sosyal yapi araŞtirmasi anketİnİn soru...

390

Upload: others

Post on 04-Jan-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların
Page 2: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

2

TR22 GÜNEY MARMARA BÖLGESİ SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI

Proje Yürütücüsü

Doç. Dr. Kadir CANATAN

Rapor Koordinatörü

Doç. Dr. Kadir CANATAN&Doç.Dr. Fahri ÇAKI

Araştırma Ekibi

Doç.Dr. Kadir CANATAN, Balıkesir Üniversitesi

Doç.Dr. Fahri ÇAKI, Balıkesir Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Barış ŞENTUNA, Balıkesir Üniversitesi

Öğr. Gör. Abdurrahman ÖZKAN, Balıkesir Üniversitesi

Doç. Dr. Şeref ULUOCAK, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Gökhan Gökulu

Yrd. Doç. Dr. Ünal BİLİR, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi

Saha Koordinatörü

Doç. Dr. Fahri ÇAKI & Yrd. Doç. Dr. Gökhan Gökulu

İstatistik Analiz Danışmanı

Yrd. Doç. Dr. Serkan PERKMEN, Balıkesir Üniversitesi

Veri Girişi Elemanı

Roza Süleymanoğlu,

BAÜ Sosyoloji Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi

Balıkesir 2013

Page 3: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

3

ÖNSÖZ

Kalkınma, günümüzde tüm toplumlar için öncelikli hedefler arasında yerini alan sihirli

bir kavrama dönüşmüş bulunmaktadır. Geçmiş dönemlerde toplumlar arasında askeri ve siyasi

rekabet temel unsur iken, bugün toplumların artık bir kalkınma yarışı içinde oldukları

söylenebilir. Yakın bir zamana kadar bilimsel, teknolojik ve ekonomik kalkınma birçok

çağdaş toplumun bu kavrama yaklaşım biçimini belirlemiştir, ancak son birkaç onyıldan beri

sosyal ve kültürel kalkınmanın daha öne çıkmaya başladığı gözlenmektedir.

Her ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların yerini uygarlık çatışmaları

aldığını ileri sürseler de, hızla gelişen küresel eylemler ve aktörler bu ikisinin birbirinden

tamamen ayrık olmadığına işaret etmektedir. Dolayısıyla ulusal politikaların oluşumunda

kalkınma hedefinin farklı versiyon ve türevleriyle hala belirleyici olduğu ileri sürülebilir.

Ülkemizde izlenen beş yıllık kalkınma planları genellikle merkezi planlama ve maddi

kalkınma hedeflerine odaklanan bir özellik göstermiştir. Bölgesel Kalkınma Ajansları’nın

kurulması ve yaygınlaşması bu bağlamda daha gerçekçi, yenilikçi, bölge ihtiyaçlarına

odaklanmış, yerel perspektifleri yansıtan hedefler ve projelerin yaratılmasında çok farklı ve

yararlı işlevler görmeye başlamıştır.

Güney Marmara Kalkınma Ajansı’nın örnek bir tavır geliştirerek Güney Marmara

Bölgesine ilişkin hedef ve stratejileri yukarıdan-aşağıya bir yaklaşımla değil, aşağıdan-

yukarıya bir yaklaşımla oluşturma yoluna gittiğini görmek sevindiricidir. Bu yaklaşım, hem

nesnel/bilimsel araştırma verilerine hem de bölge halkının sesine kulak veren interaktif,

yönetişimsel bir yaklaşımdır.

Balıkesir Üniversitesi olarak bu yaklaşım içinde aktif rol almaktan ve bilimsel destek

sunmaktan gurur duymaktayız. Sosyoloji Bölümü öğretim üyelerimizin, Çanakkale 18 Mayıs

Üniversitesi meslektaşlarıyla işbirliği içinde gerçekleştirdiği “Güney Marmara Sosyal Yapı

Araştırması”nın Bölgemizin geleceğine ışık tutacak stratejik planlamaların oluşumunda ciddi

katkıları olacağına inanmaktayız. Bu vesileyle bu araştırmanın gerçekleştirilmesinde emeği

geçen herkese teşekkür ediyor, hayırlı sonuçlara hizmet etmesini diliyorum.

Prof. Dr. Mahir ALKAN

Balıkesir Üniversitesi Rektörü

Page 4: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

4

SUNUŞ

Sayın okuyucu,

Bilimsel bir araştırma için fazla sayılmayacak bir süre içinde gerçekleştirilen “TR22

Güney Marmara Bölgesi Sosyal Yapı Araştırması”nın raporu önünüzde durmaktadır. Bu

çalışma, bölgenin sosyal yapısı hakkında detaylı bilgi ve yorum içeren ilk saha araştırmasıdır.

Şüphesiz ki ilk olması sebebiyle de bazı sınırlılıkları ve eksikleri içinde barındırmaktadır.

Ama her şeye rağmen bu çalışma, esas amacı olan bölge plan çalışmalarına zemin

hazırlamakla kalmayacak, bölge halkının kendi sosyal coğrafyası ve yaşam koşulları hakkında

daha bilinçli bir tasarım geliştirmesine de katkıda bulunacaktır.

Bu araştırmanın yapılması ve araştırma raporunun ortaya çıkmasında birçok kişi ve

kurumun rolü olmuştur. Her şeyden önce bu araştırma, Güney Marmara Bölgesi Kalkınma

Ajansı’nın talebi üzerine, Balıkesir Üniversitesi’nin yüklenici olarak araştırmayı

üstlenmesiyle ortaya çıkmış bir projedir. Araştırma, ilgili üniversitenin Sosyoloji Bölümü

tarafından fiilen yürütülmüş olup öngörülen zaman dilimi içinde tamamlanmıştır.

Araştırmanın yürütülmesi ve tamamlanmasında, araştırma ekibinde yer alan meslektaşlarımın

her birinin ayrı bir katkısı ve emeği olmuştur. Bu nedenle her şeyden önce onlara teşekkür

etmem gerekiyor.

Doğal olarak bu araştırmayı kurumsal ve finansal bakımdan olanaklı kıldığı için talep

eden ve yüklenen kurumların üst düzey yöneticilerine araştırma ekibi olarak teşekkür ediyor,

gelecekte de destek ve yardımlarının devamını bekliyoruz.

Bu araştırma, Güney Marmara Bölgesi’nin diğer bilimsel kardeş kurumu olan

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’yle işbirliği halinde ve bu üniversitenin Sosyoloji

Bölümü’ndeki meslektaşlarımızın katkılarıyla yapıldı. Soru kâğıdının oluşturulmasından

uygulamaya, araştırma raporunun okunması ve gerekli öneri ve eleştirilerin alınmasına kadar

birçok aşamada destekleri oldu. Bu emek ve katkılarından dolayı onlar da teşekkürü hak

etmektedir.

Burada sayılan kişi ve kurumlar araştırmanın görünen sahipleri ve destekçileri olarak

işlev gördüler. Bir de araştırmanın görünmeyen kahramanları var. Anketör olarak görev yapan

Page 5: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

5

ve bölgeyi karış karış dolaşan her iki üniversitenin sosyoloji bölümü öğrencileri başta olmak

üzere, araştırma bulgularını paylaşarak bize görüş ve düşüncelerini aktaran sektör temsilcileri,

anketörlerimizi kapılarında karşılayan ve hatta evine misafir olarak alan bölge insanları bu

araştırmaya destek vermeselerdi, böyle bir rapor gün yüzüne çıkmazdı. Tüm bu insanlara

yürekten teşekkür ediyoruz, sundukları bu emek ve çabaların boşa gitmediğini ve

gitmeyeceğini tekrar hatırlatmak istiyoruz.

Son olarak araştırmaya başından beri ilgi duyan ve takip eden Genel Sekreter

Yardımcımız İbrahim beye ve araştırma süresince bizi her zaman güler yüzle karşılayan ve

desteklerini sunan GMKA görevlisi Cansu hanıma teşekkür ve saygılarımızı sunarız.

Yapılan çalışmanın sadece rapor olarak kalmayacağına, bölgenin kalkınması ve bölge

halkının yaşam koşullarının iyileştirilmesi için stratejik bir işlev göreceğine yürekten

inanıyoruz.

Doç. Dr. Kadir CANATAN

Araştırma Yürütücüsü ve Rapor Koordinatörü

Page 6: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

6

İÇİNDEKİLER TABLOSU

ÖNSÖZ................................................................................................................................................................. 3

SUNUŞ................................................................................................................................................................. 4

İÇİNDEKİLER TABLOSU................................................................................................................................. 6

TABLOLAR DİZİNİ........................................................................................................................................ 10

ŞEKİLLER DİZİNİ........................................................................................................................................... 11

KISALTMALAR............................................................................................................................................... 14

YÖNETİCİ ÖZETİ............................................................................................................................................ 15

1. GİRİŞ......................................................................................................................................................... 24

2. LİTERATÜRDE SOSYAL YAPI............................................................................................................ 31

2.1. Tanımı................................................................................................................................................. 31

2.2. Sosyal Yapıyla İlgili Kavramlar...................................................................................................33

2.2.1. Örgüt ve Kurum........................................................................................................................... 35

2.2.2. Toplumsal Rol ve Kültürel Rol............................................................................................... 36

2.2.3. Sınıf ve Statü................................................................................................................................. 39

2.2.4. Güç ve Otorite............................................................................................................................... 40

2.2.5. İşlevsel Rasyonellik ve Özsel Rasyonellik..........................................................................42

2.3. Sosyal ve Kültürel Değişme..........................................................................................................43

2.4. Sosyal Gruplar.................................................................................................................................. 46

2.5. Sosyal Yerleşme............................................................................................................................... 48

2.6. Sosyal Sermaye................................................................................................................................ 51

2.6.1. Yaşam Şansları............................................................................................................................. 56

2.6.2. Yaşam Tarzları............................................................................................................................. 59

3. GÜNEY MARMARA BÖLGESİ’NİN GENEL ÖZELLİKLERİ...........................................................62

3.1. Yerleşim Yeri Türleri ve Yüzölçümü.........................................................................................62

3.2. Nüfus Özellikleri.............................................................................................................................. 62

3.3. Göç Eğilimleri................................................................................................................................... 63

3.4. İşgücü, İstihdam ve İşsizlik Eğilimleri.....................................................................................64

3.5. İş Demografik Özellikleri............................................................................................................. 65

3.6. Genel Demografik Özellikler.......................................................................................................66

3.7. Sağlık Özellikleri............................................................................................................................. 67

Page 7: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

7

3.8. Kültür Özellikleri............................................................................................................................ 68

3.9. Turizm Özellikleri........................................................................................................................... 69

3.10. Eğitim Özellikleri........................................................................................................................ 69

3.11. Enerji Özellikleri......................................................................................................................... 72

3.12. Ulaşım Özellikleri....................................................................................................................... 73

3.13. Adalet ve Seçim Özellikleri......................................................................................................74

3.14. Tarım Özellikleri......................................................................................................................... 75

3.15. Çevre Özellikleri.......................................................................................................................... 77

3.16. Dış Ticaret Özellikleri............................................................................................................... 78

4. ARAŞTIRMA METODOLOJİSİ............................................................................................................ 82

4.1. Araştırmanın Konusu ve Yaklaşımı..........................................................................................82

4.2. Araştırmanın Amacı ve Önemi....................................................................................................84

4.3. Araştırmanın Problemi................................................................................................................. 85

4.4. Araştırmanın Tasarımı ve Yöntemi.......................................................................................... 88

4.4.1. Örneklemin Seçimi..................................................................................................................... 88

4.4.2. Pilot Çalışması.............................................................................................................................. 89

4.4.3. Saha Çalışması ve Organizasyonu.........................................................................................90

4.4.4. Saha Çalışmaları Sırasında Yaşanan Sorunlar..................................................................91

4.4.5. Verilerin Analizi.......................................................................................................................... 94

4.4.6. Örneklem Grubunun Bazı Özellikleri..................................................................................95

5. GÜNEY MARMARA BÖLGESİ SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI: BULGULAR...........................100

5.1. GÜNEY MARMARA BÖLGESİNİN SOSYO-KÜLTÜREL YAPISI VE SORUNLARI.............100

5.1.1. Aile ve Hanehalkı Özellikleri................................................................................................101

5.1.2. Çocuk Karşısındaki Kanaat ve Tutumlar..........................................................................106

5.1.3. Aile İçi İlişkiler ve Toplumsal Cinsiyete İlişkin Tutumlar..........................................111

5.1.4. Evlilik ve Boşanma Karşısındaki Kanaat ve Tutumlar................................................117

5.1.5. Siyasal ve Dini Tutumlar........................................................................................................125

5.1.6. Serbest Zamanları Değerlendirme Biçimleri..................................................................132

5.1.7. Sosyal ve Kültürel Etkinliklere Katılım............................................................................137

5.1.8. Sivil Toplum Örgütlerine Üyelik ve Etkinliklerine Katılım........................................140

5.1.9. Aidiyet ve Hemşehrilik Bağları............................................................................................143

5.1.10. Sonuçlar....................................................................................................................................... 145

Page 8: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

8

5.2. GÜNEY MARMARA BÖLGESİNİN SOSYO-EKONOMİK YAPISI VE SORUNLARI............147

5.2.1. Eğitim Yaşamına Katılım ve Eğitim Düzeyleri................................................................147

5.2.2. İş Yaşamına Katılım................................................................................................................. 151

5.2.3. Gelir Kaynakları ve Düzeyleri..............................................................................................155

5.2.4. Konut ve Oturma Biçimi.........................................................................................................162

5.2.5. Sosyal Güvence ve Sosyal Güvence Biçimleri..................................................................166

5.2.6. Borçlanma ve Tüketim Eğilimleri.......................................................................................168

5.2.7. Birikim ve Yatırım Biçimleri................................................................................................175

5.2.8. Yaşam Koşulları ve Memnuniyeti.......................................................................................179

5.2.9. Göç Eğilimleri............................................................................................................................ 183

5.2.10. Sonuçlar....................................................................................................................................... 186

6. BÖLGENİN SOSYAL YAPISINDA SORUNLAR VE KISITLAR....................................................188

6.1. Türkiye’nin Genel Sorunları..................................................................................................... 188

6.2. Bölgenin Spesifik Sorunları...................................................................................................... 189

6.2.1. Yerleşim Biriminin Sorunları ve Kısıtları........................................................................190

6.2.2. İllerin Sorunları ve Kısıtları................................................................................................. 193

6.2.3. Sosyal Dışlanma ve Ayrımcılık.............................................................................................197

6.3. Sonuçlar........................................................................................................................................... 198

7. BÖLGENİN SOSYAL YAPI VE KÜLTÜREL YAPI POTANSİYELLERİ.......................................200

7.1. BÖLGENİN GÜÇLÜ YÖNLERİ.......................................................................................................200

7.1.1. Aile Yapısına ve Algılarına İlişkin Güçlü Yönler............................................................200

7.1.2. Siyasal ve Dini Tutumlara İlişkin Güçlü Yanlar.............................................................202

7.1.3. Yaşam Tarzına İlişkin Güçlü Yönler...................................................................................203

7.1.4. Sosyal Sermayeye İlişkin Güçlü Yönler.............................................................................203

7.1.5. Eğitim Düzeylerine İlişkin Güçlü Yönler..........................................................................204

7.1.6. Ekonomik Yaşam ve Sosyal Güvenceye İlişkin Güçlü Yönler....................................204

7.1.7. Yaşam Koşulları ve Memnuniyetine İlişkin Güçlü Yönler..........................................205

7.2. BÖLGENİN ZAYIF YÖNLERİ........................................................................................................ 205

7.2.1. Aile ve Demografik Yapıya İlişkin Zayıf Yönler..............................................................205

7.2.2. Birey ve Toplum Güvenliğine İlişkin Zayıf Yönler........................................................206

7.2.3. Yaşam Tarzına İlişkin Zayıf Yönler....................................................................................206

7.2.4. Sosyal Sermayeye İlişkin Zayıf Yönler..............................................................................207

Page 9: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

9

7.2.5. Eğitime İlişkin Zayıf Yönler...................................................................................................207

7.2.6. Ekonomik Yaşam ve Sosyal Güvenceye İlişkin Zayıf Yönler......................................207

7.2.7. Yaşam Koşulları ve Memnuniyetine İlişkin Zayıf Yönler............................................208

7.3. BÖLGENİN FIRSATLARI...............................................................................................................209

7.4. BÖLGENİN TEHDİTLERİ.............................................................................................................. 211

8. ÖNERİLEN STRATEJİLER VE ÖNCELİKLER................................................................................214

8.1. Sosyo-Kültürel Yapıya İlişkin Öneri ve Öncelikler............................................................214

8.2. Sosyo-Ekonomik Yapıya İlişkin Öneri ve Öncelikler........................................................218

9. GENEL DEĞERLENDİRME................................................................................................................221

10. SONUÇLAR VE ÖNERİLER........................................................................................................... 228

10.1. SONUÇLAR................................................................................................................................... 228

10.1.1. Sosyo-Kültürel Yapıya İlişkin Sonuçlar............................................................................228

10.1.2. Sosyo-Ekonomik Yapıya İlişkin Sonuçlar.........................................................................231

10.2. ÖNERİLER.................................................................................................................................... 235

KAYNAKÇA................................................................................................................................................... 238

EKLER............................................................................................................................................................ 241

Ek 1. Anket Formu..................................................................................................................................... 241

Ek 2. Anketörler Listesi........................................................................................................................... 253

Ek 3. Odak Grup Görüşmesine Katılan Katılımcıların Listesi.....................................................256

Page 10: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

10

TABLOLAR DİZİNİ

Tablo 1: Ekonomik Yapı veKültürel Yapı Çizelgesi................................................................34

Tablo 2: Bölgenin Yerleşim Yeri Türü Ve Yüzölçümü Miktarı Özellikleri............................62

Tablo 3: Bölgenin Nüfus Özellikleri.........................................................................................63

Tablo 4: Bölgenin Göç Özellikleri............................................................................................64

Tablo 5: Bölgenin İşsizlik ve istihdam Özellikleri...................................................................64

Tablo 6: Bölgenin İş Demografik Özellikleri...........................................................................65

Tablo 7: Bölgenin Demografik Özellikleri...............................................................................66

Tablo 8: Bölgenin Sağlık Özellikleri........................................................................................67

Tablo 9: Bölgenin Kültür Özellikleri........................................................................................68

Tablo 10: Bölgenin Turizm Özellikleri.....................................................................................69

Tablo 11: Bölgenin Eğitim Özellikleri.....................................................................................71

Tablo 12: Bölgenin Enerji Özellikleri.......................................................................................72

Tablo 13: Bölgenin Ulaşım Özellikleri.....................................................................................73

Tablo 14: Bölgenin Adalet Özellikleri......................................................................................75

Tablo 15: Bölgenin Seçim Özellikleri......................................................................................75

Tablo 16: Bölgenin Tarım Özellikleri.......................................................................................76

Tablo 17: Bölgenin Çevre Özellikleri.......................................................................................78

Tablo 18: Bölgenin Dış Ticaret Özellikleri..............................................................................79

Tablo 19: Kesimlerarası Sosyo-Kültürel ve Sosyo-Ekonomik Farklılıklar Çizelgesi............222

Page 11: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

11

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil 1: Araştırma Grubunun Cinsiyet Yapısı (%)...................................................................96Şekil 2: Araştırma Grubunun Yaş Yapısı (%)..........................................................................96Şekil 3: Araştırma Grubunda İllerin Payı (%)..........................................................................97Şekil 4: Araştırma Grubunda Kesimlerin Oranı (%)................................................................98Şekil 5: Şehirlere Göre Örneklemin Kesimsel Dağılımı (%)....................................................99Şekil 6: Bölge ve Şehirlere Göre Ortalama Hanehalkı Büyüklüğü........................................102Şekil 7: Kesimlere Göre Ortalama Hanehalkı........................................................................103Şekil 8: Hane Halkı Oranları (%)............................................................................................103Şekil 9: Bölge ve Şehirlere Göre Ortalama Aile Büyüklüğü..................................................104Şekil 10: Kesimlere Göre Ortalama Aile Büyüklüğü.............................................................105Şekil 11: Bölgede Aile Büyüklüğü Oranları (%)....................................................................105Şekil 12: Bölge ve Şehirlere Göre Ortalama Çocuk Sayısı....................................................107Şekil 13: Kesimlere Göre Ortalama Çocuk Sayısı..................................................................108Şekil 14: Çocuk Sayılarına Göre Aile Tipleri (%)..................................................................108Şekil 15: Bölge ve Şehirlere Göre İdeal Çocuk Sayısı...........................................................109Şekil 16: Yaş Gruplarına Göre Ortalama İdeal Çocuk Sayısı.................................................110Şekil 17: İdeal Çocuk Oranları (%)........................................................................................111Şekil 18: Aile İçinde Genellikle Kim Karar Alır? (%)...........................................................112Şekil 19: Bölge ve Şehirlere Göre Cinsiyetine Verilen Önem (%)........................................114Şekil 20: Kadının Ev Dışında Çalışmasına Ne Dersiniz? (%)................................................115Şekil 21: Evlenen Kadınların Kızlık Soyadlarını Kullanabilme İmkanı (%).........................116Şekil 22: Bölge ve Şehirlere Göre İlk Evlilik Yaş Ortalaması...............................................118Şekil 23: Kesimlere Göre Ortalama İlk Evlilik Yaşı..............................................................119Şekil 24: Evlilik Karşısındaki Bazı Önermeler (%)................................................................120Şekil 25: Resmi ve Dini Nikah Hakkındaki Tutumlar (%).....................................................121Şekil 26: Bölge ve Şehirlere Göre Akrabalık Evliliği (%).....................................................122Şekil 27: Şehirlere Göre Akrabalık Evliliği Hakkında Kanaatler (%)....................................123Şekil 28: Boşanma Hakkındaki Tutumlar (%)........................................................................124Şekil 29: Siyasette Kendinizi Hangi Görüşe Yakın Hissediyorsunuz? (%)...........................126Şekil 30: Şehirlere Göre Siyasal Eğilimler (%)......................................................................127Şekil 31: İnançlı Mısınız? (%)................................................................................................128Şekil 32: İbadetlerinizi Ne Kadar Yerine Getirebiliyorsunuz? (%)........................................129Şekil 33: İbadetlerinizi Ne Kadar Yerine Getirebiliyorsunuz?...............................................130Şekil 34: Dindarlık ve Siyasal Tercihler Arasındaki İlişki (%)..............................................131Şekil 35: Sıkça Yapılan Serbest Vakit Etkinlikleri (%)..........................................................133Şekil 36: Daha Az Sıklıkta Yapılan Serbest Vakit Etkinlikleri (%).......................................134Şekil 37: Hobi Alışkanlıkları (%)...........................................................................................135Şekil 38: Ne Kadar Sık Tatile Gidiyorsunuz? (%)..................................................................136Şekil 39: Kesimlere Göre Tatile Gitme Sıklığı (%)................................................................137Şekil 40: Sıkça Katılım Yapılan Sosyal Kültürel Etkinlikler (%)..........................................138Şekil 41: Daha Az Katılım Yapılan Sosyal Kültürel Etkinlikler (%).....................................139

Page 12: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

12

Şekil 42: Bölge ve Şehirlere Göre Sivil Toplum Kuruluşlarına Üyelik (%)..........................141Şekil 43: Çeşitli Kuruluş veya Grupların Etkinliklerine Katılım (%).....................................141Şekil 44: Şehirlere Göre Etkinliklerine Katılım Sağlanan Gruplar (%).................................142Şekil 45: Aslen Balıkesir/Çanakkaleli Misiniz?(%)...............................................................143Şekil 46: Memleketiyle Bağı Olanların Oranı (%).................................................................144Şekil 47: Katılımcıların Memleketleriyle İlişkilerinin Niteliği (%).......................................145Şekil 48: Katılımcıların Eğitim Düzeyleri (%).......................................................................148Şekil 49: Ailede Çocukların Eğitimiyle En Çok Kim İlgileniyor? (%)..................................149Şekil 50: Ailede Çocukların Eğitimiyle En Çok Kim İlgileniyor? (%)..................................150Şekil 51: Temel Meşguliyetiniz Nedir?(%)............................................................................151Şekil 52: Kesimlere Göre Temel Meşguliyetler (%)..............................................................153Şekil 53: Hangi Sıfatla Çalışıyorsunuz? (%)..........................................................................154Şekil 54: Şehirlere Göre İşgücünün Dağılımı (%)..................................................................155Şekil 55: Birey Olarak Aylık Geliriniz Ne Kadardır? (%).....................................................156Şekil 56: Aylık Geliriniz Dışında Ek Geliriniz Var Mı? (%).................................................157Şekil 57: Ek Gelir Kaynakları (%)..........................................................................................158Şekil 58: Şehirlere Göre Sosyal Programdan Faydalanma Oranı (%)....................................158Şekil 59: İşsizlerin Geçim Kaynakları (%).............................................................................159Şekil 60: Ek Gelirlerin Aylık Miktarları (%)..........................................................................160Şekil 61: Hanehalkının Toplam Net Aylık Gelir Düzeyleri (%)............................................161Şekil 62: Evinizde Hangi Sıfatla Oturuyorsunuz? (%)...........................................................163Şekil 63: Kesimlere Göre Ev Sahibi ya da Kiracı Olmak (%)................................................164Şekil 64: Oturduğunuz Konut Kaç Odadan Oluşmaktadır? (%).............................................164Şekil 65: Kesimlere Göre Konutun Büyüklüğü (%)...............................................................165Şekil 66: Konutun Biçimi (%)................................................................................................166Şekil 67: Sosyal Güvence Biçiminiz Nedir?(%).....................................................................167Şekil 68: Kesimlere Göre Sosyal Güvence (%)......................................................................168Şekil 69: Herhangi Bir Kişi ya da Kuruma Borcunuz Var mı? (%).......................................169Şekil 70: Tüketim Araçları Sahipliği (%)...............................................................................170Şekil 71: Şehirlere Göre Tüketim Araçları (%)......................................................................172Şekil 72: Sigara ve Alkol Kullanım Oranı (%).......................................................................173Şekil 73: Gelir Gruplarına Göre Tatile Gitme Sıklığı (%)......................................................174Şekil 74: Az ya da Çok Tasarruf Yapabiliyor musunuz? (%)................................................175Şekil 75: Şehirlere Göre Tasarruf İmkanı (%)........................................................................176Şekil 76: Nasıl Tasarruf Yapıyorsunuz? (%)..........................................................................177Şekil 77: İleri Dönük Ne Gibi Planlarınız Bulunmaktadır? (%).............................................178Şekil 78: Genel Olarak Yaşamınızdan Ne Kadar Memnunsunuz? (%)..................................180Şekil 79: Genel Olarak Yaşamakta Olduğunuz İlden Memnun musunuz? (%).....................181Şekil 80: Oturduğunuz Mahalle veya Köyden Memnun musunuz? (%)................................182Şekil 81: Yaşadığınız Yerin Ulaşım Olanaklarından Memnun musunuz? (%)......................182Şekil 82: Daha Önce Hiç Göç Ettiniz mi? (%).......................................................................183Şekil 83: İl İçinde veya Dışına Göç Etmeyi Düşünenlerin Oranları (%)................................184Şekil 84: Kesimlere Göre Göç Etme Eğilimi (%)...................................................................185

Page 13: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

13

Şekil 85: Hangi Amaçla Göç Etmeyi Düşünüyorsunuz? (%).................................................186Şekil 86: Yerleşim Biriminde En Fazla Eksik Görülen Olanaklar (%)..................................190Şekil 87: Yerleşim Biriminde Eksik Görülen Diğer Olanaklar (%).......................................191Şekil 88: Kesimlere Göre Eksikliği Hissedilen Olanaklar-I (%)............................................192Şekil 89: Kesimlere Göre Eksikliği Hissedilen Olanaklar-II (%)...........................................193Şekil 90: İlin En Önemli Sorunları (%)..................................................................................194Şekil 91: İlin Diğer Sorunları (%)...........................................................................................195Şekil 92: Şehirlere Göre İl Sorunları (%)...............................................................................196Şekil 93: Size Karşı Bir Dışlama ya da Ayrımcılık Söz Konusu mudur?..............................197Şekil 94: Dışlanma Gerekçelerinin Oransal Dağılımı (%)....................................................198

Page 14: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

14

KISALTMALAR

KISALTMA AÇIKLAMA

DPT Devlet Planlama Teşkilatı

GMKA Güney Marmara Kalkınma Ajansı

İŞKUR Türkiye İş Kurumu

RTÜK Radyo ve Televizyon Üst Kurulu

SEKAM Sosyal Ekonomik Araştırmalar Merkezi

SGK Sosyal Güvenlik Kurumu

SSK Sosyal Güvenlik Kurumu

STK Sivil Toplum Kuruluşu

TR22 Balıkesir ve Çanakkale

TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu

TÜSEV Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı

Page 15: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

15

YÖNETİCİ ÖZETİ

Amaç ve Kapsam

Bu araştırmanın temel amacı, 2014-2023 dönemini kapsayan bölge plan çalışmaları

çerçevesinde Güney Marmara Bölgesi’nin sosyal yapısını ortaya çıkarmaktır. Araştırmada

temelde üç soruya cevap aranmaktadır. Balıkesir ve Çanakkale illerinin iç kesimleri, il

merkezleri ve kıyı kesimleri arasında ‘yaşam tarzları’ ve ‘yaşam şansları’ bakımından ne tür

farklılıklar ya da benzerlikler bulunmaktadır? Bu farklılıklar ya da benzerlikler nasıl

açıklanabilir? Ayrıca söz konusu farklılıklar ya da benzerlikler, ilgili kentlerin ve bölgenin

geleceğinde nasıl bir rol oynayabilirler?

Giriş bölümüyle birlikte araştırma on bölümden oluşmaktadır. Araştırmanın temel

kavramı olan sosyal yapı, kavramsal ve kuramsal boyutlarıyla ikinci bölümde

incelenmektedir. Üçüncü bölüm, istatistikî veriler temelinde bölgenin temel özelliklerini

sıralamaktadır. Dördüncü bölüm, araştırmanın konusu, temel problemi ve araştırma

metodolojisi yanında araştırma örnekleminin bazı özelliklerini tasvir etmektedir.

Araştırmanın bulguları, iki kısım olarak raporun beşinci bölümünde sunulmaktadır. İlk

kısımda Güney Marmara Bölgesi’nin sosyo-kültürel özellikleri, ikinci kısımda ise, Güney

Marmara Bölgesi’nin sosyo-ekonomik özellikleri sıralanmaktadır. Başka bir deyişle ilk

kısımda bölge halkının yaşam tarzları incelenirken, ikinci kısımda yaşam şanslarının bir

analizi yapılmaktadır.

Altıncı bölüm, yine bulgular temelinde Güney Marmara Bölgesinin sosyal, kültürel ve

ekonomik sorunlarını bölge halkının perspektifinden ele almaktadır. Yedinci bölüm, araştırma

bulgularının bölge halkının farklı kesimlerden gelen temsilcileriyle tartışılmasına dayalı

olarak bölgenin zayıf ve güçlü yanlarını, risk ve engellerini ortaya koymaktadır.

Sekizinci bölüm, Güney Marmara Bölgesi için öngörülen hedefleri ve öncelikleri

belirlemektedir. Son bölümde ise araştırmanın temel sorusu cevaplandırılmakta ve genel bir

değerlendirme yapılmaktadır.

Page 16: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

16

Yöntem

Araştırmada, literatür taraması, saha araştırması ve odak grup görüşmesi gibi teknikler

kullanılarak veriler toplanmış ve analizler yapılmıştır. Toplam yedi ay içinde gerçekleştirilen

araştırmanın ilk aşaması, 2013 yılının ilk ayından itibaren sosyal yapı kavramına ve bölgenin

özelliklerine değin bir literatür araştırmasıyla başlatılmıştır. İkinci aşamada, TÜİK yardımıyla

bölgede bir örneklem çıkarılarak bu örneklem üzerinden bir anket uygulamasına geçilmiştir.

Bundan önce soru kâğıdı oluşturulmuş ve pilot çalışmayla soruların çalışıp çalışmadığı test

edilmiştir.

Mayıs ayı içinde gerçekleştirilen anket uygulamasının verileri SPSS paket programına

girilmiş ve analizler yapılmıştır. İlk taslak rapor yazıldıktan sonra bulgular hem araştırma

ekibi içinde hem de bölgenin resmi ve sivil kurumlarından davet edilen temsilcilerle

tartışılmış ve bulguların bölge için anlamı üzerinde durulmuştur. Üçüncü aşamada ise rapora

nihai şekil verilmiş ve rapor Temmuz ayının sonunda Güney Marmara Bölgesi Kalkınma

Ajansı’na teslim edilmiştir.

Örneklem

Örneklem oluşturulması için 2013 yılının Mart ayının başında Türkiye İstatistik

Kurumu’nun Bölge Müdürlüğü ve merkeziyle görüşmeler yapılmış ve bölgesel bir örneklem

çekilmesi konusunda bir anlaşmaya varılmıştır. Hane adresleri belirlenirken, bu araştırmada

amaçlanan rakamın (2.300 kişi) yüzde 15 fazlası bir miktarda çekim yapılmıştır. Bu yüzde

15’lik bir miktar anketlerin reddedilmesi durumunda iptal edilen hane adreslerinin yerine

ikame etmek üzere kullanılmıştır. Araştırma ekibi, TÜİK’in gönderdiği hane adreslerini ilgili

şehir ve ilçelere göre teorik bir model oluşturarak yeniden ayarlamıştır. Yani hane adresleri, il

ve ilçelerin toplam nüfus içindeki oranlarını dikkate alarak yeniden dağıtılmıştır.

Saha araştırmasında 77 anketör görev yapmıştır. Anketörler, Balıkesir Üniversitesi ve

Çanakkale Üniversitesi Sosyoloji bölümlerinin deneyimli öğrencilerinden seçilmiş ve anket

uygulamasına geçilmeden önce yarım günlük yoğun bir eğitim verilmiştir. Araştırma

grubunda erkek ve kadın dağılımı hemen hemen birbirine eşittir. Farklı yaş grupları (genç,

orta ve yaşlı) yeterince temsil edilmiş ve bunların dağılımında şehir ve coğrafi bölgeler esas

alınmıştır. Örneklemin kesimsel dağılımı sadece bölge bazında değil, şehirler bazında da

dağılımı eşit olarak gerçekleşmiştir.

Page 17: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

17

Bulgular

Güney Marmara Bölgesi’nin sosyo-kültürel özellikleri ya da “yaşam tarzları” hane ve

aile yapısı, çocuk karşısında tutumlar, aile-içi ilişkiler ve toplumsal cinsiyete ilişkin tutumlar,

evlilik ve boşanma karşısındaki kanaat ve tutumlar, siyasal ve dini tutumlar, serbest zamanları

değerlendirme biçimleri, sosyal ve kültürel etkinliklere katılım, sivil toplum kuruluşlarına

üyelik ve etkinliklerine katılım, aidiyet ve hemşerilik bağları gibi göstergeler kullanılarak

tespit edilmeye çalışılmıştır.

Güney Marmara Bölgesi’nin sosyo-kültürel yapısına ilişkin veriler toplu olarak

değerlendirildiğinde, bölgede yaşam tarzları bakımından farklılıklardan ziyade ortak yönlerin

bulunduğu ve dolayısıyla büyük oranda homojen bir yapının olduğu söylenebilir. Bu

saptamayı haklı kılan şey, birçok alanda şehirlere ve kesimlere göre önemli farklılıkların

olmamasıdır. Homojenlik ya da türdeşlik, özellikle hane halkı ve aile yapısı, mevcut ve ideal

çocuk sayısı, toplumsal cinsiyet, evlilik tutumları, dini ve resmi nikâh, akrabalık evliliği,

boşanma tutumları, hobi ve bazı serbest vakit etkinlikleri alanlarında kendini belli etmektedir.

Bu konularda şehirlerarası farklılıklar, ya söz konusu değil, ya da sözü edilmeye değer bir

anlam ifade etmemektedir.

Öte taraftan bazı konularda kesimler arasında kısmi farklılıkların da bulunduğu ifade

edilmesi gereken bir gerçektir. Bu farklılıkları kısaca özetlemek gerekirse, aile otoritesi,

kadının ev dışında çalışması, kızlık soyadının kullanımı, ilk evlilik yaşı, dini uygulamalar,

boşanma ve bazı serbest vakit etkinlikleri ile sosyal kültürel etkinliklere katılım gibi

konularda iç kesimin, kıyı ve il merkezlerine kıyasla daha geleneksel bir yapı ve tutum

sergilemektedir. Dini ve siyasal tutumlar, hobiler, boşanma, sivil toplum kuruluşlarına üyelik

ve bazı serbest vakit etkinlikleri ile sosyal kültürel etkinliklere katılım gibi konularda da

şehirlerarası farklılıklar saptanmıştır. Ancak gerek kesimler arası gerekse şehirlerarası

farklılıklar, çok büyük farklılıklar olmayıp kısmi ve göreceli farklılıklardır.

Güney Marmara Bölgesi’nin sosyo-ekonomik özellikleri ya da “yaşam şansları” eğitim

yaşamına katılım ve eğitim düzeyleri, iş yaşamına katılım, gelir kaynakları ve düzeyleri,

konut ve oturma biçimleri, sosyal güvence ve sosyal güvence biçimleri, borçlanma ve tüketim

eğilimleri, birikim ve yatırım biçimleri, yaşam koşulları ve memnuniyeti ile göç eğilimleri

gibi göstergeler kullanılarak saptanmaya çalışılmıştır.

Page 18: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

18

Sosyo-kültürel yapıya kıyasla Güney Marmara Bölgesi’nin sosyo-ekonomik yapısı daha

heterojen bir yapı arz etmektedir. Eğitim düzeyleri bakımından bölge halkının çoğunluğunu

ilkokul ya da ilköğretim mezunları oluştursa da kesimlere göre bakıldığında bazı farklılıklar

gözlemlenmektedir. Kıyı ve il merkezine kıyasla iç kesimde öğrenim seviyesi düşük

gözükmektedir. Temel meşguliyetler açısından hem şehirler hem de kesimler arasında

farklılıklar saptanmıştır. Balıkesir’de özel sektörde çalışan işçiler ile çiftçiler daha fazla iken,

Çanakkale’de kamuda çalışan memur ile esnaflar fazla gözükmektedir. İç kesimlere doğru

gidildikçe de esnaf ve çiftçiler ağırlıklı bir hale gelmektedir.

Gelir kaynakları ve düzeyleri bakımından bölgede düşük gelir grupları çoğunluğu

oluştursa da şehirlere ve kesimlere göre farklılıklar göze çarpmaktadır. En düşük gelir

grubuna Balıkesir il merkezinde ve iç kesimlerde daha yoğun olarak rastlanmaktadır. Bir

başka deyişle bölgenin yoksul kesimleri bu mekânlarda yoğunlaşmaktadır. Bu duruma zıt

olarak iç kesimlerde kişiler daha fazla ev sahibi iken, şehirlerde daha fazla kiracı olarak

oturmak zorunda kalmaktadır. Yine aynı şekilde şehirlerde meskenlerin oda sayısı az iken, iç

kesimde bu daha fazla olabilmektedir.

Bölgede halkın çoğunluğu sosyal güvenceye sahip bulunmaktadır. Sadece yüzde 14’lük

bir kesim sosyal güvenceden mahrum olarak yaşamaktadır. Sosyal güvenceye sahip olmayan

kesim daha çok iç kesimde yoğunlaşmaktadır. Buna karşın borçlanma eğilimleri açısından

şehirler ve bölgelere göre bir farklılık söz konusu değildir. Katılımcıların yüzde 46’sı şu veya

bu şekilde borçlanma yapmış bulunmaktadır. Bölgede en fazla sahip olunan popüler tüketim

araçları içinde bilgisayar, internet ve otomobil gelmektedir. Çanakkale şehri, bu bakımdan

daha tüketimci bir eğilime sahip iken, tüketim araçlarına erişimde iç kesimler dezavantajlı bir

pozisyona sahip gözükmektedir. Tüketim harcamaları içinde önemli bir yere sahip olan sigara

ve alkol tüketimi, kesimsel bir karakter göstermektedir. Sigara kullanımında bir fark

olmamakla birlikte, alkol kullanımı il merkezi ve kıyı kesimlere doğru gittikçe artmaktadır.

Yüzde 20 civarında bir kesimin tasarruf yaptığı bölgede, Çanakkale görece daha fazla

tasarruf yaparken, kesimler arası bir farklılığa rastlanmamıştır. Yapılan tasarrufların yatırım

alanı, genellikle üretken bir alan olmayıp tüketime ve spekülasyona dönüktür. Tasarruf edilen

paralar, en fazla konut, otomobil ve arsa alımında kullanılmaktadır. Ticari amaçlı veya işyeri

kurmaya yönelik yatırımlar hemen hemen yok denecek kadar azdır.

Her şeye rağmen bölge halkı genel olarak yaşamından, bulunduğu il, mahalle ve köyden

memnun olup ulaşım olanaklarını da yeterli ve memnuniyet verici bulmaktadır. Bu bakımdan

Page 19: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

19

şehirlere ve kesimlere göre önemli bir farklılık bulunmamaktadır. Yaşadıkları bölge ve

hayattan memnun olan bölge insanı, yer değiştirme ve göç etme hususunda da temkinli

davranmaktadır. İl içinde ve dışına göç etmeyi planlayanların oranı yüzde 15 düzeyinde

kalmaktadır. İl merkezi ve kıyılarda göç etme dürtüsü daha fazla olup, göç etmek isteyenler

genellikle iş ve eğitim amaçlı olarak göç etmeyi planlamaktadır.

Bölgenin Sorunları

Bölgenin sosyo-kültürel sorunları, daha çok yerel bağlamda sorgulanmış olup fiziksel,

sosyal ve kültürel altyapının yetersizliği ve eksikliğiyle alakalı gözükmektedir. Katılımcılar,

daha önce de ifade edildiği üzere bisiklet yolu, yürüyüş parkuru ve otopark gibi sorunları ön

plana çıkarmışlardır. Bunun dışında sinema, spor tesisi, yeşil park alanları ve eğlence

merkezlerinin olmaması da ayrıca dile getirilen hususlar arasında yer almaktadır. Serbest

vakit etkinlikleri ya da sosyal ve kültürel faaliyetlere katılımın ilerletilmesi için bu alanlarda

altyapısal çalışmaların yapılmasını talep etmektedir.

Sosyo-kültürel yapı bağlamında kişilerin oturdukları lokal yerleşim biriminin sorunları

söz konusu edilmişken, sosyo-ekonomik yapı bağlamında genel anlamda ilin farklı türden

eksiklikleri sorgulanmıştır. Bu sorgulamaya göre en çok problem olarak deneyimlenen mesele

bölgede işsizlik olmuştur. Bunun akabinde ise kültürel ve sosyal imkânların olmaması, park

sorunu, trafik ve ulaşım ile birlikte alışveriş merkezlerinin olmaması şeklinde dile

getirilmiştir. Bu sorunların da şehirsel ve kesimsel olarak farklı algılandığı görülmektedir.

Balıkesirliler işsizliğe vurgu yaparken, Çanakkaleliler altyapısal sorunlara (trafik, park,

ulaşım ve alışveriş merkezleri) dikkat çekmektedirler. İl merkezinde can ve mal güvenliğine

vurgu yapılırken, iç kesimler bu konularda daha çekimser davranmaktadır.

Potansiyeller ve Riskler

“Bölgenin Sosyal Yapı ve Kültürel Yapı Potansiyelleri” başlığı altında (7. Bölüm) bir

SWOT analizi yapılarak bölgenin güçlü ve zayıf yönleri belirlenmiş ve bölgeye dışsal olan

fırsatlar ve tehditler tartışma konusu yapılmıştır.

Bölgenin aile yapısına ilişkin güçlü yönleri arasında, kadınlar aleyhine işleyen

geleneksel cinsiyetçi tutumlardan bazılarının (çocuk cinsiyetinin önemi, kadınların hane

dışında çalışmasına karşı çıkma vb.) bölge halkı arasında zayıflamış olması, akraba

Page 20: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

20

evliliklerinin genellikle onaylanmaması, aile-içi demokratik karar alma eğiliminin yaygınlığı

zikredilebilir.

Yeterli siyasal görüş çeşitliliği ve inançsal homojenlik bölgenin siyasal ve dini

tutumlarına yönelik güçlü yönler olarak belirmektedir. Serbest zaman etkinlikleri arasında bir

yandan ev gezileri ve kahvehane ziyareti gibi geleneksel etkinlikler yer alırken diğer yandan

modern sayılabilecek bir çok etkinlik de bölge halkı arasında yaygın görünmektedir.

Bölge halkının STK’lara üyelik oranı ülke ortalamasının altında değildir ve bölgede

hemşehrilik ilişkileri güçlüdür. Bölgenin okur-yazarlık oranı ve eğitim seviyesi ülke

ortalamalarının üzerindedir. Bölge, istihdam oranları bakımından da ülke ortalamalarının

üstündedir, işsizlik ise nispeten düşüktür. İşsizler, güçlü bir sosyal dayanışma ağının

avantajlarından yararlanmaktadırlar. Bölge halkı içinde önemli bir kesim ek gelir

kaynaklarına sahiptir ve büyük çoğunluk belli bir sosyal güvenceye sahip olup kendi evinde

ikamet etmektedir. Bölge halkının ezici çoğunluğu kendi yaşamından ve yaşadığı kent, köy ve

mahalleden memnundur.

Öte yandan bölgenin önemli zayıf yönleri de mevcuttur. Kaba evlenme hızı bakımından

bölge ülke ortalamasının gerisinde ama kaba boşanma hızı bakımından ülke ortalamasının

önünde yer almaktadır. Yıllık nüfus artış hızı bakımından bölge Türkiye ortalamasının

altındadır.

Bölgede intihar ve suç sorunları önemli seviyededir. Bölge insanı göçe ve göçmenlere

sıcak bakmamaktadır, farklılıklara karşı hoşgörü bölgede nispeten zayıftır.

Bölge halkı çok fazla televizyon ve bigisayar ekranı karşısında zaman harcamakta, hobi

faaliyetleri sınırlı kalmaktadır. Bölge halkının dörtte biri hiçbir sosyal-kültürel etkinliğe

katılamamaktadır. Bölge halkının gönüllü hizmet faaliyetlerine katılımları ve STK’lara

üyelikleri ülke ortalamasının altında olmasa da yeterli değildir. Bu alanda kadınlar erkelerin

çok gerisindedir. Kadınların eğitim seviyeleri de genel olarak erkeklerin gerisindedir.

Bölge halkının çoğunluğu yoksulluk sınırında veya altında yaşamaktadır. Bölgede

sanayi gelişmemiştir. Bölgede ev dışında çalışmayan evhanımlarının oranı yüksektir. Bölge

halkının tüketimi seven ve bu nedenle de borçlu bir popülasyon olduğu söylenebilir.

Bölge halkı yaşadığı kentte “bisiklet yolu”, “yürüyüş parkuru”, “sinema”, “alışveriş

merkezi”, “park”, “eğlence merkezleri”, “spor tesisleri” ve “sağlık” ve eğitim kuruluşu” gibi

konularda kentlerinde ciddi yetersizlik hissetmektedir. İşsizlik, sosyal ve kültürel

Page 21: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

21

imkanlarınbulunmayışı, park, trafik ve ulaşım yetersizlikleri bölge halkının en önemli

sorunları olarak belirmektedir.

Bölge önemli fırsatlara ve tehditlere de sahiptir. Yeni ulaşım projelerinin mevcudiyeti,

ulusal ve uluslararası öneme sahip tarihi mekan, olay ve kahramanların mevcudiyeti,

“keşfedilecek yeni yerler” arayan turistler, yatırımcıların beklentilerine uygunluk, emeksel,

eğitsel fırsatlar ve “emekli kenti” imgesi bölgenin sahip olduğu kendine dışsal fırsatlar olarak

değerlendirilebilir.

Buna karşılık, kentler ve bölgeler arasındaki genel rekabet, hızlı gelişme tehdidi, tarım

ve hayvancılığa yönelik olumsuz muhtemel ulusal politikalar, mezhepsel ve etnik gerilimler,

illegal göç güzergâhı üzerinde yer almak, büyük kentlere ve turizm merkezlerine ulaşım

güzergâhında yer almanın yarattığı trafik yoğunluğu ve nihayet deprem bölgesi olmak bölgeyi

tehdit eden başlıca faktörler arasındadır.

Hedefler ve Stratejiler

Bir sonraki bölüm (8. bölüm) ise bölgenin temel sorunları ve ihtiyaçlarına yönelik

stratejik öneriler, öncelik ve önlemler belirlenmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda;

Bölgenin demografik gelişimini temin için daha fazla çocuk sahipliğinin

özendirilmesi, eş-zamanlı olarak da seçici bir göçmen çekme yaklaşımı

benimsenmesi uygun stratejiler olarak sunulmuştur.

Kadınların güçlendirilmesine katkı maksadıyla;

o Kadınların eğitim seviyesinin yükseltilmesi,

o Ev hanımlarını iş yaşamının aktif aktörleri haline getirecek projelere destek

verilmesi,

o “Kaçarak/kaçırarak evlilik” yoluyla yaşadıkları olumsuz deneyimlerden

korumak maksadıyla genç kızlara yönelik bilinç/farkındalık yaratıcı, eğitici

projelere destek verilmesi,

o Aile-içi şiddetle ve gerçekçi olmayan kazanç, iş ve tüketim beklentileriyle

mücadeleye destek verici projelerin öncelenmesi,

o Modern bireyin evlilik ve aile yaşamında beceri ve başarılarını artırıcı

interaktif, deneysel öğrenme metotlarına dayalı “evlilik ve aile yönetimi”

eğitim kursları/seminerlerinin öncelikle desteklenmesi,

Page 22: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

22

o Genel olarak tüm popülasyonda özel olarak da kadın ve gençler arasında

gönüllü hizmet çalışmalarına katılımı güçlendirecek girişim ve projeler

desteklenmesi,

Bölgede her türlü farklılığa saygı ve farklılıklara rağmen birlikte barışçıl

yaşam kültürünü geliştirip pekiştirecek projelerin desteklenmesi,

Bölgenin altyapı ihtiyaçlarını karşılamaya dönük projelerin geliştirilebilmesi

için yerel yönetimler ve işadamları arasında düzenli görüşmeler organize

edilmesi ve uygun teşvik programları oluşturulması,

Bölgenin en önemli sorunu olarak beliren işsizlik sorununu aşmak için yeni

yatırımlar ve yatırımcıların bölgeye çekilmesi ancak yeni yatırımların bölgenin

doğal yapısını tahrip etmeyecek, çevre kirliliği yaratmayacak, turizm, tarım ve

hayvancılık sektörlerindeki kapasitesini etkisizleştirmeyecek özellikler

taşımasına özen gösterilmesi,

Bölgenin ekonomik kapasitelerini profesyonelce tanıtıcı yenilikçi projelere

özel destek verilmesi,

Tasarruf sahiplerini kolektif yatırımlara ve üretime dönük alanlara özendirici

yenilikçi ve güven verici projelere destek sağlanması,

Bölgede yeni üniversiteler tesis edici projelere destek verilmesi,

Çocuklar, gençler, yaşlılar, engelliler, kadınlar, göçmenler, azınlık grupları,

yoksullar gibi imkanları kısıtlı olan ve güçlendirilmeye (empowerment)

gereksinim duyan spesifik sosyal gruplara odaklanmış bilimsel araştırmalara

ve uygulama projelerine de destek verilmesi, görüş ve önerileri dile

getirilmiştir.

Değerlendirme

Araştırmanın temel problemi bağlamında bir değerlendirme yapmak gerekirse, iç kesim

sadece eğitim düzeyi, gelir düzeyi ve tatile çıkma sıklığı gibi sosyo-ekonomik göstergeler

bakımından değil, boşanma, ailede otorite, dini ve siyasi tutumlar, sigara ve alkol kullanımı,

evlilik öncesi cinsel ilişki ve kadının ev dışında çalışması gibi sosyo-kültürel yapının

göstergeleri bakımından da diğerlerinden farklı bir tutum sergilemektedir. Başka bir deyişle

sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yapı geleneksel ve kırsal ağırlıklı iç kesimlere gittikçe

Page 23: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

23

farklılaşmakta, kozmopolit il merkezleri ve kıyı kesimlere doğru gittikçe daha fazla

benzeşmektedir.

Bölgede hakim trend benzeşme olmakla birlikte yukarıda saptanan farklılıklar iç

kesimin, il merkezi ve kıyıdan farklı bir yapı arz ettiğini göstermektedir. Her ne kadar bu

araştırmada kıyı, iç kesim ve il merkezi olarak belirlenen kesimler arasında farklılıklar olduğu

ve bu anlamda bölgenin üç farklı yüzü olduğu şeklinde bir beklenti ifade edilmişse de,

araştırma sonuçları, bölgede üç farklı sosyal yapı değil, iki farklı sosyal yapı bulunduğunu

ortaya koymuştur. İç kesim, sadece sosyo-ekonomik bağlamda yaşam şansları bakımından

değil, sosyo-kültürel bağlamda yaşam tarzları bakımından da il merkezi ve kıyı kesimden

daha az şanslı olup daha fazla geleneksel bir yapı göstermektedir.

Eğer yaşam şanslarında bir değişme olmazsa iç kesim ve diğer kesimler arasındaki

çelişkiler gelecekte daha belirgin bir hale gelecektir. Sosyo-ekonomik çelişkilerin

keskinleşmesi, yaşam tarzları arasındaki benzeşme ve tozlaşmayı da zorlaştıracaktır. Bu

olumsuz senaryo, iç kesimdeki sosyal yapıda hiçbir değişme olmaması durumunda ortaya

çıkabilecek bir manzarayı dile getirmektedir. Oysa bölgenin sosyal yapısını dinamik kılan

etkenler hesaba katılırsa, o zaman daha olumlu bir senaryo çizilebilir. Yapılan analizlerde

kuşak değişkenin sosyal yapıda belirli bir dinamizmi temsil ettiği gösterilmiştir. Başka bir

deyişle genç kuşaklar daha yüksek seviyede eğitime katılarak iş ve yaşam şanslarını

zorlamaktadır.

Bu değişim sürecini hızlandırmanın bir yolu daha bulunmaktadır. O da yaşam şansları

zayıf ya da engellenmiş kesimlere Bölge Planı çerçevesinde destek veren projelerin yapmak

ve bu projelere öncelik vermektir. Bu bağlamda akla yoksullar, işsizler, kadınlar ve iç

kesimler gelmektedir. Yaşlılar ve özürlüler gibi spesifik gruplar hakkında da daha fazla veri

ve araştırmaya gereksinim duyulmaktadır.

Page 24: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

24

GİRİŞ

Türkiye toplumu, tarihsel kökenleri, kendine özgü sosyal yapısı ve bu yapıda meydana

gelen değişmeleriyle Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana birçok sosyal bilimcinin dikkatini

çekmiş ve çeşitli araştırmalara konu olmuştur. Sosyal yapı konusundaki çalışmalara

bakıldığında bu çalışmaların bazı genel özellikleri olduğu görülmektedir. İlk olarak bu

çalışmalar Türkiye toplumunun Osmanlı geçmişi ve bu geçmişle olan ilişkisini bir arka plan

olarak inceleme konusu olarak görme eğilimindedirler. Çünkü hiçbir toplum kendi tarihsel ve

kültürel geçmişinden bağımsız olarak ele alınamaz. Bu bakımdan pek çok sosyolog, “Bugünü

anlamak için dünü anlamak” gerektiğini düşünmektedir. Her toplum gibi Türkiye toplumu da

tarihsel bir toplumdur. Bugünkü yapısını analiz etmek için bu yapıya vücut veren tarihe ve

uzak sebeplere bakmak gerekir.

Türkiye toplumunun sosyal yapısını anlamanın bir başka yolu, sosyal yapının en önemli

unsuru olan demografik yapının çözümlenmesidir. Demografik yapı analizi, sadece nüfusun

gelişmesiyle ilgili bir çözümlemeyle yetinmez. Aynı zamanda nüfusun farklı kesimlerinin

(çocuk, genç, erişkin, yaşlı, kadın vs.) niteliklerinin araştırılmasını da konu edinir. Bu

nitelikler içinde eğitim düzeyi, işgücünün oranı, işgücünün sektörlere dağılımı, işsizlik ve

benzer olgular da bulunmaktadır. Sosyal yapı araştırmalarında tarihi arka plandan sonra

hemen nüfus yapısına ilişkin çözümlemeler gelmesi anlaşılmaz bir durum değildir.

Ekonomik yapı, sosyal yapıyı anlamanın olmazsa olmaz bir temelidir. Hatta kimi

sosyologlar onu toplumun “altyapısı” olarak ele alırlar ve toplumsal olayları ve süreçleri

tümüyle bu altyapıdan hareketle analiz ederler. Çağdaş sosyolojide artık toplumun tek

etmenle açıklanması gibi bir iddia geçersiz hale geldiği için ekonomik olduğu kadar başka

türden indirgemeci yaklaşımlar da ihtiyatla karşılanmaktadır.

Sosyal yapı araştırmalarda en ilginç nokta, ekonomik yapı ile kültürel yapı arasındaki

etkileşimin incelenmesidir. Yirminci yüzyılda tek etmenli, indirgemeci ve dogmatik

yaklaşımlardan vazgeçildikten sonra genel olarak ekonomik yapının kültürel yapıyı etkilemesi

kadar kültürel yapının da ekonomik yapıyı etkilediği genel bir kabul haline gelmiştir.

Ekonomik yapı ile kültürel yapı arasındaki etkileşimin incelenmesi, sosyal yapı konusunda bir

başka yolun kapısını da açmaktadır. O da şüphesiz ki sosyal değişmenin incelemesidir.

Page 25: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

25

Sosyal yapı, durağan bir yapı olarak algılansa da aslında dinamik ve değişken bir

yapıdır. Bir kısım sosyolog, mevcut yapı ile bu yapıyı oluşturan unsurlar arasındaki ilişkileri

incelerken, toplumsal değişme konusunu göz ardı etmişlerdir. Oysa toplumsal yapı, kısa ve

orta vadede belirli bir süreklilik ve devamlılık arz etse de uzun vadede değişmek zorundadır.

Müslüman dünyada sosyolojinin kurucusu olarak karşılanan İbn Haldun, özellikle bu hususa

dikkati çekmiş ve tarihçilerin sosyal değişmeyi dikkate almamakla büyük bir yanılgı içinde

olduklarını ileri sürmüştür. Ona göre tarihçiler geçmişe bakarken tüm şartlar, bugünküyle gibi

aynıymışçasına geçmişe yönelmekteler ve günümüzde anakronizm denilen bir yanılgıya

düşmektedirler. Geleneksel toplumlarda değişme derecesi ve ölçeği düşük olduğu için fark

edilemeyen bu olgu, bugün çağdaş sosyolojinin toplumsal yapı analizinin merkezi teması

haline gelmiştir.

Türkiye’de sosyal yapıyı konuşurken dikkate alınması gereken en önemli noktalardan

biri de hiç şüphesiz Türkiye’nin farklı gelişme düzeylerine sahip bölgesel özelliklerinin

olmasıdır. Gelişme düzeyi esas alındığında Türkiye kabaca üç büyük bölgeye ayrılabilir:

Bilindiği üzere Batı bölgeleri (ki bunun içinde Marmara ve Güney Marmara Bölgesi de

bulunmaktadır) daha gelişmiş bölgelerdir. Hem sanayi ve hizmet sektörü hem de kentleşme

düzeyi bu bölgelerde oldukça yüksek seviyededir. Buna karşın Türkiye’nin Doğu ve Güney

Doğu bölgeleri gelişmiş Batı bölgeleriyle tam bir zıtlık oluşturmaktadır. Osmanlı zamanında

da devletin elinin fazla uzanmadığı ve dolayısıyla ihmal edilmiş olan bu bölgeler Cumhuriyet

döneminde yapılan tüm girişimlere rağmen hala geri kalmış ya da az gelişmiş bir yöre olarak

algılanmaktadır. Batı kesimine kıyasla burada geleneksel kültür, töre ve benzer alışkanlıklar

yoluyla önemli oranda yaşamaktadır.

Türkiye’nin geniş orta ve iç kesimleri, kuzeyden güneye kadar orta gelişmişlik

düzeyinde bir bölge olarak tanımlanabilir. Bir başka açıdan bu bölgeler az gelişmiş Doğu

bölgeleri ile gelişmiş Batı bölgeleri arasında bir geçiş bölgesidir. Bu bölgenin kalbini

oluşturan Kapadokya göresi, hem tarihi hem de turistik özellikleriyle yerli ve yabancı

turistlerin dikkatini çekmektedir.

Türkiye toplumu hem sosyal ve ekonomik bakımdan hem de sosyal ve kültürel

bakımdan büyük bir çeşitlilik arz etmektedir. Kabaca çizdiğimiz yukarıdaki fotoğrafı başka

bir şekilde de okumak mümkündür. Söz konusu bölgelerin kırsal kesimleriyle kentsel alanları

arasındaki farklılıklar, bazen Türkiye’nin doğusu ve batısı kadar zıtlık ve farklılık

göstermektedir. Kırsal alanlar tarıma dayalı ve nüfusun göreceli olarak seyrek yerleştiği

Page 26: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

26

yerlerdir. Her ne kadar günümüz koşullarında içe kapanık oldukları söylenemezse de,

geleneksel kültürel kalıplar buralarda daha fazla kendini hissettirmektedir. Kentler, kendi

yörelerinde bir cazibe merkezi olduğu için çoğu zaman iç göç hareketlerini de tetikleyen bir

özelliğe sahipler. İç göçler, zincirleme bir şekilde önceden köyden kasabaya, sonra kasabadan

orta dereceli kentlere, oradan da büyük kentlere akan mekânsal ve demografik hareketlerdir.

Batılı gelişmiş ülkelerin kentlerinin aksine Türkiye’de büyük kent denilince akla mülti-

milyonluk kentler gelmektedir. Her bölge ve yörenin bir büyük kenti bulunmaktadır. Sadece

nüfusuyla değil, sosyal, kültürel ve ekonomik olanaklarıyla da zenginliği temsil eden bu

kentler, doğum ve sürekli akan insan kitleleriyle günbegün büyümekte ve büyüdükçe de

karmaşık ve içinden çıkılmaz sorunların kaynağı haline gelmektedirler.

Her bakımdan büyük bir beşeri laboratuar olan Türkiye toplumu ve coğrafyası,

Cumhuriyet’in kuruluşundan beri sosyolojik araştırmalara konu olmuş ve sosyal yapı

araştırmaları Türkiye sosyolojisinin ana temalarından biri olmuştur. Türkiye sosyolojisinde

sosyal yapı araştırmalarını inceleyen bir araştırmacı, bazı çarpıcı benzerliklere değinmektedir.

“İncelediğimiz çalışmalarda pek çok ortak nokta vardır. Hatta farklılıklardan çok benzerlikler

vardır diyebiliriz. Dikkat çeken ilk nokta kuramsal yaklaşımların ve tartışmaların yapıldığı

araştırmalar N. Nirun ve Ö. Bozkurt’un çalışmaları ile başlamıştır. Sınırlı sayıdaki saha

araştırması, köylerle, gecekondularla ilgilidir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile etnik gruplar

üzerine yapılan yapı çalışmalarında ise bir yoğunlaşma görülmektedir. Bu saha

araştırmalarında da kurumlar arası ilişkiler, temel hareket noktasını oluşturmuştur. Sosyal

bilimcilerimiz, yapı araştırmalarında en küçük birim olarak aileyi ele almışlardır. Yapı

araştırmalarında çoğunlukla benimsenen yapısal fonksiyonalist yaklaşımdır. Sosyo-kültürel

yapıyı oluşturan ilişki ağlarının başlatıcısı olan bireye odaklı ve sembolik etkileşimci

yaklaşımdan hareket eden çalışmalara rastlanmamıştır. Başta Boran ve Kıray, yapıyı kurumlar

arası ilişkiler ağı olarak kabul etmiş, bu kabul sonraki sosyal bilimcilerimizce de

benimsenmiştir. İncelemelerimizde dikkatimizi çeken bir başka nokta da, Türk sosyal

bilimcilerinin sayısal veri kullanmaya verdikleri önemdir. Pek çok çalışmada sayısal veriler

önemli bir yer tutmuştur. Bu durum, pozitivist bilim anlayışındaki nicelleştirme eğiliminin bir

yansıması olarak değerlendirilebilir. Demografik veriler sosyal bilimcilerin çalışmalarında

önemli bir yer tutmaktadır.” (Başak, 2005:54).

Diyebiliriz ki Türkiye sosyolojisinde ilk çalışmalar sonrakiler için de bir ilham kaynağı

olmuş ve hatta bir nevi sosyolojik gelenekler haline gelmişlerdir. Sözgelimi Ziya Gökalp’in

Page 27: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

27

maddi kültür ile manevi kültür ya da kültür ile uygarlık arasında yaptığı ayrım diğerleri için

de yol gösterici olmuştur. Sol ve Marksist sosyologlar, maddi kültürü ya da uygarlığı sosyal

ve kültürel gelişmenin itici gücü olarak alırken, bunun tersine sağcı, islamcı ve yerli

sosyologlar da manevi kültürü toplumsal yapı ve gelişme için vazgeçilmez bir unsur olarak

görmüşlerdir. Fakat her iki kesimin de birleştikleri nokta, Batılılaşma denilen sürecin maddi

ve teknolojik bir süreç olarak algılanmasıdır. Bir farkla ki, ilk kesim hem kültürel hem de

teknolojik olarak Batılılaşmayı savunurken, ikinci kesim Türkiye toplumunun kendi kültürel

kodlarını muhafaza ederek Batı uygarlığını alması gerektiğini vurgulamışlardır.

Bir başka dikotomi, yapı ve eylem arasındaki ilişkide düğümlenmektedir. Türkiye’de

yapı araştırmalarında Marxist ve yapısal fonksiyonalist yaklaşımlar yaygın olmuştur. “Yapı

araştırmalarında sembolik etkileşimci yaklaşımın kullanılmayışının çeşitli sebepleri vardır. İlk

sebep, yapısal fonksiyonalist kuramın uzun yıllar ABD’de başat sosyolojik kuram oluşu ve

sembolik etkileşimci kuramın ortaya çıkışının geç bir döneme rastlamasıdır. ABD’deki

kuramsal yaklaşımlardan etkilenen Türk sosyolojisinde bu etki yapı çalışmalarında da

görülmüştür. Bütün bu açıklamaların yanı sıra sembolik etkileşimci yaklaşımın Türk

sosyolojisinde yaygınlaşmamasının en önemli sebebi, N. Çelebi’nin belirttiği gibi

kültürümüzde toplumun bireye öncel olmasıdır. Diğer bir deyişle sosyologlarımızın yabancı

literatür karşısında seçici algı mekanizması içinde tavır almaları dolayısıyla bireyi, aktörü

vurgulayan kavram ve kuramları (sembolik etkileşimcilik) dikkate almadıklarını

söyleyebiliriz. Türkiye’de yapı araştırmalarında Marxist ve yapısal fonksiyonalist kuramların

yaygın olmasının sebebi pozitivist paradigmanın egemenliğini sürdürüyor olmasıdır.

Hümanistik paradigmanın içinde yer alan sembolik etkileşimci kuramla, yukarıdaki

sebeplerden dolayı Türk sosyolojisi henüz tanışma aşamasındadır. Bu yaklaşımın yapı

kavramını sorguluyor olması da bir başka sebeptir.” (Başak, 2005:57-58).

“Türkiye’de 1960’lı yıllar ile 1970’li yılların ilk yarısı sosyoloji alanında bir

dönümnoktası olarak ele alınabilir. Bu yıllarda özellikle yurt dışında eğitim almış bir grup

araştırmacının (örneğin; Yasa, 1966; Kıray, 1964; Abadan, 1964; Gökçe, 1971; Keleş, 1971;

Kongar, 1972; vd.) Amerikan geleneği diye bilinen araştırma yöntemlerini sıkça kullanarak

Türk toplumunu anlama çabası içine girdiği gözlenmektedir. Bu gelenek içinde, bilgi

nesnelleştirilmek istenmiştir ve alan araştırmaları yurt çapında uygulanmış, istatistiğin

sunduğu olanaklara başvurulmuştur. Bu çabalar, aslında o yıllarda büyük toplumsal

Page 28: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

28

hareketlilik içinde olan Türk toplum yapısını anlamak ve hatta bir ölçüde onu, örtük dahi olsa,

kontrol etme ve yönlendirme isteğinin bir işareti olarak okunabilir.”(Cirhinlioğlu, 2003:38).

Tematik konular bir tarafa bırakılırsa, Türkiye toplumunu ve toplum yapısını bir model

içinde açıklamaya çalışan çalışmalar pek fazla değildir. Az olan bu tip araştırmalardan biri de

şüphesiz ki Emre Kongar’a aittir. O, “İmparatorluktan Günümüze Türkiye’nin Toplumsal

Yapısı I-II” ve “21. Yüzyılda Türkiye: 2000’li Yıllarda Türkiye’nin Toplumsal Yapısı” adlı

eserlerinde Türkiye’nin toplumsal yapısı ve değişmesini üç etkenle açıklamaya ve

yorumlamaya çalışmıştır. Bu etkenler dış dünya, ideoloji ve sınıfsal gelişme olarak

belirlenmiştir.

Bu modelde her bir öğe ötekileri büyük ölçüde etkilediği gibi, aynı ölçüde onlar

tarafından da biçimlenir. Modelin dış dünya öğesi, bağımsız niteliğine karşın, diğer iki

etkenin etkisi altındadır. Bir başka deyişle, dış dünyadaki siyasal, ekonomik ve ideolojik

oluşumların herhangi bir toplumun içyapısını etkilediğinde hiçbir şüphe yoktur. Fakat bütün

bu etkiler, içyapının değişme doğrultusundadır. Kongar’a göre, “Öğeler arasındaki yoğun

etkileşim ‘diyalektik’ bir nitelik taşır. Bir başka deyişle, öğelerden biri ötekini ya da ötekileri,

sürekli olarak kendi doğrultusunda değil, kimi zaman ters sonuçlar verecek biçimde etkiler.

Kimi zaman da ters yönlerde gelişen iki öğenin etkileşimi, hiç beklenmedik yeni bir

doğrultuya yönelir. Modelin işleyişinde hangi öğenin hangi öğeyi ne ölçüde etkilediği kadar,

bu etkileşimin yönü de önemlidir. Kimi zaman aynı yönlerdeki zıtların etkileşimi, aynı

yöndeki pekiştirme kadar güçlü sonuçlar doğurabilir.” (1998:681).

Geçmişse kıyasla sosyal yapı hakkında bugün sosyal bilimcilerin elinde daha fazla veri

bulunmaktadır. Verilerin sağlanmasında ve yayınlanmasında özellikle Türkiye İstatistik

Kurumu, Devlet Planlama Teşkilatı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı önemlidir. Söz

konusu kurumlar istatistik veri türetme yanında saha araştırmaları da yaparak Türkiye

toplumunun sosyal yapısını betimlemeye ve devlet politikalarına yön vermeye

çalışmaktadırlar. TÜİK, ülkemizin ekonomik, sosyal, demografik ve kültürel yapısı ile ilgili

idari kayıt, sayım ve araştırmalardan elde ettiği bilgileri, başta kamu kurum ve kuruluşları ve

araştırmacılar olmak üzere kamuoyunun kullanımına sunmaktadır. TÜİK, Türkiye’nin genel

yapısıyla alakalı olarak sadece temel istatistik alanlarında veriler sunmakla kalmıyor, aynı

zamanda seçilmiş göstergeler temelinde bölgesel düzeyde ayrıntılı veriler de yayınlamaktadır.

Sözgelimi 2011 yılında Güney Marmara Bölgesi’nin iki ili olan Balıkesir ve Çanakkale

Page 29: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

29

hakkında istatistikî yayınlar yapılmıştır. Bu kaynaklar, bu araştırmada mümkün olduğunda

kullanılmıştır.

Planlı kalkınmayı sağlamak üzere kurulan DPT, illeri gelişmişlik derecelerine göre

sıralamakta ve iller temelinde bölgelerin gelişmişlik düzeyleriyle ilgili çalışmalara da destek

vermektedir. Ayrıca Aile Araştırma Kurumu’yla işbirliği halinde Türkiye’de aile yapısı

araştırmalarına katkı vermiştir. En son 2011 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı,

Türkiye Aile Yapısı Araştırması’yla aile, evlilik, boşanma, çocuk, yaşlılık ve akrabalık

ilişkileri gibi konularda aktüel gelişmeleri rapor etmiştir. Tüm bu çalışmalarla Türkiye; iller,

bölgeler ve ülkesel düzeyde önünü daha iyi görmekte ve kalkınmanın yerel dinamiklerini

daha iyi harekete geçirmektedir.

İller ve bölgelerle ilgili verilerde bir artış olmakla birlikte bölgesel araştırmalar yok

denecek kadar azdır. Bu Güney Marmara Bölgesi için de geçerlidir. Bölgenin gelişmesine

katkı sunmak amacıyla yapılan bu araştırma bölgenin sosyal yapısını ortaya koyan ilk

çalışmadır. Bu çalışma on bölümden oluşmaktadır. “Giriş” bölümünden sonra ikinci bölüm

araştırmanın temel kavramı olan sosyal yapıyı kavramsal ve kuramsal boyutlarıyla ortaya

koymaktadır. Üçüncü bölüm, istatistikî veriler temelinde bölgenin temel özelliklerini

sıralamaktadır. Bu iki bölüm, gerek anket formunun geliştirilmesi gerekse bölge ile ilgili

tasavvurun oluşumunda önemli bir zemin olarak işlev görmüştür.

Dördüncü bölüm, araştırmanın konusu, temel problemi ve araştırma metodolojisi

yanında araştırma örnekleminin bazı özelliklerini tasvir etmektedir. Araştırma hakkında hızlı

bilgi sahibi olmak isteyenler, bu bölümü gözden geçirdikten sonra diğer bölümlere

geçebilirler.

Araştırmanın bulguları, iki kısım olarak raporun beşinci bölümünde sunulmaktadır. İlk

kısımda Güney Marmara Bölgesi’nin sosyo-kültürel özellikleri bağlamında hane ve aile

yapısı, çocuk karşısında tutumlar, aile-içi ilişkiler ve toplumsal cinsiyete ilişkin tutumlar,

evlilik ve boşanma karşısındaki kanaat ve tutumlar, siyasal ve dini tutumlar, serbest zamanları

değerlendirme biçimleri, sosyal ve kültürel etkinliklere katılım, sivil toplum kuruluşlarına

üyelik ve etkinliklerine katılım, aidiyet ve hemşerilik bağları gibi pek çok konu ele

alınmaktadır.

İkinci kısımda ise, Güney Marmara Bölgesi’nin sosyo-ekonomik özellikleri

sıralanmaktadır. Bu çerçevede eğitim yaşamına katılım ve eğitim düzeyleri, iş yaşamına

katılım, gelir kaynakları ve düzeyleri, konut ve oturma biçimleri, sosyal güvence ve sosyal

Page 30: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

30

güvence biçimleri, borçlanma ve tüketim eğilimleri, birikim ve yatırım biçimleri, yaşam

koşulları ve memnuniyeti ile göç eğilimleri gündeme gelmektedir.

Altıncı bölüm, Güney Marmara Bölgesinin sosyal, kültürel ve ekonomik sorunlarını

incelemektedir. Burada bölgesel sorunlar bölge halkının perspektifinden ele alınmıştır.

Yedinci bölüm, araştırma bulgularının bir swot-analize tabi tutularak Güney Marmara

Bölgesi’nin zayıf ve güçlü yanlarını, risk ve engellerini ortaya koymaktadır.

Sekizinci bölüm, Güney Marmara Bölgesi için öngörülen hedefleri ve öncelikleri

belirlemektedir.

Araştırma raporu bir “Genel Değerlendirme” (9. Bölüm) ve “Sonuçlar ve Öneriler” (10.

Bölüm) kısmıyla sonlandırılmaktadır. Genel değerlendirme, araştırma temel sorusuna toplu

olarak bir cevap vermeyi hedeflemektedir.

Sonuç ve öneriler bölümünde ise araştırmanın bulguları maddeler halinde sıralanmakta

ve bunlarla ilgili olarak yapılan önerilere yer verilmektedir.

Araştırma raporu hakkında hızlı bir kanaate ulaşmak isteyenlerin raporun ilk

sayfalarında yer alan “Yönetici Özeti”ni okumaları yeterli olacaktır.

Page 31: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

31

LİTERATÜRDE SOSYAL YAPI

Tanımı

Günlük yaşamın farklı alanlarına (aile, sokak, işyeri, pazaryeri vs.) hızla göz atan bir

gözlemci, toplumsal yaşamın ilk etapta kaotik bir görünüme sahip olduğunu düşünür. Çünkü

aynı anda evden çıkan kişilerin sokakta yürümesi, iş yerine gitmesi ya da pazarda alışveriş

yapması birbirinden ilgisiz ve bağımsızdır. Oysa sosyal yaşama ve insan davranışlarına biraz

daha yakından bakıldığımızda hayatta birtakım düzenliliklerin olduğunu hemen keşfederiz.

Sözgelimi sabah saatlerinde insanların aynı anda evlerinden çıkması ya da bazı insanların

haftanın belirli bir gününde pazara alışveriş için gitmeleri tesadüf değildir. Sabah saatlerinde

evlerinden çıkan insanlar, muhtemelen iş ya da okula gidiyorlardır ve günlük yaşam ritmi,

önemli oranda iş ve okulun başlangıç ve bitiş saatlerine ilişkin düzenleme tarafından

belirlenmektedir. Yine haftanın belirli bir gününde insan selinin bir mahalledeki pazaryerine

akması ve alışveriş yapması, pazarın kuruluş günüyle alakalıdır. Mahallede her gün pazar

kurulmaz, pazarın kurulduğu bir gün vardır ve insanlar bunu bilirler. Pazarın belirli bir günde

kurulması ve bu konudaki günlük bilgimiz bizi belirli bir şekilde hareket etmeye zorlar: O

gün, başka işlerimizi bir tarafa bırakarak alışverişe çıkarız.

Toplumsal yaşamdaki düzenlilikler, sosyolojide yapı kavramıyla dile getirilir.

“Toplumsal yapı kavramı, çeşitli toplumların yapısını, toplumsal olayları, toplumsal

gelişmeleri, toplumsal ilişkileri ortaya koymaya ve bu konularda yasalara ulaşmaya çalışan

sosyolojinin en temel kavramlarından biridir. Bu kavram, ilk kez Herbert Spencer tarafından

kullanılmıştır. Ancak, Spencer’in biyolojik benzetmelerinin aşırı etkisi ile pek açıklığa

kavuşamayan bu kavram, sonraki yıllarda birçok sosyolog ve antropolog tarafından değişik

anlamlarda kullanılmıştır. Radcliffe-Brown, toplumsal yapıyı kişiler arası tüm ilişkiler olarak

görmektedir” (Gökçe, 1996:2).

Sosyoloji disiplinine biyolojiden geçen yapı kavramı, sosyolojinin ilk günlerindeki fen

bilimlerinin egemenliğine de işaret etmektedir. “Yapı ve bundan türeyen yapısal kavramları

çokça kullanılan ama her zaman aynı anlamda olmayan terimlerdir. Sözgelimi yapı

çoğunlukla çok statik ve hemen hemen değişmez bir şey, uzun bir süre için durağan olan bir

şey ve sadece yıkım, şiddet veya uzun bir süre uğraşla değişebilecek bir şey olarak telakki

edilmektedir. Bu değişmezlik fikri, kavramın Latin kökeniyle bağlantılıdır. Yapı (structuur)

Page 32: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

32

kelimesi “struere” (yapmak, inşa etmek) ve “structura” (yapı) kökünden gelmektedir. Bunu

konstrüksiyon (inşaat) ve de-konstrüksiyon (yıkım, yapısöküm) kelimelerinde de bulmak

mümkündür. Bir bina, birbirleriyle ayrışmaz bir bütün oluşturan taşlar, çimento, beton, çelik,

tahta, cam vs. malzemelerden yapılmaktadır.” (Jager&Mok, 1983:148).

Kavramın kökeni ve çağrışımları değişmezlik ve katılık ifade etseler de sosyolojide,

sosyal bir birimin yapısı bir binanın yapısından farklıdır. Çünkü sosyal yapıyı meydana

getiren insanlar eylem yapan öznelerden oluşmaktadır. Onlar eylemleriyle bir yapıyı ayakta

tutabilecekleri gibi bir yapıyı bozma iradesine de sahiptirler. Üstelik “inşa etmek”, amaçsal

bir faaliyet iken, sosyal yapılar kendiliğinden ortaya çıkabilir ve niyetlenmemiş ve

öngörülmeyen sonuçlara da yol açabilirler.

“Bir toplumun yapısı hakkında konuşurken dikkatlerimizi birbirleri karşısında belirli –

az ya da çok sabit- ilişkiler içinde bulunan insanlara ve gruplara çeviririz. Sadece gruplar

değil fakat toplumlar ve örgütler de bazen hızlı bazen de yavaş değişen ilişkiler ağı olarak

telakki edilebilir. Sosyal yapı kavramı altında, pozisyon ve grupların bütünü ile bu pozisyon

ve grupları birbirine bağlayan görece dayanıklı ilişkileri anlamaktayız.” (Jager&Mok,

1983:148). Bu tanımda dikkatimizi çeken ve daha detaylı olarak incelenmesi gereken bazı

kavramlar bulunmaktadır: Pozisyon, gruplar ve dayanıklı ilişkiler. Pozisyon kavramı, bir

kimsenin grup ve toplum içindeki yerine ve konumuna işaret eder. Gruplar, yüz yüze

ilişkilerin hâkim olduğu somut sosyal birimlerdir. Grup içindeki ilişkiler gelip geçici değil,

görece dayanıklı ilişkilerden oluşur ve uzun sürelidirler.

Sosyal yapının bu şekilde ve bu kavramlarla tanımlanması, sadece sosyologların değil

antropologların da tercihidir. Sözgelimi Radcliffe-Brown sosyal yapıyı benzer şekilde

tanımlar. Ona göre sosyal yapı süreklilik arz eden mevcut sosyal ilişkiler ağıdır. Bu ağ içinde

sosyal pozisyonlar ve roller, somut gerçeklik olarak sosyal yapının ifade biçimidir. Uzun

vadede sosyal ilişkiler dinamik bir yapı gösterir (Kloos, 1995:150).

Fransız sosyolog Gurvitch, sosyal yapının özelliklerini beş madde halinde özetlemiştir.

Ona göre sosyal yapı;

1) Aralarında rekabet olmasa da çoğunlukla gerilimin olduğu çeşitli

hiyerarşilerden oluşmaktadır;

2) Sürekli şekilde bir çaba ve eylem gerektiren açık ve aynı zamanda

değişken bir dengeye sahiptir;

Page 33: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

33

3) Açık bir kolektif bilince sahip oldukları gibi bu çok çeşitli hiyerarşiler

arasında değişken bir denge de bulunmaktadır;

4) Bu dengeyi korumak ve değişken karakterine karşı koymak için

güçlendirici öğelere sahiptir;

5) Yapı oluşum hareketlerini, çözülme, yeniden yapılanma ve yapıların

çöküşünü “toplumun işleyişi” ile bağlantılı kılar (1973:330).

Her sosyal yapı az ya da çok bu özelliklere sahiptir. Bu özellikler, sosyal yapıyı

oluşturan ilişkiler ağının sürekli olarak denge arayışı içinde olan dinamik bir yapı olduğunu

göstermektedir. Sosyal yapı kavramını paradoksal kılan da budur. Bir yandan istikrarlı bir

ilişki düzeni, diğer yandan da değişen ve kırılgan bir yapıdan bahsediyoruz.

Sosyal Yapıyla İlgili Kavramlar

Şu ana kadar hep sosyal yapıdan bahsettik. Oysa sadece sosyal ilişkiler değil, kültürel

değer ve normlarda da bir yapılaşma söz konusudur. Daha doğrusu sosyal ve kültürel yapılar

birbirinden bağımsız değildir. İkisi aynı madalyonun iki yüzü durumundadır. Şimdi söz

konusu kavramlara daha geniş bir perspektiften ve birbirleriyle ilişkileri açısından bakabiliriz.

Hollandalı sosyolog Zijderveld, sosyal ve kültürel yapıyı tanımlayan kavramları

gruplandırmayı ve bu temelde sosyolojinin farklı uzmanlık arasında işbölümünü yeniden inşa

etmeyi önermiştir. Ona göre sosyolojinin iki temel kavramı olan toplum ve kültür kavramları,

aynı gerçekliğin iki farklı boyutunu ifade etmektedir. Toplumsal yapı denilince, örgüt,

pozisyon, sınıf, güç ve işlevsel rasyonellik akla gelmektedir. Bu kavramlar grubu, örgüt

sosyolojisinin analitik kavramlarıdır. Buna karşın kurum, kimlik, statü, otorite ve özsel

rasyonellik kavramları, kültürel yapıyı dile getirir ve kültür sosyolojisinin analitik araçlarıdır.

Toplumsal yaşamda, işbölümüne dayalı örgütleşme, değer ve normların oluşum sürecini

ifade eden kurumsallaşmayla birlikte yürümektedir. “Güncel yaşamda iç içe girmekle birlikte

analitik olarak eylemlerde iki boyut ayırt edebiliriz: Örgütlenme ve kurumsallaşma. Her

ikisinin de temelinde farklılaşma süreci yatmaktadır. Fakat örgütlenmede, ilk etapta,

verimlilik ve etkinlikten ibaret olan işlevsel rasyonellik geçerlidir ve farklılaşma, bu düzlemde

sınıfların toplumsal katmanlaşmasıyla (eşitsizlikle) sonuçlanmaktadır. Buna karşın

kurumsallaşmada öncelikli olarak eylem ve gerçekliği anlaşılır kılan değer, norm ve

anlamların özsel rasyonelliği söz konusudur. Bu düzlemde farklılaşma, statülerin toplumsal

Page 34: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

34

sıradüzeni (eşdeğersizlik) olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumsal katmanlaşmada güç

farklılıkları söz konusu iken, kültürel katmanlaşmada otorite farklılıkları söz konusudur. Güç

ve otorite, etkinin analitik olarak ayrımlanmış iki farklı biçimidir. Güç, fizik güce dayalı

toplumsal bir etki iken, otorite ahlaki ikna gücüne dayalı kültürel bir etkidir.” (Zijderveld,

2007:87).

Tablo 1: Ekonomik Yapı ve Kültürel Yapı Çizelgesi

Sosyal ve Kültürel

Gerçeklik Olarak Toplum

Toplumsal Yapı Kültürel Yapı

Örgüt

Toplumsal rol (pozisyon)

Sınıf

Güç

İşlevsel rasyonellik

Kurum

Kültürel rol (kimlik)

Statü

Otorite

Özsel rasyonellik

Örgüt sosyolojisi Kültür sosyolojisi

Genel sosyoloji

Kaynak: A. Zijderveld (2007), Sahnelik Toplum, Pınar Yayınları, İstanbul.

Burada ifade edilen süreçler ve kavramları, biraz daha detaylı olarak ele almak, sosyal

ve kültürel yapıyı daha iyi çözümlememize imkân tanıyacaktır.

Örgüt ve Kurum

Page 35: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

35

Örgüt ve kurum, sosyal ve kültürel gerçekliğin iki farklı yüzünü oluşturmaktadır. Bu

kavramların analitik kavramlar olduğu unutulmamalıdır. Bu açıdan örgüt ayrı bir şey, kurum

ayrı bir şey değildir. Bilakis aynı olgunun iki farklı yüzünü ifade etmektedir. Gerçeklik,

gözümüze bazen örgütsel, bazen de kurumsal boyutuyla görünür. Araştırmada odaklandığımız

nokta hangi boyut ise onu ‘görür’ken, diğer boyutunu ihmal ederiz.

Örgüt, bir grup insanın organizeli bir şekilde yaptığı etkinliklerin tümünü ifade eder.

“Örgütü tanımlayacak olursak, en genel anlamıyla, toplumsal bir gereksinimin

karşılanabilmesi için, birden fazla kişinin bir araya gelerek birlikte çalıştıkları toplumsal açık

sistemdir.” (Aydın, 2002:147). Örgütlenme, verimlilik ve etkinliği sağlamak amacıyla yapılan

işbölümüyle alakalıdır. İnsanlar, toplu olarak ihtiyaç duydukları şeyleri tek tek yerine

getirmede zorlanırlar, bu nedenle kendi aralarında bir işbölümünü amaca ulaşmada daha etkin

bir yöntem olarak görürler ve işbirliği yaparlar. Bu şekilde toplumda farklı meslek grupları

oluşur ve bu meslek grupları farklı ürünleri üretir ya da hizmetleri sunarlar.

Toplum ve toplumsal gruplar, işbölümüne dayalı işbirliği ve dayanışmadan daha fazla

bir şeydir. Birden fazla insan etkileşime girdikleri ve işbölümü çerçevesinde birlikte

çalışmaya girdikleri andan itibaren belirli değer ve normlar da üretmeye başlarlar. İşte, bu

boyutu adlandırmak üzere kurum sözcüğünü kullanıyoruz. “İnsanlar, bu değer ve normları her

gün yeniden keşfetmek zorunda değildirler. Tam tersine, eğer normlar yıldan yıla, hatta

kuşaktan kuşağa geçerlilik kazanmışlarsa ancak o zaman geçerlilik ve ikna gücüne sahip

olurlar. Eğer değer ve normlar zamana karşı dayanıklı iseler ve bir gelenek oluşturuyorlarsa

daha fazla geçerlilik gücüne sahip olurlar. Bu demektir ki bunlar geleneksel düşünme,

hissetme ve yapma biçimleri haline gelirler. Sosyolojide kuşaktan kuşağa aktarılan böyle

davranış kalıplarına kurumlar (instituties) diyoruz. Bu demektir ki, örgütlenme süreciyle

kurumsallaşma süreci birlikte yürümektedir!” (Zijderveld, 2007:85).

Örgüt, sosyal yapıyı; kurum ise kültürel yapıyı temsil etmektedir. Eğer örgüt ve kurum

aynı gerçekliğin iki yüzünü ifade ediyorsa, o zaman toplumsal ve kültürel yapılar birbirinden

farklı şeyler değildir. Bilakis aynı yapının iki yüzünü dile getirmektedir. Bir sosyal yapıyı

incelemeye kalktığımızda işbölümü ve bundan kaynaklanan ilişkileri inceleriz, bir kültürel

yapıyı incelemeye başladığımızda ise bu ilişkileri düzenleyen değer ve normları dikkate alırız.

“Değerler, insanların cazip, güzel ve iyi olanın ne olduğuna karar verirken kullandıkları

kültürel olarak belirlenmiş standartlardır ve genel biçimde sosyal yaşamın anahatlarını

oluşturmaktadır. Bir kültürü paylaşan insanlar değerleri kullanarak, nasıl yaşayacaklarına

Page 36: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

36

ilişkin kararlar vermektedirler.” (Macionis, 2012:66). Her ne kadar değerler bizim iyi ve kötü,

önemli ve önemsiz dediğimiz ölçütler ise de bunlar oldukça soyut tanımlamalardır. Bu soyut

fikirlerin toplumsal hayatta etkin olabilmeleri için normlara, yani kurallara gereksinim

duyulmaktadır. Normlar, verili toplumsal bağlamlarda uygun davranışını belirleyen

kurallardır. Bir norm, ya verili bir davranış biçimini buyurur; ya da onu yasaklar (Giddens,

2000:618). İnsan davranışlarını teşvik eden ve ödüllendiren kurallara olumlu normlar,

yasaklayan kurallara ise olumsuz normlar denilmektedir.

Bir toplum ya da toplumsal grubun örgütsel ve kurumsal boyutları arasındaki ilişkilerin

en ilginç yanı, modernleşme sürecinde örgütsel boyut öne çıkarken, kurumsal boyutun geri

plana itilmesidir (Zijderveld, 2007:89). Bir başka deyişle toplumsal yapı, kültürel yapının

önüne geçmektedir. Bu durumda insanlar arasındaki ilişki, işlevsel bir ilişki haline gelmekte

ve bu ilişkileri düzenleyen değer ve normlar etkinliğini yitirmektedir. Çok farklı ortamlardan,

bölgelerden, mesleklerden ve kültürlerden gelen insanlar birlikte iş yapmaktadırlar, ama iş

hayatına hükmeden fonksiyonel ilişkilerin dışında çok az ortak değer ve normları

paylaşmaktadırlar.

Toplumsal Rol ve Kültürel Rol

Toplumsal konum/pozisyon ve rol kavramları birbirine bağlı olarak tanımlanır.

Toplumsal konum, toplumsal yapı (örgüt) içindeki işgal ettiğimiz yere işaret eder. “Ve

hakikaten, bir sosyal konum en iyi bir şekilde bireyin merkezi oluşturduğu bir toplumsal

ilişkiler ağı olarak tanımlanabilir. Ancak böyle bir ağı, çok bireycil olarak görmemeliyiz.

Sosyolog, bir toplumda bileşimi oldukça sabit olan görece sınırlı sayıda sosyal konum

olduğunu hızla keşfetmektedir. Onlar toplumsal davranışın sosyolojik olarak kurgulanmış

sabitelerini oluşturmaktadır. Kesinlikle sosyal konum, eylem yapan insanın içinde olduğu

toplumsal bir örümcek ağıdır: Ağ, sosyolojik olarak tanıdık gelen bir yapı oluşturan tellerden

–sosyal ilişkilerden- meydana gelmektedir.” (Zijderveld, 2007:109). Toplumsal konumumuz,

belirli roller üstlenmeyi ve yapmayı beraberinde getirir. Evlendiğimizde “karı-koca”

anlamında eş oluruz ve bunun gerektirdiği rolleri (karılık-kocalık) yerine getiririz. Yine aynı

şekilde anne ve baba olduğumuzda (ki ilk çocukla birlikte bu konumu elde ederiz)

çocuklarımız karşısında belirli roller üstleniriz.

Sosyal rolü, kollektif olarak kabul edilmiş bir beklenti kalıbı olarak tanımlayabiliriz.

Oynuyorum, çünkü bu benim sosyal konumumun bir parçasıdır; eğer eğitimde bir öğretmenin

Page 37: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

37

rolünü oynuyorsam benden spesifik bir davranış türü beklenmektedir ve bu beklenti,

kaçınılmaz olarak benim davranışıma belirli, toplumsal olarak üzerinde anlaşılmış bir

sınırlama getirmektedir. Aynı zamanda bu rol davranışı, başkalarının nispeten basit bir şekilde

davranışlarını benimkisine ayarlamasını sağlamaktadır, böylece toplumsal yaşamda belirli bir

düzen ortaya çıkmaktadır (Zijderveld, 2007:110).

İnsanlar, toplumdaki pozisyon ve dolayısıyla rollerini ya doğumla elde ederler ya da

kazanarak elde ederler. Doğumla elde edilen pozisyona atfedilen statü, kazanılarak elde edilen

pozisyona ise başarılan statü denilmektedir (Fichter, 1997:31). Modern toplumda başarılan

statü daha önemli bir hale gelmiştir. Geleneksel toplum tipine kıyasla modern toplum

statülerin görece herkese açık olduğu bir toplum tipidir. Bazı toplumlarda, sözgelimi

geleneksel Hindu toplumunda toplumsal konum ve roller doğumla belirlenmiştir ve hatta

bunlar önemli oranda sabittir.

Kişi ne denli çok sayıda gruba katılırsa o denli çok statüye (yani pozisyona) sahip olur.

Ama her kişi yine de temel bir statüye sahiptir. Bu anahtar statüdür. Anahtar statünün

belirleyicileri sadece bireyin başardığı ve üstlendiği statüye dayanmaz, aynı zamanda

toplumda geçerli olan değerlere de dayanır (Fichter, 1997:36). Modern toplumda iş ve meslek,

anahtar bir statü konumuna gelmiştir. Bu statünün öncesinde eğitim ve iş bulma şansı,

akabinde ise gelir ve yatırım imkânları bulunmaktadır. Bu konuya daha sonra tekrar

döneceğiz.

Toplumsal konum ve bunun öteki yüzünü ifade eden rollerin ne kadar bağlayıcı olup ya

da olmadığı temel bir tartışma konusudur. Rolleri, en iyisi bireylerin performansı olarak

tanımlayabiliriz. Her doktor, bu statüsünü aynı şekilde ifa etmez. Bu nedenle toplum nezdinde

iyi ve iyi olmayan doktor söz konusudur. İyi doktor, mesleki statüsünü ve rolünü en iyi

şekilde, yani beklentilere göre yapan kişidir. Bu beklentilere cevap veremeyen doktor ise iyi

bir doktor değildir. Ama hiçbir doktor kültürel olarak belirlenmiş doktorluk kimliğinin dışına

çıkamaz.

Toplumsal konum ve bunun gerektirdiği “toplumsal roller, doğal olarak kültürel bir

boyuta sahiptirler, çünkü onlar deyim yerinde ise değer ve normlar yüklenmişlerdir: Onlar

yükümlülükler içeren beklentilerdir. Erkek ve kadın, baba ve anne, öğretmen ve öğrenci

rolleri konusunda ateşli tartışmalar yapılabilir ve bu tür tartışmalarda normatif düşünceler her

zaman rol oynamaktadır. Bu düşünceler, düşündüğümüzden daha az özel ve bireyseldir. Her

toplum, ‘kişi’nin nasıl davranacağıyla alakalı olarak belirli rol tanımlarına sahiptir. Birlikte

Page 38: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

38

kültürün önemli bir parçasını oluşturan rol modellerinden bahsedebiliriz. Hızla

modernleşmekte olan toplumların zıddına sıkı bir geleneğe sahip bir toplumda bu rol

modelleri pek tartışmaya açık değildir. Modern toplumlarda rol modelleri sürekli olarak

yeniden gözden geçirilmekte ve köklü değişimler de geçirebilirler. Sözgelimi ülkemizde

(Hollanda, Çev.) kadının ve bununla birlikte annenin rolü ve pozisyonu son otuz yıl boyunca

kökten değişmiştir.” (Zijderveld, 2007:129).

Toplumsal kimlik, “Ben kimim?” ya da “Biz kimiz?” sorularına verilen yanıtlarla

belirlenir. Geçmişte belirli bir kimliğimiz (sözgelimi “Müslüman”, “Türk” vs.) varken, bugün

kimliklerimiz çoğullaşmıştır. Üstelik “Biz kimiz” sorusuna cevap bulmak oldukça zordur.

Bireyselleşen bir toplumda “biz duygusu” azalmakta ve kolektif kimlikler geri plana

atılmaktadır. Fakat buna rağmen bu soruya bir cevap bulmak zorunda kalırız. Bu durumda

içinde bulunduğumuz bağlam kim olduğumuza karar vermemizde bize yardımcı olur.

Sözgelimi akademik bir ortamda mesleki kimlik (akademik kimlik) önem kazanırken,

yurtdışında başka meslektaşlarımızla bir araya geldiğimiz inter-kültürel ortamlarda “Türk”

akademisyen olduğumuzu vurgulamak önemli bir hale gelebilir. Politik söylemlerin yarıştığı

ortamlarda da siyasal kimliklerimizle konuşuruz. Demek ki modern dönemde tek ve statik bir

kimlik değil, çoğulcu ve bağlamsal bir kimlik söz konusudur.

Tümüyle modern bir toplum ve kültürde kimlik, geleneksel toplumda olduğundan daha

belirsiz bir şekilde tanımlanmıştır. Anlaşılır bir şekilde böyle bir ortamda kimlik sorunu

ortaya atıldığında kişi ‘içe doğru’ dönmektedir. İşte, bu belirsizlik dolayısıyla da sürekli

olarak bu sorun ortaya çıkmaktadır. ‘Ben kimim?’ sorusuna verilen cevap ‘nesnel’ toplumsal

konumlar ve rollerde değil, daha fazla ‘öznel’ deneyimler, coşkular ve ruhsal yaşamda

aranmaktadır. Gerçekte geleneksel kimlik, birincil olarak sosyolojik nitelikli iken modern

kimlik daha fazla psikolojik bir karakter taşımaktadır. Bu yapısal bir sürecin sonucudur:

Modern rol paketi çoğul (pluriform) ve belirsiz tanımlanmıştır; bu şekilde modern birey,

kimlik sorusunu cevaplayabilmek için ‘içsel’ bir müzakereye zorlanmaktadır. Bu nedenle

kimlik öznelleştirilmektedir. Varoluşsal bir gerekçelendirmeyle daha fazla ‘gerçek’ olmakta,

fakat aynı zamanda sosyolojik açıdan daha az emin ve istikrarlı olmaktadır. Böyle bir ortamda

sürekli olarak bir kimlik krizi yaşanmaktadır (Zijderveld, 2007:130-131).

Modern kimlik krizi, yeni ve alternatif kimliklerin doğmasına ve neşvünema bulmasına

olanak tanımaktadır. Günümüzde bazı etnik, kültürel ve dinsel kimliklerin yeniden

Page 39: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

39

canlanması bu ışık altında incelenmelidir. Genel ve bağlayıcı kimliklerin ortadan kalkması,

insanları bir kimlik arayışına sevk etmektedir.

Sınıf ve Statü

İnsanlar farklı pozisyonlara sahip oldukları için toplumda hem ekonomik hem de sosyal

ve kültürel bakımdan farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Bu farklılıkları tanımlayan kavramlar

olarak “sınıf” ve “statü grupları” farklı boyutlara işaret etmektedir. “Sınıfsal pozisyonumuz,

pazardaki yerimiz tarafından -emek ve mallar pazarı yanında, refah devletinin aktif olduğu

hizmet piyasasındaki yerimiz tarafından-belirlenmektedir. Sınıfsal pozisyonu, niceliksel

olarak ayırt etmek istiyorsak meslek ve gelir çoğunlukla en önemli göstergeler olarak

karşımıza çıkmaktadır. Bu iki gösterge, modern toplumda önemli oranda okul ve profesyonel

eğitim tarafından belirlenmektedir. Okul, meslek eğitimi ve üniversite eğitimi sınıf yapısını

oluşturan kanallardır. Oysa statü kavramı daha çok tarihsel ve kültürel bir kategoridir. Burada

ilk etapta söz konusu olan yaşam stili, prestij ve otoritedeki farklılıklardır. Statü farklılıkları

özellikle dil kullanımında (yapay/nazik aksan veya tam ‘kaba’ telaffuz), tüketim davranışında,

beden dilinde, kıyafette, serbest vakit davranışında ve ev döşemesinde tezahür etmektedir.

Belirli bir statüye yüksek veya düşük bir prestij yüklenmektedir. Sözgelimi bir kimse ticaret

yoluyla zengin olabilir ve sınıfsal yapının toplumsal ve ekonomik merdiveninde yükselebilir,

fakat statü yapısının kültürel merdiveninde (ki burada ailevi köken ve aile ismi önemli tarihsel

göstergelerdir) görece düşük itibarlı değerlendirilebilir. Güçlü bir statü yapısının geçerli

olduğu bir toplumda böyle biri, görgüsüz (parvenu) veya sonradan görme (Empörkommling)

olarak adlandırılmaktadır.” (Zijderveld, 2007:123-124).

Sınıf ve statü grupları arasındaki fark, Max Weber tarafından basit bir şekilde şöyle

ifade edilmiştir. “Sınıf tabakalaşması, üretim ve mülkiyet ilişkilerine, statü tabakalaşması ise

özel hayat tarzlarının temsil ettiği tüketim biçimlerine göre belirlenir.” (1993:286). Bu

kavramlarla Weber, toplumdaki eşitsizliklerin sadece ekonomik bir temele

bağlanamayacağını, eşitsizliğin yaşam biçimleriyle de alakalı olduğunu vurgulamıştır. Bu

anlamda sınıf kavramı sosyal yapının, statü kavramı ise kültürel yapının boyutlarını

anlatmaktadır.

Sınıflar ve statüler, her zaman ayrı sosyal kategoriler olarak düşünülmemelidir. Weber’e

göre “Hem mülk sahipleri hem de mülksüzler aynı statü grubuna mensup olabilirler; sık

rastlanan bu durumun çok somut sonuçları vardır. Ancak sosyal saygınlıktaki bu “eşitlik”

Page 40: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

40

uzun vadede korunamayabilir.” (1993:278). Weber statü eşitliğine bir örnek olarak

Amerika’daki patronların akşamüstü kulüpte bilardo oynarken çalışanlarıyla karşılaşmasını

verir. Bu iki grup farklı sınıflarda olmakla birlikte, yaşam tarzları bakımından birbirine benzer

alışkanlıklara sahiptir. Boş vakitlerinde ve tüketim kalıplarında benzerlikler görülmektedir.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ekonomik farklılıkların giderek ortadan kalkacağı ve

sınıfsal eşitlenmenin statüsel eşitlenmeyi beraberinde getireceği iddia edilmiştir.

“Modernleşmenin etkisiyle –özellikle refah devleti bağlamında- statü yapısı içinde hakikaten

kültürel bir eşitlenme/benzeşme söz konusudur. Başka bir deyişle burjuvazi, orta sınıf için

belirleyici olmuştur. Kesinlikle gerek soylular gerekse işçiler statü bakımından

burjuvalaşmışlardır. Öte taraftan bu, tipik statü özelliklerinin tümüyle kaybolduğu anlamına

gelmemektedir! Fakat bütün bunlar henüz sınıf yapısının eşitlendiğini ifade etmemektedir.

Refah devletinin etkisiyle yaşam şanslarının eşitsizliği azalmıştır. Sosyal güvenlik, okul ve

eğitimin herkese açık olması, iyileştirilmiş sağlık bakımı vesaire alt sınıfların sınıfsal

konumunu görece düzeltmiştir. Fakat bu, henüz sınıf yapısının tümüyle eşitlendiği anlamına

gelmemektedir.” (Zijderveld, 2007:127). Sınıf yapısı eşitlenmediği gibi statü farklarının da

tamamen ortadan kalktığı söylenemez. Orta sınıflaşma ile birlikte statü farklılıklarında bir

azalma ya da bir benzeşme olmuşsa da, yeni fırsatlar yeni farklılıkları da beraberinde

getirmiştir.

Güç ve Otorite

İnsanın sosyalliği, onun toplum yaşamında etkileyen ve etkilenen bir varlık olduğunu

dile getirmektedir. Etki, toplumsal bir dinamiktir. Etkileşim sürecine giren insanlar hem

içinde bulundukları grubu etkilerler, hem de o gruptan etkilenirler. Güç ve otorite kavramları,

işte bu etkileme biçimleriyle alakalıdır. “Toplumsal etkiyi güç (macht), kültürel etkiyi de

otorite (gezag) olarak adlandırıyoruz.” (Zijderveld, 2007:139).

Bu ayrım da, sosyolojide Weber’e ait olup etkilemenin iki farklı boyutunu ifade etmek

üzere kullanılmıştır. “Kısaca özetlemek gerekirse güç, bir kişi veya grubun, kendi iradesini

gerekirse başkalarının iradesine rağmen gerçekleştirme şansı olarak tanımlanabilir. Demek ki

güç, bir kısım insanda ve toplumda mevcut olan, ama bir kısmında hiç olmayan gizemli bir

kudret değildir. Güç, Weber’e göre ilk etapta gerçeklik olmaktan ziyade daha çok bir imkân

ya da bir şanstır. Üstelik güç, insani iradenin bir ifadesidir. Bir kişi kendi isteklerini

gerçekleştirmek ister ve hangi nedenle olursa olsun bunu gerçekleştirme şansı yüksek olursa,

Page 41: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

41

hatta başkalarının iradelerine rağmen, bu bir güçtür. Burada isteklerin fiili olarak gerçeklik

olması da önemli değildir.” (Zijderveld, 2007:140).

Weber, otoriteyi gücün bir biçimi, yani meşru güç olarak tarif etmektedir. Her ne

nedenle olursa olsun insanlar itaat etmeye hazırsalar, o zaman burada güç meşrudur. Başka bir

deyişle bu itaat şiddet temelli değil, gönüllü bir itaattir. Weber, güce itaatin üç tipik nedenini

ve otoritenin temeli olarak üç tipini ayırt etmektedir: Gelenek, karizma ve yasallık. Bu

demektir ki, bir kimse güç sahibini izlemektedir, çünkü bu yıllar ve kuşaklar boyunca

yapılmaktadır. Demek ki bu bir gelenek olmuştur. Veya bir kimse kişisel, ayrıcalıklı, esin

kaynağı olan bir yeteneğe –karizmaya- sahip olduğu için birini izlemektedir. Veya bir kişi

gönüllü olarak itaat etmektedir, çünkü güç akılcı kurallar ve legal prosedürlere bağlı kaldığı

için keyfilikten uzak kalabilmektedir. (Zijderveld, 2007:140-141).

Güç ve otorite arasındaki ilişki akışkandır. Başka bir deyişle güç, otoriteye; otorite ise

güce dönüşebilir. Eğer bir kimse otoritesiyle bir başka kişiye bir işi yaptırabiliyorsa güç

kullanmaya gereksinim duymaz. Ama böyle bir otoritesi yoksa o zaman güç kullanmaya

kalkabilir. Hiçbir güç sürekli olarak varlığını devam ettiremez, bu nedenle meşru güç

kullanımına, yani otoriteye ihtiyaç duyar.

Güç ve otoriteyi toplumsal grupların bir özelliği olarak aldığımızda, toplumsal yaşamda

bunun işlevsel olacağı açıktır. “Güç, sosyal ve ekonomik sınıf mücadelesi olarak temelde bir

çıkar çatışması şeklinde toplumda karşımıza çıkar. Bu mücadelenin amacı, yaşam şanslarında

daha büyük sosyal ekonomik eşitlik sağlamaktır. Otorite, yaşam şanslarında eşitlik yoluyla

toplumsal eşitlik ve adalete ulaşmak için bu mücadeleye ahlaki bir derinlik katmaktadır. Bir

kez daha söyleyelim, bu değer ve normların içlerinin doldurulması etik olarak bütün yönlere

çekilebilir. Çoğumuza ne kadar iğrenç gelirse gelsin Hitlerin saçma ırkçılığı nasyonal

sosyalizmin eşitlik idealini (Gleichschaltung) ahlaki olarak derinleştirmeye yönelikti. O, kitle

katliamları yoluyla insanlık tarihinde eşitlik ve insanlık idealini gerçekleştirmek isteyen ilk

kişi değildi. O, parti yandaşlarıyla ellerindeki tüm güç araçlarını bunun için kullanmıştı.

Gerçekten güç ve otoritenin dinamikleri hakkında nayif düşünmemeliyiz.” (Zijderveld,

2007:146).

İşlevsel Rasyonellik ve Özsel Rasyonellik

Page 42: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

42

Sosyal ve kültürel yapının temel kavramları olan örgütlenme ve kurumlaşma, rasyonel

eylemlerin bir sonucudur. Fakat ilkine hâkim olan rasyonellik, ikincisine hâkim olan

rasyonellikten farklıdır. Weber’in izinden giderek Zijderveld rasyonel eylemi, işlevsel ve

özsel rasyonellik olmak üzere iki türe ayırt etmiş ve örgütlenme ile kurumlaşmayı bu iki tür

rasyonelliğin gerçekleşimi olarak telakki etmiştir. “Güncel yaşamda iç içe girmekle birlikte

analitik olarak eylemlerde iki boyut ayırt edebiliriz: Örgütlenme ve kurumsallaşma. Her

ikisinin de temelinde farklılaşma süreci yatmaktadır. Fakat örgütlenmede, ilk etapta,

verimlilik ve etkinlikten ibaret olan işlevsel rasyonellik geçerlidir ve farklılaşma, bu düzlemde

sınıfların toplumsal katmanlaşmasıyla (eşitsizlikle) sonuçlanmaktadır. Buna karşın

kurumsallaşmada öncelikli olarak eylem ve gerçekliği anlaşılır kılan değer, norm ve

anlamların özsel rasyonelliği söz konusudur. Bu düzlemde farklılaşma, statülerin toplumsal

sıradüzeni (eşdeğersizlik) olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumsal katmanlaşmada güç

farklılıkları söz konusu iken, kültürel katmanlaşmada otorite farklılıkları söz konusudur. Güç

ve otorite, etkinin analitik olarak ayrımlanmış iki farklı biçimidir. Güç, fizik güce dayalı

toplumsal bir etki iken, otorite ahlaki ikna gücüne dayalı kültürel bir etkidir.” (Zijderveld,

2007:87).

Bu iki tip rasyonelliğin her zaman yan yana gittiği açıktır, ama her zaman barış içinde

oldukları söylenemez. İşlevsel rasyonellik verimlilik ve etkinliği temel aldığı için bazen özsel

rasyonellikle çatışma içine girebilir. Çünkü özsel rasyonellikte başka bir kriter (anlamlılık)

söz konusudur. Gerçekliği anlamlı kılan şey ise değer, norm ve anlamlardır. İşlevsel

rasyonellik teknik ve pragmatik bir tavırdır, özsel rasyonellik ise değersel ve kültürel bir

tavırdır.

Modernleşme, sosyolojide genel olarak rasyonelleşme olarak tanımlanmıştır, ama

burada hangi rasyonellikten söz edildiği pek açık değildir. Weber’e ve onun izinden giden

Zijderveld’e göre modernleşme işlevsel rasyonelliğin özsel rasyonellik aleyhine geliştiği bir

süreçtir. Hatta genel anlamda sosyal yapının kültürel yapının önüne geçmesi modernleşme

sürecinin tipik bir özelliğidir: “Bir kültür yasası olarak şunu gözlemliyoruz: Toplumumuz

modernleştikçe ilk boyut (örgüt, toplum, işlevsel rasyonellik, güç) ikinci boyutu (kurum,

kültür, özsel rasyonellik, otorite) ortadan kaldırmasa da daha baskın hale gelmektedir.

(Zijderveld, 2007:90). İşte, bu noktada toplumsal ve kültürel değişme meselesine gelmiş

bulunmaktayız.

Sosyal ve Kültürel Değişme

Page 43: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

43

Şu ana kadar sosyal ve kültürel yapı, durağan (statik) bir şekilde ele alındı. Oysa

toplumsal ve kültürel yapılar, özellikle günümüzde hızla değişmektedir. Bu özgül değişim

sürecine modernleşme adı verilmektedir. Şimdi sosyal değişme ve modernleşme kavramları

ele alınarak sosyal yapının değişme boyutu tasvir edilebilir.

Toplumsal değişme, sosyolojide bazen toplumu oluşturan özneden hareketle, bazen de

toplumsal yapıdan hareketle tanımlanır. İlk yaklaşıma göre toplumsal değişme yerleşik insan

ilişkileri ve davranış kalıplarındaki farklılaşmadır (Bozkurt, 2006:332). İkinci yaklaşıma göre

toplumsal değişme bir toplumsal grup ya da toplumun temel yapısındaki değişim olarak

tanımlanmaktadır (Giddens, 2000:621). Perspektifler farklı olsa da her iki yaklaşımda da ortak

olan nokta, önce ile sonraki durumlar arasındaki başkalaşmayı tespit etmek ve sabiteler

karşısında değişen davranış ve yapıları ortaya koymaktır. Toplumsal değişmenin

özelliklerinden biri, bunun süreklilik arz etmesidir. Geleneksel toplumlarda yavaş olmakla

birlikte değişim her zaman ve her yerde mevcut olmuştur. Günümüzdeki toplumsal ve kültürel

değişmenin özelliği, hızlı ve dikkat çekecek ölçüde köklü boyutlar içermesidir. İkinci olarak

sosyal değişim bazen kasıtlı ancak çoğunlukla da plansızca gerçekleşir. Kasıtlı değişime

örnek, politik yapının ve iktidarın toplumda değişim yaratmak isteyen etkinlikleri verilebilir.

Bunlar genellikle reform olarak adlandırılır. Üçüncü olarak sosyal değişme karşıtlıklar içerir.

Bir gelişme, toplumun bir kesiminde destek alırken diğer kesiminde direnişle karşılanır ve

dolayısıyla hızla değişen toplumlarda karşıtlıklar ve kutuplaşmalar fazladır. Son olarak bazı

değişmeler diğerlerinden daha önemlidir (Macionis, 2012:627). Toplumdaki her değişim aynı

ölçekte ve değerde değildir. Bazıları makro düzeyde ve toplumun temel yapısında farklılıklar

yaratır, bazıları da mikro düzeyde ve daha sıradan gelişmelerdir. Sonuncusu bazı kesimleri

etkiler ve etki alanı o kesimle sınırlıdır.

Sosyal değişmeye etki eden faktörler çok çeşitlidir. Giddens, bu etkenleri fiziksel çevre,

politik örgütlenme ve kültürel etmenler olarak üç grupta değerlendirir (2000:552-553).

Macionis ise, bunları biraz daha ayrıntılı bir şekilde ele alır ve kültürel etkenler içinde icat

(buluş), keşif ve yayılma gibi mekanizmaları önemli bulur. İkinci olarak toplumda eşitsizlik

ve çatışmalar da değişime neden olurlar. Çatışma sürecinde sadece maddi etkenler değil

fikirler de önemli rol oynar. Bu faktörlerin dışında demografik yapıdaki değişimi de başlı

başına bir faktör olarak ele alır (Macionis, 2012:628).

Toplumsal değişmenin alanları ve bu alanlar arasındaki ilişkiler de önemli bir tartışma

konusudur. Bilindiği üzere Karl Marx, ekonomik altyapının üstyapıyı belirlediği fikrini ileri

Page 44: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

44

sürerken değişme konusunda da altyapıda meydana gelen değişmelerin üstyapıda belirleyici

olduğunu iddia eder. Buna karşıt olarak Max Weber, “Kapitalizm Ruhu ve Protestanlık

Ahlakı” adlı çalışmasında ekonomik yapıda meydana gelen değişmeleri bir üstyapı kurumu

olarak telakki edilen din ve ahlakın da motive ettiğini ortaya koymuştur. Bir başka sosyolog,

William Ogburn, maddi kültür unsurlarının (özellikle teknolojik değişime) değişmesi

karşısında kültürel unsurların geç tepki verdiğine dikkat çeken bir kuram geliştirmiştir. Buna

günümüzde verilecek en tipik örnek cep telefonlarının yaygınlaşmasına rağmen bu araçların

kullanımı konusunda ortak bir kültürün oluşmamış olmasıdır.

Modernleşme, sosyal değişmenin özgün bir biçimidir. Modern, sözcük anlamıyla “en

yeni ya da en son” anlamına gelir. “Sosyal bilimciler bu kavramı sadece en yeniye işaret eden

boyutuyla kullanmakla yetinmezler. Onlar sadece sosyal gerçekliği betimlemekle kalmazlar,

aynı zamanda bizi kuşatan pek çok değişim sürecinde de bir yön saptamaya çalışırlar. Sosyal

bilimlerde modernleşme kavramı, genellikle (Batılı) toplumun çok iyi betimlenmiş tarihsel

gelişme çizgisiyle alakalı olarak kullanılır. Modernleşme, geçen yüzyıllarda kristalize olmuş,

bugünkü yaşam tarzımızı şekillendirmiş ve bizi hala belirli bir yöne sevkeden, birbirleriyle iç

içe geçmiş yapısal, kültürel, psişik ve fizik değişimlerin karmaşasını dile getirmektedir. Söz

konusu gelişmeler, uzun vadeli bir süreç olarak ilk önce Batı-Avrupa’da ortaya çıkmış; daha

sonra ise dünyanın bütün geri kalan kısmına yayılarak geleneksel toplum düzenini peyderpey

ortadan kaldırmış ve onu köklü bir şekilde dönüştürmüştür.” (Van der Loo & Van Reijen,

2003:13-14).

Bu tanımda açıkça ifade edildiği üzere modernleşme başlığı altında dile getirilen

değişim süreçleri Batı-Avrupa’ya özgü olaylar dizisidir. Bir Batılı gözüyle “Modern olma”,

“bizim gibi olmak” anlamına gelmekte ve dolayısıyla bizim gibi olmamak çağdışı ve ilkellik

olarak karşılanmaktadır. Bu kavram sadece etnosantrik değil, başka toplumların bize

benzemek için değişmesi gerektiği fikrini de işlemektedir. (Haviland, 2002:491).

Modernleşmenin bu niteliği onun Batılılaşma olarak algılanmasına da yol açmıştır. Çünkü

modernleşme salt sanayileşme ve sonrasında meydana gelen değişmeyle karakterize edilecek

salt teknik veya teknolojik bir değişme değildir. Batı toplumlarının tarihsel ve kültürel

bağlamında şekil kazanmış çok yönlü bir değişim olayıdır.

Modernleşmenin hangi olgu ve süreçleri kapsadığı konusunda tartışmalar olmakla

birlikte, bazı karakteristik özellikleri konusunda az çok bir fikir birliği sağlanmıştır. Sosyoloji

literatürünü tarayan Van der Loo ve Van Reijen (2003:36), modernleşmenin dört temel

Page 45: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

45

boyutu olduğunu ortaya koymuşlardır. İlk olarak modernleşme değişen davranış kalıpları ve

etkileşim biçimlerini ifade eden bir farklılaşma süreci olarak görülmüştür. İkinci olarak

kültürel bakış açısından modernleşme bir akılcılaşma süreci olarak tanımlanmıştır. Üçüncü

olarak modernleşme daha kişisel bağlamda bireycilleşme olarak telakki edilmiştir. Sonuncu

boyut ise, fiziksel çevre ve doğa ile ilgili olup insanların gittikçe çevresindeki hayvan

türlerine ve doğa güçlerine hâkim olmasını ifade etmektedir. Bu sürece evcilleş(tir)me adı

verilmiştir.

Toplumsal farklılaşma, homojen bir bütün olarak toplumun parçalanma sürecini ifade

eder. Daha önce pek çok işlevi üstlenmiş olan bir birim ya da kurum (sözgelimi aile ve din

kurumu) işlevlerinin bir kısmını başka ve yeni kurumlara bırakmıştır. Başka bir deyişle

modernleşme sürecinde toplumda giderek uzmanlaşma artmış ve toplumsal hayat, farklı

uzmanlık alanlarına sahip olan kurumlar tarafından yönlendirilmeye başlamıştır. Geleneksel

toplumsal yapının çözülmesiyle bireycilleşme ele ele yürümüştür. Bireycilleşme

topluluklardan kopan ve bağımsızlaşan bireyin değerine göndermede bulunmaktadır.

Bireycilleşme belirli toplumsal birimlere sadakati azaltmıştır, çok değişik kurumlarla irtibatlı

olan modern bireyden fazla sadakat beklemek gerçekçi değildir. Modernleşme sadece

toplumsal yapıyı çözmekle ve bireyi kendi başına bırakmakla kalmamıştır. Kültürel bakımdan

daha önce din ve geleneklerin belirlediği toplumsal yaşamı, şimdi akılcılık yönetmeye

başlamıştır. Akılcılık ya da rasyonelleşme, daha önce belirttiğimiz üzere araçsal bir mahiyet

kazanmıştır. “Akılcılaşma kavramı, önceden bildirmek ve denetlemek amacıyla gerçekliği

düzene koymayı ve sistemleştirmeyi dile getirmektedir. Akılcılaşma, düşünce ve

davranışlarımızın gittikçe daha hesaplanabilir, izah edilebilir ve denetlenebilir olmasını ifade

etmektedir. Akılcı davranış, tartılıp-düşünülmüş bir eylemdir; sonuçları itibariyle amaca daha

uygun ve verimli olabilecek yöntem ve araçların seçilmesidir. Çevremizdeki gerçekliğin

denetlenebileceği fikri, bütün düşünce ve davranışlarımıza nüfuz etmiştir.” (Van der Loo &

Van Reijen, 2003:37).

Akılcılık sadece toplumun ve kültürün değil doğanın da denetlenmesini beraberinde

getirmiştir. Modern bilim ve teknoloji sayesinde doğa üzerindeki egemenlik sürekli bir

biçimde artmıştır. Daha önce doğa kendisinden korkulan ve gizemli güçlerin hâkimiyetinde

olan bir olgu olarak algılanırken, şimdi insanın denetleyebileceği ve “büyüsünün bozulduğu”

bir alan haline gelmiştir. İnsan, tarihsel süreç içinde önce hayvanları ve bitkileri, sonra da tüm

doğayı evcilleştirmiştir.

Page 46: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

46

Özetle modernleşme, her bir yüzü ikiye bölünmüş bir madalyona benzemektedir.

Madalyonun bir yüzünde farklılaşma ve bireycilleşme; diğer yüzünde ise akılcılaşma ve

evcilleşme bulunmaktadır. Farklılaşma ve bireycilleşme nedeniyle toplumsal yapı

parçalanırken, akılcılaşma ve evcilleşme süreçleri parçalanan bu yapıları denetleme ve

düzenleme isteğini ifade etmektedir.

Sosyal Gruplar

Toplum, somut ve gözleme konu olabilecek bir kavram değildir. İnsan ve grupların

soyutlaştırılmasıyla elde edilmiş bir kavramdır. Toplumda gerçek (yani somut ve

gözlemlenebilir) olan insanlardır ve insanlar da gruplar halinde sosyal hayata katılırlar. Bir

başka şekilde söylersek toplum, farklı türden somut gruplardan ibarettir. Toplumsal grubun

temeli etkileşimdir. Etkileşim yoluyla insanlar bir araya gelmekle kalmazlar, aynı zamanda

ortak paydalar oluştururlar. Grup özelliklerini maddeler halinde şu şekilde sıralayabiliriz

(Bozkurt, 2006:153-154):

a) Grup olarak adlandırılan sosyal birim, hem üyelerince hem de

dışarıdaki gözlemciler tarafından tanınabilmelidir.

b) Gruplar, toplumsal yapılardır. Her grup içinde bir tabakalaşma ve statü

dağılımı mevcuttur.

c) Gruptaki her üye kendi sosyal rolünü oynar. Üyeler rollerini

oynamaktan vazgeçerlerse grup ortadan kalkar.

d) Grubun sürekliliği için karşılıklı ilişkiler son derece önemlidir. Bir

başka deyişle grup üyeleri arasında iletişim ve temas olmalıdır.

e) Her grup içinde rollerin oynandığı yolları etkileyen davranış normlarına

sahiptir.

f) Grup üyeleri belirli ortak ilgi/çıkar ve değerleri paylaşırlar.

g) Grup eyleminin yöneldiği bazı toplumsal hedefler bulunmalıdır. Her

grubun bir veya birkaç amacı vardır. Bu amaçlar grubun varlık gerekçesidirler.

h) Bir grubun göreli olsa da bir sürekliliği olmalıdır. Bu grubu, yığından

ayıran en önemli işarettir.

Page 47: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

47

Toplumsal gruplar, büyüklük, üyelerinin özdeşim düzeyi, grup içindeki sosyal kontrol,

amaç ve temelleri bakımından çeşit çeşittir. Toplumdaki çok farklı türden grupları

sınıflandırmak için kullanılan en önemli ayrımlardan biri, C. H. Cooley tarafından yapılan

birincil ve ikincil gruplar sınıflandırmasıdır (Bottomore, 84:98). Birincil gruplar terimiyle

yüzyüze yakın ilişkilere dayanan topluluklar ve birlikte çalışma, birlikte işgörme toplulukları

ifade edilmektedir. Böylesi gruplarda tek tek bireylerin benleri kaynaşarak “biz” kelimesiyle

ifade edilen karşılıklı sempati ve karşılıklı özdeşim söz konusudur. Birincil grup oluşumu,

fiziksel yakınlık, grup küçüklüğü ve süreklilik arz eden duygusal ilişkilerle sağlanır. Bu

koşulların sağlanamadığı durumlarda ikincil gruplar karşımıza çıkar. İkincil gruplar, iki ve

daha fazla insanın belli bir amacı gerçekleştirmek için kişisel olmayan bir tarzda etkileşimde

bulunmalarıyla oluşurlar. İkincil gruplar içindeki ilişkiler sınırlı ve kurallar önemlidir. İlişkiler

belirli rollere göre biçimlenir. İkincil gruplar büyük de olabilir, küçük de olabilir, ama grup

büyüklüğü arttıkça ikincil grup eğilimleri güç kazanır.

Birincil ve ikincil grup kavramları analitik tipler olarak alınmalıdır. Toplumda saf

birincil grup ve ikincil grup aramak doğru değildir. Biz bu analitik tipler yoluyla grupları ve

gruplar aracılığıyla da toplumları betimlemekteyiz. Alman sosyolog Tönnies, geleneksel

toplumu “cemaat” (topluluk), modern toplumu ise “cemiyet” (toplum) olarak tanımlamıştır.

Grup türleri ile bu toplum sınıflandırması arasında bir ilişki kuracak olursak, cemaat veya

topluluk daha fazla oranda birincil grupların ve ilişki biçimlerinin hâkim olduğu bir toplumsal

örgütlenmedir. Toplumlar modernleştikçe ikincil gruplar ve ilişkiler önem kazanmaktadır.

Ama bu, birincil grupların (aile, arkadaşlık vs.) tümüyle ortadan kalktığı anlamına

gelmemelidir. Peter Berger, “küçük geleneksel toplulukların azalması”nı modernleşme

sürecinin dört boyutundan biri olarak tanımlamıştır. Peter Berger gibi Tönnies de

modernleşmenin topluluk ruhunu ya da insan topluluklarını hızlı bir şekilde ortadan kaldırdığı

görüşündedir. Tönnies’in de belirttiği gibi, Sanayi Devrimi toplumsal olaylarda verimlilik ve

para konusunu ön plana çıkararak aile bağlarını ve gelenekleri zayıflatmıştır. Avrupa ve

Kuzey Amerika toplumları gün gittikçe, insanların kişisel istek ve çıkarlarını ön planda

tuttuğu köksüz ve kişiliksiz bir hale –Tonnies bu durum için Gesellschaft (toplum) kavramını

kullanır- dönüşmektedir (Macionis, 2012:629-631).

Modernleşme sürecinde en fazla etkilenen grup aile olmuştur. Geniş aile, iç göç ve

kentleşme sürecinde ikiye bölünerek çekirdek aileye dönüşmüştür. Geniş aile geleneksel

toplumun, çekirdek aile ise modern toplumun aile modelidir. Ama ailenin modernleşmesi

Page 48: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

48

daha fazla bir şeydir. Anthony Giddens, ailenin değişim yönlerini (modernleşmesini) şöyle

özetlemektedir:

a) Geniş aileler ve diğer akraba grupları etkilerini kaybetmektedirler;

b) Özgürce eşini seçmeye yönelik bir trend bulunmaktadır;

c) Kadın hakları geniş bir biçimde benimsenmeye/tanınmaya başlanmaktadır;

evlilikte ve aile içinde karar vermede bu geçerli olmaktadır;

d) Akraba evliliği azalmaktadır;

e) Yüksek düzeydeki cinsel özgürlük kısıtlayıcı nitelikteki toplumlarda

gelişmektedir;

f) Çocuk haklarının genişletilmesi konusunda genel bir trend vardır (Giddens,

2000:143).

Modernleşme, Batılı bir değişim sürecidir; ama bu süreç giderek yaygınlaşmakta ve tüm

dünya toplumlarında kendini duyurmaktadır. Modernleşme ve küreselleşme sürecinde

geleneksel yapılar çözülmekte ve toplum yeniden şekillenmektedir.

Sosyal Yerleşme

Nüfusun toplumsal gruplar içinde dağılımı ve bu tür grupların büyüklükleri, sayıları ve

karakteristikleri toplum yapısının önemli bir yanı olduğu kadar nüfusun mekânsal dağılımı ve

mekân-toplum ilişkileri de önemli bir başka boyutudur. Her ne kadar sosyoloji, başlangıçta

toplumun dışsal bir dinamiği olarak coğrafya ve fiziksel şartları sosyolojik perspektifin

dışında bırakmışsa da bugün hem sosyologlar hem de coğrafyacılar, “sosyolojik muhayyile”

ile “coğrafi muhayyile”yi birleştirmek gerektiği fikrindedirler (Harvey, 2006:28). Amerikalı

sosyolog Mills’ten bu yana sosyolojik muhayyile bireysel öykülerin tarihsel ve toplumsal

bağlamına yerleştirilmesine özen göstermektedir. Benzer şekilde coğrafi muhayyile de bireyin

kendi yaşam öyküsündeki mekan ve yerin rolünü anlamasını, etrafında gördüğü mekanlarla

ilişkilendirmesini, bireyler ve çeşitli örgütlenmeler arasındaki işlemlerin onları ayıran mekan

tarafından nasıl etkilendiğini anlamasını sağlamaktadır (Harvey, 2006:28). Mekândan

soyutlanmış sosyolojik bir analiz nasıl eksikse, toplumsaldan soyutlanmış bir coğrafi analiz de

eksiktir.

Page 49: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

49

Mekân kavramı, Arapça’dan dilimize geçen ve “kevn” yani olmak kökünden türeyen bir

kelimedir. Genellikle oturulan bir yer anlamında kullanılmakla birlikte, bulunulan çevre,

ortam, yaşanan dünya ve kâinat anlamlarını da içeriyor. Gerçekten de kelimenin sözlük

anlamı biraz zorlanıp, ayrıntıya girildiğinde “mekân bir bakıma varolmaktır” denilebilir

(Göka, 2001:8). Mekân, oluşun meydana geldiği yer olarak tüm varlıkların varoluşu için bir

öngerekliliktir. Bununla birlikte sosyologlar coğrafi determinizm tuzağına düşmemek ve bu

yönde suçlamalara maruz kalmamak için coğrafya ve mekanı sosyolojinin dışına itmişlerdir.

Bugün sosyal olguları mekânsal bir bağlama koymak için yeni bir tanımlamaya gerek

duyulmaktadır. Bu bağlamda mekân (space) ile yer (place) arasında bir ayrım yararlı olacaktır

(Güçlü, 2012:264). Sosyologlara göre yer, sosyal aktörün belirli bir yerleşim için “yer

duygusu”na sahip olduğu, sembolik bir anlam ve duygusal aidiyet içeren bir kavramdır.

Mekân ise soyut, insansız bir çevre olarak tanımlanmaktadır. Bu ayrıma göre mekânı,

sosyologlar yer olarak mekân olarak anlamaktadırlar. Buna “sosyal mekân” da diyebiliriz.

“Mekân sosyolojisi, mekân ile sosyal süreçler arasındaki karşılıklı ilişkinin doğasını açmaya

yönelir. Burada hareket noktası, toplumun, toplumsalın mekânda yayılışı, mekânın üretim

süreçleri, mekân üzerindeki iktidar ilişkileri, mekânın toplumsal ontolojisi ve de toplumsalı

kavrayışımızda mekânın ne ölçüde kılavuzluk edeceği sorunudur. Mekân, toplumsallığın,

politik olanın, kültürel ve düşünsel imgelerin sindiği, vücut bulduğu bir gerçekliğe karşılık

gelir. Mekân bu açıdan sosyolojik bir formdur, tıpkı gruplar, cemaatler, yaşamsal pratikler

kadar sosyolojinin ilgi alanı içindedir” (Aytaç, 2006:881).

Sosyolojide mekânsal anlamda toplumların sınıflandırılmasında en önemli ayrım, kırsal

alanlar ile kentsel alanlar arasında yapılmaktadır. Genellikle bu iki alan birbirinin uzantısında

ama birbirileriyle karşıtlık içinde ele alırlar. Kırsal alanlar sosyolojisi ilk alanı, kentsel alanlar

sosyolojisi ise ikinci alanı kendisine uğraş konusu edinmişlerdir. Bu ayrım, büyük İslam

düşünürü İbn Haldun’a kadar geri gider. O, kırsal ve kentsel toplulukları birbirinden ayırt

etmek üzere “bedevi toplum” ve “hadari toplum” ayrımı yapmakla kalmamış, bu toplum

tiplerinin örgütlenme temeli olarak “nesep asabiyeti” ve “sebep asabiyeti”nden bahsetmiştir.

Onun sosyolojisinde asabiye kavramı en temel kavram olup grup aidiyetine ve dayanışmasına

göndermede bulunur. Bedevi toplumun örgütlenme temeli soy ve akrabalığa dayalı nesep

asabiyetidir. Kentleşme sürecinde nesep asabiyeti çözülür ve bunun yerine yeni bir aidiyet

türü (sebep asabiyeti) ortaya çıkar. Bu ikinci aidiyet biçiminin temelinde menfaatler

Page 50: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

50

yatmaktadır. Şehirde insanlar belirli menfaatler için bir araya gelirler ve menfaatler grubu

oluştururlar (Canatan, 2009).

Geleneksel olarak kırsal mekân bir ülkedeki en geniş alanı oluşturur. “Kırsal mekan,

yoğun olmayan arazi kullanışıyla tarım ve orman alanları, rekreasyon alanları, çok küçük

orandaki yerleşim alanları ve şehirdekilere oranla düşük bir nüfus yoğunluğuyla karakterize

olur” (Tümtekin & Özgüç, 2005:116). Bu tanıma göre kırsal yerleşim alanı, kırsal mekanın

sadece bir kısmını oluşturmakta ve bu kısımda insan kümeleri toplanmaktadır. Bugün

sosyolojide “Köy Sosyolojisi” yerine “Kırsal Alanlar Sosyolojisi” teriminin tercih edilmesinin

nedeni, kırsal yerleşim fikrinden kırsal alan (ya da mekan) fikrine doğru bir geçişin yaşanmış

olmasıdır. Tersinden bir bakışla kırsal alan, bazen şehirsel alanlara ait olmayan yerler şeklinde

de tanımlanmaktadır.

Kırsal alanların zıddına kentsel alanlarda arazi kullanımı daha yoğun olup hem büyük

nüfus kitleleri hem de sanayi ve hizmet etkinlikleri yoğunlaşmaktadır. Arazi üzerinde büyük

nüfus baskısının olmasının en önemli sonuçlarından biri, toprağın kıt ve değerli ve dolayısıyla

da pahalı bir hale gelmesidir. Kentte sadece toprak değil, istihdam, mal ve hizmetler

konusunda da bir darlık söz konusu olup bunlar üzerinde bir rekabet ve mücadele sürüp

gitmektedir. Sosyal ve politik hareketlerin de kentte ortaya çıkmalarının ardındaki dinamikleri

burada aramak gerekir.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de son yüzyıl içinde nüfusun kır ve kent

arasındaki dağılımı kökten değişmiştir. Cumhuriyet kurulduğunda toplam nüfusun yüzde

20’si kentlerde, geri kalanı kırlarda yaşarken, bugün bu dağılım tam olarak tersine dönmüş

olup yüzde 20’si köylerde, yüzde 80’i kentlerde yaşamaktadır. İç göç ve kentleşme süreci,

ellili yıllarda başlamış ve sonraki yıllarda, bazen artarak bazen azalarak, bazen de yön

değiştirerek devam edip gelmiştir. Genel olarak bakıldığında göçün yönü büyük kentlere ve

Doğu bölgelerinden Batı bölgelerine doğru olmuştur. Bunun temelinde yatan bölgeler arası

gelişme farklılıkları olup, eşitsiz gelişme en temel dinamiktir. Kır ve kent karşıtlığını da bu

perspektiften okumak mümkündür.

Yakın zamanlara kadar kır ve kent arasında hep karşıtlıklar olduğu vurgulanagelmiştir.

Bu bağlamda köyler, dünyaya kapalı ve yalıtlanmış birimler olarak tanımlanmıştır. Bugün bu

vurgunun zayıflatılması gerektiği açıktır. Çünkü gelişen ulaşım ve iletişim araçları sayesinde

köyler ile kasabalar, kasabalar ile kentler arasındaki farklılıklar hem sosyal ve ekonomik

anlamda hem de sosyo-kültürel anlamda azalmaktadır. Özellikle kent merkezine yakın ve

Page 51: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

51

kentle yoğun ilişkiler içinde bulunan köyler ve kasabalar kentle bütünleşmekte ve kent kültürü

tarafından özümsenmektedir. Televizyon ve son yıllarda da internet imkânları, siyaset ve

popüler kültür noktasında hem kırsalda hem de kentsel alanlarda yaşayan insanlar arasında

ortak bir gündem oluşturmaktadır.

Bütün bu gelişmelere rağmen kır ile kent arasındaki farklılıklar tümden ortadan kalkmış

değildir. Tarımsal üretim alanında girdilerdeki fiyat artışları çiftçileri zor durumda bırakırken,

özellikle gençler eğitim amaçlı olarak gittikleri kentlerden bir daha kendi köylerine

dönmemektedirler. Köye geri dönüş, daha çok kentlerde tutunamayan ya da emekli

olduklarında gelirleri düşen insanların bir davranışı olmaktadır. Daha kreatif olan köylerde

tarım ürünleri, pazara yönelik ve ticari amaçlarla üretilmekte ve satılmaktadır. Hatta tarım

ürünleri üretilmekle kalmamakta, sınaî mamul haline getirilmek üzere tarım sanayi

işletmelerinde bizzat veya dolaylı olarak işlenmektedir. Bu anlamda geleneksel, kendi

kendine yeterli ve kendi ihtiyaçları için üretim yapan köy tipi, pazara dönük üretim yapan

ticari köy tipine doğru evrilmektedir. Ayrıca köyler kendi ürünlerini pazarlamak için birlikte

hareket etmeyi tercih etmekte ve tarım kooperatifleri yoluyla toplu olarak pazara sevkiyat

yapmaktadır. Bu şekilde kentli tüccarlar ve işletmeler karşısında rekabet ve pazarlık gücünü

artırmaktadırlar.

Sosyal Sermaye

Belirli bir sosyal yapı içinde yer alan insanların bir kısmı toplumsal piramidin tepelerine

doğru çıkarken, bir kısmı da yerinde saymakta ve hatta bazen de daha aşağı basamaklara

doğru düşmektedir. Bunun nedenlerini araştırmaya kalktığımızda, insanların sahip olduğu

sermaye biçimlerinin burada önemli bir rol oynadığını görmekteyiz. Sosyal sermaye kuramı,

sermaye çeşitlerinden sadece birisini ifade etmek etmekte ve burada açıklayıcı bir çerçeve

olarak işlev görmektedir. Bu kavramın ne ifade ettiğine daha yakından bakmadan önce farklı

sermaye biçimlerini birbirinden ayırt etmek yararlı olacaktır.

Sosyal bilim literatüründe sermaye denilince, bugün sadece ekonomistlerin bahsettiği

“ekonomik sermaye” anlaşılmamaktadır. İktisatta sermaye, üretim faktörlerinden biri olup

üretimi verimli kılacak ve insan emeğini daha çok değerlendirebilecek malları

adlandırmaktadır. İnsan emeğinin verimliliğini artıran her türlü alet, makine, teknik teçhizat,

malzeme ve bina sermaye kavramı kapsamına girmektedir (Pekin, 2006:20). Sermayeyi diğer

Page 52: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

52

üretim faktörlerinden (doğa, emek, girişimcilik, teknik bilgi) ayıran en önemli özellik bu

faktörün insan yapısı olmasıdır.

Sosyal bilimlerde, iktisatçılarla birlikte ayırt edilen bir diğer sermaye biçimi şüphesiz ki

beşeri sermayedir. Beşeri sermaye, emek ve işgücünün bir özelliğidir. İktisatta fiziksel ve

fikri çabaların tümüne emek faktörü denilmektedir. Ancak üretim sürecinde birlikte

kullanılmakla birlikte beşeri ve fiziki sermaye arasında önemli farklılıklar mevcuttur. Beşeri

sermaye kavramının tam olarak anlaşılabilmesi ve öneminin kavranabilmesi açısından bu

farklılıklara değinmek anlamlı olacaktır. Beşeri sermaye, kısaca üretime katılan işgücünün

sahip olduğu bilgi ve becerilerin toplamı olarak tanımlanmaktadır. Başka bir deyişle, üretim

sürecine katılan bireylerin sahip olduğu ve insanın niteliğini vurgulayan bilgi, beceri, tecrübe

ve dinamizm gibi pozitif değerler beşeri sermaye olarak kabul edilmektedir (Atik, 2006:6).

Beşeri sermayenin en önemli göstergesi okur-yazarlık oranı, eğitim düzeyleri ve eğitime

yapılan harcamalardır. Ülkelerin sahip oldukları beşeri sermaye bu göstergelerden hareketle

ölçülmektedir.

Bilgi ve bilgi üretiminin giderek önemli hale geldiği (bilgi) toplumlar(ın)da beşeri

sermaye, fiziki sermaye ve doğal kaynaklardan daha önemli hale gelmiştir. Beşeri sermaye

gelişmişliğin önemli bir göstergesi olduğu gibi, ekonomik gelişmeye de etki eden bir faktör

olarak görülmektedir. Ülkeler sadece mevcut işgücünü eğiterek nitelikli hale getirmek için

uğraş vermekle kalmıyor, aynı zamanda beyin göçünü teşvik ederek mekânsal ve toplumsal

hareketliliği hızlandırmaktadır. Günümüzde pek çok gelişmekte olan ülke nitelikli işgücünü

yurtdışına kaçırmakta ve gelişmiş ülkeler, fazla harcama yapmadan yüksek nitelikli

işgücünden faydalanmaktadır. Bu, gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelere “gelişme

yardımı” olarak yorumlanmaktadır.

Fiziksel sermaye ve beşeri sermayeden farklı olarak sosyolojide üç farklı sermaye

türünden bahsedilmektedir. Bunlardan biri sosyal sermaye, diğer ikisi kültürel ve sembolik

sermayedir. Bu kavramları Fransız sosyolog Bourdieu yetmişli ve seksenli yıllarda

kullanmaya başlamış, daha sonra sosyal sermaye konusundaki fikirler James Coleman ve

Robert Putnam gibi kişiler tarafından geliştirilmiştir. “Sosyal sermayenin ana fikri, sosyal

iletişim ağlarının değerli bir servet olduğudur. İletişim ağları, sosyal bağlılık için bir temel

oluşturur; çünkü sosyal bağlılık, karşılıklı avantajlar için –yalnız insanların doğrudan

tanıdıklarıyla değil- bir kişinin diğeriyle ortaklaşa çalışmasını sağlar.” (Field, 2006:16).

Burada serdedilen fikirlerin sosyal yapıyla ilişkisi meydandadır. Sosyal sermaye, sosyal

Page 53: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

53

yapının insanlara sunduğu bir imkândır. Sosyal yapıyla ilişkisini açmadan bu kavramın farklı

kişilerce nasıl tanımlandığını ve kapsam alanının ne olduğunu bilmek gerekir.

Sosyal sermaye fikrine, Bourdieu, Coleman ve Putnam farklı açılardan ilgi

duymuşlardır. “Kısaca Bourdieu, Marksizm’in, kaynaklara ulaşmadaki eşitsizlik ve iktidarın

sürdürülmesi sorununu paylaşmaktadır; Coleman, başlangıç noktası olarak bireylerin, kendi

çıkarlarını sürdürebilmek için rasyonel olarak davrandıkları fikrini kabul etmiştir; Putnam,

dernek ve toplumsal faaliyet fikirlerini toplumsal bütünleşmenin ve refahın temeli olarak

devralmış ve geliştirmiştir. Bütün bu farklılıklara rağmen, üçü de sosyal sermayenin kişisel

bağıntılardan, kişilerarası etkileşimin yanı sıra bu ilişkilerle bağlantılı olan birtakım ortak

değerlerle birlikte oluştuğunu belirtmişlerdir.” (Field, 2006:18).

Bourdieu, sosyal sınıfların sürekliliği ve eşitsizlik temalarıyla ilgilenen Avrupa

sosyologu olarak sosyal sermayenin rolüne dikkat çekmiştir. Ona göre sosyal sermaye,

karşılıklı tanışıklık ve tanımaya dayalı olarak az ya da çok kurumsallaşmış, uzun ömürlü

iletişim ağına sahip olması nedeniyle bir birey ya da grubun hissesine düşen kaynakların

toplamıdır (Field, 2006:20). Özellikle eğitim alanında sosyal ve kültürel sermaye, çocukların

farklılık yaratmasına yol açmakta ve eşitsizlik okullar tarafından yeniden üretilmektedir.

Bourdieu, okulun eşitleyici olduğu fikrine karşı ayak diremiş ve Fransa’da ampirik çalışmalar

yoluyla bu fikri yıkmaya çalışmıştır. Bourdieu, sosyal sermayeyi elitlerin kendi üstün

konumlarını sürdürmek için tasarlanmış bir nitelik olarak görmüştür.

Coleman, Bourdieu’nün aksine, sosyal sermayenin sadece güçlülerle sınırlı olmadığını,

aynı zamanda toplumsal olarak zayıf kesimlere de yararlar sağladığını göstermiştir. Fakat

tıpkı onun gibi ilgisi, okuldaki akademik başarı ya da başarısızlığı açıklama kaygısı

yüzündendir. Coleman, sosyal sermayeyi çocukların gelişimi açısından şöyle tanımlamıştır:

“Normlar, sosyal iletişim ağları ve yetişkinlerle çocuklar arasındaki ilişkiler çocukların

gelişiminde önemlidir. Sosyal sermaye, aile içerisinde olduğu gibi aile dışında, topluluk

içinde de varolabilir.” (Field, 2006:33). Görüldüğü gibi sosyal sermayeyi Coleman daha çok

çocukların dayandığı sosyal ve kültürel destekler şeklinde anlamaktadır. Aile ve topluluğun

verdiği bu destekler çocukların okulda fark yaratmasına vesile olmaktadır. Sosyal sermaye

sadece güven kazanımında değil, bilişsel gelişimde de önemlidir.

Putnam, zaman içinde sosyal sermayeye değişen anlamlar yüklemiştir. İlk önce sosyal

sermaye kavramını yurttaşlık katılımındaki farklılıkları aydınlatmak için kullanmıştır. Ona

göre sosyal sermaye güven, normlar ve iletişim ağları gibi toplumun etkinliğini koordine

Page 54: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

54

edilmiş eylemlerle kolaylaştıran sosyal organizasyonların özelliklerine gönderme yapar. Bu

haliyle sosyal sermaye Coleman’ın tanımının genişletilmiş şeklidir. Daha sonra sosyal

sermaye için kullandığı üç bileşen –güven, normlar ve iletişim ağları- değişmemiş olmakla

birlikte sosyal sermayeden yararlananların toplum değil, katılımcılar olduğuna vurgu

yapmaya başlamıştır. Ayrıca Coleman sosyal sermayenin iki temel biçimini ayırt etmiştir:

Köprü oluşturan (içeren) ve bağlayıcı olan (dışsallaştıran). İlk biçimi farklı kesimleri bir araya

getiren bir özelliğe sahip iken, ikincisi seçkin kimlikleri desteklemek ve homojenliği

sürdürme özelliği gösterir (Field, 2006:43-45).

Sosyal sermaye kavramı, sosyal ilişkilere ve ağlara vurgu yaparken, kültürel sermaye

değer ve normların toplumsal eşitlik ya da eşitsizliği sürdürmedeki rolüne odaklanmaktadır.

Bu konudaki temel varsayım şudur: “Eğer ortak değerleri paylaşıyorlarsa, karşılıklı hedeflere

ulaşmak için birlikte hareket etme olasılıkları daha yüksektir.” (Field, 2006:3). Bu noktada

sosyal ve kültürel sermayenin içleyici olduğu kadar dışlayıcı da bir işlevi olduğu belirtilmiştir.

Sosyal ve kültürel sermaye nasıl topluluk üyelerinin çıkarı için karşılıklı işbirliği ve güven

ortamı yaratırsa, aynı şekilde olumlu maksatlar kadar olumsuz maksatlar içinde işbirliği fırsatı

yaratır. Sözgelimi organize suç çeteleri, sosyal ve kültürel sermayenin olumsuz amaçlar için

kullanıldığına değin tipik bir örnek oluşturur. Çeteye mensup kişiler arasında sıkı işbirliği,

güven ve kendini feda etme şeklindeki duygu ve düşünceler onların önemli bir güç

kaynağıdır.

Sosyal ve kültürel sermayenin içleyici ve dışlayıcı mekanizma olarak çalışmasında

sembolik sermaye önemli bir rol oynar. Çünkü biz, hangi kişi ve grupların bize yakın ya da

uzak olduğunu simgeler yardımıyla tanırız. Simge, toplumdaki farklılıkların dışsallaşmasına

ve görünür hale getirilmesine hizmet eden bir belirtidir. Bourdieu’ye göre “simgesel sermaye,

onaylanan ve tanınan ekonomik veya kültürel sermayeden başka bir şey değildir” ve bu daha

sonra “toplumsal alanın yapısını oluşturan güç ilişkilerini takviye eder.” (Wallace & Wolf,

2004:133). Başka bir deyişle simgesel sermaye, bir yandan mevcut güç ilişkilerinin ve

eşitsizliklerin tescil edilmesidir, diğer yandan da bu farklılıkların sürdürülmesine imkan

sağlar. Bir sebep değil bir sonuçtur; ama bir kez varolduktan sonra kendisi de bir sermaye

kaynağı olarak işe yarar hale gelir.

Sosyal, kültürel ve simgesel sermaye kavramları, sosyal yapıyı oluşturan ilişki ve

iletişim ağlarının başka bir ışık altında görmemizi sağlayan analitik araçlardır. Giddens’a göre

sosyal yapı, bireylere dışsal değildir: Bellek izleri ve toplumsal pratiklerde örneklenmiş olarak

Page 55: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

55

yapı, bu etkinliklerin Durkheimcı anlamıyla dışında olmak yerine, söz konusu etkinliklere

belirli bir anlamda daha “içseldir”. Yapı, kısıt ile eşitlenmemelidir; o her zaman hem

kısıtlayıcı hem de olanak vericidir.” (1999:69). Sosyal yapının bu ikili yüzü dikkate

alındığında sosyal sermaye, buna sahip olanlar açısından bakılınca bir olanak ve kaynaktır,

ama buna sahip olmayanlar açısından bakılınca bir kısıttır. Demek ki sosyal yapı bireyler

açısından hem kaynak sunucu hem de kaynaklara erişimde engelleyici bir işlev

üstlenmektedir.

Sosyal sermaye, sahip olanların bir kez elde ettiği; sahip olmayanların ise hiç elde

edemeyeceği bir şey değildir. Her şeye rağmen sosyal sermaye kazanılan bir imkândır. Bazı

kişiler doğarken, anne-babalarından devr aldıkları sermayelerle şanslı doğsalar bile bu onların

bu şansı her zaman ellerinde tutacakları anlamına gelmediği gibi bu şansa sahip olmayanlar da

hayatta hiç şanslı olmayacaklar anlamına gelmez. Çağımız, geçmiş dönemlere kıyasla

mekânsal ve toplumsal hareketliliğin arttığı ve bu bakımdan insanların şanslarını zorladığı bir

çağdır. Geçmişte çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen bir kimse çoğunlukla çift

oluyor ve anne-babasının köyünde yerleşik yaşıyordu. Oysa günümüzde pek çok köylü

çocuğu, iç göç yoluyla mekân değiştirdiği gibi toplumsal statülerini de değiştirme şanslarına

sahip olabilmektedir. Toplumsal şansı artıran en önemli etken olarak eğitim karşımıza

çıkmaktadır. Eğitim, iki “yüz”lü sosyal yapının bir kurumu olarak hem eşitleyici hem de

eşitsizlikleri yeniden üretici bir özelliğe sahiptir. Bourdieu, yerleşik yapı ve Fransız okul

sistemi içinde Grand Ecole’e girenlerin toplumsal kökenini incelerken, hiç şüphesiz sosyal

yapının imkân tanıyan boyutuna odaklanmış ve sosyal-kültürel sermayesi olanların burada

büyük bir yekûn oluşturduğunu tespit etmiştir. Bu doğru olmakla birlikte aynı eğitimin sosyal

statüsü düşük pek çok ailenin çocuklarını da dikey sosyal hareketliliğe kattığını her yerde

gözlemlemekteyiz. O halde olanak tanıyıcı ve engelleyici mekanizma olarak sosyal

sermayenin her zaman yerleşik elitlere değil, düşük toplumsal statüdeki kişileri yukarıya

taşıyıcı rolüne de işaret etmek gerekir.

Yaşam Şansları

Yaşam şansları, kavram olarak Max Weber’e aittir ve o, bunu insanların sınıfsal

konumlarıyla sıkı sıkıya bağlantılı görür. Onun terminolojisinde “sınıflar”, “sosyal

topluluklar” değildir, yalnızca toplumsal eylemin mümkün ve muhtemel temellerini temsil

eder. “(1) Bir grup insanın yaşam olanaklarının belli bir nedensel öğesi ortak ise, (2) bu öğeyi,

Page 56: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

56

mal sahibi olmak ve gelir sağlamak gibi salt ekonomik çıkarlar temsil ediyorsa, (3) bu öğe,

meta ve işgücü piyasalarının koşullarında temsil ediliyorsa, “sınıf”tan söz edilebilir. Sınıf

konumuna ilişkin bu noktaları kısaca şöyle ifade edebiliriz: Sınıf konumu, kişilerin mal,

yaşam koşulları ve kişisel yaşantılar için sahip oldukları tipik olanaklar demektir. Bu

olanaklar ise verili bir ekonomik düzen içinde gelir sağlamak üzere mal ya da beceri harcama

gücünün derecesi ve türü ya da bu gücün yokluğu tarafından belirleniyor olmalıdır. “Sınıf”

terimi, aynı sınıf konumunda bulunan insanlar grubu anlamına gelir.” (Weber, 2003:269-270).

Demek ki yaşam şansları kişilerin sahip oldukları ekonomik imkânlarla alakalı olup, özellikle

piyasa koşullarınca belirlenmektedir. Piyasadaki şans sabit olmadığı için bu, kişilerin elinde

bulundurduğu ekonomik imkânlar için sürekli bir biçimde mücadele etmesi anlamına

gelmektedir.

Karl Marx, sınıfsal konumun ortak bir sınıf bilincine ve sınıfsal mücadeleye yol açacağı

düşüncesindedir. Max Weber’a göre, “… yaşam olanakları arasındaki fark ne denli büyük

olursa olsun, bu olgu tek başına, tüm deneyimlerin gösterdiği gibi, “sınıf eylemi”ne (bir

sınıfın üyelerinin toplu eylemi) yol açmaz.” (Weber, 2003:2703). O, ortak sınıf eyleminin

sadece “sınıf durumu”nun nedenleri ve sonuçları arasındaki bağlantıların saydam olduğu

zaman ortaya çıkacağını savur (Coser, 2010:211).

Yaşam şansları, “Sosyolojide, özellikle Max Weber’in etkisiyle kullanılan, sosyal

grupların pozitif değer taşıyan eşya ve ödülleri elde etme ve negatif değer taşıyan şeylerden

kaçınma konusunda sahip oldukları fırsatlar anlamına gelen bir terimdir. Bu bakımdan yaşam

şansları sadece görünür ekonomik ürün ve faydaları (mesela servet, gelir ve maddi eşyaları)

kapsamaz, fakat aynı zamanda kültürel ürün ve faydaları (eğitim fırsatları ve sanatsal tüketim

veya katılım dâhil), sağlık ve suç vakaları gibi alanları da içine alır. Yaşam şansları tipik

olarak kişinin ekonomik sınıfıyla ilişkili olacaktır; öyle ki, sınıf hiyerarşisi yükseldikçe

kişinin yüksek bir gelir, uzun ve kaliteli bir eğitim elde etme ve hastalık ve erken ölümden ve

cezai kovuşturmadan uzak kalma şansı artacaktır.” (Edgar & Sedgwick, 2007:206).

Günümüzde yaşam şansları kavramı daha geniş ve pek çok kavramla bağlantılı olarak

ele alınmaktadır. Bu bağlamda toplumsal tabakalaşma, toplumsal hareketlilik, dışlanma,

eşitlik veya eşitsizlik, sosyal sermaye, sosyal yerleşim, ırk-etnisite ve toplumsal cinsiyet gibi

gibi konular başta gelmektedir. Daha da önemlisi yaşam şansı kavramı yeniden

tanımlanmakta ve yaşam şansını sağlayan kaynaklar ampirik araştırmalar için işlemsel

anlamda sınıflandırılmaktadır.

Page 57: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

57

Weber’in izinden giden Hollandalı sosyolog Albert Benschop, “sosyal yaşam

şansları”nı çok çeşitli insan ihtiyaçlarını karşılamak amacı güden toplumsal yapılandırılmış

tüm şanslar olarak tanımlamaktadır (2013). Ona göre bu tanımda birçok mesele gizlidir. İlk

olarak yaşam şansları kavramı geniş bir şekilde tanımlanmıştır. Yaşam şansları sadece

fizyolojik-biyolojik varolma şanslarıyla sınırlanmamıştır. İkinci olarak sadece toplumsal

olarak üretilmiş yaşam şanslarıyla sınırlı değil, doğal fakat toplumsal olarak etkilenebilir ve

yapılaşmış şansları da dikkate almaktadır. Üçüncü olarak yaşam şansları sadece tüketim

şanslarıyla da sınırlandırılmamalıdır. Kişilerin bireysel olarak kendilerini gerçekleştirmek

amacıyla sahip oldukları ya da olmaları gereken şansları da kapsamaktadır. Dördüncü olarak

yaşam şansları öyle geniş anlaşılmalıdır ki sadece maddi ve düşünsel malları değil, sosyal

ilişkiler ve prestij şanslarını da içine almalıdır.

Yaşam şanslarının bolluğunu sınıflandırmak üzere çoğunlukla iki ve üç-bölümlü

tipolojiler geliştirilmiştir. İkili sınıflandırmalarda çokça maddi ve maddi olmayan şanslar ya

da objektif ve sübjektif şanslar ayrımı yapılmaktadır. Üçlü bölümlendirmeye de örnek olarak

ekonomik, sosyal ve kültürel şanslar ayrımı verilebilir. Ralf Dahrendorf kurumsal alanlara

göre basit bir sınıflandırmanın yerinde olacağını söyleyerek beş kurumsal şans alanı ayırt

etmiştir: Akrabalık şansları, siyasal şanslar, ekonomik şanslar, askeri şanslar ve dinî şanslar.

Bu tür basit sınıflandırmalar spesifik bazı temalara dikkat çekmek için yararlı olmakla birlikte

oldukça yetersiz ve ayrıştırması eksiktir. Sözgelimi bu listeye güvenlik şansları, erotik şanslar

ve eğitim şanslar gibi yeni kategoriler eklenebilir. Benschop’a göre yaşam şansları kişi olarak

bireylerin ihtiyaçlarına göndermede bulunmaktadır. Bu bakımdan ihtiyaç temelli bir

sınıflandırma yerinde olacaktır, ancak yaşam şanslarının farklılığı toplumsal ilişkiler

bağlamında ve dolayısıyla tarihsel olarak belirlenmiş insan ihtiyaçları analiz edilerek

saptanmalıdır.

En çok sorunlu olan nokta, toplumsal kaynakların belirlenmesidir. Toplumsal

eşitsizlikle ilgili tartışmaların da çoğu bu noktada düğümlenmektedir (Benschop, 2013). Bu

noktada Veit Bader doğrudan ve dolaylı kaynaklar arasıda bir ayrım yapmıştır. Doğrudan

kaynaklar, ona göre toplumsal kullanım mallarını üretmek için doğrudan kullanılan

kaynaklardır. Tipik doğrudan kaynaklar; 1) Maddi kaynaklar veya maddi iş koşulları, 2)

spesifik nitelikli işgücünün başarı nitelikleri ve 3) işbirliği ve organizasyon biçimleridir. Diğer

tüm kaynaklar dolaylı kaynaklar olup doğrudan iş süreçlerinde kullanılmazlar, fakat doğrudan

kaynakların dağılımını ve dolayısıyla güç pozisyonlarını etkilerler; belirli toplumsal iş ve

Page 58: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

58

yaşam ilişkilerine erişimi engeller, dışlar ya da açık tutarlar ve toplumsal iş süreçlerinin

sonuçlarının dağılımını sağlarlar. Kısacası dolaylı kaynaklar elde etme/erişim ve dışlama

araçlarıdır. Dolaylı kaynakların örnekleri maddi zenginlik, soy, diploma, bilgi, siyasal

meşruiyet ve şiddet, para, serbest zaman, örgütlerde yöneticilik pozisyonları, sosyal ilişkiler

ve patronaj ile çeşitli prestij kanallarıdır.

Yaşam şanslarının her toplumda aynı olmadığı, toplum tiplerine göre değiştiği

bilinmektedir. Bu konuda ideal-tipik iki modelden bahsedilebilir: Bir sınıftan diğerine geçiş

imkânı olmayan kast toplumları ve sosyal hareketliliğe açık sınıf toplumları. Kast sisteminin

geçerli olduğu toplumlarda sosyal statü doğumla belirlenir ve kast sosyal geçişliliğe izin

vermez veya çok az yer verir. Meslek ve evlilik dâhil olmak üzere bireyin tüm yaşamını

biçimlendirir. Geleneksel ve tarım toplumlarında kast sistemlerine rastlanır. Tipik örneği

geleneksel Hint toplumudur. Kast sisteminin tersine sınıf sistemlerinde hem doğumla hem de

başarı temelinde statüler elde edilir. Bireyin başarısına dayanan sosyal geçişlilik yüksektir.

Modern sanayileşmiş ve sanayi sonrası toplumlarda yaygındır.

Sosyologlar, sosyal statüye ilişkin kısa dönemli ve uzun dönemli değişimler arasında bir

ayrım yapmaktadırlar. Kuşak içi sosyal hareketlilik, bir kişinin yaşamı boyunca ortaya çıkan

sosyal statü değişimidir. Kuşaklar arası sosyal hareketlilik, anne-babaya göre çocukların

yukarıya ya da aşağıya doğru sosyal hareketliliği olup, endüstrileşme gibi toplumda herkesi

etkileyen genellikle uzun dönemli değişimleri meydana getirdiği için önemli olmaktadır.

ABD’de yapılan bir sosyal hareketlilik araştırması dört genel sonuca işaret etmektedir

(Macionis, 2012:283-284):

a) Geçen yüzyılda sosyal hareketlilik oldukça yüksek olmuştur.

b) Tek bir kuşak içinde sosyal hareketlilik genellikçe küçüktür.

c) Sosyal hareketliliğin uzun dönemli eğilimi yukarıya doğru olmuştur.

d) 1970’lerden beri sosyal hareketlilik istikrarsız olmuştur.

Sosyal hareketliliğin fazla olması okullaşma, mesleki formasyon ve endüstrileşme ile

ilgili iken, sosyal hareketlilikteki istikrarsızlık ekonomik krizlerle alakalıdır. Modern

toplumda sosyal hareketlilik artmakla birlikte, bu her grup ve kesim için geçerli değildir.

Sözgelimi Amerika ve Avrupa’da siyahlar ve göçmen gruplara mensup bireyler daha az ve

daha yavaş yükselirken, beyazlar daha kolay sınıf atlamaktadırlar. Irk, etnisite ve cinsiyet gibi

Page 59: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

59

etkenler hala sosyal hareketlilik sürecinde olumsuz bir faktör olarak algılanmakta ve bazı

gruplar ayrımcılıkla yüz yüze kalmaktadırlar.

Yaşam Tarzları

Yaşam şansı kavramını sınıf kavramıyla irtibatlı olarak kullanan Weber, bunun aksine

yaşam tarzları kavramını statü gruplarıyla bağlantılı olarak kullanmıştır. İlkinde üretim

sürecindeki konum belirleyici iken, ikincisinde tüketim kalıpları öne geçmektedir. “İnsanların

bu tür gruplarla (statü grupları, K.C.) sınıflandırılması piyasadaki veya üretim sürecindeki

yerlerinden çok onların tüketim tarzlarına dayanır. Weber, Marks’ın dikkati tamamıyla üretim

safhasına vermesi nedeniyle bu tür sınıflandırmanın önemini gözden kaçırdığını düşündü.

Topluluk özelliği gösteren gruplaşmalar olabilen veya olmayabilen sınıfların tersine statü

grupları, normalde, kendilerine ait yaşam biçimlerinin kanıları vasıtasıyla ve kendilerine

başkalarının uygun gördüğü itibar ve onur vasıtasıyla birlik içinde olan topluluklardır. Bu

çevreye ait olmayanlarla toplumsal etkileşime konulan sınırlandırma beklentileri ve

aşağıdakilere yönelik kabul edilen toplumsal mesafe bununla ilişkilidir…. Bir statü grubu,

yalnızca üyelerini toplumsal eyleyenlerin geri kalanından uzaklaştıran ve “onlar” ve “biz”

arasında gerekli toplumsal mesafeyi kuran, başkalarının onun üyelerine uygun gördüğü

saygınlık veya küçümseme derecesinde var olabilir.” (Coser, 2010:211).

Yirminci yüzyıl boyunca da bu kavram, Weber’in etkisinde kullanılmaya devam

etmiştir. “1960’lar ve 1970’lerin sosyolojisinde geliştiği şekliyle “yaşam tarzı”, farklı sosyal

grup ve sınıflarla irtibatlı maddi ve sembolik ürünleri tüketme ve kullanma kalıplarını ifade

eder. Yaşam tarzları, kültürel araştırmalarda ele alındığı üzere, birey kendisini

ihtimaller/imkânlar çokluğu açısından sembolik kodlar olarak belli ürün veya davranış

kalıplarının anlamlı tercihi yoluyla ifade ettiği sürece, grup veya birey kimliğinin odaklanması

olarak anlaşılabilir. Yaşam tarzına ilişkin tercih, hâkim sosyal düzene direniş yöntemi olarak

görülebilir. Bununla beraber yaşam tarzlarına dair analiz, yaşam tarzı tercihinin ne ölçüde

gerçekten özgür ve yaratıcı bir tercihi temsil ettiği ve ne ölçüde reklâmcılık ve diğer kitle

iletişim araçlarının gündelik hayata etkisini ve dolayısıyla bireyin hâkim sosyal düzene dâhil

edilişini temsil ettiği meselesini ele almak zorundadır.” (Edgar & Sedgwick, 2007:206).

Günümüzde yaşam biçimleri, insanları birbirinden farklı kılan davranış kalıplarıdır.

Toplumsal yapı bağlamında, kültürel yapılara bağlı olmakla birlikte, her biri bir biçim, bir

tavır ve bir gruba ait bazı eşyaları, yerleri ve zamanları kullanış biçimi olarak

Page 60: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

60

kullanılmaktadır. Yaşam biçimi, grubun toplumsal deneyimlerinin bütünü değildir. Özel

bağlamlarda anlam kazanan uygulama ve davranış dizileridir. Bu biçimlerden, bir şeyler

üretmekten çok, bir şeyleri kullanma yolları olarak söz edilmektedir (Chaney, 1999:14-15).

Kendini farklı kılma, kitle toplumunun bir özelliği olarak görülebilir. Kitle toplumlarında

birey, anonim bir ortamda ve giderek türdeşleşen bir toplumsal düzen içinde kaybolup

gitmektedir. Böyle bir toplumda kaybolmaktan kurtulmanın yolu, kişilerin kendilerini

başkalarından veya özellikle kitleden farklılaştırma çabasıdır. Bu farklılaştırma çabasının en

önemli boyutu, yine aynı toplumun bir özelliği olan tüketimcilikle ilgilidir. Çok farklı

seçeneklerin olduğu tüketim toplumunda birey, kendini tüketim malları ve ürünleri üzerinden

ayırt etme yarışındadır.

Sosyal teorisyen George Ritzer, tüketim toplumunun bireylere sunduğu olanakları yeni

tüketim araçları olarak tanımladığı “tüketim katedralleri”nin işlevlerine yoğunlaşarak ifade

eder. Ona göre fast food restoranlar, zincir mağazalar, kataloglar, elektronik alışveriş

merkezleri, indirimli mağazalar, süper mağazalar, yolcu gemileri, kumarhaneler, konulu

restoranlar zinciri (yemeeğlence olarak anılırlar), spor merkezleri, lüks girişli siteler, eğitim

ortamları, tıp ve hastaneler, müzeler ve hayır kurumları ve megakiliseler çağımızın tüketim

katedralleridir ve geçmişteki dini katedrallerin pek çok işlevlerini üstlenmişlerdir. “Alışveriş

merkezleri, insanların tüketim dinleri”ni yerine getirmek için gittiği yerler olarak tarif edilir.

Alışveriş merkezlerinin ticari ve mali girişimlerden daha fazla bir şey olduğu; geleneksel

uygarlıkların din merkezleriyle ortak çok yanları olduğu ileri sürülür. Bu tür din merkezleri

gibi alışveriş merkezleri de, insanların festivallere katılma ihtiyaçlarının yanı sıra birbirleriyle

ve doğayla (ağaçlar, bitkiler, çiçekler) ilişki kurma ihtiyacını karşılayan yerler olarak görülür.

Alışveriş merkezleri, geleneksel olarak tapınakların sağladığı türde bir merkezilik sağlar ve

benzer bir denge, simetri ve düzene sahip olacak şekilde inşa edilirler. Atriumlar genellikle su

ve bitkiler aracılığıyla doğayla bağlantı sunar. İnsanlar kendilerine özel cemaat hizmetlerinin

yanı sıra bir topluluğa dâhil olma duygusu da edinirler. Oyun, din pratiğinin neredeyse

evrensel ölçüde bir parçasıdır ve alışveriş merkezleri de insanlara eğlenmeleri için bir yer

sağlar. Aynı şekilde alışveriş merkezleri insanlara tören yemeklerine katılabilecekleri bir

ortam da sunar. Alışveriş merkezleri, tüketim katedralleri adını hak eder.” (2011:26-27).

Teknolojik değişimlere bağlı olarak tüketimi kolaylaştırıcı araçlarda bir çoğalma olmuş

ve alışveriş basit bir işlem haline gelmiştir. Bunların başında bilgisayar, internet ve kredi

kartları gelmektedir. Ayrıca smart kartlar, bankamatik kartları ve bankamatikler para

Page 61: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

61

kullanımını, alışverişi ve dolayısıyla tüketimi kolaylaştırmıştır. Bu araçların yaygınlaşması ve

bunlara sahiplik artık yeni bir statü simgesi olmuştur. Medya ve medyada her zaman önemli

bir yer tutan reklâmlar kapitalizmin tüketim manivelası olmaya devam etmektedirler. Bunlara

moda etkinlikleri, diziler ve sinema ve hatta çağdaş havalimanları da dâhil edilmelidir. Tüm

bu imkânlar ve araçlar, sürekli olarak insanların arzularını kamçılamakta ve tüketim

yapmalarını sağlamaktadır.

Fransız sosyolog Jean Boudrillard, tüketim toplumunda nesnelerin göstergesel özellikler

kazandığına işaret etmiştir. Ona göre insan etkinliklerini ihtiyaçların belirlediği fikri bir mit

haline gelmiştir. Toplumsal yaşamın temeli, ekonomik ihtiyaçlar değil, yaşam tarzı ve

değerleridir. “Burada vurgulanması gereken şey, nesnelerin, tüketim toplumunda tüketilmekle

kalmadıklarıdır; bir ihtiyacı doyurmaktan çok bir statüyü göstermek için üretilirler ve bunun

mümkün olmasını sağlayan tek şey de nesneler arasındaki farksal ilişkidir. Dolayısıyla tam bir

tüketim toplumunda, nesneler göstergeler haline gelir ve ihtiyaç alanı çoktan geride bırakılmış

olur.” (Lechte, 2006:407). Gösterge değerine karşılık gelen mantık, farklılık mantığıdır.

İnsanlar, tüketim nesneleriyle farklı olduklarını vurgulayarak statülerini ifade ederler.

Page 62: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

62

GÜNEY MARMARA BÖLGESİ’NİN GENEL ÖZELLİKLERİ

Yerleşim Yeri Türleri ve Yüzölçümü

Güney Marmara Bölgesi (GMB)’inde yer alan Balıkesir ili, Türkiye’de en çok ilçe

sayısına sahip illerden birisidir.1 Balıkesir ilçe sayısı bakımından ülkede 7. sırada yer alırken

Çanakkale 30. sırada yer almaktadır. Belediye sayısı bakımından da Balıkesir ilk sıralarda

(15.), Çanakkale ilse 31. sırada yer almaktadır. Balıkesir ili aynı zamanda Türkiye’de en fazla

köye sahip illerden birisidir. Bir bütün olarak GMB’inde toplam 1.457 köy bulunmaktadır ki

bu rakam bölgenin kırsal ve tarımsal öneminin ilk dikkat çeken özelliğidir. Bölge, toplamda

24.423 km2’lik bir yüzölçümüne sahiptir (Bkz Tablo 1).

Tablo 2: Bölgenin Yerleşim Yeri Türü Ve Yüzölçümü Miktarı Özellikleri

Temel Göstergeler

Güncel Veri Yılı Türkiye Balıkesir Çanakkale

81 İl içindeki sırası

BALIKESİR ÇANAKKALE

İlçe Sayısı2012 957 19 12 7 30

Belediye Sayısı

2012 2 934 53 34 15 31

Köy Sayısı2012 34 434 892 565 6 18

Yüzölçüm (km2) (göl dahil)

2002 783 562 14 473 9 950 12 30

Kaynak: TUİK verileri

Nüfus Özellikleri

Bölgenin toplam nüfusu 2012 yılı verilerine göre 1.654,422’dir. Balıkesir ili 1.160,731

kişilik nüfusuyla Çanakkale nüfusunun (493.691) iki katından fazladır. Şehir nüfusunun

toplam nüfus içindeki oranı bakımından bölge Türkiye ortalamasının (yüzde 77,28) önemli

ölçüde altındadır. Bu bakımdan Balıkesir’de kentsel nüfus yüzde 61,32, Çanakkale’de ise 1İstanbul (39), İzmir (30), Konya (31), Ankara (25), Erzurum (20)’dan sonra 19 ilçeye sahip 3 ilimizden birisi Balıkesir’dir.

Page 63: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

63

yüzde 56,32’dir. Bu veriler de bölgenin kırsal ve tarımsal karakterine işaret etmektedir. Nüfus

özellikleri bakımından en dikkat çeken bir özellik de yıllık nüfus artış hızı bakımından

Balıkesir’in Türkiye ortalamasının çok altında olmasıdır. Tablo 2’nin gösterdiği gibi, Türkiye

ortalaması ‰ 12,01 olduğu halde bu oran Balıkesir’de ‰ 5,54, Çanakkale’de ise ‰ 14,79

olarak görülmektedir. Yıllık nüfus artış oranındaki bu düşük eğilim, bölgenin ekonomik

kalkınma çabalarına olumsuz etki edebileceği düşünülebilir.

Tablo 3: Bölgenin Nüfus Özellikleri

Temel Göstergeler

Güncel Veri Yılı

Türkiye Balıkesir Çanakkale81 İl içindeki sırası

BALIKESİR ÇANAKKALE

Toplam Nüfus2012 75627384 1 160731 493 691 17 41

Şehir Nüfusunun Toplam Nüfus İçindeki Oranı (%)

2012 77.28 61.32 56.32 49 61

Nüfus Yoğunluğu

2012 98 81 50 30 53

Yıllık Nüfus Artış Hızı (‰)

2011-2012 12.01 5.54 14.79 51 23

Cinsiyet Oranı (%) (Her 100 kadın için erkek sayısı)

2012 100.76 100.28 103.12 39 20

Kaynak: TUİK verileri

Göç Eğilimleri

Yıllık nüfus artış oranının düşüklüğü bölgenin dışarıya çok göç verdiği düşüncesini akla

getirebilir. Fakat Tablo 3’deki veriler bu düşünceyi pek desteklememektedir. Bölgenin

dışarıya verdiği göç sayıları ile dışarıdan aldığı göç sayıları arasında çok büyük bir

dengesizlik görülmemektedir. 2012 yılı verilerine göre, Balıkesir’de net göç -393,

Çanakkale’de ise 8.878’dir. Bu rakamlar dışarıya verdikleri göçe kıyasla Çanakkale’nin

Balıkesir’den daha fazla göç aldığını göstermektedir.

Tablo 4: Bölgenin Göç Özellikleri

Page 64: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

64

Temel Göstergeler

Güncel Veri Yılı Türkiye Balıkesir Çanakkale

81 İl içindeki sırası

BALIKESİR ÇANAKKALE

Net göç2012 --- - 393 8 878 43 8

Net göç hızı (‰)

2011-2012 --- 0.34 18.15 37 4

İllerin aldığı göç

2012 2 317 814 34922 23 252 14 29

İllerin verdiği göç

2012 2 317 814 35 315 14 374 15 49

Kaynak: TUİK verileri

İşgücü, İstihdam ve İşsizlik Eğilimleri

İşgücü, istihdam ve işsizlik verileri, bir bölgede halkın çalışma yaşamına katılımı

hakkında fikir verdiği gibi bölgenin ekonomik gelişme düzeyi hakkında da bilgiler verir.

Tablo 5: Bölgenin İşsizlik ve istihdam Özellikleri

Temel Göstergeler

Güncel Veri Yılı Türkiye Balıkesir Çanakkale

81 İl içindeki sırası

BALIKESİR ÇANAKKALE

İşsizlik oranı (%)

2011 7.90 7.20 5.40 42 25

İşgücüne katılma oranı (%)

2011 47.50 48.70 47.30 38 21

İstihdam oranı (%)

2011 43.70 45.20 44.70 37 18

Kaynak: TUİK verileri

İşsizlik oranları bakımından bölgenin Türkiye ortalamasına göre (yüzde 7,90) nispeten

daha iyi durumda olduğu (Balıkesir’de yüzde 7,20, Çanakkale’de yüzde 5,40), işgücüne

katılma oranları bakımından yüzde48,70’lik bir oranla Balıkesir’in Türkiye ortalamasına

(yüzde 47,90) biraz üstünde, Çanakkale’nin ise Türkiye ortalamasına çok yakın (yüzde 47,30)

olduğu gözlenmektedir (Bkz. Tablo 4). İstihdam oranı bakımından da benzer bir görünüm söz

konusudur. Bu bakımdan Balıkesir de Çanakkale de Türkiye ortalamasının biraz üstündedir.

Page 65: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

65

İş Demografik Özellikleri

Bölgenin iş demografik özelliklerinin düzensiz eğilimler gösterdiği söylenebilir (Bkz.

Tablo 5). Örneğin, ticaret unvanlı kurulan işyeri sayısı bakımından Balıkesir ve Çanakkale

toplam nüfus sayılarına oranlı bir eğilim gösterirken kapanan ticaret unvanlı işyeri sayısı

bakımından nüfuslarına göre oransız eğilimler göstermektedir. Bu bakımdan 2009 yılı

verilerine göre Balıkesir 1.049 kapanan işyeri sayısıyla 81 il içinde 5. sırada yer almaktadır.

Tablo 6: Bölgenin İş Demografik Özellikleri

Temel Göstergeler

Güncel Veri Yılı Türkiye Balıkesir Çanakkale

81 İl içindeki sırası

BALIKESİR ÇANAKKALETicaret ünvanlı işyeri sayısı (kurulan)

2009 44 050 595 253 12 28

Ticaret ünvanlı işyeri sayısı (kapanan)

2009 32 419 1 049 200 5 33

Açılan şirket ve kooperatif sayısı

2009 44 472 383 218 20 30

İş kayıtlarına göre girişim sayısı

2011 3 422 163 59 293 27 414 13 30

Kaynak: TUİK verileri

Açılan şirket ve kooperatif sayıları bakımından ise iki ilin toplam nüfuslarına göre

oransız rakamlar göze çarpmaktadır (Balıkesir’de 383, Çanakkale’de 218). Her iki durum da

özellikle Balıkesir’de ekonomik istikrarsızlığa işaret ettiği yönünde yorumlanabilir. İş

kayıtlarına göre girişim sayıları bakımından Balıkesir 81 il içinde 13. sırada yer alırken

Çanakkale 30. sırada yer almaktadır. Genel olarak iş demografik özellikleri itibariyle çok

daha küçük sayılara sahip olsa da Çanakkale’nin Balıkesir’e göre daha istikrarlı olduğu

söylenebilir.

Genel Demografik Özellikler

Page 66: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

66

Bölgenin genel demografik özellikleri incelendiğinde birkaç önemli husus dikkat

çekmektedir. Birincisi, kaba evlenme hızı bakımından bir bütün olarak GM Bölgesi (hem

Balıkesir hem Çanakkale) Türkiye sıralamasında önemsenecek derecede geride yer

almaktadır. Buna karşılık kaba boşanma hızı bakımından bir bütün olarak GM Bölgesi ilk 20

sırada yer almaktadır. Diğer bir deyişle, bölge insanı az evleniyor ve fazla boşanıyor. Nitekim,

boşanma hızı bakımından özellikle Balıkesir (yüzde 1,99) Türkiye ortalamasının (yüzde 1,64)

üstünde bir orana sahiptirler (Bkz. Tablo 6).

Tablo 7: Bölgenin Demografik Özellikleri

Temel Göstergeler

Güncel Veri Yılı Türkiye Balıkesir Çanakkale

81 İl içindeki sırası

BALIKESİR ÇANAKKALE

Kaba evlenme hızı (‰)

2012 8.03 7.05 6.43 66 77

Kaba boşanma hızı (‰)

2012 1.64 1.99 1.66 12 24

Kaba intihar hızı (%ooo)

2012 4.29 4.41 5.92 35 16

Doğum sayısı (ikametgah yerine göre)

2012 1 279 864 12 852 5 401 28 52

Ölüm sayısı2012 374 855 9024 4 002 7 30

Bebek ölümleri2012 14845 173 73 25 52

Kaynak: TUİK verileri

İkinci olarak, intihar hızı oranları bakımından da GM Bölgesi, özellikle Çanakkale,

Türkiye ortalamasının üstünde yer almaktadır. Bu bakımdan Balıkesir 81 il içinde ortalarda

(35. sırada) yer alırken, Çanakkale binde 5,92’lik bir oranla 16. sırada yer almaktadır. Bu

durum Çanakkale’de özel bir sorun olduğuna ve intihara ilişkin önleyici hizmetlere

gereksinim duyulduğuna yorulmalıdır.

Sağlık Özellikleri

Page 67: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

67

GM Bölgesinin sağlık özellikleri bakımından vasat bir yerde durduğu ileri sürülebilir.

Kişi başına düşen hastane yatak sayısı hemen hemen Türkiye ortalamasıyla aynıdır (Bkz.

Tablo 7). Hastane sayısı, hastane yatak sayısı ve uzman hekim sayısı bakımlarından Balıkesir

81 il içinde ilk 20 içinde yer alırken Çanakkale ilk 40 içinde yer almaktadır. Ancak Tablo 7’de

yer alan veriler kendi başına sağlık hizmetlerinin yeterliliği hususunda çıkarımlarda

bulunmaya elverişli değildir.

Tablo 8: Bölgenin Sağlık Özellikleri

Temel Göstergeler

Güncel Veri Yılı Türkiye Balıkesir Çanakkale

81 İl içindeki sırası

BALIKESİR ÇANAKKALEYüzbin kişi başına hastane yatak sayısı

2011 252 251 243 36 39

Hastane sayısı (Kamu+Özel)

2011 1 410 28 13 8 38

Hastane yatak sayısı (Kamu+Özel)

2011 188 047 2 899 1 180 18 41

Uzman hekim sayısı2011 66 064 767 337 21 38

Kaynak: TUİK verileri

Hastane sayısı, hastane yatak sayısı ve uzman hekim sayıları genel nüfus içindeki

yerlerine göre değerlendirilirse daha somut bir karşılaştırma ortaya çıkabilir. Buna göre,

örneğin hastane sayısı açısından hesaplandığında Türkiye’de yaklaşık 52.000 kişiye bir

hastane düşerken, GM Bölgesinde yaklaşık 41.000 kişiye bir hastane düştüğü anlaşılacaktır.

Aynı mantıkla hesaplandığında, Türkiye’de yaklaşık 407 kişiye bir hastane yatağı düşerken,

GM Bölgesinde yaklaşık 390 kişiye bir hastane yatağı düşmektedir. Son olarak, Türkiye’de

yaklaşık 1.180 kişiye bir uzman hekim düşerken, GM Bölgesinde yaklaşık 1.500 kişiye bir

uzman hekim düşmektedir. Bu hesaplamalar göstermektedir ki GM Bölgesi, hastane sayısı ve

hastane yatak sayısı bakımından Türkiye ortalamalarından daha iyi durumda fakat uzman

hekim sayısı bakımından Türkiye ortalamasının altında (yetersiz) yer almaktadır.

Kültür Özellikleri

Page 68: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

68

Kültür özellikleri bakımından TÜİK 4 gösterge kullanmıştır. Bu göstergeler içinde

Tablo 8’de dikkat çeken çarpıcı husus, halk kütüphanesi sayısı bakımından Balıkesir’in ilk 10

il içinde yer almasına rağmen bin kişi başına halk kütüphanesinden yararlanma sayısı

bakımından Balıkesir’in oldukça gerilerde (48. sırada) yer almasıdır. Bu veriler Balıkesir

halkının okuma alışkanlığının zayıflığına işaret etmektedir. Buna karşılık Çanakkale ili halk

kütüphanesi sayısı bakımından 81 il içinde ortalarda (43. sırada) olmasına rağmen

kütüphanelerden yararlanma sayısı bakımından bu ilin Balıkesir’den çok daha iyi durumda

(27. sırada) olduğu görülmektedir. Öte yandan, sinema salonu sayısı bakımından Balıkesir

(29 salon) Çanakkale’ye (9 salon) göre çok daha iyi durumda görünmektedir. GM Bölgesinde

tiyatro salonu bulunmaması dikkat çeken diğer bir husustur.

Tablo 9: Bölgenin Kültür Özellikleri

Temel Göstergeler

Güncel Veri Yılı Türkiye Balıkesir Çanakkale

81 İl içindeki sırası

BALIKESİR ÇANAKKALE

Halk kütüphanesi sayısı

2011 1 118 22 11 10 43

Bin kişi başına halk kütüphanelerinden yararlanma sayısı

2011 252 308 447 48 27

Sinema salonu sayısı2011 1 917 29 9 11 37

Tiyatro salonu sayısı2011 511 --- - --- -

Kaynak: TUİK verileri

Bu verilerden hareketle özellikle Balıkesir’de okuma alışkanlığını yaygınlaştırma

amaçlı kampanya ve programların gerekli olduğu, bu yönde faaliyet gösterecek sivil toplum

kuruluşları ve resmi kuruluşlara hibe desteklerinin yararlı olacağı çıkarımında bulunulabilir.

Page 69: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

69

Turizm Özellikleri

Ülke çapında belediye belgeli konaklama tesislerine gelen yerli ve yabancı turist sayısı

22.411,589 iken GM bölgesinin (Balıkesir ve Çanakkale birlikte) bu rakam içindeki yeri 2

437.740’dır (Bkz. Tablo 9). Diğer bir deyişle GM Bölgesi, ülke çapında belediye belgeli

konaklama tesislerine gelen yerli ve yabancı turistlerin yüzde 10,87’sini ağırlamaktadır ki bu

da bölgenin önemli bir turizm potansiyeli taşıdığını göstermektedir. Öte yandan, Turizm

İşletme belgeli konaklama tesislerine gelen yerli ve yabancı turist sayısı Türkiye çapında 33

614.187 iken GM Bölgesinin bu rakam içindeki yeri 986.914, diğer bir deyişle sadece yüzde

2,94’dür.

Tablo 10: Bölgenin Turizm Özellikleri

Temel Göstergeler

Güncel Veri Yılı

TürkiyeGM

Bölgesi Balıkesir Çanakkale81 İl içindeki sırası

BALIKESİR ÇANAKKALEBelediye belgeli konaklama tes.geliş sayısı (Yerli-Yabancı)

2011 22 411 589

2 437 740

1 485 332

952 408 4 7

Turizm İşl.belgeli konaklama tes.geliş sayısı (Yerli-Yabancı)

2011 33 614 187

986 914 542 024 444 890 10 11

Kaynak: TUİK verileri

Özetle, GM Bölgesi belediye belgeli konaklama tesislerine gelen turist sayısı

bakımından toplam payın yüzde 10,87’sini alırken turizm işletme belgeli konaklama

tesislerine gelen turist sayısı bakımından toplam payın sadece yüzde 2,94’ünü almaktadır. Bu

veriler göstermektedir ki GM Bölgesi önemli bir turizm potansiyeli taşımaktadır ama özellikle

turizm işletme belgeli konaklama tesisleri bakımından daha fazla yatırıma ihtiyaç

duymaktadır.

Eğitim Özellikleri

Eğitim özellikleri bakımından GM Bölgesinin verileri incelendiğinde dikkat çeken

birkaç temel husus görünmektedir. Birinci husus, okuma yazma bilen nüfus oranları

bakımından Çanakkale’nin Balıkesir’e göre daha iyi durumda olduğudur. Çanakkale’de

Page 70: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

70

okuma yazma bilen nüfus oranı (6 yaş ve üzeri) yüzde 97,86 ile Türkiye ortalamasının

üzerinde iken Balıkesir bu bakımdan Türkiye ortalamasıyla hemen hemen aynıdır

(yüzde98.80). Bu açıdan bakıldığında Çanakkale’nin 81 il içinde 5. sırada Balıkesir’in ise 20.

sırada yer aldığı görülmektedir (Bkz. Tablo 10).

İkinci husus, cinsiyete göre okuma yazma bilenlerin oranıyla ilgilidir. Okuma yazma

bilen kadınların oranı Türkiye’de yüzde 93.00, Balıkesir’de yüzde 94,93, Çanakkale’de ise

yüzde 96,68’dir. Dolayısıyla bu bakımdan da Çanakkale Türkiye ortalamasının üzerinde ve

Balıkesir’den biraz daha iyi durumdadır.

Üçüncü husus, ilk ve orta öğretimdeki okullaşma oranları bakımından da Çanakkale’nin

Balıkesir’den daha iyi olmasıdır. İlköğretimde brüt okullaşma oranı,hem Balıkesir’de hem de

Çanakkale’de yüzde 104 civarındadır. Bu açıdan her iki il de Türkiye ortalamasının (yüzde

107.52) altında görünmektedir.

Ortaöğretimde okullaşma oranları açısından ise tersi bir durum söz konusudur.

Ortaöğretimde brüt okullaşma oranı Türkiye’de yüzde 96.77, Balıkesir’de yüzde 98.47,

Çanakkale’de ise yüzde103.97’dır. Bu durum her iki ilde de ortaöğretimde brüt okullaşma

oranlarının ilköğretimde brüt okullaşma oranlarına göre tüm Türkiye oranlarında olduğu gibi

daha yavaş olduğunu göstermektedir.

Dördüncü husus, hem ilköğretimde hem de orta öğretimde öğretmen başına düşen

öğrenci sayıları bakımından Balıkesir’in de Çanakkale’nin de Türkiye ortalamasına göre daha

iyi durumda olduğudur. Nitekim ilköğretimde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı

Türkiye’de 20 iken Balıkesir’de 16, Çanakkale’de 14’dir. Ortaöğretimde de öğretmen başına

düşen öğrenci sayısı Türkiye’de 16 iken Balıkesir’de 13, Çanakkale’de 12’dir.

Beşinci husus, GM Bölgesinin yüksek öğrenim potansiyeliyle ilgilidir. GM Bölgesinde

özel yüksek öğrenim kurumu bulunmamaktadır. Yüksek öğrenimde okuyan öğrenci sayısı

2011-12 akademik yılı itibariyle Balıkesir’de37.440 iken Çanakkale’de 29.444’dür. İki il

birlikte yaklaşık 67 bin yüksek öğrenim öğrencisine ev sahipliği yapmaktadır.

Page 71: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

71

Tablo 11: Bölgenin Eğitim Özellikleri

Temel GöstergelerGüncel Veri Yılı Türkiye Balıkesir Çanakkale 81 İl içindeki sırası

BALIKESİR ÇANAKKALE

Okuma Yazma Bilenlerin Oranı (%) [6+yaş]

2012 95.78 98.80 97.8620

5

Okuma yazma bilenlerin oranı [erkek] (%) [6+ yaş]

2012 98.56 98.67 99.0033

16

Okuma yazma bilenlerin oranı [kadın] (%) [6+ yaş]

2012 93.00 94.93 96.6818

3

Toplam Okul Sayısı [okulöncesi,İlk ve ortaokul, Ortaöğretim]

2012/'13 83771 1 408 55418

52

Brüt okullaşma oranı (%) [ilköğretim]

2012/'13 107.52 104.84 104.2662

72

Brüt okullaşma oranı (%) [ortaokul]

2012/'13 107.64 105.55 106.8346

27

Brüt okullaşma oranı (%) [Ortaöğretim]

2012/'13 96.77 98.47 103.7442

30

Toplam Öğrenci sayısı [okulöncesi,İlk ve ortaokul, Ortaöğretim]

2012/'13 17234452 204132 79 58820

52

Toplam Öğretmen sayısı [okulöncesi,İlk ve ortaokul, Ortaöğretim]

2012/'13 869630 13103 5 47919

46

Derslik (Sınıf) Sayısı [okulöncesi,İlk ve ortaokul, Ortaöğretim]

2012/'13 538442 8 045 3 80619

45

Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı [İlköğretim]

2012/'13 20 16 1453

73

Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı [ortaokul]

2012/'13 19 15 1552

52

Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı [Toplam Ortaöğretim]

2012/'13 16 13 1252

71

Önlisans ve lisans düzeyinde öğrenci sayısı (yeni kayıtlı)

2011/'12 813 580 11 925 8 93311

25

Yüksek öğretimde okuyan sayısı

2011/'12 4 112 687 37 440 29 44414

24

Yüksek öğretimde mezun toplamı (bir önceki dönem mezunları)

2011/'12 496 794 8 011 5 2929

21

Üniversitelerde profesör sayısı 2011/'12 16 783 89 7829

32

Üniversitelerde doçent sayısı 2011/'12 9 257 75 8232

29

Üniversitelerde öğretim elemanı sayısı 2011/'12 118 839 1 092 1 085

2829

Kaynak: TUİK verileri

Page 72: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

72

İstanbul, İzmir, Bursa gibi büyük şehirlere yakınlıkları itibariyle ve nispeten daha

ekonomik yaşam koşullarına sahip olmaları bakımından Balıkesir ve Çanakkale yüksek

öğrenim için daha fazla bir çekim alanı olma potansiyeline sahiptir. Dolayısıyla, turizm

açısından olduğu gibi yüksek öğrenim açısından da GM Bölgesi olduğundan çok daha fazla

önem, ilgi ve yatırım merkezi haline gelebilir.

Üniversitelerde öğretim elemanı sayısı bakımından Balıkesir ve Çanakkale neredeyse

aynı sayıya sahiptirler (Balıkesir 1.092, Çanakkale 1.085) ve 81 il içinde Balıkesir 28. Sırayı

Çanakkale ise 29. Sırayı paylaşmaktadırlar. Balıkesir’de yüksek öğrenimde okuyan öğrenci

sayısı Çanakkale’ye göre yaklaşık 8 bin kişi daha fazla olduğu dikkate alındığında

Balıkesir’deki üniversite öğretim elemanı sayısının aslında Çanakkale’den geride olduğu

çıkarımında bulunmak mümkündür.

Enerji Özellikleri

GM Bölgesinin enerji üretim ve tüketim özellikleri bağlamında dikkat çekici husus

Balıkesir ile Çanakkale arasındaki bariz farklılıktır. Elektrik üretim kapasitesi bakımından

Çanakkale 81 il içinde 20. sırada yer alırken Balıkesir 43. sırada yer almaktadır (Bkz. Tablo

11).

Tablo 12: Bölgenin Enerji Özellikleri

Temel Göstergeler

Güncel Veri Yılı

Türkiye Balıkesir Çanakkale81 İl içindeki sırası

BALIKESİR ÇANAKKALE

Elektrik üretim kapasitesi (MW)

2005 38 843,50 52 552 43 20

Kişi başına toplam elektrik tüketimi (Kwh/kişi)

2011 2 490 2 174 7 621 33 1

Kişi başına sanayi elektrik tüketimi (Kwh)

2011 1 177 837 6 237 34 1

Kişi başına mesken elektrik tüketimi (Kwh)

2011 592 628 606 16 18

Toplam elektrik tüketimi (Mwh)

2011 186 099 551 2 509 114 3 707 273 19 12

Kaynak: TUİK verileri

Page 73: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

73

Bu bariz faklılık kişi başına düşen toplam elektrik tüketiminde de kişi başına düşen

sanayi elektrik tüketiminde de kendini göstermektedir. Örneğin kişi başına düşen sanayi

elektrik tüketimi Çanakkale’de 6.237 Kwh iken Balıkesir’de bu rakam sadece 837 Kwh’dir.

Nitekim Çanakkale kişi başına toplam elektrik tüketimi bakımından da kişi başına düşen

sanayi elektrik tüketimi bakımından da 81 il içinde 12. Sırayı alırken Balıkesir bu kapsamda

19. sırada yer almaktadır.

Bu veriler Çanakkale’nin Balıkesir’e göre çok daha fazla sanayi tesislerine sahip

olmasının göstergeleridir. Nitekim kişi başına düşen mesken elektrik tüketimi bakımından iki

il arasında önemli bir fark görülmemektedir. Fark, sanayi elektrik tüketim miktarlarındadır.

Balıkesir’in bu özel durumu farklı yönlerden değerlendirilebilir. Bir açıdan Balıkesir’in daha

fazla sanayi yatırımına özendirilmesi gerektiği düşünülebilir. Ama başka bir açıdan ise,

Balıkesir’in nispeten düşük sanayileşme durumu ona başka avantajlar sağlayabilir ve hatta

sanayileşmeden uzak kalması gereği savunulabilir.

Ulaşım Özellikleri

Ulaşım özellikleri bağlamında önemli bir gösterge otomobil sayılarıyla ilgilidir. 2013

(Haziran ayı sonu) itibariyle Balıkesir 150.109 otomobil ile 81 il içinde 13. sırada yer alırken

Çanakkale 61.885 otomobil ile 30. sırada yer almaktadır (Bkz. Tablo 12).

Tablo 13: Bölgenin Ulaşım Özellikleri

Temel Göstergeler

Güncel Veri Yılı Türkiye Balıkesir Çanakkale

81 İl içindeki sırası

BALIKESİR ÇANAKKALEOtomobil sayısı (Haziran ayı sonu itibarıyla)

2013 8 953385 150109 61 885 13 30

Trafik kaza sayısı2012 153552 3177 1 279 13 35

Kazalarda ölü sayısı

2012 3 750 70 41 8 31

Kaynak: TUİK verileri

Ancak bu verilerin daha anlamlı olması için her bir ilin kendi toplam nüfusu içinde

değerlendirmek gerekir. Bu açıdan hesaplandığında Türkiye’de ortalama 8.45 kişiye bir

Page 74: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

74

otomobil düştüğü, Balıkesir’de ortalama 7.73 kişiye, Çanakkale’de ise ortalama 7.98 kişiye

bir otomobil düştüğü görülecektir. Dolayısıyla, her ne kadar Balıkesir daha fazla otomobile

sahipse de nüfusuna oranlandığında aslında Çanakkale’den çok da farklı olmadığı

anlaşılmaktadır.

Öte yandan GM bölgesinin büyük şehirlere ulaşım yolları üzerinde bulunması bu

bölgede yoğun bir trafiğin olmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Nitekim, 2012 yılı içinde GM

Bölgesinde toplam 4.456 trafik kazası yaşanmış, bu kazalar çerçevesinde bölgede toplam 111

kişi yaşamını yitirmiştir. Bu verilerin anlamı nedir? Acaba Balıkesir ve Çanakkale illeri

birbirlerine ve Türkiye ortalamasına göre daha fazla mı daha az mı trafik kazası

yaşamaktadır? Bu soruyu yanıtlayabilmek için de her bir ilin trafik kazası sayısını toplam

nüfusu veya toplam otomobil sayısı ile orantılamak gerekir. Örneğin otomobil sayılarıyla

orantılandığında Türkiye’de her 58 otomobil başına 1 kaza düşerken hem Balıkesir’de hem de

Çanakkale’de yaklaşık her 48 otomobil başına bir trafik kazası düştüğü anlaşılmaktadır. Bu

demektir ki Balıkesir’de de Çanakkale’de de Türkiye ortalamasına göre daha fazla trafik

kazası yaşanmaktadır. Bu önemli bir bilgidir ancak söz konusu kazaların tamamının ilgili

illerin sakinleri tarafından işlendiği kesin değildir. Diğer bir deyişle diğer illerden bölgeye

gelen ve/veya bölgeden geçen araç sahiplerinin de bu kazalara dâhil olmuş olabileceği dikkate

alınmalıdır. Bununla beraber, bu bölgede Türkiye ortalamasına göre daha sıklıkla trafik

kazasının yaşanıyor olması bilgisinden hareketle bölgede daha güvenli bir trafik akışı

sağlamaya yönelik faaliyetler ve önlemler gerekli görülmektedir.

Adalet ve Seçim Özellikleri

Suçun işlendiği ile göre ceza infaz kurumuna giren hükümlü sayısı 2011 yılı verilerine

göre Balıkesir’de 2.024, Çanakkale’de ise 1.026’dır. Bu açıdan Balıkesir 81 il içinde 11.

sırada, Çanakkale ise 22. sırada yer almaktadır. Bu veriler GM Bölgesinde, özellikle de

Çanakkale ilinde, ciddi bir suç sorunu olduğuna işaret etmektedir.

Seçim istatistikleri bakımından incelendiğinde ise gerek belediye başkanlığı seçimlerine

katılım oranları gerekse halk oylamasına katılım oranları bakımından GM bölgesinin Türkiye

ortalamasının biraz üstünde yer aldığı, Balıkesir’in bu bakımdan Türkiye (yüzde 85)

ortalamasıyla aynı, Çanakkale’nin ise Türkiye ortalamasının az bir miktar üstünde (yüzde 87)

olduğu görülmektedir.

Page 75: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

75

Tablo 14: Bölgenin Adalet Özellikleri

Temel Göstergeler

Güncel Veri Yılı

Türkiye Balıkesir Çanakkale

81 İl içindeki sırası

BALIKESİR ÇANAKKALESuçun işlendiği ile göre ceza infaz kurumuna giren hükümlüler

2011 80096 2 024 1 026 11 22

Ceza infaz kurumu sayısı

2011 371 12 6 4 19

Kaynak: TUİK verileri

Öte yandan 2011 yılındaki milletvekili genel seçimine katılım oranı, 2009’daki

belediye başkanlığı seçimlerine ve 2010’daki halkoylamasına katılım oranlarına göre her iki

ilde de yaklaşık yüzde 4- 5 oranında daha fazladır.

Tablo 15: Bölgenin Seçim Özellikleri

Temel Göstergeler

Güncel Veri Yılı

Türkiye Balıkesir Çanakkale

81 İl içindeki sırası

BALIKESİR ÇANAKKALEBelediye Başkanlığı-Toplam kayıtlı seçmen sayısı

2009 39 809 274 584 103 223 949 15 42

Belediye Başkanlığı-Oy kullanan seçmen sayısı (sıralama : katılım oranı)

2009 33 510 343 501 206 196 360 85.80 87.7

Halkoylaması- kayıtlı seçmen sayısı

2010 52 051 828 859 259 360 770 14 38

Halkoylaması- Oy kullanan seçmen sayısı (sıralama : katılım oranı)

2010 38 369 099 735 639 314 284 85.60 87.1

Milletvekili Genel Seçimi-Toplam kayıtlı seçmen sayısı

2011 52 806 322 866 739 366 267 15 38

Milletvekili Genel Seçimi-Oy kullanan seçmen sayısı (sıralama : katılım oranı)

2011 43 914 948 781 410 333 317 90.20 91.0

Kaynak: TUİK verileri

Tarım Özellikleri

2012 yılı itibariyle Balıkesir’de işlenen tarım alanı 349.193 hektar, Çanakkale’de ise 2

750.000hektardır. Bu özellikleriyle Balıkesir 81 il içinde 17. sırada, Çanakkale ise 36. sırada

Page 76: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

76

bulunmaktadır. Dolayısıyla, Balıkesir’de tarımsal üretimin Çanakkale’ye göre çok daha ileri

bir düzeyde olduğu rahatlıkla görülmektedir.

Tablo 16: Bölgenin Tarım Özellikleri

Temel Göstergeler

Güncel Veri Yılı

Türkiye Balıkesir Çanakkale81 İl içindeki sırası

BALIKESİR ÇANAKKALETarım Alanı (dekar)(Son yıl verileri geçicidir.)

2012 237949 637 4 424243 2 750 000 13 39

İşlenen tarım alanı (hektar)

2012 20581975 349 193 223 323 17 36

Büyükbaş hayvan sayısı

2012 14022347 545 117 202 295 3 23

Büyükbaş süt üretimi (ton)

2012 16024827 704 471 301 471 2 15

Küçükbaş hayvan sayısı

2012 35782 519

883 359 619 406 11 20

Küçükbaş süt üretimi (ton)

2012 1 376 436 35 633 28 883 8 12

Kümes hayvan sayısı (bin baş)

2012 257505 27 329 5 006 2 15

Kişi başına bitkisel üretim değeri (TL)

2012 1 162 1 824 3 866 27 2

Kişi başına canlı hayvanlar değeri (TL)

2012 840 2 118 2 309 17 13

Kişi başına hayvansal ürünler değeri (TL)

2012 652 600 715 22 16

Organik bitkisel üretim (üretim - ton)

2012 1750127 2 632 22 122 43 18

Kaynak: TUİK verileri

Öte yandan hayvancılık açısından verilere bakıldığında ise Balıkesir’in ayırt edici

karakteri hemen anlaşılmaktadır. Nitekim büyükbaş hayvan sayısı bakımından Balıkesir 545.

117 hayvan ile 81 il içinde 3. sırada, büyükbaş süt üretimi bakımından da 704.471 ton ile 2.

sırada yer almaktadır. Büyükbaş hayvan sayısı bakımından Çanakkale ise 202.295 hayvan ile

81 il içinde 23. sırada, büyükbaş süt üretimi bakımından da 301.471 ton ile 15. sırada yer

almaktadır.

Page 77: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

77

Küçükbaş hayvan sayısı bakımından Balıkesir 883.359 hayvan ile 81 il içinde 11.

sırada, Çanakkale ise 619.406 hayvan ile 20. sırada yer almaktadır. Kümes hayvanları sayısı

bakımından da Balıkesir’in dikkat çekici karakteri bulunmaktadır. Balıkesir 2012 yılı

itibariyle yaklaşık 27.329milyon kümes hayvanıyla 81 il içinde 2. sırada yer almış, Çanakkale

ise yaklaşık 5 milyon kümes hayvanıyla 15. sırada yer almıştır.

Dolayısıyla Balıkesir hem GM Bölgesi içinde hem de Türkiye içinde tarım ve

hayvancılık alanlarındaki yüksek kapasitesiyle öne çıkmaktadır. Balıkesir’de sanayinin

nispeten daha düşük, tarım ve hayvancılıktaki performansının ise daha yüksek olması onun

turizm sektöründeki performansına olumlu katkı sağlayabileceği söylenebilir.

Çevre Özellikleri

Çevre istatistikleri bağlamında dikkat çeken bir husus, belediyeler tarafından temin

edilen içme ve kullanma suyu miktarı bakımından Balıkesir’in Çanakkale’ye göre 2,5 kat

daha fazla su temin ediyor olmasıdır. Nitekim, bu bakımdan Balıkesir 81 il içinde 19. sırada,

Çanakkale ise 42. sırada yer almaktadır. Doğal olarak Çanakkale’de su temini işleri ve

hizmetleri çevresel yatırım harcamalarına daha fazla gereksinim duymaktadır. Bu yüzden

2010 yılı itibariyle Çanakkale’nin bu kapsamdaki yatırım harcamalarının 2.547,000 TL ile 81

il içinde 23. sırada, Balıkesir’in ise 827.000 TL ile 45. sırada olduğu görülmektedir (Bkz.

Tablo 15).

Öte yandan, çevre istatistiklerinin önemli bir başka göstergesi de ortalama kükürtdioksit

(SO2) değeridir. Balıkesir, metreküp başına 10 mikrogram kükürtdioksit oranıyla 81 il içinde

66. sırada yer alırken, Çanakkale metreküp başına 21 mikrogram kükürtdioksit oranıyla 33.

sırada yer almaktadır. Diğer bir deyişle Çanakkale’de çevre kirliliği Balıkesir’dekinden iki kat

daha fazladır. Bu durum iki il arasındaki sanayileşme oranlarındaki farklılıkla

ilişkilendirilebilir.

Tablo 17: Bölgenin Çevre Özellikleri

Temel Göstergeler Günce Türkiye Balıkesir Çanakkale 81 İl içindeki sırası

Page 78: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

78

l Veri Yılı

BALIKESİR ÇANAKKALE

Belediyelerde kişi başı temin edilen günlük su miktarı (litre/kişi-gün)

2010 217 233 229 36 39

Belediyeler tarafından temin edilen içme ve kullanma suyu miktarı (1000 m3/yıl)

2010 4 795 234 67 447 27 084 19 42

Su temini işleri ve hizmetleri çevresel yatırım harcamaları (Bin TL)

2010 1 099 612 827 2 547 45 23

Ortalama kükürtdioksit (SO2) değeri (mikrogram/metreküp)

2010 --- 10 21 66 33

Ortalama partiküler madde değeri (PM10) (mikrogram/ metreküp)

2010 --- 75 30 31 80

Kaynak: TUİK verileri

Dış Ticaret Özellikleri

GM Bölgesinin dış ticaret istatistiklerinde en dikkat çekici husus ithalat-ihracat ilişkileri

bakımından Balıkesir ile Çanakkale arasındaki farklılıktır. Balıkesir’in ithalat ve ihracat

miktarları birbirine çok yakındır. 2013 yılı itibariyle Balıkesir’in $ 328.503,000 ithalatı, $ 372

493.000 da ihracatı bulunmaktadır. Oysa Çanakkale 2013 yılında ithalatının 2 katından daha

fazla ihracat yapmıştır. Diğer bir deyişle Çanakkale 2013 yılında $ 46.939,000 ithalat, $

111.060,000 da ihracat yapmıştır (Bkz. Tablo 16).

İthalat ve ihracat miktarları kişi başına düşen miktarlar bazında düşünüldüğünde ise her

iki ilin de Türkiye ortalamalarının altında kaldığı görülmektedir.

Tablo 18: Bölgenin Dış Ticaret Özellikleri

Temel Göstergeler

Güncel Veri Türkiye Balıkesir Çanakkale 81 İl içindeki sırası

Page 79: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

79

YılıBALIKESİR ÇANAKKALE

İhracat (Bin ABD $) (Temmuz ayı itibarıyla)

2013 88 293 183 372 493 111 060 22 38

İthalat (Bin ABD $) (Temmuz ayı itibarıyla)

2013 148 756 077 328 503 46 939 22 43

Kişi başına ihracat($)

2012 2 016 410 344 38 42

Kişi başına ithalat($)

2012 3 128 418 145 28 41

Kaynak: TUİK verileri

Yukarıdaki verilerin içerisinde en önemli görünen hususlar aşağıdaki maddelerle

özetlenebilir:

1) Balıkesir, Türkiye’de en çok ilçeye ve en çok köye sahip kentlerden birisidir.

2) Balıkesir ve Çanakkale, şehir nüfusunun toplam nüfusa oranının en düşük olduğu iller

arasındadır.

3) Yıllık nüfus artış hızı bakımından GM bölgesi Türkiye ortalamasının çok altındadır;

Çanakkale bu bakımdan negatif bir hıza sahiptir.

4) GM Bölgesinin dışarıya verdiği göç ile dışarıdan aldığı göç miktarı az fakla birbirine

yakındır.

5) İstihdam oranı bakımından Balıkesir hemen hemen Türkiye ortalaması ile aynı,

Çanakkale ise Türkiye ortalamasının biraz üstündedir.

6) Genel olarak iş demografik özellikleri itibariyle çok daha küçük sayılara sahip olsa da

Çanakkale’nin Balıkesir’e göre daha istikrarlı olduğu söylenebilir.

7) Kaba evlenme hızı bakımından GM Bölgesi Türkiye sıralamasında oldukça gerilerde

yer almaktadır. Buna karşılık kaba boşanma hızı bakımından GM Bölgesi ilk 20 sırada

yer almaktadır. Diğer bir deyişle, bölge insanı az evleniyor ve fazla boşanıyor.

Page 80: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

80

8) İntihar hızı oranları bakımından da GM Bölgesi, özellikle Çanakkale, Türkiye

ortalamasının üstünde yer almaktadır.

9) GM Bölgesi, hastane sayısı ve hastane yatak sayısı bakımından Türkiye

ortalamalarından daha iyi durumda fakat uzman hekim sayısı bakımından Türkiye

ortalamasının altında (yetersiz) yer almaktadır.

10) Kütüphane ve kütüphaneden yararlanma sayılarına ilişkin veriler Balıkesir halkının

okuma alışkanlığının zayıflığına işaret etmektedir. Buna karşılık Çanakkale

kütüphanelerden yararlanma sayısı bakımından Balıkesir’den çok daha iyi durumda

görülmektedir.

11) GM Bölgesi belediye belgeli konaklama tesislerine gelen turist sayısı bakımından

toplam payın yüzde 10.87’sini alırken turizm işletme belgeli konaklama tesislerine

gelen turist sayısı bakımından toplam payın sadece yüzde 2.94’ünü almaktadır. Bu

veriler göstermektedir ki GM Bölgesi önemli bir turizm potansiyeli taşımaktadır ama

özellikle turizm işletme belgeli konaklama tesisleri bakımından daha fazla yatırıma

ihtiyaç duymaktadır.

12) Okuma yazma bilen nüfus oranı bakımından da okuma yazma bilen kadınların oranı

bakımdan da Çanakkale Türkiye ortalamasının üzerinde ve Balıkesir’den çok daha iyi

durumdadır.

13) İlk ve orta öğretimdeki okullaşma oranları bakımından Çanakkale Balıkesir’den daha

iyi durumdadır.

14) Hem ilköğretimde hem de orta öğretimde öğretmen başına düşen öğrenci sayıları

bakımından Balıkesir de Çanakkale de Türkiye ortalamasına göre daha iyi

durumdadır.

15) Kişi başına düşen mesken elektrik tüketimi bakımından Balıkesir ve Çanakkale

arasında önemli bir fark görülmezken sanayi elektrik tüketim miktarları bakımından

Çanakkale çok daha yüksek değerlere sahiptir.

16) Her ne kadar Balıkesir daha fazla otomobile sahipse de nüfusuna oranlandığında

aslında Çanakkale’den çok da farklı olmadığı (hatta Çanakkale’nin biraz altında

olduğu) anlaşılmaktadır.

Page 81: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

81

17) Balıkesir’de de Çanakkale’de de Türkiye ortalamasına göre daha fazla trafik kazası

yaşanmaktadır.

18) Ceza infaz kurumuna getirilen hükümlü sayılarıyla ilgili veriler GM Bölgesinde,

özellikle de Çanakkale ilinde, ciddi bir suç sorunu olduğuna işaret etmektedir.

19) Balıkesir hem GM Bölgesi içinde hem de Türkiye içinde tarım ve hayvancılık

alanlarındaki yüksek kapasitesiyle öne çıkmaktadır.

20) Çanakkale’de çevre kirliliği Balıkesir’dekinden iki kat daha fazladır.

21) Balıkesir’in ithalat ve ihracat miktarları birbirine çok yakındır. Oysa Çanakkale 2012

yılında ithalatının 2 katından daha fazla ihracat yapmıştır. Kişi başına düşen ithalat ve

ihracat miktarları bakımından ise her iki il de Türkiye ortalamalarının altındadır.

Page 82: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

82

ARAŞTIRMA METODOLOJİSİ

Araştırmanın Konusu ve Yaklaşımı

Bu araştırma projesinin konusunu, Güney Marmara Bölgesi’nin sosyal yapısı

oluşturmaktadır. Bölgenin sosyal yapısı, hem sosyo-ekonomik ve hem de sosyo-kültürel

boyutlarıyla inceleme konusu yapılmıştır. Kuramsal bölümde ifade edildiği üzere sosyolojide

sosyal yapı kavramı, toplumun kurumsallaşmış ilişki düzenini ifade eder ve bakış açısına

bağlı olarak farklı biçimlerde algılanır ve tanımlanır. Sistem yaklaşımı açısından sosyal yapı,

toplumda belirli sosyal konumları işgal eden ve bunlara bağlı olarak rollerini oynayan bir

grubun üyeleri arasındaki ilişkiler ve etkileşimler ağıdır. Açıktır ki, bu yaklaşımda bireyler

sadece rollerini oynayan pasif oyunculardan ibaret olarak görülür. Bu yaklaşıma yönelik

eleştiriler ve tepkiler, daha farklı bir kuram olan iletişim ağı yaklaşımını ortaya çıkarmıştır.

Bu kuram açısından, sosyal yapı başka bir çehrede ele alınır. Burada yapı, bireysel kararlara

bağlı olarak sürekli değişen ilişkiler seti olarak düşünülür ve özne olarak bireyin aktif rolüne

dikkat çekilir.

Özne ve yapı arasındaki ilişki, sosyal bilimlerde önemli bir sorunsaldır ve bu sorunsal,

araştırmacıları belirli bir pozisyonu seçmeye ve bu pozisyonu sonuna kadar savunmaya zorlar.

Bugün gelinen aşamada, çağdaş sosyolojide yapı ve özne arasındaki ilişkileri tekyönlü değil,

karşılıklı bir etkileşim içinde görmek, giderek daha fazla tercih edilen bir yaklaşım haline

gelmiştir. Bu yaklaşıma göre özne, kendisini kuşatan sosyal, kültürel ve ekonomik yapılardan

etkilendiği gibi, bu yapıları da aktif olarak etkileyen ve hatta dönüştüren bir varlıktır. Doğal

olarak sosyal yapılar karşısında her bireyin konumu ve etkinliği aynı değildir. Tersinden

söyleyecek olursak, insanların içinde yaşadığı sosyo-ekonomik ve kültürel yapılar da aynı

değildir. Sözgelimi sosyal kontrolün az olduğu toplumsal bağlamlarda insanlar daha fazla

özgürlük sahibi iken, sosyal kontrolün fazla olduğu kapalı topluluklarda bireyler daha az

oranlarda girişimci, etkin ve yaratıcıdırlar. Demek ki sosyal yapı ve özne ilişkisi,

göründüğünden daha karmaşık ve çeşitlilik arz eden bir meseledir.

Bu araştırmada kullanılacak temel perspektif ve temel kavramlar, ana problemin ne

olduğu ortaya konulduktan sonra açıklanacaktır. Fakat bundan önce mevcut yaklaşım biçimini

kısaca ve ana hatlarıyla sorgulamak gerekmektedir.

Mevcut yaklaşım biçimi, “Bölgesel gelişme (ya da kalkınma)” kavramı çerçevesinde ve

Page 83: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

83

bu kavramın somutlaştırıldığı “Bölgesel Kalkınma Planları”nda resmedilmektedir. Zaman

içinde “bölge” ve “gelişme” kavramları evrim geçirmiş olsa da, değişmeyen esas öğe,

mekânın kalkınmanın önemli bir bileşeni olarak görülmesidir. “Geleneksel anlayışta bölge,

yan yana gelmiş yerel birimlerin mekânsal bütünlüğü ile oluşan, ulus devlet dışına kapalı, ulus

devletin denetiminde, sınırları çizilmiş bir birimdir. Küresel anlayışta ise bölge, ilişki ağı ile

belirlenen, mekânsal süreklilik koşulu olmayan yerellerin oluşturduğu, uluslararası ilişkilere

doğrudan açılan, sınırları değişken bir birimdir. İlişkiler ağının niteliği ve ilişkilerin

yoğunluğu yerelin, dolayısıyla bölgenin gelişmişliğini belirler. Bu durumda yerel/yerel

dinamikler ekonomik kalkınmanın ve bölgesel gelişmenin itici gücüdür.” (DPT, 2000:8).

Türkiye planlı döneme geçişle birlikte ekonomik, sosyal, fiziksel, çevresel ve diğer

alanlarda önüne belirli hedefler koymuş ve bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için gerekli olan

araçları seferber etmiştir. Beş yıllık kalkınma planlarında genellikle ekonomide gelişme ve

verimliliği, sosyal alanda gelir dağılımının düzeltilmesini, fiziksel alanda dengeli kentleşmeyi,

çevresel alanda sürdürülebilir kalkınmayı ve diğer tüm gelişme süreçlerinde kültürel boyutun

dikkate alınmasını esas hedefler olarak belirlemiştir. Bu ulusal kalkınma plan hedeflerine

bağlı olarak hazırlanan bölgesel TR22 Güney Marmara Bölge Planı (2010-2013), yapılması

gereken çalışmalar için üç gelişme ekseni saptamıştır:

1) Çevreye duyarlı, yenilikçi, rekabet gücü yüksek sektörlerin oluşturulması için Ar-

Ge, Yenilikçilik ve Markalaşma bilincinin geliştirilmesi ve bunun için gerekli olan altyapı

çalışmalarının yapılması;

2) Bölgenin doğal güzelliklerinin, tarihi mirasının ve kültürel kaynaklarının sağladığı

potansiyelleri harekete geçirerek bölgesel gelişmenin sağlanması;

3) Bölgedeki nitelikli iş gücünün bölgenin öncelikleri doğrultusunda yönlendirilerek

bölge halkının refah düzeyinin yükseltilmesi ve sosyal dayanışmanın geliştirilmesi.

Mevcut yaklaşımın kendini en somut biçimde yansıttığı nokta, gelişme eksenlerinde

kullanılan göstergeler alanıdır. Sözgelimi illerin ve bölgelerin sosyo-ekonomik gelişmişliğini

ölçmek ve bu ölçüm sonucunda gelişmişlik sıralarını yapmak üzere pek çok (58) sosyal ve

ekonomik değişken kullanılmaktadır (DPT, 2003). Sosyal değişkenler; demografi, istihdam,

eğitim, sağlık; ekonomik değişkenler ise, sanayi, tarım, inşaat, mali ve altyapı

göstergelerinden oluşmaktadır. Tüm bu göstergeler yoluyla yapılmak istenen, bir il ya da

bölgede sosyal ve ekonomik imkânların oranlarının ne durumda olduğunu göstermektir.

Sözgelimi eğitim değişkenlerini ele alırsak, bir yerdeki okuryazarlık ve okullaşma oranları o

Page 84: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

84

yerin sosyal gelişmişliğinin göstergesi sayılmaktadır. Bu değişkenler temelinde bir il ya da

bölgenin gelişmişlik düzeyini ölçmek mümkün olsa da, bu yaklaşım söz konusu il ve

bölgelerde yaşayan insanlar için eğitim değişkenlerinin önemi ve anlamı konusunda bir şey

söylememektedir. Başka bir deyişle, söz konusu olanaklara erişme ve bunlardan faydalanma

şansları hakkında bir fikir vermemektedir. Kabul edileceği üzere bir yerdeki sosyal ve

ekonomik imkânlardan faydalanma, her toplumsal kesim için aynı düzeyde değildir. Daha da

önemlisi, bir yerdeki sosyal ve ekonomik göstergelerin yapısını ortaya koymak, bu kaynaklara

erişim konusundaki farklılıkları açıklamada hangi dinamiklerin rol oynadığı konusunda bize

bir açıklık sağlamamaktadır.

Sosyal ve ekonomik değişkenlerin yapısını analiz etmek, genel olarak iller ve bölgelerin

ulusal ölçekteki yerini saptamak için önemli olmakla birlikte, resmin sosyolojik çerçevesini

tamamlamak için varolan ya da sunulan imkânlardan faydalanmaları bakımından farklı

toplum kesimlerinin konumunu (yaşam şanslarını) incelemek, en az birincisi kadar önemli bir

durumdur. Bu şekilde sadece kişilerin yaşam şansları anlaşılmış olmayacak, yaşam şanslarını

artıran ya da azaltan faktörler de tespit edilmiş olacaktır.

Araştırmanın Amacı ve Önemi

2013 yılının sonunda, Güney Marmara Kalkınma Ajansı tarafından hazırlanan “TR22

Güney Marmara Bölge Planı 2010-2013” adlı belgenin öngördüğü plan dönemi

tamamlanmaktadır. Bu nedenle yeni plan çalışmaları çerçevesinde Güney Marmara

Bölgesi’nin sosyo-ekonomik yapısı ve bu yapıyı destekleyen sosyo-kültürel yapı hakkında

yeni verilere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu araştırma projesi, bölgenin ihtiyaç duyulan verilerini

temsili bir örneklem üzerinden derlemek ve yeni bölge planına temel oluşturmak üzere dizayn

edilmiştir.

Yeni bölge planının oluşturulmasının üç aşamada tamamlanacağı söylenebilir. İlk

aşamada, ilgili araştırma projesi çerçevesinde mevcut sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yapı

analiz edilecek ve bu yapının hangi dinamikler tarafından belirlendiği ortaya konulacaktır.

İkinci aşamada, Kalkınma Ajansı kamu kurumları, sivil toplum örgütleri ve planın diğer amaç

gruplarının temsilcileriyle bir araya gelip, araştırma bulgularını müzakere edecek ve bu

bulgular temelinde öneriler formüle edecektir. Son aşamada ise, Kalkınma Ajansı’nın yetkili

kişi ve birimleri yeni dönem için bölge plan metnini ve bu planda yer alması gereken vizyon,

hedef ve stratejileri belirleyeceklerdir.

Page 85: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

85

Son iki aşamadaki işlemlerin yapılması, bu araştırma projesine ve bu araştırmadan elde

edilen bulgulara bağlı olduğundan araştırma stratejik bir önem arz etmektedir. Araştırma,

yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya doğru işleyen demokratik bir sürecin parçası

olarak işlev görecektir. Başka bir deyişle bu araştırma yoluyla bölge halkı da planın oluşum

sürecinin bir parçası haline gelecektir.

Araştırmanın Problemi

Güney Marmara Bölgesi, Türkiye’nin en gelişmiş bölgesi olan Marmara Bölgesi’nin

güney yakasını oluşturmaktadır. Bu bölgede Türkiye ortalamasının altında olan herhangi bir il

bulunmamaktadır. Marmara Bölgesi’nin sahip olduğu nüfusun yarıdan fazlası, bölge merkezi

olan İstanbul’da toplanmıştır. Yaklaşık 10 milyon nüfusu ile İstanbul; hem Marmara’nın, hem

de ülkenin en çok nüfusa sahip olan ilidir. İstanbul’dan sonra, sırasıyla Bursa (2.125.140),

Kocaeli (1.206.085) ve Balıkesir bölgenin en çok nüfusa sahip illeridir (1.076.347). 10 ilden

oluşan Marmara Bölgesindeki diğer illerin nüfusu 1 milyonun altındadır (DPT, 2003:78-79).

Güney Marmara Bölgesi’ni oluşturan Balıkesir ve Çanakkale, illerin gelişmişlik

sıralaması açısından Marmara Bölgesi’nde Tekirdağ, Yalova, Kırklareli, Edirne, Bilecik, ve

Sakarya illeriyle birlikte ikinci derecede gelişmiş iller grubunda yer almaktadır. Bu grupta yer

alan illerin sosyo-ekonomik göstergelerine bakıldığında, genel olarak Türkiye ortalamasının

üzerinde değerler aldıkları ancak, birinci derecede gelişmiş illerin performansına da

yetişemedikleri görülmektedir. İkinci derecede gelişmiş iller grubunda yer alan şehirlerin

ortak özellikleri; genellikle kıyı illeri olmaları ve tarımsal üretimin, özellikle de sınaî bitkiler

üretiminin öne çıkması ile tarıma dayalı sanayinin gelişmişliğidir. Bunun yanında, grupta yer

alan illerden özellikle Antalya, Aydın ve Muğla’da, iktisadi faaliyetler içinde turizm sektörü

ön plana çıkmaktadır. (DPT, 2003:62-63). Dış turizmden elde edilen gelirler, gerek bu iller,

gerekse ülke ekonomisi için önemli bir girdi sağlamaktadır.

Daha özelde Güney Marmara Bölgesi’nin hem nüfusu daha büyük (1.076.347) hem de

daha gelişmiş ili olan Balıkesir; Antalya, Muğla ve Aydın illeriyle birlikte turizm ve tarım

karakterli bir yapı sergilerken, nüfusu daha az (464.975) olan Çanakkale son yıllarda

“Anadolu Kaplanları” olarak adlandırılan ve sanayileşmenin belirli düzeye ulaştığı Eskişehir,

Denizli, Bilecik, Kayseri ve Gaziantep illeri grubunda yer almaktadır. Bu illerin en önemli

özelliklerinden biri, 1980’li yıllar sonrasında yaşanan dışa açık büyüme politikası ile bol ve

ucuz iş gücünün sağladığı avantajlarla tekstil sektörü başta olmak üzere hızlı bir gelişme

Page 86: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

86

sürecini başlatabilmeleridir (DPT, 2003:62-63).

Her ne kadar Balıkesir ve Çanakkale illeri, gelişmiş iller sıralamasında iyi bir yerde (22-

14) duruyorlarsa da iç kesimleri, il merkezleri ve kıyı kesimleri arasında önemli farklılıklar

bulunmaktadır. Söz konusu farklılıkları, sadece sosyo-ekonomik alanla da sınırlamak

mümkün değildir; iç kesimler ile merkez ve kıyı kesimler arasında sosyal ilişkiler ve kültürel

değerler bakımından da bazı farklılıklar olduğu bir gerçektir. Başka bir deyişle sosyo-

ekonomik gelişme farklarıyla, kültürel ve sosyal farklılıklar baş başa gitmektedir. Bu durumda

araştırılması gereken ve bu araştırma projesinin de ana problem tanımını oluşturan sorular

şunlardır:

Balıkesir ve Çanakkale illerinin iç kesimleri, il merkezleri ve kıyı kesimleri

arasında ‘yaşam tarzları’ ve ‘yaşam şansları’ bakımından ne tür farklılıklar ya da

benzerlikler bulunmaktadır? Bu farklılıklar ya da benzerlikler nasıl açıklanabilir?

Ayrıca söz konusu farklılıklar ya da benzerlikler, ilgili kentlerin ve bölgenin geleceğinde

nasıl bir rol oynayabilirler?

Araştırma projesinin bu temel soru ya da soruları, araştırmanın temel kavramlarını ele

vermektedir. Raporun kuramsal kısmında bu kavramlar yeterince açıklanmıştır, ama burada

kısa bir özet ve bazı işlemsel tanımlar ortaya koymak yerinde olacaktır.

Bu problem tanımında yer alan “hayat tarzları” kavramı, sosyo-kültürel yapıyla; “yaşam

şansları” kavramı ise, sosyo-ekonomik yapıyla eşleşmektedir. Bu kavramların

ifadelendirilmesinde Alman sosyolog Max Weber’in rolü büyüktür. O, sosyo-ekonomik bir

kategori olan sınıf kavramına, statü kavramını da ekleyerek, bugün yaşam tarzları denilen

olguya işaret etmiştir. “Sınıfsal pozisyonumuz, pazardaki yerimiz tarafından belirlenmektedir.

Emek ve mallar pazarı yanında, refah devletinin aktif olduğu hizmet piyasasındaki yerimiz

tarafından. Sınıfsal pozisyonu, niceliksel olarak ayırt etmek istiyorsak meslek ve gelir

çoğunlukla en önemli göstergeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu iki gösterge, modern

toplumda önemli oranda okul ve profesyonel eğitim tarafından belirlenmektedir. Okul, meslek

eğitimi ve üniversite eğitimi sınıf yapısını oluşturan kanallardır.Oysa statü kavramı, daha çok

tarihsel ve kültürel bir kategoridir. Burada ilk etapta söz konusu olan yaşam stili, prestij ve

otoritedeki farklılıklardır. Statü farklılıkları, özellikle dil kullanımında (yapay/nazik aksan

veya tam ‘kaba’ telaffuz), tüketim davranışında, beden dilinde, kıyafette, serbest vakit

davranışında ve ev döşemesinde tezahür etmektedir. Belirli bir statüye yüksek veya düşük bir

prestij yüklenmektedir. Sözgelimi bir kimse ticaret yoluyla zengin olabilir ve sınıfsal yapının

Page 87: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

87

toplumsal ve ekonomik merdiveninde yükselebilir, fakat statü yapısının kültürel merdiveninde

(ki burada ailevi köken ve aile ismi önemli tarihsel göstergelerdir) görece düşük itibarlı

değerlendirilebilir.” (Zijderveld, 2007:124)

Weber, sadece sınıf ve statü kavramları yardımıyla sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel

yapıyı tanımlamakla kalmamış, ayrıca “yaşam şansları” kavramını da sosyolojide ilk kez ifade

eden kişi olmuştur. Fakat Weber bu kavrama net bir tanım getirmemiştir. Weber’den bu yana

kavram farklı biçimlerde tanımlanmış olsa da, sadece kişinin içinde bulunduğu grup ya da

toplumdaki olanakların objektif varlığını ifade etmekle kalmaz, bunlara erişim şansını da dile

getirir. Bu çerçevede kişinin toplumsal kökeni, içinde yaşadığı mekân, sosyal ilişkiler ağı

kadar aldığı eğitim de önemli rol oynar.

Gerek yaşam şansları, gerekse yaşam tarzları kavramları, sosyal yapı kavramına özne

açısından bir bakışı ifadelendirir. Buna göre bir birey, toplumda yer aldığı sınıfsal konum

itibariyle belirli yaşam şanslarına, ait olduğu sosyal çevre itibariyle de belirli bir yaşam

tarzına sahiptir. Sınıfsal konum ile yaşam tarzı, her zaman örtüşmek zorunda değildir, ama

ikisi arasında bir bağıntı olduğunu varsayabiliriz.

Araştırmada bölgeyi oluşturan farklı kesimlerin (iç kesim, il merkezi ve kıyı kesimi)

yaşam tarzlarını belirlemek üzere aşağıdaki değişkenlerin kullanılmasına karar verilmiştir:

Aile ve hane yapısı;

Çocuk sayısı ve çocuk karşısındaki tutumlar;

Aile-içi otorite ilişkileri ve toplumsal cinsiyet tutumları;

Evlilik ve boşanma tutumları;

Siyasal ve dini tutumlar;

Serbest zamanları değerlendirme biçimleri;

Sosyal ve kültürel etkinliklere katılım;

Sivil toplum örgütlerine üyelik ve etkinliklerine katılım;

Aidiyet ve hemşerilik bağları;

Yerleşim biriminin sosyal ve kültürel sorunlarını algılama biçimleri.

Yine farklı kesimlerin yaşam şanslarının da, belirli kriterlere göre ölçülmesi

amaçlanmış olup bu kriterler aşağıdaki şekilde belirlenmiştir:

Eğitim yaşamına katılım ve eğitim düzeyleri;

İş yaşamına katılım;

Page 88: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

88

Gelir kaynakları ve düzeyleri;

Konut ve oturma biçimi;

Sosyal güvence biçimleri;

Borçlanma ve tüketim biçimleri;

Birikim ve yatırım biçimleri;

Yaşam koşulları memnuniyeti;

Göç eğilimleri;

İl veya bölgenin sorunlarını algılama biçimleri.

Bölgeyi oluşturan şehir ve farklı kesimlerin konumu, bu kriterler temelinde

değerlendirilerek, benzerlikler ve farklılıklar saptanacaktır. Benzerlikler bölgenin homojen

yapısına işaret ederken, farklılıklar heterojenliğine işaret etmektedir. Özellikle farklılıklar

hangi alanda ve ne kadar ortaya çıktığı ve bunların nasıl açıklanacağı, araştırma ve analizlerde

bir dikkat konusu olacaktır.

Araştırmanın Tasarımı ve Yöntemi

Bu araştırmada veriler, iki aşamalı bir plan çerçevesinde iki farklı teknik uygulanarak

elde edilmiştir. İlk aşamada araştırmanın temel kavramları üzerinden bir literatür araştırması

yapılmış ve bu temelde anket için soru kağıdı hazırlanmıştır. İkinci aşamada ise, Güney

Marmara Bölgesi’ni oluşturan Balıkesir ve Çanakkale illeri için bir örneklem çıkartılmış ve

bu örnekleme dâhil olan kişilere yüz yüze anket tekniği uygulanarak veriler toplanmıştır.

Örneklemin Seçimi

Örneklem oluşturulması için 2013 yılının Mart ayının başında Türkiye İstatistik

Kurumu’nun Bölge Müdürlüğü ve merkeziyle görüşmeler yapılmış ve bölgesel bir örneklem

çekilmesi konusunda bir anlaşmaya varılmıştır. Hane adreslerinin 15 Mart 2013’te

güncelleştirilecek olması sebebiyle, örneklem çekim işlemi bu tarihten sonraki bir vakte

bırakılmış ve bu şekilde güncel hane adresleri elde edilmiştir.

Araştırmada, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından belirlenen hane adreslerine

ziyaretler yapılmışsa da araştırmanın ünitesi olarak birey esas alınmıştır. Örneklemin

çıkarılması ve oluşturulması iki etapta gerçekleştirilmiştir. İlk olarak Türkiye İstatistik

Kurumu, Güney Marmara Bölgesi’nde tabakalı örneklem yöntemiyle hane adresleri

Page 89: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

89

belirlemiştir. Hane adresleri belirlenirken, bu araştırmada amaçlanan rakamın (2.300 kişi)

yüzde 15 fazlası bir miktarda çekim yapılmıştır. Bu yüzde 15’lik miktar anketlerin

reddedilmesi durumunda iptal edilen hane adreslerinin yerine ikame etmek üzere

kullanılmıştır.

TÜİK, tabakalı örneklemi, araştırma ekibinin isteği üzerine üç bölge ya da kesim

esasına dayalı olarak belirlemiştir. Başka bir deyişle örneklem, kıyı kesimi, il merkezi ve iç

kesimi temsil edecek sayıda oluşturulmuştur. Fakat temsili bir rakam belirlemek için TÜİK’in

çektiği hane adreslerinin şehir ve kesimlere göre düzenlenmesi gerekiyordu. Araştırma ekibi,

TÜİK’in gönderdiği hane adreslerini ilgili şehir ve ilçelere göre teorik bir model oluşturarak

yeniden ayarlamıştır. Yani hane adresleri, il ve ilçelerin toplam nüfus içindeki oranlarını

dikkate alarak yeniden dağıtılmıştır. Araştırmanın temsili bir karakter taşıması için sadece iç,

merkez ve kıyı bölgelerde orantısal olarak hane adreslerinin belirlenmesi yeterli değildi. Bu

nedenle ilgili hane adreslerinde kendileriyle anket yapılacak kişilerin yaş, cinsiyet vb.

değişkenler bakımından da orantısal bir dağılıma sahip olması da gerekliydi. Bunun için bir

popülasyon dağılım cetveli araştırma ekibince yapılmış ve anket esnasında anketörler bu

cetveli kullanılmışlardır. Bu dağıtım işleminden sonra, bölgeyi temsil edecek bir örneklem

grubu ortaya çıkmıştır. Bu örneklem üzerinden yüz-yüze bir anket uygulamasına geçilmeden

önce, soru kâğıdı küçük bir grup üzerinde pilot çalışma yapılarak test edilmiştir.

Pilot Çalışması

Araştırmanın soru kâğıdının oluşturulması için iki aşamalı bir çalışma yapılmıştır. İlk

önce, literatür araştırması başta olmak üzere çeşitli araştırmaların soru kağıtlarından da

faydalanılarak, araştırmanın problemini cevaplayacak biçimde bir taslak soru kağıdı

hazırlandı. Bu soru kâğıdı, Güney Marmara Ajansı’nın da onayı alınarak, pilot bir çalışmada

test edilmiştir.

Pilot araştırma, 60 kişilik küçük bir grup üzerinde uygulanmıştır. Balıkesir İl

Merkezi’nde farklı cinsiyet, yaş grubu ve sosyal çevreden oluşturan grupla anket yapmak için,

farklı gözlemleri olanaklı kılmak için 7 anketör (kız ve erkek) görevlendirilmiş ve yüz-yüze

anket uygulaması yapılmıştır. Anket, rastgele bir şekilde ve birbirinden farklı mekânlarda

fakat aynı zaman dilimi içinde (15-16 Mart 2013) uygulanmıştır. Bazen ayaküstü bazen de bir

mekânda (kahvehane, ofis ve ev) oturularak yapılan anketler ortalama olarak 20 dakika

sürmüştür.

Page 90: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

90

Katılımcıların yaşları 18 ile 78 arasında değişmektedir. Ortalama yaş, 44 (43,66) olarak

saptanmıştır. Araştırmaya hemen hemen aynı oranda kadın ve erkek katılım sağlamıştır.

Farklı toplum kesimlerinin pilot araştırmaya katılımını sağlamak için eğitim düzeylerinin de

farklı olmasına dikkat edilmiştir. Bölgenin kırsal kesiminde de anketin işleyip işlemeyeceğini

anlamak için Balıkesir il merkezinde köylü garajlarına gidilerek köylülerle anketler

yapılmıştır. Dolayısıyla pilot araştırmaya her iki cinsiyetten, farklı yaş gruplarından ve farklı

eğitim seviyelerinden kentli ve kırsalda yaşayan vatandaşların dâhil olmasına özen

gösterilmiştir.

Proje ekibi, pilot araştırmanın tamamlanmasını takiben, araştırma ölçeğini iki yönlü bir

analize tabi tutmuştur: Geçerlilik ve güvenilirlik analizleri. Bir ölçeğin geçerliliği, anket

formundaki soruların sahada farklı kesimlerce aynı biçimde algılanıp algılanmamasıyla

ilgilidir. Eğer sorular araştırmacıların maksadına uygun olarak ve sürekli aynı anlamda

algılanıyorsa o ölçek geçerli bir ölçektir. Yaklaşık 70 sorudan oluşan anketin sahada

genellikle farklı kesimlerce doğru algılandığı tespit edilmiştir. Bununla birlikte anket

formunda problem çıkaran bazı sorular da olmuştur. Bazı sorulara katılımcıların farklı

biçimlerde tepkiler verdikleri gözlenmiş olup anketörlerle yapılan değerlendirmeler

sonucunda bu problemli sorular yeniden düzenlenmiştir.

Bir ölçeğin güvenilir olması, o ölçeği işaretleyen kişilerin sorulara verdiği yanıtların

tutarlılığı ile ilgili bir durumdur. Bir ölçeğin güvenirliğinin yüksek çıkması için öncelikli

olarak içindeki soruların homojen olması, yani birbirine benzemesi ve soruların aynı ölçek

türüne sahip olması gerekmektedir. Yapmış olduğumuz çalışmada soruların çoğu birbirinden

bağımsız olup, farklı ölçekler kullanılarak hazırlanmış olduğundan genel olarak güvenirliğin

göstergesi olan cronbach alpha değerine bakılmamıştır. Ancak birbiri ile ilişkili olan sorular

belirlenmiş ve bu sorular arasında birebir ilişki, korelasyon analizi veya ki-kare testiyle

incelenmiştir. Bu incelemelerde ortaya çıkan sonuçlar, katılımcıların verdikleri yanıtların

tutarlılığını ve dolayısıyla ölçeğin güvenirliğini göstermiştir.

Saha Çalışması ve Organizasyonu

Örneklemin oluşturulması ve pilot çalışmayla test edilen anket formunun

oluşturulmasından sonra saha araştırmasına geçilmiştir. Saha araştırması süreci, bu çalışmayı

yapacak olan anketörlerin seçilme ve eğitim işlemiyle başlatılmıştır. Anketörlerin seçiminde,

deneyim, cinsiyet ve gönüllülük gibi bazı kriterler esas alınmıştır. Deneyim kriterine bağlı

Page 91: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

91

olarak gerek Balıkesir Sosyoloji Bölümü’nün gerekse Çanakkale Sosyoloji Bölümü’nün son

sınıf öğrencilerine öncelik tanınmıştır. Araştırmanın hedef grubunu oluşturan erkek ve

kadınlara ulaşabilmek amacıyla anketör grubunun oluşturulmasında erkek ve kadın

dengesinin sağlanmasına dikkat edilmiştir. İlgili sosyoloji bölümlerinde kız öğrencilerin

ağırlıklı olması bu işi zorlaştırmış olduğundan, daha fazla erkek öğrenciye ulaşmak amacıyla

alt sınıflarda okuyan ama deneyimli olan öğrenciler de devreye sokulmuştur. Buna rağmen

toplam 77 öğrencinin görev yaptığı saha çalışmasında cinsiyet dengesi (yüzde 70) kız

öğrenciler lehine bir sonuç vermiştir. Araştırma ekibi, il merkezinde kız öğrencileri kıyı ve iç

kesimlerde ise erkek öğrencileri görevlendirme konusunda bir hassasiyet göstermiştir, ama

istek üzerine kız öğrencilerin de il merkezi dışında görev almasına olumlu yaklaşılmıştır.

İki açıdan önemli bulunduğu için araştırmada gönüllülük kriteri esas alınmıştır. İlk

olarak araştırma, bir ders ödevi kapsamında ve zorunlu olarak yapılan bir çalışma

olmadığından kimse bu işi yapmaya zorlanmamıştır. İkinci olarak motivasyonu olumsuz

etkileyeceği düşünülerek öğrenciler üzerinde herhangi bir psikolojik baskı ve yönlendirme

olmaksızın kendi seçimlerine bağlı olarak gönüllü katılımları amaçlanmıştır. Anketör

öğrenciler, sadece anketten para kazanacakları için değil, aynı zamanda önemli bir bölgesel

projede görev alarak deneyim elde edecekleri ve bu deneyimlerini iş başvurularında da

kullanabilecekleri için büyük bir istekle katılım sağlamışlar ve yüksek bir motivasyonla

görevlerini yerine getirmişlerdir.

Anketör olarak seçilen öğrencilerin eğitimi, saha çalışmasının ikinci ayağını

oluşturmuştur. Anketörlerin eğitimi, biri Çanakkale’de diğeri Balıkesir’de olmak üzere iki

ayrı yerde gerçekleştirilmiş ve bir yarım günü almıştır. Anketörlerin eğitimi, araştırma

hakkında verilen bilgilerle bağlamış ve anket formlarının birlikte incelenmesiyle devam

etmiştir. Üçüncü aşamada ise, araştırma sırasında dikkat edilecek hususlar ve olası sorunlar

ele alınmış ve çözüm yolları gösterilmiştir. Bu bölümde, ayrıca öğrencilerden gelen sorulara

cevaplar verilmiştir.

Anket eğitimi sırasında ilke olarak her anketöre 30 anket yapması için formlar

dağıtılmış ve gerekirse kullanmak üzere 5-10 ek anket formu verilmiştir. Saha çalışması

sırasında karşılaşılacak sorunları çözmek üzere her iki şehir için görevlendirilen saha

koordinatörlerinin telefonları verilmiş ve onlarla irtibat halinde saha çalışmalarını yürütmeleri

sağlanmıştır.

Page 92: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

92

Saha Çalışmaları Sırasında Yaşanan Sorunlar

Her anketörün 30 anket yapması için toplam üç haftalık bir süre tanınmıştır. 2013

yılının Nisan ayının son günlerinde başlayan saha çalışması 20 Mayıs tarihinde

sonlandırılmıştır. Verilen süre içinde anketler tamamlanmış ve ek bir süreye gereksinim

duyulmamıştır. Saha çalışmalarının daha ilk günlerinde bölge halkının anket çalışmasına

kuşkuyla baktığı ve bazı katılımcıların ankete olumlu cevap vermedikleri görülmüştür. Bu

sorunu çözmek için genellikle iki strateji izlenmiştir. Reddedilen anketlerin yerine,

anketörlerin ellerinde bulunan ekstra hane adreslerinin ikame edilmesi ilk başvurulan yöntem

olmuştur. Bunun yeterli olmaması durumunda ise, anketörlerin anketi reddeden katılımcı

adaylarının bulunduğu apartman içindeki başka hanelere gitmeleri öğütlenmiştir. Bunun

dışında anketörlerin daha etkili bir çalışma yapmaları için kız-erkek bir arada veya en azından

bir başka arkadaşıyla hanelere gitmeleri salık verilmiştir. Genellikle bu stratejilerden birinin

işlediği görülmüştür.

Hedef kitlenin ankete katılım sağlamamalarının sebebi, araştırma ve anket çalışmalarına

duyulan güvensizlik olarak yorumlanabilir. Bazı adaylar araştırmaların “politik” olduğunu

düşünürken, bazı adaylar da “mali” amaçlı olduğunu ifade etmişlerdir. Politik olduğu sanılan

gerekçelerin başında yaklaşan seçimler sebebiyle kişilerin politik tercihlerinin yoklandığı

algısı gelmektedir. Ayrıca Balıkesir şehrinde insanlar, bu kentin “büyükşehir” statüsüne

kavuşmasıyla ilgili bir araştırma yapıldığını sanmışlardır. Bazı adaylar, siyasetten çok

maliyecilere hizmet edecek bir anket olduğunu düşünmüşlerdir. Herhangi bir gerekçe

belirtmeyen pek çok kişi ise, ilgi duymadıklarını ya da vakitleri olmadığını belirtmişlerdir.

Genel bir gözlem olarak erkek anketörlerden ziyade kız anketörlere daha fazla ilgi

gösterildiği, tek kişiyle yapılan anketlerden ziyade çift kişiyle yapılan anketlere olumlu

yaklaşıldığı anlaşılmıştır. Üniversite tarafından bilimsel bir araştırma olduğu fikri de olumlu

yaklaşımlara sebep olmuştur. Köylerde ise, muhtarların refakatiyle anketlerin yapılmış

olması, anketörlerin işine epeyce kolaylaştırmıştır.

Anketler, ortalama olarak 20 dakikalık bir sürede tamamlanmıştır. İlk anketlerde,

bekleneceği üzere süre daha fazla, ilerleyen anketlerde ise süre daha az olmuştur.

Anketörlerin uygulama deneyimi kadar katılımcı adayın özellikleri de anket süresini etkileyen

bir faktör olmuştur. Yaşlılar ve köylerde kadınlar anket sorularını anlamada daha fazla süreye

gereksinim duymuşlardır. Bu tür durumlarda anketçiler, anket formunda yer alan soruları

Page 93: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

93

birebir okumak yerine muhatabın anlayacağı şekilde kısa ve anlaşılır bir dille yeniden ifade

etmişlerdir.

Çanakkale’de polis lojmanlarında anket yapılmasına müsaade edilmemesi beklenmeyen

bir olay olmuştur. Araştırma ekibi, ilgili lojmanın güvenliğiyle ilgili birime resmi yazı

göndermelerine rağmen anket yapma işlemi kabul edilmemiştir. İlgili görevli, bu tür

durumlarda aylarda önceden emniyet müdürlüğü merkez teşkilatından izin alınması ve ilgili

anketi yapacak kişinin adının, anket yapacağı adreslerin ve anket formlarının önceden

bildirilmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Söz konusu yaklaşım nedeniyle, daha önce belirtilen

stratejilerden biri alternatif olarak seçilmiştir.

Saha araştırmasını zorlaştıran bir başka sorun, bazı köylere araç bulunamaması

olmuştur. Köylere araçların belirli günlerde gitmesi ya da hiç gitmemesi bir sorun olmuştur.

Bu tür durumlarda anketörlerin köye araç olduğu günlerde gitmesi ya da özel bir araç yoluyla

gitmesi salık verilmiştir. Bu sorun dışında genellikle köylerde anket çalışmalarının şehir ve

kıyı kesimlere kıyasla daha rahat yürütüldüğü söylenebilir. Köylüler bu anketler yoluyla

ciddiye alındıklarını ve kendi görüşlerine de kıymet verildiği izlenimini edinmişlerdir. Anket

çalışmalarına muhtarların destek vermesi, ayrıca kolaylaştırıcı bir faktör olmuştur.

TÜİK, köyler için hane adresi vermediğinden köylerde gelişi güzel olarak hane seçilmiş

ve önceden belirlenmiş dağılım cetveline uygun olarak kişilerle anketler yapılmıştır.

Tepki yaratan sorulardan biri, dini ve siyasi tutumları ölçen sorular iken, bir diğeri de

evlilik ve boşanma konusundaki tutumları ölçen sorular olmuştur. İlk grupta yer alan sorular,

pilot çalışma sırasında da sorun çıkarmış olduğundan daha tarafsız ve gerçeğe uyarlanmış

şekliyle yeniden formüle edilmiştir. Buna rağmen bu soruların tepki çekmesi, toplumsal

hassasiyetle ilgili olup insanların özel dünyalarına ait bir meseleyi deşifre etmekten

kaçınmalarından kaynaklanmaktadır. Ama bu konudaki tepkilerin her zaman çekimser ve

olumsuz olduğu da sanılmamalıdır. Bazı kişiler özellikle görüşlerini bildirerek bölge resminin

daha doğru bir şekilde çıkmasını talep etmişlerdir.

İkinci gruptaki sorular, çekimserlikten ziyade dinsel ve kültürel hassasiyetlerden

kaynaklanan bir tepki yaratmıştır. Sözgelimi “Evlilik öncesi cinsellik normaldir” önermesi,

halkın kültürel değer ve normlarıyla zıtlaştığı için çoğu kimse tarafından anormal

karşılanmıştır. Yine boşanma sebepleri arasında anılan “aldatma” veya “şiddet” gibi konular

doğal tepkilere yol açmıştır. “Aldatma tabi ki boşanmaya sebep olur” şeklinde cevaplar

alınmıştır.

Page 94: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

94

Bunun dışında, anketörler kişilerin gelirleriyle ilgili beyanlarda her zaman tutarlı

olmadıkları şeklinde bir izlenim aldıklarını belirtmişlerdir. Genellikle gelirlerinin düşük

olduğuna değin yakınmalar veya düşük tutulduğuna değin izlenimler söz konusu olmuştur.

Saha çalışması devam ederken, anketörlerin ilgili hane adreslerine gidip gitmedikleri ve

gitmişlerse burada ne kadar süre kaldıkları ve ne tür sorular sordukları araştırma ekibinden iki

kişi tarafından kontrol edilmiştir. Örneklem grubunun yaklaşık yüzde 5’ine telefonla

ulaşılarak bu işlem yapılmış olup genellikle anketçilerin ilgili mekânları ziyaret ettikleri ve

araştırma işlemini usulüne uygun olarak yaptıkları anlaşılmıştır.

Verilerin Analizi

Saha araştırması tamamlandıktan sonra toplanan veriler, SPSS paket programına

girilmiş ve araştırmanın soruları doğrultusunda analizler yapılmıştır. Veri girişi, ilk anketlerin

gelmesiyle başlamış ve anketlerin tamamlanmasından sonraki iki hafta boyunca devam

etmiştir. Veri girişinin anketlerle paralel olarak sonuçlandırılamamasının sebebi, anketlerin

son haftada yoğunluklu bir biçimde teslim edilmiş olmasıdır. Veriler düzenli bir şekilde ve bir

kişi tarafından girilmiş ve bu işlem tamamlandıktan sonra da ayrıca gözden geçirme işlemler

yapılmıştır.

Bu çalışmada ankette bulunan soruların çoğunlukla frekans analizi yapılmıştır ve

sonuçlar yüzde ile ifade edilmiştir. Örneğin Güney Marmara’da yaşayan bireylerin yüzde

kaçının sigara içip ya da sigara içmediği bu analiz yöntemiyle bulunmuştur. Frekans analizi

sonucunda bazı sorulara ilişkin bulgular şekillerle sunulmuştur. Şekillerle sunum yolu, Güney

Marmara Bölgesi’nin durumunu daha görsel olarak anlamamıza yardımcı olmuştur.

Frekans analizi yapılmasından sonra bazı sonuçların muhtemel sebeplerini araştırmak

için değişkenlerin türüne göre ki-kare, ANOVA ve t testi yapılmıştır. İlişkisi bakılan iki

değişken kategorik olduğunda (örneğin Balıkesir ile Çanakkale arasında siyasi görüş farkı

incelendiği zaman) ki-kare testi yapılmıştır. İki şehrin bir sürekli veya sıralı bir ölçek üzerinde

karşılaştırıldığı durumlarda (örneğin Balıkesir ile Çanakkale’de yaşayan bireylerin gelir

düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark olup olmadığını anlamak için) bağımsız

örneklem t testi yapılmıştır. Bölgeler (il merkezi, iç bölge ve kıyı bölgeleri) bir sürekli veya

sıralı bir ölçek üzerinde karşılaştırıldığında (örneğin hangi bölgede yaşayanların eğitim düzeyi

daha yüksektir? sorusunun cevabı aranırken) one way ANOVA testi yapılmıştır.

Page 95: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

95

Analizler yapıldıktan sonra taslak rapor yazılmış ve iki aşamalı olarak müzakere

edilmiştir. İlk aşamada proje ekibinin kendi içinde taslak rapor tartışılmış ve bu tartışmaların

ışığı altında düzeltmeler ve eklemeler yapılmıştır.

İkinci aşamada, araştırma sonuçlarının değerlendirilmesi ve yeni plan dönemine yönelik

öneri ve tavsiyelerin formüle edilmesi amacıyla, proje grubu paydaşlarla bir odak grup

görüşmesi gerçekleştirmiştir. Temmuz 2013 başında yapılan bu toplantıya farklı resmi kurum

ve sivil toplum örgütlerinden temsilciler ve kanaat önderleri davet edilmiştir. Katılımcı kurum

ve kişilerin tam listesi, raporun sonuna eklenmiştir (Bakınız Ek 3). Yarım günlük çalışma

toplantısı şeklinde yapılan odak grup görüşmesinde, zamanı iyi kullanmak için araştırmanın

özellikle sosyo-ekonomik yapıya ilişkin verileri paylaşılmış ve bu verilerin bölgenin geleceği

açısından anlamı tartışılmıştır.

Bu işlemler tamamlandıktan sonra, ilgili görüşmeden çıkan sonuçlar rapora yansıtılmış

ve bu şekilde bölge planına zemin teşkil edecek swot-analizleri yapılmış; muhtemel hedefler

ve stratejiler belirlenmiştir.

Örneklem Grubunun Bazı Özellikleri

Araştırmanın bulguları sunulmadan önce araştırma grubunun bazı temel özelliklerinin

ve dağılımlarının verilmesi uygun olacaktır. Bu çerçevede özellikle araştırma grubunun

cinsiyet yapısı, şehirlere ve kesimlere dağılımı ile yaş yapısı resmedilecektir.

Aşağıdaki pastadan anlaşılacağı üzere araştırma grubunda erkek ve kadın dağılımı

hemen hemen birbirine eşittir. Kadınların oranı, yüzde 2’lik bir puanla biraz fazladır. Güney

Marmara Bölgesi’nde de kadın-erkek dağılımının eşit olduğu dikkate alınırsa, bu araştırmada

kadın ve erkek temsili eşit olarak sağlanmıştır. Bunun anlamı şudur: Araştırmada gerek

erkekler gerekse kadın eşit düzeyde kendi konumlarını ve tutumlarını yansıtma imkânı

bulmuşlardır.

Page 96: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

96

Şekil 1: Araştırma Grubunun Cinsiyet Yapısı (%)

Erkek49%Kadın

51%

Araştırmada katılımcılara doğrudan doğruya kaç yaşında oldukları sorulmuş ve daha

sonra da yaş grupları, aşağıdaki tablodan görüleceği üzere genç, orta yaş ve yaşlı olmak üzere

üç ana yaş grubuna ayrılmıştır. Genç yaş grubuna 18 ile 35 yaş arasındaki katılımcılar dâhil

edilmiş olup bu kesitin araştırma grubu içindeki payı yüzde 35,2’dir. 35 ile 55 yaş arasındaki

kesit, orta yaş grubu olarak tanımlanmıştır. Bu kesimin araştırma grubundaki payı daha

büyükçedir (yüzde 38,1). Yaşlılar ise, 56 ve üstü yaş grubunu kapsamaktadır. Bu grubun oranı

ise yüzde 26,7’dir.

Şekil 2: Araştırma Grubunun Yaş Yapısı (%)

18-35

36-55

56-91

0.0 5.0 10.0 15.0 20.0 25.0 30.0 35.0 40.0

35.2

38.1

26.7

Page 97: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

97

Güney Marmara Bölgesi’nde 15-34 yaş grubunun oranı yüzde 35,7, 35-54 yaş grubunun

oranı yüzde 35, 55 yaş ve üstünün oranı ise yüzde 29 civarındadır. Bu durumda söz konusu

yaş gruplarının araştırmada yeterince temsil edildiği söylenebilir.

Araştırma grubunda Balıkesir ve Çanakkale illerinin payları, Güney Marmara Bölgesi

içindeki nüfus ağırlıkları dikkate alınarak hesaplanmıştır. Buna göre Balıkesir, 1 milyonu

aşkın nüfusuyla araştırma grubunda yüzde 70 oranında (üçte iki) temsil edilirken, Çanakkale

yarım milyon civarındaki nüfusu ile yüzde 30 oranında (üçte bir) temsil edilmiştir.

Şekil 3: Araştırmada Grubunda İllerin Payı (%)

Balıkesir70%

Çanakkale30%

Araştırmada şehirler kadar önemli bir ölçüt olarak üçlü bir kesimler ayrımı

kullanılmıştır. Kesimlerden kasıt, kırsal niteliği ağır basan iç kesim ile kozmopolit bir yapı arz

eden il merkezi ve ayrıca denize ve turizme açık yapısıyla kıyı kesimdir. Bu açıdan Güney

Marmara Bölgesi’nin “üç” yüzü olduğu varsayılmıştır.

Page 98: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

98

Şekil 4: Araştırma Grubunda Kesimlerin Oranı (%)

İl Merkezi

Iç Bölge

Kıyı Bölgesi

0.0 5.0 10.0 15.0 20.0 25.0 30.0 35.0 40.0

32.3

37.1

30.6

İl merkezleri nüfusunun yüzde 28,46’sını barındırırken, iç kesim yüzde 31,54’ünü

kapsamaktadır. İl merkezleri ve iç kesime kıyasla kıyılarda yüzde 10 oranında kadar daha

fazla bir nüfus (yüzde 40) bulunmaktadır. Yukarıdaki tablodan anlaşılacağı üzere araştırmada

kesimler arasında aşağı yukarı birbirine yakın bir denge sağlanmıştır. Kıyı kesimi yüzde 30,6

oranla temsil edilirken, il merkezi yüzde 32,3, iç kesim ise yüzde 37,1 oranla temsil

edilmişlerdir.

Şekil 5: Şehirlere Göre Örneklemin Kesimsel Dağılımı (%)

Merkez İç Kesim Kıyı Kesimi

69 69.872.2

31 30.227.8

BalıkesirÇanakkale

Page 99: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

99

Örneklemin kesimsel dağılımı sadece bölge bazında değil, şehirler bazında da dağılımı

eşit olarak gerçekleşmiştir. Başka bir deyişle her iki ilde de kesimler eşit oranlarda temsil

edilmişlerdir. Aşağıdaki şekil bu eşit dağılımı göstermektedir.

Cinsiyet, yaş, şehir ve kesimler olarak ifade edilen değişkenler, analizlerde bağımsız bir

değişken olarak alınmıştır. Bir başka deyişle bu değişkenler, bağımlı değişken olarak

katılımcıların konumlarını ve tutumlarının açıklanmasında bir faktör olarak kullanılmıştır.

Page 100: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

100

GÜNEY MARMARA BÖLGESİ SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI: BULGULAR

GÜNEY MARMARA BÖLGESİNİN SOSYO-KÜLTÜREL YAPISI VE SORUNLARI

Araştırmada sosyo-kültürel yapı kavramı, “yaşam tarzları” kavramıyla eşanlamlı olarak

kullanılmıştır. Yaşam tarzlarının en önemli öğesini, aile yapısı ve ailevi değerler

oluşturmaktadır. Türkiye toplumundaaile,geçen yüzyıldan beri hem yapısal özellikler hem de

kültürel değerler bakımından köklü bir değişim geçirmektedir. Evlenme ve boşanma kadar

çocuk ve kadının rolüne ilişkin düşünce ve kanaatler de bu değişime eşlik etmektedir. Bu

alanlardaki köklü değişimlere rağmen kırsal yörelerle kentsel alanlar arasında bazı farklılıklar

görülmektedir. Ancak uzun vadeli bir bakış açısı, hızla modernleşen ve küreselleşen bir

dünyada kır-kent arasındaki farklılıkların da azaldığını göstermektedir.

Siyasal ve dini tutumlar, yaşam tarzlarının en kilit ve mahrem alanını oluşturmaktadır.

Bu alan, başka alanlarla ve konularla bağıntıları açısından da incelenmesi gereken boyutlar

içermektedir. Aile ve ailevi değerler başta olmak üzere toplumsal ve kültürel hayata katılım

bu boyut tarafından belirlenmektedir.

Yaşam tarzları kavramının bir başka öğesi, sosyal ve kültürel yaşama katılımdır. Bu

boyut, gerek kültürel etkinliklere doğrudan katılım, gerekse hobi ve serbest zaman etkinlikleri

aracılığıyla incelenecektir.

Kişilerin kendilerini aslen “nereli” gördükleri ve memleketleriyle ilişkileri yaşam

tarzlarını farklılaştıran bir başka öğedir. Bu öğe, sadece köylüler ile şehirliler arasındaki

farklılıkları değil, şehre sonradan gelen kişilerle yerleşikler arasındaki farklılıkları da

anlamada önemli bir ayrım noktasıdır.

Son olarak şehirde tutunmanın bir biçimi olmanın ötesinde, sivil toplum bilincinin

uyandırılması ve geliştirilmesinde de sivil toplum örgütlerine üyelik ve etkinliklerine katılım

yaşam tarzlarına yeni bir boyut olarak eklenmiştir. Bu bakımdan kır-kent, eğitimli-eğitimsiz,

genç-yaşlı, kadın-erkek vs. kategoriler arasında önemli farklar gözlenmesi beklenmektedir.

Page 101: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

101

Aile ve Hanehalkı Özellikleri

Sosyoloji ve kültürel antropoloji literatüründe haneler, içinde ekonomik üretim, tüketim,

miras, çocuk yetiştirme ve barınmanın düzenlenip gerçekleştirildiği temel birimler olarak

tanımlanır. İnsan topluluklarının büyük bir çoğunluğunda haneler aileleri içerir. Buna rağmen

hanenin bazı üyeleri, ailenin inşa edildiği çevrenin akrabaları olabilir veya aile fertlerinden

herhangi birisi ile akrabalık ilişkisi bulunmayabilir. Bazı topluluklarda hane üyeleri birbirleri

ile akraba da olmayabilirler. Hane üyeleri arasında kan bağı şartı yoktur (Haviland,

2002:289). Hane, bir mekânı; hanehalkı ise bu mekânda oturan insanları dile getirirken, aile

aynı mekânda yaşamanın ötesinde aralarında evlilik ve kan bağı olan toplumsal bir birliğe

işaret eder. Farklı türleri olmakla birlikte aile, en azından anne-baba ve çocuklardan oluşan

toplumun en küçük hücresidir.

Türkiye’de aile, yirminci yüzyıl boyunca yaşanan değişimlerle birlikte küçülmüş ve

geleneksel geniş aile çekirdek aileye dönüşmüştür. Geleneksel ailede üç kuşak birarada

yaşarken, çekirdek ailede sadece anne-baba ve çocuklar birlikte bir arada

yaşamaktadır.TÜİK’in yakın dönem verilerine göre, Türkiye genelinde hanelerin yüzde

80,7’si çekirdek aile, yüzde 13’ü geniş aile, yüzde 6’sı ise tek kişilik hane niteliğindedir

(2006:1). Son yapılan ülkesel bir başka araştırmada ise, Türkiye’de ortalama hane büyüklüğü

4,5 civarında tespit edilmiştir (SEKAM, 2011:27). Bu demektir ki, ortalama çocuk sayısı

2,5dolayındadır.

Bölgesel özelliklere bağlı olarak aile ve hane büyüklüklerinin farklılaştığı bir gerçektir.

Ne TÜİK araştırması, ne de SEKAM araştırması bölgelere göre hanehalkı ya da aile

büyüklüğü rakamlarını vermektedir. Yetmişli ve seksenli yıllara ait araştırmalar dikkate

alınacak olursa, Ege ve Marmara gibi gelişmiş bölgelerdeki hanehalkı sayısı 5,7; Orta-kuzey,

Akdeniz, Karadeniz ve Orta Güney bölgeleri gibi orta derecede gelişmiş bölgelerde 6,6;

Doğu-Kuzey, Doğu-Güney, Orta-Doğu gibi az gelişmiş bölgelerde 6,6’dır (Tuğaç

v.d.,1970:111). Ancak bu rakamlar son otuz yılda çok değişmiştir.

TÜİK,bölgesel farklılıklara yer vermemekle birlikte kır ve kent arasındaki farklılıkları

belirlemiştir. Buna göre kentsel bölgelerde çekirdek aile oranı yüzde 83 ve geniş aile oranı

yüzde 10,3 civarında iken, kırsal alanlarda bu oranlar yüzde 76,3 ve 18 olarak saptanmıştır.2

Bu demektir ki, kırsal alanlara doğru gittikçe çekirdek aile sayısı kısmen düşmekte, geniş aile

sayısı ise fazlalaşmaktadır.

2 Bakınız: http://TÜİKapp.TÜİK.gov.tr/ Erişim tarihi: 10 Temmuz 2013.

Page 102: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

102

Aile ve hane yapısı, genellikle iki farklı soru tipiyle belirlenmektedir. Hane yapısı,

aileye dâhil olsun ya da olmasın hanede kaç kişinin yaşadığınınsorulmasıyla açıklığa

kavuşturulur. Araştırmamızda bu soruya verilen cevapların tasnifi aşağıdaki

şekildegösterilmiştir (Şekil 6). Şekilden anlaşılacağı üzere Güney Marmara Bölgesi’nde

hanehalkı ortalaması 3,3 olup şehirlere göre farklılaşma çok önemli değildir.

Şekil 6: Bölge ve Şehirlere Göre Ortalama Hanehalkı Büyüklüğü

Bölge Ortalaması Balıkesir Çanakkale

3.3

3.4

3.2

TÜİK verileri dikkate alındığında kesimlere göre ortalama hanehalkı rakamlarının

değişebileceği beklenebilir. Şekil 7’den görüleceği üzere il merkezi, kırsal iç kesimler ve kıyı

kesimleri arasında farklar olmakla birlikte, bu farklılıkların büyük olduğu söylenemez.

Şekil 7: Kesimlere Göre Ortalama Hanehalkı

Page 103: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

103

Merkez İç Kesim Kıyı Kesimi

3.2

3.5

3.3

Ortalamalar genel bir fikir vermek ve karşılaştırmalar yapmak için elverişli olsa da

insanları toplumsal gerçeklikten uzaklaştıran soyut verilerdir. Bu bakımdan bölgenin

hanehalkı yapısını daha somut terimle ifade etmek daha yararlı olacaktır. Bölgede hanehalkı

sayısı 1 ile15 arasında değişmektedir. Hanehalkı sayısına göre hanelerin oranı, aşağıdaki

şekilde gösterilmiştir (Şekil 8). Buradan anlaşılacağı üzere bölgede 3 ve 4 kişilik haneler

oransal olarak (toplamı yüzde 53,7) en baskın hane tipidir. Bunu 2 kişilik hane tipi takip

etmektedir. Diğer hane tipleri daha az oranlarda temsil edilmektedir.

Şehir ve kesimler açısından hane tiplerinin oranları önemli farklılıklar

göstermemektedir. Sadece iç kesimlerde beş kişilik, altı kişilik ve üzerindeki hane tiplerinin

oranı kısmen yüksek gözükmektedir.

Şekil 8: Hane Halkı Oranları (%)

Page 104: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

104

Tek kişilik hane 2 kişilik hane 3 kişilik hane 4 kişilik hane 5 kişilik hane 6 kişilik ve üzerindeki

hane

0.0

5.0

10.0

15.0

20.0

25.0

30.0

6.8

24.326.3

27.4

9.5

5.7

İleri yaşlardaki birçok aile üyesinin evden ayrıldıkları düşünülürse, aile denilen sosyal

birliğin hanehalkından daha büyük bir yapı olduğu kuşkusuzdur. Bu bakımdan ikinci bir

soruyla aileye dâhil çocukların sayısı sorularak, aile büyüklüğü tam olarak ortaya çıkarılmak

istenmiştir. Şekil 9’dan anlaşılacağı üzere bölgede ortalama aile büyüklüğü 4,2 olarak

saptanmış olup Balıkesir ile Çanakkale illeri arasında önemli bir farklılık olmadığı

görülmüştür.

Şekil 9: Bölge ve Şehirlere Göre Ortalama Aile Büyüklüğü

Bölge Ortalaması Balıkesir Çanakkale

4.2

4.3

4.1

Page 105: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

105

Genelde kırsal kesimlerde çocuk oranlarının yüksek olduğu ve Güney Marmara

Bölgesinde içgöç eğilimlerinin düşük olduğu düşünülürse, aile büyüklüğünün kesimler

arasında farklılaşacağı beklenebilir. Şekil 10, kesimlere göre ortalama aile büyüklüğünü

yansıtmaktadır.

Şekil 10: Kesimlere Göre Ortalama Aile Büyüklüğü

Merkez İç Kesim Kıyı Kesimi

4.3 4.3

4.1

Bu şekilden anlaşılacağı üzere kırsal kıyı kesiminde ortalama aile büyüklüğü, il merkezi

ve iç kesimden kısmen daha yüksek gözükmektedir. Ancak burada da farklar küçük

olduğundan fazla abartılmamalıdır.

Bölgede aile büyüklüklerinin oranlarını gösteren şekilden görüleceği üzere baskın aile

modeli dört kişilik ailedir (Şekil 11). Bu aile modelinin oranı yüzde 40,2olarak saptanmıştır.

Bundan sonra beş kişilik aile tipi (yüzde 20) gelmektedir. Üç kişilik aile tipi de neredeyse bu

aile tipine yakın orandadır (yüzde 16,3).

Page 106: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

106

Şekil 11: Bölgede Aile Büyüklüğü Oranları (%)

2 kişilik aile

3 kişilik aile

4 kişilik aile

5 kişilik aile

6 kişilik aile

7 kişilik ve üzerindeki

aile

8.9

16.3

40.2

20

8.4

6.1

Bölgede iki kişilik aile tipi kadar altı kişilik, yedi kişilik ve üzerindeki aile oranları da

yüzde 10’un altında kalmaktadır. Şehirlere göre aile tiplerinin oranları arasında herhangi bir

farklılık görülmemektedir. Kesimlere göre önemli farklılıklar olmamakla birlikte bazı aile

tiplerinin bazı bölgelerde göreceli olarak fazla ya da az oldukları gözlemlenmektedir.

Sözgelimi iki kişilik aileye, merkez ve kıyı kesime kıyasla iç kesimde daha az rastlanırken,

beş kişilik aileye daha fazla oranda rastlanmaktadır. Üç ve dört kişilik aile ise kıyı kesiminde

kısmen daha fazla oranda görülmektedir.

Araştırmada hane ve aile halkının özellikleri bağlamında özürlü ya da engelli bir bireyin

bulunup bulunmadığı sorgulanmıştır. Bu husus, sadece bölgede ve bölgenin aile yapısı içinde

engellilerin yerini belirlemek için değil, aynı zamanda ailenin ne tür sorunlarla yüz yüze

kaldığını anlamak için de önemlidir. Günümüzde genelde pek çok aile, çocuklar ve yaşlıların

bakım işlemleriyle baş etmek zorunda oldukları gibi bazı ailelerde engelli çocuk ya da

yetişkin bir bireye bakmak zorundadır.

Araştırmada katılımcıların yüzde 6,5’i ailelerinde özürlü veya engelli bir bireyin

bulunduğunu belirtmişlerdir.Engelli bireylerin şehirlere göre dağılımı incelendiğinde yüzde

76,7’sinin Balıkesir’de, geriye kalan yüzde 23,3’ünün de Çanakkale’de olduğu görülmektedir.

Ayrıca engellilerin göreceli olarak farklı kesimlere dengeli bir şekilde dağıldığı tespit

edilmiştir.

Page 107: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

107

Çocuk Karşısındaki Kanaat ve Tutumlar

Aileyi kuran anne-baba olsa da,çocuklar olmadan aile tam olarak oluşmaz. Özellikle

Türk kültüründe çocuk, ailenin olmazsa olmaz bir parçasıdır. Günümüzde fiili çocuk

sayılarının ne durumda olduğu kadar ideal çocuk sayılarının da ne olduğu önemli bir merak ve

araştırma konusudur. Nitekim son yıllarda yapılan birçok araştırmada çocukla ilgili

düşünceler, mevcut ve ideal çocuk sayılarıtespit edilmeye çalışılmıştır.

TÜİK araştırması, Türkiye toplumunda neden çocuğun aile için önemli olduğunuortaya

çıkarmıştır (2006:11). İlk olarak çoğu anne babaya göre “Çocuk, yaşlılıklarında anne babasına

bakar” ve “Çocuk büyüdüğünde anne babasına maddi katkı sağlar”. Bu argümanlar,

çocukların ekonomik ve bakımla ilgili işlevlerine işaret etmektedir. Ekonomik kaygıların ve

gelecekte bakımla ilgili endişelerinin yüksek olduğu Türkiye toplumunda çocuk hala önemli

bir sosyal güvence unsuru olarak görülmektedir. Şüphesiz ki çocuk sadece ekonomik bir

değerden ibaret değildir. Bunun yanında çoğu anne baba,ikinci olarak “Çocukların eşleri

birbirine yakınlaştıracağı” düşüncesini taşımakta ve bu şekilde aile birliğinin ve eşler arası

sevginin de pekiştiricisi olacağına inanmaktadır. Son olarak anne babalar, yine ekonomik

kaygılar nedeniyle olsa gerek, “Her ailenin ekonomik durumuna göre çocuk yapması”

gerektiğini vurgulamaktadır.

SEKAM araştırmasında ortalama çocuk sayısı 2,5 olarak tespit edilmekle kalmamış

ailelerin ideal çocuk sayısı hakkındaki görüş ve kanaatleri de yoklanmıştır. Buna göre

ailelerin yüzde 73,2’si iki-üç çocuklu, yüzde 15’i bir çocuklu, yüzde 8,6’sı ise dört çocuklu

ailenin ideal olduğunu belirtmişlerdir (2011:28).

Araştırmada hem mevcut çocuk sayısı hem de ideal çocuk sayısı saptanmıştır. Mevcut

çocuk sayısıyla ilgili bölge ve şehir ortalama rakamları aşağıdaki şekilde verilmiştir (Şekil

12). İlgili şekil incelendiğinde Güney Marmara Bölgesi’nde mevcut çocuk ortalamasının

(yüzde 2,5) ülke ortalamasına (yüzde 2,5) eşit olduğu görülecektir. Bölgenin şehirleri

arasındaki farklar ise önemsiz düzeydedir.

Page 108: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

108

Şekil 12: Bölge ve Şehirlere Göre Ortalama Çocuk Sayısı

Bölge ortalaması Balıkesir Çanakkale

2.5 2.5

2.3

Kesimler arasında ortalama mevcut çocuk sayıları karşılaştırıldığında, iç kesim (2,6)

görece kıyı kesim (2,4) ve il merkezinden (2,4) fazla çocuğa sahip gözükmektedir (Şekil 13).

Ortalama aile büyüklüğü ile ortalama çocuk sayıları birlikte düşünüldüğünde, aslında kıyı ve

iç kesimler arasında beklenen farklılıkların anlamlı olmadığı söylenebilir.

Şekil 13: Kesimlere Göre Ortalama Çocuk Sayısı

Merkez İç Kesim Kıyı Kesimi

2.4

2.6

2.4

Page 109: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

109

Bölgede çocuk sayıları 1 ile 14 arasında değişmektedir. Çocuk sayılarına göre aile

tipleri aşağıdaki şekilde gösterilmiştir (Şekil 14). İki çocuklu aileler bölgede yüzde 44,2 ile

oransal olarak en fazla ağırlıklı aile tipini oluşturmaktadır.

Şekil 14: Çocuk Sayılarına Göre Aile Tipleri (%)

1 çocuklu aile

2 çocuklu aile

3 çocuklu aile

4 çocuklu aile

5 çocuklu aile

5'dan fazla çocuklu aile

17.9

44.2

22

9.2

2.9

3.8

Bundan sonra üç çocuklu aileler gelmektedir. Diyebiliriz ki bölgenin tipik ailesi, 2 ve 3

çocuklu ailedir. Tek çocuklu aileler ya da 3’ten fazla çocuk sahibi olan aileler daha küçük

oranlarda temsil edilmektedir.

Şehirlere göre önemli farklılıklar olmamakla birlikte kesimler arası bazı farklılıklar

görülmektedir. Merkez ve kıyı kesimde tek çocuklu aileler fazla iken, iç kesimde üç çocuklu

ailelerin oranı daha yüksek çıkmaktadır.

Hayatta gerçek ve ideallerin her zaman birbiriyle örtüşmediği, özellikle ideallerin

mevcut yaşam koşulları tarafından engellendiğini biliyoruz. Acaba çocuk konusunda gerçek

ve ideal durumlar nedir? Türkiye’de anne ve babalar daha fazla çocuk sahibi olmak istedikleri

hâlde yaşam koşulları buna izin vermemekte midir? Daha önce değindiğimiz TÜİK

araştırmasında anne babalar, aslında ailenin ekonomik durumuna göre çocuk yapmak

gerektiği fikrini ifade etmektedir. Acaba onlar çocukla ilgili ideal düşüncelerini bu gerçekçi

fikirlerle nasıl bağdaştırmaktadırlar? Araştırmamızda ideal çocuk sayısı konusunda ne

düşündükleri katılımcılara sorulmuş olduğundan, bu soruya bir cevap vermek mümkün

olacaktır.

Page 110: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

110

Şekil 15: Bölge ve Şehirlere Göre İdeal Çocuk Sayısı

Bölge ortalaması Balıkesir Çanakkale

2.3

2.4

2.3

Şekil 15, ideal çocuk konusunda bölge ve şehir ortalamalarını yansıtmaktadır. Bu şekle

göre iki değerlendirme yapabiliriz. İlk olarak bölge ve şehir ortalamaları arasındaki farklar

önemli ve anlamlı değildir. Yaklaşık olarak ortalama 2 veya 2,5 çocuk konusunda uzlaşma

sağlanmış bulunmaktadır. İkinci olarak ideal çocuk rakamlarıyla mevcut çocuk rakamları

karşı karşıya konulduğunda, arada kısmi bir farklılaşma söz konusudur. Başka bir deyişle

katılımcılar, ortalama olarak ideal çocuk sayılarını mevcut çocuk sayılarının altında

bildirmişlerdir.Bu gelecekte çocuk yapma eğiliminin düşeceğini göstermektedir.

Kesimlere göre bir analiz yapıldığında da durumda her hangi bir değişme

görülmemektedir. İdeal çocuk sayısı konusunda kıyı kesim (2,3), il merkezi (2,3) ve iç

kesimler (2,4 ) arasında anlamlı bir farklılaşma söz konusu değildir.

İdeal çocuk konusunda farklı bir analiz, kuşak farklılıklarının bu rakamları ne kadar

değiştirip değiştirmeyeceği hususudur. Şekil 16’dan görüleceği üzere, yaş gruplarına göre

ortalama ideal çocuk algısı değişmektedir. Yaşlı kuşaktan genç kuşaklara doğru geldikçe

ortalama çocuk beklentisi düşmektedir. Bu bulgu, çocuk sayısının gelecekte düşeceğine

değgin bir ipucu da vermektedir. Sonuç olarak çocuk sayısı ve ailenin büyüklüğü konusunda

Türkiye toplumunda yapısal bir değişim olduğu ve normal koşullar altında bu değişimin

devam edeceği söylenebilir.

Page 111: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

111

Şekil 16: Yaş Gruplarına Göre Ortalama İdeal Çocuk Sayısı

18-35 Yaş Grubu 36-55 Yaş Grubu 56-91 Yaş Grubu

2.2

2.3

2.5

İdeal çocuk sayısı konusundaki ortalamalar bir tarafa bırakılacak olursa, aşağıdaki

şekilden görüleceği üzere ideal çocuk sayısını 2 olarak belirtenler, en büyük grubu (yüzde

58,1) oluşturmaktadır. İkinci sırada ise, yüzde 28,8 ile üç çocuk diyenler gelmektedir. İdeal

çocuk sayısını 1 ile 4 veya üzerinde belirten kesimler azınlıkta kalmaktadır (Şekil 17).

Şekil 17: İdeal Çocuk Oranları (%)

1 çocuk 2 çocuk 3 çocuk 4 ve üzerinde0.0

10.0

20.0

30.0

40.0

50.0

60.0

70.0

6.9

58.1

28.8

6.3

Page 112: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

112

İdeal çocuk sayıları ile kuşak faktörü arasında bir ilişki bulunmakla birlikte cinsiyet

faktörü herhangi bir rol oynamamaktadır. Gerek kadınlar gerekse erkekler benzer oranlarda

ideal çocuk bildiriminde bulunmaktadır.

Aile İçi İlişkiler ve Toplumsal Cinsiyete İlişkin Tutumlar

Daha önce belirttiğimiz gibi Türkiye’de aile sadece yapısal olarak değil, kültürel

bakımdan da değişmektedir. Bu iki boyutlu değişim birbirini etkilemekte ve özendirmektedir.

Ailenin kültürel anlamda değişiminin ana noktalarından birini, aile içi ilişkiler ve otorite

yapısı, diğer noktasını ise toplumsal cinsiyetle ilgili tutumlar oluşturmaktadır.

Geleneksel aile yapısında otoriteyi erkek temsil eder ve önemli kararları o tek başına

alır. Geniş ailede erkek, evin en yaşlı ve dolayısıyla da en tecrübeli kişisidir. Geniş aileden

çekirdek aileye geçişle birlikte otorite, koca ve baba konumunda olan ailenin reisine

geçmiştir. Bu değişmeye paralel olarak kadının güçlenmesi ve çocukların eğitim düzeylerinin

artmasıyla, onlar da aile içinde söz sahibi olmaya başlamışlardır. Modern çekirdek ailede, aile

reisi olan erkek, artık tek başına karar alan bir kişi değildir. O, başka aile üyelerinin

görüşlerini de dikkate almak zorundadır.

Ailede otorite yapısının bariz bir şekilde değiştiği, araştırmalarla ortaya

konabilmektedir. SEKAM araştırmasına göre mevcut aile yapımızda baba otoritesinin yüzde

38, anne otoritesinin yüzde 8, baba-anne ortak otoritesinin yüzde 24, belirgin bir otorite

olmaksızın herkesin fikrinin sergilendiği bir reislik biçiminin ise yaklaşık yüzde 29

düzeylerinde olduğu tespit edilmektedir (2011:37). Pek çok ailede baba otoritesinin

zayıflaması ve diğer aile üyeleriyle otoriteyi paylaşmak zorunda kalması ailede bir

demokratikleşme olarak görülmektedir.

Araştırmamızda aile içindeki otorite yapısını anlamak için “Aile içinde genellikle kim

karar alır?” şeklinde bir soru sorulmuş ve dört ayrı seçenek verilmiştir. Şekil18’den

görüleceği üzere en fazla (yüzde 54) “Ailede ortak olarak karar alınır” seçeneği

işaretlenmiştir. Bu veri, bize geleneksel ataerkil aile yapısında demokratikleşme

doğrultusunda bir değişim yaşandığını göstermektedir. Bu yönde bir değişim süreci başlamış

olmakla birlikte, önemli sayılabilecek bir oranda (yüzde 27,4) bazı ailelerde hâlâ baba karar

verici durumdadır. Bu tip ailelerde geleneksel değerler ve ailevi ilişkilerin hâlâ sürdürüldüğü

Page 113: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

113

anlaşılmaktadır. Geriye kalan ailelerde ise, ya anne-baba, çocuklara danışmadan karar almakta

ya da sadece anne karar verici durumdadır.

Şekil 18: Aile İçinde Genellikle Kim Karar Alır? (%)

Baba Anne Anne-baba Ortaklaşa

27.4

8.9 9.7

54

SEKAM araştırmasıyla karşılaştırıldığında, Güney Marmara Bölgesi’nde babanın tek

başına ailede daha az oranda otoriteyi temsil ettiği anlaşılmaktadır. Bu demektir ki, Türkiye

geneline kıyasla batıda yer alan bir bölge olarak burada, ailede demokratikleşme daha hızlı

yaşanmaktadır. Şehirlere göre büyük farklılıklar olmamakla birlikte Çanakkale’de baba

otoritesinin kısmen daha zayıf olduğu ve ortaklaşa karar verme biçiminin daha yüksek olduğu

görülmektedir. Kesimlere göre incelendiğinde ise, kıyı ve il merkezine kıyasla iç kesimlerde

baba otoritesinin kısmen daha fazla olduğu anlaşılmaktadır.

Toplumsal cinsiyet (gender), cinsiyete ve cinsler arası rollere yüklenen anlam ve

tanımlarla ilgili bir kavramdır.Bu bakımdan doğrudan, biyolojik ya da psikolojik olarak

cinslerarası farklılıkları değil, kültür ve toplum aracılığıyla cinslere yüklenen görev ve

sorumlulukları ifade eder. Araştırmamızda toplumsal cinsiyetle ilgili tutumları ölçmek üzere

bazı sorular formüle edilmiştir. Bu soruların başında, çocukların cinsiyetine yönelik öncelikler

gelmektedir. Geleneksel olarak Türkiye toplumunda erkek çocuk, kız çocuğuna tercih

edilmektedir. Bunun gerisinde nasıl bir açıklama olursa olsun erkek çocuğun kıza nispetle

daha değerli telakki edildiği bir gerçektir.

Page 114: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

114

Araştırmada cinsiyet önceliklerini saptamak üzere,“Çocuğunuzun cinsiyetinin kız ya da

erkek olması sizce önemli midir?” şeklinde bir soru katılımcılara yöneltilmiştir. Aşağıdaki

şekil, bu soruya verilen cevapları yansıtmaktadır (Şekil 19). Buradan anlaşılacağı üzere, gerek

bölge genelinde gerekse bölgenin iki şehrinde, ezici bir çoğunluk çocuğun erkek ya da kız

olmasının önemli olmadığını vurgulamaktadır. Üstelik kesimlere göre de herhangi bir

farklılığa rastlanmamaktadır. Yani kıyı ve il merkezine kıyasla iç kesimlerde de çocuğun

cinsiyetinin önemli olmadığı fikri aynı ağırlıkla paylaşılmaktadır.

Şekil 19: Bölge ve Şehirlere Göre Cinsiyetine Verilen Önem (%)

Balıkesir Çanakkale Bölge geneli

92.6 93.7 93.1

Önemlidir Önemli değildir

Bu bulgu, Dünya Değerler Araştırması’nın sonuçlarıyla birlikte düşünüldüğünde

Türkiye’de yaşanan ‘sessiz devrimi’in ne kadar köklü olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Söz

konusu araştırmada “Eğer sadece bir çocuk seçmek zorunda kalsaydınız, erkek çocuk mu

seçerdiniz, yoksa kız çocuk mu?” şeklinde bir soru formüle edilerek, katılımcıların bir

cinsiyet tercihinde bulunmaları istenmiştir. Bu araştırmada Türkiye, toplam 54 ülke arasında

“Kız çocuğunu tercih ederdik” diyen ülkeler kategorisine girmektedir. Hem de kız-yönelimli

ülkeler listesinde, Makedonya, İsveç, Polonya ve Macaristan ile birlikte ilk beşinci sırada yer

almaktadır (Canatan, 2011:2007).

Toplumsal cinsiyet meselesiyle ilgili bir başka konu, kadınların ev dışında çalışmalarına

yönelik tutumlardır. Bu konu, kadınların toplumsal rollerine ilişkin algı ve tutumların

ölçülmesi kadar “yaşam tarzları” bağlamında kadının ekonomik bağımsızlığına ilişkin

Page 115: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

115

düşünce ve kanaatleri de yansıtacak bir gösterge olarak görülebilir. Genel beklenti, geleneksel

ve kırsal iç kesimlerde kadınların ev dışında çalışma hayatına girmesine olumlu

yaklaşılmadığı, bunun aksine kozmopolit il merkezi ve kıyılarda ise bunun tersi bir tutum

sergilendiği doğrultusundadır. Araştırmada katılımcıların bu noktada kendilerini ifade

etmelerine olanak sağlamak için “Kadının ev dışında çalışma yaşamına katılımı hususunda ne

düşünüyorsunuz?” şeklinde bir soru sorulmuş ve mümkün olduğunca farklı seçenekler

sunulmuştur.

Aşağıdaki şekilden anlaşılacağı üzere, katılımcıların yüzde 60 civarında bir kesimi

“Çalışmalıdır” görüşünü ifade ederken, hiçbir şekilde “Çalışmamalıdır” diyen kesimin yüzde

7 civarında kaldığı görülmektedir (Şekil 20). Eğer ekonomik endişeler sebebiyle çalışmalı

görüşünü ifade edenlerle birlikte düşünülürse, kadının ev dışında çalışmasına olumlu bakan

kesimin oranı yüzde 78’e kadar çıkmaktadır.

Şekil 20: Kadının Ev Dışında Çalışmasına Ne Dersiniz? (%)

Çalışmalıdır

Çalışmamalıdır

Ailenin maddi bakımdan zorlanması durumunda çalışabilir

Ailenin geçimine katkı bulunması için çalışmalıdır

Bu konuda tercih kadına bırakılmalıdır

58.9

7.1

12.3

6.3

14.8

Şehirlere göre bir farklılaşma olup olmadığına bakıldığında, aralarındaki farklılıklar

büyük olmamakla birlikte Çanakkalelilerin, kadınların ev dışında çalışmaları karşısında daha

fazla çekimser olduğu söylenebilir. “Kadın ev dışında çalışmalıdır” diyenler, Balıkesir’de

yüzde 62 iken, bu oran Çanakkale’de yüzde 55’e düşmektedir. “Bu konuda tercih kadına

bırakılmalıdır” görüşüne Çanakkaleliler daha fazla destek vermektedir.

Page 116: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

116

Kesimler arasında farklılıklar olmakla birlikte bu farklılıklar önemli ve anlamlı

farklılıklar değildir ve dolayısıyla da abartılmaması gerekir. Sözgelimi “Kadın

çalışmamalıdır” diyen kesimin oranı il merkezinde yüzde 5,5 iken, bu oran kıyı kesimde

yüzde 7,4, iç kesimde ise yüzde 9,4 civarındadır. İç kesimde kadının ev dışında çalışmasına

karşı kısmi bir çekimserlik olduğu söylenebilir, ama genel olarak bakıldığında kadın kırsal

kesimlerde zaten hem ev içinde hem de ev dışında fiilen çalışmaktadır. İç kesimde kadının

çalışmasına karşı çekimser tavrın köylerden ziyade daha çok kasabalarda geçerli olduğu

söylenebilir.

Ev dışında kadının çalışmasına ilişkin tutumlar arasında farklılıklar büyük olmadığı gibi

varolan küçük farklılıkları da açıklamada eğitim ve yaş değişkenleri önemli bir rol

oynamamaktadır.

Şekil 21: Evlenen Kadınların Kızlık Soyadlarını Kullanabilme İmkanı (%)

Son olarak toplumsal cinsiyetle bağlantılı olarak evlenen kadınların kendi kızlık

soyadlarını kullanması konusundaki görüşler yoklanmıştır. Bugünkü Medeni Hukuk bu hakkı

evli kadınlara tanımakla birlikte, bu konudaki öznel algı ve tutumlar daha belirleyici

gözükmektedir. Tutumları ölçmek üzere katılımcıların üç seçenekten birini tercih etmeleri

istenmiştir. Sırasıyla bu seçenekler şunlardır:

1) Sadece kendi soyadını kullanabilmelidir.

Sadece kendi soyadını kullanabilmelidir

Eşinin soyadıyla birlikte kullanmalıdır

Sadece eşinin soyadını kullanmalıdır

0 5 10 15 20 25 30 35 40 45 50

6.6

47.6

45.8

Page 117: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

117

2) Eşinin soyadıyla birlikte kullanmalıdır.

3) Sadece eşinin soyadını kullanmalıdır.

Şekil 21’den anlaşılacağı üzere, bu konuda katılımcılar ikiye bölünmüş durumdadır.

Yüzde 47-48 civarında bir kesim, kendi soyadını “eşinin soyadıyla birlikte kullanmalıdır”

derken, yüzde 45-46 civarında bir kesim ise, “sadece eşinin soyadını kullanmalıdır” görüşünü

savunmaktadır.

Bu verilerin ne anlama geldiği farklı biçimlerde yorumlanabilir. Geçmişe kıyasla önemli

bir kesimin (yüzde 47-48) eşinin soyadıyla birlikte kadınların kızlık soyadlarını

kullanmalarına sıcak bakması olumlu bir gelişme olarak görülebilir. Bu gelişme, geleneksel

ataerkil kültüre zıt olarak kadın ve erkek haklarının eşitlenmesi yönünde bir süreç olarak

algılanabilir. Ama hâlâ bu ağırlığa yakın bir kesimin eşinin soyadını kullanması konusunda

ısrar etmesi, bu genel eğilime karşı bir direnme olduğunu da göstermektedir.

Bu direnme hangi kesimden gelmektedir? Şehirlere ve kesimlere göre bir analiz

yaptığımızda, ilk etapta Balıkesir ile Çanakkale arasında bir farklılaşma olmadığı

görülmektedir. Ancak kesimlere göre bir değerlendirme yapıldığında, bu direnişin daha çok iç

kesimden geldiği anlaşılmaktadır. İl merkezi ve kıyı kesimlerde yüzde 38-39 oranında bir

karşı çıkış söz konusu iken, iç kesimde bu oran yüzde 56’ya kadar yükselmektedir.

Evlilik ve Boşanma Karşısındaki Kanaat ve Tutumlar

Evlilik, aile kurumunun bir alt kurumudur. Başka bir deyişle ailenin kurulması için bir

başlangıç ve önkoşuldur. Hem kültürel ve dini açıdan hem de hukuksal açıdan evlilik bir

sözleşme olarak tanımlanır ve başta cinsellik olmak üzere karı-kocanın birbirleri karşısındaki

hak ve sorumluluklarıbu sözleşmede düzenlenir. Böylelikle söz konusu birliktelik meşru bir

temele kavuşur.

Evliliğin zıddına boşanma, aile birliğinin ve sözleşmenin sonlandırılmasıdır. Bazı

kültürlerde (sözgelimi Katoliklerde) boşanma hiçbir şekilde mümkün değilken, bazı

kültürlerde (sözgelimi Müslümanlıkta) hoş görülmemekle birlikte mümkün görülür. Modern

toplumlarda ve kültürde ise bu durum normal karşılanmakla kalmaz, boşanmayı düzenleyen

yasalar ve boşanma süreçleriyle iyice kolaylaştırılır.

Page 118: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

118

Evlilik ve boşanma karşısındaki tutumlar, bir toplumun yaşam tarzının önemli bir

parçasını oluşturmaktadır. Bu tutumlar, ailevi değerlerin içeriğini de tayin etmektedir. Sağlam

bir aile yapısının oluşturulmasında evlilik ve boşanma konusundaki görüş ve tutumlar önemli

bir rol oynamaktadır.

Evlilik kurumu üzerine yapılan incelemelerde evlilik yaşı, evlenme biçimi, evlenecek

kişide aranan özellikler, evlilik kararı, akraba evliliği, eşten memnuniyet ve benzer birçok

konu gündeme gelmektedir. Bu konudaki veriler ve göstergeler, ailenin bir alt kurumu olarak

evlilik olgusunun çokyönlü değişmelere maruz kaldığını göstermektedir. Evlilik yaşı, dünden

bugüne hızla yükselmektedir. “Türkiye genelinde, evlilik yapan bireylerin yüzde 58,5’i ilk

evliliğini 18-24 yaş aralığında yapmıştır. Evlilik yapan kadınların yüzde 58,7’si, erkeklerin

yüzde 58,2’si ilk evliğini 18-24 yaşlar arasında yapmıştır” (TÜİK, 2006:4-5).

2012 yılında TÜİK’in yaptığı açıklamaya göre ortalama ilk evlenme yaşı, aynı yılda

erkekler için 26,7, kadınlar için 23,5’tir. Erkek ile kadın arasındaki ortalama ilk evlenme yaş

farkı 3,2’dir. Bölgesel düzeyde en yüksek ortalama ilk evlenme yaşı erkeklerde 27,6,

kadınlarda 24,6 ile İstanbul Bölgesi’nde görülmektedir. En düşük ortalama ilk evlenme yaşı

ise erkeklerde 25,7 ile Orta Anadolu, kadınlarda 22,2 ile Orta Anadolu ve Kuzeydoğu

Anadolu Bölgeleri’ndedir.3

Şekil 22: Bölge ve Şehirlere Göre İlk Evlilik Yaş Ortalaması

Balıkesir Çanakkale Bölge ortalaması21.75

21.8

21.85

21.9

21.95

22

22.05

22.1

22.15

21.9

22.1

22

3http://www.TÜİK.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=13469 , Erişim tarihi: 12 Temmuz 2013.

Page 119: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

119

Şekil 22’den görüleceği üzere Güney Marmara Bölgesi’nde ilk evlilik yaşı ortalaması

22 olup, Türkiye ortalamasının altında kalmaktadır. Balıkesir ile Çanakkale arasında bu

bakımdan bir farklılık söz konusu değildir. Cinsiyet açısından kadınlar ilk evliliklerini

erkeklerden ortalama 4 yıl daha erken yapmaktadırlar. Başka bir deyişle kadınlar ilk

evliliklerini 20 yaşında yaparken, erkekler 24 yaşında yapmaktadırlar.

İlk evlilik yaşı, cinsiyete göre değiştiği gibi kesimlere göre de değişmektedir. Şekil

13’de görüleceği üzere iç kesimde yaşayan bireyler, il merkezi ve kıyı kesimde yaşayanlara

kıyasla ortalama olarak bir yıl daha erken evlenmektedirler. Yine cinsiyet faktörü sadece

bölge genelinde değil, kesimlere göre de etkili gözükmektedir. Sözgelimi iç kesimlerde

kızların ilk evlenme yaşı 19,4’e kadar düşmektedir.

Ortalama evlilik yaşı ile eğitim düzeyleri arasında pozitif bir ilişki görülmektedir. Başka

bir deyişle eğitim yükseldikçe, ortalama evlilik yaşı da artmaktadır. Sözgelimi ilkokul

mezunları ortalama 20,8 yaşında evlenirken, lise mezunları 23,4, üniversite mezunları 25,2,

lisansüstü bir dereceye sahip olanlar ise 28,4 yaşında evlenmektedir.

Şekil 23: Kesimlere Göre Ortalama İlk Evlilik Yaşı

Merkez İç Kesim Kıyı Kesimi

22.4

21.3

22.2

Evlilik yaşının fiilen artması bir tarafa, bu gelişme karşısında insanların nasıl bir tutum

takındıkları da ayrıca sorgulanması gereken bir meseledir. Evlilikle ilgili olarak görüş

bildirilmesi istenen önermelerden birisi de, “Evlilik yaşının giderek yükselmesini olumlu

Page 120: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

120

buluyorum” şeklinde olmuştur. Bu önermeye gerek Balıkesir gerekse Çanakkale’de yüzde 68

civarında bir katılımcı grup olumlu cevap vermiştir. Bu veri, yükselen evlilik yaşının

toplumsal olarak da onaylandığını ve içselleştirildiğini ortaya koymaktadır. Bu onaylama ve

içselleştirme iç kesime ve il merkezine kıyasla kıyı kesiminde daha fazla söz konusudur (Şekil

23).

Evlilik hakkındaki diğer önermeler ve bunlara verilen olumlu cevaplar, Şekil 24’te

özetlenmiştir. Buradan anlaşılacağı üzere, evlilik öncesi cinsel ilişki, katılımcıların ezici

çoğunluğu tarafından reddedilmektedir. Sadece yüzde 7-8 oranında küçük bir grup, bu ilişkiye

onay vermiştir.

Şekil 24: Evlilik Karşısındaki Bazı Önermeler (%)

Evlilik dışı cinsel ilişki normal karşılanmalıdır

Evlilikte denklik önemlidir

Başka bir dine mensup bir kişiyle evlilik normal karşılanmalıdır

Sünni ve Alevi kimseler arasında evlilik normal karşılanmalıdır

7.8

84.4

37.8

44.5

8.8

83.1

42.3

49.1

Çanakkale Balıkesir

Aynı şekilde diğer bir önerme, evlilikte sosyal, ekonomik, kültürel ve yaş bakımından

denklik olup olmamasıyla ilgilidir. Bu önerme karşısında ezici bir çoğunluk (yüzde 83-84)

olumlu bir tutum sergilemiştir.

Genel olarak denkliğe verilen onay, din ve mezhep konusuna gelince herkes için kolay

kabul edilebilir bir husus olmaktan çıkmaktadır. Başka bir dinden olan kişiyle yapılan evlilik

ancak yüzde 38 (Balıkesir) ve 42 (Çanakkale) oranlarında olumlu karşılanırken, Sünni ve

Alevi kimseler arasındaki evlilik görece daha yüksek bir düzeyde (yüzde 44 ve 49) kabul

görmektedir.

Page 121: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

121

Evlilik ve din ilişkisinde bir diğer nokta, dini ve medeni nikâh karşısında insanların

nasıl bir tutum takındıkları hususudur. Şekil25, bu konuya açıklık getirmektedir. Buradan

anlaşılacağı üzere sadece yüzde bir civarında katılımcı, “Sadece resmi nikâh yeterlidir”

derken, yüzde 85 oranında bir çoğunluk hem dini hem de resmi nikâhı gerekli görmektedir.

Bu veri, bölgede nikâh konusunda geniş bir uzlaşı bulunduğunu ortaya koymaktadır.

Şekil 25: Resmi ve Dini Nikah Hakkındaki Tutumlar (%)

Sadece resmi nikah yeterlidir

Hem resmi nikah hem de dini nikah olmalidir

Sadece dini nikah yeterlidir

Hiçbiri

12.8

85.7

0.600000000000001

0.9

12.6

85.1

1.3

1

Çanakkale Balıkesir

Bu konuda büyük bir uzlaşı olduğu için şehirlere göre bir fark olmadığı gibi kesimlere

göre de önemli bir fark bulunmamaktadır. Bu veriler, TÜİK tarafından açıklanan Türkiye

geneline yönelik bulgularla da örtüşmektedir. Bireyler, evliliklerin yüzde 86’sında hem dini

hem de resmi nikâh yaptırmışlardır. Türkiye genelinde sadece yüzde 10’a yakın bir kesim

yalnız resmi nikâhın gerekli olduğunu belirtmiştir (2006:6).

Geleneksel olarak Türkiye’de akraba evlilikleri fiilen yapılmakla birlikte, giderek bu

evlilik tipi hakkında olumsuz bir kamuoyu yaratılmış ve bu konu tartışmalı bir hâle gelmiştir.

TÜİK rakamlarına göre Türkiye genelinde akraba evliliği yapanların oranı yüzde 20,9 olup,

bu evlilik türüne en fazla Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde rastlanmaktadır. “Aile Yapısı

Araştırması” verilerine göre evli bireylerin yüzde 40,4’ü akraba evliliği yapmışlardır. Buna

karşın Ege, İstanbul, Doğu Marmara ve Batı Marmara bölgelerinde akraba evliliği Türkiye

ortalamasının altında kalmaktadır (2006:8). Başka bir deyişle en az bu bölgelerde akraba

Page 122: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

122

evliliği yapılmaktadır. Sözgelimi Batı Marmara’da yüzde 4,8, Ege’de ise yüzde 17,4 oranında

akraba evliliğine rastlanmaktadır.

Araştırmamızda elde ettiğimiz bulgular, TÜİK verilerini doğrulamaktadır. Şekil 26’dan

anlaşılacağı üzere Güney Marmara Bölgesi’nde akraba evliliği sadece yüzde 6 civarındadır.

Bölgenin şehirleri arasındaki fark oldukça azdır.

Şekil 26: Bölge ve Şehirlere Göre Akraba Evliliği (%)

Balıkesir Çanakkale Bölge geneli

6.6

5

5.8

Akraba evliliği konusunda sadece fiili durumlar ve rakamlar değil, tutum ve kanaatlerde

de genelde olumsuz bir durum söz konusudur. Şekil 27’den görüleceği üzere,akraba

evliliği“Kesinlikle olmamalı, karşıyım” diyen katılımcıların oranı yüzde 70,7 (Balıkesir) ile

yüzde 77,1 (Çanakkale) düzeyindedir. Bu olumsuz görüş bildirenlere “Olmasa daha iyi olur”

diyen katılımcılar da eklenebilir. Akraba evliliğinde sakınca görmeyenler ise küçük bir

kesimden ibarettir.

Page 123: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

123

Şekil 27: Şehirlere Göre Akraba Evliliği Hakkında Kanaatler (%)

Kesinlikl

e olm

amalı,

karşı

yım

Olabilir

, bir s

akınca

görm

üyorum

Olmasa

daha iy

i olur

0102030405060708090

70.7

9.719.6

77.1

6

16.9BalıkesirÇanakkale

Marmara Bölgesi’nde akraba evliliklerinin düşük olması, bu bölgeye özgü bazı

faktörlerle açıklanabilir. Türkiye’de akrabalık evliliklerinin en az olduğu bu bölge,

Türkiye’nin gelişmiş bir bölgesi olmaktan öte, “muhacir” ya da halk ağzında “macir” olarak

bilinen göçmen topluluklarının da yerleşik olduğu bir bölgedir. Gerek Balkanlar’dan gerekse

Kafkaslar’dan gelen göçmenler arasında akraba evliliğibir tabu olarak karşılanmaktadır.

Ayrıca akraba evliliği konusundaki olumsuz propaganda Batı kesiminde ve eğitimli

kesimlerde daha etkili olmuştur. Buna karşın bu evlilik türünün fazla olduğu azgelişmiş

bölgelerde töre ve yerleşik alışkanlıklar önemli bir direnç noktası oluşturmaktadır.

Modernleşen ülke ve yörelerde bir yandan evlilikle ilgili değer, töre, alışkanlık ve

gelenekler zayıflarken, diğer yandan da evlilikler kırılgan bir hale gelmektedir. Bu nedenle

büyük kentler başta olmak üzere boşanma olayları da artmaktadır. TÜİK’in yaptığı

açıklamalara göre boşanan çiftlerin sayısı 2012 yılında, bir önceki yıla göre yüzde 2,7 artarak

123.325’e yükselmiştir. Kaba boşanma hızı 2012 yılında yüzde 1,64 olarak

gerçekleşmiştir. İstatistikî Bölge Birimleri Sınıflaması 1. Düzey’e göre 2012 yılında en

yüksek kaba boşanma hızı yüzde 2,30 ile Ege Bölgesi’ndedir. Ege Bölgesi’ni yüzde 2,11 ile

Batı Anadolu Bölgesi izlemektedir. Kaba boşanma hızının en düşük olduğu bölge ise yüzde

0,58 ile Ortadoğu Anadolu Bölgesi’dir. 2012 yılı içinde gerçekleşen boşanmaların yüzde

39,6’sı evliliğin ilk 5 yılı içinde, yüzde 21,2’si ise evlilik süresi 6-10 yıl arası olan çiftlerde

gerçekleşmiştir.4

4http://www.TÜİK.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=13469 , Erişim tarihi: 13 Temmuz 2013.

Page 124: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

124

Araştırmada katılımcıların boşanma konusundaki tutumları bazı önermeler yardımıyla

sorgulanmıştır. Bu önermelere verilen tepkiler, bu bölgede boşanmaların neden yüksek

olduğunu tam olarak açıklamasalar da, boşanma karşısındaki tutumların bir rolünün olup

olmadığı konusunda bir fikir verebilirler.

Şekil 28’den anlaşılacağı üzere “Boşanmak normal karşılanmalıdır” önermesine yüzde

70 kadar bir çoğunluk olumlu cevap vermiştir. Şehir ve kesimlere göre farklıklar büyük

olmamakla birlikte Balıkesir şehri ve iç kesimler boşanmanın normal karşılanmasına kısmen

ihtiyatlı bakmaktadır. Boşanma konusundaki tutumun, boşanmaları kolaylaştırıcı bir

katalizatör rolü oynadığı söylenebilir. Boşanmanın tabu olarak karşılandığı topluluklarda

hiçbir şey boşanma için bir sebep olarak görülmemektedir. Tersinden bakılırsa, çok küçük bir

kesim “Hiçbir sebep boşanmak için bir gerekçe oluşturmaz” fikrine destek vermektedir.

Demek ki çoğunluk bazı sebeplerin boşanmaya yol açabileceğini düşünmektedir. Bu

sebeplerin neler olabileceği konusunda diğer önermeler bize yardımcı olacak niteliktedir.

Şekil 28: Boşanma Hakkındaki Tutumlar (%)

Boşanmak normal karşılanmalıdır

Aldatmak benim için kesin bir boşanma sebebidir

Eşim boşanmak isterse buna müsaade etmem

Şiddet benim için kesin bir boşanma nedenidir

Hiçbir sebep boşanmak için bir gerekçe oluşturmaz

70.2

85.2

34.5

77.5

10.1

Şekilden anlaşılacağı üzere “aldatmak” ve “şiddet” boşanmak için büyük bir kesim

tarafından (yüzde 77 ve 85) geçerli bir sebep olarak algılanmaktadır. Bir başka nokta, eşlerin

boşanma talepleri konusunda birbirlerine karşı tutumlarıdır. Yüzde 34,5 kadar bir kesim hariç

tutulursa, eşlerden birinin boşanmak istemesi durumunda diğer eşin buna müsaade edeceğini

Page 125: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

125

bildirmesidir. Her ne kadar bu tutum anlaşılır ve medeni bir tavır olarak yorumlanabilirse

debu tutumun boşanmaları kolaylaştırıcı bir faktör olarak işleyeceği açıktır.

Siyasal ve Dini Tutumlar

Toplumsal kurumlara verilen önem ve kurumsal yönelişler, bir toplumun yaşam

biçimini ele veren ve yansıtan önemli göstergelerdir. Dünya Değerler Araştırması’nda5

Türkiye’de en çok önem verilen üç kurum “aile”, “arkadaşlık” ve “din” olarak belirlenmiştir.

Bu kurumlara verilen destek yüzde yüze yaklaşmaktadır. Bunların akabinde yüzde doksana

yakın destekle “iş” ve “serbest zaman” kurumları gelmektedir. “Siyaset” ise en az önem

verilen kurum olarak yüzde 37’lerde kalmaktadır.

Eğer bu veriler temelinde bir değerlendirme yapacak olursak, Türkiye toplumunu post-

materyalist değerlere önem veren toplumlar kuşağında telakki edebiliriz. Çünkü aile,

arkadaşlık ve din gibi değerler manevi değerlerdir. Materyalist değerlere önem veren

toplumlarda iş, gelir ve tüketim gibi konular daha önemli kurum ve etkinliklerdir. Dünya

Değerler Araştırması’nı başlatan ve yürüten siyaset bilimcisi Ronald F. Inglehart Avrupa

toplumlarının İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hızla post-materyalist değerlere yöneldiğini ve

değerler planında köklü bir dönüşüm yaşadığını iddia etmektedir. Ona göre bu değişimin

temelinde kuşak değişimi ve ihtiyaçlar hiyerarşisinde erişilen düzey yatmaktadır. Yeni

kuşaklar, anne ve babalarına göre ekonomik darlık ve sıkıntı yaşamadılar ve onların

endişelerini taşımıyorlar. Onlar için arkadaşlık, aile, serbest zamanlar ve eğlence gibi kurum

ve etkinlikler daha önemli hale gelmiştir.

Türkiye toplumunda post-materyalist değerlerin yükselişi, Türk medyasında daha çok

“muhafazakârlaşma” başlığıyla tartışılmıştır. Muhafazakârlaşmanın en önemli göstergesi,

Türkiye’de 2000’li yıllarda kendisini “muhafazakâr demokrat” olarak tanımlayan bir siyasi

partinin iktidara gelmiş olması ve üç dönem boyunca iktidarı elinde bulundurmasıdır.

Şekil 29: Siyasette Kendinizi Hangi Görüşe Yakın Hissediyorsunuz? (%)

5http://www.wvsevsdb.com/wvs/WVSAnalize.jsp?Idioma=I , Erişim tarihi: 14 Temmuz 2013.

Page 126: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

126

Muhafazakâr demokrat Sosyal demokrat Milliyetçi Diğer

36.4

23.5

15.7

24.2

Araştırmada katılımcılara siyasal tercihleri, doğrudan “Hangi partiye oy veriyorsunuz?”

şeklinde değil, “Siyasette kendinizi hangi görüşe yakın hissediyorsunuz?” şeklinde biraz daha

dolaylı bir soruyla sorulmuştur. Başka bir deyişle tercih edilen “parti”den ziyade “siyasi

görüşü” ifade etmeleri istenmiştir. Pilot çalışma sırasında genellikle üç siyasal görüşün Güney

Marmara Bölgesi’nde ağırlıklı olarak tercih edildiği görülmüştür. Bu nedenle ilgili siyasal

görüşler ve bunları ifade eden partiler, parantez içinde bir örnek olarak verilerek

yöneltilmiştir. Eğer kişiler, siyasi görüşlerden kastın ne olduğunu anlamamışlarsa o zaman

anketörler örnekler vererek soruyu somutlaştırmaya çalışmışlardır.

Şekil 29’da görüleceği üzere, bölgede en fazla destek alan siyasal görüşler sırasıyla

“muhafazakâr demokrat” (yüzde 36,4), “sosyal demokrat” (yüzde 23,5) ve “milliyetçi” (yüzde

15,7) yelpazedeki görüşlerdir. Eğer “muhafazakârlaşma” tartışması üzerinden gidilecek

olursa, bölgenin önemli oranda muhafazakâr bir eğilime sahip olduğu söylenebilir.

Şehirler bazında analizi bir adım daha ilerletecek olursak, söz konusu siyasal görüşlerin

şehirlere göre farklı biçimlerde temsil edildikleri anlaşılacaktır.Şekil 30, bize ayrıntılar

konusunda daha fazla bilgi vermektedir. Bu şekle göre muhafazakâr demokratlar,

Çanakkale’ye kıyasla Balıkesir’de daha güçlü gözükürken, bunun tersine sosyal demokratlar

Balıkesir’e kıyasla Çanakkale’de daha güçlü gözükmektedir. Diğer görüşler söz konusu

olduğunda ağırlık şehirlere göre pek değişmemektedir.

Şekil 30: Şehirlere Göre Siyasal Eğilimler (%)

Page 127: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

127

Muhafazakâr demokrat Sosyal demokrat Milliyetçi Diğer

39.3

20.8

15.5

24.4

33.6

26.3

16

24.1

Balıkesir Çanakkale

Kesimlere göre bakıldığında ise, muhafazakâr demokratlar ve milliyetçiler iç kesime

gidildikçe güçlenirken, sosyal demokratlar ise il merkezi ve kıyılarda güçlenmektedir.

“Diğer” seçeneği kıyılarda daha fazla işaretlenmiştir. Bu şıkkı seçenler genellikle “hiçbiri”,

“ilgilenmiyorum” veya “başka bir görüş/parti” şeklinde cevaplar vermişlerdir. Kıyı kesimlerin

daha heterojen yapıya sahip oldukları söylenebilir.

Daha önce belirttiğimiz gibi siyaset kurumu Türkiye toplumunda, diğer kurumlara

kıyasla daha az önem verilen bir konu iken, üzerinde en fazla konuşulan konu olması da

şaşırtıcıdır. Belki siyaset üzerinde fazla konuşuldukça, diğer bir deyişle fazla “tüketildikçe”

sıradanlaşmaktadır. Türkiye toplumunda din kurumu, daha az konuşulan bir konu olmakla

birlikte,kendisine daha fazla önem verilen bir konudur. Günlük yaşamda insanlar için dinin ne

anlama geldiği, merak edilen bir konu durumundadır. Bir şeye önem vermek, onu yaşamak

anlamına mı geliyor? Yoksa din daha çok inanılan soyut bir değer midir?

Dinin hem soyut anlamını, hem de pratik değerini ölçmek için “Kendinizi ne kadar

dindar olarak görüyorsunuz?” şeklinde bir soru sorularak, çok farklı seçenekler sıralanmış ve

bu seçenekler yardımıyla katılımcıların kendini ifade etmesine imkân tanınmıştır. Söz konusu

seçenekler şu şekilde sıralanmıştır:

1) İnançlı değilim;

2) İnançlıyım ama ibadetlerimi yerine getiremiyorum;

3) İnançlıyım ama ibadetlerimi kısmen ve düzensiz bir şekilde yerine getiriyorum;

Page 128: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

128

4) İnançlıyım ve ibadetlerimi de mümkün olduğunca düzenli bir şekilde yerine

getiriyorum.

Bu seçeneklerden anlaşılacağı üzere insanların hem inançlı olup olmadıkları, hem de

ibadetlerini ne kadar yerine getirip getirmedikleri ölçülmek istenmiştir. İnançlı olan kişilerin

ibadetlerini yerine getirme sıklıkları, dindarlık tipolojileri oluşturmaya olanak sağlayacak

niteliktedir. Sözgelimi “İnançlıyım ama ibadetlerimi yerine getiremiyorum” seçeneği pratik

olmayan ve iddiasız bir dindarlığı ifade etmektedir.

Buna karşın “İnançlıyım ve ibadetlerimi de mümkün olduğunca düzenli bir şekilde

yerine getiriyorum” seçeneği iddialı ve kararlı bir dindarlık şekli olarak görülebilir. Öte

taraftan “İnançlıyım ama ibadetlerimi kısmen ve düzensiz bir şekilde yerine getiriyorum”

seçeneği daha az iddialı bir dindarlık tipolojisidir.

Şekil 31: İnançlı Mısınız? (%)

Balıkesir Çanakkale

97.3 98.4

2.7 1.6

İnançlıyım İnançlı değilim

Şekil 31, bölgenin inanç yapısını ortaya koymaktadır. Buradan anlaşılacağı üzere

bölgede “İnançlı değilim” diyen katılımcıların oranı yüzde 3’e varmamaktadır. Katılımcıların

yüzde 97-98’i “İnançlı” olduğunu ifade etmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, hiç

kimsenin “neye” ya da “hangi dine” inandığı sorulmamıştır. Sadece herhangi bir inanca sahip

olup olmadığı yoklanmıştır. Bu bakımdan bölgenin iki şehri arasındaki fark oldukça azdır.

Şekil 32: İbadetlerinizi Ne Kadar Yerine Getirebiliyorsunuz? (%)

Page 129: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

129

Kısmen ve düzensiz bir şekilde Mümkün olduğunca düzenli bir şekilde

Yerine getiremiyorum

49

30.8

20.8

“İnançlıyım” diyen katılımcıların dinsel pratiklerini hangi oranda yerine getirdiklerini

Şekil 33 yansıtmaktadır. Bu şeklegöre inançlılar, inançlarını pratik anlamda yaşama

noktasında üç sınıfa ayrılmıştır. Tipolojide “iddiasız” dindarlar olarak nitelendirdiğimiz

kesim, yüzde 21 civarında bir oranı temsil etmektedir. Buna karşın ibadetlerini mümkün

olduğunca düzenli bir şekilde yaptığını belirten “iddialı” dindarlar yüzde 31 civarındadır.

“Daha az iddialı” olan kesim ise, çoğunluğu (yüzde 49) oluşturmaktadır.

Şekil 33: İbadetlerinizi Ne Kadar Yerine Getirebiliyorsunuz?

Page 130: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

130

Kısmen ve düzensiz bir şekilde Mümkün olduğunca düzenli bir şekilde

Yerine getiremiyorum

50.4

30.6

19

43.4

31.4

25.2

Balıkesir Çanakkale

Şehirlere göre bir dindarlık analizi yapılırsa, farklı dindarlık tipolojilerinin temsilinde

önemli oranda değişmeler olduğu izlenecektir. Sözgelimi “iddialı” dindarların oranı her iki

şehirde de değişmezken, diğer dindarlık tipolojilerinde dikkat çekici farklılıklara

rastlanmaktadır.

“İddiasız” dindarlıkların oranı, Balıkesir’de yüzde 19 iken, Çanakkale’de yüzde 25’e

kadar çıkmaktadır. Tersinden “az iddialı” dindarların oranı, Balıkesir’de yüzde 50 civarında

iken, bu oran Çanakkale’de yüzde 43,4’e kadar düşmektedir. Ama her şeye rağmen “az ya da

çok iddialı” dindarların oranı hep birlikte sonuncu şehirde yüzde 75’i bulmaktadır.

Kesimler açısından bakıldığında “iddialı” dindarların oranı kıyılardan iç kesimlere

doğru gittikçe artmakta, “iddiasız” veya “az iddialı” olanların oranı ise düşmektedir. Bu

durumda dindarlık sadece şehirsel değil, kesimsel bir görünüm de arz etmektedir.

Dindarlık biçimi ile siyasal tercihler arasında ne gibi bir ilişki bulunmaktadır? Bu soru,

dindarlık ve siyaset arasındaki etkileşim biçimleri hakkında bir fikir vermesi açısından

oldukça önemli bir sorudur ve Türkiye’de tartışılan birçok konuya açıklık getirecek bir

mahiyet arz etmektedir. Bu konuda yapılan tartışmalarda genellikle iki yaklaşım

bulunmaktadır. Bir yaklaşıma göre dindarlar muhafazakâr partilere oy vermektedir. Çünkü bu

partileri zihniyet olarak kendilerine yakın görmektedirler. Bir başka yaklaşım ise, varsayılan

bu ilişki biçiminin yaş, eğitim, kesim ve cinsiyet gibi birçok faktörü dikkate almadan doğru

kabul edilmesi basit bir genelleştirmeden öteye geçemeyeceği şeklindedir.

Page 131: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

131

Şekil 34: Dindarlık ve Siyasal Tercihler Arasındaki İlişki (%)

İbadetlerimi yerine getiremiyorum

İbadetlerimi kısmen ve düzensiz olarak yerine getiriyorum

İbadetlerimi mümkün olduğunca düzenli olarak yerine getiriyorum

34.2

22.4

12.7

21.6

36.3

53

20

17.8

9.9

Milliyetçi Muhafazakar Demokrat Sosyal Demokrat

Yukarıdaki şekil incelendiğinde “İbadetlerimi mümkün olduğunca düzenli olarak yerine

getiriyorum” diyenlerin daha fazla oranda (yüzde 53) muhafazakâr demokrat bir eğilime sahip

olduğu anlaşılmaktadır. Yine aynı şekilde “İbadetlerimi kısmen ve düzensiz olarak yerine

getiriyorum” diyenlerin büyük bir çoğunluğu da (yüzde 36,3) aynı şekilde bir tutum

sergilemektedir.

Tersinden pratik anlamda dindarlık azaldıkça sosyal demokrat bir tercih öne

geçmektedir. Kendini milliyetçi olarak tanımlayanlara ise daha fazla pratik olmayan dindarlar

ya da ibadetlerini kısmen ve düzensiz olarak yerine getirenler arasında rastlanmaktadır.

Bu saptamalarla birlikte dindarlık ile siyasal tercihler arasındaki ilişkinin daha karmaşık

bir yapı arz ettiği söylenebilir. Sözgelimi pratik ve kararlı dindarlık sergileyen kesimlerin

yüzde 23’e yakını muhafazakâr demokrat olmayan partileri tercih etmektedir. Bunun tersine

yine aynı orana yakın bir kesim pratik anlamda kendini dindar tanımlamadığı halde

muhafazakâr partiye yönelmiş durumdadır. Bu durumda dindarlık ile siyaset arasındaki ilişki,

basit genellemeler çerçevesinde anlaşılamayacak kadar karmaşık bir meseledir.

Serbest Zamanları Değerlendirme Biçimleri

Bir önceki kısımda belirttiğimiz gibi “serbest zaman” kurumu, aile, din ve arkadaşlık

kadar olmasa da Türkiye toplumunda yüksek düzeyde önem verilen bir kurumdur. Serbest

Page 132: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

132

zaman ya da boş zaman, hiçbir şey yapılmayan ve bomboş olunan bir zaman anlamına

gelmez. Serbest zaman faaliyeti; bireyin mesleki, ailevi ve toplumsal görevlerini yerine

getirdikten sonra, istekli ve gönüllü bir şekilde, dinlenme, eğlenme, bilgi ve becerilerini

geliştirme gibi bir dizi uğraşlardan meydana gelir… Serbest zamanlar, bireyin kendi meslek

alanı dışında dinlenme ihtiyacını karşılayan, süreklilik arz eden, belli bir sosyal biçim

kazanmış kurumsal bir aktivitedir (Türkkahraman, 2006:237).

Günümüzde çalışma saatlerinin azalması, zamana yüklenen anlamın değişmesi, daha

kaliteli bir yaşam isteği ve daha da önemlisi tüketim toplumunun yükselişiyle serbest zaman

önem kazanmış ve önemli bir faaliyet ya da tüketim alanı hâline gelmiştir. Bu gelişme tüketim

toplumunun mantığı içinde doğal bir sonuç olarak görülebilir. Eğer bir toplumda sürekli bir

biçimde kar amaçlı ve pazar için bir üretim yapılıyorsa, bunun doğal sonucu olarak tüketimin

de olması ve yeniden üretim için gerekli olan girdilerin (kâr, tasarruf, yatırım ve dinlenmiş

işgücü) sağlanması gerekir. Artık serbest vakit denilen zaman dilimi, tümüyle kapitalist bir

zihniyetle iş yapan işletme ve yatırım şeklinin kuşatması altındadır.

Türkiye toplumunda söz konusu alanın ne kadar tüketim toplumunun kuşatması altında

olduğu serbest zaman faaliyetlerinin niteliği bakımından araştırılması ve yorumlanması

gereken bir noktadır. Bu noktada araştırmamızda yer alan şu soru önemli ipuçları

sağlamaktadır: “Boş vakitlerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?”. Bu soruya verilen cevaplar iki

kategoride değerlendirilmiştir. İlk kategoride yer alan etkinlikler,katılımcıların sıkça yaptığı

serbest vakit etkinlikleridir.

Şekil 35’te anlaşılacağı üzere serbest vakit etkinliği olarak “televizyon izlemek” ilk

sırada yer almaktadır. RTÜK’ün yaptırdığı araştırmaya göre her birey hafta içi ortalama 3,7

saat televizyon izlemektedir. Bu saat, hafta sonları 4,4’e kadar çıkmaktadır. Hafta içi günlük

ortalama televizyon izleme sürelerine göre 4.5 saat ile Karadeniz Bölgesi, 4.1 saat ile İç

Anadolu Bölgesi en çok televizyon izleyen bölgelerdir. Bu bölgeleri ortalama 3,4 ve 3,9 saat

ile Marmara ve Ege bölgeleri takip etmektedir. Akdeniz Bölgesi ortalama 3.3 saat ile en az

televizyon izleyen bölgedir (2013:10).

Page 133: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

133

Şekil 35: Sıkça Yapılan Serbest Vakit Etkinlikleri (%)

Televizyon izliyorum Ev ziyaretlerine gidiyorum Yürüyüş yapıyorum Alışveriş yapıyorum

20.6

13.4 1311.7

İlk etkinlik, bölgenin ulusal ve hatta küresel eğilimlerle ortak bir paydasını yansıtırken,

ikinci sırada gelen “ev ziyaretleri” ise, bölgenin daha yerel ve geleneksel bir özelliğine işaret

etmektedir. Aynı oranda bölge insanı “yürüyüş” yapmaktadır. Bu hem genel hem de bölgesel-

geleneksel bir eğilim olarak değerlendirilebilir. Sıkça yapılan faaliyetler arasında “alışveriş

yapmak” tüketim toplumu eğilimini yansıtmaktadır. Alışverişin bir serbest faaliyet etkinliği

olarak anılması, günlük rutin bir davranışa işaret etmekle kalmayıp, bunun artık kişisel bir haz

ve zevk veren bir serbest zaman uğraşısı olduğunu da gösteriyor.

Şehirlere göre serbest zaman etkinlikleri kategorize edildiğinde, bazı etkinlikler hariç

tutulursa, genel olarak aradaki farkların büyük olmadığı görülmektedir. Hariç tutulması

gereken faaliyetler arasında “internette dolaşma” ve “yürüyüş yapmak” gelmektedir. Bu

noktada Çanakkalelilerin hem daha fazla internette dolaştıkları hem de yürüyüş yaptıkları

görülmektedir.

Kesimlere göre farklılıklar, en azından bazı etkinlikler temelinde daha fazla

gözükmektedir. Sözgelimi iç kesimlerde daha fazla kahvehaneye gidilmekte, sohbetler

yapılmakta, televizyon izlenmekte ve ev ziyaretlerine gidilmektedir. Kıyı ve il merkezi ise,

serbest vakit etkinlikleri bakımından daha fazla benzerlikler göstermektedir.

Televizyon izleme ve yürüyüşe çıkma davranışlarında kadınlarla erkekler arasında

farklılıklar söz konusu değilken, alışveriş yapma ve ev ziyaretlerine katılma bakımından

farklılıklar bulunmaktadır. İkinci türden faaliyetleri kadınlar daha fazla yapmaktadırlar.

Page 134: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

134

Şekil 36: Daha Az Sıklıkta Yapılan Serbest Vakit Etkinlikleri (%)

İnternette geziniyorum

Gezilere katılıyorum

Kahvehaneye gidiyorum

Sohbetlere katılıyorum

Spor yapıyorum

Derneğe gidiyorum

Diğer

0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

9

7.2

7

6.5

6

1.7

3.9

İkinci kategoride yer alan etkinlikler ise, katılımcıların daha az sıklıkta yaptığı serbest

vakit etkinlikleridir. Bunlar, sıklık oranlarına göre yukarıdaki şekilde (Şekil 36)

görülmektedir. Buradan anlaşılacağı üzere “internette gezinmek”, “gezilere katılmak”, “spor

yapmak” ve “derneğe gitmek” gibi modern eğilimler yanında, “kahvehaneye gitmek” ve

“sohbetlere katılmak” gibi daha geleneksel görünen zaman değerlendirme biçimlerine

rastlanmaktadır. Bir önceki şekille birlikte değerlendirildiğinde, ister televizyon seyretmek

biçiminde olsun, isterse internette dolaşmak şeklinde olsun pasif olarak ekran başında çokça

vakit geçirildiği gibi bir sonuç çıkmaktadır. Belki bunu telafi etmek için insanların aynı

zamanda yürüyüşe çıkmak, gezi yapmak ve spor yapmak gibi daha fazla bedensel aktivite

gerektiren serbest vakit etkinliklerine yöneldikleri söylenebilir.

Kadınlarla erkeklerin aynı oranda yaptıkları tek serbest vakit etkinliği gezilere

katılmaktır. Bunun dışındaki etkinliklerde cinsiyete göre bir ayrışma söz konusudur. Erkekler

daha fazla kahvehane ve derneklere gidip daha fazla spor yaparken, kadınlar daha çok

sohbetlere katılmaktadır. Sohbetler, gün yapan kadınların sosyal bir etkinliği olabildiği gibi

dini nitelikli toplantılar şeklinde de olabilmektedir.

Batı toplumunda serbest zamanların anlamlı bir şekilde değerlendirilmesinde kişilerin

tutkuyla bağlandığı uğraşı anlamında “hobiler” önemli bir rol oynamaktadır. Araştırmada

bölge insanı arasında hobilerin ne kadar yaygın olduğu sorgulanmıştır. Şekil 37’den

Page 135: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

135

anlaşılacağı üzere katılımcıların yüzde 48’inin hobisi olduğu ortaya çıkmıştır. Balıkesirlilere

kıyasla Çanakkaleliler daha yüksek oranda hobileri olduğunu bildirmişlerdir.

Şekil 37: Hobi Alışkanlıkları (%)

Genel Balıkesir Çanakkale

48

45

51

İşin ilginç yanı, il merkezindekilere (yüzde 43) kıyasla iç kesim (yüzde 47) ve kıyı

kesimlerindeki (yüzde 51) insanların daha fazla hobisinin olmasıdır. Bu durum, il merkezinde

yaşayan insanların daha fazla iş meşguliyetleri olduğunu ve hobileri için zamanları

olmadığına işaret etmektedir. Oysa hobi daha çok kentsel yaşama özgü çağdaş bir uğraşı ve

tutum olarak bilinmektedir.

Hobileri olan katılımcılar çok farklı türden hobiler bildirmişlerdir. Ancak genel olarak

baktığımızda; “spor yapmak, “yemek yapmak”, “yüzmek”, “yürüyüş yapmak”, “tamirat ve

tadilat yapmak”, “resim yapmak”, “örgü yapmak”, “müzikle uğraşmak ya da müzik

dinlemek”, “kitap okumak”, “hayvancılık yapmak ya da hayvanlarla meşgul olmak”,

“gezmek”, “futbol oynamak”, “ev işi yapmak”, “el işi yapmak”, “dikiş yapmak”, “bahçe işi

yapmak”, “avcılık yapmak”, “arıcılık yapmak” ve “balık tutmak” gibi faaliyetler en sık anılan

etkinlikler olarak görülmektedir.

Herhangi bir hobiye sahip olmak, cinsiyet bağımlı bir durum olmamakla birlikte yaş

kategorilerine göre farklılaşan bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır. Genç ve orta yaş

grubundakilerin, yaşlılara kıyasla daha fazla hobi sahibi oldukları anlaşılmaktadır.

Page 136: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

136

Yıllık tatile çıkmak hem kişilerin yaşam tarzlarıyla ilgili bir öğe, hem de yaşam

şanslarıyla alakalı bir unsur olarak görülebilir. Bu bakımdan araştırmada “Ne kadar sıklıkla

tatile gidiyorsunuz?” sorusu, hem bu kısımda hem de bir sonraki kısımda değerlendirilmesi

gereken bir göstergedir. Aşağıdaki şekilden anlaşılacağı üzere katılımcıların yüzde 46

oranında bir kesimi tatile gittiğini beyan etmiştir. Bu kesimin yüzde 40,6’sı yılda bir veya 2

kez tatile giderken, sadece yüzde 6 kadar kesimi 2 veya daha fazla sıklıkta tatile çıkmaktadır.

Şekil 38: Ne Kadar Sık Tatile Gidiyorsunuz? (%)

Hemen hemen hiç Yılda 1 veya 2 kez Yılda 3 veya daha fazla

53.6

40.6

5.8

Bu veri, ilk etapta bölge halkı arasında tatile çıkma kültürünün önemli oranda yerleşmiş

olduğunu göstermektedir. Ancak şehirlere ve kesimlere göre bir değerlendirme yapıldığında

bazı farklılıklar olduğu görülmektedir. Balıkesir’e (yüzde 45,6) kıyasla Çanakkale’de (48,3)

tatile çıkma sıklığı göreceli olarak daha fazladır. Kesimlere göre farklılıklar, şehirlere göre

farklılıklardan daha büyük gözükmektedir. Şekil 39’dan görüleceği üzere iç kesim ve kıyı

kesiminden ziyade il merkezinde yaşayan katılımcılar (yüzde 57,2) daha yüksek oranda tatil

alışkanlığına sahip görünmektedir. Bunu yüzde 43,5 ile kıyı kesiminde oturanlartakip

etmektedir. Ama tatile gitme kültürü, kırsal yoğunluklu iç kesimin de hiç tanımadığı bir olgu

değildir. Onlar arasında da önemli bir kesim (39,4) bu alışkanlığı edinmiş bulunmaktadır.

Page 137: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

137

Şekil 39: Kesimlere Göre Tatile Gitme Sıklığı (%)

Merkez İç Kesim Kıyı Kesimi

42.8

60.656.557.2

39.443.5

Hemen hemen hiç Yılda 1 veya daha fazla

Tatile gitmek, hem kadınların hem de erkeklerin genellikle birlikte yaptıkları bir etkinlik

olduğundan cinsiyet faktörünün etkili olmadığı görülmektedir. Ama muhtemelen gelir

düzeyleri ile tatile çıkma sıklığı arasında bir bağıntı bulunmaktadır. Bir sonraki bölümde

bölge halkının tüketim eğilimleri incelenirken, yeniden tatile çıkma sıklığı ile gelir düzeyleri

ve kuşak farklılıkları arasında bir değerlendirme yapılacaktır. Çünkü biraz önce belirttiğimiz

gibi tatile çıkma kültürü hem yaşam tarzları hem de yaşam şanslarını ortaya koyacak önemli

bir göstergedir.

Sosyal ve Kültürel Etkinliklere Katılım

İnsanların sosyalleşmelerini sağlayan en önemli etkenlerden biri, başkalarıyla birlikte

sosyal ve kültürel etkinliklere katılmak ve birlikte bir şeyler yapmanın zevkini yaşamaktır. Bu

tip faaliyetlere katılım, sadece kişileri geliştirmekle kalmaz, onlara daha geniş bir birimin

parçası olduklarına değgin bir aidiyet duygusunu da aşılar. Sosyal ve kültürel etkinliklerin

karakteri insanların yaşam tarzları ve stilleri konusunda da bize fikir verir.

Araştırmada serbest vakit etkinlikleri ve hobiler dışında sosyal ve kültürel faaliyetlere

katılımı anlamak için ayrı bir sorgulama yapılmasının nedeni, belirli türden sosyal ve kültürel

etkinliklere ilginin hangi düzeyde olduğunu anlamak içindir. Genel olarak bölgede insanların

sık olarak hangi türden sosyal-kültürel etkinliklere katılım sağladıklarına baktığımızda,

Page 138: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

138

Şekil40’da görüleceği üzere, “sinema” ve “konser”e gitmek ilk tercih edilen etkinlikler olarak

dikkat çekmektedir. Ayrıca “sportif faaliyetleri izlemek” ve “dini faaliyetlere katılmak” da

konser ve sinemaya gitmek kadar sıkça yapılan faaliyetler içinde yer almaktadır. Bu

faaliyetlere katılım, bölgede eğlence, spor ve din tarafından beslenen bir kültürel yaşam

olduğunu göstermektedir.

Şekil 40: Sıkça Katılım Yapılan Sosyal Kültürel Etkinlikler (%)

Sinem

aya gid

iyorum

Konsere g

idiyorum

Sportif faaliy

etleri

izliyo

rum

Dini faaliy

etlere

katılıyo

rum0

5

10

15

20

2521.2

16.6 15.7 14.9

Daha az katılım olmakla birlikte, bölge insanının kültürel yaşamı hakkında bize daha

fazla fikir verecek ikinci kategorideki faaliyetler, Şekil 41’de verilmiştir. Burada anılan

faaliyetlerin de karakteri, ilk kategorideki faaliyetlerde olduğu gibi büyük bir çeşitlilik arz

etmektedir. Bir taraftan “bilimsel faaliyetlere katılım” yer alırken, diğer yandan da “Kur’an

kursuna gitmek” yer almaktadır. Aynı şekilde bir taraftan “tiyatroya gitmek” anılmışken,

diğer taraftan da “kütüphaneye gitmek” belirtilmiştir. Bu çeşitlilik, insanların farklı beğeni ve

ilgi alanlarına sahip olduğunu göstermenin yanında, bölgedeki kurumlara ve kurumsal

faaliyetlere gösterilen ilginin boyutları hakkında da bilgi veriyor.

Bu noktada söz konusu faaliyetlere katılanlar kadar katılmayanların oranına da bakmak

gerekir. İlgili soruda “Hiçbiri” seçeneğini işaretleyen ve dolayısıyla belirtilen faaliyetlerin

hiçbirine katılmayan kesim, yüzde 23 kadar bir popülasyonu oluşturmaktadır. Bu kesim farklı

nedenlerle katılım sağlamıyor olabilir. Ama kesimler açısından bakıldığında katılım

sağlamayanlar her üç kesime de eşit oranda bölünmüş durumdadır. Başka bir deyişle hem il

Page 139: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

139

merkezinde hem de kıyı ve iç kesimlerde aynı oranda sosyal kültürel faaliyetlere katılım

sağlamayan bir kesim bulunmaktadır. Yaş grupları ilerledikçe sosyal kültürel faaliyetlere

katılımın düşmesi, bu konuda yaş faktörünün etkili olduğunu göstermektedir.

Şekil 41: Daha Az Katılım Yapılan Sosyal Kültürel Etkinlikler (%)

Bilimsel

faaliy

etlere

katılıyo

rum

Tiyatr

o izlem

eye gid

iyorum

Kur’an ku

rsuna g

idiyorum

Kütüphaneye

gidiyo

rum Diğer

9

7.87.1

6

1.7

Şehirlere göre sosyal-kültürel etkinliklere katılım konusunda ortak noktalar olmakla

birlikte, bazı etkinliklere katılımda farklılıklar gözlemlenmektedir. Sözgelimi Çanakkaleliler,

Balıkesirlilere kıyasla izleyici olarak spor faaliyetlerine, bilimsel faaliyetlere ve konserlere

daha fazla ilgi duymaktadırlar.

Kesimlerin sosyal ve kültürel etkinliklere ilgilerinde bazı farklılık olduğu açıkça

görülmektedir. İç kesimlerde daha çok Kur’an Kursu ve dini faaliyetlere öncelik verilirken

diğer alanlarda düşük bir temsil söz konusudur. Tiyatro, konser ve bilimsel toplantılar hem

kıyılarda hem de merkezde aynı oranlarda izlenmektedir.

Bazı faaliyetlere katılım bakımından erkeklerle kadınlar arasında fark olmamakla

birlikte bazı etkinliklere fazla ya da az ilgi söz konusu olabilmektedir. Sözgelimi kadınlar

Kur’an Kursu ve dini faaliyetlere daha fazla oranlarda katılım sağlarken, erkekler bilimsel

toplantı ve sportif etkinliklere seyirci olarak katılmayı tercih etmektedirler.

Page 140: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

140

Sivil Toplum Örgütlerine Üyelik ve Etkinliklerine Katılım

Günümüzde toplumsal yaşama katılım, sadece bireysel olarak değil, aynı zamanda

örgütlü olarak ve sivil toplum kurumları üzerinden gerçekleşmektedir. Bir toplumda sivil

toplum örgütlerine üyelik, yurttaşların hem örgütsel bilinç düzeyini hem de sosyal sermaye

imkânlarını ifade etmektedir.

Türkiye geneline baktığımızda STK’lara üyelik ve katılımın düşük olduğu

gözlemlenmekte ve bu husus STK’ların zayıf yönlerinden biri olarak kaydedilmektedir.

“Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarına üyelik, gönüllülük ve bağış düzeyleri oldukça

düşüktür. Halkın yüzde 4,5’i sosyal, yüzde 5,3’ü ise siyasi nitelikte bir sivil toplum

kuruluşuna üyedir ve yüzde 2,5’i sosyal, yüzde 4,2’si siyasi nitelikte bir sivil toplum

kuruluşunda gönüllülük yapmaktadır.” (TÜSEV, 2011:74). Sosyal ve siyasal nitelikli sivil

toplum kuruluşlarına üyelik birlikte değerlendirildiğinde üyelik oranı ancak yüzde 10’a

varmaktadır.

Sadece STK’lara üyelik değil, STK’ların faaliyetlerine de katılımın düşük olması, söz

konusu kuruluşların geniş toplum kesimlerine uzanmakta zorlandığını göstermektedir.

Vatandaş katılımının yaygınlığı coğrafi bölgeler temelinde incelendiğinde büyük bölgesel

farklılıklar görülmektedir. Bölgeler ve dernek üyeliği bazında bakıldığında, dernek üyelerinin

dağılımının nüfus dağılımı ve kentleşme oranları ile doğrudan ilişkili olduğu görülmektedir.

Dernek üyelerinin dörtte üçü (yüzde 76) ülke nüfusunun büyük bölümünü (yüzde 58)

barındıran büyük şehirlerin bulunduğu Marmara, İç Anadolu ve Ege Bölgeleri’ndedir. Bunun

yanında Akdeniz, Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri nüfusun sırasıyla yüzde 13, yüzde

8 ve yüzde 10’unu barındırmalarına rağmen dernek üyelerinin sadece yüzde 7, yüzde 3 ve

yüzde 2’sine sahiptir.” (TÜSEV, 2011:75-76).

Şekil 42’de katılımcıların bölge ve şehirlere göre sivil toplum kuruluşlarına (STK)

üyelik oranı gösterilmiştir. Burada görüleceği üzere bölge genelinde STK’lara üyelik yüzde

11 civarında iken, Balıkesir’de bu oran yüzde 10,3’e düşerken, Çanakkale’de yüzde 12’ye

çıkmaktadır. STK’ların daha çok il merkezlerinde konumlandığını düşünürsek, STK’lara

üyeliğin de şehirlilere özgü bir nitelik olduğu söylenebilir. Nitelik STK’lara üyelik iç ve kıyı

kesimlerde yüzde 10 iken, bu oran il merkezinde yüzde 12’ye çıkmaktadır. Yaş grupları

açısından bir değerlendirme yapıldığında, özellikle orta yaş grubunun (36-55 yaş grubu)

STK’lara daha fazla ilgi gösterdiği görülmektedir. Nitekim bu grubun STK’lara üyeliği yüzde

Page 141: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

141

13’ü geçerken, diğer yaş gruplarında yüzde 9-10 oranında kalmaktadır. Kadınlarda da üyelik

oranı (yüzde 26,3) erkeklere (yüzde 73,7) kıyasla düşük gözükmektedir.

Şekil 42: Bölge ve Şehirlere Göre Sivil Toplum Kuruluşlarına Üyelik (%)

Balıkesir Çanakkale Bölge geneli

10.3

12

11

Ülkesel verilerle karşılaştırıldığında STK’lara üyelik düzeyinin ülkesel üyelik

düzeyinden geride olmadığı, hatta Çanakkale’de bu düzeyin üzerine çıkıldığı görülmektedir.

Şekil 43: Çeşitli Kuruluş veya Grupların Etkinliklerine Katılım (%)

Diğeri

Hobi grubu

Gönüllü hizmet grubu

İş veya okul ağından insanlar grubu

Spor kulübü

Dini/manevi bir topluluk

Sanal ağlar

0 5 10 15 20 25 30 35

Page 142: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

142

STK’lara üyelik, çoğu kez angaje olmuşluğu ve dolayısıyla da söz konusu kuruluşların

etkinliklerine katılmayı beraberinde getirmektedir. Ama bu kuruluşların faaliyetlerine üye

olanlarla sınırlı bir katılım olduğu iddia edilemez. Bu nedenle araştırmada “Aşağıda sayılan

kuruluş veya gruplardan hangisinin faaliyetlerine katılıyorsunuz?” şeklinde bir soru

aracılığıyla üye olsun ya da olmasın katılımcıların hangi türden kuruluşlara ve sosyal ağlara

katıldıkları yoklanmıştır.

Şekil 43’den anlaşılacağı üzere katılımcılar en fazla sanal ağlara (facebook, twitter,

sanal oyun grubu vb.) katılmaktadır. İkinci sırada din veya maneviyatla meşgul bir grubun

faaliyetlerine katılım gelmektedir. Üçüncü sırada ise spor kulüplerine ve faaliyetlere katılım

bildirilmiştir.

Şekil 44: Şehirlere Göre Etkinliklerine Katılım Sağlanan Gruplar (%)

Spor kulübü

Dini/manevi bir topluluk

Hobi grubu

Gönüllü hizmet grubu

Sanal ağlar

İş veya okul ağından insanlar grubu

Diğeri

0 5 10 15 20 25 30 35 40

Çanakkale Balıkesir

Diğer gruplara ve faaliyetlerine katılım daha az sayıda işaretlenmiştir. Bu veriler bize

bölge insanları arasında sanal iletişim ağları, din ve spor gibi kurumlar üzerinden bir

bütünleşme ve dayanışma ağının varlığının olduğunu göstermektedir.

Şekil 44, şehirlere göre farklı grupların faaliyetlerine katılım oranlarını vermektedir. Bir

önceki şekille birlikte düşünüldüğünde, sanal ağlara, dini/manevi bir topluluğa ve spor

kulübünün faaliyetlerine katılımın daha çok Balıkesir’e özgü bir durum olduğu

Page 143: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

143

dikkatiçekmektedir. Daha az miktarda olmakla birlikte Çanakkale’de de, bu grupların

faaliyetine ve ayrıca iş veya okul ağından insanlar grubuna ilgi gösterilmektedir.

STK’lara üyelik ve katılımın önemli bir sosyal sermaye kaynağı olduğu bilinmektedir.

Bazı ülkelerde formel kurumlara katılımın düşük olması, ülkeler arası kıyaslamalarda söz

konusu ülkelerde sosyal sermaye düzeylerinin de düşük olduğu şeklinde bir değerlendirmeye

yol açmaktadır. Ancak bu değerlendirme, formel örgütlenme ve üyelikten ziyade enformel

ilişkilerin ve dayanışma ağlarının daha etkili olduğu ülke ve toplumların özgül yapılarını

dikkate almayan bir yaklaşımdır. Bu bakımdan bu ülkeler için daha farklı bir ölçek

geliştirilmesine ve daha farklı türden araştırmalara gereksinim duyulmaktadır. Kaldı ki

günümüzde, sanal ağlara katılım örneğinde görüldüğü üzere çok farklı iletişim ve katılım

biçimleri ortaya çıkmakta ve bu yeni olgularla birlikte vatandaş katılımı, üyelik, sosyal

sermaye ve benzer konulara yeni bir yaklaşım gerekmektedir.

Aidiyet ve Hemşehrilik Bağları

Çok farklı aidiyet biçimleri olmakla birlikte, yoğun olarak yaşanan iç göç ve kentleşme

süreçleri nedeniyle insanlar kendi geldikleri topraklara özlem duymakta ve kendilerini güçlü

bir bağla oraya ait hissetmektedirler. Bu bağ, bazen kentsel toplumlarda hemşehrilik

ilişkilerinin kurulmasına ve bu temelde örgütlenmelere gidilmesine sebep olmaktadır.

Şekil 45: Aslen Balıkesir/Çanakkaleli Misiniz? (%)

Genel Balıkesir Çanakkale

71.874.4

69.3

28.225.6

30.7

Evet Hayır

Her ne kadar Güney Marmara Bölgesi yoğun olarak göç çeken bölgelerden biri değilse

de aslen bu bölgeden olmayan insanların ne kadar olduğu ve bunlar arasındaki dayanışmanın

Page 144: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

144

düzeyi merak konusu olmaktadır. Bu bakımdan araştırmada önce bu grubun ne kadar

olduğunu ortaya çıkarmak amacıyla şu soru sorulmuştur: “Aslen Balıkesirli/Çanakkaleli

misiniz?” Bu soruya olumsuz cevap verenler, şekil 45’den görüleceği üzere, bölge genelinde

yüzde 28,2 civarındadır.

Aslen Çanakkaleli veya Balıkesirli olmayan bu grubun oranı, ilk şehirde yüzde 25,6

iken, ikinci şehirde yüzde 30,7’ye kadar çıkmaktadır. Halk ağzında “memleketi” farklı olan ve

dolayısıyla farklı bir toplumsal veya bölgesel kökenden olan bu insanların varlığı Güney

Marmara Bölgesi’ni heterojen kılmakta ve kültürel bakımdan da zenginleştirmektedir. Yerel

halkın “yabancı”lara karşı tutumu ne olursa olsun, tüm Türkiye genelinde yaşanan mekânsal

dolaşım Güney Marmara Bölgesi’ni de etkilemektedir.

Hiç de önemsiz olmayan bu grubun kendi memleketleriyle ilişkileri ve hemşehrilik

bağlarının örgütsel bir temel oluşturup oluşturmadığı ayrı bir merak konusudur. Aşağıdaki

şekiller bu merakı giderecek veriler içermektedir. Şekil 46’da anlaşılacağı üzere kendi

memleketiyle bağı olanların oranı Balıkesir’de 74,2 iken, Çanakkale’de bu oran biraz daha

yüksek görünmektedir (yüzde 77,2). Bu demektir ki, başka şehir ve bölgelerden gelen iç

göçmenlerin çoğu kendi memleketleriyle ilişkilerini sürdürmekte ve kendi memleketlerine az

ya da çok bir aidiyet duygusu taşımaktadır.

Şekil 46: Memleketiyle Bağı Olanların Oranı (%)

Balıkesir Çanakkale

74.2

77.2

Page 145: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

145

Araştırmadaki grubun memleketleriyle olan ilişkisinin niteliği, bir sonraki şekilde

özetlenmiştir (Şekil 47). Buradan anlaşılacağı üzere ilişkilerin niteliği daha çok “aile ve

akraba ziyareti”yle kendini açığa vuran sosyal bağlardan ibaret kalmaktadır. Bunun dışında

başka türden ilişki ve bağlar belirtilmemiştir.

Şekil 47: Katılımcıların Memleketleriyle İlişkilerinin Niteliği (%)

Ailemi ve akrabalarımı ziyaret ediyorum

Ekonomik ilişkilerim var Diğer

95.7

1.7 2.7

93.7

4.4 1.9

Balıkesir

Çanakkale

Hemşehrilik bağlarının oluşması çoğunlukla hemşerilik derneklerinin de kurulmasına

eşlik etmektedir. Bu tespit, özellikle Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük kentler için söz

konusudur. Daha küçük şehirlerde bu eğilime daha az rastlanmaktadır. Araştırmada

katılımcıların sadece küçük bir kesimi hemşehrilik dernekleriyle ilişkileri bulunduğunu beyan

etmiştir. Bu küçük kesim Çanakkale için yüzde 3, Balıkesir için yüzde 5 civarındadır. Demek

ki bu şehirlerde bu tür dernekler oluşturacak kadar güçlü bir hemşerilik grubu ve hemşerilik

aidiyeti bulunmamaktadır.

Sonuçlar

Güney Marmara Bölgesi’nin sosyo-kültürel yapısına ilişkin veriler toplu olarak

değerlendirildiğinde, bölgede yaşam tarzları bakımından farklılıklardan ziyade ortak yönlerin

bulunduğu ve dolayısıyla büyük oranda homojen bir yapınınolduğu söylenebilir. Bu

saptamayı haklı kılan şey, birçok alanda şehirlere ve kesimlere göre önemli farklılıkların

Page 146: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

146

olmamasıdır. Homojenlik ya da türdeşlik, özellikle hanehalkı ve aile yapısı, mevcut ve ideal

çocuk sayısı, toplumsal cinsiyet, evlilik tutumları, dini ve resmi nikâh, akraba evliliği,

boşanma tutumları, hobi ve bazı serbest vakit etkinlikleri alanlarında kendini belli etmektedir.

Bu konularda şehirlerarası farklılıklar, ya söz konusu değil, ya da oldukça azdır.

Öte taraftan bazı konularda kesimler arasında kısmi farklılıkların da bulunduğu ifade

edilmesi gereken bir gerçektir. Bu farklılıkları kısaca özetlemek gerekirse, aile otoritesi,

kadının ev dışında çalışması, kızlık soyadının kullanımı, ilk evlilik yaşı, dini uygulamalar,

boşanma ve bazı serbest vakit etkinlikleri ile sosyal kültürel etkinliklere katılım gibi

konularda iç kesimin, kıyı ve il merkezlerine kıyasla daha geleneksel bir yapı ve tutum

sergilemektedir. Dini ve siyasal tutumlar, hobiler, boşanma, sivil toplum kuruluşlarına üyelik

ve bazı serbest vakit etkinlikleri ile sosyal kültürel etkinliklere katılım gibi konularda da

şehirlerarası farklılıklar saptanmıştır. Ancak gerek kesimler arası gerekse şehirlerarası

farklılıklar, çok büyük farklılıklar olmayıp kısmi ve göreceli farklılıklardır.

Şehirler ve kesimler arası farklılıkları etkileyen faktörler sadece sosyal ve kültürel

olanakların mevcut olup olmamasıyla ilgili gözükmemektedir. Elbette bu bakımdan özellikle

kesimler arasında farklılıklar olmakla birlikte varolan olanaklara erişim için farklı kesimlerin

gösterdiği çabalar ve ilgi alanları da önem arz etmektedir. Bu açıdan bir değerlendirme

yapıldığında birçok konuda cinsiyet ve yaş faktörünün etkili olduğu saptanmaktadır.

Page 147: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

147

GÜNEY MARMARA BÖLGESİNİN SOSYO-EKONOMİK YAPISI VE SORUNLARI

Çağdaş toplumlarda bireyin sosyal statüsü, yani toplumda işgal ettiğiyer;sahip olduğu

eğitim düzeyi, iş yaşamına katılım biçimi, elde ettiği gelir düzeyi, oturduğu konut tipi, tasarruf

ve tüketim eğilimleri gibi birçok etken tarafından belirlenmektedir. Başka bir deyişle bu

alanda sahip olunan imkân veya imkânsızlıklar, insanların yaşam şanslarını etkilemektedir.

Bu bakımdan bölgede hangi kesimlerin hangi düzeyde yaşam şansına sahip olduklarını

anlamak için söz konusu alanlardaki pozisyonları incelenecektir. Bu incelemede, yaşam

şansları kişinin özellikleri olarak ele alınsa da, bu kişisel özellikler çevresel/toplumsal

bağlamları içinde değerlendirilecektir.

Kişisel yaşam şanslarını çevresel bağlamında değerlendirmek amacıyla, bir önceki

bölümde olduğugibi iki tip çözümleme yöntemi izlenecektir. İlk olarak bölgenin hem illeri

hem de kıyı, iç kesim ve il merkezinde yaşayan insanlarınınpozisyonları arasında bir

karşılaştırma yapılacaktır. Ama bu karşılaştırma, mevcut durumu zamansal uzamından

yalıtlayan statik bir çözümleme olacaktır. İkinci olarak kişilerin yaşam şanslarını, zaman

içinde ve dinamik yüzüyle incelemek için ayrıca kuşaklararası bir karşılaştırma yapılacaktır.

Bu şekilde bölgenin sosyal yapısının hem statik hem de dinamik bir resmi çizilmiş olacaktır.

Eğitim Yaşamına Katılım ve Eğitim Düzeyleri

Eğitim yaşamına katılım ve sahip olduğumuz eğitim düzeyi;kişilerin iş, gelir, tüketim,

konut ve benzer alanlarda toplumsal şanslarını belirleyen en önemli etkendir. Çağdaş

toplumlarda iyi bir eğitim almak ve bununla hayata atılmak, yaşam şanslarını elde etmede iyi

bir başlangıç anlamına gelmektedir. Tersi durumlarda kişi, eğitimli kişilere kıyasla daha az

yaşam şansına sahip olacak ve onlarla rekabet edemeyecektir.

Güney Marmara Bölgesi’nde halkın eğitim düzeyine baktığımızda ilk dikkati çeken

husus, Türkiye ortalamasının üstünde bir okur-yazarlık seviyesine (yüzde 97) sahip olmasıdır.

Aşağıdaki şekilden da anlaşılacağı üzere araştırmada okur-yazar olmayan kesimin oranı

sadece yüzde 3,5’tir. Ezici çoğunluk okur-yazar olup şu veya bu seviyede bir eğitim almış

veya hâlen almaktadır.

Page 148: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

148

Şekil 48’de görüleceği üzere ilkokul mezunu kişiler, yüzde 40 ile çoğunluğu teşkil

etmektedir. Ortaokul ve lise mezunları (yüzde 13 ve 21,1) birlikte düşünüldüğünde

katılımcıların yüzde 34’nün ortaöğretimden geçmiş olduğu söylenebilir. Üniversite mezunları,

üçüncü büyük grubu (yüzde 15,9) oluşturmaktadır. Geriye kalan küçük bir kesim ise, ya

lisansüstü bir derece almış ya da hâlen eğitime devam etmektedir.

Şekil 48: Katılımcıların Eğitim Düzeyleri (%)

Okur-yazar değil

Okur-yazar ama hiç okula gitmemiş

İlkokul mezunu

Ortaokul mezunu

Lise mezunu

Üniversite mezunu

Lisansüstü

Şu an lise öğrencisi

Şu an üniversite öğrencisi

3.5

1.7

40.0

12.0

21.1

15.9

0.7

1.3

3.8

Katılımcılar, eğitim durumlarına göre karşılaştırıldığında, Balıkesir ve Çanakkale illeri

arasında önemli farklılıklar görülmemektedir. Balıkesir, Çanakkale’ye kıyasla kısmen daha

yüksek oranda ilk ve ortaöğretim mezununa sahip bulunmaktadır.

Gerek Balıkesir gerekse Çanakkale üniversite şehirleri olup önemli derecede

yüksekokul ve üniversite öğrencisinden oluşan bir nüfusa sahiptir. Her iki şehirdeki üniversite

de 1992 yılında kurulmuş ve bugün, 2012-2013 eğitim öğretim yılında toplam 71.000

öğrenciye eğitim sunmaktadır. Araştırma grubunda üniversiteli öğrenci oranı yüzde 3,8

düzeyindedir. Şu an liseye devam eden öğrenci oranı ise daha düşük düzeydedir (yüzde 1,3).

Merkez, kıyı ve iç kesimler arasında bir karşılaştırma yapılacak olursa, ilk iki kesime

kıyasla iç kesimlerde ortaokul hariç diğer okul seviyelerine göre daha düşük düzeyde bir

öğrenimoranı olduğu gözlemlenmektedir. Okuryazar olmayan kesim içinde kadınların oranı

yüksek olduğu gibi farklı eğitim düzeylerinde de kadınların oranı çoğunlukla erkeklerden

Page 149: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

149

daha düşüktür. Mezun olanlar arasında eğitim düzeyi yükseldikçe erkek-kadın dengesi

kadınlar aleyhine artmaktadır.

Bölge halkının öğrenim düzeyleri Türkiye’nin genel rakamlarıyla karşılaştırıldığında,

ilkokul, ilköğretim ve ortaokul mezunları ile lise mezunları bakımından Türkiye geneliyle

aynı seviyede, yüksekokul ve üniversite düzeyinde ise Türkiye’nin genel yüzdesini 6 puanla

geçmektedir (İŞKUR, 2013:20).

Bölge halkı,genelde eğitime önem veren ve çocuklarının geleceğini eğitimde gören bir

anlayış ve tutuma sahiptir. Ancak ailede kimler özellikle çocukların eğitimiyle meşgul

olmaktadır? Bu konuda araştırmada katılımcılara yöneltilmiş bir sorunun cevapları

aşağıdakişekilde sunulmuştur.

Şekil 49: Ailede Çocukların Eğitimiyle En Çok Kim İlgileniyor? (%)

Baba Anne Anne-baba birlikte Kardeşleri Diğer

33

12.8

50.2

2 2

38.6

10

47.8

1.9 1.6

BalıkesirÇanakkale

Şehirlere göre ayrıştırılmış bu şekildegörüldüğü üzere her iki ilde de katılımcılar en çok

(yüzde 50,2 ve 47,8) “anne-babanın birlikte” çocuklarıyla ilgilendiklerini beyan etmişlerdir.

Bu, elbette eğitim değerleri adına sevindirici bir durumdur. Anne babanın eğitim işini

başkalarına havale etmeyip, bizzat kendilerinin meşgul olmaları önemli bir tutumdur.

Anne babanın birlikte çocukların eğitiminde rol almadığı ailelerde ikinci planda

“babalar”ın bu işi üstlenmiş olmaları, şekilde görülen ve dikkat çeken bir başka noktadır.

Normalde annelerin çoğunun ev kadını olduğu ve çocukların eğitimiyle onların ilgilenmeleri

Page 150: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

150

beklenirken, babaların daha aktif bir rol almış olmaları beklentileri yanlışlayan bir bulgudur.

Bu durumda babaların yüzde 36’sı (bölge ortalaması) çocukların eğitimiyle ilgilenirken,

annelerin sadece yüzde 11,4 (bölge ortalaması) kadarıbuna ilgi duymaktadır. Anne baba

dışında kardeşlerin eğitim sürecinde birbirlerine pek fazla destek olmadıkları anlaşılmaktadır.

Şehirlerarasında büyük farklılıklar olmamakla birlikte Çanakkale’de babaların,

Balıkesir’de ise annelerin çocukların eğitiminde daha fazla oranda aktif rol aldıkları

söylenebilir.

Şekil 50: Ailede Çocukların Eğitimiyle En Çok Kim İlgileniyor? (%)

Baba Anne Anne-baba birlikte Kardeşleri Diğer0.0

10.0

20.0

30.0

40.0

50.0

60.0

Merkezİç KesimKıyı Kesimi

Kesimlere göre aile bireylerinin çocukların eğitimiyle ilgili tutumlarında bazı

farklılıklar gözlemlenmektedir. Yukarıdaki şekilden görüleceği üzere, iç kesimlerde anne

baba birlikte çocuklarına daha fazla destek verirken, sadece anne veya babanın destek verdiği

ailelerde anne daha fazla rol almaktadır. Bunun zıddına kıyı kesiminde ise, baba daha aktif

gözükmektedir. Ama her şeye rağmen bu farklılıklar abartılmamalıdır. Aile içinde çocukla

ilgilenme derecesi her zaman eğitim konusunda bilinçli olmak ya da olmamakla değil,

işbölümüyle de alakalı bir durum olarak da görülmelidir.

Özetlersek, bölge halkı ilkokul ve ortaöğretim mezunlarının yoğun olduğu bir nüfusa

sahip olmakla birlikte, bölgede doksanlı yılların başından bu yana iki devlet üniversitesinin

varlığı eğitim bilincini artırmış ve üniversiteye giden öğrenci sayısında artışlar kaydedilmiştir.

Page 151: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

151

Öte taraftan, anne ve babaların birlikte çocuklarının eğitimine ilgi duymaları hem çocuklar

hem de eğitim camiası adına sevindirici bir durum olarak kaydedilmelidir.

İş Yaşamına Katılım

Eğitimden sonra iş yaşamına katılım, toplumsal katılımın daha önemli bir boyutunu

oluşturmaktadır. Eğitim geçici bir süre için yapılan bir faaliyet ve toplumsal katılım biçimi

iken, iş yaşamı tüm hayatı kapsayan ve bireyin toplumsal konumunu da etkileyen daha hayati

bir meseledir.

Güney Marmara Bölgesi’nin 2011 yılı itibariyle istihdam oranı yüzde 44,6 olarak

kaydedilmiştir. Bu oran Türkiye’nin geneliyle (yüzde 45) hemen hemen örtüşmektedir. Son

yıllarda istihdam oranı göreceli bir artış göstermiştir. Meslek grupları açısından istihdam

oranlarına baktığımızda bölgede ilk sırada yüzde 35,7 ile nitelikli tarım, hayvancılık,

ormancılık ve su ürünlerinde çalışanlar gelmektedir. Bunun en önemli sebebi bu bölgede

tarım sektörünün payının yüksek olmasıdır. İkinci sırada ise yüzde 14,1 ile nitelik

gerektirmeyen işlerde çalışanlar, üçüncü sırada ise yüzde 11,1 ile sanatkârlar ve ilgili işlerde

çalışanlar gelmektedir. Hizmet ve satış elemanlarının yüzdesi de bir önceki grupla aynı

seviyededir (İŞKUR, 2013:26-29).

Şekil 51: Temel Meşguliyetiniz Nedir? (%)

Çalışıyorum

İşsizim

Emekliyim

Emekliyim ama çalışıyorum

Öğrenciyim

Öğrenciyim ve çalışıyorum

Ev hanımıyım

Diğer

33.6

6.1

18.3

2.2

8.9

0.6

30.1

0.4

Page 152: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

152

Araştırmada katılımcıların temel meşguliyetlerinin ne olduğu, farklı seçenekler

verilerek saptanmıştır. Şekil 51’den görüleceği üzere katılımcılar arasında “çalışanlar” (yüzde

33,6) ile “ev hanımları” (yüzde 30,1) en büyük grubu oluşturmaktadır. Bu gruplardan sonra

üçüncü sırada “emekliler” (20,5) gelmektedir.

Emekliler,çalışan ve çalışmayan olmak üzere iki grup hâlinde ele alınmıştır. Emeklilerin

büyük bir kesimi (yüzde 18,3), çalışma yaşamından ayrılıp emekliliğini yaşarken, küçük de

olsa bir kısmı (yüzde 2,2) hâlen çalışmayı tercih etmekte ya da çalışmak zorunda kalmaktadır.

Temel meşguliyetleri açısından dördüncü sırayı “öğrenciler” almaktadır. Farklı eğitim

kategorilerinde olan ama 18 yaş ve üzerindeki yaş grubunu oluşturan öğrencilerin oranı yüzde

9,5 civarındadır. Şekilden anlaşılacağı üzere çok küçük bir kısmı (yüzde 0,6), “öğrenciyim ve

çalışıyorum” şeklinde beyanda bulunmuştur. Bu durum sadece emeklilerin değil bazen

öğrencilerin de çalışma gereksinimi duyduğunu göstermektedir.

Şekil 52: Kesimlere Göre Temel Meşguliyetler (%)

Çalışıyorum

İşsizim

Emekliyim

Emekliyim ama çalışıyorum

Öğrenciyim

Öğrenciyim ve çalışıyorum

Ev hanımıyım

Diğer

0.0 5.0 10.0 15.0 20.0 25.0 30.0 35.0 40.0

Kıyı Kesimiİç KesimMerkez

Son grubu,kendini “işsizler” olarak tanımlayan grup oluşturmaktadır. İşsizlerin oranı

(yüzde 6,1) ülke ortalamasının (yüzde 10) altındadır.6 Ancak bölgenin 2011 rakamları dikkate

alınacak olursa, bölge ortalamasının da (yüzde 5,3) altında gözükmektedir. Aynı kaynağa göre

işsizlerinyüzde 73’ü bir yıldan daha az, yüzde 23’ü ise bir yıl ve daha fazla süre işsiz

konumunda bulunmaktadır. Bölgede toplam 32.000civarında olan işsizlerin en büyük 6http://www.TÜİK.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=13532 , Erişim tarihi: 14 Temmuz 2013.

Page 153: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

153

kesimininlise altındabir eğitim seviyesine sahip oldukları görülmektedir (TÜİK, 2011:122-

123).

Şehirlere göre bir karşılaştırma yapılırsa, meşguliyet oranları önemli oranda birbirine

yakın düşmektedir. Çalışanların oranının Çanakkale’de kısmen yüksek olduğu, buna karşın

işsizlerin oranın da kısmen düşük olduğu görülmektedir.

Kesimlere göre meşguliyet, şekil 52’de verilmiştir. Dikkat edilirse kıyı ve iç kesimlerde

ev hanımlarının oranı şehir merkezine kıyasla daha fazladır. Çalışanların oranı ise, iç kesimde

daha fazla gözükmektedir. İşsizlik, daha fazla iç kesim ve il merkezlerine özgü bir durum

olarak gözükmektedir. Az da olsa emekliler merkez ve iç kesimden kıyıya doğru gittikçe

azalmaktadır. Son olarak öğrenciler daha fazla merkez ve kıyı kesimde yoğunlaşmış

gözükmektedir.

Araştırmada çalışanlara hangi sıfatla çalıştıkları sorularak, hangi kesimde ya da sektörde

çalıştıkları tespit edilmeye çalışılmıştır. Aşağıdaki şekilden görüleceği üzere çalışanların

yüzde 31,6’sı “özel sektörde işçi” olarak çalışmaktadır. Bunun karşısında çalışanların yüzde

26,7’si ise “kamuda memur veya işçi” olarak çalışmaktadır. Kamuda çalışanların

çoğunluğunu memurlar oluşturmaktadır.

Şekil 53: Hangi Sıfatla Çalışıyorsunuz? (%)

Kamuda memurum

Kamuda işçiyim Özel sektörde işçiyim

Çiftçiyim Esnafım Diğer

21.2

5.5

31.6

11.8

23.2

6.7

Page 154: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

154

Çalışanların üçüncü büyük kesimini yüzde 23,2 ile “esnaf” oluşturmaktadır. Esnaflardan

sonra ise yüzde 11,8 ile “çiftçiler” gelmektedir. Bu iki kesimi serbest meslekler grubu olarak

tek başlık altında topladığımızda, bunların oranı yüzde 35 ile tüm kesimler içinde en büyük

grup durumundadır. Geriye kalan yüzde 6,7’lik bir kesim ise kendilerini farklı sıfatlarla

adlandırmışlardır. Bu grup içindeki kişiler kendilerini çoğunlukla “serbest meslek sahibi”,

“amele” veya “işyeri sahibi” olarak bildirmişlerdir.

Bu araştırma, salt çalışanlar üzerinde yapılmış bir araştırma olmadığı için işgücünün

sektörel dağılımı açısından çiftçilerin oranının düşük olması anlaşılır bir durumdur. Normalde

Güney Marmara Bölgesi, işgücünün hemen hemen tarım (yüzde 39,6) ve hizmetler (41,8)

sektörüne eşit olarak dağıldığı bir bölgedir. Geriye kalan yüzde 18,6 ise sanayi sektöründe

istihdam edilmiş durumdadır (TÜİK, 2011:122).

Şehirlere göre işgücünün dağılımıaşağıdaki şekilde verilmiştir. Buna göre Çanakkale’de

kamuda çalışan memurlar ve serbest meslek grubu olarak esnaflar Balıkesir’e kıyasla biraz

fazla iken, buna karşın Balıkesir’de özel sektörde çalışan işçiler ve serbest meslek grubu

olarak çiftçilerin oranı daha yüksektir.

Şekil 54: Şehirlere Göre İşgücünün Dağılımı (%)

Kamuda memurum

Kamuda işçiyim Özel sektörde işçiyim

Çiftçiyim Esnafım Diğer

20

5.3

33.8

13

21.7

6.2

23.7

6.2

26.8

9.2

26.4

7.7

Balıkesir Çanakkale

Page 155: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

155

Kesimler açısından bakıldığında doğal olarak iç kesimlere doğru gidildikçe esnaf ve

çiftçilerin oranı artmaktadır. Kıyılarda ise, diğer sektörlerde çalışanlara kıyasla özel sektörde

işçi olarak çalışanların ve esnafın oranı yüksek gözükmektedir.

Özetlenecek olursa Güney Marmara Bölgesi’nde kamuda çalışan işgücü (yüzde 26,7)

karşısında özel sektörde çalışan işgücü ezici bir çoğunluğu (yüzde 73,3) oluşturmaktadır. Özel

sektörde işgücü genellikle işçi, çiftçi ve esnaf sıfatıyla çalışmaktadır.

Gelir Kaynakları ve Düzeyleri

Kişilerin gelir kaynakları ve düzeyleri, aldığı eğitim ve yaptığı işe göre değişmektedir.

Modern toplumda eğitim, iş ve gelir toplumsal pozisyonu belirleyen üç önemli etkendir.

Çalışanların gelir kaynağı, daha önce belirtildiği üzere sektörel olarak tarım, hizmet sektörü

ya da sanayidir. Bu sektörlerde işçi ya da memur olarak çalışanlar düzenli bir gelire sahip

bulunmaktadır. Serbest meslek sahibi çifti ve esnaf gibi kesimlerin gelirleri ise konjonktürel

olarak değişebilmektedir.

Şekil 55: Birey Olarak Aylık Geliriniz Ne Kadardır? (%)

Hiç gelirim yok

1-1000 TL arasında

1001-2000 TL arasında

2001-3000 TL arasında

3001-5000 TL arasında

50001 TL ve üzerinde

2.1

46.5

35.6

11.7

2.9

1.4

Araştırmada, işsizler de dâhil olmak üzere katılımcıların ilk önce aylık gelirleri ve

bunun dışındaki ek gelirleri sorulmuştur. Daha sonra ise, genel olarak hanenin aylık gelirinin

Page 156: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

156

beyan edilmesi istenmiştir. Tüm bu sorgulamalarda katılımcıların beyanı esas alınmış ve

doğru varsayılmıştır.

Şekil 55’de genel olarak katılımcıların hangi gelir gruplarına mensup oldukları oransal

olarak gösterilmiştir. Buradan anlaşılacağı üzere hiç geliri olmayanlardan geliri 5000TL’nin

üzerinde olanlara doğru bir gelir gruplaması yapılmış ve kişilerin hangi gelir gruplarına dâhil

olduğu sorulmuş ve buna göre bir konumlandırma yapılmıştır.

Şekilde, yüzde 46,5 ile en büyük gelir grubunu 1000TL’ye kadar geliri olan kesim

oluşturmaktadır. Bu grup içinde asgari gelir düzeyinde gelir sahibi olanların ağırlıklı bir grup

olduğu söylenebilir. İkinci büyük grubu ise, yüzde 36,6 ile 1000TL ile 2000TL arasında geliri

olan kesim oluşturmaktadır. 2000TL ile 3000TL arasında geliri olan kesimin oranı yüzde

11,7 civarındadır. Tüm bu grupların düşük ve orta seviyede gelir grupları olduğu söylenebilir.

Bu gruplar dışında, 3000TL ve üzerinde gelir sahibi olan yüksek gelir grupları, sadece

4,3’lük bir kesimden ibarettir. Yine aynı şekilde hiç geliri olmadığını beyan edenler de yüzde

2,1 ile küçük bir kesimi oluşturmaktadır.

Şekil 56: Aylık Geliriniz Dışında Ek Geliriniz Var Mı? (%)

Evet21%

Hayır80%

Şehirlere göre ve kesimlere göre bir karşılaştırma yapıldığında, Balıkesir kısmen düşük

gelir kategorisiyle (1-1000TL) daha fazla temsil edilirken, Çanakkale orta ve yüksek gelir

kategorilerinde (1000TL ve üzeri) öne geçmektedir. Düşük gelir kategorisi hariç, tüm diğer

Page 157: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

157

gelir kategorilerinde iç kesim daha az pay sahibi gözükmektedir.Bireysel gelir düzeyi arttıkça

kadınların oranı da düşmektedir. Başka bir deyişle kadınlar erkeklere kıyasla daha az

kazanmaktadır.

Araştırmada katılımcılara aylık gelirleri dışındaki ek gelirleri de sorulmuştur. Şekil

56’dan anlaşılacağı üzere bu soruya yüzde 20 civarında bir kesim olumlu cevap vermiştir.

Bunların da yüzde 57’si Çanakkale, yüzde 43’ü ise Balıkesir popülasyonundan gelmektedir.

Başka bir deyişle Çanakkale’deki katılımcılar daha fazla ek gelir bildiriminde bulunmuşlardır.

Kesimler arasındaki farklılık önemsiz olmakla birlikte, kadınlar karşısında erkeklerin daha

fazla oranda ek gelir bildirdikleri görülmektedir.

Ek gelir beyanında bulunanlardan, bu gelirlerinin kaynakları da sorulmuştur. Aşağıdaki

şekilden anlaşılacağı üzere ek gelir kaynaklarının başında “kira gelirleri” ve “toprak gelirleri”

gelmektedir. Yüzde 40 kadar bir grup ise, başka türden kaynaklar bildirmişlerdir. Bu başka

türden gelir kaynakları, bazen “ek iş”, bazen “dükkân sahipliği”, bazen de “eşinden dolayı”

şeklinde bildirilmiştir.

Şekil 57: Ek Gelir Kaynakları (%)

Kira geliri Devletten yardım Toprak geliri Burs Yurt dışından Diğer

39.4

2

17.5

0.4 0.4

40.2

Araştırmada kamudan sağlanan bir ek gelir olarak görülebilecek sosyal bir program ya

da hibeden faydalanmanın söz konusu olup olmadığı da sorgulanmıştır. Bu yönde sorulan

Page 158: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

158

soruya katılımcıların yüzde 5’e yakını olumlu yanıt vermiştir. Yanıt verenlerin yüzde 58’i

Çanakkale, yüzde 42’si ise Balıkesir’de ikamet etmektedir (Şekil 58).

Kesimlere göre sosyal programdan faydalanma oranı görece eşit bir dağılım

göstermektedir. Başka bir deyişle sosyal program ve hibelerden faydalanma hususunda farklı

kesimler arasında anlamlı bir fark söz konusu değildir.

Şekil 58: Şehirlere Göre Sosyal Programdan Faydalanma Oranı (%)

Balıkesir42%

Çanakkale58%

Daha önce belirtildiği üzere araştırmada yüzde 6 civarında bir işsiz grup tespit

edilmiştir. Bu işsizlerin gelirlerinin olup olmadığı, daha doğrusu neyle geçindikleri

kendilerine sorulmuştur.

Page 159: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

159

Şekil 59: İşsizlerin Geçim Kaynakları (%)

İşsizlik aylığı alıyorum

Ailemin desteği ile geçiniyorum

Eşim çalışıyor

Diğer

3.9

41.7

18.9

35.4

Bu soruya işsizler genellikle, “ailemin desteği ile geçiniyorum” ya da “eşim çalışıyor”

şeklinde cevap vermişlerdir. Sadece yüzde 4 kadar bir grup, “işsizlik aylığı alıyorum” derken,

yüzde 35,4 kadar büyük bir kesim ise, başka türden kaynakları olduğunu belirtmişlerdir (Şekil

59). Başka türden gelir kaynakları içinde sıkça ifade edilen kaynak “emeklilik maaşı” ya da

“geçici işlerden elde edilen para” olmuştur.

Şekil 60: Ek Gelirlerin Aylık Miktarları (%)

0 TL - 500 TL

501 TL - 1000 TL

1001 TL - 1500 TL

1501 TL - 2000 TL

2001 TL - 2500 TL

2501 TL - 10000 TL

39.6

37.9

11.0

4.8

1.3

5.3

Page 160: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

160

Ek gelirlerin miktarları konusunda farklı rakamlar telaffuz edilmiştir. Yapılan

sınıflandırmaya göre yüzde 40’a yakın bir kesim 0-500TL arasında bir gelir bildirirken, yine

buna yakın bir grup (yüzde 38) 501-1000TL arasında bir gelir bildiriminde bulunmuştur.

1000TL üzerinde gelir bildirenlerin oranı ise yüzde 22,5 civarındadır (Şekil 60).

Araştırmada katılımcılara hanehalkının toplam net aylık geliri konusunda bir soru

yöneltilmiştir. Bununla ek gelirler ve hanede çalışan başka aile üyelerinin de gelirleri

hakkında bir fikir elde edinmek istenilmiştir. Toplam hane geliri kategorize edildiğinde

aşağıdaki Şekil 61’deki sonuçlar ortaya çıkmıştır.

Şekilden anlaşılacağı üzere 1-1000TL gelir düzeyinde gelire sahip olan katılımcılar en

büyük grubu (yüzde 42) oluşturmaktadır. Bireysel aylık gelirin verildiği şekilde bu grubun

büyüklüğü yüzde 46,5 iken toplam hane geliriyle birlikte yüzde 4,5 oranında bir düşüş

olmuştur.

Şekil 61: Hanehalkının Toplam Net Aylık Gelir Düzeyleri (%)

1-1000 TL arasında

1001-2000 TL arasında

2001-3000 TL arasında

3001-5000 TL arasında

50001 TL ve üzerinde

41.9

35.9

13.4

7.0

1.8

İkinci büyük gelir grubu (yüzde 36) 1001-2000TL arasında hane geliri olan bir

kesimden meydana gelmektedir. Bu gelir düzeyinde, bireysel gelir şekliyle birlikte

düşünüldüğünde bir değişiklik söz konusu olmamıştır. Üçüncü büyük gelir grubu (yüzde

13,4), bir önceki şekilde yüzde 11,7 ile daha düşük düzeydedir. 3000TL ve üzerinde gelir

sahibi olan kesim ise, yüzde 8,8 civarındadır. Oysa bu grup bireysel aylık gelir şeklinde yüzde

Page 161: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

161

4,3 civarındaydı. Sonuç olarak toplam hane gelirine göre bir gelir gruplandırması yapıldığında

nispetlerde bir farklılaşma ortaya çıkmaktadır.

Şehirlere göre toplam hane gelirlerini karşılaştırdığımızda, Balıkesir’de 1-1000TL gelir

düzeydeki grubun (yani düşük gelirlilerin) daha büyük olduğu görülmektedir. Bunun tersine

yüksek gelir gruplarına çıkıldıkça, Balıkesirlilerin oranında kısmi bir düşüş

gözlemlenmektedir. Kesimlere göre bir analiz yapıldığında ise, il merkezi ve kıyı kesimlerine

kıyasla iç kesimlerde düşük gelir oranlarının daha fazla, yüksek gelir gruplarının oranının ise

daha düşük olduğu dikkat çekmektedir.

Gelir düzeyleriyle ilgili veriler, yoksulluk sınırına ilişkin kriterler

çerçevesindedeğerlendirildiğinde bölgede yoksul sorunuyla ilgili olarak neler söylenebilir?

Yoksulluk sınırı, yeterli hayat standardında yaşayabilmek için gerekli olan

minimum gelir miktarıdır. TÜİK, 2011 yılında yaptığı yoksulluk çalışmasında yoksulluk

sınırını cari satın alma gücü paritesine göre kişi başı 2,15 veya 4,3 dolar temelinde

belirlemiştir. Kişi başı günlük harcaması, cari satınalma gücü paritesine göre 2,15 doların

altında kalan fert oranı 2010 yılında yüzde 0,21 iken, bu oran 2011 yılında yüzde 0,14 olarak

tahmin edilmiştir. Kişi başı günlük harcaması, cari satınalma gücü paritesine4,3 dolar sınırına

göre ise, 2010 yılında yüzde 3,66 olan yoksulluk oranı, 2011 yılında yüzde 2,79 olarak

gerçekleşmiştir. Kırsal yerlerde yaşayanların yoksulluk riski kentsel yerlerde yaşayanlardan

fazladır. Cari satınalma gücü paritesine göre 4,3 dolar sınırı esas alındığında, kırsal yerleşim

yerlerinde yaşayanlarda 2010 yılında yüzde 9,61 olan yoksulluk oranı, 2011 yılında yüzde

6,83 olarak tahmin edilmiştir. Aynı yoksulluk sınırına göre kentsel yerlerde yaşayanların

yoksulluk oranları 2010 yılı için yüzde 0,97, 2011 yılı için ise yüzde 0,94 olmuştur.7

Eğer cari satınalma gücü paritesine göre 4,3 dolar sınırı esas alınırsa, o zaman bölgede

ortalama hanehalkı (3,3) temelinde hiçbir geliri olmayan ailelerle 1000TL civarında geliri

olan ailelerin yoksul kategorisine girdiğini söyleyebiliriz. Bu demektir ki bu kategoride yer

alan katılımcıların yüzde 42’si yoksulluk sınırında yaşamaktadır. Fakat resmi olmayan

ölçümler dikkate alınırsa, yoksulluk sınırında olan ailelerin oranı daha da artacaktır.

SözgelimiMemur-Sen tarafından yapılan “Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması”na göre,

Mayıs ayında Türkiye’de 4 kişilik bir çekirdek ailenin tüketmesi zorunlu olan gıdalar için

7http://www.TÜİK.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=10952 , Erişim tarihi: 15 Temmuz 2013.

Page 162: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

162

harcaması gereken tutar (açlık sınırı) 1025 lira 781 kuruş, asgari şartlarda geçinebilmesi için

harcaması gereken tutar da (yoksulluk sınırı) 2749 lira 525 kuruş olarak açıklanmıştır.8

Eğer bu hesaplamalar ışığında bölgenin yoksulluk oranını yeniden tespit etme yoluna

gidersek, bu kez yüzde 42’lik dilimin açlık sınırında, yüzde 75 kadar bir kesimin ise

yoksulluk sınırında olduğunu belirtmemiz gerekmektedir. Burada ortalama hanehalkının 4

kişi olarak alındığına dikkat edilmelidir.

Konut ve Oturma Biçimi

Araştırmada kişinin yaşadığı konut, hem onun sosyal statüsüne hem de yaşam şanslarını

etkileyen bir imkân ya da imkânsızlığına işaret eden bir gösterge olarak kabul edilmiştir. Bu

bağlamda konutta hangi sıfatla oturulduğu kadar konutun büyüklüğü ve biçimi de önemlidir.

Eğer konut mülkiyetiniz yoksa, gelirinizin çok önemli bir bölümünü kiraya ayırmak zorunda

kalabilirsiniz ve bu sizin imkânlarınızı daraltacaktır. Oysa konut sahibi olmak, konut için

ayrılacak bir maliyetin elinizde kalması ve bunu başka şeyler için harcama yapabileceğiniz

anlamınagelmektedir.

Türkiye’de tüketim harcamalarında kira çok önemli bir kalemi oluşturmaktadır. 2010

yılı itibariyle Türkiye genelinde harcama kalemleri içinde konut ve kiranın payı yüzde 27

civarındadır. Yine aynı şekilde 2008-2010 yılları için Balıkesir, Çanakkale bölgesinde

hanehalkı tüketim harcaması içinde en fazla harcama, yüzde 27 ile konut ve kira grubunda

yapılmıştır (TÜİK, 2011:170).

Araştırmada bölgede hanehalkının yaşam şanslarını belirleyen konutun yapısı hakkında

sorulan ilk şey, kişinin oturduğu evde hangi sıfatla oturduğu hususudur. Yukarıdaki şekilden

anlaşılacağı üzere katılımcıların önemli bir çoğunluğu (yüzde 67,8) kendisini “ev sahibi”

olarak bildirmiştir. Bu bulgu, bölgede düşük gelirlilerin yoksulluk sınırında bile gözükse nasıl

bir avantaja sahip olduklarını göstermektedir. Normalde konut sahibi olan düşük gelirliler,

gelirlerinin yüzde 27’lik bir kısmını kiraya vermesi gerekirken, bunu başka harcama

kalemlerine kullanabilmektedir. Bu imkâna sahip olmayan ve bulunduğu meskende kiracı

olarak oturanların oranı ise yüzde 30,5 civarındadır.

Şekil 62: Evinizde Hangi Sıfatla Oturuyorsunuz? (%)

8http://ekonomi.bugun.com.tr/memur-sen-acikladi-iste-aclik-siniri-haberi/653203 , Erişim tarihi: 15 Temmuz 2013.

Page 163: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

163

Kiracı olarak Ev sahibi olarak Diğer

30.5

67.8

1.7

Şehirlere göre baktığımızda meskende ev sahibi olarak oturmaile kiracı olarak oturma

oranları arasında önemli farklar bulunmamaktadır. Ancak kesimlere göre bir inceleme

yapıldığında ortaya önemli farklılıklar çıkmaktadır. Şekil 63’den anlaşılacağı üzere iç

kesimlerde ev sahibi olanların oranı yüzde 78,5’lere kadar çıkarken, bu oran kıyı ve merkezde

yüzde 60’larda seyretmektedir.

Şekil 63: Kesimlere Göre Ev Sahibi ya da Kiracı Olmak (%)

Merkez

İç Kesim

Kıyı Kesimi

38.4

19.4

35.8

60.2

78.5

62.6

1.3

2.1

1.6Diğer Ev sahibi olarak Kiracı olarak

Page 164: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

164

İl merkezi ve kıyı kesimde kiracı olarak oturanların oranı yüzde 35 ile 38 arasında

değişmektedir. Denilebilir ki kırsal kesim başta olmak üzere bölgedeki yoksulluk, bir

dereceye kadar konut sahipliğiyle telafi edilmektedir.

Konutla ilgili bir başka soru, kişilerin kaç odalı bir evde oturduklarına ilişkin olup bu

konudaki veriler aşağıdaki şekilde sunulmuştur.

Şekil 64: Oturduğunuz Konut Kaç Odadan Oluşmaktadır? (%)

Tek odalı

Bir artı bir

İki artı bir

Üç artı bir

Dört artı bir ve yukarısı

0.8

4.3

38.8

46.1

10.0

Buradan anlaşılacağı üzere bölge halkının çoğunluğu üç artı bir (yüzde 46,1) veya iki

artı bir (yüzde 38,8) olarak ifade edilen bir konutta yaşamaktadır. Bundan daha küçük ya da

daha büyük konutlarda yaşayanların oranı oldukça düşüktür. Daha küçük konutlarda

muhtemelen bekâr veya yalnız yaşayanlar otururken, daha büyük konutlarda da çok çocuklu

veya geliri yüksek gruplar yaşamaktadır.

Çanakkale’de üç artı birde oturanlar az oranda bir fazlalık oluştururken, Balıkesir’deiki

artı birde oturanlar benzer oranda bir fazlalık oluşturmaktadır. Dört artı bir veya üstünde bir

evde yaşayanlar ise her iki şehirde de aynı orandadır (yüzde 10).

Kesimlere göre konutun büyüklüğünde bazı farklılıklar gözlenmektedir. İki artı bir

konutlarda yaşama oranı kıyı kesimde yüksek görünürken, üç artı bir konutlarda yaşama oranı

il merkezinde yüksek görünmektedir. Dört artı bir veya üstündeki konutlarda yaşama oranı ise

iç kesimlerde daha yüksektir (Şekil 65).

Page 165: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

165

Şekil 65: Kesimlere Göre Konutun Büyüklüğü (%)

Tek odalı Bir artı bir İki artı bir Üç artı bir Dört artı bir ve yukarısı

.0

10.0

20.0

30.0

40.0

50.0

60.0

Merkezİç KesimKıyı Kesimi

Konutla ilgili üçüncü ve sonuncu soru, konutun konumuyla ilişkili olmuştur. Acaba

insanlar daha çok apartmanda mı, yoksa müstakil bir evde mi oturuyorlar? Şekil 66’da oturma

biçimleri sunulmuştur. Bölgede apartman dairesinde oturanlar, müstakil evde oturanlardan

yüzde 18’lik bir farkla daha fazla bir grubu oluşturmaktadır.

Şekil 66: Konutun Biçimi (%)

Apartman dairesi Müstakil ev Diğer

58.7

40.9

0.4

Page 166: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

166

Bu, bölgenin kentleşmiş bir yapı arz ettiğinin de bir göstergesi olarak okunabilir.

Nitekim il merkezi ve kıyı kesimlerde apartman dairesinde oturma oranı yükselirken, iç

kesimlerde müstakil evde oturma biçimi daha fazladır. Hatta aradaki fark, iki kattan bile daha

fazla görünmektedir.

Sosyal Güvence ve Sosyal Güvence Biçimleri

Hem dünyada hem de Türkiye’de sosyal güvence sistemi ve bu sistemden faydalanma

oranı geçen yüzyıldan bu yana hızla artış kaydetmiştir. 1950 yılında Türkiye’de sadece yarım

milyona yakın kişi sosyal sigortaların kapsamına dâhil iken, bu sayı 2008 yılı itibariyle 61

milyona ulaşmıştır (TÜİK, 2009:120). Bu demektir ki Türkiye’de nüfusun yüzde 85’i sosyal

güvence kapsamına alınmıştır. Sosyal güvenceye sahip olmanın kendisi bir refah göstergesi

olduğu gibi, bu imkân yaşam şansını bedensel ve fiziksel olarak da etkileyen bir etkendir.

İnsanların sosyal güvence imkânları arttıkça, sağlıklarını koruma ve dolayısıyla da daha uzun

ömürlü yaşamaları mümkün olmaktadır.

Şekil 67: Sosyal Güvence Biçiminiz Nedir?(%)

Sosyal güvencem yok

SSK

Emekli Sandığı

Özel Hayat Sigortası

Bireysel Emeklilik

Diğer

14.0

52.2

21.3

0.6

0.4

11.5

Araştırmada elde edilen bulgular, bölgede ne kadar insanın sosyal güvenceye sahip

olduğu konusunda bir fikir vermektedir. Farklı sigortalara kayıtlı olsalar da katılımcıların

yüzde 96’sının sosyal güvenceye sahip olduğu tespit edilmiştir. Sadece geriye kalan yüzde

Page 167: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

167

14’lük bir kesim sigorta kapsamı dışında kalmaktadır. Aşağıdaki şekil, sosyal güvenceye

sahip olanların hangi sigorta kurumundan ya da düzenlenmesinden faydalandığını

göstermektedir.

Şekil 67’den anlaşılacağı üzere bölge halkının en büyük kesimi (yüzde 52,2) SSK’nın

koruması altındadır. Bunu yüzde 21,3 ile Emekli Sandığına kayıtlı olanlar izlemektedir.

Geriye kalan yüzde 12 ise, başka türden sigorta kurumlarının ve düzenlemelerinin

güvencesine sahip bulunmaktadır.

“Diğer” kısmında bildirilen sosyal güvence imkânları “Bağkur”, “Yeşil Kart” ve “Tarım

sigortası” olarak belirtilmiştir. Yeşil kart uygulaması, bölgede yoksulların kullandıkları bir

imkân iken, diğer sosyal güvence biçimlerinden daha çok esnaf ve çiftçi gibi serbest meslek

kesimleri faydalanmaktadırlar.

Şekil 68: Kesimlere Göre Sosyal Güvence (%)

Sosyal güvencem yok

SSK Emekli Sandığı Özel Hayat Sigortası

Bireysel Emeklilik

Diğer0.0

10.0

20.0

30.0

40.0

50.0

60.0

Merkez İç Kesim Kıyı Kesimi

Şehirlere göre sosyal güvence biçimleri arasında pek fazla bir farklılık

görünmemektedir. Ancak kesimlere göre sosyal güvence biçimlerinde bazı farklılıklar

gözlenmektedir. İlk dikkat çeken nokta, sosyal güvenceye sahip olmayan kesimin daha çok iç

kesimde toplanmış olmasıdır (yüzde 18,2). Ayrıca iç kesimde SSK ve Emekli Sandığının

koruması altında olanların oranı, il merkezi ve kıyı kesime göre daha azdır. Sosyal güvencesi

olmayanlar içinde kadınların da oranı daha yüksektir.

Page 168: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

168

Son yıllarda daha popüler bir hâle gelen Özel Hayat Sigortası ve Bireysel Emeklilik gibi

sosyal güvence imkânları bölgede neredeyse yok denecek kadar az durumdadır.

Borçlanma ve Tüketim Eğilimleri

Bir yandan ülke ve bölge halkının önemli bir kesiminin gelir düzeylerinin düşük olması,

diğer yandan da günümüzde tüketim toplumunun etkisiyle giderek bir çılgınlık hâline gelen

tüketim(cilik) eğilimlerinin güçlenmesi aileleri büyük bir strese sokmaktadır. Bu stresle nasıl

baş edildiği önemli bir araştırma konusudur. Tüketim toplumu, bir yandan düşük gelirlilerin

iştahını kabartırken, diğer yandan da onlara kredi ve borç verme gibi bazı mali araçlar

sunmaktadır. Bu araçlara başvuranların oranının ne kadar olduğunu anlamak için araştırmada

katılımcılara “Herhangi bir kişi ya da kuruma (banka vs.) az ya da çok borcunuz var mı?”

şeklinde bir soru yöneltilmiştir. Bu soruya verilen cevaplar, Şekil 69’da gösterilmiştir.

Bu şekilden görüleceği üzere katılımcıların yüzde 46,2’si “evet” cevabını vermişlerdir.

Borçlanma söz konusu olduğunda ne şehirlere ne de kesimlere göre bir fark söz konusu

değildir. Yaklaşık olarak her iki şehirde olduğu gibi farklı kesimlerde de borçlanma oranı eşit

düzeydedir.

Şekil 69: Herhangi Bir Kişi ya da Kuruma Borcunuz Var mı? (%)

Hayır, yok Evet, var

53.8

46.2

Page 169: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

169

Bununla birlikte kuşak farkı borçlanma eğilimlerini etkilemektedir. Yaşlı kesimden

ziyade genç ve orta yaş kesimi borçlanma eğilimine sahip gözükmektedir. Bu demektir ki, bu

yaş kategorileri, hem daha fazla farklı türden eşyaya ihtiyaç duymakta ve borçlanma yolunu

seçmektedir hem de muhtemelen daha fazla tüketim toplumunun etkisinde kalmaktadır. Doğal

olarak evli olan kimseler çoğunlukla çocukların baskısıyla tüketim toplumuna yenik

düşmektedir.

Borçlanmanın gerisinde bir tüketim eğilimi yattığına göre bölge insanının nasıl bir

tüketim davranışında bulunduğu önemli bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır. Araştırmada

günümüzde itibar edilen popüler tüketim araçlarının belli başlıları belirtilerek, katılımcıların

bu araçlardan hangisine sahip oldukları sorulmuştur. Bu verileri sunmadan önce Türkiye’de

hanehalkı tüketim harcamalarının genel yapısına değinmek yerinde olacaktır.

2009-2010-2011 birleşik verilerine göre9toplam tüketim harcamasının yüzde 23,3’ü

İstanbul’da oturan hanehalkları tarafından yapılırken, Ege Bölgesi yüzde 14,5’lik oranla ikinci

sırada yer almakta, bunu yüzde 11,6 oranı ile Akdeniz Bölgesi izlemektedir. Harcamaların

sadece yüzde 1,8’i Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi’ne aittir.

İstatistikî Bölge Birimleri Sınıflaması Düzey-1 bazında bölge içindeki harcama

gruplarının dağılımına bakıldığında, Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi'nde hanehalklarının tüketim

amaçlı yaptığı harcamalar içinde en yüksek payı yüzde 29,7 oranıyla gıda ve alkolsüz

içecekler harcaması alırken, aynı bölgede harcamalardaki en düşük payı yüzde 1,1 ile eğitim

hizmetleri oluşturmaktadır.İstanbul Bölgesi'nde ise, harcama grupları içerisinde en yüksek

payı yüzde 32,6 ile konut ve kira harcamaları alırken, gıda ve alkolsüz içecekler grubu yüzde

17,6 oranıyla ikinci sırada yer almaktadır. 

Ulaştırma harcamalarında en yüksek payı Orta Anadolu Bölgesi, en düşük payı ise

Güneydoğu Anadolu Bölgesi almaktadır. Haberleşme harcamalarına Güney Doğu Anadolu,

konut ve kira ile eğlence ve kültür harcamalarına ise Kuzeydoğu Anadolu en az payı ayıran

bölgelerdir. Eğitim harcamalarına en düşük payı ayıran bölgeler Batı Marmara ve Kuzeydoğu

Anadolu Bölgesi iken en yüksek payı İstanbul ayırmaktadır.

Aşağıdaki şekilden anlaşılacağı üzere Güney Marmara Bölgesi’nde popüler tüketim

araçları içinde en fazla tüketilen araç olarak “bilgisayar” (yüzde 52) belirlenmiştir. Bilgisayar,

günümüzde salt bir tüketim malzemesi olmanın ötesinde günlük yaşamda ve eğitimde önemli

9http://www.TÜİK.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=13147 , Erişim tarihi: 16 Temmuz 2013.

Page 170: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

170

bir ihtiyaç olarak kendini dayatmaktadır. Bu imkâna sahip olanlar ile olmayanlar arasında

yaşam şansları bakımından farklılıklar olduğu genel olarak kabul edilmektedir.

Şekil 70: Tüketim Araçları Sahipliği (%)

Bilgisayar

Paralı Kanallar

Büyük ekran televizyon

Otomobil

İnternet

Akıllı cep telefonu

Hiç biri

52

10.8

31

38.1

41.3

29.2

24.4

Bilgisayarın hemen ardından, yüzde 41,3 ile “internet”in gelmesi, şaşırılacak bir hadise

değildir. Çoğu insan için bilgisayar ve internet birbirini tamamlayan öğeler hâline gelmiştir.

Biri olmadan diğerinin eksik kalacağına değgin bir izlenim bulunmaktadır. Bazı insanlar hem

bilgisayarı hem de interneti aktif olarak kullanırken, bazı insanlar da bilgisayarı internetin bir

aracı olarak görmekte ve ilkinden ziyade ikincisini kullanmaktadır.

Bölgede en çok tüketilen üçüncü araç, “otomobil” olup, katılımcıların yüzde 38,1’i

otomobil sahibi olduğunu bildirmiştir. Otomobil, Türkiye toplumunda bir binek ve ulaşım

aracı olmanın ötesinde daha çok sosyal statü ve prestij simgesidir. Daha önce belirtildiği gibi

düşük gelirliler bölgede önemli bir orana sahip olup, pahalı bir araç olan otomobili

kullanmakta zorlanacak bir kesimdir. Buna rağmen Türkiye toplumunda bu nesneye

gösterilen ilgi ve itibar, demin belirttiğimiz sosyal statü göstergesi olmakla alakalıdır.

İnsanlar, ekonomik bakımdan “zengin” olmasalar bile “zenginmiş” gibi davranmaktadırlar.

Bilgisayar, internet ve otomobilden sonra, bölgede fazla tüketilen tüketim eşyaları

arasında “büyük ekran televizyon” ve “akıllı cep telefonu” gelmektedir. Bu araçlara

katılımcıların en az üçte biri sahip bulunmaktadır. Söz konusu araçların daha ucuz ve yaygın

Page 171: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

171

biçimleri bulunmasına rağmen, bölgede önemsiz sayılmayacak bir kesimin bunları

kullanması, otomobil örneğinde olduğu gibi yine bunların da salt tüketim aracı olmanın

ötesinde bir simgesel anlama sahip olmasıyla açıklanabilecek bir şeydir. Bunların

kullanımında da gösteriş ve statü simgesi işlevi ön planda olup, bu ileri teknoloji ürünlerini

kullananlar kendilerini toplumun bir adım ilerisinde görmektedirler. Bir süre sonra zaten

herkesin sahip olacağını düşündükleri bu tüketim nesnelerini, bu insanlar kendilerini

herkesten evvel kullanma ayrıcalığını elde etmiş olarak görmektedirler.

Televizyonun bir parçası gibi görünen “paralı kanalları” kullananların oranı (yüzde

10,8) düşük gibi görülmekle birlikte, günümüzde çok sayıda yerel, ulusal ve uluslar arası

kanalların uydu yoluyla alınabildiği bir ortam bulunmasına rağmen paralı kanalları açtırmış

olmalarının daha özel nedenleri olması gerekir. Paralı kanallar, belki de Türkiye toplumunun

başka özelliklerine işaret eden bir gelişme olarak algılanabilir. Herhalde bu başka özelliklerin

içinde futbol merakı ve cinsel içerikli filmlere duyulan ilgi önemli bir yer tutmaktadır.

İnternet kullanımında da benzer özelliklerin önemli bir rol oynadığı söylenebilir.

Şekil 71: Şehirlere Göre Tüketim Araçları (%)

Bilgisayar

Paralı Kanallar

Büyük ekran televizyon

Otomobil

İnternet

Akıllı cep telefonu

Hiç biri

0 10 20 30 40 50 60 70

ÇanakkaleBalıkesir

Araştırmada yüzde 25 civarında bir kesimin bu araçlardan hiç birine sahip olmaması, ilk

olarak bu kesimin ekonomik durumuyla izah edilebilir. Nitekim bu şık, en fazla düşük gelirli

kesimler tarafından işaretlemiştir. Ama bunun ötesinde, bu kesimin henüz tüketim kültürünü

benimsemediği düşünülebilir. Bu iddiayı kısmen doğrulayacak bir nokta bu kesimin göreceli

Page 172: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

172

olarak iç kesimde daha fazla temsil ediliyor olmasıdır. Ancak kesimler arasındaki farklar

abartılacak düzeyde yüksek değildir.

Şekil 71’den görüleceği üzere şehirlere göre ilgili tüketim maddelerinin sahipliği ve

kullanımında kısmi farklar bulunmaktadır. Çanakkale, tüm tüketim maddelerinde

Balıkesir’den daha ileri bir düzeydedir. Tersinden bunlara sahip olmayanların oranı da bu

şehirde kısmen düşük gözükmektedir.

Otomobil hariç, tüm söz konusu araçlara erişimde iç kesim, il merkezi ve kıyı kesime

kıyasla daha dezavantajlı bir pozisyonda gözükmektedir. Bu, biraz önce dile getirdiğimiz

görüşü destekler nitelikte bir bulgudur. Kırsal iç kesimler, il merkezi ve kıyı kesime kıyasla

tüketim kültürü tarafından daha az ayartılmış durumdadır. Ayrıca bunun ekonomik bir boyutu

olduğu da her zaman dikkate alınmalıdır.

Tüketim maddeleri denilince, son yıllarda Türkiye toplumunda sağlık açısından riskli

kabul edilen sigara ve alkol tüketimi başka bir tartışma konusudur. Bu iki konu, sağlık

normlarının ötesinde bir hayat tarzı oluşturacak denli önemsenen bir konu olarak da dikkati

çekmektedir. Bu nedenle bu konular, ilk bölümde de değerlendirilmesi gereken çifte işlevi

olan değişkenler olarak görülmelidir.

Şekil 72: Sigara ve Alkol Kullanım Oranı (%)

Hayır Evet, bazen Evet, sıkça

64.6

10.9

24.5

79.7

17.0

3.3

Sigara

Alkol

Page 173: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

173

Bölge insanın sigara ve alkol kullanımı ile ilgili bilgiler Şekil 72’de sunulmaktadır.

Burada dikkat çeken şey, bölgede sigara kullanımının alkole kıyasla daha fazla ve dolayısıyla

yaygın olmasıdır. Toplam olarak bakıldığında yüzde 34,4 oranında bir kesim,“bazen”

veya“sıkça” sigara kullanırken, yüzde 21,3 oranında bir kesim alkol kullanmaktadır (Şekil

72).

Batı Marmara ve Ege bölgesinde hanehalkının tüketim harcamaları içinde alkollü

içecek, sigara ve tütünün oranı yüzde 5 civarındadır. Bu nesneler, konut ve kira, gıda ve

alkolsüz içecekler, ulaşım ve ev eşyasından sonra beşinci harcama kalemini oluşturmaktadır.

Bu harcama, giyim ve ayakkabı ile lokanta ve otellere yapılan harcamayla eşit düzeyde;

sağlık, eğitim, haberleşme ve eğlenceye yapılan harcamalardan ise daha yüksek düzeydedir.10

Şehirlere göre sigara ve alkol kullanımında önemli bir farklılık görülmemektedir.

Sözgelimi Çanakkale’de “bazen” sigara kullanan kesim göreceli olarak yüksek iken, bunun

tersine Balıkesir’de de “sıkça” kullanan kesim yüksek çıkmaktadır. Alkol için de benzer bir

durum söz konusudur. “Bazen” kullananlar Çanakkale’de yüksek iken, “sıkça” kullananlar

Balıkesir’de yüksek gözükmektedir.

Gerek sigara gerekse alkol tüketiminde kesimlere göre farklılıklar, daha belirgin bir

şekilde kendini hissettirmektedir. İl merkezi ve kıyı kesime kıyasla iç kesimde, özellikle alkol

söz konusu olduğunda tüketim oranı göreceli olarak düşmektedir.

Coğrafi kesimlere kıyasla kuşak faktörü, söz konusu nesnelerin tüketiminde daha fazla

rol oynamaktadır. Genç yaş grupları (18-35), orta yaş ve yaşlılara kıyasla daha yüksek oranda

tüketim yapmaktadır. Bu demektir ki, sigara ve alkol gençlik modası olarak başlayıp

gelişmekte, orta yaş gruplarından itibaren de kısmen düşüş eğilimi göstermektedir. Ayrıca

cinsiyet faktörü de önemli bir etken olarak göze çarpmaktadır. Kadınlar sigara kullanımında

daha az olsa da her iki maddenin de tüketimini erkeklerden daha az oranda yapmaktadırlar.

Bir önceki bölümde (5.1.6), tatile gitme kültürünün sadece yaşam tarzlarıyla değil, aynı

zamanda yaşam şanslarıyla ilgili bir öğe olduğu vurgulanmıştı. Tüketim alışkanlıklarının

incelendiği bu kısımda bu konuyu, gelir grupları ve kuşak farklılıkları bağlamında yeniden ele

almak yararlı olacaktır. Gelir grupları ile tatile gitme sıklığı arasındaki ilişkiye bakıldığı

zaman yüksek gelir gruplarına doğru çıkıldıkça tatile gitme sıklığının da arttığı görülmektedir.

Bu, tatile çıkmanın sadece bir yaşam tarzı olmadığını aynı zamanda insanların mali

olanaklarıyla da ilgili olduğunu göstermektedir. 10http://www.TÜİK.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=13147 , Erişim tarihi: 15 Temmuz 2013.

Page 174: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

174

Şekil 73: Gelir Gruplarına Göre Tatile Gitme Sıklığı (%)

Hiç gelirim yok

1-1000 TL arasında

1001-2000 TL arasında

2001-3000 TL arasında

3001-5000 TL arasında

5001 TL ve üzerinde

0 10 20 30 40 50 60 70 80 90

Bir veya birden fazla tatile gidiyorum Hiç tatile gitmiyorum

Farklı yaş grupları ile tatile gitme sıklığı arasındaki ilişki incelendiğinde, tatile gitme

kültürünün aynı zamanda kuşaklar arasındaki farkı ifade eden bir gösterge olduğu da

anlaşılmaktadır. Başka bir deyişle gençler daha sık tatile giderken, buna karşın yaşlılar daha

az tercih etmektedirler. Her şeye rağmen tüm yaş gruplarında belirli oranlarda tatile gitme

alışkanlığı söz konusudur. Yaşlı kesimin (56 ve üzeri) üçte biri tatile giderken, genç kesimde

(18-35) bu oran üçte iki civarındadır.

Birikim ve Yatırım Biçimleri

Araştırmada bölge halkının borç ve tüketim eğilimleri kadar birikim ve yatırım

alışkanlıkları da sorgulanmıştır. Gelirin kullanımı açısından borçlanma ve harcama/tüketim

elden çıkarılması gereken bir şey anlamına gelirken, birikim ve yatırım da muhafaza edilmesi

ve geliştirilmesi gerekli bir şey anlamına gelmektedir. Bölge halkının düşük gelirli olması ve

tüketim harcamalarını tam olarak karşılamamasına rağmen belirli bir tasarruf ve yatırım

potansiyelinden bahsetmek mümkün müdür? Bu soru, düşük gelir grupları açısından çelişik

bir durum yaratsa da, bazı gelir gruplarının tüketim kadar tasarruf ve yatırıma da yönelmesi

pekâlâ düşünülebilir. Pekiyi bu konudaki potansiyel ne durumdadır?

Page 175: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

175

Araştırmada katılımcılara “Az ya da çok herhangi bir mali tasarruf/birikim yapabiliyor

musunuz?” şeklinde bir soru yöneltilerek, tasarruf potansiyeli yoklanmıştır. Aşağıdaki

şekilden görüleceği üzere bu potansiyel yüzde 20’ye varmaktadır.

Şekil 74: Az ya da Çok Tasarruf Yapabiliyor musunuz? (%)

Evet Hayır

19.9

80.1

Bu soruya verilen cevaplar, şehirlere göre değerlendirildiğinde Çanakkalelilerin

Balıkesirlilere kıyasla kısmen daha fazla oranda tasarruf yaptıkları görülmektedir. Aradaki

fark, yüzde 5,7 puan dolayındadır (Şekil 75). Kesimlere göre değerlendirildiğinde ise, tasarruf

potansiyeli bakımından herhangi bir fark söz konusu değildir.

Şekil 75: Şehirlere Göre Tasarruf İmkanı (%)

Page 176: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

176

Balıkesir Çanakkale

17.723.4

82.0

68.6Evet Hayır

Yaş gruplarının tasarruf eğilimleri bakımından farklılık göstermesi anlamlı bir durum

olarak kaydedilmelidir. Yaş ilerledikçe tasarruf eğilimi azalmaktadır. Buna göre 18-35 yaş

grubunda tasarruf yapanların oranı yüzde 28 iken, bu oran orta yaş grubunda (36-55) yüzde

19’a düşmekte, yaşlı kesimde ise yüzde 10’a kadar gerilemektedir. Bu demektir ki kişiler

özellikle genç ve verimli oldukları dönemde kazanmakta ve kazançlarının da bir bölümünü bir

kenara koymaktadır.

Bu bulgu, gençlerin imajıyla pek örtüşmeyen ve söz konusu imajın geçerliliğini de

çürüten bir nitelik taşımaktadır. Türkiye toplumunda gençler, genellikle “eline avucuna geçeni

savuran”, “tasarruf nedir bilmeyen” ve “hazıra konan” bir kategori olarak algılanmaktadır.

Söz konusu veriler ışığında bu algı gözden geçirilmesi gereken bir algıdır.

Araştırmada katılımcıların tasarruf biçimleri de tespit edilmeye çalışılmıştır. Şekil 76,

bölge insanının tasarruf biçimlerini yansıtmaktadır. Buradan anlaşılacağı üzere bölge insanı

en fazla “tasarruf hesabı” açarak birikim sağlamaya çalışıyor. İkinci tercih edilen yöntem

“altın almak”tır. Altın, Türkiye toplumunda sadece geleneksel bir tasarruf aracı değil, aynı

zamanda geleneksel davranış ve tutumlara da (sözgelimi nişan-düğün) eşlik eden bir süs ve

hediyeleşme eşyasıdır. “Gayrimenkul alımı”, üçüncü sırada gelmektedir. Gayrimenkul söz

konusu olduğunda akla ev, dükkân ve arsa gelmektedir. Diğer tasarruf biçimlerine (borsa,

hisse senedi/tahvil, gün yapmak vs.) ilginin daha az olduğu görülmektedir.

Şehirlere göre bir karşılaştırma yapıldığında arada pek fark bulunmadığı, sadece

Çanakkale’nin daha fazla altına yöneldiği görülmektedir. Kesimlere göre herhangi bir

Page 177: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

177

farklılaşma tespit edilememiştir. Yaş grupları açısından bakıldığında ise, genç yaş grubunun

daha fazla tasarruf hesabı açtırdığı ve altına yöneldiği söylenebilir.

Şekil 76: Nasıl Tasarruf Yapıyorsunuz? (%)

Tasarruf hesabı yoluyla

Altın alarak

Gün yaparak

Hisse senedi/tahvil alarak

Borsaya yatırım yaparak

Gayri menkul alarak

Diğer

0 2 4 6 8 10 12

10.1

6

0.9

0.4

0.700000000000001

1.9

1.8

Kişiler birikimlerini genel olarak bir yatırıma dönüştürme eğilimi içindedirler. Bu

açıdan bölge halkının potansiyelini ortaya çıkarmak üzere “İleriye dönük yatırım planlarınız

var mı? Varsa hangi alanlarda planlarınız var?” şeklinde bir soru yöneltilmiştir. Bu soruya

cevap olarak verilen şıklardan birden fazla şıkkı seçebilecekleri belirtilmiştir. Aşağıdaki

şekilde katılımcıların yatırım planlarının hangi alanda yoğunlaştığı gösterilmektedir.

Şekil 77: İleri Dönük Ne Gibi Planlarınız Bulunmaktadır? (%)

Page 178: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

178

Herhangi bir planım yok

Konut almayı planlıyorum

Arsa almayı planlıyorum

Otomobil almayı planlıyorum

Altın almayı planlıyorum

İş yeri açmayı planlıyorum

Ticari amaçlı hayvan almayı planlıyorum

Diğer

61.6

22

5.2

10.7

2.9

4.6

1.5

1.6

Şekilden anlaşılacağı üzere katılımcıların büyük bir kısmı, “Herhangi bir planım yok”

cevabını vermektedir. Planı olanlar içinde ise, en önemli yatırım aracı olarak “konut”

seçilmiştir. Konuttan sonra tercih edilen tüketim nesnesi, “otomobil”dir. Bu veriler, daha önce

tüketim kalıpları yoklanan bölge halkının tüketim davranışlarıyla örtüşmektedir. “Arsa

almak”, kişilerin üçüncü tercihini ortaya koymaktadır. Aslında arsa, tasarrufun başka bir

biçimi olarak da görülebilir. Dördüncü yatırım biçimi ise, “işyeri açmak”tır. Diğer alanlara

kıyasla bu alan daha fazla üretime yönelik sayılabilir. Diğer yatırım planları, ya doğrudan

tüketime yönelik ya da üretimsel olmayan gayrimenkul yatırıma dönüktür. Bu dört yatırım

alanı dışındakiler daha az tercih edilen alanlar olarak kaydedilmelidir.

Ticari amaçlı hayvan alımı dışında, tüm yatırım alanlarında Çanakkaleliler

Balıkesirlilere kıyasla daha yüksek bir yatırım yapma eğilimi içinde görünmektedir. Kesimler

arasında anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. Ticari amaçlı hayvan alımı hariç tutulursa,

genç yaş grubundakiler (18-35 yaş grubu) her alanda daha fazla yatırım yapmaya yatkın

görünmektedir. Bu durumda gençlerin hem tasarruf hem de yatırım için önemli bir potansiyel

oluşturdukları söylenmelidir.

Yaşam Koşulları ve Memnuniyeti

Page 179: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

179

Yaşam memnuniyeti, insanların kendi yaşam koşullarını iyi veya kötü biçiminde

değerlendirme ve algılama biçimidir. Bu değişken, farklı biçimlerde ölçülmekte ve

işlemselleştirilmektedir. TÜİK, mutluluk kavramından hareketle yaşam memnuniyetini

araştırmaktadır. Buna göre mutluluk, acı, keder ve ızdırabın yokluğu ve bunların yerine

sevinç, neşe ve tatmin duygularıyla karakterize edilen bir durumdur.

2012 yılında yapılan “Yaşam Memnuniyeti Araştırması”na11 göre Türkiye’de

kendinimutlu olarak beyan eden bireylerin oranı yüzde 61’dir. Bireylerin yüzde 62,1’i, 2011

yılında mutlu olduğunu beyan ederken bu oran 2012 yılında yüzde 61’e düşmüştür. 2011

yılında bireylerin yüzde 9,9’u mutsuz olduğunu beyan ederken, bu oran 2012 yılında yüzde

10,2’ye yükselmiştir.

Kadınlarda mutluluk oranı, 2011 yılında yüzde 64,6 iken 2012 yılında bu oran yüzde

62,8’e düşmüştür. Erkeklerde mutluluk oranı 2011 yılında yüzde59,5, 2012 yılında ise

yüzde59’dur. Mutluluk düzeyi, yaş gruplarına göre değişmektedir. 18-24 yaş grubundaki

bireylerde mutluluk oranı, 2012 yılında yüzde 64,6 iken 65 ve daha yukarı yaştaki bireylerde

ise bu oran yüzde 60,3’tür. Evli bireylerin, evli olmayanlara göre daha mutlu olduğu

görülmektedir. 2012 yılında evli bireylerin yüzde 63,9’u mutlu iken, evli olmayanlarda bu

oran yüzde 52,9’dur.

Bu araştırmada önce kişilerin “Genel olarak yaşamlarından ne kadar memnun oldukları”

sorulmuştur. Bundan sonra da daha somut olarak yaşadıkları il, mahalle ve köy ölçeğinde bir

memnuniyet değerlendirmesi yapmaları istenmiştir. Son olarak bulundukları yerdeki ulaşım

olanakları karşısındaki hoşnutluklarını ifade etmelerine olanak verilmiştir. Bu üç düzeyde

yapılan ölçümlerle insanların yaşam koşullarını öznel olarak nasıl algıladıkları ve

değerlendirdikleri ortaya konmaya çalışıldı.

Şekil 78: Genel Olarak Yaşamınızdan Ne Kadar Memnunsunuz? (%)

11http://www.TÜİK.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=13445 , Erişim tarihi: 16 Temmuz 2013.

Page 180: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

180

Hiç memnun değilim Memnun değilim Memnunum Çok memnunum

3.38.6

74.5

13.7

Yukarıdaki şekilden anlaşılacağı üzere, bölge insanının büyük bir kesimi genel olarak

yaşamından hoşnut gözükmektedir. Ayrıntılı olarak ifade etmek gerekirse katılımcıların yüzde

13,7’si “çok memnun”, yüzde 74,5’i ise “memnun” olduklarını belirtmektedir.

Buna karşın hayatlarından memnun olmayanların oranı yüzde 12 civarındadır. Şehirlere

göre bir değerlendirme yapıldığında arada bazı farklar olduğu görülmektedir. Balıkesirlilerin

yüzde 11,5’i hayatlarından “çok memnun” iken, Çanakkalelilerde bu oran yüzde 18,8’e kadar

çıkmaktadır. Buna karşın ikinciler, hayatımdan “memnunum” diyen 76,4 civarındaki

Balıkesirlere kıyasla daha az düzeyde (yüzde 70,1) memnun olduklarını belirtmektedir.

Kesimler arasında memnuniyet veya memnuniyetsizlik farkı önemsiz düzeydedir. Kadın-

erkek arasında da önemli bir fark saptanmamıştır.

Genel olarak yaşamdan memnuniyet ile ikamet edilen ilden memnuniyet oranları büyük

ölçüde örtüşmektedir. Bu bulguyu, Şekil 79 çok iyi yansıtmaktadır. Buradan katılımcıların

yüzde 76,4’ünün “memnun”, yüzde 11,5’inin ise “çok memnun” olduğu görülmektedir.

Hoşnut olmayanların oranı ise yüzde 12 civarında kalmaktadır.

Şekil 79: Genel Olarak Yaşamakta Olduğunuz İlden Memnun musunuz? (%)

Page 181: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

181

Hiç memnun değilim Memnun değilim Memnunum Çok memnunum

2.6

9.5

76.4

11.5

Genel yaşamdan memnuniyet rakamlarında olduğu gibi il memnuniyeti rakamları da

Çanakkalelilerin yüzde 17,8’inin “çok memnun”, yüzde 72,3’ününise “memnun” olduğunu

bildirmektedir. Buna karşın Balıkesirlilerin yüzde 8,8’i illerinden “çok memnun” iken, yüzde

78,1’i “memnun” olduklarını ifade etmektedir. Hoşnut olmayanlar arasındaki fark önemsiz

düzeydedir. Öte yandan kesimler arasında da önemli farklılıklar olduğu söylenemez.

Kadınlara kıyasla erkekler arasında memnuniyetsizlik göreceli olarak daha fazla

gözlemlenmektedir.

İl düzeyinden insanların somut yaşama alanlarına doğru inildiğinde, “Genel olarak

oturduğunuz mahalle ya da köyden memnun musunuz?” şeklindeki soruya katılımcılar daha

farklı bir cevap vermemektedir.

Şekil 80: Oturduğunuz Mahalle veya Köyden Memnun musunuz? (%)

Page 182: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

182

Hiç memnun değilim Memnun değilim Memnunum Çok memnunum

2.58.0

77.8

11.7

Şekil 80’den anlaşılacağı üzere katılımcıların yüzde 89,5’i oturdukları mahalle veya

köyden “(çok) memnun” gözükmektedir. Memnun olmayanlar yüzde 10 civarında

kalmaktadır. Şehirlere göre memnuniyet, bir önceki şekilde yer alan rakamlardan pek farklı

değildir. Yine kesimlere göre önemli bir farklılık görülmemektedir. Kadın-erkek arasındaki

farklar önemsiz düzeydedir.

Şekil 81: Yaşadığınız Yerin Ulaşım Olanaklarından Memnun musunuz? (%)

Hiç memnun değilim Memnun değilim Memnunum Çok memnunum

6.4

13.8

71.2

8.6

Page 183: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

183

Son olarak katılımcılara “Yaşadığınız yerin ulaşım olanaklarından memnun musunuz?”

şeklinde bir soru yöneltilmiştir. Burada da şaşırtıcı düzeyde bir memnuniyet (yüzde 79,8)

olduğu görülmektedir (Şekil81).

Ulaşım olanakları bakımından Çanakkaleliler arasında hoşnutsuzluk kısmen daha fazla

olmakla birlikte,şehirlerarasındaki farklar çok büyük değildir. Yine aynı şekilde kesimler

arasındaki farklılıklarda büyük sayılmaz. Kıyı kesimi görece daha hoşnut olduğunu

belirtmiştir. Kadın-erkek arasında anlamlı farklar bulunmamaktadır.

Göç Eğilimleri

Genel olarak Güney Marmara Bölgesi, fazla göç alan veya veren bir bölge değildir.

Bölgenin dışarıya verdiği göç sayıları ile dışarıdan aldığı göç sayıları arasında çok büyük bir

dengesizlik görünmemektedir. 2011 yılı verilerine göre, Balıkesir’de net göç 505,

Çanakkale’de ise 1 655’dir. Bu rakamlar, bölgenin dışarıya verdiği göçe kıyasla az da olsa

daha fazla göç aldığını göstermektedir. Dışarıya göç vermemesinin önemli bir nedeni, bir

önceki başlıkta anlatıldığı üzere bölge halkının yaşadığı il, mahalle ve köyden memnun

olması gösterilebilir.

Şekil 82: Daha Önce Hiç Göç Ettiniz mi? (%)

Evet48%Hayır

52%

Page 184: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

184

Araştırmada bölge halkının hem geçmiş göç deneyimleri hem de muhtemelen gelecekte

gerçekleştirmeyi planladığı göç eğilimleri incelenmiştir. Göç deneyimlerini anlamak için “Hiç

yaşadığınız yerleşim biriminden (köy, ilçe, il veya ülke) başka bir yerleşim birimine taşındınız

mı?” şeklinde bir soru yöneltilmiştir. Bu soruya verilen cevaplar Şekil 82’de gösterilmiştir.

Buradan anlaşılacağı üzere göç deneyimi olan katılımcıların oranı yüzde 48’i bulmaktadır. Bu

bulgu, bölge halkının aslında ciddi oranda bir mekânsal hareketlilik yaşadığını

göstermektedir.

Şehirlere göre göç deneyiminde, yüksek olmasa da bazı farklılıklar gözlemlenmektedir.

Çanakkaleliler, Balıkesirlilere kıyasla (yüzde 42,2) daha fazla oranda (yüzde 57,2) taşınma ve

göç olaylarına maruz kalmıştır. Kesimlere göre karşılaştırma yapıldığında ise, il merkezi ve

kıyı kesimindeki insanların daha fazla göç ettikleri görülmektedir. Buda anlaşılır bir

durumdur, çünkü göçün yönü kırsal iç kesimden il merkezine ve kıyı kesimlerine dönüktür.

Tersine göç olayına pek rastlanmamaktadır.

Şekil 83: İl İçinde veya Dışına Göç Etmeyi Düşünenlerin Oranları (%)

İl İçinde İl Dışına

15 15

Geleceğe yönelik muhtemel göç eğilimleri ise, iki ayrı soruyla ortaya çıkarılmak

istenmiştir. “Önümüzdeki birkaç yıl içinde il sınırları içinde başka bir yere taşınmayı

düşünüyor musunuz?” şeklinde bir soruyla iç göç yoklanırken, “Önümüzdeki birkaç yıl içinde

il sınırları dışında başka bir yere taşınmayı düşünüyor musunuz?” şeklindeki bir soruyla da il

sınırları dışına göç belirlenmeye çalışılmıştır.

Page 185: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

185

Şekil 83, her iki soruya “evet” cevabı verenlerin oranını yansıtmaktadır. Buradan

anlaşılacağı üzere yüzde 15 oranında bir kesim il sınırları içinde göç etmeyi düşünürken,

bununla aynı oranda bir kesim de il sınırları dışına göç etmeyi planlamaktadır.

Şehirlere göre her iki göç tipi bakımından da herhangi bir farklılık tespit edilmemiştir.

Ancak kesimlere göre göç eğilimlerinde bazı farklılıklar görülmektedir. Şekil 84’den

görüleceği üzere iç kesimde yüzde 10-11 civarında bir iç ve dış göç beklentisi varken, merkez

ve kıyı kesimlerde (yüzde 15-20 arasında) daha fazla oranlarda göç etme dürtüsü

görülmektedir. Daha önceki yıllarda yaşanan göç deneyimlerinde olduğu gibi gelecekteki göç

hareketlerinde de merkez ve kıyı kesimler daha fazla hareketlilikgöstereceğe benzemektedir.

Şekil 84: Kesimlere Göre Göç Etme Eğilimi (%)

Merkez İç Kesim Kıyı Kesimi

17.6

11.6

15.2

19.8

10.3

15.8

İl İçinde İl Dışına

Göç eğilimleri saptandıktan sonra doğal olarak akla insanların hangi motiflerle göç

etmek istedikleri sorusu gelmektedir. Araştırmada “İl içinde veya dışında bir yere taşınmayı

düşünüyorsanız, hangi nedenden dolayı göç etmek istiyorsunuz?” sorusuyla bu motifler

belirlenmeye çalışılmıştır.

Şekil 85’den anlaşılacağı üzere en önemli göç gerekçesi olarak “iş amaçlı göç” (yüzde

54,9) belirtilmiştir. Bunu, daha az oranda da olsa “eğitim amaçlı” (15,9) ve “aile birleşim

amaçlı” (10,3) göç izlemektedir. Bu üç gerekçeye dayalı göç oranı, toplam olarak yüzde 81

Page 186: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

186

civarındadır. Memlekete geri dönüş özlemi de, halen bazı insanlar için bir göç gerekçesi

olabilmektedir.

Şekil 85: Hangi Amaçla Göç Etmeyi Düşünüyorsunuz? (%)

İş amaçlı

Eğitim amaçlı

Aile birleşimi

Sağlık amaçlı

Memlekete gitmek için

Diğer

54.9

15.9

10.3

1.5

6.3

11.1

Göç motifleri açısından şehirlerarasında sözü edilmeye değer bir farklılık tespit

edilmemiştir.

Özetle; göçe ve göçün gerekçelerine ilişkin bu veriler,Güney Marmara Bölgesi’nde

normal şartlar altında önümüzdeki yıllarda rutin dışı bir gelişme beklenmeyeceğini, söz

konusu göç eğilimlerinin yerleşik kalıplar içinde vuku bulacağını göstermektedir.

Sonuçlar

Sosyo-kültürel yapıya kıyasla Güney Marmara Bölgesi’nin sosyo-ekonomik yapısı ya

da diğer bir deyişle bölge insanının yaşam şansları daha heterojen bir yapı arz etmektedir.

Eğitim düzeyleri bakımından bölge halkının çoğunluğunu ilkokul ya da ilköğretim mezunları

oluştursa da kesimlere göre bakıldığında bazı farklılıklar gözlemlenmektedir. Kıyı ve il

merkezine kıyasla iç kesimde öğrenim seviyesi düşük gözükmektedir. Temel meşguliyetler

açısından hem şehirler hem de kesimler arasında farklılıklar saptanmıştır. Balıkesir’de özel

sektörde çalışan işçiler ile çiftçiler daha fazla iken, Çanakkale’de kamuda çalışan memur ile

Page 187: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

187

esnaflar fazla gözükmektedir. İç kesimlere doğru gidildikçe de esnaf ve çiftçiler ağırlıklı bir

hale gelmektedir.

Gelir kaynakları ve düzeyleri bakımından bölgede düşük gelir grupları çoğunluğu

oluştursa da şehirlere ve kesimlere göre farklılıklar göze çarpmaktadır. En düşük gelir

grubuna Balıkesir il merkezinde ve iç kesimlerde daha yoğun olarak rastlanmaktadır. Bir

başka deyişle bölgenin yoksul kesimleribu mekânlarda yoğunlaşmaktadır. Bu duruma zıt

olarak iç kesimlerde kişiler daha fazla ev sahibi iken, şehirlerde daha fazla kiracı olarak

oturmak zorunda kalmaktadır. Yine aynı şekilde şehirlerde meskenlerin oda sayısı az iken, iç

kesimde bu daha fazla olabilmektedir.

Bölgede halkın çoğunluğu sosyal güvenceye sahip bulunmaktadır. Sadece yüzde 14’lük

bir kesim sosyal güvenceden mahrum olarak yaşamaktadır. Sosyal güvenceye sahip olmayan

kesim daha çok iç kesimde yoğunlaşmaktadır. Buna karşın borçlanma eğilimleri açısından

şehirler ve bölgelere göre bir farklılık söz konusu değildir. Katılımcıların yüzde 46’sı şu veya

bu şekilde borçlanmıştır. Bölgede en fazla sahip olunan popüler tüketim araçları içinde

bilgisayar, internet ve otomobil gelmektedir. Çanakkale şehri, bu bakımdan daha tüketimci bir

eğilime sahip iken, tüketim araçlarına erişimde iç kesimler dezavantajlı bir pozisyona sahip

gözükmektedir. Tüketim harcamaları içinde önemli bir yere sahip olan sigara ve alkol

tüketimi, kesimsel bir karakter göstermektedir. Sigara kullanımında bir fark olmamakla

birlikte, alkol kullanımı il merkezi ve kıyı kesimlere doğru gittikçe artmaktadır.

Yüzde 20 civarında bir kesimin tasarruf yaptığı bölgede, Çanakkale görece daha fazla

tasarruf yaparken, kesimlerarası bir farklılığa rastlanmamıştır. Yapılan tasarrufların yatırım

alanı, genellikle üretken bir alan olmayıp tüketime ve spekülasyona dönüktür. Tasarruf edilen

paralar, en fazla konut, otomobil ve arsa alımında kullanılmaktadır. Ticari amaçlı veya işyeri

kurmaya yönelik yatırımlar hemen hemen yok denecek kadar azdır.

Her şeye rağmen bölge halkı genel olarak yaşamından, bulunduğu il, mahalle ve köyden

memnun olup ulaşım olanaklarını da yeterli ve memnuniyet verici bulmaktadır. Bu bakımdan

şehirlere ve kesimlere göre önemli bir farklılık bulunmamaktadır. Yaşadıkları bölge ve

hayattan memnun olan bölge insanı, yer değiştirme ve göç etme hususunda da temkinli

davranmaktadır. İl içinde ve il dışına göç etmeyi planlayanların oranı yüzde 15 düzeyinde

kalmaktadır. İl merkezi ve kıyılarda göç etme dürtüsü daha fazla olup, göç etmek isteyenler

genellikle iş ve eğitim amaçlı olarak göç etmeyi planlamaktadır.

Page 188: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

188

BÖLGENİN SOSYAL YAPISINDA SORUNLAR VE KISITLAR

Türkiye’nin Genel Sorunları

Türkiye toplumunun sorunlarını alt alta sıraladığımızda hayli uzun bir listenin ortaya

çıkacağı aşikârdır. İşsizlikten eğitime, etnik sorunlardan türbana, bölgelerarası gelişmişlik

farkından şehirciliğe, tarımda verimlilikten katma değer üretemeyen sanayiye dek bazı

sorunlar ilk çırpıda akla gelmektedir. Fakat Türkiye halkı hangi sorunları öncelikli ve ivedi

sorunlar olarak algılamaktadır? Zaman zaman yapılan kamuoyu araştırmaları bu soruya cevap

aramakta ve bazı ortak sorunların olduğunu saptamaktadır.

Önceki yıllarda yapılan kamuoyu araştırmalarında hep işsizlik, terör, eğitim, ekonomi

ve sağlık Türkiye toplumunun önce gelen sorunları olarak kaydedilmiştir.12 Dünya Değerler

Araştırması’nda katılımcılar Türkiye’nin üç önemli sorununu yoksulluk, kız ve kadınlara

yönelik ayrımcılık ve eşitsiz eğitim koşulları olarak belirlemiştir.13 Mayıs 2011 tarihleri

arasında Konsensus Araştırma ve Danışmanlık Şirketi’nin toplam 3.000 kişi ile yüzyüze anket

yöntemi uygulayarak gerçekleştirdiği araştırmada, bireylere “Sizce şu an Türkiye’nin

çözülmesi gereken en önemli sorunları nelerdir?” sorusu yöneltilmiştir. Aylardır çözülmesi

gereken en önemli sorun olarak görülen işsizliğin yeniden birinci sırada olduğu

gözlemlenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre Güneydoğu Sorunu yüzde 56,5 ile ikinci sırada

yer alırken, enflasyon/ hayat pahalılığı Türkiye’nin en önemli sorunlarında üçüncü sırayı

korumuştur. Araştırma sonuçlarında eğitim, türban, gelir dağılımındaki eşitsizlik, rüşvet ve

yolsuzluk gibi konuların da en önemli sorunlar olarak görülen maddeler arasında yer aldığı

gözlemlenmiştir.14

Çözüm sürecinde gözlerin PKK'nın sınırdışına çekileceği 8 Mayıs tarihinden önce 81

ilde 40 bin kişiyle yapılan bir anket ise terörün vatandaşın gündeminden düştüğünü ortaya

koymuştur. MAK Danışmanlık tarafından yapılan anket çalışmasına göre terör ilk kez

öncelikli sorunlar arasında değil ve halkın yüzde 61'i terörü bitirme konusunda hükümete

güveniyor. Anket çalışması kapsamında vatandaşlara güncel konulara ilişkin 15 soru

yöneltildi. Hükümetin icraatları, yerel yöneticiler ve ülke gündemindeki sorunları içeren

sorulara verilen yanıtlar ise çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Ankete katılanlara "Türkiye'nin

12 http://www.agarastirma.com.tr/arastirmalarimiz.php , Erişim tarihi: 16 Temmuz 2013.13http://www.wvsevsdb.com/wvs/WVSAnalizeQuestion.jsp, Erişim tarihi: 16 Temmuz 2013.14http://www.konsensus.com.tr/news/396/turkiyenin-en-onemli-uc-sorunu.html , Erişim tarihi: 16 Temmuz 2013.

Page 189: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

189

birinci sorunu nedir?" sorusu da yöneltildi. Bu soruya ise, katılanların yüzde 29'u işsizlik,

yüzde 21'i hayat pahalılığı, yüzde 18'i Suriye yanıtını verdi. İlk beş sorun arasında 'terör'

yanıtı yer almazken, ankete katılanların yüzde 11'i sorun olarak 'ülke bütünlüğü'nü gördüğünü

belirtti.15

Kamuoyu şirketlerinin araştırmaları, bir yandan ülkenin ve toplumun paylaştığı ortak ve

acil sorunları ortaya çıkarırken, bu sorunlardan bazıları yıllar içinde pek değişmeden halkın

gündeminde kalırken, bazılarının da halkın gündeminden düştüğünü göstermektedir. Bu

konuda en önemli değişme şüphesiz ki Türkiye’yi yıllarca uğraştıran terör ve güvenlik

sorununun artık en önemli sorunlar arasında sayılmamasıdır. Kamuoyu şirketlerinin

araştırmalarında eksik kalan nokta, sorunların bölgelere göre bir dağılımının yapılmaması ve

dolayısıyla bölge değişkeni üzerinden yapılacak tespitlere yer vermemesidir.

Bölgenin Spesifik Sorunları

Bu araştırmada bölgenin sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik yapısındaki sorunlarını

anlamak için araştırmada katılımcılara iki farklı düzey gözetilerek sorular yöneltilmiştir. İlk

olarak “Bulunduğunuz yerleşim biriminde, aşağıdaki fiziksel, sosyal ve kültürel imkânlardan

hangisi yetersiz ya da hiç bulunmamaktadır?” şeklinde bir soru yöneltilmiş ve katılımcıların

sunulan seçenekleri işaretlemeleri istenmiştir.

İkinci olarak daha genel anlamda “Bulunduğunuz ilin sizce en önemli sorunları

nelerdir?” şeklinde bir soru yöneltilmiş ve sunulan şıkları işaretlemeleri istenmiştir. Her iki

soruda da katılımcılara daha fazla seçenek sunmak için farklı seçenekler sunulmakla

kalınmamış, listede sunulmayan ve kendilerinin sorun olarak tanımladığı konularda görüş

belirtmesine de imkân verilmiştir. Bu ikinci kategorideki sorunları belirtmek için seçenekler

arasında yer alan “diğer” şıkkı kullanılmıştır.

Bu bölümde her iki soruya verilen cevaplar, bölge halkının oturduğu yerleşim biriminde

ve genelde il düzeyinde bölge sorunlarını nasıl algıladığınıaçığa çıkarmaya yöneliktir.

Sorunların önce genel bir dökümü verilecek, sonra da farklı kategoriler (şehirler, kesimler,

kadın-erkek, yaş grupları vs.) tarafından nasıl algılandığı ortaya konulacaktır.

Son olarak bölgede sosyal dışlanma ve ayrımcılık olgularının olup olmadığı “Toplumda

dışlanan veya ayrımcılığa uğrayan bir kişi olduğunuzu düşünüyor musunuz?” sorusuyla

15 http://www.makdanismanlik.org/sonanketler.html, Erişim tarihi: 16 Temmuz 2013.

Page 190: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

190

yoklanmış ve bu soruya “evet” cevabını verenlere “Neden dolayı dışlandığınızı

düşünüyorsunuz?” şeklinde ikinci bir soru sorularak dışlanmanın temelleri konusunda bir

görünüm elde edinilmek istenmiştir. Bu bağlamda cinsiyet, göçmenlik, özürlülük, yoksulluk,

eğitim düzeyinin düşüklüğü, etnisite, dini ve siyasi görüşler gibi olası ayrımcılık ve dışlanma

temelleri katılımcıların seçimine bırakılmıştır.

Yerleşim Biriminin Sorunları ve Kısıtları

Yerleşim biriminde tespit edilen yetersiz ve eksik görülen olanaklar iki grup halinde

incelenmiştir. İlk olarak en fazla işaretlenen ve ivedilik arz eden üç önemli sorun

belirlenmiştir. Şekil 86’dan görüleceği üzere yüzde 46,6 oranında bir katılımcı grubunun

işaretlediği üç önemli sorun, “bisiklet yolu”, “otopark” ve “yürüyüş parkuru”dur. Birinci ve

üçüncü sorun, açık alan ve spor etkinlikleriyle ilgili altyapı ihtiyacını ortaya koyarken, ikinci

sorun kentsel ortamlarda artan otomobil sayısına bağlı olarak giderek daha fazla kendini

hissettiren park sorununu dile getirmektedir.

Şekil 86: Yerleşim Biriminde En Fazla Eksik Görülen Olanaklar (%)

Bisiklet yolu Otopark Yürüyüş parkuru

50.2

46.6

45.1

İkinci olarak listede yüzde 45’in altında bir kesimin bildirdiği sorunlar, yerleşim

biriminde eksik görülen diğer olanaklar olarak sıralanmıştır. Şekil 87’de görüldüğü üzere bu

Page 191: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

191

olanaklar, sırasıyla “sinema”, “alışveriş merkezi”, “yeşil park alanları”, “eğlence mekânları”,

“spor tesisleri”, “sağlık kuruluşu” ve “eğitim kurumu” olarak belirtilmiştir.

Şekil 87: Yerleşim Biriminde Eksik Görülen Diğer Olanaklar (%)

Sinema

Alışveriş merkezi

Park

Eğlence mekanları

Spor tesisleri

Sağlık kuruluşu

Eğitim kuruluşu

Diğer

42.9

42.5

41.4

41.2

39.1

32.7

25.8

6.7

Listede açıkça belirtilmeyen ve bölge insanı açısından önemli görülen konular “diğer”

seçeneğinde dile getirilmiştir. Bu bölümde görüş belirten kişilerin oranı düşük olmakla

birlikte, en fazla dile getirilen sorunlar arasında, yerleşim biriminde bir “pazar yerinin

olmaması”, “yol ve altyapı sorunları” ve “temiz çevre” bulunmaktadır.

Şekil 88: Kesimlere Göre Eksikliği Hissedilen Olanaklar-I (%)

Page 192: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

192

Bisiklet yolu Otopark Yürüyüş parkuru Sinema Alışveriş merkezi0

10

20

30

40

50

60

Kesimlere Göre Eksikliği Hissedilen Olanaklar-I (%)

Merkezİç KesimKıyı Kesimi

Yetersiz ve eksik olanaklar şehirlere göre incelendiğinde Balıkesir ve Çanakkale

arasında önemli farklılıklar görülmemiştir. Ancak pek çok konuda Balıkesirlilerin daha fazla

oranda ilgili sorunlara dikkat çektikleri görülmektedir. Sözgelimi “bisiklet yolu”, “yürüyüş

parkuru”, “sinema”, “alışveriş merkezi”, “park”, “eğlence merkezleri”, “spor tesisleri” ve

“eğitim kuruluşu” gibi konular daha fazla oranda işaretlenmiştir.

Kesimlere göre bir kıyaslama yapıldığında ise, tüm olanaklar bakımından iç kesimin

daha fazla gereksinim içinde olduğu anlaşılmaktadır. Şekil 88’de eksikliği en fazla hissedilen

olanaklar sıralanmıştır. Buradan görüleceği üzere yerleşim birimlerinin genelinde dikkat

çekilen belli başlı olanakların eksikliği en fazla kendini iç kesimde hissettirmektedir.

Şekil 89’da eksikliği daha az oranlarda hissedilen olanakları yansıtmaktadır. Buradan

anlaşılacağı üzere yine tüm olanaklar bazında iç kesim bunlardan kendini daha fazla oranda

yoksun hissetmektedir.

Şekil 89: Kesimlere Göre Eksikliği Hissedilen Olanaklar-II (%)

Page 193: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

193

Park

Eğlen

ce meka

nları

Spor tesis

leri

Sağlık

kuruluşu

Eğitim ku

ruluşu Diğer

0

10

20

30

40

50

60

Kesimlere Göre Eksikliği Hissedilen Olanaklar-II (%)

Merkezİç KesimKıyı Kesimi

Yerleşim biriminde eksikliği çekilen olanakların cinsiyete göre bir analizi yapıldığında

erkeklerin kısmen “otopark”, “spor tesisleri” ve “eğlence merkezleri”ni, kadınların ise

“alışveriş merkezleri”ni daha fazla işaretledikleri görülmektedir. Diğer olanaklarda hemen

hemen aynı oranlarda bir eksiklik veya yetersizlik sezinlenmektedir.

Yaş gruplarına göre bir algı farklılığı olup olmadığını anlamak için söz konusu

olanaklara farklı yaş gruplarının bakışı sorgulanmıştır. Buradan çıkan en önemli sonuç,

yaşlılara kıyasla genç ve orta yaş grubu hemen hemen tüm olanakları daha fazla oranlarda

yetersiz görmektedirler. Bu hususta yaşlıların daha az eleştirel ve talepkar oldukları

görülmektedir.

İllerin Sorunları ve Kısıtları

Bölge halkının gözüyle,il düzeyinde bölge halkının eksikliğini çektiği sorunlar ya da

yaşamlarında olmasını arzu ettikleri imkânları tespit etmek üzere katılımcılara,

“Bulunduğunuz ilin sizce en önemli sorunları nelerdir?” şeklinde genel bir soru yöneltilmiş ve

sunulan şıkları işaretlemeleri istenmiştir. Burada da katılımcılar, birden fazla seçeneği

işaretleme imkânına sahip olduğu gibi, bu sorunların dışında kendisinin eksik gördüğü ve

belirtmek istediği konuları da ifade etme imkânına sahip olmuşlardır.

Şekil 90: İlin En Önemli Sorunları (%)

Page 194: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

194

İşsizlik

Kültürel ve sosyal imkânların olmaması

Park sorunu

Trafik ve ulaşım

Alışveriş merkezlerinin olmaması

72.3

38.6

28.5

26.9

24.9

İlin En Önemli Sorunları (%)

Bölge halkının kendi ilinde gördüğü en önemli sorunlar, Şekil 90’da verilmiştir. Bu

sorunlar, en fazla oranda işaretlenmiş olup yoğunluk ve ivedilik arz eden sorunlardır. Şekilden

görüldüğü üzere, “işsizlik” birinci sırada önem arz eden bir sorun olarak algılanmaktadır.

İşsizliği takiben, “kültürel ve sosyal imkânların olmaması” ikinci sırada gelmektedir. Bu

başlık işsizliğe kıyasla daha genel ve altında pek çok konunun ele alınabileceği bir sorunlar

dizisine işaret etmektedir.

Üçüncü ve dördüncü kalemde, “park sorunu” ve “trafik ve ulaşım” gibi daha çok

fiziksel altyapıyla ilişkili sorunlar dile getirilmektedir. Son olarak “alışveriş merkezlerinin

olmaması”, bölgede bir başka soruna işaret etmektedir.

Şekil 91’de ilin daha az oranlarda dikkat çekilen sorunları gösterilmiştir. Hemen hemen

aynı oranlarda işaretlenen “mal güvenliği” ve “can güvenliği” ilin diğer sorunlarını

oluşturmaktadır. “Diğer” şıkkında dile getirilen sorunlar “yolların bozuk olması”, “imar ve

yeşil alan yoksunluğu” ve “çevre düzenlenmesi” etrafında yoğunlaşmaktadır.

Şehirlere göre il sorunlarına yapılan vurgu birkaç noktada farklılaşmaktadır.

Balıkesirliler işsizlik sorununa vurgu yaparken, Çanakkaleliler daha çok park sorunu, trafik ve

ulaşım sorunu ile alışveriş merkezlerinin olmayışını sorun olarak görmektedirler.

Şekil 91: İlin Diğer Sorunları (%)

Page 195: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

195

Mal güvenliği

Can güvenliği

Diğer

15.7

15.5

5.9

Sorunların tanımlanması ve vurgulanması konusunda kesimler kendine özgü talepleriyle

ön plana çıkmaktadırlar. Sözgelimi il merkezinde ve kıyılarda can, mal güvenliği, trafik ve

ulaşım sorunu ve park sorunu gibi sorunlar daha öncelikli ve ivedi görünürken, iç kesimlerde

bu sorunlara karşı göreceli bir çekimserlik söz konusudur. İşsizlik sorunu ve sosyal-kültürel

imkânların olmaması konusunda ise daha fazla uzlaşım söz konusudur.

Şekil 92: Şehirlere Göre İl Sorunları (%)

İşsizlik

Kültürel ve sosyal imkânların olmaması

Park sorunu

Trafik ve ulaşım

Alışveriş merkezlerinin olmaması

0 10 20 30 40 50 60 70 80 90

ÇanakkaleBalıkesir

Page 196: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

196

İlin sorunları konusunda erkek ve kadınlar arasında bazı alanlarda farklılıklar

gözlemlenmektedir. Sözgelimi erkekler “park sorunu”, “trafik ve ulaşım” gibi fiziksel

altyapıdaki kısıtlılıklara dikkat çekerken, kadınlar bir önceki soruda olduğu gibi yine

“alışveriş merkezlerinin olmamasını” sorun olarak görmektedirler.

Yaş grupları açısından ilin sorunlarının algılanmasında en önemli fark genç ve orta yaş

kuşağı ile yaşlı kuşak arasında belirmektedir. İlk gruplar, ikincilere kıyasla daha eleştirel ve

talepkar görünmektedirler. Gençlerin “işsizlik”, “can güvenliği” ve “alışveriş merkezlerinin

olmaması”nı daha fazla vurguladıkları gözlemlenmektedir.

Gerek yerleşim birimi gerekse il düzeyinde görülen kısıtlılıklar ve sorunlar genel olarak

şöyle bir değerlendirmeye tabi tutulabilir: Bölgenin en önemli sosyal sorunu işsizliktir.

Özellikle gençler bu sorunu daha fazla tecrübe ettikleri için doğal olarak daha fazla

vurgulayan kesim olarak görünmektedir. Bazı sosyal ve kültürel olanakların olmaması bölge

halkının deneyimlediği ikinci bir sosyal sorun başlığını oluşturmaktadır. Bu sorunlar sinema

ve eğlence merkezlerinin olmaması ya da yeterince kültürel etkinliklerin olmaması şeklinde

ifade edilebilir. Üçüncü olarak fiziksel altyapıyla ilgili olarak anılan sorunlar gelmektedir. Bu

bağlamda park sorunu, yürüyüş parkuru ve bisiklet yolunun olmaması, trafik ve ulaşım,

otopark ve alışveriş merkezlerinin olmaması anılmaktadır.

Bu sorunları farklı kesimlerin algılama biçimi de önemli bir husus olarak

kaydedilmelidir. Sözgelimi gençler işsizlik ve kültürel imkânların olmamasını sorun olarak

görürken kadınlar alışveriş merkezlerinin olmamasından şikâyet etmektedirler. Çanakkale

daha maddi ve altyapısal sorunlara dikkat çekerken, Balıkesir işsizliği ön plana çıkarmaktadır.

Kesimler açısından bakıldığında ise pek çok bakımdan iç kesim daha fazla ve yoğun

sorunlarla baş başa gözükmektedir.

Sosyal Dışlanma ve Ayrımcılık

Güney Marmara Bölgesi fazla göç alan bir bölge olmamakla birlikte her yıl belirli bir

sosyal ve mekânsal hareketliliğe maruz kalmaktadır. Bir önceki bölümde (5.2.9) resmedildiği

üzere araştırmaya katılan katılımcıların yüzde 48’i daha önce bir taşınma veya göç deneyimi

yaşamış bulunmaktadır. Net göç rakamları düşük olsa da Balıkesir ağırlıklı olmak üzere

bölgeye her yıl belirli bir nüfus dışarıdan gelmektedir. 2010-2011 yılları itibariyle

Çanakkale’ye 17 278 kişi, Balıkesir’e ise 37 143 kişi dışarıdan gelmiştir. Son yıllarda göreceli

Page 197: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

197

bir artış söz konusu olmuştur (TÜİK, 2011:68). Bölgenin geçmişte de çok sayıda Balkanlar ve

Kafkaslardan göç aldığı dikkate alınırsa Güney Marmara Bölgesi etnik ve kültürel bakımdan

pek de homojen sayılmaz.

Şekil 93: Size Karşı Bir Dışlama ya da Ayrımcılık Söz Konusu mudur?

5%

95%

Evet Hayır

Homojen olmayan bölge ve kültürlerde sosyal dışlanma ve ayrımcılık önemli bir sorun

ve şikâyet konusu olmaktadır. Bu sorun bölgede hangi oranda yaşanmaktadır? Araştırmada

toplumda dışlandığını veya ayrımcılığa uğradığını düşünen katılımcı oranı yüzde 5 olarak

çıkmıştır. Şehirlere göre bakıldığında oranlar eşit görünmektedir. Kesimler arasındaki fark

büyük olmamakla birlikte dışlanma duygusu en az iç kesimde, en fazla kıyı kesimde

yaşanmaktadır.

Sosyal dışlanma ve ayrımcılığın temelleri bu olgu hakkında daha bir fikir geliştirmeye

yardımcı olacaktır. Bu açıdan bakıldığında, aşağıdaki şekilden görüldüğü üzere etnik kökenli

dışlanma ilk sırada gelmektedir. Bunu dini ve siyasi görüşlerinden dolayı dışlanma takip

etmektedir.

Page 198: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

198

Şekil 94: Dışlanma Gerekçelerinin Oransal Dağılımı (%)

Kadın olduğumdan dolayı

Göçmen olduğumdan dolayı

Özürlü olduğumdan dolayı

Yoksul olduğumdan dolayı

Eğitimim düşük olduğundan dolayı

Etnik kökenimden dolayı

Dini görüşümden dolayı

Siyasi görüşümden dolayı

Diğer

0.600000000000001

0.1

0.1

0.4

0.5

1.7

1

1

0.9

Diğer temellere dayalı dışlanma oranları önemsiz olmakla birlikte bazı kesimlerin bu

duyguya yabancı olmadığını göstermektedir. Araştırma anketinde belirtilen ayrımcılık

temelleri dışında “diğer” seçeneğinde en fazla “yaşlı olduğum için” veya “kiracı olduğum

için” ifadeleri belirtilmiştir. Şehirler içinde Balıkesir, kesimler içinde de kıyı ve il merkezleri

dışlanma duygusunun daha fazla yaşandığı mekânlar olarak göze çarpmaktadır. Bu daetnik ve

demografik yapının niteliğinden dolayı anlaşılır bir durumdur. İç kesimler daha homojen bir

yapı arz ettiği için dışlanma ve ayrımcılığa gerekçe teşkil eden temellere sahip

bulunmamaktadır.

Sonuçlar

Bölgenin sosyo-kültürel sorunları, daha çok yerel bağlamda sorgulanmış olup fiziksel,

sosyal ve kültürel altyapının yetersizliği ve eksikliğiyle alakalı gözükmektedir. Katılımcılar,

daha önce de ifade edildiği üzere bisiklet yolu, yürüyüş parkuru ve otopark gibi sorunları ön

plana çıkarmışlardır. Bunun dışında sinema, spor tesisi, yeşil park alanları ve eğlence

merkezlerinin olmaması da ayrıca dile getirilen hususlar arasında yer almaktadır. Bir başka

ifadeyle katılımcılar serbest vakit etkinlikleri ya da sosyal ve kültürel faaliyetlere katılımın

ilerletilmesi için bu alanlarda altyapısal çalışmaların yapılmasını talep etmektedir.

Page 199: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

199

Sosyo-kültürel yapı bağlamında kişilerin oturdukları lokal yerleşim biriminin sorunları

söz konusu edilmişken, sosyo-ekonomik yapı bağlamında genel anlamda ilin farklı türden

eksiklikleri sorgulanmıştır. Bu sorgulamaya göre en çok problem olarak deneyimlenen mesele

bölgede işsizlik olmuştur. Bunun akabinde ise kültürel ve sosyal imkânların olmaması, park

sorunu, trafik ve ulaşım ile birlikte alışveriş merkezlerinin olmaması şeklinde dile

getirilmiştir. Bu sorunların da şehirsel ve kesimsel olarak farklı algılandığı görülmektedir.

Balıkesirliler işsizliğe vurgu yaparken, Çanakkaleliler altyapısal sorunlara (trafik, park,

ulaşım ve alışveriş merkezleri) dikkat çekmektedirler. İl merkezinde can ve mal güvenliğine

vurgu yapılırken, iç kesimler bu konularda daha çekimser davranmaktadır.

Sosyal dışlanma ve ayrımcılık küçük oranda da olsa belirli bir kesimin deneyimlediği

bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle belirli bir kesim insan, etnik, dini veya siyasi

görüşlerinden dolayı ayrımcılığa uğradığını düşünmektedir. Bu sorun, homojen bir yapı arz

eden iç kesimden ziyade heterojen bir yapıya sahip olan il merkezlerinde ve kıyılarda açığa

çıkmaktadır.

Page 200: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

200

BÖLGENİN SOSYAL YAPI VE KÜLTÜREL YAPI POTANSİYELLERİ

Bu bölümde bir SWOT analizi çerçevesinde Güney Marmara Bölgesinin sosyal ve

kültürel yapısının potansiyelleri, başarılarını etkileyen faktörler belirlenmeye çalışılacaktır.

SWOT analizi bilindiği üzere ikisi olumlu, ikisi olumsuz dört anahtar kavram

çerçevesinde yapılan genel bir analiz biçimidir. Güçlü yanlar (strenghts) ve fırsatlar

(opportunities) analizin olumlu yönlerini, zayıf yönler (weaknesses) ve tehditler (threats) ise

olumsuz yönlerini bir bakışta topluca sunmayı amaçlar. SWOT analizinin bu dört ayağından

ikisi (güçlü ve zayıf yönler) analize konu olan öznenin içsel özelliklerini yansıtırken diğer

ikisi (fırsatlar ve tehditler) özneye dışsal olan etkenleri irdeler. SWOT analizi genellikle

organizasyonlar üzerinde uygulanan bir analiz türüdür. Ancak SWOT analizinin genel

mantığının bireyler, kentler, bölgeler ve hatta ülkeler için de uygulanmasına engel bir durum

yoktur. SWOT analizi aynı zamanda kriz öncesi planlama ve önleyici kriz yönetimi için de

kullanılabilir. Son olarak, bu araştırmanın yapmaya çalıştığı gibi SWOT analizi bilimsel bir

araştırmada öneriler listesi hazırlamak için de kullanılabilir (Hill, T. & R. Westbrook,

1997:46-52).

Bu bölümde önce bölgenin sosyal ve kültürel yapısının güçlü ve zayıf yanları diğer bir

deyişle bölgenin en önemli içsel karakteristik özellikleri topluca sunulmaya çalışılacaktır.

Daha sonra, aynı bölüm içinde, bölgenin fırsatları ve muhtemel tehditlerine ilişkin tespitler ve

görüşler paylaşılacaktır. Bir sonraki (8.inci) bölümde de tartışmaya sunulan fırsat ve tehditleri

aşmak için stratejik öneriler, öncelikler ve tedbirler sunulacaktır.

BÖLGENİN GÜÇLÜ YÖNLERİ

SWOT analizinde analize konu olan öznenin güçlü yanları (strenghts), özneye içsel olan

yani kendi yapısı ve karakteristik özelliklerinden kaynaklanan olumlu özelliklerdir. Hedeflere

ulaşmada güçlü yanların korunması ve geliştirilmesi temel beklentidir.

Aile Yapısına ve Algılarına İlişkin Güçlü Yönler

Bölgenin aile yapısı kesimler arasında homojen bir nitelik göstermektedir, yani

kesimlere göre farklılık görünmemektedir. Bu durum bölgede aile yapısı bakımından kültürel

bir uyuma zemin hazırlar.

Page 201: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

201

Bölgede ortalama 4,2 büyüklüğündeki aile yapısı aile bireylerinin refahı ve maddi

imkânları açısından bir avantaj sağlar.

Bölgede ortalama çocuk sayısı ile algılanan ideal çocuk sayısının neredeyse aynı

olması da benzer bir uyum sağlamaktadır. Ortalama çocuk sayısının 2,5 olması bir bakımdan

yetersiz görülebilir ama bir bakımdan da mevcut çocukların genel refahı ve iyi haline olumlu

etki edeceği öngörülebilir.

Bölgedeki aile yapısı demokratik bir karakter arz etmektedir. Aile içinde alınan

kararlara ortaklaşa karar verilmesi (yüzde 54) bunun en güçlü göstergesidir. Ailede sadece

baba veya sadece annenin karar vermesi gerektiğini düşünenlerin oranı yüzde 36 ile sınırlıdır.

Kadınlar aleyhine işleyen geleneksel cinsiyetçi tutumlardan bazıları bölgede oldukça

zayıflamış durumdadır. Bunun temel göstergelerinden birisi olan çocukların cinsiyetine ilişkin

algılar bölgede modern değerlerle uyumlu görünmektedir (bölge halkının yüzde 93’ü

çocukların cinsiyetini önemsiz görmektedir).

Kadınlar aleyhine işleyen geleneksel cinsiyetçi tutumların bir başka önemli göstergesi

olan kadınların hane dışında çalışmasına bakış da bölgede olumlu bir özellik göstermektedir.

Nitekim kadınların çalışmasına karşı çıkanların oranı bölgede sadece yüzde7’dir.

Aile yapısını yakından ilgilendiren evlilik ve boşanma tutumları bölgede karmaşık bir

özellik göstermektedir. Kadın ve erkeklerin ilk evlilik yaşının ortalama 22 olduğu bölge

Türkiye ortalamasının altında yer almaktadır. Modernleşme ile birlikte ilk evlilik yaşının

yükseldiği bilinmektedir. Bölgede nispeten erken sayılabilecek bir yaşta ilk evliliğin

gerçekleşiyor olması geç evliliğin yarattığı sorunları kısmen azaltıcı bir özellik gösterir.

Bölge, evlilik konusunda bazı açılardan geleneksel bazı açılardan da modern tutumlara

sahiptir. Örneğin evlilik-dışı ilişkilere bölge halkı sıcak bakmamaktadır, sadece yaklaşık

yüzde 8’lik bir kesim bunda bir sorun görmemektedir. Bu tutumun bölgede güçlü aile

yapısına olumlu katkı yaptığı söylenebilir (elbette tutum ve davranış arasındaki farklılığa

dikkat etmek gerekir).

Bölge halkının resmi ve dini nikâh konusundaki tutumları makul ve modern bir nitelik

taşımaktadır. Sadece dini nikâhı yeterli görenlerin oranı, Çanakkale’de yüzde1,3,

Balıkesir’de ise yüzde1’in altındadır. Bu, resmi nikâhın en az dini nikâh kadar önemsendiği

anlamına gelir ki aile güvenliği ve mutluluğu için bu çok olumlu bir rol oynar.

Page 202: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

202

Evlilik konusunda modern tutumların göstergelerinden bir diğeri akraba evliliklerine

olumsuz bakıştır. Bölge halkının sadece yüzde 6,6’sı akraba evlilikleri yapmış durumdadır ve

bölge halkının sadece yüzde 10’dan daha az bir kısmı akraba evliliğinde sakınca görmeyen bir

tutuma sahiptir. Bölge halkının akraba evliliklerine ilişkin bu tutum ve davranış eğilimi

modern bir eğilim olmasının yanı sıra sağlıklı çocuklar ve bireyler yetişmesi bakımından da

pozitif bir eğilimdir.

Son olarak, boşanma konusunda da bölge halkının tutumları modern bir

görünümdedir. Hiçbir sebeple boşanmayı uygun görmeyenlerin oranı sadece yüzde 10

civarındadır. Geri kalan kesimin tamamı şu veya bu nedenle boşanmayı normal

karşılamaktadır. Bu durum bir yandan aileyi ve evliliği tehdit edici bir potansiyel olarak

görülebilir ama diğer yandan da mutsuz, istikrarsız, işlevsiz evlilikler sorununa yardımcı bir

tutum olarak da yorumlanabilir.

Siyasal ve Dini Tutumlara İlişkin Güçlü Yanlar

Küçük farklılıklara rağmen bölgede yer alan Balıkesir ve Çanakkale illeri siyasal

eğilimleri bakımından benzer özellikler göstermektedir. Bölge halkının yaklaşık yüzde 36’sı

muhafazakâr demokrat, yüzde 24’ü sosyal demokrat, yüzde 16’sı milliyetçi, yüzde 24’ü de

diğer siyasal görüşlere sahiptir. Bu oranlar, bölgede yeterli düzeyde siyasal eğilim çeşitliliği

olduğuna işaret etmektedir. Yeterince çeşitli siyasal eğilimlerin mevcudiyeti bölge halkının

birbirini dengelemesi ve fikir zenginliğine hizmet eden olumlu ve güçlü bir özellik olarak

görülmelidir.

Bölge halkının yaklaşık yüzde 98’inin kendisini inançlı görmesi ve bu konuda

Balıkesir ve Çanakkale illeri arasında önemli bir farklılığın bulunmayışı inançsal

homojenliğin göstergesidir. İnançsal homojenlik bir yandan kültürel uyuma hizmet eden

olumlu bir özellik olarak yorumlanabilir, diğer yandan ise inançsal çoğulculuğun sınırlılığıyla

ilişkilendirilebilir. Ancak, konu bir de ibadetler bakımından incelendiğinde belli bir

çoğulculuğun mevcudiyeti görülür. Nitekim bölge halkının yüzde 49’u kısmen ve düzensiz bir

şekilde (iddiasız bir dindarlık), yüzde 30’u düzenli bir şekilde (iddialı dindarlık) ibadetlerini

yerine getirirken yüzde21’i hiçbir şekilde ibadetlerini yerine getirmemektedir.

Yaşam Tarzına İlişkin Güçlü Yönler

Page 203: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

203

Serbest zaman etkinlikleri arasında ev gezilerine gitmek ve kahvehanelere gitmek

bölge halkı arasında yaygın geleneksel etkinliklerdir. Bu etkinlik sosyal ilişkilerin ve sosyal

sermayenin gelişmesi açısından olumlu bir rol oynayabilir.

Bölge halkı arasında “spor yapmak, “yemek yapmak”, “yüzmek”, “yürüyüş yapmak”,

“tamirat ve tadilat yapmak”, “resim yapmak”, “örgü yapmak”, “müzikle uğraşmak ya da

müzik dinlemek”, “kitap okumak”, “hayvancılık yapmak ya da hayvanlarla meşgul olmak”,

“gezmek”, “futbol oynamak”, “ev işi yapmak”, “el işi yapmak”, “dikiş yapmak”, “bahçe işi

yapmak”, “avcılık yapmak”, “arıcılık yapmak” ve “balık tutmak” gibi faaliyetler en sıklıkla

yapılan ve geleneksel bir karakter taşıyan hobi etkinlikleri olarak belirmektedir. Dolayısıyla

bölgenin doğal ve sosyal yapısının zikredilen türden hobi faaliyetleri için elverişli olduğu

söylenebilir.

Bölge halkının yarısına yakını yılda bir veya daha fazla tatil yapabilmektedir. Her ne

kadar yarıya yakın bir kesim hiç tatil yapmasa da mevcut tatil yapanlar oranı diğer birçok

bölgeye göre daha iyi durumdadır.

Bölgede “sinema” ve “konser”e gitmek ilk tercih edilen etkinlikler olarak dikkat

çekmektedir. Ayrıca “sportif faaliyetleri izlemek” ve “dini faaliyetlere katılmak” da diğerleri

kadar sıkça yapılan faaliyetler içinde yer almaktadır. Bu faaliyetlere katılım, bölgede eğlence,

spor ve din etrafında şekillenen bir kültürel yaşam olduğunu göstermektedir.

Sosyal Sermayeye İlişkin Güçlü Yönler

Bölge halkı içinde STK’lara üyelik oranı ülke ortalamasına yakındır.

Bölge halkının en çok etkinliklerine katıldığı kuruluş ve gruplar arasında sanal gruplar,

dini/manevi topluluklar, spor kulüpleri, iş veya okul ağından insan grupları yer almaktadır.

Sanal ağlara katılım Çanakkale’de Balıkesir’e göre nispeten daha fazla iken dini/manevi

gruplara katılım tersi bir eğilim göstermektedir.

Bölge halkının büyük kısmı (yüzde 72) aslen bölgenin yerlisi görünmektedir. Yani,

bölgeye dışarıdan (daimi veya geçici) gelip yerleşenlerin oranı sadece yüzde 28’dir. Bölgede

yaşayıp bölgenin yerlisi olan büyük kesimin sosyal sermaye bakımından avantajlı olduğu

düşünülebilir çünkü bu durum akraba ve sosyal ilişkilere yardımcı olma potansiyeli

taşımaktadır. Öte yandan, bölgeye dışarıdan gelip yerleşmiş olanların da hemşehrilik bağlarını

güçlü tuttuğu anlaşılmaktadır. Nitekim Çanakkele’de bu kesimin yüzde 77’si, Balıkesir’de de

Page 204: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

204

yüzde 74’ü hemşehrilik bağlarını (ağırlıklı olarak aile ve akrabalarını ziyaret etmek suretiyle)

korumaktadır.

Eğitim Düzeylerine İlişkin Güçlü Yönler

Bölge halkı, genelde eğitime önem veren ve çocuklarının geleceğini eğitimde gören

bir anlayış ve tutuma sahiptir. Hem ilköğretimde hem de orta öğretimde öğretmen başına

düşen öğrenci sayıları bakımından Balıkesir de Çanakkale de Türkiye ortalamasına göre daha

iyi durumdadır. Bölgede okur-yazar olmayanların oranı sadece yüzde 3,5’dir ki bunun da

önümüzdeki on yıl içinde daha da düşmesi beklenmektedir.

Gerek Balıkesir gerekse Çanakkale üniversite şehirleri olup önemli derecede

yüksekokul ve üniversite öğrencisinden oluşan bir nüfusa sahiptir.

Ekonomik Yaşam ve Sosyal Güvenceye İlişkin Güçlü Yönler

İstihdam oranı bakımından Balıkesir hemen hemen Türkiye ortalaması ile aynı,

Çanakkale ise Türkiye ortalamasının biraz üstündedir. Bölgenin özellikle tarım ve turizm

alanında istihdam olanaklarının çok daha geliştirilme potansiyeli vardır.

Bölgede işsizlik oranı (yüzde 6) nispeten düşüktür ama bunda tarımsal istihdamın

ciddi rolü olduğu bilinmektedir.

Bölgedeki işsizlerin büyük kısmı eş ve aile desteğine sahipken (yüzde 60,6), küçük bir

kısmı (yüzde 4) devletten destek almaktadır. Geriye kalanlar da başka türden kaynaklara

sahiptir. Dolayısıyla aile ve akrabalık bağlarının güçlü olması işsizlerin gelir sorununa olumlu

katkı sağlamaktadır.

Bölge halkının çok büyük kısmı düşük ve orta gelir gruplarına mensup olmalarına

rağmen yüzde 20’lik bir kesimin aylık gelir dışında ek gelirleri vardır. Bu kesimin ek gelirleri

çoğunlukla kira ve toprak gelirleri, devlet yardımları veya diğer gelirlerden oluşmaktadır.

Bölge halkının büyük kısmı (yüzde 68) kendine ait bir evde ikamet etmektedir. Bu

oran nispeten yüksektir ve özellikle yoksulların refah düzeylerine önemli katkı sağlamaktadır.

İç kesimlerde ikamet edilen yerin bireylerin kendilerine ait olma oranı (yüzde 79) merkez ve

kıyı kesimlere göre daha yüksektir ki bu da iç ve kırsal kesimdeki yoksulluk sorununa

yardımcı bir özelliktir.

Bölge halkının büyük kesimi (yüzde 86) belli bir sosyal güvenceye (ağırlıklı olarak

SSK ve Emekli Sandığı) sahiptir.

Page 205: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

205

Bölge halkı arasında bilgisayar (yüzde 52) ve internete erişim (yüzde 41) sahipliği

oldukça yüksek oranlardadır. Büyük ekran televizyon ve akıllı cep telefonu sahipliği de

küçümsenmeyecek oranlardadır (yaklaşık yüzde 30). Bu durum yoksulluk eğilimiyle tezat

oluştursa da en azından borçlanma yoluyla halledilmektedir. Özellikle bilgisayar ve internete

erişim bölge halkının bilgiye ulaşım ve iletişim olanaklarına olumlu etki yaratma

potansiyeline sahiptir.

Yaşam Koşulları ve Memnuniyetine İlişkin Güçlü Yönler

Bölge halkının büyük kısmı (yüzde 88) yaşamından genel olarak memnundur.

Benzer şekilde bölge halkının büyük çoğunluğu (yüzde 80’in üzerinde) yaşadığı ilden,

köy/mahalleden ve yaşadığı yerin ulaşım olanaklarında da memnundur.

Bölge halkının neredeyse tamamı (yüzde 95) herhangi bir dışlanma ve ayırımcılık

deneyimi yaşamamıştır. Bölgenin homojen bir sosyal yapı ve kültüre sahip olmasının bu

olumlu özellikte etkin bir rol oynadığı düşünülebilir.

BÖLGENİN ZAYIF YÖNLERİ

SWOT analizinde analize konu olan öznenin zayıf yanları (weaknesses), özneye içsel

olan yani kendi yapısı ve karakteristik özelliklerinden kaynaklanan olumsuz özelliklerdir.

Hedeflere ulaşmada zayıf yanlardan arınılması, bunların etkisizleştirilmesi veya aşılması

temel beklentidir.

Aile ve Demografik Yapıya İlişkin Zayıf Yönler

Kaba evlenme hızı bakımından GM Bölgesi Türkiye sıralamasında oldukça gerilerde

yer almaktadır. Buna karşılık kaba boşanma hızı bakımından bölge ilk 20 sırada yer

almaktadır. Diğer bir deyişle, bölge insanı az evlenmekte ve fazla boşanmaktadır.

Farklılıklara karşı hoşgörü bölgede nispeten zayıf görünmektedir. Bunun

göstergelerinden birisi olan farklı din ve mezheplerden kişilerle evliliğe bakış bölgede

geleneksel karakterini korumaktadır. Bölge halkının yarıdan fazlası bu tür evlilikleri

onaylamamaktadır.

Çanakkale ili yıllık nüfus artış hızı bakımından Türkiye ortalamasının üstünde olmakla

birlikte bölge Türkiye ortalamasının altında kalmaktadır.

Page 206: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

206

Balıkesir ve Çanakkale şehir nüfusunun toplam nüfusa oranının en düşük olduğu iller

arasındadır, yani Güney Marmara Bölgesinde kentleşme oranı nispeten düşüktür.

Birey ve Toplum Güvenliğine İlişkin Zayıf Yönler

İntihar hızı oranları bakımından da GM Bölgesi, özellikle Çanakkale, Türkiye

ortalamasının üstünde yer almaktadır.

Bölgede özellikle de Çanakkale ilinde, ciddi bir suç sorunu mevcuttur.

Bölge insanı göçe ve göçmenlere karşı sıcak bakmamaktadır.

Bölge halkından önemli bir kısmı (yüzde 15) can ve mal güvenliğini yaşadıkları ilin

önemli sorunları arasında zikretmektedir.

Yaşam Tarzına İlişkin Zayıf Yönler

Bölgede serbest zaman etkinlikleri bakımında olumlu bir çeşitlilik görünmemektedir.

En sıklıkla yapılan serbest zaman etkinliği televizyon izlemek (yüzde 20,6), ev ziyaretlerine

gitmek (yüzde 13,4), yürüyüş yapmak (yüzde 13) ve alış-veriş yapmak (yüzde 11,7) olarak

belirmektedir. Bunların yanı sıra, internete gezinmek (yüzde 9), gezilere katılmak (yüzde 7,2

ve kahvehanelere gitmek (yüzde 7), sohbetlere katılmak (yüzde 6,5) ve spor yapmak (yüzde

6) diğer yaygın etkinlikler olarak görülmektedir.

Bölgede yaygın olan televizyon izlemek, internette gezinmek ve kahvehanelere gitmek

gibi etkinliklerin kişileri pasif tuttuğu, yaratıcı ve üretici bir boyut taşımadığı, anti-sosyal

etkiler yarattığı bilinmektedir.

Bölge halkının yarısından fazlasının serbest zamanlarında uğraştıkları herhangi bir

hobileri bulunmamaktadır. Hobisi olanların sayısı Balıkesir’de Çanakkale’de olanların

sayısından da düşüktür. Bu genel eğilim, bölge halkı arasında hobi kültürünün zayıflığına ve

özellikle kentsel alanlarda hobi olanaklarının yetersizliğine işaret etmektedir.

Bölgenin turizm ve tatil olanakları çok yüksek olmasına rağmen bölge halkının

yarıdan fazlası hiç tatil yapmamaktadır. Bu oran iç kesimlerde daha da fazladır (yüzde 60).

Tatil yapma eğiliminin zayıflığı, bölge insanının iş ve aile yaşamında olumsuz etkiler yaratma

potansiyeli taşımaktadır.

Bölge halkının hiçbir sosyal ve kültürel etkinliğe katılım sağla(ya)mayan yüzde 23’lük

bir kesimi vardır ki bu nispeten yüksek bir orandır.

Page 207: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

207

Bölgedeki kültürel yaşam içinde sanat boyutu eksiktir. Ayrıca bilimsel faaliyetlere

katılım (yüzde 9) ve kütüphaneden yararlanma (yüzde 6) oranları da çok düşük

görünmektedir.

Sosyal Sermayeye İlişkin Zayıf Yönler

Bölge halkı içinde STK’lara üyelik oranı cinsiyet dağılımı bakımından dengesizdir.

Nitekim, bu oran kadınlarda (yüzde 26,3) erkeklere (yüzde 73,7) kıyasla çok daha düşük

gözükmektedir. Dolayısıyla özellikle kadın üyelik oranının geliştirilmeye ihtiyacı olduğu

söylenebilir.

Bölge halkı arasında gönüllü hizmet gruplarının faaliyetlerine katılım oranı çok

düşüktür (yüzde 10). Bu açıdan Balıkesir ve Çanakkale arasında önemli bir fark da yoktur. Bu

düşük oranın, sosyal sermaye ve dayanışma açısından olumsuz etkiler yaratacağı

öngörülebilir.

Eğitime İlişkin Zayıf Yönler

İç kesimlerde eğitim düzeyleri merkez ve kıyı kesimlere göre daha düşüktür. Benzer

şekilde, okuryazar olmayan kesim içinde kadınların oranı yüksek olduğu gibi farklı eğitim

düzeylerinde de kadınların oranı çoğunlukla erkeklerden daha düşüktür.

Ekonomik Yaşam ve Sosyal Güvenceye İlişkin Zayıf Yönler

Bölge halkının büyük çoğunluğu (yüzde 90’dan fazlası) düşük ve orta seviyede gelir

gruplarına mensup bireylerdir. Hiçbir geliri olmayanların oranı da yüzde 2,1’dir. Bölgede

hanehalkı gelir düzeyleri de paralel özellikler taşımaktadır. Bölge halkının yüzde 78’i 2000

TL veya daha az toplam hane halkı gelirine sahiptir. Dolayısıyla araştırma verileri bölgede

yoksulluk sorunun ve gelir dağılımındaki dengesizliğin çok ciddi bir düzeyde olduğuna işaret

etmektedir.

Bölgede işgücü hemen hemen tarım (yüzde 39,6) ve hizmetler (yüzde 41,8) sektörüne

eşit olarak dağılmış durumdadır. Dolayısıyla bölgenin işgücünde sanayi sektörünün yeri

düşüktür (yüzde 18,6). Bu durum bölgenin göç yoluyla daha fazla büyümesine ve gelişmesine

pek imkân vermemektedir.

Bölgede evhanımı olanların, diğer bir deyişle gelir sağlayıcı bir işte çalışmayan

kadınların oranı yüzde 30 gibi yüksek sayılabilecek bir orandır. Üstelik kıyı ve iç kesimlerde

ev hanımlarının oranı şehir merkezine kıyasla daha fazladır.

Page 208: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

208

Bölge halkının önemli bir kesimi (yüzde 14) herhangi bir sosyal güvenceye sahip

değildir. Herhangi bir sosyal güvenceye sahip olmayanlar daha çok iç kesimlerde

toplanmaktadır.

Bölge halkının tüketimi seven ve bu nedenle de borçlu bir popülasyon olduğu

söylenebilir. Nitekim, bölge halkının çok önemli bir kısmı (yüzde 46.2) herhangi bir kişi yada

kuruma borçlu durumdadır.

Bölge halkının çok büyük bir kısmı (yüzde 80) az ya da çok hiç tasarruf

yapamamaktadır ve yine büyük bir kısmı (yüzde 62) ileriye doğru hiçbir yatırım planına sahip

değildir. Bu durum gelir düzeyinin düşüklüğü ve tüketimi sevme eğilimleriyle uyumlu bir

sonuçtur ancak birey ve ailelerin finanssal istikrarı ve güvenliği için potansiyel tehlikeler

taşımaktadır. İleriye dönük yatırım planları olanların ise büyük kısmı üretime değil,

gayrimenkule ve tüketime dayalı planlara sahiptir.

Yaşam Koşulları ve Memnuniyetine İlişkin Zayıf Yönler

Bölge halkı içinde yaşamından genel olarak memnun olmayan yüzde 13 gibi önemli

bir kesim mevcuttur. Buna paralel olarak bölge halkının bir kısmı yaşadığı ilden,

köy/mahalleden ve yaşadığı yerin ulaşım olanaklarında da memnun değildir.

Bölge halkı yaşadığı kentte “bisiklet yolu”, “yürüyüş parkuru”, “sinema”, “alışveriş

merkezi”, “park”, “eğlence merkezleri”, “spor tesisleri” ve “sağlık” ve eğitim kuruluşu” gibi

konularda kentlerinde ciddi yetersizlik hissetmektedir.

Bölge halkı aynı zamanda işsizlik, sosyal ve kültürel imkânların bulunmayışı, park,

trafik ve ulaşım yetersizliklerini yaşadıkları illerin en önemli sorunları olarak

algılamaktadırlar.

Oranı nispeten düşük de olsa (yüzde 5) bölge halkı içinde sosyal dışlanma ve

ayırımcılık yaşayanlar en fazla etnik kökeninden, dini ve siyasi görüşlerinden dolayı bu

deneyimleri yaşadıklarını düşünmektedirler.

BÖLGENİN FIRSATLARI

SWOT analizinde analize konu olan öznenin fırsatları (opportunities) özneye dışsal olan

yani kendi yapısı ve karakteristik özellikleri dışında başka faktörlerden kaynaklanan olumlu

Page 209: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

209

özelliklerdir. Hedeflere ulaşmada fırsatların iyi değerlendirilmesi ve fırsatlardan

yararlanılması beklenir.

Bölge sahip olduğu sosyal, ekonomik, coğrafi avantajlarını kullanarak birçok sosyal

kesim için cazibesini arttırabilir ve onları kendisine çekerek büyüme ve gelişme hedeflerine

ivme kazandırabilir. Bu bağlamda kısaca betimlediğimiz aşağıdaki fırsatları tartışmaya

açmayı önermekteyiz.

Yeni Ulaşım Projeleri Fırsatı: Güney Marmara Bölgesinin, özellikle de Balıkesir

kentinin,büyük kentlere ve turizm merkezlerine ulaşım yolları üzerinde bulunduğu

bilinmektedir. Bu konumunun yarattığı mevcut avantajlara ek olarak, İzmir-Ankara arasında

hızlı tren projesi ve İzmit Körfezi köprüsü projesi gibi projelerin hayata geçirilmesi daha hızlı

ve güvenli ulaşım imkânları yaratacak ve bölgeye birçok yeni fırsatlar sağlayacaktır. Bu

bağlamda özellikle bölgeye mal ve insan giriş-çıkışlarının artacağı ve bölgedeki hizmet

sektörünün gelişimine katkı sağlayacağı beklenebilir.

Tarihi Mekân ve Kahramanlar Fırsatı: Ulusal/uluslararası tarihte önemli mekân,

olay ve kahramanların mevcudiyetinin yerel ve bölgesel kalkınmada ciddi roller

oynayabileceği genel olarak kabul edilen bir olgudur. Hem ulusal hem uluslararası tarihte

önemli sayılan birçok mekân, olay ve kahramana (Çanakkale, Troy, Kuvva-i Milliye hareketi,

Kazdağları, Yunan mitolojisi vb.) sahip olduğu bilinen Güney Marmara Bölgesi profesyonel

tanıtım faaliyetleri yoluyla özellikle turizm açısından yeni fırsatlar yaratabilir. Bu bağlamda

genel olarak ulusal turizmle karakterize edilen bölge turizmi uluslararası turizm kimliği de

kazanabilir.

Turizm Fırsatı: Turizmin ülke ekonomisine ve kalkınmasına sağladığı katkı genel

olarak bilinmekte ve bu nedenle geliştirilemeye çalışılmaktadır. Bu bağlamda Güney ve Ege

kentlerimiz uluslararası turizm merkezlerine dönüşmüş bulunmaktadır. Güney Marmara

Bölgesi ise çoğunlukla bölgesel ve ulusal çapta turistlere hitap edişiyle tanınmaktadır. Oysa

uluslararası turistler dahi artık doğal sosyal ve fiziki yapısını koruyan, yerli halkla iletişim

kurabilecekleri, “keşfedilecek yeni yerler” arayışı içindedirler. Güney Marmara Bölgesi, etkin

tanıtım faaliyetleri yoluyla bu “keşfedilecek yeni yerler” arasında yerini alabilir. Öte yandan,

modern turist, sadece denize girip, güneşlenebileceği bir tatil merkeziyle değil, çeşitli hobi

etkinlikleri gerçekleştirebileceği yerlerle de ilgilenmektedir. Bu bağlamda Güney Marmara

Bölgesi, en sıklıkla yapılan hobi etkinliklerden bazılarında (yüzme, yürüyüş/treaking,

hayvanlarla meşguliyet, avcılık, vb) diğer bölgeler için de bir çekim merkezi haline

Page 210: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

210

getirilebilir. Bölgenin bu potansiyellerinin geliştirilmesi ve tanıtımı bölgenin ekonomik,

sosyal ve kültürel hayatına ciddi katkılar sağlayabilir.

Yatırımcıların Beklentilerine Uygunluk Fırsatı: Ulusal ve uluslararası

yatırımcıların belli beklentilere göre yatırım yaptıkları bilinen bir gerçektir. Yatırımcı,

maksimum kazanç için yatırım yapacağı yerde istikrarlı bir siyasal ve yasal ortamın yanı sıra

ucuz emeği ve eğitimli insan gücünün mevcudiyetini de arzu eder. Diğer birçok bölgeye

kıyasla Güney Marmara Bölgesinin yeni ekonomik yatırımların gerektirdiği eğitimli insan

potansiyeline sahip olması önemli bir fırsat teşkil etmektedir.

Emek Göçü Fırsatı: Göç alan bir bölgenin belli sorunlarla birlikte belli fırsatlar da

elde ettiği kabul edilir. Göç almak, ekonomik gücün ve canlılığın bir göstergesi olduğu gibi

bizzat bu gücü pekiştiren ve geliştiren bir kaynak da olabilir. Özellikle 1950’lerden günümüze

kadar Türkiye’de yoğun bir iç ve dış göç yaşandığı bilinmektedir. İstanbul, Ankara, İzmir,

Bursa, Diyarbakır, Mersin, Adana gibi illerimizin bu bağlamda en fazla göç alan iller olarak

belirmektedir. Ancak bu illerimizin bir ölçüde göçe doymuş oldukları, yeni gelenler için

pahalı yaşam koşulları ve sınırlı olanaklarıyla cazibelerini kaybetmeye başladığı ileri

sürülebilir. Artık yeni göçmenler, çocuklarına iyi eğitim sunabilecekleri, yaşam koşullarının

ucuz olduğu, yeni iş ve yatırım fırsatlarının bulunduğu, “bakir göç alanları” gözetmektedirler.

İstihdam olanaklarını artırmak koşuluyla, Güney Marmara Bölgesi yeni göçmenlerin bu

arayışlarına cevap verebilme potansiyeline sahiptir.

Eğitsel Fırsatlar: Üniversite eğitimi almak için kendisine yer ve üniversite seçme

sürecindeki öğrenciler ve velileri elbette öncelikle akademik ilgi alanlarını, eğitim kalitesini

ve mezun olduktan sonra elde edecekleri istihdam olanaklarını gözetirler. Ancak bu kriterlerin

yanı sıra onların tercihlerini belirleyen diğer faktörler arasında güvenlik, ucuzluk, ulaşım

kolaylığı ve ailelerine coğrafi yakınlık gibi faktörleri de dikkate alırlar. Türkiye toplam

nüfusunun yaklaşık yarısının Marmara ve Ege Bölgelerinde yaşamakta olduğu ve Güney

Marmara Bölgesinin de bu iki bölgenin tam ortasında yer aldığı, diğer bölgelere kıyasla bu

bölgenin nispeten güvenli, ucuz ve ulaşım kolaylığına sahip bir bölge olduğu dikkate

alındığında Güney Marmara Bölgesinin sahip olduğunun birkaç katı daha üniversite

öğrencisini kendisine çekebileceği anlaşılacaktır. Bu bağlamda bölgede yeni devlet

üniversiteleri ile birlikte özel/vakıf üniversiteleri de açılabilmesi için bölgenin kanaat

önderlerinin ve girişimcilerinin aktif rol almaları gerekecektir.

Page 211: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

211

“Emekli kenti” fırsatı: Bölge kentleri ile ilgili olarak “emekli kenti” imajı mevcuttur.

Bu imajın arka-planında da bölge kentlerinin güvenli, ucuz, sakin, büyük kentlere yakın ama

onların yorucu etkilerinden uzak olma özellikleri yattığı söylenebilir. Dolayısıyla bölge

Türkiye kamuoyundaki mevcut bu imajından yararlanabilir ve çok daha fazla emekliyi

kendisine çekebilir.

BÖLGENİN TEHDİTLERİ

SWOT analizinde analize konu olan öznenin tehditleri (threats), özneye dışsal olan yani

kendi yapısı ve karakteristik özellikleri dışında başka faktörlerden kaynaklanan olumsuz

özelliklerdir. Hedeflere ulaşmada tehditlerin olumsuz etkilerinden korunmak için stratejiler,

öneriler ve tedbirler geliştirilmesi beklenir.

Yukarıda paylaştığımız fırsatların yanı sıra bölge, aşağıdaki genel ve özel tehditlerle de

yüzleşmek ve bunları aşmak durumundadır.

Rekabet Tehdidi: Rekabet özünde olumlu ve yararlı bir olgudur çünkü (adil) rekabet

yaratıcılığı, yenilikleri, gelişmeyi teşvik eder. Rekabetin olmadığı bir ortam belki

homojenliğini korur ama başkaları karşısında genellikle durağan ve zayıf kalır. Bireyler,

organizasyonlar, ülkeler gibi kentler ve bölgeler de birbirleriyle rekabet içindedirler. Kentler

ve bölgeler de rakipleri karşısında her alanda veya belirli alanlarda yarışmak

durumundadırlar. Güney Marmara Bölgesi de özellikle turizm, eğitim ve endüstriyel yatırım

alanlarında birçok rakibe sahiptir. Rekabette başarılı olmanın öncelikli şartı rekabet eden

aktörün kendisini ve rakiplerini iyi tanıması, kendisinin ve rakiplerinin güçlü ve zayıf

yanlarını, fırsatları ve gerçekçi hedeflerini iyi tahlil etmesidir.

Hızlı Gelişme Tehdidi: Hızlı gelişmenin bireyler ve toplum üzerinde genellikle ağır

faturaları olur. Özellikle hazırlıksız, kontrolsüz ve plansız bir gelişme süreci birçok sosyal,

ekonomik, kültürel, kentsel sorunu beraberinde getirir. Değerler sisteminde çözülme, sosyal

ve kültürel uyumsuzluk, çarpık kentleşme, intihar, suç ve suçlu sayısında artış, işlevsiz aileler

ve çevre kirliliği bu sorunlardan bazılarıdır. Hızlı gelişme potansiyeli olan Güney Marmara

Bölgesinin bu gibi sorunlara muhatap olma riski de yüksektir.

Tarım ve Hayvancılığa Yönelik Olumsuz Ulusal Politikalar Tehdidi: Özellikle

siyasal ve ekonomik kriz ve istikrarsızlık dönemlerinde izlendiği görülen bazı ulusal

politikaların ülkenin tarım ve hayvancılık sektörlerinde yıkıcı etkiler yarattığı gözlenmiştir.

Page 212: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

212

Bu sektörlerin Güney Marmara Bölgesinin ekonomik yaşamında oynadığı güçlü rolden dolayı

bu tür politikalara karşı bölgenin çok daha hassas olduğu ve derin bir şekilde etkilenme riski

taşıdığı söylenebilir.

Mezhepsel ve Etnik Gerilimler Tehdidi: Türkiye hızla gelişen ve büyüyen bir ülke

olmasının yanı sıra mezhepsel ve etnik çeşitliliğe de sahip bir ülkedir. Uluslararası ve/veya

ulusal politik aktörlerin çeşitli motivasyonlarla başlatabileceği mezhepsel ve/veya etnik

çatışma ve gerilimler bu bağlamda ciddi bir çeşitliliği olan Güney Marmara Bölgesini de

olumsuz etkileme potansiyeline sahiptir.

İllegal Göçmenler Tehdidi: Küreselleşme süreci mal, sermaye ve bilgi akışının

önündeki engelleyici sınırları kaldırmaktadır. Emek gücünün dolaşımı ise hala ulusal sınırlar

engeline takılmakta ve birçok kural ve yasak ile frenlenmektedir. Ancak çeşitli nedenlerle

milyonlarca insan vatanlarını terk etmeye ve yeni vatandaşlıklar peşinde koşmaya devam

etmektedir. Çoğu kez bu macera illegal yollarla olmaktadır ve dünyanın belirli yerleri illegal

göç güzergâhları olarak belirmektedir. Güney Marmara Bölgesi’nin (özellikle Ayvalık ilçesi)

de bu güzergâhlardan birisi olduğu gözlenmektedir. Bu bölgenin illegal göçmen güzergâhı

olarak ünlenmesi bölgenin saygınlığına zarar vereceği gibi her türlü yatırım alanı için cazibe

oluşturmasını da engelleyebilir.

Araç Trafiği Tehdidi: Ege ve Güney kıyılarımızdaki turizm merkezlerine yolculuk

yapan turistler Güney Marmara Bölgesinden geçmek durumundadırlar. Bu durum bölgede

ciddi bir trafik yoğunluğu yaratmaktadır. Bu durum Bölgede Türkiye ortalamasına göre daha

fazla trafik kazası yaşanmasında etkili olmaktadır.

Deprem Tehdidi: Türkiye’nin birçok bölgesi ciddi deprem tehdidi altındadır ve

sıklıkla deprem deneyimi yaşamaktadır. Daha önemlisi, bu bölgelerdeki binaların çoğunluğu

(kamu binaları da dâhil) depreme karşı dayanıksız ve içinde yaşanması tehlikeli bir durum arz

etmektedir. Güney Marmara Bölgesi de birinci derecede deprem bölgesidir ve sıklıkla irili

ufaklı depremlere sahne olmaktadır. Yeni inşa edilen binaların deprem yönetmeliğine göre

inşa edilmesine dikkat edilse de tehlike arz etmeye devam eden binlerce bina mevcuttur.

Ayrıca, birinci derecede deprem bölgesi olmak yatırımcılar, göçmenler, öğrenciler, turistler ve

emekliler gibi potansiyel olarak bölgeye ilgi duyabilecek kesimler üzerinde caydırıcı ve kaygı

yaratıcı etkiler uyandırabilir.

Page 213: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

213

ÖNERİLEN STRATEJİLER VE ÖNCELİKLER

Bu bölüm, bölgenin sorunları ve ihtiyaçlarına yönelik öneriler, öncelikler ve tedbirler

sunmayı amaçlamaktadır. Bu yapılırken bir yandan araştırma bulguları diğer yandan bu

bulguların kendileriyle paylaşıldığı bölge kanaat önderlerinin görüşleri dikkate alınmaktadır.

Sunulan öneriler ve görüşler bu bağlamda nihayetlendirilmiş son sözler olma iddiasından uzak

olup konunun olgunlaştırılması için tartışma açıcı ön-sözler işlevi görmeyi hedeflemektedir.

Sunulacak öneri ve görüşlere başlamadan önce kamusal strateji ve planlara sadakatin

önemini vurgulamak yerinde olacaktır. Kamusal sorun ve ihtiyaçlar doğrultusunda belirlenen

strateji ve planlamaların gerçekleştirilmesi ne yazık ki kamu idarecilerinin insiyatif ve

tutumlarından köklü şekilde etkilenmektedir. Bir dönemde belirlenen strateji ve planlamaların

bir kamu idarecisinin (vali, belediye başkanı, müdür vb.) başka bir yere tayini veya

değişimiyle birlikte rafa kaldırıldığı ve yerini başka önceliklerin aldığı ancak onların da

tamamlanmadan yine idareci değişimiyle birlikte yarım kaldığı sıklıkla gözlemlenmektedir.

Dolayısıyla, bölge ve kent gelişiminde önemli roller oynaması beklenen strateji ve planların

idareci değişiminden etkilenmeyecek bir mekanizmaya kavuşturulması ve onlara sadık

kalınması gereği vurgulanmalıdır.

Bu araştırmanın dayadığı kavramsal ve mantıksal çerçeveye bağlı kalarak öncelik, öneri

ve önlemlerin iki ana başlık altında sunulması uygun olacaktır.

Sosyo-Kültürel Yapıya İlişkin Öneri ve Öncelikler

Demografik Öncelik ve Öneriler: Daha önce de dikkat çekildiği gibi Güney

Marmara Bölgesi’nde nüfus artış hızı giderek düşmektedir. Bireyler modern eğilimlere paralel

olarak az çocuk yapmakta ve buna uyumlu ideal çocuk sayısı algılarına sahiptirler. Mevcut

haliyle sahip olunan çocuk sayıları bölge halkının kendisini yeniden üretmesinde sorunludur.

Her ne kadar sahip olunan çocuk sayısının azlığı (1-2) mevcut çocukların refahı ve iyi hali

için bir avantaj olarak görülse bile bir yandan toplumun kendini yeniden üretimi diğer yandan

Page 214: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

214

bölgenin sosyo-ekonomik gelişimi için ek nüfus eklemlemesine gereksinimi vardır. Bunun

için daha fazla çocuk yapılmasının ve/veya dışarıdan bölgeye göçün teşviki iki ayrı

alternatiftir. Bölgenin kanaat önderleri dışarıdan göçe çok sıcak bakmamaktadırlar. Bölge

halkının genel tutum ve kültürü dikkate alındığında,

a) daha fazla çocuk sahipliğinin özendirilmesi,

b) eş-zamanlı olarak da seçici bir göçmen çekme yaklaşımı uygun stratejiler

olarak belirmektedir.

Kadınlara Yönelik Öncelik ve Öneriler: Ülke çapında kadınların toplumdaki

dezavantajlı konumları Güney Marmara Bölgesi kadınları için de geçerliliğini korumaktadır.

Bu bağlamda aşağıdaki öncelik ve öneriler dikkate alınmalıdır:

İlk olarak, kadınlar arasında –özellikle iç kesimlerde yaşayan kadınlar - eğitim düzeyi

erkeklere göre daha düşüktür. Bu durumun giderilmesi öncelikli hedefler arasında yer

almalıdır.

İkinci olarak, gelir getirici bir işte çalışmayan “evhanımlığı” yapan kadınların oranı

Türkiye’de olduğu gibi Güney Marmara Bölgesinde de yüksektir. Bu durum hem önemli bir

işgücünün atıl kalmasına neden olmakta hem de kadınları ekonomik açıdan erkeklere bağımlı

kılmaktadır. Dolayısıyla, ev hanımlarını iş yaşamının aktif aktörleri haline getirecek projelere

destek vermek önemsenmeli ve öncelenmelidir. Bu bağlamda, tüm işyerlerinde çocuk

bakımevlerinin/kreşlerin oluşturulmasına, isteyen kadınlara meslek edindirme kurslarının

sağlanmasına ve evlerinde iş yapma becerilerinin kazandırılmasına dönük projeler

desteklenmelidir.

Güney Marmara Bölgesinde “kaçarak/kaçırarak evlenmek” oldukça yaygın bir evlilik

türüdür. Bu tür evliliğe başvuranlar çoğu durumda henüz reşit olmamış genç kızlardan

oluşmaktadır. Bu şekilde evlilik yapan kızlar sıklıkla kendi ebeveynlerinin maddi/manevi

desteklerinden mahrum kalmakta, gelin gittikleri aile ortamında ise horlanmakta ve

hırpalanmaktadırlar. Bu kadınlar sıklıkla şiddete de maruz kalmakta ve boşanma yoluna

gitmektedirler. Genç kadınları bu evlilik yoluyla yaşadıkları olumsuz deneyimlerden korumak

maksadıyla genç kızlara (ergenlik çağındakiler dâhil) yönelik bilinç/farkındalık yaratıcı,

eğitici projelere destek verilmelidir.

Yukarıdakilere ek olarak kadınları çok yakından ilgilendiren ama gerçekte diğer aile

üyelerine de dönük olması gereken şu hususları da gözetmek gereklidir:

Page 215: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

215

o Aile-içi şiddet: Türkiye’nin genel bir sorunu olan aile-içi şiddet, özel olarak

kadına yönelik şiddet, Güney Marmara Bölgesinde de sıkça gözlemlenen bir sorun olduğu

için şiddetin failleri ve mağdurlarına yönelik mevcut yasal düzenlemelerin dışında ek tedbirler

ve projeler geliştirilmesi gereklidir. Bu bağlamdaki yenilikçi projeler –özellikle ilgili resmi

kurumlar ile STK’lar arasında işbirliğine dayanan projeler – öncelikle desteklenmesi gereken

bir alandır.

o Gerçekçi Olmayan Kazanç, İş ve Tüketim Beklentileri: Araştırma bulguları

Güney Marmara Bölgesi halkının büyük bölümünün yoksulluk sınırında veya altında kazanca

sahip olduğunu, yarıya yakınının çeşitli kişi veya kurumlara borçlu olduğunu, yüzde 80’lik bir

kesimin tasarruf yapamadığını ama öte yandan akıllı cep telefonu, internet, paralı kanallar,

büyük ekran televizyon gibi lüks sayılabilecek tüketim araçlarına sahip olduğunu

göstermektedir. Bu durum gelir gücü ile tüketim gücü arasında ciddi bir dengesizliğe işaret

etmektedir. Diğer yandan, bölgenin kanaat önderleri bölge insanının iş ve kazanç

beklentilerinin gerçekçi olmadığına, özellikle gençlerin ve işsiz kadınların (evhanımlarının)

kolay, yorucu olmayan, masabaşı işler arzu ettiklerine, her işi beğenmediklerine, çok çeşitli

mazeretlerle “işten kaçındıklarına”, işin gerektirdiği bilgi ve becerilere sahip olmadıklarına

dikkat çekmektedirler. Dolayısıyla kolay para kazanma ütopyalarıyla ve ölçüsüz/sorumsuz

tüketim eğilimleriyle mücadele de öncelikli eylem alanlarından birisi olarak belirmektedir.

Ürettiğinden fazla tüketen bir toplum olmanın önüne geçmeye hizmet edecek, bireyleri

üretime ve girişimciliğe teşvik edecek projeler desteklenmelidir. Bu bağlamda birey ve

ailelere yapılan sosyal yardımların da gözden geçirilip, onları atalete sürüklemeyecek bir

karaktere kazandırılması önerilir.

o Evlilik ve Aile Yönetimi Kursları/Seminerleri: Türk toplumu güçlü aile

yapısına sahip olmakla övünen bir toplumdur. Birçok toplumla kıyaslandığında bu övgüyü

hak ettiği de kabul edilebilir. Ancak modernleşmeyle birlikte Türk ailesinde de ciddi

sorunların baş gösterdiği görmezlikten gelinemez. İşlevsiz ailelerin ve boşanan çiftlerin sayısı

genel Türk toplumunda olduğu gibi Güney Marmara Bölgesi halkında da yükselme

eğilimindedir. İşlevsiz aile ve boşanma sorununun arkaplanında eskiden geleneksel yapı ve

kurumların gördüğü işlevlerin yeni yaşam koşullarında karşılıksız kalması ve yeni (modern)

yaşam koşullarında bireylerin gerekli donanımdan yoksun olmaları aranmalıdır. Bu sorunla

başa çıkabilmek için modern bireyin ilgili donanım ve desteklere kavuşturulması gereklidir.

Modern bireyler (özellikle gençler), evliliklerinde cinsel sorunlar, eşler arası iletişimsizlik,

Page 216: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

216

kişilik çatışmaları, çocuk bakımı, aile bütçesi yönetimi gibi çok önemli birçok konuda yetersiz

bilgi ve beceriler nedeniyle evlilik ve aile yaşamlarında ciddi sorunlar deneyimlemektedirler.

Bu nedenle geleneksel eğitim yöntemlerinin dışında, modern bireyin evlilik ve aile yaşamında

beceri ve başarılarını artırıcı interaktif, deneysel öğrenme metotlarına dayalı eğitim

kursları/seminerleri öncelikle desteklenmeye gereksinim duyan bir alandır.

Sosyal ve Kültürel Kapital Gelişimine YönelikÖncelik ve Öneriler: Bu bağlamda

birkaç husus öncelikli olarak belirmektedir:

o Araştırma bulguları Güney Marmara Bölgesinde geleneksel hemşehrilik

ilişkilerinin güçlü olduğuna ancak sivil toplum kuruluşlarına üyelik ve faaliyetlerine katılımın

düşük olduğuna işaret etmektedir. Özellikle kurumsal ve yapılandırılmış gönüllü hizmet

faaliyetlerine katılım da düşük görünmektedir. Kadınlar bu alanda erkeklere göre daha da

geride yer almaktadırlar. Oysa gelişmiş ülkelerdeki gönüllü hizmet araştırmaları tam tersine

kadınların daha fazla gönüllü hizmet çalışması yaptıklarını göstermektedir. STK’lara üyelik

ve gönüllü hizmet çalışmalarının bir yandan bireylerin sosyal kapitallerinin gelişimine hizmet

ederken diğer yandan kendi kişisel gelişimlerine ve yerel toplulukların gelişimine çok ciddi

katkılar sağladığı bilinmektedir. Dolayısıyla genel olarak tüm popülasyonda özel olarak da

kadın ve gençler arasında gönüllü hizmet çalışmalarına katılımı güçlendirecek girişim ve

projeler desteklenmelidir.

o Güney Marmara Bölgesi halkı genel olarak yaşamlarından ve yaşadıkları

kentin olanaklarından memnun olsalar da sosyal ve kültürel etkinliklere katılım oranlarının ve

olasılıklarının yetersizliği de bir gerçektir. Bölge insanının sosyal yaşamı iş, eğlence, din ve

spor faaliyetleri etrafında toplanmaktadır. Sanatsal ve diğer kültürel faaliyetler ve olanaklar

çok sınırlı kalmaktadır. Öte yandan bölge insanı çok fazla televizyon ve bilgisayar ekranı

karşısında vakit harcamakta, bedensel harekete dayalı faaliyetlerden uzak durmaktadır. Bu

eğilim, hem beden ve ruh sağlığı açısından olumsuz sonuçlar yaratabilir hem sosyal ve

kültürel kapitali kısıtlar. Dolayısıyla, özellikle gençler için dijital kültür (bilgisayar ve

internet) okur-yazarlığı kazandırarak gerekli ve yeterli düzeyde bu kültürden yararlanmalarını

sağlayacak aynı zamanda onları aktif bir yaşam tarzına özendirecek projeler desteklenmelidir.

Ek olarak yerel yönetimler ve STK’lar daha fazla ve çeşitli kültürel organizasyonlar

düzenlemeleri için teşvik edilmeli ve desteklenmelidir.

o Güney Marmara halkı, yerli, “muhacir” ve geçici göçmen kesimlere sahiptir.

Ayrıca mezhepsel bir çeşitlilik de mevcuttur. Bu nitelikler çokkültürlü bir yapıya işaret etse

Page 217: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

217

de çokkültürcü bir tutumun varlığını kanıtlamaz. Hızla büyüme potansiyeline sahip olan bölge

yakın gelecekte ülkenin farklı bölgelerinden göçmen de alabilir. Ayrıca yüzde 5 oranında da

olsa bir kesim dışlanma ve ayırımcılık yaşadıklarını belirtmektedir. Dolayısıyla sosyal

entegrasyonu kolaylaştırmak ve barışçıl bir ortamın muhafazası için bölgede çokkültürcü bir

tutumun ve farklılıklara karşı saygı anlayışının dominant olması zorunludur. Ancak, bölgede

bunun aksine bazı emareler gözlenebilmektedir. Bu nedenle, her türlü farklılığa saygı ve

farklılıklara rağmen birlikte barışçıl yaşam kültürünü geliştirip pekiştirecek projeler

desteklenmelidir.

Sosyo-Ekonomik Yapıya İlişkin Öneri ve Öncelikler

Altyapısal Öncelik ve Öneriler: Güney Marmara Bölgesi halkı, yaşam alanlarında

yeterince sosyal ve kültürel imkânların bulunmayışından, sinema, alış-veriş merkezi, eğlence

merkezleri, spor tesisler, sağlık ve eğitim kuruluşlarının yetersizliğinden, bisiklet yolu,

otopark, yürüyüş parkuru gibi ihtiyaçların karşılanamamasından şikayetçidir. Dolayısıyla,

yerel yönetimlerin ve yatırımcıların bu şikâyetleri giderici altyapı projeleri geliştirmeleri ve

hayata geçirmeleri en öncelikli sosyo-ekonomik alanlardan birisidir. Bu altyapı ihtiyaçlarını

karşılamaya dönük projelerin geliştirilebilmesi için yerel yönetimler ve işadamları arasında

düzenli görüşmeler organize edilmeli ve uygun teşvik programları oluşturulmalıdır.

İşsizlik, İstihdam ve Yatırımlara İlişkin Öncelik ve Öneriler: Bölgenin diğer en

önemli sosyo-ekonomik sorunu işsizliktir. Bu sorun, bölge halkının bir kısmının başka

bölgelere göç etmek istemesinin de temel nedenidir. İşsizlik sorununun aşılabilmesi için

özellikle endüstri ve hizmet sektörlerinde yeni yatırımlara gereksinim vardır. Bu yatırımlar

bölgenin mevcut işsizlik sorununu aşmak için olduğu kadar bölgenin çekebileceği yeni bir

göçmen kitlesi için de hayati önem taşımaktadır. Bu bağlamda aşağıdaki öncelik ve önerilere

dikkat çekilmelidir:

o Önceki bölümde dillendirilen fırsatlar değerlendirilerek bölge yeni yatırımlara

ve yatırımcılara evsahipliği yapabilir. Yapılacak yatırımların, bölge için avantaj teşkil eden

hususları ortadan kaldırmayacak bir karakter taşıması zorunludur. Diğer bir deyişle, yeni

yatırımların bölgenin doğal yapısını tahrip etmeyecek, çevre kirliliği yaratmayacak, turizm,

tarım ve hayvancılık sektörlerindeki kapasitesini etkisizleştirmeyecek özellikler taşımasına

özen gösterilmelidir.

Page 218: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

218

o Bölgenin yerli ve yabancı yatırımcıları kendisine çekebilmesi için kendini çok

iyi tanıtabilmesi gereklidir. Bu nedenle, bölgenin ekonomik kapasitelerini profesyonelce

tanıtıcı yenilikçi projelere özel destek verilmelidir. Bu bağlamda bölgeyi ve kentlerini en iyi

karakterize eden slogan, afiş ve tanıtım materyallerinin oluşturulmasında etkin rol almak

isteyen kişi, şirket ve medya kuruluşlarına destek verilmelidir.

o Diğer bir strateji, tasarruf ve yatırımların kolektif bir karakter kazanması ve

üretici alanlara kaydırılması olmalıdır. Her ne kadar Güney Marmara Bölgesi halkının yüzde

80’ni tasarruf yapamadığını bildirse de geri kalan yüzde 20’lik bir kesimi tasarruf yaptığını

bildirmektedir. Öte yandan bölge halkının tasarruflarını çoğunlukla banka hesaplarında

tuttuğu veya altın aldığı veya gayrimenkule yatırdığı anlaşılmıştır ki bunların hiçbiri doğrudan

üretime dönük yatırımlar değildir. Bu, bölge halkında kolektif yatırım bilincinin

gelişmediğine veya bu tür yatırımlar için gerekli güven duygusu ve becerilerinden yoksun

olduğu anlamına gelmektedir. Tasarrufların küçük yatırımlar şeklinde ve üretim-dışı alanlarda

kullanılması hem kazancı minimize etmek hem de bölgenin istihdam sorununun aşılmasında

bir katkı sağlamamak sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle tasarruf sahiplerini kolektif

yatırımlara ve üretime dönük alanlara özendirici yenilikçi ve güven verici projelere destek

sağlamak yararlı olacaktır.

o Fırsatlar alt başlığı altında dile getirilen bölgede yeni üniversiteler tesis etme

fikri de bölgenin kültürel yaşamının canlanmasına yapacağı etkiler kadar hizmet sektöründe

istihdam açısından da domino etkisi yaratabilecek bir öneri olarak görülmeli ve

önemsenmelidir.

Diğer Öncelik ve Öneriler: Son olarak, bu araştırmanın yeterli bir derinlikte ele

almadığı çocuklar, gençler, yaşlılar, engelliler, kadınlar, göçmenler, azınlık grupları, yoksullar

gibi imkanları kısıtlı olan ve güçlendirilmeye (empowerment) gereksinim duyan spesifik

sosyal gruplara ayrı ayrı odaklanmış bilimsel araştırmalara ve uygulama projelerine de destek

verilmelidir.

Page 219: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

219

GENEL DEĞERLENDİRME

Bir buçuk milyonu bulan nüfusuyla Güney Marmara Bölgesi, Türkiye’nin batı

kesiminin görece gelişmiş bölgelerinden birisidir. Bölgenin iki önemli şehri olan Balıkesir ve

Çanakkale daha çok hizmet ve sanayi ağırlıklı bir ekonomik yapıya sahip bulunmaktadır. Öte

taraftan hem tarım ve hayvancılık yapan iç bölgeleri, hem de balıkçılık ve turizme yönelik

kıyı kesimleriyle bölge önemli potansiyelleri içinde barındırmaktadır. Bölge, nüfus hareketleri

açısından görece durağan ve istikrarlı bir görünüm arz etmektedir. Bölge dışına gerçekleşen

göç, bölge dışından gelen göçle telafi edilmektedir. Başka bir deyişle bölge ne göç fazlası

almakta ne de vermektedir.

Sosyal, demografik ve ekonomik faaliyetlerdeki çeşitlilik ile kesimler arasındaki

işbölümü bölgeye özgü çelişki ve riskleri de içermektedir. İlk etapta bölgenin iç kesimleri, il

merkezleri ve kıyı kesimleri arasında önemli farklılıklar gözlemlenmektedir. Bu farklılıklar

hem sosyo-kültürel hem de sosyo-ekonomik yapı düzleminde kendini açığa vurmaktadır. İşte

bu gözlem ve tespitler, “TR22 Güney Marmara Bölgesi Sosyal Yapı Araştırması”nın çıkış

noktası olmuş ve bu çerçevede şu sorular araştırmanın temel problemi olarak formüle

edilmiştir:

Balıkesir ve Çanakkale illerinin iç kesimleri, il merkezleri ve kıyı kesimleri

arasında ‘yaşam tarzları’ ve ‘yaşam şansları’ bakımından ne tür farklılıklar ya da

benzerlikler bulunmaktadır? Bu farklılıklar ya da benzerlikler nasıl açıklanabilir?

Ayrıca söz konusu farklılıklar ya da benzerlikler, ilgili kentlerin ve bölgenin geleceğinde

nasıl bir rol oynayabilirler?

Önceki bölümlerde bu sorulara cevap mahiyette epeyce veriler sunulmuş ve analizler

yapılmıştır. Fakat hiçbir bölümde bu sorulara doğrudan bir cevap verilmiştir. Bu sonuç

bölümünde bu sorulara doğrudan cevaplar verilmek suretiyle genel bir değerlendirme

yapılacaktır. İlk önce araştırmada belirlenen coğrafi kesimler arasındaki farklılıkların ne

olduğu ya da hangi alanlarda yoğunlaştığı tespit edilecek, daha sonra bu farklılıkları etkileyen

değişkenler üzerinde durulacaktır. Farklılıklar ve benzerliklerden hareketle ilgili kent ve

bölgenin geleceği konusunda bazı fikirler üretilecektir. Son konudaki değerlendirmelerimiz

daha çok sosyal boyut bağlamında sosyal sorunlar ve bu sorunları yaşayan sosyal kesimler

üzerinden yapılacaktır. Bir anlamda gelecek dönemdeki plan çalışmalarının odak olarak

Page 220: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

220

alması gereken sosyal gruplar ve onların sorunlarının bir portresi çizilecektir.

Güney Marmara Bölgesi, dışarıdan gelen gözlemcilere ilk etapta üç parçalı bir yapıya

sahip olduğu izlenimini vermektedir. Sosyo-ekonomik bakımdan tarım ve hayvancılığa dayalı

iç kesimler, balıkçılık ve turizme yönelik kıyı kesimleri ve hizmet sektörü ile sanayinin

ağırlıklı olduğu il merkezleri, sosyo-kültürel bakımdan ayrışmış yaşam tarzları olduğu

kanısını yerleştirmektedir. Başka bir deyişle geleneksel yaşam tarzının hakim olduğu iç kesim

ile kozmopolit il merkezleri ve kıyı kesimleri arasında bir kontrast olduğu sanılmaktadır.

Gerçekte bu algı, verilere dayalı olgular çerçevesinde değerlendirildiğinde nasıl bir tablo

ortaya çıkmaktadır?

Aşağıdaki tablodan görüleceği üzere ilk etapta şehirlere ve kesimlere göre bazı

farklılıklar saptanmıştır. Farklılıklar hem sosyo-kültürel hem de sosyo-ekonomik alanlarda

kendini hissettirmektedir. Sosyo-kültürel yapıdaki farklılıklar incelendiğinde, dini ve siyasal

tutumlar, hobiler, boşanma, sivil toplum kuruluşlarına üyelik ve bazı serbest vakit etkinlikleri

ile sosyal kültürel etkinliklere katılım gibi konularda şehirlerarası farklılıklar olduğu

görülmektedir.

Tablo 19: Kesimlerarası Sosyo-Kültürel ve Sosyo-Ekonomik Farklılıklar Çizelgesi

SOSYO-KÜLTÜREL YAPIDA FARKLILIKLAR

SOSYO-EKONOMİK YAPIDA FARKLILIKLAR

ŞEHİRSEL ŞEHİRSEL

Dini ve siyasal tutumlar Hobiler Boşanma tutumları Sivil toplum kuruluşlarına

üyelik Bazı sosyal kültürel

etkinliklere katılım

İşsizlik Gelir düzeyleri Tasarruf eğilimleri

KESİMSEL KESİMSEL

Ailede otorite Kadının ev dışında çalışması Bazı serbest vakit etkinlikleri Bazı sosyal kültürel

etkinliklere katılım

Eğitim düzeyleri İşsizlik Gelir düzeyleri Sosyal güvence Alkol-sigara kullanımı

Diğer taraftan aile otoritesi, kadının ev dışında çalışması, kızlık soyadının kullanımı, ilk

Page 221: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

221

evlilik yaşı, dini uygulamalar, boşanma ve bazı serbest vakit etkinlikleri ile sosyal kültürel

etkinliklere katılım gibi konularda da iç kesim, kıyı ve il merkezlerine kıyasla daha geleneksel

bir yapı ve tutum sergilemektedir.

Sosyo-ekonomik yapıdaki farklılıkları özetlemek gerekirse şunlar söylenebilir: Eğitim

düzeyleri bakımından bölge halkının çoğunluğunu ilkokul ya da ilköğretim mezunları

oluştursa da kesimlere göre bakıldığında bazı farklılıklar gözlemlenmektedir. Kıyı ve il

merkezine kıyasla iç kesimde öğrenim seviyesi düşük gözükmektedir. Temel meşguliyetler

açısından hem şehirler hem de kesimler arasında farklılıklar saptanmıştır. Balıkesir’de özel

sektörde çalışan işçiler ile çiftçiler daha fazla iken, Çanakkale’de kamuda çalışan memur ile

esnaflar fazla gözükmektedir. İç kesimlere doğru gidildikçe de esnaf ve çiftçiler ağırlıklı bir

hale gelmektedir.

Gelir kaynakları ve düzeyleri bakımından bölgede düşük gelir grupları çoğunluğu

oluştursa da şehirlere ve kesimlere göre farklılıklar göze çarpmaktadır. En düşük gelir

grubuna Balıkesir il merkezinde ve iç kesimlerde daha yoğun olarak rastlanmaktadır. Bir

başka deyişle bölgenin yoksul kesimleri bu yörelerde yoğunlaşmaktadır. Bu duruma zıt olarak

iç kesimlerde kişiler daha fazla ev sahibi iken, şehirlerde daha fazla kiracı olarak oturmak

zorunda kalmaktadır. Yine aynı şekilde şehirlerde meskenlerin oda sayısı az iken, iç kesimde

bu daha fazla olabilmektedir.

Sosyal güvenceye sahip olmayan kesim daha çok iç kesimde yaşamaktadır. Buna karşın

borçlanma eğilimleri açısından şehirler ve bölgelere göre bir farklılık söz konusu değildir.

Bölgede en fazla sahip olunan popüler tüketim araçları içinde bilgisayar, internet ve otomobil

gelmektedir. Çanakkale şehri, bu bakımdan daha tüketimci bir eğilime sahip iken, tüketim

araçlarına erişimde iç kesimler daha dezavantajlı gözükmektedir. Tüketim harcamaları içinde

önemli bir yere sahip olan sigara ve alkol tüketimi, kesimsel bir karakter göstermektedir.

Sigara kullanımında bir fark olmamakla birlikte, alkol kullanımı il merkezi ve kıyı kesimlere

doğru gittikçe artmaktadır. Çanakkale görece daha fazla tasarruf yaparken, bu konuda

kesimler arası bir farklılık saptanmamıştır.

Bu farklılıkların ne kadar anlamlı olup olmadığı ileri düzeydeki testlerle yeniden

sınanmış ve şu sonuçlara ulaşılmıştır: ANOVA testi sonuçlarına göre iç bölgeler, kıyı kesimi

ve il merkezine kıyasla daha düşük eğitim düzeyine sahip olup kıyı kesimi ile il merkezi

arasında bir fark söz konusu değildir. İl merkezinde yaşayan bireylerin gelir düzeyi, iç

kesimlerde yaşayanlardan fazladır. Gelir düzeyinin ele alındığı diğer ikili bölge

Page 222: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

222

karşılaştırmalarında bir fark bulunamamıştır. Ayrıca il merkezlerinde yaşayanların iç

bölgelerde ve kıyı kesimlerde yaşayanlara kıyasla daha fazla tatile çıktığı tespit edilmiştir. İç

bölgeler ile kıyı kesimi arasında tatile çıkma sıklığı açısından bir fark bulunamamıştır.

Bağımsız örneklem t testi sonuçlarına göre ise, Çanakkalelilerin eğitim ve gelir düzeyinin

Balıkesirlilerden az da olsa istatistiksel olarak daha fazla olduğu görülmüştür. İki şehir

arasındaki anlamlı fark daha çok örneklemin büyüklüğünden kaynaklanmaktadır. Örneklem

sayısının çok yüksek olduğu durumlarda Tip 1 hatası (doğru olan sıfır hipotezinin yanlış

olarak bulunması) yapma olasılığı çok büyüktür. Bu sebepten iki şehir arasındaki gelir ve

eğitim düzeyi açısından anlamlı fark fazla önemsenmemelidir. Örneklem sayısı çok büyük

olmasına rağmen iki il arasında sigara/alkol kullanma sıklığı ve tatile çıkma sıklığı açısından

herhangi anlamlı bir fark bulunamamıştır.

Ki- kare testi sonuçlarına göre, iç bölgelerde yaşayan bireylerin kıyı ile il merkezi ile

kıyaslandığında boşanmaya daha soğuk baktıkları (boşanmayı daha az normal karşıladıkları),

ailelerinde kararın daha çok baba tarafından verildiği, kendilerini siyasette daha çok

muhafazakâr demokrat gördükleri, ibadetlerini daha düzenli yaptıkları, daha az sigara ve alkol

kullandıkları, evlilik dışı cinsel ilişkileri daha az normal karşıladıkları, kadının dışarıda

çalışmasına daha soğuk baktıkları tespit edilmiştir. Görüldüğü üzere il merkezi ile kıyı

kesimler birçok açıdan benzerlik göstermekle beraber, iç bölgeler bu iki bölge ile

kıyaslandığında sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik açısından farklılık arz etmektedir.

Balıkesir ve Çanakkale illerinin siyasi görüş üzerinden karşılaştırıldığı ki-kare testi

sonuçlarına göre ise, milliyetçi görüşler açısından Balıkesir ve Çanakkale arasında bir fark

görülmemektedir, ancak Balıkesirlilerin daha fazla muhafazakâr demokrat, Çanakkalelilerin

ise daha sosyal demokrat olduğu tespit edilmiştir.

Özetle, iç kesim sadece eğitim düzeyi, gelir düzeyi ve tatile çıkma sıklığı gibi sosyo-

ekonomik göstergeler bakımından değil, boşanma, ailede otorite, dini ve siyasi tutumlar,

sigara ve alkol kullanımı, evlilik öncesi cinsel ilişki ve kadının ev dışında çalışması gibi

sosyo-kültürel yapının göstergeleri bakımından da diğerlerinden farklı bir tutum

sergilemektedir. Başka bir deyişle sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yapı geleneksel ve kırsal

ağırlıklı iç kesimlere gittikçe farklılaşmakta, kozmopolit il merkezleri ve kıyı doğru kesimlere

gittikçe daha fazla benzeşmektedir.

Kesimler arası benzerlikler, kır ve şehir, kıyı ve iç kesim arasında mesafenin azaldığını ve

hatta kalktığını göstermektedir. Bu gelişme, hem dünyada hem de Türkiye’de hakim bir

Page 223: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

223

trenddir. Modern iletişim ve ulaşım teknolojileri, seyahat ve turizm gibi etkinlikler, eğitim ve

iç göç gibi fırsatlar farklı kesimler arasındaki mesafeleri azaltmakta ve ortadan

kaldırmaktadır. Yoğun etkileşim, değer ve yaşam biçimlerde benzeşmeye yol açmaktadır.

Fakat bu hâkim trende rağmen bazı alanlarda farklılıkların sürmesi, nasıl açıklanabilir?

Yukarıda saptanan farklılıklar iç kesimin, il merkezi ve kıyıdan farklı bir yapı arz ettiğini

göstermektedir. Her ne kadar bu araştırmada kıyı, iç kesim ve il merkezi olarak belirlenen

kesimler arasında farklılıklar olduğu ve bu anlamda bölgenin üç farklı yüzü olduğu şeklinde

bir fikir ifade edilmişse de, araştırma sonuçları bölgede üç farklı sosyal yapı değil, iki farklı

sosyal yapı bulunduğunu ortaya koymuştur. İç kesim sadece sosyo-ekonomik bağlamda

yaşam şansları bakımından değil, sosyo-kültürel bağlamda yaşam tarzları bakımından da il

merkezi ve kıyı kesimden daha az şanslı ve daha fazla geleneksel bir yapı göstermektedir.

Bu farklılıklar bölgenin geleceğinde nasıl bir rol oynayabilir? Eğer yaşam şanslarında bir

değişme olmazsa iç kesim ve diğer kesimler arasındaki çelişkiler daha belirgin bir hale

gelecektir. Sosyo-ekonomik çelişkilerin keskinleşmesi, yaşam tarzları arasındaki benzeşme ve

tozlaşmayı da zorlaştıracaktır. Bu olumsuz senaryo, iç kesimdeki sosyal yapıda hiçbir

değişme olmaması durumunda ortaya çıkabilecek bir manzaradır. Oysa bölgenin sosyal

yapısını dinamik kılan etkenler hesaba katılırsa, o zaman daha olumlu bir senaryo çizilebilir.

Önceki bölümlerde yapılan analizlerde kuşak değişkenin sosyal yapıda belirli bir dinamizmi

temsil ettiği görülmüştür. Başka bir deyişle genç kuşaklar daha yüksek seviyede eğitime

katılarak iş ve yaşam şanslarını değiştirmektedir.

Bu değişim sürecini hızlandırmanın bir başka yolu, yaşam şansları zayıf ya da

engellenmiş kesimlere bölge kalkınma planı çerçevesinde destek veren projelerin yapılması

ve bu projelerde onlara öncelik verilmesidir.

O zaman şu soruya bir cevap vermek gerekiyor: Bölge halkının yaşam koşullarına

yönelik algısı nedir ve hangi kesimler, öncelik verilmesi gereken kesimler olarak

görülmelidir?

Bölge algısı ile olgular arasındaki fark, sadece gözlemcileri şaşırtmakla kalmıyor,

bölgede farklı türden sorunları deneyimleyen bölge halkını da yanıltmaktadır. İlk etapta bölge

halkı genel olarak yaşamından, yaşadığı il, ikamet ettiği mahalle ve köy ile yerleşim

birimindeki ulaşım olanaklarından memnun gözükmektedir. Hoşnut olmayan kesimin oranı,

ancak yüzde 10-15 civarında kalmaktadır. Başka bir açıdan bölgede sosyal dışlanma ve

ayrımcılığa maruz kaldığını ifade edenlerin oranı da (yüzde 5) düşük gözükmektedir.

Page 224: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

224

Şüphesiz ki hoşnut olmayan ve dışlanmaya maruz kalan grupları ciddiye almak gerekir ama

ilk etapta söylenmesi gerekli olan şey, bölgede genel bir memnuniyetin hâkim olduğudur.

Ama bu memnuniyet bölgede sosyal sorunların olmadığı anlamına gelmiyor. Bölge sorunları

ve kısıtları, raporun 6. bölümünde ele alınmıştır. Burada tekrar o sorunları tekrarlamaya gerek

yoktur, ancak söz konusu sorunları sosyal boyut açısından farklı kesimler üzerinde yeniden

ele alınması yeni bir bakış açısı sunabilir ve hangi kesimlere yönelik özel ilgi bir ilginin

olması gerektiğini ortaya koyabilir.

Bölgede sosyal sorunlar ve kesimler iç içe geçmiş olmakla birlikte farklı başlıklar

altında incelenmesi mümkündür.

Tüm Türkiye’de olduğu gibi Güney Marmara Bölgesi’nde de yoksulluk önemli bir

sorun olup yoksullar bölge nüfusu içinde çok önemli bir yekûn tutmaktadır. İlgili

bölümde (5.2.3.) tartışıldığı üzere ölçütlere bağlı olarak yoksulluk sınırı altında

yaşayan nüfusun oranı yüzde 42 ile yüzde 78 arasında değişmektedir. Bu rakamlar

abartılı olsa bile, bölgede yoksulluğun varlığı bir gerçektir ve buna karşı önlemlerin

alınması gerekmektedir.

Yoksullar içinde şüphesiz ki işsizler önemli bir kategoriyi oluşturmaktadır.

Araştırmada işsizlerin oranı yüzde 6 civarında tespit edilmiştir. Kendi beyanlarına

göre işsizler ya eşlerinin çalışması ve işsizlik aylığı alarak ya da ailelerinin

desteğiyle ayakta kalmaktadırlar. İşsizlerin eğitim düzeylerinin göreceli olarak

düşük olması, geçerli bir mesleğe sahip olmamaları ve İŞKUR tarafından sunulan

işlerin beklentilerle uyuşmaması nedeniyle kendi pozisyonlarını iyileştirmeleri zor

gözükmektedir. Bu, işsizlik sorununu çözmek için bölgede daha fazla şey yapılması

gerektiğini ortaya koymaktadır.

Her ne kadar araştırmada işsiz olduğunu beyan edenlerin cinsiyetleri arasında bir

farklılık olmasa da gelir beyanlarında kadınların daha fazla yoksulluk sorunuyla yüz

yüze kaldıkları görülmektedir. Dolayısıyla kadınlar da yoksullukla mücadele de

öncelikli bir kategoriyi oluşturmaktadır. Kadınlar, sadece çalışma konumu ve gelir

düzeyleri bakımından değil, eğitim düzeyleri bakımından da erkeklere kıyasla daha

fazla oranlarda düşük pozisyona sahip bulunmaktadır. Bu durumda kadınların

konumunu iyileştirmek için çokyönlü bir yaklaşımın ortaya konulması

gerekmektedir.

Yoksulluk kesimsel bir analize tabi tutulduğunda bunun daha çok iç kesimlerin bir

Page 225: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

225

sorunu olduğu anlaşılmaktadır. Hanehalkının toplam net aylık gelir düzeylerine

bakıldığı zaman, il merkezi ve kıyı kesimlere kıyasla iç kesimlerde düşük gelir

dilimine sahip olanların oranlarının yüksek olduğunu gözlemlenmektedir. Bu

durumda iç kesimler de yoksullukla mücadele çerçevesinde öncelikli bir grup

olarak görülmelidir.

Bölgede yaşlılar ve özürlülerin öncelikli bir grup olarak görülüp görülmeyeceği

tartışmalı bir durumdur. Her ne kadar hanehalkı toplam net aylık gelir düzeyleri

açısından yaşlıların göreceli olarak düşük gelir gruplarında daha fazla, yüksek gelir

gruplarında ise daha az temsil edildikleri görülmekle birlikte, bakmakla yükümlü

oldukları hanehalkı sayısının, evli ve orta yaş grubundakilere nazaran az olduğu

dikkate alınırsa konumlarının kötü olduğu söylenemez. Ancak yüksek yaşlı

grubundaki kesimin bakım masraflarıyla birlikte zor durumda olabilecekleri de

hesaba katılmalıdır. Araştırmada evinde özürlü bir bireyin olduğu aile oranı yüzde

6,5 civarında belirlenmiş ve özellikle Balıkesir şehrinde bir yoğunlaşma olduğu

görülmüştür. Ancak devletin engellilere sunduğu olanaklar dikkate alındığında

bölgesel sosyal politikalar açısından öncelikli bir grup olarak değerlendirip

değerlendirilmeyecekleri tartışmalı bir konudur. Hem yaşlıların hem de özürlülerin

konumları ve spesifik sorunları hakkında daha ileri düzeyde araştırmalar, onların

konumuna açıklık getirecektir.

Page 226: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

226

SONUÇLAR VE ÖNERİLER

Genel değerlendirmelerden sonra, araştırmanın ortaya koyduğu önemli sonuçları bir kez

daha maddeler halinde sıralamak ve buna bağlı olarak düşünülebilecek önerileri de vermek

yerinde olacaktır.

SONUÇLAR

Sosyo-Kültürel Yapıya İlişkin Sonuçlar

Güney Marmara Bölgesi’nde hanehalkı ortalaması 3,3 olup şehirlere ve kesimlere

göre farklılıklar önemsizdir. Bölgede 3 ve 4 kişilik haneler oransal olarak (toplamı

yüzde 53,7) en baskın hane tipidir.

Ortalama aile büyüklüğü, ortalama hanehalkından biraz büyük (4,2) şehirlere ve

kesimlere göre farklılıklar önemsiz düzeydedir. Baskın aile modeli ise dört kişilik

ailedir ve bu aile modelinin oranı yüzde 40,2 olarak saptanmıştır.

Katılımcıların yüzde 6,5’i ailelerinde özürlü veya engelli bir bireyin bulunduğunu

belirtmektedir.

Güney Marmara Bölgesi’nde mevcut çocuk ortalaması (yüzde 2,5) ülke

ortalamasına (yüzde 2,5) eşit düzeydedir. Bölgenin şehirleri arasındaki farklar ise

önemsizdir. İç kesim görece daha fazla çocuk sahibidir.

İki çocuklu aileler bölgede yüzde 44,2 ile oransal olarak en fazla ağırlıklı aile tipini

oluşturmaktadır.

İdeal çocuk sayısı konusunda ortalama 2 veya 2,5 çocuk konusunda toplumsal

uzlaşma sağlanmış gözükmektedir. İdeal çocuk rakamlarıyla mevcut çocuk

rakamları karşılaştırıldığında arada kısmi bir farklılık söz konusudur. Şehir ve

kesimlere göre farklılıklar bulunmamaktadır.

Baba, aile içinde otorite olmaktan çıkmış ve tüm aile bireyleri karar sürecine

katılmaktadır. Katılımcıların yüzde 54’ü ailede ortaklaşa karar aldıklarını

belirtmektedir. 27,5’i ise sadece babanın karar aldığını belirtmektedir.

Gerek bölge genelinde gerekse bölgenin iki şehrinde, ezici bir çoğunluk çocuğun

cinsiyetinin erkek ya da kız olmasının önemli olmadığı vurgulamaktadır. Üstelik

kesimlere göre de herhangi bir farklılığa rastlanmamaktadır.

Page 227: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

227

Katılımcıların yüzde 60 civarında bir kesimi, kadınların ev dışında çalışması

konusunda “Çalışmalıdır” görüşünü ifade ederken, hiçbir şekilde “Çalışmamalıdır”

diyen kesimin oranı yüzde 7 civarında kalmaktadır. Şehirler ve kesimler arasında

farklılıklar olmakla birlikte bu farklılıklar önemli farklılıklar değildir.

Kadının kendi soyadını kullanması hususunda yüzde 47-48 civarında bir kesim,

“eşinin soyadıyla birlikte kullanmalıdır” derken, yüzde 45-46 civarında bir kesim

ise, “sadece eşinin soyadını kullanmalıdır” görüşünü savunmaktadır.

Güney Marmara Bölgesi’nde ilk evlilik yaşı ortalaması 22 olup, Türkiye

ortalamasının altına düşmüş bulunmaktadır. Balıkesir ile Çanakkale arasında bu

bakımdan bir farklılık söz konusu değildir.

İlk evlilik yaşı, cinsiyete göre değiştiği gibi kesimlere göre de değişmektedir. İç

kesimde yaşayan bireyler, il merkezi ve kıyı kesimden yaşayanlara kıyasla ortalama

olarak bir yıl daha erken evlenmektedirler. Yine cinsiyet faktörü sadece bölge

genelinde değil, kesimlere göre de etkili gözükmektedir. Sözgelimi iç kesimlerde

kızların ilk evlenme yaşı 19,4’e kadar düşmektedir.

Gerek Balıkesir gerekse Çanakkale’de yüzde 68 civarında bir katılımcı grup,

“Evlilik yaşının giderek yükselmesini olumlu buluyorum” görüşüne katıldığını

bildirmektedir. Bu görüşe katılım, iç kesime ve il merkezine kıyasla kıyı kesiminde

daha fazla söz konusudur.

Evlilik öncesi cinsel ilişki, katılımcıların ezici çoğunluğu tarafından

reddedilmektedir. Ezici bir çoğunluk (yüzde 83-84) evlilikte sosyal, ekonomik,

kültürel ve yaş bakımından denklik olması gerektiğini savunmaktadır.

Başka bir dinden olan kişiyle yapılan evlilik, ancak yüzde 38 (Balıkesir) ve 42

(Çanakkale) oranlarında olumlu karşılanırken, Sünni ve Alevi kimseler arasındaki

evlilik görece daha yüksek bir düzeyde (yüzde 44 ve 49) kabul görmektedir.

Yüzde 85 oranında bir çoğunluk hem dini hem de resmi nikâhı gerekli görmektedir.

Güney Marmara Bölgesi’nde akrabalık evliliği sadece yüzde 6 civarındadır.

Bölgenin şehirleri arasındaki fark oldukça azdır.

Akrabalık evliliği, “Kesinlikle olmamalı, karşıyım” diyen katılımcıların oranı yüzde

70,7 (Balıkesir) ile yüzde 77,1 (Çanakkale) düzeyindedir.

“Boşanmak normal karşılanmalıdır” görüşüne yüzde 70 kadar bir çoğunluk olumlu

cevap vermektedir. Şehir ve kesimlere göre farklıklar büyük olmamakla birlikte

Page 228: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

228

Balıkesir şehri ve iç kesimler boşanmanın normal karşılanmasına kısmen ihtiyatlı

bakmaktadır.

“Aldatmak” ve “şiddet”, büyük bir kesim tarafından (yüzde 77 ve 85) boşanmak için

geçerli bir sebep olarak görülmektedir. Yüzde 34,5 kadar bir kesim hariç tutulursa,

eşlerden birinin boşanmak istemesi durumunda diğer eşin buna müsaade etmesi

gerektiği görüşü paylaşılmaktadır.

Bölgede en fazla destek alan siyasal görüşler sırasıyla “muhafazakâr demokrat”

(yüzde 36,4), “sosyal demokrat” (yüzde 23,5) ve “milliyetçi” (yüzde 15,7)

yelpazedeki görüşlerdir. Muhafazakâr demokratlar, Çanakkale’ye kıyasla

Balıkesir’de daha güçlü gözükürken, bunun tersine sosyal demokratlar Balıkesir’e

kıyasla Çanakkale’de daha güçlü gözükmektedir.

“İnançlı değilim” diyen katılımcıların oranı yüzde 3’e varmamaktadır.

Katılımcıların yüzde 97’si “İnançlı” olduğunu ifade etmektedir.

İnançlılar, inançlarını pratik anlamda yaşama noktasında farklı tutumlar

sergilemektedir: Yüzde 21 civarında bir kesim inançlı olmakla birlikte ibadetlerini

yerine getiremediklerini söylerken, buna karşın yüzde 31 civarında bir kesim

ibadetlerini mümkün olduğunca düzenli bir şekilde yaptığını belirtmektedir. Yüzde

49 kadar bir kesim ise, ibadetlerimi kısmen ve düzensiz bir şekilde yerine

getirmektedir.

“İbadetlerimi mümkün olduğunca düzenli olarak yerine getiriyorum” diyenler

(yüzde 53) ile “İbadetlerimi kısmen ve düzensiz olarak yerine getiriyorum”

diyenlerin büyük bir çoğunluğu (yüzde 36,3) muhafazakâr demokrat bir tutum

sergilemektedir. Tersinden pratik anlamda dindarlık azaldıkça sosyal demokrat bir

tercih öne geçmektedir. Kendini milliyetçi olarak tanımlayanlara ise, daha fazla

pratik olmayan dindarlar ya da ibadetlerini kısmen ve düzensiz olarak yerine

getirenler arasında rastlanmaktadır.

Serbest vakit etkinliği olarak “televizyon izlemek” bölgede ilk sırada yer almaktadır.

İkinci sırada “ev ziyaretleri”, üçüncü sırada ise “yürüyüş” yapmak gelmektedir.

Televizyon izleme ve yürüyüşe çıkma davranışlarında kadınlarla erkekler arasında

farklılıklar söz konusu değilken, alışveriş yapma ve ev ziyaretlerine katılma

bakımından farklılıklar bulunmaktadır. İkinci türden faaliyetleri kadınlar daha fazla

yapmaktadırlar.

Page 229: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

229

Katılımcıların yüzde 48’nin hobisi olduğu tespit edilmiştir. Balıkesirlilere (yüzde

45) kıyasla Çanakkaleliler (yüzde 51) daha yüksek oranda hobileri olduklarını

bildirmektedir. “Spor yapmak, “yemek yapmak”, “yüzmek”, “yürüyüş yapmak”,

“tamirat ve tadilat yapmak”, “resim yapmak”, “örgü yapmak”, “müzikle uğraşmak

ya da müzik dinlemek”, “kitap okumak”, “hayvancılık yapmak ya da hayvanlarla

meşgul olmak”, “gezmek”, “futbol oynamak”, “ev işi yapmak”, “el işi yapmak”,

“dikiş yapmak”, “bahçe işi yapmak”, “avcılık yapmak”, “arıcılık yapmak” ve “balık

tutmak” gibi faaliyetler en sık anılan etkinlikler olarak görülmektedir.

Katılımcıların yüzde 46 oranında bir kesimi her yıl tatile gittiğini beyan etmektedir.

Bu kesimin yüzde 40,6’sı yılda bir veya 2 kez tatile giderken, sadece yüzde 6 kadar

kesimi 2 veya daha fazla sıklıkta tatile çıkmaktadır.

İç kesim ve kıyı kesiminden ziyade il merkezinde yaşayan katılımcılar (yüzde 57,2)

daha yüksek oranda tatil alışkanlığına sahip görünmektedir.

Bölgede “sinema” ve “konser”e gitmek ile “sportif faaliyetleri izlemek” ve “dini

faaliyetlere katılmak” sıkça katılım sağlanan sosyal kültürel faaliyetler arasında yer

almaktadır.

Bölge genelinde STK’lara üyelik yüzde 11 civarında iken, Balıkesir’de bu oran

yüzde 10,3’e düşerken, Çanakkale’de yüzde 12’ye çıkmaktadır. STK’lara üyelik, iç

ve kıyı kesimlerde yüzde 10 iken, bu oran il merkezinde yüzde 12’ye çıkmaktadır.

Katılımcılar, en fazla sanal ağlara (facebook, twitter, sanal oyun grubu vb.)

katılmaktadır. İkinci sırada din veya maneviyatla meşgul bir grubun faaliyetlerine

katılım gelmektedir. Üçüncü sırada ise, spor kulüplerine ve faaliyetlere katılım

bildirilmektedir.

Bölgeye dışarıdan gelmiş olan insanların oranı yüzde 28,2 olup daha çok “aile ve

akraba ziyareti” yapmak üzere kendi memleketleriyle ilişkilerini sürdürdüklerini

beyan etmektedir.

Sosyo-Ekonomik Yapıya İlişkin Sonuçlar

Bölgede ilkokul mezunu kişiler, yüzde 40 ile çoğunluğu teşkil etmektedir. Ortaokul

ve lise mezunları (yüzde 13 ve 21,1) birlikte düşünüldüğünde, katılımcıların yüzde

34’nün ortaöğretimden geçmiş olduğu söylenebilir. Üniversite mezunları, üçüncü

büyük grubu (yüzde 15,9) oluşturmaktadır.

Page 230: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

230

Merkez, kıyı ve iç kesimler arasında bir karşılaştırma yapılacak olursa, ilk iki kesime

kıyasla iç kesimlerde ortaokul hariç diğer okul seviyelerine göre daha düşük

düzeyde bir öğrenim oranı olduğu gözlemlenmektedir.

Her iki ilde de katılımcılar en çok (yüzde 50,2 ve 47,8) “anne-babanın birlikte”

çocuklarıyla ilgilendiklerini beyan etmektedir. İkinci planda ise “babalar”ın bu işi

üstlendikleri görülmektedir.

Meşguliyetleri açısından katılımcılar arasında “çalışanlar” (yüzde 33,6) ile “ev

hanımları” (yüzde 30,1) en büyük grubu oluşturmaktadır. Bu gruplardan sonra,

üçüncü sırada “emekliler” (20,5) gelmektedir.

Çalışanların yüzde 31,6’sı, “özel sektörde işçi” olarak çalışmaktadır. Bunun

karşısında çalışanların yüzde 26,7’si ise, “kamuda memur veya işçi” olarak

çalışmaktadır. Kamuda çalışanların çoğunluğunu memurlar oluşturmaktadır.

Kesimler açısından bakıldığında iç kesimlere doğru gidildikçe esnaf ve çiftçilerin

oranı artmaktadır. Kıyılarda ise, diğer sektörlerde çalışanlara kıyasla özel sektörde

işçi olarak çalışanların ve esnafın oranı yüksek gözükmektedir.

İşsizlerin oranı (yüzde 6,1) ülke ortalamasının (yüzde 10) altındadır. İşsizler

genellikle, “aile desteği” ya da “eşin çalışması”yla geçindiklerini belirtmektedir.

Sadece yüzde 4 kadar bir grup, “işsizlik aylığı alıyorum” derken, yüzde 35,4 kadar

büyük bir kesim ise, başka türden gelir kaynakları olduğunu belirtmektedir.

Yüzde 46,5 ile en büyük gelir grubunu 1000TL’ye kadar geliri olan kesim

oluşturmaktadır. İkinci büyük grubu ise, yüzde 36,6 ile 1000TL ile 2000TL arasında

geliri olan kesim oluşturmaktadır. 2000TL ile 3000TL arasında geliri olan kesimin

oranı yüzde 11,7 civarındadır. Bu gruplar dışında, 3000TL ve üzerinde gelir sahibi

olan yüksek gelir grupları, sadece 4,3’lük bir kesimden ibarettir.

Şehirlere göre ve kesimlere göre bir karşılaştırma yapıldığında, Balıkesir kısmen

düşük gelir kategorisiyle (1-1000TL) daha fazla temsil edilirken, Çanakkale orta ve

yüksek gelir kategorilerinde (1000TL ve üzeri) öne geçmektedir.

Ek geliri olduğunu bildirenler yüzde 20 civarında bir kesimi oluşturmaktadır.

Çanakkale’deki katılımcılar daha fazla ek gelir bildiriminde bulunmaktadır.

Ek gelir beyanında bulunanların gelir kaynaklarının başında “kira gelirleri” ve

“toprak gelirleri” gelmektedir.

Sosyal bir program ya da hibeden faydalananların oranı yüzde 5 olarak tespit

edilmiştir.

Page 231: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

231

Toplam hane geliri kategorize edildiğinde 1-1000TL gelir düzeyinde gelire sahip

olan katılımcılar en büyük grubu (yüzde 42) oluşturmaktadır. İkinci büyük gelir

grubu (yüzde 36) 1001-2000TL arasında hane geliri olan bir kesimden meydana

gelmektedir. Üçüncü büyük gelir grubu, yani 2000TL ile 3000TL arasında hane

geliri olanlar yüzde 13,4 oranındadır. 3000TL ve üzerinde gelir sahibi olan kesim

ise, yüzde 8,8 civarındadır.

Eğer cari satınalma gücü paritesine göre 4,3 dolar sınırı yoksulluk için esas alınırsa,

o zaman bölgede ortalama hane halkı (3,3) temelinde yapılacak bir hesaba göre

hiçbir geliri olmayan ailelerle 1000TL civarında geliri olan ailelerin yoksul

kategorisine girdiği görülmektedir. Başka bir deyişle bu kategoride yer alan

katılımcıların yüzde 42’si yoksul sayılabilir.

Katılımcıların önemli bir çoğunluğu (yüzde 67,8) evinin kendisine ait olduğunu

bildirirken, geri kalan kesim kiracı olarak bir konutta yaşadığını beyan etmektedir.

Kesimlere göre bir inceleme yapıldığında iç kesimlerde ev sahibi olanların oranı

yüzde 78’5’lere kadar çıkarken, bu oran kıyı ve merkezde yüzde 60’larda

seyretmektedir.

Bölge halkının çoğunluğu üç artı bir (yüzde 46,1) veya iki artı bir (yüzde 38,8)

olarak ifade edilen konutlarda yaşamaktadır.

Kesimlere göre konutun büyüklüğünde bazı farklılıklar gözlemlenmektedir. İki artı

bir konutlarda yaşama oranı, kıyı kesimde yüksek görünürken, üç artı bir konutlarda

yaşama oranı il merkezinde yüksek çıkmaktadır. Dört artı bir veya üstündeki

konutlarda yaşama oranı ise, iç kesimlerde daha yüksektir.

Farklı sigortalara kayıtlı olsalar da katılımcıların yüzde 96’sının sosyal güvenceye

sahip olduğu tespit edilmiştir. Geriye kalan yüzde 14’lük bir kesim sigorta kapsamı

dışında kaldığını beyan etmektedir. Sosyal güvenceye sahip olmayan kesimin daha

çok iç kesimde toplanmış olduğu görülmektedir.

Katılımcıların yüzde 46,2’si borçlu olduklarını beyan etmektedir. Bölgenin her iki

şehrinde olduğu gibi farklı kesimlerde de borçlanma oranı eşit düzeydedir.

Güney Marmara Bölgesi’nde popüler tüketim araçları içinde en fazla tüketilen araç

olarak “bilgisayar” (yüzde 52) belirlenmiştir. Bilgisayarın hemen ardından, yüzde

41,3 ile “internet” gelmektedir. Bölgede en çok tüketilen üçüncü araç ise,

“otomobil” olup, katılımcıların yüzde 38,1’i otomobil sahibi olduğunu beyan

etmektedir.

Page 232: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

232

Çanakkale, tüm tüketim maddelerinde Balıkesir’den daha ileri bir düzeyde tüketim

yapmaktadır. Otomobil hariç, tüm söz konusu araçlara erişimde iç kesim, il merkezi

ve kıyı kesime kıyasla dezavantajlı bir pozisyona sahip bulunmaktadır.

Bölgede sigara kullanımı alkole kıyasla daha yaygın gözükmektedir. Toplam olarak

bakıldığında yüzde 34,4 oranında bir kesim, “bazen” veya “sıkça” sigara

kullanırken, yüzde 21,3 oranında bir kesim alkol kullanmaktadır. Şehirlere göre

sigara ve alkol kullanımında önemli bir farklılık görülmemektedir.

Gerek sigara gerekse alkol tüketiminde kesimlere göre farklılıklar, daha belirgin bir

şekilde kendini hissettirmektedir. İl merkezi ve kıyı kesime kıyasla iç kesimde,

özellikle alkol söz konusu olduğunda tüketim oranı göreceli olarak düşmektedir.

Bölgede tasarruf potansiyeli yüzde 20’ye varmaktadır. Yaş ilerledikçe tasarruf

eğilimi azalmaktadır.

Bölge insanı, en fazla “tasarruf hesabı” açarak birikim sağlamaya çalışmaktadır.

İkinci tercih edilen yöntem ise “altın almak”tır. “Gayrimenkul alımı”, üçüncü sırada

gelmektedir.

Bölge insanı, en önemli yatırım aracı olarak “konut”u seçmektedir. Konuttan sonra

tercih edilen tüketim nesnesi, “otomobil”dir. “Arsa almak”, kişilerin üçüncü tercihi

olarak ortaya çıkmaktadır.

Bölge insanının büyük bir kesimi genel olarak yaşamından hoşnut gözükmektedir.

Ayrıntılı olarak ifade etmek gerekirse katılımcıların yüzde 13,7’si “çok memnun”,

yüzde 74,5’i ise “memnun” olduklarını belirtmektedir.

Katılımcılar, yaşadıkları ilden de memnun gözüküyorlar. Yüzde 76,4’ü “memnun”,

yüzde 11,5’i ise “çok memnun” olduğunu bildirmektedir. Hoşnut olmayanların oranı

ise yüzde 12 civarında kalmaktadır.

Katılımcıların yüzde 89,5’i oturdukları mahalle veya köyden “(çok) memnun”

gözükmektedir. Memnun olmayanlar yüzde 10 civarındadır.

Yaşadıkları yerin ulaşım olanaklarından memnuniyet oranı ise yüzde 79,8 olarak

tespit edilmiştir.

Katılımcıların yüzde 48’i göç ve taşınma deneyimi yaşadıklarını bildirmektedir.

Çanakkaleliler, Balıkesirlilere kıyasla (yüzde 42,2) daha fazla oranda (yüzde 57,2)

taşınma ve göç olayı yaşadıklarını bildirirken, kesimlere göre bir karşılaştırma

yapıldığında ise, il merkezi ve kıyı kesimindeki insanların daha fazla göç ettikleri

görülmektedir.

Page 233: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

233

Katılımcıların yüzde 15’i gelecek yıllarda il sınırları içinde göç etmeyi düşünürken,

bununla aynı oranda bir kesim de il sınırları dışına göç etmeyi planlamaktadır.

En önemli göç gerekçesi olarak “iş” (yüzde 54,9) belirtilmektedir. Bunu, daha az

oranda da olsa “eğitim” (15,9) ve “aile birleşimi” (10,3) izlemektedir.

ÖNERİLER

Güney Marmara Bölgesi tarımsal ve kırsal yapının ağırlıklı olmasına rağmen

ortalama hane halkı, aile büyüklüğü ve çocuk sayısı bakımından ülke ortalamasının

üzerine çıkmamaktadır. Öte taraftan ideal çocuk sayılarına ilişkin algılar da mevcut

çocuk sayısının ötesine geçmemektedir. Bu durum gelecekte bölgenin demografik

gelişiminin giderek zayıflayacağını göstermektedir. Dolayısıyla, bölgenin doğal

doğum yoluyla veya dışarıdan nüfus transferi yoluyla desteklenmeye ihtiyacı vardır.

Bu konuda izlenecek ulusal politikaların yanısıra yerel kurumların da inisiyatif

alması önerilir.

Bulgulara göre bölge nüfusunun yüzde 6.5’i hanesinde özürlü/engelli olduğunu

beyan etmektedir. TÜİK verilerine göre Marmara bölgesi engelli oranının en yüksek

olduğu bir bölge olarak bilinmektedir. Daha spesifik araştırmalarla özürlülük

oranının bu bölgede yüksek olmasının nedenleri yanında engellilerin yaşam

koşulları ve sorunlarının belirginleştirilmesine ihtiyaç vardır.

Bulgular bölgenin aile yapısında aile-içi kararların ortaklaşa alındığı ve baba

otoritesinin giderek zayıfladığını göstermektedir. Bu bir açıdan ailenin

demokratikleşmesi anlamında olumlu bir gelişme olarak görülse de zayıflayan baba

otoritesi ile son yıllarda artan aile-içi şiddet olgusu arasında bir ilişki olup olmadığı

araştırılması gerektiren bir konudur.

Tüm ülkede olduğu gibi gölgede de evlilik yaş ortalaması yükselmektedir. Üstelik

bölge halkı da bu gelişmeyi olumlu karşılamaktadır. Fakat yükselen evlilik yaşı ile

doğurganlık süresi ve çocuk sayıları arasında olumsuz bir ilişki olduğu dikkate

alınırsa, nüfus politikaları açısından bu durum kaygı vericidir. O nedenle nispeten

daha erken evlilik yapmak isteyen gençlerin maddi-manevi olarak desteklenmesi

uygun olacaktır.

Bölgede boşanma oranları yüksek olduğu gibi boşanma olgusu karşısında da olumlu

bir tutum gözlenmektedir. Bu konuyla ilgili olarak bir an önce evlilik okulları

Page 234: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

234

uygulamasının bölgede başlatılması ve yaygınlaştırılması yararlı olacaktır.

Bölgede hobi sahibi insanların oranı ancak yüzde 48’dir. Serbest zaman ve hobi

türünde etkinliklerin daha fazla yaygınlaştırılması için sosyo-kültürel anlamda

altyapısal olanaklar yaratılmalıdır. Dolayısıyla yerel yönetimlerin ve girişimcilerin

koordineli bir şekilde bu alanda yenilikçi ve yaratıcı girişimler başlatmaları gerekir.

Bölgede tatil yapma olanağı olmayan aileler önemli bir potansiyel oluşturmaktadır.

Bölgenin turizme uygun mekân ve olanaklarının güçlü olmasının avantajını

kullanarak yerel halk arasında özellikle dezavantajlı aile ve gençlere yönelik tatil

kampları düzenlenmesi yararlı olacaktır.

Bölgede sosyal-kültürel faaliyetlerin hem sayı hem de çeşitlilik açısından zayıf

olduğu dikkate alınarak, bunları teşvik edecek kurum ve kuruluşlar oluşturulmalı ve

bu alanda seçenekler arttırılmalıdır. Bu tür sosyal-kültürel faaliyet alanları

geliştirilmediği takdirde, hem bölge kaliteli iş-gücünü başka bölgelere kaptırmak

zorunda kalacak hem de başka bölgelerden göç alma fırsatını yakalayamayacaktır.

STK’lara üyeliğin az olması, sanal ağlara ilginin artması ve televizyon izleme

oranlarının yüksek olması bölge insanının beşeri ilişkilerinin zayıflamasına ve düşük

düzeyde sosyalleşmeye yol açmaktadır. Bu durum aile-içi sorunların artmasına,

komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerinin zayıflamasına yol açmaktadır. Sosyalleşmeyi

arttırmak için maliyeti yüksek olmayan, yerel yönetim destekli sosyal mekânlar

yaratılmalıdır.

Bölgedeki okullaşma oranı ve öğrenim seviyeleri genel olarak makul düzeylerde

olmasına rağmen iç-kesimlerde bu oranların düştüğü görülmektedir. İç kesimlerdeki

okullaşma oranını ve eğitim seviyesini yükseltmek için, bir yandan ailelerin

teşvikine diğer yandan da ilgili kurumların koordineli ve yenilikçi yaklaşımlar

geliştirmelerine gereksinim vardır.

Bölge halkının kadınların ev dışında çalışması konusundaki istekli tutumları ile

bölgede ev hanımlarının oranının yüksekliği dikkate alınırsa kadınların ücretli işlere

yönlendirilmesi konusunda projeler desteklenebilir.

Bölgede işsizlerin oranı ülke ortalamasından yüksek olmamakla beraber ücretli

işlerde istihdam edilebilmeleri için meslek eğitimine yönlendirilmeleri

gerekmektedir. İş arayan işsizlerle işverenler arasındaki beklenti uyuşmazlığının

dinamikleri araştırılmalı ve bu sorunu çözecek girişimler başlatılmalıdır.

Yoksulluk sınırı altında yaşayan insanların oranı bölgede yüksek görünmektedir. Bu

Page 235: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

235

kesimin gelirlerinin ve refahlarının arttırılması için yoksulluğun en yoğun olduğu

kesimlerde yatırım teşvikleri arttırılmalı ve yoksulların kendiişlerini kurmalarına

yardımcı olmak için düşük faizli krediler sağlanmalıdır. Bu bağlamda mevcut

olanaklar hususunda da bölge halkı bilgilendirilmelidir.

Bölge halkı arasında tüketicilik eğilimleri güçlenmektedir. Bu da borçlanmaları

beraberinde getirmekte ve aile-içi huzursuzlukları artırmaktadır. Bölge halkı

arasında lüks tüketimi azaltacak, dengeli ve sağlıklı tüketim tutumunu geliştirecek

okul projeleri ve kampanyalar düzenlenmeli ve desteklenmelidir.

Alkol ve sigara gibi bağımlılık yaratan ve sağlık sorunlarını kamçılayan riskli

alışkanlıklara karşı önleyici tedbirler çerçevesinde mücadele edici girişimler teşvik

edilmeli ve desteklenmelidir.

Bölgede tasarrufların düşük olmasının ötesinde yatırımlar üretken olmayan alanlara

yönelmektedir. Bu da tasarrufları ölü tasarrufa dönüştürmekte ve ekonomik hayata

gerçek bir katkı sağlamasını engellemektedir. Bu durumu tersine çevirmek için

tasarruf sahipleri arasında kollektif, rasyonel ve üretici yatırım tutumlarının

geliştirilmesi gerekmektedir.

Bölge halkı genel yaşam, ikamet ettiği il ve buradaki ulaşım olanaklarından yüksek

oranda memnun gözükmekle birlikte, yaklaşık yüzde 10’luk bir kesimin hoşnut

olmadığı tespit edilmiştir. Bu memnuniyetsiz kesimin genel profilinin çıkarılması ve

memnuniyetsizlik nedenlerinin tespiti için daha spesifik bir araştırmaya gereksinim

vardır.

Bölge halkı içinde il-içi ve dışına göç etmek isteyen azımsanmayacak bir potansiyel

bulunmaktadır ( yüzde 15). Bunların iş, eğitim ve aile birleşimi gerekçesiyle göç

etmek istedikleri dikkate alınırsa, ilgili alanlarda gerekli kolaylıkların ve imkânların

sağlanması ve bu potansiyelin bölge içinde kalması sağlanmalıdır.

Page 236: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

236

KAYNAKÇA

Atik, H., (2006), Beşeri Sermaye, Dış Ticaret ve Ekonomik Büyüme, Ekin Kitabevi, Bursa.

Aydın, İ.P. (2002), Yönetsel Mesleki ve Örgütsel Etik, Pegem Yayınları, Ankara.

Aytaç, Ö., (2006), “Mekanın Sosyolojisi: Toplumsalın Yeniden Kuruluşu”, Sosyoloji ve

Coğrafya, (Haz. Ertan Eğribel-Ufuk Özcan), Kızılelma Yayınları, İstanbul.

Başak, S. (2005), Türk Sosyolojisinde Yapı Araştırmaları, Bilig, Sayı: 32, 33-63,

Benschop, A. (2013), Sociale Ongelijkheid en Klassen, Max Weber’s bijdrage aan de theorie

van sociale ongelijkheid en klassen, http://www.sociosite.net/weber/.

Bozkurt, V. (2006), Değişen Dünyada Sosyoloji, Temeller, Kavramlar, Kurumlar, Ekin

Yayınları, Bursa.

Canatan, K. (2009), Mukaddime-Klasik Sosyal Bilimler Sözlüğü, Rasyo Yayıncılık, İstanbul.

Canatan, K., (2011), “Dünyada ve Türkiye’de Çocuk Algıları ve Cinsiyet Öncelikleri”, Sh.

197-213, Aile Sosyolojisi (Ed. Canatan, K. & Yıldırım, E.), Açılım Kitap, İstanbul.

Cirhinlioğlu, Z. (2003), “Sosyolojinin Toplumu Yeniden Kurmadaki Rolüne İlişkin Bazı

Düşünceler”, SosyolojiAraştırmaları Dergisi, 1: 28-47.

Coser, L. A. (2010), Sosyolojik Düşüncenin Ustaları, De Ki Yayınları, Ankara.

Chaney, D. (1999), Yaşam Tarzları, Dost Kitabevi, Ankara.

Esmer, Y. (1999), Dünya Değerler Araştırması, Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul.

DPT (2000), Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Bölgesel Gelişme Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara.

DPT (2003), İllerin ve Bölgelerin Sosyo-ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması, Ankara.

Edgar, A. & Sedgwick, P. (Ed.) (2007), Kültürel Kuramda Anahtar Kavramlar, Açılım Kitap,

İstanbul.

Giddens, A. (1999), Toplumun Kuruluşu, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara.

Giddens, A. (2000), Sosyoloji, Ayraç Yayınları, Ankara.

Göka, Ş. (2001), İnsan ve Mekân, Pınar Yayınları, İstanbul.

Page 237: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

237

Gökçe, B. (1996). Türkiye’nin Toplumsal Yapısı ve Toplumsal Kurumlar, Savaş Yayınları,

Ankara.

Gurvitch, G. (1973), Handboek van de Sociologie I, Uitgeverij Het Spectrum,

Utrecht/Antwerpen.

Güçlü, S. (2012), “Mekân Sosyolojisi ve Kentsel Mekân”, Sosyo-Kültürel Farklılık ve Alaşım

Mekânları, Kent ve Kentler, Ed. Neslihan Sam & Rıza Sam, Ezgi Kitabevi, Bursa.

Harvey, D. (2009), Sosyal Adalet ve Şehir, Metis Yayınları, İstanbul.

Haviland, W. A. (2002), Kültürel Antropoloji, Kaknüs Yayınları, İstanbul.

Hill, T. & R. Westbrook (1997). "SWOT Analysis: It’s Time for a Product Recall". Long Range Planning 30 (1): 46–52

İŞKUR (2013), 2012 Çanakkale İşgücü Piyasa Analizi, Çanakkale.

Jager, H. & Mok, A.L. (1983), Grondbeginselen der Sociologie, Stenfert Kroese,

Leiden/Antwerpen.

Kloos, P. (1995), Culturele antropologie, Van Gorcum, Assen.

Kongar, E. (1985). İmparatorluktan Günümüze Türkiye’nin Toplumsal Yapısı 1-2, İstanbul:

RemziKitabevi.

Kongar, E. (1998). 21. Yüzyılda Türkiye: 2000’li Yıllarda Türkiye’nin Toplumsal Yapısı,

İstanbul: RemziKitabevi.

Lechte, J. (2006), Elli Anahtar Düşünür, Açılım Kitap, İstanbul.

Macionis, J. J. (2012), Sosyoloji, Nobel Yayınları, Ankara.

Pekin, T. (2006), Ekonomiye Giriş, Zeus Kitabevi, İzmir.

Ritzer, G. (2011), Büyüsü Bozulmuş Dünyayı Büyülemek, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.

RTÜK, (2013), Televizyon İzleme Eğilimleri Araştırması, Ankara.

Sam, N. & Sam, R. (Ed.) (2012), Sosyo-Kültürel Farklılık ve Alaşım Mekânları, Kent ve

Kentler, Ezgi Kitabevi, Bursa.

TÜİK, (2009), İstatistik Göstergeler 1923-2008, Ankara.

TÜİK, (2011), Seçilmiş Göstergelerle Balıkesir 2011, Ankara.

Page 238: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

238

Tuğaç, A., İbrahim Yurt, Gül Ergil, Hüseyin Sevil, (1970), Türk Köyünde Modernleşme

Eğilimleri Araştırması Rapor-1, Ankara.

Tümtekin, E. & Özgüç, N. (2005), Ekonomik Coğrafya, Küreselleşme ve Kalkınma, Çantay

Kitabevi, İstanbul.

Türkkahraman, Mimar (2006), Toplum ve Temel Toplumsal Kurumlar, Kurumlar

Sosyolojisine Giriş, Alp Yayınevi, Ankara.

TÜSEV (2011), Türkiye’de Sivil Toplum: Bir Dönüm Noktası, Uluslar arası Sivil Toplum

Endeksi Projesi Türkiye Ülke Raporu II, Tüsev Yayınları, İstanbul.

Van der Loo, H. & Van Reijen, W. (2003), Modernleşmenin Paradoksları, İnsan Yayınları,

İstanbul.

Wallace, R. A. & Wolf, A. (2004), Çağdaş Sosyoloji Kuramları, Punto Yayıncılık, İzmir.

Weber, M. (2003), Sosyoloji Yazıları, İletişim Yayınları, İstanbul.

Zencirkıran, M. (2012), Örgüt Sosyolojisi, Dora Yayınları, Bursa.

Zencirkıran, M. (ed.) (2012), Dünden Bugüne Türkiye’nin Toplumsal Yapısı, Dora Yayınları,

Bursa.

Zijderveld, A. (2007), Sahnelik Toplum, Sosyolojinin Yeniden Tanımlanması, Pınar

Yayınları, İstanbul.

Page 239: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

239

EKLER

Ek 1. Anket Formu

GÜNEY MARMARA BÖLGESİ SOSYAL YAPI ARAŞTIRMA ANKETİ

Benim adım………………………………………………………

Ben Balıkesir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden geliyorum. Üniversitemiz, Güney Marmara bölgesinin sosyal yapısını ve sorunlarını belirlemek için bir araştırma

yapmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu bizi size yönlendirdi. Hanenizde 18 yaş ve üzerinde bir kişiyle görüşmek ve bir anket uygulamak istiyorum. Bu araştırma,

bölgenin kalkınması açısından çok önemli bir çalışma olacaktır. Bu nedenle bize vakit ayırıp anketimize katılırsanız memnun oluruz.

Anket çerçevesinde verdiğiniz bilgiler kesinlikle saklı tutulacaktır. Ahlaki ve yasal kurallara uygun olarak mahremiyet ve özel yaşamınızı zedeleyecek bir sonuç

doğurmayacaktır.

BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ

GÜNEY MARMARA KALKINMA AJANSI

NİSAN-MAYIS 2013

Page 240: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

240

A) SOSYO-EKONOMİK YAPI ve SORUNLAR

1. Şu anki temel meşguliyetiniz veya işiniz nedir?

□ Çalışıyorum□ İşsizim > 7. soruyla devam ediniz.□ Emekliyim > 3. soruyla devam ediniz□ Emekliyim ama çalışıyorum□ Öğrenciyim > 8. soruyla devam ediniz□ Öğrenciyim ve çalışıyorum□ Ev hanımıyım > 8. soruyla devam ediniz□ Diğer:………………………………….

2. Çalışıyorsanız, hangi sıfatla çalışıyorsunuz? (Birden fazla şıkkı seçebilirsiniz)

□ Bir kamu kurumunda memurum□ Bir kamu kurumunda işçiyim□ Özel sektörde işçiyim□ Çiftçiyim□ Esnafım□ Diğer:………………………………

3. Birey olarak aylık geliriniz ne kadardır?

□ Hiç gelirim yok□ 1-1000 TL arasında □ 1001-2000 TL arasında□ 2001-3000 TL arasında□ 3001-5000 TL arasında□ 50001 TL ve üzerinde

4. Aylık geliriniz dışında başka bir geliriniz var mı?

□ Evet□ Hayır > 8. Soruyla devam ediniz.

5. Ek gelirlerinizin kaynağı nedir?

□ Kira geliri alıyorum□ Devletten yardım alıyorum□ Toprak gelirim var□ Burs alıyorum□ Yurt dışından emeklilik ya da işsizlik ödeneği□ Diğer:………………………………….

6. Ek gelirinizin miktarı ne kadardır? (İsteyen aylık, isteyen yıllık olarak cevap verebilir!)

□ Aylık:………………. □ Yıllık:………………

Page 241: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

241

7. İşsiz olarak geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz?

□ İşsizlik aylığı alıyorum□ Ailemin desteği ile geçiniyorum□ Eşim çalışıyor□ Diğer:…………………………………

8. Siz de dâhil hane halkının toplam net aylık geliri ne kadardır? …………………….

9. Oturduğunuz evde hangi sıfatla oturuyorsunuz?

□ Kiracı olarak□ Ev sahibi olarak□ Diğer:…………………………………………..

10. Konutunuz kaç odadan oluşmaktadır?

□ Tek odalı□ Bir artı bir□ İki artı bir□ Üç artı bir□ Dört artı bir ve yukarısı

11. Oturduğunuz haneyle ilgili olarak aşağıdaki şıklardan hangisi geçerlidir?

□ Apartman dairesinde oturuyorum□ Müstakil bir evde oturuyorum□ Diğer:……………………………………………..

12. Herhangi bir kişi ya da kuruma (banka vs.) az ya da çok borcunuz var mı?

□ Hayır, yok□ Evet, var

13. Genel olarak oturduğunuz ilden (Balıkesir/Çanakkale) memnun musunuz?

□ Hiç memnun değilim□ Memnun değilim□ Memnunum□ Çok memnunum

14. Genel olarak oturduğunuz mahalle ya da köyden memnun musunuz?

□ Hiç memnun değilim□ Memnun değilim□ Memnunum□ Çok memnunum

Page 242: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

242

15. Yaşadığınız yerin ulaşım olanaklarından memnun musunuz?

□ Hiç memnun değilim□ Memnun değilim□ Memnunum□ Çok memnunum

16. Alkollü bir içecek (bira, şarap, rakı vs.) kullanıyor musunuz?

□ Hayır□ Evet, bazen□ Evet, sıkça

17. Sigara kullanıyor musunuz?

□ Hayır□ Evet, bazen□ Evet, sıkça

18. Aşağıdaki araçlarından hangisine ya da hangilerine sahipsiniz? (Birden fazla şıkkı seçebilirsiniz)

□ Bilgisayar□ Paralı Kanallar□ LCD (büyük) ekran televizyon□ Otomobil□ İnternet □ Akıllı cep telefonu□ Hiç biri

19. Sosyal güvenceniz nedir? Uygun şık(ları)kı işaretleyiniz

□ Sosyal güvencem yok□ SSK (Sosyal Sigortalar Kurumu)□ Emekli Sandığı□ Özel Hayat Sigortası□ Bireysel Emeklilik□ Diğer:……………………………..

20. Az ya da çok herhangi bir mali tasarruf/birikim yapabiliyor musunuz?

□ Evet□ Hayır > 22. soruyla devam ediniz

Page 243: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

243

21. Evet ise, nasıl yapıyorsunuz? (Birden fazla şıkkı seçebilirsiniz)

□ Tasarruf/birikim hesabı yoluyla□ Altın alarak□ Gün yaparak□ Hisse senedi/tahvil alarak□ Borsaya yatırım yaparak□ Gayri menkul alarak□ Diğer:……………………………………..

22. İleriye dönük yatırım planlarınız var mı? Varsa hangi alanlarda planlarınız var? (Birden fazla şıkkı seçebilirsiniz)

□ Herhangi bir yatırım planım yok□ Konut almayı planlıyorum□ Arsa almayı planlıyorum□ Otomobil almayı planlıyorum□ Altın almayı planlıyorum□ İş yeri açmayı planlıyorum□ Ticaret amacıyla hayvan almayı planlıyorum□ Diğer:………………………………..

B) SOSYO-KÜLTÜREL YAPI ve SORUNLAR

23. Şu an hanenizde kaç kişi yaşamaktadır? …………………….

24. Ailenizde özürlü/engelli bir kimse var mıdır?

□ Evet□ Hayır

25. Aslen Balıkesirli/Çanakkaleli misiniz?

□ Evet > 29. Soruyla devam ediniz.□ Hayır

26. Hayır ise, memleketle bağınız var mı?

□ Var□ Yok > 28. soruyla devam ediniz

Page 244: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

244

27. Varsa, ilişkinizin niteliği nedir?

□ Ailemi ve akrabalarımı ziyaret ediyorum□ Ekonomik ilişkilerim var□ Diğer:……………………………………………

28. Balıkesir’de/Çanakkale’de hemşerilik dernekleriyle aktif bir ilişkiniz var mı?

□ Evet, var□ Hayır, yok

29. Herhangi bir sivil toplum kuruluşuna (dernek, vakıf vb.) üye misiniz?

□ Evet□ Hayır

30. Aşağıda sayılan kuruluş veya gruplardan hangisinin faaliyetlerine katılıyorsunuz? (Birden fazla şıkkı seçebilirsiniz)

□ Spor kulübü□ Dini/manevi bir topluluk (cemaat)…□ Hobi grubu□ Gönüllü hizmet grubu (dernek, vakıf, vb.)□ Sanal ağlar (facebook, twitter, sanal oyun grubu, vb.)□ İş veya okul ağından insanlar grubu (meslek örgütü, öğrenci topluluğu, vb.)□ Hiç biri□ Diğer:……………………………………………………………………

31. Siyasette kendinizi hangi görüşe yakın hissediyorsunuz?

□ Sosyal demokrat (CHP gibi)□ Muhafazakâr demokrat (AKP gibi)□ Milliyetçi (MHP gibi)□ Diğer:…………………………………..

32. Aile içinde karar mekanizmasıyla ilgili olarak aşağıdaki ifadeler hakkında fikrinizi belirtir misiniz?

□ Genellikle baba karar verir□ Genellikle anne karar verir□ Genellikle ailede anne-baba karar verir, çocukların söz hakkı yoktur□ Ailede ortak karar alınır

33. Evlenen kadınların kendi kızlık soyadlarını kullanması konusunda görüşünüz nedir?

□ Sadece kendi soyadını kullanabilmelidir□ Eşinin soyadıyla birlikte kullanmalıdır□ Sadece eşinin soyadını kullanmalıdır

Page 245: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

245

34. Evlilikle ilgili olarak aşağıdaki ifadeler hakkında fikrinizi belirtir misiniz?

Evet Hayır Fikrim Yok□ Evlilik yaşının giderek yükselmesini □ □ □ olumlu buluyorum□ Evlilikte her bakımdan denklik (sosyal, ekonomik, □ □ □ kültürel, yaş) önemlidir□ Evlilik-dışı cinsel ilişki normal karşılanmalıdır □ □ □□ Diğer bir dine mensup bir kişiyle evlenmek □ □ □ normal karşılanmalıdır□ Sünni ve Alevi kökenli kişiler arasında yapılan □ □ □ bir evlilik normal karşılanmalıdır

35. Boşanma ile ilgili olarak aşağıdaki ifadeler hakkında fikrinizi belirtir misiniz?

Evet Hayır Fikrim Yok□ Boşanmak normal karşılanmalıdır □ □ □□ Aldatmak benim için kesin bir boşanma nedenidir □ □ □□ Eşim boşanmak isterse buna müsaade etmem □ □ □□ Şiddet, benim için kesin bir boşanma nedenidir □ □ □□ Hiçbir sebep boşanmak için bir gerekçe oluşturmaz □ □ □

36. Sizce ideal çocuk sayısı kaçtır? ………………………

37. Çocuğunuzun cinsiyetinin kız ya da erkek olması sizce önemli midir?

□ Önemlidir□ Önemli değildir

38. Ailede çocukların eğitimi ile en çok kim ilgilenir?

□ Anne□ Baba□ Anne-baba birlikte□ Kardeşler□ Diğer:………………………………

39. Aşağıdaki faaliyetlerin hangisine ya da hangilerine katılıyorsunuz?

□ Sinemaya gidiyorum□ Tiyatro izlemeye gidiyorum□ Dini faaliyetlere katılıyorum□ İzleyici olarak sportif faaliyetlere katılıyorum

Page 246: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

246

□ Bilimsel nitelikteki faaliyetlere katılıyorum (Seminer, Konferans, Panel, vb)□ Konsere gidiyorum□ Kütüphaneye gidiyorum□ Kur’an kursuna gidiyorum□ Diğer:……………………………………………………………………□ Hiç biri

40. Kendinizi ne kadar dindar olarak görüyorsunuz?

□ İnançlı değilim□ İnançlıyım ama ibadetlerimi yerine getiremiyorum□ İnançlıyım ama ibadetlerimi kısmen ve düzensiz bir şekilde yerine getiriyorum□ İnançlıyım ve ibadetlerimi de mümkün olduğunca düzenli bir şekilde yerine getiriyorum

41. Boş vakitlerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? (Birden fazla şıkkı seçebilirsiniz)

□ Kahvehaneye gidiyorum□ Derneğe gidiyorum□ Spor yapıyorum□ Sohbetlere katılıyorum□ Televizyon izliyorum□ İnternette geziniyorum□ Yürüyüş yapıyorum□ Gezilere katılıyorum□ Alışveriş yapıyorum□ Ev ziyaretlerine gidiyorum□ Diğer:…………………………………………………………………….

42. Herhangi bir hobiniz veya severek yaptığınız bir uğraşınız var mı?

□ Evet□ Hayır > 43. soruyla devam ediniz

43. Evet ise, nedir? ………………………………

44. Ne kadar sıklıkla tatile gidiyorsunuz?

□ Hemen hemen hiç□ Yılda 1 veya 2 kez□ Yılda 3 veya daha fazla

Page 247: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

247

45. Genel olarak yaşamınızdan ne kadar memnunsunuz?

□ Hiç memnun değilim□ Memnun değilim□ Memnunum□ Çok memnunum

46. Toplumda dışlanan veya ayrımcılığa uğrayan bir kişi olduğunuzu düşünüyor musunuz?

□ Evet□ Hayır > 48. soruyla devam ediniz

47. Neden dolayı dışlandığınızı düşünüyorsunuz? (Birden fazla şıkkı seçebilirsiniz)

□ Kadın olduğumdan dolayı□ Göçmen (muhacir, macir) olduğumdan dolayı□ Özürlü olduğumdan dolayı□ Yoksul olduğumdan dolayı□ Eğitim düzeyim düşük olduğundan dolayı□ Etnik (Çingene/Roman, Kürt, Türk, vs.) kökenimden dolayı□ Dini görüşümden dolayı □ Siyasi görüşümden dolayı □ Diğer:……………………………………….

48. Hiç yaşadığınız yerleşim biriminden (köy, ilçe, il veya ülke) başka bir yerleşim birimine taşındınız mı?

□ Evet□ Hayır

49. Önümüzdeki birkaç yıl içinde il sınırları içinde başka bir yere taşınmayı düşünüyor musunuz?

□ Evet□ Hayır > 50. soruyla devam ediniz

50. Önümüzdeki birkaç yıl içinde il sınırları dışında başka bir yere taşınmayı düşünüyor musunuz?

□ Evet□ Hayır> 52. soruyla devam ediniz

Page 248: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

248

51. İl içinde veya dışında bir yere taşınmayı düşünüyorsanız, hangi nedenden dolayı göç etmek istiyorsunuz?

□ İş amaçlı □ Eğitim amaçlı□ Aile birleşimi□ Sağlık amaçlı □ Memlekete gitmek için□ Diğer:………………………………………………

52. Bulunduğunuz yerleşim biriminde, aşağıdaki fiziksel, sosyal ve kültürel imkânlardan hangisi yetersiz ya da hiç bulunmamaktadır? (Birden fazla şıkkı seçebilirsiniz)

□ Park□ Otopark□ Yürüyüş parkuru□ Bisiklet yolu□ Sinema□ Spor tesisleri□ Alışveriş merkezi□ Eğlence mekanları□ Eğitim kuruluşu□ Sağlık kuruluşu□ Diğer:………………………………

53. Bulunduğunuz ilin sizce en önemli sorunları nelerdir? (Birden fazla şıkkı seçebilirsiniz)

□ İşsizlik□ Can güvenliği□ Mal güvenliği□ Trafik ve ulaşım □ Park sorunu□ Kültürel ve sosyal imkânların olmaması□ Alışveriş merkezlerinin olmaması□ Diğer:……………………………………………………………………□ Hiç biri

54. Yakın akrabalık evliliği hakkında ne düşünüyorsunuz?

□ Kesinlikle olmamalı, karşıyım□ Olabilir, bir sakınca görmüyorum□ Olmasa daha iyi olur

Page 249: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

249

55. Resmi ve dini nikâh konusunda ne düşünüyorsunuz?

□ Sadece resmi nikâh yeterlidir□ Hem resmi nikâh hem de dini nikâh olmalıdır□ Sadece dini nikâh yeterlidir□ Hiç biri

56. Kadının ev dışında çalışma yaşamına katılımı hususunda ne düşünüyorsunuz?

□ Çalışmalıdır□ Çalışmamalıdır □ Ailenin maddi bakımdan zorlanması durumunda çalışabilir□ Ailenin geçimine katkı bulunması için çalışmalıdır□ Bu konuda tercih kadına bırakılmalıdır□ Diğer:…………………………………………………………………….

C) KİŞİSEL ve DEMOGRAFİK ÖZELLİKLER

57. Kaç yaşındasınız? …………………………..

58. Cinsiyetiniz nedir? (Anketör kendisi işaretlemelidir)

□ Erkek□ Kadın

59. Nerede doğdunuz?

□ Balıkesir□ Çanakkale□ Diğer:……………………………………..

60. Kaç yıldır Balıkesir’de/Çanakkale’de yaşamaktasınız? …………………….

61. Medeni durumunuz nedir?

□ Bekâr (hiç evlenmemiş) > 62 soruyla devam ediniz□ Evli > 63. soruyla devam ediniz□ Dul/Boşanmış > 63. soruyla devam ediniz

62. Bekâr ise, toplam kaç kardeşiniz bulunmaktadır?

…………….. > 66. soruyla devam ediniz

Page 250: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

250

63. Evli ve dul/boşanmış ise, toplam kaç çocuğunuz bulunmaktadır? ……………..

64. İlk evliliğinizi yaptığınızda kaç yaşındaydınız? ……………………

65. Akrabadan biriyle mi evlisiniz? □ Evet □ Hayır

66. Eğitim durumunuz nedir? En son hangi okulu bitirdiniz?

□ Okur-yazar değilim□ Okur-yazarım ama hiç okula gitmedim□ İlkokul mezunuyum□ Ortaokul mezunuyum□ Lise mezunuyum□ Üniversite mezunuyum□ Lisansüstü (master ya da doktora) derecem var□ Şuan lise öğrencisiyim□ Şuan üniversite öğrencisiyim

70. Size son bir soru sormak istiyorum: Herhangi bir sosyal programdan/hibeden faydalandınız mı? Evet, ise adı nedir/ hatırlıyor musunuz?

□ Evet, ………………………………………..□ Hayır

71. Oturduğu yerleşim yerinin adı: ………………………….

72. Yerleşim yerinin dahil olduğu coğrafi alan aşağıdakilerden hangisidir?

□ İl merkezi (Balıkesir/Çanakkale)□ İç Bölge□ Kıyı Bölgesi

Kontrol amacıyla katılımcının isim ve telefon numarası……………………………………

Page 251: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

251

Ek 2. Anketörler Listesi

1. Özgül Özdoğan

2. Uğur İnan

3. Gamze Çoşkun

4. Betül Canatan

5. Pınar Özdemir

6. Kadriye Ceylan

7. Burcu Aytaç

8. Bağdat Torun

9. Reşat Yılgın

10. Hilal Göcen

11. Emel Kopuk

12. Özgün Yıldız

13. Mutlu Baran Demirpençe

14. Esra Höke

15. Adnan Altınkaynak

16. Fatma Bozdağ

17. Halil Göktaş

18. Özlem Hamurcu

19. Betül Beklin

20. Sezin Kırlı

21. Raşide Er

22. Remzi Daşkın

23. Halis Eco

24. Elmas Işıklıoğlu

25. Esma Çelik

26. Sebil Has

27. Merve Nur Kaya

28. Yakup Aydın

29. Ferdi Kılıç

30. Leyla Aydın

31. Murat Tilki

32. Aslıhan Bozkurt

33. Burcu Gücük

Page 252: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

252

34. İmren Ayaz

35. Emrah Bolat

36. Ayaz Aliyev

37. Cihan Şahin

38. Tuğçe Karanfil

39. Berge Seval Uslu

40. Betül Karapınar

41. Mehmet Ali Ekener

42. Serhat Çetintaş

43. Ali Ölç

44. Burcu Karadeniz

45. Ali Egi

46. Eren Demen

47. Duygu Seher Cesur

48. Rojin Özen

49. Duygu Aykut

50. Ceren Tercan

51. Yunus Yılgın

52. Hüseyin Şimşek

53. Cihan Çoban

54. Seyhan Köseoğlu

55. Ali Sevilen

56. Halime Karakoyun

57. Çetin Baykara

58. Vensa Demir

59. Aslı Gümüş

60. Musa Akan

61. Serhat Şenkuyumcu

62. Güliz Göçenoğlu

63. Aysel Çelik

64. Rukiye Gablan

65. Sevim Pur

66. Meral Gürpınar

67. Elif Esra Yavuz

68. Gökben Erduğan

Page 253: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

253

69. Aysel Özdemir

70. Melek Güneş

71. Hanife Yılmaz

72. Merve Özer

73. Murat Dilek

74. Melis Top

75. Özlem Kelemci

76. Nazlı Buket Aksu

77. Sema Dede

78. Roza Süleymanoğlu

Page 254: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

254

Ek 3. Odak Grup Görüşmesine Katılan Katılımcıların Listesi

Adı Soyadı Kurum Ünvan

Celal Karabulut Adnan Menderes Mahallesi Muhtarlığı/Balıkesir

Muhtar

İlkay Karaağaç İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü/Balıkesir

İl Müdür Yardımcısı

Hakan Şahin İl Milli Eğitim Müdürlüğü/Çanakkale

Bilgisayar Mühendisi

Nurbin Tüfekçioğlu Balıkesir İş Kadınları Derneği/Balıkesir

Turizm Başkanı

Mümin Temel Balıkesir İş Adamları Derneği/Balıkesir

Balıkesir İş Adamları Derneği Başkanı

Harun Hazır Çanakkale Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü/Çanakkale

İl Müdür Vekili

Fahri Çakı Balıkesir Üniversitesi/Balıkesir

Öğretim Üyesi/Araştırmacı

Mustafa Oran RAM /Balıkesir Müdür

Volkan Kayalar Roman Kültürü Eğitim ve Araştırma Derneği /Balıkesir

Sayman

Ahmet Gezer Roman Kültürü Eğitim ve Araştırma Derneği /Balıkesir

Dernek Başkanı

Muhsin Bostan İl Milli Eğitim Müdürlüğü/Balıkesir

Müdür Yardımcısı

Barış Şentuna Balıkesir Üniversitesi/Balıkesir

Öğretim Üyesi/Araştırmacı

Roza Süleymanoğlu Balıkesir Üniversitesi/Balıkesir

Yüksek Lisans Öğrencisi/Araştırmacı

Kadir Canatan Balıkesir Üniversitesi/Balıkesir

Öğretim Üyesi/Yürütücü

Page 255: SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI ANKETİNİN SORU …w3.balikesir.edu.tr/~bsentuna/wp-content/uploads/2014/08... · Web viewHer ne kadar bazı sosyal bilimciler ekonomik çatışmaların

255

Zekiye Seferbey Türk Anneleri Derneği/Balıkesir

Dernek Başkanı

Cemile Çakı Aile Danışma Merkezi Müdürlüğü/Balıkesir

Psikolog/Müdür Vekili

Ahmet Sarman Çalışma ve İşkurumu İl Müdürlüğü/Çanakkale

İMD

Mustafa Höke İşkur/Çanakkale Şef

Ali Çalışkan İşkur/Çanakkale Müdür