sİ kızıl bayrak 12-44

32

Upload: kizilbayrak

Post on 07-Mar-2016

236 views

Category:

Documents


2 download

DESCRIPTION

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak 2012-44/9 Kasım

TRANSCRIPT

Page 1: Sİ Kızıl Bayrak 12-44
Page 2: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

2 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLER

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Millet Cd. Selçuk

Sultan Cami Sk. No 2 / 9 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52 - 0536 285 73 25

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012Fiyatı: 1 TL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Tayfun AltıntaşEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

Kürt siyasi tutsakların başlatmış olduğu açlık grevi60’lı günlere dayanmış bulunuyor. Sermaye devletinintüm görmezden gelme ve karalama kampanyalarınarağmen zindan direnişi gelinen yerde toplumungündemine bütün bir ağırlığıyla yerleşmiş durumda.

Bunda elbette dışarıda örülen sürecin büyük bir payıbulunmaktadır. Yaygın ve militan eylemler, toplumunfarklı kesimleri tarafından gerçekleştirilen kitleselbasın açıklamaları, destek açlık grevleri vb. süreçleraçlık grevinin toplumun gündemine taşınmasındabüyük bir rol oynadı. Yanı sıra cezaevlerinde sürenaçlık grevine yönelik katılım sayısının 10 bine ulaşmasıda sermaye devletini basınç altına alan bir başkagelişme oldu.

Bu tablo sermaye devletinin dilinde ve yaklaşımlarıüzerinde de etki yaratmış bulunuyor. AKP iktidarıtarafından önce karalanan, kayıtsız kalınan vegörmezden gelinen zindan direnişi bugün devletinzirvelerinde masaya yatırılmak durumunda kalınıyorsa,bunda örülen eylemli dayanışmanın ve kitleselleşenaçlık grevi direnişinin büyük bir payı bulunmaktadır.Her ne kadar AKP şefleri “iyi-kötü” polisi oynayanaçıklamalar yapsa da, bu tablo direnişin AKP iktidarıüzerinde yarattığı basıncı göstermesi açısındanmanidardır.

Bu açıdan önümüzdeki günlerde açlık grevi ileeylemli dayanışmayı büyütmek, direnişin sonuç eldeetmesi bakımından çok daha kritik bir önem kazanmışbulunuyor. Tüm devrimci-ilerici güçler zamanlayarışılan şu günlerde sorumluluklarına bu gözlebakmalıdır.

***

Komünist hareketin 25. yılı vesilesi ile gündemegelen etkinlikler dizisinin ilki 3 Kasım’da İzmir’degerçekleştirildi. Her açıdan başarılı bir organizasyonakonu olan etkinlikte yüzlerce işçi ve emekçi bir arayageldi. İzmir’de yapılan ve güçlü politik içeriğiyle vecoşkusuyla öne çıkan 25. yıl etkinliğine gazetemizdegeniş bir yer ayırmış bulunuyoruz. Gerek deneyimlerini

paylaşmak gerekse yapılan etkinliğin coşkusunu diğeralanlara taşımak için etkinlik tablosunu bütünlüklüolarak tüm okurlarımıza sunuyoruz.

Önümüzde 11 Kasım Ankara, 18 Kasım İstanbul ve25 Kasım Adana etkinlikleri bulunuyor. Sürece 3Kasım etkinliğiyle başarılı bir şekilde giren sınıfdevrimcilerini geriye kalan zamanı etkili bir şekildedeğerlendirerek bütün bir dönemi kazanma görevibekliyor.

***

Hatırlatma: Eksen Yayıncılık İstanbul Bürosu’nunadresi değişmiştir. Okurlarımız aşağıdaki adres vetelefon numarası üzerinden iletişim sağlayabilirler.

Adres: Millet Cd. Selçuk Sultan Cami Sk. No:2/9Tel: (0212) 621 74 52

0536 285 73 25

Sosyalizm İçin

Zorlu bir mücadele dönemine girerken . 3

Açlık grevleri kritik aşamada,

AKP “iyi polis-kötü polis” oynuyor! . 4-5

Zindanda direniş, sokakta direniş! . . . . . 6

Dışarda güçlü eylemlilikler olmadıkça

ölümler engellenemez! . . . . . . . . . . . . . . 7

Açlık grevleri ölüm sınırında! . . . . . . . . 8

Güngören katliamının failinin

kontrgerilla olduğu ortaya çıktı . . . . . . . 9

"Ölüm haberi yapmak istemiyoruz!" . . 10

Sermaye hükümeti AKP

2013 yılı programını açıkladı . . . . . . . . 11

Direniş ve grevler

işçi sınıfı mücadelesine aittir! . . . . . 12-13

Metal İşçileri Birliği (MİB) MYK

Kasım ayı toplantısı . . . . . . . . . . . . 14-15

Sosyalizm bayrağı

Ege’de dalgalanıyor!. . . . . . . . . . . 16-17

Volkan Yaraşır’ın

İzmir gecesine mesajı . . . . . . . . . . . . . . 18

Başarılı bir etkinlikliğin ardından . . . . 19

Ekim Devrimi üzerine. . . . . . . . . . . 20-21

Yaygın birlik ve kardeşlik çağrısı . . 22-23

Stuttgart’ta coşkulu etkinlik . . . . . . . . . 24

Açlık grevine Avrupa’dan destek . . . . . 25

Gençlik YÖK’e karşı

alanlara çıktı! . . . . . . . . . . . . . . . . . 26-27

Açlık grevi

üniversitelerde selamlandı . . . . . . . . . . 28

Emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin

Suriye açmazı büyüyor! . . . . . . . . . . . . 29

Yerel seçimler için

hazırlıklar başladı . . . . . . . . . . . . . . . . . 30

Mücadele postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kitapçılarda...

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Page 3: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Emperyalist-kapitalist sistemin çok yönlü krizi, birtaraftan bütün bir insanlığı açlığa, sefalete vegeleceksizliğe sürüklerken öte taraftan militarizmi,emperyalist savaş ve saldırganlığı her geçen güntırmandırmaktadır. Bu tabloyu tamamlayan bir diğerolgu ise bütün dünyada artan baskı ve devlet terörügerçeğidir.

Hatırlanacağı gibi 11 Eylül sonrası emperyalistdünyada güç dengelerini sarsacak gelişmeler yaşanmış,başta Ortadoğu olmak üzere bütün dünyayı tehdit edenkapsamlı bir savaş sürecinin ilk hamleleri gündemegelmişti. Bu doğrultuda Afganistan’ı, Irak’ı, Libya’yıve şimdilerde Suriye’yi kana bulayan emperyalist savaşve işgaller dizisinde onbinlerce insan yaşamını yitirdi.Bu aynı sürece paralel olarak emperyalist merkezlerdahil olmak üzere bir dizi ülkede polis devletine geçişadımları eşlik etti.

Bugünden bakıldığında birbiri ile ilişki içerisindegelişen bu sürecin nedensiz olmadığı çok daha açık birşekilde görülmektedir. Zira emperyalist-kapitalistsistem, derinleşen kriz ve bunalımlar karşısındagelişecek sosyal çalkantılara ve devrimlere karşıhummalı bir hazırlık süreci işletmektedir. Bu hazırlıkdışarıda yeni savaş ve saldırganlık biçimleri alırkeniçeride baskı ve devlet terörünün yoğunlaştırılmasıolarak şekillenmektedir.

Emperyalistlerin “terör” demagojisininhedefinde işçi sınıfı, emekçiler ve ezilen

halklar yer almaktadır

Bugün hala devam eden, somut olarakOrtadoğu’nun yağmalanması ve yeniden paylaşımıüzerine kurulu olan emperyalist politikalara daha enbaşından itibaren “terör” demagojisi rengini verdi.ABD emperyalizminin 11 Eylül’de startını verdiğiemperyalist savaş politikaları “teröre karşı süresizsavaş” adı altında devreye sokulmuştu. Dahası busürecin salt Ortadoğu ile sınırlı kalmayacağı ilanedilmiş, bütün bir dünya hedefe konulmuştu.

ABD emperyalizminin “terör”den neyi kast ettiğinigörmek için son dönemde yaşanan gelişmelere bakmakyeterli olacaktır. Özellikle Libya süreci emperyalistgüçlerin pervasızlığını çarpıcı bir şekilde ortayakoymuştur. Hatırlanacağı üzere hiçbir sınırtanımaksızın bir gecede başlatılan savaş vesaldırganlıkla Libya halkları üzerine bombalaryağdırılmış, kısa sayılabilecek bir zaman dilimindeLibya işgal edilmişti. Bu olay dahi emperyalist güçlerinözellikle NATO aracılığıyla dünya olaylarına karşıgirişeceği pratiğe ayna tutmaktadır. Yine Tunus, Mısır,Suriye ve bir dizi başka ülkeye yönelik kapsamlıemperyalist müdahaleler, emperyalist-kapitalistdüzenin önümüzdeki dönemde izleyeceği politikalarada ayna tutmaktadır.

Dün bir dizi ülkeye iktisadi ve siyasalmüdahalelerden kaçınmayan emperyalistler gelinenyerde en kaba yöntemlere baş vurmakta, bu konudasınır tanımayan bir pervasızlık sergilemektedir. Libyave Suriye örnekleri bu müdahalelerin hızla askeribiçimler alabileceğini de bir kez daha gözler önüne

sermektedir. Bütün bu sürecin bir ayağını emperyalistnüfuz ve egemenlik politikaları oluştururken ötekiayağını gelişen süreçlere ve sosyal çalkantılara karşıalınan “önlemler” oluşturmaktadır.

Krizin faturası baskı ve zorbalıkla ödetiliyor

Kapitalizmin çok yönlü krizleri ve yapısal sorunlarısınıf ve emekçi kitlelerinin hoşnutsuzluğunu veöfkesini her geçen gün nesnel olarak mayalamaktadır.Son dönem dünya olaylarına bakıldığında bu bütünaçıklığıyla görülecektir. Günümüz dünyasındaOrtadoğu’dan Avrupa’ya ve hatta Amerika’ya kadarkitle hareketleri durulmamaktadır. Bugün dünyanındört bir yanında emekçiler genel grevlerle, halkisyanlarıyla, kitlesel gösterilerle krizin faturasınıödemek istemediğini ortaya koymaktadır.

İşte emperyalist-kapitalist sömürü düzeniningeleceğe dönük yürüttüğü kapsamlı hazırlık sürecininbir ayağını da düzene karşı gelişen bu kitle gösterilerinibastırmak, bunu yapamadığı yerde ise öncüsüzbırakarak ehlileştirmek oluşturmaktadır. Ortadoğu’da,somutta Tunus, Mısır, Libya ve Suriye’de bupolitikaların sonuçlarını açıkça görmekteyiz.

Emperyalist dünyanın efendilerinin en büyükkorkusu gelişen bu hareketlerin devrimci bir mecrayaakması, düzeni aşacak bir politik mücadele düzeyinekavuşmasıdır. Bundandır ki, dünyanın neresinde olursaolsun gelişen kitle hareketlerine her fırsatta azgıncasaldırmakta, baskı ve devlet terörü ile boğmakistemektedir. Mısır’dan Tunus’a, Avrupa ülkelerindenAmerika’ya kadar gündeme gelen kitle eylemlerineyönelen azgın devletterörünün gerisinde de buaynı nedenler yatmaktadır.

Zira dünyanın bir diziyerinde kapitalizminkrizine karşı sokağadökülen, krizin faturasınıödemeyi reddeden yüzbinlerce emekçinin sesiboğulmaksızın kapsamlıyıkım programlarıuygulanamayacak, krizinyeni faturaları emekçilereödetilemeyecektir. Bütünbu zorbalığın ve baskının gerisinde tam da bu yeralmaktadır.

Türkiye’de siyasal gelişmeler ve artan devlet terörü

Emperyalist-kapitalist sistemin bir parçası olanTürkiye coğrafyası dünyanın bu genel gidişatındanbağımsız değildir. Zira bugün sermaye devletinibunaltan ve her geçen gün saldırganlaşmasına yol açangelişmelerin arkasında da esas olarak kapitalistsistemin içerisinde debelendiği çok yönlü kriz ve onunfarklı politik görünümler altındaki yansımaları yeralmaktadır.

Türk sermaye devletinin bütün bu tablo karşısındageliştirdiği politikalar ve yöntemler de emperyalistefendilerininkinden farklı değildir. Türk sermayedevletinin iç ve dış politikalarına ve bu politikalarınuygulanma süreçlerine bakıldığında bu olgu çıplak birşekilde görülebilmektedir. Öyle ki, yürütülenpolitikaların argümanlarından araçlarına kadar büyükbir benzerlik görülmektedir.

Bugün başta devrimcileri, ilerici-sol kesimleri veKürt halkını hedef alan azgın devlet terörü sermayedevletinin on yıllardır çeşitli yol ve yöntemlerleuygulaya geldiği bir politikadır. Fakat içerisine girmişbulunduğumuz dönemin tüm olguları, önümüzdekigünlerde bu politikanın çok daha pervasız bir şekildeuygulanacağını açık bir şekilde göstermektedir.

Bugüne kadar sermaye devletinin her fırsatta ilericive devrimci güçler üzerinde baskı kurduğu, muhalefetiyok etmek için tüm kirli yöntemleri kullandığıbilinmektedir. Ancak özellikle geçmiş dönemlerdeyürütülmüş mücadeleler ve politik faaliyetlerin düzendışı bir kanala akabileceği endişesi bir süredir sermayedevletine belli demokratik alanları açık tutmazorunluluğu hissettiriyordu. Yanı sıra, can bedeliverilen mücadelelerle elde edilen kazanımlar sözkonusuydu. Fakat gelinen yerde bu alanların hızladaraltıldığını ve en küçük bir hak arama eyleminin dahifaşizan yasaklarla engellendiğini görüyoruz.

Özellikle güncel siyasal gelişmelerin basıncı altındabunalan, başta Kürt sorunu ve Suriye süreci olmaküzere bir dizi cephede açmazları derinleşen sermayedevleti her geçen gün daha da saldırganlaşmaktadır.Öyle ki, kendi içerisindeki çatlak seslere dahitahammülsüz davranan sermaye devleti, yerigeldiğinde devlet terörünün tüm inceliklerini kendi

güçlerine karşı kullanmaktanbile sakınmıyor. Ulusalcı birdüzen partisinin düzenlediğimitingi dahi gaza boğarakdağıtmaya çalışıyor, polisteröründe sınır tanımıyor.

Bugün aynı şekilde Kürthalkına azgınca saldırıyor, 6Kasım eylemlerini terörizeediyor. Geçmişte görece birrahatlıkla karşılanan basınaçıklamaları dahi azgınsaldırıların hedefi oluyor.

Hukuk terörü ile birarada yürütülen polis terörü, sudangerekçelerle ve komplolarla ilerici, devrimci yurtseverkimliklerin zindanlara doldurulmasına olanak tanıyor.Tüm bu yaşananlar, yetersiz de olsa elimizde olanözgürlüklerin de günden güne eridiğinin göstergesi.

Bütün bu tablo ve veriler önümüzdeki sürecin sınıfmücadelesi bakımından zorlu olacağınıişaretlemektedir. İçerisinden geçtiğimiz dönemde“Devrime hazırlık” çağırısını yükselten sınıfdevrimcilerini ve ilerici-sol güçleri bekleyen görevlerinarasında bu dönemin zorluklarını göğüslemek de yeralmaktadır. Zira devrime hazırlık, aynı zamanda karşıdevrimin tüm zorbalığına ve zulmüne karşı etkin birmücadele pratiği anlamına gelmektedir.

Kapak Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 3Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

Zorlu bir mücadele dönemine girerken...

Dünya’da ve Türkiye’de devlet terörü tırmanıyor!

İçerisinden geçtiğimiz dönemde“Devrime hazırlık” çağırısını yükseltensınıf devrimcilerini ve ilerici-sol güçleribekleyen görevlerin arasında budönemin zorluklarını göğüslemek deyer almaktadır.

Page 4: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Güncel4 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

Kürt siyasi tutsaklarının başlattıkları açlık grevi 2.ayını geride bırakırken eyleme katılımın 10 binibulduğu ifade ediliyor. Sermaye devleti ise “iyi polis-kötü polis” numarasıyla süreci yönetmeye çalışıyor.“İyi”yi oynamanın Arınç’a düştüğü piyeste “kötü” iseher zaman olduğu gibi yine Erdoğan...

Bununla birlikte açlık grevi eylemlerine yönelikbaşlayan devlet terörü en basit basın açıklamasınındahi polisin saldırganlığına hedef olması biçimindeyayılıyor. Dün, görece rahat biçimlerdegerçekleştirilebilen eylemler, bugün doğrudan saldırıve gözaltı ile sonuçlanıyor. Kimi yerde ise sivilfaşistler devletle kolkola Kürt halkına saldırıyor, linçgirişimlerinde bulunuyor.

Kürt hareketi cephesinden kritik bir gelişme isedevletin başlattığı Güney Kürdistan saldırısı. Belliperiyodlarda olduğu gibi geçtiğimiz günlerde de TSKKandil’e yönelik hava saldırısı düzenleyerek sivilhalkı bombaladı. Bununla birlikte burjuva basınGüney Kürdistan’a yönelik kara hareketine dair birdizi iddiada bulundu ancak HPG kaynakları buiddiaları yalanladı.

Kürt halkının kalbi zindanlarda atıyor!

Kürt halkını zindanlara doldurarak sindireceğinisanan devletliler, bugün –dışarıdan da görülebildiğigibi- kafalarını duvarlara vurarak çözüm yolu bulmayaçalışıyor. Bugüne kadar uygulanan baskı ve zoruyineleyerek Kürt sorununu çözmeye çalışanlar, bir kezdaha kendilerinden öncekilerin düştükleri açmaza veçaresizliğe düşerek sağa sola saldırıyor, saldırdıkça dadaha beter batıyorlar.

KCK operasyonu adı altında binlerce Kürdücezaevlerine yollayan AKP, bunu terörle mücadele veKürt sorununun çözümü olarak sunmuş, operasyonlarsürdükçe ve zindanlar Kürtlerle doldukça belli kiçözümde de mesafe katettiğini sanmıştı. Ancakgelinen yerde zindanlara tıkılan Kürtlerin hiç deyılmadığı ve yeni biçimlerle direnişi sürdürdüğügerçeği günyüzüne çıktı. Sessizce oturması beklenenKürt siyasi tutsaklar 12 Eylül’den bu yana yürüttüklerikararlı direniş ile Kürt sorununu gündeme getirdiler veçözüm çağrılarını yinelediler.

Kürt hareketinin silahlı direniş ile yükselttiğimücadele açlık grevleriyle birlikte çok daha kitleselbir boyuta ulaştı ve çok yönlü mücadele sermayedevletinin Kürt sorunundaki çözümsüzlüğünü dehatırlattı. Son olarak ise direnişin 55. gününde açlıkgrevine katılan tutsak sayısı 10 bine çıktı.

Bugün coğrafyanın her köşesinde, her gün onlarcaeylem yapılarak Kürt tutsakların direnişisahipleniliyor. Öğrenci gençlikten doktorlara,avukatlara kadar pek çok kesim taleplerin kabuledilmesi için eylemler düzenliyor. Destek açlıkgrevleri ve yürüyüşlere her geçen gün yenileriekleniyor.

Kuşkusuz ki bu eylemlerin vahşi bir devletterörüyle karşılanması yeni değil. Geçtiğimiz haftabaşlayan ve devletin merkezi bir kararı olduğu açıkolan uygulama, özellikle açlık grevi gündemli tümeylemleri hedef haline getirmiş durumda. Kürdistan’daçatışmaların şiddetli geçmesi zaten alışıldık bir durum,

ancak bu kez Batı’da da her eyleme saldıran polis,değil yürüyüş, rutin bir basın açıklamasına dahi izinvermiyor. BDP binası önünde açıklama yapmakisteyen Aysel Tuğluk ve Sebahat Tuncel’in dahi bibergazlı saldırıya uğraması, tek merkezden yönetilendevlet terörünün pervasızlığının işareti.

Bursa’da ise saldırganlığın aldığı farklı biçimKürtler’e yönelik linç girişimi olarak kendini gösterdi.Kürtlerin bulunduğu mahalleyi basan faşistler polis ilebirlikte terör estirdi. Yaşananlara dair Bursa ValisiŞahabettin Harput’un açıklaması ise devlet parmağınıişaret ediyor. Zira Vali önce faşist güruha teşekkür etti,ardından “Devlete ve vatana kalkan el kırılır vekırılacaktır ama bunu devlet kıracaktır” dedi.

AKP’nin açlık grevi çıkmazı

AKP şeflerinin açlık grevlerine dair yaptıkları vebirbirinden farklı görünen açıklamalar ise kimi yerdeAKP arasında fikir birliği olmadığı biçimindeyorumlanıyor. Ancak en azından açlık grevlerikonusunda bir görüş ayrılığı ya da çatlak olmadığıaçık. Olayın vahametinin fazlasıyla farkında olanAKP, ikili bir taktik izleyerek kendince bir krizyönetimi politikası uyguluyor.

Tayyip Erdoğan her fırsatta Kürt hareketine veBDP’lilere saldırırken açlık grevlerine dair yalan veçarpıtmalarda bulunarak popüler tabirle “şahin” pozukesiyor. Her gün bir başka “çarpıcı” açıklama yapanErdoğan son olarak da kendisini sert konuşmaklasuçlayanlara “Elma şekeri mi dağıtacağım, onlarınanladığı dilden anlatacağım. Herkese akıllarınınalacağı şekilde konuşacaksınız” diyerek BDP’yehakaretlerini sürdürdü.

Sözü açlık grevlerine de getiren Erdoğan, “Açlıkgrevine insanları sevkeden hükümet değil, BDP’dir”diyerek şunları söyledi: “Bu insanlar sizin kanlıhesaplarınızın, ölüm oyunlarınızın parçası olmakzorunda mı? Elinizi bu insanların yakasından çekin”

Erdoğan’ın bu sözlerinin tutacak bir yanıbulunmuyor zira BDP’nin elini çekmesini istediğikişiler, AKP’nin türlü komplolar sonucu tutuklayarakhapishanelere doldurduğu onbinlerce Kürt siyasi

tutsak. Bu tutsaklar bizzat AKP’nin ve sermayedevletinin ellerinin yakalarını bırakmadığı için şu ancezaevindeler ve en meşru taleplerle açlık grevidirenişindeler.

AKP şefinin bu saçma sapan açıklaması, artıkhükümetin demagoji yapacak mecalinin dahikalmadığını ve böyle tutarsız açıklamalara sarıldığınıgösteriyor. Oysa Bülent Arınç’ın yaptığı açıklamalar,adeta sürecin çözümü için yapılan hamleler gibisunuluyor.

Bakanlar kurulu toplantısının ardından basınaaçıklamalarda bulunan Arınç açlık grevi taleplerinedeğindi. Önce üç talebi hatırlatan ve bunların “hiçbirmantıksal, hukuksal ve vicdani dayanağı olmadığı”nıiddia eden Arınç ardından ise taleplerin bir kısmınınzaten karşılanacağına yönelik imalarda bulundu.

Önce anadil sorununu ele alan Arınç, AKPkongresinde anadilde savunma yasağının kaldırılmasıkararının zaten alındığını, Başbakan’ın talimatıylaönümüzdeki günlerde Ceza MuhakemeleriKanunu’nda 202. maddeye bir fıkra ekleneceğini vebu sorunun çözüleceğini ifade etti. Ayrıca dil baştaolmak üzere tüm red politikalarının da kaldırılacağınısöyledi.

Öcalan’a yönelik ise tecritin sözkonusu olmadığınıiddia eden Arınç şunları söyledi: “Avukatlarıyla ikisebepten görüşme kesildi. Birincisi, avukatların bazısuçlardan dolayı tutuklu olması. İkincisi, kendisözlerinin dışarıya yanlış aksettirildiği içinavukatlarıyla Öcalan’ın görüşmeme talebidir. Öcalan,isterse avukatlarıyla görüşme sağlanabilir.”

Arınç açlık grevini sürdüren tutsaklara eylemibitirme çağrısı yaparken eylem sürerse “kendigörevlerini yerine getirmenin vicdani rahatlığı”içerisinde olacaklarını söyleyerek aba altından sopagöstermeyi ve müdahale tehdidinde bulunmayı daihmal etmedi.

Her ne kadar Arınç, açıklamaları ile eylemi ciddiyealmıyormuş havası yaratmaya çalışsa da eylemin tümtaleplerine değinerek bir biçimde karşılamaktanbahsetmesi, eylemin hükümeti zor durumadüşürdüğünün göstergesi.

Bu açıklamanın 19 Aralık öncesinde yapılan

Açlık grevi kritik aşamada,AKP “iyi polis-kötü polis” oynuyor!

Page 5: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Güncel Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

oyalama taktiklerinden biri mi olduğu ise halen dahaönemli bir soru. Özellikle Kürt hareketi cephesindengelen açıklamalar, AKP’nin açıklamalarınınkandırmacadan ibaret olduğu yönünde. Aynı süreçtekimi gazetelerde yer alan haberler bu tehlikeyidoğruluyor. Hükümetin müdahale hazırlığında olduğu,Adalet Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasında yapılanyazışmalarda müdahale sonrası ne yapılacağı gibikonulara değinildiği ve zindanlara gaz maskesigönderilmesi gibi hazırlıklar yer yer basınasızıyor/sızdırılıyor.

Sınır ötesi operasyon iddiası

Açlık grevi konusunda eli kolu bağlanan devletinGüney Kürdistan’a yönelik başlattığı saldırı ise, Kürthalkına yönelik düşmanlığın yansıması oldu. TSK,hafta başından bu yana Medya Savunma Alanları’nayönelik düzenlediği hava saldırıları ile çok sayıda sivilyerleşimi vurdu.

“Terörle mücadele” adı altında yaldızlananoperasyonların bilançosu ise iki sivilin ölümü ve birçok köyün yerle bir edilmesi. Evleri, hayvanları, bağve bahçeleri yokedilen köylüler Türkiye devletinekarşı tepkili ancak köylerini terketmemekte de kararlı.

Yine sınır ötesi operasyonla ilgili basına yansıyanbir başka haber ise Türkiye’nin Güney Kürdistan’ayönelik kara harekatı başlattığına dair. Burjuva basıntarafından “TSK girilmez denen kampa girdi”biçiminde alışıldık formatta duyurulan haberleringerçekliği ise hayli meçhul. Zira haberler gazetesayfalarına yansıdıktan kısa bir süre sonra HPGkaynakları açıklama yaparak böyle bir operasyonolmadığını duyurdular.

Bu gelişmelere bakıldığında devletin açlıkgrevleriyle düştüğü aczi “öldürdüğü Kürt sayısı” iletolere etmeye çalıştığı düşünülebilir.

Kürt hareketi kararlı ve temkinli!

Direnişe dair hükümet cephesinden birbirine zıtaçıklamalar yapılırken ve basın eliyle türlüdemagojiler havayı kirletirken ortaya çıkan tablonunKürt hareketi tarafından da dikkatle izlendiği veaçıklamaların değerlendirildiği görülmekte. Hareketbir yandan taleplerin karşılanabileceğini vurgularkenbir taraftan da olası oyalamalara karşı da uyanıkolduğunu belirtiyor. Ayrıca cezaevlerine yönelik birmüdahale karşısında da hükümeti uyarıyor.

KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı adına 6 Kasımtarihinde yapılan açıklamada makul taleplerkarşılanırsa açlık grevleri sonlanabilir vurgusu yeralıyor. Taleplerin kabul edilmesi için bir yandan Kürthalkı ve ilerici güçlerin mücadele etmesi gerekliliğibelirtilirken AKP’ye de talepleri kabul etme ve sorunuçözme çağrısı yapılıyor. Aksi halde sorumluluğunAKP’de olacağı vurgulanıyor.

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Cemil Bayık iseAzadiya Welat gazetesine yazdığı yazıda AKP’nintoplumu kandırmaya çalıştığını belirtti. Eylemdegelinen yeri ve eylem karşısında farklı kesimlerintutumunu değerlendiren Bayık, AKP’nin çözeceğisöylenen taleplere dair de şunları belirtti: “Anadildesavunma hakkı tanıyacakları da yalandır. Bu konudabiraz gevşeme yapacaklar ama anadilde savunmahakkını yine tam tanımayacaklardır. Anadilde eğitimve kamuda tam kullanma özgürlüğü tanınmadananadilde savunma özgürlüğünü de tam tanımazlar. Hiçkimse kendini kandırmasın.”

BDP yöneticilerinin de yaptığı açıklamalargözönüne alındığında AKP’nin açıklamalarınatemkinli yaklaşıldığı ve tüm olasılıklar gözönünealınarak sürecin izlendiği görülüyor. Somut vegerçekçi kazanımlar elde edilmeden eylemin sonaerdirilmeyeceği ise her fırsatta yineleniyor.

7 Kasım 2012

Türk basını yalanda lider!Düzen medyasının PKK karşıtı propaganda yapmak için her tür aşağılık yönteme sarıldığı biliniyor.

Gazetelere yansıyan bir dizi haberle, bu kepazeliğe yenileri ekleniyor. Gazeteler aynı haberi dahi kendiyalanlarıyla süsleyerek farklı senaryolar yazmayı ihmal etmiyor.

Geçtiğimiz günlerde Hakkari’de yapıldığı iddia edilen operasyon haberleri gazetelere alışıkolduğumuz biçimde “büyük operasyon”, “teröre darbe” gibi artık sıradan bilince sahip bireyleri dahigüldüren biçimlerde sunuldu. Ancak bundan sonrası gazetelerin “yaratıcılığı” ile çeşitlendirildi.

Hakkari-Şırnak arasında bir mağaradan çıktığı iddia edilen malzemelere dair her gazete farklı biryorum yaptı. Dinci gericiliğin dolaysız yayın organı Yeni Şafak sözkonusu operasyonu “Uyuşturucuiçip doçka ile saldırıyorlar” başlığı ile sundu. Başlıktan da anlaşılabileceği gibi gazete RPG, Doçkauçaksavar ve Kalaşnikovları saydıktan sonra mağarada uyuşturucu haplar bulunduğunu iddia etti.İddiasını da başlıkta görülen bir senaryoyla tamamladı.

Aynı operasyona dair Milliyet gazetesi ise daha da iğrenç imalarda bulunarak “PKK barınağında buda çıktı” başlıklı bir haber sundu. Haberde yer alan veriler Yeni Şafak’taki ile aynıydı tek fark Milliyet,mağaradan çıkanın uyuşturucu değil “Doğum kontrol hapı” olduğunu söylüyordu. Bunun altında ne gibibir ima ve rezil bir kara propaganda yattığı görmek zor olmasa gerek.

Kuşkusuz ki basında PKK ve Kürt halkına yönelik karalama kampanyaları, bununla sınırlı değil.Haber 7’nin Bahoz Erdal’ın büyük bir ölüm korkusu yaşadığına yönelik haberi ve STAR’ın “Irak’açalışmaya götüreceğiz diye PKK kampına götürdüler!” başlıklı haberi aşağılık kara propagandanın birkaç yeni örneği yalnızca.

Bununla birlikte haber uydurma konusunda bu kadar başarılı olan medyanın sürmekte olan açlıkgrevlerine yönelik ilgisizliği ve sadece yapılan eylemleri manipülatif biçimde yansıtması, iliştirilmişgazeteciliğin bir başka meziyeti olsa gerek.

10 bin tutsak açlık grevinde!

PKK ve PAJK’lı tutsaklar adına yapılanaçıklamada 5 Kasım’dan itibaren 10 bintutsağın açlık grevine başlayacağıduyuruldu.

PKK ve PAJK’lı tutsaklar adına 4 Kasımgünü Deniz Kaya tarafından yapılanaçıklamayla 10 bin tutsağın açlık grevinebaşlayacağı kamuoyuna duyuruldu.Açıklamada hasta, yaşlı ve çocuklardışında tüm tutsakların eyleme katılacağıbelirtildi.

“Serhıldana kalkan halklarımızınkarşısında hiçbir güç dayanamaz”denilen açıklamada sonuç alıncaya kadardirenişin büyüyeceği ve yayılacağı ifadeedildi. Açıklamada direnişi görmezdengelen ve karalayan AKP’ye dair de şunlarsöylendi:

“Taleplerimizin karşılanmamasıdurumunda, yaşanacak olumsuzluklarınsorumluluğu ve vebali AKP hükümeti vebaşbakan Erdoğan’da olacaktır.

Bizler, halklarımızın birlikte yaşama iradesini ve toplumsal barışımızı tehlikeye sokacak bir sonucunönüne hep birlikte geçelim diyoruz. Bilinmelidir ki, bununda yolu, taleplerimizi yok saymak, eylemimizikaralamak, tüm dünyanın gözleri önünde, televizyon ekranları ve Avrupalar’da yalan konuşmak değil,aksine taleplerimize olumlu karşılık vermekten geçiyor.”

Açıklama Türkiye’de yaşayan tüm halklara dayanışma çağrısı yapılmasıyla son buldu.

Page 6: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Kürt siyasi tutsakların açlık grevine katılım binlerleifade edilmeye başlanırken sokaklarda tutsaklarınseslerine ses katılıyor. Sermaye devletinin azgın polisterörüyle karşıladığı eylemlere rağmen zindan direnişisokaklarda büyütülüyor. Neredeyse her gün açlıkgrevleriyle ilgili bir eylem ve çatışma yaşanıyor.“Topyekün direniş” çağrısından itibaren ivmelenen süreçeylem kararlılığıyla sürüyor.

“Ölümler durdurulsun!”DİSK, KESK, TTB ve TMMOB, açlık grevine

destek vermek için 1 Kasım akşamı GalatasarayMeydanı'nda oturma eylemi yaptı.

KESK İstanbul Şubeler Platformu Dönem SözcüsüMustafa Turgut’un okuduğu basın açıklamasında açlıkgrevinde olan tutuklulardan 63'ünün ölüm sınırındaolduğunu hatırlatılarak Adalet Bakanlığı'nın, başta tabipodaları olmak üzere insan hakları savunucularının açlıkgrevi yapılan cezaevlerini ziyaret etmesine izin vermesigerektiği söylendi. Açıklamanın ardından da bir saatlikoturma eylemi yapıldı.

Eyleme, aralarında BDSP'nin de olduğu ilerici vedevrimci kurumlar destek verdi.

Açlık grevi için “F” eylemiİHD İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu'nun her

hafta yaptığı 'F' eyleminde, açlık grevi konu edildi. Taksim Tramvay Durağı'nda biraraya gelen İHD

üyeleri ve destekçiler “Hapishanelerde ölümistemiyoruz” pankartı açarak, F harfi oluşacak şekildeyere oturdular. Eylemde Açlık grevine ilişkin sessizliğetepkilerin dile getirildiği dövizler taşınırken açıklamayıBurhan Öztürk okudu.

Açıklamanın ardından eyleme katılarak destek olanBandista müzik grubu ezgilerini seslendirdi.

Cezaevleri Takip Komisyonu'ndan Avukat SinanZincir, Marmara bölgesindeki hapishanelerde bulunantutsakların durumuna ilişkin bilgi verdi. Hiçbir tutsağaB1 vitamini verilmediğini vurguladı.

Tutsakların en büyük ihtiyacının dışarıdan gelecekmanevi destek olduğunu vurgulayan Zincir, açlık grevinianımsatan mektup ve yayınların verilmedeğini belirtti.Silivri 2 No'lu L Tipi Hapishanesi'nde KCK ana

davasında yargılananların tek kişilik hücrelerekonulduğunu söyleyen Zincir, Tekirdağ F Tipi'ndetutuklulara avukat görüşünden çıktıktan sonra çıplakarama dayatıldığını, gardiyanlar tarafından işkenceyapıldığını vurguladı.

Akademisyenler nöbetteTürkiye’nin çeşitli üniversitelerinde görev yapan

öğretim görevlileri ve asistanlar başta olmak üzere genişbir akademisyen ekibi düzenledikleri eylemle açlıkgrevlerine dikkat çektiler. Akademisyenler, 6 Kasımakşamı “Ölüm değil çözüm! Talepler gerçekleşinceyekadar akademi nöbette!” ozalitini açarak eylemebaşladılar.

Akademisyenler adına açıklamayı ÜniversiteÖğretim Üyeleri Derneği Başkanı İstanbulÜniversitesi’nden Prof. Tahsin Yeşildere okudu.Yeşildere, açıklamada açlık grevlerinin temel talebi olananadilde eğitim ve anadilde savunma hakkı başta olmaküzere tüm taleplerin arkasında olduklarını ifade etti.

Açıklamanın okunmasının ardından 200 imzaylaakademisyenlerin bu açıklamayı yaptığı fakat buimzaların çok sınırlı bir zaman diliminde toplandığı ifadeedildi. Açıklamada imzası bulunan akademisyenlerolarak bundan sonraki akademik çalışmalarında Kürtsorunu ve açlık grevlerini temel gündem olarakişleyecekleri, yazdıkları makalelerden yapacaklarıforumlara, girdikleri derslerden konferanslara kadar açlıkgrevlerinin sesi olacakları ifade edildi.

Aksaray eylemine polis terörüAçlık grevlerine destek için yapılan eylemlere

sermaye devletinin tahammülsüzlüğü devam ediyor. 4Kasım günü İstanbul'da gerçekleştirilmek istenen basınaçıklamasına polis azgınca saldırdı. HDK İstanbulMilletvekilleri ile birlikte Aksaray'daki BDP binasıönüne gelen kitleye polis gaz bombası ve tazyikli suylasaldırdı. Saldırı sonrasında DTK Eş Başkanı AyselTuğluk'un da aralarında bulunduğu çok sayıda kişirahatsızlanırken kitle sloganlarla geri çekildi.

Eylemciler polis saldırısı sonrasında MilletCaddesi'ne geçtiler. Burada yola barikat kurularak eylemkararlılığı ortaya kondu.

Polis saldırısı sonrası tekrar toplanan kitleye seslenenAysel Tuğluk ve Sebahat Tuncel polisin kitlenintoplanmasına dahi izin vermediğini belirterek saldırıyıprotesto ettiler.

Polis ara sokaklarda "insan avı" başlatırkenFındıkzade ile Yusufpaşa arasında kalan alanda çevikkuvvet ve Akrep tipi zırhlı araçlarla takip sürdü. Poliskahvelerdeki emekçileri dahi tehdit edecek pervasızlıktadavrandı.

Aksaray’da yapılmak istenen kitlesel basınaçıklamasına, saldırarak izin vermeyen polisin tutumu,BDP İstanbul İl Binası’nda yapılan basın toplantısı ileprotesto edildi.

İl binası önünde toplanan kitle sloganlarlabekleyişlerini sürdürdüler. DTK Eş Başkanı ve VanMilletvekili Aysel Tuğluk, İstanbul Milletvekili SebahatTuncel, sanatçı Ferhat Tunç ve BDP yöneticilerinin

açıklama yapmak için bina önüne çıkmalarından kısa birsüre sonra, polis tazyikli su ve gaz bombaları ile kitleyesaldırdı. Ara sokaklarda evlerin içlerine kadar giren polis,gözlemlere göre 10’a yakın kişiyi gözaltına aldı.

Polis saldırısıyla birlikte BDP binasına sığınan kitle,atılan yoğun gaz bombalarının etkilerine bina içerisindede maruz kaldı. Basın emekçilerinin de hedef olduğusaldırıda, birçok muhabir yaralandı.

İlk olarak DTK Eş Başkanı Aysel Tuğluk söz alarak,polisin saldırısını hatırlattı. Tuğluk, bu polis saldırısınınKürt halkını yıldıramayacağını, Kürt halkının bugünleredirenerek geldiğini vurguladı.

Milletvekli Sebahat Tuncel’de bir konuşma yaparak,AKP’nin halkın iradesi karşısında, zavallı durumadüştüğünü ve yenildiğini vurguladı.

'Topyekûn direnişe' tutuklama BDP'nin 30 Ekim günü ilan ettiği “Topyekûn Direniş

günü” Okmeydanı'nda çıkan çatışmaların ardındangözaltına alınanlardan 12 kişi tutuklandı.

Gözaltına alınanlardan 19'u tutuklanmaları talebiyleİstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na sevk edilmişti.Savcılıktan 7 kişi serbest bırakılırken 12 kişi mahkemeyesevk edildi. Aralarında 6 üniversite öğrencisi 2 de liseöğrencisi bulunan 12 kişi, "silahlı terör örgütüne üyeolma" iddiasıyla tutuklanarak Metris Cezaevi'negönderildi.

Gündem6 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

Açlık greviyle eylemli dayanışma büyüyor...

Zindanda direniş, sokakta direniş!

30 Ekim 2012 / Diyarbakır

6 Kasım 2012 / Taksim

4 Kasım 2012 / İstanbul

Page 7: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Zindanlarda açlık grevleri 60’lı günlere yaklaştı.Açlık grevindeki tutsakların B1 vitamini almasıengelleniyor. 2000 öncesi ölüm oruçlarında B1vitamini alınmıyordu ve ölümler 62, 63. gündebaşlamıştı. Demek oluyor ki önümüzdeki günlerdezindanlardan ölüm haberleri gelebilir.

Talepler kabul edilirse, sadece Kürt siyasi tutsaklardeğil, Kürt halkı ve dolaysız olarak devrim kazanacak.Gelinen aşamada, Kürt halkı ölümleri engellemek içindışarıda yoğun bir eylemlilik içinde. Türkiye devrimcihareketinin de dışarıdaki eylemlere katılımı, kendiözgünlüğünde yaptığı eylemlerden farksız olmalıdır.Unutmamalıyız ki dışarıda güçlü eylemliliklerolmadıkça ölümler engellenemez.

Boyumuzdan yüksek bir yere çivi çakmamızgerekirse, masa, sandalye, merdiven gibi birmalzemenin üzerine çıkar çiviyi çakarız. Çiviyi çakanbiziz, ama yüksek yere uzanmak için kullandığımızmalzeme olmadan çiviyi asla çakamayız. Tutsaklarınkazanması için de dışarıdaki eylemler, ölümleriengelleyecek ve tutsaklara kazandıracak “yükseklikte”olmalı. Dışarıdaki eylemlilikler olmasa, tutsaklar,deyim yerindeyse, kazanmak için yüksekliği kendibedenleriyle sağlayacak.

19 Aralık sonrası dışarıda ses neredeyse yoktu.Sessizlik hakimdi. Biz ölüm orucu direnişçileri busessizliği, yeni ölümlerle parçalamayı düşünüyorduk.21 Mart’ta Cengiz şehit düştüğünde hepimiz onukıskanmıştık. Ölümü kıskanmamız duygusallıktı. Amane yazık ki, sessizliği ölümler bozacak düşüncemizpolitik ve bilimsel olarak doğruydu. Şimdi ki açlıkgrevi ve ölüm orucu için dışarıda azımsanmayacakoranda eylemlilik var. Ne var ki sonuç almaya yeterlideğil.

Çünkü direniş başladığı günden çok daha farklı veileri bir içeriğe büründü. Artık tecritin kalkması içinyapılan bir AG, ÖO değil, Kürt halkının –kendideyimleriyle söylersek- ülke genelinde bir serhıldanıoldu. TC’nin sıkışmışlığı da bu gerçeklikten ilerigeliyor. A. Öcalan’la avukatlarının görüşmesi TC için

bir sorun teşkil etmiyor. Kaldı ki görüşmeyi her anyeniden kesebilirler. Bu açıdan TC’yi zorlayacak birşey yok. Ama bugün eylem Kürt halkının serhıldanınadönüşmüş durumda. A. Öcalan’la avukatları bir saatbile görüştürülse, bu, Kürt halkının kazanımı olacak.TC’yi zora sokan da bu.

Ayrıca verili durumda devletin müdahale ederizsözleri, doğrudan, katlederiz olarak algılanmalı. 19Aralık’ta 28 siper yoldaşımızı katlederek “hayatadöndüren” devlet F tipi hücreleri açmayı amaçlıyordu.Oysa bu gün hücreler uygulamada. Müdahale “tedaviederiz” şeklinde söyleniyor. Bilincini yitirmeyen hiçbirtutsağa serum takamazlar. Bilincini yitiren birine,serum takıldığında, bilinci yerine geldiğinde, serumuçıkarır. Eli kolu bağlı olsa bile takılan serumu işlevsizhale getirebilir. Yani katillerin “iyi niyetli (!)” veinsanları “yaşatmaya” yönelik tıbbi bir müdahalesi,tutsakların katledilmesi ya da büyük zararlargörmesine yol açacak. Kaldı ki bütün bunları TCbiliyor ve bir an için bile olsa “iyi niyetli” olamazlar.Her müdahale sözü, bu yüzden katliam olarakanlaşılmalı.

Müdahale yalnızca içeriye olmaz. Aynı orandadışarıya da saldırı olur. Katliam boyutlanır. Bütünbunları dışarıdaki eylemlerin kitleselliği ve militanlığıengelleyebilir. Komünistler söylenmesi gerekenisöylediler. Şimdi söyleneni ete kemiğebüründürmeliyiz:

“(…) Sınıf devrimcileri önümüzdeki günlerde,başta Kürt siyasi tutsakların başlatmış olduğu açlıkgrevleri olmak üzere, Kürt halkının haklı ve meşrutemellere dayalı her çıkışını eylemli dayanışmaya konuedecek, bunun karşısında sermaye devleti cephesindengelen her türden saldırı karşısında mücadeleyibüyütecek, öte taraftan Kürt sorununa dönük işçisınıfının devrimci programını öne çıkaran siyasalfaaliyetini kesintisiz sürdürecektir. “(Sosyalizm İçinKızıl Bayrak, 2 Kasım 2012, Sayı 10-43)

2000 Ölüm Orucu GazisiMuharrem Kurşun

Gündem Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

Dışarıda güçlü eylemliliklerolmadıkça ölümler

engellenemez!

BDP Bursa İl Başkanı Mehmet Dilek ile faşistsaldırılarla ilgili konuştuk…

“Sorumluların açığaçıkarılmasını istiyoruz”

- Olayların gelişimini anlatır mısınız? - Bursa’da 4 günlük bir gerginlik yaşandı. Biz BDP

ilçe örgütü olarak 28’inde bir basın açıklaması yapıpAKP ilçe binasına çelenk bırakıp eylemimizibitirecektik. Daha oraya varmadan emniyet ve faşistgruplar tarafından önümüz kesildi. Herhangi bir olayasebebiyet vermemesi için emniyet güçlerinden grubundağıtılmasını istedik. Üstümüze tazyikli su ve biber gazısıkıldı. Daha sonra faşistler tarafından saldırıya uğradık.Güvenlik güçlerinin tutumu belliydi. Onlara müdahaleetmeden tamamen bizim kitlemizi geri püskürtmekistediler. Bizler de ilçe binamıza gelerek üyelerimizlebirlikte binaya girdik. Ertesi gün tekrar faşistlerintoplandığını duyduk. Güvenlik güçlerini arayarakkitlenin dağıtılmasını istedik. Kitle dağıtılmadığı sürecebizim tarafta da toplanma oluyordu. BDP ilçe binasınasaldırılacağının duyumunu alan halkımız ilçe binasınageliyordu, nöbet tutuyorduk. Güvenlik güçlerinintutumu açık ve netti. Sadece bizim güçlerimizesaldırıyorlardı. Toplanan gruba hiçbir şekile müdahaleedilmedi. Ertesi gün bizim insanlarımızdan 3 kişi silahlayaralandı. Bunlar hastanede tedavi altına alındı. Ertesigün de bir kişinin polis kurşunuyla vurulduğusöyleniyor. Biz gerek emniyet güçleriyle gerek valiylekonuşarak bunun hakkında soruşturma açılmasınıistedik. Bu cinayete teşebbüstür ve bunun bir an önceaçığa çıkmasını istiyoruz. Valiye çağrımız budur.Kendisi bir siyasi partinin valisi değil de Bursa valisi iseadaletli davranmasını istiyoruz.

- Gözaltı ve tutuklamalar hakkında bilgi verirmisiniz?

- 6 arkadaşımız gözaltına alındı. Bunların tek suçuilçe örgütünün aldığı bir karara uymaktır. Eylem kararıyasal ve demokratik bir haktır. Tek suçları bunlarakatılmaktır. 5 arkadaşımız tutuklandı.

- Basında polisin açıklamalarında 14 kişiningözaltına alındığı söyleniyor?

- Biz bu açıklamaların göstermelik olduğunudüşünüyoruz. 14 rakamı doğru ise diğer 8 kişi kim ozaman? BDP üyesi olunca veya Kürt oluncatutuklananların isimleri açıklanıyor peki diğertutuklananların isimleri neden açıklanmıyor. Böyle birşey varsa, 8 kişi daha gözaltına alındıysa isimleriaçıklansın. Açıklanmadığı ölçüde biz bunların olaylarınüstünü örtbas etmek için yapıldığını düşünüyoruz. Kiöyle!

- Bundan sonrası için neler söylemek istersiniz?- Biz gerek yöre dernekleriyle gerek emniyet

güçleriyle görüştüğümüzde herkesin bu saatten sonrasağduyulu olması gerektiğini söyledik. Bizim önümüzükesme gibi bir haklarının ve yetkilerinin olmadığınısöyledik. “Eğer siz insani olarak düşünürseniz sizinyeriniz bizim yanımızdır. Binlerce insanın bu ülkedeakan kan dursun diye bedenlerini ölüme yatırırkenbizim burada onların sesi olmamız gerekiyordu. Halklarkarşı karşıya gelmesin burada etnik bir çatışmaolmasın” diye biz çağrılarımızı yapıyoruz. Gerekkitlemizle gerek sivil toplum örgütleriyle bunlarısöylüyoruz. Hükümet başı savaş dili kullanırsa buyerele de yansır. Buna müsait olan yerlerden biri deBursa’dır. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz sene 1 EylülDünya Barış Günü’nde ve 12 Eylül’de faşistlerinsaldırılarına polisin müdahalesi olmamıştı. Onun içinherkesin sağduyulu olması gerekiyor.

Kızıl Bayrak / Bursa

Page 8: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Güncel8 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

Kürt siyasi tutsakların başlattığı açlık grevine katılımsayısı artık 10 binle ifade ediliyor. Bu rakam aynızamanda bugüne kadar gerçekleşmiş olan en kitleselaçlık grevi eyleminin yaşandığını göstermektedir. İkinciayını dolduran direniş üzerine AKP cephesinden de peşpeşe açıklamalar yapılıyor, yapılmak zorunda kalınıyor.Kuşkusuz düzen medyası da üzerine düşen sorumluluğuharfiyen yerine getiriyor.

Hükümetinden medyasına düzen cephesinin bütün buçabaları, çarpıtma ve karalama kampanyalarıçaresizliklerini bir kez daha dışa vuruyor; “Ama bueylem hapishanelerle ilgili değil!” Devletmekanizmasının tüm olanaklarını Kürt ulusunun haklıtaleplerini bastırmak için kullananlar, şimdi bedenleriniölüme yatırmış Kürt siyasi tutsakların bu direnişikarşısında biçare kalıyorlar, öfkeleniyorlar. Bir kez dahaen masum taleplerin karşısına bile, düzen paslanmışsilahlarıyla çıkıyor. Açlık grevlerine zorla müdahaledenbahsederek 19 Aralık katliamını hatırlatıyorlar. Açlık,tutsakların bedenini saniye saniye eritirken ısrarla düzensahiplerinin gerçek yüzünü de gösteriyor. Yanihapishaneler düzenin aynası olmaya devam ediyor.

Burjuva medyanın “akil” kalemleri ise,mürekkeplerinin insan kanı olduğunu saklayamıyorlar.Ordan burdan buldukları, kim oldukları şaibeli zavallıinsanları “aile”, “anne”, “baba” olarak göstererek örgüttarafından kullanılan çocuklarına nasılda üzüldükleriniyazıp çiziyorlar. Ne kadar tanıdık değil mi, “örgützoruyla yapıyorlar”, “kandırılıyorlar” sözcükleri!Sayfalarında, kan damlayan sütunlarında kimlere yeraçmıyorlar ki? Yeter ki hedefi, tutsakları vuracak bir atışolsun. Şemdin Sakık’la birlikte bir takım düşkünler,ihanetin sınırı olmadığını gösteren açıklamalarıyla, açlıkgrevlerine dönük mide bulandıran karalamalarıyla düzenmedyasında rahatlıkla yer bulabiliyor. Sözcüklerindennefret, kin ve düşmanlık saçılıyor.

Hapishalerden yükselen sese kulaklarını veyüreklerini kapattıkları gibi, bu sesin dışarıya ulaşmasınıda bin bir yolla engellemeye, çarpıtmaya çalışıyorlar.Kürt siyasi tutsakların seslerini duyurmaya çalışananneleri, babaları, kardeşleri görmezden geliyorlar.Onlar, gazetelerinin, en çok da çeşitli ölüm olaylarındacesetlerin üzerlerini kapatmaya yaramasını o kadarkanıksamış durumdalar ki izledikleri yayın çizgisiyle,büyük bir rahatlıkla tutsaklar için “kefen” hazırlıyorlar.Dincisiyle, laikiyle medya patronlarının gazetecilikanlayışı, kuşe kağıttan, renkli “kefenlerinin” örteceğiölümlere zemin hazırlamaktır.

“Sahte oruç, kanlı iftar” başlığının atılmasınınüzerinden 12 yıl sonra, klavye tuşlarına basanlar açlıkgrevi yapan tutsakların henüz kritik aşamada“olmamasından” yakınıyorlar. Onlara göre madem açlıkgrevi yapıyorlar, o halde tümü buna katılsınlar ki böyleceçözmek zorunda kalacakları bir Kürt sorunu olmasın,Kürt olmasın!

Yeri geliyor okyanus ötesinden, ‘duygu insanı’Fethullah Gülen, açlık grevi yapan tutsakların durumuylailgili “önemli açıklamalar” yapıyor. Hocaefendi, en çokmazlumun ölümüne sebebiyet verenlerin diyarından,ABD’den “başkasının canına kıymak nasıl bir cinayetse,bir insanın kendi canına kıyması da öyle bir cinayettir”diye buyruveriyor. Bülent Arınç, Adalet Bakanı gibileri

benzeri demeçlerle boy gösteriyorlar, diyorlar kitalebiniz anlaşılmıştır, artık bırakın.

Fakat anlamadıkları ve anlayamayacakları şey şudur;Kürt halkının isteği artık “anlaşılmak” değil, haklıtaleplerinin karşılanmasıdır. Bu yüzdendir ki bu haklıistemlerin farkında olanlar meseleye dair nedüşündüklerini açıkça ifade etmektedirler. Gerek AKPşefi Erdoğan gerekse diğerleri çerçevesi net tanımlaryapmakta, hatta zaman zaman Erdoğan’ın yaptığı gibitehditkar konuşabilmektedirler.

AKP’nin açlık grevleri karşısında ki kayıtsızlığının,hatta saldırganlığının gerisinde kendi bakışının yanı sıramevcut düzenin geleneksel tutumunun olduğu daaşikardır. İşte tam da bu aşamada devreye her zamanolduğu gibi yine düzen medyası girmektedir. Sözde“tarafsız medya” kuruluşları kendilerine biçilen misyondoğrultusunda bir yayın çizgisi izliyorlar. Bu çizgi düzenmedyasının sadece bugünkü gerçeği değildir elbette.Vakti zamanında gerek zindanlardaki devrimci tutsaklarasaldırı ve katliamların öncesinde, gerekse büyükbedellerin ödendiği açlık grevleri, ölüm oruçlarısüreçlerinde olduğu gibi tutsaklara karşı verilensavaşımın ön cephesinde yer almaktadırlar. Asparagashaberlerle katliamlara zemin hazırlayanlar, ileri gidipkrokiler çizenler, içerde hiçbir şey yokmuş gibi haberleryapanlar bugün de direnişin etkisini azaltmak içinüzerlerine düşen tüm sorumlulukları harfiyen yerinegetirmektedirler.

Hapishane duvarlarının arkasından yükselenses, “ateşi söndürmeye değil yangını

büyütmeye” çağırmaktadır!

Bugün Kürt tutsaklarının ölüm pahasınasürdürdükleri direniş, gelecekte bırakacağı izlerle deanılacaktır. Çünkü aynı zamanda geçmişin izlerini detaşımaktadır. 1982’de Kemal Pir, M. Hayri Durmuş, AkifYılmaz, Ali Çiçek’in direnişleri, Mazlum ve dörtlerinfeda eylemi bugün yaşananları da yanına katarak Kürtulusunun bilincinde ve mücadelesinde yarınlarakalacaktır.

Düzenin bugün bu direniş karşısındaki konumlanışı,aynı zamanda Kürt sorununa yaklaşımını dagöstermektedir. İnkar ve imhada uzmanlaşmış sermaye

devleti, AKP eliyle ya bu yangını o bilinen yöntemlerle,katliam ve kıyımla, yahutta yangın büyümeden, geleceğide aydınlatan bir meşaleye dönüşmeden çeşitli araç veyöntemlerle geçici olarak söndürmeye çalışacaktır.

Ancak Kürt halkı haklı taleplerinin arkasındadurdukça, her seferinde karşısında düzenin aynı ölümsuskunluğunu bulmaktadır. Zindan duvarları, bu sömürüve adaletsiz düzeni değiştirmeye çalışanlar içinörülmüştür. Parmaklıkların ardında yan yana hücrelerdetutsak edilenler, baş eğmeyenler olacaktır. Bu esarettenkurtulmanın tek yolu kapitalist düzeni alaşağı etmekle,yani devrimle mümkündür.

Direniş, esas olarak gücünü Kürt ulusunun haklıistemlerinden almaktadır. Direnişin seyrini ise Kürthalkının yanı sıra işçi ve emekçilerin sahiplenme düzeyibelirleyecektir. Kürt halkı ile birlikte Türkiye işçi sınıfıve emekçilerinin, bu direnişin yanında etkin bir tutumaldığı, aynı safta yanyana gelebildiği takdirde ileriyedoğru anlamlı bir kazanım elde edilmiş olacaktır.

Unutulmamalıdır ki, Kürt siyasi tutsakların bugün 10bin kişiye yükselterek sürdürdüğü direnişi ne medyanınsuskunluğu, ne de düzenin saldırganlığı engelleyebilir.Direnişin ölümle sınandığı hücrelerde, direnişçilerinkulaklarında yankılanan ses dörtlere aittir. O haykırışbugün zindan duvarlarını aşmış, Kürdistan’ın dört biryanından metropollere yayılmıştır. Kürt halkı, “ateşisöndürmeye değil yangını büyütmeye” çağrılmaktadır.

H. Eylül

Açlık grevleri ölüm sınırında!

Burjuva medyanın “akil” kalemlerininmürekkebi kan kokuyor!

Zeynel Nihadioğlu destek açlık grevinde

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan sınıf devrimcisiZeynel Nihadioğlu, Kürt siyasi tutsakların başlattıkları süresiz-dönüşümsüz açlık grevine destek olmak amacıyla üç günlükaçlık grevine başladı.

Kürt halkına dayatılan imha, inkâr dayatmaları karşısındaKürt işçi ve emekçilerine destek olmak gerektiğini belirtenNihadiğlu, “Bu saldırılar karşısında ‘İşçilerin birliği halklarınkardeşliği’ şiarını yükseltmek biz sınıf devrimcileri için anlamlıve önemlidir” dedi.

Edirne F Tipi Cezaevi’nde kalan devrimciler, tecrit ve keyfitutumların olduğunu ve yaşanan bu saldırılar karşısında sessizkalınamayacağını belirtti.

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece

Page 9: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Güncel Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

27 Temmuz 2008’de Güngören’de bir patlamaolmuş, patlamanın ardından devletlilerin tümü Kürt vedevrimci hareketi suçlayan açıklamalar yapmışlardı.Patlamayla ilgili olarak açılan davada sermayedevletinin pislikleri bir kez daha ortalığa saçıldı.Davanın gizli tanığı yaptığı açıklamalarla patlamanınkontra bir eylem olduğunu teyit etti.

Güngören katliamında yaşananlar...

Yaşlı, çocuk, genç, kadın ayrımı gözetmeksizinyapılan bu saldırı açık bir katliamdı. Katliam emekçilerivurmuştu. Güngören patlamasında 17 kişi yaşamınıyitirmiş, yaklaşık 160 kişi yaralanmıştı.

Devletlilerin tümü katliamı PKK ile ilişkilendirenaçıklamalar yaptılar. 10 kişiyi eylemi yapan PKK’lilerolarak ilan edip tutukladılar. Yani devlet bombalısaldırıdan hemen sonra 10 kişiyi bulup tutukladı. PKKsaldırıyı reddetmesine rağmen devletliler katliamı PKKüzerine yıkma konusunda ağız birliği yaptılar. Güngörendavası, katliamın arkasında Kürt hareketinin olduğuiddialarını tamamen çürüttü. Katliamın kontrgerilladevletinin işi olduğunu gösterdi.

Güngören katliamının altında imzası olankontrgerilla devletinin tarihi sayısız katliamlara tanıklıketmiştir.

Kontrgerilla devletinin hamurukatliamcılık ile yoğrulmuştur

Sermaye devletinin kontrgerilla örgütlenmesi,devrimci harekete ve işçi hareketine karşı sayısızcinayetin ve katliamın altına imza attı. 12 Eylül öncesi 5bin devrimcinin, aydının, öğrencinin ve işçi önderininölümlerinin, Çorum, Maraş, Balgat, katliamlarının,Bahçelievler’de 7 TİP’linin öldürülmesinin, 1977 1Mayıs katliamının altındaki imza kontrgerilla devletineaitti.

Olağanüstü Hal Bölgesi’nde Hizbullah adı altındayapılan yüzlerce yargısız infazın ve JİTEM adı altındagerçekleştirilen cinayetlerin faili olan kontrgerillaelamanları “Ne yaptıysak devlet için yaptık” diyereksırtlarını kontrgerilla örgütlenmesinin kaynağı olandevlete dayadılar.

Balgat katliamı sanığı Mustafa Pehlivanlı, “bütünolayların arkasında Çatlı vardır” diyordu. Ve Çatlı’nınsilah ruhsatı, pasaportu, herşeyi devlet tarafındansağlanmış, dünyanın her yerinde iş ve eylem yapmasıemperyalist güçlerce onaylanmıştı. 7 TİP’liyi nasıl

öldürdüklerini anlatan Haluk Kırcı aynı zamandaÇatlı’nın suç ortağıydı. Yine bu ekipten Korkut Eken,“Emirsiz ve devletten habersiz hiçbir şey yapmadım”diyerek bu suç örgütünün devletle ilişkisini itirafediyordu.

Devletin Kürdistan’da gerçekleştirdiği sayısızkatliamda da kontrgerillanın imzası yer alıyor. Sermayedevletinin “Tek ulus-tek devlet-tek dil” dayatmasınakarşı gelişen mücadeleye yanıtı katliamlar oldu.Kontrgerilla devletinin inkar ve imha siyasetikatliamlarla örüldü. Bir yandan Kürt ulusu yok sayıldı,inkar edildi; öte yandan asimilasyon ve katliamlarla,sömürgeci ve faşist bir anlayışla kontra hukuk sistemiinşa edildi. Kürt halkı ağır baskı ve zulüm altına alındı.En küçük demokratik taleplere verilen yanıt katliamlaroldu. Kontrgerila devleti Kürdistan’ı işgal etti.Koçgiri’den Dersim’e, Dersim’de Roboski’ye uzanankatliamlarla Kürdistan’ı kana buladı. Kürt halkınayönelik bu katliam siyaseti hala da sürüyor.

Kuruluş sürecinde, sermaye devletinin üniterkimlikle, tekçi anlayışla örülü felsefesine damgasınıvuran Mustafa Kemal ve yol arkadaşları emperyalistlerimemnun eden katliamlarda sınır tanımadılar. Katliamınilk hedefi olarak Komünistler hedefe çakıldı.Karadeniz’de M. Suphi ve yoldaşları katledildi.

Mustafa Suphilerin katliamı ilk değildi. Sivas veErzurum kongrelerinde Kürtlerin desteğini alan, hattaKürtlere özerklik/muhtariyet vaad eden Kemalistlerkurtuluş savaşının kazanılmasından sonra vaatlerini sildiattı. Türklük projesi içinde Kürtleri Türkleştirmeçerçevesinde katliamlara girişti. Kürdistan katliamlaryoluyla sömürgeleştirdi.

Lozan Antlaşması sürecinde bazı Kürt aşiret reislerive milletvekillerinin desteğini alan Kemalist burjuvaziLozan’da “Türk ve Kürt halkının temsilcisi” olarak İ.İnönü’yü masaya oturttu. Tüm bu sahte görüntü vevaatlerin iki hedefi vardı. Hedeflerden birincisi sınıfmücadelesini, politik sınıf siyasetini öne çıkarankomünistleri baskı altına almaktı. İkincisi; Kürt halkınıntepkilerini bastırmaktı. Bu çerçevede bir dizi yasaçıkarıldı. Takrir-i sükun yasası, bu baskı yasaları içindeöne çıktı. Devlet aynı zamanda 1925-40 döneminde,Koçgiri’den Dersim’e uzanan Kürt ve Alevikatliamlarında sınır tanımadı. Tüm bu katliamlarKürtleri Türkleştirme ve Kürdistan’ı sömürgeleştirmepolitikasının parçasıydı.

“Tek devlet-tek ulus-tek dil” projesi sahte birlaiklikle birlikte ele alındı. Böylece dinsel inançlarındandolayı, sadece Dersim ve Koçgiri’de Kürt değil, Aleviler

de baskı ve katliamlara maruz kaldılar. Bu dönemdeTürk devleti, baskı, sürgün, katliam, İstiklalMahkemeleri, idam vb. uygulamaları kesintisiz olarkuyguladı.

Kontrgerilla devleti emperyalizm ve işbirlikçiburjuvazinin çıkarları temelinde kendini yeniledi veörgütledi. Bu çerçevede katliamlara hız verdi.1960,1971, 1980 cuntaları bu baskı ve katliamlarınyoğunlaştığı dönemler oldu. Sivas, Çorum, Maraşkatliamlarında yüzlerce alevi katledildi. 1 Mayıs, Gazi,Ümraniye, Kızıldere, Nurhak, Ümraniye, Burdur,Ulucanlar, Diyarbakır, 19 Aralık katliamlarındadevrimcilerin kanı oluk oluk akıtıldı.

Dün katliamlar ve zulümlerde İttihat ve Terakki veKemalist kadrolar rol oynarken; Modern kapitalist devletsürecinde katliamlarda CIA ve MİT’in örgütleyip malidestek sunduğu kont-gerilla ve sivil faşist güçler roloynadılar. Bu dönemde yaşanan katliamların faili, tıpkıGüngören katliamında olduğu gibi kontrgerilladevletiydi. Dün “takriri sükun yasası”, “istiklalmahkemeleri” vardı; bugün “özel yetkili mahkemeler”,“terörle mücadele yasası” gibi bir dizi yasa ve kurumkatliamcı kontrgerilla devletinin aygıtı olarakçalışmalarını sürdürüyor.

Katliamcı devlet geleneğiAKP eliyle devam ediyor

Uludere, Güngören, Kazan Vadisi katliamları, AKPiktidarının 33 Kurşun’udur. Gerillaya kullanılankimyasal silah ve bombardımanlara her gün yenileriekleniyor. Kürt hareketi tecrit edilmek isteniyor. Buçerçevede özel savaşta ustalaşmış AKP iktidarı, hertürden kontra yönteme başvuruyor. Devlet aygıtı AKPeliyle tüm baskı odaklarını koruyup yetkinleştirerekvarlığını sürdürüyor. İşçilerin, emekçilerin, yoksulların,Alevi ve tüm ezilenlerin hak ve özgürlükleri inkarediliyor, dahası ezilen tüm toplumsal kesimlere yönelikkatliamlar, baskı ve sindirme politikaları kesintisizolarak sürdürülüyor.

AKP’nin Kürt halkına, Alevilere yönelik ikiyüzlü“demokratik açılım” yalanlarının hiçbir inandırıcılığıkalmadı. Bundan dolayı özelde Kürt halkını geneldeezilenleri kontrol altına alamayacağını anlayan AKPiktidarı katliam silahına bir kez daha sarıldı. Roboski deyaşananlar, bu durumun en açık göstergesidir.Malatya’nın Sürgü beldesinde yaşananlar, Alevilereyönelik katliam tehditlerinin ifadesidir.

Katliamcı sermaye devletinekarşı mücadeleye!

Sermaye devleti ve onun kontrgerilla yapılanmasıdün olduğu gibi bugün de emperyalist kapitalist sisteminihtiyaçları için yeni katliamların hazırlığı içindebulunuyor. Başta işçi sınıfı olmak üzere katliamlaramaruz kalan, ezilen, baskı altında tutulan tüm emekçiler,yeni katliamların önüne geçmek için sermaye düzenineve katliamcı devlete karşı mücadeleyi yükseltmelidirler.Zira dünden bugüne binlerce insana kanını ve gözyaşınıakıtan katliamların gerisinde burjuva sınıf iktidarı veonun devleti yer almaktadır.

H. Yağmur

Güngören katliamının failinin kontrgerilla olduğu ortaya çıktı...

Kontrgerilla devletinden hesap sormakiçin mücadeleye!

Page 10: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Güncel10 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

Kürt siyasi tutsakların zindanlarda başlattığı açlıkgrevine sembolik bir destek sunan gazetecilerle eylemleriüzerine konuştuk.

Ahmet Nesin: Kürt sorunu uzun yıllardan beri,Osmanlı zamanından beri var. Kürtlerin mücadelesi hiçbir zaman bu kadar ileri noktaya gelmedi. Barışanlamında. Devlet, hükümet ve halk bu konuda konuşurhale geldi. Bu açıdan çok önemli bu gelinen nokta.Burada istenilen şey, bazı kişiler tarafından yanlışanlatılıyor. “Ölümler olmasın, bu işi Öcalan bir cümleylebitirebilir”. Oysa cezaevindeki Kürt arkadaşlarÖcalan’dan değil, onlar devletten bir şey istiyorlar. Butaleplere cevap verecek olan devlettir ve onu yönetenhükümetidir. Erdoğan’ın ‘yemek yiyorlar, açlık grevindedeğiller’ açıklamaları cahil bir adamın konuşmaları. Tekgözünü kaybeden bir arkadaşımız var şuan, bu gözyemek yiyerek kaybolmuyor. Kanamaları olan arkadaşlarvar. 5 kişi bile yaşamını yitirse, hükümet ve başbakaniçin istifa edilmesi gereken bir durumdur.

Devleti yönetenler, Öcalan bizim muhatabımız değildiyor. Senin muhatabın değilse niye içerde tutuyorsun.Öcalan’ı bu sorundan dolayı içerde tutuyorsun, demek kisenin muhatabın. Başından beri bir kandırmaca var. Kürtaçılımı dediler, arkasından gidip sınır ötesi operasyonkararı çıkarttılar. Bir hükümet hem barış yapmakistiyorum diyip, hem savaş çıkartır mı? Savaş çıkartarakbarış yapabilir misin?. Bu bir kandırmaca, seçimyatırımıdır. Ama istediklerini başaramadılar. Kürt halkıonlara oylarını yükselterek cevabını verdi.

Çok acı bir döneme giriyoruz. Şimdi gazetecilerolarak destek için 24 saatlik bir eylem başlattık.Kendisine devrimciyim, demokratım, aydınım diyenherkes Kürt sorunun muhatabıdır. Türkiye’de yaşayanherkes, bu savaşın acısını yaşayan herkes muhatabıdır.

Kendine insanım diyen herkese çağrı yöneltmekgerekir. Ülkesinde barış isteyen herkese bu çağrı.Ölümün, yaşamın ve iyi yaşamın ne olduğunu bilen,aydınlara, esasında Kürt halkı ve annelere çağrı yapmakgerekir. Sonuçta insan ölüyor. Kürt sorunu Türkiye’debirincil sorundur. Artık herkes bunu anlamalı.

Ertuğrul Mavioğlu: Cezaevlerinde açlık grevindeolanların 3 temel talebi var. Abdullah Öcalan üzerindekitecridin kaldırılması, anadilde savunma ve anadildeeğitim hakkının tanınması. Kendi içerisinde haklıtaleplerdir. Her kimin üzerinde uygulanıyor olursa olsun,tecride karşı çıkmak gerekir. Bu hakların engelleniyor

olması, devletin hukuksuzluğunun göstergesidir.Açlık grevindeki insanların ölüm sınırına dayandığı

için bir günlük aç kalma eylemi yaparak duyarlılıkoluşturmak istedik. Bizlerin yaptığı açlık grevi olaraknitelemek yerinde bir tanım olmaz. Bir gün aç kaldıkgazeteciler olarak. Ve yaşananlara dikkat çekmek istedik.

82 Diyarbakır, Sağmalcılar ve daha sayabileceğimizbirçok kez yaşanan bu eylemlerde, 144 kişinin öldüğüsonuçları yaşadık. Bizler haklı talepleringerçekleşmemesi uğruna yaşanan ölümleri kabuletmiyoruz. Ayrıca hükümete bir çağrıda bulunduk.Medyanın yarattığı dezanformasyona karşı, bizlerdegazeteciler olarak doğru olanları anlatmak için, ‘kuzu-kebap yiyorlar’ açıklamalarını taşıyan gazetecilerle aynımesleki etiği taşımadığımızı göstermek için yaptık.

Bu insani konuda sesimizi yükselterek, ölümlerinyaşanmaması ve ölüm haberleri yazmamak için, çözümekatkı sağlanması için çağrıda bulunduk.

Sevgim Denizaltı: Biz gazeteciler, bir günlüksembolik bir açlık grevi yaparak cezaevlerinde sayıları1000’e yaklaşan, aralarında meslektaşlarımızın dabulunduğu açlık grevi eylemcilerinin durumuna dikkatçekmek istedik. Biz eylemi gerçekleştirdiğimizde 51.gündeydik, şimdi 57. gündeyiz. Her an bir ölüm haberialmaktan korkuyoruz. Cezaevlerinde, tek bir insanın dahiölüm haberini yapmaya tahammülümüzün olmadığınısöylüyoruz.

Sayıları giderek artan tutsaklar, anadilde savunmahakkı, anadilde eğitim hakkı, Abdullah Öcalan’ınüzerindeki tecridin kaldırılması talepleriyle bu eylemisürdürüyor. Bu tutsaklar arasında bizim meslektaşlarımızda var. Meslektaşlarımız, Kürt basınında çalıştıkları için,gazetecilik faaliyetleri “suç delili” gösterilerekcezaevlerine tıkıldılar. Gazeteci Tayyip Temel’in veonunla birlikte 12 Eylül’de greve giren tutsakların

durumunun giderek kötüleştiğini biliyoruz. Biz butalepler doğrultusunda derhal adım atılmasını veölümlerin durdurulmasını istiyoruz. Bu eylemi gerçekleştirmemizin bir diğer nedeni ise, uzunsüre cezaevlerinden yükselen bu çığlığa kulaklarınıtıkayan, üç maymunu oynayan, açlık grevi yapaninsanlar ölüm sınırına geldiğinde de yalan yanlış,manipülatif haberler yaparak yangına körükle giden,çözüm yerine ölüm isteyen medyaya seslenmekti. Bizgazeteciler, her şeyden önce insanız. Yaşamdan yanatarafız. Bizler, ölüm değil çözüm istiyoruz. Ölümhaberleri okumak istemeyen herkesi harekete geçmeyeçağırıyoruz.

Sedat Şenoğlu: Biz dışarıdaki gazeteciler olarak 1günlük destek açlık grevi kararı aldığımızda, aralarındaKürt basınından 5 gazeteci meslektaşımızın dabulunduğu 700’ü aşkın devrimci yurtsever tutsağınsüresiz dönüşümsüz açlık grevinde bedenlerini ölümeyatırdığı 50’li günlerden geçiyorduk. Açlık grevcilerininölümün sınırına doğru ilerledikleri zamanlardı. Siyasi veinsani/vicdani boyutuyla da seyirci kalmamızın sosyalistdünya görüşümüz, politik ideallerimiz ve uğrunamücadele yürüttüğümüz toplumsal-ahlaki değerlersistemi bakımından mümkün olmadığı bir durumdu bu.Ve her şeyden önce, tutsak açlık grevcilerinin dilegetirdiği talepler Kürt halkının ulusal demokratik haklarıve adil, onurlu bir barış çözümü temelinde yürütegeldiğimücadelenin haklılığı ve meşruluğuna dayanıyordu.Yayın politikamız bakımından bu talepler gazetemizinyıllardır doğrudan sahiplendiği, savunduğu ve halkaduyurduğu demokratik taleplerdi aynı zamanda. Butemellerden hareket ederek katıldık özgür basınemekçilerinin örgütlediği 1 günlük destek açlık grevine.Amacımızın özü, direnişçi tutsakların sesine ses,yaşamlarına nefes katmaktı.

Destek açlık grevindeki basın emekçileriyle konuştuk...

“Seslerine ses, yaşamlarına nefes katalım”

“Ölüm haberleri yapmak istemiyoruz!”

Kürt siyasi tutsakların açlık grevine gazeteciler de 1günlük açlık grevi yaparak destek verdi. “Ölüm haberleriyapmak istemiyoruz!” diyen ve aralarında Kızıl Bayrakmuhabirinin de bulunduğu gazeteciler, 1 Kasım günüGalatasaray Meydanı'nda bir gülük açlık grevi yaptı.

Açlık grevini basın açıklaması ile başlatangazeteciler, “Ölüm haberi yapmak istemiyoruz” şiarınıhaykıran gazeteciler açıklamalarında 96 ve 2000 ÖlümOrucu eylemlerini anımsattılar.

Açıklamanın ardından, haberi izleyen gazeteciler,açlık grevinde olan ve onlara destek için eylem yapanmeslektaşlarına destek vermek için fotoğrafmakinelerini, kameralarını, defter ve kalemlerini yerebıraktı. Açlık grevi yapan gazeteciler, eylemlerini basınaçıklaması ile sonlandırdılar.

Açlık grevindeki gazeteciler adına ErtuğrulMavioğlu’nun yaptığı basın açıklamasında açlık grevinde 6 gazeticinin de bulunduğuna dikkat çekti. MilletvekiliSebahat Tuncel ve BDP İstanbul il yöneticileri, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe ve dernekyöneticileri, açlık grevlerini sonlandırarak gelen İstanbul Üniversitesi öğrencileri, direnişçi BEDAŞ işçileri ve EnerjiSen Başkanı Kamil Kartal, ÇHD'li avukatlar ve Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu açlık grevinde bulunangazetecileri gün içinde ziyaret ederek, destek açıklamalarında bulundular.

Page 11: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Sınıf hareketi Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

Sermaye hükümeti AKP’nin 2013 yılı programıgeçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’de yayınlandı. Buprogram tamamen işçi ve emekçi düşmanı belgeniteliğindedir. AKP, sermaye sınıfının verdiği görevleribu programla layıkıyla yerine getirme niyetindedir. Herne kadar bu saldırılar “İstihdamın Arttırılması” adı ilesunulsa da biliyoruz ki gerçek bu değildir. Özelde buprogram, uluslararası semayenin yaşadığı ve her geçengün derinleşen krizin Türkiye’de neden olacağı etkisiniişçi ve emekçiye yükleyecek olan “önlemler”içermektedir. Bu nedenle bu program krizin faturasınıişçi ve emekçilere ödetme programıdır.

Sermaye sınıfı dikensiz gül bahçesi istiyor!

Daha yakından bakıldığında bu saldırı programınınne denli ciddi olduğu, işçi sınıfının kazanılmışhaklarının tamamına göz dikildiği görülecektir. Buprogramla işçi sınıfının ücretli kölelik koşullarınıderinleştirmek, yoksulluğunu arttırmak, çalışmayaşamında kuralsızlık hedeflenmektedir.

AKP hükümetinin 2013 yılı saldırı programında“Politika Öncelikleri ve Tedbirleri” bölümünde “İşgücüpiyasasındaki katılıklar giderilecek ve esnek çalışmayaygınlaştırılarak hayata geçirilecektir”denilmektedir. Böylelikle , “evde çalışma, uzaktançalışma, iş paylaşımı ve esnek zaman” metodlarınıyaygın şekilde hayata geçirme hedefi koyulmuştur. “İşpaylaşımı” deyimi, bu programda beklenen saldırılararasında patronları mutlu edecek yeni bir saldırınınkılıfıdır. Böylelikle bir patron krizi bahane ederek birişi iki veya daha fazla işçiye yaptırabilecektir. Yaniyapılan işin ücreti işi yapanlar arasında paylaşılacaktır.Örneğin, bir işin iki işçi arasında “iş paylaşımı” adıaltında paylaştırılmasıyla, kriz gerekçe gösterilerekmaaşlar da, sosyal ödenekler de patron tarafından ikiyebölünebilecek. Ücretleri düşüren, sosyal hakbırakmayan bu uygulamayla çalışma yaşamı tamamenpatronun keyfine göre düzenlenecektir. Krizkoşullarında tatlı karlarından vaz geçmek istemeyenpatronlar için güzel bir kılıftır bu. Zaten krizi bahaneederek işçi çıkarımı, ücretleri düşük tutuma vb.patronlarca sıkça başvurulan yöntemlerdi. Ancaktepkilere konu olan bu uygulamalardan patronlaröğrenmiş olacak ki, bu “iş paylaşımı” kavramı ilekendilerini olası tepkiler karşısında rahatlatmayıhedeflemekteler. Kaldı ki, bu sadece kriz koşullarındauygulanmayacaktır.

Programda yer alan esnek zaman uygulaması ile deçalışma saatleri düşürülüyor, maaşlar indiriliyor. Bukapsamda “iş başına mesai” kavramı çalışma yaşamınagirecek ve patron, belirli bir iş yahut projeye özel işçiistihdam edecek, sonra da işine son verecek. Geçiciişçilik yaygınlaşacak, ücret ve varsa diğer sosyal haklartamamen patronun keyfine tabi olacaktır.

Programda evden çalışma ya da uzaktan çalışma ileilgili olarak şu tarifleniyor: “internetin kullanılabileceğiyahut parça başı işlerin icra edilebileceği mesleklerdedüşük maaşla evden çalışma uygulanacak.” Böylece,evinden çalışan işçinin sadece maaşı düşmeyecek,sosyal güvenlik ile ilgili hakları da büyük değişimlereuğrayabilecek.

AKP hükümeti, bu yöntem üzerinden “iş ve aile

yaşamının uyumu” gerekçesi ile daha çok kadınlarıişaret etmektedir. Bunun kılıfı da “Kadınların işgücünekatılımlarının arttırılması” olarak formüle edilmektedir.Tam zamanlı, güvenceli bir iş değil de esnek ve evdeçalışma kadınlara reva görülmektedir. Toplumsalyaşama egemen olan ataerkil gerici kültürüderinleştirme niyetinde olan AKP, bir taşla iki kuşvurmaktadır. Bu uygulamayla hem patronların karlarıarttırmayı, hem de güvencesiz, kuralsız ve ucuz işgücüolarak kadınları ve çocukları kullanmayıhedeflemektedir. Ayrıca kadınlar toplumsal yaşamdanuzaklaştırılarak yaşam alanları ev ilesınırlandırılmaktadır.

Kıdem tazminatı hedef tahtasında!

Bu programın diğer can alıcı konusu ise kıdemtazminatı ile ilgilidir. Geçtiğimiz yaz sınıfdevrimcilerinin sıklıkla uyardığı gibi “Kıdem TazminatıFonu’nun oluşturulmasını rafa kaldırdık,gündemimizden çıkardık” diyen hükümetinsöylemlerinin yalan olduğu ortaya çıktı. 2013programında Kıdem Tazminatı Fonu’nunoluşturulmasında geri adım atılmıyor, aksine bu hakkıgaspedecek somut adımlara her geçen bir yenisiekleniyor.

Yine programda “… bütüncül bir istihdamstratejisi”nden bahsedilmektedir. Bu ulusal istahdamstratejisinde tariflenen saldırıları içermektedir.Böylelikle kiralık işçi-ödünç işçi vb. saldırılar yakıngündemdedir.

Programda kamu alanındaki istihdamdanbahsedilirken 6111 sayılı kanunla kamu alanında esnekçalışmanın yasal altyapısının hazırlandığı dabelirtilerek, kamu emekçilerine güvencesizlik ve esnekçalışma dayatılıyor. Kamu emekçilerini güvencesizçalışmaya mahkum etmek için uzun süredir yapılanhazırlıkların 2013 yılında tamamlanması ön görülüyor.

Bu programla işçi sınıfının mücadeleleri sonucukazanılmış hakları bir bir yok edilmek istenmektedir.Çalışma yaşamında işçi lehine konulan kurallartamamen silinmekte, kavram olarak dahikalmamaktadır. Örneğin, planlanan bu saldırılar ile ‘İşgünü, haftalık tatil, aylık maaş, sosyal hakları da içinde

barındıran brüt ücret’ kavramları artık kullanılmazhaldedir. Her ne kadar uygulamada patronlar zaten bukavramları yok saysa ve her yasada bunları geçersizkılsalar da, bu program tamamen ortadan kaldırılmasınıhedeflemektedir.

Oysaki bunlar, geçmişin bedelleri ve mücadelelerisonucu kazanılmış hakları simgelemektedir. Bukavramların gerisinde örgütlü bir işçi sınıfınınmücadelesi vardır. Sermaye sınıfın esas derdi de bumücadele tarihini ve bilincini silmek, köle işçilerstatüsünü kabul ettirmek vardır. Sermaye sınıfı kendinedikensiz gül bahçesi istemektedir. Son geçen sendikalarve toplu iş ilişkileri kanununda olduğu gibi sendikalörgütlülüğe de büyük bir darbe indirilmişbulunmaktadır. Kuralsız, yoğun emek sömürüsü içindedüşük ücretler, sosyal haklar olmadan güvencesizçalışma dayatılmaktadır. Kıdem hakkının gaspı isezaten patronların uzun yıllardır hevesle peşindeoldukları bir istektir. Tüm bunlarla birliktedüşünüldüğünde işçi hareketi açısından 2013 yılı kritikbir öneme sahiptir.

Saldırıları püskürtmenin yolu örgütlü mücadelededir!

Sermaye sınıfı, işçi sınıfının örgütsüzlüğünden güçalmaktadır. Sendikaların başına çöreklenmişbürokratlarsa zaten burjuvazi adına işçi sınıfınıdizginlemektedir. Ancak işçi sınıfının mücadele tarihide göstermektedir ki, işçi sınıfı üretimden gelengücünün farkına vararak ayağa kalktığında sermayesınıfına diz çöktürebilmektedir. Bu gücü açığaçıkartacak örgütlenmelerle hem sermaye devletininengellemelerine, hem de sendikal bürokrasinin zararlıetkilerine karşı konulabilir. Bu nedenle önümüzdekigünlere devrimci, ilerici, öncü işçileri zorlu ama bir okadar da önemli görevler beklemektedir. İşçileri vekamu emekçilerini etkileyen bu kapsamlı saldırıdalgasına karşı topyekûn bir direniş sergilenmelidir.Örgütlü-örgütsüz tüm işçilerin ve emekçilerin birleşikmücadelesini açığa çıkaracak örgütlenmelere ve fiili-meşru mücadelenin önünü açan bir programa ihtiyaçvardır. Ancak bu şekilde krizin faturasını ödetmeprogramı olan bu saldırılar püskürtülebilir.

Sermaye hükümeti AKP 2013 yılı programını açıkladı…

Yıkım programına karşı sokağa,eyleme, mücadeleye!

Page 12: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Sınıf hareketi12 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

Kıdem tazminatı hakkının fona devir yoluylagaspından grev yasaklarına, Ulusal İstihdamStratejisi’nden TİS hakkının gaspına kadar bir diziönemli saldırının hayata geçirilmek istendiği birdönemden geçiyoruz.

Sınıfa dönük topyekûn savaş ilanı anlamına gelenbu saldırı başlıklarının kapıya dayandığı bir süreçte,işçi sınıfı hareketine büyük bir sessizlik hakim. Busessizliğin en büyük sorumlularından olan sendikalharekette ise tam anlamıyla dibe vurmuş bir tablovar.

İşçi sınıfının kan ve can bedeliyle sağladığıkazanımları savunmak şöyle dursun, patronlarınsaldırılarını sessizlikle izleyen ve mücadelegörevlerini geçiştiren sendikaların önemli bir kısmıise yukarıdan aşağıya kadar bürokrasi batağınasaplanmış durumda. Artık, var olan hakları korumakve geliştirmek yerine koltuklarını sağlama almaderdine düşen sendika bürokratları, işçi sınıfınıngrev ve direniş gibi en temel silahlarını dahi kirliplanlarına ve koltuk hesaplarına alet etmek istiyor.

Bu yolda, sol veya mücadeleci görünümleraltında her türlü kirli operasyonun gerçekleştirilmesi,uğruna her yöntemin mubah görülmesi anlayışıbirçok sendikada hayat buluyor. Bu öyle bir halalmış durumda ki, sadece merkez yönetimleri veşubelerde değil, sendikal bürokrasi virüsü bugünfabrikalardaki işyeri temsilciliklerine ve üyelerekadar uzanmış durumda. Taban örgütlülüklerinden vesendikal demokrasinin en basit ilkelerinden dahiyoksunluk, sendika bürokratlarının daha rahat atkoşturmasını sağlıyor.

Bu içler acısı tabloda yaşanan son gelişmelerdenbiri de, Ankara’nın göbeğinde 78 gün süren veTürkiye işçi sınıfının üzerindeki ölü toprağınınatılması için önemli olanaklar sunan TEKELdirenişini ortada bırakan Tek Gıda-İş Sendikası’ndayaşanan kayıkçı kavgasıdır. İhanetçi Türk-İşyönetimine karşı “bayrak” açan ve kendisini muhalifilan eden Tek Gıda-İş Sendikası’nda genel merkez veTek Gıda-İş Sendikası İstanbul Avrupa Yakası Şubeyönetimleri arasında yaşanan çatışma incelemeyedeğerdir.

Uzunca bir süredir, özellikle sol kamuoyundatartışılan ve bazı çevrelerin de genel merkez-şubeyönetimi kutuplaşması üzerinden taraf olduğuibretlik olaylar, işçi sınıfı hareketi açısından aşılmasıgereken bir dizi noktaya da ayna tutar cinstendir. Bukavga, bir süre önce İstanbul Avrupa YakasıŞubesi’ne bağlı Haribo Şekerleri fabrikasındaki“işçisiz grev” ve Elit Çikolata’daki “direniş”süreciyle kendini göstermiştir.

Biri grev, diğeri direniş olarak adlandırılan her ikisüreçte de genel merkez-şube yönetimleri arasındakikapışma gün yüzüne çıkmıştır. Genel merkezyönetiminden koltuk isteyen şube yönetimini kirli veanti-demokratik yöntemler ve ayak oyunlarıylatasfiye etmek isteyen Tek Gıda-İş Genel BaşkanıMustafa Türkel ve ekibi, elindeki temsil gücünü,iktidarını sağlamlaştırmak için kullanmış vepatronlarla kurduğu kirli ilişkiler üzerinden

sürdürdüğü saltanatının teşhir olmaması için hertürlü yönteme başvurmuştur.

Genel merkeze muhalif olduğunu iddia edenAvrupa Yakası Şube Başkanı Muzaffer Dilek, genelmerkez yönetimi tarafından tasfiye edilmesine karşıhukuki ve fiili olmak üzere birçok yolabaşvurmuştur. Kendilerine dikensiz bir gül bahçesiyaratmak isteyen Türkel ve ekibi işi, şubekongrelerini keyfi biçimde iptal etmekten kendinemuhalif işyeri temsilcilerini görevden almaya, kağıtüzerinde TİS yetkisi almak için patronlarlaimzaladığı ihanet protokollerine kadar birçok keyfiuygulamanın altına imza atmıştır. Bu kapsamdagelinen son nokta Elit Çikolata fabrikasındakisüreçtir.

Tek Gıda-İş Sendikası’nın 40 yıldır toplusözleşme imzaladığı bu fabrikada, 96 yılından beriimzalanan sözleşmeye göre %100 üzerindenverilmesi gereken mesai ücretlerinin %50 üzerindenverilmesi ve bu anlaşmanın sendika-patronarasındaki gizli protokole göre yapılması, genelmerkez-şube arasındaki kapışmanın fitilini ateşlemişoldu.

Buraya kadar, yaşanan her şey tam da ihanetçiTek Gıda-İş yönetiminin sendikacılık anlayışınauygun bir davranış çizgisi olurken genel merkezemuhalif olma adı altında şube yönetimi tarafındanatılan adımlar da madalyonun diğer yüzünüanlatmaktadır.

Elit Çikolata işçilerinin yanı sıra Hariboişçilerinin de alet edildiği bu sürecin yankılarının,sendikanın örgütlü olduğu diğer işletmelere deyansıdığı su götürmez bir gerçektir. HariboŞekerleri’ni üreten Pamir Gıda’da “örgütlü” TekGıda-İş Sendikası, 15 Ağustos’ta işçisiz bir “grev”başlatmıştı. TİS sürecinde, işçilerin Tek Gıda İşSendikasından Öz Gıda İş sendikasına geçmesiyle

birlikte yetkiyi kaybetmemek için grev sürecinibaşlatan Tek Gıda İş sendikası olmuştur. Fakatburada söz konusu olan, başta Haribo işçileri ve işçisınıfının sınıf çıkarları değil, tamda alt-üst sendikabürokratlarının kendi ‘küçük’ çıkarlarıdır.

İşten atılan işçilerden Ersin Erdoğan ve Tek Gıda-İş Örgütlenme Uzmanı Remzi Kılıç, Tek Gıda İş’inmarifetlerini gizleyerek şube yönetimininmaharetlerini kendileriyle yaptığımız röportajdaifade etmişlerdi. Yapılan röportajda ilk iddia, işverentemsilcilerinin ve şube başkanı Muzaffer Dilek’in dekatıldığı toplantıda şube başkanı tarafından işçilerinÖz Gıda İş’e geçirilmiş olmasıdır. İkinci iddia iseşubeye ‘muhalif’ 4 işçinin de şube başkanı MuzafferDilek ve şube sekreteri Cemil Demir’in altındaimzası olan bir belgeyle işten çıkarılmalarınınönerilmesidir. Bir de madalyonun öteki yüzünebakalım. İşçilerin, AKP yanlısı ve dolayısıyla patronyanlısı, sınıf düşmanı Öz Gıda İş’e geçirildiğitoplantıda Muzaffer Dilek’in yer aldığı iddiasını birtarafa bırakarak, iddia olarak hafızamızda tutalım.‘İlerici sınıf sendikacısı’ olduğu ve ‘Elit işçilerininhaklarını savunduğu’ için tasfiye edildiğini iddiaeden ‘demokrat’ sendikacı, şube başkanı MuzafferDilek’in altına imza attığı belgeye bir bakalım.Muzaffer Dilek’le yaptığımız görüşmede bu belgeyisorduk, patronun bu işçileri işten atacağını kendisinebildirdiğini, kendisinin de atılması artık kesinleşmişolan bu işçiler mağdur olmasın diye kıdemtazminatlarını talep ettiğini ifade ediyor. ‘Benatılmalarını istemedim, atılacakları kesinditazminatlarını talep ettim bu belgede’ dediği belgeyiinceleyelim. Muzaffer Dilek ve Cemil Demir Hariboişverenine şöyle diyor: “İş yerinde bazı rahatsızlıklarolduğu yönündeki tespitleriniz üzerine yaptığımızincelemede işçiler üzerinde bahsedildiği şekilderahatsızlık ve huzursuzluk kaynaklandığı

Direniş ve grevler işçi sınıfı mücadelesine aittir!

Sendikal bürokrasinin çıkarlarınaalet edilemez!

Page 13: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Sınıf hareketi Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

görülmüştür. Bu durum taraflarca karşılıklı toplu işsözleşmeleri ile yıllardır tesis edilmiş iş barışınıbozma amaçlıdır. İşlenen suç iş yeri ve yöneticilerihakkında asılsız şiaya çıkarmak, işçiler arasındahuzursuzluğu teşvik etmektir. Bu nedenle, durumundeğerlendirilmesi için 25.05.2012 günü disiplinkurulunun toplanması uygundur.

Not: Bu hükmün karşılığı her ne kadar kıdemtazminatı olmadan işten çıkışı gerektirse de buüyelerimizin ekstra bir mağduriyet yaşamamalarıiçin yapılacak disiplin kurulu toplantısında kıdem veihbar tazminatlarının ödenmesi hususunu da ayrıcarica ederiz. Gereği bilgilerinize arz ve rica ederiz.’

Şimdi sınıf sendikacılığının nasıl olmamasıgerektiğini ibretlik bir örnekle, bir kez daha sınıfsalbelleğimize kazıyalım. İlkin işçi sınıfının kazanılmışhakkını işverenden yazılı bir belgeyle talep edereklütfetmişler. Kendi iddia ettiği gibi bu belgede sadeceişten atılacağı kesinleşmiş işçilerin masumanetazminatlarını talep etmek olmuş olsaydı dahisorardık: ‘bir sınıf sendikacısının işçilerin iştenatılma durumunda yapacağı şey tazminatlarınıvererek yollayın mağdur olmasınlar’ demek miymiş?Ancak belge çok daha fazlasını ifade ediyor. Ve birkez daha soralım: ‘Sınıf sendikacısının göreviişverenle işçi arasında iş barışı sağlamak ve işvereninhakkında asılsız şiaya çıkarılıyor diyerek işverenikorumak mıdır?’.

Şimdi gelelim hafızamızda tuttuğumuz ve iddiaolarak söylenen Haribo’da Öz Gıda İş’e işçileringeçirildiği toplantıda işveren temsilcileri ileMuzaffer Dilek’in yan yana oturduğu söylemine. Bubizim cephemizden şimdilik bir iddia olarakkalmaktadır ki Muzaffer Dilek’te bu duruma şiddetlekarşı çıkmaktadır. Kendisine yönelttiğimiz ‘Öz Gıdaİş’e geçeceğiniz söyleniyor’ sorusunu ‘neticede biryerlerde mücadelemize devam edeceğiz, bunun neresiolduğu belli değil, bakacağız’ diye yanıtlıyor, ÖzGıda İş ile temasını saklı tutuyor. Ancak MuzafferDilek’in bir taraftan Elit fabrikasında Öz Gıda İş’eüyelik çalışması yürüttüğü bizim cephemizdenbiliniyor.

Aslında direnişi ziyarete gittiğimiz bir gün cümlearasında söylediği şu söz bütün durumuözetliyor;‘eskiden biz Mustafa Türkel’le çok iyiydikaslında’. ‘Sınıf sendikacısı’, tescilli ihanetçilerleeskiden arasının çok iyi olduğunu ifade ediyor. Birkez daha soruyoruz ‘ Düne kadar demokrat, ilericideğildiniz de sonradan mı bu yetileri kazandınız,yoksa üst kademe bürokrasi ile alt kademebürokrasinin kendi çıkar savaşı mı boy gösterdi? TekGıda İş yönetiminin ‘ilerici sınıftan yana sendikacıolduğu’ için tasfiye ettiği birine nasıl oluyor da ÖzGıda İş gibi tescilli patron yanlısı bir sendika kucakaçıyor, hem de hiçbir sorun yaşamadan? Tümyaşanılanlar ikinci durumu yani bürokrasinin rantsavaşı olduğu gerçeğini berrak bir şekilde açığaçıkarıyor.

Sendikal bürokrasi, tıpkı düzen partilerinin düzeniçi dalaşında olduğu gibi belgeleriyle bir birininicraatlarını ortaya koyuyor, ama bürokrasinin anagövdesine zarar vermeden. Bunu da yaparken hiçbirkirli yöntemi kullanmaktan geri durmuyor. Haklarıçalınmış Elit işçileri ile Haribo işçilerininyanındaymış gibi durarak ve onların üzerine basarakkayıkçı kavgasını sürdürüyor.

Tüm bu kirli oyunlar karşısında başta sınıfdevrimcilerinin, tüm ilerici-devrimci güçlerin ve işçisınıfının önünde temel bir sorumluluk duruyor.Sınıfın taban örgütlülüklerinde bir araya gelerekbürokrasiye ve onu üreten ve büyüten sömürüdüzenine karşı örgütlü, kendi iradesini eline alan birsınıf hareketi yaratmak. Elit işçilerinin ve Hariboişçilerinin de üzerinde oynanan bu kirli oyunlarıpüskürtmenin tek yolu buradan geçiyor.

Esenyurt BDSP

Patronların servetiişçilerin canı ve kanı

üzerine kurulu!Patronlar açısından adete bir sömürü cenneti olan

Çorlu’da yaşanan iş kazaları patronların servetinin kimlerüzerine ve nasıl kurulduğunu gösteriyor. Sepa Mensucat’tave Platin Deri’de çalışırken iş kazası geçiren işçileringazetemize yaptığı açıklamalar durumu daha net gözlerönüne seriyor.

Adil Çobanoğlu: Bundan tam 3 yıl önce iş kazasıgeçirmiş. İş kazası geçirdiği fabrika Sepa Mensucat.Çorlu/Ulaş yolu üzerinde kozmetik sektörüne pamuk

imalatı yapan bu fabrikada öncesinde de iş kazalarının sıklıkla yaşandığı biliniyor. Adil, pamuk sarma makinesinde çalışırken makineye kolunu kaptırmış. Makinenin üzerinde iş kazalarına karşı

olması gereken gerekli önlemlerin olmadığını ve çok eski makinelerle üretim yaptıklarını belirtiyor. Ayrıca işçilerüzerinde daha fazla üretim için sürekli baskı kurulduğunu da sözlerine ekliyor.

İş kazası geçirdikten sonra bir dizi ameliyat geçiren Adil, yanlış müdahale ve ameliyatların da etkisiyle sağkolunu ve parmaklarını çok az kullanabiliyor. İş bulamama korkusuyla ve patronun yalanlarına kanarak iş kazasıdavası açmıyor. Kolunun ve parmaklarının “iyileşmesinin” ardından iş kazası geçirdiği fabrikada çalışmayısürdürüyor.

Bu arada Adil, iş gücü kaybı oranından da şikayetçi. % 20 iş gücü kaybı oranı verilmiş. %25 olsaydı en azındanasgari ücret oranında maaş verilecekti diyor. Bu yüzden oranın bilerek düşük tutulduğunu söylüyor.

Çalışmaya başlaması ile iş kazası geçirdiği esnada babacan görünen patronun gerçek yüzünü görmeye başlıyor.Adil’e, bırakın sakat birisinin, sağlam bir insanın bile yapamayacağı işleri yapması için baskı yapıyor. 250 kilolukbalyaları Adil’e kaldırması için baskı yapıyor. Adil kaldırmayacağını ifade edince de küfür ederek Adil’i iştençıkartıyor.

Sonrasında ise Adil iş yerine tazminat davası açmak için girişimlerde bulunuyor. Bu esnada patron parateklifinde bulunarak Adil’in aklını çelmeye çalışıyor. Ancak çevresindeki duyarlı insanların da yardımıyla anitibariyle Adil dava sürecini başlatmış durumda.

Mustafa: Yaklaşık 6 ay önce Platin Deri’de işe başlamış. Deri sektöründeki ilk iş yeri. İş bulamadığı için sonçare olarak deri sektörüne girmiş. Meydancı olarak başladığı işte hemen yükselerek açkı makinesinde çalışmayabaşlamış.

İş kazası gece vardiyasında çalışırken olmuş. Normalde gündüz vardiyasında çalışıyormuş ancak Eylül ayındasınavları olduğu için gece vardiyasına geçmiş.

Deri sektöründe kullanılan makinelerin eskiliğinden ve düzenli yapılması gereken bakımların yapılmadığındankaynaklı iş kazalarının olduğunu söylüyor. Aynı makinede buna benzer kazaların daha önce 4 defa yaşandığınıkendisininkininse en ciddi olanı olduğunu söylüyor. Sol elinin işaret ve orta parmağı uçundan makinenin bıçaklarıtarafından kesilmiş.

Elini makineye kaptırdığında hemen stop düğmesine basmış ancak düğme tutukluluk yaptığı için makinehemen durmamış. “İlk bastığımda dursaydı parmaklarıma bir şey olamayacaktı” diyor.

İş kazasının ardından tedavi için götürüldüğü özel hastanenin başka bir deri patronuna ait olduğunu söylüyor.Hatta bu yüzden daha tam olarak iyileşmediği halde hastanenin iş başı verdiğini ifade ediyor.

O da en azından belli önlemlerin alınmasını sağlar ve diğer işçiler böyle kazalar yaşamaz diyerek yasal sürecibaşlatmaya hazırlanıyor.

Kızıl Bayrak / Trakya

Ver.di’den direnişe destekAlmanya merkezli kargo ve taşımacılık devi DHL Lojistik’te sendika düşmanlığını kınayan

Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu (ITF) üyesi Alman Birleşik Hizmet Sendikası (Ver.di), 5Kasım günü direnişçi işçileri Kıraç’taki DHL deposu önünde ziyaret etti.

Almanya’dan gelen heyet, direnişçi işçiler, TÜMTİS’in örgütlü olduğu şirketlerde çalışan işçiler,sendikalar ve destekçi güçlerle beraber Kıraç DHL önünde basın açıklaması gerçekleştirdiler.

Öğle saatlerinde depo girişinde gerçekleştirilen eyleme BDSP’liler flamalarıyla katılırken TKP,EMEP, UİD-DER üyeleri de eyleme katılım sağladılar.

Yanısıra UPS ve çeşitli taşımacılık şirketlerinde çalışan TÜMTİS üyeleri de eylemde yer aldılar. Eylemde konuşan Ver.di Genel Merkez Yöneticisi Stephan Teuscher, DHL Türkiye yönetiminin,

korku kültürünü hakim kılmak istediğini ifade ederek buna müsaade etmeyeceklerini dile getirdi. DHLpatronlarının hiçbir tehdit ve teklifle başarıya ulaşamayacağını söyleyen Teuscher, UPS’deki baskıların dasonuç vermediğini ve buradaki mücadelenin de başarıya ulaştığını hatırlattı.

Teuscher, “Sadece TÜMTİS’le değil başınız bizimle de belaya girer” diyerek DHL yönetimini uyardı. Teuscher’den sonra söz alan Alman Posta Şirketi İşyeri İşçi Temsilcisi Thomas Koczelnik ise, DHL

Türkiye’de yaşananları büyük bir şaşkınlık içerisinde izlediklerini ifade etti. “Biz de dünya çapındaDHL’ye kafa tutabiliriz” diyen Koczelnik, aşılamayacak hiçbir engelin olmadığını belirtti. Konuşmalarınardından “Yaşasın enternasyonal dayanışma!” sloganı Almanca olarak atıldı.

TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk, DHL’de baskılara ve saldırılara rağmen mücadeleninbüyüdüğünü ifade etti. DHL’nin her geçen gün daha fazla teşhir olduğuna dikkat çeken Öztürk, destekveren güçlere teşekkür ederek konuşmasını noktaladı.

Basın açıklamasına Deri-İş Genel Merkez yöneticilerinin yanı sıra Petrol-İş 1 No’lu Şube, Belediye-İşSendikası ve Haber-İş Sendikası da destek verdi.

Kızıl Bayrak / Esenyurt

Page 14: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Sınıf hareketi14 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme KuruluKasım ayı toplantısını gerçekleştirdi. Toplantınıngündeminde şu konular bulunuyordu:

- Açlık grevleri üzerine değerlendirme - Sendikalar ve Toplu İş İlişkileri Yasası üzerine

değerlendirme - MESS grup TİS süreci üzerine değerlendirme ve

planlama - Bülten üzerine planlama Bu konular üzerine yapılan kapsamlı tartışmaların

sonuçlarını başlıklar halinde özetleyelim.

- Açlık grevleri üzerinedeğerlendirme:

MYK, açlık grevlerini sürdüren Kürt siyasaltutsakların taleplerinin tümüyle haklı ve meşruolduğu düşüncesini taşımakta ve direnişe tam destekvermektedir. Sermaye devleti tutsakların bu haklı vemeşru taleplerini kabul etmelidir.

MYK, ölümler olmadan devletin tutsaklarıntaleplerini kabul etmesinin en önemli şartınıntoplumsal desteğin düzeyine bağlı olduğu gerçeğininaltını çizerek, tüm işçi ve emekçileri direnişe destekolmaya çağırmaktadır.

Bu konuda özellikle sendikaların alacakları tutumönemlidir. Sendikaların direnişten yana tavırbelirlemeleri, devletin kanlı provokasyonlar veşovenizmi kullanarak Kürt siyasi tutsaklarını tecritetme çabalarının önüne geçecek, ölümler olmadandirenişin kazanmasının yolunu açacaktır.

MYK bu çerçevede işçi ve emekçileri açlıkgrevleri konusunda duyarlı hale getirecek aydınlatmaçalışmasından, destek eylemlerine sınıfın katılımınısağlamaya, sendikaları tutum almaya zorlamayakadar bir dizi somut göreve işaret etmiştir.

- Sendikalar ve Toplu İş İlişkileriYasası üzerine değerlendirme:

Yılan hikayesine dönen Sendikalar ve Toplu İşİlişkileri Yasası en sonunda meclisten geçirildi.Cumhurbaşkanı’nın onayladığı bu yasa, işçi sınıfınıncan ve kan bedeli haklarının üzerini çizmektedir.Yasa ile sendikal örgütlenme zorlaştırılmakta, toplusözleşme yapabilmenin önündeki barajlar fiilenyükseltilmekte, mücadeleci sendikaların önükesilmekte, grev hakkını kulanmanın önüne yeniengeller getirilmektedir. Kısacası bu yasayla işçisınıfının eli kolu bağlamak istenmektedir.

Durum böyleyken, işçi sınıfı bu ağır gasp yasasıkarşısında neredeyse suskun kalmıştır. Çünkü enbaşta Türk-İş ve Hak-İş yönetimleri bu yasanıngeçmesine alenen suç ortaklığı yapmışlardır.Böylelikle bu ağa takımından sorulacak hesapfazlasıyla kabarmıştır. Diğer taraftan, yasaya karşıson anda eylemler örgütleyen Türk-İş içerisindekimuhalif sendikalardan oluşan SGBP ve DİSK iseyetersiz kalmıştır. Bu iki sendikal odak, gaspyasasına karşı seslerini yükseltmişlerse de, hem geçkalmışlardır, hem de yaptıkları cılız protestolarolmanın ötesine geçmemiştir. Üstüne de yasageçtikten sonra Cumhurbaşkanı’na veto etmesi içinmektuplar yazmak dışında mücadele adına hiçbir şey

yapmamışlardır. Böylelikle de bu gasp saldırısınaboyun eğmişler, mücadeleyi büyütme iddiasını ortayerde bırakmışlardır. Günü kurtarmak uğruna işçisınıfının geleceğini sermaye ve hükümetine yemyapmışlardır.

Bu tutum bir kez daha sendikal bürokrasininmücadeleyi örgütlemek ve önderlik etmekiradesinden yoksunluğunu göstermiştir. Hiçkuşkusuz bu hak gasplarına geçit vermemek ve bugasp yasalarını çöpe atmak mümkündür. Fakat bununyolu fiili-meşru ve militan bir yoldan kararlı birmücadele olabilir ancak. Bunu başaracak olanlar birkez daha ileri ve öncü işçilerdir. MYK bu anlayışlaileri ve öncü işçileri, ihanetin hesabını sormak ve bugasp yasasını çöpe atmak üzere sorumluluk almayaçağırmaktadır.

MYK kendi cephesinden ise somutta gaspyasasını ve mücadele görevlerini işçi sınıfınaanlatmak üzere aydınlatma çalışmalarını sürdürmeyi,bu çerçevede seminerler ve söyleşiler düzenlemeyi,konuyu sendikal platformların gündemine getirmeyiöngörmüştür.

- MESS Grup TİS süreci üzerinedeğerlendirme ve planlama:

Toplantının yapıldığı sırada, Birleşik Metalyönetimi de bu süreç ile ilgili toplu sözleşmetaslağını kamuoyuna duyurdu. MYK datartışmalarını bu gelişmeyi dikkate alarak yaptı ve şusonuçlara vardı:

1. Birleşik Metal’in sözleşme taslağını Sendikalarve Toplu İş İlişkileri Yasası çıkmadan, dolayısıylayetkiler henüz açıklanmadan oluşturması ve sürecifiilen başlatacağını duyurması, geç kalınmış bir adımolmakla birlikte, kuşkusuz ki mevcut belirsizliğe sonvermesi bakımından yerinde bir hamle olmuştur. Bututum bundan böyle de sürdürülmeli, gasp yasasınınakıbetine bakmadan fiili-meşru yoldan ilerlenmelidir.

2. Birleşik Metal’in açıkladığı taslağı içeriği

bakımından değerlendiren MYK, taslağın ücretlerbakımından metal işçilerinin beklentilerini tamolarak karşılamamakla birlikte, yine de bu haliyleönemli kazanımlar sağlayacağı düşüncesindedir.Özellikle taslakta yer alan diğer temel maddelerücretler konusundaki bu yetersizliği tamamlayacaknitelikte görünmektedir. Bunlar sosyal haklarınasgari ücrete endekslenmesi, vergi artış dilimlerininpatronlar tarafından ödenmesi, kıdem tazminatıkonusunda yasaya yapılan atıfların çıkarılması,çalışma sürelerinin düşürülmesi gibi maddelerdir. Buhaliyle taslak, metal işçilerinin hak ve kazanımlarınıileriye götürebilecek bir mahiyete sahiptir. Bunedenle tüm metal işçilerince sahiplenilecek veuğruna mücadele edilecek bir taslak olduğugörülmektedir. MYK bu düşüncelerle metalişçilerini, bu taslağa sahip çıkmaya ve taslağıniçerdiği hakları MESS’ten kopararak almak içinkararlı bir mücadeleye hazırlanmaya çağırmaktadır.

3. MYK süreci kazanmanın, pazarlıklarla ya daönceki dönemde olduğu gibi çatlaklara oynayarak vegrev silahını göstererek değil, MESS’i ve TürkMetal’i ezecek düzeyde bir mücadeleyle mümkünolduğuna inanmaktadır. Bu ise gerektiğinde grevsilahını kullanabilecek bir mücadele kapasitesidemektir. Dolayısıyla bugünden yapılacak tümmücadele hazırlıkları bu kapasitenin yaratılmasıhedefine bağlanmalıdır.

Bu ise en başta Birleşik Metal üyeleri olmaküzere tüm metal işçilerini bu taleplerin arkasındaduracak bir bilinç açıklığına ulaştırmak, ikinci olarakadım adım mücadeleye ısıtacak bir eylem hattınıhayata geçirmek, üçüncü olarak birleşik mücadeleninzeminleri olan komite ve platformları örgütlemekdemektir. MYK bu çerçevede öncelikle BirleşikMetal yöneticilerini ve öncü işçileri kararlı, azimli vesoluklu davranmaya çağırmaktadır. Belirlenenhedeflere ulaşmak üzere ara yollara sapmadankararlılıkla yürünmeli, metal işçisinin mücadele

Metal İşçileri Birliği (MİB) MYK Kasım ayı toplantısı...

Değerlendirme ve sonuçlar

Page 15: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

.

Sınıf hareketiSayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012 Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 15

enerjisini açığa çıkararak sonuna kadar gitmektetereddüt gösterilmemelidir.

4. Önceki deneyimlerden de biliyoruz ki,sonuna kadar gitmek ve MESS-Türk Metalcephesini yere çalabilmek esasta metal işçilerinintabandan sağlam bir bilinç ve örgütlenmekapasitesi yaratmalarına bağlıdır. Bu ise öncelikleTİS komitelerinin fabrikalardan başlayarak yaygınbiçimde kurulması demektir. MYK bir kez dahaileri ve öncü işçileri, hangi sendikada örgütlüolursa olsun bu tür komiteleri kurmayaçağırmaktadır.

5. MYK, Türk Metal cephesinden devam edensessizliği ihanet taslağının açık bir işaretisaymaktadır. Türk Metal sözleşme taslağınıişçilerden özenle saklamaktadır. Ama taslağınMESS ile birlikte hazırlandığına da kuşku yoktur.Bu sınıf düşmanları elbirliğiyle metal işçilerinisatışa boyun eğdirmek üzere çeşitli senaryolarüzerine çalışmaktadırlar. Amaçları metal işçilerininöfkesini çekmeyecek, ama aynı zamandabeklentilerini yükseltmeyecek bir taslaktır. Ayrıcametal işçileri, Türk Metal sözkonusu olduğundataslağın içeriğinin pek bir anlam taşımadığını dabilmektedir. Çünkü bu durumda genellikledanışıklı bir dövüş oynanmakta, MESS masayaağır dayatmalarla oturmakta, örneğin sıfır zam veesnek çalışma dayatmasında bulunmaktadır.Böylelikle metal işçisi savunmaya çekilmeyezorlanmakta, ölüm gösterilerek sıtma kabulettirilmektedir.

MYK bu oyunlar konusunda metal işçileriniuyarmayı, Türk Metal’in ihanet taslağını çöpeatmak üzere bir kez daha fabrikalarda komitelerkurmayı görev bilmektedir.

6. MYK, Birlik’in bu sürece yönelikmüdahalesinin politik içeriği, araçları, eylem veörgütlenme hattı konusunda da tartışmalaryapmıştır. Daha önce yapılan planlamalar gözdengeçirilmiş, uygulamalardaki sorunlar tartışılmış veyeni bir planlama yapılmıştır.

Buna göre Birlik, Birleşik Metal tarafındanhazırlanan taslak konusunda metal işçileriniaydınlatmak üzere çalışmalar yapacaktır. Bununiçin bildiri, duvar gazetesi, bülten gibi araçlarkullanılacak, işçi toplantıları yapılacaktır. Butaslağın olabildiğinde fazla sayıda metal işçisitarafından tartışılması büyük önem taşımaktadır.Birlik bileşenleri tüm alanlarda bunun için enerjikbir çaba içerisine girecektir.

Birlik, Türk Metal’in satış hazırlıklarını teşhiredecek, olası satış taslağını yırtmak hedefiylemetal işçilerinin öfkesini büyütecek çalışmalaryürütecektir. Öfkenin patlaması halinde doğrukanallara akıtılması için politik-pratik bir hazırlıkyapılacaktır. Tüm bunlara paralel olarak isefabrikalarda ve havzalarda TİS komitelerioluşturmak üzere gayretlerini sürdürecektir.

MYK, tüm bunlarla birlikte internet sitesininfaaliyete geçirilmesindeki gecikmeyi dedeğerlendirmiş ve gecikmenin nedenleri üzerindedurmuştur. Sorunu en kısa sürede çözmek üzereyeni bir planlama yapmıştır.

- Bülten üzerine planlama: Toplantı yapıldığı sırada bültenin yeni sayısı da

matbaada basılmaya bekliyordu. MYK çıkacak busayının hazırlığı ve kullanımı konusundadeğerlendirmelerde bulunmuş, yeni sayıya ilişkinbir planlama yapmıştır.

Yapılan planlama göre yeni sayı için her türlükatkının 23 Kasım tarihine kadar gönderilmesigerekmektedir.

Metal İşçileri BirliğiMerkezi Yürütme Kurulu

7 Kasım 2012

“Aynı kararlılıklaama daha güçlü”

Birleşik Metal-İş Sendikası, 2012-2014 dönemi içinyüzbinlerce metal işçisini yakından ilgilendiren GrupToplu İş Sözleşmesi ile ilgili MESS’e verilmek üzerehazırlanan Toplu İş Sözleşmesi teklifinin detaylarını,sendikanın Gebze şubesinde 6 Kasım günügerçekleştirdiği toplantı ile kamuoyuna açıkladı.

Toplantıda açıklama, Birleşik Metal İş SendikasıGenel Başkanı Adnan Serdaroğlu tarafından yapıldı.2010-2012 Grup Toplu İş Sözleşmesi dönemindeBirleşik Metal-İş Sendikası’nın ve üyelerinin yürüttüğü mücadelenin ve 21 yıl sonra çıkılan grevle MESS ve TürkMetal’in oluşturduğu işbirlikçi sendikal düzen dayatmasının kabul edilmemesinin öneminin vurgulanması ilebaşlayan açıklamada, elde edilen kazanımlara değinildi. İçinden geçilen sözleşme sürecinin de “aynı kararlıklaama daha güçlü biçimde sürdürülmek zorunda” olduğu belirtildi.

Serdaroğlu açıklamasında, sendikal haklara ve örgütlülüğe dönük saldırılara değinerek şunları söyledi: “Şu anyürürlükte olan 2821-2822 sayılı yasalara göre yürütülmesi gereken yetki işlemleri, bu yılın Ocak ayından itibarenyasaya aykırı biçimde askıya alınmış, Ocak ve Temmuz aylarında yayınlanması gereken işkolu istatistikleriyayınlanmamıştır. Bu nedenle işyeri bazında toplu iş sözleşme yetki taleplerine Çalışma Bakanlığı tarafındanyanıt verilmemiş ve şu anda fiili olarak ülkedeki sendikalı işyerlerinin neredeyse tamamında yetkiler düşmüştür.

2012 yılı toplu iş sözleşmelerinin askıya alındığı yıl olarak tarihe geçmiştir. Kimi işyerlerinde işverenlerdurumdan vazife çıkararak sendikal faaliyetin durdurulması için baskı yapmaya başlamıştır. Örgütlülüğün zayıfolduğu işyerlerinde işverenlerin başarılı olduğu durumlar sözkonusudur. Hükümet yüzbinlerce işçinin sözleşmehakkını dondurduğu gibi, sendikal örgütlülüğü işverenlerin saldırısına açık hale getirmiştir.”

Açıklamada yer verilen teklifin talepleri şu şekilde sıralanabilir: * Ücret uçurumunun kapatılması için ücret zammı öncesinde ücret tamamlaması istiyoruz. * Aynı işi yapanların aynı ücreti aldıkları, ucuz işçilik kapısını kapatan bir toplu sözleşme düzeni istiyoruz. * Enflasyona endeksli zam sistemine son verilmesini istiyoruz. * Sosyal ödemelerde asgari ücrete endeksli bir sisteme geçilerek bu ödemelerin erimesine engel olunmasını

istiyoruz. * İnsanca yaşamak için çalışma sürelerinin kısaltılmasını istiyoruz. * Vergi dilim artışlarını işverenlerinin üstlenmesini, adil bir vergi sistemini oluşturacak yasa için

parlamentonun hızla vergi yasasını değiştirmesini istiyoruz. Açıklama, metal işçilerinin taleplerini sahiplenme ve ortak mücadele içerisinde olma çağrısıyla son buldu.

Kızıl Bayrak / Gebze

Ümraniye MİB’den eğitim toplantılarıÜmraniye Metal İşçileri Birliği 4 Kasım günü bir eğitim toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıda ilk olarak “Kapitalizm ve işçi sınıfı” konulu bir sunum yapıldı. Sunumda, ilkel komünal

toplumdan kapitalizme dek toplumların gelişim tarihi anlatılarak, kapitalizmin bugüne kadarki en acımasızsistem olduğu, eşitsizliğin, açlığın daha önce hiç yaşanmadığı şiddette yaşandığı ve sınırsız bir sömürünün varolduğu anlatıldı. Bununla birlikte farklı ülkelerden örnekler verilerek işçilerin bu sömürüye karşı verdiklerimücadeleler aktarıldı.

Toplantıda Türkiye’de sermaye sınıfının işçi sınıfı üzerinde uyguladığı yasaklardan, katliamlardan dabahsedildi. Bugün de sömürü politikalarının sürdüğü, Ulusal İstihdam Stratejisi, Toplu İş İlişkileri Yasası gibiuygulamalarla ve sendikalara yetki verilmemesi gibi yöntemlerle bu sömürünün ve baskının daha da artırıldığıifade edildi.

Son olarak, öncü metal işçilerine böylesi bir süreçte çok büyük görevler düştüğü söylendi. Özellikle MESSile yapılacak olan Grup Toplu İş Sözleşmesi sürecinin metal işçileri ve işçi sınıfının geleceği için iyideğerlendirilmesi gerektiği belirtildi.

Toplantının sonunda, BDSP’nin düzenleyeceği “İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği” etkinliğinin önemianlatıldı ve etkinliğe çağrı yapıldı.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

Bosch Rexroth’ta saldırılar sürüyorBursa’da kurulu bulunan Bosch Rexroth fabrikasında çoğunluğu Türk Metal Sendikası üyesi 25 işçinin işine

son verildi. İşten atma nedeni konusunda fabrika yönetimi net bir açıklama yapmadı. Fabrikada olası tepkilerin önünü

almak isteyen idari personel, işten atıldıklarını işçiler evlerinde iken bildirdi. Diğer taraftan, bazı işçilerin debölümlerinin değiştirildiği, bir kısım işçinin şirketin Gebze’deki fabrikasına gönderildiği gelen bilgiler arasında.

Geçtiğimiz Mart ayında Bosch fabrikalarında Türk Metal Sendikası’ndan istifalar başlamış, işçiler topluolarak Birleşik Metal-İş Sendikası’na geçmişlerdi. Fabrikalarda yetki belirsizliği sürerken Bosch yöneticileritürlü baskı ve tehditlerle işçileri sendikasızlaştırma yönlü saldırılara başlamıştı. Nisan ayının sonlarında BoschRexroth işçilerine “protokol” dayatması yapılmış, işçilere sendikasız olarak sosyal hakların sunulacağı vaatedilmişti. Fabrikalardaki baskı ve yaptırımlar şimdi de işten atma, fabrika ve bölüm değişikliği uygulamalarıylasürüyor.

Kızıl Bayrak / Bursa

Page 16: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

CMYK

İzmir’de yüzlerce emekçi birl 16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

CMYK

Sınıf devrimcilerinin dört ilde gerçekleştirmeyiplanladığı ve bu amaçla aylardır çalışmaları yürütülenetkinlikler dizisinin ilki 3 Kasım’da İzmir’de yüzlerceemekçinin katılımı ile gerçekleşti. “İşçilerin birliğihalkların kardeşliği” şiarıyla İzmir’de startı verilenetkinlikler 11, 18 ve 25 Kasım’da Ankara, İstanbul veAdana’da gerçekleştirilen geceler ile sürecek.

Ateşin keşfinden güneşin zaptına

“İşçilerin birliği halkların kardeşliği” etkinliği19.30’da Fuar alanında bulunan İsmet İnönü KültürMerkezi’nde başladı.

Etkinlik salonu öğle saatlerinden itibarenhazırlanmaya başlandı. Salonun iki yanına “Ateşinkeşfinden güneşin zaptına yeni Ekimler için ileri!” ve“Özgürlük, devrim, sosyalizm!” şiarının bir çok dildeyazıldığı büyük ebatlı pankartlar asıldı. Sahne arkasındaise “Kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa karşıyaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği!” şiarlı ikipankart yer aldı.

Ayrıca Marks, Engels, Lenin, Deniz Gezmiş,İbrahim Kaypakkaya, Mahir Çayan, Habip Gül, ÜmitAltıntaş, Hatice Yürekli, Alaattin Karadağ’ınresimlerinin olduğu kızıl sancaklar salonun çevresineyerleştirildi.

Etkinliğe giriş alanına ise 1848 devrimlerindenbaşlayarak Dünya’da yaşanan temel devrimciyükselişleri ele alan ve son olarak da komünisthareketin bu topraklarda doğuşuna işaret eden bir resimsergisi asıldı.

Girişte ayrıca Eksen Yayıncılık standı açılarakyayınevine ait kitaplar ile Kızıl Bayrak, Ekim Gençliğive Liselilerin Sesi gazete ve dergileri kullanıldı. Ayrıcasınıf devrimcilerinin dağıttığı bir çok bildiri ve bültende standlarda yer aldı.

Yüzlerce işçi ve emekçi saat 19.00’dan itibarenkültür merkezine gelmeye başladılar. Buca, Çamlıkule,Bornova, Çiğli, Güzeltepe, Yamanlar, Harmandalı,Menemen, Aliağa’nın yanısıra, Aydın ve Manisa’danhareket eden araçların da etkinlik alanına ulaşmasınınardından kitle salona giriş yaptı.

Devrimci önderler selamlandı!

Etkinlik sinevizyon gösterimi ile başladı. Berlinduvarının çöküşü ile birlikte dünya genelinde yaşanangericiliği ele alarak başlayan sinevizyon geçen zamaniçerisinde kapitalizmin krizini ve bugün işçi sınıfınınküresel çapta ortaya koyduğu mücadeleleri ekranayansıttı. Özellikle kitlesel ve militan eylemleringörüntüleri kitle tarafından ilgiyle ve coşkuyla izlendi.Sinevizyonda yeralan, devrimci önderlerin portrelerikitle tarafından alkışlarla karşılandı.

Sinevizyonun ardından program “Kapitalistsömürüye ve emperyalist savaşa karşı ‘İşçilerin birliğihalkların kardeşliği’ çağrısıyla örgütlediğimiz, devrime

hazırlanıyoruz şiarını yükselttiğimiz etkinliğimizehepiniz hoş geldiniz” sözleriyle başladı.

Giriş konuşmasında gerçekleştirilen etkinliğin üçanlamlı yıldönümüne denk geldiği belirtilerek komünisthareketin 25’inci, sınıfın devrimci partisinin 14’üncü veBüyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin 95. yıldönümüvurgulandı.

Adnan Yücel’in dizelerinin ardından “MustafaSuphiler’den Denizler’e, Mahirler’den İbrahimlere,sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya uğruna şehit düşendevrim ve sosyalizm mücadelesinde tereddütsüzceölümü kucaklayanlar için” bir dakikalık saygı duruşugerçekleştirildi.

Saygı duruşu, salonda coşkuyla atılan “Devrimşehitleri ölümsüzdür!” sloganı ile sona erdi.

BDSP: Yeni Ekimler için ileri!

Saygı duruşunun ardından dünyada ‘89 çöküşündenbu yana yaşananlara değinilerek bugün “Yeni Ekimleriçin ileri!” şiarını yükseltmenin önemi vurgulandı vesahneye konuşmacı olarak BDSP temsilcisi davetedildi.

Temsilci sözlerine “komünist hareketimizin 25. yılınıgeride bırakamanın haklı sevincini ve haklı gururunutaşıdığımız etkinliğimize hepiniz hoşgeldiniz!”sözleriyle başlayarak kitleyi selamladı. Etkinliğin“Devrime hazırlanıyoruz!” şiarı ile düzenlendiğibelirtilerek bu şiarın anlamı üzerinde duruldu.

Dünya genelinde süren gericilikten, emperyalistsavaş çığırtkanlığından bahsedilerek yaşananlarınemperyalizmin içinde yaşadığı krizin dolaysızsonuçlarından bağımsız olmadığı vurgulandı. Ancak buatmosfere rağmen sokakların da boş olmadığı, fabrikaişgallerinin, eylemlerin sürdüğü ifade edilerek işçi veemekçilerin devrim özlemi vurgulandı. Ayrıca Arapisyanları ve Avrupa’daki sosyal mücadelelerhatırlatılarak kapitalizmin sonunun geldiği belirtildi.

Emperyalist nüfuz mücadeleleri anlatıldıktan sonraOrtadoğu’nun önemine değinildi ve Türkiye’nin de buçatışmanın ortasında yer aldığı söylendi. Suriye’yesaldırganlık hazırlıkları yapıldığı söylenerekTürkiye’nin de ABD emperyalizmine taşeronluk yaptığıvurgulandı.

BDSP konuşmasında Kürt sorununa da özel bir yerayrıldı. İçerde sürdürülen baskı ve saldırganlıkanlatılarak Kürt halkına yönelik baskılar vurgulandı.Kürt siyasi tutsakların sürdürdüğü açlık grevi eylemiselamlanarak BDSP’nin de bu eylemi sonuna kadardesteklediği söylendi. Ayrıca Kürt sorunun gerçekçözümünün birleşik mücadeleden geçtiği anlatıldı. Kürthalkının devrimin temel bir dinamiği olduğu ifadeedildi. Kürt halkının mücadelesine destek çağrısısalondan da alkışlarla karşılık buldu.

BDSP konuşması şu sözlerle son buldu: “Bugünkomünist hareketin 25. yılında bunalımlar ve savaşlardöneminin içinden geçtiğimiz, yeni devrimlere gebe

İzmir’de yüzlerce emekçi birlik ve kardeşlik için buluştu…

Sosyalizm bayra

Page 17: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

olduğumuz bir dönemde komünist hareketin işçilere,emekçilere kadınlara, gençlere çağrısı devrimcihazırlığı yükseltmektir. Devrim yürüyüşüne omuzvermektir. Komünistlerin çağrısı işçi sınıfınınkomünist partisi saflarında daha güçlü bir şekildeörgütlenmektedir. Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm!”

Konuşma bitiminde salonda “Yaşasın devrim vesosyalizm!” sloganları coşkuyla atıldı.

Sözü müziği kavgayla yoğuranlar...

AKP iktidarıyla, faşist baskı ve terörün gündelikyaşamın parçası haline getirildiği belirtildikten sonrabu saldırganlığın Türkiye’nin emperyalizmetaşeronluk rolüyle yakından bağlantılı olduğuvurgulandı ve salondan “Katil ABD işbirlikçi AKP!”sloganları yankılandı.

Ardından sahneye yakın zamanda bir komploylatutuklanan, ama bundan yılmak şöyle dursun daha dabilenen, “hak alma mücadelelerinden, mitingalanlarından tanıdığımız” şair Mehmet Özer davetedildi.

Mehmet Özer hazırladığı slayt gösterisi eşliğindebir çok şiir okudu. Şiirlerinde açlık grevlerine değinenşair, salonda Ölüm Orucu gazilerinin olduğunusöyleyerek, onları selamladı.

Özer 25. yılı selamlayarak programını sona erdirdi. Mehmet Özer’e teşekkür edildikten sonra

geçtiğimiz Newroz kutlamalarına katıldığı için KCKoperasyonu kapsamında tutuklanarak Edirne F Tipi’negönderilen Tersane İşçileri Birliği Derneği BaşkanıZeynel Nihadioğlu’nun etkinliğe gönderdiği mesajokundu.

Etkinliğin ilk bölümünün sonunda “sırada işçisınıfının kızıl bayrağını türkülerle marşlarladalgalandıranlar, kültür-sanatı kavgayla yoğuranlarvar” denilerek yıllardır Mamak’ta devrimci sanatı işçive emekçilere taşıyan müzik grubu Mamak İşçi KültürEvi Müzik Topluluğu sahneye davet edildi.

Bir çok türküyü seslendiren grup beğeni toplarkentürküler, salonda çekilen halaylar eşliğinde hep birağızdan söylendi.

Müzik grubunun ardından etkinliğe 15 dakika araverildi.

“28 Kanunisaniyi unutma!”

İkinci yarı, etkinliğin katılımcıları arasında olanancak yurtdışındaki programının yoğunluğundankaynaklı katılamayan Volkan Yaraşır’ın mesajındanbir bölümün okunması ile sürdü.

Sunum Şeyh Bedrettinler, Pir Sultanlar,Komünarlar ve Bolşevikler’den başlayarak MustafaSuphiler’e, Denizler’e, Mahirler’e, İbrahimler’euzanan; Erdal Erenler, Mazlum Doğanlar, FatihÖktülmüşler ve Ulucanlar’da, 19 Aralık’ta,zindanlarda bedenini silah yapan tüm devrimciler ve

parti şehitlerinin temsilcisi olduğunun vurgulanmasıve “Ve onlara bir kez daha söz veriyoruz. Uğrunaöldükleri düşü bu topraklarda gerçek kılacağız.Kazanan biz olacağız, kazanan devrim davasıolacak!” sözleriyle sürdü.

Atılan “Yaşasın devrim ve sosyalizm!”sloganlarının ardından Duvara Karşı TiyatroTopluluğu sahneye davet edildi.

DKTT Mustafa Suphiler’in katlini anlatan NazımHikmet’e ait 28 Kanunisani şiirinin dramatizeedildiği bir oyun sergiledi.

Etkinlik Kürt halkının mücadelesininselamlanması ile sürdü. Başlatılan açlık grevieylemlerine dikkat çekilerek şunlar söylendi: “66cezaevinde 700’e yakın tutsağın katıldığı eylembugün 52. gününde olmasına rağmen gerekhükümet, gerekse düzen medyası eylemi görmezdengelmeye, karalamaya çalışıyor. Buradan direnişinyanında olduğumuzu bir kez daha haykırıyor vetutsakların haklı meşru taleplerinin kabul edilmesiçağrısını yineliyoruz.”

Gençlik 6 Kasım’da alanlara çağırdı!

Etkinliğin gençlik hareketi açısından önemli birgündem olan 6 Kasım sürecinde gerçekleşiyor olmasıvesilesiyle Ekim Gençliği adına da etkinlikte birkonuşma yapıldı. Yapılan konuşmada gençliğin siyasalsorumluluğu vurgulanarak 6 Kasım çağrısı yapıldı.

Ekim Gençliği konuşması salonda coşkuyla atılan“Gençlik gelecek gelecek sosyalizm!” sloganı ilekarşılandı.

Ekim Devrimi ve kazanımlarının anlatıldığısunumun ardından “Yeni ekimler için ileri!” şiarıyinelendikten sonra sahneye Efkan Şeşen davet edildi.

Türküleriyle ve devrimci marşlarıyla sahnede yeralan Şeşen, böyle bir geceye davet edildiği içinteşekkür etti. Coşkulu halaylarla devam eden dinleti,Çav Bella ve Enternasyonal marşıyla sona erdi.

Efkan Şeşen’in ardından devrimci partininönemine vurgu yapılarak Brecht’in parti şiiri okundu.“Bundan 25 yıl önce bir elin beş parmağınıgeçmeyecek sayıda devrimci iki kolay yenilgininmuhasebesini yaparak yeni çizgi, yeni bir kültüriddiasıyla yola çıktılar” denilerek devrim vesosyalizm mücadelesini büyütme çağrısı yapıldı.

Son olarak Mamak İşçi Kültür Evi MüzikTopluluğu yeniden sahne alarak devrimci marşlarseslendirdi. Grup, tüm salonu ayağa kalkarakEnternasyonal’i hep bir ağızdan söylemeye çağırdı.Coşkuyla söylenen Enternasyonal’in ardından dinletisona erdi.

“Partiyi kazandık partiyle kazanacağız!”, “İşçisınıfı savaşacak, sosyalizm kazanacak!” ve “Yaşasındevrim, yaşasın sosyalizm!” sloganlarının atıldığıetkinlik şu sözlerle son buldu: “Dünyanın dört biryanında işçi ve emekçiler düzene baş kaldırıyor,

mücadeleye atılıyor. Türkiye’de de bu hareketyankısını bulacaktır. Türkiye’nin gelmesi kaçınılmazyeni devrimci yükselişine işçi sınıfı damgasınıvuracaktır. Komünistlerin 25 yıl önce yükselttiği veparti ile taçlandırdığı proletarya sosyalizmi bayrağıbu yükselişi devrime taşıyacak tek bayraktır. İşçisınıfının kızıl bayrağı altında birleşelim savaşalım!”

Etkinlik salondan yankılanan “Yaşasın devrim vesosyalizm!” sloganları ile sona erdi.

Etkinlikten notlar:

-Etkinlik başından sonuna kadar devrimci biratmosferde gerçekleşti. Şiir, tiyatro ve müzikdinletileri etkinliğin gündemi ile bütünlük içerisindesunuldu. Oluşan politik atmosfer gerek sloganlarakatılım, gerekse canlılık bakımından kendini gösterdi.Sonuna kadar politik ruh eksik olmadı, hareketin 25.yıl mesajları tok biçimde kitleye yansıtıldı.

-Etkinliğe bir dizi sendika ve siyasal güç de katılımgösterdi. TÜMTİS, Genel-İş 2 ve 5 No’lu Şube, BTS,Yazarlar Derneği, Buca PSAKD, Alevi Yol KültürDerneği Güzeltepe Şubesi, İzmir 78’liler Derneği gibibir dizi kurumun yanısıra Mücadele Birliği ve DHFkatılım gösterdi. Çiğli Belediye Başkanı Metin Solakda etkinliğe çelenk gönderdi.

-Volkan Yaraşır, Zeynel Nihadioğlu, DHF,Devrimci 78’liler Federasyonu, İzmir 78’liler Derneği,DİSK Genel İş 5 No’lu Şube, Buca PSAKD, AliağaBelediyesi taşeron işçileri, MİCHA işçileri veBornova’dan işçi ve emekçiler mesaj gönderereketkinliği selamladı. Mesajlar sunum sırasında daokundu.

-Sivil polisler de etkinliğe “ilgi” gösterdi. Sürekliolarak içeri girmeye çalışan polisler, etkinliğin sonunakadar farklı girişlerden içeri girme çabalarınısürdürdü. Etkinlik görevlileri gördükleri yerde buçabalara engel oldu.

-Geceye 600’ü aşkın işçi ve emekçi katıldı. Kızıl Bayrak / İzmir

CMYK

ik ve kardeşlik için buluştu... Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012 * Kızıl Bayrak * 17

CMYK

ağı Ege’de dalgalanıyor!

03 Kasım 2012 / İzmir

Page 18: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

25. yıl18 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

Merhaba Arkadaşlar, Gecenizi selamlıyor, coşkunuzu bütün içtenliğimle

paylaşıyorum. Aranızda olmayı çok istememe rağmengecenize katılamadım.

Kapitalizmin yapısal krizinin derinleştiği, küreseldüzeyde sınıfsal antagonizmanın şiddetlendiği birtarihsel dönemden geçiyoruz.

Küresel düzeyde muazzam sınıf ve kitle hareketleriyaşanıyor. Yalnızca Yunanistan’da son üç yılda 52büyük grev yaşandı. Bu grevlerin 20’si genel grevolarak gerçekleşti. Geçtiğimiz aylarda Hindistan’datarihin en büyük grevlerinden biri gerçekleşti. 50milyon işçi genel greve çıktı. Endonezya’da 2 milyonişçi genel grev yaptı. Tunus ve Mısır’da ayaklanmalaryaşandı. Hindistan, Filipinler, Nepal ve Kolombiya’dakendi özgünlüğünde ikili iktidarlar yaşanıyor. Bütüneleştirel yaklaşımlara karşın Latin Amerika’da soldalga devam ediyor.

Öte yandan teknokrat, proto-faşist hükümetlerkuruluyor. Kıta Avrupası’nda kapitalist devletlertekelci polis devleti yönünde re-organize oluyor.Finans-kapital neo-faşist hareketi rezervde tutuyor.

Ortadoğu sürekli bir savaş coğrafyasına çevrilmekisteniyor. Emperyalist savaşın hazırlıkları sürüyor.Suriye bu savaşın ön cephesi olarak konumlanıyor.Suriye ve Lübnan bir iç savaş coğrafyasına dönüşüyor.Savaşın ateşi Anadolu topraklarını hızla sarıyor. Kürtcoğrafyası yanıyor.

Kapitalist krize finans-kapitalin iki yanıtı olabilir. Birincisi, krizin nedeni olan kar oranlarındaki

düşüşü yükseltecek, maksimum kar yöntemlerigeliştirmek. Onun için küresel düzeyde bir karşıdevrimci taktik olarak esnekleştirme,güvencesizleştirme, sendikasızlaştırma, işsizleştirme,yoksullaştırma ve mülksüzleştirme politikalarıgerçekleştiriyor.

İkincisi, Rosa Luxemburg’un kavramlaştırmasıyla,finans-kapital “düzeltici savaşları”, yani emperyalistsavaşları gündeme getirir. Yani yeni pazarlar yaratmak,pazarları derinleştirmek, ıskartaya çıkmış üretimaraçlarını tasfiye etmek, yıkmak ve yeniden inşa etmekister. Ortadoğu’daki gelişmeleri bu perspektifleokumak gerekir.

Bugün devrimin imkanının arttığı ama öte yandankarşı devrimin mayalandığı yüksek bir konjonktürdengeçiyoruz.

Sorun sınıfın enerjisini kristalize edecek ve buyıkıcı gücü kapitalist sisteme yöneltecek siyasalöznenin varlığı sorunudur. Yunanistan buna tipik birörnek oluşturuyor. Sınıf kendi ontolojisine dayanarak,muazzam pratikler yaratıyor. Ama enerji bir türlüyıkıcı enerjiye dönüşmüyor. Bunu gerçekleştirecekdevrimci öznenin varlığı-yokluğu, Yunanistan’ınkaderini belirleyecektir.

Bugün Türkiye’de sınıfın bulunduğu her havzadave 249 organize sanayi bölgesinde sınıfın öfke ve kinibirikiyor. Sadece sendikal çeperde gelişse de Bursa’daBosch pratiği, farklı mecrada kent grevlerinin

tetiklenebileceğini ortaya koydu. Gaziantep tekstilişçileri 11 gün süren ve 6000 işçinin katıldığı fiiligrevleriyle, bu öfkenin şiddetini çıplak bir biçimdegösterdi.

Bugün sınıf lokal patlamalar yaşıyor. Bu lokalpatlamaların senkronunu yaratmak, havza grevlerinitutuşturacaktır. Kürt özgürlük hareketinin yarattığıenerjiyle, bu enerjinin birleşmesi Ön Asya devrimininkapılarını aralayacaktır. Bu enerji rezonansı biranlamda Ortadoğu’yu sarsacak volkan patlamasıdır.

Son olarak Lenin 1917 yılına kadar hayatını devrimyapmaya ve partiyi oluşturmaya adadı.

Bolşevik Parti’nin karakteri ve yolu, bizim deyolumuzdur. Bolşevik partisinin karakteri ve yolunu 4parametrede açıklayabiliriz:

1- Bolşevik Parti proletaryanın partisidir. Bu yönüonun ontolojisidir. Ve partinin bu karakteriNarodnizmle mücadele içinde şekillendi ve kristalizeoldu.

2- Bolşevik Parti praksistir. Proletaryanın tarihinöznesi olma rolü, eylemin içinde mana bulur ve manakazanır. Partinin bu yönü Legal Marksistlerlemücadele içinde billurlaştı. Bir anlamda teori vepratiğin muhteşem diyalektiği inşa edildi.

3- Bolşevik Parti konsantre bir siyasal programdır.Kısacası devrimin yoludur. Partinin bu yönüEkonomistlere karşı mücadelenin içinde şekillendi.

4- Bolşevik Parti devrimin partisidir. Çağın enmükemmel kolektif organizasyonudur. Bunun içinmerkez komiteye bakmak yeterlidir. Bolşevik Partibağımsız politik birey olarak müthiş yetenek vebeyinlerin bulunduğu ve en kolektif çalışmanıngerçekleştiği bir organik yapıdır. Muazzam görüşzenginliği ve farklılığının bir potada eritilmesi, tekhedef olarak devrime kilitlenmedir. Bunun da gerçekmimarı Lenin’dir.

Tekrar ediyorum; Bolşevik Parti’nin karakteri veyolu, bizim de yolumuzdur.

Yolumuz açık olsun! En içten devrimci selamlarımla... Yaşaşın devrim, yaşaşın sosyalizm!

Volkan Yaraşır

(...)15-16 Haziran büyük işçi direnişini, Kavel’i,Alpagut’u, Büyük Madenci Yürüyüşü’nü ve bahareylemleri gibi pek çok direnişi açığa çıkaranbereketli topraklarımız, bağrından sınıfın, devriminve sosyalizmin lokomotifini de çıkarmıştır. 25 yılönce tohumu atılan Ekimler, 25 yıl sonrafabrikalarda boy veriyor. Göğü fethe çıkan ParisKomünarları’nın, 1917 Ekimi’nin özsuyunu içenler25 yıllık davayı onurlarıyla taşıdılar. Kollarımızınbütün gücüyle tavı gelen demire vurmaya, devrimiilmek ilmek örmeye devam edeceğiz.

Selam olsun sarı nakışlı kızıl bayrağa!

Selam olsun işçi sınıfının öncü kurmayına!

Zeynel NihadioğluEdirne F Tipi Cezaevi

“İşçilerin birliği halkların kardeşliği!” sloganıbizim de sloganımızdır.

Aliağa Belediyesi taşeron işçileri

Sömürüye, açlığa, taşeronlaşmaya karşımücadele veren işçilerin onurlu bir dünya isteği bukölelik düzeninin ortadan kaldıracaktır. Bizler Michataşeron işçileri olarak yaptığınız etkinliğidestekliyoruz.

İşçilerin birliği taşeronu yenecektir. Aliağa Organize Sanayi Bölgesi’nden

Micha işçileri

Emperyalizme karşı bağımsızlık, faşizme karşıdemokrasi, kapitalizme karşı sosyalizmmücadelesinde siper yoldaşlarımızı selamlıyoruz.

Yaşasın devrim ve sosyalizm!

Devrimci 78’liler Federasyonuİzmir 78’liler Derneği

(...)Emperyalizm ve onun yerli uşakları Türk,Kürt, Laz, Çerkes her milletten ve her inançtanhalkımıza karşı zulmünü devam ettirdikçe onlarakarşı direnenler de olacaktır. Ve bu vesileyle ezilentüm halklarımızı varolan bu mücadelenin bir parçasıolmaya çağırıyoruz. Düzenlemiş olduğunu geceyi vekatılan herkesi selamlıyoruz.

Demokratik Haklar Federasyonu (DHF)

Sınıf mücadelesinin en kadim dostlarının 25.yılını kutluyor, birleşik emek hareketinin ve devrimcimücadelenin sınıf yoldaşlarını selamlıyoruz.

DİSK Genel İş 5 No’lu Şube

Pir Sultan’ın inancı, direnci ve bilinciyle selamlar,Dünyamızda ve ülkemizde yaşanan kanlı olaylarıkınar, zindanlarda mücadele veren tüm devrimciarkadaşlarımıza selamlarımızı sunarız.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Buca ŞubesiYönetim Kurulu

(...) Biz Bornova bölgesinden işçi ve emekçilerolarak etkinliğinizi kendi etkinliğimiz olarak görüyorve coşkuyla selamlıyoruz.

Yaşasın halkların kardeşliği!

Kahrolsun emperyalizmin savaş ve yıkım

politikaları!

Yaşasın sosyalist işçi-emekçi iktidarı!

Bornova Bölgesi’nden işçi ve emekçiler

“Bolşevik Parti’nin karakteri veyolu, bizim de yolumuzdur”

İzmir gecesine gelen mesajlardan...

Page 19: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Ayları bulan ön hazırlık sürecinin ardından, gerekpolitik içeriği gerekse katılım açısından güçlü biretkinlik gerçekleştirmiş olduk. 3 Kasım günügerçekleşen “kapitalist sömürüye, emperyalist savaşakarşı, işçilerin birliği halkların kardeşliği etkinliği”dostun ve düşmanın gözü önünde Ege kıyılarındagöklere çekilen sosyalizm bayrağı oldu.

Gerçekleştirdiğimiz etkinlik, Aydın, Manisa veİzmir illerinde kurulan etkinlik hazırlık komiteleri vealan faaliyetleriyle başarılı bir biçimde örgütlendi. Bualanlarda kurulan hazırlık komiteleri üzerlerine düşenher işi ustaca ve büyük bir çabayla yerine getirdi.Ortaya çıkan sonuç göstermektedir ki başarının entemel dayanağı birçok insanın emeği, fedakârlığı veörgütlü seferberliğidir.

Biz Manisa EHK olarak kendi sürecimizi başındansonuna kadar bu değerlendirmeyle sunuyoruz.

Hazırlık süreci:Aylar öncesinden başlayan hazırlık süreci, Manisa

için de miladi bir sürece girişin basamağı oldu.Etkinlik hazırlıkları kapsamında ilk işimiz yereldeçalışmayı planlayacak ve şekillendirecek bir EHKkurmak oldu. İlk elden bazı öncü işçi ilişkilerimizdenve öğrenci yoldaşlarımızdan oluşan geniş bir EHKkuruldu. Manisa EHK bir araya geldiği ilktoplantısında 25. yıl kapsamında gerçekleşen“kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa karşı,işçilerin birliği halkların kardeşliği” etkinliğinin politikarka planını tartışarak içselleştirdi. Ve bir araya gelenEHK hızla görev bölüşümü yaparak etkinliğin dahakitlesel bir gövdeyle örgütlenebilmesi için ekiplerinioluşturdu. Bu ekipler üç temel başlık altında toplandı.Birinci ekip Manisa işçilerine etkinliğin gündemlerinitaşıyacak etkinlik hazırlık işçi komitesi, ikinci ekipüniversite ve liselerde çalışma yürütecek etkinlikhazırlık öğrenci komitesi, son olarak da sendikalar vekitle örgütleri içinde çalışma yürütecek sendikalarkomitesi kuruldu.

Kurulan bu komiteler hızla kendi içinde bir arayagelerek planlamalar yaptı. Davetiye satışorganizasyonlarından, afiş kullanımı ve bildiridağıtımlarına, tanışma toplantılarından etkinliğinamacının anlatıldığı geniş bileşenli sohbetlere kadarbirçok çalışma ve faaliyet doğrudan bu ekiplertarafından yönlendirildi ve karar altına alındı.

Hazırlıklar kapsamında planlanan materyalkullanımlarında iki yeni mahalleye girildi. EHKbileşenlerinin birçoğunun katıldığı geniş bileşenlidağıtımlar gerçekleştirildi. BDSP imzalı önlüklerimizlebu mahallelerde yaptığımız dağıtımlar ve faaliyetimizbu semtlerde oturan işçi ve emekçilerin olumlutepkileriyle ve sahiplenici tutumlarıyla güç buldu,yaygınlaştı.

Gerçekleştirdiğimiz afiş çalışmalarıyla Manisa’nınbirçok mahallesinde, billboardlarında, işçi servisgüzergâhlarında, meydanlarında etkinliğimizin şiarlarıdalgalandı. Bu faaliyetimiz sırasında Manisa polisininengelleme girişimleri ile karşı karşıya kalınmış olsa dafaaliyetimiz son ana kadar başarıyla devam ettirildi.Sermaye devletinin fiziki ve mali zorbalıklarınarağmen EHK bileşenleri hiçbir baskıya boyuneğmeden duvarları kızıla boyamaya devam etti. Buengelleme girişimleri esnasında polisin karakola

götürme tutumu karşısında direnen EHK bileşenleripolisin bu tutumunu boşa düşürdü.

Faaliyetimiz kapsamında liselere de bildirilerimizulaştı. Liseli genç yoldaşlarımızın çıkarttığı bildirilerindağıtımında faşist öğrencilerin saldırı girişimleri boşadüşürülerek gereken yanıt verildi.

Faaliyetimizin ilerleyen sürecinde birçok sendika,sendika çalışanı ve üyesi ile ilişki kurularaketkinliğimiz ve amacımız anlatıldı. Özelde SES üyesiemekçiler daha yoğun bir ilgiyle etkinliğimize destekoldular ve çalışmasını yürüttüler. Bazı hastanelerde veokullarda KESK’li EHK bileşenleri birçok yeni insanaetkinliğimizin anlatılabilmesinin imkân ve olanaklarınıyaratarak toplantılar düzenlememize zeminhazırladılar.

Başarılı bir ön hazırlık sürecinin ardından yaklaşanetkinlik tarihiyle birlikte salonun ve etkinlik günününtemel ihtiyaçları üzerinden de Manisa EHK üzerinedüşen sorumlulukları fazlasıyla yerine getirdi. ManisaEHK etkinliğin can alıcı noktası olan teknikhazırlıkların tamamlanması için önemli katkı sundu.

Etkinlik günü:Etkinlik günü Manisa EHK olarak yaptığımız görev

bölüşümü çerçevesinde komitenin bir bölümü saat13:00 te salon hazırlıkları için etkinlik alanına gitti.Geri kalan EHK bileşenleri etkinliğe geliş için gerekentüm ihtiyaçları karşılamak üzere Manisa’da hazırbulundular.

Manisa’dan tutulan araçla ve kendi imkânlarıylagelen ilişkilerimizle beraber toplamda elli civarındaişçi, emekçi ve öğrenci etkinliğe dâhil edildi.

Sonuç olarak gerçekleştirdiğimiz etkinliğimizinbaşarılı ve etkili geçmesinin en önemli yönü, güçlü birön hazırlık sürecinin örülmüş olmasında yatmaktadır.Kurulan merkezi EHK’nın, tüm tartışmalarının bölgeve illerde oluşan EHK’lara başarılı bir biçimdeakıtılması, faaliyetin tüm alanlarına yeni insanlarındahil edilerek inisiyatif alanlarının açılması, hem önhazırlık sürecinin hem de etkinliğin kendisinin başarılıve güçlü örgütlenmiş olmasını sağlanmıştır. Bu düzeyve 25. yıl kapsamında gerçekleştirdiğimizetkinliğimizden aldığımız güçle devrimehazırlanıyoruz.

Manisa Etkinlik Hazırlık Komitesi

25. yıl Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 19Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

Başarılı bir etkinlikliğinardından

Efkan Şeşen: Bu etkinlikteben de savaşa, sömürü veşovenizme karşı olan bir

müzisyen olarakşarkılarımla yer almaktan

mutlu olacağım!

- Siz emekten yana saf tutan bir sanatçıgözüyle gelinen durumu nasıldeğerlendiriyorsunuz?

- Evet, sorunuzu bir sanatçı gözüyleyanıtlarsam, ben ve benim gibi yüzünü halkınadönmüş ondan beslenip ona veren, eserüretenlerin yüreklerinden çıkarak alabileceğinizhüzünlü bir yanıt alırsınız.

Çünkü, emeğinin tam karşılığını alamayan,sağlıklı ve güvenli çalışma koşulları neredeyseelinden alınmış, sağık, eğitim gibi temel hakalanlarında müşteri konumuna düşmüş; doğanıninsana sunduğu imkanları kapitalizmin çarklarındabir pazar malzemesi haline dönüşürken bir dahaaynı şekliyle geri alamayan (doğanın yok olmasıvs.) veya parayla almak zorunda kalan ya dabunun yıkıcı koşulları ile yüzyüze kalan (küreselısınma ve sağlıksız kentleşme vs), tarımı,hayvancılığı bitirilen ve büyük dünya tekellerinebağımlı hale getirilen; (neredeyse sağlıksız G.D.O‘lu ürünlere mahkum edilerek sağlığından olan)işsizlik, pahalılık, fırsat eşitşizliği, ana dilindeeğitim görememe ve kendini ifade edememedentutun, geleneksel ve toplumsal değerleri,şarkısından, türküsünden, tarihsel değerlerine,popüler –piyasa koşullarına mahkum kalaraközünü kaybeden, evet bu ve daha nice olumsuzşartları en ağır şekliyle yaşayan halkına karşı şarkıve türkülerini eğlenmek değil, duygularının datercümanı olacak şekliyle umuda ve geleceğe dairbir şeyler söyleyen bir müzisyen olarakmütevaziliğimizle üretmekte ve söylemekteyizeserlerimizi.

Emperyalizm, yakın bir geçmişte Kuzey Afrikaülkelerinde olduğu gibi Ortadoğu’da da haritalarıkendi çıkarları lehine tekrar değiştirmekistemekte. Ve bunun görünen yüzünde tıpkı Irakgibi. Suriye’nin de işgali istenmekte. Çeşitlidengeler ve halkların savaşa karşı tepkisi bunugeçici olarak engellemiştir. Halklar için kan, zulüm,gözyaşı ve sömürü olan savaş, emperyalizm içinbüyük karlar demektir. Ve bunun içintezgahlanmaya çalışılmaktadır SAVAŞ. Öteyandan, halkların kardeş oluşu bilinciyle birçokmilliyetin, özellikle Kürt halkının kendini kendidilinde eğitim ve ifade özgürlüğü gibi kutsal birhak için geldiği duyarlığın bugün aldığı şeklihepimiz görmekteyiz.

- Bu savaş, sömürü ve şovenizm atmosferindesınıf devrimcileri “İşçilerin birliği halklarınkardeşliği!” şiarıyla bir etkinlik örgütlüyor. Sizinde yer alacağınız bu etkinlik hakkında nedüşünüyorsunuz?

-Evet, etkinliğinizin davetlisiyim ve sözünüettiğiniz atmosferde düşüncelerinizi yükselttiğinizbu etkinlikte ben de savaşa, sömürü ve şovenizmekarşı olan bir müzisyen olarak şarkılarımla yeralmaktan mutlu olacağım. Sizlere bu yönüyle birparçası olduğum etkinlikte bulunarak halkımızlaeserlerimi paylaşma fıratı verdiğiniz için teşekkürederim.

Page 20: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Ekim Devrimi üzerine... Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 201220 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak

25 Ekim’in (7 Kasım) dördüncü yıldönümüyaklaşıyor. Bu büyük gün geride kaldıkça Rusya’daproleter devrimin önemi daha çok ortaya çıkıyor ve bizde bir bütün olarak çalışmalarımızın pratik anlamınıdaha iyi kavrıyoruz.

Bu önem ve tecrübeler kısaca ve doğal olarak çokeksik ve kaba bir biçimde şöyle özetlenebilir:

Rusya’da devrimin ilk ve kaçınılmaz görevi,ortaçağ kalıntılarını bertaraf etmek, bunları sonkırıntısına kadar temizlemek, Rusya’yı bu barbarlıktan,bu utançtan, kültürün ve ilerlemenin önüne dikilen buen büyük frenleyici engelden kurtarmak şeklindekiburjuva-demokratik bir görevdi.

Ve bu temizliği, 125 yıl önceki Büyük FransızDevrimin’in yaptığından çok daha büyük birkararlılıkla, hızla, cesaretle, başarıyla ve halk yığınlarıüzerindeki etkisi açısından çok daha geniş ve köklü birşekilde yaptığımız için haklı bir gurur duyabiliriz.

Gerek anarşistler, gerekse de küçük-burjuvademokratlar (yani bu enternasyonal sosyal tipin Rustemsilcileri olan Menşevikler ve Sosyalist-Devrimciler) olsun, burjuva-demokratik devriminsosyalist (proleter) devrimle olan ilişkisi üzerineinanılmayacak kadar çok saçma sapan şey söyledilerve söylemekteler. Geride bıraktığımız dört yıl, bukonuda Marksizmi doğru kavradığımızı, geçmişdevrimlerin tecrübelerini bütünüyle doğrudeğerlendirdiğimizi göstermiştir. Biz, hiç kimseninyapmadığı bir şeyi yaptık, burjuva-demokratik devrimisonuna kadar götürdük. Biz, bilinçli, kendimizdenemin, şaşmadan ileriye doğru, sosyalist devrime doğru

yürüyoruz. Biz, sosyalist devrimin burjuva-demokratikdevrimden Çin seddi ile ayrılmadığı bilinciyle,(sonuçta) ne kadar ilerleyebileceğimiz, bu muazzamgörevlerin ne kadarını başarabileceğimiz vebaşarılarımızın ne kadarını sürekli halegetirebileceğimiz konusunda yalnızca mücadeleninbelirleyici olacağı bilinciyle hareket ediyoruz. Bunuzaman gösterecektir. Ama daha şimdiden -çöledönüştürülmüş, harap edilmiş, geri bir ülkede-toplumun sosyalist dönüşümü alanında ne denli müthişbaşarıların elde edildiğini görüyoruz.

Devrimimizin burjuva-demokratik içeriğihakkındaki düşüncelerimizi sonuna kadar götürelim.Marksistler için bunun ne anlama geldiği net olmalıdır.Açıklamak için örnekler verelim.

Devrimin burjuva-demokratik içeriği, ülkenintoplumsal ilişkilerini (yapısını, kurumlarını)ortaçağ’dan, serflikten, feodalizmden temizlemekdemektir.

1917’de Rusya’da serfliğin başlıca belirtileri,kalıntıları, yaşayan unsurları nelerdi? Monarşi, ortaçağkalıntıları, büyük toprak sahipliği ve toprağın tasarrufhakkı, kadının durumu, din ve ulusların ezilmesi. Şu“Augias ahırları”ndan herhangi birini ele alalım -veşurasını da belirtelim ki, bunlar 125 yıl, 230 yıl vehatta daha önce (İngiltere’de 1649’da) gelişmişdevletlerin gerçekleştirdiği kendi burjuva-demokratikdevrimleri sırasında çok büyük ölçüdetemizlenmemişlerdir- görülecektir ki, biz bu ahırlarıköklü bir şekilde temizledik. Sadece on hafta içinde,yani 25 Ekim (7 Kasım) 1917’den Kurucu Meclis’indağıtılmasına (5 Ocak 1918) kadar geçen zamaniçinde, burjuva demokratların ve liberallerin (Kadetler)ve küçük-burjuva demokratların (Menşevikler veSosyalist-Devrimciler) bu alanda yaptıklarından binkat fazlasını yaptık.

Bu korkaklar, palavracılar, kibirli narsistler veHamletler kağıttan kılıç salladılar ama krallığı bileyıkamadılar! Biz şimdiye kadar hiç kimseninyapmadığı bir şeyi yaptık, krallık pisliğini olduğu gibitemizledik. Yüzyıllık kast sisteminden geriye taşüstüne taş, tuğla üstüne tuğla bırakmadık. (İngiltere,Fransa, Almanya gibi en ileri ülkeler bile bugün halabu kast sisteminin izlerini üzerlerindenatamamışlardır!) Kast sisteminin derin köklerini, yanifeodalizmi ve toprağa bağlı serfliğin kalıntılarınıradikal bir şekilde koparıp attık. Büyük EkimDevrimi’nin tarımda giriştiği dönüşümden enindesonunda ne çıkacağı üzerinde tartışılabilinir.(Yurtdışında bu gibi tartışmalara girebilecek yeterincekalemşör, Kadet, Menşevik ve Sosyalist-Devrimcivar). Biz şimdilik böyle tartışmalarla zamankaybetmek istemiyoruz, çünkü bu tartışmayı ve onungetireceği bir yığın soruyu mücadele içinde çözümebağlayacağız. Fakat tartışılmayacak bir şey varsa, o daküçük-burjuva demokratların sekiz ay boyunca büyüktoprak sahipleriyle, yani serf geleneğininkoruyucularıyla “uzlaşmış” olduklarıdır. Oysa biz birkaç hafta içinde Rus topraklarını hem topraksahiplerinden, hem de bunların geleneğinden geriye enufak bir şey kalmaksızın temizledik.

Dini, ya da kadının hak yoksunluğunu, Rusolmayan ulusların eşitsizliğini ve ezilişini ele alalım.Bunlar bütünüyle burjuva-demokratik devriminsorunlarıdır. Aşağılık küçük-burjuva demokratlarısekiz ay boyunca bu konuda lafladılar. Oysa bugündünyanın en ileri ülkeleri arasında dahi bu sorunlarıburjuva-demokratik doğrultuda tamamen çözmüşolan ülke dahi yoktur. Bizde bunlar Ekim DevrimiYasaması ile tamamen çözüme bağlanmıştır. Biz dinekarşı gerçekten savaştık, ve hala da savaşıyoruz. Rusolmayan bütün uluslara kendi öz cumhuriyetlerini yada otonom bölgelerini tanıdık. Bizde, Rusya’da artıkkadın haklarının ya da kadın-erkek eşitliğinin tamolmayışı gibi bir alçaklık, adilik, rezillik; dünyanınistisnasız bütün ülkelerinde çıkarcı burjuvazi ve odunkafalı, korkak küçük-burjuvazi tarafından süreklitazelenen bu serfliğin ve ortaçağın rezil kalıntısıkalmamıştır.

Bütün bunlar burjuva-demokratik devriminiçeriğine girer. Bundan yüzelli, ikiyüzelli yıl önce, budevrimin (eğer bir genel devrim tipinin kendine özgüulusal şeklinden söz edilecekse) ilerici önderlerihalklara insanlığı ortaçağın ayrıcalıklarından, kadın-erkek eşitsizliğinden, şu ya da bu dine devletin tanıdığıimtiyazlardan (ya da tamamen “din fikri”nden,“dindarlıktan”), ulusal eşitsizliklerden kurtaracaklarısözünü verdiler. Ama onlar sadece söz verdiler,sözlerinde durmadılar. Sözlerinde duramazlardı, çünkü“kutsal özel mülkiyet” için duydukları “saygı” bunaengel oluyordu. Bizim proleter devrimimizde kahrolasıortaçağa ve “kutsal özel mülkiyet”e karşı duyulan bir“saygı” sözkonusu değildir.

Fakat burjuva-demokratik devrimin kazanımlarınıRusya halklarına geri dönülemez bir tarzda mal etmekiçin daha da ileriye gitmeliydik ve gittik de. Bu yoldailerlerken burjuva-demokratik devrimin sorunlarınıkendi temel ve gerçek proleter-devrimcisorunlarımızın, sosyalist eylemlerimizin bir “yanürünü” olarak çözdük. Her zaman söylediğimiz ve

Büyük Ekim Devrimi 95. yılında dünya proletaryasına yol gösteriyor!

Ekim Devrimi üzerineV. İ. Lenin

Bundan 95 yıl önce Rusya proletaryası, işçisınıfının tarihsel rolünü ete-kemiğe büründürerekgeleceğe doğru bir adım attı. Bolşevik partiönderliğinde kitlesel bir başkaldırıyla Çarlığıtarihin çöplüğüne gömen devrim, sadece köhnemişÇarlık Rusyası’na değil tüm kapitalist-emperyalistsisteme başkaldırının da öncüsü oldu. 1917 EkimDevrimi’ni izleyen yüzyılda ise tüm dünyadadevrimci çalkantılar, devrimler ve karşı devrimlereksik olmadı. Sovyet proletaryasının yükselttiğibayrak, Çin’de, Vietnam’da, Latin Amerika’da,Avrupa’da ve bizim coğrafyamızda yankılandı.

Zamanla sınıfsal karakterini yitirerekyozlaşmasına rağmen Sovyetler Birliği ve DoğuBloku yıllarca kapitalistlerin korkusu ve istediklerigibi at koşturmalarının önündeki temel bir engelolarak varlığını sürdürdü.

Bugün ise, Ekim Devrimi’nin kazanımlarınınneredeyse tamamen gasp edildiği, küresel düzeydeemperyalizmin, saldırganlığın dizginlerindenboşaldığı bir dönemde Ekim Devrimi hiç olmadığıkadar güncel. Ve üzerinden geçen 95 yıla rağmenLenin’in önderliğindeki Bolşevik Parti, dünyaproletaryasına kurtuluş yolunu göstermeye devamediyor.

Büyük devrimin 95. yıldönümü vesilesiyle,devrimin mimarı Lenin’in, Ekim Devrimi’nin 4.yılında yazdığı makaleyi okurlarımıza sunuyoruz.

Page 21: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 21Ekim Devrimi üzerine...Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

eylemlerimizle kanıtladığımız gibi, burjuva-demokratik reformlar, devrimci sınıf mücadelesininyani sosyalist devrimin yan ürünüdür. Bu arada,Kautsky, Hilferding, Martov, Çernov, Hillquit,Longuet, Mac Donald, Turati ve “ikibuçukuncu”Marksizmin diğer kahramanlarının burjuva-demokratikdevrim ile proleter-sosyalist devrim arasında böyle birkarşılıklı ilişki olduğunu bir türlü anlamakistemediklerini de belirtelim. Birincisi ikincisinin içinegirer. İkincisi geçerken birincisinin sorunlarını daçözer. İkincisi birincisinin eserini kökleştirir. Mücadeleve sadece mücadele ikincinin birinciyi ne derece aşıpaşmayacağını belirler

İşte Sovyet düzeni böyle bir devrimin bir diğerininiçinde yeşerişinin en açık kanıtlarından,görüntülerinden biridir. Sovyet düzeni işçi ve köylüleriçin demokratizmin en üst ölçeğidir ve aynı zamandada burjuva demokratizminden bir kopuş, dünyatarihinde yeni bir tip demokrasinin, yani proleterdemokratizmin diğer bir deyimle proleteryadiktatörlüğünün de doğuşudur.

Bırakın can çekişen burjuvazinin ve onun ardındanyalpalayan küçük-burjuva demokratizminin köpeklerive domuzları Sovyet düzeninin kuruluşundaki yanılgıve hatalar yüzünden üstümüze küfür, beddua ve alayyağdırsınlar. Bir an için bile gerçekten bir çokbaşarısızlığımızın olduğunu ve hatalar yaptığımızıunutuyor değiliz. Sanki böylesine, tüm dünya için yenibir tip devlet düzeninin yaratılması gibi bir eseryanılgısız ve hatasız ortaya konulabilirmiş gibi! Hiçşaşmadan yanılgılarımızı ve hatalarımızı, henüzmükemmel olmaktan son derece uzak olan Sovyetilkelerini hayata uygulayış tarzımızı düzeltmek içinmücadele edeceğiz. Fakat Sovyet devletinininşasına başlamak ve böylelikle dünya tarihinde yenibir çağın, bütün kapitalist ülkelerde ezilen ve her yerdeyeni hayata, burjuvaziyi yenmeye, proletaryadiktatörlüğüne, insanlığın sermayenin ve emperyalistsavaşların boyunduruğundan kurtuluşuna doğruilerleyen yeni sınıfın egemenlik çağının yolunuaçmak mutluluğu bize nasip olduğu için gururduymakta haklıyız. Emperyalist savaş sorunu, yanifinans kapitalin önde gelen uluslararası politikası,bugün bir şekilde yeni emperyalist savaşlara yolaçmakta ve kaçınılmaz bir tarzda zayıf, geri ve küçükhalkların bir avuç “ileri” güç tarafındanyağmalanmasını, soyulmasını ve ulusal baskıyıartırmaktadır.

İşte bu sorun 1914’den beri tüm ülkelerinpolitikasında köşe taşıdır. Bu, milyonlarca insan içinölüm kalım sorunudur. Sorun, burjuvaziningözlerinizin önünde hazırladığı, göz göre görekapitalizmin ürünü olan gelecek savaşta (1914-1918savaşında ölen 10 milyon insan ve bugün hala sürüpgiden “küçük” savaşlarda ölen insanlar yerine) 20milyon insanın yok edilip edilmemesi, (kapitalizminsürüp gitmesi halinde) kaçınılmaz bir şekilde yaklaşansavaşta (1914-1918 yıllarında sakatlanan 30 milyoninsan yerine) bu kez 60 milyon insanın sakatlanıpsakatlanmaması sorunudur. Bu sorunda da Ekimdevrimimiz dünya tarihinde yeni bir çağ açmıştır.Burjuvazinin yaltakçıları ve bunların işbirlikçileri olanSosyal-devrimciler ve Menşevikler şahsında dünyanıntüm sözde “sosyalist” küçük-burjuva demokrasisi“emperyalist savaşın iç savaşa dönüştürülmesi”sloganıyla alay ettiler. Fakat tek gerçek -kuşkusuz hoşolmayan, kaba, çıplak, insafsız ama gene de gerçek-sloganın bu olduğu ispatlandı. Uydurulan yalanlaryıkıldı. Brester barışının ne olduğu ortaya çıktı. Ve hergün daha pervasız bir tarzda, Brester’e göre çok dahakötü olan Versaille barışının anlamı ve sonuçları teşhirolmaktadır. Dünkü savaşın ve yaklaşan savaşınnedenleri üzerine kafa yoran milyonlarca insanın

önünde daha açık, daha belirgin, daha su götürmez birşekilde şu acı gerçek aydınlanıyor: Bolşevik mücadeleolmadan, bolşevik devrim olmadan emperyalistsavaştan ve bunun kaçınılmaz yaratıcısı emperyalistdünyadan (emperyalist barıştan -Rusça sözcüğün buanlamını da ekleyelim), bu cehennemdenkurtulunamaz.

Bırakın burjuvalar ve pasifistler, generaller veküçük-burjuvalar, kapitalistler ve filistenler, tüm imanıtam hıristiyanlar ve II. ve İkibuçukuncuEnternasyonalin bütün şovalyeleri bu devrimekızgınlıklarını kussunlar. Dünya tarihinin bu gerçeğini:yüzlerce, binlerce yıldır kölelerin ilk kez, efendileriylekendi aralarında süren savaşı “efendileringanimetlerini paylaşmak için sürdürdükleri bu savaşı,tüm ulusların kölelerinin tüm ulusların efendilerinekarşı bir savaşa dönüştürelim!” sloganlarıylayanıtladıklarını, işte bu gerçeği kızgınlık, inkar veyalan hücumlarıyla da değiştiremeyecekler.

Yüzlerce, binlerce yıldır ilk kez bu slogan pasif vecansız bir beklentidençıkıp, net bir tarzda biçimlenenpolitik bir program halini alarak, proletaryanınöncülüğünde ezilen milyonlarca insanın etkili birmücadelesine, proletaryanın ilk zaferine, savaşlarınyok edilmesi yolundaki ilk zafere, sermaye kölelerinin,ücretli işçilerin, köylülerin ve emekçilerin zararınabarış imzalayıp savaş yapan değişik uluslarınburjuvazisinin ittifakına karşı bütün ülkelerinişçilerinin ittifakının zaferine dönüştü.

Bu ilk zafer, Ekim devrimimiz sadece bizimcephemizde ve emsalsiz cefalar ve güçlükler,işitilmemiş acılar içinde ve büyük yanılgılar vehatalarla gerçekleştirildi. Sanki yanılgılar olmaksızın,hata yapılmaksızın tek başına, geri bir halk, dünyanınen güçlü ve en ileri ülkelerin emperyalist savaşınınüstesinden gelebilirmiş gibi! Hatalarımızı söylemektenkorkmuyoruz ve onları düzeltebilmesini öğrenmek içinbu hatalarımızı değerlendireceğiz. Ama gerçek gerçekolarak kalacaktır. Yüzlerce, binlerce yıldır ilk kez,efendiler arasındaki savaşa, kölelerin bütünefendilerine yapacağı savaş ile “cevap vermek”doğrultusunda verilen söz eksiksiz yerine getirildi vetüm güçlüklere rağmen yerine getirilecek.

Biz bu eserin yapımına başladık. Ne kadarzamanda, ne zaman, hangi ulusun proleterleri bu eserisonuna vardırırlar bunun öze ilişkin bir önemi yok.Önemli olan buzun kırılmış, yolun gösterilmiş veaçılmış olmasıdır.

Bütün ülkelerin kapitalist efendileri -JaponyaAmerika’ya, Amerika Japonya’ya karşı, Fransızİngilize karşı vb.- “anavatanı koruyoruz” diyepalavraya devam edin! Bütün dünyanın pasifist küçük-burjuvaları ve filisternler, II. ve İkibuçukuncuEnternasyonal’in kahramanları yeni “BaselManifesto”ları ile (1912 Basel Manifesto’sunu örnekalarak) emperyalist savaşa karşı mücadele sorunundan“yakanızı sıyırmaya” devam edin! İlk Bolşevikdevrimi dünyanın ilk yüz milyon insanını emperyalistdünyanın elinden kurtardı. Bundan sonraki devrimlerbütün insanlığı bu savaşlardan ve bu dünyanın elindençekip kurtaracak.

En son eserimiz, aynı zamanda en önemli, en güçve en az tamamlanmış olan eserimiz, harap feodal veyarı harap kapitalist yapının yerine yeni sosyalistyapının ekonomik temelinin döşenmesi ve iktisadiinşadır. En fazla başarısızlığı ve en çok hatayı bu enönemli ve güç işte kaydettik. Sanki, dünya çapındaböylesine yeni olan bir işe başarısızlıklar ve hatalarolmaksızın girişilebilirmiş gibi! Ama biz bu işegiriştik. Bu işi daha da ilerisine götürüyoruz. Tam daşimdilerde “Yeni Ekonomi Politik” ile bir dizi hatayıdüzeltmekle meşguluz, bir küçük çiftçiler ülkesinde buhatalara düşmeden sosyalist yapının inşasını nasıl

ilerletebileceğimizi öğreniyoruz.Karşılaştığımız güçlükler ölçülemeyecek derecede

büyük. Biz ölçüleme-yecek derecede büyükgüçlüklerle mücadeleye alışığız. Düşmanlarımız biziboşuna “kaya gibi sağlam”, ve “kemik gibi sertpolitikaların” temsilcileri olarak adlandırmadılar.Fakat, devrimde hiç değilse belirli bir ölçüye kadarkaçınılmaz olan bir başka sanatı öğrendik: esneklik,taktiğimizi çabuk ve ani değiştirebilmek, değişenobjektif şartları göz önünde bulundurmak, eğer dahaönce tuttuğumuz yolun bugün için yanlış, imkansızolduğu ortaya çıkmışsa hedefimize giden başka bir yolseçmek.

Coşkunluk dalgasına kapılmış olan ve halkın öncegenel politik, sonra askeri coşkusunu alevlendirenbizler, bu coşkunluk dalgasıyla, genel politik ve askerisorunlar kadar büyük olan iktisadi sorunları dadolayısız bir tarzda çözebiliriz sandık. Önce veyeterince üzerinde düşünmeden, bir küçük çiftçilerülkesinde devlet üretimini ve malların devlettarafından dağıtımını proleter devletin direkt emirleriile komünistçe yürütebileceğimizi sandık. Yaşam hatalıolduğumuzu gösterdi. Komünizme geçişi yıllarsürecek bir çalışmayla hazırlamak için bir dizi geçişdüzenleri gerekiyordu: devlet kapitalizmi vesosyalizm. Duyulan coşkunluk ile dolaysız değil, amakişisel çıkarınız, kişisel ilginiz ve ekonomikplanlamanın temeli üzerinde büyük devrimin yarattığıcoşkunluğun yardımı ile , ilk önce bir küçük köylüülkesini devlet kapitalizminden sosyalizme götürenküçük köprüleri kurmaya gayret edin. Aksi taktirdekomünizme varamazsınız, ve milyonlarca insanıkomünizme götüremezsiniz. Bize bunu hayat vedevrimin objektif gelişimi böyle öğretti.

Ve bu üç, dört yıl içinde eğer gerekiyorsa, keskindönüşler yapmayı biraz olsun öğrenmiş olan bizler;gayretle, dikkatle, sabırla (hala da yeterince gayretli,dikkatli ve sabırlı olamamakla beraber) yeni bir dönümnoktası olan “Yeni Ekonomi Politik”i öğrenmeyebaşladık. Proleter devlet geniş bakmasını bilen, titiz venesnel bir işadamı, çalışkan bir büyük tüccarolmalıdır, yoksa bu devlet, bu küçük köylü ülkesiniiktisadi bakımdan ayağa kaldıramaz. Bugünkü koşullariçinde ve kapitalist (henüz kapitalist) Batınınyanıbaşında komünizme geçişi sağlamak için başkahiçbir yol yoktur. Büyük tüccar, göğün yere uzakolduğu kadar komünizme uzak bir iktisadi tip gibigörünebilir. Fakat canlı hayatın içindeki bu çelişki,küçük köylü işletmeciliğini devlet kapitalizmine veonun üzerinden sosyalizme götürecek çelişkilerdenbiridir. Kişisel çıkar üretimi arttırır; ve bizim herşeyden önce ve ne pahasına olursa olsun ihtiyaçduyduğumuz şey üretimi artırmaktır. Büyük çaptakiticaret milyonlarca küçük çiftçiyi ilgilendirdiği,ekonomik olarak biraraya getirdiği ve bir sonrakibasamağa ulaştırdığı için (tam da üretimin çeşitli ilişkive birleşme biçimlerinin kendi içinde), çiftçileriekonomik olarak birleştirmektedir. Bu alanda yeni bir“bilim”in hazırlık sınıfını bitiriyoruz artık. Hedefli birşekilde usanmadan çalışırsak, her adımımızı pratiktekideneyimlerimizle kontrol edersek, başladığımızıyeniden ve yeniden değiştirmekten, hatalarımızıdüzeltmekten ve bunun anlamını kavramaktançekinmezsek diğer sınıfları da geçebiliriz. Dünyaekonomisi ve politikası bu işi istediğimizden çok dahauzun süreli ve güç bir duruma sokmasına rağmen,bütün bu “öğrenim aşamalarından” geçeceğiz. Nepahasına olursa olsun, geçiş döneminin acıları,ızdırabı, açlığı ve yıkıntısı ne denli büyük olursa olsuncesaretemizi kırmayacağız ve eserimizi zaferlesonuçlandıracağız.

14 Ekim 1921Bütün Eserler, C:33, s.31

Page 22: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

22 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 201225. yıl

“İşçilerin birliği, halkların kardeşliği”etkinliklerinin duyurusu yaygın ve tempolu olarakişçilere, emekçilere fabrikalarından semtlerine heryerde ulaşıyor.

Ankara

Ankara’da sınıf devrimcileri, 11 Kasım etkinliğineçağrı amacıyla Sincan, Mamak, Dikmen,Hüseyingazi, Kızılay, Ulus, İstanbul Yolu, Ayaş Yolu,Eskişehir Yolu, Nato Yolu Caddesi, TuzluçayırMeydanı, Batıkent-Ostim hattı ve Konya Yolukomünistlerin afişleri ile donatıldı. Tüm bu afişçalışmaları devletin yoğun “güvenlik” önlemlerinerağmen başarı ile gerçekleştiriliyor. Tüm baskılararağmen kullanılan afişlerin sayısı ve yaygınlığı dikkatçekiyor. Ayrıca belediyeler ve polis tarafındansökülen afişlerin yerine yenileri yapılıyor.

Sincan ve Mamak’ta çalışma yürüten sınıfdevrimcileri onlarca işçi ve emekçi ile buluşarakonlara 25. yıl çağrısını davetiye ile ulaştırdı.

Üniversitelerde de afişler yaygın bir şekildekullanılırken, etkinlik davetiyeleri de öğretimgörevlilerine ve öğrencilere ulaştırılmaya devamediliyor.

Batıkent’te açılan standta, ses yayınıyla işçi veemekçilere etkinlik duyurusu yapıldı. Emekçilerinyoğun ilgisiyle karşılaşılan standta etkinlik üzerineuzun sohbetler gerçekleştirildi. Ayrıca Kızıl Bayrakgazetesi işçi ve emekçilere ulaştırıldı.

Hatfanın üç günü Kızılay Yüksel Caddesi’ndeaçılan standlarla işçi, emekçi ve gençlere etkinlikçağrısı ulaştırılıyor. Bunun yanı sıra Kızıl Bayraksatışı gerçekleştirildi. Tüm gazetelerin tükenmesiylesona erdirilen faaliyet esnasında birçok insanlatanışma ve sohbet etme imkanı yakalandı. Birçokinsanın standa gelip özellikle katkı sunması oldukçaanlamlıydı.

Batıkent’te bulunan ilerici kurumlar dolaşılarakafiş ve davetiyeler bırakıldı, etkinliğe katılım çağrısıyapıldı.

Etkinliğe kısa bir süre kala geniş katılımlı birtoplantı alınarak son planlamalar yapıldı. Teknikaçıdan sorunsuz ve politik içeriği güçlü bir etkinlikyapabilmek için alınabilecek önlemler tartışıldı vegörevlendirmeler yapıldı.

Ankara İşçiden İşçiye Bülteni dağıtımları Ankara yerelinde çıkarılan işçilerin güncel

sorunlarını tartışan ve BDSP’nin 11 Kasımetkinliğine çağrı yapan bültenin Kasım sayısıŞirintepe ve Tekmezar bölgesinde sabah işçiservislerine dağıtıldı. Dağıtım esnasında işçilerinkarşı karşıya kaldığı ekonomik-sosyal saldırılarüzerine sohbetler gerçekleştirilirken 11 Kasım’dayapılacak etkinliğinin çağrısı da yapıldı.

İstanbul’da fabrikalardan 18 Kasıma

Sınıf devrimcileri Esenyurt SaadetdereMahallesi’nde stant açarak etkinlik çağrısınıyükselttiler. “Özgürlük, devrim, sosyalizm” şiarlı

BDSP imzalı kızıl önlüklerle bildirgelerin dağıtımıgerçekleştirildi. Dağıtım esnasında işçilere veemekçilere ajitasyonla seslenildi. Dağıtımfaaliyetinde birçok emekçi ile siyasal gündemler veetkinliğe dair sohbetler gerçekleştirildi. AvcılarMarmara Caddesi üzerinde stand açılarak etkinlikçağrısı yüzlerce işçi ve emekçiye ulaştırıldı. Açılanstandda BDSP’nin etkinliğe çağrı bildirgelerinin yanısıra Kızıl Bayrak gazetesinin ve Liselilerin Sesidergisinin dağıtımı gerçekleştirildi.

Bildirgeler, Kıraç ve Tabela’da, sabah saatlerindeişçi servislerinin geçiş güzergâhlarında dağıtıldı.

Tepecik’te çeşitli meslek gruplarından işçi veemekçilerle güncel ve siyasal gelişmeler üzerinetartışmalar gerçekleştirildi. Bu siyasal gelişmelerışığında “İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği”etkinliğinin bu süreçteki rolüne değinildi. Yanı sıraişçilerin fabrikalarına gidiş-geliş güzergahlarındakiduraklara ve Tepecik Meydan’ın çevresine etkinlikafişleri yapıldı.

Avcılar Metrobüs durağında gerçekleştirilenbildirge dağıtımıyla yüzlerce emekçiye ulaşıldı.Esenkent ve Örnek mahallelerinde ise etkinlik afişleriyaygın biçimde kullanıldı.

4 Kasım Pazar günüyse, yapılan sabahkahvaltısının ardından etkinlik hazırlıkları gözdengeçirildi ve yeni planlamalar yapıldı. Yürütülenpolitik kitle faaliyetinin durumu ve bölgeyeyansımalarının değerlendirildiği toplantının ardındanKöyiçi Meydan, Balıkyolu güzergahı ve Pazarpazarında ajitasyonlar eşliğinde bildirge dağıtımı veKızıl Bayrak gazetesinin satışı gerçekleştirildi.

İkitelli’de Atatürk Mahallesi, Mehmet AkifMahallesi, Tatlıses Köprüsü, Marmara Sanayi Sitesietrafına yoğun olarak yapılan afişlerle etkinlik çağrısıyapıldı.

Atatürk Mahallesi Pazar Pazarı’nda etkinlikbildirgelerinin dağıtımı gerçekleştirildi.

Küçükçekmece’de BDSP 6 Kasım günü Kiğılıişçilerine 18 Kasım çağrısını taşıdı.

Paydos saatinde fabrika önünde yapılan bildirgedağıtımını Kiğılı işçileri ilgi ile karşıladı. İşçilereemperyalist savaş politikalarına ve kapitalistsömürüye karşı 18 Kasım’da “İşçilerin BirliğiHalkların Kardeşliği” etkinliğinde buluşma çağrısıyapıldı.

Kiğılı’daki dağıtımın ardından Şirinevlermetrobüs çıkışına gidilerek her hafta gerçekleştirilen

Gaziosmanpaşa Elmabahçesi sanayi havzasına veKaradeniz Mahallesi, Barboros Hayrettin PaşaMahallesi’ne afişler yapıldı.

Gazi Mahallesi’nde, GOP merkezde her günaçılan stand emekçilerin yoğun ilgisiyle karşılaşıyor.Ayrıca standda işçilerin ve emekçilerin sesi KızılBayrak ve Liselilerin Sesi satışları gerçekleştirildi.

Elmabahçesi fabrika bölgesine ve KaradenizMahallesi’ne yaygın afiş yaptılar. Son yapılan afişfaaliyeti ile birlikte Gazi Mahallesi, KarayollarıMahallesi GOP merkez, GOP Emek Mahallesi,Küçükköy, Topkapı, Alibeyköy Karadolap Mahallesi,Elmabahçesi ve Karadeniz Mahallesi’ne etkinlikafişleri yapılmış oldu.

Birçok fabrikaya yapılan bildiri dağıtımları ile işçive emekçileri etkinliğe davet ediliyorlar. TopkapıPTT önünde sabah yapılan dağıtımla yüzlerce bildiriişçi ve emekçilere ulaştırılmış oldu.

Gecenin çağrı afişleri Bereç, Rami, Topçular,Demirkapı, Okmeydanı, Nurtepe ve Güzeltepe’deyaygın bir şekilde gerçekleştirildi.

Etkinliğin çağrı bildirileri de Elmabahçesi’ndebulunan, Öz-İplik-İş’te örgütlü VATEKS Tekstilişçilerine ulaştırıldı.

Kızıl Bayrak satışı yapıldı.Ümraniye’de 3 ve 4 Kasım’da bir çok noktayı

afişle donatan sınıf devrimcileri, çağrı afişleriniBostancı köprüsü, Kozyatağı, Beşyüzevler Köprüsü,Göztepe, Uzunçayır ve Acıbadem Köprüsü E5 hattı,Dudullu-Madenler hattı ile 1 Mayıs, Huzur ve KazımKarabekir Mahalleleri’nde kullandılar.

Ayrıca Başaran, Akpınar ve Sarıgazi’de kahvelereafişler asıldı. Etkinlik programı ve araç kalkışsaatlerinin olduğu el ilanları bildirgelerle birliktekullanılmaya devam ediyor. Başaran, Akpınar veSarıgazi Emek Mahalleleri’nde kapı kapı gezerek işçive emekçiler hem etkinliğe çağrılıyor, hem de KızılBayrak’ın son sayısı ulaştırılıyor. Ayrıca her akşamev ziyaretleri yapılarak emperyalist savaş politikalarıve sosyal yıkım saldırıları hakkında sohbetlergerçekleştiriliyor.

Pendik Köprüsü’nde etkinlik bildirilerinindağıtımı ajitasyon konuşmaları ile yapıldı. AydınlıMahallesi’nde ise kapı kapı dolaşılarak emekçileretkinliğe davet edildi. Esenyalı Mahallesi semtpazarında etkinlik standı açıldı. Stant açıldığındazabıtalarla sorun yaşandı. Standın kapatılmasınıisteyen zabıtalara karşı net tutum alan sınıfdevrimcileri standı kapatmayacaklarını bildirdiler.Çevreden emekçilerin de zabıtalara tepkigöstermesiyle zabıtalar geri çekilmiş oldu.

Etkinlik afişleri Tuzla-Pendik E5 hattına yapıldı.Afiş çalışmasının sonunda Tuzla polisi keyfiuygulamaları ile faaliyeti provoke etmeye çalıştı.

Esenyalı, Yayla Mahallesi’nde ve İçmelerKöprüsü’nde geçiş güzergahlarında etkinlikbildirgelerinin dağıtımları gerçekleştirildi. PendikOrhangazi Mahallesi Semt Pazarı’nda etkinlik tanıtımstandı açıldı. Esenyalı polisinin standa müdahaleetmeye çalışması, emekçilerin sahiplenmesiyle boşadüşürüldü.

Yaygın birlik ve kardeşlik çağrısı

Page 23: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012 25. yıl

Devrimci Liseliler Birliği’nin etkinliğe çağrıyapan bildirileri Esenyalı Nuh Çimento Lisesiçıkışında dağıtıldı. Dağıtımda liselilerle etkinliküzerine sohbet edildi.

Tuzla’da Kavakpınar semt pazarında etkinlikstandı açılarak emekçilere yaşanan saldırılara karşıetkinliğe katılım çağrısı yapıldı. Standda KızılBayrak gazetesi satışı, etkinlik bildirileri ve davetiyedağıtımı yapıldı. Standa gelen gençlere DLBbildirileri verildi. Standa emekçilerin ilgisi yoğundu.

Gebze’de 18 Kasım etkinliğinin çalışmalarıkapsamında Pazar kahvaltısı ve sohbet yapıldı,ardından da Yıldızbakkal’dan Ulaştepe’ye kadarYavuz Selim Mahallesi’nin birçok yerinde bildirgedağıtımı ve davetiye satışı gerçekleştirildi.

İşçilerin Birliği Derneği Gebze tanıtım ofisindebir araya gelerek kahvaltı yapıldı. Kahvaltınınardından ilk olarak açlık grevi süreci ve Kürtsorunundaki gelişmeler üzerine konuşuldu. Yaşananher gelişmenin “işçilerin birliği halklarınkardeşliği”nden yana tutum almanın yakıcılığını birkez daha gösterdiği belirtildi.

Akse Sapağı hattında, Feniş Köprüsü’nde veBeylikbağı ışıklarda sabah işe giden birçok işçi veemekçiye, aynı zamanda okula giden öğrencilereotobüs kalkış saatlerinin de yazılı olduğu etkinlikçağrıları ulaştırıldı.

Kızıl Bayrak / Ankara-İstanbul-Gebze

‘Sesimiz Alaattin’in sesini taşıyor!”

31 Ekim günü Saadetdere Mahallesi Etkinlik Hazırlık Komitesi, işçilerle bir araya gelerek bir toplantıgerçekleştirdi. Toplantıya ağırlıklı olarak tekstil işçileri katılırken metal işçileri de toplantıda yer aldı. Etkinliktoplantısında 18 Kasım’da gerçekleştirilecek etkinliğin hedeflerine ve içeriğine dair konuşmalar yapıldı.BDSP’li sınıf devrimcileri bu etkinliği, kitlelerin bir araya gelip, eğlenip dağılacakları bir konser olarakalgılamamak gerektiğinden bahsetti. Dünyadaki ve Türkiye’deki süreçlerin aktarıldığı konuşmada, “İşçilerinBirliği Halkların Kardeşliği” etkinliğinin devrim mücadelesine katkı sunacak bir araç olarak değerlendirilmesigerektiği söylendi. Etkinliğe sadece katılım sağlamak değil, hazırlık sürecinde değiştiren-dönüştüren birçalışma tarzıyla devrim ve sosyalizmin tarafı olan veya olma yolunda adım atan nitelikli bir katılımısağlamanın asıl hedef olduğu söylendi.

Yanı sıra Esenyurt’ta şehit düşen devrimci işçi Alaattin Karadağ’ın yaşamı ve ölümü örnek alınarak,komünist hareketin 25. yılında devrime hazırlanma çağrısına işçiler olarak yanıt vermek gerektiği söylendi. 18Kasım’da bir araya gelmenin 19 Kasım’da şehit düşen Alaattin Karadağ’a ve tüm devrim şehitlerine sahipçıkmak olduğu işçiler tarafından belirtildi.

Toplantıya katılan herkesin etrafındaki tüm işçi ve emekçilere etkinliğin gündemlerini taşıması hedeflendi.Toplantıya katılan her bir işçinin söz alması, öneri ve fikir sunması, elinden gelen emeği harcayacağını ifadeetmesi etkinliğin hedeflerine bir adım daha yaklaşıldığının göstergesi oldu.

Kızıl Bayrak / Esenyurt

Bursa’da 25. yıl söyleşisi

BDSP 25. yıl etkinlikleri kapsamında 4 Kasım günü Bursa’da bir söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşi, dünyada ve Türkiye’de tarihsel durum üzerine değerlendirmelerle başladı. İçerisinde geçtiğimiz

dönemin bunalımlar, savaşlar ve devrimler dönemi olduğu vurgulanarak, devrimci parti ihtiyacının yakıcıönemi anlatıldı. Komünist hareketin 25. yılının bu yolda yapılmış devrimci bir hazırlık olduğu vurgulanarak,devrimci teori-devrimci örgüt-devrimci sınıf cephelerinden atılan adımların anlamı üzerinde duruldu. Sonolarak devrimci sınıf partisini her yönden güçlendirme ve her alanda devrime hazırlanma çağrısı yapıldı.

Sunumun ardından devrimci hazırlığın çeşitli boyutları üzerinde tartışmalar yapıldı. 18 Kasım’daki 25. yıletkinliğine yönelik hazırlıklara değinildi.

Kızıl Bayrak / Bursa

Devrimci faaliyet engellenemez!

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP) ve DLB, 2Kasım günü Ş. Salih Sevgican Polis Merkez Amirliğiönünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada“Baskılar, işkenceler, gözaltılar bizi yıldıramaz!Devrimci faaliyet engellenemez!/ BDSP” imzalı ozalitaçıldı.

BDSP’nin hazırlamış olduğu basın metninde,devletin kolluk güçlerinin, 22 Ekim günü İbrahimMüteferrika Endüstri Meslek ve Teknik Lisesi önündebildiri dağıtımı gerçekleştiren Devrimci Liseliler Birliğiçalışanlarına yönelik gerçekleştirdiği saldırı teşhiredildi.

Bu düzene karşı mücadele eden herkesin devletterörünün hedefi haline geldiği belirtilen metinde sonolarak şu ifadelere yer verildi: “Bir yanda emperyalist

saldırganlık, bir yanda azgınlaşan kapitalist sömürü...

Bu düzene karşı işçilerin birliği, halkların kardeşliği

şiarını yükseltme zamanı! Sınıfsız, sömürüsüz bir dünya

için tüm işçi ve emekçileri devrim ve sosyalizm mücadelesine katılmaya çağırıyoruz.” BDSP’nin açıklamasından sonra DLB adına bir açıklama yapıldı. Açıklamada şunlar söylendi: “Sermaye ve

onun hizmetindeki devlet bir yandan paralı eğitim uygulamalarıyla bizleri adım adım okullardan çıkarıp

fabrika kapılarında ucuz iş gücü olarak sömürüyor, bir yandan da dinci-gerici eğitimle geleceksizliğe karşı

boyun eğmemizi sağlamaya çalışıyor.

Kapitalist sistemin liseli gençliğe dayattığı geleceksizliğe karşı sosyalizm alternatifini yükselten DLB’ye

yapılan bu saldırı da sermaye devletinin gençlikten, yaşamları köleleştirilmiş olan milyonların birlik

olmasından ne kadar korktuğunu gösteriyor.” Açıklamada ayrıca DLB’nin liseli gençliğin mevzisi olmaya ve liselileri bu zorba düzene karşı örgütlemeye

devam edeceği dile getirildi. ÇHD’den bir avukatın da destek verdiği basın açıklamasında sık sık “İşkenceci polisler hesap verecek!”,

“Yaşasın Devrimci Liseliler Birliği!” ve “Yaşasın devrim ve sosyalizm!” sloganları atıldı. Kızıl Bayrak / Ümraniye

Sefaköy’de emekçikadınlar toplantısı

Sefaköy İşçi Kültür Evi Emekçi KadınKomisyonu, 4 Kasım günü toplantı ve filmgösterimi gerçekleştirdi.

Daha önce gerçekleştirilen “kadın sorunununortaya çıkışı ve kapsamı” ve “burjuva kadınhareketi” tartışmalarının ardından “feminizm”üzerine eğitim çalışması gerçekleştirildi.Gerçekleştirilen sunumda feminizmin ortaya çıkışıve iki ana akım olarak “sosyalist feministler” ve“radikal feministler” ayrıntılı olarak aktarıldı.Sunumun ardından feminist hareketinTürkiye’deki güncel tablosu üzerine tartışmalaryürütüldü. Komünistlerin feminist harekete bakışaçıları ve tutumları tartışıldı. Tartışmanın ardından18 Kasım etkinliği ve “25 Kasım Kadına YönelikŞiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü”üzerine planlamalar yapıldı.

Toplantının ardından film gösterimine geçildi.Film gösterimi ilgiyle karşılandı

Kızıl Bayrak / Sefaköy

Page 24: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Avrupa24 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

Stuttgart’ta coşkulu etkinlik...

“Kapitalizm krizde,çözüm sosyalizmde!”

Komünistler, 4 Kasım günü, komünist hareketin25. yılı vesilesiyle Stuttgart’ta “Kapitalizm krizde,çözüm sosyalizmde!” şiarlı bir etkinlik düzenlediler.

Genel politik çalışmanın bir parçası olarak elealınan ve hazırlıkları yaklaşık bir ay süren etkinliktedevrimci ruh ve coşku öne çıktı. İşbölümüne dayalıkolektif bir çalışma ile örgütlenen etkinliğe yaklaşık250 kişi katıldı.

Etkinlik, enternasyonalist ve devrimci bir ruhasahipti. Gece salonu, gecenin başlangıcından bitiminedek Latin Amerika, Türk, Kürt, Alman ve diğer Avrupahalklarının kavga ve zafer yüklü marş ve türküleriyleyüklüydü.

Etkinlik, açılış konuşması ile başladı. Konuşmada,kapitalist sistemin çıkmazı ve çürümüşlüğünün kısa birpanoraması sunuldu. “İşçiler, emekçiler ve gençlerkapitalizmin bu çürümesine karşı, sokaklaraçıkıyorlar” denilerek, yükselen kavgaya dikkat çekildi.Tüm bu kavgaların zaferle sonuçlanması için partininolmazsa olmaz koşul olduğuna özel bir vurgu yapıldı.

Açılış konuşmasını, devrim ve sosyalizmmücadelesinde ölümsüzleşenler için yapılan birdakikalık saygı duruşu izledi. Saygı duruşundan sonra,değişik dillerden ve hep bir ağızdan söylenenEnternasyonal marşıyla gece programı devam etti.Ardından, Encanto Latino (Latin Amerika Müzik-DansGrubu) sahne aldı. Encanto Latino’nunKolombiya’dan, Brezilya, Arjantin ve Şili’ye uzananmüzikal gezintisi ilgiyle dinlendi. Onları, Kürt sanatçıDelil Delois’in gür ve coşku dolu kavga türküleri ilegerçekleştirdiği dinleti izledi. Delil Delois’in politikrap eşliğinde sunduğu ‘Kine em?’ türküsü salonuhareketlendirdi.

“Zaman devrime akıyor!”

Etkinlik konuşmasında komünist hareketin 25yıllık paha biçilmez birikimi, yarattığı değerler veTKİP’nin IV. Kongresi’nin tarihsel anlam ve önemianlatıldı. TKİP’nin devrim tarihimizin en büyükkazanımlarından olduğu vurgulandı. Bunun Türkiyedevrimi için büyük bir şans olduğu dile getirildi.Türkiye’deki burjuva cumhuriyetin sona yaklaştığı,yıkılmayı beklediği ve yıkılmasının zorunlu olduğusöylendi. Bu görev ve sorumluluğun ise Türkiyeproletaryasına ait olduğunun altı çizildi. “Tarih

Türkiye proletaryasının omuzlarına onurlu ve tarihselbir sorumluluk yüklemiştir” denilen konuşmadaşunları söyledi: “İlk sözümüzü tuttuk. Çoktandır partisilahına sahibiz. Şimdi sınıfı devrimcileştirme görevineyoğunlaşmış bulunuyoruz. Bunu da başaracağız. Vedevrime doğru ilerliyoruz. Zaman devrime akıyor. Buüç silahı birleştirdik mi, devrimi gerçekleştirebilir vezafere taşıyabiliriz”.

Konuşmadan sonra yarım saatlik bir ara verildi. Etkinliğin ikinci bölümü Grup Su’nun sahne alması

ile başladı. Grup Su, coşkulu biçimde seslendirdiğidevrimci türkü ve marşlarla salonda hakim olandevrimci atmosferin yeni bir düzeye çıkmasını sağladı.Dinleti halaylarla son buldu. Grup kitle tarafındanbeğeni ve coşkuyla izlendi.

Ardından konuşma yapan yazar Volkan Yaraşır,kapitalist kriz, krizin doğası, AB’de krizin biçimlenişive biriktirdiği devrimci imkanlar, Ortadoğu’da süreklisavaş hali, Suriye’den, Lübnan’a uzanan iç savaşsüreci, Kürt sorununun vardığı boyut, sermayedevletinin neo-osmanlıcı yöneliminin içeriği, sınıfhareketi ve hareketin yeni dinamiklerini içeren birkonuşma yaptı. Özellikle Bolşevik partinin temelparametrelerini ele alarak siyasi öncününyaşamsallığının altını çizdi.

Etkinliğin son bölümünde Alman müzik grubuGrup Auftak sahneye çıktı. Grup, entarnasyonalmarşlarla geceye renk ve coşku kattı. Gece, gençlerinisteği üzerine politik-rap ve Delil Delois’in tekrarsehne alıp “Kine em” eserini bir başka biçimdeyorumlayıp söylemeleriyle sona erdi.

Kürt siyasi tutsaklarla dayanışma çağrısı

Etkinlikte, ayrıca Kürt siyasi tutsaklarınsürdürdüğü açlık grevi de ele alındı. Kritik biraşamaya varan açlık grevinin politik önemi üzerindedurularak, tutsaklarla devrimci dayanışma göstermeninönemi vurgulandı. Acil eylemli dayanışma çağrısıyapıldı.

Etkinlikte MLPD adına da bir konuşma yapıldı.Konuşmada, günümüz koşullarında enternasyonaldayanışmanın önemi ve yaşamsallığına vurgu yapıldı.MLKP Stuttgart Örgütü de gönderdiği bir mesajlaetkinliği selamladı.

Kızıl Bayrak / Stuttgart

Yunanistan'da yaşamdurdu

Yunanistan hükümetinin AB ve IMF direktifiylealdığı kemer sıkma önlemlerini içeren yasatasarısının birini daha parlamentoya sunması işçive emekçileri yeniden sokaklara döktü.

Yasa tasarısına karşı çıkmak ve Troyka'yıprotesto etmek için Yunanistan Kamu ÇalışanlarıFederasyonu (ADEDY) ile Yunanistan İşçiSendikaları Konfederasyonu (GSEE) çağrısı ile 6-7Kasım'da tüm çalışanlar 48 saatlik genel grevegitti.

Hemen hemen her alanda işçi ve emekçileringrev kararı aldığı ülkede, toplu taşıma araçları vetaksiciler çalışmazken, gazeteciler de iş bırakmaeylemine gitti. Bu nedenle radyo vetelevizyonlarda haber programları yayınlanmadı.Devlet hastanelerinde sadece acil servislerdehizmet verilirken, çöpler de grev nedeniyletoplanmıyor.

İşçi ve kamu çalışanları sendikalarının ilan ettiğigenel grev 6 Kasım günü sabahın erkensaatlerinden itibaren başladı.

Birçok sektörde başlatılan grev nedeniyle kamuhizmetleri durma noktasına gelirken, toplu ulaşımçalışanları greviyle ulaşım felç oldu. Ülkede metro,tramvay, tren, otobüs ve feribot seferleri durdu,okullar, iş yerleri, kamu kuruluşları, bankalar veyerel yönetimler kapalı kalırken, hastanelerinyalnız acil servisleri hizmet verdi. İş durdurmaeylemi nedeniyle uçuşlar iptal edildi. İş durduranmedya çalışanları eylemlerini ertesi gün detekrarladı. Eczaneler kapandı. Avukatlar, hâkimlerve mesleklerinin serbestleştirilmesine karşı çıkantaksi şoförleri pazartesi günü başlattıklarıgrevlerine tüm hafta boyunca devam edeceklerinibildirdiler.

48 saatlik genel grev çerçevesinde, kamuçalışanları ve işçiler, sendikaların çağrısına uyarak6 Kasım günü büyük kentlerde protesto gösterileridüzenlediler. Atina'da 40 bin işçi ve emekçihükümetin kemer sıkma politikalarına veTroyka'ya karşı sokağa çıkarken, Selanik'tekigösterilere ise 20 bin kişi katıldı.

Benzer gösteriler Selanik, Volos, Yanya, Girit vePatra’da da düzenlendi.

16 Kasım’da nakit rezervinin biteceği söylenenYunanistan'ın AB ve IMF'den tahsis edilen 31,5milyar euroluk yeni mali yardım dilimini alabilmesiiçin toplam 13,5 milyar euroluk tasarruf etmesidayatılıyor. Başbakan Antonis Samaras işçi veemekçilerin, emeklilerin öfkesini bastırmak içinparlamentoya sunulan programdaki ücret veemeklilik maaşı kesintilerinin "son" olduğunusöyledi.

Page 25: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Avrupa Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012..

Türkiye’deki cezaevlerinde tutuklu bulunan Kürtsiyasi tutsakların başlatmış oldukları süresiz açlıkgrevleri ile dayanışma amacıyla Avrupa’nın çeşitlikentlerinde eylemler gerçekleştiriliyor.

Dortmund 31 Ekim Çarşamba günü, Kürt siyasi tutsakların

kritik bir aşamaya ulaşan açlık grevlerini desteklemekiçin Dortmund’da bir miting gerçekleştirildi.

Saat 17.00’de başlayan mitinge yaklaşık 300 kişikatılırken, mitingde yapılan konuşmalarda açlıkgrevinin gelinen aşamadaki seyri hakkında bilgiverildi. Açlık grevlerinin talepleri açıklandı.Tutsakların kararlı olduğu ve talepler kabul edilenekadar mücadelenin sürdürüleceği belirtildi.

Mitinge katılan kitle, ölüm sınırına yaklaşan açlıkgrevi karşısında çözüme yanaşmayan dinci-gericiAKP hükümetine karşı öfke doluydu. Miting boyuncadinci-gerici AKP iktidarına ve şefi Tayyip Erdoğan’ayönelik öfkeli sloganlar atıldı.

Miting, başka tür eylemlerle tutsakların açlıkgrevinin desteklenmeye devam edileceği belirtilerekve önümüzdeki ay Avrupa Parlamentosu önünde biroturma eylemi yapılacağı duyurularak sonlandırıldı.BİR-KAR, katılarak destek verdiği mitingde “Kürtsiyasi tutsaklarıyla dayanışmaya!” başlıklı bildirilerindağtımını yaptı.

BielefeldAlmanya’nın Bielefeld kentinde 3 Kasım

Cumartesi yaklaşık 600 kişinin katıldığı bir yürüyüşgerçekleştirildi. Yürüyüş, kitlenin Bielefeld belediyebinası önünde toplanmasıyla başladı.

Kürdistan Zentrum, ÖDP, Bir-Kar, DİDF vebirçok ilerici kurum ve kişilerin katıldığı yürüyüşte,çoşkulu ve kitleseldi. Kürt halkının haklı ve meşrutaleplerini destekleyen ve cezaevlerindeki siyasitutsakların bir an evvel serbest bırakılmasını haykırankitle, sloganlarla Türk devletinin katliamcı kimliğinibir kez daha dile getirdi.

“Yaşasın Enternasyonal Dayanışma!, A. Öcalanave Kürt siyasi tutsaklara hemen özgürlük!, Kürdistanfaşizme mezar olacak! Katil Erdoğan!” sloganlarıylaçarşı içinden geçerken, kurum ve dernekler Kürthalkının mücadelesinin haklılığını ve taleplerini, buna

karşın Türk sermaye devletinin inkar ve imhapolitikasını teşhir eden bildirileri güzergah boyuncahalka dağıttılar.

Bir-Kar da yürüyüş esnasında kitleye ve yürüyüşgüzergahı boyunca çevreye Kürt ulusal mücadelesininhaklılığını, önemini ve Türk sermaye hükümetininyıllardır Kürt halkına reva gördüğü alçakçasaldırılarını ve provakasyonu dile getiren bildirilerdağıttı.

HamburgHamburg’da faaliyet yürüten demokratik kurumlar

tarafından Altona semtinde bir miting yapıldı. Bununiçin ilk elden bir açlık grevi çadırı kuruldu. Çadırınyanına “685 Kürt siyasetçisi A. Öcalan’ın özgürlüğüiçin 53 gündür süresiz açlık grevinde” pankartı asıldı.Ardından, mitinge katılanlara” 53 gündür süresizaçlık grevindeyiz’’ yazılı önlükler ve A. Öcalan’ınresimli flamaları dağıtıldı. Süresiz açlık grevinidestekleyen kurumlar da kendi flamalarıyla katıldılar.

Destek mitinginde süresiz açlık grevinidestekleyen kurumlar adına çeşitli konuşmalaryapıldı. Yapılan konuşmalarda kısaca, açlık grevindeileri sürülen taleplerden ve bu taleplerin haklı vemeşru talepler olduğundan söz edildi. Ölümlerolmadan bu taleplerin kabul edilmesi istendi. Kürthalkına yönelik inkar ve baskı politikasına sonverilmesi, askeri operasyonların durdurulması ve Kürthalkına yönelik gözaltı ve tutuklama terörünündurdurulması, konuşmalarda dile getirilen diğerhususlar oldu. Süresiz açlık grevini destekleyenkurumlar olarak Kürt halkının haklı ve meşru olantalepleri kabul edilene kadar, Kürt halkıyla eylemlidayanışma içinde olunacağı vurgusu yapıldı.

Yapılan konuşmalar sırasında sık sık “Yaşasınenternasyonal dayanışma!”, “A .Öcalan’a özgürlük!”,“Tüm politik tutuklular serbest bırakılsın!” sloganlarıatıldı. Bir sonraki eylemde tekrar buluşma çağrısıyapılarak mitinge son verildi. Mitinge 200 kişikatıldı.

BİR-KAR, miting alanında “Kürt siyasitutsaklarıyla dayanışmaya!” başlıklı bildirileridağıtarak Kürt halkının haklı ve meşru mücadelesindeher zaman dayanışma içinde olacağını dile getirdi.

Kızıl Bayrak / Dortmund-Bielefeld-Hamburg

Ford işçileri polisleçatıştı

Belçika’nın Limburg bölgesindeki önemli sanayimerkezi Genk’te binlerce işçinin çalıştığı Fordfabrikasının kapatılması ile ilgili karar işçilerin büyüköfke ve tepkisine neden oldu. Ford işçileri,fabrikalarının kapatılmasına karşı günlerce protestogösterileri yaptı.

Belçikalı Ford işçileri, Genk’teki fabrikanınkapatılması görüşmelerinin yapılacağı Almanya’nınKöln kentinde bulunan Avrupa merkezinin önünegeldiler. Burada fabrikanın kapısı önünde toplanan250’nin üzerindeki işçi taleplerini dile getirerekprotesto gösterisi gerçekleştirdi.

Polis, protesto gösterisinin yapıldığı kapıyagelerek işçilerin çevresinde büyük bir yığınak yaptı.Burada işçiler ve polis arasında arbede yaşandı.Öfkeli işçiler araba lastiklerini ateşe vererek, maytapatarak protesto gösterisini sürdürdüler. İşçiler dahasonra fabrikanın çitlerini aşarak fabrikanınbahçesine girdiler. Burada da fabrikayı taşlayarakcamları kırdılar. Saatlerce süren eylemde polis,Belçikalı Ford işçilerini tek tek fişledikten sonraotobüslerle Belçikaya gitmelerine izin verdi. Savcılıkise işçiler hakkında ayaklanma, ağır yaralama,patlayıcı madde yasasına muhalefetten haklarındadava açmaya hazırlanıyor.

Genk’deki Ford işletmeleri2014 yılında kapanıyor

Fabrikanın kapatılacağı ile ilgili haber Ekim ayınınson haftası açıklanmıştı. Fabrikanın kapatılması ileBelçika’da Genk’teki ana işletmede 4 bin 500civarında işçi ve fabrikaya parça üreten yan sanayikollarında ise 5 bin 500 işçi işini kaybedecek.

50 yıldır bölgenin önemli fabrikalarından olanFord Genk’te Mondeo, Galaxy ve S-MAX gibimodelleri üretiyordu. Basında Mondeo, S-Max veGalaxy modellerini İspanya’nın Valenciaişletmelerine, oradaki C-Max ve Grand C-Maxmodellerinin Saarland eyelatinde bulunanSaarlouis’teki işletmelere kaydırılacağı haberleri yeralıyor.

Genk şehrindeki fabrikasını kapanmasınınardından, İngiltere’nin Southampton ve Dagenhamkentlerindeki tesislerin de gelecek yıl kapatılacağıbelirtildi. Ford tekelinin yaptığı açıklamalardaRomanya’daki fabrika da güçlendirilecek ve uzunvadede başarılı bir işletmeye dönüştürülecek.

Ford Avrupa merkezinden yapılan açıklamada,İngiltere’deki Southampton fabrikasındaki Transitmodelinin üretiminin Türkiye’de yapılacağı ifadeedildi.

Ford tekeli, fabrikaların kapatılmalarına gerekçeolarak, kriz ve bu nedenle Avrupa pazarlarındaotomobil satışlarının düşmesi ve bunun sonucuolarak uğradıkları zararı gösteriyor ve bu zarardankurtulabilmek için maliyetleri düşürmeyi amaçlıyor.

Açlık grevineAvrupa’dan destek

Page 26: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Gençlik26 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

Gençlik YÖK’e karşıalanlara çıktı!

Yüksek Öğrenim Kurumu’nun (YÖK) kuruluşyıldönümü 6 Kasım, bir dizi üniversitede eylemlerlekarşılandı. Özgürlük ve gelecek taleplerininhaykırıldığı eylemlerde polis terörü de öne çıktı.

İstanbul 6 Kasım günü yapılan YÖK karşıtı eylemlerin

merkezi Beyazıt Meydanı oldu.İlk eylem Devrimci Öğrenci Birliği (DÖB)

tarafından gerçekleştirildi. DÖB eyleminde “Ezilenhalklar ve tutsaklar özgürleşmeden öğrencilerözgürleşmez!” parkartı açılırken, açıklamada“kapitalizme, emperyalizme ve faşizmebaşkaldırıyoruz” denildi.

YÖK protestolarının ikncisini Devrimci AnarşistFaaliyet (DAF) gerçekleştirdi. “Sistemin cahilleriözgürleşiyor!” pankartı açılan eylemde DAF adınayapılan açıklamada“Evet bizler sistemin cahilleriyiz,çünkü onun bilgisini, sömürüsünü ve her türlüdayatmasını reddediyoruz. Bizler yaşamısavunuyoruz” denildi.

YÖK Karşıtı İnisiyatif, eyleme İstanbulÜniversitesi Çapa Tıp Fakültesi önünde başladı.“YÖK’e reform değil, üniversitelere özgürlük! Savaşdeğil halkların kardeşliği için yürüyüoruz!/YÖKKarşıtı İnisiyatif” anapankartının arkasında “YÖK’erake zanıngehe rızkarke!” pankartı ve Mimar SinanGüzel Sanatlar Üniversitesi’nden Öğrenciler imzalı“Başka bir üniversite mümkün! Kamusal üniversite!”pankartı taşındı.

Yürüyüş sırasında yapılan ajitasyonlarda ABDemperyalizminin Ortadoğu’daki savaş çığırtkanlığıteşhir edilirken gençlik olarak ölmek ve öldürmekistenmediği ifade edildi.

Eylem boyunca hapishanelerde süren süresiz-dönüşümsüz açlık grevleri de temel bir gündem oldu.

Eylemi örgütleyen Ekim Gençliği, Emek Gençliği,Gençler Meydana İnisiyatifi, TÜM-İGD, SDG, DGHve DİP Gençliği kendi dövizleriyle yürüdüler. Sınıfdevrimcileri devrim ve sosyalizm vurgusu taşıyan

dövizlerle parasız eğitim hakkını şiarlaştıran BDSP,Ekim Gençliği ve DLB dövizleri taşıdılar.

Yürüyüş kolu Beyazıt Meydanı’na ulaştığındaİstanbul Üniversitesi Merkez Kampüs’ten çıkacaköğrenciler beklemeye başlandı. Bekleyiş sırasındaBeyazıt Marşı hep bir ağızdan söylendi. Marşınbitiminde “Beyazıt faşizme meza olacak!” sloganıatıldı. İstanbul Üniversitesi Merkez Kampüs’tenöğrenciler Eğitim Sen 6 No’lu Şube ve “Asistankıyımına son!” pankartıyla da İTÜ AraştırmaGörevlileri üniversite içerisinden yaptıkları yürüyüşleana kapı önünde kitleyle birleşti.

İlk olarak öğrencilerin, öğretim görevlilerinin,asistanların burada olduğu fakat rektörlerin buradaolmadığı ifade edilerek “Üniversitelerin gerçekbileşenleri burada” dendi. YÖK Karşıtı İnisiyatifadına yapılan açıklamada 12 Eylül askeri faşistdarbesinin kurumu olarak YÖK’ün 31 yıldır görevinisürdürdüğü ifade edildi. YÖK’ün sermayeye hizmetuygulamalarına, soruşturma ve baskı terörünedeğinilerek açıklamada geleceksizlik vurgusu yapıldıve “Üniversiteleri YÖK düzeniyle; 4+4+4politikasıyla da ilk ve ortaöğretimi baştan aşağışekillendiren devlet, ‘kindar ve dindar’ olan dinci-gerici bir nesil yetiştirmek, çocuk yaşta ucuz vekalifiye işgücü, çocuk gelinler yetiştirmekhedefindedir.” dendi. Açıklama anadilde eğitim hakkıve Kürt halkına özgürlük talebi vurgulanarak devametti.

Hapishanelerdeki açlık grevine de değinilenaçıklamada “Savaş değil halkların kardeşliği içinburadayız!” dendi. Üniversitelerde emperyalist silahprojeleri şekillendirildiği ifade edilerek Suriye baştaolmak üzere Ortadoğu coğrafyasındaki emperyalistsavaş çığırtkanlığına karşı mücadele çağrısıylaaçıklama bitirildi.

Eğitim Sen 6 No’lu Şube Başkanı İsmet Akçatarafından yapılan açıklamada ise Bologna süreciylebirlikte neoliberal dönüşümün hızlandığı ifadeedildi. Orhan Hamzaoğlu, Beyza Üstün ve BüşraErsanlı gibi akademisyenlere yönelik baskılaradeğinilerek YÖK’ün bilimsel ve özgür eğitime baskı

uyguladığı belirtildi. Son olarak, TKP Gençliği, Öğrenci Kolektifi,

Gençlik Muhalefeti ve Genç Sen, AKP iktidarınınpolitikalarına karşı Ankara’daki mitinge çağrı için bireylem yaptı.

Ankara2 Kasım günü Hacettepe Üniversitesi’nde yapılan

eylemde “YÖK’e, YÖK düzenine, Yeni YÖK YasaTaslağı’na hayır!” şiarlı ve Eğitim Sen 5 No’lu Şubeve Üniversite Öğrencileri imzalı pankart açıldı.

Basın açıklamasında, kurulduğu ilk günden beriüniversitelerdeki mücadelenin ve bilimsel gelişmeninönündeki en büyük engel olan YÖK’ün teşhiriyapıldı. İktidara gelen her partinin YÖK’ü kaldıracağısözünü verdiği, ancak hepsinin de bu kurumusermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yenidenşekillendirdiği vurgulandı. Yeni YÖK YasaTaslağı’nın maddeleri sıralanarak üniversiteleri birsaldırının beklediği söylendi. Emperyalist savaş vesaldırganlığın dozunun arttığı bir dönemde, Suriye’yeyönelik kirli savaş planlarına karşı üniversiteleredüşen görevin halklar arasındaki kardeşlik vedayanışmayı yükseltmek olduğu söylendi.

Ankara’nın tüm üniversitelerinden gelenöğrenciler, 6 Kasım günü Ankara Üniversitesi CebeciKampüsü’nde buluştu.

“YÖK’e, YÖK düzenine, Yeni YÖK YasaTaslağı’na hayır!/Eğitim Sen 5 Nolu Şube veÜniversite Öğrencileri” pankartının arkasındatoplanan kitle Cemal Gürsel Caddesi’nde yolun birşeridini trafiğe kapatarak Sakarya Meydanı’na kadaryürüdü.

Eylem boyunca yapılan ajitasyonlarda sermayedevletinin öğrencilere, akademisyenlere veüniversitenin diğer bileşenlerine yönelik saldırıpolitikalarına değinildi ve mücadeleyi büyütmeçağrısı yapıldı. Eylemde, zindanlarda süresiz-dönüşümsüz açlık grevi direnişini sürdüren Kürtsiyasi tutsakların eylemi de selamlandı.

Eğitim Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, YÖKkurulduğundan beri ona karşı mücadele ettiklerini

6 Kasım 2012 / Beyazıt

Page 27: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Gençlik Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

belirterek üniversitelerin özgürleşmesinin önündekien büyük engelin YÖK olduğunu söyledi. Yeni YÖKyasa taslağını eleştiren Yıldız, “Bu yasa taslağı daüniversitelerin 4+4+4’üdür” diyerek üniversitenintüm bileşenlerini yasa taslağına karşı mücadeleyeçağırdı. Ardından Eğitim Sen 3 No’lu Şube Başkanı,aynı zamanda KESK Ankara Dönem SözcüsüHüseyin Kaya da bir konuşma gerçekleştirdi.

Konuşmaların ardından Eğitim Sen 5 No’lu Şubeve Üniveriste Öğrencileri adına yapılan basınaçıklamasında, YÖK eliyle üniversitelerin sermayeninçıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirildiği veYeni YÖK Yasa Taslağı’nın bu amaca hizmet ettiğisöylendi. İTÜ’de yaşanan asistan kıyımına değinilenaçıklamada asistanların direnişi selamlanırken yenitaslağın bilimsel ve akademik özgürlüğün önündekiengelleri katmerleştirdiği ve iş güvencesini ortadankaldırdığı belirtildi. Üniversitelerin sermayedarlarınhizmetinde birer kurum haline getirilmek istendiği veen kârlı sektörlerden bir tanesi olan savaş sanayininüniversitelerin asli üretim alanı haline getirilmekistendiği vurgulandı. Halklar arasındaki kardeşlik vedayanışmayı büyütmesi gereken üniversitelerinemperyalist çıkarlar doğrultusunda kirli savaşpolitikalarına hizmet edemeyeceği ve kardeş halklarınkatline ortak olamayacağı söylendi.

Genç komünistler eyleme “Savaşa değil eğitimebütçe!”, “Sermaye defol üniversiteler bizimdir!”,“YÖK, polis, medya bu abluka dağıtılacak!” dövizleriile katıldılar. Ayrıca Öğrenci Dayanışması, EmekGençliği, Gençlik Muhalefeti, DGH, YDG, SDH,SÖZ Dergisi, SYK, Genç Eğitimciler, TÜM-İGD, DP,DPG, BDSP, Siyah Pembe Üçgen katılım gösterdi.

Bunun yanı sıra Eğitim Sen 1, 2, ve 3 No’lu şubeyöneticileri, ESM yönetim kurulu üyeleri, BES 1No’lu Şube yöneticileri, İHD Ankara Şube, SESAnkara Şube yöneticileri de eyleme destek verdiler.

İzmir5 Kasım günü DEÜ Dokuzçeşmeler

Kampüsü’nde yapılan YÖK Karşıtı Öğrencilerimzalı eylem, oldukça politik bir atmosferdegerçekleştirildi. Hukuk Fakültesi’nin önündenbaşlayan eylem Hazırlık Binası’nın önündesonlandırıldı.

Hukuk Fakültesi’nin önünde toplanan kitle,yapılan ajitasyon konuşması ve atılan sloganlarınardından yürüyüşe başladı. Öğrenci kitlesine yönelikgerçekleştirilen ajitasyon, birlikte mücadele etmeçağrıları ile sonlandırıldı.

Öğrenci gençliğin temel yaşamsal sorunlarınınteşhir edilerek mücadele çağrısı yapıldığı basınaçıklaması “Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim”sözleriyle sonlandırıldı.

Basın açıklamasının okunduğu sırada görüntü

almaya çalışan kolluk güçlerine, eylem komitesincemüdahale edilmesinin ardından tartışma çıktı.

Eylem, Hareket Tiyatrosu’nun sergilediği bir skeçile devam etti.

6 Kasım günü Ege Üniversitesi’nde yapılan YÖKprotestosu ise polis terörünün hedefi oldu. Üniversiteiçerisinde yürüyüş yapmaları engellenmek isteyendevrimci ve ilerici öğrencilerin önü ÖGB ve polisbarikatlarıyla kesildi. Defalarca barikata yüklenenöğrenciler polisin tazyikli su, biber gazı ve plastikmermi kullandığı saldırılara maruz kaldılar.Öğrencilere destek olan akademisyenlerin girişimleride boşa çıkarken, polis üniversite içinde öğrenciavına başladı. Aralarında sınıf devrimcilerinin deolduğu 34 kişi gözaltına alındı. Saldırıların ardındanKESK ve İHD de okula gelerek polis terörüne engelolmaya çalıştı. Edebiyat Fakültesi hocaları da polisterörüne karşı hazırladıkları ve altında 30 imzabulunan bir metin ile rektörü göreve çağırdılar.

Barikata yüklenmeler sırasında yoğun biber gazısaldırısına maruz kalan genç komünistlerden bir

tanesinin tüm gün sağ gözü açılmazken, bir tanesinede hedef gözetilerek plastik mermi ile ateş edildi vesağ kolundan vuruldu.

Kampüs içerisindeki eylemler, Edebiyat Fakültesiiçerisinde ki devrimci- demokrat-yurtseveröğrencilerin dışarı çıkması ile sonlandırıldı.

Aynı günün akşamı Basmane Meydanı’nda YÖKprotestosu gerçekleştirildi.

Basmane Meydanı’nda bir araya gelen öğrencilerKESK’in zindanlarda süren açlık grevleri için EskiSümerbank önünde yapacağı basın açıklaması içinoraya yürüdüler.

KESK adına yapılan basın açıklamasından sonraYÖK Karşıtı Öğrenciler adına bir basın açıklamasıgerçekleştirildi. Basın açıklamasında, son dönemöğrenci gençliğe yapılan saldırılar ile olası bir Suriyesavaşından söz edildi. Ayrıca aynı gün EgeÜniversitesi’nde polislerin yaptığı saldırıya dadeğinildi.

Sabahki çatışmaya öfkeli olan genç komünistlerise canlı korteji ve susmayan sloganları ile dikkatçekti. Genç komünistler ayrıca “Parti, sınıf, devrim!”,“Gençlik partiye, devrime, sosyalizme!” ve “Öğrenci,işçi, gençlik alanlarda birleştik!” sloganlarını attı.

Kocaeli6 Kasım günü Sosyal Tesisler’in önünde toplanan

öğrenciler sloganlarla rektörlük önüne yürüyerekbasın açıklaması yapmak istedi. Okulun aldığı keyfikarar ile öğrencilerin rektörlüğe yürümesine engelolmaya çalışan ÖGB ise çember oluşturarak kitleninburada basın açıklaması yapıp dağılmasını söyledi.

Ajitasyonlar çekilerek eyleme bir süre daha destek

istendikten sonra kurulan çembere defalarcayüklenildi. Yaklaşık iki saat süren bu direnişten sonra,rektörlüğün önünde 20 kişilik bir grup ile basın metniokundu.

Basın metnini okuyan grup tekrar SosyalTesisler’in önüne geldi ve üniversitenin baskıcıtutumunu teşhir eden konuşma ve ajitasyonlaradevam etti. Kurulan barikata defalarca yüklenenöğrenciler Eğitim Fakültesi’ne kadar sloganlarlayürüdü.

Bu geçiş yerine bu kez de okula getirilen çevikkuvvet polisleri ile barikat kurduruldu. Eyleminbaşından itibaren kitleyi “sakinleştirici” ve kitlenintutumunu geri düşürücü bir tutum sergileyen bazısiyasetlerden kaynaklı ortak bir direnme kararıçıkmayınca eylem sloganlarla sona erdirildi.

Eyleme Ekim Gençliği, DGH, ÖğrenciKolektifleri, YDG, Emek Gençliği ve SGD katıldı.

ÇanakkaleÇanakkale Ekim Gençliği, 6 Kasım gündemini, bir

okur toplantısı yaparak işledi. Toplantıda ‘80’lerdengünümüze, tarihsel gelişimi içerisinde YÖK anlatıldı.

Eğitimin ticarileştirilmesi süreci ana başlığındabirçok konu ele alındı. Yeni YÖK Yasa Tasarısıüzerine bir takım tartışmalar yapıldı ve son olarakSuriye’ye yönelik saldırganlıkla bağ kurularaküniversitelerin emperyalist savaşlar için dekullanıldığı söylendi.

Toplantının sonunda güncel politik gelişmeler deele alındı.

Ekim Gençliği / İstanbul-Ankara-İzmir-Kocaeli-Çanakkale

DTCF’de faşist saldırı

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi’nde günler süren faşist saldırılar yaşandı. 1 Kasım’dayaşanan faşist saldırının ardından 2 Kasım günü devrimci, ilerici, yurtsever ve anarşist öğrencileryemekhaneye girdikleri anda faşistler küfür ederek yemekhanedeki afişleri yırtmaya başladı. Bunun üzerinefaşistlere müdahale edildi. Bir grup faşist kaçarken bir grup ise yemekhanenin içerisinde sıkıştı. Yaklaşık 10dakika sonra dışarı çıkıldığında ise dışarı kaçan faşistler bu sefer satırlarla saldırdı. Buna karşı kendilerinikoruyan devrimci ve ilerici öğrenciler yaklaşık 30 dakika boyunca çatışmayı sürdürdü. Kitleye de ajitasyonladurumun teşhiri yapıldı. Faşistlerden yaralananlar olurken okula polisin girmesi ile olaylar son buldu.

6 Kasım günü, faşistler bir Kürt öğrenciye pusu kurdu. Bunun üzerine Kürt öğrenciler arkadaşlarına sahipçıkmak için faşistlerin bulunduğu kantine topluca giderek burada 3 faşisti cezalandırdılar. Bu olayın ardındanfakülteye polis girdi. Aynı saatlerde fakülte dışında toplanan faşist güruha engel “olamayan” polis, birkısmını gözaltına aldı. Bunun yanı sıra, bölgeyi ablukaya alan polisler fakülte giriş ve çıkışlarını engellediler. 6Kasım eyleminde olan üniversite öğrencileri de arkadaşlarına sahip çıkmak için fakülteye gittiler ancak içerialınmadılar.

Toplu çıkış esnasında ise ‘tekbir çeken’ faşistlerle kısa süreli bir gerginlik yaşandı. Yüksel Caddesi’negerçekleştirilen yürüyüşün ardından basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasında faşist saldırıların gençliğinmücadelesini engelleyemeyeceği vurgulandı.

Ekim Gençliği / Ankara

6 Kasım 2012 / Ankara6 Kasım 2012 / İzmir

Page 28: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Gençlik28 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

Açlık grevi üniversitelerde selamlandı...

Ankara İlerici, devrimci, yurtsever öğrencilerden oluşan bir

grup öğrenci, 1 Kasım günü ODTÜ’de bir yürüyüşdüzenledi. Ankara’da emek ve demokrasi güçlerininbelirlemiş olduğu açlık grevlerine destek eylemprogramının bir parçası olarak Adalet Bakanlığı’nayürüyüş ve basın açıklaması hedefiyle yapılan eylemde,ODTÜ’nün A1-Eskişehir Yolu girişinde polisleöğrenciler arasında çatışma çıktı.

Polis saldırısından önce yapılan basın açıklamasında,Kürt halkının ve siyasi tutsaklarının taleplerinin kabuledilmesi ve Abdullah Öcalan’a özgürlük talepleribelirtilip, açlık grevlerine dikkat çekilerek, bu taleplergerçekleştirilmediği sürece eylemlerin artarak devamedeceği vurgulandı.

Basın açıklamasının ardından, polisin biber gazı vetazyikli suyla saldırısına öğrenciler taşlar, sodalar ve sesbombalarıyla karşılık verdi. TOMA’ların ve polisin sertmüdahalesine karşın 1 saat kadar havai fişek, sesbombası, sapan, soda, taşlarla çatışan öğrencilergetirdikleri lastikleri ve A1 girişinde özel güvenlikkulübesini yaktıktan sonra çatışmayı sonlandırdılar.

2 Kasım günü, Cebeci’de “Açlık grevlerine sessizkalmak insanlık suçudur!” şiarıyla oturma eylemi vebasın açıklaması yapıldı. Bildirilerle ve dersliklerdetahtalara yazarak duyurusu yapılan eylemde “Açlıkgrevlerine sessiz kalmak insanlık suçudur” ozaliti açıldı.Eyleme katılan öğrencilerden bazıları kefen giydi.Zindan direnişini selamlayan, talepleri sahiplenen,halkların kardeşliğini vurgulayan dövizlerin de taşındığıve yürüyüş boyunca sloganların atıldığı eylem kampüsönünde oturma eylemine evrildi. Siirt Cezaevi’nde açlıkgrevinde olan Ankara Üniversitesi öğrencisiningönderdiği mektubun okunmasının ardından BDPmilletvekilinin konuşması gerçekleşti.

Basın açıklamasında açlık grevlerinin geldiği nokta,talepler, tutsakların durumu belirtilerek, 80’li, 90’lı,2000’li yıllarda yaşanan açlık grevi ve ölüm orucusüreçlerine değinilerek, bu süreçle benzerlik taşıdığıifade edildi ve “bu sürecin takipçisi olacağız” denildi.

DYG, DGH, Ekim Gençliği, Kurtuluş Yolunda Dev-Genç, YDG, SDH, SGD, Söz Dergisi, TÜM-İGD’ninörgütlediği eyleme Kaldıraç, Öğrenci Kolektifleri,Ankara Anarşi İnisiyatifi ve Gençlik Muhalefeti dedestek verdi.

İstanbul7 Kasım günü, Marmara Üniversitesi Haydarpaşa

Kampüsü’nde açlık grevlerine destek amaçlı basınaçıklaması gerçekleşti. Okul içerisinde önce bir yürüyüşyapıldı. Yürüyüşle kapı önüne gelen kitle basın metnininokunmasının ardından 15 dakikalık oturma eylemi yaptı.

Ekim Gençliği’nin de destek verdiği eylem, 9Kasım’da Ankara’da miting örgütleyen örgütlerin bildiridağıtımı esnasında yapılmasına rağmen desteksunmamaları manidardı.

Aynı gün açlık grevine destek için eylem yapanBoğaziçi Üniversitesi öğrencilerine polis saldırdı.Üniversitenin Kuzey Kampüsü’nden çıkarak AKP Şişliİlçe Binası’na yürümek için yolu kesen öğrenciler, polisengellemesi karşısında kaldırımdan yürümek istedilerancak buna da izin vermeyen polis kitleye saldırdı.

Saldırının ardından kampüse dönen öğrenciler, ateşyakıp halay çekerek eylemlerini sürdürdüler.

Afyon6 Kasım günü, Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde,

açlık grevlerine destek vermek ve YÖK’ü protestoetmek amacıyla toplanan yaklaşık 70 öğrenci, AhmetNecdet Sezer Kampüsü’nde yaptıkları basınaçıklamasının ardından rektörlük binasının bulunduğualanda açlık grevinin 56. gününe atfen 56 dakikalıkoturma eylemi başlattı. Üniversite yönetimi ve polis,uzun süre öğrencileri eylemlerini bitirip dağılmalarıyönünde tehdit etiler.

Polisin eyleme son verilmemesi halinde saldıracağınıbelirtmesi üzerine eylemi 50. dakikada sonlandıranöğrenciler, sloganlar atarak üniversitenin çıkış kapısınadoğru yürüyüşe geçti. Öğrenciler çıkış kapısınayaklaştıkları esnada faşistler ile karşı karşıya geldiler.Polisin araya girmesiyle kavga önlendi fakat polis ilerici,devrimci ve yurtsever öğrencilerin çevresini sararakaralarında 3 Ekim Gençliği okurunun da olduğu 60öğrenciyi otobüslere bindirerek karakola götürdü.Yaklaşık 8 saat karakolda tuttuktan sonra, polisöğrencileri şehrin uzak bir bölgesinde serbest bıraktı.

KocaeliKocaeli Üniversitesi Demokratik Yurtsever Gençlik

üyelerinin, açlık grevlerine dikkat çekmek için 7 Kasımgünü yaptıkları eyleme ÖGB ve polis saldırdı. Ekim

Gençliği, ESP, SDP ve EMEP’in de destek verdiğieylemde öğrenciler 100 kadar ÖGB tarafından ablukayaalındı. ÖGB barikatını aşan öğrenciler, rektörlüğe doğruyürüyüşe geçti. Sloganlarla Fen-Edebiyat Fakültesi BKapısı’nın önüne gelen öğrenciler burada da polisbarikatıyla karşılaştı.

Polisin biber gazlı saldırısına taş ve barikatlarlakarşılık veren öğrenciler burada basın açıklamasıyapmak istedi. Polisin tekrar saldırması üzerineyemekhane önüne gelerek barikat kuran öğrenciler“Çerxa şoreşe” marşını okudu. Eylemde bir öğrenciyaralanırken 10 öğrenci de gözaltına alındı. Gözaltılardaha sonra serbest bırakıldı.

AydınADÜ öğrencileri, 7 Kasım günü yaptıkları basın

açıklaması ile Kürt siyasi tutsakların açlık grevieylemine destek verdi. Yurtsever öğrenciler, EkimGençliği, Emek Gençliği ve TKP’li Öğrencilertarafından yapılan açıklamada 30 yıldır süren kirlisavaşın sonuçlarına değinilerek faşist baskı ve terörünsürdüğü belirtildi. Asimilasyon, baskı, sömürü vekatliamlara karşı mücadele çağrısının yapıldığı eylemdeKürt siyasi tutsakların taleplerinin kabul edilmesigerektiği ifade edildi.

Ekim Gençliği / Ankara-İstanbul-Afyon-Kocaeli-Aydın

DLB çalışmalarından...

Devrimci Liseliler Birliği (DLB), İstanbul, Adana ve İzmir’de çalışmalarını sürdürdü.Küçükçekmece DLB, 4 Kasım’da devrimci gençlik hareketi tarihi üzerine bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı devrimci gençlik hareketi üzerine yapılan sunumla başladı. Sunum kapsamında 1965-1971 ve 1874-

1980 arası dönemde gençlik hareketinin geçirdiği aşamalar aktarıldı. Sunumun ardından gençlik hareketiningüncel tablosu üzerine de tartışmalar gerçekleştirildi. Tartışmanın ardından düzenli bir eğitim çalışmasıgerçekleştirilmesi kararlaştırıldı ve bu kapsamda planlama yapıldı.

Ayrıca Liselilerin Sesi dergisinin yeni sayısına katkı için planlama yapıldı. DLB’nin 18 Kasım’da gerçekleşecek“İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği” etkinliğine katılımı üzerine de konuşuldu.

3 Kasım günü, Adana İsmet İnönü Endüstri Meslek Lisesi’nde öğrencilerin ders saati çıkışında “Devrimyürüyüşümüz sürüyor!” başlıklı DLB bildirilerinin dağıtımı yapıldı. Dağıtım bitmek üzereyken okul önüne gelensivil polis ekipleri dağıtım yapan sınıf devrimcisine GBT kontrolü yaptı. Bu esnada da öğrencilerin bildirilere ilgisidevam etti.

2 Kasım günü Buca Endüstri Meslek Lisesi’nin önüne gelen genç komünistler, 3 Kasım’da gerçekleştirilen“İşçilerin birliği halkların kardeşliği” etkinliğinin çağrılarının da olduğu “Devrim yürüyüşümüz sürüyor!” başlıklıbildirileri liseli öğrencilere ulaştırdı. Öğrencilerin ilgili olduğu gözlemlenirken, okul polisinin dağıtımı gördüktensonra çalışmayı engellemek istemesi boşa düşürüldü. TMŞ ekiplerinin gelmesiyle ortam iyice terörize edilmesinerağmen dağıtım sürdürüldü.

Liselilerin Sesi / İstanbul-Adana-İzmir

Page 29: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Ortadoğu Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

Suriye’deki emperyalist müdahale, “Özgür” SuriyeOrdusu çetelerinin en son gerçekleştirdikleri katliamlarlabirlikte şiddetlenerek sürüyor. Derinleşen iç savaş bugün,PYD’yi hedef alan saldırılar ve ABD’nin farklı çözümarayışları ile yeni bir boyut kazanmış durumdadır.

“Özgür” Suriye çetelerinin hedefindeKürt halkı var

Bilindiği gibi Esad’a bağlı Suriye ordusunun bayramsürecinde ilan ettiği ateşkes sırasında ipleri ABD veTürkiye’nin elinde olan “Özgür” Suriye Ordusu’nunkanlı icraatları dur durak bilmemişti. Erdoğan’ınBakü’deki Ekonomi Zirvesi’nde İran ve Türkiye olarakBeşşar Esad’a ve muhalif güçlere “gelin bayramboyunca hiç olmazsa ateşkes ilan edin” çağrısınınardından Suriye ordusu bayram süresince çatışmalara aravermişti. Ancak Erdoğan’ın bu çağrısının ikiyüzlülüğü,sözde ‘muhalif’ çetelerin ateşkese uymayacaklarınısöyleyerek eylemlerini arttırmasıyla çok geçmedenortaya çıktı. Zira Esad’a bağlı Suriye ordusununçatışmalara ara vermesini adeta fırsat bilip Halep’tePYD’nin denetiminde olan Eşrefiye Mahallesi’neyönelik sivil halkın vahşice katledildiği saldırınınarkasında, Kürt halkının Batı Kürdistan’da kikazanımlarına göz diken Türk sermaye devleti vardır.Ancak bu saldırı, Batı Kürdistan Halk SavunmaBirlikleri’nin (YPG) direnişiyle geri püskürtülmüştür.Yıllardır baskıcı Esad rejiminin inkar ve katliama dayalızorbalığının karşısında kararlılıkla örgütlenen BatıKürdistan Savunma Birliklerinin fiili meşru mücadelesi,ABD ve Türkiye ikilisinin maşası ÖSO eliyle kanlaboğulmak istenmektedir.

Türk sermaye devletinin uluslararası kamuoyukarşısında “demokrasi mücadelesi veren muhalif güçler”kisvesi giydirerek allayıp pullamaya çalıştığı “Özgür”Suriye Ordusu’nun hedefinde artık yalnızca Esadgüçlerinin değil, Kürt halkının da olacağını son yaşanangelişmeler bir kez daha göstermiştir. Türk medyasının‘Arap- Kürt savaşı’ başlığıyla verdiği ve Suriye’deki içsavaşı derinleştirecek olan bu kanlı hesabın arkasında,

Kürt halkının kazanımlarını hazmedemeyen Türkiye’ninbölgesel gerici çıkarları vardır. Çünkü on yıllaröncesinde bölünerek sömürgeleştirilen Kürdistan’ınbirleşme olanakları her geçen gün artmaktadır.

“Özgür” Suriye Ordusu’nun YPG’nin Halepkomutanı Nujin Derik hakkında yaptığı son açıklamalarBatı Kürdistan’da Kürt halkına yönelik saldırganlığındevam edeceğini göstermektedir. Suriye’ye yöneliksaldırgan politikaların karşılığında umduğunu bulamayanişbirlikçi sermaye devleti, kendi yarattığı bataklığıniçerisinden çıkmanın telaşı ve gerici planlarını hayatageçirmenin hayali içinde bu çeteleri provakatif ve kontrayöntemlerle katliam aygıtı olarak kullanmaktadır. Buçerçevede ÖSO’ya verilen bu görev, Suriye’ye yönelikemperyalist saldırganlığın Kürt halkına yönelik bölgeselbir imha savaşıyla birlikte sürdürülmesi anlamınagelmektedir.

Sermaye devletinin gerici hesaplarıters tepiyor

Sermaye devletinin Suriye’ye yönelik saldırganlıkplanlarında attığı her adım, efendisi ABD’nin isteklerineve çizdiği sınırlara göre şekillenmektedir. Ancak sermayedevleti öte yandan Kürt halkının Kürdistan’ın dört ayrıparçasında yükselen mücadelesini yok etmek vedirencini kırmak için emperyalistlerin desteğini almaderdindedir. ABD emperyalizminin bölgedeki aktiftetikçiliğine soyunan sermaye iktidarı, aynı tarihselgeçmişe sahip halklara ve mezheplere yönelik ayrımcısiyasal bir çizgiyi etkin hale getirmektedir. Bu politikalardoğrultusunda Suriye’deki iç savaşta aktif taraf olan,bölgede ‘Sünni ekseni’ yaratma planıyla Irak’ın içişlerine karışan ve İran’a cephe alan Türk sermayedevletinin gerici hesapları ters tepmiş, Kürdistan’ın farklıparçalarında süren eşitlik ve özgürlük mücadelesiningelişmesine mani olamamıştır. İşte sermaye devletinin deöfkeyle diş bilemesine neden olan bu açmazdır. Butablonun sonucunda Kürt halkının Batı Kürdistan veGüney Kürdistan’da elde ettiği kazanımların KuzeyKürdistan’daki mücadeleye ivme katması sermaye

devletinin korkulu rüyasıdır.

ABD emperyalizmi yeni hamleler peşinde

Suriye’ye yönelik emperyalist müdahalenin diğer birboyutu ise ABD’nin Suriye’de yeni bir muhalefetoluşturma girişimleri için adımlar atmaya başlamasıdır.Bu yönelimin arkasında ABD’nin ve bölgedekiişbirlikçilerinin saldırgan politikalarının sonuçsuzkalması ve çıkmaza girmiş olmaları vardır. ÇünküABD’nin Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’ni uygulamakiçin gerçekleştirdiği saldırgan politikalarınınçözümsüzlüğü her geçen gün daha da derinleşmektedir.Suriye’ye yönelik savaş politikası ABD’nin beslemesiÖzgür Suriye Ordusu ve Türkiye’nin fiziki saldırıları ileartarak devam ederken emperyalist güçler arasındakibölgesel hegemonya krizi daha da şiddetlenmektedir. Budurum yeni taktiksel adımların atılmasına nedenolmaktadır. Merkezi Katar’da olan ve Suriye UlusalKonseyi tarafından dışlanan “muhalif” güçleri debirleştiren yeni bir odak oluşturma çabası bu yaklaşımınürünüdür. Bugün sözde muhalefetin ne dünyada, ne deOrtadoğu kamuoyu ve en önemlisi Suriye’nin içdinamikleri karşısında hiçbir inandırıcılığı kalmamıştır.ABD emperyalizminin, amaçlarına ulaşmak içinbeklentilerini karşılamayan ‘muhaliflere’ biçim vermeçabası sürerken, “Özgür” Suriye Ordusu eliyle Suriye’yeyönelik saldırının dozu da arttırılmaktadır.

Emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı“işçilerin birliği, halkların kardeşliği”

İç savaş başladığından bugüne Esad’a bağlı Suriyeordusunun insanlık suçu işlediğine yönelik haberlersermaye medyasında ayyuka çıkarken, ÖSO’nun işlediğivahşi cinayetlere göz yumularak adeta üç maymunoynanmıştır. Esad’a bağlı Suriye ordusunun katliamlarınıgören gözler, ÖSO’nun dizginlerinden boşalan vahşisaldırıları karşısında adeta kör olmuşlardır. Son aylardaÖSO ve Esad’a bağlı güçler arasında artan çatışmalarda,derinleşen savaş sırasında en kirli ve vahşi yöntemlerinkullanıldığına tanık olduk. 2011 Mart ayından bugüneSuriye’de ölen 36 bin insanın 25 bini sivildir. Yani Suriyebir kan gölüne çevrilmiştir. En son açığa çıkan videogörüntülerinde, ÖSO’nun Şam ve Halep arasındakikarakol baskınları sırasında ele geçirdiği bir karakoldabir düzine dolayında askeri tekmeleyerek yere ittikleri,ardından sinmiş haldeki askerlere yaylım ateşi açarakinfaz ettiği görülüyor. Savaş gemisinin dümenindebulunan ABD emperyalizminin Dışişleri Bakanı, kendibesledikleri çetelerin gerçekleştirdiği katliamları, sözde‘muhaliflerin’ dünyada destekçi bulamayarak yalnızbırakılmasından dolayı Suriye’de radikal İslamcılarınetkisinin artmasına bağlayarak, tepkilerin önünükesmeye çalışmıştı.

Bugün Ortadoğu daki çok yönlü emperyalistsaldırganlık ve savaşın önüne geçmenin tek yolu işçilerinbirliği ve halkların kardeşliği mücadelesinigüçlendirmekten, sermaye iktidarının savaşçığırtkanlığına karşı birleşik, kitlesel, militan birmücadele hattı örmekten geçmektedir.

Y. Kaya

Emperyalistlerin ve işbirlikçilerininSuriye açmazı büyüyor!

Page 30: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

Kent-çevre30 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 (44) * 9 Kasım 2012

AKP şefi başbakan Erdoğan 6 Kasım’da yaptığıaçıklama ile yerel seçimlerin Mart 2014’te, normalzamanında yapılacağını duyurdu. Böylece yerel seçimtarihi üzerinden yapılan tartışmalara da son noktakonulmuş oldu. Yerel seçim tarihi netleştirilirken busürece hazırlık kapsamında değerlendirilebilecek olanyeni bir rant yasası için de düğmeye basıldı.

“Hizmet anlayışının yeniden düzenlenmesi” olaraktanıtımı yapılan ve “Büyükşehir Yasası” olarak bilinen“Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazı Kanun veKanun Hükmünde Kararnamelerde DeğişiklikYapılmasına Dair Kanun Tasarısı” Ekim ayı sonundaTBMM İçişleri Komisyonu’nda kabul edildi. Yasaayrıntılı bir şekilde incelendiğinde “BüyükşehirYasası” ile kentsel yağma ve talan için yenidüzenlemeler yapılmasının planlandığı açık bir şekildegörülmekte.

Köyler mahalle oluyor…

Yasanın kamuoyuna duyurulmasında mevcut 16büyükşehire 13 ilin (Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay,Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla,Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa ve Van) eklenmesi önplana çıkartılmakta. Ayrıca “Büyükşehir Yasası” ilebirlikte yeni belediye kurulması için beş bin nüfusşartı getirilirken, nüfusu iki binin altındaki mevcutbelediyeler de kapatılacak. Ancak yasayla birlikteyapılan düzenlemeler arasında asıl altı çizilmesigereken nokta köylerin mahallelere dönüştürülerekbelediyelere devredilmesi. Çiftçi-Sen, geçtiğimizgünlerde yaptığı açıklama ile “Büyükşehir Yasası”nınbu şekilde yasalaşması halinde binlerce köyün yokolacağını, yasanın köylülüğe çok ağır bir darbeindireceğini vurguladı.

Yeni düzenleme ile Adana, Ankara, Antalya, Bursa,Diyarbakır, Eskişehir, Erzurum, Gaziantep, İzmir,Kayseri, Konya, Mersin, Sakarya ve Samsunbüyükşehir belediyelerinin sınırları, il mülki sınırıolarak belirlenip bu sınırlar içerisinde köy ve beldebelediyelerinin tüzel kişiliği, ayrıca bu illere ek olarakİstanbul ve Kocaeli’ndeki orman köyleri de dahilköylerin tüzel kişiliği sona erdirilecek. Bu köylermahalle olacak ve böylelikle köy arazileri belediyeleredevredilecek. Böylece köylerin mahalleyedönüştürülmesi ile köylülerin tarım için devlettenaldığı yardımlar kesilecek. Tarım için gerekli olansuya para ödemeyen köylüler yeni düzenleme ile suyupara ile almak zorunda kalacaklar. Ayrıca köylülerinhayvan yetiştiriciliği yapması engellenecek.

“Büyükşehir Yasası” ile tarım ve gıda tekelleri ileAvrupa Birliği’nin “tarımda köylü nüfusunun yüzde10’un altına düşürülmesi” talebi büyük orandakarşılanmış olacak. Yeni düzenlemenin doğal birsonucu olarak kırsal nüfus azalacak ve tarımsal üretimdüşecek. Böylece emperyalist tarım ve gıda tekelleriTürkiye pazarındaki etkisi de arttırılmış olacak.

Köy arazileri ranta açılıyor

“Büyükşehir Yasası” ile tarımsal üretime önemlidarbeler vurulurken bir yandan da köylere ait toprak,harman yeri, mera ve yayla gibi “boş” alanlarıntasarrufu belediyelere geçecek. Böylece köy arazileriranta açılmış olacak.

Kentsel yağma ve talan için başlatılan ve 20 yıllıkuzun erimli bir plan çerçevesinde hayata geçirilmesiplanlanan kentsel dönüşüm projeleri düşünüldüğündeköy arazilerinin de “yağma ve talan”a dahiledileceğini tahmin etmek güç olmamaktadır. Kentseltoprağı rant alanı olarak gören sermaye düzeni, kırsalve doğal alanları da bu kapsama sokarak rantaaçmaktadır. Sermaye düzeni gerektiğinde yasalardayapılan “münferit izinlerle”, yeri geldiğinde ise kendikoyduğu yasaları dahi çiğneyerek doğal çevrenin geri

dönüşü olmayacak bir şekilde tahrip edilip yapılıçevreye dönüştürülmesine göz yummaktadır.

Ekolojik dengenin bozulması tehlikesi dahi ranthırsını engelleyememektedir. “2B Yasası” olarakbilinen “Orman Köylülerinin KalkınmalarınınDesteklenmesi ve Hazine Adına Orman SınırlarıDışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ileHazineye ait Tarım Arazilerinin Satışı HakkındaKanun” örneğinde olduğu gibi “Büyükşehir Yasası” ilede doğal çevrenin ranta kurban edilmesinin yasaldayanakları oluşturulmaktadır. Bir yandan da yasanıngerekçesinde “etkin, etkili, vatandaş odaklı, katılımcı,saydam ve olabildiğince yerel bir yönetim anlayışı”vurgusu yapılmaktadır. Ancak yasayla birlikte yerelyönetimlerin yeni idari düzenlemesiyle bu tamamenimkansız hale getirilmektedir.

“Büyükşehir Yasası” köylülüğe vuracağı darbe ilebir yandan emperyalist tekellerin ihtiyaçlarına cevapverirken bir yandan da hem yerel yönetimlerde yaptığıidari değişikliklerle hem de köy arazilerininbelediyelerin tasarrufuna geçmesiyle önümüzdekiyerel seçimler için bir “hazırlık” olarakdeğerlendirilebilir. Kısacası bu yasayla birlikte rantodaklı dönüşümler için kapsamlı düzenlemelerin önüaçılmaktadır.

Yerel seçimler için hazırlıklar başladı…

Kentsel yağma ve talan içinyeni düzenlemeler yapılıyor

Page 31: Sİ Kızıl Bayrak 12-44

CMYK

EKSEN Yayıncılık Büroları

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel / BURSA Tel: 0 (224) 220 84 92 İzmir Cad. Halilbey İşhanı D-9/13 Kızılay / ANKARA

Her hafta cumartesi günü Galatasaray Lisesiönünde buluşan ve kayıpların bulunmasını,kaybedenlerin hesap vermesini isteyen CumartesiAnneleri, eylemlerinin 397. haftasında Kürt siyasitutsakların sürdürdüğü açlık grevine dikkat çekti.

Gözaltında kaybedilen Kasım Alpsoy’un eşiErdoğan Alpsoy, Kürtçe yaptığı konuşmada, 17yıldır eşini aradığını belirterek “Şimdi de kızımiçeride eriyor” dedi. Dinci partinin şefi TayyipErdoğan’ın yalan söylediğini belirten Alpsoy“Çiller de geldiğinde, ‘Bitireceğiz’ diyordu. Bizibitiremezler” dedi.

Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin ise devletinaçlık grevi karşısındaki tutumunu teşhir ederekAKP’nin gözaltında kaybedilenler konusunda dasorumlu olduğunu belirtti.

Gözaltında kaybedilen Ahmet Kaya’nın kızıEmine Kaya Erbek ise yanında getirdiği gazbombası fişeğini göstererek, Kürtçe, “İşteErdoğan’ın bize hediyesi. Nereye gidersek, nesöylesek üzerimize bunları atıyorlar” diye konuştu.Erbek, Kürt halkının taleplerindenvazgeçmeyeceğini ifade etti.

Gözaltında kaybedilen Abdulkerim Yurtseven’intorunu Ayşe Yurtseven, dedesini kaybedenlerinarasında “Yüksekova Çetesi”nden Binbaşı MehmetEmin Yurdakul’un da olduğunu belirterek“Dedemin mezarı neden hala bulunmuyor” diyesordu. Yurdakul, “Ben dedemin mezarına çiçekkoymak istiyorum” dedi.

Bu haftaki basın açıklamasında, AbdülkerimYurtseven, Mikdat Özeken ve Münir Sarıtaş’ındosyaları açıkladı. Açlık grevine de vurguyapılarak, devletin tutsakların taleplerininkarşılanması konusunda adım atması gerektiğiifade edildi.

Cumartesi Anneleri’den397. buluşma

Burjuvazi, üretim araçlarını elinde bulundurduğusürece, günün 24 saati sömürüye ara vermeksizindevam edecektir. Bu yüzden, vardiyalı çalışabilecekucuz işçi, burjuvazi için bulunmaz bir nimettir.

İşçi sınıfı, bu üretim koşulları içerisinde, biyolojikve psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır.Dahası ölümle sonuçlanan iş kazaları meydanagelmekte ve bunların çoğu gece vardiyalarındagerçekleşmektedir. Vardiyalı çalışma diğer sektörleriyadsımamakla beraber, daha çok metal iş kolundaçalışan işçileri derinden etkiler. İşçilerin de diğerinsanlar gibi insani metabolizmaları olduğundan, günışığı döngüsüne aykırı uyumaktan, uykusuzluk sorunuve bundan kaynaklı sağlık sorunları yaşarlar.Burjuvazinin işçileri insan yerine koymadığını, sınıfbilinçli her proleter iyi bilmektedir. Pekala işçiler buduruma sessiz mi kalacaktır? Bu sorunun cevabınıgeçenlerde bizlere Kore’li metal işçileri vermiştir.

Çok değil, 29 Temmuz’da Kore Metal İşçileriSendikası (KMWU) şöyle bir karar açıklamıştı;

“Sendika gece vardiyasının kaldırılmasını veuygulanmakta olan on saatlik vardiyaların kısaltılarakgündüze kaydırılmasını talep ediyor. Uzun gecevardiyaları işçilerde uyku bozukluklarına ve hatta aşırıçalışmadan ölümlere yol açıyor. Bu tür ölümlerKore’de ‘gwarosa’ diye anılıyor.

Temmuz 2012’den beri Koreli işçiler ücretlerininve primlerinin artırılması talebiyle bir dizi grevyaptılar.’’

(Kaynak: IndustriALL, Kaynak: petrolis.org, 29Ağustos 2012)

Bu açıklamadan bir ay kadar sonrada, 9 Eylül’deKore Metal İşçileri Sendikası (KMWU) şu kazanımıelde ettiklerini açıkladı;

“Kore Metal İşçileri Sendikası üyeleri çıplakücretlerde yüzde 5.4 artış sağlayan ve gelecek yıl Martayından itibaren gece vardiyasına son verecek olanyeni bir toplusözleşme imzaladı.

Temmuz ayındaki kısmi grevleri de içeren veaylarca süren mücadeleden sonra 44 bin sendikaüyesinin yüzde 53’ü anlaşma lehine oy kullandı.

Büyük bir zafer olarak kabul edilecek bu anlaşmagece vardiyasını da gelecek yıl Mart ayında ortadankaldırıyor. Yeni toplu sözleşmeye göre akşam saat21:00’de başlayıp sabah saat 08.00’de biten geceçalışmasının yerine en geç 01.10’da sona erecek 2gündüz vardiyası olacak.

KMWU ücret konusunda anlaştıktan sonra şimdiyaklaşık 13 bin taşeron işçinin kadrolu olarak çalışmasıiçin mücadele etmeye devam edecek.’’

(Kaynak: IndustriALL )

“Kitle grevi, işçi sınıfını devrime hazırlayanen iyi okuldur.’’*

Proletaryanın burjuvaziye cevabı üretimden gelengücüyle olmalıdır. Grevler ve direnişler burjuvaziyidize getirmeye yeterlidir. Bu su götürmez bir doğrufakat, süreç iyiye gittikçe bunlar da yetersiz kalacaktır.Burjuvazinin üretim araçlarına el konulmadıkça veekonomik mücadeleleri politik birer zemineoturtmadıkça, proletarya tam manasıyla özgürlüğegiden yolda ileri bir adım atmış sayılmaz.

2012-2014 MESS Grup TİS sürecine girdiğimiz şugünlerde de metal işçileri, Koreli metal işçileri gibi fiilimeşru mücadelelerle TİS sürecini kazanımlataçlandırılabilirler. Burada yük yine devrimci ve öncümetal işçilerinin omuzlarına binmektedir. Bizler demücadele bayrağını elden bırakmayıp daha ileriyetaşırsak, gece vardiyalarının kaldırılması, toplusözleşmelerdeki kazanımlar birer ütopya değil, ileriyedönük tarihsel, kazanımlar olur.

*Rosa Luxemburg’un ‘Kitle Grevi, Parti veSendikalar’ isimli broşürü -1906

Gece vardiyası cehennemi

Mücadele Postası

Page 32: Sİ Kızıl Bayrak 12-44