pediatrik anestezi kılavuzu - ahmet emre azakli · 2020. 2. 16. · anestezi uygulamasında...

33
Pediatrik Anestezi Kılavuzu ‘Anestezi Teknisyen ve Teknikerlerine Yönelik’ Ahmet Emre AZAKLI | www.ahmetemreazakli.com AEA | www.ahmetemreazakli.com

Upload: others

Post on 20-Oct-2020

9 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • Pediatrik Anestezi Kılavuzu ‘Anestezi Teknisyen ve Teknikerlerine Yönelik’

    Ahmet Emre AZAKLI | www.ahmetemreazakli.com

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 2

    Yeni bir kılavuz, yeni bir bakış açısı …

    İstersek bir denize benzetelim, istersek bir okyanusa … Uğraştığımız iş; gerek teorik gerek pratik anlamda ciddi bir birikim gerektiren, son zamanlarda ‘teknisyen ve tekniker’ anlamında da teknik desteğin öneminin daha fazla anlaşıldığı bir hal almıştır. Süreç bu şekilde ilerlerken, mesleği ve ünvanı ileri taşımanın en temel koşulu; donanım anlamında yetersiz kalmamaktır. Ve daima ‘ bir önceki günden ilerde olmak ‘ hayat felsefesi haline getirilmelidir. Elinizdeki kılavuzun hazırlanma sürecinde bir anestezi çalışanının pediatrik hastalar konusunda ihtiyaç duyacağı tüm temel bilgiler, ciddi bir süzgeçten geçirilmiştir. Teknik detaylardan, gerekli ölçülerde medikal detaylara uzanan bir bilgi birikimi; bu kılavuzda açığa çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu kılavuzun hazırlanmasında, içeriğinin anlaşılmasında zorlanılacak tıbbi terim karmaşası olabildiğince engellenmiş; anestezi çalışanlarının pediatrik anesteziye bakış açısı bir nebze arttırılmak istenmiştir. Eğitimleri devam eden stajyerlerin, anestezi teknisyenlerinin ve anestezi teknikerlerinin, asistanlığınınbaşında olan hekimlerin dahi ihtiyacını karşılayabilecek donanımdaki bu kılavuzun; üstüne düşen katkıyı sağlayabilmesini diliyorum.

    ‘ Anestezi; insan vücuduna yaşatılması mümkün olamayacak travmaların, sıfır hasarla yaşatılabilmesini sağlayan sanatsal güçtür. ’

    Gücünüzün her geçen gün artması dileklerimle …

    Öğr.Gör.Ahmet Emre AZAKLI

    Bu kılavuz 2013 yılında hazırlanmıştır. Bazı temel bilgi ve uygulamalarda geçen süreçte değişimler/güncellemeler meydana gelmiş olabilir. www.ahmetemreazakli.com web adresimden bana ait daha güncel ders notlarına ve yayınlara ulaşabilirsiniz. Ayrıca web sayfamdan hakkında detaylı bilgiler edinebileceğiniz 'Anestezi Eğitiminin Anahtarı' isimli, daha detaylı ve açıklamalı kitabımı mutlaka edinmenizi öneririm.

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 3

    1.BÖLÜM

    Pediatrik Hastaların Anatomik ve Fizyolojik Özellikleri

    ‘ Pediatrik hastalar, küçük erişkinler değildir.’

    Pediatrik anestezide temel yaklaşımlar belirlenirken, ilk dikkate alınması

    gereken kural budur. Pediatrik olgularda yönetim; erişkinlere göre tamamen

    farklı detaylara dayanır. Bu detayları oluşturan temel etken ise, onların

    kendilerine has özellikleridir.

    0-28 Gün Yenidoğan

    28 Gün-1 Yaş Bebek 1-12 Yaş Çocuk

    a) Solunum Sistemi

    Yenidoğan bir bebekte solunum sayısı en yüksek düzeyindedir. (40/dk) Bu

    rakam ergenlik dönemine giden süreçte kademeli olarak azalmaktadır. Öyle ki;

    yenidoğanda 40’lardaki solunum sayısı 12 aylık bir bebekte 30, 3 yaşında 25, 12

    yaşlarında 20’lere kadar geriler. Yenidoğan ve bebeklerde ventilasyon etkinliği

    büyük çocuklara ve erişkinlere oranla belirgin düzeyde azdır. Bunun sebebi ise

    zayıf interkostal ve diyagragmatik kaslardır. Karın da son derece şiştir.

    Solunumsal anlamda değerlendirdiğimizde, yenidoğan ve bebek grubu başta

    olmak üzere çocuklarda ciddi bir hassasiyet söz konusudur. Örneğin

    havayolunun direnci artmıştır. Bu artışın sebebi de anatomiktir, küçük

    havayolları göreceli olarak azdır. Fonksiyonel rezidüel kapasite ciddi anlamda

    azalmıştır. Bu azalış oksijen rezervini kısıtlamakta; atelektazi (akciğerin kısmen

    ya da tamamen sönmesi) ve hipoksiye eğilimi artırmaktadır. En önemlisi ise,

    pediatrik hastaların hipoksiye toleransları oldukça düşüktür. Hatta yoktur.

    Hipoksinin erken dönemde giderilmemesi durumunda ciddi kardiyovasküler

    sorunlar baş göstermektedir.

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 4

    Yenidoğan ve bebeklerde hipoksi ve hiperkapni solunum depresyonuna sebep

    olmaktadır. Yani biriken karbondioksitin solunum sistemi üzerinde bir uyarıcı görevi

    yoktur, çünkü solunum güdüleri gelişmemiştir. Anesteziyi sonlandırma aşamasında

    bu ayrıntıyı değerlendirmek ciddi anlamda önemlidir.

    Solunum sistemine dair erişkinlerden ayrıldıkları anatomik özellikleri

    sıralamamız gerekirse; büyük baş ve dil, dar burun pasajları, daha önde ve yüksek bir

    larenks, uzun epiglot, kısa bir boyun ve trakea, büyük adenoid ve tonsiller ile zayıf

    interkostal ve diyafragmatik kaslardan bahsetmek mümkün olacaktır.

    Anatomiye bağlı dikkat noktaları :

    - Büyük dil, zor bir entübasyon sebebi olabilir.

    - Özellikle yenidoğanların nazal solunum yapmaları, nazal pasaja verilecek

    anatomik bir hasarla engellenebilir. (NG sonda uygulaması örneği …)

    - Epiglot bebeklerde erişkinde olduğu gibi yumuşak ve serbest değildir.

    Sert oluşu dikkate alınmalıdır.

    - Çocuklarda her iki bronşun da eşit açıyla ayrılması söz konusudur.

    Erişkinlerde ise sağ ana bronş daha dik açıyla ayrılır.

    - Yenidoğanda trakea boyunun 4 cm kadar olması, tüpün ilerletilmesinde

    dikkate alınmalıdır. Tüpün ucunun vokal kordları 1 cm ‘den fazla

    geçmemesi önerilmektedir.

    - Havayolu çapları küçüktür. En ufak hasar, çok ciddi ödem ve problemler

    doğuracaktır.

    - 5 yaşından küçük çocuklarda havayolunun en dar yerinin krikoid kartilaj

    olması, tüp seçimi yaklaşımında belirleyici olmalıdır. Görülen trakeal

    açıklığın bir düşük numarasında tüp seçmek, oluşacak hasarı ve ciddi

    ödemi önleyecektir. Pediatrik anestezide denemeler değil, tek seferde

    doğru seçimler önemlidir.

    - Ventilasyon esnasında balon sıkma işleminde, 5 parmakla direk büyük bir

    basınç uygulamak en yanlış harekettir. En doğru teknik sadece 2

    parmakla ve yumuşak hareketlerle balonu sıkmaktır.

    b) Kardiyovasküler Sistem

    Kardiyak anlamda çocuklardaki bazal kalp hızının, erişkinlere oranla daha

    yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Kalp debisi, kalp hızına direk bağımlıdır. Bunun

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 5

    yanında; anesteziklerin aşırı dozları, opioidlerin aşırı etkileri ve hipoksi gibi

    durumlar ciddi bradikardileri tetikleme özelliğine sahiptir. Özellikle düşkün

    durumdaki hastalarda bu tetikleme durumu çok daha keskin ve tehlikeli şekilde

    ortaya çıkabilmektedir. Burada en temel anlamda akılda tutulması gereken

    bariz özellik şudur: Erişkin bir hastada mevcut hipovolemiyi taşikardi ve hipotansiyonla

    ile karakterize şekilde gözlemleyebiliriz. Ancak bu pediatrik olgular için geçerli değildir.

    Çünkü damar yapıları hipovolemiye, vazokonstrüksiyon ile yanıt veremez. Haliyle

    intravasküler kayıplar kendini klinik tabloda taşikardisiz bir hipotansiyonla gösterecektir.

    Bu önemli bir detaydır.

    Yaş Solunum Hızı Kalp Hızı Sistolik KB Diastolik KB Yenidoğan 40 140 65 40

    12 Aylık 30 120 95 65

    3 Yaş 25 100 100 70

    12 Yaş 20 80 110 60

    ‘ Vital Bulgularda Yaşa Bağlı Değişiklikler ’

    a) Pediatrik hastalarda kilo başına düşen vücut yüzey alanı daha geniştir.

    Haliyle ciltlerinin ince oluşu ve düşük yağ miktarları ile birleşen bu özellik

    ısı kayıplarını ciddi anlamda artışa sürüklemektedir. Şayet bu hipotermi

    engellenmezse çok ciddi sıkıntılar meydana gelmektedir. (Anesteziden

    geç uyanma, kardiyak irritabilite, solunum depresyonu, ilaçlara yanıtın

    değişmesi vb.) O halde özel ısıtıcılar kullanmak, ameliyat odalarını

    önceden ısıtmak, verilen iv sıvıları ısıtarak vermek gibi basit önlemlerle

    ciddi sorunları ekarte ettiğimizi söylemek gerekir.

    b) Yenidoğanlarda glikojen depolarının oldukça düşük olması, onları

    hipoglisemiye eğilimli bir hale sokar. Özellikle anne diyabetikse, tetikte

    olmakta yarar var. Çünkü risk yüksektir.

    c) Fizyolojik durumu; kalp hızına bağımlı kalp debisi, daha yüksek kalp hızı, daha

    düşük kan basıncı, daha hızlı solunum sayısı, daha düşük akciğer kompliyansı , daha

    yüksek göğüs duvarı kompliyansı, daha düşük fonksiyonel rezidüel kapasite, daha

    büyük vücut yüzeyinin vücut ağırlığına oranı ve daha yüksek total vücut suyu

    şeklinde özetlememiz mümkün olacaktır.

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 6

    2. BÖLÜM

    Pediatrik Anestezide Farmakolojik Yaklaşımlar

    Farmakolojik yaklaşımlar erişkinden farklı bir hal alıyor olsa da, pediatrik

    hastaların kendi içlerinde dahi değişimler söz konusudur. Bu sebeple öncelikle

    yenidoğanın, daha sonra çocukların farmakolojik dikkat noktalarına değinmeye

    çalışacağız:

    Yenidoğanlarda; sıvı dengesi ciddi anlamda farklılığa sahiptir. Hücre içi

    (intrasellüler) ve hücre dışı (ekstrasellüler) sıvı oranları daha yüksektir. Diğer bir

    deyişle, total vücut sıvısı oranı yüksektir. Bunun bize yansıması, özellikle suda

    eriyen ilaçlar uyguladığımızda ortaya çıkmaktadır. Suda eriyen ilaçların dağılımı

    daha fazladır ve etki göstermesi için daha fazla alana dağılması gerekecek,

    haliyle uygulanması gereken doz artacaktır. O halde söylememiz gereken, bu

    hastaların kilo başına daha yüksek dozlarda ilaca ihtiyaç duyabileceğidir.

    Çocuk büyüdükçe vücut sıvı oranı azalacaktır. Ancak bu azalış esnasında, kas ve

    yağ dokusu da ters orantılı olarak artacaktır. Bunun da yine bize yansıması

    farmakolojik anlamda gelişecek, özellikle bebeklerde yağ dokusunun az olması

    nedeniyle etkisi tekrar eden dağılım (redistribisyon) ile kalkan ilaçlarda etki

    süresinin uzaması söz konusu olacaktır.

    Temel anlamda bu iki durum farmakolojik yaklaşımları özetlemektedir. Bunun

    yanında sayılabilecek diğer yenidoğan özellikleri; mide sıvılarının daha asidik

    olması, boşalmasının daha yavaş olması, metabolik yolların tam gelişmemiş

    olması, böbrek fonksiyonlarının yetersizliği şeklinde sıralanabilir. Özellikle

    böbrek fonksiyonlarının yetersizliği, renal yolla vücuttan atılımı mümkün olan

    ilaçlarının eliminasyonunu (vücuttan atılmasını) geciktirecektir.

    Çocuklarda ise durum biraz daha farklıdır. 2 yaşından büyük çocuklarda artık

    karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının gelişimi tamamlanmıştır. Protein, yağ ve

    kas değerleri, erişkinlere yaklaşmıştır. Karaciğer ve böbrek, erişkinlere göre

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 7

    kardiyak outputun büyük kısmını almaktadır, haliyle birçok ilacın etki süresi

    erişkinlere göre daha kısadır.

    Anestezi uygulamasında ilaçların uygulanacak dozuna karar verirken, daima kilo

    başına önerilen doz dikkate alınır. Çocuğun kilosu ile kilo başına önerilen dozun

    çarpımı, ihtiyaç duyulan dozdur. Eğer çocuğun kilosu net olarak bilinemiyorsa,

    kabaca tahmini bir hesaplama yapılabilir. Yaşının iki ile çarpılmasına, dokuz

    eklenmesiyle tahmini ağırlık ortaya çıkacaktır.

    Tahmini Kilo = (Yaş x 2) + 9

    Örnek vermek gerekirse, 4 yaşındaki bir çocuğun tahmini kilosu 17 kg’dır.

    Pediatrik Hastalarda Çeşitli İlaçlara Yanıtlar

    İntravenöz Anestezikler: Bebeklerde yetersiz bir biyotransformasyon söz

    konusudur. Bunun anlamı, vücuda giren bir ilaç molekülünün kimyasal

    değişime uğramasının zorlaşmasıdır. Fakat anestezi pratiğinde, durum bundan

    biraz daha farklıdır. Örneklerle inceleyelim:

    Tiyopental : Kısa etkili barbitüratların etkilerinin sonlanması, daha çok

    redistribisyona bağlıdır. Dolayısıyla etki kısa sürede kalkar. Buna beyin

    kan akımının da yüksek olması katkı sağlamaktadır. Tiyopental’de serbest

    ilaç miktarının artması, ilacın etkinliğini artıran esas sebeptir. İndüksiyon

    dozu da bu sebeple daha büyük çocuklara göre azalır.

    Ketamin : Ketamin’de ise durum daha farklıdır. Ketamin’in etkisinin

    sonlanması metabolize olmasına bağlıdır. Özellikle yenidoğanda

    anestezik derinliği sağlamak üzere uygulanan dozun etkisi önemli ölçüde

    uzayabilmektedir. Yenidoğanlar sitokrom P450 aktivitesinin artışına bağlı

    olarak Ketamin’e dirençlidir.

    Propofol : Erişkinlerden daha büyük bir dağılım volümü olması nedeniyle,

    çocuklardaki propofol gereksinimi daha yüksek dozlardadır. Propofol,

    yoğun bakım ünitelerindeki pediatrik hastaların devamlı tedavilerinde

    sedasyon amaçlı infüzyonel olarak katiyen önerilmemektedir. Özellikle 48

    saatten fazla uygulandığı hastalarda ‘propofol infüzyon sendromu’

    tanımlanmış, ciddi bir asidoz tablosundan ve hemodinamik

    parametrelerin nonstabil oluşundan bahsedilmiştir.

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 8

    IV Anestezik İndüksiyon Dozu İnfüzyon Dozu Propofol 2-3 mg/kg (IV) 60-250 mcgr/kg/dk

    Penthotal 5-6 mg/kg (IV)

    25-30 mg/kg (Rektal)-

    Ketamin 1-2 mg/kg (IV)

    6-10 mg/kg (IM)10 mg/kg (Rektal)

    25-75 mcgr/kg/dk

    ‘ Pediatrik hastalarda önerilen IV anestezik dozları ’

    İnhalasyon Anestezikleri: Pediatrik hastalar, inhalasyon anesteziklerine karşı

    oldukça hassastır. Bu hassasiyetin altında yatan sebep ise, kendilerine has

    anatomik özellikleridir. 1. bölümde belirttiğimiz anatomik ve fizyolojik tablo,

    durumu direk etkileme özelliğine sahiptir. Alveolar ventilasyon oranları

    yüksektir ve fonksiyonel rezidüel kapasiteleri azdır. Damarlarca zengin

    organların kan akımının da daha yüksek olması özelliği de tabloya eklenince;

    anestezik konsantrasyonun hızla yükseleceğini söylemek yanlış olmayacaktır.

    Görüldüğü gibi, mekanizmanın altında hep anatomik farklılıklar başrolü

    oynamaktadır. Bu noktada şunu söylemek ve durumu özetleyecek esas cümleyi

    kurmak hiç yanlış olmayacaktır:

    ‘ Küçük ve az sayıda alveol, daha düşük bir fonksiyonel rezidüel kapasite, damarca zengin

    organların kan akımının yüksek olması pediatrik hastalarda inhalasyon anesteziklerinin

    konsantrasyonunun hızla artmasına sebep olur. Bunun anlamı da indüksiyonun

    hızlanmasıdır. Aşırı doz olasılığına karşı tedbirli olunmalıdır. ’

    Çocuklarda MAC değeri, erişkinlere göre yüksektir. Ancak aşırı dozlar, üstte de

    belirttiğimiz tablonun destekleyeceği üzre tehlikeli olabilmektedir. Bunun temel

    nedeni, pediatrik hastalarda hemodinamik kompansatuvar mekanizmaların

    gelişmemiş olmasıdır. İlk bölümde de bahsettiğimiz gibi vazokonstrüksiyon,

    taşikardi gibi yanıtsal mekanizmaların olmayışı aşırı dozların sonucunu

    myokardın depresyonuna bağlı şiddetli bradikardi ve hipotansiyon ile

    gösterecektir. Bu da ani bir kardiyak arreste neden olabilecek bir durumdur.

    Pediatrik hastalar için yaklaşık MAC değerlerini farklı kaynaklardan derleyerek

    oluşmuş tablodan inceleyelim :

    Ajan Yenidoğan Bebek Küçük Çocuk Erişkin Halotan 0,87 1,1-1,2 0,87 0,75

    Sevofluran 3,2 3,2 2,5 2,0

    İzofluran 1,60 1.8-1.9 1,3-1,6 1,2

    Desfluran 8-9 9-10 7-8 6,0

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 9

    Narkotik Analjezikler: Bebekler opioidlere karşı ciddi anlamda duyarlıdır. Ancak

    sentetik olan narkotiklerin tercih edilmesi geniş kaynaklarda önerilmekte,

    bunların bolus ve infüzyon şeklinde güvenle kullanılabilecekleri

    vurgulanmaktadır. Fentanyl, alfentanyl ve sufentanyl örnek gösterilebilir.

    Sentetikler dışında, eliminasyon yetersizliği nedeniyle narkotiklerin kullanımı

    ciddi sıkıntılar getirmektedir. Yenidoğanda eliminasyon yetersizliği hızla

    artmaya başlamakta, 3. ayda erişkin hastaların bile üzerine çıkmaktadır.

    Alfentanyl 20-25 mcgr/kg (Anesteziye ek)

    1-3 mcgr/kg/dk (İdame infüzyonu)

    Fentanyl

    1-2 mcgr/kg (IV Aneljezi)1-6 mcgr/kg (Anesteziye ek ajan)

    50-100 mcgr/kg (Temel anestezik)2-4 mcgr/kg/st (İdame infüzyonu)

    Morfin 0,025-0,1 mg/kg (Analjezik)

    Remifentanyl 0,25-1 mcgr/kg (IV İndüksiyon)

    0,05-2 mcgr/kg/dk (İdame infüzyonu)

    ‘ Pediatrik hastalarda önerilen narkotik analjezik dozları ’

    Kas Gevşeticiler: Dolaşım zamanının kısa olması, kas gevşeticilerin de etkilerinin

    daha kısa zamanda başlamasını sağlamaktadır. Yenidoğanlarda nöromuskuler

    kavşağın iyi gelişmemiş olması, nondepolarizan kas gevşeticilere değişken

    yanıtlar getirmektedir. En hızlı başlangıç süresine sahip ajan IV süksinilkolindir.

    Ancak akılda tutulması gereken nokta; çocukların süksinilkolin uygulaması

    sonrasında kardiyak aritmilere, hiperkalemiye, hatta malign hipertermiye daha

    yatkın olduklarıdır. Süksinilkolin uygulaması sonrası beklenmedik şekilde

    kardiyak arrest gelişirse sakin şekilde hiperkalemi tedavisine başlanmalıdır.

    Süksinilkolin uygulaması öncesinde profilaktik atropin en az 0.1 mg dozda

    uygulanmalıdır. Ancak geniş kaynaklarda, çocuk ve ergen çağdaki hastalar için

    süksinilkolinden kaçınılması önemle vurgulanmaktadır.

    Kas gevşeticilerin önerilen pediatrik entübasyon dozları tablodaki gibidir :

    Atrakuryum (Tracrium) 0.5 mg/kg (IV)

    Mivakuryum (Mivacron) 0,2-0,3 mg/kg (IV)

    Rokuronyum (Esmeron) 0,6-1,2 mg/kg (IV)

    Süksinilkolin (Lysthenon) 2-3 mg/kg (IV)

    Vekuronyum (Norcuron) 0,1 mg/kg (IV)

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 10

    3. BÖLÜM

    Pediatrik Hastalarda Anestezi Uygulaması

    Pediatrik anestezi, son derece hassas ve sürprizlere açık bir uygulamadır. İlk iki

    bölümde edindiğimiz temel anatomik ve fizyolojik bilgileri, uygulamanın

    pratiğinde nasıl kullanacağımız sonucuna bu bölümle ulaşacağız.

    Pediatrik Anestezi Uygulaması Amaçlı Ön Hazırlık:

    Anestezi uygulamasının vazgeçilmezleri anestezi teknisyen ve teknikerlerinin,

    uygulama öncesi sağlayacağı profesyonel teknik ortam anestezi güvenliğini

    ciddi şekilde artıracaktır. Bu ortamda gerekebilecek tüm malzemelerin bulunur

    ve ulaşılır, gerekli farmakolojik hazırlığın tamamlanmış, cihazların teknik

    kontrollerden geçirilmiş olması son derece önemli olup tümü teknisyen ve

    teknikerlerin sorumluluğundadır.

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 11

    Teknik Hazırlık: Çocuğun kilosuna uygun boyutta anestezi devresinin

    hazırlanmış olması, makine ayarlarının çocuğa özel hale getirilmesi, soda

    lime sisteminin sıfırlanması, gerekebilecek monitorizasyon olanaklarını

    sağlayacak ekipmanın oda içine temini teknik süreci olumlu

    etkileyecektir. Anestezi makinesinin hem otomatik, hem manuel

    kontrolü; indüksiyon sırasında kötü bir sürpriz yaşanmaması için çok

    anlamlı olacaktır. Acil durumlarda kullanılacak aspiratörlerin çalışır olması

    çok önemlidir. Özellikle indüksiyon safhasında aspiratör, çalışır şekilde

    hazır bekletilmelidir.

    Anestezi devresi özellik taşır, 0,5 ya da 1 litrelik balonlar tercih edilmelidir.

    Y konnektörden sonra her parça ölü boşluğu artırma özelliğine sahiptir.

    Şayet sirkülatüvar devreler tercih ediliyorsa 15 kg üstündeki çocuklarda erişkin

    devreleri tercih edilmelidir.

    Çocuklarda I:E oranı 1:1’e yakın tutulmalıdır.

    Yenidoğan ve prematüre bebeklerde oksijen toksisitesini önlemek amaçlı oksijen

    saturasyonu 87-92 aralığında tutulmalıdır.

    Ekipman Hazırlığı: Gerekli olabilecek tüm malzemeleri (çalışır

    laringoskop, uygun boyda tüpler, LMA’lar, uygun boyda guide, uygun

    boyda aspirasyon sondaları, uygun boyda airwayler, damar yolu açılması

    için gerekli malzemeler vb.) ulaşılır ve hazır tutmak önemlidir. Tasarım,

    malzemelerin acil bir anda birbirine karışmayacağı şekilde, rahatlıkla

    edinilebilecek şekilde olmalıdır.

    Farmakolojik Hazırlık: Pediatrik hastalar özel dozlarda ilaç ihtiyacı olan,

    yaklaşım prensipleri spesifik olan gruptaki hastalarımızdır. Dolayısıyla

    ilaçların daha çok dilüe edilmesiyle karakterize bir farmakolojik hazırlık

    esastır. Acil durumlar için mutlaka sulandırılmış atropin, avil, dekort,

    prednol, ulcuran ve aminocardol hazır bulundurulmalıdır.

    Pre-Operatif Dönem

    Preoperatif dönemde aile ve hasta ile görüşen kişiler genellikle

    anesteziyologlardır. Anestezi teknisyen ve teknikerleri, hastaları ameliyathane

    ortamında tanımaktadırlar. Ancak preop dönem hakkında alınacak doğru

    bilgiler, uygun bir ortam sunulması ve hastaya adaptasyon açısından son derece

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 12

    yararlıdır. En azından anestezi teknisyeni/teknikeri; uzman hekimden hastanın

    yaşını, cinsiyetini, geçireceği operasyonu, bilmesi gereken yandaş sorunları,

    alerji hikayesini, vücut ağırlığını, havayolu anatomisinin muayenesinden elde

    elde ettiği verileri öğrenmelidir. Bu bilgi alışverişi sözlü olabileceği gibi,

    edinilecek preoperatif değerlendirme formuyla da edinilebilir. Böylelikle

    anestezi teknisyen veya teknikeri; daha profesyonel anlamda teknik destek

    sağlayabilecek, anesteziyoloğun da stresini paylaşabilecektir.

    Herşeyden önce çocuğun özel durumları sorgulanmalıdır. Anestezi uzman

    hekimleri de zaten preop dönemde gerekli fizik muayeneyi bizzat yapmaktadır.

    Preoperatif dönemi çocuk hastalar için önemli kılan bazı temel etkenler geniş

    kaynaklarda geçirilmiş üst solunum yolu enfeksiyonları, aşı öyküsü gibi

    başlıklarla sunulmaktadır. Kılavuzumuzda da bu durumların pratiğe

    yansımalarından kısaca bahsetmekte yarar görüyorum :

    Yakın zamanda geçirilmiş üst solunum yolu enfeksiyonları, anestezi açısından

    bir risk kaynağı teşkil etmektedir. Bunun en önemli sebebi, ÜSYE nedeniyle

    artmış mukosiliyer aktivitedir. Yani üst havayolunun bol sekresyonlu oluşu,

    spazmodik komplikasyonları meydana getirebilme özelliğine sahiptir. Genellikle

    en az 2-4 hafta geçmiş olması, uygulama açısından yarar sağlar. Ayrıca uygun

    dozlarda antikolinerjik (Atropin …) uygulaması da, alınacak yararlı bir profilaktik

    önlem olacaktır. ÜSYE esnasında cerrahi uygulaması zorunluysa preop antikolinerjik

    uygulaması, maske ventilasyonu, inspire edilen gazların nemlendirilmesi ve çocuğun

    derlenme odasında agresif takibi tavsiye edilen önemli uygulamalardır.

    Preoperatif dönemde çocuklara uygulanan tetkikler son yıllarda iyice minimale

    indirilmiştir. Kişisel fikrimce en azından ayrıntılı bir hemogram ve biyokimya

    sonucunun, kanama zamanlarıyla birlikte dosyaya eklenmesi doğru bir yaklaşım

    olacaktır.

    Çocuğun aşı geçmişini mutlaka sorgulamak gerekir. Anestezi ve cerrahi stres

    başlı başına bağışıklık sistemini etkileme özelliğine sahiptir. Haliyle uygulanan

    aşılara istenmeyen reaksiyonlar erken dönemde görülebilecektir. Bu sebeple

    canlı aşı uygulamalarını takiben 4 hafta, ölü aşı uygulamalarını takiben de 2 hafta anestezi

    uygulamasından kaçınılması tavsiye edilmektedir.

    Son olarak da preop dönemin en önemli konusu olan preop açlıktan söz etmek

    gerekmektedir. Sıvı ve gıda alımının sınırlandırılması konusunda kesin olarak

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 13

    kurallar bulunmamaktadır. Bu konuda uzmanların tavsiyelerine göre 1 yaşa kadar

    olan çocuklarda süt de dahil katı gıdalar 6 saat öncesinden, 1-4 yaş arası çocuklarda süt de

    dahil katı gıdalar en az 8 saat öncesinden kısıtlanmalıdır. Kıvamlı olmayan, alkol ve

    şeker içermeyen berrak sıvılar 2-3 saat öncesine kadar verilebilir.

    Anestezi İndüksiyonu

    Pediatrik hastalarda indüksiyonun genellikle inhalasyon yoluyla başlatılması

    yaygındır. İnhalasyon anesteziğiyle bilinci kapatılan çocuğa yeterli derinlik

    oluştuğunda intravenöz kanülasyon yapılması yoluna gidilir. İnhalasyon

    anesteziğinin konsantrasyonu konusunda hastaların hassasiyeti göz önünde

    tutulmalı, ayrıca da konsantrasyon birden değil yavaş yavaş artırılmalıdır. Ancak

    bu rutin bilgilerden ziyade, acil bir durumda uygulanması gereken

    müdahalelerden söz etmek daha yerinde olacaktır:

    Damaryolu henüz bulunmamış bir pediatrik hastada oluşabilecek kardiyak

    depresyon, derin bradikardi veya laringospazm ihtimaller dahilindedir. Böyle bir

    durumda öncelik tüm anestezikleri kapatıp uygun konsantrasyonda oksijen

    tatbikine başlamaktır. Seri şekilde intramuskuler olarak totalde 0.4 mg tavan dozu

    aşmayacak şekilde kilo başına 0,02 mg atropin uygulamak gerekir. Ayrıca kiloya 4 ila 6 mg

    aralığında süksinilkolin IM olarak uygulanmalıdır. Süksinilkolin dozu da yine 150 mg’ı

    aşmamalıdır.

    Süreç sakin şekilde hastanın ventilasyonunu sağlayıp havayolunu güvence altına

    almakla (trakeal entübasyon, LMA ya da daha ileri bir metod …)

    atlatılabilecektir. Henüz indüksiyon safhasındaki bir çocukta damaryolu

    aranırken dahi bir spazm tetiklenebilir. Cerrahların muayenesine de bu

    dönemde kesinlikle izin verilmemelidir.

    İntravenöz indüksiyon, daima güvenlik anlamında inhalasyon indüksiyonuna

    göre üstündür. Eğer mümkünse anestezi uygulamasına IV yol varken

    başlanmalıdır. Bunun için IM ketamin ve dormicum ile sedasyon sağlamak

    uygun olabilecektir.

    Venöz kanülasyon, genellikle pediatrik hastalarda son derece zor bir işlemdir.

    Bunun sebebi de pediatrik venlerin son derece ince ve derinlerde gizlenmiş

    olabilmesidir. El üstündeki venler genellikle palpasyonla yakalanabilmektedir.

    Genelde en büyük sorun venin içine girilse de, ilerleme de yaşanan

    aksaklıklardır. İlerleme konusundaki püf noktası, vene iğnenin yeterli kısmı

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 14

    damarda kalacak şekilde periferden yaklaşmaktır. Ayrıca ayağın arka kısmındaki

    sefalik ven nerdeyse her insanda aynı bölgededir ve yakalanması görülüp palpe

    edilemese bile mümkündür.

    Çocuklarda endotrakeal entübasyon da, özellikle anatomideki spesifik

    özellikler nedeniyle kendine has yaklaşımlar gerektirmektedir.

    2 yaş ve üzerindeki çocuklardaki uygun tüp boyutu için yaygın olarak kullanılan

    bir formül vardır. Yaşın 4’e bölünmesinden elde edilen sonuca 4 eklendiğinde,

    tahmini kullanılması gereken tüp boyutu elde edilmektedir. Ayrıca yaşın 2’ye

    bölünmesinden elde edilen rakama 12 eklendiğinde de tüpün kaç cm

    ilerletilmesi gerektiği tahmin edilebilmektedir. Yine de en iyi formül,

    anestezistin kendisidir. Klinik gözlem sonucunda bunlara karar vermek en doğru

    yaklaşım olacaktır.

    Tahmini tüp boyutu = (Yaş /4) + 4

    Tahmini tüp uzunluğu = (Yaş/2) + 12 (Nazal tüpte ise 14 eklenir.)

    2 yaşın altındaki çocuklarda tavsiye edilen boyutlar ise tablodaki gibidir:

    Yaş Boyut Tip Prematüre 2,5-3,0 Kafsız

    Terminde Yenidoğan 3,0-3,5 Kafsız

    3 Ay-1 Yaş 4,0 Kafsız

    2 Yaş 4,5 Kafsız

    Çocuklarda endotrakeal entübasyon çok önemli bir uygulamadır:

    Entübasyon esnasında trakea sonrasında bir direnç görürseniz tüpü

    sokmaya kesinlikle zorlamayın. Bu üst kısımdan daha dar olan subglottik

    alandır (Bkz.1. bölüm)

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 15

    Preoksijenasyon esnasında azot protoksit kullandıysanız, entübasyon

    esnasında korkunç bir hipoksi gelişebilecektir. Mutlaka en son

    ventilasyonu sağlayan tek gaz oksijen olsun.

    Çocuklarda hiperekstansiyon entübasyonu zorlaştırabilir. Omuzların

    entübasyon esnasında bir yardımcı tarafından desteklenmesi ya da başın

    hafif fleksiyona getirilmesi görüş açınızı artırabilecektir.

    Ayrıca diğer alternatif de uygun durumlarda LMA uygulamasıdır.

    LMA, nispeten kısa sürmesi beklenen (maksimum 25-30 dakika) operasyonlarda

    herhangi bir kontrendike durumun yokluğunda rahatlıkla tercih edilebilen,

    yararlı bir havayolu aracıdır. Uygulaması, endotrakeal entübasyona göre

    oldukça kolaydır. Ayrıca intraoküler (göz içi ) basıncın ve hemodinamik

    parametrelerin uygulamada daha az etkilenmesi önemli bir avantajdır. LMA

    uyguladığımız her hastaya kas gevşetici yapma zorunluluğu yoktur. Ancak

    havayolu güvenliğinden emin olunduğu durumlarda elbette kas gevşetici

    uygulamak, kontrendike bir durum değildir. Dişlere, havayoluna verdiği hasar

    endotrakeal entübasyon ile karşılaştırdığımızda sıfır sayılabilir. Bu avantajların

    yanında, elbette kontrendike olduğu durumlar da mevcuttur. Hatta belli

    dezavantajlar da bu başlık altında sayılmaya gerek görülmektedir. LMA’yı

    gastrik içeriğin aspirasyonu riskinin yüksek olduğu hastalarda, batın

    operasyonlarında, havayoluna uzak kalmamız gereken operasyonlarda,

    havayolu direncinin yüksek olduğu hastalarda, havayollarında lezyon saptanan

    hastalarda uygulamak kontrendikedir. Bu hastalarda endotrakeal entübasyonun

    tercih edilmesi daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

    LMA uygulanan hastanın takibinde;

    - Her an yeterli ventilasyonun sağlandığından emin olunmalıdır.

    - İnspirasyonun, çok agresif olmamasına dikkat edilmelidir. Aksi durumda

    mideye de fazla hava gidişi, aspirasyon riskini artıracaktır.

    Ayılma safhasında, LMA’nın hasta tam olarak uyanıp havayolu reflekslerinin

    yerine gelmeden önce çıkarılması yararlı bir uygulamadır. Aksi halde hastanın

    ciddi anlamda irrite olması, hatta spazmodik durumların fazlaca tetiklenmesi

    ihtimali yüksektir. Özellikle pediatrik olgularda ayılma safhası, hipoksi

    toleranslarının da minimal olması nedeniyle çok önemlidir. Spontan solunumu

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 16

    olan hastanın %100 oksijen varlığında, maske ile uyandırılmaya çalışılması çok

    daha uygun bir yaklaşımdır. Eğer mideye hava gitmiş olma ihtimali

    düşünülüyorsa, mutlaka gastrik aspirasyon işlemi hasta uyanmadan

    yapılmalıdır.

    LMA No Vücut Ağırlığı (kg) Kaf Volümü (ml)

    1 Yenidoğan-6,5 4

    2 6,5-20 10

    2,5 20-30 14

    3 >30 20

    Anestezi İdamesi

    İdame esnasında azot protoksit yaygın olarak kullanılmaktadır. Bilindiği gibi tek

    başına yeterli anestezi sağlayamasa da, analjezi noktasında katkıları oldukça

    fazladır. Ayrıca kullanılacak volatil anesteziğin de ihtiyaç duyulan

    konsantrasyonunu azaltacaktır.

    İnhalasyon indüksiyonu için en çok tercih edilen sevofluran, pediatrik

    anestezide en yaygın kullanılan inhalasyon anesteziğidir.

    Anestezi sırasında solunum mutlaka kontrole olarak sürdürülmelidir. Pulmoner

    anlamdaki hassasiyet göz önünde bulundurulmak zorundadır. Çok ciddi

    miktarlardaki pozitif basınçlar, fatal komplikasyonları beraberinde

    götürebilecektir. İdeal olarak 8-10 ml/kg tidal hacimler tercih edilmelidir.

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 17

    Pediatrik Olgularda Perioperatif Sıvı Elektrolit Dengesi

    Anestezi esnasında özellikle pediatrik olgularda glikoz düzeylerinde sapmalar

    görülebilmektedir. Gerek hiperglisemiden, gerek hipoglisemiden kaçınılmalıdır.

    Hipergliseminin sonucu diüreze bağlı dehidratasyon ve elektrolit bozukluğunun

    yanında nörolojik yan etkiler olacaktır. Hipoglisemi ise çeşitli fonksiyonel

    bozukluklara ve irreversebl (düzeltilemeyecek) nörolojik hasarlara yol

    açabilmektedir. Geniş kaynaklar pediatrik bir olgu için güvenli glisemik

    değerlerin belirtilmesinin son derece güç olduğundan bahsetmenin yanında,

    45-200 mg/dl değer aralığının (yenidoğanda 40-125 mg/dl) kabul edilebilir

    olduğunu belirtmektedir. Bu değerin üzerindeki durumu ise ‘intraoperatif

    hiperglisemi’ olarak tanımlamaktadırlar.

    Pediatrik olgularda preop açlığın, glikoz dengesiyle ilgili bir bağlantısı olmadığı

    da bilinen diğer bir farklılıktır.

    Sonuç olarak bebeklerin, özellikle premature olanların kolaylıkla hipoglisemiye

    gireceğini düşünerek glukoz içeren solüsyonların verilmesine özen gösterilmesi

    gerekmektedir.

    Pediatrik olgularda ideal idame sıvısının formülü =

    ¼ SF + %5 Dekstroz + 20-30 mEq/L Potasyum

    Pediatrik Anestezide Sıvı Tedavisinin Şeklinin Belirlenmesi

    Sıvı tedavisiyle ilgili geniş kaynaklarda çok kapsamlı tablolar, farklı formüller,

    birçok bilgi yığını mevcuttur. Kılavuzun bu kısmında, pediatrik bir hastanın sıvı

    ihtiyacını hesaplayabilmenin en anlaşılır metodlarına değinmeye çalışacağız:

    Sıvı replasmanında bilinmesi gereken en önemli şey, büyük volümlerin ciddi

    komplikasyon getireceğidir. Ufacık bir kapasiteye sahip bu hastalara, agresif

    miktarlarda sıvılar verildiğinde akciğer ödemi hatta kalp yetmezliği gibi telafisi

    güç tablolar oluşturulacaktır.

    Sıvı tedavisinin yaklaşımını yenidoğanlarda ayrı, çocuklarda ayrı ele almamız

    gerekir. Yenidoğan bir pediatrik hastanın saatlik idame miktarlarını bir tablo ile

    göstermeye çalışalım:

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 18

    Terminde (ml/kg/h) Prematüre (ml/kg/st) 1 Günlük 1 2-3

    2 Günlük 2 3-4

    3 Günlük 3 4-6

    4 Günlük 4 6-8

    5 Gün-3 Hafta 5 6-8

    >3 Hafta 4:2:1 Kuralı 5

    Daha büyük çocuklarda ise standart 4:2:1 kuralı ile hesaplama yapılmaktadır. Bu

    kurala göre ilk 10 kg için 4 ml/kg/st, ikinci 10 kg için 2 ml/kg/st, geri kalan ağırlık

    için de 1 ml/kg/st üzerinden hesaplama yapılır. Bu üç değerin toplamı hastanın

    ihtiyaç duyduğu idame sıvı miktarıdır.

    Bu idame sıvı miktarını, açlık süresi ile çarptığımız anda hastanın sıvı açığını

    hesapladık demektir. İşte bundan sonra şöyle bir tablo ortaya çıkmaktadır:

    1. Saat= Sıvı açığının yarısı + Saatlik idame + Diğer kayıplar

    2. Saat= Sıvı açığının dörtte biri + Saatlik idame + Diğer kayıplar

    3. Saat= Sıvı açığının dörtte biri + Saatlik idame + Diğer kayıplar

    Şeklinde devam edecektir.

    Örnek olarak 5 kg’lık bir bebeği ele alalım :

    İdame sıvı miktarı = 4x5 = 20 ml/st

    Açlık süresi 4 saat olsun. 20 ml x 4 = 80 ml (Sıvı açığı)

    O halde 1. Saat vermemiz gereken 80/2 + 20 + Diğer kayıplar = 60 +diğer

    kayıplar şeklinde olacaktır.

    Çok kısa süren girişimlerde replasmana gerek dahi duyulmaz ve çocuğun oral

    alımı yerine geldiğinde açığını kendisi kapatabilir.

    Pediatrik hastalarda kan kaybı çok ciddi bir sıkıntıdır. Küçük bebeklerde 20-30

    ml’lik bir kan kaybı, ciddi bir hipovolemik şoka sebep olabilir. Anestezi

    teknisyeni/teknikeri izlem anında cerrahi kayıpları mutlaka takip etmelidir.

    Total kan volümü prematürelerde 100 ml/kg iken büyük çocuklara baktığımızda

    bu oran 70 ml/kg dolaylarındadır.

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 19

    Kayıpların değerlendirilmesinde operasyon büyüklüğü önemli bir yol

    göstericidir. Minimal operasyonlarda saatte kilogram başına 1-2 ml, orta düzey

    operasyonlarda 2-4 ml, ciddi operasyonlarda ise 6-7 ml hatta daha fazla

    olabilen bir kayıp söz konusudur. Bu kayıplar mutlaka yerine konmalıdır.

    Çocuklarda Hidrasyon Durumunun Klinik Değerlendirmesi

    Esasen hidrasyon değerlendirmesini klinik anlamda yapmak oldukça güçtür.

    Yine de şu soruları yanıtlamak gereklidir:

    - İdrar çıkışı normal mi ? (1-2 ml/kg/st olmalıdır.)

    - Palpebral ödem mevcut mu ? (Mevcutsa hipervolemi anlamına gelebilir.)

    - Hemodinamik parametreler normal aralıklarda seyrediyor mu ?

    Anestezinin Sonlandırılması

    Anestezinin sonlandırılması aşamasında en ciddi sorunlar havayoluyla ilgilidir.

    Çocukların laringospazma yatkın olması, hassas bir havayolunun bulunması

    bunun en önemli sebebidir. Önceki bölümlerde de bahsettiğimiz gibi, özellikle

    üst havayolunu ilgilendiren preoperatif öyküsü olan olgularda ciddi önlemler

    almak gerekir. Hala anestezistler arasında tartışması süren uyanık ya da derin

    ekstübasyon meselesi de, doğrudan komplikasyonları önlemekte etkili

    uygulamalardır.

    Pediatrik hastalar için anestezinin sonlanmasını takiben en çok 2

    komplikasyondan söz ederiz:

    1. Laringospazm

    2. Postentübasyon Krup Sendromu

    Laringospazm, superior laringeal sinirin uyarılması sonucunda oluşan güçlü bir

    kasılma olarak tanımlanabilir. Sadece hastayı uyandırdığımız aşamada değil,

    indüksiyon safhasında dahi görülebilecek bir komplikasyondur. Tedavisi,

    mevcut kasılmayı engelleme şeklindedir. Bunun için pozitif basınçlı ventilasyon,

    çenenin öne itilmesi, iv lidocain (kilogram başına 1 mg) tavsiye edilmektedir.

    Ventilasyonun kontrol altına alınamadığı durumlarda kas paralizisi oluşturmak

    gerekebilir. Şayet laringospazm, damaryolu olmayan pediatrik bir hastada

    meydana geldi ve kontrol altına alınamıyorsa IM yolla kilogram başına 4-6 mg

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 20

    süksinilkolin yapılabilir. Ancak oluşturabileceği yan etkileri de göz önünde

    bulundurmak gerekecektir.

    Postentübasyon krup sendromu ise, daha çok trakeanın hasarlanması ve ödemlenmesi sonucunda gelişmektedir. Oldukça tehlikeli bir durumdur, ciddi ventilasyon sıkıntılarına sebep olabilmektedir. Olayın temel nedeni ödem olduğu için önlenmesinde IV yolla deksametazon en etkin ilaçtır. Kilogram başına 0,25-0,5 mg dolaylarında uygulanabilir. Krup sendromunu önlemenin tek yolu, havayolunda irritasyon yaratmamak, ödeme sebep olmayacak boyutta tüpler ve kaf volümü kullanmaktır.

    Ekstübasyon Yaklaşımı

    Özellikle üst havayolunu irrite edici işlemlerin (Adenoidektomi, tonsillektomi vb.) sonunda ayılma dönemi sıkıntılı olabilmektedir. Zaten cerrahi ile irrite olmuş havayolunu tüp ile de irrite etmemek üzere, amaç tüpü çocuğa hissettirmemek olmalıdır. Bunu da derin bir ekstübasyon mümkün kılmaktadır. Ekstübasyonun derin yapılması da bazı hususlar içermekte, aksi halde hatalı yaklaşımlar çok ciddi spazmodik durumları beraberinde getirmektedir.

    İnhalasyon anestezisi sonrasında hiçbir anestezik gaz kapatılmaksızın efektif spontan solunum geri getirilmelidir. Nondepolarizan bloğu ortadan kaldırmak maksatlı 0,04 mg/kg neostigmine, uygun dozda atropin ile uygulanmalıdır. Öncelikle nazik ve kararlı bir oral aspirasyon, takiben gastrik volümün aspirasyonu ve son bir oral aspirasyon sonrası ekstübasyona geçilmelidir. Ekstübasyon esnasında mutlaka çocuk baş-çene pozisyonunda tutulmalı, kaf indirildiğinde tek hamlede tüp nazikçe çekilmeli, %100 oksijen varlığında minimum üç dakika hiperekstansiyonda tutulmalıdır. Bu esnada zaten havayolu refleksleri yerinde olduğundan, artakalan minimal sekresyon çocuk tarafından yutulmaktadır. Ancak trakeaya sekresyon gidişi, tekrar entübasyon gerektirebilecek ciddi spazmodik durumları ve hipoksiyi meydana getirebilmektedir. Bu da bize oral aspirasyonun ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. İntraoperatif ya da preoperatif premedikasyonda kullanılan antikolinerjikler, sekresyonları ciddi anlamda inhibe ederler.

    Pediatrik Anestezide Postoperatif Analjezik Yaklaşımlar

    Pediatrik hastaların postoperatif ağrı tedavileri, mutlaka agresif şekilde düzenlenmelidir. Postoperatif ağrı, her türlü komplikasyonu beraberinde getirme özelliği olan korkunç bir tablodur. Hasta açısından da oldukça zor bir durumdur.

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 21

    Bebeklerde ve çocuklarda analjezik olarak asetaminofen, non steroid antiinflamatuar ilaçlar ve opioidler tercih edilebilmektedir.

    Eğer hastanın ağrısı hafif ya da orta derecedeyse ilk tercih asetaminofen (Perfalgan solüsyon) olmalıdır. 20 mg/kg yükleme dozu sonrasında 4-6 saatte bir tekrarlanabilir.

    Tramadol da pediatrik analjezide oldukça etkin bir sentetik kodein analoğudur. Kilogram başına 1-2 mg uygulanabilir. Tekrar dozu da 6 saat sonra güvenle uygulanabilmektedir.

    Bunun yanında Paranox fitiller de özellikle bebeklerde yeterli olabilmektedir.

    Morfin son yıllarda erişkinler de dahi kaçınılan bir ilaç haline gelmiştir. Morfin’e

    oranla solunum depresyonu yönünden de daha güvenli olan Kodein 1 mg/kg

    dozda pediatrik hastalarda uygulanabilir. Eğer çocuk biraz daha büyükse bunun

    yerine 1 mg/kg dozda Dolantin de tercih etmek mümkündür.

    Etkin bir postoperatif analjezi sağlamak koşuluyla uygun dozlarda çeşitli

    seçenekler mümkündür.

    Pediatrik vakalarda, rejyonel yöntemlerle de postoperatif analjezi

    sağlanabilmektedir.

    Ameliyathane Dışı Pediatrik Anestezi Yaklaşımları

    Görüntüleme yöntemleri, endoskopi, kemik iliği aspirasyonu gibi ameliyathane

    dışında gerçekleştirilen bir takım işlemler için de çocuğun hareketsizliği

    istenebilir.

    Gerek erişkinlerde, gerek çocuklarda son derece tehlike boyutu yüksek bir

    uygulama olan ameliyathane dışı anestezi uygulaması; pediatrik anestezide de

    hastaların hassasiyeti ölçüsünde son derece önemli bir yere sahiptir.

    Uygulama esnasında ameliyathane ortamında olunmaması, yardım çağırma

    imkanlarının kısıtlı olması, anestezi makinesinin bulunmayışı gibi durumlar

    tehlikenin boyutunu artırmaktadır.

    Uygulanacak anestezinin güvenliği için;

    - Tam donanımlı bir acil çantası ( İçeriğinde gerekli olabilecek tüm

    farmakolojik ajanlar ve havayolu malzemeleri bulunmalıdır. )

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 22

    - Çalışır bir aspiratör ve tüm boylarda aspirasyon sondaları.

    - Oksijen kaynağı.

    - Oksijen saturasyonu, kalp ritmi, kalp atım sayısı gibi temel parametreleri

    takip etmeye olanak sağlayacak düzeyde bir monitör.

    mutlaka hazır tutulmalıdır.

    Pediatrik hastalarla ilgili söylediğimiz tüm özellikler, ameliyathane dışı anestezi

    uygulamalarında da karşımıza çıkabilmektedir. Ancak ameliyathane dışında

    uyguladığımız anestezide en temel dikkat noktamız, solunum sisteminin

    depresyonunu önlemeye çalışmak ve hastaya oksijen desteği vermektir.

    Minimal dozlarda uygulanan ajanlarla, en etkin anesteziyi oluşturmak

    gerekmektedir.

    Ameliyathane dışı anestezi uygulamasında, premedikasyon olarak mutlaka bir

    antikolinerjik ajan hastaya uygulanmalıdır. Atropin bu noktada en etkin seçim

    olacaktır. Kilogram başına 0,02 mg atropin uygulandığında; sekresyonlar inhibe

    olacak, oluşabilecek hipotansiyon ve bradikardi gibi kardiyak komplikasyonlar

    da önlenecektir.

    Ketamin, pediatrik ameliyathane dışı anestezide sıkça tercih edilebilen bir

    ajandır. IV yolla 1-2 mg/kg, IM yolla 6-10 mg/kg dozlarda uygulanabilir.

    Midazolam da yine 0,1-0,15 mg/kg doz aralığında ameliyathane dışı anestezide

    tek başına ya da Ketamin’e ek olarak uygulanabilecek bir ajandır.

    Hastanın kontrolünün sağlanamadığı durumlar da, olaya propofol de dahil

    edilebilir.Sıvı içerisinde minimal dozda propofol infüzyonu gayet etkin sonuçlar

    doğurmaktadır. (Maksimum doz miktarı 250 mcgr/kg/dk)

    Damaryolu mevcut olmayan bir pediatrik hastaya, kesinlikle ameliyathane

    dışında anestezi uygulaması yapmak doğru değildir.

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 23

    4.BÖLÜM

    Malign Hipertermi

    Malign hiperterminin tek bir bölüm altında inceleniyor olmasının sebebi, klinik tablo açısından belki de karşılaşılabilecek en tehlikeli ve tedavisi en güç komplikasyon olmasıdır. Kullanılan volatil anestezik ilaçlara ya da depolarizan kas gevşeticilere maruz kalan hastalarda görülebilecek bir tablodur. Geniş yayınlar bu tabloyu ‘hipermetabolik kriz’ olarak nitelerler. Gerçekten de sistemleri ciddi anlamda etkileyen, hızla kontrol altına alınması gereken bir klinik tablodur. Pediatrik hastalarda 15.000’de 1 görülen bu durum, erişkinlerde de 40.000’de 1 görülme insidansına sahiptir.

    Esasında MH mücadelesinde en büyük silah ERKEN TANI’dır. MH tablosunda sorunların hepsi bir anda ortaya çıkmayabilir. Günler sonra laboratuar bulgularındaki değişikliklerle bile ortaya çıkabilmektedir.

    Klinik belirtiler; yüksek karbondioksit üretimi ile karakterize yüksek oksijen tüketimi, metabolik asidoz, siyanoz, taşikardi, başlangıç hipertansiyonu, aritmiler, generalize rijidite, yüksek serum kreatinin kinaz, hiperkalemi, hipernatremi, ateş ve titremedir.

    Malign hipertermiyi tetiklediği bilinen ilaçlar; izofluran, sevofluran ve süksinilkolin’dir.

    MH görülme olasılığı yüksek hastalıklar; osteogenesis imperfecta, konjenital pitozis, şaşılık, doğmalık herniler, kifoskolyoz ve damak yarığı olarak sayılabilir.

    Malign Hipertermi Tablosunda Temel Tedavi Yaklaşımları

    - Hastaya verilen her türlü anestezik madde kesilmeli ve derhal yardımçağırılmalıdır.

    - Durum fark edilir edilmez %100 oksijen hiperventilasyonuna başlanmalıdır.Kullanılan anestezi aygıtının sıfırlanması gerekir.

    - IV 1-2 mEq/kg sodyum bikarbonat uygulanmalıdır. Daha sonraki aşamada isekan gazı sonuçlarına göre hareket edilmelidir.

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 24

    - Mümkün olduğunca en erken şekilde kiloya 2.5 mg dozda dantrolen sodyumuygulanmalıdır. Gerekirse doz yenilemesi yapılabilir.

    - Vücut ısısı seri şekilde düşürülmelidir. Bunun için buz, ıslak çarşaflar kullanmakbir çözüm yoludur. Aynı zamanda geniş kaynaklarda belirtilen diğer mutlakgereklilik ise mide, mesane ve peritona soğuk su ile lavaj uygulaması yapmaktır.

    - Hastanın idrar çıkışı sağlanmalıdır. İdrar outputunu 2 ml/kg/st olacak şekildetutmak gerekir. Bunun için kullanılacak farmakolojik destekler mannitol,furosemid gibi diüretiklerdir.

    - Şiddetli hiperkalemiyi IV 25-50 gr dekstroz ve 10-20 U (erişkin dozu) normalinsülin ile tedavi etmek gerekir.

    - Steroidler mutlaka kullanılmalıdır.

    - Şayet aritmi mevcudiyeti varsa prokainamid 1-2 mg/kg dozda uygulanmalıdır.

    Müdahalede en önemli bilinmesi gereken nokta, erken dönem ölüm sebebidir. Erken dönem ölüm sebebi en başta ventriküler fibrilasyon olarak belirtilir. Aynı zamanda akciğer ödemi tabloyu ağırlaştırır. Geç dönemse ise hemoliz ve ağır renal yetmezlik klinik tabloyu fatal sonuca götürmektedir.

    Hastanın Takibi

    Monitorizasyon

    Isı (santral ve periferik)

    TA

    CVP

    Elektrolitler (Na, K, Cl, Ca, P)

    Koagülasyon

    İdrar

    Kan gazı

    Myoglobin

    SatO2

    Serebral durum

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 25

    5.BÖLÜM

    Çocuk ve Bebeklerde Kardiyopulmoner Resusitasyonla

    İlgili Temel Bilgiler

    Kardiyopulmoner resusitasyon konusunda sürekli güncel değişiklikler

    olabilmektedir. Sağlık profesyonellerinin üstüne düşen görev, bu değişiklikleri

    yakından takip edip uygulamalarına yansıtmaktır. Kılavuzun bu bölümünde de

    mevcut protokollerle değil, genel kurallarla gerekli açıklamalar yapılacaktır.

    Pediatrik anestezinin ne kadar sürprizlere açık bir uygulama olduğu, hastanın

    vereceği tepkilerin de ne kadar şiddetli olabildiği açıktır. Esasen belirtilenlere

    göre pediatrik hastaların kardiyak arrest öyküleri nadiren primer anlamda

    kardiyolojik problemlere dayanmaktadır. Bu hastalarda en büyük sorun

    ‘ventilasyon problemleridir.’ Ve arrest sürecinin de uzun oluşu durumunda,

    maalesef sonuçlar erişkin hastalarda olduğu kadar tatmin edici olamamaktadır.

    Ne tip değişiklikler yapılırsa yapılsın, pediatrik bir hastanın acil müdahalesinde

    en temel, en önemli nokta ‘HAVA YOLU’dur. Arrest tanısını koyduğumuz anda

    seri şekilde ventilasyon sağlamak ilk işimiz olmalıdır.

    Ventilasyonu sağlarken, bebeğin ağız ve burnunu birlikte almalı, küçük volümde

    hızlı solunumsal destekler verilmelidir. Önerilen solunum hızları bebeklerde

    dakikada 30, çocuklarda ise dakikada 20 dolaylarındadır.

    Bu işlem esnasında ciddi bir efor hissediyorsak, ventilasyonu engellediğini

    düşündüğümüz birşeyler varsa; muhtemel bir obstrüksiyon ile karşı karşıyayız

    demektir. Yabancı bir cismin aspirasyonu gibi bir durum söz konusu ise, henüz

    dolaşım varken çıkarmaya yönelik müdahaleler elbette yapılmalıdır. Ancak

    arrest süreci gelişmişse, tek denemeden öteye gitmeden, agresif şekilde temel

    yaşam desteğine devam etmek gerekir. Hala dolaşım mevcut değilse, eksternal

    kalp masajına başlamak gerekir. Bu süreçte hasta ne kadar erken entübe

    edilebilirse, durum o kadar lehimize dönecektir.

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 26

    Bebek ve Çocuklarda Kompresyon

    Bebekte sternumun ortasına, 2-3 parmakla 1,5-2,5 cm’lik kompresyonlar

    uygulanmalıdır.

    Çocukta bunun biraz aşağısında tek el ayasının arka kısmı ile 2,5-3,0 cm’lik

    kompresyonlar uygulanır.

    Kardiyak masaj sayısının bebeklerde dakikada 100, çocuklarda ise 80 olması

    önerilmektedir. Nabız 1 yaşın altındaki çocuklarda dirsek ve omuz arasındaki,

    kolun iç kısmındaki brakial arterden, 1 yaşın üstündeki çocuklarda da karotid

    arterden izlenebilmektedir.

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 27

    Pediatrik hastalarda fibrilasyon az görülmektedir. Eğer defibrilasyon gerekirse

    uygun boyutta elektrotlar kullanılmalı ve 2 j/kg şok verilmelidir. Bunun

    yetersizliği durumunda şokun boyutu 4 j/kg’a kadar yükseltilebilir.

    Daha önceki bölümlerde de bahsettiğimiz gibi, bu gruptaki hastalarda damar

    yolu açılmasında güçlüklerle karşılaşılabilmektedir. Burda bir avantajımız var ki,

    belli ilaçlar endotrakeal tüp içinden de verilebilmektedir. (Atropin, adrenalin,

    lidocaine … )

    Çocuk ve Bebeklerin Yeniden Canlandırmasında İlaç Dozajları

    Atropin 0,02 mg/kg Adrenalin 0,1 mg/kg

    Bikarbonat 1-2 mEq/kg

    Kalsiyum Klorür 0,3 mg/kg Lidokain 0,5-1 mg/kg

    Dopamin 2-10 mcgr/kg/dk

    Yenidoğanda CPR

    Yenidoğan CPR işleminde en önemli konu yine ‘ventilasyon’un sağlanmasıdır.

    Yenidoğan bir bebeğin 30 sn içinde soluması, 90 sn içinde de solunumunu

    düzenli olarak devam ettirebilmesi gerekir. Akciğerlerin açılmasını takiben

    solunum dakikada 30-40 hızda ve 15-20 ml tidal volümde devam edecektir.

    Yenidoğan için APGAR denen bir skorlama vardır. APGAR skorunun 7’nin altında

    kaldığı bebeklerin tedavi edilmeleri gerekir. Ancak CPR için skor belirmekle vakit

    kaybetmek yersiz olacaktır, hızla tanı ve tedavi yoluna gidilmelidir.

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 28

    APGAR skorlaması tablodaki gibidir:

    Resüsitasyon gerekli ise ; bebek sırtüstü yatırılır. Başı hafifçe geriye atılır ve

    gerekirse çene kaldırılıp airway konulur. Maske-balon sistemi ile seri şekilde

    ventilasyona başlanır.

    Bu esnada ağız, farenks ve üst solunum yolu aspire edilmelidir. Aspirasyonlar

    esnasında mutlaka oksijenasyona da süre tanımak gerekir. Özellikle aspirasyon

    ve bebeğin kurutulması, spontan solunumun dönüşünü sağlamaktadır.

    Bu yapılanlara rağmen spontan solunum düzelmez, KAH 100’ün altına düşerse

    seri şekilde ETE gerekir.

    Süreç içerisinde solunumun hızı dakikada 30-60 aralığında tutulmalı, akciğerin

    de açılması için her 5 solunumda bir inspirasyonun 2-3 sn. sürdürülmesi gerekir.

    İşlemlerin sonunda yapılan değerlendirmede KAH 60’ın da altına düştüyse, artık

    kardiyak masaja ihtiyaç var demektir. Derhal umblikal yolla adrenalin

    verilmelidir. Göğüs kafesi iki el arasına alınmalı ve 1-2 cm’lik çökmelerle

    dakikada 100-150 kompresyon yapılmalıdır. Entübasyon yapılabildiyse,

    solunum işlemi için kalp masajına ara verilmesine gerek yoktur. Zaten CPR

    uygulamasında en yanlış hareket, kalp masajına ara verilmesidir.

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 29

    İlaç verilmesi ve kan örneklerinin alınabilmesi amacıyla umblikal ven

    kullanılabilir.

    Isı korunmalı, sıvı-elektrolit dengesi ve metabolik durum düzeltilmelidir. Baz

    açığı yavaş olarak bikarbonat verilmesi ile düzenlenebilir.

    İlaçların etkili olabilmesi için asidoz önlenmeli veya düzeltilmelidir. Adrenalin

    sulandırılarak 0,01 mg/kg verilir ve 5 dakikada bir tekrarlanabilir.

    Adrenalin İle İlgili Bazı Faktörler

    Yenidoğanın canlandırma işleminde adrenalin belli endikasyonlar çerçevesinde

    uygulanmaktadır. Eğer 30 saniye etkin %100 oksijen ile pozitif basınçlı

    ventilasyon ve kompresyona rağmen kalp atım hızı dakikada 60’ın altında

    kalıyorsa, endikasyon var demektir. Eğer adrenalin’i yeterli ventilasyon

    sağlamadan uygularsak, oksijen gereksinimini artıracaktır. Bu da myokarda ciddi

    bir hasar anlamına gelmektedir.

    Adrenalin’in Sulandırılmasına İlişkin Bilgiler

    1 mg / 1 ml olan adrenalin formu 1/1000’lik adrenalin demektir. Biz 1/10000’lik

    adrenalin elde etmek istiyorsak, bu ampulü 9 ml distile su ile totalde 10 ml’e

    tamamlamalıyız demektir.

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 30

    Aynı mantıkla devam edersek; elimizdeki adrenalin formu 0,5 mg/1 ml ise o

    halde 1/2000 formdadır demek gerekir. Haliyle 1 ml adrenalinin üstüne 4 ml

    distile su eklediğimizde elde edilen 5 ml ilaç yine 1/10 000’lik adrenalin

    olacaktır.

    Cc’ de 1 varken, 1/10.000 elde etmek için 10’a sulandırmış olduk. Sonra cc’deki

    miktar yarıya düşünce sulandırmamız gereken miktar da yarıya düştü. Yani

    totalde 5’e sulandırmış olduk.

    Son olarak da cc’deki oranı 0,25’ e düşürürsek ; o zaman 5/2 = 2,5 cc ile total

    sulandırma yapmamız gerekir ki 1 / 10.000’lik adrenalin elde etmiş olalım.

    Pediatrik Hastaların Resusitasyonunda Volüm Genişleticiler

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 31

    Pediatrik Resusitasyonda Kullanılan İlaçlarla İlgili Özet Tablo

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 32

    Bazı İlaçların Önerilen Pediatrik Dozları

    İlaç Dozaj

    Asetaminofen 10-20 mg/kgAminofilin Yükleme dozu(>20dk) 5-6 mg/kg

    İdame dozu 0,5-0,9 mg/kg/stAmoksisilin 50 mg/kgAmpisilin 50 mg/kgAtropin 0,01-0,02 mg/kg IV

    0,02 mg/kg IMMinimum doz 0,1 mgPremedikasyonda 0,03-0,05 mg/kg

    Sefazolin 25 mg/kgSeftriakson 25-50 mg/kgSimetidin 5-10 mg/kgDantrolen Başlangıç dozu 2,5 mg/kg IV

    Maksimum doz 10 mg/kg IVDeksametazon 0,1-0,5 mg/kg IVDiazepam 0,1-0,2 mg/kg Sedasyon IVDiltizem 0,25 mg/kg IV ( 2 dakikadan uzun

    sürede)Dopamin 2-10 mcgr/kg/dkEfedrin 0,1-0,3 mg/kg IVHeparin 100 U/kg IV

    Hidrokortizon 1 mg/kg

    Lidokain 1 mg/kg IV (Yükleme) 20-50 mcgr/kg/dk (İdame)

    Mannitol 0,25-1 g/kg IV

    Metilprednizolon 2-4 mg/kg IV

    Naloksan 0,01 mg/kg IV

    Neostigmine 0,04-0,07 mg/kg

    Ondansetron (Zofer) 0,1 mg/kg

    Penisilin 50 000 U / kg

    Prednisolon 1 mg/kg

    Ranitidin 0,25-1 mg/kg

    Sodyum Bikarbonat 1 mEq/kg IV

    AEA | www.ahmetemreazakli.com

  • Sayfa 33

    Bizi düşünüp kendini

    geliştirmeye çalıştığın için

    sana çok teşekkür ederiz.

    ‘ Bilgide sınır yoktur. Ne kadar öğrenirseniz öğrenin,

    geriye kalanlar her zaman bildiklerinizden daha fazlası

    olacaktır. ’

    Ahmet Emre AZAKLI

    Anestezi Teknisyen ve Teknikerlerine Yönelik Kılavuzlar by Ahmet Emre AZAKLI, Creative Commons

    Attribution-Gayriticari-NoDerivs 3.0 Unported License tarafından lisanslanmıştır.

    AEA | www.ahmetemreazakli.com