osmanli toplum yapisi -...
TRANSCRIPT
*OSMANLI TOPLUM
YAPISI
a.Yönetenler
*SARAY
HALKI
*SEYFİYE *İLMİYE *KALEMİYE
*
*Osmanlı padişahları üç buçuk asır boyunca
Fatih’in yaptırdığı Topkapı Sarayı’nda
oturdular. Padişahın meskeni olan bu sarayda,
halka ilişkiler, yabancı devlet temsilcileriyle
görüşmeler ve devlet törenleri yapılırdı.
TOPKAPI SARAYI
*
*Arapça «seyf» kelimesinin anlamı kılıçtır. Bu kelime isim olarak kullanıldığında yönetim görevinde bulunan askeri zümreyi ifade eder. Bu sınıfın tabanlarını eyaletlerde tımarlı sipahiler, merkezde kapıkulu askerleri teşkil ediyordu. Sadrazam, vezirler, beylerbeyi ve sancak beyleri, kapıkulu zabitleri ve neferleri ile tımarlı sipahiler ve deniz askerleri bu grubun üyelerindendi.
*Kapıkulu askerleri, enderun hizmetlileri, kale muhafızları, subaşıların maaşları (ulufe) hazineden nakit olarak verilirdi. Tımarlı sipahiler, sancak beyleri, beylerbeyi ve vezirler ise hizmet karşılığı olarak dirlik alırlardı.
Seyfiyenin divandaki temsilcileri;
*Sadrazam
*Kubbealtı vezirleri
*Yeniçeri ağası
*Kaptan-ı derya
*
*Din, adalet ve eğitim-öğretim faaliyetlerinde
bulunanlar ve bilginler ilmiye sınıfını
oluşturmaktaydı. Şeyhülislam, kadıasker,
kadılar, müftüler, müderrisler, imamlar,
müezzinler ve medrese öğrencileri bu sınıfın
üyeleriydi. İlmiye sınıfı mensupları eğitimin
ücretsiz olduğu yerlerde yetişiyordu.
*
İlmiyenin divandaki
temsilcileri;
*Kadıasker
*Şeyhülislam
*
*Devlet dairesinde çalışan her türlü iradi
memurların oluşturduğu üst seviye bürokrat
zümre, kalemiye sınıfını oluşturmaktaydı.
Defterdar, nişancı, reisülküttap ve divan
katipleri bu sınıfın üyeleriydi.
Müslüman ailelerden seçilen kalemiye üyeleri
çalıştıkları bürolarda usta-çırak ilişkisi içinde
yetiştirilirlerdi.
*
Kalemiyenin divandaki temsilcileri;
*Nişancı
*Defterdar
*Reisülküttap
b.Yönetilenler
Tüccar ve
Esnaf
Köylüler Göçebeler
(Konargöçerler
*Tüccar ve Esnaf
*Tüccarlar reayanın en önemli gruplarından
olup zorunlu tüketim maddelerini alma,
taşıma, depolama ve üretim için gerekli
malzemeyi temin ile ilgileniyorlardı. Başta
İstanbul olmak üzere büyük şehirlerin çeşitli
ihtiyaçlarını karşılama işini tacirler ve
toptancılar üstlenmişti. Rumlar, Yahudiler ve
Ermenilerin yanı sıra Türkler de ticaretle
uğraşıyorlardı.
Osmanlı şehir halkının bir diğer
grubu da esnaftı. Mahalli
üretim ve ticaret esnaf
tarafından yapılmaktaydı.
Osmanlı devletinde XVII. yüz
yılda iki yüz yirmi beş değişik
meslek sahibi yine esnaf vardı.
Kağıtçı, ciltçi, terzi, kürkçü,
kalaycı, terzi, kılıççı, kalkancı,
çadırcı, bıçakçı, iğneci ve
berberler bunlardan
bazılarıydı.
Küçük ticaret erbabından ve
zanaatkarlardan oluşan esnaf ,
hem iş kollarıyla ilgili ham
maddeyi işleyerek üretim
yapıyor hem de bunların
satışıyla meşgul oluyorlardı.
*Köylüler
*Osmanlı nüfusunun büyük kısmı köylerde
yaşamaktaydı. Tımar beyleri, çiftçi aileleri,
mukataa usulüyle toprağı işleyenler, mülk
sahipleri, müsellemler ve muaflar köy nüfusunu
oluşturmaktaydılar. Köylülerin büyük bir
bölümü ise ‘çifthane sistemi’ ile devletin
kendilerine tahsis ettiği raiyyet çiftliklerini
işleten ailelerden oluşmaktaydı. 100-150
dönüm tahsisi yapılan bu çiftlikler satılamazdı.
Fakat babadan oğula bir işletme olarak
geçerdi.
*Hukuken bir dirlik
sahibinin reayası olan
köylünü temel görevi
toprakları işlemekti.
Kürekçilik, marangozluk,
kuşçuluk ve madencilik
işleri de köylüler
tarafından yapılırdı.
*Göçebeler(konargöçerler)
*Osmanlı toplumunda hayvancılıkla uğraşan
göçebeler şehirlerin et, yağ, yoğurt, tereyağı
ve peynir ihtiyaçlarının çoğunu karşılardı.
* Yeni fethedilen yerlere göçebelerin
yerleştirilmesi sonucu Anadolu’da Van Gölü
çevresi, Diyarbakır, Maraş ve Sivas arasında
yoğun olarak göçebe nüfus oluşmuştur.
*
*Göçebeler vergi muafiyeti
karşılığında yol, kavşak ve
dağların korunmasında
görev alırlardı. Sahillerde
yaşayanlar donanma için
malzeme sağlamak ve gemi
yapımında çalışmak
zorundaydılar.
*SOSYAL HAREKETLİLİK
*Osmanlı toplumunda ayrı fonksiyonlara sahip
zümrelerin bulundukları görevlerden
ayrılmamaları arzu edilmekle birlikte, sınıflar
arası geçişler için bir engel yoktu. Yönetenler
sınıfına geçebilmek için devlete ve İslam dinine
hizmet ile görevinde başarılı olmak
gerekiyordu.
*Enderun’dan alınan eğitimden sonra askeri sınıfa girilebilir ve genellikle seyfiye içinde en yüksek mevkilere ulaşılabilirdi. Ayrıca medrese öğrenimi görmüş, kabiliyetli ve liyakat sahibi kişilerde adalet, eğitim, din ve sivil bürokraside en üst makamlara gelebilirlerdi. Yönetici sınıfa geçebilmenin en önemli şartı Islahat Fermanı’na kadar «Müslüman olmaktı. Osmanlı devletinde sınıflar arası geçişe imkan sağlayan bu sisteme dikey hareketlilik denilmekte idi.
*Köyden şehre veya bir bölgeden başka bir
bölgeye göçerek yerleşim; bulunduğu
bölgenin sosyoekonomik yapısını bozmamak
şartıyla serbestti. Toplumda yatay
hareketlilik olarak adlandırılan bu
hareketlerin bir kısmı kendiliğinden
gerçekleştiği gibi bir kısmı da devletin imar
ve iskan politikasının uygulanması sonucu
gerçekleşmekteydi. Yatay hareketliliği
teşvik eden uygulamalardan biri de
bataklık ve ıssız yerlere vakıf tesisler
kurarak o yerlerin şenlendirilmesi ve
dolayısıyla bölgenin sosyal ve ekonomik
hayatının canlandırılması metoduydu.
*Osmanlı devletinin kuruluş ve yükseliş
döneminde bazı zümreler, kendiliklerinden
sürekli batıya doğru göç etmişler, zaviyeler
kurarak yerleştikleri bölgeyi imar etmişlerdi.
Askeri hareketlerle birlikte buralara gelen
oymaklar ve topraksız köylülerin de bu
zaviyeler çevresine binalar yapması ve
yerleşmesi sonucunda köylüler ortaya çıkmıştır.
*MİLLET SİSTEMİ
*Osmanlı toplumunun büyük bir kısmını Türkler
oluşturmasına rağmen toplumun diğer unsurları
Rum, Ermeni, Yahudi, Rumen, Slav ve
Araplardı. Devlet, toplum yapısını şekillendiren
din temeline dayanmaktaydı. Osmanlı
Devleti’nin ülkede yaşayan toplulukları din ya
da mezhep esasına göre örgütleyerek yönetme
biçimine «millet sistemi» deniyordu. Devlet her
inanç topluluğunu kendi içinde serbest
bırakarak onlara belirli bir özerklik tanımıştı.
Osmanlı toplumunda Türk, Arap, Acem, Boşnak
ve Arnavutlar Müslüman çoğunluğu
oluştururken Ortodoks, Ermeni ve Yahudiler
diğer üç temel millet olarak kabul ediliyordu.
*Sayı bakımından en kalabalık olan Ortodokslar
dini ve idari merkezleri Fener Patrikhanesi idi.
Ortodoksların büyük çoğunluğu Rum olduğu için
bu patrikhaneye Rum Patrikhanesi de denirdi.
Eflak-Boğdan halkı, Karadağ, Sırp ve Bulgarlar
da bu kiliseye bağlıydı.
*Osmanlı toplumu içinde ayrı bir statüsü olan
diğer Hristiyan millet de Ermenilerdi. Fatih
İstanbul’un fethinden sonra Bursa’daki
başpiskosu İstanbul’a getirdi. Onu Ermeni
Kilisesi Patriği tayin ederek Rum patriği ve
Hahambaşı ile eşit yetkiler verdi. XIX.YY ikinci
yarısından itibaren Ermeniler arasında Katolik
ve Protestanlığı benimseyenler de oldu.
*Osmanlı toplumunda yer alan dini gruplardan
bir diğeri de Museviler olup genelde İstanbul,
İzmir, Selanik gibi liman şehirlerinde; Bağdat,
Halep gibi nüfusu kalabalık yerlerde
yaşıyorlardı.
*Ayrıca İspanya, Polonya ve Avusturya’da
karşılaştıkları kötü muamele nedeniyle
Yahudiler Osmanlı ülkesine yerleşti.
*Bunun dışında sayıları az olmakla birlikte
Süryani, Nasturi ve Yakubi gibi Hristiyan
kiliseleri de vardı.
*OSMANLI AİLESİ
*Osmanlı ailesinin temel yapısını İslam hukuku
ve Türk töresi şekillendiriyordu. Aile, devlet
müdahalesinden uzak özel bir kurumdu. Kendi
iradesiyle veya ailelerine danışarak evlenmeye
karar veren kişilerin bizzat ya da taraflardan
birinin veya her ikisinin kadıya başvurusu ile
evlenme işlemleri başlardı. Şahitlerin
huzurunda evlenmek istediklerini beyan eden
tarafların nikahları kıyılır ve akdin kadı
defterine kaydedilmesi ile evlilik gerçekleşirdi.
Köylerde ise nikah imam tarafından kıyılırdı.
Bazı gayrimüslimlerde evlenmede bu yöntemi
izlemişlerdi.
*Osmanlı toplumunda düğün töreni geleneğe
uygun olarak önce kız evinde kadın davetlilerin
toplanması ile başlardı. Kadınlar kendi
aralarında sohbet eder, eğlenirlerdi. Daha sonra
damadın davetlileri ile kız evinden gelin almak
için gele düğün alayı yapılırdı. Bu sırada damat
evinde yemekler hazırlanırdı. Bütün
davetlilerin damat evine gelmesiyle düğün
eğlencesi başlardı.
*Tek eşliliğin hakim olduğu Osmanlı ailesi
genellikle karı-koca ve çocuklardan ibaretti.
Kasaba ve şehirlerde büyük aile tiplerine de
rastlanılmaktaydı.
*Osmanlı toplumunda doğum ve ölüm sadece
aileyi ilgilendiren olay olarak görülmezdi.
Doğum, mahallenin de katıldığı geleneksel
tören halinde kutlanırdı. Vefat eden kişi aile,
akraba ve mahallenin katılımı ile defnedilir,
cenazenin ardından dua edilip cenaze yemeği
verilirdi.
*SOSYAL YARDIMLAŞMA
*Osmanlı Devleti’nin kurulduğu yıllarda
Anadolu’da Ahi birlikleri toplumsal
yardımlaşma ve dayanışmada önemli rol
oynamışlardır. Ahiler; şehir ve kasabalarda
faaliyet gösteren teşkilat olup sosyal
yardımlaşma dışında topluma zarar veren kişi
ve kuruluşları da ıslah etmişler.
*Osmanlı döneminde en önemli sosyal yardım
kuruluşu vakıflardır. Uygurlar zamanında
başlayan vakıf geleneği Türklerin İslamiyet’i
kabul etmelerinden sonra dini bir özellik
kazanarak devam etti. Vakıf; bir malı, menfaati
kamuya bırakılmak üzere özel mülkiyetten
çıkarmaktır. Vakıflar; hayır yapmak, topluma
faydalı olmak, dini ihtiyaçları gidermek, sağlık,
kültür ve bayındırlık alanlarında toplumun
ihtiyaçlarını karşılamak, toplumun kültür ve
sanat düzeylerini yükseltmek amacıyla
kurulmuştu. Bunlardan başka Türk kültürünün
yeni fethedilen topraklarda yerleşmesi ve
yayılması, sınırlar dışında yaşayan Türklerin
Anadolu’ya gelişlerinde kolaylık sağlanması
amaçlarına yönelik vakıflarda kurulmuştur.
*TOPLUMSAL YAŞANTI
*Saray
*Osmanlı Devleti’nde Fatih Sultan Mehmet
zamanından Sultan Abdülmecit’e kadar 380 yıl
devletin idare merkezi ve padişahların resmi
ikametgahı olan Topkapı Sarayı harem, birun ve
enderun bölümlerinden oluşmaktaydı. Mütevazi
bir yaşantının hüküm sürdüğü sarayda günlük
hayatı İslam dininin kuralları ve sarayın kendi
gelenekleri şekillendirmekteydi.
*Padişahın ailesi ile birlikte özel hayatını
yaşadığı bölüm haremdi. Padişahın annesi,
eşleri, çocukları ve onların hizmetlerini
yapacak dadı, sütanne, kalfa ve cariyeler bu
bölümde yaşardı.
*Haremde padişah ve ailesi dışında beş altı
yaşlarında iken buraya cariye alınan cariyeler
de yer alır eğitilirdi. Disipline dayalı temel
değerleri esas alan eğitim veren haremde,
cariyelere gruplar halinde özel hocalar
tarafından okuma yazma ve sarayın görgü
kuralları öğretilirdi. Ayrıca kopuz, keman, ney,
def, musikar gibi müzik aletleri kullanma
becerisine yönelik çalışmalarda yapılırdı.
*Sarayın bölümlerinden biri olan enderunda,
devşirme yöntemiyle alınan çocuklar eğitilirdi.
Birun ise sarayın çeşitli hizmetlerini gören
görevlilerden oluşmaktaydı. Her iki bölümde de
devletin resmi kurallarına uygun bir yaşantı
vardı.
*ŞEHİR
*Müslüman halkın gündelik hayatı sabah
namazıyla başlar akşam namazı ile sona ererdi.
Haftalık dinlenme günü ilk dönemlerde
Perşembe iken sonraları Cuma olarak
belirlendi. Bayramlar ise yıllık ‘dinlenme
günleri’ değerlendirilirdi.
*Osmanlı toplumunda
gündelik işlerden
sayılan yemek, az
masraflı ve çabuk
hazırlanan türdendi.
Sofrada bir iki çeşit
yemek olduğunda
bununla yetinilirdi.
Pirinç, koyun eti, sebze
çok tüketilirdi. Süt
mamulleri özellikle
yoğurt önemli
gıdalardandı.
*Şehrin belli yerlerine bulunan iş yerlerine yaya
gidilirdi. Dükkanlar hem imarethane hem de
satış yeriydi. Et kervanıyla gelen mallar önce
büyük hanlarda depolanır sonra esnafa dağıtım
yapılırdı. Osmanlı şehirlerinde akşam olunca iş
yerlerinin bulunduğu mahalleler gece
bekçilerine bırakılarak gün batmadan eve
dönülüyordu. Akşam yemeği ve yatsı
namazından sonra hayat duruyor ve dinlenme
saati başlıyordu.
*Osmanlı toplumunda kadın aile içi düzenin
sağlanması ve çocukların eğitiminden
sorumluydu. Bu dönemde ekonomik faaliyetlere
pek katılmayan kadın toplumda anne olarak
saygı görürdü.
*KÖY
*Osmanlı ülkesinde dağınık olan köylerin birçoğu beş
altı haneden oluşuyordu. Dört, beş yüz hanelik
yerler kasaba sayılıyor fakat buralarda da köy hayatı
yaşanıyordu. Birbirinden ayrı Müslüman ve Hristiyan
olduğu gibi karışık olanlarda vardı.
*Köylerde yaşayanların temel uğraşı tarımdı. Yörenin
coğrafi ve iklim özelliklerine göre; buğday, arpa,
yulaf, mısır gibi çeşitli ürünler yetiştirilirdi.
*GÖÇEBELER
*Göçebeler hayatlarını yaylak ve kışlak arasında
sürdürüyorlardı. Bunlar at, koyun, keçi, katır
ve deve besliyorlardı. Bir yere yerleşecekleri
zaman çadırlarını yazın genellikle köy, harabe
veya eski iskan mahalleri yakınına, kışın ise
kasaba çevrelerine kurarlardı. İlk Türk
toplumlarında kullanılan çadır göçebeler
tarafından da kullanılmaktaydı. Bu çadırlar çok
çabuk kurulup kaldırılabilir nitelikteydi.