risale-i nur külliyatı’ndan filerisale-i nur külliyatı’ndan mesnevî-i nûriye (türkçe...

216

Upload: others

Post on 01-Sep-2019

33 views

Category:

Documents


5 download

TRANSCRIPT

Risale-iNurKülliyatı’ndan

Mesnevî-iNûriye

(TürkçeTercümesi)Mütercim:AbdülmecidNursî

BediüzzamanSaidNursi

Copyright©ŞahdamarYayınları,2011BueserintümyayınhaklarıIşıkYayıncılıkTicaretA.Ş.’neaittir.

Eserdeyeralanmetinveresimlerin,IşıkYayıncılıkTicaretA.Ş.’ninöncedenyazılıizniolmaksızın,elektronik,mekanik,fotokopiyadaherhangibirkayıt

sistemiileçoğaltılması,yayımlanmasıvedepolanmasıyasaktır.

DİJİTALISBN978-605-4038-66-4

YayınNumarası74

ŞahdamarYayınlarıBulgurluMahallesiBağcılarCaddesiNo:1

34696Üsküdar/İSTANBULTel:(0216)5221144Faks:(0216)5221178

www.sahdamaryayinlari.com

İ’tizarRisale-i Nur Külliyatı’ndan “el-Mesneviyyü’l-Arabî” ile muanven büyük Üstad’ın

cihan-baha pek kıymettar şu eserini de Allah’ın avn ve inâyetiyle Arabîden Türkçe’yeçevirmeye muvaffak olmakla kendimi bahtiyar addediyorum. Yalnız, aslındaki ulviyet,kuvvet ve cezaleti tercümedemuhafaza edemedim. Evet o cevher-baha hakikatlere zarfolacaknebirharfvenebirlafızbulamadım.Tercümelisanıda,fikrimgibinâkısvekâsırolduğundan, o azîm imanî ve cesîm Kur’ânî hakikatlere ancak böyle dar ve kısa birkisveyi tedarik edebildim. Ne hakkın ve ne hakikatin hatırı kalmış. Fabrika-yıdimağiyeminbozukluğundanbukadarınıdamüellif-imuhteremBediüzzaman’ınmanevîyardımlarıiledokuyabildim.

Evet bir tavuk kendi uçuşuyla, şahinin veya kartalın uçuşlarını taklit ve tercümeedemez. Bu, hakikaten aslına uygun ve lâyık bir tercüme değildir. (Pek kısa bir meâl,bazen de tayyedilmiş, tercüme edememiş.) Çok yerlerde yalnız meâlini aldım. Bazıyerlerde de tayyettim. Ancak aslındaki hakâiki, evlâd-ı vatana gösteren küçük biraynadır…

Risale-iNurmüellifininnesebenküçükkardeşi

veonbeşseneondandersalan

AbdülmecidNursî

[Mukaddime]Risale-iNur’unBirNeviArabîMesnevî-iŞerif’iHükmündeOlanBuMecmuanınMukaddimesi“Beş

Nokta”dır.

BirinciNoktaKırkelliseneevvelEskiSaid,ziyadeulûm-uakliyevefelsefiyedehareketettiği için,

hakikatü’l-hakâike karşı ehl-i tarîkat ve ehl-i hakikat gibi bir meslek aradı. Ekser ehl-itarîkatgibiyalnızkalbenhareketekanaatedemedi.Çünküaklı-fikrihikmet-ifelsefiyeilebir derece yaralı idi; tedavi lâzımdı. Sonra hem kalben, hem aklen hakikate giden bazıbüyükehl-ihakikatinarkasındagitmekistedi.Baktı,onlarınherbirininayrıcazibedarbirhâssası var. Hangisinin arkasından gideceğine tahayyürde kaldı. İmam Rabbânî de onagaybîbir tarzda“Tevhid-ikıbleet!”1demiş;yani“Yalnızbirüstadınarkasındangit!”Oçok yaralı Eski Said’in kalbine geldi ki: “Üstad-ı hakikî Kur’ân’dır. Tevhid-i kıble buüstadlaolur.”diye,yalnızoüstad-ıkudsîninirşadıylahemkalbi,hemruhugayetgaripbirtarzda sülûke başladılar. Nefs-i emmâresi de şükûk ve şübehatıyla onumanevî ve ilmîmücahedeyemecbur etti. Gözü kapalı olarak değil; belki İmamGazalî (rahmetullâhi aleyh),MevlânaCelâleddin(rahmetullâhialeyh)veİmamRabbânî(rahmetullâhialeyh)gibikalb,ruh,akılgözleriaçıkolarak,ehl-iistiğrakınakılgözünükapadığıyerlerde,omakamlardagözüaçıkolarak gezmiş. Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki Kur’ân’ın dersiyle, irşadıylahakikatebiryolbulmuş,girmiş.Hatta

2

hakikatinemazharolduğunu,YeniSaid’inRisale-iNur’uylagöstermiş.

İkinciNoktaMevlânaCelâleddin(rahmetullâhialeyh)veİmamRabbânî(rahmetullâhialeyh)veİmamGazalî

(rahmetullâhi aleyh) gibi, akıl ve kalb ittifakıyla gittiği için, her şeyden evvel kalb ve ruhunyaralarınıtedavivenefsinevhamdankurtulmasınıtemineçalışıp,–lillâhilhamd–EskiSaidYeniSaid’einkılapetmiş.AslıFarisîsonraTürkçeolanMesnevî-iŞerifgibiodaArapçabirneviMesnevîhükmündeKatre,Hubab,Habbe,Zühre,Zerre,Şemme,Şûle,Lem’alar,Reşhalar,LâsiyyemalarvesâirdersleriveTürkçe’deovakitNoktaveLemeât’ıgayetkısabirsuretteyazmış;fırsatbuldukçadatab’etmiş.YarımasrayakınomesleğiRisale-iNursuretinde,fakatdahilînefisveşeytanlamücadeleyebedel,hariçtemuhtaçmütehayyirlereve dalâlette giden ehl-i felsefeye karşıRisale-iNur, geniş ve küllîmesnevîler hükmünegeçti.

ÜçüncüNoktaOYeniSaid’inmünazarasıyla,nefisveşeytanıntammağlupedilmesivesusturulması

gibi,Risale-iNurdahiyaralanmıştâlib-ihakikatikısabirzamandatedaviettiğigibi,ehl-iilhad ve dalâleti de tam ilzam ve iskât ediyor. Demek bu Arabî Mesnevî mecmuası,Risale-iNur’unbirneviçekirdeğivefidanlığıhükmündedir.Bumecmuanınyalnızdahilînefisveşeytanlamücadelesi,nefs-iemmâreninveşeytan-ıcinnîveinsîninşübehatındantamamıyla kurtarıyor. Ve o malumat ise, meşhûdat hükmünde ve ilmelyakîn ise,aynelyakînderecesindebiritmînanvebirkanaatveriyor.

DördüncüNoktaEski Said ilm-i hikmet ve ilm-i hakikatin çok derin meseleleriyle meşgul olması ve

büyük ulemâlarla derinmeseleler üzerindemünazarası vemedresenin yüksek derslerinigören eski talebelerinin fehimlerinin derecesine göre yazması ve Eski Said’in deterakkiyat-ı fikriye ve kalbiyesinde, yalnız kendisi anlayacak bir surette, gayet kısacümlelerle ve gayet muhtasar bir ifade ile uzun hakikatlere kısa kelimelerle işaretlernev’indeomecmuayıyazdığı için,birkısmınıenmüdakkikâlimlerdezorlaanlayabilir.Eğertamizaholsaidi,Risale-iNur’unmühimbirvazifesinigörecekti.DemekofidanlıkMesnevî, turuk-u hafiye gibi enfüsî ve dahilî cihetinde çalışmış; kalb ve ruh içinde yolaçmaya muvaffak olmuş. Bahçesi olan Risale-i Nur, hem enfüsî, hem ekseri cihetindeturuk-u cehriye gibi âfâkî ve haricî daireye bakıpmârifetullaha geniş ve her yerde yolaçmış.AdetaMûsâ(aleyhisselâm)’ınasâsıgibinereyevurmuşisesuçıkarmış…

Hem Risale-i Nur, hükemâ ve ulemânın mesleğinde gitmeyip, Kur’ân’ın bir i’câz-ımânevîsiyle, her şeyde bir pencere-i mârifet açmış; bir senelik işi bir saatte görür gibiKur’ân’a mahsus bir sırrı anlamıştır ki bu dehşetli zamanda hadsiz ehl-i inadınhücumlarınakarşımağlupolmayıpgalebeetmiş.

BeşinciNoktaEski Said’in Yeni Said’e inkılâp etmesi zamanında, yüzer ilimlerle alâkadar binler

hakikatler, ayrı ayrı birer risaleye mevzu olacak kıymette iken, o Said telif ederken,meselelerin başında “İ’lem, İ’lem, İ’lem”lerle, her bir hakikati –ki bir risale olacakderecede ehemmiyetli iken– birkaç satırda, bazen bir sayfada, bazen bir-iki satırdazikrediyorlar.Adetaherbir“İ’lem”,birrisaleninşifresidir.

Hem “İ’lem”ler, birbirine bakmayarak muhtelif ilimlerin ve hakikatlerin fihristelerihükmünde yazıldığından, o mecmuayı okuyanlar, bu noktaları nazara alıp itirazetmesinler.

SaidNursî

1İmâmRabbânî,el-Mektûbât1/87(75.Mektup)

2“BütünherşeydeAllah’ınvarlıkvebirliğinigösterenbirâyet (işaret)vardır.”(Bkz.:el-Esfehanî,el-Eğânî4/39;el-Kalkaşendî,Subhu’l-a’şâ12/413;el-übşeyhî,el-Müstatraf1/16,2/280)

Lem’alar(TürkçeRisale-iNur’unYirmiİkinciSöz’üileaynı

meâldedir)

3

4

5

6

Ey daire-i esbaptan zuhur eden işleri, hâdiseleri esbaba isnad eden gafil, cahil! Malsahibizannettiğinesbap,malsahibideğillerdir.Asılmalsahibi,onlarınarkasındaişgörenkudret-i ezeliyedir. Onlar, ancak o kudretten gelen hakikî tesirleri ilân ve neşretmeklemuvazzaftırlar.Demekdaire-iesbap,hükûmetinkalemdairesihükmündedirkiyukarıdangelenemirlerintebligatıodairedenyapılıyor.Çünküizzetveazametperdeyiiktizaeder;tevhidvecelâldahişirketireddeder,tesiriesbabavermiyor.

Evet Sultan-ı Ezelî’nin memurları vardır ama, icrâatçıları değillerdir ki saltanat verubûbiyetindeortakolsunlar.Ancakomemurlarınvazifesidellâllıktırkikudretinicrâatınıilân ediyorlar. Veya omemurlar, nâzır müşahitlerdir ki gördükleri evâmir-i tekviniyeyekarşıyaptıklarıitaatveinkıyatileistidatlarınagörebirneviibadetyapmışolurlar.Demekesbap,ancakveancakkudretinizzetini,rubûbiyetinhaşmetiniizhariçinvaz’edilmişbirtakımvasıtalardır.Yoksa,kudretinaczveihtiyacıiçinmuavenetedenyardımcıdeğillerdir.

Beşer sultanlarınınmemurları ise; sultanların ihtiyaç ve aczlerini def’ için tayinlerinezaruret hâsıl olan yardımcı ve ortaklarıdır. Binâenaleyh Allah’ın memurlarıyla insanınmemurları arasında münasebet yoktur. Yalnız gafil ve cahil olanlar hâdiselerde vevukuattaki hikmetleri, güzellikleri göremediklerinden, Cenâb-ı Hak’tan şekva veşikâyetlere başlarlar. İşte o şekva ve şikâyetlerin hedefini değiştirmek için esbap vaz’edilmiştir.. Çünkü kusur onlardan çıkıyor, onların kabiliyetsizliğinden ileri geliyor. Busırrabirmisal-ilatîfsuretindebirtemsil-imânevîrivâyetediliyorki:

HazretiAzrail(aleyhisselâm),Cenâb-ıHakk’ademişki:

–Kabz-ıervahvazifesindeseninibâdınbendenşekvaedecekler,bendenküsecekler.

Cenâb-ıHaklisan-ıhikmetleonademişki:

–Seninleibâdımınortasında,musibetler,hastalıklarperdesinibırakacağım;tâşekvalarıonlaragidipsendenküsmesinler.7

Evet nasıl ki hastalıklar perdedir, ecelde tevehhüm olunan fenalıklaramercidirler.Ve

kabz-ı ervahtahakikî olarakhikmetvegüzellik,HazretiAzrail (aleyhisselâm)’ın vazifesinemütealliktir. Öyle de Hazreti Azrail (aleyhisselâm) da bir perdedir. Kabz-ı ervahta zâhirenmerhametsizgörünenverahmetinkemâlinemünasipdüşmeyenbazıhâlâtamerciolmakiçinomemuriyetebirnâzırvekudret-iilâhiyeyebirperdedir.

Evetizzetveazametisterkiesbapperdedar-ıdest-ikudretolaaklınnazarında;tevhidvecelâlisterkiesbapelleriniçeksinlertesir-ihakikîden…

TenbihArkadaş!Tevhidikiçeşitolur:

Birisiâmiyânetevhiddirki:“Allah’ınşerikiyokvebukâinatO’nunmülküdür.”der.Bukısımtevhidsahiplerininfikircegafletvedalâletedüşmelerikorkusuvardır.

İkincisi hakikî tevhiddir ki: “Allah birdir, mülk O’nundur, vücud O’nundur, her şeyO’nundur.” der; lâyetezelzel bir itikada sahiptirler. Bu kısım tevhid sahipleri, her şeyinüstünde Cenâb-ı Hakk’ın sikkesini görür ve her şeyin cephesinde bulunan mührünü,damgasını okur. Ve bu sayede huzurî bir tevhid melekesi mâliki olurlar ki dalâlet veevhamıntaarruzundankurtulurlar.

Kur’ân-ıHakîm’denistifadeettiğimizikincikısımtevhidinbirkaçmertebelerinibirkaçlem’azımnındaizahedeceğiz:

BirinciLem’aBakınız!Her birmasnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki ancak her şeyi halk eden

Hâlık’amahsustur.VeherbirmahlûkuncephesindeöylebirhâtemvurulmuşturkiherşeyiyapanSâni’denmâadâkimsedeohâtembulunmaz.Vekudretinneşrettiğimektuplarındanher birmektubun âhirinde, taklidi kâbil olmayan öyle bir turra vardır ki ancak Sultan-ıEzel ve Ebed’e hastır. O gibi sikkelerden yalnız hayat üzerinde parlayan sikke-i i’câzabakınızki;hayatilebirşeydenpekçokşeylerhusûlegelir,îcadedilir.Vepekçokşeylerdahibirşey-ivâhideemr-irabbânîileinkılâpederler.Meselasu,birşey-ivâhidikenpekçokuzuvlara, cihazlaraAllah’ın izni ilemenşeolur, îcad edilirler.VemideyegirenpekçokmuhtelifyemeklervemeyvelerdenHâlık-ıTeâlâtekbircismiîcadeder,tekbircisimhusûlegetirir.

İştekalb, akıl, şuur sahibiolanbir adam,bucihetidüşünürseanlarkibir şeydençokşeyleriîcadedipçıkartmakveçokşeyleribirşeyetahviletmek,ancakherşeyihalkedenveherşeyiyapanSâni’emahsusbirsikkedir.

İkinciLem’aSayısızhâtemlerdencanlımahlûkâtavaz’edilenhayathâteminebakınız!Evetcanlıbir

mahlûk,câmiiyeti itibarıyla,kâinataküçükbirmisaldir, şecere-iâlemegüzelve tatlıbirmeyvedir, kevn ve vücuda bir nüvedir ki Cenâb-ı Hak o nüvede pek çok âlemlerinörneklerini dercetmiştir. Sanki o zîhayat gayet hakîmâne muayyen nizamlar ile bütünvücudlardansağılmışbirkatreveyabirnoktadır.Buitibarlabirzîhayatıhalketmek,bütünkâinatıyed-itasarrufunaalanCenâb-ıHak’tanmâadâhiçbirşeyeisnadedilemez.

Evetaklıbozulmayanbirşahıs, teemmülüneticesindeanlarki:Meselabalarısınıpekçokşeylerefihristeyapanvekitab-ıkâinatıneksermesâiliniinsanınmahiyetindeyazanveincir nüvesinde incir ağacının programını derceden ve insanın kalbini binlerce âlemlereörnek ve pencere yapan ve beşerin kuvve-i hâfızasında tarih-i hayatını taallukatıylaberaberyazan,ancakveancakherşeyiyaratanHâlıkolabilir.Veböylebirtasarruf,yalnızveyalnızRabbu’l-âlemîn’emahsusbirhâtemdir.

ÜçüncüLem’aCenâb-ı Hakk’ın canlı mahlûkâta bastığı hayat hâteminin gayr-i mütenâhi nakış ve

keyfiyetlerindenbirnumûneyigöstereceğiz,şöyleki:

Nasıl ki suyun katrelerinden, şişenin parçalarından tut, seyyar yıldızlara kadar şeffafveyaşeffafgibiherşeydeşemsincilvelerindenşemsemahsusbirturra,bircilvebulunur.KezalikŞems-iEzelî’nindebütün canlımahlûkâtta “ihyavenefh-i hayat” cihetiyle birtecelli-iehadiyetivardırkibütünesbapiktidarveihtiyârsahibiolduklarıfarzedilsedahi,o sikkenin ne mislini ve ne taklidini, ne münferiden ve ne müçtemian yapmaktanâcizdirler.Bunabinaenşeffafşeylerdegörünenotimsâllerşemsintimsâliolup,şemstenoşeffaf şeylere in’ikâsetmişolduklarınahükmedilmediği takdirde,osayısızkatrelerdevezerrelerde(herbirisinde)hakikîbirşemsinmaddesiylemevcutbulunduğunahükmetmeklâzımgelir.

Kezalik Şems-i Ezelî’nin şuâlar menzilesinde olan tecelli-i esmâsının nokta-yımerkeziyesiolanhayat,Şems-iEzelî’yeisnadedilmediği takdirde,birsineğe,birçiçeğevarıncayakadarherbirzîhayattanihayetsizbirkudret,muhitbirilim,mutlakbiriradegibiVâcibü’l-vücûd’danmâadâhiçbir şeydevücudumümkünolmayansair sıfatlarınmevcutolmasına cahilâne, ahmakane, gülünç bir bâtıl hüküm lâzım gelir.Ve aynı zamanda, şubâtıl hükümle her bir zerreye ve her bir sebebe bir ulûhiyet-i mutlakayı isnad etmeklesayısızşerikleriisbatetmekmecburiyetihâsılolur.

Maahâzâtohumolacakbirhabbeveyabirçekirdektekigarip,acîb,muntazamvaziyetebakınız ki; o habbe, tohumu olacak cismin bütün eczasıyla münasebettar olduğu gibi,nev’iyleyaniebnâ-yıcinsiyledevebütünmevcudâtiledemünasebetlerivardır.Veonlarakarşı o münasebetleri nisbetinde vazifeleri vardır. Eğer o tohumcuk habbenin Kadir-iMutlak’tan nisbeti kesilip kendi nefsine isnad edilirse, yani kendi kendine olmuşturdenilirse, her bir tohumda, her şeyi görecek bir gözün ve her şeye muhit bir ilmin

bulunmasınıitikatetmeklâzımgelir.Buisesâbıktemsildeherbirşeffafzerredehakikîbirşemsinvücudunuiddiaetmekgibigülünçbirhamâkattir.

DördüncüLem’aBir kitap el yazısıyla yazılırsa, yalnız bir adama ve bir kaleme ihtiyaç vardır. Fakat

matbaadabasılırsa,kalemişinigörenpekçokdemirkalemlerlâzımdır.Veodemirharfleriyapmakiçinustalarveâlâtveedevatvemürettiplergibiçokşeylereihtiyaçolur.Kezalikşu kitab-ı kâinatta yazılı satırlar, kelimeler ve harflerin bir Vâhid-i Ehad’in kalem-ikudretiyleyazılmışolduğucihetehükmedenadam,pekrahatvekolayvemâkulbiryolasülûketmişolur.Fakatoyazıları,oharfleritabiataveesbabaisnadedenherifler,imtinavemuhalin en suûbetli ve çıkmaz bir yoluna zehab etmiş olurlar. Çünkü bu yola zehapedenler için tek bir zîhayatın tab’ ve bastırılması için ekser kâinatın tab’ına lâzım olantechizatlâzımdır.Buisevehminkabuledemediğibirhurafedir.

Ve keza toprağın, suyun, havanın her bir cüzünde nebâtât adedince mânevî gizlimatbaalar lâzımdır ki mahiyetleri ve cihazları mütehalif sayısız meyve ve çiçeklerinteşkilâtını yapabilsinler. Veyahut o nebâtâtı o kadar zînet ve intizamlarıyla beraberyeşillendirmek için, o üç unsurun her bir cüzünde bütün ağaçların, meyvelerin veçiçeklerin hâssalarını, cihazlarını ve mîzanlarını bilip yapabilecek bir kudret, bir ilimlâzımdır. Çünkü bu üç unsurun her bir cüzü, her bir nebatın teşkilinemedar vemenşeolabilir. Evet bir saksıdaki toprak, cihazları ve şekilleri ve sair sıfatları muhalif olanherhangibirnebatıntohumunuyeşillendirmeyekabiliyetivardır.Binâenaleyhikinciyolazehapedenlerceoküçüksaksıiçerisindesayısızgizlimakinevefabrikalarınvücudulâzımgelirkihurafecilerdahibundanutanıyorlar.

BeşinciLem’aBirkitaptayazılıbirharf,yalnızbircihetlekendisinigösterirvekendisinedelâleteder.

Fakatoharf,kâtibineçokcihetlerledelâletedervenakkaşınıtarifeder.

Kezalik kitab-ı kâinatta mücessem olarak yazılan her bir kelime, kendi miktarıncakendini gösterirse de pek çok cihetlerden münferiden ve müçtemian Sâni’ini gösterir,esmâsını izhar eder.Ve kendi evsafıyla, eşkâliyle, nakışlarıyla adeta Sâni’inimedh içinyazılmış bir kasidedir.Buna binaen,meşhurHebenneka gibi ahmaklaşan bir adamdahiSâni-iZülcelâl’ininkârınagitmemekgerektir.

AltıncıLem’aCenâb-ıHak,bütüncüzvecüz’îlerdesikke-imahsusasını..vebütünküllveküllîlerde

has hâtemini vaz’ettiği gibi, aktar-ı semâvât ve arzı hâtem-i vâhidiyetle.. ve mecmu-u

kâinatısikke-iehadiyetlemühürlemiştir.Mezkûrsikkevehâtemlerden,mesela

8

âyetininişaretettiğiihyavenefh-iruhkeyfiyetindekihâtem-iilâhîyebakınızkipekçokgaripgariphaşirleri,acîbacîbneşirlerigöresiniz!

Evet bilhassa arzın ihyasında, her sene üç yüz binden fazla saha-yı vücuda getirilenmahlûkâtın nevilerinde haşir ve neşirler vardır. Lâkin, bilinmez bir hikmete binaen, şuhaşir ve neşirlerin ekserisinde iâde edilen emsal aralarındaki misliyet o kadar ayniyetekaribdirkihemenhemen,dirilenevvelkininneaynıvenegayrıdır,denilebilir.Herneise..misliyet, ayniyet mevzubahis değildir. Her nasıl olursa olsun, o haşir neşirler beşerinsühûlet-ihaşrinedelâletettiklerigibi,beşerinhaşrinebirermisalvebirerörnekolabilirler.

İştebirbirinemuhalifnihayetderecedekarışıkolanoenvâ-ıkesireyikemâl-iimtiyazileihya etmek ve hatasız, haltsız, galatsız olarak mümtazâne iade etmek nihayetsiz birkudretevemuhitbirilmesahipolanZât-ıZülcelâl’inhâtem-ihasvesikke-imahsusasıdır.

Ve keza sath-ı arz sayfasında kusursuz, noksansız, sehivsiz kemâl-i intizamla üç yüzbindenfazlarisaleleriyazmak,öylebirZât’ınsikke-imahsusasıdırkiherşeyin içyüzü,her şeyin kilidi O’nun elindedir. Ve hiçbir şey O’nun teveccühünü başkasından çeviripkendisinehasredemez.

Hülâsa: Sath-ı arzda altı ay zarfında, beşerin haşrini temsil eden o sayısız haşir veneşirlerdegörünenrubûbiyetinotasarruf-uazîmindepekyüksek,büyükveincenakışlıbirhâtemivardır.Mahlûkâtın îcadındagörünenşu intizamlar, sühûletler, süratler, imtiyazlarhep o hâtemin parıltısından meydana geliyorlar. Evet her bahar mevsiminde pekhakîmâne,basîrâne,kerîmânefaaliyetlerbaşlarvehârikulâdesanatlaryapılır.Vebütünbuameliyat,kemâl-isüratle,sühûletlemuntazamancereyanetmekteolduğugörünür.

İşte bu hârikulâde faaliyetler öyle bir Zât’ın hâtemidir ki hiçbir mekânda olmadığıhâlde,hermekândailimvekudretiylehâzırvenâzırdır.

YedinciLem’aBakınız! Aktâr-ı semâvât ve arz sayfaları üstünde hâtem-i ehadiyet göründüğü gibi,

kâinatın heyet-i mecmuasının büyük sayfası üzerinde de pek vâzıh bir surette hâtem-itevhidgörünmektedir.

Evetbuâlempekmuhteşembirsarayveyamuntazambirfabrikaveyamükemmelbirşehirdir.Bufabrika-yıkâinatıneczası,efrâdıveenvâı,âlâtveedevatıarasındahakîmânebir muarefe ve tanışmak ve dostâne bir mükâleme ve konuşmak ve pek kerîmâne birmuavenet ve yardımlaşmak vardır ki kemâl-i süratle pek uzun mesafelerden birbirininsavtını işitir ve ihtiyacını görür gibi derhal imdadına yetişir, ihtiyacını defeder. Evet

semâdaki ecram ve yıldızların birbirine ve arza verdikleri ziya, hararet, bilhassa arzayaptıklarısairyardımlarınıgörüyorsunuz.Vekezabulutilearzarasındacereyanedensualış-verişine bakınız ki arz suyu buhar şeklinde buluta veriyor, bulut da kendifabrikalarındalâzımgelenameliyatıyaptıktansonrabuz,kar,yağmurşeklindeiadeediyor.Sanki o câmid cirmler, lisan-ı hâlleriyle telsiz telgraf gibi birbiriyle konuşur veyekdiğerinearz-ıihtiyaçediyorlar.Bilhassabütünoecramadetaelelevermişgibi,kemâl-iciddiyetlezevilhayatalâzımolanşeyleritedariketmekhizmetindesa’yediyorlarvebirMüdebbir’inemrinebağlıolupbirgayeyeteveccühediyorlar.

Evetşuteavünkanununaittibaenşems,kamer,gecevegündüz,yazvekıştaraflarındanyapılan yardımlar sayesinde, şu hayvanların erzakını yetiştiren nebâtât izn-i ilâhî ilemeydana gelir. Hayvanât da emr-i rabbânî ile beşerin ihtiyacatını yerine getirir. Balarısıylaipekböceğinininsanlarayaptıklarıyardımlar,budâvâyıisbateder.

Evet bu gibi eşya-yı câmidenin yekdiğerine yaptıkları şu yardımlar, pek aşikâr birdelildirkionlarKerîmbirMüdebbir’inhademesiveamelesiolupO’nunemriile,izniileişgörürler.

SekizinciLem’aGıdaolarakmahlûkâta,bilhassahayvanâtataksimedilenrızıklaradikkatlâzımdırkibu

rızıkvakt-imuayyenindeyetişir,vakt-iihtiyaçtasevkedilir.Vederece-iihtiyaçnisbetindeyapılansevkiyattabüyükbirintizamvardır.İşte,buumumîrızıkhakkındagörünengenişvemuntazamrahmetve inâyetler, ancakher şeyinmürebbîsiveher şeyinmüdebbiriveherşeyyed-iteshirindebulunanbirZât’ınhâtem-ihâssıolabilir.

DokuzuncuLem’aBakınız!Âlem-iarzvebütüncüz’iyatüstündehâtem-iehadiyetbulunduğugibi,dağınık

nevilervemuhitunsurlarüstündedeaynenohâtem-iehadiyetbulunur.

Evetbirtarlayatohumekilmesindenanlaşılıyorkiotarlatohumsahibininmülküdür.Veotohumda,otarlasahibininmalıdır.Yaniobuna,budaonaşehâdetediyorlar.

Kezalik kâinattaki masnûât, tohum gibidir. Âlem ve anâsır da tarla gibidir. Her ikitarafın lisan-ıhâlleriyleettiklerişehâdetegöre,masnûât ileâlem-ianâsır,yani tohumiletarlavemuhitilemuhat,(hep)birSâni-iVâhid’inyed-itasarrufundadır.Demekednâbirmahlûkayapılantasarruf-uhakikîvezayıfbirmevcudaedilentevcih-irubûbiyet,âlemveanâsırkabza-yı tasarrufundabulunanZât’amahsusolduğugibi,herhangibirunsurundatedvir ve tedbiri, bütün hayvanât ve nebâtâtı kabza-yı rubûbiyetinde tutup terbiye edenaynenoZât’amahsustur.İştehâtem-itevhiddediğimizbudur.

Eğerbir şeye temellüketmeyeniyetinvarsa,meydanaçık,kendini tecrübeet,bakne

söylüyorlar! En cüz’î bir ferd, “Ancak nev’imi yaratan beni yaratabilir.” diyor. Çünküefrâdarasındamisliyetvardır.Vearzınhertarafındadağınıkbirsurettebulunanenküçükbirnev,“Beniyaratabilenancakarzıyaratandır.”söylüyor.

Arza bak ne söylüyor? Semâ ile aralarında alış-verişi bulunduğu için “Beni halkedebilen, ancak mecmu-u kâinatı halk eden Zât’tır.” diyor. Çünkü aralarında tesanüdvardır.

OnuncuLem’aArkadaş!Hayatveihyavezevilhayatileherbircüzvecüz’îyeveherbirküllveküllîye

ve kâinatın heyet-i mecmuasına darb edilen tevhid hâtemlerinden bir kısım misalleri,mezkûrbeyanattananlaşıldı.Şimdidinle!Envâvekülliyatüstünevaz’edilenvahdaniyetsikkelerindenbirtaneyizikredeceğiz,şöyleki:

Tekbirsemereilesemeredarşecereninyaratılışlarındakisuûbetvesühûletbirdir.Çünküikisidebirmerkezebakar,birkanunabağlıdır,terbiyevekeyfiyetleribirdir.Malumdurkimerkezin ittihadı, kanunun vahdeti, terbiyenin vahdaniyeti sayesinde külfet, meşakkat,masraf azalır ve öyle bir kolaylık hâsıl olur ki pek çok semereleri olan bir ağaç yed-ivâhide,tekbirsemereninyapılışıdaeyâdi-ikesîreyetevdiedildiğizaman,herikitarafınyapılışlarısühûletçebirolur.Vearalarındayaratılışçafarkyoktur.Çokadamlartarafındanyapılanbirsemereninterbiyesiiçinlâzımolancihâzâtveâlâtüedevatvesaire,biradamtarafından yapılan semeredar şecerenin terbiye ve yapılması için de aynen o kadarmalzemelâzımdır.Yalnızkeyfiyetçefarkolabilir.

Mesela bir ordu askere yapılan elbise tedariki için ne kadar âlât, edevat ve makinelâzımdır;birneferinelbisesiiçindeokadarâlâtüedevatlâzımdır.Vekezabirkitabınbinnüshasıyla bir nüshasının ücreti matbaaca birdir. Bazen de tek bir nüshanın tab’ı dahafazla bir ücrete tâbi tutulur. Buna kıyasen, bir matbaayı bırakıp çok matbaalara başvurulursa, birkaç kat fazla ücretlerin verilmesi lâzımgelir. Evet kesret vahdete isnadedilmediği takdirde,vahdetikesrete isnadetmekmecburiyetihâsılolur.Demek,dağınıkbirnev’inîcadındakisühûlet-iharika,vahdetvetevhidsırrınabağlıdır.

OnBirinciLem’aArkadaş! Bir nev’in efrâdı arasındaki tevafuk ve bir cinsin envâı arasında âzâ-yı

esasiyedebulunanmüşabehet,sikkeninittihadına,kaleminvahdetinedelâletettiklerindenanlaşılıyorkibütünmütevafıkvemüteşabihler,yanibirbirinebenzeyençokluk,birZât-ıVâhid’ineser-isanatıdır.

Kezalik inşa ve îcadlarda görünen şu sühûlet-imutlaka, bütünmevcudâtın bir Sâni-iVâhid’in eseri olduğunu, vücûb derecesinde istilzam ediyor. Aksi hâlde suûbet, güçlük

öylebirderece-i imtinavemuhaliyeteçıkacaktırkiocinsvenevilerinademdenvücudaçıkmalarınabirsedçekilmişolur.BinâenaleyhCenâb-ıHakk’ınZât’ındaşerikiolmadığıgibi –çünkü intizam bozulur, âlem fesada gider– fiilinde de şeriki yoktur. Çünküsuûbetten,güçlüktendolayıâleminademdençıkmamasınasebepolur.

OnİkinciLem’aArkadaş!Hayat,Hâlık’ınehadiyetineburhanolduğugibi,mevtdedevamvebekasına

birdelildir.Evetnasıl akannehirlerin, dalgalanandenizlerinkabarcıkları veyeryüzündebulunan sair şeffaflar, şemsinziyâve timsâllerinigöstermekle şemsinvücuduna şehâdetettiklerigibi;okabarcıkgibi şeffaflarölüp söndükten sonrayerlerinemüteselsilengelipgeçen emsalleri, yine şemsin ziya ve timsâllerini gösterdiklerinden, şemsin devam vebekasına ve bütün o şuâat, celevat ve timsâllerin bir Şems-i Vâhid’in eseri olduklarınaşehâdet ediyorlar. İşte o şeffaflar, vücudlarıyla şemsin vücuduna.. ve ademleri veölümleriyledeşemsindevamvebekasınadelâletediyorlar.

Kezalik mevcudât, vücuduyla Vâcibü’l-vücûd’un vücûb-u vücuduna.. ve ölüm vezevaliyle, teceddüdî bir teselsül ile yerlerine gelen emsali, Sâni’in ezelî ve ebedîvâhidiyetineşehâdetediyorlar.

Evet leyl ve neharın ihtilâfı, fusul-ü erbaanın tahavvülü ve unsurların tebeddülühengâmlarındameydanaçıkanşugüzelmevcudâtvebulatîfmasnûâttadevamlacereyanedenmübâdelevedevruteslimmuamelesikat’îbirşehâdetle,sermedî,âlî,daimü’t-tecellîbirSahib-iCemâl’invücudunavebekasınavevahdetineşehâdetedenkat’îbirburhandır.

Vekezasenevîinkılâplarda,müsebbebatileesbabınbirlikteölümvezevalivesonradanikisinin yine birlikte iadeleri, esbabın damüsebbebat gibi âcizmasnû vemahlûklardanolduğunadelâletettiğigibi;bumasnûâtvemevcudâtın,birZât-ıVâhid’inmüteceddidbirsanatıolduğunadaşehâdeteder.

OnÜçüncüLem’aArkadaş!Zerrelerdentut,seyyarelerekadarvenakışlardanşemslerevarıncayakadarher

şey, zâtında, hakikatinde sabit olan “acz ve fakr”ın lisan-ı hâliyle Sâni’in vücûb-uvücudunuilâneder.Vekezaacziyleberaber,nizam-ıumumîninbozulmamasıiçin,hâmilbulunduğuacîbvemühimvazifelercihetiyleSâni’invahdetinedelâleteder.BinâenaleyhSâni’invâcibvevâhidolduğunaherşeydeikişahitolduğugibi,Hâlık’ınEhadveSamedolduğunadaherbirzîhayattaikiâyetvardır.9(Hâşiye)

OnDördüncüLem’aArkadaş!Mevcudât,Cenâb-ıHakk’ın vücûb-u vücudve vahdetine şehâdet ettiği gibi

celâlî,cemâlî,kemâlîolancemîsıfâtınadadelâletetmekleHâlık’ınzâtındanaksvekusurolmadığını.. ve şuûnâtında, sıfâtında ve esmâsında ve ef’âlinde de naks ve kusurbulunmadığınıilânediyor.

Ziraeserinkemâlibilmüşahedefiilinkemâline,fiilinkemâlibilbedaheisminkemâline,isminkemâlibizzarure sıfatınkemâline, sıfatınkemâlihads-iyakînle şuûnâtınkemâlinedelâleteder.Şe’ninkemâliisehakkalyakînbirsuretlezâtınkemâlinigösterir.

Binâenaleyhbirkasrınvebir sarayınnukuşve tezyinatındakimükemmeliyet,Sânivemühendisin yaptıkları o nakışlar üstünde ve tezyinat altında görünen ef’âlinmükemmeliyetinedelâleteder.

Ef’âlin mükemmeliyeti dahi, o Sâni’in taktığı isim ve lâkapların mükemmeliyetinigösterir. Esmânın mükemmeliyeti, sıfâtın mükemmeliyetine delâlet eder. Sıfâtınmükemmeliyeti, şuûnâtınmükemmeliyetini tasrih eder. Şuûnâtınmükemmeliyeti dahi onakkaşınmükemmeliyet-izâtınadelâleteder.

Kezalik kâinatta görünen âsârın kemâli, hadsî bir müşahede ile ef’âlinmükemmeliyetine, ef’âlin kemâli de fâilin kemâl-i esmâsına, esmânın kemâli sıfâtınkemâline, sıfâtın kemâli şuûnât-ı zâtiyenin kemâline, şuûnâtın kemâli Zât-ı Zülcelâl’inkemâlinedelâleteder.

3 “Her şeyi yaratanAllah’tır. Her şeyO’nun tasarruf ve yönetimindedir. Göklerin ve yerin hazinelerinin anahtarlarıO’nunnezdindedir.”(Zümersûresi,39/62-63)

4“Sübhandır,münezzehtiroZâtki,herşeyüzerindehâkimiyetO’nunelindedir.”(Yâsînsûresi,36/83)

5“Hiçbirşeyyokturkionumeydanagetirenhazinelerinanahtarlarıelimizdeolmasın.”(Hicrsûresi,15/21)

6“Yürüyenhiçbirvarlıkyokturki,Allah,onunperçemindentutmuşolmasın.”(Hûdsûresi,11/56)

7Ebu’ş-Şeyh,el-Azame3/897,917;EbûNuaym,Hilyetü’l-evliyâ5/51;el-Hakîmet-Tirmizî,Nevâdiru’l-usûl1/177-178;es-Suyûtî,ed-Dürru’l-mensûr6/543.

8“İştebak,Allah’ınrahmetinineserlerine,ölmüştoprağanasılhayatveriyor!İştebunlarıyapankimise,ölülerideOdiriltecektir.O,herşeyehakkıylakadîrdir.”(Rûmsûresi,30/50)

9 (Hâşiye) İhtar: Kâinatın eczasından her bir cüzün elli beş lisanla Vâhid-i Ehad ve Vâcibü’l-vücûd’u ilân etmekteolduğunu,Kur’ân’ın feyzinden fehmedip, icmâlen “Katre” namındaki eserimde beyan etmişimdir.Arzu eden orayamüracaatetsin.

Reşhalar

TenbihHâlık-ı âlem’i bize tarif ve ilân eden deliller ve burhanlar, lâyüad ve lâyuhsâdır. O

delillerinenbüyükleriüçtür:

Birincisi:Bazıâyetlerinigördüğün,işittiğinşu“kitab-ıkebîr-ikâinat”tır.

İkincisi: Bu kitabın âyetü’l-kübrâsı ve divan-ı nübüvvetin hâtemi ve künûz-umahfiyeninmiftahıolanHazretiMuhammed(aleyhissalâtüvesselâm)’dır.

Üçüncüsü:Kitab-ıâlemintefsirivemahlûkâtakarşıAllah’ınhüccetiolanKur’ân’dır.

Şimdi,birkaçreşhazımnındaikinciburhanıtariftensonrasözlerinidinleyeceğiz.

BirinciReşhaArkadaş!Hâlıkımız’ı tarif eden,pekbüyükbir şahsiyet-imâneviyeyemâlik,burhan-ı

nâtık dediğimiz “Hazreti Muhammed (aleyhissalâtü vesselâm) kimdir?” diye yapılan suâlecevabenderizki:

Hazreti Muhammed (aleyhissalâtü vesselâm) öyle bir zâttır ki azamet-i mâneviyesindendolayı sath-ı arz, o Zât’ın Mescid-i Aksâ’sıdır. Mekke-i Mükerreme O’nun mihrabı,Medine-iMünevvereO’nunminber-ifazl-ıkemâlidir.Cemaat-ımüminîneensonveenâlîimam ve nev-i beşerin hatîb-i şehîridir; saadet düsturlarını beyan ediyor. Ve bütünenbiyânın reisidir; onları tezkiye ve tasdik ediyor. Çünkü dini, bütün dinlerin esâsâtınacâmi’dir.Vebütünevliyanınbaşıdır.Şems-irisaletiyleonlarıterbiyevetenvirediyor.

O Zât (aleyhissalâtü vesselâm) öyle bir kutup ve nokta-yı merkeziyedir ki O’nun halka-yızikrinde bulunan bütün enbiyâ-yı ahyar, ebrar-ı sadıkîn O’nun gelmesine müttefik vekelâm-ı nutkuyla nâtıktırlar. Ve öyle bir şecere-i nuraniyedir ki damar ve kökleri,enbiyânınesâsât-ısemâviyesidir.Dalvebudakları,evliyanınmaarif-iilhamiyesidir.

Buitibarla,herhangibirdâvâyıiddiaetmişisebütünenbiyâ,mu’cizelerineistinadenvebütünevliya,kerametlerinemüstenidenO’naşehâdetetmişlerdir.Evetbütündâvâlarınıntasdikleriniiş’âreden,bütünkâmillerinhâtemvemühürlerivardır.

Ezcümle:OZât’ın(aleyhissalâtüvesselâm)dâvâlarındanbiri“tevhid”dir.Budâvâyıtasrihveifade eden 10 kelime-i mübarekesidir. O Zât’ın halka-yı din ve zikrine giren bütüngeçmiş ve gelecek insanlar o kelime-i mukaddeseyi rükn-ü iman ve vird-i zebanetmişlerdir. Demek, o dâvânın hak ve hakikat olduğuna kanaat ve itmînan ve iz’anları

hâsıl olmuş ki zaman ve mekâna şamil bir tarzda, o kelime-i mübareke, meşrepleri,meslekleri,an’anelerimütehalif,mütebâyininsanlarınağızlarındamevlevîlergibisemâvîdeveranvecevelânediyor.

Binâenaleyhgayr-imütenâhişahitlerintasdikiylehakvehakkaniyetitahakkukedenbirdâvâya,hiçbirvehminhaddideğildirkionadest-iitirazıuzatabilsin.

İkinciReşhaArkadaş!Tevhidi isbatvenev-ibeşeri irşadedenonuranîburhan;birisağında,diğeri

solunda,birimütevâtir,diğerimecma-ıaleyhbulunannübüvvetvevelâyetlemücehhezdir.Veaynızamanda,irhâsatdenilenkable’n-nübüvvetkendisindenzuhuredenharikahâllerinrumuzatıyla ve kütüb-ü semâviyenin beşaratıyla ve hevâtif denilen –gayptan verilen–tebşirat-ımüteaddideilemusaddaktır.

Ve keza o burhan-ı nuranîden zuhur eden inşikak-ı kamer11, parmaklarından fışkıransular12, ağaçlarınO’nundavetine icabetleri13, duasınınakabindeyağmurunnüzûlü14, pekaz bir yemekten çokların yiyip doymaları15 ve kurt16, ceylân17, deve18, taş19 ve sâireninkonuşmalarıgibimu’cizelerinindelâletveşehâdetiyletasdikedilmişbirZât’tır(aleyhissalâtüvesselâm).

Vekezadünyaveâhiretsaadetleriniteminekâfilvekâfiolanşeriatı,nübüvvetinitasdikveisbatakâfidir.Geçenderslerde,şems-işeriatındanbazışuâlarıgördük.Tatvil-ikelâmımûciptekrarlarılâzımdeğildir.

ÜçüncüReşhaArkadaş!OZât (aleyhissalâtü vesselâm), delâil-i âfâkiyedenilenharicî delillerlemusaddak

olduğu gibi delâil-i enfüsiye denilen zâtında ve nefsinde sabit delil ve işaretler ile dahimusaddaktır. Çünkü o Zât şems gibidir; zâtını zâtı ile ziyalandırarak gösterir. Meselabütünahlâk-ıhamîdeninenyükseklerioZât’taiçtimaetmişolduğunabütünâlemşehâdetediyor.Vekezaennezihhasletlerivehuylarıveenyüksekseciyelericâmi’birşahsiyet-imâneviyesahibiolduğunaicmavardır.VekezaoZât’ınenyüksekderecedebulunanzühdve takvave ubûdiyeti şehâdetleriylemâlik olduğukuvvet-i imaniye ilemusaddaktır.Vekezasiyer-inebeviyeninşehâdetiylederece-ivüsûkuvekemâl-iciddiyetvemetanetivebütün işlerinde ve harekâtında kuvvet-i emniyeti, hakka mütemessik ve hakikate sâlikolduğunu tasdik eden kat’î delillerdir. Evet yaprakların yeşilliği, çiçeklerin taravet vegüzelliğivesemerelerintazeliği;ağacıncanlı,hayatlı,hayyolduğunasadıkşahittirler.

DördüncüReşhaArkadaş!Tûl-üzamanvebu’d-umekânınmuhakemat-ıakliyedetesiriçoktur.Maahâzâ,

20 düsturuna ittibaen, şu zaman vemuhitin hayalâtından çıkarak tayy-ı zaman vemekânilehayalenCeziretü’l-Arab’agidelimveMedine-iMünevvere’denuranîveyüksekminber-isaadetineçıkmış,nev-ibeşerehitabenirşâdattabulunanoZât-ıMuallâ’yıbizzatgörüp,sözlerinidinlemeliyiz.

İştehayalenorayagittik.Bakharikabirsurettehüsn-üsuretlehüsn-üsîreticem’edenoMürşid-iUmumî,oHatib-iKudsîcevahirdolubirKitab-ıMu’cizü’l-Beyanelinealarak,bütüninsanlaramele-iâlâdannâzilolanbirhutbe-iezeliyeyiokuyor.Vebütünbenîâdemive cinleri ve mevcudâtı dinletiyor. Evet pek büyük bir emirden haber veriyor. Hilkat-iâlemin acîbmuammasını açıyor.Kâinatın sırr-ı hikmetinedair tılsımı açıyor.Felsefevefenn-i hikmetin, nev-i beşere “Siz kimlersiniz? Nereden geliyorsunuz? Nereyegidiyorsunuz?”diyeiradettiği,akıllarıaczvehayrettebırakanüçsuâlecevapveriyor.

BeşinciReşhaArkadaş!ŞuZât-ıNuranî(aleyhissalâtüvesselâm),Mürşid-iİmanî,Resûl-iEkrem(aleyhissalâtü

vesselâm), bak nasıl neşrettiği hakikatin nuruyla, hakkın ziyasıyla, nev-i beşerin gecesinigündüze, kışını bahara çevirerek, âlemde yaptığı inkılâp ile âlemin şeklini değiştirereknuranîbirşeklesokmuştur.EvetoZât’ınnuranîgüzelliğiylekâinatabakılmazsa,kâinatbirmatem-i umumî içinde görünecekti. Bütün mevcudât birbirine karşı ecnebi ve düşmandurumundabulunacaktı.Cemâdât,birercenazesuretinigösterecekti.Hayvanveinsanlar,eytâmgibizevalvefirakınkorkusundanvaveylâlaradüşeceklerdi.Vekâinata,harekâtıyla,tenevvüüylevetagayyüratıyla,nukuşuylatesadüfebağlıbiroyuncaknazarıylabakılacaktı.Bilhassainsanlar,hayvanlardandahaaşağı,zelilvehakirolacaklardı.

İşte, o Zât’ın telkin ettiği iman nazarıyla kâinata bakılmadığı takdirde, kâinat böylekorkunç, zulümatlı bir şekilde görünecekti. Fakat oMürşid-iKâmil’in gözüyle ve imangözlüğüylebakılırsa;her tarafnurlu,ziyadar,canlı,hayatlı,sevimli,sevgilibirvaziyettearz-ıdidaredecektir.

Evetkâinat imannuruylamatem-iumumîyeriolmaktançıkıpmescid-izikirveşükürolmuştur. Birbirine düşman telâkki edilen mevcudât, birbirine ahbab ve kardeşolmuşlardır. Cenaze ve ölü şeklini gösteren cemâdât, ünsiyetli birer hayattar ve lisan-ıhâliyle Hâlık’ının âyâtını nâtık birer musahhar memuru şekline giriyorlar. Ağlayan,müteşekki ve eytâmkıyafetinde görünen insan, ibadetinde zâkir,Hâlık’ına şâkir sıfatınıtakınıyor. Ve kâinatın harekât, tenevvüat, tagayyürat ve nukuşu abesiyetten kurtuluyor.Rabbânîmektuplar,âyât-ıtekviniyeyesayfalar,esmâ-yıilâhiyeyeaynalarsuretineinkılâpederler.

Hülâsa: İmannuruylaâlemöyleterakkiederki,“hikmet-isamedaniyekitabı”namınıalıyor.Ve insan, zelil ve fakir ve âciz hayvanların sırasından çıkar; zaafının kuvvetiyle,aczininkudretiyle,ubûdiyetininşevketiyle,kalbininşuâıyla,aklınınhaşmet-iimaniyesiyle

hilâfet ve hâkimiyetin zirvesine yükselmiştir. Hatta acz, fakr, ihtiyaç ve akıl onunsukutunaesbapiken,suûdveyükselmesinesebepolurlar.Zulmetli,karanlıklıbirmezar-ıekber suretinde görünen zaman-ımâzi, enbiyâ ve evliyanın ziyasıyla ziyadar ve nuranîgörünmeye başlar. Karanlıklı gece şeklinde olan istikbal, Kur’ân’ın ziyasıyla tenevvüreder.Cennetinbostanlarışeklinegirer.Bunabinaen,oZât-ıNuranîolmasaidikâinatdainsandaherşeydeademhükmündekalır,nekıymetiolurveneehemmiyetikalırdı.

Binâenaleyhbukadargarip,acîb,güzelkâinatiçinböyletarifatveteşrifatçıbirMürşid-i Harika lâzımdır. “Eğer bu Zât (aleyhissalâtü vesselâm) olmasa idi kâinat da olmazdı.”meâlinde, 21olanhadîs-ikudsîşuhakikatitenvirediyor.

AltıncıReşhaArkadaş! O hutbe-i ezeliyeyi okuyan Zât, kâinatın kemâlâtını keşfeden canlı bir

güneştir. Saadet-i ebediyeyi ihbar ve tebşir ediyor. Nihayetsiz rahmeti keşfetmiş, ilânediyor.Saltanat-ırubûbiyetinmehâsininindellâlıveesmâ-yıilâhiyeningizlidefinelerininkeşşâfıdır.

Evet! O Zât (aleyhissalâtü vesselâm) vazifesi itibarıyla, hakkın burhanı, hakikatin ziyası,hidayetin güneşi, saadetin vesilesidir. Şahsiyet ve hüviyet cihetiyle, muhabbet-irahmâniyeninmisali, rahmet-i rabbaniyenin timsâli,hakikat-i insaniyeninşerefi, şecere-ihilkatinenkıymettarvekıymetlibahadarbirsemeresidir.Tebliğettiğidinideharikabirsüratleşarkvegarbı ihataetmiş,nev-ibeşerinbeştebirikabuletmiştir.AcababöylebirZât’ındâvâlarında,nefisveşeytanınmünakaşaveitirazlarınabirimkânvarmıdır?!

YedinciReşhaArkadaş! O Zât’ı harekete getirip o inkılâpları kendisine yaptıran ancak bir kuvve-i

kudsiyedir.EvetbilhassaCeziretü’l-Arab’dayaptığıinkılâpveicraatabak!..

O sahralarda, o çöllerde, âdetlerini muhafazada çok mutaassıp ve asabiyetlerindefevkalâdeinatçıvekasâvet-ikalbvemerhametsizlikteemsalsizvehattadiridirikızlarınıtoprağagömüpöldürürlerkenmüteessir bile olmayanpek çokvahşi kavimler oturmaktaidiler.22 O Zât-ı Nuranî kısa bir zamanda o kavimlerin ahlâk-ı seyyielerini kaldırarakahlâk-ı hasene ile tebdil ettirdi. Hatta o Zât-ıMürşid’in (aleyhissalâtü vesselâm) telkin ettiğiiman nuru sayesinde o vahşi insanlar, insan âleminde insanlara muallim oldular. Vemedeniyet dünyasında, medenîlere üstad oldular. O Zât’ın (aleyhissalâtü vesselâm) şu kadargenişveazîmsaltanatı,yalnızzâhirîbirsaltanatdeğildir.Dahagenişvedahaderinyerdesaltanat-ıbâtıniyesivardırkibütünkalbleriveakıllarıkendisinecezbvecelbetmiştir.Vebütün ruhları ve nefisleri teshir etmiştir ki kalbleremahbub, akıllaramuallim ve tenviredicivenefisleremürebbiveruhlarasultanolmuşveolmaktadır.

SekizinciReşhaArkadaş! Bilirsin ki sigara gibi küçük bir âdeti, bir şeyi tiryakisinden ref etmek pek

zahmettir.Hattabüyükbirhâkim,büyükbirazimileküçükbirkavimdeitiyadedilenbirhasletikaldırmaktabüyükmüşkülâtarastgelir.HâlbukibuZât-ıNuranî,pekçokâdetleri,pek çok asabî, inatçı kavimlerden, cüz’î bir kuvvetle, kısa bir zamanda kaldırarak,yerleriniyüksek,nezihahlâkveâdetleriledoldurmuştur.

Evet Hazreti Ömer İbnü’l-Hattab (radiyallâhu teâlâ anh)’ın İslâmiyet’ten evvel ve sonrakihâlleribumeseleyegüzelbirmisaldir.Bunungibiicraat-ıesasiyesindenbinlerceharikalarvardır. O Zât’ın o zamandaki icraatına harika diyoruz. Acaba bu zamanın yüzlercefeylesofları, o zamanda o vahşet-âbâd cezireye gidip, pek uzun zamanlarda o vahşileriıslahiçinçalışsalar,oZât-ıMürşid’inbirsenedemuvaffakolduğukadar,onlarellisenedemuvaffakolabilirlermi?Hâşâ!..

DokuzuncuReşhaArkadaş!Aklı başındaolanbir adammünazaralı dâvâlardayalan söyleyemez.Çünkü

bilâhare yalanının açığa çıkıp mahcup olmasından korkar. Ve keza bir insan yalansöylediği takdirde pervasız, lâübali bir tarzda söyleyemez. Ve keza serbest,heyecanlanmadan söylenmesine girişemez. –Velev âdi bir mesele, küçük bir cemaatiçinde,küçükbirvazifedebulunanküçükbirşahısolsun.–

Acababüyükbirvazife ilevazifedar,pekbüyükbirmeselede,pekbüyükbirşerefvehaysiyetsahibi,pekbüyükbircemaat içinde,pekşedithasımlarınkarşısında iddiaettiğibirdâvâdayalanvehilâf-ıhakikatsöyleyebilirmi?

İşteoZât-ıNuranî,okuduğuohutbe-iezeliyeyiöylebirtarzileokuyor;netereddüdüvar ne hicabı, ne korkusu var ne teessürü… Hem samimî bir safâ-yı kalble, hâlis birciddiyetle,hasımlarınındamarlarınadokundurmaküzereakıllarınıtezyif,nefislerinitahkiredip, izzetlerini kırıyor.Acababöylebir dâvâda,böylebirmakamda,böylebir şahıstanzerremiskalbirhileninbumeseleyekarışmasınaimkânvarmıdır?Hâşâ, 23Evethakhileyemuhtaçdeğil,hakkısöylemektehileveiğfalihtimaliyoktur.Hakikatigörenbirnazarhalkıiğfaletmez,hilâf-ıhakikatsöylemez,hayalilehakikatitemyizeder;aralarındailtibasolamaz.

OnuncuReşhaArkadaş! O Zât-ı Mürşid, nev-i beşeri korkutmak için pek müthiş hakikatlerden

bahsediyor.Veinsanlarıtebşiriçin,kalblericezbveakıllarıcelpedenmeselelerdenhaberveriyor.

Yahu!Hakâik ve garâibi keşif için insanlarda öyle bir şevk, öyle birmerak vardır kigarip bir hakikati keşif yolunda canlarını,mallarını feda ediyorlar.BuZât’ın (aleyhissalâtüvesselâm)keşifveihbarettiğihakâikeneiçinehemmiyetvermiyorlar?Hâlbukibütünenbiyâveevliyavesıddıkîngibiehl-işuhûdveashab-ıihtisas,bilittifakoZât’ıtasdiketmişveediyorlar.

Bu Zât (aleyhissalâtü vesselâm), öyle bir Sultan’ın şuûnundan bahsediyor ki kamer O’nunmülkünde bir sinek gibidir. Acîb harikalardan bahsettiği gibi pek müthiş infilâk veinkılâplardandahaberveriyor.Bakınız!Ohutbe-iezeliyede 24 25 26

gibitilâvetettiğiâyetleredikkatediniz!

Vebeşeriçinöylebiristikbaldenhaberveriyorkidünyevîistikbalonanisbetenbirkatrehükmündedir.Veöylebirsaadettenmüjdeveriyorkidünyasaadetlerionanazaranrüyalargibiolur.Evetbukâinatınperdesialtındaçokacaipşeylervardır,bizleribekliyorlar.Bizde onları intizar ediyoruz. Binâenaleyh o acaibi görüp bize keyfiyetlerini hikâye etmekiçin hârikulâde bir insan lâzımdır ki o harika garâibi görsün ve gördüğü gibi bize desöylesin.

Ve keza o Zât, Hâlıkımız’ın bizden talep ettiği şeylerden bahsediyor ve çokhakikatlerden,meselelerdenhaberveriyorkionlardankurtuluşyoktur.Feyâacaba!Eksernâsnedenböylehakşeylerdengözyumuyorlar,hakikatlerdenkulaktıkıyorlar?!

OnBirinciReşhaArkadaş!Şuminber-iâlîdehutbe-iezeliyeyiokuyanveşahsiyet-imâneviyesiylebizlere

meşhud.. ve yüksek şuûnâtıyla âlemde meşhur olan Zât-ı Nuranî (aleyhissalâtü vesselâm),vahdaniyet-i ilâhiyeyebirburhan-ı sadık-ınâtıkve tevhidinhakikatolduğunabirdelil-ihakvesaadet-iebediyenindevücudagelmesinekat’îbirdelilvezâhirbirburhandır.

Ve keza o Zât, insanları hidayete davet etmekle saadet-i ebediyenin (husûlüne sebepolduğugibi),vusulünedesebeptir.

Ve keza o Zât, duasıyla, ubûdiyetiyle o saadetin vücuduna ve îcadına vesiledir. Evetbak!OZât,nev-ibeşereimamdır.Mescidi,yalnızCeziretü’l-Arabdeğildir,küre-iarzdır.Cemaatideyalnızozamanıninsanlarıdeğildir.BelkiÂdemzamanındankıyâmetekadarher bir asrın halkı bir saf olup, bütün asırlar safları O’nun arkasında, O’nun duasına“âmîn!”diyorlar.

BilhassaoZât,ocemaat-ıuzmâdaumumzevilhayataşamilpekşeditbirihtiyac-ıazîmiçin dua eder. Ve O’nun duasına yalnız o cemaat değil, belki arz ve semâ ve bütünmevcudât“âmîn!”söyler.Yani,“YâRabbena!O’nunduasınıkabuleyle.Bizdeoduayıediyoruz.BizdeO’nuntalepettiğinitalepediyoruz!”

Bilhassa o cemaat-ı uzmâ önünde kıldırdığı namazda, öyle bir tazarru ve tezellül ile

öyle bir iştiyakla öyle bir hüzün ile niyaz ve dua eder ki kâinat bile heyecana gelir;OZât’ınduasınaiştirakeder.Evetöylebirmaksat içinniyazederkieğeromaksathusûlegelmezse,yalnızmahlûkâtdeğilâlembilekıymetsizkalır,esfel-isafilînedüşer.ÇünküoZât’ın matlubuyla mevcudât yüksek kemâlâta erişir. Acaba o Zât, o matlubu kimdenistiyor? Evet öyle bir Zât’tan talep eder ki en gizli ve en küçük bir hayvanın cüz’î birihtiyacıiçinlisan-ıhâliyleyaptığıduayıişitir,kabuleder,ihtiyacınıyerinegetirir.

Vekezaenednâbiremeli,enednâbirgayeiçinenednâbirzîhayattagörürveonuonayetiştirmekleikramvemerhameteder.Budualarınneticesindeyapılanterbiyevetedbirleröyle bir intizamla cereyan eder ki o terbiyelerin ancak bir Semî ve Basîr, bir Alîm veHakîm’denolduğunaşüphebırakmaz.

AcabaoZât,ominberdearşamüteveccihenellerinikaldırarakyaptığıduaileneistiyorkibütünmahlûkât“âmîn!”söylüyor?

Evet o Zât, Cenâb-ı Hakk’ın rızasını ve cennette mülâkat ve rü’yetiyle saadet-iebediyeyi istiyor.Bu istenilen şeylerin îcadına rahmet, hikmet, adalet gibi sayısız esbapolmadığı takdirde, o Zât-ı Nuranî’nin tek duası ve tazarru ile niyaz etmesi, cennetinîcadına ve îtâsına kâfidir. Binâenaleyh o Zât’ın risaleti, imtihan ve ubûdiyet için şudünyanın kurulmasına sebep olduğu gibi o Zâtın ubûdiyetinde yaptığı dua, mükâfat vemücâzâtiçindâr-ıâhiretinîcadınasebepolur.

Evetbuyüksekintizamvegenişrahmetvegüzelsanatvekusursuzcemâlilezulümveçirkinlik arasında tezat vardır. İçtimalarımümkün değildir. Evet ednâ bir sesi, ednâ birkimseden,âdibirişiçinişitipkabuletmekle;enyüksekbirsavtı,enbüyükbirişiçinişitipkabuletmemek,emsalsizbirkubuhveçirkinlikvebirkusurdur.Buisemümkündeğildir.Çünkühüsn-üzâtî,kubh-uzâtîyeinkılâpeder.İnkılâb-ıhakâikisemuhaldir.

OnİkinciReşhaArkadaş!OHatîb-iMürşid’dengördüğün, işittiğinkâfidir.Çünküahvâlini tamamıyla

ihata etmek mümkün değildir. Öyle ise ondan sonra gelen asırların o Zât’tan aldıklarıfeyizleredikkatetmeküzeregeridönelim.Bakarkadaş!Bütünbuasırlar,oasr-ısaadetingüneşinden Ebû Hanife, Şafiî, Bayezid Bistâmî, Cüneyd Bağdadî, Abdülkadir Geylânî,İmam Gazalî, Muhyiddin Arabî, Ebû Hasen Şâzelî, Şah-ı Nakşibend, İmam Rabbânî(radiyallâhu anhüm ecmaîn) gibi binlerce nuranî ziyadar yıldızlar ayrılıp, âlem-i beşeri tenviretmişlerdir.

Meşhudatımızın tafsilâtını başka vakte tehir ederek mu’cizat sahibi o Zât-ı Nuranî(aleyhissalâtüvesselâm)’abirsalâtüselâmgetirelim.

27

Arkadaş!Risalet-iAhmediye’yi isbat edendelillerpekbüyükbiryekûn teşkil ediyor.OnDokuzuncuSöznamındaki risalemdeodelillerdenbirkısmı zikredilmiştir.OZât’ınizharettiğibineyakınmu’cizeleriyleYirmiBeşinciSöznamındakieserimdetafsiledilenkırk vech-i i’câza bâliğ olan Kur’ân, risalet-i Ahmediye’ye (aleyhissalâtü vesselâm) şehâdetettiğigibi,bukâinatda–âyâtıyla–oZât’ınnübüvvetinedelâleteder.EvetkâinattayazılansayısızâyetlerZât-ıEhad’invahdaniyetineşehâdetettiklerigibirisalet-iAhmediye’yede(aleyhissalâtüvesselâm)delâletveşehâdetederler.

Ezcümle:Kâinattagörünenhüsn-üsanatdahirisalet-iAhmediye’ye (aleyhissalâtüvesselâm)delâletveşehâdetedenkat’îbirdelildir.Zira,şuzînetlimasnûâtıncemâli,hüsn-üsanatvezîneti izhar eder. Sanat ve suretin güzelliği, Sâni’de güzelleştirmek ve zînetlendirmekisteğimevcut olduğuna delâlet eder. Güzelleştirmek ve zînetlendirmek sıfatları, Sâni’insanatına olan muhabbetine delâlet eder. Bu muhabbet ise masnûâtın en ekmeli insanolduğunadelildir.Çünküomuhabbetinmazharvemedarıinsandır.İnsandahimasnûâtınencâmiiveengaribiolduğundanşecere-ihilkatebirsemere-işuuriyedir.İnsanbirsemeregibiolduğucihetlekâinatıneczasıarasındaencâmi’vebaîdbircüzdür. İnsanzîşuurvecâmi’ olduğu cihetle, nazarı âmm, şuuru küllî olur. Nazarı âmm olduğundan şecere-ihilkati tamamıyla görür; şuuru da küllî olduğundan Sâni’in makasıdını bilir. Öyle iseinsan,Sâni’inmuhatab-ıhâssıdır.

EvetâmmveşümullüolannazarveşuurunuSâni’inibadetinevemuhabbetinesarfvesanatını istihsan, takdirve teşhirine tevcihvenimetlerininşükrüne istimaledenbir ferd,verdiği nimetlere karşı şükür isteyen ve yarattığı mahlûkâtı ibadete, şükre davet edenSâni’inhasmuhatapvehabibidir.

Ey insanlar! Zikredilen ahvâl ve şuûnâtla muttasıf olan Hazreti Muhammed’in(aleyhissalâtüvesselâm)Sâni’inoferd-iferîddediğimizmuhatab-ıhâssıolmamasınaimkânvar

mıdır?!Ve tarihinizingösterdiğinev-ibeşerdenenbüyük insanlar arasında,bumakamadahalâyıkdiğerbirşahısvarmıdır?!

Eygözlerisağlamvekalblerikörolmayaninsanlar!Bakınız, insanâleminde ikidaireveikilevhavardır:

Birincidaire:Rubûbiyetdairesidir.

İkincidaire:Ubûdiyetdairesidir.

Birincilevha:Hüsn-üsanattır.

İkincilevhaise:Tefekkürveistihsandır.

Bu iki daire ile iki levha arasındaki münasebete bakınız ki: Ubûdiyet dairesi bütünkuvvetiyle rubûbiyet dairesi hesabına çalışıyor. Tefekkür, teşekkür, istihsan levhası dabütün işaretleriyle hüsn-ü sanat ve nimet levhasına bakıyor. Bu hakikati gözün ilegördükten sonra, rubûbiyet ve ubûdiyet dairelerinin reisleri arasında en büyük birmünasebetin bulunmamasına aklınca imkân var mıdır?! Ve Sâni’in makasıdına kemâl-iihlâsilehizmetedenubûdiyetreisininSâniileazîmbirmünasebetivekavîbirintisabıveo intisap ile her iki daire reisleri arasında bir muarefe ve mükâleme ve alış-verişinolmamasına ihtimal var mıdır?! Öyle ise bilbedahe tahakkuk etti ki; ubûdiyet reisi,rubûbiyetinhasmahbupvemakbulüdür.

Ey insan!Bu süslümasnûâtı envâ-ımehâsinle tezyinedenvebütünzîhayatolanlarınzevklerine,iştihalarınagörebukadarnimetleriin’amedenSâni’inenkâmil,encemilveibadetine kemâl-i iştiyakla teveccüh eden.. ve Sâni’in mehâsin-i sanatına takdir veistihsanâtıyla arş ve ferşi târâba, sevinmeye getiren.. ve Sâni’in ihsanâtına yaptığıteşekkürat ve tekbirat ile berr ve bahri cezbeye getiren şu güzel mahlûk ve masnûunailtifat edip sözünü nazar-ı itibara almaması ve teşekküratına mukabele etmemesi veteveccüh edip kendisiyle konuşmaması ve iktidarına göre bütünmahlûkâta bir imamvemürşidyapmamasıimkânıvarmıdır?!

10“Allah’tanbaşkailâhyoktur.”(Sâffâtsûresi,37/35;Muhammedsûresi,47/19)

11Buhârî,menâkıb27,menâkıbü’l-ensâr36,tefsîrusûre(54)1;Müslim,münâfikîn43-48.

12Bkz.:Buhârî,menâkıb25,meğâzî35;Müslim,fezâil6,7,imâre72,73.

13Bkz.: el-Beyhakî,Delâilü’n-nübüvve 2/228; el-Kurtubî, el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’ân 16/216. Ayrıca bkz.: Buhârî,menâkıbü’l-ensâr32;Müslim,salât153.

14Buhârî,cum’a34,35,istiskâ6-15,menâkıb25,edeb68,deavât24;Müslim,istiskâ8-12.

15Buhârî,şerike1,cihâd123;Müslim,lukata19.

16KadıIyâz,eş-Şifâ1/311;İbniKesîr,el-Bidâye6/146;el-Kurtubî,el-i’lâmbimâfîdîni’n-nasârâs.361.

17et-Taberânî,el-Mu’cemü’l-kebîr23/331;es-Suyûtî,el-Hasâisu’l-kübrâ2/101.

18İbniAbbas:el-Beyhakî,Delâilü’n-nübüvve6/30;EnesİbniMâlik:Dârimî,mukaddime4;AhmedİbniHanbel,el-Müsned 3/158;Hz.Âişe: Ahmed İbni Hanbel, el-Müsned 6/76; Ebû Nuaym,Delâilü’n-nübüvve s.380;Ya’lâ İbniMürre:AhmedİbniHanbel,el-Müsned4/173;EbûNuaym,Delâilü’n-nübüvves.382-383;Ya’lâİbniSiyâbe:AhmedİbniHanbel,el-Müsned4/172;İbniMes’ud:et-Taberânî,el-Mu’cemü’l-evsat9/81.

19 Bkz.: el-Kurtubî, el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’ân 10/268; el-Münâvî, Feyzu’l-kadîr 1/19; el-Halebî, es-Sîratü’l-Halebiyye1/361.

20“Birşeyigözlegörmek,omeseleninsadecehaberiniişitmekveomevzuilealâkalıhususlarıduymakgibideğildir.”(AhmedİbniHanbel,el-Müsned1/215,271;İbniHibbân,es-Sahîh14/96;et-Taberânî,el-Mu’cemü’l-evsat1/12)

21 “Sen olmasaydın, âlemleri yaratmazdım.” (Aliyyülkârî, el-Esrâru’l-merfûa s.385; el-Aclûnî, Keşfü’l-hafâ 2/214.Ayrıcayakınifadeleriçinbkz.:et-Taberânî,el-Mu’cemü’l-evsat6/314;el-Hâkim,el-Müstedrek2/672)

22Bkz.:En’âmsûresi,6/140,151;Nahlsûresi,16/58-59;İsrâsûresi,17/31;Tekvirsûresi,81/8-9;Dârimî,mukaddime1.

23“O,kendisinevahyedilenbirvahiydenbaşkabirşeydeğildir.”(Necmsûresi,53/4)

24“Güneşdürülüpışığısöndüğüzaman.”(Tekvirsûresi,81/1)

25“Gökyarıldığızaman.”(İnfitârsûresi,82/1)

26“Yeromüthişdepremiylesarsıldığızaman…”(Zilzâlsûresi,99/1)

27 “Ey varlığıyla varlığımızı ışıklandıran, gözlerimize nurlar serpip, bizleri nefsanî karanlıklardan kurtaran RahmetiSonsuzRabbimiz!Arş-ıAzîm’denKur’ân-ıHakîm’iüzerineindirdiğinnuraniZât,yaniPeygamberEfendimizHazretiMuhammed’e (sallallâhu aleyhi ve sellem), ümmetinin hasenatı adedince milyonlarca salât ve milyonlarca selâmolsun!

Risaletini Tevrat, İncil veZebur’unmüjdelediği; nübüvvetini irhâsâtın (doğumundan hemen önce ve doğumu anındameydanagelenharikulâdehâllerin);cinlerinhâtiflerinin,insanlıkâlemindenAllahdostlarınınvebeşerinkâhinlerininmüjdelediği;birişaretiyleayınparçalandığıEfendimiz,MevlâmızHazretiMuhammed’e(sallallâhualeyhivesellem),ümmetininnefesleriadedincemilyonlarcasalâtveselâmolsun!

Davetine ağaçların koşup geldiği; duâsıyla yağmurun hemen iniverdiği; sıcaktan korumak için bulutların ona gölgeyaptığı;birölçekyiyeceğiyleyüzlerceinsanındoyduğu;parmaklarınınarasındanüçdefaKevsergibisularınçağladığı;avuçlarınıniçindeykençakıltaşlarıvetoprağınAllah’ıtesbihettiği;O’nunhürmetineAllah’ın,kertenkeleyi,ceylânı,kurdu,ağaçkütüğünü,zehirlikeçininkolunu,deveyi,dağı, taşıveağacıkonuşturduğu,Mirac’ınve“Resûl’üngözübaşkayanakaymadı(ki,gördüğünüyanlışgörmüşolsun),görebileceğininötesineyönelmedi(ki,birillüzyongörmüşolsun).”*1âyetininmazharıolanEfendimiz,MevlâmızveŞefîimizHazretiMuhammed’e(sallallâhualeyhivesellem),nüzûlündenbuyanaKur’ân’ıokuyanherbirokuyucununokuduğuherbirkelimeninhavadalgalarınınaynalarındaRahmân’ınizniyletemessüledenbütünkelimelerininbütünharfleriadedince,milyonlarcasalâtveselâmolsun.

Bütünbusalâvatlardanherbirihürmetinebizimağfiretet,eyİlâhımız,bizemerhametet,âmîn,âmîn,âmîn…”*1Necmsûresi,53/17.

Lâsiyyemalar[OnuncuSöz’ünbircihetteesasıveYirmiSekizinciSöz’ünArabîikincimakamıdır.]

Kâinatın bütün zerratı –müctemian ve münferiden– lisan-ı acz ve fakr ile vücûb-uvücudvevahdetineşehâdetettikleriSâni-iHakîm’ehamdler,senâlar,şükürlerolsun!Vekâinatıntılsımınıaçıp,âyâtınıkeşifvebeyanedenResûlüileâlüashabınavesâirenbiyâvemürselînihvanınaveibâd-ısâlihînesalâtüselâmlarolsun!..

Arkadaş!Tabiatveesbap,bazı insanlara şükürkapısınıkapatıp şirkveküfürkapısınıaçmıştır.Hâlbukişirkintemelisayısızmuhalâttankurulmuşolduğundanhaberleriyok.Omuhalâttanbir taneyibeyanedeyimki şirkinnekadar fenâbulunduğunukörgözleriylegörsünler,şöyleki:

Şirksahibi,cehaletsarhoşluğunu terkve ilimgözüyleküfrünebaktığızaman,oküfrüimanveiz’anedebilmekiçin,birzerre-ivâhideyebirtonağırlığındabiryükyükletmeyeve her zerrede sayısız matbaaları îcad edip tabiat ve esbabın eline vermeye ve bütünmasnûâttabütünsanatinceliklerinitabiatadersvermeyemuztarvemecburolur.Zirahavaunsurundan mesela her bir zerre; bütün nebatlar, çiçekler, semereler üstünde konupbünyelerinde vazifesini yapmak selâhiyetindedir.Eğer bu zerreler, yaptıkları vazifelerdememur olupCenâb-ıHakk’ın emir ve iradesine tâbi oldukları kâfirâne inkâr edilirse, ozerre herhangi bir bünyeye girse, o bünyenin bütün cihâzâtını, keyfiyetiyle teşekkülünübilmesilâzımdır.Bubilgininozerredebulunmasınıancakokâfiritikatedebilir.

Maahâzâbirsemere,birşecereninbirmisal-imusağğarıdır.Veosemeredekiçekirdek,oşecerenindefter-ia’mâlidir.Oağacıntarih-ihayatıoçekirdekteyazılıdır.Buitibarile,birsemereşecerenintamamına,belkioşecereninnev’ine,belkiküre-iarzanâzırdır.Öyleise,bir semerenin sanatındaki azamet-imâneviyesi, arzın cesameti nisbetindedir. O zerreyi,sanatçahâviolduğuoazamet-imâneviyeilebinaeden,arzıhamlvebinaetmektenâcizolmayacaktır. Acaba o kâfir münkir, kalbinde böyle bir küfrü taşımakla, akıl ve zekâiddiasındabulunmasıkadarbirahmaklıkvarmıdır?!

Arkadaş!Herbirşeyiçinikisuretveşekilvardır:

Biri:Maddiyedirkiadetabirgömlekgibi,herşeyinvücudunagörekaderin takdiriylebiçilmişşugörünensuretlerdir.

Diğeri: Mâkuledir ki bir şeyin yaşadığı bir ömürde mürûr-u zamanla değiştirdiğimuhtelifmaddîsuretleriniçtimâındantasavvuredilenbirsuret-ivehmiyedir.

Birateşinsüratle tedvirindenhâsılolandaire-ivehmiyegibiherşeyin tarih-ihayatınıbildiren ve kaderemedar olan vemukadderat-ı eşya denilen şu ikinci suret,mâkuledir.

Suret-imaddiye itibarıylaherşeyinbirnihayeti,birgayesiolduğugibisuret-imâneviyeitibarıyladabirnihayetivegizlibazıhikmetleriçinbirgayesidevardır.Binâenaleyhherşeyin suret-i maddiyesinde kudret-i rabbânî ustadır, kader mühendistir. Suret-imâneviyesinde ise kader mistardır yani teşekkülâtın çizgilerini çizer, kudret masdardıryanioçizgilerüstündeyapılanteşekkülât,kudrettensudûreder.

Eykâfir!Bunuişittiktensonraiyicedüşün!Birzerreye,birterziliksanatınıöğretmeyekudretin varmıdır?Kendine hâlık ittihaz ettiğin tabiat ve esbap, her şeyinmuhtelif vemütenevvisuretlerinibiçipdikmesinekudretlerivarmıdır?

Bak, ey gözden mahrum kâfir! Şecere-i hilkatin semeresi ve kuvvet ve ihtiyârcaesbaptanüstünolaninsan,terziliğinbütünkabiliyetlerini,bilgilerinicemedipdikenlibirşecereninâzâlarınauygunbirgömleğidikemez.HâlbukiSâni-iHakîmherşeyinnemâsızamanında pekmuntazam, cedit ve taze taze gömlekleri ve yeşil yeşil hulleleri kemâl-isüratvesühûletleyapar,giydirir.Fesübhânallah!..

Evetmünezzehtir,herşeyinvücuduemrinebağlıolanAllahmünezzehtir.HerşeyiniçyüzüelindebulunanSânimünezzehtir.BütünmahlûkâtamerciolanSânimünezzehtir.

Arkadaş! Her bir mevcudun üstünde, Sâni-i Ehad-i Samed’in bir sikkesi, bir hâtemiolup, o mevcudun Sâni-i Ehad-i Samed’in mülkü ve eser-i sanatı olduğuna şehâdetediyorlar.Evetgayr-imütenâhiehadiyetsikkelerindenvesamediyethâtemlerinden,yalnızbahar mevsiminde sayfa-yı arza darbedilen sikkeye bak ki şu zikredilecek müteselsilfıkralar,cümlelerosikkeyigüneşgibigösteriyorlarveizharediyorlar.

Evet sayfa-yı arzda pek garip, hakîmâne bir îcad görünüyor. Bu görünen îcadıngösterdiğikuvvetvefaaliyetigörmekistersenşugelenfıkralaradikkatet!

1–Oîcadfiili,pekazîmvegenişbirsehâvet-imutlakadangeliyor.

2–Birsühûlet-imutlakailebirkuvvet-imutlakadançıkıyor.

3–Mutlakbirintizamla,sürat-imutlakadameydanageliyor.

4–Mevzunvemizanlıolarakbirvüs’at-imutlakadabulunuyor.

5–Güzelbireser-isanatolmaklaberaber,mutlakbirucuzluktagörünüyor.

6– Taalluk ettiği şeyler pek karışık olmakla beraber, büyük bir imtiyaz-ı mutlak veadem-iiltibasileyapılıyor.

7–Mahall-i taallukugayr-imütenâhiolmaklaberaber,eserlerindeçirkinlikgörünmez,ahsenşekildehusûlegelir.

8–Efrâdveenvâarasında,bu’d-umutlakileberaber,tevâfuk-umutlakvar.

Arkadaş!Bufıkralarınherbirisitekbaşınadaosikkeyiizharetmeyekâfidir.Bakınız,en harika bir sehâvetle en harika bir hüsn-ü sanat, muhit bir kudretin hâssasıdır. Ve

intizamla beraber harika bir sühûlet hiçbir şeyden âciz olmayanmuhit bir ilim sahibinemahsustur.Tartılmışgibigayetmizanlıolmaklaberaber,mucizânebirsürat-imutlaka,herşeyi emrine ve kudretine teshir eden Zât’a mahsustur. Nevilerin pek dağınıkbulunmasından,pekgenişbir tasarruf ileharikabirhüsn-ü sanat, ilimvekudretiyleherşeyin yanında bulunan Zât’a hastır. Kesret ve mebzuliyet ile beraber her ferdin sanatitibarıylakıymettarolması,sonsuzbirzenginliklegayr-imütenâhihazineleremâlikolanZât’a mahsustur. Efrâdın ziyadesiyle karışık olmasıyla beraber iltibassız ve fevkalâdeimtiyazveteşahhuslaramazharolmaları,herşeyebasîrveherşeyeşehîdveherbirfiilikendisinidiğerbirfiildenmenetmeyenZât’amahsustur.

Ve keza arzda dağınık bulunan efrâd arasındaki uzaklıkla beraber suretçe, vücutça,teşkilâtça aralarında husûle gelen tevafuk, küre-i arz yed-i tasarrufunda, ilminde,hükmünde,hikmetindebulunanZât’amahsustur.

Vekezanev’inkesret-iefrâdıylaberaberherferdinhârikulâdebirhüsn-ühilkatemâlikolması,Kadîr-iMutlak’ahastırkiaz-çok,küçükvebüyükherşeyO’nanisbetenbirdir.

Geçenfıkralarınherbirisinde,herşeyintekbirSâni’insun’uvesanatıolduğunadelâletedenbaşkabirâyetdahavardır.Evetsehavet ilekuvve-i iktisadiyearasındavesürat ilemizanlıolmakarasındaveucuzluklakıymetliolmakarasındavekarışıkolmaklamümtazbulunmakarasındatezatvardır.Buzıtlarıbirfiilindecemetmek,ancakkudretihadsizbirSâni-iKadîr’emahsustur.

Hülâsa: Her bir fıkra, tek başına hâtem-i ehadiyeti izhara kâfi olduğu takdirde,fıkralarınheyet-iiçtimaiyesipekzâhirbirtarîk-ievlâilehâtem-iehadiyetigösterir.İştebuizahtan, 28 âyet-i kerîmesinin sırrı zâhir oldu. Yani, o inatlı münkire“Hâlık-ısemâvâtvearzkimdir?”diyesorulduğuzamançârnâçâr“Allah’tır.”diyecektir.

Arkadaş! Ulûhiyet, risalet, âhiret, kâinat arasında hakikatte telâzum vardır. Yani,bunlardan birisinin vücud ve sübutu, ötekisinin de vücud ve sübutunu istilzam eder.Birisineiman,ötekisinedeimanıîcabettirir.Evetmeselaherbirkelimesibirkitabıveherbir harfi bir satırı içerisinde tutan bir kitabın, kâtipsiz vücudumümkün değildir.KâinatkitabıdaNakkaş-ıEzelî’ninvücûb-uvücudunabağlıdır.SarhoşolmayanlarancakNakkaş-ıEzelî’yeimanetmeklekitab-ıkâinataşahitolabilirler.

Vekezapekçoksanatharikalarınavenakışvezînetleringarâibinemüştemilolanbirbinanın bâni ve sâni’siz vücudu mümkün olmadığı gibi, bu âlemin vücudu da Sâni’invücudunatâbidir.Dalâletsarhoşluğuylasarhoşolmayanlar,onubunsuztasdikedemezler.

Ve keza deniz ve nehirlerin yüzünde, şemsin aksini gösteren kabarcıklardaki güneşinparıltısı, şemsin vücudunu inkâr etmeklemümkün olmadığı gibi aklı bozuk olmayanlariçin,kemâl-i intizam ile tahavvülve teceddüdedenşukâinatın şuhûdu,BâniveSâni’invücûb-uvücudununtasdikiyleolabilir.Çünküşumuhteşemkâinatı,meşietvehikmetiyletesis..vekazavekaderinindüsturlarıylatafsil..veâdetininkanunlarıylatanzim..veinâyet

verahmetininnamuslarıylatezyin..veesmâvesıfâtınıncilveleriyletenviredenancakveancakBâniveSâni’dir.EvetHâlık-ıVâhidkabuledilmediği takdirde,kâinatınzerrâtvemürekkebatıadedincesonsuzilâhlarınkabulünemecburiyethâsılolur.Veaynızamanda,herbirilâhınşukâinatıhalketmeyekadirolmasılâzımdır.Çünküzîhayatınherbircüz’îsizevilhayatın küllüne (yani umumuna) bir fihristedir. Cüz’îyi halk eden küllîyi dehalketmeyekadirolmalıdır…

Vekezaziyasızgüneşinvücudumümkünolmadığıgibi,ulûhiyetdetezahürsüzolamaz.Tezahürüiseirsâl-irusülileolur.Vekezahadd-ikemâlebaliğolanenyüksekbircemâlinbilinmesi,görünmesi,gösterilmesiiçinresûllerintarifilâzımdır.

Vekezakemâl-icemâlebaliğolankemâl-ihüsn-üsanat,resûllerindelâletiyleolur.

Ve keza rubûbiyet-i âmme, ubûdiyet-i külliye ister. Bu da zülcenâheyn resûllerinvahdet-iilâhiyeyihalkailânetmeleriilemümkünolur.

Vekezabirhüsünsahibininisteğiolmasavebiraynabulunmasavetarifedicibirşahıstavassutetmezse,onunhüsnününgörünmesi,gösterilmesimümkündeğildir.Budaancakresûller vasıtasıyla olur. Çünkü resûl, ubûdiyetiyle Hâlık’ın hüsnüne aynadır; risaleticihetiyledehalkaizharveilâneder.

Vekezabirzâtıncevahirile,zîkıymeteşyailedoluhazineleriniaçıphalkagöstermekvearzetmekle o zâtın kudretini, zenginliğini, saltanatını ilân etmek için ancak o zâtınmüsaadesiyle ve iradesiyle emir ve tayin edilmiş bir memur lâzımdır. İşte o me’murresûldür.

Arkadaş!Busıfatlarıhâiz,buvazifelerienmükemmelgörebilecekHazretiMuhammed(aleyhissalâtü vesselâm)’dan başka âlemde bir şahıs yoktur. En câmi’, en kâmil, en fâzıl oZât’tır.Tamtamınateşhir,tebliğ,tarif,tavsif,izhar,ilânedenoZât’tır.

Azizarkadaş!“İman-ıbillâh” ile“Âhiret imanı”arasındaki telâzumageldik.Hazırol,dinle!

Bir sultan, itaat edenlere mükâfat ve isyan edenlere de mücâzât etmezse, saltanatıinhidamayüzçevirir.Vekezabirsultanınsağındalütufvemerhamet..vesolundakahrveterbiye lâzımdır.Mükâfat,merhametin iktizasıdır.Terbiyedemücâzâtı ister.Mükâfatvemücâzâtmenzilleriâhirettir.

Vekezayüksekbirhikmetveadaletsahibiolanbirsultan,saltanatınınşânınıkusurdansaklamaküzere,kendisineilticaedenleritaltif..vehâkimiyetininhaşmetinigöstermekiçinmilletininhukukunumuhafazaeder.Bucihetlerinmühimbirkısmıâhiretteolur.

Vekezalebâlepdoluhazineleremâlikvesehavet-imutlakayasahipolanbirSultaniçinumumî ve daimî bir dâr-ı ziyafet lâzımdır. Ve ayrı ayrı ihtiyaç sahiplerinin devam vebekalarınıister.Budaancakâhiretteolur.

Vekezabircemâlsahibi,daimahüsünvecemâlinigörmekvegöstermekister.Buiseâhiretinvücudunuister.Çünküdaimîbircemâl,zâilvemuvakkatbirmüştakarâzıolmaz;onundadevamınıister;budaâhiretiister.

Ve keza yardım isteyenlere yardım ve dua edenlere cevap vermek hususunda, pekrahîmânebirşefkatsahibiolanbirSultan–kiednâbirmahlûkunednâbiristeğiniderhalyapar, verir– elbette bütün mahlûkâtın en büyük bir ihtiyacını kemâl-i sühûletle yapar.Böyleumumîveenmühimbirihtiyaçancakâhirettir.

Vekeza icraatından, faaliyetinden anlaşılanpekharikabir ihtişam içindebir saltanatıvarken,milletininiçtimalarıiçinyalnızdarbirmisafirhâneyapılmış;daimîolarakmilletiistiabedemez,daimadolarboşalır.Vebirimtihanmeydanıvar;hervakitdeğişir,tebeddüleder. Ve sultanın bazı âsâr-ı sanatına ve ihsanâtına bazı numûneler göstermek içinmeclisleri var; zaman zaman tahavvül eder. Bu vaziyet, bu dar menzil ve meydan vemeşherdensonradaimîbirmenzil,sabitsaraylar,açıkhazinelerbulunupvesâkinlerisabitvedaimîkalacaklarınabilbedahedelâleteder.

VekezadikkatsahibibirSultankimilletininbütüna’mâllerini,ef’âllerini,hizmetlerini,hacetlerini tamamıylayazarveyazdırırvemülkündecereyanedenherbirhâdiseveherbir vâkıanın suretlerini, fotoğraflarını alıp tesbit ve hıfzederse, elbette bu vaziyet, birmuhasebenin, bir muhakemenin, bir mükâfat ve mücâzâtın vukua geleceğine kat’î birsurettedelâleteder.

Vekezamükâfatvemücâzâthakkındatekrarilepekçokvaadlerivetehdidleriolursaveo vaad ü vaîd edilen şeyler kudretine ağır gelmezse ve o şeyler raiyeti için pekehemmiyetli olursa, elbette söz verdiği şeylerde hilâf olmayacaktır.Çünkühulfü’l-vaad,kudretinizzetinezıddır.

Vekezahadd-i tevatürebaliğolanmuhbirlerinittifakveicmalarınagöre,omuhteşemveazîmsaltanatınmedarıvecevelangâhıancakâhiretmemleketidir.Buküçükmenziller,meydanlaroazametedaimîbirmekânolamaz.Çünkübugibizâil,mütebeddil şeyler,omüstakarsaltanatamakarolamaz.

Evet o Sultan şu küçük menzilde ve meydanda çok şeyleri, içtimaları, iftiraklarıgösteriyor. Fakat bizzat maksat o şeyler değildir. Ancak âhiretin meydan-ı ekberindevukua gelecek hâllerin, emirlerin numûnelerini göstermektir. Çünkü omahşer-i azîmdeyapılacak muameleler, bu küçücük numûnelere göre cereyan edecektir. Demek bumenzildegösterilenfâni,zâilhâlleroâlemdebâkivedaimîsemerelerverecektir.

EvetoSultanınşufânimenzillerdevekorkunçmeydanlardagösterdiğihikmet,inâyet,adalet, rahmet ve şefkatin fevkinde bir derecenin tasavvuru imkân haricidir. Elbette bukadar yüksek ve geniş harika sanatlar, daimî mekânları, sabit meskenleri ve zevalsizsâkinleri isterlerkiobüyükhikmetveadaletinhakikatlerinemazharolsunlar.Ve illâ şugörünen hikmet, inâyet ve merhametin inkârı lâzım gelir. Ve aynı zamanda, bu kadar

hikmetinden ve inâyetinden zuhur eden fiiller sahibinin –hâşâ– zalim, gaddar, sefiholduğunazehapedilir.Buiseinkılâb-ıhakâikiistilzameder.

Vekezaşumuvakkatmenzillerinsaltanat-ıdaimeyemakarolacakbirşeklegireceğinepekçokdeliller,burhanlarvardır.Maahâzâ,buâlemiîcadedipötekiâlemiîcadetmemekvebukâinatıvücudagetiripötekikâinatıgetirmemek,budünyayıyaratıpötekidünyayıyaratmamakimkânıyoktur.Çünkürubûbiyetinsaltanatımükâfatvemücâzâtıister.

VekezaSâni-iâlem’inherşeyiiçinealmışveherşeyiistilâveistiabetmişbirrahmet-ivâsiası vardır. Vâlidelerin, hatta bir cihette nebâtâtın evlâdına olan şefkatleri ve küçük,zayıfyavrularınınsühûlet-irızıkları,orahmetderyasındanbirkatredir.Obahr-irahmetinazametiyleşufânidünyada,bukısaömürdeşukadarzahmetvebelâlarlakarışık,zâilvegayr-isabitolanşunimetlerveebedîbekayıisteyeninsanlararasındamünasebetyoktur.Veaynızamandaiadeedilmemeküzerezeval;nimetinikmete,şefkatizahmete,muhabbetimusibetevelezzetielemeverahmetizıddınakalbeder.

VekezaâlemdegörünentasarrufattananlaşılıyorkiSâni-iâlem’inpekyüksek,celâlli,izzetlibirhaysiyetivardırkiubûdiyetleSâni’itazimetmeyenlerinveyaistihfafedenlerinte’diplerinitehirveimhaletsebileihmaletmez.

VekezaoSultan’ınemirlerini,nehiylerinikıymetsizgörüpimanileimtisaletmeyenlerve ibadetle kendilerini sevdirmeyenler ve şükran ile hürmette bulunmayanlar içinrubûbiyetinebedîkarargâhındaelbettebirdâr-ımükâfatvemücâzâtolacaktır.

Vekezabütünmahlûkâttagörünenhüsn-üsanatlar,intizamlarveihtimamlardanveherşeyde takip edilmekte olan maslahat ve faydalardan anlaşılıyor ki; kâinat taht-ıtasarrufundabulunanSâni-iZülcelâl’depekbüyükbirhikmet-i âmmevardırki itaat ileiltica edenlerin büyük taltif ve in’amlara mazhar olacakları o hikmet-i âmmeniniktizasındandır.

Ve keza görünüyor ki her şey lâyıkmevkiine vaz’ ediliyor.Ve her hak, hak sahibineveriliyor. Ve her ihtiyaç sahibinin haceti, istediği gibi yapılır. Ve her suâl edenlerinmatlupları –bilhassa istidat lisanıyla veya ihtiyac-ı fıtrî lisanıyla veya ızdırar ve zaruretlisanıylaolsun–cevaplandırılıyor.Böyleeserlerigörünenbiradaletebirmahkeme-ikübralâzımdırkirubûbiyetinhâkimiyetiylehukuk-uibadmuhafazaedilsin.Çünküfâniolanşudünyamenzili, o büyük adalet-i hakikiyeyemazhar olamaz. Öyle ise o büyük Sultan-ıÂdiliçinbircennet-ibâkiye,bircehennem-idâimelâzımdır.

Vekezagörünüyorkibuâleminsahibi–yaptığışukadarfiillerindelâletiyle–harikabirsehavete sahip olduğu gibi, nur ve ziya ile dolu güneşler.. ve meyve ve semereler ilehâmileeşcarveağaçlarmisillüpekçokhazinelerivardır.Binâenaleyhbuebedîsehavet,tükenmezservetebedîbirziyafetgâhıistervedevamilemuhtaçlarındadevam-ıvücudunuiktizaeder.Ziranihayetbirsehavet,harikabirkerem,daimahalkaihsanvein’ametmekiktizaeder.Buiseihsanvein’amlaraminnettarvemuhtaçolanlarındevam-ıvücudlarını

ister.

Vekezaşumu’cizelivehikmetlief’âl-ikerîmânenintezahüratındananlaşılıyorkiSâni-iFâil’inpekgizlikemâlâtıvardır.Vedaimaokemâlâtı,enzâr-ıâlemearzveteşhiretmekister.Çünküdaimîbirkemâl,daimîbir tezahür ile takdir edicilerindevam-ıvücudlarınıiktizaeder.Çünküadem-imutlakanamzetolaninsan,kemâlâtakıymetvermezveistihsanvetakdirebedelistiskalvetahkireder.

Ve keza bu güzel, müzeyyen, münevver masnûâtın Sâni’i için mücerred mânevî bircemâlvardır.VeO’nun,omahfîhüsünvecemâliçinpekçokmehâsinveletâifivardırkikısa akıllarımız ile idrak edemeyiz. Ezcümle, o cemâlin kesif aynalarından biri sath-ıarzdır.Bu sath-ı arz her asırda, hermevsimde, her vakitte daima tecelli etmekte olan ocilveleringölgeleriniteşhir,tavsif,ilânveizhareder.

Ve keza hakâik-i sabitedendir ki yüksek bir cemâl sahibi bizzat kendi gözüyle vebilvasıta başkasının gözüyle, cemâlini ve cemâlinin inceliklerini görmek istiyor.Binâenaleyh cemâl sermedî ve daim olursa, behemehal onun inceliklerini gösterenaynalarınındaebedîvedaimîolmasızarurîdir.Çünkübâkibirhüsün,fânibirmüştakarazıolamaz. Ve zâil ve fâni bir âşıkın, ebedî ve bâki olan mahbubuna muhabbeti adavetekalbolur.Evetinsan,eliveyafehmiyetişmediğigüzelbirşeyi,kendisiniteselliiçintakbiheder.BuitibarlabuâlemSâni’iistilzamettiğigibiSânideâlem-iâhiretiistilzameder.

Ve keza bu âlemin Sâni’inde pek rahîmâne bir şefkat vardır. Zira görüyoruz ki: Buâlemdeyardımisteyenbirmusibetzedeyekemâl-isüratleyardımediliyor.Dergâh-ıizzeteiltica eden kurtuluyor. Suâl eden sâillerin istekleri veriliyor. En âdi bir zîhayatın sesiişitiliyorvehacetikabulediliyor.İşteböylebirŞefkatSahibi,nev-ibeşerinenbüyük,enlâzım, en zarurî, şedit bir haceti hakkında, bütün insanlar namına yaptığı duada istediğicenneti ve saadet-i ebediyeyi ve ba’sü ba’de’l-mevt’i yapacaktır. Bilhassa o Reis-iMuhterem’in şu umumî duasına, bütün zevilhayat, bütün mahlûkât “Âmîn! Âmîn!”diyorlar.

Bak, oZât öyle birmaksat, öyle bir gaye için saadet isteyip dua ediyor ki insanı vebütün mahlûkâtı, esfel-i safilîn olan fenâ-yı mutlaka sukuttan, kıymetsizlikten,faydasızlıktan,abesiyettenâlâ-yıilliyyînolankıymete,bekaya,ulvîvazifeye,mektubat-ısamedaniyeolmasıderecesineçıkarıyor.Bak,hemöyleyüksekbirfizar-ıistimdadkârâneileistiyorveöyletatlıbirniyaz-ıistirhamkârâneileyalvarıyorkigüyabütünmevcudâta,semâvâta,arşaişittirip,vecdegetirip,duasına“Âmîn!Allahümmeâmîn!”dedirtiyor.

Acaba bütün benîâdemi arkasına alıp, şu arz üstünde durup, Arş-ı Âzam’amüteveccihen el kaldırıp, nev-i beşerin hülâsa-yı ubûdiyetini câmi hakikat-i ubûdiyet-iAhmediye (aleyhissalâtü vesselâm) içinde dua eden şu şeref-i nev-i insan ve ferîd-i kevn üzaman olan Fahr-i Kâinat ne istiyor, dinleyelim. Bak, kendine ve ümmetine saadet-iebediye istiyor, beka istiyor, cennet istiyor. Hem mevcudât aynalarında cemâllerini

gösterenbütünesmâ-yıkudsiye-iilâhiyeileberaberistiyor;oesmâdanşefaattalepediyor,görüyorsun.

Eğer,âhiretinhesapsızesbab-ımûcibesi,delâil-ivücuduolmasaidi,yalnızşuZât’ıntekduası,baharımızınîcadıkadarHâlık-ıRahîm’inkudretinehafifgelenşucennetinbinasınasebebiyet verecekti. Demek nasıl ki o Zât’ın risaleti, şu dâr-ı imtihanın açılmasınasebebiyet verdi, 29 sırrınamazhar oldu; onun gibi ubûdiyeti dahi öteki dâr-ısaadetinaçılmasınasebebiyetverdi.

30

Ve keza bu âlemin geliş ve gidişatında ve bütün mahlûkâtın bir hedefe sevkinde vesemâvî, süflî bütün ecramın bir kudrete bağlı ve musahhar olmasında pek büyük birsaltanat eseri görünüyor. Ve bundan anlaşılıyor ki bumevcudâtta tasarruf eden Sâni’inazîm rubûbiyetinde harika bir saltanatı vardır. Hâlbuki bu dünya menzili tahavvülâta,zevalemaruzdur.Sankimisafirler içinyapılmışbirhandırkidaimadolupboşalıyor.Nekendisinin sabit bir şekli vardır ve ne de içinde oturanların bir kararı vardır. Ve Sâni-iâlem’in garip ve acîb sanatlarının numûnelerini teşhir ve ilân için tahavvülden hâlîkalmayan bir meşherdir. Bu itibarla o handa ve o meşherde içtima eden insanlar sabitkalacakdeğiller.Çünkümeskenlerisabitdeğildir.

İştebuhâlveşuvaziyet,bufânimenzildensonraosermedîsaltanatakarargâholmaküzere,sabit,bâkiebedî,sermedîsaadetlerin,cennetlerinvesaraylarınolacağınakat’îbirdelâletleşehâdeteder.Çünküfâni,bâkîyemakamvemedarolamaz.Evetbirmelikingelipgidenmisafirleriiçinyoldayaptığışumenzileveomenzildeoturanmisafirlerebakıldığızaman görülüyor kimilyonlarca lira ile yapılan omenzil, pek az bir zaman içindir.Veondaki zînetler, kıymetli şeyler, hep sûret ve örneklerdir. Vemisafirler o nefis taam veyemeklerin yalnız tadına bakıp, karınlarını doyuracak derecede yemiyorlar. Ve her birmisafir,hususîmakinesiyleomenzildekizînetlerinresimlerinialırlar.Vemelikindegizlimemurları onların bütün harekât, ef’âl ve muamelelerini yazıyorlar. Ve o melik, hermevsimdemilyonlarca o zînetleri, o güzel şeyleri yeni gelecekmisafirler için tahrip vetecditediyor.Vehâkezapekçokgaripveacîbşeylergörünüyor.

İştebuvaziyetgösterirkiomuvakkatmenzilsahibininpekyüksekkıymetlimenzilleri,daireleri ve ebedî, sermedî sarayları vardır. Bu küçük menzilde görünen şeyler, hâllermisafirleriebedîmenzillerdekiyüksekşeylereteşvikiçingösterilennumûnelerdir.

Kezalik bu dünya menzilinin ve içinde oturan insanların ahvâline dikkat edilirseanlaşılıyorki:Budünyaebedîkalmakiçinyaratılmışbirmenzildeğildir.AncakCenâb-ıHakk’ın ebedî ve sermedî olan “Dârü’s-Selâm” menziline dâvetlisi olan mahlûkâtıniçtimâları için bir han ve bir bekleme salonudur. Bu dünya menzilinde görünen leziz

şeyler,lezzetvezevkiçindeğildir.Çünküvisallerininlezzeti,firaklarınıneleminemukabilgelmez.

Maahâzâolezzetlerdenhiçkimsetammanasıylamuradınanâilolamaz.Yaolezzetlerinömürleri kısa olur veya insanın ömrü kısa olduğundan muradına yetişemez. Ancak, olezzetlerveonefisşeyleribretveşükresevkiçindir.ÇünküonlarCenâb-ıHakk’ınehl-iimaniçincennetlerdeihzarettiğihakikînimetlerenumûnelerdir.Veomüzeyyenmasnûât-ı fâniye, fenâ ve adem için değildir. Ancak, onların suretleri ve misalleri, manaları,neticeleri alınır; âlem-i bekada, ehl-i beka için ebedî manzaraların yapılmasına medarolurlar.YahutebedîâlemdeSâni-iEbedîistediğişekilleresokar.Çünküomasnûât,bekaiçindir.Onlarınozâhirîölümvefenâları;vazifelerindenterhistir,îdamdeğildir.

Evet onların ölümleri fenâ olsa bile, yalnız bir cihetten fenâya gider, çok cihetlerdenbâkikalır.Meselakudret-iezeliyeninyarattığışugülçiçeğinebak!Evetnasılbirkelimeağızdan çıkar çıkmaz zâhiren fenâya giderse de Allah’ın izniyle kulaklarda, kâğıtlarda,kitaplardamilyonlarcatimsâllerikaldığıgibi,akıllardadaakıllaradedincemanalarıkalır.

Kezalikogülkısabirzamandavazifesitamamolurolmazsolar,ölürgider.Ammaonugören bütün insanların kuvve-i hâfızalarında ve halefiyle hâmile olan tohumlarındasuretleri,manalarıbâkidir.Demekogülün tohumuolsun,kuvve-ihâfızalarolsun,ogülçiçeğinin suretini, zînetini, menzilini hıfz için sanki birer fotoğraf ve bekası için birermenzildir.

Eyarkadaş!İnsandabaşıboş,serseri,sahipsizbirhayvandeğildir.Ancakonundabütünharekâtveef’âliyazılıyor,tesbitediliyorvea’mâlininneticelerihıfzediliyorkimuhasebe-i kübrâda ona göre derece alsın. Hülâsa, her güzmevsiminde yapılan tahribat, gelecekbahar mevsimlerinde gelen yeni misafirler için yer tedarik etmek ve bir nevi terhis veizinlerdir.

VekezabuâlemdetasarrufedenSâni’inöylebirkitab-ımübinivardırkineküçükvenebüyük,okitaptayazılıphıfzedilmemişhiçbirşeyyoktur.Okitabınmaddelerindenâlemdegörünenyalnıznizamvemizanmaddelerinebak!Evetgörüyoruzkiherhangimuvazzafbulunan bir şey, vazifesinden terhis edilmekle daire-i vücuddan çıkarsa, Fâtır-ı Hakîmonunçoksuretlerini“Levh-iMahfuz”lardatesbiteder.Vetarih-ihayatını, tohumundaveneticesindenakşedervepekçokgaybîaynalardaibkaeder.Meselabirşecere,meyvesiylehâmileolduğugibi,tohumudameyveilehâmiledir.Demek,ağacınbünyesindesemeresimevcutolduğugibi,tohumundadasemeremevcuttur.Vekezavücuddançıkmışpekçokşeyler,insanınkuvve-ihâfızasındamevcutkalır.

İştebumisallerden,hıfzvehafîziyetkanununedereceihatalıolduğuanlaşıldı.EvetbumevcudâtınSahibipekbüyükbirihtimamilemülkündecereyanedenherşeyitaht-ıhıfzvemuhafazasınaalmıştır.Vehâkimiyetininmuhafazası içinsonsuzbirdikkativardır.Verubûbiyetindetambirintizamvesaltanatvardırkiednâbirhâdiseyi,âdibirhizmetiyazar

ve yazdırır. İşte bu derece ihatalı, ihtimamlı bir hıfz kanunu, elbette âlem-i âhiretteyapılacakbirdivan-ımuhasebatabakar.Şumuhafazakanunu,bütüneşyadacâriolduğugibi, mahlûkâtın en eşrefi olan insana da şamildir. Çünkü insan Cenâb-ı Hakk’ınrubûbiyetine ait şuûnât ve ahvâline şâhittir. Ve mahlûkâtın cemaatleri içinde Allah’ınbirliğinedellâldır.Vemevcudâtıntesbihatınamüşahitvehilâfet-ikübrailetekrimveteşrifedilmiştir. İnsan bu keramete, bu şerefe nâil olduğu hâlde, kendisini başıboş ve gayr-imesul zannetmesin. Onun da divan-ı muhasebatta pek karışık hesapları vardır. Ondankurtulduktansonra,müstehakolduğuyeregidecektir.

Evetkudret-i ezeliyeyenisbetle, ölümden sonrahaşringelmesi, güzden sonrabaharıngelmesigibidir.Evetnebâtâtgibi insanındabirgüzü,birdebaharıvardır.Evetgeçmişzamandavukuagelmişolanmu’cizat-ıkudret,Sâni’inbütünimkânat-ıistikbaliyeyekadirolduğunakat’îşahitveburhanlardır.

VekezabuâleminMâliki,kendikudretinepekkolayvepekehvenveibadınafevkalâdemühim ve pek şedidü’l-ihtiyaç olan haşrin tekrar be tekrar vaadinde bulunmuştur.Mâlûmdur ki hulfü’l-vaad kudretin izzetine, rubûbiyetinmerhametine zıttır. Zira vaadinhilâfınıyapmak,cehlinveyaaczinalâmetidir.BuiseKadîr-iMutlak,Hakîm-iMutlakolanZât’amuhaldir.

Maahâzâ insanların haşri, nebâtâtın haşri gibidir. Bunu gören onu nasıl inkâr eder?!Haşrin îcadına olan vaadi ise bütün enbiyânın tevatürüyle ve büyük insanların icmaıylasabitolduğugibiKur’ân-ıKerîm’inlisanıyladasabittir.31

Ezcümle: 32 olan âyet-i kerîme, büyük bir şiddet vekuvvetlehaşrin îcadına sözveriyor.Fakatbazı insanpeknankördürkibütünmevcudât,sıdkına ve hak olduğuna delâlet ettiği oMâlikü’l-mülk’ün sözlerini tasdik etmez, kendihezeyanınaveahmaklığınaitimateder.

Ve keza bu âlemde pek ihtişamlı bir rubûbiyet âsârıyla şâşaalı bir saltanatın şuâlarıgörünmektedir. Evet görüyoruz ki: Koca arz –sekenesiyle beraber– ehlî, zelil, muti birhayvangibi o rubûbiyetin emri altında beslenir.Güzde ölmesi, baharda dirilmesi ve birmevlevî gibi raks ve hareketi ve sair bütün işleri o emre tâbi olduğu gibi şemsin deseyyaratıyla tanzim ve teshiri ve sair vaziyetleri o emre bağlıdır. Hâlbuki azametli şurubûbiyet-i sermediye ve bu saltanat-ı ebediye şöyle zayıf, zâil, muvakkat temeller veesaslarüzerinebinaedilemez.Vebumütebeddil,belâlı,kederli,fânidünyaüzerinekaimolamaz.Ancak,budünyaoazametlirubûbiyetinpekazîmvegenişdairesiiçindeinsanlarıtecrübe ve imtihan, kudretin mu’cizelerini teşhir ve ilân için kurulmuş muvakkat birmenzildir ki tahrip edilip pekmuazzam, geniş, ebedî ve bâki bir âleme cüz olmak içintebdil edilecektir. Binâenaleyh bu tebeddülât ma’razı olan âlemin Sâni’i için diğertagayyürsüz,sabitbirâleminvücuduzarurîdir.

Maahâzâ,zâhirdenhakikategeçenervah-ıneyyireashabıvekulûb-ümünevvereaktâbı

ve ukûl-ü nuraniye erbabı ve kurb-u huzur-u ilâhîde dahil olanlar, o Zât-ı Zülcelâl’inmutîler içinbirdâr-ımükâfatveâsiler içinbirdâr-ımücâzât ihzarettiğinivepekmetinvaadler ile şedit tehditleri olduğunu kat’î ihbar ediyorlar. Mâlûmdur ki vaadleri îfaetmemek bir züldür. Hâlık-ı âlem zül ve zilletlerden münezzehtir. Ve aynı zamanda, ohakikatiihbaredenehl-ihakikatveenbiyâveevliyaveasfiyacemaatlerinekâinatbütünâyâtıyla, kelimatıyla zâhir olarak ihbarlarını teyit ve takviye ediyor. Ey insan! Buhaberdendahadoğrubirhabervebusözdendahadoğrubirsözvarmıdır?!

Ve keza bu âleminmutasarrıfı, dar ve muvakkat şu arz meydanında, âlem-i âhiretinbüyükmeydanınınçokmisallerini,numûnelerinihervakitgösteriyor.

Ezcümle: Bahar mevsiminde arzın sathında yapılan nebatî haşirlere dikkat lâzımdır.Evetaltıgünzarfında,okarışıknebâtâtıntohumlarındanölmüş,çürümüş,kaybolmuşolancesetleri galatsız, haltsız –kemâ fi’s-sâbık– inşâ ve iade etmekle arzmeydanında nebatîhaşirleri yapan kudret, semâvât ve arzı altı günde halketmesinden âciz değildir. Ve okudretenazarangözişaretikadarkolayolanhaşr-iinsanîyiyapmamakimkânıvarmıdır?!Evet haşr-i nebatîde kelimeleri, yazıları tamamen silinmiş üç yüz bin kadar sayfaları,birlikte,bilâ-haltvebilâ-galatkısabirzamandaeskiyazılarınıiadeedenbirkudrete, tekbirsayfadanibaretbulunanhaşr-iinsanîağırgelirmi?!Hâşâ!

İşteoKudretSahibi,lisan-ıKur’ânileemrettiği

33

âyet-ikerîmesibumeseleninhakikatolduğunasarahatileşehâdetediyor.

Ey aziz arkadaş! Cenâb-ı Hakk’ın şu tasarrufatından ve şuûnâtından anlaşıldı ki arzmeydanındayapılannebatîhaşirlerveneşirlervesairiçtimaveiftiraklarmaksud-ubizzatdeğildir.Çünküötekiâleminmeydan-ıkebîrindeyapılanobüyükvemühimihtifallerilekısa bir zamanda yapılan şu cüz’î gayr-i sabit bu semereler arasındamünasebet yoktur.Ancak bu cüz’î semereler, bir takım misal ve numûnelerdir ki bunların suret veneticelerineomecma-ıkebîrdemuamelelertatbikveicraedilsin.Demekbufânişeylerinsuretlerioâlemdebâkisemerelerimeyveverecektir.

Vekezagörüyoruzki:Sâni-iSermedî,Sultan-ıEbedî,şuinhidamameyyalmenzillerdevezevalemahkûmmeydanlardaöylebirhikmet-ibâhireninvebirinâyet-izâhireninvebiradalet-i âliyenin ve birmerhamet-i câmianın âsârını izhar ediyor ki kalbi paslanmamış,gözükör olmamışbir insan, aynelyakîn ile anlar ki o hikmettendaha ekmel bir hikmetolamaz. Ve o âsârı görünen inâyetten daha ecmel bir inâyet kabil değil. Ve o emârâtıgörünenadalettendahaecellbiradaletyoktur.Veosemeratıgörünenmerhamettendahaeşmel bir merhamet tasavvur edilemez. Öyle ise o Sultan’ın memleketinde daimîmekânlar, sabit meskenler, daimî ve mukim sâkinler bulunmazsa, şu görünen hikmet,inâyet, merhamet ve adaletin, kalb ve fikir sahiplerince inkârları lâzım gelir. Ve aynı

zamanda o ef’âl-i hakîme sahibinin, –hâşâ– sefih, zalim olmasını istilzam eder. Bu isehakikatizıddınakalbedenbirmuhaldir.

Ey sözlerimi dinleyen arkadaş! Haşrin vücuduna ve vukuuna dair delillerin, şuzikredilen kısma, emâreleremünhasır olduğunu zannetme.Kur’ân-ıKerîm’in gösterdiğigayr-i mütenâhi emârelerden istihrac edilen hakikat şudur ki: Hâlıkımız, şu muvakkatdünyameşherlerindedaimîolanrubûbiyetininsabitkarargâhınabizlerinakledecektir.Vebuseyyalmemleketisermedîbirmemleketetebdiledecektir.Veyinezannetmekihaşirveâhireti iktiza eden, esmâ-yı hüsnâdan yalnız “Hakîm, Kerîm, Rahîm, Âdil, Hafîz”isimleridir.Belkikâinatıntedbiriylealâkadarolanherbirisim,âhiretvehaşriiktizaeder.

Hülâsa: Haşir meselesi öyle bir hakikattir ki celâliyle, cemâliyle, esmâsıyla Hâlık-ıZîşan, bütün kütüb-ü semâviye ile enbiyâ ve evliya ve asfiyanın icmalarını tazammuneden Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan34 ve Fahr-i Kâinat Hazreti Muhammed35 (aleyhissalâtüvesselâm)–ekmelü’l-halkveeşrefü’l-insan–haşringeleceğineittifaklahükmettiklerigibişukâinatdahi,bütünâyâtıylavekelimatıylahaşrinvücudve îcadına şehâdet ediyor.Hattaherbircüzün,cüz’îolsunküllîolsun,cüzolsunküllolsun, ikivechivardır.BirvecihleHâlık’abakar,vahdaniyetedelâleteder.Diğervecihledeâhiretenâzırdırkihaşrin,âhiretinvücudlarınıister.

Mesela bir insan kendi vücuduyla, hüsn-ü sanatıyla Sâni’in vücûb-u vücuduna vevahdetine delâlet ettiği gibi âmâl ve istidatları ebede kadar uzandığı hâlde pek süratleölüm ve zevali, âhiretin vücuduna delâlet eder. Bütün mevcudâtta görünen intizam-ıhikmet,tezyin-iinâyet,taltif-irahmet,tevzin-iadalet,Sâni-iHakîm’invücudvevahdetineşahitolduklarıgibiâhiretinvesaadet-iebediyenindeîcadvevücudlarınadelâletederler.

36

28“Onlara‘Gökleriveyerikimyaratmıştır?’diyesoracakolsan,elbette‘Allah!’diyeceklerdir.”(Zümersûresi,39/38)

29 “Sen olmasaydın, âlemleri yaratmazdım.” (Aliyyülkârî, el-Esrâru’l-merfûa s.385; el-Aclûnî, Keşfü’l-hafâ 2/214.Ayrıcayakınifadeleriçinbkz.:et-Taberânî,el-Mu’cemü’l-evsat6/314;el-Hâkim,el-Müstedrek2/672)

30Allahım! İki cihanın Efendisi, iki âlemin medar-ı iftiharı, dünya ve âhiretin hayat kaynağı, iki cihan saadetininvesilesi,zülcenâheyn,cinveinsinpeygamberiolanşuHabîbine,bütünâlveashabına,nebîveresûlkardeşlerinesalâtveselâmet,âmîn!

31Bkz.:Bakarasûresi,2/28,203;Âl-iİmransûresi,3/158;Nisâsûresi,4/87;…

32 “Allah, o hakmâbuddur kiKendisinden başka hiçbir tanrı yoktur.Kıyamet günü hepinizi bir araya toplayacaktır.Bundahiçşüpheyoktur.Allah’tandahadoğrusözlükimolabilir?”(Nisâsûresi,4/87)

33“İştebak,Allah’ınrahmetinineserlerine,ölmüştoprağanasılhayatveriyor!İştebunlarıyapankimise,ölülerideOdiriltecektir.O,herşeyehakkıylakadîrdir.”(Rûmsûresi,30/50)

34Bkz.:Bakarasûresi,2/28,203;Âl-iİmransûresi,3/158;Nisâsûresi,4/87;…

35Bkz.:Buhârî,enbiyâ8,48,tefsîrusûre(5)14,(21)2,rikak45;Müslim,cennet58.

36Allahım!SeninoseçkinlerdenseçkinNebininşefaatinemazharederekbizisaadetehlindeneyle,cennetlikkullarınınzümresiyle haşret, onlarla birlikte bizi de cennete koy. O’na (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve bütün âline, SeninrahmetineveO’nunhürmetineyaraşırbirşekildesalâtveselâmet,âmîn,âmîn,âmîn…

Katre(TevhidDenizinden)

İfade-iMeramMalûmdur ki insan, hasbe’l-kader çokyollara sülûk eder.Veo yolda çokmusibet ve

düşmanlara rast gelir. Bazen kurtulursa da bazen de boğulur. Ben de kader-i ilâhîninsevkiyle pek acîb bir yola girmiştim.Ve pek çok belâlara ve düşmanlara tesadüf ettim.FakataczvefakrımıvesileyaparakRabbime ilticaettim. İnâyet-iezeliyebeniKur’ân’ateslim edip Kur’ân’ı bana muallim yaptı. İşte Kur’ân’dan aldığım dersler sayesinde obelâlardanhalâsolduğumgibinefisveşeytanileyaptığımmuharebelerdendemuzafferenkurtuldum.Bütünehl-idalâletinvekiliolannefisveşeytanlailkmüsademe,

37 kelimelerinde vuku buldu. Bu kelimelerin kalelerinde tahassun ederek odüşmanlarlamünakaşalaragiriştim.Herbirkelimedeotuzdefameydanmuharebesivukuageldi. Bu risalede yazılan her bir kelime, her bir kayıt, kazandığım bir muzafferiyeteişarettir.

Bu risalede yazılan hakikatler, zıtlarına bir imkân-ı vehmî kalmayacak derecedeyazılmıştır. Uzun bir hakikate (delili ile beraber) bir kayıt veya bir sıfatla işaretyapılıyor…38(Hâşiye)

39

(Burisale,DörtBâbilebirHâtimevebirMukaddimeüzerinetertipedilmiştir.)

MukaddimeKırkseneömrümde,otuzsenetahsilimdeyalnızdörtkelimeiledörtkelâmöğrendim;

tafsilenbeyanedilecektir.Buradayalnızicmâlenişaretedilecektir.

Kelimelerdenmaksat:Mana-yı harfî, mana-yı ismî, niyet, nazardır.Şöyle ki,Cenâb-ıHakk’ınmâsivâsına(yanikâinata)mana-yıharfiyleveO’nunhesabınabakmaklâzımdır.Mana-yıismiyleveesbaphesabınabakmakhatadır.

Evether şeyin iki ciheti vardır.Bir cihetiHakk’a bakar.Diğer ciheti de halka bakar.Halkabakancihet,Hakk’abakancihete tenteneli birperde veya şeffaf bir camparçasıgibi,altındaHakk’abakancihet-iisnadıgösterecekbirperdegibiolmalıdır.BinâenaleyhnimetebakıldığızamanMün’im,sanatabakıldığızamanSâni’,esbabanazaredildiğivakitMüessir-iHakikîzihnevefikregelmelidir.

Ve keza nazar ile niyet, mahiyet-i eşyayı tağyir eder. Günahı sevaba, sevabı günaha

kalbeder.Evet niyet âdi bir hareketi ibadete çevirir. Ve gösteriş için yapılan bir ibadetigünahakalbeder.Maddiyataesbaphesabıylabakılırsacehalettir.Allahhesabıylaolursa,mârifet-iilâhiyedir.

BirinciKelâm: Benkendimemâlikdeğilim.AncakMâlikimkâinatınMâliki’dir.FakatkendimemâliknazarıylabakıyorumkiMâlik-iHakikî’ninsıfâtınıvesıfatlarınbirderecemahiyetini ve hududunu bileyim. Evetmevhum,mütenâhi hududum ileMâlik-iHakikî’ninsıfatlarınınbircihettegayr-imütenâhihududunubildim.

İkinciKelâm: 40Ölümhaktır.Evetbuhayatvebubedenşuazîmdünyayadirekolacakkabiliyettedeğildir.Ziraonlardemirvetaştandeğildir.Ancaket,kanvekemikgibimütehalif şeylerden terekküp etmiş. Kısa bir zamanda tevafukları, içtimaları varsa daiftiraklarıvedağılmalarıhervakitmelhuzdur.

ÜçüncüKelâm: Rabbimbirdir.Evetherkesinbütünsaadetleri,birRabb-iRahîm’eolan teslimiyete bağlıdır. Aksi takdirde pek çok rablere muhtaç olur. Çünkü insan,câmiiyeti itibarıylabütüneşyayaihtiyacıvealâkasıvardır.Veherşeyekarşı(hissederekveya etmeyerek) teessürü, elemleri vardır. Bu ise tam cehennem gibi bir hâlettir. Fakaterbab tevehhüm edilen esbap yed-i kudretine bir perde olan Rabb-i Vâhid’e teslimiyet,firdevsîbirvaziyettir.

Dördüncü Kelâm: ile tabir edilen benlik, yani kendisine bir vücud, bir kıymetvermektir ki; bu ene, Cenâb-ı Hakk’ın sıfâtını, şuûnâtını bilmek için bir santral ve birvâhid-ikıyasîdir.

37 “Allah, her türlü noksandanmünezzehtir. Bütün hamdler, övgüler Allah’adır. Allah’tan (celle celâlüh) başka ilâhyoktur.Allah,büyük’tür.Hareketvegüç,ancakyüceleryücesivepekbüyükolanCenâb-ıHakk’ındilemesiileolur.”(Buhârî,teheccüd21;EbûDâvûd,salat135;Nesâî,iftitah32;AhmedİbniHanbel,el-Müsned4/353)

38 (Hâşiye)İhtar:Buzamanıncereyanı,benimgibiçoklarınıvehmîtehlikelereatmıştır.İnşâallah,bueserAllah’ınizniyleonlarıkurtaracakümidindeyim.

39Vücûdu bütün varlığın dayanağı, kudreti her şeyin güç kaynağı, iradesi eşya ve hadiselerin üzerinde akıp gidenbiricikyörünge,mârifetidecanlarımızıncanıolanRabbimiz’ehamdüsenâ..yoldakalmışlarınbiricikrehberiHazretiMuhammedMustafaEfendimiz’esalâtüselâmolsun.

40“Ölümkesinbirgerçektir.” (Bkz.:et-Taberânî,el-Mu’cemü’l-kebîr3/180.Ayrıca,ölümgerçeğini ifadeedenâyet-ikerîmeleriçinbkz.:Bakarasûresi,2/28;Âl-iİmransûresi,3/185;Hacsûresi,22/66;Câsiyesûresi,45/26;Kafsûresi,50/19;Cum’asûresi,62/8;Mülksûresi,67/2)

BirinciBâb41beyanındadır.

42

Allah’tan başka hak bir ilâhın bulunmadığını kalben tasdik ve lisanen ikrar ettiğime,bütüngörenvegörüneneşyayışahitgösteriyorum.

Öyle birAllah ki vücûb-u vücuduna veVâhid, Ehad, Ferd, Samed olduğunaHazretiMuhammed(aleyhissalâtüvesselâm)birşahid-isadıkvebirburhan-ınâtıktır.

ÖyleMuhammed(aleyhissalâtüvesselâm)kiicmavetasdiklerinemazharolmakla,enbiyâvemürselînesiyâdetunvanını;veittifakvetahkiklerinialmakla,imamü’l-evliyave’l-ulemâlâkabınıalmıştır.VeöyleMuhammed(aleyhissalâtüvesselâm)kiâyât-ıbâhire,mu’cizat-ıkâtıavesecâyâ-yısâmiyeveahlâk-ıâliyesahibiolmaklamehbit-ivahy-iilâhîolmuştur.VeöylebirMuhammed (aleyhissalâtü vesselâm) ki âlem-i gayb vemelekûtu seyr ve ziyaret etmekle,ervahımüşahede vemelâike ilemusahabe, cin ve insanlara irşad vazifesini almıştır.VeöylebirMuhammed(aleyhissalâtüvesselâm)’dırkişahsiyet-imâneviyesiylekâinatınkemâlinebir fihriste olmakla, bütün saadetlerin ve medeniyetlerin düsturlarını hâvi bir şeriatasahiptir. Ve öyle bir Muhammed (aleyhissalâtü vesselâm)’dır ki âlem-i şehâdette ikengaybiyattan haber verir bir beşîr ve nezîr olup bütün kuvvetiyle, kemâl-i ciddiyetle vevüsuk ileve itmînan ileyüksekbir iman ilenev-ibeşerekarşı“tevhiddini”ni 43 ileilânveîlâmediyor.

VekezaöylebirAllahkivücûbvevücuduna,celâlvecemâline,Vâhid-iEhadolduğunaşehâdetedenlerdenbiriside“Furkan-ıHakîm”dir.

VeöylebirFurkan-ıHakîm’dirkibütünenbiyâkitaplarınıntasdiklerinemazhardır.VeöylebirFurkan-ıHakîm’dirkibütünakıllarvekalbler,hükümlerinikabulvetasdikeicmaettiklerivecihât-ısittesindennur-efşanbirkitaptır.

VeöylebirFurkan-ıHakîm’dirkimazhar-ıvahiyolanresûllerce,mahz-ıvahiydir.Ehl-ikeşifveilhamcaayn-ıhidayettir.Maden-iimanvemecma-ıhakâiktir.Hükümleridelâil-iakliye ile müeyyed ve fıtrat-ı selîmenin şehâdetiyle musaddaktır. Lisanü’l-gayb olup,âlem-işehâdettenev-ibeşeri 44iletevhideemirvedavetediyor.

Öyle bir Allah ki vücûb-u vücud ve vahdetine, şu kitab-ı kebîr denilen âlem, bütünyazıları ve fasıllarıyla, sayfalarıyla, satırlarıyla, cümleleriyle, harfleriyle şehâdet ettiğigibi;şuinsan-ıkebîrdenilenkâinatdabütünâzâsıyla,cevârihiyle,hüceyratıyla,zerratıyla,evsafıyla, ahvâliyledelâlet eder.Yanibukâinat, ihtivaettiğibütünenvâıyla 45 ve oâlemlerinerkânıyla 46veoerkânınâzâsıyla 47veoâzânıneczasıyla

48 ve o eczanın cüz’iyatıyla 49 ve o cüz’iyatın hüceyratıyla 50 ve o

hüceyratın zerratıyla ve o zerratın tarlası olan esîriyle 51 söyleyerek; bütünenvâıyla,erkânıyla,âzâsıyla,eczasıyla,hüceyratıyla,zerratıyla,esîriyle(ellibeşlisanile)vücûb-uvücudvevahdetineşehâdetvedelâleteder.Şulisanlarıntafsiligelecektir.Şimdiicmâlilezikredeceğim,şöyleki:

Kâinat terkiplerindeki intizam, cereyan-ı ahvâldeki nizam, suretlerdeki garâbet,nakışlarındaki zînet, yüksek hikmetler, eşyadaki muhalefet ve mümaselet, câmidattakimuavenet, birbirinden uzak olan şeylerdeki tesanüd, hikmet-i âmme, inâyet-i tâmme,rahmet-ivâsia,rızk-ıâmm,hayatlar,tasarruf,tahvil,tağyir,tanzim,imkân,hudûs,ihtiyaç,zaaf,mevt, cehil, ibadet, tesbihat, daavat ve hâkeza pek çok sıfatlar lisanlarıylaHâlık-ıKadîm-iKadîr’invücûbvevücudunaveevsâf-ıkemâliyesineşehâdetettiklerigibi;esmâ-yı hüsnâyı tilâvet ederek, Cenâb-ı Hakk’a tesbih veKur’ân-ı Hakîm’i tefsir ve Resûl-iEkrem’in(aleyhissalâtüvesselâm)ihbâratınıtasdikediyorlar.

Geçenlisanlarıntafsilinegeçiyoruz,şöyleki:

Kâinatta görünen tanzimat, nizamat, muvazenat; kabza-yı tasarrufunda bir mizan venizambulunanHâlık’ınvücûb-uvücudunadelâletetmekle 52cümlesiniokur.

Vekezakâinattaintizamveıttıradhüküm-fermâdır.Buikisıfat,mutasarrıfınvahdetinevebirolduğunaşehâdetetmekle hakikatiniilânediyor.

Vekeza semâvât sayfasınıgüneşveyıldızlarlayazankudretle, bal arısıylakarıncanınsayfalarını hüceyrat ve zerrat ile yazan kudret bir olduğundan ile (meseleninilânıyla)Hâlık’ınbirolduğunadelâletveşehâdeteder.

Ve kezamesela bulut ile arz gibi câmid vemütehalif şeylerde tecavüb vemuavenet,yanibirbirininhacetinecevapvermekveseyyaratgibişemstenpekuzakolanyıldızlarınşemse veya birbirine tesanüd etmeleri, bütün eşyanın bir Müdebbir’in idaresindebulunduğunaşehâdetederek ileilâneder.

Ve keza semâvâtın yıldızlar gibi âsâr-ı muntazamadaki müşabehet ve arzın birbirinebenzeyen çiçeklerinde, hayvanâtındaki münasebet, Hâlık’ın bir olduğuna delâletleşehâdetini ileilâneder.

Vekezaherbirzîhayat,çokisimvesıfatlarıntecellisinemazhardır.Meselabirzîhayatvücuda geldiğinde Bârî isminin cilvesine, teşekkülünde Musavvir sıfatının cilvesine,gıdalandığı zaman Rezzak isminin cilvesine, hastalıktan şifa bulduğunda Şâfî isminintecellisinevehâkezatesirdemütesanid,âsârdamütehalif,çoksıfatveisimleremazhardır.Busıfatlarınveisimlerinhedefleribirolduğundan,elbettemüsemmâlarıdabirolur.İşteherbirzîhayat,şumazhariyetleHâlık’ınbirolduğunadairolanşehâdetini ileilâneder.

Ve keza manzume-i şemsiye ile bal arısının gözleri arasındaki irtibat ve keyfiyetçebirbiriylemünasebetleri,ikisininbirNakkaş’ınnakşıolduğunaolandelâletlerini ile

îlâmediyorlar.

Ve keza zerrat arasındaki cazibenin, güneş ve yıldızlar arasında bulunan cazibeyekardeş olması, her iki kısmın da bir kalem-i vâhidin yazısı olduğunu ile izharediyorlar.

Vekezaterkipvemürekkebattagörünenintizam,omürekkebattakiherzerrenin, lâyıkmevziinekonulmasıylahâsılolmuştur.Binâenaleyhozerreleri,aralarındakimünasebetlerbozulmamak şartıyla, lâyık mevkilerine koyabilmek, ancak bütün o mürekkebatıyaratabilecekbirkudretsahibinehastır.İştezerrattakiintizamveşuvaziyetinlisanıyla53diyerek ’yuokur.

Ve keza bir neviden bir ferdin, bütün efrâddan imtiyazını temin edecek teşahhus vetaayyününün kalem-i kudretle yazılması, bütün nev-i beşerin, mesela efrâdının nazar-ıkudrette meşhud ve melhuz olduğunu istilzam eder. Çünkü bir ferd, alâmet-i fârikasıcihetiyle bütün efrâda muhalif olacaktır. Eğer bütün efrâd hazır bulunmazsa,taayyünlerinde, alâmatlarında muhalefetin bulunmaması ihtimali vardır. Bu ihtimal isebâtıldır.ÖyleisebirferdinHâlık’ıbirnev’inHâlık’ıolacaktır.

Vekezabirnev’eHâlıkolabilmek,cinsedeHâlıkolabilmeyemütevakkıftır.Ennihayetiş, ’danihayetbulur.

Ve keza hilkat ve yaratılışın Vâcibü’l-vücûd’a isnad edilmesini, nazarları çok kısaolanlar,baîd,garip,külfetliolduğunutevehhümetmekleinkârınazehapediyorlar.Hâlbukiesbaba isnad edilir ise onların tevehhüm ettikleri bu’d, garâbet, külfet kat kat muzaafolarakhakikate inkılâp eder.Çünküvâcibedahakolayolur.Meselabir adamdanbirkaçşeyin sudûru, birkaç adamdan bir şeyin sudûrundan daha ehvendir.Mesela bal arısınınhilkati,kudret-iilâhiyeyeisnadedilmezsenihayetsizmüşkülâtolur.

Maahâzâvâhidinkesreteyaptığıvaziyetvemaslahatı,kesretçokmeşakkatlerdensonrayapabilir.Meselabirkumandanınpekçokneferlereverdiği intizamvaziyeti,oneferlereverilse sühûletle yapamazlar. Demek Hâlık-ı Vâhid’e yapılan isnadda, zâhiren bu’d vegarâbet varsa da esbap ve kesrete edilen isnadda, muzaaf olarak müteselsil muhallervardır,şöyleki:

Herbirzerrede,Vâcibü’l-vücûd’unsıfatlarınıfarzetmeklâzımgeliyor.Çünkünakıştakikemâl,sanattakihüsünosıfatlarıister.Hemşirketikabuletmeyenvücûbhakkında,gayr-imütenâhi şeriklerin farzı lâzımdır. Hem her bir zerrenin, bütün zerrelere hem hâkim-imutlak,hemmahkûm-umutlakolmasılâzımgeliyor.Çünkünizamveintizamöyleister.Hem her bir zerrede, ihatalı bir şuur, tam bir ilim lâzımdır. Çünkü zerreler arasındatesanüdvemuvâzenevardır.Butesanüdvemuvâzeneiseilimileolur.

İşteeşyayıesbaba isnadetmektebukadarmuhallervardır.Ammasahib-ihakikîolanVâcibü’l-vücûd’a isnad edildiği vakit, o zerreler şöyle bir vaziyete girerler ki şemsin

cilvelerine, timsâllerine, lem’alarına mazhar olan su katreleri gibi; kudret-i ezeliyeninnuranî tecellisine, cilvelerine, lem’alarına o zerreler de mazhar olup, Sahib-i Kudret’inizniyle,gayr-imütenâhiolanilimveiradesiyle,ozerrelerdeteşekkülâtveterkibatyapılır.Binâenaleyhkudret-iezeliyeninbirlem’asıkudretinhâsiyetinemâlikolduğundan,esbabınbinlerlem’asındanveesbabınsultanındandahatesirlidir.Çünkübundatecezziveinkısamvardır,kudret-iezeliyedeiseyoktur.Vekezakülfetveuğraşmakdayoktur.ÇünkükudretSâni’in Zât’ına zâtîdir, arazî değildir. Acz, kudretine tahallül edemez. Kudretin birlem’asınazerreler,şemslermütesâvidir.Büyük,küçüktenağırvezahmetlideğildir.

Ve keza hayat, vücud, nur gibi şeylerin zâhir ve bâtınları şeffaf olduğundan, îcadlarızamanında,vesâit-iesbapaltındakudretintasarrufugörünür.Evethayatınvaziyetlerinevederecelerine dikkat edilirse, kudretin tasarrufu görünür. Mesela bir salkım üzümünyapılmasıiçinince,câmidbirdalvebircamparçasındaşemsintimsâlinitersimiçinküçükbir delikten ziyanın geçmesi ve bir evi tenvir için bir kibrit tavassut ediyor.Ve bu gibibasit esbap altında yapılan o azîm ve garip işlerde kudretin tasarrufu gündüz gibigörünmesiâşikârdır.

Vekezaeşyanınesbabaisnadındakiistib’addanveistiğraptanhâsılolaninkârdanneşeteden dalâletlerden hâsıl olan ızdırâbat, bütün akılları, ruhları Vâcibü’l-vücûd’a firar veilticaetmeyemecbureder.ÇünküancakO’nunkudretiyle,iradesiylehermüşkülhallolurvekapalıkapılaraçılır.VeO’nunzikriylekalblermutmainolurlar.BinâenaleyhnecatvehalâsancakAllah’ailticaileolur.

55 54

İştekâinatşuhakikatinlisanıyla 56’yusöylüyor.

Vekezaesbab-ızâhiriyepekbasit,mahdut,fakir,câmid,şuursuz,iradesizvekanunlarkısmıdaitibarî,mevhumşeylerdir.Müsebbebattabulunanharikanakışlar,zînetler,garipve acîb sanatların o gibi kıymetsiz esbap ile katiyenmünasebetleri yoktur.Binâenaleyhmeselabedeninhüceyratındakinizamlı,intizamlıteşekkülâtı,ekmekyemesine..vekuvve-i hâfızada yazılan gayr-i mahdut muntazam nakışları, kulaktaki ve baştaki telâfife.. vekonuşmakta, tefekkürde, harflerin teşekkülâtına ve suver-i zihniyenin husûlüne, lisan vezihnin hareketleri gibi esbaba isnadları ahmakçasına bir hükümdür. Ancak o gibimüsebbebat, gayr-i mütenâhi bir kudret ile bir ilim ve bir iradeyi iktiza ediyorlar. Buhakikate binaen sabittir ki kevn ve vücudda müessir-i hakikî, ancak kudreti gayr-imütenâhi bir Hâlık-ı Kadîr’dir. Esbap ise bahanelerdir, vesâit de perdelerdir. Havas vehâsiyetlerdahikudretintecelliyâtınavelem’alarınaisimveunvanlardır.Hemkanunlarvenevâmisdenilenşeyler,ancakilimileiradeveemrinenvâaolantecellilerininisimleridir.Evetkanunemirdendir,namus iradedendir. İşte kâinatmüsebbebatın lisanıyla ileHâlık-ıHakikî’yiilânediyor.

Vekezakâinatsayfasındapekbüyükbir itinaveihtimamileharikabir tarzdayazılan

nakışlar,münferidenvemüçtemian,gayr-imütenâhibirkudretiiktizaettiklerinden,kâinatdabirVâcibü’l-vücûd,birHâlık-ıKadîr’invücudunabizzaruredelâletederkioHâlık’ıntesir-ikudretinenihayetolmadığından, şeriklerdenbilbedahemüstağnidir, şerike ihtiyacıyoktur.

Maahâzâ,şerikhaddizâtındamümtenîdir.Birferdininvücudumümkündeğildir.Çünkükudret-ikâmilenintesirigayr-imütenâhidir.Şerikolduğutakdirde,kudretintesirimahdutolur. Mütenâhi olmadığı halde mütenâhi olur, inkıtâa uğrar. Bu ise birkaç cihettenmuhaldir.Öyleiseistiklâlveinfirad,ulûhiyetiçinzâtîhâssalardır.

Maahâzâ şerike bir mahal, bir makam, bir imkân-ı zâtî yoktur. Ve şerikin vücuduhakkındanebirdelil..venedebirdelildenneşetedenbirihtimal..venedebiremâre..vekâinatınhiçbircihetindeşerikebirmevziyoktur.Bilakishangişeye,hangicihetebakılırsatevhidsikkesigörünür.Demekmüessir-ihakikîancakveancakAllah’tır.

Evet insan kâinatın en eşrefi ve esbap içinde ihtiyârı en geniş olduğu halde, ef’âl-iihtiyârîsi içinde yemek ve içmek gibi en âdi bir fiilinde, yüz cüzünden ancak bir cüzüinsanaaitolabilir.Esbabınsultanıolaninsan,böyleelibağlı,tesirsizolursaötekiesbab-ıcâmidenehaltedebilir?!

İştekâinatşuhakikattentebarüzedenvücudvevahdetlisanıyla

’yutilâveteder.

Vekezakâinatınbütüneczavezerratınatecelliedenesmâ-yıilâhiyearasındakitesanüd,yani birbirine dayanarak tecelli ettikleri bir temâzüc, yani elvân-ı seb’a gibi birbiriylememzuc olarak eşyayı cilvelendirdikleri eserleri bir olduğu gibi, müsemmâlarının davâhid, ehad olduğuna şehâdet eder. Ve bu şehâdet lisanıyla, kâinat diyerek ilânediyor.

Ve keza kâinatın –küllî ve cüz’î– ihtiva ettiği bütün eczasını istilâ eden bir hikmet-iâmme görünür. Ve bu hikmet-i âmme; kasd, şuur, irade, ihtiyâr sıfatlarını tazammunediyor.Bu sıfatlar, birHakîm-iMutlak’ın vücûb-uvücudunadelâlet eder.Çünkükâinatmef’ul ve münfaildir. Mef’ul fâilsiz olamadığı gibi, mef’ulün câmid bir cüzü de fâilolamaz.

Ve keza kâinat sayfasında bir inâyet-i tâmme parlıyor. Bu inâyet; tazammun ettiğihikmet, lütuf, tahsin sıfatlarıyla bir Hâlık-ı Kerîm’in vücûb-u vücuduna delâlet eder.Çünküin’amveihsan,mün’imvemuhsinsizolamaz.

Vekezakâinatımüştemilâtıylaberaberiçinealanpekgenişbirmerhametgörünüyor.Bumerhamet, rahmet,hikmet, inâyet, in’amgibiçoksıfatları tazammunediyor.Busıfatlar,birRahmân-ıRahîm’invücûb-uvücudunaşehâdeteder.Çünküsıfatmevsufsuzolamaz.

Vekezazevilhayatve canlımahlûkâta tevzi edilenbir rızk-ı âmmvardır.Vebu rızık

sıfatı,geçensıfatlarıistilzametmeklebirRezzak-ıRahîm’invücudunadelâleteder.Çünküfiilfâilsizolamaz.

Vekezabütünkâinattaintişaredenbirhayatvardır.Buhayatsıfatıdahi,geçensıfatlarıiktiza etmekle bir Hayy-ı Kayyum, bir Muhyî ve Mümît Hâlık’ın vücûb-u vücudunadelâleteder.

Arkadaş!Elvân-ıseb’agibimemzucolanşubeşhakikat,kâinatabirRab,Kadîr,Alîm,Hakîm, Kadîm, Rahîm, Rahmân, Rezzak, Hayy-ı Kayyum zarurî olduğuna bilbedahedelâletveşehâdeteder.Vekâinatbuşehâdetlerini ileilâneder.

Vekezakâinatyüzündehüsn-üzâtîyigösterenbirhüsn-üarazîvebircemâl-imücerredigösterenbircemâl-ihazînvemahbub-uhakikîyeişaretedenbiraşk-ısadıkvebütünesrarıcezbedenbirhakikat-icazibeyeişaretedenbircezbevebirincizapvardır.Buhakikatler,kâinata bir Rabb-i Vâcibü’l-vücûd lâzım ve zarurî olduğuna şehâdet ettiklerini, kâinat

iletalimveîlâmediyor.

Vekezabütünenvâıncüz’iyatındabirtasarrufvar.Butasarruf,faydalıişvemaslahatlariçindir.Venebâtâtvehayvanâttabirtebeddülvetahavvülvar.Budapekçokmenfaatleriçindir.Küre-iarzdagecevegündüzcihetiylebirtağyirvar.Budahibüyükbüyükgayeleriçindir.Kâinattahükümfermaolannizamveintizamlaberaber,faaliyethususundaelvân-ıseb’agibitebarüzedenşuhakikatler,bilbedahebirmutasarrıf-ıhakîm,kadîr,fâil-imuhtargibibütünevsaf-ıkemâliyeilemuttasıfbirHâlık’ınvücûb-uvücudunayaptıklarıdelâleti,kâinat iletebliğediyor.

Vekezakâinatınihtivaettiğibütünenvâveeczavezerratıistilâedenhudûs,birmuhdisvebirmûcidiiktizaeder.

Vekezakâinatbütüneczasıylaberabergayr-imütenâhieşkâlvevaziyetlerekabiliyeti,ihtimali, imkânı varken bu şekl-i hâzıra girmesi, elbette bir Hâlık-ı Vâcibü’l-vücûd’unihtiyâr,iradevetercihiyleolmuştur.

Vekezabüyükbirfakruihtiyaçtabulunankâinatınenvâveeczasınalâzımolanişlerini,hacetlerinievkât-ımünasipte 57îfaveis’âfetmek,birRezzak-ıKerîm’invücûb-uvücudunadelâleteder.

Ve keza kâinat, umumî ve hususî, maddî ve mânevî pek büyük ihtiyaçlar içindedir.Gerek vücuduna ve gerek bekasına lâzım şeyleri, işleri görmekten âcizdir. Bu gibimatluplarının şuuruolmaksızınyerinegetirilmesi, elbetteRahmân-ıRahîmveVâcibü’l-vücûdbirSâni-iHakîmtarafındandır.

Ve keza kevn ve vücudda; imkân, kesret, infial mertebeleri vardır. İmkânmertebesi,vücub mertebesine bakar ve onu istilzam eder. Kesret mertebesi, vahdet mertebesinenâzırdır, onu iktiza eder. İnfial mertebesi, fâiliyet mertebesine mütevakkıftır. Bumertebelerarasındaki istilzam,bizzarurevâcib,vâhid, fa’âlbirHâlık’ı iktizave istilzam

eder.

Vekezabakıyoruzkikâinattaherhangibirşey,hadd-ikemâlevâsılolmayıncahareketetmekten durmuyor. Kemâline vâsıl olduğu zaman hareketi terk edip sükûnda oturur.Bundananlaşılıyorkivücudkemâliister,kemâldesübutuiktizaeder.Öyleise,vücudunvücudu kemâl iledir.Kemâlin kemâli de devam ile olur.Öyle ise, birVâcib-i Sermedî,Kâmil-i Mutlak var ki mümkinatın bütün kemâlâtı, O’nun nur-u kemâlinin cilvelerinebirergölgedir.ÖyleiseCenâb-ıHak;zâtında,sıfâtında,ef’âlindekâmil-imutlaktır.

Vekezaher şeyinbâtını zâhirindendaha latîf, daha şeffaftır.Bu iseSâni’ino şeydenhariçvebaîdolmamasınadelâleteder.OşeyinsaireşyailenizamvemuvâzenesininSâniitarafındanteminedildiğicihetlede,Sâni’inoşeydedahilolmamasınıiktizaeder.Öyleise,birmasnûunzâtınabakılırsa,Sâni’inilimvehikmetigörünür.Gayrısıylabirliktebakılırsa,Sâni’infevka’l-küllbirsem’vebasaramâlikolduğugörünür.Buhakikattenanlaşıldıki:Sâni-iâlem,âlemdedahilolmadığıgibiâlemdenhariçdedeğildir.İlmivekudretiileherşeyin içinde olduğu gibi, her şeyin fevkindedir. Bir şeyi gördüğü gibi, bütün eşyayı daberabergörür.

Bu hakikatler, kavs-i kuzeh renkleri gibi macun, bir takım nuranî âyetlerdir. Kâinatbütün evsaf-ı kemâliye ilemuttasıf birHâlık’ın vücûb-u vücud ve vahdetine delâlet veşehadet eder. Evet kâinat o Hâlık’ın nurunun gölgesi, esmâsının tecelliyâtı, ef’âlininâsârıdır.

Arkadaş!Kâinatınşugeçenhakikatlerinlisanıylasöylediği 58delâiliyle 59

’ıisbateder.Vekezâbilki 60hakikati 61’ıistilzamediyor. da,imanınbeşrüknünütazammunettiğigibi,sıfât-ırubûbiyetedemazharvemir’attır.Busırrabinaendirki imanınmizanveterazisinde ilekarînvemüvâziolmuştur.Nübüvvet,sıfât-ırubûbiyetenâzırvemazharolduğundan,umumîbircâmiiyetemâliktir.Velâyetise,hususîve cüz’îdir.Aralarındaki nisbet 62 ile 63 arasındaki nisbet gibidir ki birisinde izafeumumîdir,ötekisindehususîdir.Veyaarzdanarşaolanmiraçla secdedekimiraçarasındaveyaarşilekalbarasındakinisbetgibidir.

Arkadaş! Şu yüksek olan matluba zikrettiğimiz burhanlar, matlubu ihata eden birdairedir.Matlup olan vücûb-u vücud ve vahdet o daireninmerkezindedir.Daireyi teşkileden burhanların her birisi, parmağını uzatıp, matlubun hak ve sâdık olduğuna imzaatıyorlar.Oburhanlardanzayıfolanlarınaralarındatesanüdvardır.Yani,birbiriniteyidvetakviyeetmekle,zayıfburhanlarınzaafiyetizâilolur.Zâilolmasabile itibardandüşmez.İtibardandüşsebile,daireninbozulmasınasebepolmaz.Ancakdaireküçülür.

Maahâzâburhanlarınheyet-imecmuasınaterettüpedenmatlubunkuvvetvevuzuhunuherferddenistemekveherferddearamak,aklınhastalığına,zihnincüz’iyetineişaretolup,matluburedveinkâriçinbirzeminteşkilediyor.Binâenaleyhbirburhanabakıldığızamanzaafiyetten dolayı vehimler başgösterirse, öteki burhanlardan süzülen kuvvet ile ortada

zaafiyetkalmaz,vehimlerdedağılır.

Maahâzâbazıburhanlarsuyabenziyor,birkısmıdahavayabenziyor,birkısmıdaziyagibidir. Binâenaleyh bu gibi burhanları gayet latîf ve dikkatli ince bir fikir ile arayıptutmalıdırkidökülmesin,sönmesin,uçmasın!..

41“Allah’tanbaşkailâhyoktur.”(Sâffâtsûresi,37/35;Muhammedsûresi,47/19)

42ÂlemlerinRabbi,RahmânveRahîmAllah’a,üzerimizdekihaddühesabagelmez lütuflarıadedincehamdüsenâ..bütün insanlığa rahmetvekurtuluşvesilesiolarakgönderdiğihabibiHazretiMuhammed(aleyhissalâtüvesselâm)’a,nezihailefertlerineveseçkinashabınasalâtüselâmolsun.

43“Allah’tanbaşkailâhyoktur.”(Sâffâtsûresi,37/35;Muhammedsûresi,47/19)

44“Ohaldeşugerçeğihiçunutmaki:Allah’tanbaşkailahyoktur.”(Muhammedsûresi,47/19)

45“Allah’tanbaşkailâhyoktur.”(Sâffâtsûresi,37/35;Muhammedsûresi,47/19)

46O’ndanbaşkayaratıcıyoktur.

47HerşeyisanatlıolarakyapanO’ndanbaşkagerçekbiryaratıcıyoktur.

48Bütünmahlûkâtıterbiyeedip,yetiştiren,eğitenO’ndanbaşkabiriyoktur.

49AslaO’ndanbaşkaherşeyiterbiyeedenyoktur.

50Bütünkâinatıyönetenveondadilediğigibitasarrufediphükmeden,O’ndanbaşkabiriyoktur.

51“Allah,ohakMabuddurkikendisindenbaşkahiçbirTanrıyoktur.”(Bakarasûresi,2/163,255;Âl-iİmransûresi,3/2,6,18;Nisâsûresi,4/87;En’âmsûresi,6/102,106;…)

52“Allaho ilâhtırkiKendisindenbaşka ilâhyoktur.”(Bakarasûresi,2/255;Âl-i İmransûresi,3/2;Nisâsûresi,4/87;Tevbesûresi,9/129;Tâhâsûresi,20/8;Nemlsûresi,27/26;Kasassûresi,28/70;Teğâbünsûresi,64/13)

53Sadece büyüklükte değil hiçbir konuda eşi ve benzeri olmayan, başka bir şeyKendisiyle kıyas bile edilemeyecekyegânebüyük,Allah’tır.

54“Ohalde,Allah’akaçın,çabukAllah’ınhimayesinekoşun.”(Zâriyâtsûresi,51/50)

55“İyibilinkigönüllerancakAllah’ıanmaklahuzurbulur.”(Ra’dsûresi,13/28)

56“Allaho ilâhtırkiKendisindenbaşka ilâhyoktur.”(Bakarasûresi,2/255;Âl-i İmransûresi,3/2;Nisâsûresi,4/87;Tevbesûresi,9/129;Tâhâsûresi,20/8;Nemlsûresi,27/26;Kasassûresi,28/70;Teğâbünsûresi,64/13)

57“…hiçummadığıyerlerden(rızıklandırır).”(Talâksûresi,65/3)

58“Allaho ilâhtırkiKendisindenbaşka ilâhyoktur.”(Bakarasûresi,2/255;Âl-i İmransûresi,3/2;Nisâsûresi,4/87;Tevbesûresi,9/129;Tâhâsûresi,20/8;Nemlsûresi,27/26;Kasassûresi,28/70;Teğâbünsûresi,64/13)

59“Hareketvegüç,ancakCenâb-ıHakk’ındilemesi ileolur.”PeygamberEfendimiz (sallallâhualeyhive sellem) busözün, cennet hazinelerinden bir hazine olduğunu bildirmiştir. Bkz.: Buhârî,meğâzî 38, deavât 51, 68, kader 7;Müslim,zikir44-46.

60“Allah’tanbaşkailâhyoktur.”(Sâffâtsûresi,37/35;Muhammedsûresi,47/19)

61“MuhammedAllah’ınresûlüdür.”(Fetihsûresi,48/29)

62“ÂlemlerinRabbi”(A’râfsûresi,7/54;Şuarâsûresi,26/23;Kasassûresi,28/30;Mü’minsûresi,40/64;Fussiletsûresi,

41/9;Tekvirsûresi,81/29;Hâkkasûresi,69/4)

63“Rabbim”(Bkz:Şûrâsûresi,42/10;Zuhrufsûresi,43/64;Cinsûresi,72/20;…)

Takriz(Fâzıl-ı muhteremMeclis-iMesâhif ve Tedkik-iMüellefât-ı Şer’iye Reis-i

ÂlîsiŞeyhSafvetEfendiHazretlerinintakrizidir.)

Cenâb-ıHakk’a hamdve kendisineKur’ân nâzil olanPeygamberimiz’e vedininbinasınıtahkimvetemhidedenâlüashabınasalâtüselâmolsun!

“Tevhid Denizinden Bir Katre” namındaki risale gözüme tecelli etti. Odenizle bu katre arasında bir fark göremedim. Çünkü o katre hakikatte odenizdengeliyorveodenizedökülüyor.Tevhiddenizindenavuçlasuiçmekteve İslâmiyetmemesinden süt emmekte kardeşimiz olan allâmeBediüzzamanSaidNursî’ninsa’yindendolayıCenâb-ıHakk’ahadsizşükürlerolsun.

El-fakir,türâbüakdâmi’l-ulemâ

Safvet(rahmetullâhialeyh)

Hâtime(Şuhâtime,dörtçeşithastalıklarıbeyaneder.

Vetedaviçarelerinigösterir.)

BirinciHastalık:“Yeis”tir.

Arkadaş! Amele ve tâate muvaffak olamayan azaptan korkar, yeise düşer. Böyle birme’yusungözüne, dinîmeseleleremünâfî ednâve zayıf bir emâre, kocamanbir burhangörünür. Böyle birkaç emâreyi elde eder etmez, diğer emârelerin sâikasıyla ilân-ı isyanederek İslâm dairesinden çıkar, şeytanın ordusuna iltihak eder. Binâenaleyh a’mâlemuvaffakolamayanlar,yeisedüşmemekiçinşuâyetemüracaatetsin:

64

İkinciHastalık:“Ucub”dur.

Arkadaş!Yeisedüşenadam,azaptankurtulmakiçin,istinadedecekbirnoktayıaramayabaşlar. Bakar ki bir miktar hasenat ve kemâlâtı var, hemen o kemâlâtına bel bağlar.Güvenerekderki: “Bukemâlâtbenikurtarır,yeter.”diyebirderece rahateder.Hâlbukia’mâle güvenmek ucubdur; insanı dalâlete atar. Çünkü insanın yaptığı kemâlât veiyiliklerde hakkı yoktur; mülkü değildir, onlara güvenemez. Hem insanın vücudu vecesedibileonundeğildir.Çünkükendisinineser-isanatıdeğildir.Ovücuduyoldabulmuş,lakîta olarak temellük de etmiş değildir. Kıymeti olmayan şeylerden olduğu için yereatılmış da insan almış değildir.Ancak o vücud hâvi olduğu garip sanat, acîb nakışlarınşehâdetiyle,birSâni-iHakîm’indest-ikudretindençıkmışkıymettarbirhâneolup,insanohanede emanetenoturur.Ovücuddayapılanbinlerce tasarrufattan ancakbir tane insanaaittir.

Ve keza esbap içerisinde en eşref, en kuvvetli bir ihtiyâr sahibi insan iken, ef’âl-iihtiyâriye namıyla kendisine mal zannettiği ef’âlin ekl, şürb gibi en âdi bir fiilinhusûlünde,yüzcüzündenancakbircüzüinsanaaittir.

Vekezainsanınelindekiihtiyârpekdardır.Havâssınınengenişihayalolduğuhalde,ohayalakılveaklınsemereleriniihataedemez.Bunları,bukadarbüyükiken,nasıldaire-iihtiyârınaidhaledip,onlarlaiftiharediyorsun?

Ve keza şuurî olmaksızın, senin lehine ve aleyhine çok fiiller cereyan etmektedir. Ofiiller şuurîolduklarıhalde, şuurun taalluketmediğindensabitolurkio fiillerin fâilibirSâni-iZîşuur’dur.Nesenfâilsinveneseninesbabın…Binâenaleyhmâlikiyetdâvâsındanvazgeç. Kendini mehâsin ve kemâlâta masdar olduğunu zannetme. Ve katiyen bil kisendensanayalnıznoksanvekusurvardır.Çünküsû-i ihtiyârınla, sanaverilenkemâlâtıbile tağyirediyorsun.Seninhânenhükmündebulunancesedinbileemanettir.Mehâsinin

hepmevhûbedir;seyyiâtınmeksûbedir.Binâenaleyh 65 66de.

ÜçüncüHastalık:“Gurur”dur.

Evetgururileinsanmaddîvemânevîkemâlâtvemehâsindenmahrumkalır.Eğergurursâikasıyla başkaların kemâlâtına tenezzül etmeyip, kendi kemâlâtını kâfi ve yüksekgörürse,oinsannâkıstır.Böyleinsanlar,mâlûmatvekeşfiyatlarınıdahayüksekgörmekle,eslâf-ıizâmınirşâdatvekeşfiyatlarındanmahrumkalırlar.Veevhamamaruzkalarakbütünbütünçizgidençıkarlar.Hâlbukieslâf-ı izâmınkırkgündeyaptıklarıbirkeşfiyatı,bunlarkırksenedebulamazlar.

DördüncüHastalık:“Sû-izan”dır.

Evet insan hüsn-ü zanna memurdur. İnsan, herkesi kendisinden üstün bilmelidir.Kendisindebulunansû-iahlâkı,sû-izansâikasıylabaşkalarateşmiletmesin.Vebaşkalarınbazı harekâtını –hikmetini bilmediğinden– takbih etmesin. Binâenaleyh eslâf-ı izâmınhikmetini bilmediğimiz bazı hallerini beğenmemek, sû-i zandır. Sû-i zan ise, maddî vemânevîiçtimaiyatızedeler.

Arkadaş! Tahte’l-arz yaptığım hayalî bir seyahatta gördüğüm bazı hakikatlerizikredeceğim:

Birincihakikat:Arkadaş!Mâlik-iHakikî’dengaflet,nefsinfiravunluğunasebepolur.Evet taht-ı tasarrufunda bulunan bütün eşyanın Mâlik-i Hakikî’sini unutan, kendisinikendisinemâlik zannederekhâkimiyet tevehhümündebulunur.Vebaşkaları da, bilhassaesbabıkendisinekıyas ile,hâkimvemâlikdefterinekaydeder.Vebuvesile ile,Allah’ınmülkünü, malını kendilerine taksim ederek ahkâm-ı ilâhiyeye karşı muaraza vemübarezeyebaşlar.

HâlbukiCenâb-ıHaktarafındaninsanlaraverilenbenlikvehürriyet,ulûhiyetsıfatlarınıfehmetmeküzerebirvâhid-ikıyasîvazifesinigörüyor.Maalesefsû-iihtiyârilehâkimiyetveistiklâliyeteâletederektambirfiravunolur.

Arkadaş!Buincehakikat,tamvuzuhvezuhuruylaşöylebanagöründüki:Gafletsuyuile tenebbütedenbenlik,Hâlık’ınsıfatlarını fehmetmekiçinbirvâhid-ikıyasîdir.Çünküinsanlar görmedikleri şeyleri kıyas ve temsiller ile bilirler. Mesela: Bir adam Cenâb-ıHakk’ınkudretinianlamakiçinbirtaksimatyapar:“Buradanburayabenimkudretimdedir,bundan o yanı da O’nun kudretindedir.” diye vehmî bir çizgi çizmeklemeseleyi anlar.Sonra mevhum hattı bozar, hepsini de O’na teslim eder. Çünkü nefis, nefsine mâlikolmadığıgibicisminedemâlikdeğildir.Cismi,ancakacîbbirmakine-iilâhiyedir.Kazavekaderkalemiylekudret-iezeliye(bircilveciği)omakinedeçalışıyor.Binâenaleyhinsanofiravunluk dâvâsından vazgeçmekle, mülkü mâlikine teslim etsin, emanete hıyanetetmesin! Eğer hıyanetle bir zerreyi nefsine isnad ederse, Allah’ın mülkünü esbab-ıcâmideyetaksimetmişolacaktır.

İkincihakikat:Eynefs-iemmâre,katiyenbilkiseninhususîamapekgenişbirdünyanvardırki;âmâl,ümit, taallukat, ihtiyacatüzerinebinaedilmiştir.Enbüyük temel taşıvetekdireği,seninvücudunveseninhayatındır.Hâlbukiodirekkurtludur;o temel taşıdaçürüktür.Hülâsa,esastanfasitvezayıftır.Daimaharapolmayahazırdır.

Evetbucisimebedîdeğil,demirdendeğil,taştandeğil..ancaketvekemiktenibaretbirşeydir.Aniolarakseninbaşınayıkılıyor,altındakalıyorsun.Bakzaman-ımâziseningibigeçmiş olanlara geniş bir kabir olduğu gibi, istikbal zamanı da geniş bir mezaristanolacaktır.Bugünsenikikabrinarasındasın;artıksenbilirsin!…

Arkadaş!Bildiğimiz,gördüğümüzdünyabir iken, insanlaradedincedünyalarıhâvidir.Çünküherinsanıntammanasıylahayalîbirdünyasıvardır.Fakatöldüğüzamandünyasıyıkılır,kıyâmetikopar.

Üçüncühakikat:Şugördüğündünyayı,bütünlezâiziyle,sefahetleriyle,safâlarıylapekağırvebüyükbiryükgördüm.Ruhufasit,kalbihastaolanlardanbaşkakimseoağıryükünaltına giremez. Çünkü bütün kâinatla alâkadar olmaktansa ve her şeyin minnetinegirmektensevebütünesbapvevesâiteelaçıparz-ıihtiyaçetmektense,birRabb-iVâhid,SemîveBasîr’eilticaetmekdaharahatvedahakârlıdeğilmidir?

Dördüncühakikat:Eynefis!67(*)KâinatınuzakçöllerinegidipSâni’inisbatınadelillertoplamaya ihtiyaç yoktur. Bir kulübecik hükmünde bulunan, içerisinde oturduğun cisimkafesine bak! Senin o kulübenin duvarlarına asılan îcad silsilelerinden, hilkatinmu’cizelerindenveharikasanatlarından..kulübedenhariceuzatılanihtiyaçellerinden..vepencerelerinden yükselen “ah!, oh!” ve enînler lisan-ı hâliyle istenilen yardımlarındananlaşılırkiokulübeyimüştemilâtıylaberaberyaratanHâlık’ınoâhuenînleriişitir,şefkatvemerhametegelir,hâcâtveâmâlinnevarsataht-ıtaahhüdealır.Zirasineğinkafasındakioküçükküçükhüceyratınnidalarına“Lebbeyk”söyleyenoSâni-iSemî-iBasîr’in,senindualarını işitmemesi ve o dualara müsbet cevaplar vermemesi imkân ve ihtimali varmıdır?!

Binâenaleyheybuküçükhüceyrelerdenmürekkepve“ene” ile tabir edilenhüceyre-ikübrâ!Okulübeciğinküçüklüğüyleberaber,doluolduğuharikaîcadlarınıgör,imanagel!Ve:“Yâİlahî!YâRabbî!YâHâlıkî!YâMusavvirî!YâMâlikîveYâmenlehü’l-mülküve’l-hamd! Senin mülkün ve emanetin ve vedîan olan şu kulübecikte misafirim, mâlikdeğilim.” de; o bâtıl temellük dâvâsından vazgeç!Çünkü o temellük dâvâsı, insanı pekelîmelemleremaruzbırakır.68(**)

NükteArkadaş! İman bütün eşya arasında hakikî bir uhuvveti, irtibatı, ittisali ve ittihat

rabıtalarınıtesiseder.

Küfür ise, bürûdet gibi bütün eşyayı birbirinden ayrı gösterir ve birbirine ecnebi

nazarıylabaktırır.Bununiçindirkimümininruhundaadavet,kin,vahşetyoktur.Enbüyükbirdüşmanıylabirnevikardeşliğivardır.Kâfirinruhundahırs,adavetolduğugibinefsiniiltizam ve nefsine itimadı vardır. Bu sırra binaendir ki dünya hayatında bazen galebekâfirlerdeolur.Vekezakâfir, dünyadahasenatınınmükâfatını –filcümle–görür.Müminise,seyyiatınıncezasınıgörür.

Bunun için dünya kâfire cennet (yani âhirete nisbeten), mümine cehennemdir (yanisaadet-i ebediyesine nisbeten).Yoksa dünyada dahimüminyüz derece ziyademesuttur,denilmiştir.

Vekezaiman,insanıebediyete,cennetelâyıkbircevherekalbeder.Küfüriseruhu,kalbisöndürür, zulmetler içinde bırakır. Çünkü iman, kabuğunun içerisindeki lübbü gösterir.Küfür ise, lüb ile kabuğu tefrik etmez; kabuğu aynen lüb bilir ve insanı cevherlikderecesindenkömürderecesineindirir.

NoktaArkadaş! Kalb ile ruhun hastalığı nisbetinde felsefe ilimlerine meyil ve muhabbet

ziyadeolur.Ohastalıkmarazıda,ulûm-uakliyeyetevagguletmeknisbetindedir.Demekmânevî olan hastalıklar, insanları aklî ilimlere teşvik ve sevk eder.Ve akliyat ile iştigaleden,emrâz-ıkalbiyeyemüptelâolur.

Vekezadünyanınikiyüzünügördüm:

Biryüzü:Azçokzâhirîbirünsiyet,birgüzelliğivarsada,bâtınıveiçidaimîbirvahşetiledoludur.

İkinci yüzü: Filcümle zâhiren vahşetli ise de, bâtınen daimî bir ünsiyetle doludur.Kur’ân-ı Azîmüşşân, nazarları âhiret ile muttasıl olan ikinci veche tevcih eder. Birincivecihiseâhiretinzıddıolupademlemuttasıldır.

Vekezamümkinatındaikivechivardır:

Birisi:Enaniyetilevücuddur.Buiseademegiderveademekalbolur.

İkincisi:Enaniyetinterkiyleademdir.BuiseVâcibü’l-vücûd’abakar,birvücudkazanır.Binâenaleyhvücudistersen,mün’adimolkivücudubulasın!..

Nükte(Mukaddimedezikredilendörtkelimeden,“niyet”hakkındadır.)

Arkadaş!Bu niyetmeselesi, benimkırk senelik ömrümünbirmahsulüdür.Evetniyetöylebirhâsiyetemâliktirkiâdetleri,hareketleri ibadeteçevirenpekacîbbiriksirvebirmâyedir.

Vekezaniyet,ölüvemeyyitolanhâletleriihyaedenvecanlı,hayatlıibadetlereçeviren

birruhtur.

Vekezaniyetteöylebirhâsiyetvardırki;seyyiatıhasenatavehasenatıseyyiatatahvileder.Demekniyet,birruhtur.Oruhunruhudaihlastır.Öyleisenecat,halâsancakihlasiledir. İşte bu hâsiyete binaendir ki; az bir zamanda çok ameller husûle gelir. Bunabinaendir ki; az bir ömürde, cennet bütün lezâiz ve mehâsiniyle kazanılır. Ve niyet ileinsan,daimîbirşâkirolur,şükürsevabınıkazanır.

Vekezadünyadakilezzetvenimetlereikicihetlebakılır:

Bircihette,onimetlerinbirmün’imtarafındanverildiğidüşünülür.Venazar,olezzettenin’am edene döner; onu düşünür.Mün’imi düşünmek lezzeti, nimeti düşünmekten dahalezizdir.

İkinci cihet, nimeti görür görmez nazarını ona hasrederek, o nimeti ganîmet telâkkiederekminnetsizyer.Hâlbukibirincicihette lezzet, zeval ilezâilolsabile ruhubâkidir.ÇünküMün’im’idüşünür.Mün’imisemerhametlidir,daimabunimetleribanaverirdiyeümitvarolur. İkinci cihette, nimetin zevali ölümdeğildir ki ruhukalsın.Ruhuda söner,ancak dumanı kalır. Musibetlerin ise; zevalinden sonra dumanları söner, nurları kalır.Lezzetlerinzevalindensonrakalandumanları,günahlarıdır.

Arkadaş! Dünya ve âhiretteki lezzet ve nimetlere, iman ile bakılırsa, bunlarda birhareket-i devriye görülür ki; emsaller birbirini takip eder. Biri gider, yerine onunmisligelir. Bu sayede o nimetlerin mahiyeti sönmez. Ancak teşahhusat-ı cüz’iyede firak veiftirakları vardır. Bunun içindir ki; lezâiz-i imaniye, firak ve iftirak ile müteessir vemükedder olmuyor. Fakat ikinci cihette, her bir lezzetin zevali var. Ve o zevalhaddizatında elem olduğu gibi, düşünmesi de elemdir. Çünkü bu ikinci cihette, hareketdevriyedeğildir,müstakimdir.Lezzet,ebedîbirölümilemahkûmolur…

NoktaArkadaş!Esbapvevesâiti insan,kucağınaalıpyapışırsa,zilletvehakaretesebepolur.

Mesela:Kelb,bütünhayvanlariçerisindebirkaçsıfât-ıhaseneilemuttasıftırveosıfatlarileiştiharetmiştir.Hattasadâkatvevefadarlığıdarb-ımeselolmuştur.Bugüzelahlâkınabinaen, insanlar arasında kendisinemübarek bir hayvannazarıyla bakılmaya lâyık iken,maalesefinsanlararasındamübarekiyetdeğilnecisü’l-aynaddedilmiştir.

Tavuk, inek, kedi gibi sair hayvanlar da –insanların onlara yaptıkları ihsanlara karşışükranhissiolmadığıhalde–insanlarcaazizvemübarekaddedilmektedirler.Bununesbabıise, kelbde hırsmarazı fazla olduğundan esbab-ı zâhiriyeye öyle bir derece ihtimam ileyapışır kiMün’im-i Hakikî’den bütün bütün gafletine sebep olur. Binâenaleyh vasıtayımüessirbilerekMüessir-iHakikî’denyaptığıgafletecezaolaraknecishükmünüalmıştırki tahirolsun.Çünkühükümler,hadlergünahlarıaffeder.Vebeynennas tahkirdarbesini,gafletekeffaretolarakyemiştir.

Ötekihayvanlarise,vesâitibilmiyorlarveesbabaokadarkıymetvermiyorlar.Mesela:Kedisenisever,tazarrueder,sendenihsanıalıncayakadar.İhsanıaldıktansonraöylebirtavır alır ki sanki aranızdamuarefe yokmuş ve kendilerinde sana karşı şükran hissi deyoktur. AncakMün’im-i Hakikî’ye şükran hisleri vardır. Çünkü fıtratları Sânii bilir velisan-ıhâlleriyleibadetiniyaparlar.Şuurolsunolmasın…

Evetkedinin“mır-mır”ları“YâRahîm!YâRahîm!YâRahîm”dir.

NükteYinegördümki:EğerherşeyCenâb-ıHakk’aisnadedilmezse,birân-ıvâhidde,gayr-i

mütenâhiilâhlarınisbatılâzımgelir.Vebütünzerrât-ıkâinattandahaçokolanşuilâhlarınherbirisi,bütünilâhlarahemzıd,hemmisilolması lâzımgeliyor.Veaynızamanda,herbirisi, bütün kâinata elini uzatmış tasarrufatta bulunuyor gibi bir vaziyet alması lâzımgelir.Mesela:Bal arısının bir ferdini yaratan bir kudretin hükmü, bütün kâinata câri venâfizolmasılâzımdır.Zira,obalarısıkâinatınunsurlarınanumûnedir,eczasınıkâinattanalıyor. Hâlbuki vücud sahasında mahal ve makam, yalnız ve yalnız Vâcib-i Ehad’amahsustur.Eğereşyakendinefislerineisnadedilirse,herbirzerreyebirulûhiyetlâzımdır.Mesela:Ayasofya’nınbânisi inkâredildiği takdirde,herbir taşıbirMimarSinanolmasılâzımgeliyor.ÖyleisekâinatınSâniaolandelâleti,kendinefsineolandelâletindendahavâzıh,dahazâhir,dahaevlâdır.

Öyleise,kâinatıninkârımümkünolsabile,Sâni’ininkârımümkündeğildir…

NoktaGaflettenneşetedendalâlet,pekgaripveacîbdir.Mukarenetiilliyetekalbeder.İkişey

arasında birmukarenet olursa, yani daima beraber vücuda gelirlerse, birisinin ötekisineillet gösterilmesi o dalâletin şe’nindendir. Hâlbuki devamlı mukarenet, illiyete delilolamaz.

NükteArkadaş! 69’deki( )’unifadeettiğicem’vecemaat,fikrivekalbiayıkolanmusallînin

nazarında sath-ı arzı bir mescid şekline getirir. Ve bütün müminlerden teşekkül etmiş,şarktan garba kadar dizilmiş safları hâvi o cemaat-ı kübra içinde namaz kıldığını ihtarettirir.

Vekeza 70 olankelime-i zikriyeyibir insanvird-i zebanettiği zaman, zamanıbirhalka-yı zikir tahayyül etmekle o halkanın sağ tarafı olanmâzi cihetinde enbiyânın, soltarafıolan istikbalcihetindedeevliyanınoturupcemaatlezikrettiklerinivekendisideocemaat-ı uzmâ içinde bulunarak şu kubbe-i mînâyı dolduran yüksek ilâhî ve tatlısadâlarınaiştirakettiğinitahayyületsin.Kuvve-ihayaliyesidahakeskinolanlardakâinat

mescidinde bütün masnûâtın teşkil ettikleri halka-yı zikirlerine girsin, şu fezayıvelvelelendirenosadâlarıdinlesin.

NoktaCenâb-ıHakk’ınmâsivâsınayapılanmuhabbetikiçeşitolur.Birisi,yukarıdanaşağıya

nâzilolur.Diğeri,aşağıdanyukarıyaçıkar,şöyleki:

Bir insan en evvelmuhabbetiniAllah’a verirse, onunmuhabbeti dolayısıylaAllah’ınsevdiği her şeyi sever vemahlûkâta taksim ettiğimuhabbeti, Allah’a olanmuhabbetinitenkisdeğil,tezyideder.

İkincikısımise,enevvelesbabısevervebumuhabbetiniAllah’ısevmeyevesileyapar.Bukısımmuhabbet, topluluğunumuhafazaedemez,dağılır.Vebazendekavîbiresbabarast gelir. Onun muhabbetini mana-yı ismiyle tamamen cezbeder, helâkete sebep olur.ŞayetAllah’avâsılolsada,vusûlünâkısolur…

Nükte71 âyet-i kerîmesiyle, rızık taahhüd altına alınmıştır. Fakat rızık

dediğimizikikısımdır:72Hakikîrızık,mecazîrızık.Yanizarurîvar,gayr-izarurîvar.

Âyetle taahhüd altına alınan, zarurî kısmıdır. Evet hayatı koruyacak derecede gıdaveriliyor. Cisim ve bedenin semizliği ve zaafiyeti, rızkın çok ve az olduğuna bakmaz.Denizin balıklarıyla karanın patlıcanları şahittir.Mecazî olan rızık ise, âyetin taahhüdüaltındadeğildir.Ancaksa’yvekesbebağlıdır.

NoktaArkadaş! Masum bir insana veya hayvanlara gelen felâketlerde, musibetlerde, beşer

fehminin anlayamadığı bazı esbap ve hikmetler vardır. Yalnız meşiet-i ilâhiyenindüsturlarınıhâvişeriat-ı fıtriyeahkâmı,aklınvücuduna tâbideğildirkiaklıolmayanbirşeye tatbik edilmesin. O şeriatın hikmetleri kalb, his, istidada bakar. Bunlardan husûlegelenfiillere,oşeriatınhükümleritatbikiletecziyeedilir.Mesela:Birçocuk,elinealdığıbirkuşveyabirsineğiöldürse,şeriat-ıfıtriyeninahkâmındanolanhiss-işefkatemuhalefetetmiş olur. İşte bu muhalefetten dolayı, düşüp başı kırılırsa müstehak olur. Çünkü bumusibet,omuhalefetecezadır.Veyadişibirkaplan,özevlâtlarınaolanşiddet-işefkatvehimayeyinazaraalmayarak,zavallıceylânınyavrucuğunuparçalayarakyavrularına rızıkyapar. Sonra bir avcı tarafından öldürülür. İşte hiss-i şefkat ve himayeye muhalefetettiğinden,ceylânayaptığıaynımusibetemaruzkalır.73(Hâşiye)

64 “De ki: Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım! Allah’ın rahmetindenümidinizikesmeyiniz.Allahbütüngünahlarıaffeder.ÇünküO,gafurverahîmdir(çokaffedicidir,merhametveihsanı

fazladır).”(Zümersûresi,39/53)

65 “(Varlıklar üzerinde)mutlakmülkiyet ve hakimiyetO’nundur, bütün hamd deO’namahsustur.” (Teğâbün sûresi,64/1;Tirmizî,deavât36;Nesâî,menâsik163;İbniMâce,ticârât40,menâsik84)

66“Hareketvegüç,ancakCenâb-ıHakk’ındilemesi ileolur.”PeygamberEfendimiz (sallallâhualeyhive sellem) busözün, cennet hazinelerinden bir hazine olduğunu bildirmiştir. (Bkz.: Buhârî,meğâzî 38, deavât 51, 68, kader 7;Müslim,zikir44-46)

67(*)Müellif-imuhterem,kendinefsinetasrihen,başkalaradatârizensöylüyor.

68(**)Müterciminbiritizarı:

Mesnevî-i Nuriye’nin Arabî asıl nüshasında bulunan ve yeri burası olan ve ’e dair çok kıymetli veehemmiyetli bir kısmı, üslûbunu ve fesâhatınımuhafaza edememek ve evrad makamında okunabilen o hakikatleriTürkçe’yeçevirmekle,kıymet-iasliyesinihaleldâretmekendişesiyletercümeetmedim.Kârîlerdenözürdiler,rahmetvehayırdualarınıbeklerim.

Mütercim

Abdülmecid

69“(YalnızSana)ibadetederiz.”(Fâtihasûresi,1/5)

70“Allah’tanbaşkailâhyoktur.”(Sâffâtsûresi,37/35;Muhammedsûresi,47/19)

71“YeryüzündekımıldayanhiçbircanlıyokturkionunrızkıAllah’aaitolmasın.”(Hûdsûresi,11/6)

72Biri,eldeetmekiçingayretsarfedilenrızık;diğeride,gayretsarfedilmedengelenrızıkolmaküzererızkın ikiçeşitolduğunadairbkz.:el-Cürcânî,TârîhuCürcân s.366.Ayrıca, zâhir vebâtınolmaküzere iki tür rızıkolduğunadairbkz.:el-Gazâlî,el-Maksadü’l-esnâs.85-86.

73 (Hâşiye)İhtar:Kaplangibihayvanlarınhelâl rızıkları,ölühayvanlardır.Sağhayvanlarıöldürüprızıkyapmak,şeriat-ıfıtriyeceharamdır.

İ’tizarArkadaş! Bu risale, Kur’ân’ın bazı âyâtını şuhûdî bir tarzda beyan eden bir nevi

tefsirdir.Vehâvi olduğumesâil, Furkan-ıHakîm’in cennetlerindenkoparılmış bir takımgül ve çiçekleridir. Fakat ibaresindeki işkâl ve îcazdan tevahhuş edip, mütâlaasındanvazgeçme…Mütâlaasınatekrariledevamedilirse,me’lûfveme’nûsbirşekilalır.

Kezaliknefsin temerrüdündendekorkma.Çünkübenimnefs-i emmârembu risaleninsatvetine dayanamayarak inkıyadamecbur olduğu gibi, şeytanım da 74 diye bağırdı.Sizin nefis ve şeytanlarınız benim nefis ve şeytanımdan daha âsi, daha tâğî, daha şakîdeğiller.

Kezalik Birinci Bâb’da tevhidin beyanı için zikredilen delillerde vâki olan tekrarlarıfaydasız zannetme. Hususî makamlarda, ihtiyaca binaen zikredilmişlerdir. Evet hatt-ıharbde siperdeoturupmüdafaaedenbirnefer, etrafındabulunanboş siperleregitmeyip,bulunduğusiperiçindediğerbirpencereyiaçmasıelbettebirihtiyacabinaendir.

Kezalik bu risalelerin ibarelerindeki işkâl ve iğlâkın, keyif için ihtiyârımdan çıkmışolduğunu zannetme. Çünkü bu risale, dehşetli bir zamanda nefsimin hücumuna karşıyapılanâniveirticalîbirmünakaşadır.Kelimeleri,omüthişmücadeleesnasındazihniminelinegeçendikenlikelimelerdir.Oateşlenurunkarıştıklarıbirhengâmda,başımdönmeyebaşlıyordu. Kâh yerde, kâh gökte, kâh minarenin dibinde, kâh minarenin şerefesindekendimigörüyordum.Çünkü takipettiğimyol,akıl ilekalbarasındayeniaçılanberzahîbiryoldur.Akıldankalbe,kalbdenakıla inipçıkmaktanbîzarolmuştum.Bunun için,birnur bulduğum zaman, hemen üstüne bir kelime bırakıyordum. Fakat o nurların üstünebıraktığım kelime taşları, delâlet için değildi. Ancak kaybolmamak için birer nişan vebirer alâmet olarak bırakırdım. Sonra baktım ki o zulmetler içinde bana yardım eden onurlar,Kur’ângüneşindenilhamedilenmisbahvekandillerdi.

75

74Şimdinereyekaçacaksın?!

75 Allahım, Kur’ân’ı akıllarımız, kalblerimiz ve ruhlarımız için nur, nefislerimiz için de mürşid eyle, âmîn, âmîn,âmîn…

Katre’ninZeyli

76

RemizArkadaş! Vaktin evvelinde ve Kâbe’yi hayalen nazara almakla namaz kılmak

mendupturkibirbirinegirendairelergibiBeyt’inetrafındateşekküledensaflarıgörmekle,yakın saflar Beyt’i ihata ettikleri gibi, en uzak safların da âlem-i İslâmı ihata etmişolduğunu hayal ile görsün. Ve o saflara girmekle, o cemaat-ı uzmâya dahil olsun ki ocemaatın icma ve tevatürü, onun namazda söylediği her dâvâya ve her bir sözüne birhüccetvebirburhanolsun.

Mesela:Namaz kılan 77 dediği zaman, sanki o cemaat-ı uzmâyı teşkil eden bütünmüminler “Evet doğru söyledin” diye onun o sözünü tasdik ediyorlar. Ve bu tasdikler,hücum eden evham ve vesveselere karşı mânevî bir kalkan vazifesini görür. Ve aynızamanda, bütün hâsseleri, latîfeleri, duyguları o namazdan zevk ve hisselerini alırlar.Yalnız musallînin Kâbe’ye olan şu hayalî nazarı, kasdî değil tebeî bir şuurdan ibaretbulunmalıdır.78(Hâşiye)

RemizArkadaş! Vesvese ve evham zulmetleri içinde yürürken, Resûl-i Ekrem’in (aleyhissalâtü

vesselâm)sünnetleribireryıldız,birerlâmbavazifesinigördüklerinigördüm.Herbirsünnetveya bir hadd-i şer’î, zulmetli dalâlet yollarında güneş gibi parlıyor. O yollarda insan,zerremiskal o sünnetlerden inhiraf ve udûl ederse; şeytanlaramel’ab, evhamamerkeb,ehvâlvekorkularama’razvedağlarkadarağıryüklerematiyyeolacaktır.

Vekezaosünnetleri,sankisemâdantedellivetenezzüledeniplergibigördümkionlaratemessükedenyükselir,saadetlerenâilolur.Muhalefetedipdeakladayananlarise,uzunbirminareilesemâyaçıkmakhamâkatindebulunanFiravungibibirfiravunolur…

RemizArkadaş!Nefisteöyledehşetlibirnoktaveaçılmazbirukdevarki zıtlarıbirbirinden

tevlid eder.Ve aleyhte olanher bir şeyi lehte zanneder.Mesela güneşin eli sanayetişir,ziyasıyla başını okşar. Fakat senin elin ona yetişemez ve senin keyfin üzerine hareketetmez.Demekşemsinsanakarşıikicihetivardır:Birikurb,diğeribu’d.Eğerseninondanbaîdolduğuncihetle“Obanatesiredemez.”veonunsanakarîbolduğucihetle“Onatesiredebilirim.”desen,cehliniilânetmişolursun.

Kezalik Hâlık ile nefis arasında da bir kurb ve bu’d vardır. Kurb Hâlık’ındır, bu’dnefsindir.EğernefisuzaklığıcihetiyleenaniyetileHâlık’abakıp“Banatesiredemez”diyebir ahmaklıktabulunursadalâletedüşer.Vekezanefismükâfatı gördüğü zaman“Keşkebendeöyleyapaydım,böyleolaydım.”der.Mücâzâtınşiddetinidegördüğüvakit,teâmîveinkârilekendisinitesellieder.

Eyahmaknokta-yısevda!Hâlık’ınef’âlisananâzırdeğildir.AncakO’nabakar.Kâinatıseninhendesenüzerineyapmışdeğildir.Vesenihilkat-iâlemdeşahit tutmamıştır. İmamRabbânî’nin (rahmetullâhi aleyh) dediği gibi: “Melikin atiyyelerini, ancak matiyyeleritaşıyabilir.”79

RemizArkadaş! Bilhassa muztar olanların dualarının büyük bir tesiri vardır. Bazen o gibi

dualarınhürmetine,enbüyükbirşeyenküçükbirşeyemusahharvemutîolur.Evetkırıkbir tahta parçası üzerindeki fakir ve kalbi kırık bir masumun duası hürmetine, denizinfırtınası,şiddeti,hiddetiinmeyebaşlar.DemekdualaracevapverenZât,bütünmahlûkâtahâkimdir.Öyleise,bütünmahlûkâtadahiHâlık’tır.

RemizKardeşlerim!Nefsinenmühimbirhastalığıdaşudurki;küllücüzde,büyüğüküçükte

görmek istiyor. Göremediği takdirde red ve inkâr eder. Mesela, küçük bir kabarcıkta,güneşin tamamıyla tecelliyâtını ister. Bunu göremediği için, o kabarcıktaki cilveningüneştenolduğunuinkâreder.Hâlbukişemsinvahdeti,tecelliyâtınındavahdetiniistilzametmez.

Ve keza delâlet etmek tazammun etmeği iktiza etmez. Mesela, kabarcıktaki güneşincilvesigüneşinvücudunadelâleteder,fakatgüneşitazammunedemez,yaniiçinealamaz.Ve keza bir şeyi bir şeyle tavsif edenin, o şeylemuttasıf olması lâzım gelmez.Mesela,şeffafbirzerre,şemsitavsifeder,fakatşemsolamaz.BalarısıSâni-iHakîm’ivasıflandırır,ammaSâniolamaz…

RemizArkadaş!Küfüryolundayürümek,buzlarüzerindeyürümektendahazahmetlivedaha

tehlikelidir. İmanyolu ise, suda, havada, ziyada yürümekve yüzmekgibi pek kolay vezahmetsizdir. Mesela, bir insan, gövdesinin cihat-ı sittesini güneşlendirmek istediğizaman, ya bir mevlevî gibi dönerek gövdesinin her tarafını güneşe karşı getirir veyagüneşi o mesafe-i baîdeden celb ile gövdesinin etrafında döndürecektir. Birinci şık,tevhidinkolaylığınamisaldir.İkinciside,küfrünzahmetlerinemisaldir.

Suâl:Şirkbukadarzahmetliolduğuhaldeneiçinkâfirlerkabulediyorlar?

Cevap: Kasden ve bizzat kimse küfrü kabul etmez. Yalnız şirk heva-yı nefislerineyapışır.Onlardaiçinedüşer;mülevves,pisolurlar.Ondançıkmasımüşkülleşir.İmanise,kasdenvebizzattakipvekabuledilmeklekalbiniçinebırakılır.

RemizArkadaş! Bir kelime-i vâhidenin işitilmesinde bir adam, bin adam birdir. Yaratılış

hususundada–kudret-iezeliyeyenisbeten–birşey,binşeybirdir.Nev’ileferdarasındafarkyoktur.

RemizArkadaş!Bütünzamanlarda,bütüninsanlarınmaddîvemânevîihtiyaçlarınıteminiçin

nâzil olan Kur’ân’ın hârikulâde hâiz olduğu câmiiyet ve vüs’at ile beraber, tabakat-ıbeşerin hissiyatına yaptığımürâat ve okşamalar, bilhassa en büyük tabakayı teşkil edenavâm-ı nâsın fehmini okşayarak, tevcih-i hitab esnasında yaptığı tenezzülât, Kur’ân’ınkemâl-ibelâgatınadelilvebâhirbirburhanolduğuhalde,hastaolannefislerindalâletinesebepolmuştur.Çünküzamanlarınihtiyaçlarımütehaliftir.İnsanlarfikirce,hisçe,zekâca,gabâvetçe bir değildir. Kur’ân mürşiddir, irşad umumî oluyor. Bunun için, Kur’ân’ınifadelerizamanlarınihtiyaçlarına,makamlarıniktizasına,muhataplarınvaziyetlerinegöreayrıayrıolmuştur.Hakikat-ihâlbumerkezde iken,enyüksek,engüzel ifadeçeşitleriniKur’ân’ınherbirifadesindearamakhataolduğugibi;muhatabınhissine,fehmineuygunolanbirüslûbunmizanvemirsadıylamütekellimebakanelbettedalâletedüşer.

RemizArkadaş!Dünyanınüçvechivardır:

Birisi:Âhiretebakar.Çünküonunmezraasıdır.80

İkincisi:Esmâ-yıhüsnâyabakar.Çünküonlarınmektepvetezgâhlarıdır.

Üçüncüsü: Kasden ve bizzat kendi kendine bakar. Bu vecihle insanların hevesâtına,keyiflerine ve bu fâni hayatın tekâlifinemedar olur.Nur-u imanla dünyanın evvelki ikivechinebakmak,mânevîbircennetgibiolur.Üçüncüvecihise,dünyanınfenâyüzüdürkizâtîveehemmiyetlibirkıymetiyoktur…

RemizArkadaş! İnsanın vücudu, bedeni, emvâl-i mîriyeden bir neferin elinde bulunan bir

hayvangibidir.Onefer,ohayvanıbeslemeyevehizmetinemükellefolduğugibi,insandaovücudubeslemeyemükelleftir.

Aziz kardeşlerim!Burada bana bu sözü söylettiren, nefsimle olan birmünakaşamdır,şöyleki:

Mehâsiniylemağrurolannefsimededimki:

–Senbirşeyemâlikdeğilsin,nedirbugururun?

Dediki:

–Mademmâlikdeğilim,bendehizmetinigörmem.

Dedimki:

–Yahubusineğebak!Gayetküçücükzarifelleriylekanatlarını,gözlerinisilersüpürür;her işini görür. Sen de lâakal onun kadar vücuduna hizmet etmelisin, diye ikna ettim.TakdisederizoZât’ıkibusineğenezafeti ilhâmenöğretir,banadaüstadyapar.Bendeonunilenefsimiiknaveilzamederim.

Remizİnsanıdalâletleresürükleyencihetlerdenbirideşudurki:İsm-iZâhirileism-iBâtın’ın

hükümleriayrıayrıoluyor;bunlarıbirbirinekarıştırıpmercilerinikaybetmekmahzurludur.

Kezalik kudretin levâzımı ile hikmetin levâzımı bir değildir. Birisine ait levâzımatıötekisindentalepetmekhatadır.

Ve keza daire-i esbabın iktizası ile daire-i itikat ve tevhidin iktizası bir değildir; onubundanistememeli.

Vekeza kudretin taallukatı ayrı, vücudun cilveleri veya sâir sıfâtın tecelliyâtı ayrıdır;birbirineiltibasedilmemeli.Mesela,dünyadavücuduntedricîdir;berzahîaynalardaânivedef’îdir.Çünküîcadiletecelliarasındafarkvardır.

RemizArkadaş! İslâmiyet, bütün insanlara bir nur, bir rahmettir. Kâfirler bile onun

rahmetinden istifade etmişlerdir. Çünkü İslâmiyet’in telkinatıyla küfr-ü mutlak, inkâr-ımutlak; şek ve tereddüde inkılab etmiştir. O telkinâtın kâfirlerde de yaptığı in’ikâs vetesirat sayesinde, kâfirlerin, hayat-ı ebediye hakkında ümitleri vardır. Bu sayede dünyalezzetleri ve saadeti, onlarca tamamıyla zehirlenmez. Bütün bütün o lezzetler elemlereinkılabetmez.Yalnız tereddüdlerivardır.Tereddüt ise,her iki tarafabaktırır.Devekuşugibi, tam manasıyla ne kuş olur ve ne de deve olur; ortada kalarak her iki tarafınzahmetindenkurtulur.

RemizArkadaş!Nefis, tembelliksâikasıylavazife-iubûdiyetiniterkettiğindentesettüretmek

istiyor.Yani,onugörecekbirrakibingözüaltındabulunmasını istemiyor.BununiçinbirHâlık’ın,birMâlik’inbulunmamasınıtemennieder,sonramülâhazaeder,sonratasavvur

eder. Nihayet ademini, yok olduğunu itikat etmekle dinden çıkar. Hâlbuki kazandığı ohürriyetler, adem-i mesuliyetler altında ne gibi zehirler, yılanlar, elîm elemlerbulunduğunubilmişolsaderhaltevbeilevazifesineavdeteder.

RemizArkadaş!Herbirinsanınbirnokta-yıistinadıbulunduğunanazaran,istinadnoktalarının

tefâvütüne göre insanların yapabileceği işler de tefâvüt eder.Mesela, büyük bir sultanaistinadıolanbirnefer,birşâhınyapamadığıbir işiyapar.Çünkünokta-yı istinadışahtanbüyüktür.Evetkudret-iezeliyetarafındanmemuredilenbaûdayanisivrisineğinNemrud’aolangalebesi81;vebirçekirdeğin 82tarafındanverilenizinvekuvvetebinaenkocabirağacıncihâzâtını,malzemesinitazammunetmesi,yaniiçinealmasıbuhakikatitenviredenbirerhakikattir.

RemizArkadaş! “Katre” namındaki eserimdeKur’ân’dan ilhâmen takip ettiğim yol ile ehl-i

nazarvefelsefenintakipettikleriyolarasındakifarkşudur:

Kur’ân’dantavr-ıkalbeilhamedilenasâ-yıMûsâgibi,mânevîbirasâihsanedilmiştir.Bu asâ ile, kitab-ı kâinatın herhangi bir zerresine vurulursa, derhal mâ-yı hayat çıkar.Çünkümüessirancakeserdegörünebilir.Mânevîasansörhükmündeolanmurakabelerilemâ-yıhayatıbulmakpekmüşküldir.

Vesâitelüzumgösterenehl-inazarise,etraf-ıâlemiarşakadargezmelerilâzımdır.Veouzun mesafede hücum eden vesveselere, vehimlere, şeytanlara mağlup olup caddedençıkmamakiçinpekçokburhanlar,alâmetler,nişanlarlâzımdırkiyoluşaşırtmasınlar.

Kur’ân ise, bize asâ-yı Mûsâ gibi bir hakikat vermiştir ki; nerede olsam, hatta taşüzerindedebulunsam,asâyıvuruyorum,mâ-yıhayatfışkırıyor.Âleminharicinegiderekuzunseferlerevesuborularınınkırılmamasıveparçalanmamasıiçinmuhafazayamuhtaçolmuyorum.Evet

83

beytiylebuhakikat,hakikatiyletebârüzeder.84(Hâşiye)

RemizArkadaş! Nefsin vücudunda bir körlük vardır. O körlük, vücudunda zerre miskal

kaldıkçahakikat güneşiningörünmesinemâni bir hicapolur.Evetmüşahedemle sabittirki; kat’î, yakînî burhanlar ile deliller dolu olan büyük bir kalede, küçük bir taşta birzaafiyetgörünürse,okörolasınefisokaleyitamameninkâreder.Altınıüstüneçevirir.İştenefsincehaleti,hamâkati,bugibiinsafsızcatahribattananlaşılır.

RemizEyinsan!Seninvücudununsahasındayapılanfiillerveişlerdenseninyed-iihtiyârında

bulunan, ancak binde bir nisbetindedir. Bâki kalan Mâlikü’l-mülk’e aittir. Binâenaleyhkendikuvvetinegöreyükal;yoksaaltındaezilirsin.Kılkadarbirşuur ile,büyüktaşlarıkaldırmakteşebbüsündebulunma.Mâlik’ininizniolmaksızınO’nunmülküneeluzatma.Binâenaleyh gafletle, kendi hesabına bir iş yaptığın zaman, haddini tecavüz etme. EğerMâlik’inhesabınaolursaistediğinşeyialveyap.Fakatizinvemeşîetveemridâiresindeolmakşartıyla…İzinvemeşîetinideşeriatındanöğrenirsin.

RemizEy şan ve şerefi, nam ve şöhreti isteyen adam!Gel, o dersi benden al. Şöhret, ayn-ı

riyâdırvekalbiöldürenzehirlibirbaldır.Veinsanıinsanlaraabdveköleyapar.Obelâvemusibetedüşersen 85de,obelâdankurtul…

76ÂlemlerinRabbi,RahmânveRahîmAllah’a,üzerimizdekihaddühesabagelmez lütuflarıadedincehamdüsenâ..bütün insanlığa rahmetvekurtuluşvesilesiolarakgönderdiğihabibiHazretiMuhammed(aleyhissalâtüvesselâm)’a,nezihailefertlerineveseçkinashabınasalâtüselâmolsun.

77“Bütünhamdler,övgülerAllah’adır.”(Fâtihasûresi,1/2)

78(Hâşiye)İhtar:Sath-ıarzmescidinimütehalifvemuntazamharekâtıylatezyinedenocemaat-ıuzmânın,satırlarıandıransaflarınınogüzelmanzarasımuhafazaedilmeküzere,âlem-imisal sayfasındakalem-ikader ile, ilâhîbir fotoğraflatersimveterkimedilmekteolduğuihtimalveimkândanhalîdeğildir.

79İmâmRabbânî,el-Mektûbât 1/27 (18.Mektup), 1/117 (113.Mektup), 1/196 (221.Mektup), 1/301 (277.Mektup),1/317 (287.Mektup), 1/326 (287.Mektup), 2/60 (41.Mektup), 2/126 (74.Mektup), 2/154 (98.Mektup), 3/19 (17.Mektup),3/62(44.Mektup),3/123(92.Mektup)

80 “Dünya, âhiretin tarlasıdır.” manasındaki hadis için bkz.: el-Gazâlî, İhyâu ulûmi’d-dîn 4/19; es-Sehâvî, el-Makâsıdü’l-hasenes.497;Aliyyülkârî,el-Esrâru’l-merfûas.205.

81Bkz.:İbniKesîr,el-Bidâye1/149.

82“Taneleriveçekirdekleriçatlatıpyararak(herşeyigelişmeyolunakoyan)Allah’tır.”(En’âmsûresi,6/95)

83“BütünherşeydeAllah’ınvarlıkvebirliğinigösterenbirâyet(işaret)vardır.”(Bkz.:el-Esfehanî,el-Eğânî4/39;el-Kalkaşendî,Subhu’l-a’şâ12/413;el-übşeyhî,el-Müstatraf1/16,2/280)

84(Hâşiye)İhtar:Kur’ân’ındelâletiylebulduğumyolagitmekisteyeniçinveonaoyolugüzelcetarifetmekiçin,“Risale-iNurKülliyatı”güzelbirtarifçidir…

85“BizAllah’aâidizvevaktigeldiğindeelbetteO’nadöneceğiz.”(Bakarasûresi,2/156)

Hubab(Kur’ân-ıHakîm’inummanından)

86

87

İ’lemeyzikredenvenamazkılankardeş!88ve 89ve 90gibimübarekkelimelerileilânettiğinbirhükümveiddia

ettiğinbirdâvâveişhadettiğinbiritikad,lisanındançıkar-çıkmazmilyonlarcamüminlerintasdikveşehâdetlerineiktiraneder.

Ve keza İslâmiyet’in hak ve hakikat olduğuna ve hükümlerinin doğru ve sadıkolduklarına delâlet edenbütündeliller, şahitler, burhanlar, senin o dâvânın ve itikadınınhakolduğunadelâletederler.

Vekezasöylediğinomübarekvemukaddeskelâmlarapekbüyükyümünler,feyizlerveberekât-ıilâhiyeterettüpeder.

Ve keza cumhur-u müminîn ve muvahhidînin o kelimat-ı mübarekeden kalbenzevkettiklerimâ-yıhayatıveşarab-ıcenneti,sendeomukaddesmaşrapalardaniçersin…

İ’lem! Kavâid-i usûliyedendir ki: Bir mesele hakkında isbat edenin sözü nefyedeninsözünemüreccahtır.Çünküisbatedeninyardımcılarıvar,sözündekuvvetolur.Nefyedeninyardımcısı olmadığından tek kalır, sözünde kuvvet yoktur. Hatta bin adam bir şeyinefyederse,biradamgibidir.Binadamdaisbatederse,isbatedenlerinherbirisibinolur.Çünkü hepsi bir şeye bakıyorlar ve bir noktaya parmak bastıklarından birbirini takviyeediyorlar.Nefyedenlerdebirbirinitakviyeetmekyoktur,herbirisitekkalır.

Mesela, bin pencereden bir yıldızı görüp isbat eden bin adamın her birisi ötekisineyardımcıolur,sözünü takviyeeder.Çünküobinadam,parmakla işaretedergibi,oşeyiisbat ediyorlar.Nefyedenler öyle değildir.Çünkü nefiy için sebep lâzımdır; sebepler deayrı ayrı olur. Mesela, birisi “Gözümde zaafiyet var, göremedim.”, ötekisi “Evimizdepencereyok.”,ötekisi“Soğuktanbaşımıkaldırıpbakamadım.”der.Vehâkeza…Herbirisinefyine, müddeâsına ayrı bir sebep gösterdiğinden, kendisince yıldızın bulunmaması,nefsü’l-emirdedeyıldızınbulunmamasınadelâletetmezkibirbirineyardımcıolsun.

Binâenaleyh bir mesele-i imaniyenin nefyi hakkında ehl-i dalâletin ittifakları haber-ivâhidhükmündedir, tesiriyoktur.Ammaehl-ihidayetinmesâil-i imaniyedeolansözleri,herbirisiötekisineyardımcıdır,takviyeeder…

İ’lemEyyühe’l-Aziz!(Eyazizkardeşimbilki)Birküllneşeyemuhtaçise,cüzüdeoşeyemuhtaçtır.Mesela, bir şecereninmeydana gelmesi için ne lâzım ise, bir semereninvücudunada lâzımdır.Öyle ise, semereninHâlık’ı, şecerenindeHâlık’ı ooluyor.Hattaarzınveşecere-ihilkatindeHâlık’ı,oHâlıkolacaktır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!İkitarafıbirbirindengayetuzakbirmeselevarkiherbirtarafıbirçekirdek gibi sümbül vermiş; ağaç olmuş, dal budak salmış. Böyle bir mesele üzerine,şükûkveevhamınkonmamasılâzımdır.Çünkübirçekirdekdiğerbirçekirdekle,çekirdekolarak toprakaltındakaldıklarımüddetçe iltibasedilebilir.Ammaağaçolduktan,meyveverdikten sonra şek edersen, bütün meyveler senin aleyhinde şehâdet ederler. Eğer bubaşkabirçekirdektirdiye tevehhümetsen,oağacınbütünmeyveleri seni tekzipederler.Elma ağacına inkılab etmiş bir çekirdeği, hanzale ağacının çekirdeği farzetmek sanamüyesser olmaz. Ancak tevehhümle veya bütün elmaların hanzaleye tebdil edilmişolmasıylamümkündürkibudamuhaldir.

Binâenaleyh nübüvvet öyle bir çekirdektir ki: İslâmiyet şeceresi bütün semeratıyla,çiçekleriyleoçekirdektençıkmıştır.Kur’ândahi,seyyaryıldızları ismâredenşemsgibi,İslâmiyet’in on bir rüknünü intac etmiştir. Acaba, bu cihan-baha semerelere bakıpgördüktensonra,çekirdeğindeşüphevetereddütyerikalırmı?Hâşâ…

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Tavus kuşu gibi pek güzel bir kuş, yumurtadan çıkar, tekâmüleder, semâlarda tayarâna başlar. Âfâk-ı âlemde şöhret kazandıktan sonra, yerde kalanyumurtasının kabuğu içerisinde o kuşun güzelliğini, kemâlâtını, terakkiyatını arayıpbulmak isteyen adamın ahmak olduğunda şüphe yoktur. Binâenaleyh tarihlerinnaklettikleriPeygamberimiz’in(aleyhissalâtüvesselâm)bidayet-ihayatınamaddî,sathî,sûrîbirnazarilebakanbiradamşahsiyet-imâneviyesiniidrakedemezvederece-ikıymetinevâsılolamaz.Ancakbidayet-ihayatınavelevâzım-ıbeşeriyetineveahvâl-izâhiriyesineincebirkışır, nazik bir kabuk nazarıyla bakılmalıdır ki o kışır içerisinden, iki âlemin güneşi vetûbagibişecere-iMuhammediye(aleyhissalâtüvesselâm)çıkmıştır.Vefeyz-iilâhîilesulanmışve fazl-ı rabbânî ile tekâmül etmiştir.BinâenaleyhNebiyy-i Zîşan’ın (aleyhissalâtü vesselâm)mebde-ihayatınaaitahvâl-isûriyesindenzayıfbirşeyişitildiğizamanüstündedurmamalı;derhalbaşınıkaldırıpetraf-ıâlemeneşrettiğinurlarabakmalı.

Maahâzâmebde-ihayatına şekve şüphe ilebakanadamherhaldemasdar ilemazhar,menbailemâkes,zâtîiletecelliaralarınıfarkedemiyor.Vebuyüzdenşüpheyedüşer.EvetNebiyy-i Zîşan (aleyhissalâtü vesselâm) tecelliyât-ı ilâhiyeye mazhar ve mâkestir; masdar vemenbadeğildir.ÇünküoZâtyalnızâbiddirveibadetçeherkestenileridir.Demekbukadargörünen terakkiyat, kemâlât O’nun zâtî malı değildir; ancak hariçten verilen Rahmân-ıRahîm’in tecellileridir. Evvelce beyan edildiği gibi hiçbir şey, bir zerreye bile mana-yıismiylemasdar olamaz. Amma bir zerre,mana-yı harfiyle semânın yıldızlarınamazharolur.Yalnızgaflet ileozerreninmasdarolduğuzannıylabakıldığından, sanat-ı ilâhiyeyitâğutîbirtabiatamâlederler.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Dualar,tevhidveibadetinesrarınanumûnedir.Tevhidveibadettelâzımolduğugibi,duaedenkimsede,kalbindedolaşanarzuveisteklerini“Cenâb-ıHakişitir.”deyipKâdirolduğunaitikatetmelidir.Buitikad,Allah’ınherşeyibilirveherşeyekâdirolduğunuistilzameder.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Şuâlemiziyalandıranşemsin,birsineğingözünetecelliilegiripışıklandırması mümkündür. Ve ateşten bir kıvılcımın gözüne girip tenvir etmesi imkânharicidir.Çünkügözüpatlatır.Kezalikbirzerre,Şems-iEzelî’nintecellisinemazharolur.FakatMüessir-iHakikî’yezarfolamaz…

İ’lem eymağrur,mütekebbir,mütemerrid nefis!Sen öyle bir zaafiyet, acz, fakirlik,miskinlik gibi hallere mahalsin ki ciğerine yapışan ve çok defa büyültüldükten sonraancakgörülebilenbirmikrobamukavemetedemezsin;seniyereserer,öldürür…

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Hardaleiletabiredilen,birdarıhabbesihükmündeolankuvve-ihâfızanın ihata ettiğimeydanda gezintiler yapılırken o kadar büyük bir sahraya inkılabederkigezmeklebitmezbirşekilalır.Acabaohardaleniniçindekimeydanıbitiremeyen,ohardalenindairesininesuretlebitirecektir?!Aklınnazarındahardaleninvaziyetiböyleise,aklıngezdiğidairenasıldır?!Aklıdadünyayıyutar.Fesübhanallah!Cenâb-ıHakhardaleyiakıliçindünya..vedünyayıdaakıliçinbirhardalegibiyapmıştır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! İnsanların en büyük zulümlerinden biri de şudur ki: Büyük bircemaatinmesaisine terettüpeden–hasenatı intaceden–semeratı,bir şahsa isnadveonamâl ederler. Bu zulümde bir şirk-i hafî vardır. Çünkü bir cemaatin cüz-ü ihtiyârîsiylekesbettiklerimahsulâtıbirşahsaatfetmek,oşahsınîcadderecesindehârikulâdebirkudretemâlik olduğuna delâlet eder. Hatta eski Yunanîlerin ve vesenîlerin âliheleri, böylezalimânetasavvurat-ışeytaniyeninmahsulüdür…

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Zikredenadamınfeyz-iilâhîyicelpedenmuhteliflatîfelerivardır.Birkısmıkalbveaklınşuurunabağlıdır.Birkısmıdaşuursuz,yanişuurlaratâbideğildir,

91husûlegelir.Binâenaleyhgafletileyapılanzikirlerdahifeyizdenhâlîdeğildir.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Cenâb-ı Hak, insanı pek acîb bir terkipte halketmiştir. Kesretiçindevahdeti,terkipiçindebesâteti,cemaatiçindeferdiyetivardır.İhtivaettiğiâzâ,havasveletâifinherbirisiiçinmüstakillezzetler,elemlerolduğugibi;aralarındagörülensürat-iteavün ve imdattan anlaşıldığı üzere, her birisi arkadaşlarının lezzet, elem veteessüratındandahissealıyorlar.Buhilkatsayesinde,insaneğerubûdiyetyolunagiderse;bütünlezzet,nimet,kemâlâtnevilerininbirkısımlarınamazharolmayaşâyândır.Vekezaeğer enaniyet yolunu takip ederse, çeşit çeşit elem ve azaplara da mahal olmayamüstehaktır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Kelime-iTevhid’intekrarilezikrinedevametmek,kalbipekçokşeylerlebağlayanbağları, iplerikırmakiçindir.Venefsintapacakderecedesanemittihazettiği mahbuplardan yüzünü çevirtmektir. Maahâzâ, zâkir olan zâtta bulunan hâsse ve

latîfelerin ayrı ayrı tevhidleri olduğuna işaret olduğu gibi; onların da onlara münasipşerikleriyleolanalâkalarınıkesmekiçindir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!İnsanınbirakrabasına(mesela)okuduğubirFatiha-yıŞerîfe’denhâsılolansevaptaistifadeetmekte,birilebinmüsavidir.Nasılkiağızdançıkanbirlafzınişitilmesinde, bir cemaat ile bir ferd bir olur.Çünkü latîf şeylermatbaagibidir. İstinsahedilenbirkelimedenbinkelimeçıkar.Vekezanuranîşeylerdevahdetileberabertekessürolduğuna,yanibirnuranîşeydebinsevapbulunduğunabirişarettir…

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Nebiyy-iZîşan’ın (aleyhissalâtü vesselâm)Makam-ıMahmud’u ilâhîbirmâideverabbânîbirsofrahükmündedir.Evettevzîedilenlütuflar,feyizler,nimetlerosofradan akıyor. Resûl-i Zîşan’a (aleyhissalâtü vesselâm) okunan salavât-ı şerîfe, o sofrayaedilen davete icabettir. Ve keza salavât-ı şerîfeyi getiren adam Zât-ı Peygamberîyi(aleyhissalâtüvesselâm)birsıfatlatavsifettiğizaman,osıfatınnereyetaallukettiğinidüşünsünkitekrarbetekrarsalavâtgetirmeyemüşevvikiolsun.

İ’lem ey din âlimi!92(Hâşiye) Ücretim az, ilmime rağbet yok, diye mahzun olma. Çünkümükâfat-ı dünyeviye ihtiyaca bakar, kıymet-i zâtiyeye bakmaz. Meziyet-i zâtiye isemükâfat-ıuhreviyeyenâzırdır.Öyleise,zâtîolanmeziyetinimükâfat-ıuhreviyeyesakla,birkaçkuruşlukdünyametâınasatma.

İ’lemeyhitabet-iumumiyesıfatıilegazetelisanıylakonferansverenmuharrir!Sen,kendi nefsini aşağı göstermeye ve nedamet ederek kusurlarını ilân etmeye hakkın var.Fakat şeâir-i İslâmiye’ye zıd ve muhalif olan herzeler ile İslâmiyet’i lekelendirmeyekatiyenhakkınyoktur.Senikimtevkiletmiştir?Fetvayıneredenalıyorsun?Hangihakkabinaen milletin namına, ümmetin hesabına İslâmiyet hakkında hezeyanları savurarakdalâletinineşirve ilânediyorsun?Milleti,ümmetikendingibidâll zannetme.Dalâletinikime satıyorsun? Burası İslâmiyet memleketidir, Yahudi memleketi değildir. Cumhur-umüminînin kabul etmediği bir şeyin gazete ile ilânı, milleti dalâlete davettir, hukuk-uümmetetecavüzdür.Biradamınhukukunatecavüzecevaz-ıkanunîolmadığıhalde,kocabir milletin belki âlem-i İslâm’ın hukukuna hangi cesarete binaen tecavüz ediyorsun?Ağzınıkapat!..

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Kâfirlerin, müslümanlara ve ehl-i Kur’ân’a düşman olmalarıküfrün iktizasındandır. Çünkü küfür imana zıttır. Maahâzâ Kur’ân, kâfirleri ve âbâ veecdadlarını idam-ı ebedî ile mahkûm etmiştir. Binâenaleyh müslümanlar ile ülfet vemuhabbetleri mümkün olmayan kâfirleremuhabbet boşa gidiyor. Onlarınmuhabbetiylekarşılaşılamaz.Onlardanmedetbeklenilemez.Ancak 93diyeCenâb-ıHakk’ailticaetmeklâzımdır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Kâfirlerinmedeniyetiilemüminlerinmedeniyetiarasındakifark:

Birincisi; medeniyet libasını giymiş korkunç bir vahşettir. Zâhiri parlıyor, bâtını dayakıyor.Dışısüsiçipis,suretime’nûssîretimâkûsbirşeytandır…

İkincisi; bâtını nur, zâhiri rahmet, içi muhabbet, dışı uhuvvet, sureti muavenet, sîretişefkat,cazibedarbirmelektir.

Evet mümin olan kimse, iman ve tevhid iktizasıyla, kâinata bir mehd-i uhuvvetnazarıyla baktığı gibi; bütün mahlûkâtı, bilhassa insanları, bilhassa İslâmları birbiriylebağlayanipde,ancakuhuvvettir.Çünküimanbütünmüminleribirbabanıncenah-ışefkatialtındayaşayankardeşlergibikardeşaddediyor.Küfürise,öylebirbürûdettirkikardeşleribilekardeşliktençıkarır..vebütüneşyadabirneviecnebiliktohumunuekiyor..veherşeyiherşeyedüşmanyapıyor.Evethamiyet-imilliyelerindebiruhuvvetvarsada,muvakkattır..ve ezelî, ebedî iftirak ve firak ilemuttasıl vemahduttur. Eğer istersen hayalinleNurşinkaryesindekiSeydâ’nınmeclisinegitbak.Oradafukarakıyafetindemelikler,padişahlarveinsan elbisesindemelâikeleri bir sohbet-i kudsiyede göreceksin. Sonra Paris’e git ve enbüyüklocalarınagir,göreceksinkiakreplerinsanlibasıgiymişlerveifritleradamsuretinialmışlarilââhir…

Amma kâfirlerin medeniyetinde görülen mehâsin ve yüksek terakkiyat-ı sanayi,(bunlar)tamamenmedeniyet-iİslâmiye’den,Kur’ân’ınirşadatından,edyân-ısemâviyedenin’ikâs ve iktibas edildiği, “Lemeât” ile “Sünûhat” eserlerimde istenildiği gibi izah veisbatedilmiştir…

94

İ’lem!Mesâil-idiniyedenolaniçtihadkapısıaçıktır.Fakatşuzamandaorayagirmeyealtımânivardır…

Birincisi: Nasıl ki kışta fırtınaların şiddetli olduğu bir vakitte, dar delikler dahiseddedilir;yenikapılaraçmakhiçbircihetlekâr-ıakıldeğil.Hemnasılkibüyükbirselinhücumunda tamir için duvarlarda delikler açmak gark olmaya vesiledir. Öyle de şumünkerat zamanında ve âdât-ı ecânibin istilâsı ânında ve bid’aların kesreti vaktinde vedalâletin tahribatı hengâmında, içtihad nâmıyla kasr-ı İslâmiyet’ten yeni kapılar açıpduvarlarında muharriplerin girmesine vesile olacak olan delikler açmak, İslâmiyet’ecinâyettir…

İkincisi:Dininzaruriyatıkiiçtihadonlaragiremez.Çünkükat’îvemuayyendirler.Hemozaruriyat,kutvegıdahükmündedirler;şuzamandaterkeuğruyorlarvetezelzüldedirler.Ve bütün himmet ve gayreti onların ikamesine ve ihyasına sarf etmek lâzım gelirken,İslâmiyet’in nazariyat kısmında ve selefin içtihadat-ı safiyâne ve hâlisanesiyle bütünzamanlarınhâcâtınadargelmeyenefkârlarıolduğuhâlde,onlarıbırakıp,heveskârâneyeniiçtihadlaryapmak;bid’atkârânebirhıyanettir.

Üçüncüsü:Herzamanın insanlarınca,kıymetliaddedilerekefkârıcelpedencazibedarbirmetâmerguptur.Meselabuzamandaenrağbetli,eniftiharlı;siyasetleiştigalvedünyahayatını temin etmektir. Selef-i sâlihîn asrında ve o zaman çarşısında enmergupmetâ,Hâlık-ısemâvâtvearzınmarziyatlarınıvebizdenarzularınıkelâmındanistinbatetmekve

nur-unübüvvetveKur’ân ilekapatılmayacakderecedeaçılanâhiretâlemindeki saadet-iebediyeyi kazandırmak ve vesâilini elde etmek idi. Bu itibarla, o zamanlarda bütünfikirler,kalpler, ruhlarmarziyat-ı ilâhiyeyibilmekveöğrenmeyemüteveccih idi.Bununiçin, istidat ve iktidarı olanlar o zamanlarda vukua gelen bütün ahvâl ve vukuat vemuhaverattandersalmakla,içtihadlarazeminteşkiledenyüksekistidatlarvücudagelirdi.Şimdiise,fikirvekalblerinteşettütü,inâyetvehimmetlerinzaafiyeti,insanlarınsiyasetvefelsefeye iptilâ ve rağbetleri yüzünden, bütün istidatlar fünûn-u hâzıra ve hayat-ıdünyeviyeyemüteveccihtir.Ahkâm-ıdiniyeyesarfedilecekmüstakimbiriçtihadyoktur.

Dördüncüsü:İçtihadkapısındanİslâmiyet’egiripmesâilinigenişlendirmeyemeyledenadamınmaksadı, zaruriyata imtisal ile takvavekemâlemazhariyet ise, güzeldir.Ammazaruriyatı terk ve hayat-ı dünyeviyeyi, hayat-ı uhreviyeye tercih eden adam ise onuniçtihadameyli,meylü’t-tahriptir;tekliftençıkıpkaçmakiçinbiryolbulmaktır.

Beşincisi: Her şeyin, her hükmün vücuda gelmesi bir illete binaen olduğu gibi birmaslahatadahi tâbidir.Fakatmaslahat illetdeğildir; ancak tercih edicibirhikmettir.Buzamanınefkârı,bizzat saadet-idünyayamüteveccihtir.Şeriatınnazarı isebizzat saadet-iuhreviyeyemütevecciholup,bittabîdünyayadanâzırdır.Çünküdünyaâhiretevesiledir.

Umumîbir beliyyeolanve nâsın onamüptelâ olduğu çok işler vardır ki zaruriyattanolmuştur. O gibi işler sû-i ihtiyâr ile gayrimeşru meyillerden doğmuş olduklarından,mahzuratı ibâhe eden zaruriyattandeğildir.Ve ruhsat vemüsaade-i şer’iyenin şümulünedahilolamazlar.Meselabiradamsû-iihtiyârıylaharambirtarzdakendinisarhoşetse,hâl-isekirdeyaptığı tasarrufattamazurolamaz.Buzamandabugibi içtihadlar,semâvîdeğilancakarzîiçtihadlardır.

Bu gibi içtihadlar ile Hâlık-ı semâvât ve arzın hükümlerinde yapılan tasarrufatmerduttur.Meselabazıgafiller,hutbeninTürkçeokunmasını istihsanediyorlarkihalkınbilhassa siyasî ahvâlden haberleri olsun. Hâlbuki bu gibi ahvâl-i siyasiye yalandan,hileden,şeytanîfikirlerdenhâlîdeğildir.Hutbemakamıiseahkâm-ıilâhiyenintebliğiiçinittihazedilmişbirmakamdır.

Soru:Avâm-ınâsArabî’denhaberdardeğildir,fehmedemez?Cevap:Avâm-ınâs,zaruriyatvemüsellemat-ıdiniyeyemuhtaçtır.Vehutbemakamıda

bugibihükümlerintebliğiiçindir.Buhükümlerkisve-iArabiyeiçindetafsilendeğilsedeicmalen avâm-ı nâsa mâlûm ve maruftur. Maahâzâ lisan-ı Arap’ta bulunan şehâmet,yükseklik,meziyet,satvetdiğerlisanlardayoktur…

İ’lemeygafletli,sağırvekörolarak,zulmetleriçindeesbabaibadetedenahmaklar!Cenâb-ıHakk’ınvücûb-uvücudvevahdetine,kâinatınmürekkebatıvezerratınınellibeşvecihleyaptıklarışehâdetlerinbirvechiniyazacağım,şöyleki:

Eşyanınîcadı,yanefislerineveyaesbabaolanisnadı,hayretveistiğrabımûciptir.Buda

red ve inkârı îcab eder. Bu dahi dalâletleri intac eder. Bu ise ızdırabat-ı ruhiye veteşevvüşat-ı akliyeye sebep olur. Bu da ruhları ve akılları firar ettirmekle Vâcibü’l-vücûd’a iltica etmeye mecbur eder. Zira her müşkülât, O’nun kudretiyle hallolur. Veaçılmaz düğümler, O’nun iradesiyle açılır. Ve kalbler O’nun zikriylemutmain olur. Buhakikatişöylebirmuvâzeneileizahedeceğim,şöyleki:

Mevcudâtınfâili–yanieşyayıvücudagetiren–yavâcibvevâhiddirveyahutdamümkinvekesîrdir.Fâil,vâcibvevâhidolduğutakdirde,nekülfetvarnedegarâbetvar;olsabilevehmîolur.Esbaba isnadedildiği takdirde,külfetvegarâbetvehmîliktençıkar;kat’îvehakikî bir şekilde tahakkuk eder. Çünkü kusur ve zaafiyetten hâlî olmayan esbab-ıkesîredenhiçbirsebep,birmüsebbebiomuzunakaldıramaz.Vebirşeyin îcadındagayr-imütenâhiesbabın iştiraki lâzımdır.Meselabal arısıher şeylealâkadarolduğundan, eğerîcadıesbabaisnadedilirse,semâvâtvearzıniştiraklerilâzımdır.

Maahâzâ, kesretin vâhidden sudûru, vâhidin kesretten sudûru kadar zahmet değildir,dahakolaydır.Meselabirkumandanınefrâd-ıkesîreyeverdiğiintizamveyaptırdığıişleri,oefrâd-ıkesîre,kendibaşlarınabüyükbirmüşkülâttansonrayapabilirler.

Maahâzâ, îcadın esbaba isnadında lâyüad külfet, garâbet olmakla beraber pek çokmuhalâtazeminteşkilediyor:

1–HerbirzerredeVâcibü’l-vücûd’unsıfatlarınınfarzılâzımdır.

2–Ulûhiyettegayr-imütenâhişerikleriniştirakilâzımgelir.

3– Her bir zerrenin hem hâkim hemmahkûm olması lâzım gelir. Kubbeli binalardabirbirinedayanmakladüşmektenkurtulantaşlargibi.

4–Şuur,iradevekudretgibisıfatlarınherzerredebulunmasılâzımgelir.Çünkühüsn-üsanatbusıfatlarıiktizaeder.Şuhakikatiizahiçinbirkaçmisalsöyleyeceğiz:

Birincisi: Şems şeffafiyet sırrına binaen, şişelerin zerrelerinde, arzın denizlerinde,semânınseyyarelerindemüsâvâtüzerinetecellieder.

İkincisi:Mukabelesırrınabinaen,merkezdekibirlâmbanındaireyiteşkiledenaynalaranisbet-iin’ikâsıbirdir.

Üçüncüsü:Nurdanveyanuranîbirşeydentenevvüretmekveziyaalmakhususunda,birilebinbirdir.Nuranîniniktizasıöyledir.

Dördüncüsü: Muvâzene sırrına binaen, hassas bir terazinin iki kefesinde iki cevizveyahut iki güneş bulunsa; hangi kefesine bir şey ilâve edilirse, o aşağı iner; ötekisihavayakalkar.

Beşincisi:Büyükbirsefineilegayetküçükbirsefineyisevkvetahrikhususundafarkyoktur;–kaptan;isterbirçocukolsun,isterbüyükolsun–çünküintizamvardır.

Altıncısı: Hayvan-ı nâtık gibi bir mahiyet-i mücerredenin küçük ve büyük efrâdınanisbetibirdir.

Hülâsa:Kalîl ilekesîr,küçük ilebüyükarasındabir şey-ivâhide isnadlarında tefâvütolmadığı, imkân dairesinde olduğu şu misaller ile tavazzuh etti. Binâenaleyh eşyadabulunan intizam,muvâzene, evâmir-i tekviniyeyekarşı imtisal, itaat, kudret-i ezeliyeninnuraniyeti,eşyanıniçyüzününşeffafiyetigibisırlardandolayı;birsinekilearzınihyası,bir ağaç ile semâvâtın îcadı, bir zerre ile güneşin yaratılışı Vâcibü’l-vücûd’a nisbetlemütesâvidir. Evet müsâvât ve adem-i tefâvütü göz ile görünür. Bak!Mahiyeti meçhul,mu’cizatıylamâlûmolankudret-i ezeliyenin, bilhassa semerat ve sebzelerdeki nakışları,sanatları,esbabahavaleedilirse,esbapaltındaezilecektir.

Elhâsıl:Hayatî,vücudî,nuranîşeylerinîcadındaüçnoktavar:

BirinciNokta:Kudretinumûr-uhasise ilezâhirenmübaşeretigörünmemek içinperdeolmaküzereesbapvaz’edilmiştir..

İkinci Nokta: Hayat, vücud ve nurun, dışları gibi içleri de şeffaf olduğundan, kesifperdelerhükmündeolanesbapvaz’edilmemiştir.Yalnızpekince,nazikperdeleriandıranvesâitvarsadaaltındadest-ikudretgörünür.

Üçüncü Nokta: Kudret-i ezeliyenin tesirinde, tasniinde külfet yoktur. Evet bir incirçekirdeğindenkocabirincirağacınıveincebirsapilekocabirkavunubağlayıpçıkarankudretehiçbirşeyağırgelmez.Şöylemu’cizatıylamâlûmolankudretSahibi’ninvücudu,zuhuru; kâinatın vücudundan, zuhurundan daha zâhirdir. Çünkü her bir masnû, kendinefsine birkaç vecihle aynen delâlet eder. Fakat Sâni’ine, hem aynen, hem aklen çokvecihler ile delâletleri vardır. Ve hangi bir masnûun vücudu esbaptan istenilirse, bütünesbaptoplanıpbirbirineyardımlarıolsabile,omasnûunbenzeriniyapamazlar…

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! İnsanın akıl ve fikir meydanı öyle bir vüs’attedir ki ihatasımümkün değildir; ve o kadar dardır ki iğneye mahal olamaz. Evet bazen zerre içindedönüyor,katreiçerisindeyüzüyor,birnoktadahapsoluyor.Bazendeâlemibirkarpuzgibieline alır ve kâinatı misafireten getirir, akıl odasında misafir eder. Bazen de o kadarhaddini tecavüz eder, yükseğe çıkar ki; Vâcibü’l-vücûd’u görmeye çalışır. Bazen deküçülür,zerreyebenzer.Bazendesemâvâtkadarbüyür.Bazendebirkatreyegirer.Bazendefıtratvehilkatiiçinealır…

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Cenâb-ıHakk’ın insana verdiği nimetler, ister âfâkî olsun isterenfüsîolsun,bazışeraitaltındainsanagelipvusûlbuluyor.Meselaziya,hava,gıda,savtve sadâ gibi nimetlerden insanın istifade edebilmesi ancak göz, kulak, ağız, burun gibivesâitin açılmasıyla olur. Bu vesâit, Allah’ın halk ve îcadıyla olur. İnsanın eli, kesb veihtiyârındayalnızovesâitiaçmaktır.

Binâenaleyh o nimetleri yolda bulmuş gibi sahipsiz, hesapsız olduğunu zannetmesin.

AncakMün’im-iHakikî’nin kasdıyla gelir, insanda ihtiyârıyla alır. Sonra ihtiyaca görein’amedeniniradesiylebedenindeintişareder.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Herhangi bir şeyin sonu ve âhiri, intizam ve güzellikçeevvelinden aşağı olmadığı gibi; zâhiri ve sureti de sanat ve hikmetçe bâtınından güzeldeğildir. Öyle ise eşyanın iç yüzlerini ve nihayetlerini sahipsiz zannedip, tesadüflerehavale etme. Çiçekle, çiçekten çıkan semeredeki eser-i sanat ve hikmet; çekirdekle,çekirdekten çıkan filizin eser-i sanat ve nakşından aşağı değildir. Binâenaleyh Sâni-iZülcelâlhemEvvel’dirhemÂhir,hemZâhir’dirhemBâtın… 95

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Kur’ân’ın i’câzı, tahrifine bir seddir. Evet madem Kur’ânmu’cizedir, beşer onun taklidini yapamaz. Âyetleri başka kelâmlar ile tebdil edilmekletahrif ve tağyiri mümkün değildir. Çünkü müfessir, müellif, mütercim; muharrefüslûplarını, kisvelerini âyâtın kisvesiyle iltibas ettiremezler. Âyetlerde i’câz damgasıvardır.Odamganınaltındaolmayankelâmlarâyetaddedilemez.Öyle ise i’câz, tahrifvetağyirikabuletmez.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Kur’ân-ı Kerîm; nimetleri, âyetleri, delilleri tâdât ederken96 âyet-i celilesi tekrar ile zikredilmekte olduğundan şöyle bir delâlet vardır ki:

Cin ve insin en çok isyanlarını, en şedit tuğyanlarını, en azîm küfranlarını tevlid edenşöyle bir vaziyetleridir ki; nimet içinde in’amı görmüyorlar. İn’amı görmediklerindenMün’im-iHakikî’dengaflet ederler.Mün’im’dengafletleri sâikasıylaonimetleri esbabaveyatesadüfeisnadederek,Allah’tanonimetleringeldiğinitekzipediyorlar.Binâenaleyhherbirnimetinbidayetinde,müminolankimsebesmeleyiokusun.VeonimetinAllah’tanolduğunukasdetmekle,kendisiancakAllah’ınismiyle,Allah’ınhesabınaaldığınıbilerek,Allah’aminnetveşükranlamukabeledebulunsun.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! İnsan kalben ve fikren hakâik-i ilâhiyeye bakıp düşündüğüzaman,bilhassanamazveibadetesnasında,gerekşeytantarafından,gereknefsitarafındanpek fena, pis ve çirkin vesveseler, hatıralar, sinekler gibi kalbe, akla hücumederler.Bugibi hevaî, vehmî ve çirkin şeylerin def’iyle uğraşan adam, o vesveseleremağlup olur.Ancakonlarımağlupedipkaçırmakçaresi,müdafaayıterkediponlarileuğraşmamaktır.Evet arılar ile uğraşıldıkça onlar hücumlarını arttırırlar. Onlara karışılmadığı takdirde,insanıterkeder,giderler.Hemdeogibivesveselerin,nehakâik-iilâhiyeyevenedeseninkalbine bir mazarratı yoktur. Evet pis bir menzilin deliklerinden semânın güneş veyıldızlarına,cennetingülveçiçeklerinebakılırsa,odeliklerdekipisliknebakanavenedebakılanabulaşmaz;vefenabirtesiretmez.97(Hâşiye)

İ’lemEyyühe’s-Said!Nedir bu gurur ve nedir bu gaflet?!Nedir bu haşmet, nedir buistiğna,nedirbuazamet?!Elindekiihtiyâr,birkılkadardırveiktidarınbirzerrekadardır.Ve hayatın söndü, ancak bir şûle kaldı. Ömrün geçti, şuurun söndü, bir lem’a kaldı.Şöhretingitti,ancakbirânkaldı…

Zamanıngeçti,kabirdenbaşkamekânınvarmı?Bîçare!Aczinevefakrınabirhadvarmı? Emellerin nihayetsizdir, ecelin yakındır. Evet böyle acz ve fakrınla iktidar veihtiyârdan hâlî bir insanın ne olacak hâli? Hazâin-i rahmet sahibi Hâlık-ı Rahmân-ıRahîm’e,böylebiraczileitimatetmeklâzımdır.O’durherkesenokta-yıistinad;O’durherzayıfacihet-iistimdad…

86Hâlık-ıKerim,kendimülkünüsendensatınalıyor.Cennetgibibüyükbirfiyatıverir.Hemomülküseniniçingüzelcemuhafazaediyor.Kıymetiniyükselttiriyor.Yine sana,hembâki,hemmükemmelbir suretteverecektir.Öyle ise, eynefsim!Hiçdurma.Birbiriiçindebeşkârlıbuticaretiyap.Tâbeşhasarettenkurtulup,beşkazancıbirdenkazanasın.

87ÂlemlerinRabbi,RahmânveRahîmAllah’a,üzerimizdekihaddühesabagelmez lütuflarıadedincehamdüsenâ..bütün insanlığa rahmetvekurtuluşvesilesiolarakgönderdiğihabibiHazretiMuhammed(aleyhissalâtüvesselâm)’a,nezihailefertlerineveseçkinashabınasalâtüselâmolsun.

88“ŞehadetederimkiAllah’tanbaşkailâhyoktur.”(Müslim,salât60;Tirmizî,salât216;EbûDâvûd,salât178;AhmedİbniHanbel,el-Müsned1/292)

89“MuhammedAllah’ınresûlüdür.”(Fetihsûresi,48/29)

90Bütünhamdler,övgülerAllah’adır.

91Durumunfarkında,idrakindeolmaksızın…

92(Hâşiye)Ehemmiyetlidir.

93“Allahbizeyeter.Onegüzelvekildir!”(Âl-iİmransûresi,3/173)

94Buikieseremüracaatetkiböyleceinsanlarıngafilkaldıklarıbüyükbirmeseleyigörürsün.

95“Oherşeyihakkıyla işitir,mükemmel tarzdabilir.” (Bakarasûresi,2/137,En’âmsûresi,6/13,115;Enbiyâsûresi,21/4;Ankebûtsûresi,29/5,60)

96“OhaldeRabbinizinnimetlerindenhangibiriniinkâredebilirsiniz?”(Rahmânsûresi,55/13,16,18;…)

97 (Hâşiye)Oçirkin sözler seninkalbinin sözlerideğil.Çünküseninkalbinondanmüteessirvemüteessiftir.Belkikalbeyakın olan lümme-i şeytanîden geliyor. Mesela sen namazda, Kâbe karşısında, huzur-u ilâhîde âyâtı tefekkürdeolduğun bir halde, şu tedâi-yi efkâr seni tutup en uzakmâlâyâniyat-ı rezileye sevk eder.Mesela:Aynanın içindekiyılanıntimsâliısırmaz.Ateşinmisaliyakmaz.Venecasetingörünmesiaynayıtelvisetmez.

(Hâşiye)98

98(Hâşiye)BuFârisîmünâcat,kısalığınarağmençokuzunhakikatleriihtivaetmektedir.Ankara’daotuzbeşseneevveltabedildiğivakit,AfganSefiriSultanAhmedçokbeğenmişveAfganŞâhınabiradetbumünâcattanhediyegöndermiştir.TürkçetercümesiİhtiyarlarRisalesi’ndeveOnYedinciSöz’deolduğundan,tercümeedilmedi…

Müellif

(Bukısım,müellifinkendiTürkçe’sidir)

BinÜçYüzOtuzDokuzTarihinde,Meclis-iMeb’usan’aHitabenYazdığımBirHutbenin

Suretidir

99

Eymücahidîn-iİslâm!Eyehl-ihallüakit!Bufakirinbirmeseledeonsözünü,birkaçnasihatınıdinlemeniziricaediyorum.

Evvelâ:Şumuzafferiyettekihârikulâdenimet-iilâhiyebirşükranisterkidevametsin,ziyadeolsun.Yoksa,nimetşükrügörmezsegider.MademkiKur’ân’ı,Allah’ıntevfikiyledüşmanın hücumundan kurtardınız; Kur’ân’ın en sarih ve en kat’î emri olan salât gibiferâiziimtisaletmenizlâzımdır.Tâonunfeyziböyleharikasuretindeüstünüzdetevâlivedevametsin.

Sâniyen:Âlem-iİslâm’ımesrurettiniz,muhabbetveteveccühünükazandınız.Lâkinoteveccüh vemuhabbetin idamesi, şeâir-i İslâmiye’yi iltizam ile olur. Zira,Müslümanlarİslâmiyethesabınasiziseverler.

Sâlisen:Buâlemdeevliyaullahhükmündeolangaziveşühedalarakumandanlıkettiniz.Kur’ân’ın evâmir-i kat’iyesine imtisal etmekle, öteki âlemde de o nuranî güruha refikolmayaçalışmak,sizingibihimmetlilerinşe’nidir.Yoksa,buradakumandanikenoradabirneferdenistimdad-ınuretmeyemuztarkalacaksınız.Budünya-yıdeniyye,şanveşerefiyleöylebirmetadeğilkisizingibiinsanlarıişbâetsin,tatminetsinvemaksud-ubizzatolsun.

Râbian:Bumillet-i İslâm’ın cemaatleri –çendanbir cemaat namazsızkalsa, fâsıkdaolsa yine– başlarındakini mütedeyyin görmek ister. Hatta umum Kürdistan’da umummemurlara dair en evvel sordukları suâl bu imiş: “Acaba namaz kılıyor mu?” derler.Namaz kılarsa mutlak emniyet ederler; kılmazsa, ne kadar muktedir olsa nazarlarındamüttehemdir.

Birzaman,Beytüşşebapaşâirindeisyanvardı.Bengittim,sordum:

–“Sebepnedir?”

Dedilerki:

– “Kaymakamımız namaz kılmıyordu, rakı içiyordu. Öyle dinsizlere nasıl itaatedeceğiz?”

Busözüsöyleyenlerdenamazsız,hemdeeşkıyaidiler.

Hâmisen:Enbiyânınekserişarktavehükemanınağlebigarptagelmesikader-iezelîninbirremzidirkişarkıayağakaldıracakdinvekalbdir,akılvefelsefedeğil.Şarkıintibaha

getirdiniz, fıtratına muvafık bir cereyan veriniz. Yoksa, sa’yiniz ya hebâen gider veyamuvakkat,sathîkalır…

Sâdisen: Hasmınız ve İslâmiyet düşmanı olan frenkler dindeki lâkaytlığınızdan pekfazlaistifadeettilerveediyorlar.Hattadiyebilirimkihasmınızkadarİslâm’azararveren,dinde ihmalinizden istifade eden insanlardır. Maslahat-ı İslâmiye ve selâmet-i milletnamına,bu ihmalia’mâle tebdiletmenizgerektir.Görülmüyormuki İttihatçılarokadarharikaazmüsebatvefedakârlıklarıyla,hattaİslâm’ınşuintibahınadabirsebepolduklarıhâlde, bir derece dinde lâübalilik tavrını gösterdikleri için, dahildekimilletten nefret vetezyifgördüler.Hariçtekiİslâmlardindekiihmallerinigörmedikleriiçinhürmetiverdiler.

Sâbian: Âlem-i küfür, bütün vesâitiyle, medeniyetiyle, felsefesiyle, fünûnuyla,misyonerleriyle âlem-i İslâm’a hücum ve maddeten uzun zamandan beri galebe ettiğihâlde,–âlem-iİslâm’a–dinengalebeedemedi.Vedahilîbütünfirak-ıdâlle-iİslâmiyedebirer kemmiye-i kalîle-i muzırra suretindemahkûm kaldığı; ve İslâmiyet metanetini vesalâbetini sünnet ve cemaatle muhafaza eylediği bir zamanda, lâübaliyane, Avrupamedeniyet-ihabisekısmından süzülenbir cereyan-ıbid’atkârâne, sinesindeyer tutamaz.Demek âlem-i İslâm içindemühim ve inkılâpvâri bir iş görmek, İslâmiyet’in desâtirineinkıyadileolabilir,başkaolamaz.Hemolmamış,olmuşisedeçabukölüp,sönmüş…

Sâminen:Zaaf-ıdinesebepolanAvrupamedeniyet-isefihânesiyırtılmayayüztuttuğubir zamanda ve medeniyet-i Kur’ân’ın zuhura yakın geldiği bir anda, lâkaydâne veihmalkârâne müsbet bir iş görülmez. Menfîce, tahripkârâne iş ise bu kadar rahneleremaruzkalanİslâmzâtenmuhtaçdeğildir.

Tâsian:Sizinbu“İstiklâlHarbi”ndekimuzafferiyetiniziveâlîhizmetinizitakdiredenvesizicanudildenseven,cumhur-umüminîndir.Vebilhassatabaka-yıavâmdırkisağlammüslümanlardır.Siziciddîsevervesizitutarvesizeminnettardırvefedakârlığınızıtakdirederler.Veintibahagelmişencesîmvemüthişbirkuvvetisize takdimederler.Sizdahi,evâmir-iKur’âniye’yiimtisalileonlaraittisalveistinadetmenizmaslahat-ıİslâmnamınazarurîdir.Yoksa, İslâmiyet’ten tecerrüd eden bedbaht,milliyetsizAvrupameftunu frenkmukallitleri, avâm-ı müslimîne tercih etmek, maslahat-ı İslâm’a münâfi olduğundan,âlem-iİslâmnazarınıbaşkatarafaçevirecekvebaşkasındanistimdadedecek…

Âşiren: Bir yolda dokuz ihtimal-i helâket, tek bir ihtimal-i necat varsa; hayatındanvazgeçmiş,mecnunbircesurlâzımkioyolasülûketsin.Şimdi,yirmidörtsaattenbirsaatiişgaleden farznamazgibizaruriyat-ıdiniyede,yüzdedoksandokuz ihtimal-inecatvar.Yalnız, gaflet ve tembellik haysiyetiyle, bir ihtimal zarar-ı dünyevî olabilir. Hâlbukiferâizinterkinde,doksandokuzihtimal-izararvar.Yalnızgafletvedalâleteistinad,tekbirihtimal-i necat olabilir. Acaba dine ve dünyaya zarar olan ihmal ve ferâizin terkine nebahanebulunabilir?Hamiyetnasılmüsaadeeder?

Bahusus bu güruh-umücahidîn ve bu yüksekmeclisin ef’âli taklit edilir.Kusurlarını

milletyataklitveyatenkitedecek;ikisidezarardır.Demekonlardahukukullah,hukuk-uibadıdatazammunediyor.Sırr-ıtevatürveicmaıtazammunedenhadsizihbaratıvedelâilidinlemeyen ve safsata-yı nefis ve vesvese-i şeytandan gelen bir vehmi kabul edenadamlarla,hakikîveciddîişgörülmez.

Şuinkılâb-ıazîmintemeltaşlarısağlamgerek.Şumeclis-iâlîninşahsiyet-imâneviyesi,–sahipolduğukuvvetcihetiyle–mana-yısaltanatıderuhteetmiştir.Eğerşeâir-iİslâmiye’yibizzatimtisaletmekveettirmeklemana-yıhilâfetidahivekâletenderuhteetmezse,hayatiçin dört şeyemuhtaç fakat an’ane-imüstemirre ile günde lâakal beş defa dinemuhtaçolan,şufıtratıbozulmayanvelehviyat-ımedeniyeileihtiyacat-ıruhiyesiniunutmayanbumilletinhâcât-ıdiniyesinimeclistatminetmezse,bilmecburiyemana-yıhilâfeti,tamamenkabulettiğiniz ismeve lafzaverecek.Omanayı idameetmek içinkuvvetidahiverecek.Hâlbukimecliselindebulunmayanvemeclistarîkiyleolmayanböylebirkuvvet,inşikak-ıasâya sebebiyet verecektir. İnşikak-ı asâ ise, 100 âyetine zıttır. Zaman cemaatzamanıdır.Cemaatınruhuolanşahs-ımânevîdahametindirvetenfiz-iahkâm-ışer’iyeyedaha ziyade muktedirdir. Halife-i şahsî, ancak ona istinad ile vezaifi deruhte edebilir.Cemaatınruhuolanşahs-ımânevîeğermüstakimolsa,ziyadeparlakvekâmilolur;eğerfenaolsa,pekçokfenaolur.Ferdin,iyiliğidefenalığıdamahduttur.Cemaatınisegayr-imahduttur.Haricekarşıkazandığınıziyiliği,dahildekifenalıklabozmayınız.Bilirsinizkiebedîdüşmanlarınızvezıtlarınızvehasımlarınız, İslâm’ınşeâirini tahripediyorlar.Öyleise zarurî vazifeniz, şeâiri ihya ve muhafaza etmektir; yoksa şuursuz olarak şuurludüşmana yardımdır. Şeâirde tehâvün, zaaf-ı milliyeti gösterir. Zaaf ise düşmanı tevkifetmez,teşci’eder…

102 101

99“Şüphesiznamaz,müminlerüzerinevakitleribellibirfarzdır.”(Nisâsûresi,4/103)

100“Hepiniztoptan,Allah’ınipine(dinine)sımsıkısarılın.”(Âl-iİmransûresi,3/103)

101“Allahbizeyeter.Onegüzelvekildir!”(Âl-iİmransûresi,3/173)

102“Onegüzelmevlâ,negüzelyardımcıdır!”(Enfâlsûresi,8/40)

İ’lemEyyühe’l-Aziz!(Eyazizkardeşimbilki!)

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Hakâik-iimaniyeyiisbatiçinîradedilenburhanvedelilleritetkikederken,şukocamanneticeyibuzayıf,nahifdelilintacedemezdiyetenkidattabulunma.Zirazaafiyetiyleittihamettiğinodelilinsağındavesolundabulunantakviyekuvvetlerivekıtaları pek çoktur. Evet İslâmiyet’in sıdkına delâlet eden şahitlerden, şehîdlerden,burhanlardan, delillerden, emârelerden her birisi, o müdafaa meydanında arkadaşınıhimaye etmekle sıhhat raporunu imzalayarak sağlam olduğunu tasdik eder. O da, onunilimvehaberineehl-ivukufolur.Çünkühakâik-iimaniyedehedefsübuttur,nefiydeğildir.Sabit olan bir şeyi gösterenlerin biri, bin gibidir. Zira sübutta gösterenlerin göstermetarzlarıbirbirineuygunvemuvafıkolduğundan,herbirisiötekileritezkiyevetasdiketmişolur.Nefiycihetinde,nefyedenlerin şehâdetlerinde tevafukyoktur.Nefiylerinemütehalifesbapgösterirler.Bununiçin,şehâdetleribirbirininsıhhatinedelilolamaz.Çünkütevafukyok.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Bazenbirşeyeşiddetlimuhabbet,oşeyininkârınasebepolur.Vekezaşiddet-ihavfvegayetazametveaklınihatasızlığıdainkârasebepolur.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Hanzalenin çekirdeğinde hanzale ağacı mündemiç ve dahilolduğugibicehennemindeküfürvedalâlettohumundamüstetirbulunduğunu,şuhûdîbiryakînilemüşahedeettim.Vekezanasılkihurmanınçekirdeği,hurmaağacınahâmiledir.Aynen öyle de, iman habbesinde de cennetinmevcut olduğunu hads-i kat’î ile gördüm.Çünküoçekirdeklerinağaçlaratahavvülveinkılâplarıgaripolmadığıgibiküfürvedalâletmanası da tâzib edici bir cehennemi, iman ve hidayet de bir cenneti intaç edeceğindeistib’adyoktur.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Tohum olacak bir habbenin kalbi, yani içi delindiği zaman,elbette sümbüllenip neşv ü nema bulamaz; ölür gider. Kezalik ene ile tabir edilenenaniyetin kalbi, “Allah, Allah” zikrinin şuâ ve hararetiyle yanıp delinirse, büyüyüpgafletlefiravunlaşamaz.VeHâlık-ısemâvâtvearzaisyanedemez.Ozikr-iilâhîsayesinde,ene mahvolur. İşte Nakşibendîler, zikir hususunda ittihaz ettikleri zikr-i hafî sayesindekalbin fethiyle, ene ve enaniyetmikrobunu öldürmeye ve şeytanın emirberi olan nefs-iemmârenin başını kırmaya muvaffak olmuşlardır. Kezalik Kâdirîler de zikr-i cehrîsayesindetabiattâğutlarınıtârumâretmişlerdir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Âlemde her şeyin yüzünde hikmet eserleri göründüğü gibi enuzak, en geniş, en ince kesretin tabakaları üstünde de hikmet, ihtimam eserlerigörülmektedir. Evet kesret ve tekessürün müntehası ve neticesi olan insanın sayfa-yıvechinde, cephesinde, cildinde, ellerinin içlerinde kalem-i kader ile pek çok çizgiler,hatlar, nakışlar, nişanlar yazılmıştır. Mâlûmdur ki insanın şu sayfalarında yazılan o

kelimeler, harfler, noktalar, harekeler, ruh-u insanîde bulunan manalara, mâneviyatlaradelâlet ettikleri gibi, fıtratında kader tarafından yazılan mektuplara da işaretleri vardır.Arkadaş, insanıngeçen sayfalarınakaderinyazdığıhâşiye, tesadüfve ittifakınduhûlünebirmenfezbırakmamıştır.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Şu dünya hayatına muhabbetle müptelâ olan bazı insanlar, ohayatınvücudagelmesindenmaksatvegaye,yalnızohayatahizmetveohayatınbekasıolup, başka bir faydası olmadığını, yani Fâtır-ı Hakîm’in zevilhayatta ve cevher-iinsaniyette vedîa olarak koyduğu bütün cihâzât-ı acîbe ve techizat-ı harikanın, serîü’z-zevalolanşuhayatınhıfzıilebekasıiçinverildiğinizannediyorlar.Hâlbukikaziyyeöyleolduğu takdirde, kâinattaki gayr-i mütenâhi nizamların şehâdetleriyle, sath-ı âlemdegörünenhikmet,inâyet,intizam,adem-iabesiyeteolandelilveburhanların,mâkûseolarakabesiyete,israfa,intizamsızlığa,adem-ihikmetedelilveburhanolmalarılâzımgelecektir.

Arkadaş! Şu dünyevî hayatın faydaları pek çoktur. O faydalardan hayat sahibine –tasarruf ve hizmeti nisbetinde– bir hisse ayrıldıktan sonra bâki kalan gayeler, semerelerFâtır-ıHakîm’e râcidir.Evet insan ve insanın hayatı esmâ-yı ilâhiyenin tecelliyâtına birtarladır. Ve cennette rahmet-i ilâhiyenin envâının cilvelerine mazhardır. Ve hayat-ıuhreviyenin harika ve gayr-i mütenâhi semereleri için bir fidanlık veya bir çekirdektir.Demek insanbir sefinekaptanıgibidir.Sefineningayr-imahdut faydalarından,kaptanınalâkavehizmetinisbetindekendisineverilir.Bâkikalankısmısultanaraci’dir. İnsanda,sefine-i vücuduyla alâkası derecesinde o vücudun hayattar semeratından hissesini alır.Mütebâkisi,Sultan-ıEzelî’yeaittir…

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Dünyanın lezzetleri, zevkleri ve zînetleri, Hâlıkımız’ı,Mâlikimiz’iveMevlâmız’ıbilmediğimiztakdirdecennetolsabilecehennemdir.Evetöylegördüm ve öyle de zevkettim. Bilhassa şefkatin ateşini söndürecek, “mârifetullah”tanbaşka bir şey var mıdır?! Evet mârifetullah olduktan sonra, dünya lezzetlerine iştihaolmadığıgibicennetebileiştiyakgerikalır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Dünyada cereyan eden ve husûle gelen her bir şeyin iki vechivardır.Biriâhiretebakarkinefsü’l-emirdeensabit,enağırbuvecihtir.İkincisidünyaya,nefsine ve hevaya bakar. Bu vecih, hakaret, hiffet ve zevalden öyle bir mevkidedir kikalbinteessürüne,teellümüne,ızdırabına,düşüncelerinebâisolacakbirkıymettedeğildir.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! İnsanların öyle eblehleri vardır ki şeffaf bir zerrede şemsintimsâlini veya bir çiçeğin renginde şemsin tecellisini görse; şemsin o timsâl vetecellisinden,hakikîşemsinbütünlevâzımatını,hattaâlememerkezolmasınıveseyyarataolan cezbini talep edip isterler. Maahâzâ, o zerrede veya o çiçekte gördüğü timsâl vetecellinin bir ârızadan dolayı kayboldukları zaman, basar ve basiretinin körlüğüdolayısıylahakikîşemsininkârınazehapederler.Vekezaoeblehlertecelliilehusûlegelenvücud-uzıllîyi,vücud-uhakikîveaslîdenfarkedemezler,birbiriyleiltibasederler.Bunun

için,birşeydeşemsintimsâlini,gölgesinigördüklerizaman,şemsinhararetini,ziyasınıvesairhususiyatınıdaistemeyebaşlarlar.

Vekezaoeblehler sinek,böcekvesairküçükvehasis şeylerebakarken,onlardapekyüksek bir eser-i sanat ve hikmet görmekle, derler: “Sâni bunlara pek fazla ehemmiyetvermiştir.Birsineğinnekıymetiolabilirkibukadarmasraflara,külfetleremahalolsun?”

Arkadaş!Bugibieblehleriiknaveişkâllerinidefiçin,dörtşeyinbilinmesilâzımdır.

Birincisi:Cenâb-ıHakk’ın rubûbiyetininkemâliyle alâkadarolanher şeyO’nu tavsifeder. Fakat o şeyin, rubûbiyetine mazhar olduğu münasebetiyle, kemâlinin de mahall-itecellisiolur.Fakatokemâlilemuttasıfolamaz.

İkincisi: Her şeyden Cenâb-ı Hakk’ın nuruna bir kapı açılır. Bu kapılardan birisininkapanması,gayr-imütenâhisairkapılarındakapanmasınıistilzametmez.Fakathepsininbirmiftahileaçılmasımümkündür.

Üçüncüsü: İlm-imuhitten in’ikâs eden kader, her şeyde esmâ-yı nuriyeden bir hissetersimetmiştir.

Dördüncüsü:103

104

Bu âyetlerin sarahatine göre, her şeyin vücudu 105 emriyle bağlı olduğu gibi; bütüneşyanınîcadvesonradanihyaları,birnefs-ivâhideninîcadveihyasıgibidir.DemekîcadCenâb-ıHakk’aisnadedilirse,bukadarrahatvekolayolur.Ammaesbabaveyaeşyanınkendilerineisnadedildiğizaman,bütünukalânınveeblehlerinhükümlerindenneşetedenmuhalâtıkabuletmelerilâzımgelir…

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Kur’ân-ıMu’cizü’l-Beyan, hakikatleri durûb-u emsal ile beyanediyor.Çünküdaire-iulûhiyeteaithakâik-imücerrede,daire-imümkinattaancakmisalleriletemessülvetavazzuheder.Mümkinvemiskinolaninsanda,daire-iimkândamisallerebakarak,fevkindebulunandaire-ivücûbunşuûnâtını,ahvâlinidüşünür.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Herşeyin içinemelekût,dışınadamülkdenir.Bu itibarla insanile kalb, birbirine hem zarf, hem mazruf olur. İnsan, mülk cihetiyle kalbe zarf olur;melekûtcihetiyledemazrufolur.Bukaidearşilekevnhakkındadatatbikedilir,şöyleki:

Arş;Zâhir,Bâtın,Evvel,Âhir isimlerinin halîta ve karışığıdır.Buhalîtada dahil olanism-i Zâhir itibarıyla arş,mülk; kevn,melekût olur. İsm-iBâtın itibarıyla arş,melekût;kevn,mülkolur.Demekarşaism-iZâhirnazarıilebakılırsa;kendisizarf,kevndemazrufolur. İsm-iBâtıngözü ilebakılırsa;kendisimazruf,kevnzarfolur.Vekeza ism-iEvvelitibarıyla 106 âyetinin işaret ettiği kevnin bidayetini içine alıyor. Ve ism-i Âhiritibarıyla 107hadîs-işerifininimaettiğikevninnihayetiniiçinealıyor.Demekarşöyle bir halîtadır ki şu dört isimden aldığı hisseler ile kevn ve vücudun sağını, solunu,

üstünüvealtınıihataetmişolur.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Acz,nidanınmadenidir.İhtiyaçduanınmenbaıdır.

FeyâRabbî,yâHâlıkî,yâMâlikî!

Seniçağırmaktahüccetim,hacetimdir.

Sanayaptığımdualardauddetim,fâkatimdir.

Vesilem,fıkdan-ıhilevefakrimdir.

Hazinemaczimdir.

Re’sü’l-mâlim,emellerimdir.

Şefîim,Habibin(aleyhissalâtüvesselâm)verahmetindir.

Affeyle,mağfireteylevemerhameteyle

YâAllah,yâRahmân,yâRahîm!Âmîn!

103“BirşeyidilediğindeO’nunbuyruğu,sadece“Ol!”demektir,hemenoluverir…”(Yâsînsûresi,36/83)

104“Sizin hepinizi yaratmak da, ölümünüzün ardından (âhirette) hepinizi diriltmek de, (O’nun için) ancak bir kişiyiyaratmakvediriltmekgibidir.”(Lokmansûresi,31/28)

105“(O,birşeyiyaratmakisteyincesadece)‘ol!’der,(odaoluverir).”(Bakarasûresi,2/117;Âl-iİmransûresi,3/47,59;En’âmsûresi,6/73;…)

106“Arş’ısuüstündeidi.”(Hûdsûresi,11/7)

107 “Cennetin tavanı Rahmân’ın Arş’ıdır.” (ed-Deylemî, el-Müsned 2/338; el-Kurtubî, el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’ân17/41;İbniHacer,Fethu’l-bârî3/35)

Zeylü’l-Hubab

Öyle bir Allah’a hamd,medh ü senâlar ederiz ki şu âlem-i kebîr O’nun îcadıdır. Veinsan denilen şu küçük âlemdeO’nun ibdâıdır.Biri inşâsı, diğeri binasıdır.Biri sanatı,diğeri sıbgasıdır. Biri nakşı, diğeri zînetidir. Biri rahmeti, diğeri nimetidir. Biri kudreti,diğerihikmetidir.Biriazameti,diğerirubûbiyetidir.Birimahlûku,diğerimasnûudur.Birimülkü, diğerimemlûküdür.Birimescidi, diğeri abdidir. Evet bütün bu şeyler, eczasıylaberaberAllah’ınmülküvemalıolduğu,i’câzvârisikkevemühürleriylesabittir…

108

İ’lemEyyühe’l-Aziz!HerkimkendisiniAllah’amalederse,bütüneşyaonun lehindeolur.VekimAllah’amalolmasa,bütüneşyaonunaleyhindeolur.Allah’amalolmakisebütüneşyayıterkveherşeyinO’ndanolduğunuveO’narücûettiğinibilmekleolur.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Cenâb-ıHakk’ın sana in’amettiği vücud ilevücuda lâzımolanşeyler, temlik suretiyledeğildir.Yani seninmülkünvemalınolup istediğingibi tasarrufetmek için verilmemiştir. Ancak o gibi nimetlerde, Allah’ın rızasına muvafık tasarrufedilebilir.Evetbirmisafir, ev sahibinin iznineve rızasınamuvafıkolmayacakderecede,yemeklerdevesairşeylerdeisrafedemez.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Gözleriküsuf tutmuşbazıadamlar,gözleriönündevukuagelengayr-imahduthususîhaşruneşirlerikörgözleriylegördüklerihâlde,kıyâmet-ikübrayıvehaşr-iumumiyeyinasılistiğrabediyorlar?!Acabaçiçekaçıp,semereverenağaçlardahersene îcad edilen meyvelerin haşr u neşirlerini gördükten sonra haşr-i umumîyi istib’adeden sıkılmazmı?!Eğer onlar şuhûdî bir yakîn ile haşr-i umumîyi görmek isterlerse, –akıllarınıdaberaberbulundurmakşartıyla–yazmevsimindeküre-iarzbahçesinegirsinler.Acabaağaçdallarındansallananotatlı,ballı,nazif, latîfkudretmu’cizeleriomahlûkât-ılatîfe,evvelkisininyaniölüpgidensemeratınaynıveyamislideğilmidir?!

Eğerinsanlardaolduğugibiomeyvelerdedevahdet-iruhiyeolmuşolsaidi,geçmişvegelenyenimeyvelerbirbirininaynıolmazmıydı?!Fakatruhlarıolmadığı içinaralarındaayniyeteyakınöylebirmisliyetvardırkineaynıdırvenedegayrkeyfiyetigösterir.Acabasemerattakibuvaziyetigören,haşriistib’adedebilirmi?

Ve kezamânevî asansörler ile lâzım olan erzak ve gıdalarını ağacın yüksek dallarınaçıkartmakla,tebessümleriylearz-ıdîdaredendutvekayısıgibimeyvelerikuruvecâmid

birağaçtanihraçveîcadetmekleokuruağacıacîbbirvaziyetevehayattarantikabirşeklekoyankudret-iezeliyeyehaşr-iumumîağırgelirmi?Hâşâ!Bulatîf,nâzikmasnûâtıokuruağaçlardan ihraç eden kudrete hiçbir şey ağır gelmez. Bu bedihî bir meseledir. Fakatgözlerikörolanlargöremiyorlar.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın her bir sûresi, bütün Kur’ân’ınmünderecatını icmâlen ihtiva ettiği gibi, sair sûrelerde zikredilen makâsıd ve mühimkıssalarıdatazammunetmiştir.Bundakihikmet,Kur’ân’ıtamamenokumayavaktimüsaitolmayanveyaancakbirkısmınıveyabirsûresiniokuyabileninsanlar,Kur’ân’ınhepsiniokumaktanhâsılolansevaptanmahrumkalmamasıdır.Evetmükellefînarasındabulunanümmîlerancakbir sûreyiokuyabilirler. İ’caz-ıKur’ânonlarıda tamsevapkazanmaktanmahrumetmemekiçin,bunükte-ii’câziyeyitakipederekbirsureyitamKur’ânhükmündekılmıştır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Maddiyattan olmayan, bilhassa mahiyetleri mütebâyin olan birçoklukta tasarruf edenbir zâtın, o çokluğunherbirisiylebizzatmübaşeret vemualecesilâzımdeğildir. Evet asker neferatı arasında bir kumandanın tasarrufâtı, tanzimâtı, ancakemir ve iradesiyle husûle gelir. Eğer o kumandanlık vazifeleri ve işleri neferata havaleedilirse,herbirneferinbizzatmübaşeretvehizmetiyleveyaherbirneferinbirkumandankesilmesiyle vücud bulacaktır. Binâenaleyh Cenâb-ı Hakk’ın mahlûkâtındaki tasarrufu,yalnızbiremirveiradeileolur;bizzatmübaşeretiyoktur.Şemsinkâinatıtenvirettiğigibi.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!109(Hâşiye)İnsan,yaşayışvaziyetince,birdağdankopupseliçinedüşenveya yüksek bir apartmandan düşüp yuvarlanan bir şahıs gibidir. Evet hayat apartmanıyıkılıyor.Ömürtayyaresişimşekgibigeçiyor.Zamandaseldolaplarınısüratleçalıştırıyor.Arz sefinesi de, süratle giderken 110 âyetini okuyor. Sefine-i arz süratle yürürken,dünyanın gayrimeşru lezzetlerine uzatılan ellere zehirli dikenlerin batacağı düşünülsün.Binâenaleyh o zehirli dünya oklarına bakıp el uzatma. Firakın elemi, telâki lezzetindenağırdır.

Eynefs-iemmârem!Sana tabideğilim.Sen istediğinşeye ibadetetve istediğinşeyinpeşinedüş;benancakveancakbeniyaratıp,şemsvekamervearzıbanamusahharedenFâtır-ıHakîm-iZülcelâl’eabdolurum.

Vekezakadermuhitindeuçantayyare-iömreveyahayatdağlarıarasındaaçılanuhdûdve tünellerinden şimşek-vâri geçen zamanın şimendiferine bindirerek, ebedü’l-âbâdmemleketininiskelesihükmündeolankabirtünelininkapısınasevkedenHâlık-ıRahmân-ıRahîm’denmedetistiyorum.

Vekezahiçbirşeyidualarıma,istiğaselerimeveniyazlarımahedefittihazetmem.Ancakküre-i arzı harekete getiren felek çarklarını durdurmaya.. ve şems ve kamerinbirleştirilmesiyle zamanın hareketini teskin ettirmeye.. ve vücudun şahikalarındanyuvarlanıpgelenşudünyayısakinkılmayakâdirolankudretinihayetsizRabb-iZülcelâl’e

dualarımı, niyazlarımı arz ve takdim ediyorum. Çünkü her şeyle alâkadar âmâl vemakâsıdımvardır.

Ve keza kalbime vâki olan en ince, en gizli hatıraları işittiği ve kalbimin müyûl veemellerini tatmin ettiği gibi; akıl ve hayalimin de temenni ettikleri saadet-i ebediyeyivermeye kâdir olan Zât-ı Akdes’ten mâadâ kimseye ibadet etmiyorum. Evet dünyayıâhirete kalbetmekle kıyâmeti koparan kudret muktedirdir, âciz değildir. Bir zerre okudretin nazarında gizlenemez. Şems, büyüklüğüne güvenerek o kudretin elindenkurtulamaz. Evet onun mârifetiyle elemler lezzetlere inkılâp eder. Evet O’nun mârifetiolmazsa ulûm, evhama tahavvül eder. Hikmetler illet ve belâlara tebeddül eder. Vücudademeinkılâpeder.Hayatölüme;venurlarzulmetlere;velezâizgünahlaratahavvüleder.Evet O’nun mârifeti olmazsa, insanın ahbabı ve mal ve mülkü insana âdâ ve düşmanolurlar.Bekabelâolur,kemâlhebaolur,ömürhevaolur.Hayatazapolur,akılikabolur.Âmâl,âlâmainkılâpeder.

EvetAllah’aabdvehizmetkârolanaherşeyhizmetkârolur…BudaherşeyinAllah’ınmülkvemalıolduğunaimanveiz’anileolur.

Evet kudret, insanı çok dairelerle alâkadar bir vaziyette yaratmıştır. En küçük ve enhakir bir dairede, insanın eli yetişebilecek kadar insana bir ihtiyâr, bir iktidar vermiştir.Ferştenarşa,ezeldenebedekadarengenişdairelerdeinsanınvazifesi,yalnızduadır.Evet

111 âyet-i kerîmesi, bu hakikati tenvir ve isbata kâfidir.Öyle ise çocuğun eliyetişemediğibirşeyipedervevâlidesindenistediğigibi;abdde,aczvefakrıylaRabb’ınailticaederveHâlık’ındanister.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Eşyada görünen nev’î ve ferdî vahdetler, Sâni’deki sırr-ıvahdettenneşet etmiştir.Çünkükuvvetdağılmıyor.Birkısmınaçok,birkısmınaaz sarfedilmekle kudrette, kuvvetin tecezzi ve inkısamı olmuyor. Eğer vahdet olmasa idi,kudretinyaptığı sarfiyatta tefâvütolsa idi,masnûâttada tefâvütve intizamsızlıkolurdu.Demekkudretinvahdetleberabermasnûâtayaptığıtasarrufu,şemsintenvirigibidirkibirşems-ivâhid,cüzveküllübilâ-tefâvütherşeyiziyalandırdığıgibitecellisiyledeherşeyinyanındamevcuttur.Binâenaleyhmümkinatdairesiefrâdındantavzifedilenmiskin,câmid,meyyitve ism-iNur’amazharşemstesırr-ıvahdetsayesindebukadar intizamlı tasarrufolursa; Şems-i Ezelî, Sultan-ı Ebedî, Kayyûm-u Sermedî, Vâcibü’l-vücûd, Vâhid-iEhad’inmasnûâtatasarrufunasılolacaktır?!

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Sâni’in vahdetine en sadık şahitlerden birincisi: Cüz’î ve küllîeşyalardagörünenvahdetlerdir.Çünküherhangibir şeyzerredenâlemekadarvahdet ilemuttasıfvealâkadardır.ÖyleiseSâni’dedevahdetvar.ÖyleiseSâni’,Ehad’dir.

İkincisi:Herşeydekabiliyetininliyakatinegörebirkemâl-iittikanvardır.Enâdi,küçüknebatîvehayvanîbirşeydekörgözlerbilegördükleriöylebirantikaeser-isanatvardırkiinsanlarıhayrettebırakır.

Üçüncüsü: Her şeyin îcad ve inşâsındaki sühûlettir. Gözle görünen sanattaki sühûletisbata,delilemuhtaçdeğildir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Küre-i arzmağazasındanme’kûlât vemeşrûbatve libasve sâirihtiyaçlarınızı temin ediyorsunuz. Parasız aldığınız bu malları ilâhî hazineden almayıpbirer birer esbaba yaptıracak olursanız, acaba bir nar tanesini ne kadar zamanlarda eldeedip, ne kadar pahalı alacaksınız? Çünkü o nar, bütün eşya ile alâkadardır. Az birzamanda,azbirkıymetlehusûlegelmesiimkânharicidir.Veaynızamandaondakizînet,intizam,sanat, râyiha, tatvekokugibi latîfşeylerdenanlaşılıyorkionar tanesiöylebirSâni’inmasnûudurkiîcadındakülfetvemübâşeretyoktur.

Meseleböyleolduğuhâlde,haşeratınzevkveheveslerinitatminiçinherbirnoktasındabin türlü i’câz nükteleri bulunan o küre-i arz mağazasındaki eşyanın Sânii ya şuursuz,hissiz, iradesiz, ilimsiz, ihtiyârsız, kemâlsizdir ki bu kadar bol zîkıymet antika eşyayıparasız dağıtıyor. Bu bâtıl ihtimal, isbatamuhtaç olmayan bedihî bir hakikattir. Veya ohazine sahibiohazineyi âhiretegitmeküzeregelipmuvakkatenkalan insanlara ilâhîverahmânîbirsofraolarakyaratmıştır.Ohazine-igaybdaeşyanınîcadı 112emriilebağlıdır.Ve bütün eşyanınmelekûtiyetleri santral gibi Hakîm,Kadîr,Mürîd, Alîm bir Vâcibü’l-vücûd’unyed-ikudretindedir.

Maahâzâoilâhîsofradakieşyayalnızinsanvehayvanlarınlezzetvezevklerinintatminiiçin değildir.Her bir ferd-imüstehlikte zevilhayata ait cüz’î faydalardan başka esmâ-yıilâhiyenin tecelliyâtına ve faaliyetteki esrar ve şuûnâtına ait gayr-i mütenâhî hikmetler,gayeler vardır.Öyle ise bu ziyafet-i âmme ve bu feyz-i âmmın bir kör kuvvetten neşetetmesivebueşyanınsemerâtıselgibiakıpittifakıve tesadüfünelinehavalesimuhaldir.Çünküoeşyanın intizamlı,hakîmâne teşahhusatıveşuurkârânemuhkemhususiyatı,körtesadüfveittifakıreddediyor.Öyledeosofra-yırahmettekiucuzlukvekolaylıkveçoklukoeşyanınbirCevâd-ıMutlak’tan,birHakîm-iMutlak’tan,birKadîr-iMutlak’tangeldiğinigösterenşahitlerdir.

İ’lem ey esbaba müptelâ insan! Bil ki sebebin halkı ve sebebiyetinin takdiri vemüsebbebinvücuduna lâzımolan şeylerle techizi, kudretinenisbetle zerrelerve şemslermüsaviolanZât’ın emriylemüsebbebihalketmesindendahakolay,dahaekmel,dahaâlâdeğildir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Dünyadagörülenbilhassanebatîvehayvanîhayatlardamüşahedeedilenademler,idamlar,tebeddülveteceddüd-üemsaldenibarettir.İmanlıolankimseleregörezevalvefirakınacısıdeğil,yerlerinegelenemsalleriylevisalin lezzetihâsıloluyor.Öyleiseimanagelkielemdeneminolasın.Kadereteslimolkiselâmettekalasın.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz!Asabiyet-i cahiliye, birbirine tesanüd edip yardım eden gaflet,dalâlet, riyâ ve zulmetten mürekkep bir macundur. Bunun için milliyetçiler, milliyetimabudittihazediyorlar.Hamiyet-iİslâmiyeisenur-uimandanin’ikâsedipdalgalananbir

ziyadır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Ehl-i ilhad ile ve bilhassa Avrupamukallitleriylemünazara ileiştigaledenlerbüyükbir tehlikeyemaruzdurlar.Çünkünefisleri tezkiyesizveemniyetsizolması ihtimaliyle tedricen hasımlarına mağlup olur ki bîtarafâne muhakeme denilenmünsifâne münazarada nefs-i emmâreye emniyet edilemez. Çünkü insaflı bir münazır,hayalîbirmünazarasahasında,arasırahasmınınlibasınıgiyer,onabirdâvâvekiliolarakonun lehindemüdafaadabulunur.Buvaziyetin tekrarıyla,dimağındabir tenkit lekesininhusûle geleceğinden, zarar verir. Lâkin niyeti hâlis olur ve kuvvetine güvenirse, zararıyoktur.Böylevaziyetedüşenbiradamınçare-inecatı,tazarruveistiğfardır.Busuretleolekeyiizaleedebilir.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Bu küre-i arz misafirhanesi, insanların mülk ve malı değildir.Ancakinsanlar,amelegibiomisafirhaneninçeşitçeşitişlerindevetezyinatındaçalışırlar.Eğer küre-i arzın haricinden yabancı birisi gelip misafirhanenin bir mu’cize ve harikaolduğuna ve insanların da âciz, fakir,muhtaç olduklarına dikkat ederse, bu insanlar bubinayasahipvesâniolacakbiriktidardadeğildir,ancakböyleharikabirmasnûunsâniidemu’ciz-nümâ olduğuna kat’iyetle hükmedecektir. Ve bu insanlar, o Sultan-ı Ezelî’ninmakâsıdınaçalışanamelelerdir.Buameleler,aldıklarıücretlerindenmâadâbubinadanbirşeye mâlik ve sahip olmadıklarına tekraren hükmedecektir. Ve keza o çiçeklerinzevilhayata karşı gösterdiği teveddüdlerine ve tahabbüplerine ve tebessümlerine dikkateden anlar ki bir Hakîm-i Kerîm tarafından misafirlerine hizmetle muvazzaf bir takımhedâyâvebehâyâdırkiSâniilemasnûarasındabirvesile-iteârufvetahabbüpolsun.

Eyyühe’n-nefs!Senherbireserdemüessirinazametinigörmekistiyorsun;fakatharicîolanmanaları zihnîmanalardaarıyorsun.Esmâ-yıhüsnânınherbirisindebütünesmânınşuââtınıgörmekistiyorsun.Herbirlatîfeninzevkiylebütünletâifinzevklerinizevketmekistiyorsun.Herbirhisse tâbiolan işlerivehacetleri îfaederken,bütünhislerinin işleriniberabergörmekistiyorsun.Bundandolayıevhamamaruzkalıyorsun.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Birnimetinumumîveherkeseşamilolması,kıymetininazlığınave ehemmiyetsizliğine delâlet etmez. Ve o nimetin bir kasd ve iradeden gelmemesineemâre olamaz. Mesela göz nimetinin bütün hayvanlarda bulunması, senin göze olanşiddet-iihtiyacınıtahfifetmediğigibigözünkıymetinitenkisetmeyedesebepolamaz.Vekezahususîvetekbirnimetintesadüfümümkünolsabile,umumîbirnimetbehemehalbirMün’im’ineser-ikasdveiradesidir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Her bir zîhayatın hayatındagayr-imütenâhi gayeler vardır.Bugayelerden zîhayata ait ancak binde birdir. Bâki kalan gayeler, gayr-i mütenâhi olanmâlikiyetinisbetindehayatıîcadedenZât’aaittir.Öyleisebüyükbirmahlûkunküçükbirmahlûkatekebbüretmeyehakkıyoktur.Vehakikatenazaranabesiyetdeyoktur.Çünkübirhayatınbütünfaydaları,birzîhayataaitdeğildirkiabesolsun.Evetsath-ıarzdahersene

yapılan ziyafet-i âmme-i ilâhiye nev-i beşere halife olduğumünasebetiyle bir ikramdır.Yoksahepsionunistifadesiiçindeğildir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!İnsanınzihninebazenşöylebirvesvesegelir,der:“Sendeâdiveböcekgibibirhayvansın.Hayvanlardanfazlanekıymetinvar?Hemdesemâvâtvearzıyed-ikudretinealanHâlık-ıZülcelâl’ekarşınemeziyetinvenegibibirhizmetinvarkiseninlemeşgulolsun?!”Buvesveseyekarşışöylebirhakikatidüşünmeklâzım:

1– İnsangayr-imütenâhiaczve fakrıylaberaberCenâb-ıHakk’a imanıyla,kudretvegına ve izzetine mazhar olmuştur. İşte bu mazhariyetten dolayı insan, hayvaniyettenterakkiediphalife-izeminolmuştur.

2–Cenâb-ıHak ihata-yıkudretveazemetiyle insanınduasını işitir,hâcâtınıgörür.Vesemâvâtvearzıntedbirioinsanıdadüşünmeyemânideğildir.

Suâl:Cenâb-ıHakk’ıncüz’iyatvehasisemirlerileiştigaliazametinemünâfidir?Elcevap: O iştigal, azametine münâfi değildir. Bilakis, adem-i iştigali azamet-i

rubûbiyetine bir nakîsedir. Meselâ şemsin ziyasından bazı şeylerin mahrum ve hariçkalması, şemse bir nakîse olur. Maahâzâ bütün şeffaf şeylerde görünen şemsintimsâllerininherbirisi,“Şemsbenimdir.Şemsyanımdadır.Şemsbendedir.”diyebilir.Vezerreler ile şems arasındamüzâhame yoktur. Bütünmahlûkât –bilhassa insanlarda ferdîolsun,nev’îolsun,şerifolsunhasisolsun–ilim, irade,kudret itibarıylaCenâb-ıHakk’ıntecellisinemazhardır.Her bir şey, her bir insan, “Allah yanımdadır.” diyebilir. Bilhassainsanın zaafı, fakrı, aczi nisbetindeCenâb-ıHakk’ın kurbiyeti ve her bir şeyinCenâb-ıHak’lamünasebetiolmaklaberaber,odamünasebettardır.Vegayr-imütenâhiaczvefakrıolaninsan,gayr-imütenâhikudretvegınaveazametiolanCenâb-ıHak’lamünasebetinekadarlatîftir.

TakdisederizoZât’ıkienbüyüklütfuenbüyükazamete,enyüksekşefkatienyüksekceberutaidhalettiğigibinihayetsizkurbunihayetsizbu’dilecemedip,zerrelerileşemslerarasında uhuvveti tesis etmiştir. Birbirine zıt olan bu şeyleri cemetmekle derece-iazametinibirderecegöstermiştir.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! İmana ait bilgilerden sonra en lâzım ve en mühim a’mâl-isâlihadır.Sâlihamelisemaddîvemânevîhukuk-uibadatecavüzetmemekle,hukukullahıdabihakkınîfaetmektenibarettir.Ecnebilerdenalınanmaddîbilgiler,sanatveterakkiyataaitiselâzımdır;sefahetedairisemuzırdır.

113

108EyyerinvegöğünKayyûm’uolanAllahım!Sen’i,bütünmasnûatınıvebütünyarattıklarınışahitgöstererekdiyoruzki: SenAllah’sın. Sen’den başka hiçbir ilâh yoktur. Sen birsin. Senin hiçbir ortağın yoktur. Sana istiğfar ve tevbeediyoruz.VeşahitlikediyoruzkibütünâlemlererahmetolarakgönderdiğinMuhammed(sallallâhualeyhivesellem),SeninkulunveResûlündür.Allahım!SeninrahmetineveO’nunhürmetineyaraşırbirtarzda,bütüninsanlığarahmet

vekurtuluşvesilesiolarakgönderdiğinhabibinHazretiMuhammed(aleyhissalâtüvesselâm)’a,nezihailefertlerineveseçkinashabınasalâtüselâmolsun.

109(Hâşiye)Ehemmiyetli.

110 “(Oysaki o dağlar) sürekli hareket halindedir ve bulutların geçip gittiği gibi, (yerin hareketiyle birlikte) geçipgitmektedirler.”(Nemlsûresi,27/88)

111“(Resûlüm!)Deki:(Kullukve)yalvarmanızolmasa,Rabbimsizenediyedeğerversin?”(Furkansûresi,25/77)

112“(O,birşeyiyaratmakisteyincesadece)‘ol!’der,(odaoluverir).”(Bakarasûresi,2/117;Âl-iİmransûresi,3/47,59;En’âmsûresi,6/73;…)

113EymerhametedenlerinenmerhametlisiAllahım!Ümmet-iMuhammed’e(aleyhissalâtüvesselâm)merhameteyle.Yine Ümmet-i Muhammed’in (aleyhissalâtü vesselâm) kalblerini iman ve Kur’ân nuru ile nurlandır. Kur’ân’ınburhanlarınıaydınlat.Yüceİslâmdinininşânınıyücelt,âmîn!

(Cennet-iKur’âniye’ninSemeratındanBirSemereninİhtivaEttiği)

Habbe114

115

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa,Nur-uMuhammedî(aleyhissalâtüvesselâm)okitabınkâtibininkalemininmürekkebidir.Eğeroâlem-ikebîr,birşeceretahayyüledilirse,Nur-uMuhammedîhemçekirdeği,hemsemeresiolur.Eğerdünyamücessembirzîhayatfarzedilirse,oNuronunruhuolur.Eğerbüyükbirinsan tasavvuredilirse,oNuronunaklıolur.Eğerpekgüzel şâşaalıbircennetbahçesitahayyül edilirse, Nur-u Muhammedî onun andelibi olur. Eğer pek büyük bir sarayfarzedilirse, Nur-u Muhammedî o Sultan-ı Ezel’in makarr-ı saltanat ve haşmeti vetecelliyât-ı cemâliyesiyle âsâr-ı sanatını hâvi olan o yüksek saraya nâzır vemünadi veteşrifatçı olur. Bütün insanları davet ediyor.O sarayda bulunan bütün antika sanatları,harikalarıvemu’cizeleritarifediyor.HalkıosaraySahibi’ne,Sâni’ineimanetmeküzerecazibedar,hayret-efzâdavetediyor.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Hilkatşeceresininsemeresi insandır.Mâlûmdurkisemerebütüneczanın en ekmeli ve kökten en uzağı olduğu için bütün eczanın hâsiyetlerini,meziyetlerini hâvidir.Vekezahilkat-i âlemin ille-i gâiyehükmündeolan çekirdeği yineinsandır.

Sonra, o şecerenin semeresi olan insandan bir tanesini şecere-i İslâmiyet’e çekirdekittihazetmiştir.Demekoçekirdek, âlem-i İslâmiyet’inhembânisidir,hemesasıdır,hemgüneşidir. Fakat o çekirdeğin çekirdeği kalbdir. Kalbin ihtiyacat sâikasıyla âleminenvâıyla,eczasıylapekçokalâkalarıvardır.Esmâ-yıhüsnânınbütünnurlarınaihtiyaçlarıvardır. Dünyayı dolduracak kadar o kalbin hem emelleri, hem de düşmanları vardır.Ancak,Ganiyy-iMutlakveHâfız-ıHakikîileitmînanedebilir.

Vekezaokalbinöylebirkabiliyetivardırkibirharitaveyabirfihristegibibütünâlemitemsileder.VeVâhid-iEhad’denbaşkamerkezindebirşeyikabuletmiyor.Ebedî,sermedîbirbekadanmâadâbirşeyerazıolmuyor.

İnsanın çekirdeği olan kalb, ubûdiyet ve ihlâs altında İslâmiyet ile iska edilmekleimanla intibaha gelirse, nuranî, misalî âlem-i emirden gelen emir ile öyle bir şecere-inuranîolarakyeşillenirki;onuncismanîâlemineruholur.Eğerokalbçekirdeğiböylebir

terbiyegörmezse,kurubirçekirdekkalaraknurainkılâpedinceyekadarateşileyanmasılâzımdır.

Vekezaohabbe-ikalbiçinpekçokhizmetçivardırkiohâdimlerkalbinhayatıylahayatbulup inbisatederlerse,kocamankâinatonlara tenezzühveseyrangâholur.Hattakalbinhâdimlerindenbulunanhayal–mesela–enzayıf, enkıymetsiz iken,hapistevezindandakayıtlıolansahibinibütündünyadagezdirir,ferahlandırır.VeşarktanamazkılanınbaşınıHacerü’l-Esved’inaltınakoydurur.VeşehâdetleriniHacerü’l-Esved’emuhafazaiçintevdiettirir.

Madembenîâdemkâinatınsemeresidir.Nasılkibirharmandabaşaklardöğülür;tasfiyeneticesinde semereler istibka ve iddihar edilir. Binâenaleyh haşir meydanı da birharmandır.Kâinatınbaşakvesemeresiolanbenîâdemiintizaretmektedir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Şugörünenumumîâlemdeherinsanınhususîbirâlemivardır.Buhususî âlemler, umumî âlemin aynıdır. Yalnız umumî âlemin merkezi şemstir. Hususîâlemlerin merkezi ise şahıstır. Her hususî âlemin anahtarları o âlemin sahibinde olupletâifiylebağlıdır.Oşahsîâlemlerinsaffeti,hüsnüvekubhu,ziyasıvezulmeti,merkezleriolaneşhâsatâbidir.Evetaynadairtisamedenbirbahçehareket,tagayyürvesairahvâlindeaynayatâbiolduğugibiherşahsınâlemidemerkeziolanoşahsatâbidir.Gölgevemisalgibi…Binâenaleyhcisminin küçüklüğünebakıpdagünahlarını küçük zannetme.Çünkükalbinkasâvetindenbirzerre,seninşahsîâlemininbütünyıldızlarınıküsûfatutturur.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Otuzsenedenberiikitâğutilemücadelemvardır.Biriinsandadır,diğeriâlemdedir.Biri“ene”dir,diğeri“tabiat”tır.Birincitâğutugayr-ikasdî,gölgevâribiraynagibigördüm.Fakatotâğutukasdenveyabizzatnazar-ıehemmiyetealanlar,NemrudveFiravunolurlar.İkincitâğutise,onuilâhîbirsanat,rahmânîbirsıbğat,yaninakışlıbirboya şeklinde gördüm. Fakat gaflet nazarıyla bakılırsa, tabiat zannedilir vemaddiyyunlarcabir ilâholur.Maahâzâotabiatzannedilenşey, ilâhîbirsanattır.Cenâb-ıHakk’ahamdveşükürlerolsunkiKur’ân’ınfeyziyle,mezkûrmücadelemherikitâğutunölümüyleveherikisaneminkırılmasıylaneticelendi.

EvetNokta,Katre,Zerre,Şemme,Habbe,HubabRisalelerimde isbatve izahedildiğigibimevhum olan tabiat perdesi parçalanarak altında şeriat-ı fıtriye-i ilâhiye ve sanat-ışuuriye-i rahmâniye güneş gibi ortaya çıkmıştır. Ve keza firavunluğa delâlet eden“ene”denSâni-iZülcelâl’erâciolan“hüve”tebarüzetti.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Dünyadasanaaitçokemirlervardır.Ammanemahiyetlerindenveneakibetlerindenhaberinolmuyor.

Biri, cesettir. Evet cesedin genç iken latîf, zarif ve güzel gül çiçeğine benzerse deihtiyarlığındakuruveuyuşmuşkışçiçeğinebenzervetahavvüleder.

Biridehayatvehayvaniyettir.Bunundasonuölümvezevaldir.

Birideinsaniyettir.Buisezevalvebekaarasındamütereddittir.Daim-iBâki’ninzikriilemuhafazasılâzımdır.

Birideömürveyaşayıştır.Bunundahududutayinedilmiştir.Neilerivenedegeribiradımatılamaz.Bunun içinelemçekme,mahzunolma.Tahammülündenâciz, takatindenhariçolduğuntûl-üemelyükünüyüklenme!

Biri de, vücuddur. Vücud zâten seninmülkün değildir. Onunmâliki ancakMâlikü’l-mülk’tür. Ve senden daha ziyade senin vücuduna şefkatlidir. Binâenaleyh Mâlik-iHakikî’nin daire-i emrinden hariç o vücuda karıştığın zaman zarar vermiş olursun.(Ümitsizliğiintaçedenhırsgibi.)

Biri debelâvemusibetlerdir.Bunlar zâildir, devamları yoktur.Zevalleri düşünülürse,zıdlarızihnegelir,lezzetverir.

Biri de sen burada misafirsin ve buradan da diğer bir yere gideceksin. Misafir olankimse,berabercegetiremediğibirşeyekalbinibağlamaz.Bumenzildenayrıldığıngibibuşehirden de çıkacaksın. Ve keza bu fâni dünyadan da çıkacaksın. Öyle ise aziz olarakçıkmaya çalış. Vücudunu Mûcid’ine feda et. Mukabilinde büyük bir fiyat alacaksın.Çünkü feda etmediğin takdirde, ya bâd-i heva zâil olur, gider; veya O’nun malıolduğundanyineO’na rücûeder.Eğervücuduna itimatedersen,ademedüşersin.Çünküancakvücudunterkiylevücudbulunabilir.Vekezavücudunakıymetvermekfikrindeisen,o vücuddan senin elinde ancak bir nokta kalabilir. Bütün vücudun cihât-ı erbaasıylaademler içerisinde kalır. Amma, o noktayı da elinden atarsan vücudun tam manasıylanurlariçindekalır.

Biridedünyanınlezzetleridir.Buisekısmetebağlıdır.Talebindekalakadüşer.Vesürat-izevaliitibarıylaaklıbaşındaolanonlarıkalbinealıpkıymetvermez.Dünyanınakibetineolursa olsun, lezâizi terk etmek evlâdır. Çünkü akibetin ya saadettir; saadet ise şu fânilezâizin terkiyle olur. Veya şekavettir. Ölüm ve idam intizarında bulunan bir adam,sehpanın tezyinvesüslendirilmesindenzevkve lezzetalabilirmi?!Dünyasınınakibetiniküfür sâikasıyla adem-i mutlak olduğunu tevehhüm eden adam için de, terk-i lezâizevlâdır.Çünküolezâizinzevaliylevukuagelenhususîvemukayyedademlerdenadem-imutlakın elîm elemleri her dakikada hissediliyor. Bu gibi lezzetler, o elemlere galebeedemez.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Merayı tecavüz eden koyun sürüsünü çevirtmek için çobanınattığıtaşlaramusâbolanbirkoyun,lisan-ıhâliyle:“Bizçobanınemrialtındayız.Obizdendahaziyadefaydamızıdüşünür.Mademonunrızasıyoktur,dönelim.”diyekendisidöner,sürüdedöner.

Eynefis!Senokoyundanfazlaâsivedâlldeğilsin.Kaderdensanaatılanbirmusibettaşına maruz kaldığın zaman, 116 söyle ve Merci-i Hakikî’ye dön, imana gel,mükedderolma.O,senisendendahaziyadedüşünür.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Kalbinumûr-udünyeviyeilekasdeniştigaletmekiçinyaratılmışolmadığışöyleceizahedilebilir:

Görüyoruzkikalbhangibirşeyeelatarsa,bütünkuvvetiyle,şiddetiyleoşeyebağlanır.Büyükbirihtimamileelinealır,kucaklar.Veebedîbirdevamlaonunileberaberkalmakistiyor.Veonunhakkında tammanasıyla fenaolur.Veenbüyükveendevamlı şeylerinpeşindedir, talebindedir. Hâlbuki umûr-u dünyeviyeden herhangi bir emir olursa, kalbinistekveâmâlinenazaranbirkılkadardır.Demekkalb,ebedü’l-âbâdamüteveccihaçılmışbirpenceredir.Bufânidünyayarazıdeğildir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Kur’ân, semâdannâzil olmuştur.Veonunnüzûlüyle semâvîbirmâide ve bir sofra-yı ilâhiye de nâzil olmuştur. Bu mâide, tabakat-ı beşerin iştiha veistifadelerine göre ayrılmış safhaları hâvidir.Omâidenin sathında, yüzünde bulunan ilksafhatabaka-yıavâmaaittir.

Mesela: 117 âyet-i kerîmesi, beşerinbirinci tabakasına şumanayı ifhamveifadeediyor:Semâvât,ayaz,bulutsuz,yağmuruyağdıracakbirkabiliyetteolmadığıgibiarzdakupkuru,nebâtâtıyetiştirecekbirşekildedeğildir.Sonraikisinindeyapışıklıklarınıizalevefetkettik.Birisindensularinmeğe,ötekisindennebâtâtçıkmayabaşladı.Mezkûrâyetinifadeettiğişumanayadelâleteden 118âyet-ikerîmesidir.Çünkühayvanîve nebatî olan hayatları koruyan gıdalar ancak arz ve semânın izdivacından tevellüdedebilir.Mezkûrâyetintabaka-yıavâmaaitsafhasınınarkasındaşöylebirsafhadavardırki:Nur-uMuhammediye’den(aleyhissalâtüvesselâm)yaratılanmadde-iacîniyeden,seyyaratileşemsinonurunmacunvehamurundaninfisalettirilmesineişarettir.Busafhayıdelâletiyleteyideden 119olanhadîs-işerifidir.

İkincimisal: 1ٍ20olanâyet-ikerîmenintabaka-yıavâmaaitsafhasındaşumanavardır.“Onlar,dahaacîbolanbirinciyaratılışlarınışehâdetleikrarettiklerihâlde,dahaehven,dahakolayikinciyaratılışlarınıuzakgörüyorlar.”Şusafhanınarkasındahaşirveneşrinpekkolayolduğunutenviredenbüyükbirburhanvardır.

Eyhaşirveneşriinkâredenkafasız!Ömründekaçdefacisminitebdilediyorsun.Sabahveakşamelbisenideğiştirdiğingibihersenedebirdefatamamıylacisminitebdilvetecditediyorsun,haberinvarmıdır?Belkihersenede,hergündecismindenbirkısımşeylerölür,yerineemsaligelir;bunuhiçdüşünemiyorsun.Çünkükafanboştur.Eğerdüşünebilseydin,hervakitâlemdebinlercenumûnelerivukuagelenhaşirveneşriinkâretmezdin.Doktoragit,kafanıtedaviettir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!NefsinbelâhetvehamâkatinebakkibirRabb-iMuhtar-ıHakîmtarafındanterbiyeedildiğiniveoRabb-iHakîm’inmemlûkvemasnûuolduğunubildiğinevebutemellükveterbiyeninbütünefrâd,envâ,ecnastacâriolmaklameseleninbirkaide-ikülliye şeklini aldığına ve bu feyzin şümullü olmakla bir nevi icma ve fiilî bir tasdikemazharolduğunanazarankanunvedüsturşeklindeolanhâdiseyevekesb-ikülliyeteden

kaideyebakarakkanaatveitmînanetmesilâzımiken,bütünâfâkıcilvelendirentecelliyât-ıesmâyı–kendisideocilvelerdehissedarolduğuhâlde–vasıta-yıtesettürvealâmet-iihmalsanıyor. Güya o nefsin fevkinde onun bütün ahvâlini kontrol eden kimse yoktur. Vekendisini,yaptığıfiillerindefiiliçindemüstetir“hû”gibigörüyor.Tecelliyâtıngenişliğiniimtinâa,büyüklüğünüademehamletmekleşeytanıbileyaptığımuğâlatadanutandırıyor.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Nefis daima ızdıraplar, kalaklar içinde evhamdan kurtuluptevekküle yanaşmıyor. Hükm-ü kadere razı olmuyor. Hâlbuki şemsin tulû ve gurubumukadderolduğugibiinsanındabudünyadatulûvegurubuvesairmukadderatı,kalem-ikader ile cephesinde yazılıdır. İsterse başını taşa vursun ki o yazıları silsin; fakat başıkırılır, yazılarabir şeyolmazha!Ve illâmuhakkakbilsinki:Semâvâtve arzınharicinekaçıp kurtulamayan insan, Hâlık-ı külli şey’in rubûbiyetine muhabbetle rıza-dâdeolmalıdır.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Bir şeyin sânii, o şeyin içinde olursa, aralarında tam birmünasebetlâzımdır.Vemasnûâtınadedincesânilerinçoğalmasılâzımdır.Buisemuhaldir.Öyle ise sâni,masnû içinde olamaz.Meselamatbaa ile teksir edilen bir kitap, yine biradamın kalemiyle yazılıyor. O kitabın nakışları, harfleri; kendisinden sümbüllenmez.Kâtip de o kitabet sanatı içinde değildir. Ve illâ, intizamdan çıkar. Öyle ise masnûunnakışlarıkendisindendeğildir.Ancak,kudretkalemiylekaderintakdiriüzerineyazılıyor.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Aklın pek garip bir hâli vardır.Öyle bir yed-i tûlâ sahibidir kibazen kâinatı ihata etmekle kucağına alıyor. Bazen daire-i imkândan çıkar, en yüksekdaireleremüdahaleyeçalışır.Bazendebirkatresudaboğulur,birzerreiçindeyokolur,birkıldakaybolur.Maahâzâhangi şeyde fenavekaybolursa,bütünvarlığıo şeyemünhasırolduğunubilir.Vehangibirnoktayagirse,bütünâlemiberabercegötürmekisteğindedir.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Eğer dünyanın veya vücudun mülkiyeti, zılliyeti sende isetaahhüt,tahaffuz,korkukülfetleriylenimetlerdenlezzetalamazsın,daimarahatsızolursun.Çünkünoksanlarıtedarik,mevcutlarıtelefolmaktanmuhafazailedaimaevham,korkular,meşakkatleremahalolursun.Hâlbukionimetler,Mün’im-iKerîm’intaahhüdüaltındadır.Senin işin O’nun sofra-yı ihsanından yiyip içmekle şükretmektir. Şükürde bir zahmetyoktur; bilakis nimetin lezzetini arttırır. Çünkü şükür, nimette in’amı görmek demektir.İn’amıgörmek,nimetinzevalindenhâsılolanelemidef’eder.Ziranimetzâilolduğundan,Mün’im-i Hakikî onun yerini boş bırakmaz,misliyle doldurur ve teceddüdünden lezzetalırsın.

Evet121

olan âyet-i kerîme, hamdin ayn-ı lezzet olduğuna delâlet eder. Çünkü hamd, in’amşeceresini,nimetsemeresindegösterir.Vebuvesileilezeval-inimetintasavvurundanhâsılolan elem zâil olur.Çünkü şecerede çok semere vardır, biri giderse ötekisi yerine gelir.

Demekhamd,ayn-ılezzettir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Âfâkîmâlûmat,yanihariçten,uzaklardanalınanmâlûmat,evhamvevesveselerdenhâlîolamıyor.Ammabizzatvicdanîbirşuuramahalolanenfüsîvedahilîmâlûmat ise evhamve ihtimallerden temizdir.Binâenaleyhmerkezdenmuhite, dahildenharicebakmaklâzımdır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Küre-iarzıbirköyşeklinesokanşumedeniyet-isefiheilegafletperdesi pek kalınlaşmıştır. Ta’dili, büyük bir himmete muhtaçtır. Ve keza beşeriyetruhundandünyayanâzırpekçokmenfezleraçmıştır.BunlarınkapatılmasıancakAllah’ınlütfunamazharolanlaramüyesserolur.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Birzerre,kocamanşemsi tecelli ileyani in’ikâs itibarıyla istiabeder, içine alır. Fakat küçücük iki zerreyi bizzat yani hacimleri itibarıyla içine alamaz.Binâenaleyh yağmurun şemsin timsâline mâkes olan katreleri gibi kâinatın zerrat vemürekkebatı, ilim ve iradeyemüstenid kudret-i nuraniye-i ezeliyenin –tecelli ve in’ikâsitibarıyla–lem’alarınamazharolabilirler.Fakatgözüniçindekibirhüceyrezerresi,“âsâb,evride, şerâyin”de tesirleri görünen bir kudret, şuur ve iradeyemenba olamaz. Bu acîbsanat, muntazam nakış, ince hikmetin iktizasına göre kâinatın her bir zerresi, her birmürekkebatı,ulûhiyetemahsusmuhitvemutlaksıfatlaramenbavemasdarolmasılâzımgelir.Veya o sıfatlar ilemuttasıf Şems-iEzelî’nin tecelliyât lem’alarınamâkes olmalarılâzımdır.

Birincişıktakâinatınzerratıadedincemuhalâtvardır.Binâenaleyhherbirzerreobüyükyüküntahammülündenâcizolduğunuikrarile“Mûcid,Hâlık,Rab,Mâlik,KayyûmancakAllah’tır.”diye şehâdetini ilân eder.Vekezaherbir zerre, herbirmürekkebat,muhteliflisanvedelâletleriyleşubeytiterennümediyorlar:

122

Evet her bir harf kendi vücuduna bir vecihle delâlet eder.Amma kâtibinin, Sâni’ininvücudunaçokvecihlerledelâleteder.Evet…

123

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Cam,su,hava,âlem-imisal,ruh,akıl,hayal,zamanvesairegibi,tecelli-i timsâl akislere mahal ve mazhar olan çok şeyler vardır. Maddiyat-ı kesîfenintimsâlleri hemmünfasıl, hem ölü hükmündedirler. Çünkü asıllarına gayr oldukları gibi,asıllarınınhâsiyetlerindendemahrumdurlar.Nuranîlerintimsâlleriise,asıllarıylamuttasılveasıllarınınhâsiyetlerinemâlikveasıllarınagayrdeğillerdir.BinâenaleyhCenâb-ıHakşemsinhararetinihayat,ziyasınışuur,ziyadakirenkleriduygugibiyapmışolsaidi,seninelindeki aynada temessül eden şemsin timsâli seninle konuşacaktı. Çünkü o, timsâlindeoldukçaharareti,ziyası,renkleriolurdu;hararetiylehayatbulurdu;ziyasıylaşuurluolurdu;renkleri ile de duygulu olurdu. Böyle olduktan sonra, seninle konuşabilirdi. Bu sırrabinaendirkiResûl-iEkrem (aleyhissalâtü vesselâm)kendisineokunanbütünsalavât-ı şerifeye

birandavâkıfolur.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! 124 ve 125 cümleleri, Cenâb-ı Hakk’ı celâl ve cemâlsıfatlarıylazımnentavsifediyorlar.“Celâl”sıfatını

tazammun eden 126, abdin ve mahlûkun Allah’tan baîd olduklarına nâzırdır. Cemâlsıfatını içine alan Cenâb-ı Hakk’ın rahmetiyle abde ve mahlûkâta karib olduğunaişarettir.Meselabirikurb,diğeribu’dolmaküzerebizenâzırşemsinikicihetivardır.Kurbcihetiylehararetveziyayıveriyor;bu’dcihetiyleinsanlarınmazarratlarındantahirvesafikalıyor.Buitibarlainsanşemsekarşıyalnızkâbilolabilir,fâilvemüessirolamaz.

Kezalik –bilâ teşbih– Cenâb-ı Hak rahmetiyle bize karib olduğu cihetle onahamdediyoruz. Biz ondan uzak olduğumuz cihetle O’nu tesbih ediyoruz. Binâenaleyhrahmetiyle kurbuna bakarken hamdet;O’ndan baîd olduğuna bakarken, tesbih et. Fakather iki makamı karıştırma ve her iki nazarı birleştirme ki hak ve istikamet mültebisolmasın.Lâkin iltibasvemezcolmadığı takdirde,her ikimakamıveher ikinazarıhemtebdil,hemcemedebilirsin.Evet 127herikimakamıcemedenbircümledir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Dörtşeyiçindünyayıkesbendeğil,kalbenterketmeklâzımdır:

1–Dünyanınömrükısa olup, süratle zeval vegurubagider.Zevalin elemiyle, visalinlezzetizevalbuluyor.

2–Dünyanınlezâizizehirlibalabenzer.Lezzetinisbetindeelemidevardır.

3– Seni intizar etmekte ve senin de süratle ona doğru gitmekte olduğun “kabir”,dünyanınzînetli,lezzetlişeylerinihediyeolarakkabuletmez.Çünküdünyaehlincegüzeladdedilenşey,oradaçirkindir.

4– Düşmanlar ve haşerat-ı muzırra arasında bir saat durmakla dost ve büyüklermeclisinde senelerce durmak arasındaki muvâzene, kabir ile dünya arasındaki aynımuvâzenedir. Maahâzâ, Cenâb-ı Hak da bir saatlik lezzeti terk etmeye davet ediyor kisenelerce dostlarınla beraber rahat edesin. Öyle ise kayıtlı ve kelepçeli olarak sevkedilmezdenevvel,Allah’ındavetineicabetet.

Fesübhanallah, Cenâb-ı Hakk’ın insanlara fazl u keremi o kadar büyüktür ki insanavedîaolarakverdiğimalı,büyükbirsemeni ile insandansatınalır, ibkavehimayeeder.EğerinsanomalıtemellükedipAllah’asatmazsa,büyükbirbelâyadüşer.Çünküomalıuhdesinealmışoluyor.Hâlbukikudretitaahhüdekâfigelmiyor.Çünküarkasınaalırsa,belikırılır; eli ile tutarsa, kaçar, tutulmaz. En nihayet meccanen fenâ olur gider, yalnızgünahlarımiraskalır.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! “Geceye benzeyen gençliğim zamanında gözlerim uyumuş idi,ancakihtiyarlıksabahıylauyandım.”meâlindeolan

128

şiirin şümulüne dahilim. Çünkü gençliğimde en yüksek bir intibah şahikasına çıktığımısanıyordum. Şimdi anlıyorum ki o intibah intibah değilmiş; ancak uykunun en derinkuyusunda bulunmaktan ibaret imiş.Binâenaleyhmedenîlerin iftihar ile demvurduklarıtenevvür-ü intibahları, benim gençlik zamanımdaki intibah kabilinden olsa gerektir.Onların misali, rüyasında güya uyanıp, rüyasını halka hikâye eden nâim meselidir.Hâlbukirüyasındaonunointibahı,uykununhafifperdesindenderinvekalınbirperdeyeintikal ettiğine işarettir.Böyle bir nâimölü gibidir; yarıbuçuk uykuda bulunan insanlarınasılikazedebilir?

Ey uykuda iken kendilerini ayık zannedenler! Umûr-u diniyede müsamaha veyateşebbühlemedenîlereyanaşmayın.Çünküaramızdakiderepekderindir.Dolduruphatt-ımuvasalayı temin edemezsiniz. Ya siz de onlara iltihak edersiniz veya dalâlete düşerboğulursunuz.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Mâsiyetin mahiyetinde, bilhassa devam ederse, küfür tohumuvardır.Çünküomâsiyetedevameden,ülfetpeydaeder.Sonraonaâşıkvemüptelâolur.Terkine imkânbulamayacakdereceyegelir.Sonraomâsiyetinin ikabamûcibolmadığınıtemenniye başlar.Bu hâl böylece devam ettikçe, küfür tohumu yeşillenmeye başlar. Ennihayet, gerek ikabı ve gerek dârü’l-ikabı inkâra sebep olur. Ve kezamâsiyete terettüpedenhacalettendolayı,omâsiyetinmâsiyetolmadığınıiddiaetmekle,omâsiyetemuttaliolan melekleri bile inkâr eder. Hatta şiddet-i hacaletten yevm-i hesabın gelmeyeceğinitemennieder.Şayetyevm-ihesabınefyedenednâbirvehmibulursa,ovehmikocamanbirburhanaddeder.Ennihayetnedametedipterketmeyenlerinkalbiküsûfatutulur,mahvolurgider–el-iyâzübillâh!–

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Kur’ân-ıMu’cizü’l-Beyan’ın i’câz ve belâgatına dair “Lemeât”namındakieserimdeizahedilenbazılem’alarıdinleyeceksin:

1–Kur’ân’ınokunuşundayüksekbirselâsetvardırkilisanlaraağırgelmez.

2–Büyükbirselâmetvardırkilafzanvemânenhatadansâlimdir.

3–Âyetler arasında büyük bir tesanüd vardır ki kârgir binalar gibi, âyetleri birbirinedayanarakbünye-iKur’âniye’yisarsılmaktanvikayeediyor.

4–Büyükbirtenâsüb,tecâvüb,teâvünvardırkiâyetleribirbirineecnebîolmadığıgibibirbirininvuzuhunayardım,istîzâhınacevapveriyor.

5–Parça,parça, ayrı ayrı zamanlardanâzilolduğuhâlde şiddet-i tenâsüpten sankibirdefadanâzilolmuştur.

6–Esbab-ınüzûlayrıayrıvemütebâyinolduğuhâlde,şiddet-itesanüddensankisebepbirdir.

7–Mükerrermütefâvitsuâllerecevapolduğuhâlde,şiddet-iimtizaçveittihaddansanki

suâlbirdir.

8–Müteaddit,mütegayirhâdisatabeyanolduğuhâlde,kemâl-iintizamdansankihâdisebirdirvebirhâdiseyecevaptır.

9– “Tenezzülât-ı ilâhiye” ile tabir edilenmuhatapların fehimlerine yakın vemünasipüslûplarüzerinenâzilolmuştur.

10– Bütün zaman ve mekânlarda gelip geçen insanlara tevcih-i kelâm ettiği hâlde,sühûlet-ibeyandandolayısankimuhatapbirdir.

11–İrşadıngayelerineîsaliçintekrarlarıtahkikvetakririifadeeder.Maahâzâ,tekrarlarıhalelvermez.İadesi,zevkiizaleetmez.Tekerrürettikçemiskgibikokar.

12–Kur’ânkalblerekuvvet vegıdadır; ruhlara şifadır.Gıdanın tekrarı kuvveti artırır.Tekraretmekledahame’lufveme’nusolduğundanlezzetiartar.

13– İnsanmaddî hayatında; her anda havaya, her vakit suya, her zaman ve her güngıdaya, her hafta ziyaya muhtaçtır. Bunların tekerrürü haddizâtında tekerrür olmayıp,ihtiyaçlarıntekerrürüiçindir.Kezalikinsan,hayat-ıruhiyesicihetiyleKur’ân’dazikredilenbütünnevileremuhtaçtır.Bazınevilereherandamuhtaçtır; 129gibi.Çünküruhbununilenefes alıyor. Bazı nevilere her vakit, bazılarına her zaman muhtaçtır. İşte hayat-ıkalbiyeninihtiyaçlarınabinaenKur’ântekrarlaryapıyor.Mesela 130,hava-yınesîmîgibikalbiveruhutatminettiğindenkesret-iihtiyacabinaenKur’ân’daçoktekraredilmiştir.

14–Kıssa-yıMûsagibibazıhâdisat-ıcüz’iyenintekrarı,ohâdiseninbüyükbirdüsturutazammunettiğineişarettir.

Hülâsa:Kur’ânhemzikirdir,hemfikirdir,hemhikmettir,hemilimdir,hemhakikattir,hemşeriattır,hemsadırlaraşifa,müminlerehüdaverahmettir.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Fıtrat-ı insaniyenin garip bir hâli, gaflet zamanında letâif ilehavâssın hükümlerini, iltibas ile birbirine benzetir, tefrik edemez. Mesela el ile gözübirbirine benzetip hizmetlerini ve vazifelerini tefrik edemeyen bir mecnun, yüksektegözüylegördüğübirşeyialmakiçineliniuzatıyor.Elgözünkomşusuolduğumünasebetle,onun yaptığı işi, el de yapabilir zanneder.Kezalik insan-ı gafil, kendi şahsına ait ednâ,cüz’î bir tanzimden âciz olduğu hâlde gururuyla, hayaliyle Cenâb-ı Hakk’ın ef’âlinetahakkümileeluzatıyor.

Yine insanın fıtratında acîb bir hâl: İnsanın efrâdı arasında cismen ve sureten ayrılıkvarsa da pek azdır.Ammamânen ve ruhen, aralarında zerre ile şems arasındaki ayrılıkkadarbirayrılıkvardır.–Fakatsairhayvanâtöyledeğildir.Meselabalıkilekuş,kıymet-iruhiyecebirbirinepekyakındırlar.Enküçüğüenbüyüğügibidir.–Çünküinsanınkuvve-iruhiyesi tahdit edilmemiştir. Enaniyet ile o kadar aşağı düşerler ki zerreyemüsavi olur.Ubûdiyetiledeokadaryükseğeçıkıyorkiikicihanıngüneşiolur.–HazretiMuhammed

(aleyhissalâtüvesselâm)gibi–

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Eşyada esas bekadır, adem değildir. Hatta ademe gittiklerinizannettiğimiz kelimat, elfaz, tasavvurat gibi serîü’z-zeval olan bazı şeyler de ademegitmiyorlar. Ancak suretlerini ve vaziyetlerini değişerek zevalden masun kalıp bazıyerlerde tahassun ile adem-i mutlaka gitmezler. Fen dedikleri hikmet-i cedide, bu sırravâkıf olmuş ise de, vuzuhuyla vâkıf olamamıştır. Ve aynı zamanda “Âlemde adem-imutlakyoktur;ancakterekküpveinhilâlvardır.”diyeifratvehataetmiştir.ÇünküâlemdeCenâb-ıHakk’ınsun’uylaterkipvardır.Allah’ınizniyletahlilvardır.Allah’ınemriyleîcadveidamvardır.

132 131

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Kabir,âlem-iâhireteaçılmışbirkapıdır.Arkacihetirahmettir,önciheti ise azaptır.Bütündostve sevgililerokapının arka cihetindeduruyorlar.Senindeonlara iltihak zamanın gelmedimi?Ve onlara gidip onları ziyaret etmeye iştiyakın yokmudur? Evet vakit yaklaştı. Dünya kazuratından temizlenmek üzere bir gusül lâzımdır.Yoksaonlaristikzarileikrahedeceklerdir.

Eğer“İmamRabbânîAhmed-iFarukîbugünHindistan’dahayattadır.”diyeziyaretinebir davet vuku bulsa, bütün zahmetlere ve tehlikelere katlanarak ziyaretine gideceğim.Binâenaleyh İncil’de “Ahmed”, Tevrat’ta “Ahyed” Kur’ân’da “Muhammed” ismiylemüsemma, iki cihanın güneşi, kabrin arka tarafında milyonlarca Farukî Ahmedler ilemuhat olarak sâkindir. Onların ziyaretlerine gitmek için niye acele etmiyoruz? Gerikalmakhatadır.

Şuesâsâtadikkatlâzımdır:

1–Allah’aabdolanaherşeymusahhardır.Olmayanaherşeydüşmandır.

2–Herşeykaderiletakdiredilmiştir.Kısmetinerazıolkirahatedesin.

3–MülkAllah’ındır.Sendeemanetenduruyor.Oemanetiibkaedipseniniçinmuhafazaedecek.Sendekalırsa,meccanenzâilolurgider.

4–Devamolmayanbirşeydelezzetyoktur.Senzâilsin,dünyadazâildir,halkındünyasıdazâildir,kâinatınşuşekl-ihazırıdazâildir.Bunlarsaniyevedakikavesaatvegüngibibirbirinitakibenzevalegidiyorlar.

5– Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığıneserleredekıymetverme.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! 133 134 135 bu üç mukaddes cümlenin faydalarını vemahall-iistimallerinidinle:

1–Kalbindehayatbulunanbir insankâinata,âlemebakarkenidrakindenâcizbilhassaşuboşluktayapılanilâhîmanevralarıgörmeklehayretleriçindekalır.İştebugibihayretve

dehşetengiz vaziyetleri ancak 136 cümlesinden nebean eden mâ-yı zülâl içmekle ohayretateşisöner.

2–Aynı o insan, gördüğü leziz nimetlerden duyduğu zevkleri izhar etmekle, “hamd”unvanı altında in’amı nimette vemün’imi in’amda görmekle idame-i nimet ve tezyid-ilezzet talebinde bulunarak 137 cümlesiyle nimetler definesini bulan adam gibi nefesalıyor.

3–Aynıoinsan,mahlûkât-ıacîbeveharekât-ıgarîbedenaklınıntartamadığıvezihnininiçinealamadığışeylerigördüğüzaman, 138demeklerahatbulur.Yani,Hâlık’ıdahaazîmvedahabüyüktür.Onlarınhalkvetedbirlerikendisineağırdeğildir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! İnsan seyyiatıyla,Allah’a zarar vermiş olmuyor.Ancak nefsinezarar eder. Mesela hariçte, vâkide ve hakikatte Allah’ın şeriki yoktur ki onun hizbinegirmekleCenâb-ıHakk’ınmülküneveâsârınamüdahaleedebilsin.Ancak,şerikizihnindedüşünür, boş kafasında yerleştirir.Çünkü hariçte şerikin yeri yoktur.O halde o kafasız,kendieliylekendieviniyıkıyor.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Allah’a tevekkül edene Allah kâfidir. Allah, kâmil-i mutlakolduğundan lizâtihi mahbuptur. Allah mûcid, Vâcibü’l-vücûd olduğundan kurbiyetindevücudnurları, bu’diyetinde ademzulmetleri vardır.Allahmelcevemencedir.Kâinattanküsmüş,dünya zînetinden iğrenmiş, vücudundanbıkmış ruhlaramelcevemenceO’dur.Allahbâkidir,âleminbekasıancakO’nunbekasıyladır.AllahMâlik’tir,sendekimülkünüseniniçin

saklamaküzerealıyor.Allah,Ganiyy-iMuğnî’dir;herşeyinanahtarıO’ndadır.BirinsanAllah’ahâlisbirabdolursa,Allah’ınmülküolankâinat,onunmülkügibiolur.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Aklıbaşındaolaninsan,nedünyaumûrundankazandığınamesrurvenedekaybettiğişeyemahzunolmaz.Ziradünyadurmuyor,gidiyor.İnsandaberabergidiyor;sendeyolcusun.Bak, ihtiyarlıkşafağı,kulaklarınüstünde tulûetmiştir.Başınınyarısından fazlası beyaz kefene sarılmış. Vücudunda tavattun etmeye niyet edenhastalıklar,ölümünkeşifkollarıdır.139Maahâzâ,ebedîömrünönündedir.Oömr-übâkidegöreceğin rahat ve lezzet, ancakbu fâni ömürde sa’y ve çalışmalarına bağlıdır. Senin oömr-übâkidenhiçhaberinyok.Ölümsekeratıuyandırmadanevveluyan!

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Cenâb-ı Hakk’a mâlûm ve maruf unvanıyla bakacak olursan,meçhulvemenkûrolur.Çünkübumâlûmiyet,örfîbirülfet,taklidîbirsema’dır.Hakikatii’lâm edecek bir ifade de değildir. Maahâzâ, o unvan ile fehme gelen mana, sıfât-ımutlakayıberabercealıpzihneilkaedemez.AncakZât-ıAkdes’imülâhazaiçinbirneviunvandır.AmmaCenâb-ıHakk’amevcud-umeçhulunvanıylabakılırsa,marufiyetşuâlarıbirderecetebarüzeder.Vekâinattatecelliedensıfât-ımutlaka-yımuhitailebumevsufunounvandantulûetmesiağırgelmez.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Esmâ-yı hüsnânın her birisi, ötekileri icmalen tazammun eder.(Ziyanın elvân-ı seb’ayı tazammun ettiği gibi).Ve keza her birisi ötekilere delil olduğugibi,onlarınherbirisinedeneticeolur.Demekesmâ-yıhüsnâmir’atveaynagibibirbirinigösteriyor. Binâenaleyh neticeleri beraber mezkûr kıyaslar gibi veya delilleri beraberneticelergibiokumasımümkündür.

114Habbeşöyleder:Tevhidmeyveleriyleyüklübirağaçdalıyımben.Tevhidincileriyledolubirdenizinşebnemiyimben.

115 Yüceler Yücesi Rabbimize, bizlere din-i İslâm ve kemâl-i iman (nasip ettiğinden) dolayı mahlûkâtın soluklarıadedincehamdüsenâlarolsun.İslâmdairesininmerkeziveimannurlarınınkaynağıHabibiMuhammedMustafa’ya(aleyhissalâtüvesselâm)venezihvepakailehalkına,ashab-ıgüzînine,geceylegündüzveay ilegüneşdevamedipdurduğusürecesalâtveselâmolsun!

116“BizAllah’aâidizvevaktigeldiğindeelbetteO’nadöneceğiz.”(Bakarasûresi,2/156)

117“Göklerleyerbitişik(birbütün)idi,onlarıBizayırdık.”(Enbiyâsûresi,21/30)

118“Canlıolanherşeyide‘su’danmeydanagetirdik.”(Enbiyâsûresi,21/30)

119“Allah’ınenevvelvarettiği,benimnurumdur.”(el-Aclûnî,Keşfü’l-hafâ1/311-312)

120“Bizilkyaratmadabirâcizlik,birbeceriksizlikmisergiledik(ki,onlaraöldüktensonratekrarhayatveremeyelim)?Hayırhayır,(böyleolmadığınıitirafettiklerihalde)onlar,yenibiryaratmakonusundazihnîkarışıklıkiçindebocalayıpdurmaktadırlar.”(Kafsûresi,50/15)

121“Onlarınduaları‘HamdâlemlerinRabbiAllah’amahsustur.’diyesonaerer.”(Yûnussûresi,10/10)

122Söylediğimiz sözlerayrı ayrı isede, seninhüsnünbirdir.Bütün sözlerimiz,ohüsn-ücemâle işaret ediyorlar. (el-Âlûsî,Rûhu’l-meânî12/169;ez-Zerkeşî,el-Burhân2/160)

123“Sayfa-yıâlemineb’âd-ıvâsiasındaNakkaş-ıEzelî’ninyazdığısilsile-ihâdisatınsatırlarınahikmetnazarıylabakvefikr-ihakikatlesarıl.Tâkimele-iâlâdanuzananşuselâsil-iresâil,seniâlâ-yıilliyyîn-itevhideçıkarsın.”İbniKayyim,Medâricü’s-sâlikîn3/356;İbniKayyim,Bedâiu’l-fevâid4/971.

124Allah’ıbütüneksiklerdentenzihederim.

125Bütünhamdler,övgülerAllah’adır.

126Allah’ıbütüneksikliklerdentenzihederim.

127 “(Cenâb-ı Hak rahmetiyle bize yakın olduğu cihetle) Bütün hamdler, övgüler Allah’adır ve (biz O’ndan uzakolduğumuz cihetle) O, her türlü kusur ve noksan sıfattan münezzehtir.)” (Buhârî, deavât 65, eymân19, tevhid 58;Müslim,zikir31;Tirmizî,deavât59)

128Bkz.:Ebu’l-Abbasel-Mukri’,Nefhu’t-tayyib4/342,7/280.

129O,Allah’tır.

130Allah’ınadıyla

131“Allah,hernedilerseonuyapar.”(İbrahimsûresi,14/27)

132“…Allahdilediğişekildehükmeder.”(Mâidesûresi,5/1)

133Allah’ıbütüneksiklerdentenzihederim.

134Bütünhamdler,övgülerAllah’adır.

135Sadecebüyüklüktedeğilhiçbirkonudaeşivebenzeriolmayan,başkabirşeyKendisiylekıyasbileedilemeyecekyegânebüyük,Allah’tır.

136Allah’ıbütüneksiklerdentenzihederim.

137Bütünhamdler,övgülerAllah’adır.

138Sadecebüyüklüktedeğilhiçbirkonudaeşivebenzeriolmayan,başkabirşeyKendisiylekıyasbileedilemeyecekyegânebüyük,Allah’tır.

139 “Uyku, ölümün kardeşidir.” manasındaki hadis için bkz.: et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat 8/342; el-Beyhakî,Şuabü’l-îmân4/183;İbnü’l-Mübârek,ez-Zühds.79.

TazarruveNiyaz

140

141

140“Deki:O,Allah’tır,gerçekİlâhtırveBirdir.”(İhlâssûresi,112/1)

141 “Allahım! Benden dünya ve âhiret hayatı gitse ve dahi kâinat bütünüyle bana düşman olsa benim bunlara hiçehemmiyet vermemem lâzımdır. Zira Sen benim Rabbim, Hâlıkım ve İlâhımsın. Ben de Sen’in mahlûkun vemasnûunum.Hemsonsuz isyanımve insanıkerimkılangüzelhasletlerdenuzaklığımlaberaberSeninlebiralâkaveintisapcihetimbulunduğuiçinbumahlûkiyetiminlisanıylasanatazarru’veniyazediyorumeyHâlık’ım!EyRabbim,ey Râzıkım, ey Mâlikim, ey Musavvirim, ey Allahım! Sen’in esmâ-yı hüsnân, ism-i âzamın, Furkan’ı Hakîm’in,Habîbi Ekrem’in,Kelâm-ıKadim’in,Arş-ıÂzam’ın ve birmilyon kere *1 hürmetine banamerhamet eyle yâAllah,yâRahmân,yâHannan,yâMennân,yâDeyyân.BenibağışlayâGaffâr,yâSettâr,yâTevvâb,yâVehhâb.BeniaffetyâVedûd,yâRaûf,yâAfuvv,yâGafûr.BanalutfeyleyâLatîf,yâHabîr,yâSemî’,yâBasîr!GünahlarımıaffeyleyâHalîm,yâAlîm,yâKerîm,yâRahîm!Bizidoğruyola,Sanadoğruvaranyola iletyâRab,yâSamed,yâHâdî!FazlınlabanaihsaneyleyâBedî’,yâBâkî,yâAdl,yâHû!KalbimivekabrimiimanveKur’ânnuruylahayattareyleyâNûr,yâHak,yâHayy,yâKayyûm,yâMâlike’l-mülk,yâZe’l-celâl-ive’l-ikrâm,yâEvvel,yâÂhir,yâZâhir,yâ

Bâtın,yâKaviy,yâKâdir,yâMevlâm,yâGâfir,yâErhame’r-râhimîn!Kur’ân’dakiİsm-iÂzam’ınvekâinatkitabındaen büyük sırrınMuhammed (sallallâhü eleyhi ve sellem) hürmetine; bu esmâ-yı hüsnâdan bedenimdeki kalbim ilekabrimdeki ruhuma İsm-i Âzam nurlarını boşaltan bir pencere açmanı ve böylece bu sayfa kabrimin çatısı ve buisimler ruhumahakikat güneşininhüzmelerini ifaza edenpencereler olmasını niyaz ediyorum.Allahım!Benim içinkıyâmetsaatinekadarbuisimleriilânedenebedibirdiliminolmasınıarzuediyorum.Bundandolayışubâkiyazılarıbendensonrafânidiliminyerinekabuleyle!

Allahım!Hem fert fert hemdebütün bir beşeriyet olarakmedyunu bulunduğumuz İnsanlığın İftiharTablosuHazretiMuhammed Mustafa’ya salât ü selâm olsun. Bu salât ile; bizi bütün korkulardan ve âfetlerden koru, bütünihtiyaçlarımızıgider,bizibütüngünahlardantemizle,bütüngünahlarımızıvehatalarımızımağfireteyle.Allahım!Eybütündualaraicabeteden!Yaşadığımmüddetiçindeveölümümdensonraherandabusalâtınkatkatınıihsaneyle.Birmilyon salât ve selâm ile ve bir o kadar da çarpımından çıkan netice ve bunun da kat katı, Efendimiz HazretiMuhammed’e,O’nun âl, ashâb ve yardımcılarına veO’na tabi olanlara olsun.Bu salâtların hepsini ömrümdeki âsinefeslerim sayısınca çoğalt. Bu salavâtların her birisi hürmetine beni bağışla ve bana merhamet eyle. RahmetinlemuameledebulunyâErhamerrâhimîn,âmîn!..”

*1“Deki:O,Allah’tır,Tektir.”(İhlâssûresi,112/1)

Zeylü’l-Habbe(Arkadaş!Şumüşevveşeserlerimilebüyükbirşeyinetrafınıkazıyorum.Ammabilmiyorumkeşfedebildim

mi?Veyahutsonrainkişafedecektir.Veyahutbilâharezuhuredecek.Keşfineyolaçıpgösteriyorum.)

142

143 144

145

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Misafir olan bir kimse seferinde çok yerlere, menzillere uğrar.Uğradığıheryerinâdetleriveşartlarıayrıayrıolur.

KezalikAllah’ınyolundasülûkedenzâtçokmakamlara,mertebelere,hâllere,perdelererast gelir ki bunların da her birisi için kendine mahsus şartlar ve vaziyetler vardır. Buşartlarıveperdeleri,birbirinehaltedipkarıştıran,galatveyanlışhareketeder.Meselabirahırdaatınkişnemesiniişitenbiradam,yüksekbirsaraydaandelibinterennümünü,güzelsadâsını işitir. Eğer o terennüm ile atın kişnemesini farketmeyip andelipten kişnemeyitalepederse,kendinefsiylemuğâlataetmişolur.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Dünya hayatını güzelleştiren esbaptan biri, dünya aynasındatemessül ileparlayanhidayetnurlarıvebüyükinsanlarınsevgilivesevimli timsâlleridir.Evet müstakbel, mâzinin aynasıdır. Mâzi, berzaha yani öteki âleme intikal ve inkılâpettiğinde suretini ve şeklini ve dünyasını istikbal aynasına, tarihe, insanların zihinlerinevedîa ediyor.Onlara olanmânevî ve hayalîmuhabbetleriyle dünyamuhabbeti tatlı olur.Meselaarkadaşlarınınveakrabasınıntimsâllerinivefotoğraflarınıhâvibüyükbiraynayıyolundabulanbiradam,şarkcihetinegidenadamlarınmemleketlerinegidiponlarailtihaketmekiçinçalışmayıpdaoaynanıniçindeki timsâller ileuğraşır,muhabbeteder.İştebuadamgaflettenayıldığızaman:“Eyvah,neediyorum!Bunlarşarapdeğilseraptır.Bunlarileuğraşmakazbdeğilazaptır.”der,arkadaşlarınayetişmeküzereşarkseferinetedarikâttabulunmayabaşlar.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Kur’ân-ıMu’cizü’l-Beyan’ınhakvehakikat olduğuna en sadıkdeliller:

1–Tevhidinbütüniktizalarınıvelâzımlarınımertebeleriylemuhafazaetmesidir.

2– Esmâ-yı hüsnânın tenâsüb ve iktizası üzerine hakâik-i âliye-i ilâhiyedekimuvâzeneyimürâatetmesidir.

3–Rubûbiyetveulûhiyeteaitşuûnâtıkemâl-imuvâzeneilecemetmesidir.

Kur’ân’ın bu hâsiyeti beşerin eserlerinde bulunmadığı gibi melekût cihetine geçenevliya ve sair büyüklerin netâic-i fikirlerinde de bulunamamıştır. Ve eşyanın bâtınındadalmış olan İşrâkiyyûn ve âlem-i gayba nüfuz eden Ruhaniyyûn dahi, Kur’ân’ın buhâsiyetini bulamamışlardır. Zira onların nazarları mukayyet olduğundan hakikat-imutlakayı ihata edemez. Bunlar ancak hakikatin bir tarafını bulur ve ifrat-tefrit iletasarrufabaşlarlar.Bununiçintenâsübübozup,muvâzeneyiihlâlediyorlar.

Meselaenvâ-ıcevâhirihâvizînetlivekıymetlibirdefineyikeşfetmekiçinbirkaçadamdenizin dibine dalarlar. Denizin dibinde araştırma yaparken birisinin eline uzunca birparçaelmasgeçer.Defineninmüştemilâtınıtamamenbugibielmaslardanibaretolduğunuhükmeder. Sonra arkadaşlarından başka çeşit cevherin bahsini işittiğinde onlarınbulduklarıcevahirinkendi

bulduğu elmasın nakışları olduklarını tahayyül eder. Diğeri kürevî bir yakutu bulur.Öteki arkadaşı da başka bir çeşidini buluyor. Ve hâkeza her birisi definenin esasmüştemilâtının kendi bulduğu çeşitten ibaret olduğunu.. ve arkadaşlarının bulduklarıçeşitlerin de definenin zevâid ve teferruatından olduğunu itikat eder. Mesele bu şeklegirmeklemuvâzenekayıpve tenâsübzâilolur.Sonrameseleninhakikatinikeşifve izahiçinte’vilâtvetekellüfatabaşlarlar.Hattadefinenininkârınabilezehapedenolur.

Evetsünnet-iseniyyeilemuvâzeneyapılmazdanevvel,hemenmeşhudatınaitimatedenİşrâkiyyûn ilemutasavvifenin eserlerini teemmül eden zâtlar, şu söylediğime hak verir.Bilâ-tereddütkabulederler.

Arkadaş!Kur’ândaodefineyikeşfetmekiçinodenizedalmıştır.FakatKur’ân’ıngözüaçık olduğundan, defineyi tamamıyla ihata ile görmüştür. Ve hakikate uygun bir tarzdatenâsübvemuvâzeneyeriayetederekkemâl-iintizamveıttıradilehakikatiizharetmiştir.

Arkadaş!Nev-ibeşerdeenvâendalâletedüşenfırkalarınsebeb-idalâletleri,imamlarınınkusurudur. Evet imamları bâtından bahsetmişlerse de meşhudatlarına itimat ve iktifaederekesnâ-yıtarîktendönmüşlerdir.Ve 146kavlinemâsadakolmuşlardır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Cenâb-ıHakseniademdenvücudavevücudunpekçokeşkâlvevaziyetlerindenenyükseğimüslimsıfatıyla insansuretinegetirmiştir.Mebde-ihareketinilesonaldığınsuretarasındamüteadditvaziyetlerin,menzillerinveetvarveahvâlinherbirisisanaaitnimetlerdefterinekaydedilmiştir.Buitibarla,seningeçirmişolduğunzamanşeridineelmasgibinimetlerdizilmiş,tambirgerdanlıkveyanimetlerinenvâınabirfihristeşekliniveriyor.

Binâenaleyh geçirmiş olduğun vücudun her menzilinde ve vaziyetinde, etvarında,ahvâlinde:“Nasılbunimetevâsıloldun?Neilemüstehakoldun?Veşükründebulundunmu?” diye suâle çekileceksin. Çünkü vukua gelen hâller suâle tâbidir. Amma imkânda

kalıp vukua gelmeyen şeyler suâle tâbi değildir. Geçirmiş olduğun ahvâl, vukuattır.Gelecek ahvâlin ademdir. Vücud mesuldür, adem ise mesul değildir. Öyle ise mâzideşükrünüedaetmediğinnimetlerinşükrünükazaetmeklâzımdır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!İnsanıhavalandırıpbaşaşağıfelâketeatanşöylebirhâlvar:

İstihkak nazara alınmayarak, Hakk’ın takdiri hakkında tefrit veya ifrat yapılır. Vekuvvetine, kıymetine bakılmayarak küçük veya büyük bir yük altına alınır gibi gayr-iinsanîhâllerinsanıinsaniyettendüşürür,yazulmeveyakizbesevkeder.

Meselabir fırkaaskerinmümessilibirnefer,bütünaskerlikumûrunubilmekveyabirkatresudakitimsâlinden,şemsinazametinigöstermektalebindebulunmak,enyüksekbirinsafsızlıktır.Çünküvasıfileittisafarasındafarkvardır.Meselakatredekitimsâl,şemsinevsafınıgösterir.Ammaoevsafilemuttasıfolamaz.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Vücud nev’inde tezahüm yoktur.Yani, pek çok âlemler, hâller,vücudsahnesindeiçtimaeder,birleşirler.

Meselagecezamanıduvarlarıcamdanolanveelektrikyananbirodayagirdiğinvakit,âlem-imisalebirpencerehükmündeolancamlardapekçokmenzilleri,odalarıgöreceksin.

Sâniyen:Odadaotururken,kemâl-isühûletleomisalîodalardaherçeşit tebdil, tağyir,tasarrufedebilirsin.

Sâlisen:Odadakielektrik,elektrikmisallerininenuzağınaenyakındır.Çünküomisalîmisallerinkayyûmuodur.

Râbian:Bumaddîvücudunbirhabbesi,birparçası,omisalîvücudunbirâleminiiçinealabilir. Bu dört hüküm, Vâcib ile âlem-i mümkinat arasında da câridir. Çünkümümkinatınvücudu,Vâcib’innurundanbirgölgeolduğucihetlevehmîbirmertebededir.Vâcib’in emriyle vücud-u hariciyeye girer; sabit vemüstekar kalır.Demekmümkinatınvücudubizzathakikîbirvücud-uharicîolmadığıgibi,vehmîveyazâilbirzılldedeğildir.Ancak,Vâcibü’l-vücûd’unîcadıylabirvücuddur.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Bu güzel âlemin bir mâliki bulunmaması muhal olduğu gibi,kendisiniinsanlarabildiriptarifetmemesidemuhaldir.ÇünküinsanMâlik’inkemâlâtınadelâlet eden âlemin hüsnünü görüyor; ve kendisine beşik olarak yaratılan küre-i arzdaistediği gibi tasarruf eden bir halifedir.Hatta semâ-yı dünyada dahi aklıyla çalışıyor veküçüklüğüyle,zaafiyetiyleberaberharikatasarrufat-ıacîbesiyleeşref-imahlûkâtunvanınıalmıştır. Ve elinde cüz-ü ihtiyârî bulunduğundan bütün esbap içerisinde en geniş birsalahiyet sahibidir.BinâenaleyhMâlik-iHakikî’nin rusül vasıtasıyla böyle yüksek fakatgafil abdlerine kendisini bildirip tarif etmesi zarurîdir ki o Mâlik’in evâmirine vemarziyâtınavâkıfolsunlar.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! İnsanın vehim, farz, hayal duygularına varıncaya kadar bütün

hâsseleri bilâhare rücu edip bilittifakHakk’a iltica ettiklerini ve bâtıla hiçbir ihtimal veimkânın kalmadığını ve kâinatın ancak ve ancak Kur’ân’ın izah ettiği şekildebulunduğunugördüm.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Âlem-iziya, âlem-ihararet, âlem-ihava,âlem-ikehribâ, âlem-ielektrik, âlem-i cezb, âlem-i esîr, âlem-i misâl, âlem-i berzah gibi âlemler arasındamüzâhameveyerdarlığıyoktur.Buâlemler,hepsideihtilâlsiz,müsaademesizküçükbiryerdeiçtimaederler.

Kezalikpekgeniş,gaybîâlemlerindebuküçükarzdaiçtimalarımümkündür.Evethava,su,insanınyürüyüşüne..cam,ziyanıngeçmesine..şuâınröntgenvasıtasıylakesifcisimlerebilenüfuzuna..veakılnuruna,melekruhuna,demiriniçinehararetinakmasına,elektriğincereyanına bir mâni yoktur. Kezalik bu kesif âlemde ruhânileri deverandan, cinnîlericevelândan,şeytanlarıcereyandan,melekleriseyerandanmenedecekbirmâniyoktur.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Göz, lâmba, şems gibi nur ve nuranî şeylerde cüz’î-küllî, cüz-küll,bir-binmüsavidir.Evetşemsebak!Onuntimsâlleriyleseyyarat,denizlervehavuzlar,katre, kabarcıklar gibi bütün şeffaf şeyler, kemâl-i sühûletle temessül ediyorlar.KezalikŞems-i Ezelî şu kâinat kitabında bütün bâbları, fasılları, satırları, cümleleri, harfleridef’aten bilâ-külfet yazıyor. Ve ba’sü ba’de’l-mevtte dahi aynı bu sühûlet vardır.

147diyeKur’ân-ıKerîmemrediyor.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Herşeyitahrikedenzerrât-ımüteharrikenin,muayyenhadlerinekadarhareketettiktensonratevakkufvedurmalarınadikkatedenadamanlarki:Herşeyinhududundadaimaharekettebulunanzerratıdurdurupgeriçevirenbirhudutbekçisivardır.Ozerratıtaşmaktanmenediyor.Obekçiisemuhitbirilmintecellisidirkiotecellikadere,kaderdemiktara,miktardakalıbatahavvüleder.Demekherşey,içerisindekizerrâtabirkalıptır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Kur’ân’ınâyetleribirbirini tefsirettiğigibibukitab-ıâlemindebirkısmı,diğerbirkısmını izahediyor.MeselamaddiyatâlemiCenâb-ıHakk’ınenvar-ınimetinicezbetmekiçinhakikîbirihtiyaçileşemsemuhtaçolduğugibiâlem-imâneviyatdahi rahmet-i ilâhiyenin ziyalarını almak için şems-i nübüvvetemuhtaçtır. BinâenaleyhResûl-i Ekrem’in (aleyhissalâtü vesselâm) nübüvveti, şemsin kat’iyet ve vuzuhu derecesindekat’îvevâzıhtır.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Zîhayatın vücuduna terettüp eden semereler, yalnız kendisine,menfaatine,bekasına,kemâlinemahsusdeğildir.Ancakosemerelerdenbirhissekendisineaittir.Bâkikalankısm-ıâzamıHâlık’arâcidir.Zîhayataait,uzunbirzamansonrahusûlegelir. Hâlık’a râci kısım ise bir anda husûle gelir. Mesela o zîhayat, esmâ-yı hüsnânıntecelliyâtınamazhariyetleHâlık’ı,evsaf-ıkemâliyeiletavsifvelisan-ıhâliylehamdetmişoluyor.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!İnsanınbirferdi,ihata-yıfikriyesiyle,aklıyla,kalbininvüs’atiyle

bir nevi külliyet kesbeder.Vekeza insanınbir ferdi, hilâfet hususunda âlemin eczasıylaşuurcaalâkadarolduğundannebatîolsunhayvanîolsunpekçoknevilerdetasarrufsahibibulunduğundan, nevi gibidir. Ve bu itibarla insanın bir ferdi neviler sırasına geçer.Binâenaleyh gerek hayvanâtın, gerek semeratın nevilerinde vukua gelen mükerrerkıyâmetler,hevamvehaşerattavücudagelen senevîhaşirveneşirler, insanındaherbirferdindecâridir.

Hülâsa: Kur’ân’ın âyetleriyle148 ebnâ-yı beşer için büyük kıyâmetin geleceğine kat’îdelâletlerolduğugibikitab-ıâleminâyât-ı tekviniyesiyledekıyâmet-ikübrayapekkat’îdelâletlerveişaretlervardır.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Kur’ân-ı Kerîm okunurken istimâında bulunduğun zamanmuhtelifşekillerdedinleyebilirsin:

1– Resûl-i Ekrem (aleyhissalâtü vesselâm), nübüvvet kürsüsüne çıkıp nev-i beşere hitabenKur’ân’ınâyetlerini tebliğederken,kıraatinikalbenvehayalendinlemek içinkulağınıozamanagönder.Ofem-imübarekindençıkargibidinlemişolursun.

2–VeyaCebrail(aleyhisselâm)HazretiMuhammed’e(aleyhissalâtüvesselâm)tebliğederkenherikiHazretinarasındayapılantebliğ-tebellüğvaziyetinidinlergibiol.

3–VeyaKab-ıKavseynmakamında,yetmişbinperdearkasındaMütekellim-iEzelî’ninResûl-iEkrem(aleyhissalâtüvesselâm)’aolantekellümünüdinlergibihayalîbirvaziyetegir.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Senin şuur ve ilminin sana taalluku, ahvâl ve levâzımat-ıihtiyacatınnisbetindedir.Çünküsebepilemüsebbep,kuvvetileamelarasındamünasebetlâzımdır.Fazla-noksanolmamalıdır.Seninsanaolanşuurveilmininnisbeti,Hâlık’ınsanaolannazarveilminenisbetlebirkılgibidir.Binâenaleyhpekcüz’îolanilimveşuurunla,Şems-i Ezelî’nin ilim ve nazarına mukabele etmekle gündüz ortasında güneşin altında,güneşinziyasıylamübarezeyeçıkanateşböceğigibiolma!

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Cenâb-ıHakk’ınef’âlibirbirinemünasip,âsarıbirbirinemüşabih,esmâsı birbirine ayna ve mâkes, sıfâtı birbirine mütedahil, şuûnâtı memzuc ise de herbirisiiçinhususîbirtavır,birhâlvardırkimaksud-ubizzatohususîtavırdır.Sairtavırlarisetebeîdirler.BinâenaleyhmeselaHâlık’ınâsârındancemâdatabaktığınzamanazametvekudreti, kasdına hedef yap. Başka isimlerin tecelliyâtını tebean düşün. Hayvanâtabakarkenmerhametkasdıylabak.Sairtecelliyâtatebeîbirnazarilebak.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Kur’ân-ıKerîmbütüninsanlararahmettir.ÇünküherbirinsanınşuhakikîâlemdenkendisinemahsushayalîbirâlemiolduğugibiherkeskendimeşrebinegöreKur’ân’dan fehimve iktibas ettiği (hâfızasında)kendisinehasbirKur’ânvardırkionunruhunuterbiye,kalbinitedavieder.

Ve keza Kur’ân-ı Kerîm’in birmeziyeti şudur ki: Bütün ulemâ ve ehl-i meşrep gibiherkeshidayetiiçin,şifasıiçinmüteadditsûrelerdenayrıayrıâyetleriahzedebilir.Çünkü

bir âyetin sair âyât-ı Kur’âniye ile pek ince münasebetleri, ittisal cihetleri vardır.Aralarındavahşetyoktur.BuitibarlamüteadditsûrelerdenalınanâyetlerküçükbirKur’ânhükmündeolur.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! 149 cümle-i mukaddesesi, insanın zerre vaziyetinden,insan-ımümin suretine gelinceye kadar câmidiyet, nebatiyet, hayvaniyet, insaniyet gibigeçirdiği etvar ve ahvâline nâzırdır. Şu menzillerde insanın letâifi pek çok elem veemellere maruzdur. Maahâzâ havl ve kuvvetin müteallikleri zikredilmeyerek mutlakbırakılmıştır.Binâenaleyhbu cümle, teselli-bahşolup şümulüdahilindeolanmakamlaragöretefsiredilir.

Meselâ:

1– Ademdençıkıpvücudagelmek.

2– Zevalegitmeyipbekadakalmak.

3– Mazarratıdef’,menfaaticelp.

4– Musibettenuzakolup,matlubanâilolmak.

5– Maâsiyedüşmemek,ibadetedevametmek.

6– Azabamaruzkalmamak,nimetemazharolmak.

7– Zulmetedüşmemek,nuriletenevvüretmek.

Vehâkezaherbirmakamdainsanınletâifinegöretakyidvetefsiredilebilir.

142“Hareketvegüç,ancakCenâb-ıHakk’ındilemesiileolur.”PeygamberEfendimiz(sallallâhualeyhivesellem)busözün, cennet hazinelerinden bir hazine olduğunu bildirmiştir. (Bkz.: Buhârî,meğâzî 38, deavât 51, 68, kader 7;Müslim,zikir44-46)

143“Allahbizeyeter.Onegüzelvekildir!”(Âl-iİmransûresi,3/173)

144“Onegüzelmevlâ,negüzelyardımcıdır!”(Enfâlsûresi,8/40)

145Yağmurlarındamlaları,denizlerindalgaları,ağaçlarınmeyveleri,çiçeklerinnakışları,kuşlarınşakımaları,nurlarınhüzmeleriadedinceİslâmveimannimetindenötürübütünhamdlerAllah’aolsun.HayatsafhalarındakiherbirnimetemukabilolarakbütünzamanlardakinimetleriadedinceO’naşükürlerolsun.Allah’ayakınbüyüklerinEfendisi,kullarıiçinden seçip zirve payelerle şereflendirdiği seçkin peygamber HazretiMuhammed’e (sallallâhu aleyhi ve sellem),O’nuntertemiz,pırılpırılhanehalkınavehidayetyıldızlarınurluashabınagecevegündüzdevamedipdurdukçasalâtveselâmolsun!

146Birşeyezberledinlâkinçokşeylerdesendengizlikaldı.(EbûHayyanet-Tevhîdî,el-imtâ’ve’l-müânese1/34;es-Safedî,Nusratü’s-sâirale’l-meseli’s-sâir1/43)

147“Sizin hepinizi yaratmak da, ölümünüzün ardından (âhirette) hepinizi diriltmek de, (O’nun için) ancak bir kişiyiyaratmakvediriltmekgibidir.”(Lokmansûresi,31/28)

148Bkz.:Nisâ sûresi, 4/87;En’âmsûresi, 6/12, 31;A’râf sûresi, 7/187;Hicr sûresi, 15/85;Tâhâ sûresi, 20/15;Sebesûresi,34/3;Câsiyesûresi,45/26;Muhammedsûresi,47/18;…

149“Hareketvegüç,ancakCenâb-ıHakk’ındilemesiileolur.”PeygamberEfendimiz(sallallâhualeyhivesellem)busözün, cennet hazinelerinden bir hazine olduğunu bildirmiştir. (Bkz.: Buhârî,meğâzî 38, deavât 51, 68, kader 7;

Müslim,zikir44-46)

Zeylü’z-Zeyl

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Bazıinsanlarınağzındakemmiyetenaz,keyfiyetenpekbüyüküçkelimedolaşmaktadır:

Birincisi:Herşeykendikendineteşekkületmiştir.

İkincisi:Mûcidvemüessiresbaptır.

Üçüncüsü:Tabiatiktizaetti.

Buüçkelimatınpekçokmuhalâtazarfolduklarıhakkındayapılanbeyanatıdinle:

İnsanmevcuttur.Bumevcutinsan,birincikelimeyenazaranhemsâni’dir,hemmasnû.

İkincikelimeyegöre,esbabıntesiriylevücudagelmiştir.

Üçüncükelimeyenazaran,mevhumtabiatıneseridir.

DördüncücihetisehakvehakikatinistilzamettiğigibiAllah’ınmasnûudur.

Evvelkikelimeningayr-imahsurmuhalâtı:

1–Okelimenin iktizasınagöre insanı teşkil edenzerrelerinherbirisindehem insanıniçini, hem kâinatı görecek, bilecek bir göz, bir ilim ve sair sıfat-ı lâzimenin bulunmasılâzımdır.

2– İnsanın bedeninde zerrattan teşekkül eden mütehalif mürekkebat adedince –matbaalardahurufatıtertipetmekiçinkullanılankalıplargibi–kalıplarlâzımdır.

3– Kârgir kemerlerin taşları gibi her bir zerrenin arkadaşlarına hem hâkim, hemmahkûmolmasılâzımgelir.Vekezaherbirisi,ötekilerehemzıt,hemmisil,hemmutlak,hemmukayyetolmasılâzımdır.

İkincikelimeninmuhalâtı:

1– İnsanınme’hazi, yani insanı teşkil edenmaddeler eczahanelerde bulunan ağızlarımühürlü, ayrı ayrı, çeşit çeşit, mütebâyin ilâçlar gibi maddelerdir. Hiç kimsenin elidokunmaksızın ihtiyaçnisbetindekemâl-i intizamvemuvâzene ileo ilâçlarınşişelerdenkendikendineçıkıphayatîbirmacunvaziyetinegelmesimümkünise,insanındasâni’sizesbapvemevâdd-ıcâmidedensudûrumümkündürdiyebilir.

2– Bir şeyin kemâl-i intizam ile gayr-i mahdut, kör, sağır, câmid, şuursuz esbaptansudûrununmuhaliyeti nisbetinde sâni’siz insanın da omaddelerden yapılmasımuhaldir.Maahâzâ, maddî esbabın yalnız zâhire taalluku vardır. Bâtındaki latîf, ince, garipnakışlara,sanatlaranüfuzuyoktur.

3–Okelimeniniktizasınagörekemâl-iittifakveintizamileihtiyacatnisbetindegayr-i

mahsuresbabınbircüzde,birhüceyredeiçtimalarılâzımgelir.Buiçtima,âlemineczaveerkânınınazametiyleberaberseninelininiçinegiripiçtimaetmeleridemektir.

Çünkü insanın ustası esbap olduğu takdirde, âlemin bütün ecza ve erkânı insanlaalâkadarolduğunanazaran,insanınyapılışındaâmilveustaolmalarılâzımgelir.Birustayaptığışeyiniçerisindebulunduktansonrayapar.Ohâlde,insanınbirhüceyresindeâlemineczasıiçtimaedebilir.Buöylebirmuhaldirkimuhallerinenmümteniidir.

Üçüncükelimeninmuhalvebutlanıise:

Evet tabiatın iki ciheti vardır. Biri zâhiridir ki ehl-i gaflet ve dalâletçe hakikatzannedilmiştir.Diğeribâtınıdırkisanat-ıilâhiyevesıbga-yırahmâniyedir.Tabiatailâveteniddia edilen kuvvet ise, Hâlık-ı Hakîm-i Alîm’in cilve-i kudretidir. Ehl-i gafletin sâniolarak telâkki ettikleri tabiata, cenah olarak yapıştırdıkları kör tesadüf ve ittifak isedalâletten neşet eden ızdırar neticesinde şeytanların ihtira ettikleri hezeyanlardır.Çünkümüteadditeserlerimdekat’îbirsuretteisbatedildiğigibiharikalarınharikasıolanşusanat,ancakveancakbütünevsaf-ıkemâliyeilemuttasıfbirHabîr-iBasîr’inyed-ikudretindençıkmamışiseşukesif,câmid,mukayyet,miskin,mümkinineliylemişukâinatagiydirilengömlekyapılmıştır?Yoksaâlemleregiydirilenşugüzelteşekkülleri,nakışlarıbaûdaveyakaplumbağamıyapmıştır?!Hâşâ,sümmehâşâ!…

Evet insanda, her şeyde Sâni-i Ezelî’nin masnûu olduklarına mevcudâtın adedinceşahitlervardır.Mesela:

1–Kâinattır.Evetkâinatınihtivaettiğibütünzerratvemürekkebatınherbirisiellibeşlisanlaşehâdetetmektedir.

2–Kur’ân’dır.EvetKur’ân,bütünenbiyâ,evliyavemuvahhidîninkitaplarıyla,sayfa-yıkevnvevücuddayaratılanîcadîvetekvinîâyetlerHâlık’ınhallâkıyetineâdilşahitlerdir.

3–Mahlûkâtınreisiveresûlü,bütünenbiyâ,evliya,melâikeilebirlikteherşeyinsâniiAllaholduğunailân-ışehâdetediyorlar.

4–İnsvecintâifelerienvâenihtiyacat-ıfıtriyesiyleşahittirler.

5– Ulûhiyet ve hallâkıyetin Allah’a mahsus ve münhasır olduğuna Allah da şehâdetediyor.

Arkadaş! Sanatın, vücûh-u selâse-i mezkûre üzerine mümkine veya hakkın istilzamettiğinenazaranVâcib’eolanisnadımeselesi;semeredarbirağaçmeselesigibidir,şöyleki:

Ağacın o semereleri, ya vahdete isnad edilir. Yani neşv ü nema kanunuyla ağacınkökünden, kök de çekirdekten, çekirdek de evâmir-i tekviniyeyi temessülden, evâmir-itekviniyede 150emrinden, emridahiVâhid-iVâcib’densâdırolmuştur.

O vakit, o ağaç bütün eczasıyla, yapraklarıyla, dallarıyla, semereleriyle yaratılış

kolaylığında bir semere-i vâhide hükmünde olur. Çünkü vahdete nisbeten küçük birsemereağacıylapekbüyükveçoksemerelibirağaçarasındafarkyoktur.Buadem-ifark,vahdettesühûletleyüsr,kesrettesuûbetleusrünbulunduğundanneşetetmiştir.Eğerkesreteisnad edilirse, her bir semere, her bir çiçek, her bir yaprak, her bir dal; tam ağacınınvücuda gelmesine lâzım olan bütün âlât, cihâzât, esbap vesaireye ihtiyaç gösterecektir.Çünküküll cüzdedahildir.Onane lâzımsabunada lâzımdır.Meselebu iki şıktanhariçdeğildir.Birivâcib,diğerimümtenîdir.

Hülâsa: Bir hüceyrenin vücuda gelmesi kendisine isnad edilirse, kâinata muhit olansıfatlar kendisinde lâzımdır. Esbaba isnad edilirse, âlemdeki bütün esbabın o hüceyredeiçtimalarılâzımgelir.Hâlbukisineğinikielisığmayanbirhüceyre,ikiilâhıntasarrufunamahalolabilirmi?Hâşâ!..

Maahâzâhüceyredentut,âlemekadarherbirşeyinbirnevivahdetivardır.Öyleisesânide vâhid olacaktır. Çünkü vâhid ancak vâhidden sudûr eder. Ve keza bir habbe, şemsiziyasıyla, rengiyle (tecelli suretiyle) içinealabilir.Fakatmasdariyet itibarıyla,birhabbe,ikihabbeyi içinealıponlaramasdarolamaz.Vekezavücud-uharicî,vücud-umisalîdendaha sabit, daha muhkemdir. Vücud-u haricîden bir nokta, vücud-u misalîden bir dağıiçinealabilir.Kezalikvücud-uvücûbî;dahakavi,daharâsih,dahasabittir.Belkidevücud-uhakikî,vücud-uharicîondanibarettir.

Binâenaleyh ilm-imuhit-i ezelîde temessül eden imkânî vücudlar, vücud-u vücûbînintecelliyât-ınuriyelerineaynavemâkestirler.Öyle ise ilm-iezelî, imkânîvücudlaraaynaolduğugibiimkânîvücudlardavücud-uvücûbîyeaynadır.Sonraoimkânîvücudlar,ilm-iezelîden vücud-u haricîye intikal etmişlerse de vücud-u hakikî mertebesine vâsılolmamışlardır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Kevnvevücudsahasındadurup,ahvâl-iâlemedikkatedenadam,hadsî bir süratle anlar ki: Tesir ve fâiliyet; latîf, nuranî, mücerred olan şeylerin şe’niolduğu gibi; infial, kabiliyet, teessür de maddî, kesif, cismanî şeylerin hâssasıdır. Evetmisalolaraksemâdakinurileyerdekişukocamandağabak.Onursemâdaikenziyasıylayerdeişgörür,faaliyettedir.Odağiseazametiyleberaberfaaliyetsizyerindeoturuyor.Nebirtesirivarvenedebirfiilivar.

Vekezaeşyaarasındavukuagelenfiillerdenanlaşılıyorkihangibirşeylatîf,nuranîisesebep ve fâil olmaya kesb-i liyakat eder.Kesafeti nisbetinde de infial vemüsebbebiyetmertebesineyaklaşıyor.Bundananlaşılıyorkiesbab-ızâhiriyeninhâlıkıylamüsebbebatınmûcidi,ancakveancakNuru’l-envar,Sâni-iEzelî’dir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Tefekkür,gafleti izaleeder.Dikkat, teemmül;evhamzulümatınıdağıtıyor. Lâkin nefsinde, bâtınında, hususî ahvâlinde tefekkür ettiğin zaman derindenderine tafsilât ile tetkikatyap.Fakatâfâkî,haricî,umumîahvâlâta teemmülettiğinvakitsathî, icmalî düşün, tafsilâta geçme.Çünkü icmalde, fezlekede olan kıymet ve güzellik,

tafsilâtında yoktur. Hem de âfâkî tefekkür, dipsiz denize benziyor, sahili yoktur. İçinedalmaboğulursun.

Arkadaş! Nefsî tefekkürde tafsilâtlı, âfâkî tefekkürde ise icmalî yaparsan, vahdetetakarrubedersin.Aksiniyaptığıntakdirdekesret,fikrinidağıtır;evhamsenihavalandırır;enaniyetinkalınlaşır,gafletinkuvvetbulur,tabiatakalbeder.İştedalâleteîsaledenkesretyolubudur.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!İnsannekadarcahilvegafildir.Nekadaryolunuşaşırmış,nefsinezararveriyor.Dokuzvecihlemenfaatimuhakkak,yalnızbirvecihlezararımevhumolanbüyükbirhayr-ıazîmiterk,dalâletiirtikâpeder.Evetsofestaîninbirşüphesiiçin,binlercemenfaatdelilleriolanhidayetiterkediyor.

Hâlbuki insançokvehham, ihtiyatlıolduğunanazaran,dünyevîbir işteondabirzararihtimali varsa içtinap eder. Âhiret işi olursa onda dokuz zarar ihtimali olduğu hâlde,içtinapetmez.İştecehaletbukadarolur.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Ruh-uinsanîgayr-imütenâhiihtiyaçlaragiriftar,gayr-imütenâhielemleremahaldir,gayr-imahsurlezzetlereiştihalıdır,gayr-imahdutâmâlibeslemektedir.Hattakalbindalâletiyleberaberruhtanfışkıranşefkat,gayr-imütenâhielemleritazammunediyor.Binâenaleyh“Benneyim?Nekıymetimvarkibenimiçinkıyâmetkopsun,mizanvaz’edilsin,hesapgörülsün?”demeyehakkınyoktur.

Eykemâl-igururiledalâletkürsüsündeoturan!Hayatınamağrurolma.Ziraohayat,birmuğâlatailekaimdir,şöyleki:

O kürsüde oturan dâll, zeval ve fenânın dehşetini düşünüp korktuğu zaman saadet-iebediye ihtimaline kaçar, tekâlif-i diniyenin terkinde de âhiretin olmayacağı ihtimalinekaçar.Bumağlata ileher ikielemdenkurtuluyor.Lâkin,kısabirzamandadüğümaçılır,hakikatortayaçıkar.Nebirinciihtimaleleminiizaleedervenedeikinciihtimalyükünütahfif eder. Ve keza “Musibet taammüm ettiğinde, elem hafif olur. Ben de emsâlimgibiyim.”diyeyineyükaltındankaçar.Fakatmusibetâmmolduğunda,elemimuzaafolur,kat kat ziyade olur.Çünkü kendisi gibi akrabası, ahbabı da omusibete dahildir. Çünküinsanınruhu,ebnâ-yıcinsiylealâkadardır.Nekadarumumîolursa,okadardaelemifazlaolur.

Eyşekcephesinde,gafletgölgesinde istirahateçekilenbîçare!Gafletserinliğinde,şekiçindezevkettiğinlezzetilezzetsanma!O,zehirlibaldır;azbirzamansonracehennemîbirazaba inkılâp edecektir. Eğer âlâmın lezâize, nârın nura inkılâp etmesi emelinde isen,evkat-ıhamsederükûvesücudkancasıylagururunhortumunubük,sık,başınıkır, imanıdoldur.Sonra âyâta tefekkür ile taatedevameyleki şekvegafletperdeleri yırtılsın.Budalalâtacılığından,necatınhalâvetitavazzuhilemünâcâtlezzetiortayaçıksın.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Ubûdiyette ancak teslimiyet vardır. Tecrübe, imtihan yoktur.

Çünkü seyyid, efendi; abdini, hizmetkârını tecrübe ve imtihan edebilir. Fakat abdseyyidiniimtihanetmekselâhiyetindedeğildir.VekezainsanRabb’ini,Hâlık’ınıtecrübeedemez.

150“(O,birşeyiyaratmakisteyincesadece)‘ol!’der,(odaoluverir).”(Bakarasûresi,2/117;Âl-iİmransûresi,3/47,59;En’âmsûresi,6/73;…)

Zühre151(*)

MukaddimeBurisalenin telifindenon ikiseneevvel,152(*) inâyet-i rabbâniye ile,mârifet-i ilâhiyede

birhareket-ifikriyevebirseyahat-ikalbiyevebirinkişâfât-ırûhiyedetezâhüredenbazılemeât-ı tevhidiyeyiArabî olarak notalar sûretindeZühre,Şu’le,Habbe, Şemme, Zerre,Katre gibi risalelerde kaydetmiştim. Uzun bir hakikatin yalnız bir ucunu göstermek veparlakbirnurunyalnızbirşuâınıirâeetmektarzındayazıldığından,yalnızkendikendimebirer hâtıra ve birer ihtâr şeklinde olduğundan, başkalarının istifâdesi mahdut kalmıştı.Hususanenmümtazveenhaskardeşleriminkısm-ıâzamıArabîokumamışlar.Bunlarınısrarı ve ilhâhıyla o notaların, o lem’aların kısmen izahlı ve kısmen kısa bir meâliniTürkçeolarakyazmayamecburoldum.ŞunotalarveArabîrisaleler,YeniSaid’inenevvelhakikat ilminden bir derece şuhûd sûretinde gördüğü için tağyir edilmeden meâlleriyazıldı. Onun için bazı cümleler sâir Sözler’de de zikredilmekle beraber burada dazikrediliyor; ve bir kısmı gayet mücmel olmakla beraber izah edilmiyor, tâ letâfet-iasliyesinikaybetmesin.

BirinciNotaKendinefsimehitabendemiştim:EygafilSaid!Bilki:Şuâleminfenâsındansonrasana

refâkatetmeyenvedünyanınharabıylasendenmüfârakatedenbirşeyekalbinibağlamaksana lâyık değildir. Hususan senin asrının inkırazıyla seni terk edip arka çeviren vebâhususBerzahseferindearkadaşlıketmeyenvehususansenikabirkapısınakadar teşyîetmeyen,153hususanbir-ikisenezarfındaebedîbirfirâkilesendenayrılıpgünahınıseninboynuna takan,hususansenin rağmınaolarakhusûlüanındaseni terkeden fânî şeylerlekalbinibağlamak,kâr-ıakıldeğildir.

Eğer aklın varsa, uhrevî inkılâbâtında, berzahî etvarında ve dünyevî inkılâbâtınınmüsademâtıaltındaezilen,bozulanveebedî seferde sanaarkadaşlığamuktedirolmayanişleribırak,ehemmiyetverme,onlarınzevâlindenkederlenme.

Senkendimâhiyetinebakki:Seninlatîfeleriniçindeöylebir latîfevarki,ebeddenveEbedî Zât’tan başkasına râzı olamaz. Ondan başkasına teveccüh edemiyor, mâsivâsınatenezzületmez.Bütündünyayıonaversen,ofıtrîihtiyâcıtatminedemez.Oşeyise,seninduygularınınvelatîfelerininsultanıdır.Fâtır-ıHakîm’inemrinemutîolanosultanınaitaatet,kurtul!..

İkinciNota

Hakikattar bir rüyada gördüm ki, insanlara diyordum: “Ey insan! Kur’ân’ındesâtirindendir ki, Cenâb-ı Hakk’ın mâsivâsından hiçbir şeyi O’na taabbüd edecek birderecede kendinden büyük zannetme. Hem sen kendini hiçbir şeyden tekebbür edecekderecede büyük tutma. Çünkü mahlûkât, mâbûdiyetten uzaklık noktasında müsâviolduklarıgibi,mahlûkiyetnisbetindedebirdirler.”

ÜçüncüNotaEygafilSaid!Bilki:Galat-ıhisnev’indengayetmuvakkatdünyayı lâyemutvedâimî

görüyorsun. Etrafına ve dünyaya baktığın zaman bir derece sâbit ve müstemirgördüğünden, fânî nefsini de o nazar ile sâbit telâkki ettiğinden, yalnız Kıyamet’inkopacağından dehşet alıyorsun. Güyâ Kıyamet’in kopmasına kadar yaşayacaksın gibi,yalnızondankorkuyorsun.154Aklınıbaşınaal.Senvehususîdünyan,dâimîzevâlvefenâdarbesinemâruzsunuz.Seninbugalat-ıhissinvemağlatanşumisâlebenzerki:

Bir adam elinde olan aynasını bir hâne veya bir şehre veya bir bahçeye karşı tutsa;misâlî bir hâne, bir şehir, bir bahçe o aynada görünür. Ednâ bir hareket ve küçük birtagayyüraynanınbaşınagelse,omisâlîhâneveşehirvebahçedehercümercvekarışıklıkdüşer. Hâriçteki hakikî hâne, şehir ve bahçenin devam ve bekâsı sana fayda vermez.Çünkü senin elindeki aynadaki hâne ve sana âit şehir ve bahçe, yalnız aynanın sanaverdiğimikyasvemîzaniledir.

Senin hayatın ve ömrün, aynadır. Senin dünyanın direği ve aynası vemerkezi, seninömrünvehayatındır.Herdakikadaohâneveşehirvebahçeninölmesimümkünveharapolması muhtemel olduğundan, her dakika senin başına yıkılacak ve senin kıyâmetinkopacakbirvaziyettedir.Mademöyledir;sen,buhayatınavedünyana,çekemediklerivekaldıramadıklarıyükleriyükletme!..

DördüncüNotaBilki:EkseriyetleFâtır-ıHakîm’inâdetidir, ehemmiyetlivekıymettar şeyleri aynıyla

iadeediyor.Yani,eksereşyanınmisliyletazelenmesi,mevsimlerintebeddülünde,asırlarındeğişmesindeokıymettarehemmiyetlişeyleriaynıylaiadeediyor.Yevmîvesenevîveasrîhaşirlerinumumunda,şukâide-iâdetullahekseriyetlemuttaridgörünüyor.

İşte bu sâbit kâideye binâen deriz:Madem fünûnun ittifâkıyla ve ulûmun şehâdetiyle,hilkat şeceresinin en mükemmel meyvesi insandır. Ve mahlûkât içinde en ehemmiyetliinsandır.Vemevcûdât içindeenkıymettar insandır.Ve insanınbir ferdi, sâirhayvanâtınbir nev’i hükmündedir. Elbette, kat’î bir hads ile hükmedilir ki, haşir ve neşr-i ekberdebeşerinherbirferdiaynıyla,cismiyle,ismiyle,resmiyleiadeedilecektir.

BeşinciNota

Şu notada, Avrupa fünûnu ve medeniyeti, Eski Said’in fikrinde bir derece yerleştiğiiçin,Yeni Said harekât-ı fikriyede seyrettiği zaman,Avrupa’nın fünûn vemedeniyeti, oseyahat-ikalbiyedeemrâz-ıkalbiyeyeinkılâpederekziyademüşkülâtamedârolduğundan,bilmecburiyeYeniSaidzihnini silkeleyip,müzahref felsefeyivesefihmedeniyetiatmakisterken,kendirûhundaAvrupa’nınlehindeşehâdetedenhissiyât-ınefsaniyeyisusturmakiçin, Avrupa’nın şahs-ı mânevîsi ile bir cihette gayet kısa, bir cihette uzun, gelecekmuhavereyemecburolmuştur.

Yanlış anlaşılmasın, Avrupa ikidir: Birisi, İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyz ilehayat-ı içtimâiye-i beşeriyeye nâfi’ sanatları ve adalet ve hakkaniyete hizmet edenfünûnları takip eden bu birinci Avrupa’ya hitab etmiyorum. Belki felsefe-i tabiiyeninzulmetiyle,medeniyetin seyyiâtınımehâsin zannederek, beşeri sefâhetevedalâlete sevkedenbozulmuşikinciAvrupa’yahitabediyorum.Şöyleki:

O zaman, o seyahat-i rûhiyede,mehâsin-imedeniyet ve fünûn-u nâfiadan başka olanmalâyânivemuzırfelsefeyivemuzırvesefihmedeniyetielindetutanAvrupa’nınşahs-ımânevîsinekarşıdemiştim:

BileyikinciAvrupa!Sensağelinlesakîmvedalâletlibirfelsefeyivesolelinlesefihvemuzırbirmedeniyetitutupdâvâedersinki,beşerinsaâdetibuikisiiledir.Seninbuikielinkırılsınveşuikipishediyenseninbaşınıyesinveyiyecek.

Eyküfruküfrânıdağıtıpneşredenbedbahtrûh!Acaba,hemrûhunda,hemvicdanında,hemaklında,hemkalbindedehşetlimusibetlerlemusibetzedeolmuşveazâbadüşmüşbiradamıncismiyle,zâhirîbirsûrettealdatıcıbirzînetveservetiçindebulunmasıylasaâdetimümkünolabilirmi?Onamesûddenilebilirmi?

Âyâ, görmüyormusun ki, bir adamın cüz’î bir emirdenme’yûs olması ve vehmî biremelden ümidi kesilmesi ve ehemmiyetsiz bir işten inkisâr-ı hayale uğraması sebebiyletatlı hayaller ona acılaşıyor, şirin vaziyetler onu tâzib ediyor, dünya ona dar geliyor,zindan oluyor? Hâlbuki, senin şeametinle, kalbinin en derin köşelerinde ve rûhunun tâesasındadalâletdarbesiniyiyenveodalâlet cihetiylebütünemelleri inkıtaauğrayanvebütünelemleriondan

neşet eden bir bîçâre insana hangi saâdeti temin ediyorsun? Acaba, zâil, yalancı bircennettecismibulunanvekalbi,rûhucehennemdeazâpçekenbirinsanamesûddenilebilirmi?İşte,sen,bîçârebeşeriböylebaştançıkardın,yalancıbircennetiçindecehennemîbirazâpçektiriyorsun.

Ey beşerin nefs-i emmâresi! Bu temsile bak, beşeri nereye sevk ettiğini bil. Meselabizimönümüzdeikiyolvar.

Birisinden gidiyoruz. Görüyoruz ki, her adım başında bîçâre âciz bir adam bulunur.Zâlimlerhücumedipmalını,eşyasınıgaspederekkulübeciğiniharapediyorlar,bazende

yaralıyorlar. Öyle bir tarzda ki, acınacak hâline semâ ağlıyor. Nereye bakılsa hâl buminval üzere gidiyor. O yolda işitilen sesler, zâlimlerin gürültüleri, mazlûmlarınağlayışları olduğundan umumî bir matem, o yolu kaplıyor. İnsan, insâniyet cihetiylegayrınelemiylemüteellimolduğundan,hadsizbirelemegiriftâroluyor.Hâlbukivicdanbudereceteellümetahammüledemediğinden;oyoldagiden,ikişeydenbirisinemecburolur.Yainsâniyettentecerrüdedipvenihayetsizvahşetiiltizamedereköylebirkalbitaşıyacakki, kendi selâmetiyle beraber umumun helâketi onumüteessir etmesin veyahut kalb veaklınmuktezâsınıiptâletsin.

Ey sefâhet ve dalâletle bozulmuş ve İsevî dininden uzaklaşmış Avrupa! Deccal gibibirtekgözütaşıyan155kördehanilerûh-ubeşerebucehennemîhâletihediyeettin!Sonraanladın ki, bu öyle ilâçsız bir illettir ki, insanı âlâ-yı illiyyînden, esfel-i safilîne atar.Hayvanâtınenbedbahtderecesineindirir.Builletekarşıbulduğunilâç,muvakkateniptâl-ihishizmetigörencazibedaroyuncaklarınveuyutucuhevesâtve fantaziyelerindir.Seninbu ilâcın, senin başını yesin ve yiyecek! İşte beşere açtığın yol ve verdiğin saâdet, bumisâlebenzer.

İkinciyolki,Kur’ân-ıHakîm,hidâyetiylebeşerehediyeetmiştir.Şöyledir:Görüyoruzki o yolun her menzilinde, her mekânında, her şehrinde bir Sultan-ı Âdil’in müstakîmaskerlerihertaraftabulunuyorlar,geziyorlar.ArasıraoSultanınemriyleoaskerlerinbirkısmını terhis ediyorlar. Silâhlarını, atlarını vemîrî levâzımatlarını alıyorlar, onlara izintezkeresini veriyorlar. O terhis olunan neferler, çendan ünsiyet ettikleri at ve silâhlarınteslimalınmasındanzâhirenmahzunoluyorlar.Fakathakikatnoktasındaterhislemüferraholup, Sultanın ziyaretine ve Padişahın payitahtına dönmesi ve Padişahı ziyaret etmesicihetindegayetmemnunoluyorlar.

Bazen terhis memurları acemî bir nefere rast geliyorlar. Nefer onları tanımıyor.“Silâhını teslim et!” diyorlar. Nefer diyor: “Ben Padişahın askeriyim, O’nunhizmetindeyim;sonraO’nunyanınagideceğim.Siznecioluyorsunuz?EğerO’nunizinverızasıyla gelmiş iseniz, göz ve baş üstüne geldiniz, emrini gösteriniz; yoksa çekiliniz,benden uzak olunuz. Ben tek başımla kalsam, sizler binler dahi olsanız, yine sizinledövüşeceğim.Kendi nefsim için değil, çünkünefsimbenimdeğil, benimSultanımındır.Belkibendekinefsimvesilâhım,Mâlikiminemanetidir.EmanetimuhafazaveSultanımınhaysiyetinihimayeveizzetinivikâyeiçinsizebaşeğmeyeceğim!”

İşte,oikinciyoldakimedâr-ısürurvesaâdetolanbinlerahvâldenbuhâlbirnümûnedir.Sâir ahvâli sen kıyâs et. Bütün o ikinci yolun seferinde, tevellüdât nâmında sevinç veşenliklebirtahşidâtvesevkiyât-ıaskeriyevardırvevefiyâtnâmındasürurvemuzıkaileterhisât-ı askeriyegörünüyorlar. İşteKur’ân-ıHakîmbeşerebuyoluhediyeetmiştir.Buhediyeyikimtamkabuletse,böyleikicihanınsaâdetinegidenbuikinciyoldangider.Negeçmişşeydenmahzunvenedegelecekşeydenhavfeder.

EyikincibozukAvrupa!Seninçürükveesassızesaslarınınbirkısmışunlardırki:“Enbüyükmelekten enküçük semeğekadar her bir zîhayat kendi nefsinemâliktir vekendizâtıiçinçalışırvekendilezzetiiçinçabalar.Onunbirhakk-ıhayatıvar.Gaye-ihimmetivehedef-i maksadı, yaşamak ve bekâsını temin etmektir.” diyorsun. Ve Hâlık-ı Kerîm’inkeremdüsturlarındanveerkân-ıkâinattakemâl-i itaatle imtisâledilendüstur-u teavünle,nebâtâthayvanâtınimdâdınavehayvanâtinsanlarınyardımınakoşmasındantezâhüredeno umumî kanunun rahîmâne, kerîmâne cilvelerini cidal zannedip, “Hayat bir cidaldir.”diye, ahmakâne hükmetmişsin. Acaba, o düstur-u teavünün cilvesinden olan zerrât-ıtaamiyenin, kemâl-i şevk ile beden hüceyrelerinin gıdalandırılması için koşmaları nasılcidaldir?Nasılbirçarpışmaktır?Belkio imdatveokoşmak,KerîmbirRabb’inemriylebirteavündür.

Hem çürük bir esasın: “Her şey kendi nefsine mâliktir.” diyorsun. Hiçbir şey kendinefsine mâlik olmadığına kat’î bir delil şudur ki: Esbabın içinde en eşrefi ve ihtiyârnoktasındaengenişiradelisi,insandır.Hâlbukibuinsanındüşünmek,söylemekveyemekgibienzâhiref’âl-iihtiyâriyesindenyüzcüzündenonundest-iihtiyârınaverilenvedâire-iiktidarına giren yalnız meşkûk tek bir cüzdür. Böyle en zâhir fiilin yüz cüzünden bircüzünemâlikolmayan,nasılkendinemâliktirdenilir?

Böyle en eşref ve ihtiyârı en geniş, bu derece hakikî tasarruftan ve temellükten elibağlanmışbulunsa;“Sâirhayvanâtvecemâdâtkendikendinemâliktir.”diyen,hayvandandahaziyadehayvanvecemâdâttandahaziyadecâmidveşuûrsuzolduğunuisbateder.

Seni bu hataya atıp bu vartaya düşüren, bir gözlü dehandır. Yani, hârika, menhuszekândır. O kör dehan ile, her şeyinHâlık’ı olan Rabbini unuttun,mevhum bir tabiataisnâd ettin, âsârını esbaba verdin, o Hâlık’ın malını bâtıl mâbûd olan tâğutlara taksimettin.Şunoktadaveodehannazarındaherzîhayat,herbirinsan,tekbaşıylahadsizâdâyakarşımukavemetetmekvenihayetsizhâcâtıntahsilineçabalamaklâzımgeliyor.Vezerregibibiriktidar,incetelgibibirihtiyâr,zâillem’agibibirşuûr,çabuksönerşu’legibibirhayat, çabukgeçer dakika gibi bir ömür ile, o hadsiz âdâya ve hâcâta karşı dayanmayamecburoluyor.Hâlbukiobîçârezîhayatınsermayesi,binlermatlublarındanbirisinekâfigelmiyor. Musibete giriftâr olduğu zaman; sağır, kör esbaptan başka derdine dermanbeklemiyor, 156sırrınamazharoluyor.

Senin karanlıklı dehan, nev-i beşerin gündüzünü geceye kalbetmiş.Yalnız o sıkıntılı,zulümlüvezulmetligeceyeısındırmakiçin,yalancı,muvakkatlâmbalarlatenvirettin.Olâmbalar sürur ile beşerin yüzüne tebessüm etmiyorlar. Belki beşerin ağlanacak acıhâllerindekieblehânegülmesine,oışıklarmüstehziyânegülüpeğleniyor.

Her bir zîhayat senin şakirdlerin nazarında zâlimlerin hücumunamâruz,miskin birermusibetzededirler. Dünya bir matemhâne-i umumiyedir. Dünyadaki sadâlar ölümlerden,elemlerdengelenvaveylâlardır.Sendentamdersalanşakirdin,birfiravunolur.Fakaten

hasisşeyeibâdetedenvemenfaatgördüğüherşeyi,kendinerabtelâkkiedenbirfiravun-uzelildir.Hemseninşakirdinmütemerriddir.Fakatbirlezzetiiçinnihayetzilletikabuledenmiskinbirmütemerriddir.Hasisbirmenfaatiçinşeytanınayağınıöperderecedealçaklıkgösterir.Hemcebbardırfakatkalbindebirnokta-yı istinâtbulamadığı için,zâtındagayetâcizbircebbar-ıhodfüruştur.Oşakirdingaye-ihimmeti,hevesât-ınefsaniyeyi tatminvehamiyetvefedâkârlıkperdesialtındakendimenfaat-inefsiniarayanvehırsvegururunuteskinetmeyeçalışanbirdessastır.Nefsindenbaşkaciddîolarakhiçbirşeyisevmiyor.Herşeyinefsinefedâediyor.

AmmaKur’ân’ınhâlisvetamşakirdiise,birabddir.Fakatâzam-ımahlûkâtakarşıdaubûdiyete tenezzül etmez ve cennet gibi en büyük ve âzambirmenfaati gaye-i ubûdiyetyapmazbirabd-iazizdir.Hemhalimselimdir.FakatFâtır-ıZülcelâl’indenbaşkasına,izniveemriolmadantezellületenezzületmezbirhalim-iâlîhimmettir.HemfakirdirfakatonunMâlik-iKerîm’ionailerideiddiharettiğimükâfâtilebirfakir-imüstağnidir.HemzayıftırfakatkudretinihayetsizolanSeyyidininkuvvetineistinatedenbirzayıf-ıkavîdirki,Kur’ânhakikîbirşakirdinecennet-iebediyeyidahigaye-imaksatyaptırmadığıhâlde;157buzâilfânîdünyayıonagaye-imaksathiçyaparmı? İşte iki şakirdinhimmetlerininnederecebirbirindenfarklıolduğunuanla!

Hemfelsefe-isakîmeninşakirdleriyleKur’ân-ıHakîm’intilmizlerininhamiyetkârlıkvefedâkârlıklarınıbununlamüvâzeneedebilirsiniz.Şöyleki:

Felsefenin şakirdi, kendi nefsi için kardeşinden kaçar, onun aleyhinde dâvâ açar.Kur’ân’ınşakirdiise,semâvâtvearzdakiumumsâlihibâdıkendinekardeştelâkkiederek,gayet samimî bir sûrette onlara duâ eder.158 Ve saâdetleriylemesûd oluyor. Ve rûhundaşeditbiralâkayıonlarakarşıhissederki,duâsında 159der.HemenbüyükşeyolanArşveşemsi,musahharbirermemurvekendigibibirabd,birmahlûktelâkkieder.

Hem iki şakirdin ulviyet ve inbisât-ı rûhlarını bundan kıyâs et ki: Kur’ân, kendişakirdlerininrûhunaöylebirinbisâtveulviyetverirki;doksandokuztanelitesbihebedel,doksan dokuz esmâ-yı ilâhiyenin cilvelerini gösteren doksan dokuz âlemlerin zerrâtını,birertesbihtaneleriolarakşakirdlerininellerineverir.“Evradlarınızıbununlaokuyunuz.”der. İşte Kur’ân’ın tilmizlerinden Şâh-ı Geylânî, Rufâî, Şâzelî (kaddesallahu esrârahüm) gibişakirdleri, virdlerini okudukları vakit dinle, bak! Ellerinde silsile-i zerrâtı, katarâtadedlerini, mahlûkâtın aded-i enfasını tutmuşlar, onunla evradlarını okuyorlar. Cenâb-ıHakk’ızikirvetesbihediyorlar.

İşteKur’ân-ıMu’cizü’l-Beyân’ınmucizâne terbiyesinebakki:Nasıl ednâbir kederleveküçükbirgamilebaşıdönüpsersemleşenveküçükbirmikrobamağlûpolanbuküçükinsan,terbiye-iKur’ânilenekadarteâliediyor.Venedereceletâifiinbisâtederki:Kocadünyamevcûdâtını,virdine tesbiholmaktakısagörüyor.Vecennetizikirvevirdinegayeolmaktaazgördüğühâlde,kendinefsiniCenâb-ıHakk’ınednâbirmahlûkununüstünde

büyüktutmuyor.160Nihayetizzetiçinde,nihayettevazuucem’ediyor.Felsefeşakirdlerininbunanisbetennederecepestveaşağıolduğunukıyâsedebilirsin.

İşte felsefe-i sakîme-i Avrupaiye’den yek-çeşm olan dehasının yanlış gördüğühakikatleri; iki cihanabakan,gayb-âşinaparlak iki gözü ile iki âlemenazar eden,beşeriçinikisaâdeteikieliyleişaretedenhüdâ-yıKur’ânîderki:

“Ey insan! Senin elinde bulunan nefis ve malın senin mülkün değil, belki sanaemanettir.OemanetinMâliki,herşeyekadîr,herşeyibilirbirRahîm-iKerîm’dir.O,seninyanındakimülkünüsendensatınalmakistiyor.Tâseniniçinmuhafazaetsin,zayi’olmasın.İleridemühimbirfiyatsanaverecek.Senmuvazzafvememurbiraskersin.O’nunnâmıylaçalışvehesabıylaamelet.O’durki,muhtaçolduğunşeylerisanarızıkolarakgönderiyorve senin tâkatin yetmediği şeylerden seni muhafaza eder. Senin şu hayatının gayesi,neticesi; o Mâlik’in esmâsına ve şuûnâtına bir mazhariyettir. Sana bir musibet geldiğivakit,de: 161Yani,“BenMâlikiminhizmetindeyim.Eymusibet!EğerO’nunizinverızasıylageldin ise,merhaba,safageldin!ÇünküelbettebirvakitO’nadöneceğizveO’nun huzuruna gideceğiz ve O’na müştâkız. Madem herhâlde bir zaman bizi hayatıntekâlifindenâzatedecektir.Haydieymusibet!Oterhisveoâzatetmek,seninelinleolsun,râzıyım.Eğerbenimemanetmuhafazasındavevazife-perverliğimitecrübesûretindesanaemirveiradeetmiş,fakatsanateslimolmaklığımaizinverızasıolmazsa;benimtâkatimyettikçe,eminolmayanaMâlikiminemanetiniteslimetmem!”der.

İşte, binden bir nümûne olarak, deha-yı felsefînin ve hüdâ-yı Kur’ânî’nin verdikleriderslerin derecelerine bak. Evet, iki tarafın hakikat-i hâli sâbıkan beyân edilen tarz ilegidiyor.Fakathidâyetvedalâlette insanlarınderecelerimütefâvittir.Gafletinmertebelerimuhteliftir.Herkeshermertebedebuhakikatitamamıylahissedemez.Çünkügaflet,hissiiptâlediyor.Vebuzamandaöylebirderecedeiptâl-ihisetmişki,buelîmeleminacısınıehl-imedeniyet

hissetmiyorlar.Fakathassasiyet-iilmiyenintezâyüdüylevehergündeotuzbincenazeyigösterenmevtinikazatıylaogafletperdesiparçalanıyor.Ecnebilerintâğutlarıylavefünûn-u tabiiyeleriyledalâletegidenlereveonlarıkörükörüne taklit edip ittibâedenlerebinlernefrinveteessüfler!162

Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız! Âyâ, Avrupa’nın size ettiklerihadsizzulümveadâvettensonra,hangiakılileonlarınsefâhetvebâtılefkârlarınaittibâedip emniyet ediyorsunuz? Yok! Yok! Sefihâne taklit edenler, ittibâ değil, belki şuûrsuzolarakonlarınsafınailtihakedipkendikendinizivekardeşleriniziidamediyorsunuz.Âgâholunuz ki, siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet dâvâsında yalancılık ediyorsunuz!..Çünküşusûretteittibâınız,milliyetinizekarşıbiristihfaftırvemilletebiristihzadır!..

163

AltıncıNotaEy kâfirlerin çokluklarından ve onların bazı hakâik-i imaniyenin inkârındaki

ittifaklarındantelâşadüşenveitikadınıbozanbîçâreinsan!Bilki,kıymetveehemmiyet,kemmiyette ve adet çokluğunda değil. Çünkü insan eğer insan olmazsa, şeytan birhayvanainkılâpeder.İnsan,bazıfrenklervefrenk-meşreplergibiihtirâsât-ıhayvaniyedeterakki ettikçe, daha şiddetli bir hayvaniyet mertebesini alır. Sen görüyorsun ki;hayvanâtın kemmiyet ve adet itibârıyla hadsiz bir çokluğu varken, ona nisbeten insangayetaziken,umumenvâ-ıhayvanâtüstündesultanvehalifevehâkimolmuştur.

İşte,muzırkâfirlervekâfirlerinyolundagidensefihler,Cenâb-ıHakk’ınhayvanâtındanbir nevi habîslerdir ki, Fâtır-ı Hakîm onları dünyanın imareti için halketmiştir.Müminibâdına ettiği nimetlerin derecelerini bildirmek için, onları bir vâhid-i kıyâsî yapıp,âkıbetindemüstehakolduklarıcehennemeteslimeder.

İşte,küffârınveehl-idalâletinbirhakikat-iimaniyeyiinkârvenefyetmelerindekuvvetyoktur.Çünkünefiysırrıylaittifaklarıkuvvetsizdir.Binnefyediciler,birtekhükmündedir.Mesela, bütün İstanbul ahalisi, Ramazan’ın başında ayı görmediğinden nefyetse, ikişâhidin isbâtıyla o cemm-i gafîrin nefiy ve ittifâkı sukût eder.164 Madem küfrün vedalâletin mâhiyeti nefiydir ve inkârdır, cehildir ve ademdir, küffârın kesret ile ittifâkıehemmiyetsizdir.165Ehl-ihakkın,hakvesâbitvesübûtuisbâtolunanmesâil-i imaniyedeşuhûda istinat eden iki müminin hükmü, hadsiz o ehl-i dalâletin ittifâkına râcih olur,galebeeder.

Bu hakikatin sırrı şudur ki: Nefyedenlerin dâvâları sûreten bir iken, müteaddittir;birbiriyleittihatedemezkikuvvetlensin.İsbatedicilerindâvâlarıittihatediyor,birbirindenkuvvet alır. Çünkü gökteki hilâl-i Ramazan’ı görmeyen der ki: “Benim nazarımda ayyoktur;benimyanımdagörünmüyor.”Başkasıda,“Nazarımdayoktur.”der.Dahabaşkasıdaöyleder.Herbirikendinazarında“yoktur”der.Herbirininnazarlarıayrıayrıvenazaraperdeolanesbapdahiayrıayrıolabildiğiiçin,dâvâlarıdaayrıayrıolur;birbirinekuvvetveremez.Fakatisbâtedenlerdemiyorki:“Benimnazarımdavegözümdehilâlvar.”Belki“Nefsü’l-emirde,göğünyüzündehilâlvardır,görünür.”der.Görenlerbütünaynıdâvâyıve“Nefsü’l-emirde vardır.” der. Demek bütün dâvâlar birdir. Nefyedenlerin nazarları ayrıayrı olduğundan, dâvâları da ayrı ayrı olur. Nefsü’l-emre hükmedemiyorlar. Çünkünefsü’l-emirdenefiy isbât edilmez.Çünkü ihâta lâzımdır. 166 bir kâide-iusûldür. Evet, bir şeyi dünyada var desen, yalnız o şeyi göstermek kâfi gelir. Eğer yokdeyipnefyetsen,bütündünyayıeleyipgöstermeklâzımgelirki,tâonefiyisbâtedilsin.

İşte bu sırra binâen; ehl-i küfrün bir hakikati nefyetmesi ise, bir meseleyi halletmekveyahutdarbirdeliktengeçmekveyahutbirhendektenatlamakmisâlindedirki;binde,birde,birdir.Çünkübirbirineyardımcıolamaz.Fakat isbâtedenlernefsü’l-emirdehakikat-ihâlebaktıklarıiçin,müddealarıittihatediyor.Kuvvetleribirbirineyardımeder.Büyükbir

taşınkaldırmasınabenzerki,nekadarelleryapışsadahaziyadekaldırmasıkolayolurvebirbirindenkuvvetalır.

YedinciNotaEyMüslümanlarıdünyayaşiddetleteşvikedenvesanatveterakkiyât-ıecnebiyeyecebr

ile sevk eden bedbaht hamiyet-füruş! Dikkat et, bu milletin bazılarının din ilebağlandıklarırâbıtalarıkopmasın!Eğerböyleahmakânekörükörünetopuzlarınaltındabazılarındindenrâbıtalarıkopsa,ovakithayat-ıiçtimâiyedebirsemm-ikâtilhükmündeodinsizler zarar verecekler. Çünkü mürtedin vicdanı tamam bozulduğundan, hayat-ıiçtimâiyeyezehirolur.167Ondandırki, ilm-iusûlde“Mürtedinhakk-ıhayatıyoktur.Kâfireğer zimmî olsa veya musâlâha etse, hakk-ı hayatı var.” diye usûl-ü Şeriat’ın birdüsturudur.168 Hem mezheb-i Hanefiye’de, ehl-i zimmeden olan bir kâfirin şehâdetimakbuldür.169Fakatfâsıkmerdûdü’ş-şehâdettir,çünkühaindir.170

Ey bedbaht fâsık adam! Fâsıkların kesretine bakıp aldanma ve “Ekseriyetin efkârıbenimle beraberdir.” deme! Çünkü fâsık adam, fıskı isteyerek ve bizzât talep edipgirmemiş; belki içine düşmüş çıkamıyor.Hiçbir fâsık yoktur ki, sâlih olmasını temennietmesin ve âmirini ve reisini mütedeyyin görmek istemesin. İllâ ki, –el-iyâzü billâh!–irtidatilevicdanıtefessühedip,yılangibizehirlemektenlezzetalsın.

Ey dîvâne baş ve bozuk kalb! Zanneder misin ki, Müslümanlar dünyayı sevmiyorlarveyahut düşünmüyorlar ki, fakr-ı hâle düşmüşler ve ikazamuhtaçtırlar; tâ ki dünyadanhissesiniunutmasınlar?Zannınyanlıştır, tahmininhatadır.Belkihırs şiddetlenmiş,onuniçinfakr-ıhâledüşüyorlar.Çünkümümindehırs,sebeb-ihasârettirvesefalettir.171durûb-uemsâlhükmünegeçmiştir.

Evet,insanıdünyayaçağıranvesevkedenesbapçoktur.Baştanefisvehevâsıveihtiyaçvehavassıveduygularıveşeytanıvedünyanınsurîtatlılığıveseningibikötüarkadaşlarıgibiçokdâîlerivar.Hâlbukibâkîolanâhireteveuzunhayat-ıebediyeyedavetedenazdır.Eğersendezerremiktarbubîçâremilletekarşıhamiyetvarsaveulüvv-ühimmettendemvurduğun yalan olmazsa, hayat-ı bâkiyeye yardım eden azlara imdat etmek lâzım gelir.Yoksa,oazdâîlerisusturup,çoklarayardımetsenşeytanaarkadaşolursun.

Âyâzannedermisin;bumilletin fakr-ıhâli,dindengelenbirzühdve terk-idünyadangelenbirtembelliktenneşetediyor?Buzandahataediyorsun.Acabagörmüyormusunki,ÇinveHind’dekiMecûsîveBerahimeveAfrika’daki zencilergibi,Avrupa’nın tasallutualtına giren milletler bizden daha fakirdirler? Hem görmüyor musun ki, zarurî kuttanziyade Müslümanların elinde bırakılmıyor? Ya Avrupa kâfir zâlimleri veya Asyamünafıkları,desîseleriyleyaçalarveyagaspediyor.

Sizin cebren böyle ehl-i imanı mimsiz medeniyete sevk etmekteki maksadınız, eğermemlekette âsâyiş ve emniyet ve kolayca idare etmek ise, katiyen biliniz ki; hata

ediyorsunuz,yanlışyolasevkediyorsunuz.Çünküitikadısarsılmış,ahlâkıbozulmuşyüzfâsıkın idaresi ve onlar içinde âsâyiş temini, binler ehl-i salâhatın idaresinden dahamüşküldür.

İşte bu esaslara binâen ehl-i İslâm, dünyaya ve hırsa sevk etmeye ve teşvik etmeyemuhtaç değildirler. Terakkiyât ve âsâyişler, bununla temin edilmez. Belki mesailerinintanzimine ve mâbeynlerindeki emniyetin tesîsine ve teavün düsturunun teshilinemuhtaçtırlar. Bu ihtiyaç da, dinin evâmir-i kudsiyesiyle ve takvâ ve salâbet-i diniye ileolur.

SekizinciNotaEy sa’y ve ameldeki lezzet ve saâdeti bilmeyen tembel insan! Bil ki:Cenâb-ı Hak,

kemâl-ikereminden,hizmetinmükâfâtını,hizmetiçindedercetmiştir.Amelinücretini,nefs-iameliçinekoymuştur.İştebusıriçindirki,mevcûdâthattabirnokta-yınazardacâmidatdahi, evâmir-i tekvîniye tâbir edilen hususî vazifelerinde, kemâl-i şevk ile ve bir çeşitlezzet ileevâmir-irabbâniyeyi imtisâlederler.Arıdan, sinekten, tavuktan tut; tâ şemsvekamere kadar her şey kemâl-i lezzetle vazifesine çalışıyorlar. Demek hizmetlerinde birlezzet var ki, akılları olmadığından âkıbeti ve neticeleri düşünmeden, mükemmelvazifeleriniîfâediyorlar.

Eğerdesen:Zîhayattalezzetkâbildir,cemâdâttanasılşevkvelezzetolabilir?Elcevap: Cemâdât kendi hesaplarına değil, onlarda tecelli eden esmâ-yı ilâhiye

hesabına bir şeref, birmakam, bir kemâl, bir güzellik, bir intizam isterler, arıyorlar.Ovazife-i fıtriyelerinin imtisâlinde, Nuru’l-Envâr’ın isimlerine birer mâkes, birer aynahükmünegeçtiğindentenevvüreder,terakkieder.

Mesela, nasıl ki bir katre su, bir zerrecik cam parçası zâtında ziyâsız, ehemmiyetsiziken, sâfî kalbiyle güneşe yüzünü çevirse, o vakit o ehemmiyetsiz, ziyâsız katre ve camparçası, güneşin bir nevi arşı olup senin yüzüne de tebessüm eder. İşte bu misâl gibi,zerrât ve mevcûdât, cemâl-i mutlak ve kemâl-i mutlak sahibi olan Zât-ı Zülcelâl’inisimlerinevazife-perverlikcihetindeaynaolmalarıyla,okatrevezerrecikşişegibigayetaşağı bir dereceden gayet yüksek bir derece-i zuhûra ve tenevvüre çıkıyorlar. Mademvazife cihetindegayetnuranî ve yüksekbirmakamalıyorlar; lezzetmümkün ve kâbilse,yanihayat-ıâmmedenhissedariseler,gayetlezzetileovazifelerigörüyorlar,denilebilir.

Vazifede lezzet bulunduğuna en zâhir bir delil, sen kendi âzâ ve duygularınınhizmetlerinebak.Herbiribekâ-yışahsîvebekâ-yınev’î içinettiklerihizmetlerindeayrıayrılezzetlerivar.Nefs-ihizmet,onlarabirtelezzüzhükmünegeçiyor.Hattahizmetiterketmek,ouzvunbirneviazâbıdır.

Hem en zâhir bir delil dahi, horoz veya yavrulu tavuk gibi hayvanâtın vazifelerinde

gösterdikleri fedâkârâne ve merdâne vaziyetleridir ki, horoz aç olduğu hâlde tavuklarınefsine tercih edip bulduğu rızka onları çağırır; yemez, onlara yedirir. Ve bir şevk veiftiharvetelezzüzileovazifeyigördüğü,görünür.Demekohizmette,yemektenfazlabirlezzetalır.

Hemküçükyavrularınaçobanlıkedentavukdahi,yavrularınınhatırı içinrûhunufedâeder,iteatılır.172Kendiniaçbırakıponlarıdoyurur.Demekohizmetteöylebirlezzetalırki;açlıkacısınaveölmekeleminetereccuheder,ziyadegelir.

Hayvânîvâlideleryavrularını,küçükikenvazifeleribulunduğundanlezzetlehimayeyeçalışır. Büyük olduktan sonra vazife kalkar, lezzet de gider. Yavrusunu döver, elindentaneyi alır.Yalnız, insannev’indeki vâlidelerin vazifeleri bir derece devameder.Çünküinsanlardazaafuaczitibârıyladaimabirneviçocuklukvar,hervakitdeşefkatemuhtaçtır.

İşte,umumhayvanâtınhorozgibiçobanlıkedenerkeklerinevetavukgibivâlidelerinebak, anlaki;bunlarkendihesabınavekendilerinâmına,kendikemâlleri içinovazifeyigörmüyorlar.Çünkühayatını,vazifedelâzımgelsefedâediyorlar.Belkivazifeleri,onlarıovazifeiletavzifedenveovazifeiçinderahmetiylebirlezzetdercedenMün’im-iKerîm’inhesabınaveFâtır-ıZülcelâl’innâmınagörüyorlar.

Hemnefs-ihizmetteücretbulunduğunabirdelildeşudurki:Nebâtâtveeşcar,birşevku lezzeti ihsâs eden bir tavır ile Fâtır-ı Zülcelâl’in emirlerini imtisâl ediyorlar. Çünküdağıttığı güzel kokular ve müşterilerin nazarını celb edecek zînetlerle süslenmeleri vesümbülleri vemeyveleri için çürüyünceye kadar kendilerini fedâ etmeleri, ehl-i dikkategösterirki:Onların,emr-iilâhîninimtisâlindenöylebirlezzetlerivarki;nefsinimahvedipçürütüyor.

Bak, başında çok süt konserveleri taşıyan Hindistan cevizi ve incir gibi meyvedarağaçlar, rahmet hazinesinden lisan-ı hâl ile süt gibi en güzel bir gıdayı ister, alır,meyvelerineyedirir;kendibirçamuryer.Narağacısâfîbirşarabı,hazine-irahmettenalıpmeyvesineyedirir;kendisiçamurluvebulanıkbirsuyakanaateder.

Hattahububattadahisümbüllenmekvazifesindezâhirbir iştiyakgörünür.Nasılkidarbiryerdehapsedilenbirzât,birbostana,genişbiryereçıkmayımüştâkâneister.Öylede,hububatta,sümbüllenmekvazifesindeöylesürurlubirvaziyet,biriştiyakgörünüyor.

İşte “Sünnetullah” tâbir edilen, kâinatta cereyân eden bu sırlı uzun düsturdandır ki,işsiz, tembel, istirahatle yaşayan ve rahat döşeğinde uzananlar, ekseriyetle sa’yeden,çalışanlardandahaziyadezahmetvesıkıntıçeker.Çünküdâimâişsizlerömründenşikâyeteder; eğlence ile çabuk geçmesini ister. Sa’yeden ve çalışan ise; şâkirdir, hamd eder,ömrüngeçmesiniistemez.

173

küllîdüsturdur.Hemosıriledirki:“Rahat,zahmette;zahmet,rahattadır.”cümlesidarb-ı

meselolmuştur.

Evetcemâdâtadikkatlenazaredilse:Bilkuvveyalnızistidâtvekabiliyetcihetindenâkıskalıp inkişâf etmeyenlerin, gayet bir içtihâd ve sa’y ile inbisât edip bilkuvveden bilfiilsûretine geçmesinde,mezkûr sünnet-i ilâhiye düsturuyla bir tavır görünüyor.Ve o tavırişaretederki:Ovazife-ifıtriyedebirşevkveomeseledebirlezzetvardır.Eğerocâmidinumumîhayattanhissesivarsa,şevkkendisininolur;yoksa,ocâmiditemsileden,nezâreteden şeye âittir. Hatta bu sırra binâen denilebilir: Latîf, nazik su incimad emrini aldığıvakit,öyleşiddetlibir şevk ileoemre imtisâlederki,demiri şakeder,parçalar.Demekbürûdetvetahte’s-sıfırsoğuğunlisanıylaağzıkapalıdemirkaptakisuya“Genişlen!”emr-irabbânîsinitebliğinde,şiddet-işevkilekabınıparçalar,demiribozar,kendisibuzolur.

Vehâkeza,herşeyibunakıyâsetki,güneşlerindeveranındanveseyruseyahatlerindentut, tâ zerrelerin mevlevî gibi devretmelerine ve dönmelerine ve ihtizazlarına kadarkâinattaki bütün sa’y ü hareket, kanun-u kader-i ilâhî üzerine cereyân ediyor.Ve dest-ikudret-i ilâhîden sudûr eden ve irade ve emir ve ilmi tazammun eden emr-i tekvinî ilezuhûreder.

Hattaherbirzerre,herbirmevcud,herbirzîhayat,birneferaskerebenzerki;ordudamuhtelifdâirelerde,oneferinayrıayrınisbetleri,vazifeleriolduğugibi;herbirzerre,herbirzîhayatındahiöyledir.Mesela,seningözündebirzerre,gözünhüceyresindevegözdeveâsâb-ıvechiyedevebedeninşerâyintâbiredilendamarlarında,birernisbetiveonisbetegörebirervazifesiveovazifeyegörebirerfaydasıvardır.Vehâkeza,herşeyionakıyâset.Bunabinâenherbirşey,birKadîr-iEzelî’ninvücub-uvücudunaikicihetleşehâdeteder:

Biri: Tâkatinin binler derece fevkinde vazifeleri görmekteki acz-i mutlak lisanıyla oKadîr’invücudunaşehâdeteder.

İkincisi: Her bir şey, nizam-ı âlemi teşkil eden düsturlara ve müvâzene-i mevcûdâtıidameedenkanunlaratatbik-ihareketetmekle,oAlîm-iKadîr’eşehâdeteder.Çünküzerregibibircâmid,arıgibiküçükbirhayvan,Kitab-ıMübîn’inmühimveincemeseleleriolannizam ve mîzanı bilmez. Câmid bir zerre, arı gibi küçük bir hayvan nerede? Semâvâttabakalarınıbirdeftersayfasıgibiaçıp,kapayıptoplayanZât-ıZülcelâl’inelindekiKitab-ıMübîn’inmühim incemeselelerini okumaknerede?Eğer sen dîvânelik edip; zerrede, okitabın ince hurûfâtını okuyacak kadar bir göz bulunduğunu tevehhüm etsen; o vakit ozerreninşehâdetinireddeçalışabilirsin.

Evet,Fâtır-ıHakîm,Kitab-ıMübîn’indüsturlarınıgayetgüzelbirsûrettevemuhtasarbirtarzdavehasbirlezzettevemahsusbirihtiyaçtaicmâledipderceder.Herşeyöylehasbirlezzetvemahsusbirihtiyaçileameletse,oKitab-ıMübîn’indüsturlarınıbilmeyerekimtisâl eder. Mesela, hortumlu sivrisinek dünyaya geldiği dakikada hânesinden çıkar;durmayarak insanın yüzüne hücum eder, uzun asâsıyla vurur, âb-ı hayat fışkırtır, içer.Hücumdankaçmakta,erkân-ıharpgibimaharetgösterir.Acababuküçük,tecrübesiz,yeni

dünyayagelenmahlûkabusanatıvebufenn-iharbivesuçıkarmaksanatınıkimöğretmişve nerede öğrenmiş?Ben, yani bu bîçâre Said itiraf ediyorumki: Eğer ben o hortumlusineğinyerindeolsaydım;bu sanatı,bukerru ferharbinive suçıkarmakhizmetini çokuzunderslerveçokmüteaddittecrübelerleancaköğrenebilirdim.

İşte, ilhama mazhar olan arı, örümcek ve yuvasını çorap gibi yapan bülbül gibihayvanâtı bu sineğe kıyâs et.Hatta nebâtâtı da aynen hayvanâta kıyâs edebilirsin. EvetCevâd-ı Mutlak (celle celâlüh), her ferd-i zîhayatın eline lezzet midâdıyla ve ihtiyaçmürekkebiyleyazılmışbirtezkereyivermiş.Onunlaevâmir-itekvîniyeninprogramınıvehizmetlerininfihristesinitevdi’etmiştir.BakoHakîm-iZülcelâl’e;nasılKitab-ıMübîn’indüsturlarından arı vazifesine âit mikdarını bir tezkerede yazmış, arının başındakisandukçaya koymuştur.O sandukçanın anahtarı da, vazife-perver arıya has bir lezzettir.Onunla sandukçayı açar, programını okur, emri anlar, hareket eder. 174 âyetininsırrınıizhâreder.

İşte eğer bu Sekizinci Nota’yı tamam işittin ve tam anladınsa, bir hads-i imanî ile175 ’ninbirsırrını, 176 ’ninbirhakikatini, 177 ’nunbir

düsturunu, 178’nunbirnüktesinianlarsın.

DokuzuncuNotaBilki,nev-ibeşerdenübüvvet,beşerdekihayırvekemâlâtınfezlekesiveesasıdır.Din-i

Hak,saâdetinfihristesidir.İman,birhüsn-ümünezzehvemücerreddir.Mademşuâlemdeparlak bir hüsün, geniş ve yüksek bir hayır, zâhir bir hak, faik bir kemâl görünüyor.Bilbedâhehakvehakikat,nübüvvetiçindedirvenebilerelindedir.Dalâlet,şervehasâret;onunmuhalifindedir.

Mehâsin-i ubûdiyetin binlerinden yalnız buna bak ki, Nebi (aleyhisselâm), ubûdiyetcihetiylemuvahhidîninkalblerini îdveCumavecemaatnamazlarındaittihatettiriyorvedillerinibirkelimedecem’ediyor.Öylebirsûretteki,şuinsan,Mâbûd-uEzelî’ninazamet-ihitabına,hadsizkalblerdenvedillerdençıkansesler,duâlar,zikirlerilemukâbeleediyor.O sesler,duâlar, zikirlerbirbirine tesânüdederekvebirbirineyardımedip ittifakedereköylegenişbirsûretteMâbûd-uEzelî’ninulûhiyetinekarşıbirubûdiyetgösteriyorki;güyâküre-iarzkendisiozikrisöylüyor,oduâyıediyorveaktarıylanamazkılıyorveetrafıylasemâvâtınfevkindeizzetveazametlenâzilolan 179emrini,küre-iarzimtisâlediyor.Bu sırr-ı ittihat ile, kâinat içinde bir zerre gibi zayıf, küçük bir mahlûk olan şu insan,ubûdiyetinazameticihetiyleHâlık-ıarzvesemâvât’ınmahbubbirabdivearzınhalifesi180,sultanıvehayvanâtınreisivehilkat-ikâinatınneticesivegayesioluyor.

Evet, eğer namazlarınarkasındahususanbayramnamazlarındabir anda 181diyenyüzermilyoninsanlarınsesleri,âlem-igaybdaittihatettiklerigibi,âlem-işehâdettedahibirbiriyle ittihat edip içtimâ etse, küre-i arz tamamıylabüyükbir insanolup, azametine

nisbetenbüyükbirsadâilesöylediği ’emüsâvigeldiğinden,omuvahhidîninittihâdıilebir anda demeleri, küre-i arzın büyük bir ’i hükmüne geçiyor. Âdetâ bayramnamazlarındaâlem-iİslâm’ınzikrutesbihiylezeminzelzele-ikübrâyamazharolup,aktaru etrafıyla deyip, kıblesi olan Kâ’be-i Mükerreme’nin samimî kalbiyle niyet edip,Mekke ağzıyla, Cebel-i Arefe diliyle diyerek, o tek kelime etraf-ı arzdaki umummüminlerin mağara-misâl ağızlarındaki havada temessül ediyor. Birtek kelimesininaks-i sadâsıyla hadsiz vukû bulduğu gibi, o makbul zikir ve tekbir, semâvâtı dahiçınlatıpberzahâlemlerinedetemevvücedereksadâveriyor.

İştebuarzıböyleKendinesâcid182veâbidveibâdınamescid183vemahlûklarınabeşik184

veKendinemüsebbih185vemükebbiredenZât-ıZülcelâl’e,yerinzerrâtıadedincehamdvetesbih ve tekbir edip vemevcûdâtı adedince hamd ediyoruz ki; bize bu nev’i ubûdiyetidersverenResûl-iEkrem(aleyhissalâtüvesselâm)’ınaümmeteylemiş.

OnuncuNotaBileygafil,müşevveşSaid!Cenâb-ıHakk’ınnur-umârifetineyetişmekvebakmakve

âyât ve şâhidlerin aynalarında cilvelerini görmek ve berâhin ve deliller mesâmâtıylatemâşâetmekiktizâediyorki;seninüstündengeçen,kalbinegelenveaklınagörünenherbirnuru tenkitparmaklarıylayoklamave tereddüteliyle tenkit etme!Sana ışıklananbirnurututmakiçineliniuzatma;belkigafletesbabındantecerrüdet,onlaramüteveccihol,dur.Çünkübenmüşâhedeettimki:Mârifetullahınşâhidleri,bürhânlarıüççeşittir.

Bir kısmı: Su gibidir; görünür, hissedilir, lâkin parmaklarla tutulmaz. Bu kısımdahayalâttan tecerrüd etmek, külliyetle ona dalmak gerektir. Tenkit parmaklarıyla tecessüsedilmez;edilseakar,kaçar.Oâb-ıhayat,parmağımekânittihâzetmez.

İkincikısım:Hava gibidir; hissedilir, fakat ne görünür, ne de tutulur.Ona karşı sen,yüzün, ağzın, rûhunla o rahmet nesîmîne karşı teveccüh et, kendini mukâbil tut, tenkiteliniuzatma,tutamazsın.Rûhunlateneffüset.Tereddüteliylebaksan,tenkitileelatsan,oyürürgider;seninelinimeskenittihâzetmez,onarâzıolmaz.

Üçüncükısımise:Nurgibidir;görünür,fakatnehissedilir,nedetutulur.Öyleise,senkalbinin gözüyle, rûhunun nazarıyla kendini ona mukâbil tut ve gözünü ona tevcih et,bekle;belkikendikendinegelir.Çünkünur;eliletutulmaz,parmaklarileavlanmaz,belkionurancakbasiretnuruylaavlanır.Eğerharîsvemaddîeliniuzatsanvemaddîmîzanlarlatartsan,sönmesedegizlenir.Çünküöylenur,maddîdehapserâzıolmadığıgibi,kaydadagiremez,kesifikendinemâlikveseyyidkabuletmez.

OnBirinciNotaBil ki, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân’ın ifadesinde çok şefkat ve merhamet var. Çünkü

muhâtablarınekserisi,cumhur-uavâmdır.Onlarınzihinleribasittir.Nazarlarıdahidakîkşeylerigörmediğinden,onlarınbesatet-iefkârınıokşamakiçintekrarilesemâvâtvearzınyüzlerineyazılanâyetleri tekrarediyor.Obüyükharflerikolaylıklaokutturuyor.Mesela,semâvât ve arzın hilkati ve semâdan yağmurun yağdırılması ve arzın dirilmesi gibibilbedâhe okunan ve görünen âyetleri ders veriyor. O hurûf-u kebîre içinde küçükharflerleyazılaninceâyâtanazarınâdirençevirir,tâzahmetçekmesinler.

Hemüslûb-uKur’ânî’deöylebir cezâlet ve selâset ve fıtrîlik varki,güyâKur’ânbirhâfızdır;kudretkalemiylekâinatsayfalarındayazılanâyâtıokuyor.GüyâKur’ân,kâinatkitabınınkıraâtıdırvenizamâtının tilâvetidirveNakkaş-ıEzelîsinin şuûnâtını okuyor vefiilleriniyazıyor.Bucezâlet-ibeyâniyeyigörmekistersen,hüşyârvemüdakkikbirkalbile,Sûre-i 186ve 187âyetlerigibifermanlarıdinle!..

OnİkinciNotaEybuNotalarıdinleyendostlarım!Bilinizki;benhilâf-ıâdetolarak,gizlemesi lâzım

gelenRabbimekarşı kalbimin tazarrû ve niyaz vemünâcâtını bazenyazdığımın sebebi;ölüm, dilimi susturduğu zamanlarda, dilime bedel kitabımın söylemesinin kabulünürahmet-i ilâhiyeden rica etmektir. Evet kısa bir ömürde, hadsiz günahlarıma keffaretolacak,muvakkatlisanımıntövbevenedâmetlerikâfigelmiyor.Sâbitvebirderecedaimolan kitabın lisanı daha ziyade o işe yarar. İşte on üç sene188(Hâşiye) evvel,189 dağdağalı birfırtına-yı rûhiye neticesinde, Eski Said’in gülmeleri, Yeni Said’in ağlamalarına inkılâpedeceğihengâmda;gençliğingafletuykusundanihtiyarlıksabahıylauyandığımbiranda,şumünâcâtveniyazArabîyazılmıştır.BirkısmınınTürkçemeâlişudurki:

Ey Rabb-i Rahîmim ve ey Hâlık-ı Kerîmim! Benim sû-i ihtiyârımla ömrüm vegençliğimzayiolupgitti.Veoömürvegençliğinmeyvelerindenelimdekalan,elemvericigünahlar, zillet verici elemler, dalâlet verici vesveseler kalmıştır. Ve bu ağır yük vehastalıklıkalbvehacâletliyüzümlekabreyakınlaşıyorum.Bilmüşâhedegöregöregayetsüratle,sağavesolainhirafetmeyerek,ihtiyârsızbirtarzda,vefatedenahbapveakranveakâribimgibikabirkapısınayanaşıyorum.

O kabir, bu dâr-ı fânîden firâk-ı ebedî ile ebedü’l-âbâd yolunda kurulmuş, açılmışevvelkimenzilvebirincikapıdır.190Vebubağlandığımvemeftunolduğumşudâr-ıdünyada,kat’îbiryakînileanladımki;hâliktirgidervefânîdirölür.Vebilmüşâhede, içindekimevcûdâtdahi,birbiriarkasındankâfilekâfilegöçüpgider,kaybolur.Hususanbenimgibinefs-iemmâreyitaşıyanlaraşudünyaçokgaddardır,mekkârdır.Birlezzetverse,binelemtakarçektirir.Birüzümyedirse,yüztokatvurur.

EyRabb-iRahîmimveeyHâlık-ıKerîmim! 191 sırrıylabenşimdidengörüyorumki:Yakınbirzamandabenkefenimigiydim,tabutumabindim,dostlarımlavedaeyledim.Kabrime teveccüh edip giderken, Senin dergâh-ı rahmetinde, cenazemin lisan-ı hâliyle,

rûhumunlisan-ıkâliylebağırarakderim:El-amânel-amân!YâHannân!YâMennân!Benigünahlarımınhacâletindenkurtar!

İşte, kabrimin başına ulaştım, boynuma kefenimi takıp kabrimin başında uzanancismimin üzerine durdum. Başımı dergâh-ı rahmetine kaldırıp bütün kuvvetimle feryadedipnidaediyorum:El-amânel-amân!YâHannân!YâMennân!Benigünahlarımınağıryüklerindenhalâseyle!

İşte kabrime girdim, kefenime sarıldım. Teşyîciler beni bırakıp gittiler. Senin afv urahmetiniintizarediyorum.Vebilmüşâhedegördümki,Sen’denbaşkamelce’vemence’yok.Günahlarınçirkinyüzündenvemâsiyetinvahşişeklindenveomekânındarlığındanbütün kuvvetimle nida edip diyorum: El-amân, el-amân! Yâ Rahmân! Yâ Hannân! YâMennân! Yâ Deyyan! Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar, yerimigenişlettir.İlâhî!SeninrahmetinmelceimdirveRahmetenli’l-âlemînolanHabibinSeninrahmetine yetişmek için vesîlemdir. Senden şekvâ değil, belki nefsimi ve hâlimi Sanaşekvâediyorum.

Ey Hâlık-ı Kerîmim ve ey Rabb-i Rahîmim! Senin Said ismindeki mahlûkun vemasnûunveabdinhemâsî,hemâciz,hemgafil,hemcahil,hemalîl,hemzelil,hemmüsî’,hemmüsin, hem şakî, hem Seyyidinden kaçmış bir köle olduğu hâlde, kırk sene sonranedâmetedipSenindergâhınaavdetetmek istiyor.Seninrahmetine ilticâediyor.Hadsizgünah ve hatîatlarını itiraf ediyor. Evhâm ve türlü türlü illetlerle müptelâ olmuş. Sanatazarrû ve niyaz eder. Eğer kemâl-i rahmetinle onu kabul etsen, mağfiret edip rahmetetsen; zâten o Senin şânındır. Çünkü Erhamürrâhimînsin. Eğer kabul etmezsen, Seninkapından başka hangi kapıya gideyim? Hangi kapı var? Senden başka Rab yok ki,dergâhınagidilsin.SendenbaşkahakMâbûdyokturki,onailticâedilsin!..”

192

OnÜçüncüNotaMedâr-ıiltibâsolmuşolanBeşMesele’dir.

BirincisiTarîk-i hakta çalışan vemücâhede edenler, yalnız kendi vazifelerini düşünmek lâzım

gelirken,Cenâb-ıHakk’aâitvazifeyidüşünüp,harekâtınıonabinaederekhatayadüşerler.Edebü’d-dünyave’d-dînrisalesindevardırki:Birzamanşeytan,Hazretiİsâ (aleyhisselâm)’aitirazedipdemişki:“Mademecelveherşeykader-i ilâhî iledir; senkendinibuyüksekyerdenat,baknasılöleceksin.”Hazretiİsâ(aleyhisselâm)demişki:

193

Yani, “Cenâb-ı Hak, abdini tecrübe eder ve der ki: ‘Sen böyle yapsan sana böyleyaparım,göreyimseniyapabilirmisin?’diyetecrübeeder.Fakatabdinhakkıyokvehaddideğil ki, Cenâb-ı Hakk’ı tecrübe etsin ve desin: ‘Ben böyle işlesem, Sen böyle işlermisin?’,diyetecrübevâribirsûretteCenâb-ıHakk’ınrubûbiyetinekarşıimtihantarzısû-iedeptir,ubûdiyetemünâfîdir.”

Madem hakikat budur; insan kendi vazifesini yapıp Cenâb-ı Hakk’ın vazifesinekarışmamalı.

Meşhurdur ki, bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz’in ordusunu müteadditdefamağlûpedenCelâleddin-iHarzemşahharbegiderken,vüzerâsıveetbâıonademişler:

“Senmuzafferolacaksın,Cenâb-ıHaksenigalipedecek.”

Odemiş:

“Ben Allah’ın emriyle, cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım, Cenâb-ı Hakk’ınvazifesinekarışmam;muzafferetmekveyamağlûpetmekO’nunvazifesidir.”

İşte o zât, bu sırr-ı teslimiyeti anlamasıyla, hârika bir sûrette çok defa muzafferolmuştur.

Evet, insanın elindeki cüz-ü ihtiyârî ile işledikleri ef’âllerinde, Cenâb-ı Hakk’a âitnetâicidüşünmemekgerektir.Mesela,kardeşlerimizdenbirkısımzâtlar,halklarınRisale-iNur’a iltihakları şevklerini ziyadeleştiriyor, gayrete getiriyor. Dinlemedikleri vakitzayıfların kuvve-i mâneviyeleri kırılıyor, şevkleri bir derece sönüyor. Hâlbuki, Üstad-ıMutlak, Muktedâ-yı Küll, Rehber-i Ekmel olan Resûl-i Ekrem (aleyhissalâtü vesselâm),

194olanferman-ıilâhîyikendinerehber-imutlakederek,insanlarınçekilmesiylevedinlememesiyledahaziyadesa’yügayretveciddiyetletebliğetmiş.Çünkü

195 sırrıyla anlamış ki, insanlara dinlettirmek ve hidâyet vermek, Cenâb-ı Hakk’ınvazifesidir.Cenâb-ıHakk’ınvazifesinekarışmazdı.

Öyle ise, işte ey kardeşlerim! Siz de, size âit olmayan vazifeye harekâtınızı binaetmeklekarışmayınızveHâlıkınız’akarşıtecrübevaziyetinialmayınız!

İkinciMeseleUbûdiyet,emr-iilâhîyeverıza-yıilahîyebakar.Ubûdiyetindâîsiemr-iilâhîveneticesi

rıza-yıHak’tır.Semeratıve fevâidi,uhreviyedir.Fakat ille-igaiyeolmamak,hemkasdenistenilmemek şartıyla, dünyaya âit faydalar ve kendi kendine terettüp eden veistenilmeyerekverilensemereler,ubûdiyetemünâfîolmaz.Belkizayıflariçinmüşevvikvemüreccihhükmünegeçerler.Eğerodünyayaâit faydalar vemenfaatler; o ubûdiyete, ovirde veyao zikre illet veya illetin bir cüzüolsa; o ubûdiyeti kısmen iptâl eder.Belki ohâsiyetlivirdiakîmbırakır,neticevermez.

İşte bu sırrı anlamayanlar,mesela yüz hâsiyeti ve faydası bulunanEvrad-ıKudsiye-i

Şâh-ıNakşibendî’yiveyabinhâsiyetibulunanCevşenü’l-Kebîr’i,o faydalarınbazılarınımaksûd-ubizzâtniyet ederekokuyorlar.O faydaları göremiyorlar ve göremeyecekler vegörmeyedehaklarıyoktur.Çünküo faydalar,oevradların illetiolamazveondan,onlarkasden ve bizzât istenilmeyecek. Çünkü onlar fazlî bir sûrette, o hâlis virde talepsizterettüp eder. Onları niyet etse, ihlâsı bir derece bozulur. Belki ubûdiyetten çıkar vekıymettendüşer.Yalnızbukadarvarki;böylehâsiyetlievradıokumakiçinzayıfinsanlarbirmüşevvikvemüreccihemuhtaçtırlar.Ofaydalarıdüşünüp,şevkegelip;evradısırfrıza-yı ilâhî için, âhiret için okusa zarar vermez. Hem de makbuldür. Bu hikmetanlaşılmadığından; çoklar, aktaptan ve selef-i sâlihînden mervî olan faydalarıgörmediklerindenşüpheyedüşer,hattainkârdaeder.

ÜçüncüMesele196Yani,“Nemutluoadamaki,kendinibiliphaddindentecâvüzetmez.”

Nasıl bir zerre camdan, bir katre sudan, bir havuzdan, denizden, kamerden seyyarelerekadargüneşincilvelerivar.Herbirisikabiliyetinegöregüneşinaksini,misâlinitutuyorvehaddinibiliyor.Birkatresu,kendikabiliyetinegöre“Güneşinbiraksibendevardır.”der.Fakat“Bendedenizgibibiraynayım.”diyemez.Öylede:Esmâ-yı ilâhiyenincilvesinintenevvüünegöre,makamât-ıevliyâdaöylemeratipvar.Esmâ-yıilâhiyeninherbirisininbirgüneş gibi kalbden Arş’a kadar cilveleri var. Kalb de bir arştır, fakat “Ben de Arşgibiyim.”diyemez.

İşte,ubûdiyetinesasıolan,aczvefakrvekusurvenaksınıbilmekveniyaziledergâh-ıulûhiyetekarşısecdeetmeyebedel,nazvefahirsûretindegidenler;zerrecikkalbiniArş’amüsâvitutar.Katregibimakamını,denizgibievliyânınmakamâtıylailtibâseder.Kendiniobüyükmakamâtayakıştırmakveomakamdakendinimuhafazaetmek için tasannuâta,tekellüfâta,manasızhodfüruşluğavebirçokmüşkülâtadüşer.

Elhâsıl,hadîstevardırki:

197

Yani,medâr-ınecatvehalâs,yalnız ihlâstır. İhlâsıkazanmakçokmühimdir.Birzerreihlâslıamel,batmanlarlahâlisolmayanamüreccahtır.198İhlâsıkazandıranharekâtındakisebebi,sırfbiremr-iilâhîveneticesirıza-yıilâhîolduğunudüşünmelivevazife-iilâhiyeyekarışmamalı.

Herşeydebirihlâsvar.Hattamuhabbetindeihlâsilebirzerresi,batmanlarlaresmîveücretlimuhabbetetereccuheder.İştebirzâtbuihlâslımuhabbetiböyletâbiretmiş:

199

Yani “Ben muhabbet üzerine bir rüşvet, bir ücret, bir mukâbele, bir mükâfât

istemiyorum. Çünkü mukâbilinde bir mükâfât, bir sevâp istenilen muhabbet zayıftır,devamsızdır.” Hatta hâlis muhabbet, fıtrat-ı insâniyede ve umum vâlidelerdedercedilmiştir. İşte bu hâlis muhabbete tam manasıyla vâlidelerin şefkatleri mazhardır.Vâlideler o sırr-ı şefkat ile, evlâdlarına karşı muhabbetlerine bir mükâfât, bir rüşvetistemediklerineve talepetmediklerinedelil; rûhunu,belki saâdet-iuhreviyesinideonlariçinfedâetmeleridir.Tavuğunbütünsermayesikendihayatıiken,yavrusunuitinağzındankurtarmakiçin–Hüsrev’inmüşâhedesiyle–kafasınıitekaptırır.

DördüncüMeseleEsbâb-ı zâhiriye eliyle gelen nimetleri, o esbap hesabına almamak gerektir. Eğer o

sebep ihtiyâr sahibi değilse –mesela hayvan ve ağaç gibi– doğrudan doğruya o nimetiCenâb-ıHakhesabınaverir.Mademo, lisan-ıhâl ile 200der,sanaverir.SendeAllahhesabınaolarak de,al.Eğerosebepihtiyârsahibiise;o demeli, sonraondanal,yoksaalma.Çünkü 201âyetininmana-yısarîhindenbaşkabirmana-yıişârîsişudur ki: “Mün’im-i Hakikî’yi hatıra getirmeyen ve O’nun nâmıyla verilmeyen nimetiyemeyiniz!”demektir.

Ohâldehemveren demeli, hemalan demeli.Eğero demiyor fakat sen dealmayamuhtaçisen;sen de,onunbaşıüstünderahmet-iilâhiyeninelinigör,şükürileöp, ondan al. Yani, nimetten in’ama bak, in’amdan Mün’im-i Hakikî’yi düşün. Budüşünmekbirşükürdür.Sonraozâhirîvasıtayaistersenduâet.Çünküonimetonuneliylesizegönderildi.

Esbâb-ı zâhiriyeyi perestiş edenleri aldatan; iki şeyin beraber gelmesi veyabulunmasıdırki,“iktiran”tâbiredilir,birbirineilletzannetmeleridir.Hembirşeyinademi,birnimetinmâdumolmasınailletolduğundan,tevehhümederki,oşeyinvücududahi,onimetinvücuduna illettir.Şükrünü,minnettarlığınıo şeyeverir, hatayadüşer.Çünkübirnimetin vücudu, o nimetin umummukaddemâtına ve şerâitine terettüp eder. Hâlbuki onimetinademi,birtekşartınademiyleoluyor.Mesela,birbahçeyisulayancetvelindeliğiniaçmayan adam, o bahçenin kurumasına ve o nimetlerin ademine sebep ve illet oluyor.Fakat o bahçenin nimetlerinin vücudu, o adamın hizmetinden başka, yüzer şerâitinvücuduna tevakkufla beraber, illet-i hakikî olan kudret ve irade-i rabbâniye ile vücudagelir.İştebumağlatanınnekadarhatasızâhirolduğunuanlaveesbap-perestlerinnekadarhataettiklerinibil!

Evet, iktiran ayrıdır, illet ayrıdır. Bir nimet sana geliyor; fakat bir insanın sana karşıihsânniyeti,onimetemukarinolmuş;fakatilletolmamış.İllet,rahmet-iilâhiyedir.Evet,oadamihsânetmeyiniyetetmeseydi,onimetsanagelmezdi.Nimetinademineilletolurdu.Fakatmezkûrkâideyebinâen;omeyl-iihsân,onimeteilletolamaz.Ancakyüzerşerâitinbir şartı olabilir.Mesela, Risale-i Nur’un şakirdleri içinde Cenâb-ı Hakk’ın nimetlerinemazhar bazı zâtlar (Hüsrev, Re’fet gibi), iktiranı illetle iltibâs etmişler; Üstadına fazla

minnettarlıkgösteriyorlardı.HâlbukiCenâb-ıHakonlaraders-iKur’ânî’deverdiğinimet-iistifâde ile, Üstadlarına ihsân ettiği nimet-i ifadeyi beraber kılmış, mukarenet vermiş.Onlar derler ki: “Eğer Üstadımız buraya gelmeseydi, biz bu dersi alamazdık. Öyle iseonunifadesi,istifâdemizeillettir.”Bendederim:

“Ey kardeşlerim!Cenâb-ıHakk’ın bana da sizlere de ettiği nimet beraber gelmiş, ikinimetin illeti de rahmet-i ilâhiyedir. Ben de sizin gibi iktiranı illetle iltibâs ederek, birvakit Risale-i Nur’un sizler gibi elmas kalemli yüzer şakirdlerine çok minnettarlıkhissediyordum.Ve diyordum ki: “Bunlar olmasaydı, benim gibi yarım ümmî bir bîçârenasıl hizmet edecekti?” Sonra anladımki, sizlere kalemvasıtasıyla olan kudsî nimettensonra, bana da bu hizmete muvaffakiyet ihsân etmiş. Birbirine iktiran etmiş, birbirininilletiolamaz.Bensizeteşekkürdeğil,belkisizitebrikediyorum.Sizdebanaminnettarlığabedel,duâvetebrikediniz.”

Budördüncümeselede,gafletinnekadardereceleribulunduğuanlaşılır.

BeşinciMeseleNasılkibircemaatinmalıbiradamaverilsezulümolur.Veyacemaateâitvakıflarıbir

adam zabtetse zulmeder. Öyle de, cemaatin sa’yleriyle hâsıl olan bir neticeyi veyacemaatin haseneleriyle terettüp eden bir şerefi, bir fazileti, o cemaatin reisine veyaüstadına vermek; hem cemaate, hem de o üstad veya reise zulümdür. Çünkü enaniyetiokşar, gurura sevk eder.Kendini kapıcı iken, padişah zannettirir.Hemkendi nefsine dezulmeder.Belkibirnevişirk-ihafîyeyolaçar.

Evet, birkaleyi fethedenbir taburunganîmetinivemuzafferiyetve şerefini, binbaşısıalamaz.Evetüstadvemürşid,masdarvemenbatelâkkiedilmemekgerektir.Belkimazharvemâkesolduklarınıbilmek lâzımdır.Mesela,hararetveziyâ, sanabir aynavasıtasıylagelir. Senden güneşe karşı minnettar olmaya bedel, aynayı masdar telâkki edip, güneşiunutup,onaminnettarolmak,dîvâneliktir.

Evetaynamuhafazaedilmeli,çünkümazhardır.İştemürşidinrûhuvekalbibiraynadır.Cenâb-ı Hak’tan gelen feyze mâkes olur, müridine aksedilmesine de vesîle olur.Vesîleliktenfazlafeyiznoktasındamakamverilmemeklâzımdır.Hattabazıolurki,masdartelâkkiedilenbirüstad,nemazhardır,nemasdardır.Belkimüridininsaffet-i ihlâsıylavekuvvet-i irtibâtıylaveonahasr-ınazar ileomüridbaşkayoldaaldığıfüyuzâtı,üstadınınmir’ât-ı rûhundangelmiş görüyor.Nasıl ki bazı adam,manyetizmavasıtasıyla bir camadikkat ede ede âlem-i misâle karşı hayalinde bir pencere açılır. O aynada çok garaibimüşâhedeeder.Hâlbukiaynadadeğil,belkiaynayaolandikkat-inazarvasıtasıylaaynanınhâricinde hayaline bir pencere açılmış görüyor.Onun içindir ki, bazen nâkıs bir şeyhinhâlismüridi,şeyhindendahaziyadekâmilolabilirvedönerşeyhiniirşâdederveşeyhininşeyhiolur.

OnDördüncüNotaTevhidedâirdörtküçükremizdir.

BirinciRemizEy esbap-perest insan! Acaba garip cevherlerden yapılmış bir acîb kasrı görsen ki,

yapılıyor.OnunbinasındasarfedilencevherlerinbirkısmıyalnızÇin’debulunuyor.Diğerkısmı Endülüs’te, bir kısmı Yemen’de, bir kısmı Sibirya’dan başka yerde bulunmuyor.Binanın yapılması zamanında aynı günde şark, şimal, garb, cenuptan o cevherli taşlarkolaylıklacelbolupyapıldığınıgörsen;hiçşüphenkalırmıki;okasrıyapanusta,bütünküre-iarzahükmedenbirHâkim-iMu’cizekâr’dır.

İşte,herbirhayvan,öylebirkasr-ı ilâhîdir.Hususaninsan,okasırlarınengüzeliveosaraylarınenacîbidir.Vebuinsandenilensarayıncevherleri;birkısmıâlem-iervâhtan,birkısmıâlem-imisâldenveLevh-iMahfuz’danvediğerbirkısmıdahavaâleminden,nurâleminden,anâsırâlemindengeldiğigibi;hâcâtıebedeuzanmış,emellerisemâvâtvearzınaktarındaintişaretmiş,râbıtaları,alâkalarıdünyaveâhiretedvarındadağılmışbirsaray-ıacîbvebirkasr-ıgariptir.

İşteeykendini insanzannedeninsan!Mademmâhiyetinböyledir;seniyapanancakoZâtolabilirki:Dünyaveâhiretbirermenzil,arzvesemâbirersayfa,ezelveebeddünveyarınhükmündeolaraktasarrufedenbirZâtolabilir.ÖyleiseinsanınmâbûduvemelceivehalâskârıOolabilirki;arzvesemâyahükmeder,dünyaveukbadizginlerinemâliktir.

İkinciRemizBazıeblehlervarki,güneşitanımadıklarıiçin,biraynadagüneşigörse,aynayısevmeye

başlar.Şeditbirhisileonunmuhafazasınaçalışır.Tâkiiçindekigüneşikaybolmasın.Nevakitoebleh;güneş,aynanınölmesiyleölmediğinivekırılmasıylafenâbulmadığınıderketse, bütünmuhabbetini göktekigüneşe çevirir.Ovakit anlarki, aynadagörülengüneş;aynayatâbideğil,bekâsıonamütevakkıfdeğil.Belkigüneştirki,oaynayıotarzdatutuyorveonunparlamasınavenurunamedetveriyor.Güneşinbekâsıonunladeğil;belkiaynanınhayattarparlamasınınbekâsı,güneşincilvesinetâbidir.

Eyinsan!Seninkalbinvehüviyetvemâhiyetin,biraynadır.Seninfıtratındavekalbindebulunanşeditbirmuhabbet-ibekâ,oaynaiçindeğilveokalbinvemâhiyetiniçindeğil.Belki o aynada istidâda göre cilvesi bulunan Bâkî-i Zülcelâl’in cilvesine karşımuhabbetindir ki, belâhet yüzünden o muhabbetin yüzü başka yere dönmüş. Mademöyledir, 202de. Yani, madem Sen varsın ve bâkîsin; fenâ ve adem ne isterse bizeyapsın,ehemmiyetiyok!

ÜçüncüRemiz

Eyinsan!Fâtır-ıHakîm’inseninmâhiyetinekoyduğuengaripbirhâletşudurki,bazendünyayayerleşemiyorsun.Zindandaboğazısıkılmışadamgibi“Of,of!”deyipdünyadandaha geniş bir yer istediğin hâlde, bir zerrecik bir iş, bir hâtıra, bir dakika içine giripyerleşiyorsun.Kocadünyayayerleşemeyenkalbvefikrin,ozerrecikteyerleşir.Enşiddetlihissiyâtınlaodakikacık,ohatıracıktadolaşıyorsun.

Hemseninmâhiyetineöylemânevîcihâzâtvelatîfelervermişki;bazılarıdünyayıyutsatokolmaz.Bazıları bir zerreyi kendinde yerleştiremiyor. Baş, bir batman taşı kaldırdığıhâlde;göz,bir saçı kaldıramadığıgibi;o latîfe,bir saçkadarbir sıkleti, yanigaflet vedalâlettengelenküçükbirhâletedayanamıyor.Hattabazensönerveölür.Mademöyledir;hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem’a, birişarette, bir öpmekte batma!Dünyayı yutanbüyük letâiflerini ondabatırma.Çünkü çokküçük şeyler var, çok büyükleri bir cihette yutar. Nasıl küçük bir cam parçasında; gök,yıldızlarıylaberaber içinegiripgarkoluyor.Hardalgibiküçükkuvve-i hâfızanda, seninsayfa-yıa’mâlinekserivesahaif-iömrünağlebiiçinegirdiğigibi;çokcüz’îküçükşeylervar,öylebüyükeşyayıbircihetteyutar,istiabeder.

DördüncüRemizEy dünya-perest insan! Çok geniş tasavvur ettiğin senin dünyan, dar bir kabir

hükmündedir.Fakat,odarkabirgibimenzilinduvarlarışişedenolduğuiçin,birbiriiçindein’ikâs edip göz görünceye kadar genişliyor. Kabir gibi dar iken, bir şehir kadar genişgörünür.

Çünkü o dünyanın sağ duvarı olan geçmiş zaman ve sol duvarı olan gelecek zaman,ikisimâdumvegayr-imevcudolduklarıhâlde,birbiriiçindein’ikâsedipgayetkısavedarolanhazırzamanınkanatlarınıaçarlar.Hakikathayalekarışır,mâdumbirdünyayımevcudzannedersin.

Nasılbirhat,sürat-ihareketlebirsatıhgibigenişgörünürken,hakikat-ivücuduincebirhat olduğu gibi; senin de dünyan hakikatçe dar, fakat senin gaflet ve vehmü hayalinleduvarlarıçokgenişlemiş.Odardünyada,birmusibetintahrikiylekımıldansan,başınıçokuzak zannettiğin duvara çarparsın. Başındaki hayali uçurur, uykunu kaçırır. O vakitgörürsün ki, o geniş dünyan; kabirden daha dar, köprüden daha müsaadesiz. Seninzamanınveömrün,berktendahaçabukgeçer;hayatın,çaydandahasüratliakar.

Mademdünyahayatıvecismanîyaşayışvehayvânîhayatböyledir.Hayvaniyettençık,cismaniyetibırak,kalbverûhunderece-ihayatınagir.Tevehhümettiğingenişdünyadandahagenişbirdâire-ihayat,birâlem-inurbulursun.İşteoâleminanahtarı,mârifetullahvevahdâniyet sırlarını ifadeeden 203kelime-i kudsiyesiyle kalbi söylettirmek, rûhuişlettirmektir.

OnBeşinciNotaÜçMesele’dir.

BirinciMeseleİsm-iHafîz’intecelli-ietemmineişareteden

204

âyetidir.Kur’ân-ıHakîm’inbuhakikatinedelilistersen,Kitab-ıMübîn’inmistarıüstündeyazılanşukâinatkitabınınsayfalarınabaksan,ism-iHafîz’incilve-iâzamınıvebuâyet-ikerîmeninbirhakikat-ikübrâsınınnazîresiniçokcihetlerlegörebilirsin.

Ezcümle:Ağaç, çiçek ve otlarınmuhtelif tohumlarından bir kabza al.Omuhtelif vebirbirine muhalif tohumların cinsleri birbirinden ayrı, nev’ileri birbirinden başka olançiçekveağaçveotlarınsandukçalarıhükmündeolanokabzayıkaranlıktavekaranlıkvebasitvecâmidbir toprak içindedefnet, serp.Sonramîzansızveeşyayı farketmeyenvenereyeyüzünüçevirsenorayagidenbasit su ile sula.Sonra senevîhaşrinmeydanıolanbahar mevsiminde gel, bak! İsrafil-vari melek-i ra’d; baharda nefh-i Sûr nev’indenyağmura bağırması, yer altında defnedilen çekirdeklere nefh-i rûhla müjdelemesizamanına dikkat et ki, o nihayet derece karışık ve karışmış ve birbirine benzeyen otohumcuklar, ism-i Hafîz’in tecellisi altında kemâl-i imtisâl ile hatasız olarak Fâtır-ıHakîm’dengelenevâmir-itekvîniyeyiimtisâlediyorlar.Veöyletevfik-ihareketediyorlarki;onlarınohareketlerindebirşuûr,birbasiret,birkasd,birirade,birilim,birkemâl,birhikmet parladığı görünüyor. Çünkü görüyorsun ki; o birbirine benzeyen tohumcuklar,birbirindentemayüzediyor,ayrılıyor.

Mesela bu tohumcuk, bir incir ağacı oldu. Fâtır-ı Hakîm’in nimetlerini başlarımızüstündeneşrebaşladı.Serpiyor,dallarınınelleri ilebizlereuzatıyor. İştebu,onasûretenbenzeyenbuikitohumcukise,günâşıkınâmındakiçiçekile,hercâîmenekşegibiçiçekleriverdi.Bizler için süslendi.Yüzümüzegülüyorlar, kendilerini bizlere sevdiriyorlar.Dahaburadaki bir kısım tohumcuklar, bu güzel meyveleri verdi ve sümbül ve ağaç oldular.Güzel tad ve koku ve şekilleri ile iştihamızı açıp, kendi nefislerine bizim nefislerimizidavetediyorlarvekendilerinimüşterilerinefedâediyorlar.Tânebâtîhayatmertebesinden,hayvânî hayat mertebesine terakki etsinler. Ve hâkeza, kıyâs et. Öyle bir sûrette otohumcuklarinkişâfettilerki,otekkabza,muhtelifağaçlarlavemütenevviçiçeklerledolubirbahçehükmünegeçti.İçindehiçbirgalat,kusuryok. 205sırrınıgösterir.Herbirtohum,ism-iHafîz’incilvesiyleveihsânıylaonapederininveaslınınmalındanverdiğiirsiyeti;iltibâssız,noksansızmuhafazaedipgösteriyor.

İşte bu hadsiz hârikamuhafazayı yapanZât-ıHafîz,Kıyâmet veHaşir’de hafîziyetintecelli-iekberinigöstereceğinekat’îbirişarettir.

Evet,buehemmiyetsiz,zâil,fânîtavırlardabuderecekusursuz,galatsızhafîziyetcilvesibirhüccet-ikatıadırki;ebedîtesiriveazîmehemmiyetibulunanemanet-ikübrâhamelesive arzın halifesi206 olan insanların ef’âl ve âsâr ve akvâlleri ve hasenât ve seyyiâtları,kemâl-idikkatlemuhafazaedilirvemuhasebesigörülecek.

Âyâ,buinsanzannedermiki,başıboşkalacak?207Hâşâ!Belkiinsan,ebedemeb’usturvesaâdet-iebediyeyeveşekâvet-idaimeyenamzettir.Küçükbüyük,azçokheramelindenmuhasebegörecek.Yataltifveyatokatyiyecek.İştehafîziyetincilve-ikübrâsınavemezkûrâyetin hakikatine şâhidler hadd ü hesaba gelmez. Bu meseledeki gösterdiğimiz şâhid;denizdenbirkatre,dağdanbirzerredir.

208

151(*)BuZühreRisalesiMesnevî-iArabî’ninçokmühimbirrisalesidir.Hernekadartercümeetmeyeçalışmışisemde,müellifininvaktiyleNurŞakirdlerininricakârâne ısrarlarıüzerineyaptığı tercümeyiaynendercetmeyidahamünasipgördüm. Risale-i Nur’un On Yedinci Lem’ası namını alan bu risale ile Arabî Zühre arasında, bir icmal-tafsil vetakdim-tehirfarkıvardır.

MütercimAbdülmecid

152(*)“Onikiseneevvel”denilentarih,hicrî1340,milâdî1921seneleridir.

153Ölüyü,mezarakadartakipedenüçşeydenikisinin(ailesivemalının)geriyedönüp,ölününsadeceameliylebaşbaşakalacağınadairbkz.:Buhârî,rikak42;Müslim,zühd5;Tirmizî,zühd46..

154Öleninsanın,kendikıyâmetikopmuşolacağınadairbkz:el-Gazâlî,İhyâuulûmi’d-dîn4/64;el-Aclûnî,Keşfü’l-hafâ2/368.

155Bkz.:Buhârî,enbiyâ48,libâs68,ta’bîr11,33,fiten26;Müslim,îmân273-276.

156“İştekâfirlerinduasıöyleboşagider.”(Ra’dsûresi,13/14;Mü’minsûresi,40/50)

157EnmühimgâyeninAllahTeâlâ’nınrızâsıolduğunadairbkz.:Tevbesûresi,9/72.

158Müminlerinbirbirihakkındaduâlarınınyeraldığıâyet-ikerîmelerdenbirkısmıiçinbkz.:Bakarasûresi,2/286;Âl-iİmransûresi,3/16,147,193;A’râfsûresi,7/151.

159Allah’ım!Erkeğiylekadınıylabütünmüminleribağışla.

160 Mesela Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: “Keşke sökülen bir ağaçolsaydım.”(Tirmizî,zühd9;İbniMâce,zühd19)

161“BizAllah’aâidizvevaktigeldiğindeelbetteO’nadöneceğiz.”(Bakarasûresi,2/156)

162Bkz.:“Eyimanedenler!EğerEhl-ikitaptanbirkısmınauyacakolursanız,iyibilinkionlarsiziimanınızdansonraküfreçevirmekisterler.”(Âl-iİmransûresi,3/100)

163Allahbizide,sizidesırat-ımüstakimehidâyetetsin.

164Bkz.:EbûDâvûd,savm14;es-Serahsî,el-Mebsût3/139-140;el-Kâsânî,Bedâiu’s-sanâi’2/81-82.Ayrıca,birkişininşahitliğinegörehükmedildiğideolmuştur:Tirmizî,savm7;EbûDâvûd,savm15;Nesâî,sıyâm8.

165Bkz.: “Kendi aralarındaki çatışmaları pek şiddetlidir. Sen dışardan onları birlik içinde sanırsın. Hâlbuki kalpleridarmadağınıktır.”(Haşirsûresi,59/14)

166 “Mutlak yokluk, ancak pek büyük güçlükle isbat edilebilir.” Bkz.: İbni Nüceym, el-Bahru’r-râik 2/122; İbniKayyim,es-Savâiku’l-mürsele4/1310;İbniKayyim,er-Rûhfi’l-kelâm1/198.

167Bkz.:“Kâfirler,ellerindengelse,sizidininizdendöndürünceyekadarsizinlesavaşmaktangeridurmazlar.Sizdenherkimdinindendönervekâfirliktedevamederekölürse,işteonlarındünyadada,âhirettedeyaptıklarıboşagider.Bunlarcehennemlikoluporadaebedîkalacaklardır.”(Bakarasûresi,2/217)

168 Bkz.: Buhârî, cihâd 149, istitâbetü’l-mürteddîn 2; Tirmizî, hudûd 25; İbni Mâce, hudûd 2. Ayrıca “mürted”indurumuylailgilibkz:el-Kâsânî,Bedâiu’s-sanâi’7/134;eş-Şâfiî,el-ümm1/257.

169Kâfirinşehâdetininmakbûlolupolmamasıylailgili,farklıdurumlaragöreçokfarklıhükümlerinolduğunadairbkz.:el-Kâsânî,Bedâiu’s-sanâi’2/254-255,6/266.

170Hâin fâsıkın şehadetinincâizolmadığınıbelirtenhadis içinbkz.:Tirmizî, şehâdât2;EbûDâvûd,akdiye 16; İbniMâce,ahkâm 30; Ahmed İbni Hanbel, el-Müsned 2/181, 204, 208. Ayrıca bu konunun fıkhî hükmü için bkz.: el-Kâsânî,Bedâiu’s-sanâi’1/156;el-Merğînânî,el-Hidâye3/124;İbniÂbidîn,Hâşiye7/112.

171“Aşırıhırsgösteren,umduğunubulamazvekaybeder.”(Bkz.:İbniKays,Kıra’d-dayf4/301;el-Meydânî,Mecmeu’l-emsâl1/214)

172“Cenâb-ıHakrahmetiyüzparçayaböldü.Bunundoksandokuzparçasınınezd-iulûhiyetindetuttu.Birtekparçayıdayeryüzüneindirdi.Varlıklararasındakimerhametinkaynağıiştebuparçadır.Atınyavrusunabasmaendişesiyleayağınıkaldırmasıdabumerhametsebebiyledir.”anlamındakihadisiçinbkz.:Buhârî,edeb19,rikak19;Müslim, tevbe 17;Tirmizî,deavât107-108;İbniMâce,zühd35.

173Atâletiçindeistirahateden,ömründenşikâyetçidir.Çalışanveişgörenisehâlineşükreder.

174“Rabbinbalarısınavahyetti.”(Nahlsûresi,16/68)

175“Rahmetimherşeyikaplar.”(A’râfsûresi,7/156)

176“Hiçbirşeyyokturki,O’nuhamdileberabertesbih(tenzih)ediyorbulunmasın.”(İsrâsûresi,17/44)

177“BirşeyidilediğindeO’nunbuyruğu,sadece“Ol!”demektir,hemenoluverir…”(Yâsînsûresi,36/83)

178“Sübhandır,münezzehtiroZâtki,herşeyüzerindehâkimiyetelindedir.Ve…hepinizindedönüşü,O’naolacaktır.”(Yâsînsûresi,36/83)

179“Siznamazıhakkıylaîfâetmeyedevamedin.”(Bakarasûresi,2/43,83,110;Nisâsûresi,4/77,103;En’âmsûresi,6/72; Yûnus sûresi, 10/87; Hac sûresi, 22/78; Nûr sûresi, 24/56; Rûm sûresi, 30/31; Mücadele sûresi, 58/13;Müzzemmilsûresi,73/20)

180Bkz.:Bakarasûresi,2/30.

181Sadecebüyüklüktedeğilhiçbirkonudaeşivebenzeriolmayan,başkabirşeyKendisiylekıyasbileedilemeyecekyegânebüyük,Allah’tır.

182Bkz.:Ra’dsûresi,13/15;Nahlsûresi,16/49;Hacsûresi,22/18.

183Bkz.:Buhârî,salât56(babbaşlığında);Tirmizî,salât119;EbûDâvûd,salât24;İbniMâce,mesâcid4.

184Bkz.:Bakarasûresi,2/22;Tâhâsûresi,20/53;Zuhrufsûresi,43/10;Nebesûresi,78/6.

185Bkz.:“Hiçbirşeyyokturki,O’nuhamdileberabertesbih(tenzih)ediyorbulunmasın.”(İsrâsûresi,17/44).Ayrıcabkz:Fâtihasûresi,1/2;En’âmsûresi,6/1;Kehfsûresi,18/1;…

186Nebesûresi,78/1.

187“Deki:“EymülkvehakimiyetsahibiAllahım!”(Âl-iİmransûresi,3/26)

188(Hâşiye)Burisalenintelifindenonüçseneevvel.

1891920tarihidir.

190 Bkz.: “Kabir, âhiret menzillerinin birinci menzilidir. Kişi ondan kurtulabilirse, ondan sonrakiler daha kolaydır.Ondankurtulamazsaondan sonrakilerbundandaha zordur, daha şiddetlidir.” (Tirmizî, zühd 5; İbniMâce, zühd 32;AhmedİbniHanbel,el-Müsned1/63.)

191“Hergelecekşeyyakındır.”(es-Suyûtî,ed-Düreru’l-müntesiras.15;el-Aclûnî,Keşfü’l-hafâ2/149.Ayrıcabkz.:İbniMâce,mukaddime7;Dârimî,mukaddime23)

192Sendenbaşkailâhyoktur.Senbirsin.Seninhiçbirortağınyoktur.Dünyadasonsözümüz,âhirettevekabirdedeilksözümüzşudur:ŞehadetederimkiAllah’tanbaşkailâhyoktur;yineşehadetederimkiMuhammed(sallallâhualeyhivesellem)Allah’ınResûlüdür.

193Bkz.: el-Mâverdî,Edebü’d-dünyâ ve’d-dîn s.12.Ayrıca bkz.:Ma’mer İbniRâşid, el-Câmi’ 11/113;EbûNuaym,Hilyetü’l-evliyâ4/12;Kitâb-ıMukaddes(Türkçetercüme),Matta,bâb:4,cümle:1-11.

194“Peygamberingörevi,açıkçatebliğetmektenbaşkabirşeydeğildir.”(Nûrsûresi,24/54;Ankebûtsûresi,29/18)

195“Sendilediğinkimseyidoğruyolaeriştiremezsin,lâkinancakAllahdilediğinidoğruyahidâyeteder.”(Kasassûresi,28/56)Ayrıcabkz.:Bakarasûresi,2/272.

196 Bkz.: el-Buhârî, et-Târîhu’l-kebîr 3/338; et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr 5/71; el-Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ4/182.

197 “İnsanlar helâk oldu; âlimlermüstesna.Âlimler de helâk oldu; ilmiyle amel edenlermüstesna.Amel edenler dehelâkoldu;ihlâssahiplerimüstesna.İhlâssahiplerinegelince,onlardapekbüyükbirtehlikeilekarşıkarşıyadırlar.”Bkz.:el-Gazâlî,İhyâuulûmi’d-dîn3/414,4/179,362;el-Gazâlî,Meâricü’l-Kudss.88;el-Aclûnî,Keşfü’l-hafâ2/415.

198Bkz.:el-Hâkim,el-Müstedrek4/341;EbûNuaym,Hilyetü’l-evliyâ1/244.

199Ebu’t-Tayyibel-Mütenebbî’yeaitolanbubeyit içinbkz.: İbniKays,Kıra’d-dayf 1/95, 237; ez-Zehebî,Târîhu’l-islâm(354tarihivefatları)s.103.

200Allah’ınadıyla

201“Allahadınakesilmeyenhayvanınetiniyemeyin!”(En’âmsûresi,6/121)

202EyKendindenbaşkaherşeyinfânîolduğutekBâkî!

203“Allah’tanbaşkailâhyoktur.”(Sâffâtsûresi,37/35;Muhammedsûresi,47/19)

204“Zerreağırlığıncahayıryapanonubulur,zerreağırlığıncaşeryapandaonubulur.”(Zilzâlsûresi,99/7-8)

205“Çevirdebakgözünü,görebilirmisinbirkusur?!”(Mülksûresi,67/3)

206Bkz.:Bakarasûresi,2/30.

207Bkz.:“İnsan,kendisininbaşıboşbırakılacağınımısanır!”(Kıyâmetsûresi,75/36)

208“SübhansınyâRab!Seninbizebildirdiğindenbaşkanebilebiliriz ki?Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetleyapansensin.”(Bakarasûresi,2/32)

Zerre(Hidâyet-iKur’âniye’ninŞuâından)

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Cenâb-ıHakk’anâzırveO’navâsılolanyollar,kapılar; âlemintabakaları, sayfaları, mürekkebatı nisbetinde bir yekûn teşkil etmektedir. Âdi bir yolkapandığızaman,bütünyollarınkapanmışolduğunutevehhümetmek,cehaletinenbüyükbirşahididir.Buadamınmeseli,gayetbüyükaskerîbirkarargâhıhâvibüyükbirşehirde,karargâhın bayrağını görmediğinden, sultanın ve askeriyeye ait bütün şeylerin inkârınaveyatevilinebaşlayanadamınmeseligibidir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Herşeyinbâtınızâhirindendahaâlî,dahakâmil,dahalatîf,dahagüzel, daha müzeyyen olduğu gibi; hayatça daha kavî, şuurca daha tamdır. Ve zâhirdegörünenhayat, şuur, kemâlve sâire ancakbâtından zâhire süzülen zayıf bir tereşşuhtur.Yoksabâtıncâmid,meyyitolupdailimvehayatıdışarıyavermişolduğunazehabaihtimalyoktur.

Evetkarnın(miden)evinden;cildin,gömleğindenvekuvve-ihâfızan,seninkitabındannakış ve intizamca daha yüksek ve daha gariptir. Binâenaleyh âlem-i melekût, âlem-işehâdetten; âlem-i gayb, dünya ve âhiretten daha âlî ve daha yüksektir.Maalesef nefs-iemmâre, heva-yı nefis ile baktığı için zâhiri hayatlı, ünsiyetli bir perde gibi,meyyit vezulmetlivevahşetlizannettiğibâtınüstüneserilmişolduğunugörüyor.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Senin yüzün, vechin o kadar küçüklüğü ile beraber geçmiş vegelecek bütün insanların adedince kendisini onlardan ayıran ve tarif eden nişan vealâmetleri hâvi olduğu gibi, yüzünü teşkil eden esas ve erkânında da bütün insanlarittifaktadır. Bütün insanlarda biri tevafuk, diğeri tehâlüf olmak üzere iki cihet vardır.TehâlüfcihetiSâni’inmuhtarolduğuna,tevafukcihetiiseSâni’inVâhid-iEhadolduğunadelâletederler.BuikicihetinbirKasıd’ınkasdıyla,birMuhtar’ınihtiyârıyla,birMürîd’iniradesi ile, bir Alîm’in ilmiyle olmadığını tevehhüm etmek, muhalâtın en acîbidir.Fesübhanallah!Yüzünoküçüksayfasındanasılgayr-imütenâhinişanlardercedilmiştirkigözileokunurdanazarileyaniakılilegörünmez.

İnsannev’indeşutehâlüfileberaberbuğday,üzüm,arı,karıncanevilerindekitevafuk,körtesadüfünişiolmadığıgüneşgibiaşikârdır.Mademkikesretinböyleuzak,ince,genişahvâl ve etvârında da tesadüfün müdahalesine imkân yoktur; ve tesadüfün elindenmahfuzdur; ve ancak bir Hakîm’in kasdı ve birMuhtar’ın ihtiyârı ve Semî’, Basîr birMürîd’in iradesinin daire-i tasarrufundadır. “Tesadüf, şirk ve tabiat”tan teşekkül edenfesatşebekesininâlem-i İslâm’dannefiyve ihracına,Risale-iNur’caverilenkarar infazedilmiştir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Şeytanınilkaetmekteolduğuvesveselerdenbiri:“Yahu,şukoyunveyainek,eğerKadîrveAlîm-iEzelî’ninnakşı,mülküolmuşolsaidi;bukadarmiskin,bîçare olmazlardı. Eğer bâtınlarında, içlerinde Alîm, Kadîr, Mürîd bir Sâni’in kalemiçalışmış olsaydı, bu kadar cahil, yetim, miskin olmazlardı.” diyen ve cinnî şeytanlaraüstad olan ey şeytan-ı insî! Cenâb-ı Hak, her şeye lâyıkını veriyor ve maslahata göreveriyor. Eğer atâsı, in’âmı bu kaideden hariç olsa idi, senin eşeğinin kulağı senden veseninüstadlarındandahaakıllı,dahaâlimolmasılâzımdı.Veseninparmağıniçindeseninşuurveiktidarındandahaçokbirşuur,biriktidaryaratırdı.Demekherşeyinbirhaddivar;oşey,ohadilemukayyeddir.

Kader, her şeyebirmiktarveomiktaragörebir kalıpvermiştir.Feyyaz-ıMutlak’tanaldığı feyzeolankabiliyetiokalıbagöredir.Mâlûmdurkidahildenharicesüzülencüz-üihtiyârî mizanıyla, ihtiyaç derecesiyle, kabiliyetin müsaadesi ile hâkimiyet-i esmânınnizamve tekabülüyle feyizalınabilir.Maahâzâ,şemsinazametinibirkabarcıktaaramak,akıllıolanınişideğildir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!İnsan,hikmetileyapılmışbirmasnûdur.VeSâni’ingayethakîmolduğuna, yaptığı vuzuh-u delâlet ile sankimücessem bir hikmet-i nakkâşedir, tecessüdetmiş bir ilm-i muhtardır. İncimad etmiş bir kudret-i basîre olduğu gibi öyle bir fiilinmahsülüdür ki istidadı irade ettiği şeyi kendisine veriyor. Öyle bir in’am ve ihsanınkesifidirkibütünhâcâtınavâkıftır.Öylebirkaderintersimettiğibirsurettirkibünyesinelâzım vemünasip şeyleri bilir. Bumâlûmat ile her şeyinmâliki olanMâlik’inden nasılteğafüleder;vebütüncinâyetlerinibilen,hâcâtınıgören,vaveylâlarınıişitenSemî’,Basîr,Alîm,MücîbolaraküstündebirRakîb’inbulunmamasınınasıltevehhümedebilir?

Ey nefs-i emmâre! Ne için kendini hariç tevehhüm ediyorsun? Eğer evâmire imtisaldairesinden çıkarsan, ya herkesin ayağını öpercesinemürâat ve ihtiram etmeyemecburolursun. Veya ehemmiyet vermeyerek “zalim-i ale’l-küll” olacaksın. Bu yük ağırdır,taşıyamayacaksın. En iyisi, ecnebi olan şirki terk ilemülküllahın dairesine gir ki rahatedesin.Veillâ,sefineyebinipyükünüarkasınaalaneblehadamgibiolacaksın.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Bir insanı yaratan Hâlık’ın, âlemi müştemilâtıyla beraberyaratmasında bir bu’d, bir garâbet yoktur. Zira bir insanın yaratılışı, içerisinde bulunaneşyanın yaratılmasından ibaret olduğu gibi, âlemin de yaratılışı müştemilâtınınyaratılışındanibarettir.Vekezainsan,âlemebirenmûzecveküçükbirfihristedir.Çünkükavununhâlıkı,çekirdeğininhâlıkındanbaşkasıolmasımümtenîdir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Seniniktidarınkısa,bekanaz,hayatınmahdut,ömrününgünlerimâdudveher şeyin fânidir.Öyle ise şukısa, fâniömrünü fâni şeylere sarf etmeki fâniolmasın.Bâki şeylere sarfetkibâkikalsın.Evetyaşadığınömürdendünyadagöreceğinistifadeancakyüzseneolur.Buyüzseneömrünüyüz tanehurmaçekirdeği farzedelim.Buçekirdekleriskâedilipmuhafazaedilirse,ilâ-mâşâallahsemereverecekyüztaneağaç

olur.Aksitakdirdeateşeatıpyakmaktanbaşkabiristifadeyiteminetmez.Kezalikseninoyüzsenelikömründeşeriat suyu ile iskâveâhiretesarfedilirse,âlem-ibekada ilelebedsemerelerindenistifadeedeceksin.Binâenaleyhsemeredaryüztanehurmaağacınıterkveyüz tane çekirdeklerine kanaat ile aldanırsa, o adam, Hutame’ye (cehenneme) hatapolmayalâyıktır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Evham,şübehat,dalâletinmenşevemahzenlerindenbiri:Nefis,kendisinikadervesıfât-ıilâhiyenintecelliyâtdairesindenhariçaddeder.Sonratecelliyâtamazhar olanlardan birisinin mevkiinde kendisini farzeder, onda fenâ olur. Sonra başlarbazı teviller ile o şeyi deAllah’ınmülkünden, tasarrufundan çıkartır.Kendisinin girmişolduğuşirk-ihafîyegirdirir.Veşirk-ihafîdenaldığıbazıhâlleriomâsumadaaksettirir.

Hülâsa:Nefs-iemmâre,devekuşugibialeyhineolanşeyilehinezanneder.Veyasofestâîgibimünakaşaedenleridirkivekilleribirbirini reddeder.Taâruzan, tesâkutankabîlinden:“Hiçbirisidehakdeğildir.”diyehükmeder.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz!Gâfil nefis, âhireti dünyanın bitişiğinde ve dünya ile bağlı birmenzilzannediyor.Buitibarlanefsinelindeikisilâhvardır.Dünyanınzevalvefenâsınınelemindenkurtulmak içinâhiretidüşünmekleümitvarolur.Âhiret için lâzımolana’mâlkülfetine gelince, gaflet veya teğafül ile ondan da kendisini kurtarır. Ölmüş olanlarınhayatta olmadıklarını düşünmüyor. Ancak sefere gidenler gibi, görünmüyorlarsa dahayattadırlar,diyezanneder.Veölümeokadarehemmiyetvermiyor.Bazıdünyevîişleriniebedîleştirmek için şöyle bir desisesi de vardır ki: “Matluplarımın dünyada semereleriolmasadaesasları âhiret ilemuttasılveâhirette faydalarıvardır.”diyemütesellioluyor.Mesela ilimgibi,“Dünyadamenfaatiolmasabileâhirette faydasıvardır.”diye iyicihetigöstermekle,kötücihetialtındayutturur.

Hülâsa:Nefis,devekuşugibidir.Şeytansofestâî,hevadabektaşîdir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Halk-ıeşyahakkında“mûcibe-ikülliye”sâdıkolmadığıtakdirde“sâlibe-ikülliye”sâdıkolur.YaniyabütüneşyanınhâlıkıAllah’tırveyaAllahhiçbirşeyinhâlıkıdeğildir.Çünküeşyanınarasındamuntazamtesanüdilehalkveyaratmak,tecezziyikabuletmezbirkülldür,bâzıyetyoktur.Yamûcibe-ikülliyeolacaktırveyasâlibe-ikülliyeolacaktır. Başka ihtimal yok. Her şeyde illetin ademini tevehhüm eden vehmin vâhihükmündebirkıymetyok.Binâenaleyhednâbirşeydehâlıkıyeteserigöründüğüzaman,bütüneşyadatahakkukeder.

VekezaHâlıkyabirdirveyagayr-imütenâhidir,evsatyoktur.ZiraSânivâhid-ihakikîolmazsa,kesîr-ihakikîolacaktır.Kesîr-ihakikîisegayr-imütenâhîdir.

Maahâzânuruneşredeninnursuz,îcadedeninvücudsuz,îcabettireninvücubsuzolmasımuhaldir.

Vekeza ilimsıfatını ihsanedenin ilimsiz,şuuru ihsanedeninşuursuz, ihtiyârıverenin

ihtiyârsız, iradeyi verenin iradesiz, kâmil şeylerin sânii gayr-i kâmil olduğunu telâkkietmekmuhaldir.

Vekezaaynıtersim,basarıtasvirvenazarıtenviredeninbasarsızolduğunudüşünmek,ancak basar ve basiretten mahrum olan adamın işidir. Maahâza masnûdaki kemâlât,tamamen Sâni’deki kemâlden akan bir feyizdir. Fakat kuşlardan yalnız sineği gören,tanıyanbirmikrop,kartalıgördüğüzaman“Bukuşdeğildir.”der.Çünküsinektekişeylerondayoktur.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Nefs-i nâtıkanın en yüksek matlubu devam ve bekadır. Hattavehmîbirdevamilekendisinialdatmazsahiçbirlezzetalamaz.Öyleiseeydevamıisteyennefis! Daimî olan bir Zât’ın zikrine devam eyle ki devam bulasın. O’ndan nur al kisönmeyesin.O’nuncevherine sadefve zarfolkikıymetli olasın.O’nunnesim-i zikrinebeden ol ki hayattar olasın. Esmâ-yı ilâhiyeden birisinin hayt-ı şuâıyla temessük et kiademderyasınadüşmeyesin.

Ey nefis! Seni tutup düşmekten muhafaza eden Zât-ı Kayyûm’a dayan. SeninmevcudiyetindendokuzyüzdoksandokuzparçaO’nunuhdesindedir.Seninelindeyalnızbirparçakalır.EniyisioparçayıdaO’nunhazinesineatkirahatolasın.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Sen kendi vücudunu yapmaya kadir değilsin. Ve elin onu îcadetmektenkâsırdır.Başkaları dahio işten âcizvekâsırdırlar. İstersen tecrübe et bakalım.Şecere-ikelimatdenilenbirlisanıveyamuhaberatveezvaksantralıolarakbirağızıyap.Elbetteyapamayacaksın.ÖyleiseAllah’aşirkyapma! 209

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Şu görünen âlem, ilâhî bir dükkân ve birmahzendir. İçerisindeenvâen türlü türlümensûcatkumaşlar,me’kûlâtyemekler,meşrûbat şerbetlervardır.Birkısmıkesifbirkısmılatîf,birkısmızâil,birkısmıdaimî,birkısmıkatıbirlüb,birkısmımâyivehâkezaherçeşitbulunur.Lâkinbirkısmıîcadîbirnescdir.Birkısmıdatecelliyâtabir nakıştır. Felâsifenin dalâletince, îcad ile nakış birdir.Veo dükkân sahibi demûcib-ibizzattır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Enaniyettenneşetedenşirk-ihafîkatılaştığızaman,esbapşirkineinkılâpeder.Budadevamederse,küfretahavvüleder.Budahidevamederse,ta’tileyanihâlıksızlığaincirareder–el-iyâzübillâh!–

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! İnsanın hilkatinden maksat, mahfî hazine-i ilâhiyeyi keşif ilegöstermek veKadîr-i Ezelî’ye bir burhan, bir delil, birmâkes-i nuranî olmakla cemâl-iezelînintecellisiiçinşeffafbirmir’at,biraynaolmaktır.Hakikatensemâvât,arzvecibâlinhamlindenâcizkaldıklarıemanetiinsanhamlettiğicihetlecilâlanmış,cilvelenmişbirşeklegirmiştir.Çünküoemanetinmazmunlarındanbiride insanın sıfât-ı ilâhiyeyi fehmetmekiçin bir vâhid-i kıyasî vazifesini görmektir. İnsanın hilkatinden maksat bu gibi şeylerolduğu hâlde, kısm-ı ekserîsi perde olurlar, sed olurlar. Vazifesi fetih ve açmak ikenkapatıyor,bağlıyor.Ziyave ışığıneşir ikensöndürüyor.Allah’ı tevhidetmekyerineşirk

yapıyor. Ve keza nur-u imanla Allah’a bakıp mülkü O’na teslim etmekle –itikaden–mükellef iken, “ene” rasadıyla halka bakarak Allah’ın mülkünü onlara taksim ediyor.Hakikaten 210

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Ey nefis!Eğer takva ve amel-i sâlih ileHâlık’ını razı etti isen,halkın rızasını tahsile lüzum yoktur; o kâfidir. Eğer halk da Allah’ın hesabına rıza vemuhabbet gösterirlerse, iyidir. Şayet onlarınki dünya hesabına olursa kıymeti yoktur.Çünkü onlar da senin gibi âciz kullardır.Maahâza ikinci şıkkı takip etmekte şirk-i hafîolduğu gibi tahsili de mümkün değildir. Evet bir maslahat için sultana müracaat edenadam,sultanıirzâetmişiseoişgörülür.Etmemişisehalkıniltimasıylaçokzahmetolur.Maamafihyinesultanıniznilâzımdır.İzniderızasınamütevakkıftır.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Vâcibü’l-vücûd Zât’ında, mahiyetinde mümkine benzemediğigibi, ef’âlindedebenzemiyor.ÇünküVâcibü’l-vücûd’unkudretinenisbetenyakın-uzak,az-çok, küçük-büyük, ferd-nev’, cüz-küll aralarında fark yoktur.Ve kezaO’nun fiilindebizzat mübaşeret yoktur. Fakat mümkinin kudreti bu derece değildir. Bunun için nefis,Vâcibü’l-vücûd’un ef’âlini fiillerine benzetemiyor. Hakikatini fehmetmekte akılmütehayyirkalıyor,fiilifâilsizzannediyor.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz!Arslan gibi hayvanların diş ve pençelerine bakılırsa, iftiras veparçalamak için yaratılmış oldukları anlaşılır. Ve kavunun, mesela letafetine dikkatedilirse, yemek için yaratılmış olduğuhissedilir.Kezalik insanın da istidadına bakılırsa,vazife-i fıtriyesininubûdiyetolduğuanlaşıldığıgibi; ruhâniulviyetineveebediyeteolanderece-i iştiyakına da dikkat edilirse, en evvel insan bu âlemden daha latîf bir âlemderuhen yaratılmış da teçhizat almak üzere muvakkaten bu âleme gönderilmiş olduğuanlaşılır.

Vekeza insan,hilkat semeresiolduğundananlaşılırki insanlardanbir çekirdekvarkiCenâb-ıHakşecere-ihilkatioçekirdekten inbatetmiştir.Oçekirdekdeancakveancakbütünehl-ikemâlinvebelkinev-ibeşerinnısfınınittifakıylaefdalü’l-halk,seyyidü’l-enâmHazretiMuhammed(aleyhissalâtüvesselâm)’dır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Siyah ve beyaz nakışlar ile nakışlı bir imame ile küre-i arzınkafasını saran semâvâtvearzınnâzımvehâlıkıolanAllah’ınulûhiyetine lâyıkmıdırkiâleminbazısafahatınımiskinbirmümkinetevdivetefvizetsin.ArşınSahibi’ndenmâadâ,arşın altındaki şeylere bizzat tasarruf eden imkân dairesinde kimse var mıdır!? Kellâ!Çünküokudretkısavekasırolmayıpmuhitbirkudretolduğundan,açıkbiryer,birdelikkalmıyorkigayrmüdahale etsin.Maahâzâceberûtiyetve istiklâliyetin izzeti vekendinisevdirmekvetanıttırmakmuhabbeti,gayremüsaadeetmiyorkiaradaibâdullahınenzârınıkendinecelpedenismîbirvasıtabulunsun.Maahâzâküllilecüzde,nev’ilefertteyapılantasarrufat,birbirininiçindemütedahilveyekdiğerinemütesanidolduğundan,otasarruflarıayrıayrıfâillerevermekmümkündeğildir.Meselaâleminnizam,intizamvetasarrufunda

arzın tedbiri dahildir. Arzın tedbirinde insanın da tedbiri dahildir. Ve aynı zamanda butasarrufatyapılırken,başkanevilerindeşuûnâtınabakılır.Vehüceyrat-ıbedeniyeilezerratdahiyaratılıyor.Vehâkezabütünbutasarrufatbütünsafahataaynıkudretleyapılır.Nasılki şemsin nurundan, katre ve kabarcıklara varıncaya kadar hiçbir şey hariç kalmıyor.Bütün eşya o nur ile tenevvür ediyor.Kezalik bütün tasarrufat, kudret-i ezeliyeye aittir,başka bir şeyin müdahalesi yoktur. Küreden zerreye varıncaya kadar o kudretintasarrufundanhariçdeğildir.

Hülâsa: Arının dimağını,mikrobun gözünü tanzim eden Zât, senin ef’âl ve a’mâlinimühmel, başıboş, hesapsız, kitapsız bırakmayarak “İmam-ı Mübin”de yazar. ona göremuhasebenolacaktır.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Her bir masnûda, her bir zerrede görünen tasarruf-u mutlak,kudret-imuhita ve hikmet-i basîrenin delâlet ve şehâdetleriyle sabittir ki bütün eşyanınSâni’i,vâhiddir,şerikiyoktur.Nekudretindeinkısamvar,neiktidarveihtiyârındatecezzivardır. Binâenaleyh Sâni ancak Vâcibü’l-vücûd olacaktır ki kaderin mizanıyla yürüyenkudretinebirnihayetyoktur.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Sinek,örümcek,piregibiküçükhayvanlar,fil,camus,devegibibüyük hayvanlardan daha zeki, hilkatçe daha güzel, sanatça daha tam oldukları hâlde,bunlarınömrükısaonlarınkiuzun,bunlarınzâhirenmenfaatleriyok,onlarınkivar.İştebuhâl, hilkat-i eşyada Sâni’in külfeti olmadığına ve her şeyin vücuda gelmesi ancak 211

emriyleolduğunabâhirbirburhandır.213 212

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! 214 Evet Allah, ilmi, iradesi, kudreti ve sâir sıfâtıylamuhittir. Daire-i ihatasından hariç bir şey yoktur. Fakat insan cüz’î ve kısa zihniyleAllah’ınazametineveşemsinetrafındaseyyarâtıtedvirettiğinebakarken,meselaarıgibi,küçük hayvanlar ile iştigal etmesini uzak görüyor. Çünkü Vâcibü’l-vücûd’u, mümkinekıyasediyor.Hâlbukibukıyasagöreküçükhayvanlarabüyükbirzulümolur.Çünküonlarda 215 kaziyyesinceHâlık’larını tesbih etmekle,Allah’tanmâadâkimseyiRabtanımıyorlar.Binâenaleyhbüyüğünküçüğetekebbüretmeyehakkıyoktur.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Umumîolanbirin’amileinâyet-işahsiyearasındamünâfatyok.Meselabirziyafeteyapılanumumîbirdavetaltındaşahıslardadavetedilmişolur.Yani,bu ziyafet umumî olduğundan davet umumiyette kalır, şahıslar nazara alınmıyor,denilemez.BinâenaleyhAllah’ınnimetlerivakıfmalıveyanehir suyugibiumumîolup,in’amında şahıslar kastedilmemişdeğildir.Ancakoumumiyette hususiyet demaksuttur.Binâenaleyheşhasoumumîin’amdakastedilmediklerindenonimetlerekarşışükretmeyemükellefolmadıklarınazehapetmekhatadır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Yarınsenizilletverezaletleremaruzbırakmaklaterkedecekolandünyanın sefahetini bugün kemâl-i izzet ve şerefle terk edersen pek aziz ve yüksek

olursun. Çünkü o seni terk etmeden evvel sen onu terk edersen, hayrını alır, şerrindenkurtulursun.Fakatvaziyetmâkûseolursa,kaziyyedemâkûseolur.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Fıskçamuruylamülevvesolanmedeniyet, insanlarıdao çamurile telvisediyor.Ezcümle:Riyâyışanveşeref ile iltibasetmiş, insanlarıdaopisahlâkasevk ediyor. Hakikaten insanlar o riyâya öyle alışmışlar ki şahıslara yaptıkları gibimilletlere hatta unsurlara bile yapıyorlar. Gazeteleri o riyâya dellâl, tarihleri de alkışçıyapmışlardır. Bu yüzden şahsî hayatlar “hamiyet-i cahiliye” unvanı altında unsurîhayatlarafedaedilmektedir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Nübüvvet-iAhmediye’yi(aleyhissalâtüvesselâm)isbatedendelillerdenbiridetevhiddir.Evetmerâtibiyletevhidbayrağınıkâinatınenüst tepesiüstündedikmişolan ve enzâr-ı âleme karşı makamlarıyla beraber tevhide dellâllık eden ve enbiyânınmücmelbıraktıklarıhakâiki tafsilâtıylabeyanedenveaçıklayanancakveancakHazretiMuhammed (aleyhissalâtü vesselâm)’dır. Binâenaleyh tevhidin hakikat ve kuvveti nisbetindenübüvvet-iAhmediye(aleyhissalâtüvesselâm)hakvehakikattir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Sath-ıâlemdekurulanşusergi-yi ilâhîde teşhiredilen tezyinata,kemâlâta,güzelmanzaralaraverubûbiyetinhaşmetiyleulûhiyetinazametinebirmüşahit,bir mütenezzih, bir mütehayyir, bir mütefekkir lâzımdır ki o güzellikleri görsün; omanzaralararasındatenezzühetsin;oharikanakışlara,zînetleretefekkürilehayranolsun;sonra o sergiden Sâni’in celâline, Mâlik’inin iktidar ve kemâlâtına intikal ile O’nunazametinesecde-ihayretetsin.Buvazifeyiîfaedecek,insandır.Çünküinsangerçicahil,zulmetli bir şeydir amma, öyle bir istidadı vardır ki âleme bir enmûzec ve bir numûneolmayaliyakatıvardır.Hemoinsandaöylebiremanetvedîabırakılmıştırkionunilegizlidefineyibulur, açar.Hemo insandakikuvvetler tahdit edilmeyerekmutlakbırakılmıştır.Buna binaen küllî bir nevi şuur sahibi olur ki Sultan-ı Ezel’in azamet ve haşmetininşâşaasınıidrakediyor.

Evetmâşukunhüsnü,âşıkınnazarınıistilzamettiğigibi,Nakkaş-ıEzelî’ninrubûbiyetideinsanınnazarınıiktizaederkihayretvetefekküriletakdirvetahsinlerdebulunsun.

Evet gül ve çiçeklerin yüzlerini güzelleştiren Zât, nasıl o güzel yüzlere arılardan,bülbüllerden istihsan âşıkları îcad etmesin. Ve güzellerin güzel yüzlerinde güzelliğiyaratan,elbetteogüzelliğemüştaklarıdayaratır.

Kezalikbuâlemişukadarzînetlerile,nakışlariletezyinedenMâlikü’l-mülk,elbetteveelbetteoharika,antika,mu’cizemanzaraları,zînetleri,seyircilerden,müşahitlerden,âşıkvemüştaklardan,ârifdellâllardanhâlîbırakmayacaktır. İştecâmiiyetidolayısıyla insan-ıkâmil,halk-ıeflâkeille-igâiyeolduğugibihalk-ıkâinatadasemereveneticeolmuştur.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Eşya arasındaki tevafuk, Sâni’inVâhid, Ehad olduğuna delâletettiği gibi, aralarındabulunanmuntazam tehâlüf deSâni’inMuhtar veHakîmolduğunaşehâdet eder.Mesela hayvanların bilhassa insanların esas âzâlarındaki tevafuk, bilhassa

çiftâzâlardakitemasül,Hâlık’ınvahdetineburhanolduğugibi,keyfiyetlerveşekillerdekitehâlüfdeHâlık’ınihtiyârvehikmetinedelâleteder.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Mahlûkâtınenzalimiinsandır.İnsan,kendinefsineolanşiddet-imuhabbetten dolayı kendisine hizmeti vemenfaati olan şeyleri hem sever, hem kıymetverir.Semeresindenistifadegördüğüşeylereabdveköleolur.Aksihâldenesevervenekıymetverir.Vekezahayatınîcadındaille-igâiyeninyalnızhayatolduğunubilir.Cenâb-ıHakk’ın îcad ettiği “Hayy”larda hedef ittihaz ettiği binlerce hikmetlerinden haberi yok.Acaba imkânve ihtimaldenhariçmidirkiâlemdegörünenşueşya-yıharikadahagarip,dahaharikavedahamu’cizemelekûtî,berzahî,misalîşeylerebazınumûnevebazıesaslarolmasın?

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Cenâb-ı Hak kâinatı teşkil eden zerratı, şeriat-ı fıtriyesinemusahharvemutîveevâmir-itekviniyesinedemünkadvemümessilkılmıştır.Birarı, 216

emrineimtisalenmatlupbirşeklegirdiğigibi,herhangibirhayvandaaynıemreimtisaleniradeedilenvaziyetleregirer.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Şems,kamer, yıldız, arzgibi ecrâmıkabzasında tutankudret, oecramıöylebirsühûletletanzimetmiştirkidağılantesbihtanelerini ipedizenadamgibinebiraczgörmüştürvenebaşkasınınyardımınaihtiyaçolmuştur.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Birkatresu,birdenizsuyuilemüttehiddir.Çünküikisidesudur.Nehir suyu ile demüttehiddir.Çünkü ikisinin demenşeleri semâdır.Ve keza bir küçükbalık,balinabalığıilemüttehiddir.Çünküunvanlarıbirdir.Kezalikesmâ-yıilâhiyedenbirhüceyreyeveyabirmikrobatecelliedenbirisim,kâinatı ihataedenisimilemüttehiddir.Çünkümüsemmalarıbirdir.Meselabütünkâinata taallukve tecellieden“Alîm” ismiylebirzerreyetaallukeden“Hâlık”ismi,müsemmadamüttehiddirler.Hurmaağacınataallukeden “Musavvir” ismiyle de, semeresine taalluk ve tecelli eden “Münşi” ismi,müsemmadamüttehiddirler.Zâtenenbüyükşeye tecellieden isimileenküçükbirşeyetecellietmemesimuhaldir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Mümkinunvanıaltındakieşyanınvücudundatagayyürvar.Yanikeyfiyetleri,hâllerideğişir.Binâenaleyhmümkinolanbirşeyindaimabirhâldetevakkufve sükût etmekle atalette kalması, o şeyin ahvâl ve keyfiyetleri için bir nevi ademdir.Çünküoşeyinistikbalhâlleriademdekalır,yolbulupvücudagelemez.Ademisebüyükbirelemvebirşerr-imahzdır.Binâenaleyhfaaliyettelezzetolduğugibiahvâlveşuûnâttada bir tebeddül olup, bu tahavvül ve tebeddülden neşet eden teessürat, teellümat, bircihettençirkinisedebirkaçcihettendegüzeldir.Evetbirşeyinşekillerindevukuagelendevir ve teslim sırasında gidenlermüteessir, gelenler dememnun olurlar.Ve bu sayedehayattasaffieder,temizlenir.Vücuddateceddüdeder.

209“Şirkpekbüyükbirzulümdür.”(Lokmansûresi,31/13)

210“Şurasıbirgerçekkiinsan,ciddençokzalimdir,çoknankördür.”(İbrahimsûresi,14/34)

211“(O,birşeyiyaratmakisteyincesadece)‘ol!’der,(odaoluverir).”(Bakarasûresi,2/117;Âl-iİmransûresi,3/47,59;En’âmsûresi,6/73;…)

212“Allah,hernedilerseonuyapar.”(İbrahimsûresi,14/27)

213“Allah,ohakMabuddurkikendisindenbaşkahiçbirilâhyoktur.”(Bakarasûresi,2/163,255;Âl-iİmransûresi,3/2,6,18;Nisâsûresi,4/87;…)

214“AmaAllah,onlarıhertaraftankuşatmıştır.”(Bürûcsûresi,85/20)

215“Hiçbirşeyyokturki,O’nuhamdileberabertesbih(tenzih)ediyorbulunmasın.”(İsrâsûresi,17/44)

216“(O,birşeyiyaratmakisteyincesadece)‘ol!’der,(odaoluverir).”(Bakarasûresi,2/117;Âl-iİmransûresi,3/47,59;En’âmsûresi,6/73;…)

Şemme(Hidayet-iKur’âniye’ninNesîminden)

217

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Şuâlem,görünenvegörünmeyenbütüntabakatveenvâıyla218diyetevhidiilânediyor.Çünküaralarındakitesânüdböyleiktizaediyor.Veotabakatlaenvâ, bütün erkânıyla 219 diye ilân-ı şehâdet ediyor. Çünkü aralarındakimüşabehetböyleistiyor.Veoerkânbütünâzâsıyla 220diyeşehâdetlerini ilânediyorlar.Çünküaralarındakitemâsülböyleiktizaeder.Veoâzâbütüneczasıyla 221diyeşehâdeteder.Çünküaralarındateavünvetedahulvardır.Veoeczabütüncüziyatıyla 222diyeolanşehâdetini ilâneder.Çünküaralarındaki tevafuk,kaleminbirolduğunadelâlet ediyor.Ocüziyatbütünhüceyratıyla 223diyeşehâdeteder.Veohüceyrâtbütünzerratıyla

224diyeilân-ışehâdeteder.Çünkücevâhir-ifertarasındakihayatınbirolduğuböyleiktiza eder.Veo zerrat bütün esîriyle cevheresiyle ilân-ı tevhid eder.Çünkü esîrinbesateti,sükûnu,intizamlaemr-iHâlık’asürat-iimtisali,böyleiktizaeder.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!HiçbirinsanınCenâb-ıHakk’akarşıhakk-ıitirazıyokturveşekvaveşikâyetedehaddiyoktur.Çünküşikâyetedenferdinhilâf-ıhevesiniiktizaedennizam-ıâlemdebinlercehikmetvardır.Oferdiirzâetmekte,obinhikmetiniğdâbıvardır.Birferdirazı etmek için,binhikmet fedaedilemez. 225Eğerher ferdinkeyfinegörehareketedilirse,dünyanınnizamveintizamıfesadagider.

Ey müteşekki! Sen nesin? Neye binaen itiraz ediyorsun? Cüz’î hevesini külliyat-ıkâinatamühendismiyapıyorsun?Kokmuşolanzevkininimetlerinderecelerinemikyasvemizan mı yapıyorsun? Ne biliyorsun ki zannettiğin nimet nıkmet olmasın! Senin nekıymetin var ki sineğin kanadınamüvazi olmayan hevesini tatmin ve teskin için, felekçarklarıylaharekettenteskinedilsin!..

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Cesedin bir uzvundaki bir hüceyrede yapılan tasarruf, en evvelcesedi tasavvur etmeye mütevakkıftır. Çünkü küllün nakışlarıyla, ahvâliyle cüzün çokalâkavemünasebetlerivardır.Öyleisecüzdetasarruf,Hâlık-ıküll’ünemrialtındadır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Hevâm, balık gibi küçük hayvanların yumurtalarını, haşerat venebatâtın tohumlarını,pekbüyükbir rahmetle,bir lütuf ile,birhikmetlehıfzedenSâni-iHakîm’in hâfiziyetine lâyık mıdır ki âhirette semere veren ağaçlara çekirdek olacaka’mâlinizihıfzetmesin,ihmaletsin?!Hâlbukisenhâmil-iemanet,halife-iarzsın.

Evet her bir zîhayatta bulunan hıfzü’l-hayat hissi, vücudun ebedî bir bekaya –ism-iHayy,Hafîz,Bâki’nintecellisiyle–inciraredeceğinedelâleteder.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Bir incir tohumunu tavırdan tavra hıfzeden, devirden devrehimaye eden, inhilâldenvikaye edenveo tohumda incir ağacının teşkilâtına lâzımolanesaslarıkemâl-i ihtimamilemuhafazaeden,elbetteveelbette,halife-iarzunvanınıalannev-ibeşerina’mâliniihmaletmez,hıfzeder.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Lafızların tebeddülüylemana tebeddületmez,bâkikalır.Kabukparçalanır, lübbâkive sağlamkalır.Libasıyırtılır, cesedi sağlam,bâkikalır.Cesetölüpdağılırsadaruhbâkikalır.Cisimihtiyarlanırsa,enaniyetgençkalır.Çokluk,cemaatdağılıramma, vâhid-i fert bâki kalır.Kesret bozulur, vahdet bâkidir.Maddekırılır, nur bâkidir.Binâenaleyhömrünbidayetindensonunakadardevamedenmana,çokcesetleritebeddülve tavırdan tavra intikal ve devirden devre yuvarlandığı hâlde vahdetini, bekasınımuhafazaettiğigibiölümhendeğinideatlayaraksâlimenebedyolunadevamedecektir.

Maahâzâhervakit“Fenâyahazırol!”emriniintizaredenzâilvebekasızmaddiyatta,şuhıfzvemuhafazadüsturubekaileçokmünasebettarolanruhvemanadadacâridir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Ulûhiyetin azameti, izzeti, istiklâliyeti, her şeyin, –küçük olsunbüyük olsun, yüksek olsun alçak olsun– taht-ı tasarrufunda bulunduğunu istiyor. Seninhıssetinveyahakaretin, onun tasarrufundanhariçkalmasına sebepolamaz.Çünkü seninondan bu’dun varsa da onun senden bu’du yoktur. Veya senin bir sıfatının hakaretivücudunun hakaretini istilzam etmez. Veya mülk cihetinin mülevves olması, melekûtcihetinin de mülevves olmasını iktiza etmez. Ve keza Hâlık’ın azameti, çirkin şeylerintasarrufundan çıkmasını istilzam etmez. Bilakis azamet-i hakikiye, îcad hususundainfiradı,tasarrufcihetiyledeihatayıiktizaeder.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Maddîolanbirşey,kesafetinekadarfazlaolursaonisbetteincevegizlişeylerigöremezveonları idraktenkâsırdır.Fakatnurvenuranîşeyler,nekadarnuraniyette terakkiederse,onisbette incevegizlişeylerenüfuzutamvekeskinolur.Vekeza ne kadar latîf olursa, o derecedemaddiyatın içlerini keşfeder (Röntgen şuâı gibi).MümkinattameselebumerkezdeiseVâcib,VâhidolanNuru’l-envarnederece226 olacağı, bir derece anlaşıldı. Öyle ise azameti, tam manasıyla ihata, nüfuz, şümulüiktizaveistilzameder.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Ekseriyet-i mutlakayı teşkil eden avâm-ı nâsın fehimleriKur’ân’ca o kadar mürâat edilmiştir ki birkaç dereceyi, birkaç ciheti ihtiva eden birmeseledeavâmınfehimlerineenme’nusenkaribcihetivenazarlarınaenvâzıh,enzâhirdereceyisöylüyor.Çünküöyleolmasa,delilinneticedenhafîolmasılâzımgelir.Kur’ân’ınkâinattan yaptığı bahis, Hâlık’ın sıfatlarını isbat ve izah içindir. Binâenaleyh ne kadarcumhurunfehmineyakınolursa,irşadadahalâyıkvedahamuvafıkolur.MeselaHâlık’ıntasarrufatınadelâletedenâyetlerdenenzâhir,enaşikârolantabakayı

227âyetiylezikretmiştir.Hâlbukibutabakanınarkasındavücuhuntaayyünat,teşahhusattabakası vardır. Evvelki tabakanın fehmi, ikinci tabakanın fehminden daha yakındır. Ve

kezaenaşikârdereceyi 228âyetiylezikretmiştir.Budereceninarkasında,arzınşemsetrafındaemirveirade-iilâhîkanunuylatahrikvetedviriderecesidevardır.Lâkinbuderece,evvelkiderecedenbirderecemahfîolduğundanterkedilmiştir.

Ve keza 229 cümlesiyle en okunaklı sayfayı göstermiştir. Hâlbuki bu sayfanınarkasında “Direk ve kazıklar ile tehlikeden muhafaza edilen bir sefine gibi arz daiçerisinde vukua gelen herc ü mercden dolayı parçalanmak tehlikesinden korumak içindağlarilekazıklanmıştır.”sayfasıdavardır.Fakatbusayfa,avâm-ınâsçaokadarokunaklıolmadığındanterkedilmiştir.Vebusayfanınaltındadaşöylebirhâşiyevardır:

Hayatı besleyip sağlamak üzere dağlar arza direk yapılmıştır. Çünkü dağlar sularınmahzenidir. Havanın tarağıdır, tasfiye ediyor. Toprağın hâmisidir, denizin istilâsındanvikayeediyor.Zâtenhayatındirekleribuunsurlardır.Busırrabinaendirkişeriatçahilâlintulû’vegurubunazaraalınmıştır.Çünkübuiseaylarıgünlerihesapetmektenavâmcadahakolaydır. Ve yine o sırra binaendir ki ezhan-ı avâmda tesbit ve takrir için Kur’ân’datekrarlarvukuagelmiştir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Âyetlerinbahsettiklerihakikatler,şiirlerinbahsettiklerihayalâttanpekvâsivepekyüksektir.Buitibarileşiirdenaddedilmemiştir.Hemdeâyetler,Sahib’ininşuûnâtveef’âlindenbahseder.Şiir ise fuzulîolarakgayrdanbahseder.Hemde filcümleâdişeylerdenbahsihârikulâdedir.Şiirinhârikulâdelerdenbahsi,alelekserâdidir.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Hâlık’ın vahdetini gösteren aynalar ve delillerini okutansayfalarınpekçokçeşitleriolduğugibimerkezleribirvebirbirininiçinedahilolmuşlardır.Binâenaleyh bir aynada göründü veya bir sayfada okundumu, hepsinde de görünür veokunur.Fakatbirisindegörünmemesi,hepsindegörünmemesiniistilzametmez.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Birkelimeyiyazanharfiniyazanıngayrısı,birsayfayıyazansatırıyazanın gayrısı, kitabı yazan sayfayı yazanın gayrısı olması mümkün olmadığı gibikarıncayı halk eden cins-i hayvanı halk edenin gayrısı, hayvanı yaratan arzı yaratanıngayrısı,arzıhalkeden,Rabbu’l-âlemîn’ingayrısıolmasımuhaldir.

Rubûbiyet-iâmmeninişaretlerindendirkikâinatkitabındaöylebüyükharflervardırkioharflerinbirkısmındabirkelimeyazılıdır.Birkısmındabirkelâm,birkısmındabirkitapyazılıdır.Meselaokitaptabahr,şecer,arzbirerharfmakamındadırlar.Birinciharftesemekkelimesi, ikincisinde şecer kelâmı, üçüncüsünde hayvan kitabı yazılmıştır. Hatta Yâsînsuretinde tam Yâsîn sûresi yazıldığı gibi bazı masnûâtta, bir kelime olan isminde,çekirdeğindeomasnûunsûresivekitabıyazılmıştır.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Yıldızlar, şemsler arasında mümaselet olduğu gibi filcümlemüsâvâtdavardır.Binâenaleyhonlardanbiriötekilererabolamaz.Veonlardanbirinerabolan,hepsinederabolur.Vekezaherşeyederabolur.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!İnsanınbirferdindebircemaat-imükellefînbulunur.Evetherbir

uzuv,bir şey içinyaratılmıştır.Ouzvu,o şeydekullanmaklamükelleftir.Meselaherbirhâsseiçinbiribadetvardır.Onunhilâfındakullanılmasıdalâlettir.MeselabaşileyapılansecdeAllahiçinolursaibadettir,gayrısıiçindalâlettir.Kezalikşuâranınhayalenyaptıklarıhayretvemuhabbetsecdeleridalâlettir.Hayal,onunilefâsıkolur.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!İnsanlarıfikrendalâleteatansebeplerdenbiri;ülfeti,ilimtelâkkietmeleridir.Yanimelûflarıolanşeylerikendilerincemâlûmbilirler.Hattaülfetdolayısıylaâdiyata teemmül edip ehemmiyet vermezler. Hâlbuki ülfetlerinden dolayı mâlûmzannettikleri o âdi şeyler, birer harika ve birer mu’cize-i kudret oldukları hâlde, ülfetsâikasıyla onları teemmüle, dikkate almıyorlar; tâ onların fevkinde olan tecelliyât-ıseyyaleye im’ân-ı nazar edebilsinler. Bunların meseli deniz kenarında durup, deniziniçerisindeki hayvanâtave sair gariphâlâtınabakmayarak, yalnız rüzgâr ile husûlegelendalgalaraveşemsinşuââtındanpeydaolanparıltısınadikkatetmekleMâlikü’l-biharolanAllah’ınazametinedelilgetirenadamınmeseligibidir.

İnsanların arza ait mâlûmat ve müsellemat-ı bedihiyatları ülfete mebnîdir. Ülfet ise,cehl-imürekkebüstüneserilmişbirperdedir.Hakikatebakılırsazannettikleriilim,cehildir.Bu sırra binaendir ki Kur’ân, âyetleriyle insanların nazarını melûfatları olan şeylereçeviriyor.Âyetler,necimlergibiülfetperdesinideleratar.İnsanınkulağındantutar,başınıeğdirir.Oülfetinaltındakihavâriku’l-âdâtmu’cizelerioâdiyatiçerisindegösterir.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Aralarında münasebet, muamele, hatta mükâleme bulunan ikişeyin, birbirine müşabih veya müsavi olmasını istilzam etmez. Mesela yağmurun birkatresi veya semerenin bir çiçeğinin, –küçüklüğüyle beraber– şems ile münasebeti vemuamelesivardır.

Binâenaleyh ey insan! Senin hakaretin, seni Hallâk-ı âlem’in nazar-ı inâyetindensetredecekbirsebepolamaz.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Denizlerde vukua gelen medd ü cezir gibi, evliya arasında dabast-ı zaman,230(Hâşiye) tayy-ımekânmeselesi şöhret bulmuştur. EzcümleKitab-ı Yevâkît’inrivâyetine göre, İmam Şa’rânî bir günde iki buçuk defa kocaman Fütûhât-ı Mekkiyenamındakibüyükmecmuayımütâlaaetmiştir.Bugibivukuat,istiğrabileinkâredilmesin.Zira bu gibi garipmeseleleri tasdike yaklaştıranmisaller pek çoktur.Mesela rüyada birsaatzarfındabirseneningeçtiğinivepekçokişlergörüldüğünügörüyorsun.EğerosaatteoişlerebedelKur’ânokumuşolsaidin,birkaçhatimokumuşolurdun.Buhâletevliyaiçinhâlet-i yakazada inkişaf eder.Zaman inbisat eder.Mesele ruhun dairesine yaklaşır.Ruhzâtenzamanilemukayyetdeğildir.Ruhucismaniyetinegalipolanevliyanınişleri,fiillerisürat-iruhmizanıylacereyaneder.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Birburhan ileeldeedilennetice-i tevhidibazı insanlar isti’zamiledarzihinlerinesıkıştıramazlarveyabozukhayalleritahammüledemez.Buhâlekarşıokat’î, sahihburhanı reddetmeküzere“Buneticeyi,bukadarazametiyle şuburhan (onu)

intacedemez.”diyebahanelerilekabuletmez.Omiskinbilmezmikineticeninkayyûmuimandır.Burhan, ancakonugörmek içinbirmenfezdirveyabir süpürgegibioneticeyekonanvehimlerisüpürür.Maahâzâburhanbirdeğildir,bindeğildir.Zerrat-ıâlemadedinceburhanlarvardır.

Fesübhanallah!Mülkilemelekûtarasındakihicapnekadarincedir,aralarındakimesafenekadarbüyüktür.Dünyaileâhiretarasındakiyolnekadarkısavenekadaruzundur.İlimile cehil arasındaki hicap ne kadar latîf ve ne kadar kalındır. İman ile küfür arasındakiberzahnekadar şeffafvenekadarkesiftir. İbadetlemâsiyetarasındakimesafenekadarkısadır. Hâlbuki araları cennet ile nârın araları kadardır. Hayat ne kadar kısa, emel nekadaruzundur.Evethâlilemâziarasındaöyleincebirperdevardırkiruhunmâzicihetinegeçmesinemânideğildir.Cesedenisbetenbitmezbirmesafedir.

Kezalikmülkilemelekût,dünyaileâhiretarasındaehl-ikalbiçinşeffaf,ehl-ihevaiçinkesif incebirperdevardır.Kezalikgece ilegündüzarasındalatîfbirperdevarkigözünkapanmasıylageceolup,açılmasıylagündüzolduğugibi;nefsinâlem-imâneviyatagözükapanırsaebedîbirgeceiçindekalır;gözümâneviyataaçılırsaneharıinkişafeder.

KezalikAllah’ın hesabına kâinata bakan adam her nemüşahede ederse ilimdir. Eğergafletileesbaphesabınabakarsa,ilimzannettiğişeydecehilolur.

Kezalik iman ve tevhid ile bakan, âlemi nurlu görür ve illâ âlemi zulümat içerisindegörecektir.

Kezalik ef’âl-i beşer için iki cihet vardır. Eğer niyet ile Allah’ın hesabına olursa,tecelliyâtamâkes,şeffaf,parlakolur.EğerAllahhesabınaolmasa,zulmetlibirmanzarayıgöstermişolur.

Kezalik hayatın da iki vechi vardır. Biri siyah, dünyaya bakar. Diğeri şeffaf, âhiretenâzırdır. Nefis, siyah vechin altına girer. Şeffaf veche terettüp eden saadet-i ebediyeyiister.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Kâinatınmiftahı,anahtarıinsanınelindedir.Âleminkapılarıaçıkise de mânen kapalıdır. Cenâb-ı Hak bütün o kapıları ve kenz-i mahfîyi açan “ene”namında bir miftahı insanın eline vermiştir. Fakat ene de kapısı kapalı bir bilmecedir.Bununkapısıaçılıyorsakâinatındakapılarıaçılıyor.

Evet Cenâb-ı Hak insana bir benlik, bir nevi hürriyet vermiştir ki Cenâb-ı Hakk’ınrubûbiyetineaitevsafıbilmekiçinmevhum,farazîbirvâhid-ikıyasîyapsın.

Mahiyet-ibeşerdepekincebirip,insanınvücudundaşuurlubirkıl,şahsınkitabındabirelifkıymetindevemiktarındaolan“ene”ninikivechivardır.Birihayrabakar.Buvecihleyalnızkabil-ifeyizdir,fâildeğildir.Diğervechiiseşerrebakar.Buvecihlekendisinifâilbilir.

“Ene”ninmahiyetimevhumedir, rubûbiyeti hayalîdir.Vücudu bir şeye hâmil olamaz.Ancak mizanü’l-hararet gibi, Vâcibü’l-vücûd’un rubûbiyetine ait sıfât-ı mutlaka-yımuhitayıbilmekiçinbirmizanvazifesinigörüyor.

Eğer insan benliğine mizan nazarıyla bakarsa, kâinattan zihnine akıp gelen âfâkîmâlûmatıkendimâlûmatı ile tasarrufatve sıfât-ı ilâhiyeyidekendi sıfâtıyla tasdikeder.Yinemerciine iadeeder.Vebu sayede 231 ’daki şümûlünedahil olarakbihakkınemanetiîfaetmişolur.Fakatkendisinemüstakilnazarıylabakmaklakendisinimâlikitikatederse 232’nınşümulünedahilolmaklaemanettehıyanetetmişolur.Zirasemâvâtvearzın,hamlindenkorkarakimtinâettiklericihet“ene”ninbucihetidir.Çünküdalâletler,şirkler, şerler bu cihetten doğarlar. Eğer vaktiyle o “ene”nin şiddetli bir terbiye ile başıkırılmazisebüyür,insanınvücudunuyutar.

Eğermilletindeenaniyetiinzimamederse,Sâni’inemrinekarşımübarezeyeçıkar.Tammanasıylabir şeytanolur.Sonrahalkıdakendisinekıyaseder, esbabıdaokıyasadahileder,büyükbirşirkedüşer–el-iyâzübillâh!–

Mühim bir mesele: “Ene”nin iki vechi vardır. Bir vechini nübüvvet almıştır. Birvechinidefelsefealmıştır.

Birinci vecih ubûdiyet-imahzayamenşedir.Mahiyeti, harfiye olupmüstakil değildir.Vücudu,tebeîolupaslîdeğildir.Mâlikiyeti,vehmîoluphakikîdeğildir.Vazifesi,Hâlık’ınsıfâtınıfehmetmekiçinbirmizanvebirmikyasolmaktır.Enbiyâ(aleyhimüsselâm)enaniyetinbu vechine bakmakla, mülkü tamamen Allah’a teslim ederek ne mülkünde, nerubûbiyetinde,neulûhiyetindeşerikiolmadığınahükmetmişlerdir.“Ene”ninbuvechindenCenâb-ı Hak şecere-i tuba-yı ubûdiyeti inbat edip dal ve budakları kâinat bahçesindeenbiyâ,evliya,sıddıkîngibimübareksemerelerivermiştir.

İkincivechialanfelsefe,“ene”ninvücudunuaslîvekendisinimüstakilvemâlik-ihakikîolduğunu zu’metmişlerdir. Vazifesi de yalnız hubb-u zâtıyla tekemmül-ü hayattır.“Ene”nin bu siyah yüzünden envaen şirkler, dalâletler çıkmıştır. Ezcümle: Kuvve-ibehimiye dalında sanemler doğmuşlardır. Kuvve-i gadabiye gusnundan firavunlar,nemrudlar çıkmıştır. Kuvve-i akliyeden dehriyyûn, maddiyyûn, felâsife çıkmışlardır kiVâcibü’l-vücûd’abirmahlûk-uvâhidiverir.Bâkikalanmülkünügayrataksimederler.

Hülâsa:Ene,haddizâtındabirhava,birbuhargibiiken,verilenehemmiyetegöremâyihâline gelir. Sonra ülfetle kalınlaşır. Sonra gaflet ve isyan ile öyle kalınlaşır ki sahibiniyutar. Halkı, esbabı da kendisine kıyas ederek Hâlık’ın evâmirine mübarezeye başlar.Küçük âlemde yani insanda ene, büyük insanda yani kâinatta tabiata benziyor. İkisi detâğutlardandır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Hayrat ve hasenatın hayatı niyet iledir. Fesadı da ucub, riyâ vegösterişiledir.Vefıtrîolarakvicdandaşuurilebizzathissedilenvicdaniyatınesası,ikincibirşuurveniyetileinkıtabulur.

Nasılkiamellerinhayatıniyetiledir.Onungibi,niyetbircihetlefıtrîahvâlinölümüdür.Mesela tevazua niyet onu ifsat eder, tekebbüre niyet onu izale eder, feraha niyet onuuçurur,gamvekedereniyetonutahfifeder.Vehâkezakıyaset.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Kâinatbirşeceredir.Anâsıronundallarıdır.Nebâtâtyapraklarıdır.Hayvanâtonunçiçekleridir.İnsanlaronunsemereleridir.

Bu semerelerden en ziyadar, nurlu, ahsen, ekrem, eşref, eltaf Seyyidü’l-enbiyâ ve’l-mürselîn,İmamü’l-müttakîn,Habîb-iRabbü’l-âlemînHazretiMuhammed’dir.

Medeteykafile-salâr-ırusülhuzbiyedî,

Sensineynur-ukeremcümlemizinmu’temedi

İntisâbımsanadır..iştedilimdesenedi:

LâilâheillallahMuhammedünResûlullah233

234

217 Peygamberlerin Efendisi Hazreti Muhammed’in risaletini âlemlere rahmet kılan Âlemlerin Rabbi Allah’a,üzerimizdekihaddühesabagelmezlütuflarıadedincehamdüsenâ..bütüninsanlığarahmetvekurtuluşvesilesiolarakgönderdiğihabibiHazretiMuhammed(aleyhissalâtüvesselâm)’a,nezihailefertlerineveseçkinashabınasalâtüselâmolsun.

218“Allah,ohakMabuddurkikendisindenbaşkahiçbirTanrıyoktur.”(Bakarasûresi,2/163,255;Âl-iİmransûresi,3/2,6,18;Nisâsûresi,4/87;En’âmsûresi,6/102,106;…)

219AslaO’ndanbaşkaherşeyinsahibi,herşeyiyaratıp,yönetenyoktur.

220AslaO’ndanbaşkamülkvemelekûtunsahibiyoktur.

221Bütünmahlûkâtıterbiyeedip,yetiştiren,eğitenO’ndanbaşkabiriyoktur.

222AslaO’ndanbaşkaherşeyiterbiyeedenyoktur.

223AslaO’ndanbaşkaherşeyihakikiolarakyürüten,yönetenyoktur.

224AslaO’ndanbaşkabelirlibirsistemevedüzenekoyanyoktur.

225“Eğergerçekonlarınkeyiflerine tâbi olsaydı, bu takdirdehiçkuşkusuzgöklerde, yerde, oralardayaşayanlardadüzenleribozulurveyokolurgiderlerdi.”(Mü’minûnsûresi,23/71)

226Farkedilemeyengizlişeylerenüfuzeden,bütünsırlarıbilen.

227“O’nunvarlığınınvekudretinindelillerindenbiride:Gökleriveyeriyaratması,lisanlarınızınverenklerinizinfarklıolmasıdır.”(Rûmsûresi,30/22)

228 “Göklerin ve yerin yaratılışında ve gece ile gündüzün sürelerinin de değişerek birbiri peşi sıra gelişinde, elbette(Allah’ınkudretvehakimiyetinigösteren)pekçokişaretler,delillervardırgerçekakılve idraksahipleri için.”(Âl-iİmransûresi,3/190)

229“Dağlarıdaarzıtutanbirerdestek(yapmadıkmı)?”(Nebesûresi,78/7)

230(Hâşiye)Bast-ızamansırrıylaçoksenelerhükmündeolanbirkaçdakikalıkzaman-ıMiraç,buhakikatinvücudunuisbateder ve bilfiil vukuunu gösteriyor. Miraç’ın birkaç saat müddeti, binler seneler hükmünde vüs’ati ve ihatası veuzunluğuvardır.ÇünküMiraçyoluylabekaâleminegirdi.Bekaâlemininbirkaçdakikası,budünyanınbinlersenesinitazammun etmiştir.Hembu hakikate binaen bazı evliya bir dakikada bir günlük işi görmüş.Bazıları, bir saatte bir

senelik vazifesini yapmış. Bazıları, bir dakikada bir hatme-i Kur’âniye’yi okumuş oldukları gibi, Risale-i Nur’untelifindedebubast-ızamanhakikatiçokdefavukuagelmiş.Ezcümle:

OnDokuzuncuMektupyüzellisayfadır.Üçyüzdenfazlamu’cizatı,kitaplaramüracaatedilmedenezberolarakdağ,bağköşelerinde dört gün zarfında her gün üçer saat meşgul olmakla mecmuu on iki saatte telif edilmesi.. RamazanRisalesi, kırk dakikada telif edilmesi..YirmiSekizinci Söz, yirmi dakikada telif edilmesi.. bast-ı zamanın vukuunuisbatetmiştir.

*1âyetitayy-ızamanıgösterdiğigibi*2âyetidebast-ızamanıgösterir.

*1“Birisi:“Nekadaruykudakaldınız?”diyesoruncabazıları:“Birgün,belkibirgündendeaz!”diyecevapverdiler.”(Kehfsûresi,18/19)

*2“BilinkiRabbinizinölçüsüylebirgünsizinhesabınızagörebinyılgibidir.”(Hacsûresi,22/47)

231“Nefsinimaddîvemanevîkirlerdenarındıran,felâhaerer.”(Şemssûresi,91/9)

232“Onugünahlarlaörteniseziyanauğrar.”(Şemssûresi,91/10)

233YüceAllah’ın, kulları içinden seçip zirve payelerle şereflendirdiği en doğru sözlü ve en güvenilir elçisiHazretiMuhammed’e,–yervegöklervarolduğusürece–salâvatlarınenüstünüylesalâtüselâmolsun.

234Allahım!Günahlardilimekilitvurdu,isyanlarınçokluğubelimibüktü,benimahcupetti.Gafletinkalınveboğucuperdeleri(gafletindehşeti)sesimikıstı.FakatbenyinedeSeninrahmetkapınageldim,(günahlarlaâlûdehâlimledeğil)efendim,dayanağımŞeyhAbdülkâdirGeylânîHazretleri’ninHakkatındamakbulvekapıcılartarafındantanınansesive soluğu ile Seninmağfiret kapının tokmağına dokunuyorum! Ey rahmeti her şeyi kuşatan! Ey her şeyin dizginielinde, her şeyin anahtarı yanında olan! Ey hiçbir kimsenin kendisine zarar veremeyip fayda sağlayamadığı veüstünlük kuramadığı.. ilminden hiçbir şeyin kaçamadığı.. hiçbir şeyi koruyup gözetmek kendisine ağır gelmeyen..hiçbir şeyin yardımına muhtaç olmayan.. hiçbir şeyin kendisini meşgul edip alıkoyamadığı.. hiçbir şey kendisinebenzemeyen.. hiçbir şey kendisini âciz bırakamayan (YüceRabbim,Allahım!)Beni işlemiş olduğumhiçbir şeydensorumlu tutmayacak şekilde bağışla! Ey her şeyinmukadderatı elinde, her şeyin hazinelerinin anahtarları nezdindeolan.. ey her şeydenöncevar olanvarlığının başlangıcı olmayanEvvel.. ey her varlık fenâbulduktan sonra davarolacakvarlığınınsonuolmayanÂhir..eyherşeyinencamvenihayetinehâkim,varıyokyokudavaredenbir“Âhir“..ey her şeyin üstünde varlığı görünen Zâhir..ey varlığı ayândan ayân vücudu varlığın her satır, her kelimesindenetlerden daha net, apaçık okunan bir Zâhir; ey Zât’ı, hakikatiyle ihata edilemeyen her şeyin ötesinde, ötelerin deötesinde kâinat ve hâdiselerin biricikmercii birBâtın.. ey her şeyin üstünde hükmünü yürütenMutlakHükümran!BenimhertürlükusurlarımıbağışlaziraSenherşeyekadirsin.EyherşeyibilenAlîm..eyherşeyikuşatanMuhît..eyherşeyigörenBasîr..eyherşeyira’ye’l-aynbilenŞehîd..eyherşeyigözleyip,kontroledenRakîb..(YüceRabbim,Allahım!)YapmışolduğumbütünhatavegünahlarıhiçbirşeydensorumlututmayacakşekildebağışlaçünküSenherşeyekadirsin.Allahım!GafletedipSen’denayrımâsivâkirleriyleyaşamaktan,çirkinhevesâttanSen’incelâlininizzetineveizzetinincelâline,saltanatınınkudretinevekudretininsaltanatınasığınıyorum.EysığınmadileyenlerinbiriciktahassungahıolanAllahım!Enaniyetyokoluncayakadarbeni şeytanî şehvetve arzulardankoru, beşerî kirlerden temizle,NebinolanHazreti Muhammed’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) sıddıkane muhabbetle sevdirmek suretiyle gaflet pasından vecehalet şüphelerinden arındır.Bütün benliğim,Allah’tan alıkoyan hermeşgaledenAllah’ın himayesiyle korunmuş..Allah’ın inâyetiyle hoşnut.. Allah’ın kılıcıyla yardıma mazhar.. Allah’ın engin ihsan denizindeki nimetlerine garkolarakbekâbulsun.Veeybütün ışıklarınhakikîmenbaıolanNûru’l-envâr..eybütüngizlenensırlarıbilenÂlimü’l-esrâr..eygecevegündüzükitapsayfalarıgibikolaycadöndürüpçevirenMüdebbir..eyherşeyinmâlikiolanMelik..eyyegânegalipolanAziz..eykahrolacaklarıkahredenKahhâr..eyrahmetibolRahîm..eykullarınısevenveonlartarafındandasevilenVedûd..eygünahlarıyarlıgayanGaffâr..eybütünbilinmezleribilenAllâmü’l-guyûb..eykalblerivegözlerieviripçevirenAllah’ım..eykusurveayıplarıörtenSettâr..eygünahlarıbağışlayanGaffâr..(YüceRabbim,Allahım!) Günahlarımı bağışla. Sebeplerin kendisini sıkıştırdığı.. ümit kapılarının yüzüne kapatıldığı.. doğru yoldayürüyenlerin ardından gitmesi güçleşen.. ömür dakikaları bitip tükendiği halde nefsi gaflet ve isyan vadilerindedeğersizkazançlarpeşindebaşıboşkoşuşturankimseleremerhameteyle!Eykendisineyapılanherduayaicabeteden..eyhesabıçarçabukgören..eyiyilikveikramdabulunanKerîm..eybolbolhibedebulunanVehhâb!Hastalığıbüyüyen,şifabulmasızorlaşan,kurtuluşçareleritükenen,imtihanyükügittikçeartanamabiriciksığınağıveümitkaynağıiseyalnız Sen olduğun kimselere merhamet eyle! Allahım! Ben bu dağınıklığımı tasamı ve şikayetimi sadece Sanaaçıyorum. Allahım! Seni çağırmakta tek hüccetim, sonsuz ihtiyaçlarımdır.. Sana yaptığım dualarda elimde olanlarhadsiz fakirliğim ve çaresizliğimdir. Allahım! Buna rağmen Senin cömertlik denizinden bir katre benim bütünihtiyaçlarımı karşılar, af dalgalarından esip gelen bir zerre bana yeter. Ey (kullarını seven ve onlar tarafından da

sevilen)Vedûd, eyVedûd, eyVedûd.. ey arşın sahibi, şanı yüce (Allahım)Mecîd.. ey her şeyin ilk yaratıcısı olanMübdî.. ey hayattan sonra ölümü, ölümden sonra da hayatı geri verenMuîd.. ey dilediği her şeyi yapan (Allahım!Arşınınheryanını(erkânını)kaplayanvechinin(Zât’ının)nuruhürmetineistiyorum.Herşeyikuşatanrahmetininvebütün mahlûkâtını emrin altında tutan kudretinin hakkı için istiyorum. Senden başka ilâh yoktur. Ey ekstradanyardımdabulunanMuğîs!İnâyetinlebizimimdadımızayetiş.EymerhametlilerinenmerhametlisiolanAllahım!Herşeyi kuşatan rahmetinle ömrüm boyunca işlediğim bütün günahlarımı ve dilimin sürçmelerini affeyle, âmîn, âmîn,âmîn…BütünhamdveövgülerâlemlerinRabbiAllah’adır.

OnuncuRisale235

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Şuâyet-ikerîmeninyükseksemâsınaçıkıpsırrınıfehmetmekiçinyedibasamaklıbirmerdivenkuruyoruz.

BirinciBasamakSemâvâtın, melâike ile tesmiye edilen münasip sâkinleri vardır. Çünkü küre-i arzın

semâyanisbetenküçüklüğüvehakaretiyleberaberzevilhayatiledoluolması,semâvâtınomüzeyyenburçlarızevi’l-idrakiledoluolmasınıtasrihediyor.Vekezasemâvâtınbukadarzînetlerle tezyin edilmesi, behemehal zevi’l-idrakin takdir ve istihsan ile nazar-ıhayretlerinicelbetmekiçindir.Çünkühüsn-üzînet,âşıklarıncelbiiçindir.Yemekvetaamdaaçolanlarayapılır.Maahâzâ insvecinovazifeyi îfayakâfideğillerdir.Ancakgayr-imahdutorayamünasipmelâikeveruhânilerovazifeyiîfaedebilir.

İkinciBasamakArzınsemâvâtlaalâkası,muamelesioluparalarındaçokbüyükirtibatvardır.Evetarza

gelen ziya, hararet, bereket vesaire, semâvâttan geliyor. Arzdan da semâya dualar,ibadetler,ruhlargidiyor.Demekaralarındacereyanedenticarîmuameledenanlaşılıyorkiarzın sâkinleri için semâyaçıkmayabiryolvardırki enbiyâ, evliya, ervahcesetlerindentecerrüdilesemâvâtaurucederler.

ÜçüncüBasamakSemâvâtta devam ile cereyan eden sükûn, sükût, nizam, intizam, ıttıraddan

hissedildiğine nazaran, semâvât ehli, arz sakinleri gibi değildirler. Evet arzda bulunannifak,şikak, ihtilâf,ezdadıniçtimaı,hayırveşerrinihtilâtıgibişeyler,semâvâttayoktur.Busayedesemâvâttanizamveintizamıbozacakbirhâlyoktur.Sakinleriverilenemirlerekemâl-iitaatleimtisalediyorlar.

DördüncüBasamakCenâb-ıHakk’ıniktizaları,hükümlerimütegayirbazıesmâlarıvardır.MeselaBedirgibi

bazı gazalarda ashab-ı kirama yardım etmek üzere küffar ile muharebe etmek içinmelâikeninsemâdaninzâliniiktizaedenismi,melâikeileşeyatîn–yanisemâvîolanahyarilearzîeşrar–arasındamuharebeninvukuunuistib’âddeğil,iktizaeder.EvetCenâb-ıHakmelâikeye bildirmeksizin şeytanları def’ veya ihlâk edebilir. Fakat satvet ve haşmetininiktizasıüzerinebukabîlmücâzâtınmüstehaklarınailânveteşhiri,azametinelâyıktır.

BeşinciBasamakRuhânilerin ahyârı, semâda bulunduklarından, eşrarı da letafetlerine güvenerek onları

taklideniltihaketmekistediklerinde,ehl-isemâ,onlarışerâretleriiçinkabuletmeyerekdefediyorlar. Maahâzâ, bu gibi mânevî mübarezeleri âlem-i şehâdete, bilhassa vazifesişehâdet ve müşahede olan insana ilân ve teşhirine recm-i nücûm alâmet ve nişankılınmıştır.

AltıncıBasamakKur’ân-ıMu’cizü’l-Beyan,nev-ibeşeriitaateirşad,isyandanzecirvemenetmeküzere

kullandığıüslûb-uâlîsinebak:

236

Yani: “Ey ins ve cin cemaati!Mülkümden hariç birmemlekete çıkıp kurtulmak içinsemâvâtvearzınaktârındançıkmayakuvvetinizvarsaçıkınız.Ammaancakbir sultanlaçıkarsınız.”

Kur’ân-ıKerîmbuâyetilepekgenişsaltanat-ırubûbiyetekarşıinsvecinninaczleriniilânzımnındanidaediyor:“Eyinsan-ıhakir,sağir,âciz!Nesuretle,şeytanlarırecmedenmelâike ile necimlerin, şemslerin, kamerlerin itaat ettikleri Sultan-ı Ezel’e isyanediyorsun!Nasılkocamanyıldızlarımermi,kurşunyerindekullanabilenbiraskeresahipolanbirSultan’akarşıisyanetmeyecesaretediyorsun?!”

YedinciBasamakYıldızların pek küçük efrâdı olduğu gibi, pek büyükleri de vardır. Semânın vechini,

yüzünüziyalandıranher şeyyıldızdır.Bunevidenbirkısmı, semâyazînetolmuştur.Birkısmıdaşeytanlarırecmetmekiçinsemâvîmancınıklardır.Semâdayapılanburecm,semâgibi en vâsi dairelerde bile vukua gelen mübareze hâdisesini insanlara göstermekleinsanlarınmutîleriniâsilerlemübarezeyeteşvikilealıştırmaktır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!İnsanıhayvandanayıranşeylerden:

Biri, mâzi ve müstakbel ile alâkadar olmasıdır. Hayvan bu iki zamanı bihakkındüşünecekbiridrakemâlikdeğildir.

İkincisi,gerekenfüsî,gerekâfâkî,yanidahilîveharicîşeyleretaallukedenidrâki,küllîveumumîdir.

Üçüncüsü, inşaata lâzımolanmukaddimelerikeşifve tertip etmektir.Meselabir evinyapılmasıiçinlâzımolantaş,ağaç,çimentomisillülüzumlumukaddimeleriihzarvetertipetmekgibi.

Binâenaleyh insanınenevvelveenbüyükvazifesi, tesbihve tahmiddir.Evvelâmâzi,hâlveistikbalzamanlarındagörmüşveyagöreceknimetlerlisanıyla,sonranefsindeveyaharicinde görmekte olduğu in’amlar lisanıyla, sonra mahlûkâtın yapmakta olduklarıtesbihatışehâdetvemüşahedelisanıylaSâni’ihamdüsenâetmektir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Cenâb-ıHakk’ın atâ, kaza ve kader namında üç kanunu vardır.Atâ,kazakanununu,kazadakaderibozar.Meselabir şeyhakkındaverilenkarar,kaderdemektir.Okararıninfazı,kazâdemektir.Okararıniptaliylehükmü,kazadanaffetmekatâdemektir.Evetyumuşakbirotundamarlarıkatı taşıdeldiğigibi,atâdakazakanunununkat’iyetini deler. Kaza da ok gibi kader kararlarını deler. Demek atânın kazaya nisbeti,kazanınkaderenisbetigibidir.Atâ,kazakanunununşümulünden ihraçtır.Kazadakaderkanununun külliyetinden ihracıdır. Bu hakikate vâkıf olan ârif: “Yâ İlâhî! HasenatımSeninatândandır.SeyyiatımdaSeninkazandandır.Eğeratânolmasaidi,helâkolurdum!”der.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Esmâ-yı hüsnâyı tazammun eden bazı fezlekeler ile âyetlerehâtimeverilmektenegibibirsırvardır?

Evet Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan, bazen âyât-ı kudreti âyetlerde basteder. Sonraiçerisindenesmâyıçıkarır.Bazenmensucat toplargibiaçardağıtır.Sonra toplar,esmâdatayyeder. Bazen de ef’âlini tafsil ettikten sonra isimler ile icmal eder. Bazen de halkına’mâlinitehdidânesöyler.Sonrarahmeteişaretedenisimleriletesellieder.Bazendebazımakasıd-ıcüz’iyeyizikrettiktensonraomakasıdıtakrirveisbatiçinburhanolarakkavâid-i külliye hükmünde olan isimleri zikrediyor. Bazen de maddî cüz’iyatı zikreder. Sonraesmâ-yıkülliyeileicmaledervehâkeza…

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Acz de aşk gibiAllah’a îsal eden yollardan biridir.Amma aczyolu,aşktandahakısavedahaselâmettir.Ehl-isülûk;tarîk-ihafâdaletâif-iaşereüzerine,tarîk-i cehrde nüfûs-u seb’a üzerine sülûk etmişlerdir. Bu fakir, âciz ise dört hatvedenibaret;hemkısa,hemsehlbirtarîki,Kur’ân’ınfeyzindenistifadeetmiştir.

Birincihatve: 237âyetinden;

İkincihatveyi: 238âyetinden;

Üçüncühatveyi: 239âyetinden;

Dördüncühatveyi: 240âyetindenahzetmiştir.

Bunlarınizahı:

BirinciHatve:Evetinsanyaratılışındakendinefsinemuhipolarakyaratılmıştır.Hattabizzat nefsi kadar bir şeye sevgisi yoktur. Kendisini, ancak mâbuda lâyık senâlar ilemedhediyor. Nefsini bütün ayıplardan, kusurlardan tenzih etmekle, –haklı olsun haksızolsun– kemâl-i şiddetle müdafaa ediyor. Hatta Cenâb-ı Hakk’ı hamd ü senâ için

kendisindeyaratılancihâzâtı,kendinefsinehamdüsenâiçinsarfediyorve 241’deki242şümulünedahiloluyor.Bumertebedenefsintezkiyesi,ancakadem-itezkiyesiyleolur.

İkinci Hatve: Nefis hizmet zamanında geri kaçar. Ücret vaktinde ileri safa hücumediyor. Bu mertebede onun tezkiyesi, şu hâlin aksidir. Yani işe, hizmete ileriye sevkedilmeli,ücrettevziindegeriyebırakılmalıdır.

ÜçüncüHatve:Kendinefsinde, torbasında,kusur,naks,acz, fakr’danmâadâbir şeyibırakmamalıdır.Bütünmehâsin, iyilikler,Fâtır-ıHakîm tarafından in’amedilennimetlerolup hamdi iktiza eder. Fahrı istilzam etmediklerini itikat ve telâkki edilmelidir. Bumertebede onun tezkiyesi; kemâlinin adem-i kemâlinde, kudretinin aczinde, gınasınınfakrındaolduğunubilmektenibarettir.

DördüncüHatve:Kendisiistiklâliyethâlindefâni,hâdis,mâdumolduğunuveesmâ-yıilâhiyeyeaynadarlıkettiğihâldeşahit,meşhud,mevcutolduğunubilmekten ibarettir.Bumertebede onun tezkiyesi; vücudunda ademini, ademinde vücudunu bilmekle 243

’yükendisinevirdittihazetmektir.

Ve keza Vahdetü’l-vücud ehli, kâinatı nefyetmekle idam ediyorlar. Vahdetü’ş-şuhûdhalkıisebütünmevcudâtı–kürekcezalılarıgibi–nisyanzindanındaebedîhapsemahkûmediyorlar.

Kur’ân’ın ifham ettiği tarîk, kâinatı, mevcudâtı hem idamdan, hem hapisten kurtarır.Esmâ-yıhüsnâyamazhariyetleâyinedarlıketmekgibivazifelerde istihdamediyor.Fakatkâinatı,istiklâliyettenvekendihesabınaçalışmaktanazlediyor.

Vekezainsanınvücudundabirkaçdairevardır.Çünkühemnebatîdir,hemhayvanîdir,hem insanîdir, hem imanî. Tezkiye muamelesi bazen tabaka-yı imaniyede olur. Sonratabaka-yınebatiyeye iner.Bazendeyirmidört saat zarfındaherdört tabakadamuamelevâki olur. İnsanı hata ve galata atan, bu dört tabakadaki farka riayet etmemektir.

244 ’ya istinaden insaniyetin mide-i hayvaniye ve nebatiyeye münhasırolduğunun zannıyla galat ediyor. Sonra bütün gayelerin nefsine ait olduğunun hasrıylagalat ediyor. Sonra, her şeyin kıymeti menfaati nisbetinde olduğunun takdiriyle galatediyor.HattaZühreyıldızınıkokulubirzühreyemukabilalmaz;çünkükendisinemenfaatidokunmuyor.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Ubûdiyet;sebkatedennimetinneticesiveonunfiyatıdır,gelecekbirnimetinmükâfatmukaddimesivevesilesideğildir.Meselainsanınengüzelbirsuretteyaratılışı, ubûdiyeti iktiza eden sâbık bir nimet olduğu ve sonra da imanın îtâsıylakendisinisanatarifetmesi,ubûdiyetiiktizaedensâbıknimetlerdir.Evetnasılkimideninîtâsıylabütünmat’umatîtâedilmişgibitelâkkiediliyor;hayatınîtâsıyladaâlem-işehâdetmüştemilbulunduğunimetlerileberaberîtâedilmişgibitelâkkiediliyor.

Vekezanefs-iinsanîninîtâsıyla,bumideiçinmülkvemelekûtâlemlerinimetlersofrası

gibi kılınmıştır. Kezalik imanın îtâsıyla, mezkûr sofralar ile beraber, esmâ-yı hüsnâdaiddiharedilendefineleridesofraolarakverilmişoluyor.Bugibiücretleripeşinaldıktansonra, devam ile hizmete mülâzım olmak lâzımdır. Hizmet ve amelden sonra verilennimetlermahzaO’nunfazlındandır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Envâın efrâdında, bilhassa haşerat ve hevâm kısmında görünenfevkalâdeçokluktamüşahedeedilenhârikulâdegayr-imütenâhibircûdusehâvetvardır.Kemâl-i ittikan ve intizam ile bütün envâda bulunan şu kesret-i efrâd, tecelliyât-ıilâhiyenin gayr-i mütenâhi olduğuna ve Cenâb-ı Hakk’ın mahiyeti her şeye mübâyinolduğuna ve bütün eşya O’nun kudretine nisbeten mütesâvi olduğuna sarahaten delâleteder.Evetbucûd-uîcadSâni’invücûbundandır.Nevidecelâlîdir,ferttecemâlîdir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!İnsanınyaptığısanatlarınsühûletvesuûbetdereceleri,onunilimvecehliyleölçülür.Nekadarsanatlardabilhassaincevelatîfcihâzâttailmîmeharetiçokolursa, o nisbette kolay olur. Cehli nisbetinde de zahmet olur. Binâenaleyh eşyanınhilkatinde sürat-imutlaka ilevüs’at-imutlaka içindegörünen sühûlet-imutlaka,Sâni’inilminenihayetolmadığınahads-ikat’îiledelâleteder.

245

İ’lemEyyühe’l-Aziz!İnsanınfıtratenmâlikolduğucâmiiyetinacaibindendirki:Sâni-iHâkimşuküçükcisimdegayr-imahdutenvâ-ırahmetitartmakiçingayr-imâdudmizanlarvaz’etmiştir. Ve esmâ-yı hüsnânın gayr-i mütenâhi mahfî definelerini fehmetmek içingayr-imahsurcihâzâtveâlâtyaratmıştır.Meselamesmûât,mubsırât,me’kûlâtâlemleriniihata eden insandaki duygular, Sâni’in sıfât-ımutlakasını ve geniş şuûnâtını fehmetmekiçindir.

Ve keza hardaleden daha küçük kuvve-i hâfızasında öyle bir latîfe-i müdrikebırakılmıştırkiohardalenintazammunettiğigenişâlemdeolatîfedaimîseyrvecevelânetmekte isede sahilinevâsıl olamaz.Maahâzâ,bazenbubüyükâlemo latîfeyeokadardarlaşır ki âlem o latîfenin karnında bir zerre gibi olur. Ve o latîfeyi, bütün seyahatmeydanlarıyla,mütâlaa ettiği kitaplarıyla o hardale dahi yutar, yerinde oturur, karnı daağrımaz.İşte,insanınmütefâvitmertebeleribusırdananlaşılır.

Evet bazı insanlar zerrede boğulurlar. Bazısında da dünya boğulur. Bazılar dakendilerineverilenanahtarlardanbirisiylekesretinengenişbirâleminiaçar fakat içindeboğulur.Sahil-ivahdetvetevhidezorlavâsılolur.Demek,insanınseyr-iruhânisindeçoktabakalarvardır.Bir tabakada, insanlarahuzur-u tevhidpeksühûletlenasipvemüyesserolur.Birtabakasınadagafletveevhamöyleistilâederkikesretiçindegarkolmaklatammanasıyla tevhidiunutmuşolur.Sukutusuûd, tedenniyi terakki,cehl-imürekkebiyakîn,uykunun son perdesini intibah zan ve tevehhüm eden bir kısım medenîler ikincitabakadaki insanlardandır. Onlar, hakâik-i imaniyeyi derk etmekte bedevîlerinbedevîleridir.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! İsm-i Celâl, alelekser nevilerde, külliyatta tecelli eder. İsm-iCemâl ise mevcudâtın cüz’iyatına tecelli eder. Bu itibarla nevilerdeki cûd-u mutlak,celâlintecellisidir.Cüz’iyâtınnakışları,eşhasıngüzelliklericemâlintecelliyâtındandır.

Vekezacelâl,vâhidiyetintecellisinden,cemâldahiehadiyetintecellisindenzâhirolur.Bazen de cemâl, celâlden tecelli eder. Evet cemâlin gözünde celâl ne kadar cemildir,celâlingözündedahicemâlokadarcelildir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!BasarmasnûâtıgörüpdebasiretSâni’igörmezseçokgaripvepekçirkin düşer. Çünkü o hâlde Sâni’in mânen, kalben görünmemesi, ya basiretinfikdânındandırveyakalbgözününkörolmasındandırveyapekdarolduğundanmeseleyiazametiyle kavramadığındandır. Veya bir hizlândır. Ve illâ Sâni’in inkârı, basarınşuhûdunuinkârdandahaziyademünkerdir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Birtarlayazer’edilenbirtohum,mânevîbirsurvebirduvardır.O tarlayı tohumsahibinemaleder.Başkasının tasarrufunamâniolur.Kezalikküre-i arztarlasınazer’edilennebâtât,hayvanâttohumlarımânevîbirsurvebirseddirkişirketimenediyor;gayrı,müdahaledentardeder.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Tabiatları latîf, ince ve latîf sanatlara meftun bazı insanlar,bilhassa has bahçelerinde pek güzel hendesevâri bir şekilde şekilleri, arkları, havuzları,şadırvanlarıyaptırmaklabahçelerinepekmuntazambirmanzaraverirler.Veoletâfetin,ogüzelliğinderecesinigöstermekiçinbazıçirkinkaya,kaba,gayr-imuntazam–mağaravedağheykellerigibi–şeylerideilâveediyorlarkionlarınçirkinliğiyle,adem-iintizamıylabahçenin güzelliği, letafeti fazlaca parlasın. Çünkü 246. Lâkin müdakkik birkimse, o ezdadı cemeden bahçenin manzarasına baktığı zaman anlar ki o çirkin kabaşeyler kasten yapılmıştır ki; güzellik, intizam, letafet artsın. Zira güzelin güzelliğiniarttıran,çirkininçirkinliğidir.Demekbahçenin tamintizamını ikmaleden,oçirkinlerdir.Veoçirkinlerinadem-iintizamınisbetindebahçeninintizamıartar.

Kezalik dünya bahçesinde nizam ve intizamın son sisteminde bulunan mahlûkât vemasnûât arasında –hayvanlarda olsun, nebâtâtta olsun, cemâdâtta olsun– bazı çirkin,intizamdan hariç şeyler bulunur. Bunların çirkinliği, intizamsızlıkları, dünya bahçesiningüzelliğine, intizamına bir zînet, bir süs olmak üzere Sâni-i Hakîm tarafından kastenyapılmışolduğunu,pekyüksek,geniş,şâirânebirhayaliledünyanınobahçemanzarasınınazaraltınaalabilenadamgörebilir.

Maahâza, o gibi şeyler kasdî olmasaydı, şekillerinde hikmetli tehâlüf olmazdı. Evettehâlüfte kast ve ihtiyâr vardır. Her insanın bütün insanlara sîmaca muhalefeti bunadelildir.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! İnsanı fıtraten bütün hayvanlara tefevvuk ettiren câmiiyetininmeziyetlerinden biri, zevilhayatın Vâhibü’l-hayat’a olan tahiyye ve tesbihlerinifehmetmektir.Yani insan kendi kelâmını fehmettiği gibi iman kulağıyla zevilhayatın da

belki cemâdâtın da bütün tesbihlerini fehmeder. Demek her şey sağır adam gibi yalnızkendi kelâmını anlar. İnsan ise bütünmevcudâtın lisanlarıyla tekellüm ettikleri esmâ-yıhüsnânın delillerini fehmeder. Binâenaleyh her şeyin kıymeti, kendisine göre cüz’îdir.İnsanınkıymetiiseküllîdir.Demekbirinsan,birfertikenbirnevigibiolur.– 247–

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Zâhir ile bâtın arasında müşâbehet varsa da hakikate bakılırsaaralarındabüyükuzaklıkvardır.Meselaâmiyâneolantevhid-izâhirî,hiçbirşeyiAllah’ıngayrisine isnad etmemekten ibarettir. Böyle bir nefiy, sehl ve basittir. Ehl-i hakikatinhakikî tevhidleri ise her şeyi Cenâb-ı Hakk’a isnad etmekle beraber her şeyin üstündebulunanmührünü,sikkesinigörüpokumaktanibarettir.Bu,huzuruisbat,gafletinefyeder.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Hayat-ı dünyeviyeye kasten ve bizzat teveccüh edip bağlanankâfirin, imhâl-i ikabında ve bilakis terakkiyat-ı maddiyede muvaffakiyetindeki hikmetnedir?

Evet o kâfir, kendi terkibiyle, sıfatıyla Cenâb-ı Hak’ça nev-i beşere takdir edilennimetlerin tezahürüne –şuuru olmaksızın– hizmet ediyor.Ve güzelmasnûât-ı ilâhiyeninmehâsinini bilâ-şuur tanzim ediyor. Ve kuvveden fiile çıkartmakla garâbet-i sanat-ıilâhiyeye nazarları celp ediyor. Ne fayda ki farkında değildir. Demek o kâfir, saat gibikendiyaptığıameldenhaberiyok.Ammavakitleribildirmekgibinev-ibeşerepekbüyükbirhizmetivardır.Busırrabinaendünyadamükâfatınıgörür.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Tevfik-i ilâhî refîki olan adam, tarîkat berzahına girmedenzâhirdenhakikategeçebilir.EvetKur’ân’dan,hakikat-itarîkatı–tarîkatsız–feyizsuretiylegördüm ve bir parça aldım. Ve keza maksud-u bizzat olan ilimlere ulûm-u âliyeyiokumaksızın îsal edici bir yol buldum. Seriü’s-seyr olan bu zamanın evlâdına, kısa veselâmetbirtarîkiihsanetmek,rahmet-ihâkimeninşânındandır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! İnsanıgafletedüşürtmekleAllah’aubûdiyetinemâniolan,cüz’înazarını cüz’î şeylere hasretmektir. Evet cüz’iyat içerisine düşüp cüz’îlere hasr-ı nazareden,ocüz’îşeylerinesbaptansudûrunaihtimalverebilir.Ammabaşınıkaldırıpnev’eveumumabaktığızaman,ednâbircüz’îninenbüyükbirsebeptensudûrunacevazveremez.Mesela cüz’î rızkını bazı esbaba isnad edebilir. Fakat menşe-i rızık olan arzın, kışmevsimindekupkuru, kıraçolduğuna,baharmevsiminde rızık iledoluolduğunabaktığıvakit,arzıihyaetmeklebütünzevilhayatınrızıklarınıverenAllah’tanmâadâkendirızkınıverecekbir şeybulunmadığınakanaatihâsılolur.Vekezaevindekiküçükbir ışığıveyakalbinde bulunan küçük bir nuru bazı esbaba isnad edebilirsin. Ama, o ışığın, şemsinziyasıyla,onurundaMenbau’l-envar’ınnuruylamuttasılolduğunavâkıfolduğunzamananlarsınkikalıbınıışıklandıran,kalbinitenviredenancakleylveneharıbirbirinekalbedenFâtır-ıHakîm’dir.

Ve keza senin vücûdunun zuhur ve vuzuhça Hâlık’ın vücûduna nisbeti, Hâlık’ınvücûdunadelâletedenlerinnisbetigibidir.Çünküsenbirvecihlekendivücûdunadelâlet

ediyorsun. Amma Hâlık’ın vücûduna, bütün mevcudât, bütün zerratıyla delâlet ediyor.ÖyleiseO’nunvücûduseninvücûdundanâleminzerratıadedincezuhurderecelerivardır.

Vekezaseninefsinisevmeyesevkedenesbap:

1–Bütünlezzetlerinmahzeninefistir;

2–Vücûdunmerkezivemenfaatinmadeninefistir;

3–İnsanaenkarib–yakın–nefistir,diyorsun.Pekâlâ.Fakatofâni lezzetleremukabil,lezâiz-i bâkiyeyi verenHâlık’ı daha ziyadeubûdiyetle sevmek lâzımdeğilmidir?Nefisvücûda merkez olduğundan muhabbete lâyık ise o vücûdu îcad eden ve o vücûdunkayyûmu olan Hâlık, daha fazla muhabbete, ubûdiyete müstehak olmaz mı? Nefsinmaden-i menfaat ve en yakın olduğu, sebeb-i muhabbet olursa, bütün hayırlar, rızıklarelindebulunanveonefsiyaratanNâfi’,Bâkivedahakaribolan,dahaziyademuhabbetelâyık değil midir? Binâenaleyh bütün mevcudâta inkısam eden muhabbetleri cem vemuhabbetinileberabermahbub-uhakikîolanFâtır-ıHakîm’eihdaetmeklâzımdır.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Senin önünde çok korkunç büyük meseleler vardır ki insanıihtiyata,ihtimamamecbureder.

Birisi:Ölümdürkiinsanıdünyadanvebütünsevgililerindenayıranbirayrılmaktır.

İkincisi:Dehşetlikorkuluebedmemleketineyolculuktur.

Üçüncüsü:Ömüraz,seferuzun,yol tedarikiyok,kuvvetvekudretyok,acz-imutlakgibi elîm elemlere maruz kalmaktır. Öyle ise bu gaflet ü nisyan nedir? Devekuşu gibibaşını nisyan kumuna sokar, gözüne gaflet gözlüğünü takarsın ki Allah seni görmesin.Veya sen O’nu görmeyesin. Ne vakte kadar zâilât-ı fâniyeye ihtimam ve bâkiyat-ıdaimedentegâfüledeceksin?

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Cenâb-ıHakk’ahamdler, şükürlerolsunkimesâil-i nahviyeden“isim”ile“harf”arasındakimânevîfarkileçokmühimmeseleleribanaöğretmiştir,şöyleki:

Harf,gayrınmanasınıizahiçinbirâlet,birhâdimolduğugibişumevcudâtdaesmâ-yıhüsnânıntecelliyâtınıizhar,ifham,izahiçinbirtakımilâhîmektuplardırkiiçlerindeyazılıdelâil, berahin, havarıkmu’cize-i kudrettir.Mevcudât bu vecihle nazara alınması; ilim,iman,hikmettir.Şayetisimgibimüstakilvemaksud-ubizzatcihetiylebakılırsa,küfranvecehl-imürekkebolur.

Vekezamesâil-imantıkiyeden“küllî”ile“küll”arasındakifarkilerubûbiyetedairçokmeseleleriöğrenmişbulunuyorum.Cemâl ile ehadiyet 248 şümûlünedahildir.Celâlvevâhidiyet 249unvanınadahildir.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Dünya, âlem-i âhirete bir fihriste hükmündedir. Bu fihristedeâlem-i âhiretin mühim meselelerine olan işaretlerden biri, cismanî olan rızıklardaki

lezzetlerdir. Bu fâni, rezil, zelil dünyada bu kadar nimetleri ihsas ve ifâza etmek içininsanınvücûdundayaratılanhavas,hissiyat,cihâzât,âzâgibiâlâtveedevatındananlaşılırki âlem-i âhirette de 250 kasırların altında, ebediyete lâyık cismanî ziyafetlerolacaktır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!İnsanınhavfvemuhabbetihalkateveccühettiğitakdirde,havfbirbelâ, bir elem olur. Muhabbet bir musibet gibi olur. Zira o korktuğun adam, ya sanamerhamet etmez veya senin istirhamlarını işitmez. Muhabbet ettiğin şahıs da, ya senitanımazveyamuhabbetinetenezzületmez.Binâenaleyhhavfınilemuhabbetinidünyavedünyainsanlarındançevir.Fâtır-ıHakîm’etevcihetkihavfınO’nunmerhametkucağına–çocuğun anne kucağına kaçtığı gibi– leziz bir tezellül olsun. Muhabbetin de saadet-iebediyeyevesileolsun.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Sen şecere-i hilkatin ya bir semeresi veya bir çekirdeğisin.Cisminitibarıylaküçük,âciz,zayıfbircüzsün.LâkinSâni-iHakîmlütfuyla,latîfsanatıylasenicüzvecüz’îdenküllveküllîyeçıkartmıştır.

Evet cismine verilen hayat sayesinde, geniş duyguların ile âlem-i şehâdet üzerindecevelân etmekle filcümle cüz’iyet kaydından kurtulmuşsun. Ve keza insaniyet îtasıylabilkuvve “küll” hükmündesin. Ve keza iman ve İslâmiyet ihsanıyla bilkuvve “küllî”olmuşsun.Vekezamârifetvemuhabbetinin’amıylamuhitbirnurolmuşsun.

Binâenaleyh dünyaya ve cismanî lezâizemeyledersen, âciz, zelil bir “cüz’î” olursun.Eğercihâzâtınıinsaniyet-ikübradenilenİslâmiyethesabınasarfedersen,bir“küllî”vebir“küll”olursun.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Bu kadar elîm firak ve ayrılıklara maruz kalmakla çektiğinelemlerinsebebivekabahatisendedir.Çünküomuhabbetlerigayryerindesarfediyorsun.Eğer omuhabbetleri cem’ edip Vâhid-i Ehad’e tevcih ve O’nun hesabıyla, izniyle sarfedersen, bütün mahbupların ile beraber bir anda birleşip sevinçlere, memnuniyetleremazharolacaksın.

Evet bir sultana intisap eden bir adam, o sultanın, her şeyle alâkadar, her mekândaherkeslemuhaberesi,alâkasızımnında,oadamdabircihette,birderecealâkadarolabilir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Mesela kamerin ahvâline veya istikbalin hakikatine dair îta-yımâlûmatedenadama,bütünmâmelekinionafedaetmeyehazırsın.Ammakamerdaire-imülkünde bir arı hükmünde bulunan Hâlık’tan haber getiren.. ve ezel, ebede, hayat-ıebediyeye, hakâik-i esasiyeye, azîmmeselelere dairmâlûmat îta eden.. ve senimânevîperişaniyetlerden,dalâletlerdenkurtarıpkesrettenvahdetedoğruyolgösteren..vehayat-ıebediyeyeimanlamâü’l-hayatısanaiçirtmeklefirakveayrılmakateşlerindenkurtaran..veHâlık’ın marziyatını, metalibini tarif eden.. ve Sultan-ı Ezel, Ebed’in muhaberesinetercümanlık yapan Resûl-i Rahmân’ı dinlemeye ve oMuhbir-i Sadık’a iman ile teslimolmayamâniolannefsinhevavehevesiniterketmiyorsun!..

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Görüyoruz ki: Sâni-i Hakîm, kemâl-i hikmetiyle pek âdişeylerden pek harika mu’cize-i mensucat yapıyor. Ve keza abesiyet ve israfa mahalbırakılmamak üzere, bir ferdi envaen vazifeler ile tavzif ediyor. Hatta insanın başında,insanınmuvazzafolduğuvazifelerigörmekiçinhervazifeyegörebirertırnakkadarmaddîbirşeyinbulunmasıîcabetseydi,birbaşınCebel-iTûrbüyüklüğündeolmasılâzımgelirdikiashab-ıvezâifeyerolsun.

Vekezalisan,sairvezaifiyleberabererzakhazinesinevekudretinmatbahındapişirilenbütüntaamlaramüfettiştir.Vebütüntaamlarıntatlarınıyakînenbilenbirehl-ivukuftur.

İştebufaaliyet-ihakîmiyedenanlaşılıyorkizamanınseyliyleberabergelipgeçeneşya-yıseyyaledenvegeçengünlerdensenelerden,asırlardan,leylveneharıntakallübüilepekçokmensucat-ıgaybiyeveuhreviyeyapılmaktadır.Evetâleminfihristesihükmündeolaninsan fabrikasında dokunan mensucat o hakikati tanvir eder. Öyle ise bu fâni dünyadamevt,fenâ,devair-igaybiyedesâfibirbekayaintikalederekbâkikalır.Evetrivâyetlerdevardırki:“İnsanınömürdakikalarıinsanaavdetederler.Yagafletlemuzlimolarakgelirlerveyahasenat-ımudîeileavdetederler.”251

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Görüyoruz ki Sâni-i Hakîm’in, efrâd ve cüz’iyatın tasvirindebüyük büyük tefennünleri vardır. Evet hayvanların pek büyük ve pek küçükleri olduğugibi kuşlarda, balıklarda,meleklerdeve sair ecramda, âlemlerdedahi pekküçükvepekbüyükferdlerivardır.Cenâb-ıHakk’ınşutefennündetakipettiğihikmet:

1–Tefekkürveirşadiçinbirlütuf,birteshilâttır.

2–Kudretmektuplarıokunupfehmetmektebirkolaylıktır.

3–Kudretinkemâliniizharetmektir.

4–Celâlîvecemâlîherikinevisanatıibrazetmektir.

Maahâzâ, pek ince yazıları herkes okuyamaz ve pek büyük şeyler de nazar-ı ihatayaalınamaz. İşte irşadı, teshil ve tâmim için bir kısmını küçük harfler ile bir kısmını dabüyükharflerleyazmaklairşadıniktizasıyerinegetirilmiştir.

Ammaşeytanıntalebesiolannefs-iemmâre,cisminküçüklüğünüsanatınküçüklüğüneatfetmekle, esbaptan sudûrunu tecviz ediyor. Ve pek büyük cisimler dahi hikmetleyaratılmamışiddiasındabulunarakbirneviabesiyeteisnadediyor.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Gerekcûdda,gerekrızıktaifratderecesindemebzûliyetvardır.Buise hikmetten uzak, abesiyete yakın görünür. Evet eğer yaratılan şey bir gaye içinyaratılıyorsa hakkın var; amma gayeler pek çoktur. Binâenaleyh bir gayeye nazaranabesiyethissedilsebile,gayelerinmecmuunanazaranayn-ıhikmetveayn-ıadalettir.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! İnsanın sanatıyla Hâlık’ın sanatı arasındaki fark: İnsan kendisanatının arkasında görünebilir, amma Hâlık’ın masnûu arkasında yetmiş bin perde

vardır.252FakatHâlık’ınbütünmasnûâtıdef’atenbirnazardagörünebilirse,siyahperdelerortadankalkar,nuranîlerkalır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Hayvanâttanolsunnebâtâttanolsuntevellüdiletenasülşümulünedahil olan her ferd vech-i arzı istilâ ve tasallut etmek niyetindedir ki arzı kendisine vezürriyetinehasvehâlisbirmescidyapmaklaFâtır-ıHakîm’inesmâ-yıhüsnâsınıizharileHâlık’ınagayr-imütenâhibiribadettebulunsun.

Evetkuşların,balıkların,karıncalarınyumurtalarında,eşcarvesebzevatınsemeratındaveo semeratın tohumlarındaki ifratderecesinibulankesretovaziyeti tenvir eder.Lâkinâlem-i şehâdetin darlığına ve müstakbel ibadetlerin Allâmü’l-guyûb’un ilmindemevcutolduğunabinaen,niyettenfiilehenüzçıkmayanonlarınibadetlerikabuledilmiştir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Kur’ân-ıKerîm,bazenbirşeyinmüteadditgayelerindeninsanlaraaitbirgayeyizikretahsiseder.Buihtariçindir,inhisariçindeğildir.Yani,oşeyingayeleri,zikredilengayeyemünhasırdeğildir.Ancakoşeyinnizamveintizamvesairfaydalarınainsanınnazar-ıdikkatinicelbetmekiçininsanlararâciofaydayızikrediyor.Mesela

253

âyet-ikerîme ilezikredilenfayda, takdir-ikamerinbinlercefaydalarındanbiridir.Yoksa,takdir-ikamerbufaydayamünhasırdeğildir.Yani,kameryalnızbugayeiçindeğildir.Bugayeonungayelerindenbiridir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Cenâb-ıHakk’amahsustaklidimümkünolmayanenbâhirtevhidsikkevemühürlerindenbiri,gayr-imâdudmuhtelifeşyayıbasitbirşeydenhalketmektir.Evet pek basit olan şu topraktan binlerce envâ, muhtelif nebâtât, gayr-i mütenâhi birkudret ile, bir ilim ile, pek büyükbir ittikan, bir sühûletle yaratılmakta olduğu tevhidinöylebirburhanıdırkihemtaklidi,hemtenkidiimkânharicidir.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Hayat-ı insaniyenin vezaifinden biri de kendi cüz’î sıfatlarını,şuûnâtını, Hâlık’ın küllî sıfatlarını, şuûnâtını fehmetmek için bir mikyas yapmaktır.Amma,âlem-iâhirettehaşirdekişuûnât-ıazîmesinivekıyâmetteemvâtınihyasıylaahvâl-iumumiyesinifehmetmekiçin,ancakgüzmevsimininkıyâmetiylebaharlarınhaşri,haşirvekıyâmet-ikübradaHâlık’ınşuûnâtınamikyasolabilir.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Müslümanları lehviyat-ı nevmiye mesabesinde olan dünyahayatına davet etmekle, Cenâb-ı Hakk’ın helâl ettiği tayyibat dairesinden, haram ettiğihabîsat mezbelesine teşvik eden adamın meseli öyle bir sarhoşa benzer ki parçalayıcıarslan ile ünsiyetli ehlî atı birbirinden tefrik edemiyor. Sehpa ağacı ile jimnastik aletinibirbirinden ayıramıyor. Kanlı yarayı kırmızı gülden temyiz edemediği hâlde, kendisinimürşidbilerekirşadvenasihateçıkıyor.

Esna-yı irşaddabir adama rastgelir.Zavallı adamınarka tarafındakorkunçbir arslanduruyor.Ön tarafındada sehpa ağacı kurulduğugibi her iki yanındada dehşetli yaralar

var.Fakatadamcağızınelindeikiilâçvardır.Velisanıylakalbindeikitılsımvardır.Onlarıistimalederseşifayâbolur.Veoarslan,ata inkılâpeder;burakgibibineğiolur.Osehpaağacıdadaima teceddüdetmekteolanahvâl-iâlemi,seyyalmanzaralarıseyretmeyeâletvevasıtaolur.

Osarhoşherif,ozavallıadamcağızadiyor:

–“Yahunediroilâçları,tılsımlarısaklıyorsun?Onlarıatkeyfinebak.”

Adamcağız:

– “Yok baba! Bu ilâçlar ve tılsımların hıfz ve himayelerindeyim. Onlardan almaktaolduğum haz, lezzet, keyif bana kâfidir. Fakat o arslan gibi parçalayıcı ölümüöldürebilirsenvesehpayıkırmaklakabirağzınıkapatabilirsenvehayatımınmaruzkaldığıfenâ ve zeval yaralarını bir hayat-ı bâkiyeye tebdil etmekle tedavi edebilirsen, pekâlâseninle beraber dans oynayalım.Ve illâ gözümün önünden defol git! Sen ancak kendingibi sarhoşları kandırabilirsin.Ben sarhoş değilim.Dünyanıza, keyfinize ihtiyacım yok.Çünkü

255 254

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Felsefe talebesiyle medeniyet tilmizleri, Müslümanları ecnebiâdetlerine ittiba ile şeâir-i İslâmiye’yi terk etmeye davet ettiklerinde, Kur’ân nurcularıböylecemüdafaadabulunurlar:

Eğerdünyadanzevalveölümüve insandanaczve fakrıkaldırmaya iktidarınızvarsa,pekâlâ, dini de terk ediniz, şeâiri de kaldırınız. Ve illâ dilinizi kesin, konuşmayınız.Bakınızarkamızdapençeleriniaçmışhücumahazırecelarslanı tehditediyor.Eğer imankulağıyla Kur’ân’ın sadâsını dinleyecek olursan o ecel arslanı bir burak olur. Bizlerirahmet-iRahmân’aulaştıracaktır.Veillâoecel,yırtıcıbirhayvangibibizleriparçalarve–bâtılitikadınızgibi–ebedîbirfirakiledağıtacaktır.

Ve keza önümüzde idam sehpaları kurulmuştur. Eğer iman, îkanlaKur’ân’ın irşadınıdinlersen, o sehpa ağaçlarından, Sefine-i Nuh gibi sahil-i selâmete, yani âlem-i âhireteulaştırıcıbirsefineyapılacaktır.

Vekeza sağyanımızda fakryarası, soldada acz, zaaf cerihası vardır.EğerKur’ân’ınilâçlarıylatedaviedersen,fakrımızrahmet-iRahmân’ınziyafetineşevkuiştiyakainkılâpedecektir. Acz ve zaafımız da Kadîr-i Mutlak’ın dergâh-ı izzetine iltica için bir davettezkeresigibiolur.

Ve keza bizler uzun bir seferdeyiz. Buradan kabre, kabirden haşre, haşirden ebedmemleketinegitmeküzereyiz.Oyollardazulümatıdağıtacakbirnurvebirerzaklâzımdır.Güvendiğimiz akıl ve ilimden ümit yok. Ancak Kur’ân’ın güneşinden, Rahmân’ınhazinesinden tedarikedilebilir.Eğerbizleribuseferdengeribırakacakbirçarenizvarsa,pekâlâ.Veillâsükûtediniz,Kur’ân’ıdinleyelimbakalımneemrediyor:

256

Hülâsa:Ayıkolan sana tâbiolmaz.Ancaksiyaset şarabıylaveya şöhrethırsıylaveyarikkat-icinsiyeileveyafelsefenindalâletiileveyamedeniyetinsefahetiylesarhoşolanlarseninmeşrepvemesleğinetâbiolurlar.Fakatinsanınbaşınaindirilendarbelerveyüzünevurulantokatlar,onunsarhoşluğunuizaleileayıltacaktır.

Ve keza insan hayvan gibi yalnız zaman-ı hâl ile müptelâ ve meşgul değildir. Belkimüstakbelin korkusu ve mâzinin hüzün ve kederi ile hâl elemlerine maruzdur. Fakatkendisinişakî,dâll,ahmaklardanaddetmeyenadam,Kur’ân’ınşubeşaretinidinlesin:

257

235“(Gerçek şu ki, yere en yakın olan göğü lambalarla donattık) ve onlardan bir kısmını şeytanlara atılanmermileryaptık.”(Mülksûresi,67/5)

236Rahmânsûresi,55/33.

237“Öyleyse,nefislerinizitemizeçıkarmayın,kendinizihatasızgörmeyin.”(Necmsûresi,53/32)

238“Allah’ıunutupda,Allah’ındakendilerinekendileriniunutturduğukimselergibiolmayın!”(Haşirsûresi,59/19)

239“SanagelenheriyilikAllah’tandır.Başınagelenherfenalıkisenefsindendir.”(Nisâsûresi,4/79)

240“O’nunVechi(Zâtıverızası)dışındaherşeyyokolupgitmeyemahkûmdur.”(Kasassûresi,28/88)

241“(Baksana)şukendihevaveheveslerinitanrıedinenkimseye!”(Furkansûresi,25/43;Câsiyesûresi,45/23)

242Okimseki..

243“(Varlıklarüzerinde)mutlakmülkiyetvehakimiyetO’nundur,bütünhamddeO’namahsustur.” (Teğâbünsûresi,64/1;Tirmizî,deavât36;Nesâî,menâsik163;İbniMâce,ticârât40,menâsik84)

244“Yeryüzündebulunanherşeyibizimiçinyarattı.”(el-Hakîmet-Tirmizî,Nevâdiru’l-usûl4/103)

245“Herşeyisadecetekbiremirle,sankigözaçıpkapayıncayakadarlıkbirsüratleyaparızBiz.”(Kamersûresi,54/50)

246“Herşeyzıddıylabilinir.” (et-Taberî,Câmiu’l-beyân19/19.Ayrıcabkz.:el-Gazâlî, İhyâu ulûmi’d-dîn 4/321; İbniKayyim,Medâricü’s-sâlikîn3/188)

247AllahTeâlâ,herşeyinendoğrusunuenmükemmelşekildebilir.

248Hepsitekbaşınabütününhususiyetlerinitaşıyanfertlerinoluşturduğubütünlük.

249Parçavebölümlerdenoluşanbütün.

250“Onlara,içindenırmaklarakan(cennetlervardır).”(Bakarasûresi,2/25,266;Âl-iİmransûresi,3/15,136,195,198;Nisâsûresi,4/13,57,122;…)

251Bkz.:İbniReceb,Câmiu’l-ulûmive’l-hikem1/231.

252Aradayetmişbineyakınperdeolduğunadairbkz.:EbûYa’lâ,el-Müsned13/520;et-Taberânî,el-Mu’cemü’l-evsat6/278,8/382.Ayrıcabuperdelerolmasa,azamet-iilâhiyekarşısındaherşeyinmahvolacağınadairbkz.:Müslim,îmân293;İbniMâce,mukaddime13.

253“(Ay’ıdabirnurkılıp),onabirtakımkonaklartayinettikiyıllarınsayısınıvevakitlerinhesabınıbilesiniz.”(Yûnussûresi,10/5)

254“Allahbizeyeter.Onegüzelvekildir!”(Âl-iİmransûresi,3/173)

255“Onegüzelmevlâ,negüzelyardımcıdır!”(Enfâlsûresi,8/40)

256“Dünyahayatısizisakınolakialdatmasın!Yinesakınolaki,(oçokhilekârşeytandahil)aldatanlardasiziAllahhakkında(yanlışbilgi,yanlışinançveyanlışyaklaşımlarla)aldatmasın.”(Lokmansûresi,31/33;Fâtırsûresi,35/5)

257 “İyi bilin ki, Allah’ın velîleri için (özellikle âhirette) herhangi bir korku söz konusu değildir ve onlar aslaüzülmeyeceklerdirde.Onlar,hakkıylaimanetmişlerdirvedaimakalbleriAllah’akarşısaygıyladopdoluolarak(teşriî,tekvinî bütün hükümlerinde) O’na karşı gelmekten sakınır ve vazifelerini yerine getirirler. Onlar için dünyahayatındadaâhirettede(Allah’ınrızası,ebedîsaadetvebaşarı)müjdesivardır.Allah’ınhükümlerindeolsun,verdiğisözlerdeolsunasladeğiştirmeolmaz.İştebudurçokbüyükkazanç,çokbüyükbaşarı.”(Yûnussûresi,10/62-64)

258

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Her bir masnûda tahakkuk eden kemâl-i sanat, Sâni’in hermekânda ve her masnûun yanında bulunmasına delâlet ettiği gibi; hiçbir mekânda vehiçbirmasnûunyanındabulunmamasınadadelâleteder.

Ve keza insan, her bir şeyemuhtaç olduğu cihetle her şeyinmelekûtu elinde ve herşeyinhazinesiyanındaolanZât-ıAkdes’tenmâadâkimseyeibadetedemez.

Vekezainsanvücûd,îcad,hayır,ef’âlcihetiylepekküçük,nâkısolmaklakarıncadan,arıdan edna, örümcekten daha zayıftır. Fakat adem, tahrip, şer, infial cihetiyle semâvât,arz, cibaldendahabüyüktür.Mesela hasenat yaptığı zaman, habbehabbeyapar; seyyiatyaparsa kubbe kubbe yapar. Evet mesela küfür seyyiesi bütün mevcudâtı tahkir eder,kıymettendüşürür.

Vekezainsanınbircihetlekılkadarbir ihtiyârı,zerrekadarbir iktidarı,şuâkadarbirhayatı, dakika kadar bir ömrü, cüz’î bir cüz kadar mevcudiyeti varsa da diğer cihetlehadsizbiraczvefakrıdavardır.Kadîr-iMutlakveGaniyy-iMutlak’ıntecelliyâtınagenişbirmâkesolur.

Ve keza insan hayat-ı dünyeviye cihetiyle bir çekirdek olup, pek büyük semere vesümbüller vermek için kendisine tevdi edilen cihâzâtı, bazı maddeleri elde etmek içintavuk gibi toprakları, gübreleri, necisleri eşmeye sarf eder, faydasız tefessüh eder. Vehayat-ımâneviyecihetiyleemelleriebedekadaruzananbirşecere-ibâkiyedir.

Vekezainsanfiilvesa’yicihetiylezayıfbirhayvanolupdaire-isa’yipekdardır.İnfial,suâl,duacihetiyleRahmân-ıRahîm’inazizbirmisafiridir.Dairesihayalkadargeniştir.

Ve keza insanın hayat-ı hayvaniyeden aldığı lezzet bir serçe kuşunun lezzeti kadardeğildir. Çünkü insanda hüzün, keder, korku var, onda yoktur. Fakat cihâzât, hissiyat,duygular, istidatlar itibarıyla hayvanların en âlâsından fazla lezzet alır. İnsanın şuvaziyetinedikkat edilirse anlaşılır ki bukadar cihâzât, buhayat içinolmayıp, ancakbirhayat-ıbâkiyeiçinkendisineverilmiştir.

Vekezainsansaltanat-ırubûbiyetinmehâsininenâzırveesmâ-yıkudsiyenincilvelerinedellâl ve kalem-i kudretle yazılan mektubat-ı ilâhiyeyi mütâlaa ile mütefekkir olduğucihetle,eşref-imahlûkâtvehalife-iarzolmuştur.

259

İ’lemEyyühe’l-Aziz! İnsandaki kusur sonsuz olduğu gibi, acz, fakr ve ihtiyacına danihayet yoktur. İnsana tevdi edilen açlık ile nimetlerin lezzetleri tebarüz ettiği gibiinsandaki kusur, kemâlât-ı sübhaniye derecelerine birmirsaddır. İnsandaki fakr, gına-yı

rahmetin derecelerine bir mikyastır. İnsandaki acz, kudret ve kibriyâsına bir mizandır.İnsandakitenevvü-ühâcât,envâ-ıniamveihsanâtınabirmerdivendir.Öyleisefıtratındangaye ubûdiyettir. Ubûdiyet ise dergâh-ı izzetine kusurlarını “Estağfirullah” ve“Sübhanallah”ileilânetmektir.

260

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Her bir insan için hayat seferinde iki yol vardır. Bu iki yolunuzunluğu kısalığı birdir. Amma birisinde ehl-i şuhûd ve ehl-i vukufun şehâdet vetasdikleriyleondadokuzmenfaatihtimalivar.İkinciyoldameselemâkûsedir.Ondadokuzzararihtimalivardır.İkinciyolilegideninnesilâhıvar,nezahîresi.Tabiî,yoldapekçokkorkulara maruz kalacağı gibi ihtiyaçlarını def için çoklara minnet altında kalır. Fakatbirinciyolasülûkedenin,hemsilâhı,hemerzakıberaberdir.Pekserbestânegider.BirinciyolKur’ânyoludur,ikinciyolisedalâletyoludur.

Evet ehl-i şuhûdun, ehl-i vukufun tasdik ve şehâdetleriyle sabittir ki iman yümnüyleyürüyenemnüeman içindedir.Vebilâharemerkez-ihükûmeteulaştığındaondadokuzubüyükmükâfatlaramazharolacaklardır.Fakatdalâletzulümatı içindeyürüyenleresna-yıseferdekorkudan,açlıktanherşeyeveherkesetezellülettiktensonra,mahall-ihükûmetevâsıl olduğunda onda dokuzu ya idam veya ebedî hapse mahkûm olacaklardır.Binâenaleyhaklıolan,zararlıbirşeyi,dünyevî,ednâbirhiffetiçintercihetmez.

Ehl-işuhûddediğimizdenmaksat,evliyaullahtır.Ziravelâyetsahibi,avâmınitikatettiğişeylerigözlemüşahedeediyor.Kur’ânyolu ilegidenlerinsilâhvezahîreleri ise;Kadîr-iMutlak’a, Ganiyy-i Kerîm’e olan tevekkül onları temin eder. Zira tevekkül, istinad veistimdad noktalarını tazammun ediyor. Bu noktalar da kelime-i tevhidi istilzam ediyor.Kelime-i tevhid de namazı iktiza ediyor. Namaz dahi ubûdiyetin esas bir rüknüdür.Ubûdiyeti emreden tekliftir. Mükellefiyetini îfa edenin, mükellefiyet müddetince,mükellefiyet-i askeriye gibi yemekleri, libasları ve sair hayat lâzımeleri hazine-iRahmân’dan verilir. Mükellefiyet-i askeriye iki buçuk senedir. Amma mükellefiyet-iubûdiyet,müddet-iömürdür.

261

İ’lemEyyühe’l-Aziz! İnsan bir yolcudur. Sabavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa,ihtiyarlıktankabre,kabirdenhaşre, haşirdenebedekadaryolculuğudevameder.Her ikihayatın levâzımatı, Mâlikü’l-mülk tarafından verilmiştir. Fakat o levâzımatı, cehlindendolayı tamamenbuhayat-ı fâniyeyesarfediyor.Hâlbukio levâzımattan lâakalondabiridünyevî hayata, dokuzu hayat-ı bâkiyeye sarf etmek gerektir. Acaba birkaç memleketigezmek için hükûmetten yirmi dört lira harcırah alan bir memur, ilk dahil olduğumemleketteyirmiüçlirayısarfederse,ötekiyerlerdeneyapacaktır?Hükûmetenecevap

verecektir?Böyle yapan kendisine akıllı diyebilirmi?BinâenaleyhCenâb-ıHak her ikihayatlevâzımatınıeldeetmekiçinyirmidörtsaatlikbirvakitvermiştir.Çoğunuaza,azınıçoğavermeksuretiyle,yirmiüçsaatkısavefâniolandünyahayatına,hiçolmazsabirsaatide beş namaza ve bâki ve sonsuz uhrevî hayata sarf etmek lâzımdır ki dünyada paşa,âhirettegedaolmasın!

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Gafilolan insan,kendivazifesini terkeder,Allah’ınvazifesiylemeşgulolur.Evetinsan,gaflettendolayıiktidarıdahilindekolayolanubûdiyetvazifesininterkiyle, zayıf kalbiyle rubûbiyet vazife-i sakîlesinin altına girer, altında ezilir. Ve aynızamandabütünistirahatinikaybetmekleâsi,şakî,hâinadamlarınpartisinedahilolur.

Evet insanbiraskerdir.Askerlikvazifesibaşka,hükûmetinvazifesibaşkadır.Askerlikvazifesitalim,cihadgibidinvevatanıkoruyacakişlerdir.Hükûmetinvazifesiiseerzakını,libasını, silâhını vermektir. Binâenaleyh erzakını temin için askerliğe ait vazifesini terkedipticaretle–mesela–iştigaledenbirasker,şakîvehâinolur.BuitibarlainsanınAllah’akarşıubûdiyet,vazifesidir.Terk-ikebâirtakvasıdır.Nefisveşeytanlauğraşması,cihadıdır.

Amma gerek nefsine, gerek evlât ve taallukatına hayat malzemesini tedarik etmekAllah’ınvazifesidir.EvetmademhayatıverenO’dur.OhayatıkoruyacaklevâzımatıdaOverecektir.Yalnız,hükûmetinasker içinofislerdecem’ettiğierzakıaskerlere taşıttırdığı,temizlettirdiği, öğüttürdüğü, pişirttirdiği gibi, Cenâb-ı Hak da hayat için lâzım olanlevâzımatıküre-iarzofisindeyaratıpcem’ettiktensonra,oerzakın toplanmasınıvesairahvâlini insana yaptırır ki insana bir meşguliyet, bir eğlence olsun ve atalet, betaletazabındankurtulsun.

Ey insan!Rahm-ımaderde iken, tıfıl iken, ihtiyârve iktidardanmahrumbirvaziyetteiken, seni pek leziz rızıklar ile besleyen Allah, sen hayatta kaldıkça o rızkı verecektir.Baksana! Her bahar mevsiminde sath-ı arzda yaratılan envâ-ı erzakı kim yaratıyor vekimleriçinyaratıyor?Seninağzınagetiripsokacakdeğilya!Yahu,eğlencelere,bahçeleregidipdallardasallananogüleçyüzlülezizmeyvelerikoparıpyemekzahmetmidir?Allahinsafversin!

Hülâsa:Allah’ı ittihametmekle işini terkedipAllah’ın işinekarışmakinankörâsilerdefterinekaydolmayasın.

262

İ’lemEyyühe’l-Aziz!“Bazıdualaricabeteiktiranetmez.”diyeiddiadabulunma.Çünküdua bir ibadettir. İbadetin semeresi âhirette görünür. Dünyevî maksatlar ise –namazvakitlerigibi–dualaribadetiiçinbirervakittirler.

Duaların semeresi değillerdir. Mesela şemsin tutulması küsuf namazına, yağmursuzlukyağmurnamazınabirervakittir.

Vekezazalimlerintasallutuvebelâlarınnüzûlü,bazıhususîdualaravakittir.Buvakitlerbâki kaldıkça, o namazlar, o dualar yapılır. Eğer bu vakitlerde dünyevîmaksatlar hâsılolursa, zâten nurun alâ nur. Ve illâ, “İcabet duaya iktiran etmedi.” diyemezsin. Ancak,“Henüz vakit inkıza etmemiş, duaya devam lâzımdır.” diyebilirsin. Çünkü o maksatlarduaların mukaddimesidir, neticesi değillerdir. Cenâb-ı Hakk’ın duaların icabetine vaadetmesiiseicabetayn-ıkabuldeğildir.Yani,icabetkabulüistilzametmez.Duayaherhâldecevap verilir. Cevapsız bırakılmaz. Matluba olan is’af ise, Mucîb’in hikmetine tâbidir.Meseladoktoruçağırdığın zaman,herhâlde: “Ne istersin?”diye cevapverir.Fakat: “Buyemeği veya bu ilâcı bana ver.” dediğin vakit, bazen verir, bazen hastalığına,mizacınamülâyimolmadığındanvermez.

Adem-i kabul esbabından biri de duayı ibadet kastıyla yapmayıp,matlubun tahsilinetahsisettiğindenaksü’l-amelolur.Oduaibadetindeihlâskırılır,makbulolmaz.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! İnkılâplar neticesinde, her iki taraf arasında geniş geniş derelerhusûlegeliyor.Oderelerüstündeherikiâlemlemünasebettarköprülerlâzımdırkiherikiâlem arasında gidiş geliş olsun. Lâkin o köprülerin inkılâbat cinslerine göre şekilleri,mahiyetleri mütebâyin; isimleri mütenevvi olur. Mesela uyku âlemi, yakaza ile âlem-imisalarasındabirköprüdür.Berzah,dünyaileâhiretarasındaayrıbirköprüdür.Vemisal,âlem-icismanîileâlem-iruhâniarasındabirköprüdür.Bahar,kışileyazarasındaayrıbirnevi köprüdür. Kıyamette ise, inkılâp bir değildir. Pek çok ve büyük inkılâplarolacağından,köprüsüdepekgarip,acîbolmasılâzımgelir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! İnsanınba’de’l-mevtHâlık-ıRahmân-ıRahîm’erücuuhakkındailânatyapanşu

264 263

266 265

gibiâyetlerdebüyükbirbeşaretveteselliolduğugibi,ehl-iisyanadabüyüktehditleriîmâvardır.

Evetbuâyetlerinsarahatinegöre:Ölüm;zeval, firak,ademkapısıvezulümatkuyusuolmayıp;ancakSultan-ıEzelveEbed’inhuzurunagirmekiçinbirmedhaldir.Bubeşaretinişaretiyle kalb adem-i mutlak korkusundan, eleminden kurtulur. Evet küfrün tazammunettiğicehennem-imâneviyeyebak! 267hadis-ikudsîsisırrınca,Cenâb-ıHakkâfirinzanveitikadınıdaimîbirazab-ıelîmekalbeder.Sonra,imanveyakînileCenâb-ıHakk’ınlikasındansonra,rızasındansonra,rü’yetindensonramüminleriçinhâsılolanlezzetlerinderecelerine bak! Hatta cehennem-i cismanî, Yaratıcı’yı bilen âsi bir mümin için,Yaratıcı’yıkabuletmeyenbirkâfirincehennem-imânevîsinenisbetencennetgibidir.

Arkadaş! Âlem-i bekaya delâlet eden berahindenmâadâ, arkasında saflar teşkil edipdualarına bir ağızdan “Âmîn! Âmîn!” söyleyen enbiyâ, evliya, sıddîkîn imamları,Mahbub-uEzelî’ninHabîb-iEkrem’iMuhammed(aleyhissalâtüvesselâm)’ıntazarruatı,duaları,

âlem-i bekada insanın bekasına pek büyük burhan ve kâfi bir vesiledir. Çünkü kâinatıserapa istilâ eden şu hüsünler, güzellikler, cemâller, kemâller; o Habîb’in tazarruatınıişitmemek veya kabul etmemek kadar çirkin, kabih, kusur, naks addedilecek bir şeyemüsaade eder mi? Cenâb-ı Hak bütün nekaisten, çirkin şeylerden münezzeh, müberradeğilmidir?Elbettemünezzehtir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Cenâb-ıHakk’ınverdiğinimetlerisöyleyipilânvetahdis-inimetetmek,bazengururavekibre incirareder.Tevazukastıyladaonimetleriketmetmek iyideğildir. Binâenaleyh ifrat ve tefritten kurtulmak için istikamet mizanına müracaatedilmeli,şöyleki:

Her bir nimetin iki vechi vardır.Bir vechi insana aittir ki insanı tezyin eder,medar-ılezzeti olur. Halk içinde temayüze sebep olur. Mûcib-i fahir olur, sarhoş olur. Mâlik-iHakikî’yiunutur.Ennihayetkibirvegururkuyusunadüşürtür.

İkincivechi ise, in’amedenebakarkikereminiizhar,derece-irahmetini ilân, in’amınıifşa,esmâsınaşehâdeteder.Binâenaleyhtevazu,ancakbirincivecihletevazuolabilir.Veillâ küfranı tazammun etmiş olur. Tahdis-i nimet dahi, ikinci vecihle mânevî bir şükürolmaklamemduholur.Yoksakibirvegururutazammunettiğindenmezmumdur.

Tevazu ile tahdis-i nimet şöylece bir içtimaları var:Bir adamhediye olarak bir paltobirisineveriyor.Paltoyugiyenadamabaşkabir adam“Nekadargüzeloldun.”dediğinekarşı“Güzellikpaltonundur.”dediğizaman,tevazuiletahdis-inimeticem’etmişolur.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Ücretalındığızamanveyamükâfat tevziedildiğivakit, rekabet,kıskançlıkmikrobu oynamaya başlar. Fakat iş zamanında, hizmet vaktinde omikrobunhaberi olmuyor. Hatta tembel olan adam, çalışkanı sever. Zayıf olan, kavîyi takdir vetahsineder.Fakatçalışmasınıisterkiişhafifolsun,zahmettenkurtulsun.

Dünya da umûr-u diniyeye ve a’mâl-i âhirete iş ve hizmet için kurulmuş bir fabrikaolduğucihetleveofabrikaiçerisindeişlenenveyapılanibadetlerinsemeresiötekiâlemdegöründüğünenazaranibadetlerderekabetedilmemelidir;olduğutakdirdeihlâsıkaybolur.Veorekabetiyapan,halkıntakdirvetahsinlerigibidünyevîbirmükâfatıdüşünür.Zavallıdüşünmüyorkiodüşünceileameliniadem-iihlâsileiptaleder.Çünküsevapîtâsındaveücretaldığında,nâsıRabb-inâs’aşerikyaparvehalkınnefretlerinehedefolur.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Keramet ile istidraçmânen birbirinemübâyindir. Zira keramet,mu’cizegibiAllah’ınfiilidir.VeokerametsahibidekerametinAllah’tanolduğunubilirveAllah’ınkendisinehâmiverakîbolduğunudabilir.Tevekkülüyakînidefazlalaşır.Lâkinbazen Allah’ın izniyle kerametlerine şuuru olur, bazen olmaz. Evlâ ve eslemi de bukısımdır.

İstidraç ise gaflet içinde iken eşya-yı gaybiyenin inkişafından ve garip fiilleri izharetmekten ibarettir. Fakat bu istidraç sahibi, nefsine istinad ve iktidarına isnad etmekle

enâniyeti, gururu öyle fazlalaşır ki 268 okumaya başlar. Lâkin o inkişaf, tasfiye-inefisvetenevvür-ükalbneticesiolduğutakdirde,ehl-iistidraçileehl-ikerametarasındatabaka-yıûlâdafarkyoktur.TammanasıylafenâyamazharolanlariseonlaradaAllah’ınizniyle eşya-yı gaybiye inkişaf eder. Ve onlar da o eşyayı fenâ fillâh olan havaslarıylagörürler. Bunun istidraçtan farkı pek zâhirdir. Zira zâhire çıkan bâtınlarının nuraniyeti,mürâîlerinzulümatıylailtibasolmaz.

269

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Tesbihat, ibadât, gayr-i mahdut envâlarıyla her şeyde vardır.Fakat her şeyin kendi tesbihat ve ibadetini bütün vecihlerini daima bilip şuur edinmesilâzım değildir. Çünkü husûl huzuru istilzam etmez. Tesbih ve ibadet edenler, yalnızyaptıkları amelin mahsus bir tesbih veya sıfatı mâlûm bir ibadet olduğunu bilirlersekâfidir. Zâten Mabud-u Mutlak’ın ilmi kâfidir. İnsandan mâadâ mahlûkâtta teklifolmadığından, onlara niyet lâzım değildir. Ve keza amellerinin sıfâtını bilmek de lâzımdeğildir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! İnsan-ı müminin kıymeti, ihtiva ettiği sanat-ı âliye ile esmâ-yıhüsnâdan in’ikâs eden cilvelerin nakışları nisbetindedir. İnsan-ı kâfirin kıymeti ise et,kemikten ibaret fâni ve sâkıt maddesinin kıymetiyle ölçülür. Kezalik bu âlem de eğerKur’ân’ın tarif ettiği gibi mana-yı harfiyle, yani Cenâb-ı Hakk’ın azametine bir âletnazarıylabakılırsa,onisbettekıymettarolur.Eğerfelsefenindediğigibimana-yıismiyleyani hiçbir fâil, Hâlık ile bağlı olmayıp müstakill-i bizzat nazarıyla bakılırsa, kıymeticâmid, mütegayyir maddesindemünhasır kalır. Kur’ân’dan istifade edilen ilmin felsefeilminden ne derece yüksek olduğu, şu misal ile tebarüz eder: 270 Bu hükm-üKur’ânîesmâ-yıhüsnânıncilvelerinebakmakiçinbirpencereaçıyor,şöyleki:

Ey insan!Bu şems, azametiyleberaber sizemusahhardır.Meskenlerinizenurveriyor.Yemeklerinizihararetiylepişirtiyor.SizinöyleAzîm,RahîmbirMâlik’inizvarkibuşemsO’nunbirlâmbasıolupmisafirhanesindesâkinmisafirleriniziyalandırıyor.

Felsefeninhikmetince,şemsbüyükbirateştir,yerindedönüyor.arzileseyyarat,ondanuçanparçalardır.Cazibeileşemsemerbutkalarakmedarlarındahareketediyorlar.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!İnsanınCenâb-ıHak’tanhiçbirhakkıtalepetmeyehakkıyoktur.Bilakis daima O’na şükretmeye medyundur. Çünkü mülk O’nundur. İnsan O’nunmemlûküdür.

258 “Yemin olsun İncir’e ve Zeytin’e, Sina Dağı’na, ve bu güvenli Belde’ye: Muhakkak ki Biz insanı, (varlığınmükemmelmodeliolarak)engüzelşekilveenmükemmelkıvamdayarattık”(Tînsûresi,95/1-5)

259“Eyinsanlar!AllahkarşısındasizhepinizyoksulsunuzveO’namuhtaçsınız.”(Fâtırsûresi,35/15)

260“Kâmiliyilikvefaziletehli,hiçşüphesiznimetleriçinde,içindenimetlerinkaynadığıcennettedir.GünahadadanmışhayasızlariseKızgınAlevliAteş’te.”(İnfitârsûresi,82/13-14)

261“Budünyahayatı,(kendinebakanyüzüyle)boşbiroyalanmaveoyundanbaşkabirşeydeğildir.Âhiretyurduise,işteo,(herşeyindiriolduğu)gerçekhayattır.”(Ankebûtsûresi,29/64)

262“Banaduaedin,sizecevapvereyim.”(Mü’minsûresi,40/60)

263“NihayetdönüşünüzO’nadır.”(En’âmsûresi,6/60;Yûnussûresi,10/4)

264“VesonuçtaO’nadöndürülürsünüz.”(Bakarasûresi,2/245;Yûnussûresi,10/56;Hûdsûresi,11/34;Kasassûresi,28/70,88;Yâsînsûresi,36/22,83,Fussiletsûresi,41/21;Zuhrufsûresi,43/85)

265“Ve,nihaîvarışdayineO’nadır.”(Mâidesûresi,5/18;Şûrâsûresi,42/15;Teğâbünsûresi,64/3)

266“VebütünvarlığımlaancakO’nayönelirim.”(Ra’dsûresi,13/36)

267 “Kulum beni nasıl tanırsa, onunla öylemuamele ederim.” (Buhârî, tevhid 15, 35;Müslim, zikir 2, 19, tevbe 1;Tirmizî,zühd51,deavât131)

268“Ben,bilgivebecerimsayesindebuservetieldeettim.”(Kasassûresi,28/78;Zümersûresi,39/49)

269“Hiçbirşeyyokturki,O’nuhamdileberabertesbih(tenzih)ediyorbulunmasın.”(İsrâsûresi,17/44)

270“Güneşide(ışığıkendinden)birlambayaptı.”(Nûhsûresi,71/16)

(Mu’cize-iKübradanBirkaçKatreyiTazammunEden)

OnDördüncüReşhaBirinciKatre

Nübüvvet-i Ahmediye’yi (aleyhissalâtü vesselâm) isbat eden deliller ne tâdât ve ne tahditedilemez. Ehl-i tahkik ve yüksek insanlarca, beyanları hakkında yapılan tasnifler pekçoktur. Acz ve kusurum ile “Şuâât” adlı eserimde o şemsin bazı şuâları beyan edildiğigibi, “Lemeât”adlı ikincibireserimdeKur’ân’ın i’câzdereceleri,kırka iblâğedilmiştir.Veovücuh-ui’câzdanbelâgat-ınazmiyeyeaitbirvecihde“İşârâtü’l-i’câz”nameserimdebeyanedilmiştir.İştihasıolanlaraoüçkitabıtavsiyeediyorum.

İkinciKatreGeçen derslerden anlaşıldığı üzere Hâlık-ı arz ve semâvâtın, nev-i beşerin ıslah ve

terbiyesiiçininzâlettiğiKur’ân’ınpekçokvazifevemakamlarıvardır.

Evet Kur’ân, kâinatın bir tercüme-i ezeliyesidir. Ve kâinatın kendi lisanlarıylaokuduklarıâyât-ı tekviniyenintercümanıdır.Veşukitab-ıâlemintefsiriolduğugibi;arz,semâvât sayfalarında müstetir esmâ-yı hüsnânın definelerini keşşâftır. Ve şu âlem-işehâdeteâlem-igayptanbirlisandır.Veâlem-iİslâm’ıngüneşiolduğugibi,âlem-iâhiretindeharitasıdır.VeCenâb-ıHakk’ınzâtına,sıfâtına,esmâsına,şuûnâtınabirburhanvebirtercümandır.Ve keza nev-i beşerin şeriat kitabı, hikmet kitabı, dua kitabı, davet kitabı,ibadetkitabı,emirkitabı,zikirkitabı,fikirkitabıolmakla,zâhirenbirkitapşeklindeisedeihtivaettiğifünûnveulûmcihetiylebinlercekitaphükmündedir.

ÜçüncüKatreTekrarat-ı Kur’âniye’deki i’câzın bir lem’asını beyan zımnında “Altı Nokta”dan

ibarettir.

BirinciNoktaKur’ân bir zikir kitabı, bir dua kitabı, bir davet kitabı olduğuna nazaran, sûrelerinde

vukua gelen tekrar, belâgatça ayn-ı isabet ve ayn-ı hikmettir. Çünkü zikir ve duadanmaksat sevaptır vemerhamet-i ilâhiyeyi celp etmektir.Mâlûmdur ki bu gibi hususlardafazlasıylatekrarlâzımdırkionisbettesevapkazanılsınvemerhametcelpedilsin.Hemdezikrintekrarıkalbitenvireder.Duanıntekrarıbirtakrirdir.Davetdahi,tekrarınisbetindetesiri,tekidivardır.

İkinciNokta

Kur’ânbütünbeşerintabakatınahitapvedevaolduğuiçin,zeki-gabî,takî-şakî,zâhid-gayr-i zâhid, bütün insan tabakaları şu hitab-ı ilâhiyeye mazhar ve bu eczahane-irahmâniyeden ilâç almaya hakları vardır. HâlbukiKur’ân’ı tamamen ve daima okumakherkesemüyesser değildir.Bunun için, lüzumlu olanmaksatlar, hüccetler bilhassa uzunsûrelerdetekraredilmiştirkiherbirsûrehemenhemenbirküçükKur’ânhükmündeolsunki herkes sühûletle istediği vakit istediği sûreyi okumakla tam Kur’ân’ın sevabınıkazanabilsin.Evet 271olanâyet-ikerîmebuhakikatiisbatediyor.

ÜçüncüNoktaCismanî ihtiyaçlar vakitlerin ihtilâflarıyla tebeddül eder.Noksanve fazlalaşır.Mesela

havayaolan ihtiyaçherandavar.Suyaolan ihtiyaç,mideninhararetizamanlarındaolur.Gıdayaolanhacet,hergündeolur.Ziyayaolanihtiyaç,alelekserhaftadabirdefalâzımdır.Vehâkeza…

Kezalik mânevî ihtiyaçlar da vakitleri muhtelif ve mütefâvittir. Her anda “Allah”kelimesine ihtiyaçvardır.Her vakit “Besmele”yeher saatte 272 ’a ihtiyaçvardır.Vehâkeza…

Binâenaleyh;âyetlerin,kelimelerintekrarı,ihtiyaçlarıntekrarındanilerigeliyor.Vekezaogibihükümlereolanihtiyacınşiddetineişarettir.

DördüncüNoktaBilirsinizki;Kur’ânbumetindin-iazîminesâsâtınıveİslâmiyet’inerkânınıtesisettiği

gibi,içtimaat-ıbeşeriyeyitebdiledenbirkitaptır.Mâlûmdurkimüessisolanzât,vaz’ettiğiesaslarıgüzelceyerleştirmekiçintekrarlaraçokihtiyacıolur.Evettekraredilenşeysabitkalır,takarrureder,unutulmaz.

Ve kezaKur’ân beşerinmuhtelif tabakalarından kâlî veya hâlî yapılan suâllere lâzımolancevaplarıverenumumîbirmürşid-imücîptir.Mâlûmya,suâl tekerrüredersecevapdatekerrüreder.

BeşinciNoktaBilirsiniz ki Kur’ân pek büyük meselelerden bahseder. Ve kalbleri iman ve tasdike

dâvet eder.Ve çok incehakikatlerdenbahis açar.Akılları;mârifete, dikkate tahrik eder.Binâenaleyhomesâilin, o ince hakâikin, kalblerde, efkârda tesbit ve takriri için süver-imuhtelifedetürlütürlüüslûplarlatekraraihtiyaçvardır.

AltıncıNoktaBilirsinizkiherâyetiçinbirzâhirvar,birbâtınvar;birhadvar,birmuttala’var273.Ve

herbirkıssaiçinçokvecihler,hükümler,faydalar,maksatlarvardır.Binâenaleyhmuayyen

bir âyet her yerde öbürmünasip bir vecih için, bir fayda için zikredilebilir.Bu itibarla,zâhirentekrargörünsebilehakikattetekrardeğildir.

DördüncüKatreKur’ân’ın felsefîmesâil-i kevniyenin bir kısmında ihmal ile, bir kısmında ibham ile,

ötekikısmındaicmalileişaretettiğiderece-ii’câzı“AltıNükte”zımnındaizahediyoruz.

BirinciNükteSuâl:NeiçinKur’ândahikmetvefelsefegibikâinattanbahsetmiyor?Cevap:Felsefehakikattenudûletmiş,kâinatamana-yıismiylebakarak,kâinatıkâinat

hesabına istihdam ediyor. Kur’ân ise, Hak’tan hak ile nâzil olmuş, hakikate gidiyor.Mevcudâtamana-yıharfiylebakarakHâlık’ınınhesabınaistihdamediyor.

Suâl:Ulvîvesüflîecramınmahiyetleri,şekilleri,hareketlerihakkındafenninverdiğibeyanatgibibeyanlâzımiken,müphembırakılmıştır?

Cevap:Bugibimeselelerde ibhamdahamühimdir.Ve icmaldahacemilvegüzeldir.Çünkü Kur’ân, istitradî ve tebeî olarak Cenâb-ı Hakk’ın zâtına, sıfâtına istidlâl içinkâinattanbahsediyor.İstidlâlinbirincişartı,delilinneticedendahazâhirvemâlûmolmasılâzımdır. Eğer fencilerin iştihası gibi “Şemsin sükûnuna, arzın hareketine bakmaklaAllah’ın azametini anlayınız.” demiş olsaydı, delil müddeadan daha hafî olurdu. Veinsanların ekserisi, ekser zamanlarda fehmedemediklerinden inkâra zehap ederlerdi.Hâlbuki irşadvehidayet zamanlarında cumhurunderece-i fehimleri nazara alınarakonagöre söz söylemek îcab eder.Maahâzâ ekseriyete yapılanmürâattan, ekalliyette kalanınmahrumiyetineşetetmez.Çünküonlardaistifadeediyorlar.Ammameselemâkûseolursa,ekseriyetmahrumkalır,istifadeedemez.Çünküfehimlerikasırdır.

Vesâniyen: Belâgat-ı irşadiyenin şe’nindendir ki avâmın nazarına, âmmenin hissine,cumhurunfehminegörehareketyapılsınki;nazarları tevahhuş, fikirlerikabulden imtinaetmesin.Binâenaleyh cumhura olan hitabın en belîği zâhir, basit, sehl olmasıdır ki âcizolmasınlar. Muhtasar olsun ki melûl olmasınlar. Mücmel olsun ki lüzumlu olmayantafsildennefretetmesinler.

Vesâlisen:Kur’ânmevcudâtınahvâlindenancakHâlık’ları içinbahseder.Mevcudâtınzâtlarına ait değildir. Bu itibarla Kur’ân’ca en mühim, kâinatın Hâlık’a nâzır olanahvâlidir.FeniseHâlık’ı işekatmıyor.Kâinatınahvâlindenbizâtihabahsediyor.VekezaKur’ân bütün insanlara hitap eder. Ve ekseriyetin fehmini mürâat eder ki tahkiki birmârifetsahibiolsunlar.Fen iseyalnız fenciler ilekonuşur.Avâmınazaraalmıyor.Avâmtaklitte kalıyor. Bu itibarla fennin tafsilâtını ihmal veya ibham, maslahat-ı âmme vemenfaat-iumumiyeyenazaran,ayn-ıisabetveayn-ıhikmettir.

Verâbian:Kur’ânbütünzamanlarıtenvirvebütüninsanlarıirşadedenbirkitaptır.Buitibarla irşadın belâgatı îcabınca, ekseriyeti, nazarlarında bedihî olan meselelere karşımükâbereye, mugâlataya îka ve icbar etmemek lâzımdır. Ve onlarca, mahsus, meşhud,maruf olan bir şeyi lüzumsuz yerde tağyir etmemek lâzımdır.Ve keza vazife-i asliyeceekseriyete lâzım olmayan şeyin ihmal veya icmali lâzımdır. Mesele, şemsin zâtından,mahiyetindenbahsetmekdeğildir.Ancakâlemitenviretmekle,hilkatinnizammerkeziveâlememihver olması gibi harika şeyleri ihtiva eden vazifesinden bahsetmekle,Hâlık’ınazamet-ikudretiniefkâr-ıâmmeyeibrazetmektir.

İkinciNükte274

Suâl: Ne için şems “sirac”la tavsif edilmiştir. Hâlbuki ehl-i fence, şems arza tâbideğildirkionasiracolsun.Belkiarzileseyyaratkendisinetâbiolanbirmerkezdir?

Cevap:“Sirac”tabirişöylebirtasvireişarettirki:Âlembirsaraygibidir.Mevcudâtı,osarayınmüştemilâtı,tezyinatımakamındaolduğugibi,şemsdeosarayhalkınıtenviredenilâhî bir lüküstür.Ve keza “sirac” tabiriCenâb-ıHakk’ın rubûbiyetinden doğan vüs’at-ırahmetine ve o rahmet içinde derece-i in’am ve ihsanına bir ihtar ve azamet-i saltanatıiçindevahdaniyetinebirilândırkimüşriklerinmabudittihazettiklerikocamanşems,âlemsarayındalüküsvazifesiylemuvazzafmusahharbirmemurvebirhizmetkârdır.Mâlûmdurki lâmba hizmetini gören câmid bir şeyin ibadete, yani mabud olmaya hiç liyakatı varmıdır?

ÜçüncüNükteKur’ân’ın takip ettiğimakasıd-ı esasiyeve anâsır-ı asliye,ubûdiyet ile tevhid, risalet,

haşir, adalet olmak üzere dörttür. Diğer bahsettiği meseleler ancak bu maksatlaravesilelerdir.Buitibarlavesilelerdeyapılacaktafsilât,olbâbdakikavâidemuhaliftir.Çünkümâlâyâni ile iştigal, maksadı geri bırakıyor. Bunun içindir ki bazı mesâil-i kevniyedeKur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan ihmal veya ibham veya icmal yapmıştır. Ve keza Kur’ân’ınmuhataplarındankısm-ıekseriavâmdır.Avâmsınıfınınhakâik-iilâhiyeninincevemüşkülkısmınafehimlerikadirdeğildir.Ancaktemsilveicmallerilefehimlerineyakınlaştırmaklâzımdır. Bunun içindir ki Kur’ân, kesret ile temsilleri zikrediyor. Ve istikbaldekeşfedilecekbazımesâildedeicmalyapıyor.

DördüncüNükteBunüktemütercimtarafındantayyedilmiştir.

BeşinciNükteMüellif-imuhteremitarafındantayyedilmiştir.

AltıncıKatreKur’ân başka kelâmlar ile mukayese edilmez. Aralarında münasebet yoktur. Evet

kelâmın ulviyetine, kuvvetine, hüsnüne, cemâline kuvvet veren mütekellim, muhatap,maksat, makam olmak üzere dört şeydir. Ediplerin zannettikleri gibi yalnız makamdeğildir. Demek, bir kelâmın derece-i kuvvetini anlamak istediğin zaman; fâiline,muhatabına, gayesine, mevzuuna bak. Bunların dereceleri nisbetinde kelâmın derecesianlaşılır.

Evet mesela o kelâm emir veya nehiy olursa, irade ve kudreti tazammun ettiğindenderecesine göre tezâuf ediyor.MeselaKur’ân’ın 275 âyeti ile semâ ve arzaverdiği emrin tazammun ettiği yüksek ve kat’î irade ve kudret ile derhal semâî sehâbçekilir,arzdasuyunuyutar.Vekezaarzvesemâya 276âyetiyleverilenemriitaatlakabuletmelerinden,oemirdekiiradevekudretinderece-ikuvvetivedolayısıylakelâmınderece-i ulviyeti tebarüz eder. Fakat insanların câmidata verdikleri emirler,mütekellimîndeki irade ve kudretin zaafiyeti nisbetinde ruhsuz, hayalî hezeyanlardanfarklarıyoktur.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Cenâb-ıHakk’ın 277 , 278 , 279 , 280 gibi esmâ ve sıfât veef’âlindekullanılanism-itafdiltevhidenaksdeğildir.Çünkümaksat,bizzatvehakikîbirmevsufu,gayr-ihakikîveyaaklîbirimkânlaveyavehmîbirmevsufatafdiletmektir.

Vekezaizzet-iilâhiyeyedemünâfideğildir.Çünkümaksat,sıfâtveahvâl-iilâhiyeilemahlûkâtın sıfât ve ef’âli arasında bir muvâzene yapmak değildir. Yani, ikisini birseviyedetuttuktansonra,bunuonatafdiletmekdeğildirkisıfat-ıilâhiyeyebirnaksolsun.

Evetmasnûâttakikemâlât,Cenâb-ıHakk’ınkemâlindenin’ikâsedenbirgölgeolduğunanazaran,masnûât,sıfât-ıilâhiyeilemuvâzenehakkınamâlikdeğildir.

271 “Gerçek şu ki, (insanın dilinde indirmekle) Kur’ân’ı Allah’ı anma, onu indirmekteki gayesini anlama ve ondangerekendersialmaadınakolaylaştırdık.”(Kamersûresi,54/17,22,32,40)

272“Allah’tanbaşkailâhyoktur.”(Sâffâtsûresi,37/35;Muhammedsûresi,47/19)

273Bkz.:Abdurrezzak,el-Musannef3/358;EbûYa’lâ,el-Müsned9/278;et-Taberânî,el-Mu’cemü’l-evsat1/236.

274“Güneşide(ışığıkendinden)birlambayaptı.”(Nûhsûresi,71/16)

275“Eyyeryüzü!Vazifenbitti;suyunuyut.Eysemâ!İhtiyaçkalmadı;yağmurukes.”(Hûdsûresi,11/44)

276“İsteyerekdeolsa,istemeyerekdeolsaemrimegelin!”(Fussiletsûresi,41/11)

277Enbilgili.

278Enbüyük.

279Enmerhametli.

280Engüzel.

Şûle

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Bütün esmâ-yı hüsnânın ifade ettiği manalar ile bütün sıfât-ıkemâliyeye lafza-yı celâl olan “Allah” bililtizam delâlet eder. Sair ism-i haslar yalnızmüsemmalarına delâlet eder. Sıfatlara delâletleri yoktur. Çünkü sıfatlar,müsemmalarınacüzolmadığıgibiaralarındalüzum-ubeyyindeyoktur.Buitibarlanetazammunenveneiltizamen sıfatlara delâletleri yoktur. Ama lafza-yı celâl bi’l-mutabakat Zât-ı Akdes’edelâleteder.Zât-ıAkdesilesıfat-ıkemâliyearasındalüzum-ubeyyinolduğundansıfatlaradabililtizamdelâleteder.Vekezaulûhiyetunvanısıfât-ıkemâliyeyiistilzametmesi,ism-ihasolan“Allah”ındaosıfatıistilzamettiğiniistilzamediyor.Vekeza“Allah”kelimesidenefiyden sonra sıfatlar ile beraber düşünülür. Binâenaleyh 281 kelâmı, esmâ-yıhüsnânın adedince kelâmları tazammun ediyor. Bu itibarla, şu kelime-i tevhid kelâmı,delâlet ettiği sıfatlar itibarıyla bir kelâm iken bin kelâm oluyor. 282 283

gibi…Binâenaleyhterakkietmişolanzâkirbirzât,bukelâmısöylerkeniçindekibinlercekelâmlarısöylemişoluyor.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Mademkiher şeyinAllah’tanolduğunubilirsinveO’na iz’anınvardır.Zararlımenfaatliher şeyi tahsinvehüsn-ü rıza ilekabuletmek lâzımdır.Ve illâ,gafletedüşmeyemecburolursun.Bununiçinesbab-ızâhiriyevaz’edilmişvegözleredegaflet perdesi örtülmüştür.Kâinat hâdiselerinden insanınhevavehevesinemuhalif olankısım,muvafıkolankısımdandahaçoktur.Eğerhevasahibi,buesbâb-ızâhiriyeyigörüpMüsebbibü’l-esbap’tangafletetmese,itirazlarınıtamamenAllah’atevciheder.

Dualarüçkısımdır:

Birisi: İnsanın lisanıyla yaptığı kavlî dualardır. Savt ve sadâlı hayvanâtın, –mesela–acıktıklarızamankendihususîlisanlarıylaçıkardıklarısadâlardahikavlîdualardandır.

İkinciKısım: Nebâtât, eşcarın bilhassa baharmevsiminde lisan-ı ihtiyaçla yaptıklarıihtiyacîdualardır.

Üçüncüsü: Tahavvül, tekemmül şe’ninde olan şeylerin, lisan-ı istidat ile hissedilenistidadî dualarıdır. Evet her şey Cenâb-ı Hakk’ı tesbih ettiği gibi lisanıyla, ihtiyacıyla,istidadıyladahiAllah’aduaeder.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Çekirdek ağaç olmazdan evvel, yumurta kuş olmazdan evvel,habbebaşakvermezdenevvelbinlerceimkânveihtimalleriçerisindevebinlercesuretveşekilleregirmekkabiliyetindeiken;oeğri-büğrüihtimaller,yollariçindençekilipdoğruvemüstakim münteç bir şekle, bir vaziyete sevk edilmelerinden anlaşılır ki o tohumlar,evvelcedeAllâmü’l-guyub’un terbiye, tedvir, tedbirialtında imişler.Sankio tohumlarınherbirisi,kudretkitaplarındanistinsahedilmişküçükbirtezkeredir.Yahutbirfihristedir,

ilm-iezelîdenalınmıştır.Yahutkaderkitaplarındanyazılmışbazıdüsturlardır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Mümin olan zât,mâna-yı harfiyle, yani gayre bir hâdim ve birâletsıfatıylakâinatabakıyor.Kâfirisemâna-yıismiyle,yânimüstakilbir“ağa”nazarıylaâleme bakıyor. Bu itibarla her bir masnûda, iki cihet vardır. Bir ciheti, kendi zât vesıfâtından ibarettir. Diğer ciheti, Sâni’a ve esmâ-yı hüsnâdan kendisine olan tecelliyâtabakar.

İkincicihetindairesidahagenişvemeâlcedahakâmildir.Zira,birharfkendizâtınabirharf miktarı –o da bir vecihle– delâlet eder. Kâtibine çok vecihler ile delâlet eder. Vekâtibini,bakanlaratarifvetavsifeder.

KezalikKudret-iEzelîkitabındanolanbirmasnû,kendinefsinekendicirmikadarvebir vecihle delâlet eder. Amma Nakkaş-ı Ezelî’ye pek çok vücuh ile delâlet eder. Vekendisinetecelliedenesmâdanuzunbirkasideyiinşâdeder.Kavâid-imukarreredendirki:“Mâna-yı harfî, kasdî hükümlere mahkûm-u aleyh olamaz. Ve o mana-yı harfînininceliklerinetetkikatyapılamaz.Fakatmana-yıismî,sadık,kâzibherhükmemahalolur.”Bu sırra binaendir kimana-yı ismî ile kâinata bakan felâsifenin kitaplarında kâinata aithükümler, nefsü’l-emirde örümceğin nescinden zayıf ise de zâhire göre daha muhkemgörünüyor.

Ehl-i kelâm, felsefî meselelerde ve ulûm-u kevniyeye mana-yı harfiyle, istidlâl içintebeî bir nazar ile bakıyor.Hatta şemsin sirac olması, arzın beşik, cibalin evtad olması,ehl-ikelâmınmüddealarını isbatakâfidir.Hattaehl-ikelâmınreyleri,hiss-iumumîyevetearüf-ü âmmemutabık olduktan sonra, vakıamutabık olmasa bile onlarınmüddeasınazarar vermez ve tekzîbe de müstehak olmazlar. Bunun içindir ki ehl-i kelâmın reylerimesâil-i felsefiyede ednâ ve zayıf görünür. Amma mesâil-i ilâhiyede demirden dahametindir.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Cenâb-ı Hakk’ın günahkârları affetmesi fazldır, tazib etmesiadldir. Evet zehiri içen adam, âdetullaha nazaran hastalığa, ölüme kesb-i istihkak eder.Sonrahastaolursa,adldir.Çünkücezasınıçeker.Hastaolmadığıtakdirde,Allah’ınfazlınamazhar olur. Mâsiyet ile azap arasında kavî bir münasebet vardır. Hatta ehl-i i’tizâl,mâsiyet hakkında, doğru yoldan udûl ile mâsiyeti, şerri Allah’a isnad etmedikleri gibi,mâsiyetüzerine tazibindevâcipolduğunazehapetmişlerdir.Şerrinazabı istilzamettiği,rahmet-iilâhiyeyemünâfideğildir.Çünküşer,nizam-ıâleminkanununamuhaliftir.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! İnsan nisyandan alındığı için, nisyana müptelâdır. Nisyanın enkötüsü de nefsin unutulmasıdır. Fakat hizmet, sa’y, tefekkür zamanlarında nefsinunutulması,yaninefsebirişverilmemesidalâlettir.Hizmetlergörüldüktensonraneticede,mükâfatzamanlarındanefsinunutulmasıkemâldir.Buitibarlaehl-idalâl ileehl-ikemâl,nisyanve tezekkürdemüteakistirler.Evet dâll olankimse, bir iş vebir ibadet teklifindebaşınıhavayakaldırarakfiravunlaşır.Lâkinmükâfatın,menfaatintevziindebirzerreyibile

terk etmez. Amma nefsini unutan ehl-i kemâl sa’y, tefekkür, sülûk zamanlarında herşeyden evvel nefsini ileri sürüyor; fakat neticelerde, faydalarda, menfaatlerde nefsiniunutmaklaengeriyebırakıyor.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Müminleribadetlerinde,dualarındabirbirinedayanarakcemaatlekıldıkları namaz ve sair ibadetlerinde büyük bir sır vardır ki; her bir ferd, kendiibadetindenkazandığımiktardanpekfazlabirsevapcemaattenkazanıyor.Veherbirferdötekilere duacı olur, şefaatçi olur, tezkiyeci olur, bilhassa Peygamber (aleyhissalâtü

vesselâm)’a…VekezaherbirferdarkadaşlarınınsaadetindenzevkalırveHallâk-ıkâinat’aubûdiyetetmeyevesaadet-iebediyeyenamzetolur.

İşte müminler arasında, cemaatler sayesinde husûle gelen şu ulvî, mânevî teavün vebirbirine yardımlaşmak ile hilâfete haml, emanete mazhar olmakla beraber mahlûkâtiçerisindemükerremunvanınıalmıştır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Bir şeyden uzak olan bir kimse, yakın olan adam kadar o şeyigöremez. Ne kadar zeki olursa olsun, o şeyin ahvâli hakkında ihtilâfları olduğu zamanyakın olanın sözü muteberdir. Binâenaleyh Avrupa feylesofları maddiyatta şiddet-itevaggulden dolayı iman, İslâm ve Kur’ân’ın hakâikinden pek uzak mesafelerdekalmışlardır.Onlarınenbüyüğü,yakındanhakâik-iİslâmiye’yevukufuolanâmibiradamgibi de değildir. Ben böyle gördüm, nefsü’l-emir de benim gördüğümü tasdik eder.Binâenaleyh şimşek, buhar gibi fennî meseleleri keşfeden feylesoflar, Hakk’ın esrarını,Kur’ânnurlarınıdakeşfedebilirlerdiyemezsin.Ziraonunaklıgözündedir.Gözisekalbveruhungördüklerinigöremez.Çünkükalblerindecankalmamıştır.Gafletokalbleri tabiatbataklığındaçürütmüştür.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Sem’, basar, hava, su gibi umumî nimetler daha ehemmiyetli,dahakıymetliolduklarınanazaran,hususîşahsînimetlerdenkatkatfazlaşükreistihkakveliyakatlarıvardır.

Binâenaleyhogibiumumînimetlerekarşınankörlükedipşükranetmemek,enbüyükküfrân-ınimetsayılır.Hâlbumerkezdeiken,bazıinsanlarşahıslarınaaithususînimetlerekarşıAllah’aşükrederlersedeşuumumînimetleronlaraşümulüyokmuşgibi fikirlerinebilegelmiyor.Hâlbukienbüyüknimet,âmmvedâimîolannimetlerdir.Umumiyet,kemâlveehemmiyetedelilolduğugibi,devamdaulviyetvekıymetedelâleteder.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Kur’ân-ıMu’cizü’l-Beyan’ınbazıâyetlerinintekrarınıiktizaedenhikmetler,bazıezkârvedualarında tekrarını iktizaeder.ZiraKur’ân,hakikatve şeriat,hikmet ve mârifet kitabı olduğu gibi; zikir, dua ve davetin de kitabıdır. Duada tekrar,zikirdetezkâr,davettetekitlâzımdır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Kur’ân’ın yüksekmeziyetlerinden biri de şudur ki: Kesrete aitbahislerden sonravahdet tezkireleriniyazıyor.Tafsilden sonra icmalyapıyor.Cüz’iyatınbahislerinden sonra rubûbiyet-i mutlakanın düsturlarını, sıfât-ı kemâliyenin namuslarını

fezlekeler ile zikrediyor. Bu gibi fezlekelerin, âyetlerin sonundaki faydaları, âyetlerinortalarında zikredilenmukaddimelere neticeler hükmündedirler. Veya illet olurlar; tâ kisâmiinzihniâyetlerdezikredilencüz’iyatilemeşgulolupulûhiyet-imutlakamertebesininazametiniunutmasınkiubûdiyet-ifikriyesinehalelgelmesin.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Velilerinhimmetleri,imdatları,mânevîfiilleriylefeyizvermelerihâlîveyafiilîbirduadır.Hâdi,Muğîs,MuînancakAllah’tır.Fakatinsandaöylebirlatîfe,öyle bir hâlet vardır ki o latîfe lisanıyla her ne suâl edilirse, –velev ki fâsık da olsun–Cenâb-ı Hak o latîfeye hürmeten o matlubu yerine getirir. O latîfe pek uzaktan banagöründüisedeteşhisedemedim.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!İlimveyakînşümulünedahilolanahvâl-imâziyeileşekperdesialtındakalanahvâl-iistikbaliyearasındaşöylebirmukayeseyap:

Silsile-inesebinortasında,birdedeninyerindekendinifarzet,otur.Sonramevcudât-ımâziyekafilesinedahilolanecdadınlahenüzistikbalrahmindekalıpdapeyderpeyvücudaçıkan evlât ve ahfâdın arasında bir tefâvüt varmıdır? İyice bak! Evvelki kısım ilim veittikanileSâni’inmasnûuolduğugibi ikincikısımdaaynenoSâni’inmasnûuolacaktır.Herikikısımda,Sâni’inilmivemüşahedesialtındadır.Buitibarla,ecdadıniadetenihyası,evlâdının îcadından daha garip değildir. Belki daha ehvendir. İşte bu mukayasedenanlaşıldı ki: Vukuat-ı mâziye, Sâni’in bütün imkânat-ı istikbaliyeye kadir olduğunaşehâdetedenbirtakımmu’cizelerdir.

Evetkâinatbostanındagörünenşumevcudâtveecram,Hâlık’larınınherşeyeKadîrveherşeyeAlîmolduğunadelâletedenharikalardır.

Kezaliknebâtâtvehayvanât,envâıyla,efrâdıyla,Sâni’lerininherşeyekadirolduğunaşehâdetedensanatharikalarıdır.Evetkudretinenisbetenzerratileşümûsmütesâviolduğugibi, yaprakların neşriyle beşerin haşri de birdir. Ve keza ağaçların çürümüş dağılmışyapraklarınıniadetenihyasıarasındafarkyoktur.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Kur’ân-ıMu’cizü’l-Beyanbüyükbirölçüde tekrarettiği ihya-yıarz ve toprak unsuruna nazar-ı dikkati celb ettiğinden284 kalbime şöyle bir feyizdamlamıştırki:Arz,âleminkalbiolduğugibi,toprakunsurudaarzınkalbidir.Vetevâzu,mahviyetgibimaksudaîsaledenyollarınenyakınıdatopraktır.Belkitoprak,enyükseksemâvâttan Hâlık-ı semâvâta daha yakın bir yoldur. Zira kâinatta tecelli-i rubûbiyet vefaaliyet-ikudretevemakarr-ıhilâfeteveHayy-ıKayyûmisimlerinincilvelerineenuyguntopraktır.Nasıl ki arş-ı rahmet su üzerindedir, arş-ı hayat ve ihya da toprak üstündedir.Toprak,tecelliyâtvecilvelereenyüksekbiraynadır.

Evet kesif bir şeyin aynası nekadar latîf olursa, o nisbette suretini vâzıhgösterir.Venuranî ve latîf bir şeyin de aynası ne kadar kesif olursa, o nisbette esmânın cilvelerinicilâlıgösterir.Meselahavaaynasındayalnızşemsinzayıfbirziyasıgörünür.Suaynasındaşems,ziyasıylagörünürsedeelvân-ıseb’asıgörünmüyor.Fakattoprakaynası,çiçeklerinin

renkleriyleşemsinziyasındakiyedi rengidegösterir. 285olanhadis-işerif,bu sırra işareten şehâdet eder.Öyle ise arkadaş, topraktan ve toprağa inkılâp etmekten,kabirdenvekabregiripyatmaktantevahhuşetme!

İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Aklım yürüyüş yaparken, bazen kalbimle arkadaş olur. Kalbzevkiyle bulduğu şeyi akla veriyor.Akıl bervech-imûtad burhan şeklinde bir temsil ileibrazediyor.MeselaFâtır-ıHakîm’inkâinattansonsuzbiruzaklığıolduğugibi,sonsuzbirkurbiyeti de vardır. Evet ilim ve kudretiyle bâtınların en bâtınında bulunduğu gibifevklerin de en fevkinde bulunuyor.Hiçbir şeyde dahil olmadığı gibi, hiçbir şeyden dehariçdeğildir.

Evetâsâr-ı rahmetinemazharolansath-ıarzdamâmulât-ıkudretebakkibirparçabusırravâkıfolasın.MeselabiriarzdadiğerisemâdaveyabirişarktadiğerigarptaikişeyibirandayaratanSâni’in,oyaratılanşeylerinarasındakiuzaklıkkadaruzaklığılâzımdır.

Ve keza her şeyin kayyûmu olduğu cihetle de her şeyin nefsinden daha ziyade birkurbiyetidevardır.Busır,daire-ivücûb,tecerrüdveıtlakhasâisindendir.Vefâil-iaslîninmahiyetiyle, zıllî olan münfail arasındaki mübâyenet-i lâzımesidir. Mesela şemstimsâllerine kayyûm olduğu için fevkalhad onlara bir kurbiyeti vardır.Aynadaki zıll vegölgeilesemâdabulunanasılarasındakimesafekadardabu’diyetivardır.

281“Allah’tanbaşkailâhyoktur.”(Sâffâtsûresi,37/35;Muhammedsûresi,47/19)

282Allah’tanbaşkahiçbiryaratıcıyoktur.

283Allah’tanbaşkaherşeyitemeldenyaratan,gıdalarıyaratıplutfedenvekendikendinekaimolanyoktur!

284Bkz.:Bakarasûresi,2/164,259;Nahlsûresi,16/65;Ankebûtsûresi,29/63;Rûmsûresi,30/19,24,50;Fâtırsûresi,35/9;Câsiyesûresi,45/5;Hadîdsûresi,57/17.

285 “Kulun Rabbisine en yakın olduğu yer secdedir.” (Müslim, salât 215; Ebû Dâvûd, salât 148; Nesâî, tatbîk 78;AhmedİbniHanbel,el-Müsned2/421)

Şûle’ninZeyli

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Bütün kâinatı ihata eden bir nurdan hiçbir şey gizlenemez. Vegayr-imütenâhi bir daire-i kudretten bir şey hariç kalamaz.Ve illâ, gayr-imütenâhinintenâhîsilâzımgelir.Vekezahikmet-iilâhiyeherşeyedeğerinisbetindefeyizveriyor.Veherkes bardağına göre denizden su alabilir. Ve keza mukaddir olan Kadîr-i Hakîm’inbüyüğe olan teveccühü, küçüğe olan teveccühüne mâni olamaz. Ve keza maddedenmücerredzâhirvebâtınolanmuhitbirnazara,enbüyükşeyenküçükbirşeyiveyanevbirferdinigizletemez.Vekezaküçükolanbirşeymazharvemahalolduğusanatnisbetindebüyür. Ve küçük şeylerin nevileri büyük olurlar. Ve keza azamet-i mutlaka şirketi aslakabul etmez. Ve keza fevkalâde bir sühûletle, harika bir süratle, mu’ciz bir ittikan veintizamlacûd-umutlaktanakanâsârdananlaşılıyorkimikropgibienküçükvedahaküçükhavaî,maî,türabîhayvanlarboşzannedilenâleminyerlerinidoldurmuşlardır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!NefsineolanmuhabbetiîcabettirennefsinsanaolankurbiyetiiseHâlık’ınamuhabbetindahafazlaolmalıdır.ÇünkünefsindenOdahakaribdir.Evetseninfikrin,ihtiyârınidrakedemediklerisendekimahfiyat,Hâlık’ınnazarıveilmialtındadır.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Âlemde tesadüfyoktur.Evetbilhassabaharmevsiminde,küre-iarz bahçesinde, bütün ağaçların dallarında çiçeklerin yapraklarında, mezruatınsümbüllerinde hikmet bülbülleri, hikmet âyetlerini tenağğum ve terennüm ile inşadettikleri iman kulağıyla, basiret gözüyle dinlenilirse, tesadüf şeytanları bile kabul ilehayranolurlar.

İ’lemEyyühe’l-Aziz!Tevhidilebütüneşyayı,Vâhid-iEhad’eisnadetmediğintakdirde,âlemdebulunanbütünefrâdınmazharolduklarıtecelliyât-ıilâhiyeadedinceilâhlarıkabuletmek mecburiyetindesin. Evet gözünü şemsten yumduğun ve timsâlleriyle irtibatınıkestiğin zaman timsâllerine mâkes olan şeylerin adedince hakikî şemslerin vücûdunukabuletmeyemecburolursun.

İ’lemEyyühe’l-Aziz! Sen bazı vecihlerden fenâya gittiğin zaman, Hâlık-ı Rahmân-ıRahîmilminde,meşhudunda,mâlûmundabâkikalmaklığınseninbekaniçinkâfidir.

Yahu, her şeyi Sahib-iHakikî’sine ver veyaO’na isnad et.O’nun ismiyle al ki rahatedesin. Ve illâ, bu kadar eşyayı vücûda getirip nizam ve intizamlarını temin edecek okadarilâhlarıkabulemuztarkalacaksın.

Nokta286–

(KırkBeşSeneEvvelTelifEdilmişBirRisaleninBirKısmıdır.)

İfade-iMeramBirbahçeyegirsemiyisiniintihapederim.Koparmasındanzahmetçeksemhoşlanırım.

Çürüğünü,yetişmemişinigörsem 287derim.Muhataplarımıdaöylearzuederim.Derler:

–Sözleriniyianlaşılmıyor?

Bilirim ki kâhminare başında, kâh kuyu dibinde konuşuyorum.Neyleyeyim zuhuratöyle. “Şuâat” ve şu kitaptamütekellim âciz kalbimdir.Muhatap âsi nefsimdir.Müstemîmüteharri-i hakikat bir Japondur. Temâşâ eden bunu düşünmeli. Gayetü’l-gayat olanmârifetullahın bir burhanı olan mârifetü’n-Nebî’yi “Şuâat”ta bir nebze beyan ettik. Şurisalede maksud-u bizzat olan tevhidin lâyuhad berahininden yalnız dört muazzamburhanınaişaretedeceğiz.Hemnazar-ıaklîyihads-ikalbiylebirleştirmekiçinmelâikevehaşrin bir kısım delâiline ima ederek imanın altı rüknünden dördünün birer lem’asını,fehm-ikâsırımlagöstermekisterim.

288

SaidNursî

289

290maksudumuzdur,matlubumuzdur.

Gayr-imütenâhiberâhinindendörtburhan-ıküllîyiîrâdediyoruz.

Birinci Burhan:Muhammed (aleyhissalâtü vesselâm)’dır. Şu burhan-ı neyyirimiz Şuâat’tatenevvürettiğinden,tenvir-imüddeamızdamünevverbirmir’attır.

İkinciBurhan:Kitab-ıkebîrveinsan-ıekberolankâinattır.

ÜçüncüBurhan:Kitab-ıMu’cizü’l-Beyan,Kelâm-ıAkdes’tir.

Dördüncü Burhan: Âlem-i gayb ve şehâdetin nokta-yı iltisakı ve berzahı ve ikiâlemdenbirbirinegelenseyyaratınmültekasıvicdandenilenfıtrat-ızîşuurdur.Evetfıtratvevicdanaklabirpenceredir.Tevhidinşuâınıneşrederler.

BirinciBurhanRisalet ve İslâmiyet’le mücehhez olan “hakikat-i Muhammediye”dir ki risalet

noktasında enmuazzam icma ve en vâsi tevatür sırrını ihtiva edenmecmu-u enbiyânınşehâdetini tazammun eder. Ve İslâmiyet cihetiyle vahye istinad eden bütün edyan-ısemâviyenin ruhunu ve tasdiklerini taşıyor. İşte bütün enbiyânın şehâdetiyle ve bütünedyanıntasdikiylevebütünmu’cizatınınteyidiylemusaddakolanbütünakvaliyle,vücûdve vahdet-i Sâni’i beşere gösteriyor.Demek şu dâvâda ittihat etmiş bütün efâzıl-ı beşernamınaonurugösteriyor.Acababukadar tasdikleremazhar,büyük,derin,durbîn, sâfi,keskin,hakâik-âşinabirgözüngördüğühakikat,hakikatolmamakhiçihtimalivarmı?

İkinciBurhanKâinatkitabıdır.Evetşukitabınbütünhurufuvebütünnoktaları,efrâdenveterekküben

Zât-ı Zülcelâl’in vücûd ve vahdetini, elsine-i mahsusaları kıraat ile 291 ’yitilâvet ediyorlar. Cemi’ zerrat-ı kâinat birer birer zât ve sıfât ve saire vücuh ile hadsizimkânat mabeyninde mütereddit iken; birdenbire bir ciheti takip, muayyen bir sıfatlaittisaf,mahsusbirkeyfiyetletekeyyüfederekhayret-bahşahikemiintacettiğinden,Sâni’invücûb-uvücûdunaşehâdetleavalim-igaybiyeninenmûzeciolanlatîfe-irabbâniyeiçindeilân-ıSâniedenmisbah-ıimanıışıklandırıyorlar.Evetbirnefer,nefsindevetakımındavebölükte, taburda ve orduda gibi her bir zerre de kendi başıyla zât, sıfât, keyfiyetindekiimkânat cihetiyle Sâni’i ilân ettiği gibi, tesâvir-i mütedahileye benzeyen mürekkebat-ımüteşâbike-i mütesâide-i kâinatın her bir makamında ve her bir nisbetinde ve her birdairesinde,herbirzerre,muvâzene-icereyan-ıumumîyimuhafaza;vehernisbetindevehertakımındaayrıayrıvazifeyiîfavehikmetiintaçettiklerindenSâni’inkastvehikmetiniizhar ve vücûd ve vahdetinin âyâtını kıraat ettikleri için Sâni-i Zülcelâl’in berahini,zerrattan kat kat ziyade olur. Demek 292 hakikattir mübalâğa değil; belkinâkıstır.

Suâl:Nedenaklıylaherkesgöremiyor?Cevap:Kemâl-izuhurundanvezıddınademinden.

293

Yani:“Sayfa-yıâlemineb’âd-ıvâsiasındaNakkaş-ıEzelî’ninyazdığısilsile-ihâdisatınsatırlarına hikmet nazarıyla bak ve fikr-i hakikatle sarıl. Tâ kimele-i âlâdan uzanan şuselâsil-iresâil,seniâlâ-yıilliyyîn-itevhideçıkarsın.”Şukitabınheyet-imecmuasındaöyleparlakbirnizamvarkinazzamıgüneşgibi içinde tecelli ediyor.Herkelimesi,herharfibirermu’cize-ikudretolanbukitab-ıkâinatıntelifindeöylebiri’câzvarkibütünesbab-ıtabiiye, farz-ı muhal olarak muktedir birer fâil-i muhtar olsalar, yine kemâl-i acz ile oi’câza karşı secde ederek 294 diyeceklerdir. Her bir kelimesi bütünkelimatıylamünasebettardır.Veherharfi,bahususzîhayatbirharfi,bütüncümlelerekarşı

müteveccih birer yüzü, nâzır birer gözü var olan bu kitabın öyle bir muzaaf iştibak-ıtesanüd-ünazmıvardırkibirnoktayıyerindeîcadetmekiçinbütünkâinatıîcadedecekbirkudret-i gayr-imütenâhi lâzımdır.Demek sivrisineğin gözünü halk eden, güneşi dahi ohalketmiştir. Pirenin midesini tanzim eden manzume-i şemsiyeyi de o tanzim etmiştir.“Sünuhat”ındokuzuncusayfasında 295âyetininsırrınamüracaatet.Yalnızşukitabınküçükbirkelimesiolanbalarısınıgör.Nasılşehd-üşehâdetomu’cize-ikudretinlisanındanakıyor.Veyahutşukitabınbirnoktasıolanhurdebinîbirhuveynatkiçokdefabüyültüldükten sonra görünür. Dikkat et! Nasıl mu’ciznüma, hayret-feza bir misal-imusağğar-ı kâinattır.Sûre-iYâsîn, suret-i lafz-ıYâsîn’deyazıldığıgibi, cezaletli,mûcizbirnokta-yıcâmiadır.Onuyazan,bütünkâinatıdaOyazmıştır.Eğerinsafiledikkatetsen,şu küçücük hayvanın ve huveynatın sureti altında olan makine-i dakika-yı bedia-yıilâhiyeninşuursuz,kör,mecravemahrekleritahditolunmayanveimkânatındanevleviyetolmayanesbab-ıbasita-yıcâmide-itabiiyedenhusûlünü,muhal-endermuhalgöreceksin.

Eğerherbirzerredehükemaşuuru,etibbahikmeti,hükkâmınsiyasetibulunduğunuveher bir zerre de sair zerrat ile vasıtasız muhabere ettiğini itikat edersen, belki nefsinikandırıp o muhali de itikat edebilirsin. Hâlbuki o zîhayat makinede öyle bir mu’cize-ikudret,öylebirharika-yıhikmetvardırkiancakbütünkâinatı,bütünşuûnâtınıîcadeden,tanzim eden bir Sâni’in sun’u olabilir. Yoksa kör, az, basit imkân tereddüdüyle ayakatamaz. Esbab-ı tabiîden olamaz. Bahusus o esbab-ı tabiiyenin üssü’l-esası hükmündeolan cüz-ü lâyetecezzadaki kuvve-i cazibe ve kuvve-i dâfianın içtimalarının hortumuüzerindebirmuhaliyetdamgasıvar.Fakatcaizdirkiherbirşeyinesasızannettikleriolancezb, def’, hareket, kuva gibi emirler, âdâtullahın kanunlarına birer isim olsun. Lâkinkanun,kaidelikten tabiîliğevezihnîliktenharicîliğeve itibarîdenhakikateveâletiyettenmüessiriyetegeçmemekşartıylakabulederiz.

Suâl: Ezeliyet-i madde ve harekât-ı zerrattan teşekkül-ü envâ gibi umûr-u bâtılayanedenihtimalveriliyor?

Cevap:Sırfbaşkaşey ilenefsini iknaetmeksadedindeolduğu için,oumûrunesas-ıfasidesini tebeî bir nazarla derk etmediğinden neşet ediyor. Eğer nefsini ikna etmeksuretinde kasten ve bizzat ona müteveccih olursa muhaliyetine ve makul olmadığınahükmedecektir.Farazakabuletsede,tegâfül-üSânisebebiylehâsılolanızdırarilekabuledilebilir. Dalâlet ne kadar acîbdir. Zât-ı Zülcelâl’in lâzım-ı zarurîsi olan ezeliyeti vehâssası olan îcadı aklına sığıştırmayan, nasıl oluyor ki gayr-i mütenâhi zerrata ve âcizşeylereveriyor.

Evetmeşhurdurki:Hilâl-iıydebakarlardı.Kimsebirşeygörmedi.İhtiyarbirzâtyeminetti:“Hilâligördüm.”Hâlbukigördüğühilâl,kirpiğinintakavvusetmişbeyazbirkılıidi.Kılnerede,kamernerede?Harekât-ızerratnerede,sebeb-iteşkil-ienvânerede?

İnsan fıtraten mükerrem olduğundan hakkı arıyor. Bazen bâtıl eline gelir. Hak

zannederek koynunda saklar. Hakikati kazarken ihtiyârsız dalâlet başına düşer; hakikatzannederekbaşınagiydiriyor.

Suâl:Nedirşutabiat,kavanin,kuvakionlarilekendilerinialdatıyorlar?Cevap: Tabiat, âlem-i şehâdet denilen cesed-i hilkatin anâsır ve âzâsının ef’âlini

intizam ve rabt altına alan bir şeriat-ı kübra-yı ilâhiyedir. İşte şu şeriat-ı fıtriyedir kisünnetullahve tabiat ilemüsemmadır.Hilkat-ikâinattacâriolankavanin-i itibariyesininmecmû ve muhassalasından ibarettir. Kuva dedikleri şey, her biri şu şeriatın birerhükmüdür. Ve kavanin dedikleri şey, her biri şu şeriatın birer meselesidir. Fakat oşeriattakiahkâmınyeknesakistimrarınaistinadenvehim,hayaltasallutederektazyikedip,şu tabiat-ı hevâiye tevazzu’ ve tecessüm edip mevcud-u haricî ve hayalden hakikatsuretinegirmiştir.Hayali,hakikatsuretindegören,gösterennüfusunistidad-ışûresinden,fâil-imüessir tavrını takmıştır.Hâlbukikör, şuursuz tabiat,katiyenkalbi iknaedecekvefikre kendini beğendirecek ve nazar-ı hakikat ona ünsiyet edecek hiçbir mülâyemet vemünasebetyokikenvemasdarolmayakabiliyetimefkudiken,sırfnefy-iSânifarazındançıkanbirızdırarileveleh-resan-ıefkârolankudret-iezeliyeninâsâr-ıbâhiresinintabiattansudûrutahayyüledilmiş.

Hâlbuki tabiat misalî bir matbaadır, tâbi’ değil; nakıştır, nakkaş değil; kabildir, fâildeğil; mistardır, masdar değil; nizamdır, nâzım değil; kanundur, kudret değil; şeriat-ıirâdiyedir,hakikat-ihariciyedeğil.

Meselayirmiyaşındabiradambirdenbiredünyayagelse,hâlîbiryerdemuhteşemvesanayi-inefiseninâsârıylamüzeyyenbirsarayagirse,hemfarzetsekatiyenhariçtengelmehiçbir fâilin eseri değil. Sonra içindeki eşya-yı muntazamaya sebep ararken tanzimininkavanininicâmi’birkitapbulsa,onumâkes-işuurolduğundan,birfâil,birillet-iızdırarîkabuleder.İşteSâni-iZülcelâl’dentegâfülsebebiyleböylegayr-imakul,gayr-imülâyimbirillet-iızdırarîolantabiatlakendilerinialdatmışlar.

Şeriat-ıilâhiyeikidir:

Biri:Sıfat-ıkelâmdangelenbirşeriattırkibeşerinef’âl-iihtiyâriyesinitanzimeder.

İkincisi:Sıfat-ıiradedengelenveevâmir-itekviniyetesmiyeedilenşeriat-ıfıtriyedirkibütün kâinatta câri olan kavanin-i âdâtullahın muhassalasından ibarettir. Evvelki şeriatnasıl kavanin-i akliyeden ibarettir; tabiat denilen ikinci şeriat dahi, mecmu-u kavanin-iitibariyedenibarettir.Sıfat-ıkudretinhâssasıolantesirveîcadamâlikdeğillerdir.

Sâbıkansırr-ıtevhidbeyanındademiştik:Herşeyherşeylebağlıdır.Birşeyherşeysizyapılmaz.Birşeyihalkedenherşeyihalketmiştir.Öyle isebirşeyiyapanVâhid,Ehad,Ferd,Samedolmakzarurîdir.

Şuehl-idalâletingösterdikleriesbab-ı tabiiye,hemmüteaddit,hembirbirindenhaberiyok;hemkör,ikielindeikikörolantesadüf-üâmaveittifakıyet-iavrânınelinevermiştir.

296

Elhâsıl: İkinci burhanımız olan kitab-ı kebîr-i kâinattaki nazm ve nizam, intizam vetelifindekii’câzgüneşgibigösteriyorki;birkudret-igayr-imütenâhi,birilm-ilâyetenâha,birirade-iezeliyenineserleridir.

Suâl:Nazmvenizam-ıtâmmeneilesabittir?Elcevap: Nev-i beşerin havas ve cevâsisi hükmünde olan fünûn-u ekvan istikra-yı

tâmme ile o nizamıkeşfetmişlerdir.Çünkü; her bir nev’edair bir fenya teşekkül etmişveya etmeye kabildir. Her bir fen, külliyet-i kaide hasebiyle kendi nev’indeki nazm veintizamıgösteriyor.Zira,herbirfenkavâid-ikülliyedesâtirindenibarettir.Demekşahsınnazarı, nizamı ihata etmezse, cevâsis-i fünûn vasıtasıyla görür ki insan-ı ekber insan-ıasğargibimuntazamdır.Herbir şey,hikmetüzerevaz’edilmiştir.Faydasızabesyoktur.Şu297(Hâşiye)burhanımızdeğilyalnızerkânıveâzâsı,belkibütünhüceyratı,belkibütünzerratıbirerlisan-ızâkir-itevhidolarakbüyükburhanınsadâ-yıbülendineiştirakederek 298

diyezikrediyorlar.

ÜçüncüBurhanKur’ân-ıAzîmüşşân’dır. Şuburhan-ı nâtıkın sinesinekulağını yapıştırsan işiteceksin:

2َ99 ’yu tekrar ediyor. Hem gayet mükemmel semeratıyla, meyvedar bir ağacınmenba-ıhayatıolancürsûmeolmazsaveyakökübozuksa,semerevermez.Şuburhanımızdallarındameyve-ihakvehakikatokadarçokturveokadardoğrudurkişüphebırakmazki cürsûmesinde olanmesele-i tevhid, hiç vehimbırakmaz derecede kuvvetli, doğru birhakvehakikati tazammunediyor.Hemşuburhanınâlem-işehâdet tarafına tedellietmişolan ahkâma dair dalı, bütün sıdk ve hak ve hakikat olduğu gibi bizzarure âlem-i gaybtarafına uzanan tevhide ve gayba dair gusn-u âzamı (ağaç dalı) yine sabit hakâik ilemeyvedardır.

Hemderinceşuburhantersimedilseanlaşılırkionugösterenzât,neticesiolanmesele-itevhiddeokadaremindirkihiçbirşaibe-itereddüthiçbirtarafındaihsasedilmiyor.Hemoneticeyi bütün hakâike esas addederekmüselleme ve zaruriye olduğunu bütün kuvvet-ibeyanıylave ısrarıylaonagiydiriyor.Vebaşkaşeyleriona ircâediyor.Temel taşıgibioşedit kuvvet, sun’î olamaz. Hem de, üstündeki sikke-i i’câz her ihbarını tasdik eder.Tezkiyedenmüstağnikılar.Adetaihbaratıbinefsihasabitumûrlardandır.

Evet şu burhan-ımünevverin altı ciheti de şeffaftır. Üstünde i’câz; altındamantık vedelil;sağındaaklı istintak; solundavicdanı istişhad;önündehedefindehayırve saadet;nokta-yıistinadıvahy-imahzdır.Vehminnehaddivarkigirebilsin.

Mârifet-iSânidenilenkemâlâtarşınauzananmiraçlarınusûlüdörttür:

Birincisi:Tasfiyeveişrâkamüessesolanmuhakkikîn-isofiyeninminhacıdır.

İkincisi:İmkânvehudûsamebnimütekellimînintarîkidir.

Buikiasıl,çendanKur’ân’danteşâubetmişlerdir.Lâkinfikr-ibeşerbaşkasureteifrağettiğiiçinuzunlaşmışvemüşkülleşmiş,evhamdanmasunkalmamışlar.

Üçüncüsü:Şübehat-âlûdhükemamesleğidir.

Dördüncüsü ve en birincisi: Belâgat-ı Kur’âniye’nin ulvî mertebesini ilân etmekleberaber, cezalet cihetiyle en parlağı ve istikamet cihetiyle en kısası ve vuzuh cihetiylebeşerinumumunaeneşmeliolanmi’rac-ıKur’ânî’dir.Hemoarşaçıkmakiçindörtvesilevardır:İlham,talim,tasfiye,nazar-ıfikrî.

Tarîk-iKur’ânîikinevidir:

Birincisi: Delil-i inâyet ve gayettir ki menafi-i eşyayı tâdât eden bütün âyât-ıKur’âniye bu delili nesc ve şu burhanı tanzim ediyorlar. Bu delilin zübdesi, kâinatınnizam-ıekmelinde ittikan-ısanatveriayet-imesalihvehikemdir.BuiseSâni’inkastvehikmetiniisbatvetesadüfvehminiortadannefyediyor.Ziraittikanihtiyârsızolmaz.Evetnizamın şahitleri olan bütün fünûn-u ekvan, mevcudâtın silsilelerindeki halkalardanasılmışmesalihvesemeratıveinkılâbat-ıahvâlinkatmervedüğümleriiçindesaklanmazhikemvefevaidigöstermekle,Sâni’inkasdvehikmetinekat’îşehâdetediyorlar.Ezcümle:

Fenn-ihayvanât,fenn-inebâtât,ikiyüzbinimütecavizenvâınbüyükpederveâdemlerihükmündeolanmebdelerininherbirininhudûsunaşehâdetettiğigibi;mevhumveitibarîolankavanin,körveşuursuzolanesbab-ıtabiiyeisebukadarhayret-fezasilsilelervebusilsileleri teşkiledenveefrâddenilendehşet-engizbirermakine-iacîbe-i ilâhiyenin îcadve inşasına adem-i kabiliyetleri cihetiyle her bir ferd, her bir nevi müstakillen Sâni-iHakîm’indest-ikudretindençıktıklarınıilânveizharediyorlar.

Kur’ân-ı Kerîm 300 der. Kur’ân’da delil-i inâyet vücuh-u mümkinenin enmükemmel vechi ile bulunuyor. Kur’ân, kâinatta tefekküre emir verdiği gibi, fevaiditezkâr ve nimetleri tâdât eden âyâtın fevasıl ve hâtimelerinde galiben akla havale vevicdanla müşaverete sevk etmek için 301 , 302 , 303 , 304 gibi, o burhan-ıinâyetiezhandatesbitediyor.

İkinciDelil-iKur’ânî:“Delîl-iİhtirâ”dır.Hülâsası:

Mahlûkâtın her nev’ine, her ferdine ve o nev’e ve o ferde müretteb olan âsâr-ımahsusasınımünticve istidad-ıkemâlinemünasipbirvücudunverilmesidir.Hiçbirnevimüteselsil-i ezelî değildir. İmkân bırakmaz. İnkılâb-ı hakikat olmaz. Mutavassıt nev’insilsilesidevametmez.Tahavvül-üesnafinkılâb-ıhakâikingayrısıdır.Maddedediklerişey,suret-imüteğayyire,hemharekât-ımütehavvile-ihâdisedentecerrüdetmediğindenhudûsumuhakkaktır.Kuvvetvesuretler,âraziyetlericihetiyleenvâdakimübâyenet-icevheriyeyiteşkiledemez.Ârazcevherolamaz.Demekenvâınınfasîleleriveumumârazınınhavass-ımümeyyizeleri bizzarure adem-i sırftan muhteradırlar. Silsilede tenasül, şerait-i âdiye-i

itibariyedendir.

Feyâacaba!Vâcibü’l-vücûd’un lâzime-izaruriye-ibeyyinesiolanezeliyetizihinlerinesığıştıramayan,nasıloluyordaherbircihettenezeliyetemünâfiolanmaddeninezeliyetinizihinlerine sığıştırabilirler? Hem dest-i tasarruf-u kudrete karşı mukavemet edemeyenkocakâinat,nasıloldudaküçücükvenazikzerratların(Öyledehşetlisalâbetbulmuşki)kudret-iezeliyeninyed-iidamınakarşıdayanıyor.Hemnasıloluyorkikudret-iezeliyeninhâssasıolanibdaveîcadı,hiçbirmünasebet-imakuleolmadanenâcizveenbîçareesbabaisnadediliyor?

İşteKur’ân-ıKerîmşudelili,halkveîcaddanbahsedenâyâtıileezhandatanzimediyor.Müessir-i hakikî yalnız Allah’tır. Tesir-i hakikî esbapta yoktur. Esbap, izzet ve azamet-ikudretinperdesidir.Tâkiaklınnazar-ızâhirîsinde,dest-ikudretumûr-uhasiseilemübaşirgörünmesin.

Birşeydeikicihetvar:Birimülk,aynanınmülevvenvechigibi.Ezdâdonavâridoluyor.Çirkin olur, şer olur, hakir olur, azîm olur… ilâ âhir. Esbap bu cihette vardır. İzhar-ıazametveizzet-ikudretöyleister.

İkincicihetmelekûtiyetcihetidir.Aynanınşeffafvechigibi.Şucihetherşeydegüzeldir.Şucihetteesbabıntesiriyoktur.Vahdetöyleister.Hattahayatveruhvenurvevücûd,ikivecihleri şeffaf ve güzel olduğundan mülken ve melekûten vasıtasız dest-i kudrettençıkıyorlar.

DördüncüBurhanVicdan-ıbeşerdenilenfıtrat-ızîşuurdur.Şuburhanda“DörtNükte”yinazar-ıdikkateal:

Birincisi: Fıtrat yalan söylemez. Mesela bir çekirdekte meyelân-ı nümuv der ki:“Sümbülleneceğim, meyve vereceğim.” Doğru söyler. Mesela yumurtada bir meyelân-ıhayatvar,der:“Piliçolacağım.”Biiznillâholur.Doğrusöyler.Meselabiravuçsu,incimadile meyelân-ı inbisatı der: “Fazla yer tutacağım.” Metin demir onu yalan çıkaramaz.Sözünündoğruluğudemiriparçalar.İştebumeyelânlar,irade-iilâhiyedengelenevâmir-itekvîniyenintecellileridir,cilveleridir.

İkincisi:Beşerinhavassü’l-hams-ızâhirevebâtınadanbaşka,âlem-igaybakarşıaçılanpek çok pencereleri var. Gayr-i meş’ûr pek çok hisleri var. Hiss-i sâmia, bâsıra, zâikaolduğugibi,birhiss-isâdise-isadıkaolansâikavardır.Hembirhiss-isâbia-yıbârikaolanşâikavar.Oşevkvesevkyalansöylemez,yanlışgidemez.

Üçüncüsü: Mevhum bir şey hakikat-i hariciyeye mebde olamaz. Fıtrat ve vicdandanokta-yı istinad ile nokta-yı istimdad, iki hakikat-i zaruriyedir. Hilkatin saffeti ve enmükerremi olan ruh-u beşer, o iki nokta olmazsa en süfli, en berbat bir mahlûk olur.Hâlbukikâinattakihikmetvenizamvekemâlbuihtimalireddeder.

Dördüncüsü: Akıl tatil-i eşgal etse de, nazarını ihmal etse, vicdan Sâni’i unutamaz.Kendi nefsini inkâr etse de; O’nu görür, O’nu düşünür, O’na müteveccihtir. Hads kişimşek gibi sürat-i intikaldir, daima onu tahrik eder. Hadsin muzaafı olan ilham, onudaima tenvir eder.Meyelânınmuzaafı olan arzu ve onunmuzaafı olan iştiyak ve onunmuzaafıolanaşk-ıilâhî,onudaimamârifet-iZülcelâl’esevkeder.Şufıtrattakiincizapvecezbe,birhakikat-icazibedarıncezbiyledir.

Bunükteleribildiktensonraşuburhan-ıenfüsîolanvicdanamüracaatet.Göreceksinkikalb bedenin aktarına, neşr-i hayat ettiği gibi, kalbdeki ukde-i hayatiye olan mârifet-iSâni’dir ki istidadat-ı gayr-i mahdude-i insaniye ile mütenâsib olan âmâl ve müyul-ümüteşâibeyeneşr-ihayateder.Lezzeti içineatarvekıymetverirvebastve temdideder.İştenokta-yıistimdad.

Ve kavga ve müzahemetin meydanı olan dağdağa-yı hayata hücum gösteren âlemin,binlercemusibetvemüzâhamelerekarşıyegânenokta-yıistinadyinemârifet-iSâni’dir.

Evetherşeyihikmetveintizamile işleyenbirSâni-iHakîm’eitikatetmezseveale’l-amyâkörtesadüflerehavaleederseveobeliyyatakarşıelindekikudretinadem-ikifayetinidüşünse, ister istemez tevahhuş, dehşet, telâş, havftan mürekkep bir hâlet-i cehennem-nümunveciğerşikâfedüşecektir.O iseeşrefveahsen-imahlûkâtolan ruh-u insaniyetinher şeyden ziyade perişan olduğunu istilzam eder. O ise intizam-ı kâmil-i kâinattakinizam-ıekmelezıtoluyor.Şunokta-yıistimdadvenokta-yıistinadilebuderecenizam-ıâlemdehüküm-fermalık,hakikat-inefsü’l-emriyeninhâssa-yımünhasırasıolduğuiçin,hervicdanda ikipencereolanşu ikinoktadanSâni-iZülcelâlmârifetinikalb-ibeşeredaimatecelli ettiriyor.Akıl gözünü kapasa da, vicdanın gözü daima açıktır. Sâni-iZülcelâl budört burhan-ı azîmin kat’î şehâdetleriyle Vâcibü’l-vücûd, Ezelî, Vâhid, Ehad, Ferd,Samed,Alîm,Kadîr,Mürîd,Semî,Basîr,Mütekellim,Hayy,Kayyûmolduğugibibütünevsaf-ıcelâliyevecemâliye ilemuttasıftır.Ziramukarrerdirki:Masnûdaki feyz-ikemâlSâni’in zıll-i tecellisinden muktebestir. Demek, kâinatta ne kadar hüsn-ü cemâl, kemâlvarsa, umumundan lâyühad derecede yüksek tabakada evsaf-ı cemâliye ve kemâliye ileSâni-i Zülcelâl muttasıftır. Zira, ihsan servetin, îcad vücûdun, îcab vücûbun, tahsinhüsnün, tenvirnurun fer’ivedeliliolduğugibi;bütünkâinattakibütünkemâlvecemâl,Sâni-iZülcelâl’inkemâlvecemâlinebirzıll-ızalîldirveburhanıdır.

HemdeSâni-iZülcelâlcemînekâistenmünezzehtir.Ziranevâkısmahiyet-imaddiyatınistidatsızlığından neşet eder. Zât-ı Zülcelâl maddiyattan mücerrettir, münezzehtir. Hemkâinatınmahiyât-ımümkinesindenneşetedenevsafvelevâzımatındanmukaddestir.

305

Suâl:Vahdetü’l-vücûdunasılgörüyorsun?

Elcevap:Tevhiddeistiğraktırvenazarasığmayanbirtevhid-izevkîdir.Esasentevhid-irubûbiyetve tevhid-iulûhiyettensonra tevhiddezevkenşiddet-i istiğrak,vahdet-ikudretyani 306 sonra vahdet-i idare, sonra vahdetü’ş-şuhûd, sonra vahdetü’l-vücûd,sonrayalnızbirvücûdu,sonrayalnızbirmevcudugörünceyemünceroluyor.Muhakkikîn-i sofiyeninmüteşabihathükmündeolanşatahatıyla istidlâledilmez.Daire-i esbabıyırtıpçıkmayan ve tesirinden kurtulmayan bir ruh, vahdetü’l-vücûddan dem vursa, haddinitecavüz eder. Dem vuranlar, Vâcibü’l-vücûd’a o kadar hasr-ı nazar etmişlerdir kimümkinattantecerrüdederek,yalnızbirvücûdubelkibirmevcudugörmüşler.Evetdeliliçinde neticeyi görmek, âlemde Sâni’i müşahede etmek, tarîk-i istiğrakkârâne cihetiylecedâvil-i ekvanda cereyan-ı tecelliyât-ı ilâhiyeyi ve melekûtiyet-i eşyada sereyan-ıfüyûzâtı ve merâyâ-yı mevcudâtta tecelli-i esmâ ve sıfâtı, yalnız zevken anlaşılır birerhakikat iken, dıyk-ı elfaz sebebiyle ulûhiyet-i sâriye ve hayat-ı sâriye tabir ettiler. Ehl-ifikir,ohakâik-izevkiyeyinazarınmekâyisinesıkıştırdığındançokevham-ıbâtılayamenşeoldu.Madde-perverhükemavezayıfü’l-itikatehl-inazarınvahdetü’l-vücûduileevliyanınvahdetü’l-vücûdu,tamamenbirbirininzıddıdır.Beşcihettenfarkvardır:

Birincisi: Muhakkikîn-i sofiye, Vâcibü’l-vücûd’a o kadar hasr-ı nazar etmiş vemüstağrak olmuş ve ehemmiyet vermişler ki O’nun hesabına kâinatın vücudunu inkâretmişler. Hükemâ ve zayıfü’l-itikat olanlar, maddeye o kadar hasr-ı nazar etmişler vemüstağrak olmuşlar ki fehm-i ulûhiyetten uzaklaştılar. Ve o derece maddeye kıymetverdiler ki her şeyi maddede görmek hatta ulûhiyeti onda mezcetmek, hatta kâinathesabınaulûhiyettenistiğnaetmekderecedetarîk-imüteassifeyegirmişlerdir.

İkincisi: Muhakkikîn-i sofiyenin vahdet-i vücûdu vahdetü’ş-şuhûdu tazammun eder.İkincilerinvahdetü’l-mevcudutazammuneder.

Üçüncüsü:Birincilerinmesleğizevkîdir.İkincilerinnazarîdir.

Dördüncüsü:BirincilerevvelenvebizzatHakk’a,nazar-ı tebeîolarakhalkabakarlar.İkinciler,evvelenvebizzathalkabakarlar.

Beşincisi:Birinciler,Hüda-peresttirler.İkinciler,hod-peresttirler.

307

286“Allah’ın(cellecelâlüh)mârifetininnurundan…”

287“Duruvesafolanıal,karışıkvebulanıkolanıbırak.”(Bkz.:İbniDüreyd,el-iştikâks.146;ez-Zemahşerî,Esâsü’l-belâğas.703;ez-Zebîdî,Tâcü’l-arûs14/22(k-d-rmaddesi))

288 “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah Teâlâ’dangeldiğine,ölümdensonradirilişinhakolduğunaimanettim.Allah’tanbaşkaibadetelâyıkhiçbirilâhbulunmadığınaveMuhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şehâdet ederim.” (Ebû Hanîfe, el-Fıkhu’l-ekber s.27-29. Bunları imanesaslarındansayanhadisleriçinbkz.:Buhârî,îmân50;tefsîr(31)2;Müslim,îmân1,8,9)

289ÂlemlerinRabbi,RahmânveRahîmAllah’a,üzerimizdekihaddühesabagelmezlütuflarıadedincehamdüsenâ..bütün insanlığa rahmet ve kurtuluş vesilesi olarak gönderdiği son peygamber Hazreti Muhammed (aleyhissalâtüvesselâm)’a,nezihailefertlerineveseçkinashabınasalâtüselâmolsun.

290“Allahoilâhtırkikendisindenbaşkailâhyoktur.Hayy(Herzamanvarolan,diriolan,ezelîveebedîhayatsahibiolan) O’dur, Kayyûm (Kendi zâtı ile var olup, zevâl bulmayan ve bütün varlıkları varlıkta tutup onları yöneten)O’dur.”(Bakarasûresi,2/255;Âl-iİmransûresi,3/2)

291“Hiçbirşeyyokturki,O’nuhamdileberabertesbih(tenzih)ediyorbulunmasın.”(İsrâsûresi,17/44)

292Allah Teâla’ya giden yollar yaratılmışların nefesleri adedincedir. (İbni Arabî, el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye 3/549; el-Âlûsî,Rûhu’l-meânî1/396,6/165,14/160;KâtipÇelebi,Keşfü’z-Zunûn1/876)

293İbniKayyim,Medâricü’s-sâlikîn3/356;İbniKayyim,Bedâiu’l-fevâid4/971.

294Sen,hertürlüeksiklikten,noksanlıktan,hatadanuzaksın.Aslındabizimgücümüz,kudretimizdeyok.Üstünkudretveizzetsahibi,tamhükümvehikmetsahibisadeceSensin!

295“Sizin hepinizi yaratmak da, ölümünüzün ardından (âhirette) hepinizi diriltmek de, (O’nun için) ancak bir kişiyiyaratmakvediriltmekgibidir.”(Lokmansûresi,31/28)

296“Sen“Allah”de;sonrabırakonlarıdaldıklarıbataklıktaoynayadursunlar.”(En’âmsûresi,6/91)

297(Hâşiye)Delâletçesîmasıbir“Hû”lafzınabenzerkio“Hû”nunherbircüzüküçük“Hû”lardan,herbirküçük“Hû”daküçücük“Hû”lardanteşekkületmiştir.

298“Allah’tanbaşkailâhyoktur.”(Sâffâtsûresi,37/35;Muhammedsûresi,47/19)

299“AllahoilâhtırkiKendisindenbaşkailâhyoktur.”(Bakarasûresi,2/255;Âl-iİmransûresi,3/2;Nisâsûresi,4/87;Tevbesûresi,9/129;Tâhâsûresi,20/8;Nemlsûresi,27/26;Kasassûresi,28/70;Teğâbünsûresi,64/13)

300“Çevirdebakgözünü,görebilirmisinbirkusur?!”(Mülksûresi,67/3)

301“Düşünündeibretalın!”(Haşirsûresi,59/2)

302“Halâdüşünüpdersalmayacakmısınız?”(En’âmsûresi,6/80;Secdesûresi,32/4)

303“Hâlâakıllanmazlarmı?” (Yâsînsûresi,36/68.Ayrıca şeklindemuhatapsigasıylaçokyerlerdegeçmektedir.Bkz.:Bakarasûresi,2/44,76;Âl-iİmransûresi,3/65;En’âmsûresi,6/32;A’râfsûresi;7/169;Yûnussûresi,10/16;…)

304“Bilmiyorlarmıki…”(Bakarasûresi,2/77)

305O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. Şiddet-i zuhurundan gizlenmiş olanZât’ı her türlü kusur ve noksan sıfatlardantenzihederiz.MünezzehtiroZâtki,zıddıverakibiolmadığıiçinistitaretmiştir.MünezzehtiroZâtki,esbabıizzetineperdeyapmıştır.

306“KâinattaAllah’tanbaşkaMüessir-iHakikiyoktur.”(es-Suyûtî,Şerhu’s-Suyûtî3/127;KâtipÇelebi,Keşfü’z-zunûn1/22)

307Süreyyâ yıldızı nerede, yeryüzü nerede?!Her şeyi gösteren ışık nerede, her şeyi örtüp saklayan zulmet nerede?!(Aralarındanekadarfarkvar!)

TenvirMeselaküre-iarzrengârenkmuhtelifveküçükküçükcamparçalarındanfarzolunursa,

herbiribaşkahâsiyetlelevninevecirmineveşeklinenisbetileşemstenbirfeyizalacaktır.Şuhayalî feyiz isenegüneşinzâtıvenedeayn-ıziyasıdır.Hemdeziyanın temâsiliveelvân-ı seb’asının tesâviri ve güneşin tecellisi olan şu gûna-gûnve rengârenk çiçeklerinelvanı faraza lisana gelseler, her biri “güneş benim gibidir.” veyahut “güneş benim.”diyeceklerdir.

308

Fakat ehl-i vahdetü’ş-şuhûdun meşrebi, fark ve sahvdır. Ehl-i vahdetü’l-vücûdunmeşrebimahvvesekirdir.Safimeşrepise,meşreb-iehl-ifarkvesahvdır.

309

310

“Nokta”nın ikinci kısmı, haşir ve melâike ve beka-yı ruha âit olduğundan ve buhakikatlerikerametli “YirmiDokuzuncuSöz”ve“OnuncuSöz”gayetparlakbir suretteizah ettiğinden onlara havale edilerek buraya dercedilmedi.Üçüncü kısım ise,OnDörtDers’tenibaret“Nur’unİlkKapısı”namıylaayrıcaneşredildi.

SaidNursî

MünderecatHakkındaBumühimmecmuanıncümle-imukaddimatındanolanbir“İ’lem”de:

“Bu Risale, bazı âyât-ı Kur’âniye’nin şuhûdî bir nevi tefsiridir. Ve ondaki meselelerKur’ân-ıHakîm’inbahçesindenkoparılmışçiçeklerdir.Burisaleninibaresindekiicmalveîcazvefehmindekizâhirîmüşkülât,sanatevahhuşvermesin.Tekrartekrarmütâlaaet,tâki

311veemsalitekrarat-ıKur’âniye’ninsırrısanaaçılsın.

Eykârî!Bumecmuadakitevhidinburhanlarıvemazharları,birbirineihtiyaçbırakmıyorzannetme. Çünkü ben her bir burhana her bir makam-ı mahsusta ihtiyaç hissettim.Harekât-ı cihadiyem beni öyle birmevkie ilca ediyordu ki omevkide, o anda bir kapıaçmayamecburkalıyordum.Çünküodehşetliandadiğeraçıkkapılaradönmekmüyesserolmuyordu.Hemoseyahat-iacîbederastgeldiğimnurlaradelâletetmekiçindeğil,belkihatırlamakiçinişaretlerkoydum.Bazenbüyükbirnurabirişaretkoyuyordum…“İlââhir”diye ne kadar güzel birmukaddimeyi ve bir hülâsayı –bumecmua– adeta şifre gibi biranahtarıkârîlerinetakdimediyor.

BuMesnevî-iNuriye’dekirisalelerinisimleri“Reşhalar,Katre,Hubab,Habbe”şeklindegidiyor.EğerKatreRisalesi’ninâhirindemerhumŞeyhSafvetEfendi’ninyazdığıgibi,herbirrisaleyebirtakrizyazılsaidi,omerhumun“Bubirkatredeğilbirbahrdır.”dediğigibibizdederdik:

“O bir lem’a değil bir şemstir. O bir reşha değil bir bahrdır. O bir zühre değil bircinandır.Obirhubabdeğilbirummandır.”

308 Evliyâullaha tuzak olan o hayaller ise, Hudâ bahçesinin ay yüzlülerinin cemâllerinin yansımasından ibarettir.(MevlânâCelâleddinRumî,Mesnevî-iŞerîf(terc.ŞefikCan)1/26)

309“Allah’ınnimetlerinitefekküredin.O’nunZât’ınıtefekküretmeyin.Çünkübunagüçyetiremezsiniz.”(et-Taberânî,el-Mu’cemü’l-evsat6/250;el-Beyhakî,Şuabü’l-îmân1/136;Ebu’ş-Şeyh,el-Azame1/220)

310“İnsan,kendihakikatinidahiidraketmektenâciziken,herşeydenöncevarolanveherşeyiceberûtiyet-imutlakailehükmü altında tutan Zât’ı nasıl idrak edebilir?OCebbâr-ı Zîkıdem ki, her şeyi ilk olarak yoktan yaratmış ve inşaetmiştir;sonradanvarolupcanbulanlarO’nunasılidraketsin?”(Alib.EbîTalib,Dîvân-ıİmamAlis.185)

311“GöklerinveyerinhükümranlığıAllah’ındır.”(Bakarasûresi,2/107;Mâidesûresi,5/40;A’râfsûresi,7/158;Tevbesûresi,9/116;Furkansûresi,25/2;Zümersûresi,39/44;Zuhrufsûresi,43/85;Hadîdsûresi,57/2,5;Bürûcsûresi,85/9)

FihristMUKADDİME

LEM’ALAR

Tevhide dair olup Risale-i Nur’daki Yirmi İkinci Söz’ün esası ve bir cihetteArapça’sıdır.OnDörtLem’ailetevhidinenincehakikatlerini,enmufassalbirsurette

312

hakikatinemazharedecekbirsilsile-idelâilveşehâdetiibrazedençokkıymettarvehava,su,ekmekgibiherkesinmuhtaçolduğubirrisaledir.

Nur’un Mesnevîsi’nin başında dercedilen “Lâsiyyemalar”, “Lem’alar”, “Reşhalar”isimlerindekiüçrisale,âhirdekirisalelergibimüteferrikmeselelerdenbahisdeğildir.Aynımevzuüzerindegidiyorlar.

REŞHALAR

Bu Reşhalar risalesi, imanın en mühim üç erkânından nübüvvetin hakikatini venübüvvet-iAhmediye’yi(aleyhissalâtüvesselâm)gayetkat’îveparlakburhanlarlaisbatediyor.Şemsnasılziyavermemesimümkündeğildiraynenöyledeulûhiyetderisaletsizmümkünolmadığınıisbatediyor.Venübüvvetinhakikatinigüneşgibigösteriyor.KâinatımücessembirKur’ân-ıkebîrolaraktemsiledip,Muhammed-iArabî(aleyhissalâtüvesselâm)onunâyetü’l-kübrâsıolduğunu,gözündeperdevekalbindepasolmayanlarairâeediyor.

Bu harika risale “On Bir Reşha”dır. On Birinci Reşha’da, yirmi bir mu’cizat-ıAhmediye’ye (aleyhissalâtü vesselâm) işaret eden bir salavât-ı şerifeyi o Nebiyy-i Zîşan(aleyhissalâtüvesselâm)Efendimiz’egetiriyor.

On Birinci Reşha’dan sonra uzun bir “İ’lem”de, nübüvvet-i Ahmediye’ye (aleyhissalâtüvesselâm)–başkabirtarzda–görülmemişdelillerigösteriyor.

BurisaleninTürkçe’si,Risale-iNur’dakiOnDokuzuncuSöz’dedir.

Mesnevî’nin başındaki bu üç risale “Eski Said”in eserlerinden olmayıp,Üstadımız’ıntabiriyle,“YeniSaid”ineserleridir.Üstadımız’ıneskieserlerindenRisale-iNur’agirenlerolduğu gibi; Risale-i Nur’u telifi zamanında yazdığı Arapça eserleri de bu suretleMesnevî-iArabiye’yeidhalolunmuştur.

LÂSİYYEMALAR

İman-ıhaşredairolanburisaleRisale-iNur’dakiOnuncuSöz’ünesasıolupBarla’da,Üstadımız’ın –bir bahar gününde– rahmet-i ilâhiyenin âsârını bağ ve bahçelerdemüşahedesindenveihtiyârsızolarak

313

âyet-ikerîmesinikırkdefayayakınokumasındansonratulû’etmişgayetkıymettarvebuzamandaçok lüzumluve inkâr-ıhaşirmefkûresiniköküylekesip İbniSinagibi acîbbirdâhînin “Haşir bir mesele-i nakliyedir, akıl bu yolda gidemez.”314 dediği haşri en basitfehmedekabulettiren;vehaşrinbinlernumûneleriniarzyüzündegösteren;vehaşriiktizaeden pek çok esmâ-yı ilâhiyeden tut, tâ mahiyet-i insaniyede dahi haşri isbat eden birrisaledir.

Bir kaide-i hasenenin tezahürü olarak, her risalenin başında olduğu gibi bu risaleninbaşında da Cenâb-ı Hakk’a tahmidat ve Nebiyy-i Zîşan’a salât ü selâm vardır. İman-ıbillâh,iman-ıbi’n-nebî,iman-ıbil’haşirveşuhûd-ukâinatmabeynindebirirtibat-ıtâmmeve telâzum-u kat’iye olduğundan, bu risale kısaca olarak “Tevhid ve Risalet”hakikatlerindenbahsederekesasmeseleolanmesele-ihaşriyeyelâsiyyemalarlageçmiştir.Risale-i Nur’un Yirmi Sekizinci Söz’ünün İkinciMakamı olan bu risale, yirmi senedirÜstadımız’ınelineyenigeçmiştir.

KATRE

Bu“Katre”risalesi,birmukaddime,birhâtimevedörtbâbdanibarettir.Mukaddime’deÜstadımız, kırk sene ömründe, telif eylediği seneye nisbetle otuz senelik ilim seyrinde,dörtkelimeiledörtkelâmtahsilettiğinivebudörtkelimeninbiri“mâna-yıharfî”,ikincisi“mâna-yı ismî”, üçüncüsü “niyet”, dördüncüsü “nazar” olduğunu.. dört kelâm ise biri“Ben kendi kendime mâlik değilim.”, ikincisi 315, üçüncüsü 316, dördüncüsü“Ene’ninbirnokta-yısevdâvebirvâhid-ikıyâsî”olduğunusöylüyor.BuRisale 317

hakikatini,BirinciBâbolarak,kâinaterkânındanherbirrükünellibeşküllîvegayetzâhirlisanlaisbatediyor.

TakrizKatre’ninHâtimesiMüteferrikvekısa,fakatçoklüzumluvemühimhakikatlerdenbahseder.Başında“yeis,

ucub, gurur, sû-i zan” gibi nefsin dört hastalığını; sonra dört hakikati ve daha sonra da“Katre”dezikredilenBirinciBâb’daki 318hakikatinivedevamıolarakBâb-ıSâni’de

319; Bâb-ı Sâlis’te 320; Bâb-ı Râbi’de 321 mertebelerini beyan ettikten sonra,“Nokta”ve“Nükte”başlıklarıylamevzuitibarıylabirbirindenfarklıi’lemleregeçer.

KatreninZeyli“Remiz”lerve“İ’lem”lerunvanıaltında,herbirisibirrisaleyemevzuolacakkıymette

hakikatlerden ibarettir. Başında salât ü selâmdan sonra birinci “İ’lem” namazda evvelvakte riayet etmenin ve hayalen Kâbe’ye mütevveccih olmanın faziletini ve evham vevesvese-işeytaniyeyinasılmüzmahilettiğinivemusallîninbütünletâifvehavassınınnasıl

feyizlendiğinibeyaneder.

Bugeçenrisaleleraynızamandaerkân-ıimaniyedenbahsetmeklehemiman,hemilim,hemmârifetullah,hemzikirolduğundanokumasıdahibirneviibadettir.

HUBAB

BiriTürkçediğeriArapçaikizeyliolanbuçokmühimrisale,Üstadımız’ın“Hutuvat-ıSitte”yi neşri münasebetiyle taltif için Ankara’ya çağrıldığında, Ankara’da İslâmordusununYunan’agalebesindenneşealanehl-iimanınkuvvetliefkârıiçinegayetmüthişbirzındıka fikrigirmekvebozmakvezehirlendirmek içindessasâneçalıştığınıgördüğühengâmdatelifettiğiikieserdenbirisidir.

Bu risalenin başında bulunan salât ü selâm çok ehemmiyetlidir. Bu Mesnevî-iNuriye’nin fevkalâde olan ve hiçbir eserde rastlanmayan bir hususiyeti de bir parmağınhareketiylebirkaçmakineyibirdençalıştırmakgibigayetbelâgatlıbirbeyantarzınasahipoluşudur. Sâbıkan zikredildiği gibi, bumuazzammecmuada hem zikir, hem iman, hemtefekkür,hemilmibiraradabulmakdaimamümkündür.Meselasalâtüselâmıyalnızzikirolarak dercetmiyor. Aynı zamanda onda bir iman inkişafı, aynı zamanda bir ilim, aynızamandamümin-imusalliyievhamveşübehattankurtaranhakikatleriserdedereklâakalüçmanamertebesinibeyanediyor.

Buharikarisalemühimbir“İ’lem”inde,medenîmüminilemedenîkâfirinsuretvesîretvezâhirvebâtınfarklarınıgayetbelîğbirtarzdabeyanediyor.Veneticedebufarkıkörlerede göstermek için diyor ki: “Eğer istersen hayalinle Nurşin karyesindeki Seydâ’nınmeclisine git bak. Orada fukara kıyafetinde melikler, padişahlar ve insan elbisesindemelâikeleribirsohbet-ikudsiyedegöreceksin.SonraParis’egitveenbüyüklocalarınagir,göreceksinkiakreplerinsanlibasıgiymişlerveifritleradamsuretinialmışlarilââhir…”diyerekdahabaşkacihettekifarklarını“Lemeât”ve“Sünuhat”ahavaleeder.

Başkabir“İ’lem”de,Risale-iNur’daYirmiYedinciSöznamınıalanİçtihadRisalesi’nidörtsayfadahülâsaediyor.

Hubab’ınBirinciZeyliFarisîbirmünâcâtlabaşlar.BumünâcâtınTürkçe’si“YedinciRica”dave“OnYedinci

Söz”ünzeylindevardır.

ÜstadımızhiçFarisî tahsil etmediğihâldeokadarmükemmelFarisî bir lisan ile telifedilmiştir ki o zamanki Afgan Sefiri bu eseri takdir hisleri içerisinde Afganistan’agöndermiştir. Bu Farisî münâcâtın akabinde: “Ey Mücahidîn-i İslâm!” başlığı altındaTürkçe olarak meb’usana on maddelik bir hitap vardır. Bu hitabın tesiriyle Meclis-iMebusan’daküçükbirodaolanmescid,büyükbirsalonatebdiledilmiştir.

Zeylü’l-Hubab

Hubab’ınİkinciZeylideçokmühimhakikatleriihtivaetmektedir.

HABBE

İki zeyli vardır. Bu risalenin birinci “İ’lem”i, hakikat-i Muhammediye (aleyhissalâtüvesselâm) âlemin hem sebeb-i hilkati, hem çekirdeği, hemmeyvesi, hem netice-i hilkat-iâlemolduğunugayetedibânebirüslûpilebeyanediyor.Diyorki:

“Eğer âlemi bir kitab-ı kebîr olarak görsen, kâtibinin kaleminin mürekkebi Nur-uMuhammed (aleyhissalâtü vesselâm)’dır. Eğer âlemi bir şecere suretinde görsen, evvelâçekirdeği, sonra meyvesi yine Nur-uMuhammed (aleyhissalâtü vesselâm)’dır. Eğer âlemi birzîhayatlibasınıgiymişgörsen,OnunruhuNur-uMuhammedî(aleyhissalâtüvesselâm)’dır.Eğerâlemi bir gül bahçesi olarak görsen onun andelib-i zîşanı yine Nur-u Muhammedî(aleyhissalâtüvesselâm)’dır.”

Risaleninsonundagayetgüzelbirtazarruveniyazveistiğfarvardır.

Zeylü’l-HabbeHabbeninBirinciZeyli’ninâhirlerinde,

323 322

mertebelerinin Yirmi Dokuzuncu Lem’a-yı Arabiye’ye nisbeten kısa ve gayet güzelbeyanlarımünderiçtir.

Zeylü’zZeylHabbe’ninikincizeylinde,gayetmühimbirrisaleolanhemArapça,hemTürkçeolarak

kesretleintişaredenAsâ-yıMûsâmecmuasındaYirmiÜçüncüLem’anamındaki“TabiatRisalesi”ninmuhtasarkısaArapça’sıdavardır.

Bu risale, Ankara’da telif edildiği zaman bir matbaada tab edilmiştir. İnsanlarınağzındançıkandehşetliüçkelimeninbutlanınıisbatederektabiatbataklığındaboğulanlarıkurtarıyor.

ZÜHRE

Uzunbir hakikatin yalnız ucunugöstermekve parlak bir nurun yalnız bir şuâını iraeetmek maksadıyla yazılan bu çok mühim risale, gayet ehemmiyetli hakikatleri ihtivaettiğinden en mümtaz Nur şakirdlerinin musırrâne talepleri üzerine –ekserisi Arapçabilmeyen o şakirdlerin istifadelerine medar olmak için– kısmen izahlı, kısmen kısa birmeâliÜstadımız tarafındanTürkçe’ye çevrilmiş veOnYedinci Lem’a namıylaOnBeşNotaolarakRisale-iNurKülliyatı’nınLem’alarkısmınailhakedilmiştir.

Zühreşöylebirhakikatlebaşlar:

“Dünyadaki her zîhayat, mâlikinin ismiyle, namıyla hesabıyla çalışan muvazzaf biraskergibidir.Kimkendinikendinemâlikzannetseokimsehâliktir.”

Sonrauzunvemuhitbirsalâtüselâmımüteakipherbiribirrisaleningüyahülâsasıveçekirdeğimahiyetindekişümullü“İ’lem”leregeçer.“İ’lem”lerinbirisinde,Kur’ântilmiziile felsefe tilmizini içtimaî ve şahsî cihetlerden mukayese ederek felsefenin sakîm vemuzır kısmının bâtıl hükümlerini çürütür. Son “İ’lem”i de gayet güzel ve hazîn birmünâcât ihtiva etmektedir. daha fazlamâlûmatı Türkçe olanNotalar Risalesi’ne havaleederiz.

Bu Mesnevî-i Nuriye’nin fihristesinde, o kıymettar harika risalelerdeki yüzerhakikatlerdenyalnızbir-ikisininâkısfehmimizlevekasırifademizlegöstermeyeçalıştık.Yoksagösterdiğimizmisaller,oharika-yıilmüirfanınneencanlınoktalarıolabilirvenede en kıymetli cevherleri olabilir. Belki o şemsin cüz’î bir şuâı ve o bahrın küçük birkatresidir.

ZERRE

Şeytanınveehl-iilhadınbazıvesveselerinitardedenmüteferrikmeselelerdenbahsedenharikavefevkalâdebirrisaleolupikikısımdanibarettir.

İman ve ahlâkiyatı ve vesveselerin izalesini ve insandaki teşahhusat-ı vechiyeninhikmetini beyan eden “İ’lem”ler bu risalenin münderecatındadır. Bir “İ’lem”inde

324âyetindezikredilensemâvâtvearzınhilkativebeşerinlisanverenklerinin ihtilâfı Cenâb-ı Hâlık-ı Zülcelâl’in âyetlerinden olduğunun hakikatini gayetgüzelbirtarzdabeyanediyor.Diyorki:

“Bütün beşerin esâsât-ı âzâda ittifakı, Sâni’in vahdetine; teşahhusat-ı vechiyedetemayüzü,Sâni’inmuhtarvehakîmolduğunagayetbâhirvezâhirdelildir.”derve isbateder. Beşerin birbirinden teşahhusça farklarının hikmetini ve diğer mahlûkâtta butemayüzünferdenferdaolmayıpnevinevioluşuhikmetinöyleiktizaettiğiniizahediyor.

Başka bir “İ’lem”de, şeytan-ı insî ve cinnînin, bakaranın bâtınen gayet mükemmel,zâhirenmiskinoluşuhakkındakibirvesvesesinitardedervederki:“Eyşeytan-ıcinnîyeüstadolanşeytan-ıinsî!Eğerherşey,herşeyimaslahatmiktarıylavelâyık-ıvechileyapanKadîr-iEzelî’nin sanatı olmasa idi, senin eşeğinin kulağı sendenve senin üstadlarındandahaakıllıvedahahâzıkolmasılâzımgelirdi.”diyeinsîvecinnîşeytanlarınvesveseleriyüzlerine çarpılarak; bakaranın yani ineğin dahilinin mutlak olduğunun ve haricininmukayyedoluşununhikmetiniaklenveilmengayetmuknibirsurettebeyaneder.

Ahlâkadairbir“İ’lem”indederki:“Eyfâsık!Bilkimedeniyet-isefiheöylemüthişbirriyâyı ibrazetmişvemeydanaçıkarmışki ehl-imedeniyetinondankurtulmasımümkündeğildir.Çünküehl-imedeniyetoriyâyaşanüşerefnamınıvermiş.İnsanışahıslarakarşıriyâkârlığa bedel unsurlara ve milletlere ve devletlere karşı riyâkârlığa teşvik etmiş vetarihionlaramüşevvikvealkışçıveceridelerideyanigazeteleridedellâlyapmış.Ölümüunutturup (güya) unsurları içinde bir hayatları var diye zaman-ı cahiliyetteki gaddarzalimlerindesiselerinev’indenbirdesiseilebeşeri tasannuveriyâkârlığasevketmiştir.”

Nekadarokunsaokunmayalâyıkolanburisaledahi,biristiğfarveHazretiMevlâna’nınbirbeytiylenihayetbulmuştur.

ŞEMME

Kâinatınmecmmundantâzerreyekadarmütenâzilenherbirmevcudun,pekçokesmâ-yı ilâhiyeden “Allah,Rab,Mâlik,Müdebbir,Mürebbî,Mutasarrıf veNâzım” isimlerineşehâdet ettiklerini isbat eder. Başka bir “İ’lem”inde, hiçbir kimsenin Sâni-i âlem’denşikâyet hakkı olmadığını gösterir.Diğerbir “İ’lem”indeKur’ân-ıHakîm’in ilkve eksermuhatabıolancumhur-uavâmın fehimlerininasılokşadığınıveonların idraklerinenasılmürâat ettiğini uzun bir hakikatle beyan eder. Hem tayy-ı mekân ve bast-ı zaman veene’nin mahiyeti ve iki vechi gibi pek çok ince hakâiki beyan eden müteferrikmevzulardanmüteşekkilbirkıymettarrisaledir.

Burisale,

Medeteykafile-salâr-ırusülhuzbiyedî,

Sensineynur-ukeremcümlemizinmu’temedi

İntisâbımsanadır..iştedilimdesenedi:

LâilâheillallahMuhammedünResûlullah

diyebirmanzumkıtadansonrauzunvemuhitbiristiğfarveduayageçerekhitamaerer.

ONUNCURİSALE

Diğerlerine nisbetle büyük olan bu risalede, Sözler’den bazılarının hülâsalarıyla,müteferrikvemuhtelifmevzulardanibaret“İ’lem”lervardır.

Birinci “İ’lem”inde 325 âyet-i kerîmesinin tefsirini, semâvâta çıkmak isteyenşeytanlarınrecmedilmelerini“YediBasamak”ilebeyaneder.

Birinci basamağında semâdaki sükûnet ve sükûta ve intizama işaretle der ki: “Semâehli, arz ehli gibi hayırların ve şerlerin karışmasından ve zıtların içtimaındanmeydanagelen münakaşa ve ihtilâfat ve tezebzüb içinde değillerdir. Belki onlar, kendilerineHâlık’larıtarafındanemredilenşeylerikemâl-iitaatleyapanmutîlerdir.”

Şeytanların recmedilmelerinibeyanve isbattansonrabaşkabir“İ’lem”de (Üstadımız)Kur’ân’danistifadeettiğidörttarîkidörthatveilegayetvecizbirtarzdaizaheder.Risale-iNur’unSözlerkısmındamufassalizahıbulunanbu“İ’lem”çokmühimdir.

Diğerbir“İ’lem”inde,ubûdiyetinmukaddime-imükâfat-ılâhikadeğil,netice-inimet-isâbıka olduğunu beyandan sonra çok hakikatli ve geniş manadaki “İ’lem”lere geçerek“Nur’un İlk Kapısı”nda ve “Küçük Sözler”de bir derece meâlleri bulunan hakikatlerinizahıyla bu kıymettar ve mühim risale hitama erer. Bu kıymettar risaleninmünderecatından şems gibi nurlu kamer gibi parlak bir misali şudur: Kur’ân-ı Hakîm

kâinattaki insana râci ve menfaatli olan eşyayı ihtar için zikrediyor. Yoksa Kur’ân-ıHakîm’in o beyanatı yalnız o faydasına inhisar etmiyor.Çünkü insankendisiyle alâkasıolan ve faydası dokunan bir zerreye, kendisi ile alâkası olmayan bir şemsten ziyadeehemmiyetverir.Mesela

326

Yani,kamerinküre-i arzetrafındadevrininCenâb-ıHak tarafından takdiredilmesininpekçokhikmetlerindenbirhikmetidebeşeringünlerini,aylarını,senelerinihesapetmesi,bilmesidir.Yoksakamerintakdiri,bizceçoklüzumlubulunanbufaydasınainhisaretmez.Hâlık-ıZülcelâl’inesmâsınaâyinedarlıkedenbinlerhikmetleridahavar.

Bukıymettarrisaleninâhirinde,altıkatredeİ’caz-ıKur’ân’ıhülâsaedenküçükfakatonisbetteşümullübirrisalevardır.

ONDÖRDÜNCÜREŞHAPeygamber (aleyhissalâtü vesselâm)’ın risaletinin hakkaniyetine bir delil de Kur’ân-ı

Mu’cizü’l-Beyan’dır.. Kur’ân-ı Hakîm’in kırka yakın vech-i i’câzı, “Lemeât” ve“İşârâtü’l-i’câz”tefsirindebeyanedildiğindenonlarahavaleederekBirinciKatrenihayetbulur.

İkinciKatre’de:YirmiBeşinciSöz’dezikredilen“Kur’ânNedir?”diyeolantarifinkısabirArapça’sıvardır.

Üçüncü Katre: Altı noktadır. Üçüncü noktasında: Nasıl ki insan muhtelif hâcât-ıcismaniyeye muhtelif vakitlerde muhtaçtır.. Mesela havaya her ân, hararete, suya hervakit,gıdayahergün,ziyayaherhaftamuhtaçtır.Öyledehâcât-ımâneviye-iinsaniyedemuhteliftir.Birkısmınaheranmuhtaçtır.Lafzullahgibi.Birkısmınahervakitmuhtaçtır.Bismillâhgibi.Birkısmınahersaatmuhtaçtır. 327gibi.Vehâkezakıyaset.

DördüncüKatre:Altınüktedir.BeşinciNüktesi’ndeçokâyet-ikerîmebulunmasından;veorasıda izahmakamıolmadığındanMu’cizat-ıKur’âniye’yehavaleedilerekonüktetayyedilmiştir. Bazen bir harf-i Kur’ânî’de Kur’ân’ın i’câzını isbat eden bu risale vearkadaşlarıolan“İşâratü’l-i’caz”ve“Mu’cizat-ıKur’âniye”risaleleriKur’ân-ıHakîm’inbirerelmaskılıncıdırlar.

AltıncıKatre:Belâgat-ıKur’âniye’ninbirsırrınıkeşfederek;ediplerin yani“Kimsöylemiş.” demelerine mukabil 328 diyerek i’câz-ı Kur’âniye’yiparlattırıyor.BuAltıncıKatre,belâgat-ıKur’âniyeiçinmühimbiranahtardır.

ŞÛLE

İkisayfalıkbirzeyliolanküçükhacimdebirrisaledir

NOKTA

Çokmuhtasarolduğuiçinözetlenmedi.

329

312“BütünherşeydeAllah’ınvarlıkvebirliğinigösterenbirâyet(işaret)vardır.”(Bkz.:el-Esfehanî,el-Eğânî4/39;el-Kalkaşendî,Subhu’l-a’şâ12/413;el-übşeyhî,el-Müstatraf1/16,2/280)

313“İştebak,Allah’ınrahmetinineserlerine,ölmüştoprağanasılhayatveriyor!İştebunlarıyapankimise,ölülerideOdiriltecektir.O,herşeyehakkıylakadîrdir.”(Rûmsûresi,30/50)

314Bkz.:el-Gazâlî,el-iktisâdfi’l-i’tikads.210-213;İbniHaldun,Mukaddime2/1254.

315“Ölümkesinbirgerçektir.”(Bkz.:et-Taberânî,el-Mu’cemü’l-kebîr3/180.Ayrıca,ölümgerçeğiniifadeedenâyet-ikerîmeleriçinbkz.:Bakarasûresi,2/28;Âl-iİmransûresi,3/185;Hacsûresi,22/66;Câsiyesûresi,45/26;Kafsûresi,50/19;Cum’asûresi,62/8;Mülksûresi,67/2)

316Rabbimtektir.

317 “Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur.” (Müslim, salât 60; Tirmizî, salât 216; EbûDâvûd, salât 178;AhmedİbniHanbel,el-Müsned1/292)

318“Allah’tanbaşkailâhyoktur.”(Sâffâtsûresi,37/35;Muhammedsûresi,47/19)

319Allah’ıbütüneksiklerdentenzihederim.

320Bütünhamdler,övgülerAllah’adır.

321Sadecebüyüklüktedeğilhiçbirkonudaeşivebenzeriolmayan,başkabirşeyKendisiylekıyasbileedilemeyecekyegânebüyük,Allah’tır.

322“Allahbizeyeter.Onegüzelvekildir!”(Âl-iİmransûresi,3/173)

323“Hareketvegüç,ancakyüceleryücesivepekbüyükolanCenâb-ıHakk’ındilemesiileolur.”PeygamberEfendimiz(sallallâhualeyhivesellem)busözün,cennethazinelerindenbirhazineolduğunubildirmiştir. (Bkz.:Buhârî,meğâzî38,deavât51,68,kader7;Müslim,zikir44-46)

324“O’nunvarlığınınvekudretinindelillerindenbiride:Gökleriveyeriyaratması,lisanlarınızınverenklerinizinfarklıolmasıdır.”(Rûmsûresi,30/22)

325“(Gerçek şu ki, yere en yakın olan göğü lambalarla donattık) ve onlardan bir kısmını şeytanlara atılanmermileryaptık.”(Mülksûresi,67/5)

326“(Ay’ıdabirnurkılıp),onabirtakımkonaklartayinettikiyıllarınsayısınıvevakitlerinhesabınıbilesiniz.”(Yûnussûresi,10/5)

327“Allah’tanbaşkailâhyoktur.”(Sâffâtsûresi,37/35;Muhammedsûresi,47/19)

328Birbak:Kimsöylemiş?Kimesöylemiş?Neiçinsöylemiş?Nemakamdasöylemiş?

329Allahım,bizekelime-işehadetisöylediğimiz,âhiretsaadetivecennetmüjdesinialdığımızkerâmetlibirölümnasipet,âmîn,âmîn,âmîn!

İ’tizarFihristi hitamaerenMesnevî-iNuriye,hayatınhayatıvegayesiveenyüksekhakikat

olanimanıtaklittentahkike, tahkiktenilmelyakînmertebesine, ilmelyakînmertebesindenaynelyakînderecesinevedahasonradahakkalyakîneulaştıranmuazzamvemuhteşemvepekçokrisaleleritazammunedenmuhitveharikabireserdir.

Bu eserin hakikî kıymetini tebarüz ettirecek en hakikî fihristi, yine onun aziz vemuhteremmüellifiÜstadımızyapabilirdi.Bizimçokkısaanlayışımızvezayıf idrakimizve kasır fehmimiz ve Arapça’ya olan vukufsuzluğumuz, ulemâ-yı mütebahhirîninkatresine bahr dedikleri bu emsalsiz eserin fihristini kârîlere pek noksan olarak takdimetmemizinâmilleriolmuştur.

Muhteremkârî!Bufihristebakıpdatılsım-ıkâinatınkeşşâfı,hakâik-ieşyanınmiftahı,hikmet-i hilkatin dellâlı olan bu mânevî hazine hükmündeki mecmuayı da o mizan iletartma. Çünkü bizdeki acz ve noksanlık o mecmuanın kıymetiyle mebsûten değil,mâkûsenmütenasiptir.Güneşinbirzerrecamparçasındaki timsâlinebakıpda“güneşdebukadardır.”deme!Çünküozerre,kabiliyetikadarogüneştenfeyzalır.Seniseaynanınbüyüklüğünisbetindeomânevîşemstenfeyzalacaksın.

Hembumecmuadabulunanyüzlerce“İ’lem”lerdenyalnızpekazbirkısmınınpekcüz’îbirmanasıyalnız işaret içinzikredilmiş.Yoksaherbir risale,hattaherbir i’lem içinbuMesnevî fihristinin mecmuu kadar bir fihrist yapmak lâzım gelirdi. Buna da ne bizimiktidar-ıilmimizvenedemakamvenedezamanmüsaitdeğildir.

330

331

332

MustafaGülveTahirîMutlu

330“SübhansınyâRab!Seninbizebildirdiğindenbaşkanebilebiliriz ki?Her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetleyapansensin.”(Bakarasûresi,2/32)

331“EyRabbimiz!Unuturveyahatayadüşerdebirkusurişlersekbizionunlahesabaçekme!”(Bakarasûresi,2/286)

332EyRabbimiz!Kulların içindenseçipzirvepayelerleşereflendirdiğinHazretiMuhammedveO’nun tertemiz,pırılpırıl hane halkı ile mükerrem ashabı hürmetine, eksiğiyle-kusuruyla şu yapmaya çalıştığımız fihristeyi en makbulsurettekabulbuyur.Evvel-âhirbütünhamdüsenâlar,ÂlemlerinRabbiCenâb-ıAllah’adır.

333

İsm-i âzamın hakkına ve Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın hürmetine ve Resûl-i Ekrem(aleyhissalâtü vesselâm)’ın şerefine, bu mecmuayı bastıranları ve mübârek yardımcılarını veRisale-iNurtalebeleriniCennetü’l-Firdevs’tesaadet-iebediyeyemazhareyle,âmîn…

Vehizmet-iimaniyeveKur’âniye’dedaimamuvaffakeyle,âmîn…

Ve defter-i hasenâtlarına Mesnevî-i Nûriye’nin her bir harfine mukabil, bin haseneyazdır,âmîn…

VeNur’larınneşrindesebatvedevamveihlâsihsaneyle,âmîn…

YâErhamerrâhimîn!..UmumRisale-iNurşâkirtleriniikicihandamesûdeyle,âmîn…

İnsîvecinnîşeytanlarınşerlerindenmuhafazaeyle,âmîn…

VebuâcizvebîçâreSaid’inkusurâtınıaffeyle,âmîn…

UmumNurŞâkirtleriNâmına

SaidNursî

333YaAllah,yâRahmân:EyZât’ıitibarıylamerhametliolan!yâRahîm:Eyrahmetiylemahlûkâtınamerhameteden!yâFerd: Ey eşi ve benzeri olmayan! yâHayy: Ey her zaman var olan, diri olan, ezelî ve ebedî hayat sahibi olan! yâKayyûm:EykendiZât’ıilevarolup,zevalbulmayanvebütünvarlıklarıvarlıktatutuponlarıyöneten!yâHakem:EyhükmügeçersizkılınmayanHâkim!yâAdl:Eytamadaletsahibi!yâKuddûs:EyherşeyitertemizyapanvekendisibütüneksiklerdenuzakveyüceZât!