psikomavi sayı 2 güven

38

Upload: aile-evlilik-danismani-oezguer-toenbuel

Post on 08-Apr-2016

237 views

Category:

Documents


8 download

DESCRIPTION

Psikomaviden… Psikomavi Dergisi olarak ilk sayımıza gösterdiğiniz ilgi için çok teşekkürler. Umut ederek çıktığımız yolumuzda bizlere inanç ve güven verdiniz. İkinci sayımızda “güven” kavramıyla karşınızdayız. Toplumsal güvensizliğin had safhada olduğu bu günlerde belki de en çok ihtiyacımız olan şey “güven”. Bu yüzden “Güven”i gelişimsel, psikolojik ve felsefi boyutlarıyla ele aldık ve daha yakından görme imkanı sunmaya çalıştık. “Güven”in; psikopatolojik ilişkisi, romantik ilişkilerde güven, psikoterapi alanlarında güven, bağlanma süreçleri, ten tene temas, örgütsel ilişkilerde güven faktörü, çocuklara güven vermek gibi çeşitli boyutlarını sayfalarımızda bulabilirsiniz. Ayrıca Serbest Çağrışım ve Mavi Ayraç bölümlerimizi de keyifle okuyacağınızı umuyoruz. PSinema ve PsiKitap köşemizde sizler için derlediğimiz seçkilerimizin de dikkatinizi çekeceğinizi düşünüyoruz. İyi okumalar…

TRANSCRIPT

Page 1: Psikomavi sayı 2 güven
Page 2: Psikomavi sayı 2 güven

YAYIN KURULU

Fatih UYUMAZ

Şehriban UYUMAZ

Özgür TÖNBÜL

Yasemin ÖZÇELİK

Rahime ÜNAL ÇETİNKAYA

YAZI İŞLERİ VE TASARIM

Fatih UYUMAZ

Şehriban UYUMAZ

Özgür TÖNBÜL

Yasemin ÖZÇELİK

Rahime ÜNAL ÇETİNKAYA

İLETİŞİM VE YAZI GÖNDERME

[email protected]

https://www.facebook.com/groups/psikomavi/

Psikomavi E-Dergisi 2 ayda bir yayınlanmaktadır.

Psikoloji, kültür ve edebiyat konularında yazılar içermektedir.

Dergide yayınlanan yazılardan yazarın kendisi sorumludur.

Page 3: Psikomavi sayı 2 güven

Psikomaviden… Psikomavi Dergisi olarak ilk sayımıza gösterdiğiniz ilgi için çok teşekkürler. Umut ederek çıktığımız

yolumuzda bizlere inanç ve güven verdiniz.

İkinci sayımızda “güven” kavramıyla karşınızdayız. Toplumsal güvensizliğin had safhada olduğu bu

günlerde belki de en çok ihtiyacımız olan şey “güven”. Bu yüzden “Güven”i gelişimsel, psikolojik ve

felsefi boyutlarıyla ele aldık ve daha yakından görme imkanı sunmaya çalıştık.

“Güven”in; psikopatolojik ilişkisi, romantik ilişkilerde güven, psikoterapi alanlarında güven, bağlanma

süreçleri, ten tene temas, örgütsel ilişkilerde güven faktörü, çocuklara güven vermek gibi çeşitli

boyutlarını sayfalarımızda bulabilirsiniz. Ayrıca Serbest Çağrışım ve Mavi Ayraç bölümlerimizi de

keyifle okuyacağınızı umuyoruz. PSinema ve PsiKitap köşemizde sizler için derlediğimiz seçkilerimizin

de dikkatinizi çekeceğinizi düşünüyoruz.

İyi okumalar…

İÇİNDEKİLER

1-2 Psihaber-Araştırma 3-6 Temel Güven ve Bağlanma İlişkisinin Psikopatolojik Etkileri 7-9 Bağlanma Tarzı ve Romantik İlişkiler 10-13 Kendine Güven Terapisi 14 Serbest Çağrışım 15-17 Çocuklara Güven Verin

18-20 Güvenin Temeli –Doğumda Ten Tene Temas-

21-23 Her Şey Güvenle Mi Başlar Yada Güven Mi Bitirir Her Şeyi? 24 Mavi Ayraç

25-27 Güven Aşısı

28-29 Kadim Zamanlardan Bir Öğreti: Güven

30-32 Çocuklarda Özgüven:Ailelere

Öneriler

33 PSinema

34 PsiKitap

Page 4: Psikomavi sayı 2 güven

Psikomavi 1

Psikohaber – Araştırma

Mutluluğumuz İçin Önemli Yadsınamaz Bir Faktör: Güven

Bireylerin yaşamdan aldıkları doyumu ve mutluluklarını etkileyen faktörler son zamanlarda pek çok araştırmaya konu oluyor. Psikolojik faktörlerin nasıl hissettiğimizi ve yaşamdan ne derece keyif aldığımızı belirleme konusunda önemli etkilere sahip olduğu bilinmekle birlikte, sosyal bazı etmenlerin de rolü büyük. Türkiye’de bu konuda yapılan yeni bir araştırma sosyal sermaye ve mutluluk arasındaki ilişkileri inceledi.

Ekici ve Koydemir’in yaptığı araştırmada 1999 ve 2008 yıllarında Türkiye’deki geniş iki örneklem incelendi. Araştırmada, bireylerin birbirine duyduğu güven ne kadar artarsa, yaşam doyumları ve mutluluklarının da o kadar arttığı sonucu elde edilirken, kurumlara (örneğin eğitim, polis, sağlık kurumları gibi) duyulan güvenin de mutluluğu etkilediği görüldü. Bunun yanında var olan demokrasiden ve devletin işleyişinden memnun olmak da bireylerin yaşamdan aldıkları doyumu etkileyen faktörler arasında. Ancak genel

olarak Türkiye’de bireylerin hem birbirine hem kurumlara duyduğu güvenin özellikle Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında oldukça düşük seviyede olduğu gözlendi. Elde edilen diğer bir sonuçsa hem bir iş sahibi olmanın, hem işinden memnun olmanın yaşam doyumuna ve mutluluğa olumlu katkıda bulunduğu yönünde. Son olarak, 2008 yılında incelenen bireyler arasında inançlı olma seviyesi arttıkça yaşam doyumunun azaldığı görüldü.

Bu araştırma, özellikle güven kavramının mutluluk ve yaşam doyumumuz üstündeki önemine işaret ediyor; sosyal sermayenin gelir seviyesinden bağımsız olarak iyi yaşama katkıda bulunabileceğine vurgu yapıyor.

1 http://ajanspsikoloji.com/mutlulugumuz-icin-onemli-yadsinamaz-bir-faktor-guven

Page 5: Psikomavi sayı 2 güven

2 Psikomavi

Güven Algısı İlişkideki Uyumu Artırıyor

*Psikolog Selin MISIR’ın 23/07/2014 tarihli yazısından alınmıştır.

Yakın ilişkilerde fiziksel veya psikolojik şiddete maruz kalmak, bir çok kalıcı etki yaratabiliyor. Örneğin şiddet sonrasında bireylerde travma sonrası stres bozukluğu belirtileri görülebiliyor. Bazı özellikler ve yaşantılarsa ilişkilerde koruyucu güce sahip. “Güven algısı” bunlardan birisi.

David Servino ve arkadaşlarının yaptığı bir araştırmada, özellikle şiddet içerikli ilişkilerde güven algısının önemli bir yer tuttuğu ve partnerler arası uyumun, güven algısı ile yakından ilişkili olduğunu görülüyor. Güven algısı düştükçe partnerler arası uyumun da azalıyor. Ayrıca güven algısı azaldıkça, şiddet gören

partnerde travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) belirtilerine daha sık rastlanıyor. Bu belirtilerin ne yoğunlukta olduğu, ilişkideki şiddetin sıklığı ve şiddeti ile doğru orantılı olarak görülüyor ve beklendiği gibi TSSB belirtileri arttıkça ilişkideki güven algısı düşüyor. Aynı zamanda sadece fiziksel şiddet değil, psikolojik istismar da ilişkideki güven algısını zedeliyor.

Kısaca ilişkide güven algısı arttıkça partnerler arasındaki uyum ve ilişki tatmini de artıyor. Buna bağlı olarak da TSSB belirtilerinde, fiziksel ve psikolojik şiddette azalma gözleniyor.

2 http://ajanspsikoloji.com/guven-algisi-iliskideki-uyumu-artiriyor

Page 6: Psikomavi sayı 2 güven

Psikomavi 3

Makale

TEMEL GÜVEN VE BAĞLANMA İLİŞKİSİNİN

PSİKOPATOLOJİK ETKİLERİ Özgür TÖNBÜL

Psikolojik Danışman/Aile Danışmanı

İnsan doğumuyla birlikte kendisine bakım

veren kişiye muhtaçtır. Onun bakımına,

ilgisine ve sevgisine ihtiyaç duyar. Bu

noktayı keşfedenlerden olan Erikson ilk on

sekiz ayı psikososyal gelişim kuramında

“temel güvene karşı güvensizlik” evresi

olarak tanımlamıştır. Bowlby de bu evreyi

bağlanmanın en önemli aşaması olarak

görmüş ve bağlanmanın temeline güveni

oturtmuştur. Günümüzde bağlanma kuramı

üzerine çalışan uzmanlar, güven ve

bağlanmanın bebeğin anne rahmine

düştüğü andan itibaren geliştiğini

söylemektedirler.

Temel güven ve bağlanma

süreçlerinin sonuçlarını belirleyen anne ya

da bebeğe bakım veren kişinin

tutumlarıdır. Birbirlerini derinden

etkileyen bu süreçte annenin yaklaşımına

bağlı olarak psikopatolojik durumlar ortaya

çıkabilmektedir.

Page 7: Psikomavi sayı 2 güven

4 Psikomavi

Bowlby’e göre bağlanma figürü çocuğa

yakın ve ulaşılabilir olursa, çocuk

hissedilen ilişkiyi anlayarak güvenli

davranabilir ve çevresini keşfetmeye

odaklanabilir ya da kendisi veya bağlanma

figürü ile olan ilişkisini tehdit eden bir

durumla karşılaştığında kaygılanmasına

neden olur. Sıcak ve sevgi dolu annelere

sahip çocuklar kendilerini de sevgiye layık

görürler ve diğer insanları da güvenilir

insanlar olarak algılarlar. Güven

duygusundan yoksun çocuklar endişeli,

yalnız ve ilişkilerinde başkalarına bağımlı

bireyler olarak yetişme eğilimindedirler.

Erikson da bakım veren tarafından

bebeğin ihtiyaçlarının yeterince

karşılanmasının temel güven duygusunu

geliştireceğini söylemektedir. Güven

duygusu sadece bireyin kendisine değil

çevresine ve diğer insanlara olan güven

duygusunu da içermektedir.

Ainswort bağlanma ve temel güven

duygusuna odaklanıp Bowlby’nin

bağlanma kuramını biraz daha ileri

götürerek, bebeklikten yetişkinliğe etkisi

olan üç çeşit bağlanma stili ortaya

koymuştur:

Güvenli bağlanmada, anne çocuk

ilişkisinde anneler çocuklarına karşı ilgili

ve duyarlıdırlar. Bu çocuklar anneleri

yanında olmasa bile ulaşabileceklerini

bilirler.

Kaygılı-kararsız bağlanma ilişkisinde

anne çocuğun gereksinimlerine karşı ilgili

ve duyarlı değildir. Bu çocuklar ise

annelerinden ayrıldıkları zaman yoğun

kaygı ve kızgınlık duygusu

yaşamaktadırlar.

Kaçınan bağlanma stilinde ise anneler

çocuklarına karşı duyarlı değildir. Çocuk

bu tavra anneye karşı uzaklık ve duygusal

kopukluk geliştirerek tepki gösterir.

Annelerinin gidişinden rahatsızlık

duymazlar, anne geri döndüğünde yakınlık

göstermezler.

Bir bebek için tüm bu yaşantılar olumsuz

olarak ilerledikçe psikopatoloji kaçınılmaz

olarak ortaya çıkacaktır. Erken çocukluk,

ergenlik ve yetişkinlik döneminde

psikopatolojik etkiler farklı olan

rahatsızlıklara neden olabilmektedir.

Erken Çocukluk Dönemi Psikopatolojileri

Erken çocukluk döneminde görülebilecek

psikopatolojilerden ilki bebeklik

depresyonudur. Bebeklik depresyonu anne

bebek ilişkisinin kısa ya da uzun süreli

kesilmesine bağlı olarak oluşur. Kısa süreli

anne yoksunluğunda anne üç ay içerisinde

geri döndüğünde depresif belirtiler ortadan

kaybolmaktadır. Uzun süreli anne

yoksunluğunda, çocuk anneden

Page 8: Psikomavi sayı 2 güven

Psikomavi 5 ayrıldığında ya da bakım evlerinde

kaldığında görülebilen bir durumdur.

Yoğun depresif belirtiler, yemek yememe,

uyku sorunları, ilişki ve arkadaşlık

kuramama gibi semptomlara rastlanır.

Ayrılma Anksiyetesi genellikle 1-3 yaş

arasında, anne ile temel güven ilişkisi

içerisine girememiş ve bağlanma sorunları

yaşayan çocuklarda sık olarak görülür.

İleriki yaşlarda çocuğun okula başlaması

ile bu kaygı durumu kendisini “Okul

Fobisi” olarak gösterir. Ayrılık

Anksiyetesinde;

-Anne-baba çocuğa okulda veya herhangi

bir yerde bir şey olacak diye korkmaktadır

-Anne-babanın kronik anksiyeteleri vardır

-Anne baba tutumlarında çocuğa

kendilerine bağımlı kalmalarını

istemektedirler

-Çocuk kendi yokluğunda anne babasına

bir şey olacak korkusunu yaşar

-Çocuk anne babasının yokluğunda

kendisine bir şey olacakmış korkusunu

yaşar

Tepkisel Bağlanma Bozukluğu; 5 yaşından

önce başlar ve çocuğun gelişimine uygun

olmayan bir şekilde toplumsal ilişki

kurulur. Çocuk yabancı olduğu kişilere

karşı bir yakınlık gösterebilmekte ve

bağlanacağı kişileri gelişigüzel

seçmektedir. Bu durum çocuğun cinsel

istismar gibi travmatik yaşantılara açık

hale gelmesine neden olabilmektedir.

Ergenlik ve Yetişkinlik Dönemi

Psikopatolojileri

Çocukluk döneminde yaşanan güvensiz

ortamlarda büyüme ve bağlanma sorunları

ileriki yaşlarda; ergenlik ve yetişkinlik

dönemlerinde ruhsal sıkıntılara neden

olabilmektedir.

Ergenlik döneminin en önemli kritik evresi

olan kimlik gelişimi ergenlikte krizlere

neden olabilmektedir. Erken çocukluk

döneminde güven ve bağlanma yeterince

sağlanamadığında ergen kimlik

gelişiminde çatışmalara girebilmektedir.

Bu evrede ergen büyüdüğünü kabul

ettirebilmek ve değer görebilmek açısından

antisosyal davranışlar, çete oluşumları,

madde kullanımı gibi davranışlar içerisine

girebilmektedir. Ayrıca ergenlikte,

çocukluk döneminde elde edilen bağlanma

stillerinin yansımaları da görülür.

Çocuklukta edindiği bağlanma stilini

ergenlikte de sürdüren genç kaygılı ya da

kaçınan bağlanmalar kurar. Gelişigüzel

insanlarla ilişkiler kurma, aşk ya da sevgi

adı altında yanlış bağlanmalar ergenleri

travmatik yaşantılara itebilir ve ergenlerde

intihar gibi depresyonun ileri boyutu

görülebilir

Page 9: Psikomavi sayı 2 güven

6 Psikomavi Depresyon ergenlik ve yetişkinlikte

görülebilen bir rahatsızlıktır. Bilişsel

terapiye göre depresyon, kişinin kendisi,

çevresi ve geleceğiyle ilgili olumsuz

inançlarından oluşur. Erken çocukluk

döneminde oluşan olumsuz inançlar,

şemalar şeklinde düşünce yapısını

oluşturarak yetişkinlik döneminde bazı

insanları depresif olarak

etkileyebilmektedir. Erken çocukluk

dönemindeki güvensizlik ve yanlış

bağlanma stilleri bu kişilerin yetişkinlik

döneminde daha kolay depresif belirtiler

göstermesine neden olmaktadır.

Ayrıca erken çocukluk döneminde kaçınan

bağlanma stili oluşturan çocukların

yetişkinlik döneminde Obsesif-Kompulsif

Bozukluk belirtileri gösterebileceği yapılan

araştırmalarda bulunmuştur.

Erken çocukluk döneminde kendisine ve

çevresine güven duymayarak yetişen bir

çocuk, hem çocukluk döneminde hem de

yetişkinlik döneminde Sosyal Fobi

yaşayabilir. İnsanların içerisinde

bulunmakta zorlanabilir, konuşma yapmak

zor gelebilir. Bu gibi durumlar anksiyete

düzeylerini yükseltir. Yüzleri kızarır, nefes

almakta zorlanırlar, boğazlarına bir şey

düğümleniyormuş gibi hissederler, sesleri

sanki çıkmayacakmış gibi olur, gözleri

dolar…

Erken çocukluk döneminde anne-babalar

çocuklarına güvenli bir yatırım

yaptıklarında, onlara sorumluluklar

verdiklerinde, güvenli bağlanmalar

oluştuğunda ruhsal gelişimi sağlıklı

çocuklar yetişecektir.

Page 10: Psikomavi sayı 2 güven

Psikomavi 7

Makale

BAĞLANMA TARZI VE ROMANTİK İLİŞKİLER Şehriban UYUMAZ

Psikolojik Danışman

Bana tutku verecek herhangi bir şeye ya da

kimseye artık rastlamayacağımı biliyorum.

Birisini sevmeye kalkışmak, önemli bir işe

girişmek gibidir bilirsin. Enerji kendini veriş

körlük ister. Hatta başlangıçta bir uçurumun

üzerinden sıçramanın gerektiği bir an vardır.

Jean Paul Sartre-Bulantı

Yakın zamanlı araştırmalar yetişkinlerin

romantik ilişkilerini açıklamak için, nesne

ilişkileri kuramı ve bağlanma kuramını

kullanır. Araştırmacılar John Bowlby ve

Mary Ainsworth’un çalışmalarını temel

alarak yetişkin bağlanma tarzlarının anne

baba çocuk ilişkileriyle şekillendiğini

söyler. Bowlby buna bağlanma ilişkisi

adını verir. Bağlanma tarzına yönelik

birçok araştırma yapılmıştır. Bu

çalışmalarda yetişkin bağlanma tarzıyla

ilgili dört türden bahseder. Yakınlık ve terk

edilme korkusuyla dört tarz bağlanma

vardır. Güvenli, kaygılı-kararsız,

kaçınmacı ve kafası karışık olmak üzere.

Page 11: Psikomavi sayı 2 güven

8 Psikomavi

Bağlanma tarzları romantik ilişkilerimizi

gerçekte etkiler mi? Bu soruya yanıt

vermek için öncelikle ilişkilerinden ne

derece memnun olduğunu sormak gerekir.

Yapılan araştırmalar güvenli bağlanma

tarzına sahip yetişkinlerin diğer tarzlara

sahip yetişkinlere göre ilişkilerinde daha

mutlu olduklarını gösterir. Bu olgu diğer

yönden de geçerlidir. Yani güvenli

bağlanma tarzı olan bir eşe sahip olan

yetişkinlerin ilişkilerinde mutlu olma

olasılığı daha yüksektir. Beklendiği üzere

güvenli bağlanma tarzına sahip

yetişkinlerde genellikle benzer bağlanma

tarzına sahip kişilerle eşleşir.

Bir grup araştırmacı 52 yaşındaki

bireylerden oluşan bir grubun bağlanma

tarzlarını ölçmüştür. Araştırmacılar aynı

bireylerin 21, 27 v 43 yaşındayken

ilişkilerinden duydukları memnuniyeti

ölçmüşlerdir. Örnekleme alınan güvenli

yetişkinlerin uzun süreli sağlam ve tatmin

edici romantik ilişkileri olmuştur. Güvenli

yetişkinlerin evlenme ve evliliği sürdürme

olasılığı kaçınmacı deneklere göre daha

yüksektir. 52 yaşına geldiklerinde güvenli

yetişkinlerin %95’i evlidir ve sadece %21’i

boşanmıştır. Buna karşın kaçınmacı

yetişkinlerin %72’si evlidir ve %50’sinin

başından boşanma geçmiştir.

Acaba güvenli yetişkinlerin ilişkileri

kaçınmacı ya da kaygılı kararsız kişilerin

ilişkilerine göre neden daha iyi

gitmektedir. Bu soruya yanıt vermek için

araştırmalar romantik ilişkilerin

özelliklerine bakmışlardır. Güvenli

bağlanma tarzı olan insanlar yaşadıkları

romantik ilişkilerin sevgi, bağlılık ve

yüksek oranda güven barındırdığını

belirtmişlerdir. Bu güvenli bireylerin

eşlerin hatalarına rağmen onları oldukları

gibi kabul eder. Güvenli eşler arasındaki

konuşmalar kaygılı kararsız eşlere göre

daha sıcak ve samimidir. Diğer eşlerin

uygun olan zamanlarda kişisel bilgilerini

paylaşma eğilimi daha fazladır.

Kaçınmacı tarza sahip yetişkinler yakınlık

korkusuyla ve kıskançlık sorunuyla

uğraşmak zorunda kalır. Gerçek aşkın

sonsuza dek sürmeyeceği ve insanın

kendisinden geçirecek kadar aşık

olmasının sadece romanlarda ve filmlerde

olduğunu söyler. Ayrıca yapılan bir

araştırmada kaçınmacı tarza sahip olduğu

belirlenen lisans öğrencilerinin %43’ü hiç

aşık olmadıklarını belirtmişlerdir.

Kaygılı kararsız bağlanma tarzına sahip

kişiler sık sık aşık olurlar; ama umutsuzca

aradıkları mutluluğu bir türlü bulamazlar.

Bu insanlar eşlerini kaybetmekten

korkarlar ve bu yüzden onları mutlu etmek

için her istediklerini yapmaya hazırdırlar.

Kaygılı kararsız bireylerin kendilerine

karşılık vermeyen kişilere aşık olma

olasılıkları daha yüksektir.

Page 12: Psikomavi sayı 2 güven

Psikomavi 9

Bağlanma tarzı yetişkinlerin ilişkilerindeki stres

ve ayrılma olayına karşı nasıl tepki

göstereceklerini de etkiler. Bir araştırmada

havaalanında bekleme salonundaki çiftlerden bir

bağlanma tarzı anketi doldurmaları istenmiş.

Daha sonra çiftlerin davranışları yakından

gözlemlenmiş ve sarılma, göz teması, yakın

oturma gibi çeşitli davranışları kodlanmıştır.

Ayrılma vakti yaklaştıkça güvenli çiftler

birbirlerine daha çok yakınlaşma davranışı

göstermiştir. Kaçınmacı denekler ise kendilerini

eşlerinden uzaklaştırma davranışlarında

bulunmuşlarıdır. Bu kaçınmacı yetişkinler

eşlerinden ayrılma korkusuyla bağlantılı olarak

kaygı ve korku yaşamaya başlamışlardır.

Ayrıca kaçınmacı bireyler duygusal desteğe

gereksinim duydukları zaman bunu eşlerinden

istemekte zorlanırlar. Yapılan bir araştırmada

bayanlara az sonra bir odada tek başına bazı

tehlikeli elektronik aletlerden oluşan kaygı

yükselten bir deneyim yaşayacakları söyleniyor.

Güvenli bayanlar kaygıları arttıkça eşlerinden

daha çok destek isterken kaçınmacı bayanlar daha

az destek istemişlerdir. Aynı deneydeki güvenli

erkek eşler kaygılı eşlerine duygusal destek

verirken kaçınmacı erkekler bunu yapmamıştır.

Son olarak insanlar güvenli uzun süreli bir

ilişkiye girdiklerinde bağlanma tarzlarını

değiştirmeleri mümkün müdür? Özellikle sevgi

ve güven dolu bir yetişkin ilişkisi bazı bireylere

çocukken sunulmayan güvenli bir model

oluşturur. Buna yönelik olarak yapılan bir

araştırmada genç kadınların %30’unun iki yıllık

bir süre içinde bağlanma tarzlarını değiştirdikleri

gözlemlenmiştir.

KAYNAKLAR

*Jerry M. Burger, Kişilik, Kaknüs Yay, İstanbul

2006.

*Frank M. Dattilio, Bilişsel Davranışçı Çift ve

Aile Terapisi, İstanbul, 2012.

Page 13: Psikomavi sayı 2 güven

10 Psikomavi

Makale

KENDİNE GÜVEN TERAPİSİ Fatih UYUMAZ

Psikolojik Danışman

İnsanları diğer canlılardan ayıran en temel

özelliklerden bir tanesi farkındalıktır. Birey

geliştikçe kendi kimliğini tanımlar. Bu

kimlikte sevdiği ve sevmediği şeyler

mevcuttur. İşte bireyin kendine güveninde

yaşadığı sorunlar tam bu noktada ortaya

çıkar. Bir yemeği, bir eşyayı bir kitabı

sevmeyebilirsiniz; ancak kendinize ait bir

parçayı reddediyorsanız kendinize olan

güveniniz bundan zarar görecektir.

Bu duygunun kökenine inmeye

çalıştığımızda, yapılan araştırmalar

gösteriyor ki üç dört yaşına kadar ki

dönemde anne ve babanın yetiştirme

biçimi bireyin kendine duyduğu güven

hissinde önemli rol oynamaktadır.

Bebeklik ve ilk çocukluk dönemindeki bir

birey istek ve ihtiyaçlarını bir an önce

giderme telaşındadır. Bu ihtiyaçlar

zamanında giderildiğinde birey dış

dünyanın iyi ve güvenilir olduğu hissini

yaşar. Bireyin kendine olan güvenini

ortaya çıkaran çalışmayı da Edward

Tronick “Donuk Surat” deneyiyle

yapmıştır. Çocuğuyla sıcak bir şekilde

ilgilenen bir anne bir anda yüzünü donuk

bir hale getirip tepkisizleşir. Bebek biraz

paniğe kapılır, tedirgin olmaya başlar.

Annenin karşılık vermesi için cilve

yapmaktan tutun da

Page 14: Psikomavi sayı 2 güven

Psikomavi 11 ağlamaya kadar her yolu dener. Tronick’e

göre çocuklar bu aşamada ne kadar başarılı

olurlarsa o kadar ustalaşırlar. “Bu tür

bebekler insanlar arasında etkileşimlerin

onarılabileceğini yani işler başkalarıyla

yolunda gitmediğinde durumu düzeltme

kapasitesine sahip olduklarını görürler.”

Böylece kendilerini etkili ve olumlu bir

birey olarak görerek büyürler.

Peki yaşamımızın erken

dönemlerinde elde ettiğimiz olumsuz

tecrübeler bizi hayatımızın geri kalanında

kendine güveni eksik olumsuz benlik

algısına sahip bireyler olarak mı

yaşatacak? Bu soruya yanıtı UCLA’dan

Shore veriyor: “Yaşamın ilerleyen

dönemlerinde besleyici ilişkiler çocukluk

sırasında beyne kodlanmış sinirsel

senaryoları bir ölçüde yeniden yazabilir.

Etkili bir terapist, bir dost, bir sevgili ve

kişinin bireysel çabasıyla bu olumsuz

yaşantıların üstesinden gelinebilir.”

O vakit yetişkin bir birey olarak

kendimize olan güvenimizi tazeleyecek

neler yapabileceğimizi konuşalım. Şimdi

ifade edeceğim çözüm yöntemleri aşamalı

olarak ve düzenli bir biçimde yapıldığı

takdirde yardımcı olacaktır.

1. Eleştirel iç sesinizi tanıyın ve onu

susturun: Özgüveni düşük insanlar

kendilerini diğer insanlara göre daha

çok eleştirir. Kendilerini suçlar,

başkalarıyla kıyaslar, mükemmeliyetçi

hedefler koyar ve bunlara ulaşılmasını

ister. Bu olumsuz iç sesi tanıyın.

Bu olumsuz iç sesi fark ettiğiniz

anda içinizden söyleyebileceğiniz

kısa bir karşılık cümlesi bulun.

(Kes sesini, Yeter, Beni

Engelliyorsun gibi.)

Kendinize “Bu iç sese kulak

vermem bana nelere mal oluyor?”

diye sorun.

Kendi değerinizin farkında olun ve

bunu kabul edin. İşler ne kadar

kötüye gitse de yaşamaya çalışıyor

ve çaba harcıyorsunuz.

2. Gerçekçi Benlik Değerlendirmesi:

Özgüveni düşük bireyler olumlu

yanlarını görmeyip olumsuz yanlarını

aşırı bir şekilde abartma eğilimindedir.

Kendinizi gerçekçi bir benlik

değerlendirmesi yapmak için bir kağıt

çıkarın. Bunu bir çizgiyle ikiye bölün.

Bir tarafına fiziksel görünüş,

başkalarıyla olan ilişkiler, kişilik

özellikleri, başkalarının sizi nasıl

gördüğü, işyerindeki başarı, günlük

işlerdeki başarı ve cinsel hayat

konularında tamamen olumlu şeyleri

çizginin diğer tarafına da tamamen

olumsuz şeyleri somut ve açık

ifadelerle yazınız. Sonra bunları düz

yazı şeklinde yazarak birleştiriniz.

Bunu her gün bir kere okuyabilirsiniz.

3.Bilişsel Bozukluklarla Mücadele: Zarar

veren ve etkili davranmayı engelleyen

düşünce kalıplarına müdahale için etkili

karşı çıkış cümleleri bulun. Örneğin

kendinizle ilgili asla, hiçbir zaman gibi

kelimelerle başlayan olumsuz cümleler

Page 15: Psikomavi sayı 2 güven

12 Psikomavi

kurduğunuzda “Bunun doğru olduğunu

nasıl denetleyebilirim? Bu sonuca

varmak için yeterli kanıtın var mı?” ya

da kendinizi etiketleme

durumundaysanız buna karşı koymak

için “Bu ben değilim kendime ad

takmayı reddediyorum.” Gibi cümleler

kullanabilirsiniz. Burada önemli olan

şey bizi engelleyen, sınırlayan

düşüncelere yönelik inandığımız net

karşı çıkış cümlesi bulmaktır. (Bilişsel

bozukluklarla mücadele konusu bilişsel

terapinin geniş bir çalışma alanını

oluşturmaktadır. Bu konuda daha

ayrıntılı bilgi almak için Dr. Dennis

Greenberger-Dr Christine A.

Padersky’nin yazdığı Evinizdeki

Terapist ve David Burns’un yazdığı İyi

Hissetmek kitaplarından

faydalanılabilir.)

4. Kendinizle ilgili hoşunuza gitmeyen

şeyleri kabul edin. Ama bunları kendinizi

hırpalamak için kullanmayın.

5.-Meli -Malı’larla Mücadele Edin:

Hayatımızda mantıklı olan

mecburiyetlerimiz vardır elbette; ama

bazıları bize zarar verir. Örneğin, “Her

zaman başarılı olmalıyım, Hiç hata

yapmamalıyım, hiç korkmamalıyım gibi.

İlişkilerinizde, sosyal, dini, cinsel

hayatınızda ne gibi zorunluluklar

yüklendiğinizi keşfedin. Bunlara yönelik

karşı koyma cümleleri bulun. Yapmalıyım

demek yerine, yapsam iyi olur, yapmak

isterim sözlerini kullanın. Zorunlularınızın

kısa ve uzun vadede sonuçlarına bakın. Bu

ifadelerin yapınıza uygun olup olmadığına

dikkat edin.

6. İstekleri Dile Getirmek: Bir isteği ifade

ederken açık ve kesin olarak ifade edin.

Size zor gelen bir konuda isteğinizi ifade

etmeden önce prova yapın. Mesajınızı tam

olarak vermek için düşünce ve

duygularınızı da isteğinize ekleyin.

7. Hatalarınızı Yönetin: Herkes hata

yapabilir. En sevdiğiniz kişilerin isimlerini

ve yaptıkları hataların listesini yapın. Parlak

ve zeki kişiler bile hata yapabilir. Bu yüzden

kendinizin de hata yapabileceğini kavrayın.

Kendi hatalarınızın listesini yapın. Bu

hatalarda verdiğiniz kararları, duygu ve

düşüncelerinizi hatırlayın. Ne

amaçlıyordunuz? O zamana aynı şekilde

geri dönülmüş olsaydı farklı mı

davranırdınız? Kendinizi affedin; çünkü en

iyi kararı vermeye çalıştınız zaten hatanın

acı sonuçlarını yaşayarak da bedelini ödemiş

oldunuz.

8. Eleştiriye Yanıt Verme: Diyelim ki biri

yaptığınız bir işle ilgili olumsuz

değerlendirmede bulundu. Bunun için

yapılabilecekler.

Onay: karşınızdaki kişi eleştirisinde haklı

ise “Haklısın, deyip söylediklerini

anladığınızı gösteren geribildirim

verebilirsiniz.

Page 16: Psikomavi sayı 2 güven

Psikomavi 13

Onayın amacı burada eleştiriyi bir

anda kesmektir. Buna ek olarak sizi

eleştiren kişiye sizin için uygunsa

teşekkür edebilirsiniz.

Örtülü Onay: Sizi eleştiren kişi

yapıcı olmadığında ve yanlış

düşündüğünde kullanılır. Burada

evet senin gözlemlediğin

olumsuzlukları görüyorum ama o

olumsuzlukların bazıları ben de

yok demiş oluyorsunuz. Başka bir

boyutu ise yapılan eleştirinin olma

olasılığına onay verilebilir.

Araştırma Yöntemi: Eleştirilerin çoğu

belirsizdir. Eleştirinin niyetini ve

anlamını tam olarak ortaya çıkarmaya

çalışın. Örneğin “Tam olarak neyi

yanlış yaptığımı söyler misin?” ya da

“Tembel olduğumu gösteren bir örnek

verir misin?” gibi. Bu yaklaşım

karşınızdaki kişinin sizden somut ve

yapıcı isteklerde bulunmaya iter ve

sizi sürekli rahatsız eden eleştirileri

sürekli duymanıza engel olur.

Kendimize olan güvenimizi aşamalı olarak

geliştirmeyi sağlayacak çalışmaları

sırasıyla vermeye çalıştık. Burada söz

etmeye çalıştığımız güven şişirilmiş bir

egodan ziyade benlik saygısı yüksek bir

bireyin kendini değerli bulduğu bir

bünyede ortaya çıkan güvendir.

KAYNAKÇA

*Nevzat Tarhan, Duyguların Psikolojisi,

Timaş Yay. İstanbul 2011. *Daniel Goleman, Sosyall

Zeka,(Çev.Osman Çetin Deniztekin),

Varlık Yay. İstanbul,2007.

*Hasan Bacanlı, Gelişim ve Öğrenme

Psikolojisi, Nobel Yay. Ankara,2004.

*Matthew Mckay, Patrick Fanning,

Özgüven, Arkadaş Yay. Ankara,2011.

*David Burns, İyi Hissetmek, Psikonet

Yay. İstanbul,2009.

Page 17: Psikomavi sayı 2 güven

14 Psikomavi

Serbest Çağrışım

Serbest Çağrışım, modern psikanalizin en önemli

tekniklerindendir. Danışana herhangi bir konu

hakkında aklına gelenleri baskı uygulamadan

serbestçe aktarması söylenir. Söylenen şeyler

bilinçaltının bir yansıması olarak kabul edilir.

Bu sayımızda “Güven” ile ilgili serbest

çağrışımlarımızı aktarıyoruz. Her renk bir kişiye ait

çağrışımları betimlemektedir.

KAHVERENGİ

Anne

Dua

Tedbir

Rahat bir uyku

TURUNCU

Mutluluk

Huzur

Sıcak

Gülümseme

Barış

YEŞİL

Anne

Çelişki

Kardeş

Çocukluk

Koy

MAVİ

Mutluluk

Huzur

Sıcak

Gülümseme

Barış

MOR

Huzur

Dost

Sohbet

Sevgi

Paylaşım

Sır

KIRMIZI

Sadakat

Özlemek

Yanında olmak

Huzur

Aile

Ev

Sıcak

Page 18: Psikomavi sayı 2 güven

Psikomavi 15

Makale

ÇOCUKLARA GÜVEN VERİN

Yasemin ÖZÇELİK

Psikolojik Danışman

Güven, yapabileceğim inanıyorum

demektir veya başkasının yapabileceğine

inanmaktır.

Dünyaya savunmasız sadece basit

reflekslerle gelen bebeklerin temel

ihtiyaçlarındandır güven. Anne karnı

güven için ideal bir ortamdır böyle bir

yerden dünyaya, karmaşıklığa,

bağımsızlığa gelen çocuğun güven

ihtiyacının tabii olarak karşılanması

gerekir.

Anne baba bu ihtiyacın karşılanması

sırasında sergiledikleri tutum ve

davranışlarla çocuklarının “güven” ini de

doldurmaya başlarlar. Yemeğini

zamanında yemesi, kucakta sevilip

okşanması ve bunun gibi temel

gereksinimlerin zamanında yapılması

çocuğun “güven”ini olumlu olarak

doldurup geliştirmesini sağlayacaktır.

Anne ve babası tarafından zorunlu

ihtiyaçları karşılanan ve yeterince sevgi

gören çocuk güven içinde büyümeye

başlayacaktır. Güven duygusu böyle

olumlu temeller üzerinde atılmış çocuğun

gelişimi de sağlıklı ilerleyecektir.

Page 19: Psikomavi sayı 2 güven

16 Psikomavi Çocuk büyümeye başladıkça farklı

gereksinimleri ortaya çıkar. Anne baba her

yaşta çocuğunun yanında olmalı ona

kendini güvende hissettirmelidir. Bunu

yaparken de dikkat etmesi gereken önemli

durumlar vardır.

Herkes eksikleri hatalarıyla vardır,

çocuğunuzda öyle. Yaptığı yanlışlarda

azarlanan, fiziksel cezalar verilen çocuk

yeni deneyimlere daha kapalı olacak yeni

şeyler yapmak istemeyecektir çünkü yanlış

ya da hata yaparsa cezalandırılacağını

düşünecektir. Tam tersi yanlışlarının ona

deneyim olduğunu vurgulayan, hatalarında

veya yanlışlarında onun yanında olan ve

her konuda ailesinin desteğini arkasında

hisseden çocuk “güven”i tam olarak

sağladığı için yeni ortamlara yeni

deneyimlere her zaman açık olacaktır.

Çocuğunuzu sevin, ona sahip olduğunuz

için ne kadar şanslı olduğunuzu ona

hissettirin.

Çocukların kendilerini ifade etmeleri ve

fikirlerinin önemsenmesi de onların

“güven”ini geliştirmedeki önemli

etkenlerdendir. Fikirlerini söyleyebildiği

veya çocuğa ‘Senin de söylemek

istediklerin var mı?’ diyerek düşüncelerini

ifade etmesinin sağlandığı bir ortamda

çocuk tabi ki de önemsendiğini

hissedecektir.

Çocuğunuzu dinleyin, farklı bir fikir

her zaman yeni ufuklar açar.

Çocukların kendilerini fark etmeleri,

olumlu olumsuz yönlerini bilmeleri, iyi

oldukları alanları kullanmaları ve eksik

alanlarını da geliştirmeleri “güven”lerini

oluşturmada önemli etkenlerden biridir.

Burada anne baba çocuğun yönlendirilmesi

ve kendini fark etmesini sağlaması

açısından önemlidir. Çocuğunu tanıyan aile

onun geliştirilmesi için de doğru

yönlendirmeyi yapacaktır.

Çocuğunuzu tanıyın ve ona başarılı

olduğunu hissettirin.

Kıyaslanmak kimsenin hoşuna gitmez ama

bilerek ya da bilmeyerek herkes bunu

yapar. Çocukta kıyaslanma her zaman

gerileme meydana getirir. Anne baba

karşılaştırmalar yaptığında, çocuğun

başarılarını görmeyip hep daha iyisini

isteyerek onu yetersiz bulduğunda çocuğun

“güven” anlayışı yine sarsılacaktır. Yaptığı

çalışmalarda pekiştirilen ve başarıları

görülüp takdir edilen çocuklarda durum

olumlu yönde olacak ve “güven” bir kez

daha pekiştirilecektir.

Çocuğunuzun yaptıklarıyla mutlu

olmayı bilin.

Anne baba olarak her zaman çocuğunuzun

yanında olun ve bunu da onlara hissettirin.

Page 20: Psikomavi sayı 2 güven

Psikomavi 17 Sizi yanında hisseden çocuk her zaman

kendini güvende bilecektir. Her şeyde

olduğu gibi güven konusunda da temeller

ailede atılır. Güvende olduğunu hisseden

ve güven veren çocuk da gelişimini olumlu

devam ettirecektir. Nevzat Tarhan’a göre

çocuk, temel güven duygusu oluştukça

bireyselleşir. Kendi kişiliğini kazanmaya

başlar. Eğer anne babanın çocuğa

davranışları tatlı bir disiplin de doğurursa

çocukta güven oluşur. Yetiştirilmesi

esnasında iyi olduğu konularda

desteklenen kişi, o konuda ustalaşır. Çünkü

çocuğun özgüven sahibi olmasında “ben

yaptım” demesi, zafer duygusu yaşaması

çok önemlidir. Yüreklendirilen çocuk

yetenekli olduğu bir konuda ustalaşabilir.

Eğer anne çocukla ilgilenmez, uzak

durursa çocuk kendisini yalnız hisseder.

İstediği şeyi başarsa dahi yalnızlıktan

kaynaklanan bir korku hissedebilir. İdeal

olan çocuğu cesaretlendirip, gerisini

kendisinin başarmasını sağlamaktır. Bunu

başarabilen anneler kendine güveni tam

evlatlar yetiştirebilirler.

KAYNAKÇA

*http://www.nevzattarhan.com/guven.html

Page 21: Psikomavi sayı 2 güven

18 Psikomavi

Makale

GÜVENİN TEMELİ

-DOĞUMDA TEN TENE TEMAS- Ceren GELMEDİ

Psikolojik Danışman/Aile Danışmanı

Analitik kuramcılardan Erik Erikson’ a

göre temel güven duygusu 0-1 yaş arasında

oluşmaktadır (4). Japon kültürüne göre ise

çocuk doğmadan önce yaşantılar

geçirmekte, yaş almaya başlamakta ve

doğduğu an itibariyle de bir yaşında

sayılmaktadır (5). Görüldüğü üzere

kültürel anlayışlar ve kuramsal temeller var

olmanın, ilk anlarını ve bu anların önemini

hatırlatmaktadır. Ancak; günümüzde

varlığın ilk an’ı - doğum anı - gözden

kaçırılabiliyor.

Güven duygusu, hem duygu olarak

güvenebilmeyi hem de sağlıklı bağlanma

gerçekleştirebilmeyi ifade etmekte olup,

yeni doğanın tüm ihtiyaçlarını annenin

karşılaması ve huzur ortamını

oluşturmasıyla şekillenir. Ancak, bu

duygunun en derininde tutarlılık önemlidir

ve ihtiyaçları düzenli olarak karşılanmayan

bebek geleceğe dönük olarak kaygıya

kapılır. Bu ihtiyaçlar beslenme, şefkat,

uyku vb. şekildedir.

Varoluşcu yaklaşıma göre doğum, insanın

ilk ölümüdür ve doğum anında rahimden

başka bir dünyaya gelen bebek, an

itibariyle şaşkınlık içerisindedir. İlk an,

bebeğin dünya hakkındaki görüşlerinin

oluştuğu, koşullar hakkında fikir edindiği

Page 22: Psikomavi sayı 2 güven

Psikomavi 19

zamandır. İnsan, doğası gereği tutarlı olan

kişi ya da kişilere güvenme eğilimindedir.

Bakım sürecinde önerilen anne tutumunun

“tutarlı” olmasının bu anda, doğumda da

sergilenmesi önemlidir. Ancak;

ameliyathane sıcaklığının düşük olması,

gebe sayısının fazlalığı, alışılmış mesleki

deneyimler gibi çeşitli nedenlerle bebek

doğum itibariyle daha öncesinde plasenta

(ortak eş) ile birbirine bağlı olduğu, ilk

ihtiyaçlarını (yeme, boşaltım vb.)

karşılayan ve ilk güvendiği kişi olan

anneden alıkonmakta ya da ten temasının

süresi minimal tutulmaktadır. Tüm bu

durumlara rağmen kanıta dayalı çalışmalar,

ten tene temas uygulamasının bebeğin daha

sakin olmasına, daha az ağlamasına, daha

kolay uykuya geçmesine, daha az korku ve

yeni doğan anksiyetesi yaşamasına katkı

sağladığını ortaya koyduğu gibi hem

bebeğin anneye bağlanmasına hem de

annenin bebeğine olan maternal

bağlanmasına hizmet ettiğini

göstermektedir (3).

Dünya Sağlık Örgütü de 2003 yılından

itibaren anne-bebek sağlığı yerindeyse

doğumdan hemen sonra ten temasını

önermektedir ki, bebeklerin anne

göğsündeyken rahimdeki alışık oldukları

güven duygusunu yaşayarak daha huzurlu

olduğu görüşündedir.

Hayata dair güven duygusu, henüz

sosyalleşme başlamadığı için başta birincil

tanıdık olan annenin yeni doğanın

ihtiyaçlarına ne derece yanıt verdiğiyle

ilişkilidir ki, bebek kabul gördüğünü

hissettiği anda güvenir ve bağ kurar.

Bağlanma kuramının temellerini oluşturan

Bowlby, güvenerek bağ kurmayı

“beşikten mezara” ifadesiyle tüm

yaşantıya genelleyerek kısa süreli

ayrılıkların dahi uzun süreli etkilerinin

olduğuna vurgu yapmış olup, ayrılıkların

umutsuzluğa, güvensizliğe ve kaygıya yol

açtığını ifade etmiştir. Bu anlayışı

destekleyen bir diğer düşünce Ainsworth’

a ait olup açıklaması, bebeklerin

tanınmayan ilk çevrelerinde ne derece

kabul edildiklerini anlayabilmek adına

yakınlık ve temas arayışında oldukları

şeklindedir (1). Doğum anındaki ten tene

temas, ileriki yaşantılar için en temel andır

ve hastane rutinleri nedeniyle annenin

bebeğine dokunması, bebeğin annesini

hissetmesi gecikebilmekte ya da birkaç

saniye ile sınırlı kalmaktadır. Yukarıda

ana başlıklarla ifade edilen nedenlerle

doğum anındaki ten tene temas mümkün

olduğunca en üst düzeyde

Page 23: Psikomavi sayı 2 güven

20 Psikomavi önemli olup önerilmektedir. Öte yandan,

1983 yılında yapılan bir araştırmada

Amerikalı çocukların %25’ inin bağlanma

türlerinden kaygılı/kaçınmacı bağlanma

davranışlarını sergiledikleri ortaya konmuş

olup, kaygılı bağlanmanın nedeni güvensiz

ortam ve bedensel yakınlığın olmayışı

olarak açıklanmıştır (2).

Bağlanma sistemi ve doğuştan güvenlik

gereksinimi konularının ortak düşüncesi

kişinin güvensiz bağlanmadan çok güvenli

bağlanmaya yönelik değişim gösterdiği

yönündedir. Bağlanma sisteminin öncelikli

stratejisi ise her zaman için güvenlik

aramaktır (6).

Buna bağlı olarak yeni doğanın da ilk

ihtiyacı ve ilk arayışı güvendir. Bunu

sağlayacak ilk kişi ise dokuz ay önce

tanışılmışlığın getirisiyle öncelikli olarak

anne olup, anne bebek etkileşimini olumlu

yönde etkileyen ten teması eylemi ile

gerçekleştirilmelidir. Güven duyan

bebekler için doğum anındaki ten tene

temas aceleyle tamamlanmamalı, bu an

mümkün oldukça hızlandırılmamalı ve

hem annenin hem de bebeğin hissederek

anda kalmasına katkı sağlanmalıdır.

Güvenebilmek için sağlıklı bağlanma,

bağlanma için doğum anında ve sonrasında

ten tene temas …

“Her insanın varlığını idame ettirmesi için

günde dört kez,

duygusal sağlığını koruması için günde

sekiz ve gelişmesi için günde en az on iki

kez kucaklanmaya ihtiyaca vardır”

Virginia Satir

Kaynakça:

1. Ainsworth, M.D.S., Blehar, M.C., Waters,

E., & Wall, S. (1978). Paterrns of

attachment: A psychological study of the

strange situtaion, Hillsdale, NJ: Lawrence

Erlbaum Associates.

2. Campops, J.J., Barrett K., Lamb, M.E.,

Goldsmith, H.H. & Stenberg, C. (1983). Ed.

P.H. Mussen. Socioemotional

development. Handbook of child

psychology: Infancy and developmental

psychobiology. 2 (783-915). New York:

Wiley.

3. Chwo MJ, Anderson GC, Good M, Dowling

DA, Shiau SH, Chu DM. (Haziran, 2007). A

randomized controlled trial of early

kangaroo care for preterm infants: effects

on temperature, weight, behavior, and

acuity. J Nurs Res. 10(2):129-42.

4. Erikson, Erik, H., İnsanın sekiz çağı, (çev.

Bedirhan Üstün-Vedat Şar), Ankara, 1984,

s. 39.

5. Janus, L. (2001). The enduring effects of

prenatal experiencing echoes from the

womb. Trans. Terence Dowling. ISBN 3-

930978-52-0

6. Main, M. (1990).Ed. K.E.Barnard & T.B.

Brazelton. Parental aversion to infant-

initated contact is correlated with parent’

s own rejection during childhoof: The

effects of experience on signals of security

with respect to attachment. In , Touch:

The foundation of experience. 461-495.

Madision, CT: International Universities

Press.

Page 24: Psikomavi sayı 2 güven

Psikomavi 21

Makale

HERŞEY GÜVENLE Mİ BAŞLAR YA DA GÜVEN Mİ BİTİRİR

HERŞEYİ? Erkan ÖZ

Psikolojik Danışman/Kariyer Danışmanı

“Güvendiğiniz dağlara karlar yağdığında

en güzel çare, dağ ile karı baş başa bırak

der” Mevlana. Peki, nedir güven, kimdir

güvenilecek kişi, dağ, kar kimdir bu

sözdeki? Güven göreceli bir kavram mıdır?

Toplumdan topluma değişir mi? Aslında

birçok sorunun cevabını ararız hayatımız

boyunca. Oysa Freud derki “güç ve güveni

hep dışımda aradım ama bunlar insanın

içinden gelir ve her zaman oradadırlar”.

Einstein konferanslarına hep özel şoförü ile

giderdi. Yine bir konferansa gitmek üzere

yola çıktıkları bir gün şoförü Einstein'a ;

"Efendim, uzun zamandır siz konuşmanızı

yaparken ben de arka sıralarda oturup sizi

dinliyorum ve artik neredeyse

söyleyeceğiniz her şeyi kelimesi

kelimesine biliyorum" dedi. Einstein

gülümseyerek ona bir öneride bulundu:

"Peki, simdi gideceğimiz yerde beni hiç

tanımıyorlar" dedi."

O halde bugün palto ve şapkalarımızı

değiştirelim, benim yerime sen yap

konuşmayı, ben de arka sırada seni

dinlerim." Şoför, gerçekten çok başarılı

bir konuşma yaptı ve sorulan tüm soruları

doğru yanıtladı. Tam yerine oturacağı

sırada bir kişi, o güne kadar konferansta

sorulmamış bir soru sordu. Şoför, hiç

duraksamadan soruyu soran kişiye döndü

ve "Böylesine basit bir soruyu sormanız

gerçekten çok garip" dedi.

Page 25: Psikomavi sayı 2 güven

22 Psikomavi Sonrada Einstein’ı işaret ederek söyle

devam etti: "Simdi size arka sırada oturan

şoförümü çağıracağım ve sorduğunuz

soruyu, göreceksiniz, o bile yanıtlayacak.

Kendine güvenin bu kadarını gördünüz

mü?

Güven kavramı çok geniş anlamlar ifade

etmekle birlikte psikoloji bakış açısında

genel olarak çocukluk çağında anne-baba

ile geliştiği bilinmektedir. Erik Erikson’un

psikososyal gelişim kuramında birinci

basamağı oluşturan unsur güvendir.

Dolayısıyla güven kavramının oluşması ve

gelişmesinde kişinin kendisi kadar

çevresinin de etkili olduğunu

söyleyebiliriz.

Güvenden bahsederken özgüven

kavramına değinmemek, onu atlamak

yanlış olur. Özgüven, kişinin kendisine

duyduğu güven, kendisi ve yetenekleriyle

ilgili pozitif ve gerçekçi bir anlayışa sahip

olması anlamlarına gelir. Başka bir deyişle

kişinin kendisiyle ilgili kısmı özgüveni,

çevresiyle ilgili kısmı güveni temsil eder.

Her insanın birey olmaya başladığı

andan itibaren kariyeri, kariyer hedefi ve

hayalini belirleme noktasında; kendi

kapasitesine, yeterliliğine olan inancı

büyük önem taşır. Özgüveni yüksek ya da

düşük olmak, eğitim hayatımızı devamında

da iş, kariyer hayatımızı büyük ölçüde

belirleyen bir durumdur.

Son yıllarda sıklıkla özgüven

kavramının başarıya ne kadar etki ettiği

sorusu ve sınavlarda ya da iş hayatında

özgüvenin yüksek ya da düşük olmasının

başarıya etkisi tartışılmaktadır. ABD’de

1960’lardan 1990’lara kadar olan yaygın

anlayış yüksek özgüvenin başarılı olmayı

sağladığını, başarıyı artırdığını söylese de

1990 sonrası yapılan araştırmalar

özgüveni arttırmanın başarıyı her zaman

arttırmadığı gibi bazı koşullarda olumsuz

anlamda etkilediğini ortaya koymuştur.

Başarıyı direk etkileyip etkilemediği

tartışılsa da özgüvenin kişinin okul ve iş

hayatında önemli yer tuttuğu kesindir.

Özgüven eksikliği kişinin evde, iş yerinde,

sosyal çevresinde yaşadığı olumsuz yaşam

deneyimleriyle ortaya çıkar. Çözülmeyen,

halledilmeyen olumsuz deneyimler

kişilerde travmatik izler bırakabilir.

Günümüzde özellikle sosyal çevrenin

etkisi, bakış açısı, kurulan iletişim

kişilerin güvenini-özgüvenini

şekillendirmede önemli ölçüde etkilidir.

Özgüveni artırmak için yapılması gereken

ilk şey aslında kişinin kendisiyle ilgili

olumlu düşünmeye başlamasıdır. Bir

başka deyişle kişi kendini değerli

hissetmeli, kendisine değer vermeli,

yapabileceklerinin farkına varmalı, pes

etmemeli ve mücadele etmelidir.

İş dünyasına baktığımızda verimlilik ve iş

yerine bağın oluşmasında en önemli

unsurun güven olduğunu söyleyebiliriz.

Karşılıklı güven kişiler arası etkileşimi,

iletişimi sağlamakta, verimliliği ve

kişilerin birbirlerine aynı zamanda

kurumlarına bağlılığı arttırmaktadır.

Page 26: Psikomavi sayı 2 güven

Psikomavi 23 Tüm bu durumları ifade eden kavram

“örgütsel güven”dir. Örgütsel güven

kurum-şirket içi adaletin sağlanması,

çalışanların istek ve ihtiyaçlarının

karşılanması, kurum içi sosyal ilişkilerin

istenen düzeye çıkarılmasını sağlar.

Prof.Dr. Acar BALTAŞ güveni

insan hayatında yemek ve içmekten sonra

en temel ihtiyaçlardan biri olarak tanımlar.

İnsanların sosyal hayatında, iş yaşamında

kurduğu ilişkinin, iletişimin süresini,

kalitesini güven belirler. İş ortamında

güvenin varlığı işleri hızlandırır dolayısıyla

maliyeti düşürür.

Birçok işyerinde, çalışanlar

birbirlerine mesafeli yaklaşırlar. Bunun

esas nedeni güvenin yeteri kadar

oluşmamış olmasıdır. Zaman ilerledikçe,

paylaşımlar arttıkça karşılıklı güven

oluşacak buna bağlı olarak verimlilik ve

başarı artacaktır. Ekip-takım çalışmasına

dayalı işyerlerinde veya kurumlarda

çalışanlar arasındaki güven eksikliği,

işlerin yapılmasında, bitirilmesinde ve

ilerlemenin sağlanmasında olumsuz etki

yapacaktır.

Görüyoruz ki güven kavramının

farklı boyutları vardır. Kişinin kendine

güvenmesi(özgüven de diyebiliriz), kişinin

başkalarına güven duyması ve başkalarının

o kişiye güvenmesi boyutları güvenin

aslında ne kadar kapsamlı olduğunu,

ilişkilerin her aşamasına ve taraflarına

sirayet ettiğini gösterir.

Güvenilir olmak boyutu kişilerin

toplum içerisinde görülmek istendiği yeri

belirleyebilir. Örneğin bir siyasetçi

öncelikle güvenilir olmalıdır. Kendisine

güvenilen lider kişiler bulunduğu toplumda

çok önemli makamlara yükselebilir. Başka

bir örnekte hizmet karşılığı para kazanan

esnaf, tüccar gibi kişilerin sağlaması

gereken ilk şeylerden biri belki de en

önemlisi güvenilir olmaktır. Güvenilir

siyasetçi tercih edilir, güvenilir esnaf

kazanır, büyür yani güvenilir insan olmak

toplumda sizi hep bir adım önde tutar.

Son olarak güvenin olumsuz olabilecek,

olumsuz durumlar doğuracak yanlarından

da bahsetmek gerekir. Kişinin kendisine

olan aşırı güveni, kişinin başkasına,

toplumun bir kurumuna veya bir oluşuma

duyduğu güven aşırı düzeye yükselmesi

kendisine dolayısıyla topluma zarar

verecektir. Güvenin gözünü kör etmesi,

bazı şeyleri görememesi ya da görmek

istememesi toplumda yanlış şeylerin

oluşmasına neden olacaktır. Özellikle

içinde bulunduğumuz toplumun yanlış,

aşırı güven algısı, koşulsuz kabulü her

şeyin özetini oluşturmuyor mu?

“Bir başkasını etkilemenin en iyi yolu, o

kişiyi hak ve çıkarlarını garanti altına

alınmış hissedeceği bir ruh durumuna

sokmaktır” Alfred Adler.

Page 27: Psikomavi sayı 2 güven

24 Psikomavi

“Mavi Ayraç” “Mavi Ayraç” köşemizde edebiyat ve psikoloji alanında yer alan yazarların konu ile ilgili alıntılamalarına yer veriliyor. Bu ayki konumuz “Güven”…

“Düşünceler göklere yükseliyor,fakat

vücut toprağa bağlı...Tek tek koparılması

kolay olan milyonlarca iplikle bağlı.”

Oğuz Atay –Tutunamayanlar

******

“İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe

teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmaya ve ancak çarpıştıkça

birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.”

Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna

******

“Bir anahtar deliğine eğilmişim, birden

ayak sesleri duyuyorum. Tüylerim diken

diken oluyor, utanç duygusu kaplıyor

bedenimi. Birisi beni gördü mü?

Doğruluyorum. Bomboş koridoru tarıyor

gözlerim. Yanlış alârm. Rahat bir nefes

alıyorum.

Kendini "yok" eden bir tecrübe değil mi bu

yaşanan? Biraz yakından bakalım:

Ötekiler‘in varlığı hiç bir şüpheye yer

bırakmayacak kadar kesin. Bu yanlış

alarm sonucunda gözetlemekten

vazgeçebilirim. Devam edersem kalp

atışlarımı duyacağım ve merdivenin her

gıcırtısında yerimden sıçrayacağım. İlk

alarmdan sonra "Ötekiler" yok olmadı.

Ötekiler her yerde, altımda, üstümde, yan

odalarda. Ötekiler‘in gözündeki varlığımı

derinden hissetmekteyim.”

Jean Paul Sartre - Varlık ve Hiçlik

******

“Hayatta en güvendigim insana karşı duyduğum bu kırgınlık adeta bütün

insanlara dağılmıştı çünkü o benim için bütün insanlığın sembolüydü.”

Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna

****** “Birlikte dolaşan insanlara çok

rastlanmaz.Nedendir bilmem.Şu kahrolası dünyada insanlar birbirlerinden

korkuyorlar da ondan, belki." John Steinbeck - Fareler ve İnsanlar

******

“Biz güven çağına gelmiş olmalıydık

artık!”

Nilgün Marmara - Metinler

****** “Sevgili dost, eğer yeryüzündeki bütün

elleri bir masanın üzerine koysalar, elini bulabilirim onların içinden”

Ali Ural - Posta Kutusundaki Mızıka

Page 28: Psikomavi sayı 2 güven

Psikomavi 25

Makale

GÜVEN AŞISI

Rahime ÜNAL ÇETİNKAYA

Rehber Öğretmen

İnsanda doğuştan güven duygusu arayışı

vardır. İnsanoğlu dünyaya diğer canlılara

göre daha savunmasız olarak gelir. Çocuk

doğduğu zaman ilk olarak güvenli bir

sığınak arar. İnsanoğlunun en temel

ihtiyacı olan güven duygusu anne ile

çocuğun tanıştığı ilk dönem olan

hamilelikle beraber başlamaktadır. Bebek

önce anne ve babasının hayalinde var olur.

Anne ve babanın bebeğe duygusal olarak

bağlanması, bebek dünyaya gelmeden çok

önce başlar. Bebek daha doğmadan, anne

ve babasının iç dünyasında yer almaya

başlamış, insan olması, kişiliğini

oluşturması için gerekli olacak psikolojik

ortam onun için hazır edilmeye

başlanmıştır. Bebekte bağlanmaya,

bağlanacağı bireyleri bulmaya yönelik

programlanmış olarak doğar. Sesini bir

süredir duyduğu, o önemli kişiyi görmeyi,

göz göze gelmeyi ister, buna ihtiyacı

vardır. Bağlanmak, güvende hissetmek,

kendini teslim edip, bırakabilmek, uyumak,

büyümek, büyümek için…

Bebek dünyaya geldikten itibaren yaklaşık

2-3 yıl boyunca güven açısından hassas bir

zeminde durur. Hem biyolojik hem ruhsal

ve sosyal olarak hayatta kalabilmek,

olgunlaşabilmek için annenin istikrarlı

bakım ve ilgisine ihtiyaç duyar. Bebeğin

bu ihtiyacının karşılanması ancak anne ile

kuracağı sağlıklı bir bağlanma ilişkisi ile

mümkündür. Bebekliğin ilk iki yılı anne

kendini ne kadar çocuğa bırakırsa, çocuk

Page 29: Psikomavi sayı 2 güven

26 Psikomavi

da kendini anneye ancak o kadar

bırakabilir.

Bebeklerin hayatlarında anneleri en önemli

kişi olarak yer alır. Bebek anne bağımlıdır.

Beslenmesinde, bakımında, temizliğinde,

hastalık ve sağlığında anneye ihtiyaç

duyar. Bir bebekte güven duygusunun

gelişmesinin ilk şartı bu ihtiyaçlarının

karşılanmasıdır. Bebek için önemli olan

bunlardır. Hayat bebekler için basittir.

Karınları doyarsa, bakımları iyi yapılırsa

mutlu olurlar ve annesine ve çevresine

karşı bir güven duygusu geliştirmiş olur.

Tabi böyle bir güven duygusunu

geliştirmek kolay değildir. Ebeveynlerin

özellikle bir annenin bebeği için güvenli

bir ortam yaratabilmesi için bebeğini iyi

tanıması gerekir. Bebeğinin

davranışlarının, ağlamalarının,

huzursuzluğunun ne anlama geldiğini iyi

anlaması gerekir ki, bebek ile arasındaki

bağ güçlensin. Her annede bebeği ile

güvenli bağlanma ilişkisi kurma kapasitesi

vardır. Bunu başarmak çok zor bir şey

değildir. Çocuğun ihtiyaçlarına duyarlı

olan ve tutarlı davranan her anne çocuğu

ile güvenli bir bağlanma ilişkisi

geliştirebilir. Yapılan bir araştırmaya göre

annelerine karşı güvenli bağ geliştiren

bebeklerin annelerinin özellikleri şöyledir;

Çocuklarının gereksinimlerine

daha duyarlı,

Çocuklara şefkat ve sevgilerini

açıkça belli eden,

Bağımız oyunlarına daha fazla

destek verici….

Güvenli bağlanma sürecinde çocuk bir

takım aşamadan geçer. Doğumdan sonra

ilk 3-4 ayda bebek görüş alanındaki

kişilere ayrım yapmadan tepkide bulunur,

3-5 aydan itibaren tepkilerini ayırt edici bir

şekilde gösterir. Artık annesini

diğerlerinden ayırabilir. 6-7 aylar sırasında

bebek tek bir kişiye bağlanır ve bu

genellikle annedir. Bu dönem temel

güvenin oluşmasında en önemli dönemdir.

Temel güven duygusu bir bebeğin

psikolojik sağlığının temel koşuludur.

Psikolojik gelişim açısından incelersek;

bebeğin anne ve babasına bağlanması,

Page 30: Psikomavi sayı 2 güven

Psikomavi 27bebeğin psikolojik gelişimi ve benliğini, kimliğini oluşturması açısından önemlidir. Bunun için anne ve babasının, bebeğin iç dünyasını anlamaya çalışması gerekmektedir. Altı temiz, karnı tok, gazı yok niye ağlıyor ki diye düşünmek yanlıştır. Bebek yakınlık kurmak istiyor, ilgi istiyor, güven arıyor olabilir, annesini görmek istiyor olabilir. Evet, bebekler de çok erken aylardan itibaren bunları hissedebilir. Annenin bebeğinin gerçek duygu ve tepkilerini görmesi ve anlaması

bunları, uygun bir ses tonu, jest ve mimiklerle, bebeği ile iletişim kurması bu bağlanmayı geliştirir, bebeğin güven hissetmesini sağlar. Anne ve babaların çocuğun kendini güvende hissetmesi için hem sözle hem de davranışlarıyla ona güven vermeleri, çocuğa gösterdikleri ilgi ve sevginin herhangi bir koşula bağlı olmadığını ona hissettirmeleri gerekmektedir ki bebekte temel güven duygusu güçlensin.

Bebek temel güven duygusu oluştukça bireyselleşir. Kendi kişiliğini kazanmaya başlar. Bebeğin güven duygusunu hissetmesi, annenin fırsat buldukça bebeği ile oynaması, onunla ilgilenmesi onun sadece kişilik gelişimini değil, zeka gelişimini de destekler. Bebek kendini güvende hissetmeye başladıktan sonra, çevreyi merak eder, bulunduğu çevreyi, bulunduğu ortamdaki kişileri ve nesneleri merak eder, araştırmaya başlar.

Uzmanlara göre, bir bebek hayatının ilk bir yılında şunları öğrenmiştir:

* Eğer karnı acıktığı zaman doyurulmuşsa, bu dünyanın yaşamaya değer, açlığının çabucak giderildiği bir yer olduğunu öğrenmiştir.

* Eğer sık sık kucağa alınıp okşanmışsa, bu yaşta anlamlı olabilecek bir biçimde ana kucağının sıcaklığını duyarak ve bedensel temas yoluyla sevgiyi öğrenmiştir.

* Eğer her ağlayışında sizi yanı başında bulduysa, gerekli olduğu zaman annesinin onun yardımına koşacağını öğrenmiştir.

* Eğer temel ihtiyaçlarını karşılayan annesi ile yakın ve sıcak

* Eğer çevresindeki nesnelerle, annesiyle ve diğer yetişkinlerle giriştiği deneyler yoluyla duyuları ve beyni uyarılmışsa, dünyanın tatsız-tuzsuz bir hapishane değil,

eğlenceli ve ilginç bir yer olduğunu öğrenmiştir.

* Eğer bebeğiniz yaşamının ilk yılı sonunda bütün bunları yaşamışsa, kendisine ve dünyasına güvenle ve iyimser bir açıdan bakmayı öğrenmiştir.

Şurası kesinlikle unutulmamalıdır ki bebekte güven duygusu oluşturmak ebeveynlerin ve özellikle bir annenin en temel görevlerinden birisidir. Fakat ne yazık ki dünyada bu temel görevlerini yerine getirmeyen birçok anne ve baba bulunmaktadır…

KAYNAKÇA

Adem GÜNEŞ, Güvenli Bağlanma, Timaş Yayınları, İstanbul, 2013

Adem GÜNEŞ, Çocuk Eğitiminde Pozitif İletişim, Nesil yayınları, İstanbul, 2013

Nevzat TARHAN, Güven,

Kopuzlar Dergisi, 2012

http://semerkanddergisi.com/bebekte-guven-duygusu-ve-anne/

Page 31: Psikomavi sayı 2 güven

28 Psikomavi Makale

KADİM ZAMANLARDAN BİR ÖĞRETİ: GÜVEN Şehriban UYUMAZ

Psikolojik Danışman

Görebilmek bir kum tanesinde bir dünyayı

Yabani bir çiçekte ise bir cenneti

Sığdırabilmek avucuna sınırsızlığı

Ve tek bir saatin içine sonsuzluğu

William Blake

Modern zamanlarda hiçlikten, yokluktan,

boşluktan doğrulmak ve çıkabilmek için

insan varlığının içinde taşıdığı gizil güce

güven diyoruz. Güvenin kozmik bir

anlamıyla metafizik yorumudur aynı

zamanda. Güven insanın varlık alanına

erişmesiyle farklı biçimlerde kendini

gösterir. Bir duygu bir davranış biçimi bir

tutum olarak yaşanır ama en yoğun ahlak

alanında görünür.

Güvenin tanımlaması konuyla ilgilenen

bilim adamları tarafında çeşitli şekillerde

yapılmıştır. Rotter’a göre güven diğer

insanların vaat ettiklerini yerine

getireceğine dair inanca yönelik

oluşturulmuş genel beklentidir.

Luhmann’ın işaret ettiğine göre güven

talep edilebilir bir şey değil yalnızca teklif

edilebilir ve kabul edilebilir bir şeydir.

Baron güveni bir yardımseverlik bir inanç

ve bir davranış olarak tanımlar. Güven felsefe açısından insanın varlıkla

yüzleşmesini hiçlikle karşılaşabilmesini

olanaklı kılan temel bir haldir.

Page 32: Psikomavi sayı 2 güven

Psikomavi 29

Güven taahhütlerde bulunma ve bunların

yerine getirilmesidir. Vaatlerle duygularla

ve kişinin iç tutarlılığı ile imal ettiği

yarattığı inşa ettiği koruduğu ve

sürdürdüğü bir şeydir ve anahtarı eylemdir.

Söz verip yerine getirmek güvenin çok

önemli bir unsurunu teşkil eder.

Güven insanın kendisiyle bir diğer insanla

kurduğu ilişkilerde ortaya çıkan bir duygu

değildir yalnızca. İnsanda duygu olarak

ortaya çıksa da ruhsal bir duygulanımla

sınırlanamaz ve evrenle ilgili anlamı var.

Varlığın kendini ortaya koyuşunda varlığa

çıkarılışında güvenin yeri vardır. Güvenin

varoluşsal özelliği diyebiliriz buna.

Yokluktan çıkışın tek yolu ve ontik

enerjinin gücüdür.

Ruhsal yaşamımız içinde kendini deyim

yerindeyse bir kök duygu olarak gösterir.

Duygusal yaşam onun değişik katmanları

tonları renkleriyle yaşanır Bir var oluş

atılımı en derinde çekirdek güven temel

güvenin zeminini oluşturur. İnsanın içinde

uyanmak isteyen bir hatıradır. Güven için

sevmenin ön koşul sayıldığı manevi

disiplinlerde güven için de sevmek gerekir.

Yani güvenin insanın tam da içinde

ruhunun derinliklerinde saklı olduğunu ve

ancak bilinçli bir gayretle gün yüzüne

çıkabileceğini gösterir.

Çoğu zaman gözle görünmez bir şey olsa

da sürekli özen ve çaba ister. Bir kez tesis

edildi mi arka plana geçer ve bilinçli

olmayan alışkanlık ve uygulama halini

gelir. Varlığından ziyade yokluğu güveni

ön plana çıkarır.

Kadim zamanlardan beri ruhumuza üflenen

bir öğreti Güven! Çünkü insan kendine ve

başkasına güvenmekle göklere yükselir.

İyilik ve huzura giden yol güvenmeyi

becerebilmekten geçer. Güvenmek yanı

başında duranı fark etmek demektir.

Nezaket ve varlığa saygıdır. Sıcak ve

şefkatlidir ve en iyi imkanların

çiçeklenmesine müsaade eder. Yeniden

söylersek Güveniyorum o halde varım.

Çünkü yaşamak güvenmektir.

St Exupery “Ne kadar verirsen sana o

kadar kalır.” der. İçinde yaşadığımız

dünyada sahici ve sağlam ilişkiler kurmak

ve geliştirmek için güvenmeyi bilmeliyiz.

Yanı başımızda duran ruhu anlayabilmek,

fark edebilmek ve yeniden okuyabilmek

ümidiyle güvenelim!

İki şey ruhumuzu merak ve huşu ile dolduruyor.

Üzerimizdeki yıldızlı sema ve içimizdeki ahlak

yasası

İmmanuel Kant

Page 33: Psikomavi sayı 2 güven

30 Psikomavi

Makale

ÇOCUKLARDA ÖZGÜVEN: AİLELERE ÖNERİLER*

Özgür TÖNBÜL Psikolojik Danışman/Aile Danışmanı

*Popüler Psikiyatri Dergisi 80. Sayıda Yayınlanmıştır

Çocuklarda sorumluluk ve özgüven birlikte gelişen davranışlardır. Aileler olarak bizler çocuklarımıza sorumluluk kazandırmada ve özgüveni olan çocuklar yetiştirmekte zorlanmaktayız. Özellikle son yıllarda modern çağın getirdiği yeni aile tipleri ve teknolojik gelişmeler çocuklarda sorumluluk ve özgüven düzeylerini düşürmektedir. Özgüven; çocukların yeni şeyleri deneme konusunda kendine güvenmelerini, engeller karşısında çaba göstermeye devam etmelerini, başkaları ile sağlıklı etkileşimlerde bulunmalarını, beklenmedik güçlüklerle baş edebilmelerini ve kendi davranışlarını etkin bir şekilde idare edebilmelerini sağlar. Güçlü bir özgüven duygusu, çocuğa sürekli değişen dünya ile baş etmek ve buna uyum sağlamak için gerekli esnekliği ve kaynakları sağlar. Çocuğun okulda kendisiyle alay edilmesinden, elindeki oyuncağının alınmasına ve ergenlik döneminde alkol, uyuşturucu gibi zararlı maddeleri reddedebilmeye kadar pek çok konu ile mücadele edebilme yeteneğini artırır. Çocukta Özgüven Eksikliğinin Temel Sinyalleri:

- Kendi başına hiç bir karar alamaz, her şeyi ebeveynlerine sorar ve onay ihtiyacı hisseder. -Hata yapmaktan çok korkar. -İçe kapanıktır, sessizdir, yaşıtları ile iletişim kurmakta zorlanır. -Hakkını koruyamaz, kendisini savunamaz. -Davranışları tutuktur. -Uyaranlara karşı orantısız ve abartılı tepkiler verebilir. Özgüven, baskıcı ortamda, uyguladıkları kuralların nedenlerini çocuklarına açıklama gereği duymayan ailelerde, yeterince gelişmez. ( heykeltıraş aileler). Özgür ve demokratik aile ortamlarında, olayların nedenlerini açıklayan, çocuğun ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran anne ve baba yaklaşımıyla gelişebilir. (Bahçıvan aileler) Sorumluluk ise başkalarının haklarına saygı göstermek ve kendi davranışlarının sonuçlarını kabul etmektir. Çocuğa sorumluluk vermek, kişilik gelişimine pozitif yönde etkileyen ve hızlandıran bir unsurdur. Uygun dozda (yaşına, cinsiyetine, fizik gücüne uygun) yüklenen sorumluluk; çocuğun kendine güvenini arttırır, paylaşma ve başarma duygularını tatmin eder, insiyatif koyma, çevresini ve kendini organize ve kontrol etme becerilerini geliştirir.

Page 34: Psikomavi sayı 2 güven

Psikomavi 31 Sorumlu çocuklar; kendi kaynaklarını kullanan, kendine güvenen, kendi kararlarını kendisi veren, bağımsız hareket eden, davranışlarının haklarını çiğnemeden, kendini ihtiyaçlarını karşılayabilen çocuklardır. Sorumluluk ile kişilik bir birbirini tamamlayan iki özelliktir, kişilik sahibi olunmadan sorumluluk kazanılmaz. Çocukta kişilik gelişimi doğumdan itibaren başlar ve 6 yaşlarında büyük çapta tamamlanmış olur. Sorumluluk duygusu kişilik gelişimiyle doğrudan orantılıdır. Duygularını, tepkilerini rahatça ifade etmesine, gerektiğinde “Hayır” demesine izin verilmeyen çocuklarda bağımsız bir kişilik gelişmediği için sorumluluk duygusu da kazanamazlar. Aşırı korumacı ve müdahaleci anne babalar çocuklarında köle bir kişilik geliştirdiklerini farkında değillerdir. AİLELERE ÖNERİLER ÇOCUKLARIN ÖZGÜVENLERİNİ GELİŞTİRMEK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER -Çocuklarla konuşurken; kendilerine güvendiğimizi, onların seçiminin bizim için değerli olduğunu vurgulamamız gerekir. * Senin de fikrini almak istedik. * Buna sen karar ver. * Bu senin seçimine bağlı… * Sence nasıl olur?

- Var olmalarının sizin için ne kadar önemli olduğunu onlara gösterin.

* İyi ki varsın… * Seni çok seviyorum.

-Kendilerine olan özgüvenlerinde sarsıntı gördüğünüz an harekete geçin.

* Ben senin bunu yapabileceğine inanıyorum.

* Sen istediğin her şeyi başarırsın gibi…

-Çocuğunuza kendisine has yeteneklerini ortaya çıkartmasında yardımcı olun. -Çeşitli aktivitelere katılmasına, değişik ortamlara girmesine yeni arkadaşlıklar kurmasına fırsat yaratın

-Yaptıkları ve ilgilendikleri şeylerin sizin için ne kadar önemli ve değerli olduğunu gösterin.

*Ne kadar yaratıcı bir gücün var, şu yaptığın harika şeye bak… *Tabloda kullandığın renkler ne kadar uyumlu…

-Birlikte vakit geçirin. -Beklentileriniz çocuğunuzun seviyesine uygun olsun, onu aşacak beklentilerden kaçının. -Kendi ideal ve standartlarınızı çocuğunuza dayatmayın. O sizin yapamadıklarınızı başarmakla görevli değildir. Sizin beklentileriniz onun beklentileri OLMAYABİLİR. -Yapması gereken şeyleri onu yerine siz yapmayın. -Sadece çok özel yetenek ya da başarılarına değil, her şeyine değer verdiğinizi ve takdir ettiğinizi belirtin. -Çocuğunuzla ilgili problemleri onu suçlamadan ya da onun karakterini eleştirmeden tartışın. -Davranışı zorlama ile değiştirebilirsiniz ama kişiliğini değiştiremezsiniz. Yani yapılan iş ile kişiyi ayırın. -Onların özgüvenlerini yükseltmek için olumlu ve sevgi dolu bir dil kullanın Çocuğa kendine yetmeyi ve kendi kendini yönetmeyi öğretin. Öyle bir özgür ortam hazırlayın ki, ayakları üzerinde durmayı, kendi kanatlarıyla uçmayı öğrenebilsin. Çocuğa yaşına ve gelişim düzeyine uygun görev ve sorumluluklar verin. İki ve Üç Yaş Çocuklarının Alabilecekleri Sorumluluklar Bu yaş grubunda bulunan çocuklar

giyilmesi basit olan giyecekleri kendi başlarına giymeyi başarabilirler.

Acemice de olsa yemek esnasında çatal kaşık kullanabilirler.

Bu yaşta bardaktan su içme denemeleri de gözlemlenebilir.

Yemeğini biraz dökerek yediği için anne tarafından yedirilen çocuğun çatal kaşık kullanma yeteneği, kendi başına yemek yeme denemesine imkan sunulan çocuğa nazaran daha fazla gelişecektir.

Page 35: Psikomavi sayı 2 güven

32 Psikomavi

Dört ve Beş Yaş Çocuklarının Alabilecekleri Sorumluluklar Bu yaş grubundaki çocuklar kolay

ev işlerine yardımcı olabilirler .Elini ve yüzünü yıkayabilirler. Bilişsel, fiziksel ve sosyal

becerilerin gelişimi ile birlikte, sorumluluk kavramı bu yaş döneminden itibaren daha da önem kazanmaya başlar.

2-3 yaş döneminin inatçılıklarının azaldığı, günlük hayat ile ilgili gözlemlerin ve ilginin arttığı bu dönemde, çocuklar “bir iş yapmaktan” ve bunu göstermekten büyük bir keyif alırlar. Bu yaştaki çocuğunuzdan odasındaki

oyuncakları toplamasını, kendi başına elini

yüzünü yıkamasını, yemeğini yemesini,

masa hazırlanırken bir şeyleri (örneğin

tuzluk) götürmesini bekleyebilirsiniz.

Öz bakım becerilerini kendi başına

yapmak için ilk adımı atabilirler;

diş fırçalamak, elini yüzünü

yıkamak gibi. Tabi bu becerileri

anne babayı bire bir gözlemleyerek

ve onların desteği ile deneyerek

geliştireceklerdir. Ayrıca bu yaşta

ayakkabılarını giyebilirler. Ama

bağcıkları bağlamak için hala

yardıma ihtiyaçları vardır.

Altı ve Yedi Yaş Çocuklarının

Alabilecekleri Sorumluluklar

Okul öncesi dönemden okul

dönemine geçiş yapan bu yaş

çocukları artık yavaş yavaş kendi

ayakları üzerinde durmaya

başlamışlardır.

Yuva ve hazırlık sınıfı derken

birinci sınıfa başlayan çocukların

dünyasında artık sadece ailesi

yoktur.

Dış dünyaya ait beceri ve

sorumlulukları kazanmaya hazır

duruma gelmişlerdir. Artık kendi

başlarına giyinip soyuna bilirler.

Eğer anne baba sabredemeyip bu

seferde “ben giydireyim” derse o

zaman bu becerinin gelişmesi

gecikecektir.

Ayrıca eğer bir yere geç kalınması

söz konusu ise çocuğun hazırlaması

için yeterli zaman verildikten sonra

geç kalmanın sonucunu çocuğun

yaşaması da sorumluluk

duygusunun gelişmesi için

önemlidir.

Bu yaş grubundaki çocuklar kendi

ile ilgili sorumlukların yanı sıra

tüm aileyi ilgilendiren sorumlukları

da yerine getirebilirler.

Sekiz ve Dokuz Yaş Çocuklarının

Alabilecekleri Sorumluluklar

* Yardım almadan banyo yapabilmek,

* Çekmece ve dolaplarını temiz ve düzenli

tutmak,

* Kimse söylemeden okul giysilerini

değiştirmek,

* Kimse söylemeden derslerini düzenli olarak yapmak

Page 36: Psikomavi sayı 2 güven

Psikomavi 33

PSinema

SYBIL (1976 ve 2007)

Filmde özetle Sybil Dorset takma adıyla da

bilinen asıl adı Shirley Ardell Mason olan

bir kadının hayatını anlatılıyor. Düşünün ki

bedeninizde sizden habersiz on üç kişi daha

yaşıyor. Kim olduklarını bilmek istemez

misiniz? İşte bu filmde Çoklu Kişilik

Bozukluğu’na sahip Shirley A. Mason’un

rahatsızlığının teşhisi, on altı ayrı

kimliğinin ortaya çıkarılması ve bozukluğa

sebep olan travma ile yüzleşip en azından

kişiliklerinin birbirlerini tanıyıp tek bir

kişilikte birleşme çabası anlatılıyor. Çoklu

Kişilik Bozukluğu, bir kişinin, birbirinden

habersiz ve bağımsız, iki veya daha fazla,

belirgin şekilde ayırt edilebilen farklı

kimlikler geliştirmesine deniyor. Bu yönde

yapılan pek çok araştırmada, alt ego

denilen bu kişilikler ortaya çıktığında,

hastanın genel psikolojik durumunda ve

alışkanlıklarında belirlenen farklılıkların

yanı sıra, bedeninde ve beyin dalgalarında

da gözle görülür farklılıklar tespit edildiği

biliniyor.

Bu hastalığın en belirgin semptomlarını

zaman kaybı veya karışıklığı, çoklu

davranış şekilleri, taban tabana zıt tutumlar, inanışlardaki değişiklikler, açıklanamayan baş ve vücut

ağrıları, hatırlanmayan travma anılarının zaman zaman ortaya çıkması, ani ve nedensiz öfke, sıklıkla

anksiyete ve panik ataklar, açıklanamayan fobiler, ilişki kurmakta zorluk, sesler duymak ve paranoya

olarak sayabiliriz. Uzmanların çoğu bu rahatsızlığa sebep olarak özellikle erken yaşlarda veya

ergenliğe yakın çocuklukta yaşanan, kaza, ölüm veya kayıp gibi büyük travmalar, çocuk tacizi, şiddet

ve işkence gibi yoğun stres sebebi olayları gösteriyor.

Anne ve çocuk arasındaki güven ilişkisinin boyutunun bir çocuğun kendini savunmak için geliştirdiği

disosiyasyon mekanizmaları ile ruhundaki bölünmeleri anlatan gerçek yaşamdan çarpıcı bir film.

Page 37: Psikomavi sayı 2 güven

34 Psikomavi

PsiKitap

Kendine Güven

Peter LAUSTER

Doruk Yayınları 2000

"Özgüvenden yoksun olan bir kişi her şeyden

önce kendisiyle başa çıkma yeteneklerine sahip

değildir. Kendini anlamakta ve tanımakta

zorluklar yaşar. Kendini tanımakta zorluklar

yaşadığı için bizzat kendisi bir bilmecedir ve

bilmeceyi çözecek cesarete de sahip değildir.

Zayıf bir özgüven doğuştan gelme bir şey

değildir. Yaşantımız boyunca oluşur. Peki bu

süreç hangi yasaya göre işler. Cevabı çok basit

aslında: Özgüven yoksunluğunun sebebi

yaşantımızda karşılaştığımız bozgunlardır.

Yaşama sevinci, sağlam bir özgüvenin bileşenlerindendir. Kendini kabullenen bir kimse

başkalarını da kabullenme yeteneğine sahiptir.

Kendine güvenen ve çevresinde etki bırakan bir kişi çevresiyle ilişkilerinde daha başarılı olur;

düşüncelerini etkili bir şekilde savunur ve sözleri karşısındaki kişi üzerinde etkili olur.

Kendine güvenen ve psikolojik olarak sağlıklı bir erkek için cinsel ilişki eylemi bir güç kanıtı,

intikam eylemi ya da evlilikte yerine getirilmesi gereken bir görev değildir.

Kendine güvenen bir kadın ise kendini asla cinsel bir nesne olarak hissetmez."1

1http://www.dr.com.tr/kitap/kendine-guven/peter-lauster/egitim-basvuru/kisisel-gelisim/urunno=0000000147243

Page 38: Psikomavi sayı 2 güven

TOPLUMSAL GÜVENSİZLİK Güven ilk önce anne ile temasta başlar

dünyaya gözlerini açmış bir bebekte.

Annesinin o özel kokusunu kaydeden

bebek, annesinin her ihtiyacında yanında

olduğunu fark ettiğinde artık güvenin

temelleri atılır.

Büyüdükçe annesinden aldığı güvenle

yeni çocuklarla tanışır. Önce park

arkadaşları olur. Oyunla birlikte

sosyalleşir, arkadaş edinir. Anneden

aldığı güveni arkadaşlarıyla da geliştirir.

Sonra okulöncesi dönem başlar.

Öğretmenle tanışır, daha çok arkadaşı

olmuştur. Artık her etkinlikte, grup

çalışmasında kendine ait grupları vardır.

Güvenir onlara. İlkokula başlar sınıfı

daha da genişler. Ortaokul, lise derken

çevresi genişlemiş olur.

Ama büyüdükçe anneden aldığı güven

duygusu zamanla azalmalar gösterir.

İnsanları tanıdıkça, arkadaşlarının kişiliklerini öğrendikçe güvensizlik baş göstermeye başlar.

Anne babalar hep söyler “biz sana güveniyoruz çevreye güvenmiyoruz” diye. Toplumda

insanlarla iç içeyken artık güvenemez olur. Kimin ne zaman ne yapacağı belli olmaz. Hep bir

şüpheyle güvensizlik üst düzeye çıkar.

Modern çağda artık kimseye güvenemez olduk. Her gün farklı bir şiddet, taciz ve tecavüz

olayları, insanların toplumu nasıl yozlaştırıldığının göstergesi değil midir? Bunların farkında

olan insanların tedirgin olması, güvensizlik hissetmesi de normaldir.

Birkaç yıl sonra meslektaşımız olacak olan Özgecan, belki de psikolog olduğunda istismar

durumlarıyla çalışacaktı. Travma mağdurlarına yardım edecekti belki de. Kendisinin uğradığı

acımasızlık tüm toplumda şok etkisi yarattı. Artık anne babalarımızın dediği söz gerçek

oluyordu: “çevreye güvenmiyoruz”. Kadınlar artık daha tedirgin, daha şüpheci. Toplumsal

güvensizlik had safhada.

Meslektaşımızı saygıyla anıyoruz…