selef l n yakin tarhnden Öneml r yaprak: yen lg ler i...

26
marife, yl. 9, say. 3, k 2009, s. 21-46 SELEFLN YAKIN TARHNDEN ÖNEML BR YAPRAK: YEN BLGLER IIINDA CUHEYMÂN EL-UTEYBÎ VE CEMAAT Mehmet Ali BÜYÜKKARA ÖZET Selefi cemaat lideri ve eylem adam Cuheymân el-Uteybî’nin 15. hicrî asrn ilk günlerine rastlayan 1979 Kasm ayndaki Mescid-i Haram igali, geçen yüzylda müs- lümanlar ilgilendiren en önemli olaylardan birisidir. Bu olay ve arka plan daha önce Türkçede iki ayr aratrmann konusu olmu; biri akademik usûl ve üsluba uygun olarak, di,eri de popüler gayelerle serbest bir dil ile hazrlanp yazlan ve 2004 ile 2005 yllarnda yaymlanan bu çalmalarda konu derinlemesine de,erlendirilmitir. Fakat özellikle 2007 ylnda çkan iki yeni çalma, Cuheymân hadisesinin tekrar ele alnmas zaruretini do,urmutur. Bu zaruretin nedeni, bu yeni yaynlara kaynaklk eden tanklklarn, özellikle Nâsr el-Huzeymî’nin verdi,i malumatn, olayn daha iyi anlalmas sndan tadklar ehemmiyettir. Tekrar vurgulanmas ya da tashih ve tasrih edilmesi gereken baz detaylarn ve yeni aydnlanan baz karanlk noktalarn ilim dünyas ve konunun di,er merakllar ile paylalmas bu nedenle akademik bir mecburiyet haline gelmitir. Anahtar Kelimeler: Selefilik, Selefiyye, Vehhabilik, Vehhabiyye, Cuheyman el- Uteybi, Mescid-i Haram igali, Suudi Arabistan, .slami radikalizm, mehdilik. AN IMPORTANT PAGE OF SALAFIYYA’S NEAR HISTORY: JUHAYMAN AL- UTAYBI AND HIS GROUP IN THE LIGHT OF NEW INFORMATION Juhayman al-Utaybi’s takeover of the Grand Mosque (al-Masjid al-Haram) with his armed group, the New Ikhwan, in November 1979 was one of the most im- pressive events in the history of Saudi Salafiyya. However, in contrast to its im- portance, little is known about the event, especially about the origin of this bizzare Messianic Salafi group as well as their ideas that provoked them to seize the Mosque. Fortunately, thanks to the testimonies of some former group members or witnesses like Nasir al-Huzaymi, which came to the public’s attention in last few years, clouds over the events and its background have begun to disperse. Thus, some academic works such as the excellent article of Hegghammer and Lacroix han- dled the subject by using this new information. Our article also aims to make a re- examination of the subject by using the same materials. Especially new findings about al-Jama‘a al-Muhtasiba from which Juhayman diverged are very helpful in un- derstanding the peculiarities of contemporary Salafi trends. Prof. Dr., Marmara Üniversitesi 0lahiyat Fakültesi, e-mail: [email protected].

Upload: others

Post on 07-Nov-2020

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

marife, yıl. 9, sayı. 3, kış 2009, s. 21-46

SELEFİLİĞİN YAKIN TARİHİNDEN ÖNEMLİ BİR YAPRAK:

YENİ BİLGİLER IŞIĞINDA CUHEYMÂN EL-UTEYBÎ VE CEMAATİ

Mehmet Ali BÜYÜKKARA•

ÖZET Selefi cemaat lideri ve eylem adamı Cuheymân el-Uteybî’nin 15. hicrî asrın ilk

günlerine rastlayan 1979 Kasım ayındaki Mescid-i Haram işgali, geçen yüzyılda müs-lümanları ilgilendiren en önemli olaylardan birisidir. Bu olay ve arka planı daha önce Türkçede iki ayrı araştırmanın konusu olmuş; biri akademik usûl ve üsluba uygun olarak, diğeri de popüler gayelerle serbest bir dil ile hazırlanıp yazılan ve 2004 ile 2005 yıllarında yayımlanan bu çalışmalarda konu derinlemesine değerlendirilmiştir. Fakat özellikle 2007 yılında çıkan iki yeni çalışma, Cuheymân hadisesinin tekrar ele alınması zaruretini doğurmuştur. Bu zaruretin nedeni, bu yeni yayınlara kaynaklıkeden tanıklıkların, özellikle Nâsır el-Huzeymî’nin verdiği malumatın, olayın daha iyi anlaşılması açısından taşıdıkları ehemmiyettir. Tekrar vurgulanması ya da tashih ve tasrih edilmesi gereken bazı detayların ve yeni aydınlanan bazı karanlık noktalarınilim dünyası ve konunun diğer meraklıları ile paylaşılması bu nedenle akademik bir mecburiyet haline gelmiştir. Anahtar Kelimeler: Selefilik, Selefiyye, Vehhabilik, Vehhabiyye, Cuheyman el-Uteybi, Mescid-i Haram işgali, Suudi Arabistan, İslami radikalizm, mehdilik. AN IMPORTANT PAGE OF SALAFIYYA’S NEAR HISTORY: JUHAYMAN AL-UTAYBI AND HIS GROUP IN THE LIGHT OF NEW INFORMATION

Juhayman al-Utaybi’s takeover of the Grand Mosque (al-Masjid al-Haram) with his armed group, the New Ikhwan, in November 1979 was one of the most im-pressive events in the history of Saudi Salafiyya. However, in contrast to its im-portance, little is known about the event, especially about the origin of this bizzare Messianic Salafi group as well as their ideas that provoked them to seize the Mosque. Fortunately, thanks to the testimonies of some former group members or witnesses like Nasir al-Huzaymi, which came to the public’s attention in last few years, clouds over the events and its background have begun to disperse. Thus, some academic works such as the excellent article of Hegghammer and Lacroix han-dled the subject by using this new information. Our article also aims to make a re-examination of the subject by using the same materials. Especially new findings about al-Jama‘a al-Muhtasiba from which Juhayman diverged are very helpful in un-derstanding the peculiarities of contemporary Salafi trends.

• Prof. Dr., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, e-mail: [email protected].

Page 2: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Mehmet Ali Büyükkara

22

22

Key Words: Salafism, Salafiyya, Wahhabism, Wahhabiyya, Juhayman al-Utaybi, the Siege of al-Masjid al-Haram, Saudi Arabia, Islamic Radicalism/Fundamentalism, Mahdism, Islamic Messianism. GİRİŞ Tarihî sayılması için henüz üzerinden yeterince zaman geçmemiş hadisele-

rin sosyal bilimlerde akademik araştırmaya ve bilimsel incelemeye konu edilmesi-nin handikaplarından bir tanesi, konu hakkında her an yeni bilgi, belge ve bulguya erişilmesi ihtimalinin bir hayli yüksek oluşudur. Zira modern zamanların iletişim imkânları ve enformasyon kaynakları tarihî zamanların klasik bilgi kaynaklarına kıyasla çeşitlenmiş ve karmaşıklaşmıştır. Bilgi ve belgeye ulaşım olanakları, geliş-mekte olan teknolojiyle birlikte sürekli şekilde ve baş döndürücü bir biçimde çeşit-lenmektedir. Bu arada açık toplum olma lehine beliren ‘küresel irade’ye direnç eskisine göre zayıflamış, açık erişim önündeki engeller önemli ölçüde ortadan kalkmıştır. Bu nedenle sorumluluk sahibi bir bilim adamı, üzerinde çalışmış olduğuçağdaş bir konuyla irtibatını hiçbir şekilde koparmamalı, güncel verilere ulaşmanınyollarını aramalı, ilgili literatürü ve haber akışını dikkatle izlemeli, elde ettiği en-formasyonla daha önceki çalışmalarını kontrol etmeli, karşılaştırmalar yapmalı,gerekirse tezlerini değiştirmeli, yeni sonuçlar elde etmeli ve bu müktesebatı bilim dünyasıyla paylaşmalıdır.

Selefi cemaat lideri ve eylem adamı Cuheymân el-Uteybî’nin 15. hicrî asrınilk günlerine rastlayan 1979 Kasım ayındaki Mescid-i Haram işgali, geçen yüzyılda müslümanları ilgilendiren en önemli olaylardan birisi olmasına rağmen uzun yıllar ciddi bir ilgi ihmaline uğramış, bazı gazeteci ve araştırmacıların popüler tarzda kaleme aldıkları kitaplardaki ilgili bölümler1 hariç tutulacak olursa, sadece birkaç akademisyenin dikkatini çekmeyi başarmıştı.2

1 Financial Times’ın Riyad muhabiri olan ve olay sırasında Suudi Arabistan’da olduğu anlaşılan James Buchan’ın “The Return of the Ikhwan -1979” adlı yazısı için bkz. [D. Holden, R. Johns, The House of the Saud: The Rise and Rule of the Most Powerful Dynasty in the Arab World, London, 1981] içinde, s.511-526. Hadiseyi Buchan gibi Suudi Arabistan’dan izleme şansı yakalayan Sandra Mackey de bildiklerini The Saudis: Inside the Desert Kingdom (London, 1987) adlı kitabında (s.220 vd.) okuyucusuyla paylaş-maktadır. Ayrıca benzer türde olan şu kitaplardaki ilgili bölümlere bakılabilir: Robert Lacey, The Kingdom and the House of Saud, London, 1981; Wilhelm Dietl, Holy War, İng. çev. M. Humphreys, New York, 1984; Amir Taheri, Holy Terror: Inside the World of Islamic Terrorism, Washington D.C., 1987. Gazeteci yazar Lawrence Wright’ın yakın bir tarihte yayımlanan The Looming Tower: al-Qaeda and the Road to 9/11 (New York, 2006) adlı kitabında bazı sayfalar (s.88-94) yine söz konusu olaya hasredilmiştir. Wright’ın özellikle baskın eyleminin gelişimi ve sonuçlanmasıyla alakalı verdiği ma-lumat dikkatle derlenmiş güvenilir bilgilerdir.

2 Bütünüyle bu konuya ayrılan ve ilk el kaynaklarla konuyu sistematik bir metotla araştıran yegane akademik çalışma, Joseph A. Kechichian’ın şu makalesidir: “Islamic Revivalism and Change in Saudi Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”, Muslim World, 80 (1990), s.1-16. Aynı ya-zar diğer bir çalışmasında da bu konuya yer ayırmıştır: “The Role of the Ulama in the Politics of an Islamic State: The Case of Saudi Arabia”, International Journal of Middle Eastern Studies, 18 (1986), s.53-71. Kechichian’ın makalelerinden başka Cuheymân konusuna değinen diğer akademik çalışmalar için bkz. Nazih N. M. Ayubi, “The Politics of Militant Islamic Movements in the Middle East”, Jour-nal of International Affairs, 36 (1982-3), s.271-283; a.mlf., Arap Dünyasında Din ve Siyaset, çev. Y. Alo-gan, İstanbul, 1993, s.117 vd.; Lucien S. Vandenbroucke, “Why Allah’s Zealots: A Study of the Cau-ses of Islamic Fundamentalism in Egypt and Saudi Arabia”, Middle East Review, 16 (1983), s.30-41; Mordechai Abir, Saudi Arabia: Government, Society and the Gulf Crises, London&New York, 1993, s.80 vd.; Eymen el-Yâsînî, ed-Dîn ve’d-Devle f'î’l-Memleketi’l-‘Arabiyyeti’s-Sa’ûdiyye, London, 1987; s.136 vd.;

Page 3: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Selefiliğin Yakın Tarihinden Önemli Bir Yaprak: Cuheymân El-Uteybî Ve Cemaati

23

23

Suudi Arabistan’da vuku bulmuş olması ve siyasi bir mahiyetinin bulunma-sı, bu hadisenin etraflıca ve bilimsel metotlarla incelenmesinin önünde ciddi bir mani oluşturuyordu. Bu menfur olayı bütünüyle unutmak/unutturmak niyet ve gayreti içerisinde olan Suudilerin akademik kurumlarından söz konusu çalışmala-rın çıkması zaten beklenmiyordu. Zira Cuheymân’ın işgal hareketi, Ahsa Şiilerinin aynı günlere rastlayan büyük protesto eylemleriyle birlikte değerlendirildiğinde, öncelikle ciddi bir idare ve emniyet zafiyetine işaret ediyordu. İşgalin Kabe’de meydana gelmesi başta İslam alemi olmak üzere tüm dünyanın gözlerini Suudi Arabistan’a çevirmişti. Eylemin uzun sürmesi, zorlukla bastırılması, bastırılırken Fransız jandarma kuvvetlerinin yardımına mecbur kalınması, bu sırada sivil ve asker birçok can kaybının yaşanması, Harem-i Şerif’in ağır silahlarla tahrip edilme-si, yakılıp yıkılması ve bu gelişmelerin tüm dünyaya yansıması, olayın üstünün bir daha açılmamak üzere örtülmesini gerektiriyordu. Cuheymân ve cemaatinin bes-lendiği Selefi zihniyetle Suudi Vehhabiliğinin aynı köklere dayanması ise diğer bir itibar sorununu oluşturuyordu. Suudi otoriteler ve ulema açısından bu ironik ger-çeğin izahı hiç de kolay olmamıştır. Dolayısıyla olay sadece ülkede sıkı denetim altındaki basın organlarında o günlerde çıkan ve daha çok resmi makamların de-meçlerini aktaran haberlerle ve devleti haklı çıkartan birkaç gazete yorumuyla tarihe geçmiş oldu. Görgü şahitleri ile olayın bizzat içinde olanlar ise daima suskun kaldılar. Bu nedenle bağımsız araştırmacılar olay ve arka planıyla ilgili güvenilir başvuru kaynaklarına erişmede her zaman zorluk yaşadılar.

Konu Türkiye’de de incelenmiş, biri akademik usûl ve üsluba uygun olarak, diğeri de popüler gayelerle serbest bir dil ile hazırlanıp yazılan iki eserde Cuheymân hadisesine geniş şekilde yer verilmiştir. İmkanlar ölçüsünde ulaşılan ilk elden3 ve →

R. Hrair Dekmejian, “The Rise of Political Islamism in Saudi Arabia”, Middle East Journal, 48 (1994), s.627-643; Joshua Teitelbaum, Holier than Thou: Saudi Arabia’s Islamic Opposition, Washington D.C., 2000, s.19 vd..

3 Cuheymân el-Uteybî’nin risaleleri veya başka bir deyişle onun Suudiler başta olmak üzere müslüman-lara yazmış olduğu mektuplar, İslami hareketler uzmanı Mısırlı araştırmacı ve yazar Dr. Rifat Seyyid Ahmed tarafından derlenmiş ve Harem baskını olayını anlatan bir mukaddime bölümü ile birlikte Resâilu Cuheymân el-‘Uteybî, Kâidü’l-Muktehımîn li’l-Mescidi’l-Harâm bi Mekke (vesâik lem tünşer ba’d) adıyla 1988 ve 2004 yıllarında Kahire’de yayımlanmıştır. Cuheymân ve cemaatinin düşünce dünya-sıyla en yakından temas kurabileceğimiz bu eserden başka, baskın eyleminin görgü şahitlerinden Mı-sırlı yazar Abdülazîm el-Mat’inî’nin Cerîmetü’l-‘Asr: Kıssatu İhtilâli’l-Mescidi’l-Harâm: rivâyetü şâhidi ‘iyân (Kahire, 1980 ve 2003) adlı kitabı önemli diğer bir kaynak olup olayın başlangıç ve gelişimini ilk elden bize aktarmaktadır. Diğer taraftan Sevra fî Rihâbi Mekke adlı eser, 1980’de Ebû Zer (Kuveyt, 1980), daha sona da Dr. S. ‘Uteybî (y.y., t.y.) müstear yazar isimleriyle iki defa yayımlanmıştır. Ha-rem’in işgali eylemine destek veren bir üslupla kaleme almasına rağmen kitabın yazarının Cu-heymân’ın cemaati dışından birisi olduğu satır aralarından anlaşılmaktadır. Kitabın 1980 baskısınıyapan Kuveyt’teki Dâru Savti’t-Talî’a, sosyalist-Ba‘asist bir yayınevi olup, kitabın metnini aynı ismi taşıyan dergilerinde daha önce (Nisan 1980) “Ahdâsü’l-Harem beyne’l-Hakâik ve’l-Ebâtıl” başlığıyla yayımlamıştır. Cuheymân’ın risalelerinin daha önce 1978 yılının başlarında aynı yayınevine ait bir matbaada basıldığından ileride bahsedilecektir. Söz konusu bu yakın irtibat, adı geçen kitabın muh-tevasını değerli kılmaktadır. Suudi vatandaşı Şiilerin kurmuş olduğu Londra merkezli Arap Yarımada-sı İslami Devrim Örgütü (Munazzamatü’s-Sevrati’l-İslâmiyye fî’l-Cezîreti’l-‘Arabiyye) adlı devlet muhalifi ve 1980’den sonra İran İslam Devrimi yanlısı teşkilatın bazı kitapları da kaynak olmalarıaçısından önemli malzemeleri ihtiva etmektedir. Bunlardan 1986’da yayımlanan Dimâun fî’l-Ka’be: hakâik ‘an ehdâsi’l-Mescidi’l-Harâm adlı kitap, olaydan bir yıl sonra 1981’de yayımlanan İntifâdatü’l-Harem adlı kitaba göre daha güvenilir ve detaylı bilgileri içermektedir. Anlaşılan o ki, iki baskı arasın-da geçen yıllar içinde, kitapların yayıncıları açısından Cuheymân ve eylemi hakkında birçok karanlık

Page 4: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Mehmet Ali Büyükkara

24

24

ikincil kaynakları kullanmak suretiyle Cuheymân’ın ve onun mehdi ilan ettiğiKahtânî’nin kimlikleri, kişilikleri, fikirleri, bu isimler etrafındaki cemaat örgütlen-mesi ve Harem işgali eylemleri hakkında olayların arka planını da içeren detaylı bir malumatı sağlayan, bazı analizler eşliğinde değerlendirmeler yaparak önemine yaraşır biçimde konuyu ortaya koymaya çalışan bu araştırmalar 2004 ve 2005 yılla-rında yayımlandı.4 Ancak özellikle 2007 yılında çıkan iki yeni çalışma, Cuheymân hadisesinin tekrar ele alınması zaruretini doğurdu. Söz konusu zaruretin nedeni ise, bu yeni yayınlara kaynaklık eden tanıklıkların, olayın daha iyi anlaşılması açı-sından taşıdıkları ehemmiyetti. Tekrar vurgulanması ya da tashih ve tasrih edilme-si gereken bazı detayların ve yeni aydınlanan bazı karanlık noktaların ilim dünyasıve konunun diğer meraklıları ile paylaşılması akademik bir mecburiyetti.

YENİ MALUMATIN KAYNAKLARI Söz konusu ettiğimiz 2007 tarihli çalışmalardan ilki ve en önemlisi, T.

Hegghammer ile S. Lacroix isimli iki akademisyenin hazırlamış oldukları “Suudi Arabistan’da Reddetmeci İslamcılık: Cuheymân el-Uteybî’nin Öyküsüne Yeniden Bir Bakış” başlıklı makaledir.5 Eserin, iki yıl süren uzun ve yoğun bir alan çalışma-sının neticesinde ortaya çıktığı belirtilmektedir. Araştırma sırasında, Cuheymân’ıtanıyan, onun düşünce ve faaliyetlerine vâkıf olan veya 1979 Harem işgalini yaşa-yan kişilerle görüşme imkanı bulunmuş, bu arada, işgal hadisesi sonrasında konu hakkında kitaplar yazan ancak ismi şimdiye kadar gizli kalan Hamza el-Hasan gibi bir yazara da ulaşılarak onun ilk elden kaynakları hakkında bilgi toplanmıştır. Böy-lece eldeki eski malumatı yeniden değerlendirecek taze bir enformasyon zemini oluşmuş olmaktadır.

2007 tarihli diğer eser ise araştırmacı gazeteci Y. Trofimov’un Mekke Ku-şatması adlı kitap çalışmasıdır.6 Diğerleri gibi bu yazar da bizzat Suudi Arabis-tan’da kalmak suretiyle, bu ülkede ve Mısır’da bazen aracılar vasıtasıyla bazen ise doğrudan tanıklara ulaşarak Cuheymân ve eylemi üzerine söyleşiler yapmış, bunla-ra ilaveten ABD dışişleri ve istihbarat raporlarını da değerlendirme imkanı elde etmişti.7 Daha çok işgal olayının askeri ve politik yönleri üzerinde yoğunlaşılması→

nokta aydınlanmış olmaktadır. Bu yazarsız kitaplara ilaveten, aynı teşkilat tarafından basılan Zilzâlu Cuheymân fî Mekke adlı eser (London, 1987), bu defa Fehd el-Kahtânî müstear ismiyle çıkmıştır. Hegghammer ve Lacroix’e göre kitabın asıl yazarı, Suudi Şiası’nın önemli yazar ve hareket adamla-rından Hamza el-Hasan’dan başkası değildir ve kitaptaki bilgiler daha çok Cuheymân’ın eski cemaati olan Cemâ’atü’l-Muhtesibe’in iki eski üyesiyle yapılan söyleşilere dayanmaktadır (bkz. “Rejectionist Islamism”, s.119, 4 ve 7. dipnotlar). Demek ki Munazzama, Cuheymân’ı yakından tanıyan bu selefi şahsiyetlerle temasa geçtikten sonra, 1981 tarihli kitaplarında aceleyle derlemiş olduğu bilgileri gün-cellemiştir.

4 Tarafımızdan hazırlanan şu eserlere bkz. Mehmet Ali Büyükkara, İhvan’dan Cuheyman’a Suudi Arabis-tan ve Vehhabilik, İstanbul: Rağbet Yay., 2004, özellikle s.193-245; a.mlf., Kabe’nin İşgali, İstanbul: Karakutu Yay., 2005, özellikle s.91-162. Aynı yayınevi 2007 yılında Geçmişten Günümüze Kâbe’nin İş-gal Tarihi adıyla bu kitabın ikinci baskısını yapmıştır.

5 Thomas Hegghammer and Stephane Lacroix, “Rejectionist Islamism in Saudi Arabia: The Story of Juhayman al-‘Utaybi Revisited”, International Journal of Middle Eastern Studies, 39 (2007), s.103-122.

6 Yaroslav Trofimov, The Siege of Mecca, The 1979 Uprising at Islam’s Holiest Shrine, New York: Anchor Books, 2007.

7 Trofimov’un, kitabın basımından iki yıl önce The Wall Street Journal adına Roma’da bulunuyorken konu hakkındaki çalışmalarımı öğrenerek telefon aracılığıyla Çanakkale’de bana ulaşması, kitapları-

Page 5: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Selefiliğin Yakın Tarihinden Önemli Bir Yaprak: Cuheymân El-Uteybî Ve Cemaati

25

25

ve konuların popüler üslupla işlenmesi gibi özellikleriyle Trofimov’un kitabınınbizim çalışmamız açısından diğer esere göre ikincil derecede kaldığını burada be-lirtmemiz gerekir. Cuheymân’ın fikri alt yapısı, bu yapıyı sabitleştiren bağlantılarıve beslendiği kaynaklar açısından Hegghammer ve Lacroix’in araştırması kuşkusuz daha faydalı malumatı içermektedir. İki eserin bir diğerinden bahsetmemesi, yazar-ların birbirlerinden ve sürdürdükleri araştırmalardan haberdar olmadıklarına işaret edebileceği gibi, görmezden gelme türünden bir saikin de bunda etkili olduğu dü-şünülebilir.

“Kutsal Mescit İçin Savaş: 1979 Mekke İsyanı” başlığıyla 2008’de makalesi yayımlanan P. Menoret ise bahsettiğimiz her iki çalışmayı referanslarında kullan-mış, ayrıca şimdi sözünü edeceğimiz Huzeymî’nin yazılarına ilaveten bizzat ken-disiyle de röportaj yaparak kaynak tabanını genişletmiştir.8 Huzeymî’den yaptığı bazı alıntıların ve ondan naklen verdiği bazı malumatın 2007 tarihli eserlerde bu-lunmaması, Menoret’in makalesinin de dikkate alınmasını gerektirmekedir. Hu-zeymî’yi dinleyen diğer bir yazar Zâyidî’dir. Eş-Şarku’l-Evsat’ta peşpeşe çıkan iki yazısında,9 Huzeymî’den sağladığı bilgilere güvenerek, Rifat Seyyid Ahmed’in yir-mi yıl önce vermiş olduğu malumattaki bazı hataları ortaya çıkarmıştır.

İsmi geçen akademisyen ve yazarların Harem işgali hadisesiyle ilgili olarak görüşme yaptıkları tanıklar arasında şüphesiz en önemlisi Nâsır el-Huzeymî’ydi.10 1976-1978 yılları arasında Cuheymân’a yakın ve cemaati içerisinde etkin olan Hu-zeymî, cemaat üyelerine yönelik operasyonlar başlayınca Cuheymân’ın çöle hicre-tinde ona yoldaşlık etmişti. Harem işgaline kadar gizlilik içinde geçen bir buçuk-iki yıl zarfında Cuheymân risalelerini yazmış, bastırmış ve dağıtımını yaptırmıştı.Huzeymî dağıtım işini yürütenler arasındaydı. Ancak Kahtânî’nin mehdiliği mese-lesini Cuheymân gündeminin başına alınca birçok arkadaşı gibi bu konuda ikna olmadı ve 1978’de cemaatten ayrıldı. Dolayısıyla Harem’in işgaline katılmadı. Fa-kat işgalden sonra Cuheymân’ın eski ve yeni tüm bağlantıları üzerine giden emni-yet güçleri Huzeymî’yi de buldular ve yargıladılar. Sekiz yılını cezaevinde geçiren Huzeymi, bizzat işgale katılmış olan hücre arkadaşlarından, cemaatten ayrı kaldığı son bir yılın öyküsünü ve işgal eyleminin nasıl geliştiğini dinleme fırsatı buldu. Birçok İslamcı gibi Huzeymî de 11 Eylül olaylarından ve Suudi Arabistan’daki kanlıel-Kaide saldırılarından sonra fikri dönüşüm geçirdi. Liberal bir çizgiye kendisini yerleştiren Huzeymî, Cuheymân’ın cemaatıyla olan bağlantılarına değindiği bir

→mın başvuru kaynakları hakkında sorular sorması ve özellikle baskın hadisesine şahit olmuş Türkiyeli bir tanığa ulaşıp ulaşmadığımı merakla öğrenmek istemesi, araştırmacı hassasiyeti ve dürüstlüğü açı-sından takdir edilmesi gerektiğini düşündüğüm bir davranıştı.

8 Bkz. Pascal Menoret, “Fighting for the Holy Mosque: The 1979 Mecca Insurgency”, [C. Christine Far, Sumit Ganguly (eds.), Treading on Hallowed Ground: Counterinsurgency Operations in Sacred Spaces,Oxford, 2008] içinde, s.117-139.

9 Meşârî ez-Zâyidî, “Rub‘u Karn ‘alâ Hareketi Cuheymân: mâzâ bekâ ve mâzâ fenâ”, I ve II. Bölümler, eş-Şarku’l-Evsat: 24 ve 25 Şubat 2004. Bu makalelere gazetenin (www.aawsat.com) web arşivinden erişilmektedir.

10 Bu isim, Batı dillerinde Nasir al-Huzaymi ya da Nasser Hozeimi şeklinde yazılmaktadır.

Page 6: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Mehmet Ali Büyükkara

26

26

dizi yazı hazırladı.11 Şimdi er-Riyâd gazetesinde çalışan Huzeymî, Vehhâbî/Selefî anlayışı eleştiren makale ve konuşmalarıyla tanınmaktadır.

Hegghammer, Lacroix ve Trofimov’un görüştükleri şahitler arasında, Cu-heymân ve hareketine zamanında dahil olmuş ya da en azından onları yakından tanıyan, hatta bazısı Harem işgaline bizzat katılmış kişiler de yer almaktadır. Ya-zarlar, isteklerine binaen bu eski hareket adamlarının isimlerini saklı tutmaktadır-lar. Hegghammer ve Lacroix ayrıca Cuheymân’ın takipçilerinden ve Harem işga-linde bulunmuş, Medine’de yerleşik kidemli bir din adamının vermiş olduğu yazılıifadeye de ulaşmış ve bunu kaynak olarak kullanmıştır.12

Henüz istenen düzeyde olmasa da Suudi Arabistan’da son yıllarda ortaya çıkan özgür ifade atmosferinin, İslamcı geçmişleri olan Huzeymî ve Zâyidî gibi gazeteci ve yazarlara kendilerini kamuoyuna sunma adına önemli fırsat kapılarıaçtığını görmekteyiz. Yeni liberal duruşları onları özellikle Batılı araştırmacı ve gözlemcilerin ilgi odağı haline getirmektedir.13 Bu arada Suudi Arabistan’ın, 11 Eylül sonrasında ABD ve Avrupa nezdinde dinî katılık ve şiddetin kaynağı olma ithamından kendisini kurtarma çabasında Huzeymî gibi geçmişini eleştirebilen şahsiyetlerin sağladıkları katkıları da önemsemek gerekir. Bu avantaja ilaveten, Suudilerin terör ve dinî aşırılıkla mücadelesinde aynı isimlere, bilhassa dinî coşkusu yüksek gençlere tecrübe odağı ve nasihat mercii olmaları için de bir rol biçildiğini farketmek mümkündür. Bunun yanısıra Cuheymân ve eylemi hakkında konuşmak ve yazmak 11 Eylül 2001 olaylarından sonra hayli popüler bir uğraş olmuştur. Cu-heymân’la Bin Ladin arasında kurulan dinî, ideoojik, hatta örgütsel bağlantılar ve bunlara bazen eşlik eden komplo teorileriyle birlikte birçok makale ve kitap daha fazla kendinden söz ettirmekte, daha fazla okunmaktadır. Rifat Seyyid Ahmed’in Resâilü Cuheymân’ının on altı yıl (2004) ve Mat’inî’nin Cerîmetü’l-Asr’ının yirmi üç yıl (2003) sonra tekrar basılması söz konusu popüler ilginin başka bir kanıtıdır. Bütün bu hususlar, Cuheymân ve Harem işgali üzerindeki karanlığın geçte olsa dağılmasını sağlayan unsurlar olmuşlardır.

CUHEYMÂN’IN İHVÂN’ININ ÇIKTIĞI BÜNYE: SELEFÎ MUHTESİBCEMAATİ (EL-CEM‘A ES-SELEFİYYE EL-MUHTESİBE) 1961’de Medine İslam Üniversitesi’nin ve ertesi yıl 1962’de kısaca Râbıta

olarak bilinen İslam Alemi Cemiyeti’nin kuruluşu, Suudi Arabistan’nın İslamcılıktarihinin oldukça önemli bir safhasıdır. O sırada Cemal Abdünnâsır’ın idaresindeki Mısır’ın el-Ezher’ine alternatif olabilecek bir yüksek din eğitimi kurumu olarak düşünülen Medine İslam Ünivesitesi’nin akademik kadrosunda, Arap Baas rejimle-rinin takibatından kurtulmak için Suudi Arabistan’a sığınmış olan İslamcı kimlikli 11 Bkz. “Nakdü’l-Fıkhi’l-‘Âmmî”, er-Riyâd: 10 Haziran 2003; “eş-Şebâb mine’t-Temerrüd ilâ’t-Tâ‘ati’l-

‘Amyâ”, er-Riyâd: 18 Haziran 2003; “el-Hâribûn ilâ’t-Tetarruf”, er-Riyâd: 09 Mayıs 2004; “el-Ahlâm mine’s-Surûr ilâ’l-Ğurûr”, er-Riyâd: 06 Eylül 2004. Bu makalelere gazetenin (www.alriyadh.com) web arşivinden erişilmektedir.

12 Bu eserlerin kaynakları hakkında bkz. Hegghammer and Lacroix, s.103-4; Trofimov, s.252-260, 265-6. 13 Suudi Arabistan’ın birçoğu Selefi ya da İslamcı geçmişe sahip yeni liberalleri hakkında bkz. Stephane

Lacroix, “Between Islamists and Liberals: Saudi Arabia’s New Islamo-Liberal Reformists”, Middle East Journal, 58 (2004), s.345-365. Yazar aynı konuyu özetle “Post-Wahhabism in Saudi Arabia?” [ISIM Review, 15 (2005), s.17] başlıklı yazısında da işlemektedir.

Page 7: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Selefiliğin Yakın Tarihinden Önemli Bir Yaprak: Cuheymân El-Uteybî Ve Cemaati

27

27

öğretim elemanlarının bulunması, altı çizilmesi gereken önemli bir gelişmedir. Suudi Arabistan’ın eski başmüftüsü meşhur Selefi âlim Abdülaziz Bin Bâz’ın(ö.1999) bu üniversitede uzun süre rektörlük yapması, bu kurum vasıtasıyla, Selefi-likle İslamcılığın sentezine dayalı yeni bir dini düşünce ve atmosferin oluşmasınınzeminini hazırlamıştır. Öte yandan Râbıta’nın yönetim kurulunda göreve getirilen Said Ramazan’ın Mısır İhvânü’l-Müslimîn’iyle olan ilişkisi, yine Ebû’l-A‘lâ Mevdûdî’nin Pakistan Cemaat-i İslâmî’sinin kurucusu ve lideri olması, Hindistanlıâlim ve davet adamı Ebû’l-Hasan Nedvî’nin de diğer bir isim olarak bu kurulda yer alması, Râbıtâ’nın çağdaş İslamcılıkla bağlantısını sağlayarak Selefi hüviyetine farklı bir ideolojik renk katmıştır.14 Râbıta’nın sağladığı maddi imkanlarla halkımüslüman değişik ülkelerden gelen öğrenciler, Suudi arkadaşlarıyla birlikte söz konusu yeni fikir ve hareket ortamının faal aktörleri olacaklardır.

Örgütlü davet veya başka bir deyişle iyiliği emredip kötülükten sakındırma (emr bi’l-ma’rûf ve nehy ‘ani’l-münker) vazifesinin teşkilatlı biçimde yürütülmesi faaliyeti, İslamcı yapılanmaların üzerinde odaklandıkları konuların en başında gelmektedir. İhvânü’l-Müslimîn’in kurucusu Hasan el-Bennâ’nın (ö.1949) en bariz özelliği olan davetçiliği,15 bu teşkilatın izinde giden ya da onun örnekliğinde hare-ket eden İslamcı teşkilatlar için her zaman öncelikli bir faaliyet alanı olarak değer-lendirilmiştir. Diğer taraftan Hint alt kıtasının en büyük dinî örgütlerinden Ce-maat-i Tebliğ’in hasbî davet faaliyetine de -İslamcı bir yönü bulunmamasına rağ-men- çoğu İslamcının, tecrübe dolu samimi bir uğraş olarak sempatiyle baktığında kuşku bulunmamaktadır. Aynı şekilde Selefi gelenekte emretme ve yasaklama özel bir öneme sahiptir. İbn Teymiyye (ö.728/1328) el-Hisbe adlı risalesinde, “dinin ve bütün kamu görevlerinin özünün, emretme ve yasaklama olduğunu” belirtmekte-dir. Zira Allah’ın peygamberini gönderme gayesi, iyiliği emretmek ve kötülüğüyasaklamaktır. Nebevî niteliği olan bu görev Hz. Peygamber’den sonra her müslü-mana vacip olmuştur. İbn Teymiyye, aslında farz-ı kifâye olan bu görevin, başkasıyerine getirmediğinde güç yetiren her müslümana farz-ı ayn olduğunu söylemek-tedir.16 Daha sonra Muhammed b. Abdülvehhâb (ö. 1206/1792), bir müslümanınöğrenmesini farz olarak gördüğü dört meselenin üçüncüsünü doğru bilgi ve salih amele insanları davet etmek, dördüncüsünü ise bu davet sırasında karşılaşılacak eza ve cefaya sabretmek olduğunu bildirmiştir.17 Hem Selefilikte hem de İslamcıpratikte önemle üzerinde durulan söz konusu görevin icrası için Medine İslam Üniversitesi çevresinden Selefi ya da İslamcı eğilimli bazı hocaların teşviki ve bazıöğrencilerin insiyatifiyle, Menoret’in verdiği tarihle 1965 yılında bir teşkilatlanma-

14 Geniş bilgi için bkz. Büyükkara, Suudi Arabistan ve Vehhabilik, s.146, 188-9. 15 Bkz. Hasan el-Bennâ, Davanın Esasları, çev. Abdürrahim Mert, İstanbul, 1987, s.21-3, 135-151. 16 Takiyyüddîn Ahmed İbn Teymiyye, Hisbe, çev. C. Güzel, İst.: Tevhid Yay., 1996, s.8-9. İbn Teymiy-

ye’nin ihtisab görevini ve hisbe teşkilatını konu ettiği bu eseri, onun Mecmû’u’l-Fetâvâ’sı içinde (nşr. Abdurrahman b. Muhammed, Riyad, 1381-1386) XXVIII. cilt, 60-178. sayfalar arasında yer almakta-dır. Müstakil olarak da el-Hisbe fî’l-İslâm adıyla basılmıştır (nşr. Seyyid b. Muhammed, Riyad, 1403/1983). Kitabın diğer bir Türkçe çevirisi Bir İslam Kurumu Olarak Hisbe başlığıyla Vecdi Akyüz tarafından yapılmıştır (İst.: İnsan Yay., 1989).

17 Muhammed b. Abdülvehhâb, el-Usûlü’s-Selâse ve Edilletühâ, Medine, 1410, s.5.

Page 8: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Mehmet Ali Büyükkara

28

28

ya gidilir. Altı kurucudan beşinin Tebliğ Cemaati, birinin de İhvânü’l-Müslimîn bağlantılı kişiler olduğu belirtilmektedir.18

Elimizdeki eski malumatta adı ed-Da’vetü’l-Muhtesibe olarak geçen19 bu gö-nüllü cemaatin tam adının el-Cemâ‘a es-Selefiyye el-Muhtesibe olduğu bildirilmek-tedir. “El-Muhtesib”, sevabını umarak bir işi yapmak, çirkin bir iş yapanı kınamak, onu hesaba çekmek manalarına gelen “ihtisab” vazifesini yüklenip yürütenler için kullanılan bir kelimedir. Muhtesibin görevlerinin başında dinen iyi, güzel sayılan işleri insanlara tavsiye etmek ve kötü, çirkin sayılan işlerden onları vazgeçirmek gelmektedir. Arzulanan netice elde edilemez ise ayıplamak ve tehdit etmek suretiy-le muhtesib, muhataplarını istikamete sokmaya çalışır. Bunların yanısıra, kötülüğevesile olan durumun ortadan kaldırılması için gereği neyse yapar. Münker işlere alet olan eşyanın tahrip edilmesi de görevleri arasındadır.20 Hatta resmi bir kimlikle görev yapıyorsa hapis, darp gibi tazir cezalarını da bizzat uygulayabilir.21

Selefi Muhtesib Cemaati’nin nüvesi sayılacak ilk grubun belki de ihtisab işi-nin resmi makamlar tarafından layıkıyla yürütülmediğini düşünen bazı üyeleri, vaaz ve davet faaliyetlerinin yanısıra, haram olduğunu düşündükleri resim ve fo-toğrafları cadde ve sokaklardan söküp kaldırmak, mağazaların camlarını kırıp vit-rinlerdeki mankenleri tahrip etmek gibi eylemleri gerçekleştirdiler. 1965 yılındaki böyle bir olayda Medineli esnaf, kendilerini muhtesib yerine koyan bu gençlere direniş göstermiş, arbede sırasında çıkan yangın epey zarara yol açmıştı. Polis ey-lemcileri tutuklamış, Suudi vatandaşı olmayanları sınır dışı etmişti.22 Bu nahoşolayın üzerinden fazla zaman geçmeden cemaat liderliği teşkilatlarını yasal bir statüye kavuşturup geliştirmek için adım attı. İlk önce el-Cemâ’a es-Selefiyye ola-rak verilen teşkilat ismine, daha sonra Şeyh Bin Bâz’ın teklifiyle el-Muhtesibe sıfatıeklendi.

Bin Bâz, Muhtesib Cemaati’nin manevi lideri sayılıyordu. Kendisine vekil olarak Ebûbekr Câbir el-Cezâirî’yi seçti. O da kendisi gibi Selefi düşünceye sahip 18 Menoret, s.119. Turayfî’ye göre ise kurucuların sayısı beş kişiydi, bkz. Âdil b. Zeyd et-Turayfî, “25

‘Âmen ‘alâ Hâdiseti’l-Harem, II”, er-Riyâd: 13 Mart 2004. 19 Bkz. Büyükkara, Suudi Arabistan ve Vehhabilik, s.198 (Munazzamatü’s-Sevrati’l-İslâmiyye’nin Dimâun

fî’l-Ka’be adlı kitabı, s.50-1’den naklen). 20 Bu vazifenin meşruluğuna delil olarak genellikle şu hadis zikredilir: “Ebû Hureyre’nin rivayet ettiğine

göre Hz. Peygamber, Cibril’in kendisine gelerek şunları söylediğini nakletti: ‘Dün gece sana geldim. Eve girmeme engel olan içerideki bir adam heykeli, üzerinde resimler bulunan bir perde ve bir köpek-ti. Evdeki heykelin kafasının koparılıp ağaç gibi olmasını, perdenin kesilip yere serilen iki yastık ya-pılmasını ve köpeğin çıkarılmasını emret’. Resûlullah (a.s.) bu dediklerini aynen yaptı”. Bu hadis ve kaynakları hakkında bkz. İbn Teymiye, Hisbe, s.64.

21 İhtisab ve muhtesibin görevleri hakkında geniş bilgi için bkz. Cengiz Kallek, “Hisbe”, DİA, XVIII, s.133-5.

22 Menoret, s.119; Hegghammer and Lacroix, s.106-7. Sözü geçen hadise, 320/930’lu yılların başında Bağdat’ta vuku bulan ve tarihe Hanbelî Fitnesi olarak geçen olayları bize hatırlatmaktadır. Çok daha büyük çaptaki bu olaylar, Hanbelî âlim ve lider İmam Berbehâri’nin (ö.329/941) başında olduğu gru-bun ihtisab vazifesini icra adına evlere, dükkânlara baskınlar düzenleyip adam dövme, yağmalama, eşya tahrip etme gibi eylemlerde bulunmalarıyla meydana gelmişti. Söz konusu dinî aşırılık ve bunun sebep olduğu anarşik ortamın sona erdirilmesi için Halife Razî Billâh bir manifesto yayınlayarak Hanbelîliği İslam dışı ilan etmek durumunda kalmıştı. Geniş bilgi için bkz. Muhyettin İğde, İmam Berbehârî ve Ekolü, basılmamış yüksek lisans tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2008, s.65-72.

Page 9: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Selefiliğin Yakın Tarihinden Önemli Bir Yaprak: Cuheymân El-Uteybî Ve Cemaati

29

29

bir âlimdi. Hem üniversitede hocalık hem de Mescid-i Nebevî’de vaizlik yapan Cezâirî’nin Cemaat-i Tebliğ’le irtibatlı birisi olduğu bildirilmektedir.23 Cemaat kendisine, karar alma ve yürütme yetkisine sahip resmi bir idareci seçmemiş; bu-nun yerine beş veya altı kişilik bir şura meclisinin kararına göre hareket etmeyi tercih etmişti. Hegghammer ve Lacroix bu faaliyetlerin resmi kurumlara bağlı çalı-şan âlimlerce desteklendiğinden bahisle; bu desteğin arkasında, Suud otoritelerinin öğrenciler arasında gücü gittikçe artan Cemaat-i Tebliğ ve İhvânü’l-Müslimîn gibi yabancı orijinli cemaatleri devreden çıkarma gayesinin yattığını bildirmektedir.24 1960 ve 1970’lerde çeşitli Selefi kesimlerin bu cemaatlere yönelik öykünmeleri ve karşılıklı etkileşimler sonraki yıllarda büyük ölçüde kesilecek; özellikle resmi ulema denilen çevre 1990’lı yıllardan itibaren bu organizasyonlarla kendisi arasına kalınbir çizgi çekecektir.25 İhvânü’l-Müslimîn’in radikal siyasi kimliği ile Cemaat-i Teb-liğ’in tasavvufi karakterini bu ayrışmanın ana sebepleri olarak görmek gerekir.

İhvân Evleri (Buyûtü’l-İhvân) denen Medine’deki konutlar Selefî Muhtesib Cemaati’nin buluşma ve görüşme yerleriydi. Bunlar ayrıca cemaatin idare merkez-leri olarak da işlev görürdü. Düzenli verilen derslerden başka Şeyh Amûdî, Şeyh Aşmavî gibi yurtdışından gelen meşhur âlimlerin bu mekanlarda verdikleri periyo-dik konferanslar ilgiyle karşılanırdı. Cemaat Mısır’ın köklü Selefi organizasyonla-rından Cem‘iyyetü Ensâri’s-Sünneti’l-Muhammediyye ile işbirliği kararı alarak bu cemiyetin yayın organı olan Tevhid dergisinin Suudi Arabistan’daki abone ve dağı-tım işlerini üstlenmişti. Hint ülkesinin Ehl-i Hadîs adlı büyük Selefi cemaati de diğer bir kardeş teşkilattı. Mekke’de sâkin Selefi şeyh Bedî‘uddîn es-Sindî (ö.1995), Muhtesib Cemaati’nin bir başvuru mercii olmasının yanında, Pakistan Ehl-i Ha-dis’iyle cemaatin irtibatını sağlardı.26

1970’lerin ortalarına doğru Selefi Muhtesib Cemaati’nin etki alanının bir hayli genişlediğinden bahsedilmektedir. Mekke, Cidde, Taif, Ebha, Hail, Riyad, Bureyde ve Demmam gibi önemli merkezlerde şubeler açan teşkilat, çeşitli icra birimleriyle faaliyet gösteriyordu. Bunlardan birisi, bir dönem Cuheymân’ın riyase-tini üstlendiği tebliğ ve davet kıtalarının organizasyonunu yapan birimdi. Tebliğci-lerin gidiş gelişleri, barınmaları ve diğer ihtiyaçları bu birimin sorumluluğundaydı.Vaaz ve nasihat için bir köyden diğer köye koşturan ekiplere el-musâfirûn el-cevvâlûn (sürekli dolaşan yolcular) denirdi.27 Hac mevsimlerinde Mekke ve Medi-ne’de kurdukları davet çadırlarında ise çok daha geniş bir kesime seslerini duyurma

23 Şeyh Cezâirî’nin el-Kavlü’l-Belîğ fî Cemâ‘ati’t-Teblîğ adlı eseri, Suudi Selefiyyesinde pek rastlanmaya-

cak bir şekilde Cemaat-i Tebliğ’i müdafaa eden bir eserdir. Şeyh Hamûd et-Tüveycirî (ö.1992) bu ese-re el-Kavlü’l-Belîğ fî Tahzîr min Cemâ‘ati’t-Teblîğ (Riyad, 1414) adıyla bir reddiye yazmıştır.

24 Hegghammer and Lacroix, s.106-7; et-Turayfî, “25 ‘Âmen ‘alâ Hâdiseti’l-Harem, I”, er-Riyâd: 10 Mart 2004.

25 Çağdaş Selefiyyenin en büyük imamlarından sayılan Bin Bâz, Elbânî ve Muhammed b. İbrahim Âl eş-Şeyh’in Tebliğ Cemaati’ni kınadıkları ve onların peşinden gidilmemesi ikazında bulundukları fetvala-rı için bkz. Rabee b. Haadee al-Madkhalee, The Sayings of the Scholars on Jamaa’at ut-Tableegh,www.salafipublications.org, no: GRV020003, s.1-4.

26 Munazzama, Dimâun fî’l-Ka‘be, s.56; Büyükkara, Suudi Arabistan ve Vehhabilik, s.198; Hegghammer and Lacroix, s.108.

27 Hegghammer and Lacroix, s.107.

Page 10: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Mehmet Ali Büyükkara

30

30

imkanı buluyorlardı.28 Huzeymî’nin verdiği malumat, cemaatin sosyo-ekonomik çehresini de açığa çıkarmaktadır. Mensupların çoğunluğunu bekar erkekler teşkil ediyordu. Evli olanlar da vardı ancak kadınların cemaatte doğrudan yerleri bulun-mamaktaydı. Yaş skalası ise 16’lı, 17’li yaşlardan 40’lı yaşlara kadar uzanıyordu ama ekseriyet 20’li yaşlardaki gençlerden oluşuyordu. Bedevi kökenli olup yeni şehirleşmiş kişiler ve oturum izni almış çoğu Yemenli yabancı uyruklu işçi ve öğ-renciler, cemaate en fazla teveccüh eden sosyal kesimlerdi. Mensupların neredeyse genelinin gelirleri düşük seviyelerdeydi.29

Selefi Muhtesib Cemaati’nin yakın temas halinde olduğu âlimler Bin Bâz, Cezâirî ve Cem‘iyyetü Ensâri’s-Sünne’nin Mısırlı şeyhlerinden ibaret değildi. Ce-maati yakından bilen kişiler Nâsırüddîn el-Elbânî’nin (ö.1999) etkisinden önemle bahsetmektedirler.30 20. yüzyılın en büyük hadis âlimlerinden sayılan Arnavut asıllışeyh Elbânî’nin meşhur Sıfatu Salâti’n-Nebî’si, cemaatin namaz kılış şeklini belirle-yen bir rehber kitap hüviyetindeydi. Her ne kadar Elbânî çağdaş Selefiyye’nin en büyük imamlarından birisi olsa da, onun hadis tercih ve yorumlarına dayanan akidevî ve fıkhî konulardaki çeşitli görüşleri, akranı olan ve yine onun kadar mute-ber sayılan bazı Selefi âlimlerin tenkitlerine maruz kalmıştı.31 Bu yüzden Muhtesib Cemaati’nin bazı pratikleri Medine’nin ilmî çevresinde kabul görmüyor, aykırıbulunuyordu. Mesela orucun, güneşin batmasıyla değil de gün ışığının kaybolma-sıyla açılacağını düşündüklerinden, pencereleri kapalı bir odada oruçlarını açmayıbekliyorlardı. Ayakta sandalet olduğu halde namaza durulabileceğini kabul etmele-ri, cemaatle namaza gittiklerinde Mescid-i Nebevî’de lüzumsuz sürtüşmelere yol açıyordu. Belki de bu farklılıklarını rahatsız edilmeden uygulamak gayesiyle ce-maat Beytü’l-İhvân’ın içinde bir mescit tesis etti. Bidat saydıkları için mescitlerine mihrap yapmadılar. Söz konusu tutum ve davranışlar cemaatin marjinalleşmeye doğru yürüyüşünün belki ilk adımlarıydı.

Bu farklılaşmada Yemen asıllı ünlü Selefi âlim Mukbil el-Vâdi‘î’nin (ö.2001) de sorumluluğu olduğu düşünülmekteydi. Cemaat üzerinde ağırlığı olduğu bilindi-ğinden, cemaat mensuplarının aykırı hareketlerinden sorumlu tutulmuş ve Medi-ne’nin önemli âlimlerinden Şeyh ‘Atiyye Muhammed Sâlim (ö.1999) ve Şeyh Ömer Muhammed Fellâte (ö.1999) tarafından çağrılarak problemli görülen on iki mesele hakkında sorguya çekilmişti.32 Elbânî ve Mukbil gibi âlimler, Vehhabî gele-neğin genel kabul görmüş fikir, amel ve fetvalarına uyma hususunda Bin Bâz ve 28 Et-Turayfî, “25 ‘Âmen, II”; Hegghammer and Lacroix, s.120 (dipnot: 29). 29 Hegghammer and Lacroix, s.107-8, 120 (dipnot: 22, 24, 26, 27); Menoret, s.119. 30 Bkz. ez-Zâyidî, “Rub‘u Karn, II”, eş-Şarku’l-Evsat: 25 Şubat 2004; Hegghammer and Lacroix, s.108;

Menoret, s.120. 31 Mesela Şeyh Elbânî’nin Sıfatu Salâti’n-Nebî adlı kitabına Hamûd et-Tüveycirî, et-Tenbîhât ‘alâ Risâle-

ti’l-Elbânî fî’s-Salât adlı bir reddiye yazmıştır. Yine onun Kıyâmu Ramazân adlı eserine Şeyh İsmail b. Muhammed el-Ensârî, Tashîhu Salâti’t-Terâvih ‘İşrîne Rek‘a ve’r-Red ‘alâ el-Elbânî fî Tad‘‘îfih adlı risale-siyle karşılık vererek teravih namazının sekiz değil yirmi rekat olduğunu savunmuştur. Şeyh ‘Atiyye Sâlim’in Ekser min Elf ‘Âm fî Mescidi’n-Nebî adlı aynı konuda yazılmış kitabı da Elbânî’ye reddiye ma-hiyetindedir.

32 Şeyh Mukbil’in el-Mahrec mine’l-Fitne adlı eserinden naklen bkz. Hegghammer and Lacroix, s.108. Huzeymî de, Medine’de Şeyh Mukbil’den ders aldıklarını bildirmektedir, bkz. “el-Hâribûn ilâ’t-Tetarruf”. Şeyh Mukbil el-Vâdi‘î ve bağlantıları hakkında daha geniş bilgi için bkz. François Burgat, Islamism in the Shadow of al-Qaeda, İng. çev. P. Hutchinson, Austin, 2008, s.22-7.

Page 11: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Selefiliğin Yakın Tarihinden Önemli Bir Yaprak: Cuheymân El-Uteybî Ve Cemaati

31

31

İbnü’l-Useymîn33 gibi Suudi asıllı âlimler kadar özenli değildiler. Tamamen hadis merkezli düşünüyorlardı. Hanbelî ya da Vehhabî âlimlerin daha önceki yorumları,onların nazarında hadisler karşısında önemini kaybediyordu.

Adı geçen âlimlere olan bu yakınlığın Muhtesib Cemaati üyelerinde dini me-selelerin yorumlanması konusunda bir özgüven yarattığı değerlendirmesi yapıl-maktadır.34 Bilhassa 1975’ten sonra Cuheymân’ın riyasetinde hüm ricâl ve nahnü ricâl (onlar neyse biz de o’yuz) felsefesiyle ulemadan tamamen uzaklaşacak olan grubun,35 hem dini hem de siyasi konularda genel kabulleri eleştirme cesaretinde hadis temelli yaklaşımın etkisi yadsınamaz. Menoret’in haklı tespitiyle, bu bakış açısıyla cemaat Suudi müftülerle sıradan müminler arasındaki engelleri kaldırmak-la kalmamış; büyük âlimler ile onların öğrencilerinin din adına konuşma tekellerini de bu vesileyle kırmıştı.36 Bu yeni durum, muhatap oldukları kitlenin önünde Kur’an ve hadis orijinli olması şartıyla ulemayı referans vermeden çok daha serbest şekilde konuşma hakkını kendilerine veriyordu. Diğer taraftan, Elbânî ve Mukbil’in İslamî duruşları nedeniyle yaşadıkları ülkelerde takibata uğramaları, vatanlarınıterk etmek zorunda kalmaları ve belli bir düzeyde de olsa İslamcı kesimlerle süren irtibatları, ilk başlarda Muhtesib Cemaati nazarında onları diğer Selefi ulemadan daha imtiyazlı bir yere yerleştirmiş olabilir.

CUHEYMÂN’IN SELEFÎ MUHTESİB CEMAATİ’NDEN KOPUŞU VE YENİ İHVÂN’IN DOĞUŞUCuheymân el-Uteybî hakkında elimizde bulunan ve daha çok Munazzama,

Rifat Seyyid Ahmed ve Dr. S. Uteybî kaynaklı malumattaki bazı detaylar,37 yeni bilgiler ışığında tashih edilmek durumundadır. 1936 doğumlu olan Cuheymân’ın, Riyad ile Mekke arasında Uteybe kabilesinin yerleşim yerlerinden birisi olan el-Arcâ’da dünyaya geldiği biliniyorken, onun hakiki doğum yerinin burası değil Sâcir olduğu bildirilmektedir. El-Arcâ gibi Sâcir de Uteybe kabilesine ait eski hicrelerden birisiydi. Babası Muhammed b. Seyf bir İhvân mensubuydu. “Din kardeşleri” an-lamında İhvân adını taşıyan bu teşkilat, Necd bölgesinin başıbozuk göçebe kabile-lerini iskana geçirmeyi amaçlayan bir projenin ürünüydü. Suudilerin üçüncü devle-ti olan Suudi Arabistan’ın kurucusu Abdülaziz İbn Suud (ö.1953), hicre (din uğru-na hicret edilen yer) adı verilen kolonilerde topladığı bedevilere tarım yapmayıöğreterek onları toprağa bağlamıştı. Hayvanlarını satıp göçebeliği bırakarak hicrele-re yerleşen İhvân, İbn Suud’un gönderdiği Vehhabî hocalar tarafından dinî eğitim-den geçirildiler. “Müminlerin emiri” olarak İbn Suud’a biat eden teşkilat mensupla-rı, onun riyasetinde savaşarak Suudi Arabistan’ı bugünkü sınırlarına ulaştırdılar. Ancak bu fetih harekatını ‘harp yurdu’ saydıkları Kuveyt, Irak, Ürdün gibi ülkelere 33 Muhammed b. Sâlih İbnü’l-Üseymîn et-Temîmî 1926’da Necd’in Uneyze şehrinde doğdu. İmam

Muhammed Üniversitesi’ne bağlı Kasîm Şeriat Fakültesi’nde akaid okuttu. Büyük Âlimler Heyeti üyeliği ve Uneyze Cami-i Kebîr imam-hatipliği vazifelerinde de bulunan İbnü’l-Üseymîn 10 Ocak 2001’de vefat etti.

34 Bkz. ez-Zâyidî, “Rub‘u Karn, II”; et-Turayfî, “25 ‘Âmen, I”. 35 Bkz. el-Huzeymî, “Nakdü’l-Fıkhi’l-‘Âmmî”. 36 Menoret, s.120. 37 Bkz. Büyükkara, Suudi Arabistan ve Vehhabilik, s.197; a.mlf., Geçmişten Günümüze Kâbe’nin İşgal Tarihi,

s.97-8.

Page 12: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Mehmet Ali Büyükkara

32

32

de taşımak isteyince İbn Suud’un engeliyle karşılaştılar. Bu ülkeleri mandasında tutan İngiltere’yle iyi ilişkilerinin bozulmasını istemediği için genişlemeyi durdu-ran İbn Suud’a bazı İhvân reisleri isyan etti. İçlerinde Uteybe reisi Sultan İbn Bicâd’ın da bulunduğu söz konusu muhalif İhvan birliklerine karşı 30 Mart 1929 günü Sebile’de zafer kazanan İbn Suud, müteakip yıl içinde bu teşkilatı tamamen tasfiye etmiştir.38

Şimdiye kadar, Cuheymân’ın dedesi Seyf’in de Uteybeli isyancılar arasında bulunduğu, İbn Bicâd’ın emrinde İbn Suud’a karşı Sebile’de savaştığı ve öldürüldü-ğü bilinmekteydi.39 Ancak Huzeymî, Sebile savaşına iştirak eden kişinin dede Seyf değil, baba Muhammed b. Seyf olduğunu bildirmektedir. Cuheymân’ın babasısavaştan sağ çıkmış ve 1972 yılına kadar yaşamıştır.40 Babasının İhvân ve Sebile ile alakalı iyi veya kötü hatıralarının oğlu Cuheymân üzerinde büyük tesir bıraktığı kesin gibidir. Risalelerinde, İhvân’a ettiği ihanetten dolayı İbn Suud’u ağır bir dille suçlayan Cuheymân, riyasetini üstlendiği cemaate de İhvân adını verecektir.41

Cuheymân hakkında tashih edilmesi gereken diğer yanlış bilgi, onun Medi-ne İslam Üniversitesi’nin kayıtlı öğrencisi olduğu bilgisidir. Oysa o ilkokulu biti-rememişti. Erken bir yaşta Suudi Milli Muhafızları’na katılarak bu askeri birliğe on sekiz yıl hizmet etmişti. Muhtemelen, dinen gayri meşru addettiği Suudi devleti-nin bir kurumunda çalışmak istememesi nedeniyle Kasîm’deki görevinden ayrılmış ve Medine’ye gelerek Dârü’l-Hadîs medresesine kaydolmuş, bir süre buradaki ders-leri takip etmeye çalışmıştı.42 Bu süreçte Muhtesib Cemaati’yle birlikte olmuş, üst şura heyetinde kendine yer bulamasa da, cemaatin gönüllü tebliğcilerinin gidişgelişleri, barınmaları ve diğer ihtiyaçlarını karşılayan davet kıtalarının organizas-yonunu üstlenmişti. Cemaatin 1976 yılı hac mevsiminde Mina’da kurduğu tebliğve davet çadırında, programlı konferanslar vermek için çağrılan Şeyh Elbânî’yle olan Cuheymân’ın yakın teması ve diyalogları bazı cemaat mensuplarının dikka-tinden kaçmamıştı.43

Ne Elbânî ile Mukbil’in ne de Bin Bâz’ın, Selefi Muhtesib Cemaati’nin Cu-heymân el-Uteybî eliyle aşırılığa yöneleceğini öngördüklerini sanmıyoruz. Katıtutumları, polemikçi üslupları, genel kabullere ve pratiklere ters şekilde ibadetlerini edâları, cemaat hakkında yükselen başlıca şikayet konularıydı ve bu şikayetler öteden beri adı geçen âlimlerin başını ağrıtmaktaydı. Bazı cemaat üyelerinin 1965 yılında cadde ve vitrinlerdeki resim ve mankenleri tahrip etmeleriyle gelişen olayla- 38 İhvân’ın kuruluşu ve hicreler hakkında geniş bilgi için bkz. Büyükkara, Suudi Arabistan ve Vehhabilik,

s.48-62. Sebile savaşı ve sonuçları hakkında bkz. a.g.e., s.126-131. 39 Bkz. Büyükkara, a.g.e., s.197. 40 Ez-Zâyidî, “Rub‘u Karn, I”, eş-Şarku’l-Evsat: 24 Şubat 2004; Hegghammer and Lacroix, s.109; Trofi-

mov, s.18, 267. 41 Bkz. Cuheymân el-Uteybî, Resâilü Cuheymân el-Uteybî, haz. ve thk. Rifat S. Ahmed, Kahire, 1988,

s.89-91, 96, 171, 176. 42 Dârü’l-Hadis’in İslam Üniversitesi’yle bağlantılı bir alt eğitim kurumu olması, bu yanlış malumatın

muhtemel sebebidir. Diplomasızlığı nedeniyle Cuheymân’ın üniversiteye kayıt olması mümkün de-ğildi. Huzeymî kaynaklı bu bilgi için bkz. ez-Zâyidî, “Rub‘u Karn, I”; Hegghammer and Lacroix, s.109.

43 Huzeymî kaynaklı bu malumat için bkz. et-Turayfî, “25 ‘Âmen, I”; Hegghammer and Lacroix, s.120 (dipnot: 29).

Page 13: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Selefiliğin Yakın Tarihinden Önemli Bir Yaprak: Cuheymân El-Uteybî Ve Cemaati

33

33

rın benzerleri 1975 sonrasında da birkaç defa tekrarlandı. Üzerinde Kral Halid’in fotoğrafı bulunan afişler de yırtılanlar arasındaydı. Hatta cemaatin bazı genç men-supları, otoyollara çıkıp üzerlerinde deve resimleri bulunan trafik levhalarını elle-rindeki spreylerle karalamayı sevaplı bir iş addetmişlerdi.44 İçlerinde cami ve mescit-lerde gönüllü denetçilik yapanlar da vardı. Huzeymî’nin naklettiğine göre, Mescid-i Haram’da Yahudilik-Hıristiyanlık üzerine verdiği bir derste elindeki Kitâb-ı Mu-kaddes’in kritiğini yapan İranlı bir molla bazı cemaat üyelerinin hedefi olmuştu. Muharref bir kitabın Mescid’de okunmasını şikâyet konusu yapan cemaat men-supları Harem yönetimine yaptıkları baskılarla mollanın derslerinin iptal edilmesi-ni sağladılar. Diğer olayda ise bu kez şikayet edilenler kendileri oldu. Mescid-i Ha-ram’da İbn Hazm’ın dört mezhebi tenkit ettiği kitabını okutan hocaları, hemen yanlarında Hanefî eserleri tedris eden talebe grubuna sık sık küfürlü sözlerle taciz-de bulunuyordu. Hanefî talebelerden gelen şikâyet üzerine Muhtesib Cemaati’nin hocasını yanına çağıran Harem imamı İbn Sübeyl, benzer bir olayın bir daha teker-rür etmemesi için ona lazım olan uyarıları yaptı.45

Cemaat mensuplarının söz konusu tutum ve eylemlerine dozu gittikçe ar-tan devlet ve kraliyet karşıtlıkları da eklenince ulemanın doğrudan devreye girmesi bir mecburiyet halini aldı. Şeyh Cezâirî başkanlığındaki Medineli ulema heyeti, cemaat merkezi olarak kullanılan Beytü’l-İhvân’a bir ziyaret tertip etti. Beytü’l-İhvân, cemaatin belki de farkında olmadan toplumdan kendisini soyutlayıp sığın-dığı ve huzur bulduğu bir mekana dönüşmüştü. Namazlar burada kılınıyor, başka camilere gidilmiyordu. Riyaller üzerindeki Suud krallarının resimlerinin şer’î olup olmadığı gibi hayli enteresan meseleler saatlerce ve belki de günlerce bu mekanda tartışılıyordu. Âlimler büyük umutlarla başlattıkları bu hareketin marjinal bir hizi-be dönüşmüş hâlihazırdaki durumundan hiç memnun değildiler ve bunun sorum-lusu olarak gördükleri Cuheymân’ı nasihat ve ikazlarıyla yola getirerek olumsuz gidişata müdahale etmek istediler. 1977 yılı yaz mevsiminin sonunda gerçekleşen söz konusu toplantıdan, Şeyh Mukbil’in arabulucu çabalarına rağmen olumlu bir netice çıkmadı. Bilakis Muhtesib Cemaati ikiye bölündü. İlk kurucular ve onlarla birlikte olanlar Şeyh Cezâirî’yle devam ederlerken; içlerinde Huzeymî’nin de bu-lunduğu gençlerden oluşan çoğunluk Cuheymân’ın etrafında toplandı.46 Cu-heymân, İhvân adını verdiği ve liderliğini üstlendiği bu grupla başka bir mecraya doğru yol alacaktır.

CUHEYMÂN’IN GİZLENİŞİ VE HAREM İŞGALİYLE SONUÇLANAN SÜREÇ Muhtesib Cemaati’nin bölünmesinin üzerinden çok zaman geçmeden yeni

İhvân üyelerinin silahlandıkları yönünde Cuheymân’a husumeti olan bazı eski dava arkadaşlarının yaptığı ihbarla başlatılan polis operasyonu, onun Harem işga-line kadar sürecek olan gizleniş döneminin başlangıcı olmuştur. Operasyonu önce- 44 Huzeymî, “el-Hâribûn ilâ’t-Tetarruf”; Hegghammer and Lacroix, s.11 (dipnot: 17); ez-Zâyidî, “Rub‘u

Karn, I”; et-Turayfî, “25 ‘Âmen, II”. 45 Menoret, s.122. 46 Toplantı hakkında bkz. el-Huzeymî, “eş-Şebâb mine’t-Temerrüd ilâ’t-Tâ‘ati’l-‘Amyâ”; Hegghammer

and Lacroix, s.108-9. Bazı farklılıklarla ayrıca bkz. Trofimov, s.32-3.

Page 14: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Mehmet Ali Büyükkara

34

34

den haber alan Cuheymân, biri Huzeymî iki adamıyla Medine’den ayrılıp çöle kaçmış fakat yirmi beş ya da otuz kadar arkadaşı tutuklanmaktan kurtulamamıştı.Huzeymî’nin tanıklığına başvuran kaynaklar olay için farklı tarihler vermektedir-ler. Tarihlemenin önemi, Cuheymân’ın özgün fikirlerini yansıtan risalelerinin (Resâilü Cuheymân el-‘Uteybî) ne zaman ortaya çıktığının tespiti ile alakasındadır. Operasyonun 1977 yılı Aralık ayında vuku bulduğunu bildiren Hegghammer ve Lacroix’e göre Resâil, olayın akabindeki gizleniş devresinde yazılıp çoğaltılmıştır. Zâyidî ise 1978 yılına işaret etmektedir. Trofimov da 1978 ilkbaharının sonunu tarih olarak vermektedir ve onun kaydına göre tutuklama kampanyası Resâil’in basılıp dağıtılmasının sonrasında gerçekleşmiştir.47 Şeyh Bin Bâz’ın en azından bazırisaleleri gördüğü ve onay verdiği bilgisi dikkate alındığında,48 Cuheymân’ın muh-temelen Muhtesib Cemaati’nden daha ayrılmadan bunları yazmaya başladığı fakat bir kısmını daha sonra kaleme aldığı öne sürülebilir. Bölünmeden sonra Bin Bâz ile Cuheymân’ın ilişkisinin kopma noktasına geldiğini tahmin etmek zor değildir. Bin Bâz’ın, Cuheymân ve arkadaşlarının aşırılıkları sürer ise onlar aleyhinde fetva ya-yınlayacağı tehdidinde bulunduğu nakledilmektedir.49 Ayrıca Resâil’in bazı bölüm-lerinde Suud hanedanına verdiği destekten ötürü Bin Bâz kınanmaktadır.50 Bu ma-lumat ışığında şu neticeye varmak mümkündür: Resâil’in tümü Bin Bâz’ın onayın-dan geçmemişti. Siyasi konuları içermediği için onay alan kısımların ilk baskıları-nın üstlerine onun onayını gösteren kaşeler vurulmuştu.51 Beytü’l-İhvân’a yönelik operasyonların arkasında, alınan ihbarların yanı sıra Resâil’in illegal yollardan bası-lıp dağıtılışı da etkili olmuştu. Hegghammer ve Lacroix, Resâil’in ortaya çıkışıyla birlikte 1978 yılı sonunda ikinci bir tutuklama dalgasının geldiği bilgisini vermek-tedir. Şeyh Mukbil de tutuklananlar arasındadır ve risalelerin asıl yazarı olmakla suçlanmaktadır. Üç ay hapis yattıktan sonra sınırdışı edilerek ülkesi Yemen’e gön-derilir.52

Söz konusu risaleler Cuheymân’ın düşünce dünyasını en yalın şekilde yan-sıtan kaynaklardır.53 O belki de yazı yazmadaki özrü ya da bir sıkıntısından dolayıiki adamına imla etmek suretiyle bu eserini tamamlamıştı. Bunlardan birisi, cema-atin daha sonra mehdi kabul edeceği Muhammed el-Kahtânî idi. Risaleler daha sonra Kuveyt’te basıldı. Dinî yayınevleri kabul etmeyince, solcu Suud muhalifleri-nin elindeki Dârü’t-Tâli‘a adlı bir matbaa basım işini üstlenmişti. Uzlaştıkları tek nokta olan rejim karşıtlığı böyle bir işbirliğini mümkün kılmıştı. Resâil’in binlerce 47 Hegghammer and Lacroix, s.110; ez-Zâyidî, “Rub‘u Karn, I”; Trofimov, s.40-1. 48 Bkz. Cuheymân el-Uteybî, Resâil, s.38. 49 Huzeymî kaynaklı bu bilgi için bkz. ez-Zâyidî, “Rub‘u Karn, I” 50 El-Uteybî, Resâil, s.37-8, 82, 93. 51 Huzeymî kaynaklı bu bilgi için bkz. Hegghammer and Lacroix, s.110-1. 52 Hegghammer and Lacroix, s.111; Trofimov, s.39-40. Şeyh Mukbil ile ilgili son anekdot, onun otobi-

yografisi olan Tercemetü Ebî Abdirrahmân Mukbil b. Hâdî el-Vâdi’î (San’a, 2002) adlı eserde geçmekte-dir. Bu terceme-i hâl bazı ihtisarlarla “Biography of Sh. Muqbil al-Wadi’i” başlığı altında İngilizce’ye çevrilmiştir. Bu çeviri için bkz. <http://www.islamlife.com/religion2/component/content/article/70-contemporary-scholars/ 639-biography-of-sh-muqbil-al-wadii> (22/10/2009).

53 Risaleler hakkında geniş bilgi için bkz. Büyükkara, Suudi Arabistan ve Vehhabilik, s.200-1; a.mlf., Geç-mişten Günümüze Kâbe’nin İşgal Tarihi, s.100-3. Risalelerin tümünün Cuheymân’a ait olmadığı belir-tilmektedir, bkz. Hegghammer and Lacroix, s.110; Trofimov, s.40.

Page 15: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Selefiliğin Yakın Tarihinden Önemli Bir Yaprak: Cuheymân El-Uteybî Ve Cemaati

35

35

nüshası kaçak yollardan Suudi Arabistan’a sokuldu ve 1978 ile 1979 yıllarında or-ganizeli şekilde değişik aralıklarla büyük merkezlerde dağıtıldı. Yeni İhvân cemaa-tinin Kuveyt’teki sempatizanları için bu ülkede de dağıtım yapılmıştı. Körfez böl-gesi Selefiyyesinin ve İslamcı hareketin önde gelen simalarından Abdurrahmân Abdülhâlık’ın, 1978’in sonlarında el-Vatan gazetesinde Cuheymân’ın görüşlerini ele alan eleştirel makaleler yazdığı bildirilmektedir.54 Dışarıdan birisi olan Abdülhâlıkrisalelerin muhtevasını onlara reddiye yazacak kadar iyi tanıyordu. Ancak Kadir gecesinde Harem-i Şerîf’te bunların dağıtımını yapan Huzeymî’nin itirafına bakı-lırsa, kırmızı soğan çuvalları içerisinde binbir zorlukla ve gizlilikle taşıyıp getirdik-leri bu kitapların hangi konuları ihtiva ettiğini ne o ne de arkadaşları doğru dürüst biliyordu.55

Resâil’ine baktığımızda Cuheymân’ın söyleminin belli başlı karakterlerinin, dini literalizm, hadis merkezli metinsel dogmatizm ve dışlamacılık olduğu görül-mektedir. Sünnet, âsâr, bidat, cahiliyye, selef, ehl-i sünnet gibi daha çok Selefî ge-lenekçi dilin vurgu yaptığı kavramlar Resâil’in muhtevasının ana dokusunu oluş-turmaktadır. Bu kavramların tepkici bir üslupla işlenmesi diğer bir özelliktir. Ke-lam ve fıkıh mezheplerini bidat sayan Cuheymân, dini öğrenip yaşamak için doğ-rudan hadis kitaplarına başvurulması gerektiğini söylemekte, bu hususta okumuşile cahil müslüman arasında bir farkın bulunmadığını belirtmektedir.56 Kitaplarıngünümüzde sağladıkları kolaylıkları kabul etmesine rağmen; eskilerin (Selef’in) ilim alma şekli olan hoca ile talebenin yüz yüze diz dize ders yapma usulünü ideal öğretim metodu olarak görmekte ve müslümanları bu şekilde tedrise teşvik etmek-tedir.57

Cuheymân’a göre, bir devlet başkanının şu üç özelliği taşıması durumunda ancak müslümanların kendisine itaati vacip hükmünü alır: Müslüman olmak, Kureyş soyundan gelmek ve şer‘î hükümlerle idare etmek. Bunlar onda yoksa itaat borcu müslümanlardan düşer; hatta ona biat etmek caiz olmaz. Bu idarecilerden uzak durmak, uygulamalarına ortak olmamak gerekir.58 Bilhassa âlimler bu konuda çok titiz davranmalıdırlar. İkaz ve nasihat vazifelerini yerine getirmelidirler.

Oysa Cuheymân’a göre günümüz âlimleri bu evsafta değildiler. Bir kısmı ke-şişler gibi dünyadan el etek çekmekte; diğer kısmı ise kötü yöneticilerin emri altına girip dünyalık peşinde koşmaktadırlar. ‘Kötü âlimler’ olarak vasıfladığı bu kimseler zalim yöneticilerin idarelerini meşrulaştırmaktadırlar. Cuheymân onlar hakkında şöyle der: “İblis’in eğer bir devleti olsaydı, kendisine âlimler ve hatipler bulur, onla-ra diploma, makam ve maaş verirdi. Onlar da konuştuklarında İblis’in saltanatına dokunmayacak şeylerden bahsederlerdi”.59 Ülkelerinin büyük âlimleri de bu kötü

54 Hegghammer and Lacroix, s.111. Abdülhâlık’ın bu makalelerden bir kısmını daha sonra kaleme aldığı

Dirâse fî’l-Velâ ve’l-Berâ (Benhâ, 1401) adlı eserinde bir araya getirdiği belirtilmektedir. 55 El-Huzeymî, “eş-Şebâb mine’t-Temerrüd ilâ’t-Tâ‘ati’l-‘Amyâ”. 56 El-Uteybî, Resâil, s.407-416, 434-9. 57 El-Uteybî, a.g.e., s.434. 58 El-Uteybî, a.g.e., s.67-70, 159-160. 59 Dr. S. Uteybî’den naklen bkz. Sevra fî Rihâbi Mekke, s.27. Ayrıca bkz. el-Uteybî, Resâil, s.36, 61, 83.

Page 16: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Mehmet Ali Büyükkara

36

36

özelliklere sahiptir ve Cuheymân ilim tahsili ve fetvâ alma hususunda cemaatinin kendi içinde kalması, kendi kendine yeterli olması gerektiğini düşünmektedir.60

Soyutlanma Cuheymân’ın dava pratiğinde sadece ilim tahsilinde başvurulan bir yöntem değildir. Ona göre tebliğ ve davet öncelikle açıktan yapılmalı, tüm dini hakikatler bütün yalınlığıyla açığa vurulmalıdır. Fakat toplum bu uyarılara kulak asmazsa, küfür ve isyanda ısrarcı olursa ikinci bir aşamaya, teberri yani soyutlan-ma aşamasına geçmek gerekir ve bunun için hicret etmek vacip olur. Üçüncü ve son aşama ise müminlerin kâfirlerle olan sıcak karşılaşması, yani kıtâl ve cihâddır. Bu aşamaların sırasına riayet edilmeli, biri uygulanıp yaşanmadan aceleyle diğerine geçilmemelidir. Zira müminlerin zaferi, ancak peygamberlerin gösterdiği bu aşama-lı sürecin sonunda gerçekleşir.61 Muhtemelen Cuheymân, Muhtesib Cemaati’yle birlikte olduğu yılları cehrî davet dönemi olarak değerlendirmekteydi. Bu cemaat-ten kopuş, operasyonlar ve çöle çekiliş dönemi ise teberrî dönemi sayılmaktadır. Haricilik ile suçlandıklarından, dinde aşırılıkla suçlanıp hapisle tehdit edildiklerin-den bahsetmekte, cemaatinin durumunu, hangi kötülüğe maruz bırakılacağı kar-deşlerinin insafına kalmış olan Hz. Yusuf’un haline benzetmektedir.62

İslam ülkelerinin yöneticilerini ve tabii ki Suudi kraliyet idaresini Nasihat Risalesi’nde sert sözlerle kınayan, zulüm ve fasıklıkla suçlayan Cuheymân, bu ten-kitlerini daha ileri götürerek tekfir sınırına taşımamıştır. Günah ve zulümleri ne-deniyle biat edilmeyi şer’an hak etmemeleri bu yöneticilerin kâfir oldukları mana-sına gelmez. O, Ehl-i Hadis geleneğinin klasik yaklaşımını izleyerek, namaz kıldık-ları müddetçe bu yöneticilere küfür ithamında bulunulmayacağını ve dolayısıyla isyana kalkışılmayacağını belirtmektedir. Yapılması gereken, onlara iyiliği tavsiye edip kötülüklerini önlemeye çalışmaktır.63 Umumi tekfir ve toplu hicret pratikleriy-le Tekfir ve Hicret Cemaati olarak şöhret bulan Mısırlı Şükrî Mustafa’ya bağlıCemaatü’l-Müslimîn’in bazı üyelerinin 1976-1977 yıllarında haklarındaki takibat-tan kaçmak ve hicret gayesiyle Suudi Arabistan’a geldikleri ve Cuheymân’ın cema-atiyle irtibata geçtikleri bilinmektedir. Hatta Abdullah el-Mısrî diye bilinen bir tekfircinin çabalarıyla Muhtesib Cemaati’nden ve Cuheymân’dan bazı kopmalarınolduğu ve bunların Medine’de kendilerine bir mescit açarak ayrı bir yapılanmaya girdikleri belirtilmektedir. Bu krize rağmen Cuheymân’ın umumi tekfir aleyhtarıtutumu değişmemiştir. Özel hazırlanmış bazı teyp kasetlerinin ve özellikle Şeyh Elbânî’nin sohbet ve müzakerelerinin tekfircileri iknada etkili olduğu bildirilmek-tedir. Liderleri Şükrî Mustafa’nın 1977’deki idamı sonrasında el-Mısrî ve arkadaşla-rının tekfirci görüşlerinden tövbe ettikleri ve cemaate katıldıkları haber verilmek-tedir.64

60 El- Uteybî, Resâil, s.37-8. 61 El- Uteybî, a.g.e., s.194, 463-4, 352-5. 62 El- Uteybî, a.g.e., s.94. Cuheymân el-Uteybî’nin fikirleri konusunda geniş bilgi için bkz. Büyükkara,

Suudi Arabistan ve Vehhabilik, s.200-217. 63 El- Uteybî, a.g.e., s.88, 95, 149, 159-160. 64 El-Huzeymî, “et-Tekfîr ve’l-Hicre kemâ ‘Araftuhum”, I ve II. kısım, er-Riyâd: 19 Mayıs 2003 ve 26

Mayıs 2003; et-Turayfî, “25 ‘Âmen, II”. Huzeymî, Cuheymân’ın yanında Harem işgaline katıldığı için idam edilen on Mısırlı’nın Tekfir Cemaati’yle ilgisinin olmadığını söylemektedir, bkz. Hegg-hammer and Lacroix, s.114.

Page 17: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Selefiliğin Yakın Tarihinden Önemli Bir Yaprak: Cuheymân El-Uteybî Ve Cemaati

37

37

Tekfir karşısındaki tutumları böyle olmakla birlikte, teberrâ ve hicret pratik-leriyle Cuheymân’ın İhvân’ı yine de Mısırlı tekfircileri hatırlatan bir yöntemi be-nimsemişti. Devlet memuru olan cemaat mensupları Cuheymân’ın emriyle işlerin-den ayrılmışlar, devlet okullarında okuyanlar eğitimlerini bırakmışlardı. Nüfus kâğıtları ve pasaportlarını da yırtıp atan bu kişiler, gayri meşru saydıkları devletle-riyle tüm bağlarını kesmiş oluyordu.65 Bu bir teberrî (soyutlanma) idi ve bu tavırla-rıyla onlar Hz. Peygamber’in övdüğü gurebâ (garipler/yalnızlar) içinde yer almayıumuyorlardı.66

Cemaatin teberrî edip uzaklaştığı diğer kesim, önceleri sürekli irtibatta ol-dukları büyük Selefi âlimlerdi. Bu âlimlerin ders halkalarına katılmama kararı alan cemaat, bundan sonra ilim tahsilini kendi gayretleriyle yürütmeye çalışacaktır. Başvuru kaynakları ise sahih hadis mecmuaları ve bunların şerhleri ile, belli bir mezhebe göre yazılmamış tefsir kitaplarıydı. Bu yöntemi selef-i sâlihîn’e dayandığı için bereketli bulan Cuheymân şöyle demektedir: “…İçimizden birisi gecenin bir yarısı arkadaşının kapısını çaldığında, ona bir hadisi, bir ayeti veya bir kitabı sor-duğunda, Allah bizleri bu yolla çok daha fazla faydalandırmıştır”.67

Devlete olan bağlılığını kıyasıya eleştirseler bile geniş ilmine olan saygı ve güvenlerinden dolayı irtibatı kesmedikleri Şeyh Bin Bâz’ın da nihayetinde terk edilmesi neticesinde müracaat mercileri kalmayan ve bunu şikayet konusu yapan cemaat mensuplarına Cuheymân’dan gelen cevap ilginçtir. “Allah’tan hakkıyla sakınırsanız Allah size öğretir” (ve’t-tekû’llâhe ve yu‘allimükümullâh) cevabı, demek ki cemaat içerisinde bir tatminkarlık oluşturmaktaydı. Ulemadan uzaklaşmalarınınçok yanlış bir yöntem olduğunu ileride itiraf edecek olan Huzeymî, bunun kanıtıolarak Cuheymân’ın ilmi kifayetsizliğinden söz edecektir. Ona göre Cuheymân, davasının propagandasını büyük şehirlerde yapmamış; bunun yerine köy ve mezra-larda dolaşmayı tercih etmişti. Zira buralarda ona âlim muamelesi yapılıyor, sözleri dinleniyordu. Bu küçük yerleşim yerlerinde onun cehaletini ortaya çıkartabilecek âlimlerin bulunmayışı onu rahatlatıyordu.68

Cuheymân’ın sürekli saklı kaldığı Harem işgaliyle sonuçlanan bir buçuk ve-ya iki yıllık dönemde yeni İhvân cemaati tamamen radikalize olmuş bir hale bürü-necektir. Liderlerinin firar ettiği ilk operasyonda tutuklananlar Bin Bâz’ın araya girmesiyle kısa sürede serbest kalsalar da cemaat üzerindeki takibat sona ermemiş,1978 yılı Kasım ayına rastlayan hac mevsiminde Harem-i Şerîf’teki davet faaliyet-leri nedeniyle yeni gözaltılar gerçekleşmişti.69 Devletin emniyet güçleriyle olan bu karşılaşmalar doğal bir siyasi radikalizasyonu beraberinde getirecektir. Bu aynızamanda şiddet yöntemlerine doğru bir yönelimi de doğuracaktır. Liderliğin sığın-dığı çöl, sınır kaçakçılarından elde edilen her türlü silahın talimi için zaten ideal bir ortam sağlamaktadır. 65 Menoret, s.122. 66 Bkz. el-Uteybî, Resâil, s.58. Söz konusu hadis, Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’indeki (Beyrut, ty., i,

s.184, 398) “İslam garib olarak başladı ve başladığı gibi garib olarak sona erecek. Ne mutlu o garible-re!” hadisidir.

67 Dr. El-Uteybî’den naklen bkz. Sevra, s.269. 68 El-Huzeymî, “Nakdü’l-Fıkhi’l-‘Âmmî”. 69 Trofimov, s.42, 48-50.

Page 18: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Mehmet Ali Büyükkara

38

38

Cuheymân da bu arada mutlakçı bir lider pozisyonuna bürünmüştü. Göz-den uzak oluşu ona belli bir karizma kazandırmıştı. Özellikle genç mensuplar onun gözüne girmek için rekabet halindeydiler. Cemaat hiyerarşisi, çalışkanlık ve liyaka-te göre değil ona yakınlık derecesine göre şekil almaktaydı. Gidişattan mutlu ol-mayıp memnuniyetsizliklerini söz ve hareketlerine yansıtanların ise cemaatte ba-rınmaları zor bir hale gelmişti. Bunlara kesilen ceza, en azından cemaatte önemli vazifelere gelemeyişleriydi. Çocukluk çağlarını henüz bitirmiş gençlerin cemaate katılımlarının önemli sorunlar doğurduğuna dikkat çeken Huzeymî, çoğu kez aile-lerinden kaçarak İhvân’a katılmış olan bu gençlerin peşine düşen anne ve babalarınyaşadıkları perişanlıklardan örnekler vermektedir. Öte yandan, fasıklık ve dalalet-ten takvâya, yahut cehaletten ilme hicret olarak değerlendirilen bu firarlar cemaat-te sevinçle karşılanıyor, bu gençleri metheden şiirler yazılıp toplantılarda okunu-yordu.70

Cuheymân’ın düşüncesinin önemli bir unsuru olan mehdilik, daha önce Muhtesib Cemaati’nin de yer yer gündemini meşgul eden bir konu olmuştur. An-cak Cuheymân ve yeni İhvân’ı, Harem işgalinin yaklaşık bir yıl öncesinden itibaren neredeyse tamamen bu mesele üzerinde yoğunlaşmıştı. Cuheymân’ın “Fitne Olay-ları, Mehdi, İsa Peygamber’in Dönüşü ve Kıyamet Alametleri Hakkındaki Haber-ler” adlı kırk sayfalık risalesi,71 belli ki Resâil içerisinde son zamanlarda üzerinde en fazla çalışılan bir kaynak durumuna gelmişti. Bunun yanı sıra Hamûd b. Abdullah et-Tüveycirî’nin (ö.1992) aynı konuyla ilgili hacimli eserinin İhvân evlerinde en çok okunan kitaplardan birisi olduğu ifade edilmektedir.72 Ayrıca cemaat görmüşoldukları rüyalara da gereğinden fazla önem atfetmekteydi. Rüyalar Cuheymân’a bildiriliyor, o da bunları yorumlayarak cemaatinin geleceği konusunda bazı değer-lendirmelerde bulunuyordu. Bu yorumların büyük kısmı kıyamet alametleri ve beklenen mehdi hakkındaydı. “Sadece salih insanlara gösterilen müjdeci rüyalar” (el-mübeşşirât), bir hadise göre peygamberliğin kırk altı parçasından birisi sayılmak-taydı.73 Bu hadise dayanan Cuheymân, 1979 başından itibaren görülmesi fazlalaş-tığı bildirilen bu rüyaları cemaatinin plan ve programlarını belirleyen yegane kriter olarak değerlendirmeye başladı. Gelinen bu durum İhvân içinde ihtilaf nedeni ola-cak ve aralarında Huzeymî’nin de olduğu bir grup bu yüzden cemaatten ayrılacak-tır.74

70 İçeriden birisi olarak Huzeymî’nin bu tespit ve gözlemleri için bkz. “Nakdü’l-Fıkhi’l-‘Âmmî”; “eş-Şebâb mine’t-Temerrüd ilâ’t-Tâ‘ati’l-‘Amyâ” ve “el-Hâribûn ilâ’t-Tetarruf” başlıklı makaleler. Adı ge-çen son makalesinde Huzeymî, ailesinden kaçarak cemaate katılan bir genç için daha sonra mehdi ilan edilecek Muhamed el-Kahtânî’nin yazmış olduğu uzunca bir kasidenin bazı mısralarını bize ak-tarmaktadır.

71 El-Uteybî, Resâil, s.199-239. Risalenin muhtevası ve Cuheymân’ın bu konudaki görüşlerinin değerlen-dirilmesi için bkz. Büyükkara, Suudi Arabistan ve Vehhabilik, s.213-6; a.mlf., Geçmişten Günümüze Kâbe’nin İşgal Tarihi, s.112-7.

72 El-Huzeymî, “el-Ahlâm mine’s-Surûr ilâ’l-Ğurûr”; ez-Zâyidî, “Rub‘u Karn, II”. Şeyh Tüveycirî’nin söz konusu eseri, İthâfü’l-Cema‘a bi mâ Câe fî’l-Fiten ve’l-Melâhim ve Eşrâti’s-Sâ‘a (2. baskı: Riyad, 1414) adını taşımaktadır.

73 El-Buhârî, es-Sahîh, Kitabü’t-ta‘bîr: 4-5. 74 El-Huzeymî, “el-Ahlâm mine’s-Surûr ilâ’l-Ğurûr”; Hegghammer and Lacroix, s.112; Trofimov, s.50-1.

Page 19: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Selefiliğin Yakın Tarihinden Önemli Bir Yaprak: Cuheymân El-Uteybî Ve Cemaati

39

39

Görülen ve tabir edilen rüyalar arasında kuşkusuz en önemlisi Muhammed b. Abdullah el-Kahtânî’nin mehdi olarak gösterildiği rüyalardı. Cuheymân’ın ka-yınbiraderi olan yirmi beş yaşlarındaki bu şahıs cemaatin Riyad şubesinin kurucu-larındandı ve küçük bir mescidde imamlık yapmaktaydı.75 Kahtânî’ye göre, Mısırlıbir Ehl-i Beyt (eşrâf) ailesine mensup olan büyükbabası, 19. yüzyılın başında Veh-habi isyanını bastırmak üzere gönderilen Mısır kuvvetleriyle birlikte Necd’e gelmiş,daha sonra Kahtân kabilesine velayet yoluyla bağlanarak oraya yerleşmişti. Söz konusu nesep özelliğinin yanı sıra, geniş alınlı ve büyükçe burunlu çehresiyle İhvân mensuplarının gözünde, beklenen mehdiyi tasvir eden hadislerdeki şartları taşıyor-du.76 Üstelik kendisinin ve babasının isimleri ile, Hz. Peygamber’in ve babasınınisimleri bire bir örtüşüyordu.

Cuheymân, yolladığı bir elçiyle Kahtânî’nin mehdiliği konusunu Şeyh Bin Bâz’a götürdü. Şeyh’e göre beklenen mehdi Cuheymân gibi bir aracıya ihtiyaç ol-madan Allah’ın iradesiyle kendiliğinden ortaya çıkacaktı ve Kahtânî’nin meselesi fitne unsuru olmaktan öteye bir değer taşımıyordu. Elçi silahlı bir hareketten söz etmediği için, Bin Bâz bu diyaloğu yetkililere ihbar edecek kadar önemsemedi. Hacdan sonra mehdinin ortaya çıkacağına dair kulaktan kulağa yayılan fısıltılar Mekke’nin sorumlularını belli ölçüde tedirgin etse de, bunlar asılsız dedikodular olarak algılandığı için tedbir cihetine gidilmedi.77

HAREM İŞGALİ VE SONRASI 15. hicrî yüzyılın ilk gününün (1 Muharrem 1400 / 20 Kasım 1979) sabahın-

da silahlı arkadaşlarıyla beraber işgal ettiği Harem-i Şerîf’te Cuheymân, kayınbira-deri Kahtânî’yi müslümanlara ‘beklenen mehdi’ olarak takdim edecek ve müslü-manlardan ona biat etmelerini isteyecektir. Bunun yanı sıra, toplumdaki dinî ve ahlakî dejenerasyonun önüne geçilmesi, Suudi devletinin yeniden İslamî köklerine geri dönmesi ve hükümetin başta ABD olmak üzere Batılı devletlerle olan ve halkınzararına işleyen askeri ve ekonomik ilişkilerini gözden geçirmesi talepleri bir siyasi manifesto mahiyetinde ilan edilecektir. Anlaşılan o ki Kahtânî, tıpkı ilgili hadisler-de bildirildiği gibi “zulme ve fesada uğrayan dünyayı adaletle doldurmak” gibi bir misyonu yüklenmişti ve bu mehdiyet vazifesinin ilk merhalesi Suudi Arabistan’ınıslah edilmesiydi.

Cuheymân, daha önceden Harem’in zemin katındaki hücrelerde depoladığı mühimmat ve erzak sayesinde olaya derhal müdahale eden Suudi emniyet güçleri-ne karşı uzun süre direnebilecek bir kuvveti elinde bulunduruyordu. Nitekim gün-lerce süren kanlı çatışmalara rağmen Harem-i Şerîf’in önemli bir bölümü hala işgal-cilerin elinde bulunuyordu. Başka çare kalmadığı için Fransa’dan getirtilen bir anti-terör birliği Cuheymân ve cemaatine son darbeyi vurdu. Harem ancak 5 Aralık1979 günü eylemcilerden geri alınabildi. 200-250 kişi kadar olduklarını tahmin ettiğimiz işgalci gruptan Kahtânî’nin de içinde bulunduğu 117’si çatışmalarda öl-dürüldü. Suudi kuvvetleri ise resmi açıklamalara göre 127 personelini kaybetti. Sağ75 Muhammed el-Kahtânî hakkında ayrıca bkz. Büyükkara, Suudi Arabistan ve Vehhabilik, s.217-8. 76 Hegghammer and Lacroix, s.121 (59 ve 60. dipnotlar). Söz konusu hadis için bkz. Ebû Dâvud, es-

Sünen, Kitâbü’l-mehdî: 4269, 4272. 77 Trofimov, s.51-2, 64.

Page 20: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Mehmet Ali Büyükkara

40

40

ele geçirilen Cuheymân ve 62 arkadaşı, başında Şeyh Bin Bâz’ın bulunduğu âlimler heyetinin fetvasıyla idam edildiler. Geriye kalanlar ise çeşitli hapis cezalarına çarp-tırıldılar.78 Cezaevinde İhvân üyesi mahkumlarla bir süre beraber kalan Huzeymî, Cuheymân’ın yanında işgale katılmış olan eylemcilerin tümünün Kahtânî’nin mehdiliğine inanan insanlar olmadıklarını bildirmektedir. Ona göre bir çok İhvân mensubu hareketin siyasi yönünün cazibesine kapılarak veya sadece Cuheymân’a yönelik vefa duygularının bir tezahürü olarak bu eyleme iştirak etmişti.79

Cuheymân ve cemaatinin işgalini bitirmek için Suudi emniyet kuvvetlerine fetvalarıyla Harem-i Şerîf’e silahlı müdahale müsadesi veren ve işgal sonrasında da eylemcilere ölüm cezası öngören ulema, işgal fiilini çok büyük bir fitne, faillerini ise sapkınlar ve bozguncular olarak vasıfladı.80 Yine onlar hakkında imzalı bir bildiri yayınlayan bazı Selefi âlimler, bu grubun fikir ve amellerinin Selefî itikat ve pratik-le hiçbir bir ilgisinin olmadığını ilan ettiler. Bildiride bu cemaatin çağdaş Haricîliğin bir uzantısı olduğu belirtilmekte ve şöyle denilmekteydi:

“Bu işin fikir babası olan Cuheymân bin Seyf el-Uteybî’nin ilk risalesi ortaya çıktığında, bu sapık gruptan kaçınılması hususunda uyarılarda bulunduk. Bu gru-bun, çağdaş Haricîlerin yeni bir örneği olduğunu, eski Haricîler gibi müslümanlara karşı savaşmayı, ümmeti parçalamayı, ulemayı sapıklıkla suçlamayı, ilim talebesi-ne küfretmeyi, geçim temini uğrunda çalışmayı haram saymayı, dünya ilimleri ile çağın keşif ve icatlarına karşı çıkmayı, toplumdan uzaklaşarak mağara ve çöllerde yaşamayı teşvik etmeyi metot kabul ettiklerini açıkladık. Bu grubun ortaya attıkla-rı bu hususların tümü dine aykırı olduğu gibi, akıl ve mantığa da ters düşmektedir. Bu nedenle, farkında olsalar da olmasalar da, müslümanlar için Yahudi ve Hıristi-yanlar’dan daha tehlikelidirler”.81

Muhtesib Cemaati ve Cuheymân’la yakın irtibat halinde olan ve cemaatin fikri gelişiminde önemli katkıları bulunan Şeyh Elbânî de diğer âlimlerle aynı gö-rüştedir. Onun en önemli uzmanlık eseri sayılan Silsiletü’l-Ehâdîsi’s-Sahîha’nın üç farklı yerinde bizzat ismini de vererek Cuheymân’ı ağır sözlerle tenkit etmektedir. Elbânî’ye göre, sahte bir mehdinin peşinden gitmek suretiyle Harem’de fitne çıka-ran bu kişiye, “..bazı basit karakterli, budala ve kötü kimseler tabi olmuştu. Çok sayıda müslümanın kanını döktükten sonra Allah, çıkarmış oldukları fitnenin hak-kından geldi ve kullarını bu cemaatin şerrinden kurtardı”.82

Başından beri Şeyh Bin Bâz, Şeyh Elbânî’ye kıyasla Cuheymân ve cemaatine daha mesafeli durmuştu. Ancak onun, bilhassa 1977-1978 tutuklamaları sonrasın-da, siyasi fikirleri bir tarafa Selefi coşku ve aksiyonerliklerinden memnuniyet duy-duğu bu gençler için merhamet duygularıyla araya girmesi ve salıverilmelerini sağ-laması, buna fırsat tanımış olan Suudi yetkililerin daima pişman olacakları bir 78 Harem-i Şerif’in işgali hakkında geniş bilgi için bkz. Büyükkara, Suudi Arabistan ve Vehhabilik, s.217-

231; a.mlf., Geçmişten Günümüze Kâbe’nin İşgal Tarihi, s.119-144; Trofimov, s.68 vd.. 79 Hegghammer and Lacroix, s.114. 80 Söz konusu fetvaların tam metnini görmek için bkz. Büyükkara, Geçmişten Günümüze Kâbe’nin İşgal

Tarihi, s.127-130, 142-4. 81 Salih Verdâni, Mısırda İslami Akımlar, I, çev. H. Acar, Ş. Duman, Ankara, 1988, s.151. 82 Muhammed Nâsırüddîn el-Elbânî, Silsiletü’l-Ehâdîsi’s-Sahîha, V. cilt, Riyad, 1412/1991, s.278. Ayrıca

bkz. a.g.e., IV. cilt, Riyad, 1408/1988, s.43 ve 558.

Page 21: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Selefiliğin Yakın Tarihinden Önemli Bir Yaprak: Cuheymân El-Uteybî Ve Cemaati

41

41

konu olmuştur. Dönemin veliaht prensi Fehd b. Abdülaziz, bazı âlimlerin İslam daveti açısından bu kişileri yararlı gördükleri için onlar lehine geçmişte arabulucu olduklarından bahsetmekte ve bu âlimleri dinlememiş olsalardı işgal hadisesinin önüne geçebileceklerine inandığını belirtmektedir. 2004 yılında Suudi Arabistan’ınel-Kâide bağlısı radikal vatandaşları dolayısıyla sıkıntı yaşadığı bir sırada, yetkililer bir kez daha yirmi dört sene önceki bu olayı hatırlayacaklardır. Prens Halid el-Faysal, Cuheymân ve cemaatini bertaraf etmelerine rağmen işgalin arkasındaki ideolojiyi görmezlikten geldiklerini, şahısların yok edilmesiyle düşüncenin yok olacağını zannettiklerini, dolayısıyla üzerine gitmedikleri bu ideolojinin yıllar sonra hortlamasına zemin hazırladıklarını söyleyecektir. Prens Türkî el-Faysal da bunun affedilmez bir yanlış olduğunu bildirecek, tıpkı insanlar gibi ülke ve toplumların da hata yapabileceğinden söz edecektir.83

13 Kasım 1995’de 5 Amerikalı ve 2 Hintli askerin öldüğü Riyad bombalama-ları, 25 Haziran 1996’da 19 Amerikalı askerin öldüğü ve 386 kişinin yaralandığı Dahran yakınlarındaki Hobar üssüne karşı yapılan intihar operasyonu ve 2003 yılının 12 Mayıs ve 8 Kasım tarihlerindeki Riyad’daki kanlı saldırılar, adı geçen prenslerin Cuheymân’ın zihniyetiyle ilişkilendirdikleri el-Kâide’nin Suudi Arabis-tan’daki en büyük eylemleriydi.

El-Kâide lideri Üsame Bin Ladin de işgal eylemini bu prensler gibi yıllar son-ra gündeme getirmektedir. Onun nazarında bu olay Suud hanedanının gerçek yü-zünü gösteren menfur bir hadisedir. Kral Fehd olay sırasında anlamsız bir inatçılık-la kimsenin tavsiyesini dinlememiş, zırhlı, paletli araçları Harem’e göndermiş,böylece Harem-i Şerîf’in mahremiyetini ihlal etmişti. Cuheymân’ın yanlışlarından hiç bahsetmeyen Bin Ladin, mescidin yer çinileri üzerindeki palet izlerini daha dün gibi hatırladığını, tank bombardımanı nedeniyle minareler üzerinde oluşan kara bulutların görüntüsünün halkın hatırasından hiç çıkmadığını söylemektedir.84 Bin Ladin’in özel diyaloglarında bu konu hakkında daha net açıklamalar yaptığı bildi-rilmektedir. Kendisine yakın bir kişinin tanıklığına göre Bin Ladin, Cuheymân ve arkadaşlarının samimi Müslümanlar olarak doğru yolu izlediklerine inandığınısöylemiş, onların suçsuz yere ve insafsız şekilde katledildiklerinden bahsetmişti.85

Bu bağlamda hatırlanması gereken diğer bir şahsiyet, çeşitli Selefî cihat or-ganizasyonlarının ve bu arada el-Kâide teşkilatının baş ideologlarından birisi olan Filistin asıllı Ebû Muhammed el-Makdisî’dir. Asıl adı İsâm el-Berkâvî olan bu şahısHarem işgalini takip eden yıllarda Kuveyt ve Medine’de bulunmuş, buralarda Muhtesib Cemaati’nin ve Cuheymân’ın grubunun eski üyeleriyle temas kurma imkanı bulmuştu.86 Makdisî’nin, Cuheymân’ın fikirlerinden bir hayli etkilendiği

83 Bu demeçler için bkz. Trofimov, s.42 ve 243. 84 El-Kâide yanlısı bir web sitesindeki Bin Ladin’in ses kaydına referansla aktarılan bu anekdot için bkz.

Trofimov, s.246-7. 85 Jason Burke, “The Making of the World’s Most Wanted Man”, The Observer: 28 October 2001. Burke

aynı anekdotu Al-Qaeda: The True Story of Radical Islam (London, 2004) adlı kitabında da nakletmek-tedir (s.58).

86 Makdisî’nin kayınbiraderi Abdüllatîf Dirbâs’ın Cuheyman’ın adamları arasında olduğu ve Harem işgaline katıldığından dolayı uzun süre hapis yattığı belirtilmektedir, bkz. Hegghammer and Lacroix, s.115-6; Trofimov, s.248-9.

Page 22: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Mehmet Ali Büyükkara

42

42

anlaşılmaktadır. Makdisî’nin cihatçı Selefî çevrelerde çok tutulan eserine başlıkolan “millet-i İbrâhim”, Cuheymân’ın da önemle üzerinde durduğu bir kavramdı.Cuheymân söz konusu risalede hayırla anılmaktadır ve onun reddetmeci ve uzletçi düşüncelerini yansıtan birçok pasaj göze çarpmaktadır.87 Makdisî’nin Suud hükü-metini tekfir ettiği diğer önemli eserinde de benzer referanslar ve övücü ifadeler yer almaktadır.88 Ancak Makdisî burada Cuheymân’ın mehdilik saplantısını eleştirir ve operasyon yeri olarak Harem-i Şerîf’in seçilmesini basiretsizlik olarak değerlendirir. Makdisî’nin tenkit ettiği diğer nokta, Cuheymân’ın devleti tekfir etmedeki isteksiz duruşudur. Gerçekten de Cuheymân fasık ve zalim olarak nitelediği Suudi yöneti-cilerini Resâil’inin hiçbir yerinde tekfir etmemiştir. Namazlarını kılmaları nedeniy-le onlara karşı silahlı mücadelede bulunmanın caiz olmadığını söylemiştir.89 Mak-disî bu konuda Cuheymân’dan daha ileride görünmektedir. Suud el-Kâidesi’nin fikrî oluşumunda ve terör yöntemlerinin benimsenmesinde Makdisî’nin katkısınınbüyüklüğü tartışılamaz. Ancak onun kadar olmasa da Cuheymân ve Harem’i işga-li, öyle anlaşılıyor ki günümüz cihadî Selefiliğinde bahsi hem hayranlık hem de hüzünle geçen önemli bir fenomen olmayı sürdürmektedir.90

Söz konusu cihatçı akımlardan başka, Suudi Arabistan’da oldukça marjinal bir çevrede, tıpkı Cuheymân’ın cemaatinde ve Muhtesib Cemaati’nin çoğu men-suplarında görülen reddetme ve soyutlanma (el-mufâsale) özellikleri taşıyan bazıoluşumların ortaya çıktığı bilinmektedir.91 Bunlar içinde 1990’ların başında Beyt Şubrâ (Şubrâ Evi)92 diye bilinen küçük bir topluluk, Cuheymân’ın risalelerini temel başvuru kaynakları arasına almıştı. Hatta topluluğun bazı üyeleri Mehdi Kahtânî’nin ölmediğine, hala yaşadığına inanıyordu. Kendilerini ilim talebeleri olarak vasıflayan Şubrâ sakinleri önceleri siyasi bir faaliyet içinde değillerdi. Ancak daha sonra bazı üyelerin 1995’teki terör eylemeleriyle bağlantıları ortaya çıkınca bu küçük cemaat emniyet birimleri tarafından dağıtıldı. Yine Bureyde şehrindeki İh-vânü’l-Bureyde diye bilinen marjinal bir topluluğun elektrik, telefon, motorlu taşıt-lar gibi teknolojileri reddedişi,93 bize tam bir asır öncesinde Suudi Arabistan’ın ku- 87 Makdisî’nin Milletü İbrâhim ve Da‘vetü’l-Enbiyâ ve’l-Mürselîn (1405/1985) adlı eserine

<http://lakhdaria.net/vb/showthread.php?t=561> web adresinden erişilmektedir (03.11.2009). Cuheymân’ın “milleti İbrâhim” kavramına atıflarını görmek için bkz. Resâil, s.454-5.

88 Makdisî’nin el-Kevâşifü’l-Celiyye fî Küfri’d-Devleti’s-Sa’ûdiyye (Suud Devletinin Küfrü Hakkında AçıkKanıtlar) adlı kitabına <http://www.tawhed.ws/c?i=141> web adresinden erişilmektedir (03.11.2009).

89 El-Uteybî, Resâil, s.159-160. 90 Enternasyonel cihatçı teşkilatların Cuheymân’a duydukları ilgi ve Suudi el-Kâidesi hakkında geniş

bilgi için bkz. Jarret M. Brachman, Global Jihadism: Theory and Practice, New York, 2008, s.61, 137-160.

91 Bunlar hakkında detaylı bilgi için bkz. Hegghammer and Lacroix, s.116-7. Yazarların Beyt Şubrâ hakkındaki bilgi kaynağı, bu çevrenin içinden gelmiş olan liberal kimlikli Suudi gazeteci Mişârî ez-Zâyidî’dir.

92 Şubrâ, Riyad’da bir semtin adıdır. Cuheymân’ın İhvân evlerine benzer bir mekan oluşturma niyetiyle yola çıkıldığı anlaşılmaktadır.

93 Suudi Arabistan’ın eski İslamcı yeni liberal yazarlarından Mansûr en-Nukaydân’ın el-Arabiyye tele-vizyon kanalındaki söyleşisinde (15 Eylül 2004), Şeyh Abdülkerîm el-Humeyd ve onun çevresinde oluşan kendisinin de içinde olduğu bu topluluk hakkında verdiği malumat için bkz. “en-Nukaydân fî Hadîs Musîr ‘ani’l-Vehhâbbiyye ve İhvân-ı Bureyde”, <http://www.alarabiya.net/articles/2004/09/15/6343.html> (03.11.2009). Aynı topluluk hakkında

Page 23: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Selefiliğin Yakın Tarihinden Önemli Bir Yaprak: Cuheymân El-Uteybî Ve Cemaati

43

43

ruluşunun arkasındaki militer gücün elemanları olan Necd hicrelerinde meskun İhvân mensuplarının tepkici tavırlarını hatırlatmaktadır.

DEĞERLENDİRME VE SONUÇLAR Cuheymân el-Uteybî ve cemaati ile Harem’i işgal harekatı hakkında ortaya

çıkan yeni malumat, özellikle Cuheymân ve Mehdi Kahtânî’nin kimlikleriyle ilgili eldeki bazı bilgileri tashih etmekle kalmamış, konu hakkında şimdiye kadar karan-lık kalan ya da hiç bilinmeyen noktaları aydınlatarak bu önemli hadisenin daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır. Cuheymân’ın 1977’den sonra yollarını ayırdığı grup olan Selefi Muhtesib Cemaati hakkında öğrendiklerimiz, yeni malumatın belki de en önemli kısmını teşkil etmektedir. Medine İslam Üniversitesi gibi Suudi Arabis-tan’ın din eğitimi kurumları ile bu kurumların hoca ve öğrencilerinin Suudi İslam-cılığı üzerinde bırakmış olduğu güçlü etki, bu yeni bilgilerle iyice görünür hale gel-miştir. 1960 ve 1970’li yıllarda bu yüksek öğretim kurumları ve çevreleri, klasik Suudi-Vehhabî din söylemi ile İslam âleminin geri kalan kısmından ve bilhassa Arap dünyasından aktarılan çağdaş İslamcı retorik ve pratiğin buluştuğu, uzlaştığı ve senteze girdiği yerler olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Günümüz Selefiliğindeki çeşitli fikir ve duruşlara farklı renk ve özellikler veren unsurları bu sentezin ürünle-ri olarak görmek gerekir.

Söz konusu Selefi çevrede tek aktör, üzerinde oturduğu makamın tabii bir gereği olarak geleneksel din-devlet (Vehhabiyye-Suudiyye) ittifakının resmi sözcü-sü durumunda olan Necd kökenli Şeyh Bin Bâz değildi. Suriye muhaciri Şeyh Elbâni ve Yemen muhaciri Şeyh Mukbil’in de önemli rolleri bulunmaktaydı ve bu şahsiyetler, İslamcı bağlantıları bir tarafa, müesses Vehhabi zihniyetin kalıplarına sığmayacak biçimde salt hadis merkezli bir söylemi seslendiriyorlardı. Mağrib mu-haciri Şeyh Cezâirî ise bir Cemaat-i Teblîğ hayranıydı. Bu isimlerin hepsi Selefîlikte buluşuyorlardı ve tıpkı İslamcı Müslüman Kardeşler’in (İhvânü’l-Müslimîn) yaptı-ğı gibi ‘davet’ üzerinde odaklanıyorlardı. Örgütlü davet yani ihtisab zaten Selefili-ğin çok önemli bir pratiğiydi. Muhtesib Cemaati, Medine’de böyle bir muhit içinde doğdu.

Adı geçen cemaatin resmi makamlardan teşvik ve destek gördüğü anlaşıl-maktadır. Öğrenciler arasında ve halk tabanında Mısır ve Pakistan kökenli akımla-ra dönük ilgi, muhtemelen yerli bir örgütlenmeyle dengelenmeye çalışılmıştı. An-cak bu akımlara karşı açık bir karşıtlık da yoktu. Naklettiğimiz verilerden anlıyo-ruz ki 1970’lerde Suudi Selefiliği yabancı İslami akımlar ile diyaloğa açık durum-daydı. 1990’lara gelindiğinde ise özellikle Körfez Savaşı etrafındaki İslamcı tartış-malar bu diyaloğu tahrip edecek, diğerlerini dışlayıcı bir tavırla Suudi Selefiliğikendi kabuğuna çekilecektir.

Selefiliğin tarihinde sıklıkla karşımıza çıkan ve daima ihtilaf kaynağı olan fi-kir ve tavırların Muhtesib Cemaati’nde de çok geçmeden baş gösterdiği görülmek-tedir. Dar görüşlülüğün neticesi olan katılık, cemaat mensuplarının sokaklarda sergiledikleri, bazen de cami ve mescitlere taşıdıkları tacizkâr ve tahripkâr hareket-→

ayrıca bkz. Abdullah b. Bicâd el-Uteybî, “Mansûr en-Nukaydân beyne Tayyârîn”, er-Riyâd: 21 Kasım2005.

Page 24: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Mehmet Ali Büyükkara

44

44

lerin kaynağı olmuştu. Polemikçi üsluplar ve daha çok günlük ibadet ve amellere yansıyan genel kabullere aykırılıklar ile cemaat, marjinal bir hizbe dönüşmeye başladı. Bunlara, cemaat içerisinde Cuheymân’ın başını çektiği bir grubun devleti ve kraliyet ailesini hedef alan ilk bakışta dinî ama esasen siyasi içerikli tenkitleri eklenince ulema devreye girmek zorunda kaldı. Bu müdahale Cuheymân’ın Muh-tesib Cemaati’nden kopuşunu getirecektir. Onunla beraber kopanlar “Yeni İhvân”ıteşkil edecektir. Yaşanan bu durum ayrıca ulemanın kontrolünün özellikle genç Selefiler üzerinde kuvvetli olmadığını bize göstermektedir. Daima saygı gösterdik-leri ilmi derinliklerini tek başına yeterli görmeyen gençler, bunun yanında ulema-dan siyasi şuur talep etmekteydiler.

Yeni İhvan cemaati güvenlik nedenleriyle gizlenmek zorunda kalmıştı.Mensupların birçoğu çöllere çekildi. Gayrimeşru saydıkları devletten, onun kurum-larından, dolayısıyla memuriyet ve okullarından ve devlete bağlı ulemadan uzak-laşmalarıyla meydana gelen ideolojik ve psikolojik ihtiyaç Cuheymân’ın risaleleriy-le bir nebze giderilmiş olsa da bu İhvân için hiçbir zaman kafi gelmedi. Mehdi bek-leme patalojisini ve onun bir semptomu olan rüyaları, söz konusu zihni ve ruhi boşluğun marazi dolguları olarak görmek yanlış olmaz. Bu süreçte mutlakçı bir hale dönüşen liderlik karşısında o zamana kadar sükut eden mutsuz cemaat üyeleri için Kahtânî’nin mehdiliği meselesi bir bahane teşkil etti. Daha fazlasına taham-mülü kalmayanların ayrılmasıyla cemaat bir kez daha bölünmüş oldu.

Bu makalemize kaynaklık eden yeni malumat, Cuheymân’ın zihniyeti ve Harem hadisesinin mahiyeti hakkında önceki çalışmalarımızdaki temel tezlerimiz üzerinde bir tashihi ya da değişikliği gerektirmemiştir. Tekrar edecek olursak, on-dan geriye kalan yazılı malzemeye baktığımızda Cuheymân’ın söyleminin belli başlı karakterlerinin, dini literalizm, hadis merkezli metinsel dogmatizm ve dışla-macılık olduğu görülmektedir. Onun dışlamacılığı müslümanların ve hükümetlerin umumi tekfiri şeklinde tezahür etmemiştir. Cuheymân’a göre kafir olmayana silah doğrultulmaz. Bu nedenle Harem’in işgali eylemini Suud devletine bir isyan ya da devrim hareketi olarak değerlendirmek doğru olmaz. Bu hadiseyi, İhvân cemaati-nin, gayrimeşru saydıkları devletten uzaklaşmasının (teberrâ) ölçüsüz ve abartılı bir ilanı şeklinde anlamak gerekir. Bu gösteriye samimi mesiyanik beklentiler eşlik etmiştir. Mehdiye bu yüzden biat edilmiştir. Cemaatin siyasi taleplerinin de işgal sırasında ayrıca ilan edilmesi gösteriyor ki Cuheymân ve cemaati, tıpkı ilgili hadis-lerde bildirildiği gibi “zulme ve fesada uğrayan dünyayı adaletle doldurmak” gibi bir misyonu Mehdi Kahtânî’ye yüklemişti. Bu vazifenin ilk adımı Suudi Arabis-tan’ın ıslah edilmesiydi. Bunun karşısında duran kuvvetlerin, yine ilgili hadislerin bildirdiği gibi Allah’ın yardımıyla mağlup ve yok olacağına inanılıyordu.

Bugün Suudi Arabistan’ın resmi dinî merkezlerinin ve devletin ricâlinin ağızlarında Cuheymân, lanete müstehak bir fitneci olarak anılmakta, silahlı İslam-cı hareketlerin kötü bir prototipi olarak gündeme sunulmaktadır. Diğer yandan hem siyasal İslamcı Selefi çevrelerin (sahve) hem de bu siyasallığı militer faaliyetler-le yürüten Selefi kesimlerin (cihâdiyye) nazarında Cuheymân, saygıyla ama uğradı-ğı akıbetten dolayı aynı zamanda üzüntüyle hatırlanan bir şahsiyet konumunda-dır. Ayrıca onun eylemi, Suudi rejiminin hak tanımazlığının ve barbarlığının tecelli ettiği bir hadise olarak hatırlanmalıdır. Onun bir avuç adamıyla Suud rejimine baş

Page 25: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Selefiliğin Yakın Tarihinden Önemli Bir Yaprak: Cuheymân El-Uteybî Ve Cemaati

45

45

kaldırışı hayranlık uyandırsa da, her iki kesim de onun mehdilik meselesinde ve eylem yeri olarak Harem-i Şerîf’i seçişinde ciddi şekilde yanıldığı kanaatindedir. Nihayetinde Cuheymân bu kesimler nezdinde adı her zaman hayırla yâd edilen bir meczup kahraman mesabesinde kalmıştır. Beyt Şubrâ ve İhvânü’l-Büreyde gibi çok marjinal topluluklar bir tarafa bırakılırsa, Cuheymân ve cemaatinden günümüz Selefiliğine uzanan kalıcı bir izin mevcut olmaması büyük ölçüde bu genel değer-lendirme ile alakalıdır.

KAYNAKÇA Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, Beyrut, ty., i, s.184, 398. el-Bennâ, Hasan, Davanın Esasları, çev. Abdürrahim Mert, İstanbul, 1987. Brachman, Jarret M., Global Jihadism: Theory and Practice, New York, 2008. el-Buhârî, Muhammed b. İsmail, Câmi’u’s-Sahîh, İstanbul, 1315. Burgat, François, Islamism in the Shadow of al-Qaeda, İng. çev. P. Hutchinson, Aus-

tin, 2008. Burke, Jason, Al-Qaeda: The True Story of Radical Islam, London, 2004. _______, “The Making of the World’s Most Wanted Man”, The Observer: 28 Octo-

ber 2001. Büyükkara, Mehmet Ali, İhvan’dan Cuheyman’a Suudi Arabistan ve Vehhabilik,

İstanbul, 2004. _______, Geçmişten Günümüze Kâbe’nin İşgal Tarihi, İstanbul, 2007. Ebû Dâvud Süleyman b. Eş’as es-Sicistânî, es-Sünen, Humus, 1969. el-Elbânî, Muhammed Nâsırüddîn, Silsiletü Ehâdîsi’s-Sahîha, Riyad, 1412/1991. Hegghammer, Thomas and Stephane Lacroix, “Rejectionist Islamism in Saudi

Arabia: The Story of Juhayman al-‘Utaybi Revisited”, International Journal of Middle Eastern Studies, 39 (2007), s.103-122.

el-Huzeymî, Nâsır, “Nakdü’l-Fıkhi’l-‘Âmmî”, er-Riyâd: 10 Haziran 2003. _______, “eş-Şebâb mine’t-Temerrüd ilâ’t-Tâ‘ati’l-‘Umyâ”, er-Riyâd: 18 Haziran

2003. _______, “el-Hâribûn ilâ’t-Tetarruf”, er-Riyâd: 09 Mayıs 2004. _______, “el-Ahlâm mine’s-Surûr ilâ’l-Ğurûr”, er-Riyâd: 06 Eylül 2004. _______, “et-Tekfîr ve’l-Hicre kemâ ‘Araftuhum I”, er-Riyâd: 19 Mayıs 2003. _______, “et-Tekfîr ve’l-Hicre kemâ ‘Araftuhum II”, er-Riyâd: 26 Mayıs 2003. İbn Abdülvehhâb, Muhammed, el-Usûlü’s-Selâse ve Edilletühâ, Medine, 1410. İbn Teymiyye, Takiyyüddîn Ahmed, Hisbe, çev. C. Güzel, İstanbul, 1996. İğde, Muhyettin, İmam Berbehârî ve Ekolü, basılmamış yüksek lisans tezi, Çanakka-

le Onsekiz Mart Üniversitesi, 2008. Kallek, Cengiz, “Hisbe”, DİA, XVIII, s.133-135. Lacroix, Stephane, “Between Islamists and Liberals: Saudi Arabia’s New Islamo-

Liberal Reformists”, Middle East Journal, 58 (2004), s.345-365. _______, “Post-Wahhabism in Saudi Arabia?”, ISIM Review, 15 (2005), s.17. al- Madkhalee, Rabee b. Haadee (el-Medhalî, Rebî’ b. Hâdî), The Sayings of the Scho-

lars on Jamaa’at ut-Tableegh, www.salafipublications.org, no: GRV020003. Makdisî, Ebû Muhammed (İsâm el-Berkâvî), Milletü İbrâhim ve Da‘vetü’l-Enbiyâ ve’l-

Mürselîn, y.y., 1405/1985, <http://lakhdaria.net/vb/showthread.php?t=561> (03.11.2009) _______, el-Kevâşifü’l-Celiyye fî Küfri’d-Devleti’s-Sa’ûdiyye,<http://www.tawhed.ws /c?i=141> (03.11.2009).

Page 26: SELEF L N YAKIN TARHNDEN ÖNEML R YAPRAK: YEN LG LER I …isamveri.org/pdfdrg/D02420/2009_3/2009_3_BUYUKKARAMA.pdf · Arabia: Juhayman al-‘Utaybi’s Letters to the Saudi People”,

Mehmet Ali Büyükkara

46

46

Menoret, Pascal, “Fighting for the Holy Mosque: The 1979 Mecca Insurgency”, [C. Christine Far, Sumit Ganguly (eds.), Treading on Hallowed Ground: Counterin-surgency Operations in Sacred Spaces, Oxford, 2008] içinde, s.117-139.

Munazzamatü’s-Sevrati’l-İslâmiyye fî’l-Cezîreti’l-‘Arabiyye, Dimâun fî’l-Ka’be: hakâik ‘an ehdâsi’l-Mescidi’l-Harâm, London, 1986.

en-Nukaydân, Mansûr, “en-Nukaydân fî Hadîs Musîr ‘ani’l-Vehhâbbiyye ve İhvân-ı Bureyde”

<http://www.alarabiya.net/articles/2004/09/15/6343.html> (03.11.2009). Trofimov, Yaroslav, The Siege of Mecca, The 1979 Uprising at Islam’s Holiest

Shrine, New York, 2007. et-Turayfî, Âdil b. Zeyd, “25 ‘Âmen ‘alâ Hâdiseti’l-Harem I”, er-Riyâd: 10 Mart

2004. _______, “25 ‘Âmen ‘alâ Hâdiseti’l-Harem II”, er-Riyâd: 13 Mart 2004. el-‘Uteybî, Abdullah b. Bicâd,, “Mansûr en-Nukaydân beyne Tayyârîn”, er-Riyâd:

21 Kasım 2005. el-‘Uteybî, Cuheymân, Resâilü Cuheymân el-Uteybî, haz. ve thk. Rifat Seyyid Ah-

med, Kahire, 1988. el-‘Uteybî, Dr. S., Sevra fî Rihâbi Mekke, y.y., t.y.. el-Vâdı’î, Mukbil b. Hâdî, “Biography of Sh. Muqbil al-Wadi’i”, (Tercemetü Ebî Ab-

dirrahmân Mukbil b. Hâdî el-Vâdı’î, San’a, 2002, adlı otobiyografik eserin muh-tasar İngilizce çevirisi)

http://www.islamlife.com/religion2/component/content/article/70contemporary-scholars/639-biography-of-sh-muqbil-al-wadii> (22/10/2009).

el-Verdânî, Salih, Mısırda İslami Akımlar, I, çev. H. Acar, Ş. Duman, Ankara, 1988. ez-Zâyidî, Meşârî, “Rub‘u Karn ‘alâ Hareketi Cuheymân: mâzâ bekâ ve mâzâ fenâ

I”, eş-Şarku’l-Evsat: 24 Şubat 2004. _______, “Rub‘u Karn ‘alâ Hareketi Cuheymân: mâzâ bekâ ve mâzâ fenâ II”, eş-

Şarku’l-Evsat: 25 Şubat 2004.