serÇesm¸ bÝlÝmle gÝdÝlmeyen yolun sonu karanliktir e · 1) eski türk Ýnançlarý ve...

32
S ERÇESME ¸ A YLIK DERGÝ Genel Yayýn Yönetmeni: Esat Korkmaz Sahibi: Genel Ajans Basým Daðýtým Organizasyon Ltd. Þti. adýna Ahmet Koçak Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Ahmet Koçak Yönetim Yeri: Divanyolu Cad. No: 54, Erçevik Ýþhaný 102, 34110 Eminönü - Ýstanbul Tel/Faks: +90.(0)212.519 5635 E-posta: [email protected] Baský: Mart Matbaacýlýk, Ceylan Sk. No 24, Nurtepe, Kaðýthane, Ýstanbul - 0212.321 23 00 Yayýn Türü: Yerel - Süreli FÝYATI: YTL 3 / 3 / £ 3 ÞUBAT 2006 SAYI: BU SAYIDA KISAS DOSYASI Söyleþiler: Ahmet Koçak Ulaþ Özdemir Doðan Bermek Dertli Divani Veliyettin Ulusoy FÝKRET OTYAM E.Korkmaz’ý Yüzüne Karþý Övmek ESAT KORKMAZ Asyada Hayvan ve Bitki Tapýmý - IV HAÞÝM KUTLU Ýki Zýt Uygarlýk Çizgisi - Bölüm II ÝSMAÝL KAYGUSUZ Buyruk Örnekleri ve Sümbülname HASAN HARMANCI Örgütsel Bilinç ve Referans CANLAR FORUM Sözümüz Özümüzdür ÜNAL AKBULUT Adana’da Aþure Etkinliði ve Panel ÝSMAÝL ÖZMEN Mistisizmin Beyinsel Kaynaðý - IV AAKSÜT Boyasýn Semahý RIZA AYDIN Çevrimyazý: Tekkelerin Seddi... ABF BASIN BÝLDÝRÝLERÝ: Danýþma Kurulu Sonuç Bildirgesi Sultan-ý Nevruz Kutlu Olsun Gazi Katliamýný Unutmadýk ÖRGÜT YÖNETÝCÝLERÝYLE SÖYLEÞÝLER : HBVKTD Denizli Þube Baþkaný Hasan Erdem HBVKTD Ýzmit Þube Baþkaný Ali Buðdacý BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR 9771304 986000 ISSN 1304-986 19 ALEVÝLÝKTE KADIN Erkek diþi sorulmaz muhabbetin dilinde Hakk’ýn yarattýðý her þey yerli yerinde Bizim nazarýmýzda kadýn-erkek farký yok Noksanlýk, eksiklik senin görüþlerinde Hacý Bektaþ Veli Cemde Kadýnýn Yeri Esat Korkamaz, Genel Yayýn Yönetmeni A levilikte kadýn ya da kadýnýn iþlevi; kadýnlarýn daha özgür, daha saygýdeðer bir konuma/duruma sahip olduðu daha “eski” bir çaðý temsil eder. Ancak ne var ki yüzyýllar içerisinde Alevilikte ailenin ve aile içinde kadýnýn durumu/iþlevi genel toplumsal sürece koþut bir “nitelik” kazanmýþtýr. Yani, kendisinde var olan “geçmiþin anýsý, küllenme” yoluna girmiþ; üstyapýda uzun ömürlü olmasýna ve direnmesine karþýn, altyapýda “edilgenleþmekten” kurtulamamýþtýr: Çiçekte bir tohum olmuþ ama bir türlü açamamýþtýr. Üstyapýda bir “söylem”, bir “sistem” olarak var- lýðýný sürdürürken, onu yaþatan “topluluk belleði” körelme yolunda olduðundan, kaçýnýl- maz “son”a doðru yol almaktadýr. Yüzyýllarýn kazandýrdýðý gelenekle erkek egemen gidiþe karþý direniyor ama “nafile; direndikçe “sistemin ailesi” olup çýkýyor. Öyleyse ne yapýlmasý gerekiyor? Alevi zeminde ve sözel gelenekte yaþatýlan söylemden yola çýkarak kendimizi geçmiþe taþýdýðýmýzda, bu söyleme “uyan” bir aile biçimine, bir kadýn kimliðine ulaþýrýz. O zaman kendimize soralým: Bu durum neyi anlatýr?, diye. Bu durum; 1) Toplumsal yaþamýn uzak geçmiþinde ya da baþlangýcýnda “kadýn erkeðin kölesiydiyargýsýnýn saçmalýðýný; 2) Kadýnýn sadece özgür deðil, ayný zamanda çok deðer verilen bir konuma sahip olduðunu; 3) Bunu saðlayan nedenin kadýnýn yaptýðý iþin “kamusal” karakterinden kaynaklan- dýðýný, 4) Kamusal alanýn dýþýndaki günümüz kadýnýnýn toplumsal durumundan daha yukarý, bir toplumsal aþama edindiðini anlatýr. Alevilikte kadýn sorununun çözüm yoluna girebilmesi “buluþulan bu kadýnýn, kadýn deðerlerinin” günümüze taþýnmasýyla olanaklýdýr. Alevi Ýnancýnda Kadýnýn Yeri Alevi inancýnda insanlar cinsiyetlerine göre deðil de tasavvufta-inançta kat ettiði yola göre deðerlendirilir. Eðer kiþi yetiþmiþliði ve davranýþýyla tasavvuf-inanç zemininde ilerlemiþ ise ister kadýn ister erkek olsun o, sýradan insanlardan daha üst aþamadadýr ve “er” olarak tanýmlanýr. Doðrudan demokrasi” temelli yol örgütlenmesinde kadýn-erkek “ayrýmý, yani cinsi- yet “ayrýmý” yapýlmadýðý için derviþlik makamý dýþýnda “halife” olan, tekkeleri yöneten, kendilerine baðlý birçok müridi bulunan kadýnlarýn sayýsý az deðildir: Bunun en çarpýcý ör- neði “Kadýncýk Ana”dýr. Hacý Bektaþ Veli’nin Hakk’a yürümesinin ardýndan O’nun postu- na oturur. Halife iken Yol’un birinci piri durumuna gelebilmiþtir. Kadýncýk Ana, Bektaþiliðin kurumlaþmasýný saðlayan Abdal Musa’yý yetiþtirmiþtir. Aleviliðin-Bektaþi- liðin dört büyük dergâhýndan birinin adýna baðlandýðý ve Kýzýldeli olarak bilinen Seyit Ali Sultan da Kadýncýk Ana yetiþtirmesidir. Balkanlar’a geçtiðimizde “Kýz Ana” ile karþýlaþýrýz: Demir Baba Vilâyetnamesi’nde, tekkede oturan kiþi olarak anlatýlýr. Adýna kurulan tekke, bugün de halkýn önemli uðrak yer- leri arasýndadýr. Kadýnlarýn “post sahibi” olma geleneði 19. yüzyýlda Tokat’ta yaþayan Hu- buyarlý Alevilerinin “Anþa Bacý”ya, Afyon, Emirdað ilçesine baðlý Karcalar köyü Alevile- rinin “Zöhre Bacý”ya baðlanmalarýyla sürdürülür. Alevi zeminde kimi ocak pirlerinin “ka- dýn” olduðunu görmekteyiz: Adýyaman, Çelikan ilçesi, Bulam bucaðýnda “Zebran” (Sarý Gök) ziyareti vardýr. Bu ziyaret, “Zebran” adýnda bir kadýn pire ait olup, ayný kandan ge- lenlerce “ocak” olarak bilinir. (Devamý 2. Sayfada)

Upload: others

Post on 25-Dec-2019

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

SERÇESME¸

AYLIK DERGÝ

Genel Yayýn Yönetmeni: Esat Korkmaz Sahibi: Genel Ajans Basým Daðýtým Organizasyon Ltd. Þti.adýna Ahmet KoçakSorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Ahmet KoçakYönetim Yeri: Divanyolu Cad. No: 54, Erçevik Ýþhaný 102, 34110 Eminönü - Ýstanbul Tel/Faks: +90.(0)212.519 5635E-posta: [email protected]ý: Mart Matbaacýlýk, Ceylan Sk. No 24, Nurtepe,Kaðýthane, Ýstanbul - 0212.321 23 00Yayýn Türü: Yerel - Süreli

FÝYATI: YTL 3 / € 3 / £ 3ÞUBAT 2006 SAYI:

BU SAYIDA

KISAS DOSYASI Söyleþiler: Ahmet KoçakUlaþ ÖzdemirDoðan Bermek Dertli DivaniVeliyettin Ulusoy

FÝKRET OTYAM E.Korkmaz’ý Yüzüne Karþý Övmek ESAT KORKMAZ Asyada Hayvan ve Bitki Tapýmý - IVHAÞÝM KUTLU Ýki Zýt Uygarlýk Çizgisi - Bölüm IIÝSMAÝL KAYGUSUZ Buyruk Örnekleri ve SümbülnameHASAN HARMANCI Örgütsel Bilinç ve ReferansCANLAR FORUM Sözümüz ÖzümüzdürÜNAL AKBULUT Adana’da Aþure Etkinliði ve PanelÝSMAÝL ÖZMEN Mistisizmin Beyinsel Kaynaðý - IVALÝ AKSÜT Boyasýn SemahýRIZA AYDIN Çevrimyazý: Tekkelerin Seddi...ABF BASIN BÝLDÝRÝLERÝ:

Danýþma Kurulu Sonuç BildirgesiSultan-ý Nevruz Kutlu OlsunGazi Katliamýný Unutmadýk

ÖRGÜT YÖNETÝCÝLERÝYLE SÖYLEÞÝLER :HBVKTD Denizli Þube Baþkaný Hasan ErdemHBVKTD Ýzmit Þube Baþkaný Ali Buðdacý

BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR

9 771304 986000

ISSN 1304-986 19

ALEVÝLÝKTE KADIN

Erkek diþi sorulmaz muhabbetin dilindeHakk’ýn yarattýðý her þey yerli yerinde

Bizim nazarýmýzda kadýn-erkek farký yokNoksanlýk, eksiklik senin görüþlerinde

Hacý Bektaþ Veli

Cemde Kadýnýn YeriEsat Korkamaz, Genel Yayýn Yönetmeni

Alevilikte kadýn ya da kadýnýn iþlevi; kadýnlarýn daha özgür, daha saygýdeðer birkonuma/duruma sahip olduðu daha “eski” bir çaðý temsil eder. Ancak ne varki yüzyýllar içerisinde Alevilikte ailenin ve aile içinde kadýnýn durumu/iþlevigenel toplumsal sürece koþut bir “nitelik” kazanmýþtýr. Yani, kendisinde varolan “geçmiþin anýsý”, “küllenme” yoluna girmiþ; üstyapýda uzun ömürlü

olmasýna ve direnmesine karþýn, altyapýda “edilgenleþmekten” kurtulamamýþtýr: Çiçekte birtohum olmuþ ama bir türlü açamamýþtýr. Üstyapýda bir “söylem”, bir “sistem” olarak var-lýðýný sürdürürken, onu yaþatan “topluluk belleði” körelme yolunda olduðundan, kaçýnýl-maz “son”a doðru yol almaktadýr. Yüzyýllarýn kazandýrdýðý gelenekle erkek egemen gidiþekarþý direniyor ama “nafile”; direndikçe “sistemin ailesi” olup çýkýyor.

Öyleyse ne yapýlmasý gerekiyor? Alevi zeminde ve sözel gelenekte yaþatýlan söylemden yola çýkarak kendimizi geçmiþe

taþýdýðýmýzda, bu söyleme “uyan” bir aile biçimine, bir kadýn kimliðine ulaþýrýz.O zaman kendimize soralým: Bu durum neyi anlatýr?, diye. Bu durum; 1) Toplumsal yaþamýn uzak geçmiþinde ya da baþlangýcýnda “kadýn erkeðin kölesiydi”

yargýsýnýn saçmalýðýný;2) Kadýnýn sadece özgür deðil, ayný zamanda çok deðer verilen bir konuma sahip

olduðunu; 3) Bunu saðlayan nedenin kadýnýn yaptýðý iþin “kamusal” karakterinden kaynaklan-

dýðýný, 4) Kamusal alanýn dýþýndaki günümüz kadýnýnýn toplumsal durumundan daha yukarý,

bir toplumsal aþama edindiðini anlatýr.Alevilikte kadýn sorununun çözüm yoluna girebilmesi “buluþulan bu kadýnýn, kadýn

deðerlerinin” günümüze taþýnmasýyla olanaklýdýr.

Alevi Ýnancýnda Kadýnýn YeriAlevi inancýnda insanlar cinsiyetlerine göre deðil de tasavvufta-inançta kat ettiði yola göredeðerlendirilir. Eðer kiþi yetiþmiþliði ve davranýþýyla tasavvuf-inanç zemininde ilerlemiþise ister kadýn ister erkek olsun o, sýradan insanlardan daha üst aþamadadýr ve “er” olaraktanýmlanýr.

“Doðrudan demokrasi” temelli yol örgütlenmesinde kadýn-erkek “ayrýmý”, yani cinsi-yet “ayrýmý” yapýlmadýðý için derviþlik makamý dýþýnda “halife” olan, tekkeleri yöneten,kendilerine baðlý birçok müridi bulunan kadýnlarýn sayýsý az deðildir: Bunun en çarpýcý ör-neði “Kadýncýk Ana”dýr. Hacý Bektaþ Veli’nin Hakk’a yürümesinin ardýndan O’nun postu-na oturur. Halife iken Yol’un birinci piri durumuna gelebilmiþtir. Kadýncýk Ana,Bektaþiliðin kurumlaþmasýný saðlayan Abdal Musa’yý yetiþtirmiþtir. Aleviliðin-Bektaþi-liðin dört büyük dergâhýndan birinin adýna baðlandýðý ve Kýzýldeli olarak bilinen Seyit AliSultan da Kadýncýk Ana yetiþtirmesidir.

Balkanlar’a geçtiðimizde “Kýz Ana” ile karþýlaþýrýz: Demir Baba Vilâyetnamesi’nde,tekkede oturan kiþi olarak anlatýlýr. Adýna kurulan tekke, bugün de halkýn önemli uðrak yer-leri arasýndadýr. Kadýnlarýn “post sahibi” olma geleneði 19. yüzyýlda Tokat’ta yaþayan Hu-buyarlý Alevilerinin “Anþa Bacý”ya, Afyon, Emirdað ilçesine baðlý Karcalar köyü Alevile-rinin “Zöhre Bacý”ya baðlanmalarýyla sürdürülür. Alevi zeminde kimi ocak pirlerinin “ka-dýn” olduðunu görmekteyiz: Adýyaman, Çelikan ilçesi, Bulam bucaðýnda “Zebran” (SarýGök) ziyareti vardýr. Bu ziyaret, “Zebran” adýnda bir kadýn pire ait olup, ayný kandan ge-lenlerce “ocak” olarak bilinir.

(Devamý 2. Sayfada)

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:14 Page 1

Page 2: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

2 Sayý 19

SERÇESME¸

Azerbaycan’dayým, Bakü’de ve oranýn “radyo-televizyasý”nda. Ak perdede NazýmHikmet ile ilgili bir haber programý izliyorum içim bi hoþ. Nazým Usta’nýn (Azerbay-can’a ikinci gidiþi, can ülkesinde ayrýlanda. Bakü Darülfünunu’nun (Üniversitesi) okocaman salonu týklým týklým dolu ve Komünist Partisi’nin önde gelenleri. Konuþma-cýlar ardý ardýna söz alýyor, þiirler okuyor ve hepsi ama hepsi Nazým’ý övüyor, yere

göðe koymuyorlar! Sýra Nazým Hikmet’te... Aðýr aðýr merdivenleri, sahnedeki kürsüye geçiyor ogür sesiyle “Yoldaþlar” diye baþlýyor konuþmasýna. Bunca övgüye, Nazýmca tepki koyuyor, o cüm-lesi yýllar geçse de aradan, kulaklarýmda: “Yoldaþlar.. Hiç kimseyi yüzüne karþý övmeyiniz; övenedeðil, övülene zordur...”

Hazret-i Ali Buyuruyor

Hazret-i Ali Divaný’ndan nasýl da güzel aktarmýþ dilimize Soy-Sop þiirini, Hacýbektaþlý kabri herdaim ýþýklý ola dostum Sefer Aytekin.

“Cahil! Cahilliðin, soy-sopla övünüþünden belliBütün insanlar, bir anadan bir atadan deðil mi?Gümüþten doðmuþ bir insan gördün mü?Demirden doðmuþ bir insan gördün mü?Bir insan gördün müBakýrdan doðmuþtur veya mülkünden;Zenginliðinden doðmuþtur veya topraðýndan,Bütün insanlar etten, sinirden deðil mi?Kandan, kemikten, sinirden, etten deðil mi?Bir mayadan, bir potadan deðil mi?

Bütün insanlar bir anadan ,bir atadan deðil mi?Övünmek gerekirse insana, övünmek;Ýnsan akýlla övünmeli, bilimle övünmeliGüzel huyla, iyi yürekle övünmeli.Cahil! Cahilliðin soy-sopla övüþünden belli”

O’nu Yüzüne Karþý Övüyorum Ey Nazým Usta!..Adamýn nice kitabý var, ýþýk saçan, yani insanlarý / olaylarý aydýnlatan / bilgi veren. Sözüm onlar-dan deðil, son dört kitabýndan.

1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü / 200 sayfa.2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü / 184 sayfa3) Alevilik Ve Bektaþilik Terimleri Sözlüðü / 797 sayfa. Ne mutlu bu cana, kapaðýnda “TurnaSemahý” adlý tablom var.

4) Yakýn zamanda kavuþtuðum Þeytan Tasarýmý Terimleri Sözlüðü / 793 sayfa ki hepsi toplam1964 sayfa Nazým usta, tastamam 1964 sayfa!.Yüzüne karþý övmek istediðim kim mi Nazým usta, tanýmaktan / ayný gök kubbe altýnda ayný

tarihlerde yaþamaktan / birlikte dergiler çýkardýðýmýz / yurt içinde ve yurt dýþýnda çaðrýlý olaraksöyleþilere katýldýðýmýz soy-sopla deðil akýlla övünen, bilimle övünen, güzel huylu, iyi yürekli birinsan; adý Esat ve soyadý Korkmaz.

O, 1946 yýlýnda Manisa/Demirci’de dünyaya gözlerini açanda bu satýrlarýn yazarý ayný yýl, eskiadýyla Ýstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Bedri Rahmi Eyüboðlu Atölyesi’nde öðrenci idi.

60 yýllýk bir ömür, yüksek okul.. Devrimci cephede görevler ve mapus damlarý, yenidenüniversite ve bir uðraþ, Yüksek Orman Mühendisliði..12 Eylül zindanýnda ekmeðine de el konul-masý ve yayýncýlýk / yazarlýk serüveni. 68 Kuþaðý’nýn Güncesi sayýlabilecek “Kafa Tutan Günler”,“Alevilik ve Aydýnlanma”, “Alevilere Saldýrýlar”, “AlevilikEðitimi Ders Notlarý”, “Pir Sultan Abdal” baþlýca yapýtlarý.

Günlerdir, en son kavuþtuðum Þeytan Tasarýmý TerimleriSözlüðü kucaðýmda, masamda!. Güzel bir kaðýda basýlmýþ 783sayfa.. Telefonda takýlýyorum, “Esat can, benim ‘Dosttan GelenSelamsýn’ kitabýmýn rekorunu kýramamýþsýn, benimki tastamam800 sayfa!.”

Þiirimizin De Yüz Aký Nazým Hikmet Can Yaþasaydý Ona Bir Çift Sözüm Olacaktý

ve Nazým Ustaya “1964 Sayfalýk Dört Kitabýn Yazarý Esat Korkmaz’ý

Yüzüne Karþý Nasýl Övmeyeyim Be Usta”Diyecektim, Þimdi Diyorum...

Fikret Otyam

Alevilikte kadýnýn yerini tam olarak algýlaya-bilmek için temel ibadet biçimi olan “cemlere”bakmak gerekir: Kýrklar, Alevi inancýnda enyüksek makama ulaþanlarýn oluþturduðu birbirliktir. Kutsal gerekçesinin önemi nedeniyleAlevilikte cem, Kýrklarýn yaptýðý muhabbeti“canlandýrmak” anlamýna gelir. Açýktýr kiKýrklar arasýnda yalýnýz erkekler deðil, kadýn-lar da bulunmaktadýr: Kýrklar’ýn 23’ünün er-kek 17’sinin kadýn olduðuna ve kadýnlar ara-sýnda Fatma Ana’nýn da bulunduðuna inanýlýr.Kýrklar’ýn içinde kadýnlarýn bulunduðu, cemdesüpürgecinin okuduðu gülbankla bize aktarýlýr:“Biz üç bacýydýk, Kýrklar meydanýnda süpür-geciydik.”

Cemde KadýnKimi bölgelerde farklýlýk göstermesine karþýncemdeki hizmet sahiplerinin bir bölümü kadýn-dýr. Aleviliðin özgün geçmiþini ölçü aldýðýmýz-da, cem ibadetinde, kadýnlarýn da erkekler gibiposta oturmak, cemin yürütülmesini saðlamakgibi görevleri bulunduðunu kabul etmek duru-mundayýz. Örneðin Cumhuriyet’in ilk yýlla-rýnda Sivas, Çamþýh yöresinde dede soylu ka-dýnlar posta oturup cem yürüttüler. Yine Hüse-yin Abdal Ocaðý’ndan “Ýsaf Ana” ve “ElaAna”nýn, posta oturarak cem tuttuklarýný bili-yoruz. Bu gelenek Alevi zeminde hissedilen“erkek egemen” yargýlarla birlikte önemliölçüde örselense de günümüzde canlý örnekle-rine rastlýyoruz: Hacýbektaþ postniþininin ona-yýyla Denizli, Merkez’e baðlý Uyanýk köyün-deki “Sultan Ana”, kocasýnýn ölümünden sonraposta oturmuþ Abdal topluluðuna cem tutmak-tadýr. 25 Mart 2006 Cumartesi akþamý, De-nizli’de “Sultan Ana”nýn tuttuðu ceme katýl-dýk, kaydýný yaptýk. “Taklit” olmayan, “öz-gün” bir cemin “can”ý olduk; etkilendik.Cemde semah tutup dönen canlar, günahlarýný“döktüler.” Alevilikte “kadýnlar cem tuta-maz”, diyen canlara “kanýt” olsun dilerim.

Yol uygulamalarý rehberlik hizmetininözünde bir “kadýn hizmeti” olduðunu kanýtlýy-or: Ýnançta ve inanç uygulamasýnda mürþit, tal-ibin “yol babasý”dýr; rehber ise “yol anasý” ola-rak algýlanýr. Cemlerdeki zâkirlik hizmeti kimiocaklarda aðýrlýklý olarak kadýnlar tarafýndanyerine getirilir: Sözgelimi “Ela Ana”, zâkirlikyapmýþtýr. Ayný yörede yaþamýþ ve evliya aþa-masýna taþýnmýþ “Fato”nun uzun süre cemler-de zâkirlik yaptýðý anlatýlýr. Adýyaman bölge-sinde çerað hizmetinin, bir kadýn hizmeti ol-duðu vurgulanýr: Kadýnlar, Fatma Ana’nýntemsilcileri olduðu için “ýþýk” onlardan gelir.Yine Malatya ve Adýyaman bölgelerinde cem-evinin hazýrlanmasý iþleri kadýnlara verilir:Doðal olarak cemevine gelen mürþit ya da pir,bu kadýndan “rýza” alarak içeri girer.(**)

Kadýn-erkek eþitliðini, yaþamda ve ibadettekadýn-erkek birlikteliðini kanýtlayan bu uygu-lamalar, “erkek egemen toplum” insanýnýn yada sisteme uyarlanmýþ yabancýlaþmýþ bireyle-rin anlamakta “zorlanacaðý” çok “demokratik”bir durumu anlatýr. Kadýnýn özgürleþmesinde,Alevi kadýnýnýn yeri ayrýcalýklýdýr. Bu “ayrýca-lýklý” durumu yaþama geçirmek hepimizin gö-revi-sorumluluðudur.

NOTLAR(*) Bak.: Ýbrahim Bahadýr, Kadýn Derviþler;

Su Yayýnlarý; Ýstanbul, 2005.(**)Daha fazla bilgi için Bak.: Age.

(Baþtarafý 1. Sayfada)

Cemde Kadýnýn Yeri

Üç Can Bir Cem:Geçen yýl Antalya’da yapýlan bir seminerde Esat Korkmaz,

Fikret Otyam, Filiz Ana ve Mehmet Turan Dede ile bir arada.

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:14 Page 2

Page 3: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

3Þubat 2006

SERÇESME¸

Bu Kadar Bol Þeytan Nereden Görülmüþ Derseniz, Esat’ýn Kitabýnda Derim!.

Akýl almaz bir araþtýrma, ciddi/titiz/bilinçli. Þunu rahatlýkla yazýyorum, bundan sonra Þeytan üze-rine kitap yazýlamaz, nerede þeytan var köþe bucak hepsini tek tek çýkarmýþ ortaya, katývermiþkitabýna. Kadýn ve erkek cinsel organlarýnýn da birer þeytan olduðunu biliyor muydunuz, bilmiyo-rum, kitaptan öðrendim!.. Þöyle ki:

“FALLUS. Fr. (phallus < Lat. Phallus, erkek cinsiyet organý < Yun. Phallos) a. 1) Yaratýcýenerjinin simgesi olarak algýlanan erkek üreme organý. 2) Çoðunlukla dik olarak betimlenenÞeytan’a özgü erkek cinsellik organ..”

Peki ya “Etek”? O da þu:

“Çýplak olarak betimlenen Þeytan’ýn ayýrt edici giysisi..”

Etek buysa, mini etek de þeytanoðlu þeytanýn ta kendisi zaar!

Köydeki Evimizde Ýki Þeytanla Kardeþçe Yaþýyoruz!Iþýk içinde yatsýn, dostum Aþýk Veysel sazýna söylerdi:

“Ben bir insan oðlu sen bir dut dalýBen babamý sen ustaný unutma.” “DUT a. Ortaçað’da kimi azizler tarafýndan Þeytan’la özdeþleþtirilen aðaç ya da bu aðacýnmeyvesi..”

ANSÝKL. Kimi azizler Þeytan’ý dut aðacýnýn ya da bu aðacýn meyvesiyle özleþtirdi. Nasýl dutaðacýnýn meyvesi hamken beyaz, olgunlaþýnca kýrmýzý, ardýndan da siyaha dönüþüyorsa týpkýbunun gibi þeytan da baþlangýçta beyazdýr, giderek gücüyle kýrmýzýlaþýr ve günahkâr oluncasiyaha dönüþür.”Bahçemizde iki þeytan var, yani Dut! Nerdeyse dört yýldýr kardeþ kardeþ yaþýyoruz, hele gü-

nahkâr olanda, yani iyice kararýnca lezzetine doyum olmuyor. Ah, ah ki ah týkýnýrken bir de eliboyamasa!.

Sevgili Aziz’in (Nesin) içindekilerin çoðunu tanýdýðým bir kitabý. vardý “Benim Delilerim.” Bucan da bir kitap yazsa çok önemli iki delim olacak. Birisi Esat Korkmaz, ikinci “e” ve AnahtarKitaplar yayýnevlerini sahibi, Ankara’dan kadim dostum sendikacý Mehmet Aydýn. Delinin birisi1964 sayfa kitap yazmýþ, ikinci delim de bunlarý pýrýl pýrýl basmýþ. Her zaman yazar ve derim,herülkenin bir delisi, her kentin bir delisi, her evin bir delisi vardýr; Otyam ailesinin delisi bu satýr-larýn yazarýdýr. Kitaptan yana Caðaloðlu’nun delisi sevgili ise Mehmet Aydýn! Alevilik/Bektaþilik,Pir Sultan ve nicelerinin en son da Þeytan Tasarýmý Terimleri Sözlüðü’nün yazarý sevgili EsatKorkmaz’dýr!

Her iki delimi can-ý yürekten kutluyorum, ýþýklarý hiç sönmesin diyorum, zira delilerimin ýþýðý-na/ýþýklarýna ülkenim çok ama çok gereksinimi vardýr da ondan! Her ikisini de özlemle kucaklayýp,kutluyorum.

Þimdi tam yeri ve sýrasý:Gerçeðe Hüüüü!...

Niyazlarý Valla Tuttu:Serçeþme’nin Kasým 2005 sayasýnda yazýmýn altýnda Hz.Ali tablomla bir yazý var:

“Fikret Otyam’ýn sekseninci yaþýný en içten dileklerimizle kutlarýz. Daha nice yýllar bu yolahizmet dokuna ve Nahl Süresi 57. Ayet’in vecibesini yerine getire. Serçeþme”

Eyvallah, gerçi o ayet 57 deðil, 67 idi ki aynen þöyle yenilemek hayýrlara vesile olur:

“Hurmalýklarýn meyvelerinden, üzümlerden de sarhoþ edici bir içecek ve güzel bir rýzk eldeedersiniz. Ýþte bunda aklýný iþleten bir topluluk için kesin bir mucize vardýr.”

“Mart kapýdan baktýrýr / Kazma kürek yaktýrýr” derken eski hastanem Antalya SSK, yeni adýy-la Antalya Atatürk Devlet Hastanesi’ne iþim düþtü, çok acil bir ameliyat! Yaþ seksen, þeker 280,tansiyon 19,5, yani ameliyat edilmemek için üç unsur! Her daldan altý sevenim iþe koyulmuþlar,gözümü açanda “Hoþ geldin” çektiler kývançla...

Kar kýþ nedeniyle yollar kapalýymýþ, geri döndük / döndürdüler, ellerine yüreklerine eyvallah!Dedim, þu Serçeþme’cilerin niyazý valla tastamam tuttu; hizmete ve 67’ye devam, eyvallah, bin

kere eyvallah!..

ZEMUNÝ (GÜZEL SIÐIRTMAÇ)

Bezer mi?Behey gönül zar ve figan eylemeSadýk yolcu çilesinden bezer mi?Kaptan deðil isen gönül boyamaDalgýç olmayanlar suda yüzer mi?

Efkara yüz tutma, erler yoludurBoþ bulma meydaný elbet doludurÂdem olan bir ikrarýn kuludurHer hali hoþ görür, bir dem kýzar mý?

Hakk’ýn nuru imiþ dostun cemaliCan gözün açmayan görmez bu haliBir cana bir canan âþýðýn yoluOna yol tutmuþtur, bir dem azar mý?

Ey Zemuni ikrar verdin dost pireSevgili cananým gark etti nuraSarfetme cahile meta, boþ yereSarraf olmayanlar cevher düzer mi?

Bu CihandaZalim zulmüne düþ oldumEsir etti bu cihandaSabredip biçare kaldýmDüþkün etti bu cihanda

Ýntizara maruz kaldýmTeselli kendimde buldumHer acýdan bir ders aldýmNaçar etti bu cihanda

Meydan açtý, sýnav kurduÝmtihan eyleyip durduYaný sýra darbe vurduBeter etti bu cihanda

Zemuni açtý meydaný Dosta bahþetti bu canýÞaha düzdü kervanýKatar etti bu cihanda

ZEMUNÝ mahlasýyla þiir yazan, çalýp söyleyenGüzel Sýðýrtmaç Kahramanmaraþ’ýn Afþin il-çesinin Oðlakkaya köyünde 1931 yýlýnda doð-du. Zemuni üç günlük bebekken ailesi Kayse-ri’nin Pýnarbaþý ilçesinin Salmanovasý köyüneyerleþir. Bugün Aydýn ilinin Karacasu ilçesininEsençay köyünde, bir evde tek baþýna yaþa-maktadýr. Eþi Hakk’a yürüdükten sonra þiiryazmaya, çalýp söylemeye baþlar. Þiirlerindeneþini çok sevdiðini, onun özlemiyle yanýp tu-tuþtuðunu anlýyoruz. Þiirlerinden seçtiðimiz ikiörneði canlara aktarýyoruz. Muhabbetle.

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:14 Page 3

Page 4: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

4 Sayý 19

SERÇESME¸

Aðaç Tapýmýnýn KaynaðýTapýma konu olan þey aðacýn biçimi (zâhir) deðil-dir; onun özünde var olduðuna inanýlan, iyilik ya dakötülük yapabileceði kabul edilen, “doðurganlýk”labelirgin þeydir (bâtýn). Ýyilik yapan kimlikler melek,kötülük yapan kimlikler cin ya da þeytan olarak ta-sarýmlandýðýna göre aðaçlar, en azýndan meleklerin,cinlerin ve þeytanlarýn konutudur.

Orhun Kitabeleri’nden anladýðýmýza göre, tümdoðada ya da doða parçalarýnda içeriði tam olaraktanýmlanamayan kimi gizli güçler bulunuyordu. Bunedenle dað, tepe, taþ, kaya, aðaç, su vb. nesnelerhisseden, iþiten, iyilik ya da kötülük yapabilen var-lýklardý. Tapým, bu nesnelerin içindeki gizli güce yö-nelikti.

Yeryüzünün en yaygýn tapýmlarýndan biri aðaçtapýmýdýr: yerin derinlerine inen kökleri, göðe doðruyükselen gövdesiyle insanlarýn ilgisini çekmiþtir.Tapýmda özellikle meyvesiz aðaçlar, ulu aðaçlar; bukapsamda çam, kayýn, çýnar öne çýkar.

Orta Asya kan toplumlarýnda, özellikle Türk-ler’de aðaç tapýmýnýn yaygýn olduðu görülür. Bu ta-pýmýn ilk ortaya çýkýþ yeri olarak Ötüken’in daðlýkarazisi gösterilir.

Hunlar, her yýl yaz bitiminde, olasýlýkla Ötüken’de, Ejder þehri adýy-la anýlan baþkentlerinin yakýnýnda bulunan daðýn eteðindeki bir çam aða-cýnýn altýnda ayin yaparlardý. Sonralarý burada yetiþen dut aðacý ayný kut-sallýðý kazandý; bu kutsallýk yaklaþýk 1700 yýl sonra Hacý Bektaþ Veliaracýlýðýyla Anadolu’ya taþýndý.

Göktürkler’de ve diðer Türk topluluklarýnda, aðaç çevresinde ayinlerdüzenlemek ve bu yolla kötü ruhlardan arýnmak ya da kötü ruhlardan te-mizlenmek istenen yerlere aðaç dikmek gelenekti.

Uygurlar’da aðaç tapýmý daha ileri boyutta idi ve varoluþ tasarýmýylaatalar tapýmýna baðlanmýþtý. Aðaçtan türeme inancý, tarihin içinden süzü-lerek günümüze taþýnmýþ gözüküyor: Sözgelimi, Dede Korkut Kita-bý’nda, Tepegöz ve Basat öykülerinde, Basat’ýn babasýnýn “kaba aðaç”olduðu belirtilir. Türk boylarýndan Kýpçaklarýn adý “aðaç kovuðu” anla-mýna gelir. Bugün Anadolu’da bu tapýmýn bir dýþa vurumu olarak “aðaçkovuðundan olmak” deyimi sýkça kullanýlýr.

Günümüzde aðaç tapýmýnýn en canlý yaþadýðý yer Altaylar’dýr: Özel-likle çam, kayýn, çýnar ve servi aðaçlarý tapým konusu yapýlýr; bu aðaçlarkurusalar bile adak ve kurban sunumu devam eder.

Bir duada þöyle denmektedir:

“Altýn yapraklý boz kayýnSekiz gölgeli mukaddes kayýnDokuz göklü, altýn yapraklý mübarek kayýnEy mübarek kayýn. Sana kara yanaklýak kuzu kurban ediyorum.”Örnek duada kayýn aðacý, görünen ve görünmeyen evrenlerin kimlik-

lendirilmiþ biçimi olarak çýkýyor karþýmýza.Yakut Türkleri’nde kayýn aðacý-þaman iliþkisi tapýma yeni açýlýmlar

kazandýrýr: Þaman adayý olan genç, hemen bir kayýn aðacý diker; o büyü-dükçe aþamasýnýn da yükseleceði düþünülür. Þaman öldüðü zaman aða-cý da ortadan kaldýrýlýr.

Bir yakut söylencesine göre Tanrý ilk þamaný gökte yaratýr ve onungökteki evinin önüne de bir aðaç diker. Bu ilk þaman ölümsüz olduðuiçin aðaç da ölümsüzdür. Durmadan büyüyen aðaç, her tarafa dal budaksalar. Ölen insanlarýn ruhlarý bu aðaç üzerinde barýnýr. Bu nedenle buaðaca “gök aðacý” ya da “dünya aðacý” adý verilir.

Bu tasarýmýn izlerini Anadolu’da görmek olasýdýr: Aðaç dikilmesi vedikilen aðaca dokunulmamasý geleneði bugün Tahtacýlar’da canlý biçim-de yaþamaktadýr: Aðaç, yaþam taþýyýcýsý olarak algýlandýðý için aðaca do-kunmak, yani ona zarar vermek, yaþamýn taþýnmasýný kesintiye uðratmakanlamýna gelir.

Tasarým nedeniyle Türk ve Moðol toplumlarýnda mezarlar aðaç altý-na yapýlýr ya da mezarlara aðaç dikilir.

Orta Asya ile Anadolu arasýnda bir geçiþ bölgesi olan kuzey Ýran’daEhli Haklar olarak adlandýrýlan bâtýni topluluktan Karakoyunlu Türk-

menleri’nde aðaç tapýmý çok canlýdýr. Evliya çelebibu topluluðu, ”aðaca ibadet eden âdemi kavmi” o-larak tanýmlar. Aðaç çevresinde mumlar yakarak a-yinler yapan Karakoyunlu Türkmenlerine göre aða-ca bir demir parçasý asan bunun yararlarýný görecekve Cehennem’de yanmayacaktýr. Yine aðaca zararvermek yasaktýr. Ýlkbaharda kadýnlar doðanýn do-ðum gününü kutlamak için aðaçlara çiçekler asarlarve onlara kurbanlar sunarlar. Kurban sunulan aðaç-lar, “evliya aðacý” ya da “ulu aðaç” olarak adlan-dýrýlýr.

Bugün Anadolu’da aðaç tapýmý Kýzýlbaþ toplu-luklarýnda, özellikle Tahtacýlar’da ve Yörükler’deyaygýndýr: Tahtacýlar’da özellikle çam, ladin, gök-nar ve ardýç; Yörükler’de ise karadut, çýnar ve kat-ran aðacý kutsaldýr. Tahtacýlar’da muharrem ayýndaaðaç kesilmesi yasaktýr. Salý günleri de aðaç kesil-mesi doðru bulunmaz. Ýþe baþlanacaðý zaman aðaç-lar için dualar okunur.

Yýlýn belirli zamanlarýnda özellikle temmuz yada aðustos ayý içinde Kýzýlbaþ Kurmanç Kürt toplu-luklarý, bayramlýk giysilerini giyerler, kadýnlý-er-kekli, meþe ve ardýç aðaçlarýnýn çevresinde ilahiler-dualar eþliðinde ayinler yaparlar; adaklar ve kur-banlar sunarlar.

Geriye dönüþ tapýmýyla Ýslam içine taþýnýldýðýnda, Ýslami bir kýlýðabürünür aðaç tapýmý: Hz. Muhammed’in asasý, Kâbe’nin eþiði, Tûbâ a-ðacý ve Hz. Muhammed’in altýnda biat aldýðý Rýdvan aðacý vb. Aðaç ta-pýmýnýn araçlarý durumuna gelir. Dede Korkut hikâyelerindeki Kazanoð-lu Uruz’un aðaca sesleniþi ve Pir Sultan’ýn konuya iliþkin bir þiiri, Ýslamiçine taþýnan aðaç tapýmýnýn kanýtlarý durumundadýr:

“Aðaç aðaç dir isem sana erilenme aðaçMekke ile Medine’nin kapusu aðaç.”* * *“Öt benim sarý tanburamSenin aslýn aðaçtandýrAðaç dersem gönüllenmeKýrmýzý gül aðaçtandýr.Ali Fatma’nýn yariAli çekti Zülfikâr’ýDüldül atýnýn eðeriO da yine aðaçtandýr.”Bir bütün olarak bakýldýðýnda, aðaç tapýmý, dað ve su tapýmýyla bir

üçleme (dað-aðaç-su) ya da bir ikileme (dað-aðaç/su-aðaç) oluþturur.Edremit’in çamcý köyünde nineler, karný aðrýyan torunlarýnýn karýnlarýnýovalarken, “Daðlar, taþlar, ulu kaba aðaçlar, koca çaylar! Gel, torunu-mun karnýnýn aðrýsýný al!” derler.

Tapým konusu yapýlan aðacýn yanýnda genelde bir evliya mezarý var-dýr: Eðer mezar yoksa aðaç doðrudan insan (evliya) kimliðiyle çaðrýlýr;Çýnar Dede, Çitlenbik Dede ya da Aðaç Baba gibi. Gaybi bir dörtlüðün-de þöyle der:

“Bir aðaçtýr bu âlemMeyvesi olmuþ adamMeyvedir maksut olanSanma ki aðaç ola.”

Yaþam AðacýBu nedenle Asaya varoluþ ve türeme tasarýmlarýnda “aðaç”, tanrýsal ya-ratma gücünü simgeleyen, genellikle “ana”, kimi kez hem “ana” hemde “baba” olarak algýlanan bitki-ata; “yaþam aðacý”dýr.

Altay mitolojilerinde “doðurmayan doða” olanaksýzlýk, “doðurandoða” ise olanaklýlýktýr. Bu türden tasarýmlarda aðaç, doðuran doðayýsimgeler. Bir söylenceye göre tanrý Ülgen yeri yarattýktan sonra yeryü-zünde yedi erkek ve yedi aðaç yaratýr. Ardýndan da May-tere adýnda se-kizinci bir adamý ve Altýn Dað’ý üzerinde o’nun aðacýný yaratýr.

Yedi erkekle yedi aðacý kendi hallerine býrakýr: Aradan yedi yýl geçer.Tanrý Ülgen gelip kontrol eder: Aðaçlarýn her biri yediþer dal sürmesinekarþýn, insanlarýn sayýsýnýn artmadýðýný görür. May-tere’ye bunun nede-

Asya’da Hayvan ve Bitki TapýmýBölüm - IV

Esat Korkmaz

Aðaç-ana/Aðaç-ata, insanlýðýn varoluþ ya da

bir topluluðun soy kaynaðý olarak algýlanan ve

ezelden beri var olduðuna inanýlan,

ata tapýmý konusu, aðaçla simgelenen

ana ruhu/ata ruhudur. Ya da bu ruhun

görünüþe taþýnmýþ biçimi olarakalgýlanan,

insanlýðýn ya da bir soyun ilk atasý durumunda bulunan, doðurganlýkla belirgin aðaç;

bu anlamda yaþam aðacýdýr.

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:14 Page 4

Page 5: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

5Þubat 2006

SERÇESME¸

nini sorar; o da üreme yeteneklerinin olmadýðýný söyler. Bunun üzerine tanrý Ülgen, bu insanlarýnyönetimini May-tere’ye býrakýr. Görevi alan May-tere, evi olduðuna inanýlan Altýn Dað’ýndan aþa-ðýya iner ve “doðuran bir doða” yaratmak amacýyla erkeðin “karþýtý”ný, yani kadýný “varlaþtýr-ma” iþine giriþir. Üç günde onun beden ve beden organlarýný yaratýr, ancak ona ruh veremez.

Durumu görüþmek üzere tanrý Ülgen’e gider; köpeði de bekçi olarak býrakýr. Olanlarý kolla-makta olan yeraltý tanrýsý Erlik, May-tere’nin yokluðunu fýrsat bilerek köpeðe rüþvet verir ve ka-dýný güdümüne alýr. Yedi tonlu flütle burun deliklerine üfleyerek, dokuz telli çalgýyla kulaklarýnaçalarak kadýna ruh ve akýl verir. Böylece kadýnýn yedi çeþit huyu ve dokuz çeþit ruh hali ortaya çý-kar. Geri dönen May-tere, köpeðe, bunu niçin yaptýðýný sorar: o da Erlik’in, yazýn sýcaktan, kýþýn so-ðuktan etkilenmeyen bir post verdiðini söyler.

Bir diðer söylence, Ak-genç söylencesi; doðuran, doðal olarak deðiþen ve dönüþen doðayla a-ðacýn özdeþleþtiðini bize anýmsatýr. Söylenceye göre yer’in göbeðinde bir Ak-genç (Ýlk Adam)vardýr. Caný sýkýlan Ak-genç dolaþmaya çýkar. Doðu yönünde ilerlediðinde, Güneþ’in aydýnlattýðýgeniþ bir düzlük üzerinde büyük bir tepe, tepenin zirvesinde de büyük bir aðaç olduðunu görür. A-ðacýn tepesi, büyük tanrý Urun-ay-toyon’un yaþadýðý göðün yedinci katýna, kökleriyse yeraltý de-rinliklerine uzanmaktadýr; yapraklarý, gök sakinleriyle sohbet halindedir.

Yalnýzlýðýndan sýkýlan Ak-genç, “yaþam aðacý” olarak algýladýðý bu aðaca yaklaþarak kendisi-ne bir “ortak” ister. Ak-genç’in isteði üzerine aðacýn yapraklarý hýþýrdamaya baþlar; derken, Ak-genç’in üzerine “süt” þeklinde bir yaðmur yaðar ve aðacýn köklerinden, yarý beline kadar çýplakbir kadýn ortaya çýkar. Kabaran/büyüyen göðüslerinden Ak-genç’e gençlik sütü sunar; Ak-genç’ingücü yüz kat artar.

Yakut mitolojisinde Er Sogotoh (Yalnýz Adam), Ak-genç’in yerini doldurur: söylenceye göreEr Sogotoh’un evi, geniþ bir düzlüðün ortasýndadýr. Burada bir “yaþam aðacý” vardýr; kökleri ö-lüler âlemine, tepesi gökkatlarýna uzanmaktadýr. Köklerinden köpürerek yüzeye çýkan “yaþam su-yu”ndan içen hayvanlar ve insanlar gençliklerini yeniden kazanmaktadýr.

Yine Oðuz Destaný’nda Oðuz Kaðan’ýn gök, dað ve deniz adlý çocuklarýnýn doðduðu ikinci ev-liliði, kimi anlatýmlarda her iki evliliði aðaçla ilgilidir. Söylenceye göre Oðuz Kaðan, bir gün avaçýkar; bir gölün kenarýnda bir aðaç görür. Aðacýn kovuðunda bir kýz vardýr; yalnýz oturmaktadýr.Oðuz Kaðan onu görünce aklý gider; yüreðine ateþ düþer; onu sever ve alýr.

Aðaçtan türemeyle ilgili efsanelerin en önemlisi, Uygur türeyiþ efsanesidir: Söylenceye göre,Tugla ve Selenge nehirlerinin birleþtiði yerde, birbirine yakýn iki aðaç vardýr. Bu iki aðaç arasýndabüyük bir dað oluþur. Gökten bu daðýn üzerine ýþýk saçýlmaya baþlar.

Durumu yerinde gözlemek isteyen Uygur halký, daða yaklaþýr; daðdan iç açýcý, sevinç vericisesler gelir. Ýzleyen günlerde, iki aðaç arasýndaki daðýn çevresinde, doðum yapmakta olan kadýnbiçimli bir ýþýk belirir. Derken daðda bir kapý açýlýr; içeride beþ ev vardýr ve her birinin içinde, að-zýnda emzik bulunan birer oðlan çocuðu oturmaktadýr.

Halk, onlarýn önünde diz çöker. Süt içme çaðýný atlatýp konuþmaya baþladýklarýnda, Uygur hal-kýna analarýný-babalarýný sorarlar. Halk, aðaçlarý gösterir; bunun üzerine çocuklar aðaçlara gider-ler; saygý gösterirler. Aðaçlardan biri ana, diðeri babadýr.

Yaþam aðacý tasarýmý bakýmýndan Altay tasarýmlarýyla Zervanist, Mazdaist ve Zerdüþti tasa-rýmlar özde örtüþür: Zervanist-Mazdaist inanca göre, Ahuramazda’nýn yarattýðý Gayomart’ýn top-rakta saklý tohumlarýndan bir aðaç geliþir. Bu aðaçtan ilk erkek insan Maþya ve ilk kadýn insanMaþyana oluþur. Burada aðaç, doðanýn rahminin taþýyýcýsý “ata-ana”dýr; aðaç-tanrýça ya da yaþamaðacýdýr. Baba ise ilk insan Gayomart’ýn tohumlarýyla simgelenen ve Ahuramazda’nýn yaratma gü-cü olarak algýlanan ýþýktýr, yani nesnedir.

KAYNAKÇA:Çoruhlu, Yaþar; Türk Mitolojisinin Anahatlarý; Kabalcý Yayýnevi; Ýstanbul-2002Dede Korkut Kitabý(Der.: Muharrem Ergin); Ankara Üniversitesi Basýmevi; Ankara-1964Eliade, Mircea; Þamanizm(Çeviren: Ýsmet Birkan); Ýmge Kitabevi; Ýstanbul-1999Gaster, Theodor H.; Thespis/ Eski Yakýndoðu’da Ritüel, Mit ve Drama (Çev.: Mehmet H. Doðan); Kabalcý

Yayýnevi; Ýstanbul-2000Ýnan, Abdülkadir; Tarihte ve Günümüzde Þamanizm; Türk Tarih Kurumu Yayýnlarý; Ankara-1972Korkmaz, Esat; Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü; Anahtar Kitaplar Yayýnevi; Ýstanbul-

2003Korkmaz, Esat; Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü; Anahtar Kitaplar Yayýnevi; Ýstanbul-2003Korkmaz, Esat; Ansiklopedik Alevilik-Bektaþilik Terimleri Sözlüðü; Kaynak Yayýnlarý; Geniþletilmiþ

Üçüncü Baský; Ýstanbul-2003Korkmaz, Esat; Ansiklopedik Þeytan Tasarýmý Terimleri Sözlüðü; Anahtar Kitaplar Yayýnevi; Ýstanbul-2006Ögel, Bahattin, Türk Mitolojisi(Cilt: 1-2); Türk Tarih Kurumu; Ankara-1993Roux, Jean-Paul; Orta Asya Tarih ve Uygarlýk (Çev.: Lale Arslan); Kabalcý Yayýnevi; Ýstanbul-2001Roux, Jean-Paul; Orta Asya’da Kutsal Bitkiler ve Hayvanlar(Çev.: Aykut Kazancýgil-Lale Arslan); Kabalcý

Yayýnevi; Ýstanbul-2005Yörükan, Yusuf Ziya; Þamanizm(Notlandýran ve yayýna hazýrlayan: Turhan Yörükan); Yol; Birinci Basým;

Ankara-2005Zerdüþt; Avesta (Çeviren ve Yayýna Hazýrlayan: Eshat Ayata); Kora Yayýnlarý; Ýstanbul-1998Zimmer, Heinrich; Hint Sanatý ve Uygarlýðýnda Mitler ve Simgeler(Çev.: Gül Çaðalý Güven); Kabalcý

Yayýnevi; Ýstanbul-2004

ALÝ BUDAK (ALÝ KAYKI)

Ya Hacý BektaþErlerin erisin yücesin PirimBir nefes bizlere ya Hacý BektaþDerviþe himmetin verensin PirimBir nefes bizlere ya Hacý Bektaþ

Sevdanýn uðruna yanar dururumSahrada daðlarda sorar dururumKýrk yýldýr varýmda arar dururumBir nefes gizlere ya Hacý Bektaþ

Bülbülün olmuþum baðýna kondumMuhabbet ettiler dinleyen oldumDillerden dillere adýný duydumBir nefes sözlere ya Hacý Bektaþ

Budak Ali cana nazýn güzeldirNaðmeler tellenen sazýn düzendirKýþýn ortasýnda yazýn ezeldirBir nefes güzlere ya Hacý Bektaþ

Kimseler SormadýDertlerin sýrtlayýp gideni oldumKimseler sormadý halim nicedirGönülde nadide gülþeni oldumKimseler sormadý halim nicedir

Adem’in cezasýn aldým bitirdimKabil’in elinden bir caným verdimÞit Nebi göründüm çok cefa cektimKimseler sormadý halim nicedir

Zekeriya’yý kolladým bir zamanSarmýþtým sýmsýký görmesin nadanBiçtirdi bizleri lain-i þeytanKimseler sormadý halim nicedir

Nemrud’un kininde tutuþtum yandýmÝbrahim gelince kucaðým açtýmDað gibi ateþte güllüðe geçtimKimseler sormadý halim nicedir

Yusuf’u sattýlar alaný oldumMýsýr’a götürüp salaný oldumKýtlýðýn kýraný talaný oldumKimseler sormadý halim nicedir

Musa’yý Sina’ya çaðrýþým gibiÝsa’yý yanýma alýþým gibiKerbela çölünde kalýþým gibiKimseler sormadý halim nicedir

Sýdret ül Müntâh’da Budak’týr adýmHakikat babýnda Ali’dir aslýmArdý ardýnca zor günler yaþarýmKimseler sormadý halim nicedir

Ýzm

it, 1

6 Þu

bat 2

006

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:14 Page 5

Page 6: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

6 Sayý 19

SERÇESME¸SERÇESME¸

Beni yakýndan takip eden okuyucular, Kýzýlbaþ Aleviliðin deiçinde yer aldýðý “ortaklýk toplumu” yapýlanmasýnýn kadimköklerini Kadýn Ata tarihi dönemine dayandýrdýðýmý bil-mektedir. Bu ikinci bölümde yazacaklarýma girmeden öncede iki zýt uygarlýk çizgisi derken, uygarlýðý erkek egemen

süreçle baþlayan, sözgelimi, devlet, yazý, ticaret gibi ölçeklerden hareketetmediðimi belirtmek durumundayým. Bu ölçekleri dýþlamamakla birlik-te, onlarý cins egemenliði zemininde duran ve yine erkekle tarih sahne-sine çýkmýþ olan sýnýflaþmayý temel alan bir tarih anlayýþýnýn ölçekleriolarak görmekteyim. Bu yaklaþýmýn, uygarlýk zemininde tam bir karþýt-lýðý ifade eden “Ortaklýk” (Komün) süreðini ve bu sürekte baþlangýçzemini olarak Kadýn Ata’nýn baþat rolünü örttüðünü düþünmekteyim.Dahasý erkeðin egemenliði ile tarih sahnesine düþmüþ ilk toplumsalçeliþkinin tarafý olan kadýný, kadýn-erkek çeliþkisini ilk kez bilimsel ola-rak bilgilenme meydanýna çýkartmýþ olmasýna karþýn, tali konumda, özelbir konu olarak ele aldýðýný düþünmekteyim.

Diðer yandan, insanlýk tarihi açýsýndan oldukça uzun bir süreðe dam-gasýný vurmuþ Kadýn Ata’nýn ilk yaþama durduðu Anadolu ve özellikleYukarý Mezopotamya’nýn “bereketli topraklarý”nda, yeraltýndançýkartýlmýþ, ezici çoðunluðunu Kadýn Ata damgasýný taþýyan bilgilerinoluþturduðu belgelerin, bu baðlamda, henüz deðerlendirildiðine ve tarihaçýklamalarýna katýldýðýna rastlamýþ deðilim. Haddini bilen yaklaþýmýmve sýnýrlý olanaklarým çerçevesinde, elime geçen belgelerin bu yöndendeðerlendirilmesi, yazý da dâhil olmak üzere, uygarlýðý bir baþka boyut-ta tanýmlayacak birçok etkenin Kadýn Ata tarafýndan üretildiðini göster-mektedir. Kamuya açýklanmýþ haliyle bile, söz konusu yaklaþýmý doðru-layacak ve ikna edecek yeterlilikte kanýt bulunmaktadýr. Dahasý, bu bel-gelerin hak ettiði anlamý ve deðeri gerçekte vermesi gerekenler ver-mediði için, ortalýk, çoðu kez tarih spekülatörlerine, arkeoloji falcýlarýnakalmaktadýr!..

Ortaklýk süreðinin ve bununla anlam kazanan uygarlýðýn üreticisiolan Kadýn Ata, “Bereketli Hilal” olarak tanýmlanan Zagros-Toros-Kaf-kas üçgeninde ürettiði uygarlýðýnda, erkek egemenliði ile bugüne dekevrilerek gelen devlet baðlamýnda bir devleti olmadý. Onun yetenekleredayanan ve bu zeminde iþ bölümünü “Rýzalýk” esaslarýna göre daðýtanorganizasyonu oldu. Otantik Kýzýlbaþlýðýn kendilerini tanýmlarken kul-landýklarý “Rýzalýk Þehri” kavramý, tarihi köklerini bu esastan alansimgesel bir kavramdýr. “Bilmeyen bilmez, bilen de demez” erkâný içindekalan temel bir tanýmlamadýr ve Kýzýlbaþ Aleviler, kendilerini hep“Rýzalýk Þehri” çocuklarý olarak görürler. Otantik yapýlanmanýn çözül-mesinin öngününe dek, devlet olma anlayýþý hep reddedile gelmiþtir.Ortaçað boyunca bile ortaklýk toplumu baðlamýndaki tüm ayaklanma-larýn hedefinde devlet olduðu gösterilemez. Bu, toplumsal/sýnýfsal ko-numlarý gereði devlet olmayý, bu baðlamda iktidar olmayý baþaramaya-caklarýndan deðil, gerçekte hedeflerinde ve eylemlerinde böyle bir talebeyer vermediklerindendir.

Adýný ettiðim bu süreci, oldukça sýnýrlý bir kapsam içinde, “KýzýlbaþKadýn” adlý kitabýmda, “Naciye Cennet, Âdem ise Devlet” baþlýðý altýn-da inceledim. Oldukça sýnýrlý belge ve bilgilerin ýþýðýnda, daha çok daKýzýlbaþ Aleviliðin bâtýn süreðinde yer alan kimi simgelerden ve kav-ramlardan hareketle sezgisel olarak ulaþtýðým sonuçlardý onlar. Oysa sözkonusu alanda yapýlan kazýlarda ortaya çýkarýlan belgeler, erkek egemen-liðiyle birlikte tarih sahnesine çýkmýþ olan dinlerin, Kadýn Ata’nýn uygar-lýk adýna hünerli elleriyle ürettiði gerçeklikleri nasýl ve hangi yollarla ört-tüðünün, özel çýkarlar adýna nasýl ve hangi yollarla gasp edip, bin birtürlü örümcek aðlarýyla örerek hýrsýzlýðýna meþruluk oluþturduðunun tra-

jik hikâyesini açýða vurmaktadýr. Ve tabii ki yine ayný þekilde kadim or-taklýk toplumlarýnýn bu süreç boyunca neden bu dinlerin þekillendirdiðidevletlerin hedefinde olduðunu da.

Kandaþ-Karýndaþ Ortaklýðýndan Yol KardeþliðineAnadolu’nun ve Mezopotamya’nýn Kadýn Ata’sýna ait süreðin ne kadargeriye gittiði hususunda herhangi bir tespit bulunmamaktadýr. Bugüniçin bilinebilenler, insanlýk tarihine “Büyük Tufan” olarak kayýt düþen,son buzul çaðýnýn bitimiyle gerçekleþmiþ felaket sürecine kadar çýkmak-tadýr. Bu çerçeveden anlaþýlmak üzere Kadýn Ata’nýn ortaklýk toplumu-nun geriye giden ucunda ortaklýk, Kandaþlýk-Karýndaþlýk kardeþliðinedayanýyordu. Geleceðe dönük ucunda ise “Yol Kardeþliði” bulunmak-tadýr. Yol Kardeþliði, Kadýn Ata sürecinden Erkek Ata sürecine geçiþevresinde üretilmiþ bir ortaklýk toplumu yapýlanmasýna iþaret eder. YolKardeþliði günümüz Kýzýlbaþlýðýnda hâlâ temel sayýlan yapýlanma þek-lidir. Yol Kardeþliði, kandaþlýða-karýndaþlýða dayanmaz. Ortaklýktoplumu örgütlülüðünün yeniden üretilmiþ koþullarýna (erkân) dayanýr.Bölge bölge varlýðýna rastlanýlsa da günümüzde esas olarak çözülmüþolan ve “Musahip Kardeþliði” (Braye Musawiye=Eþitlik kardeþliði) diyebilinen kural, Yol Kardeþliðine giden ilk kapýyý belirler.

Bu oluþuma göre aile olarak tanýmlanan birim, “Eþ ve Eþit” olmayýgerektirir. Sürek sadece bir ev ya da aile yapýlanmasýný böyle tanýmla-maz, toplumsal iþbölümlerinin tamamýnda kural ya da erkân bu zemindeiþler.

Bu iþlek günümüzde, kendilerini sosyalist olarak tanýmlayanlardabile görülür olmasa da, Kýzýlbaþlýkta son beþ asýrlýk sürece kadar devamede geldiðini gösterir birçok iþaret bulunmaktadýr. Kaldý ki, günümüzdedahi “tek eþli evliliðin” bir biçimde devam ediyor olmasý, adýný ettiðimsüreðin ne denli köklü bir zemine dayandýðýný göstermektedir.

Bu anlatýma niçin gerek gördüm?Aleviliðin örgütsel yapýlanmasýnda son derece iþlevsel olan Pirlik

makamýnýn güncel yürütülüþünde, özellikle de Aleviliði bir karabasangibi kuþatan “Seydi Saadet Evladý Resul” seçkinliðinin kendini dayattýðýyürütülüþte, örneðin kadýnlarýn da Pirlik makamýnda yer alýp almaya-caðýndan tutun da Cem meydanýnda baþlarýný örtüp örtemeyeceklerine,haremlik-selamlýk ayrýþmasýna tâbi olup olmayacaklarýna kadar birçokrahatsýz edici tartýþmanýn yürütülmekte olduðu bilinmektedir.

Bütün bu gibi söylemler, yaklaþým ve anlayýþlar, Kýzýlbaþ Aleviliðe,“Rýzalýk Þehri” erkânýna göre deðildir. Erkek egemen kuþatmanýn, kimi“ümmet dinci” yapýlanma kýlýklý þeriatýnýn, kimisi ise milliyetçi kýlýklýþeriatýnýn süreðe sokuþturduðu anlayýþ ve yaklaþýmlardýr. Süreðin geriyedönük yüzünün tamamýnda sayýsýz Kadýn Pirler, Yol ve sürek sahibi PirAnalar bulunmaktadýr. Geçerken örnek olsun, Batýlý literatürünün bilehakkýný teslim ettiði ve yine Batýlý bir kavram olarak “Sosyalizmin isimanasý” olarak tanýdýðý, Hürremettin Ana, sürekte Ýslamiyetin öngününedenk gelen bir kesitte varlýk göstermiþtir. Kaç yol evladýnýn bundanhaberi var? Anamisi Seide’ler, Kadýncýk Analar, Güzide Analar ve diðer-leri yakýn tarihin Pir Analarýdýr ve erkân sahipleridirler. Bunlar ise ilkelden bilinen isimlerdir.

Dolayýsýyla, bütün bu tartýþmalarýn ve diretmelerin altýnda kendi özve otantik gerçeðinden müthiþ bir kaçýþ vardýr. Kaçýþýn yönü ise “Ken-dinden kendine gelmeye” deðil, kendinden bir baþkasý olmaya doðrudur.Görmek ve zamanýnda gereðini yerine getirmek gerekmektedir

Anlamsýzlýðýn Anlamý ve Güncel OlanKendisi olmayý baþaramamýþ bireyin ya da toplumun, kendisi için kaza-nabileceði bir þey yoktur. Yol insaný, yeniden kendini aramaya baþladýðýgüncelin karmaþasý içinde, eðer kazanmak istiyorsa, Yol âþýðýnýn “ken-dimden kendime geldim” deyiþindeki erkân üzere hareket etmelidir. Ken-disinden baþlamalý kendini aramaya. Kendinden ne kadar uzaklaþýr ve biryerlerde bulacaðý yanýlsamasýna kapýlýrsa, açýktýr ki, kaybedecektir.

Ýçinde yaþadýðýmýz ve hem maddi olarak hem de manevi olarak biz-leri kuþatmýþ olan egemen sistemlerin, birçok araçla ve yolla iliklerimizedek iþlemiþ olduðu, mantýðýmýzý, düþünce tarzýmýzý, dilimizi önce kendiöz benliðimizde yýkýp parçalamayý baþarmadýkça, ne kendimizi bilme-miz mümkündür ne de bu yolu!

Yol ve Sürek ya da Ýki Zýt Uygarlýk ÇizgisiBölüm - II

Haþim Kutlu

Haþim Kutlu’nunyazýsýnda deðindiðiKadýn Analarýngünümüzdeki birörneði olan Sultan Ana, zâkiriile birlikte akþamabirlenecek cemiplanlýyor.

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:14 Page 6

Page 7: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

7Þubat 2006

SERÇESME¸

Ortaklýk toplumu süreðinin hem maddi üretim süreði, hem de manevi üretim süreði, parçalan-masýný ifade ettiðim sistem süreðine benzemez. Onunla tam bir karþýtlýk içindedir. Onun mantýðýda, düþünce sistemi de, dili de farklýdýr. Bu sürekle mümkün olabilen en doðru tarzda iliþkilen-medikçe, Yolun öngördüðünce düþünmek ve onun öngördüðünce anlayýp konuþmak ve yapmakmümkün deðildir.

Þimdilerde Yol içinde sürdürülen güncel bir tartýþma daha bulunmaktadýr. Tartýþma diyorum,çünkü ancak bu kavram karþýlýyor yaþanýlan bir tür saðýrlar diyalogunu! Bir tür saðýrlar diyaloguoldu, çünkü düþüncelerini açýklayan taraflarýn ayaklarý Yol gerçeðine basmýþ deðil. Ne Yolunerkânýnca düþünüyorlar, ne de ayný erkânýn diliyle söyleþiyorlar. Onlar tartýþýyor ve giderek didiþi-yorlar. Öyle de olur zaten.

Oysa Yolun süreði, “Halleþin” diyor. Ve tabii ki “Hal ile Halleþin” diyor! “Hal ile halleþin”diyor, çünkü sürek seni kardeþliðe taþýmak istiyor, yoldaþlýða taþýmak istiyor. “Hal ile halleþmeyenyol ile yoldaþ” olabilir mi?

Biliniyor; bir kýsým yol evladý þimdilerde “öz Müslümanýz” diyor. “Yolumuz Hak MuhammedAli Yoludur” diyor. Bir kýsým Yol evladý da “Biz Müslümanlýðýn dýþýndayýz. Alevi olmanýn neMuhammed ile ne de Ali ile bir baðlantýsý yok” diyor. Kabaca bu zeminde yürütülen tartýþmanýntaraflarýnýn kendi içlerinde de bir dizi farklýlýk var kuþkusuz, ama ana eksen bu zeminde.

Tartýþan her iki tarafta konuyu otantik özellikleri itibariyle hem Ortaklýk Toplumu yapýlanma-sýndan, hem de tarihsel süreðinden kopararak, hatta ona yabancýlaþtýrarak ortaya koyuyor. Geriye,bütün toplumsal özelliðinden ayrýþtýrýlmýþ bir avuç ilahiyat ile sýnýrlý tapýnmalar, þükürler, tanrýlarya da tanrýsýzlýklar kalýyor. Ona da “Ýnanç” baþlýðýný atýyorlar ve baþlýyor karþýlaþtýrma. Ýslami-yet’te þu var bu yok üzerine sürdürülen ya da uysun uymasýn “biz Ýslamiyet’ten þunlarý almýþýz,bunlarý da almamýþýz” yollu yorumlar, anlatýmlar, karþýlaþtýrmalar!

Taraflar açýsýndan iþin en ilginç yaný da bir ortak payda olarak, “Ýnanç” baþlýðýný attýklarý bütünsavlarý bilimsel olarak kanýtlamaða çalýþmalarýdýr. Birbirlerine karþý herkes, kendi düþüncesinindoðruluðunu bilimi ve bilim dilini kullanarak ispat etmeðe çalýþýyor.(*)

Sýk sýk verdiðim bir örnek var. Bu örneði burada yine hatýrlatarak gittikçe anlamsýzlaþmayabaþlayan gidiþi anlamlý olmaya davet etmek istiyorum. Kiþisel düþüncem farklý olsa da Aleviliküzerine çalýþma yapan hemen herkesin, bugün Yol-Erkân-Meydan sürdüren her Pirin bildiði birkonu var. Gerçekte hem Hz. Muhammed’in hem de Hz. Ali’nin böyle bir þeyi yaþayýp yaþama-dýðýný ya da ifade edilenden ne anlaþýlmasý gerektiðini söz konusu etmeden ifade etmek istiyorum:Þu ünlü “Miraç Dönüþü” öyküsünden söz ediyorum.

Özellikle Cem Meydanlarý, Miraç öyküsünde yer alan anlatýma, betimlemelere ve simgelereuygun olarak yürütülmekte ve sýrlanmaktadýr. Öykünün can alýcý mesajlarýnýn yer aldýðý içeriði isene irdelenmekte ne de konuþulmaktadýr.

Örnek olsun, “Hak Muhammed Ali” üçlemesini bir tekerleme gibi her vesileyle tekrar edenanlayýþ, buradan hareketle en fazla Aleviliðin nasýl da Muhammed’den kaldýðýný, Muhammed’inPeygamber olarak görüldüðünü ifade edebilmektedir. “Baþýmýz Hak Muhammed Ali’ye baðlýdýr”þeklindeki anlayýþ da ayný zeminde hareket etmektedir.

Oysa kendi tarihsel toplumsal süreðine yorum yoluyla aktarýlmýþ bu öykünün en önemli mesajý,söz konusu anlayýþ ve yaklaþýmlarý temelden dýþlamaktýr. Þöyle dýþlamaktadýr: Hz. Muhammed,Peygamberlik kimliðiyle, bir baþka deyimle hem bu dünyasal, hem de öbür dünyasal kimliðiyleMiraç dönüþü uðradýðý “Kýrklar Meydaný”na alýnmaz. Kilit nokta burasýdýr.

Ortaklýk toplumu süreðinde ne Peygamberlik makamý ne de ayrýcalýklý ya da “efendi” makamývardýr. Uðradýðý “Kýrklar Meydaný” ise bir tapýnma veya ritüel meydanýný deðil, oluþu gereði adýna“Ortaklýk” dediðimiz, toplumsal yapýlanmaya iþaret eder.

Ayrýntýya gerek yok, bu iki husus sorunun kilit noktalarýdýr. Bu kilit noktanýn çözümlenmesin-den ise bütün taraflar kaçmaktadýr.

“Hak Muhammed Ali” üçleði ise yolun felsefi kavrayýþýnda simgesel bir baþlýða iþaret eder vetümüyle “Evrensel Doðuþ” ilkelerinin, bu üçleme zemininde açýklanýp kavranmasýna yöneliktir.Kaldý ki, bu üçlek dizge, zahiren (egzoterik) olarak terkip edilmiþtir. Bâtýn zemininde ise bu “HakAli Fadime” olarak söylenir ki bu da “bilmeyen bilmez, bilen de demez” olandýr. Bu yönüyle biçim-sel baðlamda Hýristiyanlýðýn “Baba Oðul Kutsa Ruh” dizgesiyle temelden farklýlaþýr. Hýristi-yanlýðýn üçleði eril bir dizgedir ve “Yaratýlýþ” düþüncesiyle sýký sýkýya baðlantýlýdýr. Kýzýlbaþlýðýnüçleði ise bâtýnda eril ve diþil eþliðine dayanýr ve “Doðuþ” felsefesiyle doðrudan baðlantýlý birbetimlemedir. Buna göre kendini doðuran evren diþil bir forma sahiptir ve bütün doðuþ sürekleritemel iki kuvvetle bunu gerçeklerler. Yaratýlýþ ve Doðuþ, sürekleri zýt iki uygarlýðýn düþünselanlayýþ zeminine denk düþer. Ýþin esasý ve özü budur.

Sonuç olarak üzerinde durulacak çok yan bulunmaktadýr. Fýrsat buldukça bu yönden geliþtir-diðim düþüncelerimi okurlarla paylaþmaða çalýþacaðým. Bir dergi makalesinin sýnýrlarýný çoktanaþtýðýmý biliyorum. Þimdilik bu kadar ve Aþk ile diyorum…

NOTLAR:(*) Ortaklýk Toplumu güzergâhýnda olsam, onu tanýmaða ve tanýtmaða çalýþmýþ olsam da,

bundan önceki çalýþmalarýmda, bir biçimde ayný anlayýþlarý ben de taþýdým. Kitaplarýmý okuyanlar,bütün açýmlamalarýma karþýn, örneðin ben de Alevilik için yer yer “Ýnanç” kavramýný kullandým.Açýkladýðým þeyle kavram tam bir çeliþki halinde olsa da anlayýþ olarak etkisini sürdürdüðü açýktýr.Buradaki belirlemelerim, kendimin de bir biçimde eleþtirisi olarak görülebilir.

DAYLEMÝ (HAÞÝM KUTLU)

Bizim YolumuzNe yemin et ne de yalan söyleBöyle buyurdu bizim ulumuzKýldan ince kýlýçtan keskinYutulmaz leblebidir dolumuz

Senin yükün senindir tartý bilirsenKendi karaný kendi elinle silersenNefsin için her ne dilek dilersenUkba’da bile olur bizim sonumuz

Beli dedik bizden önde geleneÖzünü hakka kurban edeneGüruh-u Naciye’den sýr doðanaTa ezelden Kâbe oldu yolumuz

Melanet meydanýndan erkân silinsinDerviþlik makamýna postlar serilsinMünkir olan her kapýdan sürülsünDâr-ý Mansur’da kýrýk olur boynumuz

Daylemi’yem ben benden sorulsunBir kolum Hinden ötelerden derilsinÝster alýnsýn kellem ister vurulsunSerilmez hiçbir ipe bizim unumuz

Pirime Arzuhalimdir

Merdi meydana sermiþim postuAbdalým ya gönül gafil deðilimBin mihnet ile bulmuþum dostuÂþýk-ý Mecnunum da sefil deðilim

Sabrým vardýr güman eylememSýdk ile tuttum eteðin ayrýlmamDâým Mansur’a gayriden sorulmamAdü taþý berktir de kaçar deðilim

Elifbayý bilmez bilmiþ geçinirSap aðzýnda hep saman gevinirSoy sofusu dar beðenmez yerinirEyvallahým yok da kindar deðilim

Daylemi’ye sordular ki düþkün müsün?Suskun gezme gönül küskün müsün?Fitne pazarýna düþtün üzgün müsünPirim hal böyle böyle de bezer deðilim

Ýzm

it, 1

6 Þu

bat 2

006

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:14 Page 7

Page 8: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

8 Sayý 19

SERÇESME¸SERÇESME¸

Cem Vakfý’nýn Kýsas Projesi konusunu öðrendikten sonra 3 Mart2006 tarihinde aþaðýdaki e-postayý, Tahtacýlar ve Aleviyol forum-larýnai göndererek tartýþmaya açtým. Birkaç gün sonra bu e-posta-

ya Doðan Bermek’ten bir yanýt geldi. Bu yanýtla ilgili olarak ayný forum-lara 8 Mart 2006 tarihinde aþaðýdaki e-postayý gönderdim, ancak bunahenüz bir yanýt gelmedi.

3 Mart 2006 Tarihinde Forumlara Gönderdiðim“Cem Vakfý’nýn Kýsas Projesiyle Ýlgili Düþünceler”

Baþlýklý E-posta

Etno-müzikoloji eðitimi almýþ birisi ve Alevi-Bektaþi kültürünehizmet etmeye kararlý bir muhip olarak Cem Vakfý’nýn KýsasProjesi ile ilgili düþüncelerim aþaðýdadýr. Daha doðrusu bu konu-

da epey soru iþareti oluþtu kafamda. Öncelikle bunlarý yazdým ve bunlarahenüz bir cevap bulamadým.

Özellikle araþtýrmacý Ali Yaman’ýn yazýsýný okuyunca çok üzüldüm,biraz iþgale dönmüþ bir durum ortaya çýktý benim gözümde: Sanki bu-güne kadar Kýsas diye bir yer yokmuþ veya hiç duyulmamýþ gibi gösteril-di. Ayrýca bu proje sonrasýnda her þey çok farklý olacak, tüm Kýsas’abahar gelecek gibi (týpký Amerika’nýn Irak’ta söyledikleri gibi!) bir havaoluþturulmasý hoþ deðil. Ali Yaman bir araþtýrmacý ve bu tür saha (alan)çalýþmalarýn etik deðerlerle yapýldýðýný bilmesi gerekir. Yani çalýþmaöncesinde neler yapýlacaðý ortaya konur, çalýþma yapýlacak bölgeyi iyibilen kiþilere önceden danýþýlýr ve hangi konuya eðileceklerse o konuüzerinde çalýþýlýr. Sonrasýnda bunlar bir rapor haline getirilir, sonuçlarortaya konur ve gerekirse bir kitap ortaya çýkar.

Ama bu arkadaþlarýn proje tanýtýmlarý bambaþka havada. Bir kerebahsettikleri projenin asýl baþlýðý ve kapsamý nedir? Bu belli deðil. Yanimüzikal bir derleme çalýþmasý mý? Sosyal bir proje mi? Sosyo-kültürelbir saha çalýþmasý mý? Ortada hiçbir þey yok. “Ne bulursak onu alalým”gibi bir mantýk var. Ancak alýnanlar daha sonra ne yapýlacak, bununKýsaslý bir vatandaþa ne faydasý var, bu konular hep muðlak.Benim kafamý meþgul eden baþlýca sorular þunlardýr:

1. Öncelikle Avrupa Birliði’nin 12 milyon Euro’luk GAP Bölgesi’ninKültürel Deðerlerini Koruma Projesi olmasa ve bu projeden Cem Vak-fý’na 300 bin Euro gibi bir para düþeceði ortaya çýkmasa böyle bir proje-ye kalkýþýrlar mýydý? Ayrýca bu para, bu projede nasýl deðerlendirilecek?

2: Bu projeyi fona sunarken herhangi bir Kýsaslýdan fikir aldýlar mý?Neden proje onaylandýktan sonra insanlar buna destek olmalýymýþ gibiemri vaki bir duruma getirildi? Baþtan enine boyuna neden her þey ortayakonulmadý? Özellikle Dergâh’a baðlýlýðý bilinen bu beldede, en azýndanDergâh’a yakýn kiþilere bütün netliðiyle neden anlatýlmadý tüm proje?

3. Bildiðim kadarýyla Avrupa Birliði bu projelere para desteði verirkenilk koþulu, çalýþma bittiðinde o bölgede kalýcý bir eser býrakýlmasý. AcabaCem Vakfý orada yeni bir cemevi veya bir þube mi açacak? Asýl kalýcýeserleri nedir? Hali hazýrda yapýmý süren cemevine ne gibi bir katkýlarývar, bu konuda ne düþünüyorlar? Bölgeyi “çaðdaþ” bir cemevine kavuþ-turmak derken ne düþünüyorlar?

4. Kýsas kültürüyle ilgili bugüne kadar iki kitap ve yöre âþýklarýnýn ka-yýtlarýndan oluþan pek çok albüm yayýnlandý. Cem Vakfý’nýn bu çalýþma-sý, bu yapýlan çalýþmalarýn üstüne ne yapmayý amaçlýyor? Eðer projedeyine daha önceki çalýþmalarý yapan Halil Atýlgan varsa, bu iki çalýþma-dan farklý olarak ne yapmayý düþünüyor? Eðer Halil Atýlgan bu konuyuyürütmüyorsa, bu konuyla kim ilgileniyor? Nasýl bir ekip çalýþmasý var?Kimler hangi konuda çalýþýyor? Bu çalýþmayý yapanlarýn nasýl birehliyeti var? Her þey “toplandýktan” sonra ortaya çýkarýlmasý düþünülenþey her neyse, bunun doðru bir yöntemle yapýldýðýna kim karar veriyor?

5. Bugüne kadar hem eðitimim sýrasýnda hem de okul dýþýnda okudu-ðum hiçbir araþtýrmada, Ali Yaman’ýn yazdýðý gibi “çalýþýlan yöreninkendi kültür birikimine daha donanýmlý ve bilinçli bir sahip olmalarýnýnsaðlanmasý” gibi bir yaklaþým görmedim. Yani bu þu anlama gelmez mi:Bu yöredeki kiþiler kültürlerinin farkýnda deðiller, biz onlara, kültürleri-ne nasýl sahip çýkmalarýný göstereceðiz... Bu ne kadar çirkin bir durum.Ben de Ehl-i Haklar arasýnda çalýþma yapmaya çalýþýyorum. Eðer böylebir cümleyi herhangi bir araþtýrma baþvurumda yapsam veya Ehl-i Hakbir dostuma böyle bir cümleden bahsetsem herhalde bir daha asla cemle-rine, muhabbetlerine beni almazlar.

6. Hele ki yazýda gecen, “Bölgede hýzla geliþmekte olan Ýnanç Turiz-mi’ne gerekli ortamýn saðlanmasý” ibaresi önceki maddeden daha çirkinbir þey. Yani tüm deðerleri býrakýp Kýsas’ý bir inanç turizmi merkezinedönüþtürmeye çalýþmak neye yarar?

7. Bir dostumuzdan duyduðumuz kadarýyla bu projeyi yürütenlerin birdüþüncesi olarak, yörede topladýklarý eserleri bazý popüler halk müziði

“KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” - “KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ”

ÝNTERNET ORTAMINDA TARTIÞMALARI BAÞLATAN YAZILAR

Cem Vakfý’nýn Kýsas Projesiyle Ýlgili DüþücelerUlaþ Özdemir

Kýsas Dosyasý ya da Ýnternetteki Tartýþmalarýn Ýç YüzüAhmet Koçak

AÞAÐIDA Kýsas Dosyasý adý altýnda topladýðýmýz bir dizi söyleþi bu-lacaksýnýz. Bu dosya, son günlerde internet ortamýnda ortaya çýkan

bir tartýþmayla baþlayan geliþmeleri irdeliyor.Ýnternette tartýþýlan konu, Cem Vakfý kurucusu ve Alevi Vakýflarý Fe-

derasyonu Baþkaný Sn. Doðan Bermek tarafýndan hazýrlanmýþ “KýsasKültürel Mirasý Geliþtirme Projesi.” Bu proje GAP ve AB tarafýndanonaylanarak önemli bir mali kaynak ayrýlmýþ. Projenin yürütülmesi isegeçen yýl yaz aylarýnda baþlamýþ.

Bu projesi ile ilgili olarak Dr. Ali Yaman, 20 Kasým 2005 tarihindebir tanýtým yazýsý yayýmladý (alevibektasi.org). Bunun ardýndan Müziko-log Ulaþ Özdemir, Tahtacýlar internet grubunda (www.tahtacilar.com) buprojeye iliþkin bir dizi soru soran bir yazý yayýmladý.

Kýsa süre sonra, projenin mimarý ve yürütücüsü Doðan Bermek, UlaþÖzdemir’i ayný sitede yanýtladý. Ulaþ Özdemir de ikinci bir yazý ile eleþ-tirel yaklaþým ve tutumunun devam ettiðini gösterdi.

Konu Kýsas gibi önemli bir Alevi-Bektaþi merkezi olunca, Ýnternetortamýnda yapýlan bu tartýþmalarda ismi geçen kiþiler ve eleþtirilen olay-larý ilgili kiþilerle görüþerek meselenin içyüzünü anlamaya ve tüm Alevi-Bektaþi canlara bu durumu aktarmaya çalýþtýk.

Önce Ulaþ Özdemir’le görüþtük. Bize tartýþmalarý baþlatan yazýlarýnýgönderdi, konu ile ilgili düþüncelerim bunlardýr dedi.

Projenin içeriði ve kapsamý neydi? Neden Kýsas seçilmiþti? Bu projeiçin AB’den ne kadar para alýnmýþtý? Ýnancýn Turizmi olur muydu? Ulaþ

Özdemir’in gündeme getirdiði bu sorularýn yanýnda biz de merak ettiði-miz için konularý Sn. Doðan Bermek’le yaptýðýmýz söyleþi de ayrýntýlarýile irdeledik.

Kýsas diyince ilk akla gelen kiþi Dertli Divani’dir. Bugün Urfa’daKýsas diye bir Alevi beldesinin varlýðýný biliyorsak, bunu Dertli Diva-ni’ye burçluyuz. Bu tartýþmalara neden olan projenin hazýrlayýcýlarý dainanýyorum ki Kýsas’ý Dertli Divani sayesinde duymuþ ve tanýmýþlardýr.Kýsas’la ilgili önemli bir proje var ve bunun içinde Divani yok! Bu duru-mun nedeni neydi? Projeden haberi var mýydý? Bu sorudan yola çýkarakDertli Divani ile neden bu projeye karþý olduðunu anlattýðý uzun bir söy-leþi yaptýk.

Alevi-Bektaþi inancýný sekiz asýrdýr koruyarak yaþatan ve halk kültü-rüne ciddi katkýlarý olan Kýsas bu projenin uygulamaya girmesiyle birlik-te bir bölünme içine girdi, birlik bozulmaya baþladý. Bunu Kýsas’lýlarýnMürþidi olan Veliyettin Ulusoy dile getirmektedir. Sn. Veliyettin Ulu-soy’da bu konuda ve tartýþmalarda gündeme gelen bazý çok özel konu-larla ilgili sorularýmýzý yanýtladý.

Gördük ki, tartýþmanýn ardýnda yatanlar basit, sýradan sorunlar deðil.Ne Cem Vakfý’nýn AB’den aldýðý paranýn tutarý ve nasýl harcandýðý; ne degereksiz kiþisel sürtüþmeler Kýsas Alevi-Bektaþi halkýnýn birliðindendaha önemli olamaz.

Umarým hazýrladýðýmýz bu dosya Kýsas halkýnýn birliðine, beraber-liðine, dirliðine katkýda bulunur. Aþk-ý niyazlarýmla.

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:14 Page 8

Page 9: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

9Þubat 2006

SERÇESME¸

sanatçýlarýna söyletmeyi düþünüyorlarmýþ. Bu nasýl bir yaklaþýmdýr?Hiçbir saha çalýþmasýnda toplanan deðer, üçüncü bir kiþi için “meta”halinde sunulmaz. Eðer o halk müziði sanatçýsý böyle bir eseri yorumla-yacaksa, o esere emek vermesi gerekmez mi? Bu kültürü, on birinci yüz-yýldan beri var olan bir beldenin insanlarý yüzyýllarca oya gibi iþleyerekbugüne getirmiþler. Siz ne hakla o eseri bir baþkasýna pazarlarsýnýz? Bunuinsanlýk size günün birinde, o kültürü kaybettiðinizde sormaz mý?

8. Sonuç olarak neden hiçbir þey þeffaf deðil? Baþtan beri neden bir giz-lilik sürüyor? Projeyi kim yürütüyor, ne kadar para alýndý, danýþma kuru-lu var mý, amaçlanan þeyler nedir, vs. ortada hiçbir þey yok. Çevremizde-ki kiþilerden ve Kýsaslý dostlarýmýzdan duyduðumuz tek þey, sürekli ken-dilerinden bir þeyler istendiði ve bu isteyen kiþilere bir þeyler vermekzorunluluðu olduðu. Ama bu kiþiler herhangi bir çýkar için bu eserleriüretmiyor ki, ya da cemine gitmiyor ki. Neden bunu bir “meta” haline ge-tirelim? Neden toplumumuzun bir deðerini, durup dururken ortaya çýk-mýþ bir kurum sahiplensin ve onu “tüketim nesnesi” yapmak adýna kul-lanma hakkýný elde etsin? Eðer böyle bir hak olacaksa, yani Kýsaslý biraþýðýn kendine ait eserini tasdik edecek kurum neden Cem Vakfý olsun?

Bizim kültürümüzde “Mihman Ali”yse ve bu arkadaþlar, nasýl birekiple çalýþtýklarýný bilmesek de Kýsas’a bir þekilde gelmiþlerse tabii kionlara problem çýkarmak olmaz. Ama bu projeyi yürütenlerin bir açýkla-ma yapmamasý, yaptýklarý açýklamalarýn yukarýda bahsettiðim üzücü du-rumlara yol açýcý olmasý büyük kafa karýþýklýðý yaratýyor. Anadolu’dabugüne kadar pek çok kültürel çalýþmaya destek alýnmýþtýr, ama bildiðimkadarýyla hiçbir inanç, tüm deðerleriyle bu þekilde çiðnenerek para için“malzeme” yapýlmamýþtýr. Madem Cem Vakfý’ndaki arkadaþlar bu türçalýþmalar yapmak istiyorlar, neden diðer yörelerde de çalýþmýyorlar?Acaba böyle projeleri var mý? Yoksa o bölgeler için maddi destek almaihtimalleri olmadýðý için mi? Neden Cem Vakfý’nýn ismi, bir yerlerdenpara aldýðý zaman ortaya çýkýyor? Sonuçta bu kurum da Alevi-Bektaþikültürüne hizmet için ortaya çýkmadý mý? Neden inancýmýzý paylaþanherkesi kucaklayacak, insanlarý bölmeyecek, ayýrmayacak ve çýkar gö-zetmeyecek çalýþmalara girilmiyor?

Eðer inancýmýz, kültürümüz, felsefemiz için yapabileceðim bir þeyolursa hangi kurum olursa olsun her zaman hizmete varým. Ama hizmetadýna yapýlan þey deðerlerimizi bu hale getirmekse, bu konuda da gerek-li sorularý sormamýz ve buna karþý gelmemiz gerekiyor.

8 Mart 2006 Tarihinde Forumlara Gönderdiðim“Cem Vakfý’nýn Kýsas Projesiyle Ýlgili

Düþünceler ve Eurolar”Baþlýklý Ýkinci E-Posta

Cem Vakfý’nýn Kýsas Projesiyle ilgili düþüncelerime Doðan Bermek’inverdiði cevaplarýn baþýnda yer alan yazý, benim sorularýma neden olan veAli Yaman imzasýyla internet ortamýnda bulunan metindir. SanýrýmDoðan Bey bu ek metne bakmadan, ellerindeki bu metni tekrar cevapolarak e-postasýna kopyalamýþ.

Bu metin dýþýnda verdiði cevaplarýn sonunda, incindiðini ve bu soru-larla dile getirilen konularýn gerçek dýþý olduðunu yazmýþ Bermek.Ancak tüm Alevi-Bektaþi kamuoyunu ilgilendiren bir konuda sorularsorulmasý neden kendisini incitiyor? Bu hepimizi ilgilendiren bir konudeðil midir?

Öncelikle Bermek’in de ifade ettiði gibi Cem Vakfý’nýn bu projeyegirme sebebi, Avrupa Birliði’nden alýnan maddi kaynaktýr. Yani ortadapara olmazsa Kýsas’la ilgilenmiyorlar mý? Bu konuyu net ifade etmemiþBermek.

Nasýl zamanýnda yörede araþtýrma yapan ekiplerin birisinde yer alanMelih Duygulu gibi kendi imkanlarýyla araþtýrma yapanlar varsa, eðerçok ilgileniyorsa Cem Vakfý’ndaki arkadaþlar da “yüz binlerce Euroluk”destek olmadan (eðer niyetleri gerçekten buysa) araþtýrma, saha çalýþ-masý yapabilirlerdi. Kaldý ki bildiðimiz kadarýyla Kýsas’a giden ekibinyaptýðý baþlýca çalýþma, yöredeki kaynak kiþiler ve aþýklarýn eldenverdiði (biyografik ve eserleri ile ilgili) bilgiler ve bazý stüdyolardakaydedilen çalýþmalardýr. Eðer bunlar dýþýnda bir çalýþma yapýlýyorsanasýl bir metot izleniyor lütfen bunu açýk açýk ifade etsin Bermek. Eðeryapýlan sadece bir “toplama” çalýþmasýyla bunun için de yüz binlerceEuro’ya ihtiyaç duyulmasa gerek.

Kýsas’ta bir sempozyum düzenlenmesine, bilim adamlarýnýndüþüncelerini sunmasýna hiç kimsenin itirazý olamaz. Hatta bu sevindiri-ci bir þey. Buna da Yüzbinlerce Euro ödenmeyeceði ortada. AyrýcaBermek’in de ifade ettiði gibi proje sonunda ortaya çýkacak kalýcý eser-

ler, daha önce yayýnlanmýþ kitaplar ve albümler dýþýna çýkabilecek çalýþ-malar mý? Bu çalýþmalarda nasýl bir yol izleniyor? Eðer daha önce yayýn-lananlardan bir farký olmayacaksa, baþta Halil Atýlgan’ýn çalýþmalarýolmak üzere, bunun için de yüz binlerce Euro’luk bir bütçeye ihtiyaç yoksanýrým. Ortada ciddi bir ekip çalýþmasý da görünmediði için halen bukonular net deðil.

Bermek’in “Halkbilimi her yörenin kültürel zenginliklerini bulup,önce o kitleye bu zenginliðin ayrýcalýklarýný fark ettirmek ve anlatmakamacýný güder” yorumu bilimsellikten uzak, tam Cem Vakfý’nýn çalýþ-masýna uygun bir cümle. Yani “o yöreye, farkýnda olmadýklarý kültürelmiraslarýný göstereceðiz ve böyle bir çalýþma için de yüz binlerceEuro’ya ihtiyacýmýz var” demek gibi bir þey. Amerika da Irak’ademokrasi getirmek için müdahale etti. Bu tuhaf bir durum deðil mi? Butür saha çalýþmasýnda öncelikle metot belli olur ve konu üzerindeçalýþýldýktan sonra derlenen materyal bir rapor halinde deðerlendirilir vebundan bir sonuç çýkarýlýr. Ama Bermek bunlarýn yerine, o yöredenmateryalleri toplayýp, onlara kültürel miraslarýný göstermek gibi tuhaf biryaklaþýmý sergiliyor. Bunun için de yüz binlerce Euro’ya ihtiyacý var.

Bermek’in hiçbir akademik veya bilimsel çalýþmanýn kabul ede-meyeceði bir baþka tavrý, çalýþma yaptýðý yöreyi “Ýnanç Turizmi”merkezine döndürmek... Belki bunun için yüz binlerce Euro harcayýpKýsas’a cemevi yerine oteller açmak isteyebilirler. Yani bu anlayýþlaKýsas halký kültürüne, kültürünü pazarlayarak sahip çýkabilir; Bermek dealdýklarý yüz binlerce Euro ile buna destek verebilir. Bermek’in yazýsýn-da yer alan “Serçeþmemiz Hacýbektaþ, Sücaatin Veli, Hýdýr Abdal, AbdalMusa gibi çok gittiðimiz yerler var, buralar ciddi Ýnanç Turizmi merkez-leri” diyor ama bir þeyi kaçýrýyor: Unutulmasýn ki insanlar bu yerlere tur-istik bir yer diye gitmiyor. Ýnancýndan dolayý gidiyor. Eðer Cem Vakfý,Bermek’in ifade ettiði gibi “inancýmýzýn izlerini ortaya çýkarmak vegeliþtirmek üzere kurulmuþ vakýflardan birisi” ise þimdi neden turizmiþine giriyor? Bu alanda daha çok mu gelir var? Bunun, söyledikleri gibi“inancýn izini ortaya çýkarmak”la ne ilgisi var?

Yazýmda bahsettiðim ve daha sonra Bermek’in çarpýtarak cevap-ladýðý sorulardan birisi olan “bu eserlere herhangi bir emek vermeyen”kiþilere bu eserlerin “sunulmasý” konusudur ki, neden durup dururkenCem Vakfý’nýn böyle bir “duyarlýlýk” gösterdiði halen belli deðil. Ayrýcabunun için de fazla bir paraya ihtiyaç duyulmasa gerek. Çünkü halihazýrda Kýsas deyiþlerinin yer aldýðý nota kitaplarý, albümler olduðuortadadýr. Eðer birileri bunlarý seslendirmek isterse eser sahipleri veyakaynak kiþilerle görüþüp istedikleri þekilde bunlarý yorumlarlar. Tekrarhatýrlatayým, bunun için yüz binlerce Euro’ya ihtiyaç olmazdý.

Benlik tartýþmasý yapmamak için Bermek’in benim çalýþmalarým veKalan Müzik adýna söylediklerine sadece þunlarý söyleyebilirim: Burayagönderdiðim iki e-posta de sadece kendi adýma yazdýðým, ne herhangi birkurum veya kuruluþu ne de çalýþtýðým þirketi baðlayan düþüncelerdir.1998 yýlýnda albüm olarak hazýrladýðým “Ummanda” çalýþmasý ise, her-hangi bir maddi ödeme almadan, çocukluðumdan bu yana içinde bulun-duðum Maraþ yöresinin (sadece) deyiþlerinden oluþan; yarýsý yöredekiköylerde ustalarým olan dedelerle birlikte çalýp kaydettiðimiz ve asýlamacý genç kuþaklara bu müziði aktarmak olan bir çalýþmadýr. Ama benkendi yöremin veya çalýþma yaptýðým herhangi bir yörenin eserini nedenbaþka müzisyenlere pazarlayayým? Buna ne hakkým var? Ayrýca isteyenistediði eseri çalýþmalarýnda yorumlayabilir, buna hiçbirimizin itirazýyok. Bermek’in çarpýttýðý konu, yazýda da yer aldýðý gibi Cem Vakfý’nýnyüz binlerce Euro’yu aldýðý için Kýsas’a ve Kýsaslý âþýklara ait eserleritasdikleme ve pazarlama hakkýný kendinde görmesi, ama buna itirazhakkýný kimseye vermemektir. Bermek ve arkadaþlarý isterlerse Kýsas’ýnkökünü Avrupa Birliði’ne satabilirler, isterlerse bu da onlarýn hakký. Amaneden bizlerin bu konuda bilgi alma istekleri bu çalýþmayý yapanlara“aðýr itham” olarak gelsin? Eðer bunu istemiyorlarsa neden kamuoyunabugüne kadar net bir þekilde projenin kapsamý hakkýnda herhangi birbilgi vermediler?

Son olarak bazý araþtýrmacýlardan ve konuya duyarlý arkadaþlardanözel e-postama bu projeyle ilgili sýkýntýlarýný bildiren e-postalar aldým.Bu arkadaþlardan ve duyarlý kiþilerden ricam, bunu kapalý kapýlar ardýn-da deðil, eðer fikirlerinden korkmuyorlarsa “yapýcý” bir amaca hizmetetmesi adýna hepimizle paylaþmalarýdýr.

NOTLAR:1 Bu forumlarýn internet adresleri þöyledir:

[email protected] ve [email protected]

“KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” - “KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ”

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:14 Page 9

Page 10: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

10 Sayý 19

SERÇESME¸

Kýsas Projesi fikri nasýl oluþtu, nasýl geliþti?2004 senesinde Avrupa Birliði ile Türkiye Cum-

huriyeti arasýnda bir sözleþme imzalandý. Bu sözleþ-me GAP bölgesinde sýnayi ve tarým da kalkýnma ilekültürel mirasý geliþtirme olmak üzere üç alaný ilgi-lendiriyordu. Sözleþmenin tutarý 40 milyon Avro’y-du. Bunun 24 milyonu sanayiye, 12 milyonu tarým-sal kalkýnmaya, 4 milyonu da kültürel mirasý geliþ-tirme amaçlý harcanacaktý. Bu fonlar, proje bedelin-in yüzde doksanýna kadar hibe biçiminde verilecek-ti. Hibe eden kuruluþ GAP idaresiyle Avrupa Birliði(AB) idi, yani fonlarý AB veriyor, ama seçimi GAP idaresiyle birlikteyapýyorlar.

Böyle bir olanak çýkýnca, iki proje hazýrladýk. Bu tür projelerin hazýr-lanmasý aðýr bir iþtir. Vakýflarýmýzda bu yetkinlikte iþgücü de yoktur. Osýrada vaktim müsaitti, iki projeyi hazýrladým. Biri Adýyaman Gölbaþý’daEtnografya Müzesi; diðeri de Kýsas’ýn kültürel mirasýnýn deðerlendiril-mesi, ortaya çýkartýlmasý, farkýndalýk yaratýlmasý üzerineydi.

Bu kapsamda inþaat için para verilmiyor. Bu nedenle Gölbaþý projesideðerlendirmelerde en yüksek notu aldýðý halde, binasý bitmemiþ olduðuiçin yardýma uygun görülmedi, ama Kýsas’ý kabul ettiler. Proje böyledevreye girdi.

Proje 2004 Aðustos ayýnda baþlayacaktý, ama 2005’in Þubat ayýnakadar seçimi yapamadýlar. Þubat içinde seçim yapýldý, sonuç ilan edildi,ama 2005 Aðustos ayýna kadar sözleþme imzalamadýlar. Bu nedenleçalýþma bir yýl gecikmeyle baþladý. Plana göre 2004 yýlý Aðustos ayýndabaþlamasý gereken proje ancak 2005’in sonunda baþlayabildi. Plana görebu sene yani 2006 Aðustos ayýnda bitmiþ olacaktý.

Proje neleri kapsýyordu? Proje aslýnda bir alan araþtýrmasý, halkbilimi araþtýrmasý. Bölgenin ta-

rihinden inanç sistemine, sosyolojisinden geçim koþullarýna, iliþkilerine,törelerine kadar genel bir incelemedir. Ama Kýsas’ta üzerinde ýsrarla dur-duðumuz asýl konu Kýsas’taki halk müziði geleneði.

Kýsas halk müziði alýþkanlýklarýný kaybetmemiþ. Bugün Kýsas’ta alt-mýþ-altmýþ beþ kiþi saz çalýyor, on beþ kadar düzgün âþýðý var. O anlam-da Kýsas, Türkiye’de müzik birikimi ve müziðin tasavvufa baðlýlýðýaçýsýndan çok seçkin bir yer tutuyor. Müzik ve sözel edebiyat aðýrlýklýolarak tasavvufu iyi biliyorlar.

Mayýs ayýnda ürünleri gördüðünüz zaman siz de þaþýracaksýnýz. Arýbir Türkçe, çok düzgün bir dil ve müzikleri de çok güzel. Dolayýsýylaçalýþmanýn genelinde müzik aðýr basacak. Bunu yanýnda fotoðraf sergi-

leri ve belgesel filmler aracýlýðýyla Kýsas’ýn yaþamtarzýnýn anlaþýlmasý ve anlatýlýr hale getirilmesisaðlanacak.

Ayrýca 25-27 Mayýs tarihleri arasýnda bir de sem-pozyum yapýlacak. Sempozyum, Türkmen aþiret-lerinin Anadolu’ya geliþinden yirminci yüzyýlakadar geçen sürede dönüþümü inceleyecek. SaltKýsas’a dönük deðil, aþiret hareketleri içerisindeKýsas’ýn oluþunu da göreceðiz.

Kýsas’ýn bir baþka enteresan yönü daha var. Bili-yorsunuz Gaziantep’te Barak vardýr. Barak da altmýþ

beþ köylük büyük bir yerleþmedir. Barak’ýn kökeninin Kýsas olduðuiddialarý var. Bu çok ilginç bir iddia, belki çalýþmalar bu konuda da bazýveriler saðlar.

Ýnternette bu konuyla ilgili tartýþmalar, suçlamalar var. Bu konudagörüþleriniz nelerdir?Bilinmeyen ve anlaþýlmayan bir konuyu yorumlayarak eleþtiri

geliþtirmek gibi bir hadise var olduðunu düþünüyorum. Dolayýsýyla yap-týðým her iþi, elimden geldiði kadar yazýlý yapýyorum. Yazdýklarýmýzokunduðu zaman eleþtirilerin cevaplarý çýkýyor, ama nedense okumayýdeðil, konuþmayý tercih ediyor arkadaþlar.

Tartýþmanýn ana ekseni proje için AB’den aldýðýnýz 300 bin Avro.“Aldýðýnýz bu parayla Kýsas’a ne yapacaksýnýz?” diye soruluyor.Buna yanýtlarýnýz nelerdir?Zannediyorlar ki AB ortaya iki yüz altmýþ bin Avro koymuþ, “gelin

alýn bunu” diyor. AB enayi bir müessese deðil, yapýlacak iþ adým adýmtakip ediliyor, heybeden Avro daðýtýlmýyor. Her ay iki defa denetimdengeçiliyor. Her ay gelip senin daha önceden verdiðin iþ planýna uygunçalýþma yapýp yapmadýðýn kontrol ediliyor. Ancak ondan sonra bir son-raki ayýn iþlerini yapmana izin veriliyor. Para her ayýn sonunda bankadankontrol ediliyor. Para bir plana ve yapýlan iþe baðlý olarak serbest býraký-lýyor.

Ýki yüz altmýþ bin Avro önemli bir para, doðru! Benim için de önem-li bir para. Böyle bir proje örgütlemek için gereken parayý Cem Vakfý’n-da bulamazdým. Bakýn bütçede dört sayfa üzerinde kaç kaleme daðýlmýþbu para. Hazýrlanacak CD’ye, çekilecek fotoðrafa, basýlacak kitaba, ya-pacaðýn sempozyuma gelecek olanlarýn gecelik yatma bedeline kadarplanlanmýþ. Bütün bunlara bakýlýyor. Önce yapýlan plan onaylanýyor,sonra bu plana uygun olarak harcama yapýlmasý isteniyor.

Ýþin kapsamýnda neler olduðunu bu arkadaþlarýmýza çok kez anlattýk.Dinlediler, ama bir türlü akýllarýna sýðmýyor. Ýki yüze yakýn akademis-yeni sempozyuma davet ettik. Bunlarýn kýrk kadarý gelecek, Urfa’da bir-kaç gün geçirecekler; Kýsas’a gidilecek; uçak paralarý, otel paralarý öde-necek; verdikleri bildiriler toparlanacak, yabancý dillere çevrilecek, kitapolarak basýlacak. Ayrýca Kýsas’ta iki aþure günü etkinliði yapýlacak. Buetkinliklerin bütçeleri aþaðý yukarý kýrkar bin Avro, yani proje bedelininyarýsý sadece, etkinlikler bütçesinde harcanýyor.

Ayrýca bu etkinliklerin yanýnda, öncesinde ve sonrasýnda yapýlan hiz-metler var. Altmýþ tane âþýðýn, ayrýca yaþlýlarýn bulunmasý, ki bu yaþlýlar-la Tarih Vakfý gelip tek tek mülakat yapacak, bunlarýn hepsinin maliyetivar. Bir büro açtýk orada. O büroda konservatuar mezunu bir arkadaþýmýzçalýþýyor, bir akademisyen doktor arkadaþýmýz sempozyumun koordina-törlüðünü yapýyor. Bu sempozyumun bilim kurulu var; Tarih Vakfý’nýnbu iþe tahsis ettiði adamlar var; biz gidip geliyoruz. Bu iþler parayla olu-yor, bedava olmuyor.

Kýsaslýlar zannediyorlar ki (Kýsaslýlar zannetmez bunu da zannedenzannediyor) iki yüz altmýþ bin Avro çok para. Herkes “ben bu paraylaneler yapardým” diyor. Doðru, benim için de büyük para, ama bütün buiþleri yapmaya kalkýnca yetmiyor bile o para. Üstüne yüzde on da benkoyuyorum, çünkü AB proje masraflarýnýn yüzde doksanýný veriyor. Heryapýlan harcamayý da kabul etmiyor. Bütçe dýþýndaki harcamalarý ayrýþ-týrýyor, onu biz cepten harcýyoruz.

“KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” - “KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ”

KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝNÝN MÝMARI, ALEVÝ VAKIFLAR FEDERASYONU BAÞKANI DOÐAN BERMEK ÝLE SÖYLEÞTÝK

“Bilinmeyen ve anlaþýlmayan bir konuyu yorumlayarak eleþtiri geliþtirmekgibi bir hadise var olduðunu düþünüyorum”

Sn. Doðan Bermek tartýþmalar konusunda

kendisinden bilgi istediðimizde,bize yazýlarýný gönderdi.

Ardýndan görüþme isteðimizi kýrmadý, Serçeþme’nin bürosuna

kadar gelerek benim ve Esat Korkmaz’ýn

sorularýný yanýtladý.Ahmet Koçak

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:14 Page 10

Page 11: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

11Þubat 2006

SERÇESME¸

Bu para “Kýsaslýlara biner Avro daðýtayým” denebilecek bir iane de-ðil. GAP ve AB bu hibeyi Kýsas’ýn kültürel mirasýnýn ortaya çýkarýlmasýiçin veriyor. Sen bu kültürel mirasý ortaya çýkarabilirsen, ne ala. Çýkarta-mazsan zaten keserler çalýþmayý.

Bu arkadaþlar Kýsas’ýn kültürel mirasýnýn ortaya çýkmasýný isteme-yen, engelleyen tavýr içindeler. Bu neye mal olacak? Biz baþarýsýzlýðauðrarsak, önümüzdeki süreçte baþka bir Alevi kuruluþunun herhangi birkültürel miras projesinden pay almasý engellenecek. Zaten bugüne kadarAB’den para almayý baþarmýþ bir Alevi kuruluþu yoktu. Ýlk kez biz aldýk.Bizi de böyle yýpratmaya çalýþýyorlar. Becerirler de baþarmamýzý engel-lerlerse çok memnun olacaklar herhalde. Sonuçta Alevi-Bektaþi toplu-munun kendi kültürel mirasýna sahip çýkmasý için bir fýrsatý engellemiþve yok etmiþ olacaklar.

Tartýþmanýn eksenine oturan bir baþka konu da “Kýsas’ýn Ýnanç Tu-rizmi Merkezi” haline getirileceði meselesi. Ýnancýn turizm merkeziolur mu?Ýnanç turizmi bal gibi olur. Her sene Hac’ca gidenler inanç turizmi

için gidiyorlar. Kudüs’e giden Hýristiyan hacýlar da inanç turizmi içingidiyorlar. Turizm, bir amaçla herhangi bir yere gitmek demektir. Tatilamaçlý gidersen tatil turizmi, iþ amaçlý gidersen iþ turizmi, inanç amaçlýgidersen inanç turizmi olur.

Dolayýsýyla bizim Hacýbektaþ’a, Sücaittin Veli’ye, Hamza Babaya,Abdal Musa’ya gidiþimiz inanç turizmidir. Bunlarýn hepsi lügat anla-mýyla turizm. Lügat anlamý üzerinde tartýþacak kadar terminolojiden veolaylarý doðru anlamaktan uzaksak, bu tartýþmalarýn da pek anlamlý ola-caðýný düþünmüyorum.

Kýsas civarýnda, hatta Antep, Mersin, Adana’daki cemevlerinde zâ-kirler hep Kýsaslýdýr. Yüz cemevinin sekseninin zâkirleri Kýsaslýdýr.Kýsas’a gidip Kýsas’ýn cemini görmek istemez misiniz? Ben görmekisterim. Siz de muhtemelen görmek istersiniz. Bunun adý inanç turizmi.Bu anlamda inanç turizmi eleþtirisini hiç ciddiye almýyorum.

Tartýþma konularýndan biri de Kýsas’a ait eserlerin telif ve tescil hak-larý. Bu konuda ne yapmayý düþünüyorsunuz? Anonim eserleri nasýlkayýt altýna alacaksýnýz?Kýsas’taki durumu biz de yeni öðreniyoruz. Kýsas’ta geleneksel mü-

ziði herkes kendi adýna kaydetmiþ. MESAM’ýn uygulamasý hatalý, amaTürkiye’nin uygulamasý bu, deðiþtirecek halimiz yok. Siz nerede dinler-seniz dinleyin, “ben dinledim, ben derledim” diyorsanýz, derlediðiniz þeyve bundan doðan gelirler size ait. Anonim eserlerde telif derlemecininhakký.

Gidiyorsunuz, Kýsas’ta yüz yýllýk bir deyiþ buluyorsunuz, notayabaðlýyorsunuz, “derleyen Ahmet Koçak” yazýp MESAM’a gidiyorsunuz,bitti! O artýk sizin! Kim nerede nasýl çalarsa çalsýn, size telif hakký öde-mek zorunda.

Türkiye’de telif hakkýnda büyük kaçakçýlýk var, ama eninde sonundabu kaçakçýlýk, korsanlýk duracak. Durduðu zaman da bu paralar, bu arka-daþlara gidecek.

Kýsas’ta geleneksel eserler belki birden fazla kez tescil edilmiþ. Bunudaha tam tespit edemedim. Siz de, ben de ayný türküyü, bazý notalarý de-ðiþtirerek götürüp MESAM’a tescil edebiliyoruz. Sonra biri MESAM’a,“bu onun deðildi, benimdi” derse, bir heyet kuruluyor. Heyet þunundu yada bunundu diyor.

Geleneksellerde bu tartýþmaya girmenin imkaný yok, dolayýsýyla Ký-sas’ýn geleneksel Duvaz-ý Ýmamlarý, Miraçlamalarý, Mersiyeleri çoktanparsellenmiþ ve kim götürdüyse, kayýt ettiyse ettirmiþ MESAM’a.

Ama bugün Kýsas’ta yaþayan âþýklar var. Onlarýn çok güzel türküleri,deyiþleri var, ama bu deyiþleri notaya çekip tescil etme bilinçleri ve bil-gileri yok. Bu iþlerden biraz anlayanlar gidip orada dinliyor, kaydediyor,notaya çekiyor, gidip MESAM’a kaydettiriyor. O eser artýk onun ürünüoluyor; âþýðýn malý olmaktan çýkýyor. O âþýðýn bunu fark etmesi ve kendiüstüne almak için MESAM’a gidip “yok arkadaþ, eser onun deðil be-nimdi, bak yedi tanede þahidim var” demesi lazým ki, bu olasý iþ deðil.

Yapmak istediðimiz, âþýk olan, saz çalan, deyiþ söyleyen insanlarýntescillerinin yapýlmasý. Onlarýn adýna yapacaðým tabii. Ben derlemecideðilim. Bu derlemeci sultasýný kaldýrmak lazým Kýsas’ýn üstünden.

Sanýrým bize yapýlan eleþtirilerin ve saldýrýlarýn altýnda da bu der-lemeci sultasýnýn kýrýlmasý, Kýsaslýnýn bu derleme dümenini öðrenmesiendiþesi yatýyor.

Benim Mehmet Özbek, Yücel Paþmakçý, Mehmet Erenler, BehzatYýldýrýmer’den oluþan bir danýþman heyetim var. Hepimizin tanýdýðý,Türkiye’nin saygýn isimleri. Bazý âþýklarýn kaydettiðimiz eserlerini din-

leyeceðiz, hakikaten kayda deðer olanlarýný notaya çektirip MESAM’a,bu arkadaþlar adýna kayýt ettireceðiz.

Ondan sonra da diyeceðiz ki âþýk kardeþlerim siz burada bir dernekmi kurarsýnýz, ne isterseniz yapýn, bu iþin aslý budur. Bundan sonra da,türküyü yakan, götürsün türküsünü kayýt ettirsin.

Sayýn Veliyettin Ulusoy’un adýný Kýsas projesinin danýþma kurulunave Seyit Mahmut Hayrani araþtýrma yarýþmasýnýn danýþma kurulunayazarken kendisine danýþarak mý yazdýnýz? Kendisinin adýnýn yazýla-caðýndan haberi var mýydý?Var, her ikisini de önceden kendisine haber verdim. Bu bir. Ýkincisi,

ben bu projeyi her þeyden önce Veliyettin Beye sundum, çünkü oKýsas’ýn inanç önderi olan kiþidir.

Kýsas’taki hangi âþýkta hangi yetenek var, kimin sözü kuvvetli, kiminsazý kuvvetli, hangisini dinlemeliyiz konularýnda müthiþ bilgili Veliyet-tin Bey. Sade inanç önderi olmanýn ötesinde Kýsas’ý zerrelerine kadartanýyor. Bütün âþýklarýn mahlaslarýný Veliyettin Bey veriyor.

Biz Veliyettin Bey’e bu projeyi baþýnda da sunduk, zaman zaman benkendisine raporlar da veriyorum. Bu projenin sonuna kadar da VeliyettinBey’e rapor vermeye devam edeceðim. Benim Veliyettin Bey’le herhan-gi bir çýkar çeliþkim söz konusu deðil, çünkü Veliyettin Bey oranýn inançönderi.

Orada bir kültür var; benim derdim o kültürün var olduðu haliyleanlaþýlýrlýðý. O kültürü baþka bir kültüre çevirmek falan istemiyorum.Böyle bir yaklaþým ne halkbilimi ahlakýna sýðar, ne de Cem Vakfý olarakbizim hedeflerimize sýðar.

Kýsas’ta yaþayan Mehmet Aykut size yolladýðý faksýn bir kopyasýný dabize gönderdi: “Beni aþure þenliði düzenleme kuruluna yazmaklahalkýmýzý kandýrýyorsunuz” diyor. Bu konuda neler söylemek ister-siniz? Anlatayým hikayesini. Kendisi ve diðer arkadaþlarla, belediye baþka-

ný ile birlikte bir akþam oturduk, konuþtuk. “Kýsas olarak biz neler yapa-biliriz” diye sordular? Dedik ki yapýlacak iþler þunlar; gereken yetenek,bilgi, becerileri Kýsas’tan tedarik edilebilirse, onu Kýsaslýlar yapacak;ama sosyolojik araþtýrmayý gelen profesörler yapacak. Bunun baþkaçaresi yok.

Sonuçta, Mehmet Bey, bir baþka Kýsaslý arkadaþýmýz ve belediyebaþkaný “biz Kýsas içinde yapýlacak etkinlikleri yaparýz” dediler. O ak-þam mutabakat saðladýk, sonraki toplantýyý da birlikte Urfa’da yaptýk. Buarkadaþlarýn ismini etkinlik komitesine koydum ve Ocak veya Þubatayýnda kendilerine de yolladým.

“KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” - “KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ”

Mehmet Aykut’un Doðan Bermek’e Yolladýðý Faks

Sayýn Doðan Bermek,Vakfýnýzýn hazýrlamýþ olduðu Kýsas Alevi Kültürünü Araþtýrma

Projeniz baþladýðý tarihten bu yana bizim inancýmýzý, kültürümüzü,örf ve âdetlerimizi ön plana çýkarmanýz gerekirken, kendi çýkarlarýnýzdoðrultusunda ve ticari amaçlý bir proje olduðunu ispatlamýþ durum-dasýnýz. Burada Kýsas’ýn tanýtýmý ve dýþa açýlýmýndan söz edilemez.Çünkü yapmýþ olduðunuz çalýþmalarda Kýsas’ta birlik ve beraberliðisaðlamanýn yerine, Kýsas’ý iki gruba böldünüz. Acaba bu kimin göre-vi?

Kýsas’ta birtakým insanlarý kendi saflarýna çekmeniz için diniduygularýný sömürüyorsunuz. Gerek Veliyettin Ulusoy’la ve gerekseDertli Divani ile yapmýþ olduðunuz görüþmelerden sonra bu iki insanda bizimle beraber diye beyanlarda bulunuyorsunuz. Bu hareket-leriniz de olaya bakýþ açýnýzýn ticari amaçlý olduðunun bir gösterge-sidir.

Yapmýþ olduðunuz görüþmelerden sonra Veliyettin Ulusoy’usempozyum danýþma kuruluna ve beni (Mehmet Aykut’u) aþure þen-liði düzenleme kuruluna yazmakla halkýmýzý aldatýyorsunuz. Bu nearaþtýrmacý kimliðine ne de bir bilim adamýna yakýþmaz. Bu meyan-da yapacaðýnýz araþtýrma bizim gerçek inancýmýzý, kültürümüzü, örfve âdetlerimizi ortaya çýkaramayacaðý için yasal yollarla projeniniptaline baþvuracaðým.

Selamlar,Mehmet Aykut, Kýsaslý Öðretmen

(Devamý 12. Sayfada)

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:15 Page 11

Page 12: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

12 Sayý 19

SERÇESME¸SERÇESME¸

Sempozyumun çaðrýlarýný Ocak ayýnda çýktý. Çaðrýlar çýkarken Sem-pozyum Komitesi, Danýþma Kurulu, Seçici Kurul, Etkinlik Düzenlemekurulu tespit edilmiþ, kendilerine gönderilmiþti.

Bu faks geçen hafta geldi Mehmet Bey’den. Ne olduðunu ben deanlamadým. Burada bizim ticari bir iþ yaptýðýmýzý düþünüyor sanýrým.Yazýda, “ben mahkemeye baþvurup projeyi durduracaðým” diyor. Kendiprojesi deðil ki Mehmet Bey durdursun. Buyursun bakalým, nasýl yapa-caksa yapsýn.

Faksta bir cümle daha var: “Gerek Veliyettin Ulusoy’la ve gerekseDertli Divani ile yapmýþ olduðunuz görüþmelerden sonra ‘bu ikiinsanlar da bizimle beraberdir’ diye beyanlarda bulunuyorsunuz.” Orada da hatalý. Ben dedim ki, Dertli Divani ile birkaç kez görüþtüðü-

müz halde, görüþmelerimiz herhangi bir sonuca ulaþamadý. Burada Meh-met Bey sanki ben, “Dertli Divani ile kol kolayýz” demiþim gibi yazmýþ.

Anladýðým kadarýyla Kýsaslýlarla görüþürken Veliyettin Efendi veDertli Divani de projeye destek veriyor gibi gösteriyorsunuz diyor... Hayýr, ben böyle bir beyanda bulunmuyorum. Veliyettin Efendi’nin

destek verip vermediðini onlar zaten biliyorlar. Veliyettin Efendi niyetercüman kullansýn? Onlar Veliyettin Efendi ile birebir konuþuyorlar.

Bu durgun denizde dalga yaratmaktýr. Hiçbir zaman Dertli Divani buprojenin içinde demedim. “Bu arkadaþla defalarca konuþtum” dedim.Doðru, defalarca konuþtum, en son Isparta’da konuþtum.

Ona anlattým, kardeþim, benim derdim bu. Sen Kýsas’tan çýkmýþdeðerli bir âþýksýn. Bu piyasada herkes seni tanýyor. Ama bu arkadaþtanolumlu bir þey gelmedi, yani onunla beraber iþ yapamýyorum.

Bence bu projeyi destekleseydi Divani daha da büyüyecekti. Divanikenarda kalmayý tercih etti; yani Kýsas’a karþý olmayý seçti, bana göre.

Veliyettin Bey meselesine gelince, Veliyettin Bey’in “A” dediðine bizgidip Kýsas’ta “B” diyeceðiz, Kýsaslý da buna inanacak! VeliyettinBey’den kontrol etmeyecekler! Onlar Veliyettin Bey’e çok daha yakýn-lar, çünkü kendilerinin inanç önderi. Veliyettin Bey’le benden çok dahafazla temas içindeler. Ben Veliyettin Beyi üç haftada, beþ haftada bir kýsasüreliðine görüyorum ya da telefonla konuþuyorum. Þu oldu, bu oldu,þunu yaptýk, bunu ettik diyorum.

Ben nasýl Veliyettin Bey adýna gidip Kýsas’ta tezgâhtarlýk yaparým?Onlar yapýyorlar, ben yapmýyorum.

Veliyettin Bey de malýný iyi bildiði için, yani ortamý gayet iyi bildiðiiçin bu tür spekülasyonlara izin vermiyor.

Veliyettin Efendi günümüzde Hacý Bektaþ Veli’yi temsilen Mürþitlikpostunda oturan kiþi olarak biliniyor. Siz duyurularýnýzýn birinde“Kýsas Ýnanç Önderi”, diðerine “Çelebi Kolu Ýnanç Önderi” diyeyazmýþsýnýz. Bu konudaki düþüncelerinizi açýklar mýsýnýz? Söz konusu yer Kýsas olduðu için Kýsas inanç önderi olarak yazdým.

Seyit Mahmut Hayrani araþtýrma yarýþmasýnda Çelebi Kolu Ýnanç Önde-ri diye yazdýk, çünkü bu yarýþma daha geniþ kapsamlý.

Biliyorsunuz Hacý Bektaþ evlatlarý ve Dedegan ve Babagan yoldaki-ler farklýdýrlar. Babagan yoldakiler Mürþidi seçmek istiyorlar. Dolayýsýy-la Babaganlar, Çelebilerle uyum içinde deðiller. Çelebi kesiminin Mür-þidi Veliyettin Bey.

Biz, Babaganlarýn da inanç önderi dersek, bu sefer Babaganlar bizieleþtirir. Çelebi kolunun son temsilcisi Veliyettin Bey’dir. Bana göre deHacý Bektaþ Dergâhý’nýn postniþinidir.

Yapýlan eleþtirilerde “Kýsas iþgal altýnda” benzetmesi yapýlmýþ. Bukonuda ne söylemek istersiniz?Bence bu çok terbiyesizce bir itham. Ben Kýsasý nasýl iþgal ederim?

Adamým yok, askerim yok, polisim yok, bu nasýl iþgal? Kýsas’ta iki tanehaným çalýþýyor. Kýsas’ý iþgal eden iki tane kýzsa...

Kýsasta ne olduðunu anlatayým: Bir irtibat büromuz var. Bu bürodaNurten diye bir kýzýmýz çalýþýyor, Adýyaman, Gölbaþýlý. Kýsas’taki kayýt,vb. iþlerle uðraþýyor. Bir de Ýstanbul Konservatuarý’ndan mezun,Erzincanlý dede kýzý olan Arzu Durmaz var. O da âþýklarla konuþuyor,

dinliyor, kayda deðer, seçkin olanlarýný kaydediyor. Bu bir iþgalse bu,böyle bir iþgale teþekkür etmesi lazým Kýsaslýlarýn.

Ben Kýsas’a gitmiyorum. Normal olarak bu proje için Kýsasa dahasýk gitmek isterdim. Arkadaþlarým konuyu iyi bilen uzmanlar olsa dabenim de Türk Halkbilimi alanýnda kýrk beþ yýllýk birikimim var. Benimdaha önemli katkým olabilirdi. Bu adamlarýn yarattýðý antipati nedeniyleben yeteri kadar gidemiyorum.

Bu isnatlar yüzünden projeden soðudum. Zannediyorlar ki Kýsasbenim için ticari, ekonomik önemi olan bir yer. Yok öyle bir þey. Ben ikisene sonra çýkýp gideceðim. Ne Kýsas’ý iþgal etmeye, ne da Kýsas’a yerle-meye niyetim var. Kýsas sadece simgesel önemi olan bir yer.

Bilirsiniz, Adýyaman’dan Urfa’ya geçtiniz mi, devlet deðiþtirmiþ gibiolursunuz. Urfa’nýn içinde Alevilerin var olduðunu buradaki insanlarý-mýz da duysun istiyorum, baþka bir isteðim yok benim.

Kültürel asimilasyon olarak deðerlendiriliyor...Bir adam orayý nasýl asimile eder? Ben Kýsas’a gidip “ayýp yahu, siz

yanlýþ inanýyorsunuz; bilmiyorsunuz siz bu iþi; Aleviliði ben size öðrete-yim” filan desem belki haklý olurlar. Ben böyle bir þey demedim. “Kýsasnasýl yapýyorsa onu bulup, çýkaralým” dedim. Kýsas’ýn nasýl yaptýðýnýbulmakla uðraþýyorum. Kýsas’a bir þey öðretmekle uðraþmýyorum.

Ayrýca Kýsas yaptýðýný zaten iyi yapýyor ki dokuz yüz yýldýr buradaduruyor. Ben kültürel birikimiyle dokuz yüz yýl dayanmýþ, çevresindekiArap ve Kürt baskýsýna dayanmýþ diye Kýsas’ý örnek seçiyorum, onlarbeni asimilasyon yapmakla suçluyor. Buna ne diyebilirsin? Ben nasýlkendimi savunayým?

Bence Kýsas bir iþgal altýnda, ama bu bizim iþgalimiz deðil. Ýþgaletmiþ olanlar iþgallerinin kaldýrýlacaðýndan korktuklarý için bize karþý buiþgal isnadýný kullanýyorlar.

Benim görebildiðim ana hatlar bunlardý. Gözden kaçýrmýþ olabile-ceðimiz þeyler olabilir. Eklemek istediðiniz þeyler var mý? Vallahi siz iyi çalýþmýþsýnýz, herhangi bir þeyi gözden kaçýrdýðýnýzý

zannetmiyorum. Benim bu tartýþmaya ekleyeceðim fazla bir þey yok.

ESAT KORKMAZ: Ben bir þey sorabilir miyim? Ýnanç turizmi konusun-da açýklama gereksinimi hissediyorum. Terim açýsýnda, yol dilindeturizm, tasavvufu emen bir terim deðil. Proje kapsamýnda bunusöylemek zorunda mýsýnýz?Þu anlamda zorundayýz Esat Bey, oraya gidecek olanlar sadece Ale-

viler deðil. Farkýndalýk, bir de mantýksal bir çerçeve yönü var. Bilmiyo-rum bir Avrupa projesi ile hiç uðraþtýnýz mý? Size bir mantýksal çerçeveçizdirmek istiyorlar. Mesela Yenibosna Cemevi’ne aþaðý yukarý her üçPerþembe de bir yirmi Hollandalý ya da on sekiz Alman yahut otuz taneAmerikalý telefon açýyor, “biz Türkiye’deyiz, Aleviliði merak ediyoruz,gelip cemi görmek istiyoruz”diyorlar. Bu adamlarýn yaptýðýþey inanç turizmi.

Bizim yaptýðýmýz þey inançturizmi deðil, biz ceme gideriz.Ben bir Alevinin inanç turizmiamacýyla ziyarete gideceðinidüþünmüyorum. Kýsas ceminigörmeye, tapýnma veya ziyaretamacýyla gitmiyorsanýz AB ter-minolojik olarak bunun adýnainanç turizmi diyor.

ESAT KORKMAZ:Tartýþmalara yol açabile-ceðini önceden kestirebilir-diniz.Haklýsýnýz. Ýnanç turizmi

sözcüðü þöyle çýktý: Yabancýlargeliyor, Dar-üz Zaferan’a gidi-yor, Süryani’yi görüyor; pey-gamberler þehri Urfa’yý görü-yor, Ermeni Kilisesi’ni görüyor,Sinagog’u görüyor; Alevi Cem-evini de görecek. Bu inanç tu-rizmi. Orada cemi görecek olanyabancýlar, inanç turizmi içingeliyor.

“KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” - “KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ”

(Baþtarafý 11. Sayfada)

Doðan Bermek ile Söyleþtik

KISAS’LI OZAN MEFTUNÝ

Kaygýmýz YokturSerçeþmemiz Hacý Bektaþ Veli’dirBizim Cem Vakfý’yla iþimiz yokturYüzyýllardan beri gerçek bellidirParada þöhrette gözümüz yoktur

Cem Vakfý diyorlar Ýzzettin DoðanBunlar vampir gibi insaný boðanKime yedirmiþler bir kuru soðanUzak durun buradan kârýmýz yoktur

Bu kültürü Cem Vakfý’ndan almadýkHaktan baþkasýna âþýk olmadýkAsýldýk kesildik asla yýlmadýkSöyleriz gerçeði korkumuz yoktur

Bizim bu kültürü herkes yaþamazHer dernek her vakýf çaðý aþamazHer ayakta duran saðlam basamazHiçbir dernek ile baðýmýz yoktur

Meftuni bu yolun tellalý elbetGerçeði söyleriz efendim himmetSana sýðýnmýþýz elaman mürvetBiz Hakk'a âþýðýz kaygýmýz yoktur

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:15 Page 12

Page 13: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

13Þubat 2006

SERÇESME¸

“KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” - “KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ”

Cem Vakfý adýna, vakfýn kurucu üyelerinden Doðan Bermek tarafýn-dan hazýrlanmýþ ve yürütülmekte olan “Kýsas Kültürel Mirasý Geliþ-tirme Projesi” üzerine süren tartýþmalar konusunda size sorularýmýzolacak. Önce bu projeden nasýl bilgilendiðinizi bize anlatýr mýsýnýz?Sn. Doðan Bermek’i tanýmazdým. Þubat 2005’te Mersin Cemevi’nin

açýlýþýnda sahneye çýkacaðým sýrada telefonum çaldý. “Merhaba Veli Bey”diye söze baþlayan biri, “ben Doðan Bermek” diye kendini tanýttý. Buprojeden bahsetti. Ýlk kez bu projeyle ilgili böyle bilgi sahibi oldum. Konuþmada, bu projeyle Kýsas’a çok yararlý þeyler yapacaklarýný; onudünyaya tanýtacaklarýný söyledi. Kýsas Belediye Baþkaný Ziya Demir,sosyal hizmet uzmaný þair Aþýr Kayabaþý ve Âþýk Sefai ile görüþtüðünübelirtti. “Seni de çok önemsiyoruz, bu konuda mutlak görüþmemiz gerek,yardýmlarýnýzý bekliyoruz” dedi.

Ben de doðru yapýlan yararlý bir iþe itirazýmýn olmayacaðýný, ancaktanýmadýðým bir kiþiyle ayrýntýlý bir görüþme yapmadan, projenin ama-cýný öðrenmeden, kapsamýný bilmeden telefonda “tamam” diyemeye-ceðimi belirttim. Ayrýca Kýsas’ta sorumlu babalarýn, baþka âþýklarýn veen önemlisi halkýn olduðunu, böyle bir çalýþmanýn onlarýn vereceði kara-ra baðlý olduðunu belirttim. Kendisi, “sizi daha sonra tekrar araya-caðým” dedi ve kapattýk.

Bir iki ay geçmeden bir telefon daha geldi. “Projeyi size göndermekistiyoruz” dediler ve adresime posta ile yolladýlar. Proje metnini incele-dikten sonra internet sitelerinden de Avrupa Birliði’nin GAP bölgesi için12 milyon Avro para ayýrdýðýný öðrendim. Bu paradan faydalanmak içinbaþvuran 102 proje arasýndan 32’sinin kabul edildiðini ve bunlardan biri-nin de “Kýsas Kültürel Mirasý Geliþtirme Projesi” olduðunu öðrendim.

Ýnanç ve kültürümüzün tanýtýlmasý için devletten, örneðin Kültür Ba-kanlýðýndan ya da Diyanet Ýþlerinden ve Avrupa Birliði gibi uluslar-arasý bir yapýdan para alýnmasý hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Böyleprojelerin yola hizmet edeceðine inanýyor musunuz? Böyle kuruluþlarýn kimseye babasýnýn hayrýna para vermediði bilinen

bir gerçektir. Ýnanç ve ibadetlere siyasi iradelerin ve devletlerin el atma-sýnýn, destek olmasýnýn altýnda daima asimile etmeye yönelik politikala-rýn var olduðunu düþünüyorum.

Bir tek Sünni ailenin olmadýðý köye devlet tarafýndan cami yaptýrýl-masý nasýl asimile etmeye yönelik bir politikaysa, Alevi-Bektaþi kültürve inancýna hizmet etmek, tanýtmak adýna devlet ya da Avrupa Birli-ði’nin para vermesi de bu politikanýn bir baþka biçimidir.

Ben kendi inanç ve ibadetimin devlet ya da Avrupa Birliði bürokrat-larý tarafýndan belirlenmesine karþýyým. Bu tür projelerde “kültüre hiz-met” amacý göstermelik bir kýlýf olarak kullanýlmaktadýr. Böyle projele-re akýtýlan paralarýn asýl amacý Alevi-Bektaþiliðin çeþitli zenginliðini or-tadan kaldýrmak, kendi istedikleri gibi bir Alevi-Bektaþilik yaratmaktýr.

Ayrýca, dünyanýn dört bir yanýnda insanlar açlýktan ölürken, “kültüreldeðerleri yaþatmak ve tanýtmak” adýna Avrupa Birliði’nin milyonlarakýtmasý ozan yüreðimin kabul edebileceði bir þey deðildir.

Bu gibi projeleri yapanlarýn amaçlarýnýn hizmet etmekten çok kendimaddi ve manevi çýkarlarýný gözetmek olduðunu düþünüyorum.

Kýsas projesini de bu çerçevede mi görüyorsunuz?Evet, ne yazýk ki, Kýsas projesi de bu durumdadýr. Bu nedenle, daha

baþtan bu projeye ihtiyatlý yaklaþmýþtým. Aradan bir süre geçtikten sonraDoðan Bermek beni ikna etmek için telefon açtý. Kendisine, Kýsas’ýninanç olarak Hacý Bektaþ Dergâhý’na baðlý olduðunu; Alevi-Bektaþiinancýný özümsemiþ, kendi kültürel deðerlerinin bilincinde olduðunuvurguladým. Kýsas için yapmak istedikleri tarama ve tanýtým çalýþmala-rýný Kýsas’ýn çoktan aþmýþ olduðunu belirttim. Bu nedenlerle, “Bu konu-da size yardýmcý olmayacaðým. Bu proje para alma projesidir. Kýsas içinyapmayý düþündüklerinize Kýsas’ýn ihtiyacý yoktur. Kimlerle ne yapar-sanýz yapýn” diye net ve açýk konuþtum.

Daha sonra Kýsas’a gitmiþler. Ayrýca Pir Hacý Bektaþ Veli PostniþiniVeliyettin Ulusoy ile görüþmüþler. Projeyi elden vermiþler. O da, benimde baþtan dediðim gibi, “iyi niyetle doðru yapýlan ve Kýsas’a gerçektenyararý olan bir þeyi kim yaparsa destekleriz” demiþ. Ancak kendisineanlatýlan projeyi yetersiz bulduðunu belirtmiþ ve daha kapsamlý çalýþ-malar yapýlabileceðini söylemiþ.

Doðan Bermek Kýsas halkýna benimle ve Veliyettin Efendimle görüþ-tüðünü anlatýrken sanki ben olumlu bakýyormuþum ve Veliyettin Efen-dim de projeyi onaylýyormuþ, destekliyormuþ gibi anlatýyor.

Gerçeði doðru yansýtmayan bu tutum ve davranýþlar Kýsas halkýnýyanýltmaktan baþka bir amaca hizmet etmez.

Doðan Bermek ile daha sonra görüþtünüz mü?Doðan Bermek ile Eylül 2005 tarihinde Isparta’da Süleyman Demirel

Üniversitesi’nde düzenlenen Uluslararasý Alevilik-Bektaþilik Sempoz-yumunda karþýlaþtýk. “Nihayet yüz yüze görüþtük” diyerek yanýma geldi,ayaküstü konuþtuk. Yine ayný þeyleri söyledi. Birçok bilim adamý vearaþtýrmacýnýn da projeye destek verdiðini; Kýsas’ý dünyaya tanýtýp“inanç turizmi merkezlerinden biri” haline getireceklerini ifade etti.“Senden de destek bekliyoruz, birikimlerinden yararlanmak istiyoruz”diye ekledi.

Yanýtým þu oldu: “En baþta þeffaf deðilsiniz” dedim ve sordum: “Ne-reden, ne kadar para aldýnýz? Bu parayý nereye, ne için harcayacaksý-nýz? Amaç nedir?” Sonra GAP bölgesinde bulunan ve yolunu, kültürünüyitirmiþ bir dizi köy saydým, “Projeyi yürütme yetkisi verdiðiniz Vakfýný-zýn Adýyaman-Gölbaþý Þube Baþkanýnýn köyü olan Besni-Beþkoz’da enaz 20 yýldýr Görgü cemleri yapýlmamakta. Oralara gidin, hizmet edin.Kýsas’ýn yapacaklarýnýza ihtiyacý yok” dedim.

Bundan sonra da bir daha beni aramadýlar.

Projenin bundan sonraki geliþiminden bilginiz oldu mu?Tabii. 2005’in Nisan ya da Mayýs ayýnda Veliyettin Efendim Kýsas’a

gittiðinde, halka ve âþýklara “bu projeyi kabul edip etmemek sizin bile-ceðiniz bir konudur” dediðini biliyorum. Buna olumlu bakanlar olduðugibi karþý çýkanlar da olmuþ.

Projenin hazýrlanmasý aslýnda 2004 yýlýnda baþlamýþ. Kýsas halkýnýnbundan haberi olmamýþ. Proje onaylandýktan sonra, 2005 baþlarýndaBelediye Baþkaný ve anýlan kiþilerle irtibata geçilmiþ. Belediye bir pro-tokol imzalayarak projeye ortak olmuþ.

Aðustos 2005’de Kýsas’ta araþtýrma çalýþmalarýna baþlamak üzere ikibayan göndermiþler. Adýyaman, Gölbaþý ilçesi Cem Vakfý Þube Baþkanýda arada bir gidip geliyor. Bildiðimiz “Babalara-Dedelere devlettenmaaþ baðlatma” politikasý halka aktarýlýyor. Sanki Kýsas’ý birileri talanetmiþ; Kýsas’ý donanýmsýz, bilinçsiz býrakmýþ da onlar sahip çýkýp, bilinç-lendireceklermiþ! Cemde okunan deyiþleri, duaz-ý imamlarý ve semahlarýkayýt altýna alýp kitap, CD, vb. yapacaklarmýþ.

Kýsas’ýn önemi nedir? Neden proje için Kýsas seçiliyor? Bize Kýsas’ýtanýtýr mýsýnýz?Kýsas, Hacý Bektaþ Dergâhý’na baðlýdýr; oradan icazetli olmayan

Ocakzade dedelere ya da vekillere Cem birletmemiþ, görülmemiþ, ikrarvermemiþtir. Yýl on iki ay kesintisiz her Perþembe Cem yapýlýr; yýldabirer kez de Birlik, Abdal Musa ve Görgü Cemleri yapýlýr.

KISAS PROJESÝ ÜZERÝNE YÜRÜYEN TARTIÞIMALARI VE KENDÝNE YÖNELTÝLEN ELEÞTÝRÝLERÝ DERTLÝ DIVANI ÝLE KONUÞTUK

“Ben Vicdani Sorumluluðumu Yerine Getirdim, Projeyi Baþtan Reddettim”

(Devamý 14. Sayfada)

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:15 Page 13

Page 14: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

14 Sayý 19

SERÇESME¸

“KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” - “KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ”

Þanlýurfa merkezde, Sýrrýn mahallesinde, Akpýnar köyünde ve Kýsasbeldesinde ayrý cemevleri vardýr. Her birinin On Ýki Hizmetlileri vardýr.Sekiz, on yaþýndaki çocuklar bile On Ýki Hizmetleri bilir. Her evde sazbulunur. Ýnancýný, kültürünü sahiplenmiþ, bu denli icra eden bir bölgedir.

Kýsas, Þanlýurfa’ya 12 km. mesafede nüfusu dört binin üzerinde birbeldedir. Akpýnar köyü merkeze 27 km. mesafede 65 hanedir. 1948 yýlýn-da toprak reformu nedeniyle Kýsas’tan göçerek yerleþenlerin de oturduðubir köydür. Þanlýurfa merkezde yaþayan Alevi-Bektaþiler ise Adýya-man’ýn Besni ilçesinden, Kýsas’tan ve Akpýnar köyünden gelip yerleþen-lerdir. Eskiden köyken, artýk bir mahalle olan Sýrrýn da çok eskiden beriKýsas’la iç içedir ve Alevi-Bektaþi toplumunun yoðun olduðu bir yerdir.

Kýsas müziði, âþýklarý ve eserleri Türkiye’de nasýl tanýndý? Bundasizin rolünüz nedir?Kýsas’a ait ezgi, deyiþ, semah ve duaz-ý imamlar farklý bir zenginlik

olarak 1989 yýlýnda Türk halk müziði repertuarýna girdi. Artýk bu eser-lerin Urfa, Kýsas yöresine ait olduðu bilinmektedir.

Arif Sað, Hacýbektaþ törenlerinde bizleri dinlemiþ, tanýmýþ, yürüttü-ðümüz cemlerde bulunmuþ ve çok etkilenmiþti. 1987 yýlýnda özel olarakKýsas’a geldi. Urfa, Harran halký Kýsas’a döküldü. Sabahlara kadar mu-habbetler yapýldý. Bütün âþýklarý dinledi. Sonra beni Ýstanbul’a çaðýrdý vebir kaset yaptý. 15 Ocak 1989 tarihinde kendisinin “Halay” adlý kasetiylebirlikte benim “Divane Gönül” adlý kasetim yayýnlandý.

Benim kasetimde Urfa Semahý, Duaz-ý Ýmam ve Cemalettin Çelebi,Sýtký, Dedemoðlu gibi bilge ozanlarýn sözlerinden oluþan eserler yer aldý.Daha sonra Arif Sað, Belkýs Akkele, Zülfü Livaneli gibi deðerli sanat-çýlar bu eserleri kendi albümlerinde okudular ve Kýsas’a ait bu eserlerdünya müzik literatürüne girdi.

Buradan kendime bir pay çýkarmýyorum. Topal karýnca misali halkozanlýðý geleneðine hizmet etmeye çalýþtýðýmý söyleyebilirim. Ancak bueserlerin duyurulmasýnda emeðim vardýr.

Derleyip duyurduðunuz, ya da duyurulmasýna vesile olduðunuz bueserlerden dolayý ne gibi bir kazancýnýz oldu?Çalýþmalarýmda ticari düþünmem. Altý yaþýndan beri Cem kültürünün

içinde yetiþmiþ, geleneðin içinden gelen biri olarak baþta beslendiðimkaynaðý ve kendi yöremi; gezip gördüðüm tanýdýðým baþka yöreleri veburalarýn Semahlarýný, Duazlarýný, özünden koparmadan düzenleyip halkkültürüne kazandýrmak benim için bir görevdir. Maddi kazancým olmadý,ama halkýn sevip takdir etmesinden daha büyük kazanç mý olur?

Burada belirteyim: 1991 yýlýnda Emrah Mahzuni ile birlikte üye ol-mak üzere Ankara’da Türkiye Musiki Eserleri Sahipleri Meslek Birli-ði’ne (MESAM) baþvurduðumda bana, “kasetinizdeki size ait eserlerindýþýnda derlemelerden de telif alabilmeniz için bunlarý kendi adýnýzakaydettirmeniz gerekir” demiþlerdi. Ben bunun doðru olmadýðýný söyle-diðimde yetkililer, “yasal düzenlemeler tamamlanýncaya kadar böyle biryol öneriyoruz” dedikleri için adýma kayýt yapýldý. Çok þükür bu derle-melerden bugüne kadar beþ kuruþ telif almýþ deðilim. Sadece, MusaEroðlu’nun “Bin Yýllýk Yürüyüþ” adlý kasetinde birlikte okuduðum UrfaSemahý’nýn yeldirme bölümünün sözleri bana ait olduðundan cüzi mik-tarda telif ödenmiþti. Bunu bile doðru bulmadýðým için 2000 yýlýndaMESAM’a “Urfa-Kýsas Semahý ve Duaz-ý Ýmam benim derlemelerimdir,ancak; söz ve müzikleri bana ait deðildir” diye bildirdim.

Yine Zülfü Livaneli’nin “Neylersin” adlý albümünde okuduðu UrfaSemahý ve Duaz-ý Ýmam eselerinden dolayý beni MESAM’dan aradýlar,“Bu eserlerin size ait olduðuna dair noter tasdiki varsa, telif alalým”dediler. Bu telif de o zamanlarda bayaðý yüklü bir paraydý. Bende 1988yýlýnda yapýlmýþ Noter tasdiki olduðu halde, “Bunlar benim derlemele-rimdir. Sözleri Sýtký ve Dedemoðlu’na, müziði ise Urfa-Kýsas yöresineaittir. Sahiplenmem çalmak anlamýna gelir. Bu nedenle bu eserlerdentelif almak istemiyorum” dedim. Görevliler ,“sizin bir emeðiniz var, amaderlemeye yasal olarak telif yok. Daha önce üzerinize tasdiki varsa telifalabilirsiniz. Herkes alýyor ” dediler. Ben, “dünya görüþüme, inancýmave ozanlýk anlayýþýma ters olan bir þeyi yapamam” dedim.

MESAM üyeleri yalnýz kendi söz ya da müziklerini kendi adlarýnakaydettirebilirler. Derlemeler anonim eserler olduðu için MESAM’akaydý mümkün deðildir. Derleyenin bir emeði var, ama telif almak içingeleneksel-anonim eserleri kiþi adýna kaydettirmek doðru deðildir. Bu

konuda gerekli yasal düzenleme yapýlýp, derleyenin de telif hakký olsabelki kimse bu yola baþvurmayacak. Baþkalarýnýn yaptýðý yanlýþý deðil,doðruyu yapmak gerekir.

Özellikle 1995-2005 yýllarý arasýnda piyasaya çýkan Duaz-ý Ýmam,Serçeþme ve Hasbýhal adlý albümlerimde söz ve müzikleri bana ait olaneserler MESAM’ a kayýtlý olup, derlemeleri bana ait eserler ise noter tas-diklidir. Bunlarýn, kaset kapaklarýnda kaynaðý yöresi ayrýntýlý olarak ya-zýlýdýr. Bilmeyenler bilsin diye söylüyorum.

Bugüne kadar Kýsas’la ilgili tanýtým çalýþmalarý yapýldý mý? Ne gibiçalýþmalar yapýldý?1992 yýlýnda Halil Atýlgan’ýn verdiði biçim kalýbýna uyarak birçok

âþýk ve ozan kendi hayat hikayelerini ve þiirlerini yazdý. O da bunlarý dü-zenleyip, birkaç eserin notasýyla birlikte, “Kýsaslý Âþýklar” adlý kitaptayayýmladý. Birkaç yýl önce Âþýk Sefai ile Halil Atýlgan’ýn birlikte derle-diði ve öncekine göre daha kapsamlý olan, yöreye ait eserlerin notalarýný,manileri, aðýtlarý, tekerlemeleri içeren “Harran’da Bir Türkmen Köyü”adlý kitap Kültür Bakanlýðý kanalýyla yayýmlandý.

2002 yýlýnda 70 bin izleyici önünde ve dünya basýn-yayýn kuruluþla-rýnýn izlediði, Almanya’da Köln Arena salonunda yapýlan “Bin Yýlýn Tür-küsü” gösterisi dünya rekorlar kitabýna girdi. Bin beþ yüz kiþinin dön-düðü semahlarýn baþýnda Kýsas Semahý vardý; kayýtlara da “Kýsas Sema-hý” olarak geçti.

Kýsas Semahý TRT repertuarýnda da ayný þekilde kayýtlýdýr. BaþtaTRT olmak üzere Flash, Star ve diðer kanallarda semah ve duaz-ý imam-larý yöremizi zikrederek, orijinal þekliyle canlý olarak icra ettik. Bu kayýt-lar arþivlendi ve birçok defa banttan yayýnlandý.

Bugüne kadar kendi yaptýðým beþ solo albümümde yer alan Kýsas’aait ezgi ve deyiþ derlemelerinin herbiri için kaynaðýn Kýsas olduðu yazý-lýdýr. Baþka sanatçýlarýn ve en son Selda Baðcan’ýn da okuduðu “Miraç-Semah-Tevhid”in Kýsas’a ait olduðunu aþina olanlar bilmektedir.

Kýsas belde olduktan bu yana beþ yýldýr Aþure etkinliði yapýlmak-tadýr. Her yýl deðiþik sanatçý dostlarla bu etkinliðe gider ve katýlýrýz. Piri-miz Veliyettin Ulusoy’un da konuþmacý olarak katýldýðý etkinliklere geç-tiðimiz yýl özel nedenlerle gidemedim, ama etkinlikler yapýldý. Yerel veulusal televizyon kanallarý haber olarak geçti, yayýnlayan da oldu.

Yakýn zamanda Ozan Ýsyani bir internet sitesi oluþturdu (www.kisas-lilar.com). Bunu hep birlikte daha da geliþtirip, A’dan Z’ye kadar yöreyeait ne varsa, hepsini kaynaðýna kadar bütün bilgileri kapsar biçimde site-ye aktaracaðýz.

Kýsas projesi saydýðýnýz bu çalýþmalarýn dýþýnda sizce ne tür bir taný-tým ve hizmet yapabilir?Ben de merak ediyorum, Cem Vakfý adýna Doðan Bermek, bunlarýn

dýþýnda Kýsas’a ne yapacak? Projede yapýlacaðý yazýlanlarýn çok dahafazlasýnýn gerçekleþmiþ olduðu bir Kýsas var.

Doðan Bermek ve arkadaþlarýnýn Kýsas cem, deyiþ ve semahlarýnýkayda alýp, kitaplaþtýrýp, CD, kaset yapýp tüm dünyaya tanýtacaðý söy-lemlerinin geçersizliði ve gereksizliði ortadadýr. Bunlar için de yüz bin-lerce Avro gerekmiyor.

Proje, 2006 ve2007 de yapýlacak sempozyumlarla Kýsas “inanç turiz-mi merkezi” haline getirilecek ve dýþa tanýtýlacakmýþ diyor! “Ýnanç turiz-mi” pazarlamacý mantýðýyla söylenen çok sakat bir deyim. Ýnancýn, ziya-retlerin ve kutsal mekanlarýn “protokol üyelerine ve mümtaz zevata” su-nulmak üzere özünden koparýlmasý ile oluþan ortamýn Abdal Musa veHacýbektaþ etkinliklerinde yarattýðý harabiyet ortadadýr. Kýsas cemlerininde böyle içi kof, inançtan ve yoldan uzak gösterilere dönüþmesi mi isten-mektedir?

Kýsas projesine destek veren Kýsaslýlar bunlarý görmüyor mu?Kýsaslý âþýklardan Halil Elveren’le birlikte Kýsas Belediye Baþkaný

Aralýk 2005’te, Ankara’da beni evimde ziyarete geldi. Sohbette bu konuaçýldýðýnda, projeyle ilgili görüþlerimi açýkça belirttim ve sempozyum-lara katýlmayacaðýmý kesin olarak söyledim. “Size akýl vermiyorum, amakullanýlýyorsunuz. Destek verenler tarihi bir hata yapýyor. Kýsas bölünür,insanlarýn inancý sarsýlýr. Buna sebep olmayýn. Bu adamlarý medeni birþekilde geri gönderebilirsiniz” diyerek çok net konuþtum.

O da, “bundan sonra yapýlabilecek fazla bir þey yok. Protokol imza-ladýk. Aðabeyin Mehmet Aykut da komisyonda bizimle beraber yer aldý.Biz iyi niyetle yaklaþtýk” dedi.

Ben de “Doðan Bermek bana Isparta’da Kýsas projesi için 300 binAvro alýnacaðýný söylemiþti. Kýsas’a ve Belediye’ye katkýlarý ne oldu? Neyapacaklarýný söylüyorlar? Benim kiþisel hiçbir çýkarým ve kaybým yok.

(Baþtarafý 13. Sayfada)

Dertli Divani ile Söyleþtik

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:15 Page 14

Page 15: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

15Þubat 2006

SERÇESME¸

“KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” - “KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ”

Ýsterseniz gidin Kýsas’ýn kökünü teslim edin, ben vicdani sorumluluðumuyerine getirdim. Bu projeyi baþtan reddettim. Bundan sonrasý sizlere ait-tir.” dedim.

Ailem dýþýnda özel olarak Kýsaslý hiçbir kiþiye “bu projeye katýlma-yýn” demedim, çünkü bu benim ahlak anlayýþýma aykýrýdýr. Ýnsanlarýniradesine yön vermeye çalýþmak kadar ayýp bir þey olamaz. Yalnýz beniarayanlara fikrimi açýkça belirttim. Kimsenin ardýndan deðil, yüzüne ko-nuþtum. Bu konuda herkes kendi özgür iradesiyle karar vermiþtir.

Projeyi yapanlar iki sempozyum ve basit bir araþtýrmayla göz boya-yýp, Kýsas’a kuruþ bile katký yapmadan –ki buna da karþýyým– yüz bin-lerce Avro’yu istedikleri gibi harcayýp ya da alýp gidecekler.

Baþýndan belli olan bu oyuna gelenler de nasýl kullanýldýklarýný ozaman daha iyi anlayacaklar.

Siz Hacý Bektaþ Veli Postniþininin icazetli vekilisiniz. Kendisinin buolaylar karþýsýnda tutumu üzerine bizi bilgilendirir misiniz?Veliyettin Efendim de bu sempozyumlara katýlmayacaðýný belirtti.

Buna raðmen Doðan Bermek, izin almadan Veliyettin Ulusoy’un isminisempozyumun danýþma kuruluna yazmýþ.

Doðan Bermek bu konuda yapýlan eleþtirileri laf kalabalýðýna getir-meye çalýþmaktadýr. “Kendisine bilgi verdim” demektedir. Pirimizin adý-nýn, kendisinin açýk izni olmadan kullanýlmasý, asla kabul edemeyeceði-miz bir davranýþtýr.

Doðan Bermek bununla da yetinmemiþtir. Kýsa süre önce Alevi Va-kýflar Federasyonu’nun düzenlediði “Seyyit Mahmut Hayrani AraþtýrmaYarýþmasý”nýn duyurusunda, Veliyettin Ulusoy’u Danýþma Kurulunakatýlacakmýþ gibi göstermiþtir. Veliyettin Efendim, bu kurulda yer almakistemediðini açýkça belirttiði halde, isminin böyle kullanýlmasý ne anla-ma geliyor? Bu ne kadar ayýp!

Ayrýca her iki duyuruda da “Ýnanç Önderi” diye yazmasý da gerçekniyetlerini ele veriyor. Veliyettin Ulusoy sýradan bir Baba veya Dededeðildir. O, Ulu Pir Hacý Bektaþ Veli Dergâhý’nýn Postniþinidir. Piri tem-sil eden Mürþit makamýnda olan kiþidir. Alevi-Bektaþi inancýnda bu böy-ledir. Anadolu’da Serçeþmeye baðlý yediden yetmiþe insanlar böyle ina-nýr. Doðan Bermek ve arkadaþlarý bu nezaketsizliði ve saygýsýzlýðý bile-rek yapmaktadýr.

Veliyettin Ulusoy, bizzat Doðan Bermek’e, çalýþmalarýnýz Kýsas’ý iki-ye böldü; kazanýlmasý düþünülen maddi ve manevi getiri bu bölünmüþ-lüðü tamir etmeye yetmez demiþtir. O ise bu uyarýya aldýrýþ bile etme-miþtir.

Kýsas projesine sýcak bakmayan baþka âþýk ya da kiþiler var mý? Bukonuda neler söylemek istersiniz?Kendi düþüncelerimi az önce ifade ettim. Ulaþ Özdemir’in internet

sitelerinde sorduðu sorulara Doðan Bermek’in verdiði yanýtlardan, dahaönce Kýsas’ta araþtýrmalar yapmýþ olan Doç. Melih Duygulu’nun da pro-jeye katýlma çaðrýsýný reddettiðini öðrendim. Henüz Melih Duygulu ilegörüþmüþ deðilim.

Hayatta olmayan âþýklar Büryani, Ýkrari, Helali, Yarani’nin yakýnlarýile yaþayan âþýklardan Ýsyani, Halimi, Meftuni, Mihrimah, Hürremi, Cey-lani, Kul Ýhsan, Âþýk Güvercin, Ahmet Aykut, Bektaþ Bulut da bu projeyehiç yanaþmamýþlardýr.

Projede bir cemevinin yer alacýðý söyleniyordu. Hatta Ali Yaman’ýnhala Alevi Bektaþi Araþtýrmalarý Ýnternet Sitesinde okunabilen biryazýsý bu projeyle Kýsas’a “çaðdaþ” bir cemevi yaptýrmaktan bahse-diyor.

Varolan cemevi çaðdýþý mý? Bu konuda ne dersiniz?Kýsas Cemevinin planýný mimar olan Pirimiz Veliyettin Ulusoy çizdi.

Þah Muhammed Türbesinin yanýna, halkýn parasýyla, altý aþevi, üstüCemevi olmak üzere inþa edildi.

Projede belirttikleri “Çaðdaþ cemevi” gibi ikinci bir cemevi ikilikçýkartmaktan baþka neye hizmet eder? Mehmet Aykut, bu cemevini pro-jeden çýkarttýrýyor, ama bu konu hala internet sitesinde duruyor. Dürüstolsalar, bu bölümü çýkarýr ya da bir not düþerler.

Mehmet Aykut’un ismi de “Aþure Þenliði Düzenleme Kurulu”nayazýlmýþ. O da Doðan Bermek’e, “Veliyettin Ulusoy’u Sempozyum Da-nýþma Kuruluna ve beni Aþure Þenliði Düzenleme Kuruluna yazmaklahalkýmýzý aldatýyorsunuz” diye sert bir yazý yazýp göndermesine raðmençýt yok.

Bu yazýdan benim bir hafta önce haberim oldu ve ilk defa bugün (30Mart 2006) sizin elinizde görüyorum.

Sizce bu projenin alaný olarak neden Kýsas seçildi?Sanýrým, Kýsas kasýtlý olarak seçildi. Avrupa Birliði’nin böyle bir pro-

jeyi kabul etmesi için kültürel açýdan zengin bir yer gerekiyordu. Kýsaso yüzden tercih edildi. Amaç Kýsas’a hizmet deðildir. Amaç, Cem Vakfýeliyle yapýlacak bir proje adýna para almaktan baþka bir þey deðildir.Kýsas bu amaca ulaþmak için araç olarak seçilmiþtir.

Ayrýca Hacýbektaþ Dergahý’na baðlý olan Kýsas’ta kendi düþünceleri-ni filizlendirmek için de bir adým atmýþ olacaklar. Kusura bakmasýnlar,“Þapka düþtü kel göründü” demiþ atalarýmýz.

Böyle projeler olmadan yola hizmet olanaklý deðil mi? Yýllardýryaptýðýnýz hizmetler nasýl gerçekleþti?Yüzyýllardýr inancýmýz, kültürümüz projelerle, oradan-buradan para

almakla mý bu günlere taþýndý? Bizlerin yola hizmet anlayýþ ve icraatýn-dan iki örnek vermek istiyorum.

Eskiden Elbistan’a baðlýyken, sonra Kahramanmaraþ’ýn ilçesi olan 8bin nüfuslu Nurhak’ta, 1962’den 1990 yýlýna kadar Görgü Cemleri yapýl-mamýþ; gelen dedeler kovulmuþ. Yaþlý kuþak, 28 yýl sonra gençliklerindegördükleri inanca susamýþ. Toplum yozlaþýyor, kültürünü, inancýný kay-betme noktasýna geliyor. Son çare olarak, “Dergâh’a gidip halimizi arzedelim” diyorlar. 1989 yýlý sonlarýnda Nurhak’dan on iki kiþilik bir grupHacýbektaþ’a gidiyor. Ruhu þad olsun, Postniþin Feyzullah Efendimizedurumu anlatýyorlar. O da babam Büryani’yi vekil olarak gönderebile-ceðini söylüyor. Babamýn rahatsýzlýðý nedeniyle Pirimiz bana ruhsat ver-di, 1990 yýlý baþýnda Nurhak’a birkaç arkadaþla gittik. Birikimlerimiziaktardýk. Genç-yaþlý bütün toplumla kaynaþtýk. On altý yýldan beri de heryýl gidiyorum. Düzenli olarak haftalýk cemler ve yýllýk görgü cemleriyapýlmaktadýr. Hýdýrlar ve Hacýlar arasýna bir Cemevi, bir baþka Cemevide merkeze yapýldý.

2000 yýlýnda derlediðim Nurhak Semahý’ný “Serçeþme” adlý albümü-me okudum. Çekilen klipte Nurhak ve Nurhaklýlarýn görüntüleri yer aldý.Arif Sað da bu semahý kendi albümünde okudu. TRT, “Hacý Bektaþ Velive Cem Töreni” adlý bir belgesel yaptý. Bunun çekimleri Nurhak’ta ya-pýldý. Televizyondan yayýnlandý, ayrýca Türkçe ve Ýngilizce VCD olarakyayýmlandý. Halk kültürümüze mal oldu. Bunlar için herhangi bir yerdenpara almadýk. Sadece gerçekleþmesine vesile olduk. Halen yol hizmet-lerini yapmak için de kendi imkânlarýmýzla gidip geliyoruz.

Ýkinci örnek, Konya, Beyþehir-Þamlar köyünden. 1975-2000 yýllarýarasý burada Görgü Cemleri yapýlmamýþ, yol süreði kesintiye uðramýþ.Bölgede Aleviler sayýca az olduklarý için, baskýdan dolayý Sünniler gibicamiye gidiyor. Oradan da 8-10 kiþi Pir dergâhýna gidip, hallerini bu-günkü postniþin Veliyettin Efendimize arz etmiþ.

Ayný þekilde altý yýldan beri buraya da görevli olarak yýlda bir iki kezgidiyorum. Halk camiden, cemevine geldi. Artýk cemler kesintisiz herhafta yapýlýyor ve yýllýk görgü cemleri de yapýlmaktadýr.

Serçeþmemiz Pir Dergâhý’nýn yol süreði ve hizmet anlayýþý bunu ge-rektiriyor. Bu hizmetler için proje yapmak, bir yerlerden para almakgerekmiyor. Yaptýðý hizmetle övünmek iþimiz deðil. Dertli Divani olarakyapabildiðim hizmetlerin, bütün güzelliklerin en baþta Serçeþmemize aitolduðunu, sonra da babam Büryani ile Kýsas Cem ve muhabbet ortamla-rýnýn bana kazandýrdýðý deðerler olduðunu; olasý yanlýþ ve kusurlarýmýnda nefsime ait olduðunu yürüttüðüm cemlerde, katýldýðým tüm konser-lerde, panellerde, Radyo ve TV programlarýnda söylerim.

Son olarak söylemek istediðiniz bir þey var mý?Yer yüzünde yaþayan dinli-dinsiz hiçbir kimseyle kiþisel anlamda so-

runum olamaz. Halk ozanlýðý geleneðinin tüm insanlarýn ve halklarýnsevincini, özlemini, derdini, yaþamýný ve çaðýn çeliþkilerini dile getirmekgibi bir sorumluluðu vardýr. Dünya varlýðýnýn bir hatýr kýrmaya dahideðmeyeceðinin bilincindeyim, ama toplumsal sorunlara duyarsýz kala-mam. Dünyaya hükmeden padiþaha bile eyvallah demem mümkün deðil.

Ýki büyük ozanýn iliklerime kadar hükmettiðini söyleyebilirim. Bun-lardan biri adeta sevgi deryasýna gark olmuþ, “yaratýlmýþý hoþ gördükyaradandan ötürü” diyen büyük ozan, gönül eri, Yunus Emre! Diðeri isetek baþýna kaldýðýnda dahi doðrulardan zerre taviz vermeyen, kendinihalkýna adayan, koca saltanata kafa tutan, kocaman bir yürek, Pir SultanAbdal! Bu isimleri andýðýmda, duyduðumda bile tüylerim diken dikenolur. Haþa bunlarýn milyonda biri dahi olamam.

Altým üstüm kaç kuruþlukEfsaneyim, efsaneyimÂþýk olmak dile kolayBahaneyim, bahaneyim

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:15 Page 15

Page 16: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

16 Sayý 19

SERÇESME¸

“KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” - “KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ”

Cem Vakfý’nýn Avrupa Birliði’nden mali yardim aldýðý “Kýsas Kültü-rel Mirasý Geliþtirme Projesi” ile ilgili olarak, kendisine internetortamýnda soru sorulan Doðan Bermek, yazýlý yanýtýnda sizin bu pro-jeyi desteklemekte olduðunuzu aþaðýdaki sözlerle iddia etti:

“Kýsas’ýn inanç önderi Sn. Veliyettin Ulusoy ile önce Ankara’dagörüþerek projeyi ve içeriðini arzettim, konuyu sadece kavramak-la kalmadýlar, kapsamda da geliþtirici ve aydýnlatýcý açýklamalargetirdiler, daha sonra da kendisi ile sürekli iletiþim içinde oldukve gerek Kýsas gerekse çevre iliþkilerimize büyük katkýlarda bu-lundular. (...)Kýsaca proje oluþurken bizler ulaþabildiðimiz bilim adamlarý,yerel kiþiler ve dergâha yakýn kiþiler, en baþta Sn. V. Ulusoy ol-mak üzere çok kez bilgi verdik ve bilgi aldýk.”

Bu konudaki görüþleriniz nelerdir? Sn. Bermek’in dediði gibi bu pro-jeyi destekliyor musunuz? Kendilerine ilettiðiniz endiþe ve uyarýlarý-nýz oldu mu?Bu projeyi ilk kez Ozan Sefai’den (Mehmet Acet) duydum. O bana

“Cem Vakfý burada bir araþtýrma yapýyormuþ” dedi. Araþtýrmanýn tammahiyetini bilmiyordu, ama Sefai o zaman karþýydý: “Biz o araþtýrmayýyaptýk, kitap haline dönüþtürdük” diyordu. Ýlk duyumum öyleydi, amaprojenin bu kapsamda olduðunu bilmiyordum.

2005 yýlýnýn ilkbahar aylarýydý, tam hatýrlamýyorum, sanýrým Mart-Nisan aylarýydý, Doðan Bey’den bir telefon geldi. Daha önce kendisitanýmýyordum. Kendisini tanýttý, Ankara’da buluþmamýzý istedi. Buluþ-tuðumuzda bana araþtýrmayla, projeyle ilgili belgeler verdi.

Ben de internetten ve diðer kaynaklardan bulduðum belgeleri de ek-leyip bir dosya yaptým ve bir ay kadar sonra Kýsas’a gittim. Tam tarihi-ni hatýrlamýyorum. Bu konuyu açtým Kýsas’ta. Her gittiðim toplantýdakonuþuldu ve tartýþýldý bu konu. Orada taraftar olanlar da karþý olanlar davardý. Hatta Boz Mehmet (Meftuni-Bu þiir 12. sayfadadýr-AK) bir de þiiryazmýþtý. Karþý olduðunu belirten güzel bir þiir, hâlâ duruyor bende.

Benim için toplumun kararý çok önemliydi, ama karar verirlerkenmahiyetini de bilmeleri lazýmdý, yani bilgilendikten sonra karar verilme-si çok önemliydi. Ancak bizdeki bilgiler, dýþarýdan edinilmiþ bilgilerdi.Ýþin parasal boyutu, ne yapýlacaðý, ne hedeflendiði tam bilinmiyordu.

Tabii proje ilk bakýþta çok çekici geliyor; iyi, araþtýrýlsýn, güzel, deni-yor. Ancak altýndan neler çýkacaðý konusunda benim bugün bile tered-dütlerim var. Ne çýkacaðý hakkýnda bilgim yok, ancak tahmin edebiliyo-rum. Ancak Kýsas’ta çoðunluk projeye taraftardý, bunu söylemek zorun-dayým.

Ara ara Doðan Bermek telefon edip bilgi veriyordu. Hatta yapýlacakbir sempozyumdan bahsetti. Doðan Bey sempozyuma benim katýlmamayönelik arsuzunu dile getirdi. Ben reddettim, katýlmak istemediðimi söy-ledim. “Kýsas’a beraber gidelim” þeklinde davetleri oluyordu. Bunlarýda kabul etmedim. Direkt olarak “seninle gitmem” demedim, ama bengitmiyorum anlamýnda bazý þeyler söyledim.

Ondan sonra Doðan Bey’le, Süleyman Demirel Üniversitesi’ndekarþýlaþtýk. Yine bu konuyla ilgili yaptýklarý iþleri özetledi. Þu kadarvideo film kaydý aldýk filan þeklinde bilgi verdi.

En son olarak bu sene Mart ayý içinde Ýstanbul Bostancý’da buluþtuk.Orada kendisine, “Kýsas’ý ikiye böldünüz. Bu projenin getirisi neyse,maddi manevi yönden ne getiriyorsa, Kýsas’ýn bu ikiliðini ödeyemeye-cek, ikiye bölünmesini karþýlayamayacak, yani zarar çok oldu” dedim.

Kendisi bana Mayýs ayý içinde iþlerinin biteceðini söyledi, fakat ko-nuþmanýn ardýndan muhabbet ederken, 2007 senesinde aþure törenlerinide kendilerinin tertipleyeceðini söyledi.

Kýsas projesinin internet ortamýnda tartýþýlmasýna varan noktada sizirahatsýz eden bir durum var mý?

Gelinen bu durumla ilgili neler düþünüyorsunuz? Beni rahatsýz eden durum, hiç istemediðim þey, Kýsas’ýn ikiye bölün-

mesidir. Ayrýca medyada ya da internette böyle tartýþmalar da hiç hoþu-ma gitmeyen þeylerdir. Bu tür þeylere girmemiz bile doðru deðildir.Fakat gerçeðin yanýnda durmamýz þart.

Beni yaralayan Kýsas’ýn ikiye bölünmesidir. Zaten Kýsas politikadan,siyasetten dolayý ikiye bölünmüþ durumda. Bu da tuzu biberi oldu. Þimdiher iki tarafta da bir kutuplaþma oldu. Beni rahatsýz eden bu, yoksa baþkarahatsýz olduðum bir taraf yok.

Niye bu duruma gelindi? Kýsas bu durumu hak etmiþ mi? Kýsas’ýn buhale gelmesi beklemediðim, ummadýðým bir þey. Niye ikiye bölündüKýsas? Eðer hayýrsa hep beraber hayýr, evetse hep beraber evet dememiz

HACI BEKTAÞ VELÝ DERGÂHI POSTNÝÞÝNÝ VELÝYETTÝN ULUSOY’A KISAS PROJESÝ ÜZERÝNE KONUÞULANLARI SORDUK

“Biz Kendi Kendimize ‘Maþallah’ Demeyiz.Toplum Layýk Görürse Makamý Söyler.”

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:15 Page 16

Page 17: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

17Þubat 2006

SERÇESME¸

“KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ” - “KISAS KÜLTÜREL MÝRASI GELÝÞTÝRME PROJESÝ”

gerekirdi. Fakat demek ki istemeyenler de var, taraftar olanlar da var. Ya da bu projenin baþkaçekici taraflarý var. Bunun içinde maddiyat söz konusu diye düþünüyorum. Bir takým insanlarýbelki maddiyat çekmiþ olabilir, bir ihtimal.

Sizinle proje onaylandýktan önce mi, sonra mý irtibat kuruldu? Bizim hep en son haberimiz oldu. Bu kapsamda Mart veya Nisan olabilir, Doðan Bey’le buluþ-

tuðumuzda belgelerle birlikte bu projeyi bana verdi. Bu kadar kapsamlý olduðunu o zaman duy-dum. Daha önce Mehmet’ten (Ozan Sefai) duyduðum Cem Vakfý’nýn bir araþtýrmasý þeklindeydi,yani daha dar kapsamlý bir þeydi.

Doðan Bermek’den gelen bir baþka e-postadan öðrendiðimize göre, Alevi Vakýflarý Federas-yonu’nun düzenlediði Seyit Mahmut Hayrani Hakkýnda Araþtýrma Yarýþmasý’nýn Danýþma Ku-rulu’nda sizin adýnýz da yer alýyor. Sizin bu danýþma kurulundan haberiniz oldu mu? Bu duyuru yapýlmadan önce sizinle görüþü-lüp, erkâna uyarak onayýnýz alýndý mý?Doðan Bey yukarýda deðindiðim muhabbet sýrasýnda özel hayatýndan, ne iþler yaptýðýndan,

kazancýndan bahsetti. Bu muhabbet çerçevesinde Mahmut Hayrani Yarýþmasý’ndan da bahsetti.Benden de o yarýþmanýn danýþma kuruluna katýlmamý istedi. “Yok” dedim, “Bu kurulda yer almakistemiyorum; Seyit Mahmut Hayrani konusunda Danýþma Kurulu’na katký yapacak bir bilgimyok” dedim. “Gençler var, bilim adamlarý var; onlardan kurun” þeklinde konuþtum.

O görüþmemizde Mahmut Hayrani ile ilgili araþtýrma yarýþmasý konulu yazýsýnýn bir örneðinide bana verdi. Bu yazýda adým yoktu. Galiba ondan sonra bu yazýyý bir duyuru olarak hazýrladýðýn-da ismimi koydu. Ama ben kendisine bu konuda hiçbir zaman olur vermedim.

Ayrýca kendisi bana baþka bir teklifte daha bulundu. Bu konuyla ilgili deðil, daha farklý birkonuyla ilgiliydi bu teklif. On iki vakýf bir federasyon kurdular biliyorsunuz, Doðan Bey’in ken-disi de bu federasyonun baþkanýdýr. Bu çerçevede bir konsey kurmayý düþündüðünü; bu konseyininanç grubunun üç-dört kiþiden oluþacaðýný; benim de o heyette olmam gerektiðinden bahsetti.

Tabii bu düþünmem gereken bir konuydu, ama buna da çok olumlu bakmýyorum. Bakmama-mýn bir nedeni, kendime göre bir sebebi var. Bizim belli bir tarihsel görevimiz var. Biz bugün ogörevi bile yapmakta zorluk çekiyoruz, sorunlarýmýz var. Bu nedenle onun bahsettiði oluþumda yeralmayý, böyle bir kuruluþun konseyinde görev almayý istemiyorum. Küçümsediðimden deðil, amakendi görevimi tam yapamazken, bir de orada yapamayacaðým bir görevi üstlenmeyi istemiyorum.Tabii bu soruya “evet” veya “hayýr” diye yanýt vermedim, “düþünmem lazým” dedim.

Durum budur, yani Doðan Bermek’le iliþkim, konuþtuklarýmýn hepsi budur.

Bu yarýþmanýn duyurusunda, Danýþma Kurulu’nda Doðan Bermek (Alevi Vakýflarý Federasyo-nu Baþkaný), Haydar Eren (Hak-Ev Vakfý Baþkaný-Alevi Dedesi), Kenan Kaplan (Cem TV-Rad-yo Genel Müdürü) yanýnda sizin adýnýz ve unvanýnýz þöyle geçiyor: “Veliyettin Ulusoy (HacýBektaþ Çelebi Kolu Ýnanç Önderi)”

Sizin unvanýnýzýn bu þekilde yazýlmýþ olmasý yolun edep erkânýna aykýrý deðil mi? Bu konuya iki açýdan bakmak lazým. Dýþarýdan birisi öyle de der, böyle de. Dýþarýdan birisi ne

derse desin, benim için çok da önem arz etmiyor. Ama içimizde, Dergâh’a baðlý Alevi-Bektaþi toplumunda o makamýn adý “Mürþitlik maka-

mý”dýr. Ancak ne benim, ne de babamýn hiçbir zaman “ben Mürþidim” diye en ufak bir iddiasýolmamýþtýr. Hiç hatýrlamýyorum babamýn “ben Mürþidim” dediðini. Babam hep, “Mürþitlik” derdi,“deyiþlerde de geçer, Muhammet Ali’ye mahsus, Hünkâr Hacý Bektaþ Veli’ye mahsus olan bir sýfat-týr.”

Biz de böyle diyoruz. Sadece görev bize gelmiþ, biz de yapmaya çalýþýyoruz. Sýfatý þuymuþ,buymuþ; herhangi birisi þöyle ya da böyle demiþ, bunlarý çok önemsemiyorum.

Bize baðlý olan toplum zaten bilir, söyler o makamý. Kendi kendimize “maþallah” diyecek hali-miz yok. Toplum bizi layýk görürse öyle der. Görmezse farklý sýfatlar da takar.

Þahsen öyle veya böyle denmesi benim için çok önemli deðil. Hatta çok zaman ben de bu un-vaný kullanmam. Örneðin son televizyon programýnda da (Kanal Türk’te yayýmlanan MuharremSohbetleri-AK), “Ýsmimi yazýn yeter” dedim. “Yok, unvanýnýz yazacaðýz” diye ýsrar ettiler. Sem-pozyumlarda da ismimi yazýn yeter derim.

Tanýyan tanýr, tanýmayan tanýmaz. Biz sýfatlar peþinde koþan insanlar deðiliz. Ahmet Koçak

“Kýsas’ý ikiye böldünüz. Bu projenin getirisi neyse,

maddi, manevi yönden ne getiriyorsa, Kýsas’ýn bu ikiliðini ödeyemeyecek,

ikiye bölünmesini karþýlayamayacak, yani zarar çok oldu”

ÞÜKRÜ METÝN BABA

NevruziyeAkþamlar aþk olsun bayram gecesiBu ayýn nurudur Sultân-ý NevruzFazl-ý þahým budur dilek gecesiNe mübarek gündür Sultân-ý Nevruz

Bayram kutlu olsun açýlmýþ güllerKonmuþlar meydana garip bülbüllerEsmâ-ý Haydar’ý zikreder dillerNe saadet bize Sultân-ý Nevruz

Muhammed Mustafa Sultan-ý CihanAli’nin sýrrýný çün kýldý beyanHatice sýrrýndan kâmusu þâdânNuh’a sefa verir Sultân-ý Nevruz

Saadet hýrkasýn büründü AliVelayet tacýný vurundu AliMelek secde etti bilindi AliNübüvvet sýrrýnda Sultân-ý Nevruz

Muhabbet þehrinin nurdan yapýsýOniki Ýmamdýr Cennet kapýsýHakk’a secde eder kulun hepisiDilekler kabuldür Sultân-ý Nevruz

Saki-i kevseridir ol Þah-ý merdanSundular Kevser’i ol demde hemanSüreriz demleri yýkýlsa cihanÞah olur kalbimiz Sultân-ý Nevruz

Ondört masum-u pak sýrr-ý sýrrullahAyin-i cem içre nur-u nurullahCümlenin muradýn verici AllahBizi de þad eder Sultân-ý Nevruz

Þükrü Baba söyler bu deme þükürNurunu, sýrrýný kýldý tefekkürMuhammed Ali’dir dilinde zikirNe mürüvvet bize Sultân-ý Nevruz

Bu Nevruyize Martayý içinde Denizli’de,

Hacýemir Ocaðý’nabaðlý Tahtacý Eyüp

Ceylan’ýn baðlamasýeþliðinde Tavas ilçesi,

Tekke köyünden, Sarý Ýsmail Baba’ya

baðlý BabaganBektaþilerinden

Meral Saygül’ün aðzýndan dinlenmiþtir.Meral bize her yýl 21

Mart'ta Sultan NevruzCemi yapýldýðýný;

Nevruz Ceminin daimasütle açýldýðýný;

daðýtýlan süt içildiktensonra Ceme baþ-landýðýný anlattý.

Nevruz’un baharýngeliþi ve Hz. Ali'nin

doðum günü bayramýolarak kabul edildiðini,

Nevruz Ceminin debayram havasýnda,

bir kutlama gibiyapýldýðýný ve bu cemde

yukarýda bir örneðiverilen Nevruziylerinokunduðunu anlattý.

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:15 Page 17

Page 18: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

18 Sayý 19

SERÇESME¸

New York Syracuse Üniversitesi profesörlerinden MattiMoosa’nýn Türkiye dýþýndaki Ortadoðu coðrafyasýndadeðiþik adlar altýnda yaþamakta olan Alevi-Kýzýlbaþ inançtopluluklarýný inceleyerek 1988 yýlýnda yayýmlamýþ olduðu,yaklaþýk 600 sayfalýk “Aþýrý Þiiler: Sapkýn Mezhepler”1

adýný taþýyan geniþ çalýþmasý, bazý eksikliklerine raðmen dikkate deðer-dir.

Kitabýn 13. bölümünde Kuzey Irak’ta, Musul çevresinde yaþamaktaolan Þebekler, Kakailer ve Ýbrahimiler’de bulunan ve Azeri Türkçesin-den Arapçaya çevrilerek yayýnlanmýþ Buyruk nüshalarý ve diðer bazýkaynak metinler hakkýnda verdiði bilgiler oldukça önemlidir.

Aþaðýda, bu bölümün tarafýmýzdan yapýlan Türkçe özet çevirisinibulacaksýnýz. Dipnotlarda verilen görüþ ve düþünceler bize aittir. Bu not-lar eklenmesi, açýklanmasý gereken bilgiler ile karþý olduðumuz noktala-rýdýr:

BUYRUK’un, çok büyük sayýda aþýrý Þiilerin ortak dinsel inanç kitabýolduðunu sanmaktayýz, iþte bu nedenle kitap yoðun bir incelemeyi

hak kazanmaktadýr. Þebekler arasýnda bulunan temel inançsal kitap,Türkçe Buyruk’un bozuk söyleniþiyle genelde Burk olarak tanýnan Kitab-ül Menâkýb’dýr.

1938 yýlýnda bu kitabýn bir kopyasýný ele geçiren ilk kiþi El Sarrafoldu. Kitap ona “Paþa” lakaplý Þebek önderi Ýbrahim tarafýnda verildi. ElSarraf onun bütün bölümlerini Arapçaya çevirdi, bazý kýsýmlarý daözetleyerek Þebek Kitabý adýyla yayýmladý. El Sarraf kendisine verilen buBuyruk kopyasýnýn Azeri Türkçesiyle yazýlý olduðunu, elyazýsýnýn çokbozuk ve bazý kýsýmlarýnýn ise okunamaz durumda olduðunu söylüyordu.

Bereket versin arkadaþý avukat Sadýk Kammuna, Musul’un kuze-yinde Telafer kasabasýnda yaþayan bir baþka aþýrý Þii grup olan Ýbrahim-i’lerin kullandýðý bir Buyruk kopyasýný elde etmiþti. El Sarraf bunu tetkikettiðinde dilinin kendisindekiyle ayný olduðunu gördü, fakat Ýbrahimiversiyonu yeni kopyada Þeyh Safi’in kýsa yaþam öyküsü, bazý Kýzýlbaþozanlar ve Þah Ýsmail Safevi tarafýndan yazýlmýþ þiirler bulmuþtu. Þebekkopyasýnda bunlar yoktu.

Dahasý, Ýbrahimi versiyonu bazý kýsýmlarda Þebek Buyruðu’ndandaha ayrýntýlýydý. Örneðin, yola kabul edilirken, Pirin/Dedenin bir talipadayýna uyguladýðý bazý disiplin cezasý örneklerini açýklanmaktaydý.Bunlar azarlama, hapis, kýrbaçlama ve hatta daha aðýr bir disiplin cezasýolarak talibin boynuna bir deðirmen taþý baðlanmasýydý...

Kammuna’ya ait kopyanýn tam ismi “Menâkýb-ül Evliya ve el Buy-ruk”tur. Þimdi Irak Müzesi Kütüphanesi, Türkçe Elyazmalarý bölümünde1470/1 sayý ile kayýtlýdýr ve üzerinde Kammuna’nýn 1975 tarihli kiþiselmührü bulunmaktadýr. Elyazmasý iki bölümdür: 111 sayfalýk birincibölüm, Þeyh Safiyüddin’in yaþamý, tanrýsal kurallar ve Þeyh Safi’nintarikat buyruklarýný içermektedir. Ýkinci 50 sayfalýk bölüm ise OnikiÝmamlarý öven Türkçe þiirler koleksiyonu durumundadýr. Yazmanýnsonundaki bir kenar notunda, “Bu kitap Telafer sûfilerinin inanç kitabý-dýr” yazýlýdýr.

Kitabý Arapçaya çevirirken Safvet-üs Safâ ile karþýlaþtýran El Sarraf’agöre Þebek Buyruðu, Þeyh Sadreddin’in çaðdaþý ve onun öðrencilerin-den-derviþlerinden biri, bir Kýzýlbaþ inanç önderi tarafýndan yazýlmýþtýr.2Onun vardýðý bu sonuç hatalýdýr, çünkü Safevi tarikatýnýn, yolununizleyicileri ilk kez Cüneyd oðlu Þeyh Haydar (ö. 1488) zamanýnda Kýzýl-baþ adýyla çaðrýlmaya baþladýlar. Sadreddin ise hemen hemen bir yüzyýlönce 1398’de ölmüþ bulunuyordu. Oysa El Sarraf’ýn yayýnladýðý Buyrukkopyasýnda Þah Ýsmail’in Hatayi mahlasýyla yazmýþ olduðu þiirleri mev-cuttur. Bu gösteriyor ki kitap Þah Ýsmail zamanýnda ya da ölümünden(1524) kýsa bir zaman sonra hazýrlanmýþtýr.

Safvet-üs Safâ kitabýnýn incelenmesi Buyruk’un kökeni üzerinde birýþýk tutabilir. Bu kitap, 1334 yýlýnda babasýnýn yerine Þeyhlik makamýnageçen ve 1398 yýlýnda kadar Erdebil Dergâhý’nýn baþýnda bulunmuþ olanÞeyh Sadredin’in emriyle Derviþ Ýsmail Tavakkuli Ýbn Bazzaz tarafýndanyazýldý. Safvet-üs Safâ Þeyh Safi’nin yaþamý, bazý Kuran ayetlerininyorumlarýyla birlikte, Þeyh Safi’nin keramet olaylarýný, inançsal buyruk-larýný ve Safevi tarikatýnýn ilkelerini içermektedir. Ýçinde Þeyh Safi ileoðlu Sadreddin Musa arasýndaki bir diyalog da yer almaktadýr. AncakÞah Ýsmail tarafýndan yazýldýðý kuþkusuz sûfi þiirler bulunmamaktadýr.Bununla birlikte, kitabýn genel içeriðinden Safvet-üs Safâ’nýn Buyruk’unen azýndan bazý bölümlerinin temeli olduðunu görebiliyoruz. Safvet-üsSafâ’nýn, Sadýk Kummana tarafýndan bulunan Ýbrahimi versiyonunda

özellikle Þeyh Safi’nin yaþamýna deðinen kýsmýn ve El Sarraf’ýn bulupyayýnladýðý Þebek versiyonundaki Safevi Sûfi tarikatýnýn manevi ilkele-rinin kaynaðý olduðuna dair çýkarsama yapabiliriz.

Buyruk’un kökeni üzerinde Abbas El Azzavi tarafýndan daha önemlibir ýþýk tutuldu. El Azzavi, Kakailerin bazý inanç kitaplarý arasýndan çokönemli ikisiyle araþtýrmamýza katkýda bulunmaktadýr. Bunlardan biri ElMevâhib-üs Seniyye fi el Menâkýb-üs Safeviyye (Örnek Safavi Öykü-lerinden/Menakýbýndan Görkemli Armaðanlar) kitabýdýr. Bu onun kendisöylemiyle, “Ýsmail Tavakkuli Ýbn Bazzaz tarafýndan kaleme alýnmýþolan Safvet-üs Safâ’dan baþkasý deðildir.”

Diðeri ise Buyruk’un kendisidir. El Azzavi, bu kitabýn daha kýsa -birçeþit özet olmasý dýþýnda Safvet-üs Safâ’dan farký olmadýðýný öne sür-mektedir. Bu özet, Ýbrahimilerin Buyruk’u gibi Þeyh Safi’nin yaþamöyküsü ve sufi öðretilerini içermekte. Bu nedenle, kuvvetle tahmin edi-yoruz ki, Kammuna’nýn Buyruk kopyasýný kim yazmýþsa, ana kaynakolarak Ýbn Bazzaz tarafýndan yazýlmýþ Safvet-üs Safa’yý kullanmýþ olma-lýdýr. Daha sonraki kopyalarý hazýrlarken yazýcýlar, Safvet’de bulunanÞeyh Safi’nin yaþam öyküsünü bazý nedenlerle atmýþ ve Safevi tarika-týnýn manevi yönünü ve tanýnmýþlýðýný daha da yüceltmek için ÞahÝsmail’in þiirlerini de içine katýp yorumlamýþlardýr. Þebek kopyasý Buy-ruk’un önemi, Safevi yoluna baðlý Þebeklerle Kýzýlbaþlarýn arasýndakibaðlantý halkasýný oluþturma hizmetini görmesindedir.

Bu kitaplar Kerkük civarýnda yaþamakta olan Þebekler, TelaferliÝbrahimiler ve Kakailer gibi inançsal gruplar tarafýndan kullanýlmaktadýr.Türkiye Kýzýlbaþlarý arasýnda Buyruk adýný taþýyan mevcut tüm versiyon-larýn ortak bir kökene sahip olmasý gerekmektedir ve bu çok büyük ola-sýlýkla Safvet-üs Safâ’dýr. Ancak zaman boyunca, kendi özel gruplarýnýninançsal deðiþiklik ekleriyle uyuþturmak için farklý derlemeciler tarafýn-dan yorumlar yapýlmýþtýr.

Buyruk’un Þebek KopyasýBu çalýþmanýn odaðý olan Buyruk’un Þebek kopyasý “Ariflerin Kutbu”olarak tanýmlanan Seyh Safiyüddin’in, oðlu Sadreddin’e yönelttiði, bil-dirdiði emirlerini içermektedir. Bu buyruklarýn amacý, Þeyh Safi tarafýn-dan kurulmuþ sûfi tarikatýnýn önderi, Piri ile talip, mürit ya da yola gir-mek isteyen talip adayý ile yol arasýndaki iliþkiyi göstermektir. Buy-ruk’un baþýnda bu buyruklarýn Þeyh Safi’nin kendi yaratýsý olmadýðýný,Tanrý tarafýndan onaylanmýþ ve melek Cebrail aracýlýðýyla Peygamber’everilmiþ olduðunu öðreniyoruz. Bunlar tanrýsal esinlenmelerdir ve bu-nun için Tanrý’nýn Muhammed Peygamber’e mesajýnýn ve Ýslamýn esa-sýný oluþturur. Daha ileride öðreniyoruz ki, Cebrail bu tanrýsal emirleriMuhammed’e iletmiþ, onun aracýlýðýyla da Ali’ye ve soyundan gelenÝmamlara devredilmiþtir. Sonuç olarak bu buyruklar, onlarý onurlandýranve öðrenciler ve derviþlerine öðreterek, onlarý tarikat velilerinin sevgisineyönelten Þeyh Safi’ye emanet edilmiþtir. Böylece Þeyh Safi’nin maneviotoritesi ve Sûfi tarikatýnýn yasallýðý Muhammed Peygamber, Ali veÝmamlar aracýlýðýyla kurulmuþ olur. Buyruk içinde anlatýlan bu otoriteyetalip adaylarý ya da talipler tarafýndan sorgusuz-tartýþmasýz uyulur vesaygý gösterilir. Çünkü bu emirler talibi bu dünyada ve öte dünyadakikorkulardan koruyacak gücü içermektedir.

Esas olarak Buyruk, Sufi tarikatý mensuplarýnýn karakterini terbiyeetmek, sabrýn, mutlak itaatin, az yemenin, perhizin, acýmanýn ve kendin-den çok baþkalarýný düþünmenin (altruism) yayýlmasý, geliþtirilmesi içingerekli ahlaki ilkeleri içermektedir. Þii görüþ noktasýndan hareketle te-vellâ (Ehlibeyt ve Ýmamlarý sevme), teberrâ (Ehlibeyt ve Ýmamlarý sev-meyen ve hakaret edenleri lanetleme) ve ismâ (Ehlibeyt ve Ýmamlarýngünahsýzlýðý, masumiyeti) vurgulanmaktadýr.

Buyruk’un Þeyh Safi’nin emirlerinin oðluna sunmasý; Ýslam Peygam-berinin bildirimlerinin bir parçasý olarak onlarýn meþruluðunun onayla-masý; Ali ve öteki Ýmamlar aracýlýðýyla kutsal, manevi düzenleme biçi-minde kuþaktan kuþaða geçmesi ve tevellâ ile teberrâ kavramlarýna yap-týðý vurgu Þeyh Safi’nin bir Þii olduðunu, ona baðlananlarýn ve onunsoyundan gelenlerin (Safevi soylularýn) Þiiliðin kurucusu olduðunu açýk-lar gözükmektedir. Oysa kendisini Þii olduðunun kesin kanýtý mevcutdeðildir. Buna karþýlýk Erdebil’de, aile üyelerinin, hatta karýsýnýn bileÞeyh Safi’nin bir Ali soylu olduðuna dair fikri olmadýðý halde onunAli’den indiði ve Alevi olduðu iddiasý baþlamýþtý. Oðlu Sadreddin dahi,Safvet-üs Safâ’da belirtildiði üzere babasýnýn Hasan’ýn mý yoksa Hüse-yin’in soyundan mý geldiði konusunda bir karar verememiþtir.3

KUZEY IRAK ALEVÝLERÝNÝN (ÞEBEK, ÝBRAHÝMÝ, KAKAÝ…) DÝNSEL ÝNANÇ KÝTAPLARINDAN

Buyruk Örnekleri ve SünbülnameÝsmail Kaygusuz

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:15 Page 18

Page 19: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

19Þubat 2006

SERÇESME¸

Þebek Buyruðu’nda mevcut olan Þeyh Safi’nin emirlerine dönersek,ne ortalama, ne de aþýrý Þii öðretisinden iz bulamayýz. Þeyh Safi ve oðluSadreddin arasýndaki konuþma tamamýyla sûfi nitelikler üzerinedir. BuBuyruk 52 kýsma ayrýlmýþtýr. Birinci ile altýncý arasýndaki kýsýmlar giriþ-tir ve Cebrail aracýlýðýyla Muhammed’e vahiy edilmiþ, Ali, Ýmamlar veson olarak Þeyh Safi’ye geçmiþ, ulaþmýþ Tanrýsal buyruk ve ilkelerinözetini kapsar. Bunlar, yedinci ile otuz altýncý kýsýmlar arasýnda sunulanbuyruklarýn ana çatýsýndan ayrý durmaktadýr. Çok daha sonra, SafevilerinÞiiliði benimsediði 15. yüzyýlýn sonlarýna doðru bir Safevi tarafýndanyazýlmýþ olmasý olasýdýr. Gerçekten 35. kýsým dýþýnda emirlerin her bölü-mü bir Kýzýlbaþ ozanýndan bir þiir içerir. 36. kýsýmdan baþlayarak “söyle-di” ya da “Þeyh Safi açýkladý” gibi sözlerle birlikte Þah Hatayi’dennefesler görmekteyiz. Biz bu kýsýmlarýn Þeyh Safiyüddin’in “gerçek”sûfi öðretilerini içerdiðini tahmin ediyoruz. Bununla birlikte 35. ile 52.kýsýmlar arasýnda Þeyh Safi’nin adý gözükmez. Bunlar bizi Buyruk’unÞah Ýsmail zamanýnda, bir aþýrý Þii (Kýzýlbaþ) tarafýndan derlendiði sonu-cuna varmaya yönlendiriyor.

Buyruk yazýcýsý 37. kýsýmda halifelik olgusunu inceliyor, kýsacasýhalifenin nitelikleri ve sýfatlarýný tartýþmakta. Bir sonraki kýsma geçme-den önce halifelik konusunda gerçek Þii görüþü olan “sadece Ali ve onbir evladýnýn, yani Oniki Ýmamlarýn Muhammed’in ardýlý olduðu”, vur-gulanýyor. Þah Hatayi’nin bir þiirini içeren 41. kýsým dýþýnda 39 ve 42arasýndaki kýsýmlarda halifenin nitelikleri ve sýfatlarý geniþ bir biçimdesunulmaktadýr. 43 ve 46’da Sufi yol göstericinin, Rehber’in ya da aydýn-latan, eðiten Mürþid’in nitelikleri betimleniyor. 47 ve 48’de ise Muham-med Peygamberin yerine Ali’yi vasi, ardýl seçtiði Kadirhum olayý ve butarihsel geleneðin geniþ açýklamasý yapýlýyor. Bu kýsýmlarda Muham-med’in “ben bilimin kenti, Ali ise kapýsýdýr”, “ben ve Ali tek bir nurdanyaratýldýk” gibi hadisleri de yer almaktadýr. 50. kýsýmda NecmeddinKübra’dan (ö.1221) söz edilmekte ve onun “bir kimse Muhammed, Alive Oniki Ýmamlar adýna Tanrýya dua ederse, Tanrý dileklerini yerinegetirecek ve onu koruyacaktýr” benzeri sözleri anýmsatýlmaktadýr. Son ikibölümde (51 ve 52) Peygamberin ev halký, yani Ehlibeyt ve Oniki Ýmam-larýn manevi üstünlüðü ve onlarýn Âdem zamanýndan beri bütün peygam-ber ve velileri temsil ettiði belirtilir; yücelikleri ve Tanrý’ya yakýnlýklarý,Tanrýnýn her þeyi onlar için yarattýðý söylemiyle açýklanýr. Kýsacasý,Ýmam “kelam”ýn, Tanrý sözünün yerinin almaktadýr. Bu kýsýmlarda Þiiabartmasý en yüksek noktasýna ulaþýr.

49. bölüm üzerinde son bir gözlem Buyruk’un tertiplenmesi konusu-na bir ýþýk tutabilir. Bu bölümün anlaþýrlýðýndan tam anlamýyla eminolmayý güçleþtiren birkaç satýr silinmiþ, kayýp durumdadýr. Buna raðmenizleyen kýsýmlarla baðlantýsý bulunmayan þu ifadeyi görmekteyiz: “Benfukara ve zavallý Feriþtah Ýbn Abdulmecid Hutbe’yi (Kadirhum Hutbesi)Arapçadan Türkçeye çevirdim.”

Tam ve doðru adýyla Abdulmacid Ýbn Feriþtah Zade (ö. 1459), Bekta-þiliðin öteki dünyaya iliþkin öðretisini (eþatolojisini) içeren TürkçeAhiretname kitabýný yazan bir Bektaþidir. Ayný zamanda Hurufilik öðre-tisini Anadolu’ya sokan kiþidir.4 Doðrusu Ýbn Feriþtah’ýn bu ifadesi Buy-ruk’ta çok garip durmaktadýr ve onun kitabýn derleyicisi olduðuna dairkanýt da yoktur. Görünen o ki, Þah Ýsmail Hatayi ve diðer Kýzýlbaþ ozan-larýn þiirlerini de içine alan Buyruk’a katýlan Feriþtah’ýn Hutbe çevirisi dedâhil kimin olursa olsun diðer düþünceler, Safevilerin masum Ýmamlarlabirleþtirilmesini meþrulaþtýrmak ve aþýrý görüþlerini kanýtlamak amacýy-la yapýlmýþ yorumlardýr. Bu yolla kendi tarikat inançlarý içinde Þiilik iletasavvufu birleþtirilerek, Safevi soylularýn, müridleri-mensuplarý üzerin-deki manevi gücü onaylanmýþ oluyordu. Bu, Ýbn Feriþtah’ýn, aþýrý Þiiöðretisiyle Kýzýlbaþlardan ve Þebeklerden farklý olmayan Bektaþi inancý-na baðlý olmasý olgusuyla desteklenmektedir...

Ayrýca Kerküklü bir Þebek Türkmen yazar olan Þakir Sabir el Za-hid’in elinde bulunan elyazmalarýnýn da önemli olduðunu söylemekgerekir. Halkýnýn inançsal ve toplumsal uygulamalarýnda olduðu kadarTürk dilindeki ustalýðýyla kendisini bunlardan yaptýðý çeviri ve yorum-larý araþtýrmacýlarýn ilgisini çekmelidir. Her iki elyazmasý da kýsa veyazarlarý belirsizdir. Birincisi, Buyruk ve Kitab-ül Menâkýb olarak taný-nan, “Kitab(-ý) Þah Safi” adýný taþýyor. Kitabýn ikinci baþlýðý ise “ÞahSafi’nin, Þeyh Sadreddin’e açýkladýðý Doðru/Kâmil Bilgi Üzerine Kita-bý” biçiminde verilmiþtir.

El Sarraf’ýn Buyruk kopyasýnýnkine benzer bilgilerden dolayý ortakbir kökene sahip olduklarýný gösteren bu elyazmasý Þeyh Safi’nin sûfiöðretisini içermektedir. Tek fark, El Sarraf’ýn Buyruk’u karþýlýklý konuþ-ma (diyalog) olarak yazýlmýþken, El Zabit’in elyazmasýnýn ise söylevbiçiminde olmasýdýr. Her iki eserin de erken Safevi dönemine, belki1500’lere ait olduðu sonucunu çýkartýlabilir. El Zabit kopyasýnýn adý bi-linmeyen yazarý kendi Þii inancýný göstermek için Þiilerce çok iyi bilinen“Ali ve Muhammed bir tek nurdandýr”, “Ben bilimin kentiyim, Ali isekapýsýdýr” ve “Ali Tanrý’nýn velisidir ve Tanrý Ali’nin yanýndadýr/destek-leyicisidir” gibi Muhammed’in hadislerini konuþmanýn içine sokmuþtur.

SünbülnameEl Zabit’in elindeki ikinci elyazmasý Sünbülname (Sunbula Nama) adýnýtaþýmakta ve Çaðatay lehçesiyle Türkistan’da yazýlmýþtýr. El Zabit’e görebu elyazmasý eser 12. yüzyýla aittir, çünkü Ahmet Yesevi’nin (ö. 1166)sufi öðretisini içermektedir. Ancak dikkatli bir inceleme, Fazlullah’ýn(ö. 1401) kurduðu Hurufiliði de kapsayan elyazmasýnýn 15. yüzyýlýn ilkyarýsýndan önceye tarihlenemiyeceðini açýkça gösteriyor.5 Olasýlýkla o,bir Bektaþi-Hurufi yazar tarafýndan 15. yüzyýl baþlarýnda hem Bektaþi-liðin hem de Hurufiliðin kendi görüþlerine uygun çeþitli ögelerini bir-biriyle birleþtirip kitaplaþtýrýlmýþtýr.

Sünbülname’de büyük ilgi çeken, yazarýnýn, Peygamber’in saha-belerinden biri ve Ýmam Ali’nin en yakýn destekçisi ve dostu Salman elFarisi ile onu birleþtirmesidir: Sünbülname’nin Muhammed Peygam-ber’in ailesinin (Ehlibeytin) þeceresi olduðunu Salman el Farisi’denaktarýr, kendisine söyletir. Ona göre, tanelerin buðday sapýna baðlý olupbir baþak oluþturduðu gibi, Ehlibeyt ve Ýmamlar da Muhammed’in dalý-na yapýþýktýr, ayrýlmaz. Elyazmasýna da bu benzetmeden dolayý Sünbül-name adý verilmiþ. Sünbülname’ye özgünlük saðlayan, varsayýldýðý üze-re Ali’nin yaratýlýþ söylencesi ve Horasan’dan Rum ülkesine Anadolu’yageliþi6 üzerine yaratýlmýþ öyküsel deðinmeler Sünbülname’nin Bektaþikökenli olduðunu açýða vurmaktadýr. Kitapta Farsça konuþan Ýmam Ali,onun ilahi sýrrýna vakýf olan kimseler Horasan’dan Rum’a geldiklerizaman Sünbülname’yi Farsçadan Türkçeye çevirdiklerini söylemekte.

Ayrýca Sünbülname’de Muhammed Peygamber’in ve Ýmam Ali’ninen sadýk sahabeleririnin adlarýný görmekteyiz. Bunlarýn arasýna Nasýrüd-din Tusi (1201–1274) de sokuþturulmuþtur. Sahabelerden Ammar ÝbnYasir, Ali’ye yol-erkân üzerine sorular sorular sorarak, ondan açýklama-lar alýr.7 Ýbn Siman (Bayan ibn Siman el Nahdi Tamimi, ö. 737), UmarBaba (Amr Ýbn Umayya-el Dumari), Salman el Farisi, Abu Zer Gaffari,Kanber Ali, Mikdad, Ýmam Ali’yi seven, destekleyen ve onun tanrýsal-lýðýna inanan ilk aþýrý Þiilerden (gulat’tan) sayýlmaktadýr. Burada ilginçolan Nasiruddin Tusi’nin (ö. 1274) ilk sahabeler arasýnda sayýlmasýdýr.Ayný tanýmý, 1519’da Bektaþi Yemini Baba’nýn tanrýsallaþtýrýlan Ali’ninerdem ve kerametlerini anlatan Faziletname’sinde de görmekteyiz.8

Sünbülname’nin Bektaþi elyazmasý olduðunu gösteren daha önemlikanýt kitabýn Ondört Masum Pak’tan sözetmesi ve onlarý açýklamasýdýr.Son olarak Sünbülname Salman el Farisi’ye atfen on iki Sufilik ilkesiüzerinde konuþur. Kýsaca özetlersek bu ilkeler: 1) Nedamet-piþmanlýk,2) Zarar verici iþ ve eylemlerden sakýnma, 3) Kapris ve tutkularý yenme,4) Þehvetten kaçýnma, 5) Nefse boyun eðdirme/nefsi ýslah etme, 6) Çev-resindeki insanlarla dost olma, 7) Kuþkulardan uzaklaþma, 8) Baþkala-rýna hizmet etmeye hazýr olma, 9) Ýnanç davasý için cömertçe para har-cama, 10) Baþkalarýný hor görmeme ve aþaðýlayýcý davranmama, 11) Al-çakgönüllü ve barýþçýl/uzlaþtýrmacý olmak ve 12) Tanrýya mutlak güvenç,çünkü Tanrý kendisine güvenenleri sever. Sünbülname’yi derleyen kiþi,bu ilkelerin, Sufi tarikatýnýn görev ve koþullarýný gösterdiðini ve onlarýninsaný, gerçek aþka (Tanrý aþkýna) ve barýþa götürdüðü yargýsýna varmak-tadýr. Sufi yaþamý için bu gerekirlikler-istekler, geleneðe göre Peygambertarafýndan kendi ailesinden biri olarak onurlandýrýlmýþ Salman elFarisi’ye dayandýrýlmaktadýr. El Farisi’nin, Zerdüþtlükten Hýristiyanlýða,sonra Ýslam dinine geçip Sûfizm üzerinde bir köprü ve Ýslamda en erken,yani ilk aþýrý çileci sufilerden biri olduðu da düþünülür.

Kitabýn Nusayrilik inancýna iliþkin tartýþma bölümünde Salman elFarisi hakkýnda daha fazla bilgi verilmektedir.

NOTLAR:1 Matti Moosa, “Religious Books”, Extremist Shiites-The Ghulat Sects,

Syracuse University Press, New York, 1988, s. 153-162.2 Safvet-üs Safâ (Saflýðýn Özü) adýný taþýyan ve 1357/8’de Þeyh Safi oðlu

Þeyh Sadreddin Musa’nýn isteði ve denetimi altýnda Ýbn Bazzaz TavekkülÝbn Ýsmail Ýbn Hacý el Erdebili tarafýndan yazýlýp tamamlanmýþtir. Safvet 12bölüme ve her bölüm de kýsýmlara ayrýlmýþtýr. Birinci bölüm tamamýylaÞeyh Safi’nin görüþ, düþünce, kerametleri ve rüyalarýna ayrýlmýþtýr. ÝbnBazzaz bu kitapta Ýmam Cafer Sadýk’tan Þeyh Safi dönemine kadar insan-larý Tanrýya götüren doðru yolda (tarik-i müstakim) rehberlik eden 30Müceddid’den (yenilikçi, reformist) sözeder. Hicri 1. yüzyýlda Ýmam CaferSadýk, 7. yüzyýlda ise Þeyh Safi en büyük müceddid’dir. Yazar, 4. Bab’daSeyh Safi’nin soyaðacý ve atalarýndan bazýlarýnýn adlarýný vermektedir.Ancak bu bölüm daha sonraki dönemlerde yapýlan kopyalarda büyükdeðiþikliklere uðramýþ ve Safevi soyu yeniden düzenlenmiþtir.Kitap 180 yýl sonra Þah Ýsmail’in oðlu Þah Tahmasb zamanýnda yapýlaneklerle birlikte 1533’de yeniden yazýlmiþtýr. Þah Tahmasb orijinal metinigözden geçirip güncelleþtirici deðiþiklikler yaparak Mukaddime ve Hâtime(önsöz ve sonsöz) ekleyip, yeniden yazmasý için Ebül el Fath el Hüseyin’igörevlendirmiþtir. Adý geçen yapýtýn Türkçesi bulunmadýðý gibi Ýngilizce veFransýzca çevirilerine de rastlamadým. Sadece esere iliþkin Almanca

(Devamý 20. Sayfada)

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:15 Page 19

Page 20: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

20 Sayý 19

SERÇESME¸

(Baþtarafý 19. Sayfada)

Buyruk Örnekleri ve Sünbülnameyapýlmýþ bir doktora tezi var. (Ýbn Bazzaz Tavakkul Ibn Ismail, yayým ve çeviri: Heidi Zirke, EinHagiographisches Zeugnis zur Persischen Geschichte aus der Mitte des 14 Jahrhunderts: Das AchteKapitel des Safwat as-Safa in Kritischer Bearbeitung, Islamkundliche Unterschungen 120, Berlin,Klaus Schwarz, 1987) Bu çalýþmada yalnýz 8. Bölüm Almancaya çevrilmiþ ve bu bölüm üzerine yorumve açýklamalar yapýlmýþtýr. Safvet-üs Safâ’nýn yeni bir baskýsý 1994’te Erdebil’de Rýza GulamTabataba’i Mecid tarafýndan yapýlmýþ.Süleymaniye Kütüphanesi, Ayasofya bölümünde kayýtlý Hicri 896/1490 tarihli Farsça nüsha ile yineayný yerdeki Hicri 914/1508 tarihinde Sihabuddin Kaþani tarafýnda kopya edilmiþ bir baþka nüshabulunmaktadýr. Bunlar Kýzýlbaþ Safevi devletinin kuruluþ aþamasýnda hazýrlanmýþlardýr. Özellikle birin-cisinde yapýlmýþ olan deðiþiklikler, devlet siyasetinin henüz belirlenmediði ve Þeyhlik siyasetininsürdüðü dönemi göstermesi bakýmýndan önemlidir. Osmanlýca çevirilerden Tercüme-i Menakýb-ý ÞeyhSafi baþlýðýný taþýyan Süleymaniye Kütüphanesi, Ýzmir bölümündeki 465 no.lu Hicri 968(1561) tarihlinüsha ise, Þah Tahmasb’ýn buyruðuyla Ebu el Fath el Hüseyin tarafýndan geniþletilip deðiþtirilen veÞeyh Safi’nin þeceresi eklenmiþ Safvet-üs Safâ çevirisi olsa gerektir. Ayrýca Üsküdar’daki Hacý SelimAða Kütüphanesi, Kemankeþ bölümü no. 247’de kayýtlý 137 varaklýk Safvet-üs Safâ’nýn Hicri 760(1359–60) tarihli Osmanlýca çevirisi çok önemli olmalýdýr, çünkü orijinal elyazmasýnýn yazýlýp tamam-lanmasýndan sadece iki-üç yýl sonra Farsçadan Osmanlýcaya çevrilmiþ olduðunu görüyoruz.

3 Bu Farsça yapýtýn Hicri 896(1490) tarihini taþýyan bilinen en eski yazma nüshassýnda Safevî ailesininþeceresi en son, Firuz Þah-ül Kürdi es Sincani’ye kadar götürülmektedir. (Yaprak: 6B) Zaten,Safevilerin dedeleri arasýnda Erdebil’e ilk gelip yerleþen budur. Yine buradaki kayda göre, ÞeyhSadreddin’den þu nakil yapýlýr: “Nesebimizde Seyyidlik var, ancak Hz. Hasan’ýn mý, yoksa Hz.Hüseyin’in mi, hangisinin soyundan geldiðimizi sormadým. Burasý þüpheli kaldý.” (Yaprak: 6B)Pek çok araþtýrmacý gibi M. Moosa da Safvet’teki bilgilerden Þeyh Safiyüddin’in Þii bile olmadýðý kaný-sýndadýr. Yapýtýn ilk nüshasýnýn tümünü bizzat okuyup incelemeden kesin yargýya varmak saðlýksýz daolsa, bugüne kadar ulaþabildiðimiz bilgiler çerçevesinde benim kiþisel olarak bu kaný üzerinde artýkbüyük kuþkularým var. Þöyleki, Þeyh Sadreddin Musa yazdýrdýðý bu kitapta çok büyük olasýlýkla takiyeyapma zorunluðu duymuþ ve Erdebil’in ve kurucusunun bâtýni karakterini gizlemiþtir. Nedenlerindenbazýlarýný sýralayalým:a) Erdebil Dergâhý’nýn Azerbaycan’dan Ýran-Horasan’da, Anadolu’da birçok beylik topraklarýna,Halep’e ve Baðdad’a kadar uzanan etki alanlarýnda yönetimler Ortodoks (Sünni-Þii) inançlýdýr. OsmanlýBeyliði dâhil birçoðundan Tekkeye nezir gelmektedir. b). Zaten Ýlhanlýlarýn týmar olarak verdiði Erdebil’de kurulmuþ Tekkenin Þeyhi tarikatýn yayýlmasý vemüridlerin artmasý için Ýlhanlý Abu Said ve Timur, Celayirli Hasan, Emir Çoban, vb., emir ve sultanlar-la üst düzey iliþkiler içindedir ve siyasal dengeleri korumak zorundadýr.c) Daha önemlisi 1340 yýlý baþlarýnda bu dengenin bozulduðunu ve bilinmeyen nedenlerden ÝlhaniÇobanlýlar’dan Emir Küçük Þeyh Hasan ve Malik Eþref’in (1341–1350) yönetimleri döneminde ÞeyhSadreddin’in tutuklanýp hapse atýldýðý ve Tekkenin kapatýlarak müritlerinin koðuþturulduðu, sürgünleregönderildiðini öðreniyoruz. Kitabýn bu çok karýþýk ve sýkýntýlý yýllarýn hemen arkasýndan yazýlmýþolmasý anlamlý deðil midir? d) Kitapta Þeyh Safi’ye “Ben Muhammed’in ashabýnýn mezhebindenim” dedirtilmesine raðmen, “nur-uvelayet, tarýk-i müstakim, ilm-i bâtýniyya” vb. deyimlerin sýkça kullanýlmýþ olmasý da çeliþkilidir. Ayrýcayukarýda deðindiðimiz Heidi Zirke’nin doktora tezi için yaptýðý 8. Bölüm çevirisinin iki farklý yerindegeçen þu söylemlere bakýnýz:

“Þeyh Zahid, Safi’ye dedi ki, ‘Ulu Tanrý seni dinin yolunu göstermek için yolladý; öyleyse hakikatý,bir parça Þeriat kýlýfýyla murdarýn kuþaðýna sokarak birleþtirmek zorundasýn...”

Hakikatýn sýrlarýna þeriat kýlýfý geçirmek, takiye yapmaktan baþka ne olabilir? Oysa bir baþka yerde tambir Þafii þeriatçýsý görünümündedir Þeyh Safi:

“Bir gün hayýrlý kendi kýzýna dokunur, ardýndan boy abdesti alýr. Seyh Sadreddin söyle der: ‘Bu abdestin nedenini sordum; o söyle yanýtladý: Vallahi ben, anneme bile dokunduktan sonraabdest almamazlýk hiç bir zaman yapmadým. Sonra Kuran’da 4. 43 ayetini okudu.’…”

e). Bölgede çýkýp yoðunlaþmýþ 9. yüzyýlýn baþlarýndan itibaren yirmi yýl süren Mazdek-Müslimeyekökenli Babek-Hürremi Alevi halk hareketleri, arkasýndan bazý Karmatî ve Fatými Ýsmaili topluluk-larýnýn yerleþmesi ve sürekli propagandalarý; Daylam ve Tabaristan’da kurulmuþ Zeydi Alevi devletinin11. yüzyýla kadar buralara yayýlan hâkimiyeti... Bütün bunlarýn dýþýnda Þeyh Safi (1252–1334) veSadreddin’in (ö.1399) çaðdaþý, Alamut’un yýkýlmasýyla yeraltýna inen Ýsmaili Ýmamlarýndan ÞemseddinMuhammed (1257–1310), oðlu Seyyid Muhammed Kasým Þah (1310–1370) ve oðlu Ýmam Ýslam Þah(1370–1423) deðiþik adlarla Azerbaycan’da kendi taraftarlarý arasýnda Erdebil’e yakýn köylerde vedaðlýk alanlarda yaþýyorlardý. Doðu Akdeniz kýyýlarýndan, Suriye’den, Irak’tan Pamir’e, Fergana vadi-sine, Hindistan’a kadar yayýlmýþ ve inançlarýný gizleyerek (takiye ile) yaþayan Ýsmaililere ulaþan geniþbir dai’ler aðý vardý. Erdebil tekkesinde bu dai’lerden bulunmuyordu ve Erdebil Þeyhleriyle iliþkileriyoktu diyebilir miyiz? – ÝK.f). Yine Matti Moosa’nýn kendisinin ayný kitabýnda (s. 217–219) anlattýðý gibi, Ehli Haklar’ýn inançsalsöylencelerinde, Þeyh Safi’nin, þeyhi ve kayýnbabasý Ýbrahim Zahidi tarafýndan iki kez Sultan Sahak’agönderildiði ve onun kadýnlý erkekli toplu tapýnmalarýna, Cemlerine katýldýðý anlatýlmaktadýr. Bazý kera-metlerine tanýk olduðu Sultan Sohak’tan el aldýktan sonra Þeyhinin ona berat verdiði Ehli Haklar’ýnkutsal bildikleri kitaplarýna (Tadhkira-Tezkire) geçmiþtir – ÝK.

4 Gerçekte ise ondan en az altmýþ yýl önce Anadolu’ya gelmiþ olan Ýmadeddin Nesimi’dir.5 Eðer Fazlullah’ýn adý ve kendine özgün düþünce ve sözleri geçmiyorsa ve sadece harflere verilmiþ

tasavvufi deðerler sözkonusuysa yazarýn bu yargýsý doðru olamaz – ÝK.6 Bizce bu söylemle Ali donunda dünyaya geldiðine inanýlan ve onunla eþleþtirilen Hacý Bektaþ Veli

kastedilmektedir, elyazmasýnýn aslýný görüp incelemek gerekir – ÝK.7 Ayný kiþinin Buyruk metinlerinde de ayný iþlevi gördüðüne tanýk olmaktayýz. O zaman Sünbülname

Buyruk’un kaynaklarýndan biri olarak da düþünülebilir. – ÝK.8 Sünbülname’nin tarihlenmesi ve Bektaþi kökenli oluþuna kanýt olarak yardýmcý olabilir bu alýntý – ÝK.

KARACAOÐLAN

GelmemiþtirEvvel Allah, ahir AllahAndan ulu gelmemiþtirHak Muhammed’den sevgiliHakk’ýn kulu gelmemiþtir

Þah-ý Merdan idi adýCömert sofrasýn kim koduAli’ye aslaným dediAyruk Ali gelmeþitir

Pir olmayan aþka gelmezKoç olmayan kurban olmazEcel gelse derman olmazHak’tan rýza gelmemiþtir

Od düþtüðü yeri yakarDeðme dalda gül mü biterKo dört dilin, çok kuþ öterBülbül ünü gelmemiþtir

Karac’oðlan Hakk’a yalvarVerdiðine günah ol darÞol alemde eksiksiz yar Kimse bulup gelmemiþtir

DevriyeHakk’ýn kandilinde gizli sýr idimAnamýn beline indirdin beniAk mürekkep idim, kýzýl kan ettinTürlü irenklere yandýrdýn beni

Anamýn karnýnda ben neler gördümYedi derya geçtim, ummana daldýmDokuz aylýk yoldan sefere geldimBir kapýsýz hana indirdin beni

Bende bildim þu dünyaya geldiðimTuzlandým da çapýtlara belendimBir zamanda beþiklerde eðlendimAnamýn sütüne kandýrdýn beni

Beþ yaþýnda akýl geldi baþýmaOn yaþýnda gider oldum iþimeVarýp ta deðince on beþ yaþýmaBir kuru sevdaya yeldirdin beni

On beþ yaþadým, yirmiye yol olduOtuzunda çevre yaným göl olduKýrk yaþadým, hayrým, þerrim bell’olduHayrýmý, þerrimi bildirdin bana

Ellisinde yaþým yarýsýn geçtiAltmýþýmda yoluma yokuþ düþtüYetmiþinde biraz tebdilim þaþtýMertebe mertebe indirdin beni

Sekseninde beratçýðým yazýldýDoksanýnda kan damarým üzüldüYüz yaþýnda azalarým çözüldüBir sabi masuma döndürdün beni

Karac’oðlan der ki, yaktýn yandýrdýnEcel þarabýný verdin, kandýrdýnEmreyledin Azrail’i gönderdinHiç te doðmamýþa döndürdün beni

Kaynak: Karacoðlan Bütün Þiirleri, Yayýna Hazýrlayan: Cahit Öztelli, Milliyet Yayýnlarý, Birinci Baský, Temmuz 1970.

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:15 Page 20

Page 21: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

Þubat 2006

SERÇESME¸

21

Pir Sultan Abdal Kültür Derneði’nin (PSAKD) 9. Olaðan GenelKurul’u 18-19 Þubat 2006 tarihinde Ankara’da gerçekleþtiril-di. Avrupa Birliði’nin Alevilerle ilgili aldýðý kararlarýn tartýþýl-masýndan baþlanarak, AKP’nin yeni siyasal yönelimine kadarbirçok þey gündeme getirilmesine karþýn, Alevilerin ileri

dönem beklentileri ve karþýlaþabilecekleri sorunlar üzerinde fazla duru-lamadý. Tüm Alevi kongrelerinde olduðu gibi zamanýn iyi kullanýlama-masý ve delegelerin bir kýsmýnýn konuþma kürsüsünü yeterli kullanama-masý veya hiç kullanmamasý en önemli eksikliklerden biriydi. Böyleolunca þubelerden ve delegelerde biriken bakýþ açýlarý, kaygýlar vedeðerlendirmeler bir yanýyla ortaya çýkamadý.

Tüm geniþleme ve ilerlemesine karþýn Türkiye toplumunun genelgeliþim sürecinin gerisinde kalmak gibi bir hezeyaný üzerinden kaldýr-masý gereken örgütlerden biri konumunda olan PSAKD geleceðe iliþkinön açýcý toplumsal öngörü ve çözümler üzerinde durmak zorundadýr. BuGenel Kurul’un en önemli yaný bu olmalýydý. Farklý kültürlerin nasýldaha iyi bir arada yaþayacaðý ve geliþeceði; ülkenin ekonomik sorunlarý;yoksulluk ve iþsizlik sorunlarýnýn çözüm göreceði ve Alevilik üstündensiyaset yapanlarýn rasgele hareket etmelerinin önünün kapanmasý içinyeni yollarýn aranacaðý bir tartýþma ortamý önemli bir beklenti olarakkaldý. Kuruluþundan bu yana üyelik ve genel politika üretme bazýndaaldýðý yol bu Genel Kurul çerçevesinde bir durma, daralma ivmesindedir.

PSAKD Türkiye’de kurulan ve kurulduðu alanda kýsa sürede çözümüreten ve verimli olan çok ender derneklerden biridir. Çalýþma biçimiylegözde olan, ülke ve Alevilik gündemindeki belirleyiciliði ve eylemleri,önemli görevleri yerine getirmekte kývrak ve belirleyici olduðunu göster-miþtir.

Son dönemlerde AB’den aldýðý proje desteðiyle yönettiði “GelinCanlar Bir Olalým” projesinin kitaplaþmasý ayrý bir önemdedir. Ýçindeabartýlarýn bulunmasýna karþýn iyi bir çalýþmanýn gündeme getirilmesi veçok yönlü bu hizmetin verimi önemlidir. Sözlü tarih çalýþmalarýna biledestek sunacak bir içerikte olmasý bir yanýyla önemli bir boþluðu doldur-muþtur. (Ne yazýk ki AB ile ilgili tartýþmalar yüzünden Genel Kurul’dabu projenin pek de sahiplenildiði ve kamumuza taþýndýðý söylenemez!)Siyasi katkýsý görünmese de sözlü alan çalýþmasý olarak verimi zamanladaha çok önümüze çýkacaktýr.

Genel Kurul’da örgüt içi tartýþmalarýn yoðunlukta olmasý, kurumsalkaygýlar olarak deðerlendirilebilir. Ancak kendini tartýþan bir örgütgörünümü sergilemesi yönünden bir eksikliktir. Çok hýzlý bir büyümegerçekleþtiren örgüt olmasýnýn getirdiði bir zorlama olmasýna karþýn,aldýðý yol ve tasarýmlarý açýsýndan, geri birikimini bellek tazelemekamacýyla kullanmasý yerine, iþleyiþinin eksikliði olarak çýkýyorkarþýmýza bu kurumsallaþma sancýlarý. Aleviliðin sahip olduðu deðerlerive aldýðý yolu anlatmak için iyi bir fýrsat olan kongre çalýþmalarý dahaçok hizipleþmeleri arttýrmak çizgisinde gündem buluyor. PSAKD GenelKurul’una geliþ süreci ne yazýk ki bunu doðrular bir boyutta baþlamýþtýr.

Kongrenin Perspektif GücüAlevi örgütlerinin gündeminde olan talep ve beklentilerin yenidengüçlendirilmesi için çeþitli çaba ve önerilerin olmasýnýn yarattýðý umutortamýnýn tüm kongreye damgasýný vurmamasýna karþýn, güçlü bir tale-pler çizgisi sürmektedir PSAKD’de hala. Yürürlükteki faaliyetlerinyavaþ bir ivmede olmasýna raðmen, Alevilerin yasadan kaynaklý kültür,inanç ve eðitimden beklentilerinin yakýcý bir biçimde sürüyor olmasýönemlidir. Bu beklenti ve bunlara yönelik ifadeler her zaman doðal belir-leyicilerdir. Bu þunun sürdüðünü göstermektedir: Aleviler toplumsalduruþlarýnda mevzilerini kaybetmiþ deðiller. Aleviler hak gördüklerinitüm sesleriyle söylemektedirler. Ve örgüt bilinçlerini yitirmemiþlerdir.Sendikalarýn politika üretemediði, siyasi partilerin umutsuzluðu daðýta-madýðý bir dönemde bu önemli bir duruþtur. Önemli bir toplumsalsesleniþtir.

Alevi Bektaþi örgütlerinin seçim arifelerinde önlerine yeni hedeflerkoymalarý önemlidir. Son dönemlerde özellikle akademisyenlerinAlevilikle ilgili yaptýklarý alan araþtýrmalarýnda çýkan sonuçlarýn deðer-lendirilmemesi, AB ile ilgili yeni çözümler ve görüþlerin gündemegelmemesi, azýnlýk tartýþmalarýnýn kongreye taþýnmamýþ olmasý, Alevilikaraþtýrmalarýna yönelik olarak hiçbir çalýþma grubunun oluþturulmamasý,uzun vadeli stratejilerin gündeme getirilmemesi, Alevi yerelliðinde git-

tikçe arttýrýlan asimilasyon çalýþmalarýnýn engellenmesine dair raporçalýþmalarýna ve tutum belirlenmesine yönelik hiçbir kaygýnýn doðrudanbelirtilmemesi, gençlerin ve kadýnlarýn özel olarak örgütlenmesi içinbaþlatýlan çaba ve konferansa yönelik harekette bulunulmamasý,Aleviliðin “Ýslam içi-dýþý” tartýþmalarýnýn doðru bir dille ve uygulamay-la -medyada yer alan çeliþkili açýklamalar dahil- daha da netleþtir-ilmemesi, her alana yönelik olmasý gereken çalýþma raporlarýnýn nasýlörgütleneceði ve örgütün kurumsal yapýsýnýn nasýl daha da güçlendirile-ceðinin altý çizilerek gündem bulmamýþtýr.

Kongrenin çarpýcý noktalarýndan biri de, bazý delegelerin, Alevilikbaþta olmak üzere toplumsal sorumluluk bilinci ile hareket etme misy-onuna sahip olmamalarý olarak görünüyordu. Genel bir hemþerilik diya-logu ile kongre delegesi olan ve örgüt bilinci almamýþ kesimlerin varlýðýbunu daha çok reçetelendirmektedir. Bir siyanür gibi sýzýldýðý kanýsýnýuyandýran bu hareketsiz ve umarsýz kesim, ya boþluðu alkýþlayan veyamuhalif tepkileri terse çevirme iradesi içinde hareket ettiði kaygýsýuyandýrýyordu görüntüde. PSAKD, böylesi bir boþluðu kaldýrabilecekbir örgüt bilincine sahip olmamasýna karþýn, bu yöndeki genel bir delegebirikimi eksikliði kaygý vericiydi.

Neden bu kadar ayrýntý ile ilgilendiðimize gelince; PSAKD, Alevilikhareketi içinde kurulduðundan beri model olmuþ bir örgüttür. Oradaki enküçük yalpalama ve zaaf bütün Aleviliði, hatta çevre siyasal hareketlerisaracak güçtedir. Tüm Aleviliðin en uyanýk kesimlerinden birini oluþtu-rur PSAKD üyeleri ve delegeleri. Bu nedenle bu durumlarý dahi birayrýntý olarak görmek mümkün deðildir.

Böyle bir yazýya elbette ki çok tepki ve eleþtiri gelebilir Ancakeleþtirilerden kaçýnarak yazmamak da Aleviliðe yukarýda bahsettiðimizsiyanür zehrinin sýzmasý demektir. Topraklarýmýzýn, kaynak sularýmýzýnve ürettiðimiz deðerlerin çabucacýk kirlenmesi yanýnda, çorak bir gele-cek býrakmamýza da neden olacaktýr.Buna kapalý kalmak veya ilgilen-memek, PSAKD’nin panzehir üretme ve olma görevini sürdürürken, tümtoplumsal yaþam açýsýndan bu damarýn kirlenmesine fýrsat vermektir.Düþünceler ve gelecek döneme yönelik çözümler üretilmesi yerine,delegeler üzerinden yönetim zincirleri ve yönetim hedefleri oluþturul-masýnýn öne çýkarýlmasýna neden olunur bu yolla.

PSAKD’nin üç eski Genel Baþkaný’nýn da örgütü, eylemleri ve ülkegündemine karþý yeterince hareketli bulmamasý önemli bir ilk çýkýþ oldu.Daha önce çeþitli tartýþma ve eleþtirilerine karþýn bu boyutta bir hem-fikirlilik söz konusu görünmüyordu. Bu iki açýdan önemli; birincisi, eskiyöneticilerin örgütü yenileme çabalarý, ikincisi ise, örgütün ilke veamaçlarý ile ilgilenmeleri.

Getto DernekçiliðiKendi içinde bir özgürlükler bütününe sahip olan PSAKD’de, Alevilikaçýsýndan, “azýnlýk” tartýþmalarý noktasýnda nasýl bir yol izleneceði çokda ortaya çýkmadý. Halbuki “azýnlýk” tartýþmalarý konusunda örgüt önem-li bir taraf oldu ve Alevi Bektaþi Federasyonu komisyonlarýnda raporlarhazýrladý ve genel duruþun nasýl oluþturulacaðý konusunda görüþ sergile-di. Buna karþýn kongrenin kendi içinde geleceðe iliþkin “yol haritasý”nýnhangi noktalarda çizileceði açýk olarak çýkartýlamadý. Ýçeriði çokdeðiþmeyen bir “Sonuç Bildirisi” ile yetinilmesi, geleceðin çok da önem-li olmadýðýna mý iþaret olarak görülmeli. Yoksa tersine artýk ülke vedünya güllük gülistanlýk mý olarak algýlanmalý? Geçen dönem deklareedilen “Sonuç Bildirisi”nin ne kadarýnýn gerçekleþtirildiðinin tartýþýlma-masý ise açýk bir muðlaklýðýn göstergesi olarak deðerlendirilebilir.

Buna ek olarak þubelerin, geldiklerinden beri sonucu deðiþmemiþbiçimde, “þube kararý üzerinden hareket ediyoruz ve tüm delegelerolarak ayný listeyi destekleyeceðiz” demeleri ilginç bir demokrasi örneðioldu. Delegelerin, gizli oyla seçime gidilecek bir seçimde birbirlerinekarþýlýklý “ipotek” koymalarý daha da tartýþýlacak gibi görünüyor.Kongrenin talihi noktasýnda asla kabul edilebilir bir þey deðildir böylekarar almak. Bu yöndeki bir oluþum kongrenin doðal sürecini baþtanekilemiþtir. Bu etkileme ve karar süreci, kongreye katýlan ve farklý bak-týklarýný söyleyenlere karþýn çözülemedi.

Bu duruþ delegelerin bir kýsmýnýn kulaklarýný paslý ve önyargýlý tut-mayý tercih ettiðini göstermektedir. Kongrenin bir yenilenme olduðunununutulduðu, statükonun egemen olduðu bir kongre olarak algýlanmasýna

PÝR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEÐÝ’NÝN 9. OLAÐAN GENEL KURULU

Örgütsel Bilinç ve Referans

Hasan Harmancý

(Devamý 22. Sayfada)

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:15 Page 21

Page 22: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

22 Sayý 19

SERÇESME¸SERÇESME¸

neden oldu. Böyle olunca, iki listenin yarýþa-caðý deklare edilmesine karþýn, bir listeninkongrede delegeler üzerine ipotek konulduðu,çalýþma ortamý bulunamadýðý ve kongreyi anti-demokratik bulmak gibi kaygýlarla yönetimeaday olmaktan ve liste sunmaktan çekilmesi ilesonuçlanmýþtýr. PSAKD kongreleri Aleviliköðretisinin ve Alevilerin aynasýdýr. Asladelegeler üzerine ipotek konarak ve þube yöne-timlerinin önceden karar alarak katýlacaklarýbir kongre biçimiyle hareket edemez.

Örgütümüz içinde belki bu süreci belirle-yen, bölgesel baðlar gibi ilksel (primordial)baðlar, hemþerilik duygularý ve gelenekselyöntemlerle aday belirlenmesinin neden oldu-ðu söylenebilir. Bunun için hazurun listesinebakýlmasý yararlý olacaktýr. Daha çok gettolar-da karþýmýza çýkan ve klan asabiyeti olarakifade ettiðimiz bir kilitlenen insan yýðýnýnýnsözsel uyumunun yansýmasýdýr hazurun liste-sindeki bu istatistiksel gösterge. PSAKD’de,bu yönde bir çalýþma biçimi ve yönlendir-menin tüzük veya genel çalýþmalarýnda görül-memesine karþýn tuhaf bir uygulama ve örgüt-lenme alaný bulmuþtur.

Halbuki bir demokratik yarýþýn performan-sýný belirleyen en önemli gösterge, o toplumdaveya örgütlenme biçiminde yurttaþlýk kültürü-nün ve açýk örgüt bilincinin gereði olarak her-kesin, siyasetin ve örgütlenmenin her aþama-sýnda aktif olarak katýlarak kendi yaþamlarýnýetkileyecek siyasi etkilenim ve sonuçlarý þekil-lendiren ve kendi tutumlarý yönünde etkile-meleridir. Yoksa PSAKD’de olduðu gibi, dahakongreye gelmeden þube kararý alarak hangilistenin destekleneceði önceden belirlenemez.

Katýlýmcý demokrasiyi savunan veya buiddia ile kongreye giden örgütler, üyelerininbilinci yanýnda, üyelerinin aktif bir kapasite ilekendilerini kongrede göstermelerini ister ve buyönde çaba harcar. Dernek kurarak siyasi vekültürel faaliyette bulunmak siyasi katýlýmdýr.Toplumsal dönüþüm, katýlým olmadan veüyelerin bilinçsiz taraftarlýklarý ile ileriye git-mez. Bu kaos ve duraðanlýk yanýnda amaçsý-zlýk ve enformel bir örgüt dýþýlýðý geliþtirirzamanla. Bu ayný zamanda demokrasi için arakurum formülüdür. Halbuki PSAKD ara birkurum deðildir.

Siyasi sistemden talepte bulunabilmekönemli bir insan bilinç ve güç gerektirir. Daya-nak noktasý kümeler üzerinden deðil, siyasal,sosyal ve örgüt talepleri doðrultusunda yapý-landýrýlmalýdýr. Talebi olan bireylerin üye ol-duðu kurumlarýn talepleri dýþýnda bir gerekçeile bir araya gelmeleri sýnýf ve siyasal beklenti-lerinin zaafa uðramasýna, olumsuz etkileþimineneden olur.

Alevi-Bektaþi kültür ve yaþam alanýný tar-týþmalarýyla zenginleþtirmeyi hedefleyen

bir web sitesi kuruyoruz. Nedir bizleri bu siteyikurmaya yönlendiren? Ýnternet ortamýnda Ale-vi-Bektaþi kültürü üzerine tartýþmalar yürütenbirçok site varken, yeni bir ortama ihtiyaç varmýdýr? Evet, vardýr.

Ýnternet ortamýnda yer alan siteleri kabacaikiye ayýrmak mümkündür: Ýlki özellikle Avru-pa kaynaklýlar baþta olmak üzere dernek, vakýfvb. kurumlarýmýzýn kurumsal siteleri. Bunlarneredeyse hepsi birbirinin ayný, mecburen bellibir kurumsallýk ve ciddiyet içeren siteler. Ke-sinlikle çok deðerli veriler içerdikleri, deðerliinsanlarý bir araya getirdikleri belirtilmelidir.Bu kurumsallýðýn belli bir düzeni getirdiðiortadýr. Ne var ki, ortaya çýkan sitelerin çoðuhem süreklilikten, hem de güncellikten uzaktýr.Kurumsallaþmanýn olumlu yanlarýndan çok,olumsuz yanlarý var olan ortamlarda ön plandagözükmektedir.

Ýkinci grup ise var olan kurumlarýmýzýniçinde yer almakla birlikte farklý þeyler yap-mayý, söylemeyi hedefleyen canlarýmýzýn oluþ-turduðu tartýþma ortamlarýdýr. Bu sitelerin de,hem dil, hem birikim, hem de Alevi-Bektaþidüþüncesinin gerektirdiði ciddiyeti içerdikleri-ni söylemek ne yazýk, olanaksýzdýr.

Bu açýlardan bakýldýðýnda Alevi-Bektaþikültürünün zenginliðinin düþünsel düzeydecanlarýmýzýn sitelerine yansýdýðýný söylemek deolanaksýzdýr. Buna bir de kitlesel katýlým kay-gýlarý ve kendine, inancýna güvensizlik eklen-miþtir. Neredeyse tüm tartýþma ortamlarý siya-sal tartýþmalarý siteye sokmamaya ant içmiþgözükmektedir. Derneklerde duymaktan sýkýl-dýðýmýz “buraya siyaset sokmayalým” ifadelerisanal ortamýn zenginliklerini de kýsýtlamakta-dýr. Tüm bunlar bir araya geldiðinde ise kül-türümüzü, inancýmýzý, birikimimizi ciddiyet vesamimiyetle paylaþabileceðimiz ortamlar ge-liþmemekte ya da yaþamamaktadýr. Geriye yal-nýzca ana sayfalarýnda herkesin duymaktanartýk sýkýldýðý tarihsel bilgilerin yenilendiði, fo-rumlarýnda da son derece sýð tartýþmalarýn ya-þandýðý siteler kalýyor. Oysa bizim kültürümüzözgür, demokrat ve saygýn tartýþmalarla geliþe-cektir. Burasý bu amaçla kurulmaktadýr.

Ýlkelerimiz nettir:

1. Alevi-Bektaþi kültürü inançsal temel kay-naklarýna dayanmadan ve ondan beslenmedengeliþemez. Temel inançsal kurumlarýmýz olanHacý Bektaþ Veli Dergâhý, dedelik kurumu,cem törenleri temel dayanaklarýmýzdýr.

2. Deyiþlerimiz, semahlarýmýz, türkülerimizve tüm diðer halk kültürüne özgü ritüellerimizkültürel, inançsal deðerlerimizin parçasý vezenginleþtiricileridirler. Ancak artýk bunlarýolduðu gibi alýp tekrarlamayý bir kenara býra-kýp, hangi koþullar altýnda, hangi bölgede, neamaçla söylendiði gibi derinleþtirici bilgileriderleyip, öðrenip, bunlardan da alýnacaklarý enyüksek düzeye vardýrmak zorunludur.

3. Dernekler ve vakýflar özellikle 90’larýn ba-þýnda kendimizi ifade etme ve demokrasi mü-cadelesi anlamýnda önemli görevler üstlen-miþlerdir. Ancak özellikle büyük kentlerde in-sanlarý bir araya getirecek mekânlar olmasýnýnötesinde bizim inancýmýzý geliþtirecek, örgüt-leyecek ve taþýyacak kurumlar deðillerdir. 95sonrasýnda kendilerine ne kadar büyük adlarverirlerse versinler ciddi bir gerilemeye girme-leri de bunun göstergesidir.

4. Alevi-Bektaþi inancýnýn Diyanet Ýþleri Baþ-kanlýðý baþta olmak üzere hiçbir devlet kuru-munda temsili söz konusu olmamalýdýr. BuAlevi-Bektaþi inancýnýn temel yaklaþýmlarýn-dan olan laiklik düþüncesiyle baðdaþmayacaðýgibi, ayný zamanda devlet eliyle gericiliðin içi-mize sokulmasý anlamýný taþýmaktadýr.

5. Son olarak siyasallaþma Alevi-Bektaþiinancýnýn dýþýnda bir kavram deðildir. Ýnancý-mýzýn, kültürümüzün doðuþu son derece insanive siyasaldýr. Yönümüz bellidir, yönümüz sol-dadýr. Alevilik ve sosyalizm ayný hamurdandýr.

Bu site yukarýda andýðýmýz kaygýlardan ha-reketle, yukarýda andýðýmýz ilkesel hassasi-yetlere dayanarak kuruluyor. Dileðimiz bunlarýgöz ardý etmeden güncel, insani her þeyi konu-þabilecek, üretebilecek bir alan açmaktýr.Saygýyý ve sevgiyi yitirmeden her þeyi, her þe-kilde tartýþacaðýmýz bir platform hepimizingereksinimidir. Bunu birlikte yaratacaðýz.

“En güzel söz henüz söylenmemiþ olandýr.”Bunu elbirliðiyle söyleyeceðiz. Merhaba!

31 MART’DA ÇALIÞMAYA BAÞLAYAN CANLAR FORUM ÝNTERNET SÝTESÝNÝN ÝLKELERÝ

Sözümüz ÖzümüzdürCanlar Forum sitesine þu adresten eriþilebilir: <http://canlarforum.com>

(Baþtarafý 21. Sayfada)

Örgütsel Bilinç ve Referans

Ruhi Su, 11 Mart Cumartesi günü, Ýstanbul Kadýköy Halk Eðitim Merkezi’de kendi kurduðu DostlarKorosunun ve deðerli sanatçýlar Vedat Sakman, Ýlkay Akkaya, Özgür Ürem Can ve Devrim Can’ýn katýldýðýbir geceyle anýldý. Alevi türkülerini seslendirdiði için baþýna gelmedik kalmayan Ruhi Su’yu anma gecesine

katýlan kalabalýk dinleyici topluluðuna karþýn bir tek Alevi-Bektaþi kuruluþunun bir çiçek bile yollamamýþ olmasý ne kadar üzücü.

Alevilerin Unuttuðu Ruhi SuRuhi Su’nun 33 devirli uzunçalar plak albümlerininkapaklarýndan iki örnek.

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:15 Page 22

Page 23: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

23Þubat 2006

SERÇESME¸

Sürekli Deðiþim Dinamiði

21.YÜZYILA “daha inançlý bir dünya” olarak giren insanlýk ve üçbüyük tektanrýlý dinin yandaþlarý ile din dýþý inanç yollarýna gir-

miþ olanlar kendi inançlarý içinde yaþayýp gidiyorlar. Musevilik,Hýristiyanlýk ve Ýslamiyet tektanrýlý dinler olarak dünya nüfusununbüyük dinlerini oluþturuyor. Uzak doðu dinleri ayrý bir inanç kategorisi.Bunlardan Þintoizm, Budizm ve Uzak Doðu’nun öteki inanç kaynaklarýda milyonlarca insanýn inancýný oluþturuyor. Özellikle Avrupa veAmerika’da bu dinlerin dýþýnda yeni dinler ve tarikatlar bulunuyor.Ýnancýn kaynaðý insan kadar eski. Ýnanmak gereksinimi hayatýn baþýndanberi “insanýn yaþam güçlüklerini çözmesinin yolu” olarak ortaya çýkmýþ,geliþmiþ ve yaygýnlaþmýþ. Ýlk insanlar hava kararýnca, gör gürleyince,þimþekler çakýnca önce korkmuþlar; sonra da bütün bunlarýn “Tanrýlarýnöfkesi” olduðunu düþünmüþler; olaðanüstü güçlere inanmak, onlarýyatýþtýrmak, böylece “yaþamýn güçlüklerini çözmek” bir gereksinme, birzorunluluk olmuþ. ”Yaþamýn güçlüklerini çözmek için, Tanrý’nýn istedik-lerini yapmak gerekir. ” Ýnancýn sade, basit, anlaþýlýr temel ilkesi budurBöyle olunca da “Kiþinin sorumluluk yükü, kendi seçeneklerinin dýþýnaçýkarak Tanrý buyruklarýna uymakla sýnýrlanýr. ” Ýnsanlarýn, inancý bil-ince yeðlemelerini nedeni budur. Ýnançlý insan önce inanýr, sonra da“inandýðýný bilir. ”

Bilinç ise, “farkýnda olmak”týr. Bu da “neden” diye sormakla baþlar.Bu sorunun ardýndan ortaya çýkan seçenekleri görmekle sürer, sonra dabu seçenekleri eleye eleye varacaðý kararý “benimsemek” ile tamamlanýr.Bilinç, kiþisel bilme sürecinin ürünüdür. Bilinçli insan, önce bilir, sonrada “bildiðine inanýr. ” Bilinçli olmak kiþisel sorumluluk yükler. Güç biröðrenme, daha da güç bir eleme, eleþtirme sürecinden geçer, dahasý“öðrendiðini daha doðru olanla deðiþtirme” yükümlülüðünü taþýr. Oysainanç, inandýðýný deðiþtirmemeye dayandýðý için kiþiye “sürekli birdüþünme zorunluluðu” yüklemez. Onun için, bilinçli insan olmak zordur,aðýr sorumluluklar yükler, çok yönlü düþünmeyi gerektirir, en doðrubildiklerini eleþtirmeye zorlar, bildiklerini deðiþtirmeye açýk tutar,böylece bilinenlerin dondurulmasýna izin vermez.

Ama dýþ dünya daha çok bilinmeyenlerle doludur. Deðiþmeyenebaðlanmak, insaný yanlýþlara götürür. Çözümsüzlük insaný inanca dahaçok iter.

Mistik felsefedeki bir deðerlendirmeye göre tüm evren -güneþ sis-temiyle Arz yuvarlaðý da dahil- Tanrý’nýn bir yansýmasýdýr. Böyle birdeðerlendirmede “salt soyut”tan, genel bir imajlandýrmaya bir yaklaþýmvardýr, ama bu imajlandýrma insan aklýnýn algýlama sýnýrlarýný aþan birsonsuzluk, mükemmellik ve yüceliktedir. Ayrýca böyle bir yansýmanýn“niçin”i bilinmemektedir.

Ancak burada dikkati çeken, evrendeki sürekli deðiþim dinamiðidir.Her þey her an deðiþip, baþka bir biçime dönüþmektedir. Buna Arzyuvarlaðý da dahildir, evrendeki galaksiler de.

Bu sonsuz gücün, yani enerjinin fiziksel analizleri ortaya önce atom-lar cümbüþünü çýkarmaktadýr. Sonra da atomlarý oluþturan elektron, pro-ton, nötronlarýn kaynaþmasýnýn akýl ötesi deðiþken denklemlerini…Veonlar dahi parçalanabilmektedirler…

Bütün bunlarýn “niçin” varolduðu sorusuna insanoðlu henüz doyuru-cu bir yanýt bulmuþ deðil. Metafizik de mistik bir açýlýmla, “Tanrý öyleistediði için” demekten öte gidemiyor” diyor sayýn Çetin Altan bir gün-lük makalesinde. Çetin Altan bu yazýsýnda devamla þöyle demektedir:

“Yalnýz üstünde derinlemesine durulmasýný gerektiren bir özellik varbütün bu ‘niçin?’i bilinmezler sonsuzluðunun görkeminde… O özel-lik de sürüp giden deðiþimdir. Duruma yine mistik bir gözlebakýldýðýnda, ‘Deðiþim’ tanrýsal ve en temel yasa yahut buyruktur.Bunun böyle olduðu aralýksýz doðup yaþlanýp, ölen canlýlardan dabellidir, sürekli dönerek dolaþan gezegenlerden de, nebula galaksiler-den de, sönen yýldýzlardan da…‘Deðiþim’ tanrýsal ve en büyük yasa ise…Deðiþmemekte direnmek evrene karþý nasýl bir anlam taþýr?Çok yüce bir güçle farkýna varmadan bir zýtlaþmaya giriþme sayýla-bilir mi?Böyle bir sorunun yanýtýný düþünüp arama, ne insanlarýn inancýnýzedeler, ne de mantýðýný.Konuya Ýslam ve Kuran-ý Kerim açýsýndan bakýldýðýnda, gerekmezhepler ve tarikatlar, gerek halifeler, gerek veli’ler, hatta þeyhler

ve Þeyh-ül Ýslam’lar demetinin ‘kelam’ ve ‘Fýkýh’ alanlarýndakideðiþik yorumlarýný tarayýp karþýlaþtýrmakta yarar vardýr. Aradakideðiþikliklerle deðiþimlerin dayanaðý neye göre benimsenmiþtir?Duruma bir de zaman perspektifinden, yani Emeviler, Abbasiler,Endülüs Emevileri, Fatimiler, vs. tarihlerinden bakýldýðýnda Ýslam’ýndeðerlendirmesi açýsýndan çeþitli farklýlýklar ve deðiþimler çýkarortaya…

Temel bir Tanrý buyruðu da sayýlabilecek ‘sürekli deðiþim’ yasasýyla,‘asla deðiþmeme’ çabasýnýn ne kadar baðdaþýp baðdaþmayacaðýkonusunu daha köklü inceleyip irdelemek, ne gönüldeki bir inançlaçatýþýr, ne de beyinsel bir gözlemle…”

Önemli olan nerede olursak olalým, ne iþ tutarsak tutalým hepkendimizle buluþmaya ve kendi kendimizle bir olmaya bakalým. “Gücünkaynaðý güçsüzlüðü tanýmaktýr. ” Yeter ki kendimizle buluþmayý bilelim.

“Her þey bizim beklentilerimize göre düzenlenmiþtir. Cesaretin kay-naðý korkuyu tanýmaktýr. Daðý yüksek yapan ovanýn alçaklýðýdýr.Hayat baþarýlardan oluþmaz. Baþarýlar ancak baþarýsýzlýklar yaþanýpdoðru anlaþýlýrsa bir anlam kazanýr. Öyleyse, önce hayatýn içindekendimizde buluþmayý öðrenelim ve çocuklarýmýza bunu öðretelim.Hayatýn kalýcý baþarýsý bu yoldan gelecektir”

diyen Erdal Atabek’e hak verirken, dönüp Mevlânâ’nýn sesine kulakverelim. Bakýn o ne diyor: “A kardeþ! Sen yalnýzca duyuþ ve düþünüþtenibaretsin, geri kalanýn ise yalnýzca et ve kemiktir. ” Oysa duyuþ vedüþünüþ insanýn ulvî yanýný temsil ediyor, bu yeteneðini yitiren insanýneþyayý algýlayýþý da elbette kuru ve ruhsuz olur. Ýnançta insan yaptýðý herþeyi insandan önce Allah’a beðendirmelidir. Bu tür kimseler kendi-lerinden çok insanlýk için yaþarlar. Temiz iþler gören her beden elbettetemiz bir ruha hizmet eder. Ama temiz bir ruhu olmayan her beden birbaþka sapmanýn temeline taþ taþýr. Çünkü gerçeði görenler, bedenin deðilruhun; midenin deðil gönlüm emrinde çalýþanlardýr.

Toplumda ve onun çekirdeði olan insanda bozulma mazrufa deðil,zarfa; batýna deðil, zâhire; içe deðil dýþa önem vermeyi doðurur.Bazýlarýna göre bu en büyük illettir. Derinlerde saklý gerçeði bilmedengörünüþe baðlý kalan insanlar, baþkalarýnýn avý olmaktan kurtulamazlar.Bakýn eski bir ozan ne diyor:

Zen merde, cüvan pîre, keman tîrine muhtacEczâ-yý cihan cümle birbirine muhtac

(Nasýl yay oka, kadýn erkeðe, genç yaþlýya muhtaçsaEvrenin bütün parçalarý da birbirine muhtaçtýr. )

Özetlersek; evrende konulmuþ deðiþtirilemez ve tüm insanlarý baðla-yan yasalar vardýr. Diðer canlýlar gibi insan da ister istemez bu yasalaratâbidir ve deðiþim bu yasalardan biridir. Doðduktan sonra hiç kimsebüyümeme ve yaþlanmama gibi bir özelliðe sahip deðildir. Var olmasavaþýnýn içine girilmesiyle geliþim ve deðiþim baþlar.

Dünyada deðiþmeyen tek þey deðiþimdir. Biz duraðan bir þekildedurduðumuzda çok þey kaybetmiþ oluruz. Çünkü deðiþim bir zorunlu-luktur. Ýnsan bu yasalara göre yaþamasýný bilmeli, onlarla birlikte akma-lýdýr. Ýçimizdeki çeliþkileri çözüp “hayatla birlikte akmak” ya da “evren-le birlikte olmak” anlatýmýyla söylenen tarzýyla yaþanan her þeyde kendi-mizden bir parça bulmak ve yaþamýn bir parçasý olmak istemeliyiz, hay-atýn doðal akýþýna kendimizi býrakmalýyýz, bu doðal akýþýn içinde güzel-liklerin tadýný çýkarmalýyýz ki deðiþimle hayat farklý anlamlar kazansýn,zenginleþsin ve deðiþik renkleþimler kazansýn.

Belki de mutluluk bundan baþka bir þey deðildir. Tasavvuf onungonca gülüdür, özüdür, kendisidir.

Konya çarþýsýnda öfkesi baþýndan aþmýþ biri topluluðu tehdit ederekbaðýrýr:

“Ben öyle bir adamým ki bana (bir) söyleyen (bin) cevap alýr!”

Mevlânâ adamýn çenesi altýna kadar sokulur, gözlerinin içine bakabaka:

“Ben de öyle bir adamým ki, bana (bin) söyleyen (bir) cevap dahi ala-maz!”

Tabii, balon söner, kavga sona erer. Böylece tasavvufta sabrederektopluma olgunluk dersi vermek, mutlaka (bir) söyleyene (bin) yanýt ver-mek gerekmez düþüncesinin geçer akçe olduðu anlaþýlmýþ olur.

Mistisizmin Beyinsel Kaynaðý - Bölüm - IV

Ýsmail Özmen, Yargýtay Üyesi

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:15 Page 23

Page 24: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

24 Sayý 19

Adana Alevi Bektaþi Birliði bu yýl On Birinci AþureEtkinliði’ni düzenledi. Etkinliklerin parçasý olarak 17 MartCuma günü saat 13-17 arasýnda “Anadolu Aleviliði” konu-lu bir de panel yapýldý. Panele araþtýrmacý yazar ErdoðanAydýn ve dergimizin Genel Yayýn Yönetmeni Esat Korkmaz

katýldý. Bu etkinlikleri ortaklaþa düzenlemek için, Hacý Bektaþ VeliDerneði, Hacý Bektaþ Veli Kültür Dayanýþma Vakfý, Pir Sultan AbdalDerneði ve Tunceliler Derneði bir araya geldi ve bu amaçla Adana AleviBektaþi Birliði’ni oluþturdu.

On bir yýl önce baþlayan bu birlik bir süre sonra siyasi ayrýlýklarnedeni ile kesintiye uðradýysa da dört yýl önce Hüseyin Yalçýn Dedenintoparlayýcý çabalarý ile derneklerin ve vakýflarýn baþkanlarýnýn olumluyaklaþýmlarý sonucunda tekrar saðlandý. Son dört yýldan bu yana bu bir-lik kesintisiz olarak devam etmektedir.

Panele katýlým ve ilgi tek kelimeyle muhteþemdi. Panel, BüyükþehirBelediyesi Tiyatro Salonu’nda düzenlenmiþti. Ayný salonda saat 17’de ÝlGenel Meclisi Aylýk Olaðan Toplantýsý yapýlacaðý için saat 13’debaþlayan panelin saat 17’de bitmesi zorunluydu. Katýlýmcýlardan gelen

ilginç ve yoðun sorular nedeniyle ayrýlan süre yetmedi. Deyimyerindeyse panele son verilmese, Ýl Genel Meclisi laðvolacaktý! Alevi-Bektaþi halkýn isteði bu ve benzeri etkinliklerin daha sýk yapýlmasýydý.

19 Mart 2006 tarihinde Mimar Sinan Kültür Sitesi Açýk HavaTiyatro’sunda yapýlan Aþure Etkinliðinin sunucusu Ercan Konuk’du.Sýrasýyla Grup Ezgi, Musa Eroðlu ve Grup Çýð’ýn sahneye çýktýðý konser,aralarda yerel semah ekiplerinin coþkulu gösterileriyle sürdü.

Tüm Alevi-Bektaþi kuruluþlarýnýn birlikte yaptýklarý bu güzel etkin-lik, her ildeki Alevi örgütlerini de cesaretlendirerek bir örnek olmasý enbüyük temennimizdir.

Hacý Bektaþi Veli Kültür ve Dayanýþma Derneði Baþkaný HüseyinYalçýn Dede’nin ve yönetiminin, bu birliktelik için vermiþ olduðumücadele gerçekten takdire þayandýr.

Yine Pir Sultan Abdal Derneði Adana Þube Baþkaný Sayýn MürþitPür’e bu birlikteliðin devamý hakkýndaki düþüncesini sorduðumdasöylediði, “Hacý Bektaþ, Pir Sultan’a yan bakmadýðý için bizler de bubirlikteliðe yan bakamayýz; bu birlikteliðimiz çok daha uzun sürecektir”sözleri, olaya gerçekten tarihsel bir bakýþla bakýldýðýný özetliyor.

Adana Alevi Birliði 11. Aþure Etkinliði ve Anadolu Aleviliði PaneliÜnal Akbulut

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:15 Page 24

Page 25: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

25Þubat 2006

SERÇESME¸

Hüseyin Yalçýn DedeHüseyin Yalçýn Dede, 1944 yýlýnda Afyon, Merkez, Bayramgazi köyünde doðdu. Seyyit CemalSultan evlatlarýndan, Derviþ Cemal torunudur. Ailesi 1938’de Dersim sürgünü olarak buraya yer-leþtirilmiþ. 1949 yýlý çýkan yasayla Dersim’e geri dönmelerine izin verilmiþtir.

Asýl yerleþimleri Tunceli, Hozat ilçesi, Zankerek köyüdür. O yýllarda köyünde okul olmadýðýiçin üç köyün ortasýna (Geviþler, Zankerek Taçgirek) kurulu okulu bitirdi. Sýnavla Akçadað KöyEnstitüsü’nün yatýlý bölümünü kazandý, 1961-1962’de Akçadað Öðretmen okulundan mezun olduve ayný yýl Bitlis, Mutki ilçesinde öðretmenlik görevine atandý.

Yurdun çeþitli bölgelerinde otuz yýl öðretmenlik ve idarecilik yaptý. Türkiye ÖðretmenlerSendikasý (TÖS), Tüm Öðretmenler Dayanýþma Derneði (TÖB-DER), Eðitim-Ýþ ve Eðitim-Sengibi öðretmen hareketinin þanlý örgütlerinde yer aldý. 1987 yýlýnda Eskiþehir Anadolu Üniversite-si Eðitim Fakültesi’nden Ön Lisans aldý.

25 Aralýk 1991 günü baðýmsýz Adana Hacý Bektaþ Veli Yardýmlaþma ve Araþtýrma Derneðitabelasýný gördü ve o andan itibaren bu mücadeleye katýlmaya karar verdi. 15 Ocak 1992’de kendiisteðiyle emekliye ayrýldýktan sonra daha fazla vaktini Hacý Bektaþ Veli Dernekleri’ndeki mücade-lesine ayýrmakta.

2 Temmuz 1993 Sivas katliamý ardýndan yurt genelinde örgütlenme sürecine geçilirken Ada-na’daki baðýmsýz dernek kendini feshetti. 11 Aðustos 1994 tarihinde Genel Merkezi Ankara’dabulunan Hacý Bektaþ Veli Kültür ve Tanýtma Derneði’ne, Adana Merkez Þube olarak katýldý. Ogünden bugüne Adana Hacý Bektaþ Veli Kültür ve Tanýtma Derneðinin baþkanlýðýný yapmaktadýr.

Yurt içinde çeþitli panel, söyleþi ve cemlere katýldýðý gibi yurtdýþýnda da Kýbrýs Hacý BektaþVeli Lefkoþa Derneði ile Almanya Stuttgart Ludwigsburg Alevi Kültür Kurumunun çaðrýlarýnakatýlarak hizmetini sürdürmektedir. Çeþitli bilimsel toplantýlara verilmiþ tebliðleri vardýr. AnadoluAleviliði ile ilgili araþtýrmalarý sürmektedir. “Alevilikte Cem” adlý kitabý 15 Mart 2006 tarihindeyayýmlanmýþtýr. “Alevilik Tarihi” ve “Seyit Cemal Sultan Þeceresi” konulu iki kitabýnýn hazýrlýk-larý sürmektedir.

Aþure Etkinliði ve Paneli düzenleyen Adana Alevi Bektaþi Birliði içinde yer alan dernek ve vakýflarýnyöneticileri ve temsilcileri açýlýþta sahnede Hüseyin Yalçýn Dede ile birlikte halký selamlarken.

KARACAOÐLAN

Sevdiðime UlaþtýrÞu gönlüm, eðlenmez oldu, varayýmYollar, beni sevdiðime ulaþtýrMerhaba eyleyip tavaf ettiðimBeller, beni sevdiðime ulaþtýr

Gelen gider imiþ þu kara yereMansur cana kýydý, çekildi dâr’aHakk’ýn kelamýný söyleyip bileDiller, beni sevdiðime ulaþtýr

On Ýki Ýmam gülbengine eriþemAnda keramet var, Hakk’a yetiþemBaharda açýlýp bülbülle ötüþemGüller, beni sevdiðime ulaþtýr

Karac’oðlan der ki, doðru yürürlerTamuya girmez, uçmaða girerlerEl kavuþturup Hakk’a karþý dururlarKullar, beni sevdiðime ulaþtýr

Kaynak için bkz. sayfa 20.

ALÝ BUDAK (ALÝ KAYKI)

MihmanýmBudaðýmda vardýr türlü dallarýmDallarýn ucunda gonca güllerimÜçlerle bir olmuþ garip hallerimAlim Yar Yar Alim Dosttur Mihmaným

Mihmaným gelmiþ baþýmda tacýmdýrTacýmda devletim cümle varýmdýrYanýmda hasretim Ah-u zârýmdýrAlim Yar Yar Alim Dosttur Mihmaným

Çalarýz sazlarý nefes söylerizCoþarýz gönülde semah dönerizEzelden ebede böyle severizAlim Yar Yar Alim Dosttur Mihmaným

Erenler yoludur yolumuz bizimEngürün suyudur dolumuz bizimMuhammed Ali'dir ulumuz bizimAlim Yar Yar Alim Dosttur Mihmaným

Budak Ali tuttum Sultan elindenDilimiz söylenir Rabbin dilindenÞahým Kýzýldeli Sultan neslindenAlim Yar Yar Alim Dosttur Mihmaným

Ýzm

it, 1

6 Þu

bat 2

006

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:15 Page 25

Page 26: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

26 Sayý 19

SERÇESME¸

DANÝÞMA KURULUMUZ Türkiye’den ve yurt dýþýndan Alevi Ör-gütlerinin 107 temsilcisinin katýlýmýyla yapýldý. Danýþma Kurulu-

muz 26 Mart 2006 Pazar günü Hacý Bektaþ Veli Anadolu Kültür Vakfý’n-da toplandý. Bir gün süren toplantýmýz sonucu, yapýlan tartýþma ve su-numlarda aþaðýdaki sonuç çýkmýþtýr:

Alevi öðretisine iliþkin farklý görüþleri ortaklaþtýrmak için bir bilim veinanç kuruluna gereksinim vardýr.

Alevi inanç merkezleri olan Cem Evlerinin, Cem ve cenaze kaldýrmaerkanýnýn öðretimize uygun þekilde gerçekleþtirilmesi için gerekli gir-iþim ve çabalarda bulunmalýdýr.

ABF Alevi ulularýnýn anýldýðý tüm etkinliklerde, Türk-Ýslamcý sentez-ci yaklaþýmlara karþý, özgün Alevi öðretisine uygun olarak gerçekleþme-si konusunda, her türlü çaba ve giriþimi sürdürecektir.

Zorunlu din derslerinin kaldýrýlmasý için toplu hukuki giriþimlerdebulunulmalýdýr.

12 Eylül’ün ürünü olan 1982 anayasasýnýn deðiþtirilmesi yönündekiçabalarýnýn artýrýlmasý, katýlýmcý demokrasi anlayýþý ile yeni bir anayasa-nýn oluþturulmasý gerektiði vurgulandý.

Türkiye’de Demokratikleþmeye Ýhtiyaç Var

Demokrasinin ve siyasi haklarýn “yukarýdan aþaðýya”, yani resmi ide-olojinin sunduðu oranda kullanýlmasýný dayatan zihniyet kurgusun-

da bir deðiþim olmamýþtýr Türkiye’de, devletin yönetme ve hükmetmeideolojisi ile içeriklendirilmiþ demokrasi ve laiklik ilkelerinin, ulus-lararasý hukukta ve dünyada geçerli olan bir çok evrensel deðerlerleuyuþmadýðý ve Türkiye’ye özgü bu “demokrasi” ve “laiklik” düþüncesi-nin sadece elit bir kesimin çýkarý lehine kullanýldýðý gerçeði halen deði-þime uðramamýþtýr.

Aleviler bu manzaranýn, kuklasý olmayacak ve demokrasinin, özgür-lükçü laiklik ilkesinin ve sosyal haklarýn toplum lehine kazanýlmasýndanyana olan mücadelesinde taviz vermeyeceðini açýkça belirtmektedir.

Son dönemlerde yükseltilmeye çalýþýlan milliyetçiliðe karþý, ABFolarak, 72 millete ayný gözle bakan bir felsefe ve düþünce ile mücadeleetme kararlýðýmýzdan vazgeçmeyeceðiz.

AB Sürecinde Toplumsal Hafýza ve Beklentiler

Dýþlanamaz

ABüyeliði sürecinde; bireysel özgürlüklerin, farklý kimliklerin ta-nýnmasý için demokratik zihniyet kurgusuna ihtiyaç vardýr. Öz-

gürlükçü, eþitlikçi ve çoðulcu katýlýmcýlýðý esas alan bir Anayasa, Türki-ye için “olmazsa olmaz” bir zaruret olarak karþýmýza çýkýyor. ABF, ABile bütünleþme sürecini önemli bir geliþme olarak deðerlendirilmesineraðmen, AKP hükümetinin Alevilere dönük ayrýmcý, inkarcý ve asimilas-yoncu tavrýnda bir deðiþim olmamýþtýr. Alevi örgütlenmeleri, ulusal veuluslararasý ölçekteki diplomatik giriþimleri ve mücadelesi ile AKP hü-kümetinin Alevileri taraf olarak görmeyen tavrýný teþhir etmeye devamedecektir.

Alevi Köylerine Cami Yapma Giriþimleri

Devam Ediyor!

ALEVÝ köylerine Cami yapma giriþimlerinin özellikle Ýç AnadoluBölgesinde, bu dönem daha da artmaya baþladýðý belirtmeliyiz.

Alevilerin tüm itirazlarýna raðmen, halkýn demokratik tercih hakkýný des-pot giriþimlerle “Biz yapmýyoruz, vatandaþ istiyor” mazereti ile izah et-meye çalýþmak inandýrýcý deðildir.

En somut örnek ise Kayseri’nin Sarýoðlan ilçesine ve Ardahan ilimi-ze baðlý köylerde yaþanmaktadýr. Ýðdeli köyünde de Caminin temeli atýl-mýþ ama Cami inþaatýna, Alevilerin imza kampanyalarý ile ciddi itirazlarvar. ABF bu konuda gerekli öncülüðü yapmaktadýr.

Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Yeni Yasasýný Bekliyor !

ABF, devletin dini hayattan çekilip Diyanet Ýþleri Baþkanlýðýhizmetlerinin, toplumdaki sivil dini örgütlenmeler olarak da

tanýmlanan topluluklara býrakýlmasýný savunmaktadýr. Meclise getirilme-si planlanan, DÝB Yasa Taslaðý, toplumsal barýþa hizmet etmek amacýn-dan öte, devletin resmi görüþünün devamýna hizmet edecektir. Yanidevlet eliyle vatandaþ “dini terbiyeye” maruz býrakýlacaktýr. Bu taslaðýnkamuoyunda tartýþýlmadan, sosyal diyalog ilkeleri hiçe sayýlarak,AKP’ce hazýrlanmasý ise, ideolojik zihniyet kurgusunu anlamak açýsýn-dan önemli bir belirtidir.

82 yýldýr var olan Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý, Sünni-Hanefi inancýntemsilcisi olarak, politik bir yapýlanma haline gelmiþtir.

Bu kurum anti laik yapýlanmasý ile Türkiye’nin çaðdaþ ve laik gele-ceðinin önünde engeldir. DÝB’nýn kaldýrýlmasý yönünde ABF tarafýndanyýllardýr dile getiren talep için tüm inanç gruplarýnýn ve inanmayanlarýntemsil edileceði bir platformun oluþturulmasý gerekmektedir. Sorunun,taraflarýn katýlýmý ile çözülmesi için toplumsal barýþa ve diyaloga ihtiyaçvardýr.

AKP Nüfus Cüzdanlarýndaki Din Hanesinde Ýdeolojik Tutum Almýþtýr

NÜFUS Hizmetleri Yasa Tasarýsýndaki din hanesini, kiþinin tercihinebýrakan yasa önermesi, ideolojik bir zihniyet kurgusu ile yapýlmýþ-

týr. AKP hükümeti ve örtülü þekilde bu zihniyeti taþýyan yapýlar, ABmüzakerelerinde masaya gelecek olan bu konuya iliþkin, çatýþma ürete-cek bir çözümü tercih etmiþtir. AB ülkelerinde ve Yunanistan örneðindeolduðu gibi, din hanesinin tümden kaldýrmasý gerekirken, bununmüslümanlarý “kimliksizleþtirmeye” ve “kiþiliksizleþtirmeye” kadar gide-ceði iddiasý ile “Müslüman ailelerin Ýslam ibaresini kullanmasý gerekir”denilmektedir.

Çýkarýlacak yasanýn, demokrasi, insan haklarý ve hukukun gereðiüzerinden deðil, ideolojik ihtiyaçlar nedeniyle çýkarýlma niyeti açýkçaortaya konmuþtur. ABF, Nüfus cüzdanlarýndan din hanesinin tamamenkaldýrýlmasýný talep etmektedir.

Aleviler Siyasi Alandaki Rolünü Güçlendirecektir

TÜRKÝYE’de, resmi görüþün devamýný savunun ve sistemin eleþtiri-sinden kaçýnan partiler, bir yandan laik devletten yana ve laikliði

savunur görünürken, diðer yandan Sünni/Hanefi inancýnýn devlet eliyleegemenliðine itiraz etmemektedirler. Ýslam’ýn hakim inanç olarak, devletadýna propagandasýný yapmaya, DÝB gibi devasa bir gücü beslemeye, zo-runlu din derslerinin devamlýlýðýna destek vermekle, devletin dini yapý-lanmasýna katký sunmaktan kaçýnmamaktadýrlar.

Aleviler bu nedenle, artýk siyasetin, oy deposu ve siyasetin edilgenseçmen yurttaþý olarak görülmeye itiraz etmektedir. ABF, kendini soldatanýmlayan siyasi partilerin Alevilik konusunda net bir düþünceye sahipolmamasýný, solun eksik býraktýðý, önemli bir boyut olarak görmektedir.Türkiye’de yaþayan sosyo-ekonomik sorunlarýn toplum hayatýna yansý-masýna iliþkin olarak, Alevilerin, demokrasi ve emek güçlerinden farklýbir deðerlendirmesi yoktur. Ancak, Alevilerin, Alevi olmasýndan, inançanlayýþlarýndan kaynaklanan, asýrlardýr çözüm bekleyen özgül sorunlarývardýr. Bunlar karþýsýnda, siyasetin sus pus olmak gibi bir lüksü olamaz.Aleviler önümüzdeki süreçte sivil itaatsizliði öne çýkartacak mücadeletarzý ile sokaklarý özgürleþtirecektir.

Alevi Gençleri Tehlikede

ALEVÝLERÝN asimile edilmesinin yöntemlerinden biri olarak, Alevigençlerimiz üzerinde sistemli bir oyun oynanmaktadýr. Gençlerimiz

her türlü dejenerasyon ve kimliksizleþtirme politikasý ile karþý karþýyadýr.Bu konuda ABF’yi oluþturan kurumlarýmýzýn gençlerin içinde bulun-duðu, sistem tarafýndan yapýlandýrýlmýþ açmazlardan kurtarýlmasý içinetkin eðitim projelerinin geliþtirilmesine ve kendi deðerleri ile buluþtu-rulmasýna ihtiyaç olduðu vurgusu yapýldý.

ALEVÝ BEKTAÞÝ FEDERASYONU

Danýþma Kurulu Sonuç Bildirgesi

(26 Mart 2006-Ankara)

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:15 Page 26

Page 27: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

27Þubat 2006

SERÇESME¸

ABF BASIN AÇIKLAMASI

Gazi Katliamýný UnutmadýkÇorum’u, Maraþ’ý, Sivas’ý

Unutmadýðýmýz Gibi...Selahattin Özel,

Genel Baþkan, 11 Mart 2006

Sivas katliamýndan iki yýl sonra, 12 Mart1995 yýlýnda, Ýstanbul Gazi Mahallesinde

bir katliam gerçekleþti. Bu katliamda yirmi üçkiþi öldürüldü ve altý yüz kiþi yaralandý. Toplu-mun belleðinde derin iz býrakan bu katliamýnfailleri yirmi polis memurundan on sekizi ilkduruþmada serbest býrakýldý, ikisi ise adam öl-dürme suçundan dolayý sadece 1 yýl 8 ay cezaaldý.

Katliamcýlarýn lehine iþleyen bu süreç vekarar, Aleviler tarafýndan Avrupa Ýnsan Hakla-rý Mahkemesi’ne (AÝHM) yapýlan baþvuru iletekrardan gündeme gelecektir. Gazi katliamý11. yýlýný doldurdu. Gazi davasýnýn 11 yýllýksüreci “seyyar mahkemelere” dönüþtü. Takibi-nin engellenmesi için dava Ýstanbul’dan Trab-zon’a taþýndý. Dava sonunda yirmi polis me-murundan ilk duruþmada serbest býrakýlan onsekizi beraat etti, kalan iki polis memuru iseadam öldürme suçundan dolayý 1 yýl 8 ay cezaaldý. Gazi davasýnda “tavize yer yok” diyenaileler, davayý AÝHM’e taþýdýlar ve dava,AÝHM’de kabul edildi. Siyasi iktidarlar bu kat-liamýn hesabýný vermekten kaçmýþlar, yargýyamüdahale etmiþlerdir.

Gazi olaylarý resmi aðýzlarýn iddia ettiði gi-bi, “sol güçlerin bir provokasyonu” ya da “kýþ-kýrtmasý” deðildir. Bu katliam, devlet güvenlikgüçlerinin, ýrkçý ve gerici kesimlerin Alevilereve Gazi’de yaþayan halka yönelik planlý saldý-rýsýydý. Çünkü, katliam çetelerin, yeþillerin,cirit attýðý bir dönemde gerçekleþtirildi. GaziMahallesi, bilinçli olarak seçilmiþ bir mahal-leydi, burada yoðun olarak Alevi nüfus yaþý-yordu ve Aleviler, kendi inanç ve kültürleriniyaþatmak için örgütlenmeye baþlamýþlardý.Nitekim katliamda Alevilerin ibadet yeri olancemevi ve Alevilere ait iþyerleri hedef seçil-miþtir. Amaç çok belliydi. Amaç, Alevi-Sünniçatýþmasý yaratmak, halký birbirine düþmanetmek, demokratik hak ve talepleri bastýrmak,daha eþit ve özgür bir ülke düþünü karartmak,Alevi hareketinin önünü kesmek, toplumu þid-detle sindirmekti.

Bizler, özgür, inancýmýzý, öðretimizi yadsý-mayan, demokrasi mücadelesinde yer alan,farklýlýðýmýzý Anadolu insanýnýn ortak deðerive zenginliði olarak gören, gerçek anlamda de-mokrasiden yana olan tüm güçlerle yürüyece-ðiz.

On birinci yýlýnda Gazi katliamýný unutma-dýk. Çorum, Maraþ, Sivas katliamlarýný unut-madýðýmýz gibi... Alevi Bektaþi Federasyonuolarak kamu vicdanýnda hala kanayan yaraolan ve gerçek failleri bulunmayan ancak bizcemalum olan Gazi katliamýný bir kez daha kýnýy-or ve bu davanýn takipçiliðinden vazgeçmeye-ceðimizin bilinmesini istiyoruz.

ABF BASIN AÇIKLAMASI

Sultan-ý Nevruz Kutlu Olsun

Av.Fevzi Gümüþ, Genel Sekreter

Nevruz ya da Newroz, Orta Asya’dan Orta-doðu’ya kadar bir çok halkýn kutladýðý çok

önemli bir “gün”dür! Halklar için “yeni”nin“güzel”in simgesidir.

Ýnsanlýk kendi tarihinde her zaman doða ileiliþkilerini özel ve önemli kýlmýþ, bu iliþkiye tö-rensel bir þekilde yaklaþmýþ ve onu kutsamýþtýr.

Ýyiye, güzele ve yeniye dair ne varsa onu ensevdikleri ile özdeþleþtirmiþtir.

Kýþ aylarýnýn duraðan ve kasvetli havasýn-dan kurtulma, üretime geçebilecek, topraðý iþ-leyebilecek, hareketsizlikten harekete dolayýsýile berekete ulaþýlacak bir gündür Sultan-ýNevruz ya da Newroz…

Dünya’nýn neredeyse dörtte birinin yaþa-dýðý coðrafyadaki halklarýnýn ortak günü olan21 Mart; Nevruz her halk ve topluluk için fark-lý gerekçelerle kutlanmaktadýr. Ama bir çoðun-da yeni yýl ve yýlbaþýdýr.

Nevruz Aleviler açýsýndan da çok önemlibir gün olarak kabul edilmektedir. Bu gündeevrenin ve Dünya’nýn oluþtuðu, Ademin yara-týldýðý, Hz. Ali’nin hem doðum günü hem deHz. Fatima ile evlendiði gün olarak kabul edil-mesi; Alevilerin hafýzasýna Nevruz’u sevinçlive mutlu umutlu ve bereketli bir gün olarakyerleþtirmiþtir.

Anadolu Alevi-Bektaþileri her Nevruz dabir Cem yaparak bu günü kutlarlar. Buna kýsa-ca “Nevruz Cemi” denir. Nevruz günü akþamýtüm canlar her Cem’e geliþte yaptýklarý gibibanyo yapýp, en temiz ve güzel elbiselerini gi-yerek toplanýrlar. Gelenler güçlerine göre lok-malarýný getirirler. Mürþid lokmalara “gül-bank” verdikten sonra nasihat ve muhabbet iletopluluðu Sultan-ý Nevruz hakkýnda bilgilendi-rir, ardýndan Naat-ý Ali duasýný okur. zâkirlermersiyeler ve tevhid okurlar, semahlar dönü-

lür. Lokmalar-þerbetler ve çiçeklerle NevruzCemi tamamlanýr.

Alevi-Bektaþiler Pirimiz Hacý Bektaþ Ve-li’nin dediði gibi 72 millete bir gözle bakarlarve insana deðer verirler. Bugün artýk Alevi-Bektaþi Cem’lerinde halklarýn kardeþliðinevurgu yapýlmalý ve Nevruz’u bayram olarakkabul eden her halkýn gerekçelerine saygý ilebakmak gerektiði anlatýlmalý ve toplum bukonuda bilinçlendirilmeli, aydýnlatýlmalýdýr.Her türden milliyetçi bakýþ açýsýný reddedip,bunun yerine insanlýk deðerlerini ve hoþgörüyü ikame eden bir anlayýþý yerleþtirmekher zamandan daha önemlidir. Halklarýnkardeþliði ve dayanýþmasý ülkemizde yaþanankimliksizleþtirme, kiþiliksizleþtirme poli-tikalarýna karþý en geçerli ve doðru bir davranýþolacaktýr. Tek kimliði, tek ýrký, tek kültürü, tekinancý dayatan ve kaynaðýný faþizmden alananlayýþlara karþý özgürlüklerin savunulmasý vekorunmasý halklarýn ve insanlýðýn çýkarýnadýr.

Nevruz Bayramý Kürt halkýnýn DemirciKawa’nýn zalim kral Dehhak’a karþý baþlattýðýsavaþý kazanmasýnýn bayramýdýr. Ama bu“bayram” olmasý gereken günde; nedense ege-men güçleri bir telaþ alýr.

Bir yandan Kürt halkýnýn Newroz kutlama-larý ülkede gerginlik aracý olarak sunulurkenbir yandan ise “bu güne kadar neden akýllarýnagelmedi bilinmez!” Nevruz’u sadece Ergene-kon’dan çýkýþ günü ve Türk’lerin bayramý ola-rak sunmaya gayret eden bazý “milliyetçi”anlayýþlar her yýl 21 Mart’ta kutlama yapmayabaþladýlar! Hatta hýzýný alamayan bazý politika-cýlar Nevruz’u resmi bayram ilan edeceklerinisöyleyip, bu bayramý “paylaþýlamayan gün”haline getirdiler! Anlaþýlan birileri “pazardanpay kapmanýn” daha doðru olacaðýný ve böyle-likle kafa karýþýklýðý ve hedef þaþýrtmanýn dahakolay olabileceðini düþündüler …

Ülkemiz bugün her zamankinden daha faz-la demokrasi, özgürlük ve hoþgörüye muhtaç-týr, mecburdur.

Nevroz-Nevruz halklarýn kardeþliði barýþve özgürlüklere varacaðýmýz bir bayram olsun.Bu günü bayram kabul eden herkesin bayramýkutlu olsun.

Ýzmit Hacý Bektaþ Veli Derneðitarafýndan 16 Þubat Perþembe gecesi düzenlenen cemi Ergül Þanlý Dede yürüttü. Geniþ katýlýmla yapýlan cemeSSarýgazi derneðinin on iki hizmetlileri ve semah ekibi de katýldý, hizmetlerde görev aldý.

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:15 Page 27

Page 28: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

28 Sayý 19

SERÇESME¸

Baþkan, bize derneðinin çalýþmalarýný anlatabilir misiniz?Arkadaþlarýmýzla yönetime geleli bir sene oldu. Çizdiðimiz hedef De-

nizli’de inanç merkezimiz olan cemevlerinin kurulmasýydý. Bir mekânolmadýðý sürece Aleviliðin sürdürülmesi ve geliþtirilmesi zordur. Arsatemini için merkezde ve çevre beldelerde belediye baþkanlarýna resmibaþvurularda bulunduk. Sayýn valimize çýktýk, arsa talebinde bulunduk.Ancak þimdiye kadar hiçbir olumlu cevap alamadýk.

Arsa tahsis edilmediði için cemevi kurmaktan vazgeçecek deðildik.Sorunu kendi imkanlarýmýzla çözmeye giriþtik. Merkeze yakýn Pýnarkentkasabasýna yerleþmiþ, Sivas’tan, Tunceli’den gelen 170-180 hane gurbet-çi var. Ýnançlarýný yaþatmakta mekan sýkýntýsý çekiyorlardý. Onlarla otur-duk, konuþtuk. Bu ihtiyacý giderebilecek bir mekân yapalým, dedik. On-lar da bu iþe olumlu baktýlar ve toplantýda bir arsa alýmýna karar verdik.Þu ana kadar on beþ bin liraya yakýn para toplandý. Uygun bir arsa arayýþýiçerisindeyiz.

Ayrýca Honaz ilçesine baðlý Kocabaþ kasabasýnýn Demokrasi Mahal-lesi’nde Abdallar otuyor. Onlar da mekân sýkýntýsý çekiyor. Kendi talep-leri uyarýnca satýn aldýðýmýz bir buçuk dönümlük bir arsa üzerindecemevi inþa etmeye giriþtik. Þimdi projesi çiziliyor.

Merkezde yer bulamayýnca, merkeze yakýn alternatif olarak Güzel-köy’ü seçtik. Burasý bir Tahtacý köyüdür. Denizli Aleviliðini temsil eden,siyasi ve ekonomik açýdan güçlü bir köydür. Buraya Denizli’nin tümünehitap edebilecek, kültür merkezi ve cemevi bulunan görkemli bir tesiskurmayý düþünüyoruz. Güzelköy’ün ileri gelenleriyle de toplantýlar yap-týk. Onlar da konuya sýcak baktýlar. Bu çalýþmalar günümüzde sürmekte.

Güzelköy tesislerinin içinde toplantý salonlarýnýn, bir düðün salonu-nun, davetlilerimizin, yazarlarýmýzýn, çizerlerimizin kalabileceði bir mi-safirhanenin, cem için geniþ bir mekânýn ve öðrencilere, gençlere kursmekânlarý bulunmasýný istiyoruz.

Denizli’de bulunan Tahtacýlar, Abdallar gibi farklý Alevi-Bektaþikesimlerin birliði ve derneðin çabalarýna verdiði destek nasýl?Dernek bir iþi baþarabileceði izlenimini verdiði zaman, insanlarýn ça-

lýþmalara katýldýðýný gördük. Dernek önderlik yaptýðýnda, giriþimde bu-lunduðunda, halkýmýzýn harekete katýldýðýný gördük. Onun için ciddi birdestek bulacaðýmýzý biliyoruz. Ýnsanlarýmýzýn bu ihtiyacýn giderilmesine-duyarlý olduðunu biliyoruz. Kimi parasal, kimi manevi, kimi iþçilik, kimide çimento, demiriyle katký yapýyor. Bu, baþarýlabilecek bir iþ.

Aleviliðin üç sorunu var. Bunu her mekânda dile getirmeye çalýþý-yoruz. Birliðin saðlanmasý için bir örgütlenme. Ýkincisi, Aleviliði günü-müz koþullarýna uyarlayýp, yaþama geçirilmesine çaba. Üçüncüsü de;siyasi bir gücümüzün olmasý. Bunlar et ve týrnak gibi birbirine baðlý.Hangisi öncelikli dersen, Aleviliði günümüz koþullarýna uyarlayýp, yaþa-ma geçirme çalýþmasýna öncelik vermemiz gerek. Bunun için de cemev-lerinin yapýlmasý ve dernekleþme ön plana çýkýyor.

Dernekler resmi kurumlardýr, yasalara baðlýdýr. Derneklerin yapabile-ceði ana iþ Aleviliði günümüz koþullarýnda hayata geçirebileceðimiz me-kânlarý yaratmak olmalýdýr. Bu yönden dernekler iþin olmazsa olmazýdýr.

Alevi toplumun ancak son on beþ-yirmi senedir örgütlenme içinde ol-duðunu görüyoruz. Edindiðimiz izlenime göre unutulan bir þey var: Ha-cýbektaþ’taki postniþinin kenarda tutulduðunu görüyoruz. Kenara itilenHacý Bektaþ Veli postniþini iþlevsiz kaldýðýnda, Aleviliðin de örgütlenmeaçýsýndan, manevi açýdan eksik kalacaðýný görüyoruz.

Hacý Bektaþ Veli adýnda dernekleþeceksin, vakýflar kuracaksýn, örgüt-leneceksin, ama Hacýbektaþ ilçesinde Hacý Bektaþ Veli postniþinin ihmaledeceksin. Böyle bir örgütlenme Aleviliðe bir þey kazandýrmaz.

Onun için bizim düþüncemize göre Hacý Bektaþ postniþini çevresindeAnadolu’da on iki hizmeti temsil eden on iki tane dede, ayrýca bilimadamlarý ve Aleviliði dinsel çarpýtmaya uðratmayan ozanlarýmýzdan olu-þan bir danýþma kurulunun oluþmasý gerekiyor. Bu danýþma kurulu aydabir ya da iki ayda bir düzenli toplantýlarla raporlar sunmalý, Türkiye’dekiAleviliðe ve Türkiye halkýný aydýnlýða kavuþturacak çalýþmalar yapmalýdiye düþünüyoruz.

Alevilik adýna, postniþini kenarda tutarak yapýlacak bir çalýþmanýnAleviliðe zarar vereceðini düþünüyorum. Federasyonumuz, dernekleri-miz bu konuda postniþini iþlevli hale getirmeye yardýmcý olmalýdýr.Ayrýca insanlarýmýzý yetiþtirilmesi, cemevlerinin yapýlmasý ve dayanýþ-manýn sürmesi için de bu çalýþma zorunlu.

Dernek cemevi iþine yoðunlaþmýþ, ama derneðin düzenli, günlükçalýþmalarý da var. Bize bu konuda neler anlatabilirsiniz?Yeteri sayýda olmasa da bazý cumartesi–pazar günleri küçük çapta

söyleþiler yapýyoruz. Ýmkanlarýmýz ve zamanýmýz el verdiði oranda pa-neller yapmaya çalýþýyoruz. Denizli’de bir konser hazýrlýðýmýz var. Ma-yýs ayýnda, Mahsuni Þerif’i anma için bir gençlik þöleni tertiplemeyeçalýþýyoruz. Ayrýca bu sene 2 Temmuz’u daha görkemli kýlmak istiyoruz.2 Temmuz, Maraþ olayý, Çorum olaylarý, Gazi olaylarý gibi unutturulma-malýdýr. Bunlarýn toplumun belleðinde canlý tutulmasý gerekiyor. Bu bi-linç toplumumuzu dinç tutabilecek tek kaynaktýr.

Ayrýca klasik toplu yemekler veriyoruz ve arkadaþlarýmýz köylerdeyapýlan cemlerde derneði temsil ediyor. Köylerdeki cemlere, çalýþmalarakatýlarak, iletiþimi sürdürüyoruz. Köylerdeki Hýdrellez etkinliklerine veBektaþi köylerimizde kýþýn Nasip Cemleri yapýlýyor, onlara katýlýyoruz.

Denizli’de bir Sultan Anamýz var. Türkiye’de cem tutan tek kadýnana olarak biliniyor. Baþkasýnýn olduðunu duymadýk. Kadýn Anamýz daköyde ve dernekte cem birliyor. Kendisine baðlý, kendi kültürüne, inancý-na baðlý kesimler onunla cem yapýyor. Muharrem ayýnda Abdallarýncemle Oruç Baðlama, Oruç Çöme gibi ritüeller var. Bunlarý yaþama ge-çirmek için kendisine yardýmcý olmaya çalýþýyoruz.

Ayrýca kültürel çalýþmalarýmýz var. Örneðin bir resim sergisi gerçek-leþtirdik.

Denizli bir üniversite kenti. Gençlik çalýþmalarýnýz bakýmýndanverebileceðiniz bilgiler var mý?Derneðimizin on kiþilik bir tiyatro grubu var. Bir hocamýz üniversite

öðrencilerimize tiyatro kurslarý veriyor. Bir oyun hazýrlýyorlar. Mayýsayýndaki konser içinde otuz beþ- kýrk dakikalýk da bir tiyatro oyunusunacaklar. Bunun yanýnda saz kurslarýmýz var, semah kurslarýmýz var.Baðlama öðrenmek isteyen kýrk-elli öðrencimiz var. On-on beþ kiþilikbir semah grubumuz var, çalýþmalarýný sürdürüyor.

Gençlikle diyalogumuz iyi, ama yeterli olduðunu söylemek mümkündeðil. Bu derneðimizin kýsýtlý imkanlarýndan kaynaklanýyor ve aþýlmasýbir zaman meselesi.

Geçen yýl geldiðimizde Denizli’de kadýnlarý çok önde görmüþtük.Derneðiniz hâlâ o yönde çaba harcýyor mu, kadýnlara özel imkan-lar saðlýyor mu? Birkaç ay öncesine kadar kadýnlarla ilgili aktif faaliyetler sürüyordu.

Kadýnlarla ilgili günlerimiz, mantý günleri, çay günleri ve yaprak sarmasýgünleri gibi çalýþmalar devam ediyordu ve yoðun bir katýlým vardý. Fakatcemevi yapýmý iþine aðýrlýk verdiðimiz için son birkaç aydýr bu etkinlik-lerimiz azaldý. Bu bizim bir eksiðimiz ve bu çalýþmayý yeniden iþlevlihale getireceðiz.

Biz gençliði bir tarafa atamayýz. Kadýnlarýn katýlýmý olmadan bir iþyürümez. Bunlarýn bilincindeyiz. Ama þartlarýmýz ve imkanlarýmýz dahi-linde yapmaya çalýþýyoruz.

Esen Uslu

DENÝZLÝ HACI BEKTAÞ VELÝ KÜLTÜR VE TANITMA DERNEÐÝ ÞUBE BAÞKANI HASAN ERDEN ÝLE SÖYLEÞTÝK

Örgütlenmede Unutulan Bir Þey Var: Hacýbektaþ’taki Postniþin Kenarda Tutuluyor

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:15 Page 28

Page 29: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

29Þubat 2006

SERÇESME¸

SERÇESMEOKUYUCULARININ KATKISIYLA

ÇIKIYOR VE DAÐITILIYORSerçeþme’nin gerçek sahibi Serçeþme’den

niyaz alan okuyucularýdýr.Serçeþme’yi çýkaranlar ve daðýtanlar yurt

içinde ve dýþýnda çalýþan, emeðiyle geçinen insanlardýr.

Serçeþme canlarýn özverisine, paylaþýmcýlýðýna, çalýþkanlýðýna güvenirve zorluklarý birlikte aþma gücünedayanýr.

Serçeþme eli kalem tutan tüm canlardanyazý, haber, fotoðraf, yorum, nefes,deyiþ bekliyor.

Serçeþme tüm canlarý temsilci olmaya, canlarý abone yapmaya, yörelerinederginin toplu getirtilmesine ve elden daðýtýlmasýna katýlmaya çaðýrýyor.

TEMSÝLCÝ CANLARYURTDIÞI

Almanya:Berlin Zeki Konuk . . . . . . . +49.172.305 92 29Darmstad Hüseyin Akýn . . . . . . +49.179 107 88 56Frankfurt Sedat Bican . . . . . . . . +49.170.751 25 35Gladbach Behçet Soðuksu . . . . +49.173.510 03 54Hamburg A. Varol . . . . . . . . . . . +49.172.453 14 62Hanau Kemal Nayman . . . . . . . +49.173.667 72 91Kassel Hüseyin Öztürk . . . . . . . +49.162 153 33 20Kiel Erdoðan Aslan . . . . . . . . . . +49 174 484 18 34Oberhausen Mehmet Kaz . . . . . +49.173 612 01 95Stuttgart Kýlavuz Bakýr . . . . . . . +49.162 909 70 70

Avusturya: Tirol Hüseyin Polat . . . . . . . . . . +43.650 841 55 99

Belçika: Brüksel Kazým Bakýrdan . . . . . . . +32.473 49 37 12

Fransa: Paris Ahmet Kesik . . . . . . . . . . . +33.672 96 33 44

Hollanda: Schieadam Halil Cimtay . . . . . . . +31.619 92 22 84Gelderland Ali Rýza Aðören . . . . +31.651 25 63 19

Ýngiltere:Londra Ýsmail H. Büyükakan . . . +44.77.9367 1808

Ýsviçre: Basel Ýbrahim Bakýr . . . . . . . . . . +41.78 808 40 07

Kanada: Toronto Ahmet Akkuþ . . . . . . . . . +1.416.652 98 54

YURTÝÇÝAdýyaman: Merkez Serdar Bektaþ . . . . 0538.457 34 14

Gölbaþý Kenan Tezerdi . . . . . . . . . . 0535.949 43 13Amasya: Merzifon Ali Kiziroðlu . . . . . . . 0535.644 27 25Ankara: Merkez Ýsmail Metin . . . . . . . . 0532.644 95 37

Sýhhiye Av. Timurtaþ Özmen . . . . . 0532.313 87 78Antalya:Merkez Gülçin Akça . . . . . . . . 0532.282 72 80Burdur: Merkez Mehmet Turan . . . . . . 0248.234 37 17Denizli: Merkez Eyüp Ceylan . . . . . . . . 0536.739 28 42Diyarbakýr: Merkez Mehtap Ürer . . . . . 0535.872 63 03Eskiþehir: Merkez Þenol Gündoðdu . . 0532.254 26 06Gaziantep: Merkez Haydar Dede . . . . . 0342.250 64 77Hatay Ýskenderun Haydar Kalkan . . . . . 0326.614 26 50Ýstanbul: Alibeyköy Veysel Köse . . . . . 0544.305 39 23

4. Levent Hüseyin Düzenli . . . . . . . 0555.204 73 79Avcýlar Mustafa Kýlçýk . . . . . . . . . . . 0536.552 68 75Beyazýt Bekir Güven . . . . . . . . . . . 0212.516 23 14Çaðlayan Ali Ulvi Öztürk . . . . . . . . 0212.224 22 42Fatih Rukiye Özgüven . . . . . . . . . . 0536.396 83 56Ýçerenköy Yýlmaz Gürbüz . . . . . . . . 0535.524 49 12Kadýköy Kazým Erol . . . . . . . . . . . . 0533.553 33 86Kayýþdað Veli Göynüsü . . . . . . . . . 0532.687 31 09Sarýgazi-Taþdelen Ergül Þanlý . . . . 0532.410 51 79Soðanlýk Hasan Harabati . . . . . . . . 0532.787 70 98Sultanbeyli Sadegül Çavuþ . . . . . . 0535.491 07 58Yenidoðan Salih Arslan . . . . . . . . . 0535.941 15 09

Ýzmir: Merkez, Hüsniye Çýnar . . . . . . . . 0532.512 59 62Kocaeli: Ýzmit Ali Buðdaycý . . . . . . . . . . 0532.252 12 06Konya: Beyþehir Salman Zebil . . . . . . . 0542.431 56 91Maraþ: Elbistan Derviþ Þahin . . . . . . . . 0544.217 98 05

Nurhak Hasan Çadýr . . . . . . . . . . . . 0535.511 12 99Samsun: Terme Emrah Çolak . . . . . . . 0542.341 33 03Tekirdað: Merkez Hasan Arslan . . . . . . 0282.263 05 79Tokat Merkez Ali Rýza Yýldýz . . . . . . . . . 0536.212 49 54Urfa: Kýsas Ahmet Aykut . . . . . . . . . . . . 0536.777 63 47

Sýrrýn Sadýk Besuf . . . . . . . . . . . . . 0537.392 63 75Zonguldak

Karadeniz-Ereðli Cemal Kenanoðlu 0532.740 42 50

¸

Anadolu Alevilerinin bir kesitinin adýTahtacýlar. Tahtacýlarýn iki dede ocaðývar: Yanyatýr ve Hacýemirli. Tahtacýla-

rýn çoðu Yanyatýr Dede ocaðý etrafýnda küme-lenmiþtir. Hacýemirli Dedelerin atasý ÝbrahimiSani, Gaziantep Islahiye Kabaklar köyündedoðmuþ, Çerçili köyündeki türbede yatýyor.Evlatlarý ise Aydýn Kýzýlcapýnar Beldesi ileÝzmir Bulgurca köylerine daðýlmýþ. ÝbrahimiSani Þah Celal Abbas Ocaðýna baðlý imiþ.Onlar da Malatya Hekimhan Ballýkaya (Mer-zirme) köyünde bulunan Þah Ýbrahim (Kara-direk) baðý ile Erdebil’e baðlý oluyorlar.

Tahtacýlar Cem dýþýnda da semah dönmek-te, buna “mengi” adýný vermektedirler.2

Tahtacýlar Kýrtýl Semahý, Yüce Dað Baþýn-da Bir Goyun Meler, Derelerde Olur Çamlý Sö-ðüdü (Hýzýr Paþa Semahý), Armud Aðacý gibisemahlar dönmektedirler.

Boyasýn SemahýCem Ýçi ve Cem Dýþý

Engürü daðlarýndan bir yol azýttýmAcap þaha giden yollar bu molaSarardým da soldum, ayvaya döndümAcap þaha giden yollar bu mola

Bizim pýnarlarýmýz dolar eksilirKýrýcý boranlar tutmuþ beller kesilirArdýç dallarýna koçlar asýlýrAcap þaha giden yollar bu mola

Benim gönlüm yine de havalýTaþlarý dualý topraðý kimyalýSarp yerleri vardýr þahan yuvalýAcap þaha giden yollar bu mola

Benim gönlüm yine de merdindenAla Daðýn ardýndan þahbazýn yurdundanKanlý yaþlar akýttým þahýn derdindenAcap þaha giden yollar bu mola

Pir Sultan Abdal’ým aþýp giderimKaynadý yüreðim çoþup giderimBir yýldýzýn ardýna düþüp giderimAcap þaha giden yollar bu mola

Boyasýn

Boyasýn günümüzde Aydýn ili Karacasuilçesine baðlý bir köy. Yeni adý Esençay.Esençay (Boyasýn) köyünün beþte dör-

dü Sünni inançlý yerli halktan, kalanlar ise Tah-tacýlardan oluþuyor.

Esençay’da oturan Tahtacýlar; HacýemirliOcaðý’na baðlýlar. Yani; Islahiye Kabaklar kö-yünde doðup Islahiye Çerçili köyünde ölen Ýb-rahimi Sani’nin evlatlarý olan Aydýn Kýzýlca-pýnar beldesinde oturan dedelerin talipleridir-ler. Altý erkânlý cem yapmalarý ile bilinirler.Esençay’lý Tahtacýlar’ýn tümü Kabakçý oyma-ðýna baðlýdýrlar. Yalnýz bu köyde Geygel kö-kenli aileler de yaþamaktadýr. Ayný inançtanolan Hacýemirli Kabakçý oymaðýndan olanTahtacýlar ile Geygel Yörükleri kaynaþmýþlar-dýr. Tahtacýlar Geygel’lerden kýz almakta,nadiren de vermektedirler.

Boyasýn Tahtacýlarýna ait iki semah vardýr.Ýçeri kurban ceminde yalnýzca musahipli can-larýn dönebildikleri semah. Buna Boyasýn Mu-

sahip Semahý adý veriliyor. Bu semahýn sözle-rini yöre halký Þah Ýsmail Hatai mahlasýylaokumakta ise de Pir Sultan Abdal’a aittir.

Segah makamýndadýr. Birinci bölümdeayaklar baðlý, eller ve gövde hareket eder.

Ýkinci bölüm ölçü olarak 9/8’liktir. Bu bö-lüm yeldirme adý verilen hareketli bölümdür.

Bu semahýn ezgisi önceleri keman ve bað-lama eþliðinde çalýnýp söylenmekte iken günü-müzde keman çalanlarýn azalmasýyla yalnýzbaðlama eþliðinde söylenmektedir.

Semah, bir kadýn bir erkek can tarafýndandönülmektedir. Yöre halký semahý cem giysisiile dönmektedir. Erkekler gündelik giysileri,kadýnlar ise bugün için sandýklarýnda sakladýk-larý üçeteklerini giyerek dönerler.

Semahýn ezgisini cemde yalnýz sazendar,(kamber) söyler.

Semah, kadýn canýn erkek caný niyazý, yanisemaha daveti ile baþlar. Kadýn can erkek canakuþak kuþatýr, niyaz eder. Semaha baþlar.

Semahýn ikinci bölümüne geçerken tekrarkadýn erkeðin omuzlarýna niyaz eder. (Sað, sol,sað omuz) Yeldirme bölümü baþlar. Semah bit-tikten sonra Pir Postu niyaz edilir. Dua alýnýr,yerlerine oturulur.

Cem Ýçinde Dönülen Boyasýn Semahý

Gördün mü?Eba Müslüm þu cihana gelmedenÂdem Ata geldi piri gördün müYedi kat gökte semahýn dönerkenÜzerine inen nuru gördün mü

Aþk edelim Ali ile Veli’ yeHiç sual olur mu yatan ölüyeTanrýnýn aslaný Hazreti Ali’ yeÝki melek divan durdu gördün mü

Birdir cümle erenlerin kuþaðýTaþtandýr yastýðý turap döþeðiYedi kat yerlerden daha aþaðýKýrklarýn durduðu dârý gördün mü

Pir Sultan Abdal’ým okur yazarýmTurap olup ayaklarda tozarýmYok mu benim þunda bir can pazarýmDellalý çaðrýþan þarý gördün mü

NOTLAR:Alan çalýþmalarým sýrasýnda beni BoyasýnSemahý ile tanýþtýran ve sizlere kazandýranAydýn, Karacasu, Boyasýn (Esençay) köyündenEyüp Ceylan ile Afyon, Sandýklý, Selcik köyünden olan eþi Safiye Ceylan’a candanteþekkür ederim.

1. Aksüt, Ali, Önce Türkmen Sonra Tahtacý,Ýstanbul, 2003, Kayhan s. 69-76.

2. Age s. 873. Age s. 88-894. Kaynak kiþi: Eyüp Ceylan, Aydýn Karacasu

Esençay (Boyasýn), 1954, Hacýemirli Tahtacý.

YANYATIRLI VE HACIEMÝRLÝ TAHTACILARIN DÖNDÜKLERI

Boyasýn SemahýAli Aksüt

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:15 Page 29

Page 30: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

30 Sayý 19

SERÇESME¸

Yeni yönetime geldiniz, çalýþma programýnýzý bize anlatýr mýsýnýz?Üç ay önce görevi devraldýk. Göreve gelir gelmez bir durum tespiti

yaptýk. Genç kuþaðýn kültürümüzden tümüyle kopuk olduðunu gördük.Kente gelen Alevilerin gençlerinde dede, ocak ve dergâh baðýnýn çokzayýflamýþ olduðunu gördük. Tespitimize göre bugün derneklerde aktifolan elli yaþ kuþaðý belki de son kuþaktýr.

Bu nedenle gençleri kazanmayý hedef aldýk, programýmýzý, çalýþmaþeklimizi buna yönelik biçimde düzenledik. Bu genç kuþaðý tekrar Aleviinancýna, felsefesine, kültürüne kazanmak, devlet eliyle yürütülen Sünni-leþtirme çabalarýna karþý bir set oluþturmak üzere çalýþmalar yapýyoruz.Derneðimizin üye sayýsý yetersiz, genç üye sayýsý ise çok az. Üye sayýsýnýarttýrmak için üniversite gençliði içinde ve mahallelerde ev ev çalýþmayapýyoruz.

Takdir edersiniz ki Alevilik düþünce alanýnda bir kaostan geçiyor.Sözel kültürden yazýlý kültüre geçerken, farklý anlayýþlar, farklý yorumlargörülüyor. Biz derneðin yönetim kurulu olarak bütün anlayýþlarý kapsa-maya açýðýz. Bir tek koþulla: Dernek çalýþmalarýna katký yapmak koþu-luyla. Bu çabada kimse farklýlýklarý öne çýkartmamalý, herkes toparlayýcýolmalý diye düþünüyoruz.

Aleviliði farklý yorumlayabiliriz, ama bu çatý altýnda ortaklaþa yapýl-masý gereken o kadar çok iþ var, karþý karþýya olduðumuz saldýrý o kadarbüyük ki, kimsenin ayrýmcýlýk yapma lüksü yok diye düþünüyorum. Der-neðimizin çalýþmalarýnýn eriþmesi gereken kapsam, ulaþmasý gerekenyaylým çok büyüktür. Bu görevi ancak birlik, dayanýþma ve karþýlýklý an-layýþ temelinde baþarabiliriz.

Ýzmit’te hangi bölgelerden Aleviler var? Farklý kesimler birlikteçalýþmakta zorluk çekiyor mu?Ben Hataylýyým, Nusayriyim, yani Arap Alevilerindenim. Ýzmit’te

özellikle Muþ Varto’dan, Erzincan’dan, Tokat’tan, Erzurum Hýnýs’tan,Ordu ve Sivas’tan gelmiþ Aleviler var. Diðer bölgelerden de var, ama bubölgelerden gelenlerin sayýsý yoðun.

Ýzmit sanayi kenti olduðu için büyük göç aldý. Kent içinde Erzurum-lular, Karslýlar mahalleleri var. Ýzmit’in tepelerini ise Aleviler tutmuþ:Gültepe, Esentepe, Tavþantepe gibi mahallelerde Aleviler yoðun. Ne

yapalým, bir kere daða sürülmüþüz,tepelerde yaþamaya alýþmýþýz. Þaka biryana, kentimizdeki Alevilerin çoðu sa-nayi iþçisidir. Ýlk gelen kuþaklar bugünemekli olmuþlar. Çok aðýr þartlardayoðun bir çalýþma içinde geçmiþ ömür-leri. Üzülerek görüyorum, bu aðýrkoþullarda çocuklarýna Alevi kültürü-nü aktaramamýþlar. Bugüne dek cena-zelerimizi bile Sünni kültür uyarýncakaldýrmýþýz. Alevi dedeleri olmasýnaraðmen böyle olmuþ. ÜzerimizdekiSünni kültürün etkileri çok aðýr. Kom-þularýmýza ayýp olmasýn diye kendi-mizi ortama, düzene, kültüre uyumlu-laþtýrma çabasý sonucu inanç öðelerim-iz unutulmuþ ya da çarpýlmýþ.

Alevilerin örgütlenmesi ilk baþtapek de saðlýklý yürümedi. Bu örgütlen-me þöyle bir kaygý taþýyordu: “Biz da-ha fazla Müslüman olduðumuzu gös-termeliyiz”. Alana çýkýyoruz, meydan-lara çýkýyoruz, cemevlerini açýyoruz,ama yýllar boyu bu kaygý hep sürüyor.

Sünni arkadaþlarýmýzýn bize “Aleviler Ýslam’ýn içinde mi” diye sor-masýna izin vermiyoruz. Geçmiþte Aleviler kendilerini Ýslamýn içindedeðerlendirirken, Sünniler “Hayýr, Aleviler islamýn içinde deðildir” di-yordu! O nedenle bu soruyu onlara sordurmuyoruz, ama bu soruyu bizkendi kendimize sorabiliyoruz. Bunu söylememi bir övünme gibi algýla-mayýn. Biz bu dernekte her görüþe açýðýz. Sýcak ve dost bir ortamda hergörüþü anlayýþla tartýþýyoruz. Ama bir koþulla: Geçmiþe saygý, geleneðe,yolu günümüze taþýyana saygý.

Genç kuþaða bu anlayýþý kavratmaya çabalýyoruz. Önce bu saygýyýgöstereceksin. Kural bu. Alevilik günümüze dedeler eliyle geldi. Biravuç insanýn bu inancý, felsefeyi ve kültürü taþýmasýyla geldi. Onlarýnasýl deðerlendirirseniz deðerlendirin, bu bizim için hiç önemli deðil,ama onlara saygý göstermek gerek.

Dedelerimize de dönüyoruz, “lütfen gençlerimizi itmeyin” diyoruz.Gördük, derneðimiz çok genci yitirdi. Bu gençler, kendi ifadeleriyle, itil-dikleri için gitti. Ýþte bu sorunlarý aþmak ve kuþaklarý bir araya getirmeyibecermek zorundayýz.

Farklý yörelerden gelenler arasýnda farklý sürekler var. Bunlarýnçalýþmalarýnýza etkisi oluyor mu? Bu farklýlýklara karþýn öz bir. Bu nedenle sürek farklýlýklarýnýn der-

neðimizde bir sorun yarattýðýný görmedik. Yorum ve usul farklýlýklarýolabilir. Farklýlýklarýmýzý zenginlik olarak kabul eden bir olgunluk içindeçalýþýyoruz.

Bir örnek vereyim. Dedelerimizde yanýmýzda, topluca Cem televiz-yonundan yayýmlanan bir cemi izledik. Cemde on üç kez secdeye varýl-dý. Programdan sonra konuþtuðumuzda üç dedemizin de ortak tespiti“biz böyle bir kültürde deðiliz” oldu.

Ne kadar güzel bir deðerlendirme, deðil mi? Bu dedeler bir birindenfarklý düþünen canlarýmýzdýr, ama ortak noktalar böyle çýkýyor.

Esen Uslu

CEMDEN ÖNCE ÝZMÝT HACI BEKTAÞ VELÝ DERNEÐÝ BAÞKANI

Ali Buðdacý ile SöyleþtikAhmet Koçak

Ýzmit Hacý Bektaþ Veli Derneðinin 18 Mart’ta Gültepe Cemevi’nde düzenlediði

cemi Dertli Divani yönetti. Zâkirliði Ulaþ Özdemir ve Feyzullah Ürer yaptý.

Kýsas’dan gelen Ahmet Aykut, Mehmet Aykut, Ýsmail Besuf da

On Ýki Hizmetlerde görev aldýlar.Çok geniþ bir katýlýmla yapýlan cem Ýzmit’teAlevi-Bektaþi toplumumun gereksinimlerini

ve yola baðlýlýklarýný yansýttý.Cem

den

yüzl

er

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:16 Page 30

Page 31: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

31Þubat 2006

SERÇESME¸

SERÇESMEYILLIK ABONE BEDELÝTürkiye YTL40 - Avrupa Birliði €50

Ýngiltere £40Türkiye’den abone olmak isteyen canlar

lütfen abone bedelini bir postaneden Genel Ajans Basým Daðýtým

Organizasyon Ltd ÞtiPosta Çeki Hesabýna (No 1629127)

yollayýn.Adýnýzý, Soyadýnýzý ya da Kuruluþun

Unvanýný; Ýþ, Ev ya da Cep Telefonunuzu,varsa Faks numaranýz ile E-posta

adresinizi, ayrýca mahalle, cadde/sokak,kapý no, daire no, ilçe, il ve posta kodunuzu

içeren Posta Adresinizi okunaklý olarak yazýn

ve ödeme dekontunuz ile birlikte büromuza fakslayýn: +90.(0)212.519 5635

Avrupa’dan abone olmak isteyen canlar,abone bedelini aþaðýdaki

adrese yollayabilir: Avrupa Baþ TemsilciliðiTel: +49.179.107 88 56

Hüseyin AkýnPostbank

Kontonummer: 826 857 303Bankleitzahl: 25 01 00 30

¸

Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlar ile Bir Takým Ünvanlarýn

Men ve Ýlgasýna Dair Kanun1

Çevrim Yazý ve Notlar: Rýza Aydýn

Kanun Numarasý: 677Kabul Tarihi: 30 Kasým 1925

Resmi Gazetede Yayýmlandýðý Tarih: 13 Aralýk 1925Yayýmlandýðý Resmi Gazetenin Sayýsý: 243

Madde 1: Türkiye Cumhuriyeti dahilinde gerek vakýf suretiyle, gerek mülk olarak þeyhinin tahtýtasarrufunda gerek suver-i aharla2 tesis edilmiþ bulunan bilumum3 tekke ve zaviyeler sahiplerinindiðer þekilde hakký temellük ve tasarruflarý4 baki5 kalmak üzere kamilen6 seddedilmiþtir. Bun-lardan usulu mevzuasý dairesinde7 filhal8 cami veya mescit olarak istimal9 edilenler ipka10 edilir.

Alelumum11 tarikatlerle þeyhlik12, derviþlik13, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalýk,emirlik14, nakiplik15, halifelik16, falcýlýk, büyücülük, üfürükçülük, ve gayýptan haber vermek vemurada kavuþturmak maksadýyla nüshacýlýk gibi unvan ve sýfatlarýn istimali ile bu unvan ve sýfat-lara ait hizmet ifa17 ve kisve iktisasý18 memnudur19. Türkiye Cumhuriyeti dahilinde selâtine20 aitveya bir tarike21 veyahut cerri menfaate müstenit22 olanlarla bilumum sair23 türbeler mesdut24ve türbedarlýklar mülgadýr25. Seddedilmiþ olan tekke veya zaviyeleri veya türbeleri açanlarveyahut bunlarý yeniden ihdas26 edenler veya ayný tarikat icrasýna mahsus27 olarak velev muvak-katen28 olsa bile yer verenler ve yukarýdaki unvanlarý taþýyanlar veya bunlara mahsus hidemâtýifa29 veya kýyafet iktasa30 eyleyen kimseler üç aydan eksik olmamak üzere hapis ve elli liradanaþaðý olamamak üzere cezayý nakdi ile cezalandýrýlýr.

Ek Fýkra: (10 Haziran 1949 tarihli 5438 Sayýlý Yasanýn 1. Maddesi ile) Þeyhlik, Babalýk veHalifelik gibi mensuplarý arasýnda baþ mevkiinde bulunanlar altý aydan az olmamak üzere hapisve 500 liradan aþaðý olmamak üzere aðýr para cezasýndan baþka bir yýldan aþaðý olmamak üzeresürgün cezasý ile cezalandýrýlýrlar 31

Ek Fýkra: (1 Mart 1950 tarihli 5566 Sayýlý Yasanýn 1 Maddesi ve 7 Þubat 1990 tarihli 3612Sayýlý Yasanýn 5. Maddesi ile) Türbelerden Türk Büyüklerine ait olanlarla büyük sanat deðeri bu-lunanlar Kültür Bakanlýðýnca umuma açýlabilir. Bunlara bakým için gerekli memur ve hizmetlilertayin edilir.

NOTLAR:1 Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Yasaklanmasýna ve Türbe Hizmetlileri ile Bir Takým

Unvanlarýn Yasaklanmasý ve Kaldýrýlmasýna Ýliþkin Yasa. Tekke: Mürþit ve müritlerin içindeyaþadýklarý, yol törenlerini düzenlendiði dergâh. Zaviye: Büyük tekkelere baðlý küçük tekke.Türbe: Ünlü kiþilerin mezarlarý üzerine çatýlmýþ yapý. Sedd: Kapatma. Türbedar: Türbeyibekleyen ve ona hizmet eden kimse. Men: Yasak etme, önleme. Ýlga: Laðvetme, kaldýrma,bozma. Dair: Ait, ilgili

2 Suver-i ahar: Elyazmasý belgelerin kopyalarý3 Bilumûm: Bütün, hep4 Temellük ve tasarruf: Mülkiyeti ve koruyuculuðu5 Baki: Daimi, kalýcý6 Kamilen: Toptan, büsbütün, hep birden7 Usul-u mevzua dairesinde; Konuya ait usuller çerçevesinde8 Filhal: Hemen þimdi9 Ýstimal: Kullanma10 Ýpka: Yerinde kalmak, önceki durumda býrakýlmak.11 Alelumum: Genel olarak, umumiyet üzere12 Þeyhlik: Sünni tarikatlarda yolun baþý.13 Derviþ: Kendini tarikat yoluna adamýþ kiþi.14 Emir: Müslüman topluluklarda askeri, sivil ya da dinsel yönetici.15 Nakib: Bir tekkede, mürþide yardým eden, onun adýna iþ gören derviþ.16 Halife: Vekil; Muhammed’in vekili; Yol ulusunun yerine geçme yetkisi olan kiþi.17 Ýfa: Yapma, yerine getirme18 Kisve iktisasý: Elbise, kýyafet giyilmesi19 Memnu: Yasak20 Selâtin: Sultanlar.21 Tarike: Tanrýya ulaþmak için tutulan yol22 Cerri menfaate müstenit: Çýkar güdüsüne dayalý23 Sair: Diðer, bundan baþka24 Mesdut: Kapanmýþ, kapalý25 Mülgadýr: Kaldýrýlmýþtýr, laðvedilmiþtir26 Ýhdas: Meydana getirme, ortaya çýkarma27 Ýcrasýna mahsus Uygulamasýna özgü.28 Velev muvakkaten: Hatta geçici29 Mahsus hidemât ifa: Özgü hizmetleri yerine getirmek30 Kýyafet iktisa: giysileri giymek31 Sürgün cezasý, 13 Temmuz 1965 tarih ve 647 Sayýlý “Cezalarýn Ýnfazý Hakkýnda Kanun”un

Geçici 2. Maddesiyle kaldýrýlmýþtýr.

YUSUF FÂHÝR ATAER BABA(ÜSKÜDARLI HÂÞÝM BABA’NIN

TORUNLARINDAN)

Nevruziye

Gelin ey nazenin canlarBugün Nevrûz-u SultandýrSafalar sürsün ihvanlarBugün Nevrûz-u Sultandýr

Bütün mümin bütün ÝslamBugün etmek gerek bayramHemen gel sâkiya, gel, câmBugün Nevrûz-u Sultandýr

Aliyyül Murtaza HayderCihaný gark-ý nur eylerBütün kurt kuþ bunu söylerBugün Nevrûz-u Sultandýr

Ali’nin doðduðu gündürBugün her günden üstündürHemen sâki kadeh döndürBugün Nevrûz-u Sultandýr

Nice sýrlar olub zâhirAli’den oldu Hakk-ý bâhirÞükar eyle sen ey FâhirBugün Nevrûz-u Sultandýr

Kaynak: Meral Saygül-Eyüp Ceylan

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:16 Page 31

Page 32: SERÇESM¸ BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR E · 1) Eski Türk Ýnançlarý ve Þamanizm Terimleri Sözlüðü/ 200 sayfa. 2) Zerdüþtlük Terimleri Sözlüðü/ 184

Sultanbeyli bir kez daha Türkiye’nin ve Alevi hareketinin gündemi-ne geldi. Cemevinin temelinin atýlmasý için hazýrlýk yürütülürken,Sünni gericilik yönetimindeki tüm kurumlar bir kez daha Cemevini

engellemeye giriþti. Belediye, cemevinin kurulmasýna karþý olmadýðýný,ancak bugünkü yerinin “yeþil alan” olarak ayrýldýðý için burada kurulma-sýna karþý olduðunu ilan etti. Hatta cemevi için bugünkü arazinin çok ya-kýnýnda bir yeri vermeyi kabul ettiðini medya aracýlýðý ile duyurdu.

Basýna yansýmayan nokta ise, belediyenin gösterdiði arazinin orta-sýnda üç katlý bir yapýnýn çoktan yükselmiþ olduðuydu. Ýddiaya görebelediye bu binayý kamulaþtýrýp, yýkýp, cemevine arsa tahsis edecekmiþ!Türkiye’de bu hikâyeye kim inanýr?

Kimse inanmaz demeyin! Halk ve Pir Sultan derneðinin yerel yöneti-cileri bu sahte öneriyi ellerinin tersiyle iterken, sýnýrlý olanaklarýný kulla-narak iç yüzünü basýna anlatmaya çalýþýrken, bu hikâyeye inanan, enazýndan “inanmýþ” görünenler de vardý. Bu “inanmýþ”lar, þu ya da bugerekçeyle Pir Sultan örgütünün Sultanbeyli þube yönetimini eleþtirmek-ten geri durmadýlar. Açýkça konuþmadan, el altýndan dolaþtýrýlan söylen-tilerle örgütün temel atma giriþimini eleþtirmeye çalýþtýlar.

Söylentiler, sol siyasetlerin ve devrimci gençlerin bu örgüte hâkimolduðu ve genel merkezini dinlemeden, baþýna buyruk ve maceracý dav-randýðý noktasýnda odaklandý. Son dönemde genel merkezle þube yöneti-cileri arasýnda yaþanan olaylarýn ardýnda da bunun yattýðý öne sürüldü.

Aba Altýndan Sopa

Belediye bir yandan Alevi halkýn istemlerini göz önüne alacaðýnýduyururken, öte yandan cemevinin “kaçak” olarak temelinin atýl-masý halinde “yasal yollardan” inþaatýn engelleneceðini de açýk-

ladý. Ýnþaatýn engellenmesi için gerekirse zabýta kuvvetlerinin de kul-lanýlacaðý duyuruldu. Bununla yetinilmedi. Temelinin atýlmasýndan bir-kaç gün öncesinden baþlayarak, Sultanbeyli Cemevi’nin önünden geçenaraçlardan havaya silah sýkýlmasý gibi tahrikler de baþladý.

Kahramanmaraþ’tan Sivas’a nice olaylarý yaþamýþ Alevi halk için buyeterince açýk bir uyarýydý. O nedenle ilerici Alevi hareketi Sultanbeylietrafýnda kenetlendi. Her þeyi göze alarak kenetlenmiþ bu direngen yapý-nýn çekirdeði, saman altýndan eleþtirilen devrimci gençler oldu.

Türkiye her gün binbir deðiþik etkinin altýnda kalan bir ülke. Cem-evinin temelinin atýlmasýna hazýrlýk yapýlýrken, Türkiye’de yaþanan baþ-ka olaylar gündemde öne çýktý. Bir kez daha büyük kentlerin iþçi mahal-lelerinde yýðýn hareketleri görüldü. Bu durumda cemevine yapýlmasýplanlanan saldýrý için uygun olmadýðýna karar verildi. Temel atma töreniolaysýz geçti.

Temel atma töreni sýrasýnda bir olay olmadýðý için gericiliðin Sultan-beyli Cemevi konusundaki tutumunun deðiþtiði sanýlmasýn. Belediyenincemevine müdahale etmesi için daha çok fýrsatý olacak. Cemevinintamamlanmasý için daha çok mücadeleye hazýrlýklý olmamýz gerekecek.

Doðal olarak, Sultanbeyli þubesi yalnýz býrakýlýrsa bu mücadelede iþizordur. Genç kadronun deneyimsizliði, temel atma töreninin yetersiz ha-zýrlýðýnda ve bir dizi eksiðinde, kendini göstermiþtir. Ama onlar örgütlü-

planlý çalýþmadaki eksikliklerini gençliðin dinamizmi, kararlýlýðý veataklýðý ile kapatarak çalýþýyorlar.

PSAKD Genel Merkezi ise bu tarz çalýþmanýn Alevi-Bektaþi hareketiiçin yeterli olmadýðýný bilecek kadar deneyime sahiptir. Bu nedenle onlar,Sultanbeyli’yi yalnýz býrakmamalýdýr. Gençlerin onurlu çaba ve giriþimi-ne her yönüyle destek vermelidirler. Üstün örgütlenme bilgi, beceri vedeneyimlerini o örgütün ve gençlerin hizmetine sunmalýdýr.

Bazen merkezi örgütsel çalýþmada kolaycýlýk tehlikeli aymazlýklaraneden olabilir. PSAKD Genel Merkezi bundan kaçýnmalýdýr. Sultanbey-li’deki eylem için her yerden gelen þube yöneticilerin, eylem sürerken“herkes buradayken bundan yararlanalým” mantýðýyla, bir toplantýyaçaðýrmasý bu tarz bir hatadýr.

Üstün örgütlenme bilgisi ve deneyimi, daima süren bir eylemin baþa-rýsýný öne almayý gerektirir. Merkezi toplantý gibi düzenli yapýlmasý gere-ken bir çalýþmanýn eylem içine sýkýþtýrýlmasý doðru olmamýþtýr. Toplan-týya katýlan canlardan gelen eleþtirilere karþý toplantýnýn sürdürülmesi isehatada ýsrar olmuþtur.

Ama daha da önemlisi, PSAKD Genel Merkezi’nin bu temel atmadançok daha önce en yetenekli örgütçü kadrolarýyla Sultanbeyli’yi meskenedinmemesi, hazýrlanan eylemin önceden planlama ve titiz bir çalýþmay-la giderilebilecek eksiklerini önlememiþ olmasý önemli bir boþluk doður-muþtur. Bilinen sözdür, hayat boþluk tanýmaz.

Ýstanbul’da Eþgüdüm

Gün, Ýstanbul’da tüm çalýþmalarý eþgüdümlü hale getirecek birörgüt yapýsý kurma günüdür. Bu eksiklik her gün kendini dahafazla hissettirmektedir. Unutulmamalý ki, bugün Türkiye’nin en

büyük Alevi kenti Ýstanbul’dur. Genel merkezlerin Ankara’da olmasýnedeniyle Ýstanbul’da doðan boþluðun bir an önce giderilmesi gerekmek-tedir. Bu demokrat Alevi hareketinin günümüzdeki en önemli ödevlerin-den biridir.

Bu çabanýn en önemli yönü, Ýstanbul’da ve Marmara bölgesindeyoðunlaþan Alevi gericiliðinin, Sünnilikle iþbirliði içinde hýzla yol aldýðýmahallelerde, devrimci gençlerle birlikte yürüyerek örgütlenmektir.

Ancak bu yolla, hýzlý gericileþmenin önünde bir engel oluþturulabilir.Ancak bu yolla gençliðin yanlýþlarý, eksikleri giderilebilir; onlarýn Alevi-Bektaþi felsefesiyle donatýlmasý, insaný temel alan bir anlayýþ kazan-malarý saðlanabilir.

Demokratik Alevi hareketi, soldan ve devrimci gençlerden korkuduymamalýdýr. Onlara, inandýklarý sosyalizm felsefesinin ve yaþam biçi-mi olarak benimsedikleri devrimci ataklýðýn atasýnýn Alevi-Bektaþi fel-sefesi ve pratiði olduðunu, insaný ve sevgiyi temel alan bu anlayýþýn dire-niþi dýþlamadýðýný öðretmeye çabalamasý gerekir.

Bunlar gençlere kuru lafla anlatýlmaz. Günün kavgasý içinde birlikteyürüyerek, onlarýn pratiðinden öðrenmeye açýk olarak ve onlarýn çabala-rýnýn baþarýya ulaþmasýna açýk yüreklilikle yardýmcý olarak baþarýlabilir.Yoksa, demokratik Alevi hareketinin soldan ve devrimci gençlerdenkorkmasý yalnýz gericiliðe hizmet eder, giderek gericileþmeye yol açar.

SERÇESMEBÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR

¸

GENÇLÝKTEN VE SOLDAN KORKAN DEMOKRAT ALEVÝ HAREKETÝ GERÝCÝLÝÐE HÝZMET ETMEKTEN KURTULAMAZ

Aleviliðin Sosyalizmin Atasý Olduðu UnutturulamazEsen Uslu

Sercesme 19.qxd 15.04.2006 11:16 Page 32