onÜÇÜncÜ bÖlÜm · 2015. 3. 9. · de klasik dikotomi olarak adlandırılmaktadır. klasik...
TRANSCRIPT
ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KLASİK VE KEYNESYEN
EKONOMİ
Klasik Model
Varsayımları
Para ve Toplam Talep Eğrisinin Elde Edilişi
İşgücü Piyasası
Mal Piyasası ve Fazi Oranı
Toplam Arz Eğrinin Elde Edilişi
Tam İstihdam Dengesi ve İşsizlik
Keynesyen Ekonomi ModeliDenge Çıktı Düzeyi
İşgücü Piyasası ve İşsizlik Sorunu
Toplam Arz Eğrisi Elde Edilişi
Devlet Müdahalesi
Neler Öğreneceğiz?
KLASİK EKONOMİ
Klasik iktisatçılar; Adam Smith, J. B. Say, D. Ricardo, J. S. Mill, T. Malthus, A. C. Pigou vd.,
1770’lerden 1930’lara kadar olan 150 yılı aşkın süre verdikleri eserlerde;
ücretlerin ve fiyatların esnek olduğu
ekonomide rekabetçi piyasaların var olduğunu kabul etmişlerdir.
Klasikler tam istihdam denge düzeyini savunmuşlardır.
KLASİK EKONOMİ
Esasında klasik ekonomi daha önceki yerleşik ekonomi anlayışına, merkantilizme tepki olarak ortaya çıkmıştır.
Klasikler, merkantilistlerin özellikle iki temel düşüncelerine karşı çıkmışlardır. Bunlar:
Metalizm olarak adlandırılabilecek olan bir ulusun zenginliğinin sahip olduğu değerli metal miktarına bağlı olduğu görüşü,
Kapitalist sistemin gelişmesi için devlet müdahalesinin zorunluluğuna olan inançtır.
KLASİK EKONOMİ
Klasikler, ulusların zenginliğinin reel faktörlere bağlı olduğunu ve kapitalizmin geliştirilmesi için serbest piyasa ekonomisinin en uygun araç olduğunu savunmuşlardır.
Paranın ekonomideki rolü pek azdır ve ekonominin büyümesi üretim faktörleri stokunun büyümesine ve teknolojik gelişmeye bağlıdır.
Klasikler “her arzın kendi talebini yaratacağını” savunmuşlardır.
Klasikler, istihdam düzeyinin devlet müdahalesini gerektirir bir sorun oluşturmayacağını iddia etmişlerdir.
Klasik analiz, genel olarak reel bir analizidir.
Klasik Ekonominin Varsayımları
Klasik ekonominin beş temel varsayımı
vardır. Bunlar;
1. Klasik modelin temelinde ekonomik
birimlerin rasyonel davrandıkları varsayımı
vardır.
2. Tüm mal ve faktör piyasalarında tam rekabet
koşulları geçerlidir.
Klasik Ekonominin Varsayımları
Klasik ekonominin beş temel varsayımı vardır. Bunlar;
3. Ekonominin tam istihdamı kendiliğinden sağladığı ve dengenin bozulması halinde yeniden tam istihdam düzeyinde oluştuğu biçimindedir.
4. İnsanlar için para aldanımı söz konusu değildir.
5. Ekonomide devletin rolünün minimum düzeyde olmasıdır.
Klasik Modelde Para ve Toplam Talep
Klasik iktisatçılar parayı bir peçe olarak görmektedirler; yani paranın mübadele (değişim) ilişkilerini kolaylaştırmak dışında bir rolü olmadığını ve reel değişkenler üzerinde bir etki yapmadığını varsaymaktadırlar.
Ekonomideki fiyat düzeyi ise tamamen piyasadaki para miktarı tarafından belirlenmektedir.
Paranın bu şekilde reel değişkenler üzerinde etkisi olmaması durumuna paranın yansızlığı ya da nötrlüğü denir.
Reel değişkenlerin para arzından bağımsız olarak belirlenmesi de klasik dikotomi olarak adlandırılmaktadır.
Klasik Modelde Para ve Toplam Talep
Klasik ekonominin para arzı ile fiyat seviyesini
ilişkilendiren yaklaşımı, paranın miktar teorisi
olarak bilinmektedir. Amerikalı iktisatçı Irving Fisher tarafından geliştirilen miktar
teorisi değişim (mübadele) denklemini kullanmaktadır.
M.V ≡ P.T
(T) :Belli bir dönemde bir ekonomideki bütün mübadelelerin
sayısı
(P):Mübadelelerin ortalama fiyatı
(M):Para miktarı
(V): Paranın dolaşım hızı
Klasik Modelde Para ve Toplam Talep
M.V ≡ P.T
(T) (Y)
(Y): Yalnızca reel milli hasılanın hesabına giren değişimleri,
mübadelelerin ortalama fiyatı yerine de ekonomideki ortalama fiyat düzeyini gösteren indeksi (P) aldığımızda özdeşliğin sağ tarafı nominal milli hasılayı verir.
M.V ≡ P.Y
Bu ikinci özdeşlikte yer alan (V) paranın gelir dolaşım hızı olarak adlandırılır ve klasik iktisatçılarca sabit kabul edilir.
Klasik Modelde Para ve Toplam Talep
M.V ≡ P.Y
Reel gelir (Y)’de kısa dönemde tam istihdamda
sabit kabul edildiği için; bu özdeşlik doğrudan fiyat
düzeyini para miktarına bağlamaktadır.
Buna göre ekonomide para miktarı hangi
oranda artarsa fiyat düzeyi de aynı oranda
artacaktır.
Klasik Modelde Para ve Toplam Talep
Paranın miktar teorisi klasik yaklaşımda toplam talep (AD) eğrisinin elde edilmesine olanak sağlar.
Klasiklere göre paranın dolaşım hızı (V) sabittir.
Veri bir para miktarı için özdeşliğin geçerli olması demek, (P) ile (Y) arasında ters yönlü bir ilişkinin olması demektir.
Aslında değişim denklemini (P)’ye göre yazarsak;
Yani M.V bir sabite eşit olduğunda fiyatlar (P) artarsa reel hasıla (Y) azalmalı ya da (P) azalırsa (Y) artmalıdır.
Y
VMP
.
Klasik Modelde Toplam Talep Eğrisi
Burada (P) ile (Y) arasında negatif ilişki gözlenebilir.
Klasik iktisatçılarca (V) sabit varsayıldığında (M)’deki değişmeler (AD) eğrisinin kaymasına neden olur.
Örneğin para arzındaki (M) artış (AD) eğrisini sağa kaydırırken, (M)’deki azalma (AD) eğrisini sola kaydırır.
ASP
Fiy
at
Dü
zey
i (P
)
Reel Hasıla (Y)
Y0
1MAD1
2MAD2
Y
12 MM
Klasik Modelde İşgücü Piyasası
Klasik modelde,
fiyatlar ve ücretlerin tam esnek olduğu,
işçilerin istedikleri anda iş bulabildikleri,
firmaların istihdam ettikleri işgücünün miktarını herhangi bir maliyete katlanmadan diledikleri gibi değiştirebildikleri,
firmaların rekabetçi davrandığı ve mevcut fiyatlarla ürettikleri tüm malları satmayı bekledikleri
ideal bir dünya ele alınmaktadır.
Modelde sermaye stokunun kısa dönemde sabit olduğu ve tek değişken faktörün emek olduğu varsayılmaktadır.
Klasik Modelde İşgücü Piyasası
Üretim Fonksiyonu
Bir üretim fonksiyonu, kullanılan girdi miktarları ile bu girdilerle üretilebilecek maksimum ürün miktarı arasında bir ilişkidir.
Grafik 4.2’de gösterilen bu
üretim fonksiyonu,
kullanılan emek miktarı
arttıkça, emeğin marjinal
ürünün azaldığını ifade
eden emeğin azalan getirisi
varsayımına dayanmaktadır.
),( KLFY
00L
Y
Üre
tim
Dü
zey
i
(Y)
Emek Girdisi
(L)
L
),(__
KLFY
Y
L
0Y
Klasik Modelde İşgücü Piyasası
Emek Talebi
Emek talebi üretim fonksiyonundan türetilir.
Bu amaçla, öncelikle bir firmanın ne kadar işgücü istihdam edebileceği sorusunu yanıtlamak gerekir.
Bu soruyu yanıtlarken temel kural; ilave işgücünün istihdamı ile üretimin arttırılması firmanın karını arttırdığı sürece, yani ücret maliyetinden fazla getiri sağladığı sürece istihdam ve üretim artırılır.
İlave emeğin hasılaya katkısına emeğin marjinal verimidenir. (Üretim fonksiyonun eğimine eşittir)
Klasik Modelde İşgücü Piyasası
Emek Talebi Grafik 4.3’deki aşağı
eğimli eğri emeğin
marjinal verimliliği
(MPL) eğrisidir. Bu
eğri aynı zamanda
emek talep (Ld)
eğrisidir.
Firmalar MPL ile reel
ücretin eşit olduğu
noktaya kadar emek
istihdam etmektedir.
Klasik Modelde İşgücü Piyasası
Emek TalebiFirmanın optimum istihdam
düzeyi aşağıdaki eşitlikte formüle
edilmiştir.
Optimum istihdam düzeyinde
emeğin marjinal ürünü reel
ücrete eşittir:
Buna göre emek talebi reel
ücretin azalan bir fonksiyonu
olarak yazılabilir:
P
WMPL
P
WfLd
Klasik Modelde İşgücü Piyasası
Emek Arzı
İşgücü piyasasının arz yönünü geliştirirken, ilk olarak bireysel emek arz davranışından hareket edilir.
Bireyin emeğini arz ederken karşı karşıya bulunduğu tercih, bir günde sahip olduğu 24 saati bir gelir karşılığı çalışmak ile zamanını dinlenerek geçirmek arasında tahsis etmekten ibarettir.
Birey bu tercihini yaparken, diğer davranışlarında olduğu gibi, faydasını maksimize etme amacını güdecektir.
Klasik Modelde İşgücü Piyasası
Emek Arzı
Ancak birey için boş zamanın bir bedeli vardır. Bu bedel bireyin çalışması durumunda elde edeceği ücrettir. Ücret arttıkça, birey için boş zamanın bedeli artacaktır. Bu durumda birey boş zaman yerine çalışmayı tercih edecektir. Buna ikame etkisi denir.
Ücret artışının bir de diğer yönü vardır. Şöyle ki, ücret artışı aynı zamanda gelir artışı demektir. Boş zaman normal bir mal olduğuna göre, gelir arttığında boş zaman için talep artacaktır. Bu ise gelir etkisi olarak açıklanır ve arz edilen emek miktarının azalmasına neden olur.
Klasik Modelde İşgücü Piyasası
Emek Arzı
İkame ve gelir etkileri ters yönde çalışmakla beraber genelde ikame etkisinin daha güçlü olduğu ampirik çalışmalarla desteklenmektedir. Bu nedenle bireyin emek arz eğrisi genelde pozitif eğimlidir.
Bireyler arz ettikleri emek miktarını reel ücret arttıkça arttırdıkları için pozitif eğimli emek arz eğrisi ortaya çıkar.
Buna göre emek arzı da reel ücretin bir fonksiyonu olarak yazılabilir:
P
WfLs
L0 1L 3L
2L
P
Ww
1w
2w
PWLL ss
3w
İşgücü Miktarı
Ree
l Ü
cret
Klasik Modelde İşgücü Piyasası
Emek Piyasasında Denge ve Tam İstihdam Hasılası
Toplam emek talebi, ekonomideki tüm firmaların her bir reel ücret düzeyinde talep ettikleri işgücü miktarlarının toplamı olup, yine negatif eğimli bir eğri ile temsil edilmektedir.
İşgücü piyasasında arz edilen toplam emek miktarına ulaşmak için ise, her bir reel ücret düzeyinde bireysel emek arzları yatay olarak toplanır.
Klasik Modelde İşgücü Piyasası
Ücretlerin, emek arzı fazla
olduğunda düştüğünü ve
emeğe aşırı talep olduğunda
yükseldiğini varsayalım.
Şekildeki ifadesiyle, reel
ücret (w0) düzeyinin
üzerinde ise düşecek, altında
ise yükselecektir.
MPLLd
sL
E
K
1w
PWw
L0
L
1L
M N
2LL
00
wP
W
2w
L0 1L 2L
L
EK
N KLFY ,
Y
1Y
Y2Y
İstihdam
İstihdam
Üre
tim
Dü
zey
iR
eel
Ücr
et
Klasik Modelde İşgücü Piyasası
Fiyat Düzeyinin Değişmesi ve Emek Piyasasında Denge
Emek piyasasında dengeyi belirleyen iki eğrinin, emek talebi ve emek arzı eğrilerinin değişmesi halinde piyasada oluşan denge de değişecektir.
Emek arzı eğrisi fiyat düzeyinin değişmesi gibi bir nedenle kayabilir.
Fiyat düzeyinin değişmesi benzer biçimde emek talebini de etkileyecektir.
Klasik Modelde İşgücü Piyasası
Bu grafikte dikey eksene nominal ücret haddi yerleştirilmektedir.
Başlangıçta işgücü piyasası, P1 fiyat düzeyi geçerliyken E1 noktasında dengede olup, W1 ücret haddinde tam istihdam sağlanmaktadır.
Fiyat düzeyinin P1’den P2’ye yükselmesi firmaların işgücü talebini arttıracaktır.
Ancak işçiler reel ücretlerinin düştüğünü görerek, arz ettikleri emek miktarını azaltacaklardır.
Sonuçta yeni denge E2 noktasında oluşmakta ve daha yüksek olan W2 nominal ücret düzeyinde tam istihdam sağlanmaktadır.
1PMPL 2PMPL
1PLs
2PLs
1E
2E
1w
2w
*L
wN
om
ina
l ü
cret
(w)
İstihdam (L)
L0
Klasik Modelde Mal Piyasası ve Faiz Oranı
Mal piyasasında denge, toplam harcamalarla toplam gelirin ex-ante (planlanan) olarak eşitliğini ifade eder.
Klasik modelde üretim miktarını işgücü piyasasında oluşan istihdam düzeyi belirlemektedir.
Say Yasası
Say Yasası’na göre “her arz kendi talebini yaratır”
Firmalar üretimi gerçekleştirirken gerekli ekonomik kaynakları satın alması ya da kiralaması gerekir. Ekonomik kaynakların sahipleri hanehalklarıdır. Hanehalkları bu kaynaklar için kendilerine ücret, faiz, rant ve kar şeklinde ödeme yapılmasını bekler. Eğer hanehalkları elde ettiği tüm geliri harcarsa, üretilen her şey satılmış olur. Böylece her arz kendi talebini yaratmış olur.
Klasik Modelde Mal Piyasası ve Faiz Oranı
Klasik Faiz Teorisi: Tasarruf ve Yatırımların Eşitlenmesi
Eğer hanehalkları kazançlarının belirli bir oranını tasarrufa ayırmaya karar verirse, firmalar tarafından yaratılan gelirin tümü harcama biçiminde geri dönmeyecektir.
Böylece mal ve hizmetler için talep arzdan daha düşük olacaktır, yani bazı ürünler satılmayacaktır.
Böyle bir durumda firmalar üretimlerini kısarak ve çalışanlarını işten çıkararak tepki gösterecek, böylece işsizlik ortaya çıkacaktır.
Klasik Modelde Mal Piyasası ve Faiz Oranı
Klasik Faiz Teorisi: Tasarruf ve Yatırımların Eşitlenmesi
Ancak klasik ekonomistler tasarrufu bir sorun olarak görmediler. Tasarruf harcamalarda azalmaya yol açmaz. Çünkü firmalar tasarruf edilen tüm parayı yatırım için ödünç alırlar.
Klasik iktisatçılar, hanehalklarının istedikleri tasarruf miktarının, firmaların istedikleri yatırım miktarına eşit olacağından neden bu kadar emindirler?
Faiz oranları yüzünden, klasik modelde faiz oranları ödünç verilebilir fonların arzı (kısaca tasarruflar) ve talebi (yani yatırımlar) tarafından belirlenir.
Tasarruf faiz oranının bir fonksiyonudur, ilişki pozitif yönlüdür. Yatırımın faiz oranı ile ilişkisi ters yönlüdür.
I
S
1E
K
1i
2i
11 SI
i
Fa
iz O
ran
ı (i
)
Yatırım, Tasarruf (I,S)
SI ,0
L
2I2S
Klasik Modelde Mal Piyasası ve Faiz Oranı
Eğer hanehalkları yatırımcıların ödünç olarak kullanacağından fazla tasarruf etmek isterlerse, i2 gibi bir faiz oranında, fonlardaki fazlalık faiz oranını aşağı çekecektir.
Faizlerdeki bu düşüş, firmaların arzu ettikleri yatırım miktarının hanehalklarının tasarruf isteklerinin miktarına eşit oluncaya kadar devam eder.
Denge faiz oranında yatırıma yönelmemiş tasarruf kalmaz. Bu durumda firmalar tüm çıktılarını ya tüketicilere ya da yatırımcılara satmış olur ve böylelikle de tam istihdam sağlanmış olur.
Klasik Modelde Toplam Arz
Ekonomi daima tam istihdam düzeyinde varsayıldığı için, klasik toplam arz eğrisi, tam istihdam ya da doğal GSYİH düzeyinde dik bir doğrudur.
Toplam arz eğrisi işgücü piyasası dengesi ve üretim fonksiyonu kullanılarak elde edilir.
Tam istihdam hasıla düzeyinde düşey bir doğru olarak elde edilen toplam arz bazı durumlarda yer değiştirir. Örneğin ;
Ekonomide sermaye stokunun artması ve teknolojik gelişme durumlarında AS eğrisi sağa kayar.
Yine nüfus artışı emek arz eğrisini sağa kaydırdığı için AS eğrisi de sağa kayacaktır.
Tersi durumlarda ise AS sola kayacaktır.
1PMPL
2PMPL
1PLs
2PLs
1E
2E
1w
2w
*L
w
No
min
al
ücr
et (
w)
İstihdam (L)
L0
1P
2P
P
Fiy
at
Dü
zey
i (P
)
Üretim Düzeyi (Y)
Y0 Y
*L
Y
İstihdam (L)L
0 0
Y
Y
*Y *Y
KLFY ,
*Y
045
Üre
tim
Dü
zey
i (Y
)
AS
Klasik Modelde Toplam Arz
Düşey AS için Ücret ve Fiyat Esnekliğinin Önemi
Klasikler Say Yasası ve esnek faizlerin tam istihdamı sürdürecek yeterli harcama miktarını sağlayacağına inanırlar.
Hanehalklarının bazı gelirlerini sakladığı ya da gömülediği varsayımında, insanlar gelecek hakkında endişe duydukları zaman, yastık altında ya da sandıkta para saklayarak, sıkıntılı dönemlerde kullanabilecekleri bir kaynak oluştururlar.
Yine hanehalklarının bankacılık sistemine güvenleri sarsıldığında bu tür tasarruf biçimini tercih edebilirler.
Klasik Modelde Toplam Arz
Düşey AS için Ücret ve Fiyat Esnekliğinin Önemi
Bu şekildeki tasarruflar, dairesel akım modelinde bir kısım parayı alıkoyduğundan Say Yasası için problem yaratır.
Çünkü hanehalkları paralarını yastık altında saklamaya devam ederse, bu paralar firmalarca ödünç alınıp, yatırım için kullanılmayacaktır.
Sonuçta harcamalar azalacak ve işsizlik gözlenecektir.
Klasik Modelde Toplam Arz
Düşey AS için Ücret ve Fiyat Esnekliğinin Önemi
Klasik iktisatçılar yastık altı tasarrufların harcamalarda azalmaya neden olacağını kabul etmelerine rağmen, bunun işsizliğe yol açacağını kabul etmezler.
Çünkü ücret ve fiyat esnekliği sayesinde toplam harcamalardaki herhangi bir yetersizlik giderilecek ve tam istihdam sağlanabilecektir.
Eğer ücretler ve bazı girdi fiyatları kısa dönemde sabit olsaydı, toplam arz eğrisi pozitif eğimli olurdu.
Düşey AS için Ücret ve Fiyat Esnekliğinin
Önemi
Esnek ücretlerin ve fiyatların tam istihdamı nasıl garanti ettiğini gösterebilmek için, başlangıçta AS ile AD1’in kesiştiği P1 fiyat düzeyi ve Y*
reel GSMH düzeyinde ekonominin işlediğini varsayalım.
Şimdi tüketicilerin geleceğe dair beklentilerinin kötümser olduğu ve gelirlerinin bir kısmını yastık altına sakladıklarını düşünelim, neler olacağına bakalım. Bu ortamda toplam talep azalacak ve AD2
konumuna gelecektir.
AS
1E1P
2P
P
Fiy
at
Dü
zey
i (P
)
Reel GSMH (Y)
Y0
2E
1AD
2AD
3AD
Y
Düşey AS için Ücret ve Fiyat Esnekliğinin
ÖnemiKlasiklerin varsayımından hareketle, toplam talepteki azalma fiyatlarda hızlı bir düşüşe neden olur.
Grafiğe göre fiyatlar P1düzeyini koruyamayacak, P2seviyesine inecek ve denge E2’de sağlanacaktır.
Eğer AD daha önce yastık altına saklanmış paraların harcanması yoluyla artmış olsaydı, bu süreç tersine işleyecektir.
Toplam talebin AD3’e yükselmesi çıktı fiyatlarını hızla yükseltecektir.
AS
1E1P
2P
P
Fiy
at
Dü
zey
i (P
)
Reel GSMH (Y)
Y0
2E
3E
1AD
2AD
3AD
3P
Y
Klasik Modelde Toplam Arz
Düşey AS için Ücret ve Fiyat Esnekliğinin Önemi
Özet olarak, klasik iktisatçılar toplam talepteki değişmenin reel GSMH ya da istihdam düzeyinde herhangi bir etkisi olduğuna inanmazlar.
Sadece fiyat düzeyinin etkileneceği düşüncesini sürdürürler.
Klasikler AD eğrisini elde ederken kullandıkları miktar kuramı çerçevesinde değerlendirirsek, AD’deki kaymaların kaynağı tamamen piyasadaki para miktarına bağlı olmaktadır.
Para miktarı arttığında AD sağa, azaldığında ise sola kayacaktır.
Dolayısıyla fiyat düzeyi tamamen para miktarına bağlı olacaktır.
Paranın reel değişkenler üzerinde etkisi olmaması paranın yansızlığı ya da nötrlüğü olarak isimlendirilir.
Klasik Modelde Tam İstihdam Dengesi ve İşsizlik
Say Yasası’na olan inancın ücret ve fiyatların esnekliğinin bir sonucu olarak klasik iktisatçılar tam istihdamı normal bir durum olarak görürler.
Ekonominin dengesi toplam arz eğrisi ile toplam talep eğrisinin kesişimi ile elde edilmektedir.
Klasik sistemde üretim hacminin işgücü piyasasına ve teknolojiye, fiyat düzeyinin ise para piyasasına bağlı olarak oluştuğu biçiminde bir sonuca varılabilir.
Klasik ekonomi kuramının öngördüğü işsizlik geçici işsizliktir. Yani oldukça kısa dönemli bir işsizliğin talep şoklarından doğabileceği kabul edilmektedir.
Klasik Modelde Tam İstihdam Dengesi ve İşsizlik
Örneğin ekonomide para stokundaki bir azalma ortaya çıktığında AD1 eğrisi AD2’ye kayacaktır.
Her ne kadar ücretlerin esnek olduğu kabul edilmekte ise de ücretlerin ve fiyatların değişimi anında olmayacaktır.
Ekonomi yeniden tam istihdam dengesine ayarlanırken, izlediği yol E1-A-B-E2 olmaktadır. Burada işsizlik geçici işsizliktir.
Ekonomi fiyat ve ücret esnekliği sayesinde kendi kendine bu sorunu kısa sürede çözmektedir.
AS
1E1P
2P
P
Fiy
at
Dü
zey
i (P
)
Reel Hasıla (Y)
Y0
2E 1MAD1
2MAD2
Y
A
B
AY BY
Klasik Modelde Tam İstihdam Dengesi ve
İşsizlik
Ekonomide ayarlamalar zaman gerektirir, işte bu
zaman içinde işsizlikle karşılaşılır. Fakat bu işsizlik
çok kısa zaman içindir ve devam etmez. Ancak
piyasalara dışarıdan bir müdahale olursa, uzun
süreli işsizlikle karşılaşılır.
Ekonominin kendi iç mekanizmaları yoluyla tam
istihdamı sağlama yeteneği, klasik ekonomistlerin
“bırakınız yapsınlar” ya da “müdahale
etmeyen hükümet politikalarını”
onaylamalarının altında yatan neden olmuştur.
KEYNESYEN EKONOMİ
Keynesyen makroekonominin ortaya çıkışı, 1930’larda yaşanan büyük buhranın hemen ardından olmuş ve bir anlamda bu büyük krizden kurtulmanın yollarını ortaya koymuştur.
Keynesyen Devrim
Klasik düşünce ve onun bırakınız yapsınlar şeklindeki politika anlayışı, Büyük Buhran’a kadar hemen hemen tüm dünyada kabul görmüştür. Daha sonra endüstrileşmiş dünyada büyük çapta ve uzun süren işsizliğin görülmesi klasik modeli tartışılır duruma getirmiştir.
Klasik modele en ciddi eleştiri bir İngiliz iktisatçı olan
J. Maynard Keynes tarafından yapıldı. Asıl çalışması olan İstihdam Faiz ve Paranın Genel Teorisi ilk olarak 1936 yılında basıldı.
Keynesyen Devrim
J. Maynard Keynes’in İstihdam Faiz ve Paranın Genel Teorisi ile bir anlamda Keynes klasik iktisadı tersine çevirmiştir.
Klasik iktisatçılar her arzın kendi talebini yarattığınainanıyorlardı.
Keynes neden sonuç ilişkisine diğer yönden, yani talepten arza doğru bakılması gerektiğini ileri sürmüştür.
Keynes’e göre firmalar üretim kararlarını beklenen talep düzeyine ya da beklenen toplam harcamalara bağlı olarak alırlar.
Bir başka ifadeyle, klasik iktisatçıların önerdiğinin aksine arz talebe cevap verir. Kısaca talep arzı yaratır.
Keynesyen Devrim
Keynes’in tartışmalarında en önemli yeri ekonomide tam istihdamı sağlayabilecek toplam harcama düzeyinin yetersizliği alır.
Keynes’e göre sadece toplam harcama düzeyi yeterli olduğu zaman tam istihdam olanak dahilindedir. Eğer harcamalar yeterli değilse işsizlik ortaya çıkacaktır.
Kısaca Keynes piyasa ekonomilerinin otomatik olarak tam istihdama yöneleceği şeklindeki klasik tartışmaları reddetmiş, ekonomik durumun belirlenmesinde dikkatleri toplam harcamalara ya da toplam talep düzeyine odaklaştırmıştır.
KEYNESYEN EKONOMİ
Denge Çıktı Düzeyi
Keynesyen modeli anlamak için denge çıktı düzeyinin anlamını bilmek gerekir.
Makroekonomide denge çıktı düzeyi ne genişleyen ne de daralan istikrarlı bir çıktı düzeyidir.
Denge çıktı düzeyi kavramı dairesel akım diyagramı ile açıklanmaktadır.
Denge Çıktı Düzeyi
Tasa
rru
f
10
0 m
ily
ar T
L
Yatırım
Harc
am
ala
rı (I)
10
0 m
ilyar T
L Tüketim Harcamaları (C)
400 milyar TL
Hanehalklarına Gelir Ödemeleri
500 milyar TL
ŞEKİL 4.1.
Basit Ekonomide
Tasarruf ve
Yatırımı
İçeren
Denge Çıktı
Düzeyi
Han
eh
alk
ları
Firm
ala
r
Denge Çıktı Düzeyi
Ekonominin tüm çıktısını satın alacak yeterli düzeyde harcama yapılırsa ekonomi dengede olacaktır. Yani toplam harcamalar (tüketim harcamaları + yatırım harcamaları) denge üretim düzeyinin belirlenmesinde önemli rol üstlenir.
Toplam harcamalarla çıktı miktarı eşitliği sağlandığında üreticiler üretmiş olduğu her şeyi satabilecekler ve üretim düzeyini değiştirmeye teşvik eden hiçbir neden oluşmayacaktır.
Şayet toplam harcamalar yetersiz ise, firmalar üretimlerini satamayacak stok artışı nedeniyle bir sonraki dönemde çıktı düzeyi düşürülecektir. Farklı bir denge çıktı düzeyi oluşacaktır.
Denge Çıktı Düzeyi
Denge çıktı düzeyini göstermenin bir başka yolu olarak da yatırım tasarruf eşitliği kullanılır.
Yani hanehalklarının yapmak istediği tasarruf miktarı firmaların yatırım isteklerine eşit olduğunda denge sağlanır.
Harcama akımına yatırım şeklinde enjekte edilen miktar, tasarruf şeklindeki bu akımdan olan sızıntıya eşittir. Yani akımın ölçüsü değişmemiştir ve ekonomi dengesini koruyacaktır.
Keynes belirli bir zaman diliminde yapılan harcamaların tümünü efektif talep ya da toplam talep olarak adlandırmıştır.
Böylece klasiklerin miktar teorisini kullanarak elde ettikleri toplam talep yerine toplam harcamalardan hareketle toplam talep eğrisini elde etmiştir.
KEYNESYEN EKONOMİ
İşgücü Piyasası ve İşsizlik Sorunu
Keynes ve klasik ekonomistler ekonominin daima dengeye yöneleceği konusunda anlaşırlar.
Keynes ve klasik ekonomistlerin anlaşamadıkları önemli nokta; ekonominin istikrara kavuştuğu çıktı düzeyinin tam istihdama olanak sağlayıp sağlamadığı üzerindedir.
Klasik modelde, ekonomi tam istihdam dengesinde ya da potansiyel GSMH düzeyinde istikrar bulur.
Keynesyen modelde ise ekonomi dengeye yönelir fakat bunun tam istihdam olması gerekli değildir. Ekonomi tam istihdamdan daha düşük düzeyde dengeye ulaştığı zaman işsizlik dengesi mevcuttur.
KEYNESYEN EKONOMİ
Ücret ve Fiyat Esnekliği Tartışmaları ve Keynesyen Toplam Arz Eğrisi
Klasik ekonomistler bir piyasa ekonomisinde tam istihdamı sağlayacak iki gücü tanımladılar;
faiz oranı ayarlamaları
ücret/fiyat esnekliği
Eğer faiz oranı ayarlamaları yatırımcıların ve tasarrufçuların planlarının birbirine uygunluğunu sağlamada başarısız kalırsa ve bu çok az harcamayla sonuçlanırsa, ücret ve fiyat esnekliği hala tam istihdamı sağlayabilir.
Keynes aynı fikri paylaşmıyordu. O klasiklerin yüksek derecede ücret ve fiyat esnekliği varsayımının gerçek dünya ile uyumlu olmadığını ileri sürmüştür.
Ücret ve Fiyat Esnekliği Tartışmaları ve Keynesyen
Toplam Arz Eğrisi
Keynes’e göre fiyat ve ücretleri hızla
ayarlamaktan, özellikle aşağı doğru ayarlamaktan
alıkoyan çeşitli güçler vardır.
Piyasalar klasik teoride varsayılandan daha az
rekabetçidir.
Ücretler ve fiyatlar hızla ayarlanmaz bunlar
katı yada yapışkandırlar.
Ücret ve Fiyat Esnekliği Tartışmaları ve Keynesyen
Toplam Arz Eğrisi
Katı fiyatların sonuçları toplam arz ve toplam
talep çerçevesinde görülebilir. F
iya
t d
üze
yi
(P)
0 400 500
100
120
Reel GSMH
AS
2AD
1AD
3AD
KEYNESYEN EKONOMİ
Devletin Ekonomiye Müdahalesi
Klasik ekonomistler devlete ekonomide hiç yer vermemekte ve bunu da ekonominin kendiliğinden tam istihdamı sağlayacağı varsayımına dayandırmaktadır.
Klasiklere göre eksik istihdam ortaya çıksa bile bu geçicidir ve ekonomi kendiliğinden tam istihdama dönecektir.
Keynes ise ekonominin yalnızca kısa dönemde değil, uzun dönmede bile eksik istihdam dengesine takılabileceğini, ekonominin bu durumu ortadan kaldıracak mekanizmalara sahip olmadığını öne sürmekte ve devlet müdahalesini kaçınılmaz görmektedir.