sİ kızıl bayrak 10-21

32

Upload: kizilbayrak

Post on 11-Mar-2016

231 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak 2010-21 / Mayıs

TRANSCRIPT

2 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLER26 Mayıs ihaneti ve yeni bir çıkışın

imkanları... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 3

1-3 Haziran eyleminden başlayarak

TEKEL direnişini büyütelim!. . . . . . . . . 4

İstanbul’da kürsüye işçiler çıktı. . . . . . . 5

İzmir’de parçalı 26 Mayıs . . . . . . . . . . . 6

Ankara’da 26 Mayıs. . . . . . . . . . . . . . . . 7

Adana’da 26 Mayıs . . . . . . . . . . . . . . . . 8

Kürdistan’da 26 Mayıs eylemleri. . . . . . 9

4-10 Mayıs “İş Sağlığı ve Güvenliği

TEKEL işçileri Türk-İş binalarını

işgal etti!…. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10

İzmir’de 26 Mayıs tartışıldı.. . . . . . . . . 11

UPS Kargo işçileri direnişte! . . . . . . . . 12

İşten atılan UPS işçileri ile konuştuk... 13

İşçi ve emekçi hareketinden.. . . . . . 14-15

Sınıf hareketini felç eden ihanet

barikatı aşılmalıdır! . . . . . . . . . . . 16-18

Ölümüzün de dirimizin de

bu düzende hiçbir değeri yok... . . . . . . 19

İş cinayetleri sürüyor, sendika ağaları

mücadeleden kaçıyor! . . . . . . . . . . . . . 20

BDSP: Kahrolsun ücretli

kölelik düzeni! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 21

Faşist saldırılar yayılarak artıyor. . . . . . 22

“Şerzan Kurt ölümsüzdür!” . . . . . . . . . 23

Gençlik Şerzan Kurt’un katledilmesini

eylemlerle lanetledi.... . . . . . . . . . . . . . 24

SOKAK Üniversitesi’nde

direnişler tartışıldı. . . . . . . . . . . . . . . . . 25

Ankara Devrimci Liseliler Birliği

Kurultayı gerçekleştirildi . . . . . . . . . . 26

Emekçi kitlelere sunulan

sahte umut kapısı . . . . . . . . . . . . . . . . . 27

Emperyalistler imzalanan

deklarasyonu tanımadı! . . . . . . . . . . . . 28

Avrupa’da işçi ve emekçi eylemleri . . 29

TMMOB Genel Kurul’u başlıyor . . . . 30

Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:

Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi, Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbul

Tlf. No: (0212) 621 74 52e-mail: [email protected]

Web: http://www.kizilbayrak.orghttp://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Aytay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2010/21 * 28 Mayıs 2010Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2010/21 * 28 Mayıs 2010

TEKEL işçilerinin sermayenin başkentindesürdürdükleri 78 günlük direniş sürecinde DİSK,KESK, Türk-İş ve Kamu Sen tarafından alınan 26Mayıs genel eylem kararı cılız ve göstermelikeylemlerle geçiştirildi. TEKEL işçilerinin 1-3Haziran’daki Ankara buluşması öncesinde ortaya çıkan26 Mayıs tablosu, sendikal bürokrasinin işçi hareketininönünde temel bir engel olduğunu bir kez daha gösterdi.

Ancak 26 Mayıs tablosunu değiştiren temeletkenlerden biri ise başını TEKEL işçilerinin çektiğidirenişçi işçilerin İstanbul, İzmir, Ankara, Diyarbakırve Samsun gibi illerde gerçekleştirdiği eylemlerlesendika ağalarını hedef alan eylemleri oldu.

Sendika bürokratlarının 26 Mayıs’ta “genel grevkoşullarının olmadığı” gerekçesiyle eylemin içininboşaltmasına işçiler militan bir yanıt verdiler. Türk-İşbaşta olmak üzere sendika bürokratlarını protestoetmek için birçok ilde Türk-İş binalarını işgal ettiler.Fakat işçilerinin söz konusu işgal eylemleri de,kaşarlanmış sendika bürokratlarının tabanın mücadeleisteğine kulak vermesini sağlayamadı.

26 Mayıs süreci bir kez daha göstermiştir ki,sendikal bürokrasi yıllardır sınıf hareketiningelişmesinin ve güçlenmesinin önündeki en temelengellerden birisidir, burjuvazinin sınıf içindekidayanaklarıdır. Ayrıca 26 Mayıs, son dönemde üst üsteyaşanan sendikal ihanete, sınıfın öncü kesimlerinde birtepkiye yol açtığına da tanıklık etmiştir.

Elbette protestoyu aşmayan tepkiler, sendikalbürokrasiyi etkisizleştirmeye yetmeyecektir. Bugünsınıf hareketinin en temel ve acil ihtiyacı, tüm toplumuetkileyebilen, özgüven kazandıran, mücadele istek vekararlılığını geliştiren, moral ve motivasyonunu artıranmücadele deneyimlerine ve açığa çıkardığı dinamiklereyaslanarak yeni bir dönemin önünü açmak için çabagöstermektir.

Günün acil ve ertelenemez görevi, tabana dayalıörgütlülükler oluşturmak, ortak bir hareket planıetrafında bu planı hayata geçirebilecek örgütselmerkezler yaratmaktır.

Diğer yandan özellikle Kürt sorunu cephesindenyaşanan gelişmeler sermaye devletinin Kürt halkınayönelik inkar ve imha politikalarına önümüzdeki

dönemde hız vereceğine işaret ediyor.Uluslararası planda kirli pazarlıkların devreye

sokulmasıyla yürütülen bu plan, Kürdistan’da artanaskeri sevkiyat ve operasyon hazırlıklarıyla kendinigösteriyor. Kürt sorunu çerçevesinde yaşanangelişmeler yaz döneminin sıcak gelişmelere sahneolacağını gösterir nitelikte.

Kısacası, sermayenin sosyal yıkım ve köleliksaldırıları altında ezilen işçi ve emekçileri önümüzdekidönemde yoğun ve kapsamlı bir saldırı dalgasıbekliyor.

Bu çerçevede tüm ilerici ve devrimci güçler, ilericisendikalar, ilerici işçi ve emekçiler TEKEL işçilerininfarklı biçimlerde süren direnişlerine çok daha yakın ilgigöstermek, 1-3 Haziran eylemi başta olmak üzeregerçekleşecek tüm eylemlere etkin bir katılım sağlamakiçin, yüzü işçi ve emekçilere dönük etkin bir siyasalfaaliyet yürütme sorumluluğuyla yüzyüzedirler.

Sosyalizm İçin

KKiittaappççııllaarrddaa.. .. ..

Kapak Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2010/19 * 14 Mayıs 2010

TEKEL Direnişi’nin basıncını savuşturmak vedireniş ateşini söndürmek için üç ay önce alınan 26Mayıs eylem kararı, beklendiği gibi sendika ağalarıtarafından ortada bırakıldı. 26 Mayıs günü ortayaçıkan eylem tablosu, genel grev bir yana sönük bir işbırakma eylemi olmanın bile çok uzağındaydı.KESK’in ve bazı ilerici yönetimlerin hakim olduğuişçi sendikalarının sınırlı olarak iş bıraktıkları, birkısmının işyerlerinde bildiri okumakla kendilerinisınırladıkları, büyük çoğunluğunun ise kıllarınıkıpırdatmadıkları bir eylem tablosu çıktı ortaya. Türk-İş cephesinden en ciddi katılım Zonguldakmadenlerindeki bir saatlik iş bırakmaydı. Bir büyükişçi katliamının yaşandığı bir yerde bu kadarını daartık yapmak zorunda kalmışlardı. Sonuçta, KESK’eüye kamu emekçilerinin dedikleri gibi, bu tür bireylemin daha iyisini kendileri her zaman yapabilecekdurumdaydılar, bunun için aylar öncesinden ilanedilmiş bir sözde genel eylem kararına hiç de gerekyoktu.

Dört sendika konfederasyonu yönetiminin 12maddede sıralanan taleplerin kabul edilmesi hedefinebağladıkları bir genel grev kararı sonuçta utanç vericibir biçimde ortada bırakılmıştır. Sendikabürokrasisinin tüm ihanetine rağmen 26 Mayıs günügerçekleştirilen yaygın ve yer yer kitlesel gösterilerkuşkusuz oldukça anlamlıdır. Ancak genel grev hedefiüzerinden bakıldığında, ortaya çıkan tablo tam birfiyaskodur. Elbette bu sonuç sendika ağalarınıneseridir, onların alınlarında yeni bir kara leke olarakkalacaktır.

İhanetin bu denli açık bir biçimde sergilenmesinedeniyle, 26 Mayıs eylemi asıl anlamını, sendikakorucularıyla hesaplaşmanın gereğinde bulmuştur.TEKEL işçilerinin merkezinde olduğu militan çıkışlarbunun ifade olmuştur. Bu, bu hainlerin bundan böyleeskisi gibi rahat bırakılmayacağının da ilanısayılmalıdır. Bu militan inisiyatif, 26 Mayıs ihaneti vefiyaskosunu sınıf hareketi açısından ileriye yöneliksonuçların elde edildiği önemli bir olay halinegetirmiştir. En azından bunun olanakları ve ilk önemlikoşulları böylece elde edilmiştir. Bu, TEKELdirenişiyle önünde bir yol açılan sınıf hareketiaçısından, bu yolda yürümek için önemli siyasal vemoral dayanaklar demektir.

Bu noktada bu sonucu hazırlayan süreç üzerindedurmak yararlı olacaktır.

Bu ihanet takımı, en başta da Türk-İş yönetimi,daha en başından bu eylemi boşa düşürmekkararındaydılar. Eylem kararını TEKEL direnişininbasıncı altında almışlardı. Amaçları ne yapıp edipTEKEL işçilerinden kurtulmak, Ankara’daki direnişmevzisini düşürmekti. Direniş mevzisinin düşmüşolmasının yaratacağı moral kırılma, TEKELişçilerinin mücadele gücü ve inancının ezilmesi içinkullanılabilecekti. Direnişin bitmesinin ardındanülkenin dört tarafına dağılacak olan TEKELişçilerinin yeniden bir araya gelerek direniş bayrağınıyükseltmeleri mümkün olmayacaktı.

1 Nisan eylemi hain bürokratların hesaplarını açıkbir biçimde ortaya koydu. Güçlü bir eylem, TEKELdirenişinin ateşinin sönmediğinin ilanı olacak,

direnişin bu yeni koşullarda devam ettiğini gösterecekve 1 Mayıs’tan 26 Mayıs’a bağlanmasına dayanakolacaktı. İşte bunun için sendika bürokratları sermayeiktidarıyla açıktan suç ortaklığına gittiler. TEKELişçilerinin Ankara’ya sokulmaması için kentin girişinebarikatlar kuruldu. İşçilerin kararlılığı karşısında bubarikatlar daha sonra Türk-İş binasına giden yolunönüne kadar çekildi. Barikatı aşma kararlılığıgösteren işçiler polis saldırısına uğradılar. Bunoktadan sonra işçiler sendika ağalarının ihanetineuğradıklarını açıkça gördüler. Tüm bunlar yaşanırkenTürk-İş yönetimi kayıplara karışmış, böylece işçilerinönüne kurulan barikatın sorumluluğunu taşıdıklarınıaçıkça göstermişti.

Sendika ağaları hedeflerine ulaştıklarınıdüşünerek rahatlamışlardı. Çünkü, onca baskı veoyuna rağmen 78 gün boyunca direnen TEKELişçileri direniş alanına girememiş ve bir gece bilekalamamışlardı. Nitekim eylem TEKEL işçileriüzerinde olumsuz ve dağıtıcı bir etki yaratmıştı.Böylece sendika ağaları 26 Mayıs eylem vaadini daharahat bir biçimde rafa kaldırabileceklerdi.

Ancak bir grup öncü TEKEL işçisiyle birliktedevrimci güçler ihaneti yanıtsız bırakmamaktakararlıydılar. 1 Nisan’ın hesabı 1 Mayıs’ta soruldu.Sendika ağaları beklemedikleri biçimde alandankovuldular. İşte bu müdahale hem TEKEL işçilerinibir parça uyandırdı, hem de ilerici, öncü işçi veemekçiler ile devrimci ve sol güçleri harekete geçirdi.

Bu aşamadan sonra sendika bürokratlarını 26Mayıs’ta genel grev vaadini yerine getirmeleri içinzorlamak ve onlara rağmen tabandan bu yöndehazırlık yapmak konusunda belli bir hareketlenmebaşladı. Ancak hain bürokratlar harekete geçmemektedirendiler. Giderek alt kademe sendikacıları üzerindede etkili olan taban basınca karşın onlar oyalamatutumuna başvurdular. Bir araya gelerek 26 Mayıseylemi için somut bir program oluşturmak

doğrultusunda hiçbir adım atmadılar. Tabandanyükselen sesleri olabildiğince savuşturmak ve genelgrevi örgütleme görevinden yan çizmek için negerekiyorsa yaptılar. Eyleme ancak bir hafta kalaeylem planına ilişkin ilk açıklamayı yaptılar. Genelgrevin koşullarının olmadığı gerekçesine sığındılar veyapılacak eylemi en geri noktaya çektiler. Böyleceihanetlerini resmileştirdiler.

Ancak bu ihanet cezasız kalmayacak, hesapsorulacaktı. 1 Mayıs’ta Taksim alanında kendilerinikovan TEKEL işçileri ve devrimci güçler bu kezkapılarına dayandılar. Sınırlı sayıda işçinin devrimcigüçlerle birlikte gerçekleştirdiği eylem oldukça etkilive sarsıcı oldu. Çünkü bu, yıllar boyunca ihaneteuğrayan yüzbinlerce işçinin biriken öfkesinin öncülerişahsında bir dışavurumuydu. İşçi sınıfı ve emekçilerinönemli bir kesimi tarafından belirgin bir ilgi vesempatiyle karşılanan eylem ihanet takımını isekorkuya boğdu. Zira onlar 1 Mayıs’ta yaşananı bir“kaza” sayıyorlar ve her şeyi eskisi gibisürdürebileceklerini düşünüyorlardı. Bu düşünce işgaleylemiyle birlikte darbe yedi. Artık sınıfa karşı büyükihanetlere imza atıp sonra da koltuklarında saltanatsürmenin o kadar kolay olmadığını gördüler. Türk-İşbinalarının işçiler tarafından basılması bunun önemlibir işaretiydi.

Eylemin daha şimdiden önemli bir etki yarattığıaçıkça görülmektedir. Öyle ki, yıllardır bu ihanetşebekesine boyun eğen alt kademe sendikacılar da bumüdahaleden güç alarak, bu hainlerin karşısınaçıkabilme cesaretini göstermişlerdir. Fakat dahaönemlisi, bu müdahalenin sınıfın ana gövdesindeyarattığı etkidir. Açıktır ki, sendikal ihanet şebekelerive onların her türlü ilerici eğilimi zorbalıkla ezentutumları karşısında, işçi sınıfı artık daha direngen birtutum alacaktır. 1 Mayıs’taki çıkışın ardından gelenbu yeni müdahale, bu yöndeki eğilimigüçlendirecektir.

Ancak kendiliğinden bir sürece bırakıldığında,ortaya çıkan bu imkanların kalıcı sonuçlar yaratmasızordur. Kalıcı sonuçlar ancak, ihanet çetelerininsendikalardan temizlenmesine varacak bir sınıfsaluyanış ve örgütlenme ile elde edilebilir. Ortaya çıkanimkanlar bu doğrultuda değerlendirebildiği ölçüde,işçi sınıfı 26 Mayıs fiyaskosunu ilerlemenin birdayanağı haline getirebilir.

Bunun için görev bellidir. Sermayeye karşı sınıfmücadelesini büyütmek, beraberinde sendikalarıihanet çetelerinden temizlemek! Bu görevleri yerinegetirebilmek ise, tabandan örgütlenerek işçi sınıfınınve emekçilerin örgütlü birliğini sağlayabilmeklemümkündür. Bunun somut anlamı, işçi sınıfını, ilericive mücadeleci güçlerden başlayarak en genişmücadele platformlarında birleştirmektir. Elbette buda ancak fabrika temelli bir örgütlenme çabasıüzerinden gerçek sonuçlarını verebilir ve sağlamtemellere oturabilir.

Bu çerçevede ileri, öncü sınıf güçleri ile devrimcigüçlere önemli sorumluluklar düşmektedir. Görevlerbu bütünlük içerisinde kavranıp gerekleri yerinegetirildiğinde, sınıf hareketinin önünün açılmasındaönemli bir mesafe alınabilecektir.

26 Mayıs ihaneti ve yeni bir çıkışın imkanları...

Mücadeleyi büyütmek için hainbürokratlar defedilmelidir!

TEKEL Direnişi’ni büyütelim!4 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/19 * 14 Mayıs 2010

TEKEL direnişinin başlangıcından 26 Mayıseylemine kadar geçen yaklaşık altı aylık mücadelesürecinin her evresi, bir yanda işçilerin direnmekararlılığına öte yanda sendikal bürokrasinin hareketibaltalama çabalarına tanıklık etti.

Türk-İş’in İstanbul ve İzmir bölge temsilciliklerinin26 Mayıs eyleminin ortada bırakılmasını protestoetmek için TEKEL işçileri tarafından işgal edilmesi vegenel başkan Mustafa Kumlu’nun istifası talebininyükseltilmesi ise, iki karşıt eğilim arasındaki açınıngenişlemeye devam ettiğinin yeni bir kanıtı oldu.

Direnme kararlılığını sürdüren TEKEL işçilerininbasıncı altında kalan konfederasyon yöneticileri,Ankara’daki direnişi bitirebilmek için bir eylemtakvimi açıklamak zorunda kaldılar. Bu eylem kararı, oan direnişin bitirilip çadırların sökülmesi içinzorunluydu.

Şu ana kadar 1 Nisan Ankara eylemi ile 26 Mayısgenel iş bırakma eylemi gerçekleştirilmiş oldu. Her ikieylemden yansıyanlar, bu kararların altına imza atanTürk-İş Başkanı Mustafa Kumlu ile çetesinin tam bireylem kırıcı olarak çalıştığını ortaya koymuştur.Önümüzdeki günlerde gerçekleşecek 1-3 HaziranAnkara eyleminde de benzer bir tablonun oluşacağı, buüç günlük eylem için hiçbir hazırlığınyapılmamasından anlaşılıyor.

Bu süreçte eylem kararlarının arkasındadurduklarını ilan eden KESK, DİSK ve Türk-İş’e bağlısınırlı sayıda sendikanın ise yeterli bir inisiyatifikoymaktan uzak durduğu gözlendi. Asıl çabayı birkısım öncü TEKEL işçisi harcıyor. Tüm buolumsuzluklara rağmen ses getiren eylemlergerçekleştiren öncü işçilerin kararlılığını, işçi sınıfısaflarındaki direnme eğiliminin somut bir göstergesisaymak gerekiyor.

TEKEL direnişinin sadece işçi sınıfı değil,toplumun farklı kesimlerinde yarattığı etki biliniyor.Sol hareketin ise direnişten moral bulduğu, özgüvenkazandığı, hatta direnişin etkisiyle sınıfa yönelmeeğilimine girdiğini biliyoruz. Ancak beklendiği üzere,direniş çadırlarının sökülmesinden sonra genel olaraksınıfa, özel olarak TEKEL işçilerine gösterilen ilgidezayıflama gözlenmeye başladı. Kendiliğindenciyönelimlerin ömrü, çoğu zaman etkili olan eylem veyadirenişin bitimiyle ölçülüyor. Yazık ki, TEKELdirenişinin yarattığı etkinin ömrü de fazla olmadı.

Oysa TEKEL işçilerinin halen etkili eylemlergerçekleştirebilmesi, direniş sürecinin devam ettiğinigösteriyor. Sendikal bürokrasinin direnişi unutturmamanevraları ve 26 Mayıs örneğinde olduğu gibi eylemkırıcılığı yapmalarına rağmen, direniş dinamikleribastırılamıyor. Tersine, öncü TEKEL işçilerininsergilediği direnme iradesi, Kumlu başta olmak üzereTürk-İş’e çöreklenen ihanetçi kastın teşhir olmasınısağlıyor ki, bu önemli bir gelişmedir.

Tüm ilerici ve devrimci güçler, ilerici sendikalar,ileri öncü işçi ve emekçiler, TEKEL işçilerinin farklıboyutlarda devam eden direnişlerine çok daha yakınilgi göstermek, 1-3 Haziran eylemi başta olmak üzeregerçekleşecek tüm eylemlere etkin bir katılımsağlamak için, yüzü işçi ve emekçilere dönük etkin birsiyasal faaliyet yürütmek sorumluluğuyla yüzyüzedir.

Sınıf hareketinin gelişimi ile ilerici-devrimcihareketin moral bulup güçlenmesi arasında dolaysızbir bağ vardır. TEKEL direnişinin pek çok çevre için

moral kaynağı olması, hatta bazılarının özgüvenkazanmalarını sağlaması, bu bağı somut olarakgöstermiştir. Salt bu “kader birliği” bile, güç veolanakları seferber ederek direnen işçilerledayanışmayı yükseltmenin önemini ortayakoymaktadır. Elbette sınıflar mücadelesinin bu basitkuralı herkes tarafından bilinmektedir, fakat önemliolan buna uygun bir pratik-politik tutumsergileyebilmektir.

1-3 Haziran Ankara eylemi ve sonrasındaki süreç,sol güçler için bu konuda bir sınanma süreci olacaktıraynı zamanda.

Faaliyetlerini zaten sınıf merkezli yürüten sınıfdevrimcileri de bu noktada herhangi bir gevşeme ya dadikkat kaymasına fırsat vermemeli, TEKEL işçilerinindevam eden direniş sürecine etkin bir destekörgütlemek amacıyla güç ve olanaklarını seferberetmeyi sürdürmelidirler.

1-3 Haziran eyleminden başlayarak TEKEL direnişini büyütelim!

Patronlara yeni bir kıyak paketi geliyor!Sermaye sınıfının hizmetkârı AKP hükümeti, işçi sınıfının kazanılmış haklarını birer birer gaspediyor.

“İstihdam Paketi” adı altında patronlara yeni bir kıyak paketini hazırlıyor. Yeni pakette 2 puan olan işvereninişsizlik sigortası payı 1 puana indirilecek. Ayrıca patronların sosyal sigorta primlerinde de indirim sağlanacak.

Yeni istihdam paketinin temelini TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD ve TİSK gibi patron kuruluşlarının“öneriler”i (aslında direktifleri) oluşturuyor. Patronların “önerdiği” asgari ücret, kıdem tazminatı, esnekçalışma, iş gücü maliyetleri, işsizlik sigortası gibi konular “istihdam paketi”nde önemli yer tutuyor. Pakettetemel hedef istihdam üzerindeki yüklerin azaltılması olacak. İşverenin İşsizlik Sigortası payında indirim,gündeme alınacak. Patronların sosyal sigorta primlerinde indirim sağlanacak. Part-time çalışma, iş paylaşımıgibi esnek çalışma biçimleri teşvik edilecek.

Yeni paket, patronların yükünü epeyce hafifletiyor. Bu paketle sermaye sınıfına büyük bir kıyak yapılmışolunacak. Emekçiler içinse yasanın ifade ettiği şey tam anlamıyla bir soygundur. Patronlar bu yasayı işçilerinyararına yapılan bir düzenleme olarak göstermekten de geri durmuyorlar. Güya bu yasayla işsizlik önlenecek,yatırımlar çoğalacak, yeni iş alanları yaratılacak, böylece işsizlik azalacak!

Oysa gerçek hiç de böyle değil. Yasanın içeriğine bakıldığında, sunturlu yalanlarla kandırıldığımız açıkçagörülecektir. İşçilerin ücretlerinden yapılan kesintilerle oluşturulan ve işsiz kaldıkları zamanlardayararlanacakları söylenen İşsizlik Sigortası Fonu patronlara peşkeş çekiliyor. Aç gözlü patronlar, işçilerdenkesilen ama işçilere geri ödenmeyen bu devasa fonu ceplerine indirmek istiyorlar. İşçilere ödenmeyen paralar,güya yatırımların çoğaltılması ve yeni iş alanları yaratılması adına patronların “yükünün” hafifletilmesindekullanılacak.

Tüm bunların işçi sınıfının yararına olduğunu kim söyleyebilir? İşçi ve emekçilerin aklını karıştırarak onların yararınaymış gibi gösterilen “İstihdam Paketi”, aslında

onların birikmiş fonlarının ve sosyal haklarının gaspedilmesi anlamına geliyor. Hem bu saldırıları düzenleyensermaye sınıfına hem de buna sessiz kalan sendika bürokrasisine karşı koymanın yolu, örgütlenmekten vemücadeleyi yükseltmekten geçiyor.

TEKEL işçileriyle beraber direnişçi işçilerin de yeraldığı Türk-İş 1. Bölge Temsilciliği önünde yapılaneylem oldukça coşklu bir atmosferde gerçekleşti. Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu ve aralarında BDSP’ninde bulunduğu ilerici ve devrimci kurumlar saat 11.00’deAKM önünde buluşarak saat 12.30’da Türk-İş BölgeTemsilciliği’ne yürüdü. Yürüyüş sırasında yolkapatılırken, sloganlar hiç susmadı.

Yürüyüşün başlamasına yarım saat kala, TKP farklıbir noktada topladığı kitlesini AKM’nin yanındangeçirerek Türk-İş Bölge binasına doğru yürüyüşe geçti.Sendika önünde ana kitlenin gelmesini bekleyen TKP,grupçu tutumlarına bir örnek daha ekledi. Bu aradaCHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal da eylemde boygösterdi.

Sendikalar cephesinden eyleme katılım oldukçasınırlıydı. 500 kişiyi biraz geçen Türk-İş kortejinin enkitlesel ve dinamik kısmı direnişteki UPS işçilerinincoşkusunu yansıtan, 100 kişiyi aşkın katılımıylaTÜMTİS kortejiydi. TÜMTİS’in dışında, Tuzla Deri-İş,Türk Harb-İş, Yol-İş ve Belediye-İş sınırlı da olsaişçileriyle, Haber-İş ve Tek Gıda-İş ise temsili olarakyürüyüşe katıldılar. Yürüyüş kolunda öne çıkan sloganise “Kahrolsun sendika ağaları!” oldu.

Sendika kortejlerinin ardında sıralanan BDSP,DDSB, TÖP, Öğrenci Muhalefeti, Alınteri, Kaldıraç,Marmara Üniversitesi Öğrenci Derneği Girişimi, PDD,DP, İşten Atmak Yasaklansın Platformu (SODAP, SDP,SP, DİP-G), İşçi Cephesi, HKP ve EHP eyleme yaklaşık500 kişilik bir katılım sağladı. Direnişlerinin 100.gününe gelen YTÜ Öğrencileri de pankartlarıylaeylemde yerlerini aldılar.

Türk-İş önüne gelindiğinde kitleninselamlanmasının ardından ilk sözü TEKEL işçileriadına Tek Gıda-İş Sendikası Cevizli TEKEL ŞubeBaşkanı Yunus Durdu aldı. Bu sırada direnişçiişçilerden ve devrimci güçlerden aralıksız bir biçimde“İşçiler kürsüye!” ve “Kahrolsun sendika ağaları!”sloganları yükseldi. İlk başta bazı şube başkanlarınınkarşı çıkmasına rağmen yaratılan basınç sonucu YunusDurdu sözlerini bitirerek kürsü, TEKEL işçileri vedirenişçi işçiler adına TEKEL direnişçisi MetinArslan’a bırakıldı.

Söz direnişçi işçilerde

TEKEL, Esenyurt Belediyesi, UPS, İSKİ, itfaiye,ATV-Sabah ve atık kağıt işçileri adına okunan metindekonfederasyonların 22 Şubat kararlarından bazı

bölümler hatırlatılarak, geçen üç aylık zaman içerisindesendikaların ne yaptığı soruldu. 26 Mayıs greviningerekçelerinin ortadan kalkmadığı, hatta koşullarındaha da ağırlaştığı vurgulandı.

Direnişçi işçilerin ardından Türk-İş İstanbulŞubeleri adına hazırlanan ortak metin okundu. Ortakmetni okuyan Tez-Koop-İş İstanbul 5 No’lu ŞubeBaşkanı Rabia Özkaraca, tüm işçileri sendikalarınihanetine karşı mücadeleye çağırırken, kitle tarafından“Aynur Çamalan yalnız değildir!” ve “İşçiler sendikayönetimine!” sloganlarıyla protesto edildi.

Ortak metnin ardından kürsüden eyleminsonlandırıldığı duyurulmasına karşın direnişçi işçiler

eylemi devam ettirdiler. Bu sırada şube başkanlarındanbazıları eylemin devam etmesini engellemeye çalıştılar.Direnişçi işçilerin pankartlarıyla kitlenin önüne geçerekkortej düzeni almasıyla tekrar Taksim Meydanı’nadoğru yürüyüşe geçildi. İşçilerin bu eylemine BDSP,Alınteri, Kaldıraç, SODAP, TÖP, SDP, SP, PDD ve DPdestek verdi.

Taksim Meydanı’nda AKM önüne gelen kitle 1Mayıs kürsüsünün kurulduğu yerde bir süre oturmaeylemi yaptı. Sloganlar ve marşlarla süren 20 dakikalıkbekleyişin ardından TEKEL işçilerinin 3 HaziranAnkara eylemine çağrı yapılarak eylem sonlandırıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

İstanbul’da kürsüye işçiler çıktı Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2010/19 * 14 Mayıs 2010

İstanbul’da kürsüye işçiler çıktı

İstanbul’da DİSK, örgütlü bulunduğu işyerlerindegenel olarak bildiri okuma eylemleri yaparken, işbırakma eylemleri de gerçekleştirildi. KESK bağlısendikalar ise sabah saatlerinden itibaren çeşitlibölgelerden buluşma noktası olan Çapa’ya eylemlerlegeldiler.

Binlerce emekçi Beyazıt’a yürüdüSaat 11.00’de Çapa’da buluşan 2000 kişilik kitle

coşkulu sloganlar ve marşlarla tramvay yolunukapatarak Beyazıt Meydanı’na yürüdü. “Zonguldak’ta30 maden işçisini kaybettik - Türkiye işçi sınıfınınbaşı sağolsun / KESK” ana pankartının açıldığıeylemde, Eğitim Sen şubeleri kendi taleplerininolduğu pankartlarla yürüdüler. SES ve Tüm Bel Sen,BES, DİSK / Dev Sağlık-İş, BDP, EMEP, Tekstil Sen,Devrimci Memur Hareketi, Halkevleri, ÖğrenciKolektifleri, Mücadele Birliği, Devrimci Hareket veÖDP’nin de katıldığı yürüyüşün sonunda, Sirkecikolundan yürüyen emekçilerle buluşuldu.

Tüm emekçilerin alana girmesinin ardından,Zonguldak’ta katledilen maden işçileri için saygıduruşuna geçildi. Saygı duruşunun ardından basınaçıklamasını KESK Genel Başkanı Sami Evrengerçekleştirdi.

Okmeydanı’nda açıklama Dev Sağlık-İş üyeleri saat 10.00’da Okmeydanı

Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde eylemdeydi. DevSağlık-İş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu tarafındanyapılan açıklamanın ardından sloganlarla yürüyüşegeçildi. Kitle hastane içerisinde SES Şişli Şubesi,Bilgi Üniversitesi emekçileri ve İstanbul Tabip Odasıüyeleriyle genişledi.

Eğitim emekçileri GOP’ta eylemde Saat 09.00’da Gazi Cemevi önünde buluşan

emekçiler “Eğitim Sen” pankartıyla Şair AbayLisesi’ne yürüdü. 50 kişilik bir grupla gerçekleşenyürüyüşe lise öğrencileri de katıldı. Alibeyköy ve GaziMahallesi’nden yürüyüşlerle GaziosmanpaşaMeydanı’na gelen kitle burada eyleme GOP’tankatılan emekçilerle buluştu. Meydandan Bereç’e kadaryürünürken yol trafiğe kapatıldı. 200’e yakın kişininkatıldığı eyleme BDSP ve Halkevi de destek verdi.

DİSK’ten Şişli’de basın açıklaması Cevahir Otel karşısında bulunan Şişli Belediyesi

Temizlik İşleri Müdürlüğü önünde saat 08.00’de bir

araya gelen DİSK üyeleri, DİSK Genel BaşkanıSüleyman Çelebi’nin katılımıyla basın açıklamasıgerçekleştirdi. 400 civarında işçinin katıldığı basınaçıklamasında, işçiler DİSK flamaları taşıdı.

Konfederasyonlara tepki Kadıköy Belediyesi önünde öğle saatlerinde

biraraya gelen DİSK/Genel-İş Sendikası üyesibelediye işçileri 26 Mayıs eylemini ortada bırakansendikaları protesto ettiler. Konfederasyonların 26Mayıs’a ilişkin ortak açıklamasının okunmayarakprotesto edildiği eylemde konuşan Genel-İş İstanbulAnadolu Yakası Şube Başkanı Şahan İlsevenkonfederasyonların, aldıkları eylem kararlarınınarkasında durmadıklarını belirterek ortak açıklamayıokumama nedenlerini sıraladı. Mücadeleyi büyütmeçağrısı yaptı.

Kadıköy Vergi Dairesi’nde eylem KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası’na üye

Kadıköy Vergi Dairesi çalışanları da iş bırakma eylemigerçekleştirdi. Grup adına açıklama yapan BüroEmekçileri Sendikası 3 No’lu Şube Başkanı AhmetAcar, her türden ücret adaletsizliğine son vermek,toplu sözleşme ve grev hakkı için grevde olduklarınısöyledi.

Ambarlarda iş bırakmaTopkapı Nakliyeciler Sitesi’nde iş bırakan

Nakliyat-İş Sendikası üyesi ambar işçileri eylem yaptı.DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’nin katılımıylagerçekleştirilen eylemde konfederasyonların ortakmetni okundu.

Deri-İş 1 saat iş bıraktı Deri-İş üyeleri Tuzla Organize Sanayi’de bir saat

iş bıraktı. Deri-İş Tuzla Şubesi’nden işçiler,Traktörcüler Durağı’nda saat 07.30’da bir arayagelerek saat 09.00’a kadar basın açıklamasıgerçekleştirdiler. İşçiler buradan Taksim eyleminegeçtiler.

TMMOB’den 26 Mayıs eylemiBeşiktaş İskele Meydanı’nda basın açıklaması

yapan TMMOB üyesi emekçiler sendikalarıntaleplerine sahip çıktıklarını belirttiler. Basınaçıklamasında AKP iktidarı ile güvencesiz çalıştırma,taşeronlaştırma, esnek ve kuralsız çalışma biçimlerininyaygınlaştığına dikkat çekildi.

İstanbul’da emekçiler alanlara çıktı

İzmir’de parçalı 26 Mayıs6 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/19 * 14 Mayıs 2010

İzmir’de 26 Mayıs eylemi parçalı ve cılız biçimdegerçekleşti. Birkaç gün kala DİSK ve Türk-İş tarafındanbir saatlik iş bırakmaya dönüştürülen eylemde gerekişbırakma oranı gerekse eylemlere katılım zayıftı. DİSKve KESK’in düzenlediği eyleme birkaç bin kişikatılırken Türk-İş tarafından düzenlenen eyleme katılım1000’i aşamadı.

26 Mayıs grevi İzmir’de belirsizliğe ve parçalılığakurban edilmiş oldu. 4 Şubat’ta hayatın durduğuİzmir’de bu kez iş bırakma eylemi neredeysehissedilmedi. Eylemin coşkusunu arttıran ise TEKELişçilerinin gerçekleştirdiği işgaller oldu.

Balatçık’ta eylem

Ağırlığını kadın işçilerin oluşturduğu 80 kadarTEKEL işçisi “Sorumluluktan kaçan konfederasyonbaşkanlarını ve yönetimi istifaya çağırıyoruz” ve“Kahrolsun sendikal bürokrasi Yaşasın TEKEL işçisi”pankartları ile Balatçık Tütün Fabrikası önünde saat08.30’da eylem gerçekleştirdiler. Basın metni olarak dasendika genel merkezinin hazırladığı metin kullanıldı.

TEKEL işçileri UPS önüne gelmeden servislerdeninerek sloganlar eşliğinde yürüyüşe geçti. Buluşmanınardından da “Ya sendika girecek, ya şalter inecek!”,“UPS’ye sendika halaylarla girecek!” sloganlarıcoşkuyla atıldı. Eylemin ardından TEKEL işçileriKESK-DİSK ve TMMOB’nin düzenlediği eylemekatılmak üzere Basmane’ye doğru yola çıktılar.

Türk-İş’ten UPS yürüyüşü

Saat 13.00’te Karayolları önünde toplanan Türk-İş’ebağlı sendikalar, UPS işçilerinin bulunduğu direnişalanına yürüdü. TÜMTİS, Yol-İş, Tes-İş üyelerinin yeraldığı yürüyüşe UPS önünde Tez-Koop-İş üyeleri veGenç-Sen de katıldı. İP çetesi de eylemde yer aldı.

UPS önünde toplanıldığı sırada UPS’in içindebulunan patronun adamları dışarıdaki kitleye tacizdebulundu ve işçilerin tepkisi ile karşılaştı. Kısa sürentartışmanın ardından “Zafer direnen emekçinin olacak!”sloganı haykırıldı.

Direniş alanında konuşan TÜMTİS İzmir ŞubeBaşkanı Şükrü Günseli, 26 Mayıs eyleminde şalterlerinindirilmesi gerektiğini ama bunun başarılamadığınısöyledi ve bugünlerin aşılacağını, şalterin indiğigünlerin de görüleceğini ifade etti. UPS sürecini deanlatan Günseli konuşmasını “Biz kazanacağız, UPSişçisi kazanacak, işçi sınıfı kazanacak” sözleri ilenoktaladı.

Eylemde konfederasyonlar adına hazırlanan ortakmetni Türk-İş 3. Bölge Temsilcisi Mustafa Kundakçıokudu. Burada yapılan konuşmaların ardından TEİAŞönüne yürünerek özelleştirme saldırısı protesto edildi.Türk-İş eylemi burada son buldu.

Deri-İş Sendikası eylemi Menemen’de yaparken,Petrol-İş ise Aliağa’da yürüyüş gerçekleştirdi. AyrıcaBelediye-İş Sendikası da sabah saatlerinde yaklaşık 200kişilik bir kortejle Basmane’de buluşarak 1 saatlik bir işbırakma eylemi gerçekleştirdi.

Basmane’den Konak’a yürüyüş

KESK, DİSK ve TMMOB tarafındangerçekleştirilen 26 Mayıs eylemi Basmane’de saat11.00’den itibaren toplanılması ve Konak Meydanı’nayürünmesi ile başladı. 12.00’ye doğru başlayanyürüyüşte en önde KESK korteji, ardında DİSK’e bağlısendikalar, TMMOB ve siyasal kurumlar yer aldılar.

Eğitim Sen bu kortejin ağırlığını oluştururken, SES veBES’in katılımı yöneticiler ve temsilciler düzeyindeoldu. DİSK kortejinde ise Genel-İş dışındakisendikaların katılımları hayli zayıftı.

Bu kolda yürüyen İzmir Büyükşehir Belediyesi’nebağlı taşeron park bahçe işçileri ise bin kişilik kortejleriile eylemin en canlı kortejini oluşturdular.

İzmir Emek ve Mücadele Platformu bileşenleri de 1Mayıs’ta olduğu gibi yine ortak pankartın ardındaeyleme katıldılar. BDSP alanda kızıl bayrakları ve“Sendikal ihanete ve uzlaşmaya karşı genel grev geneldireniş!” şiarlı pankartı ile yer aldı.

Kürsüde “İş cinayetlerine, taşeron sistemine, esnekve sözleşmeli çalışmaya hayır / KESK-DİSK-TMMOB” pankartı açıldı. DİSK Ege Bölge Temsilciliğiadına basın açıklamasını Genel-İş 3 No’lu ŞubeBaşkanı Cafer Konca okudu. Basın açıklamasındansonra sözü KESK dönem sözcüsü Ramis Sağlam aldı.22 Şubat’ta alınan grev kararının hayata geçmemesinieleştirerek konuşmasına başlayan Sağlam, “Sadece ölenmaden işçileri için bile grev yapılabilirdi” diyerekbaşbakanın maden işçileri için sarf ettiği ‘kaderlerindeölmek var’ sözünü eleştirdi. İBB’de örgütlü olan Tüm

Bel-Sen ile masaya oturmayan İBB Başkanı AzizKocaoğlu’nu da anlaşmayı imzalamaya davet etti.

Kürsüden son olarak sözü TEKEL işçisi Sezai Kuşaldı. Konuşmasında 78 gündür TEKEL işçisiyleekmeğini paylaşan ve desteğini eksik etmeyen tümemekçileri selamladı. 22 Şubat’ta grev sözü veren vebunu uygulamayan sendikaları eleştiren Kuş’unkonuşması, TEKEL işçileri tarafından “Kumlu istifa!”sloganıyla karşılandı. Eylem, konuşmaların ardındançekilen halaylarla sona erdi.

Çiğli Organize’de 26 Mayıs

Ata Organize Sanayi’de bulunan Tek Gıda-İşSendikası’nda örgütlü Allıance One TütünFabrikası’nda herhangi bir eylem ya da iş bırakmagerçekleşmedi. Ayrıca BMİS’te örgütlü bulunanTotomak ve ZF’den de vardiyası biten yaklaşık 30 işçi26 Mayıs eylem alanında bayraklarıyla yer aldılar.Genel-İş’te örgütlü Çiğli Belediyesi Kafesan işçileri desınırlı bir katılımla (yaklaşık 40 kişiyle) grevmeydanında yerlerini aldılar.

Kızıl Bayrak / İzmir

BTS üyelerine polis saldırısıİzmir’de KESK’e bağlı Birleşik Taşımacılık Sendikası (BTS) üyesi demiryolu emekçileri 26 Mayıs’ta

üretimden gelen güçlerini kullanarak iş bıraktılar. Sendika bürokratlarının eylemin içini boşaltma çabalarınatüm gün iş bırakarak yanıt veren emekçiler polis saldırısına maruz kadılar.

KESK’in aldığı tam gün iş bırakma kararı gereği BTS İzmir Şube üyeleri Alsancak Garı’nda gece24.00’ten itibaren üretimi durdurmaya başladılar. Tehditlere rağmen karalılıklarını sürdüren emekçilere polismüdahale etti. Polis saldırısı sonucunda BTS Genel Merkez Denetleme Kurulu üyesi Hasan Soysal, BTSİzmir Şube Başkanı Bülent Çuhadar, Şube Denetleme Kurulu üyesi Kemal Akkaş ve Şube Sekreteri GüvenKocabaş gözaltına alındılar.

İzmir Şube’ye bağlı Soma, Balıkesir ve Manisa garlarında da BTS üyeleri iş bıraktı.Gelişmelere ilişkin gazetemize konuşan BTS İzmir Şube Başkanı Bülent Çuhadar, Kamu-Sen ve

Memur-Sen üyelerinin ‘grev kırıcılığa’ soyunduğuna dikkat çekerek, “Yönetimin engelleme çabalarına vegrev kırıcılara karşı da mücadele ediyoruz” açıklamasında bulundu.

BTS gözaltı terörünü protesto etti!

BTS üyesi emekçilere dönük polis terörünü protesto etmek için 26 Mayıs günü saat 14.00’te AlsancakGarı içinde basın açıklaması gerçekleştirildi. “Direne direne kazanacağız” pankartının açıldığı eylemde,basın açıklamasını BTS İzmir Şube Başkanı Bülent Çuhadar okudu. Çuhadar sendikalı emekçilerinkarşılaştıkları soruşturma, tutuklama, sürgün, işten atma gibi uygulamaları kabul etmeyeceklerini,mücadelelerini sonuna kadar sürdüreceklerini söylerken, 25 Kasım ve 16 Aralık grevinde demiryoluçalışanlarına yapılan saldırı ile hakkını arayan TEKEL işçilerine reva görülen arasında farkın olmadığınıbelirtti.

Basın açıklamasının okunduğu esnada Kamu-Sen ve Memur -Sen’e bağlı tren çalışanları treninsirenlerini yoğun bir şekilde çalarak açıklamayı sabote etmeye çalıştılar. Bu tutum BTS’li emekçilertarafından yuhalamalar ve alkışlarla protesto edildi.

İzmir’de parçalı 26 Mayıs

Ankara’da 26 Mayıs... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2010/19 * 14 Mayıs 2010

Ankara’da KESK’e bağlı şubelerin afiş ve bildiridağıtımı dışında eyleme yönelik herhangi bir hazırlıkyapmamasına rağmen kamu emekçilerinin katılımı öneçıktı. KESK kitlesi farklı noktalarda bir araya gelerekZiya Gökalp’te toplandı. Eğitim Sen 1 No’lu, 2 No’luşubeler, SES, BES 1 No’lu Şube alanın en kitleselkortejleriydi. SES üyeleri iş yerlerinde toplanarakbuluşma noktasına pankartlarıyla geldiler.

TÜMTİS ve Tez-Koop-İş, Türk-iş’e bağlı sendikalararasında eyleme katılan şubeler oldu. DİSK’e bağlıSosyal-İş Sendikası ise DİSK’ten eyleme katılan teksendika oldu. BDSP, TMMOB, Halkevleri, EMEP, ÖDP,EHP, Tüm- İGD, TKP, Halk Cephesi, Direnişçi İşçi-Emekçilerle Dayanışma Platformu pankartlarıylaalandaydılar. BDSP eyleme “Sosyal yıkım saldırılarınakarşı genel grev-genel direniş!” pankartıyla katıldı.

TEKEL işçilerine polis saldırısı

TEKEL işçileri, sendika bürokratlarının ayakoyunlarına dönük öfkelerini dile getirmek içinAnkara’daki Türk-İş Genel Merkez binası önünekendilerini zincirleyerek eylem yapmak istediler. Bibergazlarının da kullanıldığı polis saldırısı sonucunda 10işçi gözaltına alındı. İşçiler günün ilerleyen saatlerindeserbest bırakıldı.

Gözaltı haberinin alana ulaşmasıyla bu saldırınınduyurusunun kürsüden yapılması için Direnişçi İşçi-Emekçilerle Dayanışma Platformu ve TEKEL işçilerikürsüye müdahalede bulundular. Uzun bir süre bu talepyerine getirilmedi ve geçiştirildi.

TEKEL işçilerinin kürsüden konuşma yapma talebikabul edilmedi. Burada KESK yöneticileri ile Direnişçiİşçi-Emekçilerle Dayanışma Platformu ve TEKELişçileri arasında tartışma yaşandı. Bu çaba sonrasıyaklaşık 30 dakika sonra saldırı ile ilgili duyuru kürsüdenyapıldı. Bu tutumu platform, kürsünün önüne gelereksloganlarla protesto etti.

Toplamda zayıf ve coşkusuz bir eylemgerçekleştirildi.

Kızıl Bayrak / Ankara

Ankara’da 26 Mayıs

Madenciler iş bıraktı

26 Mayıs eylemi çerçevesinde Zonguldak’ta madenişçileri 1 saat iş bıraktı.

Zonguldak’ta yaşamını yitiren maden işçilerinin deanıldığı eylemde, yaşanan diğer sorunlar dagündemleştirildi.

Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon MüesseseMüdürlüğü’ne ait maden ocağında çalışan Türk-İş’ebağlı Genel Maden-İş üyesi işçilere Türk-İş GenelBaşkanı Mustafa Kumlu hitap etti. Kumlu,Türkiye’deki tüm iş yerlerinde üretimden gelengüçlerini kullanarak taleplerini dile getirdiklerini iddiaetti.

Genel Maden İşçileri Sendikası Genel BaşkanıRamis Muslu da eylemin taşeronlaşma ve işgüvensizliğine karşı yapıldığını belirterek, “1 işçimizidahi artık kaybetmek istemiyoruz. Taşeron firmalar, hakedişleri verilerek ocaktan çekilmelidir” dedi. Muslu,bazı kentlerde Türk-İş binalarının işgal edilmesinedeğindiği sırada bir maden işçisi, “yaşanan olay işgaldeğil, arkadaşlarımız hakkını arıyor” diyerek tepkigösterdi. Bunun üzerine Muslu, eylemlerin fabrika,maden ocakları önlerinde yapılması gerektiğini, binalarıişgal edenlerin arasında işçi olmayanların bulunduğunusavunarak gerici yüzünü gösterdi.

Bursa’da 26 Mayıs eylemi!Ünlü Cadde’de toplanan KESK Bursa Şubeler

Platformu, DİSK, TMMOB Bursa İlKoordinasyon Kurulu, Bursa Tabip Odası veTEKEL İşçileriyle Dayanışma Platformu en önde“4-B, 4-C’yi durdurmak için, parasız eğitim vesağlık hakkı için toplu sözleşme ve grev hakkıiçin, güvenceli iş, güvenli gelecek için 26Mayıs’ta grevdeyiz! KESK Bursa ŞubelerPlatformu” pankartı arkasında sıralanarak FomaraMeydanı’na yürüdü. Burada KESK Bursa ŞubelerPlatformu, DİSK, TMMOB, Bursa TabipOdası’nın konuya ilişkin ortak basın açıklamasıgerçekleştirildi. Açıklamanın ardından BMİSBursa Şube Başkanı Ayhan Ekinci ve TMMOBBursa İl Koordinasyon Kurulu Başkanı ErcümentÇervatoğlu söz aldılar. Eylem çekilen halaylar veatılan sloganlarla sonlandırıldı. Halkevleri, EmekPartisi, ÖDP, TKP ve Bursa AYÖP sendikakortejlerinde eyleme destek veren kurumlardı.

Eylemden notlar:- KESK’e bağlı Eğitim-Sen’in kitlesel katılım sağladığı eylem, coşkusuz, günü geçiştiren, sınıfın mücadele

ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak bir havada gerçekleşti. - Alandaki programın da aceleyle geçiştirildiği eyleme DİSK’e bağlı sendikalardan zayıf bir katılım

sağlandığı gözlendi. - KESK Bursa Şubeler Platformu yöneticileri, bundan önce olduğu gibi yine ilerici, devrimci kurumlardan

oluşan TEKEL İşçileriyle Dayanışma Platformu’nun flamalarla eyleme katılmasına müdahale ederek yasakçıtutumlarını sürdürdüler. Platform bileşenleri sergilenen yasakçı tutumu boşa düşürerek eylemde flama vedövizleriyle yer aldılar.

- TÜMTİS, Tes-İş, Yol-İş ve Türk Metal’den oluşan Türk-İş bileşenleri de saat 12.00’de FomaraMeydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi. Eyleme yaklaşık 200 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Bursa

Burhaniye26 Mayıs eylemi için Eğitim Sen, Balıkesir

Burhaniye’de basın açıklaması gerçekleştirdi.Burhaniye Cumhuriyet Meydanı’nda yapılanaçıklamaya yaklaşık 150 kişi katıldı.

Basın açıklaması oldukça coşkusuz geçerken TKP,EMEP ve Devrimci Genç-Senliler’in destek verdiğieylemde sık sık “Genel grev, genel direniş!” sloganlarıatıldı.

TokatTokat’ta 26 Mayıs eylemiyle ilgili KESK’e bağlı

Eğitim-Sen Tokat Şubesi tarafından CumhuriyetMeydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirildi.

Eğitim Sen’in yanısıra Tarım Orkam-Sen, BTS,SES ve Kültür Sanat-Sen’den temsilcilerin yer aldığıaçıklamaya 20 kişi katıldı. Eylemde emekçilerinyarısının kayıt dışında, kuralsız, güvencesiz çalıştığıifade edildi.

EdirneTürk-İş ve Kamu-Sen’in çekilmesine rağmen

Edirne’deki eylem KESK ve DİSK tarafındanörgütlendi.

Edirne Belediyesi önünde toplanan kitle buradakortejler oluşturarak Saraçlar Caddesi’ne yürüdü. 300kişinin katıldığı eyleme demokratik kitle örgütleri,siyasi partiler ve gençlik örgütleri de destek verdi.

IspartaIsparta’da 26 Mayıs KESK’in örgütlediği

yürüyüşle gerçekleştirildi. Eylemde Eğitim Sen, BESve SES’in katılımı dikkat çekerken, DGH, EkimGençliği, EMEP, SP ve TKP destek verdi. Eğitim Senbinası önünden sloganlarla başlayan yürüyüş Belediyeİşhanı’na kadar devam etti.

Basın açıklaması hayatını kaybeden madenişçilerinin anılmasıyla başladı. Açıklamada artantaşeronlaştırmaya da değinilirken taşeronlaştırmayakarşı mücadele çağrısı yapıldı. 26 Mayıs eylemininiçini boşaltmaya çalışan Türk-İş yönetimi ise istifayaçağrıldı.

Basın açıklamasının sonlarına doğru eyleme destekveren bürolara, meslek odalarına, üniversite gençliğineve Isparta Emniyet Müdürlüğü’ne teşekkür edildi.Emniyet Müdürlüğü’ne teşekkür edilmesinin ardındanEkim Gençliği durumu protesto ederek eylemdençekildi.

KırklareliKırklareli’nde Öğretmenevi önünde toplanan

emekçiler Dingiloğlu Parkı’na yürüdü. Alana gelindiğinde sayısı 100’ü bulan kitle,

Dingiloğlu Parkı önünde basın açıklamasıgerçekleştirdi. DİSK’ten, pankart açarak eylemekatılım sağlayan Emekli-Sen üyeleri haricinde diğersendikaların yer almadığı eyleme Türk-İş dekatılmadı. KESK’e bağlı sendikaların üyeleri iseKESK Kırklareli Şubeler Platformu pankartı arkasındayürüdü. Basın açıklamasından önce madende hayatınıkaybeden işçiler için saygı duruşu yapıldı.

Kızıl Bayrak / Balıkesir - Tokat - Edirne - Isparta - Kırklareli

Adana’da 26 Mayıs...8 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/19 * 14 Mayıs 2010

26 Mayıs eylemi için Adana’da iki koldanyürüyüş gerçekleştirildi. İlk kol AdanaBüyükşehir Belediyesi önünde toplanarak UğurMumcu Meydanı’na yürüdü. Bu kolda KESKAdana Şubeler Platformu ana pankartı arkasındaEğitim Sen, BES ve TMMOB yer aldı. TEKELişçileri de bu koldan yürüyüşe katıldı. İşçiler, fiiliolarak trafik akışını durdurarak kortejin önünegeçtiler. BDSP, Halk Cephesi, DevrimciProletarya, Toplumsal Özgürlük Platformu, ESP,EMEP, TKP, ÖDP, EDP, SP ve Halkevleri de bukoldan yürüyüşe katıldılar.

Diğer yürüyüş kolu ise HastanelerKavşağı’nda toplandı. SES, Adana Tabip Odası,Dev Sağlık-İş kortejlerinin yer aldığı bu koldamaden işçilerinin fotoğrafı olan “Taşeronçalıştırma ölüm demektir, güvenceli iş istiyoruz”pankartı açıldı. İşçi sağlığı önlemlerininalınmasının talep edildiği ve Kamu HastaneleriBirlikleri Yasa Tasarısı’na karşı sloganlar öneçıktı.

Bu yürüyüş kolu Kasım Gülek Köprüsü’ndeilk koldan gelen kitleyle buluştu. Kitle hepbirlikte Uğur Mumcu Meydanı’na ulaştı.Meydanda BTS, Haber-Sen ve DİSK ÇukurovaBölge Temsilciliği gelen kitleyi sloganlarlakarşıladı. Burada yine Birleşik Kamu-İş, ADD,Eğit-Der, ÇYDD, Alevi Bektaşi kültür Derneği,CHP, DSP, İP, YP, BCP ortak pankartıyla eylemekatıldı.

Yürüyüş ve eylem sırasında sıklıkla “Genelgrev-genel direniş!”, “Kahrolsun sendikaağaları!”, “İşçiler sendika yönetimine!” sloganlarıher kortejde büyük bir coşku ve kararlılıkla atıldı.TEKEL işçileriyle dayanışma sloganlarınınyansıra maden işçileri ve Muğla’da katledilenŞerzan Kurt sloganlarla anıldı.

Eylem, maden ocağında yaşamını yitirenleranısına saygı duruşuyla başladı. TEKELişçilerinin 25 Mayıs günü yaptıkları açlık grevinedeğinilen konuşmada işçilere destek çağrısıyapıldı. 600’ü aşkın işçi ve emekçinin katıldığıeylem baştan sona coşkulu geçti.

Eylemden notlar…

- Eğitim Sen yaklaşık 200 kişilik korteji ileeylemde göze çarpıyordu.

- TEKEL işçileri, Türk-İş işgal eylemlerininde etkisiyle oldukça coşkulu ve kararlıydılar.Sendikal bürokrasiye yönelik sloganlar sıkçaatılırken, haziranda Ankara’da olma çağrısıyapıldı.

- Tek Gıda-İş eyleme TEKEL işçileri dışındahiçbir işyerinden katılım sağlamazken, DİSK’tende Dev Sağlık-İş dışında yürüyüşe katılımolmadı. DİSK Çukurova Bölge Temsilciliğisadece pankartı ile alanda eyleme katıldı.

- 26 Mayıs eylemi 4 Şubat iş bırakmaeylemiyle kıyaslandığında katılım olarakdüşüktü. Eylemin 4 Şubat’ın gerisinde kaldığıgözlendi.

Komünistler eyleme döviz ve flamalarıylakatıldı. Alanda “Sömürüye ve iş cinayetlerine,güvencesiz ve geleceksiz yaşamaya dur demekiçin görev başına!- BDSP” bildirilerinin dağıtımıyapıldı. Bildiri ilgiyle karşılandı. Alanda ayrıcaKızıl Bayrak gazetesinin satışı da gerçekleştirildi.

Kızıl Bayrak / Adana

Adana’da 26 Mayıs eylemi

AntakyaEğitim-Sen binası önünde toplanan TEKEL işçileri,

Genel-İş üyesi belediye işçileri, KESK üyesi kamuemekçileri ve ilerici devrimci kurumlar sloganlareşliğinde Ulus Meydanı’na yürüdüler.

“Demokratik bir çalışma hayatı ve insanca yaşanacakbir ücret için 26 Mayıs’ta grevdeyiz. DİSK-KESK”pankartı arkasında “Zonguldak’ta 30 maden işçisinikaybettik, Türkiye işçi sınıfının başı sağolsun! DİSK” ve“KESK Hatay Şubeler Platformu” pankartları sıralandı.

Eğitim Sen Şube Başkanı Servet Kavukoğlu’nunokuduğu basın metninde grevin icazetle yapılamayacağısöylendi. Yandaş sendikalar teşhir edildi.

Eylem, davul zurna eşliğinde çekilen halaylarla sonaerdi. Yaklaşık 800 kişinin katıldığı eyleme BDSP vebirçok ilerici devrimci kurum destek verdi.

VartoMuş Varto’da kurulan Emek ve Demokrasi Platformu

yüzlerce kişinin katılımıyla miting gerçekleştirdi. Sabahın erken saatlerinde toplanmaya başlayan

emekçiler halaylar ve sloganlarla miting çağrısı yaptı. DİSK/Genel-İş, Eğitim-Sen, SES, DİVES, Tüm Bel-

Sen, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, CHP, BDP,VARTO-DER ve köy derneklerinin katıldığı mitingdeTüm Bel-Sen İlçe Başkanı Memduh Işık ile Eğitim-SenTemsilcisi Barış Bozkır birer konuşma yaptılar. AlandaBDSP adına destek mesajı okundu.

KayseriKayseri’de 26 Mayıs eylemi çerçevesinde, ilerici ve

devrimci özneler ile KESK’e bağlı sendikaların katıldığı

basın açıklaması gerçekleştirildi. Kayseri Eğitim-SenŞubesi önünde toplanan yaklaşık 160 kişilik kitle,buradan sloganlarla meydana yürüdü.

Yürüyüşe KESK’e bağlı Eğitim-Sen, SES ve BES’inyanısıra BDSP, Kayseri İşçi Platformu, ESP ve EMEP dekatılım gösterdi.

BDSP’lilerin flamalarıyla katıldığı yürüyüşte Kayseriİşçi Platformu tarafından “Güvencesiz çalışmaya,geleceksiz yaşamaya hayır!” pankartı taşındı.

Yürüyüşün sonunda gerçekleştirilen basınaçıklamasının ardından Kayseri’deki eylem sona erdi.Eğitim-Sen’in katılımıyla dikkat çektiği eyleme, Türk-İşve DİSK’e bağlı sendikalardan temsili düzeyde bir katılımdahi sağlanmadı.

Eskişehir26 Mayıs eylemi çerçevesinde sendikalar tarafından

basın açıklaması gerçekleştirildi. Eyleme ilerici vedevrimci kurumlar da destek verdi.

Kızılay İş Merkezi önünde toplanan kitle buradansloganlarla Vardar İş Merkezi önüne yürüdü. KESK veDİSK kortejlerinin düşük bir katılım gösterdiği yürüyüşsonunda, Zonguldak’taki maden faciasında yaşamınıkaybeden maden işçileri adına yapılan saygı duruşu ileeylem başladı.

Eyleme TKP, ÖDP, EMEP, EHP, Halkevleri gibireformist öznelerin yanısıra DSP ve İşçi Partisi gibi düzenpartileri de katılım sağladı. Devrimci kurumlardan iseBDSP, DHF ve Alınteri eyleme destek verdi. Eylemeyaklaşık 500 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Antakya - Varto - Kayseri - Eskişehir

Sendikacıların ve işçilerin 26 Mayıs geneleylemine ilişkin görüşlerini aldık...

- Sinan Tunç (BES Adana Şube Başkanı): Bu kadar hazırlıksızlığa rağmen alan etkinliği iyi geçti. KESK’ in eylemöncesi organizasyonu için diğer konfederasyonların tutumuna ilişkin bir öngörüsü yoktu. B planı yoktu. 26 Mayıstagrev yapılamadı. Alan etkinliği KESK için olumluydu. Demokratik kitle örgütlerinin katkısı göz ardı edilemez.Türk-İş, Kamu-Sen yoktu. DİSK de yoktu aslında. Az katılım eylemin ne kadar sahiplendiğini gösterir.

- Kenan Aslantaş (TEKEL işçisi): Bugün emekçiler için güzeldi. Eylem günüydü. Tekel işçileri renk verdi.Ankara’ yı hatırlattı. Açılan yolun devam ettiği görüldü.

- Güven Boğa (Eğitim Sen Adana Şube Başkanı): Öncelikle eyleme katılmayan, TEKEL işçilerini yalnızbırakan konfederasyonları kınıyorum. Bu konu tek başına bir veya iki konfederasyonun kararı değil. İstenseydi 26Mayıs, 25 Kasım’ı, 4 Şubat’ı aşan bir eyleme dönüşürdü. Buna rağmen emekçilerin sorunlarını gözeten KESK,DİSK, TMMOB ve TTB’nin katılımı güçleri oranındaydı ama en azından 26 Mayıs grevi için çaba gösterilmişolması önemli. Sonuçta bunun üzerinden (26 Mayıs) birçok tartışmalar yaşanacak. Bunlardan iyi dersler çıkartarakemekçilerin daha güçlü birlikteliklerle, sendikal bürokrasiyi aşmasını gerçekleştirmek gerekli. Güvencesiz, örgütlü-örgütsüz emekçileri yeniden örgütlemek gerek. Örgütsüz milyonlar var. En somut talepler etrafında yenibirliktelikler, grevler, alan etkinlikleri gerçekleştirmemiz gerekli. Çünkü hiçbir sorun çözülmedi.

Kızıl Bayrak / Adana

Kürdistan illerinde de işçi ve emekçiler 26 Mayıs’taalanlara çıktı. Zoguldak’taki madenci katliamınınlanetlendiği eylemlerde polis kurşunuyla yaşamınıyitiren Şerzan Kurt anıldı. Ayrıca operasyonlarındurdurulması istendi.

Diyarbakır BES üyesi emekçiler sabahın erken saatlerinde

Diyarbakır Sosyal Sigortalar Müdürlüğü önünde biraraya geldi. Eğitim Sen Diyarbakır Şubesi ise MilliEğitim Müdürlüğü önünde basın açıklaması yaptı.Emekçiler öğlen saatlerinde eylem alanında birleşti.Yapılan konuşmalarda milliyetçi çetelerin insanöldürdüğü bir ülke istenmediği ifade edildi. Binlerceemekçinin katıldığı eylem coşkulu geçti.

Bismil Bismil’de DİSK, KESK, AYÖP, TMMOB ve

Eğitim Sen Temsilciliği tarafından yapılan eylemdeBismil Belediye Başkanı, Tüm Bel-Sen üyeleri veTEKEL işçileri de yer aldı. Bismil Eğitim Sen Lokaliönünde bir araya gelen kitle, Bismil PTT binasınayürüdü.

Lice Zonguldak’taki maden ocağında katledilen 30

işçiye adanan bir günlük iş bırakma eylemi için EğitimSen Lice Temsilciliği önünde yapılan açıklamaya, LiceBelediye Başkanı Fikriye Aytin, KESK ve DİSK’ebağlı sendikaların üye ve temsilcileri katıldı.

Urfa Ali Şelli Parkı’nda bir araya gelen KESK

üyelerinin, Atatürk Bulvarı’nda yürümek istemesiüzerine polisle sayısı bini bulan kitle arasında kısasüreli gerginlik yaşandı. Emekçiler AtatürkBulvarı’ndan sloganlarla Ahmet Bahçıvan İş Merkeziönüne yürüdü. Burada yapılan açıklamada ŞerzanKurt’un ırkçı-şoven saldırılar sonucu yaşamını yitirdiğibelirtilirken, Zonguldak’taki madenci katliamı dalanetlendi.

Malatya Malatya’da KESK bağlı sendikalar iş bırakırken,

KESK Malatya Şubeler Platformu tarafındandüzenlenen yürüyüşe ESP, Halk Cephesi, İHD, PirSultan Abdal Kültür Derneği, BDP, ÖDP ve EMEPkatıldı. Eğitim Sen Malatya Şubesi önünde toplananyüzlerce kişi, Emekliler Parkı’na yürüdü.

Pankartta Zonguldak’ta maden işçilerinin ölümününkader olmadığı ifade edilirken TEKEL işçileri de“TEKEL şehidi Hamdullah Uysal’ı unutmayacağız”pankartını taşıdı. TEKEL işçileri Türk-İş’e ve sendikalbürokrasiye dönük öfkelerini diel getirdiler.

Antep Antep’te Öğretmenevi önünde toplanan bir araya

gelen KESK, DİSK, ESP, BDP, EMEP, MESOP, TKP,İHD, MBP sloganlarla Heykel’e yürüdü. Yaklaşık 500kişinin yer aldığı yürüyüşün ardından gerçekleştirilenbasın açıklamasında Zonguldak’ta grizu patlamasındayaşamını yitiren işçiler için, güvenceli çalışmakoşulları için, özgürlük ve demokrasi için, eylemgerçekleştirildiği ifade edildi.

Batman Batman’da KESK ve DİSK tarafından

gerçekleştirilen eylemde, Şerzan Kurt’un fotoğrafınınbulunduğu “Şerzan yoldaş ölümsüzdür” ve “Özgüreşitlikçi, demokratik bir ülkede, güvenli gelecekinsanca yaşam için grevdeyiz” pankartları açıldı.Yapılan basın açıklamasının ardından Şerzan Kurt’untaziye çadırı ziyaret edildi. GAP İlköğretim Okulu’ndaokuyan yaklaşık 200 öğrenci de “Şehîd namirin!”sloganlarıyla taziye çadırına geldi.

Dersim Yaklaşık 2 bin kişilik kitle devlet hastanesi önünden

yeraltı çarşısına yürüdü. Greve BDP, EMEP, ESP veBelediye Başkanı Edibe Şahin destek verirken, mitingsırasında kent üzerinde uçuş yapan kobra tipihelikopterler, kitlenin tepkisine neden oldu.

Van Cumhuriyet Caddesi Mavi Plaza önünde bir araya

gelen bini aşkın KESK, DİSK ve Yol-İş Sendikasıüyesi emekçi Sanat Sokağı’na yürüdü. Yürüyüşte,Van’ın Özalp ilçesinde yaşanan patlamaya ilişkintepkiler dile getirildi. Gerçekleştirilen basınaçıklamasında, Oğuzcan Akyürek ve Şerzan Kurt’unölümlerinin devlet güçleri tarafından işlenen birercinayet olduğu belirtildi.

Yüksekova Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde KESK ve DİSK

öncülüğünde yapılan greve yoğun katılım sağlanırken,polisle emekçiler arasında zaman zaman gerginlikleryaşandı. Üç ayrı koldan Yüksekova eski devlethastanesi önüne kadar sloganlar eşliğinde yürüyenemekçilere, Yüksekova Belediye Başkanı ve BDP İlçeyöneticileri de destek verdi. Açıklamada grevin madenşehitlerine adandığı belirtildi, operasyonlar kınandı.

Ayrıca Ergani, Dicle, Silopi, Mardin veKızıltepe’de eylemler yapıldı.

Kürdistan’da 26 Mayıs eylemleri... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2010/19 * 14 Mayıs 2010

Kürdistan’da 26 Mayıs eylemleri

Türkiye’nin dört bir yanında sermayeninsaldırılarına karşı mücadele kararlılıklarını dile getirenonbinler, aynı zamanda taleplerini de haykırdılar.

Aydın Eğitim-Sen Aydın Şubesi önünde toplanan

emekçiler, “Söz verdik sözümüzde duruyoruz. 26Mayıs’ta grevdeyiz’’ şiarlı pankart açarak GençlikCaddesi ve İstasyon Meydanı’ndan Sulu Park önüneyürüyüdüler.

Didim Eğitim Sen Didim Temsilciliği önünde toplanan

emekçiler, “Güvenli İş, Güvenli Gelecek için”pankartıyla Merkez Camii önüne yürüdüler.

Yürüyüş sonunda Eğitim Sen Didim Temsilcisiortak metni okudu.

Söke Söke’deki 26 Mayıs eylemi Köprübaşı Otopark

Meydanı’nda gerçekleştirildi. Burada Eğitim-SenSöke temsilcisi Hayri Yaptaterek yaptı. Yaptaterek,“Özgür, eşitlikçi, barışçı demokratik bir ülkedeyaşamak, çocuklarımıza onurlu bir gelecek sunmakiçin grevdeyiz” açıklamasında bulundu.

Mersin Mersin Tren Garı önünde bir araya gelen işçi ve

emekçiler, “Madendeki 30 emekçiyi öldüren kaderdeğil, AKP’nin özelleştirme ve taşeronlaştırmapolitikalarıdır” pankartla AKP binasına yürüdüler.

Burada KESK Mersin Şubeler Platformu DönemSözcüsü tarfından yapılan açıklamanın ardından davulve zurnalar eşliğinde bir süre halaylar çekildi.

Rize Rize Atatürk Meydanı’nda gerçekleşen eylemde,

Tek-Gıda İş Rize Şubesi’nden İsmail Rakıcı konuşmagerçekleştirdi. Özelleştirme ve taşeronlaşmanınyarattığı sonuçlara değinen Rakıcı, “Güvencesizçalışmayı, örgütsüzlüğü, sömürüyü, eşitsizliği ve

kuralsızlığı reddediyoruz. Sadaka değil, sosyal devletistiyoruz” dedi. KESK Rize Şubeler Platformu adınakonuşma yapan Eğitim Sen Rize Şube Başkanı ErcanÖzay ise “Adalet, eşitlik, ve sendikal haklarımız içinher zaman omuz omuza olacağız.” açıklamasındabulundu.

TrabzonKESK Trabzon Şubeler Platformu tarafından

Atatürk Alanı önünde basın açıklamasıgerçekleştirildi. Burada KESK Dönem Sözcüsü RecepGülay’ın konfederasyonların hazırladığı ortak metniokumasının ardından eylem sona erdi.

SamsunSamsun’da Cumhuriyet Meydanı’nda

gerçekleştirilen 26 Mayıs eyleminde Türk-İşbürokratları yine TEKEL işçilerinin hedefi oldu.TEKEL işçileri, Türk-İş 6. Bölge Temsilcisi İsmailTopçu’nun konuşması sırasında attıkları sloganlarlatepkilerini gösterdiler. TEKEL işçileri protestolarınıardından eylem alanından ayrıldılar.

Daha sonra İsmail Topçu kürsüye çıkarakkonuşma yapmak istedi, ancak bu sefer de alandabulunan diğer işçi ve emekçiler tarafından protestoedildi.

SivasCumhuriyet Meydanı’nda gerçekleştirilen 26

Mayıs eyleminde, KESK Sivas Şubeler PlatformuSözcüsü, konfederasyonların hazırladığı ortak metniokudu.

Madenci katlimana dönük sloganların da atıldığıeylemde, açıklamanın ardından oturma eylemiyapıldı.

GiresunAtapark’ta gerçekleştirilen eylemde, KESK

Giresun Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü ve TümBel Sen Giresun Şube Başkanı ortak metni okuyarakemekçilerin taleplerini dile getirdi.

İşçi ve emekçiler 26 Mayıs’ta birçok kentte alanlardaydı

Direnişçi işçilerin, sermayenin dümen suyundançıkmayan sendikal bürokrasiye ve ihanet çetelerinedönük tepkisi artarak sürüyor. Uzun bir sürediryürüttükleri oyalama taktikleriyle sürecigeçiştirmelerinin ardından, 26 Mayıs’a 5 gün kalayaptıkları açıklamayla eylemin içini boşaltmaniyetlerini tescilleyen sendika bürokratları, direnişçiişçilerin sınıf öfkesine hedef olmaya devam ediyor.

Bu çerçevede, direnişçi TEKEL, itfaiye ve İSKİişçilerinin 24 Mayıs günü İstanbul’da Türk-İş BölgeTemsilciliği’ni işgal etmelerinin ardından, 25 Mayısgünü de başka illerden işgal haberleri geldi.

İstanbul’da coşku ve kararlılıkDirenişçi TEKEL, itfaiye, UPS, İSKİ ve Esenyurt

Belediyesi işçileri, Taksim Gümüşsuyu’nda bulunanTürk-İş 1. Bölge Temsilciliği’ni işgal ettiler. Türk-İşİstanbul şube başkanlarının ve yöneticilerinin 26 Mayıseylemine ilişkin görüşme yaptığı sırada toplantısalonuna giren 40’a yakın işçi, bir süre toplantıyıizledikten sonra binanın balkonundan “Sorumsuz Türk-İş yönetimi ve Mustafa Kumlu istifa” ve “İşçiler ölüyorsendika susuyor. 26 Mayıs’ı satan Türk-İş’ten hesapsoracağız” yazılı pankart açtı. Mustafa Kumlu’nunistifa etmesini ve Türk-İş’in hak alıcı bir mücadeleçizgisi izlemesini talep eden işçiler, 26 Mayıs sabahınakadar Türk-İş binasında açlık grevi yapacaklarınıduyurdular. İşçilerin bu eylemine çeşitli sendikacılardanda destek geldi.

Aralarında BDSP, Alınteri, ESP, GençlikMuhalefeti, Mücadele Birliği, Partizan, SDP, SODAPve TÜM- İGD’nin de bulunduğu birçok ilerici vedevrimci kurum bina önüne gelerek destek verdi.

İzmir: Kumlu, Çelebi, Akyıldızistifa!

Alsancak’ta bulunan Türk-İş 3. BölgeTemsilciliği’ni sabah saatlerinde işgal eden 15’e yakınTEKEL işçisi, taleplerini haykırarak tepkilerini dilegetirdiler. İşçilerin büyük çoğunluğunu kadınlaroluşturdu. Bina balkonundan sık sık “Her yer TEKELher yer direniş!” ve “Bedel ödedik, bedel ödeteceğiz!”sloganları atan işçiler aynı zamanda “Katil AKP hesapverecek”, “Direnişimizin 162. günü” şiarlı dövizlertaşıdılar. İşçiler, Türk-İş Genel Başkanı MustafaKumlu’nun yanısıra DİSK Genel Başkanı SüleymanÇelebi ve Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız’ıda istifaya çağıran sloganlar attılar.

TÜMTİS yöneticileri ve direnişçi UPS işçileri, ÇiğliBelediyesi’nde taşeron olarak çalışan Kafesan ve Tarişişçileri de işgale katıldı. Türk-İş’e bağlı ilerici şubeyöneticileri de binaya gelerek eyleme sahip çıktılar.

İşgalci işçilerin, Türk-İş 3. Bölge TemsilcisiMustafa Kundakçı ile gerçekleştirdikleri toplantıdaKundakçı, provokasyon girişiminde bulundu. İşçilerinbirliğini parçalamaya dönük çabalarının yanı sıra“sendika üyesi olmayanları” dışarı çıkarma çabalarınakarşı çeşitli şube yöneticileri eylemi sahiplenerek,Kundakçı’yı devre dışı bıraktılar. İşçiler, 26 Mayıssabahına kadar açlık grevi gerçekleştirdiler.

Ankara’da gözaltı terörüAnkara’dan ve çeşitli çevre illerden gelen TEKEL

işçileri, sendika bürokratlarının oyunlarını teşhir etmekiçin “İşçiler ölüyor Türk-İş susuyor Türk-İş yönetimiistifa” yazılı pankartla Türk-İş Genel Merkezi binasına

girmek istediler. TÜBİTAK direnişçisi AynurÇamalan’ın da aralarında bulunduğu direnişçi işçilereönce sendikanın özel güvenlikleri, ardından ise polislersaldırdı. Polis saldırısı sonucu 6 işçi gözaltına alındı.İşçiler akşam geç saatlere kadar Çankaya İlçe EmniyetMüdürlüğü’nde tutuldu.

Adana’da işçilere polis barikatı Adana’da, Türk-İş 4. Bölge Temsilciliği binasına

girmek isteyen TEKEL işçileri sendika bürokratlarıtarafından engellendi. Sendikacıların çevik kuvvetçağırması üzerine, binaya girmekte ısrar eden işçilerle

polis arasında arbede çıktı. Burada açıklama yapanişçiler konfederasyonları kınadılar. Mustafa Kumlu’nunyanısıra Türk-İş Bölge Temsilcisi Edip Gülnar’ı daistifaya çağıran işçiler, Tek-Gıda-İş Adana şubebinasına gittiler.

Samsun’da işgal Samsun’da bulunan Türk-İş 6. Bölge Temsilciliği

binası da TEKEL işçileri tarafından işgal edildi. 80’eyakın TEKEL işçisi Türk-İş binasına girerek tepkisiniortaya koydu. İşçiler sendikal bürokrasiyi hedef alansloganların yanısıra “Kavga bitmedi daha yenibaşlıyor!” ve “Her yer TEKEL her direniş!”sloganlarını haykırdılar.

Diyarbakır’da bürokratlar kaçtı Diyarbakır’da TEKEL işçilerinin eylem yapacağını

öğrenen sendika bürokratları Türk-İş 7. BölgeTemsilciliği binasını kapıları kilitleyerek terk ettiler.Binanın kapılarının kilitli olduğunu gören işçiler, binadışarısına “Diyarbakır TEKEL işçileri Türk-İş’ten hesapsoracak” ve “İşçiler ölüyor, sendikalar uyuyor, 26Mayıs’ı satanlardan hesap soracağız” yazılı pankatlarastılar. TEKEL işçileri bina önünde oturma eylemigerçekleştirdiler.

Her yer TEKEL, her yer direniş!10 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/19 * 14 Mayıs 2010

TEKEL işçilerinin militan öfkesi dört bir yana yayılıyor...

TEKEL işçileri Türk-İş binalarını işgal etti!

İstanbul25 Mayıs akşamı AKM önünde bir araya gelen

ilerici ve devrimci kurumlar, “Güvenceli gelecekbirleşik mücadeleyle mümkün olacaktır - Güvencesizçalışmaya ve iş cinayetlerine hayır!” pankartıarkasında Taksim’deki Türk-İş 1. BölgeTemsilciliği’ne yürüdü. Burada yapılan basınaçıklamasında, işçi sınıfının sermayenin saldırılarınayıllardır tok bir yanıt veremediği, bunun en büyüknedeninin ise sendikaların başına çöreklenmiş sendikaağalarının ihaneti olduğu ifade edildi.

Basın açıklamasının ardından, TEKEL işçisi MetinAslan tarafından, TEKEL, itfaiye, İSKİ, UPS, atıkkağıt, TÜBİTAK ve ATV-Sabah işçileri adına basınaçıklaması gerçekleştirildi. Arslan, konfederasyonların26 Mayıs’a dair kararını ve eylemin talepleri olan 12maddeyi hatırlatarak, aradan üç ay geçmesine rağmenhiçbir şey yapılmadığını söyledi.

Alınteri, BDSP, DDSB, ESP, Kaldıraç, SODAP,PDD, DİSK Emekli-Sen Aksaray Şubesi, DevrimciProletarya, Halk Cephesi, Tekstil Sen, SosyalistGelecek Parti Girişimi, Eğitim Emekçileri Derneği,Devrimci Hareket ve EHP tarafından örgütlenen eylemcoşkulu bir atmosferde geçti.

İzmir25 Mayıs akşamı Türk-İş önünde başlayan bekleyiş

sırasında coşkulu sloganlar atıldı ve halaylar çekildi.BTS ve UPS işçileri de pankartları ile alanda yeraldılar. Saat 18.30’da ise Türk-İş önünde basınaçıklaması gerçekleştirildi. Tek Gıda-İş EğitimUzmanı Gürsel Köse kitleye seslenerek dörtkonfederasyonun söz verdiği genel grevden bir haftaönce çark etmelerini kınadı ve işçileri satansendikacıları istemiyoruz dedi.

Tek Gıda-İş, Deri-İş, TÜMTİS, Tez Koop-İş veHava-İş İzmir Şubeleri ve Petrol-İş Aliağa Şubesi

adına gerçekleştirilen basın metnini TÜMTİS İzmirŞube Başkanı Şükrü Günseli okudu.

İşçilerin büyük kısmının eylem için aşağı inmesinifırsat bilen Türk-İş 3. Bölge Temsilcisi MustafaKundakçı binada asılı pankartı indirmeye çalıştı.TEKEL işçilerinin tepkisi ile karşılaşan Kundakçı ilepankartı savunan güçler arasında arbede yaşandı.Birkaç dakika sonra ise ikinci bir pankart bu kezKundakçı’nın odasından aşağı sallandırıldı.

AnkaraAnkara Direnişteki İşçi ve Emekçilerle

Dayanışma Platformu 26 Mayıs günü SakaryaMeydanı’nda gerçekleştirdiği eylemle TEKELişçilerine yönelik polis terörü ve gözaltı saldırısınıprotesto etti. Devrimci güçler Türk-İş yönetimine istifaçağrısında bulundu.

“İşçiler ölüyor Türk-İş susuyor Türk-İş yönetimiistifa” pankartının arkasında bir araya gelen platformbileşenleri basın açıklaması gerçekleştirdiler. Eyleme,gözaltına alınan TEKEL işçileri ve Hatay’dan birTEKEL işçisi de destek verdi.

AdanaAdana’da polisin Türk-İş Bölge Temsilcisi Edip

Gülnar’la işbirliği halinde gerçekleştirdiği saldırıyıprotesto etmek için 25 Mayıs akşamı Türk-İş BölgeTemsilciliği önünde basın açıklaması düzenlendi.

TEKEL işçileri adına basın metnini okuyan KenanAslantaş; işçilere küfür eden, saldıran ve polisçağırarak işçileri sendikaya sokmak istemeyen bölgetemsilcisi Edip Gülnar ve diğer sendikacılaraseslenerek, “Bu sendika ne senin ne de yöneticilerinsendikasıdır. Bu sendika bizimdir. Biz işçilerin evidir.Biz TEKEL işçilerine yapılan fütursuz saldırıyışiddetle kınıyoruz.” dedi.

Kızıl Bayrak / İstanbul - İzmir - Ankara - Adana

Türk-İş işgallerine destek eylemleri...

İzmir Emek ve Mücadele Platformu, sınıfa veemeğe dönük saldırıları, sendikal bürokrasiyi vemücadele dinamiklerini tartışmak amacıyla 23 Mayısgünü forum gerçekleştirdi.

Etkinliğin ilk yarısı eğitim ve sağlık alanındayaşanan dönüşüm ve örgütlenme sorunlarına ayrıldı. Bubölümde Eğitim Sen ve SES’ten şube yöneticileri sözalarak canlı anlatımlar yaptılar. İkinci bölüm ise Tez-Koop-İş Genel Eğitim Danışmanı Volkan Yaraşır’ınsunumu ve direnişçi işçilerin konuşmaları ile sürdü.

Etkinliğin ilk oturumu Zonguldak’ta katledilenmaden işçileri şahsında, iş cinayetlerinde ölen işçiler vesınıf mücadelesinin ön saflarında dövüşenler anısınasaygı duruşu ile başladı. Ardından divan tarafındanaçılış konuşması gerçekleştirildi.

Konuşmada, sınıfa yönelik saldırılarıntırmandırıldığı belirtilerek bu sürecin sınıfın örgütlenmeeğiliminin ve mücadele dinamiklerinin harekete geçtiğibir dönem olduğu vurgulandı. TEKEL direnişiningücünden korkanların direnişi dağıtmayı başardıkları ve26 Mayıs’ın altını boşalttıkları söylendi.

İlk konuşmayı Eğitim Sen İzmir 4 No’lu ŞubeYöneticisi Ercan Yıldız yaptı. İşçi ve emekçileredayatılan 4/B ve 4/C uygulamalarını da değerlendirenYıldız, bu süreçte işgüvencesinin kaybedildiğiniörnekleyerek anlattı.

SES İzmir Şube Yönetim Kurulu Üyesi HüseyinÇoban, kamunun tasfiye sürecini ve GATSanlaşmasının içeriğini aktararak sağlık alanındakisaldırıları anlattı. Çoban, 1 Mayıs’ta Kumlu’nunprotesto edilmesini kınayan konfederasyonları daeleştirdi.

Forum kısmında sendikal bürokrasiye yönelikeleştirilerde bulunularak 26 Mayıs grevinin altınınoyulduğu vurgulandı. İlk oturum, divanın konuşmalarıtoparlayan sözleriyle son buldu.

Yaraşır: “Esas olan tabanörgütlenmeleridir”

Verilen aranın ardından Volkan Yaraşır, sözlerinemaden işçilerinin katledilmesine değinerek başladı.Kapitalizmin krizinin ortaya çıkışını ve işleyişyasalarını anlatan Yaraşır, krize karşı mücadeleyedeğinirken TEKEL direnişinin deneyimlerini de aktardı.26 Mayıs’a da değinen Yaraşır, devletin sendikalarlaadeta ortak çalışmaya başladığını ifade etti.

Devrimci hareketin sınıf karşısındaki zayıflıklarınadeğinen Yaraşır, bugün devrimciliğin ancak fabrika vesınıf temelli bir biçimde üretilebileceğini söyledi.

Ardından gerçekleştirilen forum bölümünde Yaraşır,esas önemli olanın taban örgütlenmeleri olduğunu vesendikaları hareket ettirecek olanın da bu olduğunubelirtti.

Söz işçilerde

UPS işçileri adına konuşan bir direnişçi,işyerlerindesendikal çalışmanın devam ettiğini ve sendikalısayısının hızla arttığını söyleyen direnişçi, çoğunluğunsağlanacağını ve başarıya ulaşılacağını söyledi.

TEKEL direnişçisi Sezai Kuş, 26 Mayıs’a ilişkin

çalışma yürütülmediğini ve sendikaların kendilerinisattığını belirtti. TEKEL direnişinin yol almasında solhareketlerin ve demokratik kitle örgütlerinin önemlikatkısı olduğu belirten Kuş, sendikaların ise ancakişçinin “sırtını sıvazladığını” söyledi. Kuş, Kumlu için“Beni sattı, geleceğimi sattı, sınıfımı sattı, indireceğimtabii ki aşağı” dedi.

Taşeron belediye işçileri adına konuşan bir işçi,yıllardır sendikal mücadele verdiklerini ve örgütlenmekiçin faaliyet yürüttüklerini anlatarak, sendikalarınbelediyeler ile olan ilişkileri nedeniyle üyeyapmadıklarını söyledi.

Konuşmaların ardından forum bölümünde yenidenkatılımcılara söz verildi.

Divan tarafından platform adına yapılan kapanışkonuşmasıyla etkinlik son buldu. Foruma, yüzü aşkınişçi ve emekçi katıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

İzmir’de işçi ve emekçiler 26 Mayıs’ı tartıştı. Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2010/19 * 14 Mayıs 2010

İzmir’de 26 Mayıs tartışıldı...

“Sendikal bürokrasiye karşı taban örgütü!”

Güvencesiz çalışmaya, geleceksiz yaşamayakarşı 2. Adana İşçi Kurultayı toplandı!

Güvencesiz çalışmaya, geleceksiz yaşamaya karşı düzenlenen 2. Adana İşçi Kurultayı 23 Mayıs Pazar günüZiraat Mühendisleri Odası toplantı salonunda gerçekleştirildi.

Kurultay Zonguldak’ta katledilen maden işçileri anısına ve işçi sınıfının kurutuluşu davasında ölümsüzleşentüm devrimciler için yapılan saygı duruşuyla başladı. Saygı duruşunun ardından “Geçmişi aşarak geleceğikazanacağız” adlı sinevizyon gösterildi.

Divanın oluşturulmasının ardından gerçekleştirilen ilk konuşmada sömürünün en ağır şekilde yaşandığı, işçive emekçilere güvencesizliğin dayatıldığı belirtilerek ortak tartışma platformlarının ihtiyacına dikkat çekildi.Divanda yer alan Keresteciler Sanayi Sitesi’nden bir işçi ise, konuşmasında Adana Keresteciler ve Mobilyacılarsitesinde çalışan 4500 işçinin yaşadığı sorunları dile getirdi.

Kurultayın bundan sonraki bölümünde 26 Mayıs eylemi tartışmaya açıldı. Bu konuda Adana Büro EmekçileriSendikası (BES) Şube Başkanı Sinan Tunç ilk olarak kürsüde yer aldı. Sinan Tunç 26 Mayıs eylem kararınınalınış sürecini özetleyerek, güvencesiz çalışmaya karşı mücadelenin öneminden bahsetti. Sendikalar cephesindenhiçbir hazırlığın olmadığına dikkat çeken Tunç, bu kararla konfederasyonların TEKEL işçilerine ihanet ettiğinivurguladı. Sendikaların bu anlamda sınıfta kaldığını belirtti.

BDSP adına yapılan konuşmada TEKEL Direnişi’ne ve geride kalan bahar sürecindeki işçi ve emekçihareketinin durumuna değinilerek var olan mücadele potansiyelinin sendikal bürokrasi tarafından engellendiğinedikkat çekildi. Özelikle direnişçi işçilerin Mustafa Kumlu şahsında sendikal bürokrasiyi kürsüdenkonuşturmamasına karşı konfederasyonların altına imza attıkları deklarasyon eleştirildi. Söz, yetki ve kararınişçilerde olduğu taban örgütlenmeleriyle sendikal bürokrasiye karşı mücadele edilmesi gerektiği belirtildi.

Direnişçi işçiler deneyimlerini aktardı

BDSP temsilcisinin konuşmasından sonra kürsüye bir TEKEL işçisi çıkarak, direniş süreçlerini anlattı.TEKEL Direnişi’nin, “işçi sınıfı bitti” diyen liberal çevrelere tokat oluğunu söyledi.

Mersin Toros Devlet Hastanesi’nde çalışan Dev Sağlık-İş üyesi bir işçi de kurultayda söz alarak direnişinyaşadığı tıkanıklığı anlattı.

Kurultaya Hazırlık Komitesi tarafından, “Sömürü cehennemi OSB’ler, küçük sanayi siteleri ve iş güvencesiolmayan işçiler”, “Sendikalar ve taban örgütlenmeleri” ve “Emeğin korunması ve mücadele taleplerimiz”başlıklarında tebliğler sunuldu.

Kurultayın serbest kürsü bölümünde Tekstil İşçileri Derneği girişimi adına bir konuşma gerçekleştirildi.Tekstil sektöründe yaşanan sorunların dile getirildiği konuşmada örgütlü mücadelenin önemine dikkat çekildi.

Kürsüden ayrıca Ekim Gençliği ve Devrimci Proletarya adına da birer konuşma gerçekleştirildi. Kurultayda yapılan diğer konuşmalarda da güvencesizliğe karşı mücadele vurgusu öne çıkarken, Dev Sağlık-

İş üyesi işçilerin mücadelesinin desteklenmesi için maddi ve manevi olarak dayanışma örgütlenmesi önerildi. Kapanış konuşmasında kurultay, sanayi sitelerinde ve diğer çalışma alanlarında güvencesizliğe karşı

mücadele ve örgütlenme çalışmaları açısından anlamlı bir adım olarak değerlendirildi. Kızıl Bayrak / Adana

Direnen UPS işçisi kazanacak!12 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/19 * 14 Mayıs 2010

UPS Kargo işçileri: Kazanana kadar direneceğiz!

“Mücadele kazanana kadar sürecek!İstanbul Mahmutbey’deki aktarma merkezi

önünde direnişlerini sürdüren UPS işçileriylesendikal örgütlenme süreci, çalışma koşulları vedireniş süreci üzerine konuştuk...

Sendikal örgütlenme süreci nasıl başladı?İbrahim Barış: Nisan ayının 20’sinde sendikaya

üyeliklerle başladık. 1 Mayıs’a kadar iyi devam etti.Sendikaya üye olduğumuzu duyunca pazartesi bize işvermediler. UPS’nin, sabah vardiyalarını istemediğinisöylediler. İş akdimizi feshettiler ve bizi Perpa’yaçağırdılar. Biz de Perpa’ya gittik. Bize eğitim amaçlıbir yazı gelmişti. Mesela İstanbul’un bir yerindetemizlik işine göndermek istediler. Bizi birbirimizdenayırmak ve daha rahat baskı uygulamak için böyle birşey yaptılar. Bunu kabul etmedik, “Biz işimize devametmek istiyoruz” dedik. Böyle başladı süreç vedirenişimize devam ediyoruz. Sendikamıza dagüveniyoruz.

Sizi sendikal örgütlenmeye iten koşullar neleroldu?

Emirali Kesenek: Düşük bir ücrete çalışıyorduk.Asgari ücret 530 TL olduğuna göre 500-520 TL’yeçalışan vardı. 3-4 senelik işçiler 590 TL paraalıyorlardı. Onu da ayın 10’unda veriyorlardı.Çalışma saatleri bazen gece 23.00’ü buluyordu. 10saat çalışıyorduk. Koşullar çok zordu. Sendikanın iyibir şey olduğunu duyduk ve üye olduk. Onlar datedirgin oldular. Bize temizlik işi önerdiler ve böylebir iş yokmuş aslında. Buradaki temel amaç bizidağıtmak, örgütlenmeyi kırmaktı. Biz de kabuletmedik. Başkanlarımız ve avukatlarımız geldi.Sendikamıza ve birbirimize güvendik. Budirenişimizi sürdüreceğiz. Bu bizim yasal hakkımızve artık buna son vereceğiz. Çünkü Avrupa’da aynışirkette var sendika. Burada niye olmasın? Bu kölelikniye sürsün? Buna son verelim. Açlık sınırı 850 TL.Biz bırak 850 TL’yi asgari ücret bile alamıyoruz.Kiralar olmuş 350-400 TL. Bir ekmek olmuş 80kuruş-1TL. Bir de çocuklar var. Kira mı vereceksin,neyi vereceksin. Bu yola başvurduk, inşallahkazanacağız.

Direniş nasıl ilerliyor, günlük olarak buradaneler yapıyorsunuz?

Mustafa Korkmaz: Sabah buraya geliyoruz.Slogan atıyoruz. Hakkımızı arıyoruz. Her taraftandestek geliyor. Sendikayla bağımız kuvvetli ve birsorunumuz yok. Baskı uygulayan işverenlerlesorunumuz var. Susturmaya çalışıyorlar. Asgari ücretTürkiye’de reva değil ki bu insanlara. Revagörüyorlar işte.

Eylemlere devam ediyorsunuz...İbrahim Barış: Kurtköy’de eylem vardı. Oradaki

arkadaşlarımız büyük bir destek verdiler. Orayabakınca daha da ümitlendik. Zeytinburnu’nda UPSGenel Merkezi önünde eylem yaptık. Siyasi partiler,sendikalar destek verdiler. O da bizim için bir moraloldu. Direnişe devam ediyoruz.

UPS’de yapılan işin niteliği nedir?Abdullah Özbaş: İçeride kargo boşaltımı ve

yükleme yapılıyor. Bir de dağıtım işleri var. Bunlaryapılıyor. Kadrolu çalışan arkadaşlarımız araç

kullanıyorlar. Forklift kullananlar, şoförler vebölgelere ayıranlar UPS’nin kendi elemanları. Bizgenelde yükleme-boşaltma işleriyle uğraşıyoruz.İçeride UPS’nin kadrolu çalışanlarıyla birlikte çalışanarkadaşlarımız var.

İçeride ne gibi baskılarla karşılaştınız?Abdullah Özbaş: “Mesai almıyoruz. Çalışma

koşullarımız kötü. Örgütlenirsek daha iyi olur.Haklarımızı daha iyi kazanırız” dedik ve süreci böylebaşlattık. 6’şar 6’şar, 7’şer 7’şer sendikaya üye olduk.İlk önce 7 kişi işten atıldı. 5 Mayıs’tan beridirenişimizi sürdürüyoruz.

UPS’deki direniş süreci nasıl ilerleyecek? UPSişçileri olarak ne düşünüyorsunuz?

Rafet Koymatoğlu: Buradaki tümarkadaşlarımızla canla başla beraberiz. Sonuna kadarda bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Fazla bir şeyistemiyoruz. Sadece çalıştığımız iş düzeninin vekurallarının değişmesini, düzgünleşmesini ve insancaücret istiyoruz. 10-12 saat çalışıyoruz ve mesaimizyok. Bizim üzerimizden çok fazla kazanmasınlar.Birazcık da karlarından feragat etsinler. Çalışmaşartlarımız ağır. Ama işçi sınıfının bir özelliği vardır.Sonuna kadar da mücadele eder. Belki yukarıdakilerinmücadelesi bizimkine benzemez, onlar daha farklımücadele ediyorlardır, ama biz de karınca kararıncaişçi sınıfı olarak sonuna kadar mücadele edeceğiz.Mücadele etmediğimiz sürece hiçbir zaferkazanamayız. Biz de bu zaferi kazanacağız.

Duyarlı kurumlara, işçilere ve emekçilere birçağrınız var mı?

Rafet Koymatoğlu: Sendika dediğiniz zamanbizim toplumumuzda yanlış bir düşünce oluşuyor.Halbuki sendika, işçi sınıfının sosyal yaşantısının ilkbasamağıdır. Herkes hangi işkolunda çalışıyorsa oişkoluyla ilgili sendikayı tercih etmeli. Çalışankesimin bunu bilmesi lazım. Nereye sarılacağını,hangi uzatılan eli tutacağını iyi seçmeli. İşçiarkadaşlarımıza diyorum ki; gelin birlik ve beraberlikiçinde sendikalara sarılalım. Eğer bu basamağa basıpyükselmeye başlarsak çoluğumuz çocuğumuz bumerdivenlerden çıkar. Gelin hep beraber

sendikalarımıza sahip çıkalım. Sendikamız başındanberi yanımızda ve bundan sonra da yanımızdaolacağına inanıyoruz. Birlik, beraberlik içinde buzaferi kazanacağız. İnanıyoruz ki UPS işimizi bizeiade edecektir. Yetkili kurumlardan da bu konudadestek bekliyoruz. UPS’nin yetkili kişilerindenbirazcık daha sağduyu bekliyoruz. Bir yerde 5 dakikadüşünüp kendilerini bizlerin yerine koysunlar.Düşünsünler ki, kendileri çalışmıyorlarsa yarın birgün dünya halidir, düştüklerinde çoluğununçocuğunun bizim gibi işçi sınıfı olacağını bilsinler.

Alpay Özakdağ: Sendikaya üye olduğumuz içinbizi çıkarttılar. Bunu siz de ilk günden beri takipediyorsunuz. 11 Mayıs-12 Mayıs’ta Kurtköy’dekieylemle kararlılığımızı gösterdik. 20 Mayıs günü iseZeytinburnu’nda UPS Genel Merkezi önünde basınaçıklaması yaptık. Bu mücadelemizde, ekmekkavgasında ne kadar kararlı olduğumuzu bir kez dahagösterdik. Çok iyi bilsinler ki, bu işte ölmek vardönmek yok. Ekmek olmazsa hiçbir şey olmaz. İnsannamusu ve ekmeği için yaşar. Bunlar olmazsayaşamanın anlamı yok. Sendikaya üye olduğumuziçin işverenler bize “yasadışı eylemler, yasadışıörgütlenme yapıyorsunuz” dediler. Kusurabakmasınlar, hiçbiri yasadışı değil. Anayasanın bizevermiş olduğu en doğal hakkı kullanıyoruz.

Bu mücadelemiz sonuna kadar, ta ki Türkiyegenelinde işten çıkartılan arkadaşlarımız işe gerialınana kadar sürecek. Emin adımlarla ilerliyoruz.Sizin gazetenizi okuyan UPS işçilerine sesleniyorum.Bu sadece bizim ekmek kavgamız değil. Bilsinler kionların da ekmek kavgasıdır. Türkiye genelinde UPSçatısı altında çalışan çok sayıda üyemiz var. Örgütlüolmayan arkadaşlarımızı da sizin aracılığınız ilesendikaya davet ediyorum. Biz burada onların daekmek mücadelesini veriyoruz. Sendikaya üyeolduğumuz için bizi hor görüyorlar. Hiç de horgörmesinler, biz yanlış bir şey yapmıyoruz. Çok iyibilsinler ki onlar yanlış yoldalar. Bugün de buradagururla, dimdik, mücadelemizle işten çıkartılanarkadaşlarımızla birlikte göğsümüzü gere geremücadelemizi veriyoruz. İşbaşı yapana kadar bütünhaklarımızı savunacağız. Geri dönmek yok.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Zafer direnen işçilerin olacak! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2010/19 * 14 Mayıs 2010

UPS Kargo’da çalışırken TÜMTİS’te örgütlenenişçilerin işten atma saldırısına karşı direnişleriİstanbul’da Kurtköy ve Mahmutbey’deki aktarmamerkezlerinin yanısıra İzmir’de sürüyor. UPS patronuise sendika düşmanlığında sınır tanımayarak sendikaüyesi işçileri işten atıyor.

İstanbul’un Avrupa ve Anadolu yakalarındabulunan aktarma merkezleri önlerinde sendika haklarıiçin eylemler gerçekleştiren TÜMTİS üyesi UPSişçileri, 20 Mayıs günü Zeytinburnu’ndaki UPS GenelMüdürlüğü önünde eylemdeydi.

İşçilerle sınıf dayanışması TÜMTİS Genel Merkez ve şube yöneticilerinin

yanısıra işyeri temsilcilerinin de katılım sağladığıeyleme Türk-İş’e bağlı bazı sendikaların yöneticileride destek verdi.

Basın açıklamasını okuyan TÜMTİS GenelBaşkanı Kenan Öztürk, Zonguldak’taki katliamıngerçek sorumlusunun taşeronlaştırma olduğunu ifadeetti.

Öztürk, UPS’de yaşananları sendika düşmanlığıolarak nitelerken, sendikaya üye olduğu için işçilerebaskı yapıldığını, istifa etmeyenlerin ise iştenatıldığını ifade etti.

Açıklamada, Uluslararası Taşımacılık ÇalışanlarıFederasyonu’yla (ITF) işbirliği halinde mücadeleyedevam edileceğini söyleyen Öztürk, UPS işçilerininsendikalı olarak işbaşı yapmasını istedi.

Eyleme; BDSP, ESP, TKP, ÖDP, İşçi Gazetesi,Zeytinburnu Deri İşçileri Derneği, UİD-DER ve ÇapaTaşeron İşçi Derneği de destek verdi.

Kızıl Bayrak UPS işçileriylebuluştu

Pendik Kurtköy’de TÜMTİS üyesi UPS işçilerinindirenişini ziyaret eden BDSP’liler, Kızıl Bayrak’ıdirenişçi işçilerle buluşturdular. 21 Mayıs günü Petrol-İş Sendikası’nın bölgedeki fabrikalarından destekziyaretleri gerçekleştirildi. Petrol-İş üyesi Mutlu Aküişçileri UPS işçilerine destek veren fabrikalardanbiriydi.

Vardiya bitimlerinde servislerle gelen işçiler günboyu direniş alanını doldurdu. Sloganların atıldığı,destek konuşmalarının yapıldığı ziyaretlerde direnişve sendikalaşma sürecinin son tablosu anlatıldı.

UPS’de “iş kazası”na perdelemeUPS Kargo’da 21 Mayıs Cuma günü bir “iş

kazası” yaşandı. Mahmutbey’deki aktarmamerkezinde çalışan TÜMTİS üyesi Cebrail Polatisimli işçi, 1 tonluk yükün sağ ayağının üzerinedüşmesi sonucu yaralandı.

Sabah saatlerinde yaşanan “iş kazası” forkliftinbile kolay kaldıramayağı bir yükün işçileretaşıttırılması sonucu yaşandı. Bant üzerinde taşınan 1tonluk yükün yere indirilişi sırasında yaşanan “kaza”sırasında sağ ayağı 1 tonluk yükün altında kalan UPSişçisi Cebrail Polat’ın ayağı kırıldı.

Göz göre göre yaşanan “iş kazası”nın ardındanUPS yetkilileri “kaza”yı örtbas etme derdine düştü.Ambulansı çağırmayan ve Polat’ı apar topar başka bir

araçla hastaneye götürmek isteyen patron temsilcileri“kaza”ya ilişkin hazırlanan raporda da yalan-yanlışifadelere başvurdu. UPS, sözkonusu raporda Polat’ın,“ayağına demir düşmesi” sonucu yaralandığını iddiaetti.

İşten atmalar sürüyor...UPS’de sendikaya üye olan işçilerden 11’i daha

21 Mayıs günü işten atıldı. “İşi engelleme veyavaşlatma” gerçekleştirilen işten atma saldırısınakarşı UPS işçileri mücadelelerini sürdüreceklerinibelirttiler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

UPS’de sendika düşmanlığı sürüyor...

EMO’da yaşanan sürgüngirişimine dair…

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) İstanbul Şubesi teknik çalışanı mühendislerin, yerlerinin değiştirilmesiile ilgili süreç yönetimdeki anlayışları görebilmek açısından bir turnusol kağıdı olmuştur. Sürgün olaraknitelendirilebilecek bu girişim, nicel içeriği bir yana, niteliğiyle de samimiyetsiz bir tutumdur. Kendilerineçağdaş diyenler, demokrat diyenler, hatta devrimci diyenler bu tutuma sessiz kalabilmiş ve böyleceonayladıklarını göstermişlerdir. Sürgüne konu edilen işçilerin, siyasi görüşlerinin yönetimdeki çoğunluklauyuşmaması, il seçimi sonrasında girişilen “dayanışma” amaçlı birliktelikler yavaş yavaş ürünlerini vermeyebaşlamaktadır. Dışarıda emek dostu söylemleri ile muhalif kimliğini korumaya çalışan odanın, içeride böylesitutumları yaşatması kendine demokrat bir duruştur.

“Yer değişikliği” sebebi olarak, işçilerin herhangi bir kusurunu belirtemeyen yazman üye Nevzat Çeltek,“çalışanların başka birimleri de tanımaları” için başlattığı işlemi oda içindeki “Emekten Yana Mühendisler”inve duyarlı kişilerin konuya müdahalesiyle geri çekmiştir. Geri çekme için belirtilen sebep “yanlış anlamalar”olmuştur. Hâlbuki ortada yanlış anlaşılacak bir durum yoktur. Yapılmak istenenler, az çok beklenen, seçimsürecinde dillendirilen şeylerdir. “Yanlış anlama”lar biterse ya da geri çekilirse yeniden bu tür eylemleregirişilmesi hala mümkündür. Son YK toplantısında saatler süren rotasyon tartışmaları bunu göstermektedir.

Bizler, oda çalışanlarına yapılan açık mobbing uygulamasını kınıyor; kendini emekten yana saf tutan tümanlayışların bileşeni ve destekçisi olduğumuz “Emekten Yana Mühendis”lerin olay karşısında aldığı tutumdanders çıkarması gerektiğini düşünüyoruz. TMMOB içerisindeki küçük hesaplara ve anti-demokratikuygulamalara karşı sessiz kalmayacağımızı bu vesileyle bir kez daha yineliyoruz.

Yaşasın sınıf dayanışması!Toplumcu Mimar Mühendis ve Şehir Plancıları

Mayıs 2010 / Mahmutbey

BMİS İzmir Şube Başkanı Ali Çeltek ile konuştuk...14 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/19 * 14 Mayıs 2010

- 2010-2012 MESS Grup TİS görüşmeleriönümüzdeki aylarda başlayacak. Metal işçileri busürece hangi koşullarda giriyor? Yani “metalişçisinin gerçeği” nedir?

BMİS İzmir Şube Başkanı Ali Çeltek:Sendikamız MESS sözleşmesi ile ilgili çalışmalarına2010’un başından itibaren toplantılar yaparakbaşladı. 2008 ve 2009 yıllarında yaşadığımız krizlebirlikte geçirdiğimiz süreci değerlendirdik.

Metal işçileri hazırlıklarını yapıyor. MESS’ebağlı işyerlerinde yetki tespiti başvuruları yapıldı.Yakın zaman içinde netleşip yetki tespitleri çıkacak.Sonra işyeri komisyonları çalışmaları her şube kendiiçinde ve genel merkeze bağlı olarak hazırlıklarımızdevam ediyor.

- Sizce MESS bu yıl metal işçilerinin karşısınahangi dayatmalarla çıkacaktır?

Ali Çeltek: Her zamanki gibi kendi istemleridoğrultusunda saldırılar dayatarak daha faklı birtakım kendi lehine olan maddeleride ekleyerek herdönem olduğu gibi bu dönemde dayatacak. Biz deMESS’in dayatmalarına karşı her zaman olduğu gibiörgütlü mücadeleyle bu dayatmaların karşısınaçıkacağız. Bununla birlikte, işverenler bu dönemekonomik kriz döneminde işletmelerin içindebulundukları sıkıntıları da gözeterek yine esnekçalışma maddesiyle karşımıza çıkacaklar. Başlıcafazla mesailerin ödenmemesi,çalışma sürelerininuzatılması gibi bildiğimiz geçen dönem karşımızagetirdiği maddeleri tekrar getirecektir.

- Metal işçilerinin toplu sözleşme dönemindekitalepleri ve olmazsa olmazları nelerdir?

Ali Çeltek: Daha önceden kazanılmış mevcuthaklarımızın korunması bizim için önemli, bundantaviz vermeyeceğiz.Dayatmalarına karşı duracağız.

Esnek çalışmaya karşı çıkacağız.

- Son bir yıldır özellikle metal sektöründedirenişler yoğunlaşmış durumda. Metal işçilerindehalen devam eden bir örgütlenme eğilimi var.Ayrıca 1 Mayıs Taksim çıkışı ve TEKEL direnişiylebaşlayan genel bir mücadele süreci var. Tüm busüreçler bu dönem gerçekleşecek olan toplusözleşmeleri nasıl etkiler?

Ali Çeltek: Her toplu sözleşme dönemi yeni birmücadele dönemi demektir.Metal işçisi şunu gördüki, kazanılmış olan hakları geri vermemesi gerekir.Kamuda yapılan saldırılara seyirci kalındığındakazanılmış haklar geri alınıyor. TEKEL, Seka,Sümerbank direnişlerinin çıkardığı sonuç aslakazanılmış olan mevziyi kaybetmemektir. Taksim,TEKEL Direnişi metal işçileri üzerinde olumlu biretki yaratmıştır. Mücadele zemini artmıştır.

Metal işçilerinin örgütlenme eğilimlerivardı.Tekel direnişiyle daha da ivme kazandı. Biz dekendi bölgemizde bunu hisstetik.Mahle Mobisanişyerinde örgütlenme çalışmalarımız devam ediyor.Diğer iş kollarında da örgütlenme talepleri artacaktır.Sendikalar buna hazırlıklı olmalıdır. 1 MayısTaksim,TEKEL Türkiye işçi sınıfına ivme

kazandırıp, moral olmuştur. Sendikalarda örgütlenmeartacaktır. Biz BMİS olarak hazırız bu sürece.

- BMİS olarak nasıl bir mücadele süreciöngörüyorsunuz, nasıl bir hazırlık yapmayıdüşünüyorsunuz?

Ali Çeltek: Genel olarak her zaman yaptığımızgibi tabanımıza inip bu süreçleri değerlendiriptabanımızı hazırlayacağız. Bizim burada MESS’ebağlı işyerlerimiz 2 tane. Bu yerlerde metalsektörünü direkt etkileyecek yerler değil, ama bizfabrikalarımızda çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

BMİS olarak her sürece hazır ve donanımlıyız.Gerek sendikamızınyöneticilerinden,temsilcilerinden kadrolarına kadargelişen sürece hazırız. Sendikamız donanımlıdır vekurumsal yapısı vardır. Her türlü saldırılara karşıhazırlıklıyız.

- Sizce grup kapsamında olmayan sendikalıişçilerin ve hatta sendikasız işçilerin MESS gruptoplu sözleşmeleri ile ilişkilenmesini sağlamakgerekli midir? Gerekli ise bu nasıl yapılabilir?

Ali Çeltek: MESS grup Toplu SözleşmeleriTürkiye’deki metal işçilerinin ve Türkiye işçisınıfının geleceğini belirliyor. Bu yüzden MESStoplu sözleşmeleri önemlidir. MESS dışındakimünferit işyerlerindeki TİS’leri de etkilemektedir.Diğer sektörleri de belirliyor.100 bin işçiyikapsamaktadır. Bizler de bu süreçte iş kolumuzdabulunan bizim dışımızda taşeron, işveren yanlısı, sarıTürk Metal Sendikası’nın bu süreçte satışsözleşmelerini engellemek için bütün işyerlerindegerek Türk Metal’in örgütlü oldukları yerlerdebilgilendirme, eylemliliklerle bir takım etkinliklerlebu kötü, sarı sendikayı kötü toplu sözleşmeyapmasını engelmek dırumundayız.

- İşkolunuzda bir Türk Metal gerçeği var. Buçetenin Özbek’in tutuklanmasının ardından kısmensöylem değiştirdiğini, ancak işçi sınıfına karşı dahada saldırganlaştığını görüyoruz. Bu durum toplusözleşmeleri nasıl etkileyecektir ve bu engeli aşmakiçin neler yapmak gerekiyor?

Ali Çeltek: Bütün işkollarındaki üyelerikapsayacak bir mücadele sürecini gücümüzçerçevesinde örmeyi düşünüyoruz

Türk Metal’in ne olduğu bellidir. İşverenlerin,

büyük patronların, 12 Eylül’de kucağında büyüttüğütaşeron, sarı bir sendikadır. İşçi sınıfı önünde dalgakıran işlevi yapmaya hala devam ediyor. Patronlarınkorumasında, MESS’in korumasında işçi sınıfınaihanet etmeye yeminli bir şekilde devam etmektedir.İşyerlerinde biz refarandumun yapılmasını istiyoruz.İşyerlerinde refarandum yapılırsa, Türk Metal hiç biryerde yetki alamaz. İşçi sınıfı bu sarı sendikanın neolduğunu bilmektedir. Patronlar da o zaman TürkMetal’i kurtaramaz. İşçi sınıfı bu dalgakıran sarısendikayı aşmak zorundadır.

- Krizden sonra fabrikanızda-şubenize bağlıişyerlerinde ne gibi gelişmeler yaşandı. Çalışma veyaşam koşullarınız nasıl değişti?

Ali Çeltek: Krizi tam atlatmış değiliz. Dünyadakapitalist sistem içinde bulunduğu kriz tüm dünyaemekçilerini etkilediği gibi direkt Türkiye’de çalışanemekçi kesimi de etkilemiştir. Bizim de kendibölgemizde krizden dolayı örgütlü olduğumuzişyerlerimizde işverenler işten atılmayıdayatmışlardı. Bizler işten atılmayı kabuletmediğimiz gibi kısa çalışma ödeneğiyle ilgiliişyerlerine başvuru yapıldı. Üyelerimiz kısa çalışmaödeneğinden yaralanarak İş-Kur’dan belli ödemealmaya devam ettiler. Fabrikaların hepsine de sosyalyardım (ikramiye, yakacak gibi) ödenmesinisağladık. Önce işverenler buna yanaşmadılar ama bizkabul ettirdik. Şu anda bazı fabrikalar krizi aşaraktekrar işçi alımına başladı. Yeni alınan arkadaşları dasendikaya üye yapmayı sürdürüyoruz.

- 2010-2012 MESS Grup toplu sözleşmelerindenbeklentileriniz nelerdir?

Ali Çeltek: Beklentilerimiz tabiki daha önce debelirttiğimiz gibi çalışanların daha iyi ekonomik,sosyal, demokratik haklarının daha ileriye gitmesitaleplerimiz devam edecektir. Bunlarıgerçekleştirmek için mücadelemizi sürdüreceğiz.

- Bu koşullar altında metal işçileri payına hangitaleplerle nasıl bir mücadele yürütülmesigerektiğini düşünüyorsunuz?

Ali Çeltek: İşverenlerin, MESS’in dayatmalarınıçalışanların kazanılmış haklarından gerigidilmemesi, MESS’in yine getirmeye çalışacağıesnek çalışma gibi birtakım dayatmalar asla kabuledilmeyecektir. Bütün fabrikalarda çalışan işçiarkadaşlarımız da tabanın söz ve karar ilkelerinedayanarak toplu sözleşme tekliflerini hazırlayacağız.Bunu temsilci arkadaşlarımız ve işyeri komitelerinide çalıştırarak işçi arkadaşlarımızı da bu süreceeğitim çalışmaları vb destekleyerek iyi bir toplusözleşme yapmak için her türlü mücadeleye hazırolduğumuzu söylüyoruz.

- Mücadeleyi örgütleyebilmek için öncü işçilereve ilerici sendikacılara-temsilcilere ne gibi görevlerdüşüyor?

Ali Çeltek:Tabi ki bu işin lokomatif gücü öncü,ilerici işçi ve sendikacılara büyük görevlerdüşmektedir. İnancını kaybetmeden, kararlı birşekilde işçileri bu sürece hazırlamak zorundadırlar.

BMİS İzmir Şube Başkanı Ali Çeltek ile MESS sürecini konuştuk!

“Öncü işçilere ve ilerici sendikacılarabüyük görevler düşmektedir”

THY’de anlaşma sağlandıHava-İş ile THY Anonim Ortaklığı arasında devam

eden 22. dönem toplu iş sözleşmesi görüşmelerianlaşmayla sonuçlandı.Taraflar, başta ücret zammı olmak üzere uyuşmazlıkmaddelerinin tümünde genel mutabakata vardı. Topluiş sözleşmesi taraflarca imzalanacak ve çalışanlarınekonomik ve sosyal haklarında yapılan iyileştirmelerkamuoyuyla paylaşılacak. Hava-İş, görüşme sürecinde taleplerinin kabuledilmemesi nedeniyle 20 Mayıs’ta grev kararı alıp,daha sonra kararı THY’ye tebliğ etmişti. Görüşmelerinanlaşmayla sonuçlanmasıyla grev kararı kalktı.

Belediye işçileri TİS için yürüdüBelediye-İş Sendikası İstanbul Şubeleri, İstanbul

Büyükşehir Belediyesi ile yürütülen toplu işsözleşmesi görüşmelerinde yaşanan uyuşmazlığı 20Mayıs günü gerçekleştirdiği eylemle protesto etti.Önümüzdeki sürece ilişkin eylem takvimini açıkladı.

Saraçhane’deki İBB binası önüne yürüyen ve binaönünde oturma eylemi yapan belediye işçileri 100 güngeçmesine rağmen mevcut toplu iş sözleşmesindekihaklar ile yasalar tarafından verilen hakların kabuledilmediğini dile getirdiler.

Zonguldak’ta yaşanan maden katliamını protestoeden işçiler adına basın açıklamasını okuyan Belediye-İş İstanbul 5 No’lu Şube Başkanı Nihat Altaş,arabulucu sürecinde de anlaşma sağlayamadıklarıtakdirde grev kararı alacaklarını belirtti.

Kayseri’de ‘sendika haram’mışKayseri’de koltuk, kanepe, yatak ve baza üretimi

gerçekleştiren Ladin Mobilya’da çalışan işçilerpatron yanlısı Öz Ağaç-İş Sendikası aracılığı ilehayata geçirilen baskılara ve işçi kıyımına karşı basınaçıklaması yaptılar.

Türk-İş binasında toplanan Ladin Mobilya işçileriTürk-İş’e bağlı Ağaç-İş Sendikası’nda örgütlenerekyetki tespit başvurusunda bulunduklarını, LadinMobilya patronunun ise Hak-İş konfederasyonunabağlı Öz Ağaç-İş Sendikası’nı kullanarak işçi kıyımınagiriştiğine dikkat çektiler.Toplantıda işçiler adına konuşan Mevlit Ciyhan, ÖzAğaç-İş Sendikası Şube Başkanı Şaban Demir’inLadin Mobilya’nın ortaklarından Yusuf Devin ile aynıköylü olduğuna dikkat çekti.

Cuma namazlarında fabrikaya imam getirildiğini,imamın da işçilere vaaz verirken sendikanın haramolduğu, fabrika batırdığı şeklinde ifadeler kullandığınısöyleyen Ciyhan, Ladin Mobilya patronuna “Ne olduvahiy mi geldi de sendikalaşmak helal mi oldu ki;şimdi sizler ikinci bir sendika arayışına girdiniz”diyerek seslendi.

Soruşturmalara karşı eğitimemekçilerinden protesto

İzmir’in Tire ilçesinde eğitim emekçilerine veonlara destek olan halka uzun süredir devam edenbaskı sindirme ve taciz uygulamaları 22 Mayıs günüyapılan yürüyüşle protesto edildi.

Eğitim Sen İzmir şubeleri ve Torbalı, Kiraz,Selçuk, Ödemiş Eğitim Sen ilçe temsilciliklerindengelen eğitim emekçileri Tire’deki eğitim emekçileriyleİstasyon Meydanı’nda buluştuktan sonra CumhuriyetMeydanı’na kadar yürüdü.

Yürüyüş boyunca siyasi iktidar ve emniyetgüçlerinin ilçede uyguladığı baskı, teröruygulamaları konuşmalarla teşhir edildi.

İzmir Eğitim Sen 1 No’lu Şube BaşkanıAli Rıza Özerin okuduğu basın açıklamasındahükümetin sahte gündemler yaratarak sosyal,siyasal ve ekonomik olarak ülkeyi birkarabasan haline çevirdiği, emekçilerinyılların mücadelesiyle kazandığı haklarıellerlinden birer birer almaya çalıştığınadikkat çekildi.

İzmir’de 25 Kasım grevine katılan 5 biniaşkını eğitim emekçisi olmak üzere 10 bininüzerinde kamu emekçisine soruşturma açıldığını ifadeeden Özer, Eğitim Sen Tire İlçe Temsilciliğiüyelerinden oluşan 100’ün üstünde eğitim emekçisineçeşitli cezalar verildiğini, sendikaya ise eyleminyapıldığı Tire Öğretmen evi bahçe duvarına asılanpankarttan dolayı 140 TL para cezası verildiğinibelirtti.

Son 20 yıllık sendikal mücadele içinde sayısızsoruşturma, ceza ve sürgünler yaşandığını hatırlatanÖzer mücadeleyi sürdüreceklerini belirtti.

Kızıl Bayrak / İzmir

Bilgi’de oturma eylemi sürüyor...İstanbul Bilgi Üniversitesi çalışanlarından Sosyal-

İş üyesi Kadir Karabulak, Bülent Karaçeper ve RızaKaraçeper’in 4 Mayıs 2010 tarihinde iştenatılmasından bir gün sonra (5 Mayıs) SantralKampusü’nde başlayan oturma eylemi kararlılıklasürüyor.

18 Mayıs günü Santral Kampüsü’nde bir yürüyüşgerçekleştirerek rektörlük önünde basın açıklamasıyapan Bilgi Üniversitesi çalışanları, işten çıkarılanüniversite çalışanları işe alınana ve sendika hakkıtanınana kadar mücadelelerini sürdüreceklerini

haykırdılar.

Çerkezköy’de hak gasplarına karşıeylem

Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesinde, kapanan DünyaHalı Fabrikası’nda alacaklı olan 350 işçi eylem yaptı.

Kıdemtazminatı, ihbar tazminatı ve sosyalyardımları gaspedilen hukuksal süreç başlatan DünyaHalı işçileri, açtıkları davayı kazanmış olmalarınarağmen fabrikanın 2010 yılının Mart ayında icrayoluyla satışa sunulmasından kaynaklı alacaklarınıalamıyorlar.

İşçiler 23 Mayıs günü belediye binası önündegerçekleştirdikleri basın açıklaması ile sorunlarını dilegetirdiler. İşçiler sorunlarıyla ilgilenmeyen sendikayöneticilerini de eleştirdiler.

İzmir’de TİS hakkı için grevİzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde çalışan

Tüm Bel-Sen üyesi emekçiler, 3 bin 500 kişiyikapsayan TİS görüşmelerinin tıkanmasını protestoetmeye devam ettiler. 24 Mayıs İBB önündegerçekleştirilen eylemle İBB Başkanı AzizKocaoğlu’na TİS masasına oturma çağrısı yapanemekçiler 25 Mayıs günü iş bıraktılar.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin girişine “Bu işyerinde grev var” pankartı asan emekçiler, halayçekip, düdük ve ıslık çalarak, toplu sözleşme masasınaoturmadığı gerekçesiyle Aziz Kocaoğlu’nu protestoetti. Belediye önünde gerçekleştirilen basınaçıklamasında konuşan KESK Genel Başkanı SamiEvren, İzmir’deki tüm ilçe belediyeleriyle toplusözleşme yaptıklarını belirterek TİS taleplerine olumluyanıt alamamaları durumunda eylemlerine devamedeceklerini ifade etti.

Kızıl Bayrak / İzmir

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 15Sayı: 2010/19 * 14 Mayıs 2010

İşçi ve emekçi hareketinden..

Mayıs 2010 / Izmir

Sınıf hareketi uzun süren bir durgunluğunardından yeniden güçlenme eğilimi göstermeyebaşladı. Sermayenin azgın saldırıları altındayıllardır tepki ve öfke biriktiren sınıf hareketi, herkıpırdanmaya başladığında sendikal bürokrasininçok yönlü çabası ve ihaneti sonucu ağır darbeleraldı. Mücadele eğilimi gösteren işçi sınıfının öneçıkan kuşağı ise henüz çok genç ve deneyimsizdir.Sınıf mücadelesinin çok yönlü deneyimleri altındayetişmiş, bilinç ve örgütlenme düzeyi ileri birnoktaya sıçramış değildir.

Sermayenin çok yönlü saldırıları karşısında sınıfhareketinin son üç yıllık tablosuna bakıldığında,değişik şekillerde kendisini dışa vuran mücadelearayışları görülmektedir.

İşçi sınıfının tek tek fabrikalarda kendipatronuna karşı gündelik hak arama mücadeleisteğinin bir sonucu olarak ortaya çıkan sendikalörgütlenme eğilimi kendisini yerel ve mevzidirenişler şeklinde dışa vurmaktadır. Birçoğu iştenatma saldırısı ile karşılanan sendikal örgütlenmeeğilimi, çoğu durumda sendikal bürokrasinindenetiminde gerçekleşen ancak her şeye rağmenişçi sınıfının mücadele isteğinin bir sonucu olarakmilitan biçimler de kazanarak fabrika işgalleri,şehir merkezlerine yürüyüşler, fabrika önündedirenişe geçme vb. biçimlerde kendini

göstermektedir. Yine birçoğu tabanörgütlenmelerinden, güçlü bir sınıfdayanışmasından yoksun olduğu için sendikalihanet sonucu sönümlenmektedir.

THY, Telekom gibi süreçlerde TİSgörüşmelerinde yaşanan anlaşmazlıklar üzerindenaçığa çıkan grev ve direnişler ise işçi sınıfının enetkili eylemi olan grev silahını yeniden kullanmayabaşladığı, tüm toplumu etkilediği ve toplumsaldesteği arkasına aldığı için sınıf hareketinde yenibir canlanmaya neden oldu ve ona moral desteksağladı. İşçi sınıfı metal TİS’lerinde olduğu gibikimi zaman da sendikal ihanete uğrayarak öfke vetepki biriktirmeye devam etti.

Son yıllarda mücadele eğiliminin dışa vurduğuönemli dönemlerden birisi de SSGSS süreci oldu.İşçi sınıfı, SSGSS sürecinde olduğu gibi, temelkazanımlarına yönelik saldırılar sözkonusuolduğunda ve tepkisini akıtabilecek bir kanalbulduğunda, birleşik mücadele eğilimi göstermekte,sınıf hareketi merkezi bir düzey ve hareketlilikkazanmaktadır. Ancak bu süreçte de sınıf hareketisendikal bürokrasinin ihanetine uğrayarak ağır birdarbe daha almıştır.

Son birkaç yılın birikimi üzerinden yükselenTEKEL direnişi ise, sınıf hareketinin yapısalsorunlarına rağmen, sınıfın artan mücadele

CMYK

Sınıf hareketi ihanet bar

Sınıf hareketini felç eden i 16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2010/21 * 28 Mayıs 2010

CMYK

eğiliminin yeni bir düzeye ulaştığını göstermektedir.Ağırlaşan sosyal yıkım saldırıları karşısında bunalanmilyonlarca işçi ve emekçinin taleplerini dile getirenve bunun için kararlılıkla mücadele eden TEKELişçisinin direnişi kendi etki alanını aşmış, tüm toplumuetkilemiş, sınıfın mücadeleye olan inancını tazelemiş,özgüvenini arttırmış, moral ve motivasyon sağlamıştır.TARİŞ örneğinde olduğu gibi, işçilerin birikenöfkesinin eylemli tepkilerle açığa çıkmasınıtetiklemiştir.

TEKEL direnişi her ne kadar sendikal bürokrasininaçık ihaneti sonucu sönümlense de, geniş bir toplumsaldesteği arkasına alarak, yer yer militan biçimlerkazanarak ve birçok durumda sendikal bürokrasiyiaçıktan hedef alan tepkilerle işçi sınıfının mücadelearayışına örnek oluşturmaktadır.

Tüm bunların üzerine irade ve kararlılıklakazanılan Taksim 1 Mayısı eklenince, sınıf hareketininivme kazanmasına neden olan toplumsal koşullar dahaiyi anlaşılacaktır. Sınıf kitlelerinin karşı karşıya kaldığıartan ve ağırlaşan iktisadi ve sosyal yıkım saldırılarısınıf bölüklerinde mücadele arayışını beslemekte vegüçlendirmektedir. Ancak bu arayış ve çıkışlarsendikal bürokrasinin özel rolü ve çabasıylaetkisizleştirilmeye çalışılmaktadır.

Sınıf hareketinin son dönemde artan mücadelearayışı, bu isteği karşılayabilecek devrimci birönderlikten ve tabanın örgütlü gücünden yoksunolduğu için kolayından sendikal ihanete uğramakta,kazandığı moral değerler ileri bir çıkışın vesilesi halinegetirilememektedir.

Sendikal bürokrasi yıllardır sınıf hareketiningelişmesinin ve güçlenmesinin önündeki en temelengellerden birisidir. Burjuvazinin sınıf içindekidayanakları ve koltuk değnekleridir. Ancak sondönemde üst üste yaşanan sendikal ihanet, sınıfın öncükesimlerinde bir tepkiye neden olmaktadır. Sendikalihanet karşısında açığa çıkmakta olan tepkiler henüzyetersiz olsa da, öncü kesimlerin sendikal bürokrasiyekarşı içten içe öfkelenen fakat eylemsiz ve tepkisizkalan bir tutumla yetinmediklerini, bu tepkiyi dışavurmak için bir arayış içinde olduklarını dagöstermektedir.

SSGSS sürecinde olduğu gibi konfederasyonyönetimlerinin saldırı yasasını onaylayan ve sınıfa birkez daha ihanet eden tutumu karşısında hem içerden,hem toplumsal muhalefet kesimlerinden, hem dedevrimci güçlerden yükselen tepkiler sendikalbürokrasiyi teşhir etmiş, sınıf kitlelerini mücadeleyedevam etmeye çağırmış olsa da yeterli değildir. Yinebenzer bir şekilde Taksim 1 Mayıs kürsüsünde başta

TEKEL olmak üzere direnişçi işçilerin Türk-İş GenelBaşkanı Mustafa Kumlu şahsında uzlaşmacı veişbirlikçi sendikal anlayışa karşı gösterdiği haklıtepkinin eylemli dışavurumu da sınıf hareketininihtiyacı olan ileri çıkışı sağlamaya yetmemektedir.Sınıfın ileri kesimlerinin artık sendikal ihanetten hesapsorma bilinci taşıdığını gösteren bu anlamlı ve ileritutum kendi başına yeterli olmamaktadır.

Zira sendikal bürokrasinin sınıf hareketindeyarattığı ağır tahribat orta yerde duruyorken,protestoyu aşmayan tepkilerle sendikal bürokrasiyietkisizleştirmek mümkün değildir. Bugün sınıfhareketinin en temel ve acil ihtiyacı, son dönemdegelişen, üst üste binen, tüm toplumu etkileyebilen,özgüven kazandıran, mücadele istek ve kararlılığınıgeliştiren, moral ve motivasyonunu arttıran mücadeledeneyimlerine ve açığa çıkardığı dinamiklereyaslanarak yeni bir dönemin önünü açmakdoğrultusunda sergilenecek etkin bir çabadır. Sondönemde sınıf hareketinde yaşanan gelişmeler vemücadele eğilimi bunun için asgari bir zemin yaratmış,dinamiklerini ortaya çıkarmıştır. Ancak bu deneyimlerive dinamikleri kalıcı mevzilere çevirmesi gerekenözneler henüz bu çabanın çok uzağındadır.

Sınıf hareketine devrimci önderlik misyonunuyerine getirme iddia ve iradesiyle davranmak olaraktanımlanabilecek bu çabanın kendisi dönemin öncelikliihtiyaçları arasında yer almaktadır:

“Her zaman böyle olmayabilir, fakat bugününTürkiye’sinde sınıf hareketinin yapısal sorunlarınıaşamamasında devrimci bir önderlik ile birleşememişolması önemli bir rol oynamaktadır. Azgın sosyal yıkım

saldırılarına karşı filizlenen her girişim düzen vesendikal bürokrasi tarafından kontrol altına alınmaktave etkisizleştirilmektedir. Mücadele arayışlarınıkucaklayabilecek örgütlülüklerden yoksunluk,reformist yapılanmaların engelleyici ve bozucu etkisi,ortak hareket etme yeteneği gösteremeyen devrimcigüçlerin etkisiz ve ufuksuz müdahaleleri, öncü sınıfbölüklerinin dahi bilinç ve örgütlülük düzeyininzayıflığı, mücadele deneyimlerindeki sınırlılık,bugünkü sınıf hareketinin handikaplarıdır. Gelişen vegiderek birleşik kitlesel bir karakter kazanan birhareketin bu zayıflıkları aşması, siyasal ve sendikalyapıları ileri sürüklemesi elbette mümkündür. Fakatsınıf hareketi bu noktaya ulaşamadan etkisiz halegetirildiği için, harekete geçene yön gösterecek, arayışiçerisinde olana yanıt verecek bir devrimci önderliğinönemi kat kat artmaktadır.” (Ekim, Sayı:266, Mayıs‘10)

Bu ihtiyaca yanıt vermesi gereken öznelerinbaşında sınıfın öncü bölükleri gelmektedir. Ancaksendikal bürokrasiye tepkili olan ve sürecin öneçıkardığı sınıf bölüklerinin genç ve deneyimsiz oluşu,bu kesimlerin dahi bilinç ve örgütlenme düzeyindeyaşanan zayıflık harekete devrimci müdahaleihtiyacını daha acil ve öncelikli kılmaktadır.

Kuşkusuz böylesi bir çabanın asıl muhataplarıbaşta sınıf devrimcileri olmak üzere emekten yanaolan, ilerici iddialar taşıyan tüm kesimlerdir. Ancakasıl sorun da burada başlamaktadır. Sınıf hareketinedevrimci önderlik etmesi gereken unsurlar ne yazık kibu ihtiyacı karşılayabilecek bir düzey ve pratikten,bakış ve konumlanıştan, iddia ve iradeden yoksundur.

ni felç eden sendikal rikatı aşılmalıdır!

ihanet barikatı aşılmalıdır! Sayı: 2010/21 * 28 Mayıs 2010 * Kızıl Bayrak * 17

Sınıf hareketinin yapısal sorunlarına rağmenhareketin ihtiyaçlarını tespit etmeye ve yanıt üretmeyeçalışan komünistler açısından nesnel ve öznel zorlanmaalanları açıktır ve dönemsel değerlendirmeler ışığındaortaya konulmaktadır:

“Böyle bir önderlik pratiği açıktır ki komünistlertarafından gerçekleştirilebilir. Ancak onlar da butabloyu yaratan nesnel koşulların ürünüyetersizliklerle yüzyüzedirler. TEKEL direnişinemüdahale deneyimimiz bu yetersizliklere genel plandaışık tutmaktadır. Parti bu kapsamdaki bir direnişe yönverebilecek güç ve olanakları henüz biriktirebilmişdeğildir. Bunun nesnel koşullar üzerinden anlaşılır biryanı vardır. Bu nesnellik, sınıfın öncü kesimleri ilebütünleşmeyi, dolayısıyla etkin mevziler yaratmayıgüçleştirmektedir. Partinin politik açıklıklarına,sorunları doğru bir biçimde ortaya koyma gücüne veetkili bir müdahale çabasına rağmen, sınırlayıcı bir roloynamaktadır.” (Ekim, Sayı: 266, Mayıs ‘10)

Sınıf hareketinin yapısal sorunları ve nesnelkoşulların ürünü yetersizlikler kuşkusuz devrimciiddiası taşıyan tüm kesimleri etkilemektedir. Ancaksorun bunun ötesinde ve çok daha kapsamlıdır.

Devrimci hareket, sınıfın devrimci misyonunu,tarihsel-toplumsal rolünü kavramaktan uzak stratejikçizgisi ve ufuksuzluğuyla, gelişmelerin peşindensürüklenen ve dönemin ihtiyaçlarına yanıt olmaktanuzak konumlanışıyla sınıf hareketinin devrimciönderlik ihtiyacını karşılayamamaktadır.

Düzen içi çatlaklarda siyaset yapmayı temel biryönelim ve çizgi haline getirmiş, sendikal bürokrasiyleuzlaşı halinde ve dengeli ilişkiler geliştirmeyi marifetsayan reformist çevrelerin sınıf hareketinin gelişiminiengelleyici ve bozucu müdahalelerinin ise zaten birdeğeri ve geleceği bulunmamaktadır.

Sendikal mevzilere yaslanan ve ilerici iddialartaşıyan, ancak sendikal bürokrasiye açık tutum almakve ona karşı mücadele etmekten uzak duran alt kademesendika bürokratları olarak tanımlanabilecek kimiunsurlar da tabanın mücadele arayışına, istek veeğilimine yanıt vermekten oldukça uzaktırlar.Önceliklerini sendikal mevzilerini kaybetmemekolarak belirleyen ve sendikal bürokrasiyle cephedenkarşı karşıya gelmemek için özel bir itina gösteren buunsurlar, yüzlerini tabana, ilerici ve devrimci güçleredönmek yerine “tabanın geriliğini” ileri sürerekmücadele görevlerini yerine getirmemektedirler.

Bu açıdan 26 Mayıs eylemi adeta bir turnusolkağıdı işlevi görmüştür. Son dönem yaşanmakta olanhareketliliğin daha ileri bir düzeye taşınabilmesi,biriken güç ve olanakların birtakım mevzilereçevrilebilmesi çerçevesinde değerlendirilmesi gereken26 Mayıs eyleminin sendikal bürokrasi tarafından boşadüşürülmesi karşısında alınamayan tutumlar, tablohakkında bir fikir vermektedir.

Devrimci hareketin ağırlıklı bir bölümü, TEKELdirenişini ortada bırakmak için sendika bürokratlarının26 Mayıs kararını aldığını ifade ederek, bunu sürecikendiliğindenciliğe bırakmanın vesilesi halinegetirmiştir. Kuşkusuz 26 Mayıs genel grev kararıalınmasının gerisinde sendikal bürokrasinin böylesi birhesabı vardır ve bu herkes tarafından zaten görülmekte,dile getirilmekte ve teşhir edilmektedir.

Ama zaten devrimci görev ve sorumluluk, tümolumsuzluklara rağmen sınıf ve kitle hareketinin bilinçve örgütlenme düzeyini yükseltmeyi, siyasal bilincinigeliştirmeyi, iktidar hedefini göstermeyi ve güncelgelişmeler karşısında bu ihtiyaca uygun misyonlahareket etme iddia ve iradesi taşımayı, buna uygundavranmayı gerektirmez mi? Sendikal bürokrasininetkin teşhiri ve etkisizleştirilmesi için sınıfın bağımsıziradesini ve örgütlülüğünü açığa çıkarmayı gerektirmezmi?

Ancak devrimci hareketin pratiği böylesi birkonumlanıştan uzak olmuştur. Devrimci hareketağırlıklı bir bölümüyle hem TEKEL direnişinin daha

ileriye taşınması doğrultusunda güncel görevleriniyerine getirmemiş, hem de milyonlarca işçi veemekçinin taleplerini bir günlük genel grev gibi bireylemle dile getireceği ve sonrası için uzun erimli birsüreci örgütleme imkanlarının arttırılabileceği 26Mayıs sürecine duyarsız kalmıştır.

Reformizm ise sendikal bürokrasinin kuyruğundave ona yedeklenerek 26 Mayıs sürecini ortadabırakmıştır. EMEP gibi liberal sol çevreler 26 Mayıs’ıişliyor ve örgütlemeye çalışıyor görünse de, sendikalbürokrasiye yedeklenme, hareketsiz ve eylemsiz kalmapratiğini aşamamıştır. Lafızda önemsedikleri 26 Mayıssürecini, mevzilenebildikleri kimi sendikal zeminlerisendikal hareketin toplamına müdahale etmenin etkilibir aracı olarak kullanmak yerine böylesi bir tutumdanözenle uzak durmuşlar, sendikal bürokrasiyle karşıkarşıya gelmemek için özel bir çaba harcamışlardır.Yine EMEP ve ÖDP gibi KESK içinde varlık gösterenliberal çevreler de görünürde 26 Mayıs eylemine sahipçıkmış, ancak eylemi tabandan örgütleyecekmekanizmaları açığa çıkarma çabası sergilememiş,sadece günü kurtarmaya çalışmışlardır.

İlerici ve devrimci iddialar taşıyan, sendikalmevzilerde konumlanmış unsurlar ise SSGSSsürecinde daha görünür tepkiler vermeye başlamalarınarağmen koltuklarını kaybetmemek için daha ileritutumlar almaktan uzak durmuşlar, tabanın gücünüarkasına alarak sendikal bürokrasiyi etkisizleştirmeçabasına girmektense sendikal bürokrasi ile dengelerikoruyarak mücadele görevlerini ortada bırakmışlardır.

Konfederasyon yönetimleri, üç ay öncesinde altınaimza attıkları eylemi örgütlemeyerek, sistemli, planlıve merkezi bir mücadelenin konusu etmeyerek, bunauygun örgütlenme zeminleri, güç ve mevzileryaratmayarak eylemi son ana bırakmış, sonrasında ise“uygun koşullar oluşmadı” diyerek eylemdenvazgeçmişlerdir. Sendikal bürokrasi TEKELdirenişinin yarattığı toplumsal atmosfer ve basıncınortadan kalktığını düşünerek kolayından yeni birihanete daha imza atmıştır.

Konfederasyon yönetimleri 26 Mayıs’ı ortadabırakarak geçiştirirken, bu durumdan rahatsızlıklarınıdile getiren unsurlar ise grevi örgütlemek yönünde birçabaya girmemiş, tabanı harekete geçirmeyihedeflememiş, toplumsal muhalefet kesimlerini vedevrimci güçleri bu çabanın bir parçası yapmanoktasında bir iddia ve irade gösterememiştir. Sendikalbürokrasinin ihanetçi tutumu karşısında sessizkalınmıştır.

Kuşkusuz sendikal bürokrasiyle açıktan karşıkarşıya gelerek sürece müdahale etmenin birtakımsonuçları olacaktır. Ancak bu bedelleri gözealamamanın sonucu, sendikal bürokrasiyeyedeklenmek ve dümen suyunda hareket etmekolmaktadır.

Sınıf hareketi yıllardır her ayağa kalkmayaçalıştığında sendikal bürokrasi barikatına takılarak

geriye düşmektedir. Ancak başta TEKEL olmak üzereson dönemin sınıf hareketliliği içerisinde öne çıkansınıf bölükleri sendikal ihanet şebekesini eylemlitepkilerle karşılamaktadır. En son Türk-İşbürokratlarının genel grev kararından vazgeçerek birsaatlik iş bırakma ve basın açıklaması gerçekleştirmekararıyla durumu geçiştirmeye çalışmasına yineTEKEL işçilerinden tepki gösterilmesi anlamlıdır.İstanbul, İzmir, Adana, Diyarbakır, Samsun gibikentlerde Türk-İş binalarını işgal eden, Türk-İş, DİSKve Kamu-Sen yönetimini kınayan ve istifaya çağıranTEKEL işçileri sendikal ihanetten hesap sormaçabasına girmişlerdir. Sınıfın ileri bölüklerindesendikal bürokrasiye karşı duyulan tepki uzun birdönemdir olmadığı kadar öne çıkmakta ve kendinikimi eylemlerle dışa vurmaktadır.

Ancak bu kadarı yeterli değildir. Zira sendikakonfederasyonlarının 26 Mayıs kararını almalarınızorlayan koşullar olduğu gibi durmaktadır. Üstelik bukoşullar her geçen gün daha da ağırlaşmaktadır.Milyonlar geleceksiz yaşamaya güvencesiz çalışmayamahkum edilmektedir. Uzun bir dönemdirmayalanmakta olan sınıf hareketi yeni bir döneminbaşında ve artan bir mücadele arayışı içinde olduğunadair güçlü işaretler vermektedir.

26 Mayıs eyleminin ve sonrasının sendikalbürokrasi tarafından boşa düşürüldüğü çok açıktır.Sendikal ihanet şebekesinin 4 Şubat eyleminde olduğugibi “biz gerekeni yaptık ama olmadı” demagojisiyleişçi ve emekçileri aldatmaya dönük manevralarınınhiçbir inandırıcılığı yoktur.

Sendikal bürokrasinin eylemi ortada bırakmasınarağmen sınıfın ileri bölükleri eylemi sahiplenmiş,alanlara çıkarak hem sermayenin saldırılarına hem desendikal bürokrasiye eylemli tepki göstermiştir. Ancaktabanın örgütlü gücü, planlı ve sistemli bir mücadeleprogramı ve hattı, militan mücadele ruhu ve kararlılığı,tüm bunları hayata geçirebilecek örgütselmekanizmalar veya ortak hareket etme zeminleriyaratılamadan, açığa çıkanlar derlenip toparlanamadansendikal bürokrasi altedilemez, sermayeninsaldırılarına yanıt verilemez.

Emekten yana olan, ilerici, devrimci iddialartaşıyan herkes şunu çok iyi bilmelidir ki, sınıfhareketinin mücadele isteği ve arayışına yanıtverilemediği koşullarda, biriktirdiği güç ve imkanlarbir kez daha heba olacaktır. Acil ve güncel görev sonderece açık ve nettir. Sınıfın karşı karşıya kaldığı ağırsosyal yıkım saldırılarına karşı büyüyen, güçlenen,siyasallaşan ve militanlaşan bir sınıf hareketi yaratmakiçin sendikal bürokrasi barikatı mutlak suretleaşılmalıdır. Bunun yolu bellidir. Tabana dayalıörgütlülükler oluşturmak, ortak bir hareket planıetrafında bu planı hayata geçirebilecek örgütselmerkezler yaratmak gerekmektedir. Devrimci güçler,öncü kesimler, ilerici iddialar taşıyan unsurlar bugörevi hakkıyla yerine getirmekle yükümlüdürler.

Sınıf hareketini felç eden ihanet barikatı aşılmalıdır!18 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/21 * 28 Mayıs 2010

Kendini insanlığa ve geleceğe dair sorumluhisseden herkes bir süredir iktidar sözcülerininfelaketler ve cinayetlerle ilgili sarf ettikleri kelimelerinereye koyacağını düşünüyor, nasıl cevap vermeli, neanlatmalı diye kıvranıyor. Aslında hepimizin dilininucuna sunturlu küfürler geliyor, sonra yutkunulup yanyana geldiklerinde -anlayana anlamlı olan kelimeleryekünü dökülüyor. Ama yine de, suratlarına doğruavazımız çıktığı kadar edemediğimiz ağız dolusuküfürler kendilerine gelecek sırayı dört gözle bekliyor.Elbette bir küfür güzellemesi yapmak değil niyetimiz,bir anda otuz kere, bin kere, yüz bin kere ölürken vebu kereler ile anlar sorgusuz sualsiz peşi sıra dizilirkensadece öfkenin küçük bir parçası. Hele ki bir süre önce“İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası” diye bir tarihinmizanseni yapılmışken ve bu her yıl tekrar ederken ve17 Mayıs’ta maden işçisi kardeşlerimiz yerin bilmemkaç metre altında can vermişken sadece öfkenin küçükbir parçası. İşte biriktirdiğimiz bu öfke ile bu yazıözelinde şimdilik kelimeleri yan yana getiripyaşadıklarımızı, yaşananları anlamlandırmayaçalışıyoruz.

Aslında yabancısı değiliz. Sel felaketlerindedereleri suçlayan, depremlerde doğayı, kerpici hedefgösteren, tersanelerde ölen işçileri “Bunlar köylü.Toprağa basmaya alışmış. Yükseğe çıkınca düşüpölüyorlar” diye azarlayan vb. bir zihniyetle aynıhavayı soluyoruz. Niyetleri bedenlerine yansımışhalleriyle yüz yüze bakıyoruz. Çok değil, yaklaşık ongün önce Zonguldak’ta meydan gelen patlamada daaynı havayı soluyup, benzer ifadeleri gördük. 30insanın ölümüne yol açan patlamayı olağan karşılayıp,kadere yoran buz gibi bir açıklamayla yine ve yenidenirkildik. Halbuki her şey o kadar açık, o kadar net veanlaşılır ki. İşte idealizmi yerin dibine sokanmateryalist açıklamalar, raporlar, veriler...

Maden Mühendisleri Odası yaptığı açıklamalarla işkazalarının %98’inin önlenebilir nitelikte olduğunubelirtiyor.

Buna karşılık yaşadığımız coğrafya iş kazalarınınyaşanırlığı konusunda dünya da ilk onun içerisinde.

Madenlerin taşeron şirketlere devredilmesiylebirlikte iş kazalarında ciddi bir artış olmuştur.

Taşeronlaştırma ile maliyeti düşürmek için çalışanişçilerin hayatı için önemli olan önlemler görmezdengelinebilmektedir.

Çok düşük ücretlere her türlü denetimden vegüvenlikten uzak olarak çalışan işçilerin iş güvencesiyoktur, her an işten atılabilirim korkusu ilesendikalaşma ya da örgütlenme isteği taşeronlaşma ilekırılmaya çalışılmıştır.

Zonguldak Karadon’da patlama olan ocaktaotomatik olarak metan gazı ölçümü yapan göstergelervar. Ama bu göstergeler tek başına bir işe yaramıyor.Kaldı ki patlamadan önce sayaç madenin boşaltılmasıyönlü uyarı veriyor. Ama ocağa telefon hattıçekilmemesinden kaynaklı çalışan işçilere haberverilemiyor. Maskesiz çalıştırılan işçiler renksiz vekokusuz olan gazı doğalında fark edemeyip yaşananpatlama ile öldürülüyorlar. (Zahit Atam, Zonguldakiçin, Karadon için ağıt vakti: Gerçekler acıdır, Birgün)

Madenlerde çalışan az sayıdaki mühendis, tıpkıdiğer işçilerin düşündüğü gibi işsiz kalırım korkusuyla

suya sabuna dokunmuyor, olumsuzlukları yada tehlikeleri raporlamıyor.

Patlamayla ya da yaşanan göçükle hayattakalmayı başaranlar ise ilerleyen zamanlardaherhangi bir önlem alınmadığı için tozdankaynaklı gelişen hastalıkların ilk elden hedefioluyor.

Bu listeyi alabildiğine uzatmak mümkün.Çünkü yapılması gereken en ufak bir şey bile“zarar” kelimesinin geniş anlamı içerisinde esgeçiliyor. Doğalında da her yeni günütersaneden, madenden, şantiyeden, fabrikadangelecek yeni bir cinayet haberi ilekarşılıyoruz. Son söz olarak dirisine değerverilmeyen işçilerin, ölüsünün de hiçbirdeğeri olmadığını yine Zonguldak olayı ilegördük. Ölen işçilerin 6’sının cenazelerikarıştırılıp, mezarları tekrar açılıyor. Sözünbittiği yer bu olsa gerek

N.Asya

Maden faciası ücretli kölelik düzeninin aynasıdır! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 19Sayı: 2010/21 * 28 Mayıs 2010

Ölümüzün de dirimizin de bu düzende hiçbir değeri yok...

Düzen sözcülerinden ibretlik‘kader’ tartışması

Zonguldak’ta yaşanan işçi katliamının ardından ortaya çıkan her yeni bulgu, işçilerin göz göre göre ölümegönderildiğini tekrar tekrar haykırırken kaşarlanmış burjuva siyasetçiler yüzsüzlükte sınır tanımayarak “kader”demagojisine devam ediyorlar. Sözlerinin arkasında duran Erdoğan, bildik “mahalle delikanlısı” edalarıylakendini eleştirenlere cevap vermeyi de ihmal etmedi.

“Kader” çıkışıyla madenci yakınlarının tepkisini çeken Erdoğan günlerdir protestolara konu olan çıkışınınarkasında durdu. “Kader değil, katliam” diyenlere tepki gösteren Erdoğan, kendini yüzsüzce savundu:

“Bu kazada da acı üzerinden siyaset üretildiğine şahit olduk. Grizu patlamaları ya da metan gazı, madenocaklarının maalesef tabii bir parçasıdır. Sadece Türkiye’de değil, dünyada bu işin kaderidir. Bunu sağa solançeken kimsenin ne fikri, ne düşünce derinliği yetmez. Kadere, kazaya imanın yoksa ayrı mesele. Onu gitDiyanet İşleri Başkanı’yla konuş.”

Erdoğan’ın bu konuşması üzerine Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun konuyla ilgili görüşlerinebakıldığında trajikomik bir manzara ortaya çıktı. Bu kadar “kader” tartışmasının üzerine omuzlarında bir“ağırlık” hissetmiş olacak ki, Bardakoğlu yaptığı açıklamada, olayın “tedbir yetersizliğinden” kaynaklandığınısöyledi. Bardakoğlu, bu tür kazaların insan unsurundan kaynaklandığını ve Türkiye’nin de tedbir almakonusunda çok iyi bir konumda olmadığını dile getirdi.

İşçilerin cansız bedenleri göçük altından çıkartılırken ortaya çıkan manzara ise işçilerin gaz maskelerinindahi olmadığını açıkça ortaya koydu. İşçilerin çoğunluğunun ağızlarına ıslak mendil bağlayarak nefes almayaçalıştıkları gözlenirken, bir kısmının ise yüzlerine kazaklarını sardıkları görüldü.

Bu tablo, bırakın düzgün bir biçimde çalışan gaz ölçüm sistemlerini, 37 liralık gaz maskelerinin dahibulunmadığını ortaya çıkardı. Daha öncesinden de benzer durumlarla tersanelerde yaşanan iş cinayetlerindekarşılaşılmıştı. Gerekli güvenlik ekipmanından yoksun bir biçimde çalıştırılan tersane işçilerine kazageçirdikten sonra kemer, baret vb. giydirildiği ortaya çıkmıştı.

Sermaye devletinin konu ile ilgili görevlendirdiği Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ise tümbu çıplak gerçeklerin karşısında bile demagojiden geri durmadı. Madencilerin gaz maskelerinin olupolmadığının sorulması üzerine Yıldız, “Gaz maskesi madencilerin suyu, ekmeğidir.” diyerek net bir cevapvermedi.

Madencilerin kendilerinin de maskelerini almamış olabileceğini ifade eden Yıldız, patlamaya ise işçilerinyol açmış olabileceğini ima etti.

Gazetecilerin sorularını yanıtlayan bakan, uyarılara rağmen madenlere sigarayla giren işçilerin olduğunusöylerken, Karadon’da yaşanan patlama ile ilgili net bir şey söyleyemeyeceklerini belirtti. Hatırlanacağı gibitersane patronları ve devlet yetkilileri tersanelerde yaşanan iş cinayetlerini işçilerin tedbirsizliğine vecahilliğine bağlamaya kalkmışlardı.

İş cinayetlerinin yaşanmasını bireylerin hatalarına, tedbirsizliklerine indirgeyen Yıldız, vebalin kendipayından sıyrılmak istercesine “Bunun denetlenmesi konusundaki TTK yetkilisi kimse, bunun bedelini öder. Bukonuda hiç kimseye taviz vermeyiz. Babamızın oğlu bile olsa göz yumamayız” sözleriyle demagojiye başvurdu.

İş cinayetleri sürüyor, sendika ağaları kaçıyor!20 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/21 * 28 Mayıs 2010

Kapitalizmin kar hırsına dayalı kuralsız çalışma,özelleştirme ve taşeronlaştırma politikaları işçilericanından etmeye devam ediyor. Daha birkaç ay önceBursa’da 19 işçinin ölümü, ardından Balıkesir’de 14madencinin ölümünün acıları dinmeden, bu defaZonguldak’ta yaşanan patlamayla sarsıldık. Günlerceişçilere ulaşılamadı. Enerji bakanı, “işçilere ancakdört günde ulaşılabilir” derken, göçük altından ancak28 işçinin cesedi çıkarıldı. Bu bile sermayehizmetkarları hakkında bir fikir vermektedir.Tersanelerdeki ölümlerin, Davutpaşa’da yaşananpatlamanın yaralarını sarmaktan kaçınan,sorumlularını cezalandırmayan, gerekli iş güvenliğiönlemlerini almayan sermaye devleti, cinayetleredavetiye çıkarmaya devam ediyor.

Zonguldak Karadon Maden Ocağı’nda yaşananpatlamanın ve sonuçlarının sorumlusu, özelleştirme vetaşeronlaştırmada ısrar eden sermaye devletidir.Türkiye Taşkömürleri Kurumu (TTK) ZonguldakKaradon Ocağı’nda meydana gelen grizu patlamasınınardından maden ocağının 540 metre altında mahsurkalan ve yaşamlarını yitiren 30 madenci TTK’nıntaşeronlarından biri olan, AKP’nin yandaşlarındanYapı-Tek’in işçileri olarak çalışıyorlardı.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği koşulları hiçe sayılıyor.Denetimin yapılmadığı, ya da yapıldı gibi gösterildiğimaden ocakları işçilere mezar olmaya devam ediyor.Maden ocaklarının, atölye ve tersanelerin denetiminiyapmayan sermaye hükümeti patlamalar olduktan,ölümler yaşandıktan sonra arsızca açıklamalaryapmakta, sorumluluğu üzerinden atmayaçalışmaktır.Madenlere denetim için uğramayansermaye iktidarı, bakanlarını iş cinayetlerininyaşandığı bölgeye gönderip ölen işçilere fatihaokuyarak, ailelerine baş sağlığı dileyerek, sağkurtulanlara ise geçmiş olsun diyerek iş cinayetlerinimazur göstermeye çalışıyor.

Sendika ağaları mücadeleyi engellemeye çalışıyorlar!

Tüm iş cinayetlerinde olduğu gibi, Zoguldak kömürmadeninde yaşanan iş cinayeti karşısında da sendikaağaları tutum almak bir yana, ibretlik yaklaşımlarsergilediler. Sadece rapor hazırlamakla yetinensendikalar, gerekli önlemlerin alınmadığını ve yeterlidenetimlerin zamanında yapılmadığını saptamaklayetindiler.

İş cinayetlerinin önlenmesinin yolu mücadeleolduğu ölçüde bunun pratik ayağını örmesi gerekensendikalar bu noktadan çok uzakta durdular. İşcinayetlerine karşı üretimden gelen güçlerinikullanarak bu süreçte iş güvenliği önlemlerininalınması yönlü bir pratik zorlayıcılıkta bulunmadılar,böylesi bir söylemde dahi bulunmadılar. Zonguldak’tayaşanan iş cinayetine de yardım ve yataklığısendikacılar yaptılar.

Sendika ağaları tüm iş cinayetlerinin nedeninin işgüvenliği önlemlerinin alınmaması olduğunu elbettekibilirler. Gerçekleri bildikleri ve engelleyebilecek gücesahip oldukları halde iş güvenliğinin sağlanmasımücadelesinden özenle uzak duranlar da onlardır.İşçilere de bu mücadeleden uzak durmalarını

öğütleyerek, sermayeye hizmet etmekte sınırtanımazlar. İş cinayetlerinin yardım ve yatakçıları,işçileri ölüme götüren koşullara karşı çıkmayan dasendika ağalarıdır. Zira iş cinayetlerine kadar gidensömürü koşulları karşısında sendika ağaları, mücadeleetmek yerine mücadeleden kaçarak ya da cinayetinsorumlularıyla “sosyal diyalog” içerisine girerekcinayet koşullarını meşrulaştırmaktadır. Bunun sonörneği TEKEL direnişi ve 26 Mayıs genel grevidir.

Sendikalar üst düzeyde cinayetlere ortak olurkenyerel düzeyde ve işyerlerinde de benzer bir tabloortaya çıkmaktadır. Örneğin madenlerde; taşeronlaşmave kaçak ocaklarda işçi çalıştırma son yıllarda giderekartmıştır. Ancak bir zamanlar Türkiye işçi sınıfıhareketinin en dinamik örgütü olan Genel Maden İşSendikası bu süreci engellemek için hiçbir çabagöstermemiştir. Aynı şekilde TTK’da sendika üyesikadrolu işçilerin çalışma koşullarının kötüleşmesikarşısında da yine sendikanın ciddiye alınır birmüdahalesi olmamıştır. Bu nedenle hem özelocaklarda hem de TTK’da iş kazaları ve ölümlerartmıştır.

Sermaye düzeninin sınıf içindeki ajanları olansendika ağalarının bir eli yağda, bir elleri baldadır.Devasa olanaklara sahiptirler. Zira onlar hemefendileri tarafından beslenmekte, hem de işçiaidatlarına denetimsiz, hesap vermeksizin kişiselçıkarları ve yaşamları için kullanıyorlar. Bu nedenle işcinayetleri karşısında duyarsızdırlar.

Sendika ağalarının, sınıfın sorunlarıyla uzak yakınilgileri yoktur. Başka bir ülkede bir madenci cinayetiolup, 30 işçi yaşamını yitirecek; sendikalar bununlailgili bir eylem bile yapmayacak. Bu durum bile başlıbaşına sendikal ihanet şebekesi ile sınıf mücadelesiarasında korkunç bir uçurum olduğunu göstermeyeyeter de artar bile. Sendika ağaları genel grevleryapılması gereken iş cinayetleri karşısında basınaçıklaması bile yapmaktan kaçınmaktadırlar.

Pek çok sarı sendikanın, işçilerin kafasınıkarıştırmak için kullandıkları yayın organlarındayaşanan grizu patlamasını burjuvazinin kâr hırsınınneden olduğu ya da felaket haline getirdiği katliamısadece anlattılar. “Grizu, felaketlerindesorumsuzluğun, dikkatsizliğin, eğitimsizliğinreddedilmez etkilerini görüyoruz” vb. sözlerle işçilerinöfkesinin kapitalist düzene yönelmesini, gerçeksorumluları görmesini engellemek için çırpındılar.

Zonguldak için de, katliamın gerçek sorumlularınıgizleme konusunda sarı sendika basını, burjuva basınıda geride bıraktı: Tüm maliyetinin yaklaşık 7000 liraolduğu belirlenen, yabancı bir şirket tarafındanönerilen güvenlik sisteminin neden reddedildiği isebilinmesine rağmen, ÇİMSE-İŞ ağaları “... Grizufaciasında işverenin ihmalkârlığının olup olmadığıaraştırılmakta...” diyebildiler. Aynı sendika daha öncede iş cinayetlerine yönelik olarak yaptığıaçıklamalarda: “Milletçe hata ve ihmallere karşı dahaduyarlı, dikkatli olmalıyız” vb. işçileri “eğiten”,“bilinçlendiren çalışmalar yapmalıyız” türündenifadeler sendika yayın organında yer verebildiler.

Bundan önceki iş cinayetlerinde olduğu gibi,Zonguldak’ta can veren 30 işçi de göz göre göreişlenmiş bir cinayete kurban gitmişlerdir. İş

cinayetlerine son vermek için cinayetlerdesorumluluğu olanlardan hesap sorulması gerekir.Bunun için de işe sendika ağalarından başlanmalı,sendikaları kuşatan ihanet şebekesinden kurtulmalıdır.Bu da işçilerin sendikalarına sahip çıkarak, gerçek birmücadele örgütü olarak yeniden inşa etmesindengeçmektedir. Ancak bu türden sınıf sendikalarıişçilerin sorunlarını sahiplenir, iş cinayetlerinin gerçeksorumlularından hesap sormak için harekete geçer.

Sarı sendikalar düzenledikleri yardımkampanyalarıyla “işçileri, görevlerini yerinegetirdiklerine ikna ederek, bundan başka bir şeyyapılamayacağını” öğütlüyorlar. Yardım kampanyasıbahaneleriyle işçilerden bu yolla da para kapmayaçalışıyorlar. Hiç kuşku yok ki, topladıkları paranınaslan payını kendi ceplerine indireceklerdir.

Sendika ağalarından hesap sormak için…

İlerici öncü kesimleri başta olmak üzere, işçi sınıfısaflarında, sendikalara çöreklenen “ağalar kastı”ndanhesap sorulmasını isteyen önemli bir kesim mevcuttur.Ancak sermaye ve onun devletiyle organize birbiçimde çalışan bu hainler şebekesinden temennilerlehesap sorulamayacağı açıktır.

İşçi sınıfına karşı işlenen suçların hesabını sormak,sınıf devrimcileri başta olmak üzere tüm devrimcigüçler ile ilerici-öncü işçi ve emekçilerin görevidir.Sermayenin Truva atlarını işçi sınıfının temel kitleörgütü olan sendikalardan söküp atmak ve bu ihanetşebekesinden hesap sormak, ancak söz, yetki ve karartabanda örgütlenen işçilere ait olduğunda mümkünolacaktır.

İşçi sınıfı denetlemediği, sahip çıkmadığıkoşullarda sendika bürokratları ihanet etmeye devamedecektir. Önemli olan işçi sınıfının eksikliklerinigörüp harekete geçmesidir. Bu yüzden daha büyük birinat ve hırsla işçi sınıfı sendikalarına sahip çıkmalıdır.Çünkü sendikalar işçilerindir. Ancak tabandanörgütlenerek sendikalara çöreklenmiş sendikaağalarından hesap sorabilir. İşçi sınıfı, bu işçisimsarlarını, iş cinayetlerinin yardım ve yatakçılarınısendikalardan atıp yerine sınıf bilinçli, sınıfınçıkarlarını savunan öncü işçileri yönetimlere taşımakiçin tüm işyerlerinde örgütlenmelidir.

Zonguldak’ta 30 işçi yaşamını yitirdi...

İş cinayetleri sürüyor, sendika ağalarımücadeleden kaçıyor!

İstanbulMadenci katliamı 20 Mayıs günü BDSP tarafından

Taksim’de gerçekleştirilen eylemle protesto edildi.BDSP flamaları ve “Madenlerde, tersanelerde,

fabrikalarda ölüm kol geziyor... Kahrolsun ücretlikölelik düzeni” pankartıyla 20 Mayıs günü saat19.00’da Taksim Tramvay Durağı’nda bir araya gelenBDSP’liler maden işçilerini katledenin sermaye düzeniolduğunu haykırdılar.

Madenlerde, tersanelerde, fabrikalarda işcinayetlerinin devam ettiğinin belirtildiği basınaçıklamasında onlarca işçinin maden ocaklarındakatledilmesine seyirci kalanların, taşeronlaştırma vekuralsız çalışmayı destekleyenlerin yine boş vaatlerleemekçileri oyalamaya çalıştıkları söylendi.

Eylemde ölümleri durdurmanın tek yolunun, işçisınıfı ve emekçi kitlelerin örgütlenmesi olduğu ifadeedildi. “İşçi sınıfı örgütlenmediği ve çalışmakoşullarının düzeltilmesi için mücadele vermediğisürece iş cinayetleri Zonguldak’ta, Tuzla’da, Bursa’dave diğer sanayi havzalarında yaşanmaya devamedecek” denilen açıklamada sermayenin kölelikdüzenine karşı mücadeleyi yükseltme çağrısı yapıldı.

AnkaraAnkara BDSP Zonguldak maden işçilerinin

katledilmesini protesto etti. 22 Mayıs akşamı BDSPflamaları ve “30 maden işçisinin katili kapitalistsömürü düzenidir, iş cinayetlerinin hesabını soracağız”pankartıyla, Yüksel Caddesi’nde bir araya gelenBDSP’liler katillerden hesap sorulacağını haykırdılar.

Yapılan açıklamada, ülkenin dört bir yanındasürekli iş kazaları yaşandığı ve bu kazalar sonucundaişçilerin hayatlarını kaybettikleri belirtilerek tümbunların nedeninin ise işçi sınıfının örgütsüzlüğüolduğu ifade edildi. İş cinayetlerinin yaşandığıişyerlerinin neredeyse tamamının sendikasızolduğunun hatırlatıldığı açıklamada, işçi sınıfınınörgütsüz ve dağınık olduğu için, patronlar ve hükümetüzerinde gerekli baskıyı kuramadığı söylendi

Kızıl Bayrak / İstanbul - Ankara - Bursa.

Madenci katliamı protesto edildi 17 Mayıs günü Zonguldak’ta meydana gelen grizu patlamasında 30 madencinin katledilmesi, patlamanın

hemen ardından birçok sendika, sağlık-meslek odası ve sivil toplum örgütü tarafından yapılan yazılı açıklamalarlaprotesto edildi. İlerleyen günlerde ise iş cinayetleri gerçekleştirilen eylemlerle lanetlendi.

HSGGP: Kader değil devlet öldürdü!Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu, 21 Mayıs günü gerçekleştirdiği yürüyüşle Zonguldak’ta

gerçekleşen katliamı protesto etti. Galatasaray Lisesi önünde bir araya gelen platform bileşenleri, kazaların kader değil iş cinayeti olduğunu

belirttiler.“Maden cinayetleri de, taşeron çalışma da, AKP de kader değil! / Güvensizliğe ve iş cinayetlerine karşı 26

Mayıs’ta Genel Greve!” pankartının açıldığı eylemde, basın açıklamasını itfaiye direnişçisi Ömer Sert okudu.Sert, işçilerin ölümünden, “Madenler devletin elinde zarar ediyordu” diye madenleri özelleştirenlerin, taşeronçalıştıran, neoliberal politikaların sürdürücülerinin sorumlu olduğunu ifade etti.

Sert, AKP hükümetinin iş cinayetlerini ‘kader’ olarak gördüğünü maden işçilerinin katledilmesinisıradanlaştırdığını söyledi.

TMMOB’den açıklamaZonguldak’ta meydana gelen grizu patlamasına ilişkin TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı,

Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Torun, Maden Mühendisleri Odası ZonguldakŞube Başkanı Erdoğan Kaymakçı tarafından basın toplantısı düzenlendi.

Toplantıda kazayla ilgili yapılan tespitlere yer verilirken, bu veriler ışığında “kaza”nın kader olmadığı bir kezdaha ifade edildi.

Bursa’da protesto30 maden işçisinin katledilmesi Bursa’daki ilerici, devrimci kurumlar tarafından gerçekleştirilen eylemle

protesto edildi. BDSP, BAMİS, BATİS, DBH, DHF, ESP, SODAP ve Partizan tarafından örgütlenen eylem Osmangazi Metro

İstasyonu’ndan “Zonguldak’ta 30 işçi katledildi - Kaza değil cinayet İş cinayetlerine son” pankartı arkasında KentMeydanı’na doğru yürüyüşe geçilmesiyle başladı.

Bursa Mustafa Kemalpaşa’da 19 işçinin, Balıkesir Dursunbey’de 14 işçinin, Zonguldak’ta ise 30 işçinin ölümhaberlerinin geldiğinin ifade edildiği açıklamada tüm işçilerin katilinin devlet ve patronlar olduğu söylendi.

Açıklamanın devamında şunlar söylendi: “Bu yaşananlar kaderimiz olmamalı güçlerimizi taşeronlaştırmayakarşı, sigortasız, güvencesiz ve sendikasız çalıştırılmaya karşı birleştirmek zorundayız. Cinayetleri ancak işçilerinbirliği durdurabilir. Tüm bu yaşanan iş cinayetlerine karşı, işçilerin birliği ve sınıf dayanışması için, sendikaların26 Mayıs’ta yapacakları genel grev çağrısını yenilemesini ve tüm çalışanları da bu çağrıya destek vermeleriniistiyoruz”

OSİM-DER’den iş cinayetleri protestosuOSİM-DER üyesi işçiler, 20 Mayıs sabah saatlerinde İMES A Kapısı’nda, Zonguldak’ta iş cinayetine kurban

giden maden işçilerinin ölümünü protesto ettiler. İşçi ve emekçileri iş cinayetleri karşısında tutum almaya çağıranbildiriler dağıtan OSİM-DER üyeleri işçiler tarafından ilgiyle karşılandı.

Kitlesel olarak yapılan bildiri dağıtımı sırasında ajitasyon konuşmaları da gerçekleştirilerek ücretli kölelikdüzeni ve iş cinayetleri teşhir edildi. Yaşanan bu iş cinayetinin ne ilk ne de son olduğu belirtilerek, bu ölümlerekarşı sessiz kalınmaması ve tepki gösterilmesi çağrısı yapıldı.

Kayseri’de maden katliamı protesto edildiKayseri Demokrasi Platformu, 21 Mayıs günü Kayseri Meydanı’nda gerçekleştirdiği basın açıklamasıyla

Zonguldak’ta yaşanan madenci katliamını protesto etti. Platform adına basın açıklamasını okuyan platformsözcüsü Sedat Ünsal, daha önceden Bursa ve Balıkesir’de, bugün ise Zonguldak’ta yaşanan maden kazalarınınsorumluluğunun özelleştirme ve taşeronlaştırmayı dayatan sermaye düzeni olduğunu ifade etti.

Yaklaşık 100 kişinin katıldığı eyleme, BDSP, DHF, ESP, EMEP ve Kayseri İşçi Platformu destek verdi.

Adana SİDER maden katliamını lanetlediZonguldak’ta maden ocağında meydana gelen grizu patlaması sonucu 30 maden işçisinin katledilmesi 22

Mayıs günü Adana Sanayi İşçileri Derneği (SİDER) tarafından İnönü Parkı’nda yapılan basın açıklamasıylaprotesto edildi. .

Sermaye hükümetinin bu cinayetleri kadermiş gibi sunduğuna değinilen SİDER açıklamasındayaşananların kader değil sermaye düzeninden kaynaklı olduğu vurgulandı.

Eylem boyunca, “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!” sloganlarıatıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul - Bursa - Kayseri - Adana

Kader değil, bu bir cinayet! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 21Sayı: 2010/21 * 28 Mayıs 2010

BDSP: Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!

Sermaye devletinin devreye soktuğu faşistprovokasyon ve linç saldırıları çeşitli kentlerdeyayılarak devam ediyor. Son faşist saldırı, 22 Mayıs’taTokat’ta yaşandı. Gazi Osman Paşa Üniversitesiöğrencileri Deniz Aktop ve Can Akyürek isimli iki kişi15 kişilik ülkücü-faşist grubun satırlı saldırısınauğradı. Muğla’da faşistlerin saldırısı sonucundaŞerzan Kurt katledildi.

Halkların kardeşliğinin dinamitlemeyeyönelik polis destekli faşist saldırılar...

Tokat’ta Gazi Osman Paşa Üniversitesi’ndeöğrenim gören 3 Kürt öğrenci gözaltına alındı.Öğrencilerin gözaltına alınmasından sonra,arkadaşlarının durumunu öğrenmek için karakolagiden 2 öğrenci ise, karakoldan çıktıktan sonra,karakol yakınlarında toplanan 15 kişilik ülkücü faşistbir grubun satırlı saldırısına uğradı. Serdar Aktop ileCan Akyürek adlı iki Kürt öğrenci bıçak darbeleriyleağır yaralandı. Yaralı öğrenciler, olay sırasında oradangeçen arkadaşları tarafından saldırganların elindenalınarak Tokat Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.

İki öğrencinin Tokat Devlet Hastanesi YoğunBakım Ünitesi’ndeki tedavileri sürerken, saldırıyıyapan 3 faşistle hastaneye gelen polisler, yoğunbakımdaki öğrencilerin saldırganları teşhis etmesiniistedi. Doktorların öğrencilerin durumunun ağırolduğunu ve kimseyi içeri alamayacaklarınıbelirtmeleri üzerine, polisler ve 3 faşist hastanedebeklemeye başladı. Polislerin hastaneye getirdiğibildik uygulamanın aksine faşistlerin üçünün deellerinin kelepçeli olmaması faşistlerin polis tarafındankorunduğunun açık bir göstergesiydi.

Muğla’da ise 12 Mayıs’ta 2 Kürt kız öğrenciyitaciziyle başlayan olaylar, polis destekli faşistlerinsaldırısıyla hız kazanmıştı. Bu saldırıda Şerzan Kurtadlı Kürt öğrenci silahla vuruldu ve başından ağırdarbeler aldı. Bir hafta yoğun bakımda ölüm-kalımmücadelesi veren Şerzan Kurt, 19 Mayıs’ta yaşamınıyitirdi.

Şerzan Kurt’un arkadaşları, kurşunun, saldırıyıkışkırtan ve ülkücü faşistlerle işbirliği halinde olan birpolisin silahından çıktığını dile getirdiler. Bunarağmen herkes tarafından tanınan bu polis, günlerceelini kolunu sallayarak ortada dolaşmaya devam etti veancak bir hafta sonra tutuklandığı açıklandı.

Şerzan Kurt’u yalnız bırakmayan Kürt öğrencilerde devlet teröründen payını aldı. Öğrencilerin evlerinibasan ve terör estiren polis onlarca devrimci, yurtseveröğrenciyi gözaltına aldı. Gözaltına alınan 44 Kürtöğrenciden 2’si 15 Mayıs’ta tutuklandı. Tutuklanmagerekçesi “polise mukavemet” idi. Saldırıyı örgütleyipMuğla’yı bir linç arenasına dönüştüren faşistlerden isesadece 4’ü tutuklandı.

42 arkadaşıyla birlikte serbest bırakılan İzzetFırathan, faşistler tarafından linç edilmek istendi.Yaralanan öğrenci hastaneye kaldırıldı. Adliyededuruşma devam ederken faşistlere ait 10 araçlıkkonvoy, dışarıda bekleyenlerin yakınında defalarca turattı. Bahçede bekleyen BDP Bodrum İlçe Başkanıİdris Danışlı, durumu polise bildirmelerine rağmenönlem alınmadığını, konvoyun asker uğurladığı

söylenerek olayın geçiştirildiğini ifade etti.12 Mayıs’ta Muğla’da yaşanan bu saldırıdan sonra,

13 Mayıs’ta Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’ndedüzenlen bahar şenliği sırasında alternatif etkinlikdüzenleyen ve Kürtçe müzik eşliğinde halay çekenKürt öğrenciler, polis ve özel güvenlik tarafındantehdit edildiler. Etkinlik sonrasında okuldan topluhalde çıkış yapan öğrencilerden ikisi faşistlerinsaldırısına uğradı. Arkadaşlarını savunmak isteyenKürt öğrenciler de polisin gazlı-coplu saldırısınamaruz kaldılar. Saldırıya uğrayan öğrencilerden 34’ügözaltına alındı.

14 Mayıs’ta bu kez Ege Üniversitesi’nde 40 kişilikfaşist çete, devrimci ve Kürt öğrencilere saldırdı.Üniversitenin bahar şenlikleri kapsamında açılanstanda satır, bıçak ve taşlarla saldıran faşistlere karşıöğrenciler de kendilerini taşlarla savundular vefaşistleri geri püskürttüler. Ziraat Fakültesi’ne kaçanfaşistler polisin korumasında, üstelik yaptıkları saldırıyanlarına kâr kalarak okuldan çıkarıldılar.Faşistsaldırılardan biri de İstanbul Kadıköy’e bağlı FikirtepeMahallesinde yaşandı. Sahibinin Kürt olduğu bilinenbir kafeyi “PKK’lılar var” diyerek basan polis, kafesahibini tehdit etti.

Hakkâri Yüksekova’da polisin panzerle geçişisırasında 8 yaşındaki Turgut Gezer ezilerek ağıryaralandı. Bir Kürt çocuksa polisin sıktığı plastikmermi nedeniyle gözünü kaybetti. Öte yandan Kürtillerinde askeri operasyonlar ve çatışmalarda artarakdevam ediyor. Tüm bu saldırılar, Kürt halkına yönelikkıyımın açık kanıtıdır.

Faşist saldırıların panzehiri, halkların kardeşliği mücadelesidir

Bu ırkçı faşist saldırılar, devletin baskın, gözaltı,tutuklama furyasının parçasıdır. Yaşanan faşistsaldırılar, kurumsal ya da sözde sivil tüm düzengüçlerinin katıldığı, kapsamlı saldırılardır. Hükümetive muhalefetiyle tüm düzen güçleri, genelde ırkçı-şoven faşist kışkırtma, özelde Kürt düşmanlığıkonusunda adeta birbirleriyle yarışmaktadırlar. Sondönemlerde bunlara bir de etkin bir tarzdaüniversitelerde devlet eliyle büyütülen sivil faşistler deeklenmiş bulunuyor.

Sermaye devleti, kirli savaşı sürdürmedeki ısrarınıkoruyor. Her saldırısına bahane olarak ‘terör’ yaftasıyapıştırıyor. Son saldırılar, tümüyle doğrudan halk

kitlelerine, Kürt halkının en meşru, en temel hak veistemlerine yöneltilmiştir. Sömürgeci sermaye devleti,Kürt halkının en temel hak ve istemlerine yöneliksaldırganlıkta sınır tanımıyor. Kürt halkı taleplerindeısrarlı oldukça, baskıyla, zorla, zorbalıklavazgeçirmeye çalışıyor.

Oysa yakın tarihin de gösterdiği gibi, baskı ve zor,halk kitleleri nezdinde, örgütler, partiler, kurumlarüzerinde olduğu kadar etkili olamıyor. Partilerikapatıyor, ama halk kitlelerini kapatamıyorsunuz. Kürtörgütleri, Kürt halkının taleplerini dile getirse de,getiremeseler de, Kürt halkının hakları ve istemleriyerli yerinde durmakta, her fırsatta bizzat Kürt halkkitleleri tarafından dile getirilmekte, savunulmaktadır.

Yıllar boyu süren kirli savaşın en alçak, en iğrenç,en kanlı araçları bile Kürt halkını haklı talepleriniyükseltmekten caydıramamıştır. Düzen cephesindeartan saldırganlığın, ırkçı-şoven kudurganlığın birsebebi de, bir halkın tümüyle haklı ve meşrutaleplerini bastırmada hiçbir yol ve yöntemin başarılıolamamasıdır.

Düzenin iflasının Kürt halkının başarısıylakarşılanabilmesi için, Kürt halkının direngenliğiyanında, ülkedeki tüm halkların kardeşçe destek vedayanışması da gerekiyor. Düzenin bunca ırkçı-şovenkışkırtmaları altında bu kardeşliği ve dayanışmayı inşaedebilmek de, ancak, devrimci bir işçi sınıfıhareketinin altından kalkabileceği bir görev vesorumluluktur.

Bunun Türkiye halkları nezdinde pratik karşılığınıbulması için çaba göstermek de yine işçi sınıfınadüşmektedir. Düzenin tüm gayretlerine rağmenTürkiye’nin iki büyük halkı birbirine düşürülememişolması, bu ülke topraklarında halkların kardeşliğininsağlam temellere dayandığının açık göstergesidir.

Kürt halkının haklı ve meşru taleplerinisahiplenmek ve desteklemek, düzen cephesindensistemli biçimde kışkırtılan şovenist histerinin, faşistsaldırıların karşısına, “işçilerin birliği, halklarınkardeşliği” şiarıyla dikilebilmek gerekiyor. Bütünbunların ötesinde, ezilen bir halkın tümüyle meşru vehaklı taleplerini ve uğradığı baskıları görmezden gelenya da buna karşı militan bir tutum almayı başaramayanbir işçi sınıfı, devrimci iktidarı talep etme gücü vecüretini de hiç gösteremeyecektir. İşçi sınıfınındevrimci iktidar yürüyüşü, halklar arasına ekilendüşmanlık tohumlarıyla zayıfladığı gibi, tersinden deiki halkın kardeşliği temelinde alacağı desteklegüçlenecektir.

Faşizme karşı omuz omuza!22 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/21 * 28 Mayıs 2010

Faşist saldırılar yayılarak artıyor...

Faşist saldırılara karşı halklarınkardeşliği mücadelesini yükseltelim!

ÜmraniyeSarıgazi’de biraraya gelen devrimci ve demokrat

kurumlar, Şerzan Kurt’un polis kurşunuylakatledilmesini ve Kürt ulusuna yönelik azgınlaşansaldırıları lanetlediler.

22 Mayıs akşamı “Kürt öğrenci Şerzan Kurtkatledildi! Katil devlet hesap verecek!” pankartıarkasında Sarıgazi Demokrasi Caddesi’nde meydanakadar yürüyüş gerçekleştirildi.

Sarıgazi Meydanı’nda yapılan basın açıklamasında,Şerzan Kurt’un Muğla’da yaşanan polis destekli faşistsaldırıda polis kurşunuyla hayatını kaybettiği belirtildi.Açıklamada saldırının tekil bir olay olmadığı ve Kürthalkına yönelik ülke geneline yayılan devlet desteklisaldırının bir parçası olduğu vurgulandı.

Kurt’un katledilmesine yönelik tepkilerinbasıncıyla Şerzan’ın katili yakalansa daprovokasyonları çıkaranlara, ellerinde sopalarla,satırlarla öğrencilere saldıranlara, olayları tertipleyenemniyet müdürüne ve bütün bu olaylara seyirci kalanvaliye dokunulmadığı söylendi.

Açılım ve demokrasi yalanları eşliğindekatliamların ve inkar ve imha siyasetinin devam ettiğibelirtilen açıklamada Zonguldak’ta madenlerdekatledilen işçilerin sorumlularıyla öğrencikatliamlarının sorumlularının aynı katliamcı anlayışolduğu ifade edildi.

Eylem, AKA-DER, BDSP, DHF, ESP, HalkCephesi ve SDP tarafından örgütlendi.

AdanaAdana İnönü Parkı’nda gerçekleştirilen basın

açıklaması, Şerzan Kurt ve Zonguldak’ta katledilenişçiler anısına saygı duruşuyla başladı. ArdındanAdana Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı Güven Boğabasın açıklamasını okudu.

Şerzan Kurt’a sıkılan kurşunun halklarınkardeşliğine sıkıldığını söyleyen Boğa, “Bu ortamda,sorunları demokrasi ve barış kültürü çerçevesindehalkı bütünleştirerek çözme yolunda irade koymakemperyalist oyunu bozacak, oyunun uzantılarını daçaresiz bırakacaktır” dedi.

Boğa’nın konuşmasının ardından sözü BDP Adanaİl Başkanı Zeki Karataş aldı. Karataş Kürtçe yaptığıkonuşmasında, faşist saldırılarda insanlarınkatledildiğini söyleyerek siyasi iktidarın faşistkatliamlara sessiz kaldığını hatta desteklediğinibelirtti. Karataş, verdikleri mücadeleyi sonuna kadarsürdüreceklerini de sözlerine ekledi.

İlerici ve devrimci kurumların da destek verdiğieyleme yaklaşık 75 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul - Adana

Şerzan’ın katili sermaye devleti! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2010/21 * 28 Mayıs 2010

“Şerzan Kurt ölümsüzdür!”

Şerzan Kurt binler tarafından uğurlardı Muğla’da ülkücü-faşistlerin saldırısının ardından polisler tarafından kurşunla yaralanan Şerzan Kurt’un, 19

Mayıs günü gerçekleşen beyin ölümünün ardından 24 Mayıs günü kalbi de durdu. Sermaye düzeninin tetikçileritarafından alçakça katledilen Şerzan’ın cenazesi Batman’a gönderildi.

Otopsi işlemleri sırasında, aralarında ilerici ve devrimci kurum temsilcilerinin de olduğu kalabalık bir kitlebina önünde bekleyişini sürdürdü.

Burada konuşma yapan Şerzan Kurt’un annesi, oğlunun ölümünden polisi ve devleti sorumlu tutarak başkaçocukları kaybetmemek için herkesin bu olayın takipçisi olmasını ve sorumluların yargılanmasını istedi.Kurt’un babası ise devletin Kürt-Türk düşmanlığı yaratarak bir oyun oynadığını ve oğlunun kurban seçildiğinisöyleyerek adaletin nerede olduğunu sordu. “Şerzan’a sıkılan kurşun barışa sıkılmıştır, demokrasiye sıkılmıştır,anaların yüreğine sıkılmıştır” diyen baba, bu savaşa son verilmesi çağrısında bulundu.

Otopsinin ardından Şerzan Kurt’un cenazesi Adli Tıp Kurumu’ndan çıkarılarak zılgıtlarla ve intikamyeminleriyle memleketi Batman’a uğurlandı. Şerzan uğurlanırken sık sık “PKK halktır halk burada!”, “Şehitnamirin!”, “Katil polis-devlet hesap verecek!” sloganları da atıldı.

Şerzan Kurt’un cenazesi Batman girişinde binlerce kişi tarafından karşılandı. Petrolkent Mahallesi’nde onbinlerce kişi mezarlığa doğru yürürken, Şerzan Kurt’un tabutu sarı, kırmızı, yeşil puşiye sarılı bir şekildeomuzlarda taşındı. Yürüyüşte “Şerzan yoldaş ölümsüzdür” pankartı açıldı.

Operasyonlara karşı kitlesel eylemler Kürdistan’da şiddetlenen çatışmalara, operasyonlara ve sınır ötesi hava harekâtına karşı “canlı kalkan”

eylemi, etkinlik ve mitinglerle Kürt halkı tepkisini gösterdi.

Bursa BDP’den “Barış ve Demokrasi Şöleni”BDP Bursa İl Örgütü tarafından düzenlenen “Barış ve Demokrasi Şöleni”, 22 Mayıs Cumartesi akşamı

Bursa Kültürpark Açık Hava Tiyatrosu’nda gerçekleştirildi. Geceye BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, BDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan, BDP MYK Üyesi

Hatice Çoban, BDP Bursa İl Başkanı Hüseyin Armağan da katıldı. Salonun çeşitli yerlerine “Çatışma değil, müzakere, operasyon değil, diyalog!”, “Ya gerçek demokrasi, ya

da hiç!”, “Siyasi irademe dokunma!” ve “Tutuklu Kürt siyasetçiler serbest bırakılsın!” asılırken geceyeRojda, Cevdet Bağca ve Hozan Bengin gibi sanatçılar da ezgileriyle destek verdiler.

BDP Bursa İl Başkanı Hüseyin Armağan ve BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş tarafından gecede yapılankonuşmalarda, devletin Kürt illerinde gerçekleştirdiği operasyon, baskı ve tutuklamalar ile AKP hükümetinin“Kürt açılımı” politikaları, CHP’nin yeni imajı gibi konulara değinildi. Devletin Kürt halkına yönelik 80yıllık inkâr, imha ve asimilasyon politikasının devam ettiği ifade edildi.

Yaklaşık 6 bin kişinin katıldığı gecede Şerzan Kurt da anıldı. Aralarından sendika ve derneklerin de bulunduğu birçok ilerici ve devrimci kurum geceye destek verdi.

Canlı Kalkan yürüyüşü BDP’nin başlattığı Canlı Kalkan eylemleri kapsamında gerçekleştirilen kitlesel yürüyüş yapıldı.

Yüksekova merkezden başlayan yürüyüş 23 Mayıs günü Yükkesova’da gerçekleştirildi.Sabah saatlerinden itibaren Yüksekova ilçe merkezinde toplanmaya başlayan onbinlerce kişi yürüyüşe

geçti. Kitlenin içinde BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, BDP yöneticileri kapatılan DTP’nin siyasi yasaklımilletvekili Aysel Tuğluk, Barış ve Demokratik Çözüm Grubu üyeleri ve BDP MYK üyeleri de bulunuyor.

Yürüyüşte, “Kürtlerin iradesi ölüm çukuruna sığdırılamaz”, “Ölümlerin yolunu kapatalım, barışın yolunuaçalım” pankartları taşınırken Tayyip Erdoğan, Ahmedinecat ve Fettullah Gülen’in fotoğraflarının yer aldığı“Siyasal ve kültürel soykırıma hayır” pankartı da dikkat çekti. Kitle şehit gerillaların ve eylemlerde saldırıyauğrayan çocukların fotoğraflarını taşıdı.

Kolluk güçleri yürüyüş nedeniyle bölgede yoğun bir yığınak yaptı. Yürüyüş güzergahına çok sayıda çevikkuvvet ve özel harekat polisi konuşlandırılırken çok sayıda zırhlı aracın da bölgeye yerleştirildiği gözlendi.

Eyleme destek amacıyla Şemdinli ve Yüksekova’da kepenkler kapatıldı.

Batman’da mitingOperasyonlara karşı BDP Batman İl Örgütü kitlesel bir miting örgütledi. Musa Anter Halkevi önünde

“Barış için Demokratik Çözüm” sloganıyla düzenlenen mitinge, BDP Grup Başkanvekilleri Ayla Akat Ata ileBengi Yıldız, BDP il ve ilçe başkanları ve ilçe belediye başkanları da katıldı.

Mitingin açılış konuşmasını BDP Batman İl Eşbaşkanı Saadet Becerikli yaptı. Bölgede artan askerioperasyonlara dikkat çeken Becerikli, “Barış ve diyalog yolunun açılması gerekir” dedi.

Becerikli’nin ardından konuşan BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız, ise operasyonların bir an öncedurdurulmasını istedi.

Muğla’da ülkücü-faşistlerin saldırısının ardındanpolis kurşunuyla vurularak katledilen Şerzan Kurt,gençlik güçleri tarafından gerçekleştirilen çeşitlieylemlerle anıldı. Eylemlerde Şerzan’ı katledenindevlet olduğu haykırılırken faşist saldırılar karşısındamücadele kararlılığı ve halkların kardeşliği vurgularıöne çıktı. Zonguldak’taki madenci katliamı da eylemlerçerçevesinde lanetlendi.

EskişehirŞerzan Kurt için 26 Mayıs günü Eskişehir Anadolu

Üniversitesi’nde bir eylem gerçekleştirildi. ÜzerindeŞerzan Kurt’un resminin bulunduğu “Güneşe GidenYoldaş Ölümsüzdür / Demokratik Yurtsever Gençlik”pankartının açıldığı eylemde Yunus Emre Yurdu’ndanMigros önüne sloganlarla yüründü.

Migros önünde yapılan açıklamada, katil devlete vemaşası olan faşistlere karşı sonuna kadar mücadeleedileceği belirtildi. Söylenen marşların ardından eylemsonlandırıldı.

Ekim Gençliği, Alınteri, DPG, ÖGD, DGH, veSGD’nin destek verdiği eyleme yaklaşık 150 kişikatıldı.

Anadolu Üniversitesi Ekim Gençliği

Kocaeli Şerzan Kurt 24 Mayıs günü Kocaeli’de

gerçekleştirilen eylemle anıldı.Gençlik Derneği, Ekim Gençliği, Öğrenci

Kolektifleri, Gençlik Muhalefeti, EHP Gençliği,tarafından düzenlenen eylemde “Şerzan Kurt’un katilidevlettir! Hesabını soracağız” pankartı açılarak yürüyüşyolundan İnsan Hakları Parkı’na yüründü.

Açıklamanın yapılacağı yere gelindiğinde ülkücü-faşistler tarafından kitlenin üzerine cam bardaklarfırlatıldı. Bunun üzerine “Türkeş’in itleri yıldıramazbizleri!’’ sloganları atılarak ülkücü faşistler ajitasyonkonuşmalarıyla teşhir edildi

DGH, TKP ve ESP’nin de destek verdiği eylemeyaklaşık 100 kişi katıldı.

Ekim Gençliği / Kocaeli

KıbrısMuğla’da polis kurşunuyla katledilen Şerzan Kurt

ve Zonguldak’ta grizu patlaması sonucu yaşamınıyitiren 30 maden işçisi için Yakın DoğuÜniversitesi’nde 24 Mayıs günü eylem gerçekleştirildi.

Demokratik Yurtsever Gençlik tarafından yapılanbasın açıklamasında, Şerzan Kurt’un ve madenişçilerinin anılarını yaşatma sözü verildi.

Açıklamanın ardından atılan sloganlarla eylemsonlandırıldı.

Ekim Gençliği / YDÜ

Genç-Sen, Şerzan Kurt için 21Mayıs günü

Galatasaray Lisesi önünde basın açıklaması veoturma eylemi gerçekleştirdi. Kurt’un katledilmesininsorumlusunun devlet olduğu vurgulandı.

Eylemde Zonguldak’ta katledilen maden işçileri deunutulmadı. Bunun bir kaza değil iş cinayeti olduğununvurgulandığı eylemde okunan açıklamada şu ifadelereyer verildi:

“Muğla’da katleden devlet, Zonguldak’ta 28 işçiyikatletti. Suçu taşerona atan TTK Başkanı da, “maalesef

bu işin kaderinde bu var” diyen Başbakan da, Muğla’dayaşananların ardından provokasyon diyen Vali de en azŞerzan’a kurşunu sıkan polis kadar bu katliamlarınsuçlusudur.

…Bizler Şerzan yoldaşımızın, ekmeğininpeşindeyken hayatını kaybeden maden işçilerinin vedevletin katlettiği tüm ezilenlerin hesabını sormayakararlıyız.”

Atılan sloganların ardından eylem sona erdi. Kızıl Bayrak / İstanbul

İstanbulHalkların Kardeşliği İçin Gençlik İnisiyatifi 20

Mayıs günü gerçekleştirdiği eylemle Şerzan Kurt’unkatledilmesini protesto etti. Eylemde, 30 madenişçisinin katledilmesine de değinilerek Şerzan’ın da,maden işçilerinin de katilinin devlet olduğu ifadeedildi.

Taksim Tramvay Durağı’nda bir araya gelenplatform bileşenleri sloganlarla basın açıklamasınabaşladılar. Şerzan Kurt’un fotoğraflarının taşındığıeylemde “Şerzan Kurt ölümsüzdür”, “Şerzan’ın damaden işçilerinin de katili devlettir” pankartları açıldı.

Açıklamada Şerzan Kurt’un ülkücülerin saldırısısırasında polis kurşunuyla vurulduğu ve 19 Mayıs günüyaşamını yitirdiği hatırlatıldı.

Demokratik Anayasa yalanları eşliğinde faşizmininsana düşman yüzünün bir kez daha kendini gösterdiği

ifade edildi.

Açıklamanın ardından yapılan konuşmada,Şerzan’ın annesinin “Şerzan’ın ismini yaşatın” sözlerihatırlatılarak, “Özgürlük taleplerimizi tüm alanlardayaşatacağız” denildi.

Eyleme Öğrenci Kolektifleri, Tüm-İGD, YDG veEmek Gençliği de destek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

BursaŞerzan Kurt’un katledilmesi, Bursa’da Halkların

Kardeşliği İçin Gençlik Platformu ve Genç-Sentarafından 21 Mayıs günü gerçekleştirilen eylemlelanetlendi.

Aydın Erdem ve Uğur Kaymaz’ın da anıldığıeylemde saldırıların hesapsız kalmayacağı ifade edildi.

Orhangazi Parkı’nda gerçekleştirilen eylemde“Şerzan Kurt, Aydın Erdem, Uğur Kaymaz / Saldırılarhesapsız kalmaz / Halkların Kardeşliği İçin GençlikPlatformu - Genç-Sen” pankartı açıldı.

Basın açıklamasında, kirli savaş kışkırtıcılarınınKürt öğrencilerini, Kürt çocuklarını TMK kapsamındaöldürmeye devam ettiği ifade edildi. Zonguldak’ta ölenişçilerin katilleriyle öğrenci katliamlarınınsorumlularının aynı kapitalist sistem ve aynı faşistanlayış olduğu belirtildi.

Kızıl Bayrak / Bursa

Şerzan Kurt’un katledilmesi lanetlendi...24 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/21 * 28 Mayıs 2010

İÜ yönetimi Şerzan’ın anılmasınatahammül edemedi

Şerzan Kurt’un katledilmesini protesto eden afiş ve pankartların asılması sonucu ve 26 Mayıs günlerindepolis saldırıları yaşandı. Pankarta müdahale eden polis birçok öğrenciyi gözaltına aldı.

21 Mayıs günü, Şerzan Kurt’un polis tarafından katledilmesiyle ilgili Genç-Sen afişlerine ÖGB ve polismüdahale etti. Devrimci, demokrat, yurtsever öğrenciler Hukuk Fakültesi önünde afişleri sahiplenerek barikatoluşturdular. Tartışmalar sürerken polisin bir öğrenciyi darp etmesi üzerine polisle öğrenciler arasında kısasüreli arbede yaşandı. Öğrenciler “Katil polis üniversiteden defol!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Polisdefol üniversiteler bizimdir!” sloganlarıyla afişleri sahiplendiler.

Öğrencilerin kararlı duruşu sonucu polis okuldan ayrıldı. 26 Mayıs günü ise Hukuk Fakültesi’ne DYG’li öğrenciler tarafından Şerzan Kurt’un fotoğrafının

bulunduğu “Devrim şehitleri ölümsüzdür” pankartını asılmasının ardından polis saldırısı gerçekleşti. Azgınpolis saldırısı sonucu birçok ilerici, devrimci ve yurtsever öğrenci gözaltına aldı.

Ekim Gençliği / İstanbul Üniversitesi

Gençlik Şerzan Kurt’un katledilmesini eylemlerle lanetledi...

“Şerzan’ın katili devlettir!”

Eğitim Hakkı İnisiyatifi’nin, Sokak Üniversitesi(Soruşturma Karşıtı Alternatif Kampüs) adı ilegerçekleştirdiği etkinliklerin beşincisi 22 MayısCumartesi günü gerçekleştirildi.

“26 Mayıs ve direnişler” başlıklı etkinliğe direniştekiişçilerin yanısıra akademisyenler de katıldı.

Etkinlikte ilk sözü akademisyen Mehmet Türkayaldı. Türkay, sözlerine SOKAK Üniversitesi ile ilgiligörüşleriyle başlayan Türkay, dersliklerde kalan,sokakta olmayan bilginin pek bir işe yaramadığınıbelirtti.

Solun 30 yıldır yaşadığı bir ‘80 yenilgisi olduğunu,işçilerin temel mücadele hattını çizmesinin ihtiyaçolduğunu, sınıfın örgütlenmeyi önüne koymasıgerektiğini söyledi. Türkay’ın konuşması, “Sendikalbürokrasi aşılmalı” ifadeleriyle sona erdi.

Gaye Yılmaz konuşmasına “Yolsuzluklara hiçbirsoruşturma yok. Sizlere soruşturma açılıyor. Buna karşımücadele ediyorsunuz. Yaptığınız çok anlamlı” diyerekbaşladı. 50/D kapsamındaki asistanların mücadelesineve sağlık alanındaki mücadeleye değindi. Sermayedüzeninin emek sömürüsünü teşhir etti.

Uluslararası sınıf dayanışmasının önemini çeşitliörgütlenme örnekleriyle anlatan Yılmaz, bütün işçilerin,emekçilerin, öğrencilerin çıkarlarının aynı olduğunu vemücadele hattının da aynı olması gerektiğini dile getirdi.

Gaye Yılmaz’ın ardından söz alan Birleşik Metal İşSendikası TİS Uzmanı İrfan Kaygısız ise 26 Mayıs’ınortada bırakıldığını belirterek, mücadeleningüçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.

İlk ders arasında madencilerle ilgili türküler ve şiirlerokundu. İş cinayetlerini anlatan ajitasyon konuşmalarıyapıldı. Söylenen türküler ve okunan şiirler ise poliskurşunuyla katledilen Şerzan Kurt’a adandı. AhmedArif’in “33 Kurşun” şiiri okundu. Tanyeri ŞiirTopluluğu’ndan bir emekçi de bir şiirini öğrencilerlepaylaştı.

Devrimci İşçi Komitesi (DİK) temsilcisi,sendikaların işçilerin, emekçilerin örgütlenme aracıolduğunu ancak işin sırf sendikalara bırakılmayacağınıdile getirdi.

Ders sırası direnişçi işçilere geldiğinde yağmuryağışı başladı ancak yağışa rağmen ders sürdürüldü.Direnişçi işçiler adına itfaiye direnişçisi Ömer Sert birkonuşma yaptı. Sert konuşmasında 26 Mayıs üzerinekonuştu.

Direnişçi işçilerin konuşmasının ardından söz alanBDSP temsilcisi de işçi, emekçi ve öğrencileri sömürüdüzenine karşı mücadeleye çağırdı.

Etkinliğin ilerleyen kısmında yağmurunşiddetlenmesine karşı “Yağmur, çamur yağsa da kış,kıyamet kopsa da direneceğiz!” sloganlarıyla halayabaşlandı. Çevreden geçen insanların da katılımıyla halaygenişledi.

SOKAK Üniversitesi Kadıköy’de... Eğitim Hakkı İnisiyatifi, Soruşturma Karşıtı

Alternatif Kampüs’ü 24 Mayıs Pazartesi günü deKadıköy İskelesi önünde kurdu. Çevrede ilgiyletoplananlara üniversitelerde gençliğin düşünce ve ifadeözgürlüğünü tehdit eden soruşturma-ceza terörü anlatıldıve öğrenciler yasaklanmak istenen düşünceleriniSOKAK’ta paylaştı.

Kadıköy İskelesi önünde toplanan Eğitim Hakkıİnisiyatifi, “SOKAK Üniversitesi-Soruşturma, CezaKarşıtı Alternatif Kampüs” pankartını ve 30 madenciyleŞerzan Kurt’u katleden sermaye düzenini teşhir edenpankartlar açtı.

Üniversitelerde soruşturma-ceza terörü ile nasıl birabluka yaratılmak istendiği ifade edildikten sonra 98gündür Yıldız Teknik Üniversitesi önünde gaspedileneğitim hakları için direniş gerçekleştiren YTÜdirenişçisi konuştu. YTÜ direnişi adına sözü alan birbaşka öğrenci öncelikle kapitalizmin emekçileri vegençliği geleceksizleştiren yapısına dikkat çekti veözellikle kriz gibi dönemlerde sosyal haklarının hızlaellerinden alındığını vurguladı.

SOKAK Üniversitesi Kadıköy’deki dersinde yinemadenlerde, fabrikalarda ve tersanelerde katleden,insanı yok etmekten çekinmeyen sermaye düzeniniteşhir etti.

Ders aralarında çevrede toplananlara şiirleri vetürküleri ile seslenen SOKAK Üniversitesi etkinlikboyunca bildiri dağıtımları ile insanları etkinliğekatılmaya davet etti ve çevreden alkışlar ile destektopladı. Türkülere hep bir ağızdan eşlik edilmesininardından ders yeniden başladı ve sözü alan bir öğrencikriz ve geleceksizlik üzerine bir anlatım gerçekleştirdi.

Bir başka öğrenci ise emekçilerin üzerinde polis,devlet terörünün artması ile kaza kurşunlarının

öğrencilerin, çocukların ve emekçilerin canını aldığınıvurguladı. Öğrenci, son bir yılda iki Kürt öğrencinin,Şerzan Kurt’un ve Aydın Erdem’in polislerce hedefgösterilerek katledildiklerini belirtti. Aynı terörünkomünist bir işçi olan Alaattin Karadağ’ı da yürüttüğüdevrimci faaliyetten ötürü sokak ortasında alçakçakatlettiğini vurgulayan öğrenci, bu azgın terörünemekçileri sindirmek için kullanıldığını belirtti.

Dersin tüm başlıklarının tamamlanmasının ardındançevrede toplananlar ve kampüse katılanlar ile halaylarçekildi.

Ekim Gençliği / İstanbul

Mücadele SOKAK’ta büyüyor! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2010/21 * 28 Mayıs 2010

“Soruşturmalar, cezalar geri çekilsin!” Üniversitelerde ilerici ve devrimci özneler tarafından yürütülen siyasal faaliyeti sindirebilmek amacıyla

polis-idare işbirliğinde soruşturma-ceza terörü devreye sokulmaya devam ediyor. Gençliğin mücadelesinisoruşturma ve cezalarla boğabileceğini düşünen üniversite yönetimlerine gerekli cevap ise mücadeleyükseltmeye devam edilerek veriliyor.

AÜ’de soruşturma karşıtı eylemAnadolu Üniversitesi’nde 25 Mayıs günü, son dönemde yoğunlaşan rektörlük-ÖGB-polis işbirliğine ve

soruşturmalara karşı eylem gerçekleştirildi. Yunus Emre kapısının önünde toplanan kitle “Rektörlük-ÖGB-polis işbirliğine son / soruşturmalar bizi

yıldıramaz” pankartını açarak ajitasyon konuşmaları ve sloganlarla rektörlüğe yürüdü. Yapılan konuşmalarda Anadolu Üniversitesi’nde açılan soruşturmaların 300’ü aştığı ifade edilerek rektörün

anti-demokratik uygulamaları ısrarla sürdürdüğü söylendi. Rektörlüğün polisle yaptığı işbirliğinin de teşhiredildiği açıklamada Şerzan Kurt’un polis kurşunuyla öldürüldüğü hatırlatıldı. Kürt öğrencilere yöneliksaldırıların arttığı da belirtildi.

Eylemi, Demokratik Üniversite Platformu (Ekim Gençliği, Alınteri, DPG, DYG, DGH, SGD, ÖGD) veEHP Gençliği örgütledi.

Ekim Gençliği / Anadolu Üniversitesi

Isparta’da soruşturma terörüIsparta Süleyman Demirel Üniversitesi, ilerici ve devrimci öğrencilere yönelttiği saldırılarına bir yenisini

ekledi. Beyazıt ve Halepçe katliamlarının yıl dönümünde gerçekleştirdikleri eylemle faşizme karşı mücadeleçağrısı yapan 20’ye yakın öğrenciye soruşturma açıldı.

Soruşturmaların gerekçesi ise eylemde öğrencilerin faşizme karşı mücadele çağrısı yapması. Ekim Gençliği / Isparta

YDÜ’ de soruşturma tehdidiYakın Doğu Üniversitesi Rektörlüğü öğrencilerin meşru eylemlerini denetim altına almaya çalışıyor.

Rektörlük tarafından yapılan yazılı beyanda “Bundan sonra yapılacak gösteri ve yürüyüşlerden önceRektörlükten izin alınacak. Bu kuralı ihlal edenler hakkında disiplin soruşturması açılacak.” ifadeleri yer alıyor.

YDÜ öğrencileri ise baskı, yasak ve soruşturma tehdidine rağmen mücadelelerine devam edeceklerinibelirtiyorlar.

Ekim Gençliği / YDÜ

Mücadele SOKAK’ta büyüyor

SOKAK Üniversitesi’nde direnişler tartışıldı

Ankara Devrimci Liseliler Birliği (DLB) tarafındanhazırlıkları yürütülen lise kurultayı 20 Mayıs günü saatAnkara Jeoloji Mühendisleri Odası’nda gerçekleştirildi.“Geleceğimiz ve özgürlüğümüz için liseli kurultayına”şiarı ile örgütlenen kurultayda Mamak, Yenimahalle,Dikmen, Batıkent, Sincan, İncirli semtlerinden liseligençler mücadeleyi ileri taşımanın önündeki engellerive örgütlenmenin sorunlarını tartıştılar. Devrim vesosyalizm davasının büyütülmesi için daha çoközneleşmek gerekliliği üzerinde durdular.

Kurultay devrim ve sosyalizm davasında şehitdüşen devrimciler nezdinde yapılan saygı duruşuylabaşladı. Ardından Devrimci Liseliler Birliği (DLB)adına bir açılış konuşması yapıldı. Konuşmadayarınların gerçek sahiplerinin gençlik olduğu, gençliknasıl şekillenirse yarının da öyle şekilleneceği vegençliğe işçi sınıfının yol gösterdiği vurgulandı. Aynızamanda Zonguldak’taki grizu patlamasında göçükaltında kalan 30 işçinin gerçek katilinin kapitalistsömürü düzeni olduğu vurgulandı. Açılış konuşmasınınardından divanın oluşturulmasıyla birlikte tebliğlerinokunmasına geçildi.

“Paralı eğitiminiz sizin olsun! Gelecekbizimdir!” tebliği

Bu tebliğde liseli gençliğin yaşadığı tüm sorunlarınkapitalist sömürü düzeninin eğitimi neo-liberalpolitikalar ile birlikte ticarileştirmesindenkaynaklandığı, liselerin adeta 4 yıllığına kiralandığınave gençliğin müşteri olarak görüldüğüne değinildi.

Parasız eğitim talebinin öne çıkartılması ve bu talebibulunduğumuz her yerde daha güçlü bir şekildesavunmak gerektiği ve okullarda mevzi direnişlerinyaratılması gerektiği vurgulandı.

Tebliğin okunmasının ardından farklı lise vedershanelerden öğrenciler karşılaştıkları sorunları vedeneyimlerini paylaştılar. Bu konuşmalar sırasındaTuzluçayır Lisesi’nde gerçekleşen kantin boykotu veEsenyurt’ta Halil Akkanat Lisesi’nde sorumluluksınavları ile ilgili gerçekleşen refleks tepki örnekgösterildi. Deneme lisesinden bir öğrenci ise okulun2007’den itibaren Türk Telekom borcu olduğu vebunun parasının öğrencilerden toplandığını ayrıca sınavücreti alabilmek için öğrencilerin her sene bütünlemeyebırakıldığını söyledi.

Bu bölümde Ekim Gençliği adına yapılankonuşmada üniversitelerdeki genel durumun daliselerden çok farklı olmadığı söylendi.

“Eleme sınavlarınız sizin olsun! Gelecekbizimdir!” tebliği

Bu tebliğde gençliğin ilkokul sıralarındanbaşlanarak yarış atı gibi sınavlara endeksli bir şekildeyaşadığına değinildi. Sınavların isimlerinin değiştiğifakat özlerinin aynı kaldığı, her eleme sınavınınarkasında eğitimi ticaretin konusu yapan kapitalistsömürü düzeninin olduğu belirtildi. Eleme sınavlarınınbüyük bir rant sisteminin aynası iken; aynı zamandagençliği denetim altına almanın da bir başka adı olduğusöylendi. Tebliğin okunmasından sonra sözü liselileraldı ve YGS sınavından sonra Anıttepe Lisesi’nde biröğrencinin intihar ettiğini ve bunun kamuoyundansaklandığını söyledi. Yahya Kemal Beyatlı Lisesi’nden

bir öğrenci ise, bu sınavların insanlarıyabancılaştırdığını ve birlikte hareket etmek yerinebencilliği ön plana çıkardığını vurguladı.

“Staj sömürünüz sizin olsun! Gelecekbizimdir!” tebliği

Bu tebliğde sömürü düzeninin patronları tarafındanmemleket meselesi olarak görülen meslek liseleriningeleceğin işçi sınıfının örgütlenmesi gereken alanlarolduğundan bahsedildi. Bu tebliğin ardından ise kızmeslek lisesinden bir öğrenci yaşadığı staj sömürüsünüve diğer liselerle aralarındaki fırsat eşitsizliğini anlattı.

Başka bir liseli ise meslek liseli öğrencilerin kalifiyeeleman olarak görüldüğünü ve asgari ücretin çokaltında bir maaşla staj sömürüsüne maruz kaldıklarınıbelirtti.

Kurultayın ikinci bölümüne, okullardaki baskıyıanlatan bir tebliğin okunması ile başlandı. Tebliğdeliselilerin okul polisleri, kameralar ve ajanlaştırmalarlateslim alınmaya çalışıldığı belirtildi.

Kurultayda son olarak “Geleceğimiz veözgürlüğümüz için Devrimci Liseliler Birliği’nde

örgütlenelim!” başlıklı tebliğ sunuldu. Katliamlara vebaskılara rağmen on yıllardır gençliğin devrimcimücadelesinin sürdüğü ve süreceği aktarıldı. DLB’ninLGP’lerin mirasına dayanarak çözümün sınıfsız vesömürüsüz bir dünya kurmakta olduğu aktarıldı vegençlik Devrimci Liseliler Birliği saflarındamücadeleye çağrıldı. Kurultayın ilerleyen bölümündeise liselilerin örgütlenme konusundaki deneyimleripaylaşıldı. Ekim Gençliği ve İstanbul Devrimci LiseliBirliği de gönderdiği mesajlarla kurultayı selamladı.

Bu bölümün ardından kurultay kararları deklareedildi.

Kurultayın ardından Mayıs şehitleri anmasıgerçekleştirildi. DLB adına yapılan konuşma ilebaşlayan anma MİKE müzik topluluğunun türkülerieşliğinde son buldu. 26 Mayıs’ta boykot çağrısınınyapıldığı kurultay, alınan güçle bir adım daha ileriçıkma çağrısı ile bitirildi. Aynı zamanda milyonlarcaişçi-emekçinin sesi olan tutsak sınıf devrimcileri deselamlandı ve onlara gönderilen en anlamlı selamınbugün bu kurultayın gerçekleşmesi ve mücadelenin hızkesmeden devam etmesi olduğu vurgulandı.

Ankara DLB

Kocaeli Üniversitesi’nde ÖGB terörü 22 Mayıs günü, bahar şenliklerinin ikinci gününde Ekim Gençliği dergisinin satışını yapan sınıf

devrimcileri ÖGB terörü ile karşı karşıya kaldılar. Umuttepe Kampüsü’ne girişleri sırasında ÖGB’nin üstarama dayatmasına karşı çıkarak fiili bir şekilde okula giren ve üst aramasını teşhir eden devrimciler, okuliçinde dergi satışına başladıkları anda tekrar ÖGB’lerin tacizlerine maruz kaldılar.

Üniversite yönetiminin ve ÖGB’lerin tüm engelleme çabalarına karşı devrimciler kararlı bir duruşgöstererek ajitasyon konuşmaları eşliğinde dergi satışına devam ettiler. Bunun üzerine ÖGB’ler devrimcileriçember içine alarak öğrencileriden yalıtmaya çalıştılar. Öğrencilerin alkışlarla destek verdiği dergi satışında,dergi almak isteyen öğrenciler de ÖGB’nin engellemesi ile karşılaştı. Dergi alması engellenen öğrencilerleÖGB’ler arasında tartışmalar yaşandı. Bütün engelleme çabalarına rağmen sürdürülen Ekim Gençliği satışıöğrencilerin yoğun ilgisiyle karşılaştı.

Faaliyet boyunca sıklıkla baskılar, anti-demokratik uygulamalar ve soruşturmalar teşhir edildi. Mayısşehitleri ve 26 Mayıs eylemine ilişkin de konuşmalar gerçekleştirildi.

Ekim Gençliği / KOÜ

Gelecek bizim!26 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/21 * 28 Mayıs 2010

Ankara Devrimci Liseliler Birliği Kurultayıgerçekleştirildi

Deniz Baykal’ın etkisizleştirilmesiyle önü açılanKemal Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanlığınaseçilmesi, rejimin efendilerine rahat bir soluk aldırdı.Zira Amerikancı rejimin hem kopuk olan “sosyaldemokrat” ayağını onarmaya, hem de gerektiğinde,yıpranma sürecindeki AKP’nin yerine kullanabileceğibir alternatife ihtiyacı vardı. Görünen o ki,Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP, her iki noktada darejimin beklentilerine karşılık verebilecek tek aday.

CHP’nin üstlenmeye talip olduğu misyon, bu gericipartiyi düzen nezdinde daha işlevli hale getirecek. Zirabaşarılı olursa, rejimi “seçeneksizlik”ten kurtarmaklakalmayacak, işçi sınıfı ve emekçilerin saflarındasömürü ve köleliğe karşı biriken öfkenin devrimcikanallara akmasının önünü de kesmeye çalışacak.

Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP kiminkurtarıcısı?

Sermaye medyasının bir kesimi tarafından “Mesih”gibi takdim edilen Kemal Kılıçdaroğlu, genel kuruldayaptığı konuşmada, toplumun alışık olduğu siyasetçitipinden farklı bir görünüm sergiledi. CHP şeflerininyıllar önce terk ettiği “işçiden, emekçiden, köylüden,demokrasiden, ezilenden yana” söyleme dönüş yapanKılıçdaroğlu, yer yer ipin ucunu da kaçırarak, olmadıkvaatlerde bulundu.

İşsizlik, yoksulluk, sefalet, rüşvet, yolsuzluk,örgütsüzlük, kayıtdışı istihdam gibi kokuşmuşkapitalist sistemin her gün yeniden yeniden ürettiğisorunları çözeceğini iddia eden Kılıçdaroğlu, “verdiğisözü tutmayan yiğit değildir!” sözüyle “çözümgarantisi” de verdi.

Sistemden kaynaklı her sorunu AKP hükümetininsırtına yıkmaya çalışan yeni CHP şefinin misyonu ilevaatleri zıt kutuplarda bulunuyor. Sermayeegemenliğine dayalı düzene hizmet etmekle mükellefolan Kılıçdaroğlu, aynı zamanda sömürü ve baskınınher türüne maruz kalan işçi sınıfı ile emekçilerinsorunlarına da çözüm üreteceğini iddia ediyor.

Kamuda taşeronu ortadan kaldıracaklarını,yoksulluğun, rüşvetin sonunu getireceklerini, mayınlıarazileri topraksız köylüye vereceklerini, emeklileriyeniden “birinci sınıf vatandaş” yapacaklarınıvaadeden Kılıçdaroğlu, iktidarları dönemindeİstanbul’un merdiven altı atölyelerinde çalışanbaşörtülü genç kızların da sigortalı ve sendikalıolacağını öne sürüyor. “Hakça paylaşım”ı esas alan,“demokrasi çıtası yüksek” bir yönetim kuracaklarınıiddia ediyor.

Tüm bu vaatleri bir düzen partisi olan CHP yerinegetirecek! Kapitalizmin dünya ölçüsünde derin bir kriziçinde debelendiği, işçi ve emekçilere yönelik sosyalyıkım saldırıları dışında bir çözüm yolu bulamadığı,dolayısıyla işçi ve emekçilere hiçbir taviz vermeolanağının olmadığı koşullarda, “sosyal-demokrat”kimlikle zaten hiçbir bağı kalmamış olan CHP, tüm buvaadleri yerine getirecek!

CHP, tarihi boyunca öncelikle mülk sahibisömürücü sınıflara hizmet etmiş bir düzen partisidir.Elbette, işçi sınıfı ve emekçi hareketinin yükseldiği vedüzenin işçi ve emekçilere taviz verme olanaklarınınolduğu koşullarda, bir düzen partisi olarak “sosyal

demokrat” kimlik üzerinden muhalefet yapmak ve işçi-emekçilere lehine bazı icraatlarda bulunmakmümkündür. Ancak düzenin derinleşen krizi bunaimkan tanımamakta, bugün sermaye sınıfının çıkarlarıve ihtiyaçları, işçi sınıfına ve emekçilere yönelik azgınsaldırı programlarının sürdürülmesini gerektirmektedir.Dolayısıyla, kapitalizmin dünya ölçüsünde çöküşedoğru gittiği bir dönemde, bir düzen partisi olarakCHP’nin öncekilerden farklı icraatlara imza atmasımümkün değildir.

CHP, geçmişten farklı olarak sosyal demagojiyikullanacaktır, zira AKP’ye karşı etkili bir muhalefetbunu gerektirmektedir. İktidar olma imkanı bulabilirseeğer, işçilerin, emekçilerin, yoksulların ve ezilenlerindeğil, kapitalistlerin çıkarları ve ihtiyaçları negerektiriyorsa onu yapacaktır.

Demokrasi vaadi ve “hakça paylaşım” safsatası

Kılıçdaroğlu “üretmek ve hakça paylaşmak”esasına dayalı bir yönetim anlayışını hakim kılarakvaatlerini yerine getireceklerini öne sürüyor.

Ücretli emeğin sömürüsüne dayalı bir sistem olankapitalizmde “hakça paylaşım” mümkün değildir,kapitalizm hakkında iyi-kötü fikri olan herkes bunubilir. “Hakça paylaşım varsa kapitalizm yoktur,kapitalizm varsa hakça paylaşım yoktur!” Dolayısıylakapitalizmi savunanların “hakça paylaşım”dan sözetmeleri kaba bir demagojiden başka bir şey değildir.

Hele de içinden geçilen dönemde, işçi veemekçilerin örgütlü militan mücadelesi zorlamadığısürece, kısmi tavizler vermek bile mümkün değildir.Nitekim sermaye medyasındaki bazı kalemşörler, açıkdestek verdikleri Kılıçdaroğlu’na, “popülizm devrikapanmıştır!” anımsatmasını bunun içinyapmaktadırlar.

Artı-değerin kapitalist gruplar tarafındanyağmalandığı bu düzende, işçi ve emekçileringelirlerinde en ufak bir artışın olabilmesi bile ancaksermaye iktidarına karşı yükseltilen örgütlü sınıfmücadelesiyle mümkün olabilir. Sermaye saldırılarınakarşı kararlı bir mücadeleyle yanıt verilmediği yerde,emekçilerin hak kayıplarına uğraması kaçınılmazdır.

Kılıçdaroğlu, demokrasinin çıtasını

yükselteceklerini de vaat ederek, Amerikancı rejiminzorbalığına maruz kalan işçilerin, emekçilerin, ilericive devrimci güçlerin, Kürtlerin, Alevilerin vetoplumun ezilen diğer kesimlerinin CHP’den medetummasını talep ediyor. Oysa demokrasi vaat edenKılıçdaroğlu, Kürt sorununun varlığını bile dilegetirme cesaretini gösteremedi. Sorunu işsizlik veyoksulluk sınırına hapseden CHP, bu yaklaşımı ile bukonuda dinci gericiliğin bile gerisine düştü.

Temel demokratik sorunlardan biri olan ulusalsorunu dile getirmekten çekinenlerin demokrasivaadinin hiçbir inandırıcılığı yoktur. Bu konudaKılıçdaroğlu’nu medyadaki kalemşörlerden önceTÜSİAD şeflerinin uyarma ihtiyacı hissetmesi, büyükvaatlerde bulunan bir parti şefi adına hazin olsa gerek.

Temelden yoksun hayaller değil meşru militan mücadele!

Sayısız deneyim göstermiştir ki, burjuvazinin şuveya bu siyasi temsilcisinden medet uman işçi veemekçiler her zaman hüsrana uğramışlardır.

Bugün Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP,düzenden beklentisi kalmamış işçi ve emekçilere“umut kapısı” olarak yutturulmaya çalışılmaktadır. Bumanevra ile 8 yıldır Amerikancı AKP hükümetininsaldırıları altında bunalan emekçileri düzenebağlamaya çalışan gerici rejim, emekçilere yeni birhüsran hazırlama derdindedir.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun sıraladığı vaatlerin pekçok işçi ve emekçiyi etkileyeceğı, temelden yoksun birtakım hayallerin yayılmasını sağlayacağı açıktır.

Sınıf hareketinin güçlenme belirtileri gösterdiği birdönemde sermaye cephesinin bu manevrasıönemsenmelidir. İşbaşındaki arsız AKP’ye karşıbiriken öfke ve tepkinin, düzenin diğer temsilcisiCHP’nin etkisinde yozlaşmasını önlemek, dahaönemlisi bu tepkiyi devrimci kanallara akıtabilmek içinazami bir çaba harcanmalıdır. Ajitasyon-propagandafaaliyetinde şu veya bu düzen temsilcisine güvenduymanın yeni pişmanlıklardan başka bir sonuçyaratmayacağı, insanca çalışma ve yaşam koşullarıtalep eden işçi ve emekçilerin, sermaye iktidarına karşımeşru militan bir mücadele yürütmek dışında bir çıkışyolunun olmadığı etkili bir şekilde anlatılmalıdır.

Düzenin Kılıçdaroğlu aldatmacası... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2010/21 * 28 Mayıs 2010

Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP...

Emekçi kitlelere sunulan sahte umut kapısı

ABD emperyalizmi, BM Güvenlik Konseyi’nindiğer daimi üyelerini de (Çin, Rusya, Fransa, İngiltere)yanına alarak, İran’a karşı yeni bir yaptırım kararınıgündeme getirdi. Kararın Güvenlik Konseyi daimiüyeleri ile Almanya tarafından desteklenmesi,emperyalist güç odaklarının İran’a karşı blok tutumalma eğilimine işaret ediyor.

Brezilya, Türkiye, İran üçlüsünün uranyum takasıkonusunda anlaşmaya varmalarının hemen ardındanABD tarafından yaptırım kararının gündemegetirilmesi, emperyalistlerin üçlü girişimi boşaçıkarmayı hedeflediğini gösteriyor.

Emperyalist şefler anlaşmadan rahatsız

Tahran’da gerçekleşen 18 saatlik görüşmelersonucunda sağlanan mutabakatın ardından 17 Mayıs’tayayınlanan üçlü deklarasyon belli bir yankı yarattı.Deklarasyona göre İran, 1200 kg az zenginleştirilmişuranyumu bir ay içerisinde Türkiye’ye gönderecek,bunun karşılığında ise bir yıl içerisinde yüzde 20oranında zenginleştirilmiş 120 kg yakıt alacak.

Tayyip Erdoğan ve müritlerine göre bu anlaşma ilesorunun çözülmesi yönünde önemi bir adım atılmış,yaptırımlara gerek kalmamıştı. Oysa gelişmeler farklıyönde oldu.

Zira anlaşmanın hayata geçirilebilmesi için “ViyanaGrubu” (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA),ABD, Fransa, Rusya) tarafından da onaylanmasıgerekiyor. Oysa ABD’nin başını çektiği emperyalistgüçler, üçlü deklarasyonu inceleme gereği bileduymadan, yaptırım kararını Güvenlik Konseyi’nindiğer üyelerine sundular. Bu girişim, emperyalistşeflerin Brezilya-Türkiye ikilisi tarafından kullanılaninisiyatiften rahatsız olduklarını ve üçlü deklarasyonuboşa düşürmek konusunda mutabık kaldıklarını ortayakoydu.

Bu gelişme, ABD tarafından ikna edilen Rusya-Çinikilisi dahil, dünyanın emperyalist güçlerinin,kendilerine rağmen inisiyatif kullanılmasına izinvermeyeceklerini gösteriyor. Bu tutumdan daanlaşılacağı üzere, emperyalist güçlerin derdiOrtadoğu’yu nükleer silah tehdidinden korumak değil,emperyalist politikalarını icra edebilmektir.Emperyalistlerin bu politikalarının ne kadar vahşiolduğunu anlayabilmek için Irak ve Afganistan’dayaşananlara bakmak yeterlidir.

Nükleer silah stokçularının kabaikiyüzlülüğü

İran’la uğraşan Güvenlik Konseyi daimi üyelerinintümü birer nükleer silah stokçusudur. Sadece ABD’de10 bine yakın nükleer başlıklı füze, bomba veya roketolduğu biliniyor. Salt ABD’nin elinde bulunanlardünyayı defalarca yok etmeye yetecek miktardadır.ABD kadar olmasa da, diğer dört devletin elinde deönemli miktarda nükleer silah bulunmaktadır.

Ortadoğu söz konusu olduğunda ise, Siyonistİsrail’in 40 yıldır emperyalist güçlerin katkılarıylanükleer silah ürettiği biliniyor. Yine bölgenin birparçası sayılan Pakistan’da kayda değer miktarda

nükleer silah mevcuttur. Türkiye’de ise ABD tarafındanstoklanan en az 90 atom bombası olduğu artık bir sırdeğildir.

İnsanlık için ciddi bir risk oluşturan devasamiktardaki silahlar orta yerde dururken, birkaç yıliçinde nükleer silah üretebileceği gerekçesiyle İran’atehditler savrulması, ikiyüzlü batı dünyasının çiftestandartının çarpıcı bir göstergesidir.

İnsanlığın geleceğinin nükleer silah tehdidi altındaolduğu bir gerçektir. Ancak bu tehdit İran’dan değil,emperyalist-siyonist güçlerden kaynaklanıyor.Dolayısıyla insanlığın geleceğini güvence altınaalabilmek için yükseltilecek mücadele öncelikleemperyalist-siyonist güçleri hedef almalıdır.

İran’daki mollalar rejimi, üçlü anlaşma ile kısmi birgeri adım atarak, emperyalist güçlerin basıncını enazından bir süreliğine savuşturmaya çalıştı. Fakatgelişmeler umduğu gibi olmadı. ABD’nin diğeremperyalist güçlerin de desteğiyle yaptırım kararınıgündeme getirmesi Tahran yönetiminin işini zorlaştırdı.

Üçlü anlaşmanın yürürlüğe girmesini isteyen İran,Türkiye ve Brezilya ile imzaladığı uranyum takasanlaşmasıyla ilgili mektubu BM’ye bağlı UAEKyöneticilerine ulaştırdı ve Güvenlik Konseyi’nin daimiolmayan üyelerinin yaptırım kararına karşı çıkmalarınısağlamak için girişimlere başladı.

Sisteme hizmet için kullanılan inisiyatifin sınırları

Brezilya-Türkiye ikilisi, halihazırda orta kuşakkapitalist ülkelerin önde gelen temsilcileri arasındabulunuyor. Sistem içinde kendine yer açmaya çalışanbu ülkelerin egemen sınıfları, verili koşullarda İran’akarşı sıkı bir ambargonun uygulanmasını çıkarlarınauygun bulmuyorlar. Kullandıkları inisiyatif, hemİran’la geliştirdikleri ilişkilerin zarar görmesiniönleyecek, hem de bazı alanlarda etkili olabileceklerinikanıtlayacaktı.

Bu durum özellikle Türk burjuvazisi ve onundevleti açısından böyledir. Zira hem İran’la çok yönlüilişkiler geliştirmiş, hem de bölgesel güç olma hevesiiyice depreşmiş bulunuyor. Brezilya’nın katkılarıylaİran’la sağlanan anlaşma, her iki alanda da Türkburjuvazisinin çıkarlarına uygun görünüyor. Ayrıca bu

adımla “etkin taşeron” olabileceğini Washington’dakiefendilerine de kanıtlamış olacaktı.

Kendi çıkarlarını korumak, ama bu aradaemperyalist-kapitalist sistemin efendilerine de hizmetetmek adına kotarılan anlaşma, ABD’den sert birtepkiyle karşılaştı. İran’a karşı yeni bir yaptırımkararını Güvenlik Konseyi’nin gündemine taşıyanABD, Ankara’daki işbirlikçilerin sevinçlerinikursaklarında bıraktı. Bundan dolayı başbakan veCumhurbaşkanı dahil olmak üzere, sermaye iktidarınındışişleriyle ilgili tüm elemanları, Washington’dakiefendiyi ikna etmek için seferber oldular. Belirtildiğinegöre, Tayyip Erdoğan-Barack Obama telefongörüşmesi iki saate yakın sürmüş. Buna karşın henüzWashington’dan istedikleri sonucu alabilmiş değiller.Erdoğan’ın Brezilya ziyareti, iki devletin deanlaşmanın uygulanması için çıkış yolu aradığına işaretediyor.

Pentagon’un medyadaki sözcüleri “İran’la anlaşmaABD-Türkiye ilişkilerini gerecek” derken, bazı meclisüyeleri de yaptırımın yeterli olmayacağını, askeriseçeneğin de düşünülmesi gerektiğini söylemeyebaşladılar. Bu ölçüsüz saldırganlık, Ankara’dakiişbirlikçilerin tutumuna duyulan tepkinin bir yansımasıkabul ediliyor.

Farklı kanallar üzerinden, “Siz kendinizi nesanıyorsunuz?” mesajını Ankara’ya ileten, “efendininçizdiği sınırların dışına çıkmak uşağın haddi değildir”demeye getiren Pentagon’un savaş baronları,küstahlıkta sınır tanımıyorlar.

Üçlü deklarasyon ile kendilerine göre iyi bir işkotaran sermaye iktidarı ise, Washington’dan gelenalçaltıcı mesajları sineye çekmekle kalmıyor, “biz herşeyi efendimiz için yapıyoruz” mesajını iletmek içinçırpınıp duruyor. Emperyalistlerin hizmetinde olmanın“makus talihi” bu utanç verici durumu kaçınılmazkılıyor.

Görünen o ki, üçlü deklarasyonu boşa düşürmekiçin harekete geçen Barack Obama yönetimi, diğeremperyalistlerin de desteğiyle Ortadoğu halklarınıhedef alan saldırgan tutumunu daha da sertleştirecek.Emperyalist-siyonist güçlerin tehdidi altında bulunanOrtadoğu halklarının ise, bu güçlere ve işbirlikçilerinekarşı birleşik bir direniş örmekten başka bir çıkışyolları bulunmuyor.

Emperyalist şefler anlaşmadan rahatsız28 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/21 * 28 Mayıs 2010

İran’a karşı yeni yaptırım kararı Güvenlik Konseyi’ne sunuldu...

Emperyalistler imzalanandeklarasyonu tanımadı!

Yunanistan’da genel grev Sınıf çatışmalarının sertleştiği Yunanistan’da 20 Mayıs

günü bir kez daha genel greve gidildi.Yunanistan Kamu Çalışanları Konfederasyonu (ADEDY)

ile İşçi Sendikaları Federasyonu’nun (GSEE) çağrısıylayapılan 24 saatlik genel greve, kamu kuruluşları ve özel sektörçalışanlarının yanı sıra vergi daireleri, belediye, valilik,gümrük çalışanları, öğretmenler, avukatlar, devlethastanelerinde görevli doktorlar, banka, elektrik daireleri vetoplu taşıma araçları çalışanları ile liman işçileri katıldı.

Grev nedeniyle devlet dairelerinde hizmetlerde aksamalaryaşanırken, okullarda derslerin boş geçtiği öğrenildi. Doktor vesağlık ekiplerinin greve katılması nedeniyle hastanelerdeyalnızca acil durumlar için personel bulunurken, adliyelerdeduruşmalar ertelendi. Liman çalışanlarının iş bırakmasıyla anakara ile adalar arası bağlantı da koptu. Şehiriçi toplu taşımaaraçlarının çalışmaması ise ulaşımı yer yer durma noktasınagetirdi.

Atina’da ADEDY ve GSEE’nin yanı sıra Tüm İşçilerinMilitan Cephesi (PAME) de gösteri düzenledi.

British Airways grevi yeniden!İngiltere’de British Airways (BA) çalışanlarının çalışma

koşullarının ve ücretlerin iyileştirilmesi için gerçekleştireceği20 günlük grev mahkeme kararıyla yasa dışı ilan edilmişti.BA’nın Yüksek Mahkemeye başvurması üzerine mahkeme“grev oylamasının yönetmeliğe uygun yapılmadığını”iddiasıyla grevi yasaklamıştı. Bunun üzerine Unite Sendikasıgrevin yasadışı ilan edilmesine karşı temyize gitmişti.Mahkeme aldığı kararla sendikanın itirazını kabul etti.

BA çalışanları kadro sayısı, ücret ve çalışma koşullarıkonusunda şirket yönetimiyle anlaşamamış ve mart ayında ikikez gerçekleştirilen grevin ardından yeniden grev kararıalmıştı. Beşer günlük planlanan dört grevden ilkinin 19 MayısÇarşamba günü başlaması gerekiyordu. Diğer grevlerintarihleri ise 24 Mayıs, 30 Mayıs ve 5 Haziran olarak açıklandı.

Romanya’da 50 bin kişi yürüdüRomanya’nın başkenti Bükreş’te 19 Mayıs Çarşamba günü

AB ve İMF’nin kemer sıkma politikalarına karşı çoğunluğunuişçi, emekli ve kadınların oluşturduğu 50 bin kişi öfkelerinisokaklara çıkarak haykırdılar.

Eylemde, hükümetin 1 Haziran’dan itibaren geçerli olmaküzere kamu sektöründe yüzde 25, emeklilerin ücretlerinden vesosyal ödeneklerden yüzde 15 kesilmesini öngören kararıprotesto ettiler. Sendikalar, hükümetin uygulamalarını gerialmaması durumunda 31 Mayıs’ta genel greve gidecekleriniaçıkladı.

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2010/21 * 28 Mayıs 2010

Avrupa’da işçi ve emekçi eylemleri

Dünyadan...

Meksika Körfezi’nde tekellerdençevre felaketi

Meksika Körfezi’nde 22 Nisantarihinde İngiliz petrol şirketi BP’yeait petrol platformunun 11 kişininölümüne de yol açan bir patlamasonucu batması ile devam edensızıntı durdurulamıyor. Şu anakadar, suya milyonlarca litre petrolkarışan Meksika Körfezi renkdeğiştirmeye başladı. Tahminleregöre yaklaşık 1,524 metre derindekikuyudan hergün denize 5 bin varil(800 bin litre) hampetrol sızmasıbüyük bir çevre felaketi tehdidioluşturuyor.

BP ve ABD hükümetiarasında gerginlik

Hafta başından itibarenABD’nin Mississippi Eyaleti’ndekıyı bölgelerini etkileyecek olansızıntının, çok sayıdaki küçük koyave Loisiana Eyaleti’ne dek ulaşmasıABD’de endişe yarattı. BP tekeliham petrol sızıntısını ve kirliliğin yayılmasını bir ayı geçen zamana rağmen durduramamasından dolayıABD ile gerginlik yaşıyor.

BP Pazar günü petrol platformundaki deliğin yüksek miktarda balçık pompalanarak, ağzı da betonlaörtülerek kapatılmasına çalışıyor ve böylece sızıntıyı durdurmayı planlıyordu. Ancak şirket yetkilileri, dahasonra bu denemenin ön hazırlıklarının tahmin edilenden daha uzun sürdüğü gerekçesiyle en erken salı günüyapılabileceğini duyurdu. Bu yöntemin başarı şansı hakkında ise kimse tahminde bulunmak istemiyor.

Petrol tabakasına karşı Coretix ve etkileri

BP’nin, sızıntıyı önleme çalışmalarında “Coretix” adlı kimyasal maddeyi kullanması ise tartışmalaraneden oldu. BP petrolün çözülmesini sağlayan bu maddenin, denizin dibindeki petrol tabakasının denizinyüzeyine çıkmasını önlediği belirtiliyor.

Uzmanlar günlerdir, denize dökülen kimyevi maddenin zehirli olduğu, insan ve hayvan sağlığı açısındanson derece tehlikeli ve uzun vadeli etkileri olabileceği uyarısında bulunuyorlardı. Petrol temizlemeçalışmalarına katılan balıkçıların hastalandığı bildiriliyor. İşçiler halsizlikten ve bedenininkarıncalanmasından şikayet ediyorlar. Biologlar suda yaşayan memeli hayvanlarda kimyevi maddeleryüzünden deformasyon tespit ettiklerini anlatıyor.

BP ve ticari çıkarları

Corexit ilk kez 1989 Exxon-Valdez deki petrol sızıntısında kullanılmıştı. Bunun kullanılmasında çalışanişçiler daha sonra sinir sisteminde, ciğerlerde ve böbreklerle ilgili ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaştılar.

BP’nin merkezi olan İngiltere’de böylesi zehirli bir kimyasal maddenin petrol tabakasına karşıkullanılması 10 yıldır yasak. Ama tüm bunlar BP yi ilgilendirmiyor. Onu kendi ekonomik çıkarlarıilgilendiriyor. Tesadüfe bakın BP bu maddeyi üreten Nalco kimya fabrikasının denetleme kurulundabulunuyor. Ne kadar litre kimyasal madde Meksika körfezine dökülürse, Nalco firmasının borsa değeri de okadar yükselecek. Öyle de oldu ve Nalco’nun hisse senetleri bu süreç içinde yüzde 10 değerinde yükseldi.Bu çevre felaketi Nalco firmasına 40 milyon dolar kar getirdi.

Corexitin kullanılmasına karşı çevreciler ve bazı kongre üyelerinin artan basıncı altında kalan ABDhükümeti, 21 Mayıs günü Corexit’in su altında kullanılması yasaklamak zorunda kaldı ve BP’den tümverileri içeren geniş bir rapor talep etti. Bilim adamlarının tahminlere göre BP tekelinin açıkladığından çokdaha fazla petrolün denize sızmış drumda.

Tekellerden ve onların düzeninden çevreyi korumaları beklenemez. Onlar için önemli olan kâr dahafazla kârdır. Çevrenin korunması gerçek anlamda ancak tekellerin ve onların yıkıldığı bir sistem içindemümkün olacaktır.

TMMOB’de seçimler 27-28-29 Mayıs 2010tarihlerinde Ankara Kocatepe Kültür MerkeziToplantı Salonu’nda yapılacak. TMMOB 41. OlağanGenel Kurulu 30 Mayıs’ta yapılacak seçimler ilebitiyor. Odaların tüm şube ve merkez seçimlerinintamamlanması ile örgütün yeni dönemdeki şeklihemen hemen oluşmuş olsa da, son nokta genelkurulda konulacak.

Yaklaşık altı aydır süren seçim süreci boyuncakıran kırana geçen liste pazarlıkları ve oluşturulan“hassas” dengeler ve hamasetle ustaca gizlenenomurgasızlığın binbir rengi TMMOB’de hiçbir şeyindeğişmediğini açık ve net olarak ortaya koymuştur.ENTES patronunun “devrimci-demokrat” olarak adaygösterilmesinden tutun da “sağcılar gelecek”nidalarıyla en gerici ittifaklara omuz verilmesinekadar bir dizi olay bu süreç içinde yaşanmış, örgütüniçinde artık tartışılmaz bir gündem haline dönüşmüş“ücretli ve işsizlerin” sorunları ise seçimlerde hasıraltıedilmiştir.

Yine bu seçimlerde örgüt içi demokrasinin hergeçen gün eridiğine, gerici odakları aratmayacakuygulamalarına tanık olduk. EMO İstanbul Şube’deteknik görevli olarak çalışan mühendislerin siyasikimlikleri sebebiyle sürülmek istenmesi, MMOİstanbul Şubesi’nde bu girişimin somutlanarakburjuva çalışma yasalarında bile kabul edilemeyecekbir şekilde pratik planda da hayata geçirilmesi, birdizi odada işten atmaların gerçekleştirilmesi yine budönem yaşananlara birkaç örnektir.

Seçimler ve TMMOB’nin sol unsurları

Seçimlerde dikkat çeken bir diğer nokta,muhalefetin biraz da olsa toparlanması ve tümgündemini ücretli ve işsiz teknik elemanlaraodaklaması oldu. Bir dizi odanın seçim süreçlerindealınan tutumlar, tam olarak karşılığını bulamamış olsada mevcut liberal anlayışa karşı alınırken, odalardasol muhalefetin sesi de geçmişin çok ötesinde birşekilde çıkmaya başladı. Ancak tüm bu muhalefetinhala odaların bürokrasisine sıkışan anlayışı onunseçimlerin ötesinde bir hamle yapmasına engeloluşturmaktadır. Zaten oda beyleri de gücünü tam daburadan almaktadır. Karar mekanizmalarını birşekilde elinde tutan veya onu kilitleyebilecek birşekilde konumlanan bürokratlar odaların içindesiyaset yapılmasını engellemekte şeytanın aklınagelmeyecek oyunlarla, karalama kampanyaları veyalanlar ile kendi varlıklarını sürdürmektedir. Buhaliyle bir huniye benzeyen TMMOB bürokrasisi,ilerici unsurları bir şekilde kendi organları içindeeritmekte, yapılacak hemen her şeye, eğer kendindengelmiyorsa, taş koymaktadır. Bu noktada ufkuyönetim kurulları ile sınırlanmış muhalefet desıkışmakta kendine bir geçit yaratamamaktadır. Buseçimler bu gerçeği bir kez daha açık ve seçik olarakortaya koymuştur.

TMMOB Genel Kurulu’na da bu tabloylagidilmektedir. Açıktır ki oda beyleri, çizdikleri butabloyu marifet sayarken bu noktada hali içler acısıolan bu liberal çizgiye soldan koltuk çıkanlarolmaktadır. Büyük bir hevesle yönetimlere girenler,liberal çizginin yedeğine düşmenin ötesinegeçememekte hatta kimi zaman onun da gerisinedüşmektedir. “Seçim süreçleri TMMOB’ye hâkimanlayışın ve onun dışında kalan ilerici hatta“devrimci” olma iddiasındaki siyasetlerin durumunu

en çıplak şekilde ortaya koymakta, deyim yerindeyseturnusol kâğıdı işlevi görmektedir. Kapalı kapılarardında yapılan görüşmeler, karşılıklı pazarlıklar,söylenen yalanlar ve kıvrak manevralarla ikili-üçlühatta dörtlü oynanan bir oyuna dönen seçim süreci,ne yazık ki bir dizi sol siyaseti de içler acısıdurumlara sokmaktadır. …Ancak daha odalarınseçim süreçlerinde ilkeleri koltuğa feda edenlerinoluşturacağı yönetimlerin gelecek için çok da iyisinyaller verdiğini söylemek mümkün değildir. Birçokönemli şubede kıran kırana geçen liste pazarlıklarıbize bürokratik zihniyetin devam edeceğini habervermektedir. Odayı değiştirmek adına incemanevralarla yönetici adayı olanlar, odayı üyeylebirlikte değil üye adına yönetmek üzere yola çıktığınıkabul etmektedir. Oysa asıl değişmesi gereken buanlayıştır.” (Seçimlerde Patronlara Oy Yok”açıklamasından TMMŞP)

TMMOB bünyesinde çürüyen yapı bu mevziiyiheba etmek üzeredir. En soldan atılan nutuklar, kapalıkapılar ardında burjuva siyasetinin en kokuşmuşbiçimlerine dönüşmektedir. Örgütün tüm içdemokrasisi felç edilmiş, rant kavgasına tutuşanunsurlar kendi dışındaki hiç kimseye soluk olanağıtanımamak için can başla mücadele etmektedir.Örgütün profili bu yüzden gençleşememekte kendihantal yapısını aşamamaktadır. Genç diye vitrineçıkarılanlar ise üniversite yıllarında mücadeledenköşe bucak kaçan, hijyenik bir ortamda siyaset yapıpbunun da rantını yemek isteyen gençlik hareketinin engeri unsurlarının arasından seçilmektedir. İşin enüzücü yanı, tüm bunları yapanlar kendilerini örgütlülanse etmekte birtakım sol siyasi yapı ve partilerinadına konuşmaktadır. Örneğin ENTES patronunu da“devrimci demokratların” adayı olarak gösteren listebir sol parti adına hazırlanmış ve seçim çalışması bupartinin adıyla yürütülmüştür. Koltuk kapmanınteorisini yapan daha solda unsurlar da makam sahibiolmak adına en rezil pazarlıklara girmekte, budejenere ortamı soldan omuzlayarak onun vitrinini“renklendirmekte” ve bu siyasal ve örgütselomurgasızlığa, geçmiş siyasal deneyimlerineyaslanarak türlü kılıflar uydurarak solun bir dizideğerini de yozlaştırmaktadır. Bu çürüme Türkiye’debazı sol yapıların da örgütlülükten ne anladıklarını,dış çemberlere doğru gittikçe örgütsel yapılarınınnasıl lime lime bir durumda olduğunu açıkça ortayakoymaktadır.

Ücretli-işsizlerin taleplerine yönetimincevabı ne olacak?

İşte böyle bir ortamda TMMOB’de seçim sürecisonlanmak üzere. Bu haftasonu yapılacak seçimler biryanıyla örgütün geleceği için çok önemli olsa dasürpriz yaşanması pek de olası görünmüyor.TMMOB’de eski tas, eski hamam. Mevcut yönetimanlayışının itinayla seçtiği delegeleri ile devamedecek gibi görünüyor. Son iki dönemdir öğrencilerinprotestoları altında gerçekleşen genel kurullarda oda

beylerinin yapıştıkları koltukları nasıl savunduklarıdüşünüldüğünde tabanın sesinden duyulan korkununbu döneme de yansıyacağını söyleyebiliriz.

TMMOB’nin son dönemdeki en önemlietkinlikleri olan Kadın Kurultayı ve ÜİMMŞPKurultayı kararlarının Genel Kuruldan nasıl çıkacağımerak konusu. Kurultayları örgütleyen bileşeninbüyük oranda delegasyonda yer alamaması ise bukonudaki endişeleri arttırıyor. Örgüt içerisinde işyapanlarla yönetenler arasındaki uçurumun ne denlibüyük olduğunu hesaba katarsak, TMMOByönetiminin kurultayları tabanı kadar olumlukarşılamayacağını bugünden anlayabiliriz.

TMMOB reformizmin arka bahçesideğildir!

TMMOB’yi reformizmin arka bahçesinedönüştürmeye çalışan ve bunu hiç utanıp sıkılmadanyapanlar bu ülkede süren sınıf mücadelesine karşı suçişlemektedirler. Mesele tek başına TMMOB’yisavunmak değil, sınıfın birleşik çıkarlarına ve onunmücadelesine kendi alanından omuz vermektir. Zirabunu yapamayan bir TMMOB bir meslek örgütüolarak işlevsiz, sınıf devrimcileri nazarındaanlamsızdır. TMMOB’yi onun asıl dinamiği olanücretli ve işsiz teknik elemanlardan soyutlamak onugereksiz bir avuç bürokratın beyliğinin hükümsürdüğü anlamsız bir yapı haline dönüştürmektir.Örgütün artık kendi iç çekişmeleri ile kaybedecek nezamanı, ne de enerjisi bulunmaktadır. Tüm bukoşullara karşı ilerici, demokrat ve devrimciunsurların görevi ise yeni dönemde artan birtempoyla, örgütü ücretli ve işsiz mühendis, mimar veşehir plancılarının mücadelesi üzerinde yükselen birçalışmanın odak noktası yapmaya kilitlemekolmalıdır.

Toplumcu Mühendis Mimar ve Şehir Plancıları

TMMOB Genel Kurulu başlıyor 30 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/21 * 28 Mayıs 2010

TMMOB Genel Kurulu başlıyor

CMYK

MücadelePostası

Madenci kıyımısürüyor!

Malatya’nın Hekimhan İlçesi’nde bir madenocağında meydan gelen göçükte Ramazan Özoktayisimli bir işçi yaşamını yitirdi.

Tarihler ve yerler değişiyor; ama sonuçta her zamanölüm hep bize, işçi ve emekçilere düşüyor...Tarihler ve yerler değişiyor; ama sonuçta bütünkatliamların özelleştirilmiş ya da taşerona verilmişişletmelerde yaşandığı gerçeği değişmiyor. Tarihler veyerler değişiyor; ama sonuçta sermaye iktidarıyetkililerinin ahlaksızca ve utanmazca açıklamalarıdeğişmiyor.

Türkiye’de madenlerde yaşanan “kazalar”çoğunlukla taşeron işçi çalıştıran özel madenocaklarında meydana gelirken, taşeron şirketler maliyetiucuz hale getirmek için iş güvenliği önlemlerini hiçesayıyor, işçilere kölelik koşullarını dayatıyor.

Son 7-8 aylık maden bilançosunun ortaya çıkardığıgerçek, sadece sosyal haklarını korumak için değil,bizzat hayatta kalabilmek için de işçi sınıfının kendigücünden, örgütlülüğünden başka bir şeyegüvenemeyeceğini gösteriyor. Emekçilerin hayatını hiçesaymakta yarışan patronlar ve onların hizmetkarı olansermaye devleti, bir yandan katledip diğer yandan alayederken bu gerçeği de bize öğretmiş oluyorlar. Boşumutlara kapılmadan, “kader” yalanlarına aldanmadanmücadele etmek ve örgütlenmek, hem maden işçilerinin,hem de bütün işçi ve emekçilerin tek kurtuluş yoludur.“Kurtuluş yok tek başına / Ya hep beraber, yahiçbirimiz” sloganını bir kez daha hayat doğruluyor.

EKSEN Yayıncılık Büroları

Van’da bir çocuk öldü Van’ın Özalp İlçesi’nde Orgeneral Mustafa Muğlalı Kışlası’na ait atış poligonu yanında bir el bombasının

patlaması ile yakında top oynayan çocuklardan 13 yaşındaki Olcay Akyükrek hayatını kaybetti. 3’ü ağır 5çocuk yaralandı. Patlama, kışlanın tel örgülerinin bir metre yakınında meydana gelirken, olay yerine 3 saatsonra gelen askerler hiç bir şey yapmadan geri döndü.

Özalp Belediye Başkanı Murat Durmaz, olay yerinde ifade veren bir görgü tanığının, bir askerin topoynayan çocukların arasına el bombası attığını belirttiğini ifade ederek şunları söyledi: “Olayın bir görgütanığı var. Şu an savcılıkta ifade veriyor. O görgü tanığına göre bir asker top oynayan çocuklar arasına elbombası atıp kaçıyor. Bu tanık olay yerinde ifade verdi. Şimdide savcılıkta ifade veriyor”

Zonguldak’ta sorumlular değil,protestocu tutuklandı!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı, Türkiye Taş Kömürü (TTK) Karadon maden ocağında yaşanan grizupatlamasıyla ile ilgili ziyareti sırasında protesto eden Alp Kaan Polatkan, görevli kamu görevlisine hakaret vegörevli memura mukavemetten tutuklandı.

Karadon Müessese Müdürlüğü maden ocağında yaşanan grizu patlamasıyla ile ilgili Gelik beldesindekikuyu alanına gelen Başbakan Erdoğan’ı 19 Mayıs günü protesto eden Polatkan, başbakanın korumalarıtarafından yaka paça gözaltına alınmıştı. Başbakan Erdoğan, 30 işçinin göçük altında kaldığı iş cinayetine“kader”, kendisini protesto eden işçi yakınlarına da “edepsiz” demişti!

Bilindiği üzere, madenlerde iş cinayetleri, 2004’te ocakların özelleştirilmesinden sonra tırmanışa geçti.2008’de 43 işçi, 2009’da 92 işçi yaşamını yitirdi. 2010’da da durum değişmedi. İlk beş ayda 15 ilde ölüsayısı Zonguldak’ta meydana gelen son facia ile birlikte 67’ye çıktı. Yedi yılda ölen maden işçilerinin sayısı208. Ama Balıkesir’de 13 kişiye mezar olan maden faciadan sonra tutuklanan maden mühendisi HalilKarakılıç dışında hiç tutuklu yok.

Her şey apaçık ortada iken iş cinayetlerinin sorumluları hala yargılanmıyor, cezalandırılmıyor.Bu ülkede “iş kazası” adı verilen cinayetler, katliamlar karşısında, sermaye devletine “patronların elinisoğutmayın!” yaklaşımı damgasını vuruyor. Bırakın patronlar yatırım yapsın, iş güvenliği veya başkanedenlerle “işadamlarına” engeller çıkarmak, cezalar vermek, onları ürkütür, sonra yatırım yapmazlaryaklaşımı, yasamasından yargısına yürütmesine kadar sermaye devletinin bütün kademelerinde kendinigösteriyor.

Bu ülkenin yargısının ne yaptığı ortadadır. Devletin kendi resmi kayıtlarıyla sorumluları belgelenmişolmasına rağmen cezalandırma yoktur. Göstermelik yargılamalar ise tepkilerimizi yatıştırmak içindir. Ama‘kaderine’ isyan edenler, bu örnekteki gibi patronlara bulaşmayan yargıdan nasibini yeterince almaktadır.

Sendika ve meslek örgütlerinden tutukluBDP’lilere ziyaret

14 Nisan 2009 tarihinden bugüne KCK operasyonları kapsamında tutuklanan Kürt siyasetçiler bir yılıaşkın bir süredir hukuksuz bir biçimde cezaevlerinde tutuluyor. Bu çerçevede KESK, DİSK ve TTB’ningenel başkanları tarafından Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan BDP’li belediye başkanlarını 24Mayıs günü ziyaret düzenlendi.

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, KESK Genel Başkanı Sami Evren, KESK Genel SekreteriEmirali Şimşek, Türk Tabipler Birliği Başkanı Gençay Gürsoy ve DİSK’e bağlı Genel İş Sendikası BaşkanıErol Ekici tarafından gerçekleştirilen ziyaretlerde Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan ViranşehirBelediye Başkanı Leyla Güven ile Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan BDP’li belediyebaşkanlarıyla görüşüldü.

Ziyaretlerin ardından açıklama yapan DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, belediye başkanlarının biryıldan fazla süredir tutuklu bulunmalarına rağmen halen iddianamelerinin hazırlanmadığını ifade etti.

Sendika genel başkanları cezaevi ziyaretinin ardından Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tedavi olanSur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş’ı ziyaret etti.

Şair Nedim Cd. Küçük İş Merkezi Kat 3 No: 40 Beşiktaş / İSTANBUL (Ekim Gençliği Bürosu)

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

Belediye İşhanı Kat: 5 No:4 İzmit / KOCAELİ