sanat tarihi etnografya numismatik kanar) • aşağı fırat boylarında yaban hayatı -iii-........
TRANSCRIPT
Yıl: 23 Sayı: 100
Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Nezih BAŞGELEN
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Erdem YÜCEL
Dış İlişkiler Koordinatörü ve Projeler Editörü
Dr. Brian JOHNSON
Proje Araştırma ve Bilimsel Etkinlik Haberleri Aynur GÜRLEMEZ
Redaksiyon AliAKKAYA
Chris LIGHTFOOT Aksel TİBET
Yayın Hazırlık ve Dizgi Emel YAŞKABAK
Muzaffer AYSU Serdar KıRAN
Muhasebe LeventURAZ Oya YILMAZ
İdari Hizmetler Ayhan DEMİRCİ AliÖRDEKBAY
Basın Danışmanı
EnginAKYÜZ
Baskı
Kanaat Basımevi
Yönetim Yeri ve Yazışma Adresi Hayriye Cad. çorlu Apt. 3/4
80060 Beyoğlu - İstanbul TeL.: (o 212) 293 03 78 (Pbx)
Fax: (O 212) 245 68 77 E-mail:
Kapak Fotoğrafı: Prof. Dr. Jale İnan tarafından Perge Tiyatrosu
sahne binası kazısında bulunan Büyük İskender heykelinin başı.
İki ayda bir yayımlanır. Yayımlanan yazılardaki bilimsel görüş ve düşünceler yazarına aittir.
Yazı ve her türlü görsel malzemenin yayın hakkı saklıdır. İzinsiz kullanılamaz ..
OCAK - ŞUBAT 2001
SANAT TARiHi D ETNOGRAFYA D NUMisMATiK
"Ancak memleketimizin hemen her tarafında emsalsiz defineler halinde yatmakta olan kadim medeniyet eserlerinin ilerde
tarafımızdan meydana çıkarılarak ilmi bir surette muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali
yüzünden pek harap bir hale gelmiş olan abidelerin muhafazaları için müze müdürlüklerine ve hafriyat işlerinde kullanılmak üzere
arkeoloji mütehassıslarına kat'i lüzum vardır. "
Gazi Mustafa Kemal
içiNDEKiLER
• Karahayıt Kabartması ...... ...... ........................ ... .............. .... ................... 5 Celal Şimşek
• Camızlı Mağara: Tanınmayan Bir Kutsal Alan .............................. ... 16 Hatiee Gonnet
• Hellenistik Dönem' e Damgasını Vuran Yaratıcı Felsefe Sistemleri: Epikurosçuluk ve Stoacılık -1- .............................. .. .............. .. ............ 19 Murat Arslan
• İlk Sanat Tarihi Muallimi ve Müderrisi Mehmet Vahit (1873-1931) Aykut Kazaneıgil ........ ........... .. .................. ... .. ............... ... .. .. .. ............ 29
• Cumhuriyetin İlk Arkeolojik Kazısı Ankara Tümülüslerİ. ........ .... .. .. ................... .. .......................... ........ .. ... 34 Nezih Başgelen
• Ankara Höyüklerindeki Hafriyata Dair Rapor/Ankara Tümülüslerindeki Kazılar ... ................ .............. ...................... ............ 35 Th. Makridi (çev.: Mehmet Kanar)
• Aşağı Fırat Boylarında Yaban Hayatı -III- .......................... .. ............. 45 Şahika Ertan - Asaf Ertan
• Kitap Tanıtım / Book Review ...................... ............... .. ............ .......... 51 Slobodan Sreckovic, Akehes, c. 1- II.Tanıtan: Brian Johnson
• NEKROLOJİ/prof. Dr. Jale İnan'ı Kaybettik Nezih Başgelen ........................... ....... ............. .. ................. ..... .............. 54
• Prof. Dr. Jale İnan'ı Sonsuzluğa Uğurlarken .... ............... ...... .. ... ........ 57 Vedat Çelgin
HELLENİSTİK DÖNEM'E DAMGASıNı
VURAN YARATıCı FELSEFE SİSTEMLERİ:
EPİKUROSÇULUK VE STOACıLIK -1-
MURAT ARSLAN
Büyükİskender'in Pers seferi so- nin yıkıntıları üzerinde daha bü-nucunda, sınırları Ege Deni- yük, kozmopolit kentlerin yük-zi'nden lndos lrmağı 'na kadar selmesi ve bu kentlerin tek bir ki-uzanan imparatorluğunda Pers şinin egemenliği altında yani Mo-yönetim sistemi penimsenmiş; narhhia rejimiyle yönetilen bölge-salt monarşiye geçilmiş - yani sel devletler içinde yer almaları-Kral sınırsız yetkiye sahip tanrılık dır. M.Ö. VI. yüzyılda Thales'le mertebesine ulaşmış bir hüküm- başlayıp , M.ö. V yüzyılda Sokra-dar olmuşl -; Hellen, Makedon ve tes'e kadar devam eden bir süreç Doğu kökenli insanların birbirle- içinde, geleneksel olarak, sırf te-riyle evlenmeleri sağlanarak hem orih olan bir ilgiden doğan Hellen kültürel hem de siyasal alanda bir Felsefesi, M.ö. IV yüzyılda Aristo-kaynaşma süreci başlatılmıştır. teles'le birlikte aynı zamanda pra-Ekonomik olarak tek para birimi- tik bakimdan da elealınıp işlene-ne "dünya ekonomisi" ve tek bir rek gelişmiş ve en geçerli anlatı-resmi dile "Hellence'ye" geçmekle mını bulmuştu. İnsanın kendisi-ise, imparatorluğun gerek yöneti- Büyük ıskender ne mutluluğu sağlayacak bir bil-mi gerekse insanları arasında kaynaşma sağlana- geliğe varmak isteğinin arttığı bu dönemde; in-rak ortak bir düzen oluşturulmaya çalışılmıştır. san, hayatının amaçlarını bilim yardımıyla behr-Böylelikle İskender İmparatorluğu'nu izleyen dö- lemek gereksinimini de duymuştu. Aristoteles'le nem de Hellen kültürü içine kapa- felsefenin konusu, amacı , kendi-lı olmaktan çıkarak özellikle Ak- ne bakış açısı değişmiş ve felsefe deniz ve DOğu kültürleriyle bir-o özgün bir boyut kazanarak "yaşa-leşmiş ve evrensel bir kültür mo- ma sanatı" olmuştur. Daha da zaiğinin temellerini oluşturmuş- önemlisi, bilim felsefeden ayrıl-tur. Fakat, Hellenistik kültürün mış ve bilimlerde uzmanlaşmaya asıl gelişmesi M.ö. 323 yılında İs- gidilmiştir2 Filozoflar ise bilimsel kender'in ardında hiç bir halef bı- bilgilerle uğraşan kimseler olarak, rakmaksızın ölmesiyle kurmuş en iyi yaşayış biçimini bulmaya olduğu dünya imparatorluğunun, ve onu yaşayarak başkalarına da onu bir bütün olarak yaşatmak öğretme.ye çalışan kimseler olarak
. yerine, parçalara bölerek yönet- tanımlanmışlardı3 . Atina Hellen meyi yeğleyen generalleri tarafın- Felsefesi'nin merkezi olarak kal-dan kurulan devletlerde, Hellen maya devam etmiş ; fakat bilim kültürünün Doğu kültürleriyle özellikle Doğu Akdeniz çevresin-kaynaşıp karışması sonucunda de kurulan bölgesel Hellenistik oluşmuştur. Bu çağın en belirgin devletlerin finansal destekleri so-özelliği ise, eski Hellen pohs'leri- Thales nucunda büyük kitaplıkları ve
19
müzeleri olan lskenderiye4, Per
gamonS, Antakya6
, Tarsos7, Sino
pes,. Rhodos9 ve Roma LO gibi kentlerde önem kazanmıştırll.
Felsefede doğal bilimlerin :;ınlaşılması ve doğaya hakim olan yasaların açıklanmaya çalışılması hiç bir zaman önemini yitirmemiş olmakla birlikte Hellenistik filozoflar bir ahtapotun organlarının tanımını yapmakla ya da yıldızların hareketini incelemekle uğraşmamışlar12 , felsefeyi pratik yönden yani, ahlaksal açıdan ele alarak 13 ,
insanı incelemeye başlamışlardır. Diğer bir değişle, M.ö. VI. yüzyıldan itibaren lonia Doğa Felsefesfyle temelleri atılan, M.ö. IV yüzyılda Platon'un "Akademia"sı ('AKaÔrıı..tıa) ile Aristoteles'in "Lykeion" J4 (A6KElOV) adlı okullarında şekillenen Hellen Felsefesi, M.ö. III. yüzyılla birlikte yerini · Hellenistik Felsefe'ye bırakmıştır. Çünkü Hellenistik Dönem' de yaratıcı felsefe ne Akademia ne de Lykeion'da bulunmaktaydı; bu döneme asıl damgasını vuran felsefe sistemi Epikuros'un M.ö. LVIlI . yüzyıllarda kurduğu Kepos (Kr\1wç;) adlı okulun bahçesinden Ve Zenon'un M.ö. IV-III. yüzyıllarda kurduğu Stoa (L'wa) adlı okulun sütunlu yollarından yükseliyordu1s . Bununnedeni: Hellenistik Dönem'de felsefenin "yaşayış bilgeliği" adı altında şekille~ nen yeni bir doğrultuyu yani, felsefenin günlük yaşam üzerindeki etkilerini -bu sırada toplumsal -çözülme içindeki bireyin sorunlac
, rına da cevap verebilecek bir şekilde- açıkça ele alması ve bunu uygun bir dille ifade etmesiydP6
Kuşkuculuğun meydan okuması Epikurosçu ve Stoacı düşünürler tar;;ı.fından . kabul edilmiş ve bu çağın çözümü zorişlerinden olan " kuşkuculuk . ve dogmatizm'in" üzerine tartışmalar yapmışlar-
20
Aristoteles
Theophrastos
Platon
dır n Özellikle Kuşkucu Okul'un kurucusu Elis'li PyrrhonlS (M.ö~ ca. 360-- ca. 270) ve Orta Akademia'nın kurucusu Pitane'li Arkesilaosl9 kuşkuculuğu Akademia'ya taşımış ve bilgiyi duygusal algıya ve izlenimlere dayandıran Stoacı bilgi kuramına karşı sözlü ve yazılı saldırışlar yapmıştır2o.
Hatta felsefe tarikatçı bir şekil kazanmış, tarikatiar ve dönemin felsefe okulları arasında ağız kavgaları , atışmalar olmuş ve dönemin filozofları birbirleri aleyhinde yazılar kaleme almışlardır21 . Roma döneminde Atina'da bir çeşit üniversite kurulunca, dogmatik nitelikte olan Akademia, Peripatos, Epikuros ve Stoa felsefelerinin temsilcileri ayrı kürsülerde temsil edilmişler ve özellikle M.ö. III. ve II. yüzyıllarda farklı dünya görüşleri ve ahlak anlayışları bakımından, metafizik; fizik ve mantık sorunları üzerinde birbirleriyle şiddetli tartışmalar yapmışlardır22 . Bununla birlikte Hellenistik Dönem'de felsefe hem saygı görmüş hem de popüler olmuştur, şöyle ki: Atina'da Stoacı Zenon'a kamuya ait haklar verilmesi üzerine oylama yapılarak, yasa uyarınca onu altın bir taçla ve bronz bir heykelle onurlandınlarak vatandaşlık hakkı vermişler ve Kerameikos mezarlığında parası devlet bütçesince .karşılanan bir mezar inşa etmişlerdirD Euklides'in öğrencisi Megara'lı Stilpon, Atina'yı ziyaret ettiği zaman, Atinalılar iş yerlerini bırakarak onu görmeye koşmuşlar24
; Peripatosçu Theophrastos'un derslerini 2.000'den fazla öğrenci takip etmiş2s ve dönemin kralları, filozofları sık sık saraylarına davet etmişlerdir26 .
Atinalı bir aileden gelen Epikuros, M.ö. 341 yılında Samos Adası'nda doğdu27 ve M.ö. 306 yılında Atina'ya yerleşerek burada kü-
çük bir bahçe ve bir ev satın aldı. Belirlenmiş saatleri olmayan dersleıini bu evin bahçesinde açık havada verirdi. Bu bakımdan bütün Hellen ve Roma yazarları bu okulun adına "Bahçe" (= Kepos [Kfptaç]) ve mensuplanna da "Bahçe Filozoflan" adını verdiler28 .
Epikuras, felsefesini esas iribaıiyle Sokrates'in öğrencisi Kyrene'li Aristippos'un hazcı ahlakını geliştirerek ve bunu Leukippos ile Demokritos'un atom teorisiyle birleştirerek 0luşturmuştur29 . Şöyle ki: Ona göre, bireysel mutluluğu (= evdaimonia [Euöaıı.ıovıa]) sağlamayı amaç edinen ahlak öğretisinin temeli "haz" (= hedone [i1öov~D ve "acı" (= pathe [ITaSrıD olan iki doğal du yu da bulurdu. Çünkü bütün canlılar doğalan gereği aCldan kaçıp hazza yöneliyorlardı30 . Fakat Epikurosçular bu haz içinde bOğulmayarak, yani kendilerini zevk ve sefa alemine kaptır~dan, hem erdemli hem de aklı başında olarak sessiz ve alçak gönüllü bir yaşam tarzı benimsemişlerdir. Onların haz anlayışında pahalı şaraplar içerek cümbüş yapmak, kadınlarla ve oğlanlar1a gönül eğlendirmek ya da balık ve nadir bulunan hayvanlardan oluşan pahalı sofralarda ziyafet çekmek olmayıp; dOğaya uygun, acıdan uzak, basit ve sade bir yaşam sürmek vardı; öğünleri genellikle kuru ekmek ve sudan 01uşurdu3 !. Çünkü Epikuros'a göre, insanı mutlu kılan şey; akla uygun, sade alışkanlıklarla ruha rahatsızlık veren yanlış inanışlan söküp atabilen bir yaşamdı32 . Epikurosçular haz-
Epikuros
zın insan için en büyük iyilik, en büyük deger ve davranışlannın belirlenmesinde başvurulan tek ölçüt olduğuna inanırlardı33 . Hazza ruhsal ve bedenselolmak üzere iki şekilde ulaşıhrdı. Bunu yaparken de ruhla bedenin bir uyum içinde olması gerekirdi; çünkü beden acı çekerse, ruh da çekerdi. Her ikisinin ulaşabileceği en büyük hazsa, beden için ıstıraptan kurtulup sağlıklı olmak, ruh için ise huzursuzluktan kurtulup dinginlik (= ataraksia) içinde bulunmaktı34 . Öte yandan, eğer bir insan mutlu ve hoş bir yaşam sürmek istiyorsa, sağgöıülü, yani erdemli olmalıydL Çünkü bir insan onura, bilgeliğe ve erdeme sahip olmaksızın hoş ve mutlu bir şekilde yaşayamazdı; ayrıca erdemler hoş bir yaşam içinde birlikte bulunmakta olup birbirlerinden aynlmazlardı35 . Epikuros'a göre beden aç-susuz kalmamak, üşümemek isterdi ve her kim bu güçlüklerden uzaksa ve gelecekte de öyle kalacağını umabiliyorsa, mutluluktan yana Zeus'la yarışabilirdP6.
Epikuros'a göre, felsefe; teoriler ve kurgular geliştirmeye yarayan zihinsel bir uğraş olmayıp, mutlu bir yaşam sürmeye yönelik pratik bir faaliyetti. Yani, insanın mutlUlUğunu sağlayacak olanakların ve araçların araştırılmasından başka bir şey değildP. Epikuros Felsefesi esas itibariyle; insanın neye ulaşması, neden kaçınması gerektiğini araştıran, başka bir değişle, insan yaşamının amacını açıklayan ethika (= ahlak)38; gerçeğe ulaşmanın amaçlarını araştıran kanon (= mantık)39; dOğa ve evren sorununu konu alan physeus (= fizik)40 olmak üzere üç ana bölümde ele alınmıştıı·4 ! . Her üç bölümün de, içerikleri ayrı olmasına karşın, hedefleri aynı olup, acıyla sonuçlanan hazIardan uzak durmayı, kendini denetlemeyi, ölçülü yaşamayı ve ruh açısından doyum sağlanacak işler tatbik etmeyi öneren, yani insanın mutlu olabilmesi için yapması gereken şeyleıi açıklayanbir felsefe sistemiydi42.Bu felsefeye göre, felsefe yapmanın yaşı yoktu; felsefeyle uğraşır gibi gözükmemeli, fakat gerçekten felsefe yapılmalıydı; çünkü insana gereken, görünüşte sağlam olmak değil, gerçekten sağlam 01maktı43 .
Bilgi konusunda deney ve duyulardan yana olan Epikurosçular44 köle gibi öğretmenlerinin sözlerini tekrar etmemelerine rağmen, Öğretisel yenilikler karşında tutucuydulaı.45 . Onlara göre, bilge kişi siyasi hayatla ilgilenmemeli, küçük ve elit bir çerçevede kendi kendine yeterek huzur içinde yaşamalıydı46 . Çünkü kendi kendine yeten bir insan toplumdan ve siyasal yaşamdan uzaklaşarak
21
yalnlZca tam bir iç rahatlığına ulaşmakla kalmaz, ayrıca kendini özgür kılıp ruhsal huzura ulaşmada karşısına dikilen büyük bir engeli de aşmış 0Iurdu4? Dostluğa önem veren bu okul48, ahlakın insanı mutlulUğa götüreceğini kabul ederdi49 , çünkü "yüce bir ruh: her şeyden fazla bilgelik ve dostlUğa değer verirdi"so ve insanlar her zaman güven ve mutluluk ararlar, bu duyguların her ikisini de ancak dostlukta bulurlardısı .
Bu dönemde kent devleti, bağımsızlığını yitirmiş; yurttaşlık fikri ortadan kalkmış; din, bir gelenekgörenek halini almış ve artık insanlar üzerindeki eski bağlayıcılığı kalmamıştıS2 . Bu bakımdan, Hellenistik Dönem'le birlikte gerek polis'e gerekse dine ve tanrılara olan güçlü inançlarını yitirmiş olan entelektüel kişiler kuşkuya kapılarak çelişkiye düşmüşler, kendilerine bir dayanak noktası aramışlar ye bu dayanağı da felsefede bulmuşlardırs3 . Böylelikle Hellenistik Dönem felsefesinde kültürlü kişiler başlıca ödevleri saydık
.ları "yaşayış bilgeliği" öğretisini dinin yerine koymayı arzu etmişler; sorunlarını tanrıyla değil, rasyonalist düşünce . tarzıyla yani akıl ve mantıkla çözmeye çalışmışlar ve bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak da gittikçe dinle karşıt durumuna düşerek, onunla çatışmışlardu·:;4. Epikuros, geleneksel inançlara karşı gelerek tamıya gerek olmadığını ileri sürdüğü için, din düşmanı kabul edilmiştir:;:; . Çünküortaya koyduğu felsefeyle ruhsal huzuru engelleyen ölüm ve tanrı korkusunu yok etmeye çalışmıştırS6 . Ona göre hiçten daha az bir şey varsa, ölüm hiçten daha az korkulacak bir şeydir: Epikuros, basit bir şekilde "ölüm bizi ilgilendirmez" diyordu, çünkü ölüm insana ne hayattayken kötülük ederdi ne de ölüyken; hayattayken etmezdi, çünkü yaşıyordunuz; ölüyken etmezdi, çünkü ölüydünüz:;? Ayrıca insanın ölüm korkusunun nedeni ölümün kendisinden kaynaklanmazdı; sadece ölüme karşı duyulan · yersiz ve abartılı bir korkudan ibarettp8. Tanrı korkusunu yok . etmek için tanrıların varlığından şüphe etmemekle birlikte, Epikuros'a göre tanrılar kalabalığın düşündüğü ve antromorfik -insan görünüşlü- bir şekilde tasvir ettikleri gibi değildi; onlar ideal şekiller ve azametli vücutlardı:;9 ve evren atomlardan oluştuğuna göre60, tanrıların dünya ve insanlar üzerinde hiçbir etkisi yoktu6l . Dünyayı mutlu tanrılar yaratmamışlardı bu nedenle dünyada olup bitenle ilgilenmez, kendi hallerinde yaşarlardı62 . Öyleyse, insanların tanrılardan korkmasına gerek yoktu63.
22
Sonuç olarak, Epikurosçular dünyayı değiştirmek değil ondan kopup kendi kabuklarına çekilmek istiyorlardı. Ömürlerini birbirlerine, mutluluğu ise yaşanan hayatta aramaya adamış, fakat dünyanın geri kalan kısmından elden geldiğince kopmuş kapalı bir dost çevresi oluşturuyorlardıM. Hellenistik Dönem'le birlikte Hellen kent devletleri bireyselliklerinden ve içe kapanıklılıklarından sıyrılıp kozmopolit bir şekil almak üzereyken65
, Epikurosçular; sınırlamalara karşın, doğru bir çizgide ilerleyerek, insan için en yüce varlığın gene kendisi olduğunu ve bunun dOğal sonucu olarak da insanın alçaltıldığı, köleleştiıildiği, horlandığı bütün ilişkilerin, bütün koşulların ortadan kaldırılması gerektiğini savunuyorlardı66 .
Hellenisük Felsefe'nin diğer bir ekolünün temsilcisi olan Stoacı Zenon M.ö. 333 yılında Kıbrıs'ın Kition adlı kentinde, Fenike kökenli varlıklı bir tüccarın Oğlu olarak doğdu6? M.ö. 310 yılında Atina'ya gelerek M.ö. 300 yılı dolaylarında Polygnatos'un tablolarıyla süslü olan Stoa Poikile [= L'toa IloııdAE] 'de kendi okulunu kurdu68
• Zenon derslerini bu Stoa'nın sütunlu yollarında verirdi69; bu yüzden felsefesine Hellence "sütunlu yol" anlamına gelen Stoa (= L'toa) bu felsefe mensuplarına ise Stoacı (= L'troıKoi) denilmiştir70 . Epikurosçuluk'ta olduğu gibi Stoacılık da "mantık" 71 ,
"ahlak"72 ve "fizik"73 olmak üzere, içerikleri ayrı,
fakat amaçları aynı olan üç ana bölümü kapsamakta olupH, insanın bağımsızlığını, yetkinliğini ve mutluluğunu hedeflemekteydF5
. Şöyle ki: Stoacılık esas itibariyle, insan mqtluluğun temellerini gene insanın içinde bularak ve bunları bilgelik, cesaret, adalet ve ölçülülük erdemleriyle özdeştirerek, ödev kavramını vurgulayan ve insanın yaşamında doğadaki düzen ve dinginliğe ulaşılabileceğini savunan felsefe akıffiıydı?6 .
Zenon tarafından ortaya konulmuş olan Stoa Felsefesi zaman içinde farklı koşullara ayak uydurarak değişikliğe uğramış ve Roma ımparatorluğu'nun en önemli ve yaygın felsefesi konumuna gelmiştir?? Esas itibariyle, Hellenistik Dönem'den itibaren M.s. II. yüzyılın sonuna kadar Antikçağ'ın en etkili felsefe sistemlerinden biri olan Stoacılık; ırk, toplumsal konum ve cinsiyet gibi geleneksel tabuları aşmış, insanları sınıflara ayırmaksızın bir bütün olarak ele almış, herkesin birbiriyle eşit ve dünyanın bir parçası olduğunu id-
. dia ederek, ortak bir insanlık ülküsü ortaya koymuştur78 . Bu bakımdan Stoacılık genellikle, M.ö.
Zenan
lll. yüzyılda Zenon (M.ö. 301-261), Assos'lu Kleanthes79 (M.ö. 261- 232) ve Kilikia'lı Khrysippos8o (M.ö. 231- 206) tarafından bu öğretini.n temellerinin atıldığı Hellas'taki "Eski Stoa"81; M.ö. IL-I. yüzyıllarda öğretinin Rhodos'lu Panaitios (M.ö. ca. lS5-109) ve Apameia'lı Poseidonios'un (M.ö. 135-51), Platon'un kurduğu Akademia ve Aristoteles'in kurduğu Peripatos ekollerinden etkilenerek Rorruı,'ya açıldığı "Orta Stoa" ve M.s. L-II. yüzyıllarda Seneca (M.ö. 4- M.s. 65), Epiktetos (M.s. ca. 50- M.s. ca. 130 ) ve Marcus Aurelius (M.s. 121- M.s.1S0) gibi Rorruı,lı düşünürler tarafından eski şekline yakın bir şekilde yorumlanarak oluşturulan "Yeni Stoa" ya da "Rorruı, Swa"sı olrruı,k üzere üç döneme ayrılarak incelenmektediı.82. Biz ise konumuz uyannca, burada yalnızca Eski ve
. Orta Stoa düşüncesine yer vermekle birlikte yeri geldiğinde Yeni Stoa'dan da bahsedeceğiz.
Önceleri Kynik filozof Krates'in etkisinde kalarak, ilk yapıtlannı Kynik öğretisi dOğrultusunda veren Zenon83 ve ardıllan Kleanthes ile Khrysippos bu öğretide değişiklikler yaparak kendi özgün felsefe sistemleıini oluşturmuşlardn.&!. Bu bakımdan Stoacılar, Kynikler'den farklı olarak, insanın toplumsal ve siyasal değerlerini tümüyle inkar etmeyip, onun dOğru bir yaşam süre bilme-
si için dünya ve devletle olan ilişkilerinde yardımcı olrruı,yı bir görev sayrruı,ktaydılar85 . Eski Stoacılar genel olarak, Epikurosçular gibi ahlak r
öğretisi açısından hazcılığı kabul etmiyorB6, er
demli bir yaşamı her şeyin üzerinde tutuyorlardı87 . Fizik öğretisi bakımından atomist düşünceyi reddederek88 rruı,dde ve cisimsel olanı gerçek kabul eden materyalist (= özdekçi)89 bir düşünceyi benimsiyorlardeo. Mantık öğretisi olarak ise, her ne kadar bilgiyi duyular ve bilinç aracılığıylaelde' eden empiıik (= deneyimci)9l olsalar da bütün tasanmlann kaynağının dış etkiler yüzünden ruhta oluşan izlenimler olduğunu kabul ederek, ruhun hiç yazılrruı,mış bir yaprak gibi dış alemin izlenimleriyle dolduğunu ve bu şekilde ruhta beliren idea'lann (= ilk örneklerin) kişisel kavramlar haline geldiğine inanıyorlardı92 . Böylelikle Platon'un tam karşıtı olarak, kavrayışa, gerçek bilgiyle sanı arasında yer vererek, bilgiyi duyusal algıya ve izlenimlere dayandırıyorlardı93 .
Herakleitos gibi Stoacılar da insanlann ortak bir dünya "rruı,ntığının" (= logos [AOyOÇ]) bir parçası olduğuna inanıyorlardı. Fakat onlara göre bu evrerısel "akıl" (= nous [vouç]) tannydı94 • Canlı, ölümsüz, akıllı, yetkin, mutlu olan tann, dünya gibi birdi ve irısanlann inandığı "polytheizm" yani çok tannlı din gerçekte bir ve tek olan bu tannnın farklı yönlerini ifade eden değişik adlandırrruı,lardan başka bir şey değildi95 . Tannyı hem her şeyin özgün rruı,ddesi hem de itici gücü olarak ka-
Kleanthes 23
KJırysippas
bul eden Stoa Felsefesi'ne göre tanrı, dOğadaki bütün nesneleri ve bütün varlıkları birbirine bağlayarak evrene biçim ve yön verir ve her şeyi kesin olarak önceden bilirdi96
• Stoacıların "yazgı" diye tanımladıkları ve ilahi evrenle tanrının, insanın kaderine hakim olması düşüncesini, -HeHen Felsefesi tarafından inasyonel, yani akıl dışı kabul
Herakleitas
24
edilen bir olguyu-, Stoa Felsefesi her şeyin yaratıcısı ve nedeni olan tamıya bağlıyordu. Diğer bir değişle, Stoacılar yaşam, hastalık, ölüm gibi bütün dOğal süreçlere ve tabiat kanunlarına boyun eğerler, dOğanın müdahale edilemeyen yasalarını derler, dOğaya uygun erdemli bir yaşam sürmeye çalışırlar ve kadere inanırlardı97 • Onlara göre hiçbir şey rastlantıyla olmazdı; her şey zorunluluktan doğardı ve kaderden şikayet etmek işe yaramazdı; çünkü tanrı her zaman için hakhydı98 •
(1. Bölümün sonu)
DİPNOTLAR 1. Bu çeşit yönetim biçimine absolutisma yani: Eskidoğu
kültürünün bir uzantısı olan bir devlet yönetim şeklidir. Bir Tanrı-Kral'ın devlet mekanizmasından soyutlanmış tebaa durumundaki halk üzerindeki mutlak egemenliğidir.
2. GÖKBERK 19989: 82 v.d .
3. BARNES 1986: 36S.
4. Strab. xvii. ı. S. c. 790; ı. 8. c. 793-794; Athen. Deip . i. 3a.
S. Plin. nato xiii. 70; Plut. Ant. S8. S; Vit. proaem. 7.4; Diog. Laert. vii . 34.
6. BLANCK 2000: 162; 179.
7. Strab. xiv. 4 . 13 . C . 673-674.
8. Plin. nato xxv. 3. 6-7; Isidorus Etymal. vi. S. 1; konuya ilişkin olarak ayrıca bk. BLANCK 2000: 162 v.d.; 17l v.d.
9. Strab. xiv. ı. 48. C. 6S0.
10. Plin. nato vii. LLS ; Suet. Caes. 44 ; de Gramm. 20-21; Dio. Cass. 49 . 43.8.
ıı. POLLITT 1990': 13 v.d.; COPLESTON 19962 : ll; GÖKBERK 19989
: 84; BLANCK 2000: 149 v.dd.
12. ANGUS 1928: 243; BARNES 1986: 36S; 37S; COPLESTON 19962: 28. Bu dönemde felsefe insana barış, huzur, sakinlik getirmeyen ve kendisine yarar sağlamayan her bilgiden ve bilimden uzaklaşmıştır. Konuya ilişkin olarak ayrıca bk. Diog. Laert. X. 79-80; 8S-86; 97 v.dd. ; Sen. Ep. i. S8. 1-}0; ii. 88. 1-46.
13. ANGUS 1928: 243.
14. Bu okul "Perip~to$" (I1epi1W:ı:oç) olarak ta adlandırıl-maktadır.
IS. BARNES 1986: 367.
16. YILDIZ 1990: 122; GÖKBERK 19989: 83 v.dd.
17. Cic. de nato deor. ii. 33-36; Tusc. i . 79; Sext. Math. ix. 88; konuya ilişkin olarak ayıca bk. BARNES 1986: 36S; 376.
18. Büyük ıskender'in Hindistan seferine katıldığı söylenir. Kendisi esas itibariyle , Demokritosçular'ın duyunitelikleri kuramı, Sofistler'in görecelikleri ve Kyrenaikler'in bilgi kuramından etkilenerek aşırı derecede kuşkucu bir felsefe sistemi oluşturmuştur (Diog. La-
ert. ix. 61.). Konuya ilişkin olarak ayrıca bk. BARNES 1986: 369; COPLESTON 19962
: 38.
19. Diog. Laert. iv. 28 v.dd.
20. ANGUS 1928: 237; BARNES 1986: 367; 377; HANÇERLlOGLU 1995': 108 v.dd.; COPLESTON 19962
:
39 n. 5-6.
21. Diog. Laert. vii. 25; Cic. de fin. iii. 10; de nat. deor. i. 7. 16; ayrıca bk. ANGUS 1928: 238; BARNES 1986: 365 v.d.; HANÇERLlOGLU 19956
: ıo9 v.dd .; COPLESTON 19962
: 40 v.dd. n. 7 v.dd.
22. GÖKBERK 19989: 85.
23. Diog.Laert. vii. 6; ll; 29; konuya ilişkin olarak ayrıca bk. Plin. nato xxxiv. 92, HAHM 1992: 4107; 4110 v.dd. n . 84 v.dd.; 4126 v.dd.
24. Diog. Laert. ii. 119.
25 . Diog. Laert. V. 37.
26. Diog. Laert. ii. 1l0-1l1; 115; vii. 6-7; Strab. xiv. 2. 20. C. 658; FGrH ILI 20; ayrıca bk.; FRlTZ 1957: 965; BARNES 1986: 365 v.d.; HAHM 1992: 4107; AGAOGULLARl 1994: 403.
27 . Diog. Laert. vii. 6-7; X. 1"2; 14-15; konuya ilişkin olarak ayrıca bk. Strab. xiii. 1. 19. C. 590; xiv. 1. 18. c.638 .
28. Diog. Laert. X. 2; ayrıca bk. ANGUS 1928: 231; HOWATSON 19892
: 215; COPLESTON 19962: 27.
29. Epik. Ep. i. 46; Cic. de fın . i. 7; 18-19; de nato deor. i. 69; Lucr. i. 50 v.dd; 484 v.dd.; 1021-8; ii. 66 v.dd.; 100-165; 216-380; 405 V. dd.; iii. 371 v.dd.; iv. 270 v.dd.; Diog. Laert. X. 46-53; 99; konuya ilişkin olarak ayrıca bk. ANGUS 1928: 244 v.d.; BRlNK 1957: 324; BARNES 1986: 367; 370; 372; 374 v.d.; HOWATSON 19892: 215 v.d.; MEJER 1992: 3564 v.dd.; 3589; ACAOCULLARl 1994: 369 v.dd.; 372 v.dd.; HANÇERLIOClU 19956 : 112 v.d.; COPLESTON 19962
: 36.
30. Epik. Ep. iii. 128 v.dd.; Bl; Cic. de fın. i. 9-ıo; Diog. Laert. X. 31; 139. 3; Lucr. ii. 15 v.dd.; ayrıca bk. Plut. Pyrrh. 20. 6; Va!' Max. iv. 3. 6; BRlNK 1957: 325; POLLlTI 19904
: 8; MEJER 1992: 3566; COPLESTON 19962: 29 n. ıo.
31. Sen. Ep. i. 5. 4 v.dd.; 21. ıo; Cic. defin. i. ll; 17; Diog. Laert. X. 4 v.dd.; lL. v.dd.; 132; 149; ayrıca bk. BARNES 1986: 372; COPLESTON 19962
: 33.
32. Cic. de fin. i. 13-15; 19; HANÇERLlOGLU 1995': LLS.
33. Epik. Ep. iii. 128 v.dd.; Cic. de fin. i. 9; 12; Diog. Laert. X. 129; Sen. Ep. i. 21. 10.
34. Diog. Laert. X. 28; Bl v.d.; 136; 139 v.dd.;144.; ayrıca bk. AGAOGULLARl 1994: 373 n. 27; COPLES
, TON 19962: 32.
35. Cic. de fin . i. 18; Diog. Laert. X. 132; ayrıca bk. HOWATSON 19892
: 216; POLLlTT 19904: 8.
36. Sen. Ep. i. 25.4; ayrıca bk. BARNES 1986: 372; AGAOGULLARl 1994: 374 n. 29; HANÇERLlOGLU 19938: 87; 19956: 114; GÖKBERK 19989
: 90.
37. Sext. Math. xi. 169; Diog. Laert. X. 85 v.d.; Epik.frag. 222; ayrıca bk. POLLlTI 19904
: 8; AGAOGULLARl 1994.: 367 n. 15; GÖKBERK 19989
: 87.
38. Diog. Laert. X . 119; 122-135; ayrıca bk. Cic. Acad. ii. 97; de fato 21; 23; 37; BRlNK 1957: 325.
39. Diog. Laert. X. 31 v.dd.; Sext. Math. viii. 9.
40. Epik. Ep. i. 39 v.dd.; 46 v.dd.; 63-84; Lucr. ii. 216 v.dd.; iii. 18 v.dd.; iii. 328 v.dd.; iv. 270 v.dd.; V. 146 v.dd.; 1167 v.dd.; Galen. i. 14; ayrıca bk. BRlNK 1957: 324 v.d.
41. Diog. Laert. X. 30.
42. ACAOCULLARl 1994: 367.
43. AGAOGULLARl 1994: 367 n . 14; ÖRS 1962: 68.
44. Lucr. i. 699 v.dd.; iv.A80-502; 722 v.dd.; Cic. de nato deor. i. 34; Sext . Math. vii. 203-216; viii. 9; Diog. Laert. X. 31 v.dd.; 53 v.dd.; 146 v.d.; konuya ilişkin olarak bk. BRlNK 1957: 324; BARNES 1986: 367; HOWATSON 19892
: 215; MEJER 1992: 3588; AGAOGULLARl 1994: 368; COPLESTON 19962: 28.
45. Diog. Laert. X. 12; ayrıca bk. BARNES 1986: 367; GÖKBERK 19989
: 91.
46. Sen. Ep. i. 9. 18 v.dd.; 16.7 v.dd.; Diog. Laert. X. 119; ayrıca bk. ANGUS 1928: 233; BRlNK 1957: 325; BARNES 1986: 371; AGAOCULLARl 1994: 383; 19962
: 42 n. 27.
47. BARNES 1986: 371; AGAOGULLARl 1994: 383 .
48. Cic. de fin: i. 20; Diog. Laert. X . 4; 9; 148. 28; ayrıca bk. ANGUS 1928: 233; POLLlTI 19904: 8; COPLESTON 19962
: 35; GÖKBERK 19989: 91.
49. AGAOGULLARl 1994: 372 v.dd.; 384.
50. Cic. de fın. i. 20. 1-3; AGAOGULLARl 1994: 384 n. 57; HANÇERLlOGLU 19938
: 88; 19956: US.
51. Diog. Laert. X. 148.27; ayrıca bk. ANGUS 1928: 248.
52. biog. Laert. x. 143. 2; ayrıca bk. GÖKBERK 19989:
83. .
53. ÇELGIN 2000: 28 v.d .; 44 v.dd .
54. Lucr. i. 150 v.dd.; GÖKBERK 19989: 83 v.d.; HO-
WATSON 19892: 215.
55. Cic. de nato deor. i. 123.
56. Diog. Laert. X. 139 v.dd.; Lu cr. iii. 842-1107.
57. Diog. Laert. x. 124-127; 139. 2 .
58. Diog. Laert. X. 124-126; 133-134; 139; 142. ll; Sen. Ep. i. 24. 23; 30.17; iii. 101. 6 v.dd.; konuya ilişkin olarak bk. ANGUS 1928: 234; 246; AGAOGULLARl 1994: 371 n . 24; HANÇERLlOGLU 19938
: 88; 1995': 113.
59. Lucr. ii. 646-665; ayrıca bk. ANGUS 1928: 246; COPLESTON 19962
: 30.
60. Epikuros evrenin maddı yapısının atomlardan oluştuğuna inanıyordu. Ona göre, bütün varlıklar maddı olan ve sürekli bir devinim halinde bulunan atomlardan meydana geliyordu. Epik. Ep. i. 46; Cic. de fın. i. 18-19; de nato deor. i. 69; Lucr. i. 50 v.dd.; ii. 216-260; 457 v.dd; iv. 270 v.dd.; Diog. Laert. X. 46-53; 99; konuya ilişkin olarak bk. ANGUS 1928: 244 v.d.; BRlNK 1957: 324 v.d.; POLLlTT 19904
: 8: COPLESTON 19962
: 30 v.d.
25
61. Diog. Laert. x. 139. 1; Lucr. v. 150-155; Verg. georg. ii. 489-493; ayrıca bk. ANGUS 1928: 243 v.d .; MOMMSEN 19303
: lll. 402; COPLESTON 19962: 29
v.dd.
62. Lucr. i. 57-62; iii. 18 v.dd.; 146 v.dd.; 1167 v.dd.
63. Lucr. iii. 18-22; ayrıca bk. Cic. de nato deor. i. 8-9; 16-17; 20; ANGUS 1928: 231 v.dd.; BARNES 1986: 374 v.d.; ACAOCULLARI 1994: 372; HANÇERLlOCLU 19956 : 114; COPLESTON 19962 : 30 v.d.
64. Sen. Ep. i. 19. 10-11; ayrıca bk. Cic. de fin. i. 20; THOMSON 1988: 376.
65. POLLlTT 19904: LO v.dd.
66. THOMSON 1990: 422; ACAOCULLARI 1994: 376. v.dd.
67. Diog. Laert. vii. 1; 10-11; 29; 31; 39; Cic. de.fin. iv. 56.
68. Diog. Laert. vii. 5; ayrıca bk. HANÇERLlOCLU 1993": 383; 19956
: 115; GÖKBERK 19989: 92. Antik
çağ'da portikaların tablolarla süslenmesine ilişkin olarak ayrıca bk. Paus. i. 15. 1-4.
69. Diog. Laert. vii. 30; Anth. PaL. ix. 496 (Athenaios).
70. Diog. Laert. vii. 5; ayrıca bk. ANGUS 1928: 235 n. 2; BARNES 1986: 367; ACAOCULLARI 1994: 386; GÖKBERK 19989
: 92 .
71. Diog. Laert. vii. 41-83.
72. Diog. Laert. vii. 84-131.
73. Diog. Laert. vii. 132-160.
74. Stoacı Felsefe'de, mantık terimlerin özelliklerini, yapılarını, yanlışlar doğruların yerine geçmesin diye kanıtları bdirlerler; ahlak insanın ruhunu bir düzene koyar; fizikse doğa olaylarını araştırırdl. (Sen. Ep. ii. 89. 9; Diog. Laert. vii. 39 v.dd.). Ayrıca bk. FRITZ 1957: 965; MEJER 1992: 3579.
75. ACAOCULLARI 1994: 388 n . 64; GÖKBERK 19989: •
92 v.d.
76. Cic. de. fin . iv. 54-56; ayrıca bk. ANGUS 1928: 235.
77. BARNES 1986: 368 v.dd.; ACAOCULLARI 1994: 385; 19962 : 69.
78. Sen. Ep. i. 31. II n. 49.
79. Diog. Laert. vii. 168 v.dd.
80. Diog. Laert. vii. 179 .v.dd.; Cic. de fin. iv. 19; 59 v:dd. Khrysippos, Stoa Felsefesi'ne yeni bir bakış açısı getirdek, öğretileri sistematik bir şekilde sokması nedeniyle bu okulun ikinci kurucusu oljlrak adlandırılmıştır. Konuya ilişkin eski bir görüşe göre; eğer Khrysippos olmasaydı, Stoa Felsefesi de olmayacaktı. BARNES 1986: 367; COPLESTON 19962
: 12.
81. A-NGUS 1928: 238.
82 . BARNES 1986: 367 v.d.; HANÇERLlOCLU 19938:
383; ACAOCULLARI 1994: 385 v.dd.
83. Diog. Laert. Vii. 2-5; ayrıca bk. FRITZ 1957: 965; POLLlTT 19904
: 12; HAHM 1992: 4091; COPLESTON 19962
: 12; GÖKBERK 19989: 92 v.d.
84. MEJER 1992: 3577; ACAOCULLARI 1994: 386.
26
85. Sen. Ep. iii. 104. 22; Diog. Laert. vii. 121 v.d.; ayrıca bk. ANGUS 1928: 240; ACAOCULLARI 1994: 397; COPLESTON 19962
: 25.
86. Diog. Laert. vii. 86; ayrıca bk. ANGUS 1928: 243. 87. Diog. Laert. vii. 87 v.dd.; SVF III 219; 510; 530; 532;
539; ayrıca bk. BARNES 1986: 369; ACAOCULLARI 1994: 393 v.dd.
88. BARNES 1986: 376.
89. LAPIDGE 1989: 1382 n . 6; HANÇERLlOCLU 19938:
301 v.dd.
90. Sen. Ep. i. 65. 2-4; ayrıca bk. BARNES 1986: 3'69; . ACAOGUlLARI 1994: 389 v.dd.
91. HANÇERLlOCLU 19938: 59 v.d.
92. Diog. Laert. V. 45 v.dd.; ayrıca bk. BARNES 1986: 369; ACAOCULLARI 1994: 388 v.d.; COPLESTON 19962
: 13.
93. Diog. Laert. X. 46-53; ayrıca bk. ANGUS 1928: 237; 244; COPLESTON 19962 : 13 v.d.; 40; GÖKBERK 19989
: 93 .
94. SVF i 102; 157-158; ANGUS 1928: 239; WEBER 19492
: 83; ACAOCULLARI 1994: 390; COPLESTON 19962
: 14 v.d. n. 8; GÖKBERK 19989: 92 v.d.
95. Diog.Laert. vii. 147; SVF i 157 v.d.; 171; ayrıca bk. WEBER 19492: 83; LAPIDGE 1989: 1382; ACAOCULLARI 1994: 390 n. 67.
96. Diog. Laert. X. 137 v.dd .; 147 v.d.; Cic. Aead. i. 29; de nat. dear. i. 39; Sen. ProV. i. 2-5.
97. Cic. de. fin . i. 29-30; xv. 33; de nato deor. i. 20; 39; xi. 22.58; Sen. Ep. xix. 6; Prov. i. 1; ii. 4; V. 8; Diog. Laert. vii. 149; Aet. i. 7. 33; Eus. PE xv. 14.2; SVF II 543; 913; 915; 917-918; 948-949; 976; ayrıca bk. ARNOLD 1958: 119; LAPIDGE 1989: 1384; HANÇERLlOCLU 19938
: 382 v.d.; COPLESTON 19962: 21 v.d. n. 18.
98. Cic. de nat. deor. i. 125; xi. 22. 58; de fa to ix. 20; Sen. Prov. i. 1-5; V. 7-8; SVF921; ayrıca bk. ANGUS 1928: 242; LAPIDGE 1989: 1389 v.dd.; ACAOCULLARI 1994: 390 v.d.; COPLESTON 19962
: 22 v.d.; GÖKBERK 19989 : 94.
KAYNAKÇA'YA ıLİşKİN K1SALTMALAR
ANTİK ESERLER Aet. (= Aetius Medicus),
Aetius Medicus . Ed. by J. HIRSCHBERG. Leipzig 1899.
Anth. PaL. (= Anthologia Palatina), The Greek Anthology. With an Englişh Translation by W R.
PLATON. London, New York 1690 (The Loeb Classkal Library).
Ar. Did. (= Arius Didymus, Doxographus), Arius Didymus, Doxographi GraeeL Ed. by. H. DIELS. Berlin
1879
. Athen. Deip. (= Athenaios, Deipnosophistia epitome),
Athenaei deipnosophistiearum epitome. Rec.: S. P. PEPPINSKI I-II. Leiden 1937-1939.
Au!' Gell. Noct. Attic. (= Aulus Gellus, Noctes Atticae),
Aulus Gel/us, Noctes Atticae. With an English Translation by j. ROLFE. London, New York 1960-1961 (The Loeb Classical Library) ..
Cic. Acad. (= Cicero, Academica), Academica. With an English Translation by H. RACKHAM.
London, New York 1938 (The Loeb Classical Library).
Cic. ad Brut. (= Cicero, Epistulae ad M. Brutum),
Brutus. With an English Translation by G. L. HENDRICKSON AND H. M. HUBBELL. London, NewYork 1952 (The Loeb Classical Library).
Cic. de fato (= Cicero, De Fato),
De Fato. With an English Translation by H. RACKHAM. London, New York 1960 (The Loeb Cl~ssical Library).
Cic. de fın. (= Cicero, De Finibus Bonorum et Malorum),
De Finibus. With an English Translation by H. RACKHAM. London, New York 1921 (The Loeb Classical Library).
Cic. de nat. deor. (= Cicero, De Natura Deorum),
De Natura Deorum. With ' an English Translation by H. RACKHAM. London, New York 1938 (The Loeb Classical Librnry).
Cic . leg. (= Cicero, De Legibus),
De Legibus. With an English Translation by C. W KEYES. London, NewYork 1938 (The Loeb Classical Library).
Cic. de repo (= Cicero, De re publica), De Republica. With an English Translation by C. W KEYES. , London, New York 1938 (The Loeb Classical Library).
Cic. Tusc. (= Cicero, Tusculanae disputationes),
Tusculan Disputations. With an English Translation by j. E. KING. London, New York 1996 (The Loeb Classical Library).
Dio Cass. (= Cassius Dio, Rhomaika),
Roman History. With an English Translation by E. CARRY. I-IX. London 1914-1927 (The Loeb Classical Library).
Diog. Laert. (= Diogenous Laertios, Bion kai gnomon ton en fılosofiai eudokimesanton ton eisdeka to proton),
Lives of Eminent PJ.Jilosophers. With an English Translation by R. D. HICKS. I-II. London, New York 1925 (The Loeb Classical Library).
Epik. Ep. (= Epicuros, Epistulae),
Epicuriea (Epistulae, Fragmenta, Sententiae). Ed. by H. USENER. Leipzig 1887,
Epistulae, Sententiae, (Gnomologium Vaticanum). Ed. by P. von der MÜHLL Leipzig 1922.
Epikuros, Mektuplar ve Maksimler. çev.: HAYRULLAH ÖRS, Istanbul 1962.
Eus. PE (= Eusebius Caesariensis, Praeparatio Evangelica),
Eusebius, Evangelical Preparetions. Ed. by E. H. GITFORD. Oxford 1903.
Galen (= Galenos, Peri Physikon Dynameon),
On the Natural Faculties. With an English Translation by A. j. BROCK. London, New York 1925 (The Loeb Classical Library).
Lucr. (= Lucretius, i Lucreti Cari de Rerum Natura),
Lucretius . With an English Translation by W H. ROUSE. London, New York 1928 (The Loeb Classical Library).
Paus. (= Pausanias, Perihegesis tes HelIados),
Pausanian Descdption of Greece. With an English . Translation by W H. JONES ı-v London, New York
1918-1935 (The Loeb Classicaı Library).
Plin. nat. (= Plinius Caecilius Secundus "Yaşlı" , Naturalis Historia) ,
Pliny Natural History, With an English Translation by H. R. RACKHAM, W H. S. JONES, D. E. EICHHOLZ. ı-x. Cambridge, Mass.-London 1938-1971 (The Classical Library).
Plut. (= Plutarkhos, Bioi Paralleloi),
Ant. (= Antonius):
Pyrrh. (= Pyrrhos):
Plutarch~ Lives. With an English Translation by B. PERRIN. I-IX. London, New York 1959 (The Loeb Classi~1 Library).
Sen. de otio (= Seneca, L. Annaei Senecae Dialogorum),
Moral Essays II, On Leisure. With an English Translation by j. W BASORE. I-LLL. London, New York 1932 (The Loeb Classical Library).
Sen. Ep. (= Seneca, Ad Lucilium Epistulae Morales),
The Epistles of Seneca. With an English Translation by R. M. GUMMERE. I-LLL. London, NewYork 1925 (The Loeb Classical Library). .
Seneca, Epistulae Morales, Ahlaki Mektuplar . çev.: T. UZEL. ı-xx. Ankara 1992 (Türk Tarih Kurumu).
Sen. ProV. (= Seneca, De Providentia) ,
De Providentia. With an English Translation by j. W BASORE . London, New York 1963 (The Loeb Classical Library).
Seneca, Tanmal Öngöru. çev.: Ç. DÜRÜŞKEN. Istanbul 1997.
Sext. Math. (= Sextus Empiricus, adversus Mathematicos),
Sextus Empiricus, adversus Mathematicos. Ed. by H. MUTSCHMANN. Leipzig 1912.
Strab. (= Strabon, Geographika),
Cografya. çev.: A. PEKMAN. Istanbul 1987.
The Geography of Strabo. With an English Translation by H. L. JONES. ı-VııI. London, New York 1917- ı 932 (The Loeb Classical Library).
Suet. Caes. (= Suetonius , Caesar) , De Vitae Caesarum: The Lives of the Caesars. Ed. and trans!'
by]. C. ROLFE. I-II. London 1928-1930 (The Loeb Classical Library).
Suet. de Gramm. (= Suetonius, De Grammaticis et Rhetoribus) ,
27
Studies on the text of Suetonius, De Grammaticis et Rhetoribus. By. R.A. KASTER. Atlanta, Georgia 1992.
Val. Max. (= Valerius Maximus, Facta et dicta memorabilia absoluti, ambusiti, damnati, externi) ,
Factorum et dictorum memorobilium libri novem. rulii paridis et ranuari nepotiani epit. Adiectatis. Rec.: C. HALM. Teubner 1865.
Valerius Maximus and the rhetorie of the new nobility. With an English Translation by. W M. BLOOMER. London 1992.
Verg. georg. (= Vergilius, Georgica), Georgics. With an English Translation by: H. F. FAIR
CLOUGH I-I!. London, Mass.-Cambridge 1935 (The Loeb Classical Library).
MODERN ESERLER AGAOGULLARI1994
M. A. AGAOGULLARI, Kent Devletinden Imparatorluga. Ankara 1994.
AGAOGULLARI 19962
M. A. AGAOGULLARI, Imparatorluktan Tanrı Devletine. Ankara 19962.
ANGUS 1928
C. F. ANGUS, "Athens". CAH VII (1928) 224-248.
ANRW
Aufstieg und Niedergang der romischen Welt: Gesehichte und Kultur Rorns im Spiegel der neueren Forsehımg. Hrsg. von H. TEMPORINI I vd. Berlin 1972 v.d.
ARNOLD 1958
E. V ARNOLD, Raman Staism. London 1958.
BARNES 1986
]. BARNES, "Hellenistic Philosophy and Science". Şurada: The Oxford History of the Classical World. Ed. by. ]. BBOARDMAN. ]. GRIFFIN, o. MURRAY. Oxford. 19876. 365-385.
BLANCK 2000
H. BLANCK, Antikçagda Kitap. çev.: Z. A. YILMAZER. Ankara 2000.
BRINT 1957
K. O: BRINT, "EpicUlUS". OCD (1957) 324-325.
CAH
The Cambridge Ancient History. Ed. by]. B. BURY, S. A. COOK. ı-XI! . Cambridge, London 1923-1939.
COPLESTON 19962
F. COPLESTON, Hellenistik Felsefe. çev.: A. YARDIMLI. Istanbul 19962.
ÇELGIN 2000
G. ÇELGIN, Örneklerle Hellenistik çag Şiiri. Istanbul 2000.
FERGUSON 1990
28
]. FERGUSON, "Epicureanism under the Roman Empire". ANRW il 36. 4. (1990) 2257-2327.
FGrH Die Fragmente der grieehisehen Historiker. F. JACOBY. LXV Berlin, Leielen 1923-1958.
FRITZ 1957
K. von FRITZ, "Zeno". OCD (1957) 965.
GÖKBERK 19989
M. GÖKBERK, Felsefe Tarihi. Istanbul 19989.
HAHM 1992
D. E. HAHM, "Diogenes Laertius VII : On the Stoics". ANRWI! 36. 6(1992) 4076-4182.
HANÇERLIOGLU 19938
O. HANÇERLIOGLU, Felsefe Sozıüğü. Istanbul 19938.
HANÇERLIOGLU 19956
O. HANÇERLIOGLU, Düşünce Tarihi. Istanbul 19956.
HOWATSON 19892
M. C. HOWATSON. The Oxford Comvanian to Classical Literature. Oxford - New York 19891 .
LAPIDGE 1989
M. LAPIGDE, "Stoic Cosmology and Roman Literature. First to Third Centuries A.D.". ANRW I! 36. 3(1992) 1379-1429.
MANNING 1989
C. E. MANNING, "Stoism and Slavery in the Roman Empire". ANRW II 36. 3 (1989) 1518-1543.
MEJER 1992
]. MEJER, "Diogenes Laertius and the Transmission of Greek Philosophy". ANRW I! 36 . 5 (1992) 1556-3602.
MOMMSEN 19303
TH. MOMMSEN, The History o Rame I-IV Intr. by E. A. FREEMAN, Trans . by W P DICKSON vol. I-IV London-New York 19303.
OCD
The Oxford Classical Dietionary. Ed. by. M. CARY,]. D. DENNISTON ve diğ. , Oxford 19754
POLLITT 19904
]. ]. POLLITT, Art in the Helienistic Age. Cambridge , New York 19904.
THOMSON 1988
G. THOMSON, nk Filozoflar. çev.: M. H. DOGAN. Istanbul 1988.
THOMSON 1990
SVF
G. THOMSON, Aiskhylos ve Atina. çev.: M. H. DOGAN.IstanbuI1990.
Stoicorum Veterum Fragmenta. Ed. by H. VON ARNIM, Vol I (Leipzig 1905), Vols. I! anel III CLeipzig 1903).
WEBER 19492
A. WEBER, Felsefe Tarihi. çev.: H. V ERALP Istanbul 19492
YILDIZ 1990
N. YILDIZ, "Antikçagda Hukuk Eğitimi". Anadolu Araştırmaları XII. Istanbul (1990) 119-145.