nicarb-tav/vet drg(21x29)-orj.indd 1 04.10.2013 10:35temmuz 2013’den haziran 2014’e kadar geçen...

48
Avıan Influenza ve Newcastle Hastalığı: Son Vakalar, Epidemiyoloji ve Kontrol facebook.com/tavder • twitter.com/tavder Kanatlı Hastalıkları Kontrol Programı Türkiye’de Avıan Influenza Hastalığı ve İzleme Çalışmaları Kanatlı Hastalıklarının Teşhisinde Moleküler Yöntemlerin Kullanılması Önemli Kanatlı Hastalıklarının Kontrolü: Temel İlkeler Türkiye’de Newcastle Hastalığı İzleme Programı

Upload: others

Post on 18-Jul-2020

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

Avıan Influenza ve Newcastle Hastalığı: Son Vakalar, Epidemiyoloji ve Kontrol

facebook.com/tavder • twitter.com/tavder

Kanatlı Hastalıkları Kontrol Programı

Türkiye’de Avıan Influenza Hastalığı ve İzleme Çalışmaları

Kanatlı Hastalıklarının Teşhisinde Moleküler Yöntemlerin Kullanılması

Önemli Kanatlı Hastalıklarının Kontrolü: Temel İlkeler

Türkiye’de Newcastle Hastalığı İzleme Programı

Page 2: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35

Page 3: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA 1Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

BaşyazıBaşyazı

Öncelikle Veteriner Tavukçuluk Derneği (VTD) ta-rafından 18 Şubat 2015 tarihinde Ankara’da düzen-lenen “Önemli Kanatlı Hastalıkları: Epidemiyoloji ve Kontrol-1” konulu toplantıya katılımız ve ilginiz nedeniyle teşekkür ediyorum. Toplantının zor hava koşullarına karşın yoğun katılımla gerçekleşmesi, ko-nunun ülkemiz için önemini ortaya koymaktadır.

VTD olarak önceliğimiz kanatlı üretimini ve kanatlı ürünlerinin tüketimini olumsuz etkileyen konularda gerekli bilgilendirme çalışmalarını yapmaktır. Bun-dan sonraki süreçte de yine benzer organizasyonları yapmak temel sorumluluklarımızın arasındadır. Ül-kemizin kanatlı eti ve yumurta üretiminde önemli işleri başarmış olduğunu biliyoruz. Bundan sonraki dönemde de üretimin artması ve uluslarası ticarette bölgesel avantajımızı kullanmamız gerektiğini dü-şünüyorum. Bu düşünce doğrultusunda düzenlenen toplantıda, kanatlı üretimini ve uluslararası tica-reti olumsuz etkileyen Avian Influenza ve Newcast-le Hastalığının dünyadaki ve ülkemizdeki durumu değerlendirilmiştir. Ayrıca hastalıkların teşhisinden kullanılan yeni teşhis metotları ve ülkemiz kanatlı üretiminin yapısına uygun hastalık kontrolünde uy-gulanması gerekli temel prensipler de detaylarıyla ortaya konmuştur. Toplantıda, ülkemizde kanatlı üretimini ve ticaretini olumsuz etkileme potansiyeli bulunan bu iki hastalıkla ilgili bilgi birikimine katkı sağlanmış, Resmi Otorite-Üniversite-Sanayi işbirliği-nin arttırılması ve çözüm sürecinde birlikte hareket etme yaklaşımının nasıl olması gerektiği konusunda görüş alışverişinde bulunulmuştur.

Toplantıya Amerika Birleşik Devletleri’nden katılan Prof. Dr. Swayne, ABD’de Avian Influenza ve Newcast-le Hastalığı’nın yönetiminde sorumluluk sahibidir ve aynı zamanda dünyada kanatlı hastalıkları konusun-da temel başvuru kitabı olan “Diseases of Poultry” kitabının editörüdür. Bu nedenle toplantıya katılıp hem uygulamada hem da teoride konuyla ilgili temel bilgileri bizlerle paylaşması oldukça yararlı olmuş-tur. Toplantıya ülkemizden katılan Dr. Nahit Yazıcıoğ-lu, Dr. Fethiye Çöven, Dr. Asiye Dakman ve Prof. Dr. K. Serdar Diker yaptıkları sunularda, ülkemizde her iki hastalıkta ilgili mevzuatın, yapılan uygulamala-

rın ve genel olarak kanatlı hastalıklarının teşhisinde kullanılan yöntemlerin dünyada geçerli ve bilimsel yaklaşımla yapıldığını göstermeleri bakımından ol-dukça değerlidir. Bu toplantıda yapılan sunulardan çıkarılacak en önemli sonuç, ülkemizde hastalıkla-rın izlenmesi ve teşhisinde gerekli olan temel insan kaynağı, teşhis altyapısı ve bilgi birikimi bulunmak-tadır. Yapılması gereken en önemli iş Resmi Otorite, Sektör ve Üniversite işbirliği kapsamında hastalık-ların potansiyel risklerinin değerlendirerek kontrol stratejilerini hazırlamak, uygulamak ve devamlılığı-nı sağlamaktır. İzleme programları ile hastalıkların güncel durumlarını belirlemek ve elde edilen verileri ilgili taraflarla paylaşmak gerekmektedir. Bu konu-da bundan sonraki aşamada işbirliğinin artırılmasına yönelik çalışmalar, tüm birimler tarafından öncelikli hedefler arasında olmalı ve desteklenmelidir.

Avian Influenza ve Newcastle Hastalığı ile ilgili top-lantıda ortaya konulan uygulamaların yapılması ve başarıya ulaşması, bu iki hastalığın ülkemiz kanatlı sektörü üzerindeki potansiyel risklerin kontrol edil-mesini sağlayacaktır. Bu kapsamda özellikle üretim aşamasında çalışan teknik ekibin kümes, işletme, üretim modeli, bölge düzeyinde biyogüvenlik ku-rallarına uyması, hastalıktan şüpheli durumlarda laboratuvar kullanması ve elde edilen bilgiler kap-samında gerekli önlemleri alması tüm hastalıkların işletmeye girişini ve/veya yayılmasını önleyecektir.

Son dönemde ülkemizde görülen infeksiyöz larin-gotracheitis (ILT) nedenli kayıplar görülmektedir. Bu kayıpların azaltılmasında, işletme düzeyinde biyogü-venlik önlemlerinin alınması ve ilave olarak aşılma-ların yapılması etkili olacaktır. Hastalığın yaygınlığı-nın kontrol edilmesinde, epidemiyolojik çalışmalarla hastalığın izlenmesi, işletme ve bölgesel biyogüven-lik önlemlerinin eksiksiz uygulanması ve hayvan ha-reketlerinin (infeksiyonu geçiren sürüler) kontrollü yapılması katkı sağlayacaktır.

Derginin bu sayısı, toplantıda sunulan konuları içer-mektedir. Sizlere yararlı olmasını diler, saygılar su-narım.

Prof. Dr. Mehmet AKANBaşkan

Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35

Page 4: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA2 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

Yerel Süreli Yayın

Veteriner Tavukçuluk Derneği’nin yayın organıdır.

Yılda 4 kez 3 ayda bir yayımlanır.

Veteriner Tavukçuluk Derneği

Adına Sahibi

Prof. Dr. Mehmet AKAN

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Prof. Dr. U. Tansel ŞİRELİ

Yayın Kurulu

Prof. Dr. Ahmet ERGÜN

Prof. Dr. Mehmet AKAN

Prof. Dr. Erol ŞENGÖR

Dr. Serdar ERTAŞ

Uzman Vet. Hek. Mücteba BİNİCİ

Vet. Hek. Ekrem T. YÜCESAN

İdare Yazışma Adresi

İrfan Baştuğ Caddesi No: 26/3 Dışkapı / ANKARA

Tel: 0312 517 25 65 • Faks: 0312 517 25 65

Banka Hesapları

REKLAM GELİRLERİ

Türkiye İş Bankası

Dışkapı Şubesi 4206 932790

IBAN No: TR 1500064 00000 142060932790

ÜYE AİDATLARI

Türkiye İş Bankası

Dışkapı Şubesi 4206 917468

IBAN No: TR 0400064 00000 142060917468

Dergide yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.

Alıntı Yapılamaz.

Grafik Tasarım ve Baskı

Elma Teknik Basım Matbaacılık Ltd. Şti.

Çatal Sok. 11/A Maltepe/ Ankara

Tel: 229 92 65 • Fax: 229 92 65

www.elmateknikbasim.com

[email protected]

Basım Tarihi: 17.04.2015

Page 5: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA 3Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

Avıan In f luenza ve Newcast le Hasta l ığ ı : Son Vaka lar , Epidemiyo lo j i ve Kont ro l

AVIAN INFLUENZA VE NEWCASTLE HASTALIĞI: SON VAKALAR, EPIDEMIYOLOJI VE KONTROLDavid E. Swayne, Claudio Afonso, Patti Miller, David Suarez, & SEPRL Team

Exotic & Emerging Avian Viral Diseases Research Unit SEPRL, ARS, USDA, Athens, Georgia, USA

Kanatlı hayvanlarda bazı hastalıklar, solunum siste-mi problemleri ya da yumurta üretiminde düşüşler gibi bazı sendromlarla kendilerini gösterirler. Ayı-rıcı teşhis işlemleri ile bu hastalıkların nedenlerini bulmak gereklidir. Bu hastalıklar, akuttan subakuta kadar değişen viral, bakteriyel ve fungal sebepler-den kaynaklanabilirler. Avian Influenza ve Newcastle hastalığı, solunum sistemi rahatsızlıkları ve yumurta üretiminde düşüşlere yol açarak kendini gösterirler. Eğer yüksek mortaliteye sebep veren bir hastalıkla karşı karşıyaysak burada yüksek patojeniteli Avian influenza ve virulent Newcastle hastalığını devre dışı bırakmamız gereklidir. Bakteriyel hastalıklar ve bu-nun yanı sıra diğer infeksiyöz olmayan sebepleri de devre dışı veya ihtimal harici tutmamız önemlidir. Bu işlemin bir sırayla yapılması gerekir. Öncelikle prob-lem teşhis edilmeli, klinik kanatlı sağlık probleminin belirlenmesinde yaklaşımlar standardize edilmelidir.

Geçtiğimiz 10 yıl zarfında hastalıkların teşhisinde, moleküler teşhis yöntemleri gibi bazı farklı teşhis metotları geliştirilmiştir. Daha detaylı ve hızlı veri sağlayan moleküler metodların yanısıra hala virüs izolasyonuna da güvenmek durumundayız. Sürü için-deki patojen maruziyetinin geçmişini ortaya koyması açısından, hala serolojik verilere de ihtiyacımız bu-lunmaktadır. Problem bir defa tanımlandıktan sonra bunun coğrafik olarak değerlendirilmesi yani hasta-lığın nere(ler)de görüldüğünün de bilinmesi gereki-yor bu da büyük ölçüde patojenin takibiyle sağlanır. Ondan sonra da bir çözüm geliştirmemiz lazımdır. Burada hastalığın ve enfeksiyonun önlenmesine ve eradike edilmesine yönelik çözümü ortaya koymamız gerekir. Bu girişimlerin başarıya ulaşabilmesi için bazı kritik unsurlar vardır. Bunlardan birincisi res-mi otoritedir ve resmi otorite sektörle ve akademik dünyayla işbirliği halinde bu işin yürütülmesi sağlar. Şeffaflık kesinlikle gereklidir, herhangi bir bilgi bu üç ortağın ya da bu üç paydaşın arasında birbirinden ke-sinlikle saklanmamalıdır. Bu üç paydaşın arasında bir güven tesis edilmelidir. Teşhis ve takip ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için de teknik yetkinlik ve yeterli

laboratuvar hizmetlerine ihtiyaç vardır. Bu süreci bilimsel bilgiler yönlendirmelidir. Hastalık kontro-lü için elde edilen çözümler, bütün üreticilerle ve bütün şirketlerle paylaşılmalı, onların gelişimine su-nulmalıdır. Bu konu, yüksek patojen Avian Influenza ve virulent Newcastle Hastalığı için -özellikle altını çiziyorum- gereklidir.

Yüksek patojen Avian Influenza ve virulent Newcastle Hastalığının teşhis işlemi merkeziyetçi bir yaklaşım-la gerçekleştirilmelidir ve bu görev, yetkinliğe sahip birimler tarafından akredite edilen laboratuvarlarda yapılmalıdır. Çünkü merkeziyetçi bir teşhis süreci çok uzun zaman almaktadır. Teşhis işlemi ve teşhis ihtiyaçları, araştırma işleminden ayrı tutulmalıdır. Bir patojenin ne kadar virulent olduğuna ve belirli bir coğrafi bölgede ne kadar yaygın olduğuna bağlı olarak ortaya konulacak çözümler birbirinden fark-lılık arz edebilir. Teşhis işleminde, ilk olarak virusun tespiti gerekir ve Amerika Birleşik Devletleri’nde en yaygın olarak gerçek zamanlı RT-PCR yöntemi kullanılmaktadır. Sonra da spesifik olarak H5, H7, H9 Avian influenza ve virulent Newcastle hastalı-ğı için eleme işlemi yapılır. Virüs izolasyonu ikinci bir test olarak hala ihtiyaç duyduğumuz bir husus, çünkü teyit ve karakterizasyon için virüs izolasyo-nuna, izolatlara ihtiyacımız hala bulunmaktadır. İn-feksiyonun yokluğu ya da varlığını teyit etmek için uygun coğrafik bölgelerde antikor testleri de yapıl-maktadır. Tarama maksatlı olarak ELISA ve agar jel immunodiffüzyon yöntemi kullanılmaktadır. Avian Influenza’da teyit amaçlı alt tipin tespitine dönük olarak hemaglütinasyon-inhibisyon –kısaca HI testi- ve aynı zamanda virulent Newcastle hastalığı için de bir saptama testi olarak kullanılmaktadır. Laboratu-var sistemi içerisinde de ayırıcı teşhis, patojenler için güvenilir testlere sahip olmak zorundayız. Bun-lar çok önemlidir, çünkü klinik göstergeler sadece yol gösterici niteliktedir. Kesin bir netice veya kesin bir hükme temel teşkil edemezler. Newcastle has-talığı ve Avian influenza’nın ikisi de ortak noktalara sahiptir. Mesela bunlardan ikisinin de hemaglutinas-

Page 6: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA4 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

Avıan In f luenza ve Newcast le Hasta l ığ ı : Son Vaka lar , Epidemiyo lo j i ve Kont ro l

yon aktivitesi vardır. Her iki patojen de embriyolu yumurtalarda çoğalabilirler. Newcastle hastalığı ve Avian influenza’nın gözle görülür lezyonları birbir-lerine benzerdir. Her ikisinin de düşük virulanslı ve yüksek virulanslı formları vardır. Newcastle hastalı-ğının tek bir serotipi vardır. Dolayısıyla çapraz ko-ruma mevcuttur. Diğer taraftan Avian influenza’nın muhtelif alt tipleri vardır ve bunlar arasında çapraz koruma mümkün değildir. Newcastle hastalığı biyo-loji itibariyle çok stabildir. Düşük virulanstan yüksek virulansa mutasyon geçirmesi hemen hemen yok gibidir. Yani öngörülebilir bir hastalıktır. Ama Avian influenza böyle öngörülebilir bir hastalık değildir. H5 ve H7 gibi düşük virulanslı formları yüksek virulanslı formlara mutasyonla dönüşebilirler. Newcastle has-talığına karşı aşılama dünya genelinde yaygın olarak uygulanmaktadır. Yüksek virulanslı Avian influenza için aşılama sadece 6 ülkede yapılmaktadır. Düşük virulanslı Avian influenza için de birkaç ülkede daha aşılama yapılmaktadır. Ama hem yüksek patojeniteli Avian influenza ve hem de virulent Newcastle has-talığı için hedef aynıdır. Bu hedef, eradikasyondur.

Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü 178 üye ülkeye sahiptir. Türkiye, Avrupa Ülkeleri ve Amerika Birleşik Devlet-leri de bunların arasındadır. Uluslararası düzlemde rapor edilmesi mecburi üç kanatlı hastalığı vardır. Bunlar yüksek patojen Avian influenza, düşük pato-jen H5 ve H7 Avian Influenza ve virulent Newcastle hastalığıdır. Diğer Avian Influenza formları ve düşük virulensli Newcastle hastalığının bildirilmesi edilme-si mecburi değildir.

Newcastle Hastalığı

Newcastle hastalığı, Avian Paramixovirüs tip-1 ta-rafından oluşturulur. Bu virüs ısı ve kimyasal mad-deler sayesinde kolayca öldürülebilirler. Daha önce de bildirildiği gibi sadece bir serotipi vardır. New-castle hastalığı virusunun, elektron mikroskobu ile yapılan incelemelerde virüs yüzeyinde protein çıkın-tıları mevcuttur. Bu çıkıntılardan biri füzyon glikop-roteindir. Diğeri ise kombine hemaglutinin ve nöro-aminidaz glikoproteinidir. Virulens, öncelikli olarak füzyon glikoprotein tarafından belirlenir. Bunun ka-natlılardaki hastalık sonuçları farklı düzeylerdedir. Düşük virulanslı hastalık formları orta şiddetli solu-num sistemi rahatsızlıkları ve yumurta üretiminde düşüşlere sebebiyet verir. Virüs sindirim ve solunum organlarında ve dokularında çoğalır. Bu kategoriye giren virüsler lentojenik veya asemptomanik enterik virüsler olarak tanımlanır. Diğeri virulent patotip, bu

sistemik ölümcül bir hastalığa yol açar ve bu pato-tip iki ana guruba ayrılır. Velojenik yüksek virulen-se sahip olan viruslardan biri visserotropik ve diğeri nörotropiktir. Biraz daha az virulent olan formları da mezojenik virüslerdir. Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında dünyadaki ülkelerin neredeyse yarısında -ki bu 80 eder- hastalık rapor edilmiştir. 75’inde kanatlılar-da veya yabani kuşlarda, 5’inde ise sadece yabani kuşlarda hastalık tespit edilmiştir. Coğrafi dağılımına bakarsak, hastalığın Asya, Ortadoğu, Afrika Ülkeleri, Kuzey Amerika’nın güneyi, Güney Amerika’nın kuze-yini ya da Orta Amerika’da olduğunu söyleyebiliriz. Newcastle hastalığının raporlanması ise biraz daha gecikerek gerçekleşmektedir. Bir, bir buçuk seneye sarkmaktadır.

Şekil 1. Newcastle hastalığının 2014 yılında dünyadaki yaygınlığı

Zaten yukarıdaki haritaya dikkatli baktığınızda boş ülkeleri görüyorsunuz. Bu da raporlanmadaki gecik-meden kaynaklanan bir durumdur. Newcastle hasta-lığının diğer bir özelliği bu hastalık vakalarının der-hal rapor edilmesi ihtiyacının olmasıdır. Bu hastalık gelişmekte olan ülkelerde endemiktir ve bunların ra-porlanması gecikmektedir. Newcastle hastalığından ari olan ülkeler veya Newcastle hastalığınının yaygın olmadığı ülkelerde görüldüğünde bildirim çok çabuk şekilde gerçekleşmektedir. Ancak bazı ülkeler bu ra-porlamayı anında yapmamakta ve hastalığı altı ayda bir raporlama olarak bildirmektedirler.

Dünya genelinde Newcastle hastalığı büyük ölçüde aşılamayla kontrol edilmektedir. Ama birçok ülkede yüksek virulent form ortaya çıktığında eradikasyon yoluna gidilmektedir. Newcastle hastalığı niçin dün-ya genelinde bir problemdir? Bu virüs 1930’larda or-

Page 7: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında
Page 8: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA6 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

taya çıkmış ve 10 yıl zarfında dünya geneline yayıla-rak önemli bir kanatlı hastalığı konumuna gelmiştir. Global ölçekte bakıldığında bu hastalık diğer kanatlı hastalıklarının hepsinden daha fazla ekonomik kay-ba ve şiddetli vakalara yol açmaktadır. Yeni virulent varyantlarının ortaya çıkmasıyla birlikte ve bunların konakçı yelpazesinin genişlemesiyle birlikte (mesela evcil ördek ve kazları da içerecek şekilde) bu viru-lent virüslara bağlı olarak şekillenen kayıplar art-maktadır. Çin’de, Güney Amerika ve Güney Afrika’da izole edilen yeni virüsler genetik olarak neredeyse birbirleriyle eştir.

Dünya genelinde ND aşılarının başarısız kaldığına dair sürekli raporlar alınmaktadır ve bu aşı başarısız-lığının sebepleri ülkeden ülkeye değişiklikler göster-mektedir. Bazıları, aşıların başarısızlığından, bazıları da aşıların saha koşullarında uygulanmasının doğru şekilde yapılmamasından kaynaklanmaktadır. Dünya genelinde Newcastle hastalığının düşük virulensli ve yüksek virulensli formları karşısında aşılama, bir yö-netim stratejisi olarak kullanılmaktadır. Ama yüksek virulensli form karşısında uzun vadeli geçerliliğe sa-hip tek bir strateji vardır; o da bu virüsten tamamen kurtulmaktır yani eradikasyondur.

Bu 50 senelik aşılama geçmişi içinde 18 genotip yani virulent virüslerin genotipleri dünya genelinde sirkü-lasyon halinde görülmüştür. Zaman içinde ve dünya-

daki konumlara bağlı olarak bu virüsün genetik deği-şimleri Şekil 2 de gösterilmiştir.

Şekil 2. Virulent ND viruslar 18 farklı genotipi

ND ile ilgili en sık sorulan sorulardan biri “Haliha-zırdaki Newcastle aşılaması başarısız mı oluyor?” ve bunun cevabı hem evet, hem hayırdır. Birçok ülkede Newcastle hastalığını önlemek üzere aşılama yoluyla yapılan çalışmalar eradikasyonu sağlayamamıştır ve bu ülkelerin çoğunda virüs endemik hale gelmiştir. Aşılamanın bir eradikasyon stratejisi olmadığını sa-dece bir yönetim aracı olduğunun bilinmesi gerek-lidir. Newcastle hastalığının yaygın görüldüğü ülke-lerde, hastalığa karşı etkin kontrol için her üç-dört haftada bir periyodik aşılamaya ihtiyaç duyulur. Aşı-lamada başarısızlık dünyanın her yerinde görülebilir.

100

7096909092

10092

94

96 9498 8878

100

86100

9894

96

86

100

8888 100

100

100

7888

98

10078 86100

84100

8696

100

98 84100

96

100 100

100

86

72

100

100

100

100

88

96

100

94

10078100100

100

98

100

84

10010086

100

86100

98

98

100

96100

9272

96

100

100

100

10086 10

0

98 100

100

90

90

0.02

Utilizing Phylogenetic Relationships Between Vaccines and Circulating Viruses:

III

VIId

V

VI

XIII

• B1 & LaSota live and inactivated vaccines (Class II, genotype II) are widely used in the poultry industry. Isolated in the late 1940’s.

• Some other vaccine strains such as Ulster and V4 are Genotype I.

• But currently, viruses from genotypes V, VI, VII and XIII are causing outbreaks around the world and are genetically different from the vaccine strains.

All NDV belong to a single serotype but genetically diverse

Avıan In f luenza ve Newcast le Hasta l ığ ı : Son Vaka lar , Epidemiyo lo j i ve Kont ro l

Şekil 3. ND aşıları ile sirküle olan viruslarının filogenetik yakınlığı

Page 9: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA 7Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

Veteriner hizmetleri altyapısı sağlam olan ülkelerde bile 2-4 haftalık genç hayvanlarda ve yumurta ve-riminden önceki dönemdeki yumurtacılarda hala başarısız aşılama rapor edilmektedir ve vakalar gö-rülmektedir. İyi aşılanmış sürülerde bile Newcastle hastalığı ortaya çıkabilir ve bu durumda bu virüs ço-ğalabilir, replike olabilir ve çevreye saçılabilmekte-dir. Bu durum, aşılamanın biyogüvenlik tedbirleriyle tamamlanmasının şart olduğunu göstermektedir.

Newcastle hastalığının tek bir serotipi olduğunu an-cak genetik bir çeşitlilik olduğunu da bilmek gere-kir. Dünya genelinde yaygın olarak kullanılan B1 ve Lasota canlı ve inaktif aşıları 1940’ların sonlarında geliştirilmiş ve izole edilmiş aşılardır (Genotip II). O tarihten beri başka aşı suşları da izole edilmiştir (Genotip I). Halihazırda dünya genelinde ND vakala-rına Genotip V, VI, VII ve XIII. suşları sebebiyet ver-mektedir. Peki bu saha virüsları ve aşıların çapraz koruma anlamında geleceği mana nedir, ne şekilde kullanılabilirler? Füzyon proteinleriyle hemaglütinin nöraminidaz proteinleri arasındaki bu genetik mu-kayeseyi yapalım. Lasota suşunun Amerika Birleşik Devletleri, Meksika, Peru ve Malezya’daki hastalık suşlarıyla benzerlikleri arasında farklılıklar söz ko-nusudur. Ancak hemaglütinin-nöraminidaz ilişkisine baktığımızda benzer bir tabloyu görüyoruz.

Yeni aşılara baktığımızda, saha suşları ile daha sıkı bir ilişki, daha doğrusu benzeşme olmakla birlikte hala bazı farklılıklar mevcuttur. İnaktif aşılar kullanarak deneysel çalışmalar yaptığımızda, Meksika, Peru ve Malezya’daki hastalık suşlarıyla farklılık yüzdeleri vardır. Hemaglütinin nöraminidaz ilişkisine baktı-ğımızda benzer bir tabloyu görüyoruz. Farklı geno-tiplerle eprüvasyon yapıldığı taktirde mortaliteye karşı yüksek bir koruma sağlanabilmektedir. Virüsün saçımına karşı korunmaya bakarsak, tamamen farklı bir tablo karşımıza çıkıyor. Meksika, Malezya ve Pe-ru’daki viruslara karşı Lasota suşu ile aşılama sonrası eprüvasyon yapıldığında; virüs replikasyonunda bir düşüş görülmektedir ancak homolog aşı ile aşılanan-larda mevcut hastalık virüsüne karşı o zaman repli-kasyonda çok ciddi bir düşüş görülmektedir. Bu da aşı suşu meselesini önümüze getirmektedir. Günümüzde sirküle olan virulent saha suşları, daha önceki klasik aşı suşlarının hepsinden genetik bakımdan oldukça farklıdırlar. Onun için çözümlerden biri biyoteknolo-jik yöntemlerle geliştirilmiş bir aşı suşu olabilir. Bu suşla yapılan aşılama denemelerinin sonuçlara gele-cek olursak ters genetik yoluyla elde edilmiş bu aşı

kullanıldığında, Pakistan ve Güney Amerika virusla-rı ile eprüvasyon çalışmalarında Lasotaya göre hem mortalite yönünden etkili bir koruma hem de virüs saçımının çok azaldığı görülmektedir. Newcastle has-talığı virusuna karşı antikor titresine baktığımızda, Lasota titreleri yüksek görülüyor ancak bu hayvanla-rın çoğu ölüyor. Ama Pakistan virüsü ile aşılanan hay-vanlarda titreler düşük olasına karşın bu hayvanlar hayatta kalmayı başarıyor. Test antijeni olarak saha virüsünü kullanırsanız ve bu virüsla aşılama yaparsa-nız, o taktirde sahada korumayı sağlamak mümkün olabilmektedir.

Avian Influenza

Avian Influenza, Orthomyxovirüs nedenli olduğu bir hastalıktır. Newcastle hastalığında olduğu gibi Avian influenza da ısı uygulaması ve kimyasal maddelerle kolayca öldürülebilir. Buna mukabil infeksiyöz bursal hastalığı ve çiçek hastalığının virüsleri kimyasallarla ya da ısıl işlem uygulamasıyla kolay kolay öldürüle-mez. Avian influenza virüslerinin de yüzeylerinde he-maglütinin ve nöraminidaz tipinde protein çıkıntıları vardır. 16 farklı hemaglütinin ve 9 farklı nöraminidaz alt tipi mevcuttur. Bu alt tipleme bir serolojik test-le yapılmaktadır. Farklı virüsler arasındaki ilişkinin düzeyi hakkında bu test bize bir bilgi vermez. İki ge-nel patotipi vardır: bunlardan biri düşük patojenite-li, bir diğeri yüksek patojeniteli. Düşük patojenitei olan düşük düzeyde solunum sistemi rahatsızlıkları ve yumurta üretiminde düşüşe sebebiyet verir. Yük-sek patojeniteye sahip olan tip ise sistemik hastalık-lara yol açar ya da çok yüksek ölüm oranları ortaya koyar. Bir ilave not olarak, düşük patojeniteli Avian influenza virüsleri deneysel çalışmalarda genellikle klinik emare ortaya koymazlar. Klinik hastalık ortaya çıkabilmesi için ikincil bir hastalığa gerek vardır. Bu da ikinci bir patojen, ikinci bir virüs veya bakteri olabilir.

1959’dan bu tarafa 35 adet yüksek patojen Avian inf-luenza hastalık vakası görülmüştür. Bu vakaları 10’ar yıllık dilimler halinde sınıflandırdığımızda; 60’lar, 70’ler gibi. Bu hastalık vakalarının birçoğu tek bir ülkeyle sınırlı kalmıştır. Ancak, 1996’da ilk ortaya çı-kan bu vaka (H5N1), dünya genelinde 65 ülkeyi etki-lemiştir. Bunların arasında biliyorsunuz, Türkiye’de vardır. Diğer 34 vakayı ele alır ve bunların hepsini toplarsak bunların sebebiyet verdiği ölüm son vaka-nın sebebiyet verdiği ölümden daha azdır.

Yüksek patojen Avian influenza’nın son iki yıllık du-

Avıan In f luenza ve Newcast le Hasta l ığ ı : Son Vaka lar , Epidemiyo lo j i ve Kont ro l

Page 10: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA8 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

rumunu özetlendiğinde; geçtiğimiz 2 yıl zarfında yüksek patojen Avian influenza’dan 24 ülke etkilen-miştir. Bu ülkelerin 22’sinde H5N1 yüksek patojeni-teli Avian influenza vakası görülmüştür. Bu vakaların büyük çoğunluğu Asya’da ortaya çıktı. Bu hastalığın merkezi de Doğu Asya ve Güneydoğu Asya olarak söy-leyebiliriz. Mısır’da da bir merkez ya da odak vardır. Geçtiğimiz kış Avrupa, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri’nde de vakalar görüldü. Güney Afrika’da 2 ülkede devekuşlarında ve yerel tavuklarda H5N2 görüldü. Bunlar aynı alt tipten H5N2’den olsa da bu virüsler genetik açıdan farklılık arz etmektedir. Avustralya’da H5N2 salgını oldu. Hala devam et-mekte olan bir H5N3 vakası da Meksika’da görüldü. Meksika’daki bu salgın 2012’de başlamıştı. İtalya ve Avustralya’da da H7N7 görüldü. Her iki virüs de aynı alt tipte olmakla birlikte genetik olarak farklı virüs-lerdir.

H5N1’in son 21 yıl zarfında nasıl bir evrim geçirdiği, nasıl değiştiğine dair biraz bilgi paylaşmak istiyorum. Bu hastalık, 1996’da Çin’in Huang Dong eyaletinde kazlarda başladı ve 5 yıl zarfında 4 farklı genetik gruba ayrıştı. 8 yıl zarfında 10 farklı altgenetik gru-ba ayrıldı. Demek ki aynı kaynaktan gelseler de za-man içinde bu virüsler evrim geçirerek farklı genetik yapılara değişebilmektedir. 2005’e gelindiğinde, bu

değişim devam ederek ikinci bir genetik grup oluştu. Daha ileri, 2008’e gelindiğinde üçüncü genetik grup da ortaya çıktı. Bu da ikinci noktadan sonraki sayıy-la kendini gösteriyor. 2011’e gelindiğinde dördüncü genetik grup karşımıza çıktı. Zaman içinde bu deği-şim yaşanırken, bazı genetik gruplar kendiliğinden ortadan kalkıyor ve onların yerini yeni genetik grup-lar alıyor. Ortadan kalkan-kaybolan grupların yerine yenileri geçiyor (Şekil 4).

Bugünü konuşursak, özel olarak bugün ne olup biti-yor? Son 2 yıl zarfında, yüksek patojen Avian influen-za virüsünün bu hemaglütinin grubunu rapor eden ül-kelerde 6 farklı genetik grubun varlığı belirlenmiştir. Bildirilen virus sadece H5N1 olsa da diğer işaret etti-ğim H5N8, H5N7, H5N6, vs. de içermektedir. Muhte-lif genetik gruplar, farklı renklerle Şekil 5 te gösteril-miştir. 2010’dan 2015’e kadar baskın olan 2-3, 2-1a, ama son 12 ayda baskın olarak karşımıza çıkan 2-3-4-4. Avian influenza virüsleriyle ilgili olarak, öngö-rebileceğimiz tek şey bunların değişeceğidir. Bunlar değişirler ve asla aynı kalmazlar. Zaman içinde virüs hemaglütinin geninde ufak ufak değişimler yaşaya-rak neticede değişiyor. Aynen insan gribi vakalarında olduğu gibi zaman içinde bunlar değişiklik gösteriyor ve buna bağlı olarak her sene farklı suşlarla aşılama yapılması gerekiyor. Bu değişim Avian influenza va-

Avıan In f luenza ve Newcast le Hasta l ığ ı : Son Vaka lar , Epidemiyo lo j i ve Kont ro l

http://www.who.int/influenza/gisrs_laboratory/201101_h5n1evoconceptualdiagram.pdf?ua=1Şekil 4. H5N1 virusunun değişimi

Page 11: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında
Page 12: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA10 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

kalarında da virüslerinde de gözükür. H5N1 virüsün-de, halihazırda 5 farklı altgenetik grup gelişmiştir.

Bu hastalıkların mevcut olduğu süre zarfında bu ül-kelerde başka Avian influenza virüsleri de vahşi kuş-larda, yabani kuşlarda olsun ya da canlı pazarlarda satılan hayvanlarda olsun kendilerini gösteriyorlardı. Avian influenza virüslerinin 8 gen segmenti vardır ve iki Avian influenza virüsü bir hücre içinde ürediğinde bunların genleri birbirine karışabiliyor. Buna yeniden dizilim diyoruz. Neticede yeni bir hibrit virüs karşı-mıza çıkmış oluyor. Bu gen segmentleri farklı bir şe-kilde bir dizilim, bir karışım göstermiş oluyor. Demek ki H5N1’de nörominidiaz ve diğer genler karışarak şu farklı alt tipleri karşımıza çıkarıyor. H5N1, 2, 3, 5, 6 ve 8 oluyor. Aynı hemaglütinin geni fakat nöro-minidaz geninde bir değişim ifade ediyor. Bu çeşit değişikliği de kayma tabiriyle adlandırıyoruz.

Hemaglütinin geninin farklı altgenetik gruplarının, hangi ülkelerde görüldüğü, insanlarda rastlanan va-kalar da söz konusudur. Birincil olarak karşımıza çı-kan 2, 3, 4, 4. Artık sadece H5N1 olmakla kalmıyor, çoklu değişiklik arz eden nörominidaz tipleri önümü-ze geliyor. Peki, kanatlıları etkileyen bu virüslerin kaynakları nerelerdedir? 2, 3, 4, 4 altgenetik grupla-rı ile ilgili kanıtlar kuvvetle şunu göstermektedir ki, yabani su kuşları bu virüsü yeni ülkelere taşıyorlar. Genellikle de bu hastalığın bulaştığı ilk yer açıkta

yetiştirilen kanatlılar olmaktadır. Canlı kanatlı pa-zarlama sistemi olan ülkelerde bu hastalığın ticari kanatlılara bulaşması ve ikincil yayılmanın gerçek-leşmesi mümkün oluyor. Asya’nın çeşitli ülkelerinde evcil ördek varlığı bu hastalık için konakçı teşkil edi-yor ve aynı zamanda canlı hayvan pazarlarına bulaş-ması için de bir kanal sağlamış oluyor. Bu sene neler olmuş, onu gösteren bir harita Şekil 6 da sunulmuş-tur. H5N8 2014 kışında Kore, Japonya ve Doğu Çin’de görüldü. 2014’ün ilkbaharında bu virüs Sibirya’ya ve Batı Alaska’ya taşındı (su kuşlarının yazlık üreme yerleri). 2014 sonbaharında ise bu üreme mevsiminin ardından hayvanlar kış için güneye doğru göç etmeye başladılar. Bir kısmı Avrupa’ya, bir kısmı Alaska’ya. Bunların bir kısmı devamlı Kuzey Amerika’ya ve ba-zılar da Asya’ya geldiler.

Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’da bu virüs, yeniden dizilim geçirerek H5N1 ve H5N2’ye dönüş-tü. Virüsler arasındaki genetik ilişkileri gösteren bu genetik harita, network analiz dediğimiz bir metotla geliştirilip ortaya konulmuştur. Bir virüsün diğer bir virüsten üremiş olduğuna dair çok karmaşık mate-matik hesaplamalar gerektiren bir metottur. Burada gördüğünüz küme 2014 sonbaharında Güney Kore’de görülen durumdur. Kırmızılar çiftlikleri, yeşillerse yabani kuşları ifade etmektedir. Bunların arasında-ki ilişkiyi ve bu virüsün nasıl yayıldığını gösteriyor. Buradan hareketle, sonbahara gelindiğinde 3 farklı

Distribution of H5N1 Subclades

1.1.2

2.3.2.1

2.1.3.2a

2.3.2.1c

2.3.2.1c

2.3.2.1a

Egypt/Libya

2.2.1

2.3.2.1a

2.3.2.1c

7.2

7.2

H5N6 2.3.4.4

JapanN. & S. Korea Laos LibyaNepalNetherlandsRussiaUnited KingdomUSAVietnam

H5N8 2.3.4.4

H5N2 2.3.4.4

H5N5 2.3.4

H5N6 2.3.4.4

H5N6 2.3.4.4

Canada/ USA

H5N8(N2,N1) 2.3.4.4

H5N1 HPAI (22)BangladeshBhutanCambodiaCanadaChinaEgyptGermanyHong KongIndiaIndonesiaItaly

6 genetic clades1.1.2, 2.1.3.2, 2.2.1, 2.3.2.1, 2.3.4.4, (H5N8 H5N5, H5N6, H5N3, H5N2, H5N1), 7.2

Epicenter – S. Central & SE Asia, & NE Africa

Şekil 5. 2010-2015 yılları arasında H5N1 alttiplerinin dağılımı

Avıan In f luenza ve Newcast le Hasta l ığ ı : Son Vaka lar , Epidemiyo lo j i ve Kont ro l

Page 13: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA 11Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

genetik gurup ortaya çıktı. Bu, Rusya, Kuzey Amerika ve Kanada’yı temsil ediyor. Avrupa ve Rusya ortadaki küme, diğer ise Japonya ve Kore’dir.

Şurası enteresan ki, bunların hepsi A1, A2 ve A3’ü gösteriyor, yani bu üreme sahasından Japonya, Kore, Doğu Çin’e geri dönmüş bu hayvanlar. Demek ki, yüksek patojen Avian influenza için tek çözüm eradikasyondur. Bu programın da 4 ana unsuru var. Biyogüvenlik tedbirlerinin attırılması, teşhis ve ta-kip, enfekte hayvanların itlaf edilmesi ve eğitim. Bu daha önce bahsettiğim 35 epizootik olayın 30’unda uygulanan bir sistemdir. Bu 35 vakanın 5’inde beşinci uygulama olarak da aşılama yapıldı. Buradaki amaç konakçının saha virüsüne karşı duyarlılığını azalt-maktır.

Zaman çizelgesine baktığımızda, hastalığı ortadan kaldıran ülkelerin çoğunun sadece itlaf uygulaması ile bu işi başardığını görüyoruz. Bu uygulama birçok ülke için temel uygulamadır. Bazı ülkelerde aşılama da bir acil tedbir olarak, çok kısa sürede pozitif etki sağlamak için hem yönetim hem de önleme adına ve mortaliteyi azaltmak adına uygulanmıştır. Ama aşıla-manın bu ülkelerde olumsuz bir etkisi oldu. Aşılama yapan ülkelerin eradikasyonu sağlaması, daha uzun zaman aldı. Bunun sebeplerinden bir de yüksek pa-tojen Avian influenza aşılaması biraz da olayı kabul-lenme şeklinde yorumlanabilir. Aşılama yapıldığında çiftçiler kendilerini güvende hissettikleri için biyo-güvenlik önlemlerine gerekli önemi vermemektedir-ler.

2002-2010 yılları arasında 113 milyar doz aşı kulla-nılmıştır. Bu aşılar 14 ülkede 3 farklı senaryoda kul-lanılmıştır. Çok küçük bir yüzdesi önleyici programlar kapsamında ya da acil durum tedbiri olarak aşılar-dan yararlanılmıştır. Ama bu aşıların %99’u sadece 4 ülkede rutin ulusal aşılama programı kapsamında kullanılmıştır. %91’i Çin’de, %4.5’i Mısır’da, %2.3’ü Endonezya’da, %1.4’ü de Vietnam’da kullanılmış-

tır. Bu orantı bu ülkelerin kanatlı üretimini yansıtan bir orandır. Dünyadaki en büyük kanatlı eti üreticisi Çin’dir.

Diğer bir önemli nokta da, belirli bir ülkedeki vete-rinerlik hizmetlerinin yüksek patojen Avian influenza ve diğer kritik hastalıklar karşısındaki yetkinliğidir. Bu veteriner hizmetlerinin performansını şu şekilde ölçüyoruz: eradikasyonu daha kısa sürede sağlama-ları, daha az sayıda hastalık vakası olması, ölümün azalması gibi. Eradikasyonun hızlı, etkin ve en düşük maliyetle sağlanması oldukça önemlidir.

Düşük patojen Avian influenza’ya baktığımızda, 16 farklı alt tip var ve bunlar dünya genelinde yaygın-dır bunların içinde sadece H5 ve H7’nin OIE’ye karşı rapor edilme yükümlülüğü vardır. Bunun sebebi H5 ve H7 düşük patojenli Avian influenza’nın yüksek pa-tojen Avian influenza’ya mutasyon geçirme ihtima-lidir. Demek ki, düşük patojen infeksiyonların erken saptanması ve ortadan kaldırılması bunların yüksek patojene dönüşmesini engelleyecektir. Buna muka-bil H9N2 düşük patojen bir virüstür ve OIE’ye rapor edilmesi zorunlu değildir. Bununla nasıl mücadele edileceği ülkeler tarafından müstakilen kararlaştı-rılır. Dolayısıyle, düşük patojen Avian influenza pek iyi belgelendirilebilmiş bir hastalık değildir. HgN2 ise daha iyi ve sağlam verilere sahip olduğumuz, Meksika, Orta Amerika ve Karayip ülkelerinde yay-gın olan bir hastalıktır. Bizatihi, düşük patojen Avian influenza sahada büyük problemler çıkarmasa da, her zaman yanında ikincil patojenler açığa çıkabi-lir. Ortadoğu’da bunun yanında getirdiği ikincil en-feksiyonlar Mycoplasma gallisepticum, Mycoplasma synoviae ve Newcastle hastalığıdır. Düşük patojen Avian influenza ile bu saydığımız hastalıkların birlik-te seyretmesi durumunda %60’lara çıkan ölüm oran-ları görebiliriz.

Düşük patojen Avian influenza’nın kontrol program-ları diğer solunum yolu hastalıklarında olduğu gibi ekonomik değerlendirmelerle ortaya konulur. Biyo-güvenlik tedbirleri vasıtasıyla hayvanların bu has-talığa maruziyetinin önüne geçilir. Enfeksiyonların tespiti için izleme-takip yapılır. Bakteri ve virüs mevcudiyetine dikkat edilmesi, sıcaklık ve rutubetin kontrol altında tutulması vs. gibi çevresel faktörler kontrol altında tutulur ve bazı ülkelerde aşılama yo-luna gidilebilir.

H9N2 en yaygın görülendir ve en yaygın aşılama ya-pılan tiptir. En azından 10 ülkede bu hastalığın aşı-

Avıan In f luenza ve Newcast le Hasta l ığ ı : Son Vaka lar , Epidemiyo lo j i ve Kont ro l

Recent:• H5N8 HPAI outbreaks in poultry and wild birds – S. Korea & Japan,

winter 2014• Spring 2014 virus moved to Siberia and west Alaska• Fall 2014: H5N8 appeared Europe, North America• Fall 2014: Reassortant H5N2 and H5N1 in North America

Şekil 6. H5N8 virusunun dağılımı

Page 14: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA12 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

lanmasına izin verilmektedir ve milyarlarca doz söz konusudur. Burada düşük patojen H9N2 ile yüksek patojen H5N1’in mukayesesini yapalım. H9N2 sade-ce lokal bir enfeksiyona yol açar, solunum sistemi-ni etkiler, yumurta veriminde düşüşlere sebebiyet verir. Buna mukabil H5N1, sistemik enfeksiyonlara yol açar, vücudun bütün organları –et ve yumurta da dahil olma üzere- bundan etkilenir. H9N2 düşükten yüksek mortaliteye kadar farklı mortalitelere sebe-biyet verir ama yüksek mortalitenin olabilmesi için ikinci patojene ihtiyaç vardır. H5N1’de ise tek başına yüksek mortaliteye sebebiyet verebilir. Düşük pato-jen olanın OIE’ye rapor edilmesi mecburi değildir. Yüksek patojen olanın mecburidir.

Düşük patojendeki hedefimiz hastalığın yönetil-mesidir. Ama yüksek patojende eradikasyonu he-defleriz. Düşük patojen Avian influenza’da aşılama giderek yaygınlaşmakta ama yüksek patojen Avian influenza’da bir çok ülkede aşılama yapılmamakta-dır.

Peki, aşılar ne yapabilir? Avian influenza enfeksiyo-nuna karşı direnci arttırır, Avian influenza’nın solu-num kanalında ve gastrointestinal kanalda çoğalma-sını geriletir, azaltır, hastalık kanatlılarda ölümlerin önüne geçer. Bunun neticesi olarak da çevresel kirli-liğin önüne geçilir, kanatlılara bulaşması azalır, gıda arz güvencesi ve yaşamlarını sürdürecek gelirden de insanlar mahrum kalmamış olur. Netice itibariyle aşı-lar hastalığı yönetir. Ama teşhisi ve izlemeyi zorlaştı-rırlar. Antikoru değil, virüsü aramanız gerekir.

Bir aşılama uygulanacaksa, bu aşılama programının etkin olabilmesi için bazı temel unsurlara ihtiyacımız vardır. Muhtelif potanslar söz konusu, sahada başarı için yüksek potanslı aşılar olması gereklidir. Netice-de aşının yüksek bir antikor titresi ortaya koyması-nı önemlidir. Düşük titreler, hastalığa karşı başarıda probleme neden olur. 10 yıl kadar önce eşik 1/32 iken günümüzde bu değer 1/128 olarak değiştiirlmiş-tir. Potansı ölçmek ve miktarsallaştırmak için dozdaki hemaglütinin yoğunluğunu da göz önünde bulundu-rulmalıdır. Bu aşıdaki tohum suşlarının da antijenik açıdan saha suşuna uyması gereklidir. Hemaglütinin antikor titrelerinin yüksek olması gereklidir. Yüksek titredeki antikorlar, eprüvasyon virüsü karşısında iyi bir koruma sağlamalıdır. Dört seneden fazla sahada bulunan bir virüse karşı bu aşının kullanılması saha-daki virüste bir direnç oluşmasına yol açabilir. Mısır, Çin, Vietnam, Hong Kong ve Meksika’da bu durumla karşılaşıldı. Doğru tipte bir aşılama programına ihti-

yacımız vardır. Bu bireysel zoolojik koleksiyonlardan tutun ülke genelindeki aşılama programına kadar de-ğişebilir. Şu da bir gerçek ki, ulusal aşılama program-larının uygulanması çok zordur. Özellikle köylerde, kırsal alanlarda yetiştirilen bol miktarda kanatlı hay-van olduğu durumlarda başarısızlık oluşabilmektedir. Başarı için, hedefteki popülasyonun çoğunluğunun (%60-80) aşılanması gereklidir. Bu da ulusal aşılama programlarının başarıyla uygulanmasının çok zor ol-duğunu, riskli hayvanlar için hedefe yönelik aşılama programlarının daha makul bir yaklaşım olacağını göstermektedir.

Tam koruma için yeterli sayıda aşılama yapılması gerekir. Her bir hayvan için genelde 2 doz yeterli-dir. Uzun süreli hayatta tutulan hayvanlarda rapel aşıların yapılması gerekir. Diğer bir strateji aşılan-mış hayvanlarda HI titrelerinidir ve HI titreleri bir göstergedir. Popülasyonun %80’inde ölümden koru-mak için 1/32, virüsün saçımından ve çoğalmasından korunmak için de 1/128 gibi titreler aranmalıdır. Bu titrenin altında kalanlar için de rapel aşısı yapılması gereklidir. Virolojik takip için, aşılanmamış nöbetçi hayvanlar ya da aşılanmış hayvanlar içindeki günlük ölüm ya da hastalık oranlarına bakılmalıdır. Bu da en iyi, gerçek zamanlı PCR ile sağlanabilir. Serolojik izleme de yapılabilir ama bu ancak virolojik izlemeyi tamamlayıcı nitelikte bir uygulamadır.

Avıan In f luenza ve Newcast le Hasta l ığ ı : Son Vaka lar , Epidemiyo lo j i ve Kont ro l

Page 15: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında
Page 16: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA14 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

Hastalıklarla mücadelede aşılama, biyogüvenlik, iz-leme programları ve bunları düzenleyen mevzuatlar büyük önem taşımaktadır. Biyogüvenlik, hastalıkla-rın kontrolünde aşılamadan daha öncelikli bir konu-dur. Bu çalışmada, bilimsel yaklaşımlar çerçevesinde oluşturulmuş ve ülkemizde uygulanmakta olan ka-natlı hastalıkları mücadele stratejileri paylaşılmıştır. Hastalıkların kontrol ve eradikasyonunda, kanun ve ikincil mevzuat temel rol oynar. Bu amaçla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2010 yılında 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Gıda ve Yem Kanununu çıkarmıştır. 2011 yılında ise Avrupa Birliği’ne uyumlu bu kanuna dayanılarak çıkarılan veteriner hizmetle-ri ile ilgili yönetmelikler yürürlüğe girmiştir. Kanatlı sektörü ile ilgili mevzuat, aşağıda maddeler halinde verilmiş olup, ilgili yönetmelikler ve mücadele stra-tejileri oluşturulmuştur.

• 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu

• Kuluçkahane ve Damızlık Kanatlı İşletmeleri Yö-netmeliği

• Tavuk Vebası Hastalığına Karşı Korunma ve Müca-dele Yönetmeliği

• Yalancı Tavuk Vebası Hastalığına Karşı Korunma ve Mücadele Yönetmeliği

• Kanatlı Tifosu ile Kanatlılarda Pullorum Hastalığı-na Karşı Korunma ve Mücadele Yönetmeliği

• Yumurtacı Tavukların Korunması ile İlgili Asgari Standartlara İlişkin Yönetmelik

• Salmonella ve Belirlenmiş Diğer Gıda Kaynaklı Zo-onotik Etkenlerin Kontrol Altına Alınması Hakkın-da Yönetmelik

• 2006-10 sayılı Kanatlı Sektörü Canlı Üretim Faali-yetlerinin Denetimi Genelgesi

• Avian İnfluenza Acil Eylem Planı

Kanatlı hastalıklarıyla mücadelede ilk hedef, işlet-melere sağlıklı civciv teminidir. Bu çerçevede da-mızlık kanatlı işletmesi ve kuluçkahanelerinin sahip olması gereken teknik, hijyenik ve sağlık şartlarını düzenleyen “Kuluçkahane ve Damızlık İşletmeleri Yönetmeliği” 2014 yılında yenilerek yayımlanmıştır.

Yönetmelik hazırlanırken hem günümüzün ihtiyaçla-rı hem de uluslararası normlar ve bilimsel kriterler dikkate alınmıştır. Hastalıklardan ari, sağlıklı civciv-ler üretilerek işletmelerin civciv ihtiyaçlarını temin etmek amacıyla, yönetmelik kapsamında kuluçkaha-neler ruhsatlandırılmakta, izlenmekte ve belirli dö-nemlerde Bakanlıkca denetlenmektedir.

Avrupa Birliği ile uyumlu olan Avian Influenza ve Newcastle hastalığı mücadele yönetmeliklerinde, işletmelerde hastalık çıkmadan önce korunma ön-lemleri, hastalığın çıktığı andan itibaren yapılacak işlemler ve laboratuvar testleri dahil olmak üzere hastalıkla mücadele yöntemleri tanımlanmıştır. Bu uygulamalar ilgili mevzuatlar çerçevesinde hem Ba-kanlığın taşra teşkilatları, hem de Ulusal Referans Laboratuvarları tarafından yapılmaktadır. Kanatlı hastalıklarıyla mücadelede başarı elde edilebilmesi için Bakanlık, kanatlı sektörü ve üniversitenin birlik-te çalışması büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle sektör ve üniversitelerle daha yakın işbirliği içinde mücadele programları yürütülmektedir. Bu amaçla yapılması gerekenlerin tartışılacağı toplantılar yapıl-mış ve devamlılığın sağlanması için kararlar alınmış-tır. Avian Influenza ve Newcastle hastalığı dışında, Pullorum ve Tavuk Tifosu ile ilgili yönetmelikler de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

2014 yılında “Salmonella ve Belirlenmiş Diğer Gıda Kaynaklı Zoonotik Etkenlerin Kontrol Altına Alınması Hakkında Yönetmelik” yayımlanarak yürürlüğe gir-miş olup bu yönetmelik özellikle Salmonella başta olmak üzere, gıda kaynaklı zoonoz etkenleri takip etmek ve bunların azaltılması için gereken tedbirleri ortaya koymak ve Türkiye’nin uluslararası ticareti-nin önündeki bazı engellerin kaldırılmasına yönelik sonuçları elde etmek amacıyla yayınlanan bir yönet-meliktir.

Damızlık ve kanatlı işletmelerinin kurulması aşama-sında ve faaliyetleri süresince biyogüvenlik şartlarını sağlayıp sağlamadığı, hastalıkların bulaşmasına izin vermeyecek şekilde inşa edilip edilmediği ve bun-larla ilgili belgelerin tanzim edilip edilmediği de-

KANATLI HASTALIKLARI KONTROL PROGRAMIDr. Nahit Yazıcıoğlu

GKGM Hayvan Sağlığı ve Karantina Daire Başkanı

E-posta: [email protected]

Kanat l ı Hasta l ık la r ı Kont ro l Programı

Page 17: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA 15Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

ğerlendirilmektedir. Bu kapsamda bir kuluçkahane, faaliyet göstermeye uygundur belgesi almakta ve 6 ay aralıklarla yönetmelikte belirtilen kriterlere göre denetlenmektedir. Bu denetlemelerde olumsuzluk tespit edilmesi halinde kuluçkahanenin faaliyetine son verilerek olumsuzluk giderilinceye kadar civciv çıkışı veya civciv üretilmesine müsaade edilmemek-tedir. Kuluçkahanelere ilave olarak kümeslerin %10’u her yıl denetlenmektedir. Bu denetimlerde, işlet-mede herhangi bir enfeksiyon olup olmadığı araş-tırılmaktadır. Bu kapsamda 2014 yılı sonu itibariyle onay almış 8000 civarı işletmenin, teknik, hijyenik şartları, biyogüvenlik uygulamalarının denetimleri gerçekleştirilmiştir. Yürütülen bu çalışmalarda elde edilen bilgiler, kümeslerde sağlık probleminin olup olmadığını göstermekte ve Bakanlığımızca yapılma-sı gereken çalışmalara ışık tutmaktadır. Söz konusu denetlemelerde değerlendirilen hususlar ve işletme sahibi tarafından kümeste tutulması gerekli belgeler aşağıda sunulmuştur.

• Aşılama kayıtları,

• Günlük ölüm, yem ve su tüketimi, yumurta veri-mi, canlı ağırlık artışı kayıtları,

• Yem kayıtları,

• Veteriner ilaç kayıtları,

• Gıda imha tutanağı,

• Kesime Gönderilen Kanatlı Hayvanlara Ait Bilgi Formu,

• Hayvanların sevklerine ait belgeler,

• Ziyaretçi Kayıt Formu,

• Hastalık görülmesi durumunda hastalığa ait ka-yıtlar,

• Su analiz raporu,

• Kalıntı İzleme Programı kayıtları,

• Haşere mücadele kayıtları

Kanatlı sektöründe temel yaklaşım öncelikle enfek-te olmayan, hastalık taşımayan sağlıklı sürülerden elde edilmiş sağlıklı civcivleri hijyenik şartlara uy-gun ve biyogüvenlik tedbirleri alınmış işletmelerde yetiştirilmesini sağlamaktır. Bu uygulamalar ile has-talıkların ülkemiz geneline yayılmadan, daha sınır-lı alanlarda iken kontrol altına alınması, gerekirse maliyet analizi yapılmak suretiyle bu hayvanların itlaf edilmesi, ya da kar maliyet analizine girerek gerekirse bir aşılama programı başlatmak suretiyle etkin mücadele kullanılan tüm çalışmaları gerçek-leştirmektir. Bakanlığımız birimlerince kanatlı kayıt-larının tutulması, kanatlı hareketlerinin izlenmesi ve dolayısıyla hastalık mücadelesinde başarı için gerek-

li verileri içeren bir yazılım programı hazırlanmış ve uygulamaya konulmuştur. Bu programın temel amaç-larından biri köy kanatlıların kontrolünü sağlamaktır.

Köy kanatlıları/tavukları, Newcastle hastalığı ve Avian influenza başta olmak üzere hastalıkların ya-yılmasında önemli rol oynamaktadır. Bu hayvanların orijinini, ülkemizde genellikle ekonomik ömrünü ta-mamlamış tavuklar oluşturmaktadır. Bu hayvanların üretim dönemi sonrasında mevzuata göre kesilmesi gerekmektedir. Ancak bu tavuklar renderinge gitme-si gerekirken bir kısmı köylere yumurtacı tavuk ola-rak satılmaktadır. Bu durumu engellemek, hastalık kontrolünde bir avantaj sağlayacaktır. Geliştirilen bu yazılım programı, damızlık yumurtacı tavuklardan başlayarak, kuluçkahane ve ticari sürülerin izlenebil-mesine fırsat sağlayacaktır. Bu çalışmanın, ülkemiz-deki hastalık mücadelesine olumlu katkılar yapması hedeflenmektedir. Bu konuyu bir örnekle açıklarsak; Bakanlığımızca alınan tedbirler sayesinde 2008 yılın-da ülkemizin Avian Influenza salgınlarının önlenmesi, tüm dünyada bir başarı öyküsü olarak anlatılmıştır. Bu başarı, hastalık çıkan yerlerde köy tavuklarının itlaf edilmesi ile hastalığın eradikasyonu sonrasında gerçekleştirilmiştir. Bu süreçte enfeksiyon görülen illerin tamamında, köy tavuklarının büyük çoğunluğu itlaf edilmiş, tazminatları ödenmiş ve zincir kırılmak suretiyle enfeksiyon engellenebilmiştir. Ancak son yıllarda köy tavuklarının sayısında hızlı bir artış gö-rülmektedir. Geliştirilen bu yazılım sistemi, köy ka-natlılarının kontrolünü ve hastalıkların/risklerin en aza indirilmesi için gerekli verileri sağlayacaktır.

Ülkemizde Newcastle hastalığı ve Avian influenza ile ilgili iki çeşit survey (aktif ve pasif klinik survey) ve acil eylem planının tüm ayrıntıları tanımlanmış du-rumdadır. Ülkemizde faaliyet gösteren tüm kanatlı işletmeleri, ilgili enstitülerdeki akredite laboratu-varlarda valide edilmiş metotlarla yürütülen aktif survey çalışmaları sayesinde izlenmektedir. Bu test-lerin sonucunda elde edilen bulgulara göre, ülke-mizde hastalığın sirküle olup olmadığı, varsa hangi bölgelerde olduğu tespit edilmekte ve bu bölgelerde alınacak tedbirlerle birlikte uygulanacak mücadele yöntemleri belirlenmektedir. Ayrıca pasif klinik sur-vey de, saha Veteriner Hekimlerinin köy veya kanatlı işletmelerini izlemek amacıyla gerçekleştirdikleri ziyaretlerde, kümeslerde inceleme yapmak ve kü-meste tutulan kayıtların kontrolü suretiyle bir salgın hastalık olup olmadığının incelenmesi şeklinde ger-çekleştirilmektedir. Bunun dışında üreticiler, tespit

Kanat l ı Hasta l ık la r ı Kont ro l Programı

Page 18: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA16 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

ettikleri hastalıkları Bakanlık il/ilçe teşkilatına da ihbar edebilmektedir.

Newcastle hastalığı ve Avian influenza ile ilgili ya-pılan aktif surveyin birinci amacı, ülkemizde has-talıklarının izlenmesidir. Bu izlemeler, bir taraftan ülkemizdeki problemleri ortaya koyma adına veri sağlamakta, öbür taraftan bunların raporları ulus-lararası alanda muhataplarımıza sunulmak suretiyle Türkiye’nin ihracatıyla ilgili problemlerin ortadan kalkmasına da sebep olmaktadır. Newcastle hasta-lığında ve Avian influenza’da benzer aktif surveyler gerçekleştirilmektedir. Uygulanacak surveyin örnek-leme modeli ve sayısı, daha evvel uygulanan prog-ramların sonuçlarına göre belirlenmektedir.

Ülkemiz açısından avian influenza ile ilgili genel bir değerlendirme yapıldığında; ilk Avian influenza vakasının 2005 yılında kuşların göç yolları üzerinde olan Manyas Gölü’ne yakın bir alanda ortaya çıktığı ve ülkenin değişik bölgelerine yayıldığı, 2006 yılında insan vakaları ve ölümlerinin de söz konusu oldu-ğu, alınan tedbirlerle 2006 yılı sonu itibariyle has-talığın kontrol altına alındığı, buna rağmen 2007 ve 2008’de çok sınırlı alanlarda tekrarladığı görülmek-tedir. Bakanlığımızca uygulanan avian influenza mü-cadele programları sayesinde ülkemiz 2008 yılında hastalıktan resmi olarak ari statüsü almıştır. Halen devam eden izlemelerde ülkemizde hem düşük hem de yüksek patojenli Avian influenza virüsüne rastlan-mamaktadır. Kısa bir süre önce Bulgaristan Burgaz bölgesinde hastalık çıkması ve ülkemizin göç yol-ları üzerinde olması nedeniyle kanatlı sektörü risk altındadır. Bakanlık olarak sürekli teyakkuzdayız ve bu konuyla ilgili de zaman zaman tatbikatlar yap-mak suretiyle, acil eylem planının uygulanabilirliği sınanmakta, planının uy-gulanmasında görevli tüm birimlerin teyakkuzda ol-ması sağlanmakta ve böyle bir hastalıkla karşılaşılması halinde de süratle her tür-lü tedbir alınması için tüm hazırlıklar yapılmaktadır. Bu hazırlıklar yapılırken, daha önceki yıllarda yapı-lan uygulamalar ve kazanı-lan deneyimlerden yararla-nılmaktadır.

Hastalığın görüldüğü 2005- 2008 döneminde yürü-tülen Avian Influenza Mücadele Projesi kapsamında,

• Acil eylem planı hazırlanmış,

• Laboratuvar altyapısı güçlendirilmiş ( 3 adet BSL-3 ve 5 adet BSL-2 Laboratuvar yapıldı.)

• Yakma fırınları temin edilmiş,

• Mobil bilgi büfelerinin alımı gerçekleştirilmiş,

• Biyogüvenlik ekipmanlarının alımı ve dağıtımı ya-pılmıştır.

Yukarıdaki bildirilen altyapının sağlanması, bugünkü eradikasyon programlarının uygulanabilirliği açısın-dan önemli avantajlar sağlamaktadır. Daha önce Ba-kanlığımızca hazırlanan acil eylem programı sürekli güncellenmektedir. Bakanlık il müdürlükleri tarafın-dan da acil eylem planları hazırlanmakta ve güncel-lenmektedir. Laboratuvarların biyogüvenlik düzeyi, Avian influenza virüslarının izolasyonu dahil, canlı virüsle çalışılabilecek seviyeye yükselmiştir. Yine bu dönemde özellikle, enfekte tıbbi atıkların imhasıyla ilgili mobil yakma fırınları temin edilmiştir. Bunun dışında, mobil bilgi büfesi denilen eğitimlerde kul-lanılacak şekilde dizayn edilmiş araçlar alınmış ve Veteriner Kontrol Enstitülerineb tahsis edilmiştir. İtlafta görev alan veya enfekte alanlarda çalışacak personelin giyeceği özel elbiseler ve biyogüvenlik ekipmanları, dezenfeksiyon sistemleri ve dezen-fektanlar alınarak İl Müdürlüklerine dağıtımı yapıl-mıştır. Tüm sistemlerin çalışabilir durumda olduğu belirli dönemlerde kontrol edilmektedir. Son Avian Influenza mihrakı 12 nisan 2008 de görülmüş olup, Ülkemiz 14 Temmuz 2008’den beri hastalıktan res-mi ari ülke durumundadır. Bakanlığımız, dünyadaki

Kanat l ı Hasta l ık la r ı Kont ro l Programı

Page 19: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

Kalite“belge” işidirHIPRA Üretim TesisleriGMP belgesi PIC/S üyesi

tarafından verilmiştir.

Page 20: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA18 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

hastalık bildirimlerini ve hastalığın dünyada ve böl-gemizde yayılmasını izlemekte ve ülkemizde oluşa-bilecek herhangi bir avian influenza salgınına zama-nında müdahale edebilmek için ilgili tüm birimleri müdahale hazır şekilde tutmaktadır.

Haritada görüldüğü üzere (Şekil 1), ülkemize çok ya-kın alanlarda hem İsrail hem de Bulgaristanda Avian Influenza görülmesi ülkemizin de risk altında oldu-ğunu göstermektedir. Genetik analizler, hastalığın özellikle Uzakdoğu ülkelerinden kaynaklandığını ve göçmen kuşlar vasıtasıyla zaman zaman Afrika, Avru-pa, Kuzey Amerika ve Orta Amerika’yı enfekte etti-ğini göstermektedir. Ülkemizde ticari işletmelere ait survey programımız olduğu gibi aynı zamanda yaban hayatı ile de ilgili survey programları da bulunmakta ve viruslar yaban hayatında da izlenmektedir.

Şekil 1. Avian Influenza vakaları

Hastalığa zamanında ve etkin müdahale edebilmek ve birimlerin hazırlıklı olması amacıyla ülkemizde düzenli olarak her yıl Avian Influenza tatbikatları ya-pılmaktadır. 2015 yılı içerisinde Malatya ve Çorum illerinde 2 adet tatbikat yapılması planlanmaktadır. 2015 yılı içerisinde risklere göre belirlenecek tarih-lerde, ülkemizde hastalıkla ilgili farkındalığı sürdür-me adına ve hastalık görülmesi halinde buna hazır olabilmek için Bakanlığımız teşkilatları ve tüm kamu birimleriyle birlikte, tatbikatlar gerçekleştirilecek-tir.

Newcastle hastalığının kontrol altına alınması ama-cıyla Kamu-Üniversite-Sektör işbirliği ile köy kanat-lılarına yönelik bir pilot aşılama kampanyası başla-tılmıştır. Bu çalışma ile Türkiye’nin Avrupa Birliği dahil olmak üzere tüm ülkelere ihracatının önünü açma adına bir ari bölge oluşturması amaçlanmıştır. Bu proje ile elde edilecek deneyimle ülkesel arilik çalışması başlatılması planlanmaktadır. Yoğun olarak kanatlı üretiminin yapıldığı iller ve bunların ilçeleri çalışma kapsamına alınmıştır (Tablo 1).

Tablo 1. Projenin yürütüldüğü ilçeler ve aşılama bulguları

Çalışmada ilk olarak belirlenen ilçelerde bir aşılama programı oluşturularak bu ilçelerde kanatlı varlığı-nın ve çeşitliliğinin tespit edilmesi, aşılama sayı ve zamanlarının belirlenmesi ve bu alanda bulunan ka-natlıların nasıl kontrol edilebileceğine ilişkin bilgile-rin değerlendirilmesi öngörülmektedir.

Son olarak ülkemizde Bakanlığımıza bağlı Enstitüler, Üniversite ve Özel Laboratuvarlarca özellikle yumur-tacı tavuklarda infeksiyöz laringotracheitis (ILT) va-kaları tespit edilmesiyle birlikte hastalığın ülkemiz-deki gerçek yaygınlığı, morbitite ve mortalitesi ile ilgili verilerin sağlanması için bir çalışma planlana-rak uygulanmaya başlanmıştır. Elde edilen verilere göre ciddi düzeyde ölüm görülen sürülerde hastalı-ğın etiyolojisinin tam olarak ortaya konmasına yö-nelik çalışmalar yapılmaktadır. Ülkemizde herhangi bir ruhsatlı aşı bulunmaması sebebiyle aşılama yapıl-mamaktadır. Hastalığın ciddi kayıplara neden olması bakımından aşılamanın da içinde bulunduğu bir dizi önlemleri alıp, ILT nedenli kayıpları azaltmak ve has-talığı kontrol etmek mümkün olabilecektir. Sektörün bu problemini çözme adına bu aşılardan bazılarının –(rekombinant veya vektör aşıların) Ülkemizde ruh-satlanıncaya kadar geçecek sürede kullanmak üzere ihtiyaç duyulan miktarda ithalatının yapılmasına ka-rar verilmiştir. Üniversite ve sektöründe katılımı ile uygulanmasına karar verilen stratejisi kapsamında İLT hastalığı ile mücadele çalışması başlatılmıştır.

Sonuç olarak, Veteriner Hizmetleri Mevzuatı, Bakan-lığımız Laboratuvar altyapısı,mücadele stratejileri, izleme programları, gelişmiş dünya ülkeleri düzeyin-dedir. Hastalık mücadelesinde etkinliğin artırılması, başta biyogüvenlik uygulamalarının eksiksiz yapılma-sı ile mümkün olacaktır. Hastalıkların kontrolü, ülke-mizin üretimini ve ihracat potansiyelini arttıracaktır. Bu kapsamda Bakanlık-Sektör-Üniversite işbirliğinin tesis edilmesi ve etkin çalıştırılması bir gerekliliktir.

Tablo 1. Projenin yürütüldüğü ilçeler ve aşılama bulguları

Çalışmada ilk olarak belirlenen ilçelerde bir aşılama programı oluşturularak bu ilçelerde kanatlı varlığının ve çeşitliliğinin tespit edilmesi, aşılama sayı ve zamanlarının belirlenmesi ve bu alanda bulunan kanatlıların nasıl kontrol edilebileceğine ilişkin bilgilerin değerlendirilmesi öngörülmektedir.

Son olarak ülkemizde Bakanlığımıza bağlı Enstitüler, Üniversite ve Özel Laboratuvarlarca özellikle yumurtacı tavuklarda infeksiyöz laringotracheitis (ILT) vakaları tespit edilmesiyle birlikte hastalığın ülkemizdeki gerçek yaygınlığı, morbitite ve mortalitesi ile ilgili verilerin sağlanması için bir çalışma planlanarak uygulanmaya başlanmıştır. Elde edilen verilere göre ciddi düzeyde ölüm görülen sürülerde hastalığın etiyolojisinin tam olarak ortaya konmasına yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Ülkemizde herhangi bir ruhsatlı aşı bulunmaması sebebiyle aşılama yapılmamaktadır. Hastalığın ciddi kayıplara neden olması bakımından aşılamanın da içinde bulunduğu bir dizi önlemleri alıp, ILT nedenli kayıpları azaltmak ve hastalığı kontrol etmek mümkün olabilecektir. Sektörün bu problemini çözme adına bu aşılardan bazılarının –(rekombinant veya vektör aşıların) Ülkemizde ruhsatlanıncaya kadar geçecek sürede kullanmak üzere ihtiyaç duyulan miktarda ithalatının yapılmasına karar verilmiştir. Üniversite ve sektöründe katılımı ile uygulanmasına karar verilen stratejisi kapsamında İLT hastalığı ile mücadele çalışması başlatılmıştır.

Sonuç olarak, Veteriner Hizmetleri Mevzuatı, Bakanlığımız Laboratuvar altyapısı,mücadele stratejileri, izleme programları, gelişmiş dünya ülkeleri düzeyindedir. Hastalık mücadelesinde etkinliğin artırılması, başta biyogüvenlik uygulamalarının eksiksiz yapılması ile mümkün olacaktır. Hastalıkların kontrolü, ülkemizin üretimini ve ihracat potansiyelini arttıracaktır. Bu

Kanat l ı Hasta l ık la r ı Kont ro l Programı

Page 21: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA 19Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

Avian Influenza hastalığı, epidemiyolojisi nedeni ile dünya çapında sınır tanımadan etkili olmakta-dır. Kontrolü mümkün olmayan göçmen kuşlar ile göç yolları güzergahında dönemsel olarak taşındığı için, göç yolları üzerinde olan ülkelerde hastalığın görülmemesi ya da tamamen yok edilmesi mümkün değildir. Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (OIE) verile-rine göre 2003-2008 yılları arasında evcil ve yabani hayvanlarda, toplam 61 ülkede beş binin üzerinde Avian Influenza vakası rapor edilmiştir. 2007 yılında 27 ülke, 2008 yılında ise Çin Halk Cumhuriyeti, Mı-sır, Almanya, Hindistan, İran, Tayland, Türkiye, Uk-rayna, İngiltere ve Vietnam’da olmak üzere toplam 11 ülkede vaka rapor edilmiştir. Hastalığın bugüne kadar yetmişin üzerinde ülkede varlığı bildirilmiştir.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2003 yılından günümüze kadar Avian Influenza’nın dünyadaki insan sağlığı açısından bilancosu ise, 694 insan vakası ve 402 insan ölümü şeklinde olmuştur (06.Ocak.2015, DSÖ).

Özellikle son yıllarda dünya gündemini meşgul eden küresel ısınmanın göç eden kuş türleri, göç yolları ve göç zamanlarının değişimine neden olması, ka-natlı popülasyonunun dağılımındaki değişiklikler ve açık besleme modelleri ile canlı kanatlı pazarların-daki artış Avian Influenza’nın dünyadaki yayılışıyla ilgili olarak öne sürülen başlıca teoriler arasında yer almaktadır. Türkiye’de de hastalığın bulaşmasını kolaylaştıran birçok risk faktörü mevcuttur. Dünya kanatlı endüstrisi ile yakın işbirliği içerisinde olan ülkemizde, kanatlı popülasyonu genellikle Batı ve İç Anadolu Bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Türkiye, 500 dolayında sulak alan ve su kuşları ile göçmen kuşla-rın ana konaklama alanlarına sahiptir. Yoğun kanatlı yetiştiriciliğinin yapıldığı bölgelere de yakın olan bu sulak alanlar, her yıl oldukça fazla sayıda göçmen su kuşuna ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye; Avrupa, Ortadoğu, Hazar Denizi ve Afrika arasında uzanan dört önemli göç yolu üzerinde yer almaktadır. Her yıl ilkbahar ve sonbahar döneminde çok sayıda göçmen su kuşu bu yolları kullanmaktadır.

Türkiye’de Avian Influenza için yapılan çalışmalar; ilk salgından önce yapılan çalışmalar, salgınlar esnasın-da yapılan çalışmalar ve salgınlardan sonra yapılan ve halen yürütülen çalışmalar olarak ayrılmaktadır.

İlk salgından önce yapılan çalışmalar;

Türkiye’de 1989 ve 2004 yılları arasında Avian Influenza’nın varlığının taranması açısından çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Bu çalışmalarda solunum sistemi ile ilgili problemler olan sürülerde ve klinik olarak normal görünümlü kanatlılarda Avian Influen-za virusunun varlığının araştırılması hedeflenmiştir. Örnekler, ticari kanatlı sürüleri, hayvanat bahçesin-deki kanatlılar, kafes kuşları, evcil ve yabani kanat-lılardan alınmıştır. Yaklaşık 593 sürü ve 55 yabani kuştan örnek alımı yapılmıştır. 7.300 organ numune-si / kloakal sıvap örnekleri virolojik olarak, 27 bin dolayında da serum örneği serolojik olarak test edil-miştir. Değişik zaman dilimlerinde ve değişik coğrafik bölgelerde yapılan bu çalışmalarda test edilen ka-natlıların hiç birinde Avian Influenza virusu ve bu vi-rusa karşı oluşmuş antikorun varlığı saptanmamıştır.

Bakanlığımızca Avian Influenza hastalığı konusunda yapılan çalışmalara 2000 yılından itibaren ağırlık verilmiştir. Bakanlığımızca ticari kanatlı işletme-lerinde AIV varlığını ortaya koymak ve Risk analizi belirlemek amacıyla 2002 yılında bir Ulusal AI Sero-survey Çalışması yapılmıştır. Bu kapsamda Türkiye çapında 312 endüstriyel kanatlı işletmesinden yak-laşık 18,669 kan serumu alınmış ve yapılan testler sonucu Türkiye’deki ticari kanatlı işletmeleri Avian Influenza’dan ari bulunmuştur.

2002 yılında Avian Influenza hastalığı konusunda Bor-nova Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Ulusal Referans Laboratuvar olarak belirlenmiştir. Bölge Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitülerine intikal eden solunum sistemi hastalıklarından şüpheli ma-teryaller Avian Influenza yönünden de taranmıştır. 2002 yılında Avian Influenza hazırlanmış ve Acil Ey-lem Planının uygulanmasıyla ilgili 04-09 Eylül 2005 tarihinde Balıkesir ilinin Bandırma ilçesinde bir tat-bikat yapılmıştır.

TÜRKİYE’DE AVIAN INFLUENZA HASTALIĞI VE İZLEME ÇALIŞMALARIDr. Fethiye Çöven

Veteriner Kontrol Araştırma Enstitüsü Bornova / İzmir

E-posta: [email protected]

Türk iye’de Av ıan In f luenza Hasta l ığ ı ve İz leme Çal ışmalar ı

Page 22: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA20 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

Türk iye’de Av ıan In f luenza Hasta l ığ ı ve İz leme Çal ışmalar ı

Ülkemizde Ekim 2005’e kadar Avian Influenza va-kası rapor edilmemiştir. İlk vaka 5 Ekim 2005’de Balıkesir’in Manyas ilçesi Kızıksa Beldesinde orta-ya çıkmıştır. Bu ilk vaka açıkta yetiştirilen küçük çaplı bir hindi sürüsünde görülmüştür ve alınan ön-lemler sonucunda yayılmadan kontrol altına alın-mıştır. Laboratuvar çalışmalarında H5N1 virusunun izolasyonu yapılmıştır. Virusun, NA geninin dizin analizi çalışmalarında A/Great Black Headed Gull/ Qinghai/1/05 olarak tiplendirilmiş olan virusla ya-kın benzerliği olduğu (% 99.6) tespit edilmiştir. Bu nedenle de Türkiye izolatının, 2005 yılında Orta Asya’da izole edilen suşlarla direkt ilişkisinin olduğu ortaya konulmuştur. Bu virusun HA geni, A/Grebe/Novosbrisk/05 suşu ile en yakın bulunmuştur (% 98.7) ve bu nedenle de Türkiye izolatının, o dönemde Rus-ya, Moğolistan ve Çin’de salgınlara sebep olan virus-lar ile direkt ilişkili olduğu ortaya konulmuştur

Türkiye’de ikinci salgın 2005 yılının Aralık ayında Iğdır ilinin Aralık ilçesinde ortaya çıkmıştır. Fakat ülkemiz bu ikinci salgında birinci salgındaki kadar şanslı olmamış ve çok kısa sürede salgınlar hızla ya-yılarak Doğu Anadolu bölgesi ve Türkiye’nin birçok yerinde hastalık ortaya çıkmıştır. 2005 ve 2006 yıl-larında toplam olarak; 49 ilde 200 merkezde köy ta-vuklarında, 18 ilde 30 merkezde ise yabani kuşlarda bireysel vaka olarak hastalık görülmüştür. Yaşanan salgında 54 il etkilenmiştir. Samsun ilindeki bir mih-rakta düşük patojeniteli ihbarı mecburi Avian Influ-enza (LPNAI) H7N1 ve çok patojen ihbarı mecburi Avian Influenza (HPNAI) H5N1 virusu izole edilmiştir. Diğer tüm vakalarda ise çok patojen ihbarı mecburi Avian Influenza (HPNAI) H5N1 virusu izole edilmiş-tir. En son vaka 31.03.2006 tarihinde çıkmış olup, 01.05.2006 tarihinde hastalık tamamen sona ermiş ve durum Dünya Hayvan Sağlığı Teşkilatına (OIE) bil-dirilmiştir.

Üçüncü Salgın 2007 yılının Şubat ayında Batman ili Gercüş ilçesi Boğazköy beldesinde ortaya çıkmış ve iki ilde görülmüştür. Toplam 27.190 kanatlı itlaf edilmiş ve 318.000 TL tazminat ödenmiş. Salgınlar 31.03.2007’de bitmiştir

Dördüncü Salgın: 2008 yılının Ocak ayında Zonguldak ili Çaycuma ilçesinde ortaya çıkmış ve beş ilde görül-müştür. Salgınlar esnasında toplam 7,477 kanatlı it-laf edilmiş ve 46.430 TL tazminat ödenmiştir. Salgın-lar 14.04.2008’de bitmiştir. Türkiye, 14 .07. 2008’de OIE’ye HPAI yönünden arilik bildirimini yapmıştır.

Türkiye’de yaşanan Avian Influenza salgınlarında va-kalar sulak alanlar ve göç yollarıyla örtüşmektedir. Vakalar sınırlı alanlarda ve az sayıda ölümle seyret-miştir. Ticari işletmelerde hastalık görülmemiştir.

Salgın döneminde yapılan çalışmalar;

İlk Avian Influenza vakası tespit edildiğinde Bakan-lıkta Acil Eylem Planı çerçevesinde Ulusal Hastalık Kontrol Merkezi ve hastalık görülen İl Müdürlüklerin-de de Yerel Hastalık Kontrol Merkezleri oluşturulmuş-tur. Kanatlı hayvanların sevklerine ülke genelinde kısıtlamalar getirilmiştir. Ülke genelinde tüm kanatlı hayvanlar için av yasağı getirilmiştir. Hastalık çıkan bölgelerde ‘Yol kontrolleri’ sıklaştırılmış ve semt pa-zarlarında kanatlı hayvanların satışları yasaklanmış-tır. Sınır kapılarında kontroller artırılmıştır.

Salgın sırasında Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı gibi ilgili Bakanlıklarla ve diğer ilgili birimlerle koordineli olarak çalışılmıştır. OIE, FAO, WHO ve AB gibi uluslararası kuruluşlarla işbirliği içerisinde çalışılmış, gelişmeler şeffaf bir şe-kilde bu kuruluşlara ve komşu ülkelere bildirilmiştir.

Yoğun Avian Influenza salgınlarının yaşandığı dö-nemde Laboratuvarların teşhis hizmetlerinin hızlı ve etkin bir şekilde yürütülebilmesi için Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüleri alet ve ekipman yö-nünden güçlendirilmiştir. Dünya Bankası projesiyle tüm Araştırma Enstitülerine gerekli olan donanım sağlanmıştır. Ulusal Referans Laboratuvarı personeli eğitilmiş ve Referans Laboratuvarı teşhis kapasitesi artırılmıştır. Türkiye’deki Veteriner Kontrol ve Araş-tırma Enstitülerinde OIE tarafından bildirilen test metotları kullanılmaktadır. Bu bağlamda laboratuvar uzmanlarına metot birliği konusunda eğitimler veril-miştir. “Kuş Gribi ve İnsana Tesir Eden Salgına Kar-şı Hazırlık ve Mücadele Programı” çerçevesinde de Bornova, Etlik ve Pendik Veteriner Kontrol Araştır-ma Enstitülerinde Biyogüvenlik 3 düzeyine, diğer 5 Bölge Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsündeki laboratuvarlar Biyogüvenlik 2 seviyesine getirilmiş-tir. Alınan eğitimler ve laboratuvarların altyapısının desteklenmesi sonucu şu anda Avian Influenza teşhisi konusunda tüm Veteriner Kontrol ve Araştırma Ensti-tüleri hastalığın teşhisini yapabilmektedir.

Asya kökenli HPAI H5N1’in yakın zamanda yayılması ve Türkiye’de sporadik olarak ortaya çıkması, gerek

Page 23: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında
Page 24: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA22 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

evcil kanatlılarda gerekse de yaban kuşlarında sur-veylans ve erken teşhis sistemlerinin güçlendirilme-sine olan gereksinime açıkça işaret etmiştir.

İlk vakayı takiben Manyas ilçesinin yakınında bulu-nan ve en büyük sulak alanlardan biri olan Manyas Kuş Cenneti ve yine aynı bölgede bulunan Uluabat Kuş Cennetindeki yabani kuşlarda bir survey çalış-ması yapılmıştır. Yapılan çalışmada bu alanlarda bulunan değişik kuş türlerinden örnekler alınmış ve alınan örneklerden virus izolasyonu çalışmaları ya-pılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda örneklerin tümü Avian Influenza virusunun varlığı yönünden negatif bulunmuştur.

2005-2006 salgınlarının bitiminden sonra 01-28 Mart 2006 tarihleri arasında köy tavuklarında aktif klinik survey çalışması yapılmıştır. Yapılan çalışma kapsa-mında; 63 ildeki, toplam 13.886 köyde, 140.000 kü-mes Avian Influenza yönünden taramadan geçirilmiş-tir. Yapılan bu çalışma sonucunda da, H5N1’in varlığı tespit edilmemiştir. Yine aynı dönemde ticari işlet-melerde de aktif klinik survey çalışması yapılmış, bir program dahilinde İl Müdürlüklerinin personel sayısı ve bölgedeki işletme sayısı dikkate alınarak yapılan bu çalışmada da herhangi bir pozitiflik tespit edilme-miştir. Halen ticari kanatlı işletmelerinin taranması-na devam edilmektedir.

Bu dönemde ticari işletmelerde sektör tarafından da gerek virolojik ve gerekse serolojik taramalar yapıl-mış ve bütün sonuçlar negatif olarak rapor edilmiştir.

Salgın döneminde sektöre yönelik bazı ekonomik ted-birlerin alınması yönünde de çalışmalar yapılmıştır. Hastalık görülen bölgelerde itlaf edilen 1.867.658 adet muhtelif kanatlı hayvan için 12.877.850,80 YTL tazminat ödenmiştir. Köy tavuklarının ana kay-nağı olan yumurtacı çıkma tavuklardan 13.417.511 adet itlaf edilerek 14.759.262,00 YTL ödeme yapıl-mıştır. Yumurtacı çıkma tavukların kesimhanelerde ve renderinglerde değerlendirilmesi için destekleme kapsamında toplam 457.514,89 YTL ödeme yapıl-mıştır. Salgın esnasında Veteriner Kontrol ve Araştır-ma Enstitüsü Müdürlükleri ile illerde alet malzeme ve akaryakıt alımı, eğitim ve diğer ihtiyaçlar için 3.607.204,50 YTL harcama yapılmıştır. Hastalıkla mücadelenin kamu adına toplam ekonomik boyutu 31.701.831,69 YTL dir.

2007 yılında Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün danış-manlığında 5 il ve çevresinde serolojik bir tarama çalışması planlanmıştır. Bu çalışmanın ilk aşamasın-da Samsun ili seçilmiştir. Bunun nedeni Samsun ili-nin, 2005–2006 salgınlarında, vakaların yaklaşık % 25’inin görüldüğü il olması, bir vakada H7N1 düşük patojen avian influenza virusu tespit edilmesi ve ay-rıca çok önemli iki büyük sulak alan olan Kızılırmak ve Yeşilırmak deltalarının bu ilde bulunması, dolasıy-la bu bölgede köy tavukları ve yaban hayatının iç içe olmasıdır. Bu çalışma kapsamında Samsun çevresin-deki 7 odaktan 1072 serum örneği alınmıştır. Bunlar ELISA ile test edilmiş ve % 15.9 oranında pozitiflik bulunmuştur. Pozitif örnekler daha sonra H tipinin belirlenmesi için Hemaglutinasyon Inhibisyon tes-tine tabi tutulmuş, % 6.3 oranında pozitiflik tespit edilmiş ve bu serumlarda H7, H9 ve düşük titrelere sahip H5 antikorları saptanmıştır. Daha sonra Avian Influenza’nın epidemiyolojisini daha iyi anlamak için çalışmanın kapsamı genişletilmiş ve Samsun iline ya-kın bulunan Tokat ve Sinop illeri ile 2005-2006 yıl-larındaki salgınlarda köy tavuklarında herhangi bir pozitifliğin bulunmadığı fakat küçük çaptaki yarı ti-cari bir işletmede H5N1’in tespit edildiği Elazığ ili ve

Türk iye’de Av ıan In f luenza Hasta l ığ ı ve İz leme Çal ışmalar ı

Page 25: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA 23Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

Türk iye’de Av ıan In f luenza Hasta l ığ ı ve İz leme Çal ışmalar ı

klinik olarak hiçbir vakanın tespit edilmediği Kütah-ya ilide çalışma kapsamına alınmıştır. Bornova Vete-riner Kontrol ve Araştırma Enstitüsünde yürütülen bu çalışmalarda; yaklaşık 4340 kan serumu örneği ELISA ile taranmış ve pozitif bulunan serum örnekleri daha sonra Hemaglutinasyon Inhibisyon testi ile tiplendi-rilmiştir. Muayeneler sonucunda az sayıda serum ör-neğinde H3, H6, H7, H9 antikorları tespit edilmiştir.

Samsun ilinde H7 izolasyonunun yanısıra H9 virüsü-ne karşı antikor tespit edildiğinden, bu il ve çevre-sinde FAO’ nun danışmanlığında virolojik bir survey çalışması düzenlenmiştir. Bu çalışmalar kapsamında bölgedeki köy tavuklarından 278 adet kloakal sıvap örneği alınmıştır. Bu örnekler, önce antijen tespit eden ELISA testi ile taranmış ve tümü negatif bulun-muştur. Virus izolasyonu amacıyla aynı örneklerin, embriyolu tavuk yumurtasında seri pasajları yapılmış ve herhangi bir virus izole edilememiştir.

2005-2006 salgınları esnasında çeşitli yabani kuş türlerinden H5N1 virus izolasyonu yapılmış ve yaklaşık 30 adet pozitif vaka teyit edilmiştir. Bu nedenle yaban hayatında bir survey çalışma-sı planlanmıştır. Bu çalışmada, Türkiye’de yaban

kuşlarının daha iyi izlenmesini sağlamak ve böylece erken uyarı ve risk değerlendirme fonksiyonlarını güçlendirmek amacıyla yaban hayatında ulusal bir survey çalışması planlanmış ve çalışmalar 3 büyük sulak alanda yürütülmüştür. Çalışmalar için, değişik üreme alanlarından gelen su kuşlarının toplandığı ve karıştığı, Avian Influenza virusunun bulaşma fırsatı bulacağı ve değişik konakçı populasyonları arasında ve geniş coğrafik dağılımlara yayılabileceği doğal al-anlar hedeflenmiştir.

Kızılırmak Deltasının örnekleme alanı olarak seçilmesinin nedenleri; Karadeniz kıyılarında yer alan Samsun iline bağlı olan Bafra’da bulunan Kızılırmak Nehrinin deltası ve Çarşamba ilçesinde bulunan Yeşilırmak Nehrinin deltasının oluşturduğu iki büyük sulak alanın bulunmasıdır. Her yıl ilkba-har ve sonbahar döneminde çok sayıda göç- men su kuşu bu alanlardan geçer. Kızılırmak Deltası, el değmemiş flora ve faunaya sahip 70.000 hektarlık doğal bir alandır. Bu alanda 310 kuş türü bulunmak-ta, yaklaşık 100.000 göçmen ya da göçmen olmayan kuş bu alanda kış mevsimini geçirmektedir. Bu sulak alanların ekosistemi biyoçeşitlilik açısından oldukça

Page 26: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA24 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

Türk iye’de Av ıan In f luenza Hasta l ığ ı ve İz leme Çal ışmalar ı

zengindir. Yeşilırmak Deltası da benzer zengin doğal

kaynaklara sahiptir. Evcil kümes hayvanları (özel-

likle tavuk, hindi, kaz ve ördek) bu sulak alanların

yakınlarında bulunmaktadır. Bu alanlarda, mevsim-

sel su taşkınlarının yaşandığı dönemlerde, yabani

ve evcil kanatlılar arasında özellikle yabani kuş

sayısının en yüksek olduğu dönemde daha yakın bir

ilişki olmaktadır.

Survey alanlarından ikincisi olarak Doğu Akden-

iz kıyısında, Adana ili sınırları içerisinde, Ceyhan

Nehri’nin ağzı ile Yumurtalık Körfezi arasında ka-

lan ve Çukurova Deltası’nda yer alan çok büyük

bir sulak alan sistemi olan Yumurtalık Lagünleri,

üçüncü alan olarak da Sakarya Nehri ile Kirmir ve

Aladağ Çayları’nın beslediği Sarıyar Barajı’nda yer

alan Nallıhan Kuş Cenneti seçilmiştir. Nallıhan Kuş

Cenneti, hem geçmiş yıllarda yüksek sayıda angıt

gözlendiği için hem de 2005 yılında Avian Influenza

virusu taşıyan bir yaban ördeğinin tespit edildiği

yere çok yakın olduğu için çalışma alanı olarak

belirlenmiştir. Çalışmalarda hedef tür olarak Avian

Influenza rezervuarı olan kuş familyaları arasındaki

kuş toplulukları seçilmiştir. Örnekler ulusal ve

uluslararası uzmanlardan oluşan ekipler tarafından

toplanmıştır.

Bu çalışma, Türkiye’de kıyı kuşlarının ve diğer su

kuşlarının ortak ve sistematik bir çabayla, Avian

Influenza’nın izlenmesi amacıyla yakalandığı ve

örneklendiği ilk çalışma olma özelliğini taşımaktadır.

Bu çalışmada 22 yabani kuş türündeki 329 kuştan alı-

nan 658 kloakal ve trakeal sıvap örneklerinden ya-

pılan RRT-PCR testlerinde; % 14.5’i pozitif, % 8.6’sı

şüpheli olarak bulunmuş ve hiçbirinden HPAI virusu

izole edilememiştir. Sadece Yeşilırmak Deltası’nda,

yeşilbaş ördekten alınan bir izolat, LPAI H12N2 ola-

rak tiplendirilmiştir.

Van Gölü Havzası’nda 2006 yılında başlatılan ve 3 yıl

süreyle devam eden diğer bir çalışmada, çeşitli ka-

natlı türlerinden alınan dışkı materyalleri, AI tip A

M2 geni yönünden RRT-PCR ile incelenmiş ve örnek-

lerin % 2.7’si pozitif bulunmuştur. Pozitiflik saptanan

türlerin ağırlıklı olarak Anseriformes ve Charadriifor-

mes takımına ait su kuşları olduğu bildirilmiştir.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından yürü-

tülmekte olan ve Türkiye, Rusya, Mısır, Bulgaristan,

Tacikistan, Kore, Çin ve Nepal’in katılmış olduğu

bir proje çerçevesinde 2011-2014 yıllarında yaba-

ni kuşların aktif göç periyotları esnasında Samsun/

Kızılırmak Deltası, İzmir/ Gediz Deltası, Van/ Er-

çek Gölü, Burdur/ Karataş Gölü, Balıkesir/ Manyas

Kuş Cenneti, Manisa, İstanbul, Çanakkale, Antalya

ve Muğla illeri ve çevresinden toplanan 648 cloacal

sıvap ve organ örneği AI virusunun varlığı yönünden

incelenmiş ve 5 örnekte düşük patojenik AI virusu

(LPAI) tespit edilmiştir. Survey çalışması devam et-

mektedir.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından 2014

yılı Aralık ayında yabani kuşlar ve göçmen kuşlarda

Avian Influenza virusunun varlığının araştırılması

amacıyla başlatılmış olan virolojik survey çalışması

kapsamında Balıkesir/ Manyas Kuş Cenneti, Bursa/

Uluabat (Apolyont) Gölü ve İznik Gölü çevresinde

yaşayan ve konaklayan yabani kuşlar, gçömen kuşlar

ve göçmen kuşlarla temas eden su kuşlarından 152

cloacal sıvap ve organ örneği toplanmıştır. Yapılan

RRT-PCR test sonucu bu örnekler AIV yönünden nega-

tif bulunmuştur. Survey çalışması devam etmektedir.

HPAI, küreselleşmiş pazarın bir sonucu olarak or-

taya çıkmış ve hızla yayılmıştır. Avian Influenza

dünyada halen risk olmaya devam etmekte olup

kolayca taşınabilen bir hastalıktır. Son yıllarda ar-

tarak devam eden salgınlar dünya coğrafyasında he-

men her bölgede görülmüş, yüz milyonlarca kanatlı

hayvan telef olmuş ve hatta insan ölümlerine neden

olmuştur. Tüm dünyayı etkisi altına alacak bir salgına

yol açabileceğinden maddi ve manevi anlamda teh-

likesi büyüktür. Göçmen kuşların Avian Influenza viru-

sunun doğal taşıyıcısı olmalarından dolayı hastalığın

yayılımını önlemek zordur. Türkiye’nin göçmen

kuşların önemli göç yolları üzerinde bulunması ve

ülkemizde yaklaşık 500 sulak alanın bulunması,

bunlardan 150’sinin de uluslararası öneme sahip

kuş alanları olması dikkate alındığında, Türkiye’nin

tamamına yakın bir kısmının bu hastalığın riski

altında olduğu ve bundan sonra da olacağı görülmek-

tedir. Korunma ve kontrol için küresel boyutta önem-

li çalışmalar yapılmasına rağmen HPAI virusları hala

sirküle olmaktadır. Bu nedenle Avian Influenza ile

mücadele sadece ulusal değil, uluslararası işbirliği

gerektiren bir konudur.

Page 27: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

Tylan Premix ile Rahat Solunum, Yüksek Performans

Daha fazla bilgi için lütfen Elanco temsilcinizle görüşünüz.

Yüksek KazanımYapılan Yatırımın

Geri Dönüşü

Elanco Hayvan SağlığıLilly İlaç Ticaret Ltd. ŞirketiKuşbakışı Caddesi No.4Rainbow Plaza Kat.3Altunizade 34662 Istanbul0216 554 00 00www.elanco.com

Tylan

® is a

trad

emar

k for

Elan

co’s

bran

d of

tylos

in. E

lanco

® and

the

diago

nal c

olor b

ars a

re tr

adem

arks

of E

li Lilly

and

Com

pany

May

200

2/Fe

brua

ry 2

009

Elan

co A

nimal

Healt

h. ©

Imag

e ch

icken

: Fot

olia/

Mar

ty Kr

opp.

(PO0

903)

Şimdi Arınma Süresi 0 gün!

Granül

Optimum Mikoplazma Kontrolü ile Daha Sağlıklı Tavuklar

BİLEŞİMİ: Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks açık kahverenkli, akışkan, granüler bir üründür. Her kg’da 250 g tilosin aktivitesine eşdeğer tilosin fosfat bulunur. Taşıyıcı olarak soya unu içerir. FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİ: Tilosin, fermentasyon yoluyla Streptomyces fradiae kültüründen elde edilen makrolit grubu bir antibiyotiktir. Bakterilerde 50-S ribosomal alt birime bağlanarak bakteri gelişimini durdurur. Antibakteriyel spektrumunda Mikoplazma spp., gram pozitif ve bazı gram negatif mikroorganizmalar bulunur. Ağız yoluyla verildikten sonra emilen tilosin BOS hariç, tüm vücut kesimlerine etkili yoğunlukta geçer. Vücutta pek değişime uğramadan başlıca safra ve kısmen de idrarla atılır. KULLANIM SAHASI / ENDİKASYONLARI: Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks, tavuklarda duyarlı bakteriler tarafından meydana getirilen solunum yolu enfeksiyonları ile nekrotik enteritten korunma ve tedavi amacıyla kullanılır. UYGULAMA ŞEKLİ VE DOZU: Veteriner hekim tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği takdirde, şu şekilde kullanılır: Kronik Solunum Yolu Hastalığı: Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks, tavuklarda 800 ppm (3.2 kg Tylan G 250/ton yem) dozunda ve 5 gün süreyle yem içerisinde kullanılır. Uygulama, 4 hafta sonra 2 gün süreyle tekrarlanır. Nekrotik Enterit: Nekrotik enterit’e karşı, 50-150 ppm (0.2-0.6 kg Tylan G 250/ton yem) dozunda 7 gün süreyle uygulanır. Yemin tamamına katılmadan önce, Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks’in 20-50 kg yemle ön karışıma tabi tutulması önerilir. İSTENMEYEN ETKİLER: Tilosin güvenli bir madde olup, belirtilen dozlarda kullanılması durumunda herhangi bir yan etki görülmez. İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ: Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks fenikoller, linkozamidler ve diğer makrolit grubu antibakteriyellerle eş zamanlı olarak uygulanmamalıdır. GIDALARDA İLAÇ KALINTI UYARILARI: İlaç kalıntı arınma süresi (i.k.a.s.): Kalıntı arınma süresi et ve yumurta için “0” (sıfır) gündür. KONTRAENDİKASYONLARI: Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks, tek tırnaklı hayvanların yemlerine karıştırılmamalı ya da bu hayvanlara direkt olarak verilmemelidir. GENEL UYARILAR: Kullanmadan önce ve beklenmeyen bir etki görüldüğünde veteriner hekime danışınız. Çocukların ulaşamayacağı yerlerde bulundurunuz. Gıda maddelerinden uzakta bulundurunuz. Ambalajı hasarlı olan ürünleri satın almayınız ve kullanmayınız. UYGULAYICININ ALMASI GEREKEN ÖNLEMLER VE HEKİMLER İÇİN UYARILAR: Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks’in deri ile teması irritasyona yol açabilir. Ürünün kullanımı sırasında maske, koruyucu eldiven ve elbise giyilmelidir. Uygulama sonrasında eller yıkanmalıdır. Deri ile temas durumunda, ilgili yerler yıkanmalıdır. Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks yeme karıştırılmak üzere formüle edildiğinden, direkt olarak hayvanlara verilmemelidir. MUHAFAZA ŞARTLARI VE RAF ÖMRÜ: Raf ömrü, imal tarihinden itibaren 24 aydır. Açılmış ambalajdaki ve yem içindeki raf ömrü 3 aydır. Işıktan koruyunuz. +25 ˚C altında muhafaza edilmelidir. TİCARİ TAKDİM ŞEKLİ: 25 kg’lık kraft kağıt torbalarda. PERAKENDE SATIŞ YERİ: Veteriner hekim reçetesiyle eczanelerde ve veteriner muayenehanelerinde satılır (VHR). PROSPEKTÜSÜN ONAY TARİHİ: 04.11.2008 TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI RUHSAT TARİH-NO: 08.04.2004 – 9/843 RUHSAT SAHİBİNİN ADI VE ADRESİ: Lilly İlaç Ticaret Ltd. Şti. Kuşbakışı Cad. No:4, 34662 Altunizade / İstanbul İMAL YERİNİN ADI VE ADRESİ: Eli Lilly & Company Ltd., Speke Operations Fleming Road Liverpool L24 9LN, İngiltere. Seri No.(Batch No), Üretim Tarihi (Date of Manufacturing) ve Son Kullanma Tarihi (Expiry Date) için torbanın ön yüzünün alt kısmına bakınız. ® Tylan G 250, Eli Lilly and Company’nin tescilli ticari markasıdır.

Page 28: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA26 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

TÜRKİYE’DE NEWCASTLE HASTALIĞI İZLEME PROGRAMIDr. Asiye DAKMAN

Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü Etlik/AnkaraE-Mail: [email protected]

1.Giriş

Newcastle Hastalığı -Yalancı Tavuk Vebası (ND) has-talığının küresel ekonomi üzerine etkisi çok büyük-tür. Köklü kanatlı endüstrisine sahip gelişmiş ülkeler-de ND salgınlarının neden olduğu ekonomik kayıplar yanında aşılama dahil olmak üzere alınan kontrol önlemleri de endüstride süregelen bir ekonomik kayba neden olur. Genellikle ND virusu bulunmayan ülkeler bile bu konumlarını korumak ve ticaret ama-cıyla sürekli olarak test masrafları ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Gelişmekte olan pek çok ülkede ND endemiktir. Bu durum ticari bağlantıların kurulma-sında ve ticari kümes hayvanları üretiminde önem-li bir kısıtlayıcı faktördür. Pek çok ülkede özellikle kadınlar ve çocuklar için gerekli proteinin önemli bir kısmını yumurta ve et olarak köy tavuklarından sağlanmaktadır. Bu nedenle, ND’nin ekonomik etkisi sadece ticaretteki doğrudan kayıplarla ölçülmemeli, aynı zamanda bazı ülkelerde insan sağlığı üzerindeki etkisi ve potansiyel sosyoekonomik büyüme kaybı da göz önünde bulundurulmalıdır.

Ülkemizde oldukça gelişmiş olan kanatlı sektörü, ih-racat potansiyeli ve istihdam alanlarının çeşitliliği ile ekonomik değeri büyük bir sektördür. Ancak ND uluslararası düzenlemelere göre takip edilmesi gere-ken, ülkemizde endemik olarak görülen, kanatlı hay-van ve ürünlerinin ihracatında engel teşkil eden bir hastalıktır. Hastalıkla mücadele etmek, sektörün ti-caret potansiyelini artırmak, en önemlisi halkımızın ucuz hayvansal protein kaynağını korumak ve geliş-tirmek için öncelikle hastalığın ülkemizdeki durumu-nun epidemiyolojik olarak iyi anlaşılması, salgınların ortaya çıkmasına sebep olacak faktörlerin ortadan kaldırılması gerekmektedir.

2. Etiyoloji

Newcastle hastalığı, Avian Paramyxovirus-1(APMV-1) tarafından oluşturulan çok bulaşıcı ve öldürücü sey-reden, kanatlılarda solunum, sindirim ve sinir siste-mi bozuklukları ile karakterize viral bir hastalıktır.

Yıkıcı doğası nedeniyle ND, Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (Ofice International des Epizooties-OIE)’nün çok tehlikeli ve hızlı yayılma potansiyeli olan bulaşı-cı hastalıklar listesinde yer almaktadır [1].

Virus oldukça geniş bir konakçı spektrumuna sahiptir. ND virusları 250 den fazla kuş türü yanı sıra çeşitli hayvan türlerini ve insanları da enfekte etmektedir.

APMV-1 virusları biyolojik özelliklerine göre büyük farklılıklar gösterebilmektedir. Bazı viruslar tavuk-larda % 100 ölüme neden olurken bazıları ise hiçbir klinik belirti oluşturmazlar. Bu nedenle bir APMV-1 virusunun ND virusu sayılması ve uluslararası bildi-rimi yapılması için ICPI testi ile ya da gen sekans analizi ile patotiplendirme yapılması gerekmektedir. Buna göre SPF sürülerden temin edilen günlük civ-civlerdeki (gallus gallus) intra cerebral patojenite indeksi (ICPI) değerinin 0,7`den büyük bulunması, ya da virusun F2 proteininin karbon ucunda bulunan çoklu temel aminoasitlerin doğrudan veya bir bölü-münün kesim yoluyla çıkarılarak gösterilmesi ve F1 proteininin azot ucunda 117 gende kalıntı olarak bu-lunan fenilalanin amino asidinin belirlenmesi gerek-mektedir [1].

ND virusları antijenik ve genetik özelliklerine göre çeşitli şekillerde sınıflandırılmışlardır. Günümüzde dünya çapında 2 farklı genetik sınıflandırma sistemi kullanılmaktadır ve hangisinin daha uygun olduğu-na dair bir konsensus kurulmamıştır. Aldous ve ark (5) tarafından önerilen sistemde 6 hat (lineage) ve bunların altında 13 sublineage bulunmaktadır. Daha sonra bunlara 3 yeni sublineage eklenmiştir. İkinci sistem ND viruslarını classI ve classII olarak 2 ana bö-lümde klasifiye eder. ClassI viruslar 9, class II viruslar 10 genotipe ayrılmaktadır [16].

3. Hastalığın Dünyadaki Durumu

İlk kez 1926 yılında tanımlanan ND, günümüzde tüm dünyada yaygın olarak görülmekte ve önemli eko-nomik kayıplara neden olmaktadır [1, 4]. Dünyada

Türk iye’de Newcast le Hasta l ığ ı İz leme Programı

Page 29: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA 27Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

Türk iye’de Newcast le Hasta l ığ ı İz leme Programı

son 80 yılda en az 3 panzootik Newcastle hastalı-ğı salgını gerçekleşmiştir. Bunlardan ilki 1920’lerin ortalarında Endonezya ve İngiltere’deki kanatlıları etkilemiştir. İkincisi 1960’ların sonlarına doğru bü-tün Avrupa’yı etkileyen ancak Asya orijinli olduğu düşünülen salgındır. Üçüncü pandemi ise 1980’lerin başında Avrupa’da yarış ve yabani güvercinlerde bi-reysel raporları takiben bütün Avrupa’da salgınlara sebep olup, dünya çapında yayılan ve yine Asya ori-jinli olduğu tahmin edilen salgındır. Bu son salgın-lardan izole edilen suşun klasik APMV-1 suşlarından farklı varyant bir suş olduğu ortaya konulmuş ve Pi-geon Paramyxovirus-1 (PPMV-1) olarak tanımlanmış-tır [15]. Günümüzde de etkisini hala sürdürmektedir. 2000li yıllarda özellikle 2010 yılından beri dünya ça-pında yaşanan yoğun ND salgınları nedeniyle 4. Bir pandemiden söz edilebilir. Hastalık Uzak doğu ve Orta Doğu’da yoğun olmak üzere Asya, Afrika, Güney Amerika ve Meksika’nın bazı bölgelerinde endemik olarak bulunmaktadır (Şekil.1).

Şekil.1-Newcastle hastalığının 2014 yılında dünyadaki durumu (13)

4. Newcastle Hastalığının Türkiye’deki Durumu

Türkiye’de ilk ND vakası 1946 yılında tanımlanmış-tır [17]. Ticari kümeslerde alınan bütün biyogü-venlik tedbirleri ve sıkı aşı programlarına rağmen hastalık ülkemizde endemik hale gelmiştir. Günü-müzde de endemik olarak varlığını sürdürmektedir [8,10,11,17]. Hastalık kanatlılarda görülen ve ülke-mizde ihbari mecburi olan 4 kanatlı hayvan hastalı-ğından biri olarak yer almaktadır.

Ülkemizde ortaya çıkan ND vakalarının teşhisi 7 böl-ge Veteriner Kontrol Enstitüsü ve Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsünde yapılmaktadır. Ulusal Newcastle Hastalığı Referans Laboratuvarı Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü’nde bulunmak-tadır. Hastalığın teşhisinde uluslararası standartlara uygun metotlar kullanılmaktadır. 2014 yılı itibari ile referans laboratuvarda gen sekans analizi de yapıl-maya başlanmıştır (Şekil.2).

Şekil.2. Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü Kanatlı Hastalıkları

Teşhis Laboratuvarı; Newcastle Hastalığı İş Akış Şeması

Ülkemizde son 8 yıl içinde görülen ND vakalarına ba-kıldığında 2012 yılında vaka sayısında artışın oldukça yüksek olduğu görülmektedir (Grafik.1). 2012 yılında toplam 44 il etkilenmiş ve bu illerden 139 vaka bildi-rilmiştir. Bu illerde en çok ND vakası görülen il Elazığ olup toplam 25 ND vakası bildirilmiştir. Bunu 13 vaka ile Samsun, 10 vaka ile Kocaeli ve 8 vaka bildirimi ile de Malatya izlemektedir (Şekil 3). Vakalar genellikle köy tavuklarında münferit vakalar şeklinde görül-mekle beraber, kapasitesi 300-100000 arasında olan ticari kümeslerden bildirim gerçekleşmiştir. Düzenli ND aşı programı olan ticari kümeslerde yüksek ölüm oranı ile seyreden ND vakalarının görülmesi dikkat çekicidir (Tablo-1)

Grafik-1- ülkemizde görülen ND vakalarının yıllara göre dağılımı

Etkilenen İl sayısı: 44 Vaka Sayısı: 139

Şekil.3- 2012 yılında ülkemizde görülen ND vakalarının illere göre dağılımı.

Page 30: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA28 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

Türk iye’de Newcast le Hasta l ığ ı İz leme Programı

2013 yılında ülkemizde görülen vakalar incelendiğin-de toplam ND vaka sayısı 108’e düşmüş ancak et-kilenen il sayısı 48’e çıkmıştır. Ticari kümeslerden ise bildirim olmamıştır. Genel olarak bir önceki yılla karşılaştırıldığında vaka sayıları azalmakla beraber hala yüksek olduğu görülmektedir. Elazığ ve Samsun ili yine vakaların en çok görüldüğü iller olma özelli-ğini korumaktadır (Şekil 4).

Etkilenen İl sayısı: 48 Vaka Sayısı 108

Şekil 4- 2013 yılında ülkemizde görülen ND vakalarının illere göre dağılımı

2014 yılında ise ülkemizde görülen ND vakaları dik-kat çekici ölçüde azalmıştır. Bu yıl toplam 38 vaka bildirilmiştir. Hastalıktan etkilenen il sayısı ise 20 ye düşmüştür (Şekil.5).

Etkilenen İl sayısı: 20 Vaka Sayısı:38

Şekil 5. 2014 yılında ülkemizde görülen ND vakalarının illere göre dağılımı

5.Hastalıkla İlgili Uluslararası ve Ulusal Mev-zuatlar

ND’nin uluslarası ticarete engel teşkil eden hastalık-lardan biri olması sebebiyle ticaretin gerçekleşmesi için gerekli koşullar çaşitli düzenlemelerle bir kurala bağlanmıştır.

5.1.Uluslararası Düzenlemeler

OIE Terrestrial Animal Health Code. Chapter 10.9. – Infection with Newcastle disease virüs : Ülke/Bölge/Bölüm’de hastalıktan arilik koşulları ve surveylans stratejileri hakkında bilgi vermektedir.

OIE Manual of Diagnostic Tests and Vaccines for Ter-restrial Animals. Chapter 2.03.14 – Newcastle dise-ase: Hastalığın tanımı ve standart teşhis metotları hakkında bilgiler mevcuttur.

Council Directive 92/66/EEC: Introducing Commu-nity measures for the control of Newcastle disease : Hastalığın tanımı, Bir yerde hastalık çıkışında alın-ması gereken önlemler, standart teşhis metotları

5.1.2. Hastalığın Uluslararası Bildirim Koşulları: APMV-1 suşunun izole edildiği bir vakanın ND sayıl-ması ve uluslar arası bildirimi yapılması için ICPI testi ile ya da gen sekans analizi ile patotiplendir-mesi yapılması gerekmektedir. Buna göre SPF sürü-lerden temin edilen günlük civcivlerdeki (gallus gal-lus) intracerebral patojenite indeksi (ICPI) değerinin 0,7`den büyük bulunması, ya da virusun, F2 protei-ninin karbon ucunda bulunan çoklu temel aminoasit-lerin doğrudan veya bir bölümünün kesim yoluyla çı-karılarak gösterilmesi ve F1 proteininin azot ucunda

İl Hastalık Çıkış Tarihi Kanatlı Türü Kümes Kapasitesi Ölen Hayvan Sayısı

Adana 10.04.2012 Tavuk 300 300

Elazığ 17.05.2012 Tavuk 300 300

Malatya 07.06.2012 Tavuk 99999 8624

Malatya 05.07.2012 Tavuk 23 760 19 000

Diyarbakır 01.08.2012 Hindi 1000 100

Diyarbakır 16.08.2012 Hindi 2650 40

Elazığ 10.09.2012 Tavuk 1200 570

Kocaeli 03.09.2012 Tavuk 1500 600

Eskişehir 19.10.2012 Tavuk 30 000 20 000

İstanbul 08.10.2012 Tavuk 2500 2500

Sakarya 12.11.2012 Tavuk 5000 4000

Tablo.1. 2012 yılında ND vakası bildirilen ve 300 ve daha fazla kanatlı hayvan bulunan işletmeler

Page 31: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

TAVUKLARDA GUMBORO VE MAREK’E KARŞI İMMUN SİSTEMİN DAHA ERKEN DESTEKLENMESİ, YAŞAM BOYU TAM KORUMA VE OPTİMAL PERFORMANS İÇİN

Büyükdere Cad. No:193 K: 4-10 34394 Levent/İstanbul - Türkiye • T: +90 212 339 10 00 F: +90 212 339 59 11 • www.merial.com.tr

TR.M

ER.14.01

.07

Page 32: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA30 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

117 gende kalıntı olarak bulunan fenilalanin amino asidinin belirlenmesi gerekmektedir (2,3).

5.1.3.Hastalıktan Arilik Koşulları: Bir Ülke/Böl-ge/Bölümün hastalıktan ari kabul edilmesi için son 12 ayda ND vakasının görülmemesi gerekmektedir. Hastalığın bulunmadığını belgelemek için ise en az 6 ayda bir aktif survey ile sürülerin izlenmesi gerek-mektedir (2).

5.2. Ulusal Resmi Mevzuat

• Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda Ve Yem Kanunu

• Kanun Numarası: 5996 Yayımlandığı R.Gazete: Ta-rih: 13/6/2010 Sayı: 27610

• Yalancı Tavuk Vebası Hastalığına Karşı Korunma Ve Mücadele Yönetmeliği

• Yayımlandığı R.Gazete: 04.09.2011-28044 • İhbarı Mecburi Hayvan Hastalıkları Ve Bildirimine

İlişkin Yönetmelik • Yayımlandığı R.Gazete: 22.01.2011-27823 • Yalancı Tavuk Vebası Hastalığında Aşısız Arilik

Programına İlişkin Tebliğ • Yayımlandığı R.Gazete: 12.11.2011-28110• Yalancı Tavuk Vebası (Newcastle) Hastalığı Acil

Eylem Planı• Kuş Gribi ve/veya NewcastleHastalığı

Bölümlendirme Talimatı

6. Hastalık İzleme Programı

Bir ülkede ND hastalığının izlenmesi için ülkedeki kanatlı hayvanların ND yönünden sağlık durumunun izlenmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra izole edi-len ND virusları iyi bir şekilde karakterizasyonu ya-pılarak virusun özellikleri ve dünyada sirküle eden diğer ND virusları ile ilişkisinin ortaya konulması aynı derecede önemlidir.

6.1. Kanatlı Hayvanların İzlenmesi

Ticari Kanatlı İşletmeleri

Ülkemizde ticari kanatlı işletmelerinde yoğun bir şe-kilde canlı ve inaktif ND aşıları uygulanmaktadır. ND ile ilgili pasif klinik surveyden söz edebiliriz. Bakan-lığımızın il ve ilçe teşkilatları alınan ihbarları değer-lendirerek işletmelerden aldıkları numuneleri ilgili enstitülere ulaştırmaktadır. Bu şekilde 2012 yılında 11 ticari işletmedeki ND vakaları ortaya konmuştur.

Ülkemizdeki damızlık kanatlı işletmeleri “Kuluçka-hane ve Damızlık Kanatlı İşletmeleri Yönetmeliği” ’ne göre 6 ayda bir sağlık raporu verilmek üzere res-

mi denetime tabii tutulmaktadır. Bu denetimlerde ND yönünden örnek alınmamakla birlikte sürünü sağ-lık durumu, ölüm oranları, yapılan aşılar ve kullanı-lan ilaçlar yönünden kontrol edilmektedir. Yüksek ölüm oranı gibi anormal durumlarda ölüm nedenini belirlemek üzere alınan örnekler ilgili enstitüye gön-derilmektedir.

Benzer şekilde Bakanlığımızın 2006/10 sayılı Genel-gesi ile “Broiler ve Yumurtacı Kanatlı İşletmeleri De-netimi” yapılmaktadır. Bu genelgeye göre her yıl bir ilde bulunan broiler ve yumurtacı ticari işletmeleri-nin en az %10’u denetime tabii tutulmaktadır. Dene-tim sırasında kümeslerde pasif klinik survey yapıl-maktadır. Kayıtlar incelenerek yüksek ölüm oranları, ilaç ve aşı kullanımları incelenmektedir. Anormal bir durum olduğunda ise incelenmek üzere ilgili enstitü-ye örnek göndermeleri gerekmektedir.

Ancak bu çalışmaların yetersiz kalması ve ülkemiz-deki yüksek ihracat potansiyeli sebebiyle 2015 yılı itibari ile ticari kanatlı işletmelerinde Newcastle hastalıkları yönünden Aktif survey programı başlatıl-mıştır.

Köy Tavukları

Bakanlığımızın il ve ilçe teşkilatı bütün hastalık ih-barlarını değerlendirmek ile görevlidir. Ayrıca zaman zaman gerçekleştirdikleri köy ziyaretleri sırasında pasif klinik survey uygulanmaktadır. Ülkemizde gö-rülen ND vakalarının neredeyse tamamı köy tavuk-larında ortaya çıkmaktadır. Bu durum ticari kanatlı işletmeler için önemli bir hastalık riski oluşturmak-tadır. Bu nedenle köy tavuklarında ND aşılaması 2014 yılı itibari ile hayvan hastalıkları ve zararlıları ile mücadele programına dahil edilmiştir. 2014 yı-lında farklı kanatlı varlığı, ND vakalarının görülmesi ve ticari işletmelerinin yoğunluğu göz önünde bulun-durularak Adapazarı-Kaynarca, Afyon-Başmakçı, Ba-lıkesir-Bandırma, Bolu-Dörtdivan, İzmir-Kemalpaşa, Konya-Merkez, Manisa-Akhisar ve Ankara- Kazan il-çelerine bağlı köylerde pilot bir çalışma başlatılmış-tır. Bu çalışmanın sonuçlarına göre aşılama programı genişletilerek diğer illerde de devam ettirilecektir. Bu çalışma ile aynı zamanda köy kanatlılarının kayıt altına alınması sağlanacak, yasak olmasına rağmen köy tavuklarının kaynağı olan çıkma tavuklarının sa-tışı ile ilgili mücadele de başlatılmış olacaktır. Ka-natlı sektörünün uluslararası ticaret koşullarını sağ-layabilmesi için 2015 yılı itibari ile köy tavuklarında da aktif survey yapılması planlanmıştır.

Türk iye’de Newcast le Hasta l ığ ı İz leme Programı

Page 33: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA 31Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

Türk iye’de Newcast le Hasta l ığ ı İz leme Programı

Evcil Güvercinler

Ülkemizde yaygın olarak hobi amaçlı güvercin ye-tiştiriciliği yapılmaktadır. Ancak bu işin meraklıları güvercinleri evlerinin çatıları ve bahçelerinde yap-tıkları küçük kümeslerde yetiştirdikleri için yetişti-ricileri kayıt altına alınması ve takip edilmesi çok güçtür. Bu koşullarda gerekli biyogüvenlik tedbirleri tam olarak uygulanmamaktadır. Genellikle gösteri ve yarışlar nedeni ile çeşitli yerlerden gelen hayvan-ların bir araya toplanması birbirlerine virusu bulaş-tırmalarına sebep olmaktadır. Virusu almış hayvanlar gittikleri yere etkeni taşıyarak geniş çapta bulaşma-lara sebep olmaktadır. Evcil güvercinlerinde düzenli aşılama uygulaması pek yaygın değildir. Ülkemizde yetiştiriciliği yapılan güvercinlerde hastalığın duru-munun araştırılması, uygun aşılarla aşılamanın teşvik edilmesi de hastalığın kontrol altına alınmasına kat-kı sağlayacaktır. Bu amaçla VKMAE ve AÜ Veteriner Fakültesi işbirliği ile yürütülen Güvercinlerden İzole Edilen varyant Avian Paramyxo Virus Tip 1 (PPMV-1) Viruslarının Moleküler Epidemiyolojik Araştırması” projesi (TAGEM/HSGYAD/P03/45) devam etmektedir.

Yabani Kuşlar

Yabani kuşların hastalığın yayılmasındaki rolü incele-nirken yerleşik ve göçmen kuşları ayrı ayrı değerlen-dirmek gerekir. Yerleşik olarak yaşayan güvercinlerin hastalığın yayılmasındaki rolü büyüktür. Ülkemizde yapılan çalışmalarda yabani güvercinlerde hem var-yant hem de varyant olmayan APMV-1virusunun bu-lunduğu ortaya konulmuştur ( 9, 11, 18). Bu nedenle yabani güvercinlerin tavuklarla temasının önlenmesi gerekmektedir.

Yerleşik su kuşlarından olan karabatakların da viru-sun sirkülasyonunda rol aldığı bilimsel çalışmalarda gösterilmiştir. Karabataklarda virulent Newcastle virüsü nedeniyle yüksek ölüm oranları ile seyreden salgınlar meydana gelmiştir (19).

Göçmen kuşların da hastalık etkeninin taşınması ve bulaştırılmasında rolü bulunmaktadır. Bu konuda ül-kemizde yapılmış olan çalışmalar sınırlıdır. Boynu-kara ve ark.(7) Van gölü havzasında toplam 22 kuş türüne ait 540 dışkı örneğini APMV-1 yönünden ince-lemişler ve flamingo bazı ördek türleri ve güvercin-lerden ND virüsü izole etmişlerdir.

ND virusunun yayılmasında önem arz eden gerek yerleşik gerekse göçmen kuşların zaman zaman aktif surveylerle izlenmesi hastalığın epidemiyolojisinin anlaşılmasına katkı sağlayacaktır.

6.2. İzole Edilen ND viruslarının İzlenmesi

Öncel ve ark. [18] 1997 yılında yapmış oldukları bir çalışmada Güney Marmara bölgesinde yumurtacı, broiler işletmelerinden ve güvercinlerden izole edi-len 9 ND suşunun ileri karakterizasyonunu yapmış, hepsinin virulent olduğunu tespit etmiştir. Bu suşlar Monoklonal antikor ile tiplendirildiğinde 8 örneğin birbirinden ayırt edilemez olduğunu, ve 1991-93 yılları arasında Portekizde izole edilen suşla benzer olduklarını bildirmiştir. Çöven ve ark. [9] 1999 yı-lında yapmış oldukları bir çalışmada Manisa ve İzmir bölgesinde hasta güvercinlerden ve bir adet sağlık-lı güvercin sürüsünden aldıkları örneklerden ilk kez PPMV-1 varlığını ortaya koymuştur.

Aldous ve ark. [5] 2003 yılında yaptıkları filogenetik analizde ülkemizden 1995 yılında güvercinden izole edilen bir suşun 4b ve bir tavuktan izole edilen suşun 4a grubunda yer aldığını bildirmiştir. Aynı çalışma-da dünya gen bankasında kayıtlı ülkemizde 1996-97 yıllarında tavuklardan izole edilen suşların 5b(VII) grubunda yer aldığı görülmektedir.

Barut [6] 2005’de yapmış olduğu çalışmada test et-tiği 14 ND suşunun 3’ünü 4a, 2’sini 4b, 5’ini 5a(VII), 1’ini 5d (VII) ve 3’ünü 2.genotipik grupta yer aldığını bildirmiştir. Ancak suşların izolasyon tarihleri mev-cut değildir.

2007 yılında Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü’nde (VKMAE) izole edilen ya da teyidi yapı-lan 13 ND suşunun İngiltere’deki Veterinary Labora-tory Agency’deki OIE EU AI/ND uluslararası referans laboratuvarına gönderilmiştir. Bu suşların tamamının virulent olduğu ve 5d (genotip VII) grubunda yer al-dığı, 12’sinin 2004 yılında ülkemizde izole edilen suşla %96,5 ile %98,7 oranında, İsrail’de 2006 yı-lında izole edilen bir izolat ile de %96,5 ile %97,9 oranında benzerlik gösterdiği, 1 suşun ise 2005 yılın-da Bulgaristan’da izole edilen suşla %98,9 oranında benzer olduğu bildirilmiştir (Yayınlanmamış rapor).

Dakman ve ark. [11] çalışmalarında 2007 yılında Etlik VKMAE’de izole edilen ve teyit amacıyla diğer ens-titülerden gönderilen toplam 39 adet ND virusunun hızlı teşhisi için ilk kez RT-PCR yöntemini kullanmış ve ICPI testi ile patotiplendirmiştir. Köy tavukların-dan izole edilen 28 ND virusunun tamamı velojenik olarak belirlenmiş, evcil güvercinlerden izole edilen 4 adet ND virusunun 3’ünün mesojenik 1’inin lento-jenik olduğu tespit edilmiştir. Yabani güvercinlerden izole edilen 5 adet ND suşunun 2’si velojenik 3’ü ise

Page 34: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA32 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

Türk iye’de Newcast le Hasta l ığ ı İz leme Programı

mesojenik, yabani kumrulardan izole edilen 2 adet ND virusunun ise mesojenik olduğu tespit edilmiştir.

DEFRA Uluslararası Hastalık İzleme departmanına ait raporda Bulgaristan ve Kıbrıs’ta 2013 yılındaki ND vakalarından izole edilen lineage 5a(genotip VII) ND suşları ile Türkiye’den 2012 yılında izole edilen 5a(genotipVII) ND suşlarının birbirine çok yakın ol-dukları bildirilmiştir. Ayrıca son yıllarda hem ülke-mizde hem de dünyada sirküle eden 5a(genotip VII) suşlarının 90’lı yıllarda Avrupa’da izole edilen suşlar-dan farklı olduğu özellikle 2010 yılında Endonezya’da izole edilen 5a (genotip VII) suşlarla daha yakın oldu-ğu tespit edilmiştir [14].

Dakman ve ark. (12) yapmış oldukları bir çalışma-da 2013 yılında ülkemizin farklı bölgelerinden köy tavuklarından izole edilen 20 adet ND virusunun biyolojik, moleküler ve filogenetik tiplendirilmesi yapmışlar, köy tavuklardan izole edilen 20 adet ND virusunun tamamı rRT-PCR, ICPI ve Parsiyal protein dizi analizi ile virulent olarak tespit edilmiştir. Bu virusların tamamının fuzyon geninin kırılma bölge-sindeki aminoasit motifin 112R-R-Q-K-R → F117 şeklinde olduğu belirlenmiştir. Yapılan filoge-netik analiz sonucu bu virusların Endonezya’da 2010 yılında izole edilen viruslarla yakın ilişkide oldukları ve son yıllarda Uzakdoğu ve Ortadoğu Asya ülkelerin-de yoğun bir şekilde görülen ND salgınlarında izole edilen viruslara benzer şekilde APMV-1 genotip VII karakterinde olduğu saptanmıştır.

7. Genel Değerlendirme

Bütün dünyada hastalıktan korunmada lentojenik ve mesojenik suşlardan geliştirilmiş canlı ve inaktif aşılar kullanılmaktadır. Bunların yanında vektör aşı-lar da kullanılmaya başlanmıştır. Bütün ND virusları bir tek serotipe dahildir (PMV-1). Bu nedenle teo-rikte ister virulent ve varyant saha virusları olsun ister düşük virulent aşı suşları olsun bütün APMV-1 viruslarına karşı benzer bir immun yanıt şekillenme-si beklenmektedir. Son yıllarda bu tip aşılarla aşı-lanmış ticari kümeslerde yüksek ölümle seyreden vakaların sıklıkla görülmesi hali hazırda kullanılan aşıların başarısının sorgulanmasına neden olmakta-dır. ND virusları tek bir serotip olmakla beraber çok sayıda farklı genetik gruba ayrılmaktadır. Dünyada yaygın olarak kullanılan ND aşılarının etkinliği konu-sunda farklı görüşler sunulmaktadır. Bir grup bilim adamı son yıllarda dünyada görülen varyant suşlara karşı klasik aşı suşlarının iyi bir koruma sağladığını

belirtirken, diğer bir kısmı ise dünyada sirkule eden viruslarla (Genotip VII) genotipik olarak yakın suş-larla yapılan aşılama çalışmalarında daha iyi koruma sağlandığı ve saha virusunun saçılımını aza indirdiği konusunda görüşleri mevcuttur(6). Ancak günümüz-de dünyada çalışmaları tamamlanmış ruhsatlı bu tip bir aşı bulunmamaktadır. Aşı suşu ne olursa olsun et-kin bir koruma sağlamak için uygun zamanda, uygun yolla aşılamak, gerektiğinde inaktif aşıları programa dahil ederek oluşan antikor düzeylerini artırmak, doğru yöntemle homojen bir aşılama yapmak gerek-lidir. Aşılama en iyi şekilde yapılsa bile biyogüvenlik önlemleri yeterli olmadığı sürece hastalıktan korun-mak mümkün değildir.

Ülkemizde çıkan ND vakalarının önemli bir kısmı köy tavuklarında gerçekleşmektedir. Köy tavukları sürekli olarak virusun saçılmasına sebep olan hasta-lık kaynağı olarak düşünülmelidir. Hastalığın kontrol altına alınması için virusun saçılımına kaynak teşkil eden köy tavuklarında ulusal bir mücadele programı bulunması çok önemlidir. Bu amaçla Bakanlığımızın 2014 yılı itibari ile başlattığı köy tavuklarında ND aşılama pilot çalışmasının genişletilerek devam etti-rilmesi planlanmaktadır. 2015 yılı itibari ile hem köy tavuklarında hem de ticari kanatlı işletmelerinde aktif survey programı başlatılmıştır.

Ülkemizde sirkule eden ND viruslarının gensekansı ve filogenetik analiz çalışmalarının genişletilerek, geç-miş yıllarda izole edilen viruslarla karşılaştırılması-nın yapılması ve sonuçlarının yıllık raporlar halinde sunulması hastalığın epidemiyolojisinin daha iyi an-laşılmasını sağlayacaktır. Bu çalışmaların sonuçları-nın hastalıkla mücadele programına yansıtılması ise ND’nin kontrol altına alınmasına önemli katkılar sağ-layacaktır.

Ülkemizde yaygın olarak yapılan güvercin yetiştiri-ciliğinde gerekli aşılama ve biyogüvenlik tedbirleri tam olarak uygulanmamaktadır. Genellikle gösteri ve yarışlar nedeni ile çeşitli yerlerden gelen hayvan-ların bir araya toplanması birbirlerine virusu bulaş-tırmalarına sebep olmaktadır. Virusu almış hayvanlar gittikleri yere etkeni taşıyarak geniş çapta bulaşma-lara sebep olmaktadır. Ülkemizde yetiştiriciliği yapı-lan güvercin populasyonunda hastalığın durumunun araştırılması, uygun aşılarla aşılamanın teşvik edil-mesi de hastalığın kontrol altına alınmasına katkı sağlayacaktır.

Kaynaklar yazardan temin edilebilir.

Page 35: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında
Page 36: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA34 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

KANATLI HASTALIKLARININ TEŞHİSİNDE MOLEKÜLER YÖNTEMLERİN KULLANILMASIK.Serdar Diker

Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabiilim DalıE-Mail: [email protected]

Geliştirilen tüm kontrol ve mücadele yöntemlerine ve araçlarına rağmen, infeksiyöz hastalıklar halen hayvan sağlığını tehdit eden en yaygın ve önemli hastalık grubunu oluşturmaktadır. İnfeksiyöz hasta-lıkların bu önemi, neden oldukları ölümler ve ekono-mik kayıptan kaynaklanmaktadır. Ayrıca infeksiyon-ların çoğunun zoonotik karakter taşıması nedeniyle insan sağlığı için oluşturduğu risk, konunun diğer önemli bir boyutunu oluşturmaktadır. Bu yüzden, hayvan infeksiyonları ile doğru ve etkili bir şekilde savaşabilmek için, öncelikle bunları doğru ve hızlı olarak teşhis edilebilmek gerekmektedir.

Klasik/konvansiyonel yöntemlere alternatif yön-temler neden gerekli? İnfeksiyonların laboratuvar tanısında bakteriyolojik ve serolojik tabanlı klasik yöntemler halen kullanılmaktadır. Bu yöntemleri ve alternatiflerini sorgularken göz önünde tutulması ge-reken çeşitli unsurlar vardır. Bunlar, doğruluk-geçer-lilik, süre, zorluk, kapasite, iş gücü ve maliyet olarak değerlendirilebilir. Ayrıca, bu yöntemleri irdelerken, her bir infeksiyon veya mikroorganizma grubu için ayrı değerlendirme yapmak gerektiği açıktır. Klasik yöntemler bazı infeksiyonların tanısında halen geçer-liliğini korurken, bazılarında yetersiz kalmaktadır. Örneğin, anaerobların, spiroketlerin, riketsiyaların, klamidyaların mikoplazmaların ve mikobakterilerin bakteriyolojik tanısı ve virolojik tanı her zaman so-runlu olmuştur. Bu mikroorganizmaların özel üreme koşulları ve ortamlarına gereksinim göstermesi ve nerede ise her biri için ayrı uzmanlık veya deneyim gerekmesi ilk ve en önemli sorunu oluşturmaktadır. Üreme ortamlarının hazır tutulması, özel üreme ko-şullarının sağlanması için yapılan harcamalar, yoğun iş gücü ve kapasite kullanımı klasik yöntemlerin ma-liyetini ciddi düzeyde artırmaktadır. Tüm bu unsur-lar karşılansa bile, klasik tanı yöntemlerin doğruluğu veya geçerliliği tartışmaya açık olmaktadır. Çünkü, tanı materyalinin alındığı anda mikroorganizmanın vücuttaki dağılımı, klinik örnekteki bakteri sayısı ve canlılığı gibi her bir infeksiyona özel durumlar, özel-likle negatif tanı sonucunu sorgulamaya açık hale

getirmektir. Tüm bunlara ek olarak, bakteriyolojik veya virolojik tanı için gereken sürenin uzunluğu, özellikle kritik veya acil vakalarda olumsuz diğer bir unsurdur; çünkü konvansiyonel yöntemlerle identi-fikasyonda, doğru sonuç uzun süre ile doğru oran-tılıdır. Sonuç olarak, mikrobiyal tanının her aşama-sında, konvansiyonel tanı yöntemlerinin açıklarının kapatılması ve desteklenmesi için alternatif tanı yöntemlerine gerek olduğu görülmektedir.

Klasik/konvansiyonel yöntemlere karşı moleküler tanı yöntemleri!

Moleküler biyoloji ve mühendislik alanındaki tekno-lojik gelişmeler, on yıl önce hayal bile edilemeyecek yöntemlerin kullanılmasına olanak sağlamıştır. Başta araştırmalar olmak üzere mikrobiyolojinin her ala-nında yer bulan bu yöntemlerin en büyük fırsatlar sunduğu alan ise moleküler tanıdır. Son yıllarda tanı amaçlı kullanılabilecek çok sayıda moleküler yöntem geliştirilmiştir ve bunların konvansiyonel yöntemle-rinin olumsuz yönlerine alternatif olabilecek özel-likleri vardır. Özellikle güç üreyen veya özel ortam gerektiren mikroorganizmalar çoğu genel olan sarf-lar ve basit cihazlar kullanılarak saptanabilir. Küçük hacimlerde ve seri olarak gerçekleştirilen reaksiyon-lar az iş gücü gerektirir ve test başı maliyeti düşük-tür; dolayısıyla gerekli kontrol ve temel sarflara sa-hip tüm laboratuvarlar tanıyı gerçekleştirebilir. Her infeksiyonun kendine has özelliklerine bağlı olmak koşuluyla, moleküler tanı genellikle daha az sayıda mikroorganizmayı hatta cansız olanları, daha çe-şitli klinik örnekte, hatta kontamine olanlarda bile saptayabilir. Tüm bunların yanında klasik tanının en önemli eksikliği olan süre, moleküler tanının en güçlü yönüdür; infeksiyon tipine bağlı olarak sürede onlarca kat avantaj sağlayabilir. Yukarıdaki değer-lendirmelerin tümünün konvansiyonel yöntemlerin yetersiz kaldığı vakalar için yapıldığı unutulmama-lıdır. Örneğin; yumurta kesesinde E.coli tanısı için yapılan kültüre veya tüberküloz tanısı için yapılan aside-dirençli boyamaya alternatif aramak gerek-

Kanat l ı Hasta l ık la r ın ın Teşhis inde Molekü ler Yöntemler in Ku l lan ı lması

Page 37: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

suþ ilan A4 5mm taþma paylý.pdf 1 16.03.2015 12:26:42

Page 38: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA36 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

sizdir. Böyle durumlarda moleküler tanı ancak özel amaçlar için bir alternatif olabilir.

Moleküler tanı yöntemlerinin Veteriner Mikrobiyo-lojiye kazandırdıkları.

Veteriner mikrobiyolojinin önemli özelliklerinden bi-risi tıbbi mikrobiyolojiye göre daha fazla sayıda mik-roorganizma ile uğraşmasıdır. Çünkü insanı bir tür olarak değerlendirecek olursak, tüm kanatlılar çok tür demektir. Çoğu geliştirilen veya optimize edilen moleküler tanı yöntemleri ile elde edilen kazanımlar ve örnekler aşağıda sıralanmıştır.

a.Klasik tanı listesinde olmayan infeksiyonlar mole-küler tanı listesine girmiştir. Örneğin; pahalı besiyeri gerektiği için mikobakteriler ve mikoplazmalar, özel sistem gerektiği için anaeroblar, doku kültürü gerek-tiği için klamidya ve riketsiyalar tanı listesinde yer almazken, moleküler tanı sayesinde rutin tanı kap-samına girmişlerdir.

b.Daha hassas ve kesin tanı gerçekleşmiştir. Optimi-zasyon çalışmaları ve kontrollü saha testleri, sapta-ma sınırının konvansiyonel kültürden daha düşük ol-duğunu göstermiştir. İzole edilen bakterilerin tür ve suş ayrımı fenotipik yöntemlere göre çok daha kesin olmuştur.

c.Kontamine örneklerden tanı gerçekleştirilebilmiş-tir. Selektif besiyeri ile bile güçlük yaşanan kokuş-muş nekropsi örnekleri, dışkı, gübre, altlık, atık su ve toprak gibi kontamine veya çok karışık floraya sahip materyallerde spesifik etkenlerin aranması mümkün hale gelmiştir.

d.Gereken iş gücü ve tanı maliyeti azalmış, labora-tuvar kapasitesi artmıştır. Klasik yöntemlerde besi-yeri ve test ayıraçlarının hazırlanması, malzemenin sterilizasyonu, izolasyon ve identifikasyon için gere-ken yoğun iş gücü, moleküler yöntem ile azaltılarak bir birim iş gücü ile daha çok sayıda örnek incelen-miştir. Tüm girdiler ve israf edilen malzemeler göz önüne alındığında örnek başına maliyet klasik yönte-me göre düşürülmüştür.

e.Tanı süresi kısaltılmıştır. İnfeksiyonun özelliğine göre klasik yöntemle ve düşük doğruluk oranı ile en erken 48 saatte gerçekleştirilebilen tanı, yüksek doğruluk oranı ile birkaç saate gerçekleştirilebilir hale gelmiştir.

f.Daha kesin tür ayrımı ve tiplendirme mümkün ol-muştur. Tür ayrımı %100 doğrulukla yapılır hale gel-miştir. Amaca göre yapılan tiplendirme ile birçok vakada kaynak takibi mümkün olmuş ve bu sayede epidemiyolojik analiz yapılabilmiştir.

g.Tıbbi atık miktarı azaltılmıştır. Konvansiyonel yön-temlerde kullanılan besiyerleri, toksik kimyasallar ve boya maddelerinin sarfı dolayısıyla atık miktarı azaltılmıştır.

h.İnfeksiyonlar ve vakalar hakkındaki bilgiler artmış-tır. Tüm etkenlerin yüksek doğruluk oranı ile sapta-nabilir hale gelmesi, bazı infeksiyonlar hakkındaki klasik bilgilerin değişmesine veya yeni bilgiler eklen-mesine neden olmuştur.

Hangi moleküler yöntemler: Uygulama yolları ve örnekleri.

Veteriner mikrobiyolojide moleküler tanı yöntemle-rinden yararlanmanın başlıca iki yolu vardır. Bunlar-dan birisi, moleküler tanının belli aşamalarında veya tümünde ticari kitlerden yararlanmak, diğeri ise lokal koşulları göz önüne alarak in-house yöntem-ler geliştirip kullanmaktır. Ankara Üniversitesi Ve-teriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı olarak tercih edilen daha çok ikinci yoldur. Çünkü, Türkiye koşullarında görülen hayvan hastalıklarının spektru-mu genelde kitlerin geliştirildiği ülkelerden geniş ve bazen farklıdır. Ayrıca geçmiş deneyimler, belli has-talık grupları için ticari olarak mevcut olmayan test içerikleri kullanılması gerektiğini göstermiştir. Adı geçen birimde en sık kullanılan moleküler tanı yön-temleri ve bunun optimizasyonu için izlenen yollar aşağıda belirtilmiştir.

1.DNA konsantrasyonu ve ekstraksiyonu: Laboratu-varda moleküler tanı öncesi en çok önem verilen iş-lemdir. Farklı klinik materyallerde mikroorganizmayı veya DNA’sını konsantre etmek için in-house olarak geliştirilen, filtrasyon, santrifüj ve/veya manyetik zenginleştirme aşamalarını içeren yöntemler kulla-nılmaktadır. Bu aşamalar sırasında ticari kitlerden de yararlanılmaktadır.

2 .Tekli veya çoklu PCR: En sık görülen infeksiyonlar için klinik materyalden direkt tanı veya izolatların konfirmasyonu için laboratuvarda geliştirilen PCR kitleri kullanılmaktadır. Bu kitlerin tanı spektrumu

Kanat l ı Hasta l ık la r ın ın Teşhis inde Molekü ler Yöntemler in Ku l lan ı lması

Page 39: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA 37Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

gereksinime göre tasarlanmaktadır.

3. Tekli veya çoklu real-time PCR: Konvansiyonel PCR ile aynı amaçla kullanılmakta ve tasarlanmak-tadır. Bu yöntem daha çok fazla sayıda örneğin in-celendiği durumlarda ve kültür edilmiş bakterilerde uygulanmaktadır.

4.DNA sekans analizi: Bakteri ve virusların kesin identifikasyonu ve tür tayini, toksin üretimi veya aşı suşlarının ayırt edilmesi gibi kritik özelliklerin sap-tanması için kullanılmaktadır. İdentifikasyonda daha çok 16S rDNA sekansından yararlanılmaktadır.

5.Direkt 16S rDNA analizi: Bu yöntem tek tip mik-roorganizma içerdiği düşünülen klinik örneklerde direkt olarak 16S rRNA gen-lerine yönelik PCR ve sekans aşamalarından oluşmakta-dır. Bu yöntem ile çok kısa sürede çok olumlu sonuçlar alınmaktadır. Aynı yönte-min, karışık mikroorganizma içeren örneklerde uygula-masına yönelik araştırmalar halen devam etmektedir.

6.Melting curve analizi: Be-lirli hastalık gruplarında, örneğin tavukların solunum sistemi infeksiyonlarında 8-10 adet mikroorganizma-yı doğrudan saptamak veya ayırt etmek için in-house geliştirilen RT-PCR tabanlı yöntem kullanılmaktadır.

7.Ribotiplendirme: İzole edilmiş bakterilerin identifi-kasyonu için bakterinin rRNA operonunu inceleyen ticari bir sistem kullanılmaktadır. Bu sistemle >%99 tür ayrı-mı yanında, epidemiyolojik amaçlı tiplendirme ve kay-nak takibi yapılabilmekte-dir.

8.Yeni nesil DNA sekans ana-lizi: DNA bazları arasındaki

hidrojen bağlarının iyon değişimini ölçen bir sistem-le, karışık mikrobiyata sahip bağırsak gibi ortamlar-daki tüm mikroorganizmaların genomu (mikrobiyom) aynı anda saptanabilmektedir. Bu mikrobiyomun me-tagenomik analizi ile, farklı mikrobiyomların, çeşitli hastalıkların oluşumundaki rolleri anlaşılabilmekte-dir. Ayrıca, mikrobiyomun yemden yararlanma oran-larına etkisi gibi fizyolojik olaylar bile değerlendiri-lebilmektedir.

Sonuç olarak moleküler yöntemler, iyi tasarlandık-ları, optimize edildikleri ve uygulandıkları takdirde veteriner mikrobiyolojide rutin tanıya ve yenilikçi tasarımlara önemli katkılar yapacak ve klasik yön-temleri destekleyeceklerdir.

Güvenli ve üstün hizmet anlayışıyla, Türkiye’nin dört bir yanındayıllardır aynı tutkuyla

ACAR ECZA GRUP

İpekyol Cad. No:85 / ŞANLIURFA Tel: 0414 312 80 11 (pbx)Fax: 0414 313 35 36

Reşatbey Mah. Fuzuli Cad. Esin Apt. Altı No: 31/A, ADANATel: 0322 457 34 36Fax: 0322 453 23 13

Osmangazi Mah. İbrahim Ethem Cad. No:72/A Bayraklı - İZMİRTel: 0232 341 13 73Fax: 0232 341 55 48

Plevne Cad. Aslanağzı Sk.No:3/A-2 Gülveren, ANKARATel: 0312 350 98 98 (pbx)Fax: 0312 349 51 51

Kanat l ı Hasta l ık la r ın ın Teşhis inde Molekü ler Yöntemler in Ku l lan ı lması

Page 40: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA38 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

Cobb_Turkish Choose the best 21x29.7 19/01/2015 10:41 Page 1

Ülkemizde kanatlı üretimi, hem tüketim miktarının hem de ihracatın artmasına paralel olarak artmak-tadır. Bu artış ile birlikte ürün kalitesinin de yüksel-diğini izlemek mümkündür. Hem kanatlı eti hem de yumurta üretiminde artış bölgesel hayvan varlığını arttırmaktadır. Bu durum hem hastalık problemleri-nin potansiyel riskini arttırmakta hem de kontrolü ile ilgili alınması gereken önlemlerin daha detaylı yapılmasını zorunlu kılmaktadır.

Ülkemizde kanatlı ürünleri ile ilgili tartışmalar de-vam etmektedir. Bu konuları, halk sağlığı problem-leri, hayvan refahı, yem hammadde, yem katkıları ve hastalıklar olarak gruplamak mümkündür. Üretim aşamasında ise genel olarak tartışılan konular ara-sında kanatlı sağlığını ve performansını etkileyen hastalıklar ilk sırada gelmektedir. Hastalıkların et-kileri dikkate alındığında, bunların gruplandırılması ve hastalıklara göre önceliklerin belirlenmesi uygun olacaktır. Önemli hastalıklar başlığı altığında, hem kanatlı sağlığına ciddi etkileri olan hem de ulusla-rarası ticareti sınırlandıran/etkileyenler hastalık-lar vardır. Bunlar Avian Influenza (AI) ve Newcastle hastalığıdır (ND). Ayrıca bu hastalıklara ilave olarak kanatlı sağlığını etkileyen ve uluslararası ticaret üzerine etkisi sınırlı olan hastalıklar da vardır. Bun-lara örnek olarak, infeksiyöz laringotracheitis (ILT), infeksiyöz bronşitis (IB), mikoplazma infeksiyonları gibi hastalıklar sayılabilir. Bu hastalıklardan farklı olan ve halk sağlığını üzerinde etkisi olan hastalıklar da bulunmaktadır. Bu hastalıkaların en iyi örnekleri Salmonella ve Campylobacter infeksiyonlarıdır. Bu makalede önemli kanatlı hastalıklarının kontrolüne yönelik bilgiler verilecektir. Ülkemizde Avian Influ-enza, Newcastle Hastalığı, Kanatlı Tifosu ve Pullo-rum, bildirimi zorunlu hastalıklardır. Bu hastalıkların kontrolü ile ilgili yapılması gerekenler mevzuatlarla belirlenmiştir. Mevzuatla ilgili detaylara girilmeden, işletme düzeyinde üretimin olumsuz etkilenmemesi için alınması gereken önlemler detaylandırılacaktır.

Konunun tartışılması için “Hastalık kontrolünde ne kadar başarılıyız” sorusunun cevabını araştırarak işe

başlayabiliriz. Bu kapsamda hastalıkların genel bilgi-leri verilerek değerlendirmeler yapılacaktır. İlk Avian Influenza vakası, 2005 yılında Ekim ayında Manyas’ta tek bir vaka ile ortaya çıktı. Başka bir vaka görül-medi. Bir odakta tek vaka ve sonrasında yeni vaka-lar görülmemesi önemli bir başarıdır. Daha sonra ise aynı yılın son günlerinde Iğdır-Aralık ilçesinde bir vaka görüldü ancak kontrol edilemeden 2006 yılının Mart ayının sonuna kadar devam etti. 2005 yılında 6 ilde 9 vaka, 2006 yılında 54 ilde 233 vaka toplamda ise 242 vaka görüldü. İkinci salgının etkilediği il sa-yısı ve vaka adeti düşünüldüğünde, ilk vakadaki gibi başarıdan söz etmek mümkün değildir. 2007 yılında Şubat ayında 2 ilde 18 vaka ve 2008 yılında Ocak ayında 7 il 10 vaka bildirimi oldu. Vakaların sadece biri dışında diğerlerinin serbest yaşayan kanatlılarda görülmüş olması, ticari işletmeler açısından olduk-ça önemli bir başarıdır. 2005-2015 yılları arasında, 2008 yılından sonra AI vakası görülmemesi, hastalık kontrolünde genel anlamda başarılı olunduğu değer-lendirilebilir.

Newcastle Hastalığı ülkemizde ilk kez 1940 yılların ortalarında ortaya çıkmıştır. Bu yıldan sonra fark-lı zamanlarla hastalığa bağlı kayıplar bildirilmiştir. 2007-2014 yılları arasında köy kanatlılarında toplam 549 vaka bildirilmiştir. Bu hastalığın çok sayıda ilde görüldüğü ve bu bilgilerin hasta tavukların teşhis amacıyla laboratuvarlara ulaştırıldığı düşünülünce, hastalığın köy kanatlıları için hala önemi ortadadır ve ticari işletmeler için önemli bir risktir. Çok sayıda ilden izole edilen etkenlerin aynı moleküler özel-likte olması, bulaşmanın ve hastalığın dağılımında kontrol noktalarının yeniden değerlendirilmesinde yarar vardır.

Yukarıda verilen hastalıklarla ilgili bilgiler ışığında, hastalık kontrolünde ülkemizde yapılan/yapılama-yan uygulamaların başta sektör olmak üzere yeniden değerlendirilmesi yararlı olacaktır. Bu değerlendir-me bundan sonraki süreçte, hastalık kontrolünde daha çok başarı sağlamayı hedeflemelidir.

ÖNEMLİ KANATLI HASTALIKLARININ KONTROLÜ: TEMEL İLKELERProf. Dr. Mehmet Akan

Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabiilim Dalı

E-posta: [email protected]

Öneml i Kanat l ı Hasta l ık la r ın ın Kont ro lü: Temel İ lke ler

Page 41: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

Cobb_Turkish Choose the best 21x29.7 19/01/2015 10:41 Page 1

Page 42: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA40 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

Koruma ve Kontrol: Temel İlkeler

Bu kapsamda öncelikle ülkemiz kanatlı sektörü için risklerin iyi belirlenmesi ve bu risk(ler)in yönetilmesi için uygulamaların nasıl olacağı ortaya konulmalıdır. İlave olarak kanatlı işletmelerinde ve köylerde bu-lunan kanatlıları hastalıklardan koruma için biyogü-venlik, aşılama ve gerekli durumlarda tedavi işlem-lerinin detaylandırılması; hastalıkların doğru ve hızlı tanısının yapılarak kontrol mekanizmalarının çalıştı-rılması önem arz etmektedir. Yukarıda ifade edilen konular aşağıda detaylı olarak açıklanmıştır.

Ülkemizde kanatlı hayvan üretimini olumsuz etkile-yebilecek en önemli riskler, Avian Influenza ve New-castle hastalığıdır. Avian Influenza yüksek patojeni-teli (H5, H7) ve düşük patojeniteli olmak üzere iki grupta incelenebilir. Yüksek patojeniteli AI virusları ve düşük patojeniteli H5 ve H7 AI viruslarının neden olduğu hastalıklar bildirimi zorunludur. Bunların dı-şında düşük patojeniteli (H9 gibi) Avian Influenza viruslarının neden olduğu infeksiyonlar bildirimi zo-runlu olmasa da kanatlı üretiminin olumsuz etkile-me potansiyeli bulunmaktadır. Bildirimi zorunlu olan virulent (velojenik) ND virüs (vNDV) infesiyonları da bildirimi zorunlu hastalıklar arasındadır. vNDV infeksiyonları günümüzde köy kanatlılarında görül-mektedir ve ülkemizin ihracat potansiyelini sınırla-maktadır. Bildirimi zorunlu olan AI ve düşük patoje-niteli AI virüs infeksiyonları, 2008 yılından bu yana bildirilmemiş ve dolaşımda değildir.

Her iki grup hastalığın dünyada dağılımı artmaktadır. Özellikle yüksek patojeniteli AI virüs infeksiyonları yeniden aktif haldedir ve komşu ülkelerde (Roman-ya, Bulgaristan gibi) bildirimi yapılmıştır. vNDV in-feksiyonu ise ülkemizde köy tavuklarında aktif hal-dedir. Bu nedenden dolayı ülkemizde HPAI ve ticari işletmelerde vNDV infeksiyonunun görülebilme riski bulunmaktadır. Bu hastalıkların önlenmesi, koruma ve kontrol ile ilgili alınması gereken önlemlerin bir disiplin içinde yapılması önemlidir. Ülkemizde son dönemde bazı yumurtacı işletmelerde infeksiyöz la-ringotracheitis de bildirilmiştir. Bu hastalığın kont-rolünde de bazı zorluklar bulunmaktadır. Alınacak önlemler, bulaşıcı tüm hastalıkların dağılımını azal-tılmasında yararlı olacaktır.

Hastalıkların hızlı yayılmasında ve kontrolünde zorlukların başında bölgesel hayvan yoğunluğunun artması gelmektedir. Bölgesel ve işletmedeki ka-natlı yoğunluğunun artması, bir hastalık çıkması du-

rumunda kayıpları ciddi düzeye ulaşmasına neden olacaktır ve hastalık sonrasında kontrol önlemlerini de zorlaştıracaktır. Bu nedenle bölgesel yoğunluğun yüksek olduğu yerlerde, koruma ile özellikle biyo-güvenlik önlemlerinin çok detaylı çalışılması gerek-mektedir. İllere göre kümes sayıları Şekil 1 de, illere göre ticari kanatlı yoğunlukları Şekil 2 de verilmiştir. Bu veriler değerlendirildiğinde, hem kümes sayıları hem de kanatlı yoğunlukları yüksek olan illerde alın-ması gereken önlemler diğer illerden farklı olmalı-dır. Bu kapsamda iller arası kanatlı yoğunlukları da çok farklılık göstermektedir (Tablo 1).

Şekil 1. İllere göre kümes sayıları

Şekil 2. İllere göre kanatlı hayvan yoğunluğu (kanatlı/km2; köy kanatlıları

hariç)

Tablo 1 de görüldüğü gibi belirli bir alanda (km2) en yüksek kanatlı varlığı Düzce ilindedir ve diğerlerin-den oldukça yüksektir. Bu nedenle bu yoğunlukların daha dar alanlarda çalışması ve hastalıkların bulaş-masında etkili faktörlerin bu veriler ışığında değer-lendirilmesi önem taşımaktadır.

Sıra İl Yoğunluk (kanatlı/km2)1 Düzce 85082 Sakarya 50453 Bolu 3648

4 Manisa 2657

5 Balıkesir 2122

6 Kocaeli 21097 İzmir 17148 Uşak 13909 Kastamonu 128910 Afyon 1232

Öneml i Kanat l ı Hasta l ık la r ın ın Kont ro lü: Temel İ lke ler

Page 43: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA 41Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

Öneml i Kanat l ı Hasta l ık la r ın ın Kont ro lü: Temel İ lke ler

İşletmelerde çok yaşlı üretim, hastalık kontrolünü zorlaştıran diğer faktördür. Herhangi bir kümeste hastalık çıktığında, diğer kümesleri korumak ve has-talandırmamak için yoğun çaba göstermek gerekir ancak çoğunlukla bu başarılamaz. Bu işletmeler yu-murtacı veya damızlık işletmelerse ve çok yaşlı ise, bazı hastalıklar işletmeye girdikten sonra yayılması-nı engellemek ve bu hastalığı işletmeden çıkarmak zorlaşır. Bu nedenle tek yaşlı işletmelerin oluşturul-ması önem taşır.

Köy kanatlı hayvanları, Avian Influenza ve Newcastle hastalığı için ilk aşamada başlatıcı rol oynarlar. Köy kanatlıları bu hastalıkların devamlılığını sağladıkları gibi ticari işletmeler için riski artıran en önemli bi-leşendir. Ayrıca köy kanatlılarının orijini de önem ta-şır. Ekonomik ömrünü tamamlamış ticari kanatlıların köylere dağıtılması, özellikle yaş ve bağışıklık düzeyi nedeniyle, risk oluşturur. Bu hayvanlar hastalanmaz-lar ancak virusun saçılmasında rol oynarlar. Bir diğer önemli konu köy kanatlılarının serbest dolaşımıdır ve bu hayvanlar yaban hayatındaki kuşlarla temasa gelebilir, AI ve ND viruslarını alarak hastalık için ilk temas noktasını oluşturabilirler.

Köy Kanatlılarında Newcastle Hastalığına Karşı Aşıla-ma Projesi (6 İlçe, aşılanan kanatlı toplam 105.079) kapsamında toplanan verilerin değerlendirilmesi so-nucunda bazı bilgilere ulaşılmıştır. Bu bilgiler aşağı-da özetlenmiştir.

• Aşılama kapsamında ulaşılan köylerde kanatlı hayvan besleme oranı %33.2 (13680/41113 hane)

• >30 adet kanatlı besleyen hane 6221 (%45.4)

• Tavuk dışında kanatlı besleme oranları; hindi (%2.1), ördek-kaz (%5.4), hobi (%1.6)

• Aynı ortamda birden fazla kanatlı bulundurma oranı %3.1

• Kanatlı beslenme amacı; yumurta %43.2, yumurta-et %56

• Ticari yem kullanımı %28.2, yem verilmeyen %3.2

• Kanatlı orijini %54.4’ü dışarıdan erişkin kanatlı

• Son dönemde ölümle seyreden hastalık görülme durumu %23

• Hasta/ölen hayvanların %54.3’ü kontrolsüz çev-reye atılıyor.

Bu köylerden tesadüfi örnekleme ile alınan kan se-rumlarında aşı yapılmadığı bildirilmesine karşın yük-sek düzeyde NDV antikorlarının saptanması (Şekil 3), bu kanatlıların orijini konusunda bilgi vermiştir. Yüksek titre hastalık titresinden farklı olarak yoğun

aşılama titresi olarak belirlemiştir ve bu bulgu bu ka-natlıların ticari işletmelerden sağlanan aşılı tavuklar olduğunu göstermektedir.

Şekil 3. Köy tavuklarında NDV antikor titreleri

Hastalıkların devamlılığını sağlayan diğer risk fak-törü ise dönem arasının yeterli olmamasıdır. Dönem arası yetersiz işletmelerde, hastalık etkenlerinin gi-derilmesine yönelik işlemlerin (dezenfeksiyon gibi) başarıya ulaşması zordur. Ayrıca işletmede kanatlı dışında hayvanlar var ise yine işletmeye hastalık gi-rişi ve/veya devamlılığında ilave bir risk faktörüdür.

Hastalıklarda bir başka risk faktörü, işletmede/kümesteki hastalıkların teşhisinde yaşanan prob-lemlerdir. Hastalık teşhisinde laboratuvar kullanma alışkanlığının olmaması ve doğru teşhis konulama-ması (AI veya ND gibi), hastalıkla ilgili spesifik dü-zenlemelerin gözden kaçırılmasına neden olabilir ve buna bağlı olarak işletme/bölge düzeyinde sıkıntılar artabilir.

Hastalık etkenlerinin kontrolüne yönelik yapılan tüm uygulamalar biyogüvenlik kapsamında değer-lendirilmektedir. Bu kapsamda, hastalık etkenlerinin işletmeye girişini engellenmesi, infeksiyon çıktığı durumda, hastalığın sağlıklı hayvanlara bulaşmasını önlenmesi, hastalık etkenleri ile bulaşık materyalle-rin çevreye saçılmaması için önlem alınması, hasta-lık etkenlerinin ortamdan giderilmesinin sağlanması başarılmalıdır. Bu işlemlerin başarıyla uygulanması için genel yaklaşımları bilen insan kaynağını oluştur-mak da önemlidir. Bu kapsamda her kümes/işletme için biyogüvenlik planı oluşturmak ve bu kapsamda kümes/işletmeyi çevreden ayırmak, giriş-çıkış kont-rolü, sanitasyon-temizlik ve dezenfeksiyon uygula-

Page 44: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA42 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

malarını yapmak başarı için gereklidir (Şekil 4). Bi-yogüvenlik planını, üretim modeli, bölge ve ülkedeki hastalıkların durumuna göre detaylandırmak başarı-yı artıracaktır.

Şekil 4. Kümes için biyogüvenlik planı.

Aşılama, hastalıkların neden olduğu kayıpları azalt-mak için kullanılmaktadır. Bu nedenle iyi bir prog-ram kapsamında uygulanan aşılar, hayvanlarda ba-ğışıklığı artırarak hastalıkların kontrolünde avantaj sağlar. Ancak unutulmamalıdır ki, sadece aşılama ile biyogüvenlik uygulamalarının hedefe ulaşması müm-kün değildir. Hastalık kontrolünde aşılar bir araçtır ve iyi bir biyogüvenlik kapsamında önemli avantajlar sağlar.

Tedavi uygulamaları, bazı hastalıkların kontrolünde avantaj sağlayabilirler (örneğin koksidiozis). Ancak AI ve ND gibi hastalıkların kontrolünde tedavi işlem-leri, koruma ve kontrol çalışmalarında kullanılamaz-lar.

Hastalıkların kontrol edilmesinde, hastalıkların labo-ratuvar teşhisinin yapılması önemlidir. Uygun labo-ratuvarlarda uygun teşhis yöntemi kullanılarak ya-pılan uygulamalar, hastalığın belirlenmesi ve gerekli olduğu durumlarda epidemiyolojik ve tiplendirme çalışmalarının yapılması, hastalığın kontrolü için en önemli aşamalardan biridir. Hastalıkların izlenme sürecinde ise uygun örnekleme ile aktif surveylerin yapılması, hastalıkların varlığını ve epidemiyolojisi-ni belirlemede yardımcı olur. Önemli hastalık şüp-hesi bulunan materyallerin yurt dışı laboratuvarlara gönderilmemesi önemlidir ve bu işlemin ülkemizdeki laboratuvarlarda yapılması, kontrol stratejilerinin doğru uygulanması için gereklidir.

Önemli hastalıkların izlenmesi ile elde edilen bil-gilerle hastalıktan koruma, kontrol ve eradikasyon programı yürütülmelidir. Bu kapsamda hastalıkların teşhis altyapısının geliştirilmesi ve hastalıkların epi-demiyolojilerinin belirlenmesi, erken hastalık tanısı ve acil önlemlerin alınması, acil durum bütçesi oluş-turmak, veteriner ürünlerin ve biyolojiklerin etkin kullanımı, teknik personelin hastalıklardan koruma ve kontrol konusunda bilimsel prensiplere dayanan yeni ve güncel bilgilerle sürekli eğitilmesi gereklidir. Hastalık bulaşmasında etkili faktörlerin belirlenme-si/kontrol edilmesi, hayvan hareketlerinin kontrolü, altlık kontrolü, köy kanatlılarının orijini, çeşitliliği ve kayıt bilgilerinin sağlanması, başarı için önemli-dir. Ayrıca, teknik personelin hastalık kontrolünde kapasitesini ve liderlik özelliklerini geliştirilmeli, paydaşların konuyla ilgili eğitim ve programlara ka-tılması ve kalıcılığı sağlanmalı, hastalık kontrolü ile ilgili tüm kurallara uyulduğu denetlenmeli ve hasta-lık kontrolü ile ilgili gerekli yeni uygulamaların ha-yata geçirilmelidir.

Hastalık kontrolünde ve uluslararası ticaretin de-vamlılığının sağlanması için, bölgelendirme (=bölge-selleşme) işleminin sonuca ulaştırılması gereklidir. Bu kapsamda sonuca ulaşmada, aktif survey çalış-malarının yapılması ve özellikle köy kanatlılarındaki ND kontrolünün başarılması temeldir. Bu işlemlerde başarıya ulaşılması, bölgelendirme çalışmalarının sonuca ulaşmasını sağlayacaktır. Bölgelendirme, hastalıkların tüm ülkede değil başlangıçta daha dar bölgelerde etkin kontrolün sağlanması için gerekli-dir. Bu çalışmaların genişletilmesi ile hastalıkların kontrolü kolaylaşacaktır. Ayrıca kanatlı üretiminin artmasını sağlayacağı gibi uluslararası düzeyde de önemli avantajlar sağlayacaktır. Bölgelendirme, has-talık kontrolünde daha etkin mücadele (il düzeyin-de), üretimi planlamak, uluslararası ticaret, açıklık, Resmi otorite-sanayi işbirliğini sağlamak ve gelişmiş ülkelerle eşit duruma gelmek için bir ihtiyaçtır.

Sonuç olarak, hastalıkların izlenmesi/epidemiyolojik yaklaşım, etkin biyogüvenlik uygulamaları, teknik ekibin eğitimi, bölgelendirme ve Resmi otorite-sek-tör işbirliğinin arttırılması ülkemizde kanatlı sektö-rünün ihtiyaç duyduğu temel konulardır.

Öneml i Kanat l ı Hasta l ık la r ın ın Kont ro lü: Temel İ lke ler

Page 45: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında
Page 46: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında

MEKTUP ANKARA44 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 1

Veteriner Tavukçuluk Derneğinin 10. Olağan Genel Kurulu 18 Mayıs 2015 Pazartesi günü saat 11.00’de Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Satı Baran Toplantı Salonu Dışkapı/Ankara adresinde, çoğunluk sağlanamadığı

takdirde 25 Mayıs 2015 Pazartesi günü aynı saat ve yerde aşağıdaki gündemle toplanacaktır.

Önemle duyurulur

YÖNETİM KURULU

GÜNDEM

Açılış

Başkanlık divanının seçimi

Yönetim ve Denetim Kurulu raporlarının okunması

Eleştiri ve öneriler

Yönetim ve Denetleme Kurullarının aklanması

Yeni bütçenin görüşülmesi

Tüzük ile ilgili değişikliklerin görüşülmesi

Yeni Yönetim ve Denetleme Kurulları seçimi

Dilek ve temenniler

Kapanış

DUYURU

Page 47: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında
Page 48: Nicarb-Tav/Vet DRG(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 10:35Temmuz 2013’den Haziran 2014’e kadar geçen 12 aylık dönemi kapsayan bir harita Şekil 1 de görülmektedir. Bu zaman zarfında