klasik mantık

204
ç...,,,;.. .„...4--(4.d...z.--. ANKARA ÜNIVERSITESI ILAHIYAT FAKÜLTESI YAYINLARI NO: 173 KLASIK MANTIK 744'S 4'1.; "(A" BE ŞINCI BASK bc •• - 0641 - ,- , Prof. Dr. Necati ÖNER

Upload: sinan-durmus

Post on 25-Mar-2016

270 views

Category:

Documents


2 download

DESCRIPTION

 

TRANSCRIPT

Page 1: Klasik mantık

ç...,,,;...„...4--(4.d...z.--.

ANKARA ÜNIVERSITESI

ILAHIYAT FAKÜLTESI YAYINLARI NO: 173

KLASIK MANTIK 744'S 4'1.;

"(A" • BEŞ INCI BASK

bc••

-0641- ,- ,

Prof. Dr. Necati ÖNER

Page 2: Klasik mantık
Page 3: Klasik mantık

ANKARA ÜNIVERSITESI ILAHIYAT FAKÜLTESI YAYINLARI: NO: 173

‘4, • 1.1

.4-a>

cibcy74- eİ L

KLASIK MANTIK

BE Ş INCI BASKI

Prof. Dr. Necati ÖNER

Page 4: Klasik mantık

BIRINCI BASKI 1970

İ Kİ NCİ BASKI 1974

ÜÇÜNCÜ BASKI 1978

DORDÜNCÜ BASKI 1982

BE Ş INCI BASKI 1986

ANKARA 0NIVERS İ TES İ BASIMEV İ ANKARA - 1986

Page 5: Klasik mantık

iONDEK İ LER Önsöz V

GIRIŞ Mantık nedir 9

Tarihsel bilgi 5

Birinci Bölüm Kavram ve Treim

Kavram ın tan ım ı 16 Delâlet 16 Kavram ın özelli ğı 18 Kavram çe ş itleri 18 Kavramlar ın Çe ş itli delâletleri 20 Kavramlar ı aras ı ilişkiler 22 Be ş Tümel 24 Kategoriler 28 Kavram tart ış mas ı 34

İkinci Bölüm Tan ım ve Bölme

Tanım 36 Bölme 43

Üçüncü Bölüm Hüküm ve Önerme

Önermenin tan ım ı 45 Önermenin yap ı sı 46 Önerme çe ş itleri 46

III

Page 6: Klasik mantık

Yüklemli ve şartl ı önermeler 46 Önermelerin olumlu ve olumsuzlu ğu . .... 47 Yükle ıiı li önermelerin özellik ve çe ş itleri 49 Karma şı k önermeler 56 Ş artl ı önermeler 57 Bile ş ik önermeler 72 Modal önermeler 75 Önermeler aras ı ili şkiler 92 Karşı olma 91 Döndürme 95

Dördüncü Bölüm Ak ı lyürütme

Kıyas: 105 Kıyasın tan ımı 105 Kıyasın çe ş itleri 105 Basit k ıyaslar 106 Kesin kıyas 108 Seçmeli k ıyas 132 Bileş ik kıyaslar 141 Düzensiz kıyaslar 144 Kıyasların modalitesi 146 Kıyasın değeri 165 Analoji ve Tümevar ı m 172 Analoji 172 Tümevar ım 174

Beş inci Bölüm Tasdik Türleri ve Be ş Sanat

Tasdik türleri 181 Beş sanat 183 Beş sanatta kullan ı lan öncüllerdeki önerme çe- şitleri 183 Bibliyografya 189

IV

Page 7: Klasik mantık

ÖNSÖZ

Fikir tarihimizde önemli yeri olan mant ık bilimi, medreselerimiz-de okutulan derslerin ön safında gelenlerindendi. As ırlar boyunca Is-lâm dünyas ında, Arapça bilim dili olarak kabuledildiğ inden, mant ık kitapları o dilde yaz ıhrdı . 19. Asr ıı ; ikinci yarısından itibaren, gerek tercüme ve gerek tel ıf yolu ile Türkçe mant ık kitaplar ı yay ınlanma& baş ladı .

Klasik anlay ış a uygun olarak, eski dil ve alfabemizde yay ınlanmış bir hayli mantık kitab ı vardır. Bunların en önemlileri arasında şunları sayabiliriz: Abdunnafr in Gelenbevi'den tercüme ettiğ i Mizan'ul Burhan (1877); Ebherr nin İsagoji'sinin Ali Haydar tarafından He-diyecik adı ile tercümesi (1891); Ismail Hahkk ı (Izmirli)'n ı n ayni eseri Miyar'ul-Ulum adı ile Türkçe şerhi (1897); Ahderi'nin Süllem adl ı manzum eserinin R ıfat tarafından Vesileeül-lican adı ile tercüme ve ş erhi (1899); Ahmet Cevdet ( Pa şa)in yazdığı Miyar- ı Sedad (1877) ve Mehmet Tevfik'in yazd ığı Gayet'ul Beyan fi ı lm'ül-Mizan (1888). Adları n ı saydığı m ız eserler, Islâm kültürü geleneğ ine tamamiyle bağ -hdı rlar.

Avrupadaki mant ık geliş mekrini de içine alan veya tamamen yeni bir anlayış içerisinde yaz ı lm ış eserler de vardır. Bu yoldaki ilk eser, Italyan mantıkç ıs ı Gallupi'den, adı bilinmeyen biri tarafından tercünie edilerek 1860 da yay ınlanan Miftah'ul-Fünun'dur. Batıdaki yeni man-tı k gelişmelerin de yer veren ilk telif eser, Ali Sedad' ı n 1885 de yay ın-ladığı Mizan'ul-Ukulf'il-Mant ı k v'el-Usul adl ı kitab ıdı r. 1914 de Ismail Hakk ı (Izmirli) Felsefe Dersleri adı altında, bir mantık kitab ı daha yay ı nladı . Yazar bu eserinde Bat ı kaynaklarına dayanmış , klasik man-tığı Bat ı mant ıkç ıları anlayışı içerisinde kaleme alm ış ve yer yer Islâm mant ıkç ılarmın görüş lerini de belirtmiş tir.

1916 da Salih Zeki, klasik mauttk anlay ışı ndaıı farklı olarak, 19. asır Ingiliz mant ıkpları n ın kurmaya teşebbüs ettikleri, cebirsel

V

Page 8: Klasik mantık

mantık ( logique algebrique) anlayışı içinde yazdığı Mizan- ı Tefek-kür'ü yay ınladı .

Daha sonra bizde mantık yay ınlarında azalma görülür. Liseler için yaz ılar: kitaplarda, Rönesans'tan sonra, Batıda gelişen bir akıma uyarak, metot meseleleri, buna bağ lı olarak ele alınan ve bilim felsefe-si içine giren konular ağı r basmış , asil mantık konular ı ihmal edilmiş tir.

Lise ders kitapları dışı nda, doğrudan doğ ruya man:W(1a jlgili, Türk-çede yay ınlanmış eserler şunlardır: Prof. Vehbi Eralp'ın, Reichenbach'- dan tercüme ettiğ i Lojistik (1939). Ord. Prof. Hilmi Ziya ülken'in Mantık Tarihi (1942) ile A. Reymond'dan tercüme etti ğ i Lojik pren-sipleri ve Muas ır Tenkit (1942). Prof. Hamdi Ragıp Atademir'in, Aris-to'nun Organon'unun ilk beş kitab ı (1947-1952) ile, Porphyrios'un Isa-goirsi (1948) tercümeleri. Prof. Dr. Mübahat Küyel (Türke'r)in, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi cilt XIV say ı 1-2 de, Yahya ibıt Adi'nin mant ıkla ilgili bir risalesinin ash ile birlikte yayınladığı tercümesi; ayn ı dergi cilt XVI 1958 3-4 de, Farabi'nin üç risalesinin asılları ile birlikte tercümeleri; ayn ı dergi cilt XVIII 1960 say ı 1-2 de Musa Ibn Meymun'un Al-Makal fi S ına'at .al Mantık' ının ash ve tercüme'si; Dil ve Tarih Coğ rafya Fakültesi Felsefe Bölittifü yay ın ı olan Araş tırma dergisi cilt 1 1963 de, Farabi'nin Şerait'ul-Yakin'inin ash ile tercümesi; ayn ı dergi cilt III 1965 El-Vâhibi (?) nin Kategoriler Şerhi'nde zikredilen ve kategoriler üzerine Yunan ve Islâm filozoflar ı-nın yapm ış oldukları şerhlerden alınan parçaların asit ve tercümeleri; aynı dergi cilt IV 1966 (1968) de yine ash ile birlikte tercümesini ya-y ınladığı Farabi'nin Peri .ffermenetas Muhtasarz adlı eseri. Dr. Tee Grünberg'in 1958 de yay ınladığı Sembolik Mant ık I (Onermeler Man-tığı ).

Görülüyor ki dilimize, klasik. mant ığı n önemli kaynaklar ı kazan-dırdmış olmaklh beraber mantıkla ilgili yay ın fazla değ ildir. Hele man-tık öğ renimi yapaıdarın başvuracağı , bütün mant ık konuları n ı sistematik şekilde ele alan ve bugünün dili ve alfabesiyle yay ınlanmış bir mantık kitab ı yoktur. Bu eksikli ğ i,: giderilmesine yardım etmek amac ı ile bu kitabı yazm ış bulunuyorum. Ad ından da anlaşı lacağı gibi, kitapta mant ığı n konuları , klasik anlay ış açıs ından ele alınm ış tır. Modern man-t ık için yaln ız k ısaca tarihsel bilgi verilmiş tir.

Klasik mant ı k, Aristo'dan beri, ası rlar boyunca; kı lı k ırk yararca-sına iş lenmiş , gerek Bat ı 'da, gerek İslam dünyas ında, bu konuda yüzlerce "TraW" yaz ı lm ış tı r. Ben bu kitab ı haz ırlarken, kültür gelene-ğ imize uygun olarak yaz ı lm ış mant ık kitapların ın konuları ele alış

VI

Page 9: Klasik mantık

ve iş leyiş tarzlarını esas aldım. Öte yandan, Bat ı klasik mant ıkçl-larmın fikirlerini dd, Fransızca kaynakları göz önünde bulundurup, mantık konularını karşı laş tırmalı bir şekilde anlatmaya çalış tım. Bilin-diğ i gibi, her iki kültür dünyası , yani Batı ve Islânt mant ılcolartnın da kaynağı Aristo'dur. Kaynak ortak olduğu için, mant ık anlayış lar' ının esasında farklılık yoksa da, baz ı konular değ iş ik şekilde cınlaşı lıp an-(atı lmış tır.

Kitapta kullandığı m terimlerle ilgili bir hususa dokunmak istiyor rum. Dilimiz geli şme yolunda bulunduğu için bilhassa terimler üzerinde meslektaş lar arasında bile tam bir anlaşma yoktur. Ben terimlerin türk-çeleş tirilmesi taraftarıy ım. Dilin bu yolla kuvvetlenip geli şeceğ ine, o dili konuşup yazanlarda, sağ lam kavram kuruluşunun sağ lanacağma ve sonuç olarak düşünme zenginliğ ine eriş ileceğ ine inananlardamm. Yal-n ız, yap ı lacak türkçeleş tirmenin dil kurallarına uygun olmas ı gerekir. Bu nedenle, yeni bir terim yapan herhangi bir bilim dalı adamının Türk dili uzmanları ile işbirliğ inde bulunmas ında büyük fayda vardır. Doğ ru ve tutunabilecek terimler yapabilmek için, türkçele ş tirmede keyfilikten, her ne pahasına olursa olsun, yabancı kökten bir terimi atma tutkusu gibi hataya düşürme ihtimali fazla olan, aşı rı davranış lardan uzak bu-lunmalı , bilimsel zihniyet içinde, tiirkçele ş tirme sabırla yüriitülmelidir.

Iş te bu düşünce iledir ki, kitapta, mümkün oldu ğu ölçüde Türkçe terim kullanmağa çalış tım. Her terimi,: Türkçeleriyle birlikte Arapça ve Fransızcaların ı da yazdım.

Baz ı kitaplarda Türkçe olarak kabul edilen, fakat kulağa hoş gel-mediği gibi, nereden ve nası l tiiretildiğ i de anlaşı lmay ıp, dilimizde ben-zeri olan kelime yap ı lış larına da raslanmayan, bazı terimleri kullanma-y ıp daha iyileri bulununcaya kadar eskilerini ahkoydum. Tas ı m, önerti, sonurtu kelimeleri gibi.

Baz ı terimleri de Türkçe kelimelerle kar şı layamadığ un için, eski-lerini aynen aldım. Bu terimler Islam mant ıkplarına hıı stır ; bu nedenle Bat ı dillerinde de karşı lıkları yoktur. Meselâ, hulfi k ıyas, me şrute-i hasse, örfiye-i âmme, münte ş ire ve evveliyat gibi.

Baz ı terimleri &Fransızca olarak aldını ve Türk alfabesiyle yaz-dım, kollektif (collectif) gibi. Kulland ığı m Fransızca terimler iki grup-ta toplanı r: Birinciler, yalnız .8,..t ı ınantıkç ı larmın kullan ıp, Islam Man-t ı ke ıları nca ele alı nmadığı için Arapça karşı lığı bulunmayan ve bugünkü dilimizde de henüz kar şı lığı olmayan terimlerdir. Distributif, collectif inceptive, desitive, dietum ve n ıodus gibi. ikinci gruba girenlerin ise

VII

Page 10: Klasik mantık

eski ve yeni dilimizde kar şı hklan vardır; deduction, modalite ve contiu-gent gibi. Ikincilerin dilimizde kar şı lıkları bulunmas ına rağmen, neden Fransizcalarım tercih ettiğ imi kitapta açıkladım.

Bunları yaz ışı m, kitapta kullan ı lan terimlerin neden kök bak ım ı n-dan birlik ifade etmediklerini, bazan Türkçe, bazan Arapça ve bazan Fransızca oldukların ı açıklamak içindir. Her bilim kolunda, kitaplar yaz ı la yayla, tartış malar yapı la yapı la dilde birliğe varı lacaktı r.

Kitabın haz ırlanmasında yardımları n ı esirgemeyen arkadaşı m Doç. Dr. Hüseyin Atay'a te şekkür ederim.

Necati ÖNER

VIII

Page 11: Klasik mantık

G İ R İş

il< I. Mant ı k Nedir?

A—Kelime anlam ı :

Mant ık kelimesi, Yunanca Logike kelimesi-nin arapça tercümesidir. "Logikos, logos'a yani söz (parol)e, ak ı l (raison)a veya ak ı lyürütme (raison-nement ) ye ait demektir"'. Görülüyor ki kelime anlam ı ile lojik, hem söz hem de ak ı lla ilgilidir. Man-t ı k kelimesi de t ıpkı böyledir. Farabi kelimenin aç ık-lamas ın ı şöyle yap ıyor: "Bu sanat ı n (mant ık) ad ı nutk kelimesinden türemi ş tir. Bu kelime eskilere göle üç şeye delâlet eder: 1— İ nsan ı n makulleri idrak edebilece ğ i kuvvete delâlet eder. Bu kuvvetle ilim ve san'atlar elde edilir ve onunla hareketlerin gü-zeli ve çirkini ay ı rdedilir .2— İ kincisi insan ın nefsin-de anlayış yolu ile has ı l. olan makullerdir; bunlara içten konu ş ma denilir. 3— Üçüncüsü, içeride bulu-nan şeyi dil ile Söylemektir; ona da d ış tan konu ş ma denilir" 2 .

1 PAUL FOULQUI,Dietionnaire de la Langlie Philosophique, Logique maddesi.

2 MUBAHAT KÜYEL (Türker), Farâbrnin Bazı Mantık Eserleri, D.T.C.F. Dergisi Cilt XVI say ı 3-4 Eylül - Aral ı k 1958.

1

Page 12: Klasik mantık

Ali Sedad da nutk kelimesinin hem d ış nutuk (söz) hem iç nutuk (dü ş ünme)a delâlet etti ğ ini söy-leyerek Seyyid Şerif Cürcani'nin Ha•iye-i Suğ ra'sı n-dan ş u nakli yap ıyor; "Mant ık nutk-u zahiriye (d ış nutuk) ıtlak olunur ki bu konu ş mad ı r ve nutk-u ba-t ı ni (iç nutuk) ye ı tlak olunur; o da makulat ı n idraki-dir. İş bu fen (yani mant ı k) öncekini, (yani konu ş may ı ) kuvvetlendirir ve ikincisini (yani makulat ı n idrakini) doğ ru yola sevkeder. İ mdi bu fen ile nefs-i nat ı ka diye adland ırı lan nefs-i insaniyenin iki mânas ı dahi kuvvetlenir ve ortaya ç ı kar. İş te bu sebeple mant ı k ismi türetilmi ş tir" 3 .

Demek ki mant ı k kelime anlam ı ile hem dü ş ün-me, hem de bunun ifadesi olan konu ş ma ile

B --- Terim anlam ı :el,

Mant ı k kelimesi hem bir bilime ad olarak hem de bir dü ş ünme tarz ı n ı belirtmek için kullantl ıı . Her-hangi bir söz ve yaz ı kar şı s ı nda mant ı kl ı veya mant ı k-siz deyimlerini kullan ırken kasdedilen mant ı k bilimi değ ildir. İ nsan mant ı k bilimi ıı i öğ renmeden de mant ı k-l ı düş ünür. İ nsan yarat ı l ışı ndan beri mant ı kl ı dü ş üne-bildiğ i halde, mant ı k biliminin kurulu ş u daha çok sonralar ı olmu ş tur:

Mant ı kl ı dü ş ünme ile mant ı k bilimi aras ı nda s ı k ı bir ili şki vard ı r. Mant ı k, mant ı kl ı denen dü ş ünme tar-zı n ı kendisine konu olarak alan bilime verilen add ı r. Ba şka deyimle mant ı k bilimi, mant ı kl ı dü ş ünmenin düzenli olarak tesbitinden ibarettir.

Mantıkl ı dü şünmeye, do ğ ru dü ş ünme veya tutar-l ı düşünme de denilir. Mant ıkl ı dü şünmede, fikirler-

3 AL İ SEDAD, Mizan'ul Ukul s. 14.

2

Page 13: Klasik mantık

den yap ı lan hükümlerden ç ıkar ılan sonuçlar ın tutar- l ı olması gerekir. Tutarl ı dü şünme ise ak ıl yürütme- nin akı l ilkeleri denen ilkelere uygun olmas ı ile müm- kün olur'

`A/kA Dü şünme, a ı yur ıı tnk ürütmeler zin-

ciridir. Ak ı lyürütme ise hükümler aras ında bağ ku-rarak, zihnin, bilinenlerden bilinmeyenleri elde etme-sidir. Eski mant ıkçılar mant ığı konusuna göre tan ım-larken "bilinenden bilinmeyenin elde edilmesine vas ı-ta olan bı limdir'". "Mantık hakikata sevkeden zihin ışlemlerinin dE-ki. :1\4antığı n bir de amacı -

4 Genellikle ak ı l ilkeleri olarak özde ş lik ilkesi (Le prindpe d'iden-tite) ve onun mü ş taklar ı (deriye) olan çelişmezlik ilkesi (le principe de contradiction), üçüncü stkk ın imkânstzl ığ t ilkesi (le principe de tiers-exclu) ile yeter sebeb ilkesi (le principe de raison suffisante) ve bunun mü ş taklar ı olan nedensellik ilkesi (le principe de causalite) ve "gaiyet" ilkesi (le principe de finalit Ğ ) den bahsedilir.

Özdeş lik ilkesi: Bu ilke düş üncenin kendi köndisi ile uygunluğu-nun ş art ı d ı r. Birşey ne ise odur veya A A d ı r şeklinde ifade edilir.

Çelişn ı ezlik ilkesi: Birşey ayni zanı anda hem kendisi hem de ken-disinden ba ş ka bir şey olamaz veya A non A değ ildir, diye ifade edilir.

Üçüncü şı kk ın imkânstzl ığ t ilkesi: A ile A aras ında üçüncü bir ihtimal yoktur, diye ifade edebiliriz. Bu ilkeyi do ğ ru-yanl ış çiftine uygularsak bir şey ya doğ rudur ya yanl ış tır; üçüncü bir hal olamaz. Bu ilke yaln ız iki hakikat değerli mant ı klar için geçerlidir. Bu ilkenin reddedilmesi ile ikiden fazla hakikat değerli mant ıklar kurulmuş tur.

Saydığı m ız bu üç ilke tamamen şekilsel düşünce (la pensee formelle) için yeterlidir. Şekilsel mant ık ve matematikde zihin bu ilkelere uyar.. Fakat ne zaman zihin faaliyeti gerçekli ğ in (rĞalitĞ ) aç ı k-lanmasma yönelirse o zaman bunlara fraveten "her şey varolu ş sebebi-ne sahiptir", diye ifade edebilece ğ imiz yeter sebep ilkesi ile bunun müş taklar ı olan nedensellik ve "gaiyet" (finalit Ğ ) ilkelerine uymak zo-runluluğu doğar. 5 AHMET CEVDET, Miyar-t Sedad s. 11 6 E. GOBLOT, Traitcs de logique s. 17.

3

Page 14: Klasik mantık

na göre tan ı mı yapı l ır. "Mant ık zihni hatadan koru-yan bir fen', bir aletdir 8 . "Mantık şeylerin bilgisin-de akl ın ı iyi kullanma sanat ıd ır"9 .

Bu tan ı mlardan anla şı ldığı gibi mantığı n bir teo-rik yönü bir de pratik yönü vard ır. Birincisi mant ıkl ı dü ş ünme dediğ imiz bir düşünme tarzının tesbitidir. Bu tutumu ile mant ık bilim olarak adland ı rı l ı r. İ kinci yönü ise kurulan bu bilimin tatbik edilmesidir, bu tutu-mu ile de bir sanat ve teknik (fen) olarak adland ırı lı r. Mant ı k bilim midir? yoksa sanat m ı d ır? diye yap ılan tartış malar ı n sebebi bu iki yönlülükten. gelmektedir.

Mant ı k, doğ ru düşünmenin tesbitini yaparken, elbette, düşünmeyi ifade eden dil üzerinde durur. Biz fikirlerimizi sözlerle ifade ederiz. Fikirlerimizi aç ık-lamada kulland ığı mız kelimeler yaln ız fikirlerimizi değ il duygular ı mı z ı da ifade ederler. Bu sebeple ko-nuş ulan dilin iki anlaml ı veya. aldat ı c ı ifadeleri ola-bilir. Dilin sak ıncalarından 1“ırtulmak için geçen as-rın ikinci yarı sından beri mant ık için, konuş ma dilin-den farkl ı , sembolik bir dil yapma yoluna gidildi. Bu yeni yolda mant ık anlay ışı nda değ i ş iklik de oldu.

Yukarıda verdiğ imiz tan ımlar, geleneksel veya klasik denilen mant ık anlayışı na göredir. Burada man-t ık teriminin anlam ı kelime anlam ına da uygundur. Modern mant ıkta bu anlay ışı n değ iş tiğ i görülüyor. Aradaki farkl ı lığı modern mant ık taraftarlar ı ndan R. Blanche ş öyle açıkl ıyor: "Men şede mant ı k, dü-şünmenin fiili (effective), i şlemleri üzerine bir temmül-dü (reflexion). Mant ık kendilerini sözlü ifadelerde

7 SÜLEYMAN. SIRRI, Mant ık s. 17. 8 ALİ HAYDAR, Hediyecik s. 30. 9 Logique de Port-Royal s. 30

4

Page 15: Klasik mantık

gösteren, herzaman kulland ığı nı akılyürütmeleri tah-lil eder ve onlar ın geçerliğ ini sağ layan kurallar ı mey-dana çıkarmak isterdi. Ş imdi nası l geometrimiz zo-runlu olarak geo- ve zorunlu olarak -metrie de ğ ilse, mant ık da s ıkı olarak bağ landığı logos'dan bağ ların ı kopardı . Sonda yaln ız "logos-calcul" ile me şgul ol-mak için "logos-raison" ve "logos-langage"ı bırakıyor. Mantık yalnız her ampirik muhtevay ı değ il, terkip etmek ve uygunluklar ın ı değ iştirmek için, me şgul olduğu kendi sembollerinin mant ıksal anlamını bile soyutla ş tınyor"'°.

II. TARIHSEL BILGI

, Mant ık biliminin kurucusu Aristodur (m.ö. 384- 322). Aristo'dan önce Elea okulu ve Sofistler mant ık biliminin kurulması için haz ırlık çal ış malar ı yapmış -lard ır. Bunların münaka şalarında dikkatin mant ıklı düşünme üzerine çekildiğ ini görüyoruz. Fakat mant ığı bir disiplin olarak kurma şerefi Aristoya aittir.

Aristo, Organon ad ı alt ında yazd ığı alt ı kitapta mantık konular ın ı incelemi ş tir. Alt ı kitap ş unlard ır: Kategoriler, Önermeler, Birinci Analitikler, ikiıı ci Analitikler, Topikler, Sofistik Deliller. Aristo bu ki- , taplarda, kavramlar, hükümler, ak ılyürütmeler ve çeş itli isbat şekilleri üzerinde durur. Ak ı lyürütmelerde ençok yeri k ıyas'a verir. K ıyas, Aristo mant ığı nın bel kemiğ ini te şkil eder. 10 R. BLANCHğ , Introduction a la Logique Contemporaine s. 18-19.

Burada kullan ılan "Logos-raison" ve "Logos-langage" terimleri yukarıda bahsettigimiz islâm mant ıkçılann ın "iç nutuk" ve "d ış nutuk" terimleri ile kar şı lan ır. "Logos-calcul" den günlük dille ilgisi olmayan sembollerle yap ılmış (matematikte olduğu gibi) mant ık işlemleri anla şı lmaktad ı r.

Page 16: Klasik mantık

Aristo'nun mant ığı metafizikle s ıkıdan sılcıya il-gilidir. Çünkü Aristo'ya göre zihnin kanunlar ı aynı zamanda varl ığı n da kanunlar ıd ır. Aristo'dan sonra Stoacilar (bilhassa Chrysippe (277-204 civar ı) mant ık konuları ile uğ ra ş mış lard ır. Stoac ı lar mantığı meta-fizikten ay ırmağa, onu şekil; ve dille ilgili bir bilim haline getirme ğe çal ış mış lard ır.

Gerek Islam dünyas ında gerek Bat ıda, Aristo'nun mant ık anlayışı as ı rlar boyunca hakim olmu ş SioaCı -lar ı n fikirleri Aristo mant ığı içerisinde erimi ş , Aris-to tek otorite olarak hüküm sürmü ş tür.

Islam kültür dünyas ı nda, mantık çalış maları , Aristo'nun eserlerinin Arapçaya tercüme edilmesi ile baş lamış t ır. Mant ı k kitaplar ının ilk tercümeleri, Hu-neyn b. İ shak (Ö.M. 877), Ebu Bi ş r Matta (Ö.M. 938)- dır. Tercümelelerle ba ş layan Aristo mantığı na karşı ilgi gittikçe artm ış , mant ık kitapları defalarca tefsir ve şerhedilmi ş lerdir. Büyük İ slam mant ıkçı ları arasmda Farabi (870-950), İbni Sina (9801-037), Fahreddin Razi (Ö.M. 1209), Seyyid Ş erif (1340-1413) in adlar ını sayabiliriz.

Miladi üçüncü as ırda, Organon tefsircilerinden Ammonios Saccas-, Aristo'nun yukar ıda saydığı mız alt ı mant ık kitabına, yine Aristo'nun yazd ığı Reterik ve Poetik adlı eserleri de ilave ediyor, hatta Porphy-rios'un İsagoii'sini de bunlara ekliyordu". İ slam man-t ı kçı lar ı da yukar ı da zikredilen sekizi Aristo'nun bi-risi Porph.yrios'un olan dokuz kitab ı .kabul- etmi ş , herbirini mant ığı n bir bölümü olarak telakki etmi ş -lerdir.

11 İ BRAHIM MADKOUR, L'Orgonan d' Aristote dans le Monde Arabe s. 13.

6

Page 17: Klasik mantık

islâm dünyasında as ı l mantık çalış maları Farabi ile ba ş lar. "Farabi mant ık konusunda çok say ıda eser vermi ş tir. Aristo'nun Organon ad ı altında topla-nan mant ık kitaplar ı n ı k ı saltmak suretiyle toplu ola-rak ele ald ığı gibi ayr ı ayrı söz konusu ederek daha geni ş özetler yapm ış ve yine ciltler tutacak şekilde birer birer şerhetmi ş tir. Böylece mant ık sanat ının islâm âleminde gerekti ğ i kadar anla şı lmasında büyük hizmette bulunmu ş tur. Bu yüzden Aristo'dan sonra gelmek manas ı nda "Muallimi sahi" adını alm ış tı'.

Farabi mant ığı sekiz bölüme ay ırıyordu 13. Bu bölümler önceden adlar ı n ı saydığı mız Aristo'nun se-kiz kitab ına tekabül eder. Farabi'den sonra büyük islâm mantıkc ı s ı olan İ bni Sina'y ı görürüz. " İbni Sina, Porphyrios'un İsagoji adl ı eserin de mantık kitaplar ı aras ında yer veriyordu"". Bu suretle Farabrde sekiz olan mant ık kitaplar ı nı n say ı sı dokuza ç ı km ış oluyor.

İ bni Sina mant ık anlam ında tamamiyle Aristo'-c ı idur.

Aristo'yu kuvvetle müdafaa etmi ş tir". Ayr ıca

Aristo'nun Yunan tefsircilerinin eserlerini de okumu ş tan ı m nazariyesinde Eflatun, Calinus'tan da fay-dalanm ış ,hüküm mant ığı nda Stoac ı ları n fikirlerine de yer vermi ş tir".

Daha sonra gelen islâm mant ı kçılar ı , Farabi ve İ bni Sina gelene ğ ini takip etmi ş lerdir. İbni Haldun'un beyan ına göre", İ bni Sina'dan sonra yeti şen mant ık-

12 MUBAHAT KÜYEL (Türker), Ridıbrnin Baz ı Mantık Eserleri, D.T.C.F. Dergisi, C. XVI say ı 3-4 s. 167 ve Fdrei4rnin Peri Hermeneias Muhtasarı . Ara ş t ı rma IV 1966 dan ayr ı bas ım s. 5-8.

13 FARAB İ , filmlerin Say ım, (A. Ateş tercümesi) s. 82. 14 H İ LMİ ZIYA ÜLKEN, Mant ık Tarihi s. 82. 15 İBRAH İ M MADKOUR, Ayn ı esr. s. 268. 16 HILMI ZIYA ÜLKEN, -ayni esr. 101. 17 İBNİ HALDUN, Mukaddime (Z.K. Ugan tercümesi) II s. 677.

Page 18: Klasik mantık

c ı lar, yazd ıklar ı mantık kitablarmda bazı değ iş iklik-ler yapt ılar. Tan ım bahsini, burhan k ısmından çıkar-t ıp be ş tümel (külliyat ı hams)e eklediler. Kategoriler kı smını ise mant ığı n konular ı aras ından çıkard ılar. Burhan., Cedel, Hitabetjiii. ve Safsata'dan ibaret olan beş kitab ı da ihmal ederek baz ı lar ı bunlardan pek cüz'i surette bahsettiler. İ brahim Madkour'un ka-naat ına göre" bu de ğ iş iklik bu yazarlar ın değ ildir. Gerçekte onlar İ bni Sina'yı taklitten ba şka birşey yap-mamış lard ır.

Esasın ı Aristo mant ığı n ı n te şkil ettiğ i, Farabi ve İ bni Sina geleneğ ine uygun olarak yaz ı l ıp, asırlar bo-yunca medreselerde okutulan eserler aras ında en çok rağbet görüpte klasikle şenler: Esirüddin Mufaddal b. Ömer el-Kâtibi el- Kazvini (Ö.M. 1276) nin Risale el-Şemsiyye fi .el-Kavaid el-Mant ıktyye'si Abdurrah-man el-Ahderi'nin 1553 de yazd ığı el-Süllem el-Mü-nevrak adl ı manzum eseri ile bizim medreselerde son zamana kadar okutulan Fenari (Ö.M. 1430) nin Şerh-i İ sagoji adl ı eseridir' 9 .

İ slam dünyas ında mant ık bilimi aleyhinde baz ı fikirler de belirm ış t ır. İ bni Salah (Ö.M. 1245) ve El- .

-blzıevi(Ö.M. 1277)_gibi raşmay ı haram k ıldılar". Ehli Sünnet bilginleri ara-s ında mantık düşmanl ığı o derece artt ı ki şu söz dar-bımesel gibi kullanılmağa baş ladı : "kim mant ıkla uğ raşı rsa zındık olur" 21 .

18 İ BRAHİM MADKOUR, Ayn. esr. s. 245. 19 HAMDİ RAGIP ATADEMİR, Porphyrios ve Ebheri'nin hap).

jderi, DTCF Dergisi VI 1948, s. 463. 20 Rİ FAT, Vesilet' ül- İkan. 21 QOLDZİ HER, Mevkif Ehrel-Sânne el-Kudema Büzai Ulâm el

-Evail, Abdurrahman Bedevi'nin el-Turas el-Yunani fi el-Hadaret el-İ slâmiye adl ı tercümesi içinde s. 147.

8

Page 19: Klasik mantık

Mantığ a kar şı böyle menfi tav ır alm ınas ı nı İ bni Haldun Mukaddime'sinde ş öyle aç ıkl ıyor: Mütekelli-min dini akideleri müdafaa için baz ı deliller tesbit etmi ş lerdi. Mantığı n delilleri ise mütekelliminin bu delillerini çürütüyordu. Ebu Hasan E ş 'ari ile Ebu Bekir el-Bakillani ve Ebu İ shak İ sferayini "delilin butlan ından medlillun da butlan ı lazım geleceğ i" kanaat ında idiler. Bu kanaata göre, mant ı k, rnüte-kelliminin delillerini çürütürken bu delilillerin müda-faa ettiğ i as ı l dini inançlar ı da çürütmü ş sayı l ırdı . Bu-nun için eski kelamc ı lar mant ıkla me şgul olmay ı men ve mantığı , cerh ve iptal edece ğ i delile göre, bid'at ve-ya küfi- addetmi ş lerdir. Fakat Gazzali ve Razi gibi düşünürler, delilin butlamndan medlülun da but-lanı liizım geleceğ i iddias ın ı kabul etmediler. Mant ığı n bazı delilleri çürütmü ş olmasına rağmen as ıl dini.. akaide zararl ı olmadığı n ı bildirmi ş lerdir". "Gazza-liye kadar bir küfür addedilen mant ı k, sonra büyük bir rağbet görerek farz- ı k ifaye hükrnünde tutulmu ş tur"„.

Bat ıdaki mant ık çal ış maları da Aristo'nun eser-lerinin latinceye tercüme edilmesi ile ba ş lar. İ lk de-fa Bo&e (470-525) Aristo'dan Kategoriler ve Önermeler (Interpr&ation) ile Porphyrios'dan İsagoji'yi tercüme etti. Organon'un diğer bölümleri üzerinde incelemeler ancak XII. asr ın yarı sında ba ş lad ı '. Ortaça ğ Avni-pas ında Aristo mantdun ın büyük temsilcileri olarak, Albert le Grand (1193-1280) Saint Thomas d'Aquin

22 IBN HALDUN, Mukaddime, At ı f ef. Kitapl ı g ı yazma no. 1926 varak 238-239. Mukaddimenin Zakir Kadiri Ugan tercilmesinde bu bahis yoktur. 21 ve 22 No lu notlarda zikredilen eserlerden Prof. Tanci'nin yard ı mlar ı ile faydaland ı k.

23 İSMAIL HAKKI (İ z ınirli), Felsefe Dersleri s. 45. 24 T. KOTARBINSKL Leçons sur l'HisMre de la Logique,

A. Posner, s. 90.

9

Page 20: Klasik mantık

(1225-1274) Pierre d'Espagne (1226-1277) in adlar ın ı sayabiliriz. Ortaçağ Avrupa dü şüncesine Aristo ha-kimdi. Aristo'nun hakimiyeti fizik, metafizik ve man-t ı kta Rönesansa kadar devam etmi ş tir.

Aristo mantığı , ortaça ğ bilimleri için bir metot olarak yeterli idi. Rönesansla ba ş layan tabiat bilim-lerindeki geli şme karışı nda Aristo mant ığı nın metot olarak yetersizli ğ i ortaya ç ıktı . Aristo mant ığı nın esa-s ı n ı kıyas te şkil ediyordu. K ıyas dedüksiyonun en mü-kemmel şeklidir. Bacon (1561-1626) ve Descartes (1596 -1650) k ıyasa kar şı koydular. Onun yetersizliğ ini gös-tererek yeni metot yollar ı arad ı lar. Bacon, dedük-siyona karşı olarak tümevar ı m yolunu esas ald ı . Fikir-lerin bu yola yönelmesi, bilimlerin gerek genel ve ge-rek tek tek n ıetotlar ı n ı n tesbitine yol açt ı .

İ lk defa Petrus Ramus (1515-1572) mant ığı bö-lümlere ay ırırken, kavram, hüküm ve ak ı lyürütme-den sonra bir dördüncü bölüm olarak metot bahsini eklemiş ti". Bacon ve Descartes'in metot meselelerine dikkati çekmelerinden sonra, bilimlerde metot me-seleleri mant ığı n önemli bir bölümü haline gelmi ş tir. Mantığı n bu dördüncü bölümü, ilk defa sistematik bir tarzda Port-Royal (1612-1694) mant ığ mda i ş lenmi ş tir.

Yeniçağ felsefesinde ilimlerde metot meselelerinin öneminin artmas ı bilhassa öğ renim amac ı ile yazı lan mantık kitaplar ında, mantığı n diğer bölümlerinin büyük ölçüde ihmale u ğ ray ıp, yerlerini metot mesele-lerine terketmesine sebep olmu ş tur. Mant ık ad ı al-tında bilim felsefesinin alan ı içinde olan konular i ş -lenmi ş , bu durum günümüze kadar devam etmi ş tir.

25 T. KOTARB İ NSK1, ayn ı eser, s. 104.

10

Page 21: Klasik mantık

Mantık kitaplar ına metot bahsinin eklenmesi mantığı n esasına birşey ilave etmemi ş , onun bünyesin-de bir değ i ş iklik yapmamış t ır. Çünkü bu bölümde ele alınan, bilimler s ın ı flamas ı , bilimlerin konular ı , metotlar ı , ilkeleri gibi meseleler mant ıktan çok bilim felsefesini ilgilendirir.

Klasik mantığı n konusunu te ş kileden, kavram, önerme ve k ıyas üzerinde yeniçağda, Aristo'dan farkl ı bazı yeni görüş ler ileri sürülmü ş ise de, yeni fikirler Aristo mantığı nda köklü bir de ğ i şme yapamam ış t ır. Mantığı n geli ş mesi ba şka bir istikamette olmu ş tur; bu da XIX. asr ı n ikinci yarı s ı nda baş layan sembolik mant ı k çal ış malarıdır. Bu mant ığ a, lojistik, yeni man-tı k, modern mant ı k adlar ı da verilir.

Modern mant ığı n ilk habercisi olarak Raymond Lulle (1235-1315) görülür 26. Lulle mant ığı mekanik bir sanat olarak kabul ediyor, tamamen formel olma imkan ın ı seziyordu. Lulle, Leibniz (1646-1716) üze-rinde büyük bir etki yapt ı ". Lulle, mantığı n formel-liğ ini göstermek için bilmece gibi bir metoda ba ş vur-muş tu. Bu yoldaki çal ış malar Leibniz'de daha aç ı klığ a kavu ş tu. Leibniz bir taraftan Aristo mant ığı üzerinde çal ış malar yaparken, di ğer taraftan da yeni. bir man-tık kurma denemeleri yapm ış tı r. Leibniz, mant ıkta akı lyürütmenin, önermelerin muhtevalar ı ndan tama-men bağı msız bir şekilde i ş lemesini istiyordu; öyle ki ak ı lyürütme kurallar ı hesap kurallar ı gibi olsun. Bu ise ancak yeni bir semboller sistemi icadetmekle ola-bilirdi. Bu srste ınle ifade edilen önermelerle i ş lem ya-parken onlar ı n muhtevalar ı üzerinde dü ş ünülmemeli-

26 M. BOLL et J. REINHART, Histoire de la Logique s. 7. 27 J.TRICOT; Traik; de Logique Formelle, ss. 307.

11

Page 22: Klasik mantık

dir. Leibniz bu sisteme "carakteristique universelle" diyor.

Ası l sembolik mantık çal ış malar ı De Morgan (1806-1876), bilhassa Boole (1815-1864) ve Stanley Jevons (1835-1882) la ba ş lar. Bu İngiliz mant ıkcı laıı , ınatemati ğ i örnek alarak mant ığı yeniden kurmaya yönelmi ş lerdi. Bunlar cebirin i ş lem ve i şaretlerini mantığ a tatbik ediyorlard ı . Yani matemati ğ i mantığ a bir nevi temel yapmak istediler. Fakat mant ık alan ı matematikten daha geni ş olduğ u için mantığı n bu yol-daki geli ş mesi mümkün olmad ı .

XIX. asnn sonlar ına doğ ru cümleler teorisin-deki paradokslar meselesi matematikcilerin dikkatini mant ı k üzerine çekti. "Bertrand Rusell (1872-1970) gösterdi ki bu paradokslar ı n kökü derindedir. Para-dokslardan kaç ı nmak için mant ık ara ş tı rmalar ı na yö-nelmek gerekir. Paradokslar temelli bir mesele, ortaya koyuyordu, bunlar ı halletme ğe klasik mant ı k yetmez-di"". Rusell, Frege ve Peano'nun çal ış malar ı na da-yan ı yordu. Rusell arkada şı Whitehead ile 1910-1913 aras ında yay ı nlad ı klar ı "Principia Matheniatica" adl ı eser ile lojistik denen yeni mant ı k kuruldu. Blanche'- nin belirttiğ i gibi, Matenıatica'dan sonra asr ı n ba ş -larında, yeni mant ığı n ikinci büyük eseri olarak Hilbert ve Bernays' ın birlikte yay ınlad ı klar ı "Grundlagen der Mathematik" (1934-1939) görülür. İş te matemati ğ i temellendirmek için kurulan bu yeni mant ık, İ ngiliz mantıkcılarınm te şebbüsünün aksine, ba şarı sağ lamış ve yeni mant ık çal ış malar ı bu yönde ve çe ş itli yollarla geliş mi ş tir.

28 R. BLANCH ğ ,, Logique 1900-1950, Revue Ph ılosophique 1953 içinde.

12

Page 23: Klasik mantık

Rusell ve Hilbert mant ığı iki hakikat değeri üzerine i ş lerken Lukasiewicz ile Post üç hakikat de-- ğerli mantıklar kurdular. Reichenbach ihtimaliyet mantığı kurdu.

Yeni mant ık üzerinde çal ış anları n adlarını Boll ve Reinhart' ın eserine dayanarak şu gruplar içinde . toplayaliiliriz Hilbert ve arkada ş ları : (Beymann, von Neumann, Bernays, Ackermann), Viyana çevresi filo-zoflar ı (Wittgenstein, Reichenbach, Camap, Dubis-lav...), Polonya Okulu (Chwistek', Tarski, Lukasiewicz, Post.,.), Sezgiciler (Brouwer, Heyting...), Amerikan mantıkcı ları (C. I. Lewis, Morris, Church, Quine...) ve farkl ı eyilimde olan bilim adamlar ı (Frankel, Ram-say, Weyi, Gentzen, Herbrand, Goedel, N. Bourbaki ve Destouches; Enriquez, Gonseth...)

Ş u hususa dikkat etmek gerekir ki yeni mant ık çalış malar ı ile ilgilenenler, metamatikcilerle fizikci-lerdir. Çünkü matemati ğ in ve fiziğ in birçok mesele-leri yeni mant ıkla ilgilidir. Baz ı istisnalar ı ile filozof-lar mantığı n bu yeni geli ş mesi ile pek uğ raşmamış -la rdır.

Klasik mantı k, felsefenin bir kolu idi, mant ık ça-lış malarının bu yeni yönde geli şmesi ile, mant ık, fel-sefeden ayr ı lmış tır. Bugün modern mant ıkla yuğ ra-şanlar, filozoflardan çok matematikçiler ve fizikçiler-dir.

13

Page 24: Klasik mantık

KLAS İ K MANTIK

Klasik mantı k Aristo geleneğ ine bağ l ı olarak ele al ınan mantığ a denir. Gerek İ slam dünyas ı nda gerek Avrupada asırlarca öğ retimi yap ı lan bu mant ıktır. Mantık konuların ın i ş lenmesinde, İ slam mant ıkçı lan ile Batı mantıkcı lan aras ı nda fark varsa da bu bir ma-hiyet farkı değ ildir. Her iki kültür dünyas ına bağ l ı mantıkcı lann ele al ıp i ş ledikleri Aristo mant ığı dı r.

Klasik mant ı k dille çok ilgilidir. Çok defa şekil-sel (formelle) olarak adland ı r ı lsa da, konu ş ma dilini kulland ığı için, mantık i ş lemlerinde muhtevan ı n etki-sinden pek sı ynlamaz.

Mant ık, Aristo'da, metafizik bir hüviyet ta şı yor-du. Daha sonrakiler, yaln ız mant ı k i ş lemlerini ele ala-rak metafizik konulardan uzakla ş mak istemi ş lerdir. Mantıkta i ş in içine daima muhteva girdi ğ i içindir ki, klasik mantık felsefenin bir kolu olmaktan kurtula-mamış tı r.

Mantığı n bağı ms ızl ı k yoluna girmesi, ba ş lang ı ç-ta belirtti ğ imiz gibi, XIX. asr ın iknici yar ı s ı nda baş la-mış tı r.

Biz bu kitapta, klasik mant ığı n konular ı n ı i ş -lerken İ slam mant ıkc ı lar ının anlam ı n ı esas almakla beraber, klasik Bat ı mant ı kç ı lar ı nın eserlerini de göz

14

Page 25: Klasik mantık

önünde tutup, gerek İ slam dünyasında gerek Bat ıda klasik mant ığı n nas ı l i ş lendiğ ini belirtmeye çal ış acağı z.

Mant ı kl ı düş ünme kendisini ak ı lyürütmede gös-terir. Aristo ak ı lyürütme şekillerinden dedüksiyona önem vermi ş , onun da en mükemmel şekli olan k ı yas ı esas almış tı . Q halde klasik mant ık için asıl amaç k ı-yas ın incelerimesidir. Kavram ve önermelerin ele al ın-mas ı kıyas ın incelenmesi için zorunlu haz ırlıktır. Beş sanat k ıyas ın uygulanma yefidir.

15

Page 26: Klasik mantık

BIRINCI BÖLÜM

KAVRAM VE TERIM

KAVRAMİN TANİMİ

Kavram bir objenin zihindeki tasavvurudur. Buna fikir (id'e) de diyebiliriz. Aristo için kavram "objenin tan ımın ın bir kelime ile ifadesidir' 29 . Burada objenin tasdik veya inkar ı yoktur: Kavram dil-le ifade edilirse mant ıkda buna terim denilir.

DELÂLET (ddnotation):

Terim'in, kavram ın bir ifadesi olduğunu söyle-mistik. Biz kavramlar ı baz ı i şaretlerle ifade ederiz. İş aretler ya sözlü veya sözsüz olur. Bütün ifade şekil-leri mant ığı ilgilendirmez, kavram ın hangi şeklinin mantığı ilgilendirdiğ ini belirtmek için, çe ş itli ifade şe-killerini görelim. Islam mant ı kçı ları bunlar ı delâlet ba ş l ığı alt ında incelerler.

"Delâlet bir şeydir ki onu anlamaktan ba şka bir şeyi anlamak laz ı m gelir"", sözlü veya sözsüz olur. Bunlar da "tabii", "akli" ve "vaz'i" diye üçer üçer ayrılarak delâletin alt ı şekli meydana gelir.

29 TRICOT, TraW de Logique Formelle, s. 52. 30 ISMAIL HAKKI (Izmirli), Miyar'uPUlam, s. 11; RAŞİ T, Mi-

zan'ul-Makal s. 8.

16

Page 27: Klasik mantık

1 — Sözlü tabii delâlet: Oh, off, nidalar ının bir ağ rıya delâleti gibi.

2 — Sözlü aklı delâlet: i ş itilen bir sözüm onu söyleyen adama delâleti gibi.

3 — Sözlü vazIdelâlet: İnsan teriminin konu şan hayvana delâleti gibi:

4 — Sözsüz tabii delâlet: Hasm ını gören bir ki ş i-nin yüz ifadesinin de ğ işmesi gibi.

5 Sözsüz aklî delâlet: Duman ın ateşe delâleti gibi.

6 — Sözsüz vaz'l : Çizgilerin, i şaretlerin delâletleri gibi.

Bunlardan mant ığı ilgilendiren sözlü vaz'i delâlet-tir. Sözün klasik mant ık için nekadar önemli oldu-ğunu mantığı n tan ım ı bahsinde görmü ş tük. Klasik mantığı ilgilendiren delâletin sözlü olmas ı tabiidir. Sözlü tabii ve sözlü akli delâletlerin mant ığı ilgilen-dirmemeleri açıkt ır. Sözlü tabii delâletler, belirsizdir. İnsan ın herhangi bir feryad', bir ç ığ lığı onun bir ruh haline delâlet etse de, her zaman ayn ı şeyi ifade etmez. Meselâ bir "Ah..." sözü, ruhsal bir s ı kıntıyı , organik bir ac ıyı , bir hiddeti ifade edebilir. Bunlarm belirsizli ğ i yan ında parça parça olu ş ları da onların mant ık d ış m-da bulunmalar ını n bir sebebidir. Yani böyle bir sözü başka sözlerle birle ş tirip hükümler, ak ı lyürütmeler yapmak imkânsad ır.

Sözlü akli denen delâlete gelince, burada, sözde kullan ı lan kelimelerin anlamlar ı bahis konusu de-ğ ildir. Bunlar bir nevi ça ğ rışı m vas ıtalar ıdır. Bir ko-nu şmayı iş itmekle, konu şan' görmeden; kime ait olduğunu bilmeye yar ıyan bu konu ş madaki söz değ il ses rol oynar.

17

Page 28: Klasik mantık

Sözlü vaz'i delâlette esas olan sözdür. Bu sözler anlaml ı d ır, objeleri ifade ederler. İş te klasik mantığı n konu olarak ald ığı kavramlar ın delâletleri bu soydur.

KAVRAMIN ÖZELLİĞİ

Kavramla hayali birbirinden ay ırmak gerekir. Hayal daima özeldir, belli bir objenin tasavvurudur, hayalde niteliğ in rolü büyüktür. Kavram ise genel-dir, objenin şu veya bu niteli ğ ini ta şı maz. At hayali ile at kavram ın ı karşı la ş t ıralım: At hayali, rengi, şekli ve duru şu ile belli bir at ın, onu görür gibi zihinde canland ırı lmasıd ı r. At kavram ı ise belli bir at ı ifade etmez, bütün atlar onun içerisine girer. Görülüyor ki kavram genel bir fikirdir.

KAVRAM ÇEŞ ITLERI

a- Tek tek ele al ın ınca:

Tilmel, tekil ve tikel kavramlar: Eğer kavram bir s ı nıfı n tümüne delâlet ediyorsa tümel ,bir s ı n ı fın bir ferdine delâlet ediycrsa tekil kavram denilir. Me-selâ, şehir, tümel; Ankara, tekil'dir. Kavramlar ı!' biz-zat kendileri yal ın olarak ele al ındığı zaman, böylece ya tümel veya tekil olur. E ğer kavram yal ı n olarak de-ğ il de, bir önermede, konu olarak al ındığı zaman, tümel ve tekilden ba şka bir de tikel olur. Tikel kavram-lar, bir s ınıfı n bir k ı sm ı na delâlet eder, baz ı insanlar, baz ı şehirler gibi...

Soyut ve somut kavramlar. Eğer kavram bir nes-neye veya bir varl ığ a delâlet ediyorsa somuttur. insan, filozof, beyaz... gibi. Eğer kavram bir olu ş tarz ı n ı ifade ediyorsa soyuttur, insanl ı k, beyazl ık gibi.

Soyut ve somut kavramlar ı n ba şka bir tan ım ı : "somut kavramlar, zihne, zihinin tayinetti ğ i bir ko-

18

Page 29: Klasik mantık

nu içinde, bir şekil (forme) takdimederler (presenter). İnsan ve beyaz kavramlar ın ı n durumu böyledir. So-yut kavramlar ise konusuz olarak bir şekil takdim ederler. İ nsanl ık, beyazl ı k kavramlar ında olduğu gi-bi. Soyut kavramlar bir konudan soyutla ş tırı larak elde edilmi şlerdir".

Kollektif (collectif) ve distribütif (distributif) kav-ramlar: Bir fertler grubunda gerçekle şen kavramlar kollektif kavrarnlard ır (meclis, ordu, sendika gibi), Distribütif kavramlar da bir gruba delâlet ederler, fakat bunlar, grupta de ğ il de fertte gerçekle ş irler (in-san, asker i şçi v.s. gibi). Fertte ve grupta gerçekle şme-nin ne demek olduğunu açıklamak için bir misal ve-relim. Bir i şçi sendikas ına dahil olan bir i şçi için bu sendikad ı r diyemeyiz. Fakat i şçi grubuna dahil olan birisi için bu i şçidir diyebiliriz. Sendika kavram ı , ken-disini meydana getiren fertlerin herhangibirisinde gerçekle şemiyor. Fakat i şçi kavram ı , kendisini te şkil eden fertlerin herbirinde gerçekle ş ir.

Müsbet (positif) ve menfi ( ıı gatif) kavramlar: İngiliz mant ıkçı s ı De Morgan'a göre her kavram bir müsbet bir de menfi anlam ta şı r. Mesela "insan"' kavram ı Ahmet için müsbet olarak do ğrudur (Ahmet insandır); at için ise menfi olarak do ğ rudur (at in-san-olmayanchr ) böylece "insan" kavram ı müsbet, insan -olmayan kavram ı menfidir. Müsbet ve menfi kavram fikri bütün varl ığı kaplar. De Morgan müsbet kavramlar ı büyük harflerle menfi kavramlar ı küçük harflerle gös.teriyor. Mesela X = insana x = insan olmayand ır. Böylece X + x = bütün varl ıklar".

31 JACQUES MARITAIN, Eliments de Philosophie s. 45. 32 LOUIS LIARD, Les Logiciens Anglais Contemporains, s. 73 vdd.

J. TRICOT, Traitts de- Logique Formelle, s. 32.

19

Page 30: Klasik mantık

Bu şekilde alman kavram çifti birbirinin çeli ş iğ i (nakizi) olur. İnsan, insan-olmayan ın ; insan-olmayan, insanın çeliş iğidir. Ileride göreceğ imiz gibi önermelerin çeliş ikliğ i farkl ı bir aniamdad ı r.

b- Birbiri ile ili şkileri bak ım ından:

Bir kavram ba şka bir kavrama yüklendi ğ inde, yüklenen kavram, yüklendi ğ i kavrama olan nisbeti bak ımından ya özsel (zatf) veya ilintisel (arızf) olur.

Bir kavram yüklem olarak herhangi bir şeye yük-lendiğ i zaman, yüklenen kavram, o şeyin özüntin dı -şı nda değ ilse, yani yüklenilenin varl ığı yüklenene bağ l ı ise, yüklenen kavrama özsel denilir. Mesela, insan ak ı ll ı bir hayvand ır önermesinde, insan kav-ram ına "ak ı ll ı hayvan" kavram ı yüklenmi ş tir. İnsan ın insan olmas ı onun ak ı ll ı hayvan olmas ına bağ lıd ır. O halde, "ak ı llı hayvan" kavram ı , "insan" kavram ına nisbetle özseldir. E ğer yüklenen kavram, yüklendi ğ i şeyin özüne dahil de ğ il ise, yani yüklenen kavram or-tadan kald ı rı l ı nca yüklenilen ortadan kalkm ı yorsa yüklenen kavrama yüklenilene nisbetle ilintisel deni-lir. Mesela İnsan gülücüdür, önermesinde, gülücülük insanın özüne dahil olmad ığı ndan, gülücü kavram ı insan'a nisbetle ilintiseldir.

KAVRAMLARIN ÇEŞ ITLI

DELALETLER İ a — Nelik, gerçeklik, kimlik:

Tümel bir kavram ı n yaln ı z zihindeki fertleri dik-kate al ı nırsa, nelik (mahiyet); e ğer zihin d ışı ndaki fertleri dikkate al ı n ırsa gerçeklik (hakikat) denilir. Zihin d ışı nda fertleri ister bulunsun ister bulunmas ın

20

Page 31: Klasik mantık

her kavram ın neliğ i vard ır. Fakat zihin d ışı nda objesi bulunmayan kavramlar ın. gerçekli ğ i yoktur. Mesela, "insan" kavramının hem neliğ i hem gerçekli ğ i vardır. Çünki insan denince zihinde onu kar şı layacak bir "tasavvur" bulunduğu gibi insan kavramını n zı hrı in dışı nda delâlet etti ğ i fertler de mevcuttur. Halbuki, masallarda geçen "anka ku ş u" kavramin ın, neliğ i vard ı r fakat gerçekli ğ i yoktur. Çünkü anka ku şu de-nince zihinde onu karşı layacak bir anlam vard ır. Fa-kat zihin d ışı nda anka kuşunun delâlet edece ğ i bir obje yoktur.

Eğer gerçekli ğ i olan bir kavram ı yani bu kavra-m ı n' delâlet etti ğ i gerçekliklerden birisini belirtirsek, başka deyimle, onu nitelikleri ile ortaya koyupta diğerlerinden ay ı rırsak, bu gerçekli ğe de kimlik (hüviyet) denilir.

b — içlem, kaplam:

Bir kavram, ya içine ald ığı fertlere delâlet eder, mesela insan kavram ı , Ali, Veli, Ay şe v.s. gibi fert-lere delalet eder ki bu fertlere o kavram ı n kaplam ı (şumul-extension) denir; veya o fertlerin ortak nite-likleri, özellikleri ve karakterlerine delâlet eder, me-sela Ali, Veli gibi fertleri insan k ı lan onlardaki duy-gululuk, hareketlilik, akhl ı l ık gibi vas ı flard ı r. İş te bu vasıflar da insan kavram ı n ı n içlemi (tazammun-comprehension) denilir.

Bu iki nitelik birbirine kar şı t olarak de ğ i ş irler, yani kaplam çoğal ı nca içIem;azal ı r, içlem çoğ al ı nca kaplam azal ır. Meselâ, kavak kavram ından ağaç kav ram ına geçerken kaplam artar, içlem azal ı r. Ağaç kavramtn ın kaplam ı daha geni ş tir. Çünkü. A ğ aç kav-

21.

Page 32: Klasik mantık

Tonu içine kavaktan ba şka çam, çmar. vs gibi bütün ağaçlar girer. Kavak a ğacı n ı n da içlemi ağaçtan fazla-d ır. Çünkü ağaç kavram ı kavak kavramm ın bütün özelliklerini içine almaz, ağaç kavram ı nın özellikleri bütün ağaçlarda mü ş terek olan özelliklerdir.

‘< KAVRAMLAR ARASI İ LIŞ KILER

İ ki kavram aras ı nda dört türlü ili şki olabilir: E ş itlik (müsavat), Ayr ı kl ı k (mübavenet), tam-giri ş imlik (umum ve husus mutlak), ve ek-sik -giri ş imlik (umum ve h,usus min vech).

Eğer iki kavram ın herbiri di ğerinin bütün fert-le ı ini, karşı larsa aralar ında e ş itlik vard ır denir: Konu-ş an ile gülen gibi. İ ki kavramdan herbiri diğerinin hiçbir ferdini içine almazsa ayr ıkl ık vard ır denir, insanla at gibi. İ kisinden yalnız biri di ğerinin bütün fertlerini içine al ı rsa aralar ı nda tam-giri ş imlik var-d ır denir, insan ile hayvan gibi. E ğer iki kavram-dan her biri diğerinin baz ı fertlerini içine al ı rsa aralar ında eksik - giri ş imlik vard ı r denir, memeli ile bal ı k gibi.

Bu dört ili şkiyi şekillerle gösterelim:

1 - E ş itlik

O KONUŞAN

GULEN

Konu şan ve gülen kav-ramların ı n ikisi de insana has vas ıflard ı r. Her konu-ş an gülendir ve her gü- len konu şand ı r.

22

Page 33: Klasik mantık

2 — Ayrı klik

3 — Tam-giri ş imlik

İ nsan, kavram ı n ın hiçbir ferdi at kavram ı içine, at kavram ın ınhiçbir ferdi insan kavram ı n ı n içine girmez. Yani hiçbir at insan de ğ ildir ve hiçbir insan at de ğ ildir.

İ nsan kavram ı içine giren bütün fertler hayvan kav-ram ı içine girer ama, hay-van kavram ı içine giren bütün fertler insan kav-ram ı 'içine girmez. Yani bütün insanlar hayvand ı r ama, baz ı hayvanlar in-sand ı r.

4 -- Eksik - giri ş imlik

Memeli kavram ı n ı n baz ı fertleri bal ı k kavram ı içi-ne bal ı k kavram ı n ın da bazı fertleri Memeli kav-ramtiçine girer. Yani baz ı memeliler bal ı kt ır. baz ı bal ı klar mernelidir.

23

Page 34: Klasik mantık

BEŞ TÜMEL

Porphyrios (233-304) Aristo'nun mant ık kitap-larma giri ş olarak İsagoji ad ı altında bir kitap yaz-mış , burada, cins, tür (nevi), ay ır ım, hassa ve ilinti-'den bahsetmi ş tir". İ sagojiyi ilk defa Ammonios'un, mantık kitaplar ı aras ında saydığı nı ve İbni Sina'dan sonra İ slâm mant ıkcı larının bu fikri benimsedilderini önceden söylemi ş tik.

Be ş tümelln kolayca anla şı labilmesi için Porp-hyrios Ağac ı denen şu şemay ı göz önünde bulundur-mak faydal ı olur.

Cevher

Cismi olmayan Cismi olan

Cans ı z Canl ı

I I Duygusuz Duygulu

(hayvan- animal)

Ak ı ls ız Akı llı (insan)

33 Beş tümelden ilk defa bahseden Porphyrios degildir. Aristo da bunları ele al ı r, fakat ilk defa Porphyrios bunlar ı açık bir şekilde incelemistir.

24

Page 35: Klasik mantık

ir6,;zdie

Cins: Porhyrios cinsi ş öyle tan ı ml ıyor: "Birtçk varl ığ a nisbetle herhangi bir tarzda bulunan fertler topluluğ udur". Ba şka deyimle "alt ında türlerin s ı ra-landığı şeydir" 34. islam mant ı kc ılar ı n ın tan ım ı daha açıktır:' "Cins gerçeklikleri (hakikat) çe ş itli olanlar-dan, bunlar nedir, diye sorulunca verilen cevapt ır."". Mesela insan, at ku ş ... nedir ? denilince verilecek cevap hayvand ır olacakt ır. Hayvan bir cinsin ifadesidir 36. Verilen tan ı mlar cinsin kaplam ı dikkate al ınarak ya-p ı ltn ı st ı r.

içlem aç ı sından da cinsin tan ım ı yap ı labilir: "Cins bir vas ıflar y ığı n ı d ır". Aristo'nun tarum ı da içlem aç ısındand ır. "Cins'bir çok türde ortak olan ve cevher kategorisinde onlara yüklenebilen şeydit"".

Cinsin çe ş itleri: Uzak cins, yak ın cins diye iki-ye ayr ı lı r. Bir tür'ün hemen üstünde bulunan cinse ya-k ı n diğerlerine uzak cins denilir. Yukar ıdaki şemada, insan türünün yak ı n cinsi hayvan, uzak cinsleri ise, canl ı , cismi olan ve cevherdir.

Cinsin' dereceleri: En üstte bulunan cinse üstün cins, alt ında ba şka cins buluninayana a ş a ğı cins, her ikisi aras ı nda bulunanlara da. orta cins denilir. Yine ayn ı şemada, cevher, üstün cins; hayvan, a şağı cins; diğerleri orta cinsdir.

34 PORPHYRIOS, İsagoji, H.R. Atademir tercümesi, s. 30. 35 AHMET CEVDET, Miyar-t Sedad, s. 15, 1. HAKKI Miyar-ul-

Ult ı m, s. 21; Ö. FEVZI Miyar- ı Ulunt s. 18, AHMET HIFZI, K ısm- ı Tasavvurat. 33.

36 Dilimizde, frans ızcadaki "animal" ile "be^te" yaln ız hayvan kelimesi ile karşı landığı için, yanl ış anla şı lmaya sebeb oluyor. Bu-rada ve bundan sonra bu kitapta kullan ı lacak hayvan kelimesi animal karşı l ığı d ır.

37 J..TRICOT, s. 66.

25

Page 36: Klasik mantık

Tür: Gerçekliklert ayn ı olan birçok şeye bun-lar nedir diye sorulunca verilecek cevapt ı r. Meselâ Ali, Ahmet, Fatma NS... nedir? diye sorulunca insand ı r. denilir. İş te insan bir türdür. Porhyrios'un tan ı m ı : "Tür, cins alt ı nda s ıralanan ve cinsin öz bakimmdan kendisine yüklendi ğ i şeydir". Ahmet Cevdet de ş öyle tan ımlıyor: "bir gerçekli ğ in ayn ı olan özel tümel (kiil-li-i dir".

Tür'ün çe ş itleri: Özel tür ve göreli tür diye ikiye ayrı l ı r. Özel tür (bazan buna gerçek tür de denilir) tür olmakla cins olmayan yani art ık türlere bölünmeyen tür'e denir. Tür olmakla cins de olabiline de göreli tür denir. Yukar ıdaki şemada insan özel türdür. Çünkü alt ında başka tür yoktur. Canl ı ise göreli bir türdür.

Ay ı r ı m (fas ıl): Ayı r ı m, cins içinde türü gös-teren karakter veya karakterler toplam ıd ır. Ayı r ı m ın izalunda Port-Royal mant ığı daha aç ıktı r. İki türlü bir cins düşünelim, her türün cinste bulunmayan baz ı şey-leri ihtiva etmesi zorunludur. Aksi takdirde yaln ız cins vard ı r. Yani türlerin ihtiva etti ğ ini cins de ederse, cins ve tür ay ırım ı yapı lmaz. Böylece cinsten farkl ı olarak her türün ihtiva etti ğ i birinci esas, vas ı f ay ı rim ıd ı r. Her türün kendisine has ay ı r ı mlar' vardı r. Meselâ, cisim ve ruh, cevher'in iki türüdür. Cismin öyle bir şey ihtiva etmesi gerekir ki cevherde olmas ın, ruhun da öyle. Cisimde birinci olarak gördü ğümüz bu ayr ı vas ı f, yay ı lım (etendu)dir, ruhunki ise dO şüncedir". Öyle ise cismin ayı rımı yayı l ı m, ruhun ayı rımı düşüncedir 39.

Arrı nun çeş itleri : Ay ırım uzak ay ırım ve yakın ayırı m diye ikiye ayrı l ır. Eğer türü yak ı n cinsindeki

38 Bilindiğ i gibi Port-Royal mant ı kç ıları Descartes'a gördse bağ l ı-

39 Logique de Port-Royal, s. 58.

26

Page 37: Klasik mantık

ortaklarından ay ı rıyorsa yak ın; uzak cinsindeki ortak- lar ından ayı r ı yorsa uzak ay ı rı m denir. Mesela hare- ket etme, insanin uzak, hayvan ı n yak ı n ay ır ı m ı d ı r.

lfsla ın mant ıkc ı lar ı bu üç ttimele özsel tümeller zati) der ve tammlar ı nt şöyle yaparlar: "ne-

likler (mahiyet) birisi kendisine e ş itdiğeti kendisinden genel olmak üzere iki "diz"den meydana. gelmi ş tir. İş te neliğe tür, genel cüz'üne cins, e ş it cüz'üne ay ırım denir. Mesela, insan neli ğ i (inahiyeti) hayVan ile konu-şan (nattk) dan meydana gelmi ş tir. Burada, hayvan cins, insan tür, kcnu şan ay ı rınıdır''.

Hassa: Hassa bir türe ait olan ve zorunlu ola-rak ay ırı ma bağ l ı bulunan vas ı ftır. Porphyrios'a gö-re dört türlü hassa olur'". 1 — Türün baz ı fertlerine ait olan.hassa. Mesela hekimlik insan ın hassasıdı r ve baz ı fertlerine aittir. 2 — Türün bütün fertlerine ait olan hassa. Mesela, iki ayakl ı olma insan ın bütün fert-lerine ait olan hassas ıd ı r. 3 — Türün fertlerine belli bir anda ait olan hassa. Mesela insan ın ihtiyarlay ı nca saçlar ını n ağ armas ı gibi. 4 — Türilıt bütün fertlerine ait olmakla beraber daimi de ğ ildir. Mesela insan için gülme bu tip hassad ı r.

İ linti : Aristo ilintiyi ş öyle tan ı ml ıyor: "ilinti ne tan ı m ne hassa, ne de cins olmay ıp nesneye ait olan şeydir; veya hangisi olursa olsun bit tek ve ayn ı şeye ait olabilen veya ait olmayan şeydir, söz gelimi oturmu ş olmak ayn ı bir varl ığ a ait olabildiğ i gibi ak da böyledir, çünki hiçbir şey ayn ı nesneyi kah ak kah ak-olmayan olmaktan al ıkoyamaz"42 . Bu ş u demek-

40 AHMET CEVDET, Miyar-t Sedad, s. 11. 41 PORPHYRİOS, ayni esr. s. 46 vd.

27

Page 38: Klasik mantık

tir : İ lintinin ait olduğu şeyin varl ığı ilintiye bağ l ı değ ildir.

İ lintinin çe ş itleri : Ayrı labilen ve ayrı lm ı yan ilinti olmak üzere iki tip ilinti vard ı r. İnsan için uyumak ayrı lamıyan bir ilinti, Habe ş istanl ı veya karga için kara olmak ayrı labilen ilintidir. Hernekadar Habe-ş istanl ı ve karga için karal ık aynlmazsa da, onlar ı n varlığı kara olmaya bağ lı değ ildir. Konu yok olmadan, rengini kaybetmi ş bir Habeş istanli veya karga tasarla-nabilir.

Bu iki tümelin tan ı mlar ı nda da İ slam mant ıkçı -lann ı n tanımlar' daha aç ıkt ır. İ slam mant ıkç ı ları , has-sa ile ilintiye ilintisel tümel (külli-i ânzi) deyip şöyle tan ımlarlar : "Bir türe bir tak ım S ıfatlar ilinti olur. Bu s ıfatlar eğer bir türe ait ise hassa, çe ş itli tür-lere mahsus ise ilinti denilir" 43. Mesela gülmek in-san ın hassası , uyumak ilintisidir. Çünki gülmek vasf ı yaln ı z insan türüne hasdı r, uyumak ise bütün hayvan-lara has bir ırnteliktir.

KATEGORİ LER

Kategori kelimesi Aristo'ya göre yüklemi göste-rir. Vaı ligin yahut bir konuya yüklenen yüklemin çe-ş itli s ı n ıfland ır. En geni ş anlam ı ile al ınırsa kategori-lerin say ı sı s ı n ırsızd ır. Fakat felsefede daima belli sayıda kategoriden bahsedilir. Bunlar temel yüklemler, daha doğ rusu temel kavramlard ır. Aristo, Organ on'- un birinci kitab ın ı bunlara ayırmış tır. Aristo'cu gele-neğe uyarak mant ıkçılarm çoğu bunları en genel kav-ramlar diye ele al ırlar.

42 ARİ STO, Organon V, Topikler, H.R. Atademir tere., s. 43 AHMET CEVDET, ayn. esr. s. 12.

28

Page 39: Klasik mantık

Kategorilerin mant ığı n m ı yoksa ba şka bir disip-linin mi içine girdiğ i münaka şa konusu olmu ş tur. Ali Sedad, kategorilerin mant ığı değ il de metafiziğ i ilgi-lendirdiğ ini, İ slam dü ş ünürlerinden mant ığ a hücum edenle ıı in, mant ığı n bu bölümünü hedef ald ıklar ın ı , bu sebeble, sonra gelen mant ı kç ı ları n bu bölümü man-t ı k kitaplar ından ç ıkard ı klar ı n ı söylüyor". Höffding'e göre ise, kategoriler teorisi, psikoloji ile bilgi teorisi aras ında bulunmaktad ı r45.

Kategorilerin en genel kavramlar olarak telâkki edilmesi, çok defa onlar ın klasik, mant ık içinde ince-lenmesini gerekli k ı lmış t ı r.

Aristo'ya göre, on kategori vard ı ' : Cevher, nice-lik, nitelik, görelik, zaman, yer, durum, sahip olma, etki ve edilgi.

Aristo için kategoriler varl ığı n genel cinsleridir. Birbirlerine irca edilemezler. Bunlardan hiçbirisi ken-di kendine birşeyi ne inkâr ve ne de tasdik ederler. Tasdik ve inkâr ancak bunlar aras ı ndaki bir bağ lant ı ile olur. Bunlar tasdik ve inkâr etmediklerine göre,

-doğ ru ve yanl ış da değ illerdir.

Cevher (Substance): Özü ile kaim olan şeydir. Va ı ligin' devam ettirmek için ba şka bit şeye ihtiyac ı yoktur. Mesela ta ş vası flarından ayr ı olarak kendi ba şı na bir cevherdir. Onun rengi, şekli, ağı rl ığı vs. ilin-tileridir. Çe ş itli ta ş larda bu vas ıflar farkl ı olduklar ı halde, hepsinde mü ş terek bir şey vard ı r ki, o da onun ta ş olmasıd ı r. İş te bu, taşı ta ş kı lan onun cevheridir.

Cevher, azal ıp çoğ almaya elveri ş li değ ildir. Daha az insan, daha çok insan veya daha az ta ş ve daha çok

44 ALİ SEDAD, Mizamel-Ukâ1 s. 4-5 45 HOFFDING, La Penstse Humaine, s. 130.

29

Page 40: Klasik mantık

ta ş olamaz. Cevh,.-rlerin kar şı tları da bulunmaz. in-san ı n, ta şı n, at ın karşı tlar ı yoktur. Fakat kar şı tları kabul ederler, so ğ uk olan, bir de ğ i şmeyle sıcak ola-bilir, siyah birşey beyaz olabilir. Bu de ğ işmelerde cev-her hep ayn ı kal ı r.

Nicelik (QuantiM): Kaç, nice sorular ın ın ce-vabı d ı r. Sürekli ve süreksiz olmak üzere ikiye ay ıll ır. Süreksiz, aritmeti ğ in konusu olan say ıdı r. Sürekli. ise geometrinin konusu olan mekan ile fizi ğ in konusu olan zamand ır. Sayı lar aras ı nda mü ş terek bir s ınır düşünülemez. O halde süreksiz bir niceliktir. Çizgi ise süreklidir, çünkü bölümleri birbirine dokunan müş terek bir s ı n ır dü ş ünmek mümkündür, bu nokta-d ır. Düzeyler aras ı ndaki mü ş terek s ı nır ise çizgidir.

Niceliklerin kar şı tları yoktur. Be ş metre uzunun zıdd ı bulunmaz. Ço ğ un aza, büyüğ iin küçüğe karşı t olduklar ı dü ş ünülebilir ama, bu, niceli ğ in değ il, göre-liğ in zıtlığı dı r. Niceliklerde azl ık ve çokluk da olmaz. Niceliğ in kendisine has karakteri, e ş itlik ve e ş itsizlik yüklenebilmesidir. Bir şeklin bir şekle eş it olduğu veya olmadığı , bir say ı nın bir say ı ya e ş it olduğu veya olma-dığı söylenebilir.

Nitelik (Qualite‘): Nitelik, kenndisi ile bir şeyin nas ı l olduğu söylenen terime denir. Nas ı l sorusuna verilen cevapt ır.

Çe ş itleri:

1 — Hal bildi ı en nitelikler: Fazilet, adalet, itidal gibi.

2 — Meyil ifade eden nitelikler: Bunlar ın birinci-lerden fark ı , kolayca değ i şebilmeleridir. Mesela, has-tal ık, soğ ukluk, s ıcakl ı k gibi, insanın bunlara temayü-

30

Page 41: Klasik mantık

lü olabilir. S ı cakke ıı soğ uk, sağ lamken hasta kolayca olunabilir.

3 — Duyu nitelikleri: Tatl ı l ı k, ac ı l ı k, renkler, kokular, v.s. gibi.

4 — Şekil niteli ğ i: Bir şeyin e ğ riliğ i, doğ ruluğ u, üç veya dört kö şeli olu ş u gibi.

Niteliklerin kar şı tlar ı olur. Mesela, adalet adalet-sizliğ in, karal ık akl ığı n kar şı tıd ı r. Azl ı k ve çokl ıı k da kabul ederler. Bir şey ba şka birşeyden daha az veya daha çok ak olabilir. Fakat şekil nitelikleri *okluk ve azl ı k kabul etmezler.

Görelik (Relation) : Bütün varl ığı baş ka şeylere ba ğ l ı olana denir. Mesela, en büyük, göreli bir kavram-d ı r. Çünki onun en büyük olmas ı -ba şka birşeye göre-dir. Duyum, bilim gibi terimler de görelidir. Çünki an-cak bir şeyin duyumu veya bir şeyin bilimi olur.

Bütün göreli kavramlar kar şı l ı kl ı d ı r (eorrelatif). Mesela, baba, o ğ ulun babas ı ; oğ ul, baban ı n oğ ludur. Kanatl ı , kanat yüzünden kanatl ı d ı r, kanat ise bir kanatl ı n ı n kanad ı d ı r.

Nerede (Ori): Nerede sorusuna cevap olan kategoridir. Bir şeye, bir mekanda bulunmas ı yla ilinti olan haldir. Mesela evde, Ankara'da gibi.

Nezaman (Ouand): Ne zaman sorusuna ce-vap olan kategoridir. Bir şeye, bir zamanda bulun-mas ı yla ilinti olan haldir. Mesela: Ahmet ne zaman okula ba ş lad ı ? 1964 y ı l ı nda, diye verilen cevapta Ah-med'in zamanla ilgili bir hali gösteriliyor. O halde dün, geçen y ı l, gelecek hafta gibi zaman ifadeleri bu kategoriyi gösterir.

31

Page 42: Klasik mantık

D lı r u m (Situation): Bir şeyin baz ı cüzlerinin diğer cüzltrine veya kendisinin d ışı nda bulunan şey-lere göre ilinti olan halidir. Mesela, ayakta durmak, oturmak, yat ı k olmak gibi.

Sahip olma (Avoir): Herhangi bir şeye sahip olma, bir şeyin ba şka bir şeye sahip olmas ı ile ona ilinti olan halidir. Mesela silahl ı d ı r, şapkas ı başı ndad ır gibi.

Etki (Action): Bir tesir edicinin diğer bir şeye tesir etti ğ inde, tesir ediciye ilinti olan haldir. Kesiyor, seviyor, k ı r ıyor gibi.

Ed ilgi (Passion): Bir şeyin ba şka bir şeyle et-kilenmesiyle, ona ilinti olan haldir. Kesiliyor, k ır ı l ı-yor, seviliyor gibi".

Aristo'dan sonra klasik mant ı kçı lar kartegoriler teorisinde hep Aristo'yu takip etmi ş lerdir. Yukar ıda sayd ığı m ı z on kategori gerek bat ıda ve gerek İ slam dünyas ı nda yaz ı lan mant ık kitaplarında aynen kabul-edilmi ş tir.

Dü ş ünce tarihinde, kategoriler meselesi Aristo'-dan farkl ı şekilde de ele al ınmış t ı r. Aristo'dan sonra en büyük kategoriler nazariyecisi olarak Kant' ı gö-rürüz.

Kant'a göre kategoriler 47

Kant'a göre kategoriler müdrikenin a priori kal ıp-larıd ı r. Kant ı n kategoriler anlay ışı ile Aristo'nunki çok farkl ıd ır. Aristo'ya göre kategoriler varl ığ a aittir. Kant'

46 Kategoriler için geni ş bilgi bak. AR İ STO, Organon I, Katego-riler.

47 KANT, Critique de la Raison Pure, Tremesaygues et Pacaud fran. tere. s. 94.

32

Page 43: Klasik mantık

da ise kategoriler ziline aittir; bunlar zihinde tecrü-beden önce mevcuttur ve bilgi ancak bunlar vastasiyle elde edilir. Dış ardan bana gelen intibalar, ancak zih-nimdeki bu kal ıplardan geçtikten sonra bilgi haline gelirler.

Kant'a göre kategoriler, nicelik, nitelik, görelik ve modalite olmak üzere dörde ayr ı lır. Bunlar da ara-larında üçer üçer bölünerek oniki kategori elde edil-miş olur ki ş unlard ır:

Nicelik

Nitelik

Görelik

Modalite

Birlik (unitd) Çokluk (pluralitd). Tümlük (totalit

Gerçeklik (realitd) Olumsuzluk (negation) Sinirlilik (limitation)

Cevher ve ilinti (substance et accident) Nedensellik ve bağı ml ı l ık (causalite et dependance) Ortakl ık veya kar şı lıkl ı eylem (Communaute3 ou action recip-roque)

İ mUn - imkâns ızl ık (possibilitd-impossibilitd) Varolma - Varolmama (existen-ce-non-existence) Zorunluluk - Olumsall ı k (necessite - contingence)

Kant'dan ba şka Yeniçağda kategoriler teoricisi olarak, Renouvier ve Höffding'in adlar ın ı sayabiliriz.

33

Page 44: Klasik mantık

KAVRAM TARTIŞMASI

Kavramlann gerçekli ğ i meselesi, H ı ristiyan Orta-çağı nda, geniş tartış malara konu olmu ş ; üç görü ş orta-ya çıkmiş tır: Adcı l ık (nominalisme), gerçekcilik (tyL. alisme) ve kavramc ı l ık (conceptualisme).

Adc ı l ı k (nominalisme): Bu görü şe göre genel fikirler yoktur; ancak i şaretler, adlar vard ı r. Kavram-ların gerçekliğ i olmaz. İ lkçağda Antistenes diyordu ki: "bir at görüyorum atl ı k değ il Stoac ı lar da Antis-tenes'in fikrine kat ı ldı lar. Bunlara göre de yaln ız ferdin gerçekli ğ i vard ır. Epicurcüler daha ileri giderek kavramlar yalnız sesten ibarettir, dediler. Ortaça ğda Roscelin (XI. as ır) ve Guillaume d'Occam (Ö.M. 1350) adcı l ığı savundular. Roscelin cins ve türlerin ancak birer kelimeden ibaret olduğunu söyledi. Yeniça ğ fel-sefesinde de adc ı lık taraftar ı olanlar ı görüyoruz. Mese-la, Stuart Mill dü şüncenin konusu asla at, üçgen değ il fakat bu at bu üçgendir diyordu.

Gerçekçilik (Rdalisme ): Bu teoriye göre, tümeller, temsil ettikleri , şeylerden ayr ı olarak bir ger-çekliğe sahiptirler. Porphyrios (233-304), Saint Ansel-me (1033-1109), Guillaurrie de Cpampeaux (Ö. 1121) tümellerin, özellerden ayr ı olarak "gerçekliklerinin mev-cut olduğu tikrinde idiler. Bossuet (1627-1704) aktüel gerçekliğ in var olduğunu farzeder, bu gerçeklik, hakim olduğu tekili de temsil eder ve ona tümellik ve değ iş mezlik verir.

Kav ra rnc ı l ı k (conceptualisme): Tümellerin, fertlerde mevcut olmakla beraber, zihinde varl ıklar ı nı kabuleden görü ş tür. Tümeller bir soyutlama ile zihnin çalış mas ı sonucunda elde edilmi ş lerdir. Ortaça ğda

34

Page 45: Klasik mantık

Abelard (1097-1142) bu fikri temsil etmi ş tir. Yeniça-ğuı başı nda Port-Royal mant ıkçıları da kavramc ılığı savunmuşlardır. Arnauld diyordu ki "Mevcut olan herşey tekildir. Bununla beraber, soyutlama yolu ile türnel fikirleri te şkil ederiz ki bunlar birçok şeyi temsil ederler".

35

Page 46: Klasik mantık

İ KINCI BÖLÜM.

TANIM VE BÖLME I — TAN1M

/ Aristo'ya göre tan ım özün ara ş tırı lmasıdır. Ş öyle de tan ımlanır: Tan ım bir kavram ın karakteristik içle-mini tayin eden zihin i ş lemlerine denir.

Genellikle klasik mant ıkçılar tanımı ikiye ay ırı r-lar. Bat ı mant ıkcı larının "definition" ve "d6cription", İ slam mant ıkcılar ını n "had" ve "resm" diye adlandır-d ıklar ı tan ımlardan birincisi öze, ikincisi ilintiye aittir. Öze ait olan daha do ğ ru bir tan ı md ır. Kavram ı n yerini aç ıkca belirtip di ğerlerinden tamamen - ay ırı r. İ lintiye ait olan ise, bir şey hakk ında, onun hassalar ı , nitelikleri ile ilgili olarak baz ı bilgiler verir. Birinciye özsel tan ı m, ikinciye ilintisel tan ı m diyeceğ iz. İ s-lam mant ıkçı ları bunlar ı tam ve eksik diye iki şer iki şer ayırarak tan ım ı n dört şeklini ortaya korlar. Bu dört tan ı m şeklinin aç ıklanmas ı Beş Türnele göre olur.

Beş Tümele göre tan ım çeş itleri:

1 — Tam özsel tan ı m ( Hadd- 1 tam): Bir şeyin yak ın cinsi ile yak ı n ayırımından yapı lan tan ı m-d ır. Insan ı konuşan hayvanla tan ım gibi. Hayvan in-san ın yak ın' cinsi, konuşma ise yak ın ayır ımıdı r.

36

Page 47: Klasik mantık

2 — Eksik özsel tanem (Hadd- ı nak ıs): Bir şeyin uzak cinsi ile yakın ayırımından yapı lan tanım-dı r. İnsan konu şan cisimdir dersek, insan ın eksik özsel tan ı mın ı yapmış oluruz.

3 — Tam ilintisel tan ı m (Resm-i tam): Bir şeyin yak ın cinsi ile hassas ı ndan yap ı lan tan ımdır. In-san ı , gülücü bir hayvand ır diye tan ı mlamak gibi.

4 — Eksik ilintisel tan ı m (Resm-i nak ıs): Bir şeyin ilintileri ile veya uzak cinsi ile ilintisinden yap ı lan tanımına denilir. İnsan uyuyand ır veya insan uyuyan cisimdir diye yap ı lan tan ı mlar eksik ilintisel tan ı mlard ı r.

Görülüyor ki tan ı = bu dört şeklini aç ıklarken, islâm mant ıkçı lar ı Be ş Tümel'i esas almış lardı r. Kav-ramlar cins ve tür ili şkilerine göre s ıralandığı nda, her-hangi bir kavram ın tan ı m ı , onun yerini belirterek di-ğerlerinden ay ırmakla oluyor. Bir kavram ı n yerini be-lirtirken göz önüne al ı nan Porphyrios A ğacıd ı r.

Tanımlanana göre tan ım çeş itleri:

Aristo İkinci Analitikler'de "mademki tan ı m yap-mak

ya nesnelerin ne olduğ unu ya da ad ın ı n ne ifade

etti ğ ini göstermektir..."" diyor... Lalande, Aristo'nun bu i şareti üzerine daha sonra gelen klasik mant ıkç ı -lar ın, tan ı m ı , nesnelerin tan ı mı yahut gerçek (rMe-hakiki) tan ım ve kelimelerin tan ı m ı yahut adsal (nonlinale-ismt) tan ı m diye ikiye bölüp incelediklerini söylüyor'". Lalande' ı n Aristo'ya dayad ığı tan ı m ı n

48 ARİ STO, Organon IV, Ikinci Analitikler (H.R. Atademir tere.) s. 123.

49 A. LALANDE, Vocabulaire Technique et Critique de la Philo-sophie, DUinition mad.

37

Page 48: Klasik mantık

bu iki ayırımını mantıkçılar farkl ı şekillerde ifade etmiş lerdir.

İ slam mantıkçı larının ay ı rı mı , adeta farkl ı varlık sahaları dikkate al ınarak yap ı lmış gibidir. "hakiki tarif" dedikleri, nesnelerin tan ı mı , dış ta varl ığı (vücu-da) bilinen bir neliğ in (mahiyetin) tanımıdır, diye açıklarur. Mesela: insan ın gerek özsel ve gerek ilinti-sel tan ımları böyle bir tanımdır. Adsal tanımsa şu şekilde ifade ediliyor: Bir isimden anla şı lan anlamı , dış taki varl ığı ile ilgilenmeksizin ke şif ve izah et-mektir. Anka kavrain ının tanım ı , "ulûmu müdevve-nede" konu olan terimlerin tan ımı bu cinsteıı tanı m-lardır

Gelenbevi d ış ta varlığı belli olmayanlar ın üç tür-lü olabileceğ ini söyleyerek nelerin tan ım ın ı n adsal ta-

. nım olduğunu açıklıyor'''.

1 — Gerçeklik dünyas ında varolan bir şeyin (a-yan dan birşey) varl ığı bilinmezden önce yap ılan ta-nımı adsal bir tammdıı .

2 — Bizzat kendisi varolmay ıp fakat varl ığı müm kün olan şeyin tanı mı da adsal tan ı md ı r. Mesela An-ka'n ın tan ı mı böyledir.

3 — Bizzat kendisi varolmad ığı gibi. varolmas ı da mümkün olmayanlar ı n tan ım ı da adsal tan ı md ı r. Mesela z ıdlar ı n birliğ i (içtima-i z ıddeyn) nin tanımı gibi.

Bu açı klamalardan anlaşı ldığı gibi İ slam mant ı k-çı ları nda hakiki tanım denen nesnelerin tan ımı ile, adsal tanım arasında ası l fark tan ı mlananı n gerçeklik

50 AHMET CEVDET, Miyar-t Sedad s. 32; İ . HAKKI, Miyar'ul-

Ulfim s. 30. '51 GELE/413EV1, Mizan'ul-Burhan (Abdunnafi terc). C.I, s. 147.

38

Page 49: Klasik mantık

dünyasında var olup olmamasından ileri geliyor. Eğer tan ımlananın gerçeklik dünyas ı nda yeri varsa ve bili-niyorsa bu tan ım gerçek tan ımd ı r. Tan ı mlananm ger-çeklik dünyas ında varl ığı yolda veya gerçeklik dünya-sı nda varolup da: bilinmiyorsa (ki yine yok say ı lı r) bu-nun tan ımı da adsal tan ı md ı r.

Klasik Bat ı mantı kçı ların ı n nesnelerin tan ım ı (la definition des choses) ve adsal tan ı m -(ia definition no-minales ou la ddinition du nom) anlam ında İ slam mant ı kçı larm ın an lay ışı ndan farkl ı bir durum göle çarpar.

Port-Royal mant ığı nda bu ay ı rı m ş öyle yap ı lıyor: "Zira nesrienin tan ım ı nda, meselâ : İnsan ak ı ll ı bir hay-Vandı r, zaman hareket ölçüsüdür, gibi tammlarda, ta-n ımlanan insan veya zaman terimlerine, herkesce bi-linen fikirleri verilmektedir. Bu fikirlerin içerisinde, ak ı ll ı hayvan ve hareket ölçüsü gibi di ğer fikirlerin de bulunduğ u iddia edilmektedir. Oysaki adsal tan ı mlar-da, ancak ses'e dikkat edilir, ondan sonra, bu ses, ba şka ketimelerle gösterilen bir fikrin,i şareti olduğuna göre tayin edilir..' 52 .

Goblot'nun ay ı r ı m ı ise ş öyledir: "Adlar ın tan ım-lar ı , terimlerin anlamlar ı n ı , ya kelime icat ederek ya eski bir kelimenin müphem ifadesini belirterek, tesbit etmeğe yönelmi ş "conention" lard ı r. Burada tan ım ı yap ı lan ad, tan ımla meydana getirilmi ş tir. Nesnenin (la chose) tan ı m ında ise tan ı mlanan bir veridir. Bir-şeyin neden ibaret oldu ğ unun tan ı t ı lmas ı söz konu-suclur.' 53

52 Logique de,,Port-Royal, s. 88. 53 E. GOBLOT, TraW de Logique, s. 88.

39

Page 50: Klasik mantık

Adsal tan ımlar tamamen keyfidir. Onu yapana bağ l ıdır. Franck'ın felsefe sözlüğünde şöyle bir misal veriliyor: Üç kenarl ı ve üç aç ı l ı şekle daire diyorum, desem, burada daire kelimesinin herkesce kabul ec!ilen anlam ını değ i ş tirdiğ im için ay ıplanabilirirn. Fakat bu kelimeye yeni bir anlam verdi ğ im için bana itiraz edi-lemez. Mesele ş udur: Adsal tan ımlar bize bağ lıd ı r. Ş u kelimeye ş u anlamı veriyorum diyebilirim. Bunda doğ -ruluk ve yanl ış lık aranmaz. Halbuki gerçek (r6elle)• tanımlarda durum tamamen tersinedir. Nesnelerin taibatın ı belirtirken nesneye bağ lıyımd ır. Bu sebeple doğ ruluk ve yanl ış l ık bahis konusudur, tan ımla tanım-lanan arasında uygunluk aran ır. Ayn ı sözlükte gerçek tanımların öze ait, adsal tan ımların da ilintiye - ait ol-duğu belirtiliyor. Bir nesne (la chose) ilintileri ile ta-mmlan ırsa, mesela yı ldırım, ışı k ve gürültü ile tanunla-mrsa bu tan ım görünüş te gerçektir ama temelde adsal bir tammd ır54.

Görülüyor ki İ slam mant ıkç ı ları ile Bat ı mant ıkçı-ların ın, gerçek ve adsal tammlara verdikleri anlamlar farklıdır. Birinciler, ay ırmada varl ık sahalarnu; ikin-ciler, deyim yerinde ise, tan ımı yapan ın tan ım ı yap ılan karşı sındaki görü ş aç ı sını esas alm ış lard ı r.

Islam mantıkçılanna göre önerdi olan tan ı mı yapı lan varl ık sahasıdır. Tan ımı yapılan ın varl ığı ya zihin dışı ndad ır; önceden gördü ğümüz gibi böyle bir kavramın bem neliğ i (mahiyet) hem de gerçekli ğ i vard ır veya tan ımı yapı lanın varlığı yalnız zihindedir, — yani yalnız neliğ i vard ır —. Birincilerin tan ımma gerçek tan ım, ikincilerin tan ımma da adsal tan ı m den i lir.

54 FRANCk, Dictionaire Des Sciences Philosophignes, Definition maddesi.

40

Page 51: Klasik mantık

Klasik Bat ı mantıkç ı lar ına göre ise, bir nesnenin tabiat ını belirtmek için yap ı lan tan ım gerçek tan ımd ır. Nesnenin tabiat] bize ba ğ l ı olmadığı için gerçek tan ım keyfi olmaz. Tan ımı n tan ı mlanana uymas ı gerekir. Ad-sal tan ım ise, tan ımı yapana bağ l ıd ı r. O halde keyfidir (arbitraire), bir ad ın anlam ın ı aç ıklamaktan. ibarettir. Bat ı mant ıkçl'arm ın adsal dedikleri tan ı m İ slam man-tikçı laı ı nın "lafzi" dedikleri tan ı ma yakı nd ı r".

Tan ım ın Şartlar ı :

1 — Tan ı m tam olmal ı dı r. Eski mant ı kç ı lar ı -m ız bunu ş u formülle ifade ediyorlard ı : "Tarifefradm ı cami ağyarın ı mâni olmandır". Yani tan ımı yap ı lan ın bütün fertleri tan ı mı!' içine girmeli, o s ı n ı fa dahil ol-mayanlar dış aı da bı rak ı lmal ı d ı r. Bat ı mant ı kç ı lar ı da aynı fikri ş u latince cütnle ile ifade ediycrlard ı : "Con-veniat Loto definito et soli definito" yani tan ı m, tan ı m ı yapı lan ın tümüne ve yaln ı z ona uygun olmal ı d ıı 57 .

2 — Bir şeyi kendisinden daha müphem bir şey-tanı mlamamal ı d ır. Yani bir tan ı nı n", anlam ı aç ı k ke-

limelerle yap ı lmas ı gerekir.

3 — Tan ı mda kı s ı r-döngü (devr-i bat ı l - cercle vicieux) bulunmamal ıd ı r. Yani bir şeyi, bilinmesi ken-disine bağ l ı ba şka bir şeyle tammlarnamal ı d ı r. Mesela, hükmü, iki kavram aras ı nda bir bağ kurmakt ı r diye tan ı mlad ı ktan sonra, kavram ı hükmün bir bölümüdür diye tan ı mlarsak k ı s ı r-döngü olur.

55 "Müphem bir sözü daha aç ı k bir sözle tefsir etme ğe lafzi tarif denir." AHMET HIFZI, Ktsm- ı Tasavvurat min Mizan s. 42.

56 İ SMAİ L HAKKI, s. 31. 57 GOBLOT, Ayn, esr. s. 117; TR İ COT, Ayrı . esr. 91.

41

Page 52: Klasik mantık

Tan ımlanamazlar:

Herşeyi tan ımlamak mümkün de ğ ildir. Mant ı k-çı lar tan ı m ı yapı lmayanlar ı üç grupta toplam ış lard ı r.

1 — Tecrübenin doğ rudan doğ ruya velileri tan ım-lanamazlar. Duyumlar (renk ses vs.), duygûlar (a şk, kin vs.) bu türdendir. Bilmek, anlamak için bunlar ı doğ rudan doğ ruya idrak etmek gerekir. Anadan do ğ -ma bir köre, k ırm ı zın ı n ne olduğu hiçbir tan ı mla anla-t ı lamaz. A ş k, kin ve nefret duygular ı da böyledir.

2 — Üstün^ cinsler de tan ı mlanamazlar. Tan ı m, tan ı m ı yapı lan ı n cinsi ile yap ı l ı r. Üstün cinslerin cins-leri olmad ığı için tan ı mlar ı mümkün olamaz. Bu üstün cinslere kategorHer, en genel kavramlar da denilir. Kategoriler bahsinde bunlar ın tam bir listesinin yapı la-mad ığı n ı say ı lar ın ı n filozoftan filozofa söylemi ş tik. Mesela, zaman, mekan, birlik, çokluk'un tan ı mlar' doğ rudan doğruya yap ı lamaz, ancak baz ı soyutla.malarla anla şı labilir. Biz geometrik şekilleri, mesafeye ait ili ş kiler vas ı tasiyle tan ı ml ı yoruz. Mekan ise, mesafeye ait bütün belirtiler ç ıkar ı ld ı ktan sonra geriye kaland ı r diyebiliycruz.

3 — Tan ı mın aç ıklanmasından anlaşı ldığı gibi, tam tan ı m, ancak türlerin olur. Çünki ancak türün özü ile tan ı m ı yap ı labilir. Ohalde fertlerin tam tan ı mı yap ı -lamaz. Aristo ancak genelin bilimi olur diyordu. Aris-to'ya z ı t olarak Stoac ı lar ve Stuart Mill ise gerçek olan ferttir, ancak ferdin bilimi olur diyorlard ı . Gerçek ta-n ı m bir varl ığı n kendine has k arakterlerini saymakt ı r. Mill, Aristocu gelene ğe ayk ı r ı olarak gerçek varl ı k fert olduğuna göfe, ancak fertlerin "tan ı m ı n ı n yap ı labilece-ğ ini iddia ediyordu".

58 Tanunlanamaı lar için geni ş bilgi bk. RABIER, Leçons de Philo- sophie II, s. 188 vd. GOBLOT, Traite de Logique s. 177 vd.

42

Page 53: Klasik mantık

II — BÖLME

Bölme tan ımla ilgilidir. T ı pkı tan ı mda olduğu gibi bunda da bir belirtme vard ı r. Tan ı mı n tarnamlay ı - cı sı durumundad ır. Tan ım, tammlanan ın daha çok iç- lemi ile ilgilidir. Bölme ise bölünenin kaplam ı ile il- gilidir. Bölme bir büiiinn bölümlerine ayr ı lmasıd ı r.

Klasik mant ıkçı lar iki. türlü bölmenin olduğunu söylerler. Birincisi bir tümüiı ele ınanlarma bölünme- si, eski deyimi ile "küllün eczas ına taksimi" ikincisi, tümelin tikellerine bölümü, eski deyimi ile "küllinin cüz'iyat ına taksimidir". Bat ı mantıkçı ları da ayn ı iki- lemeyi yap ıyorlar. Onlara göre de iki türlü tüm (bütün) vardı r. Birincisi farkl ı parçalardan yap ı lmış bütündür buna latince "totum" denir; ikincisi mü ş terek bir terim olan bütündür. Latince "omne" denir. İ ki tür-• lü tüm olunca iki türlü de bölme olur°.

Birinci şekil bölmede bölünenler, bölünenden ay-rıd ır. Mesela suyun, oksijenle hidrojene bölünmesi bu tiptendir. Bölütnlerin ikisi de yani hidrojen ve okSijen, bütün olan- sudan farkl ı şeylerdir.

İ kinci şekil bölmede ise, bölünenle bölümleri bir-birinden ayr ı şeyler de ğ illerdir. Yaln ız bölünen bölüm-lerinden daha geneldir. Mesela, çizginin do ğ ru çizgi ve eğ ri çizgi diye ayr ı lması bu tipdendir. Mant ı k aç ı sından as ı l bölme bu ikincisidir..

Islam mant ıkçı ları nas ı l tan ım ı be ş tümele göre çe-ş itlemi ş lerse Port-Royal mant ıkçı lar ı da-, be ş tümeli esas alarak bölmeyi çe ş itlemi ş lerdir 61 .

59 ALİ SEDAD., Mizan'ul-Ukul..., s. 32-33. 60 Logique de Port - Royal, s. 177. 61 Ayn. esr. 177 vd.

43

Page 54: Klasik mantık

1 — Cinsin türlere bölünmesi : Cevher, cisim ve ruh diye, hayvan (animail) insan ve insan olmayan hayvan (bete) diye ikiye bölünür.

2 — Cins bir de ay ı rımlar ı na bölünür. Hayvan ya ak ı ll ıd ır veya ak ı lsızd ı r. Say ı ya tektir veya çiftir. Çiz-gi ya doğ rudur ya c ğ ridir gibi...

3 — Bir konu ilintileri ile de bölünebilir: Vücut ya harekettedir veya sükün halindedir.. İ nsan ya s ı h-hathd ı r ya hastad ır gibi.

4— Bir ilinti farkl ı konulara bölü.nebilir. Mesela, meziyetler ya bedene ya da ruha aittir gibi.

Bölmenin şartlar 1:

1 — Bölme tam olmal ıd ı r. Yani bölünenin. kap-lam ı na giren hiçbir şey dış ar ı da b ırak ı lmamal ı d ı r. Me-sela, say ı ya tek veya çift olur; bu tam bir bölmedir. Bu şart her iki bölme için geçerlidir.

2 — Bölümlerden biri bölünenin ayn ı veya ona ayk ır ı olmamal ıd ı r. Bu ş art yaln ı z ikirici bölme içindir. Ali Sedad' ı n verdiğ i misal ş udur: Çizgi, ya do ğ ru çiz-gi olur veya e ğ ri çizgi olur bölmesi do ğ rudur. Fakat eğer çizgi ya do ğ rudur veya dairedir; çizgi ya çizgidir veya e ğ ri çizgidir dense bu son iki bölme yanl ış olur. Çünkü bu bölrnelerde bölünen.e ayk ı r ı ve bölünene e ş it parçalar vard ır.

Yeniçağ felsefesinde ba ş layan metodoloji çal ış -malar ı nda, klasik mant ığı n tan ı m ı ve bölme bahisleri önemlerini devam ettirmi ş lerdir. Bilhassa matemati ğ in metodu incelenirken tan ımlar ele al ınm ış , ampirik ve yap ıcı (constructif) tan ı mlardan bahsedilmi ş tir. Bölüm bahsi de biyoloiide s ı nıflama ad ı alt ı nda üzerin-de durulan bir konu olmu ş tur.

44

Page 55: Klasik mantık

gorff ıtiçliNcIJ BÖLÜM

HÜKÜM VE ÖNERME Önermenin tan ı m 1:

Önerme iki veya ikiden fazla terimle yap ı lm ış bir sözdür. Öyle bir sözdür ki do ğ ru veya yanl ış olmas ı ge-rekir. Bu nedenle dua, emir, soru gibi sözlerden ayr ı l ı r. Mesela: Allah ım, günahlarım ı affet. şu mektubu pos-taya ver. Anakara ile İstanbul arası kaç kilo ınetredir? gibi sözler anlaml ıd ı r, fakat do ğ ru veya yanl ış değ iller-dir. Bunlara önerme denmez. Hava açıkt ır. Yağmur .vağarsa sokaklar ıslan ı r gibi ifadeler ise doğ ru ve yanl ış olabilirler ve bunlar birer önertnedir. Bir sözün doğ ru veya yanl ış olmas ı için, o sözün bir şeyi tasdik veya inkâr etmesi gerekir, yani bir hükmü ihtiva etme-lidir. O halde önerme bir hükümdür. Daha do ğ ru bir deyimle önerme, hükmün ifadesidir. Hüküm zihnin bir i ş lemidir. Bu, sözle ifade 'edildi mi önerme denir. Aristo önermeyi ş öyle tan ıml ı yor: "Bir şey hakkında bir şey tasdik veya inkâr eden sözdür"" Önerme ş öyle de tantmlan ır : "Bir sözdür ki onu söyleyene bu sözünde doğ rudur yahut yanl ış t ı r demek sahih

62 ARİ STO, Organon III, Birinci Analitikler, H.R. Atademir terc. s. 3.

63 GELENBEVİ , MIzan' ıı i-Burhan, Abdunnafi terc, C. IL s. 4; AHMET CEVDET, Miyar- ı Sedad, s. 34.

45

Page 56: Klasik mantık

Onermenin yap ı s ı :•

Önerme bir hüküni oldu ğ una göre, oı r öneı mede, bir yüklenen bir yüklenilen ve bir de bu ikisi aras ındaki ili şkiyi sağ layan bağ vard ır.

Hava aç ıkt ır ve ya ğmur ya ğarsa sökaklar ıslamr önermelerini alal ım. Birinci önermede hava, yükleni-len veya kendisine hükmedilen (mahküni-u aleyh); açık, yüklenen veya kendisi ile hükmedilen (mahld ı m-u bih), t ı r ise bağd ı r.

İ kinci önermede, ya ğ mur ya ğ ar kendisine hük-medilen; sokaklar ı slan ı r kendisi ile hükmedilen-dir, ikisi aras ı ndaki bağ da, sa d ı r.

ÖNERIM ÇEŞ ITLERI

YOKLEMLI VE Ş ARTLI ÖNERMELER

Bir önermede bağ kald ı r ı ldığı zaman, iki tarafı n, yani kendisine hükmedilen ile kendisi ile hükn ıedilenin alacağı şekle göre, önermeleri islam mant ıkçı ları yük-lemli ve ş artl ı diye ikiye ayırırlar.

önermede ba ğ kald ı r ı ldığı nda iki tarafta tek kav-ram-kalırsa böyle" önermelere yüklemli önermeler denir. M—r-Hâesea va aç ıkt ır önermesinde, bağ kald ıri-l ırsa geriye hava ve aç ık ,di ye iki terim.•kal ı r. Bu tip önermelerde. kendisine hükmedilene konu, kendisi ile hükmedilene de, yük le m denir. Yukar ı daki önerrnede de hava ,konu; aç ı k yüklem; t ı r da bağ 'd ı r.

Eğer önermedeki bağ kaldı rı ldığı nda iki tarafta tek kavram~ebirer cümlecik kal ı rsa bu tip öner- ,nelere rtl önermeler denir. Meselâ,. Ya ğmur yağarsa sokaklar ıslan ır. Ya gün uz olur veya güne ş bat-m ış bulunur önermelerini alal ım. Birincisinde "sa", ikin

46

Page 57: Klasik mantık

cisinde "ya, veya" ba ğ lar ı n ı kald ı r ı nea geriye, birincide ya ğ mur ya ğ ar ve sokaklar ı slami-, ikincisinde ise gündüz olur ve güne ş batm ış bulunur, Cii111

leleri kal ı r. Ş artl ı önermelerde kendisine hükmedilene mukaddem (antecedent), kendisi ile hükrhedilene t âl i (consequent) denir.

Klasik Bat ı mant ı kçı lar ı n ın bu açı dan yapt ı klar ı çe ş itlemede baz ı farkl ı l ı klar vardır. Bunlara göre, bir önerrnede, bir konu ve bir yüklem bulunursa bu öner-melere basit veya "cathigorigue" veya "attributive" önermeler; birden fazla konu ve birden fazla yüklem bulunursa bunlara da bile ş ik önermeler denir".

Bat ı mant ıkç ı lar ı n ın basit ve kategorik diye adlan- d ı rd ı klar ı önermeler, İ slâm mant ı kç ı larm ı n yüklernli dedikleri önermelerdir. İ slâm mant ı kç ı larm ı n şartl ı dedikleri önermeler, bat ı l ı lar ı n bile ş ik dedikleri öner-'neler içerisindedir. A şağı da göreceğ imiz gibi, Bile-ş ik önermelerin birçok çe ş idi vard ı r. İ slam mant ık-ç ı lar ı bunlardan yaln ız ikisini biti ş ik şartl ı (condition-nelle) ve ayr ı k şartl ı (disjonctif) önermeleri i ş lemi ş ler, İ smail Hakk ı izmirli'nin gibiös, diğerlerini dik-kat nazar ı na almamış lard ı r.

ÖNERMELERİ N OLUMLU VE OLUMSUZLUĞ U

Yukar ı da önermenin iki taraf ı olduğunu söylemi ş -tik. Yüklemli önermelerde taraflar, konu ve yüklem; sartl ı önermelerde "mukaddem ile "tâli" dir. Taraflar aras ında bir bağ kurulduğu zaman önerme meydana geliyor. Zihin de böyle bir ba ğı iki şekilde

64 Logique de Port-Royal s. 125; TR İ COT, Trait s. 142. 65 İSMAİL HAKKI, Felsefe Dersleri, s. 144.

47

Page 58: Klasik mantık

kurar: Ya bu iki taraf aras ındaki ilişkinin (nisbetin) vuku bulmas ı ile veya vuku bulmamas ı ile olur. Bi-rinci durumda önermeye olumlu (mucibe) ikinci durumda -ise olumsuz (salibe) denilir.

Yukarıdaki misalleri tekrar ele alal ım. HaVa açık-tı r önermesinde, hava ile aç ı k aras ındaki ili şkinin 'oku-ku bulmas ı 'ile hükmolunmuş tur, bu önerme olumlu önermedir, Hava açık değ ildir önermesi ise olumsuz önermedir. Görülüyor ki yüklemli önerinelerde konu ile yüklem birle ş irse ona olumlu, konu ile yüklem bir-birinden ayr ı l ırsa buna da olumsuz önerme de-niyor.

Ş artl ı önermelere gelince: Yağmur yağarsa sokak-lar ıslanır biti ş ik şartl ı önermesi olumlu önermedir. Çünki mukaddem ile tali birbirine yakl4t ırılmış , ara-larında biti ş iklik vuku bulmu ş tur. Yağmur yağarsa so-kaklar kuru kalmaz önermesi i şe olumsuzdur. Çünki mukaddem ile falinin birle şmeleri vuku bulmam ış bir-birinden ayr ı lmış lard ı r. Yani biri varsa diğeri yoktur. Yağmurun ya ğmas ı ile sokaklar ın kuru kalmas ı bir arada olmaz.

Ya gündüz olur veya güne ş batm ış bulunur ayrık şartl ı önermesi olumludur. Çünki mukaddem ile tâli arasındaki ayrı lık vuku bulmuştur. Ayrık şartl ı öner-mede iki taraf aras ındaki ili şkinin esas ı , iki tarafın ayrık olmaları yani bir arada bulunmamalar ıdır. O halde bu ayr ı l ık vuku bulursa önerme olumlu olur.

Ayrık ş artl ın ı n olumsuzunda ise bu ayr ı lığı n vuku bulmamas ı gerekir. Mesela, ya güneş doğar veya rüz-gâr eser değ ildir. Burada iki taraf aras ında ayrı lık vuku bulmamış tı r.

48

Page 59: Klasik mantık

YeKLEMLI ÖNERMELER İ N ÖZELLIK VE ÇEŞ ITLERI

1 — Konunun niceliğ ine göre çeş itleme :

Yüklemli önermelerde konu ile yüklem bir ba ğ va-sıtasiyle ya birle ş tirilir veya uzakla ş tırı lır. Klasik man-tık açı sından böyle bir hükümde konu yüklem ile va-sıfland ırı l ırken, konu yüklemin içine sokulur. Mesela insan ölümlüdür derken konu yüklemin içine sokulmu ş -tur. Yani insan s ınıfı ölümlüler s ın ıfı içindedir demek"- t ir.

Konu yüklem taraf ı ndan vas ıflandırı l ırken, bu vas ı fland ırmada kastedilen konunun kavram ı mı yok-sa o konunun delâlet etti ğ i nesne mi? olduğu üze-rinde Islam mant ıkç ı lar ı durmuş ve bu aç ıdan yüklemli önermeleri çe ş itlemi ş lerdir.

Bu çe ş itlemeye geçmeden önce çe ş itlemede esas olan terimlerin aç ıklamas ı nı yapal ım: Önermede ko-nunun kavram ına zikredilen konu (mevzu-u zikri), as ıl hükmedilene de yani konu olan kavram ı n delâlet ettiğ i fertlere gerçek konu (mevzu-u hakiki) denir. Konu eğer tek ise, kavram ı hem zikredilen konu, hem de gerçek konu olur. Yani zik ı edilen konu ile gerçek konu birle ş ir. Mesela, Ahmet ö ğ rencidir, önermesinde, Ahmet sözünün kavram ı bilinen ve tek olan Ahmet adl ı ki şidir ki o öğ rencidir.

Eğer konu tümel olup da, bizzat nelik (nahiyet) üzerine hükmolunursa yine zikredilen konu ile gerçek konu birle ş ir. Hayvan cinstir, önermesinde hüküm, hayvan kavram ı= neliğ i üzerindedir. O halde hay-van kavram ı hem zikredilen konu hem de gerçek konu olur.

49

Page 60: Klasik mantık

Zikredilen konu_ilegerçek_kontun ııı birle ş tiği bu iki durumdan birincisine tekil önerme ikincisine tabii önerme deni ı .

Önermelerde zikredilen konu ileserçek konunun birle ş mediğ i durumlar da olur. İ kisinin ayrı ldığı zaman

•zikrectilen: koliuya konunun ünvaM_"Sıinv ıı " veya konunun vgşfiivc2g- ı mevzu) denir. Hayvan ycr içer dedi ğ imizde hayvanI--aWaM ı 'ünvan ı mevzu", bu kavram ı n delâlet etti ğ i fertler de "zat ı mevzu" olur. Hüküm, "zat ı ınevzu" yani konunun kavram ının fert-leri kasdedilerek yap ı l ı rsa belirsiz (mühmele) ile nicelik bildiren ( ı nahsure) önermeler meydana 2elir66 .

Bu şekilde yüklemli önermelerin be ş çe ş idi orta-

. — Önermenin zikredilen konusu tekil ise, t e - kil önerme (kaziye-i şahsiye) denir. Meselâ, Ah-met öğ rencidir gibi.

2 — Önermenin konusu tümel olup da hüküm, konunun özü (mevzu-u zati) kastedilmeyerek yaln ı z "unvan-1 inevzu" üzerine olursa tabii' önerme denir.

3 — Hüküm., "zat ı ınevzu" yani konunun fertleri üzerine olup da nicelik bildirmezse belirsiz öner-rn e (kaziye-i mühmele) denir. İnsan ölümlüdür gibi.

4 — Eğer konunun fertlerinin niceli ğ i belirtile-rek bunlardan bir k ısm ı kastedilirse t i k e 1 ön e r m e (kaziye-i cüz'iye) denir. Baz ı insanlar öğ retmendir, gibi.

66 GELENBEVI, Ayn. Esr,. C. I. s. 17-21; AHMET CEVDET, Ayn. Esr. s. 39-41. ISMAIL HAKKI, Mi-yar'ul-Ulum s. 38-40 ve Felsefe Dersleri s. 134-135,

ya ç ı kar:

50

Page 61: Klasik mantık

5 — Hükümde konunun fertlerinin niceli ğ i be-lirtilerek bunlar ın tümü kasdedilirse tümel önerme denir. Bütün insanlar blümlüdür gibi.

Bu be ş önerme çe ş idinden tabii önerme bilimlerde kullan ılmadığı iddiasiyle terkedilmi ş tekil ve belirsiz

-önermeler de tümel ve tikele irca edilmi ş tir. Tekil önerme klasik mant ıkçılarca tümel önerme

gibi kabul edilmi ş tir. Çünki tekil önermede konu olan terim bütün kaplam ıyla ele al ınmış t ı r.

Belirsiz önerme ise kullanan ın kasd ına göre bazan tikel bazan da tümel olarak kabul edilebilir Ahmet Cevdet (pa şa) bu hususta ş öyle diyor: "Belirsiz öner-me tikel önerme hükmündedir. Yani birinin do ğ ru olduğu yerde di ğeri de doğ ru olur. Bilim ve fenlerde (ulânı ve funun) belirsiz önerme, tikel önerme gibi kul-lan ı l ır. Fakat edebiyatta bazan belirsiz önerme tümel önerme gibi kullan ı ldığı olmu ş tur. Mesela Avrupa ahalisi çal ış kand ır denildiğ inde bütün avrupal ı lar kas-tedilir. Fakat bu türlü edebiyat önermelerinin tümel-liğ i örf ve âdete dayan ır. Yoksa felsefi meseleler gibi akli bir isbata değ il""

Bu şekilde be ş önerme çe ş idinden geriye ikisi ka-l ıyor, tümel ve tikel diye. Bunlar ın da olumlü ve olum-suzluklar ı dikkate al ın ınca, islam mantıkçılarmın "mahsurat- ı erbaa" dedikleri dört önerme çe ş idi ortaya ç ıkm ış olur.

Tümel olumlu her K Y dir. Tümel olumsuz hiç ibir K Y de ğ ildir. Tikel olumlu baz ı K Y dir. Tikel olumsuz baz ı K Y de ğ ildir.

67 AHMET CEVDET, Ayn. Esr. s. 43.

51

Page 62: Klasik mantık

Bunlar da ş u harflerle gösterilir: Tümel olumlu A Tümel olumsuz E Tikel olumlu Tikel olumsuz 068

Yüklemin niceli ğ i:

Yukarı daki açı klamada görüldü ğü gibi klasik mantıkçılar önermenin niceli ğ inden daima önermenin konusunun niceli ğini anlamış lar, yüklemin niceli ğ ine önem vermemi ş lerdir. Yüklemin niceli ğ i de Aristo'- dan69 beri klasik mant ı kçıları n dikkatini çekmi ş se de yüklemin niceli ğ inin belirtilmesinde bir fayda ol-mad ığı sebebiyle ele al ıp i ş lememi ş lerdir. İ slam mant ıkç ı lar ı da yüklemin niceli ğ inin belirtildiğ i öner-meleri "kazaya-i münharife" kural d ışı önermeler olarak telâkki etmi ş ler" ve i ş lem dışı bı rakm ış lard ı r. Bunlara göre yüklern konunun bir sifat ı olmak sebe-biyle, daima kavram olarak telâkki edilir, bu-kavram ı n delâlet etti ğ i fertlei- dikkate al ı nmazlar''. Bir kavram ı n fertleri dikkate al ı nmay ı nca da onun için bir nicelik dü ş ünülemez.

Klasik mant ıkta önemsenmeyip i ş lenmeyen bu konu XIX. as ı r İngiliz mant ıkcılarmca ele al ınd ı . George Bentham' ın öncülüğü ile Hamilton yüklemin niceliğ i problemini i ş leyip geli ş tirmi ş tir72 .

68 Bu harfler bat ı mant ı kç ı ları n ın kulland ıkları harflerdir. lsliun mant ı kç ı lar ı önermeleri ş u harflerle göstermi ş lerdir.

,E=J,I= 69 ARISTO, Organon II, önermeler, Atademir tere. s. 10. 70 GELENBEVI, Ayn. Esr. C. II. s. 22. 71 GELENBEVI, Ayn. Esr. s. 21 Ve ISMAIL HAKKI, Felsefe Ders- .

leri s. 135. 72 LOUIS LIARD, Les LogieMns Anglais Contemporains, s. 37 vdd.

52

Page 63: Klasik mantık

Bütün insanlar ölümlüdür, derken burada öner-menin yüklemi olan ölümlü'nün niceli ğ i belirtilme-miş tir. Hamilton'a göre bu hal dilin bir eksikli ğ inden ileri gelir. Asl ı nda dü şüncede yüklemin de niceli ğ i var-d ır. Bütün insanlar ölümlüdür demek gerçekte, bütün insanlar bazı ölümlülerdir demektir. Çünki insanlar-dan ba şka ölümlüler de vard ı r. O halde mant ı k, dü-ş üncede gizli olan bu durumu aç ıkça ifade etmelidir.

Bu açıdan öncrmelerin niceli ğ ine göre bölünmesi ele al ınınca, evvelce yaln ı z konunun niceli ğ i dikkate al ı narak yap ı lan ikili ayı rma bu sefer dörde ç ı km ış olur

1 — Konusu ve yüklemi tümel olan (toto-totale)

2 — Konusu tümel, yüklemi tikel olan (toto-par-tielle).

3 — Konusu tikel, yüklemi tümel olan (parti-to- tale )

4 — Konusu tikel, yüklemi tikel olan (parti-par-tielle ).

Önermelerin olumlu ve olumsuzlu ğu da dikka-te alin ııı ca "mahsurat- ı erbaa" denen yukar ıda gördü-ğ ümüz dört önerme çe ş idi sekize ç ı km ış olur.

1 — Olumlu "toto-totale": Burada konu ve yük-lem bütün kaplamlar ı yla al ı nm ış t ı r. Misal, her üçgen her üç kenarh poligondur.

2 — Olumlu "toto-partielle": Konu tümel, yük-lem tikel olarak al ınm ış t ı r. Misal, her üçgen baz ı ş ekil-lerdendir.

3 — Olumlu "parti-totale" : • Konu tikel yüklem tümel olarak al ı nmış t ı r. Misal,' baz ı şekiller bütün üçgenlerdendir.

53

Page 64: Klasik mantık

4 — Olumlu part ı -partielle": Konu ve yüklem tikel olarak al ı minş t ı r. Misal baz ı eşkenarh şekiller baz ı üçgenlerdir.

5 — Olumsuz "toto-totale - : Konunun bütün kaplam ı , yüklemin bütün kaplam ı n ın d ışı ndad ı r. Misal, hiç bir üçgen hiç bir kare değ ildir.

6 — Olumsuz, "toto-partielle": Konunun bütü-nü, yüklemin kaplam ı n ı n bir k ı sm ı ndan ç ı kar ı lm ış t ı r. Misal, hiç bir üçgen baz ı eşkenarh şekillerde,' değ ildir.

7 — Olumsuz "parti-totale": Konunun kapla ın ı -na girenlerden bir k ı sm ı yüklemin bütün kaplam ı n ın d ışı nda b ı rak ı lm ış t ı r. Misal, baz ı eşkenarh şekiller hiç bir üçgen değ ildir.

8 — Olumsuz "parti-partielle": Konunun kapla-m ının bir k ı smı yüklemin kaplam ı n ın bir k ı sm ı nda b ı -rakı lmış t ı r. Misal, baz ı üçgenler baz ı eşkenarlı şekiller-den değ ildir.

Yüklemin de inceliğ ini dikkate alarak önerme-lerin incelenmesi pek ra ğbet görmemi ş , Hamilton'un bu aç ıklamas ı baz ı itirazIara hedef olmu ş tur. Bu iti-razlar ı - önermenin döndürmesi bahsinde görece ğ iz.

2 — Konunun varl ık sahas ına göre çesitleme:

İ slâ ın mant ı kçı lar ı önermeleri bir de d ış öner-meler (kazaya-i hariciye), gerçek önermeler (kazaya-i hakikiye) ve zihinsel önermeler (ka-zaya-i zihniye) diye ay ı rı rlar".

Eğer önermenin konusu olan kavram ı n fertlerinin dış ta•varl ığı varsa ve hüküm, d ış ta var olan bu fe ı tle ı

73 GELENBEVI. C. II., s. 37 vdd•; AHMET CEVDET, ayn. esr. s 43 vdd; ISMAIL HAKKI, Felsefe Dersleri, - . 134.

54

Page 65: Klasik mantık

üzerine olursa buna d ış önerme denir. Meselâ, her ateş sıcaktir önermesinde hüküm e ğer hariçte bulunan veya 'bulunacak olan her ate ş sıcakt ı r anlam ı kast-edilerek verilmi şse bu önerme dış önerme olur.

Konunun fertlerinin d ış arda varl ığı olmayıp da, var olması farzedilerek hükmedileri önermelere gerçek önerme denir. Yani konuyu te şkil eden kavra-mın dış ta fertleri yok fakat olmas ı mümkündür. Me-seli, Anka uçucudur önermesi hakiki bir önermedin. Anka'n ın dış arıda fertleri yoktur fakat varl ığı farzedi-lerek hüküm vetilmi ş tir.

Eğer konuyu te şkil eden kavram ın. delâlet ettiğ i şeyler yaln ız zihinde mevcut ise yani dış arda varl ıklar' dü ş ünülmezse böylece zihinde varolan fertleri üzerine verilecek hükümle elde edilen önermeye de zihinsel önerme denir. Mesela: Cins özsel bir tümeldir, öner-mesinde olduğu gibi. Eğer önermenin konusu olan kavram ı n delâlet etti ğ i şeyin zihinde bile mevcudiyeti mümkün olmayıp fakat zihinde varl ığı farzedilerek hükmolunursa bu önermeye de varsay ı ml ı zthin-sel (kaziye-i zihniye-i faraziye ) denir. Me-sela: idam birleşmesi imköns ızdır önermesinde, zi-hinde varl ığı farzolunan z ı tların birle şmesinin üzerine imkansızl ı kla hükrnol un muş tur.

3 — Konu ve yüklemin müsbet (positif) ve menfi (n4atif) oluş larma göre çe ş itleme:

İslam mant ıkç ı lar ı , önermeyi te şkil eden konu ve yüklemin müsbet ve menfi olu şlarm ı dikkate alarak yüklemli önermeleri çe ş itlemi ş lerdir.

Eğer önermeyi yapan terimler müsbet ise bu öner-meye "muhassala" denir. Insan canlıdır, insan at de-

55

Page 66: Klasik mantık

ğ ildir önermelerinde olduğu gibi. Birinci önermedeki insan ve canl ı ikinci önermedeki insan ve at terimleri müsbettir. As ı l "muhassala" olumlu olan önermeye denilip olumsuzuna "basite" denir. Yukar ıdaki misalde, insan at değ ildir önermesi "basite"dir.

Eğer önermenin konu ve yükleminden her ikisi veya ikisinden birisi menfi ise böyle önermelere de "madule" denir. Eğer konu ve yüklemden her ikisi de menfi olursa buna iki tarafl ı madule (madulet'ül tarafeyn); yaln ız konusu menfi olursa, konunun ma--dulesi (madülat'ül mevzu) ; yaln ı z yüklemi menfi olur-sa buna da yüklem' in madulesi (madülat'ül mahmul) ad ı verilir. Meselâ, canlı olmayan bilgili olmayandı r, önermesi iki tarafl ı madule, parası olmayan .fakirdir, önermesi konunun madulesidir, insan dört ayaklı olma-yandı r önermesi ise "madulat'ül mahmul"dür.

KARMA Ş IK ÖNERMELER

Yüklemli önermelere Bat ı mant ı kçı lar ı n ın basit önermeler dediklerini söylemi ş tik. Ş imdiye kadar ver-diğ imiz misallerde bu önermelerin bir konusu ve bir de yüklemi vard ı r. Bu konu ve yüklem tek terim olarak ifade edilmi ş lerdi. Bazan önermede konu veya yük-lem veya herikisi birden karma şı k (complexe) bir du-rum gösterir, yani konu ve yüklem.e baz ı tamam.lay ı cı fikirler eklenir. Bu tip önermeler, bile ş ik (Composd) önerme demek değ ildir. Karma şı k da olsa tek konu ve tek yüklem bahis konusudur. Yüklemli önermeler içe-risinde bulunan bu önermelere Bat ı mant ı kç ı lar ı kar-ma şı k önermeler demi ş lerdir.

Karma şı k önermede, konu veya yüklemin anla-mını aç ıklayan küçük cümleye tali cümle veya "cüm-lei muterize" (incidente) denilir. Meselâ, arkadaş ları

56

Page 67: Klasik mantık

tarafından sevilen Ahmet çal ış kandır. Bu karma şı k önermede karma şı kl ık konu üzerindedir. As ıl önerme, "Ahmet çal ış kand ır" önermesidir. Burada konu olan Ahmet, "arkada ş lar ı taraf ı ndan sevilen" cümlesi ile bir kayda tâbi tutulmu ş , belirli bir anlam kazanm ış -t ı r

Y üklemin karma şı klığ ina misal: Çalış kanlık insan ı başarıya ulaş t ıran meziyettir. Burada yüklem olan "meziyet" "insan ı ba şarıya ıilaş tı ran" cümlesi ile ka-y ı tlanm ış t ı r.

Hem konusu hem yüklemi karma şı k olana misal: Şı marık ve yaramaz çocuklar, onlar ın -bu davranış ların-dan rahatsız olanlarca sevilmezler. Bu karma şı k öner-mede de konu olan çocuklar, " şı mar ı k ve yaramazl ı k"- la, yüklem olan "sevilmez" terimi ise, "onlar ı n dav-ran ış ları ndan rahats ı z olan ki ş ilerce" cümlesi ile ka-y ı tlanm ış t ı r.

ileride ele alacağı m ı z modal onermeler, karma-şı k önermelerdendir. yaln ı z modal önermelerin kar-ma şı klığı konu veya yükleme baz ı fikirler eklenmesi ile değ il, ikisi arasindaki bağ la ilgili tamamlay ı c ı bilgiden gelir. islam mant ıkç ı lar ı modalite bahsinde bu tip önermeieri ele al ı p incelemi ş ler fakat modalite d ışı ndaki karma şı k önermelere önem vermemi ş lerdir.

Ş ARTLI eı NER/ılifiER

Bir önermede ba ğ kald ı r ı ld ığı zaman, iki tarafta birer'hüküm kal ı rsa bu ti. önerraelere •arth öntrme-ler: taraflardan birincisine "mukaddem" ikincisine "tâli" dencliini önceden sökııı i ştilc. islâm mant ı kç ı -lar ı _ ş artl ı önermeleri biti ş ik (n ı uttas ı la) ve ayr ı k (munfasda ) diye ikiye ay ı r ı rlar.

57

Page 68: Klasik mantık

tA 5

!Bitiş ik şartl ı önermeler:,./7

Eğer şartl ı önermede mukaddem ve talinin olun- luda ve olumsuzda b ı rIesrnemeleri ile hük-

_ ş artl ı önermeler (ka-

zaya-i şartiye-i muttasda - les propositions conditionel. les) denilir,

Her ne zaman güne ş doğarsa gündüz olur

Her ne zaman güne ş doğarsa gece olur değ ildir.

Yukarı daki iki önermeden birincisinde, mukad-demle talinin birle ş mesi, ikincisinde ise birle şme-mesi ile hükmedilmi ş tir. Yani birincisinde mukadderg olan "güne ş doğar" ve tali olan "gündüz" bir ara-ya getirilmi ş tir. İ kisi ayn ı zamanda bir arada olur. İ kinci önermede mukaddem olan "güne ş doğar"la tali olan "gece olur"un birle şmemeleri ile hükrno-l ımmuş tur. Bunlar ın ikisinin bir arada bulunam ı ya-cağı bildirilmi ş tir. Bu -durumda birinci önerrneye,. biti ş ik şartl ı olumlu• ikinci önermeye biti ş ik şartl ı olumsuz denilir.

Biti ş ik şartl ı önermelerin ce ş itlenmesi: Biti ş ik şartl ı önermeler gerekli (lüzumiye) ve raslant ı l ı (ittifakiye) diye ikiye ayr ı l ı r.

I — Gerekli bitiş ik ş artl ı önermelcr: Eğer "mu-kaddem" ile,"tali" aras ında nedenliksibi belli bir bak.

bulunursa bu tip~nelere_.g„erelcILbifiş ik—şar414- jinermeleldertilir. Bunlarda da ya mukaddem talinin veya tali mukaddemin nedenidir; veyahut her ikisi ay-n ı nedenin eseri olurlar. Mesela:

Her neza ınan güneş doğarsa gündüz olur öner-mesinde, mukaddem tali'nin nedenidir.

58

Page 69: Klasik mantık

Herzaman gündüz olursa güneş doğmuş bulunur önermesinde ise tali, mukaddem'in nedenidir.

Hernezaman gündüz olursa etraf aydınlan ı r öner-mesinde, "mukaddem" ve "tali" ayn ı nedenin, yani güne ş in doğ muş olmasın ı n eseridirler.

2 — Raslant ı l ı olan biti ş ik şartl ı önermeler: Eğer biti ş ik ş artl ı önermede mukaddem ile tali aras ın da belli bir ili şki olmayıp da, iki taraf aras ındaki ili şki tesadüfe bağ l ı ise bu tip biti ş ik şartl ı önermelere. de raslant ı l ı (ittifakiye) denilir. Mesela : Her nezaman çar-şıya clksam Ahmed'e rastlar ım önermesinde, mukad-dem ile tali aras ında yani çar şı ya ç ıkmakta Ahmed'e rastlamak aras ında nedenlik gibi belli bir ili ş ki yok-tur, tamamen tesadüfe ba ğ l ı d ı r.

önermeler:

Ş artl ı önermelerde, mukaddem ile Vali aras ında birbirini yok etme (nefyetme) suretiyle hükmolunan önermelerdir. Bu tip önermelerin olumlusunda, öner-meyi meydana getiren iki taraf ı n ay ı ilmas ın ı n vuku bulmas ı , olumsuzunda ise vuku bulmamas ı ile hükmo-lunur.

Ya gündüz olur yal~atnu ş bulunur öner-_mesi ayr ık şartl ı önerme (kaziye-i şartiye-i munfasda-la proposition disjonctive) dir. Burada mukaddem ile tali'nin ayr ı lmas ı ile hükmolunmu ş tur. Yani birisi va:-sa diğeri yoktur. Öyle ise olumlu bir ayr ı k ş artl ı öner-medir.

Bir şey ya ta ş veya ağaç değ ildir önermesi ise olumsuz bir ayr ı k şartl ı önermedir. Çünki mukaddem ile tali aras ı ndaki ayr ı lmam olumsuz k ı l ı nması , yani ayr ı lmam vuku bulmamas ı ile hükmolunmuş tûr.

59

Page 70: Klasik mantık

Ayr ı k ş artl ı önermelerin Qe ş itienmesi : Ayr ık şartl ı önermeler ilkin gerekli (inadiye) ve raslant ı l ı (ittifakiye) diye ikiye ayr ı l ı r.

1 — Gerekli (inadiye): E ğer bir ayr ı k şartl ı önermede mukaddemi ile Valisinin kar şı t hali (nakizi) birbirine nedenlik gibi bir bağ la bağ l ı iseler veya her ikisi ayn ı nedenin eseri iseler bunlara gerekli denilir. Mesela': Ya güne ş doğmuş tur yahut gece mevcuttur önermesinde mukaddem olan güneş doğmuş tur talinin kar şı t hali olan gece mevcut de ğ ildir in nedenidir. Ya etraf aydınlıkt ır veya gece ,nercuttur önermesinde ise, mukaddem olan etraf aychnhktir ile Valinin kar şı t hali olan gece mevcut değ ildir ayn ı bir nedenin, yani güne-ş in doğ muş olması n ı n eseridirler.

2 — Raslant ı l ı ( İ ttifakiye): Eğer ayr ık ş artl ı öner-!nede, mukaddem ile falinin kar şı t hali aras ı nda neden-lik gibi belli bir bağ bul ıınmazsa buna da raslant ı l ı denilir. Raslant ı l ı için Miyar- ı Sedad'da verilen misal-ler ş unlard ı r: Ya insan mevcuttur veya anka mevcut-tur, önermesi olumlu bir "raslant ı l ı "d ı r. Ya insan ko-nuşandir yahut at kişneyen değ ildir önermesi ise olum-suz bir raslant ı l ı d ı r.

Ayr ı k şartl ı önernı ela bir de kendisini meydana getiren iki taraf ı n yani mukaddem ile Valinin, doğ ru ve yanl ış değer çiftine göre, birbiri ile olan ili şkileri bakı m ı ndan çe ş itlenir. Bu aç ı dan ayr ı k şartl ı önerme-ler "hakikiye", "maniat-ul cemi" ve

m ıı iat-ul hulü" diye üçe ay ı rl ı rlar.

1 — "Hakikiye": E ğer "mukkaddem" ile "tali" aras ında, gerek do ğ ruluk ve gerek yanl ış l ı k bakı m ı n-dan ayk ı rı l ı k ile veya bu ayk ı r ı l ığı n olumsiı z k ı l ı nmas ı ile hük ınolunursa "hakikiye" denilir. Ayk ı r ı l ı ktan

60

Page 71: Klasik mantık

kasdedilen anlam ş udur: Eğer iki önermeden biri doğ -ru ise diğeri yanl ış t ı r. İ kisi birden doğ ru veya ikisi birden yanl ış olamaz. Herhangi iki terim aras ı nda bu türden bir önerme yap ı lamaz. Bunun. için gerekli şart vard ı r. "Hakikiye" bir şey ile onun kar şı t hali (nakizi) veya çeli ş iğ ine e ş it olan şey aras ı ndaki "terditten" (ya ş öyle veya böyle) meydana gelir. Meseld, adet ya tek olur veya çift olur*. Verilen misalde tek ile çift aras ı n-da bir seçim vard ı r. Bu iki terimden birisi di ğerinin kar şı t haline e ş ittir. Tek'in kar şı t hali tek-ölmayand ır bu ise çift'e e ş ittir.

Taraflardan ikisi birden do ğ ru veya ikisi birden yanl ış olamaz demekten kas ı t ş udur: Taraflar ı meyda-na getiren önermeler, ayn ı nesneye uyguland ı klar ında ikisi birden doğ ru ikisi birden yanl ış olnuyacak de-mektir.

Say ı ya tek olur veya say ı çift olur, önermesini al ı p uygulamay ı yapal ı m. Bu önermenin nı ukaddem ve tâli'sini meselâ üç say ı s ı nda uygulayal ı m.

(İç tektir. UÇ çifttir.

İ ki önermeden birincisi do ğ ru ikincisi yanl ış t ı r. Yapt ığı m ı z bu aç ı klama "hakikiye"nin olumlu-

lar ı içindir. Olumsuz öner ı -neleide, mukaddem ile tâli'nin ayk ı r ı l ı klar ı nın olumsuz k ı l ı nmas ı ile yap ı l ı r. Yani iki taraf ı meydana getiren önermeler bir arada doğ ru ve bir arada yanl ış olabilirler. Vesilet'ül - kan'- dan nakletti ğ imiz kural olumsuz önermelere uymaz. Çe ş itli mant ık kitaplar ı nda hakikiye'nin olumsuzu için verilen misallar ş unlard ı r:

* Rİ FAT, Vesilet'ül-ikan ve Mant ık Tereütnesi. s. 71.

61

Page 72: Klasik mantık

Elbette birşey ya insan veya hayvan değ ildir". Ya güneş doğar veya rüzgar eser değ ildir". Bu insan daima ya katiptir veya türktür deffildir 76 .

Görülüyor ki bu önermelerde, "mukaddem" ile "tâli"nin ayk ı nl ıklar ı n ı n olumsuz k ı l ınması ile hük-molunmuş tur. taraflarda bulunan terimler birbirinin ne çeli ş iğ idir ne de çeli ş i ğ ine e ş ittir.

"Hakikiye"de taraflar ı n hakikat de ğerine göre birbiri ile olan ili şkisini 1 numaral ı cetvelde gösterebi-liriz.

Cetvel: 1

Olumlu hakikiye Olumsuz hakikiye

Mukaddem D Y I Mukaddem D I Y

I Y YD

Tâli Y D Tâli Y

I D D

'"Maniat-ul Cemi":

Aynk ş artl ı önermede mukaddem ile tâli aras ında bunlar ın yalnız doğ ruluklar ı bakımından ayk ır ı l ık ile veya bu ayk ı rı l ığı n olumsuz k ı l ınmas ı ile hükmolu-nan önermelere "maniat-ul cemi" denilir.

Olumlu önermede, do ğ ruluk bakımı ndan iki ta-raf ı n ayk ı r ı l ığı ile hükmolunur. Yani ayn ı nesneye uy-g ul and ı k lar ında her ikisi Jair.deal—doğru--olainazYa_ hiri_drıtru dit ıci_y_anl ış _ veya her ikisi birden yanl ış

Olumsuz önermelerde ise bu ayk ı rı l ık olumsuz k ı l ı nmış t ır. Yani olumsuz öner ınelerde her ikisi birden doğ ru olabilir. İ kisi birden yanl ış olamaz.

74 GELENBEVİ , ayn. esr. C. II. s. 110. 75 AHMET CEVDET, ayn. esr. s. 39. 76 MEHMET TEVFİ K, Gayet'ul-Beyan fi ilm'il-Mizan s. 23.

62

Page 73: Klasik mantık

Bir ş ey ya ağactı • veya ta şı n. " önermesi olumlu maniat-ul cemi'dir. Ş imdi bu önermenin iki taraf ı n ı da nesnelere uygulayal ı m. Uygulayaca ğı m ı z önerme-ler ş unlard ı r: 1 — Bu ağacı n•, 2 — Bu ta şı n. .

Uygulayaca ğı = nesneler, kavak, mermer ve at 1 . lsun.

a Kavak için: Bu ağact ır.

Bu ta.ş ti•. iki önermeden birincisi do ğ ru ikincisi yanl ış t ı r. b -- Mermer için:

Bu ağacı n.. Bu taşı n•.

iki önermeden birincisi yanl ış ikincisi doğ rudur.

c -- At için: Bu ağac ı n.. Bu taşı n..

Her iki önerme de yanl ış t ı r. Bu iki önermeyi do ğ ru k ı lacak bir nesne yoktur.

Olumsuz önerme için, Gelenbevi ve Mehmet Tev-fik ad ı geçen eserlerinde ş u misali veriyorlar:

Bir şey ağaç olmayan veya taş olmayan değ ildir.

Bu önermede taraflar ı n aykı r ı l ığı . olumsuz k ı l ı n-m ış t ı r. Yani ikisi birden do ğ ru olabilir. Taraflar ı yuka-r ıda olumlu önetmede yapt ığı m ı z gibi, kavak, at nes-

77 Bu önerme maniat-ul cemi olumluya misal olarak ş u eserlerde aynen vard ı r: GELENBEV İ , ayn. esr. c. It, s. 111; AHMET CEVDET, ayn. esr. s. 47; MEHMET TEVF İ K ayn. esr. s. 24; ISMAIL HAKKI, Miyar ul-Ulum, s. 47; RAŞİ T, kal, s. 81; Rİ FAT, ayn. esr. s. 80.

Page 74: Klasik mantık

nelerine uygula ı sak, ilk i ki si nde biri doğ ru diğeri yan- i ış olur. Üçüncü için her ikisi de do ğ ru olur:

At için: Bu ağaç olmayandır. Bu taş olmayandır.

Her iki önerme de do ğ rudur. Bu iki önermenin şartl ı önerme içindeki ili şkileri "değ ildir" le olumsuz kı l ınmış t ır. Olumsuzluk taraflara ait de ğ il,"taraflar ın ili şkisinedir. Misal olarak al ınan önermede, taraflar aras ında doğruluk bak ı mından aykırı lık olumsuz kı l ı nmış tır.

"Maniat-ul Cem?' de taraflar ı n mümkün haki-kat değerleri 2 numaral ı cetvelde gösterilmi ş tir.

Cetvel: 2

Maniat-ul cemi

Manita-ul cemi olumlu olumsuz

Mukaddem D 1 Y Y Mukaddem D Y D 1 Tâli Y ID I Y ali Y D DI

Maniat-ul Hulfi: Ayrık şartl ı önermede "mukaddem" ile "tali" ara-

s ı nda, bunlar ın yalnız yanlış lıkları bakımından ay-kırı l ık ile veya bu ayk ı r ı lığı n olumsuz lohnmas ı ile hükmolunan önermelere "maniat-ul hulû" denir.

Olumlu önermelerde, taraflar ın yanl ış lık bakı-mından ayk ır ı lığı ile hükmolunur. Yani aynı nesne,ye uygulandıklarında, mukaddem ile tâirikiiibirden_yan-_, 1116Iamaz5a1: ıirisi, veya ikisi birden do ğru olabilir. Olumsuz önermede ise, yanl ış lık bakımından bu ay-k ırı lık olumsuz k ı lınmış t ır. Yani olumsuz önermede iki taraf birden yanl ış olabilir.

64

Page 75: Klasik mantık

Bir şey ya ağaç - olmayan veya taş - olmayandır" Önermesi olumlu maniat-ul hulü dur.

Bu önermenin taraflar ın' da ayn ı nesnelere uygu layal ım: Taraflar ı te şkil eden önermeler şunlardu :

1 — Taş - olmayandır, 2- Ağaç - olmayandır.

Uygulayacağı mız nesneler yine kavak, mermer at olsun

a — Kavak için:

Bu Taş olmayandır Bu ağaç - olmayandır

İki önermeden birincisi do ğ ru ikincisi yanl ış t ır. b — Mermer için :

Bu taş - olmayandır Bu ağaç - olmayandır

Burada da birinci yanl ış ikinci doğ rudur.

c — At için: Bu taş - olmayandır Bu ağaç - olmayandır

Her iki önerme de do ğ rudur. Her iki önermeyi yanlış kı lacak nesne ise yoktur.

Olumsuz "maniat-ul hulii" için Gelenbevi, bu in-san ya rum veya zenci de ğ ildir misalini, Mehmet Tev-fik ise şu misali veriyor: Elbette bir şey ya cans ız veya natdc

Her iki misalde de, yanlış l ık bakım ı ndan aykiri-lığı n ile hükmolunmu ş tur. Yani taraflar bir arada yanh ş olabilirler. Birinci misalde bir insan

78 Gayet ul-Beyan hariç, bir üst notta ad ı geçen di ğer eserler ayn ı mi-sali almış lard ır.

65

Page 76: Klasik mantık

r ıim veya zenci olmaz ama mesela, çinli olabilir İkinci misalde de durum aynıdır. Her iki taraf da kuş 'a uygulan ınca Ikisi de yanl ış olur. Çünki kuş , ne can-sızd ır ne de nat ıkt ı r.

"Maniat-ul huhr da taraflar ı n mümkün hakikat değerleri 3 numaral ı cetvelde gösterilmi ş tir.

Cetvel: 3 Olumlu maniat-ul huleı olumsuz maniat-ul bubi Mukaddem D Y D Mukaddem D Y Y

Tâli Y D ı D ı Tâli Y D Y

"Maniat-ul Cemi" ve "maniat-ul hulü" için veri-len kural ş udur: "Maniat-ul cemi bir şey ile onun çe-li ş iğ inden (nakiı ) daha az genel olan şey aras ında; "manita-ul hulû" da ise, bir şey ile onun çeliş iğ inden daha genel olan şey aras ında ayk ı r ı lı kla verilen hü-kümle meydana gelir". Bu kural olumlular içindir. Olumsuzlara gelince: "Maniat-ul cemi" nin olumlusu "maniat-ul hulir nun olumsuzu gibi "maniat-ul hu-lü'nun olumsuzu "maniat-ul cemi" nin olumlusu gibi-dir.

Birer misalle bu kural ı uygulayahm:

Bir şey ya ağaçtır veya tav ır örtermesi olumlu "maniat-ul cemi"dir. Burada ayk ı r ı l ı kla hüküm,ağ aç-la ta ş arasında verilmi ş tir. Ta ş , ağac ı n çeli ş iğ inden da-ha az geneldir. Çünki ağac' ı n çeli ş iğ i olan ağaç-olma-yan, ta ş olmayan daha birçok nesneleri de içine al ır. Birşey ya, ağaç-olmayan veya ta ş -olmayand ır önermesi ise olumlu "maniat-ul huhr dur. A ğaç olmayan'la ta ş olmayan aras ında bir ayk ırı l ıkla hükmedilmi ş tir.

79 Rİ FAT, ayn. esr. s. 71.

66

Page 77: Klasik mantık

Burada, taş -olmayan, ağaç-olmayan' ın çeliş iğ in.den da-ha geneldir. Çünkü ağaç-olmayan ın çeli ş iğ i ağaç'tır, ağaç ise ta ş-olmayan ın içine girer. Olumsuzlar için durum aksinedir. Yukar ıda verilen cetveller incele-nine görülür ki, "maniat-ul cemi" nin olumsuzu, "maniat-ul hulii"nun ölumlusu ve ikincinin Columsu-zu birincinin olumlusu gibidir.

Verilen misallere !dikkat edince; bu iki ayr ık şart-l ı önermeden birinin olumlusu ile di ğerinin olumsuzu arasında başka bir . benzerlik daha vard ır. Ş öyleki : "Maniat-ul cenıi" yi meydana getiren taraflardaki önermeler "muhassala'd ır. Aynı önermeyi olumsuz k ı l-mak için ayn ı zamanda, taraflara "madule" yapmak gerekir. Mesela, "bir şey ya ağaç veya ta ş tır" olumlu önermesinde taraflardaki önermeler "muhassala"d ır yani terimleri müsbet olarak al ınmış tır. Bu önermenin olumsuz maniat-ul, cemisi ; "bir şey ta ş olmayan veya ağaç olmayan değ ildir" önermesidir. Görülüyor ki, önerme olumsuz yap ı l ırken, taraflar da "madule" oh muş tur. Yani terimler menfi olmu ş tur.

"Maniat-ul hulii"da ise bunun aksi olur. Yani olumluda taraflar "madule" olumsuzunda ise taraflar "muhassala" olur.

Birşey ağaç-olmayan veya taş-olmayandır, gibi olumlu maniat-ul hulü'dan olumsuz bir maniat-ul hu-M yapmak istersek şöyle olut. Birşey ağaçtır veya taş -lar değ ildir.

Bu iki türlü ayrık şartl ı önerme aras ındaki ili şkiyi şöyle de açıklayabiliriz: Olumlu bir maniat-ul cemi'yi taraflarr "madule" yapmadan, olumsuz k ılarsak, olumsuz maniatul hulf1; olumlu maniat-ul hulü"yu taraflarm "madule" sine dokunmadan olumsuz ya-parsak, olumsuz "maniat ul cemi" olur.

67

Page 78: Klasik mantık

Bir şey ya ağaç veya taş t ır olumlu önermesi maniat-ul cemi, Birşey ya ağaç veya taş değ ildir olum-suz önermesi maniat-ul hulfı 'dur.

Ş artl ı önermelerin niceliğ i:

Yüklemli önermelerde nicelik söz konusu olunca, önermenin konusunun kaplam ı dikkate al ınıyor ve konunun niceli ğ i önermenin de niceliğ i oluyordu. Ş artl ı önermelerin ıı iceliğ inin belirtilmesi ba şka yolla oluyor. Burada zaman faktörü i şe karışı p önermenin niceliğ ini tayinediyor. Şartl ı önermekr de yüklemli-ler gibi nicelik bak ımından tümel, tikel, tekil ve- belir-siz olurlar.

Tümel önerme: Eğer hüküm bütün zamanlar üzerine olursa o önerme tümeldir.

Her ne zaman güneş doğarsa gündüz olur, öner-mesi tümel biti ş ik önermedir. Biti ş ik şartlı önermeler-de tümelliğ i göstermek için olumlusunun ba şı na her ne zaman, olumsuzunun ba şı na da hiçbir zaman deyimleri gelir. Ayr ık şartlida ise daima kelimesi kullan ı lır. Daima ya sayı tekbir veya Say ı çifttir önermesi de tümel olumlu ayr ık şartl ı örterme-dir.

Tikel şartl ı önerme: Eğer hüküm, baz ı zaman, diye kayıtlanarak verilirse yani bütün zamanlar için geçerli olmad ığı belirtilirse önerme tikel olur.

Bazan rüzgâr eserse yağmur yağar.

Bazan elma ya rıcı olmayandır veya tatlı olmayan- dıı .

Önermeleri tikel önermelerdir.

68

Page 79: Klasik mantık

Tekil şartl ı önerme:

Eğer hüküm belli bir zaman üzerine olursa öner-me tekil olur.

Yar ın yağmur yağmazsa k ı ra gideriz.

Bugün güne ş doğduğu zaman Zeyd ya denizdedir veya boğulmaz.

Belirsiz şartl ı önerme:-Hüküm hiçbir zaman kay-d ı na tâbi tutulmadan verilir ise belirsiz önerme olur.

Yağmur yağarsa sokaklar ıslamr. Bir şey ya ağaç veya taş değ ildir".

Mıı kadde ın ve tâ1Pnin yap ı lar ı :

Ş artl ı önermelerde mukaddem ve tâli'nin birer önerme olduğunu söylemi ş tik. Ş imdiye kadar verdiğ i-miz misallerde mukaddem ve tâli hep yüklemli öner-melerden yap ı lmış t ı . Ş artl ı önermelerde taraflar ı n her ikisi de şartl ı veya biri ş artl ı diğeri yüklemli de ola-bili ı . Bu durumda dokuz biti ş ik şartl ı , alt ı ayrık şartl ı önerme türü vard ır".

Bitiş ik Ş artl ı lar:

1 — "Mukaddem" ve "tâli"si yüklemli olanlar:

Her ne zaman birş ey insan olursa o şey hayvand ır.

2 — İ ki taraf ı da biti ş ik şartl ı olanlar:

Her ne zaman bir şey insan olursa o şey hayvan ol-duğ undan her ne zaman bir şey hayvan olmazsa insan olmaz.

80 Tikel ayr ı k şartl ı ve tekil ayr ı k ş artl ı önermelerin misalleri Gayet-' ül-Beyan'dan al ınmış t ı r.

8 l Bu dnermeler için verilen misaller Mizan' ul-Makal' dan al ı nm ış t ı r.

69

Page 80: Klasik mantık

3 — Her iki taraf ı da ayr ık şartl ı olanlar:

Daima ya say ı çift veya say ı tek olduğundan dai-ma say ı eş it k ısımlara ya bölünür ya bölünmez.

4 — Mukaddem'i yüklemli tâli'si biti ş ik

Güneş , gündüzün olmas ına neden olduğundan her ne zaman güneş doğarsa gündüz mevcut olur.

5 — Mukaddem'i biti ş ik şartl ı tali'si yüklemli olanlar:

Her ne zaman güneş doğarsa gündüz mevcut ola-cağı ndan gündüzün varlığı güneş in doğmas ına bağ lıdır.

6 — Miı kaddem'i yüklemli ayr ı k şartl ı olanlar:

Ş u şey say ı olursa ya o sayı çifti,- veya o say ı tektir.

7 — Mukaddem'i ayr ık tâli'si yüklemli olanlar:

Her ne zaman bir şey ya çift veya tek olursa o şey saytd ı r.

8 — Mukaddem'i biti ş ik şartl ı , tâli'si ayr ı k şartl ı olanlar :

Her ne zaman güneş doğarsa gündüz mevcut olacağı ndan daima ya güneş doğmuş bulunur yahut gün-düz olmaz.

9 — Mukaddem'i ayr ık şartl ı tâli'si biti ş ik şartl ı olanlar:

Daima ya güneş doğmuş bulunur yahut gündüz olmam ış olduğundan her ne zaman güneş doğarsa gündüz olur.

Ayr ık Ş artl ı lar:

1 — İki yüklemliden yap ı lmış olanlar: Ya say ı çift olur veya say ı tek olur.

70

Page 81: Klasik mantık

2 — İ ki biti ş ik ş artl ıdan yap ılmış olanlar:

Ya güneş doğarsa gündüz mevcut olur ya güne ş do-ğarsa gece mevcut olur de ğ ildir.

3 — İ ki ayr ık şartl ıdan yap ı lmış olanlar:

Ya say ı çifttir ya tektir yahut ya çift olmayand ır veya tek olmayand ır.

4 — Taraflardan birisi yüklemli di ğeri biti ş ik olanlar:

Ya güne ş gündüzün varl ığı na neden olmaz yahut her ne zaman güne ş doğarsa gündüz mevcut olur.

5 — Taraflardan biri yüklemli di ğeri ayr ık şartl ı olanlar:

Ya bir şey say ı değ ildir yahut ya çifttir ve ya tektir.

6 — Biri biti ş ik şartl ı diğeri ayrık şartl ı olanlar:

Ya her ne zaman güne ş doğarsa gündüz olur yahut ya güne ş doğmuş olur ya gündüz olmam ış .bulunur.

Mukaddem ve talPnin nitelikleri:

Ş artl ı önermelerin taraflar ı birer önerme oldu ğu-na göre bunlar farkl ı niteliklerde bulunabilirler. Yani olumlu veya olumsuz olabilirler. Taraflar ı n olumlu veya ,olumsuz olu ş unun önermenin bütününe etkisi yoktur. Ş artl ı ön.errnelerin olumlu veya olumsuz olu ş -lar ı , iki farafin birbirine yaklaş tırma veya uzakla ş tı rı l-mas ındad ır. Olumlu bir şartl ı önermenin taraflar ı olumsuz olabileceğ i gibi, olumsuz bir şartl ı önermenin taraftan olumlu olabilir.

Her ne zaman güne ş doğ inam ış ise gündüz mevcut değ ildir, öne ı mesi olumlu bir biti ş ik şartl ıd ı r ve ta-rafları olumsuzdur.

71

Page 82: Klasik mantık

Taraflardan biri olumlu diğeri olumsuz olabilir. Mesela,

Her ne zaman güneş doğarsa gece mevcut değ ildir önermesi, mukaddem'i olumlu tali'si olumsuz olan olumsuz bir biti ş ik şartl ı d ı r.

Bir şey ya say ı değ ildir veya ya tektir veya çifitir önermesi ise, "mukaddem"i olumsuz, "tali"si olumlu olan olumlu bir ayr ık şartli önermedir.

İ BILEŞ IK ÖNERMELER

Klasik Bat ı mant ı kç ı lar ını n önermele ı i basit ve bile ş ik diye ikiye ayırdıkların ı , islam mant ıkçı ların ı n yüklemli dedikleri önerme çe ş idinin, basit önermeyi kar şı ladığı nı ; şartl ı dedikleri önermelerin de bile şik önermelerden olduğunu, şartl ı önermelerden ba şka bileş ik önerme tiplerinin de bulundu ğunu, fakat bun-ların Islam mant ıkçılarmca dikkate al ınarak i ş lenme-diğ ini söylemi ş tik. Bu bölümde islam mant ıkçılar ı -nın ele almad ık ları şartl ı önermeler d ışı ndaki önerme tiplerini ele alaca ğı z.

Bile ş ik önerme diye birden fazla konu veya birden fazla yüklemi olan önermelere denir ve iki grupta incelenir. Birinci gruba girenler bile ş iklikleri aç ıkça belirtilmi ş olanlar, ikinci gruba girenler ise bile ş iklik-leri gizli olanlard ı r.

1 — Bile ş iklikleri aç ı kça belirtilmi ş olanlar: Ba ğ -lant ı l ı (copulative), ayrı k şartl ı (disjonetive), biti ş ik ş artl ı (hypotl ıdtique), nedenli (causale, göreli (rela-tive), ekli (discrMve) önermelerdir. Bunlardan ayr ık ş artl ı ve biti ş ik şartl ı dışı nda kalanlar ı görelim:

72

Page 83: Klasik mantık

a — Bağ lant ı l ı (copulative) önermeler; birbiri-ne tasdik ve inkar ba ğ lac ı "conionction" ile bağ lanan, bir çok konu veya yüklernden yap ı lan 'önermelerdir. Bağ lantı l ı , önermeler, ya bil Ok konulu, ya bir çok yüklemli veya bir. çok konu ve bir çok yüklemli olabi-lir. Mesela:

Ali ve Ahmet çal ış kandır. Ali çal ış kan ve zekidir.

Ali ve Ahmet çal ış kan ve zekidirler.

b — Nedenli (causale) önermeler: Sebep bildiren bir kelime ile birbirine ba ğ l ı *iki önermeyi ihtiva eden önerinelerdir. Mesela':

Öğrenciler çalışı yorlar çünki imtihan var.

c — Göreli (relative) önermeler: Baz ı ili ş ki ve mukayeseyi . ihtiva eden önermele ı dir..

Ahmet Ali'nin babas ı ise Ali de Ahlüerin o ğ ludt,• 82 .

d — Ekli (discretive) önermeler: Fakat, rrıamafih gibi .kelimelerle yap ı lan önermelerdi ı .

Para malı satın alabilir fakat kalbi alamaz.

2 — Bile ş ikliğ i gizli olanlar.: Bunlar şekil bak ı -m ı ndan bile ş ikliğ i belli olmay ı p da anlam bak ı m ı ndan bile ş ik olan önermelerdir.

a — Öagülü (exclusive) önermeler Yüklemin yaln ız bir konuya hasredildi ğ i önermelerdir.. Bu du-rum: "ancak" ve "yaln ı z" gibi kelimelerle belirtilir. Bu önermeler iki farkl ı hüküm ihtiva ederler, fakat anlamda bu hükünı ler birle ş ir. Yaln ız Ahmet ev vazi-fesini yapt ı , önermesi özgülü bir önerme olup ş u iki hükmü ihtiva eder: 1 — Ahmet vazifesini yapt ı , 2 —

82 Bu tip önermeleri islâm mant ı kç ı lar ı ş artl ı önermelerden sayarlar.

73

Page 84: Klasik mantık

Diğ erleri vazifesini.yapn ıadı . Bu iki hüküm, yukar ıdaki önerme içinde anlamda birle şmi ş lerdir. Insan ancak ektigini biçer. Ancak fazilet insan ı asil k ılar, önerme-leri de övgülüdür.

b — Ç ıkarmal ı (expective) önermeler: Konunun bir k ısm ın ı çıkararak bütün konu üzerine verilen hü-küm ç ıkarmal ı bir önermedir:

Eflatuncular hariç, bütün eski felsefe öğ retileri Allah' ın cishnsiz okluğunu kabul etmezlerdi.

Bu önerme şu iki hükmü ihtiva eder:

1 — Eski filozoflar cismani bir tanr ıya idanırlardı .

2 — Eflatuncular bunların aksine.

c — Kirşı laştrnnall (cbmparative) önermeler: Bir kar şı laş tırma ile fikri ifade eden önermelerdir. Bunlar da iki hüküm ihtiva ederler ve bu iki hüküm an-lamda birleş ir. Mesela:

Bütün kay ıpların en büyüğü bir dostun kayb ıdır ; Ali Ahmet'ten çal ış kandır, önermeleri gibi.

d — "Sunrland ınc ı" önermeler: Ne zaman bir şey şöyle olmaya ba ş lad ı veya ş öyle olmay ı b ırakt ı denildiğ inde, iki hüküm verilmi ş olur. Birisi o şeyin bahsedilen zamandan evvelki hali, di ğeri o tarihten sonraki halidir. Böylece bu önermelerden birine "İnc4ı tive" diğerine "ddsitive" nenir ve her ikisi de anlamda birle şip bile ş ik bir önerme olur. Mesela, Kırk alt ı seneden beri fes, Türkiye'de erkekler için baş örtüsü olmaktan kaldı rı ldı . Bu bile ş ik önermede ş u iki hüküm mevcuttur:

I — Kı rk altı sene önce Türkiye'de erkekler fes giyerlerdi.

74

Page 85: Klasik mantık

2 — K ırk altı senedir Türkiye'de erkekler fes giy;nez.

MODAL* ÖNERMELER

Önermelerin modalitesi meselesi ta Aristo'dan beri mant ı kç ı ları me ş gul etmi ş tir. Hareket noktas ı Aristo olmas ına rağ men önermelerin modalite bak ı -m ından çe ş itlendirilmesinde, klasik Bat ı mant ı kç ı lar ı ile islam mant ıkçı lar ı arası nda fark vard ı r.

Moda! önermelerin tan ım ı :

"Bir önermede bazan konu ile yüklem aras ındaki nisbet bir kay ıtla kay ıtlan ır; önermenin do ğruluğu o kaydın doğ ruluğuna bağ lıdır. İş te o kayda önermenin modalitesi, "ciheti" denilir'" 3 . Böyle bir kay ıtlama Goblot'un belirttiğ i gibi" iki şekilde anla şı labilir: 1-Ya çok say ı da modaliteden bahsedilir, modalitelerin say ı s ı zarflar ın sa} ıs ınca olur. Mesela: "Sokrat iyi n ı ii-nakasa ediyor" önermesinde hüküm, iyi ile bir kayda tâbi tutulmu ş tur. Bu şekilde zarflarla (adverbes) değ i ş tirilen hükümlerin say ı sı s ın ırsızdır. Modalite bu anlamda önermey^ birle şen herhangi bir adverb olu-yor. 2 — Ya da Aristo'da olduğ u gibi, önermele ı de, konu ile )ilklem aras ındaki bağı kay ı tlayan belli sayıda modaliteden bahsedilir. Mant ı kç ı lar bu ikinci yolu seçmiş lerdir.

* Modalite, eski dilde "cihet" kelimesi ile kar şı lanmış , bazı ları da türkçe kar şı l ık olarak "kiplik" kelimesini kullanm ış lard ı r. Cihe-tin dilimizde daha çok yön karşı l ığı nda kullan ı ldığı ve kiplik'in ise, modalite anlam ı n ı vermeyip, yap ışı k, biti ş ik, yakla şı kş anlam-lar ı nda kullan ı ldiğriçin yenisi bulununcaya kadar modalite keli-mesini almay ı uygun gördük.

83 AHMET CEVDET, Miyar- ı Sedad s. 90. 84 GOBLOT, Traik, de•Logique s. 159.

75

Page 86: Klasik mantık

Konu ile yüklem aras ı ndaki bağ bir değ i ş ikliğ e tâbi tutulduğuna göre, bir "modal" ö ıı ermede iki hüküm bulunur. Yani modal önerine iki hükmü ih-tiva eden karma şı k bit önerme olur. "Hükümlerden birisi diğeri üzerine verilmi ş hükümettir". O halde modaliteyi hüküm üzerine verilmi ş hükümdür diye tan ı mlayabiliriz.

Zorunlu olarak ateş s ı cakt ı r önermesi modal bir önermedir. Ş u iki hükmü ihtiva eder: 1 2-- Ateş s ıcak-t ır, 2 — Zorunludur. Burada zorunludur hükmü ate ş s ı cakt ır hükmü itzerine verilmi ş tir.

f‘y• 5X5 re_ "..-0 ckk Aristo'da modal önermeler 1 ,

c.> •Ve.44.4 < 5--4-~"<-09 -- A ri sto 'da medalite bahsi pek aç ık değ ildir. Or- rtltfj

ganon'un ikinci kitab ı nda, mümkün, imkans ı z, zorun lu ve "contingent" önermelerden bahsediliyor 86. Bu dört hüküm şekli Ortaçağ Bat ı mant ı kçı lar ı tarafından kabul edilen modalite çe ş itleridir. Organon'un üçüncü kitab ı olan Birinci Analitikler'de ise ş öyle diyor: "her öncü! (önerme) ya bir ar ı ya bir zorunlu veya bir "ola-ğan" (contingent) yükleme koyar'''. Demek ki Aris-to üç türlü önerme kabul ediyor:

â .— Ar ı ve basit önerme 2 -- Zorunlu önerme 3 — Kontenjan (centin ğent-olumsal) önerme.

RS TRICOT, Organon 1-11, Fransı zca tercii ı nesi, s. 120 de not 2. 86 ARISTO, .Organon 11,onerrnekr, Atadeı nir tere, s. 33. Contingent

kelimesi dilimizde olagan veya olunısul kelimeleriyle karşı lanmış -t ır. Daha iyisi bulununcaya kadar Frans ı zca kelimeyi aynen kul-lanmay ı ve Türk alfabesiyle kontenjan diye yazmay ı uygun bulduk.

87 ARISTO, Organon II, Atademir tere. s. 6. Aristo'nun bu cümlede kulland ığı "To endechomenon" kelimesi Fr'ans ı zcaya "possible", bazan "Contingent" olarak çevrilmi ş tir. Fazla bilgi için bk. N. ÖNER. Modal Önernıeler, ilfı hiyat Fak. Dergisi, y ı l 1967 c. Xl.

76

Page 87: Klasik mantık

Bu üç önerme de sonradan, Assertorique, Apodic-tique ve Problematique diye adland ırılmış lard ır.

Aristo ne modalite kelimesini kullanm ış ne de onun tan ım ı n ı yapmış tır. Ancak Aristo tefsircileri ile ba ş layan modalite tan ı mı na göre denebilir ki Ikristo zorunlu ve kontenjan (yahut mümkün) diye iki mo-dalite çe ş idi kabul etmi ştir". Arı yahut basit dedi ğ i önerme modalitesiz önermedir.

Aristo'ya göre "zorunlu, ba şka olrna - dir' 89. "Kontenjan, zorunlu olmayan ve var olmas ında ı mkâns ızl ık olmaks ı z ın varl ığı fark edilendir"".

Aristo'nUn kabul ettiğ i yukar ı da zikretti ğ imiz üç önerme çe ş idine misâl verelim:

1 — Basit önerme: A, B dir.

2 Zorunlu önerme: A, B di ı- .zorunludur, yani A'n ı n B olmas ı zorunludur.

3 — Kontenjan (yahut mümkün) önerme: A, B dir kontenjand ır veya A nın B olm,s ı kontenjandir91.

Klasik Bat ı mant ıkç ı lar ında modal önermeler:

Aristo mant ık anlayışı n' devam ettiren Avrupa mantıkçı lan model önermeler üzerinde daha fazla dur-muş ve ondan mülhem olarak ele ald ıklar ı modal öner-

88 TRICOT, TraiM de Logique, 136; HAMELIN, Le Systcsme d'- Aristote, s. 190.

89 ARISTO, ~physique, Tricot, Frans ızca tere. Tom. I, s. 259. 90 ARISTO, Organon III, Birinci Analitikler, Atademir tere, s. 140. 91 ARISTO'da modal önermeler için geni ş bilgi, bk. N. ÖNER, aynı

eser.

77

Page 88: Klasik mantık

meleri karma şı k (Complexe ) önermeler aras ı nda zi k-rederek daha sistemli bir şekilde incelemış lerdir"

Ortaçağ Bat ı mant ı kç ı lar ı na göre bir önermeyi ş u dört "mod" dan biri de ğ i ş ikli ğe uğ ratabilir: Müm-kün, kontenjan, imkâns ı z ve zorunlu. Bu su-retle Aristo'da iki olan modalite say ı s ı dörde ç ı k ıyor. Önçeden de belirtti ğ imiz gibi Aristo,Önermeler'de bu dört modalite çe ş idinden bahsetmi ş ti. Fakat Birinci Analitikler'de modaliteyi i ş lerken ikisini dikkate al-mış tır. Avrupa mant ı kç ı lar ı önermeler'den mülhem olarak konuyu ele alm ış lard ı r.

Modal önerme karma şı k önerme olduğ una göre, Bat ı mant ıkç ı lar ı as ı l önermeye dictum, tâli önerme-ye modus diyorlar. Modus; mümkün, imkâii-s71",'Eörı -7

ter—i.Wrive zorunlu ölabilir. Ate ş steakttr, zorunludur (biz dilimizde ş öyle ifade ederiz Ate ş in s ı cak olmas ı zorun- ludur) önermesinde ateş s ı cakt ı r ası l önerme yani --clic- t----u-ın, zorunludur ise •modusdur. Bunlar ı n olumlu ve olumsuzluğ u da dikkate al ı n ı nca sekiz ili şki ortaya ç ı -kar. Dictum'un da niteli ğ i ele al ı n ı nca onalt ı çe ş idi ortaya ç ı kar:

1 — Dictum olumlu modus mümkün olumlu kontenjan " imkâns ı z zorunlu mümkün olumsuz imkans ız

92 Bat ı mant ı kç ı larında modal önermeleri aç ıklamak için ş u eser-lerden faydaland ı k : Logique de Port-Royal; GOBLOT, TraW de -Logique; P. JANET ve G. SEA iLLES, Histoire de la Philosophie; TRİCOT, Traiteç de Logique Formelle; H.D. GARDE İ L, initiation Philosophie de Saint Thomas d' Aquin.

2 — 3 — 4 — 5 — 6 — 1,

14

78

Page 89: Klasik mantık

L , .1.. e ı .........- L.,- ,-

7 ---- 39 99

8 — " 94

LI- ,,,-......--.------L-- "

f kontenjan " " zorunlu 95

9 — Dictum olumsuz " mümkün olumlu 10 -

ff 99 " imkansız ,,

11 — ff f f " kontenjan ,,

12 — f 9 " zorunlu

13 — " mümkün olumsuz 14 — " " imkans ız 99

15 — ,, "

9 f f • kontenjan 93

16 — ,, " zorunlu

Onalt ı önerme tipi dört grupta toplan ı r ve A, E, I, U harfleri ile gösterilir.

1 — Dictum olumlu modus olumlu A 2 — Dictum olumsuz modus olumlu E 3 — Dictum olumlu modus olumsuz I 4 — Dictum olumsuz modus olumsuz U

Bu hadler İ skolastiğ in modalite teorisini özetle-yen şu dört kelimeden al ınmış t ır. Purpurea, Iliace Amabimus, Edentuli.

Kelimelerin ilk sesli harfleri mümkün'ün dört şek-lini gösterir. Purpurea'n ı n U su, dictum ve .modus'un olumsuziuğ unu gösterir. Mesela, Dünyan ın yuvarlak olmamas ı mümkün de ğ ildir. Iliace'nin I s ı , yaln ız mo-d us'un olumsuzluğunu gösterir. Dünyan ın yuvarlak ol- mas ı mümkün de ğ ildir. Amabimıts'un A sı iki önerme-nin de olumlu olduğunu gösterir: Dünyan ın yuvarlak olmas ı mümkündür. Edantuli'nin E si yaln ız modus'un olumlu olduğ unu gösterir: Dünyan ın yuvarlak olmama-s ı mümkündür. Bu şekilde, kelimelerin ikinci sesli harf-leri kontenjan ın dört şeklini; üçüncü sesli harfleri im-kans ızı n dört şeklini ve dördüncü sesli harfleri zorunlu' nun dört şeklini gösterirler.

79

Page 90: Klasik mantık

Zikredilen dört kelimenin ikinci bir özelli ğ i daha vard ır: Kelimeler içerisindeki modlar dikkate al ınırsa, bunlardan hepsi birlikte do ğ ru veya hepsi birlikte yan-l ış olur. Misâl olarak Amabimus'u alal ım: Sesli harf-ler s ıra ile AA I U. Yukar ı daki kurala uygun olarak önermeleri yazal ım:

A Dünyan ın yuvarlak olmas ı mümkündür* A Dünyan ın yuvarlak olmas ı kontenjandır. I Dünyan ın yuvarlak olmas ı inıkânsız değ ildir. U Dünyan ın yuvarlak olmamas ı zorunlu değ ildir.

Bu dört önerme ya birlikte yanl ış olur veya bir , likte doğru olur. Di ğer kelimeler de ayn ı şekilde al ı -

nabilir. Görülüyor ki Ortaçağ Bat ı ınantıkçıları , Aristo'-

dan mülhem olarak ele, ald ıkları modalite bahsini ga-yet sistemli bir şekilde i ş lemi ş lerdir.

Kant'ta modal önermeler:

Kant'a göre modalite-hükrnün muhtevas ı ile ilgisi-olmayan, zihnin tamamen- şekle ait bir fonksiyonudur. Modalite bak ım ı ndan hükürrıler, problematique, as-sertorique ve apodictique diye üçe ayr ı lı r:

Tasclik veya inkârda, basit bir imkân ı ifade eden hükümler problematik; gerçe ğ i ifade eden hükümler assertorik; zorunlulu ğu ifade eden hükümler de apo-diktiktir.

A. Virieux-Reymond, Kant' ın bu üçlü modalitesi-ni ş öyle açıkl ı yor :

Assertorik, olgu hakikati olarak tasdik edilen Meselâ, Paris Fransanın başkentidir. Bu hüküm gerçe ğe uyar fakat tarihi şartlar ba şka olsay-d ı diğer bir şehir Fransa'n ın ba şkenti olabilirdi.

80

Page 91: Klasik mantık

Problematik basit bir imkân ı ifade eden hüküm-lerdir. Fezanın bükilklüğü (courbure) sebebiyle kclinat belki sm ırlıdı r.

Apodiktik, ak ı l hakikatlerini ifade eden hükümler dir. Dairenin çapı merkezden geçer. Daire'nin tan ımı kabul edildikten sonra bu hükmün z ıdd ı düşünüle-mez".

Gerek Aristo tefsircileri ve gerek Ortaça ğ Batı mant ıkç ı larına göre modal önermeler karma şı k öner-melerdir. Karma şı k olmayan basit önermelerde bir modalite bahis konusu değ ildir. Kant'ta ise her hük-mün modalitesi vard ır. Bu bak ımdan Kant' ı n modali-te anlayışı eskilerden farkl ıd ı r".

İ slam mant ıkç ı lar ında modal önermeler:

İ slam mant ıkçı lar ı nın modalite anlay ışı ile, Bat ı mant ıkç ı lar ı n ın modalite anlay ışı aras ında olduğu gibi, İ slâm mant ı kç ı lar ı arasında da farkl ı iki görü ş mevputtur. "Mütekaddimin" ve "müteahhirin"", mo-daliteyi farkl ı -.olarak ele al ıp incelemi ş lerdi ı .

A — Mütekaddimin:

M ütekaddimirt e_kablı l ediyor : imkürı (possibilite), i ı ntina (inıpossibilite) ve, vü-

c ub (zorunluluk-n&e.;;Tii"

93 A. VIR İ REUX-REYMOND, La Logique Formelle, s. 17. 94 Kant'da modalite için .bk. N. Öner, ayn. esr. 95 M. ALİ_ AYN İ , Darulfünün ilahiyat Fakültesi Mecmuas ında

(Sene 3, say ı 10, 1928) yay ı nlad ığı Türk Mant ı kç ı lar ı adl ı makale-sinde, Sadettin Taftazani'den önce gelenlere mütekaddimin, sonra gelenlere muteahhirin denir diyor.

96 AHMET CEVDET, ayn. esr. s. 90; ISMAIL HAKKI, Miyar al-Ulum, s. 48, Felsefe Dersleri, s. 137.

81

Page 92: Klasik mantık

İ slam rnant ıkç ı lar ı nda bu üç türlü modalite ay ı -r ı m ı İ bni Sina gelene ğ ine uyularak yap ı lmış tır. Daha önce Farabrde durum farkl ı idi: Farabrye göre "ilk cihetler (modalite) üç türlüdür: Zaruri, mümkün ve mutlak"97 Bu ay ır ı m Aristo'nun yukar ı da belirtti-ğ imiz üç önerme tipini 'kar şı lar. Aristo tefsircilerine göre, basit önerme modalitesiz öner ıne olarak kabul ediliyordu. Farabi basiti kar şı layan mutlak' ı da yu-karıdaki cümlesinde bir modalite çe ş idi saymakla Aristo'dan ayr ı lmış görülmekte ise-de, mutlak' ı n mo-dalitesinin diğ er modalitelerden ayr ı ldığı n ı söylüyor. "Mutlakta adet, bütün cihet (modalite) bildiren un-surlar ı ortadan kald ırmak ve ne zarureti ne de in ı.kâ-n ı açığ a vurmakt ı r.. cihetle ı in kald ı r ı l ışı onun için cihet makam ına geçer"". Bu ifade ile Farabrn.in de tıpk ı Aristo gibi iki modalite kabul etti ğ i anla şı l ı r.

Mütekaddimin denilen İ slam mant ıkç ı lar ı Fara-brden ayr ı larak, zikretti ğ imiz üç modalite çe ş idini ka-bul ediyorlar.

1 — Zorunluluk (vücub), "vücub-u zati" ve cubu bilgayr" diye ikiye ayr ı l ır. Bunlardan birincisin- de zorunluluk "zat- ı mevzu" dan yani, konunun özünden, ası l varl ığı ndan gelir. Mesela: Allah alin ?dir (bilicidir), insan natıkt ır (ak ı ll ı konu ş ucu), önermek- rinde konu-ile yüklem aras ındaki ba ğı n zorunlulu ğ u. "vücub-u zati" dir. Çünki bilme Allah ı n özüne ait olduğu gibi, nat ı k oh-na-da insan ı n özüne aittir. E ğer zorunluluk. özden gelmiyorsa ona da "vücub-u bil- gayr" denilir. Mesela, İnsan yaz ı yazarken parmak-

97 FARAB İ , Peri Hermeneias Kitabı , Araş t ı rma IV, 1966 dan ayr ı bas ım, s. 29. Eseri yay ı nlayan ve tercüme eden Mübahat Küyel.

98 Farabl ,ayn. esr.

82

Page 93: Klasik mantık

ların ın hareket etmesi zorunludur, fakat bu zorunluluk onun özünden gelmez.

2 — İndu" Birşeyin kendisinden varl ığı ile yok-luğunu iktiza etmesidir ; "imkan-1 has" ve "imkan- ı am" diye ikiye ayr ı l ır99 .

"imkan-1 has" hem var olma hem de yok olma yönünden zorunluluğ u olumsuz k ı lmaktad ı r. İnsan kâ-tiptir önermesinde, insan ın katip olmas ı veya olmama-s ında zorunluluk yoktur. Bu önerme bir "imkan- ı hass' ı " ,ifade eder.

"Imkan- ı âm": yaln ız bir taraftan, yani ya var-olma veya yokolma taraf ından zorunluluğ u olumsuz k ı lmaktad ır. Her ateş s ı calaır önermesinde, ate ş in sı-cak olmas ı zorunludur, fakat s ıcak olmamas ı zorunlu değ ildir.

3 iııntiııı a imlcâns ızlık) "Özü dış varlığ mda yokluğunu gerektirme zorunlulu ğudur" 19°.

"Vücub", "imkân" ve "imiina" terimlerinden kas-dedilen anlam ı ayd ınlatmak için eski mant ık kitapla-rın ı n çoğunda verilen misal şudur: Ate ş in sıcak olmas ı zorunlu, soğuk olmas ı imkans ı z ,sönmesi mümkündür. Bunlar ı önerme halinde yazal ım:

Ate ş in sıcak olmas ı zorunludur. Ate ş in soğuk olmas ı imköns ızchr. Ate ş in sönmesi mümkündür.

İ slam mant ıkçı lar ı modaliteyi bu tarzda -açıklar-ken dayand ıklar ı kaynak İ bni Sina'nın eserleridir. İbni Sina ise, Bat ı Ortaça ğı mant ıkç ı ları gibi, Aristo-'

99 ISMAIL HAKKI (Izm ı rli), imkân- ı âm' ı imIcân-ı hâs'rcontingence ile karşı l ı yor. Felsefe Dersleri, s. 138.

100 ISMAIL HAKKI, Felsefe Dersleri, s. 138.

83

Page 94: Klasik mantık

VI

140 L•••

nun•Organon adl ı eserinin ikinci kitab ı olan Önerme-ler'den mülhemdir. "Yaln ız kontenjan' ı listeden ç ıka-rıp inıkân içerisinde mütalaa etmi ş tir" ı ° ı .

B — Müteahhirin:

"Müteahhirin" eskilerin üç modalitesine kar şı l ı k, zorunluluk,„_skyam, fiil ve imkân diye dört modalite kabul ederler. Ad ı geçen dört modalitenin farkl ı lıklar ı ve birbirleri ile Olan ili şkileri dikkate al ı -narak çe ş itli modal önermelerden bahsederler. Genel-likle sekizi basit, yedisi mürekkep olmak üzere onbe ş modal önermenin üzerinde çok durulur 102 . Yaln ız bu sayılar sabit de ğ ildir. Bazan basitler ondörde ç ıkar ı l ır, bile ş iklerin de yediden fazla olabileceğ i söylenir'''.

Dört modaliteyi esas alarak modal önermelerin çeş itlenmesi şu esasa dayan ı r:

Önermeler ihtiva ettikleri hüküm say ı sı daha doğ -rusu modalite sayı sı na göre, basit ve bile ş ik olurlar. Basit önermeler tek modaliteyi ihtiva eder. Her güver-cin bilfii 1 uçucudur önermesi basit bir önermedir. İçinde tek modalite vard ır o da fiildir. Her güvercin Will uçucudur fakat devaml ı değ il. Bu önerrne ise.iki moda-. lite ihtiva ediyor; birincissi fiil, ikincisi devamd ır.

Basit Modal Önermeler:

Basit önerme türletini saymadan önce, bunlar ın farkl ılaşmasulda esas olan, dört modalitden her biri-nin nası l çeş itlendiğ ini görelim:

101 1. MADKOUR, l'Organon d' Artstote dans le Monde Arabe, s. 176.

102 GELENBE-Vi, ayn. esr. c. II, s. 77 vd; AHMET CEVDET, ayn. esr. 92 vd; RAŞIT, ayn. esr. s. 65 vd,

103 GELENBEVİ , ayn. esr. c. II, s. 96; MEHMET TAHIR, Zilb-detid Muhtelitat min'et Tasdikat, s. 3.

84

Page 95: Klasik mantık

a — Zorunluluk: İ slam mant ıkç ı lar ı alt ı çe ş it zo-runluluğ un bulunduğunu söylerler.

1 — Konunun özünden (zat-essence) çıkan zo-runluluk.

2 — "Zat- ı mev ııı "un bütün vakitlerinde, nisbe-tin yani yüklernin konuya yüklenrnesinin zorunlulu ğ u, buna "zaruret-i zatiye" denilir.

3 — "Zat- ı mevzu"un "vas ı f mevn" ile vas ı flan-d ırılmas ı şart ı ile olan zorunluluk. Buna da "zaruret-i vasfiye" denir.

4 — Belli vakittteki zorunluluk.

5 — Belirsiz vakitteki zorunluluk.

6 — Yüklemin şart ı na bağ l ı zorunluluk.

Modal önermelerin çe ş itlenmesinde 2-3-4 ve 5. zorunluluklar kullan ı lm ış t ı r.

b — Devam: Bir konunun özü (zat- ı mevzu) bir de konunun vasf ı (yasf- ı mevzu) dikkate al ı narak iki türlü devam kabul edilmi ş tir.

c Fiil: Vuku bulduğ u zamana göre çe ş itlenir.

d — imkân: Her zorunluluğun kaışı s ında bit im- kân kablire-diTeı---ek -alt ı imkândan bahsedilirl". Bun-lardan yaln ız bir tanesi dikkate al ınarak mümkünden bir çe ş it önerme ç ıkar ı lmış t ı r. O da "mümküne-i amme"di ı "Hiniye-i mümküne" "mümküne-i daime" ve "mümküne-i vaktiye" de a ş ağı da görece ğ imiz gibi zorunluluk dikkate al ı nm ış t ı r.

Ş imdi basit önermelerin çe ş itlerini sayabiliriz.

104 Zorunluluk ve mümkün için fazla bilgi, bk. GELENBEV İ , ayn. csr. s. 97 vd.

85

Page 96: Klasik mantık

1/44N

ı rt_ 1 "Zaruriye-i mutlaka": "Zat- ı mevzu mevcut

oldukça, yüklernin konuya yüklenmesinin zonıtllizlu ğ u ile hükmolunan önermelerdir.

Her insan mevcut oldukça zorunlu olarak hayvand ır.

Her insan mevcut oldukça zorunlu olarak taş değ il- dir.

ld 2 — Mesrute-i amme: "Vasf- ı mevzu" mevcut

rı oldukça yüklemin konuya yüklenmesinin zorunluluğ u ı ile hükmolunan önermelerdir.

Her yaz ı c ı yaz ı yazdığı müddetçe zorunlu olarak parmaklar' hareket eder.

Her yaz ı c ı yaz ı yazdığı müddetçe zorunlu olarak parmakları hareketsiz değ ildir.

3 — "Vaktiye-i mutlaka" : Belli bir zamanda, yük lemin konuya yüklenmesinin zorunluluğu ile hükmo-lunan önermelerdir.

Ay "yakt ı heylule"de zorunlu olarak tutulurm. Ay "vakt- ı heylule" de zorunlu olarak ışı kl ı değ ildir.

4 — "Münteş ire-i mutlaka" : Belirsiz bir zamanda yüklemin konuya yüklenmesinin zorunluluğu ile hük-molunan önermelerdir.

Ay gecenin birinde zorunlu olarak tutulur.

Ay gecenin birinde zorunlu olarak ışı k vermez.

5 — "Daime-i mutlaka" : "Zat- ı rnevzu" mevcut oldukca nisbetin devam ı ile hükmolunan önermelerdir

Her insan mevcut oldukça devaml ı olarak hayvan- dı r.

105 Vakt- ı heylule, güneş in, arz ı n ve ayı n, ayn ı düzlein ve ayn ı doğ - rultuda ve arz ın güneşle ayın aras ında bulunduğ u vakittir.

86

Page 97: Klasik mantık

15"

Her insan mevcut oldukça devaml ı olarak kış değ il-

ıye-i amme": "Vasf- ı mevzu" devaml ı in konuya yüklenmesihin devam ı ile rmelerd ir.

yaz ı yazd ığı müddetçe daima parmakla- rı hare

Her yaz ı c ı yaz ı yazd ığı müddetçe daima parmakla-r: hareketsiz değ ildir.

7 — "Mutlaka-i amme" : N ı sbetin fiiliyeti ile, ya-ni yüklemin. konuya yüklenm.esinin, bir defa olsun fiile çıkmas ı ile hükmolunan önermelerdir.

Her güvercin bilfiil 1.çucudur Anka bilfiil uçucu

8 — "Mümkün-i afflme": Yüklemin konuya bir imkân ile yüklenmesi ile meydana gelen önermelerdir.

Her ateş bilimkân s ı cakt ı r. Her'ateş bilinıkün soğ uk değ ildirt06 .

Bileş ik Modal Önermeler:

Basit Önermeler. devam ve zorunluluk mcdali-teleri ile kay ı tlanarak bile ş ik önermeler elde edilir.

106 Miltekaddiininden bahsederken, ate ş in S ıdk olmas ı zorunluluğa misal verilmi ş ti. Burada ate ş in s ı cakl ığı imkan'a misal veriliyor. imkandan kas ı t şudur: Önermedeki nisbetin, yani yüklemin konuya yüklenmesinin ters yönden zorunlulu ğ unun imkans ı z ki-l ı nrnas ı d ı r. Yani ateş in s ıcak olmamas ı n ı n zorunluluğ u imkan-s ı z k ıl ı nmış t ı r. İ nceledegimiz mant ı k kitaplar ı n ı n çoğunda ınürn-küne-i âmme için, bizim ald ı gımız misal verilmi ş tir. Gelenbevi' nin, mümküne-i âmme için verdi ğ i misal şudur: "Her insan im-kan- ı am ile katiptir".

87

Page 98: Klasik mantık

1 — "Me şrute-i hasse": Özün (zat ın) devams ı z-l ığı ile kay ıtlanan "me ş rute-i âmme'ye denir.

Her yaz ı c ı madem yaz ı c ıdır bizzat parmakları ha-reket eder, lakin haddizat ında devaml ı değ il.

2 — "Örfiye-i hasse": Özün (zat ın) devams ızlığı ile kayı tlanan "örfiye-i amme" ye denir.

Her yaz ı c ı yaz ı yazdığı müddetçe devaml ı olarak parmaklar' hareket eder lakin haddizatında devamlı değ il.

3 — "Vaktiye-i la daime" veya "vaktiye": Özün devams ızlığı ile kay ı tlanan "vaktiye-i mutlaka"ya denir.

Ay vakti heylule'de zorunlu olarak tutulur, lakin aslında devaml ı değ il.

4 — "Münte ş ire-i la daime": veya "müntesire" : Devams ı zl ı kla kay ı tlanan "Münte ş ire-i mutlaka"ya denir.

Bir gün zorunlu olarak ay tutulur lakin devaml ı değ ildir.

5 — "Vücudiye-i la daime": Devams ızl ıkla kay ıt-lanan "mutlaka-i amme"ye denir.

Her giiı;ercin bifiil uçucudur lâkin.devan ı lı 6 — "Vücudiye-i la zaruriye": Yüklemi ıi konuya

yüklenmesinin zorunlu olmamas ı ile kay ı tlanan "mut-laka-i âmme"ye denir.

Her insan bilfiil gülücüdür lâkin bu gülücülük zo-runlu değ ildir.

7 — Mümkün-i hasse" : Yüklemin konuya yük-lenmesinin zorunlu olmamast ile kay ı tlanan "müm-küne-i amme"ye denir.

88

Page 99: Klasik mantık

Her insan bilimkan yaz ıc ıdır fakat zorunlu değ il.

Misâllerle aç ıkladığı m ı z bu onbe ş önerme, man-t ıkçılar taraf ından en çok dikkate al ınan önermelerdir. Bunlardan ba şka şu önermelerden de bahsedilirr° 7 .

"Mutlaka-i vaktiye": Yüklemin konuya yüklen-mesi belli , bir zamanda olup nisbetin tahakkuku ile hükm.olunan öneı melerdir.

Ay bilfiil "vakti heylule"de tutulur.

"Mutlaka-i münte ş ire": Yüklemin könuya yük-lenmesi, fiilin olduğu vakitte vuku bulan önermelere denir.

Ay' ın varolduğ u vakitlerin birinde ay fiilen tutulur.

.24444 , 4,A6' "Hiniye-i mutlaka": Hüküm "vasfı mevzu"un bazı vakitlerinde; fiilen gerçekle şmei ile verilirse, "hi-niye-i niutlaka" denir.

Her zatuleenpli bu hastalığı n devam ettiğ i zaman-ların baz ısında öksiirür.

"Hiniye-i la daime": Hiniye-i mutlaka" devam-sızlıkla kay ıtlamrsa "Hiniye-i la daime" olur.

Her zatülcenpli bu hastalığı n devam ettiğ i 'zaman- ların baz ısında öksürür lakin devamlı değ il.

"Hiniye -i mlimküne": Önermede ayk ır ı yönden, yani önerme olumlu ise olumsuz, olumsuz ise olum-lu yörlden zorunluluğ un olumsuz k ı l ı nmas ı ile hük-molunan önermelerdir.

Her zatülcenpli, zatülcenp olduğunda öksürmesi mümkündür.

107 GELENBEVİ , ayn. esr. s. 96 vd.; MEHMET TAHIR, ayn. esr.

s. 3. Misaller Gelenbevi'den al ı nmış t ı r.

89

Page 100: Klasik mantık

vaktiye": Konunun var oldu ğ u va-kitlerin birinde, ayk ı r ı yönden zorunlulu ğ un ölumsuz k ı l ı nmas ı ile hükmedilen önermelerdir.

Ay "vakt- ı heylule" de "imkan ı din" ile tutulur. Burada bir taraftan zorunlulu ğun olumsuz k ı -

l ınması ile hükmedilmi ş tir. Olumsuz kı lınan zo ı unlu-luk, ay' ın "vakt- ı haylule"de tutulmama zorunlulu ğu-dur.

Müteahhirin'e göre modal önermelerin çe ş itlen-mesinde zaman' ı n önemli bir rol oYnadığı _görülüyer. Hernekadar bu mant ıkçı lar zaman' ı ayr ı bir modali-fe şekli olarak sayma ınaış larsa da modal önermelerin çe ş itlenmesinde zaman ın ikinci dereceden bir modalite olarak telâkki edildi ğ i anla şı l ıyor. "Vaktiye-i mutla-ka", "münte ş ire-i mutlaka", vaktiyc-i lâ daime", "münteş ire-i lâ daime", "mutlaka--i vaktiye", "hiniye-i mutlaka" ve "mümküne-i vaktiye"nin farkl ılaşmala-r ı nda esas rolü oynayan zaman faktörüdür. Meselâ:

Ay vakt- ı heylule'de zorunlu olarak tutulur. Ay gecenin birinde zorunlu olarak tutulur.

Her iki önermede de zorunluluk bir kayda tâbi tutulrnu ş tur, bu da zamand ı r.

Ay' ı n tutulmas ı zorunludur. Ne zaman ? "Vakt- ı heylüle"de veya gecenin birinde. Görülüyor ki bu tip önermelerde zaman adeta ikinci dereceden bir mo-dalite olarak i ş in içerisine giriyor.

ÖNERMELER ARASI ILIŞ KILER

Bu ba ş l ık alt ında kar şı olma (tekabül-oppo-sition) ve döndürme (akis - conversion filin ne olduğ u Fı'sfeTı le51ctir. Klâsik mant ığı n bu iki konusu-

90

Page 101: Klasik mantık

v\.

nu İ slam mant ıkç ı lar ı önermeler bölümünde "ahka ın- ı kazaya" ad ı altında, Bat ı mant ıkcı ları ise genellikle ak ı l yürütme (raisonnement) bölümünde, vas ıtas ız çıkarsama (l'inference imniediate) ad ı alt ı nda inceler-Tei- Hangi ba ş l ık alt ında incelenirse incelensin bahse-dilen ayn ı şeydir. İ slam mant ı kç ı lar ı , a şağı da göreceğ i-rniz gibi, iki önermeyi ele al ıp birbiri ile olan ili şkilerini Batı mantıkç ı lar ı ise bu iki önerme aras ı ndaki ilişkinin alt ı nda bühnian ak ı l yürütmeyi esas alm ı slard ı r. Bura-da söz konusu olan yüklemli önermelerdir:

vvı . KARŞ IOLMA

Ayn ı terimlerden yap ı lm ış iki ön.3rme, ya nicelik, _ya nitelik veya hem nicelik hem nitelik bak ı mından birbirinden farkl ı iseler, bu iki önermearasnidaka ı—ji= -olma vard ı r. Bu ş artlar içinde iki önerme biribirriffe -Ya-

karş it'd ı r, ya altkar şı t'd ır, ya çeli ş iktir 'veya al-t ı k't ır.

1 — Karşı t (mutezad - centraire) önermeler:

Konu ye yüklemi ayn ı olan iki tümel önerme ni-telik bak ı mı ndan farkl ı iseler bunlara kar şı t önermeler denir.

a — Eğer tümel olumlu do ğ ru ise, tümel olumsuz yanl ış olur.

-(iffiçbir insan ölümlü de ğ ildir Bütün insanlar ölümlüdür p b — Eğ er tünel olumsuz do ğ ru ise, tümel olum-

lu yanl ış t ı r.

Hiçbir at iki ayaklı değildir 'I) Bütün atlar iki ayakhd ır

91

Page 102: Klasik mantık

c — Eğer tümel olumlu yanl ış" ise, tümel olumsuz doğ ru veya yanl ış olabilir.

Bütün insanlar öğ retmendir

Yanl ış Hiçbir insan öğ rettnen değ ildir

Yanl ış

Bütün insanlar kuş tur

Yanl ış Hiçbir Insan kuş değ ildir

Doğ ru

d Eğer tümel olumsuz yanl ış ise, tümel olum- lu doğ ru veya yanl ış olabilir.

Hiçbir kuş kanat!, değ ildir

Yanl ış Bütün ku ş lar kanatlıdı r

Doğ ru Hiçbir insan öğ retmen değ ildir

Yanl ış

Bütün insanlar - öğ retmendir

Yanlış

Demek ki, kar şıt önermelerden birisi do ğ ru ise, onun kar şı tı n ın yanl ış olduğu söylenebilir. Fakat e ğer birisi yanl ış ise, diğerinin doğ ru veya yanl ış olduğu ç ı kar ı lamaz.

2 — Altkarşı t (Taht- ı Mutezad, Subcontraire) Önermeler:

Konu ve yüklemleri ayn ı olan iki tikel önerme, nitelik bak ı m ı ndan farkl ı iseler bunlara altkar şı t öner-

- meler denir.

a — Eğer tikel olumlu doğ ru ise, tikel olumsuz doğ ru veya yanl ış olabilir.

Baz ı insanlar öğ retmendir

Doğ ru Baz ı insanlar öğ retmen değ ildir

Doğ ru

Baz ı insanlar ölümlüdür Doğı u

Baz ı insanlar ölümlü değ ildir

Yanl ış

b — Eğer tikel olumsuz do ğ ru ise, tikel olumlu dogru veya, yanl ış olabilir.

92

Page 103: Klasik mantık

Baz ı insanlar bilgin değ ildir Doğ ru Baz ı insanlar bilgindir Doğ ru

Baz ı insanlar ölümsüz değ ildir Doğru Baz ı insanlar ölümsüzdür Yanl ış

c — Eğer tikel olumlu yanl ış ise, tikel olumsuz doğ rudur.

Baz ı atlar iki ayakhdır Yanl ış Baz ı atlar iki ayaklı değ ildir Doğ ru

d — Eğer tikel olumsuz yanl ış ise, tikel olumlu doğ rudur.

Baz ı insanlar canlı değ ildir Yanl ış Baz ı insanlar eanhdı r Doğ ru

3 — Alt ık (Mütedahil, Subalterne) onermeler:

Konu ve yüklemi ayn ı olan iki öne1-_03yaIn ız nicelik bakımı ndan farkl ı olup da nitelik bak ı mından ayni olursa bu iki önerme birbiriyle alt ıktr,1

Tümel olumlu ile tikel olumlu, tümel olumsuz ile tikel olumsuz önermeler biribiriyle a_ lt ıkt ı r. Doğ -ruluk ve yanl ış l ık bak ı m ı ndan alt ı k önermeler aras ında ş u ilişkiler vard ı r:

a — Eğer tümel olumlu ve tümel olumsuz do ğ -ru iseler, bunlar ı n altıklar ı oldu tikel olumlu ve t ı kel olumsuz da doğ ru olur.

Bütün insanlar ölümlüdür Doğ ru Baz ı insanlar ölümlüdür Doğ ru

Hiçbir insan at değ ildir Doğ ru Baz ı insan at değ ildir Doğ ru

b — Eğer tümeller yanl ış iseler onlar ı n alt ı k-lar ı olan tikeller bazan do ğ ru bazan yanl ış olurlar.

'2--

93

Page 104: Klasik mantık

Bütün insanlar iyi ahlükhdır Dpğ ru. Baz ı insanlar iyi ahliiklıdır Doğ ru Hiçbir insan öğ retmen değ ildir Yanl ış Baz ı insanlar öğ retmen değ ildir Doğ ru Bütün atlar iki ayakl ıdı r Yanl ış Baz ı atlar iki ayaklıdı r - Yanl ış

c — Eğer tikeller do ğ ru iseler, bunlar ı n alt ı k-lar ı olan tümeller bazan do ğ ru. bazan yanl ış olurlar._

Baz ı insanlar ölümlüdür Doğ ru Bütün insanlar ölümlüdür Doğ ru Baz ı insanlar öğ retmen değ ildir Doğ ru Hiçbir insan öğ retmen değ ildir Yanlış d — - Eğer tikeller yanlış ise, onlar ın altı klar ı

olan tümeller de yanl ış t ı r. Baz ı insanlar ölümsüzdür Yanl ış Bütün insanlar ölümsüzdür Yanlış 4 Çeli ş ik (Mütenak ı z, Contradictoire) Öner-

meler:

Konu ve yüklemleri ayn ı olan iki önerme, hem nitelik hem de nicelik bak ı mından birbirinden fark-l ı olursa bu iki önerme birbiriyle çeli ş iktir denir. Tümel olumlu ile tikel olumsuz, tümel olumsuzla ti-kel 'olumlu önermeler çeli ş iktir.

Bütün insanlar Baz ı insanlar ölümlü değ ildir

Hiçbir kas dört ayaklı değ ildir Baz ı ku ş lar dört ayaklıdır

Çeli ş ik olan iki önermeden biri do ğ ru ise, zorun- • lu olarak. di ğeri yanl ış t ı r.

Bu dört kar şı olum ş öyle bir şekille gösterilebilir :

94

Page 105: Klasik mantık

A L T

K

1 ALT K ARŞ IT

/DÖNDÜRME

Bir önermeyi döndürme, onun niteli ğ ini bozma-dan, yüklemini konu, konu-sunu Jüklenımmaktir.

islâm mantike ılarma göre dilz...dönd ii r mP (Aks n ı üstevi) ve ters döndürme (Aks-i nâk ız) diye iki

türlü olur'".

Düz döndürme:

Bir önermenin olumlu ve olumsuzlu .ğuna, doğ ru ve yanl ış ligma dokunmadan, yüklemini konu, konusu-nu yüklem yapmakt ı r.

a — Tümel olumlu önermenin düz döndürmesi tikel olumlu olur.

Bütün insanlar,ölümlüdür Baz ı ötüttdüler insandiş'

)1 ,

108 GELENBEVİ , ayn. esr. c, 146, AHMED CEVDET, ayn, esr. s. 54, AL İ SEDAD, ayn. esr. s. 52, İ SMA İ L HAKKI, Mi'

s.. 51, Felsefe Dersleri s. 169.

95

Page 106: Klasik mantık

b Tikel olumlunun düz döndürmesi, tikel olumlu olur.

Baz ı beyazlar insandı r Baz ı insanlar beyazdı r

c — Tümel olumsuzun düz döndürmesi, türnel olumsuz olur.

Hiç bir ağaç taş değ ildir Hiçbir taş ağaç değ ildir

d — Tikel olumsuzun düz döndürmesi olmaz. Çünki sonuç bazan do ğ ru Imzan yanl ış olur.

Baz ı insanlar ağaç değ ildir Doğ ru Baz ı ağaçlar insan değ ildir Doğ ru Baz ı insan öğ retmen değ ildir Doğ ru Baz ı öğ retmenler insan değ ildir Yanl ış

Bat ı mant ıkçı lar ı düz döndürmenin ş u iki Mantık aksiyomuna dayand ığı n ı söylerler 1 ®.

Birinci aksiyon: Bütün olumlu önermelerde yüklem, kaplam ın ı n bir k ı sm ı ire-al ı n.Mış t ı r.Her insan ölümlüdür önermesi, insan ı n baz ı ölümlülerden ol-duğ una i şaret eder. Ölümlü burada till_olatak_al ın-m ış t ır,_

-İlcincLaksiyonı : Olumsuz önermelerde yüklem bütün m l kaplam ı ile al ınm ışt ı r. Çünkü ousuz önerme- de konu, yüklemin bütün kaplam ı nı n d ışı nda bn ak ı l-m ış t ı r. İ nsan bir sürüngen de ğ ildir, önermesinde, in-san sürüngenler s ı n ıfı n ı n d ışı nda bırak ı lmış t ır. Yani, -öriermede yüklem Cilan sürüngen, tümel olarak al ın-m ış t ı r.

109 GOBLOT, TraW de Logique, s. 214; RABIER, Leçons de Philo-

sophie T. II, s. 40.

96

Page 107: Klasik mantık

Bu aksiyomlarla, tümel lerin döndürmede rirrin ,t ıkel önermenin döndürmesinin prensibe bağ lanml ş oluyor.

, • ---,J -

ve tikel olumlu öneme- 6TumTu, tümel olumsuz tümel olumsuz olduğu

ikinci aksiyoma dayan ı larak tikel olumsuz bir onermenin neden döndürülemiyece ğ i de daha iyi an-la şı l ı r; ş öyle ki: Tikel olumsuzda—konu tikel, yüklem tümel al ınmış tı r. Döndürülünce, tümel olarak al ınan yüklem, konu olacak ve önerme tikel oldu ğu için tikel olmas ı gerekecektir. As ı l önermede tikel olarak al ı -nan konu, döndürülünce, önerme olumsuz oldu ğ u için tümeli ifade etmesi gerekecektir. Her iki hal de önermenin esas ına aykı rıd ı r. Çünki, döndürmede terimlerin kaplamm ı n değ i şmemesi lazımd ır.

Hamilton'un karşı koymas ı :

Klasik mant ı kta aksiyom olarak kabul edilen yu-kar ı daki iki genel kurala Hamilton, yüklemin niceli-ğ ini ele al ış tarz ı ile kar şı koyuyor. Yüklemin niceli ğ i bahsinde Hamilton'un fikirlerini görmü ş tük. Onun, olumlu toto-totale ve olumlu parti-totale'da yüklem tümel; olumsuz toto-partilelle ve olumsuz parti-parti-elle'de yüklem tikel al ı nm ış t ı . Hamilton'un bu fikri ka-bul edilince klasik mant ığı n döndürme şekilleri de de-ğ i ş ir.

Hamilton'un fikrinin reddi:

Hamilton, yüklemin niceliğ ini yorumlama şek-liyle klasik mantığı n yukar ıda zikredilen iki askiyo-muna kar şı çıkmış ise de, Hamilton'dan sonra gelenler onun bu fikrinin doğurduğu güçlükleri red ve bu konuda klasik mant ık yolunu takip etmi ş lerdir.

97

Page 108: Klasik mantık

Harnilton'a yap ı lan itirazlar ş öyle özetlenebilir:

1 — Olumlu önermelerde yüklemi te şkil eden te-rimin bütün kaplam ı ile al ı nabileceğ i iddias ı doğ ru de-ğ ildir. Olumlu toto-total ve olumlu parti-totale mute-ber önermeler olamaz. Hattâ, yüklem yaln ız konuya hasredilmi ş bile olsa. Çünki :

a — " İ nsan ak ı ll ı hayvand ır" önermesinde, e ğ er yüklemin tümel olduğu iddia edilirse, o zaman öner-meniıı ası l anlamı ndan ba şka anlam ta şı yan, ikinci bir önerme daha oltaya ç ıkar. O da, şudur: "Bütün ak ı llı hayvanlar insand ır". Bu önerrne ile birinci öner-menin farkl ı tasdikler oldu ğu ş u farkl ı sorulara cevap vermeleri ile anla şı l ı r:

— İ nsan ak ı ll ı bir hayvan midir? — İ nsan d ışı nda başka ak ı ll ı hayvanlar var =t ır?

Bu sorulardan bir ı ncisi, insan kavranun ı n ince-lenmesi ile, ikincisi insan d ışı ndaki hayvanlar s ı nı fı n ı n incelenmesiyle anla şı l ı r. Bu durumda toto-totale ka-bul edilen, ele aldığı mız önermenin analizinden birbi, rinden farkl ı ş u iki hüküm ç ı km ış olur:

— Bütün insanlar ak ı ll ı hayvand ır. — Bütün ak ı ll ı hayvanlar insand ır. Demek ki olumlu önermelerde yüklemi tümel te-

lâkki etme fikri kar ışı kl ığ a sebep olur'.

b —, Eğer yüklem tümel olarak al ı nırsa, konunun her ferdine de tümel olarak uygulanmal ı d ır. Bu ise saçma olur. Mesela, bütün üçgenler bütün üçkenarl ı poligonlard ır, önermesinde, baz ı üçgenler bütün üç kenarl ı poligonlard ır demek imkans ızd ı rm.

110 RABIER, ayn. esr. s. 42-43. 111 TRICOT, TraiM de Logique Formelle, s. 128-129.

98

Page 109: Klasik mantık

2 — Olumsuz önermelerde yüklemin kaplam ınm bir kısmı ile ele al ınabileceğ i iddiası da doğ ru değ ildir. Yani, olumsuz toto-partielle ve olumsuz parti-patielle muteber önermeler olamaz.

"Hiçbir üçgen baz ı e şkenarl ı şekil değ ildir", toto-partielle önermesini alal ım. Bunun döndürülmesi, "Bazı e şkenarl ı şekil hiç bir üçgen değ ildir", olur. Ha-milton burada, "Baz ı e şkenarl ı şekil" in tikel oldu-ğunu söylüyor ki doğ ru değ ildir. Hamilton'un üze-rinde durduğu "Bazı" kelimesidir. "Baz ı " kelimesi iki anlamlıdır.

1 — "Baz ı " belirtilmemi ş herhangi bir mikdar olabilir. Bu anlamda eldeki öneme şunu ifade eder. Hiçbir üçgen herhangi bir say ıda e şkenarl ı şekil de-ğ ildir. Yani tane bir dahi olsa de ğ ildir demektir. Bu-nun anlam ı ise, hiçbir üçgen hiçbir e şkenarl ı şekil değ ildir, olur. Burada ise görüldü ğü gibi yüklein, tü-mel olarak al ınmış tır.

2 — Hamilton, "baz ı " kelimesinden belirtilmi ş o' bir mikdar ı anlıyor. Yukar ıdaki önermede şu veya bil

e şkenarl ı şekiller demektir. Bu durumda da baz ı eşke-narl ı şekiller tümel (tekil de olsa) yani kaplammm tümüyle al ınmış tır. Konu bütün olarak -d ış arıda bira-k ılmı‘t ır. O halde, olumsuz bir önermenin yüklemi hiç-bir zaman tikel olarak al ınamaz'''.

o** Ters döndürmek

Bir önermenin olumlu veya olumsuzluk'una, do ğ -ru ve yanlış lığ ma dok m. 1.1 ,GI usımun eli i yu em; yükleminin çeli ş iğ ini konu yapmaktır, Ters döndrırmede olumlular ı n durumu düz döndürmedeki

112 RABIER, ayn. esr, s. 43-44, TRICOT, ayn. esr. s. 130.

99

Page 110: Klasik mantık

olurnsuzlarm, olumsuzlar ın durumu ise düz döndürme-deki olumluların durumu gibidir.

a — Tümel olumlunun ters döndürmesi tümel Ş . olumlu olur.

Her insan hayvanchr, önermesinin ters döndürmesi Her hayvan olmayan insan olmayandir, olur.

b — Tikel olumlunun ters döndürmesi olmaz. c — Tümel olumsuzım ters döndürmesi tikel

olumsuzdur.

Hiçbir insan ağaç değ ildir.

Baz ı ağaç olmayan insan olmayan değ ildir.

d — Tikel olumsuzun ters döndürmesi tikel olumsuz olur.

Baz ı insan öğretmen değ ildir. Baz ı öğretmen olmayan insan olmayan değ ildir.

Ş artl ı önermelerin döndürülmesi:

'Buraya kadar gördüklerimiz yüklemli önermelerle ilgiliydi. Islâm mantıkç ıları , şartl ı önermelerin de dön-

, dürülebileceğ ini dü şünmü ş lerdir. Şartl ı önermelerden yaln ız biti ş ik şartl ı -önermelerin döndürülmesi yap ıl ı r.

Her ne zaman güneş doğarsa gündüz olur; önerme-sinin düz döndürmesi: Bazan gündüz olur ise güne ş doğmuş olur, önermesidir. TerS döndiirmesi ise : Her ne zaman gündüz olmaz ise, güne ş doğmuş olmaz değ ildir, olur.

Diğer şartl ı önermelerin. yani "Rastlant ı lı" olan bitiş ik şartl ı ile ayrık ş artl ı önermelerin dönüdürülme-sine itibar edilmemi ş tir'''.

113 AHMET CEVDET, ayn. esr. s. 56, ISMAIL HAKKI, Mrydr'ul Ulûm s. 53.

100

Page 111: Klasik mantık

Modal önermelerin döndürülmesi:

İ slam mantıkçılar ı mcıdaliteli önermelerin döndü-rülmesi üzerinde de durmu ş lard ır. Modaliteli önerme-lerde döndürme söz konusu olunca, çok tan ınmış olan şu onüçü üzerinde durulur : "Zaruriye-i mutlaka", "Da-ime-i Mutlaka", "Örfiye-i amme'" "Me şrute-i âmme", "Örfiye-i Hâsse", "Me şrute-i Hisse", "Vaktiye-i Mut-laka" "Münte ş ire-i mutlaka", "Vücudiye-i la Daime" "Vücudiye-i la Zaruriye", "Mutlaka-i âmme", "Müm-kine-i a ınme", "Mümkine-i Hisse"

Bu onüç önermenin olumlu ve olumsuzluklarma göre döndürmeleri de ğ i ş ir. Modaliteli önermelerin döndürülmesi ileride görece ğ imiz gibi kıyası n modali-tesinde kullan ı l ı r. Modaliteli önermelerin döndürülme sinde, as ı l önerme, önceden gördü ğ ümüz kurallara göre döndürüllir, bu döndürmede önermenin modalite si de değ i ş ir.

y ,(,4 1 — Olumlular ın döndürülmesi:

a — Zaruriye-i mutlaka, dâime-i mutlaka, örfiye-i âmme, me ş rute-i âm ıne'nin olumlular ının döndürül-mesi, hiniye-i mutlaka olur. Bilindi ğ i gibi, hiniye-i mutlaka vasf-ı mevzu'•un baz ı vakitlerinde fiilin ger-çekle ş mesiyle hükmedilen önermelerdir.

Mesela, her insan hayvandır, önermesini yukar ıda-ki dört modaliteden biri ile kayıtlayal ı m, mesela za-ruriye-i mutlaka ile. öneme ş öyle olur: Her insan zo-runlu olarak hayvandır. Bu önermenin döndürmesi şu-dur: Baz ı hayvan, hayvan oldukça bilfiil insand ır. Bi-rinci'önerme zaruriye-i mutlaka, ikincisi hiniye'i 'mut-lakad ır. Birinci önerme do ğ ru olunca ikincisi de doğ ru olur. Bunun isbat ı ş öyle yap ılabilir: Eğer son önerme

101

Page 112: Klasik mantık

doğ ru olmazsa onun çeli ş iğ i doğ rudur. Yani, Hiçbir hayvan, hayvan oldukça hiçbir zaman insan de ğ ildir. Bunun döndürmesi ise, Hiçbir insan insan oldukça hiçbir zaman hayvan değ ildir önermesidir. Bu ise yan-l ış tır. Çünki, ba ş lang ıçta kabul etti ğ imiz, her insan zorunl ıı olarak hayvand ır'a z ıtt ı r. O halde ishat ı nı arad ığı m ız, baz ı hayvan hayvan oldukça b:lfiil insand ır önermesi doğ rudur.

b — Me ş rute-i hâsse ve örfiye-i hâsse'nin olum-lular ının döndürülmesi hiniye-i la dâime olur. Hi-niye-i la daime, özün (zat' ı n) devams ızl ığı ile kay ıtla-nan mutlaka'd ı r.

Meselâ, her yaz ı c ı mademki yaz ı c ıdı r parmaklar' hareket eder, fakat, haddi -zat ında devaml ı değ il, meş-rute-i hâsse'sinin döndürmesi:

Parmakları hareket edenin baz ıs ı , parmaklar' ha-reket ettiğ i müddetçe, yaz ı c ıdır, fakat devaml ı değ il, diye hiniye-i la dâime olur.

c — Vaktiye-i mutlaka, münte ş ire-i mutlaka, vü-cudiye-i la dâime, vücudiye-i la zaruriye ve mutlaka-i amme'nin olumlular ını n döndürmesi mutlaka-i am-me olur.

Mesela, Her güvercin bilfiil uçucudur lâkin devaml ı değ il, önermesi vücudiye-i la daime'dir. Bunun döndürülmesi, Baz ı uçucular bilfiil glivercindir; diye mutlaka-i âmme olur.

d — Mümkine-i âmme ve ınümkine-i hassenin döndürmeleri olmaz.

2 — Olumsuzlar ı n döndürülmesi:

Yukar ıda zikretti ğ imiz onüç önermeden yaln ı z alt ı sı nın olumsuzlar ı nın döndürülmesi olur. Geri ka-

102

Page 113: Klasik mantık

lan yedisinin döndürülmesi olmaz. Bu alt ı , önerme ise ş unlard ır: Zaruriye-i mutlaka, Daime-i mutlaka, me ş -rute-i âmme, örfiye-i âmme, me ş rute-i hasse ve örfi-ye-i hâsse.

— Tümel olumsuz zaruriye-i mutlaka ve daime-i mutlaka= döndürmesi tümel olumsuz dâime olur.

Mesela, Hiçbir insan zorunlu olarak taş değ ildir, zaruriye'-i mutlakas ın ın döndürmesi: Hiçbir taş dainı i olarak insan değ ildir, diye daime-i mutlaka olur.

b — Tümel olumsuz me ş rute-i âmme ve örfiye-i arnmenin döndürülmeleri, tümel olumsuz örfiye-i me olur.

Mesela, Zorunlu olarak yaz ı cı , yaz ı yazdığı müd-detçe parmaklar" hareketsiz değ ildir, meş rute-i âmme-sinin döndürmesi;daima parmaklar' hareketsiz olduk?' müddetçe, parmaklar, hareketsiz olan yaz ıc ı değ ildir diye örfiye-i âmme olur.

c — Tümel olumsuz me ş rute-i hâssenin ve ör-fiye i hassenin döndürmeleri tümel olumsuz örfiye-i âmme olur.

Mesela, Her yazı yazan, daimi olarak değ il, yaln ız yaz ı yazdığı müddetçe parınakları hareketsiz değ ildir, önermesi bir me şrute-i hassedir. Bunun 'döndü ı -mesi : Daima parmaklar: hareketsiz olan, hareketsiz ol-duğu müddetce yaz ıc ı değ ildir, diye örfiye-i âmme olur.

Genellikle tikel olumsuzlarm döndürülmeleri ol-maz. Yaln ız meşrute-i hâsse ile örfiye-i hâsse, nitelik ve nicelik bak ımı ndan kendilerine uygun örfiye-i has-seye döndürülür 114 .

114 Modaliteli önermelerin ddndürülmesi için bak. GELENBEV İ , ayn. esr. c. II. s. 149-157.

103

Page 114: Klasik mantık

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

AKIL YÜRÜTME

Ba ş langı çta mant ıkl ı dü şünmenin kendisini ak ı l-yürütme (muhakenw, raisonne ı nent) de gösterdi ğ ini söylemi ş tik. Genellikle üç 4,ürlü ak ı lyürütmeden bah-sedilir: Dedüksiyon (talil, deduction), tümevar ı m (istikra, induction), analoji (temsil, analogie)m.

Klasik mant ığı n en çok önem verdi ğ i ak ı lyürütme dedüksiyondur. Dedüksiyonda zihin bir veya bil kaç hükümden hareket ederek zorunlu bir sonuca var ı r. K ıyas dedüksiyonun en mükemmel şekli olarak kabul edilir. Bu sebeple klasik mant ı k ak ı l yürütmede esas olarak k ı yas ı almış tır. As ı l amaç k ıyas ı incelemek-tir. Diğer iki ak ı lyürütme şekli olan tümevar ım ve ana-loji ilerde görece ğ imiz gibi, klasik mant ı kç ılar ı n fazla önem verdikleri konular de ğ ildir.

115 D&Iuction'un Osmanl ıca kar şı l ığı olan talil bugün pek kullan ı l-m ı yor. Telaffuzu da eski dili bilmeyenlerce yanl ış yap ı l ıyor (a) k ısa okunuyor. Bir ara bu terim, tümdengelim kelimesiyle kar şı -land ı . Bu ise yanl ış anlamaya yol açar. Çünkü her dedüksiyon şekli tümden gelmez. Matematik dedüksiyonda oldu ğ u gibi. Hat-tâ üçüncü şekil k ıyastan disamis'de de tümden gelme yoktur. Bu sebeplerle ş imdilik dedüksiyon kelimesini kulland ık. Analoji de öyle. Bu yabanc ı kelime bugün dilimizde yerleşı ni ş gibidir. Osmanlıca karşı l ı gı olan temsil de dilimizde ba şka anlamlar-da kullan ı ld ığı ndan analoji demeyi uygun bulduk.

104

Page 115: Klasik mantık

ej,/^N.SAIL

KkWAS

6 K ı yasm tan ımı :

Aristo kıyası şöyle tan ıml ıyor: "K ı yas bir söz-dür ki kendisine, baz ı şeylerin konulmas ıyla, bu ko-nulan şeylerden ba şka bil şey, sadece bunlar dolay ıs ı y-le zorunlu olarak ç ıkar" 16. Ayni fikir islam mantık-çalan taraf ından ş öyle ifade ediliyor: "K ı yas önerrne-lerden mürekkep bir delildir ki her ne vakit o önerme-ler teslim olunsa ondan bizzat di ğer bir önerme laz ı m

Mesela:

Her cisin ı değ işkendir. Her değ işken sonradan olmadır.

Bu önermeler kabul edilince, onlardan zorunlu olarak ş u önerme ç ıkar: Her cisim sonradan olmadır. Önceden konan önermelerin her birine öncül ve önermelerden zorunlu olarak ç ıkan önermeye de so-nuç denilir. Verdi ğ imiz misalde, her cisim değ işken-dir ve her değ işken sonradan olmadır önermeleri' ön-cüllerdir. Her cisim sonradan olmadır önermesi ise so-nuçtur.

K ıyas çeş itleri:

K ıyaslar ihtiva ettikleri önerrnelerin say ı ve türlerine göre çe ş itlere ayr ı l ırlar. K ı yas çe ş itlerini İslam ve Avrupa klasik mant ı kçılar ı farkl ı şekilde s ı --

nı flarlar. Ayn ı kıyas tiplerinden bahsetmi ş olmalar ı -

116 ARİ STO, Organon III, Birinci Analitikler (Atademir tere). s. 5. 117 GELENBEV İ , Fenn-i Mantık (Abdunnafi tere). c. II, s. 176;

AHMET CEVDET, Miyar- ı Sedad s. 67; İ . HAKKI, Miyar'ul -Ulum, s. 56.

105

Page 116: Klasik mantık

na rağ men sınıflamada kabul ettikleri ilkenin farkl ı oluşundan s ın ıflamalar ayr ı ayr ı dır. Biz burada İ slam ma.nt ıkçı lar ın ın s ı nıflamas ı n ı esas alarak k ıyaslar ı inceleyeceğiz ve gerekti ğ inde Avrupa mant ıkç ı lar ı n ı n farkl ı görü ş lerine yer verece ğ iz.

K ı yaslar ilkin içerisinde bulundurduğu önerme-lerin sayı sına göre basit ve bile ş ik (mürekkep) di-ye,ikiye ayr ı l ı r. Eğer k ıyas iki öncül bir sonuçtan, ya-ni üç önermeden meydana geliyorsa buna basit; iki öncülden fazla 6rı cülden meydana geliyorsa buna da bileş ik k ıyas denit 1 t 8 .

BASİ T KIYASLAR

İ ki öncülden yap ılan kıyaslara basit k ıyaslar denir: Bunlar da kesin (iktiranl ı ) ve seçmeli (istis-

118 AHMET CEVDET, ayn. esr. s. 78; AL İ SEDAD, Mizan-ul-Ukul, s,78-79; RAŞ IT, Mizan-ul' Makul, s. 122; İSMAIL HAK-KI, Miyar'ul-Ulum, s. 66. Klâsik Avrupa mant ı kç ı ları basit ve bileş ik k ı yasla ı:dan bahsederken İ slâm mant ı kç ı ları yla ayn ı ölçü-yü kullanmamış lard ı r. Onlar basit ve bileş ik ayr ımı nda k ı yastaki önermelerin say ı s ı değ il de önerme çe ş itlerini alm ış lard ı r. Genel-likle yüklemli önermelerle yap ı lan k ıyaslara bâsit yahut "eate-gorique", şartl ı önerme ıerin içerisine girdigi k ı yasıara da bileş ik (compos0 derler. Fakat inceledi ğ imiz mant ık kitaplar ında İslâm mant ı kç ı lannda olduğu gibi basit ve bile ş ik diye aç ı k ve hepsinde müş terek bir sm ı tlama yoktur. Esas olan basit ve kategorik denen k ıyas tipi ile onun d ışı nda kalanlard ır. Bu sonuncular çe ş itli baş l ıklardâ incelenir. Bazan bile ş ik, bazan hypothâtique, bazan conditionnel, conjonctif ve özel k ıyaslar diye incelenir. (Bk. Lo-gique de Port - Royals. 198-248; LOUIS LILARD, Logique s. 37- 50; RABIER, Leçons de Philosophie II , s. 69; GOBLOT, Traite de Logique, s. 216-244; J. MARITAUS, EMments de Philosophie IL s. 105-283; TR1COT, Traiti, de Logique, s. 277 vd. Fakat yuk-arı da da dediğ imiz gibi hangi ad alt ı nda toplan ırsa toplans ı n hep ayn ı k ıyas tipinden bahsedilir.

106

Page 117: Klasik mantık

nal ır9 diye ikiye ayr ı l ır. Eğer kıyas ı n _ sonucu öneüllerde anlam bak ımuidan----bulunup da şeklen bulunmazsa -buna kesin kıyas denir. Mesela:

Bütün insanlar ölümlüdür; Sokrat Insandır; Ohalde Sokrat ölümlüdür.

Bu k ı yasta Sokrat ölümlüdür sonucu, anlam ba-kımından, birinci öncü}, yani bütün insanlar ölüm-lüdür önermesi içinde bulunmaktad ı r.

Eğer sonucun ayn ı yahut kar şı t hali (nakizi ) ön-cüllerde-hem anlam bak ım ından hem de şekil bak ı -mı ndan bulunursi buna da seçmeli k ıyas denilir. Me-sela:

Eğer m ıknat ıs şu cismi çekerse o cisirn demirdir;

Mıknat ıs bu cisn ı i çekiyor; O halde bu cisinı demirdir.

Bu kiyasta, bu cisiı n demirdir önermesi hem an-lam hem de şekil bak ı m ı ndan birinci öncülde vard ı r. Seçmeli k ı yası n bir öncülü mutlaka şartl ı bir önerme-dir.

Kesin ve seçnıeli k ıyaslar ı tan ı mlad ıktan sonra onları daha geni ş bir şekilde aç ı klamaya geçebiliriz.

119 ISMAIL HAKKI (izmirli) Felsefe Dersleri adl ı eserinde ikti-ranl ı kelimesini CatCgoriquele; istisnai! kelimesini Conjonctine karşı lam ış t ı r. Halbuki Catgorique terimi, Hypothtique yahut Conditionnel olmayan kar şı l ığı olarak kullan ı l ı r. "Sylogisme Cat4orique" bütün önermeleri catCgorique öner ınelerden yani şartl ı olmayan hükümlerden yap ı lan k ıyast ır. (Bak LALANDE, Vocabulaire de La Philosophie,Cat&orique maddesi ve FOUL-QUIE. DictionaNe de la Langue Philosophique, ayn ı madde), Halbuki klsik Islüm mant ı kçhlar ı göreceğ imiz gibi şartl ı önerme-lerden yap ı lmış iktiranl ı k ıyastan da bahsederler.

107

Page 118: Klasik mantık

-- KESIN KIYAS

Kesin kıyaslar (k ıyas- ı iktirani) da yüklemli kesin ve şartl ı kesin diye ikiye ayr ı l ır. Eğer k ı yas yaln ız yüklemli önermelerden yap ı lırsa buna yüklemli kesin; e ğer k ı yas ı n öncülleri şartl ı veya biri şartl ı diğeri yüklemli önermelerden yap ı l ı rsa bunlara da ş ai t-l ı kesin k ıyaslar denir.

A — Yüklemli kesin k ıyas:

Bat ı l ı rnant ı kç ı lar ı n "eategoriqe" veya basit (sinıple) dedikleri k ıyaslar bu k ı yaslard ı r. Gerek is-lam dünyas ında gerek bat ı da as ı l üzerinde durulan ki-yaslar yüklemli kesin k ı yaslard ı r. Aristo da bunlar ı i ş ler. Aristo Organodda şartl ı önermelerden yap ı lan kıyaslara yer vermemi ş tir. Ş a ı tl ı önermeleri ele alan ve şartl ı önermelerle yap ı lan k ı yas teorisi yapanlar ilk de-fa Stoac ı lar, bu arada bilhassa Cprysippe'dir 120 . Daha sonra gelen mant ıkçı lar şartl ı önermeleri ve bunlarla yap ı lan kıyaslar ı Aristo mant ığı na ilave etmi ş lerdir.

yüklemli kesin k ı yasta, - büyük, küçük ve orta diye üç terim bulunur. Sonucun yüklemine büyük terim, sonucun konusuna küçük teri ııı , her iki öncülde tekrar ;:dilene de orta terim denilir. Büyük terimin içinde bulunduğ u öncüle büyük önerme (kübra, majeure), küçük terimin içinde bulundu ğ u ön-cüle de küçük önerme (su ğ ra, mineure) denilir.

120 TRICOT, TraW de Logique s. 227. Aristo'nun şartl ı uner ıncler-den yap ı l ı k ıyaslar üzerinde bir eser yazd ığı fakat bunun kay-boldugu iddia edilir. Fakat eski tefsirciler, ş artl ı öncüllerle yap ı -lan k ı yaslar teorisini Aristo'nun talebeleri Theophraste'a, Eudc-me'e ve Stoac ı lar'a atfederler (Bak. P. JANET ET G. SEA-ILLES, Histoire de la Pieosopie s. (ı 24).

108

Page 119: Klasik mantık

Yukarıda verdiğ imiz misali alarak terim ve önermeleri gösterelim. o 6

Bütün insanlar Iflümlüdür; O

Sokrat insaondır ; O hâlde Sokrat b lûdür. kıyas ında ölümlü: Büyük terim Sokrat: Küçük terim Insan : Orta terimdir.

Bütün insanlar ölümlüdür : Büyük önerme Sokrat insand ı r : Küçük önerme Sokrat ölümlüdür : Sonuç

Büyük ve küçük önermele ı e öncülle ı denilir.

Yüklemli Kesin K ıyas' ın Kurallar ı Ş ekilleri ve "Mod"lar ı :

Yüklemli kesin k ıyaslar, orta terimin bulundu-ğ u yere göre şekillere, önermelerin nitelik ve niceli ğ ine göre de "mod"lara ayr ı l ır. Yüklemli kesin kıyas-lar ın şekil ve modlar ı n ın aç ıklanmas ından önce ku-ralları nı görelim.

K ıyas kurallar ı :

Genellikle mant ıkçı lar ş u sekiz kuraldan bahseder ler:

1 — Her k ıyasta, büyük küçük ve orta diye üç terim bulunmal ıdır.

2 — Orta terim sonuçta bulunmamal ıd ı r.

3 — Orta terim iki öncülde de tikel olarak al ına- maz.

109

Page 120: Klasik mantık

Meselâ, Çam ağaçnr; Meşe de ağaçttr;

Bu iki önücülde orta terim olan "a ğaç", birinci mant ık aksiyomu (olumlu önermelerde yüklem daima tikeldir) gere ğ ince tikeldir. O halde bu iki öncülden doğ ru bir sonuç ç ı kmaz. E ğer çam ıneşedir diye bir sonuç ç ıkar ı rsak yanl ış olur.

4 — Sofiuç daima öncüllerin zay ıf ına bağ lıd ı r, — buradaki zay ı f deyiminden olumsuz ve tikel kas-tedilmektedir — yani öncüllerden birisi olumsuzsa, sonuç olumsuz, birisi tikelse sonuç tikel olur.

5 — Büyük ve küçük terimlerin öncüllerdeki kaplam ı ne kadar ise, sonuçta ondan fazla olamaz Meselâ:

A ğaç insan değ ildir; Insan cisimdir ;

Bu iki öncülden dördüncü kural gere ğ ince, ağaç cisim değ ildir sonucunun ç ıkması gerekir. Halbuki bu yanl ış t ı r. Çünkü bu k ıyasta büyük terim olan "cisim" Büyük önermeae tikel (I. mant ık aksiyomu gere ğ i) so-nuçta ise tümel olarak al ınmış t ır (II". mant ık aksiyo-mu gereğ ince).

6 — İ ki olumsuz öncülden sonuç ç ıkmaz.

7 — İ ki tikelden sonuç ç ıkmaz.

8 — Öncüller olumlu ise sonuç olumsuz olrnaz.

K ıyas ın Mod ve Ş ekilleri:

Yüklemli kesin k ı yas, içinde bulunan önerme-lerin nitelik ve niceli ğ ine göre "mod" (darb) lara; orta terimin bulunduğ u yere göre de şekillerç ayr ı l ır.

110

Page 121: Klasik mantık

Modlar: Bilindiğ i gibi yüklemli kesin kıyasta üç önerme Vard ır. Bunlar da ya tümel olumlu A, ya tümel olumsuz E, ya tikel olumlu I, veya tikel olumsuz O olabilir. Bu dört önerme çe ş idi üçer üçer al ınınca aşağı da gösterileri 64 mümkün ili şki yani, 64 çe ş it mod bulunur.

e ec c c e eeee AAAAAAAAAAAAAAAA AAAAEEEEI'I I I ooqo AEIOAEIOAEIOAEIO

aaa a c c ccc aaaa E E E E E E E EEEEEEEE E EEEAAAAII II0000 E A I OEAI 0EAIOEAIO

aaaa c ee c c c a aaa I I I I I I I I I I I I I I I I

AAA A E E EE000Q IAEOIAEOIAEOIAEO

a a a a c c c a a a a a a a a O 000000000000000 O 000A AAAE EEEII I I O A-EIOAEIOAE IOAEI

Yukar ı daki kıyas kurallar ı dikkate al ın ı nca bu 64 mod'un 54 dil sonuç vermez. Genel k ıyas kurallar ı -n ın altıncı ve yedincisi gereğ ince (a) harfi ile göster ilen 28 mod; dördüncü kural gere ğ ince (c) harfi ile göste-rilen 18 mod; sekizinci kural gere ğ ince de (e) harfi ile .gösterilen 6 mod sonuç vermez. Bu şekilde ad ı geçen kurallar gere ğ ince 52 mod'un sonuç vermeye-

' ceğ i aç ıkça görülür. A E O ve I E O modlaı mm da

111

Page 122: Klasik mantık

sonuç ve, mediğ i yine k ı yas kurallar ına, dolay ı siyle, dayan ı larak anla şı l ır.

A E O mod'u: Eğer bir -k ıyasta küçük önerme tümel olumsuz olursa, sonuç daima tümel olur. Bunun aç ıklanmas ı Port-Royal mant ığı nda ş öyle yapı lmak-tadi ı .

Küçük terimi genel olan bir k ıyasta, küçük terim, bütünü ile orta terimle birle ş ir veya bütünü ile ondan ayrı lı r. Küçük terimle orta terimin birle şmesinden ç ı-kacak sonuçta, küçük terim yeni bir terimle birle ş ir (büyük terim). Bu birle ş mede küçük terim bütünü ile o terimle birle ş ir veya bütünü ile ondan ayr ı l ır"'. AEO da küçük önerme E oldu ğu için, her şekilde küçük terim türnel olarak al ınmış tı r. Çünki küçük terim küçük önermede yüklem oldu ğu zaman, öner-me olumsuz olduğu için, ikinci mant ık aksiyomu ge-reğ ince tümeldir; küçük terim konu oldu ğu zaman yine tümel olarak al ınmış tır, çünki önerme tümeldir. Böylece küçük terim, küçük önermede tümü ile orta te-rimle birle ş mi ş veya tümü ile ondan ayr ı lmış t ır. Ayn ı şekilde, tümel olarak sonuçta büyük terimle birle ş ir ve ya tümel olarak ondan ayr ı l ır. Sonuç olumsuz olduğ u için, bütünü ile büyük terimden ayr ı lması gerekir, ya-ni son_ucun tümel olmas ı lâzı mdır. d halde A E O, so-nucu tikel olduğ u için sonuç vermeyen bir mod'dur.

I E O mod'u: Sonucu olumsuz olan bir k ıyas ı n büyük önermesi tikel olumlu olmaz. Çünki, sonuç olumsuz olduğ u için, sonucun yiiklemi olan büyük te-rim tümel olarak al ınmış t ı r (ikinci mant ık aksiyomu gereğ i). Mademki büyük terim sonuçta tümel al ınmış -t ır, be ş inci k ıyas kural ı gereğ ince, büyük önermede

121 Logique de Port-Roya ı , s. 203.

112

Page 123: Klasik mantık

tikel olarak al ınamaz. O halde I E O mod'u be ş inci kural gereğ ince sonuç vermez.

Bu şekilde 64 mümkün mod'dan 54 dü sonuç ver-mez. Sonuç veren, yukardaki listede de siyah olarak yaz ı lıp belirtilen on mod şunlard ı r122 .

A A A AA! A E E A I I A O O E AE E A O E I O I A I O A O

Şekiller: Orta terimin k ıyas içinde bulunduğu ye-re göre kıyaslar şekillere ayr ı lır. Dört kıyas şekli var-dı r. Bunlar da, birinci ş ekil, ikinci ş ekil, üçün-cü şekil ve dördüncü ş ekil diye adland ırı lı r. Aristo yaln ız üç kıyas şeklinden bahseder. Gerçi Aris-to aşağı da zikredece ğ imiz dördüncü ş ekilden say ılan modlardan bahsederse de, bunlar ı ayrı bir şekil ola-rak ele almayıp birinci şeklin dolayl ı (indirect) mod-ları olarak telâkki eder. Ortaça ğ Bat ı mantıkç ı ları ve ilk islânı filozoflar ı da kıyas ın üç şeklini ele almış lar, daha sonra gelen mant ıkç ı lar dördüncü şekle de yer vermi ş lerdir 123 .

122 Mod'lar, büyük önerme, küçük önerme ve sonuç s ıras ına göre yazılmış tır.

123 İbni Rüşd'e göre k ı yas ı n dördüncü şeklini Galien icad etmiştir. Bak. P. JANET et G. SEAILLES, Histoire de la Phillosophte, s. 622.

113

Page 124: Klasik mantık

Orta terim büyük önermede konu ve küçük öner-mede yüklem olursa birinci ş ekil'den k ıyas olur. Mesela,

,` ° , Bütün jhsaykr. ölümlüdür;

?

Sokrat insandır; 6 O

o , halde Sokrat ölümlüdur.

Orta terim her iki öricülde de yüklem olursa üçüncü şekil'den kıyas olur. Mesela, t „_,

- Her insan canhdı r; Hiçbir taş canlı değ ildir; Ohalde hiçbir taş insan değ ildir

" Orta terim her iki öncülde de konu-Masa üçün-

cü şekil'den olur. Mesela,

C ı va madendir; C ı va kat ı değ ildir; Ohalck baz ı ı nadenler katı değ ildir.

Eğer orta terim büyük önermede yüklem, küçük önermede konu olursa dördüncü ş ekil-den bir k ı -yas olur. Mesela:

Bütün insanlar canlıdır; Bütün cahltlar ölümlüdür; Ohalde baz ı ölüh ı ltiler insandır.

Yukar ıda 64 mümkün mod'un bulunduğ unu, fa-kat bunlardan ancak 10 unun sonuç verdi ğ ini söy-le ıni ş tik. Ş imdi sonuç veren 10 modla 4 şekli birlikte ele al ı pta bunlar ı n birle ş imini dikkate al ı rsak 10 x 4 = 40 çe ş it k ıyas elde edilmi ş olur. Fakat bu k ırk k ı yas çe ş idinin de hepsi sonuç vermez. Çünki belli bir şekil içinde kıyas ın sonuç vermesi için, o şekillerin bağ l ı bulunduğu özel kurallara uymas ı gerekir. Bu durum-da, 40 mümkün k ıyas çe ş idinden birinci şekilden 4,

114

Page 125: Klasik mantık

ikinci şekilden 4, üçüncü şekilden 6, dördüncü şekilden 5 olmak üzere 19 u sonuç verir. Ş imdi şekillerin özel kurallar ın ı ve her şekilde sonuç veren modlar ı görelim:

Birinci şekil: iki kural ı vard ır. — Küçük öneme olumlu olmal ıdır.

Eğer küçük önerme olumsuz olsa, k ıyas lcuralla-nnın altıncı sı gereğ ince, büyük önerme olumlu ola-cak, dördüncü kural gere ğ ince de netice olumsuz ola-caktır. Bu durumda, büyük terim, büyük önerme olumlu olduğu için burada tikel, olumsuz önermenin yüklemi tümel olaca ğı ndan, sonuçta da til ıtel olarak al ınmış olacaktır. Bu durum ise kıyas kurallar ının be-ş incisine aykırıd ır. Bu kural üçüncü şekil için de geçer-lidir. Çünki büyük terim orada da yüklemdir.

2 — Büyük önerme tümel olmal ıdır. Birinci kural gere ğ ince, küçük önerme olumludur.

Küçük önermede yüklem olan orta terim bu sebeple tikel olarak al ınmış t ır. Kıyasm üçüncü kural ı gereğin ce— yani orta terim iki defa tikeli, ifade edemez—konu olduğu büyük önermede tümel olmas ı gerekir.

Bu iki kurala göre birinci şekilden şu dört mod sonuç verir :

Her O B dir Her K O dur A - ti HerKBdir AJ

Hiçbir O B değ ildir E 41)/ Her K O dur A

Hiçbir K B değ ildir E ı

Her O B dir At,DY Baz ı K O dur

Baz ı K B dir

115

Page 126: Klasik mantık

Hiçbir O B de ğ ildir E Baı t K O dur Baz ı K B de ğ ildir O

Ikinci Ş ekil: İ ki kural ı vard ı r:

1 — İ ki öncülden birinin olumsuz olmas ı gerekir.

Eğer öncüllerden ikisi de olumlu olsa, orta terim, her ikisinde de yüklem olduğu için iki defa tikel ola-rak al ınmış demektir. — birinci mant ık aksiyomu ge-reğ i — Bu durum k ıyas. kurallar ınm üçüncüsüne ay-k ı rıd ı r.

2 — Büyük Önerme tümel olmal ı d ır.

İ kinci şekilde yukar ıdaki kural gere ğ ince sonuç olumsuz olduğu için sonucun yüklemi olan büyük te-riin, tümel olarak al ınmış tı r — ikinci mant ık aksiyo-mu —. Halbuki ayn ı terim büyük önermede konudur, neticede tümel olduğ u için burada da filme' olarak alınmak zorunluluğundadır. — Kıyas kurallarnn be-ş incisi gereğenice O halde büyük önermenin tümel olarak al ınmas ı gerekir.

Bu iki kurala uygun olarak ikinci şekilden sonuç veren modlar şunlardır:

Hiçbir B O de ğ ildir E Her K O dur A Hiçbir K B de ğ ildir E

Her B O dur A Hiçbir K O de ğ ildir E Hiçbir K B de ğ ildir E

Hiçbir B O de ğ ildir E Baz ı K O dur Baz ı K B değ ildir O

116

Page 127: Klasik mantık

Her B 0.dur A 'fp Baz ı K O değ ildir o

K. O Baz ı K B değ ildir O

Üçüncü şekil: İki kural ı vard ı r.

1 — Küçük önerme olumlu olmal ıdı r.

Birinci şeklin birinci kural ında bunun gerekçesi açıklanmış tı .

2 — Sonuç daima tikeldir.. Küçük önerme dainia olumlu olduğ u için yüklemi

olan küçük terim tikel olarak al ı nmış tır. — 1. mant ı k aksiyomu — Küçük terim sonucun konusu oldu ğun-dan hiç bir zaman tümel olarak al ınamaz. — k ıyas ın be ş inci kural ı —

üçüncü şekilden, bu kurallara göre, sonuç veren modlar ş unlard ır:

Her O B dir )3"-ts,rı tztC

Her. O K dır A Baz ı K B dir 1

Baz ı O ,B dir Her O K dır A Baz ı K B dir

Her O B dir A Baz ı O K d ır Baz ı K B dir

Hiçbir O B değ ildir E Her O K dır A Baz ı K B de ğ ildir O

117

Page 128: Klasik mantık

Baz ı O B değ ildir O Her O K d ır A Baz ı K B değ ildir O

Hiçbir O B değ ildir E Baz ı O K d ır Baz ı K B değ ildir O

Dördüncü şekil: üç kural ı vard ı r. 1 -- Büyük önerme olumlu olursa, küçük önerme

de' tümel olur.

Büyük öneme olumlu oldu ğ u için, orta terim, tikel olarak al ı nm ış t ı r. Çiinki orta terim büyük öner-mede yüklemdir. K ı yas kurallar ı n ı n üçüncüsü gere ğ in-ce, küçük önermede orta terim tümel olarak al ı nmal ı -d ı r. Orta terim küçük önermede konu oldu ğ undan, küçük önermenin filme] olmas ı gerekir.

2 — Küçük önerme olumlu olursa sonuç daima tikel olur.

. Küçük terim, küçük önermede yüklem oldu ğ un- dan, tikel olarak . al ı nm ış t ı r. Çünki küçük önerme olumludur. K ı yas kurallar ı n ın be ş incisi gere ğ ince so-nuçta da tikel olarak al ı nmas ı gerekir. Küçük terim so-nuçta konudur. Konu tikel olunca önerme de tikel olmuş olur.

3 — Olumsuz modlarda büyük önerme tünel ol-ma I ıd ı r.

Büyük terim son ucun yüklemi oldu ğ undan, olum-suz olan sonuçta tümel olarak al ı nmış tı r. — Il. mant ık aksiyomu — K ı yas kurallar ı n ı n be ş incisi gereğ ince, bu durumda, büyük terim öncülde de tümel olarak al ı n-mal ı d ı r. Büyük terim, büyük önermede konu oldu-

118

Page 129: Klasik mantık

ğ undan, bu konunun tümel olmas ı gerekir ve büyük önerme tümel olur'''.

Dördüncü şekilden sonuç 'veren modlar ş unlar- d ı r:

Her B O dur A Her O K d ı r A Baz ı K B dir

Her B O dur A Hiçbir O K değ ildir E Hiçbir K B de ğ ildir E

Baz ı B O dur 1 Her O K d ı r A Baz ı K B dir

Hiçbir B O değ ildir E Her 0 K dır A Baz ı K B de ğ ildir O

Hiçbir B O değ ildir E Baz ı O K d ı r 1 Baz ı K B de ğ ildir O

Modlar ın kelimelerle gösterilmesi:

Klasik Bat ı mant ı kç ı lar ı , her şekilde sonuç veren modlar ı gösteren ş u kelimeleri kullanm ış lard ı r.

Birinci şekilde: Barbara, Celarent, Darii, Ferio

İkinci şekilde: Cesare, Camestres, Fcstino, Ba- fOCO

Üçüncü şekilde: Darapti, Datisi, Disamis, Felap-ton, Ferison, Bocardo

124 Şekillerin özel kurallar ı n ı n gerekçelerinde, Logique de Port-Ro-yal'den faydalan ı lm ış t ı r.

119

Page 130: Klasik mantık

Dördüncü şekilde: Bramantip, Camenes, Dima-ris, Fesapo, Fresisonl".

Bu kelimeler gayet mahirane tesbit edilmi ş tir, k ı -yasla ilgili çe ş itli bilgileri özetler.

I — Her kelimenin sesli harfleri, o şekilde, sonuç yeten bir mod'u ifade eder. Dikkat edilirse kelimelerin sesli harfleri önerme çe ş itlerini gösteren harflerdir. Me-seli, Barbara yukar ıda gördüğümüz birinci şeklin so-nuç veren modlar ınClan birini gösterir, o da: A A A d ı r.

2 — A şağı da göreceğ imiz gibi, ikinci, üçüncü ve dördüncü şekiller mükemmel şekil olan birinci şekle irca edilirler. Kelimelerin -ba şı nda bulunan sessiz harfler yani, B, C, D, ikinci, üçüncü ve dördüncü şekillerdeki modlar ın, birinciden hangi moda irca edilmesi gerekti ğ ini gösterir. İ rca edilecek mod hangi harfle ba ş l ı yorsa, birind şekilde o hadle ba ş layan kelimenin gösterdi ğ i mod'a irca edilebilir. Meseli, Da-rapti, Darii'ye irca edilir.

3 — Kelinaelerin bas ı nçla bulunmayan sessiz harf-ler, irca i ş leminin nas ı l yapı lacağı n ı gösterir: s ve p kendisinden bir önceki önermenin düz döndürme yap ılacağı nı gösterir. Mesela Cesare'de, s'den önce E büyük öner ınedir tümel olumsuz oldu ğ u için dön-d ürülünce yine tümel olumsuz 'yani E olaca ğı n ı ;

125 Dördüncü şeklin modlar ı m gösteren kelimeler, mant ı k kitaplar ın-da farkl ı al ı nm ış t ı r. Me,selâ, Baranmatip, bazan Barbari, bazan Bamalipi Camenes, calantes ; Dimaris ise Dibais olarak al ı nmış t ır. Biz 13oirac ve Liard' ı n yazd ıklar ı kelime şekillerini tercih ettik. Çünki bir kelimenin gösterdi ğ i modlar irca edilirken bazan öncüller yer değ i ş tirir. Kelimelerin ne ifade ettiklerinin aç ıklan-mas ı nda görüldüğ ü gibi öncüllerin yer de ğ iş tirmesinirr gerekti ğ i modlar ı gösteren kelimelerde "m" hrfinin bulunmas ı gerekir.

120

Page 131: Klasik mantık

Daraptide P den önce gelen A küçük önermedir, bunun döndürülmesi ise T olacaktır.

m parfi, ircada önermelerin yer de ğ i ş tirmesi ge-rektiğ ini, yani büyük:önermenin küçük önerme, küçük önermenin büyük önerme yerine geçece ğ ini gösterir.

c İ rcanın yaln ız saçma yolu ile (per absurdum) ile yapı labilece ğ ini -gösterir. Bu da Bocardo ve Barocd-da olur"6 .

Gerek şekiller ve gerek modlar, baz ı mantıkvlar tarafı ndan cetvellerle gösterilmi ş tir. Mesela Mehmet Nuri "İkmal-i Burhan fi Tercüman'il -Mizan"da her şe-kil için ayr ı bir cetvel veriyor: Emile Boirac, "Cpurs EleMentaire de Philosophie"de hem şekilleri, hem de şekillerin modlarm ı ayn ı cetvelde gösteriyor. Bütün şekil ve modlar ı bir bak ış ta görmeye yarayan bu cetveli aynen al ıyoruz (4 numaral ı cetvel).

Birinci şeklin önemi:

Aristo kı yaslaiı , mükemmel ( parjPit.) ve mükem-mel olmayan (imparfait) diye ay ı rır. "Sönuçun torun-

Auluğ unun apaç ık olmas ı için öncüllerde konulmu ş olanı n dışı nda hiç bir şeye muhtaç ölmayan k ı yasa mü-kemmel k ıyas; kendileri, gerçekten konulan terimler-den gerekli olarak ç ıkan, ama öncüllerde aq ıkca zikre-•

dilmemiş olan bir veya birçok şeye muhtaç olan k ıyasa eksik (mükemmel olmayan) kıyas deriM12799. Aristo için mükemmel k ıyas birinci şekilden olan k ıyaslar, mükemmel olmayan da ikinci ve üçüncü şekilden yaslard ır"8

126 Modlar ı gösteren kelimelerin izdh ı için, ök. P. JANET et G. SEAILLES, ayn. esr. s. 629; RABIER, Leçons de Philosophie, s. 56 TRICOT, Traite... 195 vd.

127 ARİSTO, Organon III, Birinci Anaktikler, Atadernir tere. •s. 5. 128 RABIER, Leçons de Philosophie II , Logique, s. 50.

121

Page 132: Klasik mantık

Cgivel 4: Ş ekiller ve modlar

Ş ekiller ı Yedi olumlu rnod

Oniki oulm-suz mod

Birinci

şekil ı

O

ocıiClaa

Barbara Celarent

iki .. tümel

Dahi Ferio

iki tikel

Ikinci

şekil

B O

O

Cesare Camestres'

iki tümel

iki tikel

K

K B Festino Baroco

Üçüncü

şekil

O B Darapti Felapton

Ferison

Bocardo

Alt ı

tikel O K Datisi

Disamis K B

Dördüncü şekil şekil

B O Camenes Bir tümel

.O K. Bramantip Dimaris

Fesapo Fresison

Dört tikel

K B

Cedveldeki harflerin anlam ı O '= Orta Terim B = Büyük Terim K = Küçük Terim

Aristo taraf ı ndan, açı kça sonuç verdi ğ i için, rhü-•Icemmel olarak vas ıfland ırı lan birinci şekil k ıyas ı n,

şekillere nisbetle üstünlük sa ğ layan ba şka baz ı-6zellikleri daha vard ı r. İ slam mant ıkçı lar ı bu hususa dikkati çekmi ş lerdir. Bu özellikler şunlard ı r: Biri ıtci şekil k ıyas diğerlerinden çok kullan ı lır. Yaln ız bu şekil, "mahsurat- ı erbaa" denilen dört önerme türünü so-nuç olarak verir: Dört öncrme çe ş idinin en mükemme-

122

Page 133: Klasik mantık

li sayılan tümel olumluyu yaln ız bu şekil sonuç .olarak verebilir. Diğer şekillerin sonuçlar ının isbatlanmas ı, o şekilleri birinci şekle irca etmekle olur. Bu sebeplerle birinci şekil islâm mantıkçı larınca "miyar-ul ultim" olarak telâkki edilmi ş tir 129.

Dördüncü şeklin durumu:

Yukarıda belirtti ğ imirgibi Aristo'da dördüncü şe• kil yoktur. Dördüncü şekli Galien (Calinos) icadetmi ş -tir. Bu şekil Isltim mant ıkç ılar ınca Razi, Ebheri ve sair mütekaddimin'den sonra kabul edilmi ştirm Bat ıda XV. as ırdan sonra rağbet görmü ştür. Asr ım ı -zın başı nda da ba.zrmant ıkçı lar dördüncü şekli reddet-mişlerdiri".

Dördüncü şekli kabul etmeyenler, t ı pk ı Aristo gi-bi, dördüncü şeklin modlarını birinci şeklin dolayfı (indirect) modlar ı olarak kabul ederler. Rabier ye Goblot dördüncü şekli reddederken, Lachelier'ye da-yanmaktad ırlar. Lachelier şöyle diyor. "Ne dördüncü' prensip ne de dördüncü şekil vardır: Yaln ız birinci şe-kilden elde edilen modlar vard ır. Bunlar da birinci şeklin öncüllerinin veya sonucunun döndürülmesi (conrersion) ile meydana gelir... Doktor filozof Ga

-hen bu modlar ı (4. şeklin be ş modunu) müstakil bir şekil olarak kabul etti. Fakat bu fikir tamamen yan-lış tır. Bütün Ortaçağ mant ı kçı larm ı n mileadele ettikle-ri bu fikir ancak Rönesans devrinde az ı cık itibar gör-meye ba ş ladı ” 132 .

129 AHMET CEVDET, ayn. esr. s. '70; SQLEYMAN SIRRI, Mantık, s. 1171 ÖMER FEVZI, Miyar'ut-Ukan, 4 84; ISMAIL HAKKI Felsefe Dorsleri, s. 204.

130 ISMAIL HAKKI, Felsefe Dersleri, s. 204. 131 TRICOT, TraiM de Logique Formelle s. 223. 132 RABIER, ayn. esr. s. 65. vd; Goblot, TraiM de Logiqüe, s, 235.

123

Page 134: Klasik mantık

Ş ekillerin

Aristo ikinci ve üçüncü şekilleri birinci şekle irca ederek onlar ı geçerli k ı l ıyor'. Gerek .Bat ı da gerek islam dünyas ı nda mant ı kçı lar ın çoğu diğer şekillerin birinci şekle irca ın ı kabul etmi ş ler, bir k ı sm ı ise her şekli bağı msı z bir şekil kabul ederek, irca i ş lemini ho ş karşı lamamış lard ır. İ kincilere göre, irca olsa bile, irca edilen tabiat ından bir şeyler kaybeder. Mesela, İbni Ş ina 134 ve Lachelier'" bu fikirdedirler.

Ş ekillerin ircami, ya k ıyastaki önermelerin döndü-rülmeleri veya öncüllerin yerinin de ğ iş tirilmesi veya saçmaya irca yolu ile olur. İ kinci üçüncü ve -dördüncü şekillerin birinci şekle irca edilmesi ile sonuçlar ının doğ ruluğ u isbat edilmi ş oluyor. Çünkü birinci şekilde şonuçlar ın öncüllerden zorunlu olarak ç ıktığı açı kca görülmektedir. Di ğerlerinde bu aç ı kl ık yoktur.

Bir kıyasın nası l irca edileceğ i Bat ı mant ıkç ı lar ın ı n mod'lar ı ifade etmek için kulland ıkları kelimelerdeki harflerden anla şı labileceğ ini önceden söylemi ş tik. Ş im-di ikinci, üçüncü ve dördüncü şekIllerden misaller ve-rerek ircan ı n nas ıl yap ı ldığı n ı gösterelim :

• Ikinci şekilden, Cck Her insan canhdır ; t- 4

içbir taş canlı' değ ildir ; alde hiçbir taş insan dildir.

Bu k ıyas ikinci şekilden Camestres dir. Kelimenin "C" ile ba ş lamas ı birinci şekilden Celarent'e irca edil- mesi gerektiğ ini gösterir. Kelimenin içindeki "m" ise, ircada öncüllerin yer de ğ i ş tirece ğ ini : "s" ler ise, ken-

133 ARİ STO, Organon, Birinci Analitikler, Atademir tere. s. 25 vd. 134 ALİ SEDAD, Mizan'ul-Ukul s. 86. 135 RABIER, ayrı . esr. s. 60.

124

Page 135: Klasik mantık

dilerinden önce gelen "E" lerin düz döndürmesinin yap ılacağı n ı gösterir. Bunlar ı ılygulaymca ş u kıyas el-de edilmi ş olur :

Hiçbir canlı taş değ ildir; Her insan canhdı r ;

. O halde hiçbir insan taş değ ildir.

Bu kıyas ise birinci şekilden celarent'dir. Sonucun düz döndürülmesi yap ı tmca as ı l kıyas ııı sonucu elde edilir, o da

Hiçbir taş insan değ ildir, önermesidir. Oçünöü şekil:

• Hiçbir insan uçmaz; • Her insan canhdır ; e Ohalde bazı canlı lar uçmaz.

Bu kıyasüçüncü şekilden .felapton'dur. Bunun ir-cası , kelimeden anla şı lacağı gibi, yaln ı z küçük önerme-nin düz döndürülmesi ile olur. Uygulama yap ı lınca birinci şekilden ferio elde edilir ki şudur:

,so t-1,

Dördüncü şekil: şekil : Bütün insanlar cahlıdir ; Bütün canlı lar ölümlüdür; 6;-° Baz ı ölümlüler ihsandır.

Bu kıyas da dördüncü şekilden Bramantip'dir. Kelimedeki "m" ve "p" nin ifadelerine göre öncüller yer değ iş tirecek ve sonucun düz döndürülmesi yap ı -lacak. Bu i ş lem yapı lınca- birinci şekilden şu barbara meydana gelir:

_

Hiçbir insan uçmaz; Baz ı canlı lar insandır; Ohalde bazı canlı lar uçmaz,

12 4L"--4.--• ,i"'" •C-4t.r..-‘,\,1/4A51,144(

gre t. -{›

Page 136: Klasik mantık

Bütün canl ı lar ölündüdür; Bütün' insanlar canlıdır; Bütün insanlar ölümlüdür.

Sonucun düz döndürülmesi yap ı l ınca, ilk k ı -yas ı n sonucu elde edilmi ş olur.

Görülüyor ki, öncüllerin yerinin de ğ i ş tirilmesi ve-ya önermelerin düz döndürülmeleri ile yap ı lan irca-lardan elde edilen birinci ş ekil k ıyaslar ın sonucu, ya, irca edilen k ıyas ı n sonucunun ayn ı n ı veya onun düz döndürmesini veriyor. Bir de saçmaya'irca (per ab-surduın ) yolu ile, bu irca i ş lemi yap ı labilir. İkinci şekilden Baroco ile üçüncü şekilden Bocardo bu yolla Barbara'ya irca edil irler.

Baroco'yu alarak, saçma yolu ile ircan ı n nas ı l ya-p ı ldığı n ı gösterilim:

Her insan akı llıdı r; Baz ı • ak ı llı değ ildir; Baz ı canlı lar insan değ ildir.

Bunun birinci şekle irca ı ş öyle olur:

Sonucun çeli ş i'Oni alarak, büyük önerme ile bir k ı yas yapal ı m:

Her insan (ikili:dr,. (yukarıdaki k ıyasın büyük önermesi)

Bütün canlılar insandır (Yukarıdaki k ıyas ın sonu-cunun çeli ş iğ i) •

,Ohalde bütün canlılar ak ı llidır.

Elde edilen .önerme birinci. şekilden Barbara'dır. Bunun sonucu olan bütün canl ılar ak ı llıdır önermesi yanl ış t ı r. Çünki biz ilk k ıyasta baz ı canl ı ların ak ı llı ol-mad ığı n ı söylemiş tik. Bu yolla Barbara'nı n saçmal ığı

126

Page 137: Klasik mantık

ortaya konulmakla Baroco'nun doğ ruluğ u gösterilmi ş olur.

Ş öyleki: Barbara'n ın sonucu yanl ış olunca ön-cüllerden en az birinin de yanl ış olmas ı icabeder. Birinci öncül alan "Her insan ak ı ll ı d ı r" önermesi doğ rudur. Çünki Baroco'da bunu kabul etmi ş tir. Öyle ise ikinci öncül alan "Bütün canl ı lar insan-d ı r" •önermesi yanl ış t ı r. Bu önerme yanl ış olunca çeli ş iğ i olan "Baz ı canl ı lar insan de ğ ildir" Önerme-sinin doğ ru olmas ı gerekir; zaten ı sbat ı istenen de budur. Öyle ise yukar ıdaki Baroco do ğ rudur.

Üçüncü şekilden Bocardo'nun doğ ruluğunun is-bat ı da ayn ı metotla yap ı l ı r. Yani sonucun çeli ş iğ i al ı n ı r, elde edilen önerme ile Bocardo'nun küçük öner-mesinden birinci şekilden Barbara yap ı l ı r. Elde edilen Barbara'nı n saçmal ığı gösterilerek Bocardo'nun dop-ruluğu isbatlanm ış olur.

— Ş artl ı kesin klyaslar:

Sart I k ı yasi lar, ya yaln ı z şartl ı önerme- lerden veya Ş artla önermelerle yüklemli önermelerden yap ı lan lgyasMrd ı r196. Yap ı ld ı klar ı önerliefe-rin çe-~ine göre be ş bölüme ayr ı l ı r.

Birinci bölüm: öncüllerin ikisi de biti ş ik şartl ı önermeden yap ı l ı rsa birinci bölümden bir k ı yas olur, sonuç da biti ş ik şartl ı önermedir. Meselâ;

136 Ş artb kesin, .k ıyaslar İslâm mant ı kç ı lar ı n ı n üzerinde durduk-ları bir konudur. Bat ı mant ı kcı lar ı bunlara önem vermemi ş lerdir. Bat ı l ı , mant ı kç ılar yaln ı z, şartl ı kesin'in dördüncü bölümünü teş kileden ikilem (k ı yas- ı mukassim, dilemme) üzerinde durmu ş -lardı r. Bunu da bileş ik veya özel k ı yaslar aras ında zikrederler.

••■

127

Page 138: Klasik mantık

Her ne zaman gündüz olursa aydınlık olur; Her ne zaman güneş doğarsa gündüz olur; Öyle ise her ne zaman güne ş doğarsa aydınlık olur.

Biriiı ci bölümdeki şartl ı kesin k ıyasların da t ıpkı yüklemli kesin k ıyaslar gibi dört şekli vard ır.

Eğer orta terim büyük önermede mukaddem, kü-çük önermede tâli.olursa birinci şekil; ikisinde de tâli olursa ikinci şekil; ikisinde de mukaddem olursa üçün-cü şekil; eğer büyük önermede tâli, küçük önermede mukaddem olursa dördüncü ş ekilde!). olur. Yukar ıda-ki kıyas birinci şekilden,bir kıyast ı . Ş imdi, diğer şekil-lere birer misal verelim.

ikinci şekilden,

Her ne zaman güneş doğarsa gündüz olur. Her ne zaman oda aydınlık olursa gündüz olur

değ ildir;

Ohalde hernezaman oda.aydınitk olursa güneş doğ -muş değ ildir.

Üçüncü şekilden,

Her ne zaman güneş doğarsa gündüz olur Her ne zaman güneş doğarsa oda aydınlık olur. Ohalde hazan oda aydınlık olursa gündüz olur.

Dördüncü şekilden,

Her ne zaman gündüz olursa güneş doğmuş olur; Her ne zaman güneş doğarsa oda aydınlık olur;

-O halde hazan oda aydınlık olursa güneş doğmuş olur.

ikinci bölüm: Öncülleri iki ayrıl( şartl ıdan yap ı-lan k ıyaslard ır.

128

Page 139: Klasik mantık

Kurallar ı : Öncüllerden birisi tümel ve herikisi de olumlu olmal ıd ı r. İ kinci öncül de ya hakikiye veya maniat-ul hulü olmal ıd ı r. Mesela :

Çift ya tek k ıs ımlara bölünür veya çift k ıs ımlara bö-lünür

Say ı ya tek olur veya say ı çift olur

O halde sayı ya tek olur veya say ı tek k ısımlara bölünür veyahut say ı çift k ıs ımlara bölünür.

Bu k ıyasın sonucunda, mukaddem "say ı tek olur", tali "say ı tek k ı sımlara bölünür veyahut say ı çift k ı -sımlara bölünür"dür.

Üçüncü bölüm: Öncüllerden birisi biti ş ik şartl ı önerme, di ğeri yüklemli önermedir. Sonuç şaı tl ı önerme olur. Mesela :

Her değ işken sonradan olmadır. Her ne zaman bir şey bileş ik olursa değ işken O halde her ne zaman bir şey bile ş ik olursa sonra-

dan olmadır.

Dördüncü bölüm: Öncüllerden biri ayr ık şartl ı önerme diğeri yüklemli önermedir. Sonuç ya yüklemli veya şartl ı olur.

a — Yüklemlinin say ı s ı , ş artl ı önermenin bölüm-leri sayı sı nca olupta yüklemlilerin yüklemleri de ayn ı olursa, sonuç yüklemli bir önerme oh ı r ve buna ikilem (k ıyas- ı mukassim, diknone ) denir.

Kurala: ayr ı k ş artl ı önerme tümel olumlu ve "ha-kikiye" olmalıdu. Mesela,

Cisimler ya maden olur veya nebat olur veya hay-van olur.

129

Page 140: Klasik mantık

Maden bileş iktir, nebat bileş iktir, hayvan 'bileş ik- tir.

°halde cisimler bileş iktir.

Cezaland ır ı lan nöbetçi hikayesi ikilem için güzel bir misald ır. Hikaye şudur: 'Bir harpte, dü şman bir baskın yapıp kar şı tarafa ağı r zayiat verdirir. Bask ı na uğ rayan birliğ in, baskın esnasuıdaki nöbetçisi, komu-tan ı taraf ı ndan mahkemeye verilir. Nöbetçiye hakim şöyle der: "Eğer nöbet bekliyor idiysen niçin birli ğ ini baskından haberdar etmedin. E ğer nöbeti gere ğ i gibi beklemiyor idiysen niçin kanun ve emirlere uymad ın? Her iki durumda da kur şuna dizilmeğe mahktimsun". Burada hakimin yapt ığı bir ikilenıdir. Ş imdi bu akı l-yürütmeyi ikilemin tan ı mına uygun olarak yazal ı m:

Ş artl ı öncül:

Ya, nöbetçi düşman:1z hareketini birliğ ine haber vermemi ş tir veya nöbet beklemeyipicanuildere_ uy ınamTii_

Yüklemli öneül:

Düşman ın hareketini haber vermeyip birliğ ine zayiat verdiren nöbetçi kurşuna dizilmelidir. Kanun ve eınirlere uygun olarak nöbet beklemeyip birliğ ine zayi-at verdiren nöbetçi de kurşuna dizilmelidir.

Sonuç:

Öyle ise bu nöbetçi kur şuna dizilmelidir.

b -- Eğer yüklemlilerin yüklemleri çe ş itli olursa o zaman sonuç ş artl ı bir önerme olur. Mesela:

Cisimler ya maden olur, ya nebat olur veya hayvan olur;

130

Page 141: Klasik mantık

Maden cans ızdır, nebat canhdır, hayvan duygulu- dur;

Ohalde cisimler ya cansız olur, ya canlı olur, veya duygulu olur.

Yüklemlilerin say ı s ı şartl ın ın bölümlerinin say ı - sından az veya çok oldu ğu zaman da, sonuç şartl ı öner-me olur.

Beş inci Bölüm: Bir öncülü biti ş ik şartlı , diğeri ay-rık şartl ı önermeden yap ı lan kıyaslard ır.

Kural ı : Küçük önermesi biti ş ik şartlı ve büyük önermesi ayrık şartl ı ve olumlu olduğunda, ortak cüz-leri birinde mukaddem di ğerinde tâli olursa, sonuç ay-rık şartl ı ; eğer ortak cüzleri mukaddem ve tâlinin parçalar ı olursa, sonuç biti ş ik şartl ı önerme olur. Me-selâ,

Her ne zaman olursa olsun âlem sonradan olma ise, yaratanın hür irade sahibi olması gerekir.

Ale ıni yaratan ya hür irade sahibidir veya hür irade sahibi değ ildir.

O halde ya âlem sonradan olınadır veya onu yara-tan hür irade sahibi değ ildir.

Verilen misalde, öncüllerde ortak taraf olan "Ale-mi yaratan hür irade sahibidir" önermesi birinci öner-mede mukaddem, ikincide tâli oldugu için sonuç aynk şartl ı önerme olmu ş tur.

Sonucu biti ş ik şartl ıya ınisâ1 : Her ne vakit âlem değ işken ise sonradan ohnadır ;

Halbuki daima, ya her sonradan olma mümkündür yahut her sonradan olnıa zorunludur;

131

Page 142: Klasik mantık

Ohalde, her ne zaman âlem değ işken ise daima ya akın mümkün olur veya âlem zorunlu olur.

Burada mü ş terek cüz olan "sonradan olma" ikin-ci önermenin mukaddem ve tâlisinin parçalar ı olduğ u için sonuç biti ş ik şartl ı bir önerme olmu ş tur'"

SEÇMELI KIYAS

Seçmeli kıyas (klyas - ı isrı isnai) sonucun ayn ın ı n yahut kar şı t halinin (nakizinin) öncüllerde hem şeklen hem anlam bak ı mı ndan bulunduğu k ı yas-t ır'''. Eğer sonucun ayn ı hali, öncüllerde bulun ıı -yorsa doğ ru seçme (istisna- i ı nüstakim), eğer kar şı t, hali bulunuyorsa dola şı k seçme (istisna-i gav ır müstakim) denilir.

Seçmeli kıyaslar ın öncüllerinin ya biri şartl ı öner-me diğeri yüklemli önerme olur veya her iki öncül de şartl ı önerim olur. Birinci öncülün şartl ı önerme olması gereklidir. Bu sebeple birinci öncüle şartl ı öncül ikinci öncüle seçmeli öncül demlir. Seçme-li öncül şartl ı öncülün taraflar ı ndan birisi veya bir taraf ı n karşı t halidir. Seçmeli k ıyas ı n birinci öncülü kıyas ın tipini tayin eder. Ş artl ı öncül ya biti ş ik şartl ı önermeden veya ayr ı k ş artl ı önermeden yap ı l ı r. Birinci öncülün biti ş ik veya ayr ı k şartl ı olmas ı na göre seçmeli k ıyas da ikiye ayr ı l ı r. 137 Ş artl ı kesin k ıyaslar ın aç ı klanmas ında verilen misaller Miyar- ı

Sedad'dan al ı nmış t ır. 138 Seçmeli k ıyas terimini istisnai' k ı yas kar şı l ığı olarak kulland ı m.

Istisna teriminin kar şı lad ığı k ı yaslara Frans ı zcada "des syllogisme conjonctifs" denir. Bu tip k ıyaslarda, birinci öncülü te şkil eden şartl ı önermenin taraflar ından birisi tercih veya kabul edilip ikin-ci öncül yap ı l ır. Bu i ş leme İslam mant ı kç ılar ı "istisna etmek" demişlerdir.

132

Page 143: Klasik mantık

Seçmeli k ıyas ın, şartlar ı :

1 — Ş artl ı öncül olumlu olmal ıdır 2 — Ş artl ı öncül gerekli olmal ıd ır. 3 — Öncüllerden birisi tümel olmal ıd ır'".

Şartl ı öncülü biti ş ik şartlı olan k ıyaslarda, şartl ı öncülün mukaddeminin ayn ı n ı seçme, talinin ayn ın ı ; talinin kar şı t halini (nakizini) seçme, •mukaddemin karşı t halini sonuç olarak verir. Mesela,

Her ne zaman güneş doğarsa oda aydınlık olur;

Güneş doğmuş tur ; O halde oda aydınlıkt ır.

Bu seçmeli k ı yasta şartl ı öncü! bitiş ik şartl ı 1ü-zumiye ve filme] olumludur. Mukaddemi aynen se-çilmi ş tir. Yani mukaddemi aynen ikinci öncü! ola-tak kabul edilmi ş tir. Mukaddem "güneş doğmuş -tur" önermesidir, bu seçilmi ş tâlinin ayn ı olan , "oda aydınhkt ır" önermesi sonuç olarak ç ıkm ış tır. O halde verdiğ imiz, misal doğ ru seçmeli bir k ıyastı r.

Eğer ayn ı öncülün kar şı t halini seçer- sek, o zaman mukaddemin kar şı t hali sonuç ola-rak ç ı kar. Böylece dola şı k seçmeli bir k ıyas elde edil-mi ş olur. O da ş udur:

Her ıle zaman güneş doğarsa oda aydınlık olur; Oda aydınlık değ ildir; Ohalde güneş doğma ın ış t ır.

139 GELENBEV İ , ayn. esr. s. 183 de ve ISMAIL HAKKI, Miyar' ul-Ulum s. 69 da iki öncülden birisi tümel olmal ıdır diyorlar. AHMET CEVDET ayn. esr. s. 63 de ise yaln ı z şartl ı öncülün tü-mel olmas ı gerektiğ ini söylüyor. .

133

Page 144: Klasik mantık

Fakat mukaddemin kar şı t halini seçme, tâlinin karşı t halini sonuçland ırmad ığı gibi tâlinin ayn ın ı seç-me de mukaddemin ayn ı n ı sonuçland ırmaz" 140

Ş artl ı öncülü ayr ık ş artl ı olan k ıyaslar:

Eğer birinci öncül ayr ık şartl ı hakikiye ise taraf-lardan birinin ayn ı n ı seçme di ğerinin kar şı t halini; birinin kar şı t halini seçme di ğerinin ayn ı n ı sonuçlan-d ı rır. Bu şekilde birinci öncülü hakikiye olan k ı yas-tan dört çe ş it sonuç elde edilebilir. Meselâ

1 — Ya bu say ı tektir veya bu say ı çifttir

Bu say ı tektir (mukaddemin ayn ı n ı seçme) Ohalde çift değ ildir., •

2 — Bu say ı çifttir. (tâlinin ayn ın ı seçme) Ohalde tek değ ildir.

3 — Bu say ı tek değ ildir (mukaddemin kar şı t hali-ni seçme)

Ohalde çifttir.

4 — Bu say ı çift değ ildir (tâlinin kar şı t halini seçme)

Ohalde tektir.

Eğer ş artl ı öncül "n ıaniat-ıil-ceıni" ise, ş artl ı ön-cülün taraflar ı ndan birinin ayn ı n ı seçme di ğerinin kar-şı t halini sonuç olarak verir.

Meselâ,

1 — Birşey ya ağaçtır veya tav ır;

Bu. şey ağaçt ı r ; Ohalde taş değ ildir

140 AHMET CEVDET, ayn. esr. s. 64.

134

Page 145: Klasik mantık

2 — Bu şey taş t ır; O halde ağaç değ ildir.

Maniat'ul-cemide taraflar ın kar şı t halleri seçil-mez, çünkü tek sonuç ç ıkmaz. Meselâ:

Bu şey ağaç olınayandır diye birinci taraf ın kar-şıt halini seçsek, buradan zorunlu olarak "taş t ır" sonucu ç ıkmaz. Başka bir şey de olabilir.

Eğer şartl ı öncül "maniat- ul kulu" ise, taraflardan birinin karşı t halini seçme di ğerinin ayn ı n ı sonuçlan-d ı rı r, bu şekilde, iki sonuç elde edilir.

1 — Bir ş ey ya uğaç olmayandır veya taş olmayan- dır;

Bu şey taş t ır; Ohalde ağaç olmayandır.

2 — Bu şey ağaçtı r; °halde taş olmayandır.

Taraflardan her hangi birisiiı in aynı seçilemzz.

Yukarıda verdiğ imiz misallerin birinci öncülü şartl ı önermz, ikinci öncülü yüklemli önerme idi. Bu tip k ı yasların'sonuçlar ı 'da yüklemli olur. Seçmeli ön-cül, şartl ı önerme de olabilir. Ş artl ı önermeler bahsinde ş artl ı önermelerin taraflar ı n ı meydana getiren önerme-le ı in şartl ı önerme de olabileceğ ini göstermi ştik. İş te eğer, yapı lan k ıyasta, şartl ı öncülün her iki taraf ı veya bir tarafı şartl ı önerme olur ve bu şartl ı önerme seçi-lirse .sonuç şartl ı bir önerme olur. Meselâ:

Her ne zaman güneş doğarsa gündüz olursa, her ne zaman gündüz değ ilse güneş in doğmuş olmas ı ger. ek-mez, önermesinin he ın mukaddenı hem tâlisi şartl ı önermedir. Bunlardan meselâ, mukaddemi seçelim. O zaman k ı yas şöyle olur:

135

Page 146: Klasik mantık

Her ne zaman güneş doğarsa- gündüz olursa her ne zaman gündüz de ğ ilse güneş in doğmas ı- gerekmez;

Her ne zaman güneş doğarsa gündüz' olur; Oludde gündüz değ ilse güneş in doğmuş olmas ı ge-

rekmez.

Görülüyor ki bu k ıyas' ı n bütün önermeleri şart-l ıd ı r. Fakat seçmeli k ıyas ın en çok kullan ı lan' öncül-lerinden biri ş artl ı diğeri yüklemli olan türüdür.

Bat ı mant ıkç ı lar ında seçmeli k ıyaslar:

Klasik Bat ı mant ı kç ı lar ı , seçmeli k ıyaslar ı "con-jonclif"k ıyaslar olarak adland ı rıp bile ş ik (co ınposes ) kıyaslardan sayariar. Bu k ı yaslar ı n bir önermesi bile-ş ik diğeri basit önerrnedir'''

Port-RoYal mant ığı nda "conjonctif" k ı yaslar, bi-ti ş ik ş artl ı "conditionnel", ayl ı k ş artl ı "disjonct ıf" ve bağ lant ı l ı "copulatif" diye üçe ayr ı l ı rlar'".

Biti ş ik ş artl ı (conditionnel yahut hipotetiq ıı e) k ı yasla, ayr ı k şartl ı (disjonctif) kıyaslar ı n, önceden inceledi ğ imiz gibi iki şer türü vard ı r. Biti ş ik ş artl ı k ıyaslarda, ya ş artl ı öncülün muka,ddemi aynen seçilir veya talinin kar şı t hali. Ayr ı k şartl ı k ıyaslarda ise ya iki tarafı n ayn ı veya iki taraf ı n kar şı t hali seçilir. (Bat ı mantıkç ı lar ı ayr ı k ş artl ı önermelerden yaln ı z hakiki-yeyi dikkate alm ış lard ı r).

Klasik Bat ı mant ı kç ı lar ı seçmeli klyas ı n bu tür-lerini, basit kesi ı , k ıyasııı şekillerine benzetmi ş lerdir.

141 Önceden de i şaret ettigimiz gibi, bat ı mantikçtlari, bizim şartl ı dedigimiz önermeleri bile ş ik; yüklemli dedi ğ imiz önermeleri de

basit önerme saymaktad ı rlar.

142 Logique de Port-Royal s. 236.

136

Page 147: Klasik mantık

Bu durumda, şartl ı öncülü biti ş ik şartl ıdan olanlar ın ikı , ayr ı k ş artl ı dan olanlar ı n da iki şekli vard ır. Tricot, Trait d de Logiq ıı e Formelle'de bu şekilleı in de ayr ı ay-r ı modlar ı bulunduğunu beya ı lla her şekle ait mod-•lar ı gösteriyor"`.

Tricot'ya göre seçmeli k ıyaslann şekil ve modlan:

Biiindiğ i gibi bu k ıyasla ı ı n büyükönermesi ( şartl ı öncül) olan biti ş ik şartl ı önerrnehin ya mukaddemi-nin ayn ı veya tâlisinin kar şı t hali ikinci öncül olur. Orta terim, büyük öriermenin taraflar ı ndan birisidir. Eğer orta terim bilinci önermede mukaddem olup ikinci önermede aynen al ın ırsa birinci şekilden bir kıyas olur. Eğer orta terim birinci önermede tâli olup-ta, bunun kar şı t hali ikinci öncülü te ş kil ederse, ikinci şekilden bir k ı yas denir. Her birinin dörder mod'u vard ı r.

Birinci şekil:

1 Mod: Eğ er S A S A

ohalde S B

2 Mod: Eğer S A S A

°halde S B

3 Mod: Eğ er S A S A

ohalde S B

4 Mod: Eğ er S A S A

ohalde S B

143 TRiCOT, ayn. esr. s. 230-233.

ise S, B dir dır dir

ise S B de ğ ildir dır değ ildir

değ ilse S B dir değ ildir dir.

değ ilse S B de ğ ildir değ ildir değ ildir

137

Page 148: Klasik mantık

İ kinci şekil:

1 . Mod: Eğ er S A S B

ohalde S A.

2 . Mod: Eğer .S A S B

ohalde S A

3. Mon: Eğer S A S B

ohalde S A

4. Mod: Eğ er S A S B

ohalde S A

ise S B dir değ ildir değ ildir

ise S B de ğ ildir dir değ ildir.

değ ilse S B dir değ ildir d ı r

değ ilse S B dir dil'. dı r.

B — Ayr ık şartl ı (disjonctif) k ıyaslarm şekil ve modlar ı :

Büyük önermesi aynk şartl ı olan bir klyasni, kü-çük önermesi ya taraflardan birinin ayn ı veya kar şı t-hali olur. Eğer taraflardan birinin ayn ı al ı n ı p ikinci ön-cül yap ı l ı rsa di ğerinin kar şı t hali sonuç olur. Bu bilin-ci şekildendir. Taraflardan birinin kar şı t hali al ı n ı p ikinci öncül yap ı hrsa, di ğerinin ayn ı sonuç olur. Bu da ikinci şekilden k ı yas olur. Her birinin dörder mod'u vard ı r.

BirinCi

. Mod: ya S A d ır ya S A' dür S A d ı r

ohalde S A' değ ildir.

2 . Mod: ya S A d ır ya S A' de ğ ildir. S A d ı r

ohalde S A' değ ildir

138

Page 149: Klasik mantık

3 . Mod: ya .S A değ ildir ya A' dür S A değ ildir

ohalde S A' değ ildir.

4 . Mod: ya S A değ ildir ya S A' değ ildir S A değ ildir

ohalde S .4' dür

İ kinci şekil:

1 . Mod: ya S A dil. ya S A' dür

S A değ ildir ohalde S A' dür

2 . Mod: ya S A dır ya S A' .değ ildir' S A değ ildir

ohalde S A' değ ildir

3 . Mod: ya S A değ ildir ya S A' dür S A dır

ohalde S A' dür.

4 . Mod: ya S S

A değ ildir ya S A' değ ildir ı l d ı r

ohalde S A' değ ildir.

Görülüyor ki modlar şartl ı önermenin taraflar ı -n ın, olumlu ve olumsuz olmalar ı na göre çe ş itleniyor. İ slâm mantıkç ı lar ı seçmeli k ı yaslarda taraflar ı hep olumlu olan ş artl ı önermeleri alm ış lar, bu bakimdan modlar üzerinde durmain ış lard ır. Zaten, seçmeli .

kı yaslarda, kesin k ı yaslar gibi şekil aramam ış lard ı r.

C — Ba ğ lant ı l ı (copulatif) k ı yaslar:

Port-Royal mant ığ inda, bağ lant ı l ı k ı yaslar, -can-jonctif" k ı yaslar ı n üçüncü bir şekli olarak ele al ını r. Bağ lant ı l ı k ı yas ı n büyük önermesi inkâr edici ba ğ lant ı -

139

Page 150: Klasik mantık

l ı bir önermedir. Taraflardan biri al ınarak ikinci öner-me yap ı l ıp sonuçta di ğeri d ış arda bı rak ı l ır. Port-Royal mant ığı nda verilen misal şudur:

Bir insan ayn ı zamanda sofu ve kendi paras ın ın esiri olamaz;

Hasis kendi parasın ın esiridir ; Ohalde haris sofiı olamaz 14`.

• Baz ı mant ı kç ı lar bağ lant ı l ı kıyaslar ı ayrı bir b& lüm olarak değ il de ayr ı k şartl ı kıyaslar içinde şayar-lar'''. Çünki bağ lant ı l ı k ıyaslar ı n birinci önermesi inkâr edici bir bağ lant ı l ı önermedin Bu önermede ise-taraflar aras ında bir uyu şmazl ık vard ır. Yani biri doğru ise diğeri yanlış tır: Ayı* şartl ı önermelerin şartı da ayn ıd ı r. Yalnız yukar ıda belirttiğ imiz gibi, ay-rık şartl ı önermelerin de çe ş itleri vard ır. Islam mant ık-ç ı ların ı n "hakikiye" dediklerinde iki taraf ayn ı zaman-da doğ ru ,ayn ı zamanda yanl ış olamaz. Bundan ba şka ayr ık şartl ı mn, maniat-ul cemi ve maniat-ul hu-la tipleri vard ır. Birincinin olumlusunda iki tat af bir-den doğ ru olamaz ama iki taraf birden yanl ış olabilir. Ikincisinde ise , bunların aksi gibidir. İş te inkarc ı bağlantı l ı önermeler, hakikiye tipinde de ğ il de di-ğerleri tipinde bir ayr ı k şartl ı önerme gibidir. Rabi-er'nin bağ lant ı l ı k ı yasa verdiğ i misal şudur:

Bir insan ayn ı zamanda beyaz ve siyah olamaz; Bu insan beyazd ır; O halde bu insan siyah değ ildir.

İ kinci önerme olarak taraflardan- birinin kar şı t halini alamay ız. Çünki sonuç ç ıkmaz. Buradaki in-kare ı bağ lant ı li önerme, "maniat-ul cemi" gibidir. İ n.-

144 Logique de Port-Royal, s. 241. 145 RABIER, ayn. esr. s. 71; TRICOT, ayn. s. 234.

140

Page 151: Klasik mantık

kârcı bağ lant ı l ı önerme ayr ı k şartl ı önerme tabiat ın-da olunca, bununla yap ılan kıyaslar da ayr ık şartl ı k ı -yaslar gibidir.

BILEŞ IK KIYASLAR

ikiden fazla öncülden yap ı lan kıyaslara bile ş ik k ı yaslar denilir. Öncülleri ikiden fazla oldu ğ u için bunlar ayn ı zamanda iki veya daha fazla basit k ıyas ı da ihtiva ederler.

1 — Zincirleme k ıyas (Mevsul un-netaic-Le Poly-syllogisme)

Bu tip k ıyaslar ardarda gelen birçok k ı yastan meydana gelmi ş tir. Birinci k ı yas ın sonucu onu takip eden k ıyas ı n öncüllerinden biri olur. Miya ı - ı Sedad'da verilen misal şudur

Şu karaltı insandır Her insan hayvandır Ohalde şu karaltı hayvandı !. Şu k'araltı hayvandır Her hayvan cisimdir °halde şu karaltı cisimdir.

Görülüyor ki, "ş u karaltı cisimdir" sonucunu ç ı -karmak için, birbirine bağ l ı iki basit kıyas kullan ı l-mış t ı r. Birinci k ıyasın sonucu olan "Şu karaltı hayvan-dır" önermesi ikincinin küçük önermesi oluyor.

Birinci k ıyası n sonucu, ikinci k ıyası n ya büyük önermesi veya küçük önermesi olur. Bu nedenle Bat ı mant ı kçılar ı , "polysyllogisme"i ileri giden (progressif) ve ge ı i giden I regressi f ) diye ikiye ay ı rırlar. Eğer bi4 rinci k ıyas ı n sonucu, ikinci k ıyas ın büyük önermesi olursa ileri giden, küçük önermesi olursa geri giden

141

Page 152: Klasik mantık

"polysyllogis ı ne— denir. Her iki "polysyllogisme" için Rabier ş u misalleri veriyor' 46 .

ilerigiden polysyllogismc : Bütün onnawahlar k ırm ı z ı kanlı dır Bütün ınemeliler omurgandır Bütün memeliler k ırm ı z ı kanlıdı r Bütün men ı eliler k ı rm ız ı kanlıdır Bütün et yiyenler men ı elidir Bütün et yiyenler k ı rm ı z ı kanlıdır Bütün et yiyenler k ı rm ı z ı kanlıdır Bütün kedigiller et_ yiyenlerdir Bütün kedigiller k ı rm ı z ı kanlıdı r.

Bu bile ş ik k ıyasta biribirine ba ğ l ı üç k ıyas var. Birinin sonucu kendisinden -sonra gelenin büyük öner-mesidir.

Gerigiden Polysyllogisme : Bu ı rmak gürültü yap ıyor Gürültü yapım hareket ediyor demektir Bu ı rmak hareket ediyor Bu ı rmak hareket ediyor Hareket eden donmam ış t ır Bu ırmak donn ı am ış t ır Bu ı rmak donma ımş t ı r Dorun am ış olan beni taşı yamaz O halde bu ı rmak beni taşıyamaz.

Görülüyor ki, bu misalde de birinci k ıyas ın sonu-cu, kendisinden sonra gelenin küçük önerniesi Oluyor.

2 -- "Mefsul un-netaic" (Le Sorite) Eğ er " ı neyul un-netaic" de k ı yaslarm sonuçlar ı

ortadan kald ı rı l ı rsa, " ı nefiulun-netaic" elde edilir. Yukar ı daki misallere bunu uygulayal ı m :

146 RABIER, ayn, esr. s, 68,

142

Page 153: Klasik mantık

Şu kandil insaıuhr Her insan hayvandı ,. Her hayvan eisiındir Ohalde Ş U karaltı eisimdir.

Bütün omurgahlar k ı rm ı z ı kanhdır Bütün memelikr omurgand ır Bütün et yiyer ı ler memelidir. Bütün kedigiller o ınurgandır Ohalrle bütün kedigiller k ırm ız ı kanlıdır.

Bu ı rmak gürültü yap ıyor Gürültü yapan hareket eder Hareket eden don ınam ış t ır Donmam ış olan beni taşıyamaz Ohalde bu ı rmak beni taşıyamaz.

3 — "Hulfi" K ı yas:

Bir kesin ile bir istisnal ı kıyastan yap ı lan ve saçma yolu ile isbat (demonstration • par l'absurde) da kullan ı lan bir k ıyast ı r. İ sbat edilmesi istenenin kar şı t halinin (nakizinin) saçmal ığı n ı göstermekle isbat edilmesi istenenin doğ ruluğuna hükmetmekt:r. Böyle bir isbatta zihin "hulfi k ıyas"i kullan ı r. Miyar-Sedad'da hulfi kıyas için verilen misal ş udur:

Birşey kendini yoktan varedemez, hükmünü is-bat için,

Eğer bu doğ ru olmazsa z ıddı olur yani birşey ken-dini yoktan vareder.

Eğer birşey kendini yoktan varetse evvelce yok iken varolmas ı

Ohalde isbatın ı istediğ imiz mesele do ğ ru olmazsa bir şey yok iken varolmas ı gerekir.

143

Page 154: Klasik mantık

Bu sonucu, şartl ı öncül yaparak tâlisinin nakizini istisna edersek, ş öyle bir k ı yas elde edilir:

Aln ı n ın istediğ imiz mesele do ğ ru olmazsa bir şey yok iken varolmas ı gerekir.

Birşey'', yokken varohnas ı batddı r. Öyle ise isbat ım istediğ imiz mesele do ğ rudur.

DeZENS İ Z KIYASLAR

Ş imdiye kadar gördüğümüz k ıyaslar ya iki öncül-lü veya ikiden fazla öncüllü idiler. Klasik mant ıkçı lar bunlar ı n d ışı nda iki k ıyas çe ş idinden daha bahsederler. Birisi "matvi k ıyas" (Enthy~e): diğeri, delilli kıyas (k ıyas- ı müdellele, epich&bne) dir.

1 — "Matvi" k ıyas (k ı yas- ı matvl, enthym6ne): Konuş ma dilinde çok rastlanan bir k ıyas türüdür. ifadede eksik fakat zihinde tam olan bir k ıyast ır. Bu k ıyas türü için İ smail Hakk ı , ş u iki misali veriyor:

Birisinin kalbini k ı rana "kalp k ırmak kötü şeydir" dendiğ inde, bu sözü söyleyen bir matvi k ıyas yap ıyor demektir. Bu ifadenin zihindeki tam şekli şudur.

Bu hareket kalp k ırmakt ır Kalp k ı rmak kötü şeydir Bu hareket kötü bir şeydir.

Görülüyor ki ifadede hem•öncüllerin birisi hem de sonuç ifade edilmemi ş tir.

Birisi arkada şı na, "Kay ık ile Kad ıköye gidelim" dese ve arkada şı da "hava lodosludur" diye cevap yer-se, bu cevap bir matvi. k ı yas olup, zihindeki tam şekil ş u seçmeli k ıyast ır :

144

Page 155: Klasik mantık

Hava lodos olursa kayık ile gidilmez Hava lodoshıclur Öyle ise kay ık ile gidilmez'".

Burada da öncülün biri ile sonuç ifade edil-memi ş tir.

Ba.zari yaln ı z öncüllerin • biri ifade edilrnez. Meselâ Descartes' ın me şhur sözü: "Düşünüyorum ohalde varım" bu da matvi (enthyrr~) k ıyastı r, zihindeki tam şekli ş udur:

Bütün dü şünenler vardı r Ben dü şünüyorum Ohalde varım.

2 — Kan ıtl ı K ıyas (K ıyas- ı müdellele, Epich&& me)

Bu k ıyas türünde k ıyas ın öncülleri ile birlikte, o öncüllerin delilleri de beraber zikredilir. Delilli k ıyas için, İ smail Hakk ı 'n ın Felsefe Derslerinde verdiğ i misal ş udur:

I. Öncül : Heva ve .hevesine tabi olan ın kalbi dai-ma ızd ırap içindedir;

Delili : Çünki bir taraftan vicdan onu ayıplar, diğer cihetten o kimse isteklerini dur-duranıaz ;

II. Öncül : Kalbinde ı zd ırap bulunan kimsede saa-det yoktur;

Delili : Çünki saadet kalp rahatlığı n ı gerektirir;

Sonuç : Öyle ise heva ve hevesine tâbi olan kimse mesut olarak yaşıyamaz.

147 ISMAIL HAKKI; Miyar' ıd-Ulum, s. 71.

145

Page 156: Klasik mantık

Port - Royal mant ığı nda, tanınmış Milon misali verilir:

I. Öncül : Bir adamın kendisine haks ız yere saldı -ran; öldürmesine cevaz vardır;

Delik : Tabii kanun ve gelenekler bunu gösterir;

II. Öncül : Claudius, Milon'a haksız yere hücumet-miş tir ;

Delili : Claudius'ıpı haz ırlıkları , olay, v.s. bunu gösterir;

Sonuç : Ohalde Milon, Claudius'u öldürme hak-k ına, sahiptir.

Görüldüğ ü gibi; düzensiz k ıyaslar ad ı altında zik-rettiğ imiz, iki kwas çe ş idi önceden gördüklerimizden esas itibariyle ayr ılmazlar. "Enthym ,me" önceden gördüğümüz basit kıyasa girer, öncekilerden fark ı ön-cüllerle beraber delillerinin de birlikte zikredilmesidir. Eğer bile ş ik bir kıyasta, öncüllerin delilleri de zikre-dilse o zaman bile ş ik kıyastan delilli bir k ıyas olmuş olur.

KIYASLARIN MODALİ TESİ Önermelerin modalite -bak ı mından çe ş itlerini ön-

ceden görmü ştük. Kıyas ı te şkil eden önermelerin ı no- daliteleri dikkate al ını nca k ıyasın da modalitesi bahis konusu olur. K ıyas ın modalitesinden anla şı lan şudur: Öncülleri te şkil eden önermelerin modalitesine göre sonuç olan önermenin modalitesinin ne olaca ğı n ı n

Kıyaslar ı n da modalitesi olaca ğı n ı ilk defa Aristo ifade etmi ş tir. "Mademki basit yükleme, zaru- ri yükleme ve "olagan" (contingent) yükleme aras ında

146

Page 157: Klasik mantık

bir fark vard ır, apaç ıktır ki bu yüklemelerin her biri için ayr ı kıyaslar bulunacakt ır"mg.

Aristo k ıyaslarm modalitesine Birinci Analitik-lerde geni ş- vermi ş öncüllerin, apodiktik, konten-jan ve asertorik oluş larına göre k ıyaslann nası l bir sonuç verece ğ ini incelemi ş tir.

Klâsik mantık kitaplar ın ın hemen hemen hepsin-de önermelerin modalitesine yer verildi ğ i halde, ki-yasin moda litesine yer veren kitaplann say ı sı azdır. Biz burada Aristo'nun bu bahsi nas ıl i ş lediğ ini gös-terdikten sonra İ slâm mantıkçılarının çalış malarını ele alaca ğı z.

Önermeler bahsinde, Aristö'nun, kontenjan (mümkün) ve zorunlu diye iki niodalite çe ş idi kabul-ettiğ ini görmü ştük. Bunlar ın yanında bir de modalitesi olmayan basit yükleme şekli vardı , daha sonra gelen-ler basit (yal ın) yüklemeyi "asertorique" diye adlan-dırmış lardı . İş te Aristo'nun kabul etti ğ i bu üç önerme tipi, kıyaslarda yer alabildi ğ ine göre k ıYas ın durumu ne olacaktır ?Yani öncüllerin modalitesine göre hangi k ıyaslar sonuç verir ve bu sonuç veren k ıyaslann sonuçlarınm modalitesi- ne olur? .K ıyas ın 'şekil ve mod'ları ayrı ayr ı ele al ınarak bu bahis incelenmi ş tif.

Bu açıdan kıyaslann durumunu, yani öncüllerin modalitesine göre sonucun nas ı l bir modalite alaca ğı -nı Aristo'ya göre gösterirken önermeleri ve modalite-lerini harflerle ifade edece ğ iz.

I — Kıyas ın öncüllerinin ikisi de zorunlu olursa, sonuç da zorunlu olur. Bu durum k ıyas ın üç şekli ve bu şekillerin sonuç veren bütün modlan için geçerlidir.

148 ARİSTO, Organon III, Birinci Analitikler, Atademir terc. s. 29.

147

Page 158: Klasik mantık

II — Öncüllerden birisi zorunlu diğeri basit yükle-me (assertorique) olduğ una göre durum şöyle olurl":

Birinci şekilde: Zorunlu olan önerrnenin'büyük ve küçük önerme olmas ına göre sonuç değ işecektir. Böylece birinci şeklin dört mod'undan herbiri için iki ihtimal olmak üzere birinci şekilden sekiz tip modal k ıyas mümkün olur.

B : AZ K . Ay

S : AZ Barbara

B : AY K : AZ. S : AY

Barbaran ı n birinci halinin aç ı klamas ı :

Büyük önerme tümel olumlu ve zorunlu, küçük önerme tümel clumlu ve assertorique, olursa sonuç filme' olumlu ve zorunlu olur. Meseltı ,

Bütün O lar B oir, zorunludur* Bütün K lar O dur Ohalde bütün K lar B dir, zorunludur.

B : EZ B : AY K : AY K : IZ S : EZ S : IY

Celarent Datil B : EY B : AZ K : AZ K : IY S : EY S : IZ

149 Burada kullan ı lacak harflerin anlamlar ı : B = Büyük önerme, K = küçük önerme, S = Sonuç, Y = A-sertorique veya yal ı n önerme, Z = Zorunlu, M = contingent veya mümkün A = Tümel olumlu, E = Tümel olumsuz, 1 = Tikel olumlu, O = Tikel olumsuz.

• Yani bütün O lar ı n B olmas ı zorunludur.

148

Page 159: Klasik mantık

'B( :. W- S : OZ

Feriö B : EY K : IZ S : OY

İkinci şekil: Zorunlu öncill olumsuz ise sonuç zo-runlu, eğer zorunlu öncül olumlu ise sonuç assertori-que olur've her mod için iki ithim41 vard ır:

B : EZ K : AY S : EZ

Cesare

Festino

B : _ EY K : AZ Z : EY

B :AY

S : EZ Camestres Baroco

B : AZ K : EY S : EY

B : EZ K : IY S : OZ

B : EY K. :‘ IZ S : OY B : AY K : OZ S : OZ

B : AZ K : OY S .: OY

Üçüncü Öncüllerin her ikisi de olumlu olur- sa sonuç zorunlu olur. Biri olumlu di ğeri olumsuz olur- sa .ve zorunlu olan olumst ız ise sonuç zorunlu, zorun- lu olan olumlu ise sonuç zorunlu olmayacakt ır. Alt ı mod'un her biri için iki ihtimal vard ır.

B : AZ B : EZ K : AY K : AY S : IZ S : OZ

Darapti Felaptcln B : AY 43 : EY K : AZ K : AZ S : IZ • S : OZ

149

Page 160: Klasik mantık

Disamis

B : IY K. : AZ S : IZ

B : IZ K : AY S : IY B : OZ K : AY S : OY

B : OY K : AZ S : OY

Datisi

B : AZ K : IY

K : IZ

S : IZ

B : AY

S : IZ B : EZ K : IY S : OZ

B : EY K : IZ S : OY

Bocardo Ferison

III — Öncüllerden ikisi de - contirıgent olursa:

Birinci ş ekil: Birinci şeklin dört mod'unda da so-nuç kontenjan olur.

13 :AM B :EM Barbara K : AM Celarent K

S : AM S : EM

B :EM B :AM Ferio K : IM Darii K : IM

S : OM S : IM

İkinci Ş ekil: İ kinci şekilde iki öncül de kontenjan olursa sonuç vermez.

Üçüncü şekil: Üçüncü şekil k ıyaslar ın iki öncül de kontenjan oldu ğu zaman, k ıyas sonuç verir ve sonuç yine kontenjan olur. Aristo burada üçüncü şeklin be ş modunu ele al ıp Bocardo'yu zikretmiyor. Modalite bahis konusu olduğu zaman Aristo'ya göre sonuç veren be ş mod ş unlard ır:

( B : AM B : IM Darapti K : AM Disamis K : AM

S : IM S : IM

150

Page 161: Klasik mantık

B : EM 13 : EM Felapton K : AM Ferison K : IM

S : OM 1 S : OM

B : AM Datisi B : IM

S : IM

IV — Öncüllerden birisi assertorik di ğeri konten-jan olursa:

Birinci şekil: Birinci şekilde, büyük öne ı menin veya küçük önermenin kontenjan olu şuna göre, dört mod'dan iki şer iki şer olmak üzere sekiz k ıyas çe ş idi vard ı r; sekizinin de sonucu kontenjan olur. Aristo bü-yük önermenin kontenjan oldu ğ u dört çe ş ide mükem-mel (parfait), küçük önermenin kontenjan oldu ğu dört çeş ide de mükemmel olmayan -(irrıparfait) k ıyas diyor.

Barbara

Celarent

B : AM K : AY S : AM

B : AY K : AM S : AM

B : EM K : AY S : EM

B :• EY K : AM S : EM

Darii

Ferio

B : AM K : IY S : IM

B : AY K : IM S : IM

B : EM K : IY S : OM

B : EY K : IM

S : OM

İkinci şekil: İkinci şeklin dört mod'unda, e ğer olumsuz öncül kontenjan ise sonuç yoktur. E ğer olum-lu öncül kontenjan ise k ı yas sonuç verir ve sonucun, modalitesi kontenjan olur. Bu durumda ikinci şekilde dört mod çe ş idi sonuç verir ki şunlard ır:

151

Page 162: Klasik mantık

• B : EY . B : AM

Cesare K : AM Camestres K : EY

- S :EM S :EM

B : EY B : AM Festino K : IM Baroco K : OY

S : OM S : OM

Üçüncü şekil: oncüllerinin birisi kontenjan di ğeri asertorik olan üçüncü şekil kıyaslarm altı moçlundan ikişer ihtimalle oniki tip -modal k ı yas vard ı r. Sonuç da-; ima kontenjand ır.

B : AM

B : IM K : AY

K : AY S : IM

S : IM Darapti

Disamis B : AY

B : IY K : AM

K : AM S :IM

S : 1M

B : EM

B : EM K : IY

K : AY S : OM

S : OM Ferison

Felapton B : EY

B : EY K : IM

K :AM S OM. S : OM

B : AM

B -. OM K : IY

K : AY S : IM

S : OM Datisi

Bacardo B : AY

B : OY K : IM

K : AM S : IM

S : OM

V — Bir öncülü zorunlu diğeri kontenjan olan k ı -yaslar:

Birinci şekil: Bir öncülü zorunlu diğeri kontenjan olursa, birinci şeklin dört modu da sonuç verir. Eğer

152

Page 163: Klasik mantık

küçük önerme zorunlu olursa Aristo buna mükemmel k ı yas diyor. Eğer öncüller olumlu olursa sonuç konten-jan olur, eğer öncüllerin biri olumlu diğeri olumsuz olursa ve olumlu olan zorunlu olursa sonuç kontenjan, eğer olumsuz öncül zorunlu olursa sonuç ayn ı zaman-da kontenjan ve asertorik olur. Böylece birinci şekil-den sekiz modal k ıyas tipi meydana gelir.

Barbara

II3< - : AM

S :' AM Da-rii

B. : AZ K -: AM S : AM

B : EM K : AZ S : EM

Ferio B : EZ K : AM S EY ve EM

BK :. ΑZN4 S : IM

B : AZ. K : IM S : IM

B : EM K : IZ S : OM

BK ' OZ

S : OY ve OM

Celarent

İkinci Ş ekil: Öncüllerden birisi zorunlu di ğeri kontenjan olan ikinci ş ekilde ıı k ı yaslarda, e ğ er olum-suz öncül zorunlu ve olumlu öncül kontenjan ise sonuç yaln ız olumsuz kontenjan olmaz asertorik olumsuz da olu ı '. Fakat e ğ er olumlu öncül zorunlu ve olumsuz öncül kontenjan ise sonuç ç ı kmaz. Bu ş artlar içinde ikinci şekilden, sonuç veren modal k ı yaslar ş un-lard ı r:

B : EZ Cesare K : AM Festiıı o

S- : EM ve EY

113( EimZ

S OM ve OY

B :AM B :AM Caı nestres K : EZ Ba•oco K : OZ

S : EM ve EY !S : OM ve OY

153

Page 164: Klasik mantık

Üçüncü şekil: Bir öncülü zorunlu di ğeri konten-jan olan üçüncü şekil k ıyaslara gelince, öncüller olum-lu ise kıyas sonuç verir ve sonuç kcfntenjan olur. E ğer öncüllerden biri olumlu di ğeri olumsuz ise ve olumlu da zorunlu olursa olumsuz- kontenjan otur. E ğer olumsuz olan öncül zorunlu ise sonuç hem olumsuz kontenjan hem de olumsuz asertörik olur.

Bu ş artlar içinde sonuç veren k ı yas tipleri ş unlar- d ır:

Datisi

Ferison

B : Z K : IM S : IM

Disamis BK AM

IZ S : IM

B : EZ K : IM S : OM ve OY

Darapti

B : IZ K : AM S : IM

B :,IM K : AZ S : IM

B : AZ B : AM S : 1M

B : AM K : AZ S : IM

B : EM K : IZ

: OM

Bacardo

B : OZ K : AM S : OM ve OY

Felapton K : OM K : AZ s

: OM'

B : EZ K : AM S : OM ve 'OY

B : EM B : AZ S : OM

Aristo'ya göre her üç şekil kıyasta, öncüllerin mo-dalitesinin ne olaca ğı n ı gördük. Aristo her halin isba-tim ayr ı ayr ı yapmaktad ıı . Her halin isbat ın ı göster-mek kitabın hacmini a şacağı ndan, isbatlar ı bir yana

154

Page 165: Klasik mantık

b ırakıp yaln ız sgnuçlar ı verdik. Yaln ı z isabat ı n nas ı l yapı ldığı nı anlamak için iki örnek vermekle yetinece-ğ izi".

Sonuç't ı n modalitesinin isbat ı . ya mesde ak ı l için apaç ı k kı l ı nmakla veya saçmaya irca metodü ile olur. İ kinci ve üçüncü şekillerin do ğ ruluklar ı t ı pk ı kategorik k ı yaslarda oldu ğ u gibi birinci şekle irca etmekle isbat-lan ı r.

Mesel'a, birinci şekilden Barbara'yı alal ım: Ön-cüllerden birisi apodiktik (zorunlu). diğeri asertorik (yahn) olSun. Yukar ı da gördük ki, bu şartlar içinde, eğer büyük önerme zorunlu ise, sonuç zorunlu, küçük önerme zorunlu ise sonuç aserto ı ik olur.

Birinci halin isbat ı : Her B nin A olmas ı zorunludur Her G B dir °halde her G nin ıl ohna«iı zorunludur.

Aristo bu hali aç ı kl ığ a ç ı kararak yapt ığı isbatta ş öyle diyor: Mademki bütün A lar zorunlu olarak bütün B lere aittir ve G de B terden biridir ohalde A n ı n G ye ait olmas ı zorunlu olur'''.

İ kinci halin isbat ı : Her B A d ı r •Her G nin B ohnus ı zorunludur °halde her G .4 dı r.

Bu k ı yasta sonucun zorunlu olmayaca ı , saçmaya irca metodu ile yap ı l ı r. Bu da, k ıyas ı n ya Darapti ve-

150 Modal k ı yaslar için bak. ARISTO, Organon III, Birinci Analitik-ler, Atademir tere, s. 29-80; O. HAMEL İ N, Le Sys&me d'Aris-tote, s. 188-225; TRICOT, Trnite de Logique Formelle, s. 245-275.

151 AR İ STO, Organon III, Birinci Analitikler, Atademir tere. s. 31.

155 .

Page 166: Klasik mantık

ya Datisi'ye irca ı ile olur. Biz Darapti'ye irca ederek isbatı yapal ı m:

G nin A olmasm ın zorunlu olduğunu farzedelim. Bu önermeyi büyük önerme olarak al ırsak üçüncü şe-kilden bir darapti elde etmi ş oluruz. O da şudur:

Her G nin A olmas ı zorunludur Her G nin B olmas ı da zorunludur, (ilk k ı yastas ka-

bul etti ğ liniz)

Bu iki öncülden ç ıkacak sonuç zorunludur, çün-ki iki öncül zorunlu olursa sonuç da zorunlu olur. So nuç ş udur :

Ohalde baz ı B nin A olmas ı zorunludur.

Halbuki biz ilk kıyas ı m ı zda her B nin A olmas ın ı n basit bir yükleme olduğunu yani zorunlu olmad ığı n ı kabul etmi ş tik. Bu ikinci sonuç yanl ış olunca, ilkin ka-bul etti ğ imiz birinci sonuç do ğ ru olur'".

Bir de ikinci şekilden bir misal alal ım : Öncüller-den birisi zorunlu di ğeri kontenjan' olsun :

Hiçbir B A de ğ ildir, zorunludur Her G A dar, kontenjandı r (veya mümkündür)

Yukar ı da gördüğ ümüz gibi bu durumda sonuç hem mümkün hem de asertorik olabilir.

Mümkünün isbat ı : Birinci şekle irca etmekle olur. Misal olarak_ ald ığı m ız k ı ya.S cesare olduğuna göre, celarent'e irca edilmesi gerekir. Bunun için de büyük önermenin düz döndürmesi laz ı mdı r. O zaman k ıyas ı-mız ş öyle olur:

152 TRIC-OT, ayn. esr. s.. 259 vd.

156.

Page 167: Klasik mantık

Hiçbir A, B zö•unhidu• Her G A dır, iniimkündür Ohalde hiçbir G B değ ildir, inffinktindür.

Asertorik sonucun isbat ı : Saçmaya irca yolu ile sonucun asertorik olduğ u gösterilir. İ lk kıyas ı m ı z ı n asertorik sonucu ş udur. Hiçbir G B de ğ ildir. Bu sonu-cu yanl ış farzedelim o zaman sonucun çeli ş iğ i olan baz ı • G B dir önermesinin do ğ ru olmas ı gerekir. Baz ı G B dir küçük önerme olmak üzere, hiç bir B A de ğ ildir önermesinin yerine de hiçbir B A de ğ ildir mümkün-dür, önermesini büyük önerim olarak al ı p bir kıya's yaparsak, ş u k ı yas ı elde ederiz:

Hiçbir B A de ğ ildir, mümkündür Baz ı G B d ı r Ohalde bazı G A de ğ ildir, _mümkündür.

Halbuki ilk k ıyas ım ı zda her G nin A olmas ı müm-kündür demi ş tik, halde yeni kıyasta elde etti ğ imiz so-nuç yanl ış t ı r; binnetice ilk sonuç yani hiçbir G R de ğ il-dir önermesi .doğ rudur"'

İ slam mant ıkç ı lar ında meselenin izah ► :

İ slam mant ı kçı lar ı kıyaslar ı n modalitesini "m ıı k-telitad" adi alt ında incelerler. Biz burada "müteah-hirin"e göre moda! k ıyasla ıı n aç ı klanmas ı n ı ele ala-ca ğı z.

Kı yas ı n modalitesi bahis konusu olunca, genel-likle hı odal önermelerin - ş u onüç çeş idi ele al ı n ı r: Zarurlye-i mutlaka, mutlaka-i âmn ıe, me ş •ute-i ânime, örfiye-i dinine, ınutlaka-i daiıne, me şrute-i hâsse, örfiye-i hâsse, vücudiye-i la zaruri:ye, viicudiye-i la

153 ARİ STO, Organon Ili, Birinci Analitikler, Atademir terc. s. 69; HAMELIN, Le SyWme d' Aristote s. 216.

157

Page 168: Klasik mantık

daime, vaktiye, münte ş ire, mümküne-i âmme, müm-küne-1 hâsse.

Sayd ığı mız ınüç önermenin herbiri ayrı ayrı bü-yük ve küçük önerme olabilirler. Bu durumda 169 kıyas tipi mümkündür. Fakat bunların hepsi sonuç vermez: Genel k ıyas kurallar ına ek olarak her şekil için modalite bal .c ı m ından da baz ı kurallar kabuledil-mi ş tir.

Birinci Ş ekil: Birinci şeklin şart ı küçük önerme-nin "fidiyetidir". Yani küçük önerme mümküne-i âm ıne ve mümküne-i hâsse olamaz..Bu şarta göre, 169 ihtimalden 26 s ı sonuç vermez. Geriye 143 k ıyas ih-timali kal ı r. 143 ihtimalden öncüllerin modalitesine göre sonucun modalitesinin ne olaca ğı şöyle gösteril-miş tir:

Yukar ıda adlar ı n ı saydığı mız onüç modal öner-me iki gruba ayr ı l ır: Birinci grupta, "vasfiyat- ı erbaa" denilen, meşrute-i âmme, me şrute-i hâsse, örfiye-i âmme ve örfiye-i hâsse bulunur. Geri kalan dokuz modalite grubu ikinci gruba girer. Eğer büyük öner-me ikinci gruptaki önermelerden birisi olursa sonucun modalitesi büyük önermenin modalitesi gibidir. Me-seli, büyük önerme zaruriye, küçük önerme daime olursa sonuç zaruriye olur.

Eğer büyük önerme, meşrute-i âmme, me şrute-i hâsse, örfiye-i âmme ve örfiye-i hâsse den birisi olursa sonuç 5 numaral ı cetvelde gösterildi ğ i gibidir.

İ kinci şekil: İ kinci şekil için, genel k ıyas kurallar ı dışı nda şu şartlar da aran ır:

1 — Eğ9r küçük önerme, zaruriye-i mutlaka olursa, yukar ıda saydığı mız onüç önermeden herbiri

158

Page 169: Klasik mantık

Cetvel 5 : Birinci şeklin cetveli Küçük önerme 4 Büyük önerme-> Meş tute-i âmme Örfiye-i âmme _Meş rute-i hasse Örfiye-i hasse

Zaruriye Sonuç Zaruriye Daiine Zaruriye-i la daime Daiime-i la daime

Dairrie ,, Daime Daime Daime-i la daime Daime-i la daime

Meş rute-i âmme Meş rute-i âmme, Örfiye-i âmme Meş rute-i hâsse Örfiye-i hâsse

Örfiye-i âmme " Orfiye-i âmme Örfiye-i âmme Örfiye-i hâsse Örfiye-i hâsse

Meş rute-i hâsse I Meş rute-i âmme Örfiye-i âmme Meş rute-i hâsse örfiye-i hâsse

örfiye-i hâsse " Örfiye-i âmme Örfiye-i âmme Örfiye-i hâsse Örfiye-i hâsse

Mutlaka-i âmme Mutlaka-i âmme Mutlaka-i âmme Vücudiye-i la daime Vucüdiye-i la daime

Vücudiye-i la zaruriye Mutlaka-i âmme Mutlaka-i âmme Vücudiye-i la daime Vucüdiye-i la daime

Vücudiye-i la daime' . " Mutlaka-i âmme Mutlaka-i âmme ' Vücudiye-i la daime Vücudiye-i la daime

Vaktiye - Vaktiye-i Mutlaka Vaktiye-i Mutlaka Vaktiye Mutlaka-i Vaktiye-i la daime

Münteş ire . , Münteş ire-i Mut-

laka Mutlaka-i Münte- ş ire

_ Münteş ire Mutlaka-i Münte ş ire-i la daime

Page 170: Klasik mantık

büyük önerme olabilir. Eğer küçük önerme, dairne-i

mutlaka olursa, iki mümküne hariç di ğer onbir öner-meden herbiri büyük önerme olabilir.

2 — Zaruriye-i mutlaka ve daime-i mutlaka'dan ba şkas ı , küçük önerme olursa, büyük önerme, ancak, ş u alt ı önermeden birisi olabilir: Zaruriye-i mutlaka daime-i mutlaka, meş rute-i âmme, örfiye-i ıâtrune, mesrute-i hâsse ve örfiye-i hâsse.

3 — Eğer, milınküne-i âmme ve mümküne-i hâsse küçük önerme olursa, büyük önerme ancak

zaruriye-i mutlaka, mesrute-i âmme ve meş rute4 has-se'den birisi olabilir.

Bu ş artlar alt ında, 169 k ıyas ihtimalinden, 84 ü sonuç verir. İ kinci şekilden sonuç veren k ıyaslar 6 numaral ı cetvelde gösterilmi ş tir.

Üçüncü şekil: Üçüncü şekildeki k ıyaslar ın moda-lite bak ı m ı ndan durumu birinci şekildeki gibidir. Yani bunda da küçük önerme, ınünıküne-i âmme ve ı nümküne-i hâsse olamaz. Bu surttle 169 ihtimalden 143 ü sonuç verir.

Eğer büyük önerme, birinci şekli aç ı klarken say-dığı mız ikinci gruptaki önermelerden birisi olursa, elde edilecek 99 k ı yas türünde sonuç'un modalitesi büyük önermenin modalitesi gibidir.

Eğer büyük önerme, birinci gruptaki dört önerme-den biri, yani meş rute-i âmme, meş rute-i hâsse, ânune ve örfiye-i hasse'den biri olursa sonuç küçük önermenin döndürülmesi gibidir. Ancak döndürrnede devams ı zl ı k kayd ı bulunursa, bu kay ı t da eklenir. Bu ş artlarda sonuçlar 7 numaral ı cetvelde gösterilmi ş tir.

160

Page 171: Klasik mantık

Dördüncü şekil: Dördüncü şekil" kıyaslarda mo-dalite bak ımından sonuç vermeleri için, genel k ıyas kurallar ı na ilaveten be ş şart daha mevcuttur. Bu şeklin bütün modlar ı na ait olduğu halde dördüncü şekilde, ş artların bir k ı smı modlardan yaln ız bazıların ı ilgilen-dirir.

1 — Münıküne-i âmme ve mümküne-i hâsse ön-cüllerde kullan ı lamaz. Bu şarta göre 169 ihtimalden ancak, 121 i sonuç verir.

2 — Olumsuz öncüllerdeki önermeler, döndürü-lebilen önermelerden clmal ı d ı r. Bilindiğ i gibi şu alt ı modal önermenin olumsuzlar ı döndürülebilir : Zaruri-ye, dâirne, meşrute-i âmme, me şrute-i hâsse, örfiye-i hâsse. Bu şart A A I ve I A I modlar ı d ışı nda kalanlar içindir.

3 — Küçük önerme zaruriye veya dâbne, büyük önerme ise ikinci maddede adlar ı geçen olumsuzlar ı döndürülebilen alt ı önermeden birisi olmal ıd ı r. Bu şart A E E mod'u içindir.

4 — A O O mod'unun büyük önermesi yukar ıda ad ı geçen alt ı önermeden birisi olmal ı d ı r.

5 — I E O mod'unun küçük önermesi ıneşrute-i hasse ve ötfiye-i hasse'den birisi, büyük önermesi ise yukar ıdaki alt ı önermeden biri olmal ıdı r' 34 .

Görülüyor ki bu be ş şarttan birincisi dördüncü şeklin bütün mod'lar ı na; ikincisi alt ı moda; üç, dört ve

154 Yukar ıda k ıyaslar ın modlar ından bahsederken dördüncü şekilde beş mod'un bulunduğ unu söylemi ş tik. Islâm mant ı kç ı lar ı ekseri-yetle, dördüncü şekilde sekiz mod'un sonuç verece ğ ini kabul eder-ler. Önceden zikretti ğ imiz beş moddan ayr ı olarak kabul edilen üç mod şunlardır: AOO, OAO ve IEO. Halbuki ,AOO dördün-cü şeklin birinci, OAO ve 1E0 üçüncü kural ı gereğ ince sonuç vermezs

161

Page 172: Klasik mantık

Iorfiye-i im

me

Meşrute-i h

isse

Meşrute-i

imm

e

to os vc.

Daim

e-i mutlaka

Zaruriye-i mutlaka

IZ os N- o o g (D

Küçük öneme 4.

Dairne-i m

utlaka

Zaruriye-i m

utlaka I

os Ps•

0: o 5 CD

Küçük önerme 4,

o o g eli

Büyük önerme 4,

Örfiye-i hâsse

Meşrute-i amma

daime-i m

utlaka

claime-i m

uth

Meşrute-i âmme

daime-i m

atluka

Dai

Zaruriye-i mutlaka

Örfiye-i âmme Örfiye-i âmrne Mutlaka-i daime

Meş rute-i hâsse Mutlaka-i âmme Meşrute-i âmme

Örfiye-i hâsse Meş cute-i hâsse Örfiye-i amme

Mütlaka-i âmme Mutlaka-i .Öfriye-i hâsse

ime-i m

utlaka

Mutlaka-i âmme

Vücudiye-i la zaruriye Vücudiye-i la zarutiye Meş rute-i hasse

Vücudiye-i la daime Vücudiye-i la daime Örfiye-i hâsse

Mutlaka- . vaktiye Vaktiye Vaktiye Vilcudiye-i la zaruriye

Mutlaka-i münte ş ire Münteşire Münteş ire Vücudiye-i la daime

Sonuç yok

Mümküne-i hâsse

Mümküne-i âIllIrıe Mürnküne-i âmme Vaktiye

Mümküne-i hâsse Mümküne-i hâsse Münteş ire

sonuç I

yok

I sonuç

I yok

Milmküne-iAmme

Mümkilue-i'hâsse

Page 173: Klasik mantık

Cetvel : 7

Büyük

Onerme 1, K

üçük Ö

nerm

e

n4

mtn

tu ı-aiiıınırz

Dai

me-

1 mu

tlak

a

Ör f

iye-

i am

me

assvet ı-am

ıânini Ör f

iye-

i hâ

sse

Mut

laka

-i a

mm

e

Vüe

udiy

e-i la

Zar

uriy

e I

zu

lu P et !-a,Ç1Pn311A

GIÇIPreA

aııântunw

Meş rute-i âmme Sonuç Hiniye-i 'mutlaka

Mutlaka-i ânime

Örfiye-i amme

9 , Hiniye-i mutlaka Mutlaka-i amme

Meşrute-i hasse

Hiniye-i la daime

Vucüdiye-i la daime

Örfiye-i hisse

11 Hiniye-i la .daime

Vilcudiye-i la daime

beş inci şartlar birer mod'a aittir. Bu durumda birinci"' ve ikinci modlardan 121, üçüncü mod'dan 46, dör-düncü ve be ş inci mod'lardan 66, altmc ı mod'dan 12, yedinci mod'dan 22, sekizinci mo'ddan ise 16 adet k ı-yas sonuç verir"6. Biz burada yaln ız ilk iki mod'un sonuçlarının modalitesinin ne olaca ğı nı gösterir cetve-li vereceğ iz.

155 Bu kitab ın hacmini göz önüne alarak, modal k ıyaslarda fazla tafsilata girmedik, fazla bilgi için Bk. GELENBEV/, Mizan-ul Burhan II, s. 209-220; MEHMET TA-HIR, Zübdet ül-Muhtelitad... s. 1-31; MEHMET NURI, Ikmal- ı Burhan, s. 16-24. Biz buradaki cetvelleri, Zübdet ü!-Muhtelitat ve &mak Burhan'dan ald ık.

156 Dördüncü şeklin, Islam mant ı kçılar ı nca kabul edilen sekiz modu ş unlardır; bunlar s ıra ile, birinci ,ikinci.. sekizinci diye adlan-dırd ır : AM, IAI, AEE, EAO, EIO, AOO, OAO, IEO. Burada modları , büyük önerme, küçük önerme ve sonuç s ırasına göre yazd ı k.

163

Page 174: Klasik mantık

Cetvel : 8

Küçük

önerme i 1

Büy

ük ö

ner

me

augua M

eşru

te-i âm

me

Örf

iye-

i âm

me

Iassv

g t-altu§aN

Mut

laka

-i âm

me

Vüc

udiy

e-i l

a za

ruri

ye I

ature p al ı-a,q pnaDA

0X!PluA.

Zaruriye Sonuç Hiniye-i mutlaka

Daime 99 Hiniye-i mutlaka

Meş rute-i âmme

11 Hiniye-i mutlaka Mutlaka-i âmme

Örfiye-i âmme

11 Hiniye-i mutlaka Mutlaka-i âmme

Meşrute-i hâsse

Hiniye-i Mutlaka

Mutlaka-i âmme

Örfiye-i hâsse

Hiniye-i mutlaka-i la daime

Mutlaka-i âmme

Mutlaka-i âmme

99 Mutlaka-i âmme

Vücudiye-i la zaruriye Mutlaka-i âmme

Vücudiye-i la daime

Mutlaka-i âmme

Vaktiye ,, Mutlaka-i âmme

Münteşire 17 Mutlaka-i âmme

Bir ve ikinci modlar yani AAI ve AII den modalite bak ım ından 121 er k ıyas türü elde edilebilece ğ ini söy-lemi ş tik. Bunlarda, küçük önermeler zaruriye ile dâime yahut iki öncülden biri, tümel olumsuzlar ı döndürüle-bilen alt ı önermeden biri olunca o k ıyaslarui sonuçlar ı-

164

Page 175: Klasik mantık

nın modalitesi küçük önermelerin düz döndürülmeleri gibidir, say ıları 46 dır. Geri kalan 75 adet k ıyasın so-nuçlar ı nın modalitesi mutlaka-i âmme'dir. Zikredilen 121 adet k ıyas ın sonuçlar ın ı n modalitesi 8 numaral ı cetvelde gösterilmi ş tir.

KIYASIN DEĞ ER İ Klasik mant ığı n esas ın ı te şkil eden k ı yasa, dolay ı -

siyle klasik mant ığ a Yeniçağ felsefesinde karşı koyma-lar olmuş tur. Biz burada, iki filozofun, Descartes ve Stuart Mill'in itirazlar ı na yer verece ğ iz.

Descai tes, Metot Üzerine Konu şma'da şöyle diyor "Mantık, kıyaslar ı ve ba şka bir sürü kurallar ı ile yeni birşey öğ retmekten ziyade, belli şeyleri başkalar ı na a-ç ıklamak yahutda L ıillus'un sanat ı gibi bilinmeyen şey-ler hakk ında muhakemesiz söz söylemekten ba şka şeye yaramıyor. Gerçi mant ıkta pek doğ ru ve pek iyi birçok kurallar varsa da, arala ı ı na birçok zararl ı ve gereksiz-leri de karış rru ş tı r. Böylece do ğ ru ve iyileri zararl ı ve gereksizlerden ay ırdetmek youtulma ınış bir mermer taşı ndan Diana ve Minerva'n ın heykellerini ç ıkarmak kadar güçutür"`". Akl ı n İdaresi İ çin Kurallar adl ı eserin X. ku ı al ında da şöyle diyor: ".... hakikati ara mak isteyenlere baya ğı diyalektiğ in (yani mantığı n) hiçbir faydas ı yoktur. Ancak daha önceden bilinen delilleri, bazan kolayca ba şkalarına anlatmaya yara-yabilir" 158 . Görülüyor ki klasik mant ık Descartes ta-rafı ndan ağı r bir şekilde hücuma uğ ruyor. Mant ıkta doğ ru kurallar varsa da, yanl ış ve zararl ı larından ay ır-mak güçtür. Kıyas yeni bir bilgi vermez, belli ilan

157 DESCARTES, Metot Üzerine Konu şma, M. Karasan terc., s. 22-23.

158 DESCARTES, Akl ın İdaresi için Kurallar, M. Karasan terc. s. 56.

165

Page 176: Klasik mantık

bilgilere başkalarına aktarmaya yarar. Ohalde verim-siz kısır bir metotdur.

İkinci önemli karşı koyma Stuart Mill taraf ından yapılmaktadı r.

Mill, k ıyasın klasik anlayış ma iki açıdan itiraz ediyor: Birincisi, kıyas, klasik anlam ı ile, bir sayı ka-nıtsama (musadere alelmatlup, pdtition de principe) dır. K ıyas sonucun isbat ına yarayan bir kan ı t gibi ka-bul edilmi ş tir. Sonuç öncüllerde bulundu ğu için, ön-dillerin bilinmesi sonucun bilinmesini gerektirir. Hal-buki öncüller kan ıt (delil) olarak kullanı l ıp sonuç çı -karı lıyor. Yani bilinmesi kendisine ba ğ lı olan şeyi ka-n ıt olarak kullan ıp o şeyi isbata kalk ışı yor. Bu ise bir say ı kanıtsamad ır"9.

"Her kıyas sonucu isbat eden bir kan ıt olarak, bir sayı kanıtsama (pdtition- de prioncipe) dır. Mesela,

Bütün insanlar ölümlüdür Sokrat insand ır °halde .Sokrat ölüm liidür.

Bu kıyasta, Sokrat ölümlüdür sonucu ,büNtt in-sanlar ölümlüdür öncülünde önceden kabuledilmi ş -tir. Herinsan ferdinin ölümlülü ğü bizim için kesin ol-madan bütün insanlar ı n ölümlü olduğuna inanama-yız. Eğer Sokrat'ı n ölümlü olduğu bizim için şüpheli ise, bütün insanlar ölümlüdür iddiası da ayn ı duruma düşer; içinde bulundurduğ u bir halin ş üpheli olması , onun doğru olarak kabuledilmesine mânidir"'".

159 Kıyasa bu şekildeki ilk itiraz ı eski yunan septiklerinden Sextus Empiricus yapmış t ır. Mill, Empricus'un fikirlerini al ıp geli ş ti-riyor.

160 STUART M İLL,,SysMme de Logique, Louis Peisse'in•Frarıs ı zca terc., s. 204.

166

Page 177: Klasik mantık

Mill'in k ıyas ın klâsik anlay ışı na ikinci tiraz ı ' ş u-dur: Mill'e" göre k ıyas genelden özele bir ç ıkarsama linf&e ılee) değ ildir. Biz ancak özelden (particulier) -özele ç ı karsama yapabiliriz. "Parma ğı ate ş le yanan cuk ate şe bir daha yana ş maz. Ondan kaçmmas ı "ateş yak ı c ı dır" genel hükmünü dü ş ündüğü için değ ildir. Bu genel prensibi asla dü ş ünmez. Bir Mum gördüğ ü zaman, parma ğı nın ilk yandığı n ı hatırlar, eğer parma-ğı n ı aleve tutarsa yanaca ğı n ı dü ş ünür. Buna her kar-şı la ş t ığı olayda. inan ı r. Böylece özel bir halden öZel bir hali istidlâl eder"'fil. "Bütün ç ı karsamalar özelden özele olur"'". Ohalde k ı yasta ç ıkarsama (itıffirence) var m ı d ı r, varsa nas ı l bir ç ı karsamad ı r ? Mill bu kO-n uyu aç ı klarken ald ığı misâli biz de al ı p, meseleyi nas ı l izah etti ğ ini görelim.

Bütün insanlar ölümlüdür;

Wellington dükü insand ır;

Ohalde WIllington diikil

Wellington dükü ölümlüdür, sonucu acaba, bü-tün insanlar ölümlüdür, önermesinden mi çekiyor? Bu-na Mill hay ı r diyor. Eğer öyle olsa idi, bu k ıyas yuka-r ı da belirtti ğ imiz gibi, bir say ı kamtsama olurdu. Ohalde bu sonuç nereden çekiyor? Bu ancak di ğer in-sanlar ı n ölümlü olduklar ı n ı n gözlenmesinden ç ı kar. "Wellintgton dükünün ölümlülü ğünün gerçek kan ı t ı , onun atalar ı , bizim atalar ı m ı z, onlar ın ça ğdaş ları , hep-si ölmü ş lerdir. Bu olgular yukar ıdaki akı lyürütme-nin gerçek öncülleddir"'". Ohalde ç ı karsama genel bir prensipten de ğ il de, önceden bilinen olgulara. daya-

161 STUART M İ LL, ayn. esr. s. 210. 162 STUART M İ LL, ayn. esr. s. 217. 163 STUART MILI., ayn. esr. s. 202.

167

Page 178: Klasik mantık

nılarak yap ı l ır. Ş imdi akla ş öyle bir soru gelebilir: Yu-kandaki k ıyasta, bütün insanlar ölümlüdür, önerme-sinin rolü nedir? Böyle bir genel hakikata olgular ı gözlemekle var ır ız. Genel hakikat özel hakikat-ların yığı nıdır. Gözlenen olgulardan, bunlarda do ğru olanın, onlara benzer, geçmi ş teki ve gelecekteki olgu-larda da do ğru olacağı şeklinde bir sonuç ç ıkarınz'"" Demek ki genel bir hükmü türnevanmla elde ederiz. "Ohalde genel önermeler, yap ı lmış ç ıkarsamalar ın kaydedildiğ i yer (kütûk -registre) dir, diğerlerinin ç ı -karılması için kullan ılan k ı sa formüllerdir. Misali-mizdeki büyük önerme bu cins bir formüldür. K ıyas ı n sonucu bundan ç ıkmaz, fakat bu formüle uygun olarak elde edilir"° 65 . Görülüyor ki, Sturat Mill'in k ıyas ı tefsir tarz ı klasik anlayış tan çok farkl ıdı r.

Klasik mantığ a kar şı yap ı lan bu itirazlar cevaps ı z kalmamış , kı yas savunulmuş tur.

Descartes'a verilen cevap:

Descartes, k ıyas ın bilinen bir şeyi aç ıklamaktan ba şka bir şeye yaramad ığı n ı söylüyordu. Yani, onca yap ılan. şey büyük terimin kaplam ın ı aç ıklamakt ır; onun içinde bulunan küçük N, e orta terimleri ortaya çıkartmakt ır. Bu durumda k ıyastan yeni bir şey el-de edilemez. Boirac k ıyas ı bu şekilde •anlay ışı n yan-l ış Olduğ u kanaa.t ındad ır: "Küçük ve orta terim önceden büyük terim içinde de ğ illerdir; büyük ve orta terimler önceden küçük terimin içerisinde de değ illerdir. Küçük terimin orta terime, orta teri-min büyük terime bağ l ı olduğ u verilmi ş tir. Zihin bu iliş kiden yeni bir ke ş if yapar; o da sonuçta kü-

164 STUART M İ LL, ayn. esr. s. 208. 165 STUART M İ LL, ayn. esr. s. 217.

168 .

Page 179: Klasik mantık

çük terimle büyük terim aras ı ndaki bağ d ı r. Bu bağ ye-nidir önceden bilinen bir şey değ ildir" 166. O halde Des-cartes'in, k ı yas yeni birşey vermiyor, iddias ı doğ ru de-ğ ildir.

Tricot ba ş ka bir hususa dikkati çekiyor: K ıyas ı n k ı s ır olduğ unu söylemek, deduksiyonun k ı s ı r oldu-ğ unu söylemektir. Çünki k ı yas en mükemmel dedük-siyon şeklidir. Halbuki Meyerson kesin şekilde gös-terdi ki, bütün nedense] aç ıklamalar, ilmin ilerlemesi ile, özde ş lik ilkesine dayanan akri bir izah şekline. dö-nüyor. Ampirik kanunlar yava ş yava ş yerlerini daha yüksek kanunlara veriyor. Deneysel bilimler ilerledik-çe dedüksiyon',:i ba şvuruyorlar. "Milbalağ a etmeden denebilir ki modern bilim dedüksiyonun -zaferidir, dedüksiyonun özü ise k ı yast ı r". Tricot ilave ederek diyor ki: "Descartes' ı n mant ı k kurallar ıııı n faydas ı z-l ığı iddias ı ise, ancak Descartes' ı n Aristo'ya olan dü ş -manl ığı ile aç ı klan.abilir"`".

Descartes, mant ı k kurallar ı içinde zararl ı lar ı n ı n bulunduğ unu, bunlar ı iyilerinden ay ı rman ı n güçlüğ ün-den bahsediyordu. Aristocu bir mant ı k anlay ışı n ı n ta-raftar ı olan Ali Sedad bu hususa temas ediyor. Mant ı k kurallarm ı n yanl ış kullan ı lmasından doğan sak ı nca-lar ı gösteriyor. Descartes'in tenkitlerinin faydal ı bir uyarma olduğ unu kabul ediyor. "Mant ı k bir kanun aleti olup fikrin do ğ ru ve yanl ışı n.1 ay ı r ı p, bilinen.den bilinmeyene ula ş maya hizmet eder ise de daima sonu-cun doğ ruluğ u, ilkelerin ve önceki bilgilerin doğ rulu, ğ una bağ l ı olduğ unundan bunlarda küçük bir hata meydana gelse devam eden k ı yaslar ile o hata gittikçe

166 E. BOIRAC, Cours .Slementaire de Philosophie, s. 243. 167 TRICOT, Traiti• de Logique Formelle, s. 302.

169

Page 180: Klasik mantık

büyüyerek s ırf hatadan ibaret bir meslek ortaya geti-rebilir; Böylece mant ığ m uygulanmas ında, önCüllerin tesbitinde pek çok dikkat gereklidir. Halbuki bir ara-l ı k bu yoldaki ho şgörürlük ile mant ıkı n tatbikat ında hatalar gittikçe ilerleyip baz ı ınetafizik ilkeler üzerine dayanan garip sonuçlar do ğmuş idi. Ve artik duyulur-lar (mahsusat) dan bile k ıyas yolu ile bahsolunup, hari-ce müracaata lüzum görülmez idi. Vehimlere ve hayal-lere yer verilip, ilimler ve fenler ilerlemekten geri kald ı . İş te bu durgunluk halinin yok edilmesi Bacon .ve Des-cartes'm uyarmas ı ile olabildi'"'".

Stuart MiI1'e cevap:

Mill kıyasa itiraz olarak ilkin diyordu ki, k ıyas bir say ı kanı tsama (müsadere alelmatlup - petition de principe) dır. Eğer k ıyasta sonucun öncüllerde aynen bulunduğu kahuledilirse Mill'in bu iddias ı doğ rudur. Fakat klasik mant ık taraftarlar ı sonucun öncüllerde aynen bulunmad ığı n ı savunurlar. Descartes da sonu-cun yeni bir şey. vermediğ ini söylüyordu. Descartes'a verilen cevaplarda görüldü ğü ki Boirac'a göre sonuçta yeni bir ili şki mevcuttur. Sonucun konusu ile büyük önermenin yüklemi aras ı nda yerli bir sentez meydana gelmiş tir. Sonuç öncüllerden farkl ı olunca k ıyaS da say ı kanıtsama, veya k ı sır döngü (devri bat ı l, cercle vicieuX) olarak telâkki edilemez 169 .

Stuart Mill'in ikinci itiraz ı kıyas ı n klasik anlay ı -şı na idi. Ç ıkarsaman ı n ancak özelden özele olabilece-ğ ini, eski mant ıkçı ların dediğ i gibi genelden özele doğ -ru bir ç ıkarsaman ın olm ı yacağı n ı iddia ediyordu. Ki&

168 ALİ SEDAD, s. 6. 169 RABIER, Leçons de Philosophie II , Logique, s. 81; TRICOT,

ayn. esr. s. 302.

170

Page 181: Klasik mantık

sik anlay ışı savunanlar Mill'in bu itiraz ı n! red ile, ge-nel hüküm olmadan ç ıkarsaman ın mümkün olmıyaca-ğı , özelden özele gidi şe bir ç ı karsama denemiyece ğ i kanaat ındad ı rlar.

Çağ rış unda, insan zihni, hiçbir genelleme yap-madan, özel bir halden özel bir hale gider. Mesela, eğer deneyler A ile B nin birbiri ard ı sıra geldiğ ini gös-termi ş se, A ile kar şı la şı ldığı nda B beklenir. Burada bir kan ı t yoktur. Gözlenen bir ç ıkarsama söz konusu de-ğ ildir. Gözlenen bir A olay ı ve beklenen bir B olay ı vard ı r. Özelden özele giderek bir önceden görme mevcuttur. Ç ı karsam (infirence) daki önceden gör-me bir dü ş ünme mahsulüdür. Ça ğ r ışı mda geçmi ş teki tecrübeler gelecekteki özel olguyu beklemek için me-kanik bir itme rolü oynar. Ç ı karsamada ise, geçmi ş -teki deneyler, yaln ı z bir it ıne rolü oyna maz, bunlar ayn ı zamanda, beklenenin gerçekle ş mesi ve temellen-dirilmesi için birer nedendirler. Yani verilecek hüküm için kanitt ı rlar.

Hangi ş artlarda geçmi ş teki haller gelecektekile için birer kan ı t olabilirler? E ğer geçmi ş teki özel hal-lerin birbirini takibetmesi bir tesadüf de ğ il de, zorunlu bir kanuna uygun olarak olmu ş sa onlar gelecek için kan ı t olabilir. Eğer bir hal herhangi bir kanuna uymu-yorsa, o, kan ı t vazifesi göremez. E ğer bir kanuna uy-gun ise bir kan ı tt ı r ve ondan bir sonuç ç ı kabilir: Ç ı -kan-arnan ı n temeli kanun fikridir. Yani genel bir f ı ü-kamdür. O halde genel bir hükme dayanmadan ç ı kar-sama olmaz. Gözlemlenen olgu ile beklenen olgu aras ı nda bir kanun varsa yani her ikisi bir kanuna ba ğ -l ı iseler ç ıkarsama mümkün olur. O halde tümel öner-me veya büyük önerme, sonuç için k ı yasta yegane de-

171

Page 182: Klasik mantık

lildirl". Bu açıdan meseleye bak ınca, çıkarsama için tek yolun Mill'in dü şüncesinin aksine genelden özele olabilece ğ i anla şı l ı r.

-Leibniz'in k ıyas hakk ındaki fikrini naklederek bu konuya son verelim:

"K ı yaslar ın şeklinin icad ı , insan zihninin en güzel hattâ e ı muteber bulu ş ları ndan biridir. Bu, önemi ye-teri kadar bilinmeyen, bir nevi tümel matematiktir. Denebilir ki, kullan ılmas ı bilindiğ i ve kullanı labildiğ i takdirde aldanmazl ığı içine alan bir sanatt ı r. Fakat bu herzaman mümkün olmam ış t ı r""'.

II ANALOJ İ VE TÜMEVARIM

Birkaç defa tekrarlad ığ unı z gibi, klasik mant ı k için önemli olan k ıyastı r. K ı yas, akl ı n üç yürütme yolundan birisi olan dedüksiyon'un en mükemmel ş eklidir: Bu sebeple, klasik mant ı k, ak ı lyürütme söz konusu olunca, dedüksiyonu esas alm ış tır. Bunun ya-n ı nda analoji ile tümevar ı m da ihmal edilmemi ş , ne olduklar ı , üzerinde durulmu ş tur. Fakat analoji ile tümevar ı m daha çok Yeniça ğ felsefesinde metot mese-leleri ele al ınınca önem kazanm ış tır. Biz burada bu iki konuyu klasik mant ığı n çerçevesini a ş madan ele alacağı z.

ANALOJ İ Ana loji (temsil) bir ak ı l yürütme I yolu olarak,

iki şey aras ındaki benzeri* dayan ıp, birisi hakk ında

170 RABIER, ayn. esr., s. 82-83. 171 Bu metin, Leibniz'in Nou ıv. Ess. sur l'entend huni., IV . XVII,

4 den naklen, P. JANET G. SEA İ LLES, Histoire de la Philosop-hie, s. 636 ve TRICOT, ayn. esr. s. 303 den al ı nmış t ı r..

172

Page 183: Klasik mantık

verilen bir hükmü di ğeri hakk ı nda da vermektir. Ali-nin özelden özele yürüyü ş üdül. Meselâ:

Yer gezegeninin armosferi vard ır ve üzerinde caoh-lar yaşar, Merihte de atmosfer vardır. Ohalde Merihte de canlı ların bulunmas ı gerekir. Burada yap ı lan bir ana-lojidir. Yerle Merih aras ı ndaki bir benzerli ğe daya-narak yerde olan bir durumun Me ı ihte de olmas ı ge-rekti ğ i çıkar ı lmış t ı r. İ slâm hukukunda analojiye "k ıyas- ı fı khr denilir. F ı k ı hta çok kullan ı lan bir ak ı l-yürütme yoludur. -

islâm mantıkç ı lar ı analojide dört unsurun bulun-duğ unu söyle ı ler.

1 Benzetilen (müş ehbeh ), bu unsur as ı l deail ikinci derecedendir (fürudandı r 1.

2 -- Kendisine benzetilen ( ı nü.yebbeh-ün buil) as ı l olan budur.

3 — İ kisi aras ı nda bulunan ortak anlam, buna "illet" denilir.

4 — Benzetme (teş bih ) buna da "hüküm" deni-

Bu dört unsuru yukar ı daki mis ıalde gösterelim: Merih gezegeni: Benzetilendir. Yer: Kendisine benzetilendir. Canl ı lar ı n ya ş amas ı : Hükümdür. Atmosfer: " İ llet"dir. İ kisi aras ı nda ortak anlam.

Analojinin tek ba şı na bil ak ı lyürütme yolu oldu-ğ u münaka şa konusudur. Analoji ile yap ı lan bir ak ı l-yürütmede hem dedüksiyon hem de tümevar ı m ııı bu-lunduğu söylenir. Yani burada akl ı n iki türlü hareket

172 GELENBEVI, Mizan'ul-Burhan, Abdunnafi terc. s. 173.

173

Page 184: Klasik mantık

ettiğ i göze çarpmaktad ı r. I — Birinci hareket bir-birine benzeyen iki olgu'nun ayn ı yap ı da olduğuna doğ r u bir harekettir. Böyle bir hareket tümevar ı md ır. Misalimizde, Yer'in ve Merih'in atmosferi ayn ı yap ı-dad ı r hükmü tümevar ımsal bir ak ı lyürütme ile olur. 2 - - İ kinci hareket, farzedilen yap ı dan zorunlu bir sonuç ç ı kartmak -t ı r. Bu da dedüktif bir yolla olur. Me-rihte hayat vardı r hükmü atmosferin varl ığı na s ı kıdan s ı k ı ya bağ l ı d ı r. Ancak böyle genel hükümden sonuç çı karı labilir. K ıyasin değ eri bölümünde, özelder özele bir ak ı lyürütmenin olm ı yaca ğı gösterilmi.?ti. O halde Merihte hayat vardır hükmü zihinde yap ı lan ş öyle bir gizli k ı yasla elde edilir:

Atmosferi ola ıı gezegende hayat vardır Merih atmosferi olan bir gezegendir O halde Merihte hayat vardı r.

Demek ki, Analoji, tümevarnha dayanan bir de-düksiyondar. Fakat varsay ı msal (hypothdtiue) bir dedüksiyondur. Çünki dayand ığı genel fikir varsay ıl-m ış , fakat isbat edilmi ş değ ildir. Bu sebeple analoli ile verilen hüküm, daima olumsal (probable) olarak kal ır, zorunluluğ u gerektirmez.

TUMEVAR1M

Tümevairm (istikra-induction), zihnin tikelden tümele gidi ş yoludur. Bir bütünün parçalar ına dayana-rak o bütün hakk ında hüküm vermektir. Tümevar ım ya tanı olur veya eksik olur. Tam tümevar ı m, bir bü-tünü yapan parçalar ı n hepsini inceleyerek o bütün hakk ında hüküm vermektir. Buna şekilsel tümevar ım (induction formelle) da denir. Mesela:

Pazartesi, salı , çarşamba, perşembe, cuma, cumar-tesi ve pazar günlerinin herbiri 24 er saattir.

174

Page 185: Klasik mantık

Pazartesi, salı , çarşamba, perşembe, cuma, cuinar-tesi ve pazar haftan ın bütün günleridir.

Ohalde haftwun günleri 24 saattir. Hafta bir bütündür, onun parçalar ı olan günler

teker teker say ı l ı p, onlar hakk ında verilen bir hüküm, sonuçta, bütün hakk ı nda da veriliyor. Aristo'nun Or-ganon'da ele ald ığı tümevar ı m bu tür tümevar ı mdır.

Eksik tümevar ı m veya büyültücü tümevar ım (in-duction an ıiı lifiante) veya bilimsel tümevar ı m (inducti-on scientifique) ise, bir bütünü meydana getiren parçalar ı n hepsine değ il de, bir k ı sm ına dayan ı larak o bütün hakk ı nda hüküm vermek veya bütünün ba ğ -l ı bulunduğ u kanunlara ula ş makt ı r. Mesela, Ar ş imed, suya batan birkaç cismi gözlemleyerek, bundan me ş -hur kanununu çı kar ıyor: "Bir s ı v ı ya daldınlan bir cisim, a ş ağı dan yukar ı ya doğ ru bir itme kuvvetinin et-kisindedir. Bu kuvvet cismin ta şı rd ığı s ıv ı n ın ağı rlığı -na e ş ittir". Görülüyor ki burada az say ı da yap ı lmış deneylere dayan ı larak genel bir hüküm ç ıkar ı lmış t ı r. Bu ikinci tür tümevar ı m üzerine dikkati ilk defa Bacon çekti, onu Stuart Mili geli ş tirdi. Deneysel bilimlerin kanunlar ı na varmak için ba şvurduğ u tümevar ı m i ş te bu ikinci tümevar ı md ı r.

Bu iki tür tümevar ı m aras ı nda fark vard ı r. Birin-cisinde sonuç zorunlu, ikincisinde ise olumsal (muhte-mel )d ı r. Klasik mant ığı n uğ ra ş t ığı tümevar ı m sırf bi-rinci tür tümevar ı m olduğ u için, biz.burada yaln ız on-dan bahsedece ğ iz. Bilimsel tümevar ı m konumunu' d ışı nda olduğ u için onu ele almayaca ğı z.

Aristo, Birinci Analitikler'de ş öyle diyor: "Tüme-var ı m veya tümevanml ı k k ıyas'" uçlardan birine

1-73 Burada k ıyas kelimesinden Aristo, genel olarak akilyürütmeyi kesdetmi ş tir. Bak. ARISTO, Pre ın. Analytiques, Tricot fr. tere. s. 312, not 2.

175

Page 186: Klasik mantık

dayan ı larak öbürünün Orta teri ıne yüklendiğ ini çıkar-maktan ibarettir. Sözgelimi B, A ile G aras ında orta te-rim olmak üzere, A n ın B ye ait oldu ğ u, G ye dayamla-rak gösterilecektir. İş te gerçekte tümevar ımımı zı biz böyle yapar ı z. A n ın uzun ya şamak B nin safradan mahrum olmak, G nin de söz gelimi, insan, at, kat ı r gi-bi uzun ömürlü fertler oldu ğ unu kabuledelim. O zaman A, G nin bütününe aittir. Çünki safras ı z her hay-van uzun ya ş ar. Fakat B (safradan mahrum olma) de her G ye aittir. Öyle ise G, B ile aksokınur ve orta te-rim G den daha çok kaplam ı olmazsa gerekli olarak A, B ye ait olur"'".

Aristo'nun ald ığı terimlerle tümevar ı m ş öyle ola-cakt ır:

insan at, kalı r uzun ön ı ü•lüdür I Bütün safras ı z hayvanlar insan, at ve kat ırdı r

O halde bütün safrasız hayvanlar uzun ön ıürlüdür.

Sonucun kesin olmas ı dolayısiyle tümevar ı m ın mümkün olmas ı için küçük terim (yani, safras ı z hay-vanlar) ile orta terim (yani, insan, at ve kat ı r) ın e şde-ğer olmas ı gereklidir. Çünki sonuçta, birinci önerme-nin (kabuledilen) konusu olan insan at ve kal ır yerine, sonuçta, konu olarak, bütün safrası z hayvanlar al ı n-mış t ı r. Bunun anlam ı ş udur. Tümevar ımda say ı m ın tam olmas ı gerekir.

Aristo'nun verdi ğ i terimlerle k ı yas yaparsak yu-karıdaki ifade ş u şekli al ı r:

Bütün safras ı z hayvanlar uzun iimiirlüdür II İnsan, at ve kat ır safrası z hayvanlardır

Ohalde insan at ve kat ır uzun ön ı ürlüdür.

174 ARISTO, Organon Ili, Birinci Analitikler., Atademir tere. s. 229.

176

Page 187: Klasik mantık

Dikkat edilirse, ayn ı terimlerle yap ılan iki ifadede, kıyasla tümevar ım arasındaki fark aç ıkca görülür. Ay-nı terimlerle yap ılmış bu iki ak ı l yürütme yolunun ben-zer taraflar ı şunlard ı r: Her ikisinde de üç terim ve i$9 önerme vard ır. Her ikisinde de sonuç oncullerden zo-runlu olarak ç ıkmaktad ır. İ kisi arasındaki farklara gelince, ilkin orta terimin durumu farkl ı dır. Tümeva-rımda orta terim tek tek say ılan fertler topluluğudur (at, insan, katır), tümevar ımın mümkün olmas ı için bu sayımın tam olmas ı gerekir. K ıyasta ise orta terim genel bir kavramd ır (safrasız hayvanlar). İkinci fark her iki ak ı lyürütmenin ikinci öncüllerinde görülür. Tümevarı mda, ikinci öncülün konu ve yükleminin kaplamlar ı birbirine e ş it fakat k ıyasta konunun kap-lamı daha geni ş tir.

Liard da bu iki ak ı lyürütme şeklinin yani tam tümevarımla kıyas ın farkl ı olduğunu söylüyor'". Şöyle ki: Tümevar ımda, ilkin belli bir fert toplulu ğ u-nun mü ş terek şu veya bu nitel* sahip olduğu tastik ediliyor, sonra bu ferdler toplam ın ın belli bir s ı nıfın toptan kaplam ını te şkil ettiğ i tasdik ediliyor ve bura-dan ş u sonuç ç ıkarı l ıyor: Bu s ınıf kollektif olarak al ı -nan bütün fertlerin niteli ğ ine sahiptir. Gerçekte, böyle bir akılyürütmede ç ıkarsama (inftrence) dan çok, bir tikel terimler kolleksiyon ıma e şdeğer olan bir genel te-rimin onların yerine konulmas ı vard ır. Bu açıdan ba-kı lınca tam tümevar ırnda, sonuç birinci öncülün bir tekrarından ibarettir. Halbuki k ıyasta ise bir ç ıkarsa-ma mevcuttur.

Biz burada, Aristo'nun verdi ğ i terimlerle yapı lan bir tümevarımla ayn ı terimlerden yap ı lmış birinci şe-

175 LOUIS LIARD, Logique, s. 58.

177

Page 188: Klasik mantık

kilden bir k ıyasın mukayesesini yapt ık. Bazı man-tıkçılar, bu arada, Lachelier ve Rabier tümevar ım ı üçüncü şekil kıyasla mukayese eder ve tam tümevan-min iicüricü şekilden bir kıyas olduğunu söylerleri".

Yukarıda kullandığı rruz terimlerden üçüncü şe-kilden bir k ıyas yaparsak ş öyle olur:

İnsan; at ve kat ır uzun ömürlüdür 1TI İnsan, at ve kattr safrasız hayvanlardır

Ohalde bazı farasız hayvanlar uzun ömürlüdür.

Bu kıyas üçüncü şekilden Darapti'dir. Bu ak ı l-yürütme, I numarada gösterilen ak ı lyürütme yani tü-nıevarımla karşı laş tı rı l ırsa ikisinin aynı olmadığı gö-rülecektir. Her ikisinde de ayn ı terimler kullan ı lmış , öncüllerin yeride ayn ıd ı r. Fakat I numaral ı ak ılyürüt-mede ikinci önermenin yüklemi ile konusunun kaplam ı birbirine e ş ittir, her ikisi de tümel . alınmış tır. Sonuç, birinci önermenin konusu yerine o konuya e şdeğer olan ikinci önermenin konusu konularak meydana ge-tirilmiş tir. TII numarada gösterilen Darapti'de ise du-rum böyle değ ildir. İ kinci önermenin yüklemi tikeldir, bu sebeple sonucun konusu da tikel oluyor. Burada eşdeğer terimlerin bir yer de ğ i ş tirmesi yoktur: O halde tam tümevar ı mla üçüncü şekilden bir k ıyas aras ı nda fark vard ı r.

Tümevarı mın yukar ıda aç ıkladığı mız şekilde anla şı lmas ı ,' yani tam tümevar ım, şu itirazlarla kar şı -laşnuş tır : Bu şekildeki bir ak ı lyürütme velimsizdir. Mesela, A y ı , kendisini yapan bütün parçalar ı olan al, a2, a3 vs. den çı karmak basit bir totolojidir, yeni bir-şey vermez, ayn ı şeyi tekrardan ibarettir. İkinci itiraz

176 LACHELIER, Etudes sur le Syllogisme s. 37; RABIER Cours de Philosophie II, Logique,. s. 144.

178

Page 189: Klasik mantık

da şudur: Tam say ım herzaman mümkün olmaz. Tam sayma, basitkolleksiyonlarda olur. Mesela, bir s ınıfta bulunan öğ renciler, gezegenler v.s. bu hallerde tam tü-mevarım uygulanabilir, fakat bir tür böyle de ğ ildir. Türler, verilmi ş sinirli fertler topluluklar ı değ il, sı -nırs ız daimi ço ğalan fertler toplulu ğudur. Bunlarda tam uyma pratik bak ımından mümkün değ ildir. Böy-le hallerde tam de ğ il, eksik veya tamamlay ıcı tümeva-rım denen akılyürütme uygulanır.

Bu itirazlar kar şı sında Aristo'nun tümevar ım teo-risi başka bir yoruma tâbi tutulmu ş tu. Aristo tüme-varımı "tikelden tümele geçi ş "'" olarak tan ıml ıyordu. Hamelin ve Tricot diyorlar ki, Aristo için tümel (uni-verselle) yalnı z bütün (tous) demek değ ildir, bilhassa zorunlu demektirl". Böyle olunca, o zaman tümeva-rım bütün geçi ş değ il, zorunluyu, özü yakalamak olur. Bu görüş Aristo'nun ikinci Analitiklerin sonundaki "Biz ferdi varl ıkları idrak ediyoruz, fakat idrakin as ıl konusu tümel olandır, mesela, insan, Callias diye adlandırılan insan değ ildir." fikrinden ç ıkar ı lıyor. Yani biz fertlerden türü ç ıkartm ıyoruz, fakat fertte türü görüyoruz 19.

Aristo'nun tümevar ımını .bu şekilde yorumlama, klasik mantığı n tümevar ım anlayışı ndan farkl ıdır.

Tümevarırnm yeri Aristo'da önemlidir. Çünki mantığı n özünü te şkileden kıyas ın temelinde, Hame-

177 ARİ STO, Organon V, Topikler, Atademir tere. s. 22. 178 HAMELİ N, SyWn ıe d' Aristote, s. 258; Tricot. s. 295. 179 ARİSTO'nun bu fikri için bk., Aristo, Organon IV, Les Seconds

Analitiques, TRICOT'nun frans ızca terc. s. 246 not 1; LACHE-LIER, Tiimevarimm Temeli, Atademir. terc. s. 67.

179

Page 190: Klasik mantık

lin'in de belirtti ğ i gibi tümevar ı m vard ır'". K ıyas, bir-tak ım genel kurallardan ilkelerden, hareket eder. Arsito'da doğuş tan fikirler olmad ığı na göre, ohalde bu genel fikirler nas ıl elde ediliyor? Aristo bu soru-nun cevab ım İ kinci Analitiklerde aç ıkca veriyor : "Ohalde bize ilkeleri bildirenin gerekli olarak tüme-varım olduğu apaç ıktır""°.

180 HAMELİ N ayn. esr. s. 253. 181 AR İ STO, Organon IV, Ikinci Analitikler, Atademir tere. s. 165.

180

Page 191: Klasik mantık

BEŞ INCI BÖLÜM

TASTIK 'MIEN' VE BE Ş SANAT İ slam mantıkçı ları mant ık kitaplar ını tasdik tür-

leri ve be ş sanatla tamamlarlar. Önceden de söyledi ğ i-miz gibi klasik mant ığı n esas bölümünü k ıyas te şkil-eder. Kavram ve önerrr ıelerin incelenmesi k ıyasa ha-zırl ıktır. K ıyastan sonra ele al ı nan be ş sanat da k ıya-sın uygulama alan ıd ı r. Bu sebeple klasik mant ığı n bu son bölümü muhteva ile daha çok ilgilidir.

TASDİK TÜRLERI

Tasdik iki kavram aras ında bir bağ kurmakt ır. Bu bağ la iki kavram ya birbirine yakla ş tırı lır veya uzakla ş tırı lır. Mesela ağ aç ye ş ildir'de, ağaçla ye ş il kav-ramları yaklaş tırılmış ; ta ş canl ı değ ildir'de, ta ş la canlı kavramlar ı uzakla ş tırı lmış t ır. İ slam mant ıkçı larma göre bu yaklaş tırma veya uzakla ş tırmada zihin dört türlü durumda bulunabilir. Yani dört türlü tasdik ola-bilir, bunlar da : yakin (kesin bilgi), takli t, cehl-i mürekkeb ve zand ı rm.

Tasdikte iki kavram aras ındaki uzakla ş tı rma veya yaklaş tırma çift tarafl ıdır. Yani ya bu uzakla ş tırma ve-

182 AHMET CEVDET, Miya ı - ı Sedad, s. 89 vd.; 1SMA1L HAKKI, Miyar'ul-Ulum, s. 72. vd.

181

Page 192: Klasik mantık

ya yakla ş tırma vuku bulur veya bulmaz. Bir şey ya şu-dur veya değ ildir. Yukarıdaki misalleri alal ım: Ağaç ya yeş ildir veya de ğ ildir, ta ş ya canl ı değ ildir veya can-hdır. Bu çift tarafl ı lık iki hakikat de ğeri üzerine dü-şünülmüş tür.

İş te akı l bu iki taraftan bir ı sini seçerse tasdik olur, eğer iki taraftan birisini seçemezse şüphe olur.

Akı l bir taraf ı seçmede kararl ı ise ve seçilen taraf da gerçeğe uyuyorsa böyle bir tasdik (veya bilgi) ya-kin'dir (kesin bilgidir). E ğer akı l seçmesinde kararl ı olup da, seçilen taraf gerçe ğe uymazsa cehli milrekkeb olur. Eğer bu seçme kar şı taraf ı tümden ortadan kal-dı rıp da sağ lam olmazsa taklit denilir. Bir taraf ı seç-me, kesin olmay ıp, bir taraf ı tercih etmekle beraber karşı tarafa da ihtimal tan ınırsa buna da z a ıı denilir.

Ahmet Cevdet dört tasdik türüne şu misalleri ve-riyor :

Alemin sonradan olduğunu doğru delilerle ke-sin olarak tasdik edenlerin bilgisi gerçe ğe uymak la ya-kin'dir.

Yanl ış delillerle âlemin ba ş langıcı olmadığı n ı ke-sinlikle tasdik edenlerin bu bilgisi cehli mürekkeptir.

Yanl ış delillerle âlemin ba ş langıcı olmadığı nı ke-sinlikle tasdik edenlerin bu bilgisi cehli mürekkeptir.

Hiçbir kan ıt göstermeden bilim adamlar ının fik-rine dayanarak, âlemin ba ş lang ıcı olduğunu tasdik eden cahilin bu bilgisi taklit'dir.

Geceleyin karanl ıkta dola şan birisi için bu h ırsız-d ır, demek zan'd ır.

182

Page 193: Klasik mantık

Ohalde önermeler hakikat değeri bakımından ya "yakiniye" ya "eehli milrekkebe" ya "taklidiye" veya "zanniye" olur" 3 .

BEŞ SANAT

Islam mantıkçı larm ın k ıyas ı n uygulama yeri ola-rak gösterdikleri be ş sanat şunlard ır: Burhan, cedel hitabet, ş iir, safsata. Mant ık kitaplar ında be ş sa-nata fazla yer verilmez. Ço ğunlukla bunlar ı n yaln ı z tan ı mlar ı yap ı lmakla yetinilir.

Be ş sanat bir şeyi bildirme, bir gerçeğ i gösterme daha doğ rusu bilgi vas ıtasıd ı r. Klâsik mantıkçı lara göre bu yollar ın hepsinde zihin k ıyas' ı kullan ı r. Be ş sanat ın be ş inde de kı yas kullan ı ldığı na göre, bun-lar aras ındaki fark, kıyasları meydana getiren öncülle-rin tasdik türlerine göre farkl ı olu ş ları ndan ileri gel-mektedir. Be ş sanat ı n, ayr ı ayr ı tan ı mların' yapabil-mek için bunlarda kullan ı lan öncüllerdeki önerme çe ş itlerini görmek gerekir.

BEŞ SANATTA KULLANILAN ÖNCÜLLERDEK İ ÖNERME ÇE Ş ITLERI

Önermelerin bu şekilde çe ş itlenmeleri tamamiyle onların muhtevalar ı ile ilgilidir. Önermenin muhteva-sın ı te şkileden bilginin kayna ğı ve hakikat de ğeri göz önüne al ınarak böyle bir çe ş itleme yap ı lm ış tı r. Bu aç ı -dan ele al ı nınca yedi türlü önerme vard ı r ki ş unlaı d ı r: "yakiniyat", "me şhurat", "müsellemat", "makbulat", "zanniyat", "muhayyilat" ve "vehmiyat".

1 — Yakiniyat: Bu önermeler kesin bilgi verirler. Buradaki tasdik, yukar ıda gördüğ ümüz "yakin" cin-

183 AHMET CEVDET, ayn. esr., s. 90-91.

183

Page 194: Klasik mantık

sindendir. Yani bu önermelerde, zihin bir taraf ı kesin-likle seçer ve önerme de gerçe ğe uyar, "nazariye" ve "bedihiye" diye ikiye ayr ı l ı r.

Nazariye'den olan önermelerin ak ı lca, kesinlikle kabuledilebilmeleri için bir kanita ihtiyaçlar ı vard ır. Yukar ı daki misalimizi alal ı m. "(dem sonradan olma-dır" bu önerme yakiniyattand ır, nazari'dir. Çünki ak ı l bunu bir kan ı t vas ıtasiyle kabul eder. Biz bu hükme ş öyle bir delille var ırız. Alem değ i ş kendir, her de-ğ i ş ken sonradan olmad ır, ohalde alem sonradan olmad ı r.

Bedihiye (apaçlkhk) ye gelince, bunlar ı n doğ ru-luğ unu ak ı l hiçbir kan ı ta ba ş vurmadan kabuieder. Mesela, bütün parçalardan büyüktür, önermesi Bedihi önermeler yani akl ı n hiçbir kan ıta ba ş vur-madan, apaç ı k olarak kabul etti ğ i önermeler çe- ş itlidir. Bunlar da ev veliyat, f ı triyat, mü şahedat, mücerrebat, hadsiyat ve mütevatirat diye alt ı ya ayr ı l ı r.

a — Evvelivat: Bu öneri -neler zihnin hiçbir vas ı -taya ba ş vurmadan do ğ rudan doğ ruya kabuletti ğ i önermelerdir. Mesela bütün, parçalardan biiyktür, ger(' gündüz değ ildir, gibi.

b — F ı triyat: Zilı ii ı bu tür hükümlerde zihinde bulunan bir orta terim vas ı tasiyle konu ile yüklem aras ı nda bağ kurar. Mesela, "dört çifttir" öncrmesin-de, dört ve çift terimlerini dü ş ünürken, dört ikiye bö-lünür, ikiye bölünen say ı lar çifttir diye ya i, ı lan gizli bil k ı yastan sonra zihin hüküm verir.

— Miişahedat: Duyular vas ı tasiyle tasdik edi-len hükümlerdir. Eğer bunlar be ş duyu vas ı tasiyle olursa "hissiyat" denilir. Mesela, güneş ışı k saçan,

184

Page 195: Klasik mantık

ateş s ı cakt ır, önermelerinde oldu ğ u gibi. Eğer iç duyu-lar vas ıtasiyle h.ükmolunursa buna da "vicdaniyat" de-nilir. Mesela, açl ığı n ı hisseden birisinin acıkt ım deme-si gibi.

d — Hadsiyat: "hads" (sezgi) ile verilen hüküm-lerdir. "Hads zihnin sür'ati intikalidir"'". Zihnin ani kavramas ıdı r. Zihinde çok h ı zl ı gizli bir k ıyas vas ı tasiy-le meydana gelir. Hadsiyat için, inceledi ğ imiz mant ı k kitaplar ı nda verilen misal ş udur: Ay ışığı n ı güneş ten alı r. Bu hükmün ne şekilde verildiğ ini Ahmet Cevdet ş öyle aç ı kl ı yor: "Ay ı n güne şe nisbetle durumu değ i ş -tikçe ışı k yap ı s ı n ı n çe ş itli olduğ u mü şahade olunacak, eğer ay ı n ışığı güne ş ten gelmese durumu değ iş tikçe ışı k yap ı s ı çe ş itli olmaz idi, diye birden kalbe do ğan gizli bir kıyas vas ıtasiyle, ak ı l, (ay ışığı nı güneş ten al ı r) diye hükmeder"'".

e — Mücerrebat: Tekrar edilen deneyler sonunda verilen bükümdfir. Mesela, alkollu içki insan ı sarhoş eder, önermesinde olduğu gibi. Eğer böyle bir hükmü veren, kendisi deneyerek hükme varm ış sa "mücerre-bat"dan ba şkas ı n ın, deneyine dayanarak, ba şkas ı nın hükmünü naklen veriyorsa "miltevatirat" dan olur.

f — Mütevatirat: Çoğunluğun tasdik ettiğ i ve ak ı l için imkans ı z görünmeyen önermelerdir. Mesela Mekke'yi görmeyen birisinin, "Mekke vard ır" diye hükmet ınesi bu tür bir önermedin lvIütevatiratdan olan öncrmelerin duyulara dayanm ış olmas ı şartt ı r.

Görülüyor ki, islam mant ı kçı lar ınca ak ı l için doğ -ruluğu apaç ık olarak kabuledilen alt ı çe ş it önernıeden

184 GELENBEV1, ayn. esr. C. II, s. 265; AHMET CEVDET, ayn. esr. s. 97.

185 AHMET CEVDET, ayn. esr. s. 97.

185

Page 196: Klasik mantık

ilk ikisi yani evveliyat ve. fı triyat tamamen akla, di ğer-leri ise duyu organlar ına dayanır. Bu sebeple, Ahmet Cevdet, bunlardan birincisine ak ı lsal apaç ıkl ı k (bedi-hiyat-1 akliye), ikincisine dış apaç ı kl ık (bedihiyat- ı hariciye) diyor186 . Akı lsal apaç ıkl ık, akl ın özde ş -kk ilkesine dayan ır. Ahmet Cevdet'e göre bütün akı lsal apaç ıkl ık ifade eden önermelerin ölçüsü "bir şey hem vaki hem gayri vaki olamaz" önermesidir. Ya-ni birşey hem var hem yok olamaz. Bu önermeden şu dört önerme ç ıkar: "vaki vakidir" (var olan vard ır), "gayri vaki gayri vakidir (var olmayan varde ğ ildir), "vaki gayri vaki değ ildir" (var olan varölmayan de ğ il-dir), "gayri vaki ,vaki değ ildir (var olmayan var de ğ il-dir). Bütün apaç ı k önermeler bu dört önermeden birisine dayan ır. Mesela, bir üç değ ildir önermesi, bir şey kendinden ba şkası değ ildir, yani "vaki gayri vaki değ ildir" önermesine dayan ı r.

2 — Meşhurat: Öncüllerde kullan ı lan ikinci tür önermeler me şhurattan ölan önermelerdir. Blu ı lar halk tarafından doğ ruluğ u kabul edilmi ş hüküm!erdir. Ya bütün insanlar veya bil k ı s ı m insanlar taraf ı ndan kabul edilirler. Mesela, adalet iyi, ZU11.1171 kötüdür, öner ınc-sinin herkes taraf ından doğ ruluğu kabul edilir. Bazan yalnız bir grup insan taraf ı ndan kabul edilen hükümler vardır. Yaln ı z bir millet veya bir meslek mensuplar ı tarafından, örf adetlere ; ahlak anlay ış lar ı na göre veril-mi ş hükümler bu soydand ı r.

3 — Mtisellemat: Bir tart ış ma esnas ı nda kulan ı -lan ve karşı tarafça do ğ ruluğu kabul edilmi ş öfierrrıc-lerdir. Muhatab ı ikna için kan ıt olarak gösterilirler. Mesela, bir Müsliimânla H ı ristiyan ı n tart ış mas ı nda,

186 AHMET CEVDET, ayn. esr. s. 101. vd.

186

Page 197: Klasik mantık

Hıristiyan, Hazreti Muhammedin mirac' ına itiraz etse, müslüman ona, Hazreti İ san ın göğe ç ıkışı n ı delil ola-rak gösterir.

4 — Makbulat: Otorite prensibidir. Her hangi bir konuda otorite olarak tan ınan ki ş inin'sözleri mak-bulattand ır. Bu tip önermelerin do ğ ruluğ unun daya-nak noktas ı onu söyleyenin sağ ladığı otoritedir. Bu il-ke Ortaçağda pek rağbette idi. Bugün bile birçok insan ayn ı ilkeye ba ş vurmaktad ır.

5 — Zanniyat: Zanna dayan ı larak verilen hü-kümlerdir. Mesela, gece karanl ıkta dola şan bir insan için "bu h ırsizdir" önermesi gibi. Bu tip önermeler çok defa aldat ı cıdı r.

6 — Muhayyilat: Doğ ru olmad ıkları belli iken sırf ne ş 'e vermek veya nefret uyand ırmak için, tahay-yüledilerek verilen hükümlerdir. Mesela, içki ak ı c ı bir yakuttur, bal iğrenç bir kusmuktur, gibi.

7 — Vehmiyat: Kuruntu ile verilen hükümlerdir. Gerçekte olmayan şeyi Varm ış gibi kabul etmektir. Duyulabilen şeylere dayan ı larak duyulamazlar hak-kında verilen hükümler böyledir. Mesela, idrak edilen cisimlere k ıyasla, her varlık mekân kaplar; hükmü böyledir.

Böylece önermelerin muhtevalann ı gözününe ala-rak, onları n kayna ğı ve hakikat de ğeri bak ımından çe ş itlerini gördükten sonra, be ş sanat' ı n tammlarm ı yapabiliriz.

1 — BURHAN (demonstration): Öncülleri yak ı -niyattan yap ı lan bir k ıyast ır. Gayesi kesin bilgi elde etmektir.

187

Page 198: Klasik mantık

2 CEDEL (dialectique): Me şhurat veya mü- s:,11imat'tan yap ı lan kıyast ır. Bunun için Ali Sedad "Burhan' idrakten âciz olanlar ı ikna etme ğe hizmet eder" diyor.

3 — Hİ TABET: Makbulât ve zanniyat'tan ya-pı lan k ıyast ı r.

4 — SAFSATA: Vehmiyat'tan yap ı lan kıyast ır. Yanlış olduğu bilinerek yap ı l ırsa buna mugalata de-nir.

5 — Ş IIR: Muhayyilât'tan yap ılan k ıyastır. İ slam ma:nt ıkçı ları için mantığı n dokuz kitaptan

ibaret olduğ unu tarihsel bilgi bölümünde söylemi ş -tik. Bu kitaplardan birisi Porphyrios'un, sekizi Aristo'- nun idi. Yaz ı lan mantık kitaplarmda, ilk dördü, yani, İ sagoji, Kategoriler, Önermeler ve Birinci Analitikler ağı r basmış , bunlar ın muhtevalar ı mantığı n ası l ko-sunu te şkiletmi ş tir. Be ş Sanat ise geri kalan be ş kita-bı kar şı lar. Önceden de belirtti ğ imiz gibi Be ş Sanat kıyasın uygulama yeridir. Mant ık kitaplar ında genel-likle bunların yaln ı z tan ı mları yap ı lmakla yetinilir.

188

Page 199: Klasik mantık

Bİ BIİ YOORAFYA AHMET CEVDET (Pa şa): Mıyar- ı Sedad, İ stan-

bul, 1923.

AHMET HIFZI: K ısm- ı Tasavvurat miii Huldsat'ul Mizan, İstanbul, 1309.

ALİ HAYDAR (Ş eyhzade): Hediyecik, İ sagoji tercü-mesi, İ stanbul, 1309.

ALİ SEDAD: Mizan'ul Ukul fi'l-Mant ık ve'l Usül, İ stanbul, 1303.

ARİ STO: Organon, Hamdi Rag ıp Atademir tercü-mesi, I, Kategoriler, Ankara 1947; II,Önermeler, Ankara, 1947; III, Birinci Analitikler, İ stanbul; IV, kinci Analitikler, İ stanbul 1950; V, Topikler, İ stanbul, 1952.

ARİ STO: Metaphysique, traduction française par Tricot, Paris, 1948.

ATADEM İ R, Hamdi Ragıp: Porphyrios ve Ebheri'nin DTCF Dergisi, Cilt IV, Sayı 5, .1948.

AYNİ , Mehmet Ali: Türk mant ıkc ılar ı , Darülfunun Ilâhiyat Fakültesi Mecmuas ı , Sene 3, Say ı 10, İ stanbul, 1928.

BLANCH, Robert; Introduction i ı la Logique Contemporaine, A. Colin, Paris, 1957.

189

Page 200: Klasik mantık

BLANCH, Robert: Logique 1900-1950, Revue Phi-losophique, 1953 içinde.

BOIRAC, Emile: Cours Eletnentaire de Philosophie, 27 eıne ed, Alcan, Paris, 1918.

BOLL, Marcel et Jacques Reinhart: Histoire de la Logique, PUF, Paris, 1961,

DESCARTES, Rene: Metot Üzerine Konu şma, M. Karasan tercümesi, 2. bs., Ankara 1962.

DESCARTES, Rene: Akl ın idaresi İçin Kurallar, M. Karasan tercümesi, 2. bs., Ankara 1962.

FARABİ : filmlerin Say ım ı , A. Ate ş tercümesi, İ stan-bul, 1955.

FOULQUI, Paul: Dictionnaire de la Langue Philo-sophique, PUF, Paris, 1962.

FRANCK, Adolphe: Dictionnaire des Sciences Philo-sophiques, Hachette, Paris, 1885.

GARDİ EL, H.D.: Initiation la Philosophie de Saint Thomas d'Aquin. Les editions du Cerf, Paris, 1952-1954.

GELENBEV İ : Mizan-ul Burhan, Abdunnafi tercü-mesi, İ stanbul 1297.

GOBLOT, Edmond: Traite de Logique, quatrieme e,dition, A. Colin, Paris, 1925.

HAMELİ N, O.: Le Systeme d'Aristote, deuxime edition. Alcan, Paris, 1931.

HÖFFDİNG, H.: La Pensee Humaine, Traduction française par De Coussange. Alcan, Paris, 1911.

İ BNİ HALDUN: Mukaddime, yazma, Atıf ef. Ktb. No. 1926 ve Z. K. Ugan' ı n terc. İ st. 1954.

İ SMAİ L HAKKI (İzmirli): Miyar'ul-Ulum (İ sagoji şerhi), İ stanbul, 1315.

190

Page 201: Klasik mantık

ISMAIL HAKKI ( İzmirli): Felsefe Dersleri, İstanbul, 1330.

JANET, Paul et Gabriel Sailles: Histoire de la Phil-losophie, nuevime edition, Librairie Delagrave, Paris.

KANT, Emman ıtel : Critique de la Raison Pure, traduc-tion française par Tremesaygeuses et Pacaut, nouvelle edition, PUF, Paris,,1950.

KOTARBINSKI, Tadeusz: Leçons sur 1' Histoire de la Logique, traduction française par Anna Pos-ner, PUF, Paris, 1964.

KÜYEL, (Türker)..Mubahat: Fürübrnin Bazı Mantık Eserleri, DTCF Dergisi, c. XVI, Say ı 3-4 Eylül-Aral ık 1958.

KÜYEL, (Türker) Mubahat: Fârübr nin Peri Hermen-eias Muhtasarı , Ara ş tırma IV, 1966 dan ayr ı basım, Ankara 1966.

LACHELIER, J.: Etudes sur 1e Syllogisn ıe, Alcan, Paris, 1970

LACHELIER, J.: Tümevar ınnn Temeli, Hamdi Ragıp Atademir tercümesi, İ stanbul 1949

LALANDE, Andre: Vocabulaire Technique et Criti-que de la Philosophie, Huitime edition, PUF, Paris, 1960

LIARD, Louis: Logique, quatri6ne edition, Masson, Paris, 1897

LIARD, Louis: Les Logiciens Anglais Contemporains, Alcan, Paris, 1907

Logique de Port—Royal, Nouvelle edition, Hachette, Paris, 1895.

191

Page 202: Klasik mantık

MADCOUR, İ brahim: L'Organon d' Aristote Dans le Monde Arabe, Paris, 1934

MARITAIN, Jacques: Elements de Philosophie vingtime edition , T6:lui, Paris, 1966.

MEHMET TAHIR (Kilisli Hocazade): Zübdet'ul- Muhtelitad min'et-Tasdikat, İ stanbul, 1299

MEHMET TEVFIK: Gayet'ul-Beyan fi ilm'il-Mizan, İ stanbul, 1306

MILL, Stuart: Systeme de Logique, 2 Tome, Traduc-tion française par Louis Peisse, F. Alcan, Paris, 1880, 1889

ÖMER FEVZ İ : Miyar t ı l-Ulum. İ stanbul, 1309

ÖNER, Necati: Klasik Mant ıkta Modalite I, Ilâhiyat Fakültesi Dergisi, c. XV, y ı l 1967, Ankara, 1968

PORPHYRIOS: isagoji. Hamdi Ragıp Atademir ter-cümesi, Konya, 1948

RABIER, Eile; Leçons de Philosophie II, Logique, Hachette, Paris, 1909,

RA Şİ T: Mizan' zil- Makal, İ stanbul, 1315

RIFAT: Vesilerül-ikan ve. Mantgc Terciimesi (Süllem tercüme ve şerhi) İ stanbul, 1317 .

SÜLEYMAN SIRRI: Mant ık, İ stanbul, 1310

TRICOT, J.: Traite de Logique Formelle, Deuxi6ne dition, J. Vrin, Paris, 1966

()IKEN, Hilmi Ziya: Mant ık Tarihi, İ stanbul, 1942

VIRIEUX-REYMOND, A.: Logique Formelle, PUF, Paris, 1962

192

Page 203: Klasik mantık

S-7 ıt,,Sf

. , Lkcx-i c ,

‘ u'2"1 7' -

- „01.4r.-1 1710.--1):1

6Z,y.‹,7 L "c,

!

41.0i •

1, •

Page 204: Klasik mantık