İsfamiyet'in j{u~ilkcı ffieşere...

21
,. Jfiz metferi* ibtidaiyyesinden beldelerin ne fuetle ve beldenin ne vechile teessüs ve eden müdidelat neticesinde ve .ncak onsekizinci asnn belde" nin hukük-1 birinci ve ifa . ti-de izah der-miyan idi. bir din ve bir medeniyyet olmak tibanyla bunun ne gibi hizmeti ve bu hukUk ü olun- luktan yoksa oniki buçuk :vvel bidayet-i bir biliruuek iktiza eden bir meseledir. Tedkik ve üzere on maddede cem' ise bunun en bilhassa hürriyet-i fikriyye, vicdaniyye ve tedrisiyye). nüsavat ve adiilet, tasarrufun taarruzdan nasüniyeti yillmd mill. zulüm ve tazyike O. N. Ergin'in Beledi\"Yt! eserinin 1. cildinin 209-248 1922)sayfalan -ver bu tarihi bdgeleriyl.: bir tarihi bir konuya ve L önemli bir özdlikle önemli bir kabul edilen bir konuyu ele önemi hai:tdir. Nuri Ergin (1883-1961) TOrk Tarihçisi. 190 l'de mezun olan Nuri bu 1901-1904 medrese derslerine t904'e Edebiyat !907'de 1961'de Istanbul'da vefat Eserleri: Mecelle-i Bclediyyc. 1330-1338 I-V) 2. Türkiye:'de Tarihi 1936) 3. Torkiye 1939-1943, I- V) 116 Osman Nuri mukavemet ve hükümetin tayininde milletin reyinin munzam gibi Binaenaleyh bu esasat nokta-i nazan nelerden ibiiret beyan edildikten sonra tarihten aynen ., alman de müddea edilecektir. 1 1) Hürriyet, Hürriyet-i Vicdaniyye Hürriyet tabii bir Hürriyet; hakianna tecavüz etmemek herkesin kendi efa..linde serbest Beyannamesinde "Hürriyet: zarar lras edemeyecek he; bir yapabilmektir." deniliyor. ise: "Herkesin kendi efalinde hür beyan etinekle .. 1 bu tabiiYi kabul Yine bir ayet-i siz, sizin efiilinizden ! Hürriyetin adidesi Burada elve- hürriyet-i ve bunu biraz izah icab eder. vaz' ile mukayesesini gösteren ilmi bir esere ihtiyaç c:wel böyle bir addedilirdi. il:in edile! i oo iki sene halde ve iilimler böyle bir Halbuki Türk \"t gençlerinin bu gibi mukayeseli .:serlere Gençler hürriyet ''e gibi es:is:it w ve hatta cumhuriyet gibi eser-i hukuk ve siy:isiyc ve elsine-i Garbiyye ve bu ana kadar böyle bir eser vücuda gelinneleri ic:ib ederdi. Hukük ilc bu hususta arzu ve olunur. 2 Kul 'ala (lsr:i, 17/84) 3 'amma ei:ramnö l'elci 'ammd (Sebe, 34/25) JOURNAL OF ISLAWC RESEARCH. VOL:. l4. NO: 1,1001

Upload: others

Post on 07-Mar-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

,.

İsfamiyet 'in J{u~ilkcı ffieşere Jfiz metferi*

Beşeriyyetin edvar-ı ibtidaiyyesinden beldelerin ne fuetle teşekkül ve hukUk-ı beldenin ne vechile teessüs :ttiği ve asırlarca devaın eden müdidelat neticesinde ve .ncak onsekizinci asnn nilıayetlerinde "hukıik-1 belde" nin hukük-1 beşer"e sılret-i inkılabı kitabın birinci kısmında ıevan ve İslamivetin hukUk-ı beşere ifa ettiği ludeıniitın .ti-de kısı"il-ı ınaİlSiisunda izah edileceği der-miyan kılın­ıuş idi.

Fillıa!Gka İslfuniyet'te bir din ve bir medeniyyet olmak tibanyla bunun hukUk-ı beşere ne gibi hizmeti sebkeııniş ılduğu ve ale'l-lıusüs bu hukUk Gaıp'ta neşr ü ilfuı olun­luktan sorını ını yoksa Gaıplılardan oniki buçuk asır :vvel yfuıi bidayet-i intişan İslam'da ını Şark'ta ınaıuın bir :eyfıyet idiği biliruuek iktiza eden bir meseledir.

Tedkik ve ınütalaasından anlaşılınış olacağı üzere ~ransızlar tarafından lıukük-ı beşer on altı maddede cem' ~e_tellıis. edijıniş ise d~ bunun en esaslı n_qlçtaJ.aı:ı;_.flürrh~t bilhassa hürriyet-i fikriyye, vicdaniyye ve tedrisiyye). nüsavat ve adiilet, hakk-ı tasarrufun taarruzdan nasüniyeti yillmd eınniyyet-i mill. zulüm ve tazyike

Bur.ıda :ısılnıeıııin sundul:unıuz yazı O. N. Ergin'in ~l~c~lle-i llnıiır· ı Beledi\"Yt! adlı eserinin 1. cildinin 209-248 (İsl:ıııbul. 1922)sayfalan arasınd~ -ver ıılınnktadır. l914tl915't~ yayııılruıaıı bu yazı İsianı'da Jııs;uı Haklarını tarihi perspekıifien bdgeleriyl.: iıı.:deyen bir ı;alış­nıadır. Yayııılanış tarihi itib:ıriyle bir bakıma Osmanlı Aydını'nın konuya bakışını ve y:ıkl:ışınıını yansıtmaktadır. L Oüııy:ı Savaşı başıııd:ı. topr:ıkl:ınnııı önemli bir Kısmını kaybetmiş. özdlikle lns:ın Haklarının önemli bir parçası kabul edilen ":ızınlık hakları" :ır:ıcıyl:ı parç:ıl:ı.ıııııış bir imparatorluğun :ıyduıı ol:ırak

konuyu ele alışı :ıync:ı önemi hai:tdir. (S.Erşahiıı) ·•osın:ııı Nuri Ergin (1883-1961) TOrk 1\:0iıür Tarihçisi. M:ıl:ııy:ı'nııı İnının köyCıııde dogıııuştur. 190 l'de D:ınt5şafaka'd:ın mezun olan Osııı:ııı Nuri :ıynı yıl girdi~i lsıruıbul Şehremiiııeti'nde meıııurlıığa başl:ııııış bu ar:ıd:ı 1901-1904 yıllan arasında medrese derslerine dev:uıı eııııişıir. t904'e girdi~i Danı'l-Fiıniııı Edebiyat Fakülıesi'ııi !907'de binıcilikle biıinııişıir. 1961'de Istanbul'da vefat etmiştir. 8a5lıca Eserleri :

ı. Mecelle-i Uıııiır-ı Bclediyyc. (Isı. 1330-1338 I-V) 2. Türkiye:' de Şelıircili~in Tarihi İııkişıifı. (İst. 1936) 3. Torkiye ~l:ıarifTarilıi. (Isı. 1939-1943, I-V)

116

Osman Nuri ERGİN** mukavemet (hakk-ı ilıtilill) ve şekl-i hükümetin tayininde milletin reyinin munzam olması gibi lıususat olduğu ınüs­tağni-i tezkardır.

Binaenaleyh bu fasıllarda sruifü'l-beyfuı esasat hakkında İslamiyet'in nokta-i nazan nelerden ibiiret olduğu ınuhtasaran beyan edildikten sonra tarihten aynen ., alman bazı ınisallerle de isbat-ı müddea edilecektir. 1

1) İslamiyet'te Hürriyet, Hürriyet-i Vicdaniyye

Hürriyet insarılann tabii bir lıakkıdır. Hürriyet; başkalannın hakianna tecavüz etmemek şartıyla herkesin kendi efa..linde serbest olmasıdır. HukUk-ı Beşer

Beyannamesinde "Hürriyet: alıara zarar lras edemeyecek he; bir şeyi yapabilmektir." deniliyor. İslfuniyet ise: "Herkesin kendi efalinde hür olduğunu":! beyan etinekle . .

1 bu hakk-ı tabiiYi kabul etmiştir. Yine bir ayet-i keıiınede: !~Bizim ef'illiınizdcn siz, sizin efiilinizden bız.suiiLolwh--1--ınayız" buyurulınaktadır.3 !

Hürriyetin enva'-ı adidesi vardır. Burada balıse elve­rişli olaıu hürriyet-i fıkriyye ve ınezlıebiyye olduğundan bunu biraz izah etınek icab eder.

Hukiık·ı Beş<r Bey:ııuı:imesi'ııin lsl:imiyy.!t'iıı vaz' etmiş olduğu :ılıkiiııı ile mukayesesini gösteren ilmi bir esere ihtiyaç derk:irdır. ~leşruıiyeı'ıen c:wel böyle bir şeyi h:iıır:ı getinııck :ı'z:ını cin:iy:iıı:ın addedilirdi. Meşnııiyı:ı il:in edile! i oo iki sene olduğu halde nıütdıas· sıs ve al:ik:ıdar iilimler böyle bir ıeş.:bbfıste buluruııadılar. Halbuki Türk \"t lsloiııı gençlerinin bu gibi mukayeseli .:serlere şiddtıle ilııiy:ıçl:ırı vardır. Gençler hürriyet ' 'e ıııüsav:it gibi es:is:it w ıııeşriitiyyel ve hatta cumhuriyet gibi hükiınıeı şekillerinin mfuı· h:ısır:ın Garb'ın eser-i ihlir:i'ı olduğu 7.annıııd:ı bulunuyorl:ır.

Binaen:ıleyh, hukuk ve t:irilı-i siy:isiyc ıi.şina ve elsine-i Garbiyye ve Şarkıyye'ye v:ik.ıf :ilimleriıııi:tiıı bu ana kadar böyle bir eser vücuda gelinneleri ic:ib ederdi. O:irO'l·Filniııı Hukük Fakülıesi ilc D:iri"ı'l· Hikıııeıi'l-lsliiıııiyye'niıı bu hususta ibr:iz-ı hiııııııeı buyunnaları ıııa:irif-i Osııı:iniyye n:iıııııı:ı arzu ve teıııeıuıi olunur.

2 Kul kıillıin ya'melı1 'ala şöl..iletih. (lsr:i, 17/84)

3 Kullö-tıis'elıine 'amma ei:ramnö l'elci nes'elıi 'ammd ta'melıin. (Sebe, 34/25)

JOURNAL OF ISLAWC RESEARCH. VOL:. l4. NO: 1,1001

Huriifôttan Hakikare ve Zulmetren Nüra ınuharrir-i fazılı Şeınseddin Beyefendi'nin pek vakıfape bir sfuette icıfı ettikleri tedkikata nazaran İslfun'da hürriyet-i fikriyye ve ınezhebiyye Avrupa'ıun hiç bir zaman tatbikine muvaffak olamadığı bir derece-i aliyede cay-ı kabul bul­muştur. İslamiyet hiç bir zaman ve hiç bir surette din nan'una tahakküm edilmesine müsaade etınenuştir.

İslfuniyet; müslümanlar arasında hiç t>ir ferde diğerinin akldesine hakim olmak, imaru üzerinde nüfüz yüıütıuek salahiyelini venneıniştir.

Nasıfıniyet'te olduğu gibi İslfuniyet'te rulıbaruyet yok­tur. Hıristiyanlık'taki tahakküm-i dini vicdanıara nüfüz edecek derecedı;: bir kudret ve şüınill göstenniştir. Bir halde ki beşeriyyetin bir kütle-i azlınesi asırlarca bu tahakküm altında ezilmiş dunnuş ve papalann dünya yüzünde fennan-fenua ve la-yubti bir hükümdar olduğu­na iman edildiği devirde en acü bir papaz bile halkın hakiın-i vicdaıu kesilınişti. Din nanuna halkın hürriyetine tecavüz ve dinlerine nüfuz edebilmek salahiyeti bugün bile papazlardan ıanıanuyla nez' edileıneıniştir.

Yfıdı bile insanlan lerzedar eden Kurün-ı Vusta'nın engizisyon mahkemeleri tasalluru dini esas üzerine kurul­muş cinayet yuvalanndan başka bir şey değildi. Günah çıkamıak an'anesi ise Hıristiyanlık'taki tahakküm-i dininin bugüne kadar payidar olan ve el-an cay-ı tatb'ik bulan en şfıın izlerinden biridir.

Hıristiyanlık'ta tahakküm-i dini o kadar dehşet ve şid­detle tatbik edilmiştir ki. hiç bir kimse kendi hanesinde bile kalbini vicdan casuslanrun ıarassudatından emin göreıniyordu. İtiıfıf-ı zünuba memur olan papazlar şeytanı bile hayrete düşürecek lıud'alarla halkın esrar-ı kalbin'e­sine vukfıf pey da ediyorlardı. Dindarlığında şüphe edilen bir adanun aleide-i vicdaniyyesine nüffız edebilmek için zevcesini. çocuklarım, hizıuetkiirlanru iğfal etmek papa­zların mürncaat ettikleri alelade tedbirlerden idi.

Avrupa'yı tahakküm-i diniden ancak İslamiyet kurıar­nuştır. Çünkü İslamiyet tahakküm-i diniyi esasından hed­metıniştir. Müslümanlık hiç kimseye ne yerde, ne gökte hall ü rnbt-ı uınfır kudretini venueıniştir. Hazret-i İsa'ıun vekili olduğunu iddia eden pa pa lar, İsa'yı Allah kendileri­ni de la-yuhti ilan etmek kadar bali\.-peıvazlığa kalkışınış iken illem-i İslam'da ulen-ıarun böyle garip bir iddiaya cüreti şöyle dursun: bizzat Hazret-i Peygamber bile ken­disinin evamir-i ilahiyyeyi tebliğe memur bir insandan başka bir şey olmadığım ilıtar buyunnuşlardır. Papalann la-yuhtilik iddiasına karşı bi-haklan isyan eden Avrupa ınütefekkirleri Hz.Muhanuned'in; "Ben de insaruın.

Dininize ınüteallik bir şey enıredersem onu alıruz. Fakat reyimden bir şey enıredersem insan olduğum için reyiın

'SLAMİ ARAŞTIRMALAR DERG!Si. CİLT: 14. SA YI: 2. 2001

İSLAMİYETİN HUKÜK-I BEŞERE HİZMETLERİ

isabet ve hata edebilir"4 mefılindeki hadis-i şerifine ıttilii · hasıi ederlerse acaba ne fi.kirde bulunacaklardır?

Hz. Peygamber uınılr-ı dünyeviyyede diıı minuna tahakkümü kat'in•en men' etmiştir. "Umfır-ı dünyeviy­yenizi siz benden daim iyi bilirsiniz. Onları bildiğiniz ve tecrübeniz vechile yapıruz"5 meiilindeki hadis-i şerifin

ınücerred tahakküm-i diniyi men' etınek için iriid buyrul­ınuş olduğuna şüphe yoktur. Avrupa mütefekkirlerinin, papazJann dinlerine hücwnJarında yerden göğe kadar haklan vardır. Çünkü papazlar Avrupa'yı asırlarca dini işkence altında ezmişler, terakki kapılarııu sımsıkı kaparruşlardır. Fakat bu iki dini esas itibaoyla ınukayese edersek Hıristiyanlığa hücuın edenleri ne kadar haklı görürsek İslaıniyet ıuuanzlarıru da hakikatten o kadar uzaklaşnuş buluruz. Ui-yuhti papalar halkın vicdanlanru tecessüs etmek için engizisyon heyetleri, casusluk ceıniyeUeri teşkil ederken İslamiyet'in naşir-i a.Iisi:

"Ben insanların kalbine bir delik açmaya ve zaınirleri­ni anlamak için kannlanru yarınaya memur değiliın"6 gibi en necib bir esas ile neşr-i dine başlamıştı. Hıristiyanlık alelade birer insan olan papaların sözlerinde, fıkirlerinde, eınirlerinde. fiilierinde asla hata olmak ihtimali buJun­madığıru ta.Iiın ederken İslamiyet'in ınüessis-i i\.lisi "Ben de sizin gibi insanım. Zaruı-ı beşer hata da eder. isabet de eder. Lakin size ne vakit enır-i ila.Iı.i böyledir derseın ben hak üzerine elbette kizb-i ihtiyar etıneın"7 hadisiyle İslaın.iyetin lıer ınütefekkiri ınecbfır-i lıünnet eden bülend esaslanndan birini telkin buyuruyordu.

Bir müsliınin dinde ka'bı ne kadar iili olursa olsun, diğer müslümanlar üzerine tahakküm etmek hak ve salahiyeti yoktur. Dinen ali ınertebede bulunanJann vazifesi tarik-i ınüstakiınden inll.iraf edenleri irşat etınek­ten ibarettir. Yoksa halkın vicdaıuna tahakküm etmek salalıiyetini şeriat-ı İslaıniyye ll.içbir ferde bahşet­ıneıniştir.

İslaJn'da hürriyet-i fıkriyye, mezhebiyye ve tedrisiy­yeye verilen İslam ffitihleri tarnfından i'ta olunan diğer ahidnamelen bilhassa Osmanlılar ci\ıl.ibinden patriklere bahşedilmiş olan iıntiyazau burada zikreunek kifi\.yet eder. Dinlerden hangi din. kavimlerden hangi kavim vardır ki kendileri galip ve. fatih olduklan halde ecanibe, müslümanların hristiyanlarla yahudilere yaptıklan

ınuaınelede buJuıunuşlardır. İslfunJar öyle bir vakitte idi-

4 innemd ene beşenın i:ti emertıikıim bi-şe}''in min-dinil.ıim [ehıızıibi· hi ı:e i:ô emertıikıim bi-şeı•'in min-re'yi {e-innemti ene beşemn {h ndis­i şerit)

5 Entıim a'lemıi bi-emri dıinrô_~ıim (hadis-i şerif) G İnni /em-ıimer en-eskabe a/d-fultibi'n-nôsi ve lô-eşııkka butıinehı1m

(hadis-i şerif)

1 innemii ene beşenın misluklim. "inne':-:::anne }?thtı'ı1 ve )'Usibıi veltikin mô-kı1/tıi /ekıim ktila'l/tihıi [elen-elci b a/a'l/dh (hadis-i şerif)

317

·1

!ı ı j

,. /

)SMAN NURi ERGtN

ler ki. eğer İsliiın'ı seyf-i satvetle kalfe-i enfuua tfuniın :!tmek istemiş olsalardı. onlara nmlıalefet edecek ve karşılannda duracak kimse yok idi. İslamiyet Yehud ve Nasiirii'yı kiliselerL ınanastırlan eınval ü ır.dan üzerine temin eyleıniş, istedikleri gibi ibadet ve icrii-yı diyanette llür bıraknuşu. Bütün bu esasatı ihtiva eden meşhur ahid­orune-i Peygamberi şudur:

Ahidname-i Nebevi

Bu kitap Mulıanuned bin Abdullah'ın kalfe-i nasılraya verdiği ahidniiıne suretidir ki, Hak teala onu ralunetiyle beşaret edip azabıyla halkı korkutınaya göndenniştir ve Allahu Teilla om; halkının üzerinde olan emanetine emin eylemiştir. Ol Muhanuned bu kitabı cümle ehl-i millet-i Nasraniyye'ye ınünıesip olanlara alıd için verdi. Her kim ki ol abdi boza. Hak Teaiii'nın alıdini bozmuş olur ve dini istilızii etmiş olur. Ve Alliilm Teiila'run lanetine layık olur. Bu ahde ımıhalefet eden gerek sultan gerek gayri olsun bir riihib. ya bir seyyah bir dağda. yada bir derede. beya­banda, ya abadanlıkta. ya alçak yerlerde ya kavim içinde ımıkim bulunsa onlardan her gücü savdıın. Nefsiınle.

aviineınle ve eh.l-i millelim ile ve etba'ıınla. Zira onlar benim raiyyetiındir. Ehl-i zimmetiındir. Ben onlan sair ınualıidlere olan ıneunetleri ezasından ına'fuv eylediın. Haraç vennesinler. İJ[a gönülleri hoş olduğu mertebe versinler. Onlara cebr ü ikrah oluıunasırı Ve bir üsküf yfuıi reis-i Na sara üskufluğundan tağyir olurunasın ve bir papaz papazlığından tağyir olurunasın. Savma'a yapıp savına'asında ınu'tekif olanlar savına'alanndan çıkaol­masın ve seyahat üzre olanlar men' olurunasın ve keşişlik ve kiliselerinden nesne yıkılmasın~ ve kiliseler mallann­dan mal alırup müsliıninin ınescidleri bimisıııa sarfolun­_mcısl!l. _Her. kim ki bu mı muhalif iş işler _ise ~I.!.<~Jı'ııuıl~~l:: ni bozmuş olur. Ve kesbeuııeyip ibiideıle meşgul olan üskuflanna cizye ve gari\ıne ta lun il oluıunaya. Her kande ki olalar gerçek berr ü bahrda ve ınağrib ü meşrikte şimiii ü cenupta onlann zinunetin ben lufzederiın. Onlar benim ziımnetimde. ınisiikımdadır; emanımdadır. Ve dağlarda

8 Afedemı•et-i islcinnrre Tarihi'nin b~yanıııa göre ııılıliık-i Eıııı:viyyc'den Velid bin Abdulıııelik glınlın birinde Şam'da bir ç;uı sesi işiıen~k bunun ne olduğunu sonnuş v.: cevaben bir kilisenin çaııı olduğu kendisine ifad~ l!,dilıııekle hıııııeıı kiliseııiıı hcdnıini eınreyleıııişıir. Halk, hep kilisenin hedıııine koşııııı~, haııa kendisi bizzat iştirak etmiştir. Hıristiyanlar vııku'-ı hiili .Kostantıııiyye kays.:rine arzctıııişlcr.

.Kayser-i Riıııı V.:lid'e, "Du kilisenin bekasıııı senden evwl gelen lııılefa cu'iz gönnfışlerdi. Onlann bu nokta-i nazariarı ıııusib ise senin yaptığın hata. senin yaptığın ımısib is.: onların yaptığı hata olmak hizıııı gelir" ıneıilinde bir ıı:iıııe yazarak itirazcia buluııınuş ise de ınüracaaıı hiç bir liıideyi ıııünıic olıııanıışıır. .-\bdulıııdik'iıı Imihen nı•tzbııı olan bazı alıvali nazar-ı dikkate alınır­sa böyle bir hadisenin v11kuu istib'ıid olunamazsa da bugüne kadar Şam ik havalisinde yüzlerce kilise ik yüzbiıılerı::e gayri nıfıslinıin ıne,•cudiy<ti bu vak';uıın sahilı olsa hile: bir hadise-i nıfınl".:ride olduğunu gösterir dd<iildeııdir.

318

olup ibadetle ınünferit olanlann ziraat ettiklerinden haraç ve öşür alınmaz ınüşi\tara olumnazlar. YfuU birkaç pay olunup kimi kendilerine verilip kimi nuriye aluunaz. Zira onlann ziraatlan kendi boğazlan içindir. ticaret için değildir. Ve dahi lıarp için adam ihraç olumnak lazım olsa onlara bile teklif olumnaz. Ve cizye alımuak lazım gelse ne kadar emviil ü akılrat salıibi olur ise olsun yılda on iki dirhemden ziyade nesne aluunaz. Ve zalunet ü ıneşakkat teklif olumnaz. Ve mücadele olunsa nfk ile veeh-i alısen ile mücadele olunur. Ralunet ve şefkat kanadı altında luf­zolunurlar. Ve her ne kande olurlar ise ve her kande vanrlar ise ve ınüsliıninin taht-ı nikahında olan Nasriiniyye'ye cebr u ikrah olurunaz. Ve levazıın-ı dine riayet etmeye mani oluıunaz. Ve kiliselerinde vanp ibadet etmeden men' oluıınıaz. Her kim ki Allal1'ın bu ahdine muhalefet etmiş ola ve zıddıyla aınel euneye kas­deyleye. Hak Teaiii ve Resulünün ınisakına isyan etmiş olur. Ve kiliseleri ınereınınet olunınakla ınuavenel

ol unurlar. Onlardan kimse silah taşımaya icbar oluıunaz. Belki İslamlar onlan müdiifaaya ve sıyiinetle ınükelliftir­ler. Bu ahidname kıyi\mete dek biiki olup dünya ınünkazi olunca ınüebbed ola. mulıalefet olummya9. VeW asi ü esas olan bu alıid11:'1meden ınaada gerek Hazret-i Peygamber, gerek ez-cümle Aınr bin el-As, Sa'd bin Ebi Vakkas. Halid bin Velid, Ebu Ubeyde bin ei-Cerrah gibi Ashi\b-ı Kirnın taraflanndan Mısır, Irak, Filistin, Fars. Afrika hatta Endülüs kıtalannda ınütemekkin alıall-i gayri ınüsliıneye daha bazı ahidnameler verilmiş ise de bunlar rulı ve miina ilibanyla ahidname-i Nebevi'nin ayındır. Yalmz Hazreti Ömer'in Şam luristiyanlanna vemıiş

9 .1/edeni)')'el-i isldmi)·)'e Tcirihi . .:ilt 4. s;ıhik 174.

1 OAJederurret- i islcimirr~ Tcinhi'nin ifadı.:sin(! nazara"albu-"Uhid namderin mevcut ııfıshaları lı.:r ne k;ıdar lalzaıı bazı ilıtil:üiiıılııivi isı: de ııı:iıı:ı itihariyk a)1ll nıeald.: lıuluııımıkıadır. Riv;ıyeıe gör.: ;ılıid­n•iıne-i mezkiır ikiııci sene· i lıicriyyede Haı.reti Ali'nin hall-ı d~sıi ile yazılarak ~-lescid-i Nebi'ye v;ız' olunmuş ve oııdaıı bazı ııfıshalar istihr:ıc olunııp ıııeııı;ilik-i saireye ir~al edilmiştir. Bu nfıshalardruı biri Tiır-ı Sina M:ınaslır'ıııda ıııahfuz kaldığındau Mısır Fıitihi Sultan Seliın-i Ev,·cl ııı<:zkıır nüshayı cdb Ye ukııı:id:ııı ınürekk.:b bir meclise an ile Türkç(!'ye h:rcCııne ettirdikı.:ıı sonra Tfırkçe tercü­nıeııin bir nüshası ile asl-ı Anıbi'niıı bir siıretini ahidıı:iıııc:-i Nebevi'de v;irid olan lıukuk u iııııiyazütı ıııüeyyed başkaca fennanları ıııezkiır ıııaııasııra terk w i'tıi etmiştir. Sulımı Selim'in bu alıidıı:iıııeyi ne sı"ır.:lk celb ve tercüme eııirdiğiııe dair izahalı ve terdiıııenin suretini ınübeyyin fenmını Jı;ivi olarak 1\lekteb-i Mülkiyyı: nıezıınlarıııdaıı lviiiıran Boyacıy:ın Efendi tarafın­dmı "Ahidncime-i Miiböreke" ııüııııyla h:ı'de'l-Meşnıtiyyc ve risale neşredilınişıir. Tabii ahidıı:ıııı.:: ile fenuandaki ibareleri iyice ol.<ıyııp aıılayıuııanıış veyalıut yanlış tab' edilmiş olduğu için ris:ileye bir kıyıncı atfedileıııez. Bu ris:ilı:dcki femıan Feridun Bey :Hiinşetiı'ıııd.ıki t.:rdlıııeye benzeıııeıncktı:dir . . -\hidııünıe ten:üınesi zirinde asitabdan yinni bir z;ıtııı ismi şahit makanıında olarak ıikredilıııekıcdir. Boyacıyan Etendi. adfıleı-i isl;iıniyyeyi gayri nıüs­liın vataııdaşhırıııa :ııılaınıak maksadıyla bu risalcyi yazmıştır.

Ferıııaııııı aslının nerede olduğıımı göstenneııı.:si bir noks:ııı teşkil eder.

JOURNAL OF ISLAMIC RESEARCH, VOL: 14 .. NO: 2. ::woı

..

olduğu alıidnfune evvelkini az çbk değiştinniştir. Ve Hazret-i Ömer'in bu alıiclru'ime ile vaz' etmiş olduğu desatir bilalıere ilın-i ihtisiiba esas olmuŞtur. Hazret-i Ömer: "Vallalıi; Hak Teruii'run nüfüz-ı lıiikı1nıetle men' etttiği şey nüfUz-ı Kur'an ile men' ettiğinden ziyfıdedir" ı ı ;

fikrinde olduğundan zaıniin-ı lıilMetlerinde siyaseten görlilen lüzfun üzerine Hicaz kıtasındaki gayr-i ınüsliın­leri telıcir ve teb'id etmiş olduğu gibi kıta-i mezkfıre haricindeki gayri müslimler lıakkınd; da sali:fÜ'l-beyiin alıidnfuneile bazı alıkilm vaz' etmiştir.

İşte gerek aludname-i Nebevi'de gerek alıidnfune-i Ömer'de vaz' ve kabul edilmiş olan esasat bilalıare ıeşekkiil eden lıükiiınat-ı İslaıniyye'ce aynen kabul ve tat­bik edilmiş ve Hanedan-ı Al-i Osınan zamanında ise pratikhanelere imtiyaz verilmek süreliyle hürriyet-i vicdana İsliim'm ne derece riayetkar olduğu göste­rilmiştir. Patrikhane imtiyazatının faide ve ınazarratından balısetıuek balısimizden hariçıir. Birkaç satır aşağıda

Sullan Sellın'e isnad olunan bir teşebbüs lıakkında bu bahis biraz dalıa izah edilmiştir.

Fatih Sultan Meluned Rumeli'deki fütülmtıru tevsi' edip Sırbistan hududuna geldiği zaman iki ateş arasında kalnuş olan Suplar Macarlarla Türklerden birisini tercih etmek ınecburiyetinde bulundular. Sırplar Ortodoks, Macarlar Katalik idiler. Ve Rumtarla Latinler arasında münaferet olduğu gibi bunlar da birbirini sevmezlerdi . Macar kralı Janos Hunyadi Sırplan elde etmek istiyordu. Sırp kralı Jorje Brankoviç, kendisini Türklere ınukaveınete teşvik eden Macar kralı nezdine bir heyet i'zfunıyla: "Macar/ar Türklere galip gelirse Sırp/damı mezhepleri hakkmda ne gibi müsaadatta bulunacağım" sordumlUŞ. Janos Hunyadi: Sırbistan'ın her tarafında Katalik kiliseleri tesis ettİİeceği cevabını veinıiş. Aynı suali sonnak üzre diğer bir heyeti de Fatih Sultan Meluned nezdine göndenniş. Müşarü'n-ileyh ise: "Her cdmiin vanmda bir kilise inşa edilecek, buralarda herkes Hdlik'ına du d edebilecek." cevabım ' 'ennesj üzerine Sırplar mutavaat göstemıişlerdir12_

Fatih Sultan Meluned'in Sırbistan'da tatbik edeceğini vaadettiği "her caminin vanmda birer kilise inşdma müsaade" keyfiyeti İstanbul'da da tatbik olunınuştur.

Fener'de Abdisubaşı Mahallesi'ndeki cami-i şerifın

ittisalinde Rum Patrikhanesi ile Kilisesinin ınevcudiyeti: Devlet-i Osınaniyye'nin hürriyet-i ınezhebiyyeye riayeti­ıli göstennez nıi? Edimckapı Caddesi'nin nihayetinde ve

1 1 1".: ltllôfu mıi-re;e'a'/lôhu bi'.~-.nıltôni. eksera muumci-_re::e'a ht'l­/,."ur'ôni. (Hazret-i Ömer'in ~özü)

12 "A coı.! de dıacıu.: ıııosquee. s'.!l.!vera u ne .}gl ise. oiı !es ıiens pour­ronı adorer l.:ıır die u.". De la Jonquiere Histoire de I'Empire 011oman. p. 164

İSLAMİ ARAŞTIRMALAR DERGiSi, CİLT: 14, SA YI: 2. 2001

İSLAM:i:YETİN HUKÜK.-1 BEŞERE HİZMETLERİ

sol tarafta kilin Mihrimalı Sultan Canıi-i Şerifi'nin hemen . karşısında bir Rum kilisesirlin inşasına müsaade ennek hürriyet-i mezhebiyyenin maddi delillerinden değil

midir?

Gayri ınüslimlere bahsedilıniş olan hürriyeti gasbe­derek onlan cebren İslfun etmek isteyen padişalılar gebniş ise de padişalılan yine allkfun-ı şer'iyyeye islinaden bu fikirden vazgeçiren şeyhülislfunlar da bulunmuştur.

Cevdet Paşa'nın bir mühtediye yazııuş olduğu meşhur mektupta görülen atideki fıkra buna güzel bir misal teş­kil eder. Yavuz Sultan Selimher muradım icraya mukte­dir bir padişah-ı celilü'ş-şan olduğu halde nasariinın

Rumeli'de kesret-i nüfusunu der-p!ş mütalaa ederek bun­lan cebren müslüman eunek tasavvurunda bulunmuş ise de şeyhülislam bulunan Zenbilli Ali Efendi: "Miidem ki. onlar raiyyeıi kabtıl etmişler dinintizin ikti:u1sınca onlann can ve ırz ve ınallannı kendi can ve ırz ve ınalmuz gibi muhiifazaya borçluyuz. Bu yolda onlara cebretmek esas-ı dine dokunur" diye ruhsat vennediği ıneşhurdur. ı3

İslam.lann gayri ınüsliınler lıakkmdaki ali-ceniib ve ınüsaınahasına mukabil, gayri ınüsliın hükümetlerin

·Kunin-ı salife'de bilhassa Endülüs'te ve a'sar-ı ahirede lı.:iliıniyyet-i Osınaniyye'den çıkan memleketlerde kalan alıali-i İslfuniyyeye reva gördükleri muamele trunanuyla hürriyet-i vicdiiniyyeyi ınulıil olduğu için burada medar-ı ınukayese bile olamaz.

13 N:iıııık Kemal B~y bu \·ak'ayı şu sürelle hik:ivc: .:tnıektedir. ·· ... diğer tamilan ise hıristiyan l arın bazı ahvnlinden şüphden.:rek ve İsp:uıyollann Endülüs'deki islamiara nıku bulan la'addiyfıt-ı ıııeliı­nanelerinden dolayı da pek ziyade dıiğd:ir o larak hem memleketin asayişini temin elmek, hem de Garp'taki dindıL~ların h:ılif olsun bir iııtiknııılarıııı almak için edy•in-ı saire ashııb.ın ın kıi!Tesini isianı etmek ıasavvunıııa düşerek buna çare olmak fııer.: kilisderin canıiye tahvil olunması vc: papazların lardıyla çocukların İslam ınekıep­leıiııdc: ı.:r\ıiye edilmesini fennan eyledi. Vükel:i ise bu sıireı vücuda geldiği halde Jıaracııı ııoksanıııdaıı hıisıl olacak nıuzıiyak:ıyı

dll<;:üııdükleıi ciheıle ber-nıu'tad tedbir-i padişıilıiyi akim bıraktınııak için \"erdikleri taliınıit-ı haliyye üzerine Rum Patriki Div<iıı-ı Hümıiyiın'a gelerek Fatih'in alıdini yfıd ve her ne kadar dindeki !br­man ııuıhteıik olınuş is.: de iddia elli ği ın isaadatın i't:i olıınıııadığıııa üç yeniçeliyi işluid etmekle Sultan Selim iddnyı haklı buldukımı b:L~ka tedbiıinin tedricen li ile ihracnn daha ıııünasip gördfığfıııdeıı o d.:l":~lık nıukaddiıııe sürelinde yalnız bir takını kilisderin camiye tahviiiyle iktifa edildi . (Evrak-ı Perişan, Sultan S.:linı). Evrak-ı Perişan'ın bu iıiıucsi muhtac-ı ıedkikdir. Mıinıl"tarihkriıııiz czciiıııle Netôricti'/- Vukıi'cit p:ıtıikltüıı.: iııııiyaz:itı hakkında böyle bir vak'adaıı bahsediyor ise d.: Rııııidi'd~ .:ks.:riyeti teşkil .:d~ıı aıı,isır-ı

lıırisıiyaııiyyeııiıı cebreıı ıııüslüıııaıı edilııı.:sin.: dnir bir kaydı ihtiva .:tıııeıııektedir. Bimieıınleyh Nıiıııık K~nıal Bey her iki \"ak'ayı

y.:kdiğerine ıııez~eııııiş olsa g.:rek. Sıı ltıuı Selim'in azın fı şiddeti

ııazar-ı dikkate alınır ve. :ızıııine hai l olıııak isteyen nit.:er.ıyı ne sıi­r.:ı Uc: inılıa elliği tecııımfıl ~dilir.;e ,·ak"aııııı bu tart.da .:er.ıyaıı etmeyip ancak eııısali diğc:r ,·akalar gibi padişah ve şeylıülishiııı arıısında c.:reyaıı eııııiş olduğuoa bihi-t.:reddfıt lıükıııolııııabilir. Bıı t:ıkıirde Cevdet Paşa'nın ifadesi daha ıııuteber olmak lazını gelir.

319

,.

>SMAN NURl ERGİN

2) lslamiyyet'te Müsavat ve Adalet İnsanlar: akıl. fikir. ıneziyet ve iktidar itibanyla

.ıüsiivi yaraulmaınışlardır.

Binaenaleyh ınüsiln1L ancak insaniann ayru hukükıı nalik olmalan ve nazar-ı kani'ında hepsinin bir ddedilınesi ile temin edilebilir.

Kur'an-ı aziınü'ş-şiinda: "Biz insanların birbirlerine am olma/amu temin için bazılan baztlarmdan derece ·ihetivle vüksellik"l-1 ve "AI/a/ıu Teii!ti nzıkça bazmızı •azmıza ta{zil elli. Fakat kendi kölesine rmk vermekle a{zi/ olunanlarm bizzat o kölelerden hiç bir farklan yok­ur. Hepsi de milsavidir"l5 buyurulınaktadır.

İslamiyet her türlü imtiyazat-ı dünyeviyyeyi ve ıeyne'l-efrad hukükça tefazuiü sahasından ebediyen tard le uhuvvet , ·e ınüsavatı esas ittihaz etmiştir. "Hiç bir kim­:enin diğer kimse i/zerine (as/ ü mezi~;eti vokwr. Te(iizul mlnız din veva amel-i salih i/edir"16 ve "Biliniz ki; hiç bir ~rabi'nin Acemi, hiç bir Acemi'nin de Arabi üzerine, rezii/ik hiç bir sivah renklinin sivah olmayana, hiç siyah )/mm:amn da sivah olan üzerine (azi ii rllçham voktur. \,/eğer ki; taJ..,,ii ile ola, en keriminiz nezd-i ilahide en nauaki olanmızdır"l1 buyunnaktadır. Binaenaleyh na­!ar-ı şeriatte herkes ınüsavidir. Viikı'a İslamiyet'te de }nur ve memur, tabi ve ınetbü, ınuti' ve muta' varsa da ılü'l-eınre itaat Allah ve Resiiiüne itaat demektir.

Alide llikaye edilecek vak'alar tarih-i İslaın'a şan \•eren salıilifdendir:

Adalet ve müsavatın ııullet-i İsliiııuyyede ne ınertebe şayan-ı itina olduğuna Hazret-i Ali'nin Kadı Şüreyh huzu­runda bir yahudi ile murafaası delil-i kafidir. Şöyle ki: Kadı-Şüreylı İkinci Halife Hazret-i Ömer tarafındamnan­sub bir kadıdır. Pek çok muarnmer olmuş. Ve pek çok seneler adalet etmiştir. Hazret-i Ali ise damad-ı

Nebevi'dir. Ve millet-i İslaııuyyede en büyük tarudığııruz Hulefii-yı Erba'a'run dördüncüsüdür. Hazret-i Ömer'in eyyaın-ı hilafetinde dahi müsteşar-ı hassı idi.

Bir Yalıudi ile beynlerinde tahaddüs eden bir miğfer davası üzerine Kadi Şüreyh huzuruna vardılar. Mürfı.faa oldular. Yalmdi ınünkir olmakla Hazret-! Ali isbat-ı müd­dea için kendi oğlu ve Hazret-i Peygamber'in lıafidi olan

14 Ve ra{e'na ba'dahıim {evka ba'din derecdlin 11-)•ellehi::.e ba'dııhılm ba'dan sııhri)')'en. (Zuhnıf. 43/32)

15 Vallôhıı {addale ba'dakı1m 'a/ô-ba'din {i'r-nzkı {ema'lleııiıe f;ıddalıi bi-rôddı rız.kıhıım 'alö-ıııö meleket ep11önıihıim {ehıim {ihi seı,ô'ıin. (N:ılıl, ı6nl)

16 Le)'se li-ehadin a/ö-ehadin {a::.lıin illö bi'ddin ev omelin sôlih, (hadis)

l 7 Elö /ô-{ade li-Arabi)IJ'in alô-Acemi)')'in ve/ci li-ilcemi)'}'in alti-. Arabi)''in ve/d li-esvedin cılci-ahmerin ve/ci li-ahmer/n ald esvedin il/ô bi't-takı:ô: İnne ekremekıilli inda'llöhi etkdkıim. (hadis)

320

Hazret-i Hasan ile azatlı kölesi bulunan Kanber'i mallke­ıneye gönderdi.

Kadı Şüreyh. Hazret-i Hasan'ın şehadetini tutmadı. Başka şıllud istedi. Kimse şüphe eyleınez ki Hazret-i Ali bir haksız davaya kıyaın etmez. Rafid-i Hazret-i Peygamber velev pederi için olsun bilmediği şeyi söyle­mek için ınalıkeıneye gitıuez. Lakin babanın lehine oğlu­nun şelıiideti şer'an kabul olunaınaz. Huzür-ı şer'de ise bir z<itın istisnası kabil olmadığından hafid-i Nebevi'nin şelıadeti reddolundu. Bu cihetle pederi davasım kazana­ınadı.

Huleffi-yı Abbiisiyye'den meşhur Hıirünü'r-Reşld dahi kendi tarafından ınansub Bağdad Kadısı Ebü Yüsuflnızu­ru~da bir Yahudi ile mürfı.faa oldu. Şöyle ki:

Hiirünü'r-Reşid, Ebü Yüsuf ile yanyana otururken Yahudi içeri girdi. Hasıneynden biri otururken diğerini ayak üstü tutmak caiz olmadığından Ebü Yusuf kaide-i adi ve ınüsavata rifiyeten kendisi kalkıp yerine Yahudi'yi ik'ad ile karşıtarına geçti. Ve adfılet üzere icrii-yı

ınuhiikeıne ederek Harünü'r-Reşid'in aleyhine lıükınetti .

Fakat kalbi Hiirün tarafına meyletıniş olduğundan bu key- .. fıyet kendisine dağ-ı deri'ın olmuş ve sağ oldukça vicdanında bir ukde kalnnş ve hatta vefat ederken; 'Tii Rab! Bilirsin ki müddet-i ömrümde hasme.vn bevninde her vechile müsiivdt ve aclfrlete riôvet ettim. Fakat Hiirilnü'r­Reşid ile rahudi'nin mürii(aasmda her ne kadar Hôrıin'un aleyhine hıikmettimse de hin-i muhiikemede kalhim onun tarafına mevletmiş idi" diye ağiadığl kü­tüb-i fıkhiyyede ınestürdurıs .

İslamlar beyninde ınüsavaun teessüs ve mer'iyyeti zir-i lıakimiyyet-i İslfuniyyeye daltil olan ahiili üzerinde büyük bir lıüsn-i tesir yapıyordu. Gassan em'iri olan Cebele bin ei-Eylıem hakkında icra olunan muamele o zamanlarda müsavaıa ne derecelerde riayet edildiğini gösterir.

Emir-i Cebele Hz.Ömer zamarnnda şeref-i İslam ile ınüşerref olarak başında ahciir-ı kıyınetdar ile ınurassa' bir taç bulunduğu halde ınutantan bir alay ile Medine'ye gelmiş ve Hazret-i Ömer ınüıuii-ileyhin İslanuyetiyle mesrür olmuştu. Fakat eırurin bu ıuevkii. bu hfıli Hazret-i Ömer'i onun hakkında iitide beyan olunan alıkam-ı şer'iyyeyi tatbikten alıkomadı. Şöyle ki:

Cebele, Kabe-i Muazzaına'yı tavaf ederken "Beni Fezare kabilesinden bir adam kendisinin eteğine bastı. Cebele, eliyle o adanun bumuna vurarak bumunu kırdı. Bunun üzerine Fezari, Hazret-i Öıner'e gidip şikayet eyle­di. Hazret-i Ömer Cebele'yi nezdine çağırdı, keyfiyeti

18 ı\-lıintehabdt-ı Terôc/111-i Meşôhir. Cevdet Paşn'ııııı Almanyalı bir ıııOhıediye ıııekıııbuııdnıı. salıife 32-34

JOURNAL OF ISLAMIC RESEARCH, VOL: 14, NO: 2, 2001

sordu. Cebele:"Ey Eınirü'l-Mü'ınirun! b adam eteğiıne bastı. Kii'be'nin lıünneti olınasa idi, kılıçla başını iki gözü ortas.ından yaracaktıın" cevabını verince Hazret-i Ömer: "Yaptığın şey itirafınla sabit oldu. Şimdi o adaını ırzii

etınekliğin lazım gelir. Yoksa ona yaptığın gibi onun da sana ayıu fiili icrii etmesi, yapi bumunu kınnası için emir veririm" dedi. Cebele: "Ey Eın1rü'l-Mü'minin! Ben emiriın, o ise avaın-ı niistandır. Bu nasıl olur?" dediğinde dalıi Hazret-i Ömer: "İslıinıiyet ikinizi ınüsıivi tutar. Bir müslim diğerinden takvii ve ıikıbetten başka hiç bir şey ile mümtaz olamaz" ce,·abında bulundu. Bunun üzerine Cebele. Ömer'in hükmünden kurtuluş olıiıadığııu ania­yarak İstanbul'a firar eyledi. Bir daha bilad-ı Anıb'a ayak basınadı19.

Aınr binel-As'ın oğlu tarafından darbolunan Kıpti'nin vak'ası dahi bu kabilden idi. Madrub Hazret-i Öıner'e giderek şikayet etti. Hazret-i Ömer. Aınr'ı ve oğlunu Mısır'dan nezdine çağırdı. Müşfuü'n-iley lıimiL huzur-ı

Öıner'e girdiklerinde Hazret-i Ömer Kipti'ye bir değnek vererek Aınr'ın oğluna vunnasını eınretti. Kıpô. Aım'ın oğluna vurdu. Hazret-i Halife, Aınr'a da vurulmasına enıir vennek istediyse de Aınr: "Onu vuran yalıuz oğlum idi" diyerek kendini kurtardı. Hazret-i Ömer, Aınr bin el-As•a tevbih makfuuında: "Ey Aınr! Halk analanndan hür olarak doğduklan halde siz ne hak ile oıılan köle ittilııiz ediyorsunuz" dedi.

İslamiyet'te ınüsavatı mulıil gibi gorunen ve daha sonra doğrusu gösterilmek istenen bir cilıet varsa o da esıiretin, yaııi köle ve ciiriye ittihiizı usUlünün ınevcudiye­tidir. İslamiyet kendisinden evvel gelen nıilletler ve din­ler tarafından kabul ve tatbik edilnıiş olan esiiret key­fiyetiıli ne suretle ta'dil etnıiş olduğıınu buradan izah mevzumuzdan lıariçtir. Bu mesele hakkında müteaddit ve ınüstakil kitaplar yazılmıştır. Er-Rikk fi'I-İslôm'ın mütiilaasını tavsiye ile iktifa edelim.

Maalıiizii şu kadar denilebilir ve ıitiye dereolunan vak'a ile de is bat olunur ki. bugün İngilizlerin kendileriyle akvam-ı saire ve hususiyle Hintliler ve Afrikalılar arasın­da ve Amerikaltiann da kendileriyle yerli alıiili arasında lıili\ gözettikleri farkı İsli\nıiyet bin üç yüz küsür sene evvel ortadan kaldımuştır. Atide lıiki\ye edilen tarihi

19 ,\Jedeni)'ret-i İsldmin·e Tarihi, .::ilt I, s. 50. Kısas-ı Enbiya ile Bağdadi Fehıııi Bey'in Tdrlh-i Edebiyydr-ı Arabi}'re'siııde bu vak'a bir:ız daha farkla zikredilıııektedir. 1vlezkür tarihte (s. 1 1-12) fazla olarak deııilınektedir ki: "Cebele h in-i fır<irııı­d:ı tenasstır etmekle beraber bilahare izhar-ı nedamet etmiş ve şu ıne:ild.:ki beyilieri söylemiştir: Bir tokatın şen:iatıııdaıı eşnif tenassur elli. Halbuki sabretıııiş olsay­dım bunun hiç bir ziy:iııı bana dokuııınayacaktı. Gurur ve inadıma ıııağlııp oldum. Ve biıı:ieııakyh sağlanı bir gözO sakat bir göz ile değiştirdim. Keşke validem beni doğunnasaydı. Keşke Ömer'in sözOnO kabul edeyidim."

İSLA:tvll ARAŞTIRMALAR DERGiSi, CİLT: 14, SA YI: 2, 2001

İSLAMiYETİN HUKÔK-I BEŞERE H:İZMETLERİ

vak'alar salıifelerce yazı yazmaktan müstağni kılacak . derecede beliğdir:

Ebfı Ubeyde radıyallahu anlı bütün askeriyle Kudüs-i Şerif'i bi'l-ınul~t1sarn, şehri ve alıiliiyi taht-ı tazyika alınası üzerine şehr-i mezkfu patriki "So{i·onivus" teslime razı olmuş fakat Hazret-i Ömer ile şurut-ı teslim hakkında bi'n-nefs icrii-yı mulıiibere etmeyi talep etınişti. Hazret-i halife, taleb-i viikı'ı kabul ederek ınaiyetinde yalnız bir köle olduğıı halde Kudüs-i Şerif'e gelmiştir. Ancak bin­ınekiçin bir develeri olduğıından, Hazret-i Faruk ile köle­si ıni.illt1vebeten o tek deveye binerlerdi. Şehre takarrub ettikleri sırada nevbet-i ruküb kölenin olduğundan köle deveye. Halife arkasında yaya olduğu halde Ebu Ubeyde ordugi\luruı ınuvasalat ey I ediler. Ebu U bey de. "Bevı-i

Makdis" ahalisininin bu süretle gelmiş olaiı Halife'yi is­tilıfüf etmelerinden korkarak: "Ya Halife! Sana liiwk olmavan bir haide bulunuvorsun. Halbuki ımııim gözleri sana dikilmiştir" mealinde bir ınüliilıazada bulunması üzerine Hazret-i Halife: "Bunu senden evvel kimse deme­di. Bu sözlerin İsianılar için ci\lib-i Ii\nettir. Biz nasın hakir ve ezelli ve ekaili idik. Cenab-ı Hak. bizi şeref-i İslfuniyyet'le müşerref etti. İslamiyet'ten başka bir şey ile taleb-i izz ü şeref eder iseK Halik-i Teaiii bizi zelil eder" ineal-i ulviyyet-iştimi\liyle ınuki\belede bulundular.

İbn Esir'in rivayetine göre böyle bir vak'a Hicret'in on sekizinci senesinde de viiki' olmuştur. Şöyle ki: Ivliras taksimini öğretmek üzere Hazret-i Ömer'in Şam'a gitmesi lazım gelnıiş. MÜşi\rü'n-ileylı, Medine-i Münevvere'den milliirakat edince kendisini Hazret-i Ali istihlaf etmiş ve ınalıaEI-i ınurur tayin ettiği Eyle'ye viisıl olunca haınudu üzerinde içi dışına çevrilıııiş kürk bulwıan devesine binip evvelce bindiği hayvanı kölesine venniştir. Halk istikba­line geldiği zaman kendisine: "Entirü'l-Mü'ıninin

nerededir?" diye sonuuşlar. Kendileri ise nefsine işaret olarak; "Önünüzdeki" deıniştir2o.

İslanıiyet'te ıneziyet ve liyakat salıibi kölelerin dere­cesine bakınız ki, Hazret-i Peygamber'in kölesi. Çelıiir-

20 Nanıık Kemal Bey, "ı\Jekdrim-i .4./ı/dk-t is!timi)~'e" ıııakıilesinde bu h:idiseyi şu süreıle naklcder: "Kııd!is'üıı fethine azınettiği zaman bir devesi, bir de kölesi vardı. Yolda giderken deveye bir saat kendi biner. bir saat de adakten kölesini bindirirdi. Mev'ıde varılıp da mıızall'eriyet alayıyla kaleye girilnıek lıizıııı geldiği sırada nevbel-i nıkiıb köleye tesadOf ettiğin­den hazreti Emirfı'l-JodO'ıııinln mülk-i nıefliılııına devesinin nıehıirını çekerek ve kölesinin rik:ibıııda yOriıyerek duhı'ıl eyledi." (İbret Ga:::eıesi, 25 Teşrin-i S:iııi 128811873, mınıara 66) Kııdfıs'fın fethi sırasında şöyle bir vak'a daha hudı'ıs etmiştir: "Kııdüs'On a'yan ve eşr:ili Halife hazretleri bizzat gelip de ahd fı

eıııan verirse o vakit beldeyi teslim edecekleri .::evabıııı verdik­lerinden keyfiyel lvledine.-j 1-.·lfınevvere'ye ım!:olıındıı.

Eıııirıı'l-1\'lü'ıııinin Oıııer rad1yallıih0 anh Iııızretleri Kudüs'e gidecek oldııkda Ali bin Ebi T:ilib radıyallruıü anlı ei-Gıilib Jıazretleri, "Bi:aat gitmenize ne hacet, işi üıııer:idaıı birine havak bııyıırunıız" demekle Hazreti Ömer de: "Ben Abbas'uı vdiitından evYel cilıada

321

SMAN NURl ERG!N

fır-ı Güzin ve Aşere-i Mübeşşere ile diğer birçok ecille-i ;lıiiba tercihan ordu kumandanı tiiyin ediliyor ve Haz­:t-i Ebu Bekir ile Hazret-i Ömer gibi esasen ali-kadr ü ıenzilel olmakla beraber bilahare ictiımi-ı üımnetle

ıesned-i lıilıüet ve hükümete geçmiş olan eiiziın-i rica! u kölenin ınaiyetine verilerek hatta köle at üzerinde lduğu halde bu zevii t-ı aliyyeyi rikiibında yürütecek adar kendisine bir mevki'-i ilıtiraın gösteriliyor. Acaba dyiin-ı sairede buna benzer bir misal var nudır? Vak'a :>yle cereyan euıliştir:

Üsiiıne bin Zeyd Nebiyy-i Elcreın (s.a.v.) hazretlerinin :ıkiki (kölesi) idi. Hazret-i Resül onu küçük iken kucağı­.a alıp İmam Ali'nin oğlu Hazret-i Hasan ile beraber diz­~rine oturtturur. her ikisini de öper okşar ve lı.ıldanııda ıayır duada bulunurdu. Üsiime büyüyünce Hazret-i •eygaınber kendisini dirayetli. ınüstaid bir mert görerek ;ilistin'i feshetmek üzere Hicret'in onbirinci senesinde 'ziim ettiği orduya 1-.."Uınandan nasb buyunnuştu. Mezkiir ırdu içinde Hazret-i Peygamber'in irtilıalinden sorını

nakfun-ı hilMetıe bulunan Hazret-i Ebii Bekir ve Ömer İsiiıne'nin kumandası altında bulurunakta idiler. Fakat }silme bazı esbiibdan ve ez-cümle efendisinin hasta ılımısından dolayı Medine-i Münevvere'ye avdete necbur olmuştu. Medine'ye viisıl olduğu zaman Hazret-i )eygaınber hasta idi. Söz söyleyeıniyordu. Hastalığı

nüşted olduğu halde H<ızret-i Nebi ellerini senll-i seınıiya ızatarak hakkında hayır duiida bulunduğuna aliiınet

>lmak üzere Üsiiıne'nin üzerine son nefese kadar kaldınp <oyınaya başladı.

Nebiyy-i Ekrem'in haber-i irtihiili her tarafa yayılır l'ayılınaz Araplar isyana kalkışarak din-i Muhanuuedi'yi lerkettiler. Hazret-i Ebu Bekir bı.i hali görünce ıevessü'üne meydan venneınek üzere derlıal önünün alın­ması en evvel icriisı vacib olan umfırdan add ile Hazret-i Resiil-i Ekrem'in vasiyeti ınfıcebince hareket ve

giıııı~k istı!riııt. Zim onun vı:f:iıuıdan sonra siz.: şer ipinin katlan çôzülür" d~ıııiş \'e li'l-viiki' Hazreti Osman'ın hilıil'eıind.: l-lazr~ıi

Abbas'ın n~fiiıınd:ııı sonra liırlfı fenalıklar zuhıır.ı başlaınıştır. H:ızrı!li Öını:r 1\kdin~-i 1\IOno:\'\'ı!ro:'d.: yı:rin~ Hazreıi Ali'yi kaim-i ımıkanı bır.ıkıp k.:ndisi K.udils·i Şı!ril'ı: nziın.:ı buyurdu ve üınu:i-yı Şam'ın yerlerin.: lıir.:r Imiın-i nıakaın hır:ıkıp kı:ndisiylı: görfışınl!k Ozerı: C:ibiyı: kııryı:sin~ gelıııdı:ri için kı:nılilı:rinı: bir gün ıııyin ı:duı:k ın~kıuplar gönderdi. O gün lımeni-yı Ş:ıın C:ilıiyı:'ye gdip kı:nılisiyk görfL~IOler. lblid:i mühikaı ı:ylcy~n "Eblı L'b.:ydı:" ik "\'ezid bin Ebi Soty:ın" ba'dehiı "Hiilid" idi ki Hıızrı:ıi Ömı!r yanıalı gömlek ik bir kısr:ığa r:ikibı:n C:ibiye'ye gı:lirkı!n on lan a'hi atlara hinip giızd nıbal:ır giymiş olduk· Inn haldı! il.:ri ,·anp islikb:il ı:uikr. Hıızrı::l-i Öını:r onları bôylı! ıııükbbı:s göroncı! hiddeılı:ndi. H:ıyvanıııdnn indi. yerden ı aşlar alıp taşa lııllıı ,.e "Siz ne çabuk fikir ve rc:yinizden dönınft~sünilz. Bu kılılda beni isıikb:il.: mi çıktııırz'!" diw lı!kdir ı:ııi. Oolar dahi "\':i Eınirii'I-Miı'ıninin ! Bu J,;uru bir nOın:iyişıeıı ibıireııir. Oz.:rleriıııizdı:: nncnk sil:ıhl:ınnıız \'ardır" diye i'ıizıir c:ylı::dilı:r. Onun üzerine "pek iyi" diy.: hayvnnuıa bindi w "C:ibiye"ye vardı. (Kısas-ı Enlıi)'ti. cüz 5. s . 532).

,..,.., ~--

Üsfune'nin kumandanlıkta ibkasıru tensib euııiş ve isyan eden ınürtedlerin üzerine hareketi emreyleıniştir. Fakat Ensiir-ı Kirilm kendilerine Üsiime'den daha kıdemli biriııin tayinini talep eylediler. Hazret-i Ömer bunu Ebü Bekir'e söyleyince Hazret-i Ebii Bekir sakalıru avucu arasına alıp: "Ey İbn-i Hauab! Resülullah'ın tayin ettiği bir adanun aziini mi benden istiyorsun?" cevab-ı

şeclidinde bulundular. Bundan sonra Hazret-i Ebii Bekir oradan çıkarak ordugiihıı gitmiş ve askeri gözden geçirdikten sonra kendisi yaya. Üsiime de esb-süviir olduklan halde asakiri teşyi etmiştir. Bu hali göre Üsiime Hazret-i Halifeye hitaben: "Ya halife binmeyecek iseniz riikib kalayım yoksa ineyiın?" sualinde bulurunuş ve Hazret-i Halife cevap olarak: "Ne sen inersin. ne ben binerim. Allah'ın eelb-i nziisı için ayaklan m bir saat toza ma'rfız olursa çok mu? .. " ınukabelesinde bulun­ınuşlardırl1. Hazret-i Ebu Bekir teşyiden avdet edeceği sırada Üsan1e'ye hitaben: "Eğer ınüniisip görürsen Ali'yi bana nıu'in bırak" demiş ve Üsaıne dahi halifenin emrini tervic etmiştir.

Aınr bin el-As Mısır'ı feüıe gelince K.ıptilerin se- " riimedi ve Rtun'un Mısır-ı Vusta üzerine valisi olan "Hukavkıs"la sulh için icrii-yı ınuhiibere etmek üzere "U/}(ic/e bin es-Sami ı" namında bir zencinin riyiiseti altıİl-da bir heyet göndennişıi.

Hey'et "ı\/ukavkıs"ın nezdine vannca Ubade önde olduğu halde dahil olur. ",\/ukm,kıs" Ubade'nin karalığı­na. çenesinin büyüklüğüne bakarak diiçar-ı ltiriis olduğundan: "Bu kara adaını benden uzak edin. Başkasııu getirin. benimle konuşsun." dedi. Heyet ise: "Bu adam içimizde en ziyade rey. ıniirifet saltibidir. Kendisi bizim efendiınizdü. Bizden iyidir. Üzerimize takaddi.im edendir. Hepimiz onun sözüyle. reyiyle anıil oluruz. Hazret-i Emir kendisiıli intilıiib ederek doğrudan doğruya ona eıılirler verdi. Onun reyinden dışan çıkinaınanuzı da bize eınreyledi. " dediler. "ı\fukavkıs" buna cev:iben: "Bu kara admmn sizden ileri olmasına nasıl riizı oldunuz? Hakikat! Sizden sonra olmalıdır." dedi. Berikiler de: "Hayır. gördüğün gibi kara olmakla beraber bu zat nıe,·kien_ müsiibakaten. re'yen. ilınen bizden ileridedir. Kara olduğunu biliriz." diye cevap ,·erıneleriyle

Mukadus Ubade'ııin sözünü dinlemeye itaat eyledi.

Ebu Ubeyde bin el-Cemih Şam'da cüyıiş-i islanıiyye Uıniim Kumandanlığı'na tiiyin olunduğu sırada Haleb'i fetlıeıınek üzere Kureyş'in güzlde ricalinden seçip gön­derdiği yüz kişiye bir zenciyi reis tayin etnlişli .

21 Er-Rıkk {i'l-islöm ıı:rceıııesiııd~ki ibıirı:; "Y:i halife. binı:cı:k olur­sanız r.ikip knlayıııı. Yoksa iııeyiııı." slırdindı! ınuharr~r is~ de .-\r:ıpçnsıııııı: 'Tti hali{ete Resıili/löh le-ıerkebenne .ıv le-erce/ıinnıl'

olıııasıım ıınznrnn doğrusunun ııı.ııiııife ynzdığıııı tarzda olacağı ıabi­idir.

JOURNAL OF ISLA1v1IC RESEARCH. VOL: 14. NO: 2. 2001

3)İsHimiyet'te-Hakk-ı Tasariufun Taarruzdan Masiiniyeti

Hukiik-t Beşer Bevannômesf'nde hakk-ı tasarrufun da ınevzubahs edildiği .görülmüştü. İslamiyet kadar hakk-ı tasanufa riayet etmiş hiç bir din. hiç bir kanun gösterile­mez., Bu babdaki alıkam-ı İslfuniyyeyi burada izalıa gi­rişınek ınevzü'un haricine çıkmaktır. Bu balısi de tarilü ınisallerle teyid etmekle iktiffı edeceğin\.

Hakk-ı tasanufu ihHil edenler bi'Habii satYet ve kuvvetleri itibanyla hükümdarlarla büyük meınurlardır.

Efriid-ı alıiiliden birisi diğerinin hukUkuna tecavüz ederse onu hükümet ve kanun men' ederse de fakat cebabireyi men' u zecr edecek kuvvet ancak şeriat ve kanunun adalet ve şiddeti olabilir.

Hakk-ı tasarrufu ihlal için de en ziyade ibiidetgah ,.e saire gibi menfaal-i uınumiyyenin meYcüdiyeti misilli zatüren meşru sebeplere istinad edileceği de tabüdir. Aleın-i İslam'da da bu gibi hadiseler vaki olmanuş değil. Olmuştur fakat bu gibi tedivüzler İslamiyet'in ,·az' euııiş olduğu metin ve Mil esasatla daima men' edilmiştir. Bu balısin tenviri için üç muhtelif hükümete ve üç türlü işe dair olmak üzere tariitin kayd ü zabt ettiği şu vak'alan zikredebiliriın:

Hazret-i Ömer'in zaman-ı hilafetinde Şrun valisi bir ınescidin tevsiine lüzuın görür. Etrafındaki bina ve a~ıılan değer bahiisıyla istiın.lill< ile ınescid-i ınezküra

ila,·e eder. Bu ıneyanda yalnız bir Yahudi ne değer balıiisıyla ne de ziyadesiyle lllinesinin mescidc k-atılması­na riizı olmadığı halde parası kendisine kabul etlirilerek hane caın.ie ila,·e edilir ve cami de tevsi' edilmiş olur. Bi't­ıabii şu halden memnun olınayıın Yahudi Medine-i Münevvere'ye gider. Halife-i Müsliınin olan Hazret-i Ömer'in huzuruna girer. vfılinin yaptığı muameleden şikayet eder. Fakat Hazret-i Halifede alayiş (arciyiş)-i

dünyaya müteallik ihtişaın ,·e saltanat gönnediği için infaz-ı hükın edeıneyeceğinden havf ile geldiğine de n<idim olur. Hazret-i Ömer valiye hitaben bir beyaz de,·e keıniğine: "Valliih.i ene le-a'delü ın.in-Eııüşirvan: Allah'a yeııtin ederim ki. ben NUşirvfu1'dan daha ziyade adiliın" ibaresini yazıp ba'de'l-iınza Yahudi'ye verir.

Yahudi mektubu Şam valisine götürür. Vali ınektuba bakar bakmaz hemen Yahudi'den özür dilemeye ve çek­tiği zalunetin kusunmu affeltinnek istirhaııunda bulun­ınaya başlar: "Hata etntişim. Beni affediniz" diye yal­vanr. Bu ınufuneleden mütehayyir olan Yahudi bu kadar debdebe ve diirnt salıibi bulunan Şam valisinin "Ömer'' gibi eski lurka, yaınalı elbise giyntiş bir halifeden kork­ınasının sebebini ınülalıaza ederek balır-i tefekküre dalar. "Elbette bunun ınanevi bir ınüessiri. hakiki bir lıiloneti vardır" der. Bu sebeb-i ınanevi i)e esbab-ı hakikiyi anla-

ISLAMİ ARAŞTIRı'v1AL.AR DERGİSİ. CİLT: 14. SA YI: 2. 2001

İSLAMiYETİN HUKÜK-I BEŞERE HlZ.tv1ETLERİ

ma sevdasına düşer. "Bu ınektub-ı ınübheın.in manasım v.e telaşınızın sebebini bildirir iseniz lıakkınu size lıellli

edeceğim." der. Vali şu cevabı verir:

"Hazret-i Ömer Emirü'l-Mü'nıirün olup ilıkak-ı hak için canını fedadan çekirunez. Umum müslümanlar infaz­ı hukUk etmek hususunda ona muavenet euuek üzere alıd ü nıisfık etmişlerdir. Hazret-i Halife'nin sözü wnum müs­lümanJann sözüdür. Hazret-i Halife bir emri icra etmek hususunda ınüşavere ed~r. Bir taraf tercih olundukda veyahud nusüs-ı Kur'aniyye'ye ınuviifık bulundukda onu icra eder. Hiç bir kuvvet ona mukavemet edemez. Hak'tan başka bir şeyden korkmaz. Onun indinde İslam. zinuni, büyük. küçük hepsi ınüsavidir. Onun yarunda zalimden nıazluıuun hakkım almak kadar ınuhtereın bir şey yoktur. Telaşınun sebebi. yapmış olduğum kusuru ben kendim anJayıp da terketmeyerek seni Medine'ye kadar gitmeye mecbur ettiğimden naşidir. Çünkü ben bir mescidin ıevsiini zariiret addederek: "Ez-zarurnt tübilıu'l­

ınahzüriit." ımızınunuyla aınel edip senin haneni ınescide katınış idim.

Hazret-i Halife işfıreı-i aliyyclcriyle: "Mescid mümkün ınertebc tevsi olunmak iktizii eder idi. Yeryüzünün her tarafı bizim için ınescid olduğuııdan ve ınescid efrnd-ı alıiiliden birçok kimseyi istiab etmediği takdirde herkes kendi evinde de nazınaz kılabilir. "Ez­zaruraı tükaddiru bi-kadrilıil" kilidesine ıiayet etmek lazım gelirdi. Sebep nedir ki bir binayı gasp ile ınescide iJhak ediyo~un ve salat-ı ınüslinunin ma'a'l-kerıUıe:!:

ediisına sebep oluyo~un?" diyorlar. Ve fi'l-hakika isabet buyuruyorlar. Bu lafsil ettiğim manalar Hazret-i Halife'nin (le-a'delü) kclanundan felun olunuyor. Çünkü Hazret-i Halife'nin iidat-ı seniyyelerindendir ki bir kimse tarafından kendine şikayet olundukıa ıniiştekiııin ınulukk ve ınüşteki-anJıin ınulıti olduğunu aniarsa "adi" ınüş­

ıakıitından biriyle ona ltitiib eder. Müşteki ve ınüşteki­anlıin hfiline göre ba~ın te'kidat iradına lüzuın görür ki ayıu bu ınakaında da cüridir. Hazret-i Halife: "Valliilıi ene le-a'delü min Enüşirviin" demekle "Sen Iıııta etmişsin ve hata ettiğin indiınde sabit oldu. Bunda hiç şüphe yoktur. Mektubuın sana· vas ıl olduğu gibi haıaıu tas lu h edersin." ınazınununu işrnb etmiştir. Ve kelüınının nihayetinde Nüşirvan'ın ismini irnd ile beyrumizde ına'rüf olan bir hikiiyeye işaret buyunnuşlardır.

Şöyle ki: Falır-i Kiiinat Efendimizin bi'set-i nebe­viyyelerinden evvel Hazret-i Halife ile beraber birçok Arap tüccan berily-ı ticaret Aceınistan'a gitıniştik.

Kafilemiz dokuz yilz deveden ibaretıi. Birçok zaman alız u i'ta ile iştigalden sonra Hicnz'a avdeı etmek üzere iken

22 Arz-ı nıağsübda v.: h:ır:ını par? ile yapılan dnıi ,.e m.:scidlerdi! mımnz kılmak ıııl!knıhıur.

)SMAN NUR1 ERG1N

-Jüşirvan'ın büyük oğlu ve veliahil MirL.·'l Hünnüzan iki 'ÜZ kadar devemizi gasbetli. Biz !isan-ı Arap üzere bir stid'a tertip ve Nüşirvan'a takdim etmek için allı kişi inti­ıab ettik. Ben ve Hazret-i Halife de bu intihab olunanlar­lan idik. İstid'ayı Nüşirvan'ın bizzat kendiSine verdik. '-luşirvan derhal bir miiterciın çağırtarak arzuhali okuttu. 3iz ınütercimin ne söylediğini anlayaıruyorduk. Şu kadar ;ar ki: her birintize bin dinar balışiş verildi. Avdet ettik ve ıkd-i meclis ederek müşavereye koyulduk. Dilenci .elakld edildiğintizi anladık. Hemen daha şe<lidü'l-ıneal )İr istid'a tertib ederek Nüşirvan'ın sarayına gittik. Verilen dinarları bizzat kendisine iade ile dünkü ınuaıne­.erun yanlış olduğunu bildinneye çalıştık. Nüşiıvan

Hnarlan iade edişintizden ve sair ahval ü harekaunuzdaıı ,il-islidla.I dünkü muamelenin taınaınıyla yanlış

llduğunu ve ınütcrciınin muhalif-i hakikat beyanana

Julunduğunu anladı. Mütercim-i sabıkı çağırlıp hemen ~atletlirdi ,;e divan kurarak başka bir ınüterciın daha ;ağuttı. "Sahtekar mü tercinlin cezasııu gör ve bu istid'ayı joğru tercüme et ki. sen de böyle ceı.c1ya düşıneyesin" jedi. Müterciın arzuhalinlizi tercüme edince Nüşirvan mazınun-ı islid'arun neden ibaret olduğunu anladı. Her oirerleriınize evvelki bahşişlerin iki ınislini i'ta ve gasbol­unan iki yüz deve iade ve avdet ederken samyın sol tarafındaki kapıdan çıkınanuz emrolundu. Biz kapıdan yıkarken bir adaının dar ağacına asılınış ve Arnpça olarnk göğsüne şöyle bir yafta ta' lik edilntiş olduğunu gördük:

"Mernleketintizdek:i ahalinin ve sair memleketlerden gelip ticaret ve sanayi ile meşgul olan zevatın can ve mal ve ırzını mulıafaza etmek kanunumuzun muktezası ve boynuınuzun borcu olduğu halde Nüşirvan'ın büyük oğlu ve veliahtı Mil7il Hünnüzan ınemleketimizde icriı-yı

ticaret ennekte olan Arnplann iki yüz devesini gasp ile asiiyiş-i ınemleketi ilılal ettiği için ibreten lissa'irin sal­bolurunuştur."

Şimdi Hazret-i Halife demek istiyor ki: Nüşirvan bir din-i seınaviye ınu'tekid olmadığı gibi sevab-ı u1ıreviye nail olmak ilinidi ve azab-ı nardan korkınak mülalıazası yok iken kiinun-ı mevzü'ı ve asiiyiş-i ıneınleketi muha­faza için kendi oğlunu salbettirdi. Bizim kanunumuz kiinun-ı iHiltidir ki saadet-i dareyni kafildir. Asayiş-i mernleketi ihlal eden eşkiyaıun izaie edilmelerini ve aviintir-i hükümete inkıyad etıneyen ve ,·ergi vennekten imlina eden buğat ile kıtali eınretntiştir. Kalilin kısasını ve ınünkeriit ve saireyi irtikab edenlerin cezalanru tayin ve bu ceziilan adi ü insaf dairesinde hükıu ü icra eden hfikinılerin mesübat-ı ulıreviyyeye rulil olacaklarını beyan ve ya'd ile teşvik ve adl ü insaf diliresinden hun1c edip de zülm u i'tisfıf yoluna sapaniann da azab-ı rüriina müstehak olacaklanru beyan ile zecr ü talwif buyunnuştur. Adi ve müsiivalı icra etmek bize daha ınünasibdir ki. mukteza-yı

324

<liniınizdir. Biz adi ve ınüsavatı neşr ü ta'ıniın ile her iki illemin saadetlerini elde etıuiş oluyoruz. Uhuvvet-i İsliiıniyye'ınizin muktezası ve hükümet-i adilenlizin arzusu ahaJimizin nimet-i adaletle neşveyab-ı eınn ü huzur olmalandır. İındi her ne vechile olursa olsun. sana gadretııtiş olduğumdan dolayı irı.c1 edip senden istihla.I etmekliğiın lazun gelir ki. dinimizin mUktezası da budur. Bugün seni irza euneyecek olursam ateş-i nedfune.t ölün­ceye kadar beni iz'ac edecektir." dedi. Yahudi bu tarsilatı işitince: "Dininizin bir din-i ali ve. şeriiitıruzın bir şeriat-i mukaddese ve alıkanunızın muktezii-yı adi ü insaf olduğunu re'ye'l-ayn ınüşahede ellim. Artık ınüslfunan­lığın doğruluğunda şüplıem kalmadı. Ve arsanu nefaıı li'l-ınüsliınin size hibe ettim." diyerek ,.c kelime-i şehadeı getirerek müslüman olmuştur::.> ve~..ı Endülüs Hükümdan İkinci Hakem'in bahçelerine bitişik fakir bir kadının bir tarlası vamuş. Hakem buraya bir köşk inşa ettirn1ek istemiş. Maksadııu idare memuruna anlatarnk bu tarlayı satın alınasım eınretıniş. İdare memuru kaduun evine git­miş, kadından aldığı cevab-ı red üzerine tarla hakkında istiınliik usülünü tatbik ederek lıaıta üzerine köşkü de biı:ıii ettimtiştir. Biçfire kadın. adalete külliyen ınugiiyirolan bu " hareket üzerine "Kurwba" kadısına müracaat ederek şikayet etın.iş. Kadı Beşir. tarla sahibinin şikayetlerini dinledikten sonrn adaletin belıeınelıfıl yerini bulacağını söylentiş25. Halife bir gün yeni köşkünde isıirahat etınek-te iken Kadı Beşir bir ınerkep üzerinde boş bir torba ile Halife'nin önünden geçıniş. Beşir: Halife'nin yaıuna yak­laşarak elindeki torbaya eyvelii toprak doldunnasııu rica etntiş. ba'delıu son bir lütuf olmak üzere torbayı ınerkebe yüklemesini isıiritam eyleııtiş. Halife: "Bu işin sonunda herhalde bir şey var" diyerek Kadı'nın bütün arzulaoru illi etmek isıentiş. Fakat. torba gayet dolu olduğu için bir türlü kaldırnmaımş. O zaman ·Kadı keınal:i-vakar- ile

Halife'ye ltitilben: "Ya Emire'I-Mü'ınirün! Bak. bu torba tebe'andan birinin elinden zorla gasbettiğin tarlanın ancak bir cüz'inden ibarettir. Sen bugün bu kadarcık bir toprnğı kaldıraınazsan, yarın alıirette o koca tarlayı nasıl kaldırn­caksın?" demiş. Halife bu sözlerden ınüteessir olup ınese­leyi istiı.cıh ederek neticede hatasını anlar anlamaz tarlayı kadına iiide ettirdiği gibi üzerinde köşkü de birlikte ihsan eyleıniştir26.

23 Mevöh-ı Dini}')'e· Uhuvı:el·i ;s/ömiJ?'e ınnknl~si. Ali N:ıznıi. l\Jatb~a·i Aıııir~·1328

24 Hilmizade ibnıhinı Rı fat Elendi tıırafmdan 1326 senesinde Ha=reı-i Omer ve Adiileti miınıyla talırir \·e ııeşredilıııiş olan lıfak bir ris:ılede böyle bir v:ık'a zikr ve lıik:iyc: olunmaktadır. Fakat bu risakdc: ııı:ıhall-i \'ak':ı iskenderiyyc:'dc: gösterilnıc:kıe \ ' O: v:ilinin de: Anır bin .:( • ..\s olduğu beyan ohııun:ıktadır. Yine bu risnlede; "Vallahi b.!n Niışirv:iıı'dan d:ıha :idiliııı." kelanıınn mukabil: "Senden şükr yoktur, ş:iki çoktur. Hnsııııııı hoşnut d. yahut bur:ıy:ı go:!" mealinde bir ifh· deden b:ıhsolunııınktadır.

25 Tiirih·i Umıimi. Ahmed Rdik. cilt 5. sahite 228.

JOURNAL OF JSLAlvl.IC RESEARCH, VOL: 14. NO: 2, 2001

Sultan Malunod=::ı-Evvel. hayır-pbver bir padişalı idi. Niinıosmaniye Cami'i'nin as.ıl bfuıisi müşaıiin ileyhtir. Cami'in ilanal-i inşaatına üç ay ·kala vefatı viıkı1' bulması hasebiyle resm-i küşadına muvaffak olamayarak bu şeref halefi Sultan Osınan~ı Salis'e nasib olmuş fakat bu sonra­ki padişalı haksız olarak cfuı1ii de kendi naınına nisbet enni$tir.

Nuruosmaniye Cfuni'i ile müşteın.iJalı için oldukça viisi bir ariiziye lüzum görülerek İstanbul'un vasalına tesadüfü ve çarşıya kurbiyeti hasebiyle şimdiki yeri bil-intilıiib oradaki emlak ve ıırsalann bedeli ma'a­ziyiidetin sahiplerine bi'He'diye ttlınınış. Fakat ciiıni-i

şerif için intihab olunan saha dahilinde bir de mescid bulunuyor imiş (El-yevm park halinde Ye panuaklık

içinde bulunan kısımda imiş). Bu ınescid bir kadın tarafmdan bina eıtirilmiş ve haniyesi de o zaman ber­hayaı imiş. Diğer arazi ve emlak sahipleri gibi bu kadına da müracaat edilerek istediği mahalde. arzu ettiği tarzda. hatta mevcut binadan daha güzel ve dalıa vasi' bir surelte diğeri yaptınlmak şartıyla yeni yapılacak caıni arsasına kalbine ınuvfıfakat etınesi teklif olunmuş ise de kadm bir Lürlü razı olınanuş. Çar niiçar ciiınün );erinde ibkiisıyla diğer işiira olunan mahallerde inşaata başlarumş. Vaktiiki duvarlar yükselmiş ve bina kubbelerle örtülineye başlanuş. ınescidin haniyesi olan kadın bu hiili göıiince öyle muhteşem bir caıniin yanında ve onun harimi dahilinde dört alçak duvarla bir ahşap çatıdan ibaret olan kendi eser-i haynnm pek ehenuniyeısiz ve hatta cemaat­siz kalacağuu aniayarak bi'l-ınür.icaa ilk teklife mU\·a­fakat etmiş ve bu ınesele de ancak o sürelle lıalledilnuşıir. Şu kadar ki: bu mescidin ınebni bulunduğu mahal büs­bütün unutulınmnak için yerine bir abide rekzi padişah-ı zamarnndan rica edilerek ınes'üli bil-is'iif çeşme vazifesi görrnek üzere oraya bir taş dikilmiştir ki el-yevın ınev­cuttur21.

26 Alnııınya lnıp:ıralonı Bityük Fr.:dtrick: bir köyl!iııfuı değirmenini -biııabi bedeli nıukiibiliııde- almak istemiş. Köylü razı olmanu~ \"<!

cev:ıp olar.ık: "Cebreıı alırsııı fak:ıı benim d~ Berlin'de lıakinıltrim vnr" demiş. Bu ,·:ık':ı bazen ıııuharrirlerimiz ınmfıııd:ın Avnıpn'd:ı hıikiııılerin istildilline ve icni-vı ııd:ileı etliklerine ve ah:ilinin dc h:ikimlcre güvendiğine ıııis:il oi:ırak gösıerilıııektedir. lşıc böyle bir vak'ayı Endiilüs'ıe göriiyonız. Gönül ıırzu eder ki; Türk ve lsl:im ımıharrir ,.e ıııüellilleri daima Gıırb'ııı ıı:ikil-i ıııeh:isini olacakl:ınna biraz d:ı Ş:ırk'ııı n:işir-i fez:iili olsalar da ve bu gibi wk:iyii ıercih:ın ıııis:ıl olarak zikreısekr gençlerde hiss-i nıilliyeıi ıal,.·viye etmekle beraber esl:if:ı 4a hfınııeıi ttikin tınıiş olac:ıklardır.

27 Bllıiın şu vekii~~·-i ı:irihiyyeye \'e ahk:inı-ı celile-i isl:inıiyyeyc n:ızar.uı .:\':iil-i İsl:imiyyel'lc wle\' ki .::imi-i şerif iıı~:isı i.;in olsun. şer'an isıiıııl:ik.: cev:iz vtrilnıtnıişıir. Nilekim ely.:\1ıı b:ızı Avrupa lıllkiım.:tleriııde de istinıl:ik ıısiıiO c:iri değildir. Hlıkiını.:t-i Osıııaniyye bir devlet-i İsl:imiyye olııııık itibariyle tııııısüle son :ısır­lnra kadar ri:iyeı etmiŞ ise de Tanzinım-ı rl:ıyriyye'den soıım Avnıpn'druı birçok us(ıller ve kJiııunl:ır iktibüs edildiği sırada istim­Ink usul O de nıenıleketimizde c:i-yı t:ııbik bulnıuşıur.

ISLAMİ ARAŞTIRMALAR DERGİSİ, CİLT: 14. SA YI: 2. 2001

İSLAMiYETİN HUKÜK-I BEŞERE HİZMETLERİ

4) İslamiyet'te Zulme Mukabele

Kitabın birinci kısmında memalik-i Garbiyye alıalisinin istilısal-i lıürriyyet için ser-karda bulunan J...iiri a'z<1sı. ınetropolid, müdfrfi ve pa pa gibi nıesa ile derebey­lerine ve hükümdarlam karşı ne suretle mücadele ettikleri beyan edilmişti.

İsllinuyet'in Iuıkı1k-ı beşere ifa ettiği hizmetlerden lıülasaten balıisolan bu faslın bundanewelki bendierinde izah edildiği üzere İslamiyet insaniann tabii birer hakkı olan hürriyetle nıüsavau alıMiye bahşeııııiş olduğundan Şark ahiilisinin bu gibi hususatı nıütalmı için kıyaın ve ihtilale ihtiyaçlan olmadığı gibi esaseıı başlarında bulu­nan ruesa-yı din dahi "Efdalü'l-cihadi kelimetiin hakkım inde sultanin ca'irin" hadis-i şerifiyle iiınil olarak nasın bu gibi hukUkunu zaJemeye karşı muhafaza ve ınüdafaa ·

etmeyi kendilerine dini bir vazife ediıuuiş olduklanndan Garp'taki ınilletlerle Şarklılar arasıııda bu cilıetle fark ,·ardır. Bu husus hakkındaki alıkam-ı İslaıniyye gayet ulvi olup ez-cüınle:Ceoab-ı Hakk'a itaat etmeyen kimseye itaat olunmaması ve evaınir-i ilalıiyyeye ınulıalefeı için lıiç kimseye itaat ve hiç bir davete icabet edilmemesi İslaııuyet'in naşir-i alisi tarafından emredilıuektedir. Ve'l­hasıl İslamiyet vücGb-ı Hiati ına'siyet olmayan uınGra tah­sis etııuştir~s.

Şu kadar ki: zalime adeın-i itaatte de diğerine zarar ıeretlüb eımemelidir. Mesela zulın olarak kendisinden istenen bir vergiyi mümkün ise venneyip nefsinden rer-i ıulın etmek evladır. Fakat vermediği takdirde Ilissesi diğer vatandaşlarına talunil olunacaksa layık olan kardeş-

1:\ııv:lııiıı-i Osmıiııiyye'niıı esasının ş.:riııı-ı lsl:iıııiyyo!'do!ıı alındıgı bcy:in olıımııakıud ır. Şimdiye k.ıdnr ııcşrc:dilıııiş olan k:imml:ınn ııhk:i-ıııı edile-i lsliiıniyye'y.: ne dtrccelerdl! ıcv:iii.ık eıtiğiııi :ıdcm-i nıkıi f ıı ihıis:is hasebiyle bikmiyor is.: m de. m.!vcuı isıimi :ik kaııuıı­l:ırınııı mııg:ıyir-i şer'-i şerif olduğu aııi:L~ıhıı:ıktadır. G.:rçi şu salır­ları ol..ı.ıy:ııı bir fakih , . .: hukuk-şin:is derhal sil:ilı-ı nıiid:iiaa ol:ınık ir:ıd edeceği del:iil meyaıııııd:ı vt en başın ,\.Jece/fe-ı Alıktim-ı

Adlin•e'nin bir nı:ıddtSiııi ıtşkil eden: "Zerar-ı :inınıı dcr için z:ır:ır-ı luis ihıiyiir olunur" k:iide-i fıldıin•esini v.:y:ılıut metinde de beyan edildiği iızere: "Ez.zariıraı liıbilıu'l-ııı:ıhzimiı"ı ileıi slireı:ck ise de, bıı f:ıkih veya hukuk-şina.~ ıl!ecefle-i Uuuir-ı Beledi}ry·e'ııiıı beşinci ci ldinin 69-129 uncu s:ılıifeleriud.:ki ıııııkarrer:1tı ıııllliil~a c?decc:k olursa isıiıııliikinde nıeııfa'at-i ıııııiııııiyy~ııin nıevciıdiyyeıindeıı bııhscdilcn birçok mahallerde :ıhk5ııı-ı şdiyye w k:iııuniyye hilalin­da h:ırekeı edilmiş olduğunu görı:cekıir. Hcl.! TOrk-.. ~lııı:ııı dostluk iıış:isı için ,·erilen ıııenf:ı'ııı-ı uıniınıiyye k:ıran hiısbtııüıı giılünçıür. C.ıvaıııi-i şerif.: ve sair ınücssesüt-ı hayriyyenin ı:ıhııııda veya fe\'kiııd.: \".:ya hariııı ve ıııii~ıcnıil:iııııd:ı bulıııı:ııı malıallerin lede'l· h:iı:c ı::;,·k.ifN.:z:ir.!li'ııce isıinıl:ik ediltbilıııesi iı;in ııcz:ir.:ı-i nıfışiiriiıı iltyh:inııı isıihsal ve n.:şreııinııiş oldugu 25 H:ızir:ııı 132&11910 tarihli kiinıııı:ı gelince; bunun hakkında söyl.:ııtı:ek söı bıılun:ıııı:ıı.

28 Bıı b:ibda nıiiteaddid hadis=i şerif v:irid olınuşıur. L;i ı:i'aıt li­malı! Lıkın ıııde-ııı:ı'sıyeti'l-h:ilik. lıııı.:ın.:'ı-ı:i'ııtO li'l-ına'riıf. Lii-ı:i"aıe liıııeıı leııı yuıi'ıll:ih. L:i-ı:i'aıe li,thdi fi-ına'siyetill:ih. La-ı:i'aıe li­nıııkl iık ın fi-ıııa'sıyeıi'l-h:ilik.

325

OSMAN NURİ ERGİN

lerinin yükünü talıfif için vem1ektir. Fakat zalime muavenet sfıretiyle itaate şeriat-ı İslamiyye asla cevaz vennemektedii.

İmam Ebu Yusuf Kitabü'l-Harac'ında diyor ki: "Bir gün Hazret-i Ömer'e bir şalus; "/lteku/liihe _vii Ömer!" diye nida ve nidasıru tekrar etti. Hazırfından birisi: "Sus. Emiril'I-Mü'minine karşı çok süvlüvorsun" dedikte. Hazret-i Ömer ona hitaben: "Sen onu bu·ak; eğer onlar bize sövlemezlerse onlarda havır vokrur. Biz de kabu/ve ısgii ermez isek bizele de hawr vokrur" buyunnuşlarclır.

imam Gazali de diyor ki: "Müluk ve Seliitin-i İslfuniyye minher üzerinde bulunsalar bile, kendilerine karşı koymayı memnuniyetle telakki buyururlar. Ez­cümle Hazret-i Ömer ıninberde hutbe okurken huzzara hilaben; "E.wühe'n-nas; sizden her kim bende bir eğrilik gOrürse onu doğrultuversin." buyunnalanru müteilib cemaatten biri yerinden kalkarak: "Yii Ömer; Ceniib-ı Hakk'a yemin ederim ki, eğerçi bizler sende bir eğrilik gOrmüş olsa idik, kılmçlarmnzla doğrulturduk" diye ce­vaba ınüsaraat etmeleri üzerine Cenab-ı Ömer ünunet-i naciye-i Muhamediyye'de Ömer'in eğriliğini kılıçla doğrultacak zevatın bulunduğundan dolayı Cenab-ı

K.ibriya'ya teşekkür ederim diyerek beyan-ııneınnuniyyet buyunnuşlarclır.

Hazret-i Ömer gibi dinin muhafazası ve hukuk-ı lıilafetin lıiınayesi hususlannda her türlü fedakarlığı

müselleın olan bir z.1t-ı alişan kendisine bu suretle cevap verilmesine ınesiiğ-ı şer'i gönneıniş olsaydı teşekkür

şöyle dursun cevaba cüret edeni tevbih ü tekdir ederdi. Eğer hükümdarlara karşılık verilerek lıilaf-ı kanun zuhur edecek hareketleri tebdil ü tağyir edilmemiş olsa nev'-i insan için hey'et-i mecınüa-i mazbutadan ibaret ol.an saltanatın payidar olması kat'iyyen ınüyesser olamazdı. Zira nev-i insanın bekası için daima bir nigelıbarun vücü­du umür-ı mukteziyyedendir. Eğer o nigehbana her iste­diğini yapmak ve arzusuna göre hüküm verebilmek saJalıiyeti verilecek olursa emr-i zabt u rabt ınülunel kala­cağından üzerine bir nigehban nasbından ınatlı1b olan ne­tice lıusfıJ-pezir olaınaz:!9 .

Ruesa-yı dinin ahfilinin mulıiifaz.ı-i hukUkuna ne su­retle sa'yettiklerini tarih lıikiiye etmektedii·. Bunlardan bir kaç misal zikredelim. Es-Siviiserii'ş-Şer'i.vve'de ınuhar­

rerdir ki:

Bir gün Ata bin Ebi Rebah Mekke'de mevsiın-i hacda Abdülınelik bin Mervan'ın meclisine dalıil oldu ki seririnde dilis ve etrafında eşraf hazır idi. Abdülınelik Ata'yı görünce kıyfun edip yanına oturttu ve luicetinden

29 Akvemıt'[.,\Jesö/ik Fi Ma'ri(eti'l-Mema/ik'ten naklen Hukıik-ı Esdsiyye, salı i fe 40, C.:lıileddiıı Arif Bey.

326

sual eyledi. Cevabında; "Harem-i Hüda ve Harem-i Resı11-i Kibriya'da Cenab-ı Hakk'tan ittikii üzere ol. onlann ına'mur olmalanru taalıhüd lol, evliid-ı ensfu ve ınuhiicirini sıyiinette Hak'tan salon. Zira sen onlarla bu meclise calis oldun. Elıl-i süğı1r haklannda müra'at et. Zira oıılar müsliminin lusnlandır. U ıınir-ı müslimini tefakkud eyle. Zira onlardan yalruz sen ınesulsün.

Kapında bekleyen elıl-i Juicattan gatil olmayıp onlar için kapılann kapalı olmasın" dedikde. Abdülınelik: "Bu nesayilıinle amil olurum fakat. bunlar gayri n lıacetleridir. Onları kaza ederiz. Senin hacetin nedir?" dedikde: "Benim ınahlıiktan kimseye ihtiyacım yoktur" deyip meclisten hurfıc edince Abdülınelik: "İşte: şeref-i nefs budur" demiştir.

Yine bir gece Mansur Mekke-i Mükemeıne'de tavaf esnasmda bir kişinin; "İHilü; ben rfı-yı arzda zuhı1r-ı bağy ü fesaltan ve Hak ile elıli beynine Iliiii olan zulm ü tama'-dan bargalı-ı elıiıdiyyetine arz-ı şikayet ediyorum" diye dua eyJediğini işittikte, o cilıete süratle gidip duiiyı

güzelce dinledikten sonra niilıiye-i mescidde oturup şahs-ı ınezkı1ru huzuruna celbettirdi. "Cenab-ı Hakk'a .. kaseın ederim ki. sem'iın beni bi-huzur eden şeylerle doldu. Senden işittiklerimin aslı nedir?" dedikte: "Yii Enüre'l-Mü'ıniıün: eğer nefsiinc eınan verir isen sana uını1ru aslı ve esasıyla haber vereyim veyahud yalruz nef-siıne ınüteaUik olaru söyleyeyim" deyince Mansür; "Sen nefsinden eıninsin" demesiyle şalıs-ı ınezkı1r beyan-ı hale ağaz edip; "Tanıa' yüzünden, yeryüzünde zalıir olan bağy ü fesadın ıslfılıına ve Hakk'ın elıJine vusulüne ma ni ve hıiil olan sensin" dedikte Mansfu: "Beyz.1 vü safra desl-i teslüriınde ve lıulv ü haınız kabıa-i tasarrufuında olduğu halde nasıl olur ki bana taına' dahil ola?" deyince; ·'Yii Enüre'l-Mü'ıninin; sana dahil olan lama' bir alıade cL1ıııı--- ı· olmaıruştır. Zira Cenab-ı Hak seni uınfu-ı ınüslinüni ve eııwalini riayete meınfu buyurduğu halde sen onlann wnı1runda gaflet edip ınaUanru ceın'a ilıtiınaın ve ebvabı lıadidden olan diir u sarayını ve müsellah hacibierini alıali ile kendi beyninde lıicab kılıp nefsini mescı1n eyledin ve iiınillerini emval cem' u cibayet gönderip zaJeıneden vüz-erfı vü a'van ittihaz eyledin. Onlar hal-i nisyiirunda seni tezkir etmezler ve tezekkür ey lediğin hususta sana ınuaveııet kılınazlar. Onlan eııwal ve silalı ile zulm-i niis üzerine takviye eyledin ve tesrniye eylediğİn eşhas-ı ına'düdeden başka niistan kimsenin nezdine diilıil olma-ınasım emredip mazlum u ınelhı1f zayıf ve ka vi kimsenin sana isa! olurunasıru men' ettin. Halbuki bunlaon cem' olunan malda haklan var idi. Vakta ki karinin olan eşiiiis-ı ına'dude-i mezkiire ra'iyyet üzerine kendilerini takdim ve nefsin için intiMb eylediğini gördüler,-"Bu Cenab-ı Hakk'a luyanet ediyor ve bize ınüsahhardır; biz ona ııiçin luyanet etmeyelim?" deyip ınurM eylediklerinden ınaacL1

JOURNAL OF ISLAMIC RESEARCH.. VOL: 14, NO: 2, :WOl

alıbar-ı nfıs sana viisıl olmak · üzre illifak eylediler ve kendilerine mulıalefet edecek bir iimili karlrini tasğir

ederek sana göstennediler. Senin ve onlanil bu hali mün­teşir olunca nas bunlan i'zam edip korktular ve herkesten evvel anıillerin bunlara hedaya ve enwiil takdiıniyle

raiyyet üzerinde icrfı-yı l).lezfıliıne kuvvet buldular. Bundan sonra lıer zi-hıdret maduııuna zulmeder oldu. Bilfıd bağy ü fesact yüzünden tanıa' ile doldu. Bu eşlıfıs seninle saltanatta şeıik oldular: sen oruann alwalinden gMil oldun." deyip alıval-i biladı tarif ettikten sonra: "Yfı Eınire'l-Mü'ıniıün: ben bir tarihte Çin'e seyahat etıniştim.

Melik-i Çin'in kuJağına saınem tari olduğundan dolayı ağladığını gören vüzerası tesliye yüzünden sebeb-i bükasım sorduklanndıı : "Sağır olduğuma ağlanuyoruın.

Lakin kapımda arz-ı hal edecek ınazlüıninin feryiidlanru işiteıneyeceğiınden nfışi ağlıyorum . Nasa ilan ediniz.: her kimin bir şikfıyeti varsa. kımuzı libas giyinsin. Ta ki. görünce mazlum ve müşteki olduğunu aniayıp alıviiiini sual edeyim" demişti. Ey emir! Bu ınelik ınüşrik iken ınüşrikin üzerinde re'feti gıılebe etmişti. Sen ise ınü'ıninsin ve ibn-i anun-i Resill-i ınuhtereınsin.

Müsliınin üzerinde re'fetin sana galebe etıniyor mu'?" Cem' u iddihar-ı miilın faidesi olmadığına dair bir takım nasiiyih-i hakimanede bulundukda Mansür ağlayıp :

"Keşke ben halkolunmaya idim. Ne yapayım. Nasdan Minlerden başka kimseyi g~rınüyoruın." dedikte: "Kapılan aç, ihticfıbı k.aldır; mazl('una nusret eyle, mezali­ıni men' et! Ben Z<1minim ki, senin şu ıuesleğinden ınüte­neffır olan e'inune-i a'liim, müışidin sana gelirler. senin ve raiyyetin uınıirunu ıslfılıta sana muiiveneı ederler'' demiştir30.

Osmanlı tarihi de bu gibi menakıbden lııUi değildir. Millet Kütüphanesi nazır-ı faluisi Ali Enüri Efendi şiddet ü celfıdetle meşhur olan Yavuz Sultan Selim Hiin ile meşhur şeyhülislaınhınımzdan Zenbilli Ali Efendi arasın­da cereyan etmiş olan iki lıiidise nakletmektedir ki ellem­ıniyetine biılaen aynen iktibas oluıunuşıur.

Yavuz Sultan Selim Han hazretleri Edirne'yi teşrif

huyurduklan esnada Şeybülislaın Zenbilli Mevlana Alaeddin Ali ei-Ceıniill Efendi, Sultan-ı ınüşarun ileylı

hazretlerini teşyi ederek avdet etmekte iken yolda kayd-ı bende çekilmiş dört yüz adama tesadüf etti. Hallerinden islifsar eylediktc dediler ki: "BazerganJardır. Hazret-i Piidişah harir iştirasım men' etmişlerdir. Bunlar enıre muhalefet ettiklerinden ınahkfun-ı siyiiseı olmuşlar." Bu cevabı işiten müfti-i ınüşarun ileyh hazretleri derhal av­detle Hazret-i Padişalı'a at üzerinde ınülaki oldu. "Bir mikdar ademler bendeıınişler. Eğer muriid kati ise. 'indal-

30 Es-si)'Ôselıl'ş-Surkı)'fı!ll ti-SI)'ddıHi'r-Rd'i ve'r-Ra'ı)lreli. t\lısır Kad;sı Abdullah C~ınıil~ddin Ettndi. sahile 71-76.

1SLAMİ ARAŞTIRMALAR DERGiSl, CİLT: 14, SA YI: 2. 2001

!SLAM1YET1N HUKÜK-1 BEŞERE I·ttZMETLERİ

lah heliii değildir" dedi. Sultan Selim Hiin hazretleri mün-. ftı'il olup: "Ya Mevlana: nizılın-ı alem için sülüs-i fılemin katli lıelfıl değil midir?" dedikte: "Helaldir: şol zamanda ki. u mür-ı cilıiin halel-pezir olup fıtne-i uzına ola. Bu öyle değildir." cevabını verdi. Sultan Selim Han. "Bundan büyük fitne vü fesfıd olur mu ki benim emrime multiilefet edeler." buyurunca. Ali Efendi: "Bunlar emr-i sullana muhalefet etmemiştir. Z'im sen bu hususa ümena rıas­

bey lemişsin. Ala-talükı'd-delale izindir." dedi. Yine Sultan Seliın Han hazretJeri cevaba tasaddi ederek: "Ben sana dedim ya, u mür-ı saltanata itiraz eunek senin vazifen değildir." hitab-ı ınehabet-rizinde bulundu.

Zenbilli Ali Efendi: "Bu: uınür-ı fılıirettir. buna taarruz benim vazifeıudir. " cevabını verip selam venneksizin Hazret-i Padişalı'tan aynldı.

Sultan Selim Han hazretleri bi-huzür olarak bir müd­del olduğu lıtılde dunıp derya-yı tefekküre daldı. Mev­kib-i saltanatı teşkil eden erkan ve ricalin her biri atlruı sırtında ınütehayyir durdular. Ba'delıu SuJıan-ı kfunkar hazretleri zikrolunan dört yüz ınücriınin cümlesini afv u ıtlak eyledikten başka Edirne şeluine viisıl oldukta Şeyhülislam Zenbilli Ali Efendi'ye hitiiben: "İki ·kazaskerlik mansıbıru cem' edip sana verdim. Zira bildim ki: cümle sözünde hak üzeresiıl" mealinde emr-i hümayün irsal lbuyunnuşlar ise de mansıb-ı kazfıdan iba ve arz-ı i'tizar eyledi.

Yine bir gün Yavuz Sultan Selim Han hazretleri Hazine-i Amire muhafızianndan yüz elli kiınesnenin katiedilmelerini eınreder. Şeyhülisliim müşarunileyh

Zenbilli Ali Efendi bunu işitince derhal Divan-ı Ali'ye varır. Diviin-ı Ali erkanı cümleten islikbal ve sadr-ı meclise ik'fıd ederler.

Sebeb-i teşrifinden suiıl ettikleri nde: "Hazret -i Piidişah'a ınüliiki olmak isterim. Birkaç sözüm vardır. "

der. Dulıille icazeı olunduka huzür-ı hürniiyuna yalnızca daltil ve selam verip kaid olduktan soı)Ta: "Vazife-i er­bab-ı fetvii padişalun ahiretini muhafaza etmektir. işittim ki: yüz elli adanun katlini eıııretınişsiniz. Onların şer'an katleri caiz değildir. Afv buyuıunuz" dedi. Yavuz Sultan Selim gazaba gelip:

"Sen enır-i saltanata taaruz ediyorsun. Bu senin vazifen değildir." cevabııu verdi. Müfti Ali Çelebi: "Ben senin ahiretin emrine taarruz ediyorum. Bu benim vazifeındir. Eğer afederseniz neci\t bulursunuz ve aksi halinde ikab-ı azime ınüstehak olursunuz." dedi. Cenab-ı Piidişah'ın gazabı sükünet bulup cümlesini affeyledi. Ondan sonra bir mikdar ınusalıabet eylediler. Kıyfun

etmek istedikte buyurdillar ki: "Arzeylediğim keliınat alıireıinize müteallik idi. Şimdi ınüıüvvete müteallik bir sözüm kaldı." Hazret-i Padişah-ı Kamkar; "O nedir

327

OSMAN NUR! ERGn-J

buyrun" dedikde: "Şan-ı Saltanata Hiyık olan buyurdu ki; afveylediğin bu ınücrimlerin ınansıb-ı sabıklanru dalıi

kendilerine ilısan eyleyesin." Hazret-i şehriyar-ı

meı:alıiın-şi'k "Mansıblarında ibka ettinı. Lakin. hizmet­lerinde kusur ederlerse ta'zir ederim" huyurunca cenab-ı mevlana: "Ta'zir re'y-i sultana ınufan'azdır" dedi ve Hazret-i Padişah i_le ınus<ifalıa ederek ınenınünen avdeı eyledi31•

5) İsHimiyet'te Şekl-i Hükümet

Hukük-ı Beşer Beyannamesi'nin andördüncü ve onbeşinci maddelerinde şekl-i hükümetin tayininde nul­lete bir hak verilmekte ve bir vazife talunil edilmekte olduğu görülmüştü .

MeseHi onbeşinci maddede: "Te'ın1n-i lıuküku taht-ı

zaman u kefalete alınmayan ve kuvva-yı hükümeti tefrik olurunayan her bir hey'et-i iclimiiiyyede meşrutiyet yok­tur" denilmektedir.

Avrupalılar kadim Yunanltlarla Romahiann varis-i usül-ü ınedeniyyetleri olduğu için bu kadim milletierin mebüsiin ve a'yiin gibi meclislerde idare edilntiş olduğunu makam-ı iftiharda beyan ederler. Murur-ı zamanla Yunanlılarla Roınalılann usülleri tedricen ortadan kalka­rak yerine idare-i keyfiyye ve ınüstebide kaiın olmuş ise de Fransa'run 1789 inkıliibından sonra usill-i ıneşrutiyyet Avrupa'da te'aınınüm ederek bu usUlün Garb'a mahsus ve Gaplılann icad ettiği bir şekl-i hükumet olduğu makam-ı iftilıarda beyan edilmekte bulurunuştur.

İngilizler ise daha ileri . giderek İngiltere Parleınentosu'nun Garp memleketleri parlementolanıun arıası olduğunu iddia etmektedirler. İngilizlerin iddiasına nazaran 1265 senesinde "Haıt-ı Kebir" (charıe) denilen ilk İngiliz kanun-ı esasisi neşredilın.iş ve 1628 tarihinde "liakk-t istid'ii" ve 1689 tarihinde de "Lmlil1a-i liukıik" naınlanyla neşrolunan "bevannameler" İngiliz meşrütiyyetinin esaslanru tevsi eyleıuiştir.

Fransız irıkılabırun meydana çıkardığı hürriyet. ınüsaviit ve saire gibi esiisatın ancak İslamiyelin tesiriyle anlaşılıruş olduğu bundan evvelki bendierde ınisallerle izah edilmiş olduğu gibi gerek İnglitere'de gerek Fransa'da ye bilalıare bilimüm ınemalik-i Garbiyye'de ca­yı kabul bulmuş olan usul-ı ıneşrfııi~:yet ve bilhassa cuınhüriyyet-i idarenin dah.1 e\·vel islamlar tarafından tabik edilmiş olduğu da tarihen sabittir.

İngiltere'de miladın 1265 ve daha doğrusu 1689 se­nesinde tatbik edilmiş olan meşruliyyet-i idare: yedinci asr-ı nıiladide İslaın.hırca malum ve me.r'i idi.

Bu babda uzun uzadıya delil iradına lıiicet yoktur.

31 llmi)•re Stilntime.ri. Meşihnt-i lslilıııiyy~ Tarihçesi, snhif~ 310-313.

32 Ve şôııirhı1m fi'l-emr (..\1-i Lııriin, 3/159)

328

Yalnız: "İşlerini.zde ve idiirenizde meşveret ediniz"31 mealindeki ayet-i keriıne hükümet-i islarniyye'nin meşveret üzerine ınüesses olduğunu göstermektedir.

İsliinıiyet'in ibtida ne şekilde bir hükümet kabul ve tavsiye etmiş olduğunu anlamak ıçın vefat-ı

Peygamberi'den sonra teşekkül eden ilk hükümete atf-ı nazar etmek lazıın gelir. Beyana lı,1cet. yoktur ki: Haz­ret-i Peyg<mıber hem uınür-ı dünya. hem de uınür-ı ahiret için itıibii'ı liizıın gelen esasatı ünunetine tebliğ buyunıiuş ve kendileri hiil-i hayatla bulunduğu müddetçe hem nübüvvet hem de hükumet vazifeleriyle iştigal

eyleınişlerdir. Şu kadar var ki: Nebiyy-i ahirLaman olmalan hasebiyle kendilerinden sonra artık peygamber gelıneyeceğini suret-i kat'iyyede tebliğ buyunnuşlar ise de. umür-ı ınüsliınin..in kinıin tarafından ve ne süretle demiıle ve nı'yet olunacağıru sarfılıaten söylememişlerdir. İşte böyle adeın-i sarahat karşısında bulunan Aslıab-ı Kiraın: tabi olacakları şekl-i hükümet-i ahki'ıın-ı

Kur'iiniyye~·e ve eraı ü ahiil-i peygamberiye ted'ikan kendileri intihiib ve tatbik etmişlerdir. Hazret-i Peygamber. bir nuHetin tabi olacağı hükümet hakkında gayet kıyınetdfır bir düstür vaz' eylemişlerdir ki. o da şudur: "Keına tekunu yüvella aleyküın"33.

Bin üçyüz seneden beri cereyan eden vekayi-i tiiri­hiyye ve teşekkül eden yüzlerce hükümat-ı İslamiyye bu dustür-ı peygamberiden asla harice çıkmamışlardır.

İslamiyet. idare-i hükümette meşveret ve adiileti esas ittihaz etmekle beraber 'usul-i hükümetin bellemahal cumhuriyet yiihud meşrutiyet veya saltanat yahud -bi't-tabii iidilane olmak şartıyla- ınutlfıkiyet şekillerinden j birisi olacağııu suret-i kat'iyyede liiyin etmemiştir. İsiantiyer şekl-i hli.kuınetin tiiyin.ini ahalinin . li);akat ve ___ ! k..1biliyetine terkettiğinden her devirde ve her hükümette 1

ahiilinin kabiliyeti hangi tarzda idiireyi icab ettirirse o tarz-ı hükümet tatbik edilmiştir. Çünkü hükümeti terkip ve teşkil edecek olanlar yine o a!ıalidir.

Esasen müterakki ve ınütekiiınil bir milleti ınutlakiyel \'eya saltanat usulüyle idare etınek ne kadar muzır ise. henüz ıneşrfıtiyeıle idfireye kesb-i istihkak etıneın.iş olan bir milleti de o suretle idiireye kalkışmak fayda yerine ınazarratı davet eder. Binaenaleyh iiiem-i İslfun'da uzun müddet meşrutiyet idaresi tatbik edilmemiş ise. bu kaba-

33 Bulıınduğunuı hall! göre idar~ olunursunuz. yahut v~liyyü'l· eınrinizde bulundu!ıınıız hale göre: olur. İsltiıniycı bu kadar ınıkiz \ ' C: bıı kadar ınnnııkl bir dilsılır-ı siy:isct vaz' etmiş iken ne kadar şıiyıin-ı ıe'cssi:ififır ki; her müslümanın daima vird-i zebıin etmesi icıib eden bu hndis-i şerife mukabil lede'l­h:ice 11-lonıesquieu'nun: "L!s peııplcs ont Ic goııvemcıncnı qıı'ils ın~riıent" yani "Milletler laııık oldukları hıikıimete mazhar olurlar" sözüyle isıişhnd l!dilıncktcdir.

JOURNAL OF lSLAMIC RESEARCH, VOL: 14. NO: 2, 2001

hat elinin değil o-eline ınütemessik olan ahalinin adem-i liyill<atindendir. Huleffı-yı Raşidin devrinde İsliimiann cuınhuriyetle ve EıneYiyye.- Abbasiyye ve emsali diğer devletler zamanında saltanat veya mutliliyetle idaresi ve hükümet-i Osmaniyye'nin 10 Tenunuz 1324/1908 tari­hine değil hatta bugün~ gelinceye kadar hala tam miilk1sıyla ıneşıütiyeti tatbik etmemiş olması hep bu düstür-ı peygamberi icabatından. yani milletin bu süretic idareye kesb-i liyiikal edemeınesind~n ileri gelir.

Pek uzun sürecek olan bu bahsi burada keserek bir iki ınünferid Iıadiseden bahs ile iktifa edilecektir.

İslfuniyet'te ilk şekl-i hükümet meşrüti bir cunılmriyet olup Hazret-i Peygamber'e Yekrueten uınür-ı ınüslimini ru'yete memur edilen ve halife denilen ilk islam hüküm­darlan mn keyfiyel ve süreı-i inlihabları bu şekl-i

hükümeti göstem1ektedir. Tarilun bu babdaki izahatı

mütalaa edilir ve bugünkü medeni ve ınüterakki

hükümetlerde reisicumhur intilıabı hususunda meri olan usüller ile ınukayese edilecek olursa on üç asır evvel tat­bik edilmiş olan İslam usulünün bugünlerden farkı olmadığından maadil orlıara müreecalı bulunduğu da ıezruıür eder. Bu cihetleri tariilin ve ulüm-ı siyasiyyenin saha-i ihtisasına terk ile yalnız ilk halife Hazret-i Ebü Bekir'in akab-ı intihabda iriid etmiş olduğu nulk-u dere ile i ktifa ederim.

"Eyyühe'n-nas! Sizden iyi olmadığım halde emr-i idareniz ulıdeme tevdi olundu. İyilik edersem bana ınuavenet ediniz. Kötülük edersem beni doğrultunuz.

Doğruluk emanet. yalancılık hıyanettir. Zayıf olanlannız inşaallahu TeaJa hakkını istifa edinceye kadar nezdimde kavidirler. Km:i olanlannız kendisinden ahz u istifayılıak edinceye kadar ncızamnda zayiftırlar. Fi-sebilillah cihfıdı terkeden hiçbir km·iın yoktur ki. Hak Teaiii Hazretleri onlan teziii eunesin. Aralannda fevallişin şayi' olduğu biç bir kavim yoktur ki. Hak Teiilfı hazretleri onlara belayı

ta'mim etmesin. Ben Allal1'a ye Resul'üne isyan edersem itaat olurunak istihkakımdan mahrum olaca[;,'1ından bana itaat etmeyiniz."

Diğer bir hutbesinde (nutkunda) da: " ... Ey nas! Ben ınetbü'uın. ınübtedi değilim. İy ilik edersem bana ınu~h·eneı ü iuiba' Ye tarik-i istikıimeuen udüll ü inh.iriif eylerseın beni tarik-i ınüstekime irca edirliz" buyur­muşlardır.

Hulefa-yı Raşidin denilen ilk dört halifenin gerek tarz-ı intilıabı. gerek bunların vaz' euniş olduklan usül-ı idare maalesef on üç asırdan beri aleın-i İslam'da bir daha tatbik edilmemiş olduğu gibi dünyanın en müterakki hükümetlerinde de hala o derece adilane bir usül-ı

meşveret tatbik olunamanuştır.

iSLAMİ ARAŞTIRMALAR DERGİSİ. CLLT: 14. SA YI: 2. :wo ı

İSLAMtYETtN HUKÜK-I BEŞERE HlZMETLERf

İsHimiyyet'in vaz' ettiği usül-ı meşrutiyyet ve cumhuriyeti ilk defa saltanata tahvil eden Aslıab-ı Kirilm'dan Muaviye bin Ebi Süfyful'dır. Emeviler'den sonra hilafeti ilıriiz eden Abbiisiyye Devleti ve biliilıare

Afrika'da. Endülüs'te ve Asya'da teşekkül eden diğer İslam devletleri de hep saltanat veya mutliliyet tarzında idare-i u mür eyledi ler.

Yalnız Endülüs tarihinde mürıferid bir vak'a \'ardır ki. maalesef çok devam etmedigi gibi ufak bir salıadan harice de çıkaıuaımştır.

Meşrutiyet-i İslaıniyye tarilıinde şiiyan-ı elıeııuniyeı ola ın bu vak'a Ziya Paşa'nın Endiili/s Tarihi'nde şu sürette hikaye olunmaktadır.

Melik Hişaın-ı Slliis terk-i tac-ı saltanat ve ihtiyar-ı inziva ve uzlet etmekle sülrue-i Eıneviyye kesb-i inkıraz ettiğinden fılne hudüsundan ictinaben ruesa-yı Kurtuba bir yere gelüp idare-i mülk ü saltanat içün bir z-1tm lüzfım-ı vücudundan ve beyne'I-alıali ınüteber ve muteıned ve ınuktedir ve ınü'tenıen olan hacib-i sabık Cevlıer bin Muhammed'in bu makama ehliyetinden ballis ile talıt-ı hükümet-i Kurtuba'ya ikiid ü iclası hususuna karar verirler. Bu intihab üzerine ıniiına-ileyh taht-ı

hükümete isad olundukta fı'l-lıakika kendisi bir lured­mend-i kardan olınağla cünılenin ıne'miilü üzere Iıüsn-i idare-i lıükiımete bezl-i ınesiii-i ınakdüre eyleyüb egerçi dev Jeti evvelki mertebe-i kuvvet ü şevkeıe isa! edeınemiş ise de !ilin hiç olmaz ise zaınfın-ı zevalini teb'ide muvaf­fak olmuş ve doğrusu böyle bir vakilte kendisinden zulnira gelen Iudeınat-ı ınebriıre seıiivar-ı sitayiş ü tallSin bulunınuştur. Müşarunileylı iblida-yı emrde ahalinin her hususta muvafakat-ı ınerfunına mecbüriyet halinde bulun­makla mümkün ınertebe ifıde-i asayiş ü huzur ve ıslah-ı mesai i h u u mür için ittihazı lazım gelen tedabir ü harekat­ta nazar-ı halkta ınesul bulurunamak ve icab-ı hale göre ,-az' u tarh kılınacak ıekfılifıe ınusadif-i su'übiit olmamak üzere usül-ı hükümeti bir şekl-i a!ıiird ifriii,'1n lüzümunu bi'l-ınütalaa bunun içün riyaseti kendinde olanık Kurıuba alıa l isinin ınüntahabiin-ı vüclıh u erkanındcın mürekkep bir meclis teşKil ve hukUk-ı lıüküındari ile uınür-ı devleti o meclisin reyine tevzif eyledi ve fıilıakika bu tedbirin lütf11 görulüp hem kendisine mevki-i lıükiımete is'iid edenlerin untfır-ı devlete ınüdalıelatından ınasün olarak oldukça ınesalilı-i ibiidın yolunda görülmesine ve hem de kendisinin baka-yı ikbaliııe sebep oldu.

Çünkü bütün evaınir meclis-i mezkürdan sadır

olduğundan bir masiahat içün doi,ırudan doğruya k~ndi­sine müracaat olw1dukta kendi kendine bir şey icra ede­ıneyüb lıatta ınecliste. dalli a'za-yı saire nlisillü yalnız bir rey saltibi bulundu[;,'llnu serd ve i'tiz.1r ile maslahat-ı ına'ruzayı meclise havfıle .eder ve onıda verilen karar-ı iııif<ıkinin mukteziisı icni olunur idi ve bir de hükümel-i

329

•' r

OSMAN NUR! ERGİN

mutlakayı bu taıik ile hükfuııet-i ıneşrüta şeklinde göster­mekle ve ekser-i erbab-ı vak' u nüfüzu meclis a'zasından bulundurup asabiyyet peyda etmekle eslafırun düçar olduğu vartalardan nefsini mulımaza eyledi ve bundan başka harekat-ı zatiyyesini dahi mucidi olduğu usUl-i cedideye tevkif u tatbik içün ınülfıke mahsus sarayda ikametten dahi bir müddet istinkaf edi.ip fakat bazı qr­kan-ı devletin ibrnııuyla ınualılıaran izhar-ı muv<ifakaı ve anuna yine daire-i zatiyesine ıasıı~ı-ı ınukteziyye icrfisından hali olınayub yfini eslruı gibi bemy-ı haşınet zaid huddam kabul etmeyüb ancak hizmet-i mahsusasına muktezi olanları tevkif ,.e maadasını reddederek ,.c hazine-i devlete bu cihctlc dahi külli ınenfaaı göstererek icrii-yı muktezii-yı kfırşiııfisi ,.e diniyel cyledi34

Cevher bin Muhcıınıned'in bu meclis-i ıneşvereti teş­kili Hicret'in -122'nci senesine tesadüf ,.e bu tarih ise miladın 1030 senesine tekabül etmesine nazaran vele\· ki az müddet payidar olımış olsun ilk meclis-i meşveretin Avrupa'da İngilizler tarafından teşkil edilmeyip Endülüs'te İslamlar dinibinden vücüda getirilmiş olduğu teıiilıür eder. Endülüs'ün İngiltere'ye kurbiyeli ve Endüli.is Araplannın birçok hususalla Avrupalılan tenvir ü ikaz etmiş olduklan nazar-ı dikkate alınırsa meclis-i meşveret teşkili fikrinin İngilizlere İslamlardan intikal etmiş olduğuna bila-ıereddüd lıükmolunabilir.

Kitabın bidıiyetinden bunıya kadar ınevzubahs

edilmiş olan hususatı sırasıyla mütalaa edenlerin hatırına:

"Madem ki İslamiyet: hürriyet. ınüsa,·iit ,·c meşrutiyet hususlannda bu kadar adilane ,.c bu kadar hakimiine esaslar vaz' etmiştir. şu halde niçin hükümat-ı

isliimiyyece ıneşnitiyet-i idare ve meşveret uzun müddet kabul edilmeyerek şekl-i mutlakiyyet ve istibcL1tta devam edilmiştir?" suali gelecektir zeıınedcrim. Pek ınültim olan bu sualin cevabıru Mustafa Zihni Paşa hazretleri ver­mişlerdir.

Müşarunileyh lslôm'do Hilô(el nilınındaki escr-i müteberinde bu meseleleri uzun uzadıya tedkik buyur­duktan S011f(1 diyorlar ki:

Avrupa'da hükümat-ı ıneşrüta usUlünün ıneıniilik-i

Şarkıyye'ye nazaran daha kıdemli olması oralarda hükfunat-ı mutlakayı takyid edecek ıihkaırun büsbütün ına'dum buluıunasından ve hey'eti hükümetin bu ıtliik ve adem-i takyidden bi'l-istiffide sunüf-ı tebe'ayı tahammül edemeyecek bir dereceye gerinnesinden ileıi gelmiştir.

Gerçi Şark'ta dahi hükümat-ı ınüstebidc keyfe mii-ycşii hareket ve ıtHik-ı inan-ı şiddet ctınişlerse de ahiili-i İslfııniyye püyfın olduklan girdiib-ı cehfilete rağmen mcy­danda evliya-yı uınfını ve hükiiındari\nı 7.abdcdccck bir

34 Endı1/iis Tarihi, eski ıııb'ı, cilı 1. sayi·a 137

330

adilleı-i şer'iyye mevcut olduğunu farzetuuşler ve buna da güvenerek müddet-i medide düçar olduklan feliiket­lerin eşlliis-ı ına'düde-i ınüstebidenin hayatlanyla kaiın olduklannı bildilderine mebni haklarını araya­ınamışlardır. Garp'ta bu üuud olmayınca hemen silah-ı isyana sanlmak ınecburiyeti Iıasıl olımış. Şark'ta ise alıkam-ı şer'iyye gibi bir maıti-i istibdactm vücüdu bu mecburiyeti daha geç ihsıis ettinniştir.

Fi'l-hakika parlementolar ne süreıle ne sebebe ınebrü teessiis euniştir'? Yukanda beyan olunduğu ,·ech ile bir ınemleketi. bir nuHeti hükümet-i galebe ve ınüstebidesi altında ezıniş ve in1de-i keyfıyyesinden başka bir kayd-ı dini ve şer'i veyı1hud -efradın inziınaın-ı re'yine ınübteni­bir kayd-ı kanüni ile ınukayyed bulmunaııuş olan bir hükümetin idare-i gayr-ı adilesini ınaslahatlanna. men­faatlerine. muhafaza-i lıukük-ı efradiyelerine ınuvafık

görmeyenler hükümetin o istibdiidıru men' etmek esbfıbıru tahsil ü tekmil ve erbab-ı hükümet tarafından teyid ve teşyid-i nüfüz u siyaset nokta-i ııazarınca tesis edilnuş olaııusül-i niziimi\tı tagyir veya ta'dil telebiyle ve bu talep yoluııda kanlar dökıııekle nihayet Avrupa hükümat-ı müstebidesi meşrütaya münkalib ve parlemen~ to usUlü idare-i keyfıyye ve mutlakaya galib olmuştur.

Milel ü akvi\ın-ı Gnrbiyye'nin efrad u avaını tarafın­dan vukü' bulan bu iddialardan milyonlarca kan dökmek­ten maksat lıcy'et-i icliıniiiyyenin medar-ı idaresi bulunan lıukük-ı siyasiyyede umüın efri\d-ı milletin rey ve tensi­biyle usül ve kavıinln-i mukteziye ,.e ıiclile tesis olunınası ,.c hükiiınetin de iditre-i keyfiyyesine tcibi olmayarak o usul ve kavanine tfıbiiyyet nıecbuıiyctinde bulundurul­ıııasıdır. Yfıni hükümetin lıukük-ı siyasiyye ve lıüküm­rfırüsi alıali tarafından balışedilnıiş bir haktan ·ibaret olmak üzere daire-i ınalldlide ve ınuayyene içinde kalmasıdır.

iz<1Jıat-ı ınuharrereden müsteban olacağı yechile viikın parlemento usülü bu ımıksadı tamamıyla islilısal ede­ıneıniş ise de her halde müluın bir derecede kısmen hfisıl olduğuna yani hükümat-ı ınüstebidcnin idare-i keyfıyye ve ınuzırrasını hitaına erdirdiğine şüphe yoktur.

Evet. bu maksat Laınamıyla hasıi olamamıştır.

Haddizatmda da husülü imkansızdır. Çünkü. bir uuUetin. bir hey'et-i !ctiıniiiyyc efradının kaınilen reyini. mütalaasını bir noktaya cem etmek ,.e ınecına'-ı ara'-i uınlııniyye bulunan o noktaya istinaden kanun yapmak elbetıe imkan haricindedir. Hatta cuınlıuriyetle idare olu­ııcın hükümeller ki. bazı hükümat-ı ıneşrüta gibi alınayıp sırf hükümet-i avaıııdan ibarettir. Onlarda bile tamamıy­

la efkfir ve arn'-i umüııuyyeye tevfikan kanun yapılama­nıakla ve nihayet tanzim-i kaYilnin vazife ve seliihiyeti <irn'-i uınüıniyye ile ınüntehab ve ımınsüb olan parlemen­toya tevdi' ınecburiyeti görünmektedir.

JOURNAL OF ISLAMIC RESEARCH. VOL: 14. NO: 2. 2001

Parlemento usulü şu halde ne neticeye intac etmiştir? Bir hükümet tarafından bir meclis-i ınalıstisa veyahud eşlu1s-ı ınuayyene reyine tevfıkan huktik•ı siyasiyye ve idiireye ınüteaUik tanzim kılınan usül ve kavaidin ve nizfunat-ı ıner'iyyenin parlemento usUlü diri bulunan memalikte o hakkın parlemento denilen birkaç yüz şahsa te\'cliinden başka birşey yapilınaınıştlr.

Meseleyi aklen ınuvazene edelim. makiliata tatbilnın biraz ınulılikemeye çekelim: Bir hükÜmet-i ınüstebidenin iriide ve idare-i keyfiyyesiıı.i mahvetmek ve istibdadıru

kınnak o hükumet tamfından tanzim-i ııizamiit: dirayet ,.e ehliyetiyle ma'rüf olan herkese hal ve şiinı kesb-i teıueyyüz eden yeuniş seksen ziitın mesela bir Ştırn-yı Devlet'in veya bir Meclis-i Mahsus'un fetanel ve kiffiyetine havale ve tevdi olunmuş iken parlemento usulünün cfui bulunduğu ınemlekellerde işbu yetmiş sek­sen zatın teksir-i adedinden meclis-i mebusan nanuyla dört beş yüze ibiağından başka bir şey değildir. Halbuki din-i İslam'da hihüet; Rasill-i Ekrem (S.A. V.) efendimiz hazretlerinin Ununet-i lslfııııiyye üzerinde icrasına memur oldukları hukuk-ı ilfılı.iye ve ImkCık-ı .siyasiyye-i beşeriyyenin kaviinin-i ilaluyye dairesinde infazı için teessüs etnuş bir memuriyel-i ınukaddese ve muazzaına olduğundan ve azametiyle beraber esası dahi ıneşverete ınüstenid buluııduğundan bizce ıneşvereti tesis muk­teziyal-ı cliıı.iyyenuzdeııdir. Avrupalılarınki gibi yalnız

ına'kulaııan ileri gelme bir şey değildir.

Birçok hakayıkı ihtiva eden Zilıni Paşa hazretlerinin mütiilaiitındaıı sonra bu balıse hitiiın ,·ennek için hali­hazırda makam-ı hiliifeti haiz ve en büyük hükmeı-i

İsliinı.iyye olan Devlet-i Osınfııı.iyye'nin tatbik eııiği ıneşrCıtiyetıen de bir nebze bahsetmek icfıb eder.

Devlet-i Osıniiniyye'nin 1255/1839 tarihinde "Tanzimôl-1 Havrivve" niimıyla ilk hall-ı hüıniiyunu

(charte) ilan ,·e bilahare 1272/1856 tarillinde diğer Islalı.1t Fennfuu'ru neşrettiği tarihen ınfılum olup en sonra da 1293/1876 tarihinde Avrupa devletleri tarzında bir kanun­ı esfis'i tanzim ederek meşrutiyet-i idiireyi tatbik etnı.işıir. Bu hususun rafsilini Devlet-i Osmaniye'nin tarilı-i

siyasisini yazanlara terk ile burada yalruz bu babdaki hatt­ı hüınayunlar ber-vech-i zir aynen dere ile iktifc"i edilmiştir.

. GÜLHANE HA TT -1 HÜMA YÜNU

Cümleye ma'luın olduğu üzere Devlet-i Aliyyeıniz'in bidayet-i zuhürundaıı beri alıkam-ı celile-i Kur'iiniyye ve kavanin-i şer'iyyeye keınaiiyle riayet olmıduğundan saltanat-ı seniyycınizin kuvvet ,.e ııı.iknet ve bilcüınle

tebe'asırun refah u ma'nıuriyyeti rütbe-i gayete viisıl

olmuş iken yüz elli sene vardır ki. gavıi'il-i ınüte'ill<ıbe ve

!SLAMİ ARAŞTIRMALAR DERG1St. C!LT: 14. SA YI: 2, 2001

İSLAMİYETİN HUKÜK-I BEŞERE rttZMETLER.l

esbab-ı ınüteverıniaya ınebnl ne şer'-i şerife ve ne kavfuun-i mürrifeye ink:ıyiid ü iıntisiil olurunamak hase-

. biyle evvelki kuvvet ve ına'mCıriyyet bilakis za'f u fakra mübeddel olmuş ve halbuki kavfınin-i şer'iyye tahtında idare olurunayan meınalikin payedar olaı11ayacağı

vazıhiittan bulurullUŞ OlUp cüJÜS-1 hüınayuntunuz rfiz-ı

fırCızumdan beri efkcir-ı hürriyet-asar-ı ınülükaneııı.iz dahi ınücerred i'milr-ı meıniilik ve enha ve terfih-i alıiili ve fukara kazıyye-i ııi\fi'asına ınünhasır ve Menıalik-i Devlet-i Aliyyeıniz'in mevki-i coğrafisine ve ariizi-i ınün­bitesine ve halkın kabiliyel ü isti'dadlanna nazaran es­bab-ı lazımesine ıeşebbüs olunduğu halde beş on sene zarftnda bi-tevfık:ilu te'alii suret-i maılübe hiisıl olacağı

zıihir olmakla avn ve iniiyeı-i Hazret-i Bari'ye i'tiıniid .ve iınd.:ld-ı rCıbiiniyyeı-i ceniib-ı Peygamberi'ye tevessül ve istiııad birle bundan böyle Devlet-i Aliyye ve Memalik-i Malmısenı.iz'in hüsn-i idaresi zımnında bazı kavaıün-i

ceclide vaz' ve tesisi lfızım ü mülıiın görünerek işbu

kavilnin-i mukteziyyenin ıneviıdd-ı esiisiyyesi dalıi

eınııiyyet-i ciin ve malıfuziyyet-i arz u niiınüs u ınal ve ta'yln-i vergi ve asill<ir-i ınukteziyenin suret-i celb ve müddet-i istihdaını kazıyyelerinden ibıiret olup şöyle ki. dünyada can ve ırz u namusdan e'azz bir şey olmadığın­dan bir adam onlan tehlikede gördüktc hilkaı-i z.1tiyye ,.e cibillet-i fıtriyyesinde luyaneıe ıneyl olmasa bile muha­faza-i can ve niinlUsu içi.in elbeııe bazı süreLiere ıeşebbüs edeceği ve bu dahi devlet ve memleket e muz ır olageldiği müsellem olduğu ınisillü bilakis can u namusundan emin olduğu halde dahi sıdk ll isıikametten aynimayacağı ve işi gücü heınfın de\·Jet ,.e milletine hüsn-i hizıneten ibiiret olacağı dahi bediili ve zalıirdir ve eınniyyet-i mal kazıyyesinin fık:diinı halinde ise herkes ne devlet ne nı.il­

letine ısınaınayub ve ne i'ınfır-ı ınülke bakamayup daima endişe ve ızdırabdan hfıli olaımıdığı ınisilli.i aksi takdirinde yani eınval ü enıHikinden emniyet-i kamilesi olduğu halde dalıi lleınan kendi işiyle ,·c ıevsi-i daire-i taayyüşüylc uğrnşup ve kendisinde gün-be-gün devlet ,.e millet gayreti ve vatan muhabbeti artıp ona göre hüsn-i harekete çalışacağı şübheden azildedir ,.e ta'yin-i vergi maddesi dahi çünkü bir devlet ınuhiifazıı-i ıneınalik:iyçün elbette asker ü leşkere ve siiir masarif-i mukteziyyeye ınuhtac olarak bu işe ak:ça ile idare olunacağı ve akça dahi tebeaıun vergisiyle hiisıl olacağına biniien bunun bir hüsn-i suretine bakılmak eheının olup gerçi ınukaddem­lerde varidat zannolunınuş olan yed-i nihid beliyyesinden lchü'l-lıamd Mcıniilik-i Mahrüseıniz alıiliisi bundan evvclce kurtulmuş ise de fılat-ı ıaluibiyycden olup hiç bir vakitte seınere-i niifiası görülemeyen illizaınaı usul-i muzırrası el-yevm cari olarak bu ise bir ıneınleketin

ınesalih-i siyasiyye ve umCır-ı maliyyesini bir adamın yed-i ihtiyanna ve belki pençe-i cebr ll kalınna teslim etmek demek olarak ol . dalıi e ger zfııcn bir iyice ad apı

331

OSMAN NURi ERGİN

değilse heınfuı kendi çıkanna bakıp cemi'-i harekat ü sekenatı gadr u zulmden ibaret olmasıyla ba'd ez-in alıiili-i ıneıniiliktan her fenlin enılıik ve kudretine göre vergi-i ınünasib tayin olunarak kimseden ziyade şey alın­maması ve DevieL-i Aliyye'ınizin balıran ve berren masarif-i askeriye ve sairesi dahi kavanin-i idibiyye ile tahdid i.i ıebyin olunup ona göre icrJ olunması Uizıme­dendir ve asker maddesi dahi ber-m.inviil-i ınuharrer

ıneviidd-ı ınültinuueden olarak egerçi muhafaza-i vatan için asker vemıek alıiilinin faıiza-i zinınıeti ise de şimdiye kadar diri olduğu veekule bir ıneınJekeıin aded-i nüfüs-ı ınevcüdesi ne bakıJmayarak kiminden ıiitbe-i taham­mülünden ziyade ve kiminden noksan asker istertilınek hem nizihnsızlığı hem de zirfiat U ticaret ıuevadd-ı nılfı­asuuıı ihHilini ınücib olduğu ınisillU askerliğe gelenlerin ila-nilıayeti'l-öınr istihdamları daJıi fütiiru Ye kat'-ı

ıenfısühü müstelziın olmakta olmasıyla her memleketten lüziiınu takdirinde taleb olunacak nefernı-ı askeriyye içün usul-i bazı llesene ve dört yahud beş sene müddet is­tihdam zınuunda dalti bir tarik-i ınünfı,·ebe vaz' u ıe'sis olunınası idib-ı haldendir. Ve'l-hfısıl bu kavanin-i n.izfııniyye hasıl olmadıkça tahsil-i kuvvet ve ına'müriyyeı ve iisıiyiş ü islinihal mümkün alınayup etinılesinin esası dalti ınevadd-ı ıneşnihadan ibaret olduğundan fiına-ba'd aslıab-ı ctinJıanın da'valan kadinin-i şer'iyye iktizasınca alenen ber-vech-i ıedkik görülüp hükınolunınadıkça

kimse hakkında lıafı \'ii ccli i'dfıın ü tesıniın nıu'aınclesi icriisı caiz olmamak ve hiç kimse !arafından diğerinin ır.t. u namusuna tasaUuı vukii' bulınaınak ve herkes emviil ii

euıliikine kemal-i serbesiliyle ıncilik ve ıııutasarrıf olarak ona bir tarafdan müdahale olwunaınak ve faraz<1 birinin tölunet kabahali nıkı.i'unda onun veresesi ol töhmeı ve kabahatten beri'i.i'z-ziınıne olacaklarından onun malını

müsadere ile vercscsi Imkük-ı irsiyyelerinden ınaluüın kılınınaınak ve tebe'a-i sallanat-ı seniyyemizden olan ehl-i İslam ve ııtilel-i siiire bu ınüsıi'adiiı-ı. şahanemize bila-islisnfı mazhar olmak üzre can ,.e ır~ ve niimus ,·c mal maddelerinden hükm-i şer'i ikıiıiısınca kiiiTe-i menıii­Iik-i mahrfısemiz abiilisine taraf-ı şahaneınizden

eınrtiyyeı-i kaınile verilmiş ve diğer hususlara dahi itti­fak-ı arn ile karar verilmesi liizıın gelmiş olınağla Mec­lis-i Ahkıiın-ı Adliyye a'ziısı daha Iüziiın~ nıertebe teksir olunamk ve ,·ükelıi ve rical-i Devlet-i Aliyyeıniz dahi bazı ııiyin olunacak eyyıiında orada ictimii' ederek ve cümlesi efluir u mütiila'atını ltiç çekinıneyüp sarbesıçe söyleyerek işbu euuıiyyel-i ciin ,.c mala ıa'yin-i vergi hususlanna dair km,anin-i ıuukteziyye bir taraftan kanır­laşıınlıp ve ıanziınaı-ı askeriyye maddesi dalti Bab-ı

Seraskeri dar-ı şiiriisında söyleşitüp her bir kanun karargir oldukça ila-ıniişaallahu te'iila düstüru'l-iinıel tutulmak tizre biıliisı hatt-ı hi.iıni'iyunuınuz ile tasdik ve ıevşih olun­mak için taraf-ı hümiiyünuınuza arzolunsun ve işbu

kaviinin-i şer'iyye ınücerred din ü devlet ve mülk ü milleti ihya için vaz' olunacak olduğundan canib-i lıüımiyüııu­ınuzdan lillfıfına hareket vuliı' bulınayacağına alıd ü misiik olunup Hırka-i Şerife Odası'nda cemi'-i uleınfı ve vükela hazır oldukları halde kasem-i billah dahi olunarak uleına ve vükelii dahi lalılif olunacağından ona göre uJema ve vüzeriidan ve'l-hasıl her kim olu ise olsun kaviinin-i şer'iyyeyc muhalif hareket edenlerin kabalıat-ı siibilelerine göre te'dibat-ı lfıyıkalannın ltiç rütbeye ve haıır ve gönüle bakılınayarak icrası zunnında ınahsüsiin cezii kıinüruıiiınesi dahi tanzim etıirilsin ,.e cümle ıneınüıinin el-lıiiletü hiizihi mikdar-ı vılfı maaşlan olarak şayed henüz olmayanJan var ise onlar dalti tanzim olu­nacağından şer'an menfür olup hariibiyyet-i ınülkün

sebeb-i a'zanı olan rüşvet ıniiddc-i keıihesinin fiınfı ba'd adeın-i vukü'ı maddesinin dalti bir kanun-ı kavi ile te'ki­dine bakılsın ve keyfiyyfıı-ı ıneşniha usüJ-i atikayı bütün bütün ı ağyir ü ıecdid demek olacağından işbu irade-i şiihanemiz Dersaadet ve bilcümle Memiilik-i Malınisemiz ahiilisiııe i'Ian ve işii'a olunacağı nıisillü cıu,·el-i müıe­

hiibbc dahi bu usülün inşa1lliilıü te'iılii ile'l-ebed bakasına şahid olmak üzre Dersaiideıiıniz'de ınukim bilcümle " süfcniya dalti resmen bild!rilsin. Heınfın Rabbimiz ıe'fılii hazretleri cüınlemizi muvaffak buyursun ve bu kav<inin-i müessesenin hiliifına hareket edenler Allıihu ıc'iila hazret­lerinin la'netine mazhar olsuıılar ,·e ilelcbed fel<ih bul­ınasınlar. (Amin).

Fi 26 Şabıın 1355 (3 Teşrin-i Sc1ni 1839)

ISLAHA T FERMAN-I HÜMA YÜNU Yed-i ınü'eyyid-i ınülükiineme vedi'a-i Cenab-ı B<iri-- -

olan kfıffe-i suniif-ı lebe'a-i şahanemin her cihetle tamami-i Imsill-i sa'iidet-hali akdeın efkiir-ı hürriyyet:>s -disar-ı piidişahfınem olarak cült1s-ı ıneyıneneı-ıncn'üs-ı hüıniiyünum gününden beri bu babda zuhüra gelen Itimem-i mahsusa-i şahanemin haınd olsun pek çok seınere-i nafiası ıneşhiid olup mülk ü ın.illetimizin

ma'ınüriyyel ve serveti an-bean tezfıyüd etmekte ise de Devlet-i Aliyyeıniz'in şanına ınuvfifık ve milel-i ınüıeıneddine arasında bi-hakkın hiiiz olduğu mevki'-i ali ve ınühiınıne layık olan halin keınıilc isiili için şimdiye kadar nız' YC tesisine muvaffak olduğum nizanıat-ı

35 G~r.:k Giılhaıı~ l·hııı-ı Iliınıayiııııı'ııtloı, gerek hıı femıantla görül~ıı "hoıyri)~·~ı" kdinıckrinin "hfirriyyeı" olııııısı k:wiyy<!n ıııelhiızdur. ld;ir~-i ııınsıcbid~ z:ıımııııııtloı bu kdiıııcniııı<!l:ıO·uı ,.c t:ılıriri mcnıntı' oltluguııdnıı "lıürriyycı·· "hayriyyl!l''.: ı:ılı\'il olunıım~ıur. Nitekim ihıil:ıl v.: iııkıl~b kdiııı.:l.:ri d.: ıııeıııııiı' idi. :--.ıcschi fransa inkıl:ih \'eyoı llıtil:il-i Kebiri'dcıı halıs~tlilıııck lıizıııı g.: l ~c ale'l-eher "Fransa Şıiriş-i Kebiri" dcııilirdi.

JOURNAL OF lSLAMIC RESEARCH. VOL: 14. NO: 2.1001

,.

SMAN NURi ERGİN

ıeınfuin taraflanndan dahi ımicib-i şeyn ve iir olacak eya namusa dokı.ınacak her türlü tarif ü ıavsifın isti'ınali anunen men' olunınası ve çünkü Memiilik-i 1alıriiseın'de bulunan lıer din ve ınezlıebin ayini ber­ech-i serbesti icra olundoğundan tebe'a-i şiilıiineınden

iç bir kilnesne bulunduğu di nin iiyinini icriida men' olun­ıaınası ve bundan dolayı cevr ü ezfı gönneınesi ve tebdil­clin ü ınezheb etmek ü'-.re kimse icbar oluıunaınası ,.e

'tltanaı-ı seniyyeınizin ıneınürinü lıadeınesinin intilıiib ,.c asbı ıcnsib ü ircidc-i şahiiııeıııc ıııenüı olamk ıebea-i

>evlet-i Aliyyeııı'in cümlesi her kangı ınilleııen olursa lswı devletin hizmet ıneıııuriyetleıiııe kabul olunacak­mndan buııJar ehliyel ve kiibiliyeıleriue göre uınüın

.akkında ıner'ıyyü'l-icra olacak ııizfııııiita imiisiilen aemuriyeılerde istihdam olurunalan ve saltanaı-ı

eniyyem tebecısından bulunaıtlar ınek:itib-i şfıhiineınin

ıiz.1ınat-ı ınevzlı'alarında gerek since ve gerek iıntilıaııca nukarrer olan şeriiili Wi ey leelikleri takdirde cümlesi bil<l­ark u teınyiz Devlet-i Aliyyem'in ınekiitib-i askeriyye ve nülkiyesine kabul olunması Ye bundan başka her bir :eınaat ına'ıiıif ve luref-i sanıiyie dair ınilleıce ınektebler •apmaya mezun olup fakat bu ıııak(ıle ınekıitib-i

ımuıniyyeniıı usül-i tedrisi ve ınualliınleriııin intihiibı

ı'zası taraf-ı şiilııineıuden ıııansub ınehtelif bir meclis-i na'iiıifiıı neziireı ve ıeftişi tahtında olması ve elıl-i İslfıın le lurisliyan ve sıiir tebea-i gayr-i ınüsliıne ıııeyfınesincle 'eyiihud tebea-i İse,·iyye ve siiir tebea-i gayr-i müsliıne­len mezahib-i muhtelifeye ıiibi olaıılann bir biri beyninde icaret ,·eyahud ciniiyfıta ınüteallik zulıura gelecek ce­ni'-i de'iivi mulıtelit eliviinlara havıile olunup istimii-ı

ia'va için işbu divanlar tarafından akdoluımcak meclisler ıleru--oıacağmdaıı ınüdde'i ile müdde'ıi-aleyh ınuvıicelıe >luııarak bunlanıı ikfunc edecekleri ş.1lıidler tekiirir-i .:ılkı'alanru dıiima kendi ıiyin ve mezhebieri üzre icrii edc­;eklerini bir bir yemin ile tasdik eylemeleri ve lıukük-ı ~diyeye ıiid olan de'avi dahi eyillat ve elviye-i muhtelit meclislerinde vali ve kildi-i memleket hazır oldduklan halde şer'an veya nizamen rü'yet olunup işbu melıılkiın ü medllisde ınulııikemat-ı vılkı'a ııleni icra olurunası ve lurisliyan ve sıiir tebea-i gayr-i müsliıned!!n iki kiınesne beyninden Imklık-ı irsiyyc gibi de'iivi-i malısusada sfı­

lıib-i da'vii olanlar istedikleri halde patıik veya ruesa ,.e ınecıilis marifetiyle rü'yct oturuncık üzre hanıle kılınması ve Müc;izfıı ve Ticaret Kanunlan'yla ınuhtelit divmıl~rda icrii olunacak usül ve ııi7iımiit-ı mur;tfa'at mümkün ıııer­tebe sür'atle ikınal olunarak ve zabt u tedvin kılınarak Memiilik-i MalırUse-i şfıhiinemdc müsla'mel olan elsine-i muhtelifeye terceıne ile neşr ve i'liin olunması ve lıukı.ik­ı insaniyyeyi Imklık-ı adaletle tevfik etmek için mazın­na-i su' olaııJann veyahud te'clibiit-ı cüz'iyyeye ınüstaluk

334

bulunaniann habs ü tevkiflerine mahsus olan kılffe-i

malıbes ü malıiiil-i siiircde usul-i lıabsiyyeıı.in mümkün mertebe müddet-i kalile z.1rfında ısliiluna mübaşereı olun­ınası ve her halde lıabslıiinelerde bile canib-i saltanat-ı seniyyeınden vaz' kılınan nizanıat-ı inzıbatiyyeye

ınuvılfık olan ınu'aıneliittan ınıi'adii hiç bir g(ına müca:uit-ı cisınıiniyye ve eziyet ve işkenceye müşıibih kılffe-i

ınu'aınele dahi kanıilen lağY ve ibtaı kılınması ve bunun hiliifında ,·uk'iı' bulacak harekat şediden men' ,.e zecr olu­nacağından ınii'ada bunun icrasını emreden ıneınürin ile bil-fi'J icra eyleyen kesiiıun dahi Ceza Kanunı1amesi

iktiziisınca tekdir Ye ıe'dib oluımıası ve Daru's-Saltanal-1 seniyyeın ve eyatat ve bilfid ve kurada uınur-ı zabtiyyenin ıanzimi maddesi asude-lı;il olan kilffe-i tebea-i ınüliikaneme kendi mal ,·e canlanrun muhafazasına

salıihan ve kaviyyen eınııiyeı verecek surelle tanzim kılınınası ve verginin ınüsa\·ılıı teklif-i sairenin ınüsavatıru ınlıeib olduğu misillü lıukükça olan ınüsavat dalıi vazaifçe olan ınüsıiviitı ınüstelzim olduğundan luris­liyan ve siiir tebea-i gayr-i ınüsliıne dalıi alıiili-i İslam

ınisillü hisse-i askeriyye i'ti'isı hakkında mualtlmran ve- ·"' rilen karara inkıyad mecburiyelinde buluıunası ve bu hususta bedel Yennek Yeya nakden akça i'tiisıyla lıizınet-i fi'liyyeden mu'ru olmak usülünün icrci olurunası ve İslilin'­dan ına'adfı tebeamn sunfıf-ı askeriyye içinde slıret-i is­tihdamları lıakkın9a niz;iın;it-ı lıizııne yapılup müddet-i kalile-i ınüınkine zarfında neşr ve i'lfın kılırunası ve eyiiUiı ve elviye meclislerinde ıebe'a-i ıuüslinıe ve İseviyye ve saireden bulunan ıi'zanııı emr-i intiluiblanıu bir suret-i salıihaya koymak ve ararun doğruca zulıurunu temin eyle­mek için işbu meclisterin sfıret-i tertib ve teşkilleri

lıakkıııda olan nizflmalın ıslfıluna teşebbüs ile Dedet-i -Aliyyem netice-i arayı ve verilen hükm ve karcin salıilıan bilmek ve buna nez..1ret etmek esbıib u vesiiil-i nıües­

sirenin istilısıilini mütalaa eylemesi ve çünkü bey' u furülıt u tasarruf-ı emlak ve akar inaddeleri lıakkuıda olan kavanin kiiaffe-i tebea-i nıüllıkanenı hakkında müsıivi

olduğundan kavıinin-i Devlet-i Aliyyem'e ve nizfunat-ı zabıta-i belediyyeye ittiba' ,.e iıntisal eylemek ve asıl yerli alıalinin verdikleri tekiilifi vermek üzre saltanat-ı

seniyyeın ile düvel-i ecnebiyye beyninde yapılacak su­ver-i tanziıııiyyeden sonra ecnebiye dahi tasıırruf-ı enıJılk müsaadesinin i'tıi olunması ve tebea-i saltanat-ı

seniyyenıin kiiffesi üzerine tarh olunacak vergi ve tekali-fı sınıf ve mezhebierine bakıtmayarak bir surette alızo­lurunakta icliğinden işbu tekiilifın ve alel-lıusus a'şaruı alız u islifasında vuku' bulmakta olan sü-i isiti'malı1tm

ısliilu tedi'ibir-i seriası ınüti'ila'a ve müzakere olunup doğrudan doğruya alız-ı Yergi etmek usülünün peyderpey icriisı kabil oldukça varidfıt-ı Devlet-i Aliyyeın'in ilz.1ın

JOURNAL OF ISLAMIC RESEARCH, VOL: l4, NO: 2. 2001

ı

~

ı ı

ı ı -r

'

olunması usUlünlin-yerine bu süret ittihaz kılınup usül-i lıaJiyye can oldukça meınürin-i Devlet-i Aliyyem ile ınecatis a'zalanrun mü:zayedeleri alenen icrn olunacak olan iltiz.:1nıiittan birini deruhde ettinueleri veya bir gıine hisse alinaları müdizlit-ı şedide ile men' kılınınası ve takiliif-i ınalıaliyye dahi ıneluJ1fi-emken mahsülata hale! verıneyecek ve ticaret-i dalı.iliyyeye ınani olmayacak mebaliğ-i münasibeye berren ve balu-en inşa ve ihdas olu­nacak turük ve mesaiikten istifade edecek olan eyaHit ve sancaklarda ,·az' ve tesis kılınacak vergi-yi malısus dahi ilave edilmesi ve saltanat-ı seniyyeınin belter sene için diridaı ve masarifat defterinin tanzim ve irn;esi hakkında ınuahharan bir nizam-ı malısus yapılmış olduğundan

bunun tamami-i icrn-yı alıkanıırın itina oluıunası ve her bir memurine tahsis kılınnuş olan maaşlann hüsn-i tesviyesine ınübaşeret kılııunası ve her bir cemaatin nıesasıyla taraf-ı eşref-i şiihancmden tayin olunacak birer memurlan tebea-i saltanat-ı seninemin uınfıınuna fud ve raci' olan maddelerin müzakerntında Meclis-i Vala'da bulunmak üzre makam-ı eelil-i Vekalet-i Mutlakaın'dan malısıisan celbolunup ve işbu memurlar birer sene tayin kılınup bunJar ıneınuriyetlerine başladıklan gibi tahlif olurunaJan ve Meclis-i Viila'ıun a'ziisı gerek adi ve gerek fevkaliide vukü' bulan icıimalarında rey ve ınütalaalanıu doğruca beyan ve ifade etmeleri ve bundan dolayı asla rencide oluıunaınaları ve ifsfıd ,·e irtikfıb ve i'tisfıf<i dair olan kadıunin alıkam-ı kıiffe-i tebea-i saltanat-ı

senin·em hnklannda her kangı sınıfla ve ne türlü memuriyetıc bulunurlar ise buluıısunlar usül-i ıneşrünsına tevfıkan icra oluıunası ve Devlet-i Aliyyeın'in tashih-i usıil-i sikke ve umür-ı ıniiliyycsine itibar verecek banka misillü şeyler yapılıp Menıalik-i Maluüse-i Şahanemin ınenba-ı servet-i ınaddiyyesi olan hustisfıta iktiza eden serınayelerin ta'yiniyle Ye mahsfılaı-ı Meınalik-i

Şahanemin nakli için id\b eden turtik ,.c ecdavilin küşiidıyla ve emr-i ziniat ve ticaretin tevsiinc Mil olan esbabın ınen'iyle ıashiliit-ı sıhlı.iyyeıı.in icra oluımıası ve bunun için maarif ,.e ulüın ve sennilye-i Avrupa'dan istifiideye bakılması csbabııun bil-etraf ınütalaasıy la pey­derpey mevki-i icraya konulması ımıddelerinden .ibaret olmağJa siz ki Sadrazaın-ı sütüde-şiyem-i ınüşiirü'n-ileyh­siz. işbu ferman-ı celilü'I-unvan-ı ınülfıkanemi uslılü üzrc gerek Dcrsnfidetiın'de gerek Meıniilik-i Şahanemin herbir tarafında ilan ve işfıatlc husüsıiı-ı ıneşrühaıun bcil;.ida beyan olunduğu ,·echile icra-yı iktizc1larına ve bundan böyle alıkam-ı celilesinin dıiiınen ,.e ınüstemirran

mer'ıyyetü'l-icrn tutulması esbab-ı lazııne ve vesiiil-i kaviyyesinin istilısal ve isıikmali hususuna bezl-i lı.inunet eylcyesiz: şöyle hilesiz. Ali\ınet-i şerifeıne i'timad kılasız. Talı.riren fi evfuli şehr-i Cenıaziye'I-Aiı.ira sene isrui ve

İSLAMi ARAŞTIRMALAR DERGİSİ, ClL T: 14. SA YI: 2. 2001

İSLAMIYETİN HUKÜIÇ-I BEŞERE H1ZMETLER1 .

seb'ine ve mi'eteyn ve elf.

KANüN-I ESASİ HATI-I HÜMAYÜNU

Devlet-i Aliyyeıniz'in bir zamandan ber kuvvetine <lnz olna ıedenniyi\t: gavii'il-i hariciyyeden ziyade dalıilen idare-i umfırda tarik-i müstakimden irilıinif olun­ınasından ve tebe'arun hükumet-i metbfıalarından

eıruliyyetlerine kifayet edecek esbabının ına'il-i inJutfıt

olmasından ncş'et etmekle valid-i ınacidiın merhum Abdulınecid Han ınukaddeıne-i ıslillıaı ve ahkaın-ı mukaddese-i şer'-i şerife ınuvafık olarak uınüınun emniy­at-i can u ınal ve ırz u namusunu mu'lin olmak üzere Tanzimat Hattı'ıu ilan etutişti . işte bugüne kadar daire-i enmiyyette olarak ve o eınniyete istinaden ber-Yech-i serbesti teati edilen efkar u arnnın seıneresi olmak üzere bugün işbu Kanun-ı Escisi'yi vaz' ve ilana muvaf­fakiyyetiıniz tanzimat-ı ınezkürenin asiir-ı hayriyyesi cümlesinden olınnğla merhüm-ı müşiirü'n-ileyhin nanuna ve muvaffakiyetlerini işbu ycvın-i ınes'fıdda bilhassa iriid ve kendilerirı.i ınuhyi-i devlet unvaıuyla yadederiın.

Tanzimatın evan-ı tesisi zanıanıınızın isıi'dad ve ilca'atına muvafık olsa idi. şimdi neşrettiğimiz Kanün-ı Esasi alıkilmını merhum-ı müşiirü'n-ilcyh ol vakit tesis ve icra etmiş olacağını-ı şüphe kılınmaz. Lakin Cenab-ı Hakk mil­letimizin tamami-i saadet-i haline üiınin olan böyle bir netice-i ınes'üdeyi alıd-i saltanatımıza tıı'lik etmiş

olduğundan buna delaletten dolayı Canab-ı Hakk'a aziın haınd ü teşekkür ederim. Dedet-i Aliyyeııtiz'in alıval-i dalı.iliyyesincc bi't-tabii vaki olan tağayyurat \'C ınünase­

bat-ı lıariciyyesince husüle gelen tevessü'at cihetiyle şekl-i idare-i hükümetin kifayetsizliği bedalıet derecesine ,·ardığından ve bizim aksii-yı ımıkasıdımız mülk ve mem­leketimizin servet-i tebiiyye ve kabiliyyeı-i fıtıiyyesinden şimdiye kadar hakkıyla istifadeye ınüınanaat eden csbabın iziilesiyle sunüf-ı tebe'aıun tarik-i terakkiyata ınütteltidcn ve ınüteii,·inen ilerlemeleri kazıyye-i

hayriyyesinden ibaret bulunduf,'Undan bu ınaksada Hısfıl için hüküınetçe bir kaide-i sruime ve ınunıazamaıun itti­lıazı ikıiza edüp bu dalı.i kuvve-i hükümetin meşru' ve makbul olan Imktıkunun ınulıafazasıyla gayr-i meşru'

harekat yıini ferd-i nihidin veya efnid-ı kalilenin ıch.akküın-i müstcbidiinesinden ııeş'eı edecek haıi\-yat ve sü-i isti'ınfılaıın ıncn'u malın na ,·c hey'etinuzi terkibeden ahaın-ı ınulıtelifenin bir hcy'ct-i ictimiiiyye-i medeniy­yeye layık olan bak ve menfaal ki cümlenin ıuınet-i hür­riyet ve adalet ve ınüsıivattan bilii-istisna ınüstefid

olmalarıdır. işbu fe,·aidin temin ve ıııkririne ıııüte,·akkıf olup bu usüllerin n1a . yehıiicu ileylıi ise kavaıün ve mesiHih-i uınuııliyyenin kaide-i ıneşrü'a-i ıneş,·ereı ve ıneşrütiyyete ınerbfıtiyyeıi ·emr-i sabitü'l-hayrı olduğun-

335

' 1 1

r ı

OSMAN NUR1 ERG!N ,. ,

dan bir meclis-i uınüıninin lüzilın-ı teşlôl-i ilan-ı cülü­sunmza dair olan hattıınııda beyan kılııuıuştı . Ol babda tanzimi ~1iza eden Kaniın-ı Esiisi mütehayyızan-ı vüzeıiı

ve sudiır-ı uleına ile sair ridil ve memurin-i Devlet-i Aliyyemiz'den ınürekkeb tayin edilen bir ceıniyyet-i

mailsusada bi'l-müzakere tertib olunup Meclis-i Vükelanuz'da dahi etrafıyla ted.kik ve tasdik kılııumş

olınağla ve ınevadd-ı münderecesi Hilafet-i Kübıiı-yı İslaıniyye ve Saltanat-ı Seııiyye-i Osınaniyye'nin hukUku­na ve Osmanlıların hürriyet ü müsaviitına ve vükela ve memurinin ınesüliyet ve seHihiyetine ve Meçlis-i Umumi'nin hakk-ı vukiıfuna ve ınehiikimatın istiklal-i kfuniline ve ınuvazene-i milliyenin sıhhatine ve idilte-i vilayetçe hukiik-ı ınerkeziyyeti ınuhfıfaza ile beraber :evsi-i mezuniyet usUlünün ittihazına ınüteallik olup btm­lar ise alıkfun-ı şer'-i şerife ve mülk ve milletin bugünkü

<abiliyet ve ihtiyacatma mutabık ve ellass-ı aınaliıuiz )!an saadet ve ternkkiyat-ı anune fıkr-i lıaynna müsaid .:e ınuvafık bulunmakla avn-ı Hakk'a ve imdad-ı ulıaniyyet-i Cemib-ı Peygamberi'ye istinaden işbu

(aniın-ı Esiisi'yi kabul ve tasdik ile tarafımza gönderdim.

vHişilalHihu Te'alil Memalik-i Osınilniyye'nin her :ilıetinde düstiını'l-aınel olmak üzere ilanıyla bugünden tibaren icra-yı ahkamına ınübaşeret ve derununda muhar­-er ve muk<ırrer kavanio ve nizamatın bir an e\·vel taıvjın i itınaını zıınnında tedabir-i seriıı ve ınüessireye

nübiideret eylemeniz kat'in•en matlubuınuzdur.

7 Zillucce 1293/1876

Bu hatt-ı hüınayünda Osmanlı Kanün-ı Esiisi'nin )er'-i Şerife ınuvilfık olduğu beyan olı.inur ise de kanün-ı oezkürun beşinci maddesini teşkil eden: "Zal-1 hazret-i­•adişahinin nefs-i hümavıinu mukaddes ve gavr-1 Ies'ıildür" fıkrası: "Küllüküm rd'in ve kü/1/üküm ıes'ıilün an-ra'ıvvetihi" diyen şeri'at-i İslamiyye ile

l6

Hazret-i Ebu-Bekir'in 240 ıncı ve Hazret-i ömer'in 233 üncü sahifelerde zikredilen lıutbelerindeki esasata mugayirdir.

Maahilza lede'l-Jıace "hal" keyfı.yyetinin de tatbik edildiği teeınmül edilirse bu gayr-i ınes'fıllük keyfiyeti Avrupalılan takliden kabul edilmiş olup alıkam-ı Şer'iyye keirıa-kan cfıridir.

Hulasii: Meınalil<-i mütemeddinede tatbik edilen en son ,.e en mütekaınil şekl-i hükümet meşrutiyet olup esasen şeri'at-i İslamiyye de ıneşrütiyyetle idare-yi tavsiye ettiği için nihayet hükümet-i Osınaniyye de ıneşruyeıi kabul ve ilan etmiştir. Şu kadar ki: gerek mil­letin tecrübesizliği gerekse Trablus. Balkan ve wnüıni lıarblerin \·uküt dolayısıyla bu usul-i idareden talıayyül ve arzu edilen faydayı göremeyen ve hususuyla Harb-i Umünu esnasında enva'-ı maluümiyyete ma'rüz kalan

ahali. idare-i ınüstebide zamanındaki nisbi refillıa ve \iis'at-i ına'işete tahassüren meşrutiyyet-i iditreye atf-ı

kabahat etmekte · iseler de. kabahat ahatide olup intihab ederek millet meclisine gönderdikleri meb'üslar haklannı müdiifaa etınemişler. ihtikiira ve şahsi ınenfaatlarııu "' tenline hasr-ı mesai etmişler ise de ınesele yine dönüp dolaşıp: "K1mıa tekünü viivelid alevkiim" düstür-ı

Peygamberisine gelmektedir. B.iniienaleylı millet-i isliiıniyye: şerialin tavsiye ettiği ve asırbuca vill<i olan ıecribenin de te'yid ettiği ıneşrutiyyeı-i idareden bi hakkm istifade edebilmek için evvel-emirde ferd itibanyla meşruliyelin esasauna riayetkar olmalıdır. O gibi efrad uınür-ı milleti idiireye tevlôl edildiği zaman adalet: ınüsiiviil ve ta'bir-i ınahsüsuyla meşrüriyyet tam manasıy-la tatbik edilmiş olur. Yoksa kabahat şu veya bu fırkanın değiİdir. İşte on iki senedir hepsi tecrübe edildi. Binaenaleyh ser-karda bulunan hükümetierne fırkalann icraatı terıldd edileceği zaman: "Bulunduğunuz hale göre idare olunursunuz." ilıtiir-ı Nebevisini batırdan çıkanna­ınalıyız.36

36 Osnı~nlı nıeşn'ıtiyc:tinin ıniihiyyit·i siyiisiyy.:siııi \'.: A\Ttıpalılarc:ı tarz-ı ıelakkisini öğreıınıek isıayenlere ~laiirif:viOsteşarı M!iverrilı Ali Reş:ıd Beyefendi'nin ''Tiirl..ire ve Tamimaı: Deı:fet-i Osmaniyre ·nin Törih-i /slöhötı", Kruınaı lvlaıbaası, 1328 ismindeki ıııuıeber eseri tavsiy.: olunur.

JOURNAL OF ISLA11IC RESEARCH, VOL: 14, NO: 2:2001

ı

ı i

1 l

ı ı

1