muafa b. im raniii, ı 96).vezir sahib b. abbadile görüş-. rnek amacıyla rey'e gitmesi...
TRANSCRIPT
MUAFA b. iM RAN
BİBLİYOGRAFYA :
İbn Sa'd, et-Taba~at, VII, 487 ; Buhari. etTaril:ıu'l-kebir (nşr. Seyyid Haşim en-Nedvl). Beyrut, ts . (Darti 'l-hkr) . VI, 72; Vlll, 13; İbn Ebü Hatim; el-Cerl;ı ve't-ta'dfl, VIII , 368, 399; İbn Hibban, eş-Şi~at, VII, 529 ; İbnü'n-Nedim, el-Fihrist, s. 314 ; Hatib, Taril:ıu Bagdad, xııı, 226·229; Baci, et-Ta'dfl ve't-tecril;ı li-men l].arrece lehü'l-Bul].ari fi'l-Cami'i'ş-şaf:ıif:ı (nşr. EbG Lübabe Hüseyin). Riyad 1406/ 1986, ll, 761-762; İbnü'I-Cevzi, Şıfatü 'ş-şa{ve, IV, 180-181 ; Mizzi. Teh?ibü 'l-Kemal, xxvııı , 147-155; Zehebi, A'lamü 'n-nübela', IX, 80-86; XXI, 302; a.mlf .. Te?kiretü 'l-f:ıuffa?, 1, 287-288; İbn Hacer, Fetl;ıu ' lbari(Hatib), VII, 104; X, 286; a.mlf., el-işabe (Bicavl), VIII, 250; Sezgin, GAS, I, 348; Fr. Rosenthal. A History of Muslim Historiography, Leiden 1968, s. 133; M. J. L. Young, "Arabic Biographical Writing", Religion, Learning and Science in the 'Abbasid Period (ed. M. J. L. Young v.dğr.). Cambridge 1990, s. 170; C. F. Robinson, "alMu 'afa b. 'Imran and the Beginnings of the Tabaqat Literature", JAOS, CXVI/1 ( 1996). s. 114-120. Iii İBRAHiM HATİBOGLU
MUAFA b. İSMAiL . ( ~l..o...ı! 0-! ._JWı.Jf)
Ebu Muhammed Cemalüddin el-Muafa b. İsmail b. Hüseyn el-Mevsıli
(ö. 630/1233)
olan kısmını Süleyman Hamid Kemara yüksek lisans tezi (Riyad 1405/1985). 203. ayetinden 266. ayetine kadar olan bölümünü Filve Nasır Hamd er-Raşid (Riyad 1416/ 1996) ve Al- i İmran suresinin 26 . ayetinden surenin sonuna kadar olan kısmını Hissa Abdullah Muhammed el-Mansur (Riyad 1417/1997) doktora tezi olarak tahkik etmiştir. Eyyüp Sabri Fani, Mu ata b. İsmail ve tefsiriyle ilgili bir doktora tezi hazırlamıştır (bk. bi bl.) . 2. el-Mucez. Giriş bölümünden Nihayetü 'I-beyan 'ın bir muhtasarı olduğu anlaşılan eserin bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunmaktadır ( Kılıçali Paşa , nr. 79) . 3.
Ünsü (Enisü)'l-mün]fatı'in li- 'ibadeti rabbi'l- 'alemin. Eserin birinci bölümünde Kur'an'ın faziletine, taharet ve ahkamı ile namaza ait hususlara dair 300 hadis nakledilmiş, ikinci bölümde 300 kıssa anlatılmış, üçüncü bölümde birtakım şiir ve kasidelere yer verilmiştir (N uruosmaniye Ktp., nr. 774; Süleymaniye Ktp ., Reşid Efendi, nr. 527, Ayasofya, nr. 1668, 1671,
L Tefsir, fıkıh ve hadis alimi.
_j Muafa b. Ismiiii'in Nihiiyetü'l-beyiin fi te{sfri'l-Kur'iin
adlı eserinin lik sayfası (Nuruosmaniye Ktp. , nr. 460) 551 (1156) yılında Musul'da doğdu . İb
nü'l-Hadevs diye de tanınır. İbn Muhacir ve İmad b. Yusuf'tan fıkıh, Ebü'r-Reb'i' Süleyman b. Hamis ve Müslim b. Ali esSinci'den hadis tahsil etti. Şafii mezhebinin önemli fakihleri arasında yer aldı . Daha sonra fıkıh okuttu ; fetva verdi. Bağdat'a giderek hadis rivayetinde bulundu. Ebu Abdullah Zekiyyüddin Muhammed b. Yunus el-Birzall, İbnü'l-Hacib ve İbnü'lAdim Abdurrahman b. Cemal gibi şahsiyetler kendisinden hadis rivayet ettiler. Muafa b. İsmail Musul'da öldü.
Eserleri. 1. Nihayetü'l-beyan ii teisiri'l-l).ur'an . Daha çok rivayet tefsiri sahasında yazılan tefsirlerdeki bilgileri özetleyip bir araya getirmek suretiyle telif edilen hacim li bir eser olup tam bir nüshası N uruosmaniye Kütüphanesi'nde bulunmaktadır (nr. 460). Diğer nüshaları
parçalar halinde Süleymaniye (Esad Efendi, nr. 165; Fatih , nr. 398; Hekimoğl u Ali Paşa , nr. 691) ve Köprülü (nr. 65) kütüphanelerinde kayıtlıdır. Ömer Nasuhi Bilmen, tefsirin Süleymaniye Kütüphanesindeki bir nüshasını (Fatih , nr. 398) yanlış
lıkla Ebu İshak es-Sa'lebi'ye nisbet eder (Büyük Tefsir Tarihi, I, 407) . Kitabın baş
tan Bakara suresinin 60. ayetine kadar
306
Hacı Mahmud Efendi, nr. 1743/2, Nafiz Paşa, 142, Hasan Hüsnü Paşa, nr. 625, Pertevniyal Sultan, nr. 35). Kaynaklarda müellifin el-Kamil ii'l-fı]f.h ve AJ:ıda]f.u'lal].bar ii al].bari'l-ebrar adlı eserleri de zikredilmektedir.
BİBLİYOGRAFYA :
Safedi, e1-Va{f,XXV, 717-718;Sübki, Taba~at, V, 156-157; İsnevi, Taba~atü'ş-Şafi'iyye, ll, 450-451; DavGdi, Taba~atü '1-müfessirin, U, 322; Keşfü '?-?unan, ll , 1947; İbnüi-İmad , Şe?erat, V, 143; Brockelmann. GAL, 1, 440; Suppl., I, 610; Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, İstanbul1973-74, 1, 407; ll, 502-503; Zirikli, ei-A'Iam (Fethullah). Vll, 259; Bessam Abdülvehhilb eiCabi, el-Mu'cernü'l-a'lam, Umasol 1407/ 1987, s. 150; Süleyman Mollaibrahimoğlu, Süleymaniye Kütüphanesi'nde Bulunan Yazma Tefsirler, İstanbul 2002, s. 135-136; Eyyüp Sabri Fani, Mua{a b. /smail el-Mevsılf ve Tefsirindeki Metodu (doktora tezi, 2002). Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 36-46.
li! EYYüP SABRİ FANİ
ı MUAFA en-NEHREVANi
-,
(.si,_,~, ._JWı.Jf )
Ebü'l-Ferec el-Muafa b. Zekeriyya b. Yahya en-Nehrevani el-Ceriri
(ö. 390/ 1000)
Edip, kıraat,
L tefsir ve hadis alimi, fakih.
_j
7 Receb 305 (24 Aralık 917) tarihinde dünyaya geldi. Genellikle tercih edilen bu tarih yanında 303 (915-16) yılında doğduğu kendisinden nakledilmiştir. Irak'ta Dicle'nin doğusunda Bağdat ile Vasıt arasındaki Nehrevan'dan olmakla birlikte doğum yeri bilinmemektedir. Ulemadan olan babası gibi İbn Tarara lakabıyla anılır. Bu lakap bazı kaynaklarda İbn Tarare ve İbn Tarar şeklinde de geçer ki Zebid'i Tarar'ın onun dedesi olduğunu belirtir. el-Celisü'ş-şaliJ:ı adlı eserinde verdiği bilgiden (I, 233), 314'te (926) hadis öğrenimi gördüğü, 316 (928) yılında İbn Ebu Davud ve Ebu Muhammed İbn Said el-Haşimi, bir yıl sonra da Ebü'l-Kasım el-Begavive başka hocalardan, ayrıca Yahya b. Muhammed el-Mehamili, İbn Ukde, Muhammed b. Hemmam el-İskafi gibi Bağdatlı diğer alimlerden ders okuduğu göz önüne alınınca on yaşlarında bu şehirde yaşadığı, tahsil için 316 (928) ve 319 (931) yıllarında Nehrevan'da (el-Celisü'ş-şalil:ı, ll , 454;
IV, 41), 323'te (935) Samerra'da (a.g.e., 1, 137; ll, 453; IV, 39), ayrıca Basra'da (a.g.e., ll , 96, 129) bulunduğu ve 335'113 (946)
Hulvan'a gittiği (a.g .e., Il, 222) anlaşıl
maktadır. Hac için Hicaz'a seyahati (a.g.e.,
III, ı 96). Vezir Sahib b. Abbadile görüş-. rnek amacıyla Rey'e gitmesi hariç Irak dışına çıktığı hususunda bilgi yoktur. Bağdat'ta bir süre kadı naibliği yaptığı kaydedilir. Muata 18 Zilhicce 390 (19 Kasım 1000) tarihinde Nehrevan'da vefat etti. Ölüm tarihini birçok kaynağa aykırı olarak Yaküt el-Hamevi ve İbnü'l-Enbari'nin 12 Zilhicce (13 Kasım) şeklinde göstermesi yanlış olmalıdır.
Dostu İbnü 'n-Nedim , Muata'nın Muhammed b. Cerir et-Thberi'nin mezhebini bilme konusunda zamanında tek olduğunu, çeşitli ilimlerde mahir ve güçlü bir hafızaya sahip bulunduğunu belirtir. Kendisiyle tanışan Ebu Hayyan et-Tevhidi muhtelif ilimler yanında özellikle eser, ahbar ve Arap tarihi konusunda geniş bilgisine dikkat çeker. Sonraki kaynaklar da fıkıh, nahiv, lugat, şiir ve edebiyat alanlarında devrinin önde gelen simaları arasında yer aldığını kaydeder.
Edebiyat alanında Niftaveyh gibi bir üstattan yararlanan Muata bu konudaki eserinde İbn Düreyd, Ebu Bekir es-SUli. İbn Ziyad el-Mukri, Ebu Bekir İbnü 'l-Enbari ve çağdaşı diğer birçok edipten doğrudan haber ve kıssalar rivayet etmiştir. İbnü'l-Enbari'nin verdiği bilgiye göre (Nüzhetü 'l-elibbti' , s. 248 ı edebiyattaki hocalarından biri olan Ahfeş el-Asgar'ın
( ö. 3 ı 6/928 ı ? ı ı yine ona atıfta bu alandaki öğrencileri arasında zikredilmesi ( DMBİ, IV, 1 3 3ı yanlıştır. Dilbilimci olarak eklektik bir karakter taşıdığı ve belli bir ekole mensubiyetinin gözlenınediği belirtilirse de (Dietrich , CV ıı955J. s. 285ı Basra'da tahsil görmesi ve eserindeki bazı ifadeleri Basriyyun'a meylettiğini düşündürmektedir (bk. el-Celisü 'ş-şaliJ:ı , II, 28 ı ı .
Şiirlerinden örnekler yanında fesahatine örnek olarak nesrinden de bazı parçalar kaynaklarda yer almıştır.
Tefsir ve kıraat alanındaki bilgisiyle de tanınan Muata bu hususta İbn Şenebuz. Ebu lsa el-Bekkar. Ebu Müzahim Musa b. U beydullah el-Hakani ve Hıdır b. Hüseyin el-Hulvani gibi hocalardan ders aldı. İbn Şenebuzile İbn Mücahid arasında şaz kıraatler konusundaki ihtilat ve M uMa'nın İbn Şenebuz'un derslerine devam edip diğerinden rivayette bulunmaması . şaz
kıraatleri benimseme hususunda hocasının görüşlerine katıldığı şeklinde yorumlanabilir. önceki ulemadan bu konuda Muata üzerinde etkili olanlardan biri de fıkıh alanında olduğu gibi Muhammed b. Cerir et-Ta beri' dir. Taberi yedi kıraate
bağlılığı vacip görmez ve bu hususta yazdığı eserde yirminin üstünde kıraate yer verir (İbnü ' l-Cezerl, en-Neşr, I, 3 ı , 34 ı . Aralarında Ahmed b. Mesrur el-Habbaz, Ebu Ali Hasan b. Ali el-Ahvazi, Ebü'l-Fazl Muhammed b. Ca'fer el-Huzai'nin de bulunduğu çok sayıda ravisi olmasına ve kıraate dair bir kitap yazmasına rağmen Ebü'lKasım el-Hüzeli'nin bütün kıraatiere yer verdiği el-Kamil adlı eseriyle Ebu Ma'şer et-Ta beri, Sıbtu'l-Hayyat ve İbn Fethan' ın kitaplarındaki sınırlı atıflar dışında Muafa'nın rivayetlerine kıraat kitaplarında yer verilmemiştir.
Muata, Taberi'nin mezhebinin ateşli bir savunucusu, Taberi'den sonra onun mezhebinin en önemli müelliflerinden biri olmuştur. Taberi'nin vefat tarihi ( 3 ı O/ 92 3 ı göz önüne alımnca onun fıkhını doğrudan kendisinden değil talebeleri vasıta
sıyla öğrendiği anlaşılır. Muata Bağdat'ta o dönemde yaygın olan Hanefi, Şafii ve Zahiri mezheplerine karşı kendi mezhebini savunmuş, Hanefiler'den Muhammed b. Hasan eş-Şeybani'nin el-Cami'u 'l-kebir'ine, Ebü'l-Hasan el-Kerhi'ye. Şafıiler'den Müzeni ile Ebu Yahya el-Belhi 'ye ve Zahiri mezhebinin imam ı Davud ez-Zahiri'ye reddiyeler kaleme almıştır (İbnü ' nNed'im , s. 292-293). Taberi mezhebinin zamanla ortadan kalkmasıyla diğer tabileri gibi Muata'nın bu alandaki eserleri de gözden düşmüş, fıkhi görüşleri unutulmuştur. Bu mezhebe mensubiyetinin onun Sünniliği konusunda bir delil olması yanında biyografisine dair kaynaklarda da bu hususta tereddüde yer verilmez. Şii ve Sünni kaynaklarında Şia imamlarının menkıbelerine dair ondan birçok rivayetin nakledilmesi, İmamiyye kaynaklarında onun rivayetiyle gelen bazı hadislerin bu mezhebin haklılığını teyit edici mahiyette olmasına rağmen ( DMBİ, IV, ı 3 2 ı Ebu Ca'fer et -TUsi ve Necaşi gibi Muata'ya yakın Şia t abakat müellifleri ve bunları takip edenler onu Şii müellifleri arasında zikretmez. Ancak Taberi'nin önce Şafii mezhebine mensup olması ve fıkhi görüşlerinin yakınlığı sebebiyle Ebü'lFida İbn Kesir, M uMa'yı Şafii tabakatma dair eserine alırken M. Ali Müderris gibi bazı biyografi yazarları da onun Şafii olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Rivayet konusunda güvenilir kabul edilen Muata'dan ve öğrencilerinden hadis nakledenler arasında Ebü't-Tayyib et-Taberi, Ebü'l-Kasım el-Ezheri. Ebü'l-Ala elVasıti. Ebu Sa' leb, Ahmed b. Ömer enNehrevani'nin adları anılabilir. Şia ulema-
MUAFA en-NEHREVANf
sından Ali b. Muhammed el-Hazzaz. İbn Şazan el-Kummi (Muhammed b. Ahmed). İbn Razi (Ca'fer b. Ahmed el-KummT) ve başkaları ondan rivayette bulunmuştur.
Eserleri. İbnü'n-Nedim , Muata'nın yirmi kadar eserini zikreder ve onun kendisine fıkıh, kelam, nahiv ve diğer konularda eliiyi aşkın risale yazdığım söylediğini belirtir. t. el-Celisü'ş-şalif:ıu'l-kafi ve 'lenisü'n-naşıJ:ıu'ş-şafi. Kısaca el-Celis ve'l-enis diye anılır. Müellifin edebiyat alanındaki en önemli eseri olup çeşitli konulardaki bilgisini yansıtır. Eserin ihtiva ettiği 1 00 meclis birer hadisle başlar, daha sonra tarihi ve edebi ahbar, kıssa ve şiirlerle açıklamalara yer verilir. Üslup bakımından Müberred'in el-Kamil'inden etkilenmiş görünmekle birlikte ondan daha güzel bir plana sahiptir; ancak el-Kamil kadar rağbet görmemiştir. Kıssaların
çoğunun seçildiği Emeviler devri tarihiyle ilgili önemli bir kaynak özelliği taşıyan eser, ayrıca nakledilen ahbarın tam isnad ve tarihlerinin verilmesi bakımından dikkat çeker. Albert Dietrich'in geniş bir makalesinde incelediği eserin (ZDMG, cv ı I 955]. s. 27 I -286; Ar. tre. için ayrıca b k. MMİAr.Dm. , XXX/3ıi 3 74/ 19551. s. 380-394) otuz beş meclisi üzerine Muhammed Mustafa Arslan yüksek lisans tezi hazırlamıştır (ı 97 ı , Bağdat Üniversitesi). Muhammed Mürsiel-HGlide Ezher Üniversitesi'nde 1975'te doktora tezi olarak yayıma hazırlad ığı eserin ancak elli beş meclisi kapsayan iki cildini yayımlayabilmiş (Beyrut ı 98 ı -1 983 ). onun vefatı üzerine kalan kırk beş meclisi İhsan Abbas neşretmiştir (lll. cilt, Beyrut 1407/ I 987; IV. ciltle birlikte tam olarak Beyrut ı 4 ı 3/1 993). Z. Cüz'. Dört varaklık bir hadis cüzü olup Darü'l-kütübi'z-Zahiriyye'de bir nüshası bulunmaktadır (Mecami ', nr. 348ı .
Muata'nın kaynaklarda adı geçen diğer eserleri arasında fıkıh ve fıkıh usulüne dair Kitabü'l-Mürşid, Kitabü'ş-Şün1t, Kitabü 'l-Mel:zô.cjır ve's-sicillat, Edebü'l-Jsacji, Kitabü't-TaJ:ırir, Kitabü'l-Jjudud; Arap dili hakkında ŞerJ:ıu Mu]].taşari Ebi 'Ömer el-Cermi, el-Muf:ıavere; tefsir ve kıraate dair Tefsirü 'l-Kur'an (e t-Tefsirü 'l-kebir), Kitabü'l-Kıra'at, Te'vilü '1-Kur'an, el-Beyanü '1-mucez 'an 'uJUmi'l-Kur'ani'l-mu'ciz, Kitab fi 'ileli'l-Jsıra'at ve beyani v ücuhiha anılabilir. Altı cilt olduğu belirtilen büyük tefsirinin el-Celisü 'ş-şaliJ:ı 'te an dığı el-Beyanü'l-mucez olması muhtemeldir.
307
MUAFA en-NEHREVANf
BİBLİYOGRAFYA :
Tacü 'l-'arüs, "trr" md.; Müafa en-Nehrevani, ei-Celfsü 'ş-şali/:ıu '1-ka{f ve'l-enisü 'n-naşı/:ıu 'şşa{f (nş[ M. Mürsl ei-HOII), Beyrut 1413/1993, 1, 137,170, 189,206,217,233, 308; ll, 96, 129, 222, 281,453, 454; lll, 34, 67, 81, 196, 380; IV, 39, 41 , 135, 143; ayrıca bk. neşredenin girişi, 1, 19-156; İbnü'n-Nedim , ei-Fihrist (Teceddüd). s. 292 -293 ; Hatib, Tarii)u Bagdad, XIII, 230-231; Kemaleddin ei-Enbari. Nüzhetü'l-elibba' (nşr. M. Ebü'l-Fazl İbrahim) , Kahire 1386/1967, s. 248, 329-330; ibnü'I-Cevzi, ei-Munta;:am, Vll, 213-214; Yakut, Mu'cemü 'l-üdeba', XIX, 151-154; İbnü'I-Kıfti, İnbahü 'r-ruvat, lll , 296-297; İbn Hallikan. Vefeyat, V, 221-224; Zehebi. A'lamü 'n-nübela', XVI, 544-546; a.mlf., Ma'ri{etü '1-~urrfı' (Aitıkulaç). ll, 652-653; Ebü'I-Fida İbn Kesir. Taba~atü '1-fu~ahfl'i'ş-Şfıfi'iyyin(nşr Ahmed Ömer Haşim- M. Zeynühüm M. Azeb). Kahire 1413/1993, 1, 338-339; İbnü'I-Cezeri, en-Neşr, ı, 31, 34; a.mlf., Gayetü 'n-Nihfıye, ll , 302; Davüdi, Taba~atü'l-müfessirfn (Lecne), ll, 323-326; Tebrizi, Rey/:ıflnetü'l-edeb, VI, 270-272; Sezgin, GAS, ı , 522-523 ; Aga Büzürg-i Tahrani, e?-:feri'a ila teşan[fi'ş-Şi'a, Beyrut 1403/1983, V, 128; A. Dietrich, "Das Kitab al-Galis wa'l-anis des Mu'afa, ein wertvolles altes Adab-Werk", ZDMG, CV ( 1955). s. 271-286; Riyazürrahman eş-Şirvani, "el-~(li Ebü'l-Ferec el-Mu'afa. b. Zekeriyya ve kitabühü el-Ce!Is ve'l-en!s", Mecelle tü '1-Mecma'i'l-'ilmiyyi'I-Hindf, l/1 , Aligarh 1976, s. 91-106;Ahmed Paketçi, "İbn Tarara", DMBİ,IV, 132-134. !!il AHMET ÖZEL
r
L
MU AHAT (öl>f~f)
Hz. Peygamber'in Medine'de ensar ve muhacirlerden bazılarını
birbirleriyle kardeş ilan etmesi. _j
Arapça uhuvve kökünden türeyen muahat sözlükte "biriyle kardeş olmak, birini kardeş edinmek" anlamına gelir. Resul-i Ekrem, hicretin ardından Medine'de toplumun iç dinamiklerini harekete getiren bir dizi icraat yapmıştır. Bunların içinde selamın yayılması , açiarın doyurulması, yakınların ziyaret edilip gözetilmesi ve mescid yapılması gibi sosyal içerikli emir ve tavsiyelerin ön plana çıktığı görülür. Bazı Mekkeli sahabilerin önce kendi aralarında, daha sonra ensardan bazı kimselerle kardeş ilan edilmesi bu doğrultudaki icraatın en önemlilerinden biridir. İlk kardeşliğin hicretten önce veya sonra tesis edildiğine dair farklı rivayetler vardır. Hz. Ebu Bekir ile ömer'in , Hz. Osman ile Abdurrahman b. Avf'ın, Talha b. Ubeydullah ile Zübeyr b. Avvam'ın, Sa'd b. Ebu Vakkas ile Mus'ab b. Umeyr'in, Ebu Ubeyde b. Cerrah ile Ebu Huzeyfe'nin azatlısı Salim'in, Hz. Hamza ile Zeyd b. Harise'nin ve Bilal-i Habeşi ile Ubeyde b. Haris'in kardeş kılındıkları bilinmekle beraber bunun
308
ne zaman gerçekleştiği belli değildir. Hz. Ali kendi durumunu sorduğu zaman Resul-i Ekrem ona, "Sen benim dünyada ve ahirette kardeşimsin" cevabını vermiştir (İbn Hi şam. ll, ı 5 ı).
Buhar!' den gelen . "Hicretten yaklaşık beş ay sonra Mescid-i Nebevl'nin inşaat günlerinde Hz. Peygamber. muhacirlerle ensardan kırk beşer kişiyi Enes b. Malik'in evine çağırdı ve 'İslam dininde hilf yoktur. din kardeşliği vardır' diyerek bunların arasında ikişer ikişer kardeşlik akdetti; diyet ve fidye meseleleri dahil olmak üzere karşılıklı sorumluluk ve yükümlülüklerini açıkladı" şeklindeki rivayete göre ("Menal9-bü'l-enşar", 5, 7; "Şavm", 76) kardeş ilan edilenlerin sayısı doksan, bazı rivayet! ere göre ise ellişerden 1 00 kişidir (İbn Sa'd, I, 238) . Sayının kırk dört veya seksen iki olduğunu söyleyenler varsa da bu rakamlar tesbit edilebilen isimlere dayanılarak varılan sonuçlardır (farklı rivayetler için bk. Köksal. I. I 10). Yaygın görüş, kardeş ilan edilenlerin 90-1 00 kişiye ulaştığı şeklindedir; Makrizi ise bunların toplam 186 kişi olduğunu söyler (İm
ta'u'l-esma', ı. 69).
Muahat, İslam toplumunda bütünleşmenin gerçekleştirilmesine ve o günkü sosyokültürel ve ekonomik problemierin çözümüne büyük kolaylıklar getirmiş. özellikle hilf denilen Cahiliye adetinin ortadan kaldırılmasını, yurtlarından ve yu-
. valarından ayrı düşen muhacirlerin garipliğini, mahzunluğunu gidererek Medine'ye ve Medineliler'e ısınmalarının kolaylaştırılmasını. onlara maddi destek imkanları araştırılırken bunun manevi bir kardeşlikle desteklenmesini ve yardım görmelerinden doğabilecek psikolojik · ezikliğe fırsat verilmemesini, o zamana kadar yaşadıkları ağır şartlarda tecrübe kazanan muhacirlerin ensara mürşid. ensarın da onlara bir nevi öğrenci kılınarak eğitici bir hareketin başlatılmasını. ashap arasında seeiye ve karakter benzerliğinin belirginleştirilmesini ve her iki zümrenin ortak bir paydada buluşarak zihniyet beraberliği içinde inkarcı, münafık ve yahudi fitnelerine karşı birlikte hareket etmelerini sağlamıştır. Muhacirlerle ensar arasında ahdi kardeşlik kurulmasında bunlardan başka yararlar da gözetilmiştir. Mesela Mekkeli putperestlerin Abdullah b. Übey b. Selul gibi münafıkları ve o kanalla Medineliler'i askeri saldırıyla tehdit etmesi kardeşlik psikolojisiyle birleşen müslümanlar karşısında etkisiz kalmıştır. Ayrıca ileride vuku bulacak askeri seferlerde kardeşlerden şehirde kalanın her
iki ailenin işleriyle ilgilenmesi sebebiyle diğerinin gönül huzuru içinde savaşa katılması sağlanmış olacaktı . Araplar arasında her zaman çıkabilecek kabilecilik gayretine dayalı tefrikaya karşı en etkili önlem de yine muahattı. Uhuvvet tesisinden sonra kardeşler arasında bir süre miras hükümleri de geçerli sayılmış (elEnfal 8/72). ancak buna Bedir Gazvesi'nin ardından son verilerek miras sadece nesep yönünden yakınlığı olanlara hasredilmiştir (el-Enfal 8/75). Muahatın miras hukuku dışında kalan yardımlaşma, birbirine destek olma. öğüt verme. öğüt alma tarzındaki hükümleri ise daima yürürlükte kalmış , bu anlamıyla kurum bütün mürninleri içine alacak şekilde (din kardeşliği) genelleştirilmiştir (el-H ucurat 49/10).
Mu haciriere çok yakınlık gösteren Medineliler onlarla bütün mal varlıklarını bölüşmek istemişlerse de muhacirler bunu kabul etmemiştir. Sonuçta Hz. Peygamber, mülkiyeti ensarda kalmak üzere muhacirlerin emekleri karşılığında ürüne ortak olabileceklerini bildirmiş. böylece birlikte çalışılıp elde edilen kazanç paylaşılmıştır. Muhacirlerin borç alarak bunu daha sonra ödemek istemelerine karşılık ensarın yardım etme arzusu, kendi yoksulluklarını unutup muhacir kardeşlerinin ihtiyacını gidermeyi (Isar) ön plana alacak kadar artmıştır (ei-Haşr 59/9). Nitekim Enes b. Malik'in nakline göre Resul-i Ekrem, Bahreyn arazisini parça parça ayırıp dağıtmak üzere önce ensarı topladığında onlar hisselerinden feragat ederek şöyle demişlerdir: "Ey Allah'ın resulü! Muhacir kardeşlerimize bunun bir mislin i vermedikçe bize bir şey verme" ( Tecrid Tercemesi, X, 15). Aynı şekilde Beni Nadir ganimetieri paylaştırılı rken yine Medineliler'in buna benzer bir tutum ortaya koyduğu bilinmektedir (Elmalılı, VII, 4843).
Ensarın muahat çerçevesinde muhacirlere karşı yardımları, destek ve feragatları müslümanların Medine'nin iktisadi hayatında söz sahibi olmasına yol açmıştır. Muhacirler kanalıyla kurulan müslüman çarşı-pazarında İslam'ın ekonomik ve ticari hayata getirdiği değerler uygulanmış. bunun sonucunda yahudilerin ensar üzerindeki iktisadi tesirleri azalmaya başlamıştır. öte yandan Hz. Ömer ile İtban b. Malik örneğinde görüldüğü gibi kardeşlerden bazıları, Hz. Peygamber'i nöbetieşe takip ederek gündüz öğrendiklerini akşam işinden dönen kardeşlerine aktarıyorlardı. Böylece muaha-