metin yavuz - ozgurluk.info · hikmet kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. yılında anıyoruz...

84

Upload: others

Post on 28-Dec-2019

14 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz
Page 2: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

Sahibi: Metin YAVUZSorumlu Yazıişleri Müdürü: Çelik MALKOÇYönetim Adresi: Çatalçeşme Sokak No: 46/9 Cağaloğlu/İSTANBUL

Tel: 512 89 49Ankara Bürosu: Rüzgârlı Sokak Eser İşhanı 14/191 Ulus/ANKARAİzmir Bürosu: Danış İşhanı No: 2/201 8.Beyler Konak/İZMİRKars Bürosu: Küçük Kazım Bey Caddesi No: 61 KARSParis BürosuDizgi: Maraton DizgieviFilm: Delta GrafikBaskı: Yeni Doğuş Veb Ofset: 575 39 09Kapak Baskısı: Boğaz OfsetYurtiçi Abone: 6 Aylık 3500 TL./1 Yıllık 7OOO TL.Yurtdışı Abone: Yıllık 50 DM.Dağıtım: Hürriyet Holding

ÇÖZÜM'den

İÇiNDEKiLER

Başyazı lAf Değil ÖzgürlükMetris Cezaevi'nden "Genel Af Kampanyası"na İlişkin Açıklama...5Zindanlardaki Direniş Geleneği ve Haziran�Eylül Açlık Grevleri 6TAYAD'ın Saygın ve Etkili Mücadelesi TasfiyecilereKarşın Sürecektir 12Küçük Hesaplar Siyasal Kimlik veOnur Mücadelesini Engelleyemez ....18Yüreğinin, Yüreklerimizin Kulakları SağırkenNerelerdeydin? 22Cezaevi Tüzüğünde Yapılan Son DeğişiklikÜzerine Birkaç Söz 23Tüm Yurtsever Demokrat Doktorlara Doktor AdaylarınaSesleniyoruz! 24Sloganlı Uğurlama 26Mamak'ta Direnenlere Selam Olsun 27Proletaryanın Üç Büyük Devrimi ve Ernesto Che 28Ho Chi Minh'in Mücadelesi Halk Savaşçılarına Işık Tutuyor 39Kültür ve Sanatta Devrimci Bakış 40Yasaklara Rağmen Yaşıyor 46Aramızdan Ayrılışının 2. yılında Ruhi Su'yu Anarken 48Kadının Kuruluşu Sorunu ve Sapmalar 50Aydınlık Çevresi ve Sol Reformizm 59Dergimize Yönelik Baskılar Bizleri Yıldıramaz 60Demiryol�İş'te Aldatmaca 61Yaşasın Migros İşçilerinin Onurlu Mücadelesi! 62DMO Grevinde Son Durum 64Grevler Zincirinde Yeni Bir Halka: Ambar İşçilerinin grevi 65İşçilerden Mektuplar 66Lokavtlara Karşı Deri�lş Mitingi 68Bir Dert Yumağı Mudurnutepe 69Dostluk Gecesi 70Onurlan Onurumuzdur 71Haberler 72Türkiye İşçi Partisi'nin Önderi Benice Boran'ı Kaybettik/Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76Okuyucu Mektupları 77Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79

MerhabaDergimiz iki aylık bir gecikmeyle çık�

tı. Bu gecikme tümüyle irademizin dışın�da gerçekleşti malesef. Dergimizin üze�rinde, giderek yoğunlaşan baskılar soniki ayda, maddi zorluklar ve kâğıt yok�luğu (tüm ilerici basını etkiledi) ile da�ha bir boyuttandı.

Fakat tüm baskı ve engellemelerekarşın, Yeni ÇÖZÜM dergisi çıkıyor, çı�kacak...

Bu sayımızda geçen iki ayın günde�mini yine oluşturan cezaevleri ve aile�lerin mücadelesine geniş bir yer ayır�dık.

Seçim konusundaki tavrımızı başya�zımızda belirttik: Düzen partilerine oyyok!...

Ekim�Kasım aylarının dünya devrim�ci mücadelesinde önemli bir yeri var:Büyük Ekim devriminin 70., Çin devri�minin 38. yıldönümü ayrıcaHo chi Minhve Che'nin ölüm yıldönümleri.

Ülkemizde kadın ve kadın sorunununele alınışı konusundaki yanlış eğilim vesapmaları eleştiren ve perspektifimiziortaya koyan bir yazımızın bu konudakitartışmalara açıklık getireceğini sanı�yoruz.

Grevler sürüyor, grevlere de yerayırdık sayfalarımızda.

Veli Aşıkçı (Hasan)Değerli bir arkadaşımız ve bir Yeni

Çözüm okuruydu. Hayatın her alanın�da (cezaevleri dahil) onurlu bir devrim�ci kavga verdi. Boyun eğmedi. Ama has�talığa yenik düştü. Hasan'ın ailesineyardım ve mezarını yaptırma kampan�yası açarak Hasan'ımıza son görevimiziyerine getirmek istiyoruz.

Hepinize dostlukla!

Page 3: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

PARLAMENTO SEÇIMLERIVE

DEVRIMCI TAVIR

Ülkemiz, yeni bir burjuva genel se-çimleriyle daha karsi karsiya bulun-maktadir. Öncekilerde oldugu gibi, bugenel seçimlerde de, esas olarak halkinkarsisina çikip ondan oy isteyecek olanlar,iktidar partisi ANAP ile burjuva sinifininçesitli cinsten muhalefet partileriolacaktir. Emekçi kesimler ise, ke-limenin gerçek anlamiyla olmasi bir ta-rafa, görünürde de olsa kendilerini temsileden partileriyle burjuva genel se-çimlerine katilma sansina yine sahipolamayacaklardir. Kendilerine "sosya-list" diyen kimi ilerici dergilerin seçim-lerde kendi adaylarini göstermeleri debu gerçegi degistirmeyecektir. Her sey-den önce bir kez, "sosyalist"(!) diye ilerisürülen bu adaylar, iddia edildigi gibigerçek birer sosyalist degil, reformistya da revizyonistlerin adaylaridir. Buhalleriyle devrimci sol güçler tarafin-dan desteklenmeleri sözkonusu olamaz.Bunlari ileri sürmek, devrimci sol güç-lerin burjuva parlamentarizmini red-detmesini beraberinde getirmiyor. Zira,propaganda anlaminda burjuvaparlamentarizmi tarihi olarak zamani-doldurmasina ragmen, pratikte yok asiarasinda uzun bir zaman oldugununbilincindedir. Bu konuda Lenin, "onlarcayildan beri kapitalizmin tarihi bakimdanzamanini doldurdugu hakli olaraksöylenebilir; ama, bu bizi kapitalizmalaninda uzun süren ve inatçi birmücadeleyi sürdürmemizi gereksiz ha-le getirmezki" diyor. Sorun, parlamen-tarizmin ülkemizde "siyasi" bakimdanzamanini doldurup doldurmadigi konu-sunda verilecek yanitlarda yatiyor. Bes-belli ki, siyasi olarak zamanini doldur-mus bir parlamentarizme katilmak,devrimci sol güçler tarafindan mümkündegil. Ne varki, burjuva parlamentariz-

mi ülkemizde siyasi olarak zamaninidoldurmamistir; hâlâ milyonlarcaemekçi ve proleter parlamentarizmdenyanadir; sorunlarinin çözüm yeri olarakparlamentoyu görmektedir.

'83 genel seçimleriyle iktidarini sivil-lestiren oligarsi, parlamento seçimleri-ni erkene alarak hakli olarak içinde bu-lundugu tikanikligi asmaya çalismakta-dir. Yenilenmis bir parlamento ile ikti-dara gelecek olan Özal hükümetinin,kendi lehine çok daha rahat hareketedeceginin bilincinde olarak hareket et-mektedir.

Özal'in basinda bulundugu, oy kay-gisindan uzak bir parlamentoda tek ba-sina çogunluga sahip bir hükümetin,emperyalizmin ve onunla ittifak halin-deki yerli büyük sermayenin tercihi ol-dugu kimse için sir degil. Besbelli ki, ay-ni güçler, Inönü'nün basinda bulundu-gu SHP'yi de unutmus degiller; ona da,ana muhalefet rolü vermisler.

Her halükârda 29 Kasim'da yapilma-sina karar verilen erken genel seçim-ler, temelde burjuva parlamentosunakimlerin girecegini belirleyecektir. Ta-bii ki, iktidar ve muhalefeti de.

Seçime katüacak olan ANAP, SHP,DYP, DSP vb. gibi partilerdir. Iktidar partisi ANAP ne kadar düzen partisiise DYP, SHP ve DSP de o kadar düzen partileridir. Hiçbiri emekten ve emek-çiden yana degildirler. Ne seçim prog-ramlari, ne taktikleri ve ne de pratik fa-aliyetleri emekçi kesimlerin çikarlaridogrultusunda olusturulmamistir. Olus-turulmasi da beklenemezdi zaten. Zira büyük sermayenin ve emperyalizmin çi-karlari, onlarin egemenlik biçimleri herzaman ön planda tutulmustur.

Emekçiden yana oldugunu her firsat-

ta dile getiren SHP ile DSP, gerçekte emegin ve emekçinin karsisindadir. Ak-si olsaydi emperyalizmin yeni sömürge-si bir ülkede emperyalizme ve onun ta-hakkümüne karsi çikar, NATO'da kal-maktan, AET'ye tam üyelikten sözet-mezlerdi. Gerçi son zamanlarda TKP gi-bi reformist partiler de emperyalist ku-rumlara katilmaktan söz etmektedir!Göreli de olsa SHP ve DSP düzen par-tileri olmalarina ragmen ANAP, DYPvb. partilerden bazi farkli tutumlara sa-hip olduklari açik. Herseyden önce bu iki parti bünyesinde az da olsa demok-rat, yurtsever ve ilerici adaylar barin-dirmakta olup, hatta bunlardan bazilarikimi seçim bölgelerinde adayliklarinibile koymus bulunmaktadir. O halde buiki parti desteklenemez mi diye sorula-bilir.

Her seyden önce, yukaridaki satirlar-da anlattigimiz gibi SHP de, DSP de bi-rer düzen partisidir. Hatta bu iki düzenpartisi kendilerim "sol" diye lanse et-tiklerinden, bu baglamda, emekçi ke-simlerin olmadik bos burjuva vaadler pesinde sürüklenip bir kez daha kandi-rilmalarina izin verilmemeli; bu neden-le düzen partisi olma gerçegi açiga çi-karilmalidir. "Sol" olmadiklari bütünçiplakligi ile halk yiginlarina anlatilma-lidir. Içlerinde demokrat ya da ilericiunsurlar bulunmasi, SHP ya da DSP gi-bi sosyal demokrat iddiali partileri ile-rici ya da demokrat yapamayacagiaçik.

Simdiki dönemde "sosyalist" iddialidergiler ardi arkasina piyasaya çik-makta, burjuva parlamento seçimlerikonusunda söyle ya da böyle tavir be-lirlemektedirler. Yarin, Gün, Alinterireformist ve revizyonistleri, SHP'nin

1

Page 4: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

desteklenmesi gerektigi dogrultusunda-ki tiradlarini referandum ve daha ön-ceki seçimlerde oldugu gibi sosyalist-lik(!) adina tekrarlamaktan bir adim ol-sun geri durmadan iri laflar sarfetmek-ten büyük bir zevk duyuyorlar. Son çö-zümlemede iktidar partisi ANAP'a kar-si olmanin etiketi ne olursa olsun des-teklemek için yeterli buluyorlar. Bunun, burjuva kuyrukçulugu oldugunun far-kindalar mi bilemiyoruz, Bu konuda,Gün dergisi, sol güçlere "ANAP'a ha-yir genel bir çerçevedir. Sol güçler buçerçeve içinde oylarini bir noktada top-lamalidir." çagrisinda bulunuyor. (Bkz:Gün 32, Erken Seçim ve Sol)

Reformist-revizyonistlerin farkli biryaklasim içinde bulunmalari sasirticiolurdu dogrusu. Gün gibi reformistleringeçmisine baktigimizda, genel olarakkendine ve solun gücüne güvensizlik,dolayisiyla abartili bir biçimde burju-va partilerinden birinin pesine takiliponun koruyucu kanatlari altinda icazetlisiyasi faaliyet yürütmeyi adeta genelkural haline getirdiklerine tanik oluruz.'

Bagimsiz "sosyalist" aday gösterendergilere gelince: Bir kere, ne bu der-giler birer sosyalist dergidir, ne de dev-rimci sol güçler tarafindan desteklen-mesini istedikleri adaylar gerçek sosya-list adaylardir.

"Sosyalist (!) bagimsiz adaylarindevrimci sol güçler tarafindan destek-

lenmesi, yiginlar nezdinde yanlis çag-risimlara yolaçacaktir. Bu adaylarin ki-siliginde sosyalistlerin temsilcisiymis gi-bi bir imaj yaratilacaktir,

Devrimci sol güçler açisindan, bur-juva parlamentarizmi yiginlar gözündesiyasi olarak zamanini doldurmus birkurum olarak görülmemektedir. Besbelliki, parlamentarizm, biz devrimcileraçisindan zamanini doldurmustur;ama, bu konuda Lenin, "...asil sorun suki, bizim için zamanini doldurmus olanbir seyin, sinif için zamanini doldurdu-gun a, yiginlar için zamanini doldurdu-guna inanmamak gerekir" diye sesleni-yor. (Lenin, Sol Komünizm Bir ÇocuklukHastaligi)

Devrimci sol güçlerin erken genel se-çimlere katilabilecek aday göstermeme-leri, örgütlenmelerinin simdiki asama-sinda sübjektif durumlarinin elverme-mesinden kaynaklaniyor. Yoksa parla-menter seçimlere ve parlamenter müca-deleye katilmayi reddetmesinden degil.Bunu, kimi yanlis anlamalara meydanvermemek için belirtmek ihtiyaci duyu-yoruz.

Parlamenter seçimlere ve parlamen-ter mücadeleye katilma konusunda Le-nin, Sol Komünizm Bir Çocukluk Hasta-ligi adli yapitinda,"...özellikle kendi si-nifinin geri kalmis katlarini egitmekiçin, özellikle ezilen ve cahil köylü yigin-larini uyandirmak ve aydinlatmak için

zorunlu oldugu süphe götürmez" diyor.SHP ile DSP gibi burjuva partilerininparti olarak devrimci sol güçler tara-findan desteklenmelerinin söz konusudahi edilemeyecegini yukarida belirt-mistik. Keza mevcut bagimsiz sosya-list(!) adaylarin da yukarida belirtilençerçevede desteklenemeyecegini vurgu-lamistik. Devrimci sol güçler olarak buerken genel seçimlerde kendi bagimsizdevrimci adaylarimizi da gösterme du-rumunda olmadigimiza göre, seçimlerde-ki devrimci tutumumuz nasil olmali, so-rusu akla geliyor. Bu asamadaki dogrudevrimci tavir; ilericiliginden, demok-rat ve yurtseverliginden kusku duyul-mayan, öncelikle varsa bagimsiz aday-lar, bu türden adaylar bulunmuyorsa SHP ya da DSP'deki yukarida belirtilenniteliklere uygun (parti degil) partiliadaylar desteklenmelidir. Belirtilenadaylarin bulunmadigi seçim bölgele-rinde sandik basina gidilmemeli; bu böl-gelerde seçimler "boykot" edilmelidir.Esas olarak devrimci amaçlarin ön pla-na çikartilip seçimlere iliskin ajitasyonve propaganda faaliyetleri yogunlasti-rilarak yiginlara, düzen partilerine oyyok mesaji verilmeli, sorunlarin çözü-münün halkin gerçek iktidarinda olaca-gi (devrimde yattigi) vurgulanmalidir.

YENI ÇÖZÜM

2

Page 5: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

AF DEGIL ÖZGÜRLÜK!Ibrahim BINGÖL

Son aylarda çesitli kesimler tarafin-dan dile getirilen "genel af" talebi ka-muoyunda yeniden güncellik kazandi.Zindanlari dolu olan bir ülkede dönemdönem bu konunun'ön plana çikmasi ka-çini lmaz bir olgudur.

Egemen güçler ve onlarin temsilcilerçesitli burjuva partileri, toplumsal muhalefetin yükselmesiyle ya da zamanzaman kendi iç çeliskilerinin derinles-mesi sonucu zindan kapilarini kismen ya da daha büyük oranda aralamak zo-runda kalabiliyorlar. Ve elbette bunu halk kitlelerine "devletin lütfü" olarak sunmaya çalisiyor, onlarin bilinçlerin-de "devlet baba" imajini pekistirmeninbir araci olarak kullaniyorlar.

Gerçegin bu olmadigini, yani egemensiniflarin dönem dönem çikardiklari"af" yasalariyla devrimcileri, yurtse-verleri bagislama durumunda olmadigiaçik bir gerçektir. Onlarin arzusudevrimci ve yurtseverleri zindanlarda

çürütmek ve yoketmektir. Ama bu ar-zulari çogu kez nesnel gerçege tersdüstügü için gerçeklesemez.Devrimci ve yurtseverleri yasamboyu zindanlarda tutamadiklari gibitoplu olarak yok etme politikasini dauygulayamazlar.

Demokrasicilik oyununun hep gün-demde oldugu ülkemizde, zaman zamanfarkli biçimlerde de olsa egemen sinif-larin bu arzusu hep süregelmistir. Ama diger yandan zindan kapilari da, dar ya da genis olarak zaman zaman açilmakzorunda kalinmistir.

Bugün 12 Eylül'ün topluma ve ülke-ye layik gördügü ekonomik, sosyal ve si-yasal program muhteva olarak devametmekle birlikte, birçok yerinden delin-mis ya da delinmeye yüz tutmustur. 12Eylül'ün yapay olarak olusturdugu çe-sitli kurumlar yeniden insa ediliyor. Çe-sitli burjuva fraksiyonlari ve burjuva si-niflari fraksiyonlari ve burjuva siniflantemsil eden güçler yeniden siyasi are-nada yer almaya çalisiyor. Kisaca oli-garsi cephesinde kiyasiya bir savas sü-rüyor. Bu çatismanin yarattigi siyasi is-tikrarsizlik, neredeyse ülkede her yil bir seçimin yasanmasina neden oluyor. Se-çim atmosferi hep canli tutuluyor. Öteyandan güçlü olmasa bile devrimci bir muhalefet yavas yavas gelisiyor ve ken-dini hissettiriyor.

Böylesine istikrarsiz, yogunlasmis çe-liskilerin yasandigi ülkede (sürekli mil-li krizin varligi da diyebiliriz buna) oli-garsi, devrimci yurtseverleri yasam bo-yu zindanlarda tutamaz. Kuskusuz mü-cadelenin farkli evrelerinde farkli ge-lismeler olacaktir. Ama genelde bu ger-çek degismez.

Burjuva partilerinin bir kesiminin bi-le, 12 Eylül'ün yaralarini sarmak adi-na (yani 12 Eylül'e sünger çekmek adi-na) "genel af" talebini öne çikarabildigibugünkü kosullarda, proleter devrimci-ler, yurtseverler nasil bir yaklasimi be-nimsemelidirler?

Çogu kurulus, parti ve dergiler "ge-nel af" sloganina sahip çikarak, bu slo-

gani öne çikariyorlar. Ve herkese "af"istiyorlar...

Daha açik bir ifade ile, oligarsidendevrimci ve yurtseverleri affetmesiniistiyorlar. Üstelik istenen bu affa, in-sanlik düsmani iskenceciler, fasistlerde dahil...

Bu yaklasim asla savunulmaz. Dev-rimciler "genel af" ya da dogrudan"af" sloganlarini kullanmamalidirlar.

Egemen güçlerin devrimcileri affetme-si için hiçbir neden yoktur. Devrimci-ler; bagimsizlik, demokrasi ve sosyalizmiçin mücadele ettiklerinden zindanlara düsmüslerdir. Zindanlarda tutsak,mahkemelerde sanik olsalar da, gerçek-te özgür olan ve yargilayan onlardir.Suçlu degil, suçlayicidirlar. Onlarin af-fedilmesini istemek, 7 yildir can paha-sina sürdürdükleri siyasi kimlik ve onurmücadelesini yadsimak olur.

Onlara "pismanlik getirin, dayatma ve yaptirimlara uyun, affedelim" dedi-

3

Page 6: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

ler. "Akilli uslu olun, cezaevinin disip-lin kurallarina uyun, infaziniz yanma-sin, erken çikin" dediler. "Mahkemeler-de siyasi savunma yapmayin, iyi halgösterirseniz hakimlerin vicdani kana-atleri lehinize olur, az ceza ilekurtulursunuz" dediler. Ama onlar tümbunlari reddettiler.

Çünkü onlar için sorun, proleterya-nin bayragim her kosulda yükseklerdedalgalandirmakti. Bunun için yargilan-diklari mahkemeleri proleteryanin da-vasinin savunuldugu kürsülere, çürü-tülmek için atildiklari zindanlari siyasikimlik ve onurun korundugu kaleleredönüstürdüler. Bunun için direndiler,öldüler, sakat kaldilar...

Egemen siniflarin "af için direnisyapiyorlar" demogojilerine karsi "ha-yir, af istemiyoruz" dediler.

1984 Nisan'inda çesitli talepler içinbaslattiklari süresiz açlik direnisi ve

ölüm orucu içindeyken egemen sinifsözcülerinin "af istiyorlar" demogojisi-ne karsi proleter devrimciler l.Ordu

2. nolu Askeri Mahkemesi'ne verdikle-ri 30.6.1984 tarihli 20 imzali düekçede aynen söyle diyorlardi:

“(...)Af ancak suçlular için gerçeklestiri-

lir. Bizler ülkemize ve halkimiza karsi görevlerimizi yerine getirdigimize ina-niyoruz. Bugün de ayni inancimizi ko-ruyoruz, yarin da koruyacagiz. Görev-lerini yerine getirenlerin af edilmesimümkün müdür? Af edilecek olanlarvarsa, eger birilerinin af edilmesi ge-rekiyorsa; bunlar insanliga, halkimizave ülkemize karsi isledikleri suçlarincezasini er-geç çekecek olan vatan ha-inleri, iskenceciler ve fasistlerdir.

Dünya tarihi bagimsizlik ve kurtulusiçin savasanlarin, düsmanlarindan sa-.dece hesap sorduklarina, mücadelele-rinin bedelini ödemekten korkmadikla-nna; yaptiklarindan dolayi sadece halk-larina karsi sorumlu olduklarina tanik-tir. Türkiye'nin bagimsizligi ve kurtulu-su için mücadele edip esir düsenler de, düsmanlarindan kendilerini af etmele-rini istemediler, istemeyeceklerdir.Gerçekten o kadar alçalmis olsaydik,bizi yaptiklarimiza pisman edip af di-lenen zavallilar durumuna düsürmekiçin yillardir uygulanan baski ve isken-celere direnmenin bir anlami olur muy-du? Dahasi bugün de burjuvazi, bizleri af dilenen, (...) köleligi kabul edeninsan-lar haline getirmeye çalismiyor mu?

Bizler yaptiklarimizin ve yapamadik-larimizin hesabini Türkiye halkina ve-ririz, veriyoruz. Yalnizca halkimizin ve tarihin hakkimizda verecegi kararasaygi duyariz. (...) Bugünün suçlulari da halka ve tarihe karsi yaptiklarinin he-sabini verecektir. Tarih bizi aklayacak, Türkiye halki ne amaçla ve kimlere kar-si savastigimizi anlayacak, bizleri in-sanlik onurunu koruyan yurdunu seven,halkina karsi duydugu sorumlulugunbedelini ödemekten korkmayan KUR-TULUS SAVASÇILARI olarak degerlen-direcektir. Buna inaniyorve güveniyo-ruz.

Iste bunun için sosyalistler, "af de-gil, devrimciler için özgürlük istemeli-dirler.

Toplumsal suçlular için de af degil,özgürlük istemelidir. Çünkü onlarin so-rumlusu düzendir. Suçu yaratan düze-nin kendisidir.

Sosyalistlerin ne özgürlük, ne de afistemeyecekleri insanlik düsmani isken-ceciler ile eli kanli fasistlerdir. Aksine onlarin cezalandirilmasini ve çöreklen-dikleri kurumlarin dagitilmasini isteme-lidirler.

Sinif mücadelesinde burjuva hüma-nizmine yer yoktur. Proleteryanin hü-manizmi sinif gerçegine göre biçimle-nir. Bu bilinçle diyoruz ki; iskencecile-re ve halk düsmani fasistlere ceza.

Devrimci tutuklu ve hükümlülere ÖZ-GÜRLÜK!..

Page 7: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

INSAN HAKLARI DERNEGI'NIN "GENEL AF IÇIN ÖLÜM CEZASINA KARSI IMZAKAMPANYASI'YLA ILGILI AÇIKLAMAMIZDIR

"Ayrimsiz Genel Af" diyorsunuz. Kim için af istiyorsunuz?- Yüzbinlerce devrimci, yurtsever ve ilericiye iskence yapan iskencecilere mi?- Binlerce insanimizi katleden eli kanli fasistlere mi?Yoksa insanliga ve ülkesine karsi hiçbir suç islememis devrimci, yurtsever ve ilericilere mi?Devrimci ve yurtseverlerin "af" isteyecek bir suç islemediklerini belirtmek zorundayiz. Ve bu

anlamda onlar için "af" degil, ancak özgürlük istenir ve bunun için mücadele edilir...Ayrica iskenceci fasistlerin affini istemek geçmise sünger çekmek anlamina gelir ki, bu görüs

ilerici devrimci demokratlarin degil, burjuvazinin talebi olur. Bugün görev, iskencecilerden ve halki katledenlerden hesap sorma olmalidir.

TUTUKLU VE HÜKÜMLÜLERE ÖZGÜRLÜK!..ISKENCECILERDEN HESAP SORULSUN.'..FASISTLER CEZALANDIRILSIN!..

5

Page 8: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

ZINDANLARDAKIDIRENIS GELENEGI

VEHAZIRAN-EYLÜLAÇLIK GREVLERI

18 Temmuz'dan beri Türkiye kamu-oyu cezaevlerindeki açlik direnisleri ile çalkalaniyor.

8 Temmuz'da Sagmalcilar Cezaevi'-ndeki siyasi tutuklularin tek tip elbiseve sevk zincirinin kaldirilmasi, siyasi tu-tukluluk hakkinin taninmasi vb. talep-lerle baslattiklari açlik grevi, kisa sü-rede Türkiye sathina yayilarak büyükdestek ve ilgi gördü. Denilebilir ki, 12Eylül'den bu yana cezaevleri gerçegikamuoyunda ilk defa bu kadar güçlüyansidi.

Kuskusuz demokrat-ilerici kamuoyuyabanci degildi olanlara. Ama ilerici-demokrat kamuoyunun cezaevleri ger-çegiyle yeterince ilgilendigini ve tam ye-di yildir onbinlerce devrimci yurtseve-rin siyasal kimliklerini ve onurlarini yok etmek için uygulanagelen saldirilarakarsi verdikleri özverili, acili mücade-lelerin yeterince bilindigini sanmiyoruz.

Son iki yildir cezaevleri üzerine çoksey yazilip çizildi. Ama bunlar çogun-lukla gerçegi oldugu gibi yansitmak-tan uzaktir. Ideolojik kaygilar, çesitliönyargilar vb. nedenler gerçegin oldu-gu gibi yansitilmasini engelliyor. Kimi-leri zindanlarda sehitler pahasina mü-cadele verenleri, onlarin ailelerinin aci-li ama onurlu kavgalarini görmezdengelmeye çalisiyor. Buna karsilik statü-kocu çizgide mücadele edenleri, büyükdirenislerin gerçeklestiricileriymis gibiöne çikarmaya çalismalarini gördükçe,Türkiye aydini ve demokratlari adinaüzülüyor, aci duyuyoruz.

Türkiye geri biraktirilmislik olgusu-nun tüm izlerini üzerinde tasiyan bir ül-kedir. Burjuvazimiz geridir. Halkimiz

6

Haydar DEMIR

ise yüzyillarin kaderci düsüncelerininetkisi altindadir. Devletin gücünü yenil-mez görür. Kuskusuz bunu dogal kar-silamak gerek. Ama çagini yakalayanve toplumu degistirmek isteyen aydin-larin ülke gerçekleri karsisinda göster-digi ilgisizlige, statükoyu israrla sürdür-mek istemelerine ve statükoyu bozucuher girisimin karsisinda egemen güçler adina telaslanmalarina ne demeli?

Kuskusuz son iki yildir aydinlarimiz-da belirli bir kipirdanma var, ama bu-nun yeterli oldugunu söylemek güç. Son dönemde kimi aydinlarimizin cezaevlerigerçegine az da olsa ilgi duymalari,hakli seslere kulak vermeleri, sevindi-rici bir gelismedir.

Temmuz ayindan Eylül ortalarina ka-dar devam eden açlik direnisleri sonu-cu (buna ailelerin çesitli protestolarinida ekleyince) cezaevleri gerçegi en ge-nis biçimiyle kamuoyuna yansidi. Bu di-renisler tutuklu ve hükümlü ailelerin-den baslayarak toplumun birçok kesi-minin destegini aldi... 12 Eylül'den buyana cezaevlerinde nelerin olup bitti-gi, buradaki insanlarin düsünceleri veonurlariyla yasamak için nelere katlan-digi, teslim olmanin ve direnmenin neanlama geldigi, bu direnisler sayesin-de Türkiye ve dünya kamuoyu tarafin-dan somut bir biçimde ögrenildi.

CEZAEVLERINDEKI DIRENIS YENI BIR OLGU DEGILDIR!

Ülkemizde gelismelerle ilgisi olanherkes bilir ki, cezaevlerinde ne bugünvarolan sorunlar, ne de ileri sürülen ta-lepler ugruna direnis yeni degildir. 12Eylül'cülerin is basina gelmesiyle siya-

sal tutsaklari düsüncelerinden vazge-çirmeyi, onlari yoz, kisiliksiz unsurlarolarak düzenin birer parçasi haline ge-tirmeyi amaçlayan egemen siniflar, ge-nelde Türkiye halkina uyguladiklarizorbaca yöntemleri misliyle cezaevle-rinde de uygulamislardir. Yillardir ce-zaevlerinde "rehabilitasyon programiadi altinda sistemlestirilen insanlik di-si iskence ve baski politikasi hayata ge-çirildi. Ancak bunlara karsi (bazi ceza-evlerinde yurtsever devrimcilere boyunegdirmeyi basarsalar da) en zor sart-larda ve en karanlik dönemlerde dahibasegmez, onurlu bir direnis gelenegiolusturulmus ve yasatilmistir. Bu dire-nis geleneginin yaratilmasi ve yasatil-masinda proleter devrimcilerin daimaen ön saflarda yer aldigini belirtmeyesaniriz gerek yok.

Oligarsinin zindanlara doldurdugudevrimci ve yurtseverlere yönelik bas-ki ve iskence politikasinin odagina bir-süre sonra tek tip elbise oturtuldu. Kus-kusuz tek tip elbise, sorunun görünür-deki yönüydü. Bu o kadar açikti ki, te tip elbise giyilen cezaevlerinde, tutuk-lularin direnis azmi zayifladi umuduy-la, daha da katmerli iskence ve baskiuygulamasina devam edildi.

Aslinda tek tip elbise siyasi tutsak-larin onuru ve siyasi kimligine yönelikdogrudan bir saldiriydi.Tek tip elbiseyle siyasi tutsaklar teslim alinmasa datop-luma suçlu kisiler olarak lanseedilecek tüm toplumda uygulanmayaçalisilan tek tiplestirme politikasininbir simgesi olarak gösterilecektir.

Fakat tek tip elbisenin oynadigi bu si-

Page 9: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

yasi rolü ve baski araci olma islevinitam olarak kavrayamayan birçok tut-sak, ona karsi direnisin önemini de kav-rayamadi, ya da bunun gerektirdigi ri-zikolari gögüsleyecek. gücü kendindebulamadi. Bu nedenle bazi cezaevleritek tip elbise giymeyi bastan kabulederken Istanbul cezaevlerinde statü-kocu cephe ile giderek bir yol ayrimi ka-çinilmaz hale gelmeye basladi. Halkina ve devrime karsi sorumlulugundan birsey kaybetmeyen proleter devrimciler,tek tip elbise ve egemenlerin cezaevle-ri politikasina karsi daha üst direnis-lere hazirlanirken, statükocu cephedegünden güne tereddüt ve tedirginlik ar-tiyor ve sonunda tek tip elbisenin giyil-mesi noktasina kadar variliyordu. Amabütün bu olumsuz kosullara ragmen, Is-tanbul cezaevlerinde proleter devrim-cilerin kendi özgücüne güvenerek tektip elbiseye karsi sürdürdükleri karar-

li direnis sonucu egemen siniflarin ge-riletilebilecegi gösterilmistir. Bu gerile-yis, direnisçilerin stratejik bîr basari-sini simgeliyordu. Çünkü tek tip elbisesadece Metris'e iliskin bir sorun degil,egemenlerin tüm cezaevlerinde uygula-maya koydugu genel bir politikaydi. Ve dolayisiyla iflas eden bu politika oluyor-du. Buna ragmen mevcut durumun dog-ru analizini yaparak ve de Metris'tekidurumu emsal kabul edip direnisleriyükselterek tek tip elbiseyi çikarip at-ma birçok yerde gösterilmedi. Tek tipelbise yaptirim olarak uygulanmaya de-vam etti. Denilebilir ki, tek tip elbiseye karsi direnis yapma, giyilen yerlerdeonu çikarma bilincinin gelistirilmesisavsaklandi, statükocu cephe bu dog-rultuda hemen hiç çaba göstermedi. Bunedenle Türkiye cezaevlerinin en önemlisorunu tek tip elbise sorunu olarakkaldi.

PROLETER DEVRIMCILER TEK TIP ELBISEYE KARSI ONURLU BIR DIRENIS YÜRÜTTÜLER

12 Eylül'cülerin sivil cezaevlerindetek tip elbiseyi kurumlastirmalari üze-rine, ayni seyin askeri cezaevlerinde de gerçeklesmemesi için, proleter devrim-ciler 1983 baslarinda genel bir direnisönerisinde bulundu. Ama bu öneri su-dan gerekçelerle reddedildi. 1983 ya-zinda Sagmalcilar Askeri Cezaevi'ninaçilmasi ile tek tip elbise uygulamasi so-mut bir dayatma olarak gündeme gelin-ce proleter devrimcilerin ve bir yurtse-ver grubun önerisi kabul edilerek Istan-bul Askeri Cezaevlerinin tümünü kap-sayan süresiz açlik grevi baslatildi. An-cak bu direnis zafere ulasmaya biradim kalmisken statükocu blok tarafin-dan kirildi ve oligarsinin geri adim at-masi engellendi.

Tek tip elbise askeri cezaevlerindede tutuklularin temel sorunu halinegelmisti. Tek tip elbise ile birlikte yeni saldirilarin gelecegi açikti. Nitekim ye-nilgi ile biten direnisin hemen ardindanoligarsi saldiriya geçmekte tereddüt et-medi. Siyasi tutuklularin önder ve ileri konumda kabul edilenleri tecrite atil-maya, Sagmalcilar'a sevk edilmeye bas-landi. Metris'te saldirilar çok yönlü ola-rak (fiziki, psikolojik, ideolojik düzeyde)tirmandirildi. Tutuklu kitlesini saldiri-larla bunaltarak tek tip elbiseyi kabuletmeleri için elverisli bir ortam yarat-maya çalisiyorlardi. 12 Eylül'ün, üçstratejik cezaevinden biri olan Diyarba-kir'da tek tip elbise tutuklulara giydi-rilmis, ikincisi olan Mamak'ta ise hiç-bir sorunla karsilasilmamisti. Sorun Is-tanbul cezaevlerine (en basta Metris'e)tek tip elbiseyi kabul ettirme sorunuy-du.

Baslangiçta tek tip elbiseyi kesinlik-le giymeyecegini söyleyenler, zamanlabu görüslerini terketmisler, hatta içle-rinde tek tip elbiseyi "mavi kefen" ola-rak isimlendirenler 180 derece dönüsyapmislardi.

Diyarbakir Askeri Cezaevi'nde ölümorucu iste bu kesitte basladi. Ve kamu-oyunda yanki buldu. Görev bu direnisiTürkiye genelinde yaymak, oligarsinintek tip elbisede cisimlesen baski ve is-kence politikasini teshir etmek ve yenisaldirilarin önünü tikamakti.

Proleter devrimciler, mevcut kosulla-ri dogru sekilde analiz ederek üzerle-rine düsen görevleri yerine getirmeyeçalistilar. Tek tip elbiseyi geriletmek ve yeni saldirilarin önüne set olusturmakiçin bir yandan elbise giymeyerek fiili

7

Page 10: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

direnisi sürdürürken, diger yandan sü-resiz açlik direnisine baslanmasiniönerdiler. Diyarbakir'in ardindan açlikgrevine baslayan Mamak'la birlikte, Is-tanbul cezaevlerinde, toplu ve uzun sü-reli bir açlik grevine baslarsa, alabil-digine etkili olma olanagi saglanabilir-di. Böylesi bir direnisin kamuoyundayanki bulmamasi olanaksizdi.

Bu direnis, ÖZAL iktidarinin cezaev-lerindeki baskici, iskenceci politikasiniteshir etmede ve gündemde olan Pis-manlik Yasasi ile yeni Infaz Yasasini et-kisiz kilmada önemli rol oynayacakti. Her seyden önce de halka, direnenle-rin sesini en güçlü biçimde duyurarak 12 Eylül'cülerin suratina patlayan birsamar olacakti. Onlarin tüm demagoji-lerini etkisiz kilacakti. Ama statükocu-lari böylesi bir direnis için ikna etmek olanakli degildi.

12 Eylül'cülerin ideolojik yaygara,gözdagi ve baski politikasinin sonucu özgür iradeler körelmisti. "Hak alama-yiz, devlet taviz vermez" anlayisi kafa-larda giderek büyüyor ve statükoculu-gu kurumlastiriyordu.

Herseye ragmen proleter devrimcileruzun süreli bir direnis için statükocu-lari ikna çabalarini aylarca sürdürdü.Ama bir sonuç alinamayacagi kesinle-since yurtsever bir grupla birlikte sü-resiz açlik grevi ve Ölüm Orucuna bas-ladilar... Dört sehit, onlarca sakat ver-diler. Oligarsinin saldirilari önüne, ce-setleriyle barikat kurdular. Gerçi sta-tükocularin tek tip elbise giymek iste-yisinin oligarsi tarafindan bilinmesi ne-deniyle hemen sivil elbiseleri alamadi-lar ama siyasi tutuklularin tek tip elbi-se, siyasi tutukluluk hakki, infaz yasa-sinin degistirilmesi vb. gibi siyasi ve de-mokratik talepleri ilk kez ve güçlü bi-çimde bu direnisle kamuoyuna duyurul-mus oldu.

Devrimciler tek tip giymeme mevzi-sinde direndiler. Statükocular ise tektip elbise giyerek rahata kavusacakla-rini umdular, ama yanildilar, hatta so-ke oldular. Tek tip elbise direnis mev-zisi, onur mevzisine dönüstü. Direnisinyankilari dalga dalga yayildi. Oligarsiuzun süre dayanamazdi. Direnis destekgüçlerini güçlendirerek daha yogun se-kilde harekete geçildi. Zafer artik ya-kindi.

Statükoculara, tek tip elbisenin çika-rilip atilmasi ve Türkiye genelinde bir direnisin örgütlenmesi için yeniden öne-ri yapildi. Ama bu öneriyi de daha ön-cekiler gibi reddettiler.

Kisa süre sonra ise tek tip elbise di-renisi zaferle noktalandi. Oligarsi, pro-leter devrimcilerin hiçbir kosulda tek

8

tip elbise giymeyecegini görmüs, daha fazla teshir olmamak için geri adim at-mak zorunda kalmistir.

Artik tek tip elbise giymeyenler, gi-yenlerle ayni haklara sahiptirler.

1987'nin Haziran baslarinda Eylülsonrasina kadar süren ve ülke sathina yayilan son direnisleri ve bu direnisle-rin taleplerini daha iyi kavrayabilmekiçin bu direnislerin yükseldigi geçmis zemini de bilmek gerekiyor. Her yeni di-renis, geçmis deney ve tecrübelerinüzerinde yükselmek durumundadir.

Cezaevleri mücadelesinde onurlu biryere sahip olan Metris'in son direnisiçindeki yerini ve tutumunu degerlen-dirirken Metris'te geçmisten bu yanavarolan farkli çizgilerin ve bunlarinpratige, yansimasini gözardi etmemeli-yiz. Çünkü sergilenen tavirlar onu ser-gileyenlerin ideolojik-politik çizgisindenayri ele alinamaz.

1987 SUBAT'INDA METRIS VE PROLETER DEVRIMCILERIN GENEL DIRENIS KAMPANYASIÖNERISI

1987 Subat'inda proleter devrimcileryurtsever bir grupla birlikte tüm siyasiyogunluklara genel bir direnis kam-panyasi önerisinde bulundu. Içinde bu-lunulan ekonomik-siyasi kosullari ana-liz eden proleter devrimciler, kosulla-rin her bakimdan elverisli oldugu tespi-tinden hareketle basta tek tip elbise ol-mak üzere siyasi-demokratik talepleriçin içerde ve disarda çok yönlü olaraksürdürülecek bir kampanya ile tek tipelbise uygulamasina yasal olarak sonverilmesi saglanabilir, siyasi tutukluluktalebinin kabul ettirilmesi için bir adimdaha attirilabilir birçok demokratik hakelde edilebilirdi.

Statükocularin bir kesimi tek tip el-bisenin genel talep olmadigini, esas ta-lebin baski ve iskence oldugunu öne sü-rerek anlamsiz bir tartismanin basla-ticisi oldular.

Kimileri ise "cezaevlerinde siyasi ta-lepler için direnis olmaz, gidin disari-da (...) örgütünü bulun" gibi ciddiyettenyoksun yaklasimlar sergileyebildiler.Genelde statükocu kesim, tek tip elbi-senin çikarilip atilmasinin merkezi ka-rar altina alinmasina israrla karsi çiktive bu konudaki çabalara olumsuzyaklasti.

Aylar geçiyor ama, somut bir sonu-ca varilamiyordu. Bitmez tükenmez tar-tismalar sürer ve bir sonuca baglana-mazken, Sagmalcilar Cezaevi, proleterdevrimcilerin önderliginde ve bir kisimyurtseverlerin de katilmasiyla, bastatek tip elbise ve sevk zincirinin kaldi-

rilmasi olmak üzere çesitli haklariiçin önce fiili direnise, ardindan dasüresiz açlik direnisine basliyordu.

Sagmalcilar Cezaevi'nde baslayanaçlik direnisi kisa sürede kamuoyunda yankilandi. Ailelerin destek eylemleri, aydinlarin ilgisi artarak sürdü. Birsüre sonra Malatya ve Antepcezaevleri de açlik grevine basladilar. Artik direnis dalgasi yurt sathinayayiliyordu. Tu-_ tuklu yakinlari buhakli direnisleri kamuoyunamaletmek için çabalarini daha dayogunlastirdi. Kendi demokratikörgütleri olan TAYAD araciligiyla dire-'niste olan siyasi tutuklularidesteklediklerini ve onlarin yanindaolduklarini açikladilar. TAYADüyeleri Sagmalci-lar'daki direnisçileridesteklemek için cezaevi önündeoturup 3 günlük açlik grevinebasladiginda polisin saldirisinaugradilar, tartaklandilar, .yerlerdesürüklendiler ve en nihayet tutuklandi-lar.

Tüm bu gelismeler olurkenMetris'te aylardir süren tartismalarbir türlü bitmek bilmiyordu. Tek tipelbise tale-bi ülke genelindekamuoyuna malolmus-ken ve ailelerindirenisleriyle de kamuoyu, bu konudahassas bir noktaya ulasmisken hâlâ"tek tip elbise bas talep olamaz", "tek tip elbisenin çikarilma si içinmerkezi karar alinamaz" biçimindekiyaklasimlar sürdürülebiliyor-du.Bu tartisma sürecinde en ilginç tavri

baslangiçta kampanya önerisine kesinkarsi çikarak" gidin disarida(...) ör-gütünü bulun" diyebilecek kadar ciddi olmaktan uzak bir yaklasim sergileyen-ler gösterdi. Ama bu anlayis sahipleri, dört aylik aradan sonra gökten vahiygelmisçesine, eski yaklasimlarini terkedip "siyasi kosullarin degistigi"(!) ge-rekçesine siginarak "siyasi talepler için bir kampanya"nin örgütlenmesi gerek-tigim söylediler. Herseye ragmen buyaklasim olumlu görülebilirdi. Tabii sa-mimi olmalari kosuluyla... Ama samimidegildiler. Kampanya fikrine dogrudan karsi çikarak onu engelleyemeyecekle-rini anladiklari için bu kez ondan yana imis gibi görünerek, tek tip elbisenin he-deflenmesini önlemeye, örgütlenecekkampanyayi daha bastan dejenere et-meye yöneldiler. Zira tek tip elbiseyi he-defleyecek bir direnis, kendi elbise giy-me yanislarim bir kez daha herkesegösterecek, proleter devrimcilerin iste-digi tavizsiz direnis çizgisinin hakliliginiispatlayacakti.

Oportünizm bundan korkuyor,hatasini kabul etme yerine küçükhesaplarla kendi günahlarinin üstünüörtmeyi çalisiyordu.

Page 11: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

Bir anda kampanya yanlisi(!) kesilen-ler, referandum öncesi bir haftalik top-lu açlik grevi yaptiktan sonra,gruplar halinde dönüsümlü olarakaçlik grevine devam edilmesiniöneriyorlardi. (Yani bir grup baslayipbitirecek, ardindan diger grup devamedecekti.) Kisaca "dinlene dinlene"açlik grevi yapilacakti.

Açlik grevinin etkili olabilmesi için içtutarliliginin korunmasi gerektigi onlariçin önem tasimiyordu. Önemli olan di-renis(!) yapmis olmakti. Üstüne üstlükbu yaklasim sahipleri, sahibi kendileriy-mis gibi "kampanyamiz" demeyi de ih-mal etmiyorlardi.

Metris geç kalmisti. Sagmalcilar'inardindan diger cezaevleri pespese di-renise baslamislardi. Artik Metrisodakli bir kampanya örgütlenemezdi.Metris, Sagmalcilar'in baslattigi açlik grevi ardindan kendiliginden bir kam-panya haline dönüsen cezaevleri dire-nisine ivme kazandirma görevi ile kar-si karsiyaydi.

Daha fazla gecikilmemeliydi. Hem ge-cikmemeli, hem de tutuklu ve hükümlü-ler olarak Sagmalcilar önünde saldiri-ya ugrayan ailelere sahip çikmaliydik. Ailelerin saldiriya ugramasi ve tutuk-lanisi salt onlarla sinirli bir olay degil-di. Ailelerin nezdinde tüm toplumagözdagi vermek hedeflenmisti, buyüzden onlara sahip çikmak daha daönem kazanmisti.

Onlar ki siyasi tutuklularin haklari-ni savunmak için iskence görmüsler, tu-tuklanmislardi. Yillardir siyasi tutuklu-lara destek olmak için olmadik acilara,baskilara, horlanmalara gögüs germis-ler, yakinlarini bir an olsun yal-niz birakmamislardi. Siyasal tutuklula-rin direnislerini kendi direnisleri bil-misler, onlarin ugradigi saldirilari ken-dilerine yapilmis saymislardi. Tutuklu-larla-omuz omuza mücadele etmislerdi.Bu kez onlar tutuklulara degil, tutuklu-lar onlara sahip çikmak durumunday-di. Ailelere yönelik baski ve saldirila-ra karsi çikmak, tutuklanmalarina ta-vir almak ayni zamanda siradan bir de-mokratin bile göreviydi. Konu siyasi birtavirdan öte, ahlaki bir sorun niteligi detasiyordu.

Ancak statükocular sasirtici bir ta-vir sergilediler. "Ailelerin serbestbirakilmasi" talebinin direnis talepleriiçinde yer almasina israrla karsi çik-tilar. Kimileri bu talep olursa "biz yo-kuz", "olursa yeniden düsünürüz" gi-bi tehditler savurabildiler.

Proleter devrimcilerin süresiz açlikgrevi önerisine karsilik "bir hafta - ongünlük" toplu açlik grevinin ardindandönüsümlü açlik grevi yapmak saçma-ligini dayattilar, iç tutarliliktan, ciddi-yetten ve zorlayici olmaktan uzak "dö-nüsümlü" açlik grevi ile kamuoyunu al-datmaktan baska bir sey yapilamazdi.Kendi üzerine düsen fedakarligi yerinegetirmekten kaçinan statükoculara ne-

dense bu öneri cazip geliyordu. Cezae-vinde "yipranmamak" gerektigine ken-dini inandiran statükocular, gelinenasamada, kolay kolay bir direnisten de kaçamayacaklarini anladiklari için, ya-pilacak direnisi mümkün oldugu kadarsaga çekme manevralarina giristi.

Proleter devrimciler birligin saglana-bilecegi umuduyla alabildigine tavizkardavrandilar. Cezaevinde iskence vebaski talebi basat talep degilken bas ta-lep içinde yer almasini kabul ettiler. Dö-nüsümlü açlik grevi saçmaliginin etki-sini asgariye indirmek için degisik öne-riler yaptilar, ama hiçbiri kabul edilme-di. Sonuçta sirf "birlik" bozulmasin di-ye dönüsümlü açlik grevi saçmaligini dakabul ettiler. Tek tip elbise konusunda merkezi karar alinmasina yanasilma-yinca, bu konuda "tasviye karari" alin-masina da "evet" dediler. Dayatan hep statükoculardi. Proleter devrimciler"birlik" adina sürekli geri adim atiyor-du. Ama geri adim atmanin da bir sini-ri vardi.

Zaman geçiyor, bir türlü açlik grevi karan alinamiyordu. En önemlisi "ai-lelerin serbest birakilmasi" talebi sta-tükoculari oldugundan fazla rahatsizediyordu. Subjektivizm o denli egemenhale gelmisti ki, kimileri "ailelerin ser-best birakilmasina talepler arasindadegil, basin bildirisinde yer verelim" di-yebiliyordu. Burjuva diplomatlarina tasçikaracak manevralar yapiliyordu.

Tüm israrlara, uzun tartisma ve ik-na çabalarina ragmen statükoculara"ailelerin serbest birakilmasi" talebi-nin direnis talepleri içinde yer almasi gerektigi kabul ettirilemedi. Bir ara kü-çük bir farkla çogunluk egilim bu tale-bin, direnis talepleri içinde yer alma-sindan yana oldu ama, kimilerinin kisasürede yeniden görüs degistirmesiylebu durum da ortadan kalkti.

Birlik saglamak için gösterilen özve-ri subjektivizmle örülmüs kafa yapisi-ni asamamisti.

Proleter devrimciler artik varligi ce-zaevleriyle sinirli üçbes grubun sorum-suz, ciddiyetsiz karârlarina ortak ola-mazdi. Tam yedi ay tartismis, beklemisama sonuç alamamislardi. Statükocudönüsümlü açlik grevleri ve kendi ara-larinda olusturduklari kumpaslari ilebasbasa birakarak programlarini haya-ta geçirme yolunu seçtiler.

Statükocular telasa kapilmisti. Um-duklari olmamis, dayatmalari kabuledilmemisti. Açlik grevine bir an öncebaslamasi gerektigini söyleyen proleterdevrimcilere "hazirliklar bitmez" diye-rek karsi çikar ve direnise baslama ta-rihini hep geriye atarlarken bu kez ale-

9

Page 12: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

lacele (4 (dört) saat içinde) direnis ka-ran çikardilar. Üstelik proleter devrim-cilerin kampanya önerisindeki protokolmaddelerini degistirmeye bile ihtiyaçduymadan bunlari kendi aralarindakiprotokolün maddeleri haline getirerekyaptilar bunu.

Her sey gün gibi açikti. Cezaevleri ta-rihinde sahip çikabilecekleri, övünebil-dikleri bir kampanya örgütleyemeyen-ler, bu kez treni kaçirmak istemiyordu.

Hirçin ve saldirgandilar. Onlar 15 si-yaset, proleter devrimciler ise yalniz-dilar. Nasil olurdu yine tek baslarinadirenise geçebilirdiler. Ne yapip ediponlarin burnunu sürtmeliydiler. Onlar-la yarisa girmeliydiler. Dönüsümlü aç-lik grevleriyle de 41 gün açlik grevi yap-tiklarini kamuoyuna duyuracak büyük

bir prestij toplayacaklardi(?)Açlik direnislerini kamuoyuna duyur-

mak, proleter devrimcilerin yalniz oldu-gunu, kendilerinin çogunlugu temsil et-tigini gösterebilmek için hummali bir fa-aliyet içine girdiler.

Statükocular yasanmis deneylerdenders almasini da bilmiyordu. Ayni sey-leri daha önce de yapmislar ama herseferinde basarisizliga ugramislardi.Her kosulda direnisi sürdürenleri, tec-rit etmek öyle bir çirpida gerçeklesti-rilebilecek sey degildi. Her seyden ön-ce pratik devrimcilerin direnis çizgisi-ni ve izledikleri taktiklerin dogrulugu-nu ispatlamisti. Statükoculugun içinesindiremedigi gerçek buydu...

PROLETER DEVRIMCILER KENDI PROGRAMLARINI BASARI ILE UYGULADILAR VE DIRENISIN ZAFERLE NOKTALANMASINI SAGLADILAR

13 Agustos sabahi açlik grevini bas-latan proleter devrimciler, direnis prog-ramlarina çesitli fiili direnisleri de ek-leyerek hayata geçirdiler. Havalandir-manin gün boyu olmasi için her gün si-cak demeden dirençlerinin düsük olma-sina bakmadan sabah 10.00'dan 16.00'-ya kadar havalandirmada beklediler.Sakal ve biyik biraktilar. Sayimlari da-ginik ve oturarak verdiler. Her gün di-renisle ilgili düzenli olarak slogan atti-lar, kapali mazgallari açtilar...

Statükocular saskindi. Tüm olumsuz-luklara ve farkli açlik grevleri progra-mina sahip olmalarina ragmen proleterdevrimciler onlara fiili tavirlarla birlik-te hareket edebilecegini söylediler. On-larsa "bize sormadan nasil yaparsiniz"diyorlardi. Onlarin oldugu gibi proleter devrimcilerin de ayri programlari var-di. Ve kendi programlarina göre hare-ket ettiler.10

Belki yapilanlara onlar da hak veri-yorlardi ama, "kuyruga takilmak" fo-bisi onlari fiili tavirlara katilmaktan ali-koyuyor ve eylemsizlige sürüklüyordu.Sayim vermekten sekiz gün sonravazgeçerek proleter devrimcilerintavrini benimseyebildiler.Havalandirma fiili direnisini ortakyapma önerisine de bu yüzden karsiçiktilar. Gerekçeleri ise "açlikgrevindeyiz, direncimiz zayif" oldu.Havalandirma boyunca kogus kapi-larinin açik tutulmasi da önerildi. "Za-ten programimizda var(!) diye buna da karsi çiktilar.Proleter devrimciler aile ziyaretini fiiliolarak uzattilar, görüsmeleri bitmedenkabinlerden ayrilmayarak görüsmesüresini 20 dakikaya çikardilar. Ceza-evi idaresi bunu kabul etmek zorundakaldi. Statükocular diger direnislerekatilmazken nedense bunu çok sevdiler ve hemen uydular. Yine telefonlarla yasa disi olarakdinlenen avukat görüsünün aynisekilde sürmesini engellemek içingörüs kabinlerindeki telefonlarinkirilmasi önerildiginde panik veheyecana kapildilar. Isi devrimcileritehdit etmeye kadar götürdüler."Kirarsaniz kötü seyler olur, iyidüsünün" mesajlarini ilettiler. Ziyaretyasagi onlara ürkütücü gelmis ola-cakti.Açlik direnisi proleter devrimcilerinfiili tavirlari ile içice yürüdü... 20. gü-ne kadar toplu olarak devam ettirilenaçlik grevi, bu günden sonra 66 gönül-lünün katilmasiyla süresiz açlik direni -sine dönüstürüldü.

Statükocular ise 15 gün toplu yaptik-tan sonra dönüsümlü açlik grevi kome-disini oynamaya basladilar, Istanbulcezaevlerinde açlik direnisi silahi ilk,defa bu denli hafife aliniyor ve salan-diriliyordu. Ne zaman kimin birakip ki-min baslayacaginin ve kaç gün devamedeceginin önceden bilindigi bir açlikgrevinin dogal olarak etki ve yaptirimgücü olamazdi. Nitekim dönüsümlü aç-lik grevine gidenler, direnisleri boyun-ca ciddiye bile alinmadilar.

Metris Cezaevi'ndeki açlik direnisiülke sathinda süren direnislere eklenen bir halka oldu ve kisa sürede diger di-renisler gibi kamuoyuna maloldu. Ikiayri program halinde yürümesine kar-sin proleter devrimciler bu direnisehakli olarak kendi damgalarini vurdu-lar. Gerek taleplerini, gerekse deMet-ris'te geçmisten bugüne kadarsehitler pahasina sürdükleri onurludirenislerini kamuoyuna duyurdular.Metris'in bir direnis odagi olarak ülke cezaevleri içinde özel bir yere sahipoldugu ger-

çegi bir kez daha gözler önüne serildi.Proleter devrimcilerin baslattigi aç-

lik grevinin ilerleyen günlerinde ceza-evi idaresi siyasi tutuklularin temsilci-lerini çagirarak görüsme masasinaoturdu. Açlik grevinin fiili tavirlarla bü-tünlesmesi sonucu tutuklular genis birinisiyatif ve manevra sahasi ele geçir-diler. Üstelik süren direnisin kamuo-yunda yankilanmasi ve ailelerin destekeylemleri ile, direnis talepleri kamuo-yuna malolmus, siyasi tutuklularin hak-liligi genis kesimler tarafindan kabuledilir hale gelmistir. Eylem genel hedef-leri açisindan amacina ulasmistir. Ge-nis bir siyasi teshir saglanmis, basta tek tip elbise, siyasi tutukluluk hakki olmak üzere direnis taleplerinin propagandasiyapilmisti. Idare açisindan uzlasmayavarmak zorunluydu. Bunun ise tek yo-lu vardi: Siyasi tutsaklarin istemlerinikabul etmek, bu konuda somut adimlaratmak...

Nitekim temsilcilerle yapilangörüsmelerde idarenin izledigi tutumtam da böyle oldu. Cezaevine iliskintaleplerin büyük çogunlugu kabuledilirken, geri kalanlarin da kisa süreiçinde adim adim çözülecegi sözüverilmisti.

Bu noktada eyleme son vermekgere-kiyordu. Çünkü, direnis önünekoydugu hem genel, hem de özelamaçlarina erismis durumdaydi.Geriye yapilmasi gereken tek seykaliyordu. Elde edilen haklanmümkün oldugunca bir güvenceyekavusturmak...

Proleter devrimciler geçmis direnisdeneylerinden ders almak zorundaydi-lar. Söz verilen seyler direnislerin bi-rakilmasindan sonra unutulabiliyor,yerine getirilemiyordu. Bu kez böyleolmamaliydi.

Ve Türkiye cezaevlerinde belki ilkkez olan bir sey gerçeklesti. Cezaeviyetkilileri, siyasi tutuklularin sözcüsüve tutuklu ailelerinin temsilcilerinin bir araya gelmesi ile tutuklularin kabul edi-len istemleri somutlastirildi. Ailelerintemsilcilerinin de hazir bulunmasiylahaklar belli ölçüde güvenceye alindi.Zaten bir kismi direnis içinde uygula-maya konmus (havalandirma vekogus kapilarinin açilmasi,havalandirma süresinin uzatilmasi,ziyaret süresinin uzatilmasi, aynidavadan olanlarin bi-rarayagetirilmesi vb) fiilen gerçeklesmisti.

Direnisin 30. günü aksami gerçekle-sen görüsme ile süresiz açlik grevineson verildi(x). Gelinen asamada direnisi sürdürmek amaçsiz olurdu.

Ama rekabet duygusu statükoculariniçine öylesine islemisti ki, proleterdevrimcilere inat dönüsümlü açlik grevi ko-

Page 13: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

medisini oynamaya devam etmek, içinedüstükleri durumu hazmedememesininve ne pahasina olursa olsun Metris di-renisini kendilerine maletmeye çalisma-nin bir ürünüydü. Rekabet duygusu do-ruga tirmanmisti. Öyle ki, Metris'te di-renisin anlasma ile sona erdigi haber-lerini tekzip etmek için özel çaba gös-terdiler. Bu tekzip eylemlerini bitirdik-lerinde, bunu gazete ilanlari ile duyur-maya kadar vardirdilar. Kuskusuz her sey cezaevi kitlesiningözleri önünde olup bitiyordu. Statüko-cular gerçekdurumu istedikleri kadarkabul etmeyeyanasmasalar da, gerçekher zaman gerçekti. Proleter devrimci-lerin izledikleri direnis taktiginin dog-rulugu pratik içinde bir kez daha dog-rulanmisti.

DIRENISIN KAZANIMLARI NELERDIR?

Türkiye zindanlarini bir bastan birbasa kaplayan direnisdalgasi en bas -ta ülkemizdeki zindan geleneginiencanli biçimiilekamuoyunun gözleriönüne sermistir. Siyasi tutuklularin ug-radigi baskilar, yasadiklari insanlik disi kosullar tüm çiplakligi ile ortaya çikmis, iktidarin cezaevleri politikasi genis öl-çüde teshir edilmistir. Ülkemizde demokrasinin oldugu iddi-alari siyasi tutuklularin bu direnisiylebir kez daha çürütülmüs "demokrasivar" iddialarinin bir demogoji olmak-tan öteye gitmedigi anlasilmistir. Ikti-darin geçmise sünger çekme, baski veiskenceleri unutturma çabalari karsi-sinda kamuoyu duyarli kilinmistir.

Kendiliginden gelisen ve kampanya-ya bürünen son direnislerle cezaevle-rinin siyasi mücadelenin bir alani oldu-gu, burada yapilacak etkili direnisler-le siyasi iktidarin teshir edilebilecegisomut bir sekilde görülmüstür.

Siyasi tutsaklar direnis mesajlarinitoplumun tüm kesimlerine yayarak, kit-lenin düzene karsi politize olmalarinda, kendi sorunlarina sahip çikmalarindamoral bir güç kaynagi oldular.

Bu direnisler boyunca tutuklu ve hü-kümlü ailelerinin toplumsal muhalefetiiçindeki etkin rolü bir kez daha görül-müstür. 12 Eylül'ün en karanlik dönem-lerinde cuntaya karsi ilk açik muhale-fet bayragi açan tutuklu ve hükümlüaileleri bu direnis boyunca da tüm güç-leriyle siyasi tutuklularin en önemli des-tek gücü olmaya devam ettiler.

Yine ilk kez bazi aydinlarimiz siyasi tutuklularinin direnisini desteklediginiaçiklayarak geçmise kiyasla göreceolumlu tavir içine girmislerdir.

Ve her seyden önemlisi son direnis kampanyasi, ülke genelinde tüm ceza-evlerini kapsayacak genel bir direnisinne denli etkili olabilecegini göstermis,egerdaha koordineli, kararli ve organi-ze direnisler örgütlenirse siyasi tutsak-larin çok.daha büyük kazanimlar eldeedebilecegini ortaya koymustur. Bu di-renis kampanyasi bir yönüyle siyasi tut-saklara kendi güçlerini neyi basarabi-lecegini de göstermistir.

Yine bu direnis, eger istenirse dahaileri boyutlarda birliklerin gerçeklesti-rebileceginin mesajlarini da vermistir.Yeter ki bunu yapmaya niyetli olunsun.

Bu direniste alinmasi gereken baskabir ders de, statükocularin agizlarindandüsürmedikleri kitle edebiyatina kar-sin, az sayidaki insanin kararli ve öz-verili tutumlari ile genis yiginlari hare-kete geçirebilecek kivilcimi yakabile-ceklerdir.

Son direnis Metris özelinde, somutkazanimlarin elde edilmesini de sagla-mistir. Diyebiliriz ki cezaevlerinde re-form istemi Metris'te kismen gerçekles-mistir. Siyasi tutuklularin yillardir di-le getirdigi talepleri büyük oranda ka-bul edilmis, Metris açisindan yeni birdönem baslamistir. Direnisin basariy-la son bulmasi, direnisçi kitlenin moral ve coskusunu artirmis, kendi özgücünegüvenini pekistirmistir. Bundan sonra-ki direnislerin olumlu etkileri elbette gö-rülecektir.

Zafere giden yolun direnisten geçti-gi gerçegi sadece siyasi tutsaklar içindegil, hakkini arayan herkes için geçer-lidir. Son direnisten alinmasi gerekenen önemli ders bu olmalidir.

Kendiliginden gelisen bu direnisiniçinde çesitli zaaflari ve eksiklikleri ta-simasi olagandir. Bu anlamda ülke ce-zaevlerini bir bastan bir basa kaplayandirenisin en önemli eksikligi organizebir direnis olarak gelismemis olmasidir. Bunda tartismalari aylarca sürünceme-de birakan, gereksiz yere uzatan statü-koculugun rolü büyüktür. Eger statüko-cular tek tip elbise eksenini de bir kam-panyayi daha basindan kabul etmis ol-salar ve bu yönde iradi bir hazirlik ya-pilabilseydi, belki bugün tek tip elbiseuygulamasi fiilen kalkmis olurdu.

Herseye ragmen tek tip elbise, gele-cegi olmayan bir uygulama olarak va-rolmaya devam edebilir. Siyasal tutsak-larin direnisi er ya da geç oligarsinintüm baski ve yildirma araçlarini oldu-gu gibi tek tip elbiseyi de süpürüp ata-caktir.YASASIN TUTSAKLARIN SiYASI KiMLiK KAVGASI... YASASINZINDANLARDAKI ONURKAVGASI...Dipnot:Açlik grevine son veren sadece direnisteki tut-saklar olmadi. Bu görüsme ile birlikte ayni an-da içerdekileri desteklemek için açlik grevinde olan tutuklu aileleri ile direnis içinde tahliye ol-duktan sonra disarida eylemlerini sürdüren 4direnisçi de eylemlerine son verdiler. Ilk kez tu-tuklular ve aileleri, birlikte sürdürdükleri aç-lik grevine yine birlikte son verdiler. Bu yeni bir gelenegin yaratilmasinin da ilk adimi sayil-malidir. Kuskusuz bu direnis sirasinda baska geleneklerinde ilk adimi atildi, örnegin ilk kez, tahliye olan direnisçiler cezaevinden ayrildik-tan sonra da eylemlerine devam edecekler, bir-likte oldugu arkadaslari ile dayanismalarini di-sarida da sürdüreceklerdi.

11

Page 14: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

TAYAD'IN SAYGINVE

ETKILI MÜCADELESITASFIYECILERE KARSIN

SÜRECEKTIR

12 Eylül'den bugüne kadar yedi ydgeçti. 12 Eylül'le birlikte kimi sol grup-lar ülke topraklarinda mücadele etmeve kitlelere önderlik etme görevleriniunutarak siyasi arenayi ya dogrudanterkettiler, ya da kolay günlerin gelece-gini beklemek üzere sindiler. Dogrudevrimci çizgiyi savunanlar ise agir be-deller ödemekle birlikte, her kosuldamücadeleyi sürdürerek hayatin her ala-ninda direnme ve mücadele gelenegiyarattilar. Iste bu gelenegin yarattigietkilerdir ki, bir çok sol grup, dogrudevrimci çizgi savunucularina karsisubjektivizm temelinde yapay düsman-liklar olusturma, ilkesiz, pragmatik bir-likler kurma yolunu seçtiler. Bunlar,dogru devrimci çizgiyi savunanlarinhizla gelismesi ve güç kazanmasini, ne pahasina olursa olsun' engellemeyi te-mel görevleri haline getirmis gibidirler.

Yillarca Türkiye topragindan uzakkalanlarin, mücadele etmeyenlerin, bu-gün siyasi arenada yeniden varolmakiçin çaba harcamalari olumludur. Amabu çaba, kendi varligini ispatlamak için saga-sola çamur atarak, ilkesiz-tutarsiziliskiler ve birlikler yaratarak gerçek-lesmemelidir. Belki bu yolla kitlelere"bizde variz" mesaji iletilebilinir. Ama bu sekilde kendi varligini ispat etmeye kalkmak, gelecek açisindan hiç deolumlu sonuçlar yaratmayacaktir. Böy-lesi bir "varlik" yikilmaya ve kendi ken-dini yadsimaya açiktir, gelecegi yoktur.

"YENI ÖNCÜ" dergisinin Eylül '87tarihli 6. sayisinda "Tutuklu Aileleri12

Mücadeleleri Bölünmemelidir" basliklive Ismail AGAN imzasiyla yayinlananyazi, tam da sözünü ettigimiz bu anla-yisa uygun sekilde kaleme alinmistir.

Ailelerin yillardir süren özverili mü-cadelesinden sözeden Yeni Öncü yaza-ri, ardi sira sunlari söylüyor:

"Içerdekiler, kendi bölünmüslükleri-ni, çatismalarini onlara da yansitmasa-lar, yüce duygularin dürtüleriyle poli-tiklesen yakinlarini ilkel, sekter, grup-çu politikalariyla etkilemeseler; müca-deleleri, çok daha aktif, çok daha güçlü olurdu. Tek basina 'direnis' karari alip, bu karari destekleyenleri 'demokrat',desteklemeyenleri 'eylem kirici-hain'olarak niteleyen anlayisin cezaevlerin-

de gelenek haline getirdigi ayrilikçi tav-ri duvarlarin ötesine, ailelere de siçrat-mayi basarabilmesi cezaevleri içinde-ki ve disindaki mücadeleye önemli za-rar vermektedir." (Yeni Öncü, s.6, Is-mail AGAN)

Yeni Öncü, Türkiye Sol'unda yasa-nan gerçegi unutmusa benziyor. "Içer-dekiler(in) kendi bölünmüslükle-ri(nden)..." söz ediyor. Ama, Içerdeki-ler, içerde bölünmediler ki... Yillardirayrilar... Disardaki ayriligin içeriye deyansimasi ve herkesin oligarsinin zin-dan gerçegi karsisinda kendi anlayisi-na göre tavir almasindan dogal ne ola-bilir ki? Örnegin, revizyonist-reformist-ler cezaevlerinde tüm baski ve yapti-rimlara boyun egecek ve genelde dire-nisleri bastan terkedecekler, direnen-lere ise "maceraci" diyeceklerdi. Digerbir kesim ise, -zaman zaman farklilik-lar gösterse de- esasta statükocu birçizgi izleyecekti. Egemen güçlerle uzlas-'ma yolunu yegleyen ve cezaevindeki si-niflar savasini reddeden bu kesim, mü-cadeleyi sadece okuma-yazma eylemi-ne indirgeyerek direnisleri yadsimis,her kosulda direnisi sürdürenleri solsapma, maceraci ilan etmisti. Bu anla-yisin basini çekenlerin kimler oldugu-nu, Yeni Öncü yazarina anlatmaya ge-rek yok saniriz.

Dogru devrimci çizgiyi savunanlarher türlü dayatma ve yaptirimi redde-derek direnmek ve gelecege olumlu bir miras birakmak zorundaydilar. Busavasimda görev; yaptirim ve dayatma-

Page 15: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

lara uyanlarla "birlik" olmak degil, on-lardan ayrilmakti. Bu yüzden dogrudevrimci çizgiyi savunanlar, statükocu-lardan ayrildilar. Örnegin tek tip elbi-se giymediler, yillarca haklarindan yok-sun kaldilar, iskence gördüler, sehitlerverdiler.

Evet, devrimci çizgiyi savunanlar butür direnislerde can verirken, onlaramaceraci diyenler tek tip elbise giymekiçin ailelerini saga-sola kosturuyor ve "burjuvazi bize tek tip elbise giydirmekistemiyor, tek tip elbise giymek istiyo-ruz" diyebiliyorlardi. Ailelerini saga-sola kosturmanin yaninda içerde ken-dileri de dilekçe üstüne dilekçe vererek,oportünist "birlik" platformlari kura-rak adeta tek tip elbise giyme "savasi" veriyorlardi.

Statükocu çizgiyi savunanlarin birkismi, bununla da kalmadi. Metris ce-zaevinde "birlik" olusturulan platfor-mu da hiçe sayarak yalniz basina "tek tip elbisenin önünü ilikleyerek mahke-meye çikma" karan aldi. Zira-yillardirkimsenin bilmedigi(!) ve ilk defa onla-rin kesfettigi- "mahkemelerin kürsüoldugu" gerçegini kesfetmislerdi. Mah-keme zabitlarina geçen bu tavirlari ser-gileyenlerin, Yeni Öncü yazarinin gö-rüslerine "yakinligini" görmek için pekfazla dikkatli olmak gerekmiyor.

Bu tür örnekler çogaltilabilir, amabunahiç gerek yok. Anlatmak istedigi-miz,"birlik" demagojisiyle, basit, ilkelajitasyonlarla kitlelerin aldatilmasi ger-çegidir.Siyasi arenada bir güç ola-mayanlar,nedense her dönemde "bir-lik"demagojisine basvuruyor ama son-lari hep hüsran oluyor, özlenen birlikbir türlü saglanamiyor. Amaç, birligisaglamak degil, "birlik" adina "varlik"ispatlamaoldugu sürece bu hep böyleolacaktir.

Simdi Yeni Öncü'den dostlarimizasormamiz gerekiyor: Devrimci çizgiyi

savunanlar birlik adina tek tip elbise migiymeliydi? Tek tip elbise giydikten son-ra, ön ilikleme yaptirimini da mi kabuletmeliydi? Slogan atma, kendi sehitle-rini anma gibi gelenekleriyle "ibadet et-me" diye alay mi etmeliydi? "Önemliolan, okumak-yazmak saglikli olarak di-sari çikmaktir" mantigiyla hareketedip, bireysel kaygilara mi düsmeliydi?Evet, ne yapmaliydilar acaba?

Eger bunlari kabul edip "birlik" olus-tursalardi sizin tarafinizdan sekter, bö-lücü ilan edilmezlerdi, ama o zaman or-tada direnis degil, kopkoyu bir statüko-culuk olurdu. Iste, devrimci çizgiyi sür-dürenler böyle olmamasi için tek basi-na direnis karari aldilar ve her direnis-ten de alinlarinin akiyla çiktilar. Ve on-lar sayesindedir ki, bugün sizin taraf-tarlariniz da tek tip elbise giymiyor, es-kiye kiyasla daha rahat yasiyorlar.

Bugün, devrimci çizginin etkin oldu-gu cezaevleri, birer direnis kalesi du-rumundadir. Bu gerçegi ne sizin, ne debir baskasinin degistirmeye gücü yet-mez. Eger siz bölücülügü kimin yapti-gini arayacaksaniz, bunu öncelikle her kosulda direnenlerde degil, taraftarla-rinizin tek tip elbise giymelerinde, ço-gunluga karsin ön ilikleyip mahkemeyeçikmalarinda aramalisiniz. Yani onlarisorgulamalasiniz önce...

Hem sunu da unutmayin!.. Devrimciçizgiyi savunanlar üç yil öncesine ka-dar çok kez sizin taraftarlarinizla bir-likte oldular. Ama 1983 sonu 1984 ba-sindan itibaren taraftarlarinizin ceza-evi politikasi yüzseksen derece degisti.Geleneksel revizyonistlerle ayni çizgi-ye düserek, cezaevinde en sag çizgiyisavunmaya basladilar.

Belki siz bilmiyorsunuzdur, aileleri-nize ve içerdeki taraftarlariniza sorun! Tek tip elbise direnisinde içerde ve di-sarda neler oldu? Kimler direniyor,kimler ne yapiyordu? "Birlik" neyin et-rafinda saglaniyordu?

Evet, Statükocu çizgi tek tip elbise giymeye niyetlendigi için, dogru devrim-ci çizgiyi savunanlar ve bir kisim yurt-severler ayri hareket etmeye karar ver-diler. Çünkü birlik, gelinen noktada ge-rici tutumu, statükoculugu simgeliyor-du.

Ama, direnis her seye ragmen kendirotasinda zafere yürüyordu. Devrimciçizgi savunuculari iktidar güçlerininsaldirilan önüne cesetleriyle barikatkurdular ve zaferi kazandilar. Iste bu "tek basina" dediginiz tavir sayesinde-dir ki, bugün sizler cezaevi direnisleri-ne sahip çikma yarisina girebiliyorsu-nuz. Ama bilmelisiniz ki, tarihi degistir-mek mümkün degil.

Hal böyle olunca, dogal olarak aile-lerde ayrildi. Çünkü, hedefler çok fark-liydi. Taraftarlarinizdan 1-2'sinin aile-sinin de bulundugu "blok" tamamensübjektif ve sorumsuz bir sekilde, içer-deki direnise, direnisçilere ve onlarinailelerine hakaretler yagdirirken, bas-ka türlüsü de olamazdi zaten.

Biz aileler, çocuklarimizi destekler, onlarin direnisine sahiplenirken sizinde belirttiginiz "yüce duygularimizin"etkisiyle hareket ediyoruz. Ama bu ger-çegin yaninda ikinci gerçegi unutuyor-sunuz. Bu yüce duygularimizin yaninda'ogullarimizin, kizlarimizin direnis ey-lemlerinde hakli olduklarina inancimizbizleri motive ediyor. Iste bu noktadapratik kosullar, bizleri statükocu çizgi-yi savunanlarin yakinlarindan ayiriyor.Bir kisim aileler ogullarinin tek tip el-bise giymek istedigini açiklamak içinçalmadik kapi birakmazken, bizler, iççamasiri ile mahkemeye gidip gelmeyi,görüse, avukata çikmayi, kisaca tek tipelbise direnisini sürdüren ogullarimizinsivil elbise hakkini elde etme mücade-lesine destek oluyorduk. Disariya zo-runlu olarak yansiyan bu pratik farkli-ligin nedenlerini, öncelikle taraftarla-rinizin statükocu tavirlarinda ve bu ta-virlarinin sonucunu alabilmek için ai-lelerini saga sola kosturmalarinda ara-malisiniz. En karanlik yillarda taraftar-larinizin hemen hiçbirinin ailesi o çilelimücadelede yerini almadi, onlar yok-tular.

Bugün TAYAD"i olusturan siradananneler, babalar, kardesler yakinlari-mizin insanca ve onurlu yasamasi için,en karanlik yillarda seslerimizi yükselte-rek Türkiye'de ilk açik muhalefet olma-

13

Page 16: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

ya çalistik ve basarili da olduk. Gözal-tina alindik, iskence gördük, tutuklan-dik. Ne yazik ki, o tarihlerde -bugün,burjuva milliyetçi, ihbarci PDA'lilarla omuz omuza yürümekten çekinmeyenne siz, ne de aileleriniz ortada vardi.Bugün, TAYAD'i olusturan ailelerolarak, o karanlik yillarin mücadele vedeneyim birikimiyle tutuklu ve hüküm-lülerin mücadelesini TAYAD'la dahabir örgütlü hale getirmeye çalisiyoruz.Bizler mücadele etmenin en zor oldugukosullarda özveri ve cesaretle öne ati-larak TAYAD'in kurulus ugrasini ve-rirken ÎHD'nin esamesi bile okunmuyor-du henüz.

TAYAD'i bölücülükle suçlamanizagelince; insafsiz ve tamamen sübjektif oldugunuzu söylemek zorundayiz. Ya-pay bir zorlamayla yarattiginiz -in-san Haklari Dernegi- TAYAD ikileminedeginmeden önce sunu belirtelim: Biz,bugün de böyle bir ikilemden uzak dur-maya özen gösterdik. Ancak, disimizda-ki anlayislarin sürekli bu ikilemi körük-lemesi nedeniyle, böyle bir deginmeyizorunlu gördük. Bundan sonra da, bu konudaki polemiklerden uzak durma ko-nusundaki hassasligimizi sürdürecegi-mizin bilinmesini isteriz.

Bizler, Insan Haklari Dernegi'nin ku-rulusuna, çalismalarina karsi çikmadik.Ancak, çok genis kapsamli olan Insan

Haklari Dernegi'nin, özgün sorunlariolan kesimlerden kimselerin, kendi so-runlari çerçevesinde, farkli dernekler-de örgütlenmeleri geregini ortadan kal-dirmadigim söyledik. "Benzer amaçlarlakurulmus ve neden ayri olduklari di-saridan bakanlarca anlasilmayan ikidernek ortaya çikti. Insan Haklari Der-negi ve TAYAD..." diyorsunuz. Bir kez;

IHD kurulus çalismalarinin kirintisi bileortada yokken, TAYAD "tutuklu ve hü-kümlülerin ve onlarin yakinlarinin so-runlari..." çerçevesinde çoktan örgüt-lenmisti. Bu süreçte sözünü ettigimizbirkaç ailenin, TAYAD kurulusunu bal-talamak, provake etmekten öte bir ça-balari yoktu. Bu örgütlenmeden bir sü-re sonra ortaya çikan Insan HaklariDernegi'nin kurulus nedeni ise, salt tu-tukluve hükümlüleri özgün sorunlari

degil, bu sorunlari da içeren en genel "insan haklarinin gaspi" idi. Bu durum-da "neden ayri olduklari(nin)" anlasi-lamadigindan nasil söz edebiliyorsu-nuz? Örnegin, 1402 sayili yasa nedeniy-le güç durumda bulunan kisilerin, ne-den ÎHD içinde bulunmakla yetinmeyip,ayri bir örgütlenmeyle sorunlarinin çö-zümü dogrultusunda ugras verdikleri-ni bu mantikla nasil çözeceksiniz. Ben-zer sekilde, 80 sonrasi cezaevlerindeyasanan gerçeklerin 8 yila yaklasan bi-rikimiyle, cezaevlerindekilerin, yakinla-rinin, gerek kendi çilelerini, gerekse deyakinlarinin çilelerini kamuya, duyur-mak ve sorunlarini çözmek için birara-ya gelmelerini yasam dayatiyordu.

Kuskusuz IHD, çok daha kapsandi birkurulustur. Ama ne yazik ki, yönetici-lerinin sahip oldugu anlayistan ötürübu kurulus kendinden beklenen isleviyerine getirmekten çok uzaktir. Bizimelestirimiz, IHD'nin kurulusuna degil. O'nun bir "aydinlar klübü" olmaktanöte gidemeyisinedir. Bu nedenle de"TAYAD-Insan Haklan Dernegi" ikile-mini bir yana birakip, ÎHD'nin islevsiz-ligini asmasi için çaba harcamanin za-mani geldi de geçiyor. Yoksa IHD, bu-günkü haliyle "demeçler vermekten"baska pek bir is yapmayan yöneticile-riyle, üzerine düsenlerin çok gerisinde kalmasini sürdürecektir.

Yeni öncü diyor ki: "IHD (...) insan

TAYAD Baskani MUSTAFA ERYÜKSELIle Söylesi

Y.ÇÖZÜM- Bildigimiz kadariyla ceza-evleri direnislerinin bitiminde verilensözlerin daha sonra cezaevi yönetimin-ce yerine getirilmesi, basta tutuklular olmak üzere siz tutuklu yakinlarinin daönemle üzerinde durdugunuz bir konu.Yine basina yansidigi kadariyla bir ki-sim siyasi tutuklularin Metris'te sür-dürdügü 30 günlük süresiz açlik grevi-nin bitirilisinde tutuklu temsilcileri ile cezaevi yöneticilerinin görüsmesindesiz de tutuklu aileleri adina TAYAD ola-rak hazir bulundunuz. Bu görüsme ile ilgili olarak kisa da olsa bizleri aydin-latabilir misiniz?

M.ERYÜKSEL- Sizin de çok yerinde

14

degindiginiz gibi, yakinlarimizin yillar-dir çesitli taleplerle basvurduklari di-renisleri bir dönem sonra yeniden gün-deme getirmek zorunda kalmalari, ta-mamen cezaevi yönetimlerinin tutu-mundan kaynaklaniyor. Verilen sözler ya yerine getirilmiyor, ya da bir dönemuygulanip daha sonra keyfî olarak or-tadan kaldiriliyor. Cezaevleri yönetim-lerince bilinçli bir politika olarak yürü-tülen bu anlayis, "cezaevlerinde hiçbir sey kalici degildir" gerçeginde ifadesinibuluyor. Bu politika, sürekli bir güven-sizligin temelini de olusturmaktadir. Bugüvensizligi en genis biçimiyle yillardiryakinlarimizla birlikte yasadiklarimiz-

la bizzat gördük. Dahasi, her geçen gündaha fazla duyarli.bilinci ve sorumlu-luguyla hareket etme, bir anlamda bu-günkü tüzel kisiligimizi kazanmamizinkendiliginden bilincini olusturdu der-sem yanlis olmaz.

Yillardir, gerek tüzel kisilik kazanma-dan önceki ugraslarimizda, gerekse de TAYAD olarak tüzel kisilik kazandiktansonraki ugraslarimizda, tüm engelleme-lere karsin yakinlarimizin güvencesi ol-ma sorumlulugu ve bilinciyle hareket ettik.

Iste son olarak 11 Eylül günü Metris'-te 30 gün süren süresiz açlik grevineson verilmesi sirasinda bizzat hazir bu-

Page 17: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

haklarina saygi duyan herkese açikkenTAYAD "en iyi mücadeleyi" verdikle-rini iddia eden insanlarla sinirli tuttuörgütlenme çerçevesini." (Yeni Öncü,sayi 6, Ismail Agan).

Türkiye solu zaman zaman insanla-ri hayretler içerisinde birakacak kadargariplikler sergiliyor gerçekten... So-rumsuz bir tutumla, dogru olmayan sey-leri rahatlikla söylüyor, yazabiliyor. Yu-karidaki paragrafta TAYAD IHD ile il-gili söylenenlerde bunun tipik bir örne-gidir.

Ortada herkesin bildigi bir gerçekvar; TAYAD, kurulusundan bugüne ka-dar ugraslarini karalamaya çalisan, spe-külatif ve provokatif tavirlariyla tani-nan 3-4 aile disinda herkese açik olmus ve bu tavrini defalarca yinelemistir.TAYAD demokratik bir kurulustur vetüzügü çerçevesinde herkese açiktir.Sözü edilen olumsuz, sekter, grupçutavriyla taninanlari da, samimi özeles-tiri yapmak kosuluyla çatisi altina al-maya hazirdir. Bu durum, TAYAD ta-rafindan defalarca açiklanmistir.

TAYAD'in örgütlenme çevresi 3-5 ay-din, siyasetlerin siçrama tahtasi olarakkullanmak istenen birkaç aile ve SHP'li-lerle sinirli degildir. O'nun örgütlenmeçevresi, Anadolu'nun en ücra kösesin-de, zindanlarin önünde çile dolduran ai-lelerdir. Bu gerçegi kimse-yadsiyamaz.Çünkü bu gerçek, Ankara'da, Eskise-hir'de Sagmalcilar önünde, Taksim

alanlarinda, Diyarbakir'da, Antep'te vb. yerlerde sürüklenmeleriyle tarihemalolmustur. Eger bugün bu platform-da kararli bir kavga varsa, bunu yara-tanlar, biz TAYAD'lilariz. Kuskusuzbizler, beyaz basörtülerimizde, kasket-lerimizde, kirmizi karanfilleri (iskence-de ölenleri, idam edilenleri, kayiplari...) onurlu sekilde tasiyarak, bayrak yapa-rak, yürüyüslerimize devam edecegiz.

Yeni Öncü, IHD'nin herkese açik ol-dugunu söylüyor. Bu gerçek degil. IHD,Baris Dernegi gibi sinirli sayida aydi-nin arada bir, bir araya gelip oturdu-gu ve demeç verdigi bir kurulus olmakistiyor. Bunu saklamiyor da... Bu yüz-den, herkese açik degildir... Kongre ön-cesi neler oldugunu, kimlerin üye dahi yapilmadigini, Yeni Öncü çok iyi bilme-lidir. Hele Yeni Öncü'nün, TAYAD'a

karsi dört elle sarildigi ve övgüler düz-dügü IHD'nin! ailelerin mücadelesine il-gi duymadigini, IHD üyesi oldugunu id-dia eden ailelerle ilgilenmedigini bilme-mesi mümkün degil... IHD yönetimininyaptigi ve becerdigi tek sey, ailelerinkararli direnislerini etkisiz kilmak veonlarin mücadelesini bir-iki basin bil-dirisi ile sinirlamaya davet etmektenöteye gitmiyor.

Tüm bunlar ortadayken (Yeni Öncü'-nün yadsimadigi, zor da olsa kabul et-tigi gibi) "TAYAD"in cezaevleri direni-sinde izledigi aktif politika (..) ilgi, des-tek (...)" görürken ve TAYAD herkeseaçikken, sadece demeç vermek ve dire-nisleri düzen statüsünde tutmak, tutuk-lu ve hükümlü ailelerini reformizmin pesine takmak isteyen IHD'yi, TA-YAD'a alternatif gibi lanse etmenin an-lami ne olabilir?

IHD üyelerinin bir temsilcisinin TA-YAD'in düzenledigi toplantiya alinma-masi iddiasina gelince; Yeni Öncü'nünde belirttigi gibi, TAYAD çesitli kuru-luslara çagri yapmistir. Çagrili kurulus-lardan biri de IHD'dir. Ama IHD çag-riya olumsuz yanit vermis ve kendi ni-teligine uyan tavrini ortaya koymustur.Bu noktada "biz IHD adina geldik" di-yenlerin resmiyeti sözkonusu olmayaca-gi gibi, IHD adina hareket edemeyecek-leri de gerçektir.(l)

Durum bu kadar açikken, Yeni Ön-cü'nün TAYAD'i bölücü olarak nitele-

lunmamiz da bu çabalarimizin bir asa-masi sayilmalidir.

TAYAD olarak israrla üzerinde dur-dugumuz noktalardan biri de, cezaeviyöneticileri ile tutuklular arasindaki uy-garca bir diyalogun kurulmasidir. Bizbu diyalogun olusmasina katkida bulun-mak için hep çaba gösterdik. Bu çaba-larimiz çogu kez kaygi ile karsilandi,ama bazen çabalarimizin olumlu sonuç-lar dogurdugunu gördük. Burada Met-ris idaresinin son direnisin bitirilmesisirasinda gösterdigi olumlu tutumun, di-ger cezaevi yönetimlerine de bir örnekolmasi dilegimizi belirtmek isterim.

Metris cezaevi idaresiyle gerek Adli Müsavirlik araciligiyla, gerekse bizzatgörüsmelerimiz -zaman zaman çesitlinedenlerle engellense de- diger birçokcezaevine göre nisbeten daha kolay olu-yor. Yakinlarimizin basta çesitli siyasitalepler olmak üzere yasam kosullari-nin düzeltilmesi için köklü degisiklikler yapilmasi dogrultusunda baslattiklaridirenisten ve bu direnisin 20. günlerin-den sonra tutuklu temsilcileri ile ceza-evi idaresi arasindaki görüsmelerden

haberdardik.En son olarak 11 Eylül günü son gö-

rüsmenin yapilacagini -ayni gün avukatziyareti vardi- avukatlardan ögrendigi-mizde, tutuklu yakinlarinin da istegi ve ricasi dogrultusunda dernek yönetimin-den iki kisi olarak bizzat yapilacak gö-rüsmede bulunmak için TAYAD adinacezaevine gittik.

Cezaevi yöneticileri ve tutuklu tem-silcilerinin görüsmesi sirasinda, süre-siz açlik grevinde bulunanlarin temsil-cisi, ailelerden temsilcilerin de bulun-masi konusunda israrli davranmis; o si-ra biz de müracaatta bulunmustuk. Mü-racaatimiz cezaevi idaresince kabuledilince süresiz açlik grevinin bitirilme -si görüsmelerinin sonunda biz de bulun-mus olduk.

Görüsmelerin bizim de hazir bulun-dugumuz safhasinda, cezaevinde digerbir kisim tutuklunun 15 gün toplu ve da-ha sonra grup grup 7'ser günlük dönü-sümlü açlik grevleri programlarini bas-tan belirledikleri çerçevede devam et-tirdiklerini ögrendik. 63 tutuklunun ise 30 gündür sürdürdügü süresiz açlikgrevine, siyasi taleplerinin kamuoyun-

da yeterince yankilandigi, gerekli du-yarliligin ve teshirin saglandigi, bununyaninda cezaevi ile ilgili taleplerinin bü-yük oranda kabul edildigi noktasindanhareketle, son verecekleri açiklandi.Açiklamayi, 63 tutukluyu temsil etmedurumunda olan tutuklu temsilcisi yap-ti.

Y.Ç- Tam bu noktada, özellikle yürek-leri içerdeki yakinlariyla birlikte atan,basta saglik durumlari olmak üzere on-lardan en ufak bir haber almanin sa-birsizligi ile yanip tutusan aileler adi-na duygularinizi ögrenmek istesek ne-ler söylersiniz?

M.E-Gerçekten anlatilmasi kolay olma-yan bir duygu. Yakinlarimizin canlari pa-hasina sakat kalmalari, sagliklarin-dan çok sey yitirmeleri pahasina bas-vurmak zorunda kaldiklari direnisler,onlari oldugu gibi bizleri de geçen sü-re içinde, çeliklestirip birçok duyguyuiçimize hapsetmek zorunda birakti.Özellikle böylesi günlerde çogunluküyelerimizin adina sorumluluk yüklen-mek ve de ilk defa böyle bir onuru ya-samak kolay degildir. Bizler çok iyi bi-liyorduk ki, nasil içerdekiler onurlu idi-

15

Page 18: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

mesi kendi subjektivizmini sergilemek-ten öteye gitmiyor. Hem IHD'yi TA-YAD'a alternatif olarak lanse edip ai-leler arasinda rekabeti körükleyeceksi-niz(2), hem de TAYAD'i IHD'yeçagri yapip olumsuz cevap alirken bukez de "IHD üyelerinin temsilcisi" (ne demekse, Çözüm) diyerek, olmayan bir temsilcilik olusturacak ve ardi sirabaskalarini bölücü ilan edeceksiniz.Bununla da kalmayip, ihbara ve soliçinde olmayan burjuva-milliyetçi-ihbarci Saçak, Gökyüzü ile birlikolusturacaksiniz...

Yeni Öncü ve onun gibilerinin TA-YAD'a karsi olmalarinin, TAYAD yeri-ne IHD'yi tercih etmelerinin, kimi aile-lerin örgütsüz hareket etmesini yegle-melerinin nedeni tamamen sübjektiftir.Bu tutum, siyasi arenada varolmak içinciddi bir güç sergileyemeyenlerin, bir-kaç aileyi "tranplen" olarak kullanip"varolma" sevdasinin ürünüdür. TA-YAD'in aktif ve onurlu mücadele çizgi -si ve gücü onlari korkutmaktadir. Bu-nun için ayri olmayi yegliyorlar. Bununiçin ailelerin spekülasyon, dedikodu ve daha da öteye giderek polisiye tavirla-ra girmesine (üç dört aile) göz yumuyor-lar. Zindanlardaki tutuklularin müca-delesine destek olacak güçleri gelistir-meye degil, varolanlari bölmeye çalisi-yorlar. Onlarin devrimci dinamizmleri-ni üç-bes küçük burjuva aydinin, SHP'li reformistlerin pesine takarak körelti-yorlar.

Yeni Öncü'ye belirtmek zorundayizki, artik siz de tevil yollu da olsa, IHD'-nin tutuklu ailelerini temsil etmedigini,onlarla ilgilenmedigini kabul ediyorsu-nuz. Yine IHD kurulusuna katkida bu-lunan bir kisim ailelerin kongrede tas-fiye edildiginden de haberdar olmalisi-niz. Kuskusuz sira digerlerine de gele-cek. Çünkü reformistler IHD'nin bir de-mokratik kurulus degil, "klüp" olmasi-ni istiyorlar.

TAYAD, tüm engelleme çabalarinakarsin tutuklu ve hükümlülere destekolma ve cezaevlerinde insanca, onurlubir yasamin sürmesi için kararli ve say-gin mücadelesini sürdürmeye devamedecektir.

TAYAD öne sürülenlerin aksine, edil-gen, pasif çizgideki mücadeleye aktifbir öz kazandirarak -devrimci güçlerinNisan direnisinden sonra- herkese ak-

tif direnis örnekleri sunmustur.

Umariz, siyasi ihtiraslar ve küçük he-saplar ugruna, mücadeleye engel olun-maya çalisilmaz. Dogru çizgide müca-dele edenlerin, ne burjuvaziye hos gö-rünme çabalarina, ne de PDA'ci burju-va milliyetçi ihbarcilarla kolkola girme-lerine ihtiyaçlari olmadigina inaniyo-ruz.

Artik küçük hesaplar bir yana bira-kilmali, "küçük olsun ama benim olsun" anlayislari terkedilmelidir.

Cezaevleri alanina ilgi duyan herke-sin, TAYAD demokratik çatisi altindatoplanarak aktif direnislerde omuzomuza mücadele etmesi en samimi di-legimizdir.

TAYAD

Dipnot

(1) Bu tartismalar, TAYAD'in çagrisiüzerine yapilan toplantida,toplantiya katilan tüm dergive demokratik kuruluslar ya-ninda oldugundan, çarpitma-ya yer yoktur.

(2)Rekabet çok açiktir. NeredeyseTAYAD ne yapsa IHD'de ça-listigini iddia eden aileler de onu taklit eder olmustur. Son örnegi beyaz basörtü takma olayidir.

lerse, bizler de onlarin onurlari olabil-me bilinci ve fedakârligiyla hareket et-meliydik. Iste bu bilinç bize neler yapa-bilecegimizi de göstermistir. Her geçen gün adimlarimizi daha güçlü atmamizaneden olmustur.

Baslangiçta, kimileri bizleri küçüm-sediler. Sadece duygulariyla hareketeden insanlar olarak gördüler. Yöneti-ciler, baslangiçta kaale almak isteme-diler bile. Yer yer sindirmeye, gözdagi -na basvurdular, hatta tartakladilar,hapse attilar. Yakinlarimiz için asindir-digimiz cezaevi ve mahkeme yollarini,kendimiz için de asindirmak zorundakaldik... Özellikle tüzel kisiligimizi ka-zanmamizi engellemek için her türlü en-gellemeye basvuruldu, ama sonundahakli olan biz, ayakta kaldik. Ugrasla-rimizla bilinçlendik ve birbirimize ke-netlenip önemli bir güç olduk.

Esdeger düzeyde olmasa da küçüm-senemeyecek ilginç yaklasim örnekleri-ni baskalari da gösterdi bize. Bizler en ufak bir dilekçeyi vermenin cesaret ge-rektirdigi, siyah bir çelenk birakmaninbedelinin bile gözaltina alinmak, tutuk-lanmak oldugu karamsarlik dönemle-16

rinde, -bugün sagolsunlar ortalikta do-lasanlarin bazilari disinda- kimseleriyanimizda bulamiyorduk. Küçümseni-yorduk; öyle ya, kendilerinin savunmasi ve yapmasi gereken seyleri, kendileriortalikta yokken, 50-60 yaslarinda in-sanlar mi basaracakti. Ama zaman, bugibilerin tavirlarini yadsirken, bizim tu-tumumuz birçoklarina moral kaynagi,onlari harekete geçiren güç kaynagi ol-du.

Tüm bunlari sunun için anlatiyorum:Tek tek insanlar olarak yasadiklarimiz,dogal olarak bizleri birer duygu seli ha-line getirmistir. Ama bir bütün olaraktutuklu aileleri, yasadigimiz ve haleniçinde bulundugumuz dönemin zorunlubir sonucu ve gerçegi olarak; insan hak-larinin, insanlik onurunun, tutarli birdemokratik savunucusu olmuslardir.Böylesi bir görevimizin oldugunun bilin-cindeyiz.

Y.Ç- Sormak istedigimiz bir konu da-ha var. Bildigimiz kadariyla tutuklula-rin içerideki ugraslarina gerek TAYAD olarak sizlerin, gerekse tek tek üyele-rinizin çesitli biçimlerde aktif destekleri oluyor. Son Temmuz-Eylül direnislerin-

de de basindan sonuna kadar aktif des-tek içinde oldunuz. Hatta Istanbul'da(Metris'te) tutuklular açlik grevlerini bi-tirirken, bir kisim üyeleriniz de destekaçlik grevinde idi. Hatta açlik greviniiçerdeki yakinlarinizla birlikte bitirdi-niz. Bu konuda söylemek istediginiz bir sey var mi?

M.E-12 Eylül'ün en agir faturasi içe-rideki yakinlarimiza ödetilirken, bu ba-direden bizler de nasibimizi aldik. Bu-gün gelinen noktada içeride ve disaridaödenilen bedelleri burada anlatmaya ge-rek yok saniriz. Sordugunuz soruyailiskin olarak kisaca sunu söyleyebili-rini. Insanlik onuru ve insan haklarinintutarli bir savunucusu olarak demokra-si mücadelesinde güçlü bir sekilde yeralmak istiyorsak; cezaevleri gerçegi et-rafinda kat kat, renk renk örülen sisperdelerini açmak, hatta söküp atmakistiyorsak, sesimizi kamuoyuna güçlübir sekilde duyurmak zorundayiz. Istecezaevlerinde her yaprak kipirdanisi-na, her yürek çarpisma, her hücre eri-yisine her yumruk sikilisina bizler ulas-mak istiyor ve gücümüzün, imkanlari-mizin elverdigince cezaevlerinin sesi,

Page 19: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

kulagi, gözü olmaya çalisiyorsak, bununnedeni baska bazi kaygilarimizin oldu-gundan degil, belirttigim bu nedendendolayidir.

Baska kaygi diyorum, çünkü; simdi-ye kadar gerek yakinlarimizda olanlar, gerekse karsimizdakiler hep çesitli kay-gilarla hareket ettiler. Yakistirmalardabulundular. Bu halen de sürüyor. Bu ko-nuda verilecek çok örnek var, ama bir-iki örnek vermekle yetmeyim.

TAYAD olarak derneklesmemizinhangi gerekçelerle engellendigi konuyaduyarli kamuoyu tarafindan yakindanbilinir. Bu engelleme gerekçelerindenbirini, bizim haklarini aradigimiz yakin-larimizin "devlete karsi suç islemis in-sanlar olmalari nedeniyle, onlarin hak-larini aramamizla ayni sekilde bizim dedevlete karsi suç islemis olacagimiz"olusturuyordu. Hukuk devleti adinaböylesi anlayislarla karsilasabildik. Yi-ne çocuklarimizin yargilandigi davalar-da bizler de sanki sanikmisiz gibi poli-sin baskisiyla karsilasiyoruz. Önümüzeçesitli engeller çikartiliyor. Elbet bu en-gelleri de asacagiz.

Biz her seye ragmen dernegimizin ak-tif yasal mücadelesi ve yine üyelerimi-zin aktif destek ve katkilari sayesindetüm engelleme ve çarpitmalari geçer-siz kildik. Dernegimiz demokratik birkurulus olarak herkese açik olmaya de-vam edecek, üyelerimizin katkilariylagüçlenecektir. Ayni sekilde mesnetsizve sübjektif çabalarla, aktif mücadele-nin disinda, "ben de varim" sevdasin-dan baska bir sey görmek, kabul etmekistemeyenlerin niyetlerini de bosa çi-karmaya devam edecektir.

Son Temmuz-Eylül aylarinda siyasitutuklularin Türkiye çapinda çok hakli talepleri için gerçeklestirdikleri açlikdirenislerini basta Sagmalcilar olmaküzere, uzanabildigimiz tüm cezaevleri kapsaminda destekledik. Eskisehir'de,Ankara'da, Diyarbakir'da, Malatya'da,Çanakkale'de, Sinop'ta, Adana'da, Iz-mir'de ve Istanbul'da üyelerimiz yogun

çaba gösterdiler. En genis kamuoyudestegini saglamaya çalistilar.

Sizin de dediginiz gibi, örnegin Met-ris'te süresiz açlik grevinin son günle-rinde bir kisim üyelerimiz de destek aç-lik grevinde bulunuyordu. Ilk gün 30 ki-siyle baslayan açlik grevi, diger ailele-rimizin ve çesitli kuruluslarin-kisilerindestegini gördü. Bu da tutuklu yakinla-rinin hangi cosku ve fedakarlik duygu-su içerisinde bulundugunu gösteriyorsanirim.

Bu arada özellikle Istanbul'da dire-nislerin son gününde tutuklu yakinlarinidaha fazla coskuya iten bir olay da, aç-lik grevinin 23. gününde tahliye olan 4tutuklunun içerideki arkadaslariyla da-yanisma içinde olmak için disarida da direnise devam etmeleri olmustur. Bu tutumlari, tutuklu yakinlari için yeni bironur kaynagi olmustur.

"Bizler çok iyi biliyorduk ki, nasil içerdekiler onurlu idilerse, bizler de onlarin onuru olabilme bilinci ve fedakarligiyla hareket etmeliydik. Iste bu bilinç, bize neler yapabilecegimizi de göstermistir.

Bizler cezaevindeki görüsmenin ar-dindan disarida destek açlik grevindeolan ailelerin yanina geldik. Içerideki-lerin haklarini almalari sonucu açlikgrevini bitirdiklerim, ailelerin de açlik grevini bitirmelerini istediklerini, des-teklerinden dolayi tesekkür ettikleriniaçikladigimizda, karanfillerle süslen-mis odada esen cosku rüzgarlarini, bir-birine kenetlenen kucaklasmalari, se-vinç gözyaslarini görmeliydiniz. Heletutuklulara bizzat bizlerin geç saatteçorba ve patates temin edip cezaeviidaresine teslim ettigimizi bildirince,analarin, kardeslerin, eslerin yüzlerin-deki gurur ve mutluluk ifadelerim gör-meye degerdi. Salon dakikalarca alkis-lara boguldu.

Y.Ç- Son olarak, 11 Eylül'de Metris'-te bizzat sizlerin de hazir bulundugu gö-rüsmede tutuklularin çözülen ve ceza-evi yönetimince çözülecegine iliskin sözverilen talepleri hakkinda bilgi verir mi-siniz?

M.E- Metris'teki tutuklularin basina da yansiyan talepleri, diger cezaevle-rindeki tutuklularin talepleriyle özdebir farklilik tasimiyordu. Siyasi tutuk-

luluk hakkinin taninmasi, TTE uygula-masinin kaldirilmasi, tüm baski ve ya-saklarin kaldirilmasi yaninda, özel ola-rak da tutuklu ailelerinin serbest bira-kilmasi talebi temel taleplerim olustu-ruyordu. Infaz yasasinda tutuklular le-hine düzenleme yapilmasi vb. gibi digergenel talepleri yaninda cezaevi ile ilgi-li talepleri de vardi. Cezaevi talepleri-ne iliskin açlik direnisi sirasinda tutuk-lularin fiili tutumlari gündeme gelmis, kimi taleplerim kendileri fiili uygularduruma gelmislerdi. Bunun bir kismibasina da yansidi. Tutuklular adina ko-nusan tutuklu temsilcisi, cezaevi müdü-rü ve yardimcisi yaninda cezaevi ile il-gili çözüme ulasan taleplerini söyle si-raladi:

—Havalandirma kapilari saat10.00-16.00 arasi açik kalacak, bu sürede kogus ve havalandirma kapilariaçik tutulacak.

—Avukat ziyareti açik olacak, bunun için görüs yeri tadilatina cezaevitarafindan baslanacak, görüs süresi 20 dakika olacak.

— Aile ziyaretinin süresi 20 dakika-ya çikarilacak, telefonlar kaldirilacak, görüsmeler dinlenmeyecek.

—Tiyatro, kütüphane, müzik-resimodasi gibi yerler, siyasi tutuklulara daaçilacak. Bunun için cezaevi idaresi,gerekli düzenlemelere baslayacak.

—Hastalara disardan diyet olarakyiyecek alinacak.

—Kantinde yasak olan bant, unu,kirtasiye malzemeleri vb. gibi ihtiyaçlar temin edilecek.

—Teyp ve enstrümanlar içeri alinacak.

—Savunma için daktilo, karbon, pe-lur kâgidi alinacak, savunma belgelerine el konulmayacak.

—Aile ziyaretinden getirilen terlik,valiz, vb. esyalar içeri verilecek.

—Askeri mahkemeye gidiste kelepçeler önden vurulacak, sivil mahkemelere gidis konusunda ise, cezaevi idaresi bilahare görüs bildirecek. Sevkarabalarina camlar ve saç kepenk getirilecek, saglik kontrolü imkani genisletilecek.

—Yemeklerin kalite ve miktari düzeltilecek.

—Tüm bunlara ek olarak havalandirmanin tatil günleri de ayni saatlerde açik olmasi konusuyla, (tutuklularinisrarla üzerinde durdugu bir konuydubu), radyo ve ocak verilmesi konusunda cezaevi idaresi en kisa zamandaolumlu bir cevap vermeye çalisacakti.Bu konuda anlasildigi belirtildi.

Y.Ç- Tesekkür ederiz. M.E- Ben tesekkür ederim.

17

Page 20: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

--------------- CEZAEVLERINDE DEVRIMCI ÇIZGIYI--------

HAYATA GEÇIREMEYENLER

GERÇEKLERI ÇARPITIYORLAR.

KÜÇÜK HESAPLAR,

SIYASAL KIMLIK VE ONUR MÜCADELESINI

_____________ ENGELLEYEMEZ. ___________

Yaklasik üç aydir cezaevleri konusu, Türkiye kamuoyunun gündemindendüsmedi. Yaygin açlik grevleri ve çesitli direnislerle yeniden güncellesen ceza-evleri konusu, kamuoyu gündemininbellibasli konularindan birini olusturur-ken, siyasal tutsaklarin istemleri de ilkkez bu denli genis sekilde tartisildi.

Basta "tek tip elbise uygulamasininkaldirilmasi", "siyasi tutukluluk hakki-nin taninmasi", "sevk zinciri uygulama-sina son verilmesi" vb. gibi talepleriiçeren açlik grevleri kisa sürede yayi-larak, ülke zindanlari bir bastan bir ba-sa direnislerle çalkalandi.

Sagmalcilar Cezaevi'nde "tek tip el-bisenin ve sevk zincirinin kaldirilmasi" için proleter devrimcilerin öncülügün-de baslayan fiili direnis, bir süre son-ra süresiz açlik grevine dönüsecek ve50 uzun gün sürecekti. Sagmalcilar di-renisi diger cezaevlerinde direnislerinbaslamasi için bir kivilcim olmustu. Ni-tekim direnisin ardindan Türkiye'nindört bir yaninda direnisler direnisleriizledi.

Iktidar, "demokrasi oyununa devamediyordu. Bir yandan referandum iledemokrasi gösterileri yapilirken, digeryandan halka yönelik baskilar sürdürü-lüyor, bu baskilarin bir parçasi olarakzindanlarda siyasi kimligin yokedüme-si politikasi çesitli biçimlerde gündem-de tutuluyordu.

Cezaevlerinde açlik direnisleri ve çe-sitli fiili direnislerle sürdürülen müca-dele, en karanlik yillarda dahi sehitlerverme pahasina devam etti. Kimi ceza-evleri bu mücadelede basindan itibaren onurlu bir yere sahip oldular. ÖrneginMetris ve Diyarbakir'da insanlik onu-runun ve siyasal kimlik mücadelesinin18

Namik AYDAN

destaninin yazildigini rahatlikla söyle-yebiliriz. Buralarda dost düsman her-kes yeniden tanidi devrimci ve yurtse-verleri... Kuskusuz kimileri mücadelesaflarini terkederek çürüme yolunuseçtiler. Kalanlar ise emekçi halka vedüsüncelerine olan inançlarini en zorkosullarda koruyarak kitlelere direnismesajlari tasidilar.

Cezaevlerinde siyasal kimligi korumave buralari sinif mücadelesinin bir ala-ni olarak kabul edip her kosulda sinifgerçegini haykirmak, agir bedeller öde-meyi de gerektiriyordu. Bu bedeli öde-meyi göze alamayanlar, ya dogrudandirenis hattini terkederek teslim oldu-lar, ya da zaafli durumlarina teorik ki-lif bulmaya çalistilar.

Cezaevlerinin sinif mücadelesinin bir alam oldugu gerçegini kavrayamayan-larin "ne pahasina olursa olsun bir anönce saglikli olarak disari çikmakgerekir" diyenlerin bir kismi, daha 12Eylül'ün basindan itibaren teslimiyetin

yolunu seçerek direnisçilere hakaret ve küfür yagdirdilar. Bunlarin basini TtP,TKP vb. çekti. Öyle ki cezaevi idarele-ri bunlari ayri blok ve koguslara yer-lestirdi. Ayni süreçte yogun baski, hakgasplari karsisinda bir kisim zayif un-surlar da direnis saflarini terkederekteslimiyet saflarina katildilar.

Istanbul cezaevlerinin bütünü açisin-dan bakildiginda, 1984 yili basindakitek tip elbise saldirisina kadar çesitlisiyasal gruplarin zaman zaman direniskiriciligi yapmasina ve direnisi sagaçekme çabalarina karsin eksik ve.zaafli da olsa genel bir direnis hattinin koru-nabildigini ve birlikteligin saglanabildi-gini söyleyebiliriz.

Ancak bu durum 1984 basindan iti-baren degismeye baslamistir. 1983Temmuz'unda Sagmalcilar 2. AskeriCezaevi'nin açilmasiyla gündeme geti-rilen tek tip elbise (TTE) uygulamasina karsi siyasi tutuklular süresiz açlik gre-vine gitmisler, ama bu açlik grevininbazi gruplar tarafindan kirilmasi sonu-cu yasanan yenilginin ardindan yogunbir baski ve iskence dönemi baslatilmis-tir. Demokrasi hayalleriyle yasayan vesaldiri gelmeyecegini uman eyyamcilarsoke olmuslardi. Nitekim bu saskinlik-lariyla beraber direnis dinamiklerini de büyük oranda yitirmeye, saldirilar kar-sisinda her gün bir adim daha geri at-manin hesaplariyla rahata kavusmaninteorisini yapmaya basladilar. ML'lerindirenis hattini koruma, direnis mevzi-sini elde tutma çabalarina destek ver-me yerine, direnis mevzisinden uzaklas-mayi kolaylastiracak yapay birliklerolusturmayi yeglediler. Maceracilik, sol sapma edebiyati en çok bu dönemde re-vaç, buldu, saldirilar çok yönlü olarak

Page 21: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

(fiziki, ideolojik, psikolojik) sürüyordu. Oligarsi devrimci-yurtseverleri bunalt-mak istiyor, bunalimin doruk noktasin-da ise son darbeyi vurmaya hazirlani-yordu. Bu politikaya karsi statükocusol, hemen hiçbir karsi politika ürete-medi. Üstüne üstlük önerilen her türlüdirenise karsi çikmaktan da geri dur-madi.

Oligarsi, Sagmalcilar Askeri Cezae-vi'ni açtiktan sonra, önder ve ileri mi-litan gördüklerini, buraya sevkederekMetris'e son darbeyi vurmaya hazirla-niyordu. 1984 Ocak'inda istedigi orta-mi olusturdugunu düsünerek zorla tektip elbise giydirme operasyonlarina veyogun iskenceye basladi...

Statükocular çok kisa bir süre de ol-sa proleter devrimcilerin çabalariylaTTE giymeyeceklerini söylediler ve giy-mediler. Ama bir çogu TTE giymeyeçoktan hazirdi aslinda. Proleter devrim-ciler TTE'ye karsi SAG temelinde dire-nis önerisinde bulundular. Diyarbakirve Mamak açlik grevleriyle cezaevleriyeniden kamuoyunun gündemine gir-misti. Tüm bu elverisli kosullara karsin statükocular 12 Eylül'ün gözdagi vebaski politikasinin etkisi altinda ileri di-renislerden kaçiyor ve TTE'yi giyerekdirenis mevzisinden geri çekilmeyi sa-vunuyordu. Bu yaklasimini kabul ettir-mek için akla hayale gelmedik saçma-liklarla dolu teoriler icat ediyordu. Ne-ler icat edilmemisti ki? NEP ve BrestsLitovsk örnekleri ile TTE giyme arasin-da diyalektik(î) baglantilar kuruluyor,

cezaevine özgü yeni bir literatür yara-tiliyordu.

Artik her yönüyle birbirinden ayrilaniki ayri çizgi ve bu çizgilerin savunucu-su iki kesim ortaya çikmisti. Bir yanda TTE giymek için tüm enerjilerini harca-yanlar ve ilginç teoriler üretenler var-di; diger yanda TTE'nin siyasal kimli-gimize yönelik dogrudan bir saldiri ara-ci oldugunu ve giyilmemesi gerektiginisavunan proleter devrimciler ve yurt-severler vardi.

YENI ÖNCÜ, GERÇEKLERIAÇIKLAMIYOR!

Yeni Öncü dergisinin 6. sayisinda SE-LIM YAKUP imzasiyla yayinlanan "Ce-zaevlerinin Mücadelesine Genel BirBakis" baslikli yazida ortaya konan gö-rüsler, cezaevlerinde süren mücadele-yi dogru tahlil etmekten uzak oldugu ka-dar statükoculugun günahlarini yok sa-yan bir anlayisin da ürünüdür.

Cezaevleri mücadelesinde ortaya çi-kan yanlis egilimleri(!) tahlil eden Yeni Öncü yazari, statükoculugu es geçmek-te, ML'lerin her türlü teslimiyet ve uz-lasma egilimlerine karsi çikarak, haya-ta geçirdikleri direnisleri elestirerek,ML'leri bölücü olmakla suçlamaktadir.

Bakin ne diyor Yeni Öncü yazari.""Ikinci yanlis egilim (...) Birlikte ka-

rar alip eyleme birlikte geçmek yerine ken-di aldigi eylem kararlarim kendi siyasiprogramina göre diger gruplarin destek-lemesini 'umarak' hayata geçirmektir."

Evet, ML'ler çesitli dönemlerde -tek

baslarina kalsalar da- eylem kararlarialip hayata geçirmislerdir. Ama bu ey-lem kararlari, statükocu çizginin dire-nisi yükseltme yerine uzlasmaya, geriadim atmaya yöneldigi noktalarda gün-deme gelmistir. Ve bu kararlar ve pra-tik sayesindedir ki güçlü bir direnis ge-lenegi yaratilabilmistir.

"Birlik" kuskusuz güzel bir sözcük-tür, ama "birlik" siyasal kimlik ve onu-run korunmasina hizmet ediyorsa, dev-rimci mücadelenin çikarlarina dönükolusuyorsa gereklidir. Eger o agizlarapelesenk edilen "birlik"le tek tip elbise giyerek rahat etmek düsünülüyorsa, tektip elbise giymeyenler maceraci, solsapma ve dislanmasi gereken bir güçilan ediliyorsa ve onlara karsi en çir-kin saldirilarda bulunuluyorsa, o birli-ge katilmak degil, bilakis onu yikmakdevrimci görev haline gelir.

Yeni Öncü, cezaevlerinde ikinci yan-lis egilim olarak ilan ettigi devrimci çiz-giyi mahkum etmek için gerçege dayan-mayan iddialar öne sürüyor. O bilinenve artik hiçbir inandiriciligi olmayannakarati tekrarliyor!

"Disardaki mücadelede ugranilan ye-nilgi ve örgütsel daginikligin yarattigi pa-nik içerisinde siyasi mücadelelerim ceza-evlerinden sürdürmeye çalismaktan, içer-de sürdürülecek mücadelelerle disardakikitleleri etkileyip harekete geçirmeyiamaçlamaktadirlar."

Bu sözler, direnisten kaçmanin, zaaf-lari örtbas etmenin kalkani haline ge-tirildi artik... Devrimciler için kara mi-zah olmaktan öteye bir anlam tasimi-yor.

'Kimlerin disarida daginikliga ve boz-guna ugradigi, kimlerin Türkiye sathi-ni terkedip uzak diyarlarda yillarcamücadeleden ayri kaldigini bizim kadarYeni Öncü de çok iyi biliyor Kendisini ve halki aldatarak politika yapmanindevrimci politika olmadigini söylemeyeherhalde gerek yok.

Evet sayin Yeni Öncü yazari! Prole-ter devrimciler,ve yurtseverler Oligar-sinin saldirilarina ve teslim alma poli-tikasina karsi yer yer ayri tavirlar koy-dular, dört de sehit verdiler. Oligarsi-nin tek tip elbiselerini sirtlarina geçi-rip güle oynaya avukata, ziyarete ve ha-valandirmaya çikmadilar.

"Burjuvazi bize tek tip elbise giydir-miyor. Tek tip elbise giymemekmaceraciliktir" vb. saçmaliklari önesürmediler. Onlar onurlariyla, özveri-leriyle, direnisleriyle, özgüçleriyle isi-gin tasiyicisi oldular. Ve o isigi bugünhâlâ tasiyorlar.

Cezaevlerinde teslimiyetçi çizgiyi ve bu çizginin savunucularini tanimlarken

19

Page 22: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

diyorsunuz ki: "Her türlü devrimci eyle-mi macera olarak degerlendiren bu anla-yis, devrimci onura yönelen saldirilarakarsi direnisleri de macera olarak deger-lendirmektedir. Bu anlayis 12 Eylül'denbaslayarak teslimiyet çizgisini sürdürmüsve mücadele edenler tarafindan tecrit edil-mis durumdadirlar."

Peki Sayin Yeni Öncü yazari, sizin ideolojik-politik çizginizi savunanlarinbugünkü durumu nedir? 1984 basindanitibaren-kismi farkliliklar olmakla bir-likte "devrimci eylemi macera olarakdegerlendiren" kesimle özdeslesmis ol-duklarindan haberiniz var mi acaba?Direnme geleneginin önemini kavrama-yarak, 12 Eylül kosullarinda direnme-nin tarihsel önemini anlamayarak kü-çük hesaplar pesinde kosmaya basla-diklarini biliyor musunuz? "Mücadele edenler tarafindan tecrit edilmisdurumdalar" dediginiz TKP, TIP vb.'le-ri ile artik hiçbir farklarinin kalmadi-gindan haberiniz var mi? Bugün sizin çizginizin savunuculari ile reformist verevizyonistlerin cezaevleri politikalari-nin özdeslestigini biliyor musunuz? Bel-ki sizin olup bitenlerden haberiniz yok,bu yüzden cezaevlerine biraz daha ya-kindan bakmanizda sayisiz fayda görü-yoruz. Bunu yaparsaniz baska seylerede tanik olacaksiniz! Örnegin 2-3 yildir"tecrit edilmis" dediginiz kesimi bu du-rumdan kurtarmaya çalisanlarin sizintaraftarlariniz oldugunu göreceksi-niz. (x}

Yine "Bazi 'radikal' görünümlü'devrimciler' de, disarda mücadele bizibekliyor, bir an önce çikip katilmaliyiz gi-bi gerekçeler ileri sürerek teslimiyetedönüsebilmektedirler" diyorsunuz Kimikastettiginiz belli ama, ne yazik ki ta-raftarlariniz da 84 basindan beri harfiharfine ayni sözleri etmekte, bu sözleridillerinden hiç düsürmemektedirler.Zaten cezaevleri "merkez mi" ede-biyati bu anlayisla üretildi ve direnis-ten kaçmanin teorisi olusturuldu...

Cezaevleri mücadelesinde devrimciçizginin savunuculugu için ileri sürdü-20

günüz bir iddianiz da "en basit talepkarsisinda da, en önemli siyasi talepkarsisinda da ayni silahi -açlik grevini-öne sürmesi"dir. (Agy)

Yeni Öncü yazari bir sey kanitlami-yor, sadece söylüyor ve buna inanin di-yor. Niçin inanalim Sayin Selim Yakup?Söyler misiniz, bu en basit ve önemli ta-lepler nedir? ML'ler nerede ve nasil aç-lik grevini öne sürdüler? Tüm bunlari açiklamak zorundasiniz.

Isterseniz biraz da biz anlatalim. Bil-gi sahibi olursunuz...

Cezaevlerinde kapsamli talepler için(ekonomik-demokratik-siyasi) olabildi-gi gibi yogun iskence ve baskiya karsida süresiz açlik grevleri olmustur. Da-ha da olacaktir. Istanbul cezaevleri bir ölüm orucu olmak üzere bu tür bes bü-yük süresiz açlik grevi yasamistir. Ay-rica 1-2, 3-5 günlük çesitli protesto aç-lik grevleri yapilmistir. Yeni öncü ya-zari en basit talep ve önemli talep der-ken bir-iki örnek verirse kendisini da-ha çok aydinlatabiliriz. Eger bunu yap-mazsa "çamur at izi kalsin" anlayisi ilehareket edilmis olur ki, bu da namuslu bir tavir olmasa gerekir. Hem Yeni Ön-cü yazari sunu da bilmelidir. Kendiideolojik-politik çizgisini savunanlarinya da ona yakin düsünenlerin, 84 ba-sindan itibaren Istanbul cezaevlerindene açlik grevi, ne de baska biçimde birdirenis önerisi olmamistir. Aksine öne sürülen her türlü direnisi baltalamayi,eger bunu basaramazsa yapilacak di-renisi en sag çizgiye çekmeyi baslicagörevleri saymislardir.

Diyebiliriz ki Yeni Öncü taraftarla-rinin cezaevleri mücadelesi ve progra-mi diye bir seyleri olmamistir. Eger vardiyorsaniz bu TKP ve TIP'lilerin anti-direnisçi programindan farkli bir seydegildir.

Kaldi ki, bu durumu Yeni Öncü de iti-raf etmektedir.

"Bu yanlis egilimlerin etkili olabilmesive cezaevleri mücadelesine zarar vere-bilmesi, sosyalistlerin bu mücadeleye ilis-kin programlara sahip olmamasindankaynaklanmaktadir. "(Agy)

Aslinda Yeni Öncü'nün bu sözlerisöylemesi sevindiricidir. Ama Yeni Ön-cü bir gerçegi teslim etmekle beraberproleter devrimci çizginin cezaevleriprogramina ve eylem çizgisine saldir-maktan da geri durmuyor. Dolayisiylakendi deyislerini yadsimis oluyor. Ye-ni Öncü su gerçegi asla unutmamalidir:Eger proleter devrimci çizgi ve bir ki-sim yurtseverin direnisçi çizgisi olma-saydi, o bir programa sahip olmayan ta-raftarlarinizin anti-direnisçi tutumu so-nucu bugün cezaevleri bambaska bir

görünüme sahip olurdu. Iste Mamak or-tada duruyor. Niçin hiç Mamak'tan sözedilmiyor? Oradaki teslimiyet politika-sinin birinci dereceden sorumlusu "ba-zi 'radikal' görünümlü devrimciler" de-diginiz kimse, en az onlar kadar taraf-tarlarinizin da sorumlulugu vardir.Açik yürekli olmak ve gerçekleri oldu-gu gibi ortaya koymak gerekir. Yeni Ön-cü neye sahip çikmak gayretindedir?Bunu açiklamalidir.

Yeni Öncü yazarina göre, "Dogru an-layislar mücadele içinde gelismeye, saglikliörgütlenme biçimleri süreç içinde ortaya çikmaya baslamistir. Deneme yanilmayöntemi hayli zaman (tam yedi yil- Y. Çö-züm) kaybedilmesine neden olmustur."(Agy)

Nedir bu ortaya çikan dogru anlayis-lar. Nedir bu deneme-yanilmayla geçenhayli zaman? Bunlar açiklanirsa daha somut tartisabiliriz. Bu sözler aslinda Yeni Öncü yazarinin cezaevleri üzeri-ne ahkam kesmek yerine, daha müteva-zi olmasini ve olup biteni ögrenmeye ça-lismasini gerektirir. Yazarin bu kadar sözden sonra proleter devrimci çizgiyi karalamaya çalismasi tüm inandiricili-gini yitirmesine yol açiyor. Aslinda YeniÖncü ve onun yazarinin yapmasi gere-ken sey, samimi bir özelestiri ve ardin-dan proleter çizgiyi olumlamak olmali-dir.Yeni Öncü yazari cezaevlerinde siyasitutuklu ve hükümlülerin baslattigi di-renislerin Özal iktidarinin oyununu boz-dugunu anlatiyor. Iyi ama, yaziyi kale-me alan yazar, acaba cezaevlerinde bu satirlari okuyan herkesin tebessüm et-mekten kendini alamadigin biliyor mu?Zira cezaevinde yasayan herkes YeniÖncü taraftarlari ya da ayni ideolojik-politik çizgiyi savunanlarin, 1987 yili-ninilk aylarinda ML'ler tarafindanbasta tek tip elbise ve siyasi tutukluluk hakki olmak üzere çesitli talepleriçin

Page 23: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

ülke genelinde tüm cezeaevlerinde sü-resiz açlik grevi temelinde bir direnis kampanyasi önerdiklerinde, bu kam-panyaya karsi nasil bir yaklasim için-de olduklarini çok iyi biliyorlar. "Ceza-evlerinde siyasi talepler için mücadele edil -mez, bizimle degil, gidin (...) örgütüylekonusun," türünden apolitik bir tavirsergileyen Yeni Öncü'nün taraftarlariy-di.HANGISI DOGRU SAYIN YAZAR?

Yeni Öncü dergisinde cezaevi müca-delesine iliskin yaziyi okuyunca birbi-rinden farkli iki anlayisin bir arada sa-vunulabildigini de görebiliyor insan. As-linda bu cezaevi mücadelesine bakista saglam bir perspektife sahip olmadigi-nin da göstergesi niteligindedir.

Yazinin bir yerinde söyle diyor YeniÖncü yazari:

"Sosyalistler referandumda karsi taviralirken, bu gerçekleri açiga çikartacak ka-mpanyalar yürütebilmekteydiler. Bu disa-rida yapilmazken cezaevlerinde 'biz devariz' dediler. "(Agy) (abç}

Bir baska yerinde de bu ifadelerinaksi dile getiriliyor:

"Cezaevi mücadelesi sinif mücadele-sine bagli ve ona paralel gider."(Agy) (abç}

Simdi su soruyu sormamiz gerek: Buyaklasimlarin hangisi dogrudur? Disar-da hiçbir sey yapmazken, içerdekilerinbiz de variz demesi mi? Yoksa cezaevimücadelesinin sinif mücadelesine baglive ona paralel gidecegi mi? Disarda birsey yapmadiginiza göre, cezaevi müca-delesini sinif mücadelesinin basina ge-çirmis oldugunuzu söyleyebilir misiniz?Yoksa siz de mi cezaevlerini "merkez"görmeye basladiniz?

Yeni Öncü yazan sunu bilmelidir. Ce-zaevleri sinif mücadelesinin bir alani-dir. Hem de savasin dise dis ve açik ola-rak sürdürüldügü bir alanidir. Burada-ki savasta disarda su kadar gücün var, su olanagin var veya yok diyerek mü-cadele tatil edilmez. Mücadele biçim-leri ve taktiklerini belirleyen, ülkenin si-yasal, sosyal ve ekonomik kosullarinindogru analizidir.

Kuskusuz disardaki devrimci güçlerin ve demokrat kamuoyunun önemi vedestegi çok büyüktür. Bu deneylerle desabittir, ama iç dinamizmin olmadigiyerde dis destekleri harekete geçirebü-"mek zor oldugu gibi, demokrat kamuo-yunun tepkisi de ciliz ve etkisiz olur.Mamak bunun en tipik örnegidir. Egerbugün, demokrat kamuoyu cezaevlerigerçegini dile getiriyor ve direnenler-den söz ediyorsa, bu verilen özverili vedevrimci perspektife sahip kararli mü-cadele sonucudur. Hem saglikli kalipbir an önce disari çikmak, hem de ce-zaevlerinin sinif mücadelesinin bir alanioldugunu söylemek birbiriyle uyusmaz.Bedeli ödenmeden zaferin kazani-lamayacagi sinif mücadelesinin en ba-sit gerçeklerinden biridir.

Son cezaevleri direnisinin yarattigisonuçlari degerlendiren Yeni Öncü ya-zari eylem için: "Referandumun gerçekyüzünün açiga çikmasina katkida bulun-du. Sosyalist hareketin yetersiz kaldigi bir alanda bir eksikligi hemen de kapatma an-laminda basarili oldu. "(Agy) (abç) de-mektedir. Bu tesbit abartili oldugu ka-dar Yeni Öncü'nün cezaevlerine ve ai-lelere nasil baktigini ortaya koymakta, kendi sübjektif durumunu da açikçasergilemektedir. Aslinda bütün anlas-mazliklar bu noktadan kaynaklanmak-

tadir. Esas sorun, siyasi arenada varolamama sorunudur. Öznel kaygilar vedevrimci politikadan yoksunluk bölün-müslügü ve subjektivizmi dogrulamak-tadir. Soruna nesnel gözle bakilmasini engellemektedir.

SON BIR SÖZ

"... onlarca devrimci (...) hiç beklenme-dik bir biçimde, direnisleriyle, açlik grev-leriyle, mahkemelerde aldiklari devrimcitutumlariyla susan toplumun tek sözcüsühaline geldiler. En sessiz ve karanlik ge-celerde aydinliklar yarattilar, her kosul-da devrimci mücadelenin nasil sürdürül-mesi gerektigini ve sürdürebilecegini di-sardakilere bir kere daha ögrettiler. On-lar verdikleri sehitlerle mücadelenin (...)sancaklarim zindanlarin disina tasimaya basladilar."

"(...) bu mücadele yavas yavas aileler-den baslayarak toplumun çesitli kesimle-rinde yeniden bir mücadele heyecani ya-ratti..."

Biraz abartmak olsa da öz olarakdogru bir içerik tasiyan bu sözler aca-ba kimin?

Bu sözlerle bu sözü edenlerin cezae-vi pratikleri hiç de birbirine uyusmu-yor. Içerde farkli, disarda farkli seyler dile getirmek hangi anlayisin ürünü-dür? Yukaridaki sözleri ML'ler getirmisolsaydi, simdiye kadar onlarca kez ma-ceraci, sol sapma diye mahkum edilmisolurlardi. Sayin Yeni Öncü yazan... Bu-nu biliyor musunuz?

Cezaevi mücadelesi üzerine ahkamkesmek yerine, taraftarlarinizin ceza-evinde izledigi çizgiye bir bakmanizitavsiye ederiz size... O zaman bu kadaryüksekten konusmak olanagi bulamaya-caksiniz! Bu kesin.

DIPNOTLAR

(x) Her sey bu kadarla da bitmiyor. Yil-ginlasmis, direni} saflarini terk etmis un-surlarin cezaevlerinde karar mekanizmasi-na katilmasi gerektigi biçimindeki düsün-celerin sahibi YEN! ÖNCÜ ve onun ide-olojik-politik çizgisini savunanlardir. Bu anlayis, mücadeleyi daha da saga çekme, bu unsurlara dayanarak sag çizgiyi mesru-lastirma anlayisidir. Kuskusuz devrimci birhareket bu tür insanlari da kazanmaya ça-lismalidir. Ama bunun yöntemi, onlarin geri egilimlerine uygun bir çizgi izlemek ol-maz. Devrimci bir hareket yilginlarin egi-limlerine angaje olmak yerine', kendi dev-rimci politikasini onlara götürmek anlayi-siyla hareket etmelidir. Herkes katilsin, herkesin görüsü alinsin, birey çogunlugu-na göre karar alinsin gibi düsünceler ör-gütlülügü tasfiye etme anlayisinin tezahü-ründen baska bir sey degildir.

21

Page 24: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

Direnis-ölüm ve Yasam direnenlerintarihinin aktarimiydi. Coskulu, inançli,yasam dolu, zafere inanarak yükselenonurun anlatimiydi. Gerçeklerin akta-rimiydi.

Kolkola, omuz omuza olmanin, dire-nis türkülerini her yerde söyleyebilme-nin umuduyla yazildi.

Direnenlerce yazildi, ama "Yeni Çö-züm"de çikan röportaja ve yazilara bile tahammül edilemedi...

NEDEN?Cezaevlerinde yaptirim ve baskila-

rin, yildirici politikalarin suursuzca uy-gulandigi ve çogu cezaevlerinde "TTEgiydirilecek" siarinin yaninda asker tu-tuklu statüsüne giren tüm keyfî uygu-lamalar kabul edildi diye mi? Bu ger-çeklerin üzerine o zaman da gidilmisti. Bugün de getirildiginde sesler yüksel-di. Neden? Hangi yüzle? Hangi onurla? Biz de su kadar direndik, onurumuzukoruduk demek yetmiyor beyler. Sonana kadar, son nefesine kadar bu onu-ru tasiyorsan, ne âlâ... O vakit saygiduymali tabii. Ama 2 yil diren, sonrasinda direnmeyi, kiliflar ölçüsünde yap-tirimlara karsi kayitsizliga dönüstürür-sen, 2 yil öncesini degil, sonrasini dadüsünmek gerekir, degil mi?

Ama isin felsefesini biz aileler yapa-mayiz. Biz yasadigimiz, gördügümüz,duyduklarimizla yargiliyoruz sizi. Yok-sa "kandirilan" aileler olarak degil, üs-telik TAYAD, DKÖ'dür ve elestiri öze-lestiri mekanizmasini, demokratikmerkeziyetçiligin bilimini bizdeniyi bilirsiniz herhalde. Ama bizimiçin önemli olan laf yarisi degil, sonuç... Bugün bize, cezaevinde direnenleredestek verdigimiz için degil de, cezae-vi kapilarinda örgü örmedik diye mikandirildiniz diyorsunuz... Evlatlarimi-za TTE giysinler veya AG yapmasinlar diye baski yapmadik diye mi kandiril-diniz diyorsunuz? Yoksa idareyle ayniagiz birligini kullanarak, direnenlerinailelerine küfretmedik diye mi? Ne der-sin?

Kandirilan, olsa olsa sen olursun.Çünkü cezaevinde yasadiklarina olantahammülsüzlügünü ailelerinize yansi-tiyorsun.

Evet! Hangisi beyler?..Neye, nelere güvenerek bu hakki ken-

dinizde görüyorsunuz? Ayni agizlari da-ha düne kadar olaganüstü dönemin kol-22

TAYAD Baskani

Mustafa Eryüksel

hik güçleri ve yargi mekanizmasi bizesöylüyordu. Kâr etmedigini görünce"sizlere saygi duyuyoruz, ama çocuk-lariniz sizleri kiskirtiyor" dediler.

Hangi çocuklarimiz; yillarca yazisa-madigimiz, görüsemedigimiz, sesleriniduyamadiklarimiz mi?

Bugün siyasi kimlikli biri oldugunu id-dia eden zat! Acaba bu agizlarin kim-lerce kullanildigini bilmiyor muydu?

Ama bilemeyebilirler de. Çünkü ce-zaevlerinde yükselen insanlik onuru veinsanca yasam için verilen kavgada ai-leleri, esleri, yalanlan yoktu. Onlar adli mahkumlarin yalanlan kadar feodal bi-le olamadilar; görüs yasagi olunca gel-mediler bile. Para yatirmak, kantin al-maktan baska görevleri olmadi.

Evet, bir de bizler Istanbul-Ankaraarasinda ilgili mercilere sorunlari gö-türürken engelleyicilik görevini (!) faz-lasiyla yapiyorlardi. Öyle ya "Dogudaerler öldürülüyor, subaylar öldürülü-yordu", "Bizler genelkurmaya gidersekpolisçe tutuklanabilirdik." Evet bizler, o günlerde ne yazik ki gene direnenlerinaileleri olarak disarda da ayni yalniz-ligi yasadik. Ama yilmadik, üzülmedik, umudumuzu yitirmedik ve evlatlari TTEgiyse de, cezaevi kosullarinda bir dü-zelme olmadigini, aileler olarak ugrasvermeleri gerektigini söyledik.

Ama, evlatlarina duygusal yöndenbagli, analik babalik görevlerini yapanailelere evlatlari engel oluyordu. "BizAG'de degiliz. Sadece DS ve TÎKByapiyor" diyorlardi. Zaman ebeligi ya-parak temize çikaramazsin kendini dos-tum. Sana, size, siyasi kimlik ve onuru-na düskün cezaevlerinde direnenlereseslendigimiz gibi seslenmiyoruz. Çün-kü, bizim tanidiklarimiz, senin kullan-digin bu agizlari kullanmaz. Hele helebizlerin kandirildigini... Bizi kim kandi-racak?

Taksim'e çelenk koyarken mi? Yok-sa genelkurmaylik, Çankaya-Adli Mü-savirlik kapilarinda yilmadan, bikma-dan, kar-kis demeden aylarca, yillarcaugrasan bizleri mi kandiracaklar? Kimogul, kim?

Sen bizi tanimak istemiyorsun. Bizitanirsan; evlatlarimizi, direnen yavru-larimizi taniyacaksin çünkü. Biz buncayildir onurlarini, onurumuzda tasidik.Biz, düne kadar ev isleri, analik-babalikgörevinden baska dünya tanimiyorduk.

Evlatlarimiz anlattiginda, dinlemek is-temiyorduk. Evlatlarimizin yasadigi ko-sullarda aciyi, iskenceyi, küfredilisi,yalniz birakilmayi gördük, tattik. Bun-lari yasadikça, insanlik onurunu, insan-lik için kavga vermenin zevkini birlikte tattik. Ne yaptiysak, bilerek, isteyerekyaptik.

Evet! Biz ölüm orucu döneminde Tak-sim Meydani'na çelenk birakirken, si-zin yakinlariniz "suç oldugunu bilmiyor muydunuz" dediler. Neden? Onlara ya-sami, savunmayi ögretmedin oglum. Ög-retmediniz. Çünkü sen, zorluklari asga-ri noktaya indirgerken, kavganin güzel-ligini tadamadin, yansitamadiniz.

Bizim çocuklarimiz, ögretmenimiz ol-du. Direnmeyi ögrenmek, insanlik onu-runun kavgasini vermek "kandirilmak"oluyorsa, varsin "kanmayanlar" düsün-sün deriz...

Kosullar, zaman öylesine hizla iler-liyor ki, dün basini kaldirarak bize ba-kamayanlar, bugün küfretme cesareti-ni kendinde buluyor.

Yok oglum yok...Kavganin içinde yoksan, varsin diye-

meyiz.Ailene ögretmenlik yapmamissan, ya-

sadiklarini bize kavrattin sagol diye-mem.

Zor günleri atlattiktan sonra "ölümorucunda c.evinde olan bir..." diyebil-meyi, bu hakki kendinde buluyorsan,ogul dün neredeydin? diye sorarim...

Üstelik sizin, hepinizin bildigi Muzaf-fer Binbasi'ya bir tokadi da biz atma-dik mi 18 Aralik'larda? Ne çabuk unu-tuyorsun, ama Muzaffer Binbasi unut-muyor, unutmayacak.

Çünkü bizler, gerçek insan haklansavunucusu olduk. Cezaevine 18-20-25.yasinda giren evlatlarimizla, genc-yashdemeden ayni onuru, ayni yasami pay-lasmak için omuz omuzayiz. Ve bizleryasadiklarimizla gözaltilarini, tutuklan-malari hiçe saydik, mapusu da yasadik,açligi da. Ama sen, sizler buna bile say-gi duymadiniz.

O nedenle, var sen bizi kandirilmis olarak degerlendir. Bizi dost da bilir,düsman da.

Evet, kavganin önünde yalniz ben, bizvarsak; bunu senin hatirin kirilmasindiye "hepimiz" diyemem. Karekterimizin vermez.

Ama geç kaldin sayilmazsin. Kavgadevam ediyor ve yüregimiz de, kucagi-miz da açik sizlere, ailelerinize. Yeterki siarimiz; INSANLIK ONURU ISKEN-CEYI YENECEK! ISKENCECILERE - IN-SANLIK DÜSMANLARINA CEZA/EV-.LATLARIMIZA ÖZGÜRLÜK! olsun...

YÜREGININ, YÜREKLERINIZIN KULAKLARI SAGIRKEN NERELERDEYDIN!..

Page 25: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

CEZAEVI TÜZÜGÜNDE YAPILAN

SON DEGISIKLIK ÜZERINE

BIRKAÇ SÖZ... Tayfun ÖZKÖK

Cezaevi tüzügünde yeni degisiklikler-le tutuklu ve hükümlüler aleyhine yeniuygulamalar devreye sokuldu. Kusku-suz bu uygulamalarin en ilginci hüküm-lülerden sonra tutuklulara da tek tip el-bise giyme zorunlulugunun getirilmesi-dir.

Bu uygulama iki açidan önem tasiyor:Birincisi, bugüne kadar tutuklulara

zorla tek tip elbise giydirilmesinin hiç-bir yasal dayanaginin olmadigi ortayaçikmis ve bu durum iktidar yetkililerin-ce de resmen teyid edilmistir.

ikincisi, ülkemiz zindanlari Temmuz-Eylül aylari boyunca -tam üç ay- dire-nislerle çalkalanirken ve bu direnisle-rin hemen hepsinde tek tip elbise uygu-lamasina son verilmesi talebi en önemlitaleplerden biriyken, bu talebe kulakverilmemistir.

Siyasi tutuklu ve hükümlülerin ceza-evi tüzügünde yapilan bu degisikleresessiz kalacaklari sanilmamalidir.

Cezaevlerindeki sorunlarin çözümü,buralara doldurulan binlerce kisiye "si-yasi tutuklu hakkinin taninmasinda yat-maktadir. Bu gerçek görünmek istenme-digi ve gerekli reformlar yapilmadigisürece zindanlardaki direnisler bitme-yecektir.

Iktidar, baski ve zor uygulayarak, ya-saklayici ve güdücü yönetmelikler, tü-zükler çikararak siyasi tutuklu ve hü-kümlüleri teslim alabilecegini saniyor-sa yaniliyor. 12 Eylül'ün en karanlik yil-larinda bile bu basarilamadi, -her tür-lü baski ve iskenceye karsi direnerekonurlarini, siyasi kimliklerini koruma-sini bilen siyasi tutuklu ve hükümlüler iktidarin yeni saldirilarina da gögüsgermesini bileceklerdir.

Cezaevleri tüzügünde bir degisiklik yapildigi ve bunun Resmi Gazete'de ya-yinlanma sirasi bekledigini daha önceAdalet Bakani bizzat kendisi açiklamis-ti. Bu anlamda son degisiklik siyasi tu-tuklu ve hükümlüler tarafindan beklen-meyen bir gelisme sayilmamalidir.

Kuskusuz bu gelisme, siyasi tutuklu-larin mücadelesi açisindan yeni gelis-melere gebedir. Proleter devrimcilerdaha Adalet Bakam ilk açiklamayi yap-tiginda bu durumu tespit etmis , gün-

demde bir kampanya tartismasi olma-sina karsin iktidarin bir gövde gösteri-sine girebileceginden hareketle sert birtepki gösterilmesi gerektigini belirtmis-lerdi.

Ama önerileri Metris özelinde redde-dildi. Statükocular yeni bir durumun or-taya çiktigini kabul etmediler.

Bugün iktidarin bunca direnisten ve bu direnislerin kamuoyunda genis etki-ler yaratmasindan sonra bile, böylesibir adimi atmaktan çekinmemesi, biz-lere bir gerçegi daha iyi hatirlatma'

sidir. Bu gerçek, Türkiye cezaevlerini kapsayacak ve organize bir biçimde ha-yata geçirilecek genel bir direnis ka-mpanyasinin ne denli gerekli oldugu vebu kampanyanin odagina TTE talebininoturtulmasinin tasidigi zorunluluktur. Elbet böyle organize bir direnis, ülke ge-nelinde, tüm cezaevlerinde TTE'nin fi-ilen çikarilip atilmasini da zorunlu ki-lacaktir.

Eger statükocu anlayis, TTE'nin ül-ke cezaevlerinde merkezi olarak çika-rilmasina yanasmis olsaydi, eger TTEodakli bir direnis kampanyasinin örgüt-lenmesine aylar boyunca kayitsiz kal-masaydi, bugün gelinen nokta çok de-gisik olurdu. En azindan iktidar bu denlicüretkar adimlar atamazdi. Bu anlam-da statükocularin sorumluluklari bü-yüktür.

Onlar tek tip elbisenin ülkemiz ceza-evlerinin halihazirdaki durumda en

önemli sorunu oldugunu görmek isteme-diler. Baska seyler pesindeydiler. Adi-na dönüsümlü açlik grevi dedikleri, ken-dilerini ve kamuoyunu aldatmaktanbaska bir anlami olmayan eylemler (!)icat etmekte; gazetelere proleter dev-rimcilerin haklari elde ederek sona er-dirdikleri direnislerin bir sey elde etme-digine dair tekzipler iletmekte; toplam 22 gün açlik grevi yapmalarina ragmen(o da 15 gün yaptiktan sonra ara verip 7 gün daha yapmak seklinde) 41 günyapmislarmisgibi tesekkür ilanlari ver-mekle (ve gazete ilanlari yoluyla yeni di-renis (!) biçimleri yaratmakla) kisaoaproleter devrimcilere karsi subjekti-vizmle örülmüs bir siyasi hat izlemeklegeçirdiler zamanlarini.

Onlar ülke genelinde TTE'nin çikaril-masina yanasmadilar. Onlar kendileri-nin TTE giyme ayiplarinin bir kez da-ha yüzlerine vurulmasindan, bu tavir-larinin mahkum edilmesinden çekindi-ler.

Ama her seye ragmen ülke zindanla-rindaki direnisin TTE talebini öne çika-rarak gelismesini engelleyemediler.Türkiye kamuoyu TTE'nin cezaevlerin-deki siyasi tutuklu ve hükümlülerin bastalebi oldugunu çok açik bir sekilde ög-reten son direnisler tüm eksikliklerine ragmen bu olguyu çarpici bir biçimde ortaya koymustur.

Herseye ve her türlü eksiklik ve olum-suzluga ragmen, inaniyoruz ki siyasi tu-tuklu ve hükümlüler bundan sonra da onurlu ve basegmez direnislerini aynikararlilikla sürdürmeye devam edecek-lerdir. Ne iktidarin yeni saldirilan, nede statükocularin direnisi saga çekmeçabalari tek tip elbisenin sökülüp atil-masini engelleyemeyecektir.

Ülke zindanlarinda halen tek tip el-bise giymekte olan tüm devrimci, de-mokrat ve yurtseverleri, daha fazlabeklemeden bu elbiseleri çikarip atma-ya çagiriyoruz. Siyasi tutsaklar, iktida-rin kendilerine giydirmeye çalistigi"suçlu" elbisesini degil, kendi siyasikimliklerini ve onurlarini zedelemeye-cek sivil elbiselerini giymelidirler!..

23

Page 26: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

Yurtsever DemokratDoktorlara Doktor

AdaylarinaSesleniyoruz!

12 Eylül'ün bir avuç sömürücü,emperyalizmin isbirlikçisi asalak disin-da toplumun hemen her kesimini baskive iskence, yalan ve demagojiyle yildir-ma, susturma, depolitize etme politika-sinin siyasi tutuklular üzerindeki katla-mali uygulamasini ifade eden"rehabilitasyon" (= ehlilestirme) prog-ramini bozmak için bir çok cezaevinde,özellikle Metris ve Diyarbakir'da sik sikaçlik direnislerine, onun yetmedigi yer-de ölüm oruçlarina basvurulmustur.

'Açlik direnisleri 12 Eylül cezaevlerin-de onurun, siyasi kimligin, insanliginzulme direnisinin ifadesidir; basegmez-ligin en özverili simgesidir.

Baski, zulüm programi 12 Eylül'densonra da önemli bir degisiklige ugrama-dan günümüze kadar sürdürülmüstürve hâlâ da sürdürülmeye çalisilmakta-dir.

Ama 1984'de birbiri ardina gelen iç ve dis kamuoyunda cezaevlerindeki in-sanlik disi uygulamalari genis bir sekil-de teshir eden açlik direnisleri ve ölümoruçlari sonucu iskence aba altina alin-mistir. Bu noktadan sonra Özal hükü-meti, 12 Eylül cezaevleri programiniTek Tip Elbise ekseninde, daha rafinetaktiklerle, yer yer iskenceye de basvu-rarak baskilarla, yasaklarla, infaz yak-ma tehditleriyle sürdürmüstür.

Son aylarda özellikle sivil cezaevle-rinde siyasi tutuklular üzerindeki bubaski ve yasaklar daha da tirmandiril-mistir. Iste bu keyfî uygulamalara kar-si Sagmalcilar Cezaevi'nde siyasi tutuk-lu hakkinin taninmasi, baskilarin görü-nürdeki kaynagi TTE'nin kaldirilmasive bazi yasamsal haklar için baslatilan24

süresiz açlik direnisi ülkedeki tüm ce-zaevlerine yayilmakta gecikmemistir.

Bu direnislere tutuklu yakinlarininaktif destegi de eklenince ister istemezcezaevleri gerçegine, süren açlik dire-nislerinin neden ve taleplerine kamuo-yunun ilgisi daha da yogunlasti. Basin basta olmak üzere, demokrasi güçleri-nin dikkatleri cezaevleri üzerine toplan-di.

Bu gelismeler Metris Askeri Cezae-vi'ndeki siyasi tutuklulari da içine al-di. 13 Agustos'ta Devrimci Sol davasi tutuklulari süresiz açlik direnisine bas-ladilar.

Iste bu noktada TMMOB bile tavirbelirlerken, biz Devrimci Sol davasin-dan yargilanan doktur ve doktor aday-lari olarak kendimizi bir parçasi say-,digimiz Türk Tabipler Birligi'nin buonur, kisilik ve insanca yasam direnis-leri karsisinda gereken ilgiyi gösterme-mesine daha fazla suskun kalamazdik. Kalmadik ta!

Bir telgrafla cezaevlerinde yasam veBaglik kosullarinin, düzeltilmesi içinTTB'ni üzerine düsen görevleri yapma-ya çagirdik. TTB'ni açiktan elestirdik.

"Binlerce siyasi tutuklu ve hükümlü-nün cezaevlerindeki insanlik disi yasamkosullarina karsi baslattiklari açlikgrevlerinde ve ölüm oruçlarinda sakat kalmalarina, ölmelerine daha ne kadar suskun kalacaksiniz" diye baslayan;

"Yine ne acidir ki, bugün devameden açlik grevleri karsisindaT.M.M.O.B., meslekteki konumuyla çokdolayli iliskisine ragmen tepki gösterir-

ken sizler hâlâ susmakta israr ediyor-sunuz. Olagan karsilanmasi mümkünol-mayan suskunlugunuzun sonbulmasi umuduyla selamlar, saygilar"diye son bulan telgrafimiza .26.8.1987tarihinde T.T.B. adina genel sekretersifatiyla Dr. Ugur Cilasun'un verdigiyanit bizleri hayal kirikligina ugratti.

Böyle bir yanitin insanin en azsagligi kadar insanlik onurunu dakorumayi en temel görevlerindenkabul eden T.T.B.'den gelmesindenmesleki kurulusumuz adina, insan hakve özgürlükleri, demokrasi güçleriadina üzüntü duyduk,

Bu yanitinda T.T.B.cezaevlerindeki yasam ve saglikkosullarinin düzeltilme-si konusundabakanliklara basvurma disinda bizesunacagi elle tutulur, kalici sonuçlargöstermezken bizzat içinde yeraldigimiz bu onurlu direnisi kirmakiçin çalismamiz önerilebilmektey-di.

Sayin Cilasun, yanitinda aynensöy-le diyordu:"

Zira Dünya Tabibler Birligi hekim-ler için açlik grevlerinindesteklenmesi tip meslek ahlakkurallarina uygun bulmamaktadir. Birhekim olarak sizin de açlikgrevlerinde bulunan arkadas-lariniza, Dünya Tabipler BirligiTokyo Deklarasyonunun 5. maddesiuyarinca; "beslenmeyi reddetmesininsonuçlarini" anlatmanizgereklidir." (abç)

Aç kalma direnisini seçenler,seçmek zorunda kalanlar açliginsonuçlarini bilecek kadar bilgili vedeneyimlidirler. Onlara bunlarianlatmak saygisizlik olmaz mi? Helehele bunun bizlere, 6 yilda 200 günevaran açlik direnisi yapan insanlaraanlatilmasi çok daha büyük hakaretolmaz mi?

Page 27: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

Dogal olarak bu biçimde karsimiza çikarilan bu karari protesto ettik, bize böyle bir öneri yapilmasindan meslegi-miz ve insanligimiz adina utanç duyduk.

Bunun üzerine cezaevlerindeki uygu-lamalarla 5-6 yildir yüzyüze olan bizlerbu kararin ne ölçüde tutarsiz oldugu-nu göstermeyi vazgeçilmez bir görevolarak önümüze köydük.

Insanlik onurunu korumanin, moral,degerlerimizi savunmanin açlik grevin-den baska yolu yoksa bu karar bizi na-sil baglayabilir? Bu karar insanlik onu-runun üzerinde midir?

Tokyo Deklarasyonu'na imza koyan:lar, tutuklularin eri temel insanlik nite-liklerinde tahribat yaratmak, kendile-rine olan güven ve saygilarini yoketmekiçin her türlü alçakça, ahlaksizca sal-dirilara basvuruldugu, en basitinden çi-rilçiplak soyundurulup teshir edildigi, fosseptik çukuruna atilip, diski yemeyezorlandigi kosullari düsünmüs müdür-ler?

Insanlar cezaevlerinde psikolojik-moral olarak yikima ugratilmaya, kisi-lik degistirmeye zorlanirken, buna karsien etkili karsi çikis olan açlik grevleri-ne mutlak insan sagligi öne sürülerek karsi çikabilir mi?

Çoktan terkedilmis ilkel bir anlayis-la fiziki sagligin dar sinirlari içine ken-dini hapsetmeyen bir doktor; moral de-gerleri yikima ugramis, onuru kirilmis bir insanin sagligindan tam olarak söz edebilir mi?

Ne olursa olsun, her kosul altinda aç-

lik grevlerini desteklememe karari,genel, ayaklari havada bir karardir.Bir direnis biçimini zorunlu kilansomut kosullar gözetildiginde"mesleki ahlak" perdesi ardinasiginarak "mesleki ahlaka" en büyükdarbelerden birinin vuruldugunugörmek zor olmaya çaktir.

Kaldi ki, biz T.T.B.ni bir meslek ör-gütü olarak görmekten öte, insan hak ve özgürlüklerine sahip çikan, insansagligi kadar onuru da koruyan bir ör-güt olarak görüyor ve görmekistiyoruz. Elestirimizi bunlaridüsünerek, bütün samimiyetimizledostça yaptik.

Ayrica telgrafimiz okundugunda açikolarak görülecektir. Biz T.T.B.'den sü-ren açlik grevlerini desteklenmesini deistemedik.

Ama bizler üyesi olmak sifatiyla ül-kemizde üstlendigi islevleri gözönünealarak, T.T.B.'den açlik grevlerineyol açan cezaevlerindeki insanlik disikosullara karsi çikmasini istedik. Bukonuda daha aktif tavir takinmasiniistedik.Bizlere olsun, adli hükümlü ve tutuk-lulara olsun gerek askeri, gerekse desivil cezaevlerinde yapilan baski veiskencelerde, 12 Eylül ve onunuzantisi Özal hükümeti dönemiboyunca görev alan beyaz önlüklüiskencecilerin tes-bit edilerek birliktenatilmasini, meslekten çikarilmasini vekamuoyu önünde teshir edilmesiniistedik. "Bizzat bizler bu iskencelerekatilan doktor kisveli iskencecilerinyasayan taniklariyiz" dedik, kendiyasadiklarimizi sizlere delil olaraksunduk. (Bu ko-

nuda 2 nolu Istanbul Sikiyönetim Mah-kemesi'ne bir kisim dava saniklarininverdigi 42 sayfalik dilekçe kanitimiz-dir.l

Metris'te kisiliksizlestirmeye karsiçiktigi için menenjit teshisi konan AdilCan adli tutukluya hiçbir müdahaleyapmayarak ölüme mahkum eden cel-latlarin hâlâ doktor olarak görev yap-masindan duydugumuz öfkeyi dile ge-tirdik.

Doktorlugunu iskence-dayak seansla-rinda tutuklulara kaç cop vurulacagi-ni belirlemek, dayaktan bayilan tutuk-lulari ayiltip tekrar iskenceye hazirla-mak için kullanan doktor müsvetteleri-ne duydugumuz nefreti haykirdik.

Eger bugün kosullari hiç dikkate al-madan bu karara bagli kalirsak; insan-ca yasamak, baskilara gögüs germek,12 Eylül'ün adaletsizliklerine, zulümmekanizmalarina karsi demokratik hakve özgürlükleri elde etme yolunda bas-vurulan tüm haksizliga ugramis toplumkesimlerine yayilmis açlik direnisleri-ne de karsi çikmak zorunda kaliriz. Pe-ki o zaman en hafif deyimiyle demok-ratligimiz nerede kalir?

Bugün önümüzde iki yol var: Ya bukarara bagli kalip objektif olarak eylemkirici konumuna düsecegiz, ya da de-mokratik özlü, ilerici, hakli direnisler-den yana tavir belirleyerek bu karanyasadigimiz kosullarda kâgit üzerinde birakacagiz.

Bunun ortasi yoktur. 'Ya bu direnis biçimine basvurmak zorunda kalan de-mokrasi güçlerinden yanayizdir, ya da degil.

Biz T.T.B.nin, bu karara ragmenikinci yolu seçip; demokrasi güçleriylebirlikte yürümesini sürdürecegini umu-yoruz.

Yanlis anlasilmasin! Biz Tokyo Dek-larasyonu'nun 5. maddesinde yazilan-lari tümden reddetmiyoruz. Biz bu ka-rarin her kosul altinda mutlaka uygu-lanacagina karsi çikiyoruz.

Bu kararin T.T.B.nin yaptigi gibi,onurlu hak ve özgürlük arama direnis-lerini kirmada kullanilmasini yanlis bu-luyoruz.

Tüm doktorlari ve doktor adaylarini,saglik kuruluslarini bu karara, bu te-melde karsi çikmaya, ülkemiz kosullarigözönünde bulundurulup meslek ahla-kina uygun bir biçimde yeniden düzen-lenmesi için tartismaya ve mücadeleyeçagiriyoruz...

Dr. I.Tuncer Bagdatlioglu St.Dr. Faruk Ereren. St.Dr. Celalettin Cengiz.

25

Page 28: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

SLOGANLI UGURLAMAl Eylül sabahi... Ülkede "kaynayan

kazan" cezaevlerinde direnisler açlikgrevlerine dönüsmüs birbiri ardisirasürüyor. Tutuklu hükümlü aileleri dire-nislerin vazgeçilmez destekçileri; Istan-bul'da, Ankara'da, Izmir'de biraradave sorunlara çözüm arayisi içindeler.

Cezaevlerini yillardir farkli cephe-den de olsa yakindan yasadi, tutukluhükümlü yakinlari. Yasadiklarina gün-ler yeni acilar da katsa yilmadilar. Aci-larini yüreklerine gömüp 'bir kez daha yasanmasin' ugrasina girdiler. Gün gel-di sube, gün geldi cezaevi, gün geldiMeclis önlerini mekan tuttular. Dilek-çelerine dilekçe eklediler. Ikisi-üçü bir merci ile görüsürken, üçü-besi baska bir kapi önünü tuttu. Ilgisizlik duvariniasamadiginda protesto etmesini de bil-di, tutuklu hükümlü yakinlari.

Çelenk koyarken gözaltina alindi.Oturma eylemi polisçe dagitildi. Açlikgrevlerinde üstlerine saldirildi, yerler-de sürüklendi, yetmedi, gözaltina alin-di, hakarete ugradi ve de TUTUKLAN-DI.

Insanca yasam mücadelesi baski-iskenceyle sindirilmeye çalisildikça, in-san haklarinin yürekli savunucularidurmadi. Cezaevlerinde-disarda omuz omuza verdi. Temmuz-Agustos '87 ce-zaevlerinde birinden digerine siçraya-rak yayginlasan açlik grevleri aylari ol-du. Eylül'e girerken direnisler sürüyor.Yakinlari ise direnisler ortasinda dört-bir yana yetisme ugrasinda.

26

Bir açlik direnisçisi olmasalar dagüçlerini cezaevlerinin insanca kosul-lara ulasmasi için harciyor, Ankara yü-rüyüsçüleri 31 Agustos'ta yola çikiyor-lar, Meclis'in açilisina yetisecekler. Ilk duraklari Çanakkale, Bursa, ardindanEskisehir'deler. Ankara'ya Meclis'e gi-diyorlar, sorunlarim dile getirecekler.Sorunlari; Türkiye cezaevlerinin sorun-lari, ülkedeki baski ve iskenceler. Aç-lik direnisçilerinin taleplerinin Anka-ra'da dile getirilmesiyle sorumlu görü-yorlar kendilerini. Duyarsizligin karsi-sina duyarliliklarini çikariyorlar.

l Eylül sabahi, Ankara'ya giriyor,Ankara yürüyüsçüleri. Ama baski ve is-kenceleri protesto içinse baskente giris,

diger girislere benzemez. Önce hipod-rom yakinlarinda durduruluyor 108 tu-tuklu ve hükümlü yakinini tasiyan üç otobüs. Giris engellenmek isteniyor. Ai-leler tartaklaniyor. Bu durumu görün-tülemeye çalisan gazeteciler de saldi-riya ugruyor, dövülüyor. Fotograf ma-kinelerine, filmlerine el konuyor. Yasa-nilanlar filmlere el konularak gizlenme-ye çalisiliyor, zihinlere kazinan görün-tüleri de silebilirmisçesine... Yaklasik 60 yürüyüsçü gözaltina alinarak Emni-yet Müdürlügüne götürülüyor.

Saldiridan sonra taksi tutarak Mec-lis önüne ulasabilen aileler, oturma ey-lemine basladilar. Meclis'teki güvenlikgüçlerinin dagitmaya çalismasina kar-si çiktilar. Tartaklanislarini anlatip iz-lerini göstererek gözaltina alinanlarinserbest birakilmasini istediler. Bu sira-da ailelerden biri fenalasiyor, Meclis'-ten aninda müdahale edilmek üzeredoktor gönderilmiyordu.

Fenalasan Didar SENSOY, Hacette-pe Acil Servisine kaldirildiginda seker komasinda. Ve saat 16.00'da ölüm ha-beri ulasiyor yürüyüsçülere. Hastaha-ne raporunda, geçirdigi kalp krizi sonu-cu solunum yetersizliginden öldügü be-lirtiliyor ve de vücudunda çiziklerin gö-rüldügü ilave ediliyordu, Adli Tiptaki otopsiye ise, hastahane polisi yerine si-vil bir komiser"yasalara aykiri" olarakkatiliyordu.

17.30 siralarinda gözaltina alinanlar birakilinca, Meclis önünde Didar Sen-soy için saygi durusu yapan aileleroturma eylemini sona erdiriyorlardi.Tüm bunlarla birlikte 40 yürüyüsçühakkinda sorusturma açiliyordu.

Sorusturma, tartaklanan, küfredilen,yerlerde sürüklenen ve de ölümün esi-gine getirilenlereydi. TBMM'ye basvu-ru için gelenlere yapilanlarin sorumlu-su arastirilmiyordu. Sorusturma basvu-ruyu yapacaklaraydi.

Ankara DGM Savcisi Nusret DEMI-RAL, Ankara Güvenpark'taki açlik gre-vi ile ilgili olarak da sorusturma açtik-larini ifade ederken, ardindan "EgerGüvenpark olayina da katilmislarsa,peslerini birakmam" diye ekliyordu.Zaten ailelerin pesleri hiç birakilma-misti ki, yillardir çektikleri yetmiyor-muscasina Meclis önünde Didar SEN-SOY'u da yitiriyorlardi simdi.

Page 29: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

Istanbul'a dönen aileler Metris önün-de yaptiklari basin toplantisiyla Didar SENSOY'un ölüm olayim kiniyorlardi.Didar SENSOY'un üyesi oldugu InsanHaklari Dernegi Genel Baskani NevzatHELVACI, açiklamasinda, "Tutuklu veHükümlü yakinlarina yapilan bu mua-mele, hak arama özgürlügüne dogrudanbir saldiridir" diyordu.

Referandum heyecaninin tüm ülkeyisarmasinin ugrasi içindeki BasbakanÖzal da Didar SENSOY'un ölümüyle il-gili "Herhalde tartaklanan insanlararasinda degildir, biraz heyecanli in-sanlari bu tür toplantilara getirmemek lazim" diyerek tartaklamayi onaylama-ya devam ediyordu. "Polis fazla tartak-lama mistir? Dikkatlidir. Bu meseleyi lü-zumundan fazla itenler var, geride. Ya-

ni bir nevi mesele haline getirmek iste-yenler var. Mahkum ailelerini kullani-yorlar." Evet her zamanki duyarlilik(!) nedenleri, niçinlerî sormayan suçlayi -cilik. "Kullaniyorlar" kolayciligiyla, so-rumluluktan siyrilma. Tutuklu-hükümlüailelerinin yillardir yasadiklarinda hiçsorumlulugu olmayan Basbakan Özal,bunca çektiklerine ragmen ailelerdensaglikli kalmalarini, heyecanli olmama-larini bekleyebiliyor. Ne demeli! Bu türtoplantilara katilmamayla çözüm bu-lunuyormusçasina ailelere tercih hak-ki sunuyordu. "Biraz heyecanli insan-lari bu tür toplantilara getirmemek ge-rek..." Nasil dayandiniz, bu günlere ka-dar ayakta kalabildiniz, tutuklu ve hü-kümlü aileleri...

5 Eylül'de Didar SENSOY, düzenle-

nen törenle Feriköy Mezarligi'nda top-raga veriliyordu. Camiden 500 m. uzak-liga kadar yürümelerine izin verilmesi-ne karsi çikan cenazeye katilan 5 binkisi mezarliga kadar yürümekte diretin-ce çevik kuvvet önlemleri altinda kal-dirimdan yürüyordu. Y.Çözüm okurlarida güçlü bir sekilde cenazede yerlerinialdi.

5 saatlik tören mezar basinda, "Di-dar'lar Ölmez", "Insanlik Onuru Isken-ceyi Yenecek", "Kahrolsun Fasizm"sloganlariyla bitiyordu.

Tutuklu ve hükümlü yakinlari baseg-mez mücadelelerinde yitirdikleri DidarSENSOY'u kitlesel gösteriyle topragaugurluyorlardi. Geride biraktiklari gün-lerde yitirdikleri tüm onurlu bagimsiz-lik mücadelecileriyle birlikte..

MAMAKTA DIRENENLERE

SELAM OLSUN!yor. Piyasada satilan kitaplardan bazi-lari içeri alinmiyor..." (27 Ag. 87 Cum-huriyet)

Evet, ülkenin herbir kösesinde açlikgrevleri yayginlasiyor. Cezaevlerindeyasananlar gündemde ve de basin ce;zaevlerinde. Mamak düzelmis kosullar-da direnissiz karsiliyor basim. Tutuk-lular son alti yilin en iyi dönemini ya-sadiklarini söylüyorlar. Alti sene 2 sag,2 sol görüslü olmak üzere 4 kisilik hüc-relerde kalanlar 8-9 ay önce koguslaraalinmis. Yani, gözlenenler Mamak'-ingeçmise göre daha düzelmis kosullari.

Mamak'in sessizligi 87 Eylül'ünde4

..."Günde toplam iki saatlik havalan-dirma elleri coplu askerlerin dizildigiavluda konusmadan sürekli yürüyerekyapiliyor... Sayimda çavus gelip bastansaay! diyor.Bizde, 'bir, iki, üç'-diye sa-yiyoruz... (26 Agustos 87 Cumhuriyet)'"...duvarlara hiçbir resim yapistirilmi-yor, tek tip elbise gibi, tek tip bir, duvarpanosu var. Iki Türk bayragi, Atatürkfotografi ve 10. Yil Nutku, Gençlige Hi-tabe'nin yer aldigi bu panodan tüm ko-guslarda birer tane asili...", "... gaze-•teler sansürlü okunuyor. Dergilerin ba-zilari veriliyor, bazilari verilmivebili-

Degistir, bu senin elinde, kaderini degis-tir. Alninin karasini umudun isigiyla sil. Unutma, hayati dövüserek yatistirman ge-rekir. Ugrunda dövüsülmeyen umut da çare degil.

NIHAT BEHRAM

siyasi tutuklu tarafindan seslenise dö-nüsüyor. Kosullara uyan Mamak tavridegistirilmeye çalisiliyor; Zafer KOÇ,Sezai EKINCI, Haydar YILMAZ, Mu-zaffer HOLTA açlik grevine basliyor.347 tutuklunun içinden direnise giden 4 siyasi tutuklu eylem içinde, TTE giy-meyi reddettikleri için, avukatlariylagörüstürülmüyorlar. Açlik grevi 20'ligünleri astiginda direnisçilerden haber alinamiyor. Yakinlari ve bizler saglik durumlarindan ediseliyiz.

Mamak'ta direnise baslayan, olum-suzluklari degistirmeyi kendilerine gö-

rev bilen direnisçi Haydar YILMAZ,Sezai EKINCI, Zafer KOÇ, Muzaffer

HOLTA'yi coskuyla selamliyoruz.

Cezaevlerinde 80'den beri uygulananiskence ve baskilar, zorbaliklar tutuk-lularca direnislerle gögüslenmeye ça-lisildi, çalisiliyor. Kimi cezaevlerindeuygulanan Tredman politikasi kirildi,kimilerinde durduruldu. Siyasi kimlikve insanlik onurunu koruma mücadelesidurmadi, durdurulmadi.

Mamak askeri cezaevi de politik an-lamda ve tutuklu sayisiyla ülkeninönemli cezaevlerinden biri. Ne yazik kisuskunlugu yillar var ki sürdü.

Öneminin tersine hakim politikaninbasarisiyla uygulandigi örnekleme yeriolarak islendi kamuoyunda.

Son olarak Askeri cezaevleri basinmensuplarina açildiginda tutuklular"Askerlik yapmaktan usandik" diyesesleniyordu kamuoyuna. Ve uygulama-lar anlatiliyordu basinda.

27

Page 30: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

PROLETARYANIN ÜÇ BÜYÜK ZAFERI VE

ERNESTO CHE"Somut siyasal amaçlar, somut kosullar içerisindebelirlenmelidir, her sey akip gider, herseydegi-sir(...) Soyut gerçek dîye bir sey yoktur."

(Lenin, Iki Taktik)

Proletaryanin egemen sömürücü si-niflarin son temsilcisi burjuvaziye karsiyürüttügü kavga, ardinda keskin döne-meçler, büyük deneyler, kahramanlarbirakarak ve her gün hayatin canli pra-tigi içinde gelisip yetkinleserek devamediyor.

Geride birakilan yillar bu mücadele-ye Ekim ayinda özel bir yer kazandir-,mistir. Proletarya, nice zaferler arasin-da en büyük iki zaferini bu ay içerisin-de kazanmis, nice kayiplar arasinda bü-yük önderlerinden birini bu ay içerisin-de kaybetmistir. 25 Ekim 1917'de1 em-peryalist-kapitalist cephe yarilip ilk ge-dik açilacak, dünya halklarina sosya-lizm çaginin geldigi müjdelenirken, bun-dan 32 yil sonra, l Ekim 1949'da, sö-mürge ülke halklarina gerçek kurtulus yolunu gösteren Çin Devrimi gerçekles-mistir. Ama kan ve ates pahasina sür-dürülen bu onurlu kavga, dogaldir ki za-ferler kadar acilar ve kayiplarla da bir-likte yürümek zorundaydi. Iste, 1967 yi-linda ve yine bu görkemli zaferler ayi-nin 9. gününde, bu defa bir devrim ön-deri, bir büyük enternasyonalist mili-tan, destansi yasamini destansi birölümle noktaliyordu. Bu, proletarya mü-cadelesinde Sovyet ve Çin devrimlerin-den sonra üçüncü büyük dönemeci olus-turan Küba Devrimi'nin önderlerinden ve emperyalizmin III. Bunalim dönemi-nin ML Kuramcilarindan Ernesto Che Guevara'ydi,..

Proletaryanin bu devrimci deneyle-ri, oynadiklari tarihsel misyon nedeniy-le, ayni zamanda, oportünizmin en çokçarpitmalarina ugrayan deneylerdir.Özellikle oportünist "Sol" da adetakurumlasmis olan 'sablonculuk' bununen yaygin biçimidir. Proletaryanin bu sanli devrim deneylerinden, Ekim Dev-rimi, oportünizm tarafindan sablonlas-tirilarak canli-tarihsel-nesnel kosulla-rindan soyutlanip içerigi bosaltilirken, diger iki devrim deneyi ya görmezden

28

gelinmekte, ya da "tesadüf", "çok özelbir durum" vb. gibi anti-Marksist açik-lamalarla dogrudan reddedilmektedir.Esasen bu nokta, oportünizm ve burju-vazinin proletarya hareketine karsi yü-rüttükleri saldirinin kesisme noktasininta kendisidir. Bir farkla ki, oportünizmbunu, ML adina ve ML teoriyi canli pra-tikten koparip dondurarak, dolayisiyla proletarya hareketini yeni zaferlere gö-türecek teori ve pratik gelisimin önüneset çekerek yaparken, burjuvazi açik-tan ve dogrudan müdahalelerle yapar. Ama her seye karsin nesnel gelisimidurdurmak kimsenin elinde degildir.

Mücadele, oportünizmin hapsetmeyeçalistigi kaliplari parçalayarak, "Ama-cim iki, üç daha fazla Vietnam'lar ya-ratmaktir" sloganiyla günümüzün so-mut görevini ortaya koyan Che'nin ön-gördügü yolda, emperyalizmin barikat-larini yikip yeni Vietnam'lar yaratarak ilerlemeye devam etmektedir.

"Teori" diyor Stalin, "Çesitli ülkeler-deki isçi hareketinden elde edilen tec-rübelerin genel bir tarzda ele alinma-sindan baska bir sey degildir" (Leni-nizm Ilkeleri). O halde, dünyadaki isçihareketlerinin hiçbirini sablonlastira-mayacagimiz gibi gözardi edemeyiz. Ak-

sine her ülkenin proletarya hareketini büyük bir dikkatle gözlemek, seçici birsekilde incelemek, onun genel yönünüalip ayrintilarini atmak ve somut pra-tikte yeniden hayat vermek gerekir.Salt kendi pratigiyle yetinmek, bilinçögesini dar sinirlara hapsetmek, hare-ketin gelisimini engellemenin bir baskabiçimi olur. Hareketin teorik-pratik ge-lisimini ne öncesi ve sonrasindan, ne degenel ve özel biçiminden bagimsiz elealamayiz,

Bu yazimizda, özellikle üç devrimingenel dersleri üzerinde duracak ve so-nuçta bir senteze varmaya çalisacagiz. 'Enternasyonalist dayanisma diye birseyden hemen hemen söz etme olana-ginin kalmadigi günümüzde, Che'nin en-ternasyonalist ruhunu yasatmanin önemiüzerinde duracagiz.DOGMATIZME KARSI ML'NIN ZAFERI OLARAK ÜÇ DEVREM

Sovyet, Çin ve Küba devrimleri sade-ce burjuvaziye karsi kazanilan büyükzaferlerden degildir. Çünkü bu devrim-ler, önderligini yapan teori ve taktiginibelirleyenlerce, Marksizmin Ortodokssavunuculari arasinda da -diger dev-rimlerle kiyaslanmayacak ölçüde- sid-detli mücadelelere de sahne oldu. Bu nedenledir ki özellikle bu devrimler ay-ni zamanda dogmatizme, mekanik kav-rayisa ve oportünizme karsi Marksiz-müi yasayan ruhunu, zaferini de sim-geliyorlar...

Anarsizm, narodnizm, maceracilik...vb. çigliklari arasinda, onlarin kafasi-na vura vura ML yolda adim adim iler-leyerek, oportünist dogmalari yerle bir ederek hedeflerine ulasan bu devrim-lerden,çikartilacak ilk ve en temel ders,iste bu olmalidir. Çünkü bu Marksizminözüdür.

"Marks ve Engels bizim teorimiz birdogma degildir, eylem için bir klavuz-dur, demeyi adet edinmislerdi. Kari Ka-utsky, Otto Bauer vb.(...) en büyük yan-

Page 31: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

lisi, en agir suçu bunu anlamamalari,proletarya devriminin en önemli anla-rinda bu teoriyi kullanmaya güç yetire-memeleridir." (Lenin, Sol Komünizm,Bir Çocukluk Hastaligi)

Bu agir suçun oportünist yolun yol-culari tarafindan islenmeye devam edil-digi, hem de bu defa Lenin'e karsi ol-ma noktasinda degil, onun adinin da pa-ravan olarak kullanilarak yapildigi birgerçektir.

Marksizmi kendilerinden baska bile-nin olmadigi proleter devrimcilerin or-taligi karistirmaktan baska bir sey yap-mayan huzur bozucu bilgi fukaralari ol-duklari, anarsist, blanquist, bir yol tut-turduklari ve bu yüzden isçi sinifi mü-cadelesinden tecrit edilmesi, yok edil-mesi gereken zararli unsurlar oldukla-ri... vb., bu kibirli, bu burunlari hava-da, çok bilmis akil hocalarinin degisme-yen iddialaridir. Bugüne kadar bu id-dialar ve atesli Marksizm savunuculu-

gu(!) degismeden tekrarlanip durulmus-tur, proleter devrimciler için bu saldi-rilar adeta bir yazgi halini almistir.

"Sezar'in hakkim Sezar'a vermek"gerekir. Mücadeleden kopukluk ve en-telektüel tatmin onlara bazen soyut bil-giler edinme firsatini bolca verir. Amabu baylar her seyi ögrenirler de, her ne-dense kitabi bilgilerle Marksist oluna-mayacagini; Marksist olmanin her sey-den önce dogmalardan kurtulmakla,Marksizmin yasayan ruhunun yine ya-sayan bir seyle, somut sinif mücadele-siyle birlestirilmesiyle ve devrim yap-mak için yolumuzu aydinlatacak teori-yi bu pratikten çikardigi, bu pratikte si-nayarak saglamlastirmakta ve pratik-te sinanan teorinin aydinlattigi yoldabüyük bir kararlilikla yürümekle oldu-gunu bir türlü ögrenmemislerdir. Bütünustalara bu gerçegi biktirasiya tekrarettirmek zorunda birakanlar yine ken^dileridir. Ama biktirasiya tekrar ettir-

dikleri bu gerçegi, yapitlarini ve kendi-lerini yaldizli sözlerle anmaktan pekmutlu olduklari ustalardan ögreneme-mislerdir.

Garip gibi görünen bu durum esasin-da kavrayis eksikliginde degil, bir bas-ka noktada devrim yapmak için yola çi-kilmis olunup olunmamasinda ya dadevrim yapmak için yola çikma cesareti gösterip göstermeme noktasinda dü-gümlenmektedir. Bu nedenle Marksist-Leninistler lafizlar yerine, Marksizminözünü alarak içinde yasadiklari tarih-sel sürecin nesnel kosullarini diyalek-tik-Materyalist bir bakis açisi ile ana-liz ederler. Marksist ilkelerin temeliüzerinde ve siniflar mücadelesinin can-li pratigi içerisinde kendilerine hep"nasil ve nereden baslamali" sorularini sorarak mücadelenin dayattigi pratiksorunlara çözüm ararlar ve devriminrotasini tespite çalisirlar. Bütün bunlaroportünistlerin pek ilgisini çekmemistir. Onlar marksizm adina "hu" çeken der-visler gibi kendilerinden geçerek ibadet için gerekli huzuru bozan devrimcileredis bilemekten baska bir sey yapmamis-lardir. Kimileri de hayal aleminden suveya bu nedenle çikip çevrelerine bak-tiklarinda gerçeklerle yüzyüze gelme-nin saskinligi içinde yeni tanimlar kes-federek asillarina dönmüslerdir. Bu so-nuncular 190'0'Iere dogru Bernstein'laMarksizm'den ilk büyük kopusu gerçek-lestirdiler. Ama bunu, asil büyük kopus, II. Enternasyonal oportünistlerinin ko-pusu takip edecekti. Bu ikincileri esa-sen konumuzu ilgilendiren kesimdir.Bir yanda "kosullar degisti, Marksiz-

mih yanlislari ortaya çikti" diye onunözünü degistiren, sinif mücadelesi ye-rine sinif uzlasmasini koyan Bernstein,diger yanda ise sözde Bernstein'e atespüskürürken, Marksizm! bir baska açi-dan tahrif eden II. Enternasyonal opor-tünizmi ve türevleri; Ekim Devrimi ön-cesinde proletaryanin mücadelesi önünedikilen baslica engellerdi. Açiktanaçiga Marksizmi reddeden Bernstein'-.in ve onun Rusya'daki kolu legal Mark-sistlerin saflardan tecrit edilmesi pekzor olmamisti. 1902'lere gelindiginde 2-3yillik bir mücadele süreci bunlar içinyetmisti. Ama Marksizmin dogmatiktahrifçileri (Mensevikler, II. Enternas-yonalciler vb.lerin), daha yillarcaMarksizm paravanasi altinda varlikla-rini koruyacaklardi. Keza bu tip sapma-lar proletarya saflarinda görülen enyaygin, tecriti en zor ve dolayisiyla entehlikeli olan, bu nedenle de sürekli ve'dikkatli bir mücadele gerektiren akim-lardi.

Lenin, 1900'lerden itibaren degisen

29

Page 32: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

sartlari ve sinif mücadelesinin gerekRusya'da gerekse dünya ölçüsündekiseyrini dikkatle inceleyerek Marksizm!somut kosullara yaratici bir biçimde uy-gularken, Marks ve Engels'in sözlerinekölece baglanmadan elestirici bir göz-le yaklasarak, Marksizmi yeni kosullar-da derinlestirip zenginlestirirken, opor-tünizm, onu Marksizm'den uzaklasmak-la suçluyordu. Çünkü Lenin, onlar gibidogmalara tapinmiyor, aksine onlari yi-kiyordu.

Marks ve Engels, tek tek ülkelerdeproletar devriminin olanaksiz oldugu-nu, kapitalizmin dünya ölçüsünde bir bunalima girmesiyle zamandas dünyadevrimi olarak patlak verecegini, ilkproleter devriminin ise Almanya-Ingil-tere gibi üretici güçlerin en çok gelis-mis oldugu, proletaryanin kültür sevi-yesinin en yüksek oldugu ülkelerden bi-rinde patlak verecegini söylemisti bir kez. Artik oportünizm baska bir teori tanimiyordu. Ama Marks ve Engels'inbu sadik kullarinin (!) onlardan ayrildigiufak bir ayrinti vardi. Marks ve Engels'-in bir kisim sözlerinden hiç "taviz" ve-rilmezken, çok istisnai sartlar için söy-ledigi "barisçil geçis" tezi, kosullar de-gisti diye bir çirpida önplana çikarili-yordu. Marksist devrim teorisinin özü-nü olusturan "zor"a dayali devrim te-zi, oportünizm için kabul edilemezdi. O

isine geleni aliyor, bunlara karsi gelen-leri afaroz ediyor, isine gelmeyeni ise elinin tersiyle itiyordu. Bu nokta, hemenhemen bütün dogmatiklerde tanik oldu-gumuz, onlarin en tipik karakteristiközelliklerinden biridir. Onlar zor olan-dan, devrimci olandan daima kaçinmis-lardir. Zaten yaptiklari, en basta Mark-sizm dogmalari üzerine gevezelik edipdevrimcilere saldirarak, ikinci olarakise, devrimci görevlerden kaçmak için teoriler üretmektir...

20. yüzyilin baslarinda kapitalizm ye-30

ni bir evreye girmisti. Serbest rekabetçikapitalizm döneminde, Marks ve En-gels'in öngördügü her sey bu asamada geçerli olamazdi. Artik kapitalizm çö-küs asamasina gelmis ve dünya ölçü-sünde devrimin objektif sartlari olgun-lasmisti. A veya B ülkesinde üretici güç-lerin gelisim seviyesine de bakmaya ge-rek yoktu. Çünkü, emperyalizm tek teközel kapitalist ekonomileri yikmis, on-lari, dünya ekonomisi denilen bir zinci-rin halkalari durumuna getirmisti. An-cak Marks ve Engels döneminde belirginolarak ortaya çikmamis olan kapitaliz-min "politik ve ekonomik gelisim yasa-si" nedeniyle dünya devrimi zamandasolmayacak, önce bir ya da birkaç ülke-de olacakti... Emperyalistler arasindapaylasimi tamamlanan dünyanin yeni-den paylasimi zorunlulugu tek tek ülke-lerde devrimin olabilecegini ve yasaya-bilecegim gösteriyordu. Ilk proleterdevrim -sartlar dünya ölçüsünde olus-tugundan dolayi- üretici güçlerin en çokgelistigi ülkede degil, emperyalist zin-cirin en zayif oldugu ülkede olacakti. Buyüzden her ülkenin proletaryasi, üreti-ci güçlerin gelismesi gibi bos beklenti-ler içine girmeden, kendi sinirlari için-de asamali ve kesintisiz mücadele ver-meli, uygun kosullari yakaladigindadevrimini yapmaliydi. Burjuvazi bu dö-nemde devrimci niteligini yitirdiginden,Burjuva Demokratik Devrimi'ni (BDD)yapamamis geri ülkelerde proletaryabu devrimin görevlerini de üstlenmeli iki devrimin görevlerini tek bir süreçtebütünlestirmeliydi. Ve bürokrasi ve mi-litarizmin olaganüstü gelistigi bu asa-mada barisçil geçis tezleriyle ugrasmakahmaklara özgü bir tutum olabilirdi an-cak...

Bu nedenledir ki, o dönemin dogma-tikleri hâlâ Ingiltere ya da Amerika'da patlak verecek ilk devrimi beklerken,Lenin, 1902'de ünlü eseri "Ne Yapma-li"da, Rus proletaryasina, tarihin onlaridünya proletaryasinin öncüsü olma gi-bi serefli bir görevle, karsi karsiya bi-raktigini müjdeliyordu.

Ama bu tespite karsi oportünizminher tonu koro halinde sesini yükseltme-ye basladi. Üretici güçlerin henüz ye-terince gelismedigi geri kalmis Rusya'-da devrim istemek anti-Marksistlikti.Anarsizmdi, narodnizmdi... vb. Üstelikburjuvazinin devrimi proletaryayi ilgi-lendirmezdi. Burjuvazi kendi devrimi-ni yapmali, proletarya sadece demok-ratik kazanimlarini genisletme mücade-lesiyle yetinmeliydi. Burjuva devrimiiçin proletaryadan kan dökmesini iste-yen Lenin ne yapmak istiyordu?!

Bunlarla burjuvazinin öncülügüne

dokunulmamasi gerektigini savunanoportünizmin söyledikleri içindeki yal-dizli sözler açiklandiginda, tam da bur-juvazinin çikarlarini savundugu, burju-vazi adina proletaryanin kan dökmesi-ni isteyenin bizzat kendileri olduguaçikça ortaya çikmaktaydi. Yani opor-tünizm, sübjektif niyeti ne olursa olsun,objektif olarak burjuvaziye hizmet edi-yor, onun ömrünü uzatmaya çalisiyor-du. Lenin bunlar için söyle diyordu:

"Bu adamlar bu gevezeliklerle dev-rime sirt çevirdiklerini ve burjuvazininyanina geçtiklerim sezmiyorlar." (Ak-taran Stalin, Sag-Sol Sapmalar)

Uzun süre geçmeden, somut pratikMarksizmin dogmatik kavrayislarinakarsi, Lenin'in zaferini kesinlestirdi.Ama oportünizm öylesine kin ve ihtiras-la doluydu ki, gerçegi kabul etmek ye-rine, Sovyet Devrimi'nin yikilacagi gü-nü dört gözle .bekleyerek dogrudan kar-si-devrimci saflarda yerini almakta te-reddüt etmemisti. Uluslararasi plat-formda ise "kanli biçakli" gibi görün-dügü "düsman" kardesleriyle birlese-rek (Bernstein'cilik) bugün tekelci bur-juvazinin reformist tercihi olan "sosyaldemokrat" partileri olusacak ve tarih-sel yerlerini alacaklardi. Ancak bu pro-letarya hareketinin oportünizmden ya-kasini siyirdigi anlamina gelmezdi.Oportünizmin bir biçimi gerçek yerinialirken, digerleri yeni kosullara uyarakve daha ustaca gizlenerek öncekinin bi-raktigi boslugu dolduruyor ve her dö-nem Marksizm adina son derece renk-li tablolar ortaya çikiyordu. Çin Devri-mi'nde Mao, Küba Devrimi'nde FidelCastro ve Che'nin karsisina çikanlar,ayni oportünist dogmatizmin kosullarauyum saglamis haliyken; bu defa Maove Castro'ya karsi, Lenin'i savunmaadina, Lenin'in sözlerine siki sarilarak ve asillarini (yani Kautsky'yi, Bernste-in'i, Mensevikleri) "yerden yere vurup"inkâr ederek ortaya çikiyorlardi. Orta-da somut bir gerçek olarak duran Sov-yet Devrimi'ni inkâr etmek demek o dö-nem proletarya saflarinda tamamen

Page 33: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

tecrit olmak demekti. Bu nedenle dog-matizm Sovyet Devrimi'nden sonra ken-dini esas olarak sablonculuk biçiminde göstermistir demek yanlis olmayacak-tir. Bundan sonra her gelisen yeni dev-rim ya bazilarinca çok özel bir devrimolarak hiç üzerinde durmaya degmezgörülmüs, ya da yeni sabloncular yarat-mistir.

Dogmatizme göre Ekim Devrimi nasilgelismisse Çin Devrimi de öyle gelise-cek, kosullar hazir oldugunda proletar-ya ayaklanarak iktidari ele geçirecek-tir. Devrimin rotasi, hedefi, kuvvetlerive kuvvetlerin düzenlemis plani, sava-sim yöntemleri, her sey hazirdi, belir-lenmisti?!

Mao söyle dedigi ve hayata geçirdi-gi için anti-Leninist, anti-Marksistti:

"Çin Devrimci savasinin kendi ayirici özellikleri oldugunu kabul etmeyen, bil-meyen ya da bilmek istemeyen kimse-ler, Kizil Ordu'nun Koumintang kuvvet-lerine karsi verdigi savasi, genel olarak savasla ya da Sovyetler Birligi'ndeki iç savasla bir tutuyorlar. Sovyetler Birli-gi'nde Lenin ve Stalin'in yönettigi iç sa-vas deneyiminin dünya ölçüsünde birönemi vardir. Çin Komünist Partisi de dahil, bütün Komünist Partiler bu de-neye ve Lenin'le Stalin'in savas ile il-gili teorik yorumlarina, klavuzlari ola-rak saygi duyarlar. Ama bu onu kendisaflarimiza mekanik olarak uygulama-miz degildir. Çin'in devrimci savasiniSovyetler Birligi'ndeki iç savastan ayi-ran pek çok özellikler vardir. Bu ayriözellikleri hesaba katmamak ya da on-larin varligini inkâr etmek, hiç kusku-suz yanlistir." (Çin Devrimci Savasin-da Strateji Sorunlari]

Her seyden önce Çin Sömürge bir ül--ke oldugundan sürekli Milli Kriz (olgun-lasmamis da olsa) vardi. Bu ise sürekli

devrim durumunun varligi, yani devrimiçin gerekli nesnel sartlarin varligi de-mekti. Bir baska deyisle iktidari ele ge-çirmenin kosullari vardi. Sürekli MilliKrizin varligi, ayni zamanda karsi-dev-riminde sürekli zora basvurmasi de-mekti. Devrimci hareket ister istemezdaha bastan silahli mücadele temelin-de hareket etmek zorundaydi. Yani si-laha (zor'a) basvurmak, iktidar müca-delesi için gerekli oldugu gibi zorunluy-du da... Bu sartlarda önce hazirlik, son-ra ayaklanma ile bir anda iktidari al-mak gibi bir strateji izlenemezdi. Bunusavunmak, özünde zor'a dayali devrimireddetmekten baska hiçbir anlama gel-mezdi. Bu Marksizmin en evrensel ilke-lerinden birini tahrif etmek olurdu. Za-ten dogmatizmin Marksizmi revize edisyöntemi budur. Böyle bir ülkede dev-rimci süreç, evrim ve devrim dönemle-rinin iç içe geçtigi tek bir süreç olarakkaranilmaliydi.

O halde devrimci zor nasil örgütlene-cekti? Iste bu nokta Sovyet Devri-mi'nden bu yana dogmalarla ML'lerarasindaki mücadelenin dügüm nokta-larindan birisi olagelmistir. Gerek Cin, gerekse Küba Devrimi'nde de ayni du-rum sözkonusudur. Dogmatizm sunu as-la kavramamis ya da kavramak isteme-mistir:

"Marksizm, savasim biçimleri soru-nunun kesinlikle tarihsel bir incelenme-sini ister. Somut tarihsel durumdanuzak bir sorunla ugrasmak diyalektikmateryalizmin esas ilkelerinin anlasil-madigini gösterir (...) Bir savasim yön-temi ya da biçimi ancak belli bir somutdurumun istemlerini tümüyle karsiladi-gi, uyguladigi kosullara tam uygun düs-tügü, devrimci ve ilerici güçlerin cesa-retini yükselttigi, onlari eyleme geçirt-tigi, düsmanin zayifliklarindan tam ola-rak yararlanmaya olanak verdigi, bü-tün bu nedenlerden dolayi o anin geçer-li güçler dengesinde mümkün en büyüküstünlügü saglayabildigi zaman en iyi,en uygun yöntem ya da biçimidir." (Le-nin, Iki Taktik, abç)

Iste bunun için dogru savasim biçim-lerinin tesbiti yüksek bir devrimci ya-raticilik ister ve Marksizm'de savasimbiçimleri son derece çesitlidir. Sasalidevrim programlari çikarmak, tüzükmaddeleri siralayip örgüt kurmak vesonra Komünistlikten dem vurup, mey-danlarda nutuk atmak maharet degildir.Asil sorun dogru savasim biçimini tes-pitte gösterilecek yaraticilik ve ML kav-rayistir. Yaraticilik gibi tatsiz islerinoportünizmin hiç hosuna gitmedigi bi-linen bir seydir. Onlar için nasilsa da-ha önce birileri bu ise katlanip birta-

kim yöntemler tespit etmistir. Yeni sey-ler aramanin ne anlami var? MüridIi-gini yapar "hu" çeker, yeni seylerarayanlar varsa ya birkaç kiliç darbe-siyle pesinde hizaya sokarsin, ya daafaroz edip dergahtan atarsin olur bi-ter!.. Gerçekten bu noktada oportünizmtam bir acizlik içindedir. Bugüne kadar onlarca devrim,çesitli savasim yöntem-leriyle basariya ulasmis olmasina rag-men, hâlâ Sovyetik ayaklanmayi tek mo-del gören ve her seyi onun kalibina sok-maya çalisan zavallilar vardir. BuMarksizmin karikatürü degildir de ne-dir? Bu belki henüz baska bir devrimdeneyi yasamamis 1920'lerin ÇinMarksistleri için yanilgi olarak hosgö-rülebilir (ki dogru yolu çok kisa sürede anlamis ve bu konuda olaganüstü yara-ticilik göstermislerdi.) Ama bugün içinyanilgidan çok daha öte bir seydir.

Çin'de somut durumun gerektirdigisavasin biçimi ne olabilirdi? Güçlü bir düsmana karsi zayif bir güçle nasil sa-vasilacak, hangi güçler temel alinacak-ti? Dogmatizm toplu ayaklanmadanbaska bir sey düsünmezken, Çin Devri-mi aci deneylere mal olsa da bu soru-nun yanitini bulacak, dogmatizmin en-gellerini yikacak ve l Ekim 1949'da za-fere ulasacakti. Ve ML devrim, örgütanlayisi ve çalisma tarzini derinlestirip zenginlestirecekti.

Gerek sehirlerde proletaryanin nicelve nitel olarak güçsüzlügü, gerekse de emperyalizm ve isbirlikçilerinin politik

31

Page 34: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

ve askeri güçlerini bu merkezlerde yo-gunlastirmasi, bu alanlarda örgütlene-rek düsmani zorlamayi ve giderek bir ayaklanmaya hazirlamayi olanaksiz ki-liyordu. Ama proletaryanin yari-fedoal,

yari-sömürge olan bu ülkede demokra-tik devrimde sonuna kadar kesin bir tu-tum takinmaya yetenekli güçlü bir müt-tefiki vardi: Köylülük... Keza Leninistkesintisiz devrim anlayisi da proletar-yanin köylülüge önderlik ederek, onunlasaglam bir ittifak temeli üzerinde ikidevrimin görevlerini tek bir devrimci süreçte tamamlamaya dayaniyordu.Proletarya, savas sürecinde kendisi içinsinif bilincine vardikça yeni toplumunörgütlenmesine daha aktif ve güçlü ola-rak katilarak tarihsel misyonunu yeri-ne getirir. Yine proletarya güçsüz de ol-sa partisi araciligiyla köylü kitleleri yö-netebilir, onlara önderlik edebilir ve on-larin devrimci potansiyelini hareketegeçirerek demokratik devrimi tamam-

layabilir ve kesintisiz bir sekilde sosya-lizme götürebilirdi. Çünkü proletarya-nin öncülügünün esasini ideolojik öncü-lük olusturmaktadir. Esas olanin bu ol-masi, fiili öncülük olmadan da proletar-yanin, köylü kitlelerini partisi aracili-giyla yönetmesini olanakli kilmaktadir.

Köylülerin bu engin devrimci potan-siyelini pratikte gören Mao, 1927'.de Kanton Ayaklanmasi yenilgisinin he-men ardindan söyle diyordu:

"Çin Devrimi bir köylü devrimi ola-cak ya da hiç olmayacak" (Hunan'dakiKöylü Hareketine Iliskin Rapor, 1927)

Aci bir deney sonucu da olsa ÇinDevrimi bu noktadan itibaren kendi yo-lunu çizmeye baslamisti. Ve dogmatiz-me karsi mücadele içinde gelismisti.Devrim saglam bir isçi-köylü ittifakiüzerinde, emperyalizme ve .feodalizme,karsi olan tüm sinif ve tabakalarin bir-lestirilmesiyle yükselebilirdi.

Çin Devrimi güçlü bir düsman karsi-sinda zayif bir güçle yola çikmak zorun-daydi.

"Gerici güçler çok kuvvetli oldugu için, devrimci güçler ancak yavas ya-vas gelisir. Ve bu olgu savasimizin ro-tasini tayin etmektedir(.,.) Devrimci birsavasimi bizim yaptigimiz, gibi 10 yilsürdürmek baska ülkelerde hayretuyandirabilir. Ama bizim için 8aylik dönemdeki bir baslangiç kesimi gi-bidir." (Mao, Askeri Yazilar)

Kim olursa olsun, eger biri, böyle birpozisyonda düsmanina karsi savasmakistiyorsa bu savasin biçimi düsmaninzayifliklarindan azami ölçüde yararlan-mayi saglayacak olan eldeki sinirli güç-

leri en iyi sekilde degerlendirmeyi sag-layacak olan gerilla savasi olmak zo-rundadir. Elbette bu savas adim adimgüçlenerek düsmani altedecek bir gü-ce ulasmak ugruna devrimci politikamaçlarla verildiginde baska bir nite-lik kazanacaktir. Bu savas politik askeribir .savastir. Bir baska deyisle, düsma-nin yumusak karni olan kirlarin2 temelalinarak, kirlardan sehirlerin kusatil-masi, iktidarin parça parça alinmasistratejisidir. Kizil siyasi üslerin kurul-dugu bölgelerde, bunlarin daralip ge-nisleyen, çogunlukla da toptan yer de-gistiren esnek bir yapisi olmasinaragmen; bir yandan MDD'nin görevleriyerine getiriliyor, diger yandan isenihai hedef için (tüm ülkede iktidari elegeçirmek için) bir basamak, bir atlamatahtasi islevi görüyordu.

Mao'nun 1927'de Kiangsi'de kurdu-gu ye 7 yil dayanan ilk Kizil siyasi üs, CKP içerisinde bir yandan sempati top-larken bir yandan büyük elestirilerlekarsilasmistir. Dogmatizme göre Lenin'-de böyle bir tesbit yoktur. Hazir olun-madan isyan bayragi açmak intihar de-mektir vb... Lenin'de veya bir baska us-tada herhangi bir mücadele yöntemininolmamasinin, ondan sonra olamayaca-gim sanmak bir saçmaliktir ve bununtartisilacak bir yani da yoktur."Lenin'in büyüklügü, özellikle Mark-sizmin sözlerine tutsak olmamasi,Marksizmin özünü kavramak, onunözünden hareket ederek Marks'in ve En-gels'in ögretilerini gelistirmeye devametmek gerektigini anlamasidir" (Stalin,Sag-SolSapmalar)

. Mao'nun ve devrimini gerçeklestirenbütün önderlerin büyüklügü de bunu anlamis olmalarinda degil midir? Böy-le olmasaydi, proletaryanin mücadele-si yerinde sayardi. Oysa Çin Devrimi, Marksizmi özünden kavrayisi ve önder-liginin yaratici dehasiyla, sömürge bir ülkede proletarya devriminin yolunu çi-ziyor ve köse taslarini yerine oturtuyor-du. Leninist devrim anlayisi, Çin Devri-mi'yle yeni bir boyut kazaniyor, tabu-lari yikarak teoriyi zenginlestiriyor,

Page 35: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

proletarya ve ezilen ulus mücadelesini ayni ve tek potada birlestirerek, Lenin'-in devrim odaginin doguya kaydigi tes-piti ve "dünya proletaryasi ve ezilenhalklari birlesin" slogani en canli ifa-desini buluyordu.

Küba Devrimi de Sovyetik ayaklan-manin sablonculugunu yapan KP'lerle mücadele içinde gelismistir. 1925'te ku-rulan KKP'si ayni mekanik kavrayisla,ayaklanma günlerinin hayaliyle yasi-yor, yillardir devam eden ve özelliklekirsal kesimlerde etkinlik gösteren ken-diliginden ve bölgesel ayaklanmalarave bütün ülkede hiç eksilmeyen politik

çalkantilara müdahale edemiyor, ege-men siniflarin ardina takilarak hayâttakalmaya çalisiyordu. Esasen bu özelliklebütün L. Amerika ülkelerinde ayniyillarda kurulan KP'lerin ortak özellik-leriydi. Halkin ihtilalci potansiyelimemüdahale edip devrimi omuzlayacakla-rina, burjuva fraksiyonlarin kanatlanaltinda rahat yasam arayan bu parti-ler, ÇKP gibi sürecin çözümünü kendiiçinde üretecek dinamizmden yoksun ol-malari sonucu, ya kendiliginden yok ol-:muslar ya egemen siniflarca yok edil-misler, ya da onlarin icazetleri altinagirmislerdir. Ama ne olursa olsun ortakbir sey varsa, o da uzlasmaya dogruatilan her adimda halkin sempatisinikaybedip nefretini kazanmalaridir. ÇinDevrimi ile oldugu kadar kendi ül-kelerindeki somut sinif mücadelesinindurumu ile de pek ilgilenmeyen kendidislarinda gelisen silahli mücadeleyianlamaya çalisip gerekli müdahaleyiyapacaklarina ona bir tepki ile yakla-san silahli mücadeleye karsi hastalikderecesinde: alerji duyan bu KP'lerl950'lere gelindiginde tam bir çikmaziçindedir. Yeni sömürgeci devletin or-taya çikisi, pespese gelen darbelerle,yer yer halk hareketinin bir ürünü ola-rak ortaya çikmis bulunan demokratikhareketlerin yikilip, diktatörlüklerin

yayginlasmasi sonucu eski yasam ola-naklarini bulamamis, aksine yogun bir baski ve kovusturmaya ugramislardir. Küba Devrimi, iste bu atmosferde,KP'lerin disinda gelisecektir.

1953'te Fidel Castro ve 170 arkada-si, Batista diktatörlügüne karsi tek yo-lun silahli mücadele oldugunu ilan ede-rek pasifizmin dogmalarini parçalaya-rak Moncada kislasina saldirir. Amaç;hiçbir mesrulugu olmayan diktatörlügekarsi, nefret duyan halkin bu memnu-niyetsizligini ayaklanmaya çevirmekiçin ona cesaret vermek ve kisladan elegeçirilecek silahlari halka dagitarakayaklanmayi gerçeklestirmektir. Bu ha-reket istenen amaca ulasamamis ve ye-nilmisti. Ama iki seyi ortaya koymustu:1. Tutulacak yolun kesin olarak silahli mücadele yolu olacagi: Çünkü bu silahligirisim, halki harekete geçirmese de,dikkatleri üzerinde toplamis, genis yankive sempati uyandirmisti. O halde az birgüçle savasa baslayan.öncü giderekhalkin güven ve destegini kazanabilir vekitleleri pesinden sürükleyerek iktidarialabilirdi. 2- Silahli mücadelenin se-hirleri temel almasinin yanlisligi: Hal-kin diktatörlüge karsi birden ayaklan-dirilmasinin mümkün olmamasi, sehir-lerdeki gücün ve halkin ruh halinin bu-na uygun düsmemesi uzun süreli bir sa-vas stratejisi izlemenin zorunlu olma-si, hareketin gerilla mücadelesi teme-linde kirlardan sehirlere bir rota izle-mesini zorunlu kiliyordu, Bu deney sö-mürge bir ülkede devrimin izleyecegirotayi bir kez daha ortaya koyuyordu.Nitekim 1956'da Grânma çikarmasi si-pasinda Frank Pais'in önderliginde San-iiago'da yapilan ayaklanma girisiminin basarisizligi, sehirli kitlelerden umulandestegin alinamayisi Küba'da bu dü-sünceyi hiçbir kuskuya yer birakmaya-cak sekilde dogrulamis oluyordu.

Böylece Küba Devrimi de kendi so-mut deneyleriyle, dogmalari asiyor vekendi yolunu çiziyordu. 1956 yilindaChe de içlerinde olmak üzere FidelCastro ve 87 arkadasinin tekrar Küba'-ya dönmeleri -87 kisinin çogu çikarma sirasinda ölüp tutuklansa da- Siera Ma-estra ya varan küçük bir grubun, kir-lardan sehirlerin kusatilmasi stratejisiile ilk kivilcimi yakmalari bir andabütün ülkeyi saran bir hareketin gelis-melinin baslangici olmustu. Gerilla ha-reketleri halki ajite edip harekete ge-çiriyor, onlara cesaret veriyor, kitlesel politik mücadelenin diger biçimlerimgelistiriyor, bütün bunlar da gerilla ha-reketlerini destekleyip güçlendiriyordu.

1956 Araliginda baslayan hareket,1958 baslarinda, yani yaklasik bir yil sonra,Batista 'nin on bin kisilik kuvvetle

saldirisina karsi direniyor ve Batista'-yi kuvvetlerini Siera'lardan çekmek zo-runda birakiyordu. Bu nokta Küba Dev-rimi'nde kesin bir dönüm noktasi, mev-cut konjonktürde öncüye yüklenen gö-revlerin en acil ve en önemli olaninin tamamlanmis bulunmasiydi. Küba hal-kinin ruh hali bir çarpismadan sonrasüratle degismis ve kitleler ayni sürat-le mücadeleye katilmaya baslamislar-di. Çünkü gerilla savasinin yenilmezli-gi, düsmanin üstün gücüne halkin silah-li mücadeleyle karsi koyabilecegi veonu yenebilecegi kesin bir sekilde or-taya çikmisti. Batista diktatörlügündennefret eden, ama eyleme geçmekte te-reddütlü Küba halki, bütünüyle silahli mücadeleyi desteklemeye baslamisti,Artik bu devrimin önünü hiçbir güç ala-mazdi. Nitekim kisa bir süre sonra ku-rulan "26 Temmuz Hareketi" isimlicephe, kurulusu üzerinden bir yil geç-meden l Ocak 1959'da iktidari ele ge-çirmisti.

Küba Devrimi her ne kadar -tipki ÇinDevrimi'nde oldugu gibi- Sovyetik tipayaklanmayi sablonlastiranlara karsimücadele içinde gelismis ve bunlari yi-karak zafere ulasmis olsa da, biz onun uluslararasi önemi nedeni ile bu yönü üzerinde durmayacagiz. Sovyetik tipayaklanma ile sömürge ülkelerde zoryoluyla devrimin örgütlenisini maddikosullariyla birlikte daha önce anlattik.Bu nedenle sömürge ülkeler için, tek ör-nek olarak Çin Devrimi'ni sablonlasti-rip, empryalizmin istismar biçimindekidegisiklikleri ve bu degisikliklerin ülke-nin sosyo-ekonomik ve politik kosullari-na yansimasini dikkate almayan ve do-layisiyla devrim,örgüt anlayisi ve çalis-ma tarzinin da bu degisiklikleri yansit-

33

Page 36: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

masi gerektigini reddedenlerle, KübaDevrimi'nin ortaya koydugu gerekçele-re kisaca deginecegiz. Sablonculugunbu biçimi ile digeri arasinda özündehiçbir fark yoktur. Netice olarak herikisi de Marksizmin yasayan ruhu ve si-nif mücadelesinin gerçeklerinden ha-bersiz hareket, etmekte mücadeleyi yan-lis ve basarisizliga mahkûm bir yola sü-rüklemektedirler.

Çin ve Küba Devrimi, sömürge ülke-lere özgü uzun süreli halk savasi stra-tejisini izlemis olmakla beraber gerçek-lestikleri kosullardan karakterini alanönemli farkliliklar gösterirler. Tarihselolarak sömürge ülkelerde, emperyalistsömürü metodlarinin degismesinin so-nucu olarak ortaya çikan degisimin ka-lin çizgilerle ayirici özellikleri sunlar-dir:

a) Emperyalist isgalin biçimi degis-mis açik isgal yerini gizli isgale birak-mistir.

b) Sömürge ülkede emperyalizmledogrudan bagimli isbirlikçi tekelci burjuvazi gelistirilerek, feodalizm yukaridan asagiya kismen tasfiye edilmistir.

c) Çarpik kapitalist gelisim nedeniyle güçsüz olan tekelci burjuvazi, digergerici siniflarla ittifaka girmis, oligar-sik yönetim ülkenin kaderine hakim olmustur. Güçlü merkezi devleti elinde tu-

34

tan bu siniflar ülkeyi sürekli fasizm ile yönetmektedirler.

d) Gerek çarpik kapitalist gelisim, ge-rekse güçlü merkezi otoritelerin varli-gi, diger unsurlarla birlikte halk kitle-lerinin ruh halinde ve davranislarindaönemli degisimler yaratmistir. Derinmemnuniyetsizlige ragmen bu ülkeler-de, Çin gibi sürekli kendiliginden köylü isyanlari yerini politik pasiflige ve ka-derci bir anlayisin gelisimine birakmis-tir.

Bu durumda gerçek anlamda ulusalnitelikli bir burjuvaziden söz edileme-yecegi için devrimin sinifsal kapsami-nin MDD'ye nazaran daha daralacagiaçikti. Yine feodalizmin kismen tasfiye edilmis olmasi, anti-feodal agirlikli dev-rim programinin anti-fasist, anti-emper-yalist yönünün önplana çikmasina ne-den olmustur. Ayni sekilde devrim kap-saminda degisiklikler oldugu gibi, halkkitlelerini devrim safina çekmek ve ör-gütlendirmekte daha farkli olmak zo-rundaydi. Burada Çin gibi spontaneayaklanmalar içindeki kitleleri örgütle-yip, zayif merkezi otoritenin zaaflarin-dan yararlanip, daha bastan kizil siyasi iktidarlar kurmak sözkonusu olamazdi.Bunun kosullarinin olusmasi için halkkitlelerinin ruh halinin degistirilmesi ve bunu olanakli kilacak bir mücadele hat-tinin izlenmesi sartti. Bu ise silahli pro-paganda temelinde yürütülecek bir ön-cü savasi asamasindan geçilmesi zo-runlulugu demektir. Bu gerçegi yadsi-mak mevcut degisiklikleri görmemek veklasik halk savasini dogmalastirmak,özünde onu savunmamak anlamina ge-lir.

Bu özellikleriyle Küba Devrimi, dog-matizme karsi yeni bir zafer oldugu gi -bi III. Bunalim döneminin yeni-sömürgeülkelerinde ML çizginin köse taslariniyerine koyan bir devrimdir.

Bugün bu konuda da sabloncular tu-

remis olmakla beraber oportünist saf-larda Küba Devrimi'ne yaklasimin enyaygin biçimi, onun bir "tesadüf" oldu-gu, normal kurallara uymadigidir.Onun özünü gizlemek, yasamla olancanli baglarini inkâr etmek, oportüniz-min yillardir baslica ugrasini olusturur. Küba Devrimi'nin sablonculan da (Bun-lara Sol yorumculari da diyebiliriz) buoportünist saldirilara büyük kolayliksaglamislardir.

Bunlara "Küba bir istisna mi, yoksaemperyalizme karsi savasin öncüsümü?" adli makalesiyle 1961 yilinda ge-rekli yaniti Che veriyor:

"Biçim ve görünüsü itibariyla son de-rece degisik ve çesitli olan bu hareket, buna ragmen, sömürgecilige karsi sa-vasin ve sosyalizme geçisin çevreledi-gi büyük tarihi olaylarin genel çizgile-rini izlemistir ve esasen baska türlü ol-masina da imkân yoktu."

Yine Che'nin "Askeri Yazilar"indaKüba Devrimi'nin en karakteristik yö-nünü yansitan su satirlarini aktarmak-ta yarar var:

"Devrimci durumun bütünüyle olgun-lasmasini beklemek sart degildir. Çün-kü yüreklilik, dövüsme, sevk ve karar-lilik, çogu kez eksik olan nesnel sartla-rin yerini tutabilir. Ama asgari miktar-da da olsa nesnel sartlarin varligi ge-reklidir."

Bu nokta Küba Devrimi'nin en evren-sel dersidir. Ve esasen oportünizminsimseklerini üzerine çekmesinin de ne-deni onun bu özelligidir. Çünkü bastada belirttigimiz ve üç devrimde ayri ayritanik oldugumuz gibi oportünizmi herzaman en çok rahatsiz eden devrimciinisiyatifin rolüdür. O her zaman sta-tükoyu bozan ML'lerin bu karakterinesiddetle saldirmistir. Bütün anarsizm,'Sol'culuk.. vb. teranelerinin altinda,onun bu korkusu yatar. Zaten sablon-culuk da onun bu statükoculugunun birbaska yansimasidir.

Bu nedenle emperyalizm dönemindedevrimin objektif kosullarinin olustugu-

Page 37: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

nü ilan ederek, devrimci inisiyatifin ro-lünü önplana çikaran ve "bize bir sa-vas örgütü verin Rusya'yi altüst ede-lim" diyen Lenin'e karsi yükselen busesler, devrimin odagi sömürge ülkele-re kaydikça ve dolayisiyla devrimci ini-siyatifin rolü arttikça daha da yüksel-mistir. Küba Devrimi ise bu inisiyatifinrolünün en yüksek oldugu devrimdir.

Günümüz devrimleri de bu özelligi ta-simagadir. Iste oportünist çigliklarinartmasinin, bu ve diger güncel devrim-ci deneyleri karalayip çarpitmak içinyüksek bir enerji harcamasinin hementek nedeni budur. ,

Elbette sablonculugun çesitleri ara-sina Küba Devrimi'nden sonra, onunsablonculugu da eklenmistir. Bu yanlisve mekanik kavrayis, özellikle LatinAmerika'da birçok ihtilalci girisimin ye-nilgisiyle sonuçlanmis fokocu bir çizgiortaya çikarmistir.

M.Çayan bu konuda söylö demekte-dir:

"Küba Devrimi'nin yanlis yorumlan-masinin sonucu ortaya çikan militan solçizgi, fokocu görüs sehir-kir iliskilerini,SP ve öteki mücadele biçimlerini diya-lektik bir bütün olarak görmeyen tekbütün olarak kirlari ve SP'yi temel alansehirlerin ve öteki mücadele biçimleri-nin tali rolünü önemsemeyen bir görüs-tür. Bu görüsün temelinde geri birakti-rilmis ülkelerdeki milli krizin en olgunsekliyle degerlendirilmesi, öncünün mü-cadelesiyle köylülerin derhal silaha sa-rilarak savasin kisa zamanda halk sa-vasina dönüsecegi düsüncesi yatmakta-dir." (M.Çayan, Bütün Yazilar)

Günümüz açisindan Küba Devrimiili. Bunalim dönemi yeni-sömürge ülke-lerde devrimci stratejinin ana hatlari-ni belirlemistir. Ancak, onun sadece,Küba'nin yerel kosullarindan kaynak-lanan özellikleri yaninda, konjonktürelözellikleri de dikkate alinmasa yineoportünist bir anlayisa düsmek kaçinil-maz olur. Bu açidan bakildiginda, Kü-ba Devrimi'nin henüz yeni-sömürgecilikiliskilerinin olusmaya basladigi bir ev-rede gerçeklesmis' olmasinin, ona önem-li özellikler kazandirdigi görülecektir. Mahir Çayan'in da dedigi gibi, bu, mil-li krizin olgunlugunda ifadesini bulur.

Görüldügü gibi üç devrim bir yandantabulari yikarken, diger yandan yeni ta-bular "yaratmistir". ML'i hayatin canli pratiginden koparmadan devrim yolun-da ilerleyenler, Lenin'e karsi Marks-Engels adina Mao'ya karsi Lenin adi-na Castro-Che'ye karsi Mao adina ve hatta bugünün ML'lerine karsi Castro-Che adina yapilan saldirilarla mücade-le içinde varolmus ve onlari asarak za-fere ulasmistir / ulasacaktir!

Elbette ne ML'in gelisip zenginlesmesive yeni zaferlere dogru yürümesi, nede oportünizmin saldirilari son bula-caktir. Özünü gizlemede ve sartlarauyum saglamada gösterdigi olaganüs-tü yetenekle oportünizm sinif zemini yokolana kadar proletaryanin sinif mü-cadelesinin sirtindan geçinen bir asa-lak olarak yasamini sürdürecek, orta-mi bulandirmaya, ML'lere, anarsizm,narodnizm, küçük burjuva maceracila-ri... vb. teraneleriyle saldirmaya devamedecektir. Ve tabii ki "hu" çeken der-visler gibi Marksizmin dogmalarini tek-rarlayarak isçi sinifi savunuculugunuagizlardan düsürmeyerek yapacaklar-dir bunu.

PROLETARYA ZAFERLERINI YASATACAK OLAN, OPORTÜNIST SABLONCULUK DEGIL, MLYAKLASIMDIR

Marksizm-Leninizm bir bilimdir. Si-niflar mücadelesinin yeni görüngüleri ile ve bu görüngülerin Marksist metod açisindan incelenmesiyle gelisir ve zen-ginlesir. ML'lerin görevi, proletaryaninsinif mücadelesini ne öncesinden, nebugünden ve ne de gelecekten soyutla-madan onun evrensel derslerine sahip çikmak, ML'in dogrultusunu degistir-meden, yeni görüngüler dikkate alarak,eski formülleri düzeltmek ve zenginles-

tirmek ve mücadelenin öne çikardigi so-runlari çözümleyip dogru bir mücade-leyi gerçeklestirebilecektir. Bunun ye-rine, ML'in parça parça formülleri, ay-ri ayri tezler, bir dönemler islevini gör-müs lafizlar alinirsa, bu ancak oportü-nizm olur.

Marksizmi böyle kavramanin olsa ol-sa Marksizmin bir karikatürünü orta-ya çikaracagini belirten Stalin, bununMarksizmi revize etmenin bir baska bi-çimi oldugunu vurgular. Kuskusuz bu,Marksizmi revize etmenin en sinsi yön-temidir. Çünkü ona her seyiyle sahip çi-kiliyor kisvesi altinda yapilan bir reviz-yondur. Stalin söyle diyor:

"Marks'i revizyonist tarzda anlamakne demektir? Marks'in belirli bir çagin somut sartlarindan çikarilmis, onlarlailintili ayri ayri tezlerden metinlere bas-vurarak bozmak demektir." (Stalin, Sagve Sol Sapmalar)

Bu elbette, proletaryanin devrimcideneylerinin evrensel düzeyde gerçekbilgiye dönüstürdügü formülasyonlari reddetmek anlamina gelmez. Bu da re-vizyonizmiri, oportünizmin bir baska çe-sidi olur. Önemli olan onlarin özünü olusturan bu dersleri kavramak ve ye-ni sartlarda zenginlestirip bir deneyolarak degerlendirmektir. Marksistlik,Marksizmin devamini saglamakla olur.Onu bir noktada kesintiye ugratip don-durmakla degil.

35

Page 38: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

"Marks ve Engels'in yapitlarinin sür-dürücüsü olarak Lenin'in büyüklügü"diyen Stalin; "Marksizmin sözlerinehiçbir zaman kölece ba|li kalmamasin-dan ibarettir. Arastirmalarinda Marks'-in su talimatini izledi. Marksizmbir dogma degildir, eylem için bir yol göstericidir. Lenin (...) Marksizmin söz-leri ile özünü kesinlikle ayirdi. Marksiz-mi asla bir dogma olarak almadi veMarksizmi temel yöntem olarak kapita-list gelismenin yeni iliskilerini uygula-maya çalisti, (age)

Kuskusuz devrimini gerçeklestiren vedolayisiyla tespit ettigi teorik görüslerigerçek bilgi düzeyine ulasan bütünönderlerin büyüklügü de buradadir.

Oportünizm.biryandan bu deneyler-den kimini sablonlastirirken, kimini dehepten yadsimaktadir. Proletaryaninbüyük devrimci deneylerinden her bi-rini digerinden koparan, Sovyet, Çin yada Küba Devrimi taklitçiligi almis ba-sini gitmektedir. Mücadeleyi ve müca-delenin ortaya koydugu gerçekleriyanlis yorumlayarak ya da inkâr ede-rek gerçeklerden yakayi kurtarmayaçalisan ve her seyi "ben bilirim" hava-

larmdaki bu baylar aslinda sadece ken-di çaplarini ortaya koymaktan baskabir sey yapmazlar.

"Lenin her zaman komünistlerden,yalnizca kendi ülkelerindeki durumudegil, ayni zamanda uluslararasi poli-tikanin ve ekonominin bütün ögelerini,kendi ülkeleri ve dünyadaki bütün sinifgüçleri arasindaki iliskiyi de en büyük nesnellikle; dikkatle incelemelerini ve degerlendirmelerini isterdi." (VietnamIsçi Partisi Tarihi)

Birakalim böyle dikkatli bir inceleme-yi, oportünizm, proletaryanin zafereerismis deneylerini lütfen inceleyecek36

kadar bile Lenin'in ögüdünü tutmamak-tadir. Bugüne kadar onlarca ülke, çok çesitli yöntemlerle devrimini gerçekles-tirmis, Marksist devrim teorisine önem-li katkilarda bulunmustur. Ama opor-

tünizmin en iflah olmaz büyük bir kesi-mi için hâlâ tek deney vardir: Ekim Dev-rimi... 1917'den bugüne köprünün altin-dan hiç su akmamis, adeta yasam o gündurmustur oportünizm için...

Üç devrimin degistirilemez evrenselilkeleri nelerdir? Bunlari toplu bir sen-tez olarak koymaya çalisalim:

a) Emperyalizm döneminde devriminobjektif sartlari dünya ölçüsünde var-dir, Bu nedenle en az gelismis sömür-geden en gelismis emperyalist metro-pollere kadar devrimin kosullari mev-cuttur. Esitsiz gelisim nedeniyle devrimtek tek ülkelerde gerçeklesecektir vedevrimin yasamasi mümkündür. Bunoktada ihtilalci inisiyatif önem kazan-mistir.

Devrim emperyalist zincirin en zayifhalkalarinda gelisecektir. Geri kalmis,burjuva devrimini tamamlamamis ülke-lerde proleterya diger sinif ve tabaka-lara önderlik ederek iki devrimin görev-

lerini tek bir süreçte toplayabilir. Can-alici noktanin, demokratik devrimde ke-sin bir tavir takinmaya yetenekli sinif-larin (özelde köylülügün) devrimci po-tansiyelinin en iyi sekilde degerlendiril-mesidir/Proletaryanin öncülük fonksi-yonlarini yerine getirmesi için fiili ön-cülük sart degildir. Proletarya partisiaraciligi ile ideolojik öncülük yaparakda bu fonksiyonunu yerine getirebilir, esas olan da budur.

Devrimin olabilmesi için, devrimcimilli krizin varligi, öncünün varligi ve kitlelerin bilinçli ve örgütlü olarak sa-vasa katilmasi sarttir. Devrim ancakzor yoluyla mümkün olabilir.

Proletaryanin nicel ve nitel güçsüz ol-dugu yari-sömürge ülkelerde temel sa-vas alani kirlar, temel güçte köylüler-dir.3 Bu ülkelerde sürekli milli krizdendolayi devrim süreci evrim-devrim di-ye iki asamaya ayrilmaz. Bu iki asamaiç içe geçmistir. Güçlü düsman karsisin-da uzun süreli bir savas stratejisi zo-runludur. Devrimci güçler, güçlü düs-mana karsi silahli mücadele içindeadim adim geliserek düsmani yenebilir.Devrimci silahli bir savasa atilmak içindevrimci durumun su veya bu oranda varligi gereklidir ama bütünü ile olgun-lasmasini beklemek sart degildir. Bunudevrimci müdahale ile derinlestirebil-mek mümkündür.

Kitleleri egitmenin, devrim safina çe-kebilmenin ve zor yoluyla iktidari ele geçirmenin çesitli yollan vardir. Günü-müz yeni-sömürge ülkelerinde bununyolu, silahli propaganda temelinde yü-rütülecek bir öncü savasi asamasindan geçecek bir halk savasidir.

b) Proletaryanin siyasi partisi olma-dan proletarya devrimi olanaksizdir.Parti, savasçi ve öncü bir müfreze ola-rak örgütlenmesi gerekir. Proletaryapartisi siniflar mücadelenin üç cephe-sinde de mücadeleyi yürüten, diyalek-tik materyalizmin temelleri üzerinde ku-rulan bir partidir. Ideolojik, politik ve örgütsel birligi olmayan sekilsiz bir yapiproletaryanin öncü müfrezesi olamaz.

Sömürge ülkelerde, proletaryaninhalk ordusuna (veya cephe) da ihtiyacivardir. Bu birinci olarak partinin dene-timindeki ordu (veya cephe) ikinci ola-rak çesitli sinif ve güçlerle asgari bir program etrafinda olusturulmasi gere-ken bîr cephedir. Devrimin geleceginigaranti altina almak için cephenin ön-derligi proletarya partisince yapilma-lidir (özgün durumda olabilir). Bu ülke-lerde parti, politik ve askeri liderliginbirligi ilkesine göre örgütlenir ve iki li-derligin tek bir merkezde birlestirilmesigerekir.

Page 39: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

c) Devlet aygiti bir bütün olarak bü-rokrasi ve militarizmi ile egemen sinif-larin baski aygitidir. Bu aygitin son ara-ci ile asagidan yukari parçalanip yikil-masi ve proletaryanin kendi zor araci-ni, proletarya diktatörlügünü kurmasigerekli ve zorunludur. Hem asagidanyukari zor yoluyla devleti yikmak, hemde proletarya diktatörlügü çesitli biçim-ler alabilir. Bu, somut kosullar tarafin-dan tayin edilir. Proletarya diktatörlü-gü için, proletaryanin devlet aygitinatümüyle egemen olmasi sart ve zorun-lu degildir, süreç için de buna dogru ge-lismesi kaçinilmaz olan, proletaryanininsiyatifindeki, demokratik halk dikta-törlükleri de öz olarak proletarya dik-tatörlügünün bir biçimidir. Ve özelliklesömürge ülkelerde devrimin sosyalmuhtevasi ilk asamada, bu tür diktatör-lükleri gerekli kilar. Proletarya ancakbunun saglayacagi zeminde güçlenebi-lir ve giderek kesintisiz bir sekilde sos-yalizme geçebilir.

Iste üç devrimin Marksizm-Leninizmhazinesine katkilari ve bugünkü kosul-larda köklü degisiklikler olmadigi süre-ce degistirilemez dersleri bunlardir (ki bunlarin çogunu geçersiz kilacak degi-siklik, emperyalizmin yok olmasidir). Bukosullar degismedigi sürece bunlar de-gistirilemez, reddedilemez. Ancak so-mut pratik ^içinde daha da zenginlese-bilir. Her kim bunu yapiyorsa (dikkatealmayarak, degistirerek vb.) bir reviz-yonistten baska bir sey degildir. Bunu yapan Marksizmi-Leninizmi revize edi-yor demektir.

Bunlarin disinda kalanlar ise, ML'-ler için deneyimleri arttiran, karsilas-tigi pratik sorunlari çözmede yaratici-ligini gelistiren seyler olmaktan öte biranlam if ade etmez. Ama salt bu açidanbile olsa, elbette son derece zengin olanher devrimci deney ayrintilarina kadar irdelenmeli ve kavranmalidir. Önemliolan onlari nesnel kosullarindan kopa-rip mekanik olarak günümüze tasima-mak, yani dogmaleistirarak Marksizm-

Leninizmi bir baska açidan revize etme-mektir. Yukaridaki genel olgular disin-da ülkemiz devriminin teorisi kendi dev-rimci pratiginin ürünü olacaktir ve ken-di pratigi içinde yetkinleserek ML ha-zinesine yeni katkilarda bulunacaktir.

Bunun için gerek kendi gerekse dün-ya proletaryasinin devrimci deneyleri-ne yaklasimimiz ve pratigin önümüze çi-kardigi sorunlari çözmede yöntemimizsu olmalidir:

Birincisi; teoriyi, proletaryanin dev-rimci deneylerini asla dondurmamali-dir. Dogmatizmi reddedip, teoriyle pra-tik arasindaki ayriligi birlige çevirmek, Onu pratigin canli akisi içinde yenidenve yeniden sinayarak ise yaramayanyönlerini ayiklayarak gelistirmek.

Ikincisi; teorimizin her seyden öncepratigimizin ürünü olacagini bilmek.Teoriyi pratigin ileri sürdügü sorunla-ri çözücü, pratige hizmet edici tarzdaele almak. Marksizmin devrimci hare-ketin pratigi içinde yasayacagini vezenginlesecegini bir an bile gözden uzak tutmamak.

Üçüncüsü; hiçbir mücadele biçiminireddetmeden proletaryanin mücadeleyöntem ve araçlarini hayatin içindezenginlestirmek, kitlelerin yaratici ru-hundan yararlanmak.

Dördüncüsü; hatalarin ve eksiklikle-rin üzerine cesaretle gitmek, özelestirisilahini elden birakmamak, sürekli ken-dini yenilemek ve asmak. Hata ve ek-siklikleri örtmek, saklamak yerine açik-ça gözler önüne sermek.

Eger gerçek ML'ler isek, sablonculuk yerine devrimci deneylerin özünü kav-rayarak, kendi pratiginde onlari ete ke-mige büründürmek istiyorsak, izleme-miz gereken yöntem bu Leninist yön-temdir. Bu yoldan sasmak oportünizmbacagina sapmak demektir. Bu yoldanayrilmak Marksizmin yasayan ruhunubosaltmak, onu bir kadavraya çevirmekdemektir.

Mark-Engels-Lenin-Mao-Castro-Cheve diger tüm önderlerin tuttugu yol buoldugu içindir ki, bir bilim olarak ML'i gelistirmislerdir. Bu yöntem disinda is-tendigi kadar Marksizm adina vaaz ve-rilsin pratige hizmet etmeyen, sinif mü-cadelesinin sorunlarina çözüm getirme-yen, metelik etmez bir laf kalabaligi ol-maktan baska anlam tasimayacaktir.

Proletaryanin bu büyük zaferine deancak böyle sahip çikabilir ve hayâtincanli pratiginde yasamalari saglanabi-lir. Onlara hayat veren bu yöntem disin-da ele alip sablonlastiran oportünizm,hangisine olursa olsun düzdügü övgü-ler ikiyüzlü sahtekârliktan baska birsey degildir.

PROLETERYAENTERNASYONALIZMININSIMGESI CHE

Emperyalizmin anti-terör stratejisiile tüm dünya halklarina açik savas ilan ettigi, dünya sosyalist cephesinde opor-tünist ve pasifist etkinligin boyutlarininhayli genis oldugu ve emperyalist sal-dirganlik karsisinda edilgen bir tutumizlendigi, parsaci, dar bölgeci çikarla-ra enternasyonalist görevlerin kurbanedildigi günümüzde, bu büyük devrim-ci militanin enternasyonalist ruhunuyasatmak ve ona sahip çikmak özel birönem kazaniyor.

"Her devrimcinin görevi devrimyapmaktir" diyen Arjantinli Che,I953'de Guetamal'da devrimci Arbenzhükümeti yönetiminde dag köylerindegönüllü doktorluk yapiyordu. Arbenzhükümeti, isbirlikçi bir darbeyle devri-lince darbeye karsi direnis örgütleme-ye çalisan bir militan oluyordu Che.Oradan sürgün edilince Castro'nun ilkgrubuna katilarak Küba devriminin ön-derlerinden biri oldu. 1966 yilina kadar Küba devrimine çesitli kademelerdehizmet ettikten sonra, Bolivya'da küçükbir gerilla Komutani olarak yeni birdevrim odagini tutusturmaya çalisiyor-du. Devrimci mücadelede yer aldigi1953'ten, kahramanca sehit düstügü1967'nin Ekim ayma kadar, Che, eldesilahiyla dünya halkalari için savasmis-ti.

Gençliginde tüm kitayi dolasarak La-tin Amerika halklarini yakindan tani-yan Che, Küba devrimi en zor günleri-ni anlattiktan sonra, 1965 Eylül'ündebütün görevlerinden istifa ediyor ve ün-lü veda mektubunu Castro'ya birakarak1966'da gizlice Bolivya'ya geçiyordu.

Bu mektubunda söyle diyordu Che:"(...) Sanirim beni, Küba'nin kendi si-

nirlari, içindeki Devrimine baglayanödevden payima düseni yerine getir-dim. Simdi, senden, arkadaslardan veartik benim de halkim olan halkindanizin istiyorum (...) Dünyanin baska köse-leri var, benim karinca kararinca yar-dimima muhtaç."

37

Page 40: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

4 ay sonra Bolivya'dan Havana'datoplanan üç kita konferansina gönder-digi demeçte ise söyle sesleniyordu:

"Amacim, iki, üç... (daha) fazla Viet-nam yaratmak."

Che, günümüzün görevlerini en ça-rpici sekilde ortaya koyuyordu bu slo-ganla. Ve o bir enternasyonalist prole-ter devrimci olarak kendini bu göreve adamisti. Söz konusu demeci su satir-larla sona eriyordu:

"Ölüm nereden ve nasil gelirse gel-sin... Savas sloganlarimiz kulaktan ku-laga yayilacaksa ve silahlarimiz elden ele geçecekse ve baskalari mitralyözsesleriyle, savas ve zafer naralariylacenazelerimize agit yakacaksa, ölümhos geldi safa geldi!"

Che Guevara böylesine büyük birdevrimci cosku, bilinç ve kararlilikla ye-ni mücadelelere atilirken, Krusçev re-vizyonizmi ve onun peykleri olan LatinAmerika KP'leri, Küba devrimine ve ge-rilla mücadelesine saldirilarini sürdü-rüyor, II. Enternasyonal oportünizminiyeniden hortlatarak, barisa geçis gibitatli bir hülyalar aleminde yasiyorlardi.Dünya Sosyalist hareketi tarihin en bü-yük ayrismasini yasiyor, iki büyük kam-pa ayrilarak birbirine savas ilan ediyor,Enternasyonalizm diye bir sey kalmiyor,du. Bugün de devam eden bu durum, parçalanmislik yaninda, oportünist-re-vizyonist politikalarla zaaflari daha da derinlestirerek devam ediyor. Oportünizmin ve revizyonizmin pro-leterya hareketinde önemli mevzilertutmasi, her türden sapmanin yasamasansi bulacagi, boy verip gelisecegi birzemin olusturuyor dünya sosyalist ha-reketinde.

Konumuzla ilintisi olan su basit ger-çek bile, herseyin kavranmasi için ye-terli örnek olusturmaktadir!

Sovyet devrimi Marksizmin gerek re-vizyonist tahrifim (Bernstein vb.), ge-rekse oportünist tahrifini (II. Enternas-yonalciler, Mensevizm vb.) yapanlaritarihsel konjonktürde yerli yerine oturt-mus, Marksist saflardan kesin sekildetecrit etmisti. Çünkü Lenin'in savunduk-lari artik yalnizca teori degil, pratikte gerçeklesmis, yani dogrulugu kesinles-mis bir bilgiydi. Henüz pratikte ispatlan-mamis teori üzerinde bulaniklik ve kusku38

yaratmak, reddetmek nispeten daha kolay-di. Fakat teori pratikte sinandigi ye ger-çeklestigi zaman bunlar için iki sey vardir,ya marksizm disina çikip karsi-devrimsaflarinda yer almak, ya da görüsleri-ni terk etmek. Bu gerçek ortadayken,saglam bir devrimci önderlik (enbasta III. Enternasyonal) varken baskatürlü olamazdi.

Bu nedenle oportünizm marksist saf-lardan tamamen kopup tecrit oldu ama,onun yerini daha önce de söz ettigimizgibi dogmatizmin yeni biçimi sabloncu-luk aldi. Bugüne kadar onlarca kez te-oride ve pratikte bu anlayista mahkum edildi. Ama ne yazik ki özellikle Çin, Kü-ba devrimiyle ipligi pazara çikarilan,kesin bir sekilde mahkum edilen, opor-tünizmin yeni temsilcilerini marksistsaflardan kovmak gerçeklesmedi. Göz-ünün içine batan gerçekleri, devrimci deneylerin ortaya koydugu kesin dogru-lari bu denli pervasizca reddetmesineragmen, Leninizmin bu tahrifati ömrü-nü devam ettirmekte, bugün de prole-tarya hareketinde önemli bir yer tut-makta, ona en büyük zarari vermeye veburjuvaziye hizmete devam etmektedir.

Kuskusuz revizyonizmin ve oportü-nizmin tuttugu güçlü mevziler nedeniylebunlarin yasamini devam ettiren verimlibir topragin bulunmasi yaninda eksikolan bir seyler de var. Ne olursa olsun Çin, Küba-Vietnam... vb.'leri gibi onlar-ca pratik örnege ragmen, oportünizminönemli bir kesimi hâlâ bunlari görmez-den gelebiliyor, pervasizca ve utanmaz-ca tahrif edebiliyor, "kural disi" gibisaçmaliklar ortaya sürebiliyorsa, de-mek ki eksik birakilan bir seyler var... Bunlardan en önemlisi; M.L'lerin pro-

letarya hareketinde güçlü mevziler tu-tan bu sapmalara karsi dünya ölçüsün-de. Örgütlü ve kararli bir mücadele yü-rütememeleri veya bunun olanaklarininyaratilamamasidir.Uluslararasi düzey-de örgütlü olan ve bu sapmalara karsi mücadele ancak tek tek ülkeler bazin-da, bölük pörçük yürütülmekte, ulusla-rarasi bir platformda karsilarina top-yekün olarak çikilamamaktadir.

Iste bu noktada proleter enternasyo-nalizminin, büyük militani Che'nin gele-neginin yasatilmasinin önemi bir kezdaha ortaya çikmaktadir.

Not: Bu yazi "Tutsaklik Kosullarin-da Mücadele" dergisinden alinmis olup, aynen aktarilmistir.

DIPNOTLAR

1 Ekim Devrimi bugün kullanilantakvime göre 7Kasim gününe denkdüsse de, bu olay için eski takvimintemel alinmasi geleneksellesmistir.

2 Bazi sol anlayislar tarafindan saltaskeri açidan ele alman bu tespit,aslinda hem politik, hem askeridir.Esas olan da politik zayifliktir. Egemen siniflarin gerek iletisim-ulasi-mi örgütlenme bakimindan yetersiz oldugu, gerekse feodal emperyalist çifte sömürü altinda bulunanköylü kitlelerin düzenle çeliskilerinin çok derin oldugu bu alanlardadüsmanin politik ve askeri denetimkurma olanaklari zayiftir. Köylülerin kendiliginden ayaklanmalaragitmeleri ve MDD'de kesin bir tutum takmabilen temel bir sinif olmalari nedeniyle, kirsal kesim egemen siniflarin yumusak karni devrimci hareketin kalesi olur.Bu konuda yapilan bir spekülasyon da, burjuvazinin her ülkede sehir-lerde güçlü denetim kurdugu, bu-nun bir orijinalite olmadigidir. Bu-radan hareketle ulasim olanakla-rinin varligi vb. nedenlerle günü-müzde kirlarin yumusak karin ol-maktan çiktigi vb. tesbiti yapilmak-tadir. Kirlarin yumusak karin ol-masinin görece bir durum oldugu dogrudur. Biraz askeri bir bakisaçisi kokan bu tahlil, salt su açidan düsünüldügünde bile toplumsalgüçler arasindaki kuvvet iliskisi ile degil, sadece burjuvazinin gücünü nerede yogunlastirdigiyla açikla-nan, kötü bir oportünist çarpitma-dir. Evet metropollerde de burju-vazinin gücü sehirlerde yogunlas-mistir. Ama buralarda onu denge-leyen bir gücün daha oldugunu,proletarya ve demokrasi güçleri ol-dugunu unutmayalim. Asla unutul-mamasi gereken ise metropollerin köylülügün sinif olarak kesin tununtakinacagi DD asamasini çoktangeçmis olmasidir.

3 Köylülügün temel olmasi isçi sinifi ve küçük burjuvazinin temel güçler arasinda olmasini dislamaz:Devrimin temel gücü esprisi, isçisinifi, küçük-burjuvazi ve köylülügün olusturdugu temel güçler içinde köylülügün itici bir rol üstlenmesi olarak ele alinmalidir. Yinebizim gibi ülkelerde sehir-kir diyalektik bütünlügü-birlesik devrimcisavas çerçevesinde bu güçlerinmevzilenmesi çesitli asamalardaözgün biçimler kazanabilir.

Page 41: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

Ho Chi Minh, 19 Mayis 1890'da Vi-etnam'm Nghe Tinh eyaletinde dogdu.Çocuklugu, Fransiz isgalinde bulunan Vietnam'in köylü ayaklanmalariyla do-lu, çalkantili günlerinde geçti. Ancak buayaklanmalar, genellikle kanla bastiri-lan ayaklanmalar oluyordu ve devrimyularini yasayan çogu Vietnam'li gibi, Ho da bu yenilgilerden çikan dersler-le, deneyim, birikim sahibi oluyordu.

Savas sonrasi, "Yurtsever Nguyen"anlamina gelen Nuguyen Ali Quac adi-.m kullanarak bir süre Fransa'da kalanHo Chi Minh, Versailles konferansi si-rasinda dünya kamuoyunun dikkatiniVietnam üzerinde toplayabilmek içinyogun çaba harcadi. Iste bu yillarda, ül-kesinde Vietnam'li yurtseverler arasin-da taninmaya basladi.

1930'lu yillarda, Fransiz askerleri ta-rafindan kanla bastirilan köylü ayak-lanmalari pespese sürerken, 1940 yilin-da bu kez Japonlar Vietnam'i isgal et-tiler. Nazi Almanya'si ile isbirligi halin-deki Fransiz genel Vali'si, Vichy hükü-metinden aldigi emirle, Vietnam'i Ja-ponlara teslim etti. Fransiz bürokratla-rin ayiklanmasiyla geçen bir süreç son-rasi, Japonlar kendi taraftarlari olanBao Dai isimli bir aristokrat Vietnam-liyi Vietnam imparatoru ilan ettiler.

Japon isgali sirasinda Vietnam'in ba-gimsizligi için mücadele eden tüm grup-lar, Ho Chi Minh'in önderliginde birle-serek, "Vietminh" olarak andan "ba-gimsizlik cephesi"ni kurdular.

Vietnam Kurtulus mücadelesinin ba-sariya ulasmasinda katkisi olabilecekher iliskiyi degerlendiren Vietnamlidevrimciler, Çin'deki yurtseverler ile deiliski halindeydi. Iste bu iliskiler içindebulunan Ho, 1942 yilinda Çin sinirindayakalanarak Hong Kong cezaevindeyatti.Bu sürece kadarki devrimci müca-dele içindeki deneyim ve birikimlerini,cezaevinde geçirdigi yularda daha bir yogunlastiran Ho Chi Minh cezaevindegeçen üç yil kadar süre sonunda, mü-cadeleye daha bir bilenmis, çeliklesmisolarak katiliyordu.

Ho Chi Minh, 15 Agustos 1945'de Ja-ponya'nin teslim olmasinin ardindan,genel ayaklanma çagrisinda bulundu.General Vo Nguyen Giap komutasinda-

ki Viatminh birliklerinin Hanoi'ye gir-mesi üzerine Bao Dai yönetimindekikukla hükümet, yönetimi "DemokratikCumhuriyet Hükümeti"ne birakmayiçaresiz kabul etmek zorunda kaldi.

Emperyalist ülke isgallerini pespese yasayan Vietnam tarihinde bu kez sira ingiliz Emperyalistlerinin isgaline gel-misti. Japonlari teslim almaya gelen In-giliz ordusu Vietnam Demokratik Cum-huriyeti'ni tanimadi. Ingilizler, Japon-larla isbirligi yaptiklari için tutuklanan Fransizlari serbest birakiyor ve eskidençalistiklari bürokratik kademelere ye-niden yerlestiriyordu.

23 Kasim'da Haig Hang Limani Fran-sizlarca bombalandi. 1947 yilinda Ha-noi, Fransizlar tarafindan isgal edildi. Ho Chi Minh, bu dönemde Vietnam hal-kina bagansizligin korunmasi için sila-ha sarilmaya çagirdi.

Fransizlar, 1949'da Çin devriminin yükselmesi üzerine Vietnam'a daha çokgüç yigmaya basladilar. Bu döneme ka-dar, Fransiz, Ingiliz ve Japon emperya-lizmi ile bogusan Vietnam halki, bu dö-nemden itibaren ABD emperyalizmi ile

yüzyüze geldi. ABD, kurdugu askeri da-nismanliklarla Fransa ile isbirligi yapi-yor, asil olarak da Çin Hindi'nde uzun vadeli, sömürü planlari yürütüyordu.Tüm bu zorlu yularda, Ho Chi Minh'inhalka ordusu askerlerine yönelik "12ögüt" adi verilen örgütlenme anlayisiçerçevesinde yürütülen Direnme sava-si, dostta, düsmanda hayret uyandiran biçimde sürdürülüyordu. Vietnam halkordusu, köylü halkin içinde yürüttügü saglikli çalisma ile büyük bir güven ya-ratmisti. Hedeflerin, herkesin anlaya-cagi bir mesaj iletecek biçimde dogru tesbit edilmesi ve bu hedeflerin vurul-masindaki titiz tutum, savasin amaçla-rini, tüm halk kesimlerinin gözünde ber-raklastiriyordu. özellikle de, silahli mü-cadelenin taktikleri, hedefleri ve yürü-tülüsü sirasinda; "savasta olur böylevakalar" türünden mantikla, halka za-rar vermeyi kesin olarak mahkum ede-rek, isgalci düsmana propaganda mal-zemesi vermemeye özen gösteren Viet-nam Halk Savasçilarinin basarilarinda bu anlayisin payi büyüktür.

1954 baharinda, Dien Bien Phu'daFransiz garnizonu, halk ordusu tarafin-dan kusatilarak düsürüldü. VietnamHalki'nin güçlü direnisi, basari isiltila-rini görmeye baslamisti.

1954 yilinda Cenevre'de toplanankonferans, Çin Hindi'nde isgalin sona ermesi ardindan çikan sorunlari görü-serek Vietnam Demokratik Cumhuriye-ti'ni taniyor ve Kuzey ve Güney Viet-nam'i birbirinden ayiriyordu.

Vietnam'in ikiye ayrilmasinin ardin-dan, Güney Vietnam'i sahiplenen ABD,kendi çikarlarim yeterince savunama-yan Bao Dai'yi görevden uzaklastirip' Ngo Dinh Diem'i Baskanliga, Basbakan-liga ve Savunma Bakanligina getirdi.

1960 Aralik'inda kurulan "Güney Vi-etnam Ulusal Kurtulus Cephesi", "Viet-kong" adiyla aniliyor ve iki yil içinde ül-kenin yüzde seksenini kapsayan, "kur-tarilmis bölgeler" yaratiyordu. ABDemperyalizminin isgali altindaki yular,Vietnam için kan ve gözyasi ile dolu ol-dugu kadar, direnme efsanelerinin ya-zildigi onurlu yillardi.

3 Eylül 1969'da yasama veda eden Ho Chi Minh'in ölümünden yaklasik ye-di yil sonra (2 Temmuz 1976'da) Kuzeyve Güney Vietnam, "Vietnam SosyalistCumhuriyeti" adi altinda birlesiyordu, ömrünü bu büyük basari ugrunda mü-cadeleye adayan Vietnam'in ve tümdünya ezilen halklarinin ve devrimcile-rinin HO AMCA'si, savasçiligi, insan-cillikla, bilgelikle donatan kisiligiyle Vi-etnam devriminin simgesi olarak ölüm-süzlesti.

39

HO CHI MINH'IN MÜCADELESI

HALK SAVASÇILARINA

ISIK TUTUYOR

Page 42: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

"Darbenin zararlarini anlatmaktansa,devrimin zararlarini anlatmak daha iyi -dir..." (B. Brecht)

Öyle sanilir ama, ülkemizde gariplik-lerin çogu yalnizca siyaset alaninda ol-muyor. En yaygini ve yazili-belgeli ola-ni sanatsal düzlemde yasaniyor.

Gariplik, nesnel gerçekligi yadsima-nin veya çarpitmanin ya da bir baskadeyisle gerçeklikten uzaklasmanin ka-çinilmaz sonucu oluyor. Her alandakendini gösteren bütün gariplikler, bu noktaya gelip dügümleniyor. Bu neden-le "genelde, yasamda gerçekçi olmayan-lar, sanatta da gerçekçi olamazlar."diyor, devrimci sanatçi B.Brecht.

Ülkemiz, sagindan soluna, kültürün-den sanatina, hatta günlük yasaminadegin, gerçege ve gerçeklige darbelerinrevaç buldugu bir ülkedir.

Bu bir karamsarlik degil, somut bir olgunun ifade edilmesidir. Yine sadeceülkemize ait bir özgünlük de degildir. Nesnel temeller nedeniyle tüm yeni sö-mürge ülkelerde varligini sürdüren yay-gin bir davranis seklidir.

Özellikle siniflar mücadelesinin, dog-ru devrimci bir önderligin sürükleyici-liginde gelisip, ileri mevzilef kazanma-digi süreçlerde, bu davranis sekli en ha-fif biçimiyle; iflah olmaz devrim düs-manliginin "sol", "ilerici", "demokrat"saheserler(l) olarak yutturulmaya çali-silmasi, ya da sömürücü egemen sinif-larin çürümüs, yoz düzeninde, en ileri "özgürlük" biçimlerinin, en ileri sosyaliliskiler olarak modellendirümesi sek-linde karsimiza çikmaktadir. Oligarsi-nin ekonomik, sosyal ve siyasal kriziningiderek derinlesmesi ise, ortada karam-sarlik, korku, ahlaki yozluktan baskabir sey birakmamaktadir.

Bu bize, egemen siniflarin krizinin, onlarla göbek bagini kesemeyen küçükburjuva aydin (yazarlarinin bunalimi-nin da kaynagi oldugunu gösterir.

Bunalim dönemlerinde niteligini enaçik biçimde gözler önüne seren bu sa-natin:

—Ortak bir dogrultusu vardir: Bunalim.

—Ortak bir mesaji vardir: Tekbencilik (ve türevleri)

—Ortak bir tinselligi vardir: Karamsarlik bataginda bogulma duygusu vegüçsüzlük...

40

Ayrica, yaraticiliktan yoksunluk ne-deniyle taklitçilik ve ilkel biçim bozma-lari da önemli yönlerden biri olarak sa-yilmalidir. Bu nedenle ortaya sürülenürünlerin hemen hepsi, sözkonusu ta-rihsel asamalari daha önce yasamis-ya-,sayan metropollerdeki burjuva sanatürünlerinin bayagi birer taklidi olmak-tan öteye gidememektedir. Örnegin,asagidaki su sözler, 12 Eylül sonrasigünlerde degil, Hitler iktidari öncesigünlerde, fasizm iktidara tirmanirkensöylenmistir.

"Bana öyle geliyor ki, korkusuz bir in-sanin çikip diger insanlara su yalin ger-çegi ögretmesi kadar devrimci ve say-gideger bir davranis olamaz: Sen, ney-sen O'sun ve hiçbir zaman baska var-lik olmayacaksin, senin hayatin budur,hep buydu, bu olacaktir. Parasi olançok yasar sözünü hayata geçirebilenhiç yanlis yapmaz, güçlü olan dogrununne olduguna karar verir. Tarih budur.Ecec historia! Gün bugün, yakala arka-sindan, ye ve öl..." (G.Benn'deh aktaranLukacs)

Görüldügü gibi insani alçaltan, kö-tümserligi göklere çikaran en asagilik davranis biçimleri, bir çirpida devrim-ci ve saygideger bir seyler olup çikive-riyor. Devrimci tip korkak (daha önce devrim yapanlar da korkakti!!) özgür gi-risimci bireyler güçlü ve hakli!.

Bu ve buna benzer soysuzluklarin çe-sitli ton ve biçimlerde 12 Eylül sonrasiortaligi kaplamasi, basinimizin, yayindünyamizin liste baslariüdan inmeme-si (indirilmemesi), fuhus, rüsvetçilik,yolsuzluk vb. gibi her türlü ahlaki-sosyal ve siyasal yozluklarin varolma-si rastlanti olmasa gerek!

Insanin manevi kapsamini konu ala-rak, insanin tüm yetilerini modellendir-mesi gereken sanat, insani insan yapanözelliklerin gelistirilmesine hizmet et-mesi gereken Sanat, yillardan beri tam tersine, insanin ruhunu kararttikça ka-rartan bir araca dönüstürülmüstür.Burjuvazinin sömürü çikarlari için in-sani alçaltmaktan, emegine ve insaniözelliklerine yabancilastirmaktan ade-ta sadistçe haz duyan garip yaratiklarboy göstermeye baslamistir, sanat-edebiyat dünyasinda...

Simdi bu çürümüslügün tarihsel ve sosyal köklerine kisaca deginmeye ça-lisalim.

A) Burjuva Sanat ya da Gerçekçilikten Kaçisin Tarihi.

Gerçekçilik, insanlarin dünyayi ayikgözlerle görmeye basladigi ve doga üs-tü güçleri reddederek, nesnel dünyayianlamaya yöneldigi yillarda filizlenip igelisti. Bu yillar, bireyin feodal ideolo-jinin köleligine baskaldirdigi bireyin öz-gürlügü anlayisinin filizlendigi, bir bas-ka deyisle burjuvazinin tarih sahnesi-ne çiktigi yillardi. Bu nedenle gerçek-çilik; öncesi olmakla birlikte, esasenburjuvazi ile birlikte tarih sahnesinde-ki yerini aldi. Sosyal degisimin çesitlievrelerinde bu degisime kosut biçim veiçerikler kazanarak gelisimini sürdür-dü.

Rönesansla tohumlari atilan ve kla-sizmle doruguna ulasan ideolojik, kül-türel olusumlar; burjuvazinin romantik,coskulu çikisiyla sürüyor ve sanatsaldüzlemde burjuva gerçekçiliginde ifa-desini buluyordu. Bu yillar, tüm insan-lar için "esitlik, özgürlük, kardeslik" vb.sloganlar ortaya atilan, burjuvazinindogusu ve yükselisini betimleyen bur-juva gerçekçiligin altin dönemiydi.

Fakat, burjuvazinin iktidari ele alma-si, tüm ikiyüzlülügünü de açikça orta-ya serdi: "Esitlik, özgürlük" yemini,burjuvazinin egemenligi ve sömürü çi-karlariyla bir olmus, gerçekçilik sinif çi-karlariyla uyusmadigi için red edilmis,sanat ticari bir meta olmaktan baskabir anlam ifade etmez olmustu.

Gerçekçiligin özü, toplumu analiz et mesiydi. Birey ile toplum arasindaki iliskinin ve toplumun yapisinin incelen mesi ve tasvir edilmesiydi. Bu kaçinil

KÜLTÜR VE SANATTA

DEVRIMCI BAKIS Sükran DERELI

Page 43: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

maz olarak su veya bu biçimde burju-va toplumunun pisliklerinin de ortaya serilmesi demekti. Bu nedenle burjuvazigerçekçiligi reddetti; gerçekçilik iseburjuva toplumun elestirisine yöneldi...Elestirici gerçekçiligin toplumcu ger-çekçilige öncülük etmesi; kuskusuzonun burjuva içeriginin degistigi anla-mina gelmemektedir. Elestirel gerçek-çiligin asil yanilgisi, toplumsal gelisimi,tarihsel baglan içinde ele almamâsidir.Egemen siniflarla alay eder; elestirile-rinde acimasizdir ama, yeni dogan ve gelisen siniflarin gelecegini müjdeleye-mez, Tolstoy'un köylücülügü bile dönerdolasir, 8-9 yüzyillik Isa'cilikta nokta-lanir. Baska bir deyisle elestirel gerçek-çilik, burjuva idealizminin bir baska bi-çimine umut baglama ve herseye kar-sin bireyde çözüm aramaktan vazgeç-memesiyle ifadesini bulur. Nitekim, ka-pitalizmde, burjuvazinin reddettigi ger-çekçiligin burjuvazi adina tasiycisi; yi-ne burjuvazinin alt kesimleri ve özellik-le küçük burjuva aydinlari olmustur.

Kapitalizmin en yüksek asamasi olanemperyalizm dönemi, ekonomide ve si-yasette oldugu kadar kültür ve sanattada çöküsün, çürümenin dorugunaaçilisti. Tekellerin ve militarizmin döv gelisimi, küçük burjuva bireycisinin"özgün" ve "güçlü" insanini un-ufakederek, ruhunu ezdi. Gittikçe yok oldu-gunu hisseden ve kendine güvenini yi-tiren küçük burjuva bireycisi, korkula-riyla büyüyerek (aslinda küçülerek)Kafka'da tipiklesti. Küçük burjuva bi-reycisi, sanatta süreçteki küçük karak-terine uygun bireyi "yeniden" üretti.Tekel öncesi dönemin özgür, güçlü, ya-ratici, demokrat bireyi, yerini giderekgeleceginden korkan, güçsüz, edilgenbireye birakti. Idealizmin ve bireycili-gin binbir biçim altinda yeniden kesfi, "yeni" akimlar olarak ortaya sürülme-ye baslandi. Artik burjuva anlamdagerçekçilik, yasam savasini sürdürse demiadini doldurmus, disavurumculuk,gerçeküstücülük, varolusçuluk, yapisal-cilik vb. gibi bunalim akimlari ortaligikaplamisti.

Bu ortamda sanat, tersi bir islevsiz-likle yüklenerek, kendi kendine tama-men yabancilasti, soysuzlasma ve yoz-lasmaya dogru hizla yelken açti. Yoz-lasma, bunalimin derinlestigi dönemler-de, özellikle fasizm ve yenilgi dönemle-rinde had safhaya ulasti.

Fasizm, içi bosaltilmis,Tobotlasmis emek gücü istiyordu. Sanat ve edebiyatda bunu yapmaya kosullandirildi. Ke-limenin tam anlamiyla hayvanlastiril-mis insan tipi, sanat yapitlarinin kah-ramanlari arasinda bas köseye oturtul-

du. Insanin iradesi yerine, Führer'iniradesini taniyan, parasal (maddi) de-gerler disinda tüm degerleri yadsiyan,düsünmeye ve üretime düsman olan,yasamina emirlerin ve güdülerin yönverdigi hastalikli bir tiptir bu. G.Benn'-ler, Nietzche'ler yeteneklerini fasizme, bu insan tipini üretmek için .seferberediyorlardi.

Elbette, bu madalyonun bir yüzüdür.Emperyalizmin besledigi bunalimli, ide-alist akimlarin etki alanini daraltmak,sanat-kültürün üreticileri olan aydinlar üzerinde demokrat egilimler yaratabil-mek, emekçi siniflarin mücadelesiyledogrudan ilintili bir olaydir. Bu neden-le sinif çeliskilerinin ve mücadelenindaha keskin oldugu, küçük burjuvazinindevrimci bir rol de oynayabildigi sö-mürge ülkelerde, burjuva demokrat sa-nat, yasam sansi bulabilmektedir. Bu-gün elestirel gerçekçilik, bu ülkelerikendine yurt edinmistir. Emperyalist ül-kelerde ise, fasizme karsi direnislerinyarattigi, geçici olumlu yönelimlerin di-sinda, böyle bir süreklilige rastlayama-yiz. Siniflar mücadelesindeki duragan-lik, böyle bir dinamigin gelismesine ola-nak vermemektedir.

Bilim ve teknige oldugu kadar kültür,sanat ve ideolojik olusumlara da uzun yillar yataklik eden Avrupa'ninemperyalist-kapitalist ülkelerinde günü-müzde durmaksizin idealizm, bunalimliakimlarla beslenen karamsarlik üre-tilmesi, siniflar mücadelesinin ifade et-tigimiz durumuyla dogrudan ilintilidir.Avrupa sinif mücadelesi tarihi, olum-lu örneklerin yaninda, yenilgilerin veson paylasim savasindan beri de dev-rimci dönüsümsüzlügün tarihidir. Bu durumu, duralci (satükocu) felsefi akim-lari alabildigine beslemis, tipki "Avru-pa Komünizmi" gibi, Avrupali aydin-yazarlar da "gerekiyorsa isbirligiyapalim" mantigiyla emperyalist düze-

ne_ entegre olmustur.Insanlar ne ise o olmali deniyordu.

Bu degismezdi. Üstelik huzur bozulma-mali, demokrasi korunmaliydi. "Yenibir Hitler'e hayir"di ama, toplumsal"baris" ve "huzur"u bozacak, "demok-rasiyi" yikmayi hedefleyen dinamizmede "hayir"di. O halde sanatçi-aydinabir is kaliyordu; burjuva düzeninin çök-müsiügünü, kokusmuslugunu, zalimligi-ni gözlerden saklayarak, unutturacakyalanlar üretmek...

Ama, bunu biçimsel olarak öyle ya-pacaksin ki, öyle ustaca cilalayacaksin ki, cellatin surati ile doktorun surati, is-çinin düsüncesi ile burjuvazinin dü-süncesi birbirinden ayirdedilemezolsun. Bu kaçinilmaz olarak ger-çeklikten kaçis, güçsüzlük, inanç-sizlik, cinsellik, korku(tu)culuk,mistisizm, nihilizm gibi biçimleriyle ka-rikatürize edilen çöküs edebiyatina si-ginistir.

"Yeni edebiyat" adiyla ünlenen busanatsal çöküs, tipki, "yeni sol'culuk-ta oldugu gibi, dogrudan dogruya biçim-sel ayiklama ilkelerine dayanmakla, in-Sanin dogasinin parçalanmasina yola-çar.

Insanin dogal bir niteligi, onun bütü-nüne çikarilir ki, bu, insani bozan hay-vanlasmaya kadar götürür. Henry Mil-ler, cinsel yasanti ile ilgisi olmayan ya-samin tüm ögelerini, gerçekligi yansitir-ken disarida birakir ya da kibrit çöpün-den sözedecekse bile, onu cinsellige biryerinden bulastirir. Bu durumda, kar-simizda agzindan sürekli salya akan,gözü kararmis, dünyaya erotizmin göz-üyle bakan, insana benzeyen, ama in-san olmayan bir yaratik çikar. Bu, yoz-lasmanin özgün bir tipidir. Bunun yeri-ne günlük yasamda gördügü telgraf tel-lerini bile bogazina geçecek ilmik ola-rak gören, sürekli kaçan, siginacak bir dal (sinif) bulamayinca da yine kendi-ne siginan, gözleri cansiz, sünepe bir tipde çikabilir. (G.Orwell ve Kafka'nin ba-zi tipleri)

Burjuvazinin 300 yillik tarihinde dö-nüp-dolasip.geldigi yer, daha bogulmusbiçimleriyle kendisidir. Burjuvazininsanattaki bu perspektifi, azgin emper-yalist düzenlerinin bekaasi için tepki-siz, ruhsuz insan yaratilmasina hizmet eder. Günümüzde, burjuvazinin bilim veteknolojiyi kullanis amaç ve sinirlarinigörmezden gelirsek, sunu söyleyebilirizki; kendi karsiti proletaryayi yaratmak-tan baska bir yetenege ve güce sahip degildir.

Emperyalist metropollerde burjuvasanatin durumu özetle budur: Agrisi hiçdinmeyen agir bir yaralinin yankilari ve

41

Page 44: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

yankilanisi... Kuskusuz bu, yeni sömür-ge ülkelerde kozmopolit bir kültür ve sa-nat dünyasinin da ana kaynagini olus-turmakta, daha da çarpitilmis ve yoz-lasmis sekliyle bu ülkelerde de ifadesi-ni bulmaktadir. Özellikle yenilgi ve ge-ricilik yillarinda, olabildigine yaygin bir karakter göstermektedir. Çünkü, yenil-ginin küçük burjuva saflarda yarattigiyilginlik ve karamsarlik, bu ülkelerdedemokratik sanat (burjuva gerçekçili-gi)'in sürdürücüsü olan küçük burjuvaaydinlarda gerçeklikten kaçisi ve soy-suzlasmayi hizla körükler. Emperyalistmerkezlerde üretilen sanat anlayisi veürünlerinin kötü taklitleri, piyasayi dol-durmaya baslar. 12 Eylül sonrasi ülke-mizde yasananlar, bu gerçegi tüm açik-ligiyla gözler önüne sermistir.

B- Devrimci-Sosyalist Sanat:Devrimci sanat, emekçi halkin sana-

tidir ve halklarin içerisinde bulundugutarihsel-toplumsal asamaya, toplumsalkonumuna, kültürel mirasina göre içe-

42

rik kazanir ve biçimlenir. Perspektifi,emekçi sinifin kurtulusudur.

"Edebiyat, genel proletarya davasi-nin bir parçasi olmalidir." (Lenin)

Toplumcu, gerçekçi sanattan, prole-tarya davasina hizmet eden, onun yü-rüttügü mücadelenin bir parçasi olaraksavasçi proletarya sanatini anliyoruz.Ama, tanimlamalarin dogma olarakalinmasini degil, tarihsel-toplumsal öz-günlüge bilimsel-sanatsal olarak uygu-lanmasi gerektigini düsünüyoruz. Pro-letarya sinifsiz topluma ulasma eregin-de farkli tarihsel asamalarda, farkli si-nifsal kombinezonlarini gözeterek mü-cadelesini sürdürür, baglasiklarini se-çer. Genel ideolojik mücadelenin bircephesi olan kültür ve sanat cephesi de, proletaryanin izlemekte oldugu yol vebaglasiklarinin izleyecegi yol ve yön-temlerden dogrudan (bire bir olmasada) etkilenir.

"Toplumcu gerçekçiligin belirginözelligi de, yeni bir toplum düzenini kur-mak için gerekli olan insan nitelikleri-

ni bulup çikarma amacini gütmesidir.Eski düzene baskaldiris -elestirici ger-çeklikle toplumcu perspektifin birbiri-ne yakistigi nokta- bu çok daha köklüyönetim içinde ikinci dereceden birönem tasir." (G.Lucacs, Çagdas gerçek-ligin anlami)

Yeni bir toplum düzenini kurmak için gerekli olan insan niteliklerini bulup çi-karma sorunu; demokratik ya da sosya-list devrim öncesini yasayan tüm ülke-lerdeki proletarya sanatinin bir soru-nudur. Toplumcu-gerçekçi sanatin te-mel izlegi budur. Burjuvazi ve oligarsik diktalar, kurulu düzenin ikamesi içinnasil ruhsuz, irade gücünden yoksun,doga ve gerçeküstü güçlere inanan, kor-kak, cahil kitlelere gereksinim duyuyor-sa; ezilen siniflarda, kendi gücüne gü-venen, kararli, inançli, etkin, coskulu ve bilinçli kitlelere verili düzeni alasagi et-mek için gereksinim duyuyorlar.

Devrimci sanatin gücü; insanlarinduygu ve düsüncelerini yakalayan, on-larin enerjisini körükleyen, iradesiniyetkinlestiren ve onlari emekçi insaniçin, özgürlük ve insanligin kardesligiiçin, emperyalist barbarligina karsi mü-cadeleye çagiran coskulu söylemlerdeyatar. Bu söylemlere ideolojik yön ve-ren partidir. Özellikle demokratik ya da sosyalist devrim asamasindaki ülkeler-de partisiz (örgütsüz) mücadele, dipsizbir kuyuya tas atmaya benzer, öyley-se, devrimci sanatçiligin kriterlerindenbiri, emekçi insanlari örgütlü mücade-leye yöneltme, bunun bilincini verme-dir.

Devrimci sanatin konusu, soyut birsiniflar üstü "sevgi", "kardeslik" ola-maz.

"Insanlik için!' slogani, 'burjuvamilliyetçi iliskilere son!' sloganiyla ta-

Page 45: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

mamlanmadigi sürece, edebiyatin hal-ka dönüklügünden sözedilemez."(B.Brecht)

Elbette, burjuva milliyetçi iliskileri-ne son verecek devrimi gerçeklestire-cek olan, proletarya partisidir. Sanatin devrimi yapamadigini söylemek bile ge-reksizdir. Hatta, tek basina sanat, in-

sani devrimci bile yapamaz. Ama, pro-letarya davasina ve proletaryanin kisave uzun vadeli programi ugrunda mü-cadele edecek insanlarin yaratilmasiçabasina önemli katkilarda bulunabilir,onlara savasim gücü tasiyabilir. Çün-kü her seyden önce devrimci sanat, dev-rimci mücadelenin binbir çesit karma-sikligi ve ayrintililigi içerisinde gerek-siz olanlari atarak, yasanan somut ger-çeklikten yola çikarak, özlenen, varil-

mak istenen devrimci yoldaslik iliskile-rini modellestirir.1

Toplumcu gerçekçi sanat, savasçi sa-nattir. Sinifli toplumlarda ezenle ezilen,sömüren ile sömürülen, hakli olan ilehaksiz olan, ideal olan ile gerçek olan, çirkin olan ile güzel olan, bayagi olan ile yüce olan çeliskileri ortaya koyar:

Olumlu olanin yaninda saf tutarak,olumsuz, düsmanca olanla savasir.Tüm çeliskilerin kaynaklandigi toplum-sal çeliskiyi göstererek, olaylar karma-sasini olaylarin diyalektigi ile isleyerekgelismenin yolunu aydinlatir. Çürüye-ne, gerici olana, dural (statik) olanakarsi savasir. Tüm bunlari içinde bulu-nulan tarihsel asamadaki devrimin,devrimci mücadelenin perspektifiyleele alir.

Toplumcu-gerçekçi sanat emekçisi,insanlarin sömürücü siniflara karsi yal-nizca düsüncelerini degistirmelerini de-gil; emekçi sinifin duygularinin, moral degerlerinin de degistirilmesini amaç-lar. Yeni (sosyalist) insan tipi, salt dev-rim için düsünen insan degil, devrimmücadelesi etrafinda ortak duygu, mo-ral ve ahlaki degerler yaratilmasi islev-selligini de vermelidir.

Bu ruhi sekillenmeyi yaratacak olan,emekçi siniflarin nihai amaçlarina ka-dar yürüttükleri, ortak mücadeleninkendisinden baska bir sey degildir. Pro-letarya sanati, bu ruhbirligini pekisti-recek islevsellige sahip bir sanattir.

Toplumcu gerçekçi sanat, kuru, so-yut bir sloganciliga, dogmaciliga degil,diyalektik materyalizmin bilimsel baki-sma sahip olmalidir. Tekdüze ve soyut olarak sosyalizm ve sadece isçi sinifislogani, komünizm edebiyati vb. ile si-nif çatismasinin kizgin pratiginden uzakbetimlemelere saplanilamaz. Gelecegeuzanan yol; somuttan hareket eden si-nif mücadelesinin somut gereksinmele-rini dikkate alan ve ona hizmeti amaç-layan bir anlayisla hareket etmelidir.

Toplumcu sanatta nitelik ve nicelikarasindaki diyalektik bag yadsinamaz.Ne hitap ettigi emekçi kitlelerin kültü-rel gelisme düzeyini yadsiyan ve niteli-ge asin önem veren entellektüelizmevarabilir; ne de "nicelik her sey" diye-rek, estetik niteligi olmayan ürünlerle halkin sanatsal algisini körelten basit-lige izin verir. Nitelik ve nicelik birlik-te gelismelidir, anlayis ve ilke olarak bi-ri digerine yeglenemez.

Devrimci sanat, emegin yabancilas-masiyla baslayan insanin insani nitelik-lerine yabancilasmasina, yozlasmayakarsi mücadele eden, onu tekrar insan-lastiran sanattir.

C- Türkiye'de Devrimci Sanat:

Türkiye emekçi halklarinin sanati(toplumcu gerçekçi) sanattir.2

Devrimci-demokrat sanat ifadesinien genis anlamda anti-emperyalist, an-ti-oligarsik kültürde bulur. Anti-emper-yalist, anti-oligarsik halk devrimi asa-masinda olan ülkemizde, bugün devrim-ci kültür ve sanat, emperyalizme ve oli-garsiye karsi savasan tüm halk güçle-rinin kültür ve sanatidir. Bugün M-L birproletarya partisine sahip olmayisimiz;devrimci sanat ve kültürün proletaryaönderliginde biçimlenmesini yadsiyanbir olgu degil, ama bu sürecin olusumu-nu daha da yetkinlestirmekten alikoyanbir eksikliktir.

43

Page 46: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

Devrimci sanat ve kültürümüzün ulu-salligini iki temel etken belirler.3

Ilki, anti-emperyalist, anti-oligarsikhalk devrimi sürecinde, M-L ideolojinin yönlendirdigi, sinif mücadelesi tarihin-de somutlasan, yani enternasyonalistproletarya ideolojisinin halkimizcaözümsenerek, bir yasam ve mücadeletarzi olarak biriktirdigi, biriktirecegikültürel, sanatsal degerlerin tümüdür.Bu savasçi sanat; ML'in Türkiye topra-ginda özümlenip zenginlesmesiyle,emperyalizme ve isbirlikçileri oligarsi-ye karsi savasimda biçimlenen müca-dele ve yasam tarziyla ulusaldir. Fakat, anti-emperyalist, anti-oligarsik sinif sa-vasiminda proletarya tek güç degil,baglasiklari vardir, olacaktir, iste,emperyalizme ve isbirlikçilerine yönel-mis proletaryanin baglasigi siniflarinkültür ve sanati da ulusal karakterde-dir. Ayni anlama gelmek üzere; prole-tarya; baglasigi siniflarin ancak ve an-cak emperyalizme ve fasizme karsi yö-nelmis kültür ve sanatlarina sahip çi-kar, destekler ve gelistirir. Bir bütünolarak bu nedenle anti-emperyalist, an-ti-oligarsik devrim asamasinda Türki -ye halklarinin kültür ve sanati, hem de-mokratik ve devrimci, hem de ulusal ve (proletaryanin öncülügünden ve devri-

mi kesintisiz süreçte sosyalizme götür-me ereginden ötürü) sinifsaldir. Prole-tarya sanatma ve kültürüne perspekti-fini veren ML ideolojinin enternasyona-list niteliginden ötürü, devrimci sanatevrenseldir.

Ikinci temel etken, Türkiye halklari-nin siniflar mücadelesi tarihinde birik-tirdigi demokratik, savasimci kültür mi-rasidir. Emekçi siniflarimizin I. payla-sim savasinda emperyalizme karsi ver-dikleri kurtulus savasindaki anti-em-peryalist kültür mirasi; Osmanli devletidönemi, hatta daha öncesindeki kül-türel ve sanatsal degerler ve de Kürthalkinin tarihindeki ilerici-millici öz ta-siyan isyanlari, kültürü, tarihindeki tüm

olumlu degerler, bilimsel analize tabitutulmali; mistik, idealist ögeler atila-rak, dinamik, demokratik, devrimci özü zenginlestirerek gelistirilmeli, sahip çi-kilmalidir. Her seyi reddeden, hemenher seyi proletarya ile baslayip bitensekter anlayislar mahkûm edilmelidir.Örnegin "devlet baba", "yikilmazdevlet" imajinin, emekçi halklarimizüzerindeki derin degisik etkileri ve buetkinin de, Sinif mücadelesinde halkinkatiliminda ne kadar önemli oldugu bi-linen bir gerçektir; Bu olgular halkimi -zin "kendi öz gücüne güvenme" ve sa-vasim ruhunu körelten, savasilmasi ge-reken önemli bir olgudur. Dinsel-mez-hepsel, ideolojik sekillenme, tarihsel ko-sullanmisligi içerisinde kavranarakmistik biçimler yirtilip atilmali, özdeki "daha adil bir düzen" talepleri görül-meli, egemen güçlere karsi ayaklanila-bilecegi, ayaklanildigi, bunu bizzat hal-kin kendi içinden çikardigi önderleriaraciligiyla örgütlenerek, gerçeklestir-digi bilince çikarilmalidir. Halkimizinkavga gelenegi, sanatsal düzlemde tek-rar yaratilarak, halkin "sanildigi" gibihiç de her kosulda kendini ezendenkorkmadigi, kendi özgücüne güvenerekbüyük gelismelere neden oldugu -ya da neden olamadigi - yansitilmalidir.

' 'Ulusal kültür'' kavramini; proletar-ya kültürü ile uzlasmayan ve milliyet-çi, söven, dinsel vb. gerici özellikleri içe-ren bir kavram olarak degil, tersine,her toplumsal-tarihsel gelisme merke-zinde, egemen siniflara karsi olanemekçi siniflarin kültürü olarak, günü-müzde emperyalizme ve oligarsiye karsi olan halki olusturan sinif ve tabakala-rin kültürü anlaminda kullaniyoruz.

Proletarya, niteligini belirledigimizçerçevede uluslarin kültürüne sahip çi-kar ve destekler, gelistirir. Fakat bu ay-ni zamanda proletaryanin bagimsiz sirmf kültürü ve sanatini gelistirmesini,bunun mücadelesini vermesini distala-yan bir politika degil, aksine onu dakapsayan bir politikadir. Çünkü, prole-tarya en basta kendi bagimsiz sinif kül-tür ve sanatini gelistirmeden, ulusal-demokratik kültürü de gelistiremez, onutoplumsal gelismeye bagli olarak tedri-cen özümleyemez. Türkiye proletarya-si, ML'i bir eylem kilavuzu olarak elealip giderek yasam tarzini dönüstüre-cektir. ML'in Türkiye ölçeginde vücûtbulmasi, kültür ve sanatimizin ülkemi-ze özgü yanini (ulusal kültür ve sana-ti); Türkiye özgülünden çikan zengin de-neyimlerle, uluslararasi devrimci hare-ketlere ve sosyalist halklara da hizmetiölçüsünde evrensellestirecektir.

Kültür ve sanatin ulusallik, evrensel-

Page 47: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

lik baglamina deginmisken, bu niteliklerin,Türkiye devriminin, dünya ulusal kurtulus-sosyalist devriminin bir parçasi olmasigerçeginden temellendigini önemlevurgulanmaliyiz.Ulusal (demokratik) kültür için;emperyalizme ve oligarsiye karsi olansinif ve tabakalarin tümünün kültürüdürdedik. Burada proletaryanin anti-emperyalist, anti-oligarsik halk devri-mindeki baglasiklari olan ulusal köylülük,sehir-kir küçük burjuvazisi ve bazi ortasiniflarin mücadele platformundayeralmasi gerçegi ile, demokratik kül-türün ayni zamanda baglasik sinif vekatmanlarin kültürlerini - sanatlarim daoldugu gibi kabul edecegi sonucunavarilmamalidir. Proletarya politik cephedeörnegin dinciligi savunan, özel mülkiyetisavunan bu gruplarla anti-emperyalist,anti-oligarsik faaliyet gösterirken; ideolojikmücadelenin bir parçasi olan kültür vesanatta da ayni birlikteligi göstermeyecek,aksine baglasigi bu siniflara karsi dakültür-sanat cephesinde mücadeleyisürdürecektir.

Politik-askeri baglasiklar ile proletar-yanin nihai amacina varma yolunda sahipoldugu program birbirine karistiril-mamalidir. Biz, ulusal-demokratik sanat dedigimizde; proletaryanin baglasigiolan sinif ve katmanlarin emperyalizme veoligarsiye karsi olan egilimlerini (kültürel ve sinifsal düzlemde) anliyoruz. Burada ortak payda, bagimsizlik-demokrasiolgusu ve bunlar için gerekli insanlarin(savasanlarin) egitilmesi, kültür vesanatin insanlarimizi bu ugurda savasimayöneltmesidir. Diger taraftan, devriminileri dogru mesafe katetmesiyle, baglasiksiniflarin bazi kesimleri; çikarlarini karsidevrimde görüp devrimi terketmeyeçabalarken: veya proletaryanin kollektifyasamina uyumda zorluk çekerken;proletarya ideolojik mücadele ve egitimle bunlari kazanmaya çalisarak, kendi yo-lunda yürüyecektir. Devrimci-demokra-tiksanatimiz bu perspektifle ele alinmadikça,sagciliga ya da sol sekterizme düsülmesitehlikesi gündemde olacaktir. Ideolojikplatformda amansiz ve sürekli savas, ortakdüsman alt edilinceye kadar cephebaglasikligi ve dostluk... Proletaryaninperspektifi budur. Devrimci sanatin önemi konusundabirkaç noktaya daha deginmek istiyoruz. Bir devrimci sanatçinin devrime hizmetedebilmesi için bunun bilincinde olmasiyetmez. Sanatsal faaliyette devrimci birsanatçinin öncelikler sirasi, (içerisindebulunulan asamalara göre) yani gündemsorunu mutlaka olmalidir.

Bugün Türkiye'de kendisine "devrimcisanatçiyim" diyen yüzlerce insan var.Ama gerçekte bunlarin büyük çogunlu-gunun devrime geregi gibi hizmet ettik-lerini söyleyebilir miyiz? Elbette hayir!Bunun birçok öznel nedenleri yaninda,önemli bir nedeni de, öncelikler sirasi yapmamalari (hos, bunu siyasal alan-da yapmayanlar da var! Gündemlerin-den Avrupa ithal mali konulari hiç in-dirmeyenlerin, kültür ve sanat alanin-daki faaliyetlerine bu durumun yansi-masindan dogal bir sey olamaz...) Bu-nun nedeni, siyasal görevlerden uzakdurma anlayisi, kültür ve sanat faali-yetlerinde de nesnel gerçeklikten uzak-lasmayi beraberinde getiriyor diyebili-riz. Ya da iliskiler agini biraz kaydira-rak konusursak; bu bir sonuçtur ve asil

neden mücadeleden kopustur. Daha 15-16 Haziran direnislerinin, Kizildere Di-renisinin, iskencede direnislerin, 6 Ma-yis'in (ki bunu konu alan "tüccar" ay-dinlarin, nasil rezilce gerçegi çarpitti-gi kamuoyunca malum) 1980 öncesidevrimci pratigin, 198Q sonrasi en zorkosullarda sürdürülen direnis mücade-lelerinin, toplumcu gerçekçiligin konu-lari arasina geregi gibi girmedigi, ama cinselligin, inançsizligin, dönekligin, ki-sacasi yoz sanatin örneklerinden geçil-medigi bir süreç yasiyoruz hâlâ.

Unutulmamalidir ki cephe, halk sa-vasçilarinin atis gücünü, kaslarini bes-ler; politik egitim beyinlerini besler;devrimci sanat ise savasçilarin yüregi-ni besler.

Mao, "kültürsüz bir ordu ruhsuz bir ordudur, ruhsuz bir ordu ise düsmani altedemez" diyor. Bundan su anlam çi-kar; Proletaryanin öncüsü oldugunusavlayan savasçilar, proletarya ideolo-jisi ile oldugu kadar, proletarya kültü-rü ile de donanmalidir. Yeni insan tipi,salt proletaryanin çikarlari dogrultu-sunda düsünen insan degildir, bununlabirlikte proletaryanin sinif duygula-rini da duyan, gelistiren insandir.Emekçi halklarin psikolojik duygulari-ni kavrayamayan bir profesyonel dev-rimci, emekçi siniflarin duygularini da degistirip gelistirmesine yardimci ola-

maz. Bunu saglamanin etkin yollarin-dan birisi de hiç kuskusuz devrimci sa-natla olan alis veristir. Lenin'in "Rusköylüsünü gerçek anlamda Tolstoy'latanidim" demesinin anlami budur.

Devrimci sanatçi, halkin ve mücade-lenin içinde olan sanatçidir. Disaridan gözlemle gerçegin - çok etkin bir gözlemyetenegi olan bile - ancak yetkin bir be-timlemesi yapilabilir. Oysa, halki anla-mak, onunla konusmaktan, yasamak-tan, mücadelesi içinde olmaktan geçer.Çogu zaman, devrimci sanatçilar dil ko-nusunda yakinirlar. Oysa, dilde anlasa-bilmek için önce duygu ve düsüncede anlasmak gerektigi, bunun için deemekçi halkin örgütlü mücadelesi için-de bulunmak gerektigi unutulmamali-dir.

Örgütlü olmayan devrimci sanatçi,mücadeleye yetkin biçimde yararli ola-maz. Örgütlü olmak, partinin emirleriile sanatsal yaratimda bulunmak de-mek degildir. Sinifin üyesi olan devrim-ci bir sanatçinin sanatsal yaratim öz-gürlükleri sinifin çikarlarinin belirledi-gi gereklilikle kosullandirilmistir. Zatensiniflar üstü bir özgürlük sözkonusu ise,devrimci sanatçiligi tartismanin anla-mi yoktur.

Toplumcu - gerçekçi sanatçi, her sartaltinda Mayakûvski gibi haykiran sa-natçidir:

"Diyorlar ki Mayakovski bir ozandir.Viz gelir bana ozanlik!.. Ozan degilimben, kalemimi, yasadigimiz çagin, sim-di varolan gerçekligin ve onun kilavu-zu olan Sovyet Yönetimi'nin ve partininhizmetine koymus bir adamim, hersey-den önce..." (Aktaran Anverziss, Este-tik)

Bu sesi duymak için Sovyet-Yönetimialtinda bir ülkede yasiyor olmak da sartdegildir. Proletaryanin ve partisinin da-vasiyla özdeslesmek en zor kosullardabu haykirisi daha gür sesle tekrarlama-yi gerektirir.

DIPNOTLARBurada üzerinde durulan devrim-ci sanatin esas islevidir. Yoksa dev -

rimci sanat sadece özlenen ve olma-si gerekenle, idealle kendini sinirla-mak. Bu islevini gerçeklestirirkendogal olarak her türlü olumsuzluguda konu edinmek durumunda kalir.

2 Özdes kavramlar olmamakla be-raber, yazi boyunca "devrimcisanat" ve "toplumcu gerçekçisanat" kavramlarim ayni anlamdakullandigimizi belirtelim.

i

3 Ulusallik derken, halkin ulus kül-türünü tek basina almiyoruz.

43

Page 48: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

"YASAKLARA

RAGMEN

YASIYOR!..""...yazilarim otuz-kirk dilde basilir,

Türkiyemde Türkçemle yasak..."(N.Hikmet)

Ülkemiz, yapitlari kendi dillerini ko-nusanlardan gizlenen "yasakli" aydin-larin sayilarinin giderek arttigi bir ül-ke. Ve bu "yasak"lilarin içinde YilmazGüney'in adi da ilk siralarda yer aliyor.

Yilmaz Güney'in Adana'da baslayip,Fransa'da noktalanan kisa ama üret-ken yasam öyküsünün sinema ile ilgiliyani, "Çirkin Krallik" ile basliyor. 40'li,50'li yillarda dünyaya gelen kusak için-de, çocukluk ve ilk gençlik günlerinde,bol vurdulu-kirdili, "ata, avrada, sila-ha" vurgun, ille de haklidan yana, hak-sizliga karsi gelen, esmer, "çirkin","harbi delikanliyi" izlemeyenler azdirsaniriz.

Bugün "arabesk sanatçilarin" isgalettigi film-müzik-gösteri piyasasina ken-di dönemine özgü özelliklerle birlikte gi-risinin, siradan olmaktan öte bir yaniolmadigi söylenebilir. Ancak bu "sira-dan"ligin asilmasi, toplumsal gerçekle-46

re duyarliligi, giderek o gerçeklere si-ki siki sarilmasi ve yine o gerçekleri si-nemasina yansitma çabasi ile basliyor.

"Çocukluguma ait iki seyi çok iyi ha-tirliyorum. Birincisi, Kürt olmam ve bunedenle gördügümüz baskilar. Ikincisi de, fakirligimiz ve bunun getirdigi ezik-lik, yoksulluk. Bu iki sey, hayatim bo-yunca beni etkilemistir, yol göstermis-tir."

Evet, baslangiçta Yilmaz Güney'infilmlerindeki baskaldiriyi sekillendirenbu dört basi mamur Adana yoksullugu-dur. Giderek ülkede siniflar mücadele-sinin gelismesi ve her kesimden duyarliinsani sarip sarmalamasi ile birlikteYilmaz Güney'in filmlerindeki baskal-diri da politik içerik kazanmaya baslar.Yoksulluga, çaresizlige, haksizliga bi-reysel baskaldirinin yerini, sinifsal çö-züm arama yaklasimlari almistir.

Dürüst, toplumsal gerçeklikten kop-mamaya, o gerçeklerden birseyler ka-pip sanatim bununla yogurmaya çali-san bir sanatçi olarak; bir yandan ken-disi gelisen mücadeleden etkilenirken, diger yandan da filmleri ile kitleleri et-kilemektedir.

Bir zamanlar, bol bol kovboyluga öy-künme ile dolu filmlerini izleyip onlar-dan etkilenen 40'li, 50'li kusak (tabiibelli bir kesimi), bu kez "Agit"i,"Umu'u, "Endise"yi izleyerek etkilen-mektedir.

Ülkede yükselen devrimci mücadele-nin ve örgütlenmelerin Yilmaz Güney'ietkilemesi salt filmlerinin içerik degis-tirmesiyle sinirli kalmayip, dönemindevrimci örgütlenmeleri ve kisileriyle iliskiye kadar uzanir. THKP-C Davasin-da yargilanmasi da bu dönemdedir.

Cezaevinde geçen üç yila yakin süresonrasinda ise, gerek gördügü baskila-rin, gerekse de ülkede yayginlasan yil-ginlik, karamsarlik ortaminin, Yilmaz

Güney'in kisiligini ve buna bagli olarakda sanatini olumsuz anlamda etkileme-digini görüyoruz. Hatta, bundan sonra-ki döneme, "sanat yasaminda olgunlukdönemi" demek, abarti olmayacaktirsaniriz. "Arkadas" filminin çekimi istebu dönemin basinda gerçeklesmistir.Adana-Yumurtalik hakiminin öldü-rülmesi olayina adinin karismasindansonra girdigi cezaevinde de gerek sine-ma ugrasisi, gerekse de politika ile ilis-kisi sürüyor Yilmaz Güney'in. Bu do-

Page 49: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

nemde tüm olanaklarini, üretkenligini sinema için kullaniyor. "Sürü" ve "Düs-man" filmleri bu üretkenligin simgesi oluyor. Cezaevinden film yöneten tekyönetmen olarak belleklere geçerken,bir yandan da, disaridaki meslek arka-daslarina deneyimlerini aktararak,içerden yol göstererek, yöntem önere-rek sanatçi-aydin olgunlugunu ve kol-lektif düsünmenin örneklerini veriyor. Yilmaz Güney sinemasi, teknik açidandegerlendirilmek istense, olumlu-olumsuz çok sey söylenebilir belki... Nevar ki, bu yazida amacimiz, Güney'in

filmlerini teknik açidan degerlendirmekdegil... Ancak, sagduyulu bir yaklasim-la. özellikle de Yesilçam'in sorunlari ilebirlikte düsünülürse -maddi sorunlar,zengin sinema birikimi olan sanatçila-rin yok denebilecek kadar sinirli olmasi,vb...- Güney'in filmlerinin, teknik açidanda Türk sinemasinda önemli bir ba-samak oldugu bir gerçek. Varolan san-sür asilabildigi oranda Güney filmleribu yani ile de tartisilabilecek ve inani-yoruz ki gelecek kusak sinemacilari çoksey ögrenebilecektir Yilmaz Güney'-den...

Bizim asil üzerinde durmak istedigi-miz yan, Yilmaz Güney'in sanat yasa-minda toplumcu gerçekçilige yönelisin-den itibaren, Devrimci mücadeleye ve bu mücadeleyi yürütenlere saygisini,dürüstlügünü yitirmeyip, bu saygisiniyalin ve açik bir dille sanatina yansit-masidir. "Çagma taniklik etme kaygisi-ni tasiyan her aydinin, her sanatçininyapmasi gereken en dogal seyler bun-lar..." seklinde düsünülebilir. Ne var ki,aydinlarin çogunlugunun icazet çembe-rini kiramadigi, belli bir çizgide istikra-rini koruyamadigi, degisen politik orta-

ma göre kilik degistirdigi bir ülkede ya-siyoruz. Hele de, '80 sonrasi yillarda ol-dugu gibi. devrimci örgütlenmelerin ye-digi darbelerden yararlanarak, meyda-ni bo.s buldugu sanisina kapilip "ger-çekçi sanata" soyunan, yilginlik, ka-ramsarlik kampanyasina katilarak,geçmise çamur atarak, cuntanin ekme-gine yag süren "prenses"çilerin türe-digj ülkemizde Yilmaz Güney gibi sanat-çi ve aydinlar, kendisim bu olumsuzluk-larin disinda tutma basarisini gösteren az sayida sanatçilardan biri oluyor.Zaten, Yilmaz Güney'in filmlerinin

gösteriminin tümden yasaklanmasi bir yana, negatiflerinin akibeti bile bilin-mezken, posterleri, afisleri yasaklanir-ken, tüm ilerici-demokrat basinin hismi-ni üzerine çeken "gerçekçi" sanatçila-rin Tercüman Gazetesi tarafindan öv-güye deger bulunmasinin hikmeti de bu-rada yatiyor.

Diger yandan, "Kürt Sorunu"na de-ginmenin korkulu bir rüya oldugu, pekçok aydinin kiyisindan, kösesinden biledeginmedigi ülkemizde, Kürt sorununaduyarliligini gerek sanatinda, gereksede diger ugraslarinda somutlamasi,Yilmaz Güney'in ülkemiz sanatçilari-aydinlari içinde özel bir yer edinmesi-ni sagliyor bizce.

Yurt disinda, ölümüne kadarki süre-de ise, yine Türkiye'de yasanan sorun-lari, iskenceyi, özellikle de Kürt halki üzerindeki baskiyi dünya kamuoyunaduyurma çabalari içinde yeralirken, sa-natsal üretkenligini de Uluslararasifestivallerde ödül alan "Yol" filmi ile sürdürüyor Yilmaz Güney.

Sanat yasamindaki tutarli çizgisi, dü-rüstlügü, duyarliligi, Yilmaz Güney'in politik yasaminda "siyasetler üstü" bir kisi olarak kalmaya özen göstermis ol-masini görmemize engel olusturmama-li. Devrimci sanatçinin, örgütlü müca-dele içinde yer aldigi oranda, kitlelere vermek istedigi mesajin hedefini en iyisekilde bulabilecegi, üretkenliginin yo-gunlasabilecegi gerçegini yeterinceözümsememis olmasindandir ki, YilmazGüney'in gerek cezaevinde, gerek disa-rida, gerekse de yurt disinda oldugu dö-nemde bu "siyasetler üstü" özelligini is-rarla diyebilecegimiz biçimde sürdür-dügünü görüyoruz. Yilmaz Güney'in buözelliginde, kendine güvenen, popüler,sanati ön plana çikaran yaninin etkisiolmakla birlikte, bunlari tek etken ola-rak görmemek gerekiyor. Sinif mücade-lesinin ülkemiz özgülündeki gelisiminedenk düsecek biçimde, devrimci sana-tin yeterince olgunlasamamis olmasininda bu durumda payi büyüktür kanisin-dayiz.

Politik yasamindaki bu eksiklige kar-sin Türk Sinemasi'nda, aydinlar arasin-da özel bir sayfaya sahip olan Yilmaz Güney'in hakli olarak edindigi bu yere,bundan böyle nice aydinin, sanatçinin ulasabilmesi, hatta o yeri asabilmesiumudunu, inancini tasiyoruz. ülkemiz-de ilerici, demokrat, devrimci sanat-kül-tür eserlerinin tümü üzerinde sürmek-te olan baski ve yasaklari, Yilmaz Gü-ney üzerindeki yasaklarla birlikte, birutanç kaynagi olarak kiniyor, tüm de-mokrat, devrimci basini bu yasaklarin kaldirilmasi için ugrasa çagiriyoruz.

47

Page 50: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

ARAMIZDANAYRILISININ

2. YILINDA

RUHI SU'YU ANARKENRuhi Su'yu 2 yil önce 20 Eylül 85 gü-

nü yitirmistik. Mezari basinda andigi-miz Ruhi Su'yu dergimizin sayfalarinada kendi dilinden getirmeyi düsündük.

Nisan 1980'de TAVIR dergisinde Ru-hi Su ile yapilan röportajin -yer darli-gi nedeniyle- bazi bölümlerini yayinli-yoruz.

Gür sesiyle kulagimizda, yüregimiz-de yasayacak Ruhi Hoca'yi anarken is-tedik kî bugün ayni ugrasi sürdürenle-re mesajlar olsun.

• Devrimci Müzigin kaynagi ne olmalidir?

• Devrimci müzigin kaynagini düsünürken yine sanatlari tümüyle beraberdüsünmek sözkonusu- Bütün sanatlarigelistiren esasli unsur neyse, devrimcimüzigin gelismesi için kaynak da odurdiyebiliriz. Burada halkin özlemlerinibilmek, devrimci müzigimizin gelismesine çok yardimci olur. Bu özlemleri ne-

reden ögrenebiliriz? Türkülerinden;türkülerde çogunlukla halkin ne istedigiyatmaktadir. Yani ekmekten aska ka-dar neyin özlemini çekmekteyse onutürküleriyle anlatmaktadir halk. Dev-rimci müzigimizde bu bir kaynak olabi-lir. Bir de, bugün mevcut müzigimize gö-re, devrimci müzik, sofusu çikabilir bu-rada. Bugünkü varolan müzigimize gö-re, devrimci müzik, bizim için, bizimtoplumumuz için çok sesli müziktir...çok sesliligin kendisi devrimi yaratma-ya yetmeyebilir. Bugün batidaki kapi-talist toplumlarin tümü hemen hemençok sesli müzige sahiptir, ama oradaki toplumlarin hepsi devrimci kosullaragelmis degildir. Kapitalist düzenden da-ha ileri bir devrim düsünüyorsak, de-mek ki çok seslilik orada yetmiyor. Amasosyalist düzende çok sesli müzik mut-laka devrimci müzik niteligini tasir. O açidan bizim bugünkü müzigimize göredevrimci müzik, çok sesli müziktir de-

nilebilir, daha ileri bir adim oldugur dan.

Halk müzigimiz tok seslidir. Büyüklü gü halkin bütün sorunlari yüklenen bimüzik olmasindadir. Klasik sanat mizigimiz gibi, bir konuyu islememektiyani yalniz ask konusunu islememektedir. Halkin korkularini, sevinçlerinkahramanliklarini, neyin özlemini çekyor, neden sikayet ediyorsa onlarin ti münü içeren bir müziktir. Bundan d<layi devrimci müzik niteligini tasimak

tadir.

• Müzik açisindan neler söyleyebilriz? Örnegin sizin yorumlayarak söylediklerinizin otantik olandan farkliliklarvar. Daha dogrusu bir ileri olma durumu var. Bunu yaparken neye dikkaedilmelidir?

• Bir türküyü, bir sarkiyi rahat yorumlayabilmek için, müzigin ve sözükurallarini bilmek gerektigi gibi, seside o yorumu yapabilecek nitelikte olmasi gerekir. Yani herkes bir yorum yapmak ister, fakat sesi buna yetmeyebi-

48

Page 51: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

lir. Konusmada bile böyledir. Nasil ko-nusulmak gerektigini duyar, fakat se-siyle o seyi yapamaz. Sarki söyleyen in-san için de bu böyle. Anladigi seyi se-siyle verebilmek için, sesinin o seyiverebilmeye uygun bir nitelikte olmasigerekir...

...Ben türküleri yorumlarken, türkü-nün ana çizgisini, karakterini bozma-dan ve sözün istedigini vermeye çalisa-rak söylüyorum. Türküleri en iyi halki-miz söyler diye kesin bir kural yok. Ço-gu zaman halkimizin kendisi de bazitürküleri bozabilir. Yani, halkin içindenbazi söyleyiciler, türküleri dogru söyle-meyebilir. Ezgilerde de bozulmus olarakyayilmis olabilir. Zaten gelenek bu. Hep,bozularak yeniden yapilir, halk müzigi dedigimiz müzik. Otantik de donmuslukanlamina gelmez biliyorsunuz. Otantikde, daima degisen kosullarla degisen,yasanmaya devam eden bir gerçek. Ya-ni bugün giysilerinden tutun, diline ka-dar, türküleri söyleyisine kadar, söylebir iddiada bulunamayiz. Bugünkü söy-lenilen türküler, bundan bin yil önce deböyle söyleniyordu. Halkimizin dili de

degismis, giysileri de, zevki de degismis.

rafindan yapilabilir, ya da bugün bildi-gimiz bazi sanatçilar tarafindan da ya-pilabilmektedir.., bir agidi düsünün. Bu-na çikip oyun oynarlar. Kimbilir ne ka-dar zaman geçmis üzerinden. Simdi biroyun havasi gibi söylenir halk arasin-da. Iste bu bir yozlasmadir. Hafif TürkMüzigi sanatçilari da alir, hiç içerigi-ne uymayan bir biçimde söyleyebilirler.Bu da yozlasmadir. Yozlasmanin birbaska sanati, daha güzel bir sanatimeydana getirmesi de olanakli. Birtürküyü alip, onu bozar, onun üzerindeçok yeni bir sanat kurabilirsiniz. Bu an-lamda da bir yozlasma olabilir. Amabu, olumlu bir yozlasmadir.

• Devrimci müzigimizin kaynagi, halkmüzigi olmalidir dedik. Bir ezgiyi alip,ona günümüz kosullarini, mücadeleyianlatan sözler yazarak ya da varolansözlerinin bu yönde degistirilmesi biçiminde yapilan çalismalar hakkindakidüsünceleriniz?

• Yani, devrimci içerikli sözleri varolan türkülerden birine baglayarak söylüyorlar. Simdi, bu yalniz bizde degil,bütün halklarda oluyor. Bu türküleringeleneginde var aslinda. Türk ezgileri,ezgi kaliplari ortanin mali, halk da. Buezgiler kurulmus, konmus ortaya. Hergelen kusak ya da sonradan gelen halkozanlari (ister ismi belli olsun, ister belliolmasin), yeni bir söz söyleyen insan(kosullarnasil bir sözü gerektiriyorsa),bunu müziklendirmek istedigi zaman,bu ezgilerden birisinden yararlanilir...Eger söz ezgiyle bir uyum içindeyse pekala olur. Bu gelenegi yürütelim.

• Bugün devrimci ozanlarimizin siirlerini müziklendirme konusunda yayginçalismalar var. Örnegin, Nazim Hik-met'i alalim; herkes onun siirlerini müziklendirme pesinde, Sizce bu çalismalarda neye dikkat etmek gerekir?

• ...Aslinda bu bir kompozitörün isidir. Buna belki kompozitörler bu sorunun üzerine gitmedigi için herkes basvuruyor... Bunlarin bir kismi çok uydurma oluyor kuskusuz... bunlarin da basarilari kenara atilip gidecektir. Basardi olan varsa, o zaten sürer gider. Amaister kompozitör olsun, ister olmasin,devrimci ozanlarin siirini, yalniz devrimci ozanlarin degil, bütün ozanlarinsiirini müziklendirecek insanin birazsöz tadini ve siirin ne oldugunu bilmesi gerekiyor... Birçok halk ozani, dogrudürüst türkü söylemek varken, onu biraktilar, slogan söylemeye, nutuk çekmeye basladilar. Sonra birer birer sahneden çekildiler. Neden? Herkes dinlemez bir hale geldi, bikti.

49

O halde otantiklik denilen sey de ancak degiserek yasamasini sürdürebilir.

• Bir türküye yozlasmis diyebilmemi-zin ölçütü nedir?

• Söyledigim anlamda bir türkü içeriklerine ve ezgi yapisina uygun biçimde söylenmiyorsa, ona yozlasmis diyebiliriz. Bu yozlasma, halkin kendisi ta-

—Ruhi Su, devrimci sanati müzik alaninda

Page 52: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

KADININ KURTULUSU SORUNU

VE

SAPMALARIlknur GÜLER

Türkiye'de son yillarda -özellikle 12Eylül sonrasi- küçük burjuva aydin ve"sol" çevrelerde sikça tartisilmayabaslayan bir konuda "kadin sorunu" ve"feminizm" Ilk bakista toplumsal özel-likler tasiyan ve devrimci mücadeleyiilgilendiren her sorun gibi, bunun dagündeme gelmesi dogal bir izlenimuyandiriyor. Ancak Bati'da ve sosyalistçevrelerde tartisilmasinin yaklasik200yillik bir geçmisi bulunan ve genel ola-rak sinirlari belirlenmis, ne olup olma-digi ortaya konmus bir sorunun, Türki-ye'de birdenbire güncellik kazanmasi-nin bir anlami olmali... Öyle ya, sinifmücadelesinin ivmesinin daha yüksekoldugu, simdikinden daha canli bir siya-sal-kültürel yasamin, tartisma olanak-larinin bulundugu geçmis dönemde(1965-71 /1974-1986), feminizmi Tür-kiye'de de canlandirmak kimsenin ak-lina gelmedi mi? Kimse için önem tasi-miyor muydu? (Tek tük istisnalar genel durumu degistiremeyeceginden üzerin-de durmuyoruz.)

Kisacasi sorunun, 12 Eylül dönemi-nin yarattigi sonuçlarla ve adi geçençevrelerin içine düstükleri durumla ya-kindan ilgisi var. 12 Eylül "ün genelde tüm toplum kesimlerinde yarattigi ide-olojik, siyasal-kültürel tahribatin etki-leri hâlâ belirgin biçimde yasaniyor. Ve bu ortamda, kendi ideolojik, siyasal aç-mazlari içinde bocalayan küçük burju-va aydin ve bir kisim "sol" çevrelerle, basat önemde bir sorunmusçasina fe-minizm gündeme getiriliyor. Hem degeç kalmisligi telafi etmenin acelecili-gi içinde!..

Burada küçük burjuva "sol" ve ay-din çevreleri anlamak zor degil; pekiM-L (Marksist-Leninist)'ligi elden hiçbirakmayan "sosyalist"lerimize neoluyor? Eger bu sorun M-L'ler için,onlarin atfettigi boyutta ve önemde birsorun ise, "simdiye kadarneredeydiniz, sosyalizmingörevlerinden niye bu kadar uzakkaldiniz" diye sormazlar mi adama?Yada, "böylesi önemli M-L gö-50

revlere sahip çikma 'onuru'; Avrupa ko-münizmi rüzgârlarinin, burjuva hüma-nizmasinin, 'bireyin özgürlügü' idealistfelsefesinin etkisinde kalarak, pesinetakilarak mi kazanilacak?" diye sormakhakkimiz...

Kisacasi çarpik anlayislarin M-L bir ambalajda sunulmaya çalisildigi bunoktada; üzerine gitmek ve dogrulari-yanlislari birbirinden ayiklamak, yan-lislari teshir etmek önem kazaniyor. M-L bir yaklasimin ve nesnel gerçekliginifadesi olmayan, tersine, temelinde kü-çük burjuva esitçiligi, varolusçuluk,

"M-L bir yaklasimin venesnel gerçekligin ifadesi olmayan, tersine, temelinde küçük burjuva esitçiligi, varolusçuluk,Freud'çuluk ve Fromm'culuk gibi burjuva hümanist akimlarin, sosyal bunalim felsefelerinin etkileri yatan "sol"dakibu yönelis, ideolojik-siyasal mücadeleningörevleri kapsaminda üzerine gidilmesigereken ciddi bir olumsuzluktur."Freud'çuluk ve Fromm'culuk gibi bur-juva hümanist akimlarin, sosyal buna-lim felsefelerinin etkileri yatan "sol"da-ki bu yönelis, ideolojik-siyasal mücade-lenin görevleri kapsaminda üzerine gi-dilmesi gereken ciddi bir olumsuzluk-tur. Bu tür sapmalara karsi tutarli eles-tiri ve dogru alternatifler sunabilmek

için, "kadin sorunu"nun tarihsel temelerine ve gelisimine deginmek gerekiyoi

Kadin Cinsinin Ezilmisligi Sorununda Tarihçe

Köleci toplumun baslangicindasekil-lenmeye baslayan kadininezilmisligi v toplumsal rolünün ikincil plana düsme-si; her alanda esitlik veözgürlüge de yali ilkel komünaltoplumun, üretim ilis kileriningelismesine paralel bir evrirgeçirmesiyle ortaya çikar. Ilkel komünal toplumlarda gerçeklesen "dogal is bölümü"ne ragmen kisilerin yas ve cin siyet farkliligi gibi nedenlerle birbirle rine üstünlügü sözkonusu degildi. Butür topraga bagli olmayan göçebe ilkel toplumlarda, üretim vetüketimin ortaklasa gerçeklestirilisi, tüm üyeleri heanlamda esit kiliyordu. Tüm bireyleriher türlü toplumsal iliskide esit kilan b kosullar, kadinla-erkek arasindaki teayirim olan cinsellikte de ayni ortanyaratiyordu. Yani her iki cinste, cins< iliskiler konusunda sinirsiz özgürlügesahipti.

Ilkel komünal yasanti içinde, insanlarin göçebelikten yerlesik toplumage çisi, topragi islemeyebaslamalariyla o du. Adim adimgelisen bir tarihsel ug-ras alanidogdu. Maddi üretimdeki b gelisme,beslenme kaynaklarindakirastlantisalligi azaltti, sürekliyiyecek kaynaklarina sahip olmaolanaklara yaratti. Ayni anda, üreticigüçlerin hiz-la gelismeye baslamasi,insanlar ara: iliskileri de etkilemeyebasladi.

Ilkel komünal toplumda, yasa vecin-siyete göre gerçeklestirilen dogalisbö-lümünde kadinlar, dogumyaptiklari \ çocuk yetistirdikleridönemlerde, zorun-lu olaraküretimden uzak kalmaktaydi-lar. Budurum, daha çok ev islerini ve evçevresinde yapilan bahçe tanziminiyüklenmelerine neden oluyordu.Ancak esas olarak ev isleri veçocuklarin ba kimi, kabiledeki tümkadinlarin ortak sorumlulukduyduklari bir kamu göre-vi olarakyapilmaktaydi. Ev islerinin bu-

Page 53: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

günkü bireysel niteligi yoktu. Bu yüzdenev islerinin kadinlar tarafindan yükle-nilmesi, onlari toplumda ikincil konumaitiyordu.

Yerlesik ilkel toplum yasamina geçis-le birlikte, daha önceki sinirsiz cinsel iliski özgürlügüne de belirli sinirlama-lar getirilmeye baslanir. Ilkin kusaklar-arasi cinsel iliski yasaklandi. Sonra top-luluk içinde akrabalik iliskilerine daya-nan klanlar-genz'ler olustu. Artik yal-niz degisik klanlardan kadinlarla-erkek-lerin cinsel iliskisi geçerli olup, klaniçindeki cinsel iliski kesinlikle yasaklan-misti. Bu nedenle klan içinde dogan ço-cuklarin yalniz annesi biliniyordu ve ço-cuk annesinin yaninda kaliyordu. Top-lumdaki iliskileri belirleyen soy-sop (ak-rabalik) iliskileriydi ve toplumda ana-ya göre beliren soy zinciri geçerliydi. Bu sekilde analik hukukunun [ana-erkiltoplum) egemen olusu, bazi konulardakadinlarin erkeklerden daha fazla sözsahibi olmasinin nedeniydi. Kadinintoplumdaki sayginligi daha fazlaydi.

Üretici güçlerin hizla gelisimi ve bu-na bagli olarak ortaya çikan ürün faz-lasi, toplumsal iliskileri sarsici önemli sonuçlara yol açti. Sürekli arti-ürün el-de edilebilmesi, geçmisteki esit bölüsü-mün temellerini yok edip, ortak çalis-ma ve üretim zorunlulugunu ortadankaldirdi. Özel mülkiyetin dogmaya bas-lamasiyla da, ilkel komünal toplum hiz-la çözülme sürecine girdi. Zorlu bir ug-ras olan avciligin gelistirdigi vücut ya-pilari ve üretim sürecindeki daha etkin yerleri sayesinde avantajli durumdabulunan erkeklerin, tarimda ve avcilik-ta kullanilan aletlerin sahibi olmalari-na yol açti. Kadinlara ise, üretimde hiç-bir degeri olmayan ev esyalari kaldi.

Savas tutsaklarinin köle olarak çalis-tirilmasi da bu döneme rastladi. Geç-miste klanin ortak mülkiyetinde olanmallar ve köleler, artik erkeklerin mül-kiyetindeydi. Ancak burada bir sorunortaya çikiyor ve soy zincirinin analik hukukuna göre hesaplanmakta olusu,babanin mirasini çocuklarina birakma-sini engelliyordu. Çünkü dogan çocuk-lar ananin klaninda kalirken, babafarkli bir klana aitti. Erkegin mülk edin-digi mallarin çocuklarina kalabilmesiiçin, soy-sop zincirinin analik hukuku-na göre belirlenisi ortadan kaldirilma-li, "babalik hukuku" öne geçmeliydi. Veüretim iliskilerindeki degismelere bag-h olarak, üst yapi kurumlari da yeni du-ruma ayak uydurmakta gecikmedi.Analik hukukunun yerine babalik huku-ku geçti ve giderek topluma egemen ol-du. Bu da, kadinin daha fazla üretim di-sina itilmesi ve kaçinilmaz olarak top-

lumda ikincil bir konuma düsmesi sü-recini hizlandirdi. Disi cins, erkek cins tarafindan baski altina alinmaya bas-ladi.

"Tarihte kendini gösteren ilk sinif ça-tismasi, erkekle kadin arasindaki uzlas-maz karsitligin kan koca evliligi içinde-ki gelismesiyle ve ilk sinif baskisi da, disiemsin erkek cins tarafindan baski al-tina alinmasiyla ayni zamana rastlar."(Ailenin, Devletin, Özel Mülkiyetin Kö-keni -Engels.)

"Tarihte kendini gösteren ilk sinif çatismasi, erkekle kadin arasindaki uzlasmaz karsitligin kari koca evliligi içindeki gelismesiyle ve ilk sinif baskisi da, disi cinsîn erkek cins tarafindan baski altina alinmasiyla ayni zamana rastlar."

Ilk sinifli toplum olan ve özel mülki-yetin yasallastigi köleci toplumda, er-kegin üretim sürecinde egemenligi ka-din erkek iliskilerine de yansidi ve tek esli evlilik ortaya çikti. Erkegin egemen-ligi altinda, kadin ve çocuklardan olu-san aile kurumu meydana çikti. Teme-linde mülkiyet bulunan ve çikar iliski-lerinin belirleyici oldugu aile; esler ara-sindaki yasal bagin kolayca çözümlene-medigi bir kurum özelligi tasiyordu. An-cak, toplumun farkli siniflarina göre ai-le kurumu da farkli görünümler kaza-nacaktir. Örnegin, birçok kölenin sahi-bi olan bir efendi için kadin ve çocuk-lari, mallarim birakacagi ve gücünüsimgeleyecek ögeydiler. Bunun için ken-dilerini tek kadinla cinsel iliskiyle sinir-lamadilar. Ve bu durum, tüm sinifli top-lumlarda, kadinin cins ayrimina dayaliezilmisliginin en önemli unsurlarindanbirisi ola geldi. Oysa üretimdenuzaklasan, salt ev isleri ve çocuk baki-mindan zorunlu tutulan kadinlar, tama-men çocuklarina bagimli olmak zorun-daydi. Ve tek eslilik, sadece kadin için geçerliydi.

Bu durum, kadinlarin asagilanmasi-nin en somut biçimlerinden olan zina vefuhus'un da temellerini olusturdu. Ege-men siniflar her dönemde tek kisilik ai-leyi savunurgörünen ahlâki yüceltmele-rine ragmen, zina ve fuhus her zaman kendileriyle varoldu. Mülkiyet iliskile-

rine göre yasallastirilan bu evliligin ta-mamlayicisi her zaman zina ve fuhus ol-du. Köleci toplumda -geçmiste grup ha-linde evliligin kalintisi olarak- ilk önce-leri saygin bir meslek durumunda olan,kilise ve devlet tarafindan da destekle-nen fuhus, sonradan siddetli cezalan-dirilmalarla karsilasmaya basladi. Ör-negin, kapitalizmde çifte ahlâk standar-dina dayali cezalandirmanin nedeni,burjuva ailesinin yapisindan ileri gel-mektedir. Mirasin birakilacagi çocuk-larin belirlenmesi için kadindan siki sa-dakat beklenirken, erkekler dilediginceözgürdürler.

Feodal toplumda da kadinin çok yön-lü ezilmisligi ve 2. sinif toplumsal sta-tüsü artarak sürerken, kapitalist top-lumda bu durum daha karekteristik bir hal alir. Kapitalist sistemin her seyimesrulastiran isleyisi, tüm insan iliski-lerine, kadin-erkek iliskilerine de yan-sir. Düsünce ve duygular, cinsellik, çip-laklik vb. kapitalizmde alinir-satilir malhaline dönüsür. Özellikle kadinlar tümyönleriyle metalastirilirlar.

Kapitalizmde taraflarin görünüsteözgürce oynadiklari, yasal baga dayan-dirilan ve zenginlerinde bu yasal nikâhbagina girmek zorunda kaldiklari tekesli aile evlilikleri, kadinlarin ezilmis-ligini ve ikinci sinif konuma itilmeleri-ni gizlemeye yarayan hukuki örtüdenbaska bir sey degildir.

Bu durumu Engels de açik sekildevurgulamaktadir: ..."Modern uygarliginyasama sistemleri, ilk olarak evliligingeçerli olabilmesi için, taraflarin özgür-ce onayladiklari bir sözlesme olmasi ge-rektigini, ikinci olarak da, evlilik süre-since taraflarin birbirlerine karsi ay-ni hak ve görevlere sahip olmalari ge-rektigini kabul etmektedirler. Eger bu iki sart mantikli bir biçimde gerçekles-mis olsaydi, kadinlar bütün istedikleri-ne sahip olabilirlerdi.

Özgül bir sekilde hukuki bir nitelik ta-siyan bu kanitlama cumhuriyetçi bur-juvanin, proleterlerin hakkini reddet-mek ve onun agzini kapatmak için kul-landigi kanitlamanin ta kendisidir.(...)Evlilik içinde erkekle kadinin hukukiesitliginde de durum bundan daha iyidegildir." (age. Engels}

Kapitalizmin ideolojisine ve mantigi-na uygun olarak tek esli ateerkil aile,sisteme uyum saglayan insanlarin ye-tistirilmesi ve egemen deger yargilari-nin zihinlere islenmesi islevini de yük-lenir. Toplumda, insanlarin cinsiyetle-rine göre davranis biçimleri saptanmis ve bunlarin disina çikilmasi çesitli yap-tirimlarla engellenmeye çalisilmakta-dir.

51

Page 54: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

Yine kapitalizmde kadin ve aile, bir tüketim birimi isleviyle donatilmistir.Toplumsal faaliyetlerde geri konumaitilmis olan kadinlar, hem sürekli tüke-time alistirilmislar (moda, süslenme, be-genilme duygularinin yapay olarak kö-rüklenmesi, reklamlar vb.), hem de cin-sellikleri, yaygin tüketimin en önemli

metasi haline dönüstürülmüstür. Bu ze-minde fuhusa itilme ve kadinin her tür-lü asagilanmasi, yaygin biçimde gün-demdedir. En önemlisi de cinsellik konu-sunda erkeklerle ayni konumda bulun-mayislari; bu konudaki dogal isteklerini, duygularim sürekli baski altinda tut-mak zorunda kalislaridir. Toplumdaegemen olan çifte ahlâk standardi, er-kekler ve kadinlar için farkli yaptirim-lari ortaya çikarmaktir. Tek esli evlilikahlâki, pratikte sadece kadinlari bag-layici ve onlar için geçerli olan bir is-leve sahiptir.

Kapitalizmde, kadinlarin durumunu geçmise oranla olumlu yönde etkileyengelisme, dogrudan üretim süreci içinde,52

kitlesel biçimde yer almaya baslamalariolgusudur. Kadina, toplumsal statüdeve oynayacagi rollerde ilerleme ka-zandiran bu gelisme, kapitalist sana-yilesmenin özgür ve ucuz emege olan ih-tiyacinin sonucu olarak ortaya çikmis-tir. Özellikle daha ileri teknoloji kulla-nimiyla islerin kolaylasmasi, makineles-

me, isbölümü ve uzmanlasmanin artma-si, ucuz-vasifsiz isgücüne olan talebi ar-

tirmis, erkeklerin yanisira kadin ve ço-cuklari da, kitleler halinde sanayiye

çekmistir. Evliligin kapitalizmde de "kutsal"'lastirilmasi gerekli ve "dogal" l

bir birim oldugu propagandasindan beklenen bir amaçta kapitalistlerin bir kisim ekonomik yükümlülüklerinden dahakurtulmak isteyisleridir. Aile kurumu,

kapitalistleri, isçilerin refahi için gerekli bütün toplumsal sorumlulukla-rindan büyük ölçüde kurtardi. Ve yok-sullara, aile yükümlülükleri biçimi al-

tinda agir ekonomik yükler bindirdi.Kadinlarin bu sekilde üretim sürecin-

de yer. almalari, özgür-ucuz emek ve

azami kâr pesinde kosan burjuvazisinin-genelde bayraklastirdigi "esitlik", "öz-gürlük" düsüncelerinin de etkisiyle- ka-dinlarin bir kisim haklarina sahip çik-masina yol açar. Kadinin toplumdakiezilmisligine ve asagilanmasinin engel-lenmesi talebine sahip çikar görünür. Iste bu olgu, süreç içinde gelisecek olanfeminist akimlarin filizlenecegi ideolo-jik-siyasal zemini olusturur. Burjuvademokratik karakterde ortaya çikan fe-minist hareketler, sosyalist kuram vepratigin her alanda kendini kabul ettir-meye baslamasiyla, yeni sürece ayakuydurmak ve sosyalist düsünceyle da-ha yakindan bag kurma ihtiyaci duyma-ya baslar.

"Kadinlarin bu sekilde üretim sürecinde yer almalari, özgür-ucuzemek ve azami kâr pesinde kosan burjuvazinin -geneldebayraklastirdigi'esitlik', 'özgürlük' düsüncelerinin de etkisiyle- kadinlarin bir kisim haklarina sahip çikmasina yol açar."

Kadin haklari konusunda, feministle-rin ve genelde sosyalistlerin yükselttigiçok boyutlu mücadele, kadinlarin so-runlarina yönelik ilgiyi gittikçe artirir. Çesitli ülkelerde gelisen bu mücadele veçözüm arayislari, kadinlarin örgütlen-mesi çabalarini da gündeme getirir.Tek tek ülkelerde atilan adimlar, ulus-lararasi platforma da yansitilir. Veuluslararasi kadin konseyi kurulur.(Washington, 1888) Özellikle bu örgüt-lenmenin sagladigi yararlarla, dünyaçapinda kadin haklarina olan ilgi art-tirilir, çesitli ilerlemeler saglanir.1909'da Danimarka'da (Kopenhag), II.Enternasyonal çizgisine bagli kadinla-rin yaptigi bir konferansta, her yilin 8Mart gününün Uluslararasi KadinlarGünü olarak kutlanmasi kararlastirilir ve geleneklestirilir. (Bu öneriyi, Ameri-ka'da grev sirasinda ölen kadinlarinanisina Clara Zetkin yapmistir.)

Bu sekilde 1900'lerin ilk yillarinda yükselen ilk feminist dalga, iki paylasimsavasi yasanmasi ardindan, 1960'li yil-larda tekrar yükselir. 1970'li yillardaise, "sosyalist feminizm" ön plana çik-maya baslar.

Bu gelisimin Türkiye'ye yansimasi

Page 55: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

ise, toplumsal özelliklere ve burjuva de-mokratik hak ve özgürlüklerin cilizligi-na paralel biçimde, çok geri düzeyde ol-du. Varolan kadin haklan da, daha çok resmi politikanin sonuçlari olarak orta-ya çikti. Dolayisiyla ne burjuva demok-ratik, ne de radikal-feminist anlamdabir kadin hareketi yasanmadi. BugünTürkiye'de çarpik kapitalist kurumlas-ma ve üst-yapisinin yanisira, feodal üst-yapinin kalintilari (ahlâk, deger yargi-lan, toplumsal baglar...) da büyük ölçü-de etkinliklerini sürdürmektedir. Özel-likle Islam dininin kâti ideolojik ve ah-lâki ölçüleri, burjuva ve feodal karak-terini birlikte yansitan ataerkil degeryargilan, ülkemiz kadinlarini iyice kis-kaca almaktadir. Bu nesnel durumnedeniyle, düzenli ücretli çalismayasamina girmeleri de, kadinlarindurumlarinda somut bir degisiklige yolaçmamaktadir. Ücretli çalismayasamina girmek, kadininözgürlesmesinin ön koslu olmaklabirlikte, Türkiye'deki sinifla toplumyapisinin özellikleri, kadinlarin kurtulusuyolundaki çözümleri olanaksiz kiliyor.

Feminizm Nedir?

Feminizmin ortaya çikis kosullari vesosyal karakteri gözönüne alindiginda,hareketin tanimlanmasi konusunda daçesitli farkli yaklasimlari ve talepleriiçeren bir sürecin yasanmasini açikla-mak kolaylasmaktadir. Bu farkliliklarinda, ortak noktalari netlestirmeye dog-ru yasanan evrim içinde, günümüzde-ki genel tanimlamalar yapilabilir duru-ma geldi. Ilk defa Fransizcada kullanil-maya baslanan (1837) "feminizm" söz-cügü; genel olarak "kadinlarin toplum içindeki rolünü ve haklarini genisletme-yi öngören bir doktrin" biçiminde ta-nimlanmaktadir. Bu tanimlama, yer yerpratik eylemleri de içeren anlayislarlazenginlestirilmis, örnegin "sosyalist fe-minizm" gibi tanimlara ulasilmistir.

Feminizm konusunda ilk olarak, bur-juva demokratik karakterde ortaya çi-kisina ve bu temelde gelisimine dikkatiçekmek gerekir. Sosyalistler de bu sü-reçte, kadinlarin gerçek kurtulusu ta-lebini dile getirerek savunmus, ama bu-nun, ancak sinifsiz toplum kosullarindagerçeklesebilecegini vurgulamislardir.Ne Marks, ne Engels ve ne de sonraki M-L ustalar, "kadinlarin bagimsiz kur-tulus hareketi"ni onaylamamis, soru-nun gerçek çözümünü sosyalist iktidar zeminindeki bilinçli çabalara baglamis-lardir. Ve bu yaklasim kadinlarin kur-tulusu sorunundaki M-L düsünceninana eksenini olusturagelmistir. Femi-nizm çözümlemesi yapilmaya çalisildi-

ginda, genelde su sonuçlara ulasilabi-lir:

— Ideölojik-siyasiözellikleri itibariyla, en genelde burjuva-demokratik karakterli bir harekettir.

— Feminizm, tüm ezilen-sömürüleninsanlarin kurtulusunu degil, kadin cinsinin kurtulusunu öne çikarir. Dolayisiyla cins ayrimina dayali bir anlayisisavunur. Feministlere göre, tüm kadinlarin -ulusu, sinifi vb. ne olursa olsun-sadece kadin olmaktan ileri gelen sorunlari vardir. Tüm kadinlar, erkeklerin egemen oldugu bir dünyada ezilmekte, cinsel baski altinda tutulmaktadir.Pratikte bu durum, öz olarak erkeklerihedef seçme, onlarin sorunlarini kendilerinden uzak görürler ve onlara göre, feministlerce, "kadinlarin kurtulusu ancak kadinlarca saglanabilir." Hatta bazi feministlerce "kadinlarin kurtulusu erkeklerin de kurtulusunu saglayacaktir" görüsü savunuldu. (Fransizfeministi Avril De Sainte Croix, 1888.)

— Feministler, kadinlarin sorunlari-ni toplumsal kosullardan ve gerçek temellerinden soyutlarlar. Savunduklari,kadinlarin gerçek kurtulusundan çok,yüzeysel görüntüyü degistirmeye çalisan reformist bir bakis açisidir. Kapitalizm kosullarinda gerçeklesmesi olanaksiz, "özgürlük" ve "esitlik" amacipesinde kosulur.

— Feminizm, sinif mücadelesi perspektifiyle hareket etmedigi için de, tarihsel gelisimin ve toplum bilimlerininyasalarina temelden ters düser.

— Feminizm, sosyal niteligi itibariyle ikili bir karakter tasir. Genelde baski ve ezilmislige karsi olusundan kay-

naklanan "demokrat" yan ve "cins ayi-rimi"ni temel alisindan dolayi da "ge-rici" yan. Burada, en genelde burjuva demokratik degerlendirmesi, Sözü edi-len "demokrat" yanindan kaynaklan-maktadir.

Feminizm, "Sosyalist Bir Anlayisla Ola-nakli mi?

Ideolojik ve sinifsal tutarsizliklari si-nif mücadelelerinin, sosyalizmin teorik-pratik gelisiminin yarattigi sonuçlar, fe-minist akimlarin kendilerine daha faz-la çeki düzen vermeleri ihtiyacini orta-ya çikarmis ve sosyalizm mücadelesi iledaha siki baglar kurulmasi çabalaribaslatilmistir. Bu gelisimin sonucu ba-zi kesimleri iyice radikallesen feministhareketler, kendini "Sosyalist Femi-nist" olarak lanse etmeye baslamistir. Kisaca bugün feminizm, bilinen "bur-juva demokratik" kabugunu parçalamaçabalari içinde anti-kapitalist perspek-tifi benimsemekte ve genel toplumsal muhalefet yelpazesi içinde kendine yerbulabilmektedir. Feministlerin, kadin-larin ezilmisliginin nedenlerinden çok,sonuçlariyla ilgilenmelerine ve gerçek-te kadinin durumunun yüzeysel görün-tüsünü degistirmeyi amaçlamanin ile-risine gidememeleri ve de nesnel olarak"erkek düsmanligi"na varmalari; bun-larin mahkûm edilmelerini kolaylastir-maktadir. Dolayisiyla bu çerçevedekifeminist hareketler, üzerinde fazla du-rulacak bir önem tasimamaktadir. Bizi ilgilendiren, esas olarak feminizminsosyalist saflarda yer tutmaya ve "sos-yalist" bir ambalajla sunulmaya çali-silmasi...

Genel olarak "Sol" feministlerin ha-reket noktasi ve Marksistlere yönelik elestirileri kadinlarin kurtulusununekonomik altyapinin belirleyiciliginebaglandigi, bunun da ayrica cinsel bas-ki altinda tutulan kadinin tam kurtulu-sunu saglayamayacagi... seklindedir.

"Örnegin kurtulusu, sosyalist birdevrimden ye onu yapan erkeklerdenbekleyen feministlerin pek tutarli olduk-lari söylenemez." (Feminizm, AndreMichel. "Kadin Çevresi" Yayinlari.s.152.) Feministlerin sosyalizme umutbaglamamalari gerektigini belirten bu alintida da görüldügü gibi, sosyalizminde kadinin erkek egemenliginin kalintisiolan cinsel vb. baglardan tümüyle kur-tulusu saglayamadigi için, ayrica "sos-yalist feminist" bir hareketin örgütlen-mesi gerektigi savunulmaktadir.

Gerçekten sosyalizmde, iddia edildi-gi gibi, kadinlarin gerçek özgürlügüne

53

Page 56: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

ulasmalari olanakli degil mi?"Marksistlerin her seyi ekonominin

belirleyiciligine indirgedikleri, halbukikadinlarin ekonomik (sinifsal) baski vesömürülmeyle birlikte, cinsel baski veayrima da ugradiklari..." elestirisini elealalim. Alt-yapinin son çözümlemedeüst-yapiyi belirledigi, diyalektik mater-yalizmin evrensel yasasidir. Ve bilim-selligi tartisma götürmez. Kadinlarinezilmisligi sorunu da, sinifli toplumla-rin ortaya çikisiyla birlikte ve onun so-nucu olarak dogmustur. Yani, erkekle-rin üretim sürecindeki yerleri dolayisiy-la tek-esli aile tipi ortaya çikmis, alt-yapi üst-yapiyi sekillendirmistir. Kisa-casi sorunun ortaya çikisinda alt-yapi-nin belirleyiciligini kabul ediyorsak,sosyalist toplum alt-yapinin da nihaiolarak belirleyiciligini kabul etmek zo-rundayiz. Sözü edilen "kadinin ayricacinsel baski altinda bulunmasi" olgusuda sosyalist üretim iliskilerinin belirle-yiciligi disinda tutulacak bir sorun de-gildir.

"Kadin-erkek arasinda, daha önceki toplumsal durumlardan bize miras kal-mis bulunan esitsizlik, asla kadinin eko-nomik baski altinda olusunun sebebi de-gil, sonucudur." (Ailenin Özel Mülkiye-tin ve Devletin Kökeni) Engels'in söyle-dikleri son derece açik kadinin cinselbaski da dahil -karsilastigi esitsizlik vebaskilar-, ekonomik alt-yapinin ürünü-dür. Ve ortadan kaldirilisi da ekonomikalt-yapinin dönüsümüne (sosyalizme)baglidir.

Bu mantik sahipleri, bilinçli ya da bi-linçsizce sosyalizmin nasil bir düzen ol-dugunu da görmezlikten geliyor; onusalt ekonomik dönüsümlerle sinirliymisgibi yansitiyor. Halbuki sosyalizm, ye-ni sinifsiz ekonomik iliskilerle birlikteve M-L politikanin yönlendiriciliginde,adim adim üst-yapinin da dönüsüme ug-ratilacagi, yüce degerlere sahip yenibir insanin ve yeni bir toplumun tüm bo-54

yutlariyla yaratilmasi sürecidir. Bu an-lamda kadinin ezilmisligini tümden gi-dermek ve erkeklere her kosulda (fizi-ki, entellektüel ve moral açilardan ge-lisebilme olanaklari, girisimcilik ve ya-ratim özgürlügü...) gerçek esitligi sag-lamak, sosyalizmin görevleri arasinda-dir. Ancak surasi da açiktir ki, altyapi-daki sosyalist insanin üst-yapiyi da dö-nüsüme ugratmasi aninda ve bire birgerçeklesebilecek bir olgu degildir. Si-nifli toplumlarin damgasini tasiyan ve yüzyillarin birikiminden kalan ahlâkikültürel miras, toplumsal bilinçlenme-de derin izler birakmis köklü ön yargi-lar bir anda giderilemez. Bunlarin gi-derilmesi, uzun yillari kapsayacak sos-yalist insa sürecindeki bilinçli iradi ça-balarin ürünü olacaktir. "Sosyalist-fe-ministlerin" anlamak istemedikleri veçarpittiklari nokta budur.

Öte yandan, böylesi bir perspektifesahip bulunmayan ve kafalarinda kur-duklari idealize edilmis sosyalizm an-layisiyla "reel sosyalizm"e (ya da var-olan sosyalizm"e!) veryansin eden ba-zi çevreler, kadin sorununun da niyehâlâ tam çözümlenmedigine elestiriyagdirmaktadirlar. Bugün sosyalist ül-kelerde ulasilan gelisme düzeyine ve iz-lenen politikalara bagli olarak, çesitlisorunlarin varligini korumasi çok sasir-tici bir olgu degildir. Bu tür sorunlarin varligi, genel olarak "sosyalizmin ku-surlari" degil, izlenen yanlis politikala-ra bagli sonuçlardir. Ve tümden orta-dan kalkislari da, sinifsiz topluma dog-ru ilerlemeye paralel bir seyir izleye-cektir.

Kisacasi kadinlarin gerçek kurtulu-su, sosyalist toplumda yaratilacak or-tamla olanakli hale gelecektir. Kadin-larin yaygin biçimde üretime ve kamu hayatina katilmasi, toplumsal yasamin her düzeyinde ve her asamasinda sözsahibi olmalari, onlari erkeklerle ger-çekten esit kilacaktir. Ayrica ev islerive çocuk bakiminin da kamu görevinedönüstürülerek uzman kisilerce yürü-tülmeye baslamasi, bu sorunun çözü-,müne katki saglayacaktir. Bu kosullar altinda, maddi çikar iliskilerini yansi-tan ve belirleyici yani ekonomik bir bi-rim özelligi tasiyan burjuva ailesi tas-fiye sürecine girecektir. Bunun yeriniise, hiçbir maddi çikar iliskisine dayan-mayan, dinsel ve ataerkil degerlerin si-nirlanmalarindan, çesitli yasaklar veönyargilardan, gayri mesru çocuk soru-nundan arinmis, eslerin özgür seçimi vekarsilikli içten sevgi ve saygisi üzerinekurulmus beraberlikler olacaktir. Sos-yalizm kosullari altinda yürütülecek bi-linçli'-iradi çabalar, insanin özgürlesme-

si önündeki üst-yapida varolan her tür-lü kalintiyi silip süpürecek, sinifsiz top-luma dogru ilerlenecektir.

Deginilmesi gereken bir baska noktada su: Kendilerine "sosyalist-feminist"diyenlerde de, cins ayrimini temel alanmantik aynen korunmaktadir ve "tari-hi bir .de her anlamiyla kadinlarin gö-züyle ele almak gerekir" yaklasimininürünü sakat bakis açisi sürdürülmek-

tedir. Bu ise dogaldir ki, sosyalistlerin temel görevini -ezilen siniflarin ve pro-letaryanin kurtulusu davasini- bulanik-lastirmakta, hedef sasirtici rol oyna-maktadir. Kadinlarin kurtulusunu, pro-letaryanin gerçeklestirecegi toplumsaldurumdan ayri görmüyorsak; o zaman tüm çaba ve enerjimizi, proletarya ve müttefiklerinin kurtulus mücadelesi ek-seninde yogunlastirmamiz zorunlulukhalini alir. Tersine sözde proletaryaninmücadelesine hak vermek ve destekle-mekle birlikte "kadinlarin bagimsiz kur-tulus mücadelesi" olgusunu öne çikar-mak, proletaryanin kurtulus görevleriy-le ve davasinin niteligiyle de çelisir.Eger "sosyalist-feminizm" sosyalizmingerçeklestiremeyecegi bir islevigerçeklestirecekse ve bu, sosyalist in-sa programinin disinda kalacak bir sey-se ne oldugu açikça ortaya konulmali-dir. Ama çok açik bir gerçek var ki, sos-yalizm salt alt-yapinin dönüsümü degil,yepyeni bir toplumun ve insanin yara-tilmasi sürecidir. Bu durumda da, femi-nizme ne gerek var diye sorma hakki-miz doguyor. Feministlerin siraladiklarikadin cinsinin özgürlügüne iliskin bir takim amaçlar, zaten sosyalist insa sü-reci içinde gerçeklestirilecektir. Yokbunlar feministlerce "kendi baslarina"gerçeklestirilebilecekse, o zaman dpsosyalizme, "sosyal feminizm" demeyene gerek var diye sormak hakkimiz... Ki,feministlerin sinif mücadelesi pratigi

Page 57: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

içinde yer alma diye bir sorunlarinin ol-madigi da biliniyor. Sosyalizmin, kadinözgürlügünü de gerçeklestirecek prog-ram ve perspektifte, elverisli nesnel ze-mine sahip olmadigini düsünmek ve sa-vunmak, Marksist dünya görüsündençok uzaklarda seyretmenin ifadesidir.

"Feminist pratik bu yeni çözümleme-lerden çok sey kazanacaktir. Gelismistoplumlarin isletmelerine ait bir özellikolan devlesme ve birikim mantigina kar-silik, üçüncü dünya kadinlariyla birlikte hareket eden feministler, insani boyut-larda isletme alternatifini, rekabet ve acimasiz yarisma yerine isbirligi ve da-yanisma alternatifini koyacaklardir.Zenginligin kuzey yari kürede yogunlas-masi ve güney yan küredeki pek çok ül-kenin giderek yoksullasmasina karsilik,feministler, dünya kaynaklarinin veüretimin uluslararasi düzeyde hakçapaylasilmasi alternatifini talep edecek-lerdir." (Feminizm, Andre Michel,s.166.)

Bu alinti, feministlerin sosyalizmdenne anladiklarini, sosyalizmle ne dere-ce ilgilerinin oldugunu güzelce ortayakoyuyor. Görülüyor ki sosyalizmin oldu-gu yerde, sosyalizm için mücadele saf-larinda, devrimciler arasinda, feminiz-min geregi ve hiçbir anlami yoktur. Fe-minizm, sosyalizmle, Devrimci mücade-leyle bagdasmaz. Ikisini bagdastirmaiddiasinda olanlar, sinif mücadelesiningerçeklerinden uzakta, kendi küçük

burjuva siyasal fantazileriyle tatmin oluyorlar. Baska bir sey degil...

Öte yandan sosyalist ülkelerde de çe-sitli kadin örgütleri, hareketleri buluna-bilecektir. Ancak bunlar, "bagimsiz ka-din özgürlügü" savunucusu (feminist)hareketler degil, tersine M-L önderligibenimsemis, sosyalist insa programinin

"Sinif mücadelesinin acil görevlerinin degil de, kadin sorununa feministçe çözümlerinpesinde kosanlar, bu gidisleriyle "bireyin özgürlügü felsefesi" ve 'burjuva hümanizmi'ne daha fazla yakinlasma disinda bir sonuç elde edemeyeceklerdir."

daha iyi hayata geçmesi isleviyle do-nanmislardir. Türkiye gibi devriminiyapmamis ülkelerdeki kadin örgütleriise, temel göreve -iktidarin alinmasina-hizmet edecek ve ona tabi olacak biçim-de, kendi özgül sorunlarini gündeme ge-tirecek faaliyetler yürütürler.

Ancak devrimci-sosyalist kadinlarinfaaliyetlerinde, hiçbir zaman feminist-çe bir yaklasim gündeme gelmez. M-

L'lerin sorunlara bakisi her zaman si-nifsaldir; cinsel vb. ayrimlara yer yok-tur. Bundan, M-L'lerin cins ayrimindankaynaklanan vb. sorunlari hiç dikkatealmadigi, yok saydigi ve her seyi alt-ya-pinin belirleyiciligine biraktigi anlamida çikmaz. Yapilmasi gereken, devrimci mücadelenin her asamasinda, her dü-zeyinde, kadinlarin da esit rol ve sorum-luluk üstlenmesinin kosullarini yarat-mak, genelde kadinlarin sorunlarinailiskin propaganda ve ajitasyon, ideo-lojik biçimlendirme faaliyetini kararli-ca sürdürmektir.

Bir diger boyutuyla ele aldigimizda,"sosyalist feminist"lerin sinifsal bakisaçisiyla hareket etmediklerini ve sinifmücadelesinin görevlerini çok yönlüomuzlama diye bir sorunlarinin olma-digini görürüz. "Yasasin bagimsiz ka-din özgürlügü" sloganina siki sikiya sa-rilan ve ayaklari yere basmadigi için,sosyalizmin prestijinden yararlanmayaçalisan "sosyalist feminist'ler, sosya-lizmle feminizmi bagdastirma teorileriüretmektedirler. Sosyalizmin, feminizmgibi kendi varligina ve felsefesine ay-kiri bir unsurla bagdasmasi, kaynas-masi olanakli degildir. Hem devrimcisaflarda yer alip, hem de feminizm ola-bilir diyenler ise, kadin sorununa dev-rimci çözümler üretmeye degil, kendisorunlarina çözüm arayisi içinde olma-lilar... Sinif mücadelesinin acil görev-lerinin degil de, kadin sorununa femi-nistçe çözümlerin pesinde kosanlar, bugidisleriyle "bireyin özgürlügü felsefe-si" ve "burjuva hümanizmi"ne dahafazla yakinlasma disinda bir sonuç el-de edemeyeceklerdir.

Feministlerin M-L'lere yönelik birbaska'tavri da "her seyi ekonomiye in-dirgedikleri için, kadin özgürlügüne ilis-kin taleplere hiç sahip çikmadiklari, sa-vunmadiklari..." seklinde imaj yaratma-ya çalismalaridir. Acaba M-L'ler, femi-nist "dostlarimizin" dedigi gibi bu ta-lepleri hiç savunmuyorlar mi? Sinif mü-cadelesi ve M-L ile az çok ilgisi bulunanherkesin de görebilecegi gibi, bu tespi-tin gerçekle ilgisi yoktur. Çünkü en ba-sit yaklasimla ele alindiginda bile ka-dinlarinin özgül sorunlarinin, kendile-rinin de daha duyarli ve özel çabalari-ni gerektirdigi kabul edilir. Hiçbir hakmücadele edilmeden alinmaz. Ama bumücadele ancak devrimci saflarda yeralinarak basariya ulastirilabilir ve an-lam kazanir. Dolayisiyla, devrimcilerinönlerine koyduklari sini f mücadelesininçok yönlü görevleri içinde, kadin sorun-lari da yer alir. Ve devrimciler bu so-runlara gerçek çözüm yollari üretmenoktasinda, feministlerden farklarini

55

Page 58: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

net bir biçimde ortaya koyarlar. Bu ko-nuda ortaya çikabilecek istisna olum-suz örnekler de, kuskusuz genel devrim-ci yaklasimi gölgelemez. Tersine, dev-rimci bakis açisi içindeki çözüm arayis-larina daha siki sarilmalarini gerekli ki-lar.

Kuskusuz bugün devrimci saflardada kadinlari küçümseme, feodal deger yargilariyla bakma, onlari hep ikinci si-nif islere layik görme gibi anlayislarin tamamen asildigini söylemek zordur.Ancak bu böyledir diye, kimilerininyaptigi gibi her seyin önüne kadin so-runu çikartilamaz. Yanlis ve devrimci olmayan anlayislarla mücadele etme vekadin haklarini savunma, M-L'lerin gö-revidir. Ama bu görevler, hiçbir zamanemperyalizme ve oligarsiye karsi müca-delede basat soruna dönüsmez. Basatsorun derecesinde ele alanlar, yillardir"kadin" sorununu dillerine pelesenkedenler; saga sola akil vereceklerine,önce kendi iliskileri içindeki ve en ya-kin kadinlari "çocuk doguran", "hamuryoguran" niteliklerinden kurtarsalar,çok daha yararli bir is yapmis olacak-lardi, üstelik daha dürüstçe davranil-mis olunurdu.

Kisacasi kadin haklari feministlerin degil, sinif mücadelesi programimizauygun olarak bizim savunacagimiz ta-lepler olmalidir. Bu konuda kitlelerin örgütlenme ve bilinçlendirilmesi faali-yetleri içinde gerekli, egitici, perspek-tif sonucu çalismalar, ajitasyon ve pro-paganda faaliyetleri sürdürülmelidir.

Somutlarsak, her türlü ekonomik sö-mürü baglarindan kurtulma talebi, kür-taj, dogum kontrolü ve bosanma gibihaklarin güvenceye alinmasi, her tür-lü ataerkil önyargilardan, kadina top-lumca yüklenmis geleneksel rollerden,geleneksel deger yargilari ve feodalburjuva ahlâkin özgür gelisimi engelle-yici baglarindan kurtulma talebi, kadin-lara yönelik hukuki ve siyasi esitsizlik-lerin ortadan kaldirilmasi; insanligi ye-mden üreten (dogurgan) niteligiyle, ug-radigi biyolojik yipranmanin asgariyeindirilmesi talebi; aile kurumunun ka-dini bir çesit "ücretli ev köleligi"ne tut-sak eden toplumsal islevinin, özgür ge-lisimi engelleyici rolünün vurgulanma-si, ev isleri ve çocuk bakiminin kamu hizmetine dönüstürülmesi (kres vb. sos-yal hizmetlerin azami ölçüde gerçekles-tirilmesi...) talebi ve kültürel gelisim, egitim ve bilinçlenme olanaklari, çokyönlü yeteneklerini gelistirebilme veesit olanaklara sahip olma... gibi talep-ler, devrimcilerin sinif mücadelesininçok yönlü görevleri arasinda sahip çi-kacagi taleplerdir. Feministlerin, bu ta-56

lepler yalnizca kendi sorunlanymis gi-bi imaj yaratmalari engellenmelidir.

Bir baska açidan ele aldigimizda,sözlerden çok, yapilan islerin anlam ifa-de ettigi sinif mücadelesi içinde, kadin-lara nasil bir çözüm yolu-kurtulus öne-rilecegi de önem kazaniyor. Bugün içinen genelinde, emekçi kadinlari örgütle-me-bilinçlendirme ve devrimci mücade-le saflarina katma sorunu, görev olarakönümüzde durmaktadir. Bu tür faaliyet-lerin, feministlerin, küçük burjuva ay-din çevrelerin ve burjuva sosyalistleri-nin "entel bar"lardaki, okuyucusu si-nirli dergi köselerindeki akademik fan-tezileri disinda bir islevi olacaksa, bu-nun pratikte nasil sekillenecegi, ne an-lam tasiyacagi somutlanmalidir.

Öyle ya, ülkemizde kadin, nüfus için-de en büyük orana sahip ve büyük ço-gunlugu okuma-yazma bilmeyen; bira-kalim kadin olmayi, insan olarak biledeger verilmeyen köylü kadinlarina,hangi somut "feminist program"la gi-dilecek? "Sinifsal" olarak sömürülüyor-sunuz ama, sömürülüsünüzün asil ne-deni kadin oldugunuz için "çift baski" altinda tutulmanizdir. Bu nedenle önceerkek egemenligine -kocalariniza-!"karsi örgütlenmelisiniz..." mi diyece-giz? Ekonomik yoksulluk ve sefalet ko-sullari içinde bocalayan, emperyaliz-min sürekli siringa ettigi yoz ve tüketimtoplum kültürüyle, kendi degerlerinegittikçe yabancilasan emekçi kadinla-rimizla; pahaliligi, issizligi, yoksullugu,baski, terör ve iskenceleri, grevleri, dü-zene karsi mücadeleyi konusmayip da,"erkek egemenliginin kötülüklerini" mitartisacagiz?

Görülüyor ki feminizm, yasadigimizgerçeklik içinde proleterya ve müttefik-lerinin, aydinlik, özgür ve sömürüsüz bir gelecek pesinde kosanlarin sorunu degildir. Geriye bir avuç burjuva hüma-nistinin, küçük burjuva aydin-entellek-tüelinin, Türkiye'yi Avrupa sanip teo-riler ürettigi ve kendilerini tatmin etti-gi "sosyalist ugraslar" kaliyor. Ki'bun-larin gerçekte emekçi kitleleri örgütle-me diye bir sorunlari da yoktur. Onla-ri fantazileriyle basbasa birakmak dev-rimciler için pek sorun yaratmaz ama, sosyalizmin emekçi kitleler nezdindeahlâki yozluk olarak gösterilmeye çali-silmasina da kararlica mücadele etme-liyiz. Sosyalistlerin ahlâk alaninda daolumlu bir gelenege sahip olmasi gerek-tigi açiktir.

Devrimcilerin Kadin Sorununa Yaklasimi Nasil Olmalidir?

Devrimcilerin, bu talepleri de prog-

ramlarina alinirken, feministler gibi"kadinlarin erkekler karsisindaki ortakezilmisligi" perspektifiyle hareket etme-yecekleri ortadadir. Sinifsal yaklasimingeregi olarak sorunu, ezilen emekçi-proleter kadinlarin sorunlarinin çözü-mü, onlarin örgütlendirilmesi ve bilinç-lendirilmesi temeline oturturlar. Soru-nu, sinifsal yaklasimin disinda "cins ay-rimi" temelinde ele alarak, "tüm kadin-larin kurtulusu" gibi bir hedefi önümü-ze koyarsak, feminizmin çikmaz soka-gina dalmis oluruz. Çünkü kapitalist

toplumda çesitli sinif ve kategorilerdenkadinlarin -dolayisiyla farkli ezilmislikdüzeylerinin-, varligi dikkate alindigin-da, bunlari birlestirebilecek tek ortakyan, kadin cinsine/cinsellige iliskin so-runlar olmaktadir (ki feminizmin faali-yet alani da, gerçekte bu ortak bilesen olmaktadir). Örnegin emekçi kadinlariçin en önemli sorun olan ekonomik kö-lelik, varlikli burjuva kadinlari için ge-çerli degildir. Kisacasi devrimcilerin,tüm kadinlarin taleplerini kucaklaya-cak bir perspektifle hareket etmelerisavunulamaz. Yapilmasi gereken;emekçi kadinlarin sorunlari eksenindefaaliyet yürütürken, genelde de kadin-lara uygulanan cins ayrimina dayali po-litikalari teshire yönelik ajitasyon-pro-paganda faaliyeti yürütmektir.

Bizzat devrimci saflarda yer alan ve ideolojik-siyasi tercihini bu yönde net-lestirmis kadinlarin durumunu ele aldi-gimizda, gerçekte feminizm diye bir so-run yoktur. "Sosyalist-feminizm" adi al-tinda, böyle bir olguyu genel devrimcihareket saflarinda yerlestirmek iste-yenlerin bulunmasi da bu gerçegi degis-tirmez. Feminizm sorununu, devrimci hareketin en önemli sorunlari arasin-da göstermeye çalisanlarin da, sübjek-tif konulari, niyetleri, hareket noktala-ri, çaplari ve yukarida siralanan genel ideolojik-siyasi tutarsizliklari dikkatealindiginda, sorunun fazla bir önem ta-

Page 59: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

simadigi daha açik görülür. Ancak budurum, yaratabilecekleri olumsuz so-nuçlara karsi duyarli olmamizi ve mü-cadele etmemizi engellememelidir.

Devrimci saflardaki kadinlar için tar-tisilacak sorun feminizm degil, olsa ol-sa "mücadelede kadinin yeri ve kadin-erkek iliskileri" kapsaminda olabilir.Devrimci saflarda yer alan kadinlar,genelde halkin ortalama düzeyinin üze-rinde bilinç ve kültür düzeyine sahip-tir. Ayrica örgütlü iliskiler içinde bulun-malari, kendilerini sürekli gelistirebil-mesi ve sorunlarin çözümünde önemlibir avantaj olusturur. Ayni amaçlar et-rafinda birarada bulundugu erkek ar-kadaslarinin yaklasimi da içtenlige, dü-rüstlüge, karsilikli sevgi ve saygiya yol-dasça bagliliga dayanir. Kadin olmala-rindan kaynaklanan farkli bir yaklasim,2. sinif rol yükleme vb. anlayislar söz-konusu degildir. Iki erkek arasindakimücadele arkadasliginin gerekleri, aynisekilde kadin erkek arasinda da geçer-lidir. Hiçbir çikar hesabi güdülmeyen,içte sevgi ve saygiya dayali karsilikliiliskiler, mücadelenin her asamasindaesit sorumluluk ve rol üstlendirilmesi,ortak bir ideolojik-siyasi hedef pesindekosulmasi, devrimci saflardaki kadin-erkek esitliginin -dolayisiyla feminizmdiye bir sorun olmayisinin- maddi te-mellerini olusturur. Kadinlarin-, dünyadevrimci hareketleri tarihinde oynadik-lari rollere ve mücadelelerine iliskin sa-yisiz örnek bulunabilir. Bu örnekler, ka-dinlarin mücadeledeki yerleri ve sorun-larina yaklasim konusunda da perspek-tifimizi zenginlestirici özellikler tasi-maktadir. Örneklersek, batili feminist-lerin ekonomik, siyasal ve demokratikhaklarini elde etmek için didindikleridönemde Rus kadinlari proleter hare-ketin yol göstericiliginde -yogun biçim-de, kendilerine bu haklari saglayacak1917 Ekim devriminin hazirliklarina,erkeklerle omuz omuza katilmaktaydi-lar. Yine Rus emekçi kadinlarinin 1917Subat'indaki Duma'ya yürüyüsleri, dev-rimi baslatan kivilcim oldu. Nazi saldi-risina ugrayan ve kusatmanin 900 günsürdügü ünlü Stalingrad direnisindeSovyet kadinlari akil almaz cesaret,kahramanlik ve özveri örnekleri sergi-lediler. Yine ikinci paylasim savasi dö-neminde, topraklarinda anti-fasist sa-vasimi sürdüren tek düzenli Avrupa or-dusu olan Tito'nun "Partizanlar Cephe-si" ve "Kurtulus Ordusu"nda 160.000'-den fazla kadin vardi. Vietnamli kadin-lar, Afrikali, Latin Amerikali (Arjantin'-de "l Mayis alaninin analari".Nikara-gua'da Halk Kurtulus Cephesi'nin1/3'ünü olusturan "Sandino'nun kizla-

ri", Bolivya'da madenci esleri...) kadin-lar, Filistin'in 24 saati bomba sesleri ve barut kokusu içinde geçen yigit, özve-rili kadinlari; yeralti direnislerinde, is-kencehanelerde ve toplama kamplarin-

da, idam mangalarinin önüne dizilisteerkekleriyle omuz omuza yer alan bin-lerce, milyonlarca kadinin varligi; sinifmücadelesindeki rolleri ve erkeklerkarsisindaki konumlari açisindan yeterin-ce aydinlaticidir. Ve bunlarin hiçbiri-nin feminizm diye bir sorunlari da yok-tu...

Saflarimizda, kadinlarin katilmadigibir devrim mücadelesinin basariya ula-samayacaginin bilincinde hareket ede-rek, esit sorumluluk ve rol üstlenme an-layisina dayali mücadele arkadasligiesas olmalidir. Bu anlayis, devrimci saf-lardaki evlilik iliskilerinde de özel bir önem kazanarak, damgasini vurmak zo-rundadir. Mücadele arkadasliginindamgasini tasimayan, salt duygusal vecinsel baglarin küçük burjuva çikarici-liginin öne çikarildigi evlilik iliskileri-nin, devrimci anlayisla bagdastirilabil-mesi olanakli degildir.

Devrimci mücadele açisindan kadin

sorunu, sadece saflarimizdaki kadinlarikapsamadigi için, mücadelenin genelprogrami ve hedefleri içinde emekçi ka-dinlari örgütleme, bilinçlendirme faa-liyetlerine de gereken agirligi vermeli-

yiz. Kitle mücadelesi kadinlara yakla-sim, onlari mücadeleye ikna etme, da-ha etkin ve bilinçli sekilde kitlesel kati-lim içine çekmek...biçiminde somutlas-malidir. Yoksa soyut ve sinif mücade-lesinin -Türkiye'nin- gerçeklerindenuzak sekilde, "kadin özgürlügü-esitligi"

i çigliklari atmak, bir kisim küçük burju-va duygularin tatmini ve akademik ug-raslar olmaktan öte anlam tasimaya-caktir. Sabirli, özverili ve her türlü güç-lüge ragmen kararli olmayi gerektirensiniflar, mücadelesinin görevlerindenkaçabilmenin kilifi olma islevi gören bu"ugras"lar, akademik bir fantazi ol-maktan öteye gidemeyecektir.

Devrimci saflarda kadin sorununayaklasimda genel olarak ideal olani,dogru olani ve egemen durumdaki an-layisi ortaya koymaya çalistik. Ancak

J bu, yanlis ve zaafli yaklasimlarin, olum-suz örneklerin hiç yasanmayacagi an-lamina gelmiyor. Devrimci mücadelenin

57

Page 60: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

kitlesel niteligi, her unsurun su veya budüzeyde kapitalist kültürün izlerini ta-simasi, ideolojik egitim ve bilinç düze-yindeki gerilik, yanlis-çarpik bakis açi-larinin tümden giderilemeyisi, sinifinave davasina baglilikta zayiflik, özveriyoksunlugu, düzen baglari ve bireycilikgibi... bir sürü etkene bagli olarak, çe-sitli olumsuz örnekler yasanabilir. So-run, genel devrimci perspektifi koruya-rak egitim ve bilinç düzeyini yükselt-mek, olumsuzluklarin üzerine ilkeli vekararlica gitmek ve mücadelenin asligörevlerine paralel olarak bu sorunlariçözmeye çalismaktir. Mücadelenindisinda ve devrimci anlayistan yoksunçözüm arayislari gerçek saglikli çözüm-leri degil, olsa olsa feminizm gibi, "ka-dinin cinsel özgürlügü" gibi, mevcut du-rumu kabullenmekten ve sakat küçük

" Devrimciler için her zaman esas olan, iktidar sorunudur. Diger tüm sorunlar,buna hizmet edecek perspektifle ele alinmalidir. Kadin sorunu da bu anlamda mücadeleprogramimizin çesitlialt basliklarindan birtanesidir. .

burjuva anlayislardan dogan "teorik" çözümler üretilebilir.

Burada sözünü etmisken, feministçevrelerin en çok agirlik verdikleri ko-nu olan "cinsel özgürlük" kavraminada kisaca deginelim. Kadinin kendi fi-ziki varligi üzerinde özgürce ve tam de-netim hakki olarak açiklayabilecegimizbu kavram, gerçekte en çok dejenereedilen ve bu nedenle hakli savunulabi-lir taleplerinin de bulaniklastirildigi bir özellik tasimaktadir. Çünkü kapitalizm-de, kadin her seyiyle metalastirilmistir.Ve dahil oldugu sömürü iliskileri için-de kendini kurtarabilmesi, kendi bede-ni üzerinde gerçek anlamda denetimhakkini elde edebilmesi olanaksizdir.Dogal olarak "cinsel özgürlük" diye su-nulan seyde emperyalizmin yoz-kozmo-polit kültürünün, insanin kendi deger-lerine yabancilasmasinin ve her türlüasagilanmasinin ifadesi olan dejenereiliskilerdir. Kadin özgürlesmemekte,tersine -özgürlük adina!- her türlü fu-hus, porno, igrenç sapik iliskiler ve an-layislar gündeme getirilmektedir.58

Emperyalizmin bunaliminin da etkisiy-le, bunalim ve yoz iliskiler cinsellik ala-nina da yansimis, sevgi ve cinsellik ala-bildigine metalasmistir.

Ne yazik ki, bu yoz kozmopolit "bu-nalim kültürü"nün ürünü olan "cinselözgürlük" anlayisi, "kadinlarin özgür-lügü" adina "sol" çevrelerde bile taraf-tar bulabilmektedir. Bu baylarimizin"sosyalist-feminist" bir anlayisa oturt-maya çalistigi bu iliskilerin, yoz, deje-nere ve devrimci olmayan biçimlerdenkurtulamayacagi, sosyalizmde gerçek-lesecek "kadinin cinsel özgürlügü" ilehiçbir ortak yaninin bulunmayacagiaçiktir. Çünkü kapitalizmdeki insan ilis-kileri, -dolayisiyla kadinlarin cinsel öz-gürlügü- sosyalizmdeki gibi her türlüekonomik, sosyal-kültürel baglardanarinmis durumda degildir. Dolayisiylakapitalizm kosullarinda, "kadinin cin-sel özgürlügü" gibi küçük burjuva dün-yasinin fantazileri pesinde kosmak, -üs-telik kimileri bunu "sosyalistlik" adinasavunuyor!(*)- kapitalizmin yozlasmisdejenere degerlerine, çarpik kültürüneayak uydurmaktan baska bir sey degil-dir. Üstelik Türkiye gibi çarpik kapita-list ülkelerin kültürü metropol kapita-listlerin kültüründen de farklidir. Av-rupa'nin yasam tarzi ve kültürel deger-leri ölçü alinarak Türkiye için kiyasla-ma yapilamaz. Elma ve armutlari bir-arada toplamaya kalkmaktir bu. Dev-rimcilerin yapacagi önerilerde, bu ne-denle Türkiye gerçekleri üstünde ayak-lari yere basacak sekilde olmalidir. Fre-ud'culugun da etkisi altinda kalarak,her seyi cinsel içgüdüler ve cinsel hazetrafinda yogunlastirmak, gerçek insaniliskilerini her türlü kaygidan arinmisgerçek sevgi ve saygiyi bir kenara at-maktir.

Artik son sözümüzü de söyleyerek ya-zimizi noktalayabiliriz. Devrimciler için her zaman esas olan, iktidar sorunu-dur. Diger tüm sorunlar buna hizmetedecek perspektifle ele alinmalidir. Ka-din sorunu da bu anlamda mücadeleprogramimizin çesitli alt basliklarindanbir tanesidir. Devrimci mücadele için-de, kadinlarda esit sorumluluk ve rolüstlenme temelinde gereken yerlerinialmak zorundadir. Kadinlarin karsikarsiya bulundugu hem ekonomik, hemde cins ayrimina dayali ezilmislik ve sö-mürü, bugünden yarina ortadan kaldi-rilabilecek bir olgu degildir. Yüzyilla-rin birikimi olan ahlâki, kültürel deger yargilarini, kadinlara yüklenen 2. sinifstatüyü ortadan kaldirmak, tam esitlikve özgürlügünü saglamak, sosyalizminson dönemlerine kadar sürecek bilinç-li-iradi çabalari gerektirecektir. Bugün

devrimciler için kadin sorununa yakla-sim ve ortaya çikardigi görevler, esasolarak ideolojik, siyasi, kültürel, egitimve bilinçlenme faaliyetleri biçimindesomutlasmaktadir. Bu dogrultuda ka-dinlarin çesitli sorunlarina demokratikmücadele platformunda sahip çikilip,propaganda ve ajitasyon faaliyeti sür-dürülür.

"Demokrat, ilerici, yurtsever ve devrimci olmanin yolu, 'feminizm' gibi burjuvaetiketli sapmalarinpesine takilmaktangeçmiyor. Gerçektenhalkini ve ülkesinisevmenin, tüm insanliginkurtulusunubenimsemenin yolu, sorumludavranmaktan,halkinin kurtulusu için bilinçlice ve M-L'ninrehberligindesavasmaktan geçiyor."

Ve son söz olarak da diyoruz ki; de-mokrat, ilerici, yurtsever ve devrimciolmanin yolu, "feminizm gibi burjuvaetiketli sapmalarin pesine takilmaktangeçmiyor. Gerçekten halkini ve ülkesi-ni sevmenin, tüm insanligin kurtulusu-nu benimsemenin yolu, sorumlu dav-ranmaktan, halkinin kurtulusu için bi-linçlice ve M-L'in rehberliginde savas-maktan geçiyor. Bunun için tüm femi-nist çevreleri, "sosyalist feminist'çedüsünenleri, içine düstükleri yanilgilari terketmeye ve bagimsizlik, demokrasi,sosyalizm kavgasinda, emekçi halkimi-zin yaninda yer almaya çagiriyoruz.(*) Bu anlayista olanlar, kadin erkek iliski-lerini sadece cinsellige indirgediginden, aci-lari ve sevinçleri, mücadelenin zorluklarinipaylasma diye bir sorun, dogal olarak gün-demden çikiyor. 12 Eylül gibi dönemlerde bu anlayista olan kadinlar ve erkekler, çok ki-sa sürede eslerini terkederek "özgürlük'le-rine kavustular... Devrimcilige yabanci, bur-juvazinin kültüründen bile yoksun bu unsur-lar, Türkiye topraginda yetisti. Tohumlariniburjuvazi atti; bir kisim -sol- çevreler de, buburjuva teorileri cilalayarak "solculuk"adina piyasaya sürdüler. Sonunda öylesineçok "sizofrenik bölünme"ye ugradilar ki,kendilerine bir sey kalmadi!.

Page 61: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

AYDINLIK ÇEVRESI (SAÇAK-GÖKYÜZÜ)

VE SOL REFORMIZM

12 Eylül'ün toplumumuzun isleyisinibirçok yönden etkiledigi hatta degistir-digi artik sir degil. Son iki yillik süreç-te söylenenlerin, yazilanlarin hemen he-men tamami bu degisimin "sey"lerinekadar degistirdigi ve degistirilen "sey'-lerin nasil yeniden düzene sokulacagiüzerine oluyor zaten.

12 Eylül sürecinde en fazla etkilenen-lerin basinda, daha önce de belirttigi-miz gibi sosyalist geçinen reformistlergelmektedir. Geçmis yanilgilarin bugünnasil ve hangi biçimde savunulacagininarayisi içinde olan sosyalistlerimiz neyazik ki hâlâ bir rotaya girememenindengesizligi ile kiminle nasil birlikte ha-reket edeceklerinin arayisi içinde sür-dürüyorlar yasamlarini.

Çesitli kereler degisik biçimlerdegündeme gelen ortak davranis belirle-melerde simdiye degin çikan ufak tefekayriliklar artik büyüdü. Son olarak da

Saçak ve Gökyüzü çevresiyle birliktehareket etmeye uzanan bir çizgiye ge-tirdi sosyalistlerimizi.

Bu yazimizda birlik'in ne oldugu,hangi kosullarda ve nasil birlikler olus-turabilecegimizi anlatmayacagiz. Altin-ci sayimizda kimlerle nasil birliklerolusturulmasi gerektigini anlatmaya ça-

listik.Yillardan beri sürdürülen, son birkaç

ayda ise TAYAD'in örnek çabalari so-nucu tüm Türkiye kamuoyunun günde-minde canli olarak kalan cezaevleri di-renislerini desteklemek için nihayetkendilerinin de bir seyler yapmalari ge-rektigini gören sosyalistlerimiz, bu ça-balarini dahi kisir çekismelerden çekip çikaramadilar. Sonucunda da her yer-de teslimiyetçiligi savunan, devrimcile-ri ihbar etmeyi görev sayan burjuvamilliyetçileri (Saçak-Gökyüzü) ile ayni saflarda yer almanin onurunu yasadi-lar.

Anlayamadigimiz; Aydinlik çevresi-ne yillardan beri karsi-devrimci nitelik-leri yakistiranlarin ve bu konuda man-galda kül birakmayanlarin nasil olup tadaha düne kadar düsman olarak gör-dükleriyle bir araya geldikleri oldu.

Söylediklerimizi açikliga kavustur-mak için olaylarin kisaca gelismeleri-ni açmak gerekiyor.

Metris Askeri Cezaevi'nde baslayanve tüm Türkiye'de yankisini bulan di-renisi desteklemek için içinde dergile-rin de bulunacagi bir birlik olusturul-maya çalisildi. Ne yazik ki, bu birlikiçinde yer almasi gereken TAYAD (kü-çük hesaplar pesinde kosuldugu için)toplantiya çagrilmamis, ancak karsidevrimci olarak nitelenen (biz burjuvamilliyetçileri diyelim) Saçak ve Gökyü-zü çevresi bu toplantiya çagrilmisti. Biz Çözüm olarak böyle bir birlikte yer al-mayacagimizi, ne için olursa olsun, böy-lesi bir birlikte Saçak, Gökyüzü çevre-sinin olmamasi gerektigini belirttik. Nevar ki, artik kiminle yanyana olabile-cekleri degil zevahiri kurtarmak onlariçin önemli hale geldiginden söyledikle-rimizin hakliligi onaylanarak, gene de(hem aglarim, hem giderim örnegi) Sa-çak ve Gökyüzü ile birlikte bugünlerde hâlâ sürdürülmeye çalisilan bir birlik-teligin temelleri atildi.

Bir yanda sürdürülmeye çalisilanbirliktelik, öte yandan da dergi sayfa-larinda sürdürülen birlik çigirtkanlik-lari ve en hazini Saçak-Gökyüzü'nün ne menem bir çevre olduklarini anlatirçarsaf çarsaf yazilar.

Herhalde biz onlarin ne oldugunu bi-liyoruz ve birlikteliklerimizde kendimi-zi koruyabiliyoruz. Ancak sizin onlar-dan uzak durmaniz gerek demek istiyorokurlarina.

Kendileriyle tek tek konusmalarimiz-da bu olayin demokrasi geregi oldugu-nu vurgulayan arkadaslar, Saçak veGökyüzü çevresinin dislanmis oldukla-ri sol içine girmelerinin kendiligindendestekleyicileri durumuna düstükleri-nin farkinda degiller saniyoruz.

Sorunumuz yeniden bir birlik yazisiyazmak olmadigi için, sadece anlayisinyanlis oldugunu vurgulamakla yetine-lim. Sadece birlik olmak için birliklerkurulmaz hatta birlikte hareket edile-mez.

59

Page 62: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

DERGIMIZE YÖNELIKBASKILAR

BIZLERI YILDIRAMAZ

Eylül 87 sayimiz Istanbul DGM sav-cisinin karariyla toplatildi. Gerekçe ola-rak "Siyasi Tutsaklik ve Sinif Mücade-lesi" yazimiz gösterilmisti.

Ancak Yaziisleri Müdürümüz ÇelikMalkoç ile görüsen DGM savcisi dergi-mizi eline aldiginda her bir sayfasinda çizilecek bir yer bulmustur. Ve de süb-jektif yorumlarla birlikte, dergimizeyaklasim dile gelmistir, karsimizda.

Dergimizdeki yazilar sadece toplatil-mayi gerekçelendirmek islevi görür-cesine ele aliniyordu. Basinimizda sik-ça geçen tümceler dahi isaretlenerekimalarda bulunuldugu getiriliyor, "suanlama gelir" seklinde iddia edilebili-yordu. Türk-Is'in dahi kullandigi "sinifve kitle sendikaciligi" biz kullandigimiz-da suç unsuru olabiliyordu. Zaten bu sayimiz daha matbaada iken defalarcapolis tarafindan aranip matbaadan çi-kip-çikmadigi soruluyordu.

Günümüzde, basin üzerindeki yasakve sansür tehdidi 12 Eylül sonrasi anti-demokratik basin yasasi ile yasallasti-rilmisti. Basin ve düsünce özgürlügü-nün ülkemizde tehdit altinda olmasi birdönem oto-sansürü de beraberinde ge-

tirmis ve bir kisim basin çevrelerince de döneme uyumun yolu olarak uygu-lanagelmistir.

Daha sonralari da yayin çevresineyeni giren süreli yayinlar, alisilagelmisçerçeveyi zorlamis ülkedeki demokra-tik mücadeleye omuz vermeye çalismis-lardir.

Yeni Çözüm çikarken; "Türkiye'mizgittikçe belirginlesen bir netlesme sü-recine girdi. Çözüm, dünyanin Türkiye'-nin degistirilmesinde belirleyici bir gö-reve sahip olmasa bile toplumsal mu-halefet kanadinda yükselmenin saglan-masina ve berraklasmaya yardimci ola-caktir. Okurlariyla birlikte gelismeleriizleyecek, bilimin süzgecinden yenidengeçirecek, somut tutumlara dogru yö-nelecektir." (Y.Çözüm, sayi-1, Aralik86, sayfa 3) demisti. Ilk sayimizda be-lirttigimiz anlayisimiza uygun bir yayinçikarmaya çalistik bugüne kadar ve bu-nu da sürdürecegiz. Okuyucularimiz-dan da aldigimiz güçle bu ugrasi sür-dürme kararliligindayiz. Zaman zamantoplatilmayla karsi karsiya da kalsak,söyleyeceklerimizi dile getirme ugrasin-

dan vazgeçmemek . düsüncesindeyiz.Böylesi bir tavir ve anlayisin ülkemiz-de yayin hayatini sürdürmesinin güçlü-gü de hepimizce bilinmekte. Yedi sayi-mizdan üç sayimiz (1.-, 2.-, 7. sayilari-miz) toplatildi. Tabii toplatilmalarin ge-tirdigi maddi yük de isin ayri bir güç-lügü.

Yeni Çözüm'e yönelik baskilar salttoplatmalar biçiminde sürmüyor. Digeryandan, dergimiz yasak yayin ve bir solörgütün yayin organi imiscesine TRT vegünlük basinda teshir edilmektedir.

Yillardir, emniyet TRT ve günlük ba-sinin isbirligi içinde yasal olarak yayin-lanan sol yayinlar (kitap dergi vs.) ya-sak yayinlar olarak lanse etme politi-kasinin en son örnegi 10 Eylül Cuma ak-sami TRT'de haberlerde dergimiz Ye-ni Çözüm ve Toplumsal Kurtulus'un ya-sak yayinlar olarak teshiridir.

Dergimize yönelik baski zinciri top-latma ve "yasak yayin" teshiriyle kal-mamis Istanbul ve Ankara'da gözalti-na alinan bir grup insana da dergimi-zin bir sol örgütün legal yayin organi ol-dugu ithami, baski ve iskence altindazorla sözlü veya yazili olarak kabul et-tirilmeye çalisilmistir.

Bu baskilar zinciri, dergimize yönelik bir komplo hazirligini ister istemezakla getiriyor. Bu konuda tüm demokrat devrimci kamuoyunu duyarli olmaya dergimiz üzerindeki baskilari protesto etmeye çagiriyoruz. ____________

5 Eylül 1987 günü Cumhuriyet gaze-tesinde Didar Sensoy'un ölüm ilaniyla birlikte cenaze törenine çagrimiz çik-misti. Ayni gün, ayni sayfadaki ilanlar-da, 15 derginin ilaninda bizim de ismi-miz vardi. Adi geçen dergi temsilcile-rine, aramizdaki -ilan öncesi- tartisma-larda bu ilana imza atmayacagimizi ge-rekçeleriyle birlikte belirtmistik. Buna ragmen imzamiz kullanildi. Ve sonra-dan da ne yazik ki bu tavir hiçbiri ta-rafindan açiklanamadi.(*) Gerekçeleri-mizi kisaca belirtmeden önce, bile bileimzamizin izinsiz kullanilmasini kiniyorve ahlâkî çerçeveye dahi sigdiramaya-cagimiz bu tavrin tekrarlanmamasinibekliyoruz.

Ilandaki Gökyüzü-Saçak vb. dergiler-le ortak tavrimiz bugüne kadar olmadi ve olmaz da.

Izledikleri oportünist çizgilerininmantiksal sonucu olan burjuva-milli-yetçi görüsleri, geçmiste yükselen sinif

60

mücadelesi dalgasinda yaptigi ihbar-larla kendi kendilerini soldan tecritedip, yeni limanlara siginan Saçak-Gökyüzü çizgisi; bir bütün olarak olum-suzluklar dizgesi olan geçmisleri hak-kinda en ufak bir özelestiri yapmadan, birakin özelestiriyi -kendi içinde gerçek-ten bir "mantik tutarliligiyla"- yaptik-larini aynen savunan, gerekli olursa ay-ni seyleri yeniden yapacagini liderleri-nin agzindan söyleyen bu çizginin bu-:gün sol içi platformlarda boy göstermekistemesinin altinda yatan nedenleri çokiyi anliyoruz. Bizim asil anlamakta güç-lük çektigimiz; Yarin'dan-Yeni Demok-rasi'ye kadar geçmiste aralarindakiiliskileri en "keskin" bir sekilde ifadeedenlerin bugünkü tavri. Üstelik bu ta-virlarini hiçbir resmî açiklama yapma-dan sessizce yapmaktadirlar.

Sonuç olarak su bilinmelidir: Kisacayukardaki nedenlerle, biz, bugün Sa-çak-Gökyüzü vb. seklinde biçimlenen

Politik çizgiyi savunanlarla hiçbir ortakplatformda yer almayacagiz. Bundanböyle solun herhangi bir konuda gerek-tiginde olusturulacak ortak platformda yet alacaklar da geçmisle bugünkü ta-virlari arasindaki çeliskiyi açikça aç-malilar.Olusturulacak platformlarda "mev-

lana tipi" anlayislar varsa biz yokuz.(*)21 Eylül 1987 günü "Çözüm Der-

gisinden Açiklama" basligi ile Cum -huriyetgazetesinde çikan duyuru-muzda, Cumhuriyet gazetesi çali-sanlarinca degistirilerek yayinlan-digindan eksik çikmistir. Dergimizdeilanin tam metnini yayinliyoruz.Cumhuriyet gazetesinin de ticari ahlâkadahi sigmayan bu tavrini kiniyoruz.

5.9.1987 tarihli Cumhuriyet gazete-sinde 12 derginin verdigi ilanda (DidarSensoy'un cenazesiyle ilgili) dergimizinadi da çikmistir. Tüm uyarilarimizaragmen dergimizin adinin da kullanilmasini sorumluluktan uzak bir davranis olarak degerlendiriyor ve bu duru-mu kiniyoruz.___________________

AÇIKLIK GETIRILMESI GEREKEN BIR KONU

Page 63: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

61

DEMIRYOL-ISTE

ALDATMACAisyeri temsilcisi ve sendika görevlileri-ne Kars, Diyarbakir gibi nakiller çiki-yordu. Yönetim kurulu üyesi olduklarin-dan, yönetmeliklere tamamen aykiri olan bu nakiller bazi isyerlerinde isve-renle yapilan ittifaklarla is akdi feshi-ne kadar gidiyordu, istanbulHaydarpasa subesinde de buuygulamayla karsi karsiya kalan isçilerve sendika yöneticileri vardi. Hay-darpasa Sube Baskani Mahmut Kiliç, Mehmet Bati, Yusuf Ovacik ve Bekir Pekdura bu uygulamalari protesto için 21 Eylül'de 3 günlük bir açlik grevine basliyorlardi. Mehmet Bati Kars'a. Yö-netim Kurulu üyesi Bekir Bolat Diyar-bakir'a, Bekir Pekdura Tatvan'a sürü-lüyordu. Ayrica Yusuf Ovacik'in is ak-di de fesh ediliyordu. Bunlar yalnizca Haydarpasa sube-sindekiuygulamalar. Daha pek çok subedebu olaylar söz konusudur. Demiryol-Is Sendikasi Genel Merkezintavirlarina uymayan sendikacilari en-gellemek için sürgün yöntemini seçiyor-du, yönetmeliklere ters düsmesine rag-men. Bunlar da yetmiyordu Genel Mer-keze, isverenle anlasip is akdi fesihle-rini yönlendiriyordu. Demiryol-IsSendikasi Genel Merke-zinin tavri, yaptiklari sendikacilik adi-na utanç vericiydi. Yapilan anlasmaya imzaatmakla, sendika, isçilerin degil, isverenin yaninda yer almisti ve sonrakiuygulamalarla da tavrini pekistirmis-ti.40 bin Demiryolu isçisi, 40 bin emekçi,raylarin emekçisi, demiryoluna adini kaziyan 40 bin insan. Yasamim insan-ca kilmaya çalisan ve hakça bir düze-nin mücadelesini veren 40 bin isçi. Demiryolu isçilerinde ve pekçok su-bede içten içe bir kipirdanma var su günlerde. Demiryolu isçileri dört bir yanda süren direnme dalgasinda yer alirlarsa, kipirdanmalarina saglam bir öz kazandiracaklardir ancak...

si de eklenerek-diye lanse edilen ve isçilerin tüm haklarim yüzde 56'lik bir artisla alindi gösteren bu anlasma, söz-lesme töreninde yüzde 39 olarak açik-laniyordu. Aldatmacanin bundan açik göstergesi olamazdi. Isçiler aldatilmisti.

Çok genel tanimiyla sendikalar; emekçi kesimlerin, varolan düzende; ekonomik-demokratik haklarinin müca-delesini verdikleri, tavir belirledikleri yerlerdir. Ve sinifinin gerçek kurtulu-sunun basamagi oldugu, serpildigi mü-

cadele alanlarindan biridir, sendika-lar...Sendika tanimlamasina uymayan ama 40 bin isçinin sorumlulugunu ta-siyorum diyen bir sendika yönetiminin akil almaz tavrina tanik olduk geçtigi-miz günlerde. Bu tavir, Demiryol-Is Sen-dikasi Genel Merkezindendi. Görüsmeler, Demiryol-Is Sendikasi ile isveren temsilcisi TÜHIS arasinda 30 Mart 1987'de baslamisti. Görüsme-ler sürmüs ve uyusmazlik sonucu 1 Temmuz 1987 tarihinde grev karari alinmisti. Grev; 11.8.1987'de baslaya-cakti. 0 günün aksam gazetelerinde, grev kararini asmaya yürüyen Demir-yolu isçilerinin boy boy fotograflari var-di. Isçiler, coskulu, kararli görünüyor-du. Hatta bunlarin hemen ardindan ali-nan lokavt karari da yildiramamisti is-çileri. Ama genel merkezin kararsiz-ikircikli, isçilerin coskusunu paylasa-maz hali gözden kaçmiyordu. Ve bu Ge-nel Merkez, tabanin ve subelerin tüm karsi çikislarina ragmen 11 Agustos 1987'de grev karârim kaldiriyor ve Genel Baskan iki yillik sözlesmeyi im-zaliyordu. Basinda ve TV'de süper an-lasma - günümüz süperlerine bir yeni-

40 bin emekçi satilmisti. Bu satis yüz-delere, rakamlara vurularak utanmaz-ca açiklanmisti. Yapilan sözlesmeye karsi çikan Istanbul ve Eskisehir Sube baskanlari hemen istifalarini veriyor-du. Isçiler genis protestolara yöneliyor-du. Yemek boykotunu gündeme getirir-ken, protesto telgraflari çekiyorlardi. Isçileri satmakla kalmayan GenelMerkez, subelerde kulak çekiyor ve de grev karan sirasinda öncü rol oynayan

Page 64: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

YAŞASIN

İŞÇİLERİNİNONURLU MÜCADELESİ

grevinin 30. gününde düzen�lenen GREVLERİN GENEL BİRLENDİRMESİ paneli EğitimSalonunda 19 Eylül 1987 Cumartesi gü�nü yapıldı.

Migros yürüten ve aynı İstanbul 3 Şu�

be Başkanı Aynur yönet�tiği panele konuşmacı olarakGenel Başkanı Cevdet Deri�İş Ge�nel Başkam Yener Kaya, Ge�nel Başkanı Ekber Kristal�

Genel Başkanı Hasan Basri veCumhuriyet Gazetesî'nden Yavuz Şim�

Genel Mü�dür Muavini vePazarlama Müdü�rü Oktay

yolu Türkaykibrit fabrikasın�da işçiler tarafın�dan kesildi vekorsan satışa izinverilmedi.

İşverene göre, grev işçilerin değil"birkaç sendikacının" kaprislerindendolayı başlamıştı. Yasadışı da olsa, kor�san satış da olsa toptan servis çalışa�

bu arada basın ve işçilere gönde�receği mektuplar vasıtasıyla işçilerlesendikayı karşı karşıya getirip bir taş�la çok kuş vurmayı hedefliyordu.

Grevin üçüncü günü tespit edilen ya�sadışı üretim ve satış bir türlünemiyordu. Savcılıklara, Bölge ÇalışmaMüdürlüğüne, Vilayete, Sendikalar Ma�sasına yapılan tüm başvurular sonuç�suz kalıyor, ortada yasal olmayan buuygulamaya dur diyecek idari merci bu�lunamıyordu. Ufak tefek, bir iş�yeri olsa belki ama, koca Koçbağlı bir kuruluşun üretim ve satışımengellemek kimin haddine düşmüş. Heridari kurum "benim yetkim dışında" di�yerek işin altından sıyrılıyordu.

Ama bu Migros işçisiydi, devrimcibir mücadele geleneğine Ken�di göbeğim kendisi kesmeliydi ve öyleyaptı. Bir hafta süreyle Türkay KibritFabrikası önünde oturma eylemi yapanMigros işçileri, idari kurumları da ağıraksak harekete geçirmeyi başardılar.

Türkay Kibrit yasa�dışı üretim ve satış, işçiler tarafındanengellenmişti. Ama bu kez hal mafyasıy�la işbirliği yapan işveren, Belgrad or�manlarında korsanlık yapmaya başla�mıştı. İşveren tavşan, Migros işçileri ta�zı misali bu yasadışı hareketlerin peşi�ni bırakmamış kalabalık bir grup Mig�ros işçisi tüm hal kapılarını tutarakhaklarına sahip çıkmıştı. Nitekim mah�keme kararıyla tedbir kararıçıkmış, korsan satışlar

Şube Başkanı Aynurdediği gibi, "Bu yasalarla değil, bu ya�salara rağmen" grev yapan Migros iş�çisi grevi bir okul haline getirmiş, emek,sermaye, sınıf mücadelesi gibi terimleribizzat pratikte öğrenmişti.

Dört ayrı bölgede her gün özel, haf�tada bir kez genel toplantılarla periyo�dik olarak bir araya gelip, grevilendiren Migros işçileri, günlük ve haf�talık raporlarını bölge temsilcileri va�sıtasıyla şube başkam ve yönetim kuru�luna sunarak daha büyük bir coşkuylahaklı mücadelelerine devam etmekte�dirler.

12 Eylül 1980 sonrasında ilk kez ya�pılan "Grevlerin Genel Bir Değer�lendirmesi" toplantısı hıncahınç dolusalonda Migros grevinin

için değil, ama ay�nı zamanda tüm sendika ve işçi�ler için dersler çıkarılması gereken bir ,grev olduğu, işçi sınıfı mücadelesinde

bir adım olduğu dost, düşman

62

� 12 Eylül 1980 son�rasında ilk kez ya�pılan "GrevlerinGenel Bir Değer�lendirmesi" pane�lini

yürütenşube başkanı Ay�nuryönetti.

şekBu yasalarla değil, bu yasalara rağ�

men grev yapıyoruz.Paneli yöneten Karaaslan böy�

le diyordu.Çünkü, "yasalar grev yapmak için

değil, grev için hazırlan�mıştır" diyordu.

Tüm içeriğine ve ta�mamen sermayeden yana olmasına rağ�men yasaları çiğneyen yine Migros iş�vereni olmuştu.

Türkay Kibrit Fabrikası'nda yapılanyasadışı korsan üretim satış dahagrevin ilk günü başlamıştı.

Page 65: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

herkes tarafindan kabul ediliyorduPazar günü yapilan "Lokavtlari Pro-

testo, Grevlerle Dayanisma Mitin-ginde" Migros isçileri en kalabalik grup olarak ön saflardaki yerlerini aliyorlar-di.

Mitingte konusan Sube Baskani Ay-nur Karaaslan, "12 Eylül sonrasindatoplumun her alaninda oldugu gibi, ça-lisma alaninda da uygulanmaya çalisi-lan toplumun robotlastirilmasi politikasiiflas etmistir, edecektir" diyordu.

Sorunun Migros isçilerinin, Deri is-çilerinin, Metal isçilerinin sorunu olma-digini, sorunun Türkiye isçi sinifinin so-runu oldugunu söyleyen Karaaslan,

"Durmayin öyle ürkek ve tedirgin, sik-lastinn saflari, kenetlenin kolkola,omuz omuza yürüyelim zalimin üstüne,yürüyelim sömürüye, haksizliga, baski-ya ve iskenceye karsi. Hep birlikte ve hep beraber yirtalim karanligi, aydin-liga çikalim. Bu davet Migros isçileri-nin davetidir. Bu davet Türkiye isçi si-nifinin davetidir. Bu davet bizimda vet imizdir" diyerek bitiriyordu ko-nusmasini.

Ikinci ayda Migros grevi ilk günkücoskusuyla devam ediyor.

Grev, kardes sendikalarin, devrimcigençligin, demokratik kitle örgütlerininve Istanbul halkinin sempati ve deste-

gini almis ve ilk günkü coskusuyla de-vam ederken TAN Gazetesi vasitasiy-la Istanbul Belediye Baskani BedrettinDalan'i arabuluculuk yapmak üzere ik-na etmeye çalisan Migros Isvereni, sonkozlarini oynamaktadir.

Parasal gücünü kullanarak basinaraciligi ile greve karsi kamuoyu top-lamaya çalisan isverenin tüm oyunlaribosa çikacaktir.

Migros grevinin basarisi, demokratiksinif ve kitle sendikaciligi ilkeleri teme-linde önderlik eden dogru sendikal an-layista yatmaktadir.

Unutmayalim ki, devrimci teori olma-dan, devrimci pratik olmaz.

Tez-Koop-Is Baskanlar Kurulu'nda Dergimiz Tartisildi

7 Ekim1987günü, yani Migros gre-vinin49.günü ancak biraraya gelip top-lanabilen Tez-Koop-Is Baskanlar Kuru-lu'nda dergimiz tartisildi. Mersin'desendika üyesi isçilerin Çözümdergisini okumalarini elestiren sendika baskani Kenan Gürbüzdün eles-tirisine neden olan, dergimizin 5. sayi-sinda, Istanbul 3 No'lu Sube Baskani Aynur Karaaslan'la yaptigimiz röpor-tajdi. Olay söyle gelismisti: Dergimizin 5. sayisini okuyan ve röportaji begenen sendika üyesi isçiler, Kenan Gürbüz'ü arayarak bu denli bilinçli ve çaliskan sube baskanlarinin oldugunun, neden kendilerine hiç anlatil-madiginisordular. Bu durum sayin baskamfazlaca rahatsiz etmis olmali ki, Baskanlar Kurulu toplantisinda bu du-rumu anlatip rahatsizligini dile getirme ihtiyaci hissetmis. Esine ender rastlanan böylesi garip bir elestiriyetam da grevin içinde bu-

63

lundugumuz asamalarinda ne demeli acaba? 16 Agustos 1987 günüAksaray Mavi Dügün Salonu'nda yapilan "Greve Hazirlik" toplantisinda 33.000 Tez-Koop-Isüyesinin Migros isçilerinin ya-

ninda oldugunu söyleyen Kenan Gür-büz'ün ancak grevin 49. günü toplaya-bildigi Baskanlar Kurulu'nda Migros is-çilerine hesap vermesi gerekirken, der-gimizi elestirmesi dikkatleri dagitmak ve sorumluluktan kurtulmak istedigi içindir. Basina dagittigi bildiride kendi grevini Türk-Is ve kamuoyuna sikayet ederek mi Migros isçilerine destek oluyor?

Page 66: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

DMO GREVINDE SON DURUM

Geçen sayimizda dergimizde yer alanDMO grevi, 60'li günlerde devam edi-yor. DMO isçilerinin bir bayram hava-sinda baslayan grevi, bu cosku ve ka-rarliligiyla, greve gebe olan diger is kol-larina güzel bir örnek oluyor.

Daha önce de anlattigimiz gibi, kamu-ya ait isyerlerinde en az "saat basinaücret"i alan, Malzeme Ofisi isçileridir. Öyle ki, saat basina brüt 316 TL. olan bu ücret, asgari ücretten (saat basina330 TL) bile düsüktür.

DMO isçilerinin üzerindeki baski, di-ger iskollarindakinden biraz farkli bi-çimde sürdürülmekte. Bilindigi gibi,Malzeme Ofisi, dogrudan Maliye Ba-kanligi'na bagli olan isyerlerinden bi-ri. Ve bu isyerinde gizlilik özelligi olanbilgisayar formlari, köprü biletleri, no-ter makbuzlari vb.leri de basiliyor. Is-yerinin bu özelligi, tüm idari maddeler-de. Maliye Bakanligi'nin denetimini vebaskisini daha bir katmerli hale getiri-yor. Bu katmerli baskinin temel neden-lerinden biri de, Maliye Bakanligi'ninTürkiye para politikasinin yönlendiril-digi birim olmasi. Bu olgu, Bakanligindogrudan kendine bagli olan isyerleri-ni idari maddelerle daha Sila kontrol al-tinda tutmasini da beraberinde getiri-yor. 18'i idari, toplam 28 madde, isçi-lerin elinden ve kullanimindan alinmis durumda. Bu, bir anlamda, isyerinde si-64

kiyönetim ilan etmek demek oluyor.Idari maddelerdeki "baski" ve "zor"-

u pek çok örnekle sergilemek mümkün.Biz, bunlardan bir-ikisini vermekle ye-tinecegiz. Örnegin. 11. maddede isve-renin tarafsizligi sözkonusu olmalidir.Oysa, isveren farkli kisilere farkli üc-ret uygulamasi ile, böl-yönet yönteminigündeme getirmek istemistir. Yineuyusmazlik konusu olan 7. maddede ise,isyeri temsilcilerinin isverenle görüs-mesinin izne tabi tutulmasi sözkonusu.Bu maddeleri daha da açmak ve çogalt-

mak mümkün.

Görünen o ki, ne devletin baskisi, nede onun yarattigi olumsuzluklar Malze-me Ofisi isçilerini ve onlarla ayni mü-cadeleyi sürdüren isçileri durdurama-yacak. Grevler bayrak bayrak, dalgadalga yükselecek.

Görüstügümüz bir DMO isçisinin "Bu maddeler bizini onurumuz. Biz insaniz,insanca yasamak ve onurumuzu koru-mak zorundayiz" sözleri bu kararliligi sergiliyordu.

DMO'daki isçiler ve temsilcilerleDMO grevinin son durumunu degerlen-dirmek amaciyla kisa bir görüsme yap-tik. Bu görüsmeyi asagida aynen akta-riyoruz:

Hüseyin HASDEMIR: Bizim iskolu-muz 10 no'lu basin ve yayin iskolu. Biz,DISK Basin-Is'ten gelmeyiz. '80'densonra bir süre sendikasizlasma oldu veücretler sürekli asgari ücretin altindakaldi. Bu toplu sözlesme alti yilin özle-mi idi. Toplu sözlesme teklif taslagini is-çi arkadaslarla birlikte olusturduk. Biz taslagimizda taban söz ve karar sahi-bidir dedik ve hazirladigimiz taslagi Ka-mu Isveren Sendikasi'na verdik. Istek-lerimize YHK yüzde 25 - yüzde 20 ver-di. Oysa çok düsük olan saat basi üc-retler için bu artis çok-azdir. Bizim içintemel olan uyusmazlik maddeleri ara-

Page 67: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

sinda, özellikle bazi idari maddelerönemli yer tutuyor. Biz diyoruz ki, bu maddeler isçi haklarina indirilmis dar-belerdir.

DMO'da yillardan beri, fazla çalismave düsük ücret sorunu var. Isçi arka-daslar, sabahtan aksama kadar yogunbir biçimde çalismaktadir. Ve bu sart-larda, bu idari maddelerle, bu ücretle çalisma zorunlulugu, isyerinde demok-rasinin islemedigini gösteriyor. Bizim is-tedigimiz maddeleri baska sendikalargreve çikmadan almislar. Bu, bize farklitutum alindigini gösteriyor. Istedigimiz bu maddeler yeni de de-gil. Bunlar 1978'de DISK Basin-Is'in al-digi haklardir. Iktidarin bir is degerlen-dirme çalismasi var. Ve bunun karsisin-da büyük bir sessizlik bulunuyor. Biz is-çiler, bu degerlendirmede söz hakki is-tiyoruz. Isçilerin söz hakkinin olmadigibir is degerlendirmesi, isçilere yeni bir saldiri olacaktir. Bu yüzden hem isçi-ler, hem sendikalar bu konuya duyarli olmak zorundadir,

Ismail UZUNYAYLA: Bizim hesabi-miza göre, isyerimizde istedigimiz enyüksek ücret 75 - 80 bin lira. Zaten iki aylik bir grevden sonra biriken borçla-ra göre hiçbir kârimiz yok. Ama, DMO,56 günde çok sey ögrendi. Insanlarimiz Artik toplumsal mücadele içinegirecekler. Bu 56 gün bize birbirimizitanimaolanagini da sagladi. Sunu da ögrendik; grevler, isçi sini-finin okuludur. Ekonomik kazanmalarinyaninda, siyasi olarak da bir seyler ög-rendik. Grev belki açlik, sefalet ama, si-nifimiz açisindan bizim okulumuzdur.Insanlarimiz, herseyin mücadele ilealinacagini, mücadelenin disinda hiçbirsey olmadigini ögrendi. 56 günde basi-miz dik, gururluyuz. Hiçbir zaman pa-rali greve çikmadik. Bu maddeler bizimonurumuzdur. Biz insaniz. Insanca ya-samak ve onurumuzu korumak zorun-dayiz. Biz isçiysek, bizim onurumuz ka-zanilmis haklarimizdir. Ve bunlari ik-tidar altin tepsi içinde vermemistir. Is-çilerne kazandiysa mücadele ile kazan-mistir. Eger bugün ülkemizde demokra-si yoksa, bu ayni zamanda aydinlarimi-zin da teshirini gerektirmektedir. Sonolarak sunu söylemek isterim: Bu grev,demokrasiye inanan herkesin grevidir. Demokrasiye inanan insanlara grevler-le dayanisma çagrisi yapilmalidir.

Bu çagriya uyuyoruz ve "insanim"diyen herkesi grevci isçilerle dayanis-maya çagiriyoruz. Ve biliyoruz ki, her-hangi bir isyerinde, mahallede veya so-kakta savunulacak bir mücadele hepi-mizin mücadelesidir, hepimizin onuru-dur . •

Halkimizin hayat sartlarinin yasam-dan biktirici hale geldigi, yoksullugun arttigi ve üstelik ekonomik-demokratikhak ve özgürlüklerin gaspedildigi kosul-larda isçiler haklarina sahip çikmayaçalisiyor. Sendikal hak ve özgürlüklerinkisitlandigi, neredeyse grevleri yasak-lanir hale getiren yasalara ragmengrevler yayginlasiyor. 16 Eylül 1987'de45 nakliyat ambarindaki, ortalama 89bin lira brüt aylikla çalisan isçiler de greve basladi.

Günde 9 ile 12 saat arasinda çalisan ambar isçileri, Türk-Is'e bagli sendika-lari olan Motorlu Tasit Isçileri Sendi-kasi (TÜMTIS) ile Kara Nakliyecileri Is-veren Sendikasi arasinda süren görüs-melerin uyusmazligi sonrasi greve gitti.

TÜMTIS, görüsmelerde taban ücre-tinin brüt 140 bin liraya çikarilmasini, buna birinci ve ikinci yil içinde ayri ayriyüzde 60 arti 25 bin lira zam getirilme-sini istiyor. Yine ikramiyenin 4'e çika-rilip, kidem tazminatinin 45 gün olarakbelirlenmesini, disiplin kurulunda bas-kanligin dönerli olarak yapilip her is-yerinde bir temsilci atanmasini talepediyor.

Grevin baslamasindan bir gün sonra17 Eylül'de Isveren Sendikasi Nak-Is104 nakliyat ambarinda lokavta gitti.Nak-Is eski toplu sözlesme metnine bag-li kalinmasi görüsünde olduklarini,TÜMTIS'in ise tümüyle yeni bir toplusözlesme taslaginin görüsülmesinde is-rarli oldugunu, uyusmazligin buradadügümlendigini açikladi.

Lokavtin ilan edilmesi sonrasi konus-ma yapan TÜMTIS genel teskilatlandir-ma sekreteri Sabri Topçu, "Lokavt bir hak degildir. Insanlik suçudur. Demok-ratik ülkelerin hiçbirinde lokavt diye birhak yoktur. Isçileri aç birakma özgür-lügü demek olan lokavti siddetle protes-to ediyor ve lanetliyoruz. Ancak bilin-mesini isteriz ki, lokavt bizi yildiramaz.Birlik ve beraberligimizden aldigimizgüçle lokavti kiracagiz" dedi. Bu ara-da Nak-Is'in lokavtini protesto eden is-çiler "kahrolsun lokavt" diye slogan at-tilar.

Grevdeki ambar isçilerine; grevin 19.gününde greve baslama nedenlerini, is-verenin tavrini ve grevin su andaki du-

rumunu sorduk.-"Isveren sendikali-sendikasiz isçi

ayrimi yapiyor. Ben 16yillik büro isçi-siyim, buna ragmen sendikali olmamdan dolayi 68.000 TL. ücret aliyorum.Oysa ayni büroda çalistigimiz, sendikasiz birkaç yillik isçiler 100.000 TL. ücret aliyorlar. Kisaca isverenler, örgütlü güçten korkuyor ve isin ilginci, bütün yasalarin onlardan yana olmasi bilebu korkuyu hafifletmiyor."

— "Ben "Semer" tabir edilen nakliye isinde çalisiyorum. Her gün sabah8.30'dan aksam 19.00'a kadar yük tasiyoruz. Buradaki istifçi arkadaslarinherbirinin günlük yükleme kapasitesiortalama ,50ton. inanmak zor biliyorumama, her "semer" isçisi günde 50 tonusirtinda tasiyip kamyona yüklüyor. Isverenin günlük yemek ihtiyacimiz içinyeterli gördügü miktar ise 400 TL, yani günde 50 tonu sirtinda tasiyan bizlerden400 lirayla doymamiz ve verimli olmamiz bekleniyor. Bu noktada isebizlere aci aci gülümsemekten ve mücadele etmekten baska seçenek kalmiyor. INSANCA YASAMAK ISTIYORUZVE BU ISTEGIMIZ KARARLILIGIMIZIPEKISTIRIYOR."

— "Aslinda anlatacak pek bir seyyok. Yaklasik iki senedir hiçbir ücretartisi olmadi. 2 senedir ücretimiz brüt100,net 68 bin lira. Bu hesaba göre benim yilda verdigim vergi miktari200.000 TL. Isyerindeki vergi levhasina göre ise, isveren bu sene 300 bin lira vergi ödemis. Sanirim sirf bu rakamlar bile grevin nedenlerini ve içinde bulundugumuz kosullari açikliyor. Isverenbizim grev kararimizi hayata geçirmemizle birlikte lokavt ilan etti. Fakat halen firma adi degistirmeye bile gerekgörmeden baska yerlerde adam çalistirdiklarini duyuyoruz. Bu da kendi kanunlari olan lokavtin gereklerini bile yerine getirmeyecek kadar para düskünüve kural tanimaz olduklarinin göstergesidir bizce. Tabii ki sendikaci arkadaslar da bos durmuyor. Bir yandan anlasma yollari ararken, diger yandan da bunu engellemeye çalisiyorlar. Bütün busaydigim olumsuzluklara ragmen kararliyiz ve haklarimizi alana kadar mücadele edecegiz."

65

GREVLER ZINCIRINDE

YENI BIR HALKA:

AMBAR ISÇILERININ GREVI

Page 68: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

Yillardir sermayenin özlemini çekti-gi tek tip sendikacilik 12 Eylül sonra-sinda gerçeklesti. DISK ve bagli sen-dikalarla bagimsiz devrimci sendikalar kapaildiktan sonra getirilen 1982 Ana-yasasi ile çikarilan 2821-2822 sayilisendikalar toplu is sözlesmesi grev ve

lokavt kanunlariyla isçilerin bagimsizsendikal tercihleri ortadan kaldirildi. Veisçiler Türk-is'e mecbur kilindilar. De-mokrasi (.0 olsun diye Hak-Is ve MISK gibi fasist örgütlenmelerde yedekte tu-tuldu.

Böylece hem istedikleri tek tip sen-dikacilik gerçeklesmis, hem de disari-ya karsi "zevahiri kurtarmis" oluyorlar-di.

Tekstil is kolunda büyük çogunlugu elinde bulunduran Türk-is'e bagli Teks-til Sendikasi'nin yaninda, Tekstil isko-lunu; Büyük isyerlerini Türk-is'e bagli Teksif küçük isyerlerini ise Hak-is'ebagli Öz-Iplik-Is olmak üzere aralarin-da paylasmis durumdalar.

Tekstil iskolundaki en büyük isyerleriolan Sürnerbank'lar, senelerdir sari ve devletçi sendikalarin baski ve sömürü-sü altinda muhalefet seslerini yükselt-memektedirler. Özellik isbirligi içindeolan bu sari sendikalari isyerinde öne çikan isçileri isten atmakta hiç tereddütetmiyorlar.

Özel sektördeki büyük fabrikalardaise iskolunun konumu itibariyle gençkadin ve çocuklarin çalismasi, okuma-yazma oraninin düsük olmasi nedeniyleyozlastirilmaya oldukça müsait bir or-tam bulunmaktadir.66

Issizligin yogun oldugu, issizlik si-gortasinin bulunmadigi ülkemizde isçi-ler isten atilma korkusuyla seflerinin veamirlerinin her söyledigini yapmak du-rumundadirlar. Isgüvenliginin olmadi-gi, saglik kosullarinin kötü oldugu, hat-ta küçük isletmelerde sigortasiz çalis-tirilmanin yaygin oldugu tekstil iskolu,emek sömürüsünün en yüksek oldugu bir iskoludur.

Bu kötü çalisma kosullari, örgütsüz-lük ve bilinçsizlikle birlesince ortayayoz, arabesk, cinsel sorunlarin agirliktaoldugu karmasik bir tablo çikmaktadir.

Bu iskolunda çalisan bizleri oldukça zor ve sabirli bir görev bekliyor. Önü-müzdeki mücadele ne kadar zor ve en-gebeli olsa da üstesinden gelmek ve basarmak zorunda oldugumuzun bilin-cindeyiz. Devrimci görevimiz bunu ge-rektiriyor. Sümerbank'ta Penyelüks'teEdip Iplik'te, USAS'ta, IGS'de ve da-ha birçok yerde zorluklarin üstesinden gelmek zorundayiz.

Tekstil iskolunda çalisan bir grupdevrimci isçi olarak sunu kesin olarakbiliyoruz ki, isçi sinifinin sendikal birli-gi devletçi uzlasmaci, sari sendikalar-da saglanamaz. Sendikal birlik çabala-rimizla önce isyerlerinde, sonra isko-lunda ve daha sonra ülke çapinda de-mokratik, sinif ve kitle sendikaciligi il-keleri dogrultusunda bugünden yarinaverilecek ve giderek sinif mücadelesi-ne bagimli kalinacak bir mücadele için-de gerçeklesecektir.

Bir süredir bazi aylik dergilerde "Te-kel Isçileri Demokratik Muhalefet Bir-ligi", "Tek-Gida-Is Demokratik Isçi-Mu-halefeti" adi altinda basina açiklama-lar yapilmaktadir.

Isçiler açisindan pratik yaran tarti-silan bu açiklamalarda bir bütünsellikbulunmamaktadir. Niçin ve ne amaçla bu tür açiklamalarin yapildigini henüz kavrayabilmis degiliz.

Ancak bu durum Türk-Is'e bagli Tek-stil ya da Öz-Iplik-Is'te çalismayi ret et-mez. Sartlar ve kosullar geregi en ge-rici örgütlerde bile çalisilir.

Bu inanç ve perspektife uygun tek-stil iskolundaki görevlerimizi söyle so-mutlastirabiliriz.

Tekstil iskolunda çalisan emekçilerolarak kisa ve uzun vadeli çalismalari -mizi sinif sendikaciligi ilkelerine göre yapmak zorundayiz.

Bu nedenle öncelikle,

— Iskolumuzu tanimali, iskolumuzdakurulu sari-uzlasmaci-gerici Tekstil ve iÖz-Iplik-Is sendikalarini tanimali ve teshir etmeliyiz.

— Tepeden atama temsilcilere karsi çikmali, seçimle gelen temsilcilerinatanmasini saglamaliyiz.

— Sözlesmelerimizde bulunan ve isçiler aleyhine olan maddelere karsi çikmali ve yeni maddeler koymak için anketler, imza kampanyalari açmaliyiz.

— Gelisen isçi grevlerine ve genisdayanismayi örgütlemeli ve kalabalikisçi gruplariyla bu grevleri ziyaret etmeliyiz. Dayanisma geceleri, Paneller, basin toplantilari vb. kültürel etkinliklereaktif katilimi saglamaliyiz.

— Geziler düzenlemeli, Miting ve yürüyüslere fabrika, sube olarak katilma-liyiz.

— Demokratik sube ve yöneticilerleiliskilerimizi gelistirmeliyiz.

Ancak böylesi bir çalisma ile iskolu-muzun mücadele içinde yer almasini saglayabilir. Özellikle 12 Eylül sonra-sinda estirilen korku, panik ve yilginlik Politikasini bosa çikaririz.

Tekstil IskolundaÇözüm Okuyan

Bir Grup Isçi

"Tek-Gida-Is Emekçilerine", "TekelIsçilerine" diye baslayan ve örgütlen-me açisindan pek de pratik bir yarariolmayan bu açiklamalarda bir muhale-fetin somut programina rastlamakmümkün degildir.

Insanlar ne yapacaklarini bilmedik-leri ya da yapilmasi gerekenleri yapa-madiklari zaman bir seyler yapiyor ol-mak için tali birtakim sorunlari öne çi-

Devrimci Sendikal Mücadele Tekstil Iskolu ve Önümüzdeki Görevler

TEKEL ISÇILERI TEK-GIDA-IS VEGÖREVLERIMIZ

Page 69: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

uzlasmaci-devletçi sendikal anlayisi alasagi etmektir. Türk-Is'i degistirmek ya da yeni bir konfederasyon kurmak öncelige baglidir. Tek-Gida-Is'bünyesinde sinif ve kitle sendikaciligiilkeleri dogrultusunda mücadeleyükseltilmedigi ve inananlar bu mücadeleye sokulmadigi müddetçe ne Türk-Is degisir, ne de yeni bir konfede-rasyon kurulur.

Ne yapilmali? sorusuna bu muhale-fetin verdigi cevap sudur: "Bizler, isçi sinifinin sendikal birliginisaglayacak ve egemen güçlerin sal-dirilari karsisinda, sendikalari savun-ma araci haline getirecek yönelis ve ça-balan hiçbir zaman bir yana itmemek gerektigine inaniyoruz. Bu bir cevap degildir. Bu bir cevap-sizliktir. Muglak bir ifadedir. Kim sen-dikalari bir araç olarak bir yana itmek-tedir ki? Iki kere iki dört eder. Bu dogru-yu yenilemek alternatif sunmak olmu-yor ki. Kaldi ki, sendikalar yalnizca savun-

ma araçlari da degildir. Yeri ve zama-ni geldiginde, sartlari ve kosullari olus-tugunda bir saldiri araci olarak da isçisinifi mücadelesinde kendine düsen görevleri yaparlar. Birlik olayina gelince, birlikten mü-

cadeleyi anliyoruz. Edilgen, kendiligin-den bir olusumu birlik olarak deger-lendirmiyoruz. Ya da birlikten kastimiz bu degildir. Isyerinde birligi saglamak istiyorsak bu eylem programi etrafin-da ve mücadele içinde olusacaktir. "Isyeri Komiteleri" günümüz isçi si-nifinin mücadele düzeyinden kopuk so-yut isteklerdir. Basta da degindigimiz gibi, programi-

miz somut olmali. Nasil ve hangi ilke-

ler dogrultusunda, görevleri ve amaç-lari muglak komitelerin kurulmasi'nin isçi sinifina yarari yoktur. Bu bir dönem ulusal demokratik cephesinin kurulma-sina benziyor. Neden ve nasil katilinma-si bilinmeyen bir cephe. Sendikal mücadelenin asildigi ve sinifmücadelesinin üst boyutlara geldigi bir süreçte elbette ki mücadele kendineuygun bir örgütlenmeyi gerçekles-tirecektir. Hayat buna zorlayacaktir. Bunlar isyeri komiteleri olabilir, savun-ma komiteleri olabilir, siyasi komiteler olabilir.Ama bugünkü operasyonun teshisi

uygun olmali. 12 Eylül'ün getirmis oldu-gu baski ve iskencelerle yilmis, ekono-mik bunalimin altinda ezilmis korku ve panik içinde sindirilmis bir kitlenin ön-celikle üstündeki korkuyu atmasi ve du-yarli ha!e gelmesi gerekiyor. Bunun yoluikili-üçlü siyasi tartismalardan çok, kitle mücadelesini yükseltmektedir.Hayat pahaliligin, issizligin son ker-teye vardigi günümüzde yayginlasan grevler, kültürel etkinlikler mitingler, yürüyüsler gerekli olan zemini olustu-ruyor.Ayrica "süper emeklilik", "sözlesmeli

personel uygulamasi" diger anti-demokratik yasalar mücadelenin mesruzeminini olusturuyor. Toparlarsak: Programimiz soyut de-

gil, somut olmali, Kisa vadeli hedeflerimiz, uzun vadelihedeflerimiz olmali. Türk-is'in degistirilmesi, ya da yeni bir konfederasyon gibi uzun vadeli programlar, Tek-Gida-Is birimindeki çalismada belirleyici ve yeterli bir kri-ter olamaz. Öncelikle degistirilmesi gereken isyeritemsilciligi, sube ve merkez sube ve Tek-Gida-Is olmalidir. Çalismalarimiz bu perspektifte yo-gunlastirilmak.Isyerinde grevlerle dayanismayi güç-lendirmeliyiz.Kültürel etkinliklere, gecelere, panel-

lere, basin toplantilarina, gezilere, soh-betlere en genis katilimi saglamaliyiz.Miting ve yürüyüslere katilmaliyiz, Sözlesmemizdeki anti-Demokratikmaddeleri teshir etmeliyiz. Demokrat sube ve yöneticilerle ilis-

kilerimizi güçlendirmeliyiz.

67

karirlar."Mezarliktan geçerken türkü söyle-

mek" gibi öne çikardiklari tali sorunlarlayarar yerine zarar verirler. Örnegin "Türk-Is'de birlik" adi altindatüm isçileri Türk-Is çatisi altinda toplamaya çagirmak gibi. Amerika'yi yeniden kesfetmek anlamina

gelen ve isçi sinifinin mücadelesi açisindan somut hiçbir yarari olmayan bu tür çagri ve kampanyalarin yarardançok zarar getirdigi ortadadir. Sendikal demokrasinin olmadigi yer-de, sendikal birlik nasil gerçeklesecektir.' Neden geçmis; geçmiste yapilanlar hemen unutuluyor. Çok degil 7 yil önce 12 Eylül 1980'de Türk-is'in askeri hü-kümetle girdigi iliskiler ve bu iliskiler sonucu isçi sinifina yapilan ihanetler belgelerle arsivlerde durmaktadir. Bir sendikal muhalefetten çok, bir siyasi

yapi gibi basina açiklamalarda bulunan bu sözüm ona. muhalefetin genel-geçerseylerden öte söyledikleri, Türk-Is'idegistirmek için tüm isçilerin Türk-Is'tetoplanmasidir.Isyerindeki sözlesme sorunlariyla gelisen

grevlerle dayanisma konusunda bir türlü toplanip karar alamayan "mu-halefet"referandum konusunda "ilk adim"dergisinde "bos oy" çagrisi ya-pabilmektir.

Referandumda takinilacak tavir, siyasibir tavirdir. Demokratik Kitle ör-gütleriyle siyasi örgütler birbiriyle ka-ristirilmamalidir. Bir demokratik muha-lefet içinde yer almak için referandumda"bos oy" vermek gerekmez. Önceliklebulundugu birimde karsi karsiya bu-lundugu sorunlar hakkinda demokratik bir platform olusturmak gerekiyor.Ortada henüz bir tüzel kisilik yokken ve Demokratik muhalefetin genis bir perspektifi olmasi gerekirken muhalefetebir siyasi grup damgasi vurmak en bastabindigi dali kesmek demektir. Adi "Tek-Gida-Is Demokratik Isçi

Muhalefeti" olmasina ragmen son çi-kardiklari, bildiride, "Türk-Is ve ona bagli Tek-Gida-Is'in yapisini derinleme-sine anlatma geregi duymuyoruz" de-nilmektedir. Bu bir çeliskidir. Bir mu-halefet somut program üzerine ku-rulur. Tek-Gida-Is bünyesinde bir mu-halefet isteniyorsa, amaç ve hedef Tek-Gida-Is olmalidir. Dogru devrimci tavir, hayatin dayattigi

sorunlari çözmektir. Acil sorunlarla,nihai hedefimizi karistirirsak basariyerine basarisizliga ugrariz. Tek-Gida-Is emekçileri olarak vade-li hedefimiz Tek-Gida-Is bünyesinde mücadeleyiyükseltmek, anti-demokratik,

ÇÖZÜM Okuru

Bir Grup

Tekel Isçisi

Page 70: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

Istanbul'da 12 Eylül sonrasinin ilk isçimitingi 20 Eylül 1987'de gerçeklesti.Türk-Is'in aylardir gerçeklestireceginibelirttigi, sendika subelerinden gelenbaskiya karsin Türk-Is yönetiminin ce-saret edemedigi Miting, Türk-Is'e bagliDeri-Is Sendikasi tarafindan gerçek-lestirildi.

Deri-Is Sendikasi, isverenlerin ve si-yasi iktidarin oyunlarini bozmak içingrevlerin yeterli olmadigini, demokratikkamuoyunun daha aktif bir biçimdemücadele içinde yer almasi gerektiginigetirerek mitinge basvuruyordu.

Miting basvurusu cesaretli bir giri-sim olmasina karsin, gerek katilim, ge-rekse cosku açisindan beklenenin geri-sinde kaldi.

Son aylarda grevlerle yükselen isçisinifi mücadelesinde, ivmeyi yükseltmesigereken, bir gövde gösterisine dönüsmesigereken, bu açilardan da büyük birkatilim umulan miting, bes bin civa-rindaki katilimla hayal kirikligi yarati-yordu. Bagimsizlik ve Demokrasi Müca-

delesinin bir parçasi olarak ele alinma-si gereken mitingin, tüm Devrimci-de-mokrat güçleri kucaklamasi ve büyükbir katilim ve cosku yaratmasi -Istan-bul'da 5 bin isçinin de grevde oldugudikkate alinirsa- beklenirken bunungerçeklesememesi düsündürücüdür.

Mitingi düzenleyen Deri-Is'in organi-zasyonu demokrat-devrimci güçlerlebirlikte gerçeklestirme istegi ve çabasiolumlu bir düsünceydi. Ancak dahasonra da süren eksiklikler yasandi. Mi-tinge basindan itibaren en fazla duyar-liligi göstermesi gereken sendikalarin il-gisizligi ile karsilasti. Türk-Is yönetimi

68

tarafindan örgütsüzlük, disiplinsizlikolarak nitelenip tavir alinirken, demokratmuhalefetin içinde yer alan sendika vesubeler gereken duyarliligi gös-termediler. Bunda mitingi düzenleyensendikalar da dahil olmak üzere, nasilolsa izin alinamayacak düsüncesininagir basmasinin etkileri vardi. Böyleyaklasilmasi da islerin son ana kadargevsek tutulmasina, izin alindiktan sonrada yasak savma mantigiyla hareketedilmesine yol açti. Etkili bir duyuru vepropaganda ile tüm devrimci-demokratkamuoyu haberdar edilmedigi gibi,grevlerin lokavtlarin yogunlastigi birortamda duyarliligi artan isçiler de mi-ting alanina çekilemiyordu. Grevlerdekiisçiler ve aileleri, grevdeki sendikalarinüyeleri, düsünüldügünde bu kesimlerinmitinge çekilmedigi açikça ortadaydi.Greve baslarken Deri isçilerinin 2-3 binkisiyle yaptigi izinsiz yürüyüsü dehatirlayinca ön hazirligi olan bu mitingekatilim daha fazla olmaliydi. Bundaorganizasyon bozuklugunun payi vardi.

— "Lokavtlari Protesto veDayanisma" mitinginde,sinirli katilima ragmendevrimci coskuhissediliyordu.

Miting alanina giris yollari barikat-larla kesilince, araçlar kilometrelercesüren toprak yolu kullanmak zorundakaliyordu. Herseye ragmen mitinge ka-t i l m a y a ç a l i s a n l a r ü ç e r d e fasiki bir aramadan geçirildikten sonramiting alanina girebiliyorlardi. Aynizamanda barikatlarla, panzerle kontrolealinmis alan videoya çekiliyor vesürekli fotograflaniyordu. Çevredeki bi-nalara yerlesen güvenlik güçleri de ay-rica göze batacak yogunluktaydi. Mitin-ge katilacaklari bekleyen alan buydu,kisaca. Ve sonuçta da mitinge katilan-larin bir o kadari da miting alani disin-

da kalmayi yegliyordu. Bu gözlemimiz, kitleler üzerindeki baski ve gözdaginin mitinge yansimasiydi.

Öte yandan miting dagildiktan sonraBayrampasa-Topkapi yolu üzerinde yü-rüyüs yapan bir grup da, marslar söy-leyerek bir süre yürüyüslerine devamediyor, sonra da bir kisinin önderliginde"devrim andi" içerek dagiliyordu,dergimiz muhabirlerinin bu gözlemide, pratige dönüsen kararlilik ve cos-kuyu yansitiyordu.

Miting alaninda dergilerin pankartaçmasina polis izm vermeyince pan-kartsiz katiliyordu dergi taraflari mi-tinge. Miting, Deri-Is Genel Baskani Ye-nerKaya'nin konusmasiyla basliyordu.Dergilerin mesajlari okunuyordu. AncakYeni Çözüm'ün mesajinin okunmamasiY.Çözüm taraftarlarinin dikkatiniçekiyordu. Bilinçlice olmasini temennietmedigimiz bu aksaklik, mitinge yogunbir sekilde katilan Y.Çözüm taraftarlarininduyarliligina denk düsmüyor-du.(X)

Miting'de Bilgesu Erenus siir ve sar-kilariyla katilirken, bayan konusmaci;Tez-Koop-Is 3 No'lu Sube Baskani AynurKaraaslan, grevci Migros isçileri adinakonustu. "Biz bu yasalarla degil, buyasalara karsin grev yapiyoruz. 12 Eylülsonrasinda her olanak kullanila-rakuygulanmaya çalisilan toplumun ro-botlastirilmasi ve sindirilmesi programibasariya ulasmadi. Toplumsal muhalefetyükseliyor" dedi Aynur Karaaslan.

Nakliyat ambarlarindaki grevci isçileradina konusan TÜMTIS Genel BaskanVekili Yurdal Senol, "Lokavtlar bizleriyildiramaz. Hep birlikte dimdikayaktayiz" diyordu.

Türk-Is yöneticilerinin katilmadigimiting, Deri-Is Baskan Vekili MunzurPekgüleç'in konusmasiyla bitiriliyordu.

Mitinge katilanlarin büyük çogunlu-gunu MIGROS isçileri ve nakliyat isçi-leriyle, devrimci gençlik olusturuyordu.Alanda; 'Bagimsiz Türkiye', 'KahrolsunFasizm', Insanlik onuru iskenceyi ye-necek', Iskencecilerden hesap soracagiz','Yasasin isçi sinifinin mücadelesi','Lokavta karsi omuz omuza', Isçiler el elegenel greve', 'YÖK'e hayir', 'DISKeözgürlük' sloganlari atilirken; 'Anti-demokratik yasalara hayir', 'Lokavt hakdegil suçtur', 'Analar, babalar issiz,çocuklar aç', yazili pankartlar göze.çarpiyordu.

Yeni; örgütlü-bilinçli-coskulu miting-lere!

(X) Y.ÇÖZÜM'ün katilimiyla 19Eylül 1987'de yapilan Dostluk Gecesi'nde, Y.ÇÖ- ZÜM okurlari ayrica mitinge davet edilmisti.

LOKAVTLARA KARSI

DERI-IS MITINGI

Page 71: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

BIR DERT YUMAGI MUDURNUTEPE

Konut yilinin hâlâ içindeyiz ve hâlâ ülkemizde barinma sorunu gerileyendegil, gelisen boyutlarda sürüyor. Bu ekonomik yapi, üretim iliskileri içindesürüp gidecek. Bu çözümsüzlük içindeaçikta kalmamak üzere, halkimiz barin-ma gereksinimini karsilama ugrasinda.Bu zorunlu ugrasi kendi basina götürür-ken her an emeginin yerle bir edilme-siyle karsi karsiya. Daha iyi ve saglikli yasam sartlarinin mücadelesini verenemekçi halk barinma sorununa buldu-gu çözümlerde de çesitli problemlerle yüzyüze geliyor. Mudurnutepe de bun-lardan biri...

Mudurnutepe, Gebze'nin hemen giri-sinde. Istanbul'dan giderken E-5 kara-yolunun sol tarafinda kalan üç bine ya-kin gecekondunun üzerinde insa edildi-gi ve bugün otuzbesbin insanin yasadi-gi bir semt.

Otuz bes bin insanin yasadigi bu böl-genin Istanbul'a bir saat uzaklikta ol-masi bir yana, hemen yanibaslarindagelisen ve giderek büyüyen Gebze'nin olusmasi bile yasanan olumsuz kosulla-rin düzeltilmesi için bir etken olmuyor.

On yil önce baslayan gecekondulas-ma bugün artik tamamlanmaya yüz ut-mus durumda. Tek tük yapilanlari say-mazsak, insanlar artik olusturduklarimahallelerin sorunlarini çözmek içinugrasiyorlar.

Mudurnutepe'de dikkati çeken ilk sey,

yollarin olmayisi. Belli bir düzene göreyapilan eylerin aralarindan geçecekolan yollari, bir dozer biçimlendirmis veöylece de kalmis yollar. Yol olmayincaulasim da yok. Birçogu Istanbul'un iç-lerinde çalisan insanlarin en önemliulasim kaynaklari, Gebze-Kadiköy hat-tinda çalisan minibüsler. Ve de Haydar-pasa'ya kadar uzanan banliyö trenle-ri. Ancak minibüs-ve trenlere ulasmak için yarim saat süren bir yaya yolunugeçmek gerekiyor.

Mudurnutepe muhtari Nurettin Gök-sel ulasim sorununun çözülmesi içinGebze belediyesi nezdinde yaptiklaritüm girisimlerin olumsuz bir biçimdesonuçlandigini, minibüsçülerin ise yol-larin biraz düzeltilmesi halinde çalisa-bileceklerini, ancak belediyenin bunabile yanasmadigini söylüyor.

Yalnizca yol ve ulasim için degil, di-ger bütün sorunlarda da ayni ilgisiz ta-virla karsilasmislar, Mudurnutepeliler.Sözgelimi; elektrik daha bu yil baglan-mis, o da bütün evler henüz bundan ya-rarlanamiyor. Yolun olmadigi Mudur-nutepe'de altyapidan sözetmemiz müm-kün degil. Tuvaletlerin kanalizasyonu ol-madigindan pislik açikta kaliyor. Enönemlisi de Mudurnutepe evlerinde su yok. Bütün bölgenin su ihtiyacini kar-silayan iki kuyunun suyu incelendigin-de, sagliga zararli oldugu belgelerleaçiga çikiyor, fakat belediyeden bu ko-nuda ses çikmiyordu. ISKI'ye

yapilan müracaatlar olumlu so-nuç veriyor, ISKI'nin ihaleyekoydugu ve baslattigi isi, Gebze beledi-yesi; "biz yapacagiz" diyerek engelli-yor, ne varki bugüne kadar hiçbir seyyapilmiyordu. Ve Mudurnutepeliler ne-reden geldigini bilmedikleri suyu, tonu4000 liradan satin almak zorunda bira-kiliyorlardi.

Semt Sakinlerinin kendi çabalari so-nucu yaptiklari prefabrik okulda, sem-tin bütün olumsuzluklarinin izlerini ta-siyor. Yetersizligi, çocuklarin 4 kilomet-re uzakliktaki okula gidip gelmelerine neden oluyordu.

Mudurnutepeliler sorunlarini çözmekiçin bugüne kadar basvurmadiklari ka-pi birakmamislar, ne varki basvurula-rinin hiçbirinden olumlu yanit alama-mis olmanin sikintisini tasiyorlar. Geb-ze Belediyesinin Beylikbagi ve Mudurnu-tepe için ayirdigi alti milyon liraninsa Dilova seçimlerinde ANAP adayi içinharcandigi söyleniyordu.

Haberlesme için bir tek telefonun bi-le olmadigi Mudurnutepe'de ulasim, ka-nalizasyon, su, okul gibi sorunlarin hal-ledilmemis olmasiyla ugrasan semt sa-kinlerinin karsilastigi sikintilar bu ka-darla kalmiyor.

Bir süre önce emekli Albay oldugu-nu iddia eden Irfan adli bir zat, Avu-kat Mehmet MERMER ile Mudurnute-pe'ye gelerek 70 dönüm arazinin ken-disine ait oldugunu iddia edip bu arazi üzerindeki 90 hanenin isgal ettikleriyerlerin metrekaresi için 10.000 liraödemelerini yoksa evlerini yiktiracagi-ni belirtiyor.

Köyisleri Bakani Hüsnü DOGAN'inyakini oldugunu yineleyip, bazi albay-larin da isimlerini vererek terör estir-meye çalisan emekli Albay Irfan, gece-konducularin direnisiyle karsilasincasimdilik geri adim atmis. Ancak bu ko-nuda neler olabileceginin tedirginligi ileyasayan 90 hane var, Mudurnutepe'de.Semtin geri kalan halki için bu sorun su anda pek bir sey ifade etmiyor. Sorun-larinin birlikte mücadele edilerek çözü-leceginin bilincinde olan Mudurnute-pe'liler, insanca yasam için sonuna ka-dar mücadele edeceklerini ve sorunla-rina çözüm getirecek olanin da kendi-leri oldugunu söylüyorlar. Ardindanmücadeleden kaçmayacaklarini da ek-liyorlar.

69

Page 72: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

Binlerce yildir dostlugun tanimlama-si yapilmaya çalisilmistir. Dostluk üze-rine destanlar, siirler, romanlar yazil-mis, çok seyler söylenmistir. Dostlukadina yarismalar, senlikler düzenlen-mistir.

Yalniz insanlar arasinda degil, halk-lar ve ülkeler arasinda da dostluklarinyasandigi olmustur. Ama sinifli toplum-lar tarihinde dostluklar çogunlukla çi-kar iliskilerine dayanan geçici dostluk-lar olagelmistir.

Gerçek dostluk, hiçbir çikargözetmeyen, sevgi, birlik ve dayanisma üzerine kurulu olanidir. Bu anlamdadostluk, ortak bir inancin temsilcileriarasinda kuruldugunda anlaminibulacaktir. Dostlugun kazanmasigereken nitelik, ortak bir kavgayisürdüren, bu kavga ugrunda ölen,direnen insanlar arasinda hayatbulmustur. En güzel örneklerini sun-mustur bizlere...

Maddi kisisel çikarlardan uzak, "Her koyun kendi bacagindan asilir", "Banadokunmayan yilan bin yasasin" felse-fesini(!) asan dostluklar mücadele için-de dogup gelismistir. Hayatin her ala-ninda süren mücadelede; grevlerde, di-renislerde, cezaevlerinde, açlik grevle-rinde ve ölüm oruçlarinda, insanca ya-sam mücadelesinde dostluklar yasani -yor, yasatiliyor, yeni dostluklara ulasi-

yor...Büyüyor inanç dostlugu, kavgadostlugu...

19 Eylül 87 Cumartesi günü Atlas Si-nemasi'nda Yeni ÇÖZÜM'ün katilimiyladüzenlenen DOSTLUK GECESI'ndedostlar el eleydi. Yeni dostlara, dostluk-lara dogru...

Düzenlenen gecenin basindan sonu-na dek, türkülerle, oyunlarla içten birdostluk havasi sürdü.

Dergimizin sahibi Metin Yavuz'unaçilis konusmasiyla basladi gece. Me-tin Yavuz, Dostluk'u anlattiktan sonra,dergimizin üzerindeki baskilardan sö-zetti. Dergimizin yayin hayatina girdi-ginden bu yana, hiçbir zaman baskila-rin azalmadigini, çikan yedi sayimizdanüçünün toplatildigini, düzenlemek iste-digimiz 'Bagimsizlik ve Demokrasi' ge-cesine, 'Referandum oyununa aletolmayalim' paneline izin verilmedigini,yasak yayin organiymis gibi TV'de gös-terildigini anlatarak, süren baskilara karsin, Y.Çözüm'ün yayin hayatini sür-dürecegini, her türlü baski ve engelle-melere gögüs gereceklerini belirtti."Çünkü siz dostlarimiz oldukça, dergi-miz her zaman ve her kosulda varligi-ni sürdürür ve sürdürmesini bilir" di-yerek konusmasini bitirdi Metin Yavuz. Daha sonra, dergimizin eski Yazi IsleriMüdürü Ertugrul Mavioglu'nun 1986

Yazinda San salonunda gerçeklestirilenbir gecede yaptigi açilis konusmasiteypten dinlendi. Simdi demir parmak-liklar arkasinda olan Ertugrul Maviog-lu'nun sesindeki dostluk sicakligi kalinduvarlari eritip geçti. Bizi, dostlarini, sardi sicakligi... Deniz Türkali'nin kendiyorumlariyla seslendirdigi sevilen par-çalari dinledik, Ertugrul'un ardindan.Taner Barlas, etkili, ustaca oyunuyla"mücadele"yi, "direnme"yi çizdi bize.Taner Barlas'in gösterisinde, "hep be-raber sulardan çektik agi."

Yorum müzik toplulugu da ge-ceye Grup Merhaba'yla birlikte katil-di. Grup Yorum yeni çikan "SiyrilipGelen" kasedinden, Grup Merhaba daçikacak olan kaset çalismasindan dost türküleriyle seslendiler dostlara.,.

Türkü olur, dostluk olur da halay çe-kilmez mi? Bogaziçi Ortaköy Halkoyun-lari Dernegi (BOHAD) Diyarbakir yöre-si oyunlariyla geceye katilanlar arasin-daydi. Oyunlarinin coskusuyla salonda-ki dostlari kucakladilar.

Son olarak Sadik Gürbüz türkülerle katildi geceye. Topluca söylenen tür-külerle son buldu gece.

Salonun darligi geceye gelenlerin ge-riye dönmesine, ayni zamanda bazidostlarin da gecede ayakta kalmalari-na neden oldu. Bunun yaninda bazi ak-sakliklar yasandi. Bunlari da, daha son-raki beraberliklerimizde gidermek üze-re...

Salon bosalirken, dostlugun sicakli-gi, coskusu disariya tasiniyordu her birdostla. Sarsilmaz dostluklara...

70

DOSTLUK GECESI

Page 73: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

87 Subat'inda yapilan birinci gecedensonra,12 Eylül'de ikinci bir geceyleyüregimizdeki coskulari, türkülerihep beraber paylasmak istedik, ikincigecemizde amaç; yasanan acilari,sevinçleri, dostluklari TA Y AD bün-yesinde canlandirmakti. Yasanan sü-reçte cezaevlerinin kamuoyuna male-dilmesi, yükselen açlik grevlerine TA-YAD olarak destek verilmesi, günlerinböylesine yogun hareketliligi, gece ha-zirliginda eksikleri de getirecekti. An-cak tutuklu ve hükümlü aileleri olarak bizler, hem üzerimize düsen görevleri yapacak, hem de gecenin programinda agirligi biz üstlenecektik. Geçen gece-de ISKENCE'yi anlatmaya çalismistik. Bu gecemizde ise, DIRENIS'i simgeles-tirmeyi düsündük. Yerin son anda net-lesmesi, biletlerin üç günde satisa su-nulmasina ragmen FITAS Sinemasi dol-mustu, ayakta izleyenler de vardi. Prog-ram sunuculugunu TA Y AD sekreteri Sevgi Erdogan yapti. Açis konusmasin-da Latin Amerika'dan Sili ve Arjantin analarini anlatarak, Türkiye'deki 4 ka-ranfilli esarp ve kasketlerin dernek yö-netici ve üyelerinin simgesi oldugunu belirtti ve konusmasini dernek baskaniMustafa Eryüksel'i sahneye davet ederek bitirdi.Mustafa Eryüksel konusmasini ceza-evindeki dernek yönetici ve üyeleri adi-na yaptigini açikladi. Tutuklu ve hü-kümlü ailelerinin birer insan haklan sa-vunucusu oldugunu vurguladigi konus-masinda, cezaevlerinde yükselen dire-nislere bedenlerimizle, açligimizla, yü-regimizle destek verdigimizi, gelecegi-mizin bu direnisler üzerinde yükselece-gini anlatti. Sair Kemal Özer, analarla ilgili siirlerinden bir demet sundu. Deniz Türkali, 4 güzel parçasiyla duygularimizi paylasti. Taner Barlas, direnmenin, paylasmanin, aci ve sevinci yasamanin güzelligini mim gösterisinde canlandirirken, her zamanki hakli alkislarini aldi. Divrigi Kültür Dernegi'nin halkoyunlari ekibi, Siirt yörelerinden bize seslendi.

Çocuklarimiz kadar yakin gördügü-müz ve sevdigimiz Grup Yorum eleman-lari kadro eksikligi (Efkan Sesen ceza-evinde, digerleri Istanbul disindaydi) nedeniyle Grup Merhaba ile birlikte çi-karak güzel bir dayanisma örnegi ser-gilediler. S.Erdogan 'in yaptigi konusmalarda-ki mesaj; iskenceciler ve halk düsmanlari disinda TÜM TUTUKLU ve HÜKÜMLÜLEREÖZGÜRLÜK çerçevesin-deydi. Bu, ayni zamanda bir kampanyayimüjdeliyordu. Grup Yorum ve Grup Merhaba'dan sonra TAYAD'in mizanseni sergilendi. TA Y AD üyelerinden olusan koro, HasanHüseyin'in siirleriyle basladi, tür-külerle devam etti. Bu sirada ön sirada oturan analar ve babalar bir grup olus-turarak kendi siirlerini seslendirdiler. Cennet Güngörmez anamiz bir türkü söyledi. Kudi Göleli anamiz ise AG'den yeni çikmis ve rahatsiz olmasi nedeniyleYemen türküsünü yarim birakti. Ama sahneye çikmasi, bizimle genç-yasli de-meden herseyi paylasmasi demekti ve yükselen alkislar da bunun ifadesiydi. Ali Ekber Eren, saziyla katildi ve dahasonra yine TA Y AD üyelerinden olusanbir ekip, Diyarbakir yöresinden gösterisundular.

ONURLARI

ONURUMUZDU

Son olarak katilan tüm dostlara, ge-ce'ye katkisi olan sanatçilariniza tesek-kür edildi. Bize göre gece anlamliydi, güzeldi. Çünkü cosku, sevinç vardi. Metris'te kazanilan zafer, bu coskuyu daha da perçinledi. Metris ve Sagmalcilar Cezaevlerinin, Migros isçilerinin mesajlari oldukça alkislandi. Geceden sonra, bilinen tahammül-süzlükle1. Subeye çagrildik. Ayni sekil-de gecemize mesaj gönderen Türkiye Sakatlar Dernegi ve Divrigi Kültür Der-negi de çagrildi. Ancak bu tür baskila-rin dayanismayi engelleyemeyecegi bi-linmelidir.Gelecekteki gecelerde daha da yetkinlesmis olarak gene beraber olmak dilegiyle, geceye katilan tüm dostlara, sanatçilara, mesaj gönderenlere TAYAD olarak bir kez daha tesekkür ediyoruz. TAYAD

—"Onurlari Onurumuzdur" gecesinde 71

Page 74: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

19 Ekim 1987 günü Türk-Is'te topla-nan grevci sendikalar, Türk-Is'in ara-bulucu olma sifatiyla Migros isvereniile yapilan görüsmeler devam ederkenMigros isyeri temsilcileri Türk-Is Bas-kam Sevket YILMAZ ile Tez-Koop-Is Ge-nel Baskani Kenan GÜRBÜZ'e yazdik-lari dilekçelerle toplu is sözlesmesinemüdahale edilmesine karsi çiktilar. Bu-nun üzerine Türk-Is ve Tez-Koop-Is ge-nel merkezleri aradan çekildiler.

Migros grevinde su anda görüsmeler 3 no'lu sube yönetim kurulu denetimin-de devam etmektedir.

Grevin uzamasi kis kosullarinin bas-lamasi üzerine sube yöneticileri grev-deki isçilerin tamaminin saglik kontro-lünden geçirilip saglik durumlarinin te-spit edilecegini, kis kosullarinda doga-72

çak herhangi bir hastalik vb. durumlar-dan dogrudan Anayasa'nin, yasalarinve bu hükümetin uygulamalarinin so-rumlu olacagini söylediler.

"MÜCADELEMIZ ONURUMUZDUR" MIGROS ISÇILERININ DAYANISMAGECESI

Migros isçileri 66 günlük hakli dire-nislerini halaylarla, türkülerle, siirler-le bezedikleri bir gece düzenlediler 24Ekim'de.

24 Ekim gecesi 66 gündür yasanandayanisma, dostluk, omuzdaslik yasa-niyordu. Safak Sinemasi sahnesinde vesiralarinda. Gece 3 no'lu SubeBaska-

ni- Aynur Karaaslan'in konusmasi ileaçildi. Aynur Karaaslan, Migros isçile-rinin 66 gündür tam bir dayanisma vebirlik örnegi sergiledigini "kocaman ko-caman konfederasyonlarin, kocamankocaman sendikalarin bile bölge çalisma-nin keyfî tutumuna karsi durmadigini1100 Migros isçisinin ise tek bir yürek, tek bir vücut olarak direndiklerini vur-guluyor", konusmasini "sözü isçi arka-daslarima birakiyorum çünkü son sözüonlar söyleyecek" diye bitiriyordu.

Daha sonra sözü Tez Koop-Is Sendi-kasi Baskani Kenan Gürbüz aliyor veTürk-Is Egitim Sekreteri Orhan Bala-ban'a devrediyordu.

Gece konusmalardan sonra ellerindedövizlerle Migros isçilerinin türküleriy-le sahnedeki yerlerini almasiyla devamediyordu. Grup Merhaba, Grup Yorum, Ali Ekber Eren ve Abuzer Karakoç da Migros isçileri ile dayanisma içinde ol-duklarini türküleriyle gösteriyordu.

Migros isçileri korolarinda isçi arka-daslarina ve diger dostlara umut, di-renç, dayanisma ve sevgi yolluyorlar-di ve son olarak l Mayis diyerek sah-nedeki yerlerini halaylara terkediyor-lardi. Omuz omuza, elele halaylar çe-kiliyor, salondaki tüm yürekler, tüm kol-lar halaylara uzuyordu.

Gece isçilerin okuduklari siirlerleher yürekte bir cosku ve dayanisma ile son buluyordu.

Migros isçileri "mücadelemiz onuru-muzdur" demenin sözde kalmadiginigrevleri ve geceleriyle kafalara kazi-yorlardi. Gerçekten "mücadelelerionurlari"ydi.

Page 75: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

KARS'TA "BIRLIK VE DAYANISMA GÜNÜ"NDE ENGELLEME

Dergimiz Kars Bürosu ile,MücadeleGazetesinin 11.10.1987 günü Kars'ta düzenlemek istedigi "Tutuklu ve Hü-kümlü Aileleri ile Birlik ve DayanismaGünü" adli toplantiya Kars ValisiR.Hakki Boratas hiçbir gerekçe göster-meden izin vermemistir. Bu, ülkemizde-ki anti-demokratik uygulamalarin dogu-daki katmerli uygulanisinin bir yansi-masidir. Ancak Vali'nin bu tutumu de-mokrasi güçlerinin mücadele azmini kö-reltemeyecegi gibi daha da bilemektenbaska bir sonuç yaratmayacaktir.

Yeni Çözüm dergisi olarak Kars Va-lisi'nin bu anti-demokratik tutumunun tüm böylesi tutumlar gibi sonuçsuz ka-lacagina inaniyor ve valinin bu tutumu-nu kiniyoruz.

KARS TUTUKLU VE HÜKÜMLÜ AILELERININ INSANCA YASAM DILEKÇESI

Kars'taki tutuklu ve hükümlü ailele-ri tutuklulara insanca yasam kosulla-rinin saglanmasi için Erzurum Cezae-vi idaresi ile Içisleri Bakanligi'na birtelgraf çekerek basvuruda bulundular. Aynen yayinliyoruz:

Bizler Erzurum l no'lu Askeri Ceza-evi'nde bulunan tutuklu ve hükümlüle-rin aileleri olarak Türkiye'de tüm ceza-evlerindeki baski ve iskencelere son ve-rilmesini, içerde bulunan yakinlarimi-zin insanca yasamasini saglamak içinasagida siraladigimiz taleplerimizin ye-rine getirilmesini ve demokrasi adina yetkililerden bu konuya egilmelerini is-tiyoruz.

1- Tek Tip Elbisenin kaldirilmasi,2- Içeriye giyecek, elbisenin alinmasi,3- Tüm yasal yayinlarin içeriye alin

masi,4- Radyo ve teyp verilmesi,5- Hasta tutuklu ve hükümlülerin te

davilerinin insanca yapilmasi. Hastalara gerekli olan gida maddelerinin disaridan serbest edilmesi,

6- Sikiyönetim kalktigindan tutuklu vehükümlülerin sivil cezaevlerine sevkedilmesi,

7- Cezaevlerinde varolan manevi iskencelere son verilmesi.

çasi olarak, bazi yasal yayinlarin "içe-riye" alinmamasi biçimindeki keyfî tu-tumun bazi cezaevlerinde halen sürdü-günüiokuyuculanmizdan aldigimiz mek-tuplardan ögreniyoruz.

Bir süreden beri birçok cezaevindebu tür keyfî uygulamalarin tutuklularindirenisiyle asildigi bilinen bir gerçek;ancak tamamen keyfî olan bu yasadisi mantikla dergimizin de içinde bulundu-gu bazi siyasi dergilerin Diyarbakir, Er-zurum vb. gibi bazi cezaevlerine alin-madigi aldigimiz son bilgiler arasinda-dir.

Cezaevi idarelerinin tutuklularin si-yasi kimlik ve onurlarini yoketme hedef-li politikalarina karsi izlenecek direnis çizgisi, bu ve benzeri keyfî, anti-demok-ratik uygulamalarin ortadan kaldirila-bilmesinin tek yoludur. Metris Cezaevibu konuda ilk akla gelen olumlu bir ör-nek olarak ortadadir.

Idarelerin bu keyfî tutumlarini sid-detle kiniyor ve protesto ediyoruz.

TUTSAK YAKINI AILELERIN DAVASINDA YEDI TAHLIYE

Cezaevlerindeki uygulamalari pro-testo etmek ve açlik grevlerini destek-lemek amaciyla tutsak yakinlarininSagmalcilar Cezaevi önünde yaptiklari3 günlük açlik grevinin davasina de-vam edildi.

23 Ekim günü saat 10.00'da baslayandurusmaya tutuldu saniklardan 7'si ka-tildi. Diger 7 sanik ise, sevk zinciri ve tek tip elbise uygulamasini protesto et-tikleri için durusmaya gelmediler.

Sanik avukatlarinin müvekkillerinin

tahliyelerini istemesinden sonra sözalan savci, durusmaya gelmeyen sanik-larin bu davranislarinin mahkeme he-yetine karsi bir davranis olarak deger-lendirilmesi gerektigini belirtti. Mahke-me heyeti verdigi ara kararda, tutuklu saniklardan Ayten Can, Rahime Ender,Gülten Sesen, Gülay Derdimen, HaliseGüder, Sultan Çelik ve Filiz Tarakçi'mntahliye edilmesine, sevk zinciri uygula-masini protesto eden diger saniklarin

ise tutukluluk hallerinin devamina ka-rar verdi. Saniklardan Halise Güder'-in "suç duyurusu" da Mahkeme Heye-tinin Baskani tarafindan, suç duyuru-sunun dilekçe ile Savciliga yapilmasigerekçesi ile reddedildi..

OTURMA EYLEMI

Bir Tip Fakültesi ögrencisisiniz vetüm ögrenci gençlik gibi YÖK'ün sagla-mis oldugu nimetlerden fazlasiyla ya-rarlaniyorsunuz! Yani, kolayca okulu-nuzu kazaniyor, kaydinizi yaptiriyor,harçlarinizi gönül rahatligiyla yatiri-yor, vizeleri birer birer geçiyor, istedi-giniz kaynaklara ücretsiz ve istediginizzaman sahip olabiliyor, egitim süreci-nin tüm asamalarinda bilimsel pra-tik içinde uzmanlasiyorsunuz. Dernek-lerde örgütlenebiliyor, yönetimde sözhakkina sahip olabiliyor, kredilerdenyararlanarak gül gibi geçiniyorsunuz.Daha saymakla bitiremeyecegimiz bunimetlere ragmen, ders geçme yerinesinif geçmeyi basaramiyorsaniz askol-sun size!..

O zaman siz okulunuzu bitirip, uz-manlasarak, saglik politikasina son de-rece önem verildigi, insan hayatinin de-gerinin çok iyi bilindigi, bunun içinde her yil yükselen saglik bütçesine sahip ülkemizde, son derece modem cihazlar-la donatilmis, tertemiz, piril piril, hiz-met kadrosu tam ve egitimli hastahane-lerimizde vatanina, milletine yararlidoktorlar olamiyorsaniz, pes dogrusu! Sizden ne köy olur ne kasaba!

Evet, 20.10.1987 tarihinde Cerrahpa-sa Tip Fakültesi ögrencilerinin bir otur-

73

DERGILER CEZAEVI DUVARLARINI ASMALIDIR!

Cezaevlerinde tutuklularin siyasi kimliklerine yönelik saldirilarin bir par-

Page 76: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

ma eylemi sinirli bir biçimde günlük ba-sina yansidi. Bu eylemi gerçeklestiren ögrencilerin kamuoyunun dikkatini çek-mek istedikleri ve protesto ettikleri so-runlari neydi?

Genelde YÖK'ün tüm uygulamalarive özel olarak da harçlar ve vizelerin etkisiyle dayanilmaz boyutlara ulasmisolan atilmalara, Cerrahpasa Tip Fakül-tesi'nde bir de sinif geçme yönetmeligiekleniyordu. Yani, yeni bir saldin, ye-ni bir bunaltma ve robotlastirma adimi.

Böyle bir saldiriya karsi tavirsiz kal-mak, susmak, bilimsel demokratik üni-versite mücadelesi verdigini söyleyen, halk için egitim isteyen devrimci genç-ligin tavri olamazdi.

Nitekim, bu saldiri karsisinda dev-rimci demokrat gençlik duyarliligini vedinamizmini göstererek oturma eyle-miyle sorunlarini kamuoyuna duyurup,yeni yönetmeligi protesto ettiler.

Böylesine bir hakli temele sahip olandemokratik bir tavir alista bile; kasar-lanmis reformizm kendini gösterdi. Ar-tik bikkinlik yaratan ve kendilerindenbaska kimseyi inandiramadiklari pro-vakasyon teorilerini, 'keskinlik' suçla-malarini yineledi.

Dergi sayfalarinda birlikten, demok-rasiden dem vuranlar, sosyal pratikteyine duyarliligi ve dinamizmi igdis et-mek için çaba sarfediyorlardi. Düzenagindan konusmalar, "çamur at da, tut-masa da izi kalir" mantigi ile gündemegetiriliyordu.

Soruna siradan kitle bile kayitsiz kal-mayip bir seyler yapilmasi gerektiginibelirtirken, laf üretmekten baska faa-liyeti olmayanlar duyarsiz kalabiliyor-du. Soruna Devrimci Gençlik gibi du-yarli yaklasanlarin yanisira, kitledenkopmamak için eyleme katilanlar da ol-du. Ve tabii provokasyon teorisinin sa-hipleri eyleme katilmayip yaygaralari-nin bosa çikisini seyrettiler.

Bu eylem bizlere göstermistir ki; re-formizm en hakli temelde gelisen eylem-lere bile yanasmayip, devrimci gençli-ge seviyesiz saldirilarini sürdürecektir.Yine birliklerin ancak ve ancak müca-dele içerisinde olusabilecegi görülmüs-tür. Ve YÖK'ün varlik sartim her gün uygulamaya koydugu yeni kiyim araçla-rinda aradigini, buna karsi tavir alin-madan da Demokratik Üniversite müca-delesinde ve hak aliminda bir gelisme olamayacagi açiga çikmistir.

Fakülte özelinde sorunlarina duyar-siz kalanlara da sunu hatirlatmak iste-riz: Sadece halkinin sagligim degil, bu-nunla kopmaz baglan bulunan ekono-mik, demokratik ve siyasal sorunlari dadüsünen doktorlar degil de, tescilli ör-74

nekleri gibi hipokrat yemini unutan, ge-rektiginde iskence yapilmasina yardim-ci olan ya da göz yuman tipte doktorla-rin yetisebilmesi bugünkü duyarsizlikve robotlastirma ortaminin devami ile olanakli kilinabilecektir. Bir gün insan-lik onurunu yitirmis, beyaz önlüklü isken-ceciler olmak istemiyorsak DemokratikBilimsel Üniversite mücadelesine ve so-runlarimiza sahip çikalim.

Eyleme katilanlarca basma verilen bildiri söyledir:

Halk üzerinde var olan baskilar son 7 yildir katmerleserek devam etmekte-dir. Tüm toplum üzerine düsen bu ka-rabasandan, kendi sorunlari ve toplum sorunlarina en fazla duyarli olan genç-lik ve onun bir parçasi olan ÜniversiteGençligi de payina düseni fazlasiyla al-mistir. Ögrenci gençlik "suçlu" ilanedilmis; "suçlu"nun nasil cezalandiri-lacagi düsünülmüs; çözüm olarak YÖKbulunmustur.

YÖK, üniversite gençligini;—derslerle, vizelerle, sinavlarla top

lumdan soyutlamayi,— yaratici düsünceyi yok ederek, ro-botlastirmayi,

—kariyerizmi asilayarak, bireyciles-tirmeyi,

—emir-komuta zinciri içinde, tektip-lesürmeyi,

—"evet efendim"ci mantigi yerlestirerek, kisiliksizlestirmeyi amaçlamistir.

Üniversiteye yönelik ve YÖK araci-ligiyla uygulanan bu politika, siyasal ik-tidarin genelde halkimiza yönelik sos-yal politikasinin bir parçasidir. Bunun bilincindeyiz.

Biz C.T.F. (Cerrahpasa Tip Fakültesi-Y.Ç.) ögrencileri diger üniversite genç-ligi gibi, bu politikanin gerçek yüzünüher sene uygulamaya konulan yönetme-liklerde açikça görüyoruz. En son ola-rak ne zaman ve nasil çikarildigi belli olmayan bir yönetmelikle;

—ders geçme sistemi yerine sinifgeçme sistemi getirilmis,

—stajlar birlestirilmistir.Bu yönetmelige göre tüm derslerden

vizeyi alsak bile finalde iki dersten ka-lirsak, bütün bir yil boyunca sadece buiki dersi tekrarlamak zorunda birakili-yoruz. Bu yeni yönetmelik var olan atil-malar sorununu da artik dayanilmazhale getirmistir. Biz burada okuma hak-kini binbir güçlükle kazandik. Binbirmaddi zorlukla sürdürmeye çalisiyoruz.Bu hakkimizin keyfî olarak elimizdenalinmasina izin vermeyecegiz. Susmakkabullenmekse susmayacagiz.

— Sinif geçme sistemine hayir.— Engelli yarisi degil, doktor olmak

istiyoruz.— Atilmalara HAYIR.— Ögrenci kiyimina son.— Ögrenciler derneklere, dernekler

mücadeleye.

ATILMALARA, VIZELERE, HARÇLARA SON-YÖK KALDIRILSIN

KAMPANYASI BASLADI

Ögrenci dernekleri "Atilmalara, Vi-zelere, Harçlara Son - YÖK Kaldirilsin"kampanyasi baslattilar. 7.11.1987 gü-nü Istanbul Ögrenci Dernekleri tarafin-dan düzenlenen basin toplantisi ile bas-latilan kampanya süresince hazirlananbir dilekçemde imzaya açildi. Tüm Tür-kiye'deki Ögrenci Derneklerini ve ög-rencileri kampanyaya katilmaya çagi-ran Istanbul Ögrenci Dernekleri, aynizamanda tüm kamuoyundan destekbeklediklerini ve dilekçenin ögrencilerdisinda da imzaya açildigini belirttiler. Ögrenci Dernegi Temsilcileri dilekçeyihak elde etmek için araç görmedikleri-ni, kampanya boyunca ajitasyon-propa-ganda da bir araç islevi görecegini,kampanyanin degisik araç ve yöntem-lerle gelistirilerek atilmalara, vizelereve harçlara son veren hak kazanimla-rinin mutlaka elde edilecegini söyledi-ler. Yeni ÇÖZÜM dergisi olarak arka-daslarin destek çagrilarina sonuna ka-dar katilacagimizi bildiriyor ve imzayaaçilan dilekçeyi asagida yayinliyoruz.

ATILMALARA, VIZELERE, HARÇLARA SON-YÖKKALDIRILSINAlti yila varan uygulamalariyla YÖK, üniversiteler, ögrenciler, ögretim üyelerive üniversite çalisanlari üzerinde, ülkemi-zin gelecegi üzerinde ciddi bir tehlike, bi-limsel özerkligin ve demokratik üniversi-tenin yaratilmasinin önünde ciddi bir en-gel olusturmaktadir. YÖK'ün basanlari" ortadadir: - 12 Eylül'le hayatin her alaninda olusturulmaya çalisilan tek tip insan modelini gençlik içinde yaratmak. - Görece anlamda varolan bilimsel-ida-ri-tnali özerkligi yok ederek üniversiteleribilimsel kurakliga mahkûm etmek. -Egitim programlarini tektiplestirmek, gerici egitimi sistemlestirmek, "yüksek merciler" tarafindan onayli gerici-fasistkadrolasmayi yayginlastirmak. -Rotasyon, kura, istifaya zorlama,

Page 77: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

ÇADIR HAKKIMIZDIR

7 yildir unutulan grev çadiri, halengrevde bulunan 29 Migros isyerinde veMerkez depoda, kendini, hakkini ara-manin bir simgesi olarak gösteriyordu.Birkaç kez saldiriya ugrayan grev ça-dirlari inatla ve dirençle yeniden kuru-luyordu.

Sunu söylüyordu grevci Migros isçi-leri: "Grev yasal bir haktir. Grev çadirinida öyle görüyoruz. Ve yasal haklarengellenemez diyoruz. Mücadeleye buperspektifle devam edecegiz."

• Eski grev çadirlarini aratsa bile, Migrosisçilerinin kendi kurduklari çadirlariumutla gülümsemelerine engel olamiyor.

75

Grev yasal bir haktir. Yasalarda ya-zilmis? çizilmis, belirlenmistir. Bu hakasla engellenemez. Ama 12 Eylül 1980'-den bu yana, grevlerinden dogal gerek-lerinden birçogu engellenmis durumda-dir. Örnegin grev çadiri. Grev çadirini kurdurmamak, zor mevsim kosullarin-da isçiyi yildirmaya çalismakla esan-lamlidir. Ve bu bir engellemedir. Ve buengellerden ilki Migros isçileri tarafin-dan asilmistir.

1980'den bu yana ilk grev çadirlarikurulmustur Kasim 1987'de.

Page 78: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

Ülkemizin, Bagimsizlik, Demokrasi yeSosyalizm kavgasinda degisik siyasi-ideolojik çizgiler ve bu çizgilerin öne çi-kardigi önderler olmustur. Behica Bo-ran ismi de TIP'le birlikte anilagelmis-tir her zaman.

TIP ve Behice Boran'in görüslerinihep elestirdik. Ve her zaman elestire-cegiz. Ama elestirilerimiz Behice Bo-ran'in kisiligine yönelik olmadi, olma-

rü sayilacak uzunluktaki mahkûmlu-Ülkemizin solu ortaya çikisindan iti-baren baski-iskence gözalti-tutuklama-lar ve sürgünler içinde yasadi.Geleneksel sol, yillarca teslimiyetçi-uzlasici özelligiyle varolageldi. Bu tavir istisnai durumlarda bireysel çikislarlabozuldu. Dr.Hikmet Kivilcimli defalar-ca tutuklanma ve döneminin en agirbaski iskencelerine maruz kalmasinaragmen her seferinde teslim olmaz tav-riyla saygin ve istisnai yerini yaratti.Dr. Hikmet Kivilcimli 1951 tevkifatindada yillar süren sorgulamasinda bas-egmez tavir koymus ve bir delikanli öm-

yacaktir. Behice Boran kendi siyasi-ide-oloji çizgisinin yillardir kararli ve di-rençli bir temsilcisi, savunucusu olmus-tur. Görüsleri ugruna hapislerde yat-mis, baskilara ugramistir. Yilmamis,anlayisi dogrultusunda -görüsleri degi-sikliklere ugrasa da- sosyalizm savunu-culugunu sürdürmüstür.

Ögretim üyesiyken Kore'ye askergönderilmesine karsi çikmis, bu neden-le ceza almis, ögretim üyeliginden atil-mistir. Ancak benzer engellemelerekarsin yasami boyu sosyalizm davasin-dan kopmamistir. Ayrica mücadeledekadinlarin yerinin sinirli kaldigi ülke-mizde kadin olarak bulundugu konumda bir diger örnek özelligidir.

Behice Boran'in cenazesi 18 Ekim Pa-zar günü Sisli Camii'sine getirildiginde 10 binin üzerinde insan biraraya gele-rek son yolculugunda onu "KahrolsunFasizm", "Zindanlar Bosalsin Tutsak-lara Özgürlük". "Fasizme Karsi OmuzOmuza", "Tek Yol Devrim" sloganlariy-la ugurladilar.

Behice Boran'in kendi içinde tutarliyasamini saygiyla aniyoruz.

Behice Boran 'in cena-ze töreni, Sisli Cami-si'nden baslayip,Zincirlikuyu Mezarli-gi 'na dek uzayip giden bir kortejin katilimiy-la yapildi.

gunda sosyalizmin çilesini örnek kisili-giyle gögüslemistir. 22 yil sosyalizm an-layisi ugruna cezaevinde yatmis tek ki-sidir. Dr.Hikmet Kivilcimli cezaevindeyatip çikma mantigiyla yasamamis buyillarinda -bilebildigimiz kadariyla- ço-gu basilamamis yüze askin eser birak-mistir. Yasadigi güçlüklere karsin yil-madan mücadeleye sarilmis, kararlili-gini her kosulda sürdürmüstür.

Görüslerine katilmasak da, yillarcasüren kararli, teslim olmaz tavri ileTürkiye Solu'nun özgün bir simasi olan Dr.Hikmet Kivilcimli'yi saygi ile aniyo-ruz.

Isçi Sinifinin

OnurluDirenislerine

Omuz Verelim!

TEZKOOP-IS/DERI-IS/TÜM-TISORTAK DAYANISMA HESABIZIRAAT BANKASIAKSARAY subesi Hesap No: 300/741374

MIGROS GREVI DAYANISMA HESAPNUMARASIZIRAAT BANKASI LALELI SUBESI Nizamettin Afacan-SakineAltintas Hesap No: 741258

DERI-IS GREVI DAYANISMA HESAP NUMARASIZIRAAT BANKASI TELSIZ MAH Munzur Pekgüleç-ibrahimKiziltan-Ali Gündogdu Hesap No: 4817

DMO GREVI DAYANISMA HESAP NUMARASIZIRAAT BANKASIKADIKÖY SUBESIHesap No: 50116

NAKLIYE ISÇILERI (TÜM-TIS)DAYANISMAHESAP NUMARASITÜRKIYE IS BANKASI IZMIR-KONAK SUBESI Zeki KayanMehmet Gürdan Çingi Hesap No: 1042009

76

TÜRKiYE ISÇI PARTI'SININ ÖNDERI BEHICE BORANI KAYBETTIK

ÖLÜMÜNÜN 16. YILINDA DR. HIKMET

KIVILCIMLI Tl ANIYORUZ

Page 79: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

Çözüm Emekçilerine,Öncelikle sürdürdügünüz mücadeleyi

saygiyla karsiliyor, basarilariniz basa-rilarimizdir diyoruz.

Hemsireler olarak gerek okulda, ge-rekse meslek yasantimizda karsilastigi-miz zorluklari, baskilan ve sorunlarisizlere yaziyoruz. Bunu sesimizi duyur-mak, meslektaslarimizi sorunlarimizasahip çikmaya çagri için yaziyoruz.

Meslegimizin asil temeli, insan sag-ligina hizmettir. Bunu sadece görev ge-regi degil, bir insanlik görevi olarak;her zaman her yerde ve her kosulda dil,din, irk, renk, sinif ayrimi yapmaksizinyerine getirmeyi amaç edindik.

"Saglik; insanin ruhen ve bedeneniyilik ve bütünlük içerisinde olmasidir."

Saglik elemanlarinin bir egitim ve ög-retim sürecinden geçmesi gerekiyor.Asil üzerinde durmak istedigimiz sorun-lardan birisi, okullardaki egitim ve ög-retimin yetersizligi, aksakligi, çarpikli-gi, ders programlarinin çok yüklü olma-si, disiplin cezalarinin komikligi, savun-ma hakkimizin olmayisi, giysi yasagi(kot pantolon gibi), ziyaretçi yasagi, di-ni baskilar (alevi-sünni ayrimi, oruç tut-ma zorunlulugu) kitap, gazete, dergi,radyo-televizyon yasagi, daha burayaaktarmadigimiz bir çok yasaklar. Bura-da güdülen asil amaç, ders çalismaktanbaska isi olmayan, düsünmeyen, toplu-mun sorunlarina duyarsiz, disariylailiskileri kisitlanmis, pasif, tek tip insan-lar yetistirmek, dört yil boyunca izlenenpolitika buydu. Ama ögretmenlerimizindillerinden düsmeyen söz; "sizleri top-luma yetistiriyoruz, sosyallestiriyoruz."Insan bu kosullar altinda degil sosyal-lesmek, insan oldugundan süphe ediyor.Topluma, kendisine ve baskasina gü-venmeyen insanlar yetistiriyorlardi as-linda. Bunlari bilerek ve isteyerek sis-temli bir sekilde gerçeklestiriyorlardi.

Bütün bu olmusuzluklar kendisinisonraki yasamimizda en agir sekliylehissettirdi.

Çalisma sistemimizdeki aksakliklarinbasinda idarenin keyfi bir uygulama ileelemanlarini istedigi sekilde dagitimyapmasi, hizmetteki verimliligin ne öl-çüde oldugunu gösteriyor.

Idareciler ile personeller arasinda-ki iliskinin kopuklugu, sorunlarin dile getirilmesi, getirilse bile ilgilenilmemesiaskiya alinmasi.

Zorunlu nöbetler koymak, çalisan ki-sinin mazeretlerinin dinlenmemesi so-nucu yönetmeligi ileri sürerek memurukorkutmak, zorla islerini yaptirmak.

Lojmanlardaki hijyen kosullarininçok yetersiz olusu, dinlenme saatlerininolmayisi, beslenmenin dengesiz, yeter-

siz ve saglik kosullarina uygun olmayi-si, çalisan personele ne kadar önem ve-rildigini gösteriyor.

Ama bizler görevlerimizi de, hakla-rimizi da biliyoruz.

En büyük derdimiz 657 saydi DevletMemurlari Kanunu'ndaki aksak yönler-dir ki; tüm memurlari oldugu gibi bizi de etkiliyor.

Memura hiçbir hak vermeyen, onuyalnizca çalistiran, çalistiran, ta ki po-sasi çikana kadar. Çalisamaz hale ge-tirdikten sonra bir köseye atan bu ka-nun bizi, elini, ne etliye ne sütlüye sür-meyen, isinden baska bir seyle ugras-mayan, toplum sorunlariyla ilgilenme-yen, sabah-aksam çalisan robotlar ha-line getiriyor. Herhalde unutulan birnokta var ki; o da bizlerin toplumun bi-rer ferdi olmamiz. Bizler toplumun ile-risindeyiz ve sorunlarimizdan uzak ka-lamayiz. Örnegin hayat pahaliligi yal-nizca isçileri etkilemiyor, bizi de etkili-yor. Ama sadece isçiler tepki gösteri-yor, direniyorlar. Bizim ise bunlari ya-sal olarak desteklemeye bile hakkimizyok. Isçilerin sendikal haklari dogrul-tusunda birlikte düsünme, karar vermeve uygulama avantajlari var (her ne ka-dar kusa çevrilmisse de). 657 sayili-kanunla örgütlenme (birlikte düsünme,karar verme, uygulama) yasagi getiri-liyor. Ve bölük pörçük te hiçbir sey ya-pilamiyor. Memurlar arasinda olusabi-lecek birlikteligi engellemek için 657 sa-yili kanun getirilmistir. Bu kanunla si-yasal, sosyal ve kültürel yasamdanuzaklastiriliyoruz.

Düsünen ve duyarli insanlar olarakolaylarin disinda kalamayiz. Sorunlar-dan korkmayarak üstüne üstünegide-cegiz.

Bütün bunlar devletin izledigi bilinçlipolitikalar sonucu olusuyor.

Ancak bu politikalarin bosa çikaril-masinin da bizlerin çabalariyla olaca-gini biliyoruz.

ÇÖZÜM Okuru Bir Grup Hemsire.

SÜPER EMEKLILIK ÜZERINE

Süper emeklilik konusunun net bir se-kilde anlasilabilmesi için Özal'in ekono-mik politika anlayisini açiklamakta ya-rar var.

Bilindigi gibi Sayin Özal, ülke içinde ve ülke disinda güçlü tekellere fiili ola-rak hizmetlerde bulundugu süreçte ken-disini ispatlamis; IMF ve Dünya Banka-si'yla direkt temas kuracak noktalaratirmanmistir. Bu onun ekonomik politi-kasinin kaynagini göstermektedir. 24

Ocak Kararlan gibi önemli hedefleriolan bir programin teknisyen olarak so-rumlulugunu yürütürken, 12 Eylül gibikeskin bir dönemde gözde uygulayiciolarak, her seyiyle sorumlulugu üstlen-mistir. Uygulamada basarisiz olmadigi-ni her gün küçülen lokmalarimizdan an-lamak mümkündü. Simdi de sessiz se-dasiz isçi sinifinin soyulmasi programi-ni sürdürmeyi amaçlamaktadir,

Süper emeklilik uygulamasi da özün-de bu programin bir parçasidir. Yediyildir uygulanmakta olan kararlarin on-larin bekledigi sonuçlari vermedigiaçiktir. Enflasyon için istedikleri süredolmasina karsin sonuç olumsuzdur. It-halat-ihracat dengesizligi sürmektedir,borçlarin ödeme tarihleri gelmistir, ye-ni kredilerin alinmasi gerekmektedir.Bütün bunlar her zaman oldugu gibi isçisinifinin üzerinden çözülecek sorunlar olarak durmaktadir. Ama mevcut or-tam 12 Eylül kosullarina benzememek-tedir. Iste bunun içindir ki daha incetaktiklerle uygulamanin sürdürülmesigerekmektedir.

Bu noktada en önemli sorun olarak zaman sorunu öne çikmistir. Yaklasan seçim dönemi programi aksatmaktadir,80'li yillar yetmemektedir. Ekonominindaha fazla sürüncemede birakilmamasiiçin bir an önce kesintisiz yeni uygula-manin baslamasi gerekmektedir.

12 Eylül dönemindeki gibi falancagelsin uygulasin demek mümkün olma-digindan, birbirinden farksiz insanlaröne çikartilarak halk tarafindan tercihedilmesi istenmektedir. Böylece suçlu yine halk olacaktir. Biz seçtik bunu hakettik dedirtilecektir. Iste referandumböyle bir oyunun geregi olarak sunul-mustur. Simdi sira açiktan tercihe gel-mistir. Oyunun bozulmasina zaman bi-rakmadan bes yillik süreyi de kontrol-lerine almak istemektedirler.(*)

Kendimizi referandum oyununa öyle-sine kaptirdik ki bunun hangi sürecinbir parçasi olduguna kafa yormadigi-miz gibi en güncel sorunlarimizi dahi unuttuk. Daha referandum sonuçlan-madan süper emeklilik olayiyla ilk açi-gi verdik. Böylece referandum oyunu-nun demokrasi teraneleriyle erkendenbaslatilmasinin nedenlerinden birisiningünlük politika oldugunu anlamis olduk.Sanirim baska yasaklarin kaldirilmasi-ni hayal edenler, bugünkü politikaya gö-re de baska seyler düsünmeye basla-mislardir. Bu noktada günlük politika-ya kendi damgasini vurma çabasindaolanlarin da eksikligi görülmüstür.

Bu süreçte gözden kaçirilan süperemeklilik yasasinin önemi bizzat uygu-layicilarin ince taktiklerinden anlasil-

77

'

Page 80: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

maktadir: Önceleri bir-iki kisi gösterme-lik olarak yararlandirilmis ve bolca rek-lami yapilmistir. Kesinti uygulamasi ge-ciktirilerek referandum öncesinde tep-kiye dönüsmesi engellenmis, ilk uygula-ma Toplu Sözlesme'nin ikinci dilimininalinacagi ilk aya denk getirilmistir. Zamlokmaya dönüsmemistir, tepki sinirlan-dirilmistir. Böylece alinacak zam orta-dan kaldirilmistir.

Yeni uygulamaya göre S.S.K. kesintitavani 117.000 TL'den, 476.000 TL'yeyükseltilmistir. Bu çok yüksek tavan, is-çinin, ikramiye ve fazla mesai tutarla-riyla dolmayacagindan, bu gelirler de%14 kesintiye girmistir. Her isçiye or-talama 30-35 bin TL yeni kesinti geti-rilmistir. Bu ayda 65 milyar, yilda yak-lasik 800 milyar TL yeni kaynak demek-tir.

Böylece Sayin Özal ekonomik politi-kasini uygulamada büyük bir engeli ba-sariyla geçmistir. Bu kadar paranin pi-yasaya çikmasini engellemis, enflasyo-nu frenlemistir. Bu kaynaklar yine bir avuç holdingi desteklemekte kullanila-caktir. Enflasyon gereksiz destekleri si-nirlamakla degil, isçinin lokmasiylafrenlenmek istenmektedir.

Bütün bunlara bizim toz pembe bak-mamiz istenmektedir. Ve yillar sonrasiiçin vaadler verilmektedir. Bunlaringerçeklerle iliskisinin olmadigini yasamkanitlamistir, yillar sonrasi o paraninbir anlami kalmayacaktir.

Biz bu uygulamaya karsi oldugumu-zu haykiriyoruz ve paramizi kendimizinsanca kullanmak istiyoruz. Bizim fii-li çalistigimiz dönemler, çocuklarimizinçocukluk dönemidir. Onlari çocuklukla-rinda saglikli yetistirmek, iyi egitim ver-mek istiyoruz. Bizim emekliligimize (si-zin süper vaadinize) rastlayan dönem-de delikanliligini yasayan çocuklarimi-zin saglikli kararlar verebilmelerininyolu budur. Birtakim eksikliklerle deli-kanlilik çagina gelen çocuklarimizi sü-perin süperi de düzeltemeyecektir.

Birakin insanca yasayalim.

BIR ISÇI(*) Buradaki zamanlama ilk terci-

hin Özal oldugunu göstermek-tedir.

LISELI DEVRIMCI GENÇLERDEN

Yeni ÇÖZÜM Dergisi emekçilerine,Ülkemiz siniflar tarihi, ML hareketeindirilen büyük bir darbeye sahne ol-du. Baski ve iskencenin kurumlastigi, yilginligin, karamsarligin kol gezdigi ül-kemizde Y.Çözüm dergisini, üstlendigimisyondan dolayi kutlariz.78

Emperyalizmin yeni-sömürge duru-muna dönüstürdügü Türkiye'nin tümyurtseverleri gibi devrim saflarinda yertutan bilinçli ve okuyan gençlik olarak,mücadelenin her zaman önünde yer al-digimizi duyurmak isteriz. Çesitli bas-ki ve sindirme politikalariyla yokedile-meyen devrimci hareket ve mücadeleçizgisi simdi de Liseli Gençlik içinde yerbuluyor.

Çözüm dergisinden liselerde sürdü-rülen "Kisiliksizlestirme Politikasi"niteshir etmesini istiyoruz. Nasil diger ko-nularda üzerine düsen görevi tam ola-rak yapiyorsa, liselerde sürdürülen an-ti-demokratik uygulamalari, tarikatçi-dinci baskilari, fasist kurumlari da ya-zip çizmelidir. Bu konuda Çözüm der-gisine güvenimiz sonsuz...

12 Eylül idaresinin, devrimci hareketibaltalamak için öngördügü "Liseler-deki politikasizlastirma" ne yazik ki sü-rüp gidiyor. Din baskisinin önplana çik-masiyla çagin gerisinde birakilmak is-tenen gençlik, 12 Eylül idaresinin bu ka-lin zincirini kirip parçalayacaktir.

Ders ve sinavlardan basini kaldirma-masi istenen, diger tüm insanlar gibitek-tiplestirilmeye ugrasilan ögrencigençlik, artik sorunlarini kavrayacakbilince erismistir. Kadrolasmayla par-sellenen Milli Egitim Bakanligi, fasist vedinci ellerin kiskacindadir. Bilimsel egi-tim parçalanmis, yerine koyu bir yobaz-lik ve saldirgan bir milliyetçilikle dol-durulan garip "dersler" ortaya çikaril-mistir. Parali ögretimle egitim hakki ki-sitlanmistir. Egitimde ögretmen yeter-sizligi bulunmaktadir. Oligarsi kendipolitikasinin sözcülügünü yapacak ög-retmen bulamamakta... Ilerici gençlere ve ögretmenlere liselerde baski yapil-makta ve bu gençler ve egitimciler hiz-la okullardan tasfiye edilmeye çalisil-maktadir. En önemli ve zorunlu ders"Din ve Ahlak" dersi olmus, okullarasol gazete ve kitap sokmak yasaklan-mistir. Okul kitapliklari yüzlerce tari-katçi ve fasist propaganda, brosür vekitaplariyla doludur...

Bu gibi sorun ve baskilar tüm Türki-ye'de oldugu gibi, liselerde de sürüp git-mekte... Türkiye Devrimci Gençlik ha-reketi bu baski ve engellerden yilmaya-cak, eskisi gibi liselerdeki gerçek yeri-ne kavusacaktir. Biz, Liseli DevrimciGençler, Çözüm dergisinden bu baski politikasini teshir etmesini, yazi ve çi-zileriyle mücadelede sesimiz olmasini istiyoruz.

Bir Grup Liseli Devrimci Genç

Cezaevlerinin sorunlarini artik her-kes biliyor ve yine biliyoruz bu kosul-lar bir insanin hastalanmadan yasaya-bilmesini, yeterli düzeyde zihinsel gelis-mesini saglayabilmesini, moral baki-mindan asiri derecede yipranmadanayakta kalabilmesini hemen hemen ola-naksiz kiliyor.

Bu sorunlar tüm yollar denenerekyetkililere ulastirilmasina ragmenolumlu hiçbir yanit alinamadi. Bunun üzerine dayatilan insanca olmayan ko-sullari kabullenerek onursuz bir sekil-de yasama yolunu reddederek 14 Tem-muz'da baslayan ve idarenin sorunla-rimizi çözme yönünde taahhütlerinden sonra 28 Temmuz'da son verilen bir aç-lik grevi yaptik.

Ne var ki aradan geçen iki ayi asan süreye ragmen, idare, vermis oldugu ta-ahhütlerin birçoguna uymamaktadir.Mahkemece yasaklanmamis kitaplarinverilecegi söylenmis, ancak depoda bu-lunan binlerce kitabin çürümeye terk-edilmesi bir yana yeni yasak listeleriolusturulmustur. Yemek düzeltilmemis,içerde giyilmek üzere verilecegi söyle-nen her renk elbisemiz de verilmemis-tir. Bu ve benzeri tutumlar cezaevlerin-de bulunan bizlere nasil yaklasildigini, sorunlarimizin çözümü bir yana, agiragir her yönden çürümeye itildigimizinaçik kanitidir.

Ancak bilinmelidir ki bizler sorunla-rimiza sahip çikmaya ve çözümü yönün-de gerekli her türlü mücadeleye karar-liyiz.

Bu durumu tüm kamuoyuna iletiyor,bu mücadelemizde bize destek olmani-zi bekliyoruz.E-Tipi Malatya Cezaevi'nde bulunansiyasi mahkûmlar

Page 81: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz

HASAN (VELI ASIKÇI)

ÖRNEK BIR

DEVRIMCIYDI

O ölmedi yok; barut ortasindaates fitil gibi.

29 Eylül günü Hasan'i yitirdik. Uzunbir süredir hastaydi. Yillarin devrimcisiHasan'i iskenceler, zindanlar, karanlikve zor yillar devirememisti. Gögüs ve böbreklerine çöreklenen amansiz birhastalik Hasan'i devirdi. Fakat Hasan, örnek yasami ve mücadelesiyle dimdikayakta, yasiyor.

Gerçek ismi Veli Asikçi olmasina kar-sin, ailesi ve tüm Balat, Fener, Ayvan-saray halki tarafindan Hasan diye çag-rilirdi. (Hatta asiri zayif görünüsünden dolayi Çöp Hasan olarak da bilinir.) 37yasindaydi. Yoksul bir ailenin çocugu olarak dogmus, bu yoksul yasami ölün-ceye dek sürmüstü. Ailesinin asiri yok-sullugu nedeniyle ilkokuldan sonra git-tigi sanat okulunu terkedip çalismak zo-runda kalmisti. Çocuk yaslarda emek-çi olan Hasan, gençlik çaginda da dev-rimci düsüncelerle tanisti.

Balat ve çevresi yoksul isçi semtidir.Yoksulluk, issizlik ve mevcut hükümet-lerin genel ilgisizligi bu çevrede özellik-le gençlik içinde lümpen egilimleri yo-gunlastirmisti. 1977'de, ilk devrimci ça-lismanin basladigi yillarda Balat veçevresinde kahvehanelerde esrar, ero-in ve hap kullananlarin çoklugu devrim-cilerin dikkatim çekmisti. Bu durumunnedeni açikti: Balat tarihsel olarak dev-rimci bir gelenege sahipti. Osmanli dö-neminde ve Cumhuriyetin ilk yillarindaBalat ve çevresi çokça isçi hareketle-rine sahne olmustu. Egemen siniflar,Balat'in bu devrimci gelenegim nötra-lize etmek için baski ve siddetin yani-sira, emekçi halki ve özellikle gençligiyozlastiracak uygulamalara girmisti.Böylece lumpenlestirme politikasi haya-ta geçirilmisti. 77'de devrimcilerin kar-silastigi manzara bu politikanin bir ürü-nüydü.

Devrimciler, çalismaya ilk basladik-larinda yanibaslarinda Hasan'i buldu-lar. Hasan, Balat 'in "delikanli"larin-dan biriydi. Ama, digerlerinden çokfarkliydi. Hiçbir kötü aliskanligi (esrar,hap, kumar vb.) ve lümpen bir yasami yoktu. Zaten bu farkliligi onun halk vegençlik içinde sayginlik kazanmasinaneden olmus, ona apayri bir yer kazan-dirmisti. Nitekim Hasan sayesinde dev-rimciler, Balat ve çevresinde, emekçihalk içinde kolayca gelisebilmisti. Ay-ni zamanda Hasan'in önderliginde Ba-lat ve çevresinde, yozluga ve lumpenli-ge karsi mücadeleye girisilmis ve büyükmesafeler katedilmisti.

Hasan devrimciligi gelip geçici birmoda, gevezelik olarak degil, bir yasamtarzi olarak kavramis ve yasamisti. Ni-tekim Eylül öncesi ve sonrasi yasami bunu kanitlamaktadir. Eylül öncesi anti-fasist mücadele içinde fasistlerin boyhedefiydi. Iki kere oturdugu kahvedesuikaste ugramisti. Ikisinde de agir ya-ralanmasina karsin, korkmamis, dev-rimci mücadeleye daha bir baglanmis-ti. Eylül sonrasi iskence tezgâhlarindangeçti, Kabakoz ve Metris zindanlarin-da yatti. Buralarda onurlu bir direnisvardi.

Hasan cezaevinden çiktiktan sonrada devrimci yasamini sürdürdü. En kü-çük bir olay nedeniyle sürekli evinden polis tarafindan alinmalarina, her tür-lü baski ve iskencelere karsin, o hiçbir zaman geri adim atmadi. Eylül rejimi-nin devrimci-demokrat çevrede yarat-tigi yilginlik ve karamsarliktan o hiç et-kilenmedi dersek abartmis olmayiz. Birzamanlarin keskin devrimcileri geçmi-si inkâr eden söylevler çekerken, cin-sel Özgürlük, sivil toplumculuk vb. ilefelsefi idealizm batakliginda kulaç atip,

etraflarina bunalim, yilginlik asilarken,Hasan, tüm baski ve polis denetimine karsin, etrafindaki emekçi gençlikte bi-linçlendirme ve örgütlendirme çalisma-larina girismisti. Hem de, bu çalisma-sini tek basina yürütmüstü.

Hasan dürüst ve agirbasliydi. Çevre-sinde çok sevilirdi. Teorik-siyasi düze-yi düsük olmasina karsin, birçok lafa-zandan daha uzak görüslü, örgütçü,üretken ve mücadeleye bagliydi.

Ölüm haberini geç aldik. Bu nedenleYeni Çözüm dergisi ve devrimci arka-daslari cenazesinde bulunamadik. Ha-san'in cenazesi Balat halki ve gençliginkatilimiyla oldukça kalabalik olmustu.Çok daha kalabalik olabilirdi. Bu son görevimizi yapamamanin üzüntüsü için-deyiz. Ama Hasan'in mezarini onurluyasamini yansitacak bir simge olarakyaptirmak istiyoruz. Bu nedenle, Yeni Çözüm okurlariyla birlik ve dayanisma-ya çagiriyoruz. Yeni Çözüm okurlarininyardimlariyla Hasan'm mezarini yap-tirdigimiz gibi ailesine de yardim etmeyidüsünüyoruz.

Hasan'i hiçbir zaman unutmayaca-giz onurlu yasamini örnek aliyoruz.

"Hasan'a Mezar Yaptirma

Kampanyasi"

Yardimlarinizi: HediyeAsikçi: 956365

T.C. Ziraat Bankasi, Çemberlitas.

yatiriniz

79

Page 82: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz
Page 83: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz
Page 84: Metin YAVUZ - ozgurluk.info · Hikmet Kıvılcımlı'yı Ölümünün 16. Yılında Anıyoruz 76 Okuyucu Mektupları 77 Hasan (Veli Aşıkçı) Örnek Bir Devrimciydi 79 Merhaba Dergimiz