prematÜre retİnopatİsİnde tarama, tedavİ...
TRANSCRIPT
1
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
PREMATÜRE RETİNOPATİSİNDE TANI,
TARAMA, TEDAVİ VE İZLEM SONUÇLARI
Dr. Elçin BAŞKAN SÜREN
GÖZ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI
TIPTA UZMANLIK TEZİ
TEZ DANIŞMANI
Prof. Dr. Figen BATIOĞLU
ANKARA - 2011
i
KABUL VE ONAY
ii
ÖNSÖZ
Uzmanlık eğitimim süresince bilimsel ve cerrahi deneyimlerini benimle
paylaşan ve yol gösteren sayın hocam anabilim dalı başkanımız Prof. Dr. Emin
Özmert‘e ve değerli hocalarım Prof. Dr. Teksin Eryılmaz, Prof. Dr. Ayfer Kanpolat,
Prof. Dr. Kudret Dürük, Prof. Dr. A. Kaan Gündüz, Prof. Dr. Huban Atilla, Prof. Dr.
Oya Tekeli, Doç. Dr. Ö. Ömür Gündüz, Doç. Dr. M. Banu Hoşal, Doç. Dr. Nilüfer
Yalçındağ‘a,
Tez çalışmamın planlanmasında, yürütülmesinde, ihtiyaç duyduğum anlarda
yol gösteren, bilimsel ve cerrahi deneyimlerini paylaşan, tüm asistanlık süresinde
desteğini ve sevgisini esirgemeyen sayın tez hocam Prof. Dr. Figen Batıoğlu‘na,
Uzmanlığa giden yolda, beş yıl boyunca sevgi, saygı ve uyum içinde
çalıştığım asistan arkadaşlarıma, klinik hemşire ve personellerine,
Beni bu günlere getirirken hiçbir fedakarlığı esirgemeyen ve hep yanımda
olan sevgili annem ve babama, sevgili ablam ve ağabeyime, her zaman arkamda olan
sevgili eşim Dinç‘e ve varlığıyla bana dünyanın en büyük mutluluğunu yaşatan
Can‘ım oğluma sonsuz teşekkür ederim.
Dr. Elçin BAŞKAN SÜREN
iii
İÇİNDEKİLER
Sayfa No:
KABUL VE ONAY ...................................................................................................... i
ÖNSÖZ ........................................................................................................................ ii
İÇİNDEKİLER ........................................................................................................... iii
KISALTMALAR ........................................................................................................ iv
TABLOLAR DİZİNİ ................................................................................................... v
RESİMLER VE ŞEKİLLER DİZİNİ......................................................................... vii
1. GİRİŞ ....................................................................................................................... 1
2. GENEL BİLGİLER ................................................................................................. 3
2.1. TARİHÇE ......................................................................................................... 3
2.2. EPİDEMİYOLOJİ ............................................................................................ 4
2.3. PATOFİZYOLOJİ ............................................................................................ 6
2.4. SINIFLANDIRMA ........................................................................................... 9
2.5. RİSK FAKTÖRLERİ ...................................................................................... 14
2.6. TARAMA VE TAKİP .................................................................................... 15
2.7. AYIRICI TANI ............................................................................................... 18
2.8. TEDAVİ .......................................................................................................... 23
2.9. PROGNOZ VE KOMPLİKASYONLAR ...................................................... 35
3. GEREÇ VE YÖNTEM .......................................................................................... 39
4. BULGULAR .......................................................................................................... 41
5. TARTIŞMA ........................................................................................................... 61
6. SONUÇLAR...........................................................................................................71
7. ÖZET...................................................................................................................... 73
8. SUMMARY ........................................................................................................... 75
9.KAYNAKLAR ....................................................................................................... 77
iv
KISALTMALAR
AP-PR : Agresif Posterior Prematüre Retinopatisi
BLOCK-ROP : Pan-VEGF Blockade for Treatment of Retinopathy of
Prematurity, Prematüre Retinopatisi Tedavisi için Pan-VEGF
Blokajı
CPAP : Continuous Positive Airway Pressure, Devamlı Pozitif Basınçlı
Hava yolu
CRYO-ROP : Cryotherapy for Retinopathy of Prematurity, Prematüre
Retinopatisi için Krioterapi Çalışma Grubu
ERG : Elektroretinogram
ET-ROP : Early Treatment for Retinopathy of Prematurity, Prematüre
Retinopatisi için Erken Tedavi
IC-ROP : International Classification of Retinopathy of Prematurity,
Uluslararası Prematüre Retinopatisi Sınıflaması
IGF : Insulin Like Growth Factor, İnsülin Benzeri Büyüme Faktörü
İMV : Invasive Mechanical Ventilation, İnvaziv Mekanik Ventilasyon
İVK : İntraventriküler Kanama
LFK : Laser Fotokoagülasyon
LIGHT-ROP : Light Reduction in Retinopathy of Prematurity, Prematüre
Retinopatisini Önlemek için Işığı Azaltma
NEK : Nekrotizan Enterokolit
NO : Nitrik Oksit
NOS : Nitrik Oksit Sentaz
PaO2 : Parsiyel Arteriyel Oksijen Basıncı
PDA : Patent Duktus Arteriozus
PR : Prematüre Retinopatisi
RDS : Respiratuar Distress Sendromu
STOP-ROP : Supplemental Therapeutic Oxygen for Prethreshold Retinopathy
of Prematurity
VEGF : Vascular Endothelial Growth Factor, Vasküler Endotelyal
Büyüme Faktörü
VEP : Visual Evoked Potentials, Görsel Uyandırılmış Potansiyeller
v
TABLOLAR DİZİNİ
Sayfa No:
Tablo 1. PR olan ve olmayan bebeklerde ortalama doğum ağırlığı ve
doğum haftası ....................................................................................... 41
Tablo 2. PR olan ve olmayan bebeklerin doğum ağırlığı gruplarına göre
dağılımı ................................................................................................. 42
Tablo 3. PR olan ve olmayan bebeklerin doğum haftası gruplarına göre
dağılımı ................................................................................................. 42
Tablo 4. Doğum ağırlığı gruplarına göre PR insidansı ....................................... 42
Tablo 5. Doğum haftası gruplarına göre PR insidansı ........................................ 42
Tablo 6. Doğum ağırlığı gruplarının evrelere göre dağılımı .............................. 44
Tablo 7. Doğum haftası gruplarının evrelere göre dağılımı ............................... 45
Tablo 8. Eşik ve eşik öncesi dönemde uygulanan tedavi yüzdeleri ................... 45
Tablo 9. PR saptanıp tedavi edilen ve edilmeyen bebeklerdeki ortalama
doğum ağırlığı ve doğum haftası .......................................................... 47
Tablo 10. Doğum ağırlığı gruplarının tedavi edilip edilmeme durumuna
göre dağılımı ........................................................................................ 47
Tablo 11. Doğum haftası gruplarının tedavi edilip edilmeme durumuna
göre dağılımı ........................................................................................ 48
Tablo 12. Cerrahi uygulanan bebekler ................................................................. 49
Tablo 13. Sonuç fundus bulgularına göre ortalama doğum ağırlığı ve
ortalama doğum haftası ........................................................................ 51
Tablo 14. Sonuç fundus bulgularının zon ile ilişkisi ............................................ 51
Tablo 15. Sonuç fundus bulgularının evre ile ilişkisi ........................................... 51
Tablo 16. Sonuç fundus bulgularının eşik ve eşik öncesi dönem ile ilişkisi ........ 52
Tablo 17. Agresif Posterior PR saptanan bebekler ............................................... 52
Tablo 18. Çoğul gebelik ve PR ilişkisi ................................................................. 54
Tablo 19. Respiratuar distress sendromu ve PR ilişkisi ....................................... 54
vi
Tablo 20. Sürfaktan tedavisi ve PR ilişkisi........................................................... 55
Tablo 21. Oksijen ve PR ilişkisi ........................................................................... 55
Tablo 22. Nekrotizan enterekolit ve PR ilişkisi .................................................... 56
Tablo 23. Sepsis ve PR ilişkisi ............................................................................. 56
Tablo 24. İntraventriküler kanama ve PR ilişkisi ................................................. 57
Tablo 25. Anemi ve PR ilişkisi ............................................................................. 57
Tablo 26. Hiperbilirubinemi ve PR ilişkisi ........................................................... 58
Tablo 27. Patent duktus arteriozus ve PR ilişkisi ................................................. 58
Tablo 28. Annede preeklampsi olması ve PR ilişkisi ........................................... 58
Tablo 29. Antenatal steroid uygulaması ve PR ilişkisi ......................................... 59
Tablo 30. Refraksiyonu bilinen bebeklerin sonuç fundus bulguları ..................... 60
vii
RESİMLER VE ŞEKİLLER DİZİNİ
Sayfa No:
Resim 1. Evre 1 PR ............................................................................................... 11
Resim 2. Evre 2 PR ............................................................................................... 11
Resim 3. a, b Evre 3 PR ........................................................................................ 11
Resim 4. a,b Agresif posterior PR‘a ait fundus görünümü ................................... 13
Resim 5. a,b Ailesel eksudatif vitreoretinopatili olgunun sağ gözünde
retinal katlantı (a), sol gözünde eksudatif makula dekolmanı (b) ......... 20
Resim 6. a,b İnkontinentia pigmenti olgusunun cilt bulguları (a), fundusta
zon 1‘de damarlı damarsız retina ayrımı, yaygın şant ve
telenjiektaziler (b) .................................................................................. 20
Resim 7. a,b Koroid kolobomu olan olguda lökokori (a), fundusta
kolobomlu alanda sklera görüntüsü (b) ................................................. 22
Resim 8. Evre 3 PR ............................................................................................... 43
Resim 9. Laser fotokoagülasyon uygulanmış PR olguları .................................... 46
Resim 10. Retinopatinin komplikasyonsuz gerilediği bebekte fundusta laser
spotları ................................................................................................... 49
Resim 11. Papillada çekinti, solukluk ve damarlarda düzleşme ............................. 49
Resim 12. Skatrisyel fundus bulguları……………………………………………..50
Resim 13. a,b Laser öncesi (a) ve sonrası (b) Agresif posterior PR ....................... 52
Şekil 1. VEGF ve IGF‘nin PR deki rolüne ait şema ............................................ 9
Şekil 2. Prematüre retinopatisinde hastalık zonlarının şematik olarak
gösterilmesi ........................................................................................... 10
1
1. GİRİŞ
Prematüre Retinopatisi (PR), erken doğan ve düşük doğum ağırlıklı
bebeklerde görülen ve retina damarlarının normal olmayan proliferasyonu ile
seyreden bir proliferatif vitreoretinopatidir. Günümüzde yardımcı üreme
tekniklerindeki gelişmeler nedeniyle giderek artan sayıda prematüre doğum
görülmekte ve neonatalojideki gelişmeler sayesinde de bu bebeklerin yaşam şansı
artmaktadır. Bu nedenle de prematüre retinopatisinin insidansı son yıllarda giderek
artmaktadır. Hastalık ilk olarak Terry tarafından 1942 yılında tanımlanmıştır.
Hastalığın patogenezinde birçok neden sorumlu tutulmuştur. Bunların başında düşük
doğum ağırlığı ve gestasyonel yaş ile belirlenen immatürite gelir. Patofizyolojisi çok
açık olmamakla birlikte, hiperoksinin ve diğer çevresel faktörlerin retina damar
endotelinde hasar oluşturduğu varsayılmaktadır. Hasarlanmanın nedeni oksijenlenme
artışı ve preterm retinanın immatür antioksidan sistemini aşan serbest radikal
oluşumudur. Oksijen patogenezde çok önemli bir faktör olmakla birlikte, hiç oksijen
tedavisi uygulanmadan ölen bebeklerde bile PR gelişebildiği için, oksijen dışında
başka faktörlerin de rol oynadığı düşünülmektedir. Bugüne kadar yapılan
çalışmalarda hastalık gelişiminde düşük doğum ağırlığı, düşük gestasyonel yaş,
beyaz ırk, çoğul doğum, hastane dışı doğum, hiperkarbi, fototerapi, prostaglandin
salınımı, anemi, kan transfüzyonu, serum demir düzeyinin yüksekliği, metabolik
asidoz-alkaloz, sepsis, metil ksantin tedavisi, E vitamini, magnezyum, selenyum ve
bakır eksikliği, beta bloker kullanımı, Candida albicans koryoretiniti, patent duktus
arteriosus, intraventriküler kanama, bronkopulmoner displazi, hyalin membran
hastalığı, respiratuar distres sendromu, pnömotoraks, perinatal asfiski, uzamış renal
yetmezlik, nekrotizan enterokolit, koryoamnionit, uzamış total parenteral beslenme,
7 günden fazla ventilasyonda kalma, düşük APGAR skoru, postnatal ağırlık artışının
az olması, maternal kanama-eklampsi gibi çok sayıda risk faktörü suçlanmaktadır.
Prematüre retinopatisi gelişimi için risk faktörü veya faktörlerinin iyi bilinmesi, risk
faktörlerini taşıyan tüm prematüre bebeklere, kalıcı görsel hasar oluşmasını önlemek
için rutin tarama programı uygulanması, erken tanı ve tedavi ile körlük gelişiminin
önlenmesi için çok önemlidir.
2
Akut prematüre retinopatisinin yaklaşık %90‘ı kendiliğinden
gerileyebilmektedir. Riskli bebeklerde ise retinopatinin ilerlemesini engellemek için
periferik avasküler retinanın ablasyonuna dayanan krioterapi ve laser tedavileri,
ilerlemesi engellenememiş ve ileri evreye geçiş gösteren olgularda ise cerrahi
tedaviler uygulanır. Tedavi edilmediği takdirde morbiditesi yüksek, ciddi
komplikasyonlara yol açan bir hastalıktır.
3
2. GENEL BİLGİLER
2.1. TARİHÇE
Hastalık ilk defa 1942 yılında, prematüre bebeklerde lens arkasındaki
fibroblastik kitlenin varlığını fark eden ‗Terry‘ tarafından ‗retrolental
fibroplazi‘olarak adlandırılmıştır (1). 1943-1953 yılları arasında Amerika‘da PR
sonucu yaklaşık 7000 bebekte körlük geliştiği saptanmıştır (2). O yıllarda prematüre
bebekleri etkileyen bu epidemik körlüğün etyolojisinde ışığa maruz kalma,
enfeksiyon, anoksi, anemi, elektrolit düzensizliği, demir eksikliği, hormon eksikliği,
hiperkapni gibi faktörler suçlanmıştır. 1951-1956 yıllarında yapılan birçok çalışma
hastalığın yenidoğanlara uygulanan kontrolsüz oksijenden kaynaklandığını ortaya
çıkarmıştır. Bunun üzerine 1950‘lerin sonu, 1960‘ların başlangıcında prematürelere
uygulanan oksijen desteğinde kısıtlamaya gidilmiş, buna bağlı olarak da PR sıklığı
anlamlı olarak azalmıştır (3,4). Ancak zaman içerisinde yetersiz oksijen kullanımına
bağlı olarak neonatal mortalite ve morbiditenin arttığı görülmüştür. 1960‘lı yıllarda
yüksek konsantrasyonda oksijen kullanımının tekrar serbestleşmeye başlaması,
indirekt oftalmoskobun kullanımının rutine girmesi ile retinopatinin daha hafif
tiplerinin teşhis edilebilmesi ve neonatolojideki gelişmeler neticesinde çok küçük
infantların hayatta kalma şansının artması sonucu retinopati insidansında tekrar artma
başlamıştır (5). 1970‘li yıllarda umblikal artere yerleştirilen kateterle arter kanındaki
gazlara bakılmaya başlanması ile prematürelerde oksijen konsantrasyonunun
ayarlanabilmesi sağlanmıştır. Kullanılan oksijenin dikkatlice monitörize edilmesine
rağmen, 1970‘li yıllarda ikinci PR epidemi dönemi yaşanmıştır. Tüm bu gözlemler
hastalığın etyolojisinde arteryel oksijen basıncı dışında başka faktörlerin olduğu
fikrini desteklemiştir (6-8). 1980 ve 1990 yılları hastalık komplikasyonlarında
anlamlı azalmanın görüldüğü, vitamin E desteği, kriyoterapi, laser fotokoagülasyon,
yeterli oksijen desteği, bebek odasında ışığın azaltılması gibi koruyucu ve durdurucu
tedavilerle ilgili çok sayıda çalışmanın yapıldığı yıllardır. Yine bu yıllarda,
retrolental fibroplazi olarak adlandırılan hastalık prematüre retinopatisi olarak
adlandırılmaya başlanmıştır. Hastalıkla ilgili tüm bu gelişmeler ve yeniliklere
4
rağmen hala retinopati taramasının düzenli yapılmadığı ülkelerde prematüre
retinopati insidansında artış görülmektedir.
2.2. EPİDEMİYOLOJİ
Otuzyedinci gestasyon haftasını tamamlamadan doğan bebekler prematüre
olarak kabul edilir (9). Gestasyonel 32. haftayı tamamlamadan doğan bebekler ise
aşırı prematüre olarak kabul edilmektedir. Ayrıca doğum ağırlığına göre de 2500
gramın (gr) altında olan bebekler düşük doğum ağırlıklı, 1500 gr‘ın altında doğanlar
çok düşük doğum ağırlıklı, 1000 gr‘ın altında doğanlar ise ileri derecede düşük
doğum ağırlıklı bebek olarak adlandırılır. Prematüre doğumlar tüm canlı doğumların
yaklaşık olarak % 8.2‘sini oluşturmaktadır. Ancak aşırı prematüre ya da çok düşük
doğum ağırlıklı bebeklerin doğum sıklığı daha düşüktür (9,10). Prematüre
retinopatisi 34. gestasyonel haftadan önce doğan bebekleri veya daha geç doğmuş
olup şiddetli hastalık geçiren veya uzun süre oksijen tedavisi alan bebekleri birincil
olarak etkilemektedir. Aynı zamanda hastalık 1500 gramın altında doğmuş olan
bebeklerin %27-40‘ında görülmektedir. Son yıllarda çoğul gebelikler nedeni ile artan
prematüre doğum sıklığı ve neonatolojideki gelişmeler sayesinde yaşam şansının 24.
gestasyonel haftaya inmesi, özellikle son 15 yılda PR insidansının ve başlangıç
zamanının değişmesine yol açmıştır. Ne yazık ki PR günümüzde hala ciddi bir sağlık
sorunu olmaya devam etmektedir ve hastalık çocuklarda görülen körlüklerin 3. en sık
nedenini oluşturmaktadır (11).
Campbell ve ark. (12) yenidoğan yoğun bakım ünitesinde inceledikleri ve
çalışmaya aldıkları 2484 bebekten 72 tanesinde (%2.9) akut PR geliştiğini
göstermişlerdir. Retinopati gelişen 72 bebeğin 60‘ının (%83) 1500 gramın altında
olduğunu ifade etmişlerdir. Bu çalışmada 1000 gramın altındaki bebeklerde akut PR
insidansı (%28), doğum ağırlığı 1001-1500 gram arasında olan bebeklerden yaklaşık
3 kat daha fazla (%10.1) bulunmuştur. Bu çalışmadaki prematüre retinopatisine bağlı
gelişen körlük insidansı; 1000 gramın altındaki bebeklerde %4.5, 1000-1500 gram
arasındaki bebeklerde ise %1.2 olarak bulunmuştur .
5
Phelps 1979 yılında Amerika‘da yaklaşık 546 bebekte PR‘ye bağlı körlük
görüldüğünü ifade etmiştir (13). Fielder ve ark. (14) 1700 gram veya altında doğan
572 bebekte yaptıkları çalışmada akut PR insidansını %50.9 olarak tespit etmişler ve
hastalığın insidans ve şiddetinin doğum ağırlığı ve gestasyonel yaş azaldıkça arttığını
bildirmişlerdir.
Amerika‘da her yıl 1250 gram altında doğan 14.000 ile 16.000 arasında
yenidoğanda PR görülmekte ve bunların %9‘una tedavi gerekmektedir. Tedaviye
rağmen bu çocukların % 3-4‘ünde yasal körlük görülmektedir (15). İsviçre ve
Hollanda‘da ise prematüre bebeklerin %3 ile 5‘inde körlük oluşmaktadır (16,17).
Chiang ve ark. (18) New York eyaletinde 1996‘dan 2000 yılına kadar 1.1 milyon
yenidoğanda PR oranını %0.2, bunların laser fotokoagülasyon oranını ise %9 olarak
bildirmişlerdir. Lad ve ark. (19) Amerika‘da 1997-2005 yılları arasında doğan 34
milyon canlı doğumda PR insidansının %0.17 olduğunu ve 28 günün üzerinde
hastanede kalan prematürelerde bu insidansın %15.8‘e çıktığını, bu bebeklerin ise
%8.18‘ine laser fotokoagülasyon yapıldığını bildirmişlerdir. Teed ve ark. (20)
yaptıkları bir çalışmada aynı merkezde 25 haftanın altında doğan 79 bebeğin 69‘unda
(%87) PR gelişimi olduğunu, 25-27 hafta arasında doğan 152 bebekten 95‘inde
(%62) PR geliştiğini bildirmişlerdir. Rahi ve ark. (21,22) 1985-1990 yılları arasında
İngiltere‘de PR‘ye bağlı çocuk körlüklerinin çocukluk çağı görsel bozukluklarının
%5-8‘ini oluşturduğunu, 2000 yılında bu oranın %3‘e düştüğünü bildirmişlerdir.
Türkiye genelinde PR insidansını bildiren bir çalışma henüz mevcut değildir.
Kavuncuoğlu ve ark. (23) yaptıkları çalışmada 2005 yılında gördükleri 1500 gramın
altında, 32. gestasyon haftasından önce doğan tüm olguları ve risk taşıyan, gestasyon
yaşına göre küçük preterm olguları çalışmaya almışlardır. 1379 bebekte PR
insidansını %23 olarak bildirmişlerdir. Akman ve ark. (24) 37 haftanın altında doğan
801 bebeği PR gelişimi açısından taramışlar ve 32 haftanın altındaki 348 bebeğin
176 (%50.9)‘sında PR saptamış ve bunların 41 (%11.8)‘ini tedavi etmişlerdir. 32-34
gestasyon haftası arasında doğan 335 bebekten 83 (%25) ‘ünde PR görülmüş ve
bunların ise 11(%3.1)‘i tedavi edilmiştir. 34 haftanın üzerinde doğan 98 bebekten 9
(%9.1)‘unda PR saptanmış ve bunların tedavi gereksinimi olmamıştır.
6
Hastalıkla ilgili olarak yapılan önemli çalışmalardan birisi olan CRYO-ROP
(Cryotherapy for Retinopathy of Prematurity) (1986-1987) 1251 gramın altında
doğan bebeklerde PR sıklığı % 65.8 olarak bildirilmiştir (25). ET-ROP (Early
Treatment for Retinopathy of Prematurity) çalışmasında ise (2004) 1251 gramın
altında doğan bebekler için bu oran %68 olarak tespit edilmiştir (26).
2.3. PATOFİZYOLOJİ
Embriyonik retina, fetal gelişimin 4.ayına kadar avaskülerdir. Bu dönemde
gelişen lens ve ön segmenti hyaloid arter besler. Hyaloid arter başlangıçta hiçbir yan
dal vermediği için gelişmekte olan retina koroid damarlarından difüzyonla beslenir.
Fetusta retinal damarların gelişimi gestasyonun 16. haftasında başlar (27,28). Bu
dönemde mezenkimal kökenli spindle hücreler çoğalarak peripapiller alandan sinir
lifi tabakasına doğru göç eder. Bu hücreler nöroglial hücreler olup, görevleri retina
damar yapısı gelişene kadar retinaya enerji sağlamaktır. Bu hücreler retinanın
gelişimi tamamlandıktan sonra kaybolur. Spindle hücrelerin ardında primitif endotel
hücreler olan artçıl hücreler bulunur. Bu hücreler mezenkim kökenli hücrelerin
posterior kenarında gelişen primitif immatür kapiller ağdan oluşur ve zamanla lümen
kazanıp retinal damarları oluşturur. Prematüre retinopatisinin patogenezinde rol
oynayan neovaskülarizasyonun esas kaynağını bu hücreler oluşturur. Bu şekilde 16.
gestasyon haftasında oluşmaya başlayan damarlar perifere doğru ilerleyerek optik
diskten ora serrataya doğru göç ederler. Matür damarlar, ora serratanın nazal kısmına
35. haftada ulasırken, temporal ora serrataya 40. haftada ulasır. Bu nedenle
zamanından önce doğan bebeklerde retinal vaskülarizasyon tamamlanmamıs
olduğundan periferde avasküler alanlar bulunur. Bebeğin gestasyon yaşı ne kadar
küçükse avasküler alan da o kadar geniştir (27-29).
Embriyonel hayatta bebeklerde arteriyel oksijen basıncı yaklaşık olarak 25–
30 mmHg kadar iken doğumla birlikte aniden 60–80 mmHg‘ya yükselir. Bu
yükselme ile retinal damarlarda birden refleks vazokonstriksiyon ve
vazoobliterasyon olur. Kanlanması bozulan retinada serbest radikaller artmaya
baslar. Ortamda artan radikaller retinal vaskülarizasyondan sorumlu mezankimal
7
hücrelerde araşidonik asit peroksidasyonuna neden olarak hücrelerin çoğalmasını
engeller. Aynı zamanda yüksek oksijen ve sentezi artmış nitrik oksit (NO) retinal
damarlanma için gerekli olan vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) sentezini
azaltır bu aşamada damar yapısında bozulma ve damar oluşumunda duraklama
yaşanır ve retinada hipoksi gelisir. Sonraki aşamada yapısı bozulan ve hipoksik kalan
retinada VEGF sentezi artar. Artan VEGF‘nin retinal damarlarda anormal
proliferasyona yol açması sonucu PR gelişir (30-32).
Prematüre retinopatisi faz 1 ve faz 2 olmak üzere iki fazda oluşur. Faz 1
hiperoksiye bağlı olarak retinal vaskülarizasyonun inhibisyonunu, faz 2 ise kan
damarlarının anormal proliferasyonunu kapsar. Her iki fazda da çeşitli mediatörler
rol oynar. Faz 1‘de mediatörlerin eksikliği, faz 2‘de ise fazlalığı söz konusudur. Faz
1‘de; fetüsün doğar doğmaz anne karnından çok daha yüksek arteriyel oksijen
basıncına maruz kalması ile rölatif bir hiperoksi oluşur. Bu hiperoksik ortamlar
nedeni ile vasküler gelişimi yavaşlayan retina metabolik olarak aktif hale gelir; fakat
vaskülarizasyonu bozulduğu için oksijen ihtiyacı karşılanamaz ve hipoksik olur.
Retinanın karşılaştığı hipoksi ise 2. fazı başlatır. Prematüre retinopatisinde rol
oynayan mediatörler oksijene bağımlı olan ve oksijene bağımlı olmayan olarak iki
gruba ayrılabilir. VEGF (damarsal kaynaklı büyüme faktörü) oksijene bağımlı faktör
iken, IGF-1 (insülin benzeri büyüme faktörü) oksijenden bağımsız bir faktördür. Bu
mediatörlerden VEGF; oksijene duyarlı bir sitokin olup başlangıçta vasküler
permeabilite faktörü, daha sonra da vasküler proliferatif faktör olarak
isimlendirilmiştir (30,33,34). VEGF 45 kDalton ağırlığında, disülfit bağlarıyla bağlı
dimerik bir glikoproteindir. Retinal neovaskülarizasyon için VEGF‘in gerekliliği ilk
kez proliferatif retinopatilerde fareler üzerinde yapılan çalışmalar sonrasında ortaya
çıkarılmıştır. Bu faktörün salınımı hiperoksiye bağlı olarak PR‘nin ilk fazında
baskılanırken, hastalığın 2. fazında retinal hipoksiye bağlı olarak sentezi artar ve
retinal neovaskülarizasyon oluşur. Prematüre bebeğin maruz kaldığı hiperoksi VEGF
mRNA sentezinin inhibisyonuna ve VEGF salımının azalmasına yol açarak normal
vasküler gelişimi bloke eder ve immatür retinal kan damarlarında vazoobliterasyon
ve kayıp görülür. Embriyonel hayatta vasküler dokunun gelişimi için temel
moleküllerden olan VEGF post-embriyonik dönemde ise patolojik koşullarda
anormal damar oluşumuna neden olmaktadır. Diğer bir mediatör olan IGF–1 7
8
kDalton ağırlığında 70 aminoasitten oluşan peptid yapılı bir hormondur. Hem fetal
dönemde hem de çocukluk döneminde normal gelişmede görev alır. Hücresel
metabolizmada rol oynar, hücreler için proliferatif ve antiapopitotik özelliğe sahiptir.
Ortamda insülin benzeri büyüme faktörü bağlayıcı protein–3 (IGFBP–3) adı verilen
proteine bağlı dolaşır. Reseptörleri tirozin kinaz özelligi gösterir. Reseptörler aktive
olduğunda hücre içinde protein fosforilasyonuna neden olup hücrede mitogenezi
uyarır. IGF–1 düzeyi 30–33. gestasyon haftasında amniyon sıvısında artar (35-38).
Bu dönem kan damarlarının göz, beyin ve diğer organlarda maturasyonun
tamamlandığı önemli bir dönemdir. IGF–1‘in fetal dönemdeki başlıca kaynakları
plasental dokular ve bebeğin yuttuğu amniyon sıvısıdır. Fetal ağırlıkla doğru orantılı
olarak amniyon sıvısındaki seviyesi yükselir. Doğum sonrası bu dokuların ortamdan
uzaklaşması ile birlikte IGF–1 düzeyinde düşme yaşanır. Özellikle de düşük doğum
ağırlıklı bebeklerde ve prematürelerde bu düşme daha belirgin olarak gözlenir.
Farelerde yapılan çalışmalarda IGF–1‘in seviyesinin düşük olması ile retinal kan
damarlarının maturasyonunun durakladığı izlenmiştir. Retinanın avasküler
kalmasıyla (faz 1) ve daha sonra artan hipoksi nedeni ile ortamda VEGF‘nin
birikmesi ile IGF–1 düzeyi artar. IGF–1 düzeyinin eşik değerini geçmesi ile birlikte
VEGF etkisini gösterir ve retinada anormal bir vaskülogenezis baslar ve bu süreç PR
gelişimi ile sonuçlanır (Şekil 1). Prematüre retinopatisinde rol oynayan diğer bir
mediatör nitrik oksittir (NO). Nitrik oksit oksijen varlığında L-argininden nitrik oksit
sentaz (NOS) enzimi aracılığıyla sentezlenen, dayanıksız ve gaz yapısında bir serbest
radikaldir (42). Nitrik oksit oksijenle karsılastıgında süperoksid dismutaz (SOD) ile
birlikte reaksiyona girip peroksinitrite dönüsür. Oluşan peroksinitrit NO‘ya oranla
daha yavaş reaksiyona girer ve membranlardan daha kolay geçerek hücre hasarına
neden olan güçlü bir oksidan olma özelligi gösterir. Nitrik oksit sentezi hipoksi,
vazospazm ve anemi durumlarında artar. Hipoksinin arttırdığı VEGF ortamda
endoteliyal NOS (eNOS) düzeyini arttırarak NO üretimini arttırır (42-45).
9
Şekil 1. VEGF ve IGF‘nin PR deki rolüne ait şema
a) İntrauterin normal damar gelişimi (IGF-1 normal, VEGF normal);
b) Prematüre doğumla damar gelişimi durur (IGF-1↓, VEGF↓);
c) Retinanın gelişimi ile göreceli hipoksi ortaya çıkar (IGF-1 ↑, VEGF↑↑);
(Angiogenesis 2007;10:133-140)
2.4. SINIFLANDIRMA
Prematüre retinopatisinde sınıflandırma 1984 yılında kabul edilen ve 1987
yılında geliştirilen ICROP‘a (International Classification of Retinopathy of
Prematurity) göre yapılmaya başlanmıştır (46,47). En son olarak 2005 yılı Temmuz
ayında uluslararası sınıflandırmanın düzeltilmiş şekli yayınlanmıştır. Bu son şekil
orjinal ICROP sınıflandırmasını ve 6 ülkeden 15 oftalmolog tarafından oluşturulan
değişiklikleri içermektedir (48). Uluslararası sınıflandırma sistemi aşağıda belirtilen
3 klinik parametreyi temel almaktadır.
1- Hastalığın yerleşim durumu (zon)
2- Hastalığın vasküler proliferasyon derecesi (evre)
3- Hastalığın yayılım derecesi (saat kadranı)
Hastalığın yerleşim durumunu belirtmek için retina optik sinirin merkez
olduğu 3 bölgeye (zon) ayrılmaktadır.
Zon 1: Merkezi optik disk olan, yarıçapı disk makula mesafesinin 2 katı
olan dairesel bir alandır.
Zon 2: Zon 1 sınırından başlayan, nazalde ora serrataya temporalde
anatomik ekvatora uzanan dairesel bir alandır.
Zon 3: Temporal ora serratada sonlanan yarımay şeklinde alandır.
10
Şekil 2. Prematüre retinopatisinde hastalık zonlarının şematik olarak gösterilmesi
Hastalık vasküler proliferasyon derecesi dikkate alınarak 5 evreye
ayrılmaktadır.
Evre I (Demarkasyon Hattı): Öndeki avasküler retina bölgesi ile arkadaki
vasküler retina bölgesini birbirinden ayıran ince beyazımsı bir çizgidir. Retina
düzlemi içinde bulunan bu çizginin arkasında anormal dallanma gösteren küçük
damarlar mevcuttur (Resim 1).
Resim 1. Evre 1 PR
11
Evre 2 (Ridge): Demarkasyon hattının yükseklik, genişlik ve hacim
kazanması ile karakterizedir. Ridge arkasında yeni, küçük damar kümeleri görülebilir
(Resim 2).
Resim 2. Evre 2 PR
Evre 3 (Ekstraretinal Fibrovasküler Proliferasyon): Ridge’e tutunan
fibrovasküler dokunun vitreus içine doğru ilerlemesi ile karakterizedir. Ridge bu
evrede ikinci evreye göre daha düzensizdir. Evre 3‘te ekstraretinal fibrovasküler
proliferasyon veya yeni damar oluşumu, ridge arka sınırından vitre içine doğru
uzanır. Evre 3‘ün şiddeti, vitreye infiltre olan ekstraretinal fibrovasküler dokunun
yaygınlığına bağlı olarak hafif, orta veya ağır olarak ifade edilebilir (Resim 3).
Resim 3. a,b Evre 3 PR
a b
12
Evre 4 (Subtotal Retina Dekolmanı): Bu evre retina dekolmanı ile
karakterizedir. Dekolman sıvı veya efüzyona bağlı olarak eksüdatif ya da
fibrovasküler dokunun traksiyonuna bağlı olarak traksiyonel tarzda olabilir. Yırtıklı
retina dekolmanı nadir olup, laser veya kriyoterapi sonrası geç dönemde gözlenir.
Evre 4 iki alt gruba ayrılır.
Evre 4a- Retina periferinde görülen makulayı (ekstrafoveal) içine almayan,
konkav traksiyonel tipte retina dekolmanıdır. Dekolman, retinayı 360º içine alacak
şekilde çepeçevre ya da 360º den daha az olacak şekilde segmenter tutmuş olabilir.
Evre 4b- Dekolman posteriora doğru ilerleyerek foveayı da içine alırsa evre
4b olarak sınıflandırılır.
Evre 5 (Total Retina Dekolmanı): Huni şeklinde total retina dekolmanının
görüldüğü evredir. Huninin ön ve arka kısmının açık veya kapalı olmasına göre 4 alt
gruba ayrılır. En sık açık açık tünel tipinde retina dekolmanı görülmekle birlikte
sıklık sırasına göre kapalı kapalı, anterioru açık posterioru kapalı ve en az anterioru
kapalı posterioru açık tünel tipinde retina dekolmanı görülür. Evre 5‘teki bu
anatomik sınıflandırma vitreoretinal cerrahide önem kazanmaktadır.
Hastalığın yayılım derecesi ve genişliği ise 1-12 arası saat kadranları veya
30º‘lik sektörlerle ifade edilir: Bu şekilde hastalığın kaç saat kadranı boyunca
yayıldığı tespit edilebilir. Yayılım devamlı veya kesintili olabilir. Hastalığın
tanımlanmasında kullanılan diğer terimler artı öncesi (preplus) hastalık, artı (plus)
hastalık ve agresif posterior PR‘dır. Artı öncesi hastalık; arka kutupta hastalık
kriterlerine göre yetersiz fakat normalden daha fazla arteriyel kıvrımlanma artışı ve
venöz dilatasyon olmasıdır. Artı hastalık, arka kutup damarlarında en az 2 kadranda
arterlerde kıvrımlanma artışı ve venlerde dilatasyon olması, vitreus kanaması ve
bulanıklığı, iris damarlarında genişleme ve kıvrımlanma artışı, pupil reaksiyonlarında
azalma artı hastalık olarak ifade edilir. Herhangi bir evrede artı hastalık görülebilir.
Artı hastalık mevcudiyetinde PR ilerlemesi hızlı olur.
Prematüre retinopatisinin nadir görülen ve hızlı ilerleyen ağır formu agresif
posterior PR (AP-PR) olarak tanımlanmıştır (48). Tedavi edilmediğinde genellikle
13
evre 5‘e ilerler. Bu PR tipi, arka yerleşim, belirgin artı hastalık varlığı ve
retinopatinin kötü seyirli olması ile karakterizedir. Bu hızlı seyirli retinopati daha
önce ―rush hastalığı‖ veya ―tip II PR‖ olarak ifade edilmiş ancak bu tanımlama
spesifik olarak ICROP‘a dahil edilmemiştir. AP-PR sıklıkla zon 1‘de görülür ancak
zon 2‘de de olabilir. Gelişiminin erken evrelerinde arka kutup damarlarında tüm
kadranlarda genişleme ve kıvrımlanma artışı görülür. Bu damar değişiklikleri hızla
ilerler. Retina damarlar arasında şantlar oluşur ve bunlar arka kutup ile sınırlı değildir
(Resim 4). AP-PR‘ın bir diğer önemli özelliği, I‘den III‘e klasik evre sıralamasını
takip etmemesidir. AP-PR‘da damarlanmış ve damarlanmamış alan sınırında düz,
yassı bir yeni damar oluşumu görülür ve bu sakin görüntü tecrübesiz bir göz
tarafından kolayca gözden kaçırılabilir.
Resim 4.a,b Agresif posterior PR‘a ait fundus görünümü
Treshold (Eşik) Hastalık: CRYO-ROP çalışmasında tanımlanmıştır.
Zon 1 veya Zon 2‘de artı hastalık varlığında ardışık 5 saat kadranı veya
ardışık olmayan 8 saat kadranı boyunca evre 3 hastalık görülmesi eşik hastalık olarak
ifade edilmektedir (49).
Pre-treshold (Eşik öncesi) hastalık: ET-ROP çalışmasında tanımlanmıştır.
Zon 1‘de herhangi bir evre
Zon 2, evre 2 ve artı hastalık birlikteliği veya treshold kriterlerinin hepsini
kapsamayan evre 3 olarak tanımlanır (50).
a b
14
Pre-treshold sınıflaması (ET-ROP çalışmasında tanımlanan): Tip 1 ve tip 2
olmak üzere 2 alt gruba ayrılır.
a-Tip 1(yüksek riskli):
zon 1‘de artı hastalığın bulunduğu herhangi bir evre veya artı hastalığın eşlik
etmediği evre 3
Zon 2‘de artı hastalıkla birlikte olan evre 2 veya evre 3
b - Tip 2 (düşük riskli):
Zon 1 de artı hastalığın eşlik etmediği evre 1 veya evre 2
Zon 2‘de artı hastalığın olmadığı evre 3
2.5. RİSK FAKTÖRLERİ
Bugüne kadar pek çok risk faktörü, PR gelişimindeki rolü açısından
araştırılmıştır. Ancak risk faktörü olarak tanımlananlardan pek çoğunun PR
gelişimindeki bağımsız rolü belirlenememiştir. Prematüre retinopatisi gelişmesinde
rolü en iyi bilinen risk faktörleri düşük doğum ağırlığı ve düşük doğum haftasıdır
(8,51-80). Prematüre retinopatisindeki olası risk faktörlerine ilişkin yapılmış olan
çalışmalarda pek çok faktör irdelenmiştir. Maternal risk faktörleri anne yaşı, uzamış
membran yırtılması, antepartum kanama, çoğul doğum, fetal distress, preeklampsi,
annede enfeksiyon, antenatal beta-agonist kullanımı, antenatal betametazon
kullanımı, perinatal ve postnatal risk faktörleri ise, oksijen tedavisi, siyanoz, apne,
hipoksi, hipokarbi, hiperkarbi, respiratuar distress dendromu (RDS), mekanik
ventilasyon, intraventriküler kanama, anemi, kan transfüzyonü, sürfaktan kullanımı,
sepsis, intrauterin hipoksi, anemi, patent duktus arteriozus (PDA), nekrotizan
enterekolit (NEK) , vitamin E eksikliği, ışık maruziyeti olarak sayılabilir (51-80). Bu
konuda yapılan en kapsamlı çalışmalardan birinde doğum ağırlığı 1500 gram ve
altında olan 402 bebek üzerinde olası 38 risk faktörü araştırılmış ve çok değişkenli
15
analizde 10 faktör bağımsız olarak PR ile ilişkili bulunmuştur. Bu faktörlerden,
düşük doğum ağırlığı, düşük doğum haftası, 7 günden uzun süreli ventilasyon,
yüksek hacimde kan transfüzyonu ve sürfaktan tedavisi PR insidansında artışla,
maternal preeklampsi, antenatal betametazon tedavisi, vitamin E ve fototerapi PR
insidansında azalma ile ilişkili bulunmuştur (81). CRYO-ROP çalışmasında, eşik
ROP gelişimi için bağımsız risk faktörleri; beyaz ırk, düşük doğum ağırlığı, gebelik
yaşının küçük olması, çoğul gebelik ve araştırma merkezi dışında doğmuş olmak
olarak belirlenmiştir (82).
Prematüre retinopatisindeki olası risk faktörlerine ilişkin yapılan çalışmalarda
bazı risk faktörleri istatistiksel olarak anlamlı bulunsa da doğum ağırlığı ve doğum
haftası dışındaki faktörlerin klinik olarak anlamlı olup olmadıkları konusu
tartışmalıdır. Bunun nedeni, bu çalışmaların vardığı ortak sonucun, tüm bu
faktörlerin aslında bebeğin ne kadar erken doğduğu ve ne kadar düşük doğum
ağırlığına sahip olduğu ile ilişkili olmasıdır.
2.6. TARAMA VE TAKİP
Prematüre retinopatisinin ilk tanımlandığı yıllarda ilerleme gösteren olguların
tedavi edilemez olduğu düşünülüyordu. Ancak zamanla, çeşitli tedavi
uygulamalarıyla bu hastalığın kötüye gidişinin azaldığı görülmüştür. Oftalmolojik
problemlerin önlenebilmesi için riskli bebeklerin saptanıp standart tarama
programlarına alınması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Prematüre retinopatisi
taramasının esas amacı eşik hastalığa ilerleme gösterme riski olan bebeklerin
saptanmasıdır. Hastalığın taramasındaki amaç her bebeği incelemek olmamalı, bunun
yerine özellik arz eden bebeklerin incelenmesi olmalıdır. Bu durumda hangi bebeğin
risk altında olduğunu bilmek önemlidir. Aksi taktirde tarama hekim için son derece
yorucu ve etkisiz olur, bebek için ise gereksiz stres faktörü yaratılmış olur. Ayrıca
muayene sırasında bebek açısından oluşabilecek kardiyopulmoner arrest, apne,
bradikardi gibi ciddi komplikasyonlar göz önünde bulundurulmalıdır. Tarama
programında bir göz hekimi ile bir neonatoloğun bulunması önemlidir.
16
American Academy of Pediatrics, American Association for Pediatric
Ophthalmology and Strabismus ve American Academy of Ophthalmology‘nin ortak
kararı doğrultusunda 2006 yılında PR için bildirilen tarama protokolüne göre (83);
Doğum ağırlığı 1500 gramın altında veya
Doğum haftası 30 haftanın altında veya
Doğum ağırlığı 1500-2000 g arasında olup klinik gidişinin dengesiz olması
nedeni ile takip eden çocuk doktoru tarafından riskli olduğu düşünülen tüm
bebekler taranmalıdır.
Aynı grup, prematüre bebeklerde doğum haftasına göre ilk muayenenin ne
zaman olacağına ilişkin şema yayınlamışlardır. Otuz bir haftanın altında optik
ortamlar saydam olmadığından, tunika vasküloza lentis henüz gerilemediğinden
periferik retina muayenesi zor olmaktadır. Buna göre aynı çalışmada doğum haftası
27 hafta ve daha küçük bebeklerin postmenstrual 31. haftada, doğum haftası 28 hafta
ve daha büyük bebeklerin postnatal 4 hafta sonra muayene edilmesi önerilmektedir
(83).
Doğum haftası İlk muayene haftası Kronolojik hafta
22 31 9
23 31 8
24 31 7
25 31 6
26 31 5
27 31 4
28 32 4
29 33 4
30 34 4
31 35 4
32 36 4
Prematüre retinopatisi açısınan önerilen takip sıklığı (83):
17
Haftada 1 veya daha sık Zon 1: Evre 1 veya 2
Zon 2: Evre 3
1-2 haftada bir Zon 1: immatür damarlanma
Zon 2: Evre 2
Zon 1: gerileme
2 haftada bir Zon 2: Evre 1
Zon 2: gerileme
2-3 haftda bir Zon 2: immatür damarlanma
Zon 3: Evre 1 veya 2
Zon 3: gerileme
Daha önce zon 1 veya 2‘de PR görülmeksizin zon 3‘ün vaskülarize olması,
tam retinal vaskülarizasyon, postmenstrüel yaşın 45 haftayı geçmesi ve eşik öncesi
hastalık veya daha ağır PR olmaması, gerileyen PR (reaktivasyona ve ilerlemeye
neden olabilecek anormal vasküler doku olmadığından emin olunmalı) durumunda
PR muayeneleri sonlandırılabilir.
Muayeneden 1 saat önceden 10 dakika ara ile %0.2-0.5 siklopentolat ve %1-
2.5‘lik üç defa damlatılarak pupilla genişletilir. Fenilefrinin intrakranial kanama ve
kan basıncında artış, siklopentolatın nekrotizan enterekolit ve ileus gibi yan
etkilerinin olabileceği akılda tutulmalıdır (84-87). Muayene eğer genel anestezi
altında yapılacaksa 4-6 saat önceden bebeğin beslenmesi kesilir. Eğer yatak başında
muayene yapılacaksa bebeğin hareketini kısıtlamak amacıyla bebek kundaklanır ve
tutulur. Erken doğan bebeklerde Bell refleksi gelişmemiş olması nedeniyle gözünü
kapamaya çalışan bebeğin gözü yukarı doğru hareket etmez . Bu da muayenede
oldukça yardımcıdır. Muayenede kapak spekulumu kullanımı bebeklerde ağrı
yarattığı için spekulum yerleştirilmeden önce bebeğe topikal anestezik bir damla
damlatılmalıdır. Kapak spekulumu yerleştirildikten sonra binoküler indirekt
18
oftalmoskop, 20D veya 28D lens kullanılarak fundus muayenesine başlanır. Önce
20D lens yardımıyla ön segmentte pupilla genişliği ve iris damarları değerlendirilir
ve arka kutup artı ve artı öncesi hastalık varlığı açısından incelenir. Zon1‘in
tamamlanıp tamamlanmadığı kontrol edilir. Küçük bebeklerde aktif taş bebek
refleksi sayesinde bebeğin kafası yana çevrildiğinde gözünün de hareket etmesi ile
retina periferi değerlendirilebilir. Nazal retinanın vaskülarizasyonunun
tamamlandığına ve retinanın tamamen olgunlaştığına karar vermek için skleral
indentasyon yapmak gereklidir. Bu indentasyona bağlı olarak santral retinal arter
tıkanıklığı olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Retina periferi muayene
edilirken önce nazal retina muayene edilerek damarların zon 3‘e ulaşıp ulaşmadığına
karar verilir, sonra temporal retina kontrol edilir. Hastalık tespit edilirse evresini
tespit etmek için avasküler ve vasküler kavşak 360º taranır. Saptanan en yüksek evre
hastalık evresi olarak not edilir. Kapak spekulumunun veya skleral depresör
kullanımının globa yaptığı basıya bağlı olarak gelişen okülokardiak refleks sonucu
bradikardi meydana gelebilir (84-86). Bu nedenle özellikle yatak başında yapılan
muayenelerde mümkünse muayene esnasında bebek monitörize edilmelidir. Ayrıca
bebek muayenesinde el hijyenine dikkat edilmelidir. Her bebekten önce antibakteriyel
solüsyon veya jel ile el temizlenmelidir. Konjonktivitli bebek muayenesinden sonra ise
mutlaka kullanılan lensler ve oftalmoskop temizlenmelidir (88).
2.7. AYIRICI TANI
Prematüre retinopatisinde ayırıcı tanı hastalığın bulunduğu evreye göre
değişir. Erken evrede retinada vasküler değişikliklere yol açan hastalıklar, ileri
evrelerde ise lökokoriye sebep olan hastalıklar ayırıcı tanıda göz önünde
bulundurulmalıdır. Hastalığın klinik görünümü ve anamnez, tanının koyulmasında
oldukça önemlidir. Prematüre retinopatisi olan bebeklerde tipik olarak prematürite,
düşük doğum ağırlığı ve değişen miktarda oksijene maruz kalma söz konusudur.
Herhangi bir herediter patern söz konusu değildir. Ancak zamanında takip altına
19
alınamayan ve retinal vaskülarizasyon durumu değerlendirilmeyen lökokori
geliştirmiş bebekler ayırıcı tanıda önem kazanır (89-96).
Familyal Eksüdatif Vitreoretinopati: X‘e bağlı, otozomal dominant ve
otozomal resesif geçebilen, periferik retinayı etkileyen bir hastalıktır. Vakaların
%80‘i asemptomatiktir. Her iki göz etkilenir, fakat genellikle asimetriktir. Hastalığa
sahip bireylerin retina damarlarında, temporal ekvatorda dantel tarzında ani olarak
kesinti görülür. Avasküler alanın arkasındaki kapiller yatakta belirginleşme,
genişleme ve neovaskülarizasyon görülür. Prematüre retinopatisine benzer şekilde,
genellikle temporal periferde kabarık fibrovasküler skar oluşumu görülebilir, fakat
hastalığa sahip bireylerde prematüre doğum ve antenatal oksijen tedavisine ait hikaye
yoktur. Fibrovasküler skarın organizasyonu sonucu çekinti görülebilir (Resim 5).
Subretinal eksudalar etkilenen gözlerin %10‘unda görülebilir. %4-30 oranında retina
dekolmanına rastlanmaktadır. İlk dekadda görülen retina dekolmanları çekintiye
bağlıyken, yaşamın ikinci dekadında görülen retina dekolmaları yırtıklı
dekolmanlardır. Hastaların %50‘sinde ektopik maküla bulunabilir. Vitreusta tespit
edilebilen patolojik bulgular ise retina dekolmanına yol açabilen vitreus bantları ile
birlikte arka vitreus dekolmanı, avasküler retina üzerinde kalan vitreus membranıdır.
Etkilenen hastaların %50‘sinden fazlasında vitreus patolojisine rastlanmaz. Daha
hafif, asemptomatik vakalarda ise, retinanın temporal periferinde yaşam boyu belirti
vermeyen ve komplikasyon yaratmayan avasküler alan mevcuttur. Tanı tipik klinik
bulgular, pozitif aile hikayesi, belirgin prematürite olmayışı ve diğer olası periferik
retinal patoloji nedenlerinin ekarte edilmesine dayanır. Avasküler alanların tespitinde
flöresein anjiografi ve indirekt oftalmoskopi faydalı olur.
20
Resim 5. a, b, Ailesel eksudatif vitreoretinopatili olgunun sağ gözünde retinal
katlantı (a), sol gözünde eksudatif makula dekolmanı (b)
Inkontinentia Pigmenti (Bloch-Sulzberger Sendromu): X‘e bağlı dominant
geçiş gösteren ve kız çocuklarında görülen bir hastalıktır. Hastalık erkeklerde
öldürücüdür. Periferik retinal damar gelişimi zayıftır ve normal-anormal damar
bileşkelerinde arteriyovenöz anastamozlar, mikrovasküler anomaliler ve
neovaskülarizasyon gelişebilir. Vitreus kanaması, retinal yırtıklar ve retina
dekolmanı oluşabilir. Incontinentia pigmenti hastalarının üçte birinde katarakt,
şaşılık, optik atrofi ve foveal hipoplaziyi içeren oftalmolojik bulgular vardır. Ayrıca
hastalığın oftalmolojik bulgularına ek olarak nörolojik, dental ve dermatolojik
bulguları da mevcuttur (Resim 6). Bebekte daha sonra depigmente alanlara dönüşen
cilt kabarcıkları görülür. Santral sinir sistemi bulguları ise spastik paralizi ve mental
retardasyondur.
Resim 6. a,b İnkontinentia pigmenti olgusunun cilt bulguları (a), fundusta zon 1‘de
damarlı damarsız retina ayrımı, yaygın şant ve telenjiektaziler (b)
a b
a b
21
X’e Bağlı Juvenil Retinoskizis: Erkeklerde görülen ve her zaman bilateral
olan bir hastalık olup taşıyıcı bayanlarda patolojik bulguya rastlanmaz. Hastalık
hayatın erken dönemlerinde ortaya çıkan bir vitreoretinal distrofidir. En tipik klinik
bulgusu 5-10 yaşlarında kendini gösteren ve etkilenen tüm hastalarda ortaya çıkan
foveal skizis ve etkilenen vakaların yaklaşık yarısında görülen periferik retinal
lezyonlardır. Bisiklet tekerleği paterninde radial strialar şeklinde dizilmiş küçük
kistoid boşluklar makulopatinin tipik görüntüsünü oluşturmaktadır. Optik disk
başında çekilmiş damarlar ve vitreus tülleri görülebilir. Hastalara ERG yapıldığında
b dalgasındaki azalma tanı koydurucudur. İlerleyici makülopati ve komplikasyonlar
nedeni ile görsel prognoz kötüdür.
Retinoblastom: İmmatür retina hücrelerinden kaynaklanan primer malign
intraoküler bir tümör olup, en sık görülen belirtisi lökokoridir. Retinopati %80
oranında bilateral ve simetrik iken, retinoblastom %70 oranında tek taraflı görülür.
Bilateral görülen retinoblastom vakaları ise sıklıkla asimetriktir. Retinoblastom
genellikle miadında doğmuş bebeklerde görülürken, prematüre retinopatisi
miadından önce doğmuş bebeklerde görülür. Retinoblastomda pozitif aile öyküsü
olabilirken, prematüre retinopatisinde böyle bir hikaye yoktur Ultrasonografi ve
bilgisayarlı tomografi retinoblastomun solid kitlesi ile prematüre retinopatisine ait
dekolman ve vitreoretinal membran kitlesi ve diğer ayırıcı tanıya giren hastalıklar
arasında ayırıcı tanı yapılmasını sağlar.
Persistan Hiperplastik Primer Vitreus: Persistan fetal vasküler sendrom da
denilen ve hyaloid vasküler sistem ve primer vitreusun gerileyememesi sonucu
gelişen nadir görülen konjenital bir anomalidir. Retrolental yolun membranla birlikte
görülen lökokori ve/veya retina dekolmanı en ciddi belirtisidir. Katarakt, dar açılı
glokom, ftizis bulbi, mikroftalmi, mikrokornea, traksiyonel retina dekolmanı, retinal
displazi, optik sinir hipoplazisi, lökokori hastalığa bağlı olarak gelişebilen diğer
oftalmik patolojik bulgulardır. Tanı genellikle klinikle koyulur. Arka segment
muayenesinde vitreus membranı ve hyaloid arter kalıntısını içeren sap şeklinde bir
yapı görülür. Genellikle tek taraflıdır. Mikroftalmi diğer lökokori ile seyreden
hastalıklarda sıklıkla görülmez. Ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi hastalığın
ayırıcı tanısında kullanılır.
22
Konjenital katarakt: Tek taraflı ya da iki taraflı olabilir. Pozitif aile hikayesi
veya sistemik hastalıklarla birlikte görülebilir. Lökokori ile kendini gösterir. Ayırıcı
tanıda ultrasonografi faydalıdır.
Norrie Hastalığı: X‘e bağlı resesif geçiş gösteren, nadir görülen retinal
displazi sendromudur. Mental retardasyon ve kohlear sağırlık ile ilişkili konjenital
infantil körlüğe yol açan bir hastalıktır. Vitreoretinal displazi, retina dekolmanı,
vitreus kanaması ve retrolental beyaz kitle oluşumu gözlenir. Sonunda katarakt
gelişir. Norrie hastalığında görülen lökokori prematüre retinopatisinde görülenden
daha erken ortaya çıkar. Hastalık prematürite ile ilişkili değildir.
Bu hastalıklardan başka oküler toksokara, intermedier üveit, atipik Coats
hastalığı, orak hücreli anemi, koroid kolobomu (Resim 7) da ayırıcı tanıda
düşünülmesi gereken hastalıklardır.
Resim 7. a,b Koroid kolobomu olan olguda lökokori (a) ve fundusta kolobomlu
alanda sklera görüntüsü (b)
a b
23
2.8. TEDAVİ
Profilaksi
Prematüre retinopatisinde tedavide amaç, hastalık ileri evrelere ulaşmadan
şiddetli PR gelişimine engel olmaktır. Ciddi görsel sekel gelişmeden akut PR seyri
düzeltilmeye çalışılır.
Prematüre retinopatisi için günümüzde etkinliği ispatlanmış profilaktik bir
yöntem bulunmamaktadır. Ancak PR ve oksijen arasındaki ilişkinin ortaya
koyulması ile, oksijen kısıtlaması sonrası PR sıklığında azalma saptanmıştır. Daha
kısa süreli ve daha düşük konsantrasyonlarda oksijen uygulaması yüksek riskli hasta
gruplarında PR sıklığında belirgin azalma olmaktadır. Doğumla birlikte
monitörizasyona başlama, hiperoksiden ve tekrarlayan hipoksi – hiperoksi
dönemlerinden kaçınma, verilen oksijen düzeyinin ölçülmesi ve kısıtlı tutulması, PR
gelişimi ve sıklığının azaltılması için en önemli koruyucu faktörlerdir (57,61,97).
Çok merkezli STOP-ROP (Supplemental Therapeutic Oxygen for Prethreshold
Retinopathy of Prematurity) çalışmasında eşik öncesi hastalığı olan hastalar rastgele
2 gruba ayrılmış, çalışma grubuna oksijen satürasyonu %96-99 olacak şekilde destek
oksijen tedavisi uygulanmıştır. Destek oksijen tedavisi alan grupta %48.5 oranında
eşik hastalıktan eşik öncesi hastalığa gerileme olduğu görülmüştür (98). Destek
oksijen tedavisi almayan grupta ise bu oran %40.9 olarak tespit edilmiştir. Oranlar
arasındaki bu fark anlamlı olarak kabul edilmemiştir. Çalışmada destek oksijen
tedavisi alan grupta eşik hastalığa ilerleme süresi uzamış olarak tespit edilmektedir.
Gaynon ve ark. (99) ile Seiberth ve ark.‘nın (100) yaptığı çalışmalarda destek oksijen
tedavisi alan hastalarda eşik hastalık insidansında azalma tespit edilmiştir.
Günümüzde destek oksijen tedavisine ilişkin herhangi bir genelleme
yapılamamaktadır.
Oksidasyon ile hücresel hasar gelişiminin PR‘de ortaya koyulması ile serbest
radikal üretimi ve hasarına engel olmak teorik olarak mümkündür. Diyet ile alınan E
vitamini antioksidan özelliğe sahip olup, E vitamini serbest radikalleri nötralize eder
(101). Prematüre bebeklerde doğumdaki plesanta permeabilite faktörün etkisi ve
24
düşük plazma lipid ve protein seviyeleri nedeni ile erişkin dönemde 1-3 mg/dl
seviyesinde bulunan E vitamini 0.4mg/dl seviyesindedir. Lipidde çözünen E
vitamini, hücre membranına saldıran serbest oksijen radikallerini nötralize eder. E
vitamini çoklu doymamış yağ asidinden zengin beyin, göz gibi dokular için çok
önemlidir. Ancak E vitamininin immatür retinaya ulaşması geç olmaktadır. Matür
retinaya göre immatür retinada E vitamini düzeyi özellikle avasküler retinada daha
düşüktür. Bunun nedeni kısmen fonksiyonel transport sistemlerindeki eksikliktir. E
vitamininin derin retina tabakalarına transferini sağlayan interstisyel retina bağlayıcı
protein (IRBP) 28-32. gestasyonel haftadan sonra işlev görmeye başlamaktadır
(101,102). Hittner ve ark.(103) ile Kretzer ve ark. (104) ileri evre akut PR
tedavisinde E vitamininin farmakolojik düzeylerinin etkili olduğunu ortaya
koymuştur. Bu çalışmalardan sonra farmakolojik dozda E vitamininin etkinliği
tartışılmaya başlanmış ancak tedavinin olası komplikasyonları nedeni ile kullanımı
konusunda fikir birliğine varılamamıştır. Yüksek doz E vitamini kullanımının sepsis
ve nekrotizan enteroklit gibi ciddi komplikasyonlara sebep olabileceği bildirilmiştir
(101-106). Johnson ve ark. (105,106) farmakolojik dozda E vitamininin kar-zarar
oranının düşük bulunması nedeni ile orta ve ileri evre PR tedavisinde
uygulanabilmesi için daha fazla çalışmaya gerek olduğu fikrini desteklemektedirler.
Clement ve ark. (107) ise çalışmalarında E vitamini tedavisinin PR profilaksisinde
faydalı olmadığını, fakat şiddetli evre 3 artı hastalık sıklığını azalttığını göstermiştir.
1986 yılında Amerika Birleşik Devletleri Tıp Enstitüsü Ulusal Bilimler Akademisi E
vitamini profilaksisinden yarar ya da zarar geleceğine dair kesin kanıt olmadığı
sonucuna varmıştır (108).
Prematüre bebeklerde solunum sıkıntısını önlemek ya da tedavi etmek amacı
ile kullanılan suni ya da doğal sürfaktanın da prematüre retinopatisi üzerine etkisi
çeşitli çalışmalarla araştırılmıştır. Repka ve ark. (109) yaptıkları retrospektif bir
çalışmada kontrol grubunu sürfaktan ile tedavi edilmiş bebeklerle karşılaştırmışlar ve
çok düşük doğum ağırlıklı bebeklerde PR insidansı ve şiddetinde azalma tespit
edilmiştir. Daha sonra yaptıkları prospektif bir çalışmada ise kontrol grubu ile
sürfaktan tedavisi gören grup arasında fark saptanmamıştır (110). Bu araştırmacılar
PR hastalarının sayısındaki artışın, sürfaktan tedavisi gören çok düşük doğum
ağırlıklı bebeklerin mortalitesindeki azalmadan dolayı olabileceğini öngörmüşlerdir.
25
Sürfaktan kullanımının herhangi bir etkisinin bulunmadığını savunan yazarlar da
mevcuttur (111-113). Sürfaktanın en azından skatrisyel PR gelişimine engel olduğu
düşünülmektedir.
Işık maruziyeti sonrasında fazla miktarda serbest radikal ortaya çıkmaktadır.
Çok merkezli randomize bir çalışma olan LIGHT-ROP çalışması yenidoğan yoğun
bakım ünitelerinde ışığa maruz kalan bebeklerde artmış PR insidansını tespit etmeye
yönelik bir çalışmadır (114). Bu çalışmada prematüre doğan bebeklere doğduktan
sonraki 24 saat içinde ışıktan koruyan, görülebilir ışığı %97, ultraviyole ışığı %100
oranında baskılayan gözlükler takılmıştır. Gözlükler ilk fundus muayenesinin
yapıldığı postnatal 4. hafta ya da 31. postmenstrual haftaya kadar bebeklere
takılmıştır. 410 hastayı içeren bu çalışma ışık maruziyetinin azaltılmasının yüksek
riskli bebeklerde PR insidansını azaltmayacağını göstermiştir.
Periferik retina ablasyon tedavisi
Laser fotokoagülasyon / Krioterapi
Kriyoterapi ve laser fotokoagülasyon teknikleri gibi ablatif tekniklerin
iskemik retinopatilerde vasoaktif madde miktarını azaltarak neovaskülarizasyonda
gerilemeye yol açtığının görülmesinden sonra ilk defa 1970‘li yıllarda Japonya‘da
PR‘li bebeklerde avasküler retinaya kriyoterapi uygulanmaya başlanmıştır (115).
Kriyoterapi veya laser fotokoagülasyon ile periferik retinanın ablasyonu iskemik
retinanın ortadan kalkmasını sağlar, vazoproliferatif maddelerde (VEGF gibi)
azalmaya neden olarak akut neovaskülarizasyonda gerilemenin hızlanmasını sağlar.
Ayrıca koryoretinal yapışıklık yaratarak etkili olur. Bu tedavi diabetik retinopati
tedavisi ile benzerlik gösterir.
Kriyoterapi, PR tedavisinde ilk defa 1971 yılında Japonlar tarafından
kullanılmaya başlanmış (115) ve ilk kez Ben Sira (116) tarafından etkinliği
savunulmuştur. Transkonjunktival olarak topikal, lokal veya genel anestezi altında
gerçekleştirilebilir. Tedavi öncesi pupilla genişletilir. Arka yerleşimli hastalıklarda
(zon 1 veya arka zon 2) kriyoterapinin yeterince uygulanabilmesi için konjunktiva
insizyonu yapmak gerekebilir. Ön segment değişiklikleri veya vitreus kanaması
26
nedeni ile fundusu seçilemeyen olgulara kriyoterapi uygulanamaz. Kriyoterapi
tedavisi standart retinal prob, pediatrik prob veya katarakt probu ile yapılabilir. Ridge
ön tarafında bulunan tüm avasküler retina bölgesine 360 derece kriyoterapi
uygulanır. Uygulama kesintisiz olmalı ve üst üste binmemelidir. Ekstraretinal
fibrovasküler proliferasyon alanlarının direkt tedavisinden kaçınılması
gerekmektedir. Dondurma işlemi arasında arka segment kan akımının düzelmesi için
bir süre beklenmesi gerekmektedir. Genellikle 20-30 dakikalık zaman süresinde
standart retinal prob ile ortalama 30-50 dondurma yapılır. Daha küçük prob
kullanıldığı taktirde daha fazla uygulamaya gerek duyulacaktır. Uygulama sonrası
bebek neonatalog tarafından gözetim altında tutulmalıdır. Postoperatif topikal
tedaviye gerek duyulduğuna dair kanıtlanmış bilgiler bulunmasa da, topikal
antibakteriyel bir damla kullanmak uygun olmaktadır. Erken postoperatif dönemde
arka sineşi ciddi bir problem olmamakla birlikte, midriatik ajan ile pupilla
dilatasyonu faydalı olmakta, aynı zamanda ağrının giderilmesini de sağlamaktadır.
İşlemi takip eden 5-7. günler içinde atlanmış bölgelerin varlığının araştırılması için
fundus muayenesi gerçekleştirilir. Eğer atlanmış alanlar persistan artı hastalığı ile
ilişkili olarak ridge bölgesinin yakınında ise ve aynı kadranda ekstraretinal
fibrovasküler proliferasyonda ilerleme veya segmantal sığ bir dekolman tespit
ediliyorsa tedavi edilmemiş avasküler retina bölgesinin tedavi edilmesi gerekir.
Kriyoterapi sonrası artı hastalıkta birkaç gün içinde, ekstraretinal fibrovasküler
proliferasyonda ise 10-21 gün içinde gerileme gözlenir (49,117,118).
Kriyoterapi tedavisi ile ilgili olarak çok sayıda çalışma yapılmıştır (116-121).
Kriyoterapi ile ilgili çelişkileri gidermek, tedavinin etkinlik ve güvenilirliğini
değerlendirmek için yapılmış en önmeli çalışmalardan biri CRYO-ROP çalışmasıdır.
CRYO-ROP çalışması, Ocak 1986- Kasım 1987 yılları arasında 23 merkezden 1251
gramın altındaki 4099 bebeğin bir protokol dahilinde incelendiği prospektif, çok
merkezli ve randomize bir çalışmadır. Çalışmada iki gözünde eşik hastalık gelişen
bebeklerin bir gözleri kontrol grubu olarak takip edilerek tedavi uygulanmamış, diğer
gözlerine ise kriyoterapi uygulanmıştır. Tek gözlerinde eşik hastalık gelişen bebekler
ise randomize olarak ya tedaviye alınmış ya da takip edilmiştir. Gözlerinde evre 4
hastalık gelişen bebekler ise çalışma dışında bırakılmıştır. 291 bebekte eşik hastalık
gelişmiş ve kriyoterapi tedavisi için gruplara ayrılmıştır. 265 göze kriyoterapi
27
uygulanmıştır. Kriyoterapiden 3-17 gün sonra, tedavi edilmemiş avasküler retina
sahasının bitişiğinde devam eden artı hastalığı mevcudiyeti olan 17 göze ek tedavi
uygulanmıştır. Tedavi sonrası 3 ve 12. aylarda ayrıntılı fundus muayenesi yapılmış
ön ve arka segmentlerin stereoskopik fotoğrafları alınmıştır. CRYO-ROP çalışma
grubu tarafından makulayı da içine alan retinal katlantı varlığı, zon 1‘i kapsayan arka
kutupta retina dekolmanı gelişimi, retrolental kitle gelişimi olumsuz sonuç olarak
tanımlanmıştır. Üçüncü ayda kontrol grubunda %51.4 oranında olumsuz sonuç elde
edilirken, bu oran tedavi edilen grupta %31.1 olarak tespit edilmiştir. 12. ayda
yapılan muayene sonrasında ise kontrol grubunda olumsuz sonuç oranı %47.4 iken
tedavi edilen grupta bu oran %25.7 olarak tespit edilmiştir. 3.5 yıllık takip sonrasında
CRYO-ROP çalışmasının sonuçları yayınlanmıştır. Sonuçlar şiddetli PR‘de
kriyoterapi tedavisinin uzun dönem etkin ve güvenilir olduğu fikrini
desteklemektedir (122). Kriyoterapi sırasında saptanan oküler komplikasyonlar;
subkonjonktival kanama, konjonktivada yırtılma, retina, retina önü veya vitreus
kanaması, geçici santral retinal arter tıkanıklığı, hedef sahanın dışında optik sinir ve
makulanın yanlışlıkla dondurulması, ambliyopi, göz içi basıncında artış, preretinal
membran oluşumu, glob perforasyonu, orbita duvarı hasarı, görme alanında daralma
olup, sistemik komplikasyonlar ise bradikari, taşikardi, aritmi, kardiyorespiratuar
arrest, apne, siyanoz, hipoksi, geçici kan basıncı değişiklikleri ve konvülziyondur
(116-124).
Periferik retinanın ablasyonuna dayanan diğer tedavi şekli laser
fotokoagülasyondur (LFK). Laser fotokoagülasyon akut prematüre retinopatisinin
tedavisinde ilk kez 1967 yılında Nagata ve ark. (125) tarafından kullanılmıştır.
Nagata bu amaçla xenon fotokoagülasyonu uygulamıştır. Prematüre retinopatisinde
laser fotokoagülasyonun kullanımı 1980‘lerin sonlarında indirekt oftalmoskobun
rutin kullanıma girmesi ile yaygınlaşabilmiştir. Geçmişte eşik hastalığın tedavisinde
kriyoterapi standart tedavi yöntemi iken, 1980‘lerin sonunda laser fotokoagülasyon
kullanılmaya başlanmış ve sonuçlarının en az kriyoterapi tedavisinin sonuçları kadar
etkili hatta daha iyi olduğunun gösterilmesi üzerine günümüzde tercih edilen tedavi
yöntemi olmuştur (125-132). LFK tedavisi PR‘nin erken döneminde günümüzde de
tercih edilen tedavi yöntemidir. Laser fotokoagülasyonun etkisi kriyoterapide olduğu
gibi avasküler retinanın harabiyetine dayanmaktadır. LFK‘nın kriyoterapiye
28
üstünlükleri vardır. Kriyoterapi uygulanmış gözlerde damarlarda distorsiyon görülme
olasılığı, dondurulmuş retina bölgelerinde pigment epiteli ve koroidal kapiller
tabakadaki atrofinin eşlik ettiği ince glial skar oluşumu daha fazladır (132-138).
Kriyoterapi tedavisi ile kan retina bariyeri daha çok hasar görür. Laser tedavisinin
Zon 1 hastalıkta da kriyoterapiye üstünlükleri mevcuttur. CRYO-ROP çalışmasında
Zon1 hastalıkta tedavi edilen grupta %75 oranında istenmeyen sonuç elde edilmiştir.
Bu oran kontrol grubunda ise %91.7 oranındadır (137).
Laser fotokoagülasyon tedavisinde dalga boyu 514 nm olan argon laser ve
dalga boyu 810 nm olan diod laser kullanılmaktadır. Diod laser primer olarak koroid
melanin pigmenti ve retina pigment epiteli tarafından absorbe edilir ve hemoglobin
tarafından absorbe edilmez. Argon laser hemoglobin tarafından absorbe edilir. Bu
nedenle tunica vasküloza lentis varlığında diod laser tercih edilmelidir. Diod laser
kan damarlarındaki hemoglobin tarafından argon lasere göre daha az emilir, daha az
ısı üretimi meydana gelir. Bu nedenle diod laser argon lasere göre daha az katarakt
oluşumuna yol açar (122,123,139). Argon laser iç ve dış retinal tabakalarında
hasarlayıcı etki oluştururken, koroid üzerinde çok az etki yaratır. Laser
fotokoagülasyon genel anestezi altında uygulanabilir. Yeterli pupilla genişliği elde
edildikten sonra kapak spekulumu takılır ve globa yön verilerek avasküler alana laser
uygulanır. Bu sırada laser ışınının vaskülarize retina alanına, kornea, iris ve lense
gelmemesine dikkat edilmelidir. LFK tedavisinde saydam ortama ihtiyaç vardır. Ön
segment değişiklikleri, katarakt, korneada bulanıklık ve vitreus kanaması gibi
nedenler LFK tedavisine engeldir. Tedavi ridge kenarına yakın uygulanmalıdır. Laser
spotları arasında ¼ spot genişliğinden fazla aralık olmamalıdır. Perifere doğru
gidildikçe laser spotları arasında bir spot genişliği kadar aralık bırakılabilir. Toplam
spot sayısı avasküler sahanın büyüklüğüne göre değişmekle birlikte ortalama 600-
2000 arasındadır. Kriyoterapide olduğu gibi LFK tedavisi sırasında da çeşitli
komplikasyonlar meydana gelebilir. Tedavi sırasında skleral depresyona bağlı
bradikardi gelişebilir. Tedavi sonrası hafif konjonktival kanama gelişebilir ancak
kriyoterapiye göre daha az ön segment komplikasyonlarına sahiptir. İris, kornea ve
lenste termal yanıklar oluşabilir. Laser tedavisi sırasında saat 3 ve 9 meridyenlerinde
bulunan uzun arka silyer arter hasarı, ön segment iskemisi ve ön segment hasarına
(korneal opasifikasyon, pupiller membran, sığ ön kamara, arka sineşi, katarakt,
29
hifema) neden olabilir. Lens opasiteleri oluşabilir. Direkt ısı etkisine bağlı olarak
gelişen küçük fokal lens opasiteleri spontan olarak gerileyebilir. Persistan tunika
vasküloza lentisin laser ablasyonunda ise lens total olarak opaklaşır. Laser
fotokoagülasyon tedavisi sırasında vitreus kanaması ve bruch membranı yırtılmasına
bağlı olarak koroid kanaması oluşabilir. LFK tedavisine bağlı görme alanında
daralma riski kesin olarak ortaya koyulamamıştır. Panretinal fotokoagülasyon göz içi
basıncını artırabilir. Göz içi basıncı yüksekliği koroid efüzyonuna bağlı açı
kapanmasına ya da dışa akımda geçici azalmaya bağlı olarak görülebilir. Vitreus
likefaksiyonu, vitreus membranı ve vitreoretinal yapışıklık oluşumu ile vitreoretinal
çekintiye yol açarak retinada yırtık ve dekolmana neden olabilir (139-143).
Prematüre retinopatisinde tedavi kriterleri, ―Early Treatment for Retinopathy
of Prematurity‖ çalışmasının sonuçlarına göre yeniden belirlenmiştir (144). Bu
çalışmada iki taraflı yüksek riskli eşik öncesi retinopatisi olan bebeklerin bir gözü
erken tedavi grubuna alınırken diğer göz eşik hastalık gelişimi sonrası tedavi
edilmiştir. ―Eşik öncesi PR‖ (prethreshold PR), zon 1‘de herhangi bir evre PR, zon
2‘de artı hastalık varlığında evre 2 PR, zon 2‘de artı hastalık olmaksızın evre 3 PR,
zon 2‘de artı hastalık varlığında eşik hastalıktan daha hafif evre 3 PR olarak
tanımlanmıştır. Yüksek riskli eşik öncesi prematüre retinopatisi olan bebeklerde
erken tedavinin, dokuzuncu ayda, istenmeyen görme keskinliği sonuçlarında
(%19.5‘ten %14.5‘e) ve yapısal sonuçlarda (%15.6‘dan %9.1‘e, p<0.001) azalma ile
ilişkili olduğu bulunmuştur (145). Yapılan analiz sonuçları, zon 1‘de artı hastalık
varlığında herhangi bir evre PR, zon 1‘de artı hastalık olmaksızın evre 3 PR veya zon
2‘de artı hastalık ile birlikte evre 2 veya evre 3 PR olarak tanımlanan ―tip 1‖ de
retinal ablatif tedaviyi desteklemektedir. Zon 1‘de artı hastalık olmaksızın evre 2
veya evre 3 PR veya zon 2‘de artı hastalık olmaksızın evre 3 PR olarak tanımlanan
―tip 2‖de ise ―bekle-ve-gör‖ yaklaşımı önerilmekte ve ancak tip 1 PR‘de ya da eşik
evreye ilerleme durumunda ablatif tedavi önerilmektedir (48,125,144-148).
Anti VEGF tedavi
Son yıllarda VEGF‘nin PR gelişimindeki rolünün daha iyi anlaşılması ile
birlikte PR tedavisinde anti-VEGF ilaçlar gündeme gelmiştir. Retinal ablatif
30
tedavilerle periferik retinada VEGF salgılayan hücresel elemanların tahrip
edilmesinin PR tedavisindeki etkisi kanıtlanmıştır. Yaşa bağlı makula dejenerasyonu
başta olmak üzere nevaskülarizasyonun neden olduğu oküler hastalıkların vitre içi
anti-VEGF enjeksiyonu ile tedavi edilmesi, bu tedavinin PR‘deki neovasküler
cevabın baskılanmasında da kullanılabileceğini düşündürmüştür (149-157). VEGF
gelişmekte olan retinada normal anjiogenez için gerekli olduğundan tedavi hedefi
vitre içinde bulunan aşırı miktardaki VEGF‘i engellemektir. VEGF aktivitesi endojen
olarak bir süre sonra engelleneceği için o zamana kadar VEGF etkisini azaltmak
yeterli olacaktır. VEGF gelişmekte olan retinada retinal nöronlar için bir sağ kalım
faktörüdür. RPE ve koriokapillaris arasında fizyolojik parakrin etki ile ilişki sağlar.
Ayrıca nörotropik etkileriyle nöronların büyümesini ve farklılaşmasını sağlar.
Merkezi sinir sisteminin iskemiye uyum yanıtında da nöroprotektif etkisi nedeniyle
kritik rolü vardır. Bu nedenle PR‘de görülen patolojik neovaskülarizasyon tedavi
edilirken gelişmekte olan retinada VEGF‘nin bu önemli fizyolojik etkileri
korunmalıdır.
Anti VEGF tedavi ile ilgili sonuçları bildirilen olgu bazında çeşitli çalışmalar
mevcuttur. Ortam bulanıklığından dolayı veya pupilla genişlemediği için laser
yapılamayan olgularda laser öncesinde, primer tedavi olarak, laser tedavisi ile
kombine, laser tedavisine rağmen vasküler aktivitesi gerilemeyen olgularda ek tedavi
olarak, evre 4 hastalarda vitrektomi öncesinde vasküler aktiviteyi azaltmak amacıyla
0.62-1,25mg arasında değişen dozlarda intravitreal anti-VEGF kullanımı
bildirilmiştir (149-160). 2007 yılında standart laser tedavisine yanıtsız gözlerde tek
doz intravitreal bevacizumabın etkinliğini belirlemek üzere BLOCK-ROP (Pan-
VEGF Blockade for treatment of retinopathy of prematurity, PR tedavisi için Pan-
VEGF blokajı) isimli bir faz-1çalışma planlanmış, ancak çalışmada uyulması
gereken sıkı şartlar nedeniyle yeterli vaka toplanamamasından dolayı çalışma
gerçekleştirilememiştir. Anti-VEGF tedavinin PR‘deki kullanımı ile ilgili yapılmış
olan prospektif, çok merkezli, kontrollü klinik çalışma olan BEAT ROP çalışma
grubunun sonuçları ise 2011 Şubat ayında yayınlanmıştır. Bu çalışmaya göre
özellikle zon 1 evre 3 artı hastalığı bulunan olgularda intravitreal bevacizumab laser
tedavisine oranla daha iyi sonuç verdiği bildirilmiştir (161).
31
Anti-VEGF tedavisinin şiddetli PR‘de uygulanmasında büyük farklılıklar
mevcuttur. En etkili uygulama zamanı, tedavi dozu, retinal veya sistemik damarların
gelişimi üzerinde etkisi bilinmemektedir. Tedavinin uygulandığı hastaların uzun
süreli takip sonuçları henüz açığa çıkmamıştır. Prematüre retinopatisinde anti VEGF
tedavinin etkinliğinin daha net anlaşılabilmesi için çok merkezli ve daha çok sayıda
olgu içeren çalışmalara ihtiyaç vardır.
Cerrahi tedavi
Dekolman Cerrahisi
Prematüre retinopatisinde görülen retina dekolmanı eksudatif veya çekintiye
bağlıdır. Yırtıklı retina dekolmanı ise olgularda geç komplikasyon olarak
görülmektedir. Eksudatif ve çekintili retina dekolmanı hastalığın akut safhasında
görülür. Ortaya çıkan eksudatif dekolmanın sebebi ekstraretinal fibrovasküler
dokudan salınan seröz sıvının birikmesi, çekintili dekolmanın sebebi ise oluşan
ilerleyici fibröz proliferasyondur. Prematüre retinopatisinde dekolman cerrahisindeki
amaç retinanın mümkün olduğunca yatışmasını sağlamaktır. PR ilişkili retina
dekolmanları oluştuğu zaman, bunlar yıllar boyunca ilerleyebilir. Dekolman cerrahisi
ne kadar erken, dekolman ne kadar az ilerlemişken yapılırsa o kadar iyi görme
prognozu mevcuttur. Tam periferik retinal ablasyon yapılmış evre 4 gözlerde cerrahi
tipik olarak postkonsepsiyonel 38 ile 42. haftalar arasında yapılır (162). Bu kurala
istisna aktif artı hastalık bulunan daha önce periferik retinal laser ablasyonu
yapılmamış gözlerdir. Bu gözlerde kontrol altına alınamayan kanama riski oldukça
yüksektir. Bu nedenle önce periferik laser ablasyonu yapılmalı ve cerrahi için
beklenmelidir. Evre 5 retina dekolmanlarında belirgin vasküler aktivite varsa
vasküler aktivite yatışıncaya kadar birkaç hafta beklenmelidir (163).
Skleral çöktürme
Yırtıksız dekolmanı tedavisinde uygulanmakta olan skleral çevrelemenin
vitrektomiye olan en önemli üstünlüğü lensin korunmasıdır. Gelişen lens koruyucu
vitrektomi teknikleri, skleral çevrelemeye üstünlük sağlamaktadır. Skleral çöktürme
32
uygulanacak olan gözler genellikle evre 4b veya hafif vitreus çekintisi olan evre 5
gözlerdir (164).
Skleral çöktürmede 2-2.5 mm genişliğindeki silikon bant episklera üzerine
360 derece çepeçevre sarılır. Bant fibrovasküler dokunun en yüksek bulunduğu
bölgeye yerleştirilir. Eğer hala neovasküler aktivite mevcut ise veya daha önce
kriyoterapi uygulanmamış ise, ya da uygulanan tedavi yetersiz ise işlem sırasında
avasküler retinaya kriyoablasyon yapılabilir. Gerekli görüldüğünde subretinal sıvı
drenajı veya ön kamara parasentezi yapılabilir. Komplikasyonlar aritmiye bağlı
ölümler, serklaj bantının sklera içine gömülmesi ve konjonktival hasar gelişimidir.
Skleral çöktürme uygulanmış gözlerde 12 diyoptriye kadar miyopi gelişebilir
(165,166). Serklaj bantı uygulanan gözlerde gözün büyümesi ile birlikte bantın gözü
sıkıştırması potansiyel bir problemdir. Bu nedenle bant, gözün büyümesine olanak
sağlamak ve skleral erozyona engel olmak için 6-12 ay sonra ikinci bir operasyonla
çıkarılmalıdır. Bant çıkarıldıktan sonra miyopide de gerileme görülebilir. Skleral
çöktürme hastalığın evre 4‘ten evre 5‘e ilerlemesini önlemektedir. Skleral çöktürme
ile ilgili yapılmış olan çalışmalarda, anatomik başarıya rağmen fonksiyonel başarı
istenilen düzeyde değildir. Postoperatif yetersiz görme keskinliğinin sebepleri
tartışmalıdır. Bu olgularda intraventriküler kanama gibi nedenlerle oluşan serebral
disfonksiyon önemli rol oynayabilir. Yine bu bebeklerde makulanın immatür olduğu
ve gelişen retina dekolmanı nedeni ile fotoreseptörlerin ileri derecede hasar gördüğü
düşünülebilir (165,166).
Vitreoretinal Cerrahi
Eğer vitreus çekintisi şiddetli ise ve özellikle arka kutbu da içeriyorsa retinayı
yatıştırmak için skleral çöktürme yeterli olmayacaktır ve vitrektomi gerekecektir.
Günümüzde retina dekolmanı tedavisinde tercih edilen tedavi yöntemi vitreoretinal
cerrahidir. Vitrektomide amaç vitreoretinal çekintiyi mekanik olarak
serbestleştirmektir. Vitreoretinal cerrahide, lens koruyucu vitrektomi ve
vitrektomi/lensektomi yaklaşımları mevcuttur. Evre 4b ve evre 5 hastalığı olan
gözlerde vitreoretinal cerrahi uygulanabilir. Evre 4b hastalıkta lens koruyucu
vitrektomi ameliyatı veya eğer retina lens arasında 6 saat kadranından daha fazla
33
temas varsa lensektomi-vitrektomi-membran soyulması ameliyatları yapılabilir. Evre
5 hastalıkta ise cerrahi komplike ve görme keskinliği sonuçları kötü olduğu için
olgular özenle seçilmelidir (167-174). Geçmişteki çalışmalar evre 5 hastalığa sahip
bazı gözlerin preoperatif ışık persepsiyonunun olmayabileceğini göstermektedir.
Bunu değerlendirmek için bu hastalara VEP yapılması önerilebilir (170).
Vitreoretinal cerrahi planlanan olgularda cerrahinin zamanlaması hakkında çeşitli
görüşler olmakla birlikte cerrahinin aktif dönem yatıştıktan sonra planlanması daha
uygun gibi görünmektedir, çünkü aktif dönemde iris ve retina damarlarındaki
dilatasyon ve belirginleşme cerrahi sırasında çok kolay kanamaya yol açarak
cerrahinin başarısını azaltmaktadır. Eğer cerrahi geç uygulanılırsa dekole retina
displazik kalacak bu durumda anatomik başarı düşecektir (173,174).
PR‘de vitrektomide iki yaklaşım bulunmaktadır.
-Kapalı vitrektomi
-Açık (open sky) vitrektomi
Her iki yöntemin kendine göre avantaj ve dezavantajları mevcuttur.
Kapalı vitrektomi: İlk kez Treister ve Machemer tarafından tanımlanmış olup
Charles, Trese ve DeJuan tarafından modifiye edilmiştir (173,175-177). Bu teknik
göz içi basıncının kontrol altında tutulabilmesi, dokularda daha az hasarlanma
oluşması ve arka kutbun rahat seçilebilmesi gibi avantajlara sahip iken, retina
periferinin iyi seçilememesi ve cerrahi aletlerin kolay manipüle edilememesi gibi
dezavantajlara sahiptir. Bu teknikle lensektomi yapıldıktan sonra, hücresel
proliferasyonun ön plağı kaldırılır. Daha sonra arka hyaloid ve epiretinal membranlar
temizlenir. Bunu sıvı ve gaz infüzyonu takip eder. Charles bu teknikle %35 oranında
anatomik başarı elde etmiştir (176).
Açık (open sky) vitrektomi: İlk kez Schepens ve Hirose tarafından
tanımlanmıştır (178,179). Perifer retinanın ve epiretinal membranların kolay
görülebilmesi ve cerrahi aletlerin kullanım kolaylığı gibi avantajlara sahiptir ancak
bu yöntemde göz içi basıncının kontrol altında tutulabilmesi ve arka kutup
34
manipülasyonları zordur. Bu yöntemde kornea tamamıyla kaldırılarak ameliyat
süresince kültür ortamında saklanır. Lens ekstraksiyonu yapıldıktan sonra dekole
retina hunisini dolduran fibröz kitle ve membranlar blok olarak çıkarılarak arka
kutbu yatıştırabilmek için hyalüronik asit enjekte edilir. İşlem sonunda kornea tekrar
yerine sütüre edilir. Hirose ve Schpens open sky vitrektomi tekniği ile %38‘lik
anatomik başarı bildirmişlerdir (179). Mc Pherson açık hunilerde %22, kapalı
hunilerde ise %11‘lik bir anatomik başarı bildirmiştir. CRYO-ROP çalışması
dahilinde olan ve evre 5 gelişmiş 58 bebekte vitrektomi uygulanmış, %28 anatomik
ve %3 fonksiyonel başarı bildirilmiştir (180).
Lens koruyucu vitrektomi: Evre 4a hastalığa sahip olan gözlerde makula
korunmuştur. Bu nedenle bu hastalığı olan olgular, retina başarılı bir şekilde
yatıştırıldığında iyi bir görme keskinliğine sahip olabilirler. Eğer operasyon sırasında
hastanın lensi korunabilirse operasyon sonrası görülecek anizometropiye bağlı
ambliyopi riski en aza indirilebilir ve bu da görsel beklentiyi arttırır. Bu nedenle lens
koruyucu vitrektomi, evre 4a hastalığı olanlarda iyi bir seçenektir. Evre 4b veya evre
5 hastalığa sahip bireyler arasında, seçilmiş vakalarda da lens koruyucu vitrektomi
uygulanabilir (181-183). Maguire ve Trese, 6 saat kadranından daha az retina lens
teması mevcutsa bu prosedürün uygulanabileceğini ifade etmişlerdir (172). Bu
operasyon standart vitrektomi metodları ile kıyaslandığında anizometropi ve buna
bağlı ambliyopi riskini en aza indirmektedir. Lens koruyucu vitrektomi operasyonu,
lensektomi ve vitrektomiye göre lens ayrıldığı zaman ön çekintiyi daha az rahatlatır.
Skleral çöktürmeyle karşılaştırıldığında anatomik başarı oranı yüksektir Bu teknik
primer lensektomiyi gerektirecek lens kapsül tutulumu olmayan gözlerde tercih
edilmektedir. Yenidoğan lensinin oldukça geniş olması ve ön yerleşimli geniş
membran varlığı nedeni ile mekanik olarak globa giriş sınırlıdır ve bu durum,
prosedürün uygulanmasında zorluk yaratır. Lens koruyucu vitrektomi pars plana
gelişmemiş olduğundan pars plikatadan uygulanır. İki veya 3 girişli vitrektomi
yapılabilir. İki girişli vitrektomi tekniği küçük orbital boşluktaki göze rahat
manipülasyon sağlar. Sklerotomiler limbusun yaklaşık 1.5 mm arkasından olacak
şekilde pars plikatadan yapılır. Çalışmalarda %90‘a varan oranlarda anatomik başarı
bildirilmiştir (162,182,183). Vitroretinal cerrahi, evre 5 total retina dekolmanı,
35
buftalmik göz, kornea opasitesi ve negatif ışık cevabı mevcut ise olumlu sonuç
vermeyecektir (183).
Prematüre retinopatisindeki retina dekolmanının prognozu kötüdür. Cerrahi
öncesinde prognoz ve medikolegal açıdan ışık hissinin değerlendirilmesi önemlidir.
Aileye prognoz hakkında ayrıntılı bilgi verilmeli ve beklentinin yüksek tutulmaması
gerektiği anlatılmalıdır. Sonuçta teknik ne olursa olsun, ilerlemiş PR‘de tedavi
sonrası anatomik başarıya rağmen fonksiyonel görme kazancı istenilen düzeyde
olmayabilir. Bu nedenle PR‘de retina dekolmanı gelişmeden erken tedavi yapmak
son derece önemlidir.
2.9. PROGNOZ VE KOMPLİKASYONLAR
Prematüre retinopatisi çoğunlukla vazoproliferatif fazdan fibrotik faza
geçerek kendiliğinden geriler. Akut fazın stabilizasyonunun ilk bulgularından biri,
retinopatinin bir sonraki evreye ilerlememesidir. Gerileme süreci büyük ölçüde
damarlanmış ve damarlanmamış alan sınırında retina damarlanmasının perifere
ilerlemesi ile meydana gelir. Tekrarlayan muayenelerde retinopatinin yerleşimi zon
1‘den zon 2‘ye ya da zon 2‘den zon 3‘e değişebilir. Ridge, pembeden beyaza
dönüşebilir. Gerilemeye ait sekeller, arka kutup ve periferde retinal ve damarsal
değişikliklerin geniş bir spektrumunu içine alır. Retinopatinin akut fazı ne kadar ağır
ise hastalık skatrisyel faza geçtiğinde gerilemeye ait değişiklikler de o kadar ağır
olur. Gerileme sürecinde görülen başlıca değişiklikler, retinal avaskülarite,
damarlarda normal olmayan dallanma, damarsal arklar ve telenjiektatik damarlardır.
Pigmenter değişiklikler genellikle hafiftir ve genellikle kan damarları boyunca,
altındaki pigment epitelinde ve avasküler retinada geniş hipo veya
hiperpigmentasyon alanları şeklindedir. Dairesel retinovitreal arayüzey değişiklikleri
ince çizgiler ya da daha belirgin sınır çizgileri şeklinde olabilir. Genel olarak
periferik değişiklikler ne kadar ağır ise arka kutup değişiklikleri de o kadar ağırdır.
Arka kutupta görülen çekintiye bağlı değişiklikler, foveada hafif distorsiyondan
sıklıkla retinanın optik disk üzerine sürüklenmesi ile birlikte olan büyük retina
damarlarında belirgin yer değişikliğine kadar değişen geniş bir yelpazede olabilir.
36
Sonunda, gerileyen retinopatinin geç komplikasyonu olarak çekintili ve yırtıklı,
nadiren de eksudatif retina dekolmanı gelişebilir.
Çeşitli sistemik faktörler hastalık gelişiminde etkili olsa da lokal oküler
faktörlerin prognoz üzerine daha etkili olduğu görülmektedir. Bu faktörler:
1-Ridge ve demarkasyon hattının anterior-posterior lokalizasyonu: Zon 3 PR
olgularında görsel prognoz iyi, zon 1 varlığında ise kötüdür. Olumsuz maküler sonuç
zon 1 hastalarında zon 2 hastalarından 8.2 kat daha fazladır (184).
2-Artı hastalık varlığı veya yokluğu: Postkonsepsiyonel 33-34. haftalarda
evre 3 artı PR olan bebeklerde %62, evre 3 artı olmayanlarda ise %3 oranında
olumsuz maküler sonuç gelişir.
3-Prematüre retinopatisi evresi: Evre artışıyla eşik hastalık gelişme riski artar
(146).
4-Hastalığın çevresel yayılımı: Evre 3 olgularda olumsuz maküler sonuç riski
5 saat kadranından sonraki ilave her 1 saat kadranında %26 oranında artar (148).
5- İlerleme hızı: Eşik hastalık gelişimi olumsuz maküler sonuca sahip
bebeklerde daha kısa sürede meydana gelir. Retinopati başlangıcından eşik hastalık
gelişimine kadar geçen her ilave 1 haftada olumsuz maküler sonuç riski %35
oranında azalma gösterir. İleri evre prematüre retinopatisi bulgularının gelişmesi için
retinal damar matüritesi gereklidir. Eşik öncesi hastalığın ortalama 36.1, eşik
hastalığın ise ortalama 36.9 postkonsepsiyonel haftada geliştiği, evre 1,2,3 ve artı
hastalığın ise ortalama sırasıyla 34.3, 35.4, 36.6 ve 36.3 postkonsepsiyonel haftalarda
geliştiği bulunmuştur (185, 186). İleri evre PR olgularında gelişimsel ve fonksiyonel
kısıtlılık oluşmaktadır. Evre 5 PR olan yenidoğanlarda retina yatıştırılsa bile şiddetli
görme kaybının olduğu ERG çalışmaları ile desteklenmiştir. Sekonder vitreus
kanaması olan prematüre retinopatili bebeklerde daha kötü prognoz gözlenmiştir
(187). Prematüre retinopatisi diğer oküler yapılarda fizyolojide oluşan değişiklikler
nedeni ile çeşitli hastalıklara yatkınlık oluşturur. Yüksek miyopi, anizometropi,
ambliyopi, katarakt, şaşılık ve glokom bunlardan bazılarıdır. Prematüre retinopatisi
37
anormal rod fotoreseptör fonksiyonuna neden olmaktadır. Retinopati şiddeti arttıkça
rod reseptörlerinde fototransdüksiyon aktivasyonu daha fazla etkilenir.
Fotoreseptörlerin enerji ve oksijen ihtiyacının artmış olması retinal hipoksiye katkıda
bulunarak PR gelişimine etki edebilmektedir (188).
Prematüre retinopatisinin başlangıç zamanı ile görme keskinliğini doğru
olarak ölçebilmek için gerekli olan zaman için uzun süre geçtiğinden bu olgularda
görme keskinliğini değerlendirebilmek zordur. Her ne kadar VEP ve çeşitli görme
keskinliği kartları ile bilgi sahibi olunsa da bu olgularda maküler keskinlik doğru
biçimde değerlendirilemez. Maküler çekinti bu tip olgularda azalan görme
keskinliğinin en önemli nedenidir (11,21,22,163,180). Sadece retina periferini tutan
ve daha sonra gerileyen prematüre retinopatisi olgularında da görme keskinliği
normal popülasyona oranla daha düşük bulunmuştur. Eşik hastalığa ulaşmış
bebeklere yapılan tedavi hastalığın yıkıcı sonuçlarını önlemede başarı sağlarken,
tedavinin maküler farklılaşma işlemini duraklattığı gösterilmiştir. Bu bebekler
üzerinde yapılan çalışmalarda anormal fovea reflesi, iyi gelişmemiş bir foveal
avasküler bölge ve uzamış patern ERG bulunmuştur (187,188).
Şaşılık ve ambliopi prematüre retinopatisinin sık görülen geç
komplikasyonlarıdır. Yapılan çalışmalarda prematüre retinopatisi gelişen olgularda
şaşılık %23-47 oranında görülür (83,185,186,189,190). Şaşılık oranı daha ileri evre
ve daha posterior yerleşimle paralellik arz eder. Bu olgularda ambliyopi de
gelişebilir. Neden olarak yüksek derece kırma kusurları, nistagmus ve asimetrik
görme keskinliği gösterilmiştir. Bu vakalarda özellikle ambliyopi ile mücadale etmek
önemlidir. Ayrıca bu hastalarda retinanın periferik proliferatif doku tarafından
sürüklenmesi, makülanın ektopik lokalizasyonuna ve yalancı şaşılığa neden olabilir.
Yapılan araştırmalarda PR gelişen ve özellikle tedavi uygulanan olgularda
minimal sekel kalsa dahi, toplumun diğer bireyleriyle kıyaslandığında miyopi ve
astigmatizmanın daha sık geliştiği gösterilmiştir. Düşük doğum ağırlığı ve yüksek
dereceli PR ileri derece miyopinin habercisidir. Evre 3 zon 2 vakalarda %50‘den
fazla miyopi ve yüksek miyopi gelişmektedir. Eğer hastalık en az dokuz saat kadranı
büyüklüğünde ise 24. ayda olguların %80‘inde miyopi ve %54‘ünde yüksek miyopi
38
gelişmektedir (188-192). Myopi gelişimi PR şiddeti ile bağlantılıdır. Lentiküler ve
aksiyel nedenlerin her ikisi de miyopi gelişimine yol açsa da lentiküler nedenlerin
daha fazla etkili olduğu düşünülür. Çünkü normalde yaşla birlikte kırıcılık gücü
azalan lensin bu olgularda normal gelişimi durmaktadır.
Glokom sıklıkla ileri evre hastalıklarda, skatrisyel vakalarda izlenmektedir.
Ön kamara sığlığı bulunan ileri evre PR vakalarında akut veya subakut glokom
gelişebilir. Prematüre retinopatisine bağlı glokom tipik olarak kapalı açılı glokomdur.
Sekonder açı kapanması glokomu, gerilemiş PR olgularının %25-33‘ünde görülür.
Fizyopatolojik mekanizma geniş lense bağlı pupiller bloktur. Tüm iris lens diaframı
öne doğru hareket eder, korneal temas izlenir. Bu glokom iridotomiye iyi cevap verir.
Açı kapanması olgularında iridotomi yetersiz kaldığında pars plana veya limbal yolla
lensektomi önerilmiştir (179-183). Benzer şekilde regresyon gösteren vakalarda da
ilerde kapalı açılı glokom gelişebileceği için sıkı takip gerekir.
Kontrast duyarlılığında azalma özellikle eşik hastalık gelişen vakalarda
gösterilmişir. Hastalar 10 yıl sonra değerlendirilmiş, retinopatinin kontrast
duyarlılığını azalttığı gösterilmiş, fakat bunun ablasyon tedavisi ile bağlantısının
olmadığı anlaşılmıştır. Aynı hastalarda PR gelişiminin periferal görme alanında
daralmaya da yol açtığı gösterilmiştir (193,194).
39
3. GEREÇ VE YÖNTEM
Ocak 1996 - Mart 2011 arasında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi (AÜTF)
Göz Hastalıkları Anabilim Dalı‘nda prematür retinopatisi nedeniyle değerlendirilmiş
olan tüm bebek dosyaları retrospektif olarak incelendi. Doğum haftası 37 haftanın
altında ve/veya doğum ağırlığı 2500 gramın altındaki tüm olgular tarandı. Postnatal
4. haftada / postkonsepsiyonel 32. haftada fakültemiz yenidoğan ünitesinden konsulte
edilen ve dış merkezlerden gönderilen bebekler periyodik olarak muayene edildi.
Genel durumu kötü, pediatri yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yatmakta olan
bebekler yatak başında, diğer bebekler ise kliniğimizde muayene edildi. Muayeneden
yaklaşık 1 saat önce 15 dakika arayla %1‘lik tropikamid damlatılarak tüm olguların
pupilları dilate edildi. Muayeneden önce oksibuprokain damlatılarak kapak
spekulumu takıldı. Yirmi dioptri, 28 dioptri ve geniş açılı lens ile indirekt
oftalmoskopi kullanılarak fundus değerlendirildi. İlk muayenede PR saptanmayan
olgular 2 haftada bir, ilk muayenede PR saptanan olgular haftada bir olmak üzere
kontrole çağrıldı. Muayenede artı hastalık varlığı, damar gelişimi, PR evresi
kaydedildi. Yenidoğan ünitesinden konsulte edilen veya dış merkezlerden gönderilen
(epikrizleri varsa) yenidoğanların prematüre retinopatisi ile ilişkili olduğu düşünülen
çoğul gebelik, respiratuar distress sendromu, sürfaktan tedavisi almak, oksijen
tedavisi almak, nekrotizan enterokolit, sepsis, intraventriküler kanama, anemi,
hiperbilirubinemi, patent duktus arteriozus, annede preeklampsi olması, antenatal
steroid uygulaması gibi risk faktörlerinin olup olmadığı kaydedildi. Eşik veya yüksek
riskli eşik öncesi dönemde olan prematür retinopatisi olan olgulara genel anestezi
altında transpupiller argon/diod laser ve/veya transskleral krioterapi tedavisi
uygulandı. İleri evrede olan veya ileri evreye geçen bebeklere cerrahi tedavi
uygulandı. Tedavi, retinadaki fibrovasküler proliferasyonun önündeki
damarlanmamış alana, retinada beyazlaşma elde edilinceye kadar uygulandı.
Bebeklere, girişim sonrası topikal antibiyotik, steroid ve sikloplejik damla verildi.
Retinadaki damar gelişimi tamamlanana kadar veya retinopati bulgularında gerileme
sağlanana kadar takibe sıkı aralıklarla devam edildi. Takip sonucunda tedavi edilen
bebekler fundus bulgularına göre; komplikasyonsuz gerileme gösterenler (grup 1),
40
damarlarda kıvrımlanma artışı, temporal damar yayında damarların düzleşmesi,
temporal damar yayının çıkış açısının azalması, retina damarlarının normal olmayan
dallanması, telenjiektazik damarlar, makula distorsiyonu ve ektopisi, makuladan
perifere uzanan çekinti ve katlantılar, pigmenter değişiklikler, vitreoretinal arayüzey
değişiklikleri, vitre membranı, retinanın optik disk üzerine sürüklenmesi (dragging),
ince retina, latis benzeri dejenerasyon gibi gerileyen fundus bulguları olanlar (grup 2)
ve retina dekolmanı, fitizis bulbi gibi ileri evreye geçiş gösteren skatrisyel bulguları
olan bebekler (grup 3) olmak üzere 3 farklı gruba ayrıldı. Bu grupların doğum
ağırlığı, doğum haftası, retinopati evresi, risk faktörleri ile ilişkisi incelendi. Doğum
ağırlığına göre bebekler 1000 gr ve daha küçük, 1000-1500 gr arası ve 1500-2500 gr
arası ve 2500 gr ve daha büyük doğum ağırlığında olanlar olmak üzere 4 gruba,
doğum haftasına göre 28 hafta ve daha küçük, 28-32 hafta arası, 32-34 hafta arası ve
34 hafta ve daha büyük doğum haftasında doğanlar olmak üzere 4 gruba ayrıldı. Bu
gruplardaki dağılıma göre retinopati incelendi. Bebeklerin uzun dönem takiplerinde
refraksiyon muayeneleri, ambliyopi, şaşılık, katarakt, glokom açısından da periyodik
oftalmolojik kontrolleri yapıldı.
Çalışmada istatistik programı olarak SPSS versiyon 15.0 programı (SPSS
Inc., Chicago, IL, USA) kullanıldı. Kategorik verilerin karşılaştırılmasında Pearson
Ki-kare testi, dağılımın normal olmadığı verilerin karşılaştırılmasında Kruskal Wallis
karşılaştırma testi uygulandı. Risk faktörlerinin incelenmesinde lojistik regresyon
analizi Forward Stepwise (Likelihood Ratio) metodu kullanıldı. İstatistiksel
anlamlılık p<0.05 olarak kabul edildi.
41
4. BULGULAR
Ocak 1996 – Mart 2011 tarihleri arasında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Göz Hastalıkları Anabilim Dalı‘nda prematür retinopatisi nedeniyle taranan toplam
bebek sayısı 848 idi. Bu bebeklerin 421‘i (%49.6) kız, 427‘si (%50.4) erkek bebekti.
Taranan tüm bebeklerde ortalama doğum ağırlığı 1440±380 gr (600-3430 gr),
ortalama doğum haftası ise 31±1.8 idi (24-37 hafta). Bebeklerin ilk muayene haftası
Ankara Üniversitesi yenidoğan ünitesinden konsulte edilenlerde 34±2.6 hafta iken
dış merkezlerden kliniğimize gönderilen bebeklerde 36±3.7 hafta olup, aradaki fark
istatistiksel olarak anlamlı idi (p<0.05). İlk muayenede 848 bebeğin 398‘inde
(%46.9) PR saptandı, 450‘sinde (%53.1) PR saptanmadı. Retinopati saptanan ve
saptanmayan bebeklerin ortalama doğum ağırlıkları tablo 1‘de izlenmektedir.
Tablo 1. PR olan ve olmayan bebeklerde ortalama doğum ağırlığı ve doğum haftası
Ortalama doğum ağırlığı
(gr)
Ortalama doğum haftası
(hf)
TOPLAM
PR (-) 1545±379.1 (800-3430) 31±1.9 (24-37) 450
PR (+) 1300±360.0 (600-2410) 29±2.2 (24-33) 398
848
Retinopati saptanan bebeklerin ortalama doğum ağırlıkları ve doğum
haftaları, PR saptanmayanlara göre anlamlı olarak daha düşüktü (p<0.05).
Taranan tüm bebekler doğum ağırlıklarına göre 1000 gr ve altı, 1000-1500 gr
arasında doğanlar, 1500-2500 arasında doğanlar ve doğum ağırlığı 2500 gr ve
üstünde olanlar olmak üzere 4 gruba, doğum haftalarına göre 28 hafta ve altı, 28-32
hafta arasında doğanlar, 32-34 hafta arasında doğanlar, doğum haftası 34 hafta ve
üstünde olanlar olmak üzere 4 gruba ayrıldı. Bu gruplar arasındaki PR görülme
oranlarının dağılımı tablo 2 ve 3‘de, gruplar arasındaki PR insidansı tablo 4 ve 5‘de
görülmektedir.
42
Tablo 2. PR olan ve olmayan bebeklerin doğum ağırlığı gruplarına göre dağılımı
Doğum ağırlığı PR (-) PR (+) TOPLAM
≤ 1000 gr 35 106 141
1000-1500 gr 151 197 348
1500-2500 gr 257 95 352
≥ 2500 gr 7 0 7
450 398 848
Tablo 3. PR olan ve olmayan bebeklerin doğum haftası gruplarına göre dağılımı
Doğum haftası PR (-) PR (+) TOPLAM
≤ 28 hf 59 162 221
28-32 hf 286 200 486
32-34 hf 97 36 132
≥ 34 hf 8 0 8
450 398 848
Tablo 4. Doğum ağırlığı gruplarına göre PR insidansı
Doğum ağırlığı PR insidansı (%)
≤ 1000 gr 73.9
1000-1500 gr 58
1500-2500 gr 25.9
≥ 2500 gr 0
Tablo 5. Doğum haftası gruplarına göre PR insidansı
Doğum haftası PR insidansı (%)
≤ 28 hf 52.6
28-32 hf 41.7
32-34 hf 19.5
≥ 34 hf 0
43
Doğum ağırlığı ve doğum haftası düştükçe PR insidansının arttığı
görülmektedir. 1000 gr ve altında doğum ağırlığı ile doğan bebeklerde PR insidansı
%73.9 gibi yüksek oranda saptanırken, 2500 gr ve üstünde doğum ağırlığı olan
bebeklerin hiçbirinde PR tespit edilmedi. 1000-1500 gr arasında doğum ağırlığı
olanlarda PR görülme oranı %58 iken, 1500-2500 gr arasında doğum ağırlığı
olanlarda bu oran %25.9 olarak saptandı. Bu grupların dağılımı karşılaştırıldığında
(Pearson ki kare testi) 1500 gr ve daha düşük doğum ağırlığının PR görülme oranını
anlamlı olarak arttırdığı saptandı (p<0.05).
Doğum haftası 28 hafta ve altında olan bebeklerdeki PR insidansı %52.6, 28-
32 hafta arasında %41.7, 32-34 hafta arasında %19.5 olarak izlendi. 34 hafta ve üzeri
doğum haftasında doğan bebeklerin hiçbirinde PR görülmedi. Bu grupların dağılımı
karşılaştırıldı (Pearson ki kare testi) ve 32 hafta ve daha küçük doğum haftasının PR
görülme oranını anlamlı olarak arttırdığı saptandı (p<0.05).
Prematüre retinopatisi saptanan 398 bebekten 155‘i (%38,9) Evre 1, 94‘ü
(%23.6) Evre 2, 123‘ü (%31) Evre 3 (Resim 8), 3‘ü (%0.7) Evre 4, 23‘ü (%5.8) Evre
5 idi. Evre 4 ve Evre 5 olan bebeklerin tamamı dış merkezlerden gönderilen
bebeklerdi. Evre 4 ve 5 dışındaki 372 bebeğin 81‘ (%21.7) zon 1‘de, 141‘i (%38) zon
2‘de, 150‘si (%40,3) zon 3‘te idi.
44
Resim 8. Evre 3 PR
Doğum ağırlığı gruplarının PR‘nin evreleri ile ilişkisi incelendi (Tablo 6).
Tablo 6. Doğum ağırlığı gruplarının evrelere göre dağılımı
Evre ≤ 1000 gr 1000-1500 gr 1500-2500 TOPLAM
EVRE 1 28 (%18,1) 75 (%48,4) 52 (%33.5) 155
EVRE 2 35 (%37,2) 44 (%46,8) 15 (%16) 94
EVRE 3 32 (%26) 60 (%49) 31 (%25) 123
EVRE 4 0 (%0) 3(%100) 0 (%0) 3
EVRE 5 6 (%26) 15 (%65,2) 2 (%8,8) 23
398
Bu tabloya göre Evre 3 olan bebeklerin %75‘inin 1500 gr altında doğum
ağırlığı olduğu, Evre 4 olanların %100‘ünün 1500 gr altında olduğu, Evre 5 olanların
ise %91.2‘sinin 1500 gr altında olduğu görülmektedir. Doğum ağırlığı düştükçe
hastalığın ileri evreleri daha sık görülmektedir. Yapılan istatistiksel karşılaştırmada
(Kruskal Wallis testi), 1500 gr ve daha düşük doğum ağırlığının hastalığın ileri
evreleri için anlamlı risk faktörü olduğu saptandı.
Doğum haftası gruplarının PR‘nin evreleri ile ilişkisi incelendi (Tablo 7).
45
Tablo 7. Doğum haftası gruplarının evrelere göre dağılımı
Evre ≤ 28 hafta 28-32 hafta 32-34 hafta TOPLAM
EVRE 1 43 (%28.6) 89 (%60) 23 (%11.4) 155
EVRE 2 40 (%48.2) 46 (%48.2) 8 (%3.6) 94
EVRE 3 62 (%50.4) 56 (%45.5) 5 (%4.1) 123
EVRE 4 1 (%33,3) 2 (%66.7) 0 (%0) 3
EVRE 5 16 (%69.6) 7 (%30.4) 0 (%0) 23
398
Bu tabloya göre Evre 3 olan bebeklerin %95.9‘unun 32 haftadan küçük
doğum haftasında olduğu, Evre 4 ve Evre 5 olan bebeklerin ise %100‘ünün 32
haftanın altında olduğu görülmektedir. Doğum haftası düştükçe hastalığın ileri
evreleri daha sık görülmektedir. Yapılan istatistiksel karşılaştırmada (Kruskal Wallis
testi), 32 hafta ve daha küçük doğum haftasında doğmanın, hastalığın ileri evreleri
için anlamlı risk faktörü olduğu saptandı.
Prematüre retinopatisi saptanan 398 bebeğin 72‘si (%18.1) eşik, 300‘ü
(%75.4) eşik öncesi dönemde iken, 26‘sı (%6.5) evre 4 ve üzeri evredeydi. PR
saptanan 398 bebeğin 205‘i (%51) tedavi edildi, 193 (%49) bebekte ise retinopati
tedavi gereksinimi olmadan kendiliğinden geriledi. Eşik dönemde olan 72 bebeğin
72‘si de tedavi edilirken, eşik öncesi dönemde olan 300 bebeğin 126‘sı tedavi edildi.
Bu bebeklerde yüksek riskli eşik öncesi evre mevcuttu. Evre 4 ve üzeri evreye geçen
26 bebeğin 7‘sine cerrahi tedavi uygulandı. Kliniğimizin ameliyathane şartları uygun
olmadığı dönemde, cerrahi gereksinimi olan ileri evredeki bebekler dış merkeze
yönlendirildi (Tablo 8).
Tablo 8. Eşik ve eşik öncesi dönemde uygulanan tedavi yüzdeleri
Eşik öncesi 300 126
Laser/krio
Eşik 72 72
Laser/krio
Evre 4 ve üzeri 26 7
Cerrahi
TOPLAM 398 205
46
Evre 4 ve üzeri olan 26 bebeğin dışındaki, PR görülen 372 bebeğin doğum
ağırlıkları ve doğum haftaları eşik ve eşik öncesi hastalık açısından incelendi. Eşik
öncesi dönemde olan 300 bebeğin 242‘sinin (%80.6) 1500 gr ve üzeri, 58‘inin
(%19.4) 1500 gr‘dan düşük doğum ağırlığında olduğu, eşik dönemdeki 72 bebeğin
ise 25‘inin (%34.8) 1500 gr ve üzerinde, 47‘sinin (%65.2) 1500 gr‘dan düşük doğum
ağırlığında olduğu tespit edildi. Eşik öncesi dönemde olan 300 bebeğin 214‘ünün
(%71.4) 28 hafta ve üzerinde, 86‘sının (%28.6) 28 haftanın altında olduğu, eşik
dönemdeki 72 bebeğin 15‘inin (%20.9) 28 hafta ve üzerinde olduğu, 57‘sinin
(%79.1) 28 haftanın altında olduğu tespit edildi.
Doğum ağırlığı ve doğum haftası düştükçe eşik hastalık görülme riski de
artmaktadır. Bu sonuçlar istatistiksel olarak incelendiğinde 1500 gr ve daha düşük
doğum ağırlığı ve 28 hafta ve daha küçük doğum haftası eşik hastalık için anlamlı
risk faktörleri olarak saptandı (p<0.05).
Prognoz açısından öneme sahip artı hastalık 398 bebeğin 125‘inde (%31.4)
mevcuttu. Artı hastalığı olan bebeklerin 107‘si (%85.6) 1500 gr‘dan düşük doğum
ağırlığına sahipti ve artı hastalığı olan bebeklerin 123‘ü (%98.4) 32 haftadan küçük
doğum haftasında olan bebeklerdi. Bu sonuçlar istatistiksel olarak karşılaştırıldığında
1500 gr‘dan düşük doğum ağırlığı ve 32 haftanın altında doğum haftası artı hastalık
görülme riskini artıran faktörler olarak saptandı (p<0.05).
Tedavi edilme haftası ortalama 37±2.4 olup 32-51 hafta arasında
değişmekteydi. Tedavi edilen 205 bebeğin 171‘ine (%83.4) argon laser
fotokoagülasyon, 5‘ine (%2,2) diod laser fotokoagülasyon (Resim 9), 5‘ine (%2,2)
krioterapi, 18‘ine (%8,8) argon/diod laser fotokoagülasyon ve krioterapi, 7‘sine
(%3,4) cerrahi tedavi uygulandı. Preamatüre retinopatisi saptanıp, tedavi edilen ve
tedavi edilmeyen bebeklerin ortalama doğum ağırlıkları ve doğum haftaları tablo
9‘da özetlenmiştir. Tedavi edilen bebeklerin ortalama doğum ağırlığı ve doğum
haftası tedavi edilmeyenlere göre anlamlı olarak daha düşüktü (Tablo 9).
47
Resim 9. a,b Laser fotokoagülasyon uygulanmış PR olguları
Tablo 9. PR saptanıp tedavi edilen ve edilmeyen bebeklerdeki ortalama doğum
ağırlığı ve doğum haftası
PR (+): 398 Ortalama doğum ağırlığı Ortalama doğum haftası
TEDAVİ (-) 1500±387 (680-2410) 31±2.0 (24-33)
TEDAVİ (+) 1180±312 (600-2380) 28±2.2 (24-33)
Tedavi edilen ve tedavi edilmeyen bebeklerde, doğum ağırlıklarının ve
doğum haftalarının dağılımı incelendi (Tablo 10, Tablo 11).
Tablo 10. Doğum ağırlığı gruplarının tedavi edilip edilmeme durumuna göre
dağılımı
Doğum ağırlığı TEDAVİ (-) TEDAVİ (+) TOPLAM
≤ 1000 gr 39 (%36.8) 67 (%63.2) 106
1000-1500 gr 95 (%48.2) 102 (%51.8) 197
1500-2500 gr 59 (%62.1) 36 (%37.9) 95
≥ 2500 gr 0 (%0) 0 (%0) 0
193 205 398
a b
48
Tablo 11. Doğum haftası gruplarının tedavi edilip edilmeme durumuna göre
dağılımı
Doğum haftası TEDAVİ (-) TEDAVİ (+) TOPLAM
≤ 28 hf 60 (%37,1) 102 (%62.9) 162
28-32 hf 105 (%52.5) 95 (%47.5) 200
32-34 hf 28 (%77.8) 8 (%22.2) 36
≥ 34 hf 0 (%0) 0 (%0) 0
193 205 398
Doğum ağırlığı ve doğum haftası düştükçe tedavi edilme oranı anlamlı olarak
artmaktadır (p<0.05). 1500 gr ve daha düşük doğum ağırlığı, 28 hafta ve daha küçük
doğum haftası tedavi gereksinimini artıran faktörler olarak saptandı.
İncelenmiş olan toplam 848 bebekten 570‘inin takip süresi 1 ay ile 9.6 yıl
(ortalama 24±2.2 hafta) arasında değişmekteydi. Retinopati bulgularında gerileme
ortalama 4. haftada gerçekleşti. Dış merkezden gönderilen ve daha sonra
bulundukları merkezde takibe devam edenler, ilk muayenede PR saptanmayıp
kontrollerine gelmeyen bebekler, klinik gidişi iyi olup kontrollerini aksatan bebekler,
kliniğimiz şartları uygun olmayıp vitreoretinal cerrahi/laser için sevk edilen bebekler,
çocuk esirgeme kurumundan gelenler, genel durumu kötü olup exitus olanlar ve
sosyoekonomik nedenler takipten düşme nedenlerini oluşturmaktaydı. Bebekler
sonuç fundus bulguları açısından incelenirken 4 haftadan az takibi olan bebekler
değerlendirmeye dahil edilmedi. Cerrahi uygulanan hasta sayısının az olması
nedeniyle, sayıca daha fazla olan laser ve/veya krioterapi tedavisi yapılan bebekler
ile karşılaştırmanın anlamlı olmaması ve cerrahi yapılan hastaların ilk muayenede
dahi skatrisyel bulgularının olması ve ümitsiz cerrahi yapılan hastalar olması
nedeniyle laser ve/veya krioterapi tedavisi yapılan ve cerrahi yapılan hastaların
sonuçları birlikte değerlendirilmedi (Tablo 12) .
49
Tablo 12. Cerrahi uygulanan bebekler
İsim Doğum ağırlığı Doğum
haftası
Evre Sonuç
MK 1340 28 5 Retina yatışık
HÖ 800 28 5 Retina yatışık
ÇB 750 26 5-İNOP Dekole
HÇ 1100 28 5 Dekole
MYE 1800 29 5 Dekole
MBŞ 1200 27 5-İNOP Fitizik
HK 1000 29 5-İNOP Fibrotik retina
Dört haftadan fazla takibi olan laser fotokoagülasyon ve/veya krioterapi
uygulanmış 170 bebeğin sonuç bulguları karşılaştırıldı. Yüz kırk (%82.3) bebekte
retinopati komplikasyonsuz gerileme gösterdi (grup 1) (Resim 10), 22‘si (% 13)
gerileyen fundus bulguları ile iyileşti (grup 2) (Resim 11), 8 bebekte (% 4.7)
skatrisyel fundus bulguları gelişti, retinopati ileri evreye geçti (grup 3) (Resim 12).
Bu bebeklerin doğum ağırlıkları ve doğum haftaları Kruskal Wallis istatistik testi ile
karşılaştırıldı ve gruplar anlamlı farklılık göstermekteydi (Tablo 13). Grup 3‘deki
bebeklerin doğum ağırlığı ve doğum haftası diğer gruplar ile kıyaslandığında anlamlı
olarak daha düşük bulundu (p<0.05).
Resim 10. Retinopatinin komplikasyonsuz gerilediği bebekte fundusta laser spotları
50
Resim 11. Papillada çekinti, solukluk ve temporal damarlarda düzleşme
Resim 12. Skatrisyel fundus görünümü
51
Tablo 13. Sonuç fundus bulgularına göre ortalama doğum ağırlığı ve ortalama
doğum haftası
Sonuç Ortalama doğum ağırlığı Ortalama doğum haftası
Komplikasyonsuz gerileme
(Grup 1)
1160±303 29±2.0
Gerileyen retinopati
(Grup 2)
1130±289 28.5±1.7
Skatrisyel bulgular
(Grup 3)
990±220 27±1.6
Komplikasyonsuz gerileme gösteren, gerileyen fundus bulguları ile iyileşen
ve skatrisyel fundus bulguları olan bebeklerin tedavi edildiklerindeki zon ve evre
durumu tablo 14 ve 15‘de izlenmektedir.
Tablo 14. Sonuç fundus bulgularının zon ile ilişkisi
Sonuç ZON 1: 79 ZON 2: 91 TOPLAM: 170
Komplikasyonsuz gerileme
Grup 1
57 (%40.8) 83 (%59.2) 140
Gerileyen retinopati
Grup 2
14 (%63.7) 8 (%36.3) 22
Sktrisyel bulgular
Grup 3
8 (%100) 0 (%0) 8
Tablo 15. Sonuç fundus bulgularının evre ile ilişkisi
Sonuç EVRE 2 EVRE 3 TOPLAM: 170
Komplikasyonsuz geileme
Grup 1
72 (%51.4) 68 (%48.6) 140
Gerileyen retinopati
Grup 2
3 (%13.7) 19 (%86.3) 22
Skatrisyel bulgular
Grup 3
0 (%0) 8 (%100) 8
52
Retinopatisi ileri evreye geçen bebeklerin tamamı zon 1, Evre 3 retinopati
saptanan bebeklerdi. Retinopatisi komplikasyonsuz gerileyen 140 bebekten 110‘u (%
78.6) eşik öncesi evrede, 30‘u (% 21.4) eşik evredeydi. Gerileyen retinopati bulguları
olanların 3‘ü (% 13.6) eşik öncesi, 19‘u (% 86.4) eşik evrede olup, skatrisyel fundus
bulguları olan 8 bebeğin tümü eşik evredeydi (Tablo 16).
Tablo 16. Sonuç fundus bulgularının eşik ve eşik öncesi dönem ile ilişkisi
Sonuç EŞİK ÖNCESİ EŞİK TOPLAM
Komplilasyonsuz gerileme
Grup 1
110 (%78.6) 30 (%21.4) 140
Gerileyen retinopati
Grup 2
3 (%13.6) 19 (%86.4) 22
Skatrisyel bulgular
Grup 3
0 (%0) 8 (%100) 8
Çalışmamızda incelenmiş olan 8 bebekte agresif posterior PR saptandı
(Resim 13). Bu bebeklerin ortalama doğum ağırlığı 1126±230 gr (640-1670),
ortalama doğum haftası 28±2.2 (24-31) idi. Laser fotokoagülasyon yapılmış olan bu
bebeklerin 5‘i düzenli takip edilebilmişti. Takip edilen bebeklerin 3‘ünde
komplikasyonsuz gerileme, 1‘inde gerileyen retinopati bulguları, 1 bebekte skatrisyel
fundus bulguları gelişti (Tablo 17).
Tablo 17. Agresif Posterior PR saptanan bebekler
İsim Doğum
ağırlığı
Doğum
haftası
Takip (hafta) Sonuç
EA 1090 31 2 ?
ME 1040 26 102 Skatrisyel fundus bulguları
BE 1120 30 2 ?
Dİ 1520 31 2 ?
NB 640 24 24 Komplikasyonsuz gerileme
MÖ 928 26 104 Gerileyen retinopati
VÇ 1670 30 160 Komplikasyonsuz gerileme
AS 1000 27 18 Komplikasyonsuz gerileme
53
Resim 13. a, b Laser öncesi (a) ve sonrası (b) Agresif posterior PR
Prematüre retinopatisi nedeniyle taranan bebeklerde düşük doğum haftası ve
düşük doğum ağırlığı dışında bazı perinatal-postnatal risk faktörleri varlığı söz
konusuydu. Bebeklerin bir kısmında (277 bebek) risk faktörleri olup olmadığı
bilgisine ulaşılamadı. Bu risk faktörleri, çoğul gebelik, respiratuar distress sendromu,
sürfaktan tedavisi almak, oksijen tedavisi almak, nekrotizan enterekolit, sepsis,
intraventriküler kanama, anemi, hiperbilirubinemi, patent duktus arteriozus, annede
preeklampsi gelişmiş olması ve anneye antenatal steroid uygulaması idi. Risk faktörü
varlığı bilinen bebekler ile karşılaştırılan farklı bir kontrol grubu olmaması nedeniyle
her bir risk faktörü ayrı ayrı değerlendirildi.
Çoğul gebelik ve prematüre retinopati ilişkisi
Toplam 848 bebekten 241‘i ikiz eşi, 77‘si üçüz eşiydi. Toplam 318 bebek
çoğul gebelik özelliği taşımaktaydı. Bu bebeklerin 170‘inde (%53.5) retinopati
saptanmazken, 148‘inde (%46.5) retinopati saptandı. Retinopati saptanan 148
bebeğin 98‘inde (%66.2) tedavi gereksiniminin olduğu, 50‘sinde (%33.8) tedavi
gereksiniminin olmadığı tespit edildi (Tablo 18). Çoğul gebelik ve prematüre
retinopatisi arasındaki ilişki yapılan lojistik regresyon analizinde değerlendirildi ve
istatistiksel olarak anlamlı sonuç saptanmadı.
a b
54
Tablo 18. Çoğul gebelik ve PR ilişkisi
Risk faktörü PR (-) PR (+)
Çoğul gebelik:318 170 (%53.5) 148 (%46.5)
TEDAVİ (+): 98 (%66.2)
TEDAVİ (-): 50 (%33.8)
Respiratuar distress sendromu ve prematüre retinopati ilişkisi
Postnatal RDS saptanmış 138 bebeğin 97‘sinde (%70.3) PR saptanmazken,
41‘inde (%29.7) PR saptandı. Retinopati saptanan 41 bebeğin 28‘inde (%68.3)
tedavi gereksinimi ortaya çıkarken 13 bebek (%31.7) tedavi edilmedi (Tablo 19).
Yapılan lojistik regresyon analizinde RDS, PR için bağımsız risk faktörü olduğu ve
tedavi gereksinimini 1.51 kat artırdığı tespit edildi (Güven aralığı OR: 1.1-8.3)
Tablo 19. Respiratuar distress sendromu ve PR ilişkisi
Risk faktörü PR (-) PR (+)
Respiratuar distress sendromu:138 97 (%70.3) 41 (%29.7)
TEDAVİ (+): 28 (%68.3)
TEDAVİ (-): 13 (%31.7)
Sürfaktan tedavisi ve prematüre retinopati ilişkisi
Postnatal akciğer problemleri nedeniyle sürfaktan tedavisi almış olan 114
bebeğin 86‘sında (%75.4) PR saptanmazken, 28‘inde (%24.6) PR saptandı.
Retinopati saptanan bebeklerin yalnızca 9‘una (%32.1) tedavi gerekirken, 19‘una
(%67.9) tedavi gerekmedi (Tablo 20). Yapılan lojistik regresyon analizinde
sürfaktan, PR için koruyucu faktör olarak tespit edildi (Güven aralığı OR: 0.123-
0.355) .
55
Tablo 20. Sürfaktan tedavisi ve PR ilişkisi
Risk faktörü PR (-) PR (+)
Sürfaktan tedavisi:114 86 (%75.4) 28 (%24.6)
TEDAVİ (+): 9 (%32.1)
TEDAVİ (-): 19 (%67.9)
Oksijen tedavisi ve prematüre retinopati ilişkisi
Solunum sıkıntıları nedeni ile mekanik ventilasyon, başlık, CPAP (Continued
Positive Airway Pressure) veya küvöz içi olacak şekilde oksijen tedavisi uygulanan
185 bebeğin 115‘inde (%62.2) PR saptanmazken, 70‘inde (%37.8) PR saptandı.
Retinopati saptanan 70 bebeğin 49‘unda (%70) tedavi gereksimi oldu, 21‘inde (%30)
tedavi gereksinimi olmadı (Tablo 21). Oksijen tedavisi ve prematüre retinopatisi
arasındaki ilişki yapılan lojistik regresyon analizinde değerlendirildi ve istatistiksel
olarak anlamlı sonuç tespit edilmedi.
Tablo 21. Oksijen ve PR ilişkisi
Risk faktörü PR (-) PR (+)
Oksijen tedavisi:185 115 (%62.2) 70 (%37.8)
TEDAVİ (+): 49 (%70)
TEDAVİ(-): 21 (%30)
Nekrotizan enterekolit ve prematüre retinopati ilişkisi
Postnatal nekrotizan enterekolit geçirmiş olan 40 bebeğin 24‘ünde (%60) PR
saptanmadı, 16‘sında (%40) retinopati saptandı. Retinopati saptanan 16 bebeğin
10‘unda (%62.5) tedavi gereksinimi oldu, 6‘sında (%37.5) tedavi gerekmedi (Tablo
22). Nekrotizan enterokolit ve prematüre retinopatisi arasındaki ilişki yapılan lojistik
regresyon analizinde değerlendirildi ve istatistiksel olarak anlamlı sonuç saptanmadı.
56
Tablo 22. Nekrotizan enterekolit ve PR ilişkisi
Risk faktörü PR (-) PR (+)
Nekrotizan enterekolit:40 24 (%60) 16 (%40)
TEDAVİ (+): 10 (%62.5)
TEDAVİ (-): 6 (%37.5)
Sepsis ve prematüre retinopati ilişkisi
Postanatal sepsis gelişmiş olan 69 bebekten 37‘sinde (%53.6) PR
saptanmazken, 32‘sinde (%46.4) PR saptandı. Retinopati saptanan 32 bebeğin
15‘inde (%46.9) tedavi gereksinimi oldu, 17‘sinde (%53.1) tedavi gerekmedi (Tablo
23). Sepsis ve prematüre retinopatisi arasındaki ilişki yapılan lojistik regresyon
analizinde değerlendirildi ve istatistiksel olarak anlamlı sonuç saptanmadı.
Tablo 23. Sepsis ve PR ilişkisi
Risk faktörü PR (-) PR (+)
Sepsis:69 37 (%53.6) 32 (%46.4)
TEDAVİ (+): 15 (%46.9)
TEDAVİ (-): 17 (%53.1)
İntraventriküler kanama ve prematüre retinopati ilişkisi
Postnatal intraventriküler kanaması olan 9 bebeğin sadece 2‘sinde (%22.2)
PR saptanmadı, 7‘sinde (%77.8) retinopati saptandı. Retinopatisi olan 7 bebeğin
7‘sinde de tedavi gereksiniminin olduğu görüldü (Tablo 24). İntraventriküler kanama
ve PR ilişkisi lojistik regresyon analizinde değerlendirildi ve İVK, PR için bağımsız
risk faktörü olarak tespit edildi. İntraventriküler kanamanın tedavi gereksinimini 12.7
kat artırdığı saptandı (Güven aralığı OR: 1.2-124.9).
57
Tablo 24. İntraventriküler kanama ve PR ilişkisi
Risk faktörü PR (-) PR (+)
İntraventriküler kanama:9 2 (%22.2) 7 (%77.8)
TEDAVİ (+): 7 (%100)
Anemi ve prematüre retinopati ilişkisi
Anemisi olan 27 bebeğin 16‘sında (%59.2) PR saptanmadı, 11‘inde (%40.8)
retinopati saptandı. Retinopatisi olan 11 bebeğin 7‘sinde (%63.6) tedavi gereksinimi
oldu, 4‘ünde (%36.4) tedavi gerekmedi (Tablo 25). Anemi ve prematüre retinopatisi
arasındaki ilişki yapılan lojistik regresyon analizinde değerlendirildi ve istatistiksel
olarak anlamlı sonuç saptanmadı.
Tablo 25. Anemi ve PR ilişkisi
Risk faktörü PR (-) PR (+)
Anemi :27 16 (%59.2) 11 (%40.8)
TEDAVİ (+): 7 (%63.6)
TEDAVİ (-): 4 (%36.4)
Hiperbilirubinemi ve prematüre retinopati ilişkisi
Hiperbilirubinemisi olan 13 bebeğin 10‘unda (%77) retinopati saptanmazken,
3 bebekte (%23) PR tespit edildi. Retinopatisi olan 3 bebekte de tedavi gereksinimi
olmadı (Tablo 26). Hiperbilirubinemi ve prematüre retinopatisi arasındaki ilişki
yapılan lojistik regresyon analizinde değerlendirildi ve istatistiksel olarak anlamlı
sonuç saptanmadı.
58
Tablo 26. Hiperbilirubinemi ve PR ilişkisi
Risk faktörü PR (-) PR (+)
Hiperbilirubinemi:13 10 (%77) 3 (%23)
TEDAVİ Ø
Patent duktus arteriosus ve prematüre retinopati ilişkisi
Patent duktus arteriosusu olan 13 bebeğin 10‘unda (%77) PR saptanmazken,
3‘ünde (%23) PR saptandı. Retinopatisi olan 3 bebeğin 2‘sinde (%66.7) tedavi
gerekirken, 1‘inde (%33.3) tedavi gereksinimi olmadı (Tablo 27). Patent duktus
arteriozus ve prematüre retinopatisi arasındaki ilişki yapılan lojistik regresyon
analizinde değerlendirildi ve istatistiksel olarak anlamlı sonuç saptanmadı.
Tablo 27. Patent duktus arteriozus ve PR ilişkisi
Risk faktörü PR (-) PR (+)
Patent duktus arteriozus:13 10 (%76.9) 3 (%23,1)
TEDAVİ (+): 2 (%66.7)
TEDAVİ (-): 1 (%33.3)
Annede preeklampsi olması ve prematüre retinopati ilişkisi
Doğum öncesi annesinde preeklampsi gelişmiş olan 19 bebeğin 13‘ünde
(%68.4) PR tespit edilmezken, 6‘sında (%31.6) PR tespit edildi. Retinopatisi olan 6
bebeğin 3‘ünde (%50) tedavi gereksinimi oldu, 3‘ünde (%50) olmadı (Tablo 28).
Annede preeklampsi olması ve prematüre retinopatisi arasındaki ilişki yapılan lojistik
regresyon analizinde değerlendirildi ve istatistiksel olarak anlamlı sonuç saptanmadı.
Tablo 28. Annede preeklampsi olması ve PR ilişkisi
Risk faktörü PR (-) PR (+)
Annede preeklampsi olması:19 13 (%68.4) 6 (%31.6)
TEDAVİ (+): 3 (%50)
TEDAVİ (-): 3 (%50)
59
Antenatal steroid uygulaması ve prematüre retinopati ilişkisi
Doğum öncesi antenatal steroid uygulanmış 65 bebeğin 52‘sinde (%80) PR
saptanmadı, 13‘ünde (%20) PR saptandı. Retinopati saptanan 13 bebeğin 8‘ine
(%61.6) tedavi uygulanırken, 5‘ine (%38.4) tedavi uygulanmadı (Tablo 29).
Antenatal steroid uygulaması ve PR arasındaki ilişki yapılan lojistik regresyon
analizinde değerlendirildi. Antenatal steroid uygulaması PR için koruyucu faktör
olarak tespit edildi (Güven aralığı OR: 0.164-0.662).
Tablo 29. Antenatal steroid uygulaması ve PR ilişkisi
Risk faktörü PR (-) PR (+)
Antenatal steroid uygulaması:65 52 (%80) 13 (%20)
TEDAVİ (+): 8 (%61.6)
TEDAVİ (-): 5 (%38.4)
En az 6 aylık takibi olan, kliniğimizin pediatrik oftalmoloji ve şaşılık
servisinde değerlendirmesi yapılmış, refraksiyonu bilinen 155 bebek mevcuttu. Bu
bebeklerin en son tarihli retinoskopileri esas alınarak emetropi (±0.50, ±0.50 aks 0-
180), hipermetropi (+0.50‘den büyük), miyopi (-0.50‘den büyük), hipermetrop
astigmat (+0.50 aks 0-180‘den büyük), miyop astigmat (-0.50 aks 0-180‘den büyük)
ve anizometropi (2 göz arasında en az 2 dioptri fark olması) şeklinde refraksiyonları
kaydedildi. Görme keskinliği ölçümü hasta kooperasyonu gerektirdiği ve
çalışmamızdaki hastalar görme ifade edemediği için çalışma kapsamında
değerlendirilmedi. Refraksiyonu bilinen bebekler sonuç fundus bulguları açısından
karşılaştırıldı (Tablo 30).
60
Tablo 30. Refraksiyonu bilinen bebeklerin sonuç fundus bulguları
Komplikasyonsuz gerileme
Grup 1: 132
Gerileyen retinopati
Gup 2: 20
Skatrisyel bulgular
Grup 3: 3
%27.6 emetropi
%26.4 hipermetrop astigmat
%23 miyop astigmat
%14.7 hipermetrop
%5 anizometropi
%3.3 miyopi
%54.6 anizometropi
%36.4 miyop astigmat
%67 anizometropi
%33 miyop astigmat
Gerileyen retinopati bulgusu ve skatrisyel fundus bulgusu olanlarda
anizometropi görülmesi anlamlı olarak daha sık saptandı (p<0.05). Miyop astigmat
refraksiyon da aynı şekilde gerileyen retinopatisi olanlarda ve skatrisyel fundus
bulgusu olanlarda anlamlı olarak daha sık izlendi (p<0.05).
Tüm bebekler içinde 25 ikiz eşinin ve 8 üçüz eşinin PR bulguları birbirinden
farklılık göstermekteydi. Prenatal özellikleri benzer olan bu bebekler, ikizleri ve
üçüzleri ile farklılık göstermeyen bebekler ile doğum ağırlığı, doğum haftası,
sistemik risk faktörleri ve sonuç bulguları açısından karşılaştırıldı ancak anlamlı
sonuç saptanmadı.
Eşik evrede laser fotokoagülasyon tedavisi yapılmış olan 1 bebeğe, takipte
intravitreal lucentis enjeksiyonu da yapıldı. Tedaviye rağmen bu bebekte skatrisyel
fundus bulguları gelişti. İki bebekte PR‘nin ayırıcı tanısında akılda tutulması gereken
Primer Hiperplastik Persistan Vitreus (PHPV) ve PR birliktelik gösteriyordu. Eşik
evrede tedavisi yapılmış olan 1 bebeğe takipte katarakt gelişmesi nedeniyle katarakt
cerrahisi yapıldı. Eşik evrede tedavisi yapılmış olan 2 bebekte de takipte glokom
saptandı ve tedavisi halen sürmektedir.
61
5. TARTIŞMA
Son yıllarda, yardımcı üreme tekniklerinin gelişmesi nedeni ile erken doğan
bebeklerin sayısı giderek artmakta ve özellikle dünyada son iki dekadda
neonatalojideki gelişmelere paralel olarak çok daha düşük doğum ağırlığına sahip
olan bebekler yaşama şansına kavuşmaktadır. Bunun sonucu olarak PR insidansında
da giderek artış görülmektedir (195). Prematüre retinopatisi için kesin ilişkisi olduğu
gösterilen en önemli risk faktörünün düşük doğum ağırlığı ve düşük doğum haftası
ile belirlenen immatürite olduğu gösterilmiştir. Şimdiye kadar PR sıklığı üzerine
yapılan çalışmalarda değişik sonuçlar bildirilmiştir. Bu durum tarama kriteri olarak
değişik doğum ağırlıklarının ve doğum haftalarının alınmasından veya prematüre
bebeklerin farklı epidemiyolojik özelliklerinden kaynaklanıyor olabilir. PR görülme
insidansı çalışmalarda %27.4-%65.8 arasında değişmektedir (12-26). Çalışmamızda
Ocak 1996 – Mart 2011 tarihleri arasında ortalama doğum haftası 31, ve ortalama
doğum ağırlığı 1440 gr olan toplam 848 bebekte %46.9 oranında prematüre
retinopatisi saptanmıştır.
Clark ve ark. (196) PR insidansını 1500 gr altındaki prematürelerde %51,
Darlow ve ark. (197) ise 1500 gr altındaki prematürelerde bu sıklığı %21 olarak
bildirmiştir. Flynn ve ark. (198) 1300 gr altındaki prematürelerde bu oranı %55.6
olarak tespit etmiştir. Ülkemizde Demirkol ve ark. (199) 2370 gr altındaki
bebeklerde PR sıklığını %3.8 olarak bildirirken, Gezer ve ark. (200) ise %26.4 olarak
bildirmiştir. Mathew ve ark. (201) ortalama doğum haftası 28 hafta olan ve ortalama
doğum ağırlığı 1205 gr olan 205 bebekteki PR insidansını %31.2 olarak, Larsson ve
ark (202) ortalama doğum haftası 29.4 olan ve ortalama doğum ağırlığı 1381 gr olan
392 bebekteki PR insidansını %25.5 olarak saptamışlardır. Ülkemizden yapılan bir
çalışmada ortalama doğum haftası 31 ve ortalama doğum ağırlığı 1568 gr olan 465
bebekteki PR insidansı %30.3 olarak bildirilmiştir (203). CRYO-ROP çalışmasında
1251 gr altındaki bebeklerde PR insidansı %65.8, 1000 gr‘ın altındakilerde ise %
81.6 olarak bulunmuştur (148). Ülkemizde Karaçorlu ve ark. (57), Ovalı ve ark. (56),
Hızarcıklıoğlu ve ark. (79) ve Apil ve ark. (80) tarafından yapılan çalışmalarda 1000
gr altında doğan bebeklerdeki PR oranı sırasıyla %56, %78.9, %37.5 ve %50, bu
62
oranlar 1001-1250 gr aralığında doğan bebeklerde %33, %47.2, %50, %44, 1251-
1500 arasında doğanlarda %16, %38.5, %7.5, %27.2, 1500 gr üstünde doğan
bebekler için ise %10, %12.6, %5, %16.7 olarak bildirilmiştir. Çalışmamızda PR
görülme oranı 1000 gr ve altında doğum ağırlığı olan bebeklerdeki PR görülme oranı
%73.9, 1000-1500 gr arasındakilerde %58, 1500-2500 gr arasındakilerde %25.9,
2500 gr ve üzerinde %0 olarak saptanmıştır. Doğum ağırlığı azaldıkça PR görülme
oranı artmaktadır.
Düşük doğum haftasına sahip bebeklerde PR sıklığının daha fazla olduğunu
gösteren pek çok çalışma vardır. ETROP çalışma grubunun, 1251 g‘nin altındaki
6998 bebek ile yaptığı çalışmada, PR görülme oranı, 27 hafta ve altında doğan
bebeklerde %89, 28-31 haftalık bebeklerde %51.7, 32 hafta ve üstünde doğan
bebeklerde ise %14.2 olarak bildirilmiştir (26). Palmer ve ark., 27 haftadan küçük
prematürelerde PR insidansını %90, 28-31 hafta arasındakilerde %55.3, 32 haftadan
büyüklerde ise %29.5 olarak bildirmiştir (204). Fleidelius ve ark. (205), 28 haftadan
küçük prematürelerde PR insidansını %72 ve 29-30 haftalık prematürelerde %17, 31-
32 haftalık olanlarda ise %8 olarak bildirmiştir. Fielder ve ark. (14) PR sıklığını 32
hafta ve altında doğan bebeklerde %67.2, 32 hafta üzerinde ise %26 oranında
bulurken, Clark ve ark. (196) doğum haftası 32 hafta ve üzerindeki bebeklerde PR
saptamamışlardır. Fortes ve ark. (206) 28 hafta altında doğan bebeklerdeki PR
oranını %43, 28-32 arasında doğan bebeklerde %23, 32 haftadan büyük doğan
bebeklerde ise %11.8 olarak tespit etmişlerdir. Ülkemizde ise Gezer ve ark. (200) PR
sıklığını 28 haftadan küçük bebeklerde %59, 29-32 hafta arasındakilerde %24.3, 33-
36 hafta arasındakilerde ise %6.8 olarak bildirirken, Özcan ve ark. (203) 29 haftadan
küçük bebeklerde %16.0, 30-33 hafta arasındakilerde %17.0 ve 34-37 hafta
arasındakilerde %6.0 olarak bildirmişlerdir. Gültan ve ark (207), doğum haftası 36 ve
altında olan 205 bebeği inceledikleri çalışmalarında, PR görülme oranını, 28 haftanın
altında %40, 29-32 hafta arasında %13, 33 hafta ve üzerinde ise %2 olarak
saptamışlardır. Çalışmamızda PR görülme oranı 28 hafta ve altında doğan bebeklerde
%52.6, 28-32 hafta arasındakilerde %41.7, 32-34 hafta arasındakilerde ise %19.5
olarak bulunmuştur. 34 hafta ve üzeri doğan bebeklerde PR tespit edilmemiştir.
Doğum haftası düştükçe PR insidansı artmaktadır.
63
Prematüre retinopatisi saptanan bebeklerin hangi evrede olduğunun
belirtildiği çalışmalarda da değişik sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Palmer ve ark. (204)
2699 prematüre bebeği içeren araştırmasında PR gelişen bebeklerin %25.2‘sinin evre
1, %21.1‘sinin evre 2, %18.3‘ünün evre 3 hastalığı olduğunu bildirmiştir. Aynı
çalışmada %35.4 oranında evre 4 ve evre 5 PR saptanmıştır. Fielder ve ark. (14) bu
oranları sırası ile %29.9, %16.3, %6.4 olarak bildirmişlerdir. Bu çalışmada %0.3
oranında ise evre 4 ve 5 hastalık tespit edilmiştir. Ülkemizde Karadeniz ve ark.
bebeklerin %16.8‘inde evre 1, %29.38‘inde evre 2, %51.65‘inde evre 3, %2.36‘sında
evre 4-5 PR bildirmişlerdir (208). Altunbaş ve ark.‘nın çalışmasında (56) bu oranlar
sırası ile % 36, %28, 532, %4 iken, Bozkurt ve ark.‘nın çalışmasında (209) %50,
%20, %25, %5 olarak tespit edilmiştir. Özcan ve ark. (203) %46.1 evre 1, %24.8
evre 2, %22.7 evre 3, %4.3 evre 4-5 PR saptamışlardır. Çalışmamızda %37.6
oranında evre 1, %22.3 evre 2, %33 evre 3, %6 evre 4-5 PR tespit edilmiştir.
Schaffer (210) doğum ağırlığında her 100 gr‘lık artış için eşik hastalığa ulaşma
riskinde %27 oranında düşüş olduğunu bildirmektedir. Yani doğum ağırlığı arttıkça
hastalığın ilerleme riskinin azaldığını ifade etmektedir. Çalışmamızda düşük doğum
ağırlıklı ve düşük doğum haftasında doğan bebeklerde PR‘nin ileri evrelerinin daha
sık görüldüğünü tespit etmek amacı ile doğum ağırlığına ve doğum haftasına göre PR
evrelerini sınıflandırdığımızda doğum ağırlığı ve doğum haftası ile hastalık şiddeti
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Doğum ağırlığı
ve doğum haftası küçüldükçe PR‘nin ileri evreleri daha sık görülmektedir.
Kötü prognoz göstergesi olan artı hastalık PR gelişen 398 bebekten 125‘inde
(%31.4) saptanmıştır. ETROP çalışmasında ise PR gelişen 2320 bebekten 556‘sında
(%24) artı hastalık saptanmıştır (26). Bu çalışmaya 1251 gramın altında doğan
bebekler alınmıştır, çalışmamızda PR gelişen 398 bebeğin doğum ağırlıkları ise
ortalama 1300 gr olup 600-2410 gr arasında değişmektedir. Doğum ağırlığı düştükçe
artı hastalık gelişiminin artmasına rağmen çalışmamızda artı hastalık oranı ETROP
çalışmasına göre daha yüksek bulunmuştur.
Çalışmamızda prematüre retinopatili 398 bebeğin 300‘ünde (%75.6) eşik
öncesi, 72‘sinde (%18) eşik evre PR saptanmıştır. Evre 4 ve üzeri toplam 26 bebek
(%6.5) mevcuttur. Doğum ağırlığına göre eşik öncesi ve eşik PR görülme oranlarına
64
bakıldığında 1500 gr altındaki bebeklerde %19.3 oranında eşik öncesi, %80.6
oranında eşik PR izlenmiştir. Doğum ağırlığı 1500 gr ve üzeri olan bebeklerde %65.2
eşik öncesi, %34.7 eşik PR tespit edilmiştir. Doğum haftasına göre eşik öncesi ve
eşik PR görülme oranlarına bakıldığında 28 haftanın altında doğan bebeklerde %
28.6 eşik öncesi, %71.3 eşik PR saptanırken, 28 hafta üzeri doğanlarda %79.1 eşik
öncesi, %20.8 eşik PR saptanmıştır. ETROP çalışmasında 2005 yılında 6998
bebekten 856‘sında (%12.2) eşik PR tespit edildiği bildirilmektedir (211).
Ülkemizden Gültan ve ark eşik hastalık oranını %1 olarak bildirmişlerdir (207).
Çalışmamızda tüm bebekler içinde eşik hastalık oranı %8.4 olarak saptanmıştır.
Prematüre retinopati tedavisinde ilk defa 1971 yılında Japonlar tarafından
kullanılmaya başlanmış olan krioterapinin etkinliği ilk kez Ben Sira tarafından
savunulmuştur (116). Ben Sira ve ark. (116) aktif prematüre retinopatili 9 hastanın
18 gözünde avasküler alana kriyoterapi uygulamışlar ve tüm gözlerde regresyon
görüldüğünü bildirmişlerdir. Hindle (119), hem ridge bölgesine, hem de avasküler
alana kriyoterapi uyguladığı çalışmasında başarılı sonuçlar bildirmiştir. Bununla
birlikte PR tedavisinde kriyoterapinin etkinliği ile ilgili farklı sonuçlar da
bildirilmiştir. Haris ve Mc Cornick (120) 10 hastanın 10 gözüne tedavi uygulamış ve
tedavinin zararlı olmadığını fakat faydalı da olmadığını tespit etmişlerdir.
Retinopatili gözlerde kriyoterapi ile gözlemi kıyaslayan randomize çalışmalar da
mevcuttur. Tasman ve ark. (121) bir gözüne kriyoterapi uygulayıp bir gözünü kontrol
grubu olarak değerlendirdikleri bilateral simetrik evre 3 PR olan 28 hastada
kriyoterapinin tedavisiz bırakılan gözlere göre daha etkili sonuçlar verdiğini ifade
etmişlerdir. Kriyoterapinin etkinliği ile ilgili çelişen bu sonuçlar, hasta sayısının az
olması, tedavi zamanlamasındaki farklılıklar, ortak sınıflandırma sisteminin yokluğu,
kontrol grubunun yokluğu ve tedavi tekniğindeki farklılıklar gibi çalışmalardaki
değişkenlerin çeşitliliği ile ilgilidir. Çalışmamızda tedavi gereksinimi olan 205
bebeğin 5‘ine(%2) krioterapi, 18‘ine (%8) bebeğe krioterapi ve laser
fotokoagülasyon tedavisi uygulanmıştır.
Prematüre retinopatisinin tedavisinde laser kullanımı ise ilk olarak Nagata ve
ark. (125) tarafından rapor edilmiştir. Avasküler retinanın ablasyonu şeklinde
uygulanan tedavi daha sonra da literatürde oldukça geniş biçimde yer almıştır. Laser
65
fotokoagülasyon ile avasküler ablasyon sonucu hipoksik retina ortadan kaldırılır ve
vaskülar endotelyal büyüme faktörü gibi vazoproliferatif maddenin ortaya çıkışı
önlenir. Böylece vazoproliferasyon engellenir. Çeşitli yazarlar laser fotokoagülasyon
ve kriyoterapi tedavisinin sonuçlarını karşılaştırmış ve LFK ile kriyoterapiye oranla
daha iyi anatomik sonuç elde edilebileceğini ifade etmişlerdir (127-136). Pearce ve
ark. (131) anatomik başarı oranının LFK sonrası %93, kriyoterapi sonrası %69
olduğunu, ancak LFK tedavisi yapılan olguların yaklaşık %60‘ında, kriyoterapi
yapılan hastaların ise sadece %33‘ünde görme keskinliğinin iyi olduğunu tespit
etmişlerdir. Yapılan bir başka çalışmada bilateral PR bulgusu bulunan gözlerde, bir
göze kriyoterapi diğer göze ise LFK tedavisi uygulanmış ve hastalar 7 yıl takip
edilmiştir. Ortalama görme keskinlikleri 20/33 olarak saptanmış ve ortalama
refraksiyon kusuru -6.5 D olarak belirlenmiştir. Kriyoterapi uygulananlarda ortalama
görme keskinliği 20/133 ve ortalama refraksiyon ise -8.25 D olarak belirtilmiştir
(212). Capone ve ark. (136) Zon 1 eşik hastalığa sahip 17 hastanın 30 gözünü diod
laser ile tedavi ettikleri çalışmada 25 gözde (%83.3) iyi sonuç elde etmişlerdir.
Landers ve ark. (138) argon laser ile tedavi ettikleri ve 6 ay takip ettikleri eşik PR‘ye
sahip hastalarda %73 oranında başarılı sonuç bildirmişlerdir. Mc Namara ve ark.
(129) eşik PR‘ye sahip hastalarda kriyoterapi ile laser fotokoagülasyonun
etkinliklerini kıyaslamışlar ve sonuçta LFK tedavisinin PR tedavisinde en az
kriyoterapi kadar etkili olduğu sonucuna varmışlardır. Laser ROP çalışma grubu
tarafından eşik PR olan olgularda başarısız sonuç oranı kriyoterapi uygulananlarda
%19, LFK uygulanan grupta ise %8 olarak saptanmıştır (107).
Kim ve ark. (184) eşik evrede yaptıkları laser fotokoagülasyon ile %86
gerileme sağlamışlardır. Ancak zon 1‘deki olguların %36‘sında, zon 2‘deki olguların
ise %10‘unda tedaviye rağmen ileri evreye geçiş tespit etmişlerdir. Başka bir
çalışmada zon 1‘e artı hastalık eşlik ediyorsa acil tedavi yapılması gerektiği rapor
edilmiştir (146). Artı hastalığın varlığı prognozu olumsuz etkiler. Artı hastalık varlığı
ilerlemeyi hızlandırdığı için günümüzde laser tedavisi endikasyonlarının başında
gelmektedir. CRYO-ROP çalışma grubu 1251 gram altında doğanlarda olumsuz
anatomik sonuç oranını %3.1 olarak bildirmiş ve bu bebeklerin tamamının zon 1
veya zon 2‘de artı hastalığın eşlik ettiği evre 3 bebekler olarak tespit etmiştir (148).
Bu konuda yapılan en önemli çalışmalardan olan ET-ROP sonuçlarına göre,
66
özellikle yüksek riskli eşik öncesi dönemde yapılacak laser fotokoagülasyon tedavisi
ile olumsuz anatomik sonucun anlamlı olarak azaldığı ve görme keskinliğinin daha
iyi olduğu vurgulanmaktadır (211). Çalışmamızda laser fotokoagülasyon ve/veya
kriyoterapi yapılan bebeklerin %82.3‘ünde komplikasyonsuz gerileme, %12.9‘unda
gerileyen retinopati bulguları, %4‘ünde skatrisyel fundus bulguları tespit edilmiştir.
Retinopatisi ileri evreye geçen bebeklerin tamamı zon 1, Evre 3 retinopati saptanan
bebeklerdir. Retinopatisi komplikasyonsuz gerileyen 140 bebekten 110‘u (% 78.5)
eşik öncesi evrede, 30‘u (% 21.4) eşik evredeydi. Gerileyen retinopati bulguları
olanların 3‘ü (% 13.6) eşik öncesi, 19‘u (% 86.3) eşik evrede olup, skatrisyel fundus
bulguları olan 8 bebeğin tümü eşik evrededir. Zon küçüldükçe ve evre büyüdükçe
olumsuz sonuç artmaktadır. Çalışmamızda retinopati saptanan bebeklerdeki tedavi
oranı %51‘dir. Bu oranın nispeten yüksek olmasının; kliniğimizin bir üniversite
kliniği olması, PR konusunda önemli bir referans merkezi olması, prematüre
bebeklerin yaşatılabildiği iyi bir yenidoğan ünitesinin olması, dış merkezlerden
tedavi için yönlendirilen bebeklerin çok sayıda olması gibi pek çok nedeni olabilir.
Prematüre retinopatisinde cerrahi tedavi sonuçları yüz güldürücü
olmamaktadır. Anatomik başarı sağlansa bile fonksiyonel görme kazancı buna
paralellik göstermemektedir. Greven ve Tasman (165) evre 4b veya evre 5 hastalığa
sahip 22 gözün 13‘ünde (%59) anatomik başarı sağlamıştır. Anatomik başarı
sağlanan hastaların 18 aylık takipleri sonrasında bu hastaların %40‘ında 20/400
düzeyinde görme elde etmişlerdir. Noorily ve ark. (166) 15 hastaya skleral çöktürme
uygulamış ve 10‘unda (%67) anatomik başarı elde etmişlerdir. Buna rağmen 10
hastanın sadece 2‘si (%20) takip ve fiksasyon yeteneği kazanabilmişlerdir.
Çalışmamızda 7 (%3) bebeğe cerrahi tedavi uygulanmıştır. Tedavi sonrası yalnız 2
bebekte retina yatışık olarak kalmıştır. Retinopatisi olan bebeklerin cerrahiye
gitmeden erken dönemde tedavi edilmesi hedeflenmelidir.
Prematüre retinopati gelişimindeki olası rolü açısından bu güne kadar pek çok
risk faktörü araştırılmış, ancak doğum ağırlığı ve doğum haftası dışındaki faktörlerin
PR gelişimindeki rolü tam olarak belirlenememiştir. Bu konuda yapılan en kapsamlı
çalışmalardan birinde doğum ağırlığı 1500 gram ve altında olan 402 bebek üzerinde
olası 38 risk faktörü araştırılmış ve çok değişkenli analizde 10 faktör bağımsız olarak
67
PR ile ilişkili bulunmuştur. Bu faktörlerden, düşük doğum ağırlığı, düşük doğum
haftası, 7 günden uzun süreli ventilasyon, yüksek hacimde kan transfüzyonu ve
sürfaktan tedavisi PR insidansında artışla, nekrotizan enterokolit, maternal
preeklampsi, antenatal betametazon tedavisi, vitamin E ve fototerapi PR insidansında
azalma ile ilişkili bulunmuştur (81). Bir başka çalışmada, doğum ağırlığı 1500 gr‘ın
altında olan 115 prematüre bebekte PR gelişiminde etkili olabilecek risk faktörleri
(doğum ağırlığı, doğum haftası, çoğul gebelik, doğum şekli, Apgar skorları, cinsiyet,
RDS, mekanik ventilatör süresi, oksijen tedavi süresi, hastanede kalış süresi,
sürfaktan tedavisi, bronkopulmoner displazi ve olası koruyucu faktörler (kontrollü
oksijen tedavisi, antenatal steroid kullanımı, eritropoetin, vitamin E ve anne sütü ile
beslenme) değerlendirilmiştir. Bu çalışmanın sonucunda prematürelik, çok düşük
doğum ağırlığı, düşük Apgar skoru, bronkopulmoner displazi, mekanik ventilatör
tedavi süresi, uzamış oksijen tedavisi, sepsis ve hastanede yatış süresi anlamlı
bulunurken, anne sütünün PR açısından koruyucu olduğu sonucuna varılmıştır.
Bununla birlikte, anne sütü alabilen bebeklerin genel olarak genel durumu daha iyi
olan bebekler olduğu göz önünde bulundurulursa, PR gelişiminde azalmanın anne
sütüne mi yoksa genel durumun iyi oluşuna mı bağlı olduğu sorusunun cevabı
verilememektedir (213). Bu ve benzeri belirsizlikler risk faktörlerinin araştırıldığı
çalışmaların hemen hepsinde karşımıza çıkmaktadır.
Arter kan gazı seviyeleri oldukça dikkatli bir şekilde izlenmesine rağmen
günümüzde hala PR vakaları görülmektedir. Bu nedenle oksijen tedavisi geçmişte
olduğu gibi önemli bir risk faktörü olmasına rağmen günümüzde organların
immatüritesi, yenidoğan hastalıkları ve stres için bir gösterge olarak kabul
edilmektedir. Çalışmamızda değerlendirilmiş olan solunum sıkıntıları nedeni ile
mekanik ventilasyon, başlık, CPAP (Continued Positive Airway Pressure ) veya
küvöz içi olacak şekilde oksijen tedavisi uygulanan 185 bebeğin 115‘inde (%62.1)
PR saptanmamıştır. Patz (214) yüksek düzeyde (%65-70) oksijen verilen bebeklerde
%60 oranında, düşük düzeyde (%40) oksijen verilen bebeklerde ise %6 oranında PR
geliştiğini bildirmiştir. Kinsey (3) ise oksijen tedavisinin PR üzerinde anlamlı bir
etkisini saptayamamıştır. Flyn (28) transkutanöz oksijen monitörizasyonu yapılan ve
kontrollü seviyede oksijen verilen bebek grubu ile oksijen monitörizasyonu
yapılmadan oksijen tedavisi uygulanan bebek grubunda aynı oranda PR geliştiğini
68
bildirmiş ve oksijen tedavisinin PR insidansından çok şiddetini etkilediğini
söylemiştir. Daha sonra oksijen tedavisinin PR üzerine olan etkisini belirleyebilmek
amacı ile birçok çalışma yapılmış ve bunların çoğunda yüksek düzeyde oksijen
tedavisinin PR insidansı ve şiddetini arttırdığı bildirilmiştir. Bugün oksijen takviyesi
PR‘nin kesin risk faktörleri arasında yer almasına rağmen oksijen tedavisinin hangi
bebeklerde hangi konsantrasyonda ve hangi sürede verilince PR üzerinde etkili
olacağı konusunda kesin bir veri yoktur. Ayrıca PR gelişmesi için oksijen takviyesi
de şart değildir. Lucey ve Dangman hiçbir zaman oksijen tedavisi almamış fakat PR
gelişmiş 95 bebek bildirmişlerdir (215).
CRYO-ROP çalışmasında düşük doğum ağırlığı, düşük gestasyonel yaş,
beyaz ırk, çoğul gebelik eşik hastalıkla ilişkili risk faktörleri olarak saptanmıştır. Zon
1 PR, artı hastalık, ileri evre ve tutulum sahasının fazla olması ise makula hasarı
açısından kötü prognoz faktörleri olarak bildirilmiştir (82).
Bourla ve ark. (216) sepsis, oksijen tedavisi, mekanik ventilasyon, RDS ve
PDA‘yı tedavi edilen bebeklerde laser tedavisinde başarısızlık ve retina dekolmanına
ilerleme açısından risk faktörü olarak saptamışlardır. Romagnoli ve ark. (217) düşük
doğum ağırlığı, gestasyonel yaş, oksijen tedavisi, enfeksiyonlar ve kan
transfüzyonunu risk faktörü olarak tespit etmişlerdir. Chaudhari ve ark (218) sepsis,
apne, oksijen tedavisi ve kan ürünleri kullanımının PR gelişmesinde riskli olduğunu
ve PR gelişenlerin üçte birinde laser fotokoagülasyon gereksinimi olduğunu
bildirmişlerdir.
Çalışmamızda respiratuar distress sendromu ve intraventriküler kanama risk
faktörleri, sürfaktan tedavisi ve antenatal steroid uygulaması ise koruyucu faktörler
olarak tespit edilmiştir. Çalışmamızda çoğul doğum, oksijen tedavisi, NEK, sepsis,
anemi, hiperbilirubinemi, PDA, annede preeklampsi olmasının tedavi gereksinimini
arttırdığı görülmüştür ancak istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmamıştır.
Çok düşük doğum ağırlıklı bebeklerin sağ kalım şansını artıran sürfaktan
tedavisinin PR gelişimi ve şiddeti üzerine etkileri çeşitli çalışmalarda
değerlendirilmiştir. Sürfaktanın yenidoğanlarda mekanik ventilasyon süresini
kısaltarak pulmoner stabiliteyi sağladığı, dolayısıyla PR ile ilişkili risk faktörlerini
69
azaltarak PR prevelansını azalttığı bildirilmiştir (109-112). Fakat bu bebeklerde
uygulanan sürfaktan tedavisinin yaşama şansını arttırması nedeni ile PR sıklığını
arttırabileceği de düşünülebilir. Repka ve ark. sürfaktan tedavisi uygulanan
bebeklerde PR riskinin azaldığını savunmuş (109,110), Dunn ve ark. (219), Holmes
ve ark. (220), ile Rankin ve ark. (111) ise sürfaktan tedavisi ile PR gelişimi arasında
ilişki saptayamamışlardır. Ülkemizde Altunbaş ve ark. (56), Karaçorlu ve ark. (57) ,
Satar ve ark. (58) ile Apil ve ark. (80) sürfaktan tedavisi ile PR gelişme riski arasında
ilişki saptamadıklarını bildirmişlerdir. Repka ve ark. (109) yaptıkları retrospektif bir
çalışmada kontrol grubunu sürfaktan ile tedavi edilmiş bebeklerle karşılaştırmışlar ve
çok düşük doğum ağırlıklı bebeklerde PR insidansı ve şiddetinde azalma tespit
etmişlerdir. Daha sonra yaptıkları prospektif bir çalışmada ise kontrol grubu ile
sürfaktan tedavisi gören grup arasında fark saptanmamıştır (110). Bu araştırmacılar
PR hastalarının sayısındaki artışın, sürfaktan tedavisi gören çok düşük doğum
ağırlıklı bebeklerin mortalitesindeki azalmadan dolayı olabileceğini öngörmüşlerdir.
Çalışmamızda sürfaktan, PR açısından koruyucu faktör olarak tespit edilmiştir.
Prematüre doğum yapacak kadınlara antenatal steroid verilmesinin bebeğin
akciğer fonksiyonlarını iyileştirerek bebek mortalite ve morbiditesini azalttığı
görülmüştür. Steroidlerin, bronkopulmoner displazide olduğu gibi, postnatal
verilmesinin ise etkisinin olmadığını; hatta kötü yönde etkilediğini bildiren yayınlar
mevcuttur (221,222). Halliday ve arkadaşları steroid kullanımının postnatal 1.
haftada PR gelişim riskini azalttığını (223), 7-14. günler arası PR gelişimine etkisi
olmadığını (224), 3. haftadan sonra ise PR riskini arttırdığını bildirmişlerdir (225).
Çalışmamızda antenatal steroid uygulaması PR için koruyucu faktör olarak
saptanmıştır.
Prematüre retinopatisi gelişiminden sorumlu tutulan olası risk faktörleri ile
ilgili çok sayıda çalışmada pek çok maternal, perinatal ve postnatal faktör retinopati
gelişmesindeki rolü açısından irdelenmiş ve farklı çalışmalarda farklı faktörler PR ile
istatistiksel olarak ilişkili bulunmuştur. Hangi faktörün diğerlerinden bağımsız olarak
retinopatiye neden olduğu çok net değildir. Bunun bir nedeni bebeklere ait bilgilerin
kayıt edilmesi ve analiz edilmesindeki zorluktur. Bununla birlikte risk faktörlerinin
70
birçoğu eş zamanlı olarak aynı bebekte bulunabildiğinden hangisinin diğerlerinden
bağımsız olarak retinopatiye neden olduğu anlaşılamamaktadır.
Sonuç olarak, prematüre retinopatisinde başarı; etkin bir ekip çalışması, etkin
tarama, zamanında ve doğru tedavi ile mümkündür. Özellikle yüksek riskli eşik
öncesi evrede uygulanan laser fotokoagülasyon tedavisi ile bu bebeklerde
komplikasyonsuz gerileme sağlanmaktadır. Cerrahi tedavinin anatomik ve
fonksiyonel sonuçları yüz güldürücü olmamaktadır. Özellikle perinatal risk faktörü
taşıyan bebeklerin artan tedavi gereksinimi nedeniyle daha dikkatli izlemi ve erken
dönemde tedavi için yönlendirilmesi önemlidir.
71
6. SONUÇLAR
Çalışmamızda AÜTF göz hastalıkları kliniğinde prematüre retinopatisi
nedeniyle muayene edilmiş olan tüm bebeklerdeki tarama sonuçlarını bildirmek, PR
insidansını belirlemek, tedavi gereksinimini belirlemek, tedavi edilen bebeklerdeki
sonuçları değerlendirmek, tedavinin etkinliğini tespit etmek, sistemik risk
faktörlerinin PR ile ilişkisini incelemek, takip sonuçlarını bildirmek amaçlanmıştır.
Çalışmamızda şu sonuçlar bulunmuştur:
1. Toplam taranan bebek sayısı 848‘di. 848 bebeğin 398‘inde PR saptandı.
Çalışmamızdaki PR insidansı %46.9 olarak tespit edildi.
2. PR saptanan bebeklerin ortalama doğum ağırlıkları ve doğum haftaları
saptanmayanlara göre anlamlı olarak daha düşük bulundu.
3. 1500 gr ve daha düşük doğum ağırlığı, 32 hafta ve daha düşük doğum haftası
PR için risk faktörleri olarak tespit edildi.
4. Doğum ağırlığı azaldıkça ve doğum haftası küçüldükçe PR‘nin ileri evreleri
daha sık görüldü.
5. PR saptanan bebeklerin 205‘inde tedavi gereksinimi oldu. Tedavi insidansı
%51 olarak saptandı.
6. Tedavi edilen 205 bebeğin 198‘ine laser fotokoagülasyon ve/veya krioterapi
tedavisi, 7 bebeğe ise cerrahi tedavi uygulandı.
7. Tedavi edilen bebeklerin ortalama doğum ağırlıkları ve doğum haftaları
edilmeyenlere göre anlamlı olarak daha düşük bulundu.
8. Tedavi yapılanların %35.1 eşik, %61.4‘ü yüksek riskli eşik öncesi evredeydi.
9. 1500 gr ve düşük doğum ağırlığı, 28 hafta ve daha düşük doğum haftası tedavi
gereksinimi için risk faktörleri olarak tespit edildi.
10. Laser fotokoagülasyon ve/veya krioterapi uygulanmış olan 198 bebeğin 170‘i 4
haftadan daha fazla süre izlenebilmişti. Düzenli izlenebilen 170 bebeğin sonuç
fundus bulguları karşılaştırıldı. Bu bebeklerin 140‘ında (%82.3)
komplikasyonsuz gerileme, 22‘sinde (%13) gerileyen retinopati bulguları,
8‘inde (%4.7) skatrisyel fundus bulguları gelişti.
72
11. Komplikasyonsuz gerileme gösteren bebeklerin %78.6‘sı eşik öncesi evrede,
gerileyen retinopati bulgusu olanların %86.4‘ü eşik evrede, skatrisyel fundus
bulgusu olanların %100‘ü eşik evredeydi.
12. Gerileyen retinopatisi olanların ve skatrisyel fundus bulgusu olanların ortalama
doğum ağırlığı ve doğum haftası komplikasyonsuz gerileme gösteren bebeklere
göre anlamlı olarak daha düşük saptandı.
13. Gerileyen retinopatisi olanlarda ve skatrisyel fundus bulgusu olanlarda
anizometropi ve miyop astigmatizma anlamlı olarak daha sık görüldü.
14. Çalışmamızda respiratuar distress sendromu ve intraventriküler kanama PR için
bağımsız risk faktörleri olarak tespit edildi. Sürfaktan ve antenatal steroid
tedavisinin PR için koruyucu faktörler olduğu saptandı.
15. Çoğul gebelik, oksijen tedavisi, nekrotizan entereokolit, sepsis, anemi,
hiperbilirubinemi, patent duktus arteriozus, annede preeklampsi olması gibi
perinatal risk faktörleri varlığında tedavi gereksiniminin arttığı görüldü ancak
istatistiksel anlamlılık saptanmadı.
73
7. ÖZET
Amaç
Çalışmamızın amacı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi (AÜTF) Göz hastalıkları
Anabilim Dalında prematüre retinopatisi (PR) nedeniyle muayene edilmiş olan tüm
bebeklerdeki tarama sonuçlarını bildirmek, PR insidansını belirlemek, tedavi
gereksinimini belirlemek, tedavi edilen bebeklerdeki sonuçları değerlendirmek,
tedavinin etkinliğini tespit etmek, sistemik risk faktörlerinin PR ile ilişkisini
incelemek, takip sonuçlarını bildirmektir
Gereç ve yöntem
Prematür retinopatisi nedeniyle değerlendirilmiş olan tüm bebek dosyaları
retrospektif olarak incelendi. Eşik veya yüksek riskli eşik öncesi evrede laser
fotokoagülasyon ve/veya krioterapi uygulanan bebekler takip sonucunda fundus
bulgularına göre; komplikasyonsuz gerileme gösterenler (grup 1), papilla veya
makulada çekilme-düzleşme, fibrotik bant oluşumu gibi gerileyen fundus bulguları
olanlar (grup 2) ve tedaviye rağmen ileri evreye geçiş gösteren skatrisyel fundus
bulguları olan bebekler (grup 3) olmak üzere 3 farklı gruba ayrıldı. Olguların doğum
ağırlığı, doğum haftası, retinopati evresi, sistemik risk faktörleri ile PR ilişkisi ve
tedavi sonuçları incelendi. Bebeklerin uzun dönem takiplerinde oftalmolojik
komplikasyonlar açısından periyodik kontrolleri yapıldı.
Bulgular
Toplam 848 bebeğin 398‘inde (%46.9) ROP saptandı. Tüm bebeklerdeki ortalama
doğum ağırlığı 1440 gr (600-3480) ve ortalama doğum haftası 31 (24-37) haftaydı.
PR saptanan bebeklerin ortalama doğum ağırlığı ve ortalama doğum haftası, PR
saptanmayanlara göre daha düşüktü. Retinopati saptanan 398 bebekten eşik veya
yüksek riskli eşik öncesi evreye ilerleyen 198 bebeğe (%49.7) laser fotokoagülasyon
ve/veya krioterapi tedavisi uygulandı. Laser fotokoagülasyon ve/veya krioterapi ile
tedavi edilen 198 bebekten düzenli izlenebilen 170‘inin sonuçları karşılaştırıldı. 170
74
bebeğin 140‘ında (%82.3) retinopati komplikasyonsuz gerileme gösterdi, 22‘si
(%13) gerileyen fundus bulguları ile iyileşti, 8 olguda (%4.7) tedaviye rağmen ileri
evreye geçiş oldu. Düşük doğum ağırlığı ve düşük doğum haftası dışında, respiratuar
distress sendromu ve intraventriküler kanama PR için bağımsız risk faktörleri olarak
saptanırken, sürfaktan tedavisi almak ve antenatal steroid uygulaması PR için
koruyucu faktörler olarak tespit edildi.
Sonuç
Prematüre retinopatisinde başarı; etkin bir ekip çalışması, etkin tarama, zamanında
ve doğru tedavi ile mümkündür. Özellikle yüksek riskli eşik öncesi evrede uygulanan
laser fotokoagülasyon tedavisi ile bu bebeklerde komplikasyonsuz gerileme
sağlanmaktadır. Cerrahi tedavinin anatomik ve fonksiyonel sonuçları yüz güldürücü
olmamaktadır. Özellikle perinatal risk faktörü taşıyan bebeklerin artan tedavi
gereksinimi nedeniyle daha dikkatli izlemi ve erken dönemde tedavi için
yönlendirilmesi önemlidir.
Anahtar kelimeler
Prematüre retinopatisi, laser fotokoagülasyon, krioterapi, perinatal risk faktörleri
75
8. SUMMARY
Purpose
The aim of our study is to evaluate the results of all preterm infants in Ankara
University Faculty of Medicine, Departement of Ophthalmology, to determine the
incidence of retinopathy of prematurity, the results and the efficacy of treatment, the
relationship with systemic risk factors.
Material and method
The data of all babies with retinopathy of prematurity were retrospectively evaluated.
The babies who received laser photocoagulation and/or cryotherapy were divided
into three groups according to fundus findings, babies who represented regression
without complication were included in group 1, babies who represented with
regression of retinopathy with fundus findings such as dragging of papilla or macula,
fibrotic band formation were included in group 2 and babies who represented
cicatricial fundus findings and showed progression despite treatment were included
in group 3. Birth weight, gestational age, the results of treatment, retinopathy grade
and association with systemic risk factors were investigated. All babies were
evaluated for ophthalmologic complications periodically.
Results
At initial examination retinopathy of prematurity was detected in 398 (%46.9) of 848
infants. The mean birth weight was 1440 gr (600-3480) and mean gestastional age
was 31 week (24-37). Mean birth weight and gestational age of the babies with
retinopathy of prematurity (ROP) were lower than the babies without ROP. One
hundred ninety eight (%49.7) of 398 babies were treated with laser photocoagulation
and/or cryotherapy. At the end of follow up period, 170 of 198 babies were
compared in the terms of final fundus findings. One hundred forty (%82.3) of 170
showed regression without complication (group 1), 22 (%13) had regression with
dragging of papilla or macula or fibrotic band formation (group 2) and 8 (%4.7)
76
exhibited progression despite treatment (group 3). Low birth weight and low
gestational age, respiratuar distress syndrome and intraventriculer hemorrhage were
established as risk factors for ROP. Surfactant and antenatal steroid therapy were
determined as protective factors.
Conclusion
The success in ROP is possible with effective teamwork, effective screening and
accurate treatment. Laser phocoagulation provides regression without complication
in babies with prethreshold retinopathy of prematurity. The anatomic and functional
results of surgery in ROP are not satisfactory. Babies with perinatal risk factors must
be followed carefully and treated accurately because of increased treatment
requirement.
Keywords: Retinopathy of prematurity, laser photocoagulation, cryotherapy,
perinatal risk factors
77
9. KAYNAKLAR
1. Terry TL. Extreme prematurity and fibroblastic overgrowth of persistent
vasculer sheat behind each crystalline lens. Am. J. Ophthalmol 1942; 25:203-
204.
2. Mc Namara JA., Tasman W.S. Retinopathy of prematurity. Ophtalmology
Clinics of North America 1990; 3:413-427.
3. Kinsey VE Retrolental fibroplasia; cooperative study of retrolental fibroplasia
and the use of oxygen. AMA Arch Ophthalmol 1956;56: 481-443.
4. Lanman JT., Guy LP., Dancis J. Retrolental fibroplasia and oxygen therapy. J
Am Med Assoc 1954;155:223-226.
5. Hunter DG., Mukai S.Retinopathy of Prematurity: Pathogenesis diagnosis and
treatment.Int.Ophthalmol Clinics1992;32:163-184.
6. Palmer EA, Patz A, Phelps DL, Spencer R. Chapter 85-Retinopathy of
Prematurity. Ed: Ryan SJ, Retina.pp. 1472-1499, Mosby, St. Louis, 2001.
7. Campbell PB, Bull MJ, Ellis FD, et al. Incidence of retinopathy of prematurity
in a tertiary newborn intensive care unit. Arch Ophthalmol 1983;101:1686–
1688.
8. Flynn JT. Acute proliferative retrolental fibroplasia: multivariate risk analysis.
Trans Am Ophthalmol Soc 1983;81:549–591.
9. Antonia M. Joussen, Thomas W. Gardner, Bernd Kirchhof, Stephen J. Ryan.
Retinal Vasculer Disease. C. Jandeck, M.H. Foerster. Clinical Course and
Treatment 2007;20:403.
10. Rubaltelli DM, Hirose T. Retinopathy of prematurity update. Int Ophthalmol
Clin 2008; 48: 225-235.
11. Riise R. Nordic registers of visually impaired children. Scand J Soc Med
1993;21: 66– 68.
78
12. Campbell PB, Bull MJ, Ellis FD, et al. Incidence of retinopathy of prematurity
in a tertiary newborn intensive care unit. Arch Ophthalmol 1983;101:1686–
1688.
13. Phelps DL. Retinopathy of prematurity: an estimate of vision loss in the United
States—1979. Pediatrics 1981;67:924–926.
14. Fielder AR, Shaw DE, Robinson J, Ng YK. Natural history of retinopathy of
prematurity: a prospective study. Eye 1992;6:233–242.
15. Gilbert C, Fielder A, Gordillo L, Quinn G, Semiglia R, Visintin P.
Characteristics of infants with severe retinopathy of prematurity in countries
with low, moderate, and high levels of development: implications for
screening programs. Pediatrics 2005;115:518–25.
16. Bossi E, Koerner F. Retinopathy of prematurity. Intensive Care
Med1995;21:241–246.
17. Schalij-Delfos NE, Cats BP. Retinopathy of prematurity: the continuing threat
to vision in preterm infants. Dutch survey from 1986 to 1994. Acta Ophthalmol
Scand 1997;75:72–75.
18. Chiang MF, Arons RR, Flynn JT, Starren JB. Incidence of retinopathy of
prematurity from 1996 to 2000: analysis of a comprehensive New York state
patient database. Ophthalmology 2004;111:1317–1325.
19. Lad EM, Hernandez-Boussard T, Morton JM, and Mosfeghi DM. Incidence of
Retinopathy of Prematurity in the United States: 1997 through 2005. Am J
Ophthalmol 2009;148:451–458.
20. Teed RGW, Saunders RA. Retinopathy of prematurity in extremely premature
infants. J AAPOS 2009;13:370-373.
21. Rahi J, Dezateux C. Epidemiology of visual impairment in Britain. Arch Dis
Child 1998; 78:381-386.
22. Rahi J, Cable N, British Childhood Visual Impairment Study Group. Severe
visual impairment and blindness in children in the UK. Lancet 2003; 362:1359-
1365.
79
23. Kavuncuoğlu S, Akar S, Yeşinel S, Kesikminare M, Yetik H, Altuncu E,
Aldemir E. Riskli prematürelerde 5 yıllık retinopati taraması ve sonuçları. 13.
Ulusal Neonatoloji 8. Kongresi (UNEKO-13)
24. Akman I, Demirel U, Yenice O, Ilerisoy H, Kazokoglu H, Ozek E. Screening
criteria for retinopathy of prematurity in developing countries. Eur J
Ophthalmol. 2010;20:931-937.
25. Palmer EA, Phelps D. Multicenter trial of cryotherapy for retinopathy of
prematurity. Pediatrics. 1986;77:428-9.
26. Final results of the Early Treatment for Retinopathy of Prematurity (ETROP)
randomized trial. Trans Am Ophthalmol Soc. 2004;102:233-50.
27. Ashton N. Oxygen and the growth and development of retinal vessels. In vivo
and in vitro studies. Am J Ophthalmol 1966;62:412–435.
28. Flynn JT. Retinopathy of prematurity. Pediatr Clin North Am 1987; 34:1487–
1515.
29. Foos RY, Kopelow SM. Development of retinal vasculature in paranatal
infants. Surv Ophthalmol 1973;18:117–127.
30. Smith LE, Wesolowski E, McLellan A, Kostyk SK, D‘Amato R, Sullivan R,
D‘Amore PA. Oxygen-induced retinopathy in the Mouse. Invest. Ophthalmol.
Vis. Sci. 1994;35: 101-111.
31. Pierce EA, Avery RL, Foley ED, Aiello LP, Smith LE. Vascular endothelial
growth factor/vascular permeability factor expression in a mouse model of
retinal neovascularization. Proc. Natl. Acad. Sci. 1995;92:905–909.
32. Pierce EA, Foley ED, Smith LE. Regulation of vascular endothelial growth
factor by oxygen in a model of retinopathy of prematurity. Arch Ophthalmol
1996;114:1219–1228.
33. Ferrara N, Henzel W. Pituitary follicular cells secrete a novel heparin-binding
growth factor specific for vascular endothelial cells. Biochem Biophys Res.
Commun 1989;161:851–858
80
34. Senger DR, Galli SJ, Dvorak AM, Perruzzi CA, Harvey VS, Dvorak HF.
Tumor cells secrete a vascular permeability factor that promotes accumulation
of ascites fluid. Science 1983; 219:983–985.
35. Arosio M, Cortelazzi D., Persani L., Palmieri E., Casati G., Baggiani AM.
Circulating levels of growth hormone, insulin-like growth factor-I and prolactin
in normal, growth retarded and anencephalic human fetuses. J Endocrinol
Invest 1995;18:346–353
36. Lassarre C., Hardouin S., Daffos F., Forestier F., Frankenne F., Binoux M.
Serum insulin-like growth factors and insulin-like growth factor binding
proteins in the human fetus. Relationships with growth in normal subjects and
in subjects with intrauterine growth retardation. Pediatr Res 1991;29:219–225.
37. Ostlund E., Bang P., Hagenas L., Fried G. Insulin-like growth factor I in fetal
serum obtained by cordocentesis is correlated with intrauterine growth
retardation.Hum Reprod 1997;12:840–844.
38. Reece EA., Wiznitzer A., Le E., Homko CJ., Behrman H., Spencer EM. The
relation between human fetal growth and fetal blood levels of insulin like
growth factors I and II, their binding proteins, and receptors. Obstet. Gynecol.
1994;84:88–95.
39. Young TL., Anthony DC., Pierce E., Foley E., Smith LE. Histopathology and
vascular endothelial growth factor in untreated and diode laser treated
retinopathy of prematurity. JAAPOS 1997;1:105–110.
40. Aiello LP., Pierce EA., Foley ED., Takagi H., Chen H., Riddle L. et
al.Suppression of retinal neovascularization in vivo by inhibition of vascular
endothelial growth factor (VEGF) using soluble VEGF-receptor chimeric
proteins. Proc. Natl. Acad. Sci. U. S. A. 1995; 92:10457–10461.
41. Robinson GS, Pierce EA, Rook SL, Fole E,Webb R, Smith LE.
Oligodeoxynucleotides inhibit retinal neovascularization in a murine model of
proliferative retinopathy. Proc. Natl. Acad. Sci. U. S.A 1996; 93:4851–4856.
81
42. Smith LE., Shen W., Perruzzi C., Soker S., Kinose F., Xu X. et al. Regulation
of vascular endothelial growth factor-dependent retinal neovascularization by
insulin-like growth factor-1 receptor. Nat. Med. 1999;5:1390–1395.
43. Wang XL, Wang J. Endothelial nitric oxide synthase gene sequence variations
and ascular disease. Mol Genet Metab 2000; 70: 241-251.
44. Albrecht EWJA, Stegeman CA, Heeringa P, Henning RH, van Goor H.
Protective role of endothelial nitric oxide synthase. J Pathol 2003; 199: 8- 7.
45. Brooks SE, Gu X, Samuel S, Marcus DM, Bartoli M, Huang PL, Caldwell RB.
Reduced Severity of Oxygen-Induced Retinopathy in eNOS-Deficient Mice.
Invest Ophthalmol Vis Sci 2001; 42: 222-228.
46. Committee for the Classification of Retinopathy of Prematurity. An
International Classification of Retinopathy of Prematurity. Arch Ophthalmol.
1984;102:1130-4.
47. Committee for Classification of late stages ROP. An International
Classification of Retinopathy of Prematurity, II: the classification of retinal
detachment. Arch Ophthalmol. 1987;105:906-12.
48. International Committee for the Classification of Retinopathy Of Prematurity.
The International Classification Of Retinopathy Of Prematurity revisited. Arch.
Ophthalmol. 2005;123:991-999.
49. Cryotherapy for Retinopathy of Prematurity Cooperative Group. Multicenter
trial of cryotherapy for retinopathy of prematurity: Preliminary results. Arch
Ophthalmol 1988;106:471–479.
50. Early Treatment for Retinopathy of prematurity Cooperative Group. Revised
indications for the treatment of Retinopathy of Prematurity. Results of the early
treatment for Retinopathy of prematurity randomized trial. Arch Ophthalmol
2003;121:1684–1696.
51. Ved G.P., Upreet D., Rohit S., Piyush G., Jolly R.Retinopathy of prematurity-
Risk factors. Indian J. Pediatr 2004; 71: 887-892.
82
52. Sharma S., Kelgeri C., Avasthi B.S.Retinopathy of Prematurity Indian
Pediatrics 2002;39: 267-270.
53. Blair B.M., O‘Halloran H.S., Puly T.H. and Stevens J.L. Decreased incidence
of retinopathy of prematurity. J. AAPOS 2001;5:118-22.
54. Wagner R.S. Increased Incidence and Severity of Retinopathy of Prematurity in
Developing Nations. JAAPOS 2003;40:193-197.
55. Steven R.B., Sean P.D., Stephen S.F., Robbin B.S.,William F.W. The
decreasing incidence and severity of retinopathy of prematurity. J.AAPOS
1999;3:46-52.
56. Altunbaş H.H., Kır N., Ovalı T., Dağoğlu T. Prematüre Retinopatisi: Klinik
Seyir ve Risk Faktörleri. T. Oft. Gaz.2002;32:286-298.
57. Ilıkkan D.Y., Vural M., Karaçorlu M., Ilıkkan B., Perk Y., İlker Ö. Prematüre
bebeklerde retinopati taraması. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Verileri Çocuk Sağlığı
ve Hastalıkları Dergisi 2000;44:122-127.
58. Satar M., Narlı N., Soylu M., Özcan A. Prematüre Retinopatisi ve Risk
Faktörleri. Ç.Ü. Tıp Fakültesi Dergisi 1998;23:29-34.
59. Hussain N., Clive J., Bhandari V. Current incidence of retinopathy of
prematurity. Pediatrics 1999; 104:26-34.
60. Akar S.Prematüre Retinopatisi Etyopatogenezi. Ret-Vit 1997;5:147-150.
61. Weinberger B., Laskin D.L., Heck D.E., Laskin J.D.Oxygen toxicity in
prematurity infants. Toxicology and Applied Pharmacology 2002;181:60-67.
62. Higgins R.D., MandelsohnA.L.,DeFeo M.J.,UcselR.,Hendricks–Munoz K.D.
Antenatal dexamethasone and decreased severity of retinopathy of prematurity.
Arch Ophthalmol.1998;116:601-605.
63. Dutta S., Narang S., Narang A., Dogra M.,Gupta A.Risk factors of treshold
retinopathy of prematurity. Indian Pediatrics 2004;41:665-671.
64. Mizoguchi M.B., Chu T.G., Murphy F.M.,Willits N., Morse L.S. Dopamine use
in an indicator for the development of treshold retinopathy of prematurity. Br J
Ophthalmol.1999;83:425-428.
83
65. DeLonge M.H., Khuntia A., Maisels M.J., Bandagi A. Bilirubin levels and
severe retinopathy of prematurity in infants with estimated gestational ages of
23 to 26 weeks. J Pediatr.1999; 135:102-104.
66. Holmes JM., Ahang S., Leske D.A., Lanier W.L.Metabolic acidocis-induced
Retinopathy in neonatal rat. Invest Ophthalmol Vis Sci.1999;40:804-809.
67. Mittal M., Dhanireddy R., Higgins R.D. Candida sepsis and association with
retinopathy of prematurity. Pediatrics 1998;101:654-657.
68. Blumenfeld L.C., Siatkowski R.M., Johnson R.A., Feuer W.J., Flynn J.T.
Retinopathy of prematurity in multipl – gestation pregnancies.Am J
Ophthalmol 1998;125:197-203.
69. Allegaert K., Coen K., Devlieger H. On behalf of the Epibel Study Group
Threshold retinopathy at threshold of viability.The Epibel Extended Report. Br
J Ophtalmol 2004; 88:239-242.
70. Fung G., Bawden K., Chow P.,Yu V. Chorioamnionitis and outcome in
extremely preterm infants. Ann. Acad. Med. Singapore. 2003 ;32:305-10.
71. Daniels J.G., Adams G.G.W. Effect of Laser Photocoagulation for Retinopathy
of Prematurity on C Reactive Protein. Arch. Dis. Child Fetal Neonatal Ed 2004;
89:468-470.
72. O‘Keefe M., Kafil-Hussain N., Flitcroft I., Lanigan B. Ocular significance of
intraventricular haemorrhage in premature infants. Br J Ophthalmol.
2001;85:357-359.
73. Watts P., Adams G.G. In vitro fertilisation and stage 3 retinopathy of
prematurity. Eye 2000;14:330-33.
74. Hammer M.E., Mullen P.W., Ferguson J.G., Pai S., Cosby C., Jackson J.K.
Logistic analysis of risk factors for retinopathy of prematurity. Am J
Ophthalmol 1986;102:1-6
75. Karlowicz M.G.,Giannone P.J., Pestian J.,Morrow A.L, Shults J.Does
Candidemia predict threshold retinopathy of prematurity in extremely low birth
weight (<1000g) neonates? Pediatrics 2000;105:1036-1040.
84
76. Charles J.B., Ganthier R., Appiah A.P. Incidence and characteristics of
retinopathy of prematurity in a low-income iner-city population.
Ophthalmology 1991;98:14-17.
77. Inder T.E., Clement R.S., Austin N.C., Graham P., Darlow B.A. High iron
status in very low birth weight infants is associated with an increased risk of
retinopathy of prematurity. J Pediatr 1997;131:541-544.
78. Watts P., Adams G.G., Thomas R.M. Intraventriculer hemorrhage and stage 3
threshold retinopathy of prematurity. Br J Ophthalmol.2000;84:596-599.
79. Hızarcıklıoğlu M., Kayserili E., Gülez P., Şaylan B., Yener H., Yıldırım H.
Prematüre retinopatisi ve sıklığını etkileyen faktörler. MN Klinik Bilimler
2003; 9:71-75.
80. Apil A.,Oba E.,Yiğit U.,Vatansever H. Prematüre retinopatisinde risk
faktörleri. Şişli Etfal Hastanesi Tıp Bülteni 2003; 37:34-40.
81. Seibertha V, Linderkamp O. Risk Factors in Retinopathy of Prematurity. A
Multivariate Statistical Analysis. Ophthalmologica 2000;214:131-135.
82. Palmer EA., Schaffer DB., Plotsky DF. Cryotherapy for Retinopathy of
Prematurity Cooperative Group. Prognostic factors in the natural course of
retinopathy of prematurity. Ophthalmology 1993;100:230–273.
83. American Academy of Pediatrics, American Academy of Ophthalmology, and
American Association for Pediatric Ophthalmology and Strabismus Screening
Examination of Premature Infants for Retinopathy of Prematurity. Pediatrics.
2006; 117: 572 – 576.
84. Chew C, Rahman RA, Shafie SM, Mohamad Z. Comparison of mydriatic
regimens used in screening for retinopathy of prematurity in preterm infants
with dark irides. J Pediatr Ophthalmol Strabismus 2005;42:166-173.
85. Laws DE, Morton C, Weindling M, Clark D. Systemic effects of screening for
retinopathy of prematurity. Br J Ophthalmol 1996;80:425-428.
85
86. Lees B.J., Cabal L.A.:Increased blood pressure following pupillary dilatation
with %2.5 phenylephrine hydrochloride in preterm infants. Pediatrics
1981;68:231-234.
87. Bauer C.R., Trottier M.C.T., Stern L. Systemic cyclopentolate(cyclogyl)
toxicity in the newborn infant. Pediatr Pharmacol Ther 1973;82:501-505.
88. Woodman T.J., Coats D.K.,Demler G.J.,Rosman S.N. Disinfection of eyelid
speculum for retinopathy examination. Arch Ophthalmol 1998;116:1195-1198.
89. Finis D, Stammen J, Joussen AM. Familial exudative vitreoretinopathy.
Ophthalmologea 2010;107:683-691.
90. Minic S, Obradovic M, Kovacevic I, Trpinac D. Ocular anomalies in
incontinentia pigmenti: literature review and meta analysis. Srp Arh Celok Lek
2010;138:408-413.
91. Byeon SH, Kwon OW, Lee SC. X linked retinoschisis. Ophthalmology
2008;76:13-21.
92. Lohmann D. Retinoblastoma Review. Adv Exp Med Biol 2010;685:220-227.
93. Shastry BS. Persistent hyperplastic primary vitreous: congenital malformation
of eye. Review. Clin Experimental Ophthalmol 2009;37:884-890.
94. Holmström G, van Wijngaarden P, Coster DJ, Willams KA. Genetic
susceptibility to retinopathy of prematurity: the evidence from clinical and
experimental animal studies. Br J Ophtalmol 2007;91:1704-1708.
95. Shienbaum G, Tasman WS. Coats disease: a lifetime disease. Retina
2006;26:422-424.
96. Schubert HD. Choroidal coloboma. Ophthalmology 2007;114:2369.
97. Blair B.M., O‘halloran H.S., Puly T.H. and Stevens J.L. Decreased incidence of
retinopathy of prematurity. J. AAPOS 2001; 5:118-22
98. Oden N.L., Phelps D.L., Statistical issues related to early closure STOP-ROP, a
group-sequential trial. STOP-ROP Multicenter Study Group Controlled
Clinical Trials 2003;24:28-38.
86
99. Gaynon MW., Stevenson DK., Sunshine P. et al. Supplemental oxygen may
decrease progression of prethreshold disease to threshold retinopathy of
prematurity. J. Perinatol.1997; 17: 434–438.
100. Seiberth V., Linderkamp O., Akkoyun-Vardali I. et al. Oxygen therapy in acute
retinopathyof prematurity stage 3. Invest. Ophthalmol. Vis. Sci.1998; 39: 820-
825.
101. Phelps D.L., Rosenbaum A.L., Isenberg S.J., et al: Tocopherol efficacy and
safety for preventing retinopathy of prematurity: A randomized controlled
double masked trial. Pediatrics 1987;79:489-500.
102. Rosenbaum A., Phelps D.,Isenberg S., retinal hemorrhage in retinopathy of
prematurity associated with tocopherol treatment . Ophthalmology
1985;92:1012-124.
103. Hittner HM, Rhodes LM, McPherson AR (1979) Anterior segment
abnormalities in cicatricial retinopathy of prematurity. Ophthalmology 86:803–
816.
104. Kretzer FL, Hittner HM. Retinopathy of prematurity: clinical implications of
retinal development. Arch Dis Child 1988;63:1151–1167.
105. Johnson L, Quinn GE, Abhasi S, et al. Effect of sustained pharmacologic
vitamin E levels on incidence and severity of retinopathy of prematurity: a
controlled clinical trial. J Pediatr 1989;114:827–838.
106. Johnson L, Bowen FW, Abbasi S, et al. Relationship of prolonged
pharmacological serum levels of vitamin E to incidence of sepsis and
necrotizing enterocolitis in infants with birth weights 1500 grams or less.
Pediatrics 1985;15:619–638.
107. Clement R., Darlow B.Results of screening low- birth-weight infants for
retinopathy of prematurity: Curr. Opin. Ophthalmol. 1999:10:155-163.
108. Committee of the Institte of Medicine: report of astudy- vitamin E and
retinopathy of prematurity. IOM 86-02.Washington DC: National Academy
Pres.1986.
87
109. Repka M.X., Hudak M.L., Parsa C.F., Tielsch J.M. Calf lung surfactant extract
prophlaxis and retinopathy of prematurity. Ophthalmology 1992;99:531-536.
110. Repka MX, Hardy RJ, Phelps DL, Summers CG. Surfactant prophylaxis and
retinopathy of prematurity. Arch Ophthalmol 1993;111:618–620.
111. Rankin J.A., Tumban TR.J.,Halliday H.L., Johnston S.S.Retinopathy of
prematurity in surfactant treated infants.Br. J. Ophtalmol 1992; 76:202-204.
112. Kennedy J., Todd D.A.,Watts J.,John E.:Retinopathy of prematurity in infants
less than 29 weeks‘ gestation:3.5 years pre-and post surfactant J Pediatr
Ophthalmol Strabismus 1997;34: 289-292.
113. Pennefather P.M., Tin W., Clarke M.P., Fritz S. Retinopathy of prematurity in a
controlled trial of prophylactic surfactant treatment. Br. J.Ophthalmol. 1996;
80:420-424.
114. Reynolds JD., Hardy RJ., Kennedy KA. et al. Lack of efficacy of light
reduction in prevention of prematurity. Light reduction in Retinopathy of
Prematurity (Light-ROP) Cooperative Group. N. Engl. J. Med.1998; 338:1572–
1576.
115. Sasaki K, Yamashita Y, Maekawa T, Adachi T. Treatment of retinopathy of
prematurity in active stage by cryocautery. Jpn J Ophthalmol 1976;20:384–
395.
116. Ben-Sira I, Nissenkorn I, Grunwald E, Yassur Y. Treatment of acute retrolental
fibroplasia by cryopexy. Br J Ophthalmol 1980;64:758–762.
117. Cryotherapy for Retinopathy of Prematurity Cooperative Group. Multicenter
trial of cryotherapy for retinopathy of prematurity: three month outcome. Arch
Ophthalmol 1990;108:195–204.
118. Greven CM, Tasman W. Rhegmatogenous retinal detachment following
cryotherapy in retinopathy of prematurity. Arch Ophthalmol 1989;107:1017–
1018.
119. Hindle NW. Cryotherapy for retinopathy of prematurity to prevent retrolental
fibroplasia. Can. J. Ophthalmol. 1982;17: 207–212.
88
120. Harris GS., McCormick AQ. The prophylactic treatment of retrolental
fibroplasia. Mod. Probl. Ophthalmol. 1977; 18:364–367.
121. Tasman W., Brown GC., Schaffer DB., et al. Cryotherapy for active
retinopathy of prematurity. Ophthalmology 1986;93:580–585.
122. Cryotherapy for Retinopathy of Prematurity Cooperative Group. Multicenter
trial of cryotherapy for retinopathy of prematurity: 31/2-year outcome: structure
and function Arch Ophthalmol. 1993;111:339–344.
123. Cryotherapy for Retinopathy of Prematurity Cooperative Group Multicenter
trial of cryotherapy for retinopathy of prematurity: Three-month outcome.Arch
Opthalmol 1990;108:195-204.
124. Brown G.C.,Tasman W.S., Naidoff M., Schaffer D.B., Quinn G., Bhutani V.K.
Systemic Complications Associated with Retinal Cryoablation for Retinopathy
of Prematurity Opthalmology 1990;97: 855-858.
125. Nagata M., Kobayashi Y., Fukuda H.,et al. Photocoagulation for the treatment
of retinopathy of prematurity. Jpn. J. Clin. Ophthalmol 1968; 22: 419-422.
126. Hunter DG., Repka MX. Diode laser photocoagulation for threshold
retinopathy of prematurity. A randomized study. Ophthalmology 100: 238–244.
127. Iverson DA., Trese MT., Orgel IK., Williams GA. Laser photocoagulation for
threshold retinopathy of prematurity. Arch Ophthalmol 1991;109:1342–1343.
128. Laser ROP Study Group. Laser therapy for retinopathy of prematurity. Arch
Ophthalmol 1994;112:154–156.
129. McNamara JA., Tasman W., Brown GC., Federman JL. Laser photocoagulation
for stage 3+ retinopathy of prematurity. Ophthalmology 1991;98: 576–580.
130. O‘Keefe M., O‘Reilly J., Lanigan B. Longerterm visual outcome of eyes with
retinopathy of prematurity treated with cryotherapy or diode laser. Br. J.
Ophthalmol 1998;82: 1246–1248.
131. Pearce IA., Pennie FC., Gannon LM.,Weindling AM., Clark DI. Three year
visual outcome for treated stage 3 retinopathy of prematurity: cryotherapy
versus laser. Br J Ophthalmol 1998;82:1254–1259.
89
132. White JE., Repka MX. Randomized comparison of diode laser
photocoagulation versus cryotherapy for threshold retinopathy of prematurity:
3-year outcome. J Pediatr Ophthalmol Strabismus 1997; 34: 83–87.
133. Jandeck C., Kellner U., Heimann H., Foerster MH. Comparison of the
anatomical and functional outcome after laser or cryotherapy for retinopathy of
prematurity (ROP). Ophthalmologe 2005;102: 33–38.
134. Ng EY., Connolly BP., McNamara JA. et al. A comparison of laser
photocoagulation with cryotherapy for threshold retinopathy of prematurity at
10 years: part 1. Visual function and structural outcome. Ophthalmology
2002;109:928–934.
135. Vrabec TR., McNamara JA., Eagle RC Jr., Tasman W. Cryotherapy for
retinopathy of prematurity: a histopathologic comparison of a treated and
untreated eye. Ophthalmic Surg 1994; 25:38–41.
136. Capone A. Jr, Diaz-Rohena R, Sternberg P. Jr., et al. Diode-laser
photocoagulation for zone I threshold retinopathy of prematurity. Am J
Ophthalmol 1993;116:444–450.
137. Cryotherapy for Retinopathy of Prematurity Cooperative Group Multicenter
trial of retinopathy of prematurity: one-year outcome structure and functon.
Arch Opthalmol 1990;108:1408-1416.
138. Landers MB. III, Toth CA., Semple HC., Morse LS. Treatment of retinopathy
of prematurity with argon laser photocoagulation. Arch. Ophthalmol. 1992;110:
44–47.
139. Lambert SR., Capone A. Jr., Cingle KA., Drack AV. Cataract and phthisis
bulbi after laser photoablation for threshold retinopathy of prematurity.Am J
Ophthalmol 2000;129:585–591.
140. Banach M.J., Breinstein D.M.Lazer therapy for retinopathy of prematurity.
Curr Opin Ophthalmol.2001; 12:164-170.
141. HikichiT., Nomiyama G., Ikeda H., Yoshida A. Vitreous Changes After
Treatment of Retinopathy of Prematurity. Japanese Journal of Ophthalmology
1999;436:543-545.
90
142. Axer-Siegel R., Bourla D., Friling R., Shalevi B., Sirota L., Benjamini
Y.,WeinbergerD.,Snir M. Intraocular pressure variations after diode laser
photocoagulation for threshold retinopathy of prematurity.Ophtalmology
2004;111:1734-1738.
143. Coats D.K., Miller A.M., McCreery B.K.M.,Holtz E.R., Paysse E.A. Involution
of threshold retinopathy of prematurity after diode lazer photocoagulation.
Ophthalmology 2004;111:1894-1898.
144. Final results of the Early Treatment for Retinopathy of Prematurity (ETROP)
randomized trial. Trans Am Ophthalmol Soc. 2004;102:233-50.
145. Palmer EA, Hardy RJ, Dobson V, et al. 15-year outcomes following threshold
retinopathy of prematurity: final results from the multicenter trial of
cryotherapy for retinopathy of prematurity. Arch Ophthalmol. 2005;123:311-8.
146. Soh Y, Fujino T, Hatsukawa Y. Progression and timing of treatment of zone I
retinopathy of prematurity. Am J Ophthalmol. 2008;146:369-374.
147. Davitt BV, Wallace DK. Plus disease. Surv Ophthalmol. 2009;54:663-70.
148. Cryotherapy for Retinopathy of Prematurity Cooperative Group. Multicenter
trial of cryotherapy for retinopathy of prematurity: natural history ROP: ocular
outcome at 5(1/2) years in premature infants with birth weights less than 1251
g. Arch Ophthalmol 2002;120:595-599.
149. Kusaka S, Shima C, Wada K, et al. Efficacy of intravitreal injection of
bevacizumab for severe retinopathy of prematurity: a pilot study. Br J
Ophthalmol 2008;92:1450-5.
150. Travassos A, Teixeira S, Ferreira P, et al. Intravitreal bevacizumab in
aggressive posterior retinopathy of prematurity. Ophthalmic Surg Lasers
Imaging 2007;38:233–237.
151. Mintz-Hittner HA, Kuffel RR, Jr. Intravitreal injection of bevacizumab
(avastin) for treatment of stage 3 retinopathy of prematurity in zone I or
posterior zone II. Retina 2008;28:831-8.
91
152. Chung EJ, Kim JH, Ahn HS, et al. Combination of laser photocoagulation and
intravitreal bevacizumab (Avastin) for aggressive zone I retinopathy of
prematurity. Graefes Arch Clin Exp Ophthalmol 2007;245:1727–1730.
153. Honda S, Hirabayashi H, Tsukahara Y, Negi A. Acute contraction of the
proliferative membrane after an intravitreal injection of bevacizumab for
advanced retinopathy of prematurity. Graefe‘s Arch Clin Exp Ophthalmol
2008;246:1061-3.
154. Lalwani GA, Berrocal AM, Murray TG, et al. Off-label use of intravitreal
bevacizumab (Avastin) for salvage treatment in progressive threshold
retinopathy of prematurity. Retina 2008;28:13-18.
155. Blaauwgeers HG, Holtkamp GM, Rutten H, et al. Polarized vascular
endothelial growth factor secretion by human retinal pigment epithelium and
localization of vascular endothelial growth factor receptors on the iner
choriocapillaris. Evidence for a trophic paracrine relation. Am J Pathol
1999;155:421– 428.
156. Schwarz Q, Gu C, Fujisawa H, et al. Vascular endothelial growth factor
controls neuronal migration and cooperates with Sema3A to pattern distinct
compartments of the facial nerve. Genes Dev 2004;18:2822–2834.
157. Sondell M, Lundborg G, Kanje M. Vascular endothelial growth factor has
neurotrophic activity and stimulates axonal outgrowth, enhancing cell survival,
and Schwann cell proliferation in the peripheral nervous system. J Neurosci
1999;19:5731–5740.
158. Nishijima K, Ng YS, Zhong L, et al. Vascular endothelial growth factor-A is a
survival factor for retinal neurons and a critical neuroprotectant during the
adaptive response to ischemic injury. Am J Pathol 2007;171:53– 67.
159. Quiroz-Mercado H, Martinez-Castellanos MA, Hernandez-Rojas ML, Salazar-
Teran N, Chan RV. Antiangiogenic therapy with intravitreal bevacizumab for
retinopathy of prematurity. Retina 2008;28:19-25.
92
160. Banker A. Intravitreal Bevacizumab Injection Without Laser as Primary
Therapy for ROP: Eyes with moderate to severe ROP were followed for 1 year.
Retina 2010:57-58.
161. Mintz-Hittner HA, Kennedy KA, Chuang AZ. BEAT ROP Cooperative Group.
Efficacy of intravitreal bevacizumab for stage 3+ retinopathy of prematurity. N
Eng J Med 2011;17:364:603-615.
162. Capone A, Trese MT. Lens-sparing vitreous surgery for tractional Stage 4A
retinopathy of prematurity retinal detachments. Ophthalmology
2001;108:2068–2070.
163. Seaber JH, Machemer R, Eliott D, Buckley EG, deJuan E, Martin DF Longterm
visual results of children after initially successful vitrectomy for stage V
retinopathy of prematurity. Ophthalmology. 1995;102:199-204.
164. Trese MT. Scleral buckling for retinopathy of prematurity. Ophthalmology
1994;101:23-26.
165. Greven C, Tasman W. Scleral buckling in stages 4B and 5 retinopathy of
prematurity. Ophthalmology 1990;97:817-820.
166. Noorily SW., Small K., deJuan E. Jr., Machemer R. Scleral buckling for stage
4B retinopathy of prematurity. Ophthalmology 1992;99: 263–268.
167. Kychenthal A, Dorta P. 25-gauge lens-sparing vitrectomy for stage 4A
retinopathy of prematurity. Retina. 2008;28:65-68.
168. Moshfeghi AA, Banach MJ, Salam GA, Ferrone PJ. Lens-sparing vitrectomy
for progressive tractional retinal detachments associated with stage 4A
retinopathy of prematurity. Arch Ophthalmol. 2004;122:1816-1818.
169. Trese MT, Droste PJ. Long-term postoperative results of a consecutive series of
stages 4 and 5 retinopathy of prematurity. Ophthalmology 1998;105:992-997.
170. Mintz-Hittner HA, O'Malley RE, Kretzer FL. Long-term form identification
vision after early, closed, lensectomy-vitrectomy for stage 5 retinopathy of
prematurity Ophthalmology. 1997;104:454-459.
93
171. Hartnett ME, Rodier DW, McColm JR, Thompson HW. Long-term vision
results measured with Teller Acuity Cards and a new Light
Perception/Projection Scale after management of late stages of retinopathy of
prematurity. Arch Ophthalmol 2003;121:991-996.
172. Maguire AM, Trese MT. Lens-sparing vitreoretinal surgery in infants. Arch
Ophthalmol 1992;110:284–286.
173. Treister G. Machemer R. Results of vitrectomy for rare proliferative and
hemorrhagic diseases. Am J Ophthalmol 1977;84:394-412.
174. De Juan E Jr, Machemer R, Charles ST, Hirose T, Tasman WS, Trese MT.
Surgery for stage 5 retinopathy of prematurity. Arch Ophthalmol 1987;105:21.
175. Trese M.T. Surgical therapy for stage 5 retinopathy of prematurity: A two-step
approach. Grafes Arch Clin Exp Ophthalmol 1987;225:266-279.
176. Charles S. Retinopathy of prematurity. In vitreus micro-surgery. Baltimore,
Williams&Wilkins,1987;158-160.
177. De Juan E Jr,Machemer R. Retinopathy of prematurity: Surgical technique.
Retina 1987; 7:63-67.
178. Schepns C.L.Clinical and research aspects of subtotal open sky vitrektomi. Am
J Ophthalmol 1981; 91:143-154.
179. Hirose T., Scheepens C.L., Open-sky vitrectomy total detachment in cicatricial
retinopathy of prematurity. Ophtalmology 1984; 91:73-77
180. Quinn G.E., Dubsan V., Barr C.C., et al.Visual acuity in infants after
vitrectomy for severe retinopathy of prematurity.Ophtalmology 1991;98:5-13.
181. Hutcheson K.A. Retinopathy of prematurity. Current Opinion in
Ophthalmology 2003;14: 286-290.
182. Hubbard G.B., CherwickD.H., Burian G. Lens-sparing vitrectomy for stage 4
retinopathy of prematurity. Ophthalmology 2004 ;111:2274-2251.
183. Prenner J.L.,Capone A.,Trese M.T.Visual outcomes after lens sparing
vitrectomy for Stage 4a retinopathy of prematurity. Ophthalmology
2004;111:2271-2273.
94
184. Kim JE, Lee AC. Demographic Changes and Response to Laser Treatment in
Threshold Retinopathy of Prematurity: 10-Year Experience. JAAPOS
2009;2:1-5.
185. Gilbert C. Retinopathy of prematurity: A global perspective of the epidemics,
population of babies at risk and implications for control. Early Human
Development 2008; 84:77–82.
186. Drack A. Retinopathy of prematurity. Review. Adv Pediatr 2006;53:211-226.
187. Haris ME, Moskowitz A, Fulton AB, Hansen RM. Long term effects of
retinopathy of prematurity (ROP) on rod and rod driven function. Doc
Ophthalmol 2011;122:19-23.
188. Akula JD, Mocko JA, Moskowitz A, Hansen RM, Fulton AB. The oscillatory
potentials of the dark adapted electroretinogram in retinopathy of prematurity.
Invest Ophthalmol Vis Sci 2007;48:5788-5797.
189. Holmström G, Larsson E. Long term follow up of visual functions in
prematurely born children –a prospective population based study up to 10 years
age. J AAPOS 2008;12.157-162.
190. Yang CS, Wang AG, Sung CS, Hsu WM, Lee FL, Lee SM. Long term visual
outcomes of laser treated threshold retinopathy of prematurity: a study of
refractive status at 7 years. Eye 2010;24:14-20.
191. Morrison DG, Emanuel M, Donahue SP. Risk of refractive pathology after
spontaneously regressed ROP in emmetropic patients. J Pediatr Ophthalmol
Strabismus 2010;47:141-144.
192. Nelson LB. Myopia in retinopathy of prematurity. J Pediatr Ophthalmol
Strabismus 2009;46:138.
193. Larsson E, Rydberg A, Holmström G. Contrast sensitivity in 10 year old
preterm and full term children: a population based study. Br J Ophthalmol
2006;90:87-90.
95
194. Cryotherapy for Retinopathy of Prematurity Cooperative Group. Contrast
sensitivity at age 10 years in children who had threshold reinopathy of
prematurity. Arch Ophthalmol 2001;119:1129-1133.
195. Crofts B.J.,King R.,Johnson A.The contribution of low birth weight to severe
vision loss in a geographically defined population. British Journal of
Ophthalmology 1998; 82:9-13.
196. Clark D.I.,O‘Brien C.,Weindling A.M.,Saeed M.:Initial experience of screening
for retinopathy of prematurity Arc.Dis.Child 1992;67:1223-1236.
197. Darlow B.A.:Incidence of retinopathy of prematurity in New Zeland Arc. Dis.
Child 1988;63:1083-1087.
198. Flynn J.T., Bancalari E.,Bachynski B.N. Retinopathy of prematurity: Diagnosis
severity and natural history Ophthalmology 1987;94:620-629.
199. Demirkol M., Can G., Çokuğraşır A., Öngör E.:Prematürelerde retinopati
sıklığının araştırılması. İstanbul Tıp Fak. Mecmuası 1989;52:662-665.
200. Gezer A, Sezen F., Şerifoğlu I.,Karaçorlu M.:Management of retinopahy of
prematurity with cryotherapy. Eur J Ophthalmol 1999;9:49-52.
201. Mathew MR, Fern AI, Hill R. Retinopathy of prematurity: are we screening too
many babies? Eye 2002;16:538–542.
202. Larsson E, Carle-Petrelius B, Cernerud G, Ots L, Wallin A, Holmstrom G.
Incidence of ROP in two consecutive Swedish population based studies. Br J
Ophthalmol 2002; 86:1122–1126.
203. Özcan E, Yenice Ö, Kazokoğlu H, Bavbek T,Toker E, Özek E. Prematüre
Retinopatisi Gelişiminde Etkili Risk Faktörleri ve Tarama Sonuçları. Retina
Vitreus 2006;14:127-132.
204. Palmer EA., Flyn J.T., HardyR.J. Incidence and early course of retinopathy of
prematurity.Ophthalmology 1991;98:1628-1640.
205. Fledelius H.C.:Retinopathy of prematurity in Frederiksburg country 1988-
1990.A prosperctive investigation an update. Acta Ophthalmologica.
1993;210:59-62.
96
206. Fortes Filho JB, Eckert GU, Valiatti FB, dos Santos PGB, da Costa MC,
Procianoy RS. The influence of gestational age on the dynamic behavior of
other risk factors associated with retinopathy of prematurity (ROP). Graefes
Arch Clin Exp Ophthalmol 2010;248:893–900.
207. Gültan E, Kutluk S, Önder F, Arsan S, Kural G. Prematüre retinopatisi
gelişmesinde etkili faktörler. Retina Vitreus 1996;3:619-624.
208. Karadeniz Ş, Karaçorlu M.Prematüre retinopatisi için tarama kriterleri ne
olmalıdır? T.Oft Gaz 1996;26:275-279.
209. Bozkurt N, Anveriazer M, Öğüt Mehdi S. Prematüre retinopatisi, risk faktörleri
ve takip sonuçları. 32. Ulusal Oftalmoloji Kongresi 1998, Bursa.
210. Schaffer D.B.,Palmer E.A.,Plotsky D.F.,Matz H.S.,et al.:Prognostic factors in
the natural course of retinopathy of prematurity. Ophthalmology 1993;100:230-
237.
211. Early Treatment for Retinopathy of Prematurity Cooperative Group. The
Incidence and Course of Retinopathy of Prematurity: Findings From the Early
Treatment for Retinopathy of Prematurity Study. Pediatrics 2005;116;15-23.
212. Shalev B., Farr AK, Repka MX.Randomized comparison of diode laser
photocoagulation versus cryotherapy for treshold retinopathy of
prematurity:seven –year outcome. Am J Ophthalmol. 2001;132:76-80.
213. Yalaz M, Arslanoğlu S, Erakgün ET, Yurtsever SN, Akisu M, Akkın C, Menteş
J, Kültürsay N. Prematüre retinopatisi risk faktörleri ve koruyucu önlemler. T
Klin J Pediatr2003;12:1-8.
214. Patz A.:Oxygen studies in retrolental fibroplasia.Am. J. Ophtalmol
1953;36:1511-1552.
215. Lucey J.F.,Dangman B.A.,A reeximination of the role oxygen in retrolental
fibroplasia. Pediatrics 1984;73:82-96.
216. Bourla DH, Gonzales CR, Valijan S, et al. Association of systemic risk factors
with the progression of laser-treated retinopathy of prematurity to retinal
detachment. Retina. 2009;29:127.
97
217. Romagnoli C. Risk factors and growth factors in ROP. Early Hum Dev.
2009;85:79-82.
218. Chaudhari S, Patwardhan V, Vaidya U, et al. Retinopathy of prematurity in a
tertiary care center-incidence, risk factors and outcome. Indian Pediatr. 2009;
46:219-24.
219. Dunn M.S.,Shennan A.T.,Zayack D.,Possmayer F.:Bovine surfactant
replacement therapy in neonates less than 30 weeks£ gestation: a randomized
controlled trial of prophylaxis versus treatment. Pediatrics 1991;87:377-386.
220. Holmes J.M.,Cronin C.M.,Squires P.,Myers T.F.:Randomized clinical trial of
surfactant prophylaxis in retinopathy of prematurity. J.Pediatr Ophthalmol
Strabismus 1994;31:189-191.
221. Smolkin T, Steinberg M, Sujov P, Mezer E, Tamir A, Makhoul IR. Late
postnatal systemic steroids predispose to retinopathy of prematurity in verylow-
birth-weight infants: a comparative study. Acta Paediatr. 2008;97:322-326.
222. Haroon Parupia MF, Dhanireddy R. Association of postnatal dexamethasone
use and fungal sepsis in the development of severe retinopathy of prematurity
and progression to laser therapy in extremely low-birthweight infants. J
Perinatol 2001;21:242-247.
223. Halliday HL, Ehrenkranz RA, Doyle LW. Early (< 8 days) postnatal
corticosteroids for preventing chronic lung disease in preterm infants. Cochrane
Database Syst Rev 2010;20;CD001146.
224. Halliday HL, Ehrenkranz RA, Doyle LW. Moderately early (7-14 days)
postnatal corticosteroids for preventing chronic lung disease in preterm infants.
Cochrane Database Syst Rev. 2003;13:CD001144.
225. Halliday HL, Ehrenkranz RA, Doyle LW. Delayed (>3 weeks) postnatal
corticosteroids for chronic lung disease in preterm infants. Cochrane Database
Syst Rev. 2003;1:CD001145.