bundan öte, “şeriata da darbeye dekarşıyım”demiştir.Bunedenlerlebuevaramasınıdoğrusuhoşkarşılamadım.Ancak,buişlerolurken,ortalıktahatırısayılırbir“Ergenekondostları”topluluğuolduğunuve

akla mantığa uysa da, uymasa da, her türlü olayı bir propaganda aracı haline getirmekteustalaştıklarını unutmamak gerek. Türkân Hanım’ın evi arandı ama kendisi gözaltına alınmadı.TürkânHanımdarbeyekarşıolduğunusöyledivekendisinibirazolsuntanıyanbiriolarakbenimbundan hiç şüphem yok, ama bütün bu cunta/darbe ajitasyonu içinde bayağı önemli ve bayağımerkezîbirroloynayanbirörgütünbaşkanıolduğunudaunutmamakgerek.(MuratBelge,Tarafgazetesi,17Nisan2009)

Gördünüz mü, eğer siz Türkân Saylan gibi farklı bir görüşe ve çevreye sahipseniz, bugörüşlerinizi tümü legal olan çeşitli zeminlerde açıklamak istiyorsanız, üstelik Belge’nindeyimiyle“cunta/darbeajitasyonuiçinde”birroloynadığınızdanşüpheediliyorsasizindeevinizbasılabilir,tutuklanabilirsiniz.Oysa biliyoruz ki, Türkân Saylan ve kurucu başkanı olduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme

Derneği’ne (ÇYDD) yönelik operasyon, Cemaat’in laik eğitim kurumlarına karşı yürüttüğüsaldırının bir parçasıydı. Türkân Saylan’a Ergenekon iddianamesinde yüklenmek istenensuçlardanbirideKürtkızçocuklarına(evetyanlışokumadınızKürtkızlarına)bursverilmesiydi.Türkân Saylan Kürt çocuklara burs vermekle, dolaylı olarak “PKK’ye yardım ve yataklık

yapmakla” suçlanıyordu. Polis fezlekesinde, savcılık iddianamesinde aynen böyle yazıyordu.ÇYDD’ninyurtveokulyaparak,yoksulçocuklarabursvererekeğitimalanındaCemaat’inönünükestiği anlaşılıyordu.Ortadane“cunta ajitasyonu”nede“darbegirişimi” suçlamasıvardı.SözkonusuiddialarhalktabuyöndebiralgıoluşturmakiçinyürütülenPR-halklailişkileroperasyonuvedezenformasyondanbaşkabirşeydeğildi.Ancak,Belgegibi“akademisyensolcular”veliberallerbütüniddialıtutumlarınakarşındosya

okumadıkları,dahadakötüsühükümetinvepolisinaçıklamalarınıyeterlisaydıkları içingerçeğiideolojikönyargılarınakurbanediyorlar.Ayrıca,MuratBelge’ninuydurduğuşu“ajitasyon”suçudailginç!Birtürkışkırtıcıveateşlipropagandadiyetanımlanabilecek“ajitasyon”nihayetindebirfikir eylemi değil mi? Eğer öyleyse nasıl suç olabilir? Aynı gerekçelerle başka siyasaleğilimlerdeki,örneğinsoldakibinlerceinsandaevleribasılıppekâlâtutuklanabilir.Oysabiliyoruzki,Ergenekonoperasyonlarıboyuncapisbiroyunoynandı.Davayainandırıcılık

kazandırmak,dahasısoluvetoplumsalmuhalefetiiknaedebilmekveliberalsolcularıyedeklemekiçinhergözaltınaalmadalgasındahedefisimlerinarasınaSusurlukçuyadaülkücümafyamensububirkaçkişieklendi.BöyleceGladyo’nuntasfiyeedilmekistendiğinedairbirizlenimyaratılmayaçalışıldı.Alıkliberallervesolliberallerdebuboşhavuzaherkestenönceatladı.Murat Belge başta olmak üzere Taraf yazarları ve sol-liberal aydınlar açıkça AKP-Cemaat

iktidarının yanında durarak, Ergenekon operasyonu ve davalarının Türkiye’nindemokratikleşmesinisağlayacakönemlibirolanakolduğunu ilerisürdüler.BugerekçeyleAKP-Cemaat koalisyonunun yargı erkini ele geçirme operasyonu olan, 12 Eylül 2010 Anayasadeğişikliği referandumundamilitan bir üslupla iktidarı desteklediler.Oysa kısa süre içinde, bureferandumda “hayır” diyenlerin bütün eleştirilerinin haklı olduğu ortaya çıkacak, yargı erkinintümüyle iktidarın ve cemaatin denetimine girerek bağımsızlığını yitirdiği anlaşılacaktı. Aynıliberaller,kamukurumlarındatürbangibibazıdincidüzenlemelerdedeAKP’yeverdiklerimilitandesteğisürdürdüler.YazdıklarındandolayışimdiyüzükızarırmıbilemeyizamaMuratBelgeaçıkçaşunlarısöyledi:

Yani, evet, şu anlamdaAKP’ye yakın olunur: Yolda yürürken, irikıyım bir adamın cılız biradamıevireçeviredövdüğünügördün.Normalbirinsanınilktepkisineolur?Banagörebu,dayakyiyeni kurtarmak, yani kurtarmaya çalışmaktır. Sonuçta, kurtarayım derken, senin de kafanıngözününyarılmasıihtimalivarelbette.Ama,“ikitanedebenpatlatayım”diyekuvvetlininyanındaeylemekatılmakya da “banane, banakarışanyok, şuradangeçip gidivereyim”demekdeğildirnormalbirinsanınilktepkisi.Buanlamda,evet,benimmüdahalemAKP’yikayırmayayöneliktir;AKP’yikapatmayayadabütünmemleketikapatmayaçalışankesimikayırmayayönelikdeğildir.(…) Bu düzen AKP’ye de zulüm uyguladığı ve ben bu otoriter/baskıcı siyasi varlığa karşıolduğum için aldığım (bireysel) tavrı alıyorum. (Murat Belge, “Sosyalist Solda ErgenekonÇatlağı”,Hürriyetgazetesi,20Ağustos2008,SefaKaplan’ınhaberi)

Bir dönem neredeyse “sosyalist aydın” kavramıyla ifade edilen insan türünün bu ülkedekiprototipi olanbirinin, ahir zamanındamuhafazakâr-dinci bir sermayepartisininpropagandistinedönüşmesi hazin aslında. Belge, zannettiğinin aksine güçlü olanın, iktidarın, gerici bir sermaye

grubunun yanında olduğunun; gerçekte devleti ele geçiren irikıyım zorbayla birlikte masuminsanlara “iki tane de ben patlatayım” dediğinin farkında bile değil. Geçmişte de şişirildiğianlaşılan bir kişinin tükenmişlik durumuyla karşı karşıyayız… Liberalizm insanları sadecekalpsizleştirmiyor,körleştiriyorda…

“EnHakikiSosyalist”MuratBelge!

Prof.MuratBelgeaslındabirsolliberal,hattaliberalolduğunureddetmiyor.Üstelikbunuucuzbirsiyasal tarihçarpıtmasıvedemagojikbirMarksizmyorumuüzerindenyapıyor.Belge,“Ben,söyleyenlerin çoğundan farklı olarak, ‘liberal’ sıfatını bir küfür gibi anlamadığım için, bunaaldırmıyorumvezaten‘siyasiliberalizm’intarihirolüveişlevinesaygımolduğunuhepsöyledim”diyorveşöyledevamediyor:

Türkiye’de “sol” ve “liberal” kavramları pek öyle yanyana gelmez. Bunun başlıca nedeni“sol”un “devletçilik” olarak anlaşılmasıdır. Yalnız sosyalistler değil, liberal olduğunusöyleyenler debunuböylekabul eder.Ozamandakavramlar dahabaştanbirbirlerini dışlamışolur. Oysa böyle olmak zorunda değildir. İlk olarak Aydın Güven Gürkan’la giriştiğimiz“demokratik oluşum” hareketinde, olmasını tasarladığımız partiye “davet edilecek” gruplarınbaşında“solliberaller”isaymıştıkvedediğimnedenlerlebukategorieleştirilmiş,tepkiçekmişti;Solliberaldeneymiş?(MuratBelge,Tarafgazetesi,19Haziran2009)

Bir tür solculuk adına konuşmakta ısrar eden Murat Belge’nin bu yaklaşım vedeğerlendirmesinde ne kapitalizm var, ne sınıf mücadelesi, ne emek-sermaye çelişkisi, ne deemperyalizm. Solculuk ve sosyalizm sanki salt kültürel bir kategori ve mücadele de sadecekavramlarüzerindenveentelektüelalandayürüyor!Budurumdabizimdesafhümanistlerolmaktanbaşkaseçeneğimizyok!Ellen Meiksins Wood, ünlü kitabı Sınıftan Kaçış’a Marx ve Engels’in en etkileyici

polemiklerinden birini anımsatarak, kendilerini “hakiki sosyalistler” diye nitelendiren bir solentelektüel akıma yönelik eleştirilerine gönderme yaparak başlıyor. Bu “hakiki sosyalistler”denilen akımı aslında Marx sonrasında gelişecek revizyonist (düzeltmeci) akımların vegünümüzdekisolliberallerinbabasısayabiliriz.Buakımınmensupları,belirlibirsınıfa,dönemevetarihseltemeledayananbirtoplumsaldüzenolarakdeğilde,sosyalizmidahaçok“aklayakın”biryaşamtarzıolduğuiçinsavunuyorlardı. (Bkz.EllenMeiksinsWood,SınıftanKaçış,Çeviri;ŞükrüAlpagut,AkışYayıncılık,Şubat1992,İstanbul,s.7-18)Wood’un da işaret ettiği gibi,Marx ve EngelsAlman İdeolojisi adlı ünlü kitaplarında, çok

önemli bir tespitle, “Bunlar gerçek tarihsel temeli terk edip ideoloji temeline dönüş yaptılar”diyor.“Hakikisosyalistler”in,gerçek insanlarladeğildebirkavramolarak“insan”,yanihiçbirsınıfa dahil olmayan “insan” ile ilgilendiğini de belirtenMarx ve Engels, bu nedenle “hakikisosyalizmin bütün devrimci coşkusunu” yitirdiğini vurguluyor. Kendinden menkul bu “hakikisosyalistleri”, belli bir sınıfa mensup gerçek insanın yerine, soyut bir “evrensel insanlıksevgisini”koymakladaeleştirenMarxveEngelsşunlarıyazıyor:

Buradateori,“yaşamınbölünmesi”ninnedeniolarakgösterilmektedir.Tümgerçekbölünmelerekavramların bölünmesinin yol açtığı inancındaki filozoflarla bu hakiki sosyalistler hemfikirolduğuna göre, aslında neden toplumdan söz ettiklerini anlamak mümkün değil. Kavramlarındünyayı yaratan ve yıkan gücüne dair duydukları bu felsefi inançla, gelişigüzel bir bireyin,kavramları herhangi bir yok etmeyle “yaşamın bölünmesini yok ettiğini” sanmaları da haliylemümkün.TümAlmanideologlarıgibibuhakikisosyalistlerdeedebi tarih ilegerçektarihi,eşitderecedeetkiliymişgibibirbirinekarıştırırlar. (K.Marx -F.Engels,Almanİdeolojisi, Çeviri:TonguçOk-OlcayGeridönmez,EvrenselBasımYayın,2.baskı,Haziran2013,İstanbul,s.405)MuratBelgegibiMarksistkökenliolanyadaMehmetAltangibiMarksizminetkialanıiçindeki

solliberaller,sadeceTürkiye’dedeğil,bütündünyadadagenelolaraksolunvedahadarolaraksosyalizmindevrimciözelliklerininimhaedilmesivedüzeniçibirakımhalinegelmesindeönemliroloynadılar.Avrupa’daki “yeni sol” akımlar ve Marksist kökenli sol liberaller, sosyalizm mücadelesini

çeşitli eşitsizlik ve baskılara karşı yürütülen farklı direniş hareketlerini bir araya getiren,“demokratik” mücadelelerin oluşturduğu bir bileşim olarak değerlendirmeyi tercih ediyor. Bunedenle, özellikle Soğuk Savaş sonrasında “sosyalizm” kavramı ve fikrinin yerine, “radikaldemokrasi”kavramıvefikrini;“sınıfmücadelesi”yerinede,“demokrasimücadelesi”anlayışınıgeçirdiler.Buyaklaşımpostmodernsolliberalizmindetemelleriniattı.Zatenonlaragöre(MuratBelge’ninbukonudasöyledikleriniyukarıyaaldık)sosyalizmdebiranlamdaliberaldemokrasininuzantısıolarakdeğerlendirilebilirdi.Enazındanilerikapitalistülkelerde“demokrasi”birkavramve düzen olarak siyasal bakımdan sınırlanmadığı için pekâlâ sosyalist demokrasiye doğruderinleştirilebilirdi.Ayrıca belirtmek gerekir ki Murat Belge, sıkıntılı bir dille de olsa Marksizm ile ilişkisini

kopardığınıkendisidesöylüyor.Hattabirsöyleşisırasında,“hâlâsolcumuyum,bilmiyorum”bilediyor.Birikim dergisinin ikinci dönem 100. sayısı nedeniyleMurat Belge veÖmer Laçiner’inortakbirsöyleşisiyayımlandı.(İlksayısıMuratBelgeveÖmerLaçiner’inöncülüğünde1975’teçıkan Birikim, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra yayınına ara verdi. Dergi 1989’dan itibarenyenidenyayımlanmayabaşlandı.)MuratBelge,sözkonususöyleşideMarksizmileilişkisinişöyleanlatıyor:Marksizmin benim formasyonumdaki yerini inkâr edemem. (…) Herhalde benim entelektüel

formasyonumda hiç kimsenin payıMarx kadar fazla değildir. Ben ne anlıyorum sosyalizmden,geneldünyagörüşümnedir?AslındaMarxiçinhayatiolanbirsürüşeyvarki,bunlarbanabirşeysöylemiyor. Diyalektik materyalizmi umursadığımı, emek-değer teorisini doğru bulduğumusöyleyemem, bunun gibi bir sürü şey de sayabilirim. O zaman birileri yahu sen bunlarısavunmuyorsun, Marksist olamazsın derlerse, muhtemelen haklıdırlar. (Murat Belge, Birikimdergisi,sayı:100,Ağustos1997İstanbul,s.42)

Kimse Marksist olmak zorunda değil elbette. İnsanlar Murat Belge gibi Marksizmle olanbağlarınıkoparabiliryadainancınıyitirebilir.Kuşkusuzkimsesaltbunedenlekınanamaz.Ancak,böyle aydınlardan ortalama bir fikir namusu, tutarlılık ve asgari bir ilerici-demokratik tutum

beklemek herkesin hakkıdır. Oysa Türkiye’yi İslamcı faşizan bir diktatörlüğe sürükleyen AKPiktidarınaMarksist gerekçelerle toplumsal onay üretmeye çalışmak, tipik bir aydın ihanetindenbaşkabirşeydeğildir.Belgegibihâlâsoldaolduğunubelirtenbiri, insanlığınilericibirikiminesahip çıkmak yerine, dinci gericiliği “demokratik” gerekçelerle destekliyorsa ortada basit vemasumbirentelektüeltutumdeğişikliğideğil,yüzkızartıcıbirsiyasaldöneklikvardemektir.Belge’nin reddettiği şey, devrim fikri ve devrimcilik aslında. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e

geçişindevrimciyolladeğildeeskikurumveideolojileri(dinciliği)koruyarakyadaiçinealarakevrimci bir çizgi izlemesi gerektiği görüşünü savunuyor. Diğer bir anlatımla, devrimin dahabaşındaeskiideoloji,sınıfvekurumlarlauzlaşmakgerektiğinidüşünüyor.Bututumaslındasolcuyadadevrimcibirpozisyonadeğil,deyimuygunsatipikbirevrimcideğişimyadaaynıanlamagelmek üzere “modern muhafazakâr” konuma denk düşüyor. Belge’nin Marksizme ve sosyalistdevrimlere bakışı da bu anlayışa dayanıyor.Bu nedenleMuratBelge,Marksizm ile liberalizmarasındabirilişkininkurulmasınıısrarlazorluyor.

MuratBelgeveMehmetAltanfarkı

Kendisini işine geldiğinde “liberal Marksist” olarak tanımlayan Mehmet Altan için MuratBelge’den farklı olarak sosyalist bir demokrasi de gerekmiyor.Altan öyle bir “liberal devlet”tanımı ve güzellemesi yapıyor ki, başka bir dünya için mücadele etmek neredeyse insanlıkdüşmanlığıyapmakileaynıanlamageliyor.Aslında“solliberal”olmaktançok,sadece“liberal”diyenitelendirmenindahadoğruolacağıMehmetAltanşöyleyazıyor:

Liberal devlet, toplumun çeşitliliğinden güç alır. Yoksa, “politik devlet” anlayışında olduğugibiyalnızcabazıkesimlerin ihtiyaçvearzularınagörehareketetmez.Tümtoplumugözetir.Bugözetmeninyoluda,hiçbirkesimeöncelik tanımamaktır.Toplumunkendi içindeki farklılık, çokseslilik ve uzlaşmaz çelişkiler o toplumun zenginleşmesini ve sürekli hareket etmesini sağlar.(MehmetAltan,MarksistLiberal,HemenKitap,4.baskı,Eylül2013,İstanbul,s.69)

İnsanbazen,“profesör”unvanlıbazıkişilerinbasitbirtarih-coğrafyabilgisindenbilenasılbukadar uzak olabildiğini düşünmeden edemiyor.ÖrneğinAltan’a göre ezen ve ezilen, çalışan vesermaye sahibi olan sınıflar var ama bu iyi bir durum, değişmesine gerek yok. Liberal devletbunun iyibir şeyolduğunugarantiediyor!Onagöre, tekelci sermayeninegemenolduğumodernkapitalistülkelerde liberaldevlethiçbir sınıfaöncelik tanımıyor.Emek-sermayeçelişkisiyadaçatışmasınındahiçbirönemiyok.Tamtersinebuçeşitlilikvesınıffarkıbirdinamizmsağlıyor,toplumuzenginleştiriyor.Özetle,“Marksist-liberal”yazarımızProf.MehmetAltan,kapitalizmveliberaldemokrasiiçin

iyi bir şey diyor. Burjuva (liberal) demokrasilerin eşitsizlikleri, adaletsizlikleri ve kapitalistsömürüyügizleyenbirşalolduğuyolundakitemelMarksisteleştiriyiisegörmezdengeliyor,yoksayıyor.BirgüngazetesiyazarıOğuzhanMüftüoğlu,10Ağustos2014cumhurbaşkanlığı seçimlerinden

hemen sonra kendisiyle yapılan bir söyleşide, “radikal demokrasi” anlayışının liberalizm

anlamınageldiğibelirterek,buyaklaşımıKürtsiyasalhareketibağlamındaşöyledeğerlendiriyor:

(Selahattin) Demirtaş görüşlerini “radikal demokrasi” diye tanımladıkları bir programadayandırıyor. “Radikal demokrasi” genelde toplumsal/siyasal devrim yerine etnik ve dinselayrımlara dair bugüne kadar karşılanmamış hakların devlet sistemi içinde çözümünü öngörenliberalbiranlayışatekabüleder.Kürtsorunununçözümüiçindevletlemüzakereiçindebazıözgünkatkılarla geliştirilen bu “radikal demokrasi” programı, Kürt Hareketinin geldiği aşamadakihedeflerinin sınırlarınıbelirliyor. (OğuzhanMüftüoğlu,Birgüngazetesi,15Ağustos2014,UğurKoçsöyleşisi)

Evet, sol liberal tezlere kaynaklık eden teorik tutumun ve ideolojik-siyasal yaklaşımın esasıbudur. Bu akım, “sol liberalizm” diye de nitelendirilebilecek bir felsefi-siyasal arka plana vetutumaişaretediyor.Genelolaraksolusolyapantemelilkevenitelikleri,özelolarakdaMarksistsosyalizmi revizyondan geçiren (düzelten) ve sistem için kabul edilebilir sınırlar içine çekengünümüzdeki“yenirevizyonistler”ise,biranlamdasolliberalleroluyor.

Belge’yeGöreSolPiyasacımıOlmalı?

Genel olarak toplumun ve siyaset kamuoyunun “soldan devletçiliği anladığı” iddiası ise birefsane, sürekli tekrarlanarak genel kabule dönüşmüş ucuz bir çarpıtmadan ibaret.Murat Belgedahasomutşekildeortayakoymalıdır;kimmişbusoluvesosyalizmidevletçilikdiyeanlayanlar?Evet böyle anlatanlar ve anlayanlar var, ama onlar ya sağcı politikacılar ve onlarınpropagandasınınetkisindekalanbazıkesimleryadaMuratBelgegibisolliberallerdir.Örneğin,yaptığı özelleştirmelerle övünen eski DYP Genel Başkanı ve Başbakan Tansu Çiller, “sonsosyalistdevletiyıktık”diyeövünmüştü.Belge,TansuÇiller’isolcusayıyorsabilemeyiz!Sosyalist ekonomik ve toplumsal düzenin devletçilikle bir ilgisinin olmadığını, bu ülke

solcularının büyük bölümü, bırakınMarksist literatürü taramayı ve ince teorik analizleri, dahailkgençlik yıllarından, LeoHuberman’ın Sosyalizmin Alfabesi adlı elkitabından beri bilir. (İlkbaskısı Şubat 1966’da Sol Yayınları tarafından yapılan bu kitap 1970’li yılların tamamındatartışmasız“bestseller”oldu.)Ayrıca,liberalideolojikterörekarşıaçıkçavecesaretlebelirtmekgerekli ki, kamucu bir ekonomik ve sosyal düzene yakın olan halkçı bir devletçilik; kuralsız,vahşi,yıkıcıve insanıezenbirpiyasaekonomisindenherzamandaha iyidir.Türkiye’deson60yıldıriçiboşaltılan,dahasısağcıvemuhafazakâriktidarların“arpalık”halinegetirdiğiçarpıkbirdevletçilik bile, vahşi ve insanlıkdışı piyasa ekonomisinden daha insancıldır. Yaşadığımızözelleştirmeyağmasıbunufazlasıylakanıtladı.Liberalizm,serbestpiyasaekonomisiiledemokrasiarasındadoğrudanbirbağkurar.Dahada

önemlisi demokrasiyi sınıflar üstü bir rejimdiye sunar.MuratBelgegibi sol liberalleri baştançıkaran ezber de budur. Oysa serbest piyasanın ruhu özelmülkiyettir ve bu ruhu korumak içinpiyasa tanrısı her zaman kolaylıkla gerçeğin üzerindeki “demokrasi şalını” kaldırıp atabilir.Faşizmle liberalizm arasındaki mesafe sanıldığı kadar uzun değildir. İnsanlık bu barbarlığıdefalarcayaşadı.

Murat Belge, Ergenekon davasında kararın açıklandığı 5 Ağustos 2013 tarihinden bir haftasonra,yanihenüzAKPveCemaatarasındakikavganınsertbiriktidarçatışmasınadönüşmesindenhemenönceşunlarıyazıyordu:

Öte yandan, periyodik darbe yöntemleri bir “azınlık” iktidarı olmakla birlikte, toplumsal bir tabanları olmadığı da söylenemezdi.Sonuçolarak,Silivri’deyargılananbu.Adı,işi,yaşı,cinsişuolan,buolanfalansayıdainsanyargılandı.Amabuinsanlar,anlattığımbusisteminiçindeyadayanındayeralan,bununböyledevametmesiniisteyenkimselerdi.Devametmesiiçinkendilerinedüşeniyerinegetirmişkimselerdi.Dolayısıylaoradaasılyargılanan,birdüşüncebiçimiveonunçevresindekümelenmişçeşitlipratiklerdi.(…)

Silivri’dekikararlarıeleştirenkorogibi,hükümgiymişkişilerin“aslındamasum”olduğunudüşünmüyorum.Tabiitektekdurumlarıbilemem,bunun“önemsiz”olduğunudasöyleyemem.Amabuolaya,sözgelişiçapısanıksayısıylasınırlıbir“hukukdavası”ndanöncebirtoplumunkenditarihininçokönemlikamburlarıylahesaplaşması

çerçevesindebakmaktankendimialamıyorum.(MuratBelge,Tarafgazetesi,13Ağustos2013)

MuratBelgebunlarıyazdıktankısabir süresonraAKPveFethullahGülenCemaatiarasındaözel dershaneler üzerinden başlayan kavga bir siyasal çatışmaya dönüşünce tablo değişti. Buörtülüiktidarkavgasısırasındabütüngericiveliberalkurguçöktü.AralarındaBaşbakanTayyipErdoğan’ın ve bazı bakanların da bulunduğu, budönemdebirinci dereceden sorumluk alanlarınitiraflarının ortalığa saçılması, dolayısıyla tertibin/kumpasın hiçbir şüphe bırakmayacak şekildeaçığaçıkması,Belgevediğerliberallerinbütünyazdıklarınıboşaçıkararakyalanladı.

ErgenekonHafiyesiMuratBelge!

Osmanlı İmparatorluğu’nun sonyıllarındaki engüçlüpadişahhiçkuşkusuz II.Abdülhamit’tir.Yaklaşık 30 yıl hüküm süren Abdülhamit devletin ve toplumun kaderinde önemli bir roloynamıştır. Abdülhamit, ortaçağ artığı düzeni ve rejimi korumak için Fransız devrimininetkisindekiaydınları,dönemindevrimcilerini(JönTürkler,İttihatveTerakkiCemiyetiüyeleri)vediğermuhalif kesimleri takip etmek, baskı kurmakve cezalandırmak için hayli etkili bir hafiyeteşkilatı kurmuştu. Bu hafiye teşkilatı, bir tür rejim muhafızlığı ve istihbarat örgütü işlevigörüyordu. Geniş bir “jurnal” ağına, yani gönüllü muhbir örgütlenmesine de sahipti. Hafiyeteşkilatınınmuhbirleriarasındadöneminhilafetvepadişahyanlısıçoksayıdagazetecisiveyazarıdavardı.Busivil teşkilatınözelliği“havadannemkapmak”diyeözetlenebilirdi.Öyleki,eğerdöneme

ilişkin anılar abartılı değilse, bir Jön Türk’e ya da İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesine veyataraftarına selam vermek bile neredeyse tutuklanmak ve hatta işkence görmek için yeterliydi.Dönemingazetelerindeİstanbul’unbirsemtiolanSarayburnu’ndansözetmekbileyasaklanmıştı.ÇünküAbdülhamitbüyükburunlubiriydivemuhaliflerinbununlaalayettiğidüşünülüyordu.ÖzetleAbdülhamit,hafiyeteşkilatınadayalıkoyubiristibdat(baskı-terör)rejimikurmuştu.Herdevringönüllühafiyelerivardır.Bunlarbaskıveterörrejimininkurulmasınabüyükkatkıda

bulunurlar. İnandırıcıdırlar...Çünkübazılarının iktidarlardan ilk bakışta bir çıkarları da yoktur.Amaaldıklarıpolitiktutumnedeniyletoplumsalveekonomikbakımdanrahatederler.Enazındansabahakarşıevleribasılmazvegözaltınaalınmazlar.

AKP-Cemaat koalisyonunun gerçekleştirdiği örtülü darbeyle, Türkiye’de bir bakışa göre 60

yıla yayılan, bir başka yaklaşımla 12 Eylül 1980’den sonra derinleşen karşıdevrimci sürecinsonunagelindi.ArtıkbirılımlıİslamrejimininkurulduğunuveBirinciCumhuriyet’insonlandığınıileri sürebiliriz. Diğer bir ifadeyle İslamcı-faşizan bir polis devletinin ve aynı anlama gelmeküzereİkinciCumhuriyet’inkurulmayaçalışıldığınısaptayabiliriz.Ancak, ortada çok önemli bir sorun var; Birinci Cumhuriyet’i yıktılar ama ikincisini

kuramıyorlar.Türkiyeadetasiyasalbiraraftasalınıpduruyor.Budurum2013yılındabaşlayanvederinleşereksürmeeğilimigösterensiyasalkrizinhemnedeninihemdekaynağınıoluşturuyor.Günümüzün “havadan nem kapan” postmodern hafiyelerinden birinin Prof. Dr. Murat Belge

olduğunusöylememsanırımşaşırtıcıolacaktır.Belkideokadardadeğildenecektir,amaneeksikne fazla, durum aynen öyle.Maalesef! Şaşırmaya gerek yok,Murat Belge gibi kimi eski solcuaydınlar, uzun yıllardır George Soros’un desteklediği kuruluşların fikirlerini, özgürlükçügerekçelerle tekrarlıyor, yeniden üretiyor ve piyasaya sürüyor. Bu işten para kazanıyor.Dolayısıyla ilk bakışta yadırgayacağımız yeni rollerine aslında uzun süredir fikren ve maddibakımdanhazırlanıyorlar.Gazeteci arkadaşım Atilla Akar’ın deyimiyle, Belge “takıntılı bir antiaskercilik ve bunların

yerineikameettiği,tarihtenvesosyolojidenkopukbirjakobenizm(devrimcilik)düşmanlığıveenkabasındanbirsivillikkutsalını”koymaktadır.BuözellikleriyleMuratBelge,sözkonusuliberaltipibirincelemenesnesiolarakelealmakbakımındanenuygunkişidir.Belge ve birlikte hareket ettiği kesimler artık muhalif değil iktidarda. Onlar uzun süredir

iktidarın dilini kullanıyor. Üstelik sağcı ve hoyrat bir iktidar bu. Muhafazakâr bir iktidarıdestekleyen,sol’lagerçekbirilişkisikalmamış,buruşukbirtiptirartık.Üzücüdür,amaböyledir.Çünkü her şey bir yana Murat Belge, iktidara verdiği açık destekle klasik aydınların

“bağımsızlık” ilkesinibilebirkenarabıraktı.Oartıkbir“organikaydın”vesisteminadamıdır.Çünkü, bırakın işçi sınıfının tarihsel rolüyle ortaklaşma kaygısını, artık sıradan entelektüelhassasiyetleribilebirkenaraitmişdurumda.

Belge gibi soldan ve sosyalizmden vazgeçenlerin ortak özelliğinin belirsiz bir “radikaldemokrasi”savunusuolduğunubiliyoruz.Buradakomikolanşey,MuratBelge’ninkendisinihâlâsolcusaymasıdır.SabahgazetesininPazarilavesineverdiğibirröportajdaBelge,“solcumuyumartık ben de bilmiyorum” derken daha samimiydi. Ancak bu konuda Murat Belge’nin görüşdeğiştirdiği anlaşılıyor.Çünkü sondönemdekendisini hâlâ “komünist”diye tanımlayacakkadargerçekliktenkopmuşdurumda.MuratBelge,eleştirelbilincinisoyutbirsiviltoplumkutsallığıvehastalıklıbirresmi(siyasal)

toplum nefreti adına iptal etmiş görünüyor.Dahası, askeri vesayete karşı çıkmak adına “İslamivesayet”rejimine“evet”diyenveboyuneğenbirkişilikbu…Bu bölümü yazmama neden olan gelişme, Murat Belge’nin Hopa’da öldürülen sosyalist

öğretmen, Halkevleri ve ÖDP üyesiMetin Lokumcu hakkında yazdığı bir yazı ve bir röportajsırasındasöyledikleriydi.Utançvericidir.MuratBelge’ninTarafgazetesindeyazdığı3Haziran2011tarihliyazıveRadikalgazetesinde

4 Temmuz 2011 günü yayımlanan söyleşi, solcu bir aydının entelektüel sefaletinin çarpıcı bir

örneğidir.BusöyleşisırasındaBelge’nin,Hopa’da“bibergazıylaöldürülen”devrimciöğretmenMetin Lokumcu’ya ilişkin sözleri dehşet verici. Belge’nin sadece sosyalizmden dönmediği,“entelektüelnamus”denenilkedendehayliuzaklaştığıanlaşılıyor.BelgeTaraf’takiyazısındaHopa’dapolisingösteriyapanprotestocuhalkavegençleresaldırısı

hakkındaşöylediyor:

TürkiyeseçimeyaklaşırkenbendebirkaçgünlüğüneTürkiye’denuzaklaştım.BenyolaçıkarkenHopa’da adam öldüğü, bir başkasının ağır yaralandığı haberini okuyordum. Nedir, nedendir,Türkiye’de“siyaset”deninceböylebirşeyanlamakgerekir?Ortalıkkanrevaniçindekalmadıkçasiyaset siyaset olmaz? Birileri bununla AKP’ye oy kaybettireceğini umuyor herhalde. (MuratBelge,Tarafgazetesi,3Haziran2011)

Murat Belge kendisiyle Radikal’de yapılan söyleşide ise, Ergenekon savcılığınıniddianamelerindekikimimantıkyürütmevesuçlamayöntemlerinibileaşanbiryaklaşımlaHopaolaylarının “Ergenekoncuların marifeti” olduğunu saptıyor. Radikal muhabirinin sorusu üzerineMuratBelgeşunlarısöylüyor.

Hopa’dakigaribanadamınbukadarheyecanlanacağıbirdurumyoktu.Birazdayapayolarakpompalanan,ucuErgenekon’auzananbirgerginlikti. (MuratBelge,Radikalgazetesi,4Temmuz2011,EzgiBaşaransöyleşisi)

Görüldüğügibi,mevcut iktidarın toplumsalmuhalefet güçlerine, doğal olarak solaveörgütlüsosyalist harekete karşı geliştirdiği tutum ile Belge’nin tavrı arasında tam bir uyum bulunuyor.Radikal muhabiri Ezgi Başaran’ın, “Emekli öğretmen Metin Lokumcu’yu Ergenekon’a mıbağladınız?”şeklindekisorusunaise,insanınkanınıdonduranşucevabıveriyor:

Kendisinideğilamaonunbirçevresivar,çevresininçevresivar.Toplumdaherşeyböyleolur.Okişiylesınırlıdeğil.Birbakanayumurtaatanöğrencileridüşün…Niçindarbeler iyidirdiyenSüheylBatum’aatmıyorlar?(Radikal,4Temmuz2011)

Belge,“SizdemiBaşbakangibiöğrenciprotestolarınınarkasındabaşkabirşeyarıyorsunuz?”sorusunadaşöylekarşılıkveriyor:

Öyle düşünüyorum evet. Çünkü Tan gençliğinden itibaren böyle bir gelenek var. Eğitimleyapıyoruzbunu.Türkiye’defaşizmailedendeğileğitimdengelir.68’denberibenbuhareketleriniçindengeldiğimiçinbiliyorum.

Murat Belge’nin ne tip bir soruşturmanın ardından bu değerlendirmeyi yaptığını bilmiyoruzama, bu denli iddialı bir görüş ortaya attığına göre hükümetten gelen bilgilerin kendileriylepaylaşıldığıanlaşılıyor.Belge’ye göre, Metin Lokumcu’nun çevresi ve hatta çevresinin çevresi Ergenekoncu ise

öldürülmesikötüolabiliramasusturulmasındabir sakıncayok.AKP-Cemaat iktidarınıngönüllühafiyeliğine soyunan Belge, havayı koklamakta, çevresini süzmekte ve kimin Ergenekoncu

olduğunu, hatta çevresinin kimlerden oluştuğunu hemen saptamakta. Ergenekon diye bir örgütünbulunmayabileceği, tam tersine bu soruşturmanın gerçek darbeyi gizleyen büyükbir yalan/kurguolabileceğiniaklınabilegetirmiyor.

MetinLokumcu,ÖDP’ninveHalkevleri’ninüyesiydi,ikitaraftandaDevrimciYol’cuydu,Dev-Genç’liydi.MetinHoca’nınçevresibuydu.AmaBelge’yegöreölümüzücüdürvefakatneyazıkkiaskerivesayetikıranakadarbutürden“kaçınılmazkötülükler”olacaktır.Demokrasiiçinhepimizbunubilmelivedişimizisıkmalıyızdır!İnsan bu vahim mantık karşısında ne diyeceğini bilemiyor. Murat Belge bu sözleri ettiği

günlerdeErgenekonsavcılarınıbilesolluyordu.Çevrenizde,hattaçevrenizinçevresindebilebirErgenekoncu varsa, sizin gösteri yapma, protesto eylemi düzenleme hakkınız pek yok diyor.İslamcıiktidartarafındanhukukunuzçiğnenebilirvebunuyaptıklarındadapekhaksızsayılmazlar!ÇünküAKPiktidarıdemokrasiyikuruyor,siziniseçevrenizdeErgenekoncularvar.İyimi!Mantıkbu!Öyle anlaşılıyor ki,MuratBelge 12Mart 1971 darbesinden sonra ıslah olmuş.Zaten yaygın

kanının aksine kendisi hakkında 12 Eylül 1980 darbesinden sonra ciddi denebilecek birsoruşturma açılmamıştı. Belge 1980’li yıllarda daha çok İslamcıların toplumsal meşruiyetkazanmasıiçinçalışmıştı.Murat Belge’nin mantığıyla hareket edersek, kendi çevresi, dahası “çevresinin çevresi”

İslamcılardan, yeni muktedirlerden ve güç odaklarından oluşmaktadır. O halde pekâlâ MuratBelge’ninbirgericiolduğunusöyleyebiliriz.MuratBelgeRadikal’deki söyleşide, “Şimdiyekadar biz bir ucundaordununolduğudüzenle

mücadele ettik. Bundan böyle bir siyasi parti var. Hegemonya veya diktatörlük kurmayaçalışabileceği, muhtemelen çalışacağı bir düzen bu da. Ama sonuç olarak bu bir siyasi parti,silahlıkuvvetlerdeğil”diyor.Oysa dünyada birçok faşist ya da faşizan rejim/yönetim, sivil hareketler ve partiler eliyle

kuruldu.Tarihintanıdığıenhasfaşistrejimlergenellikleaşağıdanyukarıyadoğru,kitledesteğiylegelen sivil siyasal güçler tarafından hayata geçirildi. Nazi rejimi ve İtalyan faşizmi böyledir.Hitlerkatıldığıbütünseçimlerikazandı.BudurumuMuratBelgebilmiyorolamaz,amaliberalizminsanıbirkezkörleştirmesin,saçmalamakkaçınılmazoluyor.Şimdi liberalvedinci/karşıdevrimcipalavranınnasılbittiğini,suçortaklarınınbirbirininasıl

ihbar ettiğiniveErgenekon tertibininnasıl çöktüğünüveMuratBelgegibi sol liberallerinnasılboşhavuzaatladığınıdeğerlendirerekdevametmekteyararvar.

2.5-AKP-CEMAATÇATIŞMASI;TERTİPÇÖKTÜİHANETKALDI

HiçbeklenmedikbirzamandaAKPveFethullahGülenCemaatiarasındadershanelerüzerindenbaşlayan kavga,MilliGüvenlikKurulu’nun (MGK) 25Ağustos 2004 tarihinde yapılan toplantıtutanaklarının basına sızdırılmasıyla tam anlamıyla bir iktidar savaşına dönüşecekti. Deyimuygunsa AKP Hükümeti “suçüstü” yakalanacak, dolayısıyla güvenilmez, ilkesiz ve ikiyüzlü bir

siyasalhat izlediği,“dava”dediğihedeflerineulaşmakiçinheryolumeşrusaydığıbirkezdahaortayaçıkacaktı.Fethullah Gülen Cemaati, askerler ve Cumhuriyet’in kurucu güçleriyle uzlaşarak kendilerini

harcayacağından kuşkulandığı AKP iktidarına ve dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’akarşıhareketegeçmişti.ÇünküAKP,Ergenekon,Balyoz,AskeriCasuslukgibidavalarüzerindenyürütülenoperasyonlarınamacınaulaştığınıdüşünüyorveçubuğundahafazlabükülmesininyıkıcıbir kırılma ve kaosa yol açma olasılığından korkuyordu. Nitekim Gezi Parkı eylemleri bukorkununtemelsizolmadığınıgösteriyordu.AKPveTayyipErdoğan,BirinciCumhuriyet’inyerinibüyükölçüdebirılımlıİslamrejiminebırakmayabaşladığını,dolayısıylahedeflerineulaştıklarınıseziyordu.Cemaatisedevametmektenyanaydı.Bututumfarklılığıgiderekmakasınaçılmasınavebiriktidarsavaşınayolaçtı.TayyipErdoğanveAbdullahGülbaştaolmaküzeredöneminilgilibütünAKP’libakanlarının

imzasınınbulunduğuMGKkararında,“FethullahGülengrubunakarşıalınmasıgerekentedbirler”belirleniyordu.Cemaat’in faaliyetlerininönlenmesiveetkisizleştirilmesi içinbir“EylemPlanı”dayapılarakhareketegeçilmesikararlaştırılıyor;görevlendirilecekbakanlıklarvekurumlarbiletespitediliyordu.Cemaat,Tarafgazetesinde15maddelikbubelgeyiyayımlayarakAKPHükümetiveErdoğan’abirtür“suçüstü”yapıyordu.(Bkz.Tarafgazetesi,28Kasım2013)AKPyönetiminin, emniyet ve adliyeyi gizli ortağıCemaat’e bağladığı da ortaya çıktı. Şamil

Tayyar gibi AKP’li milletvekilleri bu durumu açıkça belirttikleri halde hiçbir itiraz gelmedi.Açıkça bir suç ihbarı niteliğinde olan bu ifşaat soruşturulmadı. Ancak, 7 Şubat 2012’deMİTMüsteşarıHakanFidan’ındaaralarındaolduğuüstdüzeyistihbaratçılarınPKKileyapılanOslogörüşmeleri nedeniyle ifadeye çağrılması üzerine bu işbirliği koptu. Bu girişim, Cemaat’iniktidardakipayınıgenişletmevekendisinigüvenceyealmahamlesiydi.Fidanifadevermeyegitsekesinolaraktutuklanacak,savcılardahasonraErdoğan’ınkapısınadayanacaktı.OgünlerdeAKP-Cemaatçatışmasınıntozudumanıvemagaziniarasındaçokönemlibaşkabir

olgu gözlerden kaçtı. Daha önce “ulusalcıların paranoyası” ya da “komplo teorisi” diyebastırılmayaçalışılanErgenekonvebenzerdavalarayönelikbütüneleştiriveiddialar,bukavgadolayımıyla doğrulanacaktı. Diğer bir ifadeyle bu davalara yönelik sadece iktidarın veİslamcılarındeğil,librallerindebütüntezlerivevarsayımlarıçökecekti.Bu iktidar çatışmasınedeniyleortalığa saçılanbelgeler, itiraflar, karşılıklı iddialarkavganın

şehvetine kapılarak ağızdan kaçırılanlar, önümüzde büyük bir suç ortaklığının bulunduğunugösteriyordu.Artıkortada,Cemaatveiktidarakarşı,muhalifçevrelerceyöneltileniddialardeğil,iktidarortaklarınınbirbirlerineyönelttiklerisuçlama,itirafveihbarlarvardı.

***

Israrla ileri sürdüğüm gibi, devlet içinde yapılanmış yasadışı bir örgütlenmenin, özellikle2007’den itibaren çeşitli tertip ve operasyonlarla Cumhuriyet’in tasfiyesine yönelik örtülü birdarbe girişiminde bulunduğu kesin olarak ortaya çıkıyordu. Hükümet tarafından bu darbe itirafedildi.Ortadatambirskandalvardı.ÖrneğinCemaatyazıcılarıvesözcüleri,2007’denberipolisveadliyeyapılanmasıüzerinden

yürüttükleri temizlikoperasyonu ilehükümeteyaptıklarıbüyükyardımlara işaretediyorlardı.Buhizmetlere karşılık, AKP Hükümeti’nin nankörlük yaptığını ileri sürüyorlardı. Ortada, çapı vederinliği ilk bakışta fark edilmeyen büyük bir iktidar çatışması yaşanıyordu. Güç ayaklarınadolanmıştı.

YeniRejimeEgemenOlmaKavgası!

Bu kavganın ortaya çıkardığı ilk gerçek şuydu; Cumhuriyet’in tasfiye süreci büyük ölçüdetamamlanmışvedevletinfetihsürecisonuçlanmıştı.İştebutarihselvestratejikhedefeulaşıldığıiçin,kurulmasürecindeolanyenidinci-faşizanrejimekiminegemenolacağıkavgasıbaşlamıştı.Dershaneler konusunda ortaya çıkan çatışma, 12 Eylül 2010 referandumundan sonra başlayanAKP-Cemaatkavgasınınilkdışavurumuydu.GeziDirenişiveAKP’ninOrtadoğu’daizlediğidışpolitikanın büyük bir başarısızlığa dönüşmesi de bu çatışmayı yeni bir zemine taşıyaraksertleştirmişti.Kimdi bu Cemaat? Yasal bir siyasal parti mi? Kayıtlı bir vakıf mı? DerneklerMasası’nda

bildirimiyapılandernekmi?Sendikamı?SahineydibuCemaat?Yasalstatüsüvarmıydı?Bunlarınhiçbiriyoktu.Buülkede“Cemaat”,“Hizmet”yada“FethullahGülenCamiası”diye

birsiyasalparti,vakıf,dernek,sendikayadameslekörgütüyoktu.Ancakortadahepimizinbildiği,bütünbasınıntanıkolduğu,toplumungözlerininönündebulunanveaçıkçatartışılanbiryapılanmavardı. Orduda, poliste, adliyede, bürokraside örgütlü olan ve bu örgütlülüğü herkesçe kabuledilen, iktidarın gizli ortağı olduğu bilinen bir siyasal hareket vardı. Eğitim kuruluşları,hastaneleri, bankaları, şirketleri, gazeteleri, televizyonları, radyoları, dergileri, ticari şirketleri,vakıfları, dernekleri olan bir örgüt… Bir merkezi olan, karar organı, hiyerarşisi, yöneticileri,maliyesibulunan;aldığıkararlarıyukarıdanaşağıyadoğruvebellibirdisipliniçindeuygulayanbiryapıvegizliçalışanbirörgüt...Evet, ortada Ergenekon, Balyoz, Odatv, Askeri Casusluk, Devrimci Karargâh ve KCK gibi

sadece hukukdışı değil, ahlak ve siyasetdışı tertiplerle soruşturmalar yürüten, operasyonlardüzenleyen, davalar açan, hükümetle ilişki içinde olan yasadışı bir örgüt vardı. Devlet içindeörgütlenen bu çetenin gölgesi Hrant Dink, Danıştay ve Malatya Zirve Yayınevi cinayetlerininüzerindeduruyordu.BubakımdanAKP-Cemaatkavgasınınortayaçıkardığıgerçek tablove suçitiraflarıçokönemliydi.Bunlarışöyleözetleyebiliriz:1-Ortadayasalstatüsü,dayanağı,yasası, tüzüğüolmayanyasadışı(illegal)birörgütvardıve

buörgütAKPileiktidarıpaylaşıyordu.BaşbakanErdoğan,“Cemaat’inilerigelenleri,mensuplarıbugüne kadar acaba ne getirdiler de Tayyip Erdoğan bunu geri çevirdi” diyerek, bu yasadışıortaklığıitirafediyordu.2-Kavganın sıcaklığı içinde, iktidarınAKPveCemaat arasında nasıl paylaşıldığı da ortaya

çıktı. Türkiye’nin önde gelen yeni muhafazakâr (neo-con) teorisyenlerinden, eski BaşbakanlıkMüsteşarıveMiliEğitimBakanıÖmerDinçersoruyordu:“2002’denöncekaçvaliniz,bakanınız,milletvekiliniz,kaçüniversiteniz,kaçdershaneniz,kaçticarikuruluşunuzvardı;şimdikaçoldu?Tam 15 kat büyüdünüz.” Bu sözler tam anlamıyla skandal niteliğinde olan katıksız bir itiraftı!

(Bkz.Hürriyetgazetesi,1Aralık2013)3-Ülkebüyükbirtımarhaneyedönüşüyordu.Devletdinselleştiğigibiçeteleşiyorduda...Kimse

yasalgüvencealtındadeğildi.Devletin“EmniyetÖrgütü”ve“Adliye”yapılanmasınınCemaat’ebağlandığıdaAKPMilletvekiliŞamilTayyartarafındansosyalmedyadaaçıkçailanedilmişvebunabiritirazgelmemişti.(Bkz.Hürriyetgazetesi,28Kasım2013)4- Ergenekon, Balyoz, Odatv, Devrimci Karargâh, Askeri Casusluk ve KCK gibi davaların

hukuksal zemini zaten yoktu.Budavaların siyasal arka planı ve toplumu ikna etmeküzere ilerisürülen gerekçeler tam anlamıyla yalana dayanıyordu ve çökmüştü. Bu davalardan tutuklu olanherkes serbest bırakıldı. Ortada darbe hukukundan (örneğin 12 Eylül’den) daha feci bir tablovardı.5- Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden hemen önce, 2014 Temmuz ayında söz konusu tertibi

hazırlayanCemaat’inEmniyet içindekiörgütlenmesineyönelikbiroperasyonbaşlatıldı.Emniyetiçindekiyapılanmanınenönemli isimlerdenEmniyetMüdürürütbesindekiAliFuatYılmazerveYurt Atayün’ün de aralarında bulunduğu 130’u aşkın polis gözaltına alındı, yaklaşık 50’situtuklandı.Sonuçta kumpas çökmüş, “demokratik” gerekçelerle dinci gerici AKP-Cemaat hükümetini

destekleyenliberallerdeyimuygunsarezilolmuştu.Tertipçökmüş,geriyeihanetkalmıştı.

ÜÇÜNCÜBÖLÜM

LİBERALİDEOLOJİKTERÖRVEANTİEMPERYALİZM

3.1-MİLLİYETÇİLİK,ULUSALCILIK,YURTSEVERLİK

Bugün yurtseverlik, ulusalcılık ve milliyetçilik gibi birbirinden farklı anlamlara ve oylumasahip akımlar liberaller tarafından hembir kavramhemde bir politik tutumolarak bir ve aynıanlamda ele alınıyor, kasıtlı olarak birbirine karıştırılıyor. Aslında bu, örneğin “cehaletle”açıklanamayacakbirtutumaişaretediyor.Durumöylebirhalaldıki,emperyalizmekarşıolmakbu çevreler tarafından adeta “ayıp” sayılıyor. Dahası, yurtseverlik, milliyetçilikle eşitlenerek,neredeysefaşizanbiranlayışvehattayabancıdüşmanlığıylaaynıkategoridedeğerlendiriliyor.Yurtseverlik, liberaller tarafından milliyetçilik ve ulusalcılıkla eşitlenerek lekelenmek

isteniyor.Özellikle“ulusalcılık”kavramı,anlamıvebusıfatıkullananlarınsosyolojikvesiyasalkonumu, bu sıfatı tercih nedenleri ve geleneksel sağcılık/milliyetçilik ile farkı hiçbir şekildedikkatealınmaksızınadetakriminalbirkavramhalinegetiriliyor.Oysaçokyeniolan“ulusalcılık”kavramının ortaya çıkışı, anlamı ve kendilerini “ulusalcı” sıfatıyla tanımlayanların kimliği, imaedilentavırveideolojikpozisyondançokfarklı.Buideolojikablukavesaldırınınnedenibelli.Buyaklaşımınküreselleşmeci,serbestpiyasacı,

Cemaatçi,postmodernistvenihayetsinsibirsağcıideolojiksaldırıolduğuaçık.Türkiyesolubutavrayabancıdeğilaslında.Gericivefaşistçevrelerdahil,gelenekselTürksağı,buülkedeherzamanantiemperyalist,yaniyurtseverolmayı“suç”saydı.Bunedenlesözkonusukavramlarüzerindedurmak,liberalideolojiksoytarılığıaçığaçıkarmak

bakımındanönemtaşıyor.Yurtseverliğiveulusalcılığıbirkenarakoysakbile,Türkiye’ninmoderntarihindebirideolojik

akımvebirsiyasalhareketolarakmilliyetçiliğinizisürüldüğünde,haylifarklı“milliyetçiliklerle”karşılaşılır. Bu farklı milliyetçilik anlayışlarının hem birbiriyle örtüşen alanları hem debirbirindenuzaklaşanuçlarıvardır.Şimdi öncelikle bu farklı milliyetçilik ekollerine güncellikle ilişkilendirerek biraz daha

yakından bakalım. Sonra da yurtseverlik ve görece yeni bir kavram olan ulusalcılığıdeğerlendirerekbukavramlararasındakiilişkiyisorgulayalım.

BatıcıMilliyetçilik

Bir Cumhuriyet ideolojisi şeklinde gelişen Batıcı Türk milliyetçiliği, “200 yıllık gerikalmışlık” kompleksinin aşıldığı iddiasına dayanır. Bu zihniyet dünyası, Batılı olmayı

çağdaşlaşma ve ilerleme olarak anlamakta, dolayısıyla milliyetçiliği yerel ölçeklerin üzerineçıkarak evrensel düzeyde yeniden kurmaya çalışmaktadır. Batılı bir eğitimden geçmiş, görecemodernbir estetik anlayışına sahip ilkkuşakCumhuriyetçi seçkinlerin temsil ettiğibir üst sınıfkültürüdür.Ancak bu üst sınıf kültüründe, kapitalistleşme sürecinin derinleşmesi ve paradoksal olarak

1980’lerdenitibarengelişensiyasalgericilikderinbirçözülmeyeyolaçtı.Yeni burjuvalaşan kesimler, taşra sermayesinin yükselmesi ve bir ara tabakanın oluşması,

sınıflar arasındaki kültürel geçişkenliği de beraberinde getirdi. Bu ara tabaka, yeni sınıfsalkonumunauygunolarakbiryandanBatıkültürüylebuluşmayaçalıştı,amadiğeryandandataşrayaait değer yargılarından, zevklerinden ve davranış kalıplarından da kopamadı. Taşra sadecesiyasalolarakdeğil,kültürelolarakdamerkezikuşattıvefakatbukuşatmasürecindekendisidedönüşümeuğradı.Cumhuriyet’inenönemlikurucuilkelerindenbiriolankurucumilliyetçilik,modernistveBatıcı

bir karaktere sahip. Daha çok kültürel ve hukuki bir içerikle tanımlanmaya çalışılan bumilliyetçilik, Kemalist modernleşme projesinin taşıyıcı kavramlarından biridir. Kemalistmilliyetçilik, bu özelliğiyle vatandaşlık hukukunu ve vatan bağını esas alan Fransız (Batı)milliyetçiliği ekolüne yakındır. Ancak Kemalist milliyetçilik diğer ucuyla da Anadolucu birTürkçülüğe, soy ve köken birliği arayışına açılır ve bu yanıyla daAlman (Doğu)milliyetçiliğiekolüne, yani etnik modele yaklaşır. Resmi milliyetçilik, bu iki ekol arasında bir sentezoluşturmaktançok, eklektikbiryapıya sahiptir.Bunedenle solyorumlarıbulunduğugibi, ırkçı-faşistaçılımlaradayolverenbiryapısıvekurgusuvardır.Oynakmerkezlibirmilliyetçiliktirbu.Dolayısıyla manevra alanı hayli geniş bir egemen/resmi milliyetçilik anlayışından söz etmekmümkündür. Bu düzende faşistler “ırkçılık” suçlamasıyla yargılanabildiği gibi (1944 Irkçılık-Turancılık davası gibi), solcular da enternasyonalist tutumları nedeniyle “dış mihrakların”temsilcisi olmakla suçlanabildiler. Konjonktürel olarak bu milliyetçilik anlayışı, kültürel birBatılımilliyetçilikten,soycuvemuhafazakârbirTürkçülüğesavrulabilmektedir.Şimdiyukarıdakideğerlendirmeyibirazaçalım;1908Devrimi’yleilkbüyükatılımınıyapanve

Cumhuriyet’lebirliktehızlananmodernleşmesürecinde,sadeceetniktemeledayalıbiruluslaşmamodeli, kaçınılmaz olarak Türk kökenli olmayanları, örneğin Kürtleri, Çerkezleri vb. dışındabırakacaktı.Budurumdadinbağıdışındabaşkacabirleştiricibirunsurbulmakmümkündeğildi.Bu bir açmazdı. Oysa Aydınlanmacı projenin kaçınılmaz sonucu olarak yeni ve kültürel birTürklüktanımı,Anadolu’yuesasalan,dolayısıylavatanbirliğinigözetenbireksenesahipolmakdurumundaydı.Cumhuriyet’in kuruluşunda vazgeçilmez bir önem taşıyan vatandaşlık bilinci ve laikliğin

yaşamageçirilmesi,burjuvadevriminingereğiolmasınınyanısıra,birazdabuihtiyacınürünüydü.Bunungerçekleştirilebilmesiiçindezatenyapısalbirunsurolarakvarolanetnik-ırksalbağlarıncanlandırılması kaçınılmazdı. Nitekim öyle de yapıldı. Ancak asıl tercih, Aydınlanmacı birçizgidegelişti,sadeceİslamcılıkdeğil,Pan-Türkçülüğüdedışlayan,hattayasaklayanbirsiyasal-kültüreleksenkuruldu.Ancak, Cumhuriyet milliyetçiliğinde kültürel bir millet tanımının yanı sıra etnik-soycu bir

damar da her zaman etken (etkin değil, etken) konumda oldu. Kürt sorununun büyüdüğüdönemlerde resmimilliyetçiliğin Türkçü-etnik yanı öne çıkarıldığı gibi, Kürt sorununun görecegeri çekildiği dönemlerde ise kültürel-sosyolojik bir tanıma dönüş eğilimi güçlendi. Resmiideolojidekibusalınım,ülkücühareketideyakındanetkiledi.

ÜlkücüveFaşizanMilliyetçilik

Ülkücü hareket resmi milliyetçiliğin bu eklektik özelliğinden sonuna kadar yararlandı. Onunetnisist yanını Turancı-Türkçü bir yoruma tabi tutarak uca taşıdı.MHP,Anadolucu ekolden dePan-Türkçüçizgisiyleayrılacakveırkçı-faşistbirideolojikhatinşaedecekti.Buyanıylaülkücühareket, 19. yüzyılın sonunda bir burjuva devrimci akım olarak doğan ve uluslaşma süreciniateşleyerektarihselbakımdanilericibirroloynayanklasikvedemokratikTürkçülükleciddibirbağa sahip olmadı. Var olan zayıf ilişki de zaman içinde koptu.MHP kurucu lideri AlparslanTürkeş’in ölümüne kadar, başka bir bakışla 1990’lı yıllara gelinceye dek bu çizgisini, zamanzamanbellikırılmalarauğrasada,taşıdı.Otantik Türkçülük uygarlığın evrenselliğini benimseyen, kentli, Aydınlanmacı ve kültürel bir

millet tanımına yatkın olduğu halde, ülkücü hareket esas olarak taşra/kasaba milliyetçiliğiüzerinden yürütülen muhafazakâr ve ırkçı bir yapıya sahip oldu. Bu yanıyla ülkücü hareket,CumhuriyetmilliyetçiliğininBatıcı vemodernist yanından uzak durarak,muhafazakâr/gerici birzeminde konumlandı. Bu zemin ülkücü hareketi, ideolojik evriminin belli bir aşamasındaİslamcılığadoğrutaşıdı.Budurum,herikihareketin(ülkücümilliyetçilikveİslamcılık)tabanlarıvekadrolarıarasındakigeçişkenliğindenedeninioluşturuyordu.Türkçülükten İslamcılığadoğruyaşanan bu serüven, “Türk-İslam sentezi” de denilen gerici faşist çizgiyi oluşturdu. Bu çizgiülkücühareketi, yüzde 95’iTürk veTürkmenolanAnadolu veRumeliAlevilerinden kopardığıgibi,onlarıkanlıkatliamlarınfailideyaptı.Faşistmilliyetçilik,milletitarihseldeğildeğişmezbirveriolarakalırveinsanlıktarihininbir

“milletlerarasımücadelelertarihi”olduğunuilerisürer.Bilimselolarakmilletvemilliyetçiliğinkapitalizmindoğuşdönemininbirürünüolduğuvebuikiolgununesasolaraktarihsahnesine18.yüzyılda çıktığı gerçeğini reddeder. Faşizm, “milletler mücadelesinin” insanlığın serüvenindedeğişmezbirtarihyasasıolduğundaısrareder.Ülkücümilliyetçilikbuyaklaşımıaynenbenimser.Ülkücü milliyetçilik bu yanıyla, sanılanın aksine, hem Ziya Gökalp’ten hem de Yusuf

Akçura’dan köklü bir şekilde ayrıldığı gibi, muhafazakâr-İslamcı milliyetçilik çizgisiyleCumhuriyet milliyetçiliğinden de farklılaşır. Taşralı Türk kimliğine hitap eder. Servetin veiktidarın kenarında kalan, kapitalistleşme sürecinde sosyal statülerini yitiren ve bütün bunlarınsorumlusugibigördüğümerkezisiyasalgüçlere,büyükkentyaşamına,modernilişkilereveBatılıdeğerlere öfke duyan kesimlere seslenir. Tipik faşizan bir söylemdir bu. Giderek İslami tonubelirginbirmilliyetçilikanlayışınaulaşmasınınbirnedenide,iştebutaşralıözelliğidir.Burada bir parantez açarak belirtmek gerekiyor; MHP özellikle 1977 yılından (giderek

içsavaşa dönüşen silahlı siyasal çatışmaların başladığı yıldır) itibaren girdiği İslamcılaşmasürecinden,1993yılındanitibarensistematikşekildeuzaklaşmaeğiliminegirdi.Buyıllarİslamcı

hareketin yükseldiği, kitle tabanını genişlettiği bir dönemdi. MHP 1995’ten itibarenbelirginleşmeyebaşlayanbuyönelimiyle1960’larınsonu70’lerinbaşındakiTürkçü-muhafazakârçizgisinedönmeyeçalıştı.Stratejikbirkarardıbu.ÇünkükendilerineTürk-İslamülkücüleriadınıverenBBP’lilerinayrılmasıyla,ülkücühareketin12Eylüldeneyimindensüzülenveİslamibirtontaşıyanrejimeleştiriside terkediliyordu.Budönüşçabasıkısmensonuçvermesinekarşın, tamolarakbaşarılamadı.Dahadoğrusubusüreçsonuçlandırılmakistenmedi.

SoğukSavaşMilliyetçiliği

MHP’deki hâkim çizgi, bir Soğuk Savaş milliyetçiliğiydi. Soğuk Savaş, sadece MHPmilliyetçiliğinideğildevletmilliyetçiliğinideetkisialtınaaldıvedönüştürdü.BatıcıCumhuriyetmilliyetçiliği yerini antikomünist gerici milliyetçiliğe bıraktı. Sol ve sosyalizm düşmanlığı,milliyetçilikiledincigericilikarasındakiilişkiyidahadagüçlendirenbiretkiyarattı.DolayısıylaTürkiye’debirerSoğukSavaşgücüolansiyasalİslamcılıkveaktüelmilliyetçiliğin

kaynakları aynıdır.Türkiye’demilliyetçilik,muhafazakâr, hatta gerici bir karaktere sahiptir.Bumilliyetçiliksağcılıktır,etniktemelevurguyapar,ayrıştırıcıvedışlayıcıdır.Soğuk Savaş milliyetçiliği, değişik yorumları olsa da, yüzyılın başlarındaki uluslaşma

döneminin ilerici ve demokratik Türkçülüğünden farklı olarak, Aydınlanmacı ve modernistdeğildir. İslamcılık ve kasaba tutuculuğu ile iç içe geçmiş eklektik bir yapıya sahiptir.Antikomünizmbumilliyetçiliğinköşetaşlarındanbiridir.

UlusalcılıkveMilliyetçilik:AynımıFarklımı?

Antiemperyalist,yaniyurtseverolmak,buülkeninvehalkınınhakkınıvehukukunusavunmak;bu topraklara ait bütün etnik ve kültürel değerleri çoğulcuve birleştirici bir anlayışla içermek;Aydınlanma’dan, laiklikten, pozitif bilimden ve özgür akıldan yana olmaktır. Bu anlamdayurtseverlik sol ve doğası gereği enternasyonalisttir. Milliyetçilik ise, etnisiteyi esas alan birgericilikveyerelciliktir.Türkiye’de2000’liyıllarınbaşındanitibaren“ulusalcılık”diyekavramsallaştırılanbirakımdan

sıkça sözedilmeyebaşlandı.Sözlükanlamındanyola çıkarakulusalcılık ilemilliyetçiliğin aynışeyolduğusöylendi.AncakMHPbukavramaitirazettiveFarsçakökenli“milliyetçilik”yerineTürkçe“ulus”ve“ulusalcılık”kavramlarınınkullanılmasınınkafakarıştırıcıolduğunuveyanlışbulduğunusöyledi.Ancak,farklılığınsadecebiralfabevedilsorunuolmanınötesindebiranlamtaşıdığınıgörmek

gerekiyor. Kendilerini “ulusalcı” diye tanımlayan kesimlerin (en azından büyük bölümünün),gerici/muhafazakâr Türk milliyetçiliği ile aralarına mesafe koymak ve ayrı durmak istediklerianlaşılıyor. Bu kavramı ve sıfatı kullananlar, emperyalizme karşı oldukları gibi, önsel olarakCumhuriyet devrimlerine bağlı, laiklik ve Aydınlanma’dan yana olduklarını da ifade etmek veböyle anlaşılmak istiyorlar. Genel olarak antikomünist değiller. Kürt sorununa bakışları iseegemenulusmilliyetçiliğineyakın.AncakgeneleğilimolarakKürtdüşmanıolmadılar.

Özetle ulusalcıların antiemperyalizmi de sınırlı bir politik tutuma işaret ediyor. Kapitalizmekarşımücadeleyiiçermeyenbirantiemperyalizm...Ulusalcılık, Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan tarihsel fırsatlardan yararlanarak, bölgesel

ölçektedeolsaemperyalbirsıçramayapmakisteyen,“yerli”karakterigöreceağırbasansermayeçevreleri;kentliortasınıflar,asker-sivilCumhuriyetçibürokrasi;bazıtoplumkesimleri(örneğinAleviler) ve kimi kanaat önderleri ile önemli bir aydın kesim için kendilerini ifade etmekbakımından uygun düşen bir kavram ve sıfat olarak şekillendi. Bu anlamda bir ideolojik vekültürelakımıifadeetti.ABDveAB’yekarşıyeryer“Avrasyacılık”diyedekodlayabileceğimizbueğilim,sözkonusu

kesimlerin Türkiye’nin küresel düzen içindeki yeni yerinin tayin edilmesi tartışmasına daverdikleri bir yanıt oldu. Özetle ulusalcılık, Aydınlanmacı ve modernist bir burjuva ve küçükburjuvamilliyetçiliğiolarakşekillendi.Ancak bir kavram ve akım olarak ulusalcılığın tam olarak teorisi yapılabilmiş ve içi

doldurulmuşdeğildir.Bütünlüğüyoktur, “sağ”ve“sol”kanatlarıvardır.Üzerindeçalışılmamış,sığveelbetteenternasyonalbakıştanyoksunbirakımdır.Sosyalizmedüşmandeğildiramailgisideyokturvebuyanıylayurtseverliktenayrılır.ÖteyandanulusalcılarıngelenekselTürksağcılığıvemilliyetçiliğindenbir farkıolduğunuda

bilmekveunutmamakgerekiyor.Çünkü,kendilerini“ulusalcı”olaraktanımlayanlar,aynızamanda(önselolarak)gelenekselsağcılıkvemilliyetçiliktenayrıldıklarınıdaifadeediyorlar.Dolayısıylaemperyalizme karşı olmanın yanı sıra laiklikten, Aydınlanmadan ve özgürlüklerden (evetözgürlükten) yana olduklarını da anlatmak istiyorlar. Bu farklılık, siyasal bakımdan taraf ya dakarşı olmak gibi dar bir ideolojik tutumun ya da tercihlerin ötesinde, siyaset sosyolojisibağlamında saptanması gereken bir olgudur. Aydınların, akademisyenlerin, medyanın, siyasetyapanvesiyasetleilgilenenherkesindikkatealmasıgerekenbirolgu...

YurtseverlikNedenSoldur?

Liberallerinideolojikvesiyasal ihanetsürecindeilerisürdüklerienönemlitezlerdenbiride,emperyalizmçağınınkapandığınailişkiniddiaydı.Öyleki,budönemdeABDgibisüperbirgüçveNATOgibi savaş örgütlerinin artık dünyada demokrasileri koruduğunu bile ileri sürecek kadarbaştan çıktılar. Akıl almaz bir şirretlikle, ABD ve NATO’nun “demokrasi ihraç ettiği” bilesavunuldu.Solun bazı kesimlerinde de etkili olan bu tezlerin toplumsalmuhalefet hareketleri üzerindeki

etkisi çürütücü oldu. Türkiye’de işbirlikçi gericiliğe karşı toplumsal direniş refleksininkırılmasınayolaçtı.Solliberaller,inanılmazideolojikvesiyasalçarpıtmaileemperyalizmekarşıolmayı“milliyetçilikyapmak”diyeaşağılıyorlardı.Liberaller, soldan ve antiemperyalist gelenekten gelen devrimcilere ve seküler bir yaşam

tarzınıbenimseyentoplumkesimlerinemilliyetçidiyemedikleriiçinönce“ulusalcı”dediler,sonrada“ulusalcı”olmayıayıpvesuçsaydılar.ÜstelikyanıbaşımızdaIrakveAfganistangibiülkelerişgal edilmiş, Libya NATO saldırısı altında yıkılarak bir bakıma ortaçağa iade edilmiş ve

Suriye’ye karşı vahşi bir emperyalist-gerici saldırı başlatılmış olduğu halde… Ortada tamanlamıylaentelektüelbirahlaksızlıkvesiyasalsefillikvardı.Emperyalizmekarşıolmayıveyurtseverliğizamanınıdolduranarkaikbirsiyasaltutumolarak

değerlendirenler, ortaçağ artığı bir zihniyetin taşıyıcısı olanAKP iktidarını ve bölgedekiABDsaldırganlığınıise“demokratik”gerekçelerledesteklemektenutanmadılar.Yukarıda belirtildiği gibi Türkiye’demilliyetçilik, sağ ve tutucu bir siyasal pozisyonu ifade

eder. Etnik temelli ve ucu faşizme kadar açılan bir siyasal tutumdur. Yurtseverlik ise sol birsiyasal,felsefiveahlakiterciheveanlayışaişareteder.Etnikveteritoryalbirtavırdeğil,siyasalvekültürelbirtutumdur.Buanlamda,yurtseveryadaantiemperyalistolmadançağımızdasolcuyadasosyalistolmakmümkündeğildir.Niyetneolursaolsun,antiemperyalistolmayıreddedenbirsolhareket,nesnelolarakküreselsermayeninyedeğinedüşecektir.Türkiye sosyalist hareketinin kurucu kuşağının en önemli liderlerinden biri olan ve bu

topraklardakidevrimcimücadeleninbirdöneminedamgasınıvuranMihriBelli’nin1969yılındaverdiği “Millet Gerçeği” başlıklı bir konferans bu bakımdan önemlidir. Aynı yıl AydınlıkSosyalistDergi’dekapsamlıbirmakaleolarakyayımlananbukonferanstaortayaatılangörüşler,neredeyse Türkiye solunun 1970’lerin sonuna kadar ulus, milliyetçilik, yurtseverlik veantiemperyalizm konularındaki görüşlerini –büyük ölçüde– belirledi. AylıkTeori dergisinin deAğustos 2014 tarihli 295’inci sayısında yer verdiği bu makalede Mihri Belli, “yurtseverlik”kavramını “ulusçuluk” ya da “gerçek milliyetçilik” kavramlarıyla karşılıyor (ifade ediyor) vemilliyetçiliğieleştiriyordu.MilliDemokratikDevrimteorisininkurucusuveaynıadla (MDD)anılanhareketindeönderi

MihriBellibuönemlimakaledeşunlarısöylüyordu:Ulusun bağımlı ve feodal bölünmeye uğramış durumundan sınıf çıkarı olan, ulusal kültürün

açılıpgelişmesiönündeengellerdikenkimseninağzındaulusçuluk,gerçekliğiolmayandemagojikbirsözcüktür.Hernekadarulussloganınıilkilerisüren,devrimciçağındaburjuvaziolmuşsada,bugünartıkbütündünyadaulusçulukbayrağı,emekçilerinellerindedalgalanmaktadır.Ulusçuluk, devrimci enternasyonalizmle çelişen bir kavram değildir. Ama ulusçuluk, ulus

gerçeğini reddeden kozmopolitizm ile bağdaşmaz. En derin anlamıyla ulusçuluk, insanıenternasyonalizmegötürür.Devrimcianlamıylaenternasyonalizm,insanıulusçuluğagötürür.Ulusgerçeğini inkar etmek, yüzeyde kalan bir enternasyonalizm olur. Devrimci enternasyonalizmireddetmek,derinliğiolmayanulusçulukolur.Kapitalizmle ortaya çıktığı ve kapitalizm ile birlikte geliştiği halde, ulus, kapitalist sömürü

düzeninin yerini sosyalist düzenin almasıyla hemen ortadan kalkmamaktadır. Tersineemperyalizmin tarihi gelişmelerini durdurduğu birçok ulus, ancak sosyalist düzen içindekültürlerini engelsiz geliştirme olanağına kavuşmaktadır. Burjuva ulusların yerini, sosyalistuluslaralmaktadır.Irk birliğini ulusun temel karakteri sayan görüş, bilime ve tarihi gerçeklere aykırıdır. (…)

Bugünün(artıkgericibirakımhalinegelen-M.Y.)Turancıları,milliyetçiliğidemagojikbirsilaholarakkullanarak,milligüçlersafınıbölmeyeçalışmaktadır.(MihriBelli,Yazılar1967-1970,SolYayınları,Ankara1970,s.290)

Türkiye solununönemlicebir bölümü,MihriBelli’ninyukarıdauzanbir alıntıyla özetlemeyeçalıştığım yaklaşımını, 1970’lerin sonundan (1977-78’den) itibaren, özellikle 1980’den sonra“milliyetçi” bir görüş olarak değerlendirmeye başladı. Ancak Belli’nin yaklaşımı, sosyalistsistemin çözüldüğü, küreselleşme dalgasının yükseldiği ve neoliberal politikaların yıkıcı birrüzgârolarakyeryüzünüdolaştığı1991 sonrasındayenidengüncelbirkarşılıkbulmayabaşladı.Belli’nin teorisinikurduğumillet,milliyetçilikveulusçulukkonusundakibuanlayış,günümüzdesolulusalcıçizgideifadesibularakkendisiniyenidenüretti.Kemal Okuyan’ın 2013 sonbaharında yayımlanan,Türkiye Solunun Yurtseverlik Sınavı adlı

kitabı ise, bu alandaki güncel teorik boşluğun doldurulmasına çok önemli bir katkıda bulundu.Yurtseverliğibüyükbir isabetle,solunbirülke tarihive toplumuilekurduğubiricik ilişkialanıolarak değerlendiren Okuyan, “Siyasette yurtseverlik, pivot ayağımızı sağlama alma, onunlazeminesıkıbasmaktır”diyor.Haklı!(Bkz.KemalOkuyan,TürkiyeSolununYurtseverlikSınavı,YazılamaYayınları,2.baskı,Eylül2013,İstanbul,s.9-10)Türkiye’de“yurtseverliğebüyükgereksinmeolduğunu”dabelirtenOkuyan,emperyalizmekarşı

mücadeleninyurtseverliktengeçtiğininaltınıçeşitliörneklervererekçiziyor.Çünküdiyoryazar;“Emperyalizm olgusu çağımızda devrimci bir strateji açısından merkezi öneme sahiptir veyurtseverbirkonumlanışdabustratejininvazgeçilmezunsurudur.”(KemalOkuyan,age.s.11)Yurtseverliğin, “onursuzluğa isyan” olduğunu da vurgulayan yazar, “Solculuk eşitsizliklerle

mücadeledir. Yurtseverlik de uluslar arasındaki haksızlıkları kabullenmemek, aşağılanmayı vebağımlılığıreddetmektir,”diyevurguluyor.Okuyanşöyledevamediyor:Yurtseverlik, hele sosyalizm perspektifinin içine yerleştirildiğinde, milliyetçilikle

hesaplaşmanınenetkiliyolu.Milliyetçilikdünyayabirulusunpenceresindenbakmak,onasonsuzhoşgörüyleyaklaşmakveçelişkilerionunla“dışdünya”arasındakurmaksa,Marksizmaçısındanher şeyden önce sınıf uzlaşmacılığıdır. Emek ile sermaye arasındaki ilişkinin ittifak biçiminialdığı burjuva devrimleri çağında, milliyetçiliği olumlamak pekâlâ söz konusu olabilirdi. (…)Lenin gibi kalburüstü Marksistler, milliyetçiliğe, bazı ülkeler söz konusu olduğunda oldukçacömertbiçimdekrediaçtılar.(KemalOkuyan,age.s.10)Bugün yurtseverlik ile milliyetçilik arasındaki derin ve büyük farklılık, liberaller tarafından

ucuz bir demagojiyle silikleştirilmeye çalışılıyor. Ulus devletlerin ortadan kalktığı, sınırlarınbelirsizleştiği tezi, büyük bir neoliberal yalandır. Emperyalist devletlerin dünya ölçeğindegerçekleştirdikleri ekonomik talanı; bu yağmaya olanak, ortam ve güvenlik sağlayan askeri vesiyasi operasyonları ahlaksızca gizleme çabasıdır. Ulus devletlerin sonunun geldiği iddiası,liberalihanetinenönemliideolojikayaklarındanbiridir.AlmansosyalistgazetecivefikiradamıJürgenElsasserulus,işçisınıfı,solvedemokrasiarasındakigüncelbağışöylekuruyor:Benulusaldevletimilliyetçiolduğumiçindeğil,demokratolduğumiçinsavunmaktayım.Ulusal

devleti, sermaye sınıfının emekçileri kullanarak gemiyi daha hızlı yüzdürebildikleri için değil,eğer içinde bulunduğumuz bu gemi olmasa sermaye sınıfı başka bir gemiye rahatça geçerken,emekçilerinboğulupgideceğinibildiğimiçinsavunuyorum.Ulusaldevlet,büyüksermayeiçincansıkıcıbirmaliyetfaktörühalinegelmişken,ortavealtsınıflariçindiğertoplumsalorganizasyonbiçimlerine oranla daha fazla koruma ve katılım imkânı sağlamaktadır. Demokratik ve sosyal

cumhuriyeti savunmayı mı, yoksa postdemokratik ve neoliberal ultraemperyalizm içindeçözülmeyi mi seçeceğimiz, 21. yüzyılın başında yanıtlanması gereken soru olarak önümüzdedurmaktadır. (Jürgen Elsasser, Ulusal Devletin Yıkımı ve Sol Tavır, Çeviren: Emre Ertem,KaynakYayınları,Haziran2013,İstanbul,s.30)Malisermayeninküreselölçekteserbestdolaşımınınönündekiulusal,siyasal,kültürel,fizikive

askeri engelleri, bilişim çağının sağladığı dönüşüm ve olanakların yanı sıra, gerektiğinde zorkullanarakkolaylaştırmak;sermayeveişçisınıfınınulusdevletleilişkisinideyenidentanımlamagereğini ortayakoyuyor.Sermayenin serbest dolaşımınınhızını kesen engellerinkaldırılmasınınyöntemlerindenbiridehiçkuşkusuz,bölgeselgüçmerkezikonumundakisistemdışıülkelerietnikvedinselunsurlarınaayrıştırarakparçalamakoluyor.Dolayısıyla sermaye hareketlerinin kolaylaşması ve hızlanması, sanayi üretiminin de

emperyalist merkezlerden maliyetlerin daha düşük olduğu ve ekolojik risklerin ihraç edildiğidünyanındahageribölgelerinekaymasınıberaberindegetiriyor.İştetamdabuaşamadasosyalveulusaldevletisavunmak,sermayesınıfındanveonunsiyasalpartilerindençok,nesnelvetarihselbakımdan emekçilere ve sola geçiyor.Emperyalist veneoliberal teorisyenlerin ulus devletlerinsonunuilanetmeleri,bubakımdannebasitbirraslantınedesaltteorikvemasumbirtarihtezidir.EmekçisınıflarayöneliksaldırıyıherzamanbaşayazmakgerektiğinibelirtenKemalOkuyan,

fabrikaların gelişmiş ülkelerden “üçüncü dünya”ya taşınmasının nedeninin sadece ucuz işgücü,düşükvergiveyenipazarlaraerişimkolaylığıolmadığınıvurguluyor.Okuyan,bugelişmeninaynızamandagelişmişülkelerdekisosyaldevletinveişçisınıfıkazanımlarınıntasfiyeedilmesiiçinbirortam,olanakvebaskıyarattığınıda,çokdoğrubirşekildesaptıyor.Ardından,“Peki,bütünbusaldırılar,busaldırılarınhedefiolanulusdevletlerdemilliyetçiliğinyükselişinenedenolmazmı”diyesoruyor.Yazarkendisorduğubusoruyaşöyleyanıtveriyor:Belliölçülerdeevet.Ancakmilliyetçiliğinyenidenbaşatideolojiolmasınaitkisağlayacakbir

burjuva sınıfının var olduğu tartışmalıdır. Burjuvazinin herhangi bir ülkede emperyalistmerkezlerin düzenlemelerine direnecek mecali kaldığı şüphelidir. Onların tercihi çoğu örnektenemalanmak, eklemlenmek ve kayıplarını emeğe saldırının yarattığı olanaklarla telafi etmektir.Oysa işçi sınıfının bu saldırıları sineye çekmesi ölümdemektir.Yurtseverlik ölümün çaresidir.Yurtseverlikişçisınıfınınkendisiilebirlikteülkesinisavunmasıdır.(KemalOkuyan,age.s.123)Özelliklebelirtmekgerekirki,kapitalizmvaroldukçaulusaldevletlerinönemsizleşmesiyada

sönümlenmesürecinegirmesitarihselbakımdansözkonusuolamaz.Zatenbunedenleemperyalistmerkezler birer emperyal anavatan şeklinde tahkim edilip güçlendirilirken, ulusal devletlerinönemsizleştiğişeklindekineoliberalsiyasal-tarihseltezbizimgibiülkelerepropagandaediliyor.Buemperyalist ideolojik-siyasaloperasyondahaçok liberalvesol liberalaydınlararacılığıylasürdürülüyor.Sonuç olarak vurgulamak gerekirse; nasıl ki, kapitalizme karşı olmadan tutarlı bir

antiemperyalist olmak mümkün değilse, küreselleşme diye kodlanan bu neoklasik sömürgecilikçağındadatutarlıbirantiemperyalistolmadanantikapitalistolmakmümkündeğildir.

3.2 - LİBERAL EMPERYALİZM TEORİSİ YA DA BASKIN ORAN

KOMEDİSİ

BugünTürkiye’deantiemperyalistolmakErgenekoncuolmaklaneredeyseeşitlenmişdurumda.İktidar ve İslamcılar bu ideolojik saldırıyı sağıyla soluyla liberaller üzerinden sola karşıyürütüyor.Küreselleşme döneminde emperyalizmin ve bağımlılık ilişkilerinin ortadan kalktığı, artık

karşılıklı bağımlılığın egemen olduğu bir dünyada yaşadığımız vaaz ediliyor. Dahası, “tambağımsızlık”ise,inanılırgibideğilama“barbarlık”olaraknitelendirilip,“antiemperyalist”olmakmilliyetçilik,hattayabancıdüşmanlığıileeşitleniyor.Buideolojiksaldırınıntaşıyıcılarıarasındaönemliolankuşkusuzkendilerinisoldagörenyada

böyle tanımlayan kişi ve kesimlerdir. Çünkü, neredeyse bütün bir tarihi emperyalizme karşımücadeleylegeçensol/sosyalisthareketiniçindendoğrugeliştirileneleştiritartışmasızdahaetkiliolacaktır.Hemen bir örnekle başlayalım; 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde her nasılsa solun ortak

adaylarındanbiriolanProf.Dr.BaskınOran,emperyalizmiiptalediyor.Üstelikbunuteorikbiryetkinlikvezarafetiçindededeğil,akademikanlamdasonderecekabaşekildeyapıyor.Örneğin Prof.Dr. BaskınOran, emperyalizm konusundaki devMarksist literatürü bir kenara

koyarak, dahası bu alanda en yetkin eseri veren V. I. Lenin’i unutarak (yok sayarak) şunlarısöylüyor:Küreselleşmesonucutambağımsızlıkartıktambirşehirefsanesi;ABDbileIrak’ıişgaletmek

için24ülkeyiyanınaalmakzorundakaldı.Üstelik,devletlerbazentambağımsızlıktanvazgeçerekbağımsızlıklarını sağlarlar. (...) Antiemperyalizmin kullanılışı ise tam bir cehalet örneği.Emperyalizm sadece devletin niteliğidir ve ancak askeri işgal veya işgal tehdidiyle olur. Aksihalde dışarıya yatırım yapan her ülke (bu aradaTürkiye) ve hatta her şirket (örneğin Sabancı)emperyalisttirdiyebilirsiniz(nitekimFransa-Afrikailişkisi).Amadışişleribakanıbileolmayan,dış ve savunma politikalarında ortak karar alamayan AB’ye “emperyalisttir” diyene gülerler.“ABDemperyalisttir,ABdeemperyalist”diyenler“muasırmedeniyet”iittiklerininfarkındabiledeğil.(...)İkincisi,farkındabiledeğillerki,“solcu”olmakiçinkullandıklarıbuikikavramın(tambağımsızlık ve antiemperyalizm) ikisi de Marksizmle ilgisiz. Siz hiç Marx’ta bu kavramlarıduydunuzmu?(BaskınOran,Radikalİki,3Ağustos2008)İnsanbusatırlarkarşısındanediyeceğinişaşırıyorgerçekten.Bukadarcehaletiçinancaközel

bir“eğitim”almakyadaBaskınOrangibiprofesörolmaklazım...TekelcikapitalizminenyüksekvetekelciaşamasıolarakMarksistlertarafından(Lenin)analiz

edilen ve klasik sömürgecilikten farklı olarak, kapitalizmin sermaye ihracı yoluylagerçekleştirdiği ekonomik ve dolayısıyla siyasal bağımlılık ilişkisi (yeni sömürgecilik) diyetanımlanan emperyalizm, bu pek liberal profesörümüz tarafından klasik sömürgecilik(kolonyalizm)ilekasıtlıolarakkarıştırılmaktadır.OysaLenin’isadeceSovyetDevrimi’ninlideriolmaktançıkaranve“Lenin”yapanşey,büyükölçüdeonunemperyalizmtahlilleridir.BudeğerlendirmesadeceBaskınOran’aaitözelgörüşlerdeğil.Bu“parlak”analizinsağvesol

liberallerin ortak yaklaşımı olduğunu saptamak gerekli. Artık bir küstahlık raddesine varan bu

liberalsaçmalıklarınnedeniaçık;yeniıslahatçıTanzimataydınlarıTürkiye’niniçdinamikleriyledemokratikleşemeyeceğini, bunun için gerekirse AB ve gerekirse ABD “sopasının” bilekullanılabileceğinidüşünüyor.BusopayıTürkiye’deAKPhükümetivebirdönemFethullahçılarsalladığı için, gerici iktidara destek verilmesini ısrarla telkin ediyorlar. Denklem yukarıda dadeğindiğimgibi şöyle kuruluyor; “Yademokrasi içinAKPhükümetini destekleyeceksiniz ya dadarbecisiniz.”Oysasosyalistler,hemfaşistdarbelerehemdebutopraklarıntanıdığıenfütursuzemperyalizm

işbirlikçisi ve gerici AKP iktidarına karşı olabilir. Olmalı da. Bugün piyasacılığa, neoliberalpolitikalara, IMF-Dünya Bankası programlarına, küresel mali sermayenin yağma düzenine,hegemonyasavaşlarınaveaskeriişgallerekarşıolunmaksızın,yaniantiemperyalistbirpolitikveentelektüeltutumtakınmaksızın,bırakınsosyalistolmayıgenelolaraksolcubileolunamaz.Mahir Çayan’ın çok yerinde bir analizle saptadığı gibi, “emperyalizmin artık bir iç olgu”

olduğu bu çağda, kapitalizme karşı mücadele büyük ölçüde emperyalizme karşı mücadeleüzerinden yürütülecektir.Yukarıda da vurguladığım gibi, nasıl tutarlı bir antiemperyalist olmakiçin aynı zamanda bir antikapitalist olmak gerekiyorsa, günümüz dünyasında tutarlı birantikapitalistolmakiçindeantiemperyalistolmakşarttır.Küreselleşmediyekodlananneoklasiksömürgecilik çağında, hem emperyalizmi yok sayıp hem de antikapitalist, dolayısıyla solcuolunamaz.Yurtseverliğineredeyse“suç”sayanlar,aslındaörtükolarakemperyalizmindemokrasiveinsan

haklarıihraçettiğinidekabulediyor.Bütünbirmodernzamanlartarihinininkârıveçarpıtılmasınadayanan,dolayısıylabilimselveakademikhiçbirdeğeriolmayanbugörüşleri,MehmetAltangibikimigözünükarartmışliberalsolcularaçıkçayazıyor.Altan’agöredahaçapsızvecahilolanlarisesaçmalamaktasınırtanımıyor.Bunlardanbiride

büyükbirküstahlıkvekinle1960’larınve70’lerinbütünbirdevrimcikuşağınıbileErgenekoncuilan edenTaraf gazetesi yazarı RasimOzanKütahyalı. Bu yarı-aydın vemeczup liberal şöylediyor:Hem Ortodoks sosyalistlerin hem de özgürlükçü olma iddiasındaki sosyalistlerin bu derece

ulusalcılığa cephe aldıklarını söyledikleri halde, en az ulusalcılar kadar değer atfettikleri birkavram hâlâ yerli yerinde duruyor. O da Tam Bağımsızlık... (...) Türkiye’de kendini soldatanımlayan ve aynı zamanda özgürlükçü-demokrat olduğuna inanan tüm çevrelerin iyi anlamasıgereken bir şey var... Tam bağımsızlık, tam barbarlık demektir. Bu tam bağımsızlık söylemibütünüyleterkedilmelidir.(R.OzanKütahyalı,Tarafgazetesi,7Haziran2008)Yeryüzündebukadaraçıkbirişbirlikçilik,çürümeveentelektüelhaysiyetinterkedilişhalivar

mıdır bilmiyorum. Aslında bu buruşuk yarı-aydının hiçbir önemi yok. Bilgisiz olduğu gibigörgüsüzde...Dolayısıylaböylebirbilgisizlikkarşısındatartışmakdapekanlamlıdeğil.Ancakyinebelirtmekgerekiyorkibugörüşlersadecebircehaletinürünüdeolamaz.Büyükve

bilinçlibirçarpıtma,dolayısıylakarşıdevrimcibirpropagandaylakarşıkarşıyaolduğumuzaçık.Biroperasyonyürütülüyor,birproje adımadımhayatageçirilmeyeçalışılıyor.Buoperasyonunsadece,polisiyeboyutu,siyasalşiddetayağıyok.İdeolojikvefelsefibiroylumudavar.Değilse,gözümüzün önünde iki ülkenin (Afganistan ve Irak) işgal edildiği, bir ülkenin paramparça hale

getirildiği(Yugoslavya),Kafkaslar’dabitmeyenbiretnikboğazlaşmanıntezgâhlandığı,Suriye’yekarşıgerici-emperyalistbirsaldırıveablukanınuygulandığı,Filistin’dekanıngövdeyigötürdüğü,dünyanınenzenginenerjihavzalarınaelkonulacağınınaçıkçailanedildiğibutarihseldönemeçte;“emperyalizmyok”denilemez.Tam bağımsızlığı, içe kapanma, otarşik bir ekonomik ve siyasal düzen, modern dünyanın

dışında kalmak, demokrasiden uzaklaşmak ve totaliter bir rejim altında yaşamak şeklindeyorumlayan liberaller, efendilerine âşık uşaklara benziyor. Çünkü bu temelsiz iddia dünyanınefendilerine,postmodernbarbarlaraait.Belirtmekgerekirmibilmiyorum,amabilimselbakımdan“bağımsızlık”ile“otoriterrejimler”arasındabirdoğrudanlıkilişkisidekurulamaz.Ergenekon soruşturmalarına militanca destek veren Prof. Dr. Baskın Oran, bu büyük tertip

sürecinde AKP-Cemaat iktidarı tarafından tepe tepe kullanılıp bir kenara atılan sol liberalaydınlar arasında ön sıralarda yer alıyor. “BaskınHoca” şirretliği bir ara öyle bir hal aldı ki,kendisinin AKP’yi desteklemesinin suçunu bile, “Bizi buna siz mecbur ettiniz” diye sola veCHP’ye yüklemeye kalkıştı. Bu ucuz cinlik yoluyla, kendisinin İslamcı bir parti ve iktidarınyedeğinedüşmeayıbınıörtmeyeçalıştı.NasılErgenekontamanlamıyla1930’larıtemsilediyorsa,CHP’ninveDenizBaykal’ınözüde

1930’lar.Bakın...Türkiye’nin en gerici partisi bugünCHP’dir.Çünkü1930’ları geri getirmeyeçalışırken, sadece otoriter devleti geri getiriyor. 1930’ların Batıcılığını getirmiyor. OysaKemalizminikitemelayağıvar.BirBatıcılık,ikiotoriterdevlet.BugüniseKemalizminotoriterdevletmodeliaynenkorunurken,Batıcılığıtamtersinedönüştü.Batıcılık,“Batıdüşmanlığı”oldu.(…)Türkiye’deşuandagerçeksorundarbeyanlıları iledarbekarşıtlarınınkavgasıdır.AmaCHP

baştaolmaküzerebazıkurumlar,derneklervekişiler,bugerçeğilaik-dincikavgasıgibisanalbirolaya tercüme etmek için yırtınıyorlar. Laik-dinci kavgasını öne sürerek Ergenekoncuları,darbecilerikurtarmayaçalışıyorlar.Laiklervekendilerinesolcudiyenlermaalesefbugündarbeyanlılarına destek veriyorlar.Neden?ÇünküAKPdinci.Oysa şu andaTürkiye’nin gündemindelaik-dincikavgasıyokveolmamasıdagerekir.(BaskınOran,Tarafgazetesi,28Temmuz2008,NeşeDüzelsöyleşisi)Baskın Oran’a göre bir ortaçağ ideolojisi olan siyasal İslamcılık ve 21. yüzyılın başındaki

dincibiriktidargericilikdeğil;amalaikliği,Aydınlanma’yı,moderniteyisavunmakisegericilik.İşteliberallerinürettiğibutezlervesolliberallerinverdiğibuideolojikdestek,kültüreldonanımıson derece yetersiz, yarı cahil bir siyaset kadrosunun entelektüel inisiyatifi eline geçirmelerinisağladı.Buideolojikinisiyatiftengüçalanİslamcılar,laikeğitimi,Marx’ındatarihselbakımdanen büyük demokratik atılım diye değerlendirdiği, medeni kanunun (code civil) kazanımlarınıtasfiyeederekCumhuriyet’iyıkmayakalkıştılar.Prof. Oran, bir operasyon gazetesi olarak kurulan ve bir dönem adeta polis istihbaratının

bülteni gibi yayımlanan Taraf’a verdiği söyleşide, emperyalizm konusundaki yüksek fikirleriniyineesirgemiyor:Ayrıca bunların kafaları milliyetçilik yüzünden de karışık. Bunlara göre milliyetçilik,

bağımsızlıkveantiemperyalizmdemek.OysabuikikavramındaMarksistsollailgisiyok.Bizdeki

solcuların kafasındaki bağımsızlık ve antiemperyalizm aslında yabancı düşmanlığıdır.Ergenekon’lamücadeleninbileAmerika’nınplanıolduğunusöylüyorlar.“Ergenekon’avurmamaklazım.OnlarlaAmerikauğraşıyor”diyorlar.EğerAmerikadevletiniçindekiçetelerikaldırmayauğraşıyorsahelalolsunona.(BaskınOran,age.)Solculuk adına böyle bir liberal şirretlik ve “Helal olsun Amerika’ya” soytarılığı görülmüş

değil.Bağımsızlıktalebiveemperyalizmteorisinindeğil,gerçekteBaskınOran’ınMarksizmvesollabirilgisininkalmadığıanlaşılıyor.Kendisisolundışınadüştüğüvebirliberalenkazhalinegeldiğiiçin,bağımsızlıkmücadelelerininveemperyalizimçözümlemelerininMarksizmleilgisininkalmadığınısanıyor.Gelgelelim Baskın Oran, son bir-iki yıldır büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor. AKP’ye adeta

“Neden bizi yalancı çıkardın ve şu solculara rezil ettin” diye öfkeleniyor. Oran’ın Agosgazetesinde yayımlanan bir yazısı bu bakımdan ibret verici. Prof. Baskın Oran, iktidarıeleştirirkenbileonuövmeyedevamediyor:Muhterembaşbakanım,sizbuülkedebüyükreformlaryapmışinsansınız;müteşekkiriz,amaşu

anda fenaya gidiyorsunuz. Öfke infilaklarınız bitmek bilmiyor. Kendinize durmadan adrenalin,ortama durmadan elektrik zerk ediyorsunuz. Yazı yazan insanlar Kenan Evren devrindeki gibiürküyor.Sadedegeleyim,üçbaşlıkhalindearzedeyim.İnsanlarabukadarhakaretsizesonundazarar getirir.Gazeteciler için leş yiyici “akbaba” dediğiniz gibi, bir de “tasma” yoluyla köpekdediniz. Tasma derken, doğrudur, kimi gazeteciler kendilerini askere tasmalattı. Onları sizkurtardınız, o da doğru, fakat medya bu sefer sizden “it gibi korkuyor”, maalesef o da doğru.(BaskınOran,Agosgazetesi,1Haziran2012)Önce bir düzeltme yapalım; medyanın tamamı ya da onurlu gazeteciler, solcu ve devrimci

aydınlar değil, liberal yazıcılar, buruşuk aydınlar ve sol liberaller Tayyip Erdoğan adlı yenidiktatörden “it gibi” korkuyor.Sanadageçmiş olsunprofesör!Buyeni düzeninkurulmasındakipayınbüyük.Bugünlerihazırlayanenbüyüketkenlerdenbirideseningibiliberallerinihanetidir.Asıl“tasma”sizinboynunuzdada,haberinizyok!Birnoktadahavarprofesör;bellikisenayrıcayurtseverlerden,devrimcilerden,solcuvesosyalistaydınlardanda“itgibi”korkuyorsun.İkielimizyakanızdaolacak.

DÖRDÜNCÜBÖLÜM

LİBERALİZMVEDEMOKRASİELEŞTİRİSİ

4.1-SOLUN‘DEMOKRASİ’İLEİMTİHANI!

Yalçın Küçük, kendisiyle yapılan bir televizyon programında “Siz demokrat değil misiniz?”diyesorulansoruyu,“Bendemokratdeğilim,banademokratdenilmesinideannemeküfüredilmişsayar ve ‘ben de senin ananı’ derim,” diye yanıtlamıştı. Ardından da ekliyordu; “sosyalistlerdemokratdeğil,devrimciolur”...Yalçın Küçük’ün kendisine özgü üslubu nedeniyle söz konusu televizyon programında ne

söylemekistediğiortalamaizleyicinezdindepekanlaşılmasada,gerçekteönemlibir tartışmayaişaretediyordu.Çünkü ülkede öyle bir entelektüel ve siyasal ortamdan geçiyoruz ki, “demokrat” olmak

“sosyalist” olmanın tartışmasız bir önkoşulu sayılıyor. Üstelik ortalıkta bir dizi darbesenaryosununuçuştuğu2008-2014dönemindebırakıntartışmayı,böylebirteziağzınaalmakbile“darbeci” ya da “Ergenekoncu” sayılmak için yeterli oluyor. Kısacası, demokrat değilsenizsosyalistdesayılmıyorsunuz,solcuda...Ülke, entelektüel ortamın liberaller, sol liberaller, İslamcılar ve Kürt siyasal hareketi

tarafından terörizeedildiğibudönemdengeçti.Budönem,önemlibazıdeğişiklikleryaşansaveyeryerkırılsadahâlâdevamediyor.Liberallerinveyolarkadaşlarınındevrimcisolayönelikenönemli eleştirilerinden birini demokrasi konusu oluşturuyor. O halde bu bölümde konununüzerindebirazdurmak,solvesosyalizmiledemokrasivedemokratlıkilişkisinielealmakyerindeolacak. Böylece hiçbir bilimsel, tarihsel ve siyasal temeli olmayan, ancak liberal ideolojikhegemonyanedeniylegenelbirkabuledönüşmüşdemokrasisorununuirdeleyelim.Bakalımteorik,siyasalvetarihselbakımdansol,demokrasisorununanasılyaklaşıyor?Sağdaki liberalleri anlamak mümkün. Mümkün çünkü burjuva demokrasileri sermayenin en

gelişkinveenistikrarlıegemenlikbiçimlerindenbiridir.Ancak,yaklaşık30yıldırküreselölçekteesen yeni liberal rüzgârın çekim alanına giren sol liberalleri anlamakmümkün değil.Çünkü bukesimlerin önemlice bir bölümü kendilerini sadece “solcu” olarak değil, hâlâ “sosyalist” diyetanımlamaktaısrarediyor.Bu ısrara karşın sol liberaller tarafından demokrasiye ilişkin eleştiriler geri çekildi. Bir

kavramvesistemolarakdemokrasilerinsınıflarüstüolduğunadairbirmodernzamanlarefsanesiüretildi.Demokrasineredeyseinsanlığınulaştığısontoplumsalaşamaveenmükemmelrejimilanedildi.Buefsaneyegöreartık“burjuvademokrasileri”yok,sadece“demokrasi”vardı.Dolayısıyla demokrasilerin, sınıf eşitsizliklerini, sömürüyü ve adaletsizliği gizleyen, insanın

doğasınaaykırıkapitalistyıkıcılığınüstünüörtenbirşalolduğugerçeğiunutturulmakistendi.Birölçüdebaşarılıdaolundu.Oysatarihselbirkategorivebirkavramolarak“demokrasiler”siyasetsosyolojisinindekesinolarakortayakoyduğugibi,sınıfsalbirözesahipti.Dolayısıyla,sanılanınaksinegerçekdemokrasibir“eşitlik”rejimideğil,ancakeşitlerindüzeni

olabilir. Eşitlerin, “eşitlik” hukukuna göre düzenlenmiş rejimidir demokrasi. Bir anlamda“demokrasi”ninyadsınmasıveaşılmasıdır.İnsanlararasındaekonomik,sosyal,kültürelvesiyasaleşitliksağlanmadangeneloyilkesinedayalıyönetimbiçimleri–kigenelveeşitoyhakkıinsanlıktarihininenbüyükdemokratikatılımıvekazanımlarındanbiridir–gerçekeşitliğisağlamaz,ancakbir eşitlik yanılsaması yaratır. Bu gerçek Platon’dan beri bilinmesine karşın, “milli irade”dalkavukluğunafedaedilir.Bu nedenle Marksist politikanın çıkışında da esas olarak demokrasi eleştirisi yatar.

Sosyalistler, yaklaşık 150 yıl önce demokrasilerin sınıfsal eşitsizlikleri ve adaletsizliklerigizlediğivebir“eşitlik”yanılsamasıyarattığınıbelirterek, toplumiçineşitlikveözgürlük talepettiler. Diğer bir anlatımla toplum için demokrasi istediler. Bu nedenle kurdukları ilksosyalist/komünist partilerinin isimleri de hareketi tanımlayan “sosyal demokrat” sıfatını aldı.Sosyalistler toplum için eşitlikçi bir “demokrasi” talep ettiler vekullandıkları kavramı egemensöylemdenayrıştırıpbağımsızlaştırdılar.İşte“sosyaldemokrasi”kavramıböyledoğdu.F. Engels, burjuva demokrasilerinin, yarattıkları “eşitlik” yanılsaması yüzünden sermaye

sınıfının en güvenli egemenlik biçimi olduğunu belirtir. Bu anlamda demokrasiler, sonçözümlemedebirerburjuvadiktatörlüğündenbaşkabirşeydeğildir.Marksizm,moderniteninhembirürünü,hemdeinkârıdır.Marksizm,Aydınlanmadüşüncesinin,

sanayi devriminin, bilimsel ve teknolojik atılımların, siyasal ve toplumsal devrimlerin ilericimirasına sahip çıkar. Başka bir anlatımla sosyalizm insanlığın bütün ilerici birikimini içererekaşar,reddederekdeğil.Dolayısıylasol,burjuvaziveişçisınıfıarasındakiyüzyıllarayayılansınıfmücadelelerininbirürünüolan“demokrasilerin”kazanımlarınıdasahiplenir.Tıpkıburjuvaziveişçi sınıfı arasındaki uzlaşmanın bir sonucu olarak da değerlendirebileceğimiz ulus devletlerinkazanımlarını sahiplenmekgibi...Örneğin;hukukönündeeşitlik, laisizm,genelveeşitoyhakkı,kadınlaraseçmeveseçilmehakkı,yurttaşlıkhukukuvb.Ancak, sosyalist devrimciler insanlığın ilerici mirasına sahip çıkarken eleştirilerini geri

çekmez.Tamtersinebubirikimebasarak,kapitalizmekarşıdevrimcieleştirilerinisürdürür.Belirtmekgerekirkipozitivizme,moderniteyevekapitalizmekarşıtarihtegörülenenköklü,en

yıkıcı ve onu aşmakapasitesi ve yeteneğine sahip olan tek bilimsel eleştiriyiMarksizmve solyöneltir.

SolEleştiriNedenGeriÇekildi?

Son10yıldırdarbe tartışmalarıveErgenekondavası,ardındanüstüstegelenKürt,AleviveErmeni açılımları, “milli irade” kavramıyla ifade edilen çarpık iktidar anlayışı, entelektüelortamda esen liberal rüzgâr ve bütün bu olup bitenlerin ortasında solun durumu, “demokrasi”kavramınınhem teorisi hemde imaettiğipratiğihakkında,yukarıdadabelirttiğimgibi, birkez

dahadüşünmemizizorunlukılıyor.Türkiye’de sosyalist solun “demokrasi” ve “demokrasi mücadelesi” konusunda sorunlu bir

tarihesahipolduğuaçık.Esasolarak12Eylül1980sonrasındabaşlayan,1991yılındasosyalistsistemde yaşanan büyük çözülmenin ardından derinleşen bir tutum, solun genel çizgileriyledevrimciniteliğininaşınmasınavesistemtarafındanbüyükölçüdeiçerilmesineyolaçanesaslıbirsavrulmayayolaçtı.Busavrulmayı,birkaçistisnayıbiryanabırakırsakeğer–kibuörneklerçokönemlidir–olanbitenikısacasoldademokratlaşmasürecidiyedeğerlendirebiliriz.Öyle ki, neredeyse son 25-30 yıldır “demokrasi” sözcüğünün ima ettiği soyut değerlerin

karşısındadurmakneredeyseimkânsızhalegeldi.Demokrasikavramınınönselolarakvesorgusuzsualsizpozitifçağrışımlıbiranlamkazanmasında,esasolarakdevrimcivesosyalistsolunburjuvademokrasisihakkındakineredeysebütüneleştirilerinigeriçekmesininpayıçokbüyüktür.Oysabiliyoruzki, demokrasi (buna“burjuvademokrasisi”diyerekkavramıbirazdaraltalım)

kapitalisttoplumlardaçokyönlüveçokkatlıadaletsizlikveeşitsizliklerinüzeriniörter.Burjuvademokrasileriinsanlardasoyutbireşitlikduygusuveyanılsamasıyarataraksermayeninsiyasalvetoplumsalegemenliğinigizleyenbirişlevgörür.Bunedenledemokrasiler,sanayileşmişkapitalisttoplumlarda –ki Türkiye ileri olmasa da bir sanayi ülkesidir– sınıf olarak burjuvazinin dolaylıfakatengelişkinveengüvenliegemenlikrejimleridir.Gelgelelimbualanda,baştasololmaküzereentelektüelortamdabüyükbirkafakarışıklığının

bulunduğu da bir gerçektir. Aslında esaslı bir bilinç çarpılmasına işaret eden bu kafakarışıklığınınnedenlerisanıldığındandaderinlerdedir.Birazşematikbiranalizyapmatehlikesinigözealarakbukonuyailişkinbazınedenlerişöylesıralayabiliriz:1- Emperyalizmin yeni aşaması küreselleşme ve onun doğrudan sonucu olan yeni liberalizm

(neoliberalizm)dalgası,solusanıldığındandahaderinbirşekildeetkiledi.Postmodernedebiyatınsolüzerindekietkisihayliyıkıcıoldu. İdeolojik-politikyenilenmeçabası/yönelimisolunönemlibirkesimindedevrimcivesosyalisttemellerdegeliştirilemediğigibi,12Eylül1980yenilgisive1990-91 dönemecinde sosyalist blokun çözülmesinin de yıkıcı etkisiyle liberal demokrat birkarakterkazandı.2- Türkiye sosyalist hareketinde “asgari program, azami program” sorunsalı aşılamadı.

Demokratikleşme,başlıbaşınavesosyalizmbağlamındankoparılarakelealınmayabaşlandı.Öyleki, “sınıf” kavramının yeriniMarksist terminolojide çok başka bir anlama sahip olan soyut bir“yurttaşlık”kavramıaldı.3-Dahadaönemlisi,sosyalistlerinönemlibirbölümügerek teoridegereksepolitikadakendi

demokrasi anlayışlarını geliştiremedi. Dolayısıyla sosyalistler burjuva demokrasileri ile kendidemokrasianlayışlarıarasındakinitelikfarkınıbelirginhalegetiremedi.Demokrasi,zamaniçindeadeta sınıflar ve hatta çağlar üstü mistik bir kavram, tarihsel ve toplumsal bir düzen anlamıkazanmayabaşladı.

4-BilindiğigibiTanzimatçıbirgeleneğesahipolanTürkaydınıvedolayısıylaTürksolununönemlibirbölümüBatıcıvemodernistbiranlayışıntaşıyıcısıdır.Örtükbiraşağılıkkompleksinideiçerenbuanlayış,siyasalolarakkendisinibirtür“ıslahatçılık”olarakdışavurmaktadır. Bu reformcu tutum sosyalistler bakımından irdelendiğinde karşımıza, devrim ve sosyalizm bağlamı olmayan bir“demokrasicilik”anlayışıçıkmaktadır.

4.2-TOPLUMCU/EŞİTLİKÇİDEMOKRASİANLAYIŞI

Açıkça ve cesaretle saptamak gerekiyor ki, günümüzde nasıl “insan hakları” kavramı artıkemperyalist bir müdahale hukukunun ve bu hukuka bağlı olarak yaygınlaştırılmaya çalışılanYugoslavya,Afganistan, Irak,Libya veSuriyemüdahalelerinin/işgallerinin bir gerekçesi halinegelmişse;“demokratikleşme”deküreselkapitalizminyenibiregemenlikaracınadönüşmüştür.Unutmamalıyız;DünyaTicaretÖrgütü’nün(DTÖ)Kasım1999tarihindegerçekleştirdiğiSeattle

(ABD) toplantısı sırasında gezegenin egemen güçlerinin en önemli argümanı serbest ticaret vedemokrasiydi.BurjuvademokrasisiveBatınormlarıbugünküreselkapitalizminulusalpazarlarıelegeçirmesininvebusaldırıyakarşıgelişeceksiyasaldirenişlerikırmasınınenönemliaracıdır.Anlatım ve anlaşılmada kolaylık sağlaması bakımından sosyalist solun demokrasi sorununu

nasılelealmasıgerektiğinişöylesıralayabiliriz:1- Sosyalistlerin, demokratik ve özgürlükçü de olsa sermayenin egemenlik biçimlerinden

birinin savunuculuğunu yapması doğru değildir. Unutulmamalıdır ki, sermaye egemenliğinin enistikrarlı ve en güvenli biçimlerinden biri de parlamenter demokrasilerdir. Çünkü bir eşitlikyanılsamasıyaratır.2- Sol ve sosyalistler hızla kendi demokrasi anlayışlarına açıklık getirerek farklarını ortaya

koymalıdır. Slavoj Zizek Türkiye’deki Gezi/Haziran Direnişi’ni değerlendirdiği bir yazısında,“Protestoeylemlerinekatılaninsanlarserbestpiyasafundamentalizmiilefundamentalistİslam’ınbirbirine aykırı düşmediğinin sezgileriyle farkında”olduğunubelirterek, “İslamcıbir hükümetinkamusal bir alanı özelleştirmesi, fundamentalizmin iki biçiminin el ele yürüyebileceğinigöstermektedir. Bu, demokrasi ile kapitalizm arasındaki ‘ebedi’ evliliğin boşanmayayaklaşmasınınaçıkbir işaretidir”diyor. (SlavojZizek,Dünyadaki İsyanlarınAnlamı, Çeviren;OsmanAkınhay,AgoraKitaplığı,Ağustos2013,İstanbul,s.6)

Budurumsolun,toplumsaltalepleriiçermevebütünülkeyeseslenmeolanaklarınıartırıyor.Bunedenlesosyalistlerkendifarklarınıortayakoyamadıklarısürece,siyasalbakımdangereksizleşeceklerdir.

3- Bugün yapılması gereken şey; burjuva demokrasisinin salt hukuksal eşitlik ilkesiyleyetinmemek, ekonomikve toplumsal eşitlik istemininmerkezdeolduğubir demokrasi anlayışınıöne çıkarmaktır.Anımsanmalıdır ki, yaklaşık 150 yıl önce sosyalistler, burjuva demokrasisininhukuksal/biçimsel eşitlik ilkesinin karşısına ekonomik ve toplumsal eşitlik ilkesiyle çıkmıştı.Marksist politika anlayışı, klasik ya da burjuva demokrasisinin eleştirisi üzerinde yükselmişti.Marx ve Engels’in kuruluşunda yer aldığı ilk sosyalist partiler bu nedenle “sosyal demokrat”ismini aldı.Dolayısıyla devrimci politika öncelikle burjuvademokrasisinin eleştirisi üzerindengeliştirilebilir. Burada sorun siyasal ve hukuksal eşitlik doğrultusunda atılacak adımlara karşıçıkıpçıkmamakdeğil,bununlayetinilipyetinilmeyeceğidir.Toplumcubirdemokrasiperspektifi,demokratikhakveözgürlükleriçinyürütüleceksiyasalbirgeçişprogramıkarakterinesahiptir.

4- Sosyalistler, demokratik bazı açılımlar sağlanmasına yol açsa da herhangi bir emperyalist kampta yer almanın taraftarıolmamalı,bunakarşılıkkenditoplumcu/eşitlikçidemokrasiprogramlarıdoğrultusundamücadeleyiörgütlemelidir.

LiberalRüzgârınBozuculuğu

Sorunaçık;genelolaraksolkerteriznoktasınıönemliölçüdekaybetmişdurumda.Toplumsalve

siyasalgelişmelerin sınıfsal analizindenyola çıkmaveölçüyüburadankoymayöntemibiryanabırakılmıştır. Yaşanan şey açık bir sınıfsal körlüktür.Dolayısıyla sınıfsal bakış yerinimerkez-çevreyadadevlet-siviltoplumçatışmasıüzerindenbütünbirinsanlıktarihiniaçıklamavesiyasalolayları bu perspektifle analiz etme tutumuna bırakmış durumda. Dünyada son 30 yıldır esenliberalizmfırtınasınınsolüzerindekiasılbozucuetkisibudur.Kapitalist egemenliğin hüküm sürdüğü dünyada asıl ve belirleyici ayrımın sermaye ile işçi

sınıfı, ezenler ile ezilenler, emperyalizm ile emekçi/mazlum halklar arasında değil, örneğindevlet-siviltoplum,merkez-çevre,altkültür-üstkültür,cemaatler-ulusdevletarasındaolduğununyoğunşekildevaazedilmesisolaçısındantemelsorunalanınıoluşturmaktadır.Kapitalizmiveliberal/parlamenterdemokrasiyi,nihaiinsanlıktecrübesi,toplumsalilerlemenin

vetarihinsonaşamasıolarakgörenliberalvepostmodernanlayışınkrallığınıilanetmesi,sadecegözlerideğil,kalpleridekörediyor.Oysa,emekçilerinveezilenlerinsözcüsüolmaiddiasındakisosyalistsolun;sermayeninvedevletinbütünpartiveakımlarındanideolojik,politik,kültürelveörgütsel bakımdan bağımsızlaşmadan, toplumun ve ülkenin geleceğini tayin etmeyi bir yanabıraksak bile, toplumsal ve siyasal yaşamı asgari düzeyde etkileyecek bir güç olarak dahivarlığınısürdürmesimümkündeğildir.

BEŞİNCİBÖLÜM

DÖNEK,ESKİSOLCUVESİVİLOLMANINSIRRI!

5.1-TARAF’INCİCİSOLCULARI!

Operasyon gazetesi Taraf, 13-21 Temmuz 2009 tarihleri arasında, “eski solcu/Marksist”etiketinesahipbazıisimlerleserisöyleşileryaptı.NeşeDüzel’inyaptığıbusöyleşilerekatılanlarörtük olarak piyasayı kutsuyor, işçi sınıfı ve çalışanlara tuhaf bir kayıtsızlıkla yaklaşıyor,kapitalizmineredeyseinsanlığınsoniktisadidüzeni,burjuvademokrasisiniisekesinsayılabilecekbir yaklaşımla insanlığın son siyasal tecrübesi olarak görüyor, emperyalizmi yok sayıyor vesiyasal bakışlarını soyut ve liberal bir özgürlükçülük üzerinde temellendirmeye çalışıyordu.Bueski solcular/Marksistler özetlemeye çalıştığım bu perspektifle, “yeni bir sol olabilir mi”sorusunayanıtarıyorlardı.NeşeDüzel’in, eski TürkiyeKomünist Partisi’nin (TKP) son genel sekreteri Nabi Yağcı ve

döneminSosyalDemokratHalkPartisi(SHP)GenelBaşkanıHüseyinErgün’densonrakikonuğu,yine eski TKP’nin merkez komitesi üyelerinden Zülfü Dicleli oldu. (Hemen belirtelim,yeni/bugünkü TKP’nin, bu yazıda sözü edilen eski TKP ile bir ilişkisi, örgütsel bağı vedevamlılığıyok.)Düzel,busöyleşideDicleli’yiçokabartılıbirşekilde“soldüşünceninideoloğu”diyetakdim

etti.İştebutakdim,işinesasını,soluvedevrimciliğitasfiyeetmegirişimininözünüoluşturuyordu.Çünkü, bu kişilerin piyasa değeri, sözlerinin ağırlığından, görüşlerinden, ortaya attıkları parlakfikirlerden değil, onların bir dönem taşıdıkları “solcu”, “sosyalist” ve “komünist” gibikimliklerinden geliyordu. Başka bir deyişle bu kişilerin piyasa değerlerini artırmalarının yolu“eskisolcu”olmalarındangeçiyordu.Ancakbirkoşuluvardıbunun;piyasayaçıktığınızda“eskisolcu”olacaksınızamagerçeksola

saldıracak, ona küfür edecek ve onu değersizleştireceksiniz. Solun temel tezlerinin, devrimcifikirlerin,dünyayıanlamavedeğiştirmeçabasınınartıkgeçersizolduğunuilanedeceksiniz.Hattabunları yaparken, daha inandırıcı olmak için halen bir tür “solcu” olduğunuzu da iddiaedeceksiniz.Döneklikzor şey,birkez ihanetettiğinizzamanherkesi ihanetezorlamayabaşlarsınız.Çünkü

“döneklik” ileriyedoğrubirdeğişimyadagelişimideğil, insanı insanyapanbütündeğerlerdenkopmak ve tarihsel vicdanını yitirmek anlamına gelen onursuz bir pozisyonu ifade ediyor. Bunedenle“dönek”ve“döneklik”sözcüklerivekavramıinsanlarabukadarsevimsizveiticigeliyor.Dolayısıyla bu anlamda döneklik, çeşitli nedenlerle –ki bunların önemli bir kısmı insani

nedenler olabilir ve anlaşılabilir– bir kenara çekilen, duygu ve anlayış olarak soldan kopan

insanların davranışından çok farklıdır.Örneğin hırçındır dönekler, görüşlerinde ve davalarındaısraredenherkesesaldırırlar.Onlariçinkavgayısürdürenlervicdanazabıgibidir.Herkesdönsün,herkesihanetetsinisterler.Çünküherkesindöndüğüyerde“dönek”,herkesinihanetettiğiyerdede“hain”yoktur.Bunun beyhude bir çaba olduğu bilinir, bilinir ama insandır işte, yine de bu tutumunda ısrar

eder.Buısrarınsonuçalamadığıdurumdada–kisonuçalmakpekmümkündeğildir–bututumyeryeryıkıcıbirsaldırganlığadadönüşür.Döneklikzavallılıktır.

DöneklikCahilleştirirmi?

Önceliklebirhatırlatmayapmakgerekiyor;bilindiğigibidindeğiştirenler,yenigeçtikleridininen tutucu ve katı kesimini oluştururlar. Bu davranış psikolojik olarak insanın kendi ruhunu, içdünyasındaki tereddütleri ve çatışmayı yatıştırması için gereklidir.Değilse, kendilerini rahatsızeden bilinçaltlarının ve vicdanlarının baskısı karşısında huzur bulmaları, hatta yaşamaları çokzordur. Bu nedenle, tarihte de günümüzde de bir dinden diğerine geçenler, yeni dinlerinin eskimensuplarını,örneğinyeterinceMüslümanyadaHıristiyanolmadıklarıiçinşiddetleeleştirirler.BirazfarklıolmaklabirliktegünümüzdebudurumuntipikörneklerindenbirişairİsmetÖzel’dir.İslamcıolaneski solcu İsmetÖzel,katıldığı siyasal İslamcılardanyeryerdaha radikalçıkışlaryapıyor.Diğertaraftandöneklik,insanısadecevefelsefiolarakkuruludüzenebağlamaz,aynızamanda

cahilleştirir de…ÖrneğinHüseyinErgün (eskiTİP’li veFKFyöneticilerinden) solu sol yapanbütün tezleri reddederek, bin yıllık köhne ve gerici ne kadar liberal görüş varsa tümünütekrarlayarakbirtür“solculuk”yaptığınıbileiddiaediyor.Piyasaekonomisinisavunmadanartıksolculukyapılamayacağınıvedahadaönemlisi işçi sınıfınıngünümüzdegericileştiğinibileönesürüyor.Oysasosyalistpolitikanınçıkışıbütünaktüeleşitsizliklerinkaynağıolanpiyasaekonomisinin

eleştirisiüzerineyükselir.Bugörüşlerisavunarakbırakın“solcu”yada“sosyalist”olmayı,sosyaldemokrat bile olmak mümkün değildir. Ve dünya hâlâ ezenlerin ve ezilenlerin, zenginlerin veyoksulların, sömürgecilerin ve sömürenlerin, işçi sınıfının ve burjuvazinin, emperyalizmin veezilen halkların, erkek egemenliğinin ve kadın dışlanmışlığının, emek ve sermaye çatışmasınınbulunduğubirgezegenolmayadevamediyor.İnsanlığınevvelveahirtalebiolaneşitlikidealiise,hâlâ karşı konulamayacak bir çekiciliğe sahip. Eşitlik istemi, insanlığın en soylu ve erdemliözlemiveilkesiolmayısürdürüyor.

5.2-ESKİSOLCUOLMANINPİYASADEĞERİ!

Öyle anlaşılıyor ki, “eski solcu” olmak piyasada hâlâ yüksek bir değer taşımayı sürdürüyor.Türk sermayesi ve kurulu düzeninin, Batılı ülkelerden çok gecikerek de olsa, özellikle 1980sonrasında solcuları sisteme entegre etmenin önemini (çok kavramasa bile) sezdiği anlaşılıyor.Türkiyeegemensınıflarıhödük,yeteneklerisınırlı,dünyadanbihaber,edebiyatavefelsefeyeuzak,

sanattan anlamayan, yarı cahil ve evrensel süreçleri okuyamayan kadrolarla sistemin kendisiniyenilemesinin mümkün olmadığını görüyor. Dolayısıyla egemen güçler, kurulu düzene karşıgelişen şiddetli saldırıyı etkisizleştirmenin yollarından birinin de bazı solcuları devşirmektengeçtiğinibirölçüdeanlamışgibi…Bunedenlereklamsektörüvemedyabaştaolmaküzereholdinglerinyöneticileriarasındaçok

sayıda “eski solcu” görmek şaşırtmıyor bizi. Beyaz yakalı çalışanlar arasındaki solcu nüfusungiderekartmasıönemlibirgösterge.Çünkü eski de olsa “solcu” olmak, önsel olarak ülke siyasetine, sosyolojisine, ekonomisine,

dünya gündemine, edebiyata hâkim olmak; diyalektik düşünme yöntemine ve yaratıcı fikirleresahipolmakdemek.Özellikle1968sonrasındaBatıkapitalizmininkendiniyenilemesindebu“solaşının”önemiinkâredilebilirmi?İştebunubilenbazı“eskisolcular”,soldaedindiklerişöhretiparayatahviletmek,sınıfatlamak,

kurulu düzen içinde etkili bir pozisyon edinmek için kendilerini “kullandırmaya” başladı. Önesürülenbütünfelsefitezlere,siyasigerekçelereveekonomikanalizlerekarşındurumçıplakolarakbudur.Ancakortadabirsorunvar;döneklerdenbazılarıhâlâ“solcu”olduklarınıdaiddiaediyor.Oysa

dürüst olmak gerekli. Bu kişiler açıkça “vazgeçtik” dedikleri zaman bir ahlak tartışmasıyapılabilir ama söylenecek fazla söz de yoktur. Bunun en iyi örneği Cengiz Çandar’dır diyedüşünüyorum.GazeteciÇandar,solculuktanvazgeçtiveböylebiriddiayı,“solcuolmayı”birdahahiçbirzamangündemegetirmedi.Üstelikkendikişiliğinioluşturan,analitikdüşünmesinisağlayanetkenlerinbaştageleninindeMarksizmolduğununfarkında.Oartıkuzunsüredirkarşıtarafta,bunubiliriz.AmaNabiYağcı,HüseyinErgünveZülfüDicleligibikişiler,hâlâsolcuolduklarınıiddiaetmeyi, dahası küstah bir şekilde sola akıl vermeyi sürdürüyor. İşte bu duruma artık bir sonvermekgereklidir.

DönekSaldırganlığı

Şimdigelelim,HüseyinErgünveZülfüDicleli’ninönesürdüğübazıgörüşlere:Ergün’ünpiyasaekonomisinisavunmakgibisaçmalıklarınıbiryanabırakırsak,şuçoktartışılan

Mahir Çayan’ın kendisine söylediğini iddia ettiği sözler üzerinde durabiliriz. Ergün, MahirÇayan’labirsohbetisırasındaona,solörgütleriçindeMİTajanlarınınbulunduğunusöylediğini,Çayan’ındakendisine,“Bizbüyükveetkilibirhareketiz,MİT’inbizimleilgilenmesinormaldir”dediğiniiddiaediyor.Bu anekdot konusunda Ergün’e güvenmek ne kadar doğrudur kestirmek zor ama, Çayan’ın

söylediğiiddiaedilenbusözlerebazısosyalistarkadaşlarımızıntepkilerigerçektençokanlamsız.Açık ki, Ergün bu sohbeti aktararak, geçmişte devrimci örgütlerin aslında istihbarat kuruluşlarıtarafından yönlendirildiğini ima ediyor. Bu örgütlerdeki sosyalistleri de iyi niyetli ve safkurbanlargibiçiziyor.Elbettebuiddiabüyükbiryalandır.Dahası,tarihibiravuçajanprovokatörile saf kitlelerin ilişkisi olarak açıklayan ucuz bir komplo teorisinden başka bir şey değil. Buyaklaşımda ne tarih bilimi ne sosyoloji ne ekonomi ne sınıflar mücadelesi ve ne de dünyanın

içindengeçtiğidöneminanalizivar.Diğer taraftan, serinkanlılıkla bakıldığında Mahir Çayan’ın sözlerinde hiçbir tuhaf yan yok.

Elbette sistemi sarsma potansiyeline sahip büyük ve etkili bir devrimci hareket ya da grupla,onların mücadele ettiği devletin istihbarat örgütü ilgilenecek ve içine ajanlar sokmayaçalışacaktır.Öyleanlaşılıyorki,Türkiyedevrimininvesosyalisthareketinenparlakliderlerindenbiri olanMahirÇayanda buolguya/duruma işaret etmiş.BuyaklaşımMahir’in içindengeçtiğitarihsel evreye, kendisinin ve örgütünün konumuna, devletin alacağı tedbirlere egemen/vâkıfolduğunugöstermektedir.Üstelikbudevrimciuyanıklığınkendisi,grubuniçineajanlarınsızmasıkarşısındaki en büyük engeldir. Nitekim hem 12 Mart döneminde hem de 12 Eylül’de solörgütlerin içinden itirafçılar çıkmış ama (Mahir Kaynak gibi bir iki kişi hariç) ajanlara pekrastlanmamıştır.

Sol,DinDüşmanımıydı?

ZülfüDicleli(ZülfükârDicleli)de,sözkonusuröportajdasolundindüşmanlığıyaptığınıvedinkonusunailgisizolduğunusöylüyor.Hüseyin Ergün ve Zülfü Dicleli gibi kişiler bu dünyada olup biten her şeye, din değiştiren

kişilereözgübirtavırla,“kraldanfazlakralcı”biryaklaşımvesaldırganüsluplabakıyorlar.Örneğinbukişilergaripbirşekilde,Türkiye’debüyükbirsermayegücünükontroleden,polis

ve adliye içinde örgütlenen, bir dönem eğitimi ve bürokrasiyi neredeyse ele geçiren, daha daönemlisi sahip olduğu illegal örgütlenme üzerindenAKP ile örtülü koalisyon halinde bir ılımlıİslam darbesi yapmaya kalkışan Fethullah Gülen Cemaati’nin meşrulaştırılması için ellerindengeleniyaptılar.Gerici, işbirlikçi,Amerikancı,piyasadüzenininyılmazsavunucusuveinsanlığınbüyükilericibirikiminedüşmanolanFethullahGülen’inbirdönemdokunulmazlıkkazanmasındabu“eskisolcular”ınkatkısıutançvericidir.Bukişiler,Türkiye’ninadımadımdincibirotoriterrejimevefaşizanbirpolisdevletinedoğru

kaymasına, “askeri vesayet” rejiminden kurtulmak gibi büyük bir palavranın arkasına takılarakdestekverdiler.BütünkusurlarınakarşınTürkiye’ninAKPeliyledemokratikleştiğigibibiryalanıher gün dile getirdiler. Gülen’e tek eleştirileri, daha doğrusu tavsiyeleri ise bu örgütün“şeffaflaşmasını”istemekoldu.Evet,sözkonusuröportajdaZülfüDicleli,“Solhepdindüşmanıoldu!”diyor.Busözlerbüyük

biryalan.Türkiye’desolhiçbirzamandindüşmanlığıyapmadı.Tamtersinesol,dincigericiliğekarşıyeterinceveetkilibirşekildemücadeleyürütmediğiiçineleştirilebilir.Sosyalisthareketinhiçbirkesimiyledindüşmanlığıyaptığıiddiaedilemez.Ayrıcasolİslam’ahiçbirdönemilgisizdekalmadı. İslamkonusundasoldanyapılanbirçokçalışmahalenkitapçı raflarındabulunmaktadır.Bukonudagenişbirsolliteratürünbulunduğunusöyleyebiliriz.Oysaİslamcılarınbilimselhiçbirdeğer taşımayan, düzeysiz birkaç propaganda risalesinden başka sol ve Marksizm konusundaciddiyealınabilecektekbirçalışmasıbileyok.ZülfüDiclelibubüyükveahlaksızcayalanıniçinsöylüyorolabilirdiyedüşündüm.Bununbana

göretekbiryanıtıvar;bugününegemengücüolanAKPiktidarına,İslamcısermayeçevrelerine,

dönemin etkili ismi FethullahGülen’e göz kırpmaktır.Değilse, solun insan aklının özgürlüğünedayalı, bilimi temel alan, iktidarı ve iradeyi gökyüzünden yeryüzüne indiren, laik ve seküleranlayışı, politik çizgisi ve felsefi tavrı ile din düşmanlığını birbirine karıştırmak “eski birsolcuya”bileyakışmaz.Çünküsol,dini toplumsalvekültürelbirgerçeklikolarakkabulveanalizeder.Onuaşmanın

yoludabudur.Halkındini inançlarına isesaygıgösterirvebualandaözgürlüğüsavunur.Solunkarşıçıktığıvemücadeleettiğidurum,“folkİslam”değil,siyasallaşmışİslam’dır.Solunitirazı,toplumhayatının, insan ilişkilerininvekamusaldüzenindinkurallarınagöredüzenlenmesinedir.Zatenbuitirazolmazsasoldaolmaz.Nedemeli,buyalankarşısındainsan,“harbiolciğerimiye”demektenbaşkabirsözbulamıyor.

5.3-SİVİLLİK,DEMOKRATOLMAYAYETERMİ?

Son yıllarda adeta bir fetiş haline getirilen moda kavramlardan biri de “sivil”, “siviltoplumculuk” kavramı ya da “sivil olmak” durumu sanırım.Öyle ki, “sivil” oldunuzmu, önselolarak“demokrat”,“özgürlükçü”ve“antimilitarist”filandaoluyorsunuz.Öylemigerçekten?Söz konusu kavramın, içinden geçtiğimiz tarihsel dönemeçte çok sorunlu olduğunu

düşünüyorum.Çünkü,“sivil”olmaksadeceüniformalı,üstelikaskeriüniformalıolmamakşeklindeanlaşılıyor.Neredeysepolisbile“sivil”kategorisindedeğerlendiriliyor.Yaniaskerolmadınızmıyaptığınızherpolitikfaaliyetpeşinolarakmeşru,hattademokratiksayılıyor.Oysa öyle olmadığını biliyoruz.Çünkü hem sivil olup hem faşist olmak, hem sivil olup hem

darbeciolmakyadahemsiviloluphemsoykırımcıolmak,tarihtevegünümüzdekibirçokörnektedegörüleceğigibimümkündür.Bununtersidedoğrudur.Yanihemaskeroluphemantimilitaristolmak, hem asker olup hem darbe karşıtı ve özgürlükçü olmak ya da hem asker olup hem dedevrimcivesosyalistolmakdamümkündür.

5.4-DARBEDEĞİL,KARANFİLDEVRİMİ

Bu durumun en çarpıcı ve çok bilinen örneğiAvrupa yakın tarihinde yaşandı. Bilinse de buörneği şu günlerde tekrar etmekte büyük yarar var. Örnek Salazar Portekizi’dir. Antonio deOliveira Salazar, iktisat profesörü bir sivildi ve 1926’da akademiden ayrılarak askerlerindesteklediği hükümette ekonomi bakanı oldu. İspanya’da falanjist (faşist) General FranciscoFranco, Hitler Almanyası’nın desteğiyle Cumhuriyetçi iktidara karşı ayaklanıp ülkeyi içsavaşasürüklediğidönemde–kifalanjistlerbu içsavaşıkazandı–SalazardaPortekiz’deyineNazilerindesteğiyle,1933’teiktidarıelegeçirdi.Salazar,“EstadoNovo”(YeniDevlet)isminiverdiğifaşistdiktatörlüğükurarakülkeyi1968’e

kadartekbaşınayönetti.Salazar1968’de,PortekizsömürgelerindekiulusalkurtuluşsavaşlarınındaetkisiyleiktidarıyinebirsivilolanyardımcısıMarceloCoetano’yadevretti.FakatfaşistrejimCoetanodönemindedevarlığınıveniteliğinikorudu.

Salazar’ın kurduğu faşist rejim 25 Nisan 1974’te genç subaylar tarafından, aydınların, ortasınıfın,öğrencigençliğinveemekçilerinoluşturduğugenişbirtoplumsalmuhalefetledebuluşarakaskeribirdarbeyle(evet,askeridarbeyle)devrildi.Vebuülkede,bizimliberallerindehiçitirazedemeyecekleritürdenbirparlamenterdemokrasikuruldu.Portekiz’de “darbeciler” bütün faşist politikacıları, bürokratları, polis şeflerini, işkencecileri

ve ordu üst komuta kademesini oluşturan generallerin büyük bölümünü tasfiye ettiler. Siyasitutuklularıserbestbıraktılar,baştakomünistpartiolmaküzerebütünsosyalistörgütleryasallaştı.Sömürgecilik tasfiye edildi. Başta Mozambik, Angola ve Portekiz Ginesi olmak üzere bütünsömürgelere(buülkelerdekiulusalkurtuluşörgütleriyleanlaşarak)bağımsızlıklarıverildi.Basınözgürlüğü sağlandı ve işçiler serbestçe örgütlenme haklarını elde etti. Bu “darbe” onugerçekleştirenler ve kimi tarihçiler tarafından “Karanfil Devrimi” diye anıldı. Çünkü faşistdiktatörlüğüdevirenaskerlersilahlarınıhalkaçevirmediklerinianlatmakiçinnamlularınakaranfiltakmışlardı.Liberallerpekhoşlanmayacakamabirkezdahabelirtelimki,günümüzünABüyesiPortekizdemokrasisibuaskeridarbeyle1974’tekuruldu.Yaşamın diyalektiğidir bu. Eğer “düzmantık” diye de bilinenAristomantığıyla olaylara ve

tarihebakarsanız,yaniöze/içeriğedeğildesaltbiçimebakarakbirdeğerlendirmeyaparsanız,odurumda1974KaranfilDevrimiileŞili’dekifaşistPinochetdarbesiniaynıkefeyekoyarsınız.YadaseçimleiktidaragelenHitlerveNazilerinhalkiradesinitemsilettiğini,dolayısıylakurduklarıiktidarın meşru hatta demokratik olduğunu savunmak zorunda kalırsınız. Tıpkı Türkiye’de 27Mayıs 1960 ile 12Eylül 1980’in, esasa ilişkinbütünnitelik farkları bir tarafa bırakılarak aynıkefeyekonulmasıgibi...

5.5-SİVİLTOPLUMCULUKVELİBERALİZM

“Sivil toplum” kavramı Türkiye’de esas olarak 12 Eylül 1980 sonrasının darbe koşullarınınentelektüelvesiyasalortamındadolaşımagirdiveünlendi.Ülkeniniçindebulunduğuşartlarındaetkisiylesempatiylekarşılandıvedarbekarşıtı,dahası“demokrat”olmanınalametifarikasıhalinegeldi.Marx’tadayeralanbukavram(siviltoplum),esasolarakBatılımonarşilerdedevletveonun

aygıtlarının(siyasi toplumum)dışındakibütünburjuvaörgütlerini,dahaçokda ticaretvesanayiodalarıgibioluşumları ifadeeder.Ancakbukavramİtalyansosyalisthareketininönderlerindenve Avrupa Solu’nun önde gelen teorisyenlerinden Antonio Gramsci tarafından geliştirildi vebüyük ölçüde farklılaştı. Gramsci, sivil toplumu esas olarak siyasi toplumun dışında kalan,sınıfsal olarak bujuvaziden görece özerk bir yapıya sahip olan ve fakat sermaye egemenliğininyeniden üretildiği bir alan ve bu alandaki bütün örgüt, kurum, entelektüel ortam, hareket veoluşumlarıntoplamıolarakdeğerlendirdi.Gramsci’desiviltoplumkavramı,“hegemonya”ve“toplumsalrıza/onay”üretmekavramlarıyla

birlikteanlamkazanır.Gramsci’dekisivil toplumteorisiesas itibarıylaMarksizmiçibiryorumolarak kalma çabasındadır. Buna göre sivil toplumun fethedilerek siyasi toplumun kuşatılmasısonucukurulacakideolojik,siyasal,entelektüelveörgütselhegemonyasonucutoplumsaldevrimin

bütünönşartlarınıngerçekleştirileceğinivarsayar.Bir dönem (1980’li yıllarda) solda çok revaçta olan bu kavramı günümüzde liberallerin ve

postmodernistlerindevraldığıveiçiniyenidendoldurduğugözleniyor.Tarihi,toplumsalgelişmeyivesiyasaldönüşümlerisınıfmücadelesiyerinedevlet-siviltoplumçatışmasıyadamerkez-çevreçelişkisi üzerinden açıklamaya çalışan yeni burjuva sosyolojisinin, bu kavramı da zimmetinegeçirdiğianlaşılıyor.Bukavramınböylekolaycamülkiyetdeğiştirmesi,sanırımkendisinindebudurumaelverişliolmasındankaynaklanıyor.Öyleki,uzuncasüreliberallerinmülkiyetindeolanbukavram,songünlerdeİslamcılarınvehertürdengericiliğinsilahınadönüşmüşdurumda.

“GençSiviller”Soytarılığı!

Şimdi gelelim, bir dönemin (2006-2011) popüler grubu “Genç Siviller” denilen çevreye...Hemen belirtmeliyim ki, AKP’nin ve cemaatin devleti ele geçirme ve rejimi dönüştürmeoperasyonununortayaçıkardığıilginçoluşumlardanbiridebu“GençSiviller”isimligruptu.Haniamblem olarak ünlü “Converse”marka çadır bezinden spor ayakkabıyı seçen bir grup var ya,onlar...Sporayakkabı“genç,sivilveözgür”olmayısimgeliyormuş.Herdevrinodönemedamgasınıvurankıyafetleri,hâkimsimgeleri,sembollerivardır.Örneğin

60’lıve70’liyıllarda,eğerayakkabısözkonusuise,busimgegençler,özellikleöğrencigençleriçin “postal”, palto/kaban söz konusu olduğu zaman da haki renkli “parka” idi. Tahminedilebileceği gibi her iki giyecek de askeri kıyafetlerin biraz bozulmuş şekliydi ve o döneminiçinden bakıldığında esas olarak sisteme karşı başkaldırıyı,mücadele ve savaşımı simgelemekgibiçağrışımlarasahipti.Dahasısapınakadar“sivil”kıyafetlerdi,asiydi.Herdevrimcininaynızamanda bir gerilla olduğu gibisinden, romantik arka planı da vardı. CemKaraca’nın, 1970’liyıllardaparkalıbirdevrimcigencinvuruluşunuanlattığıoşahaneşarkısı“Parka”hâlâdinleniyorolmalı. Söz konusu kıyafetler o günlerde devrimci olmanın, kurulu düzene isyan etmenin,diktatörlüklesavaşmanınveözgürlükçüolmanınsimgesiydi.Günümüz liberallerinin gözü ve yargılarıyla bu olguya bakınca, sırf Converse giymedikleri,

dahasıpostalveparkagiydikleriiçin1960ve70’liyıllardakuruludüzenekarşıbutopraklardakien şiddetli başkaldırıyı gerçekleştirmiş; bunun için ölümü göze almış, bu yolda binlerce (evetbinlerce)arkadaşınıkaybetmiş,yüzbinlercesihapisyatmış,işkencelerdengeçmişolan;tarihimizinoenpırıltılıkuşağını,militarist,darbeci,askeryanlısıvs.olaraksuçlamakmıgerekiyor?Evetbirileri tamdaböyleyapıyorveöyleanlaşılıyorkibugünlerdeartık“Converse”moda!

Belirteyim,Conversemarkaayakkabıgiyenlerisuçluyordeğilim.Bumarkasadecebirayakkabıolarakgörüldüğüvegiyildiği sürecebenimiçinçokfazlabir sorunyok.Ancakbunubirpolitikgrubun sembolü haline getirdiğiniz zaman, orada biraz durmak gerekiyor. Çünkü Conversebugünündünyasındauluslararasıbirgiyimmarkasını,dolayısıylakapitalizmi, tüketimtoplumunuvemarkafetişizminisimgelemesibakımındanönemtaşıyor.TıpkıCocaColagibi...Kendilerine“GençSiviller”diyenbugrup,İstanbulBarosu’nunçağrısıylabirarayagelentam

46baroya üye avukat ve hukukçunun17Kasım2009günüTaksim’de gerçekleştirdiği yürüyüşekarşızüppecebireylemyapmıştı.Meydanabakanpahalıbirotelde(TheMarmara)kiraladıkları

odanınpenceresinden“DarbeciBaroTaksim’ehoşgeldin”yazılıbirpankartastılar.(Benzerbireylemiherhaldesolahoşgörünmekiçinolsagerek,aynıyılın1Mayısı’ndadayapmışlardı.)Bupankartagöre,Barodarbeci,kendilerideözgürlükçüoluyordu!OysaBaro,AKP-Cemaat iktidarınınErgenekon tertibini,dinci-faşizandiktakurmagirişimini,

kanunsuz telefon ve ortam dinlemelerini, iktidarın yargı bağımsızlığını yok etmeye yönelikantidemokratikuygulamalarını,burjuvaparlamenterdemokrasilerinolmazsaolmazıdurumundakigüçler ayrılığı ilkesini tasfiye girişimlerini protesto ediyordu. Baro bütün bu antidemokratikuygulamavegirişimlerekarşı demokratikhakveözgürlükleri savunanbir bildiri yayımlıyordu.KendilerineGençSivillerdiyenbugrup, telekulakskandallarına,yargıbağımsızlığınınhoyratçaihlal edilmesine, demokratik hak ve özgürlüklerin tasfiye girişimlerine ise hiç sesiniçıkarmıyordu.Ancakonlardemokrat,Baroisedarbecioluyordu...Yani hem iktidar yanlısı olacaksın, hem hükümetten besleneceksin, hem cemaat

operasyonlarındarolalacaksınhemde“sivil”ve“demokrat”olacaksın!Hadiya!Son10-12yıldırbüyükbirbilgikirliliğivehaberbozumu-dezenformasyonortamındayaşadık.

Budurumhalendevamediyor.ÖrneğinTürkiyesözkonusudönemdetarihindehiçolmadığıkadarbirdarbeortamınınuzağındabulunuyordu.Yani2003-2013arasındaki tarihselkesitteaktüelbiraskeri darbe tehlikesi, dahası olasılığı bile yoktu. Ama öyle bir hava yaratılıyor veyandaş/yanaşmamedyatarafındanbuhavaöylebiryoğunluklaişleniyorki,sankiyakınbirdarbetehdidi vardı ve birileri buna karşı demokrasimücadelesi veriyordu. Bu büyük bir yalandı vesiviller tarafından yönetilen, polisin silahlı gücünü oluşturduğu asıl darbeyi, Amerikancı ılımlıİslam operasyonunu gizlemeyi amaçlıyordu. Dahası toplumun ilerici güçlerini bu süreceyedeklemeamacınıtaşıyordu.Lafı daha fazla uzatmadan saptamak gerekiyor;Genç Siviller denilen bu oluşum,Cemaat ve

AKPgüdümlübiroperasyongrubuydu.Ilımlıİslamdarbesininkamuoyuyapıcıörgütlerindenbiriolduğu kesindi. Kendileri değil, kamuoyuna verdikleri görüntü önemliydi. (Bu grubun lideri,dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından 29 Ekim 2008’de Çankaya’daki Cumhuriyetresepsiyonunabelirsizbirsıfatladavetedilmiş,kendilerideConversemarkaayakkabılarıylabudaveteicabetetmişti.)Onlara en uygun sıfat herhalde “Sivil Gericiler” hatta kavramı biraz ilerletirsek “Sivil

Faşistler” olmalıydı. Baro’nun hangi taleplerle sokağa çıktığı bilinmesine karşın, liberal birşımarıklık, siyasal bir ahlaksızlık ve bir burjuva küstahlığıyla onlara “darbeci” demeleri şuanlama gelmektedir: Biz telefonların dinlenmesine, yargıçların takip edilmesine, muhaliflerinbaskıaltınaalınmasına,muhaliflerinhukukuçiğnenerektutuklanmasına,yargıbağımsızlığınınihlaledilmesine,kişihakveözgürlüklerininçiğnenmesinekarşıdeğiliz.Çünkübunlardarbeyiönlemekiçinyapılıyor.Bu dönemin liberal siyasal ahlakı böyleydi işte. Tam da bu dönemde bir kavram olarak

“demokrasi”,İslamo-faşistbirdüzeninkurulmasıiçinbiraraçhalinegetiriliyordu.Sonuç olarak Genç Siviller’in tıpkı Taraf gazetesi gibi, ABD emperyalizminin desteğiyle

ülkedeyürütülenılımlıİslamdarbesininbiraracıolaraktasarlandığıveoluşturulduğuortadaydı.Kentin merkezinden gelen, sözüm ona “iyi eğitimli”, beyaz yakalı ve orta sınıf ailelerin

çocuklarındanoluşan,gününmodaeğilimlerinibenimsemişgörünenbugrup, ilkbakışta İslamcıhattamuhafazakârbirprofildevermiyordu.Bubileşimvegörüntününözellikletasarlandığıaçıktı.Tıpkı Taraf gazetesinin dinciliğe ve muhafazakâr değerlere uzak bir çevreye ve kimi eskisolculara çıkarttırılması gibi. Böylece hem söyledikleri söze daha çok kulak ve değerverilmesininsağlanmasınıistedikleri,hemde“çokkullanışlı”biraraçoluşturmayıamaçladıklarıanlaşılıyordu.Dolayısıyla,kendilerine“GençSiviller”diyenvedevletinelegeçirilmesüreci tamamlandığı

içinolsagerekartıkdağıldığıanlaşılanbugrup,önceliklederinbirahlaksızlıklamaluldü.Çünkü,polisin insan haklarına ve hukuka aykırı telefon/ortam dinleme operasyonlarına ve iktidarınyargıyayönelikmüdahalelerinekarşıgösteriyapanhukukçulara“darbeci”demek,ancakahlaksız,ikiyüzlü ve hatta “görevli” olmakla mümkündü. Kendi suçunu gizlemek isteyenlerin şirret vesahtekâr tavrından başka bir şey değildi o pankart. Bu eylem, son yıllarda bütün kavramlarıtersyüz etme, içini boşaltma, kendilerine ait olmayan kavramları kullanma ve örneğin çoközgürlükçügerekçelerleasıldarbeyigizlemediyetarifedebileceğimizbirtutumunparçasıydı.

5.6-KULLANIŞLIAPTALLIK

Murat Belge, Hasan Cemal, Ömer Laçiner, Ümit Kıvanç, Ali Bayramoğlu, Mehmet Altan,AhmetAltan,BaskınOran,UfukUras,DoğanTarkan,HalilBerktayvb. gibi ünlü ya da ünsüz,küçükyadabüyükçoksayıdaismidüşününce,insanınaklınaisteristemezşöylebirsorugeliyor;liberaller ya da sol liberaller arasında yaptığı işe, aldığı ideolojik ve siyasal tutuma, içindebulunduğueyleme inananlarvarmı?Kuşkusuzolabilir.Sayıları fazlaolmasadabazı liberalvesolliberalleryaptıklarıişeinanıyorvebirdemokrasimücadelesiverdiklerinidüşünüyorlar.Ancakşuaçıkki;Türkiye’depasifkarşıdevrimigerçekleştirenlervebuamaçlabirdiziahlaksız

siyasaltertipkuranlardurumunfarkındavebuisimleriustacakullanıyorlar.Bütündünyadaböylekişilere“kullanışlıaptallar”,bu tutumada“kullanışlıaptallık”deniyor.

Budeyimindahaçok istihbaratörgütlerininkullandığıbirkavramolmasıayrıcadikkatçekiyor.Özelliklebelirtmeliyimki,“kullanışlıaptallık”doğrudangörevlielemanlaragöredahaişlevliveiknaediciolduğuiçinçokdeğerlisayılıyor.Çünkü“kullanışlıaptallar”görevlerinedeniyleçıkareldeetselerbile,esasolarakyaptıklarıişeinanıyorlar..Ancak bu durum, yani yaptıkları işe inanıyor olmaları, onların tarih önünde topluma ve

insanlığa karşı işledikleri suçu hafifletmiyor. “Gönüllü aptallık” da denilebilecek bu durum,insanlığın biriktirdiği bütün ilerici değerlere karşı ihanetimasum bir yanılgı haline getirmiyor.Çünküortadagenelolarakvesadecebasityanılmayadasafbirinanmadurumudeğil,eldeedilenbüyük çıkarlar ve aktarılan ciddi düzeyde paralar da var. En azından bazı kişiler için yüksekücretle gazetelere yazdırılan yazılar, paralı konferanslar, televizyon programları ve alınandanışmanlıkhizmetleri,buparaveçıkaraktarımınınaraçlarınıoluşturuyor.Türkiye’de güncel “Kullanışlı Aptallık” tartışmasını “Genç Siviller” hareketinden gelen

gazeteciYıldırayOğurbaşlattı.TarafgazetesinineskiyazıişlerimüdürüveyazarıolanYıldırayOğur,2014başındayeniadresiTürkiyegazetesindeyazdığıikiyazıylasadece“gönüllüaptallık”

tartışmasını başlatmakla kalmadı; Ergenekon, Balyoz, Kafes Eylem Planı gibi adlarla anılansoruşturmavedavalardakibüyüktertibiveyalanıdaifşaetti.Türkiye gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, itiraf niteliğindeki bu yazılarında, eski yazarı ve üst

düzeyyöneticisiolduğuTarafgazetesininsözkonusutertiplerdeoynadığıyüzkızartıcırolüaçıkçaortayakoydu.Oğur’unTürkiyegazetesindekonuyailişkinolarakyayımladığıilkyazısınınbaşlığıdaçokilginçti;“Nasıl‘Kafes’lendik?”SözkonusuyazısındaTarafgazetesinin19Kasım2009’dayayımladığı,“KafesEylemPlanı”

başlıklıbelgevehaberhakkındakiçelişkilerisergileyenOğurşunlarısöylüyordu:Kafes Eylem Planı’nı hatırlayan var mı? Poyrazköy’de çıkarılan mühimmattan sonra çıkan,

AKP’yi yurtdışında köşeye sıkıştırmak için gayrimüslimlere yönelik tedhiş eylemlerinin yeraldığı,KoçMüzesi’ndesergilenendenizaltınıniçinebombakoyup,çocuklarınenkalabalıkolduğubirgündepatlatmayıdüşünen“manyak”askerlerinplanlarındanbiriydiişte.19Kasım2009’dailkolarakTaraf’tayayımlanmıştı.Sonratutuklamalargeldi,iddianameyazıldı.(Türkiyegazetesi,17Ocak2014)Yazısında, “Mide bulandıran, ne kadar aptalmışız dedirten bir sürü çelişki” ifadelerini de

kullananOğur,“KafesEylemPlanı”adıverilensahtebelgede,“HrantDinkoperasyonları”diyebir bölüm yer almasına karşın,Dink ailesinin avukatı FethiyeÇetin’inUtançDuyuyorum adlıkitabında bu olguya ve bu plana neden değinmediğini sorguluyor. Yıldıray Oğur, “Nasıl‘Kafes’lendik?” başlıklı ibret verici yazısının Hrant Dink cinayetinin işlendiği tarihe denkgeldiğinideanımsatarakşöyledevamediyor:19 Ocak’ın (2007-M.Y) yıldönümünde herhalde yapılacak en iyi iş, tüm bu cinayetlerin

karartılmasına hizmet ederken, bazı askerlerin hayatını karartan bu planlara zamanında inanmışinsanlarolarakkullanışlıaptallığımızıkabuletmektir.(Türkiyegazetesi,17Ocak2014)BuyazınedeniyleeskigazetesiTaraf’ınağırsaldırısınauğrayanYıldırayOğur,5Şubat2014

tarihliköşesindenbuhakaretvesataşmalaracevapverdi.Oğur’unTaraf’acevapverdiğiyazısıdatertibive ihaneti belgelemesibakımındanenaz ilkyazısıkadarönemli.Bunedenlebuyazıdangeniş bir bölümü buraya almakta, konunun daha net anlaşılması bakımından yarar var. Liberalçizgisini terketmeyenveAKPiktidarınamilitancadestekvermeyisürdürenYıldırayOğur,eskiarkadaşlarınaşöylecevapveriyor:

Bugünekadarhaklıolarakherkesigeçmişiyleyüzleşmeyeçağıranlar,herkesiparmaklarınıuzatıpözeleştiriyedavetedenlerbukezyüzleşmeyeveözeleştiriyeçağrılıyorveçağrılacak.

Gelmek istemeyecekler, “ama ben” diye tarihi tersten yazmaya çalışacaklar. (…) Hatırlatırım, çalıştığım yıllarda Taraf’ınyayımladığı Kafes Planı haberinin sonradan düzmece olduğunun ortaya çıktığını yazdığım yazıda kendi özeleştirimi verirken,“KullanışlıAptal”sözünübizzatkendimiçinkullandım.

TamdaKafes’indeiçineatıldığıPoyrazköyDavası’ndakalanbeştutuklusanığındatahliyeedilmesindensonra,somutiddialarınolduğu bir yazıya verilecek cevap, “Hayır yanılıyorsun yine, o dava şöyle şöyle haklıydı ve o haber doğruydu” şeklinde olmalıydı.

YoksaiçimsızlayarakbaktığımeskivebirzamanlarçoksevdiğimgazetemTaraf’ınsürmanşetindekiyazıgibi“salaksensintaaammı”gibiergenliseliatarlarıdeğil.

Haklılaronlarkullanışlıaptaldeğil. (…)Hakirenkliüniformalılarınvesayetinekafayı takıp,kendini lacivertrenkliüniformalılarınvesayetininşefkatlikollarınaterketmişbirkullanışlılıkbu.(…)Bugayetgözüaçık,kullanışlıbirahlaksızlık.

Polisradyosunadönmüşgazetedesosyalistütopyapazarlamacılığının,barışkarşıtıparaleldevletleparalelhattanhükümetibarıştan

vurmalarınbaşkabiraçıklamasızorbulunur.(Türkiyegazetesi,5Şubat2014)

Peki şimdineolacak?BiroperasyonbülteniolarakkurulanTaraf gazetesinindeyimuygunsapilotkabinindeyeralanbirisminbuçarpıcıitiraflarındansonraliberallernediyecek?Ergenekon,Balyoz vb. davalar üzerinden “yetmez ama evet” kampanyaları yürüten, halkı darbecilere karşı“demokrasi mücadelesi” verdiklerine inandırmaya çalışan ve İslamcı-faşizan bir iktidaratoplumsal rıza üretmek için ellerinden geleni yapanlar, özellikle sol liberaller nasıl bir tutumtakınacak?Onlardan bir özeleştiri, dahası özür beklemek toplumun ve bu davalar aracılığıyla hayatları

karartılmak istenen insanların hakkıydı. Ancak hiçbir şey olmadı; liberaller ve özellikle solliberaller,benzerbirdizigelişmekarşısındayaptıklarıgibi,YıldırayOğur’unitiraflarınıdayüzkızartıcıbirsessizlikiçindekarşıladılar.

ALTINCIBÖLÜM

LİBERALAHLAKINÇÖKÜŞÜ!

6.1-AHMETALTAN;SAVAŞKIŞKIRTICISILİBERALBİRMECZUP

Türkiye,eğerdevrimci,sosyalist,sosyaldemokrat(CHP),Cumhuriyetçiveulusalcımuhalefetgüçleri olmasaydı 2011-2012 yıllarında göz göre göre haksız ve ahlaksız bir savaşasürüklenecekti.Çünkübubüyükülke,dramatikbirsolliberalaydınihanetiyaşıyordu.Solcudiyebilinen bazı aydınlar yaşamlarına, kişisel tarihlerine, topluma, ülkelerine ve insanlığa ihanetederek savaş kışkırtıcılığı yapıyorlardı. Üstelik bu ihaneti hâlâ aydın ve bir şekilde demokrat,hattasolcuolarakkalmabaşarısınıgösterenbirsahtekârlıklagerçekleştiriyorlardı.Kendilerini “liberal” ve “demokrat” diye tanımlayan bu aydınlar, evrensel özgürlük ve

demokrasi ilkelerinden hareket ettiklerini ileri sürerek Suriye’ye yönelik emperyalist işgalgirişiminidestekliyorvebuinsanlıkdışıhukuksuzgirişimemeşruiyetüretmeyeçalışıyorlardı.İstersenizşuaydınihanetinebirazyakındanbakalım.AhmetAltan17Kasım2011tarihliTaraf

gazetesinde yayımlanan “CHP ve Suriye” başlıklı yazısında şu soruyu soruyor; “Beyin ne işeyarıyor?” Soruyu, CHP heyetinin Kasım 2011 başında Suriye’yi ziyaret edip Beşar Esad’lagörüşmesindensonra,bupartininaldığıpolitiktutumueleştirmekiçinsorduğuanlaşılıyor.Altan, Suriye’deki Baas rejiminin sonunun geldiğini, Esad’ın devrilmesi için düğmeye

basıldığını ve olayların tıpkı Libya’da olduğu gibi gelişeceğini belirterek, CHP’nin bu durumugörememesinehayretettiğinisöylüyor.Budeğerlendirmenin ardındanAltan,CHP’yeveSuriye’yeyönelik emperyalist tehdidekarşı

çıkan,Türkiye’ninABD’nintaşeronluğunuyapmasınaitirazedenve“savaşahayır”diyenherkeseaklınca“beyinsiz”diyordu.Hızını alamıyor ve bütün solculara, yurtseverlere, bağımsızlık yanlılarına, savaş karşıtlarına,

barışseverlere de hakaret ediyordu. Bu “beyinsizler” takımına ister istemez, Suriye’ye yönelikaskerimüdahaleyekarşıolandemokratlar,liberaller,ulusalcılar,savaşkarşıtlarıvepasifistlerdegiriyordu. Eğer Altan’ın onayladığı ölçülerde bir “liberal” değilseniz hakarettenkurtulamıyorsunuz.Bu mantığa göre “beyinli” olmak, kazanacak olanın yanında bulunmak anlamına geliyordu.

Kaybedecekolanınhaklıvemasumolmasının;ahlakenvetarihendoğruyerdedurmasınınhiçbirönemiyoktu.Kimkaybedecek,kimkazanacakonabakmakgerekiyordu.Çünküonlariçinönemliolankazananaoynamaktı.Buyaklaşımhementelektüelhemsiyasalhemdeinsanibakımdantambirahlakiçöküşeişaretediyordu.

Darbe karşıtı ve antimilitarist olduğunu iddia eden kimi liberallerin savaş kışkırtıcılığı

yapmaları,eğerbirsahtekârlıkvetutarsızlıkdeğilse,süzmebircehaletörneğisayılmalıydı.Çünkü bu liberallerimizin tezine göre “akıllı olmak” demek, haklı ya da haksız olduğuna

bakmaksızın kazanacak olanı desteklemekti. Ortada sadece ahlaki bir çöküş değil, siyasal vefelsefibiralçalmadavardı.İnanılır gibi değil ama onlar için akıllı olmak, NATO uçaklarının aylarca Libya’yı

bombalamasını,ağırsilahlarladonatılmış,CIAajanlarıtarafındanyönetilenparalıaskerlerinvehaydutlarınyaptığıkatliamlarıdesteklemektenyadaSuriye’dekirlivedincibirsavaşyürütmektengeçmektedir.Altan, CHP’ye, “Akıllı ol kendini ezdirme” diyor. Anlayacağınız “beyinli” olmak, bu ülke

çocuklarınınemperyalistbirküreselkumardaharcanmasınasesçıkarmamakdemekti.Budurumdaemperyalizme karşı çıkmak, bağımsızlığı savunmak, komşularımızla iyi ilişkiler geliştirmek ve“savaşahayır”demekdeelbettetambiraptallıkoluyordu!Bunakarşılıkkiralıkkatilolmak,siyasaluşaklıkyapmak,emperyalizmleişbirliğiyapmak,bir

cinayetolanhaksızsavaşagirmek,komşumuzuişgaletmek“akıllı”olmakanlamınageliyor.Buhisli demokratın sorduğu soruyubukezbiz tekrarlayalım; “Beyinne işeyarıyor?”Beyin,

tıpkı Altan gibi bir yandan askeri darbelere karşı çıkarken, diğer yandan da askeri işgallerisavunmayayarıyorsa,buolsaolsa“kuşbeyni”olur.

CelladınaÂşıkOlmaZavallılığı!

UluslararasıHrantDinkÖdülü;15Eylül2011tarihindedöneminTarafgazetesiGenelYayınYönetmeniveBaşyazarıAhmetAltan’averildi.ÖdülüverenkurumHrantDinkVakfı’ydı.ÖdülKomitesiBaşkanlığı’nıiseTürkiye’deaydınihanetininsimgeisimlerinden,tipik“neo-con”lardan(yenimuhafazakâr)AliBayramoğluyaptı.BuödülünAhmetAltan’averilmesi tamanlamıyla siyasalveahlaki rezaletti.Altan’ınödülü,

gerçekleri öğrenmeye başlayan kamuoyunda ciddi bir tepki yarattı. Çünkü Ahmet Altan’ınyönettiğiTaraf gazetesiDink cinayetini örtbas etmek için başından beri özel ve sinsi bir çabaharcadı. Cinayetin azmettiricisi oldukları ortaya çıkan Fethullahçı polis şeflerini aklamak içinelindengeleniyaptı.Müfettişraporlarını,kanıtları,ifadeleri,katilleriişaretedenapaçıkolgularıgörmezden geldi. Yeni rejimin silahlı kuvveti olan polisi korumak için olağanüstü bir çabaharcadı.Ahmet Altan gerçekte Hrant Dink’in katilleriyle aynı safta yer alıyordu. Fethullah Gülen

Cemaati’ninTarafgazetesinesağladığıekonomikdesteğigizledi.Hükümetin,HazineDışTicaretMüsteşarlığıaracılığıylaverdiğiyaklaşık4,5milyon(4,5trilyon)TLtutarındakiteşvikleçıkarılanTaraf’ın mali kaynaklarını hiçbir zaman açıklamadı. Altan, hükümetin desteğiyle çıkardığıgazeteyi,sivilvedemokratikbiryayındiyetoplumayutturmayakalkıştı.BubüyükyalananeyazıkkibazıavanakliberallerveakıllarıdemokrasivaadiylealınansolcularveözellikleKürtsiyasalhareketininönemlibirkesimiinandı.Bununla da kalmadı Ahmet Altan, son dönemdeki bütün AKP-Cemaat güdümlü polis

operasyonlarında kullanılan katillerin devşirildiği, İslamcı-faşist BBP-Alperen Ocakları’nı

sürekli olarak korudu. Galiba onların cinayet işleyerek demokrasiye katkıda bulunduğunusanıyordu! Çünkü Altan’ın gazetesi, Türkiye’yi 12 Eylül darbesine taşıyan bütün büyükprovokasyonlarınfaillerivefaşistkatliamlarınsorumlularıtarafındanoluşturulanBBPvegençlikörgütünü“demokrasigücü”gibisunmayakalkıştı.Derin bir cehaletle sadece askere karşı olmanın “demokrat” olmak için yetebileceğini sandı.

Basitbir tarih-coğrafyabilgisindenbileyoksunolan,döneminbütünegemengüçlerine(iktidara,polise,ABD’ye,yükselenyenisermayeçevrelerinevb.)yaslandığıhalde,bunu“sivil”vedahası“antimilitarist”birtavırolaraksunanvetamdabugerekçelerleödülelayıkgörülenAhmetAltan,kirli bir isimdir. Karanlık operasyonlarda görev almış dinci faşizan düzenin kuruluşuna katkısunmuşbirliberaldir.Ahmet Altan, tıpkı katillerin cinayetmahalline dönmeleri gibi, utanmadan, sıkılmadanHrant

Dinködülünüalmayagittiveödülüaldı.Buülketarihindeböyleutançvericibaşkabiryüzsüzlüğerastlamakmümkündeğildir.

6.2-ALİBAYRAMOĞLUVEPOSTMODERNFAŞİZM

Diğer taraftanbuödülünAhmetAltan’averilmesinde şaşırtıcıbiryandayoktu.Ödülüverenkurulun başkanı, Türkiye’deki neo-con/yeni muhafazakâr akımın önde gelen isimlerinden YeniŞafakgazetesiyazarı,kendisiniyeryersolcubilesayanAliBayramoğlu’ydu.Bayramoğlu,kendiyaşamına ihanet eden ve bırakın solcu olmayı, artık “demokratlık” zemininde biledeğerlendirilmesi mümkün olmayan, son yıllarda yaygınlaşan bir siyasal poziyon olan “liberalfaşist”olarakdanitelendirilebilecekbirisimdir.Ödül komitesinin önemli üyelerinden biri ise, yine kendi hayatına, değerlerine, tarihine ve

yaşam tarzına ihanet edenbir başkayenimuhafazakârHasanCemal’di. (HasanCemalüzerindeileridekisayfalardadahaayrıntılıolarakduracağız.)Ödülü takdim eden kişi ise, nerede durduğunun farkında bile olmayan, düşünsel serüvenini

liberalizmle noktalayan Adalet Ağaoğlu’ydu. Adalet Hanım’ın, Elif Şafak’ın hakaret veaşağılamalarındanbilegereklidersialmadığıanlaşılıyordu.Neo-con hareket, bilindiği gibi Soğuk Savaş sonrasında ABD’ye tam olarak egemen olan,

özellikledışpolitikadaiktidarlarıyönlendirenveikinciBushdönemindedoğrudaniktidaragelenyeni gericiliğin adıdır. Postmodern faşizmdir. Bu hareketin önemli bir özelliği de önde gelenmensuplarınınbirbölümününeskidensolcu(genellikleeskiTroçkistveMaocu)olmalarıdır.(BubirolgudurvebütünTroçkistyadaMaocudostlarımızıtenzihederim.)BuözelliğinTürkiye’dededeğişmediği görülüyor. (Ayrıntılı bilgi için bkz.MerdanYanardağ,Yeni Muhafazakârlık/Neo-Conlar,DestekYayınları,3.baskı,Aralık2013,İstanbul)Ahmet Altan’a Hrant Dink ödülünün verilme gerekçesi ise başka bir rezaletti. Bu gerekçe

sadecekatilleri aklamıştı.Sözkonusugerekçedeödülün, “Militarizmekarşı cesaretlemücadeleettiği için” Altan’a verildiği ileri sürülüyordu. Hükümetin mali desteği ve polis istihbaratınınyönlendirmesiyleçıkarılanbirgazetenin,dolayısıylayenimilitarizmintemsilcisiolanbiryayının;Nazilerin propaganda bakanı Josef Goebbels’in “büyük yalanı” gibi bir gerekçeyle

ödüllendirilmesi, eğer hâlâ felsefi bakımdanbir “ortak iyi” varsa ona ve insanlığın biriktirdiğibütündeğerlerehakaretti.Açıklanan Odatv iddianamesinde somut hiçbir suçlama yapılmayan, sadece gazetecilik ve

yazarlık faaliyetleri suç diye sunulan, kanser hastası eşini ölmeden önce görmesine bile izinverilmeyenDoğanYurdakul’arevagörülenzulümdepayıvardırAhmetAltan’ın.Çünkü Ahmet Altan ve Hasan Cemal gibi yeni muha-fazakârların desteği olmasaydı, onlar

tarafından aklanıp cesaretlendirilmeselerdi, bu iktidar devlet terörünü böyle kolaycauygulayamazdı.

YaşamıCamdanİzlemeTravması

AhmetAltankorkakbirportreçiziyorvebazıkompleksleriolduğuanlaşılıyor.Çünküdevrimcimücadelenin, edebiyatın, gençlik mücadelesinin, adalet kavgasının doruğa çıktığı; yaşamıdönüştürme kudretinin ellerimizde olduğu; tarihin akışına yön verme iradesinin gösterildiği;hayatın ritminin ve tarihin temposunun olağanüstü şekilde hızlandığı; zulmün, adaletsizliğin,savaşınvesömürününkaynağıolanfaşizme,kapitalizmeveemperyalizmekarşıgöğüsgöğüsebirmücadeleninverildiği1970’liyıllarda,AhmetAltan’ınbukavgayakatılmacesaretigösteremediğibiliniyor.Kompleks,bu.Sokakta tarihyapılırkensizonundışındaysanız,bueziklikyaşamboyusizi izler.AhmetAltan’ındramıdabuydu.Altanhayatıcamdanizlemeninezikliğiniyaşıyor.Bubilinçaltıonu,devrimciolanherşeyesaldırmayazorluyor.Altan, 12 Eylül diktatörlüğünün yazıcısıdır. Faşist diktatörlük koşullarında, askeri cuntanın

paralelinde,devrimcilerevesosyalisthareketeküfüredenSudaki İz romanınınyazarıdır.Solcubir asker arkadaşının anlattığı, büyük bölümü abartılı traji-komik hikâyeleri –ki bizim kuşaktanherkesinbildiğibuhikâyelerioyıllardaanlatırgülerdik–Freudyenbiranlayışlavedüşmancabiryaklaşımla roman formunda aktaran Altan, 12 Eylül Cuntası’nın ABD’den getirttiği CIApsikologlarının, devrimcileri “terbiye etmek” için kullandığı bütün tezleri bu kitabındatekrarlamıştır.Altanoromanıyazarkenbizcuntanınhapishanelerindeydik.(Bukitabınyazarı12Eylül’densonra,1982’deopsikologlarlaBartınÖzelTipCezaevi’ndekarşılaştı.)Kitabısonrakiyıllardaelimizealdığımızdaortadabiredebiyateserideğil,12EylülCuntası’nınkirlibirürünüolduğunugördük.Kaderebakınki,bugünAhmetAltanenbüyükdemokrat,bizisedarbeciyiz!HrantDinködülüAhmetAltan’adeğil,bucinayetibüyükölçüdeaydınlatanvebunedenlehapse

atılan gazeteci Nedim Şener’e verilmeliydi. Çünkü bilenler bilir, Hrant Dink cinayetindekiFethullahçı polislerin rolünü ayrıntılı, ısrarlı ve sürekli olarak iki kişi yazdı. Bunlardan ilkiNedimŞener,diğeridebendim.Şener’inDinkCinayetiveİstihbaratYalanlarıisimlikitabı,bualandaki en önemli çalışmadır. Konuyla ilgilenen okuyucular sanırım benim I.CumhuriyetinSonbaharıisimlikitabımdandahaberdarolmalılar.

6.3-AHMETALTAN;LİBERALSAHTEKÂRLIKİLEMUHALİFOLMANINFARKI

TarafgazetesinineskiGenelYayınYönetmeniAhmetAltan2009’daşöyleyazıyordu:Türkiye’de yapılan en büyük siyasi sahtekârlık nedir biliyor musunuz? İktidardaki partiyi

eleştirmeyi“gerçekmuhalefet”olaraksunmak...Bu,iktidardakipartiyide“gerçekiktidar”olarakkabul etmeyi getiriyor çünkü. İkisi de yalandır. Doğu dürüst muhalefet yapmaya yüreğiyetmeyenler,iktidardakipartiyieleştirerekkendilerini“muhalif”hissetmektenhoşlanırlar.(AhmetAltan,Tarafgazetesi,4Nisan2009)Yukarıdaki sözlerAKP iktidarına destek veren, bu partiyi eleştirmeyi neredeyse “demokrasi

düşmanlığı”yla özdeşleştiren her soydan liberalin temel tezidir.Onlara göreAKP’nin iktidardaolduğuyalan,iyimi!Ünlüfıkradaolduğugibi,pekibumilletikimdövüyorohalde?Bu liberal saçmalık ilk kez bu açıklıkla gerekçelendiriliyor. Ahmet Altan gibi neredeyse

“liberalbirmeczup”diyenitelendirilebilecekbiryarıaydınınyazdıklarınınönemiburada.Söylenmek istenenin özeti şudur; AKP hükümeti gerçek iktidar değildir, hükümet olmuş ama

iktidarolamamıştır.Gerçekiktidar“derindevleti”dekapsayacakşekilde,asker-sivilbürokratikelittir. Hatta CHP’dir. Mücadele esas olarak devlet ile sivil toplum ya da merkez ile çevrearasındadır.Buanalizde“siviltoplum”,birsınıfolarakburjuvaziyideiçinealacakgenişliktetarifedilmektedir.Onlaragörebubirdemokrasimücadelesidirvegerçekdemokratikleşmedebuçatışmanıniçindengelişecektir.AKPhükümeti,asker-sivil bürokratik elitin iktidar alanını ortadan kaldırmaya ya da sınırlandırmaya, siviltoplumun, dolayısıyla demokrasinin alanını genişletmeye çalışmaktadır. ÖyleyseAKP hükümetidesteklenmeli.DiğerbiranlatımlasomutolanAKPiktidarıdesteklenmeli,bunakarşılıksoyutbirdevletkavramınakarşıdamücadeleedilmelidir.Gelgelelimbuyaklaşımsınıflarınvarlığınıvesınıfmücadelesiniyoksayıyorvehiçbirşekilde

sermaye egemenliğini sorgulamıyor. Kapitalizme, serbest piyasa ekonomisine, neoliberalpolitikalaraesastanbiritirazıyoktur.Emperyalizmbiröncekiçağa/dönemeözgübirolguolarakkabulediliyorveküreselleşmepozitifbirdinamikolarakalınıyor.Bilimselbir temele sahipolmayan,bu tarih, sosyolojive iktisatbilgisindenuzakgörüş, esas

olarak İslamcı iktidarı gizlemeye hizmet ettiği gibi, Ahmet Altan gibilerinin de “muhalif” gibigörünmelerini sağlar. Soyut bir statüko eleştirisine karşın somut bir dinci/gerici iktidarıdesteklemeyiönerenbuanlayış,asılsiyasalsehtekârlığıoluşturanbir tutumdur.Bizimaklımızlaalay etmeyekalkışanAltan, kendi utanç verici iktidar kuyrukçuluğunuve dinci gericilikle içinegirdiği suç ortaklığını gizlemeye çalışıyor.Kemalist bir karakol komiserinin bile kalmadığı birbürokraside,dinciiktidarı,devletielindetutanCumhuriyetçielitlerekarşıdesteklememiziistiyor.HislidemokratAltan,kasabayobazınıntakunyasınıyalayanbirköylükurnazınadönüşüyor.Liberallerinbusoyut, temelsizveülkedegerçekbirkarşılığıkalmayansivil toplumcustatüko

eleştirisiyle toplum, aydınlar, emekçiler ve solun kimi kesimleriTürkiye tarihinin en katı, sınıfkarakterienaçıkveAmerikancıiktidarınınarkasınatakılmakisteniyor.Meselebundanibaret!

6.4-AKP’NİNKURULUŞUVELİBERALMÜSTEHCENLİK!

Hükümetin niteliği, İslamcı iktidarın kaynağı, yeni küresel düzen ve AKP’nin sınıf karakterihakkında yoğunlaşmış bir değerlendirme yaparak, bu liberal sahtekârlığa biraz daha yakındanbakalım.1-BaşbakanRecepTayyipErdoğan’ınbaşdanışmanıveAKPsiyasetineyönverenisimlerden

Doç.Dr.YalçınAkdoğan,“Rejimdeköklübirdeğişimiçin200yıldırilkkeziçvedışdinamiklerbirbiriyle örtüşmektedir. Batı’nın talepleriyleMüslüman halkın talepleri Tanzimat dönemindenberi ilkkezaynıdır”diyor. (Akt.Prof.Dr.ErolManisalı,HayatımAvrupa-5,TruvaYayınları,Şubat2007,İstanbul,s.35)2- Yukarıda, birinci maddedeki değerlendirme, Türkiye’de bugüne kadar yapılmış

emperyalizmle işbirliğine dair en açık, en gelişkin, tarihsel bir gerekçeye oturtulan ve aynınedenle en “ahlaksız” uşaklık teorisidir. AKP doğuşundan itibaren, Batı ve emperyalizmleçatışarak değil, uzlaşarak ve işbirliği yaparak iktidar olunabileceğini gören İslamcılarınpartisidir.YalçınAkdoğan,AKP’nin izlediği politikaların emperyalizminTürkiyevebölgedekiçıkarlarıylauyumluolduğunu,budurumuniçvedışdinamiklerarasındabirörtüşmeyarattığınıvebuörtüşmeninkendileriniiktidarataşıdığınısöylüyor.İnsansormadanedemiyor,emperyalizmin,özellikle ABD emperyalizminin çıkarlarına uygun bir siyasal hat, bu ülkeye ve topluma ihanetanlamınagelmezmi?AKP,BatıveABDileçatışarakdeğil,onlarınhizmetinegirerekveişbirliğiyaparak iktidar olabileceklerini düşünen ve bunu gören bir kadronun partisidir. Milli Görüşhareketi ile AKP’nin temel farklılığını ve ayrışmasını da bu özelliği oluşturuyor. Dolayısıyla,AKPiçdinamiklerinyanısıra,aynızamandavedahabelirginolarakdışdinamiklerinürünüdür.Birimalattır.ArkasındaABDvebirölçüdeABemperyalizmivardır.3- Küreselleşme emperyalizmin yeni aşamasıdır. Nesnel bir süreç olmasının yanı sıra, yeni

liberal politikaları gezegene hâkim kılmak için finans kapital tarafından geliştirilen politik birhamledir.Bilişimçağınınemperyalizmiveaynıanlamagelmeküzere,deyimuygunsa,neoklasiksömürgeciliktir. Yani bir önceki çağa ait klasik sömürgecilik (kolonyalizm) yöntemleriyle yenisömürgecilik dinamiklerinin iç içe geçtiği; açık işgal ve siyasal zora dayalı operasyonlarasermayeihracınıneşlikettiğiyenibiremperyalizmaşamasıvebiçimidir.Lenin’indeişaretettiğigibi,kapitalizmindoğasındaolandünyanıntekbirpazaradoğruilerlemedinamiğiilebusürecinbir dizi ulusal, kültürel ve siyasi engele takıldığı bir küresel ekonomik ve siyasal durumuntoplamıdır. Finans kapitalin serbest dolaşımı önündeki her türlü fiziksel, siyasal, coğrafi vekültürel engelin kaldırılma girişimidir. Dolayısıyla günümüzde, “tarih coğrafya bilgisi”ndenyoksunbazıliberallerinyaptığıgibiemperyalizmiyoksayarakhiçbirsiyasalanalizyapılamaz.4-AKP’ninarkasında,baştaABDolmaküzereBatılıemperyalistdevletlervardı.AKPBüyük

OrtadoğuProjesiveılımlıİslamsiyasetininstratejikbiryanürünüolarakdoğdu.BunedenleAKPuzuncasüre,ülkeiçindeeksikolaniktidarkudretiniBatı’yayaslanaraktamamlamayaçalışanbirçizgiizlendi.5- AKP, iktidardan ve servetten daha çok pay isteyen ve artık orta ölçekli olma sınırlarını

çoktan aşmış muhafazakâr ve İslamcı taşra sermayesinin (İstanbul’un taşrası da dahil) partisiolarakdoğdu.AKP,3Kasım2002seçimlerindensonraİstanbulburjuvazisiyleuzlaşarakhükümetoldu.GörünürgelecektegerçekleşmesimümkünolmayanABüyeliksüreci,buuzlaşmanıntemelini

oluşturuyordu.Dolayısıyla,AKP’ninarkasındaneoliberalpolitikalarıdestekleyen,özelleştirmecibüyük sermaye ve ulusötesi tekeller var. AKP karakteri gereği işçi sınıfı düşman olacak birpartidir.6- AKP, 2007-2008 dönemecinde hükümet olmaktan iktidar olmaya yükselmişti daha da

önemlisi2010’danitibarendevletinfethinitamamladı.Bugünbütünkamugücünükontrolediyor.Yoğun olarak kadrolaştı, bürokrasiyi tam olarak denetim altına aldı. Artık hükümet karşısındaözerkkonumasahipbirbürokrasiyok.Tarihinhiçbirdönemindeolmadığıkadarbürokrasiİslamcıvemuhafazakâr bir karakter kazandı. Totaliter bir devlet yapılanması, dinci-faşizan bir siyasaldüzenkurmak içinönemliadımlaratıldı.Ancak,BirinciCumhuriyetyıkılmasınakarşın, ikincisikurulamadı.7- AKP sanılanın aksine TSK komuta kademesiyle de uzlaştı. Gülen Cemaati koalisyondan

ayrılsabile,siyasal tarihimizdeilkkezbütüntarikatvecemaatlerinaynıpartiyidesteklediğibirdönemyaşandı.8-AKPsadeceİslamcı/dincideğil,aynızamandabirSoğukSavaşmilliyetçisi,antikomünistve

sol düşmanı bir parti. Soğuk Savaş döneminin örtülü operasyonlarında kullanılan/rol alankadrolarınbirkesimitarafındankuruldu.Aydınlanma’nınkazanımlarınaveinsanlığınbütünilericibirikimine karşı ve bu özelliğiyle muhafazakâr değil, siyasal İslamcı bir karaktere sahip. Bunedenleözgürveeleştirelakla,bilimeveinsandoğasınakarşıdüşmancabirsaldırganlıkiçinde.Modernitekarşıtıvesonçözümlemedeözgürlüklerin(örneğinkadınözgürlüğünün,modernyaşamtarzının)düşmanı.DurumböyleykenAKPiktidarınabüyükbirsahte-kârlıkla“demokrasi”adınameşruiyetüretmek

isteyen liberallerin tezleri, eğer cahillikten (hadi buna saflığı da ekleyelim) kaynaklanmıyorsabüyük bir aydın ihanetiyle karşı karşıyayız demektir. Liberal bir ihanettir bu; topluma, emekçihalka,kendigeleneklerine,insanlığınbütünilericibirikimine,tarihebirihanet...AhmetAltanve liberallermüstehcenbirkonumdaolduklarınıgörüyorlaraslında.Bunedenle

kendilerinigerçekmuhalif,asılmuhalefetgüçlerinidegerçekiktidargüçleriyle(devletle)işbirliğiyapıyor gibi gösterme çabasına giriyorlar. Oysa asıl kendileri gerçek iktidara utanç verici birteslimiyet içindeler.Emperyalizmleyüzkızartıcıbir işbirliğiyürütüyorvebunugerektiğindebirtehdit sopası olarak sallıyorlar. Bu nedenle sınıfsal karakteri açık olan somut bir hükümeti,dünyanın hiçbir yerinde görülemeyecek bir soytarılık ve siyaset bilimine aykırı bir saçmalıklamuhalefet gücügibi göstermeye çalışıyorlar.Durumukurtarmak için yapılan liberal bir cinliklekarşıkarşıyayız.Yanibu liberalleregöreAKP,12yıldır tekbaşınahükümetolanbirmuhalefetpartisi,iyimi!..

TekelDirenişineLiberalBakış

Hükümet yerine statüko ya da “askeri vesayet” rejimine karşı muhalefet edilmesi teziniliberaller yer yer ifrata vardırdı. Özelleştirme yağmasının kamuculuğu yıkıma uğrattığı yakındönemdeişçisınıfıtarihininenönemlimücadeledönemeçlerindenbirinioluşturanTekeldirenişi(Kasım2009-Mayıs2010)hakkındaAhmetAltan’ınyazdıkları,liberalihanetçizgisininnasılbir

emekçidüşmanlığınadönüşebileceğinindesomutörneğinioluşturuyor.Giderek meczup bir liberale ve fanatik bir kapitalizm taraftarına dönüşen Ahmet Altan’ın

yazdıklarını fazla ciddiye alan var mı bilmiyorum, ama söyledikleri insana “pes” dedirtecekcinsten.AhmetAltanyönettiğiTarafgazetesindeTekeldirenişiyleilgiliaynenşunlarıyazdı:Globalleşenbirdünyadadevletlerin“tekeller”kurmasıekonomimantığına tümüyleaykırı.Bu

ülkededevletişletmeleri(...)ekonomikurallarınaaykırıbirbiçimdeyönetildivedevletzararetti.(...)Bizimdevletdediğerdevletlergibi ekonomikalandançekiliyorvekendine ait kuruluşlarıözelsektöredevrediyor.Bu“özelleştirme”dönemindebirçokişçiişsizkalıyor.(...)Eğerdevlet,“işsizkalan”işçilere

para verecekse, bu para çalışanların parasından verilecek. Çalışanların paralarını alıp, buparaları“çalışmayanlara”yadaemeklerineartıkihtiyaçduyulmayanlaradağıtmakhakkavramınauygunmu?Özel sektörde çalışanlar rekabetin kızgın olduğu bir alanda ve her türlü riski göze alarak

çalışırken, “devlet çalışanlarının” rekabetten ve riskten uzak bir çalışma hayatı sürdürmelerieşitliğe ne kadar uygun? (...) Üretim biçiminin değiştiği,makinelerin işçilerin yerini aldığı birdünyada“işsizlik”kaçınılmazbirsonuçolarakortayaçıkıyor.(...)Özelsektördeçalışanlarnedenverdikleri vergilerle “devlette” çalışanların hayat garantisi olsunlar? Bunlar, “ekonomik aklın”bizesöyledikleri.(AhmetAltan,Tarafgazetesi,2Ocak2010)Böyle bir kamu düşmanlığı görülmüş değil. Altan, vahşi bir piyasa düzeninin, hatta 18.

yüzyıldankalmabirburjuvaaçgözlülüğününsözcülüğünesoyunmaktanutanmıyor.Öyleki,Tekelişçilerinin atılmasını, çünkü onların sahip olduğu iş güvencesinin çalışanlar arasında haksızrekabetyarattığınıbilesavunuyor.Artık“emeğineihtiyaçduymadıklarımızı”çöpeatalımdiyor.Oysa sendikaların yüzlerce yıllık mücadelelerinin hedefi herkes için çalışma hakkı ve iş

güvencesininsağlanmasıydı.AncakAltanbunakarşı.Obirpatronlardüzenisavunucusuvebununadınada “ekonomikakıl”diyor. İşsizliği “kaçınılmazbirdurum”olarakdeğerlendirenAltan’ınaklına kapitalizmi sorgulamakhiç gelmiyor.Belli ki, ona göre kapitalizmbir tür tanrısal ya dadoğaldüzen.Dolayısıylaaşılmasıdamümkündeğil;biranlamdatarihinsonudemek.Altan,çalışanlarınyüzyıllarayayılanmücadelelerisonucukazandıklarısosyaldevletedekarşı.

Neredeysemafyakapitalizminisavunacak.Ekonomibilgisiyokamapiyasatanrısınabiatediyor.Neoliberalizme yürekten bağlı. Yukarıdaki alıntının her satırından süzülen cehalet bir yana,insanınbunlarıbirtür“eşitlik”argümanıylasavunmasıdainanılırgibibirdemagojideğil.Tekelişçilerininaskerivesayetekarşımücadeleetmekyerine,“dünyanınenkolaymuhalifliğini

seçerek”AKPhükümetinekarşımücadeleetmesinieleştirenAltan’ınTarafgazetesi,direnişçileriErgenekoncularahizmetetmeklebilesuçladı.İçinde “kamumülkiyeti”, “sosyal haklar”, “devlet” ve “sınıfmücadelesi” gibi kavram ya da

sözcükler geçen her eylemden, her metinden ve her girişimden nefret eden Ahmet Altan vearkadaşlarınıbuülkeninçalışanlarıhiçbirzamanaffetmeyecek.

YEDİNCİBÖLÜM

LİBERALİHANETİNGEREKÇESİ:“ASKERİVESAYET”SÖYLEMİ

7.1-HASANCEMAL’İNDRAMI!

Türkiye’yi İslamo-faşistbir rejimdoğrultusundadönüştürmeyeçalışanAKP iktidarınagüçvenüfuslarıyla ters orantılı şekilde büyük bir destek veren liberaller, hükümetin kimi politika veuygulamaları karşısında bugün (2014 yılında) bir hayal kırıklığı yaşıyor. Kullanıldıktan sonra,buruşukbirpeçetegibibirkenaraatılanHasanCemalgibiisimlerbaştaolmaküzere,çoksayıdaliberalyazıcı,dahaönce,“ElbetteAKPhükümetinindehatalarıvar,onlarıbizdeeleştiriyoruz,ama iktidarın ana yönelimi doğrudur ve bu nedenle desteklenmelidir. Çünkü askeri vesayetrejiminekarşıdemokrasiyiyerleştirmeyeçalışıyorlar,”diyeyazıyordu.Buliberalyazarlarhemenardındanekliyorlardı:“Asılmücadeleedilmesigerekensistemdir/rejimdir,onunözünüdeaskeribürokratik vesayet oluşturmaktadır.” Böylece liberaller soyut bir vesayet kavramını gösteriptoplumu onunla mücadeleye çağırırken, aslında somut bir kötülüğün (iktidarın) üzeriniörtüyorlardı.Bu liberaller şimdi, “Değişen biz değiliz, Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı” diyerek,

ihanetlerine mazeret üretmeye çalışıyorlar. Bunlar arasında en ibret verici hikâye, Erdoğan’ın“HasanAbi” diye hitap ettiği konumdan bir anda kendisini İslamcıların “kullanılmış liberallerçöplüğü”ndebulanHasanCemal’eait.AslındaCemal,soldaedindiğişöhretiveformasyonu;sınıfatlamak, güce dönüştürmek, iktidardan ve servetten daha fazla pay almak için fırsata çevirmekisteyenlerarasındakivasatisimlerdenbiriydi.YöndergisiçevresiveCumhuriyetgazetesindehaketmediği bir ün kazanan Cemal, ilk fırsatta su içtiği kuyuya tükürecekti. Hasan Cemal, ihanetgünlerindeşöyleyazıyordu:Nasıl ki yakıngeçmiştegizli gündem, irtica iddialarınakatılmadıysam,bugündeTürkiye’nin

“sivilfaşizm”edoğruyolaldığınıdüşünmüyorum.Amanasılkigeçmişte,laiklikleilgilihassasiyetve kaygılara gereken önemin verilmesini savunduysam, bu bakımdan Tayyip Erdoğan’ı bazıkonulardaeleştirdiysem,bugündedemokratikhakveözgürlükleralanındahükümetinyanlışlarını,eksiklerinieleştiriyorum.(HasanCemal,Milliyetgazetesi,7Ocak2010)HasanCemalAKP iktidarını ne zaman eleştirdi, kimse pek hatırlamıyor, amakendisi hemen

asılsöylemekistediğikonuyageliyorveşöyledevamediyor:Demokrasinotuöyle tekpenceredenbakarakverilemez.Artılareksileryadakırıklarzamana

yayılarak karneye yazılır. (...) Çünkü bugün yaşanmakta olan, özünde, bir demokrasi ve hukukmücadelesidir;devletihangigüçyönetirsorusuylailgilimücadeledir;seçimsandığındançıkanmısonsözüsöyleyecektirsorusundadüğümlenenbirmücadeledir.(HasanCemal,Milliyetgazetesi,7

Ocak2010)İşteböyle...Bu tezegöreHasanCemal tıpkıAhmetAltangibi,AKP’yi iktidardakimuhalefet

partisi olarak görüyor. Hükümete karşı mücadele edenleri de dünyada örneği görülmemiş biryaklaşımla “statükocu” sayıyor. Dolayısıyla muhalefeti de örneği görülmemiş bir yaklaşımla“gerçekiktidar”sahipleriyadayandaşlarıilanediyor.Tamanlamıylabirsiyasalsoytarılık.YukarıdakisatırlarAKPiktidarınadestekveren,bupartiyieleştirmeyineredeyse“demokrasi

düşmanlığı” ile özdeşleştiren her soydan liberalin temel tutumunu yansıtıyor. Buna göre AKPhatalaryapabilir,örneğinhukukuçiğneyebilir, insanlarıfişleyebilir,muhaliflerisorgusuzsualsiztutuklatabilir, ama özünde yürüdükleri yol doğrudur. Bu nedenle söz konusu hatalar birer yolkazasısayılabilir.ÇünküAKP“askerivesayet”rejiminekarşıdemokrasimücadelesivermektedir!Elbettebuyaklaşımsiyasalvetarihselbakımdansermayedüzeniveemperyalizmdenbağımsız

olan“askerivesayet”diyebirrejiminbulunduğuvarsayımınadayanıyor.Hasan Cemal, Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım adlı kitabında sevgisizlik, tükenmişlik ve

vazgeçiş penceresinden solun 1965-71 yükseliş dönemini ve bu fonda anılarını anlatarakdönekliğinegerekçeüretmeyedeçalıştı.Ancak,HasanCemal,birdönekolmaktançok,siyasalveentelektüel bakımdan bir zavallılık simgesi gibidir. Çünkü ne yazdığı otobiyografide kendidönekliğine ikna edici bir gerekçe bulabildi ne de AKP ve Erdoğan’a sunduğu paha biçilmezhimmetin karşılığını alabildi. Kullanıldı ve atıldı. Öyle ki, uzun süre Cemaatin ve polisistihbaratınınoperasyonaraçlarındanbiriolarakkullanılan“t24”adlıinternetsitesidışındahiçbiryerde yazamaz oldu. Seçilmiş Başbakan, “demokratik” şekilde kendisini kullanılmış liberallerçöplüğüneattı!Budurumadüşmesinin teknedeni ise,kendisinebiçilenrolüabartarakaradabirErdoğan’ıvehükümetini eleştirmekti. İslamcılar solgibideğildi, su içtiklerikuyuya tükürenleriaffetmiyorlardı.Kimbilir,belkidedoğrusubuydu!(Bkz.HasanCemal,KimseKızmasınKendimiYazdım,DoğanKitap,Şubat1999,İstanbul)

BütünİktidarAKP’ye!

Birkezdahaaltınıçizmekteyararvar;AKPservettenveiktidardandahaçokpayisteyen,dincivemuhafazakâr sermaye çevrelerininpartisi olarakdoğdu.Bu çevrenin (toplumsal kategorinin)ağırlığınıtaşrasermayesioluşturuyordu.BaştaABDolmaküzereBatılıemperyalistdevletlerinveulusötesitekellerindesteğinidealanAKP,içvedışdinamiklerinörtüştüğübirsiyasaldönemeçte,önünegelen fırsatıdeğerlendirerek iktidarıelegeçirdi.AKP,BatıveABDileçatışarak iktidarolamayacaklarınıgören,bunedenlesınırsızbirişbirlikçiliğiilkeedinen,ancakikiyüzlülüğüdebir“tarz-ı siyaset” haline getiren İslamcıların partisiydi. AKP liderleri bu nedenle NecmettinErbakan’ınliderliğindekiMilliGörüşhareketindenayrılarakkendipartilerinikurmuşlardı.HasanCemal’inanlamakistemediğiyadagizlediğiolguşuydu;AKPçoktanhükümetolmaktan

çıkmışvebir iktidarpartisihalinegelmişti.ÜstelikdevletielegeçirenveCumhuriyet’iyıkarakyerinedinci-faşizanrejimkurmayaçalışanbiriktidarpartisi...AKP bugün bütün kamu gücünü kontrol ediyor. Yoğun şekilde kadrolaşarak bürokrasiyi

bütünüyle denetim altına almış görünüyor. Artık hükümet karşısında özerk konuma sahip birbürokrasi yok. Totaliter bir yapı inşa ediliyor. Daha da önemlisi bir karşıdevrim operasyonuhükümsürüyor.Onlarbuna,eskidüzeni(dinciliğinegemenolduğumonarşiyi)ihyaetmek/yenidenkurmakanlamında“restorasyonsüreci”diyor.Diğer taraftan, tarihinhiçbirdönemindeolmadığıkadarüstveortakademebürokrasi İslamcı

birkarakterkazanıyor.AKPhükümetikamukaynaklarınıvebukaynaklardanüretilenmaligücüelindetutarak,rantveservetdağıtımınıdüzenliyor.Servetdağıtımıkadrolaşmanınvedevletielegeçirmenindebiraracıolarakkullanılıyor.Hemtoplumunhemdesermayenindokusundahızlıbirdönüşümgerçekleştiriliyor.Polis, orduyu dengeleyecek silahlı bir güce ve gerici karşıdevrimci örgüte dönüştürülmek

isteniyor.Polisin,sistemiçindekietkisivegücüyakıntarihtehiçolmadığıkadarbüyüyor.Derindevletvesilahlıbürokrasiyenidenyapılandırılıyor.Ancak,emperyalistlerinçıkarlarıvetalepleriile AKP iktidarının programı ve karşıdevrim stratejisi arasındaki uyum ise, 2014 yılının başıitibarıylabozulmuşgörünüyor.

7.2-NURAYMERTVEDİNDARLARAZULÜMEFSANESİ!

Muhafazakâr ve dinci ajitasyonda “Cumhuriyet’in bir avuç elitin rejimi” olduğu şeklindekisöyleme,“baskıvezulümgörendindarlar”edebiyatıeşlikediyor.Sahtebiredebiyatbu.Örneğin,DoğanGrubu’nun işten attığı yazar NurayMert’in uğradığı haksızlığı açıklamak için, geçmiştedindarlarınuğradığıbaskılaranasılkarşıçıktığınıanımsatması,tambirentelektüelsefaletörneğioluşturuyor. Bu tavır gerçeği yansıtmadığı gibi, gerici siyasal ve ideolojik hegemonyanın dakurulmasınahizmetediyor.Çünkü sormak gerekiyor; bu ülkedeSünniMüslümanlardan kim, ne zaman dini inançlarından

dolayıbaskıgördü?Kiminoruç tutması,camiyegitmesi,namazkılmasıengellendiyadaKuranokuması yasaklandı. Bu iddia büyük bir yalandan ibaret. Cumhuriyet’in kendisini ve laikliğikoruma refleksini baskı olarak sunmaya çalışan İslamcılar, bu yalan üzerinden bir mağduriyetedebiyatıüretmeyeçalıştılar.Bumağduriyetedebiyatıokadar tekraredildiki,neredeysegenelbirkabuledönüştü.Bu ülkede Sünni-Hanefi inancına sahip dindarlar tarihin hiçbir döneminde ciddi bir baskı

görmedi. Baskı gördükleri söylenenler ise, politik iddiaları olan çok dar bir kesimdir. Butopraklardaherzamangerçekanlamıylabaskıvezulmeuğrayanenbüyük inançgrubuöncelikleAlevileroldu.Alevileri,Hıristiyanazınlıklarizledi.Diğer taraftan İslamcılar bu ülkedeki bütün askeri darbeleri destekledi. Bütün faşist askeri

darbeler de İslamcıları destekledi ve büyüttü.Örneğin, 12Mart 1971 ve 12Eylül 1980 askeridarbelerisırasında(göstermelikvesınırlıbazıuygulamalardışında)baskıgörenneredeysetekbirİslamcı bile olmadı.Tam tersine sözkonusudarbelerden sonra İslamcılar, solunönünükesmekiçinsürekliolarakbeslendi.Bu ülkede oruç tutanlar ve namaz kılanlar değil, tam tersine oruç tutmayanlar, namaz

kılmayanlar,farklıinançlaravefelsefitercihleresahipolanlarbaskıgördü.Bunedenlecinayetler

işlendi.Katliamlardüzenlendi.Budevlet,bütünbirSoğukSavaşboyuncaİslam’ıveİslamcılarıdeğil,solu,sosyalistleri,AlevileriveKürtleri“millitehdit”olarakgördü.Ülke,deyimuygunsa,NATO’yakurbanedildi.Gelelim“28Şubatsüreci”diyeadlandırılandöneme.Sözkonusudönemdeolanşudur;28Şubat

1997’densonragenelolarakdevlet,özelolarakdaTSK,diğerNATOülkelerindenfarklıolarakgecikmeli şekildedeolsa (Kürt savaşınedeniyle)SoğukSavaşdöneminikapatmayaçalıştı.Bunedenleİslamcılariledevletingüvenlikaygıtlarıarasındakiahlaksızilişkisonlandırılmakistendi.İşte28Şubatdenilenhikâyebundanibaretti.İslamcılarındevletlegirdiklerisembiyotikilişkininbitirilmekistenmesiveulusaltehditdeğerlendirmesinindeğiştirilerek“irtica”nınönceliklivebaştehditolaraktespitedilmesidinciçevrelerdebirpaniğeyolaçtı.SoğukSavaşbitmiş,komünizmküresel ölçekte bir tehdit olmaktan çıkmış, ancak devlet yapılanması ve toplumsal dokuda budönemdeyaşananbozulma(dinselleşme)yerindekalmıştı.Türkiye, toplumuvedevletisaranbuSoğukSavaşartığıdincikadrolarla21.yüzyıldayoluna

devamedemezdi.İşte28Şubat,Cumhuriyet’ibaşlangıçilkelerivekuruluşvarsayımlarıtemelindesınırlı bir restorasyona tabi tutma girişimiydi. Başarısızlığa uğradı. Amerikancı AKP-Cemaatiktidarı, 60 yıllık sinsi karşıdevrim sürecini (dinci pasif devrim) örtülü bir darbeylesonuçlandırdı. Bu nedenle dindarlara baskı denilen şey, sayıları birkaç yüz kişiyi geçmeyecektürbanlı öğrenciler ile yine aynı sayıdaki memurların idari olarak geçirdikleri sınırlı birsoruşturmadanibarettir.Gerisibüyükbirsiyasalsahtekârlıktanbaşkabirşeydeğildir.Gerici siyasalhegemonyayahizmetedensözkonusumağduriyetedebiyatınınyerleşmesindeki

en büyük pay ise, aralarında maalesef Doç. Dr. Nuray Mert gibi görece farklı isimlerin debulunduğuliberallerdir.Çatışmanın esasını oluşturan etmen ise, ne demokrasi ne de özgürlüklerdir. Asıl neden,

İslamcılarınbütünülkeyivedevletiistemesidir.İslamcıiktidar2014Türkiyesi’ndebuamacabüyükölçüdeyaklaşmışgörünüyor.Ancak,toplum

her vesileyle İslamcılara teslim olmadığını eylemli olarak ortaya koyuyor. İslamcılar bütüniktidarıelegeçirmeyolundayenimevzilereldeettikçe,toplumdakidirenişeğilimidebunaparalelolarakşiddetleniyor.Ülkenihaibirhesaplaşmayadoğrugidiyor.Toplum,kendiortaçağınıaşma,Aydınlanmavemodernite yolculuğundayarımkalan tarihsel bir hesaplaşmayı, 100yıla yayılansancılıveçürütücübirertelemedönemindensonratamamlamayaçalışıyor.

7.3-ASKERİVESAYETVEPOLİSDEVLETİ!

Sonyıllarınbirbaşka liberal fantezisidahaçöküyorgaliba.Hani şuAKP iktidarının“askerivesayet” denilen rejime son verdiği, hatta “muhafazakâr bir devrimi” gerçekleştirdiği vedolayısıylaTürkiye’nindemokratikleştiğiyolundakiyaygınfantezi...Öyleki,“muhafazakârdevrim”saçmalığıbiryana,“askerivesayete”sonverildiğiveülkenin

demokratikleştirildiği iddiası, Ergenekon soruşturmalarının başlatıldığı 2007 sonrasındaneredeyseresmigörüşhalinegelmişti.Butezeitirazedenleriseacımasızcaeleştirildi,saldırıyauğradı, hatta ideolojik-siyasal bir linç girişimiyle karşı karşıya kaldı. Sürece ilişkin kuşku

belirtenlerbiledarbeci,askeryanlısıveErgenekoncuilanedildi.Gelgelelim bugüne kadar AKP iktidarına kayıtsız şartsız destek veren liberal cephede son

yıllarda esaslı bir çözülme gözlemleniyor.Demokratikleşme yolunda hukukun bile gerektiğindeçiğnenebileceğigörüşünüsavunacakkadarşirretleşenbuliberalgüruhunkimimensupları,“acaba”diyesoruyor;“askerivesayettenkurtulalımderkentekpartidiktatörlüğüneyadapolisdevletinemigidiyoruz?”Evet,aynenöyleoluyor,olduda!Oysa bu liberaller, orduyu sivil siyasal otoriteye bağlı kılmadan gerçek anlamda bir

demokratikleşmedensözedilemeyeceğinibelirterek,Türkiye’nin“sivil faşizme”yada“İslamo-faşist” bir dikta rejimine doğru gittiği şeklindeki görüşleri ise abartılı buluyorlardı.Onlar içinönemliolanaskerivesayetrejimininyıkılmasıydı.Gerisiteferruattı...Gidişattan utangaç şekilde şüphe etmeye başlayanNurayMert gibi bazı liberal yazarlar –ki

bunlar zamanında AKP iktidarı için meşruiyet ve toplumsal rıza üretiminde önemli bir roloynamıştı–hemenErgenekoncuilanedildiler.Ancakküçükbirfarkla...Onlar“softErgenekoncu”idi. Bu “yumuşatma” sıfatına karşın söz konusu liberaller suçlama karşısında dehşete düşmüşgörünüyor.Türkiye solundabile, dahadünekadar birlikteoldukları, politikve felsefi sicillerini çok iyi

bildikleri arkadaşlarını, grupları ya da partileri sırf olan biteni farklı değerlendiriyorlar diyedarbeci,Ergenekoncu,Genelkurmay’ın adamıyadaörgütüdiye insafsızca suçlayanların olduğubirortamyaşandı.

Şimdisongünlerinşumodakavramı“vesayet”egelelim.“Vesayet”hukukibirkavram,“koruma”ve“himaye”gibi anlamlarıvar.Örneğin,yakınlarını

kaybetmiş ve korunmaya muhtaç küçük çocuklar için, eğer kendilerine miras da kalmışsamallarını/parasınıyönetmekvediğeryasalişleriniyürütmekamacıylaasliyehukukmahkemeleritarafındanbir“vasi”tayinedilir.Aynıuygulamayasalhaklarısınırlanmışmahkûmlar,ağırhastakişiler ve çok yaşlı olanlar için de yapılır. Vasiler genellikle birinci dereceden akrabalararasındanseçilir.Böylebiriyoksabaroyakayıtlıbiravukatadagörevverilebilir.Vasionutayinedenmahkemetarafındandenetlenir.İştebuuygulamaya“vesayetkurumu”denir.Siyasetdilindeisevesayet,baskın/dominantbirgücün,toplumunveülkeninkaderinişansabırakmayaraktarihselbakımdan ilerleme koordinatlarını belirlemesidir. Ancak, sınıflar üstü, sermaye düzeni veemperyalizmleilişkisizbirvesayetrejimiolamaz.Zatenyokda...Durum böyle olunca, poltikanın diline aktarılan “vesayet” kavramının “askeri” nitelemesiyle

birlikte Türkiye’de bir karşılığının olduğu açık. TSK’nın Cumhuriyet’in kurucu kuvveti vemodernleşme projesinin öncüsü olmaktan gelen sistem içindeki ağırlığı nedeniyle, koruması vehimayesinealdığı toplumadınaulusalçıkarlarıve tehditleribelirlediği,onlaradınadüşündüğü,doğruyubelirlediğivb.biliniyor.TSK’nın bu gücü Soğuk Savaş boyunca daha da arttı. Kurucu ideolojinin taşıyıcısı olarak

kendisini rejimin ve sistemin koruyucu ve kollayıcı gücü olarak gören TSK’nın bu konumuna,başlangıçta (sermaye birikim sürecinde) sınıf mücadelesini ve toplumsal muhalefeti karşılama

kapasitesisınırlıolanburjuvazinindebiritirazıyoktu.SoğukSavaşdönemindekomünizmekarşımücadele için geliştirilen ve kapitalist ülkelerin kendi vatandaşlarının bir bölümünü “düşman”olarak değerlendirdiği “dolaylı saldırı doktrini” TSK’nın dokusunu yeniden oluşturan etkenlerarasındaydı.Ancak, kimi tarihsel dönemeçlerde siyasal rolü belirleyici de olsa (Osmanlı-Türk

modernleşmesine öncülük yapmak gibi) TSK nihayetinde bürokratik bir kurum olmanın ötesinegeçemezdi.Sermayekarşısındagöreceözerkbirkonumasahipbulunsabile,askerebirsınıfrolüyüklemekyadaonubirsınıfgibideğerlendirmektarihselvesosyolojikbakımdandoğrudeğil.BuyaklaşımhemkapitalistdevletyapılanmalarıvepratiklerinehemdebilimselveMarksistdevletteorisineaykırıdır.DiğertaraftanTSK,SoğukSavaşdönemindekendiülkesiniişgaledenantikomünistbiriçsavaş

örgütüne dönüştü. Bu dönemde Cumhuriyet’in başlangıç ilkelerinden önemli ölçüde koptu vetutuculaştı.12Mart1971ve12Eylül1980askeridarbeleriylekendiiçindekiilericikanadıbüyükölçüde tasfiye ederek, kurumsal bakımdan milliyetçi-sağcı bir karakter kazanan TSK, gerçekte“ulusal”olmaniteliğinideyitirdi.NATOordusuolanTSK,Amerikalılarınbölgedekijandarmasıhalinegeldi.Bir dönem “NATO’dan çıkalım” diyen generallerin ve subayların tutuklanmasına, o nedenle

TSKkomutakademesindenciddibirtepkigelmedi.Bütün bir Soğuk Savaş döneminde Türk sağı ve gericilikle iç içe olan TSK, sola ve

yurtseverlere karşı savaştı. Hiyerarşi dışına çıkan kimi gelişmeleri dışında tutarsak eğer,TSK’nın,ülkeyineredeyse60yıldırkesintisizyönetensağcıvemuhafazakâriktidarlarlaesastanhiçbirsorunuolmadı.SoğukSavaşdönemindeSovyetlerBirliği’nekarşıkonumlanan,başkabiranlatımla kendisineKurtuluşSavaşı sırasında yardım eden dostlarına karşı, ülkesini işgal edenbatılı emperyalistlerle birlikte olan TSK, NATO üzerinden Amerikan vesayeti altına girdi.(Vesayetkavramıburadadoğruşekildekullanılmaktadır.)AncakSoğukSavaş’ınsonaermesiylebirlikteTSKdamisyonsuz(amaçsız)kaldı,budönemde

reaksiyonerbirkarakterkazandığıiçintehditalgısındadaboşluğadüştü.YenidönemdeTSK’nınsistemiçindekieskidominantkonumunaihtiyaçkalmadı.BununüzerineTSK,öncekibölümdedeişaretettiğimgibi,28Şubat1997’derotasınıyeniden

belirlemeye,Cumhuriyet’inbaşlangıçilkelerinebirdönüşdenemesineöncülüketmeyeçalıştı.BukapsamdaMilli Güvenlik Siyaset Belgesi yeniden düzenlenerek komünizm baş tehdit olmaktançıkartıldı.Kırmızı Kitap’ta irtica, “ayrılıkçılık” ile birlikte birinci sırada ve öncelikli ulusaltehdit olarak belirlendi. Ancak, ulusal planda Soğuk Savaş’ı bitirmeye dönük bu restorasyongirişimi kesintiye uğrayarak başarılı olmadı. Süreci kesintiye uğratan en önemli faktör AKPiktidarıydı.NATO’nun ikinci büyük ordusu olan TSK’ya eski gücü ve etkinliğiyle artık ihtiyaç

duyulmaması,askerinbütünSoğukSavaşboyuncaarkasındaolanABDvediğerBatılıülkelerindesteğinigeriçekmesineyolaçtı.Budurumordununsistemiçindekikonumunutemelindensarstı.Türkiye’yiılımlıbirİslamülkesiolarakbölgeiçinmodelhalinegetirmekisteyenABDveBatıileAKP’nin amaçları arasındaki örtüşme, TSK’nın gücünü kırma konusunda bir anlaşmayla

sonuçlandı.Nitekimgereğideyapıldı.Sistemiçiçatışmanınesasınıbudurumoluşturmaktadır.Sonuç olarak Türkiye askeri vesayet rejminden kurtuluyor denilirken, bir polis devletine

dönüşmeyebaşladı.İdeolojikolarakİslamcılaşanpolis,TSK’yıdengeleyecekbaşkabir“silahlıkuvvet”olaraksistemiçindegüçkazandı.MustafaSönmezbukonudasomutverilerortayakoydu:Son4yılınbütçelerinebakın.Maliyeverilerindenaktarıyorum:Askerinbütçedekipayıyüzde

6,5’tan 5’e gerilerken, emniyet hizmetlerinin özelleştirilmesine rağmen, polis bütçesinde2006’dan sonra azalma yok. Polis bütçesi 2006’da askerlerinkinin yüzde 67’si iken, bu oran2009’dayüzde86’yaçıkmıştır.(MustafaSönmez,Cumhuriyetgazetesi,13Ocak2010)Bu tabloya göre, polise genel bütçeden ayrılan pay neredeyse TSK’nın tümüne ayrılan paya

yaklaşmış durumda.YaniKara,Deniz veHavaKuvvetleri ile JandarmaGenelKomutanlığı’naayrılantoplambütçe,poliseayrılanpayınbirazüzerinde.PoliseveMilli İstihbaratTeşkilatı’na(MİT) ağır savaş silahları ithal etme hakkı ve yetkisinin verilmesi için yasal düzenlemehazırlıkları yapıldığı da hatırlanırsa, tablo daha iyi görülecektir. Bütçede yer alan güvenlikharcamalarının dışında, ayrıca çeşitli kurumlar ve fonlar aracılığıyla başta özel güvenlikkuruluşlarıolmaküzereçeşitlibaskıaygıtlarınamilyarlarcaliraparaaktarılmaktadır.Buolgudagözönünealındığında,poliseülkekaynaklarındanayrılanpayın,reelbakımdanaskereayrılanpayıaştığınıbelirtmekabartılıolmayacaktır.Bu aradaEmniyet’in personel sayısı 250 bine yaklaşmış durumda.Bu rakama göre, her 100

kamugörevlisinden10’upolisdemek.Buarada,SosyalGüvenlikKurumukayıtlarınagöre,özelgüvenlikgörevlilerininsayısıise160bincivarında.Üstelikbuözelgüvenlikelemanlarınınçoğuçeşitlikamukurumlarındagörevli.Dahası,özelgüvenlikşirketlerinindenetimidepolistarafındanyapılıyor.YaniözelgüvenlikkuruluşlarıbiranlamdaEmniyet’ebağlı.Tablobudur...Bilinenanlamıylademokrasinin,yineegementanımagöredemokratolmayanlar

tarafından devleti bütünüyle ele geçirmek ve rejimi dönüştürmek için araçsallaştırıldığı birdönemde, toplum “askeri vesayetin yıkıldığı” efsanesiyle teslim alınıyor. Bu yalanın inandırıcıolmasında ve ülkede bir “demokratikleşme” yanılsamasının yerleşmesinde, İslamcılardan çok,liberallerin,özelliklesolliberallerinpayıbulunuyor.Çünküherşeyinyolundaolduğunuveülkenindemokratikleştiğinisöyleyenliberaller,toplumsal

direnişrefleksininkırılmasındabelirleyicibirroloynadı.

SEKİZİNCİBÖLÜM

LİBERALBİRENKAZDANPORTRELER

8.1-UFUKURASSOLCULUĞU

AKP’nin anayasa değişiklik paketinin Meclis’te görüşülmesi sırasında, bu ülkenin siyasaltarihindenhiçsilinmeyecekgörüntülere tanıkolduk.Örneğinsosyalistleri temsiletme iddiasıylaTBMM’yegirenUfukUras,AKP’lilerinalkışlarıarasında“evet”oyukullandı.Uzun süre Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Başkanlığı da yapan Ufuk Uras,

kendisinin ülke genelinde tanınmasını sağlayan bu göreve, hak ettiği ve liderlik yeteneklerinedeniyledeğil,partidekigruplararasındaki rekabetyüzünden, sözkonusuyapılardanbirineaitolmayan,buanlamda“vasatı temsileden”birkişiolduğuiçintesadüfenseçilmişti.Önüneçıkanfırsatları kişisel çıkarları ve kariyeri için kullanmakta becerikli olduğu anlaşılanUras, anayasareferandumunda “Ergenekoncuları sevindirmemek için anayasa değişiklik önerilerineMeclis’te330’un üzerinde oy çıkması gerektiğini” ilan etmişti. Yani Uras, “Yetmez ama evetçi” biledeğildi,doğrudan“evetçi”ydi.Ülkede dinci-faşizan bir rejimin kurulması yolunda atılan en büyük adımlardan biri olan 12

Eylül2010anayasareferandumundaUfukUrasÖDP’dentamamenfarklıbir tutumtakındı.ÖDPsözkonusudönemde,doğruvedevrimci tutum takınarakTKP,EMEPveHalkevleri ilebirlikte“hayır” cephesi içinde yer alırken, Ufuk Uras ise adeta Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarınınsözcülüğünüyapıyordu.Uras’ın“Evet”kampanyasıyürüttüğüanayasadeğişiklikpaketi,AKP’nintekbaşınahazırladığı,sistemiçigüçlerlebileuzlaşmaaramadığı,dolayısıylagericibirsiyasetvesermaye kliğinden başka hiçbir kesimi ifade etmeyen bir rejim modelinin bütün toplumadayatıldığıbirdeğişikliktaslağıydı.LiberalUfukUras,bututumuylasosyalistsollabağlarınıdakoparmışoluyordu.Ancak, toplumu ve entelektüel ortamı ideolojik ve siyasal bakımdan terörize eden liberal-

muhafazakâr blok, ideolojik saldırganlıkta öyle bir aşamaya ulaşmış durumdaydı ki,UfukUrasanayasa değişikliğine ilişkin tavrını açıkça ilan etmesine karşın, yine de bazı arkadaşlarınıneleştirilerindenkurtulamadı.BilindiğigibiUras,DemokratikToplumPartisi’nin(DTP)kapatılmasıveikimilletvekilliğinin

düşürülmesi üzerine Kürt siyasal hareketinin Meclis’te grup oluşturabilmesi için yeni kurulanBarış ve Demokrasi Partisi’ne (BDP) “özerk” bir statüyle katılmıştı. Gelgelelim, değişikliktaslağı konsunda AKP ile anlaşamayan BDP’nin –ki BDP, anayasa değişikliği konusunda kimimaddelerinoylanmasısırasındaAKP’yidestekledi–aldığıgrupkararınedeniyleUfukUrasdahaönceki bazı oturumlara katılmadı. Yani parti tavrına uydu ve kimi maddelerin oylanmasında

dolaylıdaolsaAKP’yidesteklemedi,diğerBDP’limilletvekillerigibi“çekimser”kaldı. İşteozaman liberal mahfillerde kıyamet koptu. Ufuk Uras’ın bazı liberal yol arkadaşları kendisinihemen, “kara koalisyoncu” ve “statükocu” diye suçlamaya başladı. Daha da trajikomik olanı,oylamayakatılmayanUras’ıneredeyseErgenekoncuilanedeceklerdi.ÖrneğinAhmetİnsel,2Mayıs2010tarihliRadikalgazetesininpazarekiRadikalİki’deyazdığı

biryazıda,Uras’ın“Hesapçıveilkesizsiyasete”aletolduğunuilerisürüyordu.Ahmetİnselböyledemişse ne olmuş diye düşünmeyin... Ahmet İnsel Birikim’cidir, yani günümüzün her soydanliberalininpeygamberocağıolandergiçevresindengelir.Gündelikişlerlepekuğraşmayanliberaltekke şeyhlerindenbiridir.Günümüzünegemengücüolanmuhafazakârlarındagözdelerindendir.AB’cilerin sevgilileri arasındadır. Yani tekin değildir. Bu nedenle bir şey yazdımı, şöyle birtoparlanmakgerekir!HerhaldebunedenleolsagerekUfukUras,HâkimlerveSavcılarYüksekKurulu’nun(HSYK)

yapısını değiştirerek zaten sınırlı olan yargı bağımsızlığını tümüyle ortadan kaldıran ve yargıyıyürütmenin denetimine sokan anayasa değişiklik önerisine, üyesi olduğu BDP’den hiçbirmilletvekili katılmadığı halde, AKP’lilerin alkışları arasında “evet” oyu verdi. Uras böylecedincipartininrejimideğiştirmeoperasyonunapahabiçilmezbirmeşruiyetkazandırdı.DahasonraHalklarınDemokratikPartisi’ne(HDP)katılanUfukUras,emperyalizminvegericiliğinneredeysebütünoperasyonlarını“özgürlükçü”gerekçelerledestekleyenbirliberalenkazadönüştü.

ÜçüncüYolveHalkİçinLaiklik!

DöneminAKP-Cemaatiktidarınınanayasareferandumunda“Evet”oyukullananlarile“Yetmezama evet” diyenler dışında bir de kimi sol gruplar tarafından gündeme getirilen “üçüncü yol”önerisi vardı. Geleneksel iktidar bloku içinde ortaya çıkan yön ve program farklılaşmasıkarşısında, her iki eğilime ya da güç odağına da itiraz eden bir “üçüncü kutup” oluşturulmasıöneriliyordu.İlkbakıştadoğrugibigörünenbuöneriyebirazyakındanbakmaktayararvar.Evet,sonçözümlemedeikisermayefraksiyonuarasındadevamedençatışmakarşısındabirini

ya da diğerini desteklemek yerine, solun yapması gereken şey kendi bağımsız politikasınıgeliştirmekti. Ancak o dönemde sorulması gereken doğru soru şuydu; her tarihsel uğrak vedönemeçtebutavırdoğrumuydu?Değildi!Değildi çünkü, teorikbakımdandoğrubir tutum,politikolarakyanlışolabilirdi.Örneğin,biz

bütünolupbitenlerebakarakgüncelherkötülüğünkaynağınınkapitalizmolduğunu,kurtuluşundasosyalizmle gerçekleşeceğini söylediğimizde bu tutum teorik bakımdan doğru, ancak politikbakımdanyanlışolacaktır.Çünkübuyaklaşım,bizesoyutlamadüzeyindedoğrubirşeysöylemişolmasınakarşın,güncelpolitikihtiyaçlarıkarşılamakvetoplumsalçelişkileriçözmekanlamındahiçbirşeysöylememişolacaktır.Siyasalmücadeleye kitleleri kazanmak, güç biriktirmek ve toplumukurtuluşa hazırlamak için

günceldolayımlaraihtiyaçvardır.Örneğin kapitalizme karşı mücadele güncel olarak özelleştirmelere, adaletsizliklere, gelir

dağılımındaki büyük dengesizliğe, eğitimde fırsat eşitsizliğine, işsizliğe, pahalılığa, yoksulluğa,hakveözgürlüklerinsınırlandırılmasına,kentyağmasınavb.karşısavaşılarakgerçekleştirilir.Dolayısıyla günümüzde insanlığın ilerici birikimine, Aydınlanma’nın ve Cumhuriyet’in

kazanımlarına (bu kazanımlar ne kadarsa) ve laikliğe yönelik saldırılar karşısında, “bize ne”diyebilir ve gönül rahatlığıyla bir “üçüncü yol” önerebilir miyiz? Bu ülkede gericiliklemücadelede solve sosyalizmadına tarafsızkalınabilirmi?GeziDirenişi, bununolamayacağınıgösterdi. Milyonlarca insan kendi yaşam tarzını, laikliği, Aydınlanma’nın ve moderniteninkazanımlarınıkorumakiçinaylarcasokaklaradöküldü.Ayyıldızlıbayrakbunedenlebirdirenişsembolünedönüştü.Solbubaşkaldırıyakayıtsızkalamazdı,kalmadıda…Solcular,devrimcilervesosyalistlerbütünrenkleriyleCumhuriyettarihininbuenbüyük,enuzunsüreli,enkitleselveengörkemlibaşkaldırısındahalkınyanında,barikatlarınenönündeydi.Dolayısıyla solun da üzerinde yükseldiği zeminleri yok edecek gerici bir saldırı karşısında

tarafsız kalınamaz. Çünkü dinci gericiliğe karşı yürütülecek mücadele, aynı zamanda kendigeleneklerine ve devrimine ihanet eden bütün sermaye sınıfına karşı da esaslı bir mücadeleanlamınagelecektir.İnsanaklınınözgürlüşmesinevelaikliğekarşıgericibirsaldırıyı“demokratikeleştiri”olarak

kabuletmekiçin,siyasetensafyadasalakolmakgerekir.Liberal-muhafazakâr güruhun moda haline getirdiği bir yaklaşım olan ve kimi sosyalist

arkadaşlarımızındasorgulamadankabullendikleri“laik-antilaikçatışması”güncelbakımdansahtebirbölünmedeğil,buülkeninbütünemekçileriiçinsahiciveyakıcıbirmücadelealanıdır.Çünkülaiklik artık sadece orta ve orta alt sınıf kentli ve eğitimli kesimler ile aydınların değil, aynızamandaezilenlerin,işçisınıfının,emekçilerinvebütünçalışanlarındadavasıdır.Günümüzün dünya ölçeğinde en önemliMarksist iktisatçılarından biri olan Prof. Dr. Korkut

Boratavhocabukonudaşunlarısöylüyor:(...)Önceaskerirejimin,sonradaneoliberalpolitikalarlaemperyalizminbaşarısı,Türkiye’nin

emekçileriilesosyalizmarasındakibağlarıkoparmakolmuştur...Halkımızaözgüdindarlığın,halkİslamı’nınköktendinciyobazlaragöre“Vahabi”birdönüşümeuğramasınaözelçabasarfedilmiş;böylecehalkınİslamiduyarlılıklarıilesiyasiİslambütünleştirilmiştir.BunedenlebenceAKP’yekarşı laiklik sorunsalı etrafında başlatılan mücadele, orta sınıfların hayat tarzlarını savunmagündemiyle sınırlı değildir.Halk sınıfları nezdinde sürdürülen kritik bir ideolojikmücadeledir.Çok önemli sınıfsal işlevi vardır. Halkın İslami duyarlılıklarının bugün aldığı biçimi bir verikabuletmemekdebunedenlegereklidir.(Prof.Dr.KorkutBoratav,Cumhuriyetgazetesi,2Mayıs2010,ŞükranSonersöyleşisi)Dini bağlılıklarına göre hareket eden ya da cemaatlere biat eden insanlar, sosyo-ekonomik

(sınıfsal)konumlarınagörehareketetmezler.Dolayısıyladincilik,kalabalıklarıyönlendirmekvetoplumu yönetmek için etkili bir siyasal araçtır. Dindarlığın yaygınlaştırılması başta kadınlarolmaküzereinsanlarıköleleştirirveesasolaraksömürüdüzenininsürekliliğinehizmeteder.Bu kitabın giriş bölümünde de altı çizildiği gibi, kurulu düzene yönelik her türden gerici,

postmodernist ve liberal eleştiri ile ilerici ve devrimci itirazın birbirine karıştırıldığı birdönemdengeçiyoruz.Buhileyeizinvermemekgerekir.

8.2-LİBERALAKILDIŞILIK:ÜMİTKIVANÇÖRNEĞİ

Bazentarihenotdüşmekgerekiyor,unutulmasın,hesapkapanmasın,gününbirindegörülsünveadaletyerinibulsundiye...Solun ve entelektüel ortamın liberalizm ve milliyetçilikle lekelendiği günlerde bunu sık sık

yapmak gerekiyor üstelik. Örneğin, YeniHarman dergisinin Şubat 2010 tarihli 138. sayısındadöneminTaraf gazetesi yazarı veBirikim çevresinin önde gelen isimlerinden Ümit Kıvanç’layapılansöyleşiiştetamdabutürdenbirilgiyigerektiriyordu.YeniHarmandergisindeyayımlanansöyleşi,Birikimdergisinin internetsitesindedeyaklaşık

üçayaçılışsayfasındanyayındatutuldu.Böyleceanladıkki,ÜmitKıvanç’ınbirentelektüelsefaletvesiyasalcehaletörneğiolanbusöyleşisindeilerisürdüğügörüşler,Birikimdergisiçevresincedepaylaşılıyor.BaşarBaşaranveBurakCoptarafındanaylıkYeniHarmandergisiiçinyapılansöyleşitambir

ibret vesikası gibi. Çünkü bu söyleşi; liberal kirlenmenin, soldan kopuşun, sermayeye ve yenidüzene eklemlenmenin, İslamcıların ve muhafazakârların yedeğine düşme sefilliğinin, felsefibakımdan alçalmanın, sermayenin iki fraksiyonu arasındaki kapışmada birinin eteklerinetutunmanın,polisdevletineyadaaynıanlamagelmeküzeredinciyenidiktarejimininkuruluşunaçokdemokratikgerekçelerlekatkıdabulunmautanmazlığınınsafbirörneğidurumunda.Onedenletipik.Söyleşidegözeçarpanilkşeyşu;devrimcipozisyonlarındaısraredensosyalistsolakarşıderin

birkin sankihercümleye,her sözcüğe sinmişgibi...Tuhafbirkinbu.Kudretliolanların safınageçmişolmanınyarattığıincebirvicdansızısındanbeslenenkirlibirkin...Haksızvezalim...Öyleanlaşılıyorki,devrimcilerinvesosyalistlerinvarlığı,buçevreleringiderekyenidenartan

etkisiÜmitKıvanç’ınkeyfinikaçırıyor.Dahasıonlarınvarlığı, tıpkıdöneklerdegözlendiğigibiderinbirvicdanazabıetkisiyaratıyor.Adı geçen söyleşi, liberalizmle baştan çıkmanın insanı sadece soldan uzaklaştırmadığı, aynı

zamandavicdanınıdakarartarakcahilleştirdiğiniortayakoyuyor.SözkonususöyleşideÜmitKıvanç,belkidehiçbirzamandevrimciolamamanınyarattığıderin

bir kompleksin bilinçaltında yol açtığı hırçınlıkla olsa gerek, ağzını da bozuyor. Herhaldekendisinin yüksek fikirlerini takip etmediklerinden olacak, solun ana akımlarına hakaret ediyor.Onunbuhırçınlığıinsanda“sankikendipisliğiniörtmeyeçalışıyor”duygusunuyaratıyor.

AKPKuyrukçuluğununTeorisi

ÜmitKıvançAKP’ninnedendesteklenmesigerektiğinişöyleanlatıyor:Şimdi bugünmesela demokrasimücadelesini desteklememek için ya daAKP’li görünmemek

içinyadanebileyimliberaldiyesuçlanmamakiçinbulunanbahanelervaryayani...Şimdionlarınçoğu o kadar komik ki aslında. AKP neden iyi bir parti olsun ki? Neden biz onu sevelim ki?Zoraki demokrattır AKP. Ama aslında zoraki olması onu daha güvenilir kılar birçok açıdan.Kendisiistemesede,kendisioiyilikteolmasadabirşeyleriyapmakzorunda.(ÜmitKıvanç,YeniHarman,Şubat2010,Sayı:138)

ÜmitKıvanç’agöre,AKP’yemuhalefetetmek“demokrasimücadelesine”karşıçıkmaklaaynıanlama geliyor. Sosyalistlerin “demokrasi” için nasıl mücadele edecekleri bahsini bir kenarabırakalım, Kıvanç söyleşinin devamında özetle bize şöyle bir seçenek sunuyor; “Ya AKP’yidestekleyeceksinizyadastatükodan,hattadarbedenyanaolacaksınız.”Kıvanç’ın havsalası, bize sunduğu her iki seçeneğe de karşı olmayı ve mücadele etmeyi

almıyor.Üstelik,AKP’nin“zorakidemokratlığını”daçokgüvenilirbuluyor.AKP’nin, halkdüşmanı neoliberal ekonomipolitikaların hoyrat bir uygulayıcısı olduğunu, bu

amaçlaulusalhukukuvekurumlarıküresel sermayenin ihtiyaçlarınagöreyenidendüzenlediğini,yükselenyenisermayefraksiyonununkendisineiktidaralanıaçmakiçinilerisürdüğütaleplerin“demokratikleşme”olmadığını,buiktidarınkamuvarlıklarınıyağmaladığını,insanaklınaveaklınözgürlüğüne karşı savaştığını, özelleştirmeci olduğunu ve başta işçi sınıfı olmak üzere bütünçalışanlarakarşıdüşmancabirpolitikaizlediğinigörmezdengeliyor.Dahasıbunugizliyor.ÜmitKıvançdahadaileriyegidiyorveAKP’yi“devrimcibirparti”olarakgörüyor.Bukadarı

da olmaz demeyin, Kıvanç AKP’nin “AB uyum süreci” kapsamında gerçekleştirdiği yasadeğişikliklerikonusundaaynenşunlarısöylüyor:Solcularıçeviripsoralım.Nedeğişti,meselahangiyasadeğişti,soralıminsanlara.Birmadde,

birşeysayacakinsançıkarmı?Çıkmazdeğilmi?Biliyoruz.Avukatfalandeğilse,özelalanıfalandeğilse,çıkmaz.Niye?Çünkübiziilgilendirmiyor.(YeniHarman,aynısayı)Bunu nereden çıkarıyor Kıvanç? Solcuların neyin değiştiğini bilemeyeceğini neresinden

uyduruyor anlamak mümkün değil. Aktüel politika konusundaki kendi cahilliğini başkalarınayüklemeye,helesolasaldırmak içinbunubirbahanehalinegetirmeyekalkışması tamanlamıylasaçmavekomik!Kıvançortaya,doğruluğukendisindenmenkulbir iddiaatıyor, sonradabunlarlayinekendisi

tartışıyor. Oysa yapılan yasa değişiklikleri konusunda solcu gazeteci, aydın, siyasetçi veakademisyenlerinyazdığıonlarcamakalebulunuyor.Soldergilerdedebukonudayazıçıkmamışsayı bulmak neredeyse imkânsız durumda. Üstelik solcuların yönetimindeki meslek örgütleritarafındanyapılanyüzlercepanel,açıkoturumveyayınortadaykenböylebiriddiayıortayaatmakanlaşılırgibideğil.

Kıvanç’ınDevrimciPartisi!

AmaKıvanç’ınderdibaşka.Buyasadeğişikliklerini çokönemsiyorkendisivebir “devrim”olarakgörüyoronları.Dahasısolcularınbu“devrim”eilgisizliğikarşısındakendisinikaybediyorvehakaretyağdırıyor.Buyasadeğişikliklerinieleştirmeyi isekonuyubilmemekolarakgörüyor.Dolayısıylabueleştirilerikendince“yok”sayıyor.İnanılmasıçokzoramaKıvançşunlarısöylüyor:Bakın,binlerceyasadeğiştibirkaçayiçinde.Vebirkısmıönemlişeylerdionların.Normalde

hiçbir parlamento birkaç ay içinde binlerce yasa değiştiremez. Bence 500 yıl sonra bugünküTürkiye’yi inceleyen biri, “o dönemde Türkiye’de devrim olmuş galiba” der... Ama yanlışanlaşılmasın, “devrim” kelimesini yalnızca bu anlamda kullanıyorum. (...) Bugün olan devrim

falandeğil.Ama,hanineredeyse“ulandevrimgibibirşey”dedirtecekolaylaroldu.(age.)Zorlanıyor Ümit Kıvanç, olan bitene “devrim” diyemiyor bir türlü. Bu kadarını sola

yutturamayacağını hissediyor. Ikınıyor, sıkınıyor ve nihayet “ulan devrim gibi bir şey”de kararkılıyor.Üstelik insanların500yılsonrafarkınavaracaklarıbirdevrim!Nediyelim,birkavramolarak“devrim”hiçbukadarkirletilmemişti.Ümit Kıvanç tam anlamıyla sallıyor. Tam bir bilgisizlikle acayip sonuçlar çıkarıp ucuz

değerlendirmeleryapıyor.Aklıncainsanlarıaptalyerinekoyuyor.Önceliklebelirtelim,“ABuyumsürecinde”AKPhükümeti binlerce yasayı değiştirmedi.Bu bağlamda (temel değişiklik özelliğitaşıyan) en çok yasa değişikliği Bülent Ecevit’in başbakanlığındaki 57. Hükümet (DSP,MHP,ANAPkoalisyonhükümeti)tarafındanyapıldı.Üstelikyapılanbuyasadeğişiklikleri,kapsamveiçerikbakımındanAKPhükümetininyaptıklarındandahaönemliveÜmitKıvançperspektifindenbakıldığındadaha ileriydi.Örneğin idamcezası 57.Hükümet tarafındankaldırıldı.BudurumdaÜmitKıvanç,57.Hükümetiçin“süperdevrimci”derherhalde.Amaöyleanlaşılıyorki,Kıvançiddiaettiğinintamtersinekendisihiçokumadanbukonudaki

liberal-muhafazakârezberiaynendevralıyor.

LiberalSaflıkmıKötüNiyetmi?

Ümit Kıvanç, AKP’nin doğru ve demokratik bir çizgi izlediği konusunda en ufak bir kuşkuduymuyor. Onun için AKP’ye muhalefet etmek sadece “Bakın AKP sonuna kadar gitmiyor”demekten ibaret. Örneğin Ergenekon soruşturması konusunda da hiç şüphe duymuyor. BusoruşturmanınKontrgerillanın tasfiyesi olduğuna imanediyor.Düzmece suçlamaları, sahtekanıtüretimini, sola yönelik saldırıları, tarihin yeniden ve gerici yazımını, darbe iddialarının polisistihbaratınınimalettiğibirersenaryoolabileceğinihiçdüşünmüyor.Olanbiteninbirdemokratikleşmedeğil,ABD’ninbölgesiyasetleriyledeparalelliktaşıyanbir

rejimdeğişikliğioperasyonuolduğuna,bunundayenibirdiktadüzenianlamınageldiğineihtimalvermiyor.Sermayenin iki fraksiyonu arasındaki bumücadeleden demokratikleşme çıkarmaya çalışıyor.

Gözlerisadecehakiüniformayıgörüyorvebuüniformayakarşıolanherşeyindemokratikolduğugibiilkel/geribirmantıkyürütüyor.Gözleripolislaciverdinibirtürlügörmüyor.Onuüniformadansaymıyor.Ergenekoniddianamesiniokuduğunusöylüyorama,yaiyiokumamışyadaokuduğundanpekbir

şeyanlamamışgörünüyor.

“Küçük”OltayaTakılanlar!

ÜmitKıvanç,Ergenekoniddianamesine/soruşturmasınabakıncasadeceVeliKüçük’ügörüyor.Veli Küçük’ü gördükleri halde kafaları karışan ve Ergenekon soruşturmasına kuşkuyla bakansolcularadafenahaldekızıyor:“Ulan senin kafan nasıl karışıyor ya Veli Küçük’ü görünce? Veli Küçük’ü görünce kafası

karışanadamkötüniyetlidirarkadaş.”(Ü.Kıvanç,age.)Bu kadar kızma hacı! Biraz anlamaya çalış. Yabancısı değilsin, hani şu bilimsel kuşkuculuk

vardı,hatırlarsın...Bilim,birazdabuyaratıcıinsanedimi,yanikuşkuculuksayesindegelişmişti,bilirsin. Sen de biraz kuşkuyla bak olan bitenlere. Örneğin senin de desteklediğin AKP’ninarkasında büyük sermaye çevreleri, yükselen dinci muhafazakâr burjuvazi, tarikatlar, ABD,NATO,ABfilanvar.Birdebunlarabakvenasılaynıhizayageldiğinizibirdüşün.Merak etme sen, solcuların kafası Veli Küçük’ü gördükleri halde karışmıyor. Onlar Veli

Küçük’ü gayet iyi tanıyorlar. Yanlışın burada, kafası karışan sensin. İnsanlar DHKP-C, PKK,MLKPgibisolörgütlerindeErgenekon’untaşeronkuruluşuolduğunusöyleyeniddianamelerevesavcılara kuşkuyla bakıyor. İnsanlar polis ve adliye örgütünü ele geçiren Fethullah Gülen’inoperasyonlarındanendişeyekapılıyor.Sosyalistler, GaziMahallesi katliamını solcuların üzerine yıkan, Sivas katliamını Ergenekon

üzerindensolcularabağlayan,PKK,MLKPveDevrimciSol(Dev-Sol)örgütleriniErgenekon’unkurdurduğunu söyleyen ve böylece İslamcı katilleri aklayarak asıl kontrgerilla yapılanmasınıgizleyeniktidarınsavcılarınainanmıyor.Tekbirpolisşefininbilebudavayadahiledilmediğinigörüyor solcular. Bu davada hayatları boyunca darbecilere ve kontrgerillaya karşı savaşansolcuların,devrimcilerinvesosyalistlerindeyargılandığınıizliyorvegerçeğigörüyorlar.İnsanlar Veli Küçük’ü değil, Yalçın Küçük’ü gördükleri için kafaları karışıyor. Bu dava

üzerindensolunbütündeğerlerineve tarihinedesaldırıldığınıgördükleri içinşaşırıyorlar.Yenivegericibir tarihyazılmakistendiğini, tarihimizdekibütündevrimcimirasvedeğerlerehakaretedildiğiniizledikleriiçinkuşkuyakapılıyorlar.BuülkeninentemizevlatlarıolanDenizGezmiş,MahirÇayangibidevrimcivesosyalistliderleribileErgenekoncuilanedildiğiiçinbudavalarainanmıyorlar.Bırakın “TürkGladyosu”nun tasfiyesini, bu dava üzerinden asıl derin devlet veKontrgerilla

aklandı.Budavaaracılığıylaörtülübirİslamcıdarbegerçekleştirildi.BirinciCumhuriyetyıkıldı,ikincisinin kurulması için en büyük dönemeç aşıldı. İnsanlığın ve bu ülkenin bütün ilericibirikiminitasfiyeedecekbirılımlıİslamrejimininsiyasalkoşullarıhazırlandı.Polisbudarbeninsilahlıkuvvetinioluşturdu.Özelyetkilisavcılıklarvemahkemelerüzerinden

paralel bir adliye kuruldu. Doğal yargıç ilkesi ayaklar altına alındı. Gizli tanıklık sistemiyleitirafçılıkkurumsallaştırıldı.Tertiplerkuruldu.Yalanaveiftirayadayalıiddianamelerhazırlandı.İddianamelerde fiil ile fail arasında ilişki kurulamadı. İnsanlar ortaçağ engizisyonmahkemelerindeolduğugibiöncesuçlandı,sonradamasumolduklarınıkanıtlamayazorlandı.HrantDinkcinayetidavasındayaşanan rezaletortadayken,bucinayetinbirCemaatkomplosu

olduğu ve Emniyet içinde örgütlü bir çete tarafından yönlendirildiği neredeyse kesinleşmişkennasıl bir arınmadan söz edilebilirdi? Veli Küçük ve bir zamanlar kullanılıp sonra bir kenarabırakılan İbrahimŞahingibi kişiler, ancakÜmitKıvançgibilerininkafasını karıştırmak için budavaya dahil edildi. Bu isimler Ergenekon ve bağlı davalara inandırıcılık kazandırmak içinseçildi.Başarılıolduklarıdaanlaşılıyor.ErgenekondavalarındaVeliKüçükveİbrahimŞahingibi isimler,kamuoyutarafındanbilinen

asıl suçlamalardan yargılanmadılar. Kendilerine kamuoyunca bilinen suçlamalar hakkında,

duruşmalarboyuncatekbirsorubilesorulmadı.DolayısıylaErgenekontertibinedeniyle,eğerbukişiler suçluysa,onlarındaaklanmasınayolaçıldı.Bukonuda,VeliKüçük’ünavukatıolankızıZeynepKüçük’ünsavunmalarıdikkatçekiciydi.SusurluksoruşturmasıileErgenekondavalarınınbirleştrilmesiistemimahkemetarafındanreddedildi.

EmperyalizmSolcularıİlgilendirmezmi?

Ümit Kıvanç, tıpkı Baskın Oran gibi emperyalizmi yok sayıyor, önemsemiyor. Yaküreselleşmenin emperyalizmi sonlandırdığını sanıyor ya daMehmet Altan gibi emperyalizminartık “ilerici” olduğunu, örneğin NATO’nun “demokrasi ve özgürlükler için savaştığını”düşünüyor. Bilmiyoruz. Çünkü analizini bu kadar derinleştirmiyor ama, antiemperyalist olmayısoluntanımındançıkarıyor.Solcuolmakiçinantiemperyalistolmaşartınıkaldırıyor.Hattasolcuolmak için antiemperyalist olmamak şartını koyuyor. Çünkü, tam bir cehaletle antiemperyalistolmayımilliyetçiliksayıyor.Kıvançşunlarısöylüyor:Emperyalizmibizokadarfazlayerekoydukkibirazdışarıdabırakırsakdaha iyianlayacağız

bazışeyleri.Benimsoltanımımdaemperyalizmniyeolsunki?Türkiyesolununantiemperyalizmimilliyetçiliğin kibarca söylenmesinden başka hiçbir şey değildir ve bu beni uzaktan yakındanilgilendirmiyor.(ÜmitKıvanç,age.)SöyleşiyiyapanlarınbirsorusuüzerineLatinAmerikaiçinantiemperyalistmücadelenin“belki

olabileceğini”belirtenKıvanç,Irak’ıngözümüzünönündeişgaledildiğini,bırakınemperyalizmi,klasik sömürgecilikmetotlarının bile devreye sokulduğunu görmüyor.Basit bir ekonomi politikbilgisindenbileyoksunolduğu,dahadoğrusubunuunuttuğugörülüyor.GünümüzünöndegelenMarksist iktisatçılarınınküreselleşmedenilendöneminemperyalizmin

yenibirevresiolduğunu,bugörüşesağcıkimiakademisyenlerinbilekatıldığını,dahasıbuyenidalganınsonunageldiğimizibilmiyor.Çünkü Ümit Kıvanç, “devrim gibi” dediği düzenlemelerin emperyalistler tarafından da

desteklendiğini görüyor ve bu çelişkiyi kafasına göre çözüyor. Antiemperyalizmi milliyetçiliksayıyorvekurtuluyor.Emperyalizmyoksa,çelişkideyok!AmaneyazıkkiÜmitKıvançilgilenmeyinceemperyalizm

yokolmuyor.

Taraf’ınSolculuğu!

Kıvanç, bir dönemçalıştığıTaraf’ı da solcugazete sayıyor.Bugazeteninhükümetin emriyleHazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’ndan aktarılan parayla kurulduğunu, yani bir anlamdahükümetinbiroperasyongazetesiolarakkurulduğunubilmezdengeliyor.Çalışanların, emekçilerin, işçilerin hak ve özgürlük mücadelesine karşı bu gazetenin tutum

aldığını, neoliberal politikaları kayıtsız şartsız desteklediğini, hatta işçileri yer yerErgenekonculuklabilesuçladığını(Tekeldirenişisırasındaolduğugibi)unutmuşgörünüyor.

İstihbaratçıpolislerleaynısayfalardayazdığınınfarkındabiledeğil.Polisistihbaratıilegazetearasındaki ilişkiyi sorgulamıyor.O yine solculara hakaret ediyor.Bir dönempolis bülteni gibiçıkanoperasyongazetesindenedenyazdığınıdemokratikbirgerekçeyebağlamayaçalışıyor.Kıvanç, Taraf gazetesinin Başbakan Erdoğan’ı eleştirdiği zaman çalışanların maaşlarının

ödenemezhalegelmesini,bağımsızolmasınınkanıtısayıyor.OysaverdiğiörnektamtersineTarafile hükümet arasındaki “derin” bağın kanıtını oluşturuyor.BugünKıvanç’la yeniden bir söyleşiyapılsa, AKP-Cemaat kavgasında Fethullah Gülen’in yanında duran Taraf gazetesini herhalde“devrimci”sayar.

Kıvanç12EylülDarbesiniAklıyor!

Darbe karşıtı, büyük demokrat, harbi delikanlı Ümit Kıvanç’ın 12 Eylül 1980 askeri faşistdarbesiyapıldığızaman, tıpkıErtuğrulÖzkökgibi,derinbir“oh”çektiğive“canımızkurtuldu”diyesevindiğianlaşılıyor.İnanılırgibideğilamaKıvanç,devrimcilerin,sosyalistleriniktidaragelmesiyerineaskerlerin

darbe yapmasının daha hayırlı olduğunu söylüyor. Üstelik bu darbeyi ABD’nin yaptırmadığını,onunsadecedarbelerionayladığınıilerisürüyor.Kıvanç kendisini tutamıyor ve devrimci örgütlerin liderlerinin Mesut Yılmaz, Tansu Çiller

vb’den farklı olmadığını, genelliklepsikopatbir kişiliğe sahipolduklarını imaediyor.Tambirterbiyesizlik ve derin bir düşmanlık örneği veriyor. Büyük demokrat Kıvanç’a göre darbeninnedenideneredeysesolcularoluyor.Şimdisıkıdurun:ABD’nin her istediği oluyordu zaten Türkiye’de, niye darbe yaptırsın, manyak mı? Türkiye

ABD’ninen sıkımüttefikiydi.Bu şöylebir icatveuydurma;biz (devrimciler)miTürkiye’deosırada hâkim olmak üzereydik de ABD bunun üzerine darbe yaptırttı? Biz birbirimiziöldürüyordukzatenbe.(...)Gidinnamusluherhangibirinsana,şunusizeitirafedecektir;11Eylülgünübuülkedekisolcularınhiçbirineyapacağınıbilmiyorduzaten.Faşistlerdebilmiyordu.Böylekalmıştıkhepimiz.Kitlelerfalandabizimpeşimizetakılmışdeğildi.Onlarıyeterincemutsuzettikzaten.Bunlarbirtakımefsaneler...Yokböyleşeyleryani.Allahsaklasın,devrimyapsaydıkbizenaz5milyonkişiöldürürdük.12Eylülkaçkişiyiöldürdü?Birkaçyüzkişidiryani.(ÜmitKıvanç,age.)Pes gerçekten! Bu kadar aşağılık bir saldırıyı 12 Eylül darbecileri bile devrimcilere karşı

yapmamıştı. Kıvanç sosyalistleri, devrimcileri hastalıklı, toplumsal hayatla bağları olmayan,şiddetbağımlısı,hattateröristtiplergibigörüyor.Onlarınnedensolcuolduklarıbilebellideğil.TıpkıBekleDedimGölgeyeisimlikötü(edebibakımdanvasatbiledeğil)romanındaolduğugibi.Oysa,1970’liyıllardaTürkiyesoluenkitleseldöneminiyaşıyor,kuruludüzeni temellerinden

sarsıyordu.Tarihsel inisiyatifin soldaolduğuyıllar yaşanıyordu.Kıvanç, hikâyemizi liberal birokumadan geçirmemizi, aslında yaşadıklarımızın başka bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyor.Ancak Kıvanç’ın teklif ettiği okuma biçiminde kendi yaşadığı alçalmadan başka bir şeybulunmuyor.

Kapitalizm1980dönemecindeküreselbirkarşısaldırıbaşlatıyorvebuçerçevedePakistanveTürkiye’de askeri darbeleryapılıyordu.NikaraguaveAfganistangibiülkelerde isekontrgerillafaaliyetleri yoğunlaştırılarak iktidarlar ele geçirilecekti. Bu saldırı 1990’da sonlanacak vesosyalist blokun dağılmasıyla sonuçlanacaktı. Neo-Cons (Neo-Conservatives) ideologlar vesiyasetçilerbunuaçıkçayazacaktı.Çünkü 1980 yılında sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada bir kırılma yaşanıyordu. Bu

tarihsel dönemeçte en kritik ülkeyi ise Türkiye oluşturuyordu. Dönemin ABD Başkanı JimmyCarter,UfukGüldemir’everdiğiröportajdaaçıkçaşunlarısöylüyordu;İran ve Afganistan’ın kaybedilmesinden sonra Türkiye’nin kaybedilmesini göze alamazdık.

BütünBatıuygarlığıtehditaltınagirerdi.(UfukGüldemir,KanatOperasyonu,TekinYayınları,2.baskı,1986İstanbul,s.76)Başkan Carter 12 Eylül darbesine destek verdiklerini açıkça belirtiyordu. O dönemde kimi

solcular ve sosyalistler düşünmese ve inanmasa bile, öyle anlaşılıyor ki egemen sınıflar veemperyalist güç merkezleri Türkiye’de rejimin renginin değişebileceğini olanaklı görmekteydi.“Taçgiyenbaşınakıllanacağı”konusundahiçbirkuşkularınınbulunmadığıanlaşılıyor.Kıvanç, sol içi çatışmaları da akıl almaz şekilde abartıyor. Sayısı bir elin parmaklarını

geçmeyecek ölümle sonuçlanan bazı talihsiz olay ve sol içi çatışmalar dışında, döneminkarakteristiğikesinliklesoliçişiddetdeğildir.Solcular,kitlelereacıfalandaçektirmedi.Kıvançbütünbunlarıneredenuyduruyor,anlaşılırgibideğil.GalibaacıçekenKıvanç’ınkendisiydi.Esasolarak1970’liyıllar (özellikle ikinciyarısı) faşistlervekontrgerilla iledevrimcilerve

sosyalistlerarasındakiiçsavaşdönemiydi.Üsteliksolunkazanmayabaşladığıbiriçsavaştıbu.Odönemayrıca işçi sınıfının tarihsel bir değiştirici güçolarak siyaset sahnesine çıktığı yıllardır.Ülkeninbirbaştanbirbaşayandığı,devrimcidurumunveulusalbirkrizinyaşandığıdönemdir.Bizuzanıpiktidarıalmayacesaretedemedik.Bubüyükhatanınbedelinibütünbirkuşak,ülkeve

toplumolarakağırödedik.Tarihinçağrısınauymadık,bunedenlecezasınarazıolduk.Derinleşensiyasalvetoplumsalkrizekarşısisteminürettiğigericiçözümemahkûmedildik.Öyle anlaşılıyor ki Kıvanç, “5 milyon kişiyi” öldüreceklerini ileri sürdüğü solcular yerine,

kendideyimiyle“birkaçyüzkişiyiöldüren”12Eylülcuntacılarınıbirkurtarıcıgibiyadabüyükkötülüğü önleyen daha az kötü adamlar olarak görmüş. Kıvanç’ın değerlendirmesinden çıkannesnelsonuçbu.Kuşkusuz Ümit Kıvanç’ın benzer başka ve daha güncel yazıları da (özellikle Taraf’ta) var.

Ancak,yukarıdaelealdığımsöyleşibunlararasında,solliberalanlayışıvemantığıortayakoyanençarpıcıveaçıkolanmetindi.Ümit Kıvanç, 12 Eylül darbesi ve sol hakkındaki bu ağır spekülasyon nedeniyle sosyalist

harekettenözürdilemelidir.VeÜmitKıvançbilmeliki,500yılsonrabudönemebakantarihçiler,sandığıgibi“devrimgibi

bir şey” değil, dinci bir karşıdevrim görecektir. Bir de İslamcıların yedeğine takılan alıkliberaller ya da düzenle entegre olmak için “demokratik” gerekçe arayan şarlatanlarlakarşılaşacaktır.

8.3-SOLLİBERALBİRÂLİM:ÖMERLAÇİNER

Devrimcilere akıl vermeyi her nedense kendisine iş edinenBirikim dergisinin Genel YayınYönetmeni ve bu çevrenin entelektüel lideri Ömer Laçiner, yaklaşık dört yıl önce RadikalgazetesininPazarilavesindeönemlibiryazıyayımladı.(Bkz.Radikalİki,5Eylül2010)Laçiner bu yazısındaAKP gericiliğinin topluma dayattığı anayasa değişiklik taslağına neden

“evet” dememiz gerektiğini anlatıyordu. Ancak Laçiner’in yazısının önemi buradan değildi. Buyazınınönemi,Türkiye’dekiliberalsiyasetbakışıvetarihokumasınınteorikgerekçelerinikurmadenemesindenkaynaklanıyordu.Bu nedenle, “Evet’in tarih öncesi” başlıklı yazıyı, referandum tartışması bağlamında kaleme

alınanbirmakeleolarakdeğil,liberaltarihanlayışıvesiyasetfelsefesininaçıkveyetkinşekildeortayakonulduğubirmetinolarakdeğerlendirmekvetartışmakgerekliydi.Önemideburada.BendeLaçiner’inyazısındaortayaattığıtezleribubağlamdatartışmayaçalışacağım.Laçiner söz konusu yazısında, hem bir tarih ve siyaset felsefesi, hem de bir analiz yöntemi

olarak diyalektik ve tarihsel materyalizmi bir kenara bırakıyor. Marksist referanslaradayandırmayaçalışsada,tezleriningerçekkaynağını,tarihselcibakışvesınıfsalyaklaşımkarşıtı,siviltoplumcuveliberaltarihanlayışınınkurucubabasısayabileceğimizKarlPopper’denalıyor.Laçiner, Popper’in Tarihselciliğin Sefaleti ile Açık Toplum ve Düşmanları kitaplarında ilerisürdüğü tezleri sosyalist gerekçelerle tekrarlamanın ötesine geçemiyor. (Bkz. Karl R. Popper,Tarihselciliğin Sefaleti, Çeviren: Dr. Sabri Orman, İnsan Yayınları, 1998 İstanbul ve AçıkToplumveDüşmanlarıI-II,Çeviren:MeteTunçay-HarunRızatepe,LiberteYayınları,3.baskı,Kasım2013,İstanbul)Laçineradıgeçenyazısındabize,burjuvadevriminitamamlayacağınıilerisürdüğümuhafazakâr

sermayeyi desteklemeyi teklif ediyor. Burjuvazi ve devlet arasındaki 100 yıllık mücadelenin,AKP iktidarı veyenigerici blokunanayasa referandumunukazanmasıhalinde tamamlanacağını,dolayısıyla burjuvazinin nihayet devleti tamolarak eline geçireceği için sınıfmücadelesinin deönünün açılacağını ileri sürüyor. Laçiner, böylece geleneksel sosyalist anlayışın 100 yıllıkhegemonyasının da sona ereceğini, dolayısıyla gerçek bir sosyalizm mücadelesinin şartlarınınolgunlaşacağı görüşünü de savunuyor. İnsan bu tezin neresinden tutacağını bilemiyor. Çünküneresindentutsanızelinizdekalıyor.

“MuhafazakârDevrim”Saçmalığı

ÖmerLaçiner90yıllıkburjuvadevletininsınıfsalniteliğinisiliyorveonubirtürsınıflardışıyadasınıflarüstüsiyasaloluşumolarakdeğerlendiriyor.İkinciCumhuriyetçi,“askeri-bürokratikvesayet rejimi” tezini aynen devraldığı anlaşılan Laçiner’in analizinde ve tarih anlayışındasınıflar, emperyalizm, kapitalizm, altyapı-üstyapı ilişkisi bulunmuyor. Bunun yerine kerametikendindenmenkulbir“vesayetrejimi”kavramıgeçiriliyor.Laçiner’in öznel niyeti ne olursa olsun, nesnel olarak önerdiği tutum bir tür sınıf

işbirlikçiliğidir. Solu, sosyalistleri, emekçileri, aydınları muhafazakâr-İslamcı sermayenin veonunpartisininyedeğinetakmagirişimidir.

Laçinertarihi,toplumlarıngelişimyasasıbağlamındavesınıfmücadeleleriiçindendeğil,artıkbıkkınlıkverenvebirerklişehalinegelensiviltoplum-devletçatışmasıvemerkez-çevreçelişkisigibiAmerikansosyolojisininburjuvatezleriyleaçıklamayaçalışıyor.Üstelikbubinyıllıkliberaltezlerüzerindenbirsosyalizmdersivermeyedekalkıştığıiçinhiççekilmiyor.Laçineryazısınınbaşında,12Eylül2010referandumundaAKP’nindayattığıanayasadeğişiklik

taslağına “hayır” diyen ya da “boykot” politikasını savunan solcuların/sosyalistlerin ortak vebaşat gerekçesinin, “AKP’nin işçi-emekçi sınıfın maddi koşullarını düzeltmek, haklarınıgenişletmekiçinçabagöstermediği,Anayasadeğişikliklerinindesosyalisthareketin/işçi-emekçisınıflarınçıkarvetalepleriyledoğrudanilişkisiolmadığı”tezinedayandığınıilerisürüyor.Laçiner, “hayır” diyen ya da “boykot” politikasını savunan bütün sosyalistlerin böyle bir

yaklaşıma sahipolduğununeredençıkarıyorbilmiyoruz, amakendiortayaartığıgörüşlerleyinekendisi tartışan yazar, “Eğer sosyalist sıfatıyla yaşadığımız son yılları sadece, asıl olarak o‘maddiçıkar’parametresiyledeğerlendirmekleyetinecekseksöylenecekfazlabirşeyyok.Çünkübuyaklaşımsosyalizmialeladebirsiyasetderekesineindirgemek,tarihselmisyonunuhiçesaymakdemektir,”diyor.(Ö.Laçiner,age.)AmerikancıveİslamcıAKPiktidarınınanayasadeğişiklikpaketine“hayır”diyensosyalistler

hiçbirşekildebupolitiktavırlarınısendikalisttaleplerlesınırlıtutmadı.Sokaktayürütülengünlükajitasyon ve propaganda söylemini bir yana bırakırsak eğer, AKP’nin bir İslamo-faşist rejimkurmagirişimiçokdahakapsamlıbirşekildetartışıldı.Sadecemaddiçıkarparametresiyledeğil,tarihsel,felsefivesiyasalgerekçelerdenhareketedenbirmuhalefetcephesioluşturuldu.Bilindiği gibi, bir sınıf olarak burjuvazi ve bir sistem olarak kapitalizm tarihsel ömrünü

doldurmasınakarşın,siyasal,ekonomikvetoplumsalvarlığınısürdürmektedir.İnsanlıkpolitikbireylemlekapitalizmiaşanakadardavarlığınısürdürmeyedevamedecek.Ancak burjuvazi dünyanın içinden geçtiği bu tarihsel dönemeçte artık kendi varlığının ve

iktidarınınahlaki,tarihselvesiyasaltemelleriniaçıklamayeteneğiniyitirmişdurumda.Birbaşkaanlatımla,sınıfolarakburjuvazitarihselmeşruiyetinitüketti.Kapitalizm artık bütün insanlığın ve gezegenin geleceğini tehdit ediyor.Durum böyle olunca

burjuvazi varlığını ve egemenliğini sürdürebilmek için yeniden bir tarihsel ve ahlakimeşruiyetüretmekihtiyacıylakarşıkarşıya.İşte toplumlarındinselleştirilerek insanaklınınvebilincininyenidenteslimalınmasıgirişimi,

bu meşruiyet arayışının sonucudur. Artık insan aklına ve bilime yaslanarak sömürü ve yağmadüzenini, müstehcen servetini, toplumsal ve siyasal egemenliğini açıklayamayan burjuvazi; bunedenle özgür akla ve bilimsel bilgiye yönelik kapsamlı saldırı başlattı. Burjuvazi kendi eseriolan Fransız Devrimi’ne, Aydınlanma’nın kazanımlarına ve insanlığın bütün ilerici birikiminekarşıbirdüşmanlıkgeliştirmeyeyöneldi.Akıllarıteslimalınmakistenentoplumlar,bunedenlebiröncekiçağındeğerlerdünyasınaiadeedilmekistendi.Yeryüzündeki gerici dalganın nedeni budur. İktisadi plandaki neoliberal politikalara, siyasal

planda yenimuhafazakârlık ve dincilik, felsefi planda da postmodernizm ve bütün bir teolojikliteratür eşlik etmektedir. Bizim gibi sermaye birikimi sınırlı, gelenekleri ve kültürel temellerizayıf burjuva toplumlarında bu sorun daha yakıcı şekilde yaşanmakta, rejim kaba bir şekilde

dinselleştirilmektedir.ÖmerLaçinertezininmerkezine,Türkiye’dekiburjuvadevriminintamamlanmadığıvarsayımını

koymaktadır. Bu tamamen yanlıştır. 20. yüzyıla özgü gecikmişlik ve sınırlar içinde de olsaTürkiye’de burjuva devrimi gerçekleşmiştir. İttihat ve Terakki hareketinin Temmuz 1908’i veKemalistlerinönderliğindeki1923,gerçekanlamdaburjuvadevrimleridir.Çünkü her burjuva devriminin mutlaka bütün yönleriyle “demokratik” olmak gibi bir

zorunluluğu yoktur. Burjuva devrimleri, bizatihi feodal rejimleri yıktıkları, dinsel toplumsaldüzeni tasfiye ettikleri, yurttaşlık hukukunu kurdukları, insan aklını özgürleştirerek toplumlarınkaderlerine yön veren iradeyi-iktidarı gökyüzünden yeryüzüne indirdikleri için demokratiktirler.Yoksa tarihtekiherburjuvadevrimi iktisadiplandabütün feodal ilişkileri tasfiyeetmediğigibi,bütünulusalsorunlarıdaçözememiştir.Türkiyebubakımdanbiristisnadeğildir.ÖmerLaçineröyleanlaşılıyorkine1908’inede1923’ügerçekanlamdabirburjuvadevrimi

olarakgörüyor.Birbirinindevamıolanbu iki burjuvadevriminin2010Türkiyesi’ndebilehâlâtamamlanmadığınıilerisürüyor.BuyanıylaLaçiner,MilliDemokratikDevrim(MDD)tezinibirbakıma liberalbiranlayışlayenidenüretiyor.Ancakbir farkla;MDD’cileryarımkalanburjuvadevriminin tamamlanmasını sosyalistlerin görevi olarakbelirlerken,Laçiner bununmuhafazakârtaşra burjuvazisi ve onun siyasal örgütleri AKP ve Cemaat gibi yapılanmalar tarafındangerçekleştirileceğiniiddiaediyor.

Cemaat,SivilToplumveBurjuvaDevrimi

FethullahGülenörgütlenmesini(Cemaat)meşrubirsiviltoplumhareketiolarakgörenLaçiner,AKP’ninveCemaatindevletitamolarakelegeçirmesininbirsakıncasınınolmadığınısavunuyor.Bu nedenle 2010 anayasa referandumunda “evet” oyu kullanmayı önererek, bu operasyonudesteklememiziistiyordu.Laçinerşöyleyazıyordu:Sosyalizm, işçi-emekçi sınıfın maddi yaşam koşullarını iyileştirme mücadelesini kuşkusuz

içermekle birlikte, asıl olarak uygarlaşma sürecimizde ileri bir aşama, hatta bir sıçrayış olmaiddia/misyonununadıdır.Onuntarihe,tarihselgelişmeyeverdiğiözelönembundandolayıdır.Ve“gelişme” dediğimiz şey maddi çıkara, mülkiyet ve bölüşümdeki paya bakılarak ölçülmez.İnsanlarınbilme,yapmaveyaratmakapasitelerinineölçüdevenasılkullanabildiklerine,bununlahangieşitsizlik türlerinineölçüdegeridebıraktıklarınavebunlarkadarönemliolarakdabütünilişkilerdefizikselgücün,zorveşiddetkullanımınıngeriletilmederecesinebakarlar.(Bkz.ÖmerLaçiner,Radikalİki,5Eylül2010)Laçiner’inmülkiyet ve bölüşüm ilişkilerini önemsizleştiren yaklaşımı başlı başına büyük bir

yanlış oluşturuyor. Sosyalistler tarihsel gelişmeyi, toplumsal ilerlemeyi ve devrimlerideğerlendirirkenmülkiyetvebölüşümilişkileriileinsanlarınbilmeveyaratmakapasitelerindekigelişmeye, geride bıraktıkları eşitsizlik biçimlerine, siyasal zorun yeni kaynaklarına ve onunkullanılma biçimlerine bir bütün olarak bakarlar. Eğer böyle bir bütünsel bakış olmaz ise yaindirgemecivesığbirekonomistbakışayadadevrimlerisadecekültürelvesiyasalbirkategori

olarakgörmeyanlışınadüşülür.Laçiner,bubakışınındoğaluzantısıolarak,“Sosyalistler,kapitalistburjuvatoplumlarınageçişi

de bir devrim olarak nitelerken, onun bölüşüm-mülkiyet düzeninde yaptığı dönüşümden ziyade,fizikgücü,‘doğalimtiyaz’ı,hakvedeğerlerhiyerarşisinintepesineyerleştirenarkaikzihniyetlerialaşağıetmesininaltınıçizer”demektedir.Genelçizgileriyledoğru.Gelgelelim Laçiner, tam da bu özelliklere sahip olan 1908 ve 1923 burjuva devrimlerini

“devrim”saymamakta,onunyerineinsanınyaratıcıaklınıteslimalmayaçalışan,varolaneşitsizlikilişkisini daha da derinleştiren, yurttaşlık yerine itaat ve kulluk kültürünü geçirmeye çalışan,burjuva devrimlerinin temel ölçütlerinden biri olan pozitif bilimin yanına teolojik literatürükoymayakalkışanİslamcı/muhafazakârtaşraburjuvazisininbir“devrim”yapmasını,dahadoğrusuyapılandevrimitamamlamasınıbeklemekte,bunudesteklemektedir.Oysa, AKP’nin temsil ettiği yeni muhafazakârlık, özgür akla ve bilimsel bilgiye karşı bir

saldırıdır. Dolayısıyla 1908 ve 1923’ün temsil ettiği uygarlık aşamasının karşısında yeralmaktadır.

Laçiner’inTarihÖncesi!

AKP’nindebirparçasıolduğuuluslararasıgericilik,birtür“ortaçağadönüş”ideolojisiolarakdeğerlendirilebilir. Örneğin ABD’deki neo-con akımın burjuva demokrasisini bile reddedenseçkinci, teolojik ve faşizan özü tam da bu özellikleri taşımaktadır. Yeni muhafazakârlar,Aydınlanma vemoderniteye yönelik tarihsel ve kategorik bakımdan gerici bir eleştiri yöneltir.Aydınlanma ve modernleşmeye karşı gerici saldırı, toplumu baskı altına alan devlete karşıdışlananveçevredetutulanmilletinbaşkaldırısıdiyenitelendirilir.AKP ile rakipleri arasındaki mücadelenin bir anlamda, “Burjuva form ve içeriğindeki

uygar/sivil ‘güç’ biçim ve imkânları ile arkaik, fiziki zor, tehdit ve korkudan beslenen güçbiçimleri arasında bir mücadele olduğunu” belirten Laçiner, bu mücadelenin aslında genelseçimleryoluyla(özellikle2007seçimleri)AKP’ninzaferiylesonuçlandığınıbelirtiyor.Laçineryaklaşımına2010AnayasaReferandumuüzerindenşöyledevamediyor:AKP’nindeğişiklikpaketininmazrufubuartçımuharebelerininsondirenişnoktasıolanyüksek

yargıyımevzilerindenortavadedesökmektir.BupaketinkabulüileTürkiye’demodern/burjuva-kapitalisttoplumunsiyasetalanı“tarihöncesi”ninkalıntılarındantemizlendiğigibi,özelolarakdatoplumunsiyasalkültürününefessizbırakan,iğdişedenfizikişiddetvegüçkültü,bundanbeslenendeğerler,prestijalgısınıntıkacıdayerindensökülmüşolacaktır.(Ö.Laçiner,age.)Ve Laçiner, yukarıdaki değerlendirmeyi tamamlayan ve yazının özünü oluşturan asıl sözünü

söylüyor:Umarız ki sonuç, burjuvazi ve “devlet” arasındaki asırlık mücadelenin 12 Eylül 2010’da

nihayetbitişnoktasına,sosyalistleriçindegelenekselsosyalistanlayışınyüzyıllıkhegemonyasınınsonunagelinmesiolsun.(Ö.Laçiner,age.)Laçiner,böylecesosyalistlerinönününaçılacağınıvekafalarıkarışmadan,bulaşıkbirideolojik

kurguyasahipolmadan,artıkdevletideelindetutanegemenbirburjuvasınıfımızolduğuiçinona

karşı (100-150 yıl sonra da olsa) nihayet gerçek bir sınıf mücadelesi vermelerinin mümkünolacağını iddia ediyor. Aslında Laçiner, 2010 Türkiyesi’nde bütün kurumlarıyla sermayeninegemenliğindeolanTürkiyeCumhuriyeti’ninhâlâbir burjuvadevleti olmadığını sanıyor.Şimdi2014Türkiyesi’ndeolduğumuzave2010 referandumunudaAKPkazandığınagöreLaçiner içinartık burjuva devrimi tamamlanmış olmalı. Ancak biz hâlâ onun ülkeyi kızıla boyamasınıbekliyoruz.Laçiner’in anlamadığı ya da karıştırdığı durum ve tarihsel olgu şudur; bütün burjuva

devrimlerinde,dahadevriminbaşlangıcındaburjuvasınıfıikikanadaayrılır.Tarihinönünüaçanbu sınıfın “devrimci” ve “muhafazakâr” kanatları daha devrim sürecinin içinde oluşur vebirbirleriyleçatışmayabaşlar.MuhafazakârlıkhakkındakiilkteorikeserinsahibiolanİrlandaasıllıİngilizpolitikacıEdmund

Burke(1729-1797)ünlükitabınıhenüzFransızDevrimi’ninbütünsıcaklığınınyaşandığıgünlerdeyazmıştı.AmerikanbağımsızlıkmücadelesinidesteklediğihaldeFransızDevrimi’nekarşı çıkanİngiliz parlamenterBurke,FransızDevrimi’nin Etkileri adlı kitabında bir siyasal akım olarakmuhafazakârlığın teorik temelleriniatmıştı.Burke’ninkarşıçıktığışeydevrimdeğil,değişimveilerlemeiçinseçilenyöntemveyol,yanidevrimciliktir.Muhafazakârlık,FransızDevrimisırasında jakobenhareketineski toplumunkurumlarınakarşı

yaptığı radikal ve/veya devrimcimüdahalelere karşı bir tepki olarak ortaya çıktı. Daha yavaş,eskikurumlarıvegeleneklerikoruyarakaşamalıbirdeğişimdenyanaolanlarmuhafazakârakımıoluşturdular.İktidardandevrilensınıfvezümrelerledeişbirliğiyanlısıolanbukesimsermayenintutucukanadınıoluşturdu.Türk Devrimi de farklı bir yol izlemedi. Ömer Laçiner’in de “AKP’nin son halkasını

oluşturduğunu” belirttiği muhafazakâr gelenek, Türkiye’de iktisadi planda hep liberal çizgideoldu.Siyasal,kültürelveideolojikplandatutucu/muhafazakârvegericibirçizgiizlerkeniktisadiplandaliberalbirtutumtakındılar.

Laçiner’inVesayetRejimi

AKP’nin temsil ettiği muhafazakâr ve İslami güçler ile sermaye çevrelerinin (örneğinFethullahçıların) Türkiye’de burjuva devrimini tamamlayacağını ileri süren, dolayısıyla örtükolarakbukarşıdevrimhamlesininaslındatarihselbakımdan“ilerici”olduğunuiddiaedenÖmerLaçinertambirsiyasalvetarihselşaşkınlıkiçinde.Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir burjuva devrimine “muhafazakâr” sermaye çevreleri öncülük

etmediklerigibi,yarımkalmışyadakesintiyeuğramışburjuvadevrimlerinidemuhafazakâryadagerici güçler tamamlamış değildir. Burjuva devrimlerini, burjuvazinin ilerici/devrimci kanadıgerçekleştirir yada tamamlar, gerici vemuhafazakâr kanadı değil.Laçiner’in bubasit tarihsel-sosyolojik gerçeği bilmemesi düşünülemeyeceğine göre, bakışını “ideolojik” bir prizmadankırarakgeçirdiğiçokaçık.Çünkü Laçiner hiçbir tarihsel, sosyolojik ve iktisadi analize dayanmadan, salt “ideolojik”

gerekçelerleilerisürdüğü“devletveburjuvaziarasındakiasırlıkmücadelenin”AKPhükümetinin

referandumhamlesiylesonaereceğinive“burjuvadevriminintamamlanacağını”belirtiyor.ZatenBaşbakanErdoğanda12Eylül2010’dayapılanreferandumakşamıyaptığıkonuşmadatambunusöyledi ve “artık vesayet rejiminin sona erdiğini” ilan etti. Ancak daha sonra öğrendik ki,“vesayetrejimi”aslındasonaermemiş.Onunsonbirkalesidahavarmış;AbdullahGül’ünyediyılboyunca başında olduğu Cumhurbaşkanlığı kurumu! Artık 10 Ağustos 2014 tarihi itibarıylacumhurbaşkanınıhalkseçtiğineveTayyipErdoğanÇankaya’yıfethettiğinegöre,“vesayetrejimi”sorunudasonsuzakadarçözülmüşolmalı.Gerçi liberallerin, muhafazakârların ve İslamcıların siyasal ve ideolojik mücadele alanında

uzuncasüreetkilibirşekildekullandıkları,Laçiner’indesorgusuzsualsizdevraldığışusınıflarüstü“vesayetrejimi”kavramıbirtürlütedavüldenkalkmıyor.Hersorundasöylemgerigeliyorvebütünkötülüklerinkaynağıolarakilanediliyor.Çünkübukavramliberallerin,muhafazakârlarınvedincilerinideolojikbirhegemonyaoluşturmaktakullandıklarıenönemliaraçtır.Sonuçolarak,askerivesayetsonaerdiğiveburjuvadevrimitamamlandığıiçin,Laçiner’egöre

sosyalistlerin de önü açılacak. Yani sosyalistler, sınıfsal niteliği saf bir burjuva devletine vekapitalist sistemekarşıdahanet,kafalarıkarışmadan,bulaşıkolmayanvecephedenyürütülecekbirmücadeleyibaşlatabilecekler.YanitarihinsaatiTürkiye’dedenihayetsosyalistleriçinçalmışdurumda.İlkbakışta liberalsiyasetvesivil toplumcutarihfelsefesiyleçelişikgibigörünsede,Laçiner

tipikbir“aşamalıdevrim”anlayışınaveşematikbir tarihmetodolojisinesahip.Laçiner,“Önceburjuva devrimi tamamlansın, sosyalist devrimondan sonra gelir” diye özetleyebileceğimiz birtarihanlayışınavestratejikçizgiyesahip.Böylece Laçiner, kendisini sürekli ayrı tutmaya çalıştığı 2. Enternasyonal’in “ilerlemeci” ve

“şematik”tarihanlayışıyladabuluşmuşdurumda.Öyleki,bugünTürkiye’desosyalistbirdevrimolsa,Laçinertıpkı1917Rusyası’ndaPlehanov’unyaptığıgibi“kitabauymadığı”gerekçesiylebudevrimekarşıçıkar.

Laçiner’inMuhafazakârDevrimi

Laçiner,AKP’ninsonhalkasınıoluşturduğusağcı,muhafazakârveİslamcıhareketiMarksizmiçi bir dille tarihsel bakımdan meşrulaştırıyor. Böylece Hürriyet ve İtilaf, TerakkiperverCumhuriyet Fırkası,Demokrat Parti,Adalet Partisi,Anavatan Partisi veAKP çizgisinin temsilettiği yüzyıllık gerici,muhafazakâr ve sağcı hareketi entelektüel plandameşrulaştırıyor ve kirlisicilinitemizleniyor.Aslında Laçiner veBirikim dergisi bunu ilk kez yapmıyor. İnanılır gibi değil ama,Birikim

dergisinde2002seçimlerininsonuçlarınıdeğerlendirirken,Türkiye’de“muhafazakârdemokratikdevrimin” gerçekleştiği ve böylece “burjuva devriminin de tamamlanma sürecine girdiği” ilanedilmişti. Dergi “Muhafazakâr Demokrat İnkılap” başlıklı bir kapakla çıkmıştı. (Bkz. Birikimdergisi,Kasım-Aralık2002,sayı:163-164)Laçiner, 2007 seçimlerinden sonra yineBirikim dergisinde kaleme aldığı “Şimdi Alternatif

Zamanı”başlıklıyazısındada,“Postmodernbirburjuvademokratikdevrim”ingerçekleştiğinive

“OtantikTürkiyeburjuvazisininnihaizaferi”eldeettiğiniilerisürmüştü.Şu “muhafazakâr devrim” ne demek? Hangi sınıf ve güçlere dayanıyor? Bu devrime kadar

devletinvedüzenin sınıfsal niteliği neydi?Tamamlandığı belirtilenbu “devrim”hangi tarihsel,sosyolojikvefelsefigerekçelerle”demokratik”sayılıyor?BusorularışimdilikbiryanabıraksakbileLaçiner’inşu“OtantikTürkiyeburjuvazisi”dediğikesimebakmaklazım.Laçiner’inkastettiğimuhafazakâr ve İslamcı Anadolu sermayesi, öyle anlaşılıyor ki, laik burjuvazinin başlattığıdemokratikdevrimi2010yılınakadarbirtürlütamamlayamıyor.Laçiner’in burjuva devrimlerinin neredeyse istisnasız bir karakteristiği olan sermayenin

muhafazakâr ve radikal eğilimleri arasındakimücadeleyi; belli kırılmalara uğrasa da günümüzekadar gelen, burjuvazinin tutucu ve devrimci kanadı arasındaki tarihsel itişmeyi yanlışyorumladığıaçık.Dahasıbuçatışmanınniteliğinihiçkavramadığıdaanlaşılıyor.Değilse Laçiner’in ucuz bir teorik cinlik yaparak sermayenin muhafazakâr-liberal kanadının

devletekarşıaldığıtutumundan,devletinsınıflarüstübiryapıyasahipolduğusonucunuçıkardığınısöylemekgerekiyor.AmaLaçinertamdabunuyapıyor.Çünkü300yıllıkliberaltezleriçokyenigörüşler gibi sunmakta bir sakınca görmüyor. Laçiner, burjuvaziden bağımsız bir asker-sivilbürokratikkastın,biryazısınagöre3Kasım2002’yebirbaşkayazısınagörede12Eylül2010’akadar devlete egemen olduğunu ileri sürüyor. Dolayısıyla 1908’i esas alırsak, Türk devletininyaklaşık100yıldırsınıflarüstü/dışıbirkonumda,birTürkBonapartistkarakterdeolduğunuilerisürüyor.

8.4-İDRİSKÜÇÜKÖMER’İNMİRASIVEETKİSİ!

Türkiye’de İkinci Cumhuriyetçi siyaset tezlerinin kurucusu Prof. Dr. Mehmet Altan olarakbilinir. Bu doğru değildir. Çok matah olduğundan değil, ama bu kadarının yapılması için bileAltan’ınkalibresiyeterlideğildirdeondan.Türkiye’de İkinci Cumhuriyetçi tarih anlayışı ve siyaset felsefesinin kurucusu, sivil

toplumculuğunyerlibabası sayabileceğimizProf.Dr. İdrisKüçükömer’dir.Küçükömer,1960’lıyılların ünlü “solcu” akademisyenlerinden biridir. Döneminde büyük yankı uyandıran “DüzeninYabancılaşması” isimlimakalesinde (sonrakitabında)Türkiye’nin ilerici, solcuve laik bilinensiyasalgüçlerininaslındasağcı;gerici,muhafazakârveİslamcıdiyebilinengüçlerinindegerçekte“solcu”olduklarınıilerisürüyordu.Prof.Küçükömer’insiyasalbirşakagibiolantezişöyle:

Türkiye’nin“sağ”güçleri;Batıcı-laikbürokratikçevreleritemsiledenJönTürkler’inİttihatveTerakki kanadı, Birinci Meclis’te Cumhuriyet Halk Fırkası, CHP ve Ortanın Solu’dur. “Sol”güçleri iseHürriyetve İtilaf,DemokratPartiveAdaletPartisi’dir. (Prof.Dr. İdrisKüçükömer,DüzeninYabancılaşması/Batılılaşma,5.baskı,BağlamYayınları,Ekim1994İstanbul,s.34)Küçükömer’intezlerinindahaiyianlaşılmasıiçinbirözetevekimivurgularaihtiyaçvar.Adı

geçenkitaba“Sunuş”yazanYücelYaman’ındayaptığıgibiİdrisKüçükömer’ingörüşlerinişöyletoparlayabiliriz:

a- Türkiye’nin “solcu”ları gericidir. Üretim güçlerinin gelişmesinden yana değillerdir. Tekmerkezli yukarıdan aşağı otoriter bir örgütlenmeyi savunurlar. Halkı güdülecek sürü olarakgörürler.b-Türkiye’ninilericileri“sağ”kanattagörülengenişİslamcıhalkkitleleridir.Onlarabuniteliği

kazandıran, onların değişmeye ve gelişmeye, dönüşmeye açık olan sosyal ve ekonomiktalepleridir. Bu taleplerin üretici güçleri geliştirici, monolitik iktidar yapısını çatlatıcı veçoğulcudur.c-1960Anayasasıgericiveantidemokratiktir.d-TürkUlusalKurtuluşSavaşıantiemperyalistdeğildir.e- Türkiye’de “sivil toplum” ilişkilerinin kurulmasının önündeki engeller, Türkiye’nin ilerici

olduğusanılangüçleridir.f-Türkiye’dedemokratikleşmeninönünde“genetik”engellervardır.Yüzyıllarboyuncamerkezi

iktidarlar karşısında “tebaa” ve “kul” olan kitlelerle demokrasi kurulamaz vb. (Prof. Dr. İdrisKüçükömer,age.s.7-8)

İdrisKüçükömer’ingörüşleriözetleböyle.Benkendisiniölümündenkısabirsüreönce,1987yılında Kadıköy Bahariye’deki Kafkas Düğün Salonu’nda düzenlenen bir SHP panelindedinlediğimdedegörüşleriniyumuşatmaklabirlikteaynıtezleritekrarlıyordu.SHP’yekatılmıştıvetarihinbircilvesinebakınki,onagöreSHPsolcudeğil,sağcıbirpartiydi.Küçükömer’in tek ölçüsünün halk, kitleler, kalabalıklar vb. tarafından desteklenmek ile

gelenekseldeğerveinançlarlabelliölçülerdeuyumlubulunmaktanibaretolduğuanlaşılıyor.Türkiye’deherilericiatılımınkarşısınaçıkan,kadınınözgürleşmesineitirazeden,insanaklının

dinden ve dogmalardan bağımsızlaşmasına karşı direnen, Köy Enstitüleri’ne saldıran, bilimdüşmanlığı yapan, faşist partileri destekleyen, Maraş ve Sivas katliamlarına katılan,emperyalizminişbirlikçisiolan,askeridarbeleridestekleyen,törecinayetlerinisavunanİslamcı,muhafazakârvesağcısiyasetçilerivekalabalıkları“solcu”saymakgerçektendesaçmalamaktandaötebirdurum.Ya da, böyle büyük bir saçmalık olamayacağına göre, şöyle düşünülebilir; İdris Küçükömer

Türkiye’yeözgübirtersliği,solunkitlelerlebuluşmaktakibaşarısızlığınıvurgulamakiçinsiyasalbirironiyaptı,amaonuizleyenlerbunuciddiyealdı.GelgelelimironiyadanekadarsaçmavebilimdışıolursaolsunKüküçömergörüşleriniaçık,

doğrudan ve dürüst bir şekilde ortaya koyduğu halde, günümüzün liberalleri ise görüşlerini sonderece sinsi ve entelektüel bakımdan korkak bir şekilde ileri sürüyorlar. Günümüz liberalleriAKP’nin ve Cemaatin görüşlerini incelterek, kabalık ve sivriliklerini törpüleyerek yenidenformüleetmeyeçalışıyorlar.Küçükömer,günümüzünliberalvesolliberaltarihvetoplumanlayışınınenönemlikurucusudur.

ÖmerLaçinerveBirikimdergisiçevresinindeKüçükömergibidüşündüğüanlaşılmaktadır.ÖrneğinLaçiner,Türkiyesosyalistlerininmücadeletarihinişöyledeğerlendiriyor:

Sosyalistlerbumücadelesürecindesadecefiziki-askerigüçkültünün,onuniçerdiği“değer”lericisimleştiren“devlet”lilerinyanındaveyagölgesindegörüntüverdikleri içindeğil,o“devlet”in

karşısına rakip/düşman olarak geçtiklerinde kullandıkları güç, şiddet vurgulu jargon vetutumlarıyla da aynı horlayıcı tavrı yansıttıkları için kalıcı bir kitlesel destek, benimsenmehalioluşturamadılar.(ÖmerLaçiner,Radikalİki,5Eylül2010)

Laçiner’in bu gözlemi ve değerlendirmesi tamamen yanlıştır. Çünkü bütün devrimlerinkarakteristiğini, onların yukarıdan dönüştürücü özelliğini, sadece Türk Devrimi’nin bir arızasıolarak görüyor. Dolayısıyla bu değişim ve dönüşüme karşı aslında bütün devrimlerden sonragelişen gerici-muhafazakâr direnişi de tarihsel bakımdan doğru, haklı ve demokratik bir tepkiolarak kabul ediyor.Burada da kalmıyor, örtük olarak ve tıpkı İdrisKüçükömer gibi bu gericitepkiyi“ilerici”diyedeğerlendiriyor.Sosyalistleridebukitleninduyarlılıklarınayabancıvehattakarşıtolduklarıiçinbaşarısızsayıyor.

TarihselİkiÇizgiMücadelesi!

İttihatveTerakkiFırkası’nıntemsilettiği(burjuvaanlamda)ilericivedevrimciçizgiyekarşı;PrensSabahattin’inliderliğindekiHürriyetveİtilafFırkasımuhafazakârlığınveliberalgericiliğintemsilcisiolarakoluştu.Cumhuriyet’inilanısırasındavesonrasındadaburjuvadevrimininilericikanadını temsiledenMüdafa-iHukukGrubukarşısındamuhafazakârİkinciGrup,sonrasındaiseCHPkarşısındaTerakkiperverCumhuriyetFırkası,SerbestFırka,DemokratParti,AdaletPartisi,ANAPveAKPçizgisiçıktı.Çizgininsolundakialandadevrimcivesosyalistgruplar,partilervekişilerolduğugibi,çizgininsağındakialandadaradikalmilliyetçi, ırkçı,İslamcıvefaşistparti,grupvekişilerdebulunuyor.Ancak burada önemle saptanması gereken olgu şudur; Türk burjuva devrimi 1950’lerden

itibarenburjuvazininmuhafazakârkanadınındenetimineveyönetiminegeçti.Laçiner’inzannettiğiveilerisürdüğügibi,buülkedekimuhafazakâr,sağcı,milliyetçiveİslamcıgüçlerezilen,horlananve dışlanan bir kesim değildi. Türkiye’de sağcılar, serbest piyasa yanlıları (liberaller),muhafazakârlarvegericiler60yıldıriktidarda.Buiktidarıneldeğiştirmeolasılığınınherortayaçıkışındadaaskerifaşistdarbeleryapıldı.Türkiyesağcılığı,muhafazakârlığıveİslamcılığıaskeridarbelerle uyumlu ve barışık oldu. Dahası bu darbelerin kitle temelini Laçiner’in veKüçükömer’inhorlandıklarınısandığıkesimleroluşturdu.Cumhuriyet’in90yıllıktarihininson65yılındaülkevetoplumsağcı,muhafazakârveişbirlikçi

kadroların/burjuvazinin yönetimindedir. Bu çevre ve sınıfların muhalefette oldukları, hele heleLaçiner’in iddia ettiği gibi “devletle bir asırdır mücadele” yürüttükleri tezi tam olarak saçma,tarihsel gerçeklere aykırı, ideolojik eksenli ve bilimsel bakımdan yanlıştır. Bu tez liberal birpalavradanibarettir.Dr.FatihYaşlı’nındabelirttiğigibi,PrensSabahattinileHürriyetveİtilafgeleneğiniizleyen

Türkiyeliberallerininişbirlikçi,özelgirişimcivegericikonumlarınakarşılık,JönTürkler,İttihatve Terakki geleneği ve Kemalist-Cumhuriyetçi hareket tarihsel olarak bağımsızlıkçı, ilerici vekamucubirniteliktaşır.Yaşlı,şuönemlisaptamayıyapıyor:

Tarihsel olarak bakıldığında liberalizm Türkiye’de, Batı’dakinden farklı olarak,monarşizme

karşıdirenenveulusalbirpazarinşaetmekisteyenburjuvasınıfınındünyagörüşüolarakdeğil,dünyakapitalizmineOsmanlı’yıbiraçıkpazar,biryarı-sömürgeolarakeklemlemekisteyenişbirlikçiburjuvazinindünyagörüşüolarakortayaçıkıyor.(FatihYaşlı,www.sol.org.tr,7Eylül2010)

Jön Türkler, İttihatçılar ve Kemalistler dünya kapitalist sistemi içinde olabildiği kadarbağımsızlıkçı bir çizgi izlemeye ve bir ulusal pazar kurmaya çalıştıkları halde, muhafazakâr-liberal kanat ise işbirlikçi/komprador konumda bulunmakta ısrar ediyordu.Muhafazakâr-liberalkesim,gericisınıfvegüçlerleittifakyapanbirhareketolarakşekillendi.BudurumbirincikanadıAydınlanmacı, kamucu, halkçı ve bağımsızlıkçı yaparken, ikinci kanadı ise tutucu, gerici veişbirlikçibirçizgiyeoturtuyordu.Bu nedenle muhafazakâr burjuvazi ve kadrolar, ilerici kanadı temsil eden asker ve sivil

bürokrasiyletarihleriboyuncayaçatıştılaryadaiktidarıpaylaşmakzorundakaldılar.Özetle,hem1908’ehemde1923’ekarşısüreklibirdüşmanlıkiçindeoldular.Diğer taraftan Türkiye’de burjuva devrimini, başlangıç ilkelerine ve kuruluş varsayımlarına

uygunolaraktamamlamaveonuneksikkalan“demokratik”yanınıinşaetmeyolundakienönemligirişim,gençsubaylarınöncülükettiğivegenişbirhalk,gençlikveaydınmuhalefetiylebuluşan27Mayıs 1960 müdahalesidir. Bu nedenle 27 Mayıs Anayasası, sadece Türkiye tarihinin değil,modern burjuva toplumlarının da (Batılı parlamenter rejimlerin) en demokratik kurucumetinlerinden biridir. Dolayısıyla 27Mayıs’ı klasik bir askeri darbe saymak, tarihe diyalektikmateryalistbiryöntemledeğil,düzmantıklabakmakanlamınagelecektir.Türkiye’de27Mayıshareketimodernburjuvademokrasilerininhemenhemenbütünkurumlarını

inşaetmiş,devletinfizikivesiyasalzoryetkisinialabildiğinesınırlandırmıştır.Bütünözerkkurumve kuruluşlar 27 Mayıs Anayasası’nın ürünüdür. 1961 Anayasası en gelişkin burjuvademokrasilerindebilebulunmayanbirhakkı,hukukdışınaçıkaniktidarlarakarşıhalka“direnme”hakkınıbileverenilginçbirdeneydir.Ancak bu girişim 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri faşist darbeleri yoluyla tasfiye

edilmiştir. Bu darbeleri destekleyenler ağırlıklı olarak işbirlikçi sermaye çevreleri ile sağcı,muhafazakâr,İslamcıvemilliyetçikesimlerdir.YaniÖmerLaçiner’inilerisürdüğütezinaksine,muhafazakârburjuvazibırakınkendidevrimini tamamlamayı, tamtersinebudevrimitamamlamave ona “demokratik” bir boyut kazandırma yolundaki en önemli girişimi bastırmış ve tasfiyeetmiştir.

AKPSağcıDeğil,İslamcıBirParti

AKP’yi,Hürriyetve İtilaf,TerakkiperverCumhuriyetFırkası,DemokratParti,AdaletPartisiveANAPgibi“muhafazakârmodernleşmeci”partilerintarihsel,felsefi,siyasalveörgütselolarakdüzbirdevamıyadabuakımınsonhalkasısaymakdoğrudeğil.AKP İslamcı bir gelenekten gelen, dünyadaki gericileşme ve dine dönüş dalgasıyla buluşan,

emperyalizminOrtadoğuveHazarhavzasıpolitikalarınınürünüolan,servettenveiktidardandahafazlapayisteyensermayeçevrelerini(ağırlıklıolaraktaşraburjuvazisi)temsileden,Aydınlanma

ve modernite karşıtı bir partidir. Laçiner’in hiçbir kayıt koymadan AKP’yi merkez sağ-muhafazakârburjuvagelenekiçineyerleştirmesisondereceyanlıştır.Çünkü, sosyalist sistemin var olduğu koşullarda “demokrasi” ve “insan hakları” gibi soyut

tezlerle ideolojiksaldırıyürütenvebirölçüdeinisiyatifielinegeçirenBatıveküreselsermaye,artıkbugerekçeninortadankalktığı koşullardakendi hegemonyası içinyeni bir tarihsel rızavetoplumsalonayüretmektezorlanıyor.Durum böyle olunca, bir önceki çağın kültürüne ve ideolojisine iltica ediyor. Dini yeniden

keşfediyor, insan aklını kutsalmetinlerle yeniden teslim almaya ve toplumları bunun üzerindenyönetmeyeçalışıyor.BuolgugünümüzdünyasındasadeceTürkiyevebölgeülkelerinideğil,bütünyeryüzünükapsayıcıbireğilimeişaretediyor.Postmodernistler,liberaller,dincigericilervemuhafaza-kârlarserbestpiyasadüzeniniaçıkya

daörtükşekildeuygarlığınsonaşamasıolarakkabulettikleriiçin,kapitalizmiaşmayayönelikhergirişimide“totaliterprojeler”diyemahkûmetmeyeçalışıyorlar.İşte AKP ve Türkiye yeni muhafazakârlığı bu tarihsel, kültürel, ideolojik ve felsefi iklimin

ürünüdür.Tarihselbakımdan“ilerlemeci”olmasımümkündeğldir.Sonuç olarak, burjuvazinin tarihsel ve kategorik bakımdan gericileştiği bir çağda, garip ve

bilimdışı bir kavramsallaştırmayla “muhafazakâr devrim”den söz etmek, dahası muhafazakâr-İslamcısermayenin“burjuvadevrimini”tamamlayacağınıilerisürmek,Marksistgerekçelerlesınıfişbirliğinisavunmaktanbaşkabirşeydeğildir.Laçinerdebunuyapıyor.

8.5-HALİLBERKTAYVESİYASALYALANCILIK

Tarafgazetesiyazarı,tarihçive(dahabelirleyiciözelliğiyle)eskisosyalistHalilBerktay’ın,1Mayıs 1977 katliamıyla ilgili olarak 2012’de ortaya attığı iddia geniş yankı buldu. Gerici veiktidaryanlısımedyabuiddianınüzerinehemenatladı.Yenisolliberal“peygamber”Berktay’ınTarafgazetesineyaptığıaçıklama,katliamın35.yıldönümünededenkgeldiği içinhemenhemenbütüngazetelerdeyeraldı.Yandaş ve yanaşma sendikaların emek hareketini bölme çabalarına karşın, 1 Mayıs 2012

etkinliklerininbütünyurttabüyükbircoşkuvekatılımlagerçekleştirilmesi,düzenlenenmitinglerinAKPiktidarınakarşıdevprotestoeylemlerinedönüşmesibazıçevrelerirahatsızetmişolacakki,sadece gerici ve yandaş basın değil, “merkezmedya” daBerktay’ın sözlerine geniş yer ayırdı.Zaten 2012’den sonra Taksim yeniden 1 Mayıs törenlerine kapatıldı. Böylece 12 Eylül 2010referandumununsahtedemokratikleşmeyaldızlarınınbirbölümüdahakısasürededöküldü.Dönek solcu Berktay, on yıllardır polisin, sağcı çevrelerin ve MİT’in konuya ilişkin bütün

tezlerinidoğruluyordu.Önemideburadangeliyordu.Geçmişteüstdüzeysorumluluklaralmışeskibirsolcuolarakbirderindevletoperasyonunuaklıyordu.Berktay,1Mayıs1977katliamınailişkinşunlarısöyledi:(Taksim Alanı’ndaki kitleye) ateş açıldığı palavradır, birbiriyle çatışan solcular kendi

rezaletindenbirmağduriyetyarattı.TKPveDİSK,MaocularıTaksim’esokmamakararıalmıştı.Maocularbarikatatosladı,ateşaçıldı,izdihamoldu.OtelveSularİdaresiçatısındanateşaçıldığı

palavradır. Polis araçlarından da ateş açılmadı. Sol kendi rezaletinden bir mağduriyet yarattı.(HaberTürkTelevizyonu,1Mayıs2012,www.haberturk.com,2Mayıs2012)Berktay’ın bu değerlendirmesi, aslında geçmişte kendisinin de önemli liderleri arasında yer

aldığıAydınlıkhareketinin19771Mayısıöncesindeyazdıklarıveyaptığıuyarılarladaçelişiyor.TürkiyesolundaiyihaberalmakveistihbaratkonularınailgisiyletanınanAydınlıkhareketininodönemdekiyayın organıHalkın Sesi dergisi, “Bir provokasyon ve katliam ortamı oluştuğu” ve bu konuda“bazı haberler aldıkları” için sol örgütleri 1Mayısmitingine katılmamaya çağırıyordu.HalkınSesidergisi,alanasadecesendikalarınçıkmasıgerektiğinidesavunuyordu.Kabuletmekgerekirki, Doğu Perinçek’in liderliğindeki PDA (Proleter Devrimci Aydınlık) grubu doğru birdeğerlendirmeyapıyorduvetarihenhaklıçıktı.NitekimAydınlıkçılar1Mayıs1977’yekatılmadı.Zaten Halil Berktay da, kendi grubuyla değil, öğretim görevlisi olduğu için AsistanlarSendikası’ylaetkinliğe(mitinge)katılmıştı.1Mayıs1977öncesinde,gerçektendesol içindebüyükbirgerilimvardı.DİSKyönetiminde

etkinolaneskiTürkiyeKomünistPartisi,provokasyonyapacaklarıgerekçesiyleMaocularıalanasokmayacağınıilanetmişti.HalkınKurtuluşu,HalkınYolu,HalkınGücü(Partizan),HalkınBirliğigibi dergi adlarıyla anılan dönemin grupları veMaocu örgütler ise kendi aralarında bir ittifakkurarakTaksimAlanı’nagirecekleriniduyuruyor,meydanokuyorlardı.Diğerdevrimcigruplarınalanagirmesindebirsorunyoktu.MaocuittifakiçindeyeralanHalkınSesi(Aydınlık)grubuiseyaptığıuyarılardinlenmeyincegeriçekilmişve1Mayıs’akatılmamıştı.Gerilim,mitingöncesindekarşılıklıaçıklamalarlatırmanıyordu.Bugerilimi,BaşbakanSüleymanDemirel liderliğindekiAdaletPartisi,NecmettinErbakan’ın

başkanlığındaki Milli Selamet Partisi ve Alparslan Türkeş’in Milliyetçi Hareket Partisi’ndenoluşanMilliyetçiCephehükümetidekışkırtıyordu.Neredeysebütüngazeteler1Mayıs’taçatışmaçıkacağını yazıyor, toplumu bu habere alıştırıyordu.Gazeteler “Maocular ve Leninciler savaşahazırlanıyor”türündenbaşlıklaratıyordu.İşte1Mayıs1977’yebuatmosferdegirildi.Türkiye’desolyükseliyor,gençlikbüyükkitleler

halindedevrimcihareketeakıyor,geniştoplumkesimlerisosyalisthareketinetkisialtınagiriyor,gelenekseldeğerler temellerindensarsılıyordu.Öyleki,nüfusunun33milyonolduğuogünlerdeTaksim’etam1milyoninsangelecekti.“Maocu”olaraknitelendirilengruplar,Tarlabaşı yönündenTaksim’egeleceklerdi.Toplanma

yerleri Saraçhane’ydi. Yürüyüş gerçekleştiğinde diğer sosyalist gruplar ve DİSK kortejleriylearadabellibirmesafebırakılmıştı.OdönemdeliselerdegenişveetkilibirörgütlülüğesahipolanDev-LiskortejideadetatamponolarakMaocugruplarileDİSKveİGD(İlericiGençlikDerneği)kortejlerinin arasına alınmıştı. Ben de, aynı yıl üniversiteye girmekle birlikte Dev-Lisyöneticilerindenbiriydimvekortejinenönündeyürüyenlerarasındaydım.Yaniilkateşinaçıldığıveçatışmanınçıktığıyerdeydim.Yürüyüşplanlamasıyapılırken,döneminengenişkitleselliseörgütlenmesiolanDev-Lis’in,iki

kesimarasına tamponolarakalınmasınınüzerindeayrıcadurulmalıdır.Buolayüzerindefazlacadurulmadı.

Şimdi gelelim 1Mayıs 1977 katliamının perde arkasına, hedefine ve Prof. Halil Berktay’ıngerçekteneyinüzeriniörttüğükonusuna...Kamuoyunda yaratılan ve bazı grupların sorumsuz davranışlarıyla tırmandırılan gerilim

Tarlabaşı’ndanTaksim’egirişsırasındadoruğaçıktı.“Maocu”denilengruplardabüyükbirkitlegücüyleTaksim’egelipgirişteoluşturulanDİSKgüvenlikbarikatınadayanmışlardı.AradasadeceDev-Liskortejivardıvedevrimciliselilerdebarikatındışındakalmıştı.Mitingbitmeküzereydi.DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler konuşmasını neredeyse tamamlamıştı. Alanda çok sayıdaCHP’limilletvekiliveİstanbulBelediyeBaşkanıAhmetİsvandabulunuyordu.GeriliminbütünşiddetinekarşınbarikatıoluşturanDİSK’liveTKPyanlısıİGD(İleriGençler

Derneği) üyelerinin oluşturduğu barikat ile “Maocu” gruptakiler arasında itiş kakış ve yer yeryaşanan arbede dışında ciddi bir çatışma çıkmadı. Zaten doğrudan teması Dev-Lis kortejiönlüyordu.Ancaktambusıradahavayabirelateşedildi.Her şey Taksim-Tarlabaşı girişinde gözlerimizin önünde başladı. Maocu gruplar Taksim’in

Tarlabaşı girişine DİSK ve İlerici Gençler Derneği (İGD) militanlarının kurduğu barikatısloganlareşliğindezorlarken,kalabalıkarasındanbirkişisilahınıçekerekhavayabirelateşetti.Ben,birapartmanıngirişindekibirkaçbasamağınüzerineçıkanokişiyi,havayakalkaneli,silahıveilkateşigördüm.Öncebirsessizlikoldu,sloganlarkesildi,insanlarneoluyordiyesağasolabakmayabaşladı.ArdındanTaksimSular İdaresiBinası’ndan–bubinanın arka yüzü,Tarlabaşıgirişine bakıyordu– yağmur gibi kurşun yağmaya başladı.Ardından da bütün alana yaylım ateşaçıldı, patlamalar oldu. Taksim ve Beyoğlu sokaklarında, alanın çeşitli yerlerinde polisleçatışmalar yaşandı. Çatışmalar Kasımpaşa, Dolapdere, Karaköy, Şişli, Beşiktaş ve Saraçhanesemtlerinekadaryayıldı.Bazıbölgelerdeakşamgeçsaatlerekadarsürdü.Olayınbüyükbirkatliamgirişimivebirkontrgerillatertibiolduğuaçıktı.Zatenbukatliamdan

sonra kamuoyunda yeniden kontrgerilla ve Özel Harp Dairesi tartışılmaya başlandı. Bütünbulgular, “içsavaş aygıtı”nın devreye girdiğini gösteriyordu.Olayı soruşturan dönemin İstanbulCumhuriyet Savcısı Dr. Çetin Yetkin, Emniyet’e gönderdiği yazıda, olay sırasında gözaltınaalınanların katliamla bir ilgisinin bulunmadığını belirterek, yazılı olarak “Gerçek suçlularınyakalanması”talimatınıverdi.CHPGenelBaşkanıBülentEcevit,döneminCumhurbaşkanıFahriKorutürk’eyazdığı7Mayıs

1977 tarihli mektupta, 1 Mayıs katliamından kontrgerillanın (Özel Harp Dairesi’nin) sorumluolabileceğini,örgütünadınıaçıkçabelirterekiletecekti.HalilBerktay’ın40yıldır“göremediği”olguyuEcevitsaptamıştı.Ecevitmektupyazmaklakalmadı,konuyla ilgiliolarakCumhurbaşkanıKorutürk’leözelbirgörüşmedeyaptı.1Mayıskatliamınınbirkontrgerillaeylemiolduğunu,12Mart1971darbesindensonrakurulanhükümetlerdeMİT’tenveiçgüvenliktensorumlubaşbakanyardımcılığıyapanSadiKoçaş,Hürriyetgazetesineşöyleaçıklayacaktı:Bunu (1 Mayıs olaylarını) tertipleyenler vardı. İç ve dış mihraklı, isteyenler vardı.

Kontrgerilla,gerillayakarşıkontrgerillayızdiyenbirtakıminsanlardanoluşanbirörgüt.Bunlarıngerilla,komandoolduklarıkendilerindenmenkul.Amabunlarbirmakamdanyetkialıyorlar.Nediromakam?BelkiCumhurbaşkanı, belkiGenelkurmayBaşkanı’nın emri var, bilmiyorum.Ancak,MİT’inolduğukesindir.Bazıisimleritanıyorum,bunlarıniçindenbuişleriyapanbinbaşı,yarbay,

yüzbaşı rütbeli kimselerden bahsedilirdi. Hatırladıklarım MİT’te çalışıyorlardı. (Sadi Koçaş,Hürriyetgazetesi,8Mayıs1987)İşte durum bu kadar açık. Sadece itiraf gibi bu tanıklık bile, Berktay’ın söylediklerini

çürütmeyeyeter.

CHP’nin yüzde 42 oy alarak birinci parti olarak çıkacağı, devrimci ve sosyalist örgütlerinbüyük bölümünün boykot etmesi nedeniyle tam olarak ölçülemeyen toplumdaki “sol tercih”ingerçekteyüzde50’yiaştığıkabuledilenseçimlereçeyrekkala,bukatliamındüzenlenmesininbiranlamıolmalıydı.Vardıda...KamuoyusadeceCHP’nin5Haziran1977genelseçimlerindealdığıyüzde42oranındakioyu

anımsıyor.Oysa,aynıyılınsonunda(11Aralık1977)yapılanyerelseçimlerdeCHPyüzde48,5oy alacaktı.Aynı yerel seçimlere sosyalist soldan bazı gruplar da bağımsız adaylarla katılmış,Ordu Fatsa’da Devrimci Yol’un adayı Fikri Sönmez, Diyarbakır’da Özgürlük Yolu grubundanMehdiZanabelediyebaşkanıseçilmişti.BağımsızadaylarTürkiye’ninbirçokkentivebeldesindeyüksekoylaralmıştı.Seçimleriboykotedengruplardavardı.Dolayısıylasözkonususeçimlerdesoluntoplamoylarıyaklaşıkyüzde53’eulaşmıştı.1Mayıs1977katliamınınamacı,merkezindeMHP’nindeyeraldığı,egemensınıflararasındaki

darbir fraksiyonunerkenbir faşist darbegirişiminegerekçehazırlamaktı.KaraKuvvetleri’ndeörgütlenen, 12Mart 1971darbesinin amaçlarına ulaşmadığı ve yarımkaldığı görüşünü savunansağcı-faşistsubaylarsert,Şilitipibirdarbehazırlığıyapıyordu.Yarımkaldığınıdüşündükleri12Martdarbesinitamamlamakistiyorlardı.LiderleridöneminKaraKuvvetleriKomutanıOrgeneralNamıkKemalErsun’du.Budarbegirişiminin, resmiağızlardandoğrulanmasabile,1977’dedevletinzirvesindegörev

yapanherkestarafındanbilenenbir“sır”olduğuanlaşılıyordu.Darbeortamınıhazırlamakiçin1Mayıs1977’deyüzlercekişininöleceği“şok”birkatliamplanlanmıştı.Ordudanihraçedilenve12MartdönemindeağırişkencegörenEmekliKurmayYarbayTalatTurhan,“Eğer1Mayıs77’de300kişiölseydidarbeyapacaklardı”diyor.Aynı yıl İzmir Çiğli Havaalanı’nda CHP lideri Bülent Ecevit’e bir suikast düzenlenecek,

kendisinerefakatedenİstanbulBelediyeBaşkanıAhmetİsvan’ınkardeşiişadamıMehmetİsvanbacağından yaralanacaktı. Gözaltına alınan polisin üzerinde, orduda ve polis envanterinde bilebulunmayan çok özel bir NATO silahı yakalanacaktı. Yine aynı yıl Sirkeci Tren Garı’na veYeşilköy Havalimanı’na konulan bombalarla sıradan insanlar ölecek, bu sabotajlara kimse biranlamveremeyecekti.Ecevit’inTaksim’de,kanlı1Mayıs’tansadecebiraysonrayapacağıseçimmitingine de saldırılacağı ihbar edilmişti. Bu ihbarı doğrudan dönemin başbakanı SüleymanDemirelaçıklayarak,suikastıboşaçıkarmıştı.TalatTurhankonuyailişkinolarakşunlarıyazıyor:Terörden yararlanılarak Türkiye istikrarsız duruma getirilmek isteniyordu. Bu planın bir

parçasıolarak,5Haziran1977seçimleriöncesindemahiyetihâlâaydınlanmayanolaylara tanıkolduk. Kuşkusuz bu olaylar arasında en iğrenç ve aşağılık olanı TaksimMeydanı’nda kurulankanlıtuzaktı.1Mayıs1977’de34vatandaşımızyaşamınıyitirdi.Bizimistihbaratımızagöre,eğer

300kişiölseydi1980darbesiüçyılönce,1977tarihindegerçekleşecekti.Amabuplansökmedi.Türkiye seçimlere gitti. Bu arada Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Namık Kemal Ersunemekliedildi.Nedenibugünekadaraydınlanmışdeğildir.1980yılındansonrabukişininKenanEvrentarafındanençokparagetirenbirkuruluşunyönetimkuruluüyeliğinegetirilmesiherhaldeboşunadeğildi.(TalatTurhan,ÖzelSavaş,TerörveKontrgerilla;TümzamanlarYayıncılık,Mart1992,s.63)DöneminKaraKuvvetleriKomutanıOrgeneralNamıkKemalErsun’labirlikte,tam850subay,

1Mayıskatliamından30günsonra1Haziran1977tarihindeemekliedildi.Türkiyeseçimleregittive Milliyetçi Cephe hükümeti düştü. Yasal olarak tayin, terfi ve emekli edilecek subaylarhakkındaişlemlerinkararabağlandığıYüksekAskeriŞûra(YAŞ)toplantısıve30Ağustosgünübilebeklenmemişti.İhraçedilensubaylararasındaikikorgeneral,eskiMİTMüsteşarıTümgeneralMusaÖğüngibiisimlerdevardı.TümüÖzelHarpDairesi’ndegörevyapmıştı.MİT’tedegenişbir tasfiye yapıldı. Görevine son verilen MİT yöneticileri arasında MHP lideri AlparslanTürkeş’in dünürü ŞahapHomriş ile damadıDavutHomriş de vardı. Atılanlardan biri de dahasonra yeniden MİT’e alınacak olan, Mahir Çayan ve arkadaşlarının öldürüldüğü KızıldereoperasyonunakatılanHiramAbas’tı.Olaybundanibaretti.HalilBerktayyabütünbuolupbitenleribilemeyecekveiçindeyaşadığı

olaylarıyorumlayamayacakbirsiyasikörlükiçindeyadasınırlıbiranalizyeteneğinesahipti.İkiside değildi; Berktay liberalizmle baştan çıkmış biri olarak sola saldırı üzerinden yeni rejimeönemlibirhizmet sunaraknekadardeğerliolduğunugöstermeyeçalışıyordu.Nitekim,12Eylül2010 anayasa referandumundan sonra Taksim’i yeniden 1 Mayıs etkinliklerine, dolayısıylatoplumsal muhalefete kapatmak isteyen AKP iktidarına, tam zamanında 2012’deki 1 Mayısyasağındanhemenönce,pahabiçilmezbirgerekçesunmuştu.Türkiye soluna Maoculuğu getiren PDA (Proleter Devrimci Aydınlık) ekibinin önde gelen

isimlerindenbiriolanHalilBerktay’ındiğersolliberallerdenbirfarkıbulunuyor;Berktay,açıkbirMarksizmeleştirisiüzerinden,sosyalizmibirsiyasaltutum,inançvefelsefiterciholarakterkedenbirsolliberal.Kendideyimiyle“demokratiksolculuk”olanaklarınıarayanbirdönek!TarafgazetesindeyazdığıseriyazılarlaMarksizmevesosyalizmeyönelikeleştirilerinitemellendirmeyeçalışanBerktay,MuratBelgeilegirdiğibirtartışmakapsamındaşunlarısöylüyordu:

Bakın, 80’lerin sonlarında SSCB ve Doğu Avrupa “halk demokrasileri” çöktü; Çin ise ekonomik anlamda sosyalizmi (veya“sosyalist üretim tarzı”nı) terk edip, “sosyalist politik sistem” diye sadece tek-parti diktatörlüğünü korurken, bu koşulla kapitalistpiyasaekonomisinibenimsedi.Böylece(a)sosyalizminmevcut(kapitalist)üretimilişkilerini iradîbirmüdahaleyleköktendeğiştirmeiddiası; (b)kapitalizmeüstünlük iddiası; (c) tarihin akışyönündekapitalizmden sonrayer alma,yanikapitalizmegörebir ilerlemeyitemsiletmeiddiasıkalmadı.Aslındabu,kimkabuletmezseetmesin,maddîbirrealiteolaraksosyalizminvesosyalizmtarihîdönemininsonaermesidemekti.(…)

Bu ve benzeri sorular, tarihin illâ devrimlerle ilerleyeceğine; devrimlerin iyi, zorunlu, kaçınılmaz ve evrensel olduğuna, hattâ

“ilerleme”fikrininkendisineilişkinolancateorikkurguyualaşağıveparamparçaetti.(HalilBerktay,Tarafgazetesi,9Mart2013)

Görülebileceği gibi, tarihçi Halil Berktay, aslında çok temel ve basit bir metodolojik hatayapıyor. Marksizm ve sosyalizm hakkındaki hükmünü, çok kısa dönemli ve insanlık tarihindeihmal edilebilir kısalıktaki gözlemlerine dayanarak veriyor. Fransız Devrimi’nden sonrakirestorasyon dönemine bakıp kesin hükümvermek gibi bir hata yapıyor. İnsanlığın ve gezegeningeleceğiniyoketmeyedoğrubüyükbirhızlailerleyenkapitalizmekarşıbiricikeleştiriningeçersiz

olduğunu ileri sürmekle, hem Francis Fukuyama gibi ABD emperyalizminin önde gelenteorisyenleriylehemdeliberalizminkurucubabalarıdanAdamSmithileaynınoktadabuluşuyor.Kapitalizm, öyle anlaşılıyor ki Berktay’a göre de “tanrısal” veya “doğal düzen”di artık. Biranlamdatarihinsonu,insanlığınnihaitecrübesiydi.Aslında Halil Berktay’a “sol liberal” demek de çok zor. Çünkü Berktay, kendi Marksizm

eleştirisininbüyüsünekapıldığıiçinbir“demokratiksolculuk”olanağınınkaldığındanbileşüpheduyuyor. Açıkça kapitalizmi de savunamadığı için büyük bir sıkıntı yaşıyor. Aslına bakılırsaTürkiye’deyenimuhafazakâr(neo-con)kavramınaenyakınvebuşablonaençokuyanisimHalilBerktay. Dönekliğin teorik ve ideolojik temellerini atan Berktay, eğer ömrü yeterse daha uzunyıllarkuruludüzenevekapitalizmehizmetsunmayaadaybireskisolcuportresiçiziyor.

DOKUZUNCUBÖLÜM

LİBERALLERİNÜÇDÖNEMİ

9.1-LİBERALLERİNAKPİLEMÜSTEHCENDANSI!

AKP’nin başarısı; soyut bir statüko ve devlet eleştirisi üzerinden somut bir iktidarın ve birgericidönüşümprojesinindesteklenmesinisağlamasındayatıyor.Bubaşarınınsağlanmasındave2014Türkiyesi’nekadarsürdürülmesindeenbüyükrollerdenbirini,bukitabındatemelkonusunuoluşturanveçoğusoldandevşirilenliberalleroynadı.Bugün liberallerin bir bölümünün işinin bittiği ve kirli bir mendil gibi kenara atıldıkları

anlaşılıyor.Soyutvesahtebirdemokratikleşmeadınaİslamcılarayönelikbütüneleştirilerinigeriçeken liberallerin, “dost eleştirilerine bile” izin verilmediğini, Mehmet Altan’ın iktidargüdümündeki Star gazetesinden atıldıktan sonra yaptığı açıklamayla öğrendik. Altan’ın, iştenatılanakadarbugerçeğigizlediğiortayaçıktı.AKP-Cemaatiktidarı ileliberallerinilişkileriüçaşamadangeçti.Birinciaşama,AKP’ninilk

iktidar dönemiydi.Bu ilk dönem,AvrupaBirliği (AB) üyelik sürecinin baştan çıkarıcı vaatleriüzerinden kurgulandı. İkinci aşama geleneksel iktidar blokunun tasfiye edilmesi ve yeni iktidarbileşiminin kurulmasına “demokratikleşme” gerekçesiyle verilen destek dönemiydi. Üçüncüdönem ise AKP-Cemaat koalisyonunun kayıtsız şartsız iktidar olduğu dönemi ve liberalleringeçiciyolarkadaşlarıolarakdışlanmaaşamasıydı.Üçüncüdönemaynızamanda,AKPveCemaatarasındaki iktidar kavgasının da büyüdüğü ve illegal bir yapılanma olarak Gülen Cemaati’ninkoalisyondanayrıldığıaşamaolacaktı.Üçüncüdönemkapanırken,Ergenekonvebenzerdavalarüzerindenkurulansiyasaltertipaçığa

çıkmış,rejiminyolsuzluklarıvehertürdenpislikortalığasaçılmıştı.Buortamdagirilen30Mart2014yerelseçimlerinidehile,baskı,şantaj,satınalmavekirlipropagandagibiyöntemlerindeyardımıylayineAKPkazanacaktı.BöyleceliberallerinAKPveİslamcılarlailişkisindedördüncüdönembaşlıyordu.Birulusiçteniçeçürüyordu.Bu dönemde liberaller hayatlarına, kendilerini var eden değerlere, tarihlerine, içinden

geldikleritoplumsalçevrelerineihanetetmeninutancıvezavallılığıylabaşbaşakalacaklardı.Buutançtan kurtulmak için liberaller arasından keskin ve fakat yüzeysel bir AKP eleştirisineyönelenlerçıkacaktı.Ancakinandırıcıolmalarıartıkçokzordu.Bu arada Oya Baydar gibi sosyalist soldan (TİP/TKP) gelip herkesten önce boş havuza

atlayanlardavardı.SıcakKülleriKaldıveÇöplüğünGeneraligibibudöneminküfürromanlarınıyazan Oya Baydar gibi sol liberaller, tertibin açığa çıkmasıyla ortalıkta kalacaktı. Çöplerdensilahların, bombaların çıktığı darbecilerin ülkesini anlatırken, kendilerini Hrant Dink’in

katilleriyleyanyanabulmuşlardı.Türkiye’yihepberabersiyasalİslamcılarateslimettiler.AdaletAğaoğlu’nudabukategorideanmakkaçınılmaz.Ağaoğlu,TayyipErdoğan’abirdöneminandığınıitiraf ediyor, ancak, hâlâ kendilerinin değil de Erdoğan’ın değiştiğini ve toplumu yanılttığınısöylemek gibi bir “saflığı” sürdürüyor. (Bkz. Oya Baydar, Çöplüğün Generali, Roman, CanYayınları,2009İstanbul)AKP, hükümet olduğu ilk dönemde (2002-2007) iç dinamiklere dayalı bir iktidar kudretine

sahip olmaktan çok, esas olarak dış dinamiklere yaslanarak ülke içindeki iktidar alanınıgenişletmeyeçalışanbir siyasaloluşumgörüntüsünüveriyordu.Budurumsaltgörüntüden ibaretdedeğildi.Siyasalve toplumsalgüçdengeleri/dağılımınedeniylegerçek tablodaböyleydi.Buolgu,hersiyasalgerilimyadakrizaşamasındaolaylartarafındandoğrulanacaktı.Öyle anlaşılıyor ki, iktidar referansını ABD ve AB’den alan AKP ve örtülü ortağı Gülen

Cemaati’nin başka çareleri de yoktu. Bu nedenle Erdoğan ve beraberindekilerin zaman zamanAnkara’da ilan ettiği “kırmızı çizgiler” Washington ya da Brüksel’de aşıldığında, bunadirenemeyecekleridahabaşındanbelliydi.Nitekimhiçbirihtilaftadirenmeyolunadagitmediler.Yönelttikleriheritirazıçokkısasüredegerialmakzorundakaldılar.AKPiktidarıIrak’ınişgaliveLibya’yayönelikNATOmüdahalesisırasındabututumuyüzkızartıcışekildesergileyecekti.İlkiktidardönemindeBatı’yayaslanarakiktidardakalanveABsopasınıkullanarakmuhalefet

güçlerinipasifizeedenAKPveGülenCemaati;ABD’nindedesteğiyleikinciiktidardönemindebütündevletielegeçirecekti.

9.2-BİRULUSUNUZUNVEACILIİNTİHARI

“ModernTürkiye”hızlakendisini inkâr edenbirnoktayadoğru savruluyor.Ülkevebirulus,uzunveacılıbirintiharsüreciyaşıyor.ABDveBatı’da tasarlananproje ileyerel İslamcılarınhedefleri arasındakiörtüşmeyeuygun

şekilde, Türkiye, bir ılımlı İslam rejimi olarak bütün bölgeye model diye sunuluyor. Körfezülkeleri veSuudiArabistan rejimlerinden farklı olarakTürkiye’ninhemsandığadayalı veBatıyanlısıhemdeİslamireferanslarayaslananbirrejimolabileceğiilerisürülüyor.Ancak bir siyasal hareket olarak AKP, Ortadoğu’da liderlik kapasitesini şaşırtıcı bir hızla

yitiriyor.AKP,bölgedeköklübir siyasal İslamcıhareketolanMüslümanKardeşler’inbirkolu,yerelbirbirimihalinegeliyor.Türkiye’ninardından,bütünArapdünyasındada“BirinciCumhuriyet”leryıkıldı.Buülkelerde

Müslüman Kardeşler iktidara geldi. Arap Baharı denilen siyasal dalga, nedense ortaçağ artığıArap emirliklerini değil de, iyi-kötü Cumhuriyet rejimleri kuran, kadınların seçme ve seçilmehaklarınınolduğu,yarısekülerülkelerdekirejimleriyıkacaktı.Dolayısıyla,modernkurumlarını vedeğerlerini kaybedenTürkiye asıl şimdimodel olmaktan

çıkıyordu. Çoğunlukla 20. yüzyılın ikinci yarısında kurulan ve genellikle Kemalist Cumhuriyetmodelini izleyen Arap dünyasındaki yarı laik rejimler, Türkiye’deki ılımlı İslam darbesininardındanyıkılacaktı.Modernleşme deneyimi başarısızlıkla sonuçlananMüslü-man ülkeler, deyim uygunsa yeniden

ortaçağaiadeediliyordu.Arapdünyasınısarankarşıdevrimcidalga,Tunus’taolduğugibiyeryerbelli bir kitle desteğini sağlıyor gibi görünse de, Irak,Libya,Yemen veSuriye’de gözleneceğigibigenellikledoğrudanişgal,askerimüdahaleyadaemperyalizmindesteğindekikanlıiçsavaşlararacılığıylagelişecekti.İnsanlığa verebileceği hiçbir şey kalmayan; edebiyatı tükenen ve sadece tarihsel bakımdan

değil, güncel olarak da gericileşen burjuva sınıfının varlığı dünya için tehdide dönüşmüştü.Servetini,refahınıvebirsınıfolarakvarlığınıfelsefiveahlakiolarakaçıklamayeteneğiniyitirenküresel sermaye, bu nedenle insanlığı bir önceki çağın değerler dünyasına iade etmeyeçalışıyordu.

9.3-YENİORTAÇAĞINEŞİĞİNDE

İnsanlık teolojik literatüre ve kurumlara dayalı yeni bir ortaçağın kapısından içeriye itiliyor.İnsanlıktarihselbiratılımlaemperyalizmivekapitalizmiaşamadığısürece,gezegendurdurulamazşekildeyokolmayadoğrugidiyor.İnsanlıkhembaşarısızsosyalizmdeneyimlerininbedelinihemdekazanımlarındanbukadarkolayvazgeçmenincezasınıödemeyehazırlanıyor.Suriye’nin direnişi bu bakımdan büyük önem taşıyor. Çünkü Suriye’de emperyalizm ve

gericilerinkazanmasıhalinde,bütün insanlıkkaybetmişolacakBaas rejimininbütünkusurlarınakarşınikilemböyle.Türkiye son 30 yıldır derin, yıkıcı, yüz kızartıcı ve sefil bir aydın ihaneti yaşıyor. Liberal

ihanetle iç içe gelişen bir savrulma bu. Çünkü bu topraklarda aydınlar hiçbir zaman böylealçalmamıştı.İnsanıniçisızlıyor,öfkeleniyor.Aydınsınıfınınbirbölümübuülkenin(OsmanlıveTürkiye’nin)ilericibirikiminden,devrimci

damarından/geleneğinden(bubirikimvegeleneknekadarsa)kopuyor.Bozulmaveçürümeöylederinki,sonyıllardaişbirlikçilikveihanetin,halkdüşmanlığıvegericiliklebuluştuğubiryatakoluşuyor.Tanzimat’tanberi her tarihsel kırılmanoktasında aydınlarınbir bölümününkendihayatlarına,

değerlerine, geleneklerine, çevresine ve topluma ihanet ederek iktidarların emrine girdiğinibiliyoruz. Böylelerinin devlet ve egemen güçler tarafından yönlendirilip korunduğunun dafarkındayız.Ancak böyleleri tarihte hep azınlıkta kalmışlardı. Türkiye’nin yeni ortaçağın bir deney

laboratuvarıhalinegetirildiğibutarihseldönemeçte,çoğunlukolmasalarbileilkkezbukadarçokoldular.Türkiye bu dönemde, kredi kartı reklamlarına çıkan ve bir magazin yıldızına dönüşen

yazarların, Elif Şafak’ların ülkesi oldu. İktidarın, emperyalizmin ve yeni gericiliğin tezlerini,demokratikveözgürlükçügerekçelerletekrarlayan,dahasıkendiülkesinebirturistgibidolaşacakkadaryabancılaşanveTürkçeyazmasınıbilebilmeyenOrhanPamuk’larınülkesinedönüştü.Ancakbuülkeninhâlâbüyükbiraydınbirikimi,devrimcigeleneği,iyiveyükseksanatıtemsil

edenşairleriveedebiyatçılarıvar.Onlarşiirinveedebiyatınonurunukoruduklarıgibi,buülkeyive toplumuda yüceltmeyedevamediyor.Liberal aydının ihaneti büyükbir bozguna dönüşüyor,

hayal kırıklığı yerini ağır bir yenilgiye bırakıyor. Gezi Direnişi sadece liberal ve sol liberalanlatınınçökmesineyolaçmamış,aynızamandayenibiraydınkuşağınındahabercesiolmuştu.

9.4-GEZİ/HAZİRANLİBERALLERİNYENİLGİSİDİR

Mayıs 2013’te başlayan, Haziran ve Temmuz aylarında bütün ülkeye yayılarak toplumu vekuruludüzenisarsanGeziDirenişi,biryanıylaliberallerinideolojikvesiyasalyenilgisineişaretediyordu.Buülkedeson30yıldırinşaedilenveİslamcıAKPiktidarınaverilensomutbirdesteğedönüşen bütün liberal tezler çöktü.Yaşam, tarih ve bir halkın siyasal eylemi bu liberal tezleriyanlışladı.AKP’ninülkeyidemokratikleştireceğineilişkinefsanedarmadağınoldu.Buöylebüyükvehızlı

birçöküşolduki,“AKP’ninvesayetrejiminiyıktığı”tezinedörtellesarılansağlısolluliberallerbaşta olmak üzere üzere, kendi hayatlarına ve değerlerine ihanet eden aydınlar, gazeteciler,muhafazakâr yağmacılar, izleyicilerine ve okurlarına ihanet eden merkez medyanın tamamı buenkazınaltındakaldı.“Hanimuhalefetnerede”diyesoranliberalşarlatanlar,aşağıdangelenbubüyüköfkepatlamasıkarşısındaşaşkınadöndü.Hiç beklemiyorlardı, birdenbire insanların neden sokağa çıktığını anlayamadılar. İstanbul’un

her köşesinde ve Türkiye’nin her bölgesinde gece yarısı kadınların, erkeklerin, yaşlıların,çocuklarınveözelliklegençlerinbayraklarını,flamalarınıalarakprotestoeyleminenasılvenedenkatıldığınıçözemediler.Cumhuriyet tarihinin en büyük kitle eylemleriyle, ay yıldızlı bayrak gericiliğin ve faşizmin

elindenalındıvetoplumundirenişsancağınadönüştü.GeziDirenişisırasındaayyıldızlıbayraklarve Mustafa Kemal posterleri ile sol ve devrimci grupların flamaları yan yanaydı. EylemlersırasındaKürtdüşmanlığıdiyeyorumlanabilecek tek sloganbile atılmadı.Önemsizbir ikiolaydışında,şovenistbirsaldırganlıkolaraknitelendirilebilecektekbirolaybileolmadı.Direnişveeylemler, şovenist ya da millyetçi değil, yurtsever ve Aydınlanma’nın kazanımlarını korumayıamaçlayan,laikliğivemodernyaşamtarzınısavunan,halkçıvetoplumcubirkarakteresahipti.Buanlamdasolveilericiydi.Liberaller, en az muhafazakârlar ve dinciler kadar şaşkındı. Çünkü onlar AKP-Cemaat

koalisyonunun bu ülkeyi özgürleştireceğini, dahası “muhafazakâr devrim” yoluyla burjuvadevrimini tamamlayacağını; Türkiye’nin tıpkı Batı ülkelerinde olduğu gibi, sivil toplumungüçlendiği bir ülke ve demokrasisi haline geleceğini düşünüyordu. OysaAKP, pek demokratikgerekçelerle dinci-faşizan bir diktatörlük kuruyordu.Toplumbunu görmüş vemüdahale etmişti.Liberallerin ve yanaşma aydınların ihanetine karşın kendi yaşamını ve hukukunu savunmayayönelmişti.

TarihselDevrimciBirikim

Liberaller o kadar şaşkındı ki, Gezi günlerinde CNN International televizyonuna konuşan,merkezmedyanınöndegelen isimlerindenbiri,muhabirin, “İnsanların sekülerhakları içinnasıl

böylebüyükkütlelerhalindesokağaçıktığı”ve“Nasılbukadargenişbirhalkkesiminin48saatboyuncaaralıksızpolisle çatışarakdirenişini sürdürdüğü” şeklindeki sorularına tatminedicibiryanıtveremedi.Halkınaniden“ulusalcı”olmayakararverdiğinisöyleyemediğiiçin,verebileceğibiryanıtdayoktu.Oysaortadaşaşıracakyadaaçıklanamayacakbirşeyyoktu.Ülkeyivetoplumusiyasalİslam’ın

programı doğrultusunda dönüştürme karşılığında neoliberal yağma politikalarının kararlı biruygulayıcısına dönüşenAKP iktidarı; tarihin akışına, insanın doğasına, toplumun kazanımlarınakarşısavaşaçmıştı.AKPhükümetiyandaşbirsermayegrubuyaratarakİslamcıiktidarınınsosyalveekonomiktemelinigüçlendirmeyeçalışıyordu.Bupolitika,kamuvarlıklarınınyağmalanmasınadayalıbüyükvepervasızbiryolsuzlukekonomisidemekti.Bütünbuuygulamalarhalktabüyükbiröfkebirikimineyolaçtı.GelirdağılmıCumhuriyettarihindehiçolmadığıkadarbozulmuş,sosyaladaletçökmüş,sosyal

güvenliğin yerine sadaka ekonomisi geçirilmişti. Özelleştirmeler işsizliği artırmış, esnek vegüvencesizçalıştırmavetaşeronlaştırmasistemiişhukukununbelirleyicikarakteriolmuştu.Daha da önemlisi, AKP-Cemaat iktidarı Ergenekon, Balyoz vb. gibi polis-adliye tertibine

dayalıdavalarlaörtülübirdarbegerçekleştirmişti.Budarbeyoluyladevletibütünüyleelegeçireniktidar,güçsarhoşluğuiçindeydi.AncakTürkiye’ninyaklaşık200yıllıktarihselderinliğesahipilericibirikimini,geleneğinive

devrimcidamarınıunutmuşlardı.Seküler bir hayat yaşayan bazı aydınların, liberallerin ve yanaşma solcuların AKP’ye

verdikleri destek, önce halkın kafasını karıştırmıştı. Liberallerin sayısı azdı, ama kendilerinesunulanmedyaolanaklarınedeniyleetkileriçokyüksekti.Bunedenleliberallerinihanetitoplumundireniş refleksinin kırılmasında önemli bir rol oynadı. AKP iktidarına karşı kuşkularıngiderilmesinde, en azından “bekleyelim görelim” tavrının yaygınlaşmasında liberallerin tutumubelirleyiciolmuştu.İslamcılar, liberallerin desteğiyle, akıllarınca “milletle devleti barıştıracaklarını” ileri

sürüyorlardı. Onlar kendi dar dinci programlarını milletin talepleri sanıyor, onun yerinekoyuyorlardı. Cumhuriyet’i ise bir avuç seçkinin rejimi olarak değerlendiriyorlardı. Hiçbirtarihsel, sosyolojik ve siyasal veriyle desteklenmeyen bu hipotez, tamamıyla “ideolojik” biryaklaşımdan ibaretti. Çünkü gerçek ileri sürdükleri gibi değildi. Ufukları imam hatip okulutedrisatıyla sınırlı olan iktidar kadroları bunu anlayamadı. Cumhuriyet’in kitle desteği,sandıklarındançokdahagenişvebüyüktü.GeziDirenişi’yleiştebubüyükkitle,üstelikdeeylemliolaraksokağaçıkmıştı.Cumhuriyet’le kavgalı olduğunu varsaydıkları “millet” ile kendilerini birdenbire sokakta

çatışıyor halde yakalamak, iktidarlarını polis copu ve silahına dayanarak korumak, belli kiİslamcılarda siyasal ve felsefi bir travmaya yol açmıştı. Çünkü AKP ve siyasal İslamcılarınCumhuriyet’inkurumlarınıvekültüreltemellerinitasfiyeederkenönesürdüğüenönemligerekçe“milletidevletle”yada“ümmeticumhuriyetlebarıştırmak”hipoteziydi.İşteTürkiyegericiliğininbu100yıllıkhipoteziçökmüştü.Taksimdirenişinde devrimciler, yurtseverler,Cumhuri-yetçiler, demokratlar,CHP’liler, spor

kulüplerinin taraftardernekleri,sosyalistpartiler,çocuklarıveeşleriylegelensıradanyurttaşlarhepbirlikteydi.Türkbayraklarıyladevrimciörgütlerinbayrakları,aceleyazılandövizlerlesporkulüplerininflamalarıyanyanadalgalandı.Küfürlerilesiyasalsloganlaraynıandaatılıyordu.TaksimGeziParkı,gerici-faşizanAKPiktidarınaveyağmadüzenineisyanınalanıoldu.Bütün

ülke Taksim oldu, direniş Kürtlerin yoğun olduğu kentler dışında kalan bütün alanlara yayıldı.Toplumunherkesiminden,hersınıfından,her inançgrubundan insandirenişedestekverdi.Bazıfirmaların Taksim’de yapılacak AVM’de mağaza açmayacaklarını açıklamalarından sonra,TÜSİAD’danda,“Halkınvicdanınınyaralandığına”ilişkinbiraçıklamagelmesiilginçti.

9.5-İLERİCİTARİHSELBLOK

Gezi Direnişi’yle korku yer değiştirdi. Her toplumsal muhalefet eylemini “Darbecilerinkomplosu”yada“UlusalcılarınveErgenekoncuların”provokasyonudiyeyaftalayandincilerveliberaller,buyalanısürdüremezhalegeldi.Tayyip Erdoğan diktasına dönüşen dinci-faşizan AKP iktidarını ve emperyalist kuşatmayı

yenilgiyeuğratacaktoplumsalgüç,GeziDirenişiiletarihsahnesineçıktı.Birtarihselilericiblok,yaşamın pratiği içinde bir halk cephesi oluştu. Cumhuriyetçiler, sosyalistler, solcular,yurtseverler, ulusalcılar, devrimciler, emekçiler, işçi sınıfı, beyaz yakalı çalışanlar, laiklikkazanımlarınıkorumakisteyenyurttaşlarınbüyükcephesi...Bireysel ya da yerel katılımları bir yana bırakırsak, Kürt siyasal hareketi ortalıkta yoktu.

Örgütselvesiyasalbirkararladirenişindışındakaldılar.Bututumbüyükbirsiyasalvetarihselyanlıştı.Direnişe Türkiye genelinde yaklaşık 10-11 milyon insanın katıldığı tahmin ediliyor. İçişleri

BakanlığıKamuGüvenliğiMüsteşarlığı’nınverdiğirakamlarböyle;3milyon600biniaktifolmaküzere, yaklaşık 10,5 milyon yurttaş Gezi eylemlerine katılmış. Bu, Türkiye siyasal tarihiningördüğüenbüyükkitlesellik.Tutucu ve dinci kesimlerle milliyetçiler bu eylemlerde yer almadı. Kürt siyasal hareketinin

yasal partisi olan dönemin Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) başından beri Gezi Direnişi’netemkinli yaklaştı. AKP iktidarının devrilmesini, Kürt sorununun PKK ve hükümet tarafındanyürütülen “çözüm süreci” bakımından zararlı ya da tehlikeli buldular. Gezi eylemleri boyunca(yaklaşık iki ay) başta Diyarbakır olmak üzere Güneydoğu illerinde tek bir dayanışma eylemiyapılmamasıdikkatçekti.BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, direniş eyleminin büyük bir yükseliş içinde olduğu

günlerde, “Barış sürecinibaltalamak isteyenlerleyanyanaolamayacaklarını”belirterek, şunlarısöyleyecekti:

Diyarbakırsokaklarındanhâlâgazkokusugeliyor.Demindebelirttiğimgibimüzakerevebarışsürecinekarşıulusalcıvemilliyetçikesimler süreci baltalamak için uğraşıyorlar, bunlara karşı dikkatli olmak lazım. Taksim’de, Türkiye’nin dört yerindeki AKP’ninzulmüne karşı herkesin direnişimeşru ve haklıdır. Gezi Parkı’nda yaşananların barışmüzakerelerinin karşıtlığına çevrilmesine izinvermeyeceğiz.Çünkübizonlarlahareketetmiyoruz.Kesinlikleırkçıvefaşistlerleaynıetkinlikleriçindeolmayız.Bizimtabanımızne

yapacağınıbilir.(Milliyetvd.gazeteler,1Haziran2013)Demirtaş’ın açıklaması tamanlamıyla skandaldı.Daha sonradüzeltilmeyeçalışılsabileKürt

siyasalhareketi,Türktoplumunaulaşmak,“Türkiyelileşmek”veKürtsorunununilericibirçözümüiçin zemin yaratmak gibi çok önemli bir tarihsel fırsatı da kaçırmış oldu. Direnişin ardındanCemilBayıkgibiPKKliderleriözeleştiriyaparak,hatayaptıklarınıkabuletti.MHPdetıpkıBDPgibidirenişeylemineörgütlüolarakvesiyasalbakımdankatılmadı.MHP

direnişteyeralmadığıgibi,esasolarakkatılımcılarısuçlayanbirtutumtakındı.DirenişinsolveCumhuriyetçikarakterindenürktü.AKPhükümetinieleştirsebiletemkinlibirdilkullandı.Mahallearkadaşları ya da yerel nedenlerle gelen bireysel katılımcı ülkücüler dışında, MHP Gezieylemlerinde örgütlü olarak bulunmadı. Üstelik MHP, eylemlere katılan üyeleri olursa, onlarıihraçedeceğinideaçıkladı.DolayısıylaGezieylemlerine“faşistlerinveırkçıların”katıldığıyadadireniştebukesimlerin

damga vurduğu yolundaki iddiaların hiçbir karşılığı yoktu. Bu iddia asıl katılmama nedeninigizleyensahtebirgerekçeolmanınötesindeanlamtaşımıyordu.BDPveKürtsiyasetçiler,“AKPiktidarına,dolayısıyla çözümsürecine zararverir”diye, sonderece“darmilliyetçi”nedenlerledirenişe katılmamıştı. Böylece Türk halkının ve emekçilerinin duyarlılıkları ve talepleriyle birilgilerinin olmadığını da ortaya koymuşlardı. ZatenDemirtaş’ın ifade ettiği direnişe katılmamanedenlerinibirdahahiçkimsetekrarlamadı.Gezi Direnişi sadece liberaller, muhafazakârlar ve İslamcılar için bir siyasal ve ideolojik

yenilgideğildi.Kürtsiyasalhareketibakımındandaciddibirbozgunanlamınageliyordu.Ortayaçıkan İmralı görüşme tutanaklarından anlaşıldığına göre, Abdullah Öcalan, “Gezi eylemlerinekatılsaydıkAKPhükümetidüşerdi”diyecekti.(Aydınlıkgazetesi,28Ağustos2014)

SONUÇ/SONSÖZ

YüzYılErtelenenHesaplaşma

Tayyip Erdoğan, AKP iktidarını Cumhuriyet’i ve laikliği tasfiye etmekle eleştiren kesimlerebüyük bir kinle saldırıyor. İktidarı boyunca fanatik bir İslamcı militan üslubuyla muhalifleriazarlamayakalkıyor.AKPiktidarınındinci-faşistbirdiktatörlükkurmayaçalıştığınısöyleyenleriyukarıdanvebuyurganedaylatersliyor.Toplamseçmensayısının56milyonolduğuTürkiye’de,ancak20milyon800binoyalarak10

Ağustos2014’tecumhurbaşkanıseçilenErdoğan,adetabirdarberejimiliderigibihareketediyor.Hilesiz, adil ve demokratik bir seçim yapılmadığını aklımızda tutarak belirtirsek eğer; toplamseçmeninancaküçtebirinindesteğinialanErdoğan,12Eylül2010 referandumundansonra inşaetmeye başladıkları dinci faşizan rejimi bir diktatör olarak tamamlıyor. (Sadece İstanbulKâğıthane’deki50seçimsandığının36’sındahileyapıldığımahkemekararlarıylakesinleşti.)Erdoğan, gündemin ilk sırasından inmeyen rejim tartışmalarına da yine dizginlenmemiş bir

öfkeyle katılıyor. Erdoğan, kendisini ve partisini Cumhuriyet’in kazanımlarını yıkmaklaeleştirenlere, aşağılayıcı bir üslupla “Kimsiniz siz ya!” diye saldırıyor. Bu sözleri her fırsattatekrarlıyor;“Kimsinizsizya!”Vedevamediyor,“Cumhuriyetsizinmalınızdeğil,geçtiogünler”.(Bkz.Hürriyetvd.gazeteler,31Ekim2013)Erdoğan “Cumhuriyet artık bizim” diyor. Güya “Cumhuriyet herkesin, 76 milyonun” demek

istiyor,amadiyemiyor.Asılsöylemekistediğişu;“Cumhuriyetisizdenaldık,devletartıkbizim,haddinizibilin”.Çünküaynıkonuşmayıyaklaşıksekizaysonratekrarediyorveyine“Kimsinizsizya!”diyerövanşistbirüsluplaöfkesaçıyor.(TayyipErdoğan,AnadoluAjansı,11Mayıs2014,Afyonkarahisarkonuşmasıtammetni)Azınlık oylarıyla cumhurbaşkanı seçildikten sonra da tutumunu sürdürüyor ve “Ben tarafsız

cumhurbaşkanıolmayacağım,”diyor.Çünkübütündiktatörlergibimutlakdoğruyu temsilettiğinive kendi dar siyasal programını toplumun tamamına dayatma hakkının olduğunu düşünüyor. Bunedenle,Meclis’e türbanlagirilmesinikolaylıkla,“dininemri”diyesavunuyor.Oysa tamdabuyaklaşım,demokrasininvepozitifhukukundeğil,artıkbuülkededincibirdiktatörlüğünvedinseldogmaların yürürlükte olduğunu gösteriyor. Yasaların kaynağının tartışılamaz, eleştirilemez,sorgulanamaz,değiştirilemezveitirazedilemezkutsalilkeler,dinidogmalarolduğunusöylemek,burjuva anlamda da, genel anlamda da demokrasinin tam karşıtı bir politik pozisyona işaretediyor.Böylecekadınıaşağılayan,onungerçeközgürlüğünüyokeden,ikincisınıfbirinsanolduğunun

önselolarakkabulünedayananve enkapsamlı cinsiyetçi saldırı olan türban, bütünkavramlarıntersyüz edildiği bir ortamda, “özgürlük” sorunu gibi ele alınıyor. Kadın ve örtünme sorununun

böyleçarpıkbiranlayışlatartışılmasınısağlayanlarise,esasolarakkendiyaşamtarzlarınaihanetedenliberalleroluyor.Immanuel Kant, Fransız Devrimi’nden iki yıl sonra Aydınlanma konusunda verdiği ünlü

konferansındaşunlarısöylüyordu:Aydınlanmanın temel noktasını, insanların bizzat kendilerinin sorumlu olduğu vesayet

durumundan,özellikledinkonularındakivesayettençıkmalarındagörüyorum.Çünkü,dinivesayettümvesayetlerinhemenzararlısıhemdeenonurkırıcısıdır.(Aktaran:TanerTimur,Marx-EngelsveOsmanlıToplumu,YordamKitap,2012İstanbul,s.29)ÜnlüAlmanfilozofvefelsefecibusözleriyledüzbirdinkarşıtlığınadeğil,kamusaldüzeninve

hukukun hangi temellere dayanması gerektiğine, dolayısıyla iktidarın kaynağına işaret ediyor.Tartışılamaz ve sorgulanamaz kutsal değerlere dayanan dini vesayet rejimi ve din üzerindenhareketle toplumdangelenbaskı, devlet baskısıylakarşılaştırılamayacakkadar ağır bir kuşatmadurumuoluşturuyor.Buülkede,“vurunkahpeye”olayınınyaşanmadığı tekbeldegöstermekbilezordur.Artık bu vesayet, kuşatma ve baskı, devlet eliyle de uygulanacak. İşteAKP iktidarıylasağlananbudur.

TemelÇatışmaAlanıCumhuriyet

Çankaya’ya tırmananTayyipErdoğan’ın başbakanlığı devrettiği eskiDışişleriBakanıAhmetDavutoğlu, yeni görevi ilan edildiğinde yaptığı ilk konuşmada, “Restorasyon sürecinitamamlayacaklarını” söyledi.Hükümethemenardından aldığı kararla bir yönetmelikdeğişikliğiyaparakbütünortaöğretimokullarındatürbanıserbestbıraktı.Davutoğlu,2008’deErgenekonsoruşturmalarınınbütünhızıyladevamettiğigünlerdede,“Yüz

yıllıkparantezikapatacağız,”demişti.BöyleceDavutoğlueskirejimi,sadeceCumhuriyetöncesinideğil, 1908Devrimi’nin yıktığı PadişahAbdülhamit yönetiminde ifadesini bulan İslami düzeni,gününkoşullarınagöreyenidenihyaedeceklerinide(kuracaklarını)ilanetti.Davutoğlu, bu nedenle AKP iktidarıyla başlayan dönemi “restorasyon süreci” olarak

değerlendiriyor. Tıpkı Fransız Devrimi’nden sonra Bourbon Hanedanı’nın bir karşıdevrimleyeniden iktidarı ve devleti ele geçirdiği dönem gibi. Zaten “restorasyon” kavramının siyasalanlamını da Avrupa’nın önemli kraliyet ailelerinden biri olan BourbonHanedanı’nın devriminyıktığıeskidüzenionarmagirişimindenalıyor.Bu nedenle liberallerin ileri sürdüğü gibi suni bir çatışma diye nitelendirilemeyecek

Cumhuriyet tartışmasıve“Cumhuriyet’inkazanımları”konusu,sonyıllarda toplumdakisaflaşmave siyasal çatışmanınmerkezine oturdu. Cumhuriyet’in tarihsel kazanımlarını, insanlığın ilericibirikimini,laikliği,aklınözgürlüğünüvebilimisavunmakyadabütünbudeğerlerekarşıçıkmaksizin toplumsal ve siyasal konumlanışınızı da tayin eden en önemli belirleyen haline geldi.Liberalizmle lekelenen solun önemli bir bölümü, artık bir olgu haline gelen bu gerçeğigörememekteısrarediyor.İdeolojikönyargılarınave“teoriningrisine”,yaşamıngerçekliğiniveyeşilinifedaediyorlar.Oysa geniş yığınlar, Gezi Direnişi dahil toplumun her kesiminden muhalifler; bu ülkede

özgürlüğün,demokrasininveadaletintoplumsalzemininioluşturacakkesimler,büyükölçüdesözkonusu değerleri savunmak amacıyla sokaklara ve alanlara çıkıyor. Taşıdıkları pankartlara,bayraklaravesimgelerebakıldığındabudurumaçıkçagörülüyor.Örneğin29Ekim2013tarihideCumhuriyetBayramınedeniyleyapılanvemilyonlarcayurttaşın

katıldığıkutlamalar,Haziran/GeziDirenişi’ninbirdevamı,onungörecedahaörgütlübir ifadesiolarak gerçekleşti. Katılımcı sıradan insanlar bu durumu açıkça ifade etti. Bütün alanlardan,“Hükümet istifa”ve“HeryerTaksim,heryerdireniş”sloganlarıyükseliyordu.Kürtdüşmanlığıdiyenitelendirilebilecek teksloganbileatılmadı.Ayrıca29Ekimgünüvegecesisokağaçıkan,alanlara akan ve gerektiğinde polisle çatışanmilyonlarca insanın kendisini solda saydığını, enazından sola açık olduğunu da saptamak gerekiyor. Bu durum saptanmadan söz konusu geniştoplumsalkesimlerledoğrubirilişkikurmakmümkündeğil.Türkiye’nin içinden geçtiği bu tarihsel dönemecin özelliğini ve söz konusu temel çatışma

alanınıdoğruşekildekavramadan,bırakınsiyasetivesolculukyapmayı,artıkbuülkedesporbileyapılamaz.

TarihselHesaplaşmayaDoğru

Türkiye,bütünülkeyisaracakbirhesaplaşmayadoğrugidiyor.Bütünulus,kendisinioluşturantümunsurlarıylaikiçağarasındakibiryüksekgerilimhattındasalınıyor.Siyasalİslamcıbirörgüt,kendilerinevedeğerlerineihaneteden,kendicumhuriyetiniyarıyoldabırakangüçlerinsağladığıolanaklarlabüyükbirülkeyeelkoymuşdurumda.Artık (2014yılı itibarıyla) ülkede sadece siyasal İslamcı bir iktidar yok, yeni bir rejimvar.

Dinci-faşizanbirdiktatörlükhükümsürüyor.Toplum200yıllıkbirtarihselderinliğiolanyönünüdeğiştirmeyezorlanıyor.Devletinve toplumunseküler temeli imhaediliyor,12yıldırdinselbiryeni zemin kuruluyor. Bir bakışla 64 yıllık, bir başka bakışla 34 yıllık karşıdevrim sürecitamamlanıyor.Diğertaraftan,Cumhuriyetbüyükölçüdetasfiyeedilmesineveyerine“ılımlı”daolsabirİslami

rejimkurulması yolundaönemli adımlar atılmasınakarşın, yeni düzenbütünkurumlarıyla henüzoluşturulmuşdadeğil.DiğerbirifadeyledincigericilikBirinciCumhuriyetiyıktı,amaikincisinikuramadı. Bu başarısızlığın temelinde, karşıdevrimci hareketin insanlığın ve toplumun ilerlemedinamiğiyle çatışan ve tarihsel bakımdan gericiliği temsil eden toplumun en geri güçlerinedayanmasıyatarken;aynızamandaçapsızlık,cahillik,donanımsızlık,bilimselbilgiyeyabancılık,dogmatizmeesaretveyeteneksizlikgibietkenlerderoloynuyor.Dolayısıyla dinci-faşizan diktatörlüğün temelleri sağlam bir zemine oturmuyor. Her şey son

derece kararsız bir dengeye dayanıyor ve deyim uygunsa yeni düzenin (ya da Ilımlı İslamrejiminin)kuruluşubıçaksırtındailerliyor.ÇünküHaziran/GeziDirenişibütünhesaplarıbozmuş,liberalvemuhafazakârillüzyonudağıtmışdurumda.Ülkeve toplumbuyükle,kendisinibiröncekiçağındünyasınaçekenbirgüçleyolunadevam

edemez.Toplumsalve tarihsel ilerleyişinisürdürmek isteyen,böylebirnesneldinamiğin itilimialtındaki bir ülke ve toplum, kendisini geriye, bir önceki çağın değerler dünyasına çekmeye

çalışanbirgücünbaskısıaltındayaşadığısıkışmayıdahafazlataşıyamaz.Birtercihyapmakvebirkararvermekzorunda.Ya bütün tarihsel kazanımlarını kaybederek bir önceki çağa iade edilecek ya da tarihsel

ilerleyişinin ve Aydınlanma yürüyüşünün önündeki engeli sonsuza kadar ortadan kaldıracak.Türkiye’ningeldiğiçatal,toplumunkararvermesigerekentarihselkavşakbudur.İştebunedenlebütünülkevetoplumyaklaşık100yıldırertelenerek,birikimlişekildebugüne

kadargelenbirhesaplaşmayı tamamlamakzorunda.Bizistesekdeistemesekdetoplum,içsavaşpotansiyelini de içinde taşıyan böyle bir kırılma noktasına doğru gidiyor. Çünkü, gerek 1908Hürriyet, gerekse 1923 Cumhuriyet devrimleri, bir önceki çağın değerleri ve kurumlarıylahesaplaşmayıtamamlamadı.Tamamlayamadı…Dolayısıylahesapkapatılmadı.Defterhâlâaçık.Durumböyleolunca,öncekiyüzyıldandevredilentarihselyük,bugünbütüntoplumunüzerinebirkarabasan gibi çökmüş durumda. Bu hesap görülüp defter kapatılmadan, dinciliğin tarihseleleştirisi tamamlanmadan ve karşıdevrim güçlerinin tasfiyesi kesin ve tartışılmaz şekildegerçekleştirilmedentoplumunyolunadevametmesiimkânsız.Artıkortakhiçbir zeminyok.Spordansanata, işveçalışmadünyasındanmedyaya, toplumsal

yaşam alanlarından kültüre, gündelik yaşamdan siyasete kadar her düzeyde sert bir kopuşyaşanıyor.İslamcılar100yıldakendiliğindenoluşanuzlaşmayı,toplumunaldığıortalamayıyıktı.İslamcıiktidar,toplumu,ağırlıkmerkezidinolanyenibirortalamaalmayazorluyor.İktidarı ve devleti ele geçirenler dinmeyen bir intikam duygusu, kin ve küstahlıkla kendi

dışındaki herkese, her şeye, her muhalife, her değere, özellikle sol, sosyalist, cumhuriyetçi veyurtsevergüçleresaldırıyor.Büyükbiryağmadüzenikurarakölçüsüzservetleredindiklerihalde,ayınsonunuzorgetirenamasadecekitapokuyuptiyatroyagittiğiiçinbiröğretmene“seçkin”diyehakaret edip yükleniyorlar. Kendileri mazlum ve halktan insanlar, bir eğitim emekçisi olanöğretmeniseseçkinoluyor.Özetlebütünölçülerkaçmışdurumda.Hiçbirsistemverejimkesinbirhesaplaşmayaşamadan,sonvesertbirçatışmadangeçmeden

bütünüyleyıkılmaz.Dolayısıylaböylebirhesaplaşmayaşanmaksızınnedinci-faşizandüzennedecumhuriyetyenidenvesağlamtemellerdekurulamaz.AKP iktidarının,ErgenekonveBalyozdavalarıyla toplumusindirdiğivebunedenledahada

ilerleyebileceği gibi bir sonuç çıkardığı anlaşılıyor. Oysa çok yanılıyor. Gezi/HaziranDirenişi’ndengereklidersialmadığıgörülüyor.Türkiye’degericiliğekarşıbüyükbirtoplumsaldalgaşekilleniyor.Bütünverilerçokgüçlübir

karşı koyuşun geldiğini gösteriyor. Toplum siyasal aktörlerin tutumlarından bağımsız olaraktarihselbirhesaplaşmayadoğrugidiyor.Gezi/Haziranİsyanıasılolarakböylebirhesaplaşmanınilk dışa vurumuydu. Gezi/Haziran isyanının sola rağmen gerçekleştiğini ve öngörülemediğiniunutmamak gerekiyor. Bütün sorun bu dalganın örgütsüz ve öndersiz olmasından kaynaklanıyor.İsyanınyineyenilgiylesonuçlanmamasıvetoplumunbirkezdahayanımızdanakıpgitmemesiiçindevrimcibirmüdahalegerekiyor.Çünkübizgörsekdegörmesekdetarihböylebirhesaplaşmanıngerçekleşeceğikavşağadoğruakıyor.Ancak,AKP iktidarı ve Erdoğan eline geçirdiği güçten emin görünüyor. Bu nedenle öfkeyle

kendisindenolmayanları“Sizkimsinizya!”diyeaşağılamayadevamediyor.Üstelik10Ağustos

2014tarihindenitibarenbunuCumhurbaşkanlığımakamındanyapıyor.Öyleanlaşılıyorki,“bizkimiz”sorusunadoğruyanıtıverdiğimiztakdirde,buülkevebuhalk

diktatörüfazlabekletmeyecekve“bizimkim”olduğumuzuonaanladığıdildenanlatacak.Onubukezliberalleridekurtaramayacak.Göreceksiniz.