t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk İyat ara Ştirmalari...

342
T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ ANABİLİM DALI YAKINÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI KAPİTÜLASYONLARIN KALDIRILMASI (1914) YÜKSEK LİSANS TEZİ Muhammet Emin KÜLÜNK İSTANBUL 2006

Upload: others

Post on 03-Mar-2020

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ ANABİLİM DALI YAKINÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI

KAPİTÜLASYONLARIN KALDIRILMASI (1914)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Muhammet Emin KÜLÜNK

İSTANBUL 2006

Page 2: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ ANABİLİM DALI YAKINÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI

KAPİTÜLASYONLARIN KALDIRILMASI (1914)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Muhammet Emin KÜLÜNK

TEZ DANIŞMANI: Prof. Dr. Vahdettin ENGİN

İSTANBUL 2006

Page 3: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk
Page 4: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

I

İÇİNDEKİLER

Sayfa No

İÇİNDEKİLER…...................................................................................................... I

ÖNSÖZ… ............................................................................................................... V

ÖZET… ................................................................................................................VII

ABSTRACT….....................................................................................................VIII

KISALTMALAR… ............................................................................................... IX

GİRİŞ…................................................................................................................... 1

I. BÖLÜM

KAPİTÜLASYONLARIN KALDIRILMASI VE TEPKİLER

I. 1 Cihan Savaşı’ndan İlga Kararına Kadar Kapitülasyonlarla

İlgili Yapılan Müzakereler ................................................................................ 16

I. 2 Kapitülasyonların Kaldırılması Kararının Alınması ......................................... 26

I. 3 Kapitülasyonların Kaldırılma Kararının Resmî Olarak Duyurulması................. 33

I. 3. 1 Kararın Osmanlı Yönetim Birimlerine ve Kamuoyuna

Duyurulması...................................................................................... 33

I. 3. 2 Yabancı Elçiliklere Nota Verilmesi ................................................... 34

I. 4 Kapitülasyonların Kaldırılması Kararına Yönelik Tepkiler ............................... 37

I. 4. 1 Osmanlı Kamuoyunda Kapitülasyonların Kaldırılması

Kararına İlişkin Yapılan Değerlendirmeler ........................................ 37

I. 5 Kapitülasyonların Kaldırılmasıyla Beraber Osmanlı Halkının

Yaptığı Gösteri ve Kutlamalar .......................................................................... 51

I. 5. 1 İstanbul’da Yapılan Gösteri ve Kutlamalar ....................................... 51

I. 5. 2 Taşrada Yapılan Gösteri ve Kutlamalar ............................................. 60

I. 6 Kapitülasyonların Kaldırılması Kararına Yabancı Devlet

Elçilerinin ve Kamuoyunun Tepkisi.................................................................. 68

Page 5: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

II

I. 6. 1 Kaldırılma Kararına Yönelik İlk Tepkiler ve Yabancı

Kamuoyunda Yapılan Değerlendirmeler............................................ 68

I. 6. 2 Yabancı Devlet Elçileri Tarafından Bâbıâli’ye Verilen Notalar ......... 76

I. 7 Kapitülasyonların Kaldırılması Kararıyla İlgili Yabancı Kamuoyunda

Yapılan Değerlendirmeler................................................................................. 80

I. 7. 1 Almanya Basını................................................................................. 80

I. 7. 2 Avusturya-Macaristan Basını ............................................................ 87

I. 7. 3 İtalya Basını...................................................................................... 92

I. 7. 4 Bulgaristan Basını ............................................................................. 95

I. 8 Kararın Gözden Geçirilmesi ve Elçilerle Müzakeresi........................................ 97

I. 9 Almanya’nın İlga Kararına Yönelik Muhalefeti ve Protestosuna

Devam Etmesi ................................................................................................ 104

II. BÖLÜM

KAPİTÜLASYONLARIN KALDIRILMASINDAN SONRAKİ UYGULAMALAR

II. 1 Uluslararası Hukuk Kurallarının Tatbikini Kararlaştıracak Komisyon ........... 111

II. 2 Osmanlı Kanunlarının Kapitülasyon İçeriğine Sahip

Hükümlerden Arındırılması .......................................................................... 112

II. 3 Kapitülasyonların Kaldırılmasından Sonra Yabancıların

Adliye İle İlgili İşleri ..................................................................................... 116

II. 3. 1 Adliye Memurlarına Gönderilen Talimatname ............................... 116

II. 3. 2 1 Ekim 1914 İtibariyle Osmanlı Tebaası İle Yabancılar

Arasında Olan Davaların Durumu................................................ 127

II. 4 Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na Girmesi ve Düşman

Devletler Tebaasına Uygulanan Muamele..................................................... 132

II. 5 Osmanlı Ülkesinde Yaşayan Yabancıların Hak ve Vazifelerinin

Yeniden Düzenlenmesi ................................................................................. 147

II. 6 Yabancıların Osmanlı Ülkesinde Seyahat ve İkametleri ................................ 154

II. 7 Yabancı Postanelerin Kapatılması Kararı ...................................................... 159

II. 7. 1 Kapatılmadan Önce Yabancı Postanelerin Durumu........................ 159

II. 7. 2 Yabancı Postanelerin Kapatılması.................................................. 163

Page 6: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

III

II. 8 Osmanlı Devleti’nin Hâkimiyet ve Haysiyetini Zedeleyen

Bir Mesele: Bandıra (Bayrak) Çekme Meselesi............................................. 175

II. 9 Yabancı Elçi ve Konsolosların Osmanlı Daireleriyle

İlişkilerinin Düzenlenmesi ............................................................................ 185

II. 10 İlga Kararından Sonra 1863 Tarihli Ecnebî

Konsolosluklar Nizamnamesi’nin Durumu .................................................. 193

II. 11 Kapitülasyonların Kaldırılmasından Sonra Yabancıların

Tabiiyet Değişikliklerinin Düzenlenmesi ..................................................... 200

II. 12 Karantina (Sıhhiye) Meclisi İle İlgili Yapılan Düzenlemeler ....................... 204

II. 13 Kapitülasyonların Kaldırılmasından Sonra Yabancılar İçin

Yapımı Düşünülen Hapishaneler.................................................................. 210

II. 14 Mezheplerle Eğitim ve Hayır Kurumlarıyla Özel Okul ve

Sıhhiye Müesseseleriyle İlgili Yapılan Düzenlemeler.................................. 212

II. 14. 1 Yabancı Devletlerin Ecnebî Katolikler Üzerindeki

Himayelerinin Kaldırılması ......................................................... 220

II. 14. 2 Kapitülasyonların Kaldırılmasından Sonra Yabancı

Eğitim Kurumlarının Durumu....................................................... 222

II. 15 Yabancıların Maliyeye ve Belediyeye İlişkin Her Türlü

Vergiyle Mükellef Tutulması ....................................................................... 243

II. 15. 1 Yabancılardan Temettü Vergisi’nin Alınması .............................. 244

II. 15. 2 İlga Kararı ve Oktruva Vergisi ..................................................... 254

II. 15. 3 Yabancıların Oyun Kumpanyalarından Vergi Alınması................ 258

II. 15. 4 Gaz Depolarıyla İlgili Yapılan Düzenlemeler............................... 259

II. 15. 5 Yabancıların Tarik Bedel-i Nakdîsi İle Yükümlü Tutulmaları ...... 265

II. 15. 6 Kapitülasyonların Kaldırılmasından Sonra Yabancılardan

Alınması Kararlaştırılan Diğer Vergiler ........................................ 268

II. 16 Gümrüklerle İlgili Yapılan Düzenlemeler.................................................... 269

II. 17 Kapitülasyonların Kaldırılmasını Kabul Eden Devletler ............................. 277

II. 17. 1 Almanya ...................................................................................... 277

II. 17. 2 Avusturya-Macaristan.................................................................. 284

II. 17. 3 Bolşevik Rusya ............................................................................ 286

II. 18 Kapitülasyonların Yeniden Yürürlüğe Konulması ....................................... 286

Page 7: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

IV

SONUÇ................................................................................................................ 302

BİBLİYOGRAFYA ............................................................................................. 313

ÖZGEÇMİŞ ......................................................................................................... 329

Page 8: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

V

ÖNSÖZ

Türkiye’de, kapitülasyonlar üzerinde sıkça konulmasına, özellikle Türk iktisat

tarihi ve yabancılar hukuku alanında yapılan birçok çalışmada kapitülasyonlara yer

verilmesine karşın konuyla ilgili müstakil çalışmaların azlığı şaşırtıcıdır.

Kapitülasyonlardan son derece olumsuz olarak etkilenen Osmanlı Devleti’nde bile

kapitülasyonlar meselesini ele alan kitaplar azdır ve büyük çoğunlukla da II. Meşrutiyet

dönemine aittir. Osmanlı Devleti’nin malî, iktisadî, adlî, idarî birçok alanını kapsayan

bu kadar önemli bir konu hakkında yeterli derecede ilmî ürünün ortaya konulmamış

olması geçmişte, Lozan barış görüşmelerine katılacak heyet açısından sıkıntılı bir

durum yaratmıştı. Lozan’da Türkiye açısından en önemli konulardan biri

kapitülasyonlardı; fakat Ankara Hükümeti’nin elinde kapitülasyonlar üzerinde yeterli

çalışma bulunmamaktaydı. Oysaki Rauf(Orbay) Bey’in belirttiğine göre,

kapitülasyonlar hakkında sadece İngiltere iki yüz cilt kitap hazırlamıştı1. Diğer taraftan

Osmanlı Devleti döneminde konuyla ilgili yapılan çalışmaların hâlihazırda Latin

harfleriyle yayımlanmamış olması da bu alandaki bilgi eksikliğinin daha fazla

hissedilmesine neden olmaktadır. Buradan hareketle genelde kapitülasyonlar konusunda

özelde 1914’teki ilga kararıyla ilgili bilgi birikiminin oluşmasına katkıda bulunmak

çalışmanın ana gayesini oluşturmuştur.

Çalışmada Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde belgelerden yararlanılmış; ancak

arşiv belgelerinin yeterli olmayacağından yola çıkarak basılı kaynaklar ve dönemin

gazeteleri de kullanılmıştır. Gazete koleksiyonlarının tam olmaması, farklı yerlerde

dağınık halde bulunması, bazı gazetelerin iyi korunamaması ya da tahrip olması

yüzünden araştırıcının kullanımına sunulamaması araştırmada karşılaşılan

güçlüklerdendir.

Bu tez, giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında, kapitülasyonun ne

olduğu, kapitülasyonların tarihsel süreci ve yabancılara sağladığı haklar anlatılmakta, I.

Dünya Savaşı’ndan önceki kaldırma teşebbüsleri üzerinde durulmaktadır. Araştırmanın

birinci bölümünde, Bâbıâli’nin kapitülasyonları kaldırma kararını alması, karardan

1 Mustafa Budak, İdeal’den Gerçeğe: Misâk-ı Millî’den Lozan’a Dış Politika, İstanbul 2002, s.289.

Page 9: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

VI

sonra gerek yabancı devletlerin ve kamuoyunun gerekse Osmanlı kamuoyunun ilga

kararına yönelik tepkilerine yer verilmektedir. Tezin ikinci bölümünde Osmanlı

Hükümeti’nin ilga kararını ne şekilde tatbik ettiği incelenmekte; kaldırılma kararının

uygulanışında karşılaşılan güçlükler ortaya konmaktadır. Bunun yanında 30 Ekim 1918

tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra İtilaf Devletleri’nin kapitülasyonların

yeniden yürürlüğe konulması için Bâbıâli nezdinde yaptıkları girişimler ve

kapitülasyonları gayri resmî olarak uygulamaları, bu teşebbüsler karşısında Osmanlı

Hükümeti’nin tavrı da bu bölümde ele alınmaktadır.

Çalışmamda birçok kişinin emeği vardır. Bunların başında ise kıymetli hocam

Prof. Dr. Vahdettin Engin gelir. Bilgi birikimi, ilgisi ve teşvik edici sözlerinin yanı sıra

mesaî saatleri dışında da kendisine ulaşma ve rehberliğinden yararlanma imkânını veren

değerli hocam, tezin tamamlanmasında büyük paya sahiptir. Ayrıca bazı belgelerin

Fransızcadan tercümesini yaparak bu belgeleri tezde kullanmamı da sağlamıştır.

Kendisine müteşekkirim. Gerek ders gerekse tez döneminde bilgi ve yol

göstericiliklerinden yararlandığım Prof. Dr. Zekeriya Kurşun ve Prof. Dr. Ufuk

Gülsoy’a da teşekkürü bir borç bilirim. Bu çalışmanın ortaya çıkmasında yapmış

oldukları yardım ve manevi desteklerinden ötürü dostlarım ve meslektaşlarım Yusuf

Çiçek’e ve İsa Akpınar’a teşekkür ediyorum. Çalışmamı okuyup görüşlerini benimle

paylaşan Sevilay Kasap’a, araştırma esnasında sunmuş oldukları kaliteli hizmet ve

yardımlarından ötürü başta Fuat Recep ve Muhammed Safi olmak üzere Başbakanlık

Osmanlı Arşivi çalışanlarına, İslam Araştırmaları Merkezi(İSAM) ve Taksim Atatürk

Kitaplığı personeline teşekkür ediyorum. Bunun yanında çalışmam boyunca

Başbakanlık Osmanlı Arşivi ile kütüphanelerde aynı süreçte çalıştığım ve kendilerinden

çeşitli yardımlar gördüğüm, isimlerini burada belirtemeyeceğim kadar çok arkadaşım

oldu. Hepsine teşekkür ediyorum. Tezin hazırlanmasında bana rahat bir çalışma ortamı

sunan aileme de minnettarım. Özellikle kız kardeşim Hümeyra Külünk’ün yardım ve

desteğini ayrıca belirtmeden geçemeyeceğim.

Çalışmamla ilgili yapılan uyarıları tam olarak yerine getirebilmiş olsaydım tezim

daha iyi olurdu. Bununla birlikte tezin bütün hata ve eksiklikleri şahsıma aittir.

Muhammet Emin KÜLÜNK

İstanbul, 2006

Page 10: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

VII

ÖZET

Osmanlı Devleti’ni özellikle XVIII. yüzyılın sonundan itibaren olumsuz yönde

etkilemiş olan kapitülasyonların I. Dünya Savaşı şartlarından istifade edilerek

kaldırılması bu tezin konusunu oluşturmaktadır.

Çalışma, giriş ve iki bölümden meydana gelmektedir. Giriş kısmında

kapitülasyonların ne manaya geldiği, nasıl ortaya çıktığı, mahiyeti, tarihi ve 1914’ten

önceki kapitülasyonların kaldırılma girişimleri üzerinde durulmaktadır. Araştırmanın

birinci bölümünde kapitülasyonların kaldırılma kararının alınması, karardan sonra gerek

yabancı ülkelerin ve kamuoyunun gerekse Osmanlı kamuoyunun ilga kararına yönelik

tepkilerine yer verilmektedir. Tezin ikinci bölümde ise temelde, kapitülasyonların

kaldırılma kararının ne şekilde uygulandığı ortaya konulmuştur. Bunun yanında

kapitülasyonların kaldırılmasını kabul eden devletler ile Mondros Ateşkes

Antlaşması’ndan sonra kapitülasyonların yeniden yürürlüğe konulması da bu bölümde

anlatılmaktadır.

Page 11: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

VIII

ABSTRACT

This thesis is about the abolishment of capitulations, which had affected the

Ottoman Empire negatively especially starting from the late 18th century, taking the

advantage of the conditions of the First World War.

The research consists of two sections. In the introduction part what capitulations

meant, how they were brought about, its content, its history and the attempts to abolish

them before 1914 put forth. In the first part of the research, it includes the decision to

abolish the capitulations and the reactions of foreign countries, the public and the

Ottoman Empire against the decision of abolishment. In the second part of the research,

mainly, how the abolishment of capitulations was enforced is signified. In addition to

this, the country which approved the abolishment of capitulations and, after the

Mondros Cease-fire Agreement, the revival of them in the Otoman Empire are referred.

Page 12: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

IX

KISALTMALAR

a.g.e. Adı geçen eser a.g.m. Adı geçen makale A.Ü.H.F.D. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Bkz. Bakınız BOA Başbakanlık Osmanlı Arşivi b.t.y. Basım tarihi yok b.y.y. Basım yeri yok C. Cilt çev. Çeviren DH.EUM.AYŞ. Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Asayiş Kalemi

Evrakı DH.EUM.ECB. Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Ecanib Kalemi DH.EUM.KLU. Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Kalem-i Umumi DH.EUM.LVZ. Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Levazım Kalemi DH.EUM.MEM. Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Memurin

Kalemi Evrakı DH.EUM.MTK. Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Muhaberat ve

Tensikat Kalemi Evrakı DH.EUM.VRK. Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Evrak Odası

Kalemi Evrakı DH.EUM.3.Şb. Dâhiliye Nezareti Emniyet Umumiye Üçüncü Şube DH.EUM.6.Şb. Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Altıncı Şube DH.HMŞ. Dâhiliye Nezareti Hukuk Müşavirliği Evrakı DH.İD. Dâhiliye Nezareti İdare Kısmı Evrakı DH.İUM. Dâhiliye Nezareti İdare-i Umumiye Evrakı DH.KMS. Dâhiliye Nezareti Kalem-i Mahsus Müdüriyeti Evrakı DH.MB.HPS. Dâhiliye Nezareti Mebani-i Emiriye ve Hapishaneler Müdüriyeti

Evrakı DH.MB.HPS.M. Dâhiliye Nezareti Mebani-i Emiriye ve Hapishaneler Müdüriyeti

Müteferrik Evrakı DH.SYS. Dâhiliye Nezareti Siyasi Kısım Evrakı DH.ŞFR. Dâhiliye Nezareti Şifre Kalemi Evrakı DH.UMVM. Dâhiliye Nezareti Umur-ı Mahalliye-i Vilayat Müdüriyeti Evrakı der. Derleyen DİA Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi ed. Editör haz. Hazırlayan HR.HMŞ.İŞO. Hariciye Nezareti Hukuk Müşavirliği İstişare Odası Evrakı HR.MTV. Hariciye Nezareti Mütenevvia Kısmı Evrakı HR.SYS.KSM. Hariciye Nezareti Siyasi Kısım Evrakı İ.MBH. İrade Mabeyn-i Hümayun

Page 13: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

X

İ.MMS. İrade Meclis-i Mahsus İ.Ü.H.F.M. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası M.A.Z.C. Meclis-i Âyan Zabıt Ceridesi M.M.E.M.L.K. Meclis-i Mebusan Encümen Mazbataları ve Levâyih-i Kanuniye M.M.Z.C. Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi M.Ö. Milattan Önce MV. Meclis-i Vükela Mazbataları no. Numara s. Sayfa S. Sayı vb. ve benzeri vd. ve devamı vs. ve sair yay. Yayınlayan

Page 14: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

GİRİŞ

Kapitülasyon sözcüğü köken olarak “caput, capitulum” kelimesinden türetilen

Latince “capitulatio”dan gelir ve “başlıklara, bölümlere ayrılmış vesika” veya

“başlıklarla ortaya konmuş devletlerarası bir andlaşma” anlamını taşır1.

Kapitülasyon terimi farklı anlamlarda kullanılmıştır. “Bir kumandan, müdafaa

ettiği mevkii ve emri altında bulunan askeri düşmana bırakacak olunca, teslim

şartlarını havi olarak tanzim edilen senede” 2 Fransızcada kapitülasyon (capitulation)

denilmekte olup, terimin İtalyanca3 (capitolazione) ile İngilizcede4 de (capitulation)

benzer karşılıkları vardı.

Anlaşmazlığa düşmüş iki taraf arasında meydana gelen uzlaşmaya da

kapitülasyon denilmekteydi. Diğer taraftan bir devletin tebaasının yabancı ülkelerdeki

hukukunu; fakat özellikle İsviçreli askerlerin (önceden İsviçreli askerler yabancı

devletlerin ücretli olarak askerî hizmetinde bulunurlardı) hizmetinde bulundukları

devletle ilişkilerini belirleyen mukavele de kapitülasyon olarak adlandırılmaktaydı.

Devletler hukuku terminolojisinde kapitülasyon babları, fasılları, maddeleri kapsayan

bir vesika veya senet olup bir ülkede yabancı tebaa ile konsolosların hukukî olarak

imtiyaz ve istisnaî durumlarını belirlerdi5. Tarihî manasıyla kapitülasyon ise bir ülkenin

tebaasının diğer bir ülkede edindiği haklar demektir6.

1 Osman Nebioğlu, Bir İmparatorluğun Çöküşü ve Kapitülasyonlar, Ankara 1986, s.1; Ahmed Reşid, “Kapitülasyonlar”, Darülfünun Hukuk Fakültesi Mecmuası, S.37, 1928, s.4. Kapitülasyon kelimesinin İtalyancada “ittifak” ve “akt” anlamına gelen “capitulazione” kelimesinden geldiğini ifade eden yazarlar da vardır. Bkz. Halil Cemaleddin-Hrand Asadur, Ecânibin Memâlik-i Osmâniyyede Hâiz Oldukları İmtiyâzât-ı Adliyye, Dersaadet 1331, s.68, dipnot. Kelimenin kökeni ve anlamı hakkında ayrıca bkz. Kapitülasyonlar: Tarihi, Menşei, Asılları, çev. Ali Reşad- Macar İskender, Dersaadet 1330, s.16–17. 2 Ahmed Reşid, a.g.m., s.3. 3 Şerafettin Turan, Türkiye-İtalya İlişkileri: Selçuklulardan Bizans’ın Sona Erişine, Ankara 2000, s.7–8. 4 Yılmaz Altuğ, Yabancıların Hukuki Durumu, İstanbul 1968, s.43. 5 Ahmed Reşid, a.g.m., s.4. 6 Mehmet Zeki Pakalın, “Kapitülâsyon”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1993, C.II, 4. baskı, s.177.

Page 15: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

2

Kapitülasyon kavramı üzerinde, yazarlar arasında görüş birliği olmayıp farklı

tanımlar yapılmaktadır. Kendisini eski bir Fransız diplomatı olarak tanıtan bir zata göre,

Osmanlı ülkesinde daimî ve geçici bir surette ikamet eden Hıristiyan devletlerin

tebaasına bahşedilen müsaadeler ve imtiyazları içeren, Osmanlı Devleti’nin en güçlü ve

bütün hükümranlık haklarına sahip olduğu bir dönemde Bâbıâli’nin rızasıyla akdedilen

muahedelere kapitülasyon denilirdi7. Bu tanıma, Reşat Ekrem (Koçu) de aynen

katılmıştır8. Yılmaz Altuğ’un kapitülasyonları tarifi ise “ bir devletin ülkesinde yabancı

devlet vatandaşlarına tanıdığı birtakım imtiyaz ve kolaylıkların bütünü” şeklindedir9.

Osman Nebioğlu kapitülasyonların esas anlamının “bir ülkede oturan yabancılara

devletlerarası anlaşmalarla sağlanmış imtiyazlar” olduğunu belirtmiştir10. Mahmut

Esat Bozkurt ise kapitülasyonlar denildiğinde ecnebîlere, nezdinde bulundukları ülkenin

değil; vatandaşı oldukları devletin kanunlarının uygulanmasının anlaşılması lazım

geldiğini ifade etmiştir11. 8 Eylül 1914’te kapitülasyonların kaldırılması kararına ilişkin

padişah iradesinden hareketle kapitülasyonların adlî, idarî, malî ve iktisadî alanlarda

yabancılara verilmiş imtiyazlar olduğunu söyleyebiliriz.

Kapitülasyonların ortaya çıkışıyla ilgili birçok farklı görüş vardır. Bu

görüşlerden biri kapitülasyonların İslam hukukunun sert olmasından dolayı ortaya

çıktığı ve İslam hukukunun bu sertliğini yumuşatmasıyla yabancıların İslam âleminde

yaşamasını mümkün kıldığı yönündedir. Oysaki kapitülasyonlar, sadece Müslümanlarla

gayri Müslimler arasında geçerli değildi; hatta İslamiyet’in ortaya çıkışından çok önce

de kapitülasyonlar mevcuttu12.

Tir şehrinden gelip Kral Proteus (M.Ö.1294-1244) zamanında Mısır’ın Memphis

şehrine yerleşen Fenikeliler’in kendi tapınaklarında dua etmelerine izin verilmiştir. Kral

Amasis (M.Ö.596–526) Yunanlı tüccarların Naucratis’de yerleşmelerine, kendi yasa ve

adetlerine göre kendi yargıçları tarafından yargılanmalarına müsaade etmiştir.

7 Kapitülasyonlar: Tarihi, Menşei, Asılları, s.10. 8 Reşat Ekrem, Osmanlı Muahedeleri ve Kapitülâsyonlar(1300–1920) ve Lozan Muahedesi (24 Temmuz 1923), İstanbul 1934, s.402. 9 Y. Altuğ, a.g.e., s.43. 10 O. Nebioğlu, a.g.e., s.1. 11 Mahmut Esat Bozkurt, Devletler Arası Hak(Hukuku Düvel), Ankara 1940, s.102. 12 Y. Altuğ, a.g.e., s.45.

Page 16: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

3

Hıristiyan ülkeler de birbirlerine kapitülasyonlar vermişlerdi. Bizans İmparatoru

Justinianus Bizans’ta yaşayan Ermenilerin evlenme, miras gibi konularda kendi

kanunlarına tâbi olmalarını uygun bulmuştu13. Bizans, 945 yılında ülkesindeki Rus

tüccarlarına da kendi aralarındaki anlaşmazlıkların Rus yargıçları tarafından

halledilmesi iznini vermişti. Yine Bizans 992’de İtalyan site devletlerinden

Venediklilerin kendi kanunlarına göre yargılanmalarını kabul etmişti. Bunun yanında

Venedikliler 1060 yılında bütün hukuk ve ceza işlerinde Bizans hâkimlerinin

yargısından muaf tutulmuştu. Aynı dönemde Bizans, Romanya’da yerleşmiş

Venediklilerden ise hiçbir vergi almayacağını duyurmuştu. Bizans’ın Venediklilere

verdiği en önemli imtiyaz 1199 tarihlidir. Buna göre Venediklilerin sadece kendi

aralarındaki davalara değil, aynı zamanda bir Bizanslı ile bir Venedikli arasındaki

davalara da Venedikli yargıçlar bakacaktı. Napoli, Pisa, Ceneviz gibi İtalyan şehir

devletleri de Bizans’tan kapitülasyon elde etmiştir14.

Katolik Roma Kilisesi’ne bağlı olan Venedik ve Napoli gibi İtalyan şehir

devletleri de birbirlerine ticarî, adlî birtakım kapitülasyonlar vermiştir15. Ayrıca İtalyan

kent devletleri, Haçlı Seferleri (1095–1291) sonucunda Antakya, Şam, Kudüs gibi

yerlerde Haçlılar tarafından kurulan prenslik ve krallıklardan da imtiyazlar elde etmişler

ve buralarda mahalleler kurmuşlardı16.

XIV. yüzyılın başında İngiltere, yabancılara birtakım adlî ayrıcalıklar vermişti.

1368’de İsveç bazı yabancı tüccarlara, İsveç’e yerleşme ve kendi kanunlarına tâbi olma

hakkını tanımıştır. 1402’de İtalyan şehir devletleri İngiltere’ye ve Hollanda’ya

yargılama yetkisine sahip konsoloslar göndermişti. XV. yüzyılın ikinci yarısında

İngiltere; Hollanda, İsveç, Norveç ve Danimarka’ya yargı yetkisine sahip konsoloslar

atamıştı.

Kapitülasyonlar sadece Müslümanlarla gayri Müslimler arasında değil;

Müslüman olmayan ülkeler arasında da geçerliydi. Hatta kapitülasyonlar, Hıristiyan

olmayan Çin, Japonya ve Tayland gibi devletler den de elde edilmişti17.

13 Ali Çankaya, “Kapitülasyon’lar”, Türk Ansiklopedisi, Ankara 1974, C.XXI, s.232. 14 Y. Altuğ, a.g.e., s.47. Ayrıca bkz. O. Nebioğlu, a.g.e., s.5. 15 Ş. Turan, a.g.e., s. 10. 16 Y. Altuğ, a.g.e., s.47–48. 17 Y. Altuğ, a.g.e., s.52; O. Nebioğlu, a.g.e., s.6.

Page 17: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

4

Müslüman ülkeler de birbirine kapitülasyon vermişti. Osmanlı Devleti ile İran

arasında 1847 tarihinde imzalanan İkinci Erzurum Antlaşması’nın 7. maddesinde her iki

devlet, yabancı ülkelerin konsoloslarına tanınan imtiyazları karşılıklı olarak kendi

konsoloslarına tanıyacaklarını belirtmişlerdi. Bu durum İran’ın Osmanlı Devleti’ne

Osmanlı Devleti’nin de İran’a kapitülasyon tanıması anlamına gelmekteydi18.

Müslüman olamayan devletler tarafından da İslam ülkelerine kapitülasyonlar

verilmiştir. Abbasiler döneminde, IX. yüzyıl başlarında Çin’de, Confou’da, Arap

tüccarların aralarındaki anlaşmazlıkları İslam hukukuna göre çözen bir Arap

konsolosluğu bulunmakta idi19. Yine 1230’da Korsika’daki Müslümanlar, kendi

kadılarının yargı yetkisine tâbi tutulmuşlardı20.

Kapitülasyon terimi ilk kez 1275 tarihinde Cevizlilere ait bir Bizans

emirnamesinde kullanılmıştır21. Osmanlı Devleti’nde kapitülasyon terimi ise XIX.

yüzyılın ikinci yarısından itibaren kullanılmaya başlamıştır22. Kapitülasyonlar, Osmanlı

Devleti’nde ahidnâme olarak bilinen belge kategorisine girmekteydi23. Osmanlı

Devleti’nde yabancı devletlere verilen ticarî imtiyazları veya barış antlaşmalarını içeren

belgeye ahidnâme denilmekteydi. Bir savaş sonucunda yapılan barış ahidnâmeleri,

tarafların delegeleri tarafından imzalanmaktaydı. Ticarî imtiyazları ihtiva eden

ahidnâmeler ise tarafların birlikte imza koydukları belgeler değildi24. Bu tür

ahidnâmeler, tek taraflı olarak verilirdi25. Yalnız bu çeşit ahidnamelerde sadece ticarî

değil, adlî imtiyazlar da yer almaktaydı. Yukarıda belirtilen iki farklı ahidnameye

“dostluk ve ticaret” antlaşmalarını da eklemek gerekiyor. Osmanlı Devleti; XVIII. ve

XIX. yüzyılda yabacı ülkelerle yapmış olduğu, taraflarca imzalanan, şekil itibariyle her

bir hususun evvelâ, sâniyen diye sıralandığı, içerisinde adlî ve ticarî imtiyazlardan

18 Y. Altuğ, a.g.e., s.52. 19 Ş. Turan, a.g.e., s.11. 20 Y. Altuğ, a.g.e., s.53. 21 Y. Altuğ, a.g.e., s.44. 22 Niyazi Berkes, 100 Soruda Türkiye İktisat Tarihi: Osmanlı Devleti’nin Ekonomik Çöküşü, İstanbul 1975, C.II, 2. baskı, s.81; Yasemin Saner Gönen, Osmanlı İmparatorluğunda Yabancıların Adli Ayrıcalıkları, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü (Yakınçağ Tarihi Anabilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul 1998, s.25. 23 ed. Halil İnalcık- Donald Quataert, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi(1300–1600), çev. Halil Berktay, İstanbul 2000, s.238; Yusuf Ziya Çenk, “Kapitülâsyon ve Tekâmülü”, İktisadi Uyanış, 1952, S.47, s.7. 24 Mübahat S. Kütükoğlu, “Ahidnâme”, DİA, İstanbul 1998, C.I, s.536. (Bu madde, bundan sonra “Ahidname” olarak verilecektir.) 25 ed. H. İnalcık- D. Quataert, a.g.e., s.238.

Page 18: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

5

oluşan hükümlerin yer aldığı dostluk ve ticaret antlaşmalarını içeren belgelere de

ahidnâme demekteydi26.

Osmanlı Devleti, gayri Müslim yabancı ülke tebaasının hukukî durumunu

belirlerken İslam hukukunu esas almıştır. Ortaçağ boyunca milletlerarası ilişkilerde

savaşın etkili olması nedeniyle İslam hukukçuları Müslümanların hâkimiyeti altında

bulunup İslam hukuk sisteminin uygulandığı ülkeleri dârülislâm27, yönetim ve hukuk

düzeni açısından İslâm esaslarına uymayan ülkeleri ise dârülharp olarak

adlandırmışlardır28. Dârülharp olarak tanımlanan yabancı gayri Müslim ülkelerin

vatandaşlarına “düşman” ve “muharip” anlamında “harbî” denilirdi29. Yabancı gayri

Müslim (harbî), kendisine can ve mal güvencesi sağlayan eman verilmesi koşuluyla

İslam ülkesine (dârülislâma) girebilirdi. Yazılı olarak verilen emana emannâme, eman

veya emannâme verilen kişiye ise müste’men denilirdi30. Eman verme uygulaması

Osmanlı Devleti döneminde de devam etmiş; yabancı gayri Müslimlere emannâme

mahiyetinde ahidnâmeler verilmiştir31. Osmanlı Devleti’nde harbî statüsündeki

Batılılara verilen ahidnâmeler, İslam hukukunun esasları gözetilerek ve şeyhülislamın

fetvası üzerine verilen belgelerdi32. Sadece ilk verilen kapitülasyonda değil yeni bir

kapitülasyon verilmek istendiğinde de şeyhülislamdan fetva istenirdi.

26 Bu dosluk ve ticaret antlaşmaları 1737 İsveç, 1740 İki Sicilya, 1747 Avusturya, 1746 Danimarka, 1761 Prusya, 1782 İspanya, 1823 Sardinya, 1830 Amerika Birleşik Devletleri, 1838 Toskana, 1839 Hansa Kentleri, 1843 Portekiz, 1855 Yunanistan, 1858 Brezilya ve 1866 Meksika dostluk ve ticaret antlaşmalarıdır. Bkz. Y. S. Gönen, a.g.e., s.27 ve 45. dipnot. Nejdet Gök, “Osmanlı Diplomatikasında Bir Berât Çeşidi Olan Ahidnâmeler”, Türkiye Günlüğü, Ankara 2000, S.59, s.97; İlber Ortaylı, “Osmanlı Millet Sistemi ve Sosyal Boyutları”, çev. Mehmet Özden, Türkiye Günlüğü, Ankara 2004, S.77, s.145. 27 Ahmet Özel, “Dârülislâm”, DİA, C.VIII, İstanbul 1993, s.542. 28 Ahmet Özel, “Dârülharp”, DİA, C.VIII, İstanbul 1993, s.536. 29 Ahmet Özel, “Harbî” DİA, C.XVI, İstanbul 1997, s. 112–113. 30 Nebi Bozkurt, “Eman”, DİA, C.XI, İstanbul 1995, s.75–76. 31 Mehmet İpşirli, “Eman”, DİA, C.XI, İstanbul 1995, s.77–79. 32 “Ahidnâme”, s.536; Halil İnalcık, “İmtiyâzât”, DİA, C.XXII, İstanbul 2000, s.245–246.( Bu madde, bundan sonra “İmtiyâzât” olarak verilecektir.)

Page 19: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

6

Bir harbîye eman vermenin en önemli şartı dostluk ve sadakat vaadiyle

başvurmasıydı. Bu şart yerine getirildikten sonra hükümdar emanı yeminle taahhüt eder,

kapitülasyon tek taraflı olarak bahşedilir; ardından ahidnâme şartları, Osmanlı

yetkililerine gönderilen fermanla bildirilir ve onlara uyulması istenirdi. Ahidnâmeler,

onu veren padişahın döneminde geçerliydi ve yürürlükte kalması için daha sonra gelen

padişah tarafından yenilenmesi gerekirdi33.

XIX. yüzyıla kadar gerek barış antlaşmaları gerekse ticarî imtiyazlar ahidnâme

adıyla anılmaktaydı. Bununla birlikte ahidnâmeler, zamanla tek taraflı imtiyaz

mahiyetini kaybederek karşılıklı yapılan muahede hüviyetini kazanmışlardır34. Osmanlı

Devleti, kapitülasyonlar yerine başlangıçta ahidnâme terimini kullanırken çalıştığımız

konunun kapsadığı tarihlerdeki belgelerde “imtiyaz”, imtiyâzât”, “imtiyâzât-ı

ecnebiyye”, “uhûd-i kadîme” tabirlerini de sıklıkla kullanmıştır. Ayrıca arşiv

belgelerinde “uhûd-i atîka” terimi de geçmektedir. Bu tabir, ahidnâmeleri yeni ve iki

taraflı antlaşmalardan ayırmak amacıyla kullanılmaktaydı35.

Osmanlı Devleti ahidnâme verirken, ahidnâmeyi talep eden devletten siyasî

beklentileri, iktisadî ve malî çıkarları, Hıristiyan dünyasında müttefik edinmeyi göz

önünde bulundurur, hazineye sağlam nakit para aktarılmasına da dikkat ederdi36.

Akdeniz ticaretini tüccarlar için cazip kılmak, ticaret hacmini artırarak ülkede bolluk

yaratmak ve gümrük gelirlerini artırmak da kapitülasyonların verilmesiyle ulaşılmak

istenen amaçlardandı37. Ayrıca Osmanlı ülkesinde hiç üretilmemesi veya az miktarda

üretilmesi nedeniyle ihtiyaç duyulan malların ithalatını kolaylaştırmak ve teşvik etmek

amacıyla da kapitülasyonlar verilmiştir38.

Kapitülasyonlar Osmanlı Devleti tarafından ortaya çıkartılmamıştır. Aksine

Osmanlı Devleti, kurulduğu bölgede kendinden önce mevcut olan kapitülasyon verme

usûlünü devam ettirmiştir39.

33 “İmtiyâzât”, s.246. 34 “Ahidnâme”, s.540. 35 Ahmed Reşid, a.g.m., s.4. 36 “İmtiyâzât”, s.246. Ayrıca bkz. M. Cemil Bilsel, Lozan, C.II, s.29–30. 37 Murat Çizakça, “Kapitülasyonların Ekonomik Analizi”, Akademi (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Dergisi),1974, C.III, S.2–3, s.320. 38 Mehmet Genç, Osmanlı imparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, İstanbul 2000, s.61–62. 39 İbrahim Hakkı Paşa, “Kapitülasyonlar yâhûd Uhûd-i Kadîme”, İlm-i Hukuk ve Mukayese-i Kavanin Mecmuası, 1326, sene:2, C.I, s.5.

Page 20: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

7

Osmanlı Devleti, Anadolu Selçukluları, Bizans ve Memlükler tarafından

Venedik ve Ceneviz’e verilmiş olan imtiyazları XIV. yüzyıldan itibaren yenilemiş ve

XVI. yüzyıldan itibaren diğer yabancı devletlere de vermiştir40.

Osmanlı Devleti’nin ilk kapitülasyonları hangi ülkeye verdiği konusu

tartışmalıdır. Halil İnalcık ilk kapitülasyonların 1352’de Rumeli’ye geçen Osmanlı

Devleti’nin kendileriyle dostane ilişki içerisinde, Venedik ile savaş halinde olan

Cenevizlilere verildiğini belirtmektedir41. Yıldırım Bayezid, hububat ihracatını

yasaklamak veya bu ihracata izin vermek suretiyle Venedik’e karşı ticarî imtiyazları

kullanmıştır. Ankara Savaşı’ndan sonra Fetret Devri’nde (1402–1413) Süleyman Çelebi

destek bulmak amacıyla Venedik, Ceneviz, Bizans ve Rodos şövalyelerine 1403’de

imtiyazlar vermiştir. Fatih Sultan Mehmed’in 1479’da Venedik’e verdiği imtiyazlar, II.

Bayezid tarafından 1481’de genişletilmiştir. Bu dönemde 1498’de Napoli kralına da

kapitülasyon verilmiş, 1503’de Venedik ile yapılan barış antlaşmasıyla adı geçen

devletin imtiyazları daha da genişletilmiştir42. Venedik’e verilen kapitülasyonlar

1513’te Yavuz Sultan Selim, 1521’de Kanunî Sultan Süleyman tarafından yenilenmiştir.

Suriye ve Mısır’ı ele geçiren Yavuz Sultan Selim, 1517’de Memlükler tarafından

Venedik’e verilen kapitülasyonları tecdit etmiştir. Halil İnalcık, Venedik’e verilen

kapitülasyonların daha sonra diğer Avrupalı devletlere verilen kapitülasyonlar için

model oluşturduğu iddiasını abartılı bulmaktadır. İnalcık’a göre bu konuda Osmanlı

Devleti, Anadolu beyliklerinin uygulamasını devam ettirmiştir43.

Osmanlı Devleti tarafından ilk gerçek kapitülasyonların Kanûnî Sultan

Süleyman tarafından Fransa’ya verildiği genel kabul görse de 153644 tarihli olan bu

kapitülasyonlar konusunda tam bir uzlaşmaya varılmış değildir45. Osmanlı Devleti,

40 “Ahidnâme”, s.537. 41 “İmtiyâzât”, s.247. 42 Aynı yer. 43 “İmtiyâzât”, s.248. 44 Bu kapitülasyonlar için biri 1535 diğeri 1536 olmak üzere iki farklı tarih kabul edilse de verilen metin aynıdır. Fransa’ya verildiği ifade edilen bu kapitülasyonlar için bkz. Reşat Ekrem, a.g.e., s.405–410; Necdet Kurdakul, Osmanlı Devleti’nde Ticaret Antlaşmaları ve Kapitülasyonlar, İstanbul 1981, s.45–48. 45 Fransız elçisi De la Forest ile Sadrazam İbrahim Paşa arasındaki müzakereler sonucunda bir kapitülasyon taslağı hazırladığını ifade eden Halil İnalcık’a göre bu taslak, İbrahim Paşa’nın idam edilmesi dolayısıyla padişah tarafından onaylanmamıştır. De la Forest tarafından yazılan ve daha sonra Fransız elçilik arşivinden çıkan taslak, iki taraf arasında yapılmış bir antlaşma niteliğindedir; tek taraflı olarak padişah tarafından bağışlanmış bir antlaşma değildir. Oysaki XVIII. yüzyıla kadar padişahlar tarafından verilen bütün kapitülasyonlar tek taraflı bir bağış olma özelliğini taşır. İnalcık, ilk gerçek

Page 21: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

8

Venedik’in egemenliğindeki Kıbrıs’ı almayı düşündüğünden Fransa ile iyi ilişkiler

kurmanın gerekliliğine inanıyordu. Bu nedenle Fransa’ya 1569 kapitülasyonu verildi.

Bu kapitülasyonla Fransa, öteki Avrupa devletlerinin Fransız bayrağı altında ticaret

yapma imtiyazını elde etti46 ve Fransa’nın Osmanlı ülkesindeki ticareti arttı. Fransa’nın

Osmanlı Devleti’nin rakibi olan İspanya’ya yaklaşması, İngiliz kumaşlarının daha ucuz

olması, silah yapımında kullanılan kalay ve çelik gibi hammaddelerin sağlanması gibi

birtakım siyasî ve ekonomik sebeplerden dolayı Fransız kapitülasyonu esas alınarak

1580’de İngiltere’ye de kapitülasyonlar verilmiştir47. Avrupalı devletler arasındaki

mücadeleler sonucunda kapitülasyonlarda “en çok gözetilen ulus” ilkesi de konulmaya

başlamıştı. 1601’de İngiltere’ye verilen ve içerisinde on yedi yeni maddenin bulunduğu

kapitülasyonlarda İngiltere’nin en imtiyazlı millet statüsü onaylanmıştır48. İngiltere’nin

ardından 1612’de Hollanda, 1616’da Avusturya kapitülasyon elde etmeyi başarmıştır49.

1683’ten itibaren Osmanlı Devleti’nin Avrupalı ülkelerin desteğine ihtiyaç

duyması ve Avrupa’da kendisine dost ülke oluşturma çabalarıyla kapitülasyonlar yeni

bir döneme girdi. Bu tarihten sonra imtiyazlar Bâbıâli’ye Avrupalı ülkelerin yaptığı

yardımların bir göstergesi olarak verilmeye başlanmıştır. 1739’da Belgrat

Antlaşması’nın müzakerelerinde Osmanlı Devleti ile Avusturya arasında yaptığı

aracılıktan ötürü Fransa’ya 1740 tarihinde geniş imtiyazlar tanındı. 1740

kapitülasyonlarının diğer önemli bir tarafı da kapitülasyonların her saltanat

değişikliğinde yeniden tasdik edilmesi zaruretini ortadan kaldırması ve bu tarihten sonra

gelecek olan Osmanlı padişahlarının tasdikine ihtiyaç göstermeden yürürlükte kalacak

olmalarıydı50. Diğer Avrupalı ülkelerden İsveç 1737’de, Sicilyateyn 1740’da,

Danimarka 1756’da, Prusya 1761’de ve İspanya 1783’te Bâbıâli’den kapitülasyon

almıştır51.

kapitülasyonların II. Selim döneminde Fransa’ya verilen 1569 tarihli kapitülasyon olduğu kanısındadır. Bkz. “İmtiyâzât”, s.248. Ayrıca bkz. Joseph Matuz, “Osmanlı İmparatorluğu ile Fransa Arasındaki 1536 Kapitülasyonlarının Geçerliliği Hakkında”, çev. Eriman Topbaş, Türkiye Günlüğü, Ankara 1999, S.58, s.131. 46 Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300–1600), İstanbul 2003, s.141. 47 “İmtiyâzât, s.248; Ali İhsan Bağış, Osmanlı Ticaretinde Gayrî Müslimler: Kapitülasyonlar-Avrupa Tüccarları-Beratlı Tüccarlar-Hayriye Tüccarları (1750–1839), Ankara 1983, s.7–8. 48 “İmtiyâzât”, s.249; Gülnihâl Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukuki Durumu (1839–1914), Ankara 1989, s.34. 49 “Ahidnâme”, s.537. 50 “İmtiyâzât”, s.249. 51 “Ahidnâme”, s.537.

Page 22: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

9

XVIII. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki ilişkiler

ticarî ve siyasî yönden tehlikeli bir hal almaya başlamıştı. 1774 yılında imzalanan

Küçük Kaynarca Antlaşması’na göre Rusya, Osmanlı sularında serbestçe ticaret

yapabilecek, deniz ve kara yoluyla Osmanlı topraklarına gelen Rusya tabiiyetindeki

tüccarlar “en çok gözetilen ulus” kaidesince muamele görecekti. Bu antlaşmayla İngiliz

ve Fransızlara verilen bütün kapitülasyonlar hakları Rusya’ya da tanınmıştı.

1774’te Rusya’ya verilen bu imtiyazlar gerek şekil gerekse hukukî karakteri

itibariyle Osmanlı Devleti’nin İngiltere ve Fransa’ya tek taraflı bir bağış olarak verdiği

ahidnâmelerden farklıydı. Her şeyden önce bu imtiyazlar iki tarafı bağlayan bir

antlaşma olarak verilmişti. Bu nedenle birkaç yıl sonra Bâbıâli, İstanbul’un iaşesi için

gerekli maddelerin Rus gemilerince taşınmasını engellemek istemiş; fakat Rusya bunun

antlaşmaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Bâbıâli’nin kapitülasyonları dost ülkelerin

halkına verilmiş imtiyazlar olarak görmeye devam ettiği bu dönemde Rusya, Osmanlı

Devleti üzerindeki baskısını artırıyordu. Nitekim Rusya ile Osmanlı Devleti arasında

1779’da imzalanan Aynalıkavak Tenkihnamesi’nde karşılıklı antlaşmalar yoluyla

belirlenmiş bir hususun tek taraflı olarak ortadan kaldırılamayacağı hükme

bağlanmıştır52.

XVIII. yüzyıla kadar kapitülasyonlar Osmanlı Devleti’nin ekonomisi üzerinde

bir zarara yol açmıyordu ve kapitülasyonların Avrupalı devletler tarafından suiistimal

edilmesi önlenebiliyordu. Ancak kapitülasyonlar özellikle yüzyılın sonlarına doğru

Osmanlı Devleti’ni siyasî ve ekonomik açıdan Batı Avrupa’ya bağımlı hale getirdi.

Avrupalı ülkeler siyasî ve askerî açıdan zayıflayan Osmanlı Devleti üzerinde daha fazla

imtiyaz elde etmek amacıyla baskılarını artırdılar53.

Gayri Müslim Osmanlı tebaası da XVIII. yüzyıldan itibaren Avrupalı devletlerin

himayesine girerek müste’men tüccar gibi iç ve dış ticarî faaliyetlerini imtiyazlı bir

şekilde yapmaya başlamışlardı. Bu durum, Osmanlı Devleti’nin özellikle iç ticaret

düzenini sarsmıştır54.

52 “İmtiyâzât”, s.250; Ali İhsan Bağış, a.g.e., s.14. 53 “İmtiyâzât”, s.250. 54 Ali İhsan Bağış, a.g.e., s.16–17. Ayrıca bkz. Numan Elibol, XVIII. Yüzyılda Osmanlı Dış Ticareti, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 1996, s.93-98.

Page 23: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

10

XIX. yüzyılda Avrupalı ülkeler, Sanayi Devrimi’nin etkisiyle yeni pazar arayışı

içerisine girmişlerdi. Bu ülkelerden İngiltere, Osmanlı Devleti’nin iç siyasî

sorunlarından da istifade ederek 1838 Balta Limanı Antlaşması’yla Osmanlı ülkesinde

yeni bir takım avantajlar elde etmişti. Bu ticarî antlaşma Osmanlı topraklarındaki

mevcut kapitülasyonları süresiz olarak teyit etmenin yanı sıra dâhilî vergileri de

kaldırılmış, ithalatta eşyanın değeri üzerinden %3, ihracatta ise % 9 gümrük vergisi

alınması esasını getirmiştir. Artık Osmanlı Devleti bu antlaşmayla gümrük

politikasındaki bağımsızlığı kaybetmiştir55. Bunun sonucunda Osmanlı Devleti, ülke

ekonomisini korumasına imkân tanıyan bir gümrük politikası takip edememiş; bu

durum ülkede modern endüstri tesislerinin kurulmasını olumsuz yönde etkilemiştir56.

1861-1862’de Bâbıâli ile Avrupalı ülkeler arasında yapılan ticarî antlaşmalarla

kapitülasyonlar yeniden teyit edildi. Sadece gümrük oranlarında bazı değişiklikler

yapıldı57.

Kapitülasyonlar şahsî, adlî, idarî, malî, iktisadî imtiyazlar içermekteydi.

Yabancıların kapitülasyonlarla elde etmiş oldukları imtiyazlar ana hatlarıyla şu

şekildeydi:

1) Kişisel imtiyazlar:

Yabancılara Osmanlı ülkesine ve karasularına girme izni verilirdi. Yabancılar

Hicaz hariç olmak üzere Osmanlı topraklarında seyahat ve ikamet edebilirlerdi. Ayrıca

kendi dinlerinin icaplarını yerine getirmekte, giyimlerinde ve yaşayış tarzlarında da

serbestiler. Yabacılar açısından kutsal sayılan yerlerin idaresi de yine kendilerine

bırakılmıştı. Evlerine de ancak bir suçluya veya esire yataklık etmek gibi çok zorunlu

hallerde girilirdi. Bu durumda da yabancının mensup olduğu elçi veya konsolosa haber

verilir, bunların belirleyeceği kişilerin eşliğinde yabancının ikametgâhına girilir ve

arama yapılırdı. (Yabancıların ikametgâhına girebilme meselesi, 1867 yılında yeniden

ele alınmış ve yabancıların konut dokunulmazlığı bu tarihte yapılan bir kanunla

sınırlanmıştır.) Ayrıca yabancılardan hiçbir şekilde haraç alınmayacağı mallarının

yağmalanması halinde bunların bulunup iade edileceği de garanti edilmişti. Bir yabancı

55 “İmtiyâzât”, s.251. 56 M. Çizakça, a.g.m., s.235. 57 Aynı yer.

Page 24: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

11

öldüğünde malı ancak kanunî mirasçılarına kalırdı. Yabancının vârisi veya vasiyeti

olmaması halinde ise mirasıyla ilgili muameleler ilgili konsolosluk tarafından yerine

getirilirdi. Yabancının borcundan ancak kefili olan kişi sorumlu tutulabilir, aynı

tabiiyetteki yabancı ülke vatandaşları borcu ödemek için zorlanamazdı58.

2) Adlî imtiyazlar:

Aynı tabiiyete sahip yabancılar arasındaki davalar kendi ülkelerinin konsolosu

tarafından görülürdü. Genelde konsolosların yargı yetkisi içerisine taşınmaz mallar

dışında kalan59 ve kendi vatandaşlarını ilgilendiren her türlü dava girmekteydi.

Davaların sonuçlanmasından sonra konsolosluk mahkemelerinden çıkan ilamlar, ilgili

konsolosluk tarafından infaz edilir; konsoloslar gerekirse kendi tebaalarını hapsedebilir

ve onların mallarını satabilirdi.

Farklı devlet uyruğundaki yabancıların davalarında esas, davacının davasını

davalının mensup olduğu yabancı konsoloshanelerde açmasıydı. Böylece dava,

davalının mensup olduğu ülkenin konsoloshanesinde görülürdü. Mesela bir Fransız bir

İngiliz aleyhine dava açtığında yetkili mahkeme Fransız konsolosluk mahkemesi

olurdu. Aynı veya farklı tabiiyetteki yabancılara kendi ülkelerinin kanunları

uygulanırdı.

Osmanlı tebaası ile yabancılar arasındaki davalar, Osmanlı mahkemelerinde

Osmanlı kanunlarına uygun olarak görülürdü. Ancak davaya bakılabilmesi için

yabancının mensup olduğu konsolosluğun resmî tercümanın mahkemede hazır

bulunması şarttı.

Osmanlı ülkesindeki mevcut mahkemelere ilave olarak XIX. yüzyılda muhtelit

(karma) mahkemeler ortaya çıkmış ve yüzyılın ikinci yarısında teşkilatlanmasını

tamamlamıştı. Oy hakkı olan yabancı üyelerle Osmanlı tebaasından üyelerden oluşan

karma mahkemelerde Osmanlı tebaası ile yabancılar arasındaki davalar tercümanın

hazır bulunmasıyla görülürdü.

Osmanlı tebaası ve yabancılar arasındaki ticaret ve hukuk davaları görülürken,

davaların seyri ve mahkeme ilamlarının yerine getirilmesinde gerek konsolosluk

58 “Ahidnâme”, s.538; Y. Altuğ, a.g.e., s.65–66; M. C. Bilsel, a.g.e., s.44-46. 59 Y. Altuğ, a.g.e., s.68.

Page 25: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

12

tercümanlarının gerekse karma mahkemelerin yabancı yargıçlarının Osmanlı adliyesi

üzerinde olumsuz etkileri oluyordu. Tercüman, davanın kendi tebaası aleyhinde

sonuçlanacağını hissettiğinde mahkeme huzurundan çekilebiliyor veya mahkeme

kararlarını imzalamayarak kararların uygulanmasını önleyebiliyordu. Suç işleyen

yabancıların tutuklanmaları ve Osmanlı mahkemelerinin kararı doğrultusunda

hapsedilmesi Osmanlı memurlarının değil; yabancı konsolosların ve tercümanların yetki

alanına girmekteydi60.

3) İktisadî ve malî imtiyazlar:

Yabancılar, Osmanlı ülkesinde sadece emlak ve gümrük vergilerini vermekte61;

Osmanlı topraklarında serbestçe iktisadî faaliyetlerini sürdürmekteydiler.

Osmanlı Devleti, yabancı devletlerin rızasını almadan gümrük vergilerini

yükseltemediği gibi herhangi bir maddeyi tekel haline de getiremezdi. Osmanlı

Devleti’nin kabotaj hakkı olmadığından, Osmanlı karasularında yük ve yolcu taşıma,

gemi işletmeciliği yabancıların elinde idi. Bâbıâli, yabancı uyruklu şirketleri kapsayan

kanunlar yapmak istediğinde, kapitülasyonların ticaret serbestliği hükümlerine aykırı

olduğu iddiasıyla yabancı elçilerin itirazıyla karşılaşmaktaydı. Dolayısıyla Osmanlı

Devleti, yabancıları ilgilendiren konularda yabancı ülkelerin muvafakatini almadan

kanun yapıp uygulayamıyordu62.

4) İdarî imtiyazlar:

Yabancıların Osmanlı ülkesinde kendilerine ait postaneleri, okulları, hastaneleri,

yetimhaneleri gibi kurumları bulunmaktaydı. Osmanlı Devleti’nin denetim ve kontrolü

dışında olan bu tür müesseseleri kurmak isteyen yabancılar, Bâbıâli’ye izin için

başvururlar; ancak belirli bir süre için izin verilmezse kendilerini bu müsaadeyi almış

farz ederek inşaata başlarlardı. Bu kurumlar, belediye vergilerinden muaf tutulur, ithal

ettikleri eşya ve ürettikleri şarap için dahi vergi vermezlerdi63.

Osmanlı Devleti, kapitülasyonları kaldırmak için birçok girişimde bulunmuştur.

Yabancılara verilen imtiyazlara karşı ilk ciddi tavır 1713’te sadrazam olan Ali Paşa

60 Ayrıntılı bilgi için bkz. Y. S. Gönen, a.g.e., s.68–168. 61 BOA, HR.SYS.KSM., 1821/1, lef:57. 62 Y. Altuğ, a.g.e., s.68. 63 Y. Altuğ, a.g.e., s.69; M. C. Bilsel, a.g.e., s.46-47.

Page 26: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

13

tarafından ortaya konulmuştur. Ali Paşa, Osmanlı padişahlarınca tek taraflı bir bağış

niteliğinde yabancı ülkelerin tebaalarına verilen bu imtiyazların hukukî dayanağının son

derece zayıf olduğunu görmüştü. Sonuçta Osmanlı padişahlarınca yabancılara imtiyaz

içeren ahidnâme verilmemesi durumunda Avrupalı devletlerin elinde öteden beri devam

eden teamüllerin dışında her hangi bir hukukî gerekçe kalmıyordu64.

Ali Paşa kapitülasyonları kaldırmak ve Katolik misyonerlerinin Osmanlı

topraklarındaki faaliyetlerine son vermek amacındaydı. Bu durum, aynı dönemde

Fransa’nın İstanbul elçisi olan Marquis de Bonnac’ın dikkatini çekmişti. Elçi, kralına

yazdığı raporda Ali Paşa ve kapitülasyonlarla ilgili şu değerlendirmeye yer vermişti65:

“Bu adam (Ali Paşa) iki üç yıl daha kalsaydı belki de kapitülasyonları

kaybedecektik. Kapitülasyonların hukuksal temeli o denli zayıftır ki bunların devamı

için boyuna uğraşmak gerekir. Ali Paşa bunu anlamıştı. Benim amacım

kapitülasyonların yenilenmesi ve pekiştirilmesidir. Bütün échelle’lerde (Fransız ticaret

kolonilerinin bulunduğu liman kentlerinde) tebaanız daha çok teşvik edilirse ticaretleri

artacak, işleri sağlamlaşacaktır.”

Ali Paşa, 1716’da Petervaradin’de şehit edilmesi nedeniyle bu amacını

gerçekleştiremez.

Kapitülasyonların kaldırılması girişimleri XIX. yüzyılın ikinci yarısından

itibaren artarak devam etmiştir. Kırım Savaşı’ndan sonra 1856’da toplanan Paris

Kongresi’nde Âlî Paşa “hem bize reform yapmamız için baskı yapıyorsunuz hem de

kapitülasyonlarla önümüzü kesiyorsunuz” demek suretiyle kapitülasyonlara karşı

olduğunu ortaya koymuştu66. Âlî Paşa kongrede yapmış olduğu konuşmasında Osmanlı

Devleti’nin ticarî münasebetlerini ve hükümetin faaliyetlerini engelleyen güçlüklerin

kapitülasyonlardan kaynaklandığını, yabancıların da bundan zarar gördüğünü, yabancı

devlet memurlarının kendi tebaası üzerindeki yargılama yetkisinin hükümet içinde

hükümet meydana getirdiğini ve bu durumun karışıklığa neden olduğunu ifade etmiştir.

Âlî Paşa bu konuşmasıyla kapitülasyonların kaldırılmasını istemişti67. Kongrede Âlî

64 Ali Akyıldız, Anka’nın Sonbaharı (Osmanlı’da İktisadî Modernleşme ve Uluslararası Sermaye), İstanbul 2005, s.188. 65 Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, haz. Ahmet Kuyaş, İstanbul 2002, s.49. 66 A. Akyıldız, a.g.e., s.188. 67 M. C. Bilsel, a.g.e., s.52-53.

Page 27: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

14

Paşa’nın girişimi olumlu karşılanmış ve Paris Antlaşması’ndan sonra kapitülasyonların

yeniden tetkiki için Bâbıâli ile akit devletlerin delegelerinin katılımıyla İstanbul’da bir

konferansın düzenlenmesi kabul edilmişti. Ancak bu temenni hiçbir zaman

gerçekleşmemiş, konferans toplanmamıştır68. Böylece Âlî Paşa’nın bu teşebbüsünden

de bir sonuç çıkmamıştır.

Kapitülasyonların kaldırılması için 1862, 1867, 1869 ve 1871 tarihlerinde

yapılan girişimler de başarılı olamamıştır. Bâbıâli, ticaret, ceza, usûl ve icra kanunlarını

özellikle Avrupa kanunlarını örnek alarak yapmasından sonra 1880’de kapitülasyonların

kaldırılmasını yeniden Avrupalı devletlerden talep etmiştir. Ancak Avrupalı devletlerin

İstanbul’daki temsilcileri, kabul edilen kanunların yetersizliğini ve Avrupa

kanunlarından farklı olmalarını gerekçe göstererek kapitülasyonların kaldırılması

teklifini kabul etmemişlerdir69.

Avusturya-Macaristan’ın Bosna-Hersek’i ilhak etmesinden sonra Bâbıâli ile adı

geçen devlet arasında 1909’da bir protokol yapılmıştı. Bu protokolle Avusturya, diğer

Avrupa devletlerinin muvafakat etmeleri halinde kapitülasyonların kaldırılmasını kabul

etmişti70.

Kapitülasyonların kaldırılması konusu İtalya ile yapılan Uşi Antlaşması’nda da

yer almıştır. 1912’de yapılan bu antlaşmayla İtalya, kapitülasyonların ilgasıyla ilgili

Bâbıâli’nin düşüncesini haklı bulmuş; ayrıca Osmanlı Hükümeti’nin Avrupalı

devletlerle müzakereye girişmesi durumunda kendisine yardım vaadinde bulunmuştu.

Bununla birlikte Avusturya ve İtalya tarafından kapitülasyonların ilgası konusunda

verilen taahhütler, anılan devletlerin kapitülasyonların kaldırılmasını kabul ettikleri

anlamına gelmemekteydi71.

Çağdaş bir devlet yaratma amacında olan İttihat ve Terakki, bunun için

egemenlik ve bağımsızlık kavramlarıyla bağdaşmayan kapitülasyonların kaldırılmasını

zorunlu görmekteydi. Kapitülasyonları tek taraflı olarak kaldıracak kadar güçlü

olmamaları nedeniyle bunun ancak yeni yasalarla ve iyi işleyen bir idarî mekanizmayla

68 Tahir Taner, “Kapitülasyonlar Nasıl İlga Edildi?”, Muammer Raşit Seviğ’e Armağan’dan ayrı baskı, İstanbul 1956, s.2. 69 Y. Altuğ, a.g.e., s.73. 70 Reşat Ekrem, a.g.e., s.242. 71 T. Taner, a.g.m., s.7-8.

Page 28: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

15

mümkün olacağını düşünmekteydiler. İttihat ve Terakki bu şekilde hareket ederek

kapitülasyonların ya kendiliğinden hükmünü yitireceğini ya da büyük devletlerin kendi

istekleriyle kapitülasyonları kaldıracağını ummaktaydılar72.

İttihat ve Terakki’nin devleti çağdaşlaştırma çabaları yabancı ülkelerin

menfaatleriyle çatışmaktaydı. Kapitülasyonlar, çıkartılan yasaların yerli yabancı

ayırımına gitmeden Osmanlı ülkesindeki herkese uygulanmasını engelliyordu. İttihat ve

Terakki Hükümeti, 1914’e kadar idarî mekanizmayı kapitülasyonları gereksiz hale

getirecek biçimde ıslah etmeye çalışmış; ayrıca kapitülasyonların kaldırılması için

bunlardan yararlanan devletlerle de görüşmeler yapmıştır. Ancak bütün bu teşebbüsler

kapitülasyonların kaldırılması konusunda bir yarar sağlamamıştır73.

72 Feroz Ahmad, İttihat ve Terakki(1908–1914), çev. Nuran Yavuz, İstanbul 2004, 6. baskı, s.86. 73 F. Ahmad, a.g.e., s.190.

Page 29: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

16

I.BÖLÜM

KAPİTÜLASYONLARIN KALDIRILMASI VE TEPKİLER

I. 1 Cihan Savaşı’ndan İlga Kararına Kadar Kapitülasyonlarla

İlgili Yapılan Müzakereler

Birinci Dünya Savaşı’nın çıkışında çeşitli sebepler etkili olmuştur. Fransız

İhtilali’nin sonuçlarından olan milliyetçilik akımının etkisi bu nedenlerden biridir.

Milliyetçilik hareketleri sonucunda XIX. yüzyılın ikinci yarısında, ilk önce İtalyan

ardından ise Alman milli birliği kurulmuş ve Avrupa’daki güçler dengesi değişmiştir74.

Diğer taraftan Avrupa’da endüstrinin gelişmesiyle artan hammadde ve pazar ihtiyacı

Avrupalı ülkelerin sömürgecilik faaliyetlerine hız kazandırmış; büyük devletler

arasındaki çatışmayı da artırmıştır75. Avrupalı ülkeler arasındaki rekabet, silahlanmaya

ve iki ayrı bloğun ortaya çıkmasına sebep olmuştur. İttifak Devletleri (Üçlü İttifak)

olarak adlandırılacak olan Almanya, Avusturya-Macaristan ile İtalya ittifakı 1882’de

oluşturuldu. İttifak Devletleri’nin karşısında ise 1907 İngiliz-Rus Antlaşması ile

oluşumunu tamamlayan İngiltere, Fransa ve Rusya’dan meydana gelen İtilaf Devletleri

(Üçlü İtilaf) yer aldı76.

Avusturya-Macaristan tahtının veliahdı Ferdinand’ın 28 Haziran 1914 günü bir

Sırp milliyetçisi tarafından Saray-Bosna’da öldürülmesi Avrupa’da savaşın başlaması

için bahane oldu. Avusturya-Macaristan, Almanya’nın da onay ve desteğini aldıktan

sonra Sırbistan’a içerisinde ağır şartlar barındıran bir ültimatom verdi. Sırbistan bu

isteklerden bazılarını kabul, diğerlerini ise reddetti. Bunun üzerine Avusturya-

Macaristan, 28 Temmuz 1914’te Sırbistan’a savaş ilan etti. Viyana Hükümeti’nin

74 Fahir Armaoğlu, 20.Yüzyıl Siyasî Tarihi (1914–1995), b.y.y., b.t.y., C. I-II, 14. baskı, s.99. İtalyan ve Alman uluslarının milli birliklerini kurması hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1789–1914), Ankara 1999, 2. baskı, s.285–326. 75 F. Armaoğlu, 20.Yüzyıl Siyasî Tarihi (1914–1995), b.y.y., b.t.y., C. I-II, 14. baskı, s.100. 76 Georges Langlois ve Diğerleri, 20. Yüzyıl Tarihi, çev. Ömer Turan, İstanbul 2003, 2. baskı, s.57–58. İttifak ve İtilaf bloklarının oluşumu hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. F. Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1789–1914), Ankara 1999, 2. baskı, s.352–450.

Page 30: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

17

yanında yer alan Almanya; 1 Ağustos’ta Rusya’ya, 3 Ağustos’ta Fransa’ya, bir gün

sonra ise Belçika’ya savaş açtı. İngiltere, Üçlü İtilaf devletlerine katılarak 4 Ağustos’ta

Almanya’ya savaş ilan etti. Avusturya-Macaristan’da Almanya ile birlikte hareket

ederek Rusya’ya savaş açtı. Savaş, kısa sürede Avrupa dışına yayıldı. Almanya ile

çıkarları çatışan Japonya İtilaf Devletleri yanında harbe girdi. Avrupa’da başlayan ve

gittikçe daha geniş alanlara yayılan savaş, birçok ülkeyi içine çekerek bir dünya savaşı

halini almıştır77.

Almanya, gerek jeopolitik konumu gerekse insan ve yeraltı kaynakları açısından

önemli bir ülke olan Osmanlı Devleti’yle ittifak antlaşması yapmak için İstanbul’daki

sefiri Wangenheim’ı görevlendirmişti. Almanya ittifak teklifini Temmuz ayında

Bâbıâli’ye bildirdi. Almanya’dan gelen bu teklif padişaha iletilmiş ve V. Mehmet Reşat

gerekli müzakereler için ilgililere izin vermişti. Müzakereler birkaç hafta sürmüş ve

tedafüî bir ittifak antlaşması hazırlanmıştı78.

İttifak teklifini bir fırsat olarak değerlendiren Osmanlı Hükümeti, 2 Ağustos’ta

Almanya ile bir gizli antlaşma imzalamıştı. Sadrazam Sait Halim Paşa ile Alman elçisi

Wangenheim arasında yapılan bu antlaşma Cavit Bey’e göre Osmanlı Devleti’nin lehine

olmamasına karşın Almanya yüzünden devletin hayatını tehlikeye sokmaktaydı. Cavit

Bey, antlaşmayla ilgili görüşlerini Talat Bey ve Cemal Paşa ile de paylaşmış ve

antlaşmanın birtakım sakıncalarına dikkat çekmişti. Üstelik Cemal Paşa da yapılan bu

antlaşmadan rahatsızdı. Antlaşmanın imzalandığı günün akşamı İttihat ve Terakki’nin

kurmayları Sadrazam Sait Halim Paşa’nın evinde bir toplantı yapmış ve antlaşma

üzerinde fikir alışverişinde bulunmuştu. Talat Bey, sadrazama Cavit Bey’in antlaşmaya

yönelik itirazlarını söylemiş ve antlaşmada tadilat yapılması gerekliliğinden bahsetmişti.

Bu istek sadrazam tarafından da uygun bulunmuştu79.

Bâbıâli bir taraftan Almanya ile müttefiklik antlaşması yaparken diğer taraftan

da Avrupa’da patlak veren savaşa karşı takip edeceği politikayı oluşturma uğraşısı

içindeydi. Bu amaçla her ihtimali göz önüne alan Osmanlı Hükümeti, 2 Ağustos’ta

77 N. V. Yeliseyeva-A. Z. Manfred, Yakın Çağlar Tarihi, çev. Özdemir İnce-Ergün Tuncalı, İstanbul 1978, 3. baskı, s.278–20; Rifat Uçarol, Siyasi Tarih, İstanbul 1987, 4. baskı, s.403–406. 78 Said Halim Paşa, Buhranlarımız ve Son Eserleri, haz. M. Ertuğrul Düzdağ, İstanbul 1998, 3. baskı, s.315. 79 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 16 Birinci teşrin 1944/ 16 Ekim 1944.

Page 31: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

18

seferberlik ilan etti80. Bu olayın İtilaf Devletleri üzerinde yaratacağı olumsuz etki

hesaba katılarak, 4 Ağustos’ta savaşta tarafsız kalınacağı duyuruldu81. Aynı günün

gecesi İttihat ve Terakki’nin önde gelenleri Sait Halim Paşa’nın evinde bir toplantı daha

düzenlemiş; bu toplantıda Almanya’ya yapılacak teklifler ele alınmış ve tespit

edilmişti82. Bu tekliflerin içerisinde adlî ve iktisadî kapitülasyonların kaldırılmasının

Almanya tarafından kabul edilmesi ve Almanya’nın harpten sonra bunu diğer devletlere

kabul ettirmek için taahhüt vermesi de bulunmaktaydı.

Sait Halim Paşa tespit edilen teklifleri Alman elçisi Wangenheim’e iletmiş ve

Alman elçisi buna bir mektupla cevap vermişti. Wangenheim, sadrazama verdiği

mektupta Türkiye’nin taahhütlerini yerine getirmesi halinde Almanya’nın

kapitülasyonların ilgasını kabul edeceğini belirtmişti. Cavit Bey’e göre bütün bu

teklifler antlaşma imzalanmadan önce Almanya’ya kabul ettirilmeliydi. Çünkü

antlaşmalar bağlayıcıdır. Oysaki Osmanlı Devleti’nin lehine olarak Almanya’ya

yapılacak tekliflerin karşılığında alınacak cevaplar, mektuplaşma şeklinde olacağından

tarafların yükümlülük altına girmesi söz konusu olmayacaktı83.

Almanya açısından Osmanlı Devleti’nin kendi yanında savaşa girmesi ne kadar

önemliyse İtilaf Devletleri için de bu ülkenin tarafsız kalması o derece önemliydi. Daha

5 Ağustos’ta Rus sefareti tarafından Rusya Hariciye Nazırı Sazanof’a çekilen telgrafa

göre Enver Paşa, Rusya ile Osmanlı Devleti’nin birlikte hareket etmesine karşılık

kapitülasyonların kaldırılmasını, Türkiye’nin bağımsızlığının tam olarak tanınmasını ve

Balkan yarımadası haritasında Osmanlı Devleti lehine değişiklikler yapılmasını

istemiştir. Rusya Hariciye Nezareti, İstanbul’daki Rus elçisi Giers’e yolladığı 6 Ağustos

tarihli telgrafta Osmanlı Hükümeti ile görüşmelere devam etmesini; fakat hiçbir

taahhüde girmemesini hatırlatmıştı84.

80 R. Uçarol, a.g.e., s.408; İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, İstanbul 1972, C.IV, s.413. 81 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Ankara 1999, C. IX, s.382. 82 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 16 Birinci teşrin 1944/ 16 Ekim 1944. 83 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 17 Birinci teşrin 1944/ 17 Ekim 1944. Nitekim kapitülasyonların kaldırılmasından sonra Wangenheim, Cavit Bey’le yaptığı bir görüşme esnasında bu mektubun bir hiçbir bağlayıcılığı olmadığını söyleyecektir. Bkz. “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 5 İkinci teşrin 1944/ 5 Kasım 1944. 84 Ahmet Emin Yalman, Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim(1888–1918), İstanbul 1970, C.I, s.216. Enver Paşa, 5 ve 9 Ağustos 1914’te Rus askerî ataşesi Leontiyef ile yaptığı görüşmelerde Osmanlı Devleti ile Rusya arasında yapılabilecek ittifakın şartları üzerinde durmuştu. Rusya’nın İstanbul’daki

Page 32: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

19

İtilaf Devletleri, tarafsız kalması karşılığında Bâbıâli’ye birtakım teklifler

yapmaya hazırdı. Nitekim 17 Ağustos’ta Fransız, İngiliz ve Rus sefirleri Osmanlı

Devleti’nin tarafsızlığa riayet etmesi halinde harpten sonra Osmanlı toprak bütünlüğünü

korumayı garanti ettiklerini Sait Halim Paşa’ya bildirmişlerdi85. Sözlü olarak yapılan bu

teklifler yeterli değildi; ancak Sait Halim Paşa’nın savaşa girmeme doğrultusundaki

kanaatini güçlendirmişti.

Osmanlı Hükümeti, savaşta tarafsız kalarak birtakım menfaatler elde

edebileceğini düşünmekteydi. Bu çıkarların başında kapitülasyonların kaldırılması

gelmekteydi. Bu amaçla Sait Halim Paşa, 19 Ağustos’ta, Cavit Bey’i kapitülasyonların

kaldırılması ve diğer hususlarda İtilaf Devletleri sefirleriyle görüşmeye memur etmişti.

Cemal Paşa da aynı dönemde İngilizlerle müzakere yapmak üzere hükümet tarafından

görevlendirilmişti86.

Yabancı devlet elçileriyle yapılacak bu müzakerelere zaman geçirilmeden

başlanmıştı. İlk olarak İngiliz elçisi Mallet ile görüşmeye karar veren Cemal Paşa,

görüşmeye gitmeden önce aynı gün Cavit Bey ile biraraya gelmişti. Cavit Bey’in de

görüşünü alan Cemal Paşa yapacağı tekliflere son halini vermişti. Bir kaç maddeden

büyükelçisi Giers, Enver Paşa’nın tekliflerinin vakit geçirmeksizin kabul edilmesi gerektiğini düşünmekteydi ve bu doğrultudaki düşüncesini 9 Ağustos tarihli telgrafıyla Sazanof’a iletmişti. Giers’e göre Enver Paşa’nın tekliflerinin kabul edilmemesi Türkiye’yi Almanya’nın yanına itecek ve Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki ilişkilerin bu gergin hali, her iki devletin münasebetlerinin kesilmesine yol açacaktır. Giers, bunu önlemenin zaruretine inanıyordu. Rusya Hariciye Nazırı Sazanof, Giers’e gönderdiği cevabî telgrafta Enver Paşa ile görüşmeye devam edilmesi gerektiğini ve zaman kazanmak lazım geldiğini belirtmiştir. Enver Paşa’nın teklifleri ve Rus Hükümeti’nin bu tekliflere yönelik değerlendirmesi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve Rusya, Ankara 1990, s.230–238. 85 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 21 Birinci teşrin 1944/ 21 Ekim 1944; E. E. Adamof, “Birinci Dünya Savaşı Sırasında Avrupa Hükûmetleri ve Türkiye”, çev. Hüseyin Rahmi, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, 2000, 3. seri, S.38, s.29. 86 Cemal Paşa hatıralarında, hükümetin vakit kazanmak ve Almanlarla ittifaklık ilişkisi ile ilgili şüpheleri gidermek amacıyla, kendisini İngilizlerle Cavit Bey’i ise Fransızlarla görüşmek için görevlendirdiğini, gerek sefirle yapılan müzakerelerin gerekse takip edilen tarafsızlık politikasının vakit kazanmaya yönelik olduğunu söylemektedir. Bkz. Cemal Paşa, Hatıralar, haz. Alpay Kabacalı, İstanbul 2001, s.157. Oysaki Cavit Bey bu durumdan habersizdi. Zira Cavit Bey’in aynı tarihlerdeki günlüğünde kendisiyle birlikte Cemal Paşa’nın görevlendirildiğine dair her hangi bir bilgi mevcut değildir. Bunun yanı sıra aynı günlükte gerek tarafsızlık siyasetinin gerekse yabancı sefirlerle cereyan eden müzakerelerin vakit kazanmak amacıyla yapıldığına dair de hiçbir malumat yoktur. Hatta Cemal Paşa, İngiliz sefiriyle kapitülasyonlar da dâhil olmak üzere birtakım meseleler üzerine müzakerelerde bulunma isteğini Cavit Bey’e söylediğinde Cavit Bey, bu işlerle ilgili müzakereler yapmak üzere kendisinin görevlendirildiğini Cemal Paşa’ya söylememiş; yalnız sadrazamla görüşmeden bir şey yapmamasını ifade etmekle yetinmişti. Cavit Bey, sadrazamın Cemal Paşa’ya sefirlerle görüşmemesini söyleyeceğini düşünmekteydi. Bkz. “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 22 Birinci teşrin 1944/ 22 Ekim 1944.

Page 33: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

20

ibaret olan bu tekliflerin içinde kapitülasyonların kaldırılması ve Osmanlı Devleti’nin

içişlerine karışılmaması hususları da vardı87.

Cemal Paşa ile İngiliz elçisi arasında 19 Ağustos’ta88 gerçekleşen bu görüşmede

Mallet’in, Osmanlı Devleti’nin hangi menfaatler karşılığında tarafsızlığını hakikaten ve

sonuna kadar korumasının mümkün olduğunu sorması üzerine Cemal Paşa bu soruyu

sadrazama iletmeye mecbur olduğunu söylemiş ve soruya cevap vermemişti. Daha

sonra ise Sait Halim Paşa ile Cemal Paşa bir araya gelerek elçiye verilecek cevabı tespit

etmişlerdi. İngiliz elçisine yapılacak teklifte önemli birkaç maddenin yanı sıra bütün

kapitülasyonların kaldırılması da yer almaktaydı. Teklifleri değerlendiren Mallet verdiği

cevapta kapitülasyonların adlî kısmının hemen kaldırılmasının söz konusu

olamayacağını, malî kısımlarından bazılarının kaldırılmasına ise diğer müttefiklerinin

razı olması koşuluyla, İngiltere’nin onay verebileceğini belirtmişti89. Bununla birlikte

İngiliz elçisi Boğazların trafiğe açılması ve katiyen kapatılmaması, ülkede bulunan

Alman askerî ıslahat heyetinin Almanya’ya iadesi gibi birtakım şartların yerine

getirilmesi karşılığında malî kapitülasyonlarda değişiklik yapılmasına dair bir senedin

İngiltere, Fransa ve Rusya tarafından Bâbıâli’ye verilebileceğini de ifade etmişti90.

İngiliz sefiri Mallet ile görüşen bir başka hükümet üyesi ise Cavit Bey’di. 19

Ağustos akşamı gerçekleşen bu görüşmede Mallet, sadrazama yapmış olduğu teklifleri

içeren metni Cavit Bey’e okumuştu. Ancak Cavit Bey bu tekliflerin her sefir tarafından

ayrı ayrı ve yazılı olarak verilmesi gerektiğini, bu nedenle teklifleri yeterli bulmadığını

Mallet’e ifade etmişti91.

Cavit Bey aynı gün Rus maslahatgüzarı Goulkevitch ile de görüştü. Bu

görüşmede Cavit Bey Goulkevitch’e, İtilaf Devletleri elçilerinin Bâbıâli’ye aşağıdaki

teklifleri yapması gerektiğini söylemiştir:

87 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 22 Birinci teşrin 1944/ 22 Ekim 1944. 88 Halil Menteşe’nin Anıları, haz. Orhan Birgit ve Diğerleri, İstanbul 1986, s.194. 89 Cemal Paşa, a.g.e., s.157. 90 Cemal Paşa, a.g.e., s.158. 91 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 22 Birinci teşrin 1944/ 22 Ekim 1944.

Page 34: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

21

1) İngiltere, Fransa ve Rusya elçilerinin Osmanlı toprak bütünlüğünün

garantisine dair belli belirsiz ortak teklifleri yerine her bir elçi tarafından açık, net ve

yazılı bir taahhüdün verilmesi92 ; bunun süresinin de 15–20 yıldan aşağı olmaması93.

2) İktisadî kapitülasyonların kaldırılması.

3) Adlî kapitülasyonların kaldırılması.

Goulkevitch, bu maddeleri kabule şayan görse de Cavit Bey’e durumu

Petersburg’a yazmak gerektiğini ifade etmişti.

Rus elçisi Giers de, aynı gün Rus Hariciye Nazırı Sazonov’a çektiği telgrafta

Cavit Bey ile gerçekleşen görüşmeden ve Cavit Bey’in görüşlerinden bahsetmişti. Giers

telgrafında, Cavit Bey’in şu düşüncelerine yer vermişti: İtilaf Devletleri Türkiye’ye,

Almanların tekliflerinin üstünde değilse de hiç olmazsa hükümetin savaş taraftarı

olmayan üyelerinin eline, Almanya’nın tazyikiyle savaş lehinde olan üyelerine karşı

koyabilecek derecede ciddi bir koz vermeli, Bâbıâli’ye bu amaca uygun teklifte

bulunmalıdır. Türklere temin edilecek menfaatlerin en önemlisi ise kapitülasyonların

kaldırılmasıyla Türkiye’ye tam bir iktisadî istiklalin tanınmasıdır94.

Cavit Bey, 20 Ağustos’ta İngiliz ve Fransız elçileriyle bir görüşme daha

yapmıştı. Bu görüşmede İngiliz elçisi, ticaret antlaşması yapılmasında ısrar ediyor;

Cavit Bey ise kapitülasyonların tümüyle kaldırılması gerektiğini savunuyordu. Mallet,

Osmanlı mahkemelerinin yetersiz olduğu, dolayısıyla adlî kapitülasyonların

kaldırılmasının zamanın henüz gelmediği görüşündeydi. İngiliz elçi, Osmanlı

Devleti’nin içişlerine karışmamayı da kabul etmiyordu. Çünkü Mallet’e göre

gerektiğinde Rusların dahi içişlerine karışılıyordu.

Görünen odur ki İngiltere, Osmanlı Devleti’nin tarafsızlığını koruması

karşılığında ileri sürdüğü şartları ağır bulmuştu95.

92 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 23 Birinci teşrin 1944/ 23 Ekim 1944. 93 E. E. Adamof, a.g.m., s.29. 94 Halil Menteşe’nin Anıları, s.194; İstanbul’daki Rus ataşemiliteri General Leontiyef de, aynı gün Petrograd’a çektiği telgrafta Cavit Bey’in bu doğrultudaki görüşlerine yer vermiştir. General Leontiyef’in telgrafının içeriği için bkz. E. E. Adamof, a.g.m., s.29. 95 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 23 Birinci teşrin 1944/ 23 Ekim 1944; Cavit Bey’in İngiliz ve Fransız elçileriyle görüşmesi için ayrıca bkz. Halil Menteşe’nin Anıları, s.194.

Page 35: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

22

Fransız elçisi Bompard da, İngiliz elçisiyle benzer bir düşünceye sahipti. İktisadî

kapitülasyonların tamamıyla kaldırılabileceği zannında olan Bompard, adlî

kapitülasyonlarla ilgili ancak birtakım değişiklikler yapılması taraftarıydı96.

İtilaf Devletleri içerisinde kapitülasyonlar konusunda en iyimser görüşe sahip

olan Rusya’ydı. Nitekim İngiltere ve Fransa’nın kapitülasyonların kaldırılmasını güç bir

mesele olarak görmelerine karşın bu konuda Giers’in yaklaşımı olumluydu. Bu durum

Giers tarafından Savazof’a çekilen 20 Ağustos tarihli telgrafa da yansımıştı:

“Bütün işlerin askeri liderlerin elinde bulunması, bunların da Almanların

baskısı altında Türkiye’yi açıktan açığa savaşa sürüklemek istemeleri yüzünden

buradaki durum son derece kritik bir hal alıyor. Cavit Bey, sadrazam ve Cemal Paşa bu

gidişe karşı koyuyorlar. Fakat son sözün uzun müddet bunlara ait olacağına güvenim

yok. Onları desteklemek için mümkün olan her şeyi yapmamız gerekir. Şayet Türkiye ile

savaşa tutuşmaktan çekinmek bizim için lazımsa, kapitülasyonların kaldırılması

şartlarının da kabulünden yanayım. Türkiye’nin ülke bütünlüğünün yazılı olarak

garanti edilmesine de karşı değilim. Ancak garanti süresinin 5–10 yıla indirilmesini

isterim. Çünkü Türkiye’nin çözülüp dağılması ihtimalini göz önüne alarak, kendimizi

daha uzun sürelerle bağlamayı uygun saymam. 97”

Rus elçisi, Osmanlı Devleti’nin Almanya yanında savaşa girmesini önlemek

için, kapitülasyonların kaldırılması da dâhil olmak üzere, her türlü fedakârlığın

yapılması gerektiğini düşünmekteydi. Buna karşın savaş sonrasındaki ekonomik

çıkarlarını göz önünde bulunduran İngiltere ve Fransa, kapitülasyonların kaldırılmasına

ve Osmanlı Devleti’ne tam bir iktisadî bağımsızlık verilmesine sıcak bakmıyorlardı.

Çünkü Türkiye’nin iktisadî ve siyasî bağımsızlığı bu devletlerin ekonomik ve siyasî

menfaatlerinin kaybı anlamına geliyordu.

96 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 24 Birinci teşrin 1944/ 24 Ekim 1944. 97 E. E. Adamof, a.g.m., s.29. Halil Bey de, anılarında, Rus elçisi Giers’in Rus Hariciye Nazırı Sazanof’a çektiği 20 Ağustos tarihli telgrafa yer vermişti. Ancak bu telgraf yukarıda verilen telgraftan içerik yönünden farklılıklar taşımaktaydı. Adı geçen telgrafta Giers, İngiliz ve Fransız elçileri gibi kendisinin de kapitülasyonların tamamıyla kalkmasını zor gördüğünü; ancak uygulamada kapitülasyonlarla ilgili birtakım sınırlamaları kabul etmekten yana olduğunu Sazanof’a ifade etmişti. Giers’e göre kapitülasyonlar, kişilerin ve konutların dokunulmazlığı ile konsolosların mahkemelerde hazır bulunması gibi alanlara hasredilebilirdi. Ayrıca İngiltere, Fransa ve Rusya ortak hareket etmeliydi. Şayet Osmanlı Devleti’ne yazılı bir taahhüt verilecekse bu müşterek bir taahhüt olmalıydı. Sazanof tarafından Rusya’nın Paris elçisi İzvolski’ye çekilen telgrafta da Osmanlı Devleti’ne karşı ortak hareket edilmesi hususunda Fransa Hariciye Nazırı’nın dikkatinin çekilmesi istenmişti. Bkz. Halil Menteşe’nin Anıları, s.194–195.

Page 36: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

23

Rusya, Osmanlı Hükümeti ile müzakerelerin devamından yanaydı. Bu yolda

İngiltere ve Fransa nezdinde teşebbüse de girişmekten de geri durmayan Petersburg,

Cavit Bey tarafından yapılan tekliflerin İngiltere ve Fransa tarafından kabul edilmesini

istemişti. Rusya, hiç değilse İttihat ve Terakki kabinesindeki barış yanlıları için

kapitülasyonların kaldırılması hakkında bir formül hazırlayabileceklerini müttefiklerine

iletmişti. Fakat Londra ve Paris bu teklife sıcak bakmamıştır98.

İlga kararından önce Rusya, kapitülasyonların kaldırılması konusunda azamî

ölçüde özveride bulunmaya gayret etmişti. 22 Ağustos’ta Cavit Bey’le yaptığı

görüşmede Rus elçisi Giers, iktisadî kapitülasyonların lağvına taraftar olduğunu ortaya

koymuştu. Ayrıca Osmanlı ülkesinde az sayıda Rus tebaası olduğundan, Rus elçisinin

adlî kapitülasyonların kaldırılmasına da her hangi bir itirazı yoktu. Bunların karşılığında

Giers’in Bâbıâli’den yerine getirmesini istediği tek şart, Osmanlı Hükümeti’nin

tarafsızlığa uygun hareket etmesiydi99.

İngiltere, Türkiye’nin isteklerini aşırı bulmakla beraber müzakerelerin devam

etmesinden yanaydı. Bu nedenle Osmanlı Hükümeti’nin taleplerinin hemen

reddedilmesini istemiyordu. İngiltere, Fransa ve Rusya ile beraber Türkiye’nin

bağımsızlığını ve toprak bütünlüğüne saygı gösterileceğini garanti eden ortak bir

taahhüdün verilmesine de hazırdı. Fakat Türkiye’deki adlî yapı İngiliz Hükümeti’ni

memnun edecek bir seviyeye gelinceye kadar İngiltere, adlî kapitülasyonlardan

vazgeçmeyi de düşünmüyordu100.

Rusya kadar fedakârlığı göze aldıkları söylenemezse de İngiltere ve Fransa da

Osmanlı Devleti’nin tarafsızlık siyasetini sürdürmesinden yanaydı. Hatta bunu kesin

olarak sağlamak isteyen İtilaf Devletleri sefirleri, daha önce Bâbıâli’ye bildirdikleri

teklifleri 30 Ağustos’ta yazılı hale getirerek Sadrazam Sait Halim Paşa’ya vermişlerdi.

Ayrıca Cavit Bey’e de müsvedde olarak bir kâğıt bırakmışlardı. Elçiler, verdikleri yazılı

taahhütte şu hususların üzerinde durmuşlardı:

“Aşağıda imzaları bulunan Fransa, Rusya ve İngiltere sefirleri bağlı oldukları

hükümetleri adına beyan ederler ki, Bâbıâli Avrupa’yı ikiye ayıran mücadele esnasında

98 E. E. Adamof, a.g.m., s.30. 99 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 25 Birinci teşrin 1944/ 25 Ekim 1944. 100 E. E. Adamof, a.g.m., s.30.

Page 37: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

24

kesin bir tarafsızlık siyaseti izlemeyi taahhüt eylerse üç müttefik devlet Osmanlı

Devleti’nin toprak bütünlüğünü garanti etmeye ve Osmanlı Hükümeti’nin iktisadî ve

adlî alanda kendilerine söyleyeceği talepleri dost bir zihniyetle tetkik etmeye

hazırdırlar. 101 ”

Üç ülkenin sefirleri tarafından verilen bu taahhüt, Bâbıâli’yi tatmin etmekten

uzaktı. Sait Halim Paşa da Cavit Bey de elçilerin beyanından memnun kalmamıştı.

Cavit Bey Rus elçisi Giers’e, verdikleri beyanatın şekil ve esas yönünden değiştirilmeye

muhtaç olduğunu söylemiş ve bunun yetersizliğini belirtmişti102.

Osmanlı Hükümeti, elçiler tarafından kendisine sunulan taahhüdün müşterek

olarak değil; İngiliz, Fransız ve Rus elçileri tarafından ayrı ayrı verilmesini talep

etmişti. Ancak elçiler buna uymamış ve ortak bir taahhütle yetinmişlerdi103. Diğer

taraftan elçilerden kapitülasyonların kaldırılmasını kabul etmeleri, taahhütlerini ise açık

ve net bir şekilde yapmaları istenmişti. Oysaki elçiler kapitülasyonların kaldırılmasını

kabul etmedikleri gibi bununla ilgili açık bir taahhütte de bulunmamışlardı. Her ne

kadar kapitülasyonların kaldırılmasıyla ilgili Osmanlı Hükümeti tarafından kendilerine

yapılacak teklifi dost bir zihniyetle inceleyeceklerini söyleseler de bu, ilganın belirsiz

bir zamana atılmasından, dolayısıyla kapitülasyonların tümüyle kaldırılmasına razı

olmayacaklarından başka bir anlam taşımamaktaydı.

101 Yukarıda sadeleştirilerek verilen metnin Türkçe tercümesi için bkz. “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 30 Birinci teşrin 1944/ 30 Ekim 1944. Metnin Fransızcası için bkz. “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 29 Birinci teşrin 1944/ 29 Ekim 1944. İngiltere ve Rusya büyükelçileri tarafından Bâbıâli’ye verilmek üzere hazırlanıp Sazanof’un 28 Ağustos’ta Fransa nezdinde yaptığı girişimler sonucunda Fransa’ya da kabul ettirilen bu metin için ayrıca bkz. E. E. Adamof, a.g.m., s.31. 102 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 30 Birinci teşrin 1944/ 30 Ekim 1944. 103 Devletlerin tek başlarına vermiş olduğu teminatla diğer devletlerle ortak bir şekilde vermiş oldukları teminat arasında önemli fark vardır. Tek başına teminat veren bir devlet, toprak bütünlüğüne kefil olduğu ülkenin herhangi bir diğer devletin saldırısına uğraması halinde bütün kuvvetiyle taahhüdünü yerine getirmeye mecburdur. Ortak teminatta ise taahhüdün yerine getirilmesi şarta bağlıdır. Teminat antlaşmasında imzası olan devletler birlikte harekete karar verdikleri takdirde, taahhüt yerine getirilirdi. İçlerinden birisinin çekince ortaya koyması durumunda diğerleri de bu taahhütlerinden kurtulurlardı. Nitekim Paris Antlaşması ile büyük devletler Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü ve istiklalini temin ettikleri halde taahhütleri ortak olduğundan 1877–1878 Osmanlı-Rus savaşında hiç birisi Rusya’ya karşı Osmanlı Devleti ile ortak hareket etmemişti. Berlin Kongresi ile bu taahhüt tekrarlandığı ve onaylandığı halde Avrupalı devletler tarafından bu durum dikkate alınmamıştı. Üstelik Osmanlı Devleti ile antlaşmaya imza koyan devletlerden biri arasında herhangi bir anlaşmazlık olması durumunda diğer devletlerin aracılık etmesi, ahdî bir zorunluluk haline sokulmasına rağmen daha sonra İngiltere Mısır’ı, Fransa Tunus’u, İtalya Trablusgarp ve Bingazi’yi işgal etmişti. Osmanlı Hükümeti’nin aracı olunmasına ilişkin tekliflerine ise hiçbir Avrupalı devlet cevap vermemişti. Bu bilgi ve yorumlar için bkz. Halil Menteşe’nin Anıları, s.193.

Page 38: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

25

Osmanlı Hükümeti’nin Cihan Savaşı sırasında en büyük endişelerinden birini

Rusya’nın Osmanlı Devleti üzerindeki emelleri oluşturmaktaydı. Bu nedenle Bâbıâli,

Fransa ve İngiltere tarafından verilecek teminatın Rusya’nın Osmanlı Devleti üzerindeki

ihtiraslarına kesin olarak set çekecek nitelikte olmasını istiyordu. Bâbıâli bu yüzden

Mallet ve Bombard’a, teminatın Rusya’nın işe karıştırılmadan yalnızca İngiltere ve

Fransa tarafından verilmesini teklif etmişti. Buna karşın Üçlü İtilaf’ın elçileri,

Bâbıâli’ye ortak bir nota vermişler ve notada Osmanlı Devleti’nin Cihan Savaşı

süresince tam ve mutlak bir tarafsızlık halini koruması şartıyla Türkiye’nin toprak

bütünlüğü ile bağımsızlığını garanti ettiklerini belirtmişlerdi. Öyle ki bu ortak notaya

göre Osmanlı Devleti’nin sadece savaşa girmemesi “tarafsızlık” olarak kabul edilmiyor

ve teminatın yerine getirilmesi için yeterli sayılmıyordu. Tarafsızlığın her şeyden önce

İtilaf Devletleri’ni “tatmin” ve “memnun” etmesi gerekiyordu. Sait Halim Paşa’ya göre

bu durum, Türkiye’nin tarafsızlığının İtilaf Devletleri’nin takdirlerine bırakılmasından

başka bir anlam taşımıyordu. Dolayısıyla Üçlü İtilaf hükümetlerince verilen bu söz

gelecekteki münakaşalara kapı aralayan, ucu açık bir sözdü ve ülkenin geleceği böyle

şüpheli bir söze bağlanamazdı.

Ayrıca Sait Halim Paşa, İtilaf Devletleri’nin gelecekte kendi aralarındaki

yardımlaşma ve temas yollarını açık bulundurmak için, kendilerince bunun hayatî bir

zorunluluk olduğunu ileri sürmeleri, Türkiye’nin tarafsızlığına artık riayet

edemeyeceklerini ilan edip boğazları işgale kalkmaları halinde onları durduracak hiçbir

gücün olmadığına da dikkat çekmiştir104.

Bâbıâli açısından müzakere sürecinin sonuna gelinmişti. Özellikle İtilaf

Devletleri’nin vermiş oldukları taahhüdün hiçbir yenilik getirmemesi ve elçilerin gerek

kapitülasyonların kaldırılmasına gerekse Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünün ve

bağımsızlığının korunmasına ilişkin somut bir teklifte bulunmamaları bunda etkili

olmuştur.

Osmanlı Hükümeti, kapitülasyonların kaldırılması hususunda artık Avrupalı

devletlerin rızasını aramaktan vazgeçmiştir.

104 Said Halim Paşa, a.g.e., s.297–303.

Page 39: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

26

I. 2 Kapitülasyonların Kaldırılması Kararının Alınması

Cihan Savaşı’ndan önce Avrupalı devletler kapitülasyonların devamından yana

ortak bir tavır sergilemekteydiler. Şöyle ki Bâbıâli’nin kapitülasyonların kaldırılması

konusundaki isteklerine karşı büyük devletlerin her biri diğer devletlerin razı olması

şartını ileri sürüyordu. Hiç bir Avrupalı devlet de razı olmadığından Osmanlı

Hükümeti’nin kapitülasyonların ilgası yönündeki teşebbüsleri sonuçsuz kalıyordu.

Büyük devletleri iki ayrı düşman tarafa ayıran I. Dünya Savaşı’nın olağanüstü

şartları, Avrupalı ülkeleri birtakım menfaatler karşılığında ilga kararına sıcak

bakabilecekleri bir atmosfer yaratmıştı. Savaş esnasındaki Avrupa’nın bu karmakarışık

vaziyeti Bâbıâli’ye kapitülasyonları kaldırmak için elverişli bir imkân sunuyordu. Bu

fırsattan yararlanmak isteyen Osmanlı Hükümeti, İngiliz, Fransız ve Rus elçilerinden

umduğunu bulamayınca kapitülasyonları tek taraflı olarak kaldırma yoluna gitmişti. Bu

amaçla 2 Eylül 1914’te Bâbıâli’de bir araya gelen Meclis-i Vükela, Hariciye

Nezareti’nden kapitülasyonlarla ilgili bir muhtıra hazırlamasını istemişti105. Ayrıca ilga

kararının hukukî gerekçesinin ve resmî dayanağının oluşturulması gerektiğini düşünen

Bâbıâli, gereğini yerine getirmek üzere Adliye Nezareti’ni görevlendirmişti.

Osmanlı Hükümeti tarafından verilen vazife üzerine derhal Adliye Nazırı

Pirîzade İbrahim Bey başkanlığında bir komisyon oluşturuldu. Komisyonda Temyiz

Mahkemesi Birinci Reisi Osman Bey, Heyet-i Teftişiyye Başmuavini Yusuf Kemal

Bey, Umur-ı Hukukiyye Müdürü Ahmed Esad Bey ile Umur-ı Cezaiye Müdürü Tahir

Bey üye olarak bulunmaktaydı. Komisyon, 4 Eylül Cuma günü Adliye Nazırı İbrahim

Bey’in Boğaziçi’ndeki yalısında toplanarak kapitülasyonların kaldırılmasının gerekliliği

hakkında Sadaret’e gönderilecek yazının esaslarını müzakere ve tespit etmişti. Bu yazıyı

komisyonun belirlediği esaslar çerçevesinde Tahir Bey kaleme almış; hazırlanan

müsvedde Adliye Nazırı’nın düzeltme ve ilavelerinden sonra Umur-ı Cezaiyye

Müdürlüğü kalemine gönderilmişti. Burada nüshası hazırlanan müsvedde, Adliye

105 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 1 İkinci teşrin 1944/ 1 Kasım 1944.

Page 40: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

27

Nazırı’nın yazı ile işareti doğrultusunda temize çekilerek son halini almış ve 5 Eylül’de

Sadaret’e sunulmuştu106.

İttihat ve Terakki Hükümeti de aynı gün toplanmış ve kapitülasyonların

kaldırılmasını görüşmeye başlamıştı. Bu arada toplantıda Hariciye Nezareti tarafından

gönderilen muhtıra da okunmuştu. Muhtırada, Meclis-i Vükela’ya kapitülasyonların

kaldırılması hususunda üç seçenek sunuluyordu107:

1) Kapitülasyonların tamamen kaldırılması.

2) İktisadî kapitülasyonların kaldırılması.

3) Kapitülasyonları tümüyle kaldırmakla beraber adlî imtiyazların bir kısmının

Bâbıâli’nin isteğiyle ve belirli bir müddet daha yürürlükte kalması.

İttihat ve Terakki Hükümeti, bu şıklardan birincisini kabul ederek tarihi bir adım

atmış; bütün kapitülasyonların kaldırılmasına karar vermişti.

Kapitülasyonların kaldırılması kadar, bu kararın gerekçeleri de önemlidir. İlk

olarak İttihat ve Terakki Hükümeti kapitülasyonları kesin olarak kaldırma kararını

almadan önce, bu kararın sebeplerini resmî olarak ortaya koymak zorundaydı. Diğer

taraftan ilganın nedenleri, Osmanlı Hükümeti’nin gerek kapitülasyonlara gerekse

bunların kaldırılmasına ilişkin resmî bakış açısını ortaya koyacaktı. Ayrıca

kapitülasyonlar yüzünden Osmanlı halkının ve ülkesinin uğradığı zararların resmî

olarak belirtilecek olması da kapitülasyonların kaldırılmasına ilişkin gerekçeyi önemli

kılan bir diğer husustu.

Kaldırılma kararının alındığı 8 Eylül 1914 günü İttihat ve Terakki kabinesi Prens

Sait Halim Paşa başkanlığında tekrar toplanmıştır. Toplantıda Adliye Nazırı Pirîzade

İbrahim Bey başkanlığındaki komisyon tarafından hazırlanan kapitülasyonların

kaldırılma gerekçeleri uygun görülerek aynen kabul edilmişti108.

106 T. Taner, a.g.m., s.9–10. 107 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 1 İkinci teşrin 1944/ 1 Kasım 1944. 108 BOA, MV., no:236/78, lef:1, 2; DH.SYS., no:52/7, lef:3; T. Taner, a.g.m., s.10; “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 2 İkinci teşrin 1944/ 2 Kasım 1944.

Page 41: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

28

Osmanlı Hükümeti tarafından verilecek kesin karara doğru atılmış ilk adım ve

ilk muamele olması itibariyle tarihi bir kıymete sahip olan bu rapor önemine binaen

aşağıda verilmiştir109.

“Her asrın müesseseleri ve hukukî hükümleri o asrın sosyal durumunu idare

eden ve düzenleyen birtakım esaslara dayanmaktadır. Ortaçağ’ın sosyal yapısı

kanunların şahsiliği prensibini diğer esaslara tercih ederek, bunun yürürlüğünü

gerektirmişti. Bu nazariye çoğunlukla Doğu’ya ticaret için gelen ecnebîler hakkında

tatbik edilmişti. Daha sonra Osmanlı ülkesinde ikamet eden ecnebî tebaaya da bazı

müsaadeler bahşedilmişti.

O zamanın adlî ve hukukî zihniyetine göre devlet için hiçbir siyasî mahzur

doğurmaz zannedilen bu imtiyazlar, daha sonra kısmen ahde kısmen de teamüle

dayanan birer müktesep hakka dönüşmüş, çok defa hukukî kaide ve esaslarla asla

bağdaşmayacak surette yorumlanarak genişletilmiştir. Değişen zaman ile

kapitülasyonlar yargı ve kanun yapma hakkını kayıt altına almış; daha doğrusu

hâkimiyet-i mülkiyeyi açıktan açığa ihlal etmeye başlamıştır.

Gerçekten son asırlarda, devlet ve milletlerin hayatında ve neticede insanların

fikir ve malumatında, özellikle de hukuk alanında meydana gelen inkılâp ve tekâmül

amme hukuku esaslarını tamamıyla değiştirmiştir. Bundan birkaç asır önce uygulama

alanı bulan usûl ve kaideler baştanbaşa değiştiği gibi devlet kavramı da büsbütün başka

bir şekil almıştır. Bu sebepler, ecnebîlerin tâbi olacağı kaideleri tayin eden hükümlerin

dahi tabiatıyla yeni kavrama göre düzenlenmesini gerektirmiştir.

Her devletin mülkî ihtiyaçlarına ve o asırda geçerli hukukî esaslara göre

koyduğu hükümleri, ülkesinde ikamet etmekte olan yerli yabancı bütün şahıslar

hakkında eşit bir şekilde tatbike hak ve yetkisi olduğu bu gün en başta gelen hukuk

kuralları arasında yer almaktadır.

Zamanımızda devlet fikri o kadar ilerlemiş ve gelişmiştir ki bir devlete mensup

olduğunu idrak eden her fert, memleketindeki ecnebîlerin istisnaî muamelelere tâbi

tutulmasını hoş karşılamamaktadır. Mesela hiçbir fert, yabancı devletler tebaasının,

109 Sadeleştirilerek verilen bu metinin orijinali için bkz. BOA, İ.MMS., no:20/17 L. 1332, lef:2; T. Taner, a.g.m., s.32–34; Bu metnin sadeleştirilmiş şekli için ayrıca bkz. Vahdettin Engin, “Kapitülasyonları 1914’de Kaldırmıştık”, Tarih ve Medeniyet, 1996, S.29, s.28.

Page 42: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

29

ülkesinde ikamet ettikleri devletin yargı hakkının dışında kalmalarını, bunların adeta

başka başka ve müstakil bir millet teşkil ederek misafir bulundukları devletin

kanunlarına tâbi bulunmamalarını müsamaha ile göremez.

Ecnebîlerin Osmanlı ülkesinde sahip oldukları imtiyazların önceki asrın hukukî

esaslarına ve hâkimiyet-i mülkiyeye tamamıyla aykırı olduğu açıktır. Bununla beraber

imtiyazlar bir taraftan hükümetle ecnebî tebaa ve diğer taraftan Osmanlı tebaası ile

ecnebîler arasındaki ilişkilere tesir ederek çeşitli mahzurlar meydana getirmektedir.

Hâkimiyet-i devletin en önemli göstergesi olan yargı hakkına ecnebîlerin iştiraki ve

milleti içerisinde bulunduğumuz çağın gereklerine uygun olarak kabiliyetli bulunduğu

yere yükseltmek için yapılan pek çok kanunun ecnebîlere tatbik olunamayacağı

iddiasıyla devletin kanun yapma hakkının kayıt altına alınması, bu mahzurların başında

gelir. Yine, memleketin asayişini bozan bir suç işlendiğinde, bunun failinin yalnızca

ecnebî olmasından dolayı memleketin asayişini sağlamakla yükümlü olan hükümetin

takibatta bulunamaması veya birtakım kayıt ve şartlara müracaat mecburiyetinde

kalması ile umûmî hukukun zarara uğraması, bu mahzurlar arasındadır. Bunların yanı

sıra aynı akitten doğan bir davanın görülme sureti ve merciinin tabiiyet akdine göre

çoğalması ve çeşitlenmesi gibi istisnaî kayıtlar adlî ilerleme adına yapılan her

teşebbüsün karşısında adeta sarsılmaz bir set oluşturarak bu teşebbüsleri sonuçsuz

bırakmıştır.

1856 tarihinde Paris Kongresi’ne katılan büyük devletler, Osmanlı Devleti’nin

de Avrupa devletleri arasına girmesini ve Avrupa amme hukukundan yararlanmasını

kabul etmiş ve onaylamışlardı. Bunun üzerine Osmanlı delegeleri tarafından Osmanlı

ülkesinde öteden beri yürürlükte olan kapitülasyonların artık devamına sebep kalmadığı

öne sürülmüştü. Bu haklı talep bütün delegeler tarafından esas itibariyle tasvip edilmiş

ve kapitülasyonların amme hukuku kaideleriyle uzlaştırılamaz olduğu da kabul

olunmuştu. Ancak kapitülasyonların kaldırılmasını kanunlarımızın yeni hukukî esaslara

göre düzenlenmesi ve ıslah edilmesi şartına bağlamışlardı.

Büyük devletler tarafından gösterilen bu hak bilirliğin önemini takdir eden

Osmanlı Hükümeti, önceden başlamış olduğu ıslahat yolunda devam etmişti. Osmanlı

Devleti, o zamandan beri, çağın ihtiyaçlarının gerektirdiği kanunları yaparak ve

müesseseleri oluşturarak mülkî ve adlî teşkilatında ona göre değişiklik ve düzenlemeler

Page 43: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

30

yapmıştı. Aşama aşama meydana gelen şu inkılâp ve tekâmüllerin sevindirici

sonuçlarından olmak üzere büyük devletlerden bazıları son zamanlarda Osmanlı

Hükümeti ile imzaladıkları antlaşmalarda Bâbıâli’nin Osmanlı ülkesinde

kapitülasyonları kaldırmak ve yerine devletler hukukunu koymak maksadıyla yapacağı

girişimlerde hükümete yardım etmeyi vaat etmişlerdi.

Zaten memleketin kaynak ve imkânlarından istifade etmek için Osmanlı

ülkesinin her tarafına dağılan ecnebîlerin Osmanlı kanunda yer alan medenî hukuktan

yaralanmaları karşılığında yine o kanunun belirlediği vazifeleri yerine getirmekle

sorumlu olmaları doğal bir keyfiyettir. Hak ile vazife arasında olması gereken ahenk ve

irtibatın bu suretle sağlanması yine yabancıların menfaati gereğidir.

Tebaa ve ecnebîleri kapsamına alan İstimlâk-i Emlak Kanunu (1284 gurre-i

cemâziyelevvel/ 31 Ağustos 1867) yarım asra yakın müddetten beri Osmanlı

mahkemelerince tatbik edilmekte olduğu halde ecnebîlerin sahip oldukları hukuku ihlal

şöyle dursun, aksine ecnebîlerin bu kanunun tatbikinden daima memnuniyet duymaları

bu iddianın en kuvvetli ve en reddolunulamayacak delillerindendir.

Netice itibariyle, Osmanlı Devleti, Tanzimat ve Islahat fermanlarıyla açtığı

yenileşme ve ıslahat yolunda yavaş yavaş ilerleyerek kanunlarının tamamını bütün

medenî ülkelerin kanunlarının dayandığı esaslara dayandırmıştır. Meşrutiyetin ilanından

beri ise dost düşman herkesin kabul ettiği bir azim ile gerek esasa gerekse usûle ilişkin

kanunları değiştirmiş ve yenilemiştir. Son zamanlarda çıkarttığı bir kanunla serbesti-i

mukavelât esasını getiren Osmanlı Devleti, medenî kanunun önemli bir noksanını

tamamlayarak ülkede ikamet eden yerli ve yabancı her ferdin her türlü hukuktan

yararlanarak en medenî insanların yaşadığı gibi yaşamalarını sağlamaya çalışmaktadır.

Kısaca, Osmanlı Devleti, bugünkü Kanun-ı Esasî’si, sosyal durumu, müesseseleri,

kanunları, mahkemeleri, hâkim yetiştiren okulları ve yasama organları ile aralarında

devletler hukuku kaideleri geçerli olan devletlerden hiçbir farkı kalmamıştır. Ayrıca

milletin her ferdine zamanın ihtiyacına uygun olarak en yeni usûlde bir eğitim

verilmeye de gayret edilmektedir. Bütün bu sebeplerden dolayı, Osmanlı ülkesinde

şimdiye kadar geçerli olan ecnebî imtiyazlarının bundan böyle yürürlüğüne hiçbir sebep

kalmamıştır. Dolayısıyla hukukî hiçbir değer taşımayıp, bugün için bir tarihî yadigârdan

başka bir şey olmayan ve aynı zamanda istiklâl ve hâkimiyet-i Osmaniyyeyi boşlukta

Page 44: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

31

bırakan, Osmanlı milletinin ilerlemesine ayak bağı olan kapitülasyonların kaldırılması

ile bütün yabancı devletlerin tebaası hakkında devletler hukuku hükümlerinin tatbiki

kesin olarak gerekmektedir.”

Gerekçede kapitülasyonların verildiği dönemdeki anlayışın zamanla değiştiği,

gerek kapitülasyonların gerekse bunların suiistimaliyle ortaya çıkan uygulamaların ve

teamüllerin ise bu değişimin gerisine düşen bir hukukî anlayışı yansıttığı belirtilmiştir.

Devlet ve toplum anlayışlarında meydana gelen bu değişim karşısında kapitülasyonların

varlığını devam ettirmesi, Osmanlı Devleti’nin hükümranlık haklarına ve bağımsızlığına

aykırı bir hal yaratmaya başlamıştı. Diğer taraftan yabancıların çağın hukukî yapısına

uygun olmayan bu imtiyazları, Osmanlı halkını rahatsız ettiği gibi hükümetin de kamu

güvenliğini sağlama görevini yerine getirmesine engel olmaktaydı. Özellikle Bâbıâli

tarafından yapılan kanunların kapitülasyonlar nedeniyle yabancı tebaaya

uygulanamaması devletin yasa yapma hakkını zedelemekte, tatbik edilmek istenen

ıslahatları da akamete uğratmaktaydı.

Buna rağmen Osmanlı Devleti, XIX. yüzyılda yaptığı düzenlemelerle hukukî

yapısını çağdaşı olan Avrupa ülkelerinde geçerli olan hukukî esaslara dayandırmıştır.

Buradan hareketle Bâbıâli, ülkedeki yabancıların kapitülasyonlar çerçevesinde muamele

görmesine gerek kalmadığını düşünmekteydi. Avrupalı devletlerin Bâbıâli’ye

kapitülasyonların kaldırılması konusunda yardım vaadini de göz önünde bulunduran

Osmanlı Hükümeti, yabancı tebaaya kapitülasyonlar yerine uluslararası hukuk

dairesinde muamele etmenin gerekliliğine dikkat çekmiştir. Bu nedenlerle İttihat ve

Terakki Hükümeti, devletin bağımsızlığı ile egemenliğine aykırı olan, Osmanlı

tebaasının ilerlemesi önüne set çeken kapitülasyonların kesin olarak kaldırılması

kararını almıştır.

İttihat ve Terakki Hükümeti tarafından 8 Eylül’de alınan kapitülasyonların

kaldırılması kararının padişah tarafından da onaylanması gerekmekteydi. Aynı gün

Sultan V. Mehmet Reşat’a sunulan hükümet kararı padişah tarafından da onaylanmış ve

kararla ilgili irade çıkmıştır110. Konuyla ilgili olarak İttihat ve Terakki Hükümeti’nin

almış olduğu kararın metni şu şekilde idi:

110 Kapitülasyonların kaldırılma kararının tarihi arşiv belgesi ile de sabit olduğu üzere, 8 Eylül 1914 olmasına karşın bazı yazarlar bunun dışında birtakım yanlış tarihler vermişlerdir. Bu yazarlardan bir

Page 45: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

32

“Osmanlı ülkesinde ikamet eden ecnebî tebaaya dahi devletler genel hukuku

hükümlerinin sınırları içinde muamele olunmak üzere henüz yürürlükte olan malî,

iktisadî, adlî ve idarî, kapitülasyon adı altındaki, yabancıların sahip olduğu bütün

imtiyazların, onlarla ilgili ve onlardan doğan bütün müsaadelerin ve hukukun bundan

böyle kaldırılması Meclis-i Vükela kararıyla uygun bulunmuştur.

İşte bu padişah iradesi 1 Ekim 1914 tarihinden itibaren yürürlüğe girecektir.

Bu padişah iradesinin yerine getirilmesine Meclis-i Vükela memurdur. 111”

Bu kararın altında imzası bulunan İttihat ve Terakki Hükümeti’nin üyeleri

şunlardı112: Sadrazam ve Hariciye Nazırı Mehmet Sait Paşa, Şeyhülislâm ve Evkaf-ı

Hümayun Nazırı Hayri Efendi, Harbiye Nazırı Enver Paşa, Dâhiliye Nazırı Talat Bey,

Adliye Nazırı ve Şura-yı Devlet Reis Vekili İbrahim Bey, Bahriye Nazırı Ahmet Cemal

Paşa, Maliye Nazırı Cavit Bey, Nafia Nazırı Mahmut Paşa, Ticaret ve Ziraat Nazırı

Süleyman el Büstanî Efendi, Maarif Nazırı Ahmet Şükrü Bey ile Posta ve Telgraf ve

Telefon Nazırı Oskan Efendi.

Kapitülasyonların kaldırılması, Osmanlı ülkesinde yaşayan yabancıların

yüzyıllardır sahip oldukları malî, iktisadî, adlî ve idarî alanlardaki her türlü imtiyazın ve

bunlardan kaynaklanan her türlü suiistimalin sona ermesi, iktisadî bağımsızlığın ilanı

demekti. Siyasal bağımsızlığı elinde bulunduran Osmanlı Devleti için bu karar tam

kısmı kaldırılma kararı tarihini 9 Eylül 1914 olarak vermiştir. Bkz. M. E. Elmacı, a.g.e., s.73, 74, 75, 117 gibi muhtelif yerlerde; Enver Ziya Karal, a.g.e., s.391; Ankara Ticaret Odası(ATO), Dünden Bugüne: Kapitülasyonlar, Ankara 2004, s.94, 108; Zafer Toprak, Türkiye’de “Milli İktisat”(1908–1918), Ankara 1982, s. 114. Kapitülasyonların kaldırılma kararının tarihi olarak gösterilenlerden bir diğeri de 26 Ağustos 1914’tür. Bkz. Ahmed Akgündüz-Said Öztürk, 700. Yılında Bilinmeyen Osmanlı, İstanbul 1999, s.305. Kapitülasyonların ilga kararının tarihi olarak verilenlerden bir diğeri ise 1 Eylül 1914’tür. Bkz. Sabri Sürgevil, “Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na Girişinin İzmir Basınındaki Yankıları”, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih İncelemeleri Dergisi, 1983, S.1, s.116. 111 BOA, MV., no:236/78, lef:1, 2; DH.SYS., no:52/7, lef:3; HR.SYS.KSM., 1821/1, lef:65; İ.M.M., no:17 L. 1332/20, lef:4. Kararın orijinali şu şekildedir: “Memâlik-i Osmâniyye’de mukîm tebaa-i ecnebiyye hakkında dahi hukuk-ı umûmiyye-i düvel ahkâmı dâiresinde muâmele olunmak üzere el-yevm cârî mâlî ve iktisâdî ve adlî ve idârî (kapitülasyon )nâmı altındaki bi’l-cümle imtiyâzât –ı ecnebiyyenin ve onlara müteferri’ ve onlardan mütevellid bi’l-cümle müsâadât ve hukukun fî-mâba’d ref’ ve ilga’sı Meclis-i Vükelâ karârıyla tensîb olunmuşdur. İşbu irâde-i seniyye 18 Eylül 330 senesinden itibâren mer’iyy-ül-ahkâm olunacakdır. Bu irâde-i seniyyemizin icrâ’sına Heyet-i Vükelâ me’mûrdur. Fî 17 Şevvâl sene 332 ve Fî 26 Ağustos 330” 112 BOA, MV., no:236/78, lef:2, 1; DH.SYS., no:52/7, lef:3.

Page 46: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

33

bağımsızlık ve egemenlik haklarını kayıt altına alan bağlardan kurtulmak anlamını da

taşımaktaydı113.

Sultan V. Mehmet Reşat, 14 Aralık 1914’te Meclis-i Millî’nin açılışında,

Meclis-i Âyan ve Mebusan’a hitaben başkâtip Fuat Bey tarafından okunan nutkunda,

kapitülasyonların kaldırılması kararına yönelik değerlendirmelerde bulunmuştu. Bu

nutkunda V. Mehmet Reşat, başlangıçta yabancılara bahşedilen kapitülasyonların

zamanla hükümranlık haklarını haleldâr eden muzır bir mahiyet kazandığını belirtmiş

ve bunların devletlerarası hukukun hiçbir esasına dayanmadığına dikkat çekmişti.

Nutukta V. Mehmet Reşat tarafından vurgulanan bir diğer husus, ecnebîlere verilen

imtiyazların kaldırılmasıyla diğer ülkelerde olduğu gibi Osmanlı topraklarında dahi,

yabancılar ve bunlarla ilgili muameleler hakkında milletlerarası hukukun hükümlerinin

tatbik edileceğiydi114.

Kaldırılma kararı, 1 Ekim 1914’ten itibaren yürürlüğe girecekti. Ancak o

tarihten önce gerek iç gerekse dış kamuoyunun karardan haberdar edilmesi gerekiyordu.

I. 3 Kapitülasyonların Kaldırılma Kararının Resmî Olarak

Duyurulması

I. 3. 1 Kararın Osmanlı Yönetim Birimlerine ve Kamuoyuna Duyurulması

Osmanlı kamuoyu kapitülasyonların kaldırılmasını uzun yıllar beklemişti.

Osmanlı Hükümeti’nin ilga kararı bu bekleyişi sona erdirmiş ve karar 9 Eylül’de

gerekçeli bir şekilde Dâhiliye Nezareti’ne bildirilmişti115. Adı geçen nezaret, 10

Eylül’de, kaldırılma kararını bir genelgeyle Osmanlı yönetim merkezlerine, İstanbul

113 Sina Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, İstanbul 2001, 3. baskı, s.417. 114 İkdam, 2 Kanun-ı evvel 1330/ 15 Aralık 1914. 115 Dâhiliye Nezareti’ne bildirilen gerekçeli karar, Adliye Nezareti tarafından hazırlanıp kapitülasyonların kaldırılmasının nedenlerini içeren ve yukarıda sadeleştirilerek verilen raporda belirtilenlere esas itibariyle koşuttu. Yalnız Dâhiliye Nezareti’ne gönderilen raporda, I. Dünya Savaşı’nın başlaması da kapitülasyonların kaldırılma gerekçelerinden biri olarak gösterilmiştir. Buna göre Osmanlı Hükümeti, kapitülasyonlara ve onların olumsuz sonuçlarına rağmen ıslahatlara devam etmek azminde iken Cihan Savaşı’nın başlaması ülkedeki malî sıkıntıları büsbütün artırmış; daha önce başlanılmış veya başlanılması kararlaştırılmış yeniliklerin gerçekleştirilememesi tehlikesini ortaya çıkarmıştı. Bu nedenle Osmanlı Devleti, kendisi için tek kurtuluş çaresi olarak ıslahatları ve yenilikleri fiilî sahaya çıkarma düşüncesiyle, kapitülasyonları kaldırmıştır. Dâhiliye Nezareti’ne gönderilen gerekçe için bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:2/1, 2/2; HR.SYS.KSM., no:1821/1, lef:65; İ.M.M., no:17 L. 1332/20, lef:3 .

Page 47: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

34

Polis Müdüriyyeti’ne ve Umum Jandarma Kumandanlığı’na bildirilmiş ve genelgeye

uygun hareket edilmesini Osmanlı memurlarından istemişti116.

Genelgede Meclis-i Vükela’nın kararı ve padişahın iradesiyle 8 Eylül’de

kapitülasyonların kaldırılma kararının alındığı ifade edilmiş ve ayrıca şu hususlara

dikkat çekilmişti: Karar, 1 Ekim’den itibaren yürürlüğe girecektir. Bu nedenle, daha

önce kapitülasyonlardan yararlanan yabancılar hakkında, bu tarihe kadar sahip oldukları

imtiyazlar çerçevesinde muamele edilecektir.1 Ekim’den sonra ise kapitülasyonların

yerine devletlerarası hukuk kuralları geçerli olacaktır. Anılan tarihe kadar gerek

uluslararası hukuka gerekse Osmanlı kanun ve nizamlarına uygun olarak yabancılara

uygulanacak muameleyi gösteren bir talimatname ilgili dairelere gönderilecektir. 1

Ekim’den sonra bu talimatnameye uygun hareket edilmesi gerekmektedir. Bununla

birlikte kapitülasyonların kaldırılması hiçbir yabancı ülke ve onun tebaası hakkında

dostluğa aykırı fikirler içermemektir. Bu nedenle yabancı devlet memurlarına ve

tebaasına, güzel bir şekilde davranılması, bu kişilerin çeşitli vesilelerle rencidesine ve

aşağılanmasına müsaade edilmemesi gerekmektedir. Aksi harekette bulunanlar ayırt

edilmeksizin cezalandırılacaktır117.

Bâbıâli, genelgeyle hem kararı duyurmuş hem de talimatname gönderilinceye

kadar Osmanlı memurlarının yabancılara karşı takip etmeleri gereken yolu ortaya

koyarak yanlış uygulamaların ve suiistimallerin önüne geçmeye çalışmıştı. Her ne kadar

kapitülasyonların ilgası kararı 8 Eylül’de alındıysa da, genelgede de ifade edildiği gibi,

kararın yürürlüğe girdiği 1 Ekim tarihine kadar yabancılar hakkında yine imtiyazlara

göre davranılacaktı. Aslında bu durum, kapitülasyonların 1 Ekim’e kadar uygulanacağı

anlamına gelmekteydi.

I. 3. 2 Yabancı Elçiliklere Nota Verilmesi

Avrupa’da devam eden savaşın da etkisiyle Osmanlı Hükümeti, 5 Eylül’de

yaptığı toplantıda kapitülasyonların kaldırılması gerektiği görüşüne varmıştı. Bu seferki

teşebbüsünün başarılı olacağına kanaat getiren İttihat ve Terakki Hükümeti, yabancı

devletlere konuyla ilgili verilecek notanın hazırlığına da yine aynı toplantıda başlamıştı.

116 BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:1. 117 BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:1. Genelge için ayrıca bkz. Dahiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası, 1330, C.II, s.101.

Page 48: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

35

Toplantıda notayı yazma görevi Hüseyin Cahit (Yalçın) Bey’e verilmişti. Notanın

tercümesini yapmaya ise Kont Ostrorog memur edilmişti118.

Cahit Bey’in yazdığı, Ostrorog’un ise tercümesini yaptığı nota, İttihat ve

Terakki Hükümeti’nin 8 Eylül tarihli toplantısında okunmuş ve uygun bulunmuştu.

Hükümet üyeleri toplantıda notanın metninin 9 Eylül akşamı yabancı sefaretlere

gönderilmesini kararlaştırmış119 ve planlandığı gibi nota yabancı elçiliklere

gönderilmişti120. Konumuz açısından önemli olan notada şu hususlar belirtilmiştir121:

“Osmanlı Hükümeti, Avrupalılara karşı beslediği misafirperverlik ve dostluk

hislerinin sevkiyle ticaret için Doğu’ya gelecek ecnebîlerin bağlı olacağı hükümleri,

vaktiyle özel olarak belirlemiş ve devletlere bildirmişti. Bâbıâli’nin sırf kendi isteğiyle

kabul ettiği bu hükümler, daha sonra bir imtiyaz şeklinde yorumlanıp birtakım

teamüllerle de pekişerek ve genişleyerek, uhûd-ı atîka adıyla zamanımıza kadar devam

ede geldi. Hâlbuki önceki asrın hukukî esaslarına ve hâkimiyet-i milliyyeye tamamen

aykırı bulunan bu imtiyazlar, Osmanlı Devleti’nin ilerlemesini ve gelişmesini

engellemekteydi. Yine bu imtiyazlar, Osmanlı Hükümeti’nin yabancı devletlerle olan

ilişkilerinde yanlış anlamalara yol açmakta, ilişkilerin istenilen derecede iyileşmesine ve

samimi hale gelmesine mani olmaktaydı. Osmanlı Devleti, 1839 tarihli Tanzimat

Fermanı ile dâhil olduğu ıslahat ve yenileşme yolunda her engele göğüs gererek

yürümeye devam etmişti. Bunun yanı sıra Avrupa’nın medenî ülkeleri arasında hak

ettiği yeri almak için en son hukukî esasları kabul eden Osmanlı Devleti, kanunlarının

tamamını medenî ülkelerin kanunlarının dayandığı esaslara dayandırma programından

ayrılmamıştır. Meşrutiyet yönetimine geçilmesi, Osmanlı Hükümeti’nin yenileşme

yolunda sarf ettiği çabanın sevindirici bir başarı ile taçlandığını gösterir.

118 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 1 İkinci teşrin 1944/ 1 Kasım 1944. 119 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 2 İkinci teşrin 1944/ 2 Kasım 1944. 120 İkdam, 28 Ağustos 1330/ 10 Eylül 1914. Bâbıâli, ilga kararının yabancı elçiliklere tebliği yeterli bulmuş; konsoloslara bildirilmesini uygun görmemiştir. Bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7., lef:5/1, 6; DH.ŞFR., no:45/72; DH.ŞFR., no:45/214; DH.KMS., no:28/12, lef:1/1. Ancak Kudüs Mutasarrıflığı ilga kararını yabancı konsolosluklara da göndermiş ve bu tebligata yabancı konsolosluklar çeşitli şekilde cevap vermiştir. Fransa ile İngiltere konsoloslukları, bu konuda, sefaretlerinden muvafakat almaları gerektiğini, kapitülasyonlara aykırı muamelelere itiraz edeceklerini söylemişlerdir. Almanya, Avusturya ve İspanya konsoloslukları da verdikleri cevapta elçiliklerinden ilga kararıyla ilgili talimat almadıklarını ifade etmişlerdir. Rusya konsolosluğu ise bir cevap vermemişti. 5 Ekim 1915 tarihli bu belge için bkz. BOA, DH.KMS., no:28/12, lef:2. 121 Sadeleştirilerek verilen notanın orijinali için bkz. İkdam, 28 Ağustos 1330/ 10 Eylül 1914; M. C. Bilsel, a.g.e., s.65–67.

Page 49: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

36

Bununla birlikte kapitülasyonlar, birçok sıkıntının ve sakıncanın kaynağı

olmuştur. Hâkimiyet-i devletin en önemli esası olan yargı hakkına ecnebîlerin ortak

olması ve yapılan pek çok kanunun ecnebîlere tatbik olunamayacağı iddiasıyla devletin

kanun yapma hakkının kayıt altına alınması bu mahzurların başında gelir. Yine,

memleketin asayişini bozan bir suç işlendiğinde, bunun failinin yalnızca ecnebî

olmasından dolayı memleketin asayişini sağlamakla yükümlü olan hükümetin takibatta

bulunamaması veya birtakım kayıt ve şartlara uymak mecburiyetinde kalması ile umûmî

hukukun zarara uğraması, bu mahzurlar arasındadır. Bunların yanı sıra aynı akitten

doğan bir davanın görülme sureti ve merciinin tabiiyet akdine göre çoğalması ve

çeşitlenmesi gibi istisnaî kayıtlar adlî ilerleme adına yapılan her teşebbüse, karşı

koyulmaz bir set oluşturmuş; bu teşebbüsleri sonuçsuz bırakmıştır.

Yine kapitülasyonlar nedeniyle yabancıların ülkedeki malî vergileri vermekten

azade bulunmalarından dolayı, Osmanlı Hükümeti bırakın ıslahat için gerekli kaynağı

bulmayı en basit gereksinimini dahi borç para almaksızın karşılayamaz hale gelmiştir.

Vasıtalı vergilerin yükseltilmesinin imkânsız oluşu, vasıtasız vergilerin artırılmaması ve

böylece Osmanlı tebaasından olan vergi mükelleflerinin ezilmesi sonucunu

doğurmuştur122. Oysaki Osmanlı ülkesinde yaşayan yabancıların her türlü

dokunulmazlıktan ve imtiyazlardan yararlanarak serbestçe ticaret yapmaları karşılığında

Osmanlı tebaasından daha az vergiyle mükellef olmaları açık bir haksızlık teşkil

etmektedir. Aynı zamanda söz konusu durum Osmanlı Devleti’nin bağımsızlığını ve

haysiyetini de zedeleyen bir durumdur.

Bütün bu engellere rağmen, Osmanlı Hükümeti, ıslahat yolunda ilerleme

çalışmalarına devam etmek kararlılığındaydı. Ancak savaşın çıkmasıyla var olan malî

sıkıntıların daha da artırması şimdiye kadar başlanılmış ve başlanılması kararlaştırılmış

bütün yenileşme hareketlerinin sonuçsuz kalması tehlikesini ortaya çıkarmıştır. Bundan

dolayı Osmanlı Hükümeti için tek kurtuluş çaresi ıslahatları ve yenilikleri bir an önce

uygulama sahasına koymaktır. Osmanlı Devleti’nin bu yolda atacağı kararlı adımların

122 Gerek İkdam’da gerekse M. Cemil Bilsel’in kitabında yer alan nota metninde “Bi-l-vâsıta tekalifin tezyidindeki adem-i imkan bilâ-vâsıta vergilerin artırılmamasını ve mükellefin-i Osmaniyyenin ezilmesini intac ediyor.” şeklinde verilen bu cümle, Dahiliye Nezareti’ne gönderilen ve yukarıda değinilen gerekçeli kararda “[…] gümrük rüsumunun tezyidindeki adem-i imkan bilâ-vâsıta vergilerin artırılmasını ve mükellefin –i Osmaniyyenin ezilmesini intac ettirmekte[…] ” biçimde yer almıştır.

Page 50: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

37

büyük devletler tarafından destekleneceğinden ve teşvik edileceğinden şüphemiz

yoktur.

İşte bu güven sebebiyledir ki Bâbıâli, şimdiye kadar devleti ilerlemeden

alıkoyan bir ayak bağı niteliğindeki kapitülasyonları ve onlarla ilgili bütün müsaadeleri

ve hukuku 1 Ekim 1914 tarihinden itibaren ilga ile yabancı ülkelerle olan ilişkilerinde

devletlerarası genel hukuk esaslarını kabul etmeye karar vermiştir. Bâbıâli, Osmanlı

Hükümeti için yeni bir kutlu dönemi açacak ve sizin gibi asil kişilerce de hiç şüphesiz

sevindirici bir gelişme olarak kabul edilecek olan kapitülasyonların kaldırılması kararını

sizlere tebliğ etmektedir. Şunu da belirtmek isteriz ki, Bâbıâli kapitülasyonları

kaldırmakla yabancı devletlerden hiç birine karşı dostluğa aykırı bir fikir beslemekte

olmayıp yalnız Osmanlı vatanının yüce menfaatleri adına hareket etmektedir. Ayrıca

Osmanlı Devleti, devletlerarası hukuk esaslarına uygun olarak ticaret antlaşması

yapmaya da hazırdır.”

Cahit Bey tarafından hazırlanan bu nota, özü itibariyle kararın gerekçesinde

belirtilen hususların tekrarı niteliğindeydi. Hatta bazı kısımları tamamıyla aynıydı.

Notada gerekçeden farklı olarak kapitülasyonların Osmanlı maliyesine ve ekonomisine

olan olumsuz etkisi vurgulanmış ve nota yabancı elçilere gönderileceği için onlar göz

önüne alınarak yazılmıştır. Yabancı elçilerden istenilen, kapitülasyonların

kaldırılmasının kabul etmeleriydi. İttihat Terakki Hükümeti ilga kararını almış ve

tepkileri beklemeye koyulmuştu. Bu açıdan gerek iç gerekse dış kamuoyunda ortaya

konacak tepkiler ve yapılacak değerlendirmeler, hükümeti yakından ilgilendiriyordu.

I. 4 Kapitülasyonların Kaldırılması Kararına Yönelik Tepkiler

I. 4. 1 Osmanlı Kamuoyunda Kapitülasyonların Kaldırılması Kararına

İlişkin Yapılan Değerlendirmeler

Cihan Savaşı’nın başlaması, Osmanlı kamuoyunda yeni beklentileri ortaya

çıkarmıştı. Özellikle Osmanlı aydınlarının, bu dönemde, en çok gözettiği amaç

gelişmeye ve ilerlemeye engel olan kapitülasyonların savaştan yararlanılarak

kaldırılmasıydı123.

123 Kâzım Karabekir, Birinci Cihan Harbine Nasıl Girdik?, İstanbul 1995, C.II, 2. baskı, s.80.

Page 51: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

38

Bâbıâli tarafından 9 Eylül akşamı yabancı elçiliklere verilen notanın gazetelere

gönderilmesi üzerine İstanbul’daki Osmanlı basını konudan haberdar olmuş124 ; 10

Eylül tarihli sabah gazeteleri de kaldırılma kararıyla ilgili değerlendirmelere yer

vermişlerdi125. Osmanlı basını, kapitülasyonların ilgasını büyük bir coşkuyla

karşılamıştı. İlga kararı gazete sütunlarından “ yeni bir gün doğuyor”, “yeni bir dönem

başlıyor”, “yeni bir sayfa açılıyor” gibi başlıklarla Osmanlı haklına ilan edilmişti.

Osmanlı basını ilga kararını değerlendirirken okuyucularına, Osmanlı tebaasının

hayatının eskisinden farklı ve çok daha iyi olacağına, yabancı müdahalelerinin son

bulacağına dair fikirlerin üzerinde durmaktaydı126.

İkdam, 10 Eylül tarihli nüshasında kapitülasyonların kaldırılmasını “Millî

Bayramımız” manşetiyle okuyucularına duyurmuştu. İkdam’da “Oh! İşte bu defa tam

kurtuluyoruz.” cümlesiyle başlayan makale şu satırlarla devam etmişti127:

“Hukukumuza, hürriyetimize, benliğimize, mevcudiyetimize, varlığımıza, her

manasıyla kendi kendimize malik ve sahib olduğumuz halde kurtuluyoruz. Artık uhûd-i

atîka yok! Bundan altı sene evvel bizi istibdaddan tahlis eden muhterem eller, şimdi de

milleti uhûd-i atîkadan kurtarmağa muvaffak oluyor. Birincisi Osmanlılığın hayatını

temin etdiyse ikincisi bu hayatın ve muhtac olduğu refah ve saadetin esbabını

hazırlıyor.”

İkdam, ülkenin II. Meşrutiyet’in ilanından önceki siyasî yapısıyla

kapitülasyonlar arasında bağ kurmuş; kaldırılma kararını II. Meşrutiyet’in ilanı gibi

ülkenin gelişmesine engel olan bağlardan kurtuluş olarak görmüştü. İkdam,

kapitülasyonların kaldırılmasının neden bir millî bayram olduğunu ise şu şekilde izah

etmiştir128:

“Bugüne kadar kendi kendimize, kendi yurdumuza, kendi mülkümüze, kendi

toprağımıza, kendi servetimize, kendimizin hiçbir şeyine-hakkımız olduğu kadar-malik

değil idik. Kendi vatanımızda, kendi memleketimizde, yabancı misafirler kadar mesud

olamıyor[duk]…Uhûd-i atîka ! Emri karşısında titreyerek, boynumuzu bükerek, büyük

124 İkdam, 28 Ağustos 1330/ 10 Eylül 1914; İkdam, 27 Ağustos 1331/ 9 Eylül 1915. 125 Ali İhsan Sâbis, Harp Hatıralarım, İstanbul 1990, C.I, s.279. 126 Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, çev. Yavuz Alogan, İstanbul 1995, 2. baskı, s.64. 127 İkdam, 28 Ağustos 1330/ 10 Eylül 1914. 128 Aynı yer.

Page 52: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

39

bir acz ve hüsran ile bu mezelleti kabul etmek mecburiyeti altında kalıyorduk[…] Buna

tahammül etmek zilletiyle umurumuzdan, servetimizden[…] izzet-i nefsimizden, vakar-ı

şahsiyemizden, haysiyet-i milliyyemizden her gün ne ve neler gaib ediyorduk[…]”

Bu tablo, kapitülasyonların geçerli olduğu dönemde Osmanlı tebaasının

kapitülasyonlar karşısındaki durumunu ve duygularını tasvir etmekteydi. Bu nedenle

İkdam, Osmanlı halkının “alnının kara yazısı gibi çekmeye mecbur” olduğu

kapitülasyonlardan kurtulduğu günü “millî bir bayram” olarak kabul etmişti129. Artık

kapitülasyonların kaldırılmasıyla yabancılarla Osmanlı tebaasından olan tüccar, esnaf ve

sanatkârlar rekabet edebilecek; emekleri boşa çıkmayacaktı. Bundan dolayı İkdam,

kapitülasyonların ve dolayısıyla haksız rekabetin ortadan kalkmasını yeni bir iktisadî

hayatın müjdecisi olarak görmekteydi130:

“Ah zavallı esnafınımız, biçare sanatkârlarımız bedbaht tüccarlarımız bu uhûd-i

atîka yüzünden neler çekiyorlar, ne müdhiş bir rekabetin karşısında emeklerinin hep

boşa gitdiğini görüyorlardı[…] “Uhûd-i atîka kalkıyor!” demek ise bunlardan artık

kurtulduğumuzu, yani hakkıyla yaşamağa muvaffak olacağımızı, memleketimizde haksız

bir rekabetden müberra, gayet mesud bir hayat-ı iktisadiyyenin başlayacağını tebşîr

eden bir cümledir[…]”

İkdam gazetesi, kapitülasyonların sorumlusu olarak Osmanlı Devleti’ni

görüyordu. Çünkü bu imtiyazları yabancılara kendisi vermişti. Ancak Avrupa’da

kapitülasyonların yürürlükte olduğu tek ülkenin Osmanlı Devleti olması, Sırbistan,

Karadağ, Romanya, Bulgaristan gibi ülkelerde dahi imtiyazların bulunmaması makalede

değinilen hususlardandı131. Dolayısıyla bu durum, kapitülasyonlar konusunda Avrupalı

ülkeler tarafından Osmanlı Devleti’ne karşı bir çifte standardın uygulandığını da ortaya

koymaktaydı.

Kapitülasyonların kaldırılması birçok gazetede yer almıştı. Tanin gazetesi,

kapitülasyonların kaldırılmasını “Berat-ı Halâs ve Necat” ve “Uhûd-i Atîkanın İlgası”

başlıklarıyla halka duyurmuştu.

129 Aynı yer. 130 Aynı yer. 131 Aynı yer.

Page 53: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

40

İzmir gazetelerinden Ahenk, “Arz-ı Şükran”, Anadolu ise “Tezahürat-ı

Meserretkârâne” şeklinde attıkları başlıklarla ilga kararına sütunlarında yer vermişler ve

karardan İzmirlileri haberdar etmişlerdi132.

Osmanlı basını kapitülasyonların kaldırılmasıyla ilgili yorumlarına daha sonraki

günlerde de devam etmişti. Özellikle kararın yürürlüğe girdiği 1 Ekim tarihindeki

gazetelerde, kararı destekleyen makaleler yayınlanmıştı. Bu tarihte, Tanin’de “Kat’i

Adım” başlığıyla günün anlamını belirten bir makale yer almıştı. 1 Ekim’in, milletin

“istiklal-i katîsi” yolunda atılan ikinci ve son adım olduğunun belirtildiği makalede şu

değerlendirme yapılmıştı133:

“Bu gün sade bizim için değil, tarih-i beşeriyette en büyük bir zulmün izalesi

itibariyle, bütün medeniyyet için de mesud bir gündür. Garb ve âlem-i medeniyyet

Türklerin yeni bir hayat ile uyandığını vaktiyle anlayarak bu zulmü kendi eliyle izale

etmiş olsaydı yirminci asrın medeniyyeti yeni bir nişane-i iftihar kazanmış olurdu.

Fakat mademki bu teşebbüs bizden çıkmıştır; bu gün Garb için yapılacak muamele şu

mesud emr-i vâkı’i samimi bir hüsnü kabul ile karşılamak ve bize muvaffakiyet yolunda

yardım etmektir.”

Basında kapitülasyonların varlığı Avrupalı ülkelerin Osmanlı Devleti’ne karşı

açık bir haksızlığı olarak görülmüştü. Sırbistan, Romanya, Karadağ, Bulgaristan134 ve

Arnavutluk135 gibi Osmanlı devletinden ayrılarak kurulan devletlerde bile

kapitülasyonlara son verilip Osmanlı ülkesinde uygulanması, haksızlığa maruz

kalındığına ilişkin duyguyu pekiştiren bir unsur olmuştu. Bu nedenle ilga kararından

sonra Avrupalı ülkelerden istenilen sadece karara razı olmalarıydı.

Kapitülasyonların kaldırılması çerçevesinde basında çıkan yorumlarda özellikle

Avrupalı devletlerin endişelerini gidermek ve yabancı kamuoyunu rahatlatmak

amacıyla, ülkedeki yabancıların durumları da ele alınmıştı. Bunda yabancı basında

Osmanlı topraklarındaki ecnebîlerin tecavüze uğrayacaklarına ilişkin haberlerin yer

almasının da etkisi vardı136. Bilhassa Amerikan basınında bu tür haberler yer alıyordu.

132 M. E. Elmacı, a.g.e., s.75. 133 Tanin, 18 Eylül 1330/ 1 Ekim 1914. 134 İkdam, 28 Ağustos 1330/ 10 Eylül 1914. 135 Tanin, 18 Eylül 1330/ 1 Ekim 1914. 136 İkdam, 02 Eylül 1330/ 15 Eylül 1914; 04 Eylül 1330/ 17 Eylül 1914.

Page 54: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

41

Amerika’da kapitülasyonların kaldırıldığı haberini 11 Eylül’de Washington Post

ve 12 Eylül’de Evening Star gazeteleri Amerikan halkına duyurmuştu. İlga kararının

kaygıyla karşılanması üzerine New York’taki Osmanlı konsolosu Celal Münif Bey,

Amerika kamuoyuna Osmanlı topraklarındaki Amerikalıların hayatlarının ilgadan

önceki döneme kıyasla daha fazla güvende olduğunu ve endişelerin yersiz olduğunu

ifade etti. Ancak Amerika efkâr-ı umûmiyesinde kapitülasyonların kaldırılmasının

Türklerin katliam yapmasına sebep olacağına ilişkin kaygılar sürekli olarak

gündemdeydi. Bunun üzerine Osmanlı Devleti’nin Amerika’daki büyükelçisi Alfred

Rüstem Bey, Amerika kamuoyuna ilga kararının katliama neden olmayacağına dair

açıklamalarda bulunmuş; ayrıca Amerika gazetelerine gönderdiği yazılarla da

kapitülasyonların zararlarını ve kaldırılmasının haklılığını vurgulamıştı137.

Yabancı basında çıkan bu tür haberlere karşılık Osmanlı basınında, yabancıların,

dünyanın hiçbir yerinde Türkiye’de olduğu kadar rahat, müreffeh ve mutlu olmadığı;

Avrupa’da görülen din, mezhep ve ırka ilişkin taassupların Türkiye’de görülmediği ve

görülmeyeceği,138yabancıların hukukunun hiçbir şekilde çiğnenmeyeceği, hükümetin

geniş ve medenî bir anlayışla ülkeyi yöneteceği ifade edilmişti139.

Osmanlı ülkesindeki yabancılara kapitülasyonların kaldırılmasından sonra da her

hangi bir zarar gelmeyeceği hususu, Emniyet-i Umûmiyye Müdürü İsmail Canbolat Bey

tarafından da ifade edilmişti. İsmail Canbolat Bey, Jöntürk gazetesine verdiği demeçte

daha önce elçiliklerinin himayesinde yaşayan yabancıların, kapitülasyonların

kaldırılmasından sonra, emniyetlerini ve hukuklarını koruyacak olan, Osmanlı

Devleti’nin himayesi altında yaşayacaklarını belirtmişti.

İsmail Canbolat Bey, yabancıların en geniş manasıyla misafirperverlik

göreceklerini de vurguladığı bu demeciyle ülkedeki yabancılara uygulanacak muamele

ile ilgili tereddütleri gidermeye çalışmıştı. İsmail Canbolat Bey’e göre,

kapitülasyonların yürürlükte olduğu dönemde gerek sefaret tercümanlarının

kapitülasyon maddelerini yanlış yorumlamasından gerekse zabıta memurlarının aşırı

gayretinden ileri gelen yanlış anlaşılmalar, kapitülasyonların kaldırılmasıyla sona

137 Mine Erol, Birinci Dünya Savaşı’nın Arifesinde Amerika’nın Türkiye’ye Karşı Tutumu, Ankara 1976, s.52–56. 138 İkdam, 02 Eylül 1330/ 15 Eylül 1914; 04 Eylül 1330/ 17 Eylül 1914. 139 Tanin, 18 Eylül 1330/ 1 Ekim 1914.

Page 55: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

42

erecekti. Dolayısıyla bu durum, hem yabancı hükümetlerin hem de onların tebaalarının

menfaatine ve lehine bir gelişmeydi140.

İttihat Terakki Hükümeti, yabancıların ticarî, iktisadî vb. faaliyetlerine

kapitülasyonların kaldırılmasından sonra her hangi bir kısıtlama veya engel getirme

düşüncesinde değildi. Maliye Nazırı Cavit Bey de 1917 yılının bütçesiyle ilgili Meclis-i

Mebusan’da yaptığı konuşmasında bu hususu açıkça ortaya koymuş ve İsmail Canbolat

Bey’e benzer mahiyette değerlendirmelerde bulunmuştu. Kapitülasyonların geçerli

olduğu dönemde yabancı sermayeden korkulduğunu ifade eden Cavit Bey, ilga

kararının bu korkuyu ortadan kaldırdığı görüşündeydi. Cavit Bey’e göre kaldırılma

kararından önce ülkeyi bir istibdat şebekesi altına almış olan kapitülasyonlar dolayısıyla

Türkiye’ye gelen yabancı sermaye, devletlerinin hâkimiyetini de beraberinde

getiriyordu. Yabancıların adalet işlerine kendi yargıçları bakıyor, her müracaatlarını

bağlı bulundukları ülkenin elçileri yapıyordu. Adeta ülkenin sahibi ve hâkimi

yabancılar, misafirleri ise Osmanlı tebaasıydı. İlga kararıyla bu durumun değişmiş

olduğunu söyleyen Cavit Bey, kapitülasyonların kaldırılması dolayısıyla ülkeye gelecek

olanlara kapıların açık olduğunu, memleketin ekonomi politikasının da bu esasa

dayanması gerektiğini belirtmişti141.

İlga kararıyla ilgili değerlendirmede bulunanlardan biri de İttihat ve Terakki

Hükümeti’nin etkili isimlerinden Ahmet Nesimi Bey idi. Ahmet Nesimi Bey’ e göre

kapitülasyonların yürürlükte bulunduğu dönemde Osmanlı Devleti birçok alanda

bundan olumsuz olarak etkileniyordu: Yabancı devletlerin yargı gücüne tecavüzleri,

hükümetin vergi koymasını engellemeleri, Osmanlı kanunlarına karşı olan itirazları,

sayıları devamlı bir şekilde çoğalan yabancı postaları, tabiiyet ve imtiyazlardan

kaynaklanan müdahaleleri142. Kapitülasyonların kaldırılmasıyla Osmanlı Devleti,

asırlardan beri istiklal, hâkimiyet, şeref ve haysiyetine aykırı olan bütün bu sınırlamalar

ile iktisadî faaliyetlerin önündeki engellerden kurtulmuştur143. Ahmet Rıza Bey ise

140 Kapitülasyonlar Hakkında Emniyet-i Umûmiyye Müdürü İsmail Canbolat Bey’in Jön Türk gazetesine verdiği demeç için bkz. İkdam,1 Eylül 1330/ 14 Eylül 1914. 141 Cavit Bey’in 1917 bütçe konuşması için bkz. M.M.Z.C., 1333(1917)senesi, C.III, Devre:3, İçtima senesi:3, s.695–707; Zafer Toprak, İttihad-Terakki ve Cihan Harbi: Savaş Ekonomisi ve Türkiye’de Devletçilik (1914–1918), İstanbul 2003, 322–344. 142 M.M.Z.C., 1333(1917)senesi, C.III, Devre:3, İçtima senesi:3, s.342. 143 Ahmet Nesimi Bey’in Hariciye Nazırı sıfatıyla Meclis-i Âyan’da 27 Mart 1917 günü yaptığı bu konuşma için bkz. M.A.Z.C., 1332-1333 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:3, s.380-381. Meclis-i

Page 56: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

43

ilerlemek ve yükselmek isteyen her milletin hür ve bağımsız yaşaması sayesinde buna

kavuşabileceği, kapitülasyonlarla bağlı olan bir milletin diğer ülkelerin hükümranlığı

altında birtakım kayıtlarla yaşamaya mecbur kalacağı dolayısıyla bağımsız

sayılamayacağı düşüncesindeydi144.

Kapitülasyonların kaldırılması, kararın yıl dönümü münasebetiyle, 1915 yılında

da anılmıştı. İkdam, ilga kararını “Bir Mesud Günün Sene-i Devriyesi” manşetiyle

okuyucularına hatırlatmıştı. Savaş süresince çok büyük fedakârlıklara katlanıldığını

kaydeden İkdam’a göre savaştan galip çıkılması birçok mükâfatın elde edilmesini

sağlayacaktı. Ancak bütün bu kazanımlar bir tarafa bırakılsa dahi yalnız

kapitülasyonların kaldırılması, katlanılan fedakârlığa -ki bunlar ne kadar büyük olursa

olsun-değerdi145.

Basının yanı sıra Osmanlı halkı da kararla ilgili olarak düşüncelerini ifade

etmekten geri durmamış; duydukları memnuniyeti, padişah ve Osmanlı Hükümeti’yle

paylaşmıştı. Çeşitli cemiyetlerden, idarî makamlardan, belediye reisleri ile halkın farklı

kesimlerinden merkeze gönderilen telgraf ve çeşitli yazılarla başta padişah olmak üzere

kararı alan devlet adamları tebrik edilmişti.

Her şeyden önce kapitülasyonların kaldırılması Sultan V. Mehmet Reşat’ın

saltanatında ve İttihat ve Terakki Partisi’nin iktidarda bulunduğu dönemde

gerçekleşmişti. Bu nedenle, İstanbul’a gönderilen telgraflarla, kapitülasyonları

kaldırarak “millete hakiki bir zafer kazandıran” sultan ve hükümet tebrik edilmiştir146.

Ayrıca Sultan Mehmet Reşat’ın doğum günü olan 12 Eylül’ün kapitülasyonların

kaldırıldığı güne yakın olması, kapitülasyonların kaldırılmasından duyulan

memnuniyeti artırmıştı. Gönderilen telgraflarla hem padişahın doğum günü hem de

kapitülasyonların kaldırılması kutlanmıştı. Bu tesadüf, Osmanlı halkının çifte bayram

yaşamasına vesile olmuştu.

Mebusan’da 26 Mart 1917 tarihinde aynı mealdeki konuşması için bkz. M.M.Z.C., 1333(1917)senesi, C.III, Devre:3, İçtima senesi:3, s.342. 144 Ahmet Rıza Bey’in Meclis-i Âyan’da 27 Mart 1917 tarihinde yaptığı bu değerlendirme için bkz. M.A.Z.C., 1332-1333 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:3, s.382-383. 145 İkdam, 27 Ağustos 1331/ 9 Eylül 1915. 146 BOA, DH.KMS., no:27/36, lef:32.

Page 57: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

44

Osmanlı ülkesinin çeşitli yerlerinden gönderilen telgraflar ve yazılarda

kapitülasyonların kaldırılması “iyd-i meserret” olarak kabul edilmiş; sadece Osmanlılar

açısından değil bütün Müslümanlar için bir “iyd-i ekber” olarak telakki edilmişti147.

Beyrut Valisi Bekir Sami Bey’in düşüncesi de bu yolda idi. Beyrut Valisi,

kapitülasyonların kaldırıldığı günü bütün millet için “mesud bir gün”, “bir ıyd-ı ekber-i

İslamiyyet ve Osmaniyyet” olarak telakki etmişti148.

Merkeze gönderilen telgraflarda kapitülasyonların kaldırılması farklı açılardan

ele alınmıştı. İmtiyazlar, Osmanlı Devleti’nin hem siyasî hem de ekonomik

bağımsızlığına halel getiriyordu. Siyasî ve iktisadî istiklalin tam olarak sağlanması

kapitülasyonların kaldırılmasıyla mümkün olabilmişti. Bu nedenle telgraflarda üzerinde

en fazla durulan kavramlardan biri “istiklal” idi. İstiklal kavramı merkeze alınarak

yapılan bu değerlendirmelerde Osmanlı Devleti’ni “yarı müstakil” bir duruma düşüren

kapitülasyonların kaldırılmasıyla, “istiklal-i millî”nin sağlandığı ifade edilmişti.

İmtiyâzât-ı ecnebiyyenin kaldırılmasından dolayı duyulan sevinci paylaşan ve

kapitülasyonların kaldırılmasını bağımsızlık perspektifinden gören yerler içerisinde

Akçadağ kazası da bulunmaktaydı. Kaza ahalisi adına, alınan bu yürekli karardan

dolayı, hükümeti ve padişahı kutlayan Akçadağ Belediye Reisi Abdurrahman,

imtiyazların kaldırılmasıyla Osmanlı Devleti’nin yarı müstakil bir durumdan

kurtulduğunu belirtmişti149.

Dersaadet Ticaret ve Sanayi Odası’nın da konuya yaklaşımı bağımsızlık

çerçevesinde olmuş; kapitülasyonların kaldırılmasını “istiklal-i Osmaniyye”nin

taçlanması olarak görmüştür150.

Değerlendirmelerin bağımsızlık çerçevesinde yapılmasında imtiyazların geçerli

olduğu dönemin siyasî ve iktisadî bir esaret dönemi olarak görülmesinin de etkisi vardır.

147 BOA, DH.KMS., no:27/36, lef:13; Asir Mutasarrıflığından Dâhiliye Nezareti’ne yazılan bu yazı için bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:5. 148 BOA, DH.KMS., no:27/36, lef:25. 149 BOA, DH.KMS., no:27/36, lef:11. 150 BOA, DH.KMS., no:27/36, lef:8. Dersaadet Ticaret Gazetesi, Dersaadet Ticaret ve Sanayi Odası’nın kapitülasyonların kaldırılmasına ilişkin şu değerlendirmesine yer vermişti: “Uhûd-i atîkanın, hükümetimiz tarafından atılan bir hatve-i cesurâne ile ilga edilmesi Osmanlı tüccarını gayr-ı meşrû bir rekabet karşısında kalmaktan tahlis etti.” Bkz. Erdoğan Süleymaniye, Kapitülasyonların Kaldırılışından Günümüze Kadar Türkiye’deki Yabancı Sermaye ve Batılılaşmanın Yeni Bir Süreci: AET Politikamız, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü(Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 1988, s.2, 10. dipnot.

Page 58: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

45

Yabancı devletlerin, gerek kendi vatandaşlarının hukukunu gerekse himaye

ettikleri gayri Müslimleri koruma gerekçesiyle Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışması,

Osmanlı Devleti’nin gümrük vergilerini yabancı devletlerin onayını almadan

düzenleyememesi, yabancıların Osmanlı halkının yükümlü olduğu birçok vergiden

muaf olması, yabancı şirketlerin denetlenememesi gibi pek çok sorun kapitülasyonların

varlığından kaynaklanmaktaydı. Kapitülasyonların kaldırılması, bundan dolayı, “iktisadî

ve siyasî esaret”ten kurtuluş ve “istiklal-i millî”nin sağlanması olarak algılanmıştı.

Esaret, kapitülasyonların mevcut olduğu dönemi, istiklal ise imtiyazlara son

verilmesiyle ortaya çıkan yeni dönemi betimliyordu.

Muş ahalisi adına padişaha minnettarlığını arz eden Muş Belediye Reisi İzzet de

imtiyazların ilgasını iktisadî ve siyasî açıdan esaretten kurtuluş olarak görenler

arasındaydı151. Aynı bakış açısını paylaşan Adana Valisi Hakkı’ya göre ise alınan bu

karar ile “istiklal-i millî” gerçekleşmişti152.

Kapitülasyonların getirmiş olduğu kısıtlamaların ve sınırlamaların neden olduğu

siyasî ve ekonomik baskı Osmanlı Devleti’ni ve halkını derinden etkilemişti.

Osmanlı Devleti ve milleti, “mevcudiyyet-i hakikiyyesi”, “hürriyyet-i milliyyesi”

üzerinde hissettiği bu baskıdan imtiyazlara son vererek kurtulmuştu. Elaziz Belediye

Reisi Safvet’in, El-Aziz halkı adına Bâbıâli’yi kutlayan telgrafı, bu doğrultudaydı.

El-Aziz Belediye Reisi Safvet, imtiyâzât-ı ecnebiyyenin üç yüz seneden beri

“Osmanlılık mevcudiyet-i hakikiyyesini ve hürriyet-i milliyyesini fahiş kayıtlarla tazyik”

ettiğini belirtmişti. İmtiyazlara son verilmesi, Osmanlı Devleti’ni bu sınırlamalardan

kurtarmıştı. Bu tür kayıtlarla sınırlı olmadan egemen olacak olan devletin her türlü

düzenlemeyi yapma imkânını elde etmiş olması, tüm El-Aziz halkı tarafından

sevindirici bir gelişme olarak görülmüştü153.

Yabancı ülke vatandaşlarının Osmanlı halkının tâbi olduğu kanun ve nizamlara

tam olarak bağlı olmaması nedeniyle imtiyazlar, egemenlik kavramıyla da

ilişkilendirilmişti. Kapitülasyonlar, Osmanlı Devleti’nin kendi ülkesindeki egemenlik

hakkını yabancılar lehine kayıt altına alıyordu. Bu nedenle Osmanlı Devleti’nin ve

151 BOA, DH.KMS., no:27/36, lef:17. 152 BOA, DH.KMS., no:27/36, lef:9. 153 BOA, DH.KMS., no:27/36, lef:13.

Page 59: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

46

milletinin tam manasıyla egemenliğe ayrıcalıklara son verilmesiyle kavuştuğu merkeze

gönderilen telgraflarda vurgulanan bir diğer husustu.

İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Ayntab şubesi, milletin kapitülasyonların

kaldırılmasıyla “hâkimiyet-i hakikiye” kavuştuğunu belirtmiş ve millet adına hükümete

şükranlarını bildirmişti154.

Musul Valisi Süleyman Nazif ise, Osmanlı Devleti’nin “hakk-ı hakimiyyet”ine

tahakküm eden imtiyazların kaldırılmasını Osmanlı halkının yanı sıra bütün

Müslümanları minnettar kılan bir başarı olarak kabul etmişti155.

Kapitülasyonlar, Osmanlı maliye ve ekonomisini olduğu kadar modernleşmesini

de olumsuz etkilemişti. Ayrıcalıklar nedeniyle yabancılardan maliyeyle ilgili vergilerin

tam olarak tahsil edilememesi, Osmanlı Devleti’nin yatırım imkânlarının kısıtlanmasına

neden olmuştu. Bu durum, ülkenin bayındır hale gelmesinin önündeki en önemli

engellerden biriydi. Osmanlı maliyesinin yanı sıra meydana getirdiği iktisadî eşitsizlik

yüzünden Osmanlı halkının ticarî faaliyetlerini de olumsuz yönde etkileyen imtiyazlar

Osmanlı ekonomik hayatının gelişmesini de önlemişti.

Ticarî ve ekonomik hayatın kapitülasyonların kaldırılmasıyla gelişeceği

düşüncesi Şam’dan Şeyhülislamlık makamına çekilen bir telgrafa da yansımıştı. Şam’ın

Âyan ve Mebusan üyeleriyle eşrafı tarafından gönderilen bu telgrafta, Osmanlı

Devleti’nin ticarî ve iktisadî menfaatlerine engel olan imtiyâzât-ı ecnebiyyenin

kaldırılması tebrik edilmiş ve daimî bir surette başarılı olunması için dua edilmişti156.

Bâbıâli imtiyazlar nedeniyle, malî, ekonomik, sosyal, hukukî, siyasî pek çok

alanlarda düzenlemeler getiren, kanun ve nizamları yabancılara uygulayamamıştı. Bu

durum, Osmanlı Devleti’nin çağdaşı olan devletlerle birçok alanda mücadele ve rekabet

etme gücünü azalttığı gibi çağın gereklerine uygun düzenlemeler yapmasına, yapılanları

ise uygulamasına mani olmuştu. Bu nedenlerle merkeze gönderilen telgraflarda Osmanlı

Devleti’nin gelişmesi, ilerlemesi ve yenileşmesi, dolayısıyla modernleşmesi önünde

önemli bir engel olarak kapitülasyonlar görülmüştü.

154 BOA, DH.KMS., no:27/36, lef:31. 155 BOA, DH.KMS., no:27/36, lef:30. 156 Tanin, 31 Ağustos 1330/ 13 Eylül 1914.

Page 60: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

47

Merkezi İstanbul’da olan Müslüman Tüccar Cemiyeti konuyu bu çerçevede ele

almıştı. Cemiyet, Osmanlı Devleti’nin “teceddüd” ve “terakkiyyat”ına engel olan

kapitülasyonların kaldırılmasını “vak’a-i hayriyye” olarak kabul etmişti157.

Ticaret ve Ziraat Nazırı Ahmet Nesimi Bey de aynı görüşteydi. Ahmet Nesimi

Bey 1915’te yaptığı değerlendirmede kapitülasyonların kaldırılmasıyla Türk milletinin

iktisadî ve ticarî terakkisinin önünden önemli bir engelin kalktığını vurgulamış ve

kararla birlikte yeni bir devrin açıldığını belirtmiştir158. Ayrıca Ahmet Nesimi Bey’e

göre devletin teceddüt ve terakkisini önleyen bu bağdan kurtulması, ekonomik

bağımsızlığını elde etmesi sayesinde ülkenin geleceğini temin edecek işler yapmak

mümkün hale gelebilmişti159.

Osmanlı tebaası yabancılarla eşit koşullarda ekonomik faaliyette bulunma

imkânına ayrıcalıklara son verilmesiyle kavuşmuştu. Yabancı girişimcilerle Osmanlı

tebaası arasında ekonomik hayatta var olan ve kapitülasyonlardan kaynaklanan

eşitlikten uzak düzene son verilmesi, rekabeti artıracaktı. Eşit şartlarda rekabet, Osmanlı

tebaasının ekonominin her alanında boy göstermesini sağlayacağı gibi Osmanlı

ekonomisini ve maliyesini geliştiren bir unsur olacaktı. Dolayısıyla kapitülasyonların

kaldırılmasıyla hâkim olan görüş, Osmanlı Devleti ile milletinin gelişme ve ilerleme

olanağını elde ettiği ve bu yoldan alıkoyacak sebeplerin ortadan kalktığı

doğrultusundaydı.

Müslümanlar için önemli bir şehir olan Medine’de de kapitülasyonların

kaldırılması büyük bir başarı olarak görülmüş ve yankı uyandırmıştı. Şeyh-ül-Harem ile

Harem-i Şerif Müdürü imzalarıyla Medine-i Münevvere’den Meşîhat-i İslâmiyye’ye

çekilen telgrafta kapitülasyonların kaldırılması haberinin Medine’deki Müslümanlar

üzerinde hâsıl ettiği tesirden bahsedilmişti. Telgrafta ifade edildiğine göre

kapitülasyonların kaldırılması tüm Medinelileri sevindirmiş; haberin öğrenilmesi

üzerine Cuma namazından sonra halkın geniş katılımıyla Hz. Peygamberin kabri

önünde dualar edilmişti. Medine’nin mülkî ve askerî erkânı ile hatiplerin, müftülerin,

157 BOA, DH.KMS., no:27/36, lef:14. 158 Ticaret ve Ziraat Nazırı’nın Berliner Tageblatt gazetesine verdiği bu röportaj için bkz. Z. Toprak, İttihad-Terakki ve Cihan Harbi: Savaş Ekonomisi ve Türkiye’de Devletçilik (1914–1918), İstanbul 2003, 404. 159 “Ticaret ve Ziraat Nazırı’yla Mülakat”, İktisadiyyat Mecmuası, 1331, S.1, s.8; Z. Toprak, İttihad-Terakki ve Cihan Harbi: Savaş Ekonomisi ve Türkiye’de Devletçilik (1914–1918), İstanbul 2003, 413.

Page 61: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

48

ulemanın ve hacıların da hazır bulunduğu dua merasiminde halifenin, Osmanlı

Devleti’nin ve milletin başarısı için dualar edilmişti160.

Kapitülasyonların kaldırılmasından önce bazı gayri Müslim Osmanlı tebaası,

himayesi altına girdikleri büyük devletlere tanınan ayrıcalıklardan yararlanmış idiyse de

bunların dışında kalan gayri Müslim Osmanlı tebaası tıpkı Müslümanlar gibi

kapitülasyonların sonuçlarından olumsuz yönde etkilenmişlerdi.

Bu nedenle kapitülasyonların kaldırılması Müslümanlar gibi Müslüman olmayan

Osmanlı tebaası tarafından da sevinçle karşılanmıştı. Müslümanlar kadar gayri

Müslimler de imtiyazların lağvını, Osmanlı milletinin boynuna ve padişahın tahtının

ayaklarına takılan zincirlerin, esaret bağlarının parçalanıp atılması olarak görmüştü.

Çünkü gerçek hürriyete kapitülasyonların kaldırılmasıyla erişilmişti. Halk nazarında

kapitülasyonların kaldırılmasıyla geçilen dönem, matemli ve kederli günlerin olmadığı,

mutlu bir geleceğe gebe yeni bir dönemdi. Bu nedenle Osmanlı halkı tarafından

imtiyâzât-ı ecnebiyyenin lağvı bir milat olarak algılanmıştı: Osmanlı Devleti’nin

egemenliğini ve bağımsızlığını sınırlayan kayıtları ortadan kaldıran, halkın ekonomik

hayatta söz sahibi olmasını sağlayacak, ekonomik ve siyasî açıdan bir milat.

Bunun yeni bir başlangıç olarak görülmesi Müslim gayri Müslim bütün Osmanlı

halkında artık kötü günlerin geride kaldığı inancını doğurmuştu.161

Yabancı ülke vatandaşlarının Osmanlı ülkesindeki her türlü ayrıcalıktan

yararlanmasına karşın Osmanlı tebaasının devlet tarafından belirlenen kayıt ve şartlar

altında ekonomik faaliyetlerini devam ettirme zorunluluğu Osmanlı tebaasının ticarî

alandaki girişimlerini de sınırlayıp kısıtlıyordu.

160 Tanin, 31 Ağustos 1330/ 13 Eylül 1914. 161 Adana’dan merkeze çekilen telgraf şu şekildedir: “[…] Bu gün milletin boynuna, azimetli tahtının ayaklarına takılan zincirleri o yağlı esaret bağlarını parçalayıp attın. Hepimizi en hakiki bir hürriyete mes’ud ve feyzli bir hayata kavuşturup artık bundan sonra Allah’ın büyüklüğüne sığınarak şevketli saltanatınızın nihayetsiz ufuklarında hiçbir şum ve felaketli sesler işitilmeyeceğine, kara yaslar bağlayan milletin kedersiz ve matemsiz günler göreceğine bütün kalbimizle inanıyoruz. İşte yüreklerimizi sarsan meserret ve heyecanla bütün Adana’nın sevinç içinde titrediği şu dakikada hakipayı şahanenize karşı ruhumuzdan kopan sevgileri tazim ve takdisatı arz eyleriz muhterem sultanımız.” Telgrafta isimleri bulunan şahıslar şunlardır: Müftü Ali İlmi, ulemadan Muhibbi, Nakibü’l Eşraf Hasbi, Adana Belediye Reisi Mustafa, Meclis-i Umûmî azasından Mustafa Rıf’at, eşraftan Mehmedağazade Hüseyin Hüsnü, Meclis-i İdare azasından Abdurrahman, eşraftan Ahmed Ziya, Ermeni murahhası Arslan Kevork. Bkz. BOA, DH.KMS., no:27/36, lef:12.

Page 62: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

49

Bu nedenle, “asırlardan beri Osmanlı yurt ve milletinin boynunda ağır bir yük

olan” kapitülasyonlara son verilmesi, gayri Müslimler açısından da, Osmanlı ticaret

hayatının gelişmesini müjdeleyen bir başarı olarak görülmüştü.162 Bu başarı, Osmanlı

Devleti’nin “eski haysiyet ve satvetini” geri getireceği doğrultusunda bir beklentiyi

ortaya çıkarmıştı. “Tebaa-i sadıka” tarafından da paylaşılan bu beklentinin temelinde

Osmanlı Devleti’nin gelişmesi ve ilerlemesinin önünde önemli bir engelin imtiyazlara

son verilerek aşılması bulunuyordu163.

Osmanlı başkentine yansıyan tepkilerde, kapitülasyonların ilgası sadece Osmanlı

halkını değil, bütün dünya Müslümanlarını ilgilendiren ve sevindiren bir başarı olarak

da görülmüştü.

Osmanlı tebaasından olan Müslümanlar, uhûd-i atîkanının kaldırılmasını bütün

Müslümanlar için bir “iyd-i ekber”,”iyd-i ekber-i İslamiyet ve Osmaniyyet” ; Süleyman

Nazif’in ifadesiyle “bütün Müslümanları minnettar kılan bir muvaffakiyet ” olarak

değerlendirmişti.

Osmanlı Devleti’nin başarısının bütün Müslümanların başarısı olarak

görülmesinde aynı dine mensup olma önemli bir etkendi. Ancak bunun yanı sıra

Osmanlı Devleti’nin dünya Müslümanları gözündeki özel konumunun da bu

değerlendirmelerde etkisi büyüktü.

İslam dünyasındaki en güçlü ve bağımsız devletin Osmanlı Devleti olması,

Müslümanlar açısından Osmanlı Devleti’nin konumunu önemli kılıyordu. Birçok

Müslüman ülkenin Avrupalı Devletler tarafından sömürgeleştirildiği bir dönemde,

Osmanlı Devleti’nin bağımsızlık ve egemenliğini zedeleyen kapitülasyonları

kaldırmasına Müslümanların kayıtsız kalması beklenemezdi.

Halifelik kurumunun Osmanlı padişahında bulunması da Osmanlı ülkesindeki

gelişmelerin Müslümanlar tarafından yakından takip edilmesini sağlayan bir diğer

unsurdu. Osmanlı Devleti’nin gelişmesi ve güçlenmesi, Müslümanların halifesinin

dolayısıyla Müslümanların güçlenmesi demekti. Bu nedenlerle kapitülasyonların

162 Kayseri’den merkeze çekilen bu telgrafta isimleri bulunan kişiler şunlardı: Belediye Reisi Rıfat, Meclis İdare azasından Şaban, Kayseri Meclisi-i Umûmî reisi Reis Mehmed, tüccardan Karabet. Bkz. BOA, DH.KMS., no:27/36, lef:15. 163 Tire Belediye Reisi Niyazi tarafından merkeze çekilen bu telgraf için bkz. BOA, DH.KMS., no:27/36, lef:10.

Page 63: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

50

kaldırılması Müslümanlar nezdinde sevinçle karşılanmış; bu sevinç bütün

Müslümanlara teşmil edilmiştir.

Kapitülasyonların kaldırılması kararından doğan sevinci paylaşan cemiyetlerden

biri de Selanik Müslümanlarının en önemli temsilcilerinden biri olan Selanik Heyet-i

İslamiyyesi idi. Cemiyet adına Bâbıâli’nin almış olduğu bu kararı kutlayan Selanik

Müftüsü Ahmet Efendi, bu haberin bütün Müslümanlar gibi Selanik’teki Müslümanları

da sevindirdiğini belirtmişti.

Kapitülasyonlar nedeniyle Avrupa’nın esaret zinciri ve baskısı altında yaşayan

Osmanlı Devleti’nin hiçbir gelişme ve ilerlemeye güç yetiremediğine dikkat çeken

Selanik Müftüsü Ahmet Efendi, alınan bu kararla devletin Avrupa’nın esaretinden ve

her türlü sınırlamalardan kurtulduğunu ifade etmişti. Ayrıca kapitülasyonları kaldırarak

Osmanlı ülkesinin her türlü tecavüz ve saldırıdan korunduğunu da vurgulayan Ahmet

Efendi, ancak bundan sonra, Türkiye’nin ilerlemesinin ve “tamamiyet-i mülkiye”sini

muhafaza etmesinin mümkün olabileceğinin altını çizmiştir.

İslam Halifesi’ne ayrıcalıklara son vermesinden ötürü şükranlarını sunarak

Halifenin tahtında sonsuza kadar şan ve şevket içerisinde olması temennisinde bulunan

Selanik Müftüsü, elde edilen bu başarının küçük büyük bütün Müslümanların yüzünü

güldürdüğünü, İslam milletine sevinç gözyaşları döktürdüğünü ifade etmişti. Selanik

Heyet-i İslamiyyesi Cemiyeti’ne göre Osmanlı Devleti, kapitülasyonları kaldırarak

dünyada yaşayan bütün Müslümanların gönlünü ve minnettarlıklarını kazanmıştı.

Bu kararı alan Sultan V.Mehmet’i ve Sait Halim Paşa kabinesini de kutlayan

Ahmet Efendi’ye göre, bu başarılarından ötürü gerek Sultan gerekse hükümet adlarını

tarihin en yüce sayfalarına altın harflerle yazdırmış; kıyamete kadar ebedileştirmişlerdi.

Padişah ve Osmanlı Hükümeti, kapitülasyonları kaldırarak Osmanlı Devleti’nin ikinci

dirilticisi, “muhyî-i sâni”si olmuşlardı.

Ahmet Efendi telgrafında, içerisinde bulunulan zaman ve şartların bu müjdeli

haberin Selanik’te coşkulu bir şekilde kutlanmasına engel olduğunu da belirtmiş ve o

günlerin gelmesi temennisinde bulunmuştu.164

164 Selanik Heyet-i İslamiyyesi’nden Dâhiliye Nezareti’ne yazılan bu yazı için bkz. BOA, DH.KMS., no:28/12, lef:3/1, 4/1.

Page 64: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

51

Halkın çeşitli kesimlerinden merkeze gönderilen bu teşekkür telgraflarından

gerekli görülenlere padişahın mahzuziyetini bildirilmiştir165. Osmanlı halkının

kapitülasyonların kaldırılmasına verdiği destek sadece karar lehinde düşüncelerin ifade

edilmesinden ibaret değildi. İmparatorluğun her yanında halk tarafından yapılan gösteri

ve kutlamalar da kayda değer eylemlerdendi.

I. 5 Kapitülasyonların Kaldırılmasıyla Beraber Osmanlı

Halkının Yaptığı Gösteri ve Kutlamalar

I. 5. 1 İstanbul’da Yapılan Gösteri ve Kutlamalar

Osmanlı halkı kapitülasyonların ilgasından duyduğu sevinç ve memnuniyeti;

gösteri, miting, tezahürat ve çeşitli etkinliklerle ortaya koymuştur. Kapitülasyonların

kaldırılması kararı en fazla İstanbul’ da yankı bulmuş; başkent, özel konumu nedeniyle,

kalabalık halk kitlelerince adeta bir bayram yerine döndürülmüştü.

Kaldırılma kararı sabah gazetelerinin 10 Eylül tarihli nüshalarında yer almış ve

bu haberi öğrenen halk şenlikler yapmıştı166. İkdam gazetesi, kapitülasyonların

kaldırılmasının basına ne şekilde aksettiği hakkında bilgi verdikten sonra, İstanbul

halkının konudan haberdar olmasını, bunu müteakip yapılan kutlamaları ve gösterileri

10 Eylül tarihli nüshasında ayrıntılı bir biçimde ele almıştır.

Kapitülasyonların Osmanlı halkı üzerinde ağır bir yük olduğunu ve halkı esaret

pençesi altında inlettiğini belirten İkdam’a göre, Avrupa’da savaşın çıkması ve Osmanlı

Hükümeti’nin seferberlik ilan etmesi üzerine, halkın hükümetten öncelikli beklentisini

kapitülasyonların kaldırılması oluşturmuştu. Bu beklenti ve dileği her Osmanlı samimi

bir şekilde kalbinde taşımasına karşın bunu ifşa etmemiş; hükümetin bu doğrultuda

takip edeceği siyaseti sabırsızlıkla beklemişti. Fakat kapitülasyonların kaldırıldığı

haberinin öğrenildiği güne değin ne basında ne de diğer mahfillerde bu bekleyişi ve

beklentiyi haklı çıkaracak her hangi somut bir belirti ortaya çıkmamıştı.

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra geçmişe dönük yapmış olduğu

yorumlarda hükümetten ve hükümetin kapitülasyonları kaldırmaya yönelik uğraşısından

165 BOA, DH.KMS., no:27/36, lef:7/1, 37, 38; İ.MBH., no:1332 L. 17, lef:2; İ.MBH., no:1332 L. 19 lef:4. 166 A. İ. Sâbis, a.g.e., s.279.

Page 65: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

52

övgüyle bahseden İkdam’a göre, hükümet bu beklentinin farkındaydı. Zira Osmanlı

Hükümeti, bu beklentiye cevap vermek üzere gerekli teşebbüslerde bulunmuştu. Bütün

bunları dağdağasız bir şekilde yaptığı için kimsenin bundan haberi olmamıştı. Halk ise

hükümetten emindi. Bu nedenle neticeyi sabırla beklemişti167.

Bâbıâli, ilga kararından sonra bununla ilgili büyük devletlere verilmek üzere bir

nota hazırlamış ve bu notayı Matbuat Müdüriyyeti aracılığıyla yayımlanmak üzere 9

Eylül’de İstanbul basınına göndermişti. Kapitülasyonların içerdiği her türlü hukuk ve

imtiyazın 1 Ekim 1914 tarihinden itibaren mülga olduğuna dair olan bu nota sureti

İstanbul’daki gazetelere ulaşınca büyük bir mutluluk yaşanmış; gazeteler derhal

binalarını donatmıştı. Aynı gün, gazete binaları donatılınca halk bunun sebebini merak

ederek gerek gazetelerden gerekse diğer kaynaklardan kapitülasyonların kaldırıldığını

öğrenmişti. Bunun sonucunda daha gazeteler kapitülasyonların kaldırılmasıyla ilgili

haberi yayımlamadan, kapitülasyonların kaldırılmış olduğu müjdeli bir haber şeklinde

İstanbul’un en ücra noktalarına kadar süratle yayılmıştı168.

Kapitülasyonların kaldırılma haberi, şehrin her tarafında büyük bir yankı

uyandırmıştır. Aynı zamanda ilga kararını alan İttihat ve Terakki Hükümeti’nin gerek

halk gerekse ordu üzerindeki nüfuz ve itibarı oldukça artmıştı169. Haberin duyulmasıyla

her taraf donanmış, caddeler on binlerce kişiden oluşan göstericilerin yürüyüşlerine ve

tezahüratlarına sahne olmuştu. Gösterici kafilelerinin çoğunun önünde yer alan mızıka

takımlarının veyahut davulların, zurnaların çaldığı millî havalar ile İstanbul adeta bir

karnaval havasına bürünmüştü: Beyoğlu, Üsküdar, Kadıköy, Şişli, Bakırköy

(Makriköy), Beşiktaş, Kasımpaşa, Eyüp, Boğaziçi ve daha birçok yere göstericilerin

kutlamaları aksetmişti.

Göstericiler kalabalık kafileler halinde İstanbul’un değişik semtlerini dolaşarak

belediye dairelerinin, vükela konaklarının önünde ve bazı meydanlarda toplanarak

kapitülasyonların kaldırılmasından duydukları şükranı ifade eden nutuklar söylemiş,

alkışlarla tezahüratlarda bulunmuşlardı. İstanbul’da, haberin yayıldığı çeşitli yerlerde

dükkânlar, kahvehaneler ve evler bayraklarla donatılmıştı170.

167 İkdam, 28 Ağustos 1330/ 10 Eylül 1914. 168 Aynı yer. 169 K. Karabekir, a.g.e., s.311-312; A. İ. Sâbis, a.g.e., s.279. 170 İkdam, 28 Ağustos 1330/ 10 Eylül 1914.

Page 66: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

53

Meydanlar, İstanbul halkının kapitülasyonların kaldırılmasından kaynaklanan

sevincini paylaştığı, nümayişler yaptığı ana mekânlardı. Tarihsel özelliğe sahip

mekânlar halk tarafından daha muteber tutuluyordu. Fatih Meydanı, farklı semtlerden

gelen ahalinin toplandığı yerlerden biriydi. Fatih, Samatya, Davutpaşa,

Küçükmustafapaşa, Fener ve Eyüp semtlerinden gelen kalabalık bir halk kitlesi Fatih

Meydanı’nı doldurmuş, ardından Fatih’in türbesini ziyaret etmişti171.

İstanbul’da halk kapitülasyonların kaldırılmasından duyduğu memnuniyet ve

mutluluk nedeniyle, Donanma-yı Osmanî Muavenet-i Milliyye Cemiyeti Merkez-i

Umûmiyye önünde toplanarak vatan lehinde tezahüratta bulunmuştu. Sayıları binleri

bulan ve miktarı her dakika giderek artan halk kitlesi daha sonra buradan İttihat ve

Terakki Cemiyet-i Umûmiyyesi merkezine gitmişti. İttihat ve Terakki Cemiyeti önünde

sayıları ve coşkusu artmaya devam eden göstericiler alkışlarla, “yaşa” nidalarıyla

nümayişlerine devam etmişlerdi. Kafilenin büyüklüğü burada bir kat daha arttığı gibi

göstericilerin önüne bir de mızıka katılmış, göstericiler buradan Bayezid Meydanı’na

gitmişlerdi. Burada, Bayezid Meydanını hınca hınç dolduran halkın gösterileri son

derece parlak olmuştu. Bayezid Meydanı’nda, Harbiye Nezareti’nin önünde, çeşitli

vatanperverane nutuklar söylenmiş; ordunun selameti ve nusreti temennisinde

bulunulmuştu172.

Bayezid Meydanı’ndan ayrılan gösterici kafilesi halktan yeni katılanların

olmasıyla caddelere sığmayacak derecede büyümüş ve o civarda bulunan Dâhiliye

Nazırı Talat Bey’in konağı önüne gitmişlerdi. Vatanperverane nutuklara burada da

devam eden göstericiler, kapitülasyonları kaldırma hususunda göstermiş oldukları

gayretten dolayı İttihat ve Terakki Hükümeti’ne duydukları minnet ve şükranlarını ifade

etmişler, Talat Bey’in şahsında hükümeti tebrik etmişlerdi.

Talat Bey, hükümete tebrik ve teşekkürlerini sunan heyete birlik ve beraberliğin

korunması doğrultusunda mesajlar vermiş, “milletin ittifak ve ittihadı ile her türlü

mevani’ ve müşkülatın ref’ ve ilgası kabil olduğunu beyan ile daima aynı halin hüsn-i

muhafaza edileceği ümidini şüphesiz addeylediğini izah ve dermeyan eylemiş”ti. Talat

171 M. E. Elmacı, a.g.e., s.79. 172 İkdam, 28 Ağustos 1330/ 10 Eylül 1914.

Page 67: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

54

Bey devamla, halkın tezahürat ve tebriklerine mukabil olmak üzere hükümetin Osmanlı

milleti adına teşekkür ve tebriklerini bu heyete bildirerek konuşmasına son vermişti173.

İstanbul halkının gösteri yaptığı yerler arasında Beyoğlu ve Şişli semtleri de

vardı. Beyoğlu’nda yapılan gösterilere çok sayıda kişi katılmış, nümayiş esnasında

kafilenin içerisinde yer alan bazı kişiler polis kordonunu yararak burada yer alan Rus

tabiiyetindeki Tokatlıyan Oteli’ne saldırmış ve otelin alt katını kısmen tahrip

eylemişlerdi. Fakat bu hareket hiç iyi bir etki yapmamıştı174. Beyoğlu ve Şişli’de

nümayişlerde bulunan halk kitlesi Bahriye Nazırı Cemal Paşa’nın konağı önüne de

gelmiş, alkışlarla hükümet lehine tezahüratta bulunmuştu. Burada yine

kapitülasyonların kaldırılmasına ilişkin nutuklar söylenmişti.

Nutuklarda kapitülasyonlar büyük bir bela olarak nitelenmiş; kapitülasyonlar

nedeniyle Osmanlı milletinin asırlardan beri çekmiş olduğu fakirlik ve sefalet tasvir

edilmişti. Bununla birlikte kapitülasyonları kaldırarak milleti büyük bir badiren kurtaran

İttihat ve Terakki Hükümeti’nin bütün Osmanlı milletinin hafızasında sonsuza değin

şükran ve hürmetle yaşayacağı da belirtilmişti. Ayrıca Cemal Paşa’ya bütün Osmanlı

milleti adına teşekkür edilmişti. Cemal Paşa ise bu gösterilere, tebrik ve teşekkürlere

mukabil şu şekilde hitap etmiştir175:

“Bu gün millet-i Osmaniyye için yeni bir devre-i mes’udiyyet teşkil edecek olan

kapitülasyonların ilgası teşebbüsü hükümetin bir muvaffakiyeti olmaktan ziyade tekmil

Osmanlıların şu sırada ibraz eyledikleri hal-i vahdet ve ciddiyetin ve hükümete pek

kuvvetli bir zahir olarak izhar ettikleri itimat ve emniyetin bir numune-i meşkuresidir. 173 Halkın gösterileri ve Talat Bey’in beyanatı için bkz. İkdam, 28 Ağustos 1330/ 10 Eylül 1914. 174 Süleyman Kâni İrtem, Meşrutiyetten Mütarekeye Osmanlı İmparatorluğunun Çöküş Yılları(1909–1918), haz. Osman Selim Kocahanoğlu, İstanbul 2004, s.635, 73.dipnot. Abidin Nesimi, anılarında, bu olaydan ayrıntılı olarak bahsetmiştir. Abidin Nesimi’nin olayın içinde bulunan kişilerden biri olan Çolak Hayri’nin verdiği bilgilerden aktardığına göre, kapitülasyonların kaldırılmasından sonra Talat Bey, halkın kapitülasyonlara olan tepkisini eylemlerle ortaya koyması düşüncesindeymiş. Bu amaçla da Kenan ve Çolak Hayri’yi yanına çağırarak, kendilerinden Beyoğlu’nda kapitülasyonlardan yararlanan işyerlerinde gösteriler yapmasını istemiş. Kenan ile Çolak Hayri, esnaf kâhyalarından Salih, Dayı Mesut ve daha başka kişilerden oluşan bir ekip kurarak harekete geçmiş. Beyoğlu’na giden bu kişiler, Tokatlıyan ve benzer yerleri basıp buralarda kapitülasyonlar aleyhinde nümayişler yapmışlar. Almanların bu tür eylemlere katılanlar hakkında kovuşturma yapılması yönündeki talepleri neticesinde Kenan ve Çolak Hayri yakalanarak mahkemeye çıkarılmışlar. 15’er yıl hapis cezasına çarptırılan bu kişiler daha sonra cezalarını çekmek üzere Anadolu’daki hapishanelere gönderilmişlerdi. Ancak yolda Çolak Hayri, İttihat ve Terakki tarafından kaçırılmış ve I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar sahte bir nüfus kâğıdıyla Haymana belediye başkanlığı yapmıştır. Bkz. Abidin Nesimi, Yılların İçinden, İstanbul 1977, s.207–208. 175 Yapılan gösteriler ve Cemal Paşa’nın nutku için bkz. İkdam, 28 Ağustos 1330/ 10 Eylül 1914.

Page 68: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

55

Millet-i Osmaniyye aynı ittihad ve gayreti muhafaza etdikçe, inşallah, daha mes’ud

devreleri idrak edecek ve pek büyük terakkiyata mazhar olacakdır.”

Cemal Paşa da Talat Bey gibi kapitülasyonların kaldırılmasıyla ortaya çıkan

toplumsal heyecanın devam etmesi, birlik ve beraberliğin sürmesi doğrultusunda

mesajlar vermişti. Birlik ve beraberlik yönündeki bu söylemler, özellikle Osmanlı

Devleti’nin Cihan Savaşı’na katılmasına ramak kaldığı bir dönemde daha çok anlam ve

önem kazanmaktaydı. İttihat ve Terakki Hükümeti’nin kapitülasyonları kaldırması içte,

halkın yanı sıra basının da hükümete olan desteğini ve güvenini artıran; ülkedeki birlik

ve beraberliği pekiştiren bir olay olmuştu. Bu nedenle İttihat ve Terakki Hükümeti bir

şölen havasına dönüşen kapitülasyonların kaldırılması kutlamalarını olabildiğince

desteklemiş; hatta bu etkinliklerin içerisinde yer almıştır.

II. Meşrutiyet sonrası kurulan ve dönemin hükümetleri tarafından “yarı-resmî”

kurumlar olarak değerlendiren, faaliyetleriyle devleti tamamlayıcı bir niteliğe sahip

olduğu kabul edilen üç cemiyet; Osmanlı Donanma-yı Milliyye İane Cemiyeti, Osmanlı

Hilal-ı Ahmer Cemiyeti ve Müdafaa-i Milliye Cemiyeti, ülkenin birçok vilayetinde

kitlelerin toplumsal aktivitelere katılımında büyük rol oynamıştır176. Bu cemiyetlerden

Müdafaa-i Milliye Cemiyeti, kapitülasyonların kaldırılması kutlamalarında da etkin bir

rol üstlenmiş; cemiyetin çeşitli şubeleri fener alayları tertip etmiştir177.

9 Eylül gecesi yapılan ve İstanbul’un pek çok semtini kapsayan fener alayı bu

semtlerin Müdafaa-i Milliye cemiyetlerince düzenlenmişti. Fener alayı, etkinliğin

yapıldığı Hasköy, Dolapdere, Kasımpaşa, Beyoğlu, Fındıklı, Kazancı, Nişantaşı,

Karaköy, Ortaköy, Beşiktaş ve civarı ahalisinin büyük oranda katılımıyla

gerçekleşmişti. Fener alayına katılan halk, Beyoğlu Mutasarrıflığı önünde

kapitülasyonların kaldırılmasından duyulan sevinci ifade eden nutuklar söylemiş ve

176 Nadir Özbek, Osmanlı İmparatorluğu’nda Sosyal Devlet: Siyaset, İktidar ve Meşrutiyet(1876–1914), İstanbul 2002, s.295–296. 177 Müdafaa-i Milliye Cemiyeti, Balkan Savaşı sonrasında, 13 Şubat 1914’te, İstanbul’da kurulan yarı askerî bir dernekti. Dernek kurucuları arasında başta V. Mehmet Reşat olmak üzere Sadrazam Talat Paşa, Harbiye Nazırı Enver Paşa, Şeyhülislam Hayri Efendi, çok sayıda hükümet üyesi vardı. İttihat ve Terakki’nin görüşleri doğrultusunda çeşitli çalışmaları olan dernek, dönemin milliyetçilik anlayışı içinde kültür, sağlık ve askerlik gibi alanlarda etkinliklerde bulundu. Müdafaa-i Milliye Cemiyeti, 1918’de kendini feshetti. Bkz. “Müdafaa-i Milliye Cemiyeti”, Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, İstanbul 1986, C.XIV, s.8434.

Page 69: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

56

gösteriler yapmıştı178. Bir “gövde gösterisi”ne dönüşen etkinlik, katılımcıların

tezahüratlar eşliğinde Beyoğlu caddelerinde yürüyüşüyle son bulmuştu.

Doğrudan doğruya İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından düzenlenen etkinlikler

içerisinde Sultanahmet mitingi, en görkemli olanıydı. Kapitülasyonların kaldırılması

dolayısıyla 9 Eylül’de İstanbul’un çeşitli yerlerinde toplanan halk, İstanbul’da

yaşayanların hissiyatını tasvir ve temsil etmek üzere10 Eylül’de miting yapılmasını

İttihat ve Terakki Cemiyeti merkez-i umûmîsinden telgraflarla talep etmişlerdi.

İkdam’da yer alan, İttihad ve Terakki Cemiyeti İstanbul Kâtib-i Mesulü Kemal imzalı

ilanda mitingin 10 Eylül’de zevalî saat ikide Sultanahmet’te yapılacağı İstanbul halkına

duyurulmuştu. Bu mitingle ilgili olarak Donanma-i Osmanî Cemiyeti tarafından verilen

ilanda ise, cemiyetin merkez ve taşra teşkilatında bulunan reis ve azaların Perşembe

günü Sultanahmet’te yapılacak olan mitingde hazır bulunmak üzere zevalî saat on birde

cemiyetin merkez-i umûmîsine behemehal gelmelerini istenmişti179.

Miting günü Sultanahmet Meydanı bayraklarla donatılmıştı. Mitinge halkın yanı

sıra Müdafaa-i Milliye ve Donanma-i Osmanî Cemiyeti de katılmıştı. Saat ikide miting

tertip heyeti başkanı ve aynı zamanda İstanbul mebusu Hüseyin Cahit Bey (Yalçın),

alkışlar arasında kürsüye gelerek bir konuşma yapmıştı. Hüseyin Cahit Bey

konuşmasında kapitülasyonların kaldırılmasının ecnebî düşmanlığı değil, asırlardan beri

çiğnenen bir hakkın geri alınması olduğunu belirtmişti. Bununla birlikte yabancıların

sahip olduğu imtiyazlara son verilmesiyle Osmanlı Devleti’nin Avrupalı devletlerle

arasındaki uçurumun kapatılacağını, Osmanlı Devleti’nin ilerlemesi ve yenileşmesi

önünde hiçbir engel kalmayacağını da ifade etmişti. On binlerce kişinin katıldığı miting

alkışlar ve tezahüratlarla sona ermişti180. Ayrıca mitingde hükümetin icraatını yaşatmak

için kapitülasyonların kaldırıldığı günün millî bayramlardan sayılması kararı da alınmış

ve hükümete iletilmiş, Bâbıâli de bu teklifi uygun görmüştü. İkdam, kararın yıl

dönümünde, Sultanahmet mitinginde alınan karara gönderme yaptıktan sonra, ilga

178 İkdam, 28 Ağustos 1330/ 10 Eylül 1914. 179 Cemiyet, bu ilanda ayrıca kapitülasyonların kaldırılması dolayısıyla kendi hissiyat ve görüşüne de yer vermişti. Kapitülasyonları Osmanlı milletinin ve devletinin tahammül gücünün üzerinde bir bela olduğunu vurgulayan cemiyete göre, hükümet tarihe altın kalemle yazılacak bir gayret sonucunda bu belayı kaldırmış ve millet istiklaline kavuşmuştu. Bkz. İkdam, 28 Ağustos 1330/ 10 Eylül 1914. 180 M. E. Elmacı, a.g.e., s.80.

Page 70: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

57

kararının alındığı günün Türkler için, milletin kararıyla, millî bir bayram olduğu

bilgisini vermiştir181.

Kapitülasyonların kaldırılmasını kutlama etkinliklerinde, örgütlenmelerinde

İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin etkisi olan işçiler de yer almıştır. Daha kolay seferber

edilmesi gibi politik nedenlerden dolayı lonca tipi örgütlemeleri cemiyet tarafından

teşvik edilen işçiler, diğer siyasî amaçlı gösteri ve yürüyüşlerde olduğu gibi kaldırılma

kararı sonrası yapılan nümayişlere de katılmışlardır182.

Mitingler, kutlamalar, gösteriler, kapitülasyonlar gibi önemli bir badireden

kurtulmayla mütenasip etkinliklerdi. Dolayısıyla halkın tepkisi doğaldı. Duyulan sevinç,

siyasî çekişmeleri ve anlaşmazlıkları geri plana itmiş; halkın her kesimi bu etkinliklerin

içerisinde yer almıştı. Bütün Osmanlı halkını ilgilendiren ve İttihat ve Terakki

Hükümeti imzasını taşıyan bu başarıya, İttihat ve Terakki Partisi’nin ve hükümete yakın

diğer cemiyetlerin kayıtsız kalması beklenemezdi. İttihat ve Terakki Partisi’nin bu

etkinliklerin içerisinde yer alması da bu açıdan doğaldı. Ancak İttihat ve Terakki, yer

yer hükümet lehine gösterilere dönüşen bu etkinlikleri düzenleyerek ve yönlendirerek

kamuoyu desteğini artırmaya ve canlı tutmaya çalışmıştı. Halkın hükümet lehinde

tezahüratta bulunmasından, nutuklar söylemesinden, hükümet ricaline yönelik

teveccühünden, basının hükümet lehinde yazılarından hükümetin kapitülasyonları

kaldırarak kamuoyu desteğini ciddi bir şekilde artırdığını söylemek mümkündür.

9 Eylül günü başlayan bu kutlamalar, havanın kararması üzerine meşaleler,

kandiller ve fenerlerle renklendirilerek gecenin geç vakitlerine kadar devam etmişti.

Kutlama ve gösterilerin yapıldığı yerler arasında yer alan Boğaziçi de etkinlikler

kapsamında aydınlatılmıştı. Boğaziçi’nin Rumeli tarafında toplanan yaklaşık beş bin

kişilik bir kafile Yeniköy Belediyesi önüne gitmişti. Burada kendilerine Sinop mebusu

Hasan Fehmi Efendi tarafından bir nutuk söylenmişti. Gösteriler, topluluğun

Şehremaneti ile İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne tebrik telgraflarıyla son bulmuştu183. 9

Eylül akşamı yapılan bu gösterilere Rumeli sahilinde yer alan diğer semtlerin halkı da

181 İkdam, 27 Ağustos 1331/ 9 Eylül 1915. Emir Şekib Arslan da, anılarında, kapitülasyonların kaldırıldığı günün İttihat ve Terakki Hükümeti tarafından bütün ülkede bayram ilan edildiğini söylemektedir. Bkz. Emir Şekib Arslan, İttihatçı Bir Arap Aydınının Anıları, çev. Halit Özkan, İstanbul 2005, s.78. 182 der. Donald Quataert-Erik Jan Zürcher, Osmanlı’dan Cumhuriyet Türkiye’sine İşçiler( 1839–1950), çev. Cahide Ekiz, İstanbul 1998, s.125. 183 İkdam, 28 Ağustos 1330/ 10 Eylül 1914.

Page 71: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

58

iştirak etmişti: Rumeli Kavağı’ndan başlayan nümayişlere Bebek, Rumelihisarı,

Boyacıköy ve Mirgün (Emirgan) ahalisi ile esnafı da katılmış; Sadrazam Sait Halim

Paşa’nın yazlığı önünde toplanan halk, kapitülasyonların kaldırılmasından mütevellit

teşekkür konuşmaları yapmıştı.

Boğaziçi’nin Anadolu yakasına da renkli gösteriler aksetmişti. Bayraklarla

süsledikleri kayıklarıyla şarkılar söyleyerek Anadoluhisarı sahiline çıkan Beykoz ahalisi

ve esnafı, İttihat Terakki Kulübü’nün önünde nümayişler yapmışlardı. Daha sonra

buradaki kafile Hisar, Kanlıca, Kandilli, Beylerbeyi ve Çengelköy taraflarından

gelenlerle Küçüksu Çayırı’nda birleşerek gösterilerine devam etmişlerdi184.

Kadıköy’de de ilga kararından doğan sevinç ve heyecan hâkimdi. Erenköy ve

Göztepe gibi yerlerden gelen kalabalık bir ahali kitlesi, Rıhtım Meydanı’nda toplanmış,

burada “dâmâd-ı şehriyârî” Sabahattin Bey ile belediye azasından Tevfik Amir Bey’in

kapitülasyonların kaldırılmasına ilişkin konuşmalarını dinlemişlerdi. Yapılan

konuşmalara mukabil olarak belediye müdürü Celal Esat Bey de teşekkür etmişti.

Ardından yürüyüşe geçen kafile Moda ve civarında tezahüratlarına devam etmiş;

Mühürdar’da yaşayan Alman aileleri, kafilenin üzerine balkonlardan çiçekler atmıştı185.

Ayrıca Kadıköy Belediye Riyaseti ile Beyoğlu ve Anadolu Hisarı’nda toplanan halk

tarafından da İttihat ve Terakki Cemiyeti Merkez-i Umûmiyye’ne tebrik telgrafları

çekilmişti186.

Nümayişlerin yapıldığı yerler arasında Üsküdar da bulunmaktaydı. Kalabalık bir

halk kitlesinin Üsküdar Belediyesi önünde toplanmasıyla başlayan gösteriler coşkulu bir

şekilde geçmişti. Üsküdar Belediye Reisi’nin söylediği bir nutka, orada toplanan halk

adına Cemiyet-i Umûmiyye-i Belediye azasından Ali Rif’at Bey mukabele etmişti.

Nümayişler ve tezahüratlar bu nutkun ardından da devam etmişti187. Üsküdar halkının

toplandığı bir diğer yer Doğancılar’dı. İttihat-ı Sultânî ve Mekteb-i Kemâlât mızıkaları

eşliğinde İttihat ve Terakki Kulübü’nün önüne gelen Üsküdar halkı burada da gösteri

yapmışlar ve ardından Doğancılar meydanında toplanmışlardı. Doğancılar’da

184 M. E. Elmacı, a.g.e., s.78. 185 M. E. Elmacı, a.g.e., s.79. 186 İkdam, 28 Ağustos 1330/ 10 Eylül 1914. 187 Aynı yer.

Page 72: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

59

kapitülasyonların kaldırılmasına ilişkin bir konuşma yapan Hüseyin Ulvi Bey, bu kararı

alan Osmanlı Hükümeti’ne teşekkür etmişti188.

9 Eylül gecesi İstanbul için son derece uzun olmuştu. Şehir, her semtinde

binlerce kişinin katılımıyla gerçekleşen ve geç vakitlere kadar süren gösterilerle,

unutulmaz bir gece yaşamıştı.

Bu semtlerden biri olan Fatih’te binlerce kişi ellerinde bayraklar ve meşalelerle

Fatih Belediyesi önünde toplanmıştı. Birçok hatip, günün önemini belirten konuşmalar

yapmıştı. Bunlara mukabil Fatih Daire-i Belediyesi Müdürü Süleyman Faik Bey de

mukabil konuşmasında tezahüratta bulunan topluluğa teşekkür etmişti. Topluluk, Fatih

Belediyesi’ne burada yapmış oldukları gösterilerden vilayetlerin belediyeleri vasıtasıyla

tüm Osmanlı milletinin haberdar edilmesi ricasında bulunmuşlardı. Amaç, tüm yurtta,

İstanbul’dakilere benzer gösterilerin yapılmasını sağlamaktı189.

Başkent halkı, imtiyazlara son verilmesi üzerine içerisinde bulundukları bu

sevinç halinden, yaptıkları gösteri ve çeşitli etkinliklerden vilayetlerin belediyeleri

aracılığıyla tüm Osmanlı milletinin haberdar edilmesini, böylece Osmanlı halkının

bulundukları bölgelerde gösteriler ve şenlikler yaparak sevinçlerine ortak olmalarını

istemişlerdi. Bu taleplerini hem İstanbul’daki çeşitli belediyelerden hem de

Şehremaneti’nden talep etmişlerdi. Şehremaneti bu talepleri göz önünde bulundurarak

imtiyazların kaldırılmış olduğunu, payitahtın yapmış olduğu kutlamalara ve

tezahüratlara iştirak etmeleri doğrultusundaki İstanbul halkının taleplerini telgrafla diğer

vilayetlere bildirmişti190.

Kapitülasyonların kaldırılması bir “iyd-i millî” olarak kabul edilmiş; halkın

gösterilere azamî ölçüde katılımını sağlamak için 10 Eylül günü devlet daireleri

188 M. E. Elmacı, a.g.e., s.78. 189 İkdam, 28 Ağustos 1330/ 10 Eylül 1914. 190 Telgraf şu şekildedir: “Şehremânetinden bi-l-umûm vilayât-ı belediye müdürlerine keşîde olunan telgrafın sûretidir: Hükümet-i Seniyye-i Osmaniyye’nin senelerden beri cây-gîr olarak memleketin inkişâf-ı iktisadiyyesine mâni’ olan imtiyazât-ı ecnebiyyeyi ref’ ve ilga eylemiş olmasından mütevellid şevk ve sürûr ile payitaht ahalisi icra-yı şehrâyîn etmekte ve bu gece fevc fevc devâir-i belediyeyi dolaşarak şu haber-i beşâretin bil-cümle vilayât ahalisine de tebliğiyle kendilerinin şu andaki meserretlerine onlarında bi-l-iştirâk izhâr-ı şâd-mânî eylemelerini taleb eylemekte bulunduklarının daireleri ahalisine iblağıyla tebşir ve tebliğ –i keyfiyet buyurulması mütemennâdır.” Yukarıda verilen gösteriler ve telgraf sureti için bkz. İkdam, 28 Ağustos 1330/ 10 Eylül 1914.

Page 73: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

60

kapatılmıştı. Gündüz gösterilere tüm hızıyla devam edilecekti. Gece ise umûmî şenlikler

ve gösteriler yapılacağı halka basın yoluyla bildirilmişti.

Aynı gün İstanbul basını da mesai tatili yaparak, ertesi gün olan 11 Eylül’de

gazete neşredilmeyeceğini duyurmuştu. Adeta bütün dikkatler kapitülasyonların

kaldırılmasına çekilmek isteniyordu. Basının ve halkın gösterilere destek vermesi, bu

gösteriler üzerinde yoğunlaşması da böylece sağlanmış oluyordu.

Bir yandan halkın katılacağı şenlikler diğer yandan ülkenin ve şehrin

yönetiminde söz sahibi olanların katılacağı bir ziyafet düzenlenmişti. Ziyafet,

kapitülasyonların kaldırılması münasebetiyle Şehremaneti tarafından 10 Eylül akşamı

Tokatlıyan Lokantası’nda verilmişti191.

İstanbul kadar renkli ve yoğun olmasa da imparatorluğun diğer yerlerinde de

kapitülasyonların kaldırılmasıyla ilgili kutlamalar ve gösteriler yapılmış, söylevler

verilmişti.

I. 5. 2 Taşrada Yapılan Gösteri ve Kutlamalar

İstanbul, imtiyâzât-ı ecnebiyyeye son verilmesinden kaynaklanan sevincin en

fazla görünür olduğu yerdi. Payitahtta yapılan şenlik, nümayiş ve mitinglere taşranın da

katılmasıyla, etkinlikler imparatorluk coğrafyasının her alanına yayılmıştı. Bu açıdan

kapitülasyonların ilgası Osmanlı halkını cihan savaşı öncesinde kenetleyen en önemli

unsur olmuştu.

Başkent dışında kapitülasyonların kaldırılmasıyla ilgili kutlamaların yapıldığı ve

gösterilerin düzenlendiği şehirlerin başında İzmir geliyordu. Mehmet Emin Elmacı’nın

İzmir’de çıkan Ahenk ve Anadolu gazetelerine dayanarak verdiği bilgilere göre 9 Eylül

akşamı kapitülasyonların kaldırıldığını öğrenen İzmir halkı İttihat ve Terakki Cemiyet

Kulübü’nün önünde toplanarak, o bölgeyi bayraklar ve fenerlerle süslemişti. Haberi

öğrenmesiyle çarşıları donatan İzmir halkı, sokakları doldurmuş, halkın gösterileri

Hükümet, Kışla, Kemeraltı, Tilkilik semtlerinde yoğunlaşmıştı.

191 İkdam’a göre ziyafete şu kişiler katılmıştı: “Vükela hazerâtı, Âyan ve Mebusân-ı kiram, fırka kumandanları, Cemiyet-i Umûmiyye-i Belediye azaları, Divan-ı Harb-i Örfî reisi, polis müdürü, Şehremini, Emanet muavinleri, Şehremaneti Müfettiş-i Umûmîsi ve devâir müdürleri” bkz. İkdam, 28 Ağustos 1330/ 10 Eylül 1914.

Page 74: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

61

Nümayişler, 10 Eylül günü de devam etmiş; öğleden sonra dükkânlarını

kapatarak Hükümet Konağı yanındaki Mekteb-i Sultânî bahçesinde toplanan halk,

mızıka alayı ile gelen başka bir kafile ile birleşmişti192. Yapılan nümayişlerin başında

bulunan İzmir mebusu Ubeydullah Efendi Hükümet Konağı’nın karşısında bir nutuk

vermişti. Nutkunda, ilga kararında pay sahibi olduğunu söylediği İzmir Valisi Rahmi

Bey’den övgüyle bahseden Ubeydullah Efendi kapitülasyonların kaldırılmasıyla ilgili

olarak şunları söylemiştir193:

“Bugünü bize bayram eden hadise kapitülasyon denilen imtiyâzât-ı ecnebiyyenin

lağvı ve yüzlerce senelerden beri altında inlediğimiz uhûd-i atîka belasının Osmanlılar

üzerinden ref’i, bu kahhâr esaret zincirlerinin kırılmasıdır. Osmanlılar hürriyet-i

hakikiyyelerini işte bu gün istihsal ediyorlar. Kapitülasyonlar memleketimizde kuvve-i

zabıtamızı, asayişimizi, kuvve-i adlîyyemizi, hakkaniyet ve kanunu, kuvve-i

iktisadiyyemizi, servet-i milliyyemizi rahnedâr etmişti.”

Ubeydullah Efendi, kapitülasyonların kaldırılmasıyla, Osmanlı ülkesinde

bulunan veya bu ülkeye gelecek olan ecnebîlerin misafir olduğunu, her türlü “meşru”

faaliyetlerde bulunabileceğini, bunlara Osmanlı âlicenaplığına yakışır biçimde

davranılacağını belirterek kapitülasyonların kaldırılmasından doğabilecek yabancılara

yönelik yanlış davranış ve düşüncelerin önüne geçmeye çalışmıştı. Kapitülasyonların

kaldırılması kararının alınmasında en fazla pay sahibi olarak İttihat ve Terakki

Hükümeti’ni gören Ubeydullah Efendi, söylevinde İttihat ve Terakki Hükümeti’nden

sitayişle bahsetmiş; İttihat ve Terakki ile Osmanlı halkını özdeşleştirmişti. Ubeydullah

Efendi, konuşmasına şu şekilde devam etmişti194:

“Bu gün artık İttihad ve Terakki bir hükümet değil, bir fırka değil, bir cemiyet

değil, bir millettir. Bu gün artık bir İttihad ve Terakki Fırkası, bir İttihad ve Terakki

Cemiyeti yok, bir İttihad ve Terakki milleti var ve bu İttihad ve Terakki milletinin bir

İttihad ve Terakki hükümeti var.”

İttihat ve Terakki Partisi, halkın İttihat ve Terakki Partisi ve hükümetine olan

desteğini artırmak amacıyla kapitülasyonların kaldırılmasını iç politikada etkili bir

192 M. E. Elmacı, a.g.e., s.82. 193 Tanin, 5 Eylül 1330/ 18 Eylül 1914. 194 Aynı yer.

Page 75: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

62

şekilde kullanmaya çalışmıştı. Sadece hükümete olan teveccühü artırmak amacıyla değil

aynı zamanda halkı kapitülasyonların kaldırılmasının yarattığı sevinç atmosferinin

ortaya çıkardığı “ortak payda” etrafında birleştirmek de İttihat ve Terakki Hükümeti’nin

amaçlarından biriydi. Zira Ubeydullah Efendi de konuşmasında bu hususun altını

çizmişti. Ubeydullah Efendi’ye göre İttihat ve Terakki’nin ismini oluşturan kelimeler

kapitülasyonların kaldırılmasıyla fiilen tahakkuk etmişti: Kapitülasyonların kaldırılması

halkın ittihadını, birleşmesini sağlamış ve terakki (ilerleme) yollarını açmıştı195.

Ubeydullah Efendi’nin konuşmasına mukabil İzmir Valisi Rahmi Bey de bir

konuşma yapmıştı. Konuşmasında kapitülasyonların kaldırılmasından dolayı

yabancılara kötü muamele edileceğine dair dedikodulardan bahsetmiş; bunların doğru

olmadığını, tam aksine kapitülasyonların kaldırılmasıyla yabancılara misafirperverlik

gösterileceğini söylemişti. Kapitülasyonların kaldırılmasıyla ilgili olarak İttihat Terakki

Katib-i Mesulü Celal (Bayar) Bey ile Vasıf (Çınar) Bey de konuşma yapanlar

arasındaydı. İzmir’de kapitülasyonların kaldırıldığı haberinin öğrenilmesiyle başlayan

ve 10 Eylül günü Frenk Mahallesi ve Kordon yolunda devam eden nümayişler akşam

saat yedide sona ermiş; gece olunca fener alayı düzenlenmişti196.

Etkinlikler İzmir’in merkeziyle sınırlı kalmamış, civar yerlerde de gösteriler

yapılmıştı. Ayrıca İzmir gazetelerine çevre bölgelerden çeşitli kutlama telgrafları da

gönderilmişti. Ayvalık Belediye Reisi Çürüksulu İsmail Hakkı, Salihli Belediye Reisi

Yusuf Ziya, Kırkağaç Belediye Reisi Hilmi, Ödemiş İttihat Terakki ve Müdafaa-yı

Milliye Cemiyeti Reisi Fahrettin Bey ilgayla ilgili tebrik telgrafları gönderen kişiler

arasındaydı.

İzmir’in yanı sıra Aydın’da da kapitülasyonların kaldırılması haberi heyecanla

karşılanmıştı.10 Eylül akşamı Aydın’da halk, ellerinde fenerlerle “Kahrolsun Fransa,

Türkiye büyüktür” şeklinde bağırarak Aydın’daki Fransız Konsolosluğu’nun önünde

yürümüşlerdi197.

195 Tanin, 5 Eylül 1330/ 18 Eylül 1914. 196 M. E. Elmacı, a.g.e., s.83. 197 M. E. Elmacı, a.g.e., s.83–84.

Page 76: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

63

İzmir ve Aydın gibi Şam, Konya, Malatya, Giresun, Trabzon, Erzurum,

Mamüretü’l-Aziz, Bolu ve Arhavi gibi pek çok şehir ve kasabada, kapitülasyonların

kaldırılmasıyla ilgili coşkulu tezahüratlar yapılmıştı198.

Kapitülasyonların sonuçlarından bütün Osmanlı tebaası olumsuz etkilendiği için

taşrada Müslümanların yanı sıra gayri Müslimler de İstanbul’daki gazetelere ilga

kararını kutlayan telgraflar göndermişlerdi.

Teke Sancağı’ndan gönderilen telgrafta Belediye Reisi Osman Bey ile

Metropolit Yarasimos ve Musevi milleti reisi Yusuf Mezruhi’nin imzaları

bulunmaktaydı. Kutlama gösterilerine 50 bin kişinin katıldığı Kütahya’dan yollanan

telgrafta Belediye Reisi Salih Bey, Ermeni murahhası Mağer Kuzuyan, Rum metropoliti

Leondyus, Katolik murahhası Agop, Dr.Eftimiadi, tüccardan Salomon, Ohannes

Fenercian ve Yanoko’nun isimleri vardı. Balıkesir’den çekilen bir başka telgrafta ise

Karesi mebusu Mehmet Vehbi ile metropolit vekili Hiristodulu’nun adları yer almıştı199.

Gösteri ve kutlamaların yanında taşra, kapitülasyonların kaldırılmasından

kaynaklanan bazı yanlış anlamaların ve fevri hareketlerin de görüldüğü bir yerdi.

Bâbıâli, kapitülasyonların kaldırılmasının taşrada yanlış yorumlanmasının ve

anlaşılmasının, Osmanlı Devleti’nde yaşayan yabancılar üzerinde kötü muameleye

dönüşmesinin önüne geçmeye çalışmıştı. Daha 10 Eylül günü Dâhiliye Nezareti, ilgili

yönetim birimlerine gönderdiği genelgeyle kapitülasyonların kaldırılması kararının

hiçbir yabancı ülke ve onların tebaası hakkında düşmanca fikirler içermediğini

belirtmiş; yabancı ülke vatandaşlarına güzel bir şekilde davranılmasını, hiçbir

yabancının rencide edilmemesi ve aşağılanmaması hususunda itina gösterilmesini

istemişti. Aksi istikamette uygulamada bulunacakların ve talimatname haricinde

muamele edeceklerin ise cezalandırılacakları Osmanlı memurlarına hatırlatılmıştı200.

Nitekim Almanya elçiliği, İslahiye kaymakamından yabancılara karşı düşmanca

tavır ve muamele gösterdiği, yabancılara kötü davrananlara müsamaha ettiği, özellikle

burada bir şirkette çalışan iki Alman inşaat mühendisinin mağdur edildiği iddiasıyla

şikayetçi olmuştu. Bâbıâli, Adana valisinden konuyla ilgili tahkikat açmasını, bu tür

198 İkdam, 31 Ağustos 1330/ 13 Eylül 1914. 199 M. E. Elmacı, a.g.e., s.82. 200 BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:1.

Page 77: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

64

durumlara sebep olanların cezalandırılmasını emretmiş; yabancılara daha önce tebliğ

edildiği gibi iyi bir şekilde davranılmasını istemişti201.

Dâhiliye Nezareti’nin yukarıda verilen tebliğine paralel olarak Emniyet-i

Umûmiyye Müdürü İsmail Canbolat Bey de taşradaki polis müdürlerine gönderdiği

emirle, ecnebîlerin hukukunu ve güvenliğini korumada azamî ölçüde dikkat

gösterilmesini, bu konuda müsamaha gösterecek zabıta memurlarının şiddetle

cezalandırılacağını bildirmişti202.

Bütün bu tedbirlere karşın kapitülasyonların kaldırılması birtakım yanlış

anlamalara da sebep olmuştu. Ülkenin Araplarla meskûn bölgelerinde yaşayan

bedeviler, kapitülasyonların kaldırılmasını gayri Müslimlerin katliamı şeklinde

anlamışlardı. Talat Bey, 22 Eylül’de Kudüs Mutasarrıflığı’na çektiği telgrafla

bedevilerin böyle bir münasebetsizliğine meydan verilmemesini istemişti203.

İlga kararının yanlış anlaşıldığı bir diğer yer Cebel-i Lübnan’dı. Beyrut

Vilayeti’ne bağlı Şuf Kazası’nın merkezi olan Bakilin’de bir kişiye, Cebel-i Lübnan’ın

imtiyazlı durumuna son verileceğine dair bir telgraf gelmişti. Bu haber, kısa sürede halk

arasında yayılarak büyük bir heyecan meydana getirmişti. Cebel-i Lübnan

Mutasarrıflığı, bunun kötü niyetli biri tarafından özel menfaatler elde etmeye ve

bölgenin güvenliğini bozmaya yönelik bir girişim olarak görmüştü204. Ancak Osmanlı

Hükümeti’nin kapitülasyonları kaldırdığı bu dönemde Cebel-i Lübnan’ın imtiyazlarını

kaldırmayı da düşündüğü bir gerçekti. Nitekim Beyrut Valisi Bekir Sami Bey, bölgenin

malî ve askerî imtiyazlarıyla muafiyetlerinin kaldırılması halinde halk üzerinde ne gibi

bir etki meydana getireceğini araştırmakla görevlendirilmişti205.

201 BOA, DH.ŞFR., no:45/238. 202 İkdam, 1 Eylül 1330/ 14 Eylül 1914. 203 BOA, DH.ŞFR., no:45/54; DH.EUM.KLU., no:2/34, lef:2/1. 204 9 Eylül 1914 tarihli bu belge için bkz. BOA, DH.EUM.KLU., no:2/17, lef:3. 205 BOA, DH.EUM.KLU., no:5/45. Beyrut Valisi Bekir Sami Bey, Bâbıâli’ye çektiği 26 Ocak 1915 tarihli telgrafta Cebel-i Lübnan’ın askerî ve iktisadî muafiyetlerinin, yabancı devletlerin etkisi altına kalmadan sırf Osmanlı Hükümeti’nin bir lütfü olarak teyit edildiğine dair bir ferman çıkartılması halinde bölge halkının Osmanlı Hükümeti’ne beslediği güvensizliğin ortadan kalkacağını belirtmişti. Ayrıca bu şekilde hareketin Osmanlı Devleti’nin menfaatine daha uygun olacağını ve yabancı devletlerin bölge üzerindeki nüfuzunu kıracağını da düşünen Bekir Sami Bey, bu sayede Cebel-i Lübnan halkının Osmanlı askeriyle birlikte düşmana karşı koyabileceğini, bu hususta gösterilecek tereddüdün zarardan başka bir sonuç doğurmayacağını da ifade etmiştir. Aynı gün Bekir Sami Bey’e çekilen telgrafta Talat Bey, meselenin Mısır’ a gönderilen Osmanlı ordusunun muzaffer olacağı tarihe kadar ertelendiğini; ancak muktedir bir askerî kumandan gönderilerek siyasî imtiyazların kaldırılmasının kararlaştırıldığını, Cemal Paşa’nın da

Page 78: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

65

Osmanlı Hükümeti, kapitülasyonların kaldırılması kararının yürürlüğe

girmesinden bir gün önce, 30 Eylül’de de, yönetim birimlerine gönderdiği yazıda

yabancılara iyi bir şekilde davranılmasını emretmişti206. Yazıda, kapitülasyonların

kaldırılması üzerine yabancılara husûmetkârane muamele edilmekte olduğu hissini

vermemek için ecnebîlerin tevkiflerinde savcılarla görüşülerek hareket edilmesi ve iyi

bir idare ortaya konulması istenmişti. Bu hususun özellikle bir ay için çok önemli

olduğunu vurgulayan Bâbıâli, bununla ilgili her hangi bir müşkülat çıkartılmaması

gerektiğine dikkat çekmişti207.

Adliye Nezareti de Ekim aynın başında vilayetlerdeki istinaf müdde-i

umûmiliklerine gönderdiği tebligatla adlîye memurlarına, yabancılara ilişkin adlî

muamelenin nasıl yapılacağıyla ilgili daha önce gönderilmiş olan talimatnameye uygun

hareket edilmesi, bu konuda her hangi bir sorun çıkması halinde merkeze danışılarak

hareket edilmesi gerekliliğini hatırlatmıştı. Kapitülasyonların kaldırılmasıyla adlîye

memurlarının sorumluluğunun sadece memurluğun gerektirdiği işlerle

sınırlanamayacağına dikkat çeken Adliye Nezareti, memurlarından içerisinde bulunulan

hassas dönem gereği, görevlerini büyük bir hamiyet ve vatanperverlik hisleriyle yerine

getirmelerini istemişti. Tebligatta, özellikle ecnebîlere ilişkin adlî işlerde son derece

durumdan haberdar olduğunu, Cemal Paşa bölgeye geldiğinde kendisiyle görüşüp gerekli tedbirlerin alınmasını Bekir Sami Bey’e emretmişti. Bkz. BOA, DH.EUM.KLU., no:5/11. Özellikle I. Dünya Savaşı, bölgenin önemini artırmış; Osmanlı Hükümeti bölgedeki asayişin sağlanmasına büyük ehemmiyet vermişti. Bu bağlamda daha önce Halep ve Beyrut valiliklerinde bulunmuş olan Ali Münif(Yeğena)Bey, Cebel-i Lübnan Mutasarrıfı olarak atanmıştı. Daha önce bölgedeki mutasarrıflar Katolik mezhebine mensuptu. Ali Münif Bey, imtiyazlı eyaletlerden ecnebî imtiyazlarının kaldırılmasına yönelik düşüncenin kuvvet kazanması üzerine bölgeye atanan ilk Türk mutasarrıfı olmuştur. Ali Münif Bey, anılarında, bölgeye gittiğinde halka okunmak üzere bir nutuk hazırladığını ve Şekib Arslan tarafından bu nutkun Arapçaya tercüme edilerek okunduğunu ifa etmektedir. Bu nutukta Cebel-i Lübnan’ın imtiyazlarının lağvedilmiş olduğu belirtilmiş; ancak lağvın daha ziyade bu imtiyazlarda yapılan bir değişiklikten ibaret olduğuna dikkat çekilmişti. Buna göre, Cebel-i Lübnan’da daha önce ilgili yabancı devletlerin rızasıyla seçilip tayin edilen mutasarrıfların yerine, doğrudan doğruya Osmanlı Devleti’nin tayin ettiği mutasarrıf görev yapacaktı. Cebel-i Lübnan’ın imtiyazının kalkan hükmü bundan ibaretti. Bkz. Ali Münif Bey’in Hatıraları, s.69–71. Osmanlı Hükümeti, Lübnan’a bir Türk mutasarrıf atamakla bölgenin idarî imtiyazlarını kaldırmıştır. Bkz. Ali Fuad Erden, Birinci Dünya Harbinde Suriye Hatıraları, haz. Alpay Kabacalı, İstanbul 2003, s.305. Cebel-i Lübnan’ın diğer malî ve askerî imtiyazları devam edecekti. Cebel-i Lübnan ahalisi bundan büyük bir memnuniyet duymuş; halk yönetime Hıristiyan mutasarrıfların dönemindekinden daha fazla bir şekilde bağlılık göstermişti. Bkz. Ali Münif Bey’in Hatıraları, s.69–71. 206 Bu yönetim birimleri şunlardı: Edirne, Erzurum, Adana, Ankara, Aydın, Bitlis, Basra, Bağdad, Beyrut, Hicaz, Haleb, Hüdavendigar, Diyarbekir, Suriye, Sivas, Trabzon, Kastamonu, Konya, Mamüretü’l-Aziz, Musul, Van Vilayetleri; Urfa, İzmit, Bolu, Canik, Çatalca, Zor, Karesi, Kudus-ü Şerif, Kal’a-i Sultaniye, Teke, Menteşe, Kayseri Mutasarrıflıkları; Medine-i Münevvere Muhafızlığı. Bkz. BOA, DH.ŞFR., no:45/153. 207 BOA, DH.ŞFR., no:45/153.

Page 79: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

66

basiretli bir şekilde hareket edilmesi, en küçük bir şikâyete dahi meydan verilmemesi

emredilmiş; vazifesini kanun dairesinde yerine getirmeyerek haklı bir şikâyete meydan

verecek olanların derhal işten çıkartılacağı ve adaletle ilgili hiçbir mesleğe de

giremeyeceği hususunda adlîye memurları uyarılmıştı208.

Taşrada kapitülasyonların kaldırılmasına yönelik halkın tepkisinin diğer

devletlerle münasebetlerini zedelemesini, yeni sorunlar doğurmasını arzu etmeyen

Osmanlı Hükümeti bu konuda azamî ölçüde dikkat göstererek fevri hareketlerin önüne

geçmeye çalışmıştı.

Bâbıâli’nin bu tür hadiseleri önlemeye yönelik tutumunu gösterebilecek bir olay

Sivas’ta yaşanmıştı. Kapitülasyonların feshi günü Sivas’ta Singer Kumpanyası

mağazasındaki Amerikan bayrağı, Hüseyin adlı bir kişi tarafından kopartılmış; ancak

Bâbıâli’ye olayın haber verilmesi kapitülasyonların kaldırılmasından birkaç ay sonra

olmuştu. Dâhiliye Nazırı Talat Bey, 4 Ocak 1915 tarihinde Sivas Vilayeti’ne çektiği

telgrafta bayrağın alındığı yere iade edilmesi ve Amerika gibi tarafsız devletler

hakkında bir daha bu tür muamelelere meydan verilmemesi için gerekli tedbirlerin

alınmasını istemişti209.

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra özellikle ülkenin sınır ve sahil

bölgelerinde inzibatî birtakım tedbirler alınması hızlandırılmıştır. Ayrıca savaşa

girilmesi, casusluk faaliyetlerinin önlenmesini ve iç güvenliğin tam olarak sağlanmasını

bir zorunluluk haline getirmişti. Bu nedenlerle Osmanlı Hükümeti, Emniyet-i

Umûmiyye Müdüriyyet-i Umûmiyyesi’nin 1331* senesi bütçesine ilave olarak acilen 1

milyon 26 bin kuruş tahsis etmişti210. Bunun yanında ilga kararıyla birlikte adı geçen

kurumun inzibatî vazifeleri genişlemiş ve yetki alanına birtakım görevler daha girmeye

başlamıştı. Bu durumu göz önünde bulunduran Meclis-i Vükela Emniyet-i

Umûmiyye’nin bazı kanun ve nizamları ile teşkilat yapısında değişiklikler yapılmasına

208 İkdam, 21 Eylül 1330/ 4 Ekim 1914. 209 BOA, DH.ŞFR., no:48/249; DH.ŞFR., 49/271. * Rumî takvimde 1331 senesi, miladî olarak 14 Mart 1915–13 Mart 1916 tarihleri arasındaki zamanı kapsar. 210 Meclis-i Vükela’nın 10 Şubat 1915 tarihli bu kararı için bkz. BOA, MV., no:196/59.

Page 80: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

67

karar vermiştir211. Böylece gerek ilga kararıyla gerekse savaş hali dolayısıyla ortaya

çıkan idarî ve güvenlikle ilgili birtakım ihtiyaçlara cevap verilmeye çalışılmıştır.

İttihat ve Terakki Hükümeti’nin kapitülasyonları kaldırma kararı Osmanlı halkı

tarafından adeta bir milat olarak algılanmıştı. Osmanlı Devleti’nin ülke üzerinde

egemen olmasını sınırlayan bağlardan, yabancı devletlerin tasallutundan ve

müdahalesinden bu kararla kurtulması, bunun bir milat olarak kabul edilmesinin önemli

nedenlerindendi.

Kapitülasyonların kaldırılmasının yeni bir başlangıç olarak telakki edilmesi

Osmanlı devlet adamlarının ve halkının gelecekle ilgili beklentilerini de artırmış; ilga

kararının geleceğin devlet ve toplum yapısının özellikle siyasî ve ekonomik açıdan

güçlenmesini sağlayacak gelişmelere gebe olduğuna dair iyimser bir hava doğurmuştu.

Gerek devletin gerekse İttihat ve Terakki Hükümeti’nin halk nazarındaki itibarını

artıran bu karar, halkın devlete ve hükümete olan güven ve desteğini de artırmıştı.

Bu güven ve destek İttihat ve Terakki Hükümeti açısından da son derece

önemliydi. Zira hükümetin Cihan Savaşı’na henüz girmediği, ancak Almanya ile

yapmış olduğu gizli antlaşmayla da İttifak devletleri safında savaşa girmesinin

muhtemel olduğu bir dönemde, Osmanlı kamuoyunun güvenini kazanmak hükümetin

takip edeceği siyasette elini güçlendiren bir husustu. Diğer taraftan, yabancıların sahip

olduğu imtiyazların kaldırılması ekonomik ve siyasî açıdan toplumsal motivasyonu ve

heyecanı artıran bir unsur olmuştu. Uzun yıllar adeta “Demokles’in Kılıcı” gibi Osmanlı

Devleti’nin tepesinde sallanarak Osmanlı tebaasının ekonomik alanda yabancılarla eşit

şekilde rekabetini engelleyen, devletin bağımsızlığına ve egemenliğine gölge düşüren

kapitülasyonların kaldırılması, halkta artık bundan sonra Osmanlı Devleti’nin gelişmesi

ve ilerlemesi önünde hiçbir engelin kalmadığı inanç ve düşüncesini doğurmuştu. İttihat

ve Terakki Hükümeti Cihan Savaşı öncesi kapitülasyonları kaldırarak elindekini halkla

paylaşmıştı: Ümit, İttihat ve Terakki’nin savaş öncesi sahip olduğu en önemli değerdi.

Kapitülasyonları kaldırarak ülke içindeki gücünü artıran İttihat ve Terakki

Hükümeti açısından bundan sonraki en önemli mesele başta müttefikleri olmak üzere bu

kararı diğer devletlere kabul ettirmekti.

211 29 Nisan 1915 tarihli bu belge için bkz. BOA, DH.EUM.MEM., no:64/2.

Page 81: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

68

I. 6 Kapitülasyonların Kaldırılması Kararına Yabancı Devlet

Elçilerinin ve Kamuoyunun Tepkisi

I. 6. 1 Kaldırılma Kararına Yönelik İlk Tepkiler ve Yabancı Kamuoyunda

Yapılan Değerlendirmeler

Kapitülasyonların kaldırılması, Osmanlı kanunlarının ve nizamlarının doğrudan

doğruya yabancı ülke vatandaşlarına da tatbik edilmesi, dolayısıyla yabancıların sahip

oldukları imtiyazların sona ermesi anlamına geliyordu. Bu nedenle kararın,

kapitülasyonlardan yüzyıllar boyunca yararlanan yabancı ülke elçilerinin itirazlarına ve

tepkilerine neden olacağı Bâbıâli tarafından tahmin ediliyordu. Ancak karara karşı çıkan

devletlerin içinde müttefiklerinin de bulunması Bâbıâli tarafından ön görülen bir

gelişme değildi.

Kapitülasyonların kaldırıldığına dair nota, Bâbıâli tarafından yabancı elçiliklere

9 Eylül’de gönderilmişti. Karardan bu şekilde haberdar olan yabancı sefirler, aynı gün,

Bâbıâli nezdinde tepkilerini ortaya koymaya başlamışlardı. Kapitülasyonların

kaldırılmasını protesto etme hususunda Almanya ve Avusturya devletleri de diğer

devletlerden ayrılmamışlar, hatta bu konuyu ileride o zamanki düşmanlarıyla birlikte

mütalaa etmeyi bile ileri sürmüşlerdi212.

Alman elçisi Wangenheim, ülkesinin Osmanlı Devleti’nin müttefiki olmasına

rağmen, bu tepkiyi en aşırı şekilde göstermekten çekinmemiştir.

İttihat ve Terakki Hükümeti’nin Maliye Nazırı olan Cavit Bey, 19 Ağustostan

itibaren kapitülasyonlar hususunda yabancı elçilerle görüşmeye memur edildiğinden213,

kapitülasyonların kaldırılmasından sonra da aynı görevi sürmüş ve anılarında bu olayı

ayrıntılarıyla anlatmıştır. Cavit Bey, 9 Eylül’de, sadrazamın yanındayken Alman elçisi

212 Yusuf Hikmet Bayur, Türkiye Devleti’nin Dış Siyasası, Ankara 1995, 2. baskı, s.10. Oysaki 1909’dan Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Avusturya- Macaristan Devleti’nin İstanbul’daki büyükelçiliğinde askerî ateşe olarak bulunan General J.Pomiankowski, anılarında, kapitülasyonların kaldırılmasını Almanya ve Avusturya’nın olumlu karşılığını söyleyerek yanlış bilgi vermektedir. Bkz. Joseph Pomiankowiski, Osmanlı İmparatorluğu’nun Çöküşü: I.Dünya Savaşı(1914–1918), çev. Kemal Turan, İstanbul 1990, s.71. 213 Tanin, 22 Birinci teşrin 1944/ 22 Ekim 1944.

Page 82: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

69

Wangenheim kendisiyle kapitülasyonların kaldırılmasıyla ilgili konuşmaya gelmişti.

Wangenheim’ın kararı duymasından sonraki durumunu Cavit Bey anılarında şu şekilde

tasvir etmiştir214:

“…Wangenheim geldi. Hilaf-ı tabiat bir hal ve vaz-ı mecnunâne ile. Kendimi

kudurmuş bir köpek karşısında zannettim. Söz söylemiyor, havlıyordu. Uzun bir

münakaşamız vuku buldu. Hemen iki saat kadar devam etti. O sesini yükselttikçe ben

sükûn ve huzur ile cevap verdim. Fakat hiçbir sözünü, tehdidini, hücumunu cevapsız

bırakmadım. Bizim Alman taraftarları bu sahneyi temaşa etmeliydiler.”

Wangenheim, kendisine danışılmaksızın ve müttefik olunduğu halde fikir

alışverişinde bulunulmaksızın böyle bir kararı almaya Osmanlı Hükümeti’nin hakkı

olmadığını ifade etmiştir. Buna karşılık Cavit Bey, ilga kararıyla ilgili fikir alışverişinde

bulunmaya gerek duymadıklarını, zaten bunun için de zamanın olmadığını,

kapitülasyonların kaldırılması hükümetin sorumluluğunda yapılmış bir iş olduğundan

sonuçlarına da katlanacaklarını söylemiştir.

Cavit Bey ile Wangenheim arasındaki görüşme şu yolda devam etmiştir∗:

Wangenheim: Kapitülasyonları kaldırma kararını kötü bir zamanda verdiniz.

Üstelik bu karar, müttefiklerin genel siyasetine de aykırıdır. Yarın İngiliz ve Fransız

donanması boğazlardan geçip size harp ilan ettiğinde hiçbir şekilde yardımımızı

göremeyeceksiniz. Üstelik boğazlar mukavemet gösteremeyeceğinden Türkiye

mahvolabilir. Bunun yanı sıra kararınız Berlin’de kötü bir etki yapacak ve ittifak

antlaşması bozulacaktır. Ben de yarın askerî heyeti alıp ülkenizden ayrılacağım215.

Cavit Bey: Kapitülasyonları kaldırma kararı için bundan daha uygun bir zaman

olamazdı. Bu sabah İngiliz, Fransız ve Rus elçilerini gördüm. Hiç de sizin gibi öfkeli

değillerdi. Aksine kararı sükûnetle karşıladılar. Bununla birlikte bize savaş açacak

olurlarsa biz de karşılık vermekten çekinmeyeceğiz. Hem bu durumdan Almanya’nın

memnun olması lazım gelir; çünkü Almanya bizi harbe sürüklemek istemesine karşın

biz buna razı olmuyorduk. Şimdi müttefik devletlerin vesilesiyle maksat yerine gelmiş

214 Tanin, 3 İkinci teşrin 1944/ 3 Kasım 1944. ∗ Diyaloglar, konunun daha iyi anlaşılmasını sağlamak ve metne akıcılık sağlamak amacıyla oluşturulmuştur. 215 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 3 İkinci teşrin 1944/ 3 Kasım 1944.

Page 83: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

70

olur, mecburen Alman siyasetine yöneliriz. Ayrıca biz, Türkiye’nin mahvına değil

saadet ve selametine yürüyoruz. İttifakı bozmaya ve askerî heyeti alıp gitmenize

gelince, bu konuda tercih sizindir.

Wangenheim: İtilaf Devletleri, kararın benim tahrik ve teşvikimle alındığını

zannedecekler. Bundan kendimi kesinlikle aklamam gerekiyor. Bu nedenle zaruri olarak

Berlin gazetelerinde, bu kararınız aleyhinde yazılar yazdıracağım. Aksi takdirde bu

karardan zarar görecek tarafsız ülkeler, İtilaf Devletleri safına yönelecekler ve Almanya

aleyhinde tavır alacaklar; böylece Almanya’ya karşı daha fazla bir kuvvet ortaya

çıkacaktır.

Cavit Bey: Kapitülasyonların kaldırılmasına karşı bugünkü vaziyetiniz ve

konuşmalarınız, kararın Almanya’nın teşvik ve tahrikiyle alınmadığını ortaya koymaya

yeterli delil teşkil eder. Üstelik İtilaf Devletleri’nin elçilerinde, kararın sizin etkinizle

alındığına dair de her hangi bir kanaat bulunmamaktadır. Bununla birlikte Berlin

gazetelerinde karar aleyhinde yayınlar çıkartırsanız, burada meydana gelecek aksi tesiri

de göz önüne almanız gerekir. Almanya’nın kolay kolay menfaatlerinden

vazgeçmeyeceğini biz zaten biliyoruz. Ancak bunu bütün âleme ilan etmek istiyorsanız

bütün İstanbul gazetelerinde sizin şiddetli protestonuzdan bahsettirebilirim. Kararımızın

tarafsız ülkelerin siyasetine etki etmesi meselesine gelince, bu devletlerin

kapitülasyonların kaldırılması nedeniyle genel siyasetlerini değiştirmeleri söz konusu

dahi değildir216.

Wangenheim: Kapitülasyonları kaldırmakla Avrupa’nın menfaatini ihlal ettiniz.

Bu hareketinizle bütün düşmanları bir araya toplamak gibi bir mucizeyi

gerçekleştirdiniz. Bu gün öğleden sonra elçilerin tümü toplanıp ortak bir nota ile

kararınızı protesto edeceklerdir. Hatta bu kararınız, Rusya ile Almanya’nın birleşip

savaşı sona erdirmesine ve Türkiye’nin aleyhinde bir barış yapmasına dahi sebep

olabilecektir217.

Cavit Bey (Alaycı bir üslupla): Harp halinde bulunduğunuz için, Rusya sefiri ile

herhangi bir yerde buluşup bu kararı veremezsiniz. İsterseniz, size kolaylık olmak için,

Maliye Nezareti’nde bir salon ayırayım, bir tesadüf eseri imiş gibi orada buluşup

216 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 3 İkinci teşrin 1944/ 3 Kasım 1944. 217 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 4 İkinci teşrin 1944/ 4 Kasım 1944.

Page 84: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

71

anlaşırsınız218. Bizim aleyhimize Rusya’yla barış yapmanıza gelince, bu savaşın o kadar

kolay sona ereceğini düşünmüyoruz. Bununla birlikte bütün ülkeler muharebeyi bitirip

de bizi taksim etmeye koyulurlarsa buna da hazırız. Geliniz, bizi idam ediniz,

bekliyoruz219.

Wangenheim: Mahkemeleriniz henüz ıslah edilmemiş… Hükümetiniz

tecrübesiz. Kapitülasyonların ilgası harbin bitiminde tetkik olunacak ve Almanya

istediğinizi size verecektir.

Cavit Bey: Memleketin menfaatini anlayacak kadar bilgi ve tecrübeye sahibiz.

Wangenheim: Siz harp etmek istemiyorsunuz. Berlin’e bu şekilde yazacağım.

Sözünüzde durmuyorsunuz. Yunanla savaşacaksınız, bundan bize ne!

Cavit Bey: Söylemediğimiz bir şeyi Berlin’e yazmaya hakkınız yok. Biz sadece

harbe uygun bir zamanda girmek fikrindeyiz. İntihar etmek istemiyoruz. Bu nedenle

sizin kırk senede hazırlandığınız bir savaşa, kırk günde hazırlanmamızı bizden

beklemeyiniz. Hatta siz dahi sadrazama yazdığınız mektupta Bulgaristan savaşa

girmeksizin, Romanya teminat vermeksizin Türkiye’nin harbe girmemesi gerektiğini

açıkça belirtmiştiniz. Buna karşın iki aydan beri Alman sefirleri Bulgaristan ve

Romanya’daki girişimlerinden hiçbir sonuç alamadılar. Türkiye’yi tecrübe etmek

istiyorsanız ilk önce Bulgaristan ve Romanya’dan lazım gelen teminatları almanız

gerekiyor220.

Wangenheim: Sadrazama yazdığım mektubun, antlaşma hükümleri gibi,

bağlayıcı bir niteliği yoktur. Bu ancak bir avukat müşaveresinden ibaret sayılabilir.

Kaldı ki Romanya ve Bulgaristan’dan teminat alsak bile yarın siz savaşa girmemek için

218 Hüseyin Cahit Yalçın, Siyasal Anılar, haz. Rauf Mutluay, İstanbul 2000, 2. baskı, s.291; “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 3 İkinci teşrin 1944/ 3 Kasım 1944. 219 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 4 İkinci teşrin 1944/ 4 Kasım 1944. 220 Aynı yer. Talat Paşa, anılarında, Osmanlı Devleti ile Almanya arasında 2 Ağustos 1914’te yapılan antlaşmadan sonra hükümet üyelerinin bir toplantı yaptığını; bu toplantıda Romanya ve Bulgaristan’ın savaştaki durumu netlik kazanmaksızın Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesinin gerek müttefiklerinin gerekse Türkiye’nin çıkarlarına aykırı olacağının Alman ve Avusturya elçilerine bildirilmesine karar verildiğini ifade etmiştir. Ayrıca bu toplantıda Bulgaristan’ın İttifak Devletleri yanında savaşa girmesi gerektiğine de adı geçen ülkelerin elçilerinin inandırılması zorunlu görülmüştü. Bkz. Talât Paşa’nın Anıları, haz. Alpay Kabacalı, İstanbul 2000, s.32. Yukarıda Cavit Bey ile Wangenheim arasında bu konuda gerçekleşen konuşma, hükümetin kararının Almanya tarafından uygun görülüp kabul edilmiş olduğunu göstermektedir.

Page 85: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

72

bir başka sebep gösterirsiniz. Ben sizin düşmanınız değilim. Bütün bu sözleri

Türkiye’nin menfaatine söyledim221.

Alman elçisi Wangenheim’ın tepkisi, birtakım endişelere dayanmaktaydı.

Konuşmasında da ortaya koyduğu gibi Wangenheim, uluslararası kamuoyunda İttihat ve

Terakki Hükümeti’nin kapitülasyonları, Almanya’nın teşvikiyle kaldırdığı yönünde bir

kanaat oluşmasından ve ülkelerin kendi aleyhlerinde tavır almasından çekinmekteydi222.

Zira Fransa elçisi Bompard da başlangıçta kararın alınmasında Alman elçisinin tesiri

olduğunu düşünmüş; ancak Wangenheim’ın Cavit Bey ile olan tartışmasından haberdar

olunca kanaatini değiştirmişti223. Aşırı tepkinin bir diğer nedeni ise kapitülasyonları tek

başına kaldıran Osmanlı Hükümeti’nin artık Almanya’ya ihtiyacı kalmadığı, dolayısıyla

savaşa girmeyebileceği ya da savaşa girme konusunda daha da isteksiz davranacağı,

belki de ilga kararının İtilaf Devletleri ile gizli bir anlaşma sonucu olarak alındığı

yolundaki değerlendirmesinden kaynaklanmaktaydı224.

Cavit Bey de Wangenheim ile kendisi arasında cereyan eden münakaşayı Rusya

elçisi Giers’e ve Fransa elçisi Bompard’a anlatırken Alman elçisinin tepkisi üzerinde

durmuştu. Cavit Bey’e göre, Almanya Osmanlı Hükümeti’ne savaştan sonra

kapitülasyonları kaldırmayı vaat ettikleri halde Bâbıâli’nin tek başına gerçekleştirmiş

olması Almanya’nın memnuniyetsizliğinin sebebiydi.

Ertesi gün, 10 Eylül günü, Wangenheim’ın öfkesi, yerini sükûnete bırakmıştı.

Adeta önceki günkü konuşmasından pişmanlık duyuyor gibiydi. Cavit Bey’e göre bu

tavır değişikliği, Alman elçisinin, Bâbıâli’nin savaşta tarafsız kalması şartıyla

kapitülasyonların kaldırılmasına razı olacaklarına dair İtilaf Devletleri’nin tekliflerini

haber almasından kaynaklanıyordu. Bu nedenle bütün sorumluluğun İtilaf ülkelerinde

olduğunu belirten Wangenheim, kendisinin aklandığını düşünmekteydi225. Bir anlamda

Alman elçisinin rahatlamasının sebebi, karar üzerinde Almanya’nın etkisinin olmaması

221 Aynı yer. 222 H. C. Yalçın, a.g.e., s.291; M. Erol, a.g.e., Ankara 1976, s.52. Amerika’da yayımlanan Washington Post gazetesi 11 Eylül günlü nüshasında, kapitülasyonların kaldırılması kararının alınmasıyla ilgili olarak İtilaf Devletleri diplomatlarında hâsıl olan düşünceye yer vermiştir. Buna göre ilga kararından evvel kaldırılma kararı hakkında Almanya ve Bâbıâli arasında bir görüşme olmuş ve Almanya kapitülasyonların kaldırılması konusunda Osmanlı Hükümeti’ni cesaretlendirmişti. Bkz. M. Erol, a.g.e., s.56. 223 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 5 İkinci teşrin 1944/ 5 Kasım 1944. 224 S. Akşin, a.g.e., s.416; Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1953, C.III, Kitap: I, s.165. 225 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 5 İkinci teşrin 1944/ 5 Kasım 1944.

Page 86: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

73

buna mukabil İtilaf Devletleri’nin kapitülasyonların kaldırılması hususunda daha önce

Osmanlı Devleti’yle pazarlık yapmış olduklarının ortaya çıkmasıydı.

Her ne olursa olsun, Alman elçisinin davranışının göreceli olarak yumuşaması,

ilk tepkiler içerisinde en sert tepkiyi Almanya’nın göstermiş olduğu gerçeğini

değiştirmiyordu. Nitekim Cavit Bey de hatıralarında bu gerçeğin üzerinde durmuş;

Almanların diğerlerinden daha şiddetli bir şekilde itiraz edeceklerini beklediğini ancak

bu kadar ileri gidebileceklerini tahmin etmediğini belirtmişti226.

Almanya’nın ilga kararına karşı bu şekilde bir tepki göstereceği kimse

tarafından beklenmemekteydi. Osmanlı Hükümeti dahi Almanya’nın, Osmanlı

Devleti’nin müttefiki olması hasebiyle, sıkıntı yaratacağını düşünmüyordu227. Bu

nedenle Wangenheim’ın protestosu ülkedeki Alman yanlılarının üzerinde de olumsuz

bir etki yapmış; Almanya yanında girmek için acele eden kişilerin neşesini kaçırmıştı228.

Wangenheim kadar öfkeli olmamakla beraber kapitülasyonların kaldırılmasına

sert tepki gösteren bir başka devlet Avusturya-Macaristan ve onun İstanbul’daki sefiri

Pallavicini idi. Cavit Bey, 9 Eylül sabahı Sadrazam Sait Halim Paşa tarafından odasına

çağrılmış ve orada bulunan Pallavicini’nin karara yönelik itirazlarını dinlemişti. Cavit

Bey Avusturya elçisine kendisinin ve hükümetinin şikâyet edemeyeceğini; çünkü

Avusturya ile 1909 yılında imzalanan protokolün kapitülasyonların kaldırılması hakkını

Bâbıâli’ye verdiğini ifade etmişti. Bunun üzerine Pallavicini, protokolde diğer

devletlerin rıza göstermeleri halinde kendilerinin kapitülasyonların ilgasını kabul

etmelerinin şart olduğuna dikkat çekmişti. Cavit Bey elçiye verdiği cevapta bu şartın,

kararın diğer devletlerin tebaasına tatbik edilmeksizin Avusturya tebaasına tatbik

edilemeyeceği anlamına geldiğine işaret etmişti. Ayrıca Cavit Bey Pallavicini’ye, karar,

bütün devletlerin tebaasına uygulanacağına göre şekil meselesinin Avusturya’yı

ilgilendirmeyeceğini de söylemişti. Avusturya elçisi de Alman elçisi gibi, karar için

zamanın ve siyasî atmosferin uygun olmadığını, İngiltere ile Fransa’nın Osmanlı

Devleti’ne savaş açacaklarını söyleyerek hükümeti karardan vazgeçirmeye çalışmıştı.

Cavit Bey ise kararın padişah iradesiyle kesinlik kazandığını, bu nedenle geri adım

226 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 4 İkinci teşrin 1944/ 4 Kasım 1944. 227 BOA, DH.UMVM., no:99/10, lef:3/1. 228 A. İ. Sâbis, a.g.e., s.279.

Page 87: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

74

atmanın mümkün olmadığını, bu uğurda her türlü tehlikenin göze alındığını belirterek

elçinin daha fazla itirazını önlemiştir229.

Bâbıâli, 9 Eylül sabahı bir çok devletin İstanbul’daki elçilerinin adeta toplanma

yeri olmuştu. Wangenheim ve Pallavicini gibi, İtilaf ülkelerinin elçileri de karara

yönelik tepkilerini ortaya koymak için sadrazamın yanında soluğu almışlardı230. Ancak

kapitülasyonların kaldırılmasına İtilaf Devletleri’nin tepki göstereceği zaten beklenilen

bir gelişme idi. İtilaf Devletleri, kendileriyle görüşülerek, tarafsız kalmak ve Boğazları

açık tutmak gibi birtakım çıkarlar karşılığında razı olunabilecek böyle bir teşebbüsün

Bâbıâli tarafından kendi başına sağlanılmasına kızmış ve bunun bir Alman oyunu

zannederek kaygılanmışlardı231.

Cavit Bey, anılarında, Rusya elçisi Giers’e, Fransa elçisi Bompard’a ve İngiltere

elçisi Mallet’e sadrazamın yanında rast geldiğini ve kendileriyle karar üzerinde

konuştuğunu ifade etmiş ve bu elçilerin tepkilerine yer vermişti.

Rusya elçisi Giers, kapitülasyonların kaldırıldığını öğrendiğinde Cavit Bey’e

şekle riayet olunması gerektiğini söylemişti232.

Fransız elçi Bompard’a da karardan açıkça bahseden Cavit Bey’e elçi, “grave,

grave” (ciddi, ciddi) demekle iktifa etmiş; ardından da Osmanlı mahkemelerinin

yetersizliğinden bahsetmişti233.

İngiliz elçi Mallet ise Sadrazam Sait Halim Paşa’ya “İngiliz tebaasını Alman

zabitlerinin aza bulundukları divan-ı harplerde muhakeme edeceksiniz; nasıl olur!”

diyerek karardan duyduğu endişeyi dile getirmişti234.

Yabancı devlet elçileri, meseleyi haber aldıklarında ortaya koymuş oldukları

tepkiler karardan büyük bir rahatsızlık duyduklarının göstergesiydi. Nitekim Amerika

elçisi Morgenthau da kapitülasyonların kaldırılmasına sıcak bakmamıştı. Morgenthau,

kapitülasyonların diğer devletlerin rızası alınmadan Bâbıâli’ce tek taraflı olarak

229 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 2 İkinci teşrin 1944/ 2 Kasım 1944. 230 Aynı yer. 231 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1953, C.III, Kitap: I, s.165. 232 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 2 İkinci teşrin 1944/ 2 Kasım 1944. 233 Aynı yer. 234 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 2 İkinci teşrin 1944/ 2 Kasım 1944.

Page 88: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

75

kaldırılmasına karşıydı235. Amerikan elçisi, kapitülasyonların ilgasıyla ilgili Osmanlı

Hükümeti’nin tutumunu 11 Eylül’de çektiği telgrafla Amerikan Dışişlerine

bildirmişti236.

İtalya sefiri Garroni, her ne kadar ilerleyen zamanlarda kapitülasyonların

kaldırılmasına olumlu bir yaklaşım sergilemişse de başlangıçta karara yönelik tepkisini

diğer devletlerle birlikte Bâbıâli’ye verdiği notayla ortaya koymuştu.

Kapitülasyonların kaldırılmasından Alman sefiri gibi Osmanlı ülkesinde bulunan

Alman askerî heyeti de pek memnun olmamış; Osmanlı Devleti’nin savaşa girmeden

önce kapitülasyonları kaldırmasına kızmışlardı.

Erkan-ı Harbiye-i Umûmiyye Riyaseti İstihbarat Şube Müdürü Kazım

(Karabekir) Bey, Merkez Karargâh Kurmay Başkanı General Bronsart Von

Schellendorf ile 1.Ordu Kumandanı General Liman Von Sanders’e 10 Eylül günü

kapitülasyonların kaldırıldığını büyük bir sevinçle söylediğinde son derece soğuk bir

şekilde Kazım Bey’i tebrik etmişlerdi. Liman Paşa, kapitülasyonların kaldırılması

dolayısıyla halkın yaptığı şenliklere de tepkiliydi. Bir taraftan Marn yenilgisi, diğer

taraftan Polonya’daki çatışmalarda Alman kolordularının verdiği esirler karşısında

sinirlenmiş ve “Kafkas kuvvetleri cephelerimize savaşıyor, biz de burada şenlikler

içinde seyrediyoruz. Ne acı talih!” diyerek halkın yaptığı kutlamaları eleştirmişti237.

Yabancı ülkelerin elçilerinin ilga kararına yönelik ilk tepkileri, bir panik havası

ve şaşkınlığın izlerini de taşıyan olumsuz tepkilerdi. Hatta bu protestolar yer yer

soğukkanlılıktan uzak, tehditlerin ve duygusallığın ön plana çıktığı özellikler de

içeriyordu. Oysa adı geçen elçilerin bu aksülameli, aradan biraz zaman geçince; yerini

kapitülasyonların kaldırılmasını kabul etmediklerini ortaya koyacak olan resmî yazının,

notanın hazırlanmasına bırakmıştı.

235 M. E. Elmacı, a.g.e., s.89. 236 Laurance Evans, Türkiye’nin Parçalanması ve ABD Politikası(1914–1924), çev. T. Alaya ve Diğerleri, İstanbul 2003, s.22, 17.dipnot. 237 K. Karabekir, a.g.e., s.312.

Page 89: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

76

I. 6. 2 Yabancı Devlet Elçileri Tarafından Bâbıâli’ye Verilen Notalar

Birinci Dünya Savaşı, Avrupa’daki ülkelerin siyasî münasebetlerini olumsuz

etkilemişti. Bu nedenle Neue Freie Presse gazetesi, ilga kararı karşısında Avrupalı

devletlerin kendi aralarında anlaşma imkânlarını yitirmiş bulunduğuna işaret etmişti238.

Ortak menfaatler söz konusu olunca Avrupalı ülkeler açısından I.Dünya Savaşı

içerisinde düşman taraflara ayrılmak, pek bir anlam ifade etmiyordu. Özellikle Osmanlı

toprakları üzerindeki müşterek çıkarlarından olan kapitülasyonlar, Avrupalı devletlerin

ihtilaflarını bir tarafa bırakarak birbirleriyle dayanışma içerisinde hareket etmelerine

vesile olabiliyordu239.

Alman elçisi Wangenheim, ilga kararını protesto ederek ve protestolara destek

vererek, 2 Ağustos’ta gizli antlaşma yaptığı Bâbıâli’yi değil, savaş halinde olduğu

ülkeleri desteklemiştir. Bu durum ortak menfaatlerin Avrupalı devletler üzerindeki

birleştirici etkisini ortaya koyar. Dönemin Havran mebusu Emir Şekib Arslan’a göre

Wangenheim bunu “Almanya’nın Türkiye ile dostluğunun karşılıksız olmadığını

göstermek için” yapmıştı. Şekib Arslan Bey gerçeği bizzat Alman elçisinden duymak

istiyordu. Bunun için Tarabya’daki Alman elçiliğine gitmiş ve Alman elçisiyle

görüşmüştü. Konuyla ilgili olarak Wangenheim, Şekib Arslan Bey’e kapitülasyonların

kaldırılmasının henüz vaktinin gelmediğini söylemişti. O sırada elçiliğe gelen İtalya ve

İspanya sefirlerini kabul etmesinden dolayı konuşmaya ara veren Wangenheim ardından

Şekib Arslan Bey ile görüşmeye devam etmişti. Wangenheim, Türkiye, Almanya

yanında savaşa girmediği müddetçe kapitülasyonların kaldırılmasında her hangi bir

sebep görmüyordu240. Bu sebeple Wangenheim, 2 Ağustos’ta Osmanlı Devleti ile

yapmış olduğu gizli antlaşmayı bir tarafa bırakmış ve Bâbıâli’ye ortak bir nota

yazılması için İtilaf Devletleri nezdinde teşebbüse geçmiştir. Fakat Rusya elçisi Giers

ile Fransa elçisi Bompard, Alman elçisinin girişimine sıcak bakmamış; Wangenheim’ın

toplantı talebini reddetmiştir241. Alman elçisinin niyeti Avrupalı devletleri, bunlar

238 İkdam, 5 Eylül 1330/ 18 Eylül 1914. 239 Mim Kemal Öke, Ermeni Sorunu 1914–1923 (Devletin Dış politika Araç Alternatifleri Üzerine Bir İnceleme), Ankara 1991, 206. 240 Emir Şekib Arslan, a.g.e., s.78. 241 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 5 İkinci teşrin 1944/ 5 Kasım 1944; Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1953, C.III, Kitap: I, s.170. Adamof, makalesinde, ortak protestonun İstanbul’daki İtalyan büyükelçisi Marki Garoni tarafından tertip edildiğini, protesto notasının metninin de

Page 90: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

77

arasında en eski büyükelçi olan Avusturya elçisi Pallavicini’nin yanında toplayıp

konuyla ilgili ortak bir karar alınmasını sağlamaktı. Bunu başaramayınca henüz tarafsız

olan İtalya elçisi Marki Garoni’nin aracılığını elde ederek altı büyük elçinin ortak bir

metin üzerinde anlaşmasını sağlamış ve bunu da Osmanlı Devleti’ne karşı kullanmak

istemişti242.

9 Eylül akşamı yabancı devletler, Osmanlı Devleti’nin ilga kararını yabancı ülke

temsilcilerine bildiren notasına cevap olmak ve kararı protesto etmek üzere bizzat

Bompard’ın kaleme aldığı bir nota metni hazırlamışlardı243. Bu ortak nota 10 Eylül’de

Bâbıâli’ye verilmiştir. Notada Osmanlı Hükümeti tarafından alınan kaldırılma kararının

incelenileceğini ve hükümetlerine bildirileceğini belirten yabancı elçiler, şu hususlara

değinmişlerdi244:

“…Türkiye’de işleyen kapitülasyon usûlü imparatorluğun kendine öz bir

müessesesi olmayıp uluslararası antlaşmaların ve türlü mukavelelerin sonucudur.

Dolayısıyla onun Osmanlı Hükümeti’nce türlü kısımlarının değiştirilmesi ve hele

bütününün ortadan kaldırılması ancak ilgili (akit) devletlerle anlaşılarak mümkündür.

Bu yüzden önümüzdeki 1 Ekim’e kadar kendi hükümetiyle Osmanlı Hükümeti arasında

yukarıda bildirilene uygun bir antlaşmaya varılmazsa Bâbıâli’nin tek taraflı bu

kararının yürütülmesinde meşruiyet görmek imkanına malik bulunamayacağım.”

Altı büyükelçilik tarafından verilen bu ortak nota Osmanlı Hükümeti ile

köprüleri tamamıyla atacak biçimde değil; görüşmelere açık kapı bırakacak şekilde

yazılmıştı245.

Bu altı büyük devletin (Almanya, Avusturya-Macaristan, İtalya, İngiltere,

Fransa ve Rusya246) protestosunu diğer ülkeler izlemiştir. İran, aynı notayı; Amerika ise

diğer ülkelerden ayrı olarak ve kendi vatandaşlarına diğer yabancılarla eşit haklar

esasına dayanarak hazırladığı notayı Bâbıâli’ye vermiştir. Amerika büyükelçisinin

yine İtalyan elçisi aracılığıyla her iki düşman blok tarafından yazıldığını ifade etmektedir. Bkz. E. E. Adamof, a.g.m., s.32. 242 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1953, C.III, Kitap: I, s.170. 243 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 6 İkinci teşrin 1944/ 6 Kasım 1944. 244 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1953, C.III, Kitap: I, s.170. Ayrıca bkz. M. C. Bilsel, a.g.e., s.67; “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 6 İkinci teşrin 1944/ 6 Kasım 1944; M. E. Elmacı, a.g.e., s.91. 245 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1953, C.III, Kitap: I, s.170. 246 M. E. Elmacı, a.g.e., s.91.

Page 91: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

78

verdiği bu notada üzerinde durduğu en önemli husus, adlî kapitülasyonlar olmuştur247.

Amerika’nın notasını 26 Eylül’de Felemenk, 27 Eylül’de ise Yunanistan’ın notaları

takip etmiştir248. Yunanistan, notasında bazı sakıncalar ileri sürerek ilga kararıyla ilgili

görüşmeye hazır olduğunu249 ortak menfaatlere dayanan yeni bir antlaşma

yapabileceğini Bâbıâli’ye bildirmiştir250.

Bu ülkelerin dışında İsveç 29 Eylül’de, Fransa 30 Eylül’de, Danimarka 5

Ekim’de verdikleri notalarla kararı protesto etmişlerdir. Almanya Bâbıâli’ye, 22

Kasım’da bir nota daha vermiştir. Bu notada Almanya ve Avusturya, yumuşak bir dille,

durumu hükümetlerine bildireceklerini ifade etmişlerdir. Norveç de 12 Aralık’taki

notasıyla ilga kararını protesto eden ülkeler arasında yer almıştır. Avrupalı ülkelerin

verdikleri bu notalar üzerine Osmanlı Devleti, 18 Aralık 1914’te verdiği bir karşı

notayla karardan geri adım atmayacağını ilgili devletlere bildirmiştir251.

Avrupalı ülkeler, kapitülasyonların kaldırılması konusunda içerisinde

bulundukları savaş ortamında dahi birlikte yürümeye çalışmışlardı. 13 Eylül’de Tevfik

Paşa, Londra’dan çektiği telgrafla, dışişleri daimî temsilcisinin notayı açıklayıcı

nitelikte olan şu sözlerini İstanbul’a bildirmişti252:

“Uluslararası antlaşmalar ilgililerin rızası alınmadan ortadan kaldırılabilecek

tek taraflı belgeler olmadığı için Alman ve Avusturya büyük elçileri dâhil, bütün temsil

heyetleri Bâbıâli’nin bu keyfi tarzına karşı protestoda bulunmuşlardır…”

Almanya büyükelçisinin kaldırılma kararını protesto etmesi, Almanya yanında

savaşa girmek isteyen hükümet üyeleri üzerinde olumsuz tesir etmişti. Bu açıdan

Wangenheim’ın protestosunu, Sadrazam Sait Halim Paşa ve Cavit Bey faydalı

bulunmuştur. Çünkü Alman elçisinin, bu hareketiyle gözden düşeceğini

düşünmekteydiler. Dolayısıyla hem kapitülasyonların kaldırılması hem de Alman

elçisinin protestosunun Osmanlı Devleti’ni savaştan uzak tutan bir unsur olacaktı253.

247 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1953, C.III, Kitap: I, s.171. 248 Şamil Mutlu, Osmanlı Devleti’nde Misyoner Okulları, İstanbul 2005, 2. baskı, s.35. 249 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1953, C.III, Kitap: I, s.171. 250 Ş. Mutlu, a.g.e., s.36. 251 Aynı yer. 252 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1953, C.III, Kitap: I, s.171. 253 E. E. Adamof, a.g.m., s.32. Muhittin Birgen de, anılarında, kapitülasyonların kaldırılmasının İttihat ve Terakki çevresinde mümkün olduğunca harbe girmeyi geciktirme fikrini doğurduğunu ifade etmiştir.

Page 92: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

79

Almanya ile Avusturya hükümetleri de bu şekilde düşünmüş olacaklar ki büyük

elçilerinin notalarını teyit edecek herhangi bir itiraz ve muhalefet yazısı Bâbıâli’ye

göndermemişlerdir. Oysa İtilaf Devletleri, büyükelçilerinin notalarını destekleyen bu tür

yazılar göndermişti254. Rus elçisi Giers 13 Eylül tarihli telgrafında bu duruma dikkat

çekmiştir255:

“Gizli bir kaynaktan öğrendiğime göre, Alman ve Avusturya Büyükelçileri, ortak

protesto notasına katıldıkları halde, şimdi de kapitülasyonların kaldırılmasına karşı

çıkmaktan vazgeçiyorlarmış.”

Yusuf Hikmet Bayur’a göre bu durum, Wangenheim’ın bu işte kendi

hükümetince desteklenmediğinin göstergesiydi256.

Kapitülasyonlardan istifade eden ülkeler, İttihat ve Terakki Hükümeti’nin ilga

kararına büyük tepki göstermişler ve protestolarını Bâbıâli’ye verdikleri notalarla da

resmî olarak ortaya koymuşlardı. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin müttefiki olan ülkelerin

de aynı yoldan gitmesi Bâbıâli’yi zor bir durumda bırakmıştı. Ancak özellikle İttifak

Devletleri’nin kamuoyunun ilga kararına yaklaşımı, ülkelerinin İstanbul’daki

elçilerinden oldukça farklıydı. Ayrıca tarafsız ülkelerin basınında konuyla ilgili çıkan

makaleler de kararın bu devletlerce nasıl karşılandığını ortaya koyacaktı. Bu sebeplerle

yabancı basın, gerek Bâbıâli gerekse Osmanlı basını tarafından yakından takip

edilmiştir.

Ayrıca bu dönemde Almanya, Osmanlı Devleti’nin harbe geç girmesi halinde savaşın sonuçlarından yararlanmayacağı fikrini dile getirmiş; buna rağmen İttihat ve Terakki Hükümeti harbe girme kararını almamıştı. Çünkü Osmanlı Hükümeti, kapitülasyonları kaldırmayı yeterli bir kazanç sayıyordu. Bkz. Muhittin Birgen, İttihat Terakki’de On Sene: İttihat ve Terakki Neydi?, haz. Zeki Arıkan, İstanbul 2006, C.I, s.196. 254 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1953, C.III, Kitap: I, s.170. 255 E. E. Adamof, a.g.m., s.32. 256 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1953, C.III, Kitap: I, s.170.

Page 93: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

80

I. 7 Kapitülasyonların Kaldırılması Kararıyla İlgili Yabancı

Kamuoyunda Yapılan Değerlendirmeler

I. 7. 1 Almanya Basını

Alman basının kapitülasyonların ilgasını ne şekilde değerlendireceği merak

edilen bir husustu. Osmanlı Devleti ile Almanya arasında gizli bir ittifak antlaşması

yapılmış olmasına rağmen İstanbul’daki Alman büyükelçisi Wangenheim tarafından

ilga kararına karşı sert bir şekilde ortaya konulan olumsuz tutum, aslında, bu merakın

sebebini de açıklıyordu.

Alman gazetelerinin kapitülasyonların kaldırılmasına ilişkin değerlendirmelerine

Osmanlı basını geniş yer ayırmıştı. Osmanlı basınından edindiğimiz bilgilere göre

Alman kamuoyunun kapitülasyonların kaldırılmasına bakışı, Wangenheim’dan farklı

olmuş; kapitülasyonların kaldırılması kararı Alman kamuoyunda son derece olumlu bir

şekilde değerlendirilmişti. Nitekim Almanya’daki Osmanlı elçisi Mahmut Muhtar

Paşa’nın 12 Eylül’de Bâbıâli’ye çektiği telgraf da bu yöndeydi257.

Alman basınında yer alan makaleler göz önünde bulundurulduğunda, Alman

kamuoyunun kapitülasyonların kaldırılmasından rahatsızlık değil memnuniyet duyduğu

anlaşılmaktaydı. Berlin gazeteleri kapitülasyonların ilga etme başarısını gösterdiğinden

dolayı Bâbıâli’yi tebrik etmişlerdi.

11 Eylül tarihli ve Berlin mahreçli olan bu haberlere göre Alman basını ve

Berlin borsası, Türkiye’nin kapitülasyonların kaldırılmasını memnuniyetle

selamlamışlardı258. Bununla birlikte Alman basınında, Almanya’nın kapitülasyonların

kaldırılmaması yönündeki istek ve ısrarıyla ilgili her hangi bir değerlendirme yer

almamıştır.

Türkiye’nin kapitülasyonları kaldırmasını ve büyük devletlerin aksi

istikametteki taleplerini reddetmesini değerlendiren Lokal Anzeiger gazetesi şu satırlara

yer vermişti259:

257 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1953, C.III, Kitap: I, s.171. 258 İkdam, 31 Ağustos 1330/ 13 Eylül 1914; Tanin, 31 Ağustos 1330/ 13 Eylül 1914. 259 Aynı yer.

Page 94: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

81

“Türkiye’nin cevabı, hükümet-i müşarünileyhanın siyasî istikametindeki azim ve

metaneti ve doğruluğu, açıktan açığa gösteriyor. Türkiye’nin bilâ-tereddüd ve

kendiliğinden kapitülasyonları lağvetmesi, düşmanlarını şaşırttığı gibi dostlarının da

bilâ-kaydüşart istihsanını celb etmiştir.”

Avrupa’nın içerisinde bulunduğu siyasî ve askerî vaziyetin sunduğu fırsatlardan

yararlanarak sadece kendi kuvvetine dayanarak kapitülasyonları kaldıran Osmanlı

Devletinin bu hareketinin “düşmanlar” tarafından hayretle “dostlar” tarafından ise kesin

muvafakatle karşılanacağını ifade eden Alman basını Bâbıâli’nin İttifak Devletleri’ne

güven duymasını da istemişti260.

Osmanlı Hükümeti’nin almış olduğu bu karardan şaşıran sadece “düşman”lar

değildi; “dost”lar da şaşırmıştı. Üstelik bu değerlendirmenin gazete de yer aldığı 11

Eylül gününe değin “dost” devletlerin bu karardan memnun olduğunu gösteren somut

bir gelişme de olmamıştı. Aksine başta Almanya olmak üzere İttifak Devletleri,

Bâbıâli’nin karardan geri adım atmasını istemişlerdi. Bu durumda, kapitülasyonların

kaldırıldığı tarihten 11 Eylül’e kadar geçen süre zarfında Almanya’nın iki farklı

tutumunun söz konusu olduğunu söyleyebiliriz: İlki, Alman büyükelçisi Wangenheim

tarafından ortaya konulan olumsuz tutumdur. Bu tutumun Alman Hükümeti’nin bilgisi

ve onayı haricinde gerçekleşmesi mümkün gözükmemektedir. Diğeri ise Alman basını

tarafından ortaya konulan ve kapitülasyonların kaldırılmasından memnuniyet duyan ve

hatta bu kararı destekleyen tutumdur. Almanya’nın içerisinde bulunduğu savaş hali ve

Alman Hükümeti’nin basın üzerindeki kontrolü göz önüne alındığında bu tutumun da,

Berlin’in siyasî iradesi dışında olması beklenemez. Şu halde kapitülasyonların

kaldırılması akabinde Almanya’nın net bir tavır belirleyememesi, ikircikli bir politika

takip etmesi, kararın Almanya açısından da beklenmeyen bir gelişme olduğunu gösterir.

Aynı gazete, Türkiye’nin siyasî ricalinin görüşlerine de yer vermiş; bunlar

tarafından ifade edilen Cihan Savaşı’nın Türkiye’nin ya çöküşü veyahut yenileşmesi

sonucunu doğuracağına, Türkiye’nin Almanlar tarafından eğitilmiş sekiz yüz bin kişilik

bir ordusunun bulunduğuna, Almanya’nın doğruluk ve adalet memleketi olduğuna,

260 Tanin, 7 Eylül 1330/ 20 Eylül 1914.

Page 95: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

82

Alman İmparatoru’nun İslam’ın “hâmî-i tabîîsi” bulunduğuna dair beyanlarının

üzerinde durmuştur261.

İkdam ve Tanin gazetelerinin Lokal Anzeiger gazetesinden iktibasla vermiş

oldukları bu haberde, beyanatta bulunan ricalin isimleri belirtilmemişti. Böyle bir

beyanatın sahih olup olmadığını bilemesek de haberin Alman basınında yer alması

Almanya’nın Osmanlı Devleti’ne olan ihtiyacını ortaya koyuyordu.

Bununla birlikte Lokal Anzeiger, sadece Almanya’nın Osmanlı Hükümeti’ne

değil aynı zamanda Osmanlı Hükümeti’nin de Almanya’ya ihtiyacı olduğunu da ima

etmiş; savaştan istifade ederek kapitülasyonları kaldıran Osmanlı Devleti açısından da

bu savaşın bir dönüm noktası olduğuna dikkat çekmişti: Bu savaş, Osmanlı Devleti’nin

ya çöküşüne ya da yeniden dirilişine zemin hazırlayacaktı262.

Lokal Anzeiger, Bâbıâli’nin Almanya yanında yer almasını istiyordu. Adı geçen

gazetenin, Osmanlı Devleti’ndeki Almanya yanlısı siyasî ricalin görüşlerine yer

vermesi, savaştan önceki Alman-Osmanlı işbirliğini hatırlatması, Alman

İmparatoru’nun Müslümanların doğal koruyucusu olduğuna nazar-ı dikkatleri çekmesi,

savaştan önce iki devlet arasında var olan birlikteliğin savaş sırasında da devam

etmesine yönelik isteğinin işaretleriydi.

Alman basını bir yandan kapitülasyonları kaldırma kararını alan Osmanlı

Hükümeti’ni bu karardan ötürü desteklerken diğer yandan da İtilaf Devletleri’ni,

Osmanlı Devleti’yle kapitülasyonlar konusunda pazarlık yapmakla itham etmişti.

Alman basınına göre İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’nin tarafsız kalması koşuluyla

kapitülasyonların kaldırılmasına muvafakat edeceklerini Bâbıâli’ye bildirmiş; fakat

Osmanlı Hükümeti tarafsızlığının satılık olmadığı cevabını vermişti.

11 Eylül tarihli sayısında, kapitülasyonların kaldırılmasına yer veren Vossiche

Zeitung gazetesi bu husus üzerinde duran gazetelerden biriydi. Vossiche Zeitung, İtilaf

Devletleri’nin Osmanlı Devleti’yle kapitülasyonları kaldırma konusunda pazarlık

261 İkdam, 31 Ağustos 1330/ 13 Eylül 1914; Tanin, 31 Ağustos 1330/ 13 Eylül 1914. 262 İkdam, 31 Ağustos 1330/ 13 Eylül 1914; Tanin, 31 Ağustos 1330/ 13 Eylül 1914.

Page 96: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

83

yaptığını vurguladıktan sonra, bu ülkelerin gerçek niyetlerinin Osmanlı’yı iğfal etmek

olduğunu söylemişti. Gazete, şu değerlendirme de bulunmuştu263:

“İtilaf-ı müselles, siyaseten Türkiye’yi iğfale bir vasıta olmak için bu hediyeyi

hükümet-i müşarünileyhaya takdim etmiştir. Fakat Türkiye, böyle bir bahşiş pazarlığına

girişmeye muvafakat göstermemiştir. Türkiye kendi istifadesini temine çalıştığı halde

İtilaf-ı müselles, Osmanlı Hükümeti’ni şaşırtmaya gayret ediyor.”

Vossiche Zeitung, İtilaf Devletleri’nin niyetlerini de sorgulamıştı. Üçlü İtilaf

ülkelerinin gerçek niyetleri, gazeteye göre, Türkiye’yi siyasî açıdan iğfal etmek,

şaşırtmaktı: Şaşırtmak, yani bir anlamda Osmanlı Devleti’ni Alman yanlısı politikadan

uzaklaştırmaktı.

İtilaf Devletleri’nin kapitülasyonların kaldırılması hususunu Osmanlı

Devleti’yle pazarlık konusu yapmaya çalıştığını ifade eden gazeteye göre, Bâbıâli kendi

menfaatini temin etmek amacında olduğu için böyle bir pazarlığa yanaşmamıştı264.

Bir başka gazete, Politisch Korrespondenz gazetesi, bu görüşü paylaştığını izhar

edecek biçimde pazarlığın içeriği hakkında bilgi vermekteydi.

Gazete, İtilaf Devletleri’nin kapitülasyonların kaldırılması kararına, Osmanlı

Hükümeti’nin savaşta tarafsızlığını koruması şartıyla, muvafakat göstermiş olduğunu

yazmıştır. Kapitülasyonların kaldırılması kararının alınmasından önce İtilaf Devletleri

tarafından bu yolda bir teklifin Bâbıâli’ye yapıldığını belirten gazeteye göre Bâbıâli

böyle bir pazarlığa yanaşmamıştı. Osmanlı Hükümeti, tarafsızlığının para ile satın

alınamayacağını cevaben İtilaf Devletleri’ne bildirmiş; daha sonra da kapitülasyonların

kaldırılmasına dair irade-i seniyye neşredilmişti265.

İtilaf Devletleri’nin, Osmanlı Devleti’nin tarafsız kalması halinde

kapitülasyonların kaldırılmasına razı olacaklarına dair teklifinden Lokal Anzeiger de

bahsetmekte idi. Bâbıâli’nin bu teklife ret cevabı vererek hayatî menfaatlerini bir bedel

mukabilinde tehlikeye atmadığını ifade eden gazete, kararı desteklemiştir266:

263 İkdam, 31 Ağustos 1330/ 13 Eylül 1914. 264 İkdam, 31 Ağustos 1330/ 13 Eylül 1914. 265 İkdam, 9 Eylül 1330/ 22 Eylül 1914. 266 Tanin, 7 Eylül 1330/ 20 Eylül 1914.

Page 97: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

84

“Bidâyet-i harbde Şimal Denizi’nin karşı yakasından “İngiltere’nin bîtaraflığı

satılık değildir.” sözleri kemal-i iftihar ile söylenmiş olduğu hatırlarda olsa gerekdir.

Hâlbuki muharebenin bidayet-i zuhurunda İngiltere’ye bu babda hiçbir teklifde

bulunulmamış idi. Şimdi ise müftehir İngiltere müttefikleri Fransa ve Rusya ile beraber

“Devlet-i Osmaniyye satılık değildir.”cevabını alıyor.”

Alman basını, kapitülasyonların Bâbıâli tarafından kaldırılmasından memnun

olmakla birlikte Osmanlı Devleti’nin İtilaf Devletleri’yle ilişkilerinin Almanya

aleyhinde gelişmesinden kaygı duymaktaydı. Alman gazeteleri Osmanlı Devleti’nin,

tarafsız kalması yönündeki İtilaf Devletleri’nin telkin ve tekliflerinin etkisinde kalarak

bir bedel karşılığında hayatî çıkarlarını tehlikeye atacağından, yani Almanya yanında

savaşa girmeyeceğinden endişe ediyordu. Alman basınının, en az kapitülasyonların

kaldırılması kadar bu “pazarlık” konusunu hararetli bir şekilde sütunlarında

tartışmalarının, Osmanlı Devleti tarafından verildiğini ifade ettikleri ret cevabının

üzerinde durmalarının, Osmanlı Hükümetini desteklemelerinin en önemli sebeplerinden

biri olarak gösterilebilir. Bir diğer neden ise Wangenheim’ın da taşıdığı endişe

olabilirdi: Kapitülasyonların Almanya’nın teşvikiyle kaldırıldığını zanneden tarafsız

ülkelerin Almanya’dan uzaklaşması. Alman basınının, yukarıda ifade edilen, “pazarlık”

meselesine bu kadar geniş yer ayırmasının sebebi, tarafsız ülkelerin bu şekilde

düşünmesini engellemek olabilirdi.

Alman gazeteleri, bir taraftan kapitülasyonların kaldırılmasına verdiği destekle

Osmanlı Hükümeti’ni Almanya yanına çekmeye, diğer taraftan ise İtilaf Devletleri’ni

suçlayıcı bir şekilde görüş belirterek Osmanlı Hükümeti’nin İtilaf Devletleri ile birlikte

hareket etmesini önlemeye çalışmıştı.

Osmanlı Devleti’ne kapitülasyonların kaldırılması konusunda tam destek veren

Vossiche Zeitung, makalesinde İtilaf Devletleri’nin kapitülasyonlar konusunda daha

önce sergilemiş olduğu tutumu Osmanlı Devleti’ne hatırlatmıştı267:

“İtilaf-ı müselles, bütün kuvvetiyle muhalif bir vaziyet almasaydı, Türkiye,

çoktan beri kapitülasyonların ilgasına muvaffak olacaktı. Hükümet-i Osmaniyye, umur-ı

267 İkdam, 31 Ağustos 1330/ 13 Eylül 1914.

Page 98: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

85

dâhiliyesine müteallik hususatta çoktan beri gaib etmiş olduğu hukuk-ı hükümrânîsini

şimdi yeniden iktisab etmektedir.”

Vossice Zeitung, Bâbıâli’nin kapitülasyonların kaldırılmasına yönelik

girişimlerinin daha önce başarıya ulaşamama nedeni olarak İtilaf Devletleri’nin olumsuz

tavrını göstermişti. Kaldırılma girişimlerinin olduğu devirlere de ışık tutan bu

yaklaşımıyla gazete, İtilaf Devletleri’nin niyetlerinin kendi menfaatlerini korumaktan

başka bir şey olmadığını ifade etmişti.

Gerçekten de kapitülasyonların ilgasına muhalefet eden devletler,

kapitülasyonlar nedeniyle Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışma imkânı elde

etmişlerdi. Osmanlı Devleti’nin egemen bir devlet olma vasfını, hükümranlık hakkını

sınırlayarak zedelemişlerdi. Ancak, bu girişimlerin sekteye uğramasında İttifak

Devletleri’nin ve bu arada Almanya’nın muhalefeti aşikâr iken, gerek Vossice Zeitung

gerekse diğer İttifak ülkelerinin gazeteleri bu hususları görmezden gelerek “günah

keçisi” olarak İtilaf Devletleri’ni göstermeye çalışmıştı.

Kapitülasyonların kaldırılması teşebbüsünün başarılı olması önündeki en önemli

engeli İtilaf Devletleri olduğunu söyleyen Alman gazeteleri, Osmanlı Devleti’nin

kapitülasyonları kendiliğinden kaldırmakla bu engeli aştığına dikkat çekmekteydi.

Alman basını, Osmanlı Hükümeti’nin İtilaf Devletleri’nin vaatlerini göz önünde

bulundurmasını istemiyordu. Çünkü kapitülasyonları kaldırma hususunda tek başına

hareket eden Osmanlı Hükümeti’nin, artık, İtilaf Devletleri’ne ihtiyacı kalmadığını

düşünüyorlardı. Ancak bu açıdan bakıldığında Osmanlı Hükümeti’nin Almanya’ya da

ihtiyacı kalmadığı açıktı.

Alman Hükümeti, Bâbıâli’nin kendisinden uzaklaşıp İtilaf Devletleri’nin

etkisine girmesinden endişe etmekteydi. Alman kamuoyunun, savaş hali nedeniyle

Alman hükümetinin kontrolü altında olduğu bir dönemde Alman gazeteleri tarafından

yapılan yorumlar Alman hükümetinin resmî görüşüne zıt olamazdı. Alman basını da bu

nedenle, kapitülasyonların kaldırılmasını destekleyerek Almanya’yı Osmanlı Devleti

için vazgeçilemez doğal bir müttefik olarak göstermeye çalışmıştı. İtilaf Devletleri’ni

ise sadece kendi menfaatlerini düşünen Bâbıâli açısından anlaşmaya müsait olmayan

“şer” devletler olarak gösterme çabası içinde olmuştu.

Page 99: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

86

İtilaf Devletleri’nin, Osmanlı Devleti’nin savaşta tarafsız kalması koşuluyla

kapitülasyonların kaldırılmasına razı olacaklarına dair haber İstanbul’da yayınlanan

Osmanischer Lloyd gazetesinde de yer almıştı. 13 Eylül tarihli sayısında

kapitülasyonların ilgasına yer veren ve Bâbıâli’yi kapitülasyonları kaldırma kararından

dolayı kutlayan gazete, şu mütalaada bulunmuştu268:

“Biz, müstakilen ve cesurâne bir suretde icra etdiği bu teşebbüsden dolayı

Türkiye’yi tebrik etmekden başka bir şey yapamayız. Türkiye bu suretle göstermiş

oluyor ki, kapitülasyonların ilgası gibi bir teşebbüs İtilaf-ı müsellesin tasdiki ile mevki-i

fiile çıkamayacakdır. Zira Türkiye bu gayeyi bizzat ihraz eyle[me]dikçe İtilaf-ı müselles

devletleri onu kendisine bir hediye-i semâviyye gibi bahşetmeyecekti.”

Osmanischer Lloyd gazetesine göre, Türkiye böyle bir karar almakla,

kapitülasyonların İtilaf Devletleri’nin onayıyla kaldırılamayacağını da ortaya koymuş

oluyordu. Çünkü gazetenin değerlendirmesine göre Türkiye tek başına kapitülasyonları

kaldırmamış olsaydı İtilaf Devletleri kapitülasyonların ilgasını semavi bir hediye gibi

Bâbıâli’ye bahşedecek değillerdi.

Bu nedenle gazete, İtilaf Devletleri’nin onayını almadan Türkiye’nin kendi

başına kapitülasyonları kaldırma kararı almasını “cesurâne” bir teşebbüs olarak

nitelendirmiş ve mütalaasına bu görüşünü destekleyecek biçimde devam etmişti269:

“Kaviyyen zan olunduğuna nazaran İtilaf-ı müselles devletleri bunu Türkiye’nin

istiklal ve hürriyeti bahasına kendisine satmak için bazı tecrübelerde bulunmuşlardır.

Uhûd-i atîkayı bizzat ilga etmekle Türkiye, kendi bi–taraflığının satılık olmadığını pek

güzel göstermişdir.”

Osmanischer Lloyd’a göre, kapitülasyonları kendiliğinden kaldıran Bâbıâli, bu

suretle İtilaf Devletleri’nin “pazarlık” kozunu da ellerinden almıştı.

İngiltere Dışişleri Bakanı Sör Edward Grey’i kapitülasyonlara yaklaşımı

açısından ikiyüzlü olmakla suçlayan gazeteye göre Türkiye, kapitülasyonları kaldırarak

268 Parantez içinde yer alan olumsuzluk eki gazetede olmayıp anlam bütünlüğünü sağlaması nedeniyle eklenmiştir. Osmanischer Lloyd gazetesinin bu değerlendirmesi için bkz. İkdam, 2 Eylül 1330/ 15 Eylül 1914. 269 İkdam, 2 Eylül 1330/ 15 Eylül 1914.

Page 100: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

87

kendisine takdim edilmek istenilen “hediye”nin kıymet ve mahiyetini ne denli takdir

ettiğini de ortaya koymuştu270.

Bu dönemde Osmanlı gazete ve mecmualarında Almanya’nın savaşı kazanacağı

İtilaf Devletleri’nin kaybedeceği yönünde haberler çıkıyor ve Osmanlı Devleti savaşa

sürükleniyordu. Özellikle Alman İstihbarat Bürosu, Osmanlı Devleti’nin kendi

yanlarında savaşa girmesi için Osmanlı gazetelerine doğrudan doğruya haberler, klişeler

hatta makaleler dağıtıyordu. Kapitülasyonların kaldırılması da genelde İttifak Devletleri

özelde Almanya tarafında savaşa girmenin bir vesilesi olarak Alman basını tarafından

kullanılmaya çalışılıyordu. Osmanlı basını da bu haberleri kullanmakta bir sakınca

görmüyordu271. Ekim 1914’ün başında Osmanlı basınında Alman gazetelerinden naklen

şu tür haberlerin okunması mümkündü272:

“Kapitülasyonlar kalktıktan sonra kendini çok güzel bir şekilde idare edecek

olan Osmanlı Hükümeti’nin doğu sınırları Hazar Denizi ve Kafkas Dağlarına kadar

uzanması Almanların menfaatine olacaktır.”

Almanya’nın gerek İstanbul elçisi gerekse basını tarafından sergilen tutum,

Avusturya- Macaristan’la benzerlik göstermekteydi.

I. 7. 2 Avusturya-Macaristan Basını

Avusturya- Macaristan, Osmanlı Devleti’nin kendi yanlarında savaşa girmesini,

hiç değilse İtilaf Devletleri etkisinden uzak kalmasını, onlarla birlikte hareket

etmemesini istiyordu. Bu nedenle Viyana’nın ilga kararı karşısında sergilediği duruş,

Osmanlı Devleti’nin güvenini kazandıracak nitelikte olmalıydı. İstanbul’daki elçileri

Pallavicini, böyle bir itimat uyandırmamıştı. Ancak Avusturya kamuoyu elçilerinden

çok farklı bir tutum içerisinde olmuştur. Avusturya-Macaristan kamuoyu, imtiyazların

ilgasını kendi menfaatlerine aykırı bulsa da, kararı olumlu bir gelişme olarak görmüştü.

Avusturya- Macaristan Devleti’nin kapitülasyonların kaldırılması kararına rıza

göstereceği ve bu konuda diğer müttefikleriyle birlikte hareket edeceği Neue Freie

Presse gazetesi tarafından kuvvetle muhtemel görülmüştü. Gazete tahminini,

270 Tanin, 7 Eylül 1330/ 20 Eylül 1914. 271 Ayrıntılı bilgi için bkz. K. Karabekir, a.g.e., s.164-211. 272 K. Karabekir, a.g.e., s.211.

Page 101: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

88

Avusturya-Macaristan’ın Bosna-Hersek’i ilhakında diğer devletlerin muvafakat etmeleri

halinde kapitülasyonların kaldırılmasına razı olacağına dair beyanına dayandırmıştı273.

Bununla birlikte Osmanlı Devleti’nin İtilaf Devletleri’ne yaklaşmasını önlemek ve

kendi taraflarında yer almasını sağlamak için Avusturya-Macaristan’ın

kapitülasyonların ilgasına razı olabileceği, böyle bir tahminin gerekçesi olarak

gösterilebilirdi.

Hüseyin Hilmi Paşa’nın Viyana’dan çektiği 13 Eylül tarihli telgraf da bu

tahminleri doğrulayacak şekildeydi. Hüseyin Hilmi Paşa, Avusturya basınının kararı

olumlu karşıladığını belirtmişti. Telgrafta Avusturya Hükümeti’nin görüşlerine de yer

verilmişti. Konuyla alakalı olarak Avusturya Hükümeti yapmış olduğu açıklamada

Bâbıâli’nin bu meseleyle ilgili kendisine güvenebileceğini ifade etmiş; büyükelçilerce

verilmiş olan notanın ise daha çok şekle ait olduğuna dikkat çekmişti274.

Avusturya-Macaristan Hariciye Nazırı Kont Andraşi’nin Macar Herlap(?)

gazetesinde “Türkiye’nin Tekrar Uyanması” başlıklı bir makalesi yayımlanmıştı. Kont

Andraşi bu makalesinde, kapitülasyonları kararından duyduğu memnuniyeti belirtmiş ve

söz konusu kararla Türkiye’nin yeniden uyanmaya başladığını ifade etmişti. Ancak

Kont Andraşi’nin gazetedeki makalesinden bu memnuniyetin, Avusturya-Macaristan’ın

savaşın içerisinde olmasından kaynaklanan, “zoraki” bir memnuniyet olduğu

anlaşılmaktaydı. Çünkü kapitülasyonların kaldırılması, bundan istifade eden Avusturya-

Macaristan’ın menfaatlerini de zedelemişti. Buna rağmen Kont Andraşi,

kapitülasyonların kaldırılması hususunda Bâbıâli’nin Avusturya Macaristan hükümeti

tarafından desteklenmesi gerektiği görüşündeydi275:

“Hükümet-i Osmaniyye bu kararıyla iki ciheti şâmil olan hukukun yalnız bir

cihetini kaldırmış oluyor. Şüphesiz kapitülasyonların ilgası Avusturya ve Macaristan’ın

da menafi-i azîmesine temas eylemektedir. Buna rağmen zannedersem Devlet-i

Osmaniyye’yi bu kararında bile himaye etmeye mecburuz.”

Avusturya-Macaristan’ın Hariciye Nazırı, kapitülasyonların iki taraflı

anlaşmalar olduğunu düşünmekte, dolayısıyla tek taraflı olarak bunların

273 İkdam, 5 Eylül 1330/ 18 Eylül1914. 274 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1953, C.III, Kitap: I, s.171. 275 Tanin, 9 Eylül 1330/ 22 Eylül 1914.

Page 102: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

89

kaldırılmayacağını ima etmekteydi. Ancak savaşın şartları Avusturya-Macaristan’ı,

kerhen de olsa, kapitülasyonların kaldırılması kararında Osmanlı Devleti’ni

desteklemek zorunda bırakmıştı. Bu nedenle olsa gerek Kont Andraşi, tarihte

milletlerarası bir antlaşmayı ihlal edenlerin ilk defa Türkler olmadığını söyleyerek bu

ihlale, 1870 senesinde Karadeniz’le ilgili devletlerarası antlaşmaları tanımayarak

bunları kendi başına kaldıran, Rusya’yı örnek olarak göstermiştir.

Osmanlı Devleti’nin tekrar uyanmasında Avusturya-Macaristan’ın pay sahibi

olduğunu düşünen Kont Andraşi’ye göre, İttifak Devletleri’nin Üçlü İtilaf ülkelerine

karşı verdiği başarılı muharebeler Türklerde hakiki istiklal zamanın geldiğine dair

ümitleri takviye etmiş ve Bâbıâli kapitülasyonları kaldırmıştı. Kapitülasyonların

kaldırılmasını Osmanlı Devleti açısından ümit veren bir inkılâp olarak niteleyen Kont

Andraşi, Avusturya-Macaristan’ın bunun bütün sonuçlarını kabul etmesi gerektiğini de

belirtmişti.

Kont Andraşi, bu kararla, herhangi bir toprak kazancı amacını gütmeyen

Osmanlı Hükümeti’nin yegâne gayesinin ilerlemek ve kuvvet kazanmak olduğunu

vurgulayarak Osmanlı Devleti’nin bu amacına ulaşmasını sağlayacak şekilde

Avusturya-Macaristan’ın çalışmasını temenni etmişti276.

Avusturya-Macaristan basınında Bâbıâli’nin kapitülasyonların kaldırması

kararına ilişkin oldukça net ve müspet bir yaklaşım sergilenmişti. News Pester Jurnal

gazetesi kapitülasyonların kaldırılması kararını etraflıca irdelemiş; son derece önemli

bir haber olarak lanse etmişti. Gazete, Cihan Savaşı’nın iktisadî bombasının Osmanlı

Devleti tarafından kapitülasyonların kaldırılmasıyla patlatıldığı görüşündeydi277:

“Avrupa kıtasında harb-i umûmî ile beraber iktisaden fevkalade bir ehemmiyeti

haiz olan bir bomba infilak etmiştir ki o da Osmanlı uhûd-i atîkasının keyfiyet-i ref’ ve

ilgasıdır”

Gazeteye göre kapitülasyonların varlığı adalet ve hakka aykırıydı. Osmanlı

milleti için büyük bir felaket, bir cinayet idi. Durum bu yolda olduğu halde Osmanlı

milleti sırtında dört asır boyunca bu ağır yükü taşımıştı. Yine uhûd-i atîka yüzünden

276 Tanin, 9 Eylül 1330/ 22 Eylül 1914; İkdam, 9 Eylül 1330/ 22 Eylül 1914. 277 İkdam, 9 Eylül 1330/ 22 Eylül 1914.

Page 103: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

90

Osmanlı milletinin hür türlü esarete katlandığını belirten gazeteye göre Türkiye daha

önce de bu beladan kurtulmak için teşebbüslerde bulunmuş; fakat bunlardan bir netice

alamamıştı.

Alman basını gibi Avusturya basını da Osmanlı Devleti’nin asırlarca katlandığı

bu “bela”dan kurtulmak için yapmış olduğu her türlü girişiminin sonuçsuz kalmasının

sebebi olarak İtilaf Devletleri’ni göstermişti:

“Türkiye evvelce de işbu uhûd-i atîka belasından kurtulmak teşebbüsünde

bulunmuş ise de İtilaf-ı müselles hükümetleri “olamaz” sözleriyle mukabele ettiler”

şeklinde yazan gazete, daha önce yapılan teşebbüslerin önündeki engeli kısmen de olsa

açıklamıştı278.

News Pester Jurnal, Avrupalı hükümetleri de ağır bir dille eleştirmişti. Avrupalı

hükümetlerin kapitülasyonlar üzerinden takip ettikleri sömürgeci siyasete dikkat çeken

gazete, bu sömürü nedeniyle Osmanlı Devleti’nin uğradığı zararın boyutlarını da ortaya

koymaya çalışmıştı279:

“Nigeh-bân-ı medeniyyet tavrını takınan Avrupalılar uhûd-i atîka sayesinde

Türkiye’den milyarlar çektiler. İşte bundan da anlaşılıyor ki uhûd-i atîka denilen şey bir

kanun-ı adl ve hak olmayıp adeta murâbahacılık için mevzu’ birtakım kavanin ve

nizamattan ibaret idi. Türkiye bütcesini bu gibi ahvalden dolayı tanzime muvaffak

olamadı. Rüsûmun tezyîd edilememesi ile beraber buna mümâsil hususâttan dolayı

sanayi’ dahi terakki ve inkişaf edemedi.”

Gazete, medeniyet bekçiliği yapan Avrupalı hükümetlerin, kapitülasyon adı

altında hak ve adalete aykırı kanunlarla Osmanlı Devleti’nin gelişme ve ilerlemesine

engel olduklarını belirtmiştir. Çünkü kapitülasyonlar nedeniyle Bâbıâli vergileri

yükseltememiş, bütçesini düzenleyememiş ve bu nedenlerle kalkınmaya yeterli pay

ayıramamış, sanayisini geliştirememiştir. Avrupalı hükümetlerin bu sömürüsü gazete

tarafından “murabahacılık” olarak nitelendirilmiştir. Makalede bu sömürünün Bâbıâli’yi

uğrattığı zarar, İstanbul’daki posta idareleri örnek verilerek açıklanmaya çalışılmıştı.

278 Aynı yer. 279 İkdam, 9 Eylül 1330/ 22 Eylül 1914.

Page 104: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

91

Payitahtta devletin muntazam bir posta idaresi olduğunu belirten gazete,

kapitülasyonlarla kurulmuş olan ecnebî postanelerinin varlığına dikkat çekerek bunların

hem devletin gelirlerini azalttığını hem de egemenliğini zedelediğini söylemiştir.

News Pester Jurnal, makalesiyle adeta Osmanlı Devleti’nin kapitülasyonları

kaldırma gerekçelerini sıralamıştı. Osmanlı ülkesinde yaşayan yabancı devlet tebaası

üzerinde de duran gazete, Bâbıâli’nin her türlü dostluğunu gören yabancıların ve onların

mensup oldukları ülkelerin bunu kapitülasyonlar vasıtasıyla suiistimal ettiği

görüşündeydi:

“Türkiye’de ikamet edip hükümet-i Osmaniyye’nin mühimmenevazlığına nail

olan tebaa-i ecnebiyye hiçbir vechile vergi vermezler. Bunlar mehâkime de tabi’

olmadıklarından daima efkar-ı umûmiyyeyi tahriş ederler.”

Gazete, bu suiistimale Osmanlı’da cinayet işleyip polislerin elinden kurtulan bir

ecnebînin durumunu örnek vermiştir: Ecnebî cani de olsa konsoloshaneye sığınırsa

kurtulurdu. Çünkü polisin, konsoloshaneye ayak basması halinde bu teşebbüs, ilgili

devlet tarafından ihtilafa vesile kılınırdı. Gazeteye göre bu durum Osmanlı Devleti’nin

hâkimiyet hakkının tanınmamasıydı.

Genel olarak Avrupalı devletleri özel olarak İtilaf Devletleri’ni kapitülasyonlarla

Osmanlı Devleti’ne verdikleri zarardan dolayı suçlayan gazete söz konusu İttifak

Devletleri olunca onları “aklama” yolunu tutmuştu:

“Ancak İttifak-ı müsellese dâhil olan Alman, Avusturya, İtalya bu gibi su-i ahval

ve harekete tevessül etmezler…”

ifadesiyle gazete, geçmişi unutturma çabası içinde olmuş; özellikle Avusturya’yı bu

sömürünün dışında tutmaya çalışmıştı. Gazeteye göre Avusturya diğerlerinden farklıydı;

çünkü Pallavicini, güzel tavır ve davranışlarıyla Türklerin teveccühünü kazanmayı

başarmıştı280.

Almanya ve Avusturya kamuoyunun karara yaklaşımı olumluydu. İttifak

ülkelerine yakınlığıyla bilinen, İtalya kamuoyundan ise “farklı” sesler çıkıyordu.

280 İkdam, 9 Eylül 1330/ 22 Eylül 1914.

Page 105: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

92

I. 7. 3 İtalya Basını

İtalya savaşın başında tarafsız olmasına karşın İttifak Devletleri’ne yakın

durduğu için İtalya’nın kapitülasyonların kaldırılması kararı karşısında Almanya ve

Avusturya-Macaristan devletleriyle ortak bir tavır sergileyeceği, dolayısıyla

kapitülasyonların kaldırılması kararına muvafakat göstereceği beklentisi mevcuttu.

Nitekim böyle bir beklentiyi dile getiren Neue Freie Presse, İtalya’nın Almanya ve

Avusturya-Macaristan devletleriyle birlikte hareket edeceğini kuvvetle muhtemel

görmüştü. Zira gazeteye göre İtalya, Lozan Muahedesi (Uşi Antlaşması) münasebetiyle

diğer devletler muvafakat ettikleri takdirde kapitülasyonların lağvına razı olacağını

beyan etmişti281.

İtalyan kamuoyunda kapitülasyonların kaldırılmasını olumlu karşılayanların

yanı sıra olumsuz değerlendirenler de vardı. 12 Eylül’de İtalya’dan çektiği telgrafta

Osmanlı elçisi Nabi Bey de İtalyan basının karar karşısında türlü durumlar aldığını

Bâbıâli’ye iletmişti282.

Roma’da neşredilen yarı resmî Tribuna gazetesinin 25 Eylül 1914 tarihli

nüshasında, gazetenin Doğu’daki özel muhabirinin kapitülasyonların kaldırılmasına

ilişkin bir değerlendirmesi yer almıştı. Tanin’in tercüme ederek verdiği ve “İkinci

Osmanlı İnkılâbı: Uhûd-i Atîkanın Lağvı” başlığını taşıyan bu makalede kapitülasyonlar

yerilmiş ve kapitülasyonların kaldırılması bir inkılâp hareketi olarak görülmüştü.

Gazetede kapitülasyonların Osmanlı Devleti’ne zararı şu şekilde tasvir edilmişti283:

“Avrupalılar uhûd-i atîka denilen birtakım kuyûdla Türkiye’yi boğmuş ve kanını

kurutmuşlar idi. Hayır! Avrupa devletleri hiçbir zaman bu vâsi’ İslam memleketini

kendi ihtirâsâtına cevelângâh ittihaz etmek için yekdiğeriyle o derece müttefik

görünmemişlerdi.”

Gazete’ye göre Avrupalılar Osmanlı ülkesine karşı besledikleri ihtiras

dolayısıyla kapitülasyonlar hususunda kendi aralarında hiçbir meselede olmadığı kadar

ittifak içerisindeyken, Osmanlı Hükümeti kapitülasyonları kaldırarak yalnızca kendini

bu durumdan kurtarmaya çalışmıştı. Kapitülasyonların başlangıçta Osmanlılarla

281 İkdam, 5 Eylül 1330/ 18 Eylül 1914. 282 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1953, C.III, Kitap: I, s.171. 283 Tanin, 8 Teşrin-i evvel 1330/ 21 Ekim 1914.

Page 106: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

93

Hıristiyan tüccarlar arasında yapılan antlaşmalara dayandığını fakat zamanla manası

bozularak suiistimal edildiğini belirten Tribuna muhabiri kapitülasyonların geçerli

olduğu dönemi, Jakobenlerin bir sözünü Osmanlı Devleti’ne uyarlayarak

“Türkiye’de ecnebî nedir? Herşey. Türk nedir? Hiç.”

şeklinde dile getirmişti.

Osmanlı Hükümeti’nin kapitülasyonların kaldırılması için Cihan Harbi

öncesinde büyük devletlerle görüştüğü, diğer devletlerin razı olması şartıyla Avusturya,

İtalya, Fransa ve İngiltere’nin muvafakat ettiği Tribuna’da da vurgulanan hususlardandı.

Gazeteye göre savaşın Avrupa’da meydana getirdiği karmakarışık durumdan

istifade ederek ilga kararını alan Osmanlı Hükümeti Avrupalı devletleri bir emrivakiyle

karşı karşıya karşı bırakmıştı. Dolayısıyla Bâbıâli’nin kapitülasyonların kaldırılması

konusunu Avrupalı devletlerle müzakere etmeye ihtiyacı kalmamıştı. Üstelik

Avrupa’daki savaş büyük devletlerin bu karara karşı birleşme imkânını da ortadan

kaldırmıştı284. Gazete, Osmanlı Devleti’nin böyle bir karar alırken neye güvendiğini de

sorgulamış ve şu soruyla konuya açıklık getirmeye çalışmıştı: Osmanlı Hükümeti büyük

devletlerin önemli menfaatlerini sekteye uğratan bu hareketi gelecekte savunabilmek

için acaba neye dayanmaktaydı?

Gazete’de bu soruya cevap niteliğinde kamuoyunda ifade edilen iki fikirden

bahsedilmişti. Birincisi, Osmanlı Hükümeti Almanya yanında savaşa girecekti. İkinci

fikre göre ise Osmanlı Devleti’nin kesin ve samimi bir şekilde tarafsız kalması halinde

İtilaf Devletleri kapitülasyonların kaldırılmasına rıza gösterecekti. Bu fikirlerin

doğruluğuna inanmayan Tribuna muhabirine göre kapitülasyonların kaldırılması

doğrudan doğruya Osmanlı Hükümeti tarafından düşünülmüş ve gerçekleştirilmişti285.

Yirminci asrın hürriyetperver bir İtalyan’ı olarak kendini tanımlayan Tribuna

muhabiri kendini kurtarmak isteyen bir millete her ne kadar hiddet duyamayacağını

ifade etse de İtalya’da kendisiyle aynı fikirde olmayan, kapitülasyonların kaldırılmasını

hoş karşılamayan ve buna muhalefet eden bir kamuoyunun varlığı da açık bir gerçekti.

284 Tanin, 8 Teşrin-i evvel 1330/ 21 Ekim 1914. 285 Aynı yer.

Page 107: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

94

İttifak bloğu ülkelerinin kamuoyu kapitülasyonların kaldırılmasının tümüyle

yanında yer alırken, İtalya kamuoyu kapitülasyonların kaldırılmasından duyduğu

rahatsızlığı gizlememişti. Osmanlı Devleti’nin tek taraflı olarak kapitülasyonları

kaldırması ve Osmanlı ülkesinde bulunan İtalyan vatandaşlarının kapitülasyonlardan

yaralanıyor olması İtalya’nın kapitülasyonların kaldırılmasından rahatsızlık duymasının

ana nedeniydi.

İtalya’nın kapitülasyonların kaldırılmasından duyduğu rahatsızlık Alman

basınında da yer almıştı. Milan’dan gönderilen ve Journal de Francfort gazetesinde yer

alan bir mektup bu konuda fikir vereci niteliktedir.

Osmanlı Devleti’nin Berlin’deki büyükelçisi Muhtar Paşa, Sadrazam Sait Halim

Paşa’ya Journal de Francfort’un bu mektuptan iktibasla, kapitülasyonların kaldırılması

kararına ilişkin yapmış olduğu değerlendirmeyi ileterek kendisini bilgilendirmişti.

Gazetede, kapitülasyonların kaldırılmasının İtalya’da yarattığı sıkıntıdan söz

edilmektedir. İtalya, Uşi Antlaşması ile Osmanlı Devleti’ne kapitülasyonların

kaldırılması konusunda yardımcı olacağını vaat ettiği halde Osmanlı Hükümeti’nin,

şimdi aniden ve tek taraflı olarak kapitülasyonların kaldırmış olmasından büyük

rahatsızlık duymuştur. İtalya aynı zamanda bu kararın başka sıkıntılar doğuracağından

da endişe etmektedir.

Journal de Francfort, “Kapitülasyonların kaldırılması, Osmanlı Devleti’ndeki

sefaretlerin yargılama haklarını elinden almaktadır. Bu durumda Osmanlı Devleti’nde

binlerce vatandaşı bulunan İtalya’nın rahatsızlık duyması tabiidir.”

değerlendirmesini yapmıştır. Aynı zamanda gazeteye göre, vatandaşlarının ticarî

çıkarları ve Osmanlı Devleti’nde çalışan kendi uyruğundaki işçilerin konumlarının ne

olacağının belirsiz olması da İtalya’yı rahatsız etmiştir286.

Tarafsız devletlerden İtalya’nın kamuoyunda ilga kararının lehinde ve aleyhinde

yazılar çıkarken bir diğer tarafsız devlet olan Bulgaristan’da kararı destekleyen bir

atmosfer hâkimdi.

286 Fransızca olan bu belge için bkz. BOA, DH.EUM.6.Şb., no:1/24.

Page 108: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

95

I. 7. 4 Bulgaristan Basını

Bulgaristan da İtalya gibi I. Dünya Savaşı’na henüz girmemiş olan; ancak toprak

ihtiraslarını gerçekleştirmek amacıyla hareket eden bir devletti. Bulgaristan, II. Balkan

savaşı sonucunda kaybettiği toprakları tekrar kazanmak istiyordu. Bu topraklar,

Yunanistan, Romanya ve Sırbistan sınırları içinde yer alıyordu. İttifak Devletleri’nin

Balkanlarda üstün durumda bulunması, Bulgaristan’ın İttifak Devletleri’ne sıcak

bakmasının nedenleri arasındaydı. Bulgaristan birtakım tereddütleri olmasına karşın

savaşa girmek için uygun zamanı bekliyordu287. Bu nedenlerle Bulgaristan’ın Osmanlı

Devleti ile ilişkileri önemliydi. Her iki devletin birbirleriyle sınır komşusu olması,

aralarındaki tarihsel bağlar, savaşın Avrupa’da devam ettiği bir dönemde ilişkileri

geliştiren ve her iki devleti de birbirlerine yakınlaştıran bir unsur olmuştu.

Osmanlı Devleti’ndeki gelişmeleri yakından takip eden Bulgar kamuoyu

kapitülasyonların kaldırılmasına da geniş yer ayırmış, karardan memnuniyet duymuştu.

Kapitülasyonların kaldırılması kararının yanında yer alan ve bu kararı hararetli bir

şekilde savunan Bulgar basını, bu tavrıyla Bâbıâli’nin en önemli destekçilerinden biri

olmuştur.

Sofya’da çıkan Kamyana gazetesi Osmanlı Hükümeti’nin kapitülasyonları

kaldırılmasına yer veren bir makale neşretmişti. Bulgaristan’ın pek çok ortak menfaatle

bağlı olduğu Osmanlı Devleti’nin iyi komşusu sıfatıyla kapitülasyonların kaldırılmasını

tebrik ettiğini yazan gazete, makalesinde şu cümleye yer vermişti:

“Hangi ecnebî Türkiye’de kalarak kavanin-i Osmanniyeye itaat etmek isterse

kalsın, itaat etmek istemeyenlere uğurlar olsun.”

Kamyana gazetesi, Osmanlı basını gibi kapitülasyonların kaldırılması kararını

içtenlikle savunmuş ve bu kararın alınmasından sonra Türkiye’nin müstakil bir hükümet

sıfatıyla yaşayabilme imkânına kavuştuğunu ifade etmişti. Bâbıâli’nin imtiyâzât-ı

ecnebiyyeyi lağv ettiği zaman ve şartlara da dikkat çeken gazete, Osmanlı

Hükümeti’nin savaşın ortaya çıkardığı konjonktürden yararlanarak kapitülasyonları

kaldırmasının önemini vurgulamıştır. Gazete, Bâbıâli’nin kapitülasyonları kaldırmak

için seçtiği zamanın, bu kararı diğer devletlere kabul ettirmek açısından, işini

287 F. Armaoğlu, 20.Yüzyıl Siyasî Tarihi (1914–1995), b.y.y., b.t.y., C. I-II, 14. baskı, s.118–119.

Page 109: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

96

kolaylaştırdığı görüşündeydi. Osmanlı Hükümeti’nin, karara itiraz eden devletlere, bu

kararı kabulden başka çareleri kalmadığını cevaben bildireceğini belirten gazeteye göre,

karara muhatap olan devletlerin ilga kararını kabulden başka çıkar yolları yoktu.

Dış siyasî gelişmeleri göz önünde bulundurarak yapmış olduğu bu yorumlarda

Kamyana gazetesi, kararı kabul etmeyecek devletlere, alaylı bir biçimde,

kapitülasyonları yeniden tesis etmelerini salık vermiş; buna güç yetiremeyeceklerini ima

etmişti. Gazete, Avrupalı devletlerin kapitülasyonların kaldırılmasına başlangıçta karşı

çıkacağını; ancak daha sonra bu “emr-i vâkı’ ” kabul edeceklerini söylemiştir. Gazeteye

göre, Osmanlı Hükümeti’nin tam bağımsızlığı gerçekleştirmek amacıyla

kapitülasyonları kaldırması, büyük bir vatanperverâne hareketti. Osmanlı Hükümeti’nin

bu hareketi, kendi menfaatlerini gerçekleştirme yolunda Balkan hükümetlerine örnek

olmalıydı288.

Bulgaristan’ın bir başka gazetesi ise kapitülasyonların kaldırılmasıyla ilgili

değerlendirmesini Avrupa ile Osmanlı Devleti’nin içerisinde bulunduğu durumu

karşılaştırarak yapmıştı. Buna göre, çok önemli meselelerle meşgul olan Avrupa, kanlı

buhranlar ve ihtilafların içinde yuvarlanırken Türkiye, asırlardan beri içerisinde sıkıştığı

demir çemberden, kapitülasyonları kaldırarak kurtulmuştur. Osmanlı Hükümeti’nin bu

açıdan çok iyi bir zamanı seçtiğinin altını çizen Bulgar gazetesi, Osmanlı Devleti’nin

kimsenin muvafakatini almadan, kimseye sormadan, kendi fikriyle kapitülasyonları

kaldırmış olmasına da dikkat çekmişti.

Bulgaristan’ın yarı resmî Narodni Prava (?) gazetesi de kapitülasyonların

kaldırılmasına geniş yer ayıran gazeteler arasındaydı. Gazete, Bâbıâli’yi

kapitülasyonları kaldırma kararından dolayı kutladıktan sonra, kapitülasyonlar

nedeniyle Osmanlı Devleti’nin gördüğü tazyikleri saymış, bu ilgadan dolayı Osmanlı

halkının büyük bir sevinç yaşadığını göstermek maksadıyla da İstanbul’da yapılan

gösterilere dair İstanbul gazetelerinin verdiği bilgileri nakletmiştir289.

Sofya mahreçli Volya gazetesi de 11 Eylül tarihli sayısında bu kararı

değerlendirmişti. Volya, kapitülasyonların ilgası hakkında yazdığı bir baş makalede

Türkiye ile Bulgaristan’ın menfaatlerinin ortak olduğunu belirtmiş ve Osmanlı

288 Tanin, 2 Eylül 1330/ 15 Eylül 1914. 289 Aynı yer.

Page 110: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

97

Hükümeti’nin tam bağımsızlığa nail olmasının Bulgaristan’da çoktan beri temenni

edildiğine dikkat çekmişti. Bu sayede Bulgaristan ile Osmanlı Devleti arasında yeni bir

dostluk devresi tesis edileceğini beyan eden gazete,

“Türkiye, kapitülasyonları ilga etmekle yeni bir hayat-ı müceddede doğru kat’-ı

merâhil ediyor. Bulgaristan Türkiye’den örnek almalıdır.”

zemininde bir değerlendirme yapmıştı290.

Sofya merkezli Ekodu Bulgari gazetesi ise, 12 Eylül tarihli nüshasında bu

konuyu ele almıştı. Gazete, Bâbıâli’nin kapitülasyonları lağvından bahsettiği sırada, şu

satırlara yer vermişti291:

“Türkiye, asırlardan beri elde etmeğe çalıştığı bir şeyi şimdi bir cümlede

kendiliğinden ele geçiriyor. Osmanlı ricâl-i hükümetinin memleketlerinin terakkisine

evvelkinden daha şiddetli ve yeni bir cevelan vermek için bundan istifade edebilmeleri

şayan-ı temennidir.”

Gazete, Bâbıâli’nin kapitülasyonları kaldırmasına olumlu yaklaşmıştı. Osmanlı

Hükümeti’nin kapitülasyonlara son vermesiyle ülkeyi ilerletmek için önemli bir imkân

elde ettiği görüşünde olan gazete, hükümetin bundan iyi bir şekilde istifade etmesi

temennisinde bulunmuştu.

Yabancı ülkelerin, özellikle de İttifak Devletleri’nin kamuoyunun ilga kararına

yaklaşımı genel olarak olumluydu. Osmanlı Hükümeti, uhûd-i atîkanın tek taraflı olarak

lağvının yeterli olmadığını, bunun yabancı devletlerce resmî olarak kabul edilmesi

gerektiğinin farkındaydı. Bu amaçla Bâbıâli, kararı yabancı elçilerle görüşmeye bile

hazırdı.

I. 8 Kararın Gözden Geçirilmesi ve Elçilerle Müzakeresi

Yabancı elçilerin ilk tepkileri olumsuz, hatta şiddetli münakaşalara varacak

kadar sertti. Ancak elçilerin karar karşısındaki bu tavizsiz tutumu, aradan zamanın da

geçmesiyle yerini daha uzlaşmacı bir yaklaşıma bırakmıştı. Nitekim 11 Eylül’de Sait

Halim Paşa ile görüşen Avusturya elçisi Pallavicini ile Amerika elçisi Morgenthau

290 İkdam, 1 Eylül 1330/ 14 Eylül 1914. 291 İkdam, 31 Ağustos 1330/ 13 Eylül 1914; Tanin, 31 Ağustos 1330/ 13 Eylül 1914.

Page 111: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

98

iktisadî kapitülasyonların kaldırılması konusunda sorun çıkarmayacaklarını belirtmişler;

ancak sadrazamdan adlî kapitülasyonların devamını istemişlerdi292.

Fikir değişikliğine uğrayan sadece yabancı elçiler ve onların tâbi olduğu

hükümetler değildi. Osmanlı Hükümeti’nde de kararın yeniden gözden geçirilmesi,

düşüncesi ağır basmıştı. Bu görüşün ortaya çıkmasında yabancı elçiliklerin vermiş

oldukları protesto notasının etkisi olabilir. Zira bu notada yabancı elçilikler, tek taraflı

kaldırılmanın kendilerince kabul edilmeyeceğini, 1 Ekim’e kadar anlaşmaya

varılamazsa kararı tanımayacaklarını belirtmişlerdi. Nitekim Halil Bey de, ilga

kararından bir müddet sonra Sadrazam Sait Halim Paşa’ya verdiği muhtırada,

kapitülasyonları kaldırmanın yeterli olmadığına dikkat çekmişti. Halil Bey’e göre

Osmanlı Devleti’nin uluslararası ilişkilerini Avrupa hukukuna göre düzenleyen ikamet,

konsolosluk gibi sözleşmelerin Avrupalı devletlerle imzalanması gerekiyordu. Bunu

yapmadıktan sonra imtiyazlara son verilmesi kâğıt üzerine kalırdı. Bu nedenle ilga

kararı, kapitülasyonların kaldırılması konusunda Bâbıâli’ye yardım edeceklerini

vadeden devletlerle müzakere edilmeliydi293.

Halil Bey bu düşüncede yalnız değildi. 13 Eylül’de toplanan ve

kapitülasyonların ilgasını görüşen Meclis-i Vükela, ilginç olduğu kadar son derece de

önemli bir karar aldı: Eğer yabancı devletler iktisadî ve malî kapitülasyonların bütün

sonuçlarıyla kaldırılmasını kabul edecek olurlarsa diğerleri hakkında kendilerine

kolaylık gösterilecekti294. Hükümet bu kararıyla, kapitülasyonların ilgasından taviz

vermiş; en iyimser yorumla ilga kararını bunda değişikliğe gidebilecek tarzda

müzakereye açmıştı.

Rus Maslahatgüzarı Goulkevitch ile Cavit Bey arasında 16 Eylül’de gerçekleşen

görüşmede, kaldırılma kararında revizyona gidilmesiyle ilgili hükümetin yukarıda ifade

edilen görüşü kendisine de bildirilmişti. Cavit Bey, Goulkevitch’e iktisadî ve malî

kapitülasyonların ilgasının tamamıyla ve bütün sonuçlarıyla kabul edilmesi gerektiğini,

bu hususta hiçbir istisna ve müdahale kabul olunamayacağını, devletlerin buna

muvafakat etmesi halinde adlî kapitülasyonların kaldırılması için bir süre daha

292 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 5 İkinci teşrin 1944/ 5 Kasım 1944. 293 Halil Menteşe’nin Anıları, s.222. 294 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 6 İkinci teşrin 1944/ 6 Kasım 1944.

Page 112: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

99

beklenilebileceğini söylemişti. Ancak her halükarda bu müddet beş altı ayı

geçmeyecekti. Adlî kapitülasyonlar meselesinin de konuşulduğu bu görüşmede Cavit

Bey Rus elçisine, Osmanlı mahkemelerinde ecnebî hâkimler de istihdam edilebileceğini

fakat konsolosların müdahalelerine artık kesin surette set çekileceğini belirtmişti.

Görüşme olumlu geçmişti. Ruslar gerek yabancı postaların gerekse iktisadî ve malî

kapitülasyonların kaldırılmasında mahzur görmüyorlardı. Ancak Rusya İtilaf

Devletleri’nin içerisinde yer aldığından tek başına hareket edemiyordu. Cavit Bey’e

göre yalnız Ruslarla müzakere yapılsaydı çok kolay anlaşılabilecekti295.

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra Osmanlı elçisi Fahrettin

(Rumbeyoğlu) Bey, Petrograd’dan Bâbıâli’ye çektiği telgrafta benzer bir düşünceye yer

vermişti. Fahrettin Bey’e göre Rusya’ya bazı güvenceler verilir ve tam bir tarafsızlık

politikası izlenirse Rusya ilga kararını kabul edebilecekti296. Nitekim 19 Eylül tarihinde

Rusya Hariciye Nazırı Sazanof, Giers’e çektiği telgrafta Osmanlı Hükümeti’nin

seferberliği durdurması, Alman deniz mürettebatını ülkeden çıkarması güvencesini

içeren bir tarafsızlık siyaseti izlemesi karşılığında kapitülasyonların kaldırılmasını kabul

edeceklerini bildirmiştir297.

Nitekim Neue Freie Presse gazetesi de, Rusya’nın karar karşısındaki tavrının

diğer İtilaf Devletleri’nden farklı olabileceğine dikkat çekmişti. Gazeteye göre Rusya,

Osmanlı Hükümeti’nin muhabbet ve teveccühünü kazanmak maksadıyla

kapitülasyonların kaldırılmasına rıza gösterebilirdi298.

Rusya’nın bu yaklaşımı müttefikleri tarafından paylaşılmıyordu. Özellikle

Fransa elçisi Bompard’ın müzakerelerdeki tavrı büsbütün olumsuzdu. 18 Eylül’de Cavit

Bey’le yaptığı görüşmede Fransız elçi, kapitülasyonların devamı niteliğinde birtakım

talepler dile getirmişti: Ecnebîlerden fazla vergi alınmaması ve verginin tahsiliyle ilgili

hususlarda teminat verilmesi, ticaret antlaşması yapılmadan gümrük tarifesiyle ilgili

düzenleme yapılmaması bu isteklerin başında geliyordu. Ayrıca Bompard, Halil Bey ile

yaptığı görüşme sonucunda bu konularda antlaşmayı mümkün gördüğünü de Cavit

Bey’e ifade etmişti. Halil Bey’in kendisiyle aynı görüşü paylaştığını Bompard’a ifade

295 Aynı yer. 296 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1953, C.III, Kitap: I, s.171. 297 E. E. Adamof, a.g.m., s.33. 298 İkdam, 5 Eylül 1330/ 18 Eylül 1914.

Page 113: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

100

eden Cavit Bey, bu konuda tek başına kalsa da aynı fikri savunacağını hatta istifa bile

edebileceğini; fakat yabancı ülkelerin Osmanlı Devleti’ne müdahalelerine izin

vermeyeceğini belirtmişti. Çünkü Cavit Bey’e göre “ecnebîye bir zerre-i müdahale

verilecek olursa az zaman sonra bu bir kaya haline” gelirdi299.

Bombard ile yaptığı görüşmede Cavit Bey kapitülasyonların kaldırılması

hususunda İtilaf Devletleri’nin Bulgaristan, Yunanistan ve Karadağ’a gösterdiği

kolaylığın Türkiye’ye gösterilmemesinin nedeni üzerinde de durmuştu. Cavit Bey’e

göre bunun başlıca sebebi adı geçen devletlerin Hıristiyan, Türkiye’nin ise Müslüman

olmasından kaynaklanıyordu300. Ayrıca Cavit Bey, Fransa’nın kapitülasyonların

kaldırılması meselesinde samimi olmadığını da düşünmekteydi. Cavit Bey, gümrük

tarifesiyle ilgili düzenlemenin, taraflar arasında yapılacak ticaret antlaşmasına

bırakılması durumunda ilgili devletlerin bu antlaşma için müzakerelere katılmayacağını

ya da görüşmeleri geciktireceğini düşünmekteydi. Bu nedenle Fransa’dan tek bir şey

isteniyordu: Osmanlı Devleti’nin istiklalinin, malî ve iktisadî kapitülasyonların bütün

sonuçlarıyla kaldırılmasının kabul edilmesi.

Bu görüşme, İtilaf Devletleri içinde en fazla itirazın Fransa’dan geleceğini

göstermiştir301. Nitekim ertesi gün Cavit Bey’le görüşen İtalya sefiri de asıl zorluğun

Fransa tarafından çıkartıldığını söylemişti302. Ancak İtalya elçisi de yabancı tebaadan

vergi alınması hususunda teminat verilmesini istemişti.

İtalya’nın bu talebi dile getirmesinde Fransa’nın katı tutumu etkili olmuş

olabilir. Çünkü İtalya elçisi, iktisadî kapitülasyonlar hakkında Bâbıâli ile aynı bakış

açısına sahipti.

Cavit Bey, hükümetin kapitülasyonlar konusundaki kararını İtalya sefirine de

tekrarladıktan sonra Osmanlı kanunlarının Avrupa kanunlarından iktibasla yapıldığına

dikkat çekmiş ve bu hususta hiçbir endişenin olmamasını ifade etmişti.

299 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 6 İkinci teşrin 1944/ 6 Kasım 1944. 300 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 7 İkinci teşrin 1944/ 7 Kasım 1944. Cavit Bey 18 Eylül’de Fransa elçisi Bompard’a söylediği bu düşüncesini, kapitülasyonların kaldırılmasından önce 20 Ağustos’ta İngiliz elçisi Mallet’e de ifade etmişti. Bkz. “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 23 Birinci teşrin 1944/ 23 Ekim 1944. 301 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 7 İkinci teşrin 1944/ 7 Kasım 1944. 302 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 8 İkinci teşrin 1944/ 8 Kasım 1944.

Page 114: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

101

Osmanlı Hükümeti, konuyla ilgili bir sonraki toplantısını 20 Eylül’de yaptı ve

daha önceki toplantı kararlarına paralel bir karar aldı: İlgili devletler iktisadî

kapitülasyonların kaldırılmasına razı olurlarsa adlî kapitülasyonların bir müddet daha

yürürlükte kalmasına muvafakat gösterilecekti303. Aynı toplantıda Sait Halim Paşa,

Halil Bey’i iktisadî ve malî meseleler hakkında elçilerle görüşmeye özel olarak memur

etmişti. Ancak Cavit Bey, aynı meselenin farklı kişilerce görüşülmesinin yarardan

ziyade zarar vereceği görüşündeydi304.

İtilaf Devletleri, taleplerinde ısrarı sürdürüyorlardı. Ecnebî tebaadan, Osmanlı

tebaasından fazla vergi alınmayacağı hükümet tarafından kendilerine söylenmesine

rağmen Üçlü İtilaf ülkeleri bu konuda teminat isteklerinden vazgeçmiyorlardı. Rus

maslahatgüzarı bu hususta zorluğun Fransa ve İngiltere’den geldiğini söylemekteydi.

Rusya açısından müzakerelerden en önemli kazanım, Osmanlı ordusunun terhis

edilmesi olacaktı. Nitekim Cavit Bey Goulkevitch’e kapitülasyonların tümünün

kaldırılmasına İtilaf Devletleri’nin hepsinin razı olamayacağı, bu nedenle de hükümetin

bu konuda muvafakat edemeyeceğini söylemişti305.

Meclis-i Vükela, 22 Eylül’de yaptığı toplantıda ise yabancı devlet sefirlerinin

Halil Bey’e ilettikleri talepleri görüştü. Elçilerin tutumunda her hangi bir değişiklik

olmamıştı: Vergiler konusunda teminat verilmesine dair isteklerini yinelemişler ve

ticaret antlaşması yapmak için görüşmelere başlamaya hazır olduklarını ifade

etmişlerdi. Oysaki Bâbıâli açısından olmazsa olmaz şart iktisadî bağımsızlığın ve

serbestliğin İtilaf Devletleri’nce kabul edilmesiydi. Ancak İtilaf ülkeleri bunun bahsine

bile yanaşmıyorlardı. Buna bir de İngiliz ve Fransız elçilerinin yabancı postanelerin

kapatılması konusundaki olumsuz tavırları eklenince müzakere süreci iyice çıkmaza

303 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 8 İkinci teşrin 1944/ 8 Kasım 1944; Halil Menteşe’nin Anıları, s.196. 304 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 8 İkinci teşrin 1944/ 8 Kasım 1944; 10 İkinci teşrin 1944/ 10 Kasım 1944. Halil Bey anılarında, elçilerle müzakereye Cavit Bey’in başlamış olduğunu, Eylül ayında ise sadrazam tarafından müzakerenin devamına memur edildiğini yazmaktadır. Bkz. Halil Menteşe’nin Anıları, s.195. Ancak Cavit Bey’in yabancı elçilerle görüşmelere devam etmesi Halil Bey’in bu görüşmelerde yalnız olmadığını; Cavit Bey’in görevinin de devam ettiğini gösterir. 305 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 9 İkinci teşrin 1944/ 9 Kasım 1944. Bu konu, Cavit Bey’in Goulkevitch’le 16 Eylül’de yaptığı görüşmede de gündeme gelmişti. Cavit Bey Rus maslahatgüzarına İtilaf Devletleri’nin Osmanlı Hükümeti’nin bütün tekliflerini kabul edip ordunun terhis edilmesini talep eylemeleri gerektiğini; ancak bunu yapmadıklarını söylemişti. Goulkevitch de Cavit Bey’den bunun için hükümet üyeleriyle görüşmesini rica etmişti. Bkz. “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 6 İkinci teşrin 1944/ 6 Kasım 1944.

Page 115: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

102

girmişti. Nitekim bu durum ertesi gün, Cavit Bey tarafından Bompard’a da ifade

edilmişti. Ancak Fransız elçinin görüşmede, gümrük resminin % 15’e yükseltilmesine

ilişkin kanunun elçilerle anlaşmaya varılmadan çıkartıldığını, anlaşmasız yapılan

şeylerin uzun müddet devam edemeyeceğini belirtmesi, müzakere sürecinden her hangi

bir sonuç hasıl olamayacağını da ortaya koyuyordu. Bâbıâli, temelde iktisadî ve siyasî

bağımsızlığın, dolayısıyla iktisadî kapitülasyonların ilgasının kabul edilmesini istiyor;

ecnebî tebaaya verilmesi talep edilen teminat ile ilgili ve ticaret antlaşması için

başlayacak müzakerelerin hiçbir zaman sonuçlanmayacağından endişe ediyordu306.

İktisadî bağımsızlığın ve serbestliğin İtilaf Devletleri’nce kabul edilmemesi,

beraberinde yabancı devletlerin müdahalelerini getirecek, bunun sonucunda da hükümet

ekonomiyle ilgili kanunları tatbik edemeyecek hatta bu kanunları çıkartamayacaktı. Bu

nedenlerle Bâbıâli, İtilaf devletlerinin tekliflerini kesin bir surette reddetti. Ancak bir

yandan da adı geçen ülkelerle müzakerelere devam etti.

23 Eylül tarihinde Giers, Rusya Hariciye Nezareti’ne telgraf çekerek Osmanlı

Devleti’nin tarafsızlığını koruması karşılığında kapitülasyonların kaldırılmasını kabul

ettiğine dair sadece kendi imzasını taşıyan bir nota vereceğini bildirmiştir307.

Meclis-i Vükela 24 Eylül’de de toplandı. Müttefik devletlerin adlî

kapitülasyonlarla ilgili müzakerelere devam edilmesi ve bu hususta elçilerle

kararlaştırmaksızın Bâbıâli’nin her hangi bir düzenlemeye gitmemesi yönündeki

isteklerinin de değerlendirildiği toplantıda, yabancı devletlere adlî kapitülasyonlarla

ilgili altı aylık bir müsaade tanınması, bu süre zarfında görüşmelerden sonuç çıkmazsa

serbestçe hareket edilmesi kararı alındı. Daha önce üç ay olan süre, bu toplantıda altı

aya çıkartılmıştı308.

Rus elçisi Giers’in Hariciye Nazırı Sazonov’a gönderdiği 25 Eylül tarihli

telgrafta İtilaf Devletleri’nin malî ve iktisadî kapitülasyonların kaldırılmasına razı

olmaları halinde Osmanlı Hükümeti’nin adlî kapitülasyonlarda müsaade

gösterebileceğine dikkat çekmişti. Ancak Giers, uygulanmakta olan adlî ve cezai

306 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 10 İkinci teşrin 1944/ 10 Kasım 1944. 307 E. E. Adamof, a.g.m., s.33. 308 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 11 İkinci teşrin 1944/ 11 Kasım 1944.

Page 116: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

103

hükümlerin ilgili devletlerin rızasıyla değişebileceğini Osmanlı Hükümeti’nin kabul

etmesiyle görüşmelerin devam edebileceğini de belirtmişti309.

26 ve 27 Eylül’de yapılan toplantılarda Osmanlı Hükümeti, İtilaf Devletleri’nin

elçilerine verilecek cevap üzerinde görüştü. Neticede Osmanlı Devleti’nin ekonomik

bağımsızlığının ve serbestliğinin kabul olunduğunun İtilaf Devletleri tarafından beyan

edilmesi istendi. Ancak bu istek anılan devletlerce kabul edilmedi310.

Bâbıâli, yabancı ülke elçileriyle kapitülasyonların kaldırılması konusunda bir

şekilde uzlaşma istiyordu. Bu amaçla Meclis-i Mebusan Reisi Halil Bey, kaldırılma

kararının kabulünün kabul edilmesi için Rus elçisiyle 30 Eylül’de de görüşmüştü. Hatta

bu görüşme ilga kararının resmen yürürlüğe girdiği 1 Ekim tarihinde de devam etti. Bu

görüşmelerde Halil Bey, Rus elçisine Osmanlı Devleti’ne ekonomik serbestlik

verilmesine razı olunması karşılığında adlî kapitülasyonlarla ilgili ilga kararının

uygulanmasının erteleneceğini söylemişti. Ayrıca Halil Bey bu konuda bir komisyon

oluşturarak İtilaf Devletleri’ni memnun edecek bir rejime yönelik çalışmalar yapacağını

da belirtmişti. Rus elçisi Giers, 1 Ekim tarihinde Sazanov’a çektiği telgrafta Halil Bey

ile gerçekleşen bu görüşmeler üzerinde durmuştu. Giers, telgrafında, Halil Bey’in

teklifini İngiliz ve Fransız elçileri ile görüştüğünü ve kendisine şu yönde bir cevap

verdiğini ifade etmiştir311:

“Ekonomik serbestî vermek hususundaki rızamız, milletlerimizin menâfiini temin

edecek kâfi derecede kuvvetli bulacağımız yeni bir rejim teessüs edinceye kadar, adlî ve

cezaî ahkâmın bâki kalmasına kat’iyyen bağlıdır.”

Rus elçisi her şeyden önce adlî kapitülasyonların devamını şart koşuyordu.

Ancak bu koşul yerine getirilirse diğer hususlar üzerinde konuşmak mümkün

olabilecekti. Halil Bey, anılarında, sefirlerin adlî kapitülasyonlarla ilgili ilga kararının

uygulanmaması yönündeki taleplerini Osmanlı Hükümeti’ne ilettiğini ve Bâbıâli’nin

ikinci bir emre kadar valilere bu doğrultuda hareket etmeleri yönünde emir verdiğini

belirtmektedir312. Oysa Cavit Bey, Tanin’de yayımlanan günlüğünde, Osmanlı

memurlarına yabancıların adlîyeye ilişkin işlerinde daha “ihtiyatkârane” hareket 309 Halil Menteşe’nin Anıları, s.196. 310 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 12 İkinci teşrin 1944/ 12 Kasım 1944. 311 Halil Menteşe’nin Anıları, s.196. 312 Halil Menteşe’nin Anıları, s.197.

Page 117: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

104

edilmesi, yabancıların tevkifinin merkezden sorulmaksızın yapılmaması gibi birtakım

talimatlar verildiğini belirtmektedir313. Zaten doğru olan da budur314. Ancak Halil Bey,

adlî sahadaki ilga kararının uygulanmaması yolunda Osmanlı memurlarına talimat

verildiğini Rus elçisine bildirmiş ve Giers de, konuyla ilgili çektiği telgrafla, Rusya

Hariciye Nazırı’nı bilgilendirmişti.315

Giers, müzakerelerin barışı koruyacak şekilde sonuçlanacağını

düşünmemekteydi. Hatta bu müzakerelerin askerî hazırlıkları tamamlamak için kasten

çıkartılan görüşmeler olduğu görüşündeydi316.

Osmanlı Devleti, yabancı sefirlerin cevabını beklerken, I.Dünya Savaşı’na dâhil

olmasıyla İtilaf Devletleri’yle ilişkilerini kesmiştir. Böylece müzakerelerden ilga

kararının kabul edilmesi yönünde hiçbir netice çıkmamıştır.

I. 9 Almanya’nın İlga Kararına Yönelik Muhalefeti ve

Protestosuna Devam Etmesi

Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmeden kapitülasyonları kaldırması

Almanya’yı kaygılandırmıştı. Çünkü Almanya, yukarıda da belirtildiği gibi,

kapitülasyonları tek başına kaldıran Osmanlı Devleti’nin artık kendi yanında savaşa

313 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 14 İkinci teşrin 1944/ 14 Kasım 1944. 314 Çalışmamız boyunca, 1 Ekim tarihinden sonra adlî kapitülasyonların her yönüyle kesin olarak yabancı devlet tebaasına uygulandığına ya da adlî kısımla ilgili kaldırılma kararının yabancı tebaaya, hiçbir şekilde tatbik edilmediğine dair bir veriye ulaşılamamıştır. Gerek arşiv belgelerinde gerekse diğer kaynaklarda Halil Bey’in verdiği bilgiliyi doğrulayacak şekilde adlî alanda ilga kararının uygulanmaması ile ilgili Osmanlı memurlarına verilen bir talimatla karşılaşılmamıştır. Fakat Cavit Bey’in de üzerinde durduğu gibi yabancıların adlîyeye ilişkin meselelerinde “ihtiyatkârane” hareket edilmesi ve yabancıların tevkifinin Bâbıâli’den sorulmadan yapılmaması gibi Osmanlı memurlarına verilen birtakım talimatlara dair belgeler bulunmuş ve kullanılmıştır. Çalışmanın ilerleyen kısımlarında adlî kapitülasyonların ilgası kararının uygulanmasıyla ilgili yapılan birtakım tartışmalardan örnekler verilecektir. Ancak bu durum Bâbıâli’nin adlî alanda ilga kararını uygulamadığı anlamına gelmez. Dolayısıyla Halil Bey’in adlî alanda ilga kararının uygulanmaması doğrultusunda Osmanlı memurlarına talimat verildiği şeklindeki bilgisi yanlıştır. Bâbıâli, kapitülasyonların kaldırılmasını yabancı ülkelere kabul ettirmek için onların elçileriyle süren müzakereler sebebiyle adlî konularda daha “ihtiyatlı” bir siyaset takip etmiştir. Bâbıâli’nin yabancıların adlî işlemlerinde daha “dikkatli” davranmasının bir diğer nedeni de yabancıların adlîyeye ilişkin işlerinde uygulanmak için hazırlanan talimatnamenin Osmanlı yönetim merkezlerine zamanında gönderilememesinden kaynaklanmıştır. Nitekim kapitülasyonların yürürlüğe girdiği 1 Ekim tarihinde çeşitli Osmanlı yönetim birimlerine gönderilen bir talimatla, yabancıların suçüstü dışındaki tevkiflerinin, bununla ilgili talimatname gönderilmediğinden, bir ay kadar ertelenmesi; buna rağmen tutuklanmaları gerekiyorsa durumdan merkezin haberdar edilmesi doğrultusunda Osmanlı memurlarına emir verilmiştir. Bkz. BOA, DH.ŞFR., no:45/160. 315 Halil Menteşe’nin Anıları, s.197. 316 E. E. Adamof, a.g.m., s.33.

Page 118: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

105

girmeyebileceğini düşünmekteydi. Ancak Osmanlı Devleti’nin Kasım 1914’te İttifak

Devletleri safında I.Dünya Savaşı’na girmesi, Almanya’yı oldukça rahatlatmıştı.

Bâbıâli’nin savaş kararından geri adım atması mümkün değildi. Bu sebeple

Almanya, ilga kararına karşı başlangıçta ortaya koyduğu direnci, savaş içerisinde de

göstermekten çekinmemiştir.

Kapitülasyonlardan yararlanmaya devam etmek isteyen Almanya’nın Osmanlı

Devleti’ndeki konsolosları, kendi tebaalarının ilga edilmiş olan kapitülasyonlar

çerçevesinde yargılanmalarını istiyordu. Almanya, müttefikinin ilga kararını

görmezlikten geliyor, imtiyazların kendi vatandaşları hakkında eskisi gibi uygulanması

için gayret gösteriyordu. Bu maksatla, Osmanlı Devleti’ndeki bazı Alman

konsoloslukları, kendi tebaalarıyla ilgili davaların kaldırılmış olan uhûd-i atîka

hükümleri dairesinde görülmemesini Bâbıâli nezdinde protesto etmekten dahi

çekinmemişlerdir317.

Almanya’nın ilga kararına yönelik protestosu, Wangenheim’ın yukarıda

belirtilen tepkisi ve Bâbıâli’ye verilen notayla sınırlı kalmamıştır. Almanya, resmî

protestolarına savaş süresince de devam etmiştir. İzmir’de yaşanan bir olay,

Almanya’nın protestosunu somut bir şekilde ortaya koymasından, neyi niye protesto

ettiğini göstermesinden ötürü, başlı başına bir öneme sahiptir. İzmir’deki Alman

konsolosluğunun protestoları adlî konularla ilgiliydi ve ilga kararının bu alanda kendi

vatandaşlarına uygulanmasını önlemeye yönelikti.

İzmir’deki Alman konsolosluğu, Alman tebaasıyla ilgili Ticaret Mahkemesi’nde

görülmekte olan karma (muhtelit) davada hazır bulunmak üzere, konsolosluk

tercümanıyla birlikte davada yardımcı olmaları maksadıyla iki kişiyi görevlendirmişti.

Alman konsolosluğu davanın bu kişilerin huzurunda görülmesini istemişti. Ancak

mahkeme, davanın tercüman ve aza-yı muavene sıfatıyla gönderilen iki kişi huzurunda

görülmesine izin vermedi. İzmir’deki Alman konsolosluğu, Aydın valiliğine gönderdiği

yazılı bir protestoyla bu uygulamaya duyduğu tepkiyi ortaya koydu318.

317 BOA, MV., no:198/121. 318 BOA, DH.İUM., no:34/ 1/1, lef:2, 1.

Page 119: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

106

Bu protesto, uhûd-i atîkanın lağvının İzmir’deki Alman konsolosluğu tarafından

tanınmadığı anlamına geliyordu. Daha açık bir ifadeyle, kapitülasyonların ilgasının

Almanya tarafından tanınmadığı manasına geliyordu. Çünkü Alman konsolosluğunun

Alman Hükümeti’nin talimatı dışında bir uygulama yapması söz konusu olamazdı. Oysa

İzmir’deki Alman konsolosluğunun talep ettiği usûl, yani karma (muhtelit) davaların

tercümanın hazır bulunmasıyla görülmesi usûlü, ilgadan önce geçerli olan bir usûldü.

İki ülke arasında bir krize dönüşme ihtimali olan bu mesele Aydın İstinaf

Müdde-i Umûmiliği tarafından 16 Aralık 1914’te Adliye Nezareti’ne, oradan da

Hariciye Nezareti’ne bildirilmişti319. Ayrıca Aydın Valisi Rahmi Bey de, Alman

konsolosunun ortaya çıkarmış olduğu bu sıkıntıdan Dâhiliye Nezareti’ni haberdar

etmişti. 26 Aralık tarihini taşıyan bu yazısında Rahmi Bey, konsolosluğun bu tarz

muamelelerinin müttefiklik ilişkisine yakışmadığına dikkat çekmişti. Rahmi Bey

yazısında, son derece önemli bir başka hususu daha vurgulamaktaydı: Osmanlı

Hükümeti, ileriki zamanlarda, kapitülasyonların kaldırılmasını Almanya’ya kabul

ettirmede güçlük yaşayabilir ve bu durum diğer devletlerin de ilga kararına yönelik

itirazlarına meydan verebilirdi320.

Alman konsolosluğu, sonraki günlerde de, adlî kapitülasyonların devamı

doğrultusundaki talebinden vazgeçmemişti. Dava görülmeye devam ettikçe

Almanya’nın İzmir konsolosluğu da protestolarını sürdürmüştü. Alman konsolosluğu

aynı davayla ilgili ikinci protestosunu da Aydın Valisi Rahmi Bey’e iletmişti. Bu

protestoyla ilgili 14 Ocak 1915 tarihli yazısıyla Bâbıâli’ye bilgi veren Rahmi Bey,

konsolosluğun bu meselede aldığı vaziyetin kötü bir örnek oluşturacağını dile getirmiş

ve Almanya sefareti nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmasını Bâbıâli’den

istemişti321.

Bâbıâli, ilk protestodan itibaren sorunu halletmek için girişimlere başlamıştı.

Başlangıçta bu girişimler olumlu sonuç vermiş; 1915’in Ocak ayından itibaren Alman

tebaasıyla ilgili yedi sekiz davada Alman konsolosluğu tercüman göndermemişti322.

Bâbıâli, artık bundan sonra İzmir’deki Alman konsolosluğunun mahkemeye tercüman

319 BOA, DH.İUM., no:34/ 1/1, lef:6. 320 BOA, DH.İUM., no:34/ 1/1, lef:2, 1. 321 BOA, DH.İUM., no:34/ 1/1, lef:4, 3/1. 322 BOA, DH.İUM., no:34/ 1/1, lef:8, 7/1, 6, 5/1.

Page 120: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

107

göndererek sorun yaratacağına ihtimal vermiyordu. Ancak yine de ihtiyat elden

bırakılmamıştı. Bâbıâli, Aydın Valisi Rahmi Bey’den, Almanya tebaasını ilgilendiren

davalarda tercüman bulundurulmasını teklif etmek suretiyle konsolosluk tarafından yeni

bir müdahaleyle karşılaşması durumunda, bunu reddetmesini istemişti. Ayrıca böyle bir

müdahale olması durumunda derhal Hariciye Nezareti’nin bilgilendirmesi talimatı da

Rahmi Bey’e verilmişti. Çünkü böyle bir olayın gerçekleşmesi halinde Bâbıâli,

meseleyle ilgili derhal Almanya sefareti veya Berlin nezdinde girişimlerde

bulunacaktı323.

Haziran 1915’te İzmir’de Bâbıâli’nin ihtiyatlı tutumunu haklı çıkaracak bir

gelişme yaşandı. Osmanlı tebaasından Kamil adında bir şahıs, Almanya tebaasından

Madam Berta aleyhine İkinci Sulh Mahkemesi’nde zem ve kadih324 davası açmıştı.

Davanın celpnamesi doğrudan doğruya Almanya tebaasından Madam Berta’ya

gönderilmişti. Ayrıca davanın görülmesi esnasında konsolosluk tercümanının hazır

bulundurulması yönündeki talep de kabul olunmamıştı. Çünkü bu uygulamalar,

kapitülasyonların geçerli olduğu döneme aitti. Kapitülasyonların kaldırılmasını dikkate

almayan Almanya’nın İzmir’deki konsolosluğu bu durumu protesto etmişti325. Aydın

Valisi Rahmi Bey daha önce aldığı talimat gereğince protestoyla ilgili olarak 16

Haziran’da Bâbıâli’yi bilgilendirmişti.

Osmanlı Devleti açısından savaşa girişin bile önemli sebepleri arasında

gösterilen bu kadar önemli bir kararın müttefik bir ülke tarafından dikkate alınmaması

ve adlî ayrıcalıkların devam etmesi doğrultusunda isteklerde bulunulması, Alman

tebaasına da doğrudan doğruya Osmanlı kanun ve nizamlarının uygulanmasını protesto

etmesi, Bâbıâli tarafından endişe verici bir durum olarak karşılanmıştır. Bâbıâli,

müttefikinden gelen bu protesto üzerinde hassasiyetle durdu. 18 Ağustos 1915’te

toplanan Meclis-i Vükela konuyu müzakere etti.

323 BOA, DH.İUM., no:34/ 1/1, lef:9, 10. 324 Davanın adı belgede “zem ve kadih davası” olarak geçmekteydi. “Zem, bir kimsenin diğer kimse aleyhinde mahsus bir cürüm tayin ederek veyahut cürüm teşkil etmeyecek mahsus bir madde beyan eyleyerek halkın hakaret ve husumetine maruz kalması veya namus ve itibarını kıracak isnatlarda bulunmasıdır… Kadih, bir kimsenin mahsus madde beyan etmeksizin, her ne suretle olursa olsun, diğer bir kimsenin namus veya şöhret veyahut haysiyetine taarruz eylemesidir.” Bkz. “Zem ve Kadih”, Türk Hukuk Lûgatı, haz. Türk Hukuk Kurumu, Ankara 1944, s.370. 325 BOA, DH.İUM., no:34/ 1/1, lef:13. Ayrıca protesto metni için bkz. BOA, DH.İUM., no:34/ 1/1, lef:12.

Page 121: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

108

Bâbıâli, toplantıda, müttefiklik ilişkisini zedeleyen ve ikili münasebetler

üzerinde olumsuz etki yapan bu protesto karşısında, Almanya’yı Osmanlı Devleti’nin

istiklalini son derece yakından ilgilendiren böyle bir meselede lakayt olmakla

suçlamıştı. Bu protesto, Osmanlı Hükümeti’nin gelecekle ilgili kaygılarını artırdığı gibi

savaşın gidişatını olumsuz etkileyebilecek bir olay olarak da görüldü.

Cihan Harbi’nin tüm şiddetiyle sürdüğü böyle bir dönemde karşılıklı yardım ve

dayanışma içerisinde hareket edilmesi hem Osmanlı Devleti hem de onun müttefikleri

açısından son derece önemliydi. Buna rağmen Almanya, Osmanlı Devleti’nin

bağımsızlığıyla ilgili bir konuda bile Bâbıâli’nin karşısında yer almış ve müttefikinin

aleyhinde, kendisinin lehinde olan kapitülasyon hukukunun devamından yana olmuştur.

Almanya’nın bu umursamaz tavrı Osmanlı Devleti’nin gelecekle ilgili

kaygılarını da gündeme getirmişti. Çünkü savaşın müttefiklerin muzafferiyetiyle bitmesi

halinde bile Almanya’nın kapitülasyonların devamında ısrar etmesi Osmanlı Devleti’nin

savaşın sonucunda beklediği en önemli kazanımlardan birini elde edememesine yol

açabilirdi. Bu nedenle Bâbıâli, savaşın kazanılması halinde dahi İtilaf Devletleri’nin

uhûd-i atîkanın yeniden yürürlüğe konulması için sarf edeceği çabalarının semeresiz

kalmasını, Almanya ve Avusturya’nın Osmanlı Hükümeti’nin nokta-i nazarını

paylaşmasıyla mümkün olabileceğini düşünüyordu. Osmanlı Devleti’nin

kapitülasyonlar ve onların kaldırılmasıyla ilgili bakış açısı ise gayet açıktı:

Kapitülasyonlar yabancılara bahşolunmuş tek taraflı müsaadelerdir. Bunların yalnız bir

tarafın menfaatine hizmet etmesi de bunu ortaya koymaktadır. Osmanlı hükümeti

kapitülasyonları kesin bir şekilde kaldırmıştır. Bu “müsaadat-ı muzırrayı” hiçbir vakit

ve hiçbir surette müzakere konusu edemez326.

Bâbıâli’nin kapitülasyonlara ve onların kaldırılmasına dair görüşü buydu ve bu

hususta müttefiklerinin kendi yanında yer almasını istiyordu. Kaldırılma kararı ile ilgili

kesinlikle taviz vermeyi de düşünmüyordu. Böyle bir taviz verilmesi, aynı zamanda,

savaşın gidişatına olumsuz tesir edebilir ve hükümete olan güven ve desteği yok

edebilir; savaş içerisindeki başarısını sekteye uğratabilirdi. Çünkü kapitülasyonların

kaldırılması kararı ve bunun kat’iyyeti, Osmanlı Hükümeti’nin millet ve Meclis-i

326 BOA, MV., no:198/121.

Page 122: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

109

Mebusan nezdinde güçlü bir konuma sahip olmasında da etkili olmuştur327. Bu nedenle

milletin fedakârlığına, her türlü destek ve yardımına şiddetle ihtiyaç duyulduğu bir

dönemde kapitülasyonların kaldırılması kararına müttefiklerin menfaatleri

doğrultusunda yapılacak muhalif bir uygulama bu güven ve desteği yok edebilir;

savaşın gidişatını da olumsuz etkileyebilecek bir gelişmeye yol açabilirdi.

İzmir’de ortaya çıkan bu olay, Bâbıâli’nin Almanya ve Avusturya-Macaristan’a

olan güvenini sarsmış, Osmanlı Hükümeti bu devletlerle olan ilişkilerinde daha ihtiyatlı

bir siyaset takip etmiştir.

Meclis-i Vükela, İzmir’de meydana gelen bu tür bir hadisenin bir daha tekrar

etmemesi için Almanya Hükümeti’nin kapitülasyonlar hakkında Bâbıâli’nin görüşünü

kabul ettiğini İstanbul sefirine tebliğ etmesinin gerekli olduğu kararına vardı. Bu

doğrultuda girişimde bulunması için Berlin’deki Osmanlı elçisine talimat verdi.

Osmanlı Hükümeti, bundan böyle, savaş süresince kapitülasyonların kaldırılmasıyla

ilgili kararını kesin bir şekilde uygulamak ve bu yolda her hangi bir sorunla karşılaşmak

istemiyordu. Ayrıca savaşın kazanılması halinde yapılacak barış görüşmelerinde İtilaf

Devletleri’nin kapitülasyonların yürürlüğe konulmasıyla ilgili muhtemel çabalarını da

boşa çıkarmak emelindeydi. Bu isteklerini gerçekleştirmek için müttefiklerin

kapitülasyonlar konusunda Osmanlı Devleti’yle ortak hareket etmesi gerektiğinin

farkında olan Bâbıâli, Berlin elçisine verdiği talimatla yetinmeyerek kapitülasyonların

kaldırılması konusunda müttefiklerinin desteğini sağlayacak bir de protokol hazırladı.

Bâbıâli, Berlin’deki Osmanlı elçisine bu protokolü Almanya’ya imzalatması

doğrultusunda da bir emir verdi. Aynı zamanda Avusturya-Macaristan Devleti ile daha

önce yapılmış olan protokolün kapitülasyonların kaldırılması ile ilgili hükümleri yeterli

görülmeyerek Almanya ile yapılan protokolün Avusturya-Macaristan ile de yapılması

Meclis-i Vükela’da kararlaştırıldı328. Bu protokolün savaşa girmeden evvel Almanya ve

Avusturya-Macaristan Devletleri’yle yapılmaması savaş sırasında böyle bir protestoyla

karşılaşılmasında etkili olmuş, savaşın sonuçlarından endişe duyulmasına ve bir güven

sorunun ortaya çıkmasına neden olmuştu.

327 Aynı belge. 328 BOA, MV., no:198/121.

Page 123: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

110

Osmanlı Devleti’nin bağımsızlık ve egemenliğiyle ilgili bu kadar önemli bir

kararın müttefikler tarafından ciddiye alınmayarak ilga kararının uygulanmasına karşı

çıkılması, Osmanlı Devleti’nin Cihan Harbi’nin sonucunda elde etmeyi düşündüğü

menfaatlerin müttefikleri tarafından yeterince benimsenmediğini ortaya koymuştur.

İzmir’deki Alman konsolosluğunun adlî konulardaki protestoları Almanya’nın

kapitülasyonların kaldırılmasına yönelik itirazının somut göstergesiydi.

Yabancı devletlerin protestolarına ve muhalefetlerine rağmen Bâbıâli, ilga

kararını 1 Ekim 1914’ten itibaren yürürlüğe koymuş, uygulamaya başlamıştı. Gerçekte

kapitülasyonların kaldırılması kararının alınması tek başına bir anlam taşımamaktaydı.

Önemli olan bu kararın uygulanmasıydı.

Page 124: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

111

II. BÖLÜM

KAPİTÜLASYONLARIN KALDIRILMASINDAN SONRAKİ

UYGULAMALAR

II. 1 Uluslararası Hukuk Kurallarının Tatbikini Kararlaştıracak

Komisyon

Kapitülasyonların kaldırılmasıyla, kapitülasyon rejiminin geçerli kıldığı hukukî

düzen de son bulmuştu. Ortaya çıkan hukukî boşluğun yürürlüğe konulacak çeşitli

kanun ve nizamlarla doldurulması gerekmekteydi. Kaldırılma kararı Osmanlı ülkesinde

bulunan yabancılara tatbik edileceğinden dolayı, çıkartılacak kanun ve nizamların da

her şeyden önce uluslararası hukuka uygun olması gerekmekteydi. Bunun için

devletlerarası genel hukuk kurallarını tespit ile tatbik suretlerini müzakere etmek ve

kararlaştırmak üzere Bâbıâli’de bir komisyon teşkil edildi.

10 Eylül 1914’te oluşturulan bu komisyonunun başkanı Şura-yı Devlet Tanzimat

Dairesi Reisi Mahmud Esad Efendi idi. Komisyona Dâhiliye Nezareti müsteşarı Ali

Münif Beyefendi329 , Adliye Nezareti’nin temsilcisi olarak Tahir Bey330, İstişare Kalemi

Müdürü Nusret Bey331, Rüsumat Müdür-i Umûmîsi Sırrı Bey, Vâridat-ı Umûmiyye

Müdür Vekili Fâik Nüzhet Bey üye olarak tayin edilmişti. Ayrıca gerek görülmesi

halinde diğer nezaretlerden de memurlar komisyona üye olarak atanacaktı332.

Devletlerarası hukuk, Osmanlı ülkesinde ikamet eden yabancı uyruklu gerçek ve

tüzel kişilere uygulanacaktı. Böylece ecnebîlerin ayrıcalıklardan yararlanmalarına

imkân veren zemin ortadan kalkacak, kapitülasyonların ecnebîlere tanıdığı imtiyazlar

geçerliliğini yitirip hukukî dayanaktan yoksun kalacaktı. Bunun için Osmanlı

ülkesindeki ecnebîlerin hak ve vazifelerinin devletlerarası hukuka uygun olarak yeniden

belirlenmesi gerekiyordu. Bu doğrultuda teşebbüse geçen Bâbıâli yukarıdaki

komisyonun dışında başka bir komisyon daha oluşturdu.

329 BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:4. 330 T. Taner, a.g.m., s.11. 331 BOA, MV., no:193/6. 332 Tanin, 31 Ağustos 1330/ 13 Eylül 1914.

Page 125: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

112

3 Ekim 1914’te oluşturulan bu komisyonun temel amacı ecnebîlerin hukukî

durumunu düzenlemek için hazırlanması lazım gelen kanun tasarılarını kaleme almaktı.

Meclis-i Mebusan Reisi Halil Beyefendi’nin nezareti altında Birinci Hukuk Müşaviri

Kont Ostrorog, Adliye Müfettişi Umûmîsi Mösyö Clark333, Şura-yı Devlet Tanzimat

Dairesi Reis-i Sanisi Mahmud Esad Efendi, Hariciye Nezareti Umur-ı Siyasiye Müdürü

Reşid Bey, Şura-yı Devlet azasından Ali Bey, Adliye Nezareti Müfettişlik Baş Muavini

Yusuf Kemal Bey ile Adliye Nezareti Umur-ı Cezaiye Müdürü Tahir Bey’den oluşan

komisyon gerekli görülen kanunları hazırlamak için çalışmalarına başlamıştı334.

Komisyon, çeşitli Osmanlı dairelerini ilgilendiren meseleleri inceleyerek

kararlar vermiş; bu hususlarla alakalı ayrıntılı bir talimatname hazırlamıştır. Komisyon

ayrıca kanun konusu meseleleri de tespit ederek gereğinin yapılması için Bâbıâli’ye

tavsiyelerde bulunmuş; Osmanlı Hükümeti de gereğini yerine getirmiştir335.

Yapılan çalışmalar sonucunda, yabancı uyrukluların hukukî statüsünü ortaya

koyacak ve ilgadan önce kapitülasyonlar dikkate alınarak hazırlanmış Osmanlı

kanunlarını ortadan kaldıracak yasa tasarıları da hazırlanmıştı.

II. 2 Osmanlı Kanunlarının Kapitülasyon İçeriğine Sahip

Hükümlerden Arındırılması

Kapitülasyonların kaldırılması, bunlara dayanan kanun ve nizamların da

kaldırılmasını gerektirmekteydi. Osmanlı kanun ve nizamlarında yer alan kapitülasyon

hükümlerinin tek tek araştırılması, her biri hakkında ayrı ayrı kanun maddeleri

düzenlenmesi güç ve zaman gerektiren bir işti336. Bu nedenle Osmanlı Hükümeti,

Meclis-i Umûmî’nin açılışında kanun haline gelmesi teklif edilmek üzere bu konuda

geçici bir kanun yapıp, yürürlüğe konulmasını karar altına almıştır. 15 Ekim 1914

tarihinde düzenlenip yürürlüğe konulan ve “Kavanin-i Mevcudede Uhûd-i Atîkaya

333 Kapitülasyonların kaldırılmasının adlî ıslahat ve teminata bağlanmış olduğunu göz önünde bulunduran Osmanlı Hükümeti, bir İngiliz hukuk adamının Adliye hizmetine alınmasını uygun görmüş, 1913’te Londra avukatlarından Orme B.Clark’ı Adliye Heyet-i Teftişiye Reisliği’ne tayin etmişti. Anglo-Sakson hukuku ile yetişmiş olmasından dolayı menşei büsbütün başka olan Osmanlı hukukuna ve müesseselerine tamamıyla yabancı kalan Mister Clark, Osmanlı Devleti’nin I.Dünya Savaşı’na girmesinden sonra ülkeyi terk etmiş ve kendisinden yararlanılamamıştı. Bkz. T. Taner, a.g.m., s.9. 334 BOA, MV., no:193/24. 335 T. Taner, a.g.m., s.11. 336 M.A.Z.C., 1331 senesi, C.I, Devre:2, İçtima senesi:3, s.12–13.

Page 126: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

113

Müstenid Ahkâmın Lağvı Hakkında Kanun-ı Muvakkat” adını taşıyan aşağıdaki geçici

kanun layihası da sadarete sunulmuştur337. Kanun-ı muvakkat, şu maddelerden

oluşmaktaydı:

“Mevcut kanunlarda uhûd-i atîkaya dayanan hükümlerin kaldırılmasına dair

kanun suretidir.

Birinci Madde: 26 Ağustos 1330 tarihli padişah iradesi hükümleri gereğince

kapitülasyonların kaldırıldığı 1 Ekim 1914 tarihinden itibaren Osmanlı Devleti’nin

bütün kanun ve nizamlarında kapitülasyonlara dayalı olarak bir istisna şeklinde yer

almış bulunan hükümler feshedilmiştir.

İkinci madde: İşte bu kanunun hükümlerini yerine getirmeye Meclis-i Vükela

memurdur.

İşte bu layihanın Meclis-i Umûmiyye’nin açılışında kanun haline gelmesi teklif

edilmek üzere geçici olarak yürürlüğe konulmasını ve Osmanlı Devleti’nin kanunlarına

eklenmesini irade eyledim.”

İki maddeden oluşan muvakkat kanunda İttihat ve Terakki Hükümeti’nin şu

üyelerinin imzaları bulunuyordu: Sadrazam ve Hariciye Nazırı Mehmet Sait Paşa,

Şeyhü’l-İslam ve Evkaf-ı Hümayun Nazırı Hayri Efendi, Harbiye Nazırı Enver Paşa,

Dâhiliye Nazırı Talat Bey, Adliye Nazırı ve Şura-yı Devlet Reisi Vekili İbrahim Bey,

Bahriye Nazırı Ahmet Cemal Paşa, Maliye Nazırı Cavit Bey, Nafia Nazırı Mahmut Bey,

Ticaret ve Ziraat Nazırı Süleyman el Büstanî, Maarif Nazırı Ahmet Şükrü Bey, Posta ve

Telgraf ve Telefon Nazırı Oskan Efendi.

Bu geçici kanunun yürürlüğe konulmasıyla kapitülasyon içeriğine sahip bütün

hükümler Osmanlı Devleti’nin tüm kanun ve nizamlarından kaldırılarak geçersiz

337 Kanun-ı muvakkatin orijinali şu şekildedir: “Kavanin-i mevcudada uhûd-i atîkaya müstenid ahkâmın lağvına dair kanun suretidir. Birinci madde: 26 Ağustos 1330 tarihli irade-i seniyye ahkâmı mucibince kapitülasyonların mülga olduğu 18 Eylül 1330 tarihinden itibaren bilumûm kavanîn ve nizamat-ı devlet-i aliyyede uhûd-i atîkaya müstenid olarak istisnâen münderic bulunan ahkâm mesfuhdur. İkinci madde: İş bu kanunun icrayı ahkâmına Heyet-i Vükela memurdur. İşbu layihanın Meclis-i Umûmiyye’nin küşadında kanuniyeti teklif olunmak üzere muvakkaten mevki-i meriyete vaz’ını ve kavanin-i devlete ilavesini irade eyledim. Fi 24 Zilkaade sene [1]332 ve 2 Teşrin-i evvel sene [1]330” Bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:41; MV., no:237/ 28, lef:2. Ayrıca bkz. Sicilli Kavanini, C.XVI, s.700; İkdam, 6 Teşrin-i evvel 1330/ 19 Ekim 1914; Tanin, 6 Teşrin-i evvel 1330/ 19 Ekim 1914.

Page 127: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

114

sayılmıştır. Kanun, Dâhiliye Nezareti tarafından 18 Ekim 1914 tarihinde bir genelge ile

çeşitli yönetim birimlerine bildirilmiş ve gereğinin yapılması istenmişti338. Genelge şu

şekildeydi339:

“Kapitülasyonların kaldırıldığı 1 Ekim 1914 tarihinden itibaren Osmanlı

Devleti’nin bütün kanun ve nizamlarında uhûd-i atîkaya dayalı olarak bir istisna

şeklinde bulunan hükümlerin 15 Ekim 1914 tarihli kanun ile feshedildiği bu genelgeyle

duyurulur.”

Yukarıda belirtilen geçici kanun yürürlüğe konulmasına karşın kanun haline

getirilmesine yönelik teklif Meclis-i Umûmî’nin açılacağı tarihe bırakılmıştı.

Meclis-i Umûmî açıldıktan sonra İttihat ve Terakki Hükümeti gerekli çalışmaları

yapmış ve bu geçici kanun, Meclis-i Âyan ve Mebusan’ca kabul olunarak, bununla ilgili

23 Kasım 1915’te padişah iradesi çıkmıştır. İttihat ve Terakki Hükümeti tarafından

yapılan bu kanun şu hükümleri taşımaktaydı340:

“ Kanun suretidir.

Birinci madde: 8 Eylül 1914 tarihli padişah iradesi hükümleri gereğince

kapitülasyonların kaldırıldığı 1 Ekim1914 tarihinden itibaren Osmanlı Devleti’nin bütün

kanun ve nizamlarında uhûd-i atîkaya dayalı olarak bir istisna şeklinde yer almış

bulunan hükümler feshedilmiştir.

338 Bu yönetim birimleri şunlardı: İstanbul, Edirne, Erzurum, Adana, Ankara, Aydın, Bitlis, Basra, Bağdad, Beyrut, Hicaz, Haleb, Hüdavendigar, Diyarbekir, Suriye, Sivas, Trabzon, Kastamonu, Konya, Mamüretü’l-Aziz, Musul, Van, Yemen Vilayetleri; Urfa, İzmit, Bolu, Canik, Çatalca, Zor, Asir, Karesi, Kudus-ü Şerif, Kal’a-i Sultaniye, Teke, Menteşe, Kayseri Mutasarrıflıkları; Medine-i Münevvere Muhafızlığı ve İstanbul Polis Müdüriyyeti. 339 BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:40. Ayrıca bkz. Dahiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası, 1330, C.II, s.117. 340 BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:42. Kanunun orijinali şu şekildedir: “Kanun suretidir. Birinci madde: 26 Ağustos 1330 tarihli irade-i seniyye ahkâmı mucibince kapitülasyonların mülga olduğu 18 Eylül 1330 tarihinden itibaren bilumum kavanin ve nizamat-ı devlet-i aliyyede uhûd-i atîkaya müstenid olarak istisnaen münderic bulunan ahkâm mesfuhdur. İkinci madde: İş bu kanunun icrayı ahkâmına Heyet-i Vükela memurdur. Kuvve-i icraiyece 24 Zilkaade [1]332 ve 2 Teşrin-i evvel [1]330 tarihinde tanzim ve muvakkaten mevki-i tatbike vaz’ olunan iş bu kanun layihası 2 Teşrin-i sani [1]331 tarihinde meclis-i umûmîce aynen kabul edilmiştir. Meclis-i Âyan ve Mebusanca kabul olunan işbu layihanın kanuniyetini ve kavanin-i devlete ilavesini irade eyledim. Fi 15 Muharrem sene 1334 ve 10 teşrin-i sani sene 1331”

Page 128: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

115

İkinci madde: İşte bu kanunun hükümlerini yerine getirmeye Meclis-i Vükela

memurdur.

Yürütme gücü tarafından 15 Ekim1914tarihinde düzenlenen ve geçici olarak

yürürlüğe konulan bu kanun layihası 15 Kasım 1915 tarihinde Meclis-i Umûmiyye

tarafından aynen kabul edilmiştir.

Meclis-i Âyan ve Mebusan tarafından kabul olunan işte bu layihanın kanun

haline gelmesini ve Osmanlı Devleti’nin kanunlarına eklenmesini irade eyledim.”

Bu kanunun altında imzası bulunan İttihat ve Terakki Hükümeti’nin üyeleri şu

kişilerden oluşmaktaydı: Sadrazam Mehmet Sait Paşa, Şeyhü’l-İslam ve Evkaf-ı

Hümayun Nazırı Hayri Efendi, Harbiye Nazırı ve Bahriye Nazırı Vekili Enver Paşa,

Dâhiliye Nazırı ve Maliye Nazır Vekili Talat Bey, Hariciye Nazırı Halil Bey, Adliye

Nazırı ve Şura-yı Devlet Reisi Vekili İbrahim Bey, Nafia Nazırı Abbas Bey, Maarif

Nazırı ve Posta Ve Telgraf Ve Telefon Nazır Vekili Ahmet Şükrü Bey, Ticaret ve Ziraat

Nazırı Ahmet Nesimi Bey.

Osmanlı tebaası bu kanunla hangi hükümlere bağlı ise yabancılar da aynı

hükümlere bağlı olacaktı341. Kanun, Meclis-i Mebusan’da alkışlar arasında kabul

edilmiş342, Meclis-i Âyan’da ise Ahmet Rıza Bey’in itirazıyla karşılaşmıştı. Ahmet Rıza

Bey’e göre kapitülasyonlara dayalı olan kanunların bir kısmı uluslararası sözleşme ve

hukukla ilgiliydi. Dolayısıyla bunların kaldırılmasıyla ilgili kanunun yapılmasıyla

bunlar kaldırılmış olamazdı. Bu nedenle bu kanunların nelerden ibaret olduğunun ortaya

konulması gerekiyordu. Adliye Nazırı İbrahim Bey’in kanunun ivedilikle kabul

edilmesi doğrultusundaki görüşü tartışmaların uzamasını engellemiş ve kanun kabul

edilmişti343.

341 M.A.Z.C., 1331 senesi, C.I, Devre:2, İçtima senesi:3, s.12–13. 342 M.M.Z.C., 1330-1331 senesi, C.I, Devre:3, İçtima senesi:1, s.575; Tanin, 13 Teşrin-i evvel 1331/ 26 Ekim 1915. 343 M.A.Z.C., 1331 senesi, C.I, Devre:2, İçtima senesi:3, s.13.

Page 129: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

116

II. 3 Kapitülasyonların Kaldırılmasından Sonra Yabancıların

Adliye İle İlgili İşleri

II. 3. 1 Adliye Memurlarına Gönderilen Talimatname344

Kapitüler rejime son verilmesiyle Osmanlı topraklarında yaşayan yabancıların

imtiyazlı konumu son bulmuştur. Bâbıâli bir yandan çıkarttığı çeşitli kanunlarla

uluslararası hukuka uygun bir hukukî altyapı oluşturmaya çalışırken diğer yandan

yabancılara tatbik edilecek muameleyi ayrıntılarıyla ortaya koyan talimatnameler

hazırlamaktaydı. Adlî kapitülasyonların kaldırılmasıyla yabancıların adlîye ile ilgili

işlerinde kendilerine ne şekilde muamele edileceği cevap bekleyen bir soruydu.

Bâbıâli’de oluşturulan bir komisyon bununla ilgili bir talimatname hazırlamakta ve

kaldırılma kararının yürürlüğe gireceği 1 Ekim tarihi de yaklaşmaktaydı. Bâbıâli, adı

geçen tarihten bir gün önce, 30 Eylül 1914’te vilayetlere ve müstakil livalara çektiği

telgrafla konuyla ilgili adlîye memurlarına ulaştırılmak üzere bir genelge

göndermiştir345.

Bu genelge, yabancıların adlîye ile ilgili işlerinde tatbik edilecek talimatname

gönderilinceye kadar, Osmanlı adlîye memurları için yol gösterici nitelikteydi.

Genelge’ye göre346 kapitülasyonların kaldırıldığı 1 Ekim tarihinden sonra ortaya

çıkacak hukuk, ticaret ve ceza ile ilgili bütün meselelerde yabancılar hakkında

tamamıyla Osmanlı tebaası gibi muamele olunacaktır. Şöyle ki yabancılarla ilgili hukuk

344 Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra, Bâbıâli tarafından yabancılara tatbik olunacak muamelelere dair iki adet talimatname hazırlanmış ve Osmanlı memurlarına gönderilmişti. Bunlardan ilki 1914(1330) tarihli ve “İmtiyâzât-ı Ecnebiyyenin Lağvından Dolayı Memûrine Teblîğ Olunacak Talimatname” adını taşımaktaydı. Bu talimatname temelde iki bölümden oluşmaktaydı: “Umûr-ı Adliyye” başlığıyla birinci bölüm, yabancıların adlî işlerinde izlenecek usûl ve tatbik edilecek esasları ortaya koymaktadır. Çalışmada bu bölüm sadeleştirilerek “ Adliye Memurlarına Gönderilen Talimatname” başlığı altında maddeler halinde verilmiştir. Diğer bölüm ise “Müessesât-ı Mezhebiyye ve Tedrisiyye ve Mekâtib ve Emâkin-i Sıhhıyye” başlığını taşımaktaydı. Bu bölüm ise çalışmada “Mezheplerle Eğitim ve Hayır Kurumlarıyla Özel Okul ve Sıhhiye Müesseseleriyle İlgili Yapılan Düzenlemeler” başlığı altında yine maddeler şeklinde verilmiştir. 1914 (1330) tarihli bu talimatname için bkz. BOA, DH.HMŞ., no:9/71; DH.HMŞ., no:30/107; DH.EUM.MTK., no:59/6; DH.EUM.VRK., no:13/62; DH.EUM.MTK., no:51/14; DH.MB.HPS.M., no:16/89; DH.SYS., no:52/7, lef:21, 22, 23, 24, 29, 30, 31, 32, 33, 34. Ayrıca bkz. Sicilli Kavanini, C.XI, s.500-515; Dâhiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası, 1330, C.II, s.134-148. Diğer talimatname ise 1915(1331) tarihli olup ilk talimatname gibi “İmtiyâzât-ı Ecnebiyyenin Lağvından Dolayı Memûrine Teblîğ Olunacak Talimatname” adını taşımaktaydı. Bu talimatname için bkz. İmtiyâzât-ı Ecnebiyyenin Lağvından Dolayı Memurine Tebliğ Olunacak Talimatname, İkinci Kısım, Dersaadet 1331. (Bu talimatname bundan sonra “1331 Tarihli Talimatname” olarak verilecektir.) 345 Genelge için bkz. BOA, DH.EUM.MTK., no:49/3; DH EUM.6.Şb., no:1/27. 346 BOA, DH.EUM.MTK., no:49/3; DH. EUM.6.Şb., no:1/27.

Page 130: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

117

ve ceza davalarıyla iflas muamelelerinin görülme suretleri, bunlar hakkında verilecek

hükümler ile bunların icrası tarafların uyruğu dikkate alınmaksızın Osmanlı

mahkemelerine ait olacaktı. Ancak Osmanlı tebaası alakalı olmadıkça yalnız yabancıları

ilgilendiren nikâh, boşanma (müfarekat), nesep, velayet, vesayet, sagir ve rüşd gibi sırf

aile hukukundan doğan davalar ile taşınır malların miras alınması ve vasiyetinden ileri

gelen davalar bir sonraki emre değin Osmanlı mahkemelerince görülmeyecekti.

Konsoloslar adi borç için hapsedilmeyecekti. Bununla birlikte konsolosların şahıslarına

ait eşyaları, borçları için haciz edilebilecek ve satılabilecek, konsolosların mensubu

olduğu devlete ait eşyaya ise dokunulmayacaktı. Aynı devlet tebaasından iki yabancı

arasındaki suçun dahi araştırılması, bu yabancıların yargılanması ve hükmün infazı

Osmanlı mahkemelerine ait olacaktı. Osmanlı ülkesi karasuları ile limanlarında ve

yabancı ülkelere ait ticaret gemilerinin içinde asayişinin bozulmaması ve içlerinde o

yerde oturanlardan mürettebatın alakadar bulunmaması şartıyla sırf yabancı mürettebat

arasında meydana gelecek suçların dışında bütün işlenen suçlara Osmanlı memurları ve

mahkemeleri müdahaleye yetkili olacaktı. Adliye ile ilgili bütün harç ve vergilerin

alınmasında yabancılara Osmanlı tebaası gibi muamele edilecekti. Daha önce karma

(muhtelit) olarak görülmesine başlanmış olan hukuk davalarına ve ticarî davalara

konsoloshane memuru ve yabancı üye bulunmaksızın bakılacaktı. Bu konuyla ilgili

yapılacak diğer muameleler ise daha sonra bildirilecekti. Yabancılara ait ilamlar

doğrudan doğruya infaz edilecekti. Görülmekte olan ceza ile ilgili hususlar bulundukları

noktadan Osmanlı tebaası hakkında geçerli olan usûle uygun olarak sonuçlandırılacak

ve infaz edilecekti. Ayrıca konsoloshanelerde tutuklu bulunanların Osmanlı

memurlarına iadesi talep olunacak ve durum nezarete bildirilecekti. Yukarıda belirtilen

hususlarda ve diğer muamelelerde konsoloshane memurlarının aracılığı kabul

edilemeyecekti. Tanık olunan suçların dışındaki durumlarda tutuklanması gereken

yabancılar hakkında yapılacak muamele nezaretten sorulacaktı. Bu dönemde

konsoloshane memurları tarafından işlenen bir suçun araştırılması ve muhakemesi için

usûl ve muhakemeye ilişkin yeni bir düzenleme yapılmaktaydı. Bu nedenle böyle bir

olayla karşılaşılması halinde herhangi bir muamele yapılmaması ve durumun ayrıntılı

olarak nezarete bildirilmesi Osmanlı memurlarından istenmiştir. Yine yabancılarla ilgili

meselelerde tereddüt edildiği, kanuna ve tebligata muhalefet olunduğu takdirde

durumun derhal nezarete bildirilmesi gerekli görülmüştür. Diğer taraftan Osmanlı

Page 131: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

118

memurlarının yabancılara ilişkin hususlarda oldukça dikkatli olması, kanun hükümleri

dairesinde davranmaya özen göstermesi, kanunlara aykırı ve şikâyeti gerektiren

uygulamalardan kaçınmasının lüzumu üzerinde durulmuştur347.

Genelgenin gönderilmesinden sonra adlîye ile ilgili işlerinde yabancılara tatbik

edilmek üzere bir talimatname hazırlamak için Bâbıâli’de toplanan özel komisyon

çalışmalarını tamamlamış, beklenilen talimatnameyi hazırlamıştır. Meclis-i Vükela

tarafından kabul edilen bu talimatname 8 Ekim 1914’te Sadrazamlık tarafından ilgili

yerlere ulaştırılması için Dâhiliye Nezareti’ne gönderilmiştir348. Adı geçen nezaret 12

Ekim’de talimatnameyi, Osmanlı adlîye memurlarına gönderilmek üzere çeşitli yönetim

birimlerine tebliğ etmiştir349. Yabancıların adlîyeye ilişkin işlerini düzenleyen bu

talimatname şu şekilde idi350:

1) Uhûd-i âtika ve sonradan akdedilmiş sözleşmeler, tesis edilen teamüller ile

bunların yorumlanmasıyla Osmanlı ülkesinde, Avrupa devletler genel hukukuna aykırı

olarak, yürürlülükte bulunan bütün kapitülasyonlar bu kez tamamıyla kaldırılmıştır. 1

Ekim 1914 tarihinden itibaren yabancı devletlerin vatandaşları hakkında Avrupa

devletler genel hukuku hükümleri geçerli olacaktır. Yabancı devletlerin tebaası

hakkında, Osmanlı tebaasına mahsus ve münhasır hukuktan başka diğer bütün

meselelerde ve hususlarda tamamıyla Osmanlı tebaası hakkında yürürlükte olan usûlün

uygulanması kararlaştırılmıştır.

Talimatnamenin yabancıların adlîyeye ilişkin işlerinde tâbi olacakları ceza ile

ilgili maddeleri şu şekildeydi:

347 BOA, DH.EUM.MTK., no:49/3; DH.EUM.6.Şb., no:1/27. 348 BOA, DH.SYS., no:52/7, lef: 28. 349 Dâhiliye Nezareti Muhaberat-ı Umûmiyye Dairesi’ne ait arşiv belgesinde talimatnamenin 12 Ekim 1914 tarihinde ilgili Osmanlı yönetim merkezlerine gönderildiği belirtilmekteydi. Bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:27/1. Fakat Dâhiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası’nda talimatnamenin Osmanlı memurlarına 30 Ekim 1914’te tebliğ edildiği ifade edilmekteydi. Bkz. Dâhiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası, 1330, C.II, s.134. Çalışmamızda daha sağlıklı olacağı düşüncesiyle arşiv belgesinde yer alan tarih kullanılmıştır. Yukarıda anılan belgede talimatnamenin gönderiliği yerler şu şekilde verilmekteydi: İstanbul, Edirne, Erzurum, Adana, Ankara, Aydın, Bitlis, Basra, Bağdad, Beyrut, Hicaz, Haleb, Hüdavendigar, Diyarbekir, Suriye, Sivas, Trabzon, Kastamonu, Konya, Mamüretü’l-Aziz, Musul, Van, Yemen vilayetleri; Urfa, İzmit, Bolu, Canik, Çatalca, Zor, Asir, Karesi, Kudus-i Şerif, Kal’a-i Sultaniye, Teke, Menteşe, Kayseri, Karahisar-ı sahib mutasarrıflıkları; Medine-i Münevvere Muhafızlığı, İstanbul Polis Müdüriyyeti ve Şehremaneti. 350.BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:29, 30, 31, 32, 33, 34; DH.EUM.VRK., no:13/62; DH.EUM.MTK., no:59/6. Ayrıca bkz. Sicilli Kavanini, C.XI, s.500-506; Dâhiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası, 1330, C.II, s.134-143.

Page 132: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

119

2) Yabancı ülke vatandaşlarından suç işlemiş olanlarının celp, ihzar ve tevkifi

doğrudan doğruya yani konsoloshane memuru aracı edilmeksizin vaki olacaktır.

Yabancı suçluların ikametgâhlarının, kendilerine ait dükkân, mağaza, otel ve

diğer yerlerin aranılması, tahkikatı yapan dairelerin huzurunda sorgulanması,

mahkemelerde yargılanması ve müzakere ile haklarında hüküm verilmesi de yine

doğrudan doğruya yani konsoloshane memuru aracı edilmeksizin vaki olacaktır. Davacı

şahıs ecnebî olduğu halde dahi gerek tahkikat gerekse yargılama esnasında

konsoloshane memuru bulundurulmayacaktır.

3) Adliye ile ilgili evrakların ilgili kişiye tebliği doğrudan doğruya olacak, kişi

hakkında verilen tutukluluk ve mahpusluk kararı önceden olduğu gibi Osmanlı

tutukevlerinde ve hapishanelerinde infaz edilecektir. Bütün para cezaları dahi doğrudan

doğruya alınacaktır.

4) Gerek yabancı ülke vatandaşları tarafından Osmanlı tebaası veya aynı

veyahut farklı tabiiyetteki yabancılar aleyhine ve gerekse Osmanlı tebaası tarafından

yabancı ülke vatandaşları aleyhine işlenen bütün suçlar Osmanlı mahkemelerince fakat

konsoloshane memuru hazır bulunmaksızın görülecek ve muhakeme edilecektir.

5) Ceza davalarının ön soruşturmasının sorgu hâkimince, heyet-i inhaca ve

bütün mahkemelerce tetkikatı sırasında Osmanlı veya yabancı uyruklu olan tanıkların

dinlenilmesi esnasında, eskisi gibi, hiçbir surette konsolosluk memuru kabul

olunmayacağı gibi ecnebî tanıklar, Osmanlı Devleti’nin ilgili daireleri ve mahkemeleri

tarafından doğrudan doğruya yani konsoloshane aracı edilmeksizin davet edilecektir.

Yabancı uyruklu tanıkların davete icabet etmemesi durumunda davete uymayan

Osmanlı uyruklu tanıklar için geçerli olan usûl ve muamele onlar hakkında da

uygulanacaktır.

6) Yabancı uyruklu kişiler hakkındaki istinaf351 ve temyiz352 muamelatı dahi

tıpkı Osmanlı tebaası hakkında yapıldığı gibi icra olunacaktır. Herhangi bir ilam için

351 İstinaf, kelime anlamı olarak bir şeye yeniden başlamak demektir. Hukukî bir terim olarak ilk mahkemeler tarafından nihaî bir hüküm ile sonuçlandırılan davanın ikinci derecede, yüksek mahkemeden yeniden görülmesi için başvurulan kanun yoludur. 5 Haziran 1295 tarihli Mehâkim-i Nizamiye Teşkilâtı Kanun-ı Muvakkati ile Nizamiye mahkemeleri oluşturulmuş ve bunlar Bidâyet, İstinaf ve Temyiz olmak üzere üç derecede vazifelendirilmişti. İstinaf, Bidayet mahkemesi kararına karşı üst mahkemeye yapılan

Page 133: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

120

temyiz mahkemesine müracaat olunduğu takdirde kesinlik kazanmış olan diğer ilamlar

gibi temyiz mahkemelerinin ceza dairesinin kararları dahi doğrudan doğruya yerine

getirilecek, infaz edilecektir.

7) Tahkikatla ilgili Osmanlı daireleri ve mahkemeleri ile konsoloshaneler

arasındaki mesafe dokuz saatten az veya çok olsun Osmanlı tebaası ile yabancı ülke

vatandaşları arasında hiçbir fark gözetilmeyecektir.

Talimatnameye göre konsoloslar ve konsolosların emri altındaki memurlara

uygulanacak ceza ile ilgili hükümler:

8) Meslekten yetişme ve muvazzaf baş (general) konsolos, konsolos, konsolos

vekili, ajan konsular ve diğer sıfatlarla bir konsoloshanenin reisi idaresinde bulunan

kimseler tarafından işlenecek bir cinayet fiilinden dolayı Osmanlı memurları, daireleri

ve mahkemeleri tarafından yukarıda anılan kişilerin doğrudan doğruya tutuklanması,

yargılanması ve hapsedilmesi yoluna gidilecektir. Cünha ve kabahat suçlarını işlemeleri

durumunda konsolosluk memurları, mensup oldukları devletlerin de karşılıklı olarak

aynı muameleyi yapması şartıyla, Osmanlı mahkemelerinde yargılanmayacaktır. Ancak

gerek cinayet gerekse cünha ve kabahat derecesinde yapmış oldukları suçların tahkik ve

muhakeme sureti için ayrıca bir muhakeme usûlü düzenlendiğinden o zamana kadar

hiçbir şekilde kovuşturma yapılmaksızın yalnız suç teşkil eden olaylar derhal ve

ayrıntılı olarak Adliye Nezareti’ne yazı ile bildirilecek ve adı geçen nezarete danışılarak

muamele edilecektir.

9) Gerek cinayet işlenmesi gerekse karşılıklılık şartını kabul etmeyen devletlerin

konsolosluk memurlarının cünha ve kabahat fiillerini işlemeleri durumunda haklarında

kovuşturma yapılacaktır. Ancak kovuşturma sırasında konsolosluk evrakının ve

sicillerinin dokunulmazlığına riayet edilecektir.

başvuruyu ifade eder. Bkz. Hilmi Ergüney, “ İstînâf ”, Türk Hukukunda Lügat ve Istılahlar, İstanbul 1973, s.237; “İstinaf”, Türk Hukuk Lûgatı, haz. Türk Hukuk Kurumu, Ankara 1944, s.172. 352 Temyiz, sözlük manası itibariyle dikkatle ayırmak, inceleyip seçmek demektir. Hukukî bir terim olarak ise adlî ve idarî yargı mercilerinden verilen ve kanunen temyize tâbi olan kararlar, bunların dayandığı delillerle yargılama safhalarının kanun ve usule uygunluğuna kanaat getirmeyen tarafın isteği üzerine yüksek dereceli yargı mercii tarafından bir defa daha incelenmesini sağlayan kanun yoluna denir. Hilmi Ergüney, “ Temyiz ”, Türk Hukukunda Lügat ve Istılahlar, İstanbul 1973, s.460.

Page 134: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

121

10) Ceza ile ilgili ilamların tenfizi için konsolosun taşınır mallarına müracaat

etmek gerektiğinde konsolosun ancak şahsına ait olan eşya hakkında kanun hükmü

uygulanacak, bağlı olduğu devlete ait eşyaya dokunulmayacaktır.

11) Bir yerin tahkikat ile ilgili memurlarınca veya mahkemelerince anılan

konsoloslardan birinin bilgisine veya şahadetine başvurulması gerektiğinde, ilgili

Osmanlı memurları konsolosun yanına bizzat giderek konsolostan sözlü olarak bilgi

alabilirler ve şahadetini dinleyebilirler. Konsolostan sözlü olarak istenilen bu bilgi ve

tanıklık, yazılı olarak ta talep edilebilir. Bu iş, konsolosun yanına özel bir memur

gönderilerek de yapılabilir.

Hangi şartlar altında olursa olsun anılan konsoloslar Osmanlı memurlarınca ve

mahkemelerince yapılan talepleri ve başvuruları kanunen geçerli bir sebebe

dayanmaksızın ertelemeyerek; belirlenen yer, gün ve saatte bunları kabul edecekler ve

talep edilenleri yerine getireceklerdir.

12) Bunlardan başka bütün fahri konsoloslar, kâtipler ve kavaslar ile ruhanî

memurlar emri altında bulunanlarla manastırlardaki mütevelli ve tercümanlar ister

Osmanlı tebaası isterse yabancı olsun hiçbir ayrıcalık ve müsaadeden

yararlanamayacaklardır353. Bunlar, uyruğunda bulundukları devletin vatandaşları

hakkında geçerli olan usûl ve muamelata, tamamen bağlıdırlar.

353 Tercüman, karma davaların görülmesi sırasında Osmanlı hukuk ve ceza mahkemelerinde konsolosa vekil olarak hazır bulunan konsolosluk memuruna denilirdi. Bununla birlikte tercümanların, kapitülasyonların yürürlükte olduğu dönemde imtiyazların bahşetmiş olduğu vazifeden başka bir diğer görevi de mensup oldukları konsoloshanenin çeşitli Osmanlı dairelerindeki işlerini konsoloslar adına takip etmekti. Kavas ise konsoloshaneler tarafından verilmiş hükümlerin icrasına memur olan kişilere denirdi. Bkz. BOA, HR.MTV., no:480/45, lef:7/1. Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra yukarıda verilen talimatnameyle tercüman ve kavasların imtiyazlı durumuna son verilmiştir. Hariciye Nezareti Umur-ı Siyasiyye Müdüriyyet-i Umûmiyyesi’nden Bağdad Vilayeti’ne çekilen 24 Ağustos 1915 tarihli telgrafta konsolosluk tercümanlarının ilga kararıyla beraber hiçbir imtiyazının kalmadığı, bu nedenle yabancılarla ilgili konularda onlar adına aracılıklarının kabul edilmemesi, şikâyetçi olan yabancılara Osmanlı mahkemelerinin açık olduğu ve yabancıların buralara müracaat etmeleri gerektiği belirtilmiştir. Osmanlı Hükümeti’nin ilga kararının kesin olduğunun üzerinde durulduğu bu telgrafta, yabancı sefaretlerin ilga kararını kabul etmemelerinin hükümetin kararı uygulamasına engel olmayacağı da vurgulanmıştır. Bkz. BOA, DH.ŞFR., no:55/118. Dahiliye Nezareti’nin, 4 Ocak 1917 tarihli genelgesinde ise kapitülasyonların kaldırılmasından sonra yabancı konsolosluklarda hiçbir kimsenin imtiyazlı tercüman sıfatıyla tanınmayacağı, yabancı konsoloslukların Osmanlı tebaasından “lisan-ı mahalliyeye vakıf katib ve hademeyi” ancak hiçbir imtiyaza sahip olmamaları şartıyla istihdam edebilecekleri hatırlatılmıştır. Aynı genelgede kavasların statüsü üzerinde de durulmuş ve “evvelce kavas namı verilen hademe”ye Osmanlı tebaasından olan şahıslar gibi hiçbir imtiyaza sahip olmamak şartıyla “konsoloshanenin adamları sıfatıyla nazikâne muamele” gösterilmesi uygun bulunmuştur. Bkz. BOA, DH.HMŞ., 9/80; DH.UMVM., no:124/72.

Page 135: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

122

Talimatnamenin yabancı ticaret gemileri ile ilgili hükümleri:

13) Osmanlı ülkesi karasuları ile limanlarında ve yabancı ülkelere ait ticaret

gemilerinin içinde işlenecek suçlara gelince; Osmanlı Devleti memurları aşağıda

belirtilen üç durumda bu tür olaylara müdahale edebilirler:

İlk olarak, olayın gerçekleştiği yerde oturanlar ve diğer kişiler olaya karışsın

karışmasın işlenen suçun veya meydana gelen kargaşalığın limanda veya karada asayişi

bozması durumunda,

İkinci olarak, karada ve limanda asayiş bozulmadığı takdirde bile gerek yalnız

gemi personeli arasında gerekse gemi personeli ile üçüncü kişiler arasında meydana

gelen suç ile orada oturanlardan biri her ne surette olursa olsun alakadar ise,

Üçüncü olarak, keza karada ve limanda asayiş bozulmadığı takdirde bile gemi

personelinin ve o yerde oturanların dışında bir şahıs işlenen suçla alakalı ise o yerin

Osmanlı memurları ve mahkemeleri işlenen suçla ilgili müdahalede bulunma yetkisine

sahiptir. Kısaca, karasuların, kara veya limanın asayişi bozulmamak ve içlerinde o yerde

oturanlardan mürettebat alakadar bulunmamak şartıyla sırf yabancı mürettebat arasında

ortaya çıkacak suçların dışında kalan bütün suç fiillerinde o yerin Osmanlı memurları ve

mahkemeleri müdahalede bulunma yetkisine sahiptir354.

14) Bu gibi ahvalde ve yerde, her nerede olursa olsun, suç işleyip de yargılama

hakkı Osmanlı mahkemelerine ait olan ve gemide bulunan şahısların takibi için Osmanlı

354 Osmanlı limanında bulunan Kordovado adlı yabancı uyruklu bir ticaret gemisinin mürettebatından iki yabancı Osmanlı topraklarında suç işlemişlerdi. Dâhiliye Nezareti Hukuk Müşavirliği meseleyle ilgili 5 Temmuz 1917 tarihli mütalaasında Kordovado’nun bir ticaret gemisi olmasından dolayı, ticaret gemisi mürettebatı tarafından işlenen suçlar hakkında devletler genel hukuku hükümlerinin dikkate alınması gerektiğini belirtmişti. Bu konuyla ilgili devletler hukuku hükümlerine göre, yabancı uyruklu bir ticaret gemisi içinde işlenen suçlara- suçun gemi personeli arasında vuku bulması, bu suçun limanın asayişini bozmaması veyahut bu suçtan ötürü yerel otoritelerin yardımının talep edilmemesi durumunda – yerel otoritelerin müdahaleye hakkı yoktu. Ancak yabancı ticaret gemisinden birisinin karada suç işleyerek limanın asayişini ihlal eylemesi veya cezalandırılması gereken bir fiil ve hareketinin gemi personeli dışında bir kimseye yönelik olması durumunda yerel otoritelerin suçluyu, geminin içinde olsa dahi, tutuklamaya yetkisi vardı. Bu halde yani suçlunun yabancı uyruklu gemi içerinde tutuklanmasının gerekmesi durumunda, geminin uyruğunda olduğu devlet konsolosuna bilgi verilmesi devletler arasındaki teamülün gereğiydi. Yukarıda anılan olayda Kordovado ticaret gemisinin mürettebatından, biri tabip diğeri diş tabibi olan iki yabancının gemi ile alakası olmayan Aleksandros veledi Konstantin’i karada darp edip yaraladıkları anlaşılmış olduğundan Dâhiliye Nezareti Hukuk Müşavirliği, bu iki yabancının işledikleri suçtan dolayı Osmanlı mahkemelerine tâbi olmaları gerektiğini ifade etmiştir. Bkz. BOA, DH.HMŞ., 6/ 4/1.

Page 136: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

123

memurlarının doğrudan doğruya yabancı ticaret gemilerine girip arama, sorgulama,

tutuklama ve kanunen yetkili oldukları bütün muameleleri yapma yetkileri vardır.

Talimatnamede hukuk ve ticaretle ilgili hususların nerede görüleceğine dair şu

hükümlere yer verilmiştir:

15) Hukuk ve ticaret ile ilgili işlerde dahi yabancı ülke vatandaşları hakkında

Osmanlı tebaası gibi muamele edilecektir.

Şimdiye kadar bu gibi hususlarda yabancı ülke vatandaşlarını yargılamaya

yetkili olan mahkemeler şunlardı:

İcar ve isticar davalarıyla 1000 kuruş ve ondan az parayı tazmin eden diğer

davalarda konsolosluk tercümanının hazır bulunmasıyla hukuk mahkemeleri, diğer

davalar için de muhtelit ticaret mahkemeleri yetkili idi.

Aynı veya farklı yabancı devlet uyrukları arasında meydana gelen hukuk ve

ticaret davalarını görme ve yargılama hakkı ise şimdiye kadar konsoloshane

mahkemelerine aitti.

Bundan sonra, gerek Osmanlı tebaası ile yabancılar gerekse aynı veya farklı

uyruklu yabancı ülke vatandaşları arasında ortaya çıkacak hukuk ve ticaretle ilgili

hususlar, bu gibi hususlarda Osmanlı tebaasına merci olan Osmanlı mahkemelerinde,

doğrudan doğruya yani konsoloshane memuru veya yabancı üyeler bulunmaksızın,

Osmanlı tebaası hakkında geçerli olan usûl ve kanunlara uygun olarak görülüp

müzakere edilecek ve hükme bağlanacaktır.

16) Adliye ve hukuk ile ilgili her çeşit evrakın ve ilamların tebliği ile şahitlerin

davet edilmesi ve dinlenilmesi hükümlerinin tenfizi de yine doğrudan doğruya olacaktır.

Osmanlı adlîye memurları kanunların emrettiği usûlde yabancıların ikametgâhlarına,

otel, dükkân, mağaza ve onlara ait diğer yerlere ve yabancı gemilere, Osmanlı tebaasına

ati yerler gibi, doğrudan doğruya gireceklerdir.

17) Vilayetlerin Osmanlı muhtelit mahkemelerinden verilen hükümler

İstanbul’da Birinci Meclis-i Ticarette istinaf olacak; bu meclisin verdiği hükümler ise

istinaf ve temyiz edilemeyecektir. Bundan böyle Osmanlı tebaası ile yabancı ülke

Page 137: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

124

vatandaşları arasında meydana gelecek bütün hukuk ve ticaret davaları, tarafları

Osmanlı tebaası olan davalar gibi, istinaf ve temyiz olacaktır.

18) Yabancılardan iflas edenlerin işlerine, ilgili Osmanlı mahkemeleri tarafından

konsoloshane memuru aracı edilmeksizin, tıpkı Osmanlı tebaasının işlerine bakıldığı

gibi, bakılacaktır. Yine yabancılardan taksiratlı veya hileli bir şekilde iflas edenler

hakkındaki ceza takibi, ilgili Osmanlı mahkemeleri tarafından konsoloshane memuru

aracı edilmeksizin, tıpkı Osmanlı tebaasına yapıldığı gibi, yapılacaktır. İflas eden

Osmanlı tebaasından, alacaklılardan biri veya birkaçı veya tamamı yabancı uyruklu

olduğu takdirde iflas muamelelerinin konsolosluk memuru hazır bulunmaksızın

görülmesi ve yürütülmesi hususunda eskiden beri işlemekte olan usûl bundan sonra dahi

aynıyla cereyan edecektir.

19) Yukarıda bahsedilen muamelenin yapılmasında, hukuk ve ticaret davalarının

ortaya çıktığı yer ile konsolosluk merkezinin bulunduğu yer arasındaki mesafenin dokuz

saatten az veya çok olması hususunda fark yoktur.

20) Emlakle ilgili meselelerde aşağıda açıklandığı üzere temellük hakkı olan

yabancılar tamamıyla Osmanlı tebaasının bağlı oldukları hukukun kapsamı içine

alındıklarından, esas dava ister emlakin gerçek mülkiyetiyle (rakabesiyle) ve kullanım

hakkıyla (tasarrufuyla) isterse bu emlakten elde edilen faydalarla ilgili olsun, emlakle

ilgili bütün davalarda eskiden olduğu gibi doğrudan doğruya Osmanlı mahkemeleri

yetkili olmaya devam edecektir.

Talimatnamenin aile hukuku ve miras alma ile ilgili hükümleri şu şekildedir:

21) Yabancı ülke vatandaşlarıyla ilgili nikâh, boşanma (müfarekat), nesep,

velayet, vesayet, sagir ve rüşd gibi sırf aile hukukundan ve ehliyetten doğan davalar ile

taşınır malların miras alınması ve vasiyetinden ileri gelen davaların görülme merci

genel düzeni bozmamak şartıyla yabancıların vatandaşı oldukları devletin kanunlarını

uygulamak üzere yerel mahkemeler olduğu Avrupa devletler genel hukuku

hükümlerindendir. Ancak yukarıda belirtilen davalar, bu türlü davaların görülmesi için

nizamiye mahkemelerince gerekli teşkilat oluşturuluncaya, kanunlar yayımlanıncaya ve

duyuruluncaya kadar, Osmanlı tebaası ilgili olmadıkça, Osmanlı mahkemelerinde

görülmeyecektir.

Page 138: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

125

22) Taşınmaz mallarla alakalı tereke ve vasiyetlere ilişkin bütün davalar ve

muamelat eskiden olduğu gibi Osmanlı kanunlarına uygun olarak Osmanlı Devleti

mahkemelerinde ve dairelerinde görülecektir.

23) Osmanlı mahkemelerinde yabancılarla ilgili davaların görülmeleri esnasında

bunların ehliyetine ait olarak ortaya çıkabilecek meseleler, bu kişilerin mensup oldukları

devletin kanunlarına uygun olarak hallolunacaktır.

Talimatnamenin konsolosların hukuk ve ticaretle ilgili işlerinde bağlı olacakları

hükümleri:

24) Gerek meslekten yetişme muvazzaf gerekse baş (general) konsolos,

konsolos, konsolos vekili, ajan konsular ve diğer sıfatlarla bir konsoloshanenin reisi

idaresinde bulunan kimselerle bunların emirleri altında bulunan tercümanlar ve

kavaslar, görevleriyle ilgili olmayan hususlardan doğan hukukî ve ticarî işlerinde, diğer

yabancı uyruklu kişiler gibi doğrudan doğruya Osmanlı Devleti’nin ilgili

mahkemelerinin yargı hakkına bağlıdırlar.

25) Ancak söylenen görevleriyle ilgili konsoloshanenin reisliği idaresinde

bulunan kişilerin borç için hapsedilmeleri uygun değildir. Fakat fahri general konsolos,

konsolos, konsolos vekili ve ajan konsular ticaretle uğraştıkları takdirde, ticaretle ilgili

işlerinden dolayı borç için hapsolunabileceklerdir. Ne var ki konsoloslar aleyhine çıkan

hukukî ilamların tenfizi ve bütün muamelatının icrasında konsolosluğa girmek

gerektiğinde konsolosluğun evrak ve sicillerinin dokunulmazlığına uyulacaktır.

26) İlamların icrasında taşınır mallara başvurmak gerektiğinde konsolosun

şahsına ait eşya hakkında kanun hükmü uygulanacak fakat bağlı olduğu devlete ait

eşyaya dokunulmayacaktır.

Talimatnamede mahkemeler tarafından ve adliye dairelerince alınacak harçlara

dair şu maddeye yer verilmişti:

27) Ceza, hukuk, ticaret ve sulh mahkemeleri ile bütün adlîye dairelerinde

yabancı ülke vatandaşlarından alınacak harç, vergi ve diğer masraflar Osmanlı

tebaasından alınacak harç, vergi ve diğer masraflarla aynı olacaktır.

Page 139: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

126

Talimatnamenin ticaret, hukuk ve ceza ile ilgili görülmekte olan işler ve davalar

hakkındaki hükümleri:

28) Görülmekte olan davalar ve işler hakkında 1 Ekim 1914 tarihine kadar

olagelen muamelat geçerli ise de davaların ve işlerin geri kalan kısımları 1 Ekim

1914’ten itibaren yeni durumun gerektirdiği ve aşağıda açıklanmış bulunan hususlara

göre nerede görülmeye devam edilmesi lazım geliyorsa orada görülmeye devam

edilecektir. Buna göre ceza ile ilgili hususlarda artık konsolosluk memuru kabul

edilmeyecektir.

Konsoloshane mahkemesinde görülmekte olan ceza davaları bulundukları

noktadan Osmanlı mahkemelerine intikal eyleyecektir. Tutuklu bulunanların Osmanlı

memurlarına teslim edilmesi talep olunarak Osmanlı tutukevlerine nakledileceklerdir.

Eskiden tahkikat ve yargılamanın her hal ve derecesinde bulundurulmak şartıyla en son

olarak konsolosluk hapishanelerine nakledilmiş olan yabancı uyruklu tutukluların ve

mahkûmların Osmanlı tutukevlerine ve hapishanelerine iadesi yoluna gidilecektir.

29) Ceza ilamlarının içerdikleri aslî ceza, para cezası, tazminat ve malların

istirdadı gibi diğer hususlardan kaynaklanan hükümlerin, keza, bulundukları noktadan

itibaren icrasına devam olunacaktır. Yine bütün para cezalarının bulundukları noktadan

itibaren ödetilmesine devam edilecektir.

30) Görülmekte olan bin kuruştan fazla hukuk ve ticaret davalarına gelince,

tanzim ve tebliğ olan muvakkat kanun gereğince adı geçen davalar şu anda bulundukları

mahkemeler tarafından Usûl-ı Muhakeme-i Ticaret Kanunu’na uygun olarak; fakat

yabancı üye ve konsolosluk memuru hazır bulundurulmaksızın kaldıkları noktadan

görülecek ve karara bağlanacaktır.

31) Yukarıda bahsedilmiş olan davalar hakkında Osmanlı mahkemelerinden

çıkacak ilamlar keza konsoloshane aracı kılınmaksızın icra edilecektir. Şimdiye kadar

hukuka ilişkin hususlar hakkında muhtelit ticaret mahkemelerinden verilmiş olan

ilamların bulunduğu noktadan itibaren yerine getirilmesine devam olunacaktır. Bu

ilamlar henüz yürütmeye konulmamışsa bunların infazına, Osmanlı tebaası hakkında

verilen hukuk ilamlarının infaz merci olan memur tarafından girişilecek ve devam

olunacaktır.

Page 140: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

127

Bu talimatnameyle, Osmanlı topraklarındaki yabancıların adliyeyle ilgili

işlerinde kapitülasyonların cari olduğu dönemde sahip oldukları imtiyazlar geçerliliğini

yitirmiştir. Artık bundan böyle yabancı tebaa, adlî konularda Avrupa devletler hukuku

kurallarına uygun olarak muamele görecek; bazı durumlar dışında Osmanlı tebaasının

bağlı olduğu kanunlara bağlı olacaktı.

II. 3. 2 1 Ekim 1914 İtibariyle Osmanlı Tebaası İle Yabancılar Arasında

Olan Davaların Durumu

Osmanlı tebaası ile yabancılar arasında ilga kararından önce gerek hukuk

gerekse ticaretle ilgili birtakım davalar bulunmaktaydı. Kapitülasyonların

kaldırılmasından sonra bu davalarda takip edilecek muhakeme usûlü ortaya konmuş

değildi. Bâbıâli, 17 Ekim 1914 tarihli ve “Tebaa-i Osmaniyye İle Tebaa-i Ecnebiyye

Arasında Mütekevvin Olub 18 Eylül 1330 Tarihinde Derdest-i Rüyet Olan Deavinin

Fasl ve Hasmında Takib Edilecek Usûl-ı Muhakemeye Dair Kanun-ı Muvakkat” adlı

düzenlemeyle bu tür davalarla ilgili yargılama usûlünü belirlemiştir. Üç maddeden

oluşan muvakkat kanunun birinci maddesine göre Osmanlı tebaası ile yabancılar

arasında 1 Ekim 1914’ten önce var olup görülmekte olan 1000 kuruşu aşan ve

menkulata ait hukuk davalarıyla ticaret davaları, adı geçen tarihe kadar “mer’i usûl”e

(yürürlükte olan usûle) göre görülüp sonuçlandırılacaktı. Ancak bu davalar görülürken

yabancılara ilişkin olup uhûd-i atîkanın kaldırılması sebebiyle geçerliliğini yitirmiş olan

istisnaî durumlar göz önünde bulundurulmayacaktı.

Birinci maddede ayrıca 1 Ekim tarihinden itibaren gerek bidayeten355 gerekse

istinafen356 altı ay müddetle davasını takip etmeyenlerin dilekçelerinin iptal olunacağı

ve davanın yenilenmesi(tecdid-i dava) için verilecek arzuhallerin ise davanın miktar ve

mahiyetine göre ait olduğu mahkemeye verileceği belirtilmiştir.357

355 İlk derece mahkemesine bidayet mahkemesi denir. Bu mahkemeler, bir anlaşmazlığı ilk elden ele alıp çözen mahkemelerdir. Bkz. Selahattin Bağdatlı, “Bidayet Mahkemesi”, Hukuk Sözlüğü, İstanbul 1997, s.55. 356 Davanın istinaf yoluyla görülmesidir. Bu tür davalar, istinaf mahkemelerinde görülür. İstinaf mahkemesi, ilk derece mahkemeleriyle temyiz mahkemeleri arasında yer alan ikinci derecede yüksek mahkemedir. Bkz. Selahattin Bağdatlı, “İstinaf Mahkemesi”, Hukuk Sözlüğü, İstanbul 1997, s.224; “İstinaf Mahkemesi”, Türk Hukuk Lûgatı, haz. Türk Hukuk Kurumu, Ankara 1944, s.172. 357 Düstur, II. Tertip, C.VIII, s.167; 1331 Tarihli Talimatname, s.18; Tanin, 8 Teşrin-i evvel 1330/ 21 Ekim 1914.

Page 141: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

128

Kanun-ı muvakkatin bu hükümleri Meclis-i Mebusan’da tartışmalara neden

olmuştur. Yapılan tartışmalar, hem kanun-ı muvakkatle ilgili bazı soruları gündeme

getirmesi hem de kapitülasyonların kaldırılmasıyla adlîye teşkilatında meydana gelen

değişiklikler ile yapılan hukukî düzenlemeler hakkında aydınlatıcı bilgiler vermesi

açısından önemlidir. Bu nedenle tartışmalar ayrıntılı olarak verilmeye çalışılacaktır.

Kanun-ı muvakkatte yer alan, Osmanlı tebaası ile yabancılar arasındaki,

yukarıda özellikleri verilen, bazı davaların “mer’i usûl”e göre görüleceği hükmü

tartışmanın merkezinde yer almıştır. Özellikle “mer’i usûl” tabiri, meselenin can alıcı

noktasıydı358. Çünkü bu tabirin kullanılması kapitülasyonların geçerli olduğu dönemin

uygulamalarının ilga kararından sonra bir müddet daha devam etmesi anlamına

gelmekteydi. Bu nedenle adı geçen tabir bazı mebusların itirazlarına yol açmıştır. Bu

mebuslardan biri olan İzmir Mebusu Nisim Mazelyah Efendi, bu tür davalar hakkında

kapitülasyonlar döneminde geçerli olan usûlün uygulanmasının bazı sorunlara ve

sıkıntılara yol açacağı düşüncesindeydi. Ayrıca Nisim Mazelyah Efendi kanunda

birtakım çelişkili yönler görmekteydi. Şöyle ki, kapitülasyonlar döneminde Dersaadet

Birinci Ticaret Mahkemesi’nde Osmanlı tebaası ile yabancılar arasında karma

(muhtelit) olarak görülen davaların sonucunda, bu mahkemeden çıkan ilamlar istinaf

edilemezdi. Osmanlı tebaasıyla yabancılar arasında taşrada görülen davalar ise istinaf

edilebilirdi. Kapitülasyonların kaldırılması üzerine uygulamaya konulan Usûl-ı

Muhakeme-i Hukukiyye Kanunu gereğince ister İstanbul’da isterse taşrada olsun

yabancılarla Osmanlı tebaası arasındaki davaların istinaf edilebileceği belirtilmişti.

Oysa kanun-ı muvakkatin birinci maddesinde davaların ilga tarihine kadar “mer’i usûle”

uygun olarak görüleceği ifade edilmiştir. Bu nedenle İzmir mebusu, Osmanlı

mahkemelerinin tereddütte kalacağını, sanki kapitülasyonlar yürürlükteymişçesine

İstanbul’daki mahkemelerin İstanbul’da meydana gelen davalara istinafen

bakamayacağını düşünmekteydi. Tokat Mebusu Tahsin Rıza Bey ise muvakkat kanunun

mahkemeler açısından her hangi bir sıkıntı doğurmadığını, yapmış olduğu araştırmaya

dayanarak ifade etmişti. Tahsin Rıza Bey, mecliste yapmış olduğu konuşmasında kendi

görüşünü desteklemek amacıyla İstanbul Ticaret İstinaf Mahkemesi’nin konuyla ilgili

bir içtihadına da yer vermişti. 358 Meclis-i Mebusan’ın 25 Ekim 1915 tarihli oturumunda yapılan bu tartışmalar için bkz. M.M.Z.C., 1330-1331 senesi, C.I, Devre:3, İçtima senesi:1, s.572-575.

Page 142: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

129

Bu içtihadın daha iyi anlaşılması için birkaç hususu belirtmekte yarar vardır.

Kapitülasyonların yürürlükte olduğu dönemde Ticaret-i Bahriye Mahkemesi, taşra

ticaret mahkemelerinin istinaf merciiydi. İlga kararıyla Ticaret-i Bahriye

Mahkemesi’nin istinaf hakkı da kaldırılmıştı. Dolayısıyla dava sahipleri bu mahkemede

görülen davaları yeniden teşekkül eden İstanbul İstinaf Ticaret Mahkemesi’ne

götürmeye çalışmışlardır. İstinaf Ticaret Mahkemesi de içtihadıyla taşradaki istinaf

merciini yine taşradaki mahkemeler olarak belirlemiştir. Ayrıca adı geçen mahkeme

İstanbul İstinaf Ticaret Mahkemesi’nin yalnız İstanbul’da bulunan ticaret bidayet

mahkemelerinin istinaf mercii olduğunu da içtihadına eklemiştir. Bu içtihatta ayrıca,

Ticaret-i Bahriye Mahkemesi’nde bulunup istinafen görülen davalarla ilgili olarak dava

sahiplerinin, istemeleri halinde, Usûl-ı Muhakeme-i Ticaret Kanunu gereğince bağlı

oldukları istinaf mahkemelerine başvurmaları gerektiğine de işaret edilmiştir. Tahsin

Rıza Bey, kanunun herhangi bir soruna yol açmayacağını, karşılaşılan güçlüklerin ise

uygulamada, yukarıdaki örnekte belirtildiği gibi içtihatla, aşılabileceğini dolayısıyla

kanunda herhangi bir değişikliğe gidilmemesini savunuyordu.

Tahsin Rıza Bey’in konuşmasında Usûl-ı Muhakeme-i Ticaret Kanunu’na atıfta

bulunması Divaniye Mebusu Fuat Bey’in dikkatini çekmiş ve bu kanunun

kapitülasyonların yürürlükte bulunduğu dönemde Osmanlı tebaası ile yabancılar

arasındaki davalarda uygulandığını belirtmiştir. Fuat Bey’e göre kapitülasyonlar

kaldırıldığı için artık bu kanunun yerine Usûl-ı Muhakeme-i Hukukiyye Kanunu’nun

uygulanması gerekmekteydi359.

Mebusların, konuya açıklık getirilmesi yolundaki talebi üzerine Adliye Nazırı

İbrahim Bey meseleyi izah etmeye çalışmıştır. İbrahim Bey yaptığı konuşmada

kapitülasyonların geçerli olduğu dönemde Usûl-ı Muhakeme-i Ticaret Kanunu’nun

geçerli olduğunu, yine aynı dönemde hükümet tarafından Usûl-ı Muhakeme-i Hukukiyye

Kanunu’nun çıkartıldığını; fakat kapitülasyonlar nedeniyle yabancı devletlerin bunu

kabul etmediğini belirtmiştir. Bu nedenle yabancı üyelerin bulunduğu ticaret

mahkemelerinde davalar, tercümanın hazır bulunmasıyla ve Usûl-ı Muhakeme-i Ticaret

Kanunu’na göre görülmüştü. Bu durum kapitülasyonların kaldırılmasına kadar devam

etmiştir.

359 M.M.Z.C., 1330-1331 senesi, C.I, Devre:3, İçtima senesi:1, s.572-573.

Page 143: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

130

Ayrıca ilga kararından sonra ticaret mahkemelerinde Usûl-ı Muhakeme-i

Hukukiyye Kanunu’na göre de birtakım davalar görülmeye başlamıştı. İbrahim Bey, bu

davalarda bir kazanılmış hakkın söz konusu olduğunu, bunu ihlal etmemek için kanun-ı

muvakkatte “mer’i usûl” tabirinin kullanıldığına dikkat çekmiştir. Bununla birlikte

İbrahim Bey, Usûl-ı Muhakeme-i Ticaret Kanunu’nun Usûl-ı Muhakeme-i Hukukiyye

Kanunu’yla kaldırılmış olduğunu ve bu kanunun geçerliliğine ilişkin her hangi bir

kanun hükmünün de olmadığına da işaret etmiştir. “Mer’i usûl” tabirinin

kullanılmasının bir diğer nedeni ise, yukarıda da belirtildiği gibi, ticaret

mahkemelerinde Usûl-ı Muhakeme-i Ticaret Kanunu’nun uygulanması ve muvakkat

kanunda bu kanunun tekrar edilmek istenmemesinden kaynaklanmaktaydı. İbrahim

Bey’in ifadelerinden anlaşıldığı kadarıyla ticaret mahkemelerinde kapitülasyonlar

döneminde Usûl-ı Muhakeme-i Ticaret Kanunu, ilga kararından sonra ise Usûl-ı

Muhakeme-i Hukukiyye Kanunu olmak üzere iki kanunun uygulanması ve kazanılmış

haklara uygun hareket etme zorunluluğu 1 Ekim’den önceki davalarla ilgili “mer’i usûl”

tabirinin kullanılmasını gerektirmiştir.

İbrahim Bey, konuşmasında, ilga kararından sonra mahkemelerin görev ve

yetkilerindeki değişiklik üzerinde de durmuş, kanunun uygulanmasıyla ilgili bilgi

vermişti. Kapitülasyonların kaldırılmasıyla yabancılarla Osmanlı tebaası arasındaki

davaların görüldüğü muhtelit (karma) mahkemeler tarihe karışmıştır. Bu bağlamda

Dersaadet Birinci Ticaret Mahkemesi de kaldırılmıştır. Bu mahkeme yabancılarla ilgili

davaları bidayeten görürdü. Taşra mahkemelerinde bidayeten görülmüş ticaret

davalarına ise istinafen bakardı. Fakat gerek Dersaadet Birinci Ticaret Mahkemesi’nde

gerekse Ticaret-i Bahriye Mahkemesi’nde karma olarak görülen davaların istinaf mercii

yoktu. Kapitülasyonların kaldırılmasını takip eden günlerde taşradaki ticaret

mahkemelerinde bidayeten görülen davalara İstanbul’daki ticaret mahkemelerinin

istinafen bakma usûlüne son verilmişti. Çünkü ilga kararından sonra taşradaki ticaret

mahkemelerinin istinaf mercii bulunduğu yerdeki hukuk mahkemeleri olarak

belirlenmiş; taşradaki hukuk mahkemelerine bu sıfat ve yetki verilmişti. Nitekim bu

dönemde taşradan İstanbul’a istinafen görülmek üzere gelen davalara bakılmıyor geri

gönderiliyordu.

Page 144: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

131

İbrahim Bey, hükümetin bir üyesi olarak, 1 Ekim’den önce ortaya çıkıp

görülmesine devam edilen davalara, bu davaların görüldüğü esnadaki usûl kanunlarına

göre bakılmasından yanaydı. Bu durum Divaniye mebusu Fuat Bey’in tepkisini

çekmişti. Fuat Bey’e göre görülmekte olan davalara Usûl-ı Muhakeme-i Ticaret Kanunu

tatbik edilmiştir. Bu kanun, kapitülasyonların geçerli olduğu dönemde muhtelit

mahkemelerde uygulanmaktaydı. İlga kararından sonra yine bu kanunu uygulamak

doğrudan doğruya imtiyazların devam etmesi demekti. Üstelik adı geçen kanun daha

önce kaldırılmıştı. Bu nedenlerle Usûl-ı Muhakeme-i Ticaret Kanunu’nun Osmanlı

mahkemelerinde tatbik edilmemesi ve 17 Ekim tarihli kanunda yer alan “mer’i usûl”

tabirinin kaldırılması gerekmekteydi. Ayrıca Fuat Bey, usûle ilişkin kanunun geçmişe

doğru işletilmesinin bir hukuk kuralı olduğuna işaret ederek bu durumda kazanılmış

haklardan da bahsedilemeyeceğini vurgulamıştır360.

Fuat Bey Usûl-ı Muhakeme-i Hukukiyye Kanunu’nun geçmişe yönelik

uygulanmasının kazanılmış hakları ihlal etmeyeceği düşünmekteydi.

Adliye Nazırı İbrahim Bey’in yapmış olduğu açıklama da zihinlerdeki soruları

ve kanunla ilgili çelişkileri giderememişti. İzmir mebusu Nisim Mazelyah Efendi’nin

de, haklı olarak ifade ettiği gibi, 1 Ekim’den önce görülen davalara “mer’i usûl”e göre

bakılmasına karar verilmişti. Fakat uygulama, bu hükümden farklıydı.

Mesela, taşrada 17 Ekim tarihli kanunun çıkartılmasından önce yabancılarla

Osmanlı tebaası arasında görülmekte olan davaların istinaf mercii İstanbul olduğu

halde, ilga kararının tatbik edildiği dönemde bu tür davaların istinaf mercii taşra

mahkemeleri olarak kabul edilmiştir. Hâlbuki yine “mer’i usûl”e uygun hareket etmek

gerekirse bu tür davaların İstanbul’da görülmesi lazım gelirdi. Diğer taraftan muvakkat

kanunda uhûd-i atîkanın kaldırılmasıyla yabancılara ilişkin istisnaların son bulduğu

hükmüyle, Usûl-ı Muhakeme-i Ticaret Kanunu’nun ilga kararından sonra da

uygulanmaya çalışılması tezat teşkil etmekteydi. Nisim Mazelyah Efendi’ye göre

önemli olan kapitülasyonların fiilî olarak da kalkmasıydı. Oysaki bu kanunda

kapitülasyonların ruhu yaşamaktaydı. Kapitülasyonlardan büsbütün kurtulmak için,

360 M.M.Z.C., 1330-1331 senesi, C.I, Devre:3, İçtima senesi:1, s.573-574.

Page 145: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

132

kapitülasyonların gereği olarak ilga kararından önce uygulanan Usûl-ı Muhakeme-i

Ticaret Kanunu tatbik edilmemeliydi.361.

17 Ekim tarihli kanun-ı muvakkat, Meclis-i Mebusan’daki bu tartışmalara karşın

herhangi bir değişikliğe uğramadan 25 Ekim 1915’de aynen kabul edilmiştir362.

II. 4 Osmanlı Devleti’nin I.Dünya Savaşı’na Girmesi ve Düşman

Devletler Tebaasına Uygulanan Muamele

Osmanlı Devleti, Trablusgarp Savaşı ve Balkan Savaşlarından yenik çıkmış;

bunun sonucunda önemli ölçüde toprak kaybetmesinin yanı sıra ekonomik, askerî,

siyasî birçok sorunla da karşı karşıya kalmıştı. Osmanlı Devleti bir yandan ordu ve

donanmasını ıslah etmeye çalışırken diğer yandan siyasî yalnızlıktan kurtulmak

amacıyla bazı diplomatik teşebbüslerde bulunmuştu. Osmanlı Hükümeti, müttefik

edinmek amacıyla ilk teşebbüsünü İtilaf Devletleri’ne yapmış; ancak İngiltere ve Fransa

gerek Osmanlı Devleti’ni bir yük olarak görmeleri gerekse Rusya’yı gücendirmek

istememeleri nedeniyle Bâbıâli’nin ittifak teklifine yanaşmamışlardı363. Osmanlı

Devleti’nin İtilaf Devletleri bloğuna girmek için yaptığı teşebbüslerden bir sonuç

çıkmayınca Bâbıâli Almanya’ya dolayısıyla İttifak Devletleri’ne yaklaşmaya

başlamıştır. Osmanlı Hükümeti’nin ve Alman İmparatoru II. Wilhelm’in isteği üzerine

ittifak görüşmeleri 27 Temmuz 1914’te İstanbul’da başlamıştır. Müzakereler sonucunda

2 Ağustos’ta Osmanlı Devleti ile Almanya arasında bir gizli antlaşma imzalanmıştır.

Savunma niteliğinde olan bu antlaşma, Alman- Rus savaşından önce hazırlanmış; fakat

1 Ağustos’ta Almanya ile Rusya savaşı başladıktan sonra değiştirilmemiştir.

Antlaşmaya göre Almanya ile Rusya savaşa başladıktan sonra Osmanlı Devleti’nin de

Almanya yanında savaşa girmesi gerekiyordu364. Ancak Bâbıâli savaşın ilk haftalarında

çatışmadan uzak durarak ihtiyatlı bir siyaset takip etti365. Bu bağlamda Osmanlı Devleti,

Ağustos ayının başında seferberlik ilan etmiş ardından da tarafsızlığını duyurmuştur.

Fakat Goeben ve Breslau adlı iki Alman gemisinin Çanakkale boğazında geçerek 361 M.M.Z.C., 1330-1331 senesi, C.I, Devre:3, İçtima senesi:1, s.574. 362 M.M.Z.C., 1330-1331 senesi, C.I, Devre:3, İçtima senesi:1, s.575; Tanin, 13 Teşrin-i evvel 1331/ 26 Ekim 1915. 363 R. Uçarol, a.g.e., s.406; F. Armaoğlu, 20.Yüzyıl Siyasî Tarihi (1914–1995), b.y.y., b.t.y., C. I-II, 14. baskı, s.107-108; Fahri Belen, XX. Yüzyılda Osmanlı Devleti, İstanbul 1973, s.192-193. 364 F. Armaoğlu, 20.Yüzyıl Siyasî Tarihi (1914–1995), b.y.y., b.t.y., C. I-II, 14. baskı, s.108. 365 Pıerre Renouvın, Birinci Dünya Savaşı (1914–1918), çev. Adnan Cemgil, b.y.y., 1982, s.208.

Page 146: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

133

Osmanlı Devleti’ne sığınması Bâbıâli’nin tarafsızlığını güç bir duruma sokmuş;

tarafsızlığını korumak isteyen Osmanlı Hükümeti, 11 Ağustos’ta gemileri satın aldığını

açıklamıştır366. Ayrıca Goeben’e Yavuz ve Breslau’a Midilli adları verilerek Osmanlı

donanmasına katılan bu gemilere Türk bayrağı da çekilmiş, tayfalarına ise fes

giydirilmiştir.

Cihan Harbi’nin ilerleyen günlerinde Almanya, kendi yanlarında savaşa girmesi

için Osmanlı Devleti üzerindeki baskısını artırmıştı. Ancak Bâbıâli, Bulgaristan savaşa

katılmadıkça ve Romanya’nın tarafsızlığı sağlanmadıkça savaşa katılma niyetinde

değildi. Eylül ayı içersinde Almanya’nın Fransa karşısında Marne muharebelerinde

istediği sonucu alamaması ve Rusya’ya karşı yeni bir cephe açmak istemesi, Osmanlı

Devleti’ne duyulan ihtiyacı artırmıştı. Almanya, Osmanlı Devleti’ni savaşa sokmak için

çok daha fazla çaba göstermeye başlamıştı367.

28/29 Ekim 1914 gecesi, Yavuz ve Midilli’nin de içerisinde bulunduğu Osmanlı

filosu Alman amirali Amiral Souchon kumandasında Karadeniz’e açılmış ve Enver

Paşa, Cemal Paşa ve Talat Bey ile Alman genelkurmayının düzenledikleri bir planla,

Rus limanlarına ani bir saldırı düzenleyip bu limanları topa tutmuştur. Padişah ve

sadrazam dâhil olmak üzere hükümetin bilgisi dışında cereyan eden bu olay şaşkınlık

yaratmıştır368. Bu olay üzerine Rusya 2 Kasım’da, İngiltere ve Fransa 5 Kasım’da

Osmanlı Devleti’ne savaş ilan ettiler. Osmanlı Devleti, bu ülkelere 11 Kasım 1914’te

resmen savaş açarak karşılık verdi. Üç gün sonra ise Kutsal Cihat ilan edildi.369

İtilaf Devletleri’nin Osmanlı Devleti’ne harp ilanı, Türkiye’de bulunan İngiliz,

Fransız ve Rus tebaasının durumlarının ne olacağı ve bunların himaye edilmesi

meselesini gündeme getirmişti.

Amerika Sefiri Morgenthau konuyla ilgili olarak yabancı bir gazetenin

İstanbul’daki muhabirine verdiği röportajda Türklerin düşman ülkelerin tebaasının

himayesi hususunda takdir edilecek bir surette ve âlicenap bir şekilde hareket ettiklerini

ifade etmiştir. Morgenthau, Türkiye’deki işleriyle uğraşmak isteyen İngiliz, Fransız ve

366 Kemal Arı, Birinci Dünya Savaşı Kronolojisi, Ankara 1997, s.18–28; İ. H. Danişmend, a.g.e., s.413. 367 F. Armaoğlu, 20.Yüzyıl Siyasî Tarihi (1914–1995), b.y.y., b.t.y., C. I-II, 14. baskı, s.110. 368 ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, Osmanlı Devleti Tarihi, İstanbul 1999, C.I, s.126; A. N. Kurat, a.g.e., s.243–245. 369 İ. H. Danişmend, a.g.e., s.418–419; K. Arı, a.g.e., s.67–74.

Page 147: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

134

Rus tebaasına ülkede kalmaları için izin, gitmek arzusunda bulunanlara ise fırsat

verildiğini; ancak adı geçen ülkelerin tebaasının emniyetlerinin sağlanmış olmasından

dolayı büyük bir kısmının kalmak istediğini belirtmiştir. Kapitülasyonların kaldırılması

üzerine yabancılara da teşmil edilen vergilerin ödenmemesi sıkıntı doğurmuşsa da

Amerika sefirinin, geciken vergi taksitlerinin verilmesine kefil olmasıyla bu mesele de

hal olmuştur370.

Osmanlı Hükümeti, kendisiyle savaş halinde olan ülkelerin tebaası ve bunların

malları hakkında yapılacak muamele ile ilgili birtakım düzenlemeler getirmek istiyordu.

Bu amaçla Bâbıâli’de, Dahiliye Müsteşarı Ali Münif Bey’in başkanlığında bir komisyon

kurulmuştu371. Komisyonun çalışmaları Osmanlı Hükümeti’nce değerlendirilmiş ve 15

Kasım 1914’teki toplantısında konuyu gündemine alan Meclis-i Vükela, düşman

devletlerin tebaasına ilişkin bir dizi tedbir kararlaştırmıştır.

Bu tedbirler, savaş halinde olunan devletlerin memurları ile tebaasını, malî

kurumalarını ve şirketlerini kapsıyordu. Bunların yanı sıra adı geçen ülkelerin

vatandaşlarının, sefirlerinin ve konsoloslarının posta ve telgraf haberleşmeleriyle ilgili

de kararlar alınmıştı. Ayrıca gümrük resmi ve tabiiyetle de ilgili birtakım hükümler

getirilmişti. Meclis-i Vükela tarafından, düşman devletlerin memurları ve tebaası

hakkında, kabul edilen tedbirler372:

1) Rusya ve hatta İran’da Osmanlı tebaasına ve konsoloslarına Rusya Hükümeti

tarafından her türlü hukuk kurallarına ve insanlığa aykırı bir surette muamele

edilmektedir. Bu muameleler düzeltilinceye ve tamir edilinceye, Osmanlı tebaasının

güvenle geri dönmesine kadar Osmanlı topraklarında bulunan Rusya tebaasının Osmanlı

ülkesinin sınırları dışına çıkmalarına izin verilmeyecektir. Rusya tebaasından olanlar,

Osmanlı ülkesinin bütün sahillerinden, hudutlarından ve yasak bölgelerin civarından,

hükümetin ülkenin iç kısımlarında belirleyeceği yerlere gitmeye ve orada oturmaya

mecbur edileceklerdir.

2) Keza Rusya Hükümetinin Osmanlı ülkesinde bulunan konsoloslarının da,

Osmanlı konsolosları (şehbenderleri) geri dönünceye kadar Osmanlı ülkesinin sınırları

370 Tanin, 26 Teşrin-i evvel 1330/ 8 Kasım 1914. 371 Tanin, 27 Teşrin-i evvel 1330/ 9 Kasım 1914. 372 BOA, MV., no:194/36.

Page 148: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

135

dışına çıkmalarına izin verilmeyecek; bu kişiler Osmanlı Hükümeti’nin ülkenin iç

kısımlarında belirleyeceği yerlerde oturmaya mecbur tutulacaklardır.

3) Fransa ve İngiltere vatandaşlarının Osmanlı ülkesinin sınırları dışına

çıkmalarına izin verilecektir. Bunlar arasında şahsen zararlı olanlar Osmanlı Devleti’nin

göstereceği bölgelerde oturmaya mecbur olacaklardır. Zararlı olmayanlar serbest

bırakılacaklardır. Belçika tebaasına gelince, bunlar Osmanlı ülkesinin sınırları dışına

çıkma veya ülkemizde oturma şıklarından birini seçmede serbest bırakılacaklardır.

4) Sırp ve Karadağ hükümetleri tebaası hakkında Rusya tebaası gibi muamele

edilecektir.

5) Şimdiye kadar Ruslar tarafından tutuklandıkları bilinen Osmanlı

konsoloslarına karşılık olarak aynı sınıfa mensup Rus konsoloslarından iki misli tutuklu

bulundurulacaktır.

6) Memleketlerine gitmek üzere Osmanlı ülkesinin iç kısımlarında bulunan

vilayetlerden sahile gelmekte olan Fransa ve İngiltere devletleri konsoloslarının

Osmanlı sınırlarından çıkmalarına, adı geçen devletler tarafından Osmanlı konsolosları

hakkında yapılan muamele anlaşılıncaya kadar, müsaade edilmeyecektir.

Meclis-i Vükela’nın almış olduğu tedbirler içerisinde posta, telefon münasebeti

ve haberleşmeleriyle ilgili yer alan hükümler şu şekildeydi:

7) Düşman devletlerin ülkeleri ile posta ve telgraf haberleşmesi kesilmiştir.

Bundan dolayı, ne düşman ülkelerden Osmanlı ülkesine ve ne de Osmanlı ülkesinden

düşman ülkelere telgraf ve mektup gidip gelemez. Düşman devletlerin ülkelerinden

transit suretle yapılacak haberleşme dahi yasaktır.

8) İçeriden dışarıya ve dışarıdan içeriye gidip gelecek bütün özel mektuplar açık

olacaktır.

9) Tarafsız devletlerin elçileri kendi hükümetleri hariciye nezaretleriyle ve

tarafsız devletlerde bulunan kendi devletlerinin elçileriyle ile şifreli telgraf ile

haberleşirler. Bu telgrafnameler Hariciye Nezareti’nin izniyle açılır.

10) Konsoloslar elçileri ile elçiler konsolosları ile şifreli haberleşme yapamazlar.

Page 149: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

136

11) Elçiler kendi hükümetleri hariciye nezaretleriyle ve tarafsız devletlerde

bulunan kendi devletlerinin elçileriyle haberleşmelerinde kapalı zarf kullanırlar.

12) Konsoloslar kendi elçileriyle kapalı mektup alış verişinde bulunabilirler.

Yalnız savaşılan yerlerde kumandanlar gerekli gördükleri anda kapalı şekilde

haberleşmeyi men etmek hakkına sahiptirler.

13) Bütün haberleşme Türkçe, Arapça, Ermenice, Rumca, Musevice, Almanca,

Fransızca, Amerikanca ve İtalyanca ile yapılacaktır. Bağdat, Basra, Samerra, Kazımıye,

Hanikin, Hille, Handiye ve İstanbul merkezlerinde açık ve anlaşılır bir dille yazılmış

telgraflar ve mektuplar kabul edilecektir. Bir yerden başka bir yere gönderilmeden önce,

mahreçlerinde muayene edilemeyen haberleşmeye dair evraklar Posta ve Telgraf ve

Telefon Nezareti’nce gösterilecek ve askerî açıdan da uygun bulunacak mübadele

merkezlerinde muayene edilecektir. Buna göre belirlenecek muayene usûlü Baş

Kumandanlık Vekâleti’ne yazılacaktır.

14) Elçiler ve konsoloslar Osmanlı ülkesinde dâhil ve hariçle ve hiçbir makamla

kapalı özel mektup alış verişinde bulunamazlar.

Meclis-i Vükela’nın malî kurumlarla ilgili kararları şu şekildeydi:

15) Düşman devletler ve bunların tebaasına ait malî kurumlar ile adı geçen

tebaanın malî işleri hakkındaki tedbirleri içermek üzere moratoryum 373 kanununa ek

olarak Maliye Nezareti’nce bir kanun layihası düzenlenecektir.

16) Osmanlı Bankası ve diğer bütün bankalar hükümet tarafından uygun bir

surette denetim ve kontrol altına alınacaktır.

Meclis-i Vükela’nın kararları arasında şirketlerle ilgili şu hükümlere yer

verilmişti:

17) Bayındırlık işleriyle ilgili bütün anonim şirketler Osmanlı Hükümeti’nin

denetim ve kontrolü altına alınarak safi hâsılat onların adına bankaya emanet edilerek

saklı tutulacaktır.

373 Moratoryum; savaş, siyasal, ekonomik ya da toplumsal bunalım dönemlerinde istisnaî ve geçici olarak yasayla getirilen genel bir önlemdir. Öte yandan, devletlerin dış borçlarının ertelenmesi de moratoryum diye anılır. Bkz. “Moratoryum”, Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, İstanbul 1986, C.XIII, s.8299.

Page 150: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

137

Osmanlı Hükümeti’nin aldığı tedbirler arasında düşman devletlere ait kurumlara

dair şu hükümler bulunmaktaydı:

18) Düşman devletlere veya bunların vatandaşlarına ait bütün eğitim kurumları

ilga, personeli tahliye edilecek ve binaları gerekli görülürse Osmanlı Hükümeti

tarafından kullanılacaktır. Diğer kurumlardan yalnız kilise, hastane ve yetimhaneler bu

hükümden müstesna olacaktır. Bunlardan kiliseler, eskisi gibi, ibadetlere açık olacak;

yetimhane ve hastaneler ise Osmanlı Hükümeti tarafından doğrudan doğruya veya

dolaylı olarak idare edileceklerdir.

Meclis-i Vükela’nın düşmanı olan devletler tebaasına ve kurumlarına

uygulamayı kararlaştırdığı diğer hükümler:

19) Düşman devletler vatandaşlarının moratoryum nispeti üzerindeki alacak

davaları kabul edilmeyecektir.

20) Osmanlı ülkesinden dışarıya altın çıkartılması yayımlanan özel kanun

gereğince ve yürürlükte olan usûl dairesinde yasaktır. Gümrük ve posta memurlarıyla

seyr-i sefain şirketleri acentelerine bu hususla ilgili gerekli tebligat yapılacaktır.

21) Bankalarda şahıslara ait özel kasalarda bulunan nakitler, mücevherler,

tahviller ve diğer kıymetli evrak ve eşya bahsedilen kasalarda kalacaktır. Kasalar

dairesinin anahtar veya anahtarları Osmanlı Hükümeti’nin banka nezdindeki

memurunda emanet olarak bulunacaktır.

Osmanlı Hükümeti’nin almış olduğu kararlara göre düşman ülkelerin tebaasının

tabiiyet meselesi:

22) Düşman devletlerin tebaasından olan Museviler, Osmanlı uyruğuna kabul

edildikleri takdirde Filistin’de bırakılacak ve istekleri halinde Osmanlı ülkesinden ihraç

edileceklerdir.

Filistin dışındaki Musevilerle, Museviler dışındaki milletlerden Osmanlı

uyruğuna kabul edilmesi uygun olanların dahi bu yoldaki talepleri yerine getirilecektir.

Düşman devletlerin vatandaşlarından gerekli görülenler, eskisi gibi, istihdam

edilecektir.

Osmanlı Hükümeti’nin reji ile ilgili hükümleri:

Page 151: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

138

23) Bayındırlık işleriyle ilgili diğer şirketler hakkında olunacak muameleye tâbi

tutularak Osmanlı Hükümeti’nin denetim ve kontrolü altına alınacaktır.

Meclis-i Vükela’nın sigorta şirketlerine dair hükümleri:

24) Yabancı anonim şirketleri hakkında düzenlenmiş ve hazırlanmış olan kanun

neşredilecek ve uygulanacaktır.

Meclis-i Vükela’nın düşmanı olan ülkeler hakkındaki kararları arasında gümrük

vergisine dair şu hüküm yer almaktaydı:

25) Transit suretle geçecek düşman devletlere ait eşyalar hakkında % 100’den

aşağı olmayacak bir vergi engeline tâbi tutulacak şekilde geçici kanun düzenlenecektir.

Bâbıâli tarafından alınan bu kararlar, savaş süresince, Osmanlı Devleti’yle

düşmanı olan ülkelerin tebaası arasındaki ilişkileri belirleyecekti. Bununla birlikte bu

kararların konumuz açısından önemli olan yanı kapitülasyonların kaldırılmasıyla ortaya

çıkan yeni düzenin uygulamaya konulmasını kolaylaştırıcı etkisidir. Henüz savaşa dâhil

olmamışken Osmanlı Devleti’ne kapitülasyonları kaldırma fırsat ve imkânını veren

I.Dünya Savaşı, bu kez savaşa dâhil olan Osmanlı Devleti’ne kapitülasyonların

kaldırılmasıyla ortaya çıkan yeni düzeni oluştururken daha radikal kararlar alma ve

bunları uygulama imkânı veriyordu.

İttihat ve Terakki Hükümeti, yukarıda belirtilen, kanunun hükümlerini vakit

geçirmeden düşman devletlerin tebaasına ve kurumlarına uygulanmaya başlanmıştı.

Düzenlemenin özellikle 18. maddesi önemlidir. 18 Kasım’dan itibaren uygulanamaya

başlanan bu madde, Osmanlı Hükümeti’ne yabancıların bazı kurumlarına el koyma

yetkisi vermekteydi. 18. maddenin tatbik edilmesinin Osmanlı kamuoyunda oldukça iyi

bir etki meydana getirdiğini belirten Tanin, maddeyle ilgili şu yoruma yer vermiştir374:

“…[Osmanlı Hükümeti] dünden[18 Kasım 1914] itibaren muhâsım devletlerin

memleketimizde müessese-i hayriyye namıyla vücuda getirdikleri mekteb vesaire gibi

propaganda ocaklarını birer birer kapatmaya başlamıştır. Ekserisi müteassıb ve

düşman anâsırından bulunan bu fesad ve propaganda ocaklarında şimdiye kadar bize

pek çok fenalıklar yapılmışdır[…]Mekteb, hastahane vesaire gibi namlarla memleketde

374 Tanin, 6 Teşrin-i sani 1330/ 19 Kasım 1914.

Page 152: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

139

fesad neşr etmek için tesis edilmiş olan bu müessesât aynı zamanda bir casus ve hafiye

teşkilatına da alet ve vasıta olmakda idi. Şimdiye kadar birkaç mektebde telsiz ve telgraf

âlâtı derdest edilmiş olduğunu gören hükümetin bu mekteblere hakikî bir fesad ocağı ve

casus yatağı olarak bakması kadar tabii bir şey olamazdı.”

Kapitülasyonların kaldırılması, yabancılara ait kurumlara olumsuz bir şekilde

bakma sonucunu doğurmamışsa da Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi, bu tür

kurumların amaçlarının, faaliyetlerinin ve niteliklerinin çok daha sert, açık ve doğrudan

eleştirilmesi imkânını, hatta meşruiyetini vermiştir. Ancak, yabancı okul, hastane gibi

bir kısım kurumların kuruluş amacı “memlekette fesad neşr etmek” olarak tanımlanırken

sadece düşman devletlerin göz önünde bulundurulması, bu dönemde Almanya ve

Avusturya-Macaristan devletlerinin tabiiyetindeki kurumların faaliyetlerine devam

ediyor olması dikkate değerdir.

Osmanlı Hükümeti, yukarıda verilen maddelerin dışında da birtakım tedbirleri

düşmanı olan devletlerin tebaasına ve kurumlarına uygulamıştır.

Osmanlı Devleti, savaşa girmesinin akabinde düşman ülkelere ait bankaları

güvenli bölgelere nakletmiş ve bu tedbiri diğer bütün bankalara da teşmil etmiştir.

Yalnız bu tür bankaların ihtiyaçlarından fazla paralarını, ülkenin iç kısımlarındaki

güvenli şubelerine nakletmeleri zorunlu tutulmuştur. Bununla birlikte sahilde kalmak ve

muamelelerine devam etmek isteyen bankalara da, yerel otoritelerce bir sakınca

görülmemesi halinde, izin verilebilecekti375.

Düyun-ı Umûmiyye’de bulunan düşman devletlerin tebaası da savaş şartlarından

etkilenmişlerdir. Düyun-ı Umûmiyye Memurin Nizamnamesi’ne göre askerlik vazifesini

yerine getirmek için ülkelerine davet edilen yabancı memurlar, askerliklerini bitirip geri

dönünceye kadar geçici olarak açığa alınacaklardı. Ancak bu hüküm, olağan durumlarda

geçerliydi. Osmanlı Devleti ile savaş halinde olan devletlerin tebaasının ülkelerine gidip

askerlik hizmetini yerine getirmesi, Osmanlı Devleti’nin aleyhinde faaliyette bulunmak

anlamına geliyordu. Bu nedenle bir devlet kurumu olan Düyun-ı Umûmiyye’de çalışan

375 Talat Bey tarafından Aydın, Trabzon, Kastamonu vilayetleriyle Bolu ve Canik mutasarrıflıklarına çekilen 15 Kasım 1914 tarihli bu telgraf için bkz. BOA, DH.ŞFR., no:47/18.

Page 153: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

140

düşman devletler tebaasına mensup olan yabancı memurların vazifelerine son verilerek

kayıtları silinmiştir376.

Osmanlı Hükümeti’nin Cihan Savaşı’na girmesiyle ele aldığı bir diğer konu ise

Osmanlı tebaasının düşman ülkelerin tebaasına olan borçları ve birtakım

mükellefiyetleri idi. İttihat ve Terakki Hükümeti, 7 Aralık 1914 tarihinde çıkardığı

“Tebaa- i Osmaniyyenin Düvel-i Muhâsama ve Müttefikleri Tebaasına Karşı Olan

Düyun ve Taahhüdatı Hakkında Kanun-ı Muvakkat” ile Osmanlı tebaasının düşman

devletler ve onların müttefikleri tebaasına karşı olan bir kısım yükümlülüklerini

ertelemiştir. Bu kanuna göre377 Osmanlı tebaasının düşman devletler ve müttefikleri

tebaasına karşı olup vadeleri gelen adi ve ticarî borçları için 28 Ekim 1914’ten, vadeleri

gelecek olanlar için de vade tarihlerinden itibaren faiz işlemeyecekti. Bununla beraber

Osmanlı tebaası, savaş devam ettiği müddetçe, adı geçen ülkelerin gerçek ve tüzel

kişilerine karşı olan taahhütlerini yerine getirmemeleri ve borçlarını ödememelerinden

dolayı sorumlu tutulmayacaklardı. Ayrıca düşman ülkelerin tebaasının taşınır ve

taşınmaz mallarıyla ilgili davaları savaş müddetince dinlenilmeyecekti(1.Madde).

Osmanlı topraklarında bulunan gerçek ve tüzel kişiler tarafından düşman ülkelere ve

bunların müstemlekelerine gerek nakdî olarak gerekse çek, poliçe ve hesaba nakletmek

suretiyle doğrudan veya dolaylı olarak ödeme yapılması yasaktı. Bu yasağa aykırı

hareket eden kimselerle kurumların direktörleri ve onlara yardımcı olanlar çeşitli

şekillerde cezalandırılacaktı(2.Madde).

Osmanlı Hükümeti’nin ülkesinde yaşayan düşman devletler tebaası ve

kurumlarına ilişkin olarak çıkarttığı bu kanun, uluslararası hukuka uygundu. Oysa

Bâbıâli ile savaş halinde olan devletlerin Osmanlı tebaasına aynı şekilde davrandıklarını

söylemek güçtü. İngiltere ve Fransa gibi uluslararası hukuka aykırı hareket eden

devletlerden bir diğeri de Rusya idi. Savaşla birlikte Rusya, topraklarındaki Osmanlı

tebaasına harp esiri muamelesi yapmaya başlamıştı. Üstelik tutuklanan ve harp esiri

muamelesi görenlerin içerisinde harp gücüne sahip olmayan kişiler de vardı.

İngiltere’ye ait gemiler ise Osmanlı sahillerinde dolaşarak tarafsız gemileri tahrip

etmekte ve rast geldikleri Osmanlı tebaasını alıp götürmekte idi. İngiltere ve Rusya’nın

376 Meclis-i Vükela’nın 9 Haziran 1915 tarihli bu kararı için bkz. BOA, MV., no:198/41. 377 1331 Tarihli Talimatname, s.54.

Page 154: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

141

uluslararası hukuka aykırı olan bu yöndeki hareketleri Osmanlı Devleti’nin misilleme

yapma hakkını doğurmuş ve hükümeti birtakım tedbirler almaya itmişti. Tanin’e göre

eğer düşman ülkeler topraklarındaki Osmanlı tebaasına harp esiri muamelesi yapmaya

devam edecek olurlarsa Osmanlı Devleti de Almanya Hükümeti’nin de yapmış olduğu

gibi düşman devletler tebaasına harp esiri muamelesi yapmada kendisini serbest

görecekti378.

Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla İngiltere ve Fransa’ya ait donanma,

Osmanlı ülkesinin bazı açık şehir ve kasabalarını, uluslararası hukuka aykırı olarak

bombalamıştır. Bunun üzerine Bâbıâli, bombalama neticesinde ortaya çıkan hasarın

Osmanlı ülkesinde bulunan İngiliz ve Fransız sermayesi ile kurulmuş şirketlerin

hasılatından karşılanmasına karar vermiştir. Osmanlı Devleti tarafından istimlâk edilen

bu şirketlerin bedelleri, devletlerarası hukuk hilafına bombalanan şehir ve kasabaların

zararına mukabil sayılmış; bu tür şirketler Osmanlı Devleti tarafından millileştirilmiştir.

Bunlardan sermayesinin hemen tamamımı İngiliz ve Fransızlara ait olan İstinye Duka

Şirketi, millileştirilerek Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi’ne devrolunmuştur379. Yine

sermayelerinin çoğu İngiliz ve Fransızlara bir kısmı ise bazı düşman ülkelerin

tabiiyetindeki şahıslara ait olan Zonguldak Limanı ve buradaki kömür ocakları da Seyr-i

Sefain İdaresi adına istimlâk edilerek millileştirilmiştir380. Bâbıâli, İzmir Rıhtımı ile

Mudanya-Bursa demiryolunun milleştirilmesine de karar vermişti381. Ayrıca yol yapımı

için kurulmuş olup taahhüt ettiği işleri yapmayan ve sözleşmedeki şartları yerine

getirmeyen bir Fransız anonim şirketinin de mukavelesi tazminat ödenmeden

feshedilmiştir382. Aydın Vilayeti’nde faaliyet gösteren bir İngiliz şirketi ise Şura-yı

Devlet ve Meclis-i Vükela kararıyla iplik ve mensucat alanında üretim yapacak olan bir

Osmanlı anonim şirketi haline getirilmiştir383.

378 Tanin, 6 Teşrin-i sani 1330/ 19 Kasım 1914. 379 BOA, MV., no:198/88; no:198/64; Tanin, 10 Temmuz 1331/ 23 Temmuz 1915. 380 BOA, MV., no:198/100. 381 BOA., MV., no:201/38. Düşman ülkelerin Osmanlı topraklarındaki kurumlarından olan limanlar ile Mudanya-Bursa demiryolu antlaşmalara uygun olarak hükümet tarafından satın alınarak millileştirilmiştir. Bu bilgi için bkz. İttihat ve Terakki’nin Son Yılları (1916 Kongresi Zabıtları), haz. Eşref Yağcıoğlu, İstanbul 1992, s.27. 382 BOA., MV., no:196/24. 383 Tanin, 19 Temmuz 1331/ 1 Ağustos 1915.

Page 155: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

142

Cihan Savaşı ile birlikte ülkeler, özellikle iç güvenliği sağlamaya, casusluk

faaliyetlerini set çekmeye ve “önemli” bilgilerin düşman devletlerin eline geçmesini

önlemeye azamî dikkat göstermişlerdir. Osmanlı Devleti için de geçerli olan bu durum,

birtakım uygulamaları da beraberinde getirmişti.

Bu bağlamda Dersaadet Merkez Kumandanlığı tebliğ ettiği bir talimatnameyle

düşman devletlerin vatandaşlarının geceleri belirli bir saatten sonra evlerinden başka bir

yerde bulunmalarını yasaklamış, meskenlerini değiştirenlerin ise yirmi dört saat içinde

durumdan polisi haberdar etmelerini şart koşmuştu384. Dâhiliye Nezareti de yayımlamış

olduğu benzer bir genelgeyle düşman ülkelerin tebaasının hareketlerini sınırlamaya ve

kontrol altında tutmaya çalışmıştı385. Bunun yanında casusluk faaliyetlerini önlemek

amacıyla İngiltere ve Fransa gibi düşman devletler tebaasından olup casusluk yapma

ihtimali bulunan şahıslar, özellikle bu tür faaliyetlere uygun olan yerlerden alınıp

ülkenin iç kısımlarına nakledilmiştir. Kadın ve çocuk gibi sakınca doğurmayacağı

düşünülen kişiler ise bulundukları yerlerde bırakılmıştır386. Keza Rus tebaası da İngiliz

ve Fransız tebaası gibi aynı gerekçeyle ülkenin iç kısmına sevk edilmiştir387. Düşman

devletlerin konsoloslarının yanında müstahdem olan kavas ve tercümanlardan sakıncalı

görülenlerle388 casusluk yapma şüphesini taşıyanlar Osmanlı tebaasından olsalar dahi,

Kayseri gibi iç bölgelere gönderilmiştir389. Düşman ülkelerin tebaasından olup

hizmetine ihtiyaç duyulan ve casusluk yapmalarından şüphelenilmeyen kişiler ise görev

yerlerinde bırakılmışlardır390. Ülkenin çeşitli yerlerinde bulunan İngiltere ve Fransa gibi

düşman ülkelerin konsolosları ise İstanbul’a getirtilmiştir391. Bir güvenlik ve istihbarat

384 İkdam, 24 Ağustos 1331/ 6 Eylül 1915. 385 Dâhiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası, 1331, C.III, s.137–138. 386 Dâhiliye Nezareti’nden Beyrut Vilayeti’ne çekilen 6 Aralık 1914 tarihili bu telgraf için bkz. BOA, DH.ŞFR., no:47/356. 387 BOA, DH.ŞFR., no:47/430. 388 BOA, DH.ŞFR., no:48/169. 389 BOA, DH.ŞFR., no:49/146. 390BOA, DH.ŞFR., no:47/276. Savaş sırasında Mekteb-i Sultânî’nin öğretmen kadrosunda yer alan Fransızların bir kısmı ülkelerine geri dönerken, eğitimin aksamaması için görevine devam etmek isteyen Fransızlar, Osmanlı Hükümeti’nin uygun görmesiyle, vazifelerinin başında kalmışlardır. Bkz. Vahdettin Engin, 1868’den 1923’e Mekteb-i Sultani, İstanbul 2003, s.235. 391 Dahiliye Nazırı Talat Bey tarafından Edirne, Erzurum, Adana, Ankara, Aydın, Bitlis, Basra, Bağdad, Beyrut, Hicaz, Haleb, Hüdavendigar, Diyarbekir, Suriye, Sivas, Trabzon, Kastamonu, Konya, Mamüretü’l-Aziz, Musul, Van vilayetleri ile Urfa, İzmit, Bolu, Canik, Zor, Karesi, Kudus-ü Şerif, Kal’a-i Sultaniye, Teke, Menteşe, Kayseri ve Karahisar mutasarrıflıklarına çekilen 8 Aralık 1914 tarihli bu telgraf için bkz. BOA, DH.ŞFR., no:47/388.

Page 156: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

143

tedbiri olmak üzere İtilaf Devletleri’ne ait konsoloshanelerde aramalar yapan Bâbıâli,

bunun sonucunda pek çok silah ve cephane ele geçirmiştir392.

Kapitülasyonlar ve siyasî güçten yoksunluk nedeniyle, Osmanlı Hükümeti’nin

daha önce ilişemediği birtakım kişiler, savaşın şartları içerisinde tekrar, gündeme

gelmişti. Aynı zamanda düşman devletlerin tabiiyetinde bulunan bu kişilerin casusluk

yapma ihtimalinden dolayı Bâbıâli, bunlar hakkında gizli soruşturma açmıştı. Bu

şahıslardan biri İstanbul’da Büyükdere’de oturan, II. Meşrutiyet’ten önce İstanbul

belediye başkanlığında bulunmuş olan Babuşçuzade İbrahim Bey’di. Gizli tahkikat

yapması için Edirne Vilayeti Polis Müdüriyyeti’ne gönderilen yazıya göre, İbrahim Bey

belediye başkanlığı döneminde kapitülasyonlardan istifade ederek birçok “fenalık ika

etmiş”, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra ise İstanbul’dan ayrılarak Girit’e gitmişti.

Burada İngiliz tabiiyetine geçerek Kandiye’deki İngiliz Konsolosluğu’nun

tercümanlığına tayin edilen İbrahim Bey daha sonra tekrar İstanbul’a dönmüştü393. Bir

açıdan kapitülasyonların korumasına girdikten sonra İstanbul’a dönen İbrahim Bey,

tahkikatla ilgili yazıda, “zaman-ı istibdadda∗ pederini dahi jurnal etmek”le itham

edilmiştir. İbrahim Bey Cihan Savaşı sırasında Kandiye İngiliz Konsolosu tercümanı

olma sıfatını korumaktaydı.

Hakkında gizli soruşturma açılanlardan bir diğeri ise Asmaaltı’nda ticaret eden

Rusya tabiiyetindeki İranlı Abdülkerim Efendi idi. Edirne Polis Müdüriyyeti’ne

gönderilen yazıda, İranlı Abdülkerim Efendi’nin Osmanlı askerlerini Girit’ten atmak

için 1314 (1898/1899) senesinde Girit’in Kandiye kasabasındaki Rus konsolos vekiliyle

392Hicaz Kumandanlığı’ndan gönderilen telgrafnameye göre Cidde’deki düşman ülkelerin konsoloshaneleri aranmış ve önemli miktarda silah ele geçirilmişti. Aramalar sonucunda Rus konsoloshanesinde 3 adet tüfek ile buna ait 600 fişek, Nagant marka revolver ve 196 adet fişek, 16 kasatura; Fransa konsoloshanesinde 16 tüfek, 8 tabanca ve birçok fişek vs. bulunmuştu. Bkz. Tanin, 21 Teşrin-i sani 1330/4 Aralık 1914. Beyrut’taki yabancı konsolosluklar da aranmıştı. Özellikle Fransız konsolosluğunda yapılan araştırmalar sonucunda, savaştan önce Osmanlı Devleti’nin aleyhinde bu devletle ilişki içerisinde olan pek çok kişi tespit edilmişti. Bkz. Emir Şekib Arslan, a.g.e., s.82–83. Suriye’deki Fransız konsoloshanesinde yapılan araştırma sonucunda ise Fransa Hariciye Nezareti’nin Osmanlı topraklarındaki konsoloslarıyla haberleşmesine mahsus olan posta sandığının ülkeye silah ve cephane getirmek için kullanıldığı ortaya çıkmıştı. Konuyla ilgili konsoloshanede ele geçirilen bir telgrafname hayli ilginçtir. 20 Haziran 1908 tarihli ve o dönemin Fransa Hariciye Nazırı Mösyö Pichon imzasını taşıyan bu telgrafname şu şekildeydi: “Eslihalar ve cebhaneler Beyrut evrak sandığıyla otuz bir Nisan’da gönderilmiştir.” Telgrafname için bkz. Tanin, 30 Teşrin-i sani 1330/ 13 Aralık 1914. 393 1 Aralık 1914 tarihli bu belge için bkz. BOA, DH.EUM.MTK., no:79/6. ∗ “Zaman-ı istibdad” nitelemesiyle II. Abdülhamit dönemi kastedilmiştir.

Page 157: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

144

Kandiye İngiliz askeri kumandanının tertip ettiği ihtilalde parmağı olduğu belirtilmiştir.

Yazıda ayrıca Abdülkerim Efendi’nin, bu olaydan sonra İngilizler tarafından Girit’te

idam edilen 48 Müslüman aleyhinde de şahitlik ettiği de belirtilmişti394. Osmanlı

Hükümeti bu kişilerin casusluk yapmasından kuşkulanıyordu. Ancak bu kişilerin

Osmanlı Devleti aleyhinde yaptığı iddia edilen faaliyetlerinin aradan uzun bir zaman

geçmesine karşın tekrar gün yüzüne çıkartılması, sadece casusluk faaliyetlerini önlemek

için değil aynı zamanda, savaş şartları içinde, Osmanlı Hükümeti’nin bu kişilerle

“hesaplaşma”sını da düşündürüyordu.

Bâbıâli, savaşın içerisindeyken ele aldığı konular arasında 1856 tarihli Paris ve

1878 tarihli Berlin antlaşmaları da vardı. Her iki antlaşmada da Osmanlı Devleti’nin

toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına Avrupalı devletler tarafından saygı gösterileceği

esası yer almasına karşın Osmanlı toprakları antlaşmalarda yer alan devletler tarafından

işgal edilmiş; bu ülkeler taahhütlerini yerine getirmemişlerdi. Diğer taraftan Osmanlı

Devleti’nin I. Dünya Harbi’ne girmesiyle bu antlaşmalarda imzası bulunan altı büyük

devletten dördüyle (İngiltere, Fransa, Rusya, Sardenya-daha sonra İtalya-) savaşması

diğer iki devletle (Avusturya-Macaristan, Prusya-daha sonra Almanya) ise eşitlik içinde

müttefik olması nedeniyle Paris ve Berlin antlaşmaları Bâbıâli tarafından yürürlükten

kaldırılmıştır. Osmanlı Hükümeti, adı geçen antlaşmaların feshedildiğini 14 Ekim

1916’da Almanya’ya ve 21 Ekim 1916’da ise Avusturya’ya birer nota ile de

bildirilmiştir. Ayrıca 2 Kasım 1916’da Paris ve Berlin antlaşmalarının yürürlükten

kaldırıldığını gazetelerle de ilan etmiştir395. Böylece içerisinde kapitülasyon hükümleri

bulunan bu antlaşmalar da ortadan kaldırılmıştır396.

Osmanlı Hükümeti, kendisiyle savaş halinde olmayan ülkelerin sefaret ve

konsoloslarının düşman ülkelerin tebaasıyla, hükümetin yetkisi içerisinde olan

konularda hükümetten bağımsız olarak, ilişkiye girmesini istemiyordu. Bu alanda da

ihtiyatı elden bırakmayan Bâbıâli, düşman ülkelerin tebaasını himaye eden sefarethane

ve konsolosların himayelerindeki tebaaya doğrudan doğruya para dağıtmasına izin

vermemiştir. Osmanlı Hükümeti, savaş halinde olduğu ülkelerin tebaasından fakir

394 BOA, DH.EUM.MTK., no:79/6. 395 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1957, C.III, Kısım:3, s.482–486. Ayrıca bkz. Ali Fuad Türkgeldi, Görüp İşittiklerim, Ankara 1987, 4. baskı, s.115. 396 A. E. Yalman, a.g.e., s.276.

Page 158: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

145

olanlarına dağıtılacak olan paranın Osmanlı memurlarına teslim edilmesini ve yabancı

devletlerin siyasî temsilcilerinin yalnız dağıtım esnasında kendilerinden bir memur

bulundurmalarını uygun görmüştür. Ayrıca bu hususu bir genelgeyle ilgili yönetim

birimlerine de duyurmuştur397.

Osmanlı Devleti, savaş içerisinde misilleme hakkını da kullanmış; İtilaf

Devletleri’nin Osmanlı tebaasına reva gördüğü muameleyi adı geçen ülkelerin

vatandaşlarına uygulamıştır. Fransa’nın Osmanlı tebaasından bir kısmını tutuklamasına

karşılık İzmir’deki altı Fransız ailesi tutuklanarak Haymana’ya sevk edilmiştir398.

Cihan Savaşı’nın ilerleyen evrelerinde İtilaf Devletleri safına yeni katılımlar

olmuş, bunların tebaasının Osmanlı ülkesindeki statüsü de doğal olarak değişmişti.

20 Mayıs 1915’te Avusturya’ya savaş ilan eden İtalya, Çanakkale savaşlarının

en hararetli döneminde, 1915 Ağustosunda, Almanya ile Osmanlı Devleti’ne de savaş

ilan etmiştir399. İtalya ile başlayan savaş dolayısıyla Bâbıâli, adı geçen devletle savaştan

önce imzaladığı bütün antlaşmaları, mukaveleleri, itilafları, protokol ve diğer senetleri

feshetmiştir. Bâbıâli, yayınlamış olduğu genelgeyle, savaş devamı müddetince Amerika

Sefareti’nin İtalya, Rusya ve Karadağ devletlerinin tebaasını himaye etmesini kabul

ettiğini ilgili Osmanlı memurlarına duyurmuştur. Ancak Osmanlı Hükümeti, Amerika

Sefareti’ni düşman ülkelerin tebaalarının menfaatini korurken ve onların himayesinden

kaynaklanacak müracaatlarını yaparken devletler genel hukuku kuralları dairesinde

hareket etmesi gerektiği hususunda da uyarmıştır400.

21 Ağustos’ta Osmanlı Devleti ile İtalya arasında savaşın başlamasıyla İtalya

tebaasının durumunu ele alan İttihat ve Terakki Hükümeti üç maddeden oluşan bir

geçici kanun hazırlamıştır. Kanunun gerekçesinde İtalya tebaasının barış zamanı istifade

ettikleri imkânlara son verilmek istendiği belirtilmiştir. Bu amaçla gerek Osmanlı

tebaasının düşman devletler tebaasına karşı olan borçları ve taahhütleri gerekse düşman

ülkelerin tebaasının elinde bulunan istikrazlar, hazine tahvilleri ve amortisman hakkında

7 Aralık 1914 tarihinde neşredilmiş olan kanun hükümlerinin İtalya tebaasını da

397 BOA, DH.ŞFR., no:54-A/310; DH.ŞFR., no:54-A/318. 398 BOA, DH.ŞFR., no:55-A/233. 399 F. Armaoğlu, 20.Yüzyıl Siyasî Tarihi (1914–1995), b.y.y., b.t.y., C. I-II, 14. baskı, s.118. 400 8 Eylül 1915 tarihli bu genelge için bkz. BOA, DH.EUM.KLU., no:16/1; DH.UMVM., no:123/133. Ayrıca bkz. Dâhiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası, 1332, C.III, s.138-139.

Page 159: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

146

kapsamasının gerekliliğine işaret edilmiştir401. 16 Eylül’de çıkartılan “Tebaa-i

Osmaniyye’nin Düveli Muhâsama ve Müttefikleri Tebaasına Karşı Olan Düyun ve

Taahhüdatına Mütedair 18 Muharrem 1333 tarihli Kanun-ı Muvakkat Hükmünün İtalya

Tebaasına Dahi Teşmili Hakkında Kanun-ı Muvakkat” ile 7 Aralık 1914 tarihli kanunun

hükümleri 21 Ağustos’tan itibaren İtalya tebaası hakkında da geçerli kılınmıştır402.

Böylece düşman devletler ve müttefikleri hakkında daha önce ilan edilen kanun

hükümleri İtalya tebaası hakkında da uygulanmaya başlamıştır403. Ayrıca Osmanlı

ülkesinde bulunan İtalyan konsolosluklarının tümü mühürlenerek kapatılmıştır404.

İtalya gibi tarafsızlık siyasetini terk eden bir diğer ülke Romanya idi. Osmanlı

Hükümeti, 1916’nın Ağustos’unda İtilaf Devletleri yanında savaşa giren Romanya

tebaasına da İtalya tebaası gibi düşman ülkelerin tebaasına uyguladığı muameleyi

uygulama kararını almıştır405.

1917 yılında savaşın kaderini değiştirecek önemli gelişmeler yaşanır. Nisan

ayının başında Amerika, Almanya’ya savaş ilan eder ve Avusturya-Macaristan ile

ilişkilerine son verir. Almanya ve Avusturya-Macaristan devletleriyle ittifakının gereği

olarak Osmanlı Hükümeti de Amerika ile ilişkilerini keser. Ancak bu durum

Amerika’ya savaş ilan etme sonucunu doğurmaz. Bu nedenle Bâbıâli, yayınladığı

genelgeyle, Amerika ile sadece siyasî ilişkilerin kesildiğine dikkat çekmiş ve adı geçen

devletle savaşa neden olabilecek hareketlerden kaçınılması, Amerika konsoloslarına

resmî ilişkilere son verilerek tebaasına eskisi gibi iyi bir şekilde davranılması hususunda

Osmanlı memurlarını uyarmıştır406. Amerika ile diplomatik ilişkilerin kesilmesinden

sonra, adı geçen ülkenin menfaatlerini koruma hakkı İstanbul’daki İsveç elçiliğine

verilmiştir407.

İttifak Devletleri’ne savaş ilan eden bir başka devlet Yunanistan’dı. 1917

Haziran’ın son günlerinde Yunanistan’ın savaşa girmesi üzerine toplanan Meclis-i 401 BOA, İ.MMS., no:198/1333-Za 07, lef:1; M.M.E.M.L.K., 1331 senesi, C.I, Devre:3, İçtima senesi:2, s.198. 402 BOA, İ.MMS., no:198/1333-Za 07, lef:4; 1331 Tarihli Talimatname, s.79; M.M.Z.C., 1331 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:2, s.85, 186; M.M.E.M.L.K., 1331 senesi, C.I, Devre:3, İçtima senesi:2, s.199. 403 Tanin, 7 Eylül 1331/ 20 Eylül 1915. 404 Talat Bey’in Osmanlı yönetim birimlerine verdiği 4 Eylül 1915 tarihli bu emir için bkz. BOA, DH.ŞFR., no:55-A/78. 405 M.A.Z.C., 1332-1333 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:3, s.160. 406 BOA, DH.ŞFR., no:75/192, 192a. Ayrıca bkz. L. Evans, a.g.e., s.28–30. 407 L. Evans, a.g.e., s.30.

Page 160: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

147

Vükela, ikinci bir emre kadar Yunan tebaasının ülke dışına çıkmasını yasakladı408.

Yunan sefaret ve konsoloslarıyla tebaasına ait hayvanlarla nakliye vasıtalarına ise

tekâlif-i harbiye suretiyle el koydu409.

Osmanlı Devleti’nin I.Dünya Savaşı’na girmesi, Osmanlı topraklarında bulunan

düşman ülkelerin tebaasını ve kurumlarını derinden etkilemiştir. Bâbıâli, savaş

dolayısıyla bir yandan ilga kararını daha kolay bir şekilde uygulama imkanını elde

ederken diğer yandan adı geçen ülkelerin tebaasına ve kurumlarına savaş şartlarının

gerektirdiği muameleleri tatbik etmesi ilga kararının tam manasıyla uygulanacak

alanları daraltmıştır.

Osmanlı ülkesinde düşman devletlerin tebaası dışında birçok farklı uyruğa sahip

yabancılar yaşamaktaydı. Bununla birlikte Cihan Harbi, ilânihaye devam edecek

değildi. Savaş sonunda İttifak Devletleri’nin galip gelmesi durumunda yapılacak olan

barış görüşmelerinde ve atlaşmalarında Osmanlı Devleti’nin ilga kararını yabancı

devletlere kabul ettirebilmesi için her şeyden önce bu kararı bütün sonuçlarıyla

uygulaması, kapitülasyon hükümleri taşımayan kanunlar yapması gerekmekteydi.

Dolayısıyla savaştan sonraki zamanlarda da geçerli olacak olan bu yasalarla Osmanlı

topraklarında yaşayan bütün yabancıların hukukî statüsünün, haklarının ve vazifelerinin

devletlerarası hukuka uygun olarak belirlenmesi elzemdi. Ancak bu şekilde hareket

edilerek yabancıların da Osmanlı tebaasının bağlı olduğu kanun ve nizamlara bağlı

olması sağlanabilir; yabancıların imtiyazlı konumu sona erdirilebilirdi.

II. 5 Osmanlı Ülkesinde Yaşayan Yabancıların Hak ve

Vazifelerinin Yeniden Düzenlenmesi

Kapitülasyonların yürürlükte olduğu dönemde yabancılara uluslararası hukuk

uygulanamaz; yabancı devletlerin temsilcileri Osmanlı Devleti’nin devletlerarası hukuk

kurallarına uygun düzenlemeler yapmasına engel olurlardı. Kapitülasyonların

kaldırılmasından sonra bu tür engellemelerden kurtulan Bâbıâli, ortaya çıkan hukukî

boşluğu uluslararası hukuka uygun kanunlarla doldurmaya çalışmıştı.

408 BOA, DH.ŞFR., no:78/134. 409 BOA, DH.ŞFR., no:78/137.

Page 161: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

148

Osmanlı Hükümeti tarafından 8 Mart 1915’te çıkartılan “Memalik-i

Osmaniyye’de Bulunan Ecnebîlerin Hukuk ve Vezaifine Dair Kanun-ı Muvakkat” ile

yabancıların tâbi olacağı hukukî statü yeniden belirlenmişti410. Buna göre411;

Birinci Madde:

Osmanlı ülkesinde bulunan ecnebîler Kanun-ı Esasî ile diğer kanunların

Osmanlı tebaasına bahşettiği siyasî hukuktan ve belediye hukukundan istifade

edemezler ise de Osmanlı Devleti’nin kanun ve nizamlarıyla Osmanlı tebaasına

hasredilmeyen özel hukuktan yararlanırlar.

İkinci Madde:

Memleketin emniyet ve asayişiyle ilgili Osmanlı Devleti’nin bütün kanun ve

nizamları, Osmanlı ülkesinde bulunan bütün yabancılar hakkında dahi geçerlidir.

Üçüncü Madde:

Hukuk ve ticarete ilişkin hususlarda ecnebîler, Osmanlı mahkemelerinin bütün

çeşitlerine ve derecelerine başvurabilir, Osmanlı tebaası gibi haklarını dava ve müdafaa

edebilirler. Ancak Osmanlı ülkesinde yeterli miktarda emlak sahibi olmayan ecnebî

tebaa tarafından Osmanlı tebaası aleyhine davacı sıfatıyla ikame olunacak veya

müdahale yoluyla ortaklık edilecek davalara bakılabilmesi için her şeyden önce dava

masraflarıyla zarar ve ziyana karşılık olarak mahkemece tespit edilecek miktarda

teminat akçesi veya kefalet vermesi mecburidir. Şu kadar ki karşılıklı muamele şartıyla

bu mecburiyet kalkar.

Dördüncü Madde:

Ecnebî tebaayla ilgili ve taşınmaz mallara ait bütün davalar ile diğer hususlara

ilişkin hukuk, ticaret ve ceza davaları Osmanlı tebaası alakadar olmasa dahi Osmanlı 410 Muvakkat kanunda imzası bulunanlar: Sultan Mehmet Reşat, Sadrazam ve Hariciye Nazırı Mehmet Sait Paşa, Şeyhü’l-İslam ve Evkaf-ı Hümayun Nazırı Hayri Efendi, Harbiye Nazırı ve Bahriye Nazırı Vekili Enver Paşa, Dâhiliye Nazırı ve Maliye Nazırı Vekili Talat Bey, Adliye Nazırı ve Şura-yı Devlet Reisi Vekili İbrahim Bey, Nafıa Nazırı Abbas Bey, Maarif Nazırı ve Posta ve Telgraf ve Telefon Nazırı Vekili Ahmet Şükrü Bey, Ticaret ve Ziraat Nazırı Ahmet Nesimi Bey. Bkz. BOA, DH.İD., no:87–2/55, lef:2. 411 BOA, DH.İD., no: 87–2/55, lef:2; DH.HMŞ., no:9/76, lef:1, 2; DH.MB.HPS.M, no:20/9; İkdam, 2 Mart 1330/ 15 Mart 1915; Sicilli Kavanini, C.XVI, s.658–659; Vedat Raşit Seviğ, Türkiye’nin Devletler Hususi Hukuku Düzeni İle İlgili Kanun ve Andlaşmalar(Derleme), İstanbul 1971, s.223-224; Muammer Raşit Seviğ, Devletler Hususî Hukuku, C.II, İstanbul 1943, s.421-422; T. Taner, a.g.m., s.11-12. Muvakkat kanunun taslak metni için bkz. BOA, MV., no:236/78, lef:1.

Page 162: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

149

mahkemelerinde Osmanlı kanunlarına, nizamlarına ve usûlüne göre görülür. Şu kadar ki

gayri Müslim ecnebî tebaasıyla ilgili olup da nikâh akdi ve feshi, tefrik-i ebdan (ayrılık),

übüvvet (babalık), nesep, tebenni (evlat edinme) gibi aile hukukuna; rüşt, hacir, vesayet

gibi ehliyete; taşınır mallara ait vasiyet ve terekelere ilişkin davaların Osmanlı

mahkemelerinde görülebilmesi tarafların rızasıyla müracaatına veya Osmanlı tebaasının

alakadar bulunmasına veyahut bu davaların Osmanlı mahkemelerinde görülmekte olan

davalarla ilgili olmasına bağlıdır. Ve bu surette Osmanlı Devleti’nin amme intizamına

aykırı olmamak şartıyla alakadarların bağlı oldukları devletin kanunlarına ve kanunlar

ihtilafı halinde devletler özel hukuku kaidelerine göre muamele olunur.

Beşinci Madde:

Yürürlükteki kanunlara uygun olarak Osmanlı tebaasından alınmakta olan her

türlü vergiye, ecnebî tebaa dahi aynı şartlarda ve derecede tabidir.

Muvakkat Madde:

Bu kanunun neşir tarihinde Osmanlı ülkesinde dava vekâleti, tababet, eczacılık,

mühendislik, muallimlik meslek ve sanatlarıyla iştigal eden, mektep açan, gazete ve

mecmua yayınlayan yabancıların kazanılmış hakları devletin kanun ve nizamlarına

uyulması şartıyla saklıdır.

Altıncı Madde:

Bu kanun neşredildiği tarihten itibaren yürürlükte olup icrasına Heyet-i Vükela

memurdur.

Bu kanun, Padişah Mehmet Reşat’ın 8 Mart 1915 tarihli iradesiyle geçici olarak

yürürlüğe konulmuş ve devletin kanunlarına ilave edilmişti. Bâbıâli, 13 Mart’ta çeşitli

dairelere göndermiş olduğu bir genelgeyle kanun-ı muvakkatin gereğinin yerine

getirilmesini istemişti412.

412 Genelgenin gönderildiği yerler şunlardı: İstanbul, Edirne, Erzurum, Adana, Ankara, Aydın, Bitlis, Basra, Bağdad, Beyrut, Hicaz, Haleb, Hüdavendigar, Diyarbekir, Suriye, Sivas, Trabzon, Kastamonu, Konya, Mamüretü’l-Aziz, Musul, Van, Yemen Vilayetleri; Urfa, İzmit, Bolu, Canik, Çatalca, Zor, Asir, Karesi, Kudus-ü Şerif, Kal’a-i Sultaniye, Teke, Menteşe, Kayseri Karahisar-ı sahib, İçel, Maraş, Kütahya Mutasarrıflıkları; Medine-i Münevvere Muhafızlığı ve Polis Müdüriyyeti. Bkz. BOA, DH.İD., no:87–2/55, lef:1.

Page 163: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

150

Kanun-ı muvakkatin ilk maddesiyle Osmanlı ülkesinde yaşayan yabancılara

Osmanlı tebaasına saklı tutulan özel haklardan gayrisi verilmekteydi413.

Kapitülasyonların yürürlükte olduğu dönemde yabancıların tâbi oldukları yargı

organları ve onlara uygulanacak hukuk bakımından hukukun kişiselliği ilkesi kabul

edilmişti. Ancak muvakkat kanunun ikinci maddesiyle, Türk hukukunda hukukun

kişiselliği ilkesinin yanı sıra, belirli hallerde, hukukun ülkeselliği ilkesi de kabul

edilmiştir414. Ülkenin emniyet ve asayişi söz konusu olduğunda Osmanlı Devleti’nin

bununla ilgili bütün kanun ve nizamları yerli yabancı ayırımına gidilmeksizin ülke

sınırları içinde yaşayan herkese uygulanacaktı415.

Kanun-ı muvakkatin üçüncü maddesiyle Osmanlı ülkesinde yaşayan yabancılara

tıpkı Osmanlı tebaası gibi Osmanlı mahkemelerinin bütün çeşit ve derecelerine

başvurma hakkı tanınmıştı. Ancak Osmanlı ülkesinde yeterli miktarda emlake sahip

olmayan yabancıların Osmanlı tebaası aleyhine davacı sıfatıyla açacağı veya müdahil

olarak katılacağı davalara bakılabilmesi yabancıların teminat akçesi veya kefalet

vermesi şartına bağlanmıştı416. Teminat şartı sadece yabancılar için geçerliydi.

Teminatın öncelikli olarak şart koşulmasının sebebi, yabancıların Osmanlı

tebaası aleyhine açacağı davada haksız çıkmaları durumunda Osmanlı tebaasından olan

davalının zarar ve ziyanının karşılanmasıydı417. Bu şart yabancı gerçek kişilerin yanı

sıra Osmanlı tabiiyetinde bulunmayan hükmî şahısları da kapsayan bir şarttı. Keza bir

yabancı devlet de açacağı davalarda bu mükellefiyeti yerine getirmek zorundaydı418.

Osmanlı ülkesinde kâfi miktarda emlak sahibi olan yabancılar ise, teminat göstermekten

muaftı. Çünkü Osmanlı tebaasından olan davalının muhtemel zarar ve ziyanı ile

mahkeme masrafları yabancının Osmanlı ülkesinde bulunan emlakinden

413 Y. Altuğ, a.g.e., s.243. 414 A. Gündüz Ökçün, Devletler Hususi Hukukunun Kaynakları ve Kamu Düzeni, Ankara 1967, s.49 vd. 415 Bu kanundan çok önce, ilga kararının 1 Ekim 1914’te uygulanmaya başlamasıyla, yabancı tebaaya da Osmanlı tebaası gibi muamele edilmiştir. Hariciye Nezareti Umur-ı Siyasiyye Müdüriyyeti’nden Haleb Vilayeti’ne gönderilen 29 Eylül 1914 tarihli telgrafta İtalya tebaasından Ancelos adındaki şahıs hakkında kapitülasyonların fiilen mülga olacağı 1 Ekim 1914 tarihinden itibaren Osmanlı tebaası gibi muamele olunması uygun görülmüş ve Haleb Vilayeti’nin bu yöndeki uygulaması teyit edilmiştir. Bkz. BOA, DH.ŞFR., no:45/116. 416 Tanin, 31 Ağustos 1331/13 Eylül 1915. 417 Kemal Yörük, Devletler Hususi Hukuku (Kitap II: Ecnebilerin Hukuki Vaziyeti), b.y.y. , 1937, s.96. 418 Osman F. Berki, “Türkiye’de Yabancılar Hukuku”, A.Ü.H.F.D., 1956 , C.XII, S.1–2, s.191.

Page 164: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

151

karşılanabilirdi419. Yabancılar teminat akçesi veya kefalet verme mecburiyetinden

uyruğunda oldukları devletle Osmanlı Devleti arasında yapılacak karşılıklılık esasını

içeren antlaşmayla kurtulabilecekti.

Kanun-ı muvakkatin dördüncü maddesine göre ecnebî tebaayla ilgili ve taşınmaz

mallara ait bütün davaların yanı sıra yabancılarla ilgili diğer hukukî, ticarî ve cezaî

hususlara dair davalar Osmanlı tebaası alakadar olmasa dahi Osmanlı mahkemelerinde

Osmanlı kanunlarına, nizamlarına ve usûlüne uygun olarak görülecekti420. Bunların

dışındaki davalar, mesela taşınır mallara, aile hukukuna, ehliyet ve şahsi ahvale ilişkin

davalar, prensip itibariyle Osmanlı mahkemelerinin yargı yetkisinin dışındaydı.421.

Ancak aşağıdaki hallerin gerçekleşmesi durumunda bu tür davalara Osmanlı

mahkemeleri de bakabilecekti422:

1) Bu tür davalara taraf olan yabancıların rızalarıyla Osmanlı mahkemelerine

müracaat etmeleri423.

2) Meselede Osmanlı tebaasının alakadar olması.

3) Bu tür davaların Osmanlı mahkemelerinde görülmekte olan davalarla ilgili

olması.

419 O. F. Berki, a.g.m., s.192; Mustafa Reşit Belgesay, “23 Şubat 1330 Muvakkat Kanununun Teminata Dair Hükümleri Mer’i midir?”, İ.Ü.H.F.M, 1945, C. XI, S.1-2, s.267. 420 Taşınmaz mallar, devleti oluşturan unsurlardan birisi olduğu için Osmanlı Devleti’nde de yabancılar bu hususta hiçbir zaman ve hiçbir yerde, Osmanlı tebaasından daha fazla müsaadeye ve hukuka sahip olmamıştır. Osmanlı Devleti’nde yabancılara taşınmaz mal tasarruf hakkı kır ve köylerde verilmemiş veya sınırlanmış, kasaba dâhilinde ise yalnız bazı şartlarda buna müsaade edilmiştir. Kapitülasyonların geçerli olduğu dönemde yabancılara taşınmaz mal tasarruf hakkı 7 Safer 1284(1867) tarihli protokol ile verilmiştir. Ancak burada da yabancılar, taşınmaz mal hususunda, tıpkı Osmanlı tebaası gibi düşünülmüş; bu konuda yabancılara Osmanlı kanun ve nizamlarına uyma şartı getirilmiştir. Dolayısıyla kapitülasyon hükümlerinin yürürlükte bulunduğu devirde bile Bâbıâli, taşınmaz mallara ilişkin muamelelerde yabancılarla Osmanlı tebaası arasında hiçbir fark ve istisnanın ortaya çıkmasına izin vermemiştir. Nitekim 8 Mart 1915 tarihli kanunun dördüncü maddesinin birinci fıkrasında da bu belirtilmiştir. Bunun yanı sıra kapitülasyonların kaldırılması üzerine Osmanlı memurlarına gönderilen talimatnamede de, taşınmaz mallarla ilgili konularda yabancıların da tıpkı Osmanlı tebaası gibi muamele göreceği ifade edilmiştir. Dahiliye Nezareti Hukuk Müşavirliğinin konuyla ilgili görüşü için bkz. BOA, DH.HMŞ., no:5/11-1. 421 Şakir Berki, “Devletler Hususi Hukukunda Tâbiiyet, Yabancıların Hukuku, Kanunlar İhtilafı ve Yargılama Usulünün Tatbikî Prensipleri”, A.Ü.H.F.D., 1950, C.VII, S.1–2, s.244; M. R. Seviğ, a.g.e., s.104, 107. 422 BOA, DH.HMŞ., no:9/76, lef:3; DH.MB.HPS.M., no:28/5. 423 Şunu da hatırlatmak lazımdır ki, kapitülasyonların kaldırılmasından önce aynı devlete mensup iki ecnebî arasında herhangi bir dava ortaya çıktığında taraflar rızalarıyla Osmanlı mahkemelerine müracaat etmeleri halinde bunlara Osmanlı tebaası gibi muamele olunarak davaları Osmanlı mahkemelerinde görülürdü. Bkz. Fraşerli Mehdi, İmtiyazât-ı Ecnebiyyenin Tatbikat-ı Hâzırası, Samsun 1325, s.155.

Page 165: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

152

4) Bu tür davaların kanun-ı muvakkatin ikinci maddesinde de belirtilen amme

intizamı haline aykırı olması424.

Konuya açıklık getirmek isteyen Dâhiliye Nezareti, 30 Mart’ta yayınladığı bir

genelgeyle yukarıdaki şartlardan birini içeren davalar ile gerek Müslim gerek gayri

Müslim yabancılara ilişkin diğer davaların tümünün Osmanlı mahkemelerinde

görüleceğini ifade etmişti. Ancak yukarıdaki şartlardan hiç birine sahip olmayan davalar

yabancı mahkemelerde yani alakadarların mensup olduğu devletin toprağında bulunan

mahkemelerde görülecekti425. Kısaca bu tür davalarda tarafların yani yabancıların millî

hukuku esas alınacaktı426. Ancak burada da bir şart söz konusuydu: Uygulanacak olan

millî hukukun Osmanlı Devleti’nin amme intizamına aykırı olmaması427.

Ahkâm-ı şahsiye davalarında Osmanlı mahkemelerinin yetkisizliği ya da

yukarıdaki dört halin gerçekleşmemesi durumunda yargı yetkisine sahip olamaması

sadece gayri Müslim yabancılar için söz konusuydu. Müslüman yabancı tebaa taşınır

mallara, ehliyete, aile hukukuna kısaca ahkâm-ı şahsiyyelerine ait davalarda Osmanlı

tebaası olan Müslümanlar gibi şer’i mahkemelere tâbi idiler428. Nitekim Dâhiliye

Nezareti yayınlamış olduğu genelge de bu hususun üzerinde durmuş; Müslüman ecnebî

tebaaya ait miras ve tereke davalarının Osmanlı mahkemelerinde görüleceğini

belirtmişti. Ayrıca Müslüman yabancı tebaayla ilgili aile hukuku, ehliyet ile taşınır

mallara ait vasiyet ve terekelere ilişkin dava mahiyetini içermeyen işler, mesela sahipsiz

taşınır malların mühür altına alınması, deftere kayıt edilmesi, terekenin varisler arasında

bölüştürülmesi, reşit olmayan çocuklar için vasi tayini, bunların hesaplarına bakılması

gibi idarî muameleler, Osmanlı memurlarınca halledilecekti429.

Osmanlı Devleti’nde yabancılar gerek kurmuş oldukları çeşitli şirketler

aracılığıyla gerekse gerçek kişiler olarak her türlü ekonomik faaliyetin içerisinde yer

almalarına karşın, Osmanlı tebaası gibi, vergiye tâbi olmazlardı. Osmanlı Devleti

bundan dolayı vergi kaybına uğradığı gibi egemenliği de sorgulamaya açık bir hale

424 Muvakkat kanunda belirtilen üç şarta eklenilen bu dördüncü şart için bkz. M. R. Seviğ, a.g.e., s.105; Aysel Çelikel, Milletlerarası Özel Hukuk, İstanbul 1995, 4. baskı, s.292, 2.dipnot; Vedat Raşit Seviğ, “Ahkâmı Şahsiye Dâvalarında Türk Mahkemesinin Yetkisi”, İ.Ü.H.F.M., C.XXIX, S.4, s.1006. 425 BOA, DH.HMŞ., no:9/76, lef:3; DH.MB.HPS.M., no:28/5. 426 Ş. Berki, a.g.m.,, s.236-237; A. Çelikel, a.g.e., s.57, 166, 197.; M. R. Seviğ, a.g.e., s.110. 427 Osman Fazıl Berki, Devletler Hususî Hukuku, Ankara 1949, s.252. 428 V. R. Seviğ, a.g.m., s.1002; Muammer Raşit, Hukuk-u Hususiye-i Düvel, b.y.y., 1930, s.187. 429 BOA, DH.HMŞ., no:9/76, lef:3.; DH.MB.HPS.M., no:28/5.

Page 166: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

153

gelmişti. Muvakkat kanunun beşinci maddesiyle kapitülasyonların geçerli olduğu

dönemde Osmanlı tebaası ile yabancı tebaa arasında mevcut olan ekonomik eşitsizlik

giderilmiş; yabancılar da tıpkı Osmanlı tebaası gibi her türlü vergiye tâbi tutulmuştu. Bu

madde Osmanlı Devleti’ne, egemenliğini zedeleyen ve gelişmesini engelleyen

kayıtlardan kurtulması olanağını veriyordu.

Kanunun muvakkat maddesiyle, kanunun neşredildiği tarihe kadar yabancıların

kazanılmış hakları Osmanlı Devleti’nin kanun ve nizamlarına uymaları şartıyla saklı

tutulmuştu. Kanun-ı muvakkatte yer alan bu maddeden daha sonraki düzenlemelerle

yabancıların Osmanlı ülkesinde dava vekâleti, tababet, eczacılık, mühendislik,

muallimlik meslek ve sanatlarıyla uğraşmalarının yasaklanacağı en iyimser yorumla

sınırlanacağı, yabancıların mektep açması, gazete ve mecmua yayınlamasının

zorlaştırılacağı sonucunu çıkartmak mümkündür.

Kanun-ı muvakkate ilk olumsuz tepkiler yabancı devletlerin elçiliklerinden

gelmişti. Cihan harbine girmemiş olan bazı tarafsız devletlerin Osmanlı Devleti’ndeki

elçileri, kanunun kapitülasyonlara aykırı olduğunu belirtmişlerdi. Bu devletlerden İtalya

15 Mart; Felemenk, İsveç, Danimarka ve İspanya 18 Mart tarihli protestolarını

Bâbıâli’ye göndererek kanundan duydukları rahatsızlığı dile getirmişlerdi. Bu durum

adı geçen devletlerin kapitülasyonların kaldırılmasını kabul etmedikleri anlamına

geliyordu. Osmanlı Hükümeti ise kararlı tutumunu sürdürerek bu ülkelerin elçiliklerine

kapitülasyonların kaldırılmış olduğuna dair yazıyı yanıt olarak göndermişti430.

Bâbıâli’nin bu tavrı, Osmanlı Devleti tarafından yapılan hukukî düzenlemeleri

engellemeye yönelik yabancı devletlerin çabalarını boşa çıkarmıştı.

Sonuç olarak, Memalik-i Osmaniyye’de Bulunan Ecnebîlerin Hukuk ve Vezaifine

Dair Kanun-ı Muvakkat ile Osmanlı ülkesinde yaşayan yabancıların hak ve vazifeleri

belirlenmiş, hukukî statüleri ortaya konmuş; kapitülasyon rejiminin yerine devletlerarası

hukuk kaidelerine dayanan bir hukuksal düzen vücuda getirilmişti. Kanun-ı muvakkat,

yabancıların özel hukuk ilişkilerinde bağlı olacağı hukuku, devletler özel hukuku

ilkelerini göz önüne alınarak saptanmıştı. Bu açıdan kanun, Türk yasa çatışması

(kanunlar ihtilafı) hukukunun temel ilkelerini ortaya koyan bir hukuk kaynağı olarak

430 M. E. Elmacı, a.g.e., s.102 ve 547.dipnot.

Page 167: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

154

Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un yürürlüğe

girdiği 1982’ye kadar yürürlüğünü sürdürmüştü431

II. 6 Yabancıların Osmanlı Ülkesinde Seyahat ve İkametleri

Devletlerin, ülkelerinin güvenliğini hakkıyla sağlayabilmesi topraklarına giren,

orada ikamet ve seyahat eden yabancıları iyi bir şekilde tanımasına bağlıdır. Ülkelerine

giren yabancılarla emniyeti sağlayan kurumlar arasında irtibat kurmayan hiçbir devlet

gösterilemez. Osmanlı ülkesine giren yabancıların hüviyetleriyle seyahat ve ikamet

ettikleri yerlerin zabıta tarafından kaydedilmemesinin, bilinmemesinin ülkenin emniyet

ve düzenine olan etkisini daha önce pek çok kötü tecrübe ortaya koymuştu432. Ancak

kapitülasyonlar, yabancılarla ilgili konularda Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetini ve

kanun yapma hakkını çeşitli kayıtlarla sınırlamış olduğundan Osmanlı ülkesinde seyahat

veya ikamet eden yabancıların zabıtaya karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu

vazifeler bir kanun ve nizamla kesin bir şekilde belirlenememişti. Kaldırılma kararından

sonra yasa yapma hakkını sınırlayan bağlardan kurtulan Bâbıâli, yabancıların ülkedeki

ikamet ve seyahatlerini birtakım inzibatî merasime tâbi kılmayı gerekli görmüştü433.

15 Mart 1915’te kabul edilen “Ecnebîlerin Memalik-i Osmaniyye’de Seyahat ve

İkametleri Hakkında Kanun-ı Muvakkat” ile yabancıların seyahat ve ikametleriyle ilgili

birtakım inzibatî hükümler getirilerek bu alanda önemli bir boşluk doldurulmuştur. 12

maddeden oluşan muvakkat kanununa göre434 yabancılar, önceden beri girmelerinin

yasak olduğu Hicaz yarımadası gibi yerler müstesna olmak üzere Osmanlı topraklarının

diğer yerlerine ikamet ve seyahatte serbest olacaklardı(1.Madde). Osmanlı topraklarına

gelecek olan yabancılar, geliş tarihlerinden itibaren on beş gün içerisinde isimlerini,

doğum yeri ve tarihlerini, uğraştıkları işi, seyahatlerinin sebeplerini, anne ve babalarının

isimlerini, kendileriyle birlikte gelen çocuk ve eşlerinin isimleriyle yaşlarını, bunların

uyruklarını, ikamet veya seyahat edecekleri yerleri içeren bir beyannameyi bulundukları

431 Rona Aybay, Yabancılar Hukuku, İstanbul 2005, s.66; A. Çelikel, a.g.e., s.292, 2.dipnot; Gülören Tekinalp, Milletlerarası Özel Hukuk Bağlama Kuralları, İstanbul 2002, 7. baskı, s.2–3. 432 15 Mart 1915 tarihli “Ecnebilerin Memalik-i Osmaniyye’de Seyahat ve İkametleri Hakkında Kanun-ı Muvakkat”in gerekçesinden iktibasla verilen bu bilgi için bkz. BOA, DH.EUM.KLU., no:8/11, lef:4/1. 433 BOA, DH.EUM.KLU., no:8/11, lef:4/1. 434 Yukarıda bazı hükümlerine yer verilen bu muvakkat kanun için bkz. 1331 Tarihli Talimatname, s.30–32; Sicilli Kavanini, C.XVI, s.662–664.

Page 168: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

155

yerin polis merkezine vermeye mecburdurlar. Beyannameyi435 alan polis merkezi,

beyanname karşılığında ikamet veya seyahat tezkiresi vermekle yükümlüdür436.

Beyanname verme zorunluluğu hac için Hicaz’a giden Müslüman yabancıları

kapsamayacaktı(2.Madde).

Bir şehir veya kasabada ikamet için tezkere almış olanlar başka bir şehir veya

kasabaya gittikleri ve seyahat için tezkere alanlar tezkerede gösterilen yerlerin dışında

bir yere gittikleri takdirde ikamet veya seyahat tezkerelerini gittikleri yerin polis

merkezine göstereceklerdi437(3.Madde). Beyannamelerinde yanlış bilgi verenler çeşitli

cezalara çarptırılacaktı(4.Madde). Osmanlı topraklarında seyahat ve ikamet eden

yabancıyı siyasî, idarî, inzibatî sebepler dolayısıyla Dâhiliye Nazırı, re’sen veya Meclis-

i Vükela kararıyla, derhal veya tayin olunacak zaman zarfında süresiz veya belirli bir

müddetle bulunduğu şehirden veya yerden tebâüd, başka bir Osmanlı toprağında

ikamete veyahut Osmanlı toprağından çıkmaya davet ve gerektiğinde zabıta kuvveti

aracılığıyla teb’îd veya sınır dışına tard eyleyebilecekti438. Bir yerden tebâüd veyahut

Osmanlı topraklarını terk etmesi gereği kendisine bildirilen yabancının buna belli bir

zaman zarfında uymaması halinde teb’îd veya tard muamelesi zabıta kuvveti vasıtasıyla

yapılacaktı. Yabancının karara saklanma yoluyla uymaması halinde ise ilgili yabancı üç

aydan altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılacak; cezanın tamamlanması ardından

teb’îd veya tard edilecekti. Kendileri hakkında alınan karara uymayıp zabıta kuvvetiyle

teb’îd veya tard edilmiş olan yabancıların çıkarılmış oldukları yere veyahut Osmanlı

435 Bâbıâli, 15 Mart 1915 tarihli kanun-ı muvakkate göre yabancıların verecekleri beyannameler üzerine yapılacak muamelelere dair bir de tarifename hazırlamıştı. Bu tarifename için bkz. BOA, DH.EUM. KLU., no:8/11, lef:3/1, 3/2, 2/1, 2/2. 436 I. Dünya Savaşı devam ettiği müddetçe yabancılar, Osmanlı ülkesi dâhilinde seyahat için, 15 Mart 1915 tarihli kanun ile buna dayanan kararlara uygun olarak esasen seyahat varakası almak mecburiyetinde bulunduklarından bunların “seyahat tezkiresi” almalarına dair olan usulün harbin bitiminden sonra tatbik edilmesi kararlaştırılmıştır. Bkz. 1331 Tarihli Talimatname, s.35. 437 İkamet tezkiresinde yazılı olan yerin dışında ikamet edilmesi; fakat bu durumdan bulunulan yerdeki polis merkezine haber verilmemesi cezayı gerektiren bir kabahatti. Müstakil Karesi livasında bu durumda olan biri Yunan diğeri İspanyol iki kişi mahkemeye sevk edilmiş ve 1 lira nakdî para cezasına çarptırılmıştı.18 Temmuz 1917 tarihli bu belge için bkz. BOA, DH.EUM.ECB., no:14/1, lef:6. 438 Bir yabancının Osmanlı ülkesinin yalnız bir şehir veyahut bölgesinde ikamet ve seyahati belirli veya belirli olmayan bir zaman için sakınca arz edebilirdi ki bu durumda, ilgili yabancıya o yeri terk etmesi için uyarıda bulunulurdu. Yabancının bulunduğu yeri bu şekilde terk etmesine “ tebâüd” denilmiştir. Yabancının uyarının gereğini yerine getirmemesi veyahut Osmanlı Hükümeti tarafından görülen lüzum üzerine zabıta kuvveti ile çıkarılması “teb’îd” olarak tanımlanmıştır. Yabancının Bâbıâli tarafından alınan karara uyarak Osmanlı ülkesini terk etmesine “ihrac”, bu karara muhalefet etmesine veyahut gerekli görülmesi halinde zorla çıkarılmasına ise “tard” denilmiştir. Bu tanımlar için bkz. BOA, DH.EUM.KLU., no:8/11, lef:5/1; M.A.Z.C., 1332-1333 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:3, s 77.

Page 169: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

156

topraklarına bir daha dönmelerine ise izin verilmeyecekti(5.Madde). Bir şehir veya

yerden süresiz olarak tebâüd edenler veya teb’îd edilenler resmî izin olmaksızın ve belli

bir müddetle tebâüd edenlerle teb’îd olunanlar müddetin bitiminden önce geri dönecek

olurlarsa çeşitli cezalara çarptırılacaklardı. Ayrıca bu cezanın tamamlanmasından veya

yerine getirilmesinden sonra ilgili yabancı o şehir veyahut yerden teb’îd

edileceklerdi(6.Maddde). Osmanlı ülkesinden belirli bir zamanla tard ve ihrac olunanlar

zamanın bitiminden önce ve süresiz olarak tard ve ihrac edilenler resmî izin almaksızın

geri dönmeleri halinde çeşitli cezalara çarptırılacaklardı. Cezanın tamamlanmasından

veya yerine getirilmesinden sonra ise bu kişiler sınır dışına tard edileceklerdi(7.Madde).

Gerek ülkenin sınırlarında olan gerekse Dâhiliye Nezareti tarafından belirlenecek

yönetim birimlerinin vali ve mutasarrıfları, ülkenin iç ve dış güvenliğiyle ilgili

hususlarda şüpheli gördükleri yabancılarla ikametlerine devamını bulundukları yerin

asayişi açısından sakıncalı gördükleri yabancıları, vilayet ve livalarından üç ay

müddetle tebâüde veya Osmanlı topraklarından çıkarmaya davet, teb’îd ve tard

edebileceklerdi. Ancak bu durum, gerekçesiyle birlikte derhal Dâhiliye Nezareti’ne

bildirilecekti(8.Madde). Bu kanunda yer alan cezalar sulh hâkimleri, sulh mahkemeleri

henüz oluşturulamamış yerlerde ise bidayet mahkemeleri tarafından sulh hâkimlerine

dair olan kanuna göre hükme bağlanacaktı(9.Madde).

Bâbıâli, 15 Mart tarihli kanun-ı muvakkat hükümleriyle yine 15 Mart 1915

tarihli Pasaport Kanun-ı Muvakkati’nin 5. maddesine uygun olarak kanunun

uygulamasını gösteren bir talimatname hazırlamıştı439. Harp hali devam ettiği müddetçe

tatbiki Meclis-i Vükela kararıyla tasvip edilen bu talimatname hakkında padişah iradesi

de çıkmıştır440. Osmanlı Hükümeti, hem yabancıların seyahat ve ikametleriyle ilgili olan

kanunu hem de “Ecanibin Memalik-i Osmaniyye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkındaki 2

Mart 1331 Tarihli Kanun-ı Muvakkat’in Suver-i Tatbikiyesine Dair Talimat441” adını

439 Kanun-ı muvakkatin 5. maddesinde şu hükme yer verilmiştir: “ Hükümet, hal-i harbde veya ahval-i fevkalade-i saire zuhurunda memleketin bir mıntıkasında veya her tarafında olmak ve umum veya bazı devletler tebaası hakkında tatbik edilmek üzere pasaportlar için kuyud ve şurut-ı muvakkate vaz’ edebilir.” 15 Mart 1915 tarihli Pasaport Kanun-ı Muvakkati için bkz. 1331 Tarihli Talimatname, s.37–41. 440 İkdam, 12 Mart 1331/ 25 Mart 1915. 441 Bu talimat için bkz. 1331 Tarihli Talimatname, s.33–35.

Page 170: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

157

taşıyan bu talimatnameyi, ilgili Osmanlı dairelerine göndermiş; yayınlamış olduğu bir

genelgeyle de gereğinin yerine getirilmesini memurlarına emretmişti442.

Osmanlı kanunları arasında sadece yabancılarla ilgili olan böyle bir kanun ilk

defa yer almaktaydı. Bu tarihe kadar yabancıların şahsı ve malı hakkında kanunî

düzenleme yapma imkânı yoktu. Çünkü kapitülasyonlar devletin yasama hakkını ve

yapılan kanunların ülkedeki yabancılar üzerinde uygulanmasına sınırlamalar

getirmekteydi. Oysaki yasama hakkı bir devletin istiklal ve hâkimiyetinin en önemli

vasıflarından biriydi. İlga kararıyla Osmanlı Hükümeti, ülkenin ihtiyaçlarına, diğer

devletlerin kanunlarına ve devletlerarası özel hukukun birtakım esaslarına dayanarak bu

kanunu çıkartmıştı443.

Kanunun 2., 3., ve 4. maddeleri Osmanlı topraklarına giren yabancıların zabıtaya

beyanname vermesini zorunlu kılmaktaydı. Beyannamenin verilmesi ve 10 kuruş harcın

ödenmesi karşılığında seyahat ve “ikamet ilmühaberi” adıyla bir belge alacak olan

yabancılar, ikamet ve seyahat tezkirelerinde gösterilen yerlerin dışında bir yere ikamet

veyahut seyahat ettiklerinde, ellerindeki tezkireyi o yerin polis dairelerine göstermeye

mecbur tutulmuşlardı. Bu usûller aynen veya biraz daha değişik bir şekilde o dönemde

Fransa, İsviçre ve Romanya gibi ülkelerde geçerliydi444. Yani Bâbıâli tarafından

yabancıların ikamet ve seyahatleri hakkında uygulamaya başladığı esaslar ve usûller,

keyfî değil; dönemin uluslararası hukukuna uygun ve geçerliliği olan hükümlere

müstenitti.

Kanunun beşinci maddesiyle, Osmanlı Hükümeti’nin bir yabancıyı ülkesinden

tard ve teb’îddeki yetkisine kanunî bir şekil verilmişti. Bir ülkede ikamet veya seyahat

eden yabancının o ülkenin inzibat ve asayişi için tehlike oluşturması halinde hükümetin

bu gibileri tard ve teb’îde yetkili olacağı, bu dönemdeki devletlerin kanunlarında yer

verilen hükümler arasındaydı. 1849 tarihli Fransız kanuna göre bu hak, bir inzibatî

442 BOA, DH.EUM.MTK., no:72/37. 443 Dahiliye Müsteşar Vekili Osman Bey’in, Meclis-i Âyan’da kanunun görüşülmesi esnasında yaptığı bu açıklama için bkz. M.A.Z.C., 1332 senesi, C.I, Devre:3, İçtima senesi:3, s.558.; M.A.Z.C., 1332-1333 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:3, s.75. 444 BOA, DH.EUM.KLU., no:8/11, lef:4/2.

Page 171: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

158

tedbir olmak üzere Dâhiliye Nezareti’ne ve bu nezarete derhal bilgi vermek şartıyla

sınırdaki vilayet valilerine verilmişti445.

Belçika’nın 6 Şubat 1880 tarihli kanununa göre yabancının teb’îdi için

hükümetin karar alması ve bu kararın hükümdar tarafından tasdik edilmesi lazımdı.

Romanya’nın 7 Nisan 1881 tarihli kanununda ise yabancının teb’îdine hükümet

tarafından karar verileceği yazılıydı. Yabancının tard ve teb’îdine karar verecek organ

ülkeden ülkeye değişmekteydi. Osmanlı Hükümeti de yabancının teb’îd edilmesi

hakkını Dâhiliye Nazırı’nın doğrudan doğruya veya göreceği lüzum üzerine elde

edeceği Meclis-i Vükela kararıyla kullanmasını uygun görmüştür446.

Bu dönemde Fransa’da teb’îdin, belirli (muayyen) ve belirli-olmayan (gayr-i

muayyen) müddetli olmak üzere, iki çeşidi mevcut iken Romanya’da 7 Nisan 1881

tarihli kanunun 2. maddesine göre yabancının ikamet ettikleri yerden tebâüd veya

belirlenecek bir yerde ikamet ve Romanya’yı terk etmesi şekilleri mevcuttu.

Avusturya’da ise bu şekillerle beraber teb’îdin belirli veya belirli olmayan müddetlere

bağlı çeşidi de vardı. Osmanlı Hükümeti, 15 Mart tarihli kanunun 5. maddesinde yer

alan teb’îdin şekil ve çeşidini gösteren hükümleri, Romanya ve Avusturya kanunları

esasları dairesinde düzenlemiştir447.

Bir ülkenin, yabancı bir devletle kara veya denizle sınır olan topraklarının

güvenliği özel bir önem taşır. Özellikle savaş ortamında bu önem daha da artar. Bâbıâli,

kanunun 8. maddesiyle bu tür yerlerin vali ve mutasarrıflarına, ikametlerinin devamında

ve seyahatlerinde bu yerlerin güvenliği açısından sakınca gördükleri yabancıları azamî

olarak üç ay müddetle teb’îd, tard ve ihraç edebilmeleri yetkisi vermiştir. Ancak vali ve

mutasarrıflar bu yetkiyi kullanmaları ardından gerekçesiyle birlikte Dâhiliye

Nezareti’ne bilgi vereceklerdi448.

445 BOA, DH.EUM.KLU., no:8/11, lef:4/2, 5/1; M.A.Z.C., 1332 senesi, C.I, Devre:3, İçtima senesi:3, s.560–561. 446 BOA, DH.EUM.KLU., no:8/11, lef:4/2, 5/1; M.A.Z.C., 1332-1333 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:3, s.75. 447 Belgede altıncı maddeyi açıklamak amacıyla verilen bu bilgiler, kanunun beşinci maddesiyle ilgili görüldüğünden beşinci maddede verilmesi uygun bulunmuştur. Bkz. BOA, DH.EUM.KLU., no:8/11, lef:4/2, 5/1. 448 BOA, DH.EUM.KLU, no:8/11, lef:5/2.

Page 172: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

159

Avrupa ülkelerine göre daha uzun sınırlara ve merkezle haberleşmesinin daha

zor olduğu hudut bölgelerine sahip olan Osmanlı Devleti, bu maddeyi düzenlerken

Fransız kanunlarını örnek almıştır. Fakat Bâbıâli vali ve mutasarrıflara verdiği yetkiyi

düzenlerken daha liberal davranmış; bu yetkiyi mutlak olarak değil bazı şartlarda,

süresiz olarak değil üç ay müddetle kendilerine tanımıştır. Dâhiliye Müsteşar Vekili

Osman Bey’e göre kapitülasyonların geçerli olduğu zamanda bile bu hak Bâbıâli’ye

aitti. Birçok Osmanlı valisi, gördükleri lüzum ve zaruret üzerine birçok yabancıyı sınır

dışına çıkartabiliyordu. İlga kararından sonra bu hakkın terk ve ihmal edilmesi tehlikeli

olabilirdi. Gerek ülkenin bu tür bir kanun hükmüne ihtiyacı olması gerekse diğer

ülkelerin kanunlarında da böyle maddelerin yer alması aynı esası Osmanlı

Hükümeti’nin kabul etmesinde etkili olmuştur449.

Kapitülasyonların geçerli olduğu dönemde yabancıların Osmanlı kanun ve

nizamlarına bağlı olmayarak Osmanlı ülkesinin dâhilinde seyahat ve ikamet ediyor

olmaları özellikle güvenlik açısından ciddi bir zaaf teşkil ediyordu. Kapitülasyonların

kaldırılmasından sonra bu meseleyi gündemine alan Bâbıâli, 15 Mart tarihli kanunla

kendi ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte yeni bir düzenlemeye gitmiş; yabancıların

seyahat ve ikametlerinde bağlı olacağı esasları ortaya koymuştur.

II. 7 Yabancı Postanelerin Kapatılması Kararı

II. 7. 1 Kapatılmadan Önce Yabancı Postanelerin Durumu

Bir devletin hâkimiyetinin göstergelerinden biri de ülke içinde posta tesis ve

idare edebilmesidir. Posta idarelerinin devletlere ait olması bir taraftan asayiş ve inzibatı

sağlama diğer taraftan ticareti kolaylaştırma ve postalardan gelir elde etme amacına

yöneliktir. Bu nedenlerle ülkeler, kendi topraklarında yabancı devletlerin posta merkezi

açmalarını ve işletmelerini uygun görmezler.

Osmanlı ülkesinde kurulan yabancı postaneler yüzyıllar boyunca Osmanlı

Devleti’nin egemenliğine aykırı bir şekilde varlığını devam ettirmişlerdi. Üstelik

yabancıların Osmanlı topraklarında postane açmalarına dayanak sağlayacak hiçbir

449 M.A.Z.C., 1332-1333 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:3, s:77.

Page 173: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

160

antlaşma maddesi de yoktu450. Bununla birlikte Osmanlı Devleti’nde ilk yabancı

postane 1721 yılında Avusturya tarafından açılmıştı. Daha sonra 1783’te Rusya,

1812’de Fransa, 1832’de İngiltere, 1870’de Almanya Osmanlı Devleti’nin çeşitli

yerlerinde postaneler açarak faaliyete geçmişlerdi. 1834 yılında Yunanistan tarafından

Osmanlı topraklarında açılan postaneler ile Mısır Hıdivliği tarafından 1865’te çeşitli

merkezlerde açılan postaneler 1881 yılında; Romanya tarafından 1896’da İstanbul’da

açılan postane ise aynı yıl Bâbıâli’nin girişimleri sonucunda kapatılmıştır. İlk defa

Trablusgarp’ta 1869 yılında faaliyete geçen İtalyan postaları ise 1883’te lağvedilmişti.

1908’de yeniden açılan İtalyan postaneleri Trablusgarp Savaşı sırasında kapalı kalmış;

Uşi Antlaşması’ndan sonra tekrar açılmıştı451.

Osmanlı Devleti’nin egemenliğini zedeleyen yabancı postalar aynı zamanda

devletin ciddi bir gelir kaybına uğramasına da neden oluyor, ülke ekonomisine önemli

bir darbe vuruyordu452. Bu nedenle 1840 yılında kendi posta idaresini kuran Osmanlı

Devleti, ülke içindeki yabancı postaların faaliyetlerine son vermek ve bunların ortaya

çıkardığı mahzurları gidermek istiyordu.

Yabancı postaneleri kaldırmaya yönelik ilk teşebbüs Âlî Paşa tarafından 1864’de

yapılmış; fakat Avusturya, Fransa ve Rusya devletlerinin itirazı bu girişimin başarılı

olmasını engellemişti453.

Yabancı postaları kaldırmaya yönelik diğer bir girişim II. Abdülhamit tarafından

yapılmıştır. Kararın uygulamaya konulmasıyla trenle Osmanlı topraklarındaki yabancı

postanelere gelen paketler açılmış, dışarıya gönderilmek istenen paketler de posta

idaresi reddetmişti. Bu karara derhal itiraz eden yabancı elçilere göre asıl amaç

kapitülasyonlara yönelikti ve bir kere taviz verilirse bunun önünü almak mümkün

olmayabilirdi. Bu amaçla yabancı postalar trene konulurken yanına silahlı kavaslar

450 Fraşerli Mehdi, a.g.e., s.216. 451 Ayrıntılı bilgi için bkz. Salih Kuyaş, “Posta Tarihi ve Kapitülasyon Postaneleri (1)”, Tarih ve Toplum, 1984, S.1, s.50–53. 452 Fraşerli Mehdi’nin verdiği bilgilere göre sadece Fransa’nın İzmir’deki postanesi, masrafların dışında bir sene zarfında on altı bin lira kazanmıştı. Bkz. Fraşerli Mehdi, a.g.e., s.217. 1909 yılında Kudüs’te muhtelif postanelerin sattıkları pulların tutarı ise şöyleydi: Avusturya Postanesi 250.000 Fransız franklık, Rus Postanesi 100.000 Fransız franklık, Alman Postanesi 60.000 Fransız franklık, İtalyan postanesi, 15.000 Fransız franklık, Osmanlı postanesi ise ancak 20.000 Fransız franklık pul satmıştı. Toplam olarak satılan pul bedeli olan 445.000 Fransız franklık gelirin sadece % 4,5’ini Osmanlı Devleti elde edebilmişti. Bkz. Salih Kuyaş, “Posta Tarihi ve Kapitülasyon Postaneleri (2)”, Tarih ve Toplum, 1984, S.2, s.14. 453 “Postanın Tarihi (7)”, İktisadi Yürüyüş, 1941, S.44, s.15.

Page 174: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

161

yerleştirildi. Şehir içindeki dağıtımı ise silahlı kavaslar yaptılar. Bâbıâli’nin yabancı

postaları kapatmaya çalışması nedeniyle, yabancı gemiler Osmanlı posta çuvallarını

taşımayı reddetmiş; bunun sonucunda yerli posta hizmetlerinde aksamalar meydana

gelmeye başlamıştı. Osmanlı Devleti, zayıflığını daha ziyade ortaya koyan bu

girişimden kısa sürede vazgeçti. Yabancı elçiliklerden özür dilenmesiyle de olay

kapandı454.

Yabancı postanelerin ülke içindeki faaliyetlerine son vermeye yönelik bu ilk

teşebbüsten II. Meşrutiyet dönemine kadar geçen süre zarfında Bâbıâli’nin yabancı

postaneleri kapatmak için yapmış olduğu birçok girişimden, yukarıda verilen birkaç

istisna dışında, sonuç alınamamıştı455. Bununla birlikte yabancı postaneleri kapatma

doğrultusundaki çabalarına devam eden Osmanlı Devleti, Avusturya’yı Osmanlı

ülkesindeki postanelerini kısmen kapatmaya da razı edebilmişti. Bosna-Hersek’in

Avusturya tarafından ilhakı akabinde bu devletle Osmanlı Devleti arasında 1909 yılında

bir protokol yapılmıştı. Protokolle Avusturya, büyük devletlerin posta şubesi

bulunmayan yerlerdeki Avusturya postalarının kapatılmasını kabul etmişti456.

Osmanlı Devleti 1914 öncesinde, ülkedeki yabancı postaneleri kapatmak

amacıyla diğer bir önemli teşebbüssünü İngiltere nezdinde yapmıştı. 1913 yılında,

gümrük resminin yüzde on beşe yükseltilmesi, bu yüzde on beşin bir tarifeye

bağlanması, yabancı postalar ve kapitülasyon meseleleri hakkında Osmanlı Hükümeti

İngiltere’ye bazı teklifler yaptı457. Yapılan teklifleri değerlendiren İngiltere Hariciye

Nezareti, bunlara dair Osmanlı Devleti’nin Londra Sefareti’ne bir nota yazmayı

kararlaştırdı. Her iki hükümetin temsilcileri notanın müsveddesini hazırlamak üzere bir

araya gelerek müsveddeye son halini verdiler. Notanın müsveddesi bu konularda

İngiltere Hükümeti’yle müzakereye memur edilen Hakkı Paşa ile İngiltere delegesi

arasında Londra’da 1913’ün Haziran ayında parafe edildi. Ardından İngiltere Hariciye

Nazırı Sör Edward Grey, 29 Temmuz 1913’te, Londra Sefiri Tevfik Paşa’ya bir nota

454 Orhan Koloğlu, Abdülhamid Gerçeği, Ekim 2005, 4. baskı, s.206. 455 Yabancı postaneleri kapatmak üzere Bâbıâli’nin yapmış olduğu girişimler ve bunların başarısızlık nedenleri için bkz. S. Kuyaş, “Posta Tarihi ve Kapitülasyon Postaneleri (2)”, Tarih ve Toplum, 1984, S.2, s.14–15; “Postanın Tarihi (7)”, s.15; M. E. Elmacı, a.g.e., s.38–44; Muammer Göçmen, “II. Abdülhamid Döneminde Yabancı Basın Nasıl Takip Edilirdi?”, Tarih ve Toplum, 1994, S.128, s.21–23. 456 Fraşerli Mehdi, a.g.e., s.217. 457 “Gümrük Resminin Yüzde On Beşe İblağı, Ecnebî Postaları ve Kapitülasyon” meseleleriyle ilgili bu belge için bkz. BOA, HR.SYS.KSM., no:1881/12.

Page 175: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

162

gönderdi. Bu notayla İngiltere, Osmanlı ülkesinde bulunan İngiliz postanelerinin

kapatılmasını şu şartla kabul etmişti: Osmanlı topraklarındaki diğer yabancı devletlerin

postanelerinin de kapatılması, Osmanlı posta idaresinin haberleşmesinin hızlandırılması

ve emniyetinin sağlanması hususunda teminat verilmesi. İngiltere ancak bu koşulla

Osmanlı sınırları dâhilindeki postanelerinin kapatılmasına esas olarak itiraz

etmeyecekti. Osmanlı posta pullarının kendi postanelerinde kullanılmasına karşı

çıkmayacağını da notada ifade eden İngiltere, bununla ilgili resmî ve teknik

düzenlemelerin yapılması gerekeceğine dikkat çekmişti. İngiltere bu hususta da diğer

devletlere gönderme yapmayı ve yine bir şart öne sürmeyi ihmal etmemişti. İngiltere

söz konusu usûlü diğer devletlerin de incelemeye razı olmaları koşuluyla, bu konuyu,

Osmanlı Devleti ile müzakere etmeyi kabul etmişti458.

İngiltere’nin, Bâbıâli’nin tekliflerini diğer devletlerin muvafakat etmeleri şartına

bağlaması Osmanlı Devleti’ni oyalamaya yönelik bir taktikti. Gerçekte İngiltere’nin

buna niyeti yoktu. Nitekim aynı gün, 29 Temmuz’da, İngiltere’nin Tevfik Paşa’ya

gönderdiği ikinci nota bunu açık bir şekilde ortaya koyuyordu. Sör Edward Grey bazı

yanlış anlamaların önüne geçmek için gönderdiğini söylediği bu ikinci notada, yabancı

postalar, gümrük resmi ve kapitülasyonlarla ilgili olarak Osmanlı Hükümeti ile

müzakereye girişmek için birtakım yeni şartlar daha öne sürmekteydi. İngiltere Hariciye

Nazırı, ilk notada belirttiği konularda Bâbıâli ile bir antlaşma yapılabilmesini, bu

şartların kabul edilmesiyle mümkün olabileceğini gönderdiği ikinci notada kesin bir

dille de ifade etmişti Bu şartlardan biri, Mısır’ın padişahın onayı olmadan

borçlanabilmesi hakkında padişah iradesinin çıkması, diğeri ise Osmanlı ülkesinin Asya

kıtasındaki demiryollarına dair sözleşme yapılmasıydı. Osmanlı Asya’sı demiryolları

meselesinin bir sonuca bağlanabilmesi, Bağdat Demiryolu Kumpanyası ile Osmanlı

Hükümeti arasındaki görüşmelerin sona ermesi koşuluna bağlıydı. Bunlarla da

yetinmeyen İngiltere, Osmanlı Hükümeti ile Irak petrol imtiyazı hakkında memnuniyet

duyacakları bir antlaşmanın yapılmasını da bu koşullara eklemişti. Şartlar son derece

ağırdı.

Tevfik Paşa, Sör Edward Grey’e gönderdiği cevabî notada, bu konularda

İngiltere ile görüşmeye yetkili olan Hakkı Paşa’nın beyannamesine yer vermişti. Hakkı

458 BOA, HR. SYS.KSM., no:1881/12.

Page 176: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

163

Paşa beyannamesinde, İngiltere şartlarını geri çekmediği müddetçe her hangi bir

antlaşmanın kendileriyle yapılamayacağını belirtmişti.

İngiltere ile Osmanlı Hükümeti arasında yapılan bu antlaşma, Bâbıâli tarafından

onaylanmadığından ve bu konuda bir mukavelename teati edilmediğinden, hükmünü

yitirmiş, kapitülasyonların kaldırılmasıyla da büsbütün geçersiz olmuştur459.

Sonuçta Bâbıâli, 1913’te İngiltere ile yapmış olduğu görüşmelerden herhangi bir

sonuç elde edememiş; İngiltere dolaylı da olsa Osmanlı ülkesinde bulunan İngiliz

postalarının kapatılmasına razı olmamıştı.

Bâbıâli’nin1913’te, yabancı postanelerin kapatılması hususunda, müzakereye

giriştiği bir başka ülke Çarlık Rusya’sı idi. İki devlet arasındaki görüşmeler sonucunda,

Ekim ayında, Rusya ile Türkiye arasında bir ekonomik anlaşma tasarısı yapıldı.

Fransa’nın onayı ile hazırlanan ve aynı yıl Fransa ile Bâbıâli arasında imzalanan

antlaşmayla benzerlik taşıyan bu tasarının yedinci maddesi Osmanlı ülkesindeki Rus

postalarıyla ilgiliydi. Bu maddeyle Rusya, Osmanlı topraklarındaki postalarını, diğer

yabancı devletlerin postalarının kaldırılması ve Osmanlı postalarının mektupların

dağıtımında güven sağlaması şartıyla kabul ediyordu460.

Osmanlı Devleti’nin yabancı postaları kapatmak için ilk kez 1864’te başlattığı

girişimlerden kapitülasyonların kaldırıldığı zamana gelinceye kadar, birkaç istisna

dışında, bir sonuç çıkmamıştı. Ancak ilga kararıyla, Bâbıâli ülkede bulunan yabancı

postaneleri kapatmak için uygun bir imkan elde etmişti.

II. 7. 2 Yabancı Postanelerin Kapatılması

Osmanlı Hükümeti, kapitülasyonların kaldırıldığına dair yabancı devlet

elçilerine verdiği notadan sonra yabancı postaların da kapatılacağını ilgililere

bildirmişti461. Bu amaçla Osmanlı Hükümeti, yabancı postalarla ilgili bir talimatname

hazırlanmıştır. Talimatnameyle kapitülasyonların fiilî olarak ortadan kalktığı 1 Ekim

1914’de ülkede bulunan bütün yabancı postaların da kapatılmasını kararlaştırmıştı.

459 BOA, HR.SYS.KSM., no:1881/12. Antlaşmanın metni ve İngiltere Hükümeti’nin notaları için ayrıca bkz. Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1943, C.II, s.356–359. 460 A. D. Noviçev, Osmanlı İmparatorluğu’nun Yarı- Sömürgeleşmesi, çev. Nabi Dinçer, Ankara 1979, s.124–126. 461 Tanin, 13 Eylül 1330/ 26 Eylül 1914.

Page 177: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

164

Bâbıâli, talimatnamenin uygulanmasında her hangi bir aksaklığın ortaya çıkmasını

istemiyordu. Bu nedenle, söz konusu tarihten on gün önce, bununla ilgili lazım gelen

tebligatın gerek yabancı ülkelerdeki posta idarelerine gerekse bunların Osmanlı

ülkesindeki şubelerine bildirilmesini istemişti462. İstanbul Posta Müdürü Hamdi Bey

vasıtasıyla da yabancı postanelerin müdürlerine, postanelerin kapatılma tarihi

bildirilmişti463.

Yabancı postanelerin kapatılması kararı alınmasına karşın Osmanlı tebaasında

ve yabancılar da birtakım tereddütler de yok değildi:

Yabancı postaneler kapatıldıktan sonra mevcut Osmanlı postaneleri ihtiyacı

karşılayabilecek miydi yoksa yeni postaneler mi açılacaktı? Osmanlı postaneleri,

müşterilerine ne tür imkânlar sunacaktı? Osmanlı posta memurları yabancı bir lisanla

yazılıp ülke içerisinde bir yere gönderilen postaları, adreslerine ulaştırabilecek miydi?

Osmanlı postanelerine teslim edilecek olan mektupların gizliliğine riayet edilecek

miydi?

Kamuoyundaki tereddütleri gidermek ve Osmanlı postaneleriyle ilgili halkı

bilgilendirmek amacıyla Posta ve Telgraf Nazırı Oskan Efendi, Jön Türk gazetesine bir

demeç vermişti464. Oskan Efendi, demecinde, yabancı postanelerin kaldırılmasından

sonra Osmanlı postaneleri için artacak işlerin üstesinden Osmanlı memurlarının büyük

bir başarı ile gelebileceğini ifade etmişti. Oskan Efendi, sözlerine Osmanlı postalarına

güven duyulması gerektiğini ortaya koyacak şekilde devam etmişti465:

“Postahanelerimizde icra edilen ıslahat umumum malumudur. Gerek Osmanlı,

gerek ecnebî herkes, bilhassa son seneler zarfında postahanelerimizin sür’at ve intizam

nokta-i nazarından ibraz ettiği muvaffakiyeti takdir etmektedir. Hatta ecnebîlerin de

büyük bir kısmı Osmanlı postahaneleri ile icra-i muamele ediyorlar. Binaenaleyh,

ecnebî postahanelerinin ilgası herkesçe memnuniyetle telakki olunacaktır.”

462 BOA, MV., no:192/7. 463 Tanin, 13 Eylül 1330/ 26 Eylül 1914. 464 Oskan Efendi’nin demeci için bkz. İkdam, 3 Eylül 1330/ 16 Eylül 1914. 465 Aynı yer.

Page 178: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

165

Oskan Efendi, Jön Türk muhabirine verdiği beyanatta, mevcut posta teşkilatının

ihtiyaca cevap verecek nitelikte olduğunu belirtmiş, ihtiyaç duyulan yerlerde ise yeni

posta şubeleri açılacağını söylemişti.

Yabancı postanelerin kapatılması ardından sıkıntı yaşanmaması için

Avrupa’daki postaneler tarzında İstanbul’da üç yeni şube açılmıştı: Bunlardan biri

Beyoğlu’nda, diğeri Galata’da üçüncüsü ise Mahmut Paşa’da harap halde bulunan

şubenin yenilenmesi ve genişletilmesiyle tesis edilmişti. Ancak İstanbul’da bile

yenilenmesi gereken pek çok şube vardı466.

Osmanlı postaları, bu yeni dönemde, halka birtakım kolaylıklar da sağlayacaktı.

Posta paketlerinin ilgili kişinin meskenine kadar götürülmesi, hatta telgrafla havalename

alış verişine geçilmesi bu kolaylıklar arasında yer alıyordu. Ayrıca yabancı ülkelerle

posta havalenamesi teatisine de tekrar başlanacaktı467.

Yabancı postaların kaldırılmasından sonra halkın yararına da birtakım

düzenlemeler yapılacaktı.

Osmanlı postalarının yabancı postalarla rekabet ettiği dönemde, Osmanlı

postalarının rekabet gücünü artırmak amacıyla yabancı ülkelere gönderilecek posta

malzemelerine yapıştırılacak ecnebî pullarının fiyatlarında % 20 derecesinde bir indirim

yapılırdı. Mesela 20 kuruş veren bir müşteriye Osmanlı postaneleri tarafından 25

kuruşluk bir ecnebî pulu verilirdi.

Yine bu dönemde ülkedeki yabancı postalarla rekabet etmek için yabancı

ülkelere çok fazla koli gönderen tüccara cari hesap açılarak kendisine % 10 oranında bir

indirim yapılırdı. Bu iki usûle yabancı postaneler kapatıldıktan sonra da devam

edilecekti. Üçüncü indirim ise ülke içerisindeki koli muamelesinin bağlı olduğu fiyat

tarifesinde gerçekleşecekti. Osmanlı Devleti’nde ülke içindeki koli muamelesi üç sınıfa

ayrılmakta ve ücretlendirme de üç derecede yapılmaktaydı. Mesafeye, ulaşım

olanaklarının kolaylığına ve nakil vasıtalarının fazlalığına göre belirlenen bu tarifede en

çok ücret üçüncü sınıftan yani, mesafesi uzak, nakliye araçlarının az olduğu yerlere

466 İkdam, 18 Eylül 1330/ 1 Ekim 1914. 467 Oskan Efendi’nin demeci için bkz. İkdam, 3 Eylül 1330/ 16 Eylül 1914. Oskan Efendi’nin İkdam gazetesindeki demecinden bir hafta sonra Tanin gazetesinin verdiği bilgilere göre muamelelerini tamamıyla tatil eden Belçika, Brezilya ve Sırbistan dışındaki yabancı ülkelerin posta idareleriyle 1 Ekim 1914’ten itibaren havalename alış verişine başlanacaktı. Bkz. Tanin, 10 Eylül 1330/ 23 Eylül 1914.

Page 179: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

166

gönderilecek kolilerden alınmaktaydı. Yabancı postanelerin kapatılmasından sonra her

üç sınıfı ama özellikle üçüncü sınıfı kapsayacak şekilde koli muamelesinde indirime

gidilecekti468.

Ülke içine gönderilecek postaların adreslerinin hangi dille yazılacağı da yine

kamuoyunca merak edilen bir husustu. Adreslerin Türkçe yazılması, işleri

kolaylaştıracaktı. Ancak yabancı bir lisanla adresleri yazılan mektuplar da, memurlarca

mektuplara Türkçe adresleri eklenmek suretiyle, hiçbir sorun yaşanmadan sahiplerine

ulaştırılabilecekti.

Mektupların gizliliği ise korunacaktı. Zaten bu Kanun-ı Esasî’nin ilgili

maddeleriyle temin edilmiştir. Hatta Oskan Efendi kamuoyuna seferberlik hatta savaş

halinde bile halkın bu konuda her hangi bir endişesi olmaması gerektiğini ifade

etmişti469.

Posta ve Telgraf ve Telefon Nezareti Kalem-i Mahsus Müdürü Zeki Bey ise,

İstanbul gazetelerinden birine verdiği demeçte, 1 Ekim’den itibaren halkın ne mektup

vermek ne de başka bir muamele için yabancı postanelere gidemeyeceğini, yabancı

postanelere ait posta kutularının da kaldırılacağını söylemişti.

Yabancı postanelerin kapatılmasından sonra Avrupa ile diğer yerlerden gelecek

postaların dağıtımı da Osmanlı memurları tarafından yapılacaktı. Dolayısıyla Osmanlı

posta idaresinin iş yükü artacaktı. Bundan dolayı ileride her hangi bir sıkıntı yaşamak

istemeyen Bâbıâli, posta idaresinin kadrosu genişletmiş, idareye alanında uzman

memurlar almış ve nitelikli personel yetiştirilmesine de hız vermişti470.

Zeki Bey İkdam gazetesine verdiği demeçte, kapatılacak olan yabancı

postanelerinin memurlarına ihtiyaç duyulmadığını ifade ederek Osmanlı postanelerinin

yeterliliğine işaret etmişti. Ancak adı geçen memurların hem lisan bilmesi hem de işlere

vakıf olmaları itibariyle, bunların müracaat etmeleri halinde Osmanlı postanelerinde

istihdam edilebileceklerini belirten Zeki Bey gereksinimlerini karşılayabilecekleri bir

kaynağı da hatırdan uzak tutmadığını ortaya koymuştur.

468 Zeki Bey’in bu demeci için bkz. İkdam, 18 Eylül 1330/1 Ekim 1914. 469 Oskan Efendi’nin Jön Türk gazetesine verdiği demeçten İkdam, 3 Eylül 1330/ 16 Eylül 1914. 470 Tanin, 13 Eylül 1330/ 26 Eylül 1914.

Page 180: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

167

Zeki Bey’in bu iyimser açıklamalarına karşın İstanbul’da bile yenilenmesi

gereken pek çok şube vardı471. Yabancı postanelerin kaldırılması öncesinde, Osmanlı

postalarını ihtiyaca tam olarak cevap verecek duruma getirme adına başkent İstanbul’un

dahi birçok girişime muhtaç olduğu göz önünü alınırsa, ülkenin bütününde Bâbıâli’yi

bekleyen güçlükler kendiliğinden meydana çıkar.

Osmanlı Hükümeti, bir yandan eksikliklerini ve halkın endişelerini gidermeye

çalışırken diğer yandan gazetelere verdiği ilanlarla 1 Ekim 1914 tarihinden itibaren

yabancı postaların kaldırılacağını halka duyurmuştu. Yabancı postanelerin mektup

kutularının da belirtilen tarihte kaldırılacağını da ilan eden Bâbıâli, halkı bu kutulara

mektup atmaması için uyarmıştı472.

Yabancı postanelerin kapatılacağı tarih yaklaştıkça Osmanlı Hükümeti

çalışmalarına hız vermişti ve yabancı postanelerin kapatılmasına dair talimatnameyi

tamamlamıştı. 24 Eylül’de ilgili Osmanlı dairelerine gönderilen bu talimatnameye

göre473, 1 Ekim 1914 günü, sabahleyin, yabancı postanelerinden her birinin önüne bir

polis ile posta ve telgraf idarelerinden birer memur bulundurulacaktı. Bunlar, halkın

yabancı postaneleri kullanarak posta işlemi yapmalarını engelleyecekti. Yabancı

postanelerin kapatılmasından sonra bu memurlar, beş gün zarfında önünde bulundukları

postanenin bekçisi dışında, vesikaya sahip olmayan posta memurları da dâhil olmak

üzere, hiç kimsenin postaneye girmesine izin vermeyeceklerdi(1.Madde). Bununla

birlikte ülkede bulunan yabancı postane müdür veya memurlarına 1 Ekim günü birer

yazı yazılacak, bu yazıda adı geçen tarihte, postanelerinin kapatılacağı ve zabıtanın

korumasına bırakılacağı belirtilecekti. Yabancı postaneler ise beş gün zarfında posta

malzemelerini Osmanlı memurlarına devir ve teslim edecek, postanenin tahliye

işlemlerini tamamlayacaktı(2.Madde). Yabacı postanelerin üzerinde bulunan levhalar

kendileri tarafından olmazsa polis tarafından kaldırılacak ve konsolosluklara teslim

edilecekti. Yine yabancı postanelerin çeşitli yerlerdeki posta kutuları kendileri

tarafından kaldırılmayacak olursa bu kutular alınarak, açılmaksızın, Osmanlı posta

idarelerine teslim olunacaktı. İlgililerin haberi olması için 1 Ekim’den üç gün önce

471 İkdam, 18 Eylül 1330/ 1 Ekim 1914. 472 Tanin, 15 Eylül 1330/ 28 Eylül 1914; İkdam, 15 Eylül 1330/ 28 Eylül 1914. 473 Burada talimatname ana hatlarıyla verilmiş olup talimatnamenin tam metni için bkz. BOA, DH.HMŞ. , no:15/91; MV., no:192/7.

Page 181: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

168

posta kutularının toplanacağı ilan edilecekti(3.Madde). 1 Ekim’den itibaren dış

ülkelerden yabancı postaneleri adına gelecek posta çantaları kendilerine verilmeyecekti.

Vapurlarla gelen yabancı posta çantaları ise Osmanlı posta memurunca vapurun

kaptanından istenecek, kaptan vermezse gümrük memurlarına konuyla ilgili bilgi

verilecek ve onlar tarafından çantalar zapt edilecekti(4.Madde). Yabancı ülkelerden

gelen posta çantaları Osmanlı postaneleri tarafından açılıp dağıtılabileceği gibi iade de

edebilecekti. Hangi muamelenin yapılacağına, çantaların ait olduğu posta idareleri karar

verecek ve kararını bildirecekti(5.Madde). Posta çantalarının ait olduğu posta idaresinin

her hangi bir karar bildirmediği veya çantaların açılmasını tercih ettiği durumlarda ilgili

konsoloshaneden bir memur davet olunarak, posta çantaları bu heyetin önünde

açılacaktı(6.Madde). İttihat posta çantaları ise eskisi gibi tren ve yerli, yabancı

vapurlarla gönderilecekti(7.Madde). Eğer yabancı vapurlar Osmanlı postalarını taşımak

istemezlerse iki şekilde muamele edilecekti. İlk olarak başka deniz ve kara nakil

vasıtalarıyla postalar gönderilmeye çalışılacaktı. Bu gerçekleştirilemeyecek olursa

ikinci yola başvurulacak ve yabancı vapur şirketinden Osmanlı postalarını ya Osmanlı

Hükümeti’nin verdiği bağışıklıktan yararlanması ya da sözleşmelerle kabul edilmiş

uluslararası ücret karşılığında taşıması istenecekti. İki şıktan hiçbirini kabul etmeyen

vapura limanda muamele yaptırılmayacaktı(8.Madde). Vapurlara yabancı postası

verilmemesine polisler gayret edecek, verme girişiminde bulunan kişiyi ise posta

çantalarıyla Osmanlı postanelerine götürüp çantaları oraya teslim ettirecekti(9.Madde).

Yabancı postalara ilişkin talimatname Osmanlı memurlarına gönderilmesine

karşın özellikle İngiltere ve Fransa elçilerinin karara muhalefeti devam ediyordu. İngiliz

sefiri Mallet, yabancı postanelerin kapitülasyonlara dayalı olmadığını ifade ederek

postanelerinin kapatılmasına karşı çıkıyordu. Cavit Bey ise yabancı postanelerin

doğrudan doğruya değilse de sonuç itibariyle kapitülasyonların bir ürünü olduğunu

belirterek kapatılma kararının doğruluğuna işaret ediyordu. Fransa elçisi Bompard da

İngiliz elçisiyle aynı düşüncedeydi. Hatta bu yüzden Cavit Bey’le münakaşa bile

etmişti. Ancak Cavit Bey Bombard’a, yabancıların Osmanlı topraklarında hakları

olmadıkları halde yaptıkları işlerin birer kapitülasyon olduğunu söylemiş ve elçinin

düşüncesinin aksini iddia etmişti474. Talat Bey de Fransa elçisiyle konuşmuş; İngiliz

474 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 10 İkinci teşrin 1944/ 10 Kasım 1944.

Page 182: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

169

elçisinin 1 Ekim günü bizzat gidip İngiliz postanesini açacağı yönünde haberler

duyduğunu, yabancı postanelerin kesinlikle açılmayacağını, Mallet’nin böyle bir

teşebbüste bulunması halinde arabasına konulup geri gönderileceği hususunda

Bombard’ı uyarmıştı475.

Osmanlı Hükümeti, İngiltere ve Fransa’nın karşı koyuşuna rağmen yabancı

postaların kapatılmasıyla ilgili süreci sorunsuz bir şekilde atlatmak istiyordu. 26

Eylül’de toplanan Osmanlı Hükümeti, yabancı postanelerin kapatılacağı tarihten evvel

meseleyi halletmeyi kolaylaştıracak bir fikir etrafında buluşmuştu. Alınan karara göre,

yabancı posta binalarının 1 Ekim’den önce hükümete devredilmesi karşılığında, belirli

bir zamana kadar yabancı postanelere gelecek posta çantalarının kendi memurları

tarafından açılmasına izin verilecek, bununla birlikte yabancı postaneler mektup kabul

etmeyecekti. Bu usûl sadece İstanbul için geçerliydi476.

Bâbıâli, kapatma kararının uygulanmaya başlanacağı tarihten önce, yabancı

postanelerin kapatılmasına ve 1 Ekim’den itibaren ülkeye gelecek posta çantalarının

açılmasına, ancak Almanya, Avusturya ve İtalya’yı razı edebilmişti477. Böylece

İstanbul’da bulunan Avusturya ve İtalyan postaneleri 30 Eylül’de devir işlemlerine

başlamıştı478.

Postanelerinin kapatılması kararına muvafakat etmemekle beraber İngiltere ve

Rusya, postanelerini açmaya teşebbüs etmeyecekti. Ancak Fransa, bu konuda, direnişini

sürdürmeye devam ediyordu. 30 Eylül’de Talat Bey’i ziyaret eden Bombard, bağlı

olduğu hükümetin Fransa postanelerinin kapatılmasını kabul etmediğini, bu sebeple 1

Ekim günü Galata postanesine gidip kendilerine ait postayı açmaya teşebbüs edeceğini

ifade etmiştir. Bombard, Osmanlı Hükümeti’nin buna izin vermeyeceğini biliyordu ve

bu şekilde hareket ederek kendilerine ait postanelerin kapatılmasını protesto etmeyi

düşünmekteydi. İngiltere ve Rusya’nın bu yolu tercih etmeyip Fransa’nın böyle bir

mukavemet gösterecek olması Cavit ve Talat Beyler tarafından teessüfle karşılanmıştı.

475 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 11 İkinci teşrin 1944/ 11 Kasım 1944. 476 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 12 İkinci teşrin 1944/ 12 Kasım 1944. 477 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 14 İkinci teşrin 1944/ 14 Kasım 1944. 478 İkdam, 18 Eylül 1330/ 1 Ekim 1914; Tanin, 19 Eylül 1330/ 2 Ekim 1914.

Page 183: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

170

Netice itibariyle, yabancı postanelerin kapatılması meselesinde 1 Ekim’den önce

yabancı ülkelerle Bâbıâli arasında ittifak sağlanamadı479. Ancak yine de kapatma

kararının tatbik edilmesinden evvel İstanbul’da bulunan yabancı postanelerin çoğu,

binalarının üzerinde bulunan levhaları kaldırmıştı. Hatta kapılarına yapıştırdıkları

kâğıtlarla bundan sonra posta muamelesi yapmayacaklarını halka ilan etmişlerdi480.

1 Ekim günü İstanbul’daki yabancı postanelerinin tamamı kapatılmış; özellikle

Fransız postanesinde tehlike arz eden birçok malzemeye el konulmuştu481. Buna karşın

yabancı postanelerin kapatılmasıyla ilgili her hangi olumsuz bir olay yaşanmamıştı.

Bütün yabancı postanelerin üzerindeki levhalar ile İstanbul’un çeşitli yerlerinde bulunan

posta kutuları da kaldırılmıştı. Ayrıca yabancı postaneler ellerindeki mektupları ve

kolileri Osmanlı postanelerine birer birer teslim etmeye başlamışlardı. Artan talebi

karşılamak amacıyla Galata, Beyoğlu ve Mahmut Paşa’da açılan yeni posta şubelerini,

Posta ve Telgraf ve Telefon Nazırı Oskan Efendi ile Kalem-i Mahsus Müdürü Zeki Bey

teftiş etmişlerdi482.

Posta ve Telgraf ve Telefon Nezareti, yabancı postanelerin kapatılması

arifesinde, buna imkân sağlayan kapitülasyonların kaldırıldığı günün hatırlanması için

sürşarjlı pullar çıkartmıştı. Kullanılmakta olan 5, 10, 20 paralık ve 1, 2, 5 ve 10

kuruşluk pullar üzerine “İmtiyâzât-ı Ecnebiyyenin Lağvı–1330” ibaresi ilave edilmek

suretiyle meydana getirilen bu pulların 1 Ekim’den itibaren kullanılmaya başlanacağı

halka duyurulmuştu483.

Yabacı postanelerin kapatıldığı 1 Ekim günü, Posta ve Telefon ve Telgraf Nazırı

Oskan Efendi, saraya giderek bu pulları padişaha takdim etmişti484.

Taşrada bulunan yabancı postalar da 1 Ekim’den itibaren kapanmıştı. Kudüs’te

bulunan Alman, Avusturya, İtalya, Rusya postaneleri kapatılmış ve gerek merkezde

479 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 14 İkinci teşrin 1944/ 14 Kasım 1944. 480 İkdam, 18 Eylül 1330/ 1 Ekim 1914; Tanin, 19 Eylül 1330/ 2 Ekim 1914. 481 J. Pomiankowiski, a.g.e., s.71. 482 Tanin, 19 Eylül 1330/ 2 Ekim 1914. 483 Tanin, 15 Eylül 1330/ 28 Eylül 1914. Bu pullar için bkz. Ali Nusret Pulhan, Türk Pulları Kataloğu XI:Pulhan 1968, İstanbul 1968, s.164; Türk Pulları Albümü, İstanbul, b.t.y., s.13. 484 Tanin, 19 Eylül 1330/ 2 Ekim 1914.

Page 184: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

171

gerekse Kudüs’e bağlı yerlerdeki yapancı posta kutuları ile yabancı postanelerinin

üzerindeki levhalar kaldırılmıştı485.

Kudüs’teki Fransız postanesinin durumu ise diğerlerinden biraz farklıydı.

Fransız postanesinde posta işlemleri yapılmayacağı hususunda Fransız Sefareti’nin

güvence verdiğini belirten Talat Bey, Kudüs Mutasarrıflığı’ndan bu haliyle adi bir

mağazadan farkı olmayan postanenin kapatılması için ısrar etmemesini istemişti486.

İskenderun’da487 ve Mersin’de488 bulunan Fransız, Rus ve Avusturya postaneleri

kapatılarak bunlara ait levhalar ve mektup kutuları kaldırılmıştı.

Beyrut, Trablus, Hayfa ve Yafa’da bulunan bütün yabancı postaneler kapatılmış,

bu postanelere ait levhalar ve posta kutuları da kaldırılmıştı. Tanin’in 5 Ekim tarihli

nüshasında verdiği bilgilere göre İtalyan postanesi 30 Eylül’de devir ve teslim

işlemlerini tamamlamıştı. Yafa’daki Alman ve Avusturya postanelerinin devir

muamelesi ise sona ermemişti. Fransız ve Rus posta şubelerinin Yafa’da herhangi bir

dairesi yoktu. Bu devletlere ait posta muamelesi vapur acentelerinde bulunan bir odada

görüldüğünden bu odalar kapatılmıştı. Bu devletler de 1 Ekim’den itibaren devir ve

teslim işlemlerine başlamışlardı489.

Yabancı postanelerin kapatılmasından sonra Fransa, fiilî olarak bu karara

muhalefet etmişti. Her ne kadar ülkedeki Fransız postanelerinin kapatılması konusunda

bir sorun yaşanmamışsa da bazı Fransız postanelerinin ellerindeki mektupları Osmanlı

postanelerine devir ve teslim etmemesi birtakım sıkıntılara neden olmuştu. Fransa’nın

İstanbul Sefareti, Avrupa’dan getirdiği mektupları Dedeağaç’tan İstanbul’a sevk edecek

olan Fransız postasına çektiği telgrafla, postanın İstanbul’a sevk olunmasını önlemiş;

postayı Dedeağaç’tan geri göndermişti. Bu nedenle İstanbul’da mektup bekleyenler

mağdur olmuş, bu karışıklığın Osmanlı posta idaresinden kaynaklandığını

düşünmüşlerdi490.

485 Tanin, 22 Eylül 1330/ 5 Ekim 1914. 486 BOA, DH.ŞFR., no:45/171. 487 Tanin, 22 Eylül 1330/ 5 Ekim 1914. 488 Tanin, 23 Eylül 1330/ 6 Ekim 1914. 489 Tanin, 22 Eylül 1330/ 5 Ekim 1914. 490 Tanin’in yaptığı araştırma neticesinde, sorunun kaynağında Fransa Sefareti’nin talimatı yattığı ortaya konulmuş ve halk aydınlatılmıştı. Bkz. Tanin, 24 Eylül 1330/ 7 Ekim 1914.

Page 185: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

172

Ülkenin bazı yerlerinde bulunan Fransız postaları da talimatnameye dolayısıyla

da kapatma kararına aykırı hareket ediyordu. Talimatnameye göre 1 Ekim’den itibaren,

beş gün zarfında, yabancı postanelerde bulunan mektuplar Osmanlı postanelerine devir

ve teslim edilecekti. Bununla birlikte Beyrut’taki Fransız postanesi, beş gün süre

dolduğu halde Osmanlı postanelerine hiçbir şey teslim etmemiş; Fransız postanesinden

Osmanlı postanesine devri gereken hiçbir şey olmadığını gerekçe olarak göstermişti491.

Bunun yanı sıra Kudüs’teki Fransız konsoloshanesi de posta işlemleri yapmaya,

mektup kabul edip dağıtmaya başlamıştı492. Yine Beyrut limanına İtalyan vapuruyla

getirilen Fransız postanesine ait çantalar, vapurun kaptanı tarafından Osmanlı

memurlarına teslim edilmemiş; kaptan bu yönde hareket etmesi talimatını Fransız

postanesi müdüründen aldığını ifade etmişti493. Bâbıâli, Beyrut Vilayeti’ne 10 Ekim

1914’te çektiği telgrafta, bu tür hareketleri önlemeye talimatnamenin yeterli olduğunu

belirtmişti494.

I.Dünya Savaşı, devletlerin birbirleriyle olan ilişkilerini etkilemiş ve

değiştirmişti. Osmanlı Devleti’nde bulunan postanelerinin kapatılmasına razı olmayan

İngiltere ve Rusya, devam eden savaşın ve Osmanlı ülkesindeki postanelerinin

kapatılmasının etkisiyle Yunanistan’la da hoş geçinmek için Selanik’teki postanelerini

kapatmışlardı. Bu ülkelerin içerisinde, Osmanlı Devleti’ndeki postanelerinin

kapatılmasından sonra dahi bu karara fiilî olarak muhalefet eden Fransa da

bulunmaktaydı. İtalya, başlangıçta bu devletler birlikte hareket etmemesine karşın 26

Kasım 1914’te Selanik’teki postanesini kapatarak Yunanistan’la ilişkilerini geliştirmeye

çalışmıştı495.

Osmanlı Devleti, savaşa girdikten sonra, yabancı postanelerin kapatılmasıyla

ilgili talimatnamenin uygulanmasında daha esnek davranmaya başlamıştı. Elbette ki bu

esneklik sadece müttefikleri için geçerliydi.

Yabancı postanelerin tasfiyesi için, bu postanelerin idarelerine belirli bir müddet

tanınmasına ve bu müddet çoktan geçmiş olmasına karşın Almanya ve Avusturya’ya ait

491 BOA, DH. SYS., no:52/7, lef:15. 492 BOA, DH. SYS., no:52/7, lef:48. 493 BOA, DH. SYS., no:52/7, lef:14. 494 BOA, DH. SYS., no:52/7, lef:13/1. 495 BOA, DH. EUM.3.Şb., no:3/3.

Page 186: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

173

bazı postaneler devir ve teslim işlemlerini tamamlamamışlardı. Avusturya’nın isteği

üzerine Osmanlı Hükümeti, bu devletin Kudüs ve İzmir’deki postaneleri496 ile

Beyrut’taki postanesine497 tasfiye muameleleri bitinceye kadar zaman tanımıştı.

Talimatnameyle tanınan sürenin üzerinden yaklaşık üç ay gibi uzun bir süre geçmesine

karşın Almanya’nın Beyrut postanesi de tasfiye muamelesini bitirmemişti.

Avusturya’ya verilen mühletin Almanya’nın Beyrut postanesine de verilmesini doğal

bulan Bâbıâli, Almanya’ya da tasfiyeyi tamamlaması için belirli bir zaman tanımıştı498.

Bu durum, adı geçen postanelerin fiilî olarak varlıklarını devam ettirdikleri anlamına

geliyordu.

Osmanlı Devleti, savaşa girmesinin ardından düşman devletlerle olan posta ve

telgraf haberleşmesini 19 Kasım 1914’te kesmişti. Savaş, haberleşmeyle ilgili güvenlik

sorunlarını da beraberinde getirmişti. Bunun için birtakım tedbirler alınmıştı. Düşman

ülkelere gönderilecek mektupların da ülke içinde gönderilen mektuplar gibi postanelere

açık verilmesi kararlaştırılmıştı. Bunun yanı sıra mektup ve telgraf haberleşmesinde

kullanılacak dillere de sınırlama getirilmişti. Bu tür haberleşme vasıtalarında Türkçe,

Arapça, Ermenice, Rumca, İbranice, Almanca, Fransızca, İngilizce ve İtalyanca dilleri

kullanılabilecekti. Farsçayla yazılan mektup ve telgraflar sadece Bağdat, Samerra,

Hanakin, Hille, Handiye ve İstanbul gibi birtakım merkezlerde; Bulgarcayla yazılanlar

ise yalnızca Edirne ve İstanbul’da kabul edilebilecekti499.

Yabancı postanelerin kapatılması ve içerisinde bulunulan savaş, Posta ve Telgraf

ve Telefon Nezareti’nin yükünü artırmıştı. Gerek yeni posta merkezlerinin açılması

gerekse mevcut posta merkezlerinde ilave suretiyle istihdam olunan memurların

maaşlarının ödenmesi için Posta ve Telgraf ve Telefon Nezareti’nin 1331∗ bütçesine

olağanüstü tahsisat olarak 2 milyon kuruş ilave olunmuştu500.

Kapitülasyonların kaldırılması ve Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi millî

hassasiyetleri de artırmıştı. Bu duyarlılık, dil alanında da kendi göstermiş; Türkçenin

496 BOA, DH.ŞFR., no:46/269. 497 BOA, DH.ŞFR., no:46/296. 498 BOA, DH.ŞFR., no:48/242. 499 Tanin, 10 Teşrin-i sani 1330/ 23 Kasım 1914. ∗ Rumî takvimde 1331 senesi, miladî olarak 14 Mart 1915–13 Mart 1916 tarihleri arasındaki zamanı kapsar. 500 Tanin, 23 Mart 1331/ 5 Nisan 1915.

Page 187: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

174

kullanılması konusunda daha fazla özen gösterilmeye başlanmıştı. Türkçenin

kullanılmasına özellikle devlet dairelerinin titizlik göstermesi gerektiğine dikkat çeken

Harbiye Nezareti olmuştu. Harbiye Nezareti, 1 Temmuz 1915 tarihli yazısında, devletin

resmî dilinin Türkçe olmasına karşın Posta ve Telgraf ve Telefon Nezareti gişelerinde,

resmî evraklarında hatta nezaretin dairelerinde birçok hususta Fransızca kelimeler ve

harfler kullandığına işaret etmişti. Türkçenin resmî ve millî dil olduğunu vurgulayan

Harbiye Nezareti, bu dilin özellikle devlet dairelerinde kullanılmasının zorunlu ve

gerekli olduğuna dikkat çekmişti. Nezaret, yazısında, Türkçenin içerdiği Arapça ve

Farsça kelimelerle yabancı bir dilin kullanılmasını gerektirmeyecek ölçüde zengin bir

dil olduğunun, bunun korunması gerektiğinin üzerinde durmuştu. Harbiye Nezareti,

Posta ve Telgraf ve Telefon Nezareti’nden başta Fransızca olmak üzere, yabancı

dillerdeki hiçbir kelimeyi aynen veya bunların Türkçeleştirilmiş şeklini resmî

yazışmalarda ve haberleşmelerde kullanmamasını istemişti501.

Posta ve Telgraf ve Telefon Nezareti Vekili Şükrü Bey ise, yabancı dilin

kullanımıyla ilgili nezaretin ifade ettiği sakıncaların birkaç ay önce dikkatlerini çekmiş

olduğunu, bununla ilgili karar alarak bunu uygulamaya koymuş oldukları, Harbiye

Nezareti’ne verdiği cevapta ifade etmişti502. Bu hususta pulların üzerine vurulan,

Fransızca ibare ve tarihleri taşıyan mühürlerin kullanılmaması kararı alınmıştı. Ancak

ülkedeki 1400’e yakın posta ve telgraf merkezde bu kararın tam anlamıyla uygulanması

malzeme sıkıntısının yaşanmasından dolayı mümkün olmamıştı. Bu nedenle ancak yeni

açılan merkezlere sadece Türkçe mühürler gönderilmişti. Yine eskiliğinden dolayı

değiştirilmesi gereken Fransızca mühürler de Türkçe olarak yenilenmişti. 1915’in Nisan

ayından itibaren posta taşıyan otomobillerdeki yabancı kelimeler kaldırılmış, posta

merkezlerindeki ilanlar ise değiştirilmişti. Posta ve Telgraf ve Telefon Nezareti

gişelerinde yapılan muamelelerin çeşidini gösteren levhalar da, bunlarda bulunan

Fransızca ibarelerin silinmesi için, Haziran ayının sonuna doğru yerlerinden

sökülmüştü. Resmî evraklardan telgrafnamelerde uluslararası Latin harflerinin

kullanılması zorunluydu. Telgrafnamelerden bu harflerin dışındaki ibareler çıkartılmıştı.

Ancak piyasadaki kâğıt sıkıntısından dolayı Posta ve Telgraf ve Telefon Nezareti,

elindeki telgrafnameleri kullanmak mecburiyetinde kalmıştı. Bunun dışında sadece 501 BOA, DH.KMS., no:33/22, lef:1/1. 502 BOA, DH.KMS., no:33/22, lef:2, 3.

Page 188: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

175

Avrupa’ya gönderilen mektupların, sahibi bulunamadığında geri dönüşünü

kolaylaştırmak amacıyla, yabancı bir dil ve rakam kullanılarak yazılmasına nezaret

tarafından izin verilmişti. Posta ve Telgraf ve Telefon Nezareti, Harbiye Nezareti’ne

verdiği cevapta bunların dışındaki bütün hususlarda resmî dil olan Türkçenin

kullanılmasını kararlaştırdıklarını ve bu konuda gerekli özenin gösterileceğini ifade

etmişti503.

Osmanlı Hükümeti, kapitülasyonları kaldırdıktan sonra egemenliğine gölge

düşüren, malî açıdan devletin gelir kaybına neden olan yabancı postaneleri de

kapatmıştı. Ancak Osmanlı Devleti’nin I.Dünya Savaşına girmesi Bâbıâli’nin bu

teşebbüsten beklenilen ölçüde istifade etmesini ve Osmanlı posta idaresini yenileştirme

çabalarını büyük ölçüde engellemiştir.

II. 8 Osmanlı Devleti’nin Hâkimiyet ve Haysiyetini Zedeleyen

Bir Mesele: Bandıra (Bayrak) Çekme Meselesi

Bandıra (bayrak) çekme meselesi, Osmanlı Devleti’ndeki çeşitli ticarî

kurumlara, dinî müesseselere veya hayır kurumlarına, deniz nakil vasıtaları ile

yabancıların oturduğu ikametgâhlara yabancı bir devletin bandırasının (bayrağının)

çekilmesinden kaynaklanan bir meseleydi.

Osmanlı ülkesindeki yabancıların bulundukları ikametgâhlara veya dinî

müesseselere bayrak çekmeleri hakkında kapitülasyonlar açık bir şekilde izin

vermemiştir. Her ülkede ecnebî bayrağı çekmek belirli kurallara ve nizama tâbi iken

Osmanlı Devleti’nde bunu bir nizama bağlamak mümkün olmamıştı504. Ayrıca Osmanlı

ülkesindeki kilise, manastır ve diğer ruhanî binalara bayrak çekilmesi bazı yerlerde

teamül dâhilindeyken bazı yerlerde böyle bir teamül görülmezdi.

Mesela Kudüs’te, Katolik kilisesi bayrağının veya Osmanlı Devleti’nin

Papalık’la resmî bir ilişkiye girmediği ve Papa’nın himayesini tanımadığı bir dönemde

dahi Papalık bayrağının çekildiği görülürdü. Bunun yanı sıra özellikle Fransa gibi

Katolikleri himaye eden devletlerin bayrağı, Kudüs’te Fransız himayesindeki

müesseselere çekilirdi.

503 Aynı belge. 504 Ahmed Reşid, “Kapitülasyonlar”, Darülfünun Hukuk Fakültesi Mecmuası, 1930, S.49, s. 85–86.

Page 189: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

176

Osmanlı Devleti’nin “bayrak çekme meselesi”ni yoluna koymak ve bir nizama

bağlamak yolunda sefaretlerle yapmış olduğu müzakerelerden de hiçbir sonuç

çıkmıyordu. Hatta bununla ilgili yapılacak teşebbüslerin eskisinden daha fazla bir

şekilde suiistimal alanını genişletmesi ihtimali vardı.

Bu sebeple bayrak çekme meselesiyle ilgili Avusturya sefaretiyle ortaya çıkan

bir sorunla ilgili olarak, hukuk müşavirlerinin Bâbıâli’ye şu şekilde bir tavsiyesi

olmuştu505:

“ …Bu gibi işlerde umuma sirayet ve taalluk peyda edecek bir mes’ele ihdas

olunmayıp zeman ve mekâna göre idarei keyfiyet münasip olacağı… resmen himayei

ecnebiyede bulunan müessesatı ruhaniyeye hakkı himayeti ahdiyeleri olan devletin

bayrağı çekilirse buna ve Lâtin Katolik rühbanı kendi kiliselerine mahsus ve mahiyeti

siyasiyeyi gayri haiz bir bayrak çekmelerine dahi muhalefet edilmeyip, bu gibi bir işin

kesbi ehemmiyet etmesine ve Avusturya sefaretiyle vesilei ihtilâf olmasına meydan

verilmemek muvafıkı maslahat görüldüğü…”

Bâbıâli, dinî kurumlara bayrak çekilmesine mani olmanın daha büyük sorunlar

doğurmasından endişe etmekteydi. Bu nedenle hükümet, yabancı devletlerle siyasî

buhranlara neden olmamak için yabancı ülke bayrağı çekilmesiyle ilgili kararı mahalli

yöneticilere bırakmıştı. Osmanlı Devleti siyasî bir maksat taşımadığı sürece

yabancıların dinî kurumlara bayrak çekmesi hususunda mesele çıkarmama

doğrultusunda bir eğilime sahipti. Bâbıâli, bu gibi durumlarda zamanın ve mekânın göz

önünde bulundurularak davranılmasını istemişti.

Osmanlı ülkesinde ecnebî bayrağının çekilmesiyle ilgili meselelerde, yabancı

devletlerin elçilik ve konsoloslukları, Osmanlı yönetimine müdahaleden

çekinmiyorlardı. Bu baskılar bandıra meselesinin Bâbıâli tarafından kapitülasyonların

geçerli olduğu dönemde belirli bir nizama bağlanamamasının sebebini açıklayıcı

niteliktedir.

Bandıra çekme meselesi, kapitülasyonların kaldırılmasından sonra bir müddet

daha devam etti. Bu nedenle adı geçen mesele, gerek kapitülasyonların yürürlükte

505 Tırnak içerisinde belirtilen kısımlar makalenin yazarına ait olup yazarın imlasına sadık kalınmıştır. Bkz. Ahmed Reşid, “Kapitülasyonlar”, Darülfünun Hukuk Fakültesi Mecmuası, 1930, S.49, s. 85.

Page 190: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

177

olduğu dönemde gerekse ilga kararından konuyla ilgili talimatnamenin hazırlanmasına

kadar geçen süre zarfında, Osmanlı Devleti’ni yabancı devletlerle karşı karşıya getiren

ve Osmanlı Devleti’nin egemenliğini zedeleyen hassas bir mesele olmuştur.

Osmanlı Devleti’nde, yabancı kurumların yanı sıra Osmanlı tabiiyetindeki dinî

kurumlara veya hayır kurumlarına da yabancı bir devletin bayrağının çekildiği

görülebiliyordu. Bu durum, Osmanlı Devleti’nin kendi tebaası üzerindeki hâkimiyetini

gölgeleyen ve haysiyetini kıran sonuçlar doğuruyordu.

Yabancı bir devletin bayrağının Osmanlı tebaasında bulunan kişilerin kurmuş

olduğu müesseselere çekilmesinin Bâbıâli açısından başka bir sakıncalı tarafı ise

yabancı devletlerin bu kurumları kendi himayesinde gösterip Osmanlı Devleti’ndeki

nüfuzunu artırmaya çalışmalarıydı.

Bununla ilgili bir olay 1913’ün ekiminde İzmir’de yaşanmıştı. Osmanlı

tebaasından olan Ermeni Katolikleri tarafından İzmir’de kurulan hastanenin kilise

olarak kullanılan kısmına yabancı bir devletin bayrağı çekilmişti.

Hastanenin kuruluşuna izin veren fermanda, bu hastanenin inşasıyla ilgili

masrafların Osmanlı tebaasından olan Ermeni Katolikleri tarafından karşılanacağı,

hastanenin Osmanlı memurlarının denetiminde olacağı, bu kuruma yabancıların

müdahalesine izin verilmeyeceği, dolayısıyla kurumla ilgili her işin Ermeni Katolikleri

tarafından görülmesi gerektiği belirtilmişti. Ayrıca fermanda, hastanenin kapısı üzerinde

celi yazı ile “Tebaa-i Devlet-i Aliyye’den Katolik Milletinin Hastanesidir” yazılması ve

Osmanlı sancağı çekilmesi de şart koşulmuştu.

Şartlar yerine getirilip hastane faaliyete geçtikten sonra, hastanenin kilise olarak

kullanılan kısmına pazar günleri Fransız bayrağı çekilmeye başlanmıştı. Bu bayrağın

çekilmesinde İzmir’deki Fransız konsolosu etkili olmuş ve hastaneyi Fransız

himayesinde göstermeye çalışmıştı. Fransa’nın Osmanlı tebaasına ait bir kuruma kendi

bayrağını çektirmesi, Osmanlı uyruklu Katolikler üzerinde himaye iddiasını fiilî olarak

yerleştirmek için kullandığı bir araçtı. Bu durumdan rahatsız olan Katolik Ermenilerin

bayrağın indirilmesi yönündeki müracaatları, Osmanlı Katoliklerini himaye etme

amacında olan İzmir’deki Fransız konsolosluğunun muhalefetiyle karşılaşmıştı.

Meselenin öneminin farkında olan Aydın Valisi Rahmi Bey, sorunun üzerine kararlı bir

Page 191: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

178

şekilde giderek pazar günü kiliseye Fransız bayrağı çektirmeyeceğini konsolosa ifade

etmişti. Durumu Bâbıâli’ye bildiren Aydın Valisi, meselenin hallolması için Osmanlı

Hükümeti’nden yardımını istemişti. Rahmi Bey’e göre bu mesele, Osmanlı Devleti’nin

haysiyetiyle ilgili bir meseleydi. Pazar günü kiliseye tekrar Fransız bayrağının

çekilmesi, hükümetin yalnız Ermeni Katolikleri üzerinde değil meseleyi bilenler indinde

de haysiyetinin kırılması anlamına gelecekti.

Rahmi Bey’in kararlılığı ve Osmanlı Hükümeti’nin Fransa sefareti nezdinde

yapmış olduğu teşebbüsler sonucunda, mesele istenilen şekilde çözümlenmiş; pazar

günleri kiliseye Fransız bayrağı çekilmesinden vazgeçilmişti506.

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra Osmanlı Hükümeti’nin yabancı

bandıra çekme meselesini bir nizama bağlanması gerekiyordu. Ancak bu konuyla ilgili

kapitülasyonların kaldırılmasından hemen sonra bir talimatname hazırlanmamıştı.

Halep Vilayeti’nden merkeze gönderilen şifreli telgraf, bu sorunun

kapitülasyonların kaldırılmasından sonra da devam ettiğini gösterecek nitelikteydi.

Halep Valisi Celal Bey, Rusya konsolosunun resmî olmayan günlerde de bayrak çektiği

ifade ederek Bâbıâli’den ne yapılması gerektiğini sormuştu.

Halep Valisi tarafından dile getirilen bir başka sıkıntı ise Fransa himayesiyle

ilgiliydi. İlga kararından sonra Osmanlı Hükümeti tarafından gönderilen bir

talimatnameyle Fransa tabiiyetinde bulunan ecnebî ruhbanları müesseseleriyle Latin

müesseseleri üzerinde Fransa’nın kapitülasyonlardan kaynaklanan himaye hakkı

kaldırılmıştı.

Halep Valisi, İskenderun’da bulunan ruhban mektebinin eyyam-ı mahsusada

(özel günlerde) Fransa bayrağı çektiğini, Fransa himayesinin kaldırılmış olmasından

dolayı ne yapılması lazım geldiğini Bâbıâli’den sormuştu507.

Bâbıâli’nin 15 Ekim 1914’te bu konuyla ilgili verdiği direktif,

“İmtiyazın cümlesi mülgadır. Fakat bir ay kadar mesele ihdas etmeyiniz.”

şeklinde olmuştu508.

506 BOA, DH. KMS., no:2/1 /6. 507 BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:39. 508 BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:38/1, 39; DH. ŞFR., no:46/12.

Page 192: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

179

Neden bir ay gibi bir süre verildiğini kesin olarak söylemek güçtür. Fakat bunu,

kapitülasyonların ilgasını yabancı devletlere kabul ettirmek için Osmanlı Devleti’nin bu

devletler nezdinde devam eden girişimlerine bağlamak yerinde bir yargı gibi gözüküyor.

Osmanlı Hükümeti, sorunu açıklığa kavuşturuncaya değin bayrak çekme meselesinin

yabancı devletlerle onların Osmanlı Devleti’ndeki siyasî temsilcileriyle bir anlaşmazlığa

dönüşmesini istemiyordu. Osmanlı memurlarına yapılan uyarı bu çerçevede

anlaşılabilir.

Osmanlı ülkesindeki yabancıların, yabancı devlet bayrağını ikametgâhlarına da

çektikleri görülmekteydi. Bu ikametgâhlar, yabancıların bazıları tarafından mabet veya

mektep gibi farklı amaçlar için kullanılmaktaydı. Bu şekilde bir kullanım için her hangi

bir ruhsata sahip olmayan ecnebîler, yabancı bir devletin bayrağını çekerek o devletin

himayesinden yararlanmaya ve zamanla bu amaçlar doğrultusunda ikametgâhlarına

resmiyet vermeye çalışıyorlardı. Yabancıların bu girişimleri Osmanlı yöneticileri

tarafından dikkatle takip ediliyordu.

İnebolu’da Capucin rahiplerinden Premişel(?)’e ait olan ikametgâhta bazı

ailelerin çocuklarına özel ders verilmekte ve ayin icra edilmekteydi. Durumu haber alan

Kastamonu Valisi Reşid Bey, Ekim ayı içerisinde konuyla ilgili Bâbıâli’ye bilgi

vermişti. Reşid Bey, ikametgâhın ileride kiliseye veya mektebe dönüştürülmesine

yönelik bir teşebbüs yapılması halinde rahibi resmî ruhsat alınması için uyaracaktı. Bu

tedbir Bâbıâli tarafından da uygun bulunmuştu. Ancak daha sonra Capucin rahibinin

ikametgâha Fransız bayrağı çekmeye başlaması işin rengini değiştirmişti.

Reşid Bey’e göre hükümete müracaatta bulunmaksızın ikametgâha Fransız

bayrağının çekilmesi, farklı amaçlar için kullanılan bu ikametgâha resmiyet

kazandırmaya yönelikti. Bâbıâli, ikametgahın farklı amaçlar doğrultusunda kullanımıyla

ilgili sorununun, ilgadan sonra göndermiş olduğu talimatnameye uygun hareket

edilmesiyle çözüleceğini düşünmekteydi.

Bayrak çekme meselesine gelince, Bâbıâli yabancıların ikametgâhlarına bayrak

çekmeleriyle ilgili henüz kesin bir kaide olmadığını Reşid Bey’e bildirmişti. Ayrıca

ecnebîlerin yalnız resmî günlerinde ikametgâhlarına bandıra çekmelerine “şimdilik”

kaydıyla Bâbıâli tarafından izin vermişti. Ancak bu şartla ve “şimdilik” kaydıyla bayrak

Page 193: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

180

çekilmesine izin veren Osmanlı Hükümeti, devamlı bir surette bayrak çekilmesi ve bu

durumun mahzur oluşturması durumunda, yerel yöneticilere bunu önleme yetkisi de

vermişti509.

Bâbıâli, ecnebîlerin yabancı ülkelerin bayraklarını ikametgâhlarına ve diğer özel

mekânlarına çekmeleriyle ilgili bir düzenleme yapılıncaya kadar yabancı devletlerle

herhangi bir sorun ortaya çıkmasını istemiyordu. Bu nedenle, kapitülasyonların

kaldırılmasından sonra da bandıra çekme meselesiyle ilgili yabancı devletlerin şikâyette

bulunmasına neden olacak davranışlardan kaçınılması hususunda Osmanlı memurlarını

uyarmıştı. Bu mesele bir nizama bağlanıncaya kadar uygulanmakta olan teamülün

devam ettirilmesi Osmanlı Hükümeti’nce benimsenen bir yol olmuştu.

Nitekim Kudüs Mutasarrıflığı’na çekilen 2 Ocak 1915 tarihli telgrafta bu eğilim

ortaya konmuştu510:

“Özel mekânlara çekilecek bandıralar için devletlerarasında belli bir genel kaide

ve bizde kararlaştırılmış bir usûl yoktur. Bazı hükümetlerce müsamaha ve müsaade

bazılarınca da engel olma söz konusudur. Kapitülasyonların henüz kaldırılmasından

dolayı bu meseleyle ilgili yeni uygulamalar getirerek şikâyete sebep olmada fayda ve

teamülün cereyanında mahzur yoktur.”

Osmanlı Devleti, savaşa dâhil olmadığı dönemde bayrak çekme meselesiyle

ilgili bütün devletlere benzer müsamahayı göstermiş; yabancı devletlerle ihtilaf

yaşamamak için teamülün cereyanında, talimatname hazırlanıncaya kadar herhangi bir

sakınca görmemişti. Ancak Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesiyle yalnızca tarafsız

devletlerle müttefiklerine müsamaha göstermiş; savaş halinde olduğu devletlerin

bayraklarının ülkesinde dalgalanmasına doğal olarak izin vermemişti. Bundan dolayı

Osmanlı Devleti’nin savaş halinde olduğu devletlerin uyruğunda bulunan bazı

müesseseler tarafsız devletlerin bayrağını çekmişlerdi. Böyle hareket ederek hem

Osmanlı Hükümeti’nin sürekli gözetim ve denetiminden sakınma imkânına

kavuşacaklar hem de mensupları düşman devlet tebaası muamelesi görmeyecekti.

509 BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:44/1, 45, 46; DH.ŞFR., no:46/26. 510 Sadeleştirilmiş biçimde verilen bu belge için bkz. BOA, DH.ŞFR., no:45/220.

Page 194: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

181

Tarafsız devletlerden bazıları da bu müesseselere kendi bayrağını çektirerek bu

kurumları kendilerine ait kurumlar gibi göstermeye; böylece bu müesseseleri

sahiplenmeye ve korumaya çalışmıştı.

Erzurum’da Eugenio da Modica adındaki papazın tasarrufunda ve papaz

Angelico’nun idaresinde bulunan kilise bu kurumlardan biriydi. Bu kiliseye resmî

günlerde İtalya bayrağı çekilmiş; fakat Erzurum Valisi buna izin vermemişti. İtalya

sefareti bu kiliseye İtalya bayrağının çekilmesi için Bâbıâli nezdinde teşebbüslerde

bulunmuştu. İtalya Sefareti aynı yerde Amerika ruhban heyetine, bayrak çekmeyle ilgili

verilen iznin İtalyan papazlarını da kapsamasını ve resmî günlerde kiliseye İtalyan

bayrağının çekilmesini talep etmişti. Osmanlı Hükümeti ise Erzurum Valisi’nden

kiliseye resmî günlerde İtalyan bayrağının çekilmesine müsaade edilmesini istemişti.

Erzurum Valisi papaz Angelico’nun idaresinde bulunan kilisenin İtalyan değil Fransız

müessesesi olduğunu belirterek konuya açıklık getirmiş ve böylece konu kapanmıştı511.

Osmanlı Devleti, savaş halinde olduğu devletlerin tabiiyetindeki kurumların tarafsız

devletlerce korunmasına ve sahiplenilmesine izin vermemişti.

1915’e gelindiğinde Bâbıâli, çalışmalarını tamamlayarak beklenen

talimatnameyi hazırlamıştı. Bu talimatnameyle, gerek yabancı devletlerin sefaret ve

konsoloshanelerinde gerekse yabancıların sahip olduğu mekânlarda bandıra

çekilmesinin bağlı olacağı esaslar belirlenmişti. Hariciye Nezareti tarafından

düzenlenen bu talimatnameyle Osmanlı ülkesinde bandıra çekilmesi, birtakım şartlara

bağlanarak sınırlanmıştı. Talimatname, ilgili dairelere 17 Şubat 1915’te bir genelgeyle

tebliğ edilmişti512. Bu talimatnameye göre513;

1) Başkent İstanbul’da bulunan yabancı devletlerin sefarethanelerinin kapısında

sefarethanenin mensup olduğu devletin armaları ve “ …Devleti Sefarethanesi” diye

yazılı birer levha asılır. Sefarethanenin bağlı bulunduğu devletin bandırası ise

sefarethanenin uygun olan yerine çekilir.

511 BOA, DH.KMS., no:30/49. 512 Mehmet Emin Elmacı, kitabında, talimatnamenin tarihini 14 Şubat 1915 olarak vermiştir. Oysaki talimatname 17 Şubat 1915 tarihlidir. Bkz. M. E. Elmacı, a.g.e., s.118. 513 Yukarıda sadeleştirilerek verilen bu talimatname için bkz. BOA, DH.İUM., no:E/6 /56; DH. İUM E/6 /51; DH.MB.HPS.M., no:19/48; DH.HMŞ., no:30/114. Ayrıca bkz. Dâhiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası, 1332, C.III, s.191-192.

Page 195: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

182

2) Gerek başkentte gerekse Osmanlı Devleti’nin diğer beldelerinde bulunup

Osmanlı Hükümeti’nce resmen kabul ve tasdik edilmiş olan yabancı konsoloshaneler de

aşağıdaki kayıt ve şartlara bağlıdır:

Yabancı konsoloshanelerin kapısında bağlı oldukları devletin armalarını ve

“…Devleti Konsoloshanesi” ibaresini içeren bir levha bulunur. Konsoloshane binasının

üzerine bağlı olduğu devletin bandırası çekilir.

3) Osmanlı ülkesinde resmen tasdik edilmemiş bir hükümetin bandırasının

çekilmesi yasaktır.

4) Seyr-i Sefain şirketleri acentehanelerinde ancak şirkete mahsus bandıra her

gün çekilebilir.

5) Yabancı bir devletin resmî günlerinde o devletin tebaası ikametgâh ve

ticarethanelerine Osmanlı bayrağı ile beraber kendi devletinin bayrağını çekebilirler.

Osmanlı Devleti’nin resmî günlerinde ise bütün yabancılar ikametgâhlarına ve

ticarethanelerine Osmanlı bayrağı ile beraber kendi devletlerinin bayrağını çekebilirler.

Yerel yönetimler bazı durumlarda dahi sakınca görmedikleri takdirde, anılan

bayrakların çekilmesine, sadece bununla ilgili bir karar almak suretiyle izin verebilir.

6) Bu talimatnamenin hükümlerine aykırı surette çekilen bayraklar polis

tarafından indirilir. Memleketin asayişini bozacak bir maksat veyahut kötü niyet olduğu

anlaşılması halinde kanunî kovuşturma da yapılır.

7) Mektep, hastane, yetimhane ve eğitimle ilgili diğer hayır kurumları ile

mezheplere bağlı kurumlar bandıra çekme hususunda ikametgâh, mağaza ve

ticarethanelerin bu hususa dair hükümlerine bağlıdır.

Talimatnameyle Osmanlı ülkesinde bandıra çekilmesinin tâbi olacağı ahkâm

tespit edilmişti. Böylece kapitülasyonların kaldırılmasından önce ve hatta

kaldırılmasından bu talimatnamenin hazırlandığı tarihe kadar devam eden yabancı

devletlerin bandıralarının Osmanlı ülkesinde çekilmesi meselesine açıklık getirilmişti.

Osmanlı ülkesinde yaşayan yabancıların sahibi oldukları bütün kurumlara ve

mekânlara (ticarethanelere, ikametgâhlara, mezheple ve hayırla ilgili kurumlara) bandıra

çekilmesi, usûl ve zaman açısından bu talimatnameyle sınırlanmıştı.

Page 196: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

183

Talimatnameden önce Osmanlı ülkesindeki yabancılar sahibi oldukları

mekânlara, tabiiyetinde bulundukları devletin resmî günlerinin dışındaki günlerde de

bandıra çekmeye çalışıyorlardı. Hatta bazen bandırayı hiç indirmemenin gayreti içinde

oluyorlardı. Talimatnameyle, yabancı bir devletin resmî gününde sadece o devletin

uyruğunda bulunanlar, Osmanlı Devleti’nin bayrağıyla birlikte olmak koşuluyla kendi

devletlerinin bayrağını mekânlarına çekebileceklerdi. Bunun haricindeki yabancılar bu

zaman ve şartın dışında uyruğunda oldukları devletin bayrağını çekemeyeceklerdi.

Osmanlı ülkesinde yaşayan bütün yabancılar ancak Osmanlı Devleti’nin resmî

günlerinde yine Osmanlı bayrağıyla birlikte olmak koşuluyla tabiiyetinde bulundukları

devletin bayrağını çekebileceklerdi.

Yabancılar, Osmanlı ülkesinde bulunan bütün kurumlarına ve mekânlarına bu

şartlar altında tabiiyetinde bulundukları devletin bayrağını çekebileceklerdi. Bunun

dışında talimatnameye aykırı bir surette çekilen bandıralar polis tarafından indirilecekti.

Böylece Osmanlı Devleti, bu talimatnameyle yabancıların istedikleri zaman

veya devamlı bir surette, gelişi güzel bir şekilde bandıra çekmelerinin önüne bu surette

geçmiştir.

Talimatname, yabancıların bandıra çekmesinden kaynaklanan sorunların

merkeze havale edilmeden yerel yönetimlerce çözülmesine de olanak tanımıştı.

Bâbıâli, talimatnameden önce de, bandıra meselesiyle ilgili olarak Osmanlı

memurlarına zaman ve mekâna göre davranmaları doğrultusunda direktif veriyordu.

Ancak talimatname, yerel yönetimlere “sakınca görmedikleri takdirde” bandıra

çekilmesine izin verme salahiyetini tanıdığı gibi, bandıra çekilmesinde “memleketin

asayişini bozacak bir maksat veyahut kötü niyet” olduğuna kanaat getirmesi durumunda

yasal kovuşturma yapma yetkisini de vermişti.

17 Şubat 1915 tarihli talimatnamede vapurlar, gemiler, sandallar, kayıklar gibi

deniz nakil vasıtalarına çekilecek bandıralarla ilgili hükümlere yer verilmemişti. Bu

boşluk Bâbıâli’nin 4 Mart 1915 tarihinde yayınladığı bir genelgeyle doldurulmuştur514.

514 BOA, DH.MB.HPS.M., no:19/70. Ayrıca bkz. Dâhiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası, 1330, C.II, s.204.

Page 197: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

184

Bâbıâli, Osmanlı karasularındaki deniz nakil vasıtalarına çekilecek bandıraların

devletler genel hukuku esaslarına tâbi olması için gerekli girişimlere kapitülasyonların

kaldırılmasından önce başlamıştı.

Devletler genel hukukuna göre bir ülkenin karasularında bulunan deniz nakil

vasıtalarına çekilecek bandıraların bağlı olacağı esaslar Osmanlı Hükümeti tarafından

ortaya konulmuştur. Daha sonra yapılacak düzenlemeye kaynak olması itibariyle bu

esaslar önem teşkil etmekteydi.

Deniz hukukuna göre bir devlet tebaasında bulunan sandal veya deniz nakil

vasıtalarını diğer bir devlet tebaasındaki bir zat veya kumpanya kiralayacak olursa gemi

veya vapur sahibinin tabiiyetinde bulunduğu ülkenin bayrağı bu vasıtaların arka tarafına

çekilirdi. Kiralayan kişinin veya şirketin uyruğunda bulunduğu devletin bayrağı ise

gemi veya vapurun baş tarafına çekilirdi.

Osmanlı Hükümeti ikinci olarak, kendi karasularında bulunan deniz nakil

vasıtalarına çekilecek bandıraların bağlı olacağı esasları devletler genel hukukuna göre

düzenledi. Ayrıca bu düzenlemeyi bir genelgeyle 19 Mart 1913 tarihinde yabancı

devletlerin elçiliklerine tebliğ etti.

Bu genelgeye göre, Osmanlı uyruğunda bulunan gemi veya vapurlardan birine

konsolos veya acenteler gibi bandıra sahibi bir zat bindiğinde Osmanlı sancağı gemi

veya vapurun kıç tarafına çekilecekti. Bandıra sahibi zatın devletinin bandırası ise gemi

veya vapurun baş tarafına çekilecekti.

Osmanlı Devleti tarafından düzenlenen ve yabancı devletlerin elçiliklerine

gönderilen bu genelgeye yabancı elçiliklerin kapitülasyonların varlığı nedeniyle

uymadığını, Bâbıâli’nin ise genelgeyi bu nedenle uygulayamadığı söyleyebiliriz. Çünkü

kapitülasyonların kaldırılmasından sonra benzer bir genelgeyle meseleye çözüm

getirilmiştir.

Kapitülasyonları ilga ettikten sonra, Osmanlı ülkesindeki yabancı devlet

uyruğundaki kişi ve kurumlara devletler genel hukukunu tatbik etmeye başlayan

Osmanlı Hükümeti, yabancı bir ülkenin uyruğundaki deniz nakil vasıtalarına da,

kapitülasyonların kaldırılmasından sonra devletler genel hukukunu uygulamıştır.

Page 198: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

185

Bununla ilgili gerekli düzenlemeleri tamamlayan Bâbıâli, kendi karasularındaki

deniz nakil vasıtalarına çekilecek bandıraların tâbi olacakları esasları bir sirkülerle 4

Mart 1915 tarihinde ilgili dairelere bildirmişti.

Buna göre515 Osmanlı sancağı sandalın kıç tarafına ve buna binecek konsolosun

mensup olduğu devletin bandırası da baş tarafına çekilecekti. Vapur acenteleri hakkında

da aynı surette muamele yapılacaktı.

Bu genelgeyle kapitülasyonların geçerli olduğu dönemde Osmanlı tebaasının

gemilerine yabancı bir devletin bayrağı çekerek yabancı devletlerin himayesinden ve

onlara verilmiş olan kapitülasyon hükümlerinden yararlanma yönelik suiistimallerin de

kesin olarak önüne geçilmiş oldu.

Hariciye Nezareti tarafından hazırlanan bu genelgenin, Bâbıâli’nin daha önce,

19 Mart 1913 yılında, yabancı devletlerin sefaretlerine tebliğ etmiş olduğu genelgeden

her hangi bir farkı yoktu. Her iki genelge de devletler genel hukukuna göre

hazırlanmıştı. Ancak buna rağmen ilki değil ikincisi uygulanabilmiştir. Bunun nedeni,

bu iki genelgenin iki farklı dönemi yansıtmasıydı: İlki kapitülasyonların yürürlükte

olduğu, ikincisi ise kapitülasyonların kaldırıldığı döneme aitti.

II. 9 Yabancı Elçi ve Konsolosların Osmanlı Daireleriyle

İlişkilerinin Düzenlenmesi

Osmanlı topraklarında yaşayan yabancıların bulundukları bölgelerin yerel

yönetimleriyle ticarî, adlî, malî ve idarî meselelere dair pek çok resmî işleri ve işlemleri

vardı. Yabancıların menfaatlerini gözetmek ve onlara tanınan hukukun yerine

getirilmesini sağlamak ise bunların mensup oldukları devletin konsoloslarının en başta

gelen göreviydi516. Ancak Osmanlı Devleti’nde konsolos ve yabancılarla Bâbıâli

arasındaki ilişkiler, kapitülasyonlar nedeniyle, çoğu zaman olması gerekenden farklı bir

şekilde cereyan etmiştir. Kapitülasyonların yürürlükte olduğu zamanlarda yabancı ülke

vatandaşları herhangi bir meseleyle ilgili haklı veya haksız bir şikâyette

bulunduklarında konsoloslar derhal yerel yönetimlere müracaat eder; meselenin kendi

515 BOA, DH.MB.HPS.M., no:19/70. Ayrıca bkz. Dâhiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası, 1330, C.II, s.204. 516 Kapitülasyonlar: Tarihi, Menşei, Asılları, s.18.

Page 199: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

186

vatandaşlarının isteğine uygun bir şekilde çözümlenmesi talebinde bulunurlar ve bunun

hukukî açıdan hakları olduğunu iddia ederlerdi517.

Avrupa devletler umûmî hukukuna göre konsoloslar tebaalarından birinin idarî

ve adlî hususlarla ilgili şikâyeti için veya tebaasının hukukunun ihlal edildiği iddiasıyla

yerel yöneticilere resmen müracaat etmek hakkına sahip değildir. Çünkü yürürlükte olan

kanunlar, gerek fertlerle devlet gerekse kişilerin kendi aralarındaki ilişkileri düzenlediği

gibi bu kanunların ihlal edilmesi veya savsaklanması durumunda şahısların hukukunun

korunması için başvurulması gereken hukukî yolları da ortaya koymuştur. Osmanlı

Devleti’nde de hakkını aramak isteyen kişilere hukukî yollar açıktı. Fakat Osmanlı

kanunları yabancı ülke elçilerinin “beklentilerini” karşılamadığı durumlarda hukukî

yollara başvurma yerine ilgili yönetim birimlerine doğrudan müdahale ve müracaat

etme yolu tercih ediliyordu518. Konsolosların kendi tebaalarının adlî, idarî, ticarî, malî

alanlardaki birçok meseleleri hakkında tebaalarının sıkıntıda kaldığından bahsederek

onlar adına ve lehine yerel yöneticiler nezdinde yaptıkları aracılıklar sadece Osmanlı

topraklarında bulunan ecnebîlerle sınırlı değildi. Konsoloslar bu tür müdahaleleri ülke

dışında bulunan tebaalarının Osmanlı Devleti’nin çeşitli yerlerindeki işleri için de

yapmaktaydılar. Kapitülasyonların yürürlükte olduğu dönemlerde dahi Bâbıâli

tarafından doğru bulunmayan ancak zoraki olarak katlanılan bu durumun, imtiyazların

kaldırılmasından sonra devam etmesi mümkün değildi519.

Kapitülasyonların “hakk-ı kaza ve hakk-ı teşri-i Osmaniyyenin” ülkedeki

yabancılar üzerinde işleyişini sefaretlerin rızasına, konsolosların aracılığına bağlı kıldığı

iddiası, ilga kararıyla geçerliliğini yitirmişti520. Kapitülasyonların kaldırılmasıyla

Avrupa devletler umûmî hukuku, uhûd-i atîkanın yerini almıştı. Fakat devletlerarası

517 BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:81. 518 Bâbıâli Hukuk Müşavirliği’nin bu doğrultudaki görüşü için bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:81. 519 BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:68. Yabancı elçilerin müdahalesi yalnızca kendi tebaasını kapsamıyordu. Özellikle bazı yabancı devletler nüfuz bölgelerindeki Osmanlı tebaasından olan kişiler lehinde de müdahalelerde bulunabiliyorlardı. Öteden beri Cebel-i Lübnan’da Marunî patrikleriyle metropolitleri, ruhanî memuriyetlerini fermanla tasdik için Osmanlı Hükümeti’ne müracaat etmemeyi alışkanlık haline getirmişlerdi. Fermanlarını tasdik ettirmeleri yönündeki hükümetin ısrarlarına rağmen Fransız sefirlerinin müdahalesiyle bu davranışlarını devam ettirmişlerdi. Kapitülasyonların kaldırılması ve Osmanlı Devleti’nin Fransa ile savaşa girmesinden sonra bu olumsuz tutumlarını değiştirmişlerdir. Tanin’in verdiği bilgilere göre hükümet tarafından uyarılan patrik ve metropolitler memuriyetlerini tasdik için ferman verilmesini Adliye ve Mezahib Nezareti’nden telgrafla talep etmişlerdir. Bkz. Tanin, 31 Kanun-ı evvel 1330/ 13 Ocak 1915. 520 BOA, DH.İUM., no:85/1-17, lef:3.

Page 200: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

187

hukukun uygulanma şekli ülkeden ülkeye değişmekteydi. Bâbıâli ise, konsolosların

müdahalesiyle ilgili olarak adı geçen hukuku ne şekilde tatbik edeceğini henüz ortaya

koymamış; Osmanlı memurlarına tebliğ edilen 1914 tarihli talimatnamede konsolosların

aracılık etmesi meselesiyle ilgili hiçbir hükme yer vermemişti. Gerçi Bâbıâli tarafından

8 Ekim’de çeşitli yönetim merkezlerine gönderilen genelgeyle yabancı devlet

konsoloslarının Osmanlı ülkesinde özellikle de “Kutsal Yerler” deki aracılığının kabul

edilmemesi Osmanlı memurlarına bildirilmişti521. Fakat bu genelge ayrıntılı değildi;

konsolosların hangi tür müdahalelerinin kabul edilip hangilerinin edilmeyeceğini ve

bunlar karşısında izlenmesi gereken yolu ortaya koymuyordu. Her ne kadar Osmanlı

mülkî amirleri konsoloslara, mensubu oldukları ülkenin vatandaşlarına karşı

devletlerarası hukukun tatbik edileceğini söylese de elde bir talimatnamenin

bulunmaması bu hukukun uygulanmasıyla ilgili tereddütlere neden oluyordu522.

Özellikle İstanbul yabancı devlet elçiliklerinin ve Hariciye Nezareti’nin

bulunduğu yer olması nedeniyle konsolosların ve elçilerin çeşitli meseleler hakkında

müracaatlarının en sık görüldüğü yerdi. Yabancı devlet konsolosları tarafından İstanbul

Vilayeti’ne ve İstanbul Polis Müdüriyyet-i Umûmiyyesi’ne çeşitli meseleler hakkında

yazılar gönderilmekteydi. Fakat bunların ilga kararıyla bağdaşıp bağdaşmayacağı

dolayısıyla bu takrirlerin kabul edilip edilmemesi noktasında Osmanlı memurları

kararsız kalmaktaydılar. Bâbıâli, kanun dairesinde görülebilecek işlerle ilgili veyahut bir

meseleyi açıklayıcı nitelikte olup antlaşmaları yorumlamayan, siyasî bir anlam

taşımayan takrirlerin kabulünde her hangi bir sakınca görmemiştir. Hatta bunların

faydalı olabileceğini belirtmiştir. Konsolosların yazılarının kabul edilip edilmeyeceğiyle

ilgili olarak ise kesin ve ayrıntılı bir talimat verilemeyeceğini ifade etmiş; ancak

tereddütte kalınırsa ilgili nezarete sorulmasını uygun görmüştür. Bu şartlarda İstanbul

Polis Müdüriyyet-i Umûmiyyesi ile İstanbul valisinin yabancı konsolosların vereceği

takrirleri kabul etmelerine izin vermiş, bunlara bağlı bulunan kişilerin mesela Beyoğlu

521 Genelge için bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:11/1. Genelge 3 Ekim’de hazırlanan talimatnameye dayanıyordu. Fransa ve diğer yabancı devletlerin Osmanlı topraklarındaki ecnebî Katolikler üzerindeki himaye hakkının ve konsolosların aracılığının kabul edilmemesine ilişkin olan bu talimatnameden çalışmanın ileriki kısımlarında bahsedilecektir. Talimatname için bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:12. 522 BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:68, 67/1.

Page 201: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

188

ve Üsküdar mutasarrıflarının ise bu tür yetkilerinin olamayacağına işaret etmiştir523.

Ancak konsoloslar yine de gerek Polis Müdüriyyet-i Umûmiyyesi’nin muhtelif

şubelerine gerekse çeşitli dairelere takrir vermeye devam etmişlerdi. Bu birimler ise,

aldıkları talimat gereğince, kendilerinin böyle bir yetkisi olmadığını ifade ederek

takrirleri konsoloslara iade etmişlerdi. Bu sefer de konsoloslar İstanbul Polis

Müdüriyyet-i Umûmiyyesi’ne başvurarak eski usûlün değiştirilmesine bir sebep

olmadığını ifade etmeye başlamışlardı524.

Eski usûlün devam etmesi doğrultusundaki konsolosların istekleri yanında

yabancıların, zarar ve ziyana neden olan birtakım hareketlerinden dolayı, ilgili Osmanlı

memurları hakkındaki şikâyetleri söz konusuydu. Ayrıca yabancılar Bâbıâli’den

hukuklarına riayet edilmesini ve Osmanlı memurlarının sebep olduğunu iddia ettikleri

zararlarının karşılanması talep etmişlerdi. Gerek konsolosların gerekse yabancıların bu

tür istekleri karşısında Osmanlı Hükümeti harekete geçmişti. Amaç, yabancılarla ilgili

meseleleri kanunların gösterdiği yollardan hallederek konsolosların müdahalelerini

önlemekti. Bu doğrultuda alınan karar 26 Kasım 1914’te hazırlanan bir nota ile

Felemenk, Yunanistan, İsveç, İspanya, Romanya, Amerika, İtalya, Avusturya, İran,

Almanya ve Danimarka elçiliklerine bildirilmişti525. Notayla yabancı elçiliklere, kendi

vatandaşlarının çeşitli iddia ve taleplerine dair eski usûle, kapitülasyonların kaldırılma

kararının yürürlüğe girdiği 1 Ekim 1914 tarihinden itibaren, son verildiği

hatırlatılmıştır. Ayrıca uluslararası hukuka uygun bir usûl tespit eden Bâbıâli, şu

hususlara yabancı elçilerin dikkatini çekmişti526:

1) Yabacı devlet vatandaşları, her ne vakit hukuklarına riayet edilmesini talep

edecek olduklarında yürürlükte olan kanunlara, nizamlara ve talimata uygun olarak

doğrudan doğruya ilgili Osmanlı memurlarına başvuracaklardır.

523 Dâhiliye Nezareti İdare-i Umûmiyye Müdüriyyeti tarafından İstanbul Vilayeti’ne ve İstanbul Polis Müdüriyyet-i Umûmiyye’ne yazılan 8 Ekim 1914 tarihli bu yazı için bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:9/1, 10. 524 BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:55, 54/1. 525 BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:83; DH.HMŞ., no:9/74, lef:2. Nota’nın Fransızcası için bkz. BOA, HR.HMŞ.İŞO, no:62/1–1, lef:51, 52. Notanın Türkçesi için bkz. Dâhiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası, 1330, C.II, s.182–183. 526 BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:83; DH.HMŞ., no:9/74, lef:2; HR.HMŞ.İŞO, no:62/1–1, lef:51, 52.

Page 202: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

189

2) İddialarında destek göremezlerse duruma göre memurların mensup oldukları

dairelere gerekirse Sadrazamlık vasıtasıyla Şura-yı Devlet’e veya kanun yolu açık ise

adlîyeye müracaat edeceklerdir.

3) Girişimlerinden her hangi bir sonuç alamamaları ve feshedilmiş antlaşmalarla

imtiyazlar dışındaki antlaşma hükümlerinin kendileri hakkında uygulanmaması halinde

diplomasi yolu dahi tercih edilebilecektir.

4) Bununla birlikte Hariciye Nezareti, gerekli kanunî ve idarî yollara müracaat

edilmedikçe diplomasi yoluyla kendisine yapılacak talepleri bir sonuca

bağlamayacaktır. Ayrıca yürürlükte olan antlaşmaların hükümlerinin uygulanmadığı

iddiasına dayanmayan iddia ve talepleri de dikkate almayacaktır.

5) Hariciye Nezareti, bu gibi durumlarda bazı işlere dair takrirlerle yapılacak

tavsiyeleri istisnaî surette başvurmak şartıyla sırf bir nazik muamele olmak üzere kabul

edip ait olduğu dairelere gönderebilecektir.

Bâbıâli her ne kadar elçiliklere gönderdiği bu notayla konsolosların tebaaları

hakkında yerel otoritelere müracaatlarını engellemeyi amaçlamışsa da bunda pek de

başarılı olduğu söylenemez. Konsoloslar yine takrir vermeye devam etmişlerdir. Üstelik

Osmanlı memurlarına bu konuda ne şekilde hareket edileceğine dair bir talimatname

veya ayrıntılı bir genelge de gönderilmiş değildi. Bu nedenle Osmanlı memurları,

kapitülasyonların kaldırılmasından sonra yabancıların hükümetle olan malî, ticarî, idarî

vs. işleri için konsolosların hükümet nezdinde ne dereceye kadar müdahale ve aracılığa

haklarını olduğunu belirlemekte, konsolosların müracaatları vuku buldukça sıkıntı

yaşıyorlardı. Bu sorunun çözümü için merkezden talimatname gönderilmesini gerekli

görüyorlardı527.

Yabancı elçiliklerden bir kısmı, kendilerine ne şekilde hareket etmeleri gerektiği

daha önce notayla bildirilmiş olduğu halde eski usûlü devam ettirmeye çalışıyorlar;

nezaretlere ve dairelere müracaat ederek iş takibi yapıyorlar ya da bazı taleplerini dile

getiriyorlardı. Bâbıâli ise yabancı sefaretlerin Hariciye Nezareti dışındaki nezaretlere ve

dairelere müracaatlarının kabul edilmemesini, bu yerlere elçiler tarafından verilen

527 Edirne Vilayeti’nin konsolosların yerel yöneticilere müracaatlarının ve yetkilerinin sınırlarını ortaya koyan bir talimatname hazırlanması talebi hakkında olan 15 Aralık 1914 tarihli bu belge için bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:68, 67/1.

Page 203: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

190

takrirlerin işleme konulmamasını, takrirlerle ilgili sorular sorulması halinde ise ilgili

kişilere Hariciye Nezareti’ne müracaat etmesi gereğinin hatırlatılmasını Osmanlı

bürokratlarından istemişti528.

Bununla da yetinmeyen Osmanlı Hükümeti, bu tür hareketlere son vermeleri için

elçiliklere tekrar bir nota daha göndermiştir. İtalya, İspanya, Romanya ve İran devletleri

elçiliklerine gönderilen 7 Şubat 1915 tarihli bu nota ile adı geçen sefirlere ilk notada

belirtilen hususlar tekrar hatırlatılmıştır529. Ayrıca Osmanlı memurlarının bu meselede

takip etmeleri gereken hareket tarzını belirlemek için Bâbıâli Hukuk Müşavirliği’nin

konuyla ilgili görüşü alınmıştı530. Ardından bu çerçevede hazırlanan genelge, ilgili

dairelere gönderilmiştir531. 1 Mart 1915 tarihli bu genelgeye göre532 yabancıların ilgili

oldukları hiçbir meselede konsolosların resmen müdahaleye hakkı yoktu. Bununla

birlikte konsoloslar, ilga edilmiş kapitülasyonların mahiyetine sahip olmayıp

antlaşmalarda yer alan taahhütlerin Osmanlı memurlarınca yerine getirilmediğini iddia

edebilirlerdi. Bu durumda ilgili yabancının bizzat müracaat eylemesi lazım gelen iç

hukuk yolları açıksa konsolosun başvurusu kabul olunmayacaktı. Yalnız hukukî yollara

başvurulmasına karşın herhangi bir sonuç alınamadığı ve şikâyet olunan husus

yürürlükteki anlaşmaların hükümlerine uyulmamasından kaynaklanması durumunda

konsolosların iddiaları dikkate alınacaktı. Ancak bazı olağanüstü durumlarda işin önem

ve ivediliğinden ötürü ilgili yabancılar hukukî yollara başvurmadan önce konsolosların

yarı resmî surette ve sadece bir muhtıra ile yerel yönetimlerin en büyük memuru 528 BOA, DH.İUM., no:123/10; DH.MB.HPS.M., no:19/61. 529 Bu notada özetle şu hususlara işaret edilmiştir: Kapitülasyon rejimi döneminde, herhangi bir yabancı uyruklu kişi herhangi bir uygulamadan zarara uğradığını düşündüğünde Osmanlı Devleti’ne bir nota verilmesine neden olabiliyordu. Bu sebeple Hariciye Nezareti yabancıların talepleriyle uğraşmak zorunda kalıyordu. Bu uygulama kapitülasyonların kaldırılmasından itibaren sona ermiştir. Bundan sonra haksızlığa uğradığını düşünen yabancılar, her ülkede uygulanan yöntemler doğrultusunda hareket edecek ve konuyla ilgili merasime müracaatta bulunacaktır. Bu girişimlerden sonuç almadığı takdirde kapitülasyon hukuku dışında olmak üzere ve kanun ve nizamlara uymak suretiyle diplomatik yollar denenebilecekti. Fransızca olan bu nota için bkz. BOA, HR.HMŞ.İŞO, no:62/1–1, lef:62. 530 Bu sorunu ele alan Bâbıâli Hukuk Müşavirliği, yabancının her hangi bir Osmanlı memurundan haklarının yenildiği gerekçesiyle şikayetçi olması halinde, ne şekilde hareket etmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Konsolosların müdahalesi olmaksızın yalnız ilgili yabancının izlemesi gereken süreç, yabancı elçiliklere gönderilen 26 Kasım 1914 tarihli notanın yukarıdaki metinde verilen ilk üç maddesi çerçevesindeydi. Müşavirliğe göre konsolosların müracaatları yalnız bundan sonraki safhada ve bazı şartlarda kabul olunabilirdi. Bu kısım, genelgede yer almıştır. Bâbıâli Hukuk Müşavirliği’nin 1 Şubat 1915 tarihli bu mütalaası için bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:81, 82. 531 Genelgenin gönderildiği yerler için bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:79/1. 532 BOA, DH.HMŞ., no:9/74, lef:1; DH.HMŞ., no:9/75; DH.İUM., no:E/6 /73; DH.İUM., no:E/6 /74; DH.MB.HPS.M., no:19/69; DH.SYS., no:52/7, lef:79/1, 80. Ayrıca bkz. Dâhiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası, 1330, C.II, s.182.

Page 204: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

191

nezdinde yapılacak girişimlerin bir nevi özel tavsiye olarak kabul edilmesi tarafından

uygun görülmüştü. Bununla beraber ilgililerin yine doğrudan doğruya yetkili makama

başvurmaları gerekmekteydi533. İdari bağımsızlığı zedeleyen bu tür müdahalelerin

genelgeyle önüne geçilmeye çalışılmıştı.

Kapitülasyonların kaldırılması, yabancıların çeşitli işleri için Osmanlı

memurlarına müracaat etme haklarını konsoloslarının ellerinden mutlak manada

almıyordu. Yabancılar, uyrukluğunda bulundukları devletle ilişkilerini devam

ettirdiklerinden ve millî hukuklarının kendilerine yüklediği görevleri yerine getirmekle

yükümlü olduklarından; ülkeleri tarafından kendileri hakkında belirli durumlarda

müracaat yapılması doğaldı. Ancak yabancı devletlerin, tebaaları hakkında ne şekilde ve

hangi şartlar altında yerel otoritelere müracaat etme hakkına sahip olduğunu

devletlerarası hukuk kuralları ortaya koymaktaydı. Kapitülasyonların kaldırılmasından

itibaren Osmanlı topraklarında bulunan yabancılara Avrupa devletler umûmî hukuku

hükümleri uygulandığından, konsolosların da bu hükümlere uyması gerekiyordu. 8 Mart

1915 tarihli Memalik-i Osmaniyye’de Bulunan Ecnebîlerin Hukuk ve Vezâifine Dair

Kanun-ı Muvakkat’in ahkâm-ı şahsiye ile ilgili olan 4. maddesiyle yabancılara bazı

istisnaî haklar tanınmıştı. Yabancıların bu hakları saklıydı.

Yine kanun-ı muvakkatin 1. maddesinde Osmanlı tebaasına münhasır birtakım haklar

vardı. Bunlar müstesna olmak üzere yabancılar da yerliler gibi bütün Osmanlı

kanunlarına, nizamlarına ve hükümetin kararlarına bağlı hale getirilmişti534. Dolayısıyla

Osmanlı tebaasına açık olan hukukî yollar yabancılara da açıktı. Uluslararası hukuk

teamüllerine aykırı, kapitülasyon mahiyetindeki uygulamalar artık yabancılar için söz

konusu olmayacaktı.

İlga kararından sonra vilayetlerin mülkî amirleriyle konsoloslar arasıdaki

ilişkilerin devletlerarası hukuk kuralları ve teamüllerine uygun olarak işlemesi

gerektiğinden Osmanlı Hükümeti’nce bir de talimatname hazırlanmıştı. 25 Nisan 1916

tarihli bir genelgeyle ilgili yerlere gönderilen ve Osmanlı memurlarından uymaları

533 BOA, DH.HMŞ., no:9/74, lef:1; DH.HMŞ., no:9/75; DH.İUM., no:E/6 /73; DH.İUM., no:E/6 /74; DH.MB.HPS.M., no:19/69; DH.SYS., no:52/7, lef:79/1, 80. 534 BOA, DH.İUM., no:85/1-17, lef:3.

Page 205: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

192

istenilen bu talimatnameyle konsoloslar, şu usûl sırasıyla yetkili makamlara müracaat

edebileceklerdi535:

Konsolosların aşağıdaki ilk iki maddeye dayanan müracaatları her ne şekilde

olursa olsun kabul edilebilecekti:

1) Yabancının mensup olduğu devlet ile Osmanlı Devleti arasında feshedilmiş

olan kapitülasyonlardan başka bir antlaşma mevcut olup da bunun hükümleri ihlal

edilmiş olursa,

2)

a) Yabancı tebaa, mahalli memurların keyfî hareketlerine, yürürlükteki

kanunlara ve uluslararası teamüllere uygun olmayan birtakım sıkıntılara maruz kalırsa,

b) Mahalli memurlar, yabancıların haklarına riayet etmezse,

c) Yabancılar hakkında, yürürlükte olan kanunlara ve usûllere aykırı, adalet ve

eşitliğe zıtlığı meydanda olan haksız bir fiilde bulunulursa,

3) İvediliği gerektiren veya bir neticeye bağlanması alışılmışın aksine uzayan

işlerin sonuçlandırılması için konsolosun şifahî ve gayri resmî iltiması uygun

bulunmuştu. (Bu surette konsolos nota yazmayacak, muhtıra şeklinde bir pusula

verecekti.)

4) Konsolos sırf yürütme gücünün tercihine bırakılmış olan durumlar ile

kanunlara ve mahalli menfaatlere aykırı olmayan hususlarda kolaylık gösterilmesi için

yarı resmî ve şifahî bir surette müracaat ettiğinde iltiması kabul edilebilecekti.

Bâbıâli’nin gönderdiği bu talimatnameden sonra konsoloslarla ilgili Osmanlı

memurlardan merkeze yansıyan her hangi bir şikayete rastlanmamıştır. Fakat yabancı

elçilikler resmî dairelere doğrudan doğruya nota vererek müracaata devam etmişlerdi.

Bâbıâli, yabancı elçiliklere Hariciye Nezareti dışındaki nezaretlerin dairelerine

doğrudan doğruya müracaat etmemelerini bildirmişti. Ayrıca yabancı elçiliklerden

535 BOA, DH.İUM., no:85/1-17, lef:1, 3.

Page 206: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

193

Dâhiliye Nezareti’nin dairelerine nota verilirse, bu notalara hiçbir muamele yapmadan

Hariciye Nezareti’ne göndermesini istemişti536.

Osmanlı Devleti, kapitülasyonları kaldırdıktan sonra hemen her meselede

olduğu gibi elçilerin, özellikle de konsolosların müdahalelerine karşı uluslararası hukuk

kurallarını ve teamüllerini uygulamaya çalışmıştı. Ayrıca yabancı devlet elçi ve

konsoloslarının Osmanlı Devleti’nin çeşitli nezaret ve daireleri ile mülkî amirleriyle

olan ilişkileri de bu çerçeveye oturtulmaya çalışılmıştı. Eski alışkanlıklardan ve

kapitülasyonlardan vazgeçmenin zorluğu nedeniyle yabancı devletlerin temsilcileri ve

memurları ilga kararından önceki usûlde ısrar etmişlerdir. İlga kararıyla ortaya çıkan bu

yeni düzenin yerleşmesi için her şeyden önce zamana ihtiyaç vardı. Bununla birlikte

savaşın koşulları Osmanlı Devleti’nin işini kolaylaştırmış; ilk önce yabancı devlet

elçilerine verilen notalarla, ardından da Osmanlı memurlarına gönderilen genelge ve

talimatname ile Bâbıâli’nin kararlılığı sayesinde mesele önemli ölçüde halledilmişti.

II. 10 İlga Kararından Sonra 1863 Tarihli Ecnebî

Konsolosluklar Nizamnamesi’nin Durumu

1863 tarihli Ecnebî Konsolosluklar Nizamnamesi, Osmanlı ülkesinde bulunan

yabancı devlet konsolosluklarına dair bir nizamname olup Bâbıâli ile İstanbul’da

bulunan yabancı elçilikler arasında varılan bir anlaşma sonucunda kararlaştırılmıştır.

Nizamname, 29 Temmuz 1863 tarihinde yabancı elçiliklere iletilmiş ve elçilerin onayını

alan Bâbıâli tarafından 23 Safer 1280 (9 Ağustos 1863) tarihinde yayımlanmıştır537.

Ayrıca Bâbıâli, nizamnamenin hükümlerini 25 Kasım 1863’de bir genelgeyle valilere

bildirmişti. Osmanlı Devleti’nin bu nizamnameyle ulaşmak istediği amaç, yabancı

konsolosların kapitülasyonların nedeniyle sahip oldukları hukuk ve imtiyazların gereği

gibi belirlenmesi ve açıklığa kavuşturulmasıdır. Bunun yanında yabancı konsoloslarla

Osmanlı memurları arasında zaman zaman ortaya çıkan sıkıntıların önlenmesi, taşrada

bulunan yerel otoritelerle yabancı devlet memurları arasındaki dostluk ilişkilerinin

korunmak istenmesi de nizamnamenin hazırlanmasında etkili olmuştur. Yabancı

konsoloslar emri altındaki memurları Osmanlı tabiiyetinde olan kişilerden seçip bunları

536 Sadaret’ten Dahiliye Nezareti’ne gönderilen 22 Mart 1917 tarihli bu yazı için bkz. BOA, DH.MB.HPS.M., no:28/37. 537 Y. S. Gönen, a.g.e., s.176.

Page 207: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

194

aslî tabiiyetinden çıkartabildiklerinden, nizamnameyle bu uygulamaya da Bâbıâli

tarafından bir sınırlama getirilmek istenmiştir538.

Bâbıâli, bir yandan yabancı konsolosluklarla ilgili düzenleme yaparken diğer

taraftan, 1896’dan itibaren, ilk kez ilişkiye gireceği devletlerle yapacağı konsolosluk

sözleşmelerinin kapitülasyon hükümleri içermeyen, devletlerarası hukuk kurallarına ve

karşılıklılık ilkesine uygun olmasına da dikkat etmeye başlamıştı539. Özelikle 1909’dan

sonra yabancı ülkelerle Bâbıâli arasında yapılan konsolosluk sözleşmelerinde,

devletlerarası hukuk ve karşılıklılık esasları ile kapitülasyonlardan yararlanılmayacağı

hükmü yer almıştır540.

1863 tarihli nizamname kapitülasyonların geçerli olduğu dönemde yabancı

elçilerin muvafakati alınarak hazırlanmıştı. İlga kararından sonra ecnebîleri ilgilendiren

konularda yabancı ülkelerin onayını almadan sadece kendi menfaatini gözeterek kanun

yapma imkânını elde eden Bâbıâli, 1863 tarihli nizamnamede de bu yolda değişiklik

yapmak istiyordu.

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra 15 Ekim 1914’te kabul edilen

“Kavanin-i Mevcudede Uhûd-i Atîkaya Müstenid Ahkâmın Lağvı Hakkında Kanun-ı

Muvakkat”in 1. maddesiyle, 1 Ekim tarihinden itibaren Osmanlı Devleti’nin kanun ve

nizamlarında kapitülasyonlara dayalı olarak bulunan hükümler feshedilmişti. Bu

bağlamda ilga kararından sonra 1863 tarihli nizamnameyi ele alan Bâbıâli Hukuk

Müşavirliği, nizamnamenin çoğu hükmünün kapitülasyonlardan kaynaklanan

istisnalarla tercüman ve kavasların tâbi olacakları usûl ve kurallarla ilgili olduğunu

tespit etmiştir. Bu nedenle 15 Ekim tarihli kanunun 1. maddesinden hareket eden

Bâbıâli Hukuk Müşavirliği, bu nizamnamenin de feshedilmesi gerektiği sonucuna

varmıştır541.

Osmanlı topraklarında yaşayan yabancılar, ilga kararından sonra bazı istisnaî

durumlar dışında Osmanlı tebaasının bağlı olduğu kanunlara ve mahkemelere tâbi

538 Bu genelge için bkz. Halil Cemaleddin-Hrand Asadur, a.g.e., s.529–532 dipnot. 539 Yasemin Saner Gönen, “Babıâli'nin Son 26 Yılında Vazgeçmediği Davası: Osmanlı Konsolosluk Sözleşmeleri-I”, Toplumsal Tarih, 1999, S.67, s.12. 540 Y. S. Gönen, a.g.m., s.16. 541 Bâbıâli Hukuk Müşavirliği’nin 3 Nisan 1915 tarihli bu görüşü için bkz. BOA, HR.MTV., no: 480/45, lef:7/1.

Page 208: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

195

olacaktı. 8 Mart 1915 tarihli Memalik-i Osmaniyye’de Bulunan Ecnebîlerin Hukuk ve

Vezaifine Dair Kanun-ı Muvakkat’in dördüncü maddesine göre yabancıların aile

hukukuna, ehliyete, taşınır mallara ait vasiyet tereke ve terekelere ilişkin davaları üç

durumda Osmanlı mahkemelerinde görülecekti: İlk olarak bu tür davalara taraf olan

yabancıların rızalarıyla Osmanlı mahkemelerine başvurmaları, ikinci olarak davanın

Osmanlı tebaasını ilgilendirmesi, üçüncü olarak da bu tür davaların Osmanlı

mahkemelerinde görülmekte olan davalarla alakalı olması durumunda.

Yabancıların bu tür davaları anılan üç durum müstesna olmak üzere esasen Osmanlı

mahkemelerinin yetkisi dâhilinde olmayıp yabancı konsolosluklarda görülebilecekti542.

Kapitülasyonların ilgası üzerine birçok durumda yabancılar Osmanlı tebaasının bağlı

olduğu kanunlara tâbi kılınmış olduğundan tercüman ve kavaslar hakkında daha önce

geçerli olup uhûd-i atîkadan doğan ve hiçbir ülkede bulunmayan himayenin artık

devamına da lüzum kalmamıştı543. Ayrıca yabacı konsoloshanelerdeki tercüman ve

kavasların yetki ve görevleri de ilga kararından sonra oldukça sınırlanmıştı.

Hukuk müşavirleri, kapitülasyonların ilgasından sonra tercüman ve kavasların

kapitülasyonlardan kaynaklanan görevlerinin sona erdiğine dikkat çekerek “tercüman”

ve “kavas” tabirlerinin kullanılmasını da doğru bulmamıştı. Bâbıâli ilga kararından

sonra, kapitülasyonları çağrıştırabilecek her türlü unvanın kullanımına son vermek

istiyordu.

Tercüman ve kavas gibi imtiyazlı memurların bulundukları konsoloshanenin

mensup olduğu devlet tebaasına teşmili kaidesi de, uhûd-i atîka ile ilgili bir esas

olmasından dolayı, ilga kararından sonra hükümden düşmüştür. Bununla birlikte

tercümanların, kapitülasyonların yürürlükte olduğu dönemde imtiyazların bahşetmiş

olduğu vazifeden başka bir diğer görevi de mensup oldukları konsoloshanenin çeşitli

Osmanlı dairelerindeki işlerini konsoloslar adına takip etmekti.

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra dahi konsolosların, devletler genel

hukuku kurallarına uygun olarak, tebaalarına ait işler hakkında Osmanlı memurlarına

başvurma, yürürlükte olan kanunlara aykırı hareketleri ihtar etme ve vatandaşlarının

ticarî işleri lehine çalışma hakları bulunduğundan, yerel dilleri bilen memurlara

542 BOA, HR.MTV., no:480/45, lef:7/1. 543 BOA, HR.MTV., no:480/45, lef:7/2.

Page 209: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

196

ihtiyaçları yine devam edecekti. Bu nedenle kapitülasyonların kaldırılmasından sonra bu

göreve getirilecek tercümanların her şeyden evvel uzlaşmacı ve Osmanlı memurlarıyla

yabancılar arasındaki meselelerde yanlış anlaşılmalara meydan verilmeyecek şekilde

olmaları Bâbıâli tarafından dikkat edilen bir özellik olarak ön plana çıkmıştır. Hukuk

müşavirleri bu maksadın teminini önceden olduğu gibi tercümanların memuriyetlerinin

Osmanlı Hükümeti tarafından tasdik edilmesinde görüyordu. Fakat kapitülasyonları

hatırlattığı için “tercüman” unvanı yerine, ülkenin dilini bildiklerini ve yerel otoritelerle

münasebette bulunabileceklerini sezdirmek amacıyla “kâtib-i mütercim” tabiri

kullanılmasını daha uygun görmekteydiler544.

Bâbıâli Hukuk Müşavirlerinin tercümanlar konusunda işaret ettikleri bir diğer

sakınca da bunların sayılarının fazla oluşuyla ilgiliydi. 1863 tarihli nizamnamede baş

konsoloshaneler ile vilayet merkezindeki konsoloshanelerde dört, konsoloshanelerde üç,

konsolos vekilleri ile konsolos memurları maiyetinde iki tane tercüman bulunması kabul

edilmişti. İlga kararından sonra tercümanların eski önemini kaybettiğine işaret eden

hukuk müşavirleri, bunların sayılarının azaltılması gerektiğini düşünüyordu. Zira aynı

durum kavaslar içinde geçerliydi545.

Tercümanlar hakkında yukarıda belirtilen hususlar bir dereceye kavaslar

hakkında da geçerliydi. Bâbıâli Hukuk Müşavirliği’ne göre kavasların memurluğunun

da tıpkı tercümanlar gibi Osmanlı Hükümeti tarafından onaylanmalı ve kendilerine

“konsoloshane hademesi” ismi verilmesi gerekmekteydi. Osmanlı Hükümeti’nin,

tercüman veya kavasların Osmanlı memurlarınca tanınması için ilk önce Osmanlı

memurlarının rızasının alınması hakkındaki hukukundan vazgeçmesi halinde yabancı

konsolosluklar istedikleri kadar kavas istihdam edebilme imkânına kavuşabilirlerdi.

Hatta bazen birçok kişiden oluşan bir karakol heyeti oluşturma yetkisine dahi sahip

olabilirlerdi. Bu durum, 1863 tarihli nizamnameden önce mevcut olup adı geçen

nizamname ile son verilmiş olan halin diriltilmesi demek olurdu. Eğer kapitülasyonların

ilgası yabancı elçilikler tarafından itiraza neden olmasa idi kavasların sayısının

artmasından endişe duyulmayabilirdi. Fakat ilga kararından sonra dahi yabancı elçilerin

kavaslar hakkında, bir müddet daha imtiyaz iddiasında bulunmaları beklenilen bir

544 BOA, HR.MTV., no:480/45, lef:7/1. 545 Aynı yer.

Page 210: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

197

gelişmeydi. Bâbıâli buna karşı itiraz ve muhalefet etmeye mecburdu. Yabancı elçiler ve

Osmanlı Hükümeti arasında gelecekte olması muhtemel anlaşmazlığın sınırlarının

daraltılabilmesi için ise kavasların sayısının azaltılması gerekliydi. Hukuk müşavirleri

“kâtib-i mütercim” ve “hademe”lerin şu sayıda olmalarını uygun görmüştür: Baş

(general) konsoloshaneler için iki “katib-i mütercim” ve iki “hademe”, konsoloshaneler

için -ki bunlar ister vilayet merkezinde olsun ister olmasın-bir “kâtib-i mütercim” ile bir

“hademe” ve konsolos memurları için de, yargı yetkisi bulunmaması ve resmî

hademeye ihtiyaçları olmaması halinde, yalnız bir “katib-i mütercim”.

Hukuk Müşavirleri, tercüman ve kavasların memuriyetlerinin tasdik edilmesinde

izlenmesi gerek usûlü de belirlemiş; “kâtib-i mütercim” için diplomasi yoluyla hariciye

nezaretinden, “hademe” için de vilayet merkezinden vaki olacak talep üzerine tasdik

muamelesinin yapılmasını uygun görmüştü546.

Yabancı konsoloslara dair 1863 tarihli nizamname, Osmanlı ülkesinde Osmanlı

tebaasından bir şahsın yabancı bir konsoloshanenin reisliğinde bulunmasını

yasaklamıştı. Yalnız ticarî mecburiyetten dolayı bir yerde konsolosluk başkasına

verilemeyip yalnız Osmanlı tebaasından birine tevcih edilmesi gerekli görülürse, bu

durumu ortaya çıkaran istisnaî halin devamı süresine münhasır kalmak ve Bâbıâli’nin

izni alınmış olmak şartlarıyla, Osmanlı tebaasının yabancılara ait bu tür resmî

hizmetlerde istihdamlarına izin verilmişti.

Bâbıâli Hukuk Müşavirliği nizamnamenin bu hükmünün korunmasını gerekli

görmüştü. Hatta aynı kaydın bir dereceye kadar genişletilerek Osmanlı tebaasının geçici

surette de bir konsoloshanenin işlerinin yürütülmesi için konsolosluğa vekâleten dahi

tayin olunamayacaklarının hükmünün yapılacak olan yeni nizamnamede bulunmasını

Osmanlı Devleti’nin menfaatine görmüştü. Vekâlete izin verilmesi ancak yukarıda

belirtilen gerekçeye uygun olarak bir istisna şeklinde ve yalnız altı ay müddetle

mümkün olabilecekti.

Bâbıâli’nin ihtiyatlı olmasının altında yatan sebep, kapitülasyonların bulunduğu

dönemdeki suiistimallerdi. Bu dönemde geçici kaydıyla vekâleten bir konsoloshanenin

reisliğine getirilen Osmanlı tebaasından bazı kişilerin vekâlet yoluyla konsoloshanenin

546 BOA, HR.MTV., no:480/45, lef:7/2.

Page 211: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

198

işlerini beş, on ve hatta yirmi beş sene yürüttükleri görülebiliyordu. İlga kararıyla bütün

bu yanlış uygulamaların önüne geçilmek isteniyordu. 1863 tarihli nizamname yerine

yapılması düşünülen yeni nizamnamede viskonsül (konsolos yardımcısı), ajan konsular

ve vekil olarak bir konsoloshanenin işlerini yürütmek amacıyla istihdam edilen Osmanlı

tebaasının, hiçbir imtiyaz, istisna ve muafiyetten istifade etmemeleri hususunun açık bir

şekilde konulması münasip bulunmuştu. 1863 tarihli nizamnamede, yabancı ülkelerin

hizmetinde bulunan Osmanlı tabiiyetindeki kişilerin, şahısları ve muameleleri itibariyle

daima Osmanlı tebaası gibi, münhasıran hizmetinde bulundukları yabancı devletlerin

menfaatiyle ilgili konularda ise ecnebî muamelesi görmelerine dair hükümler

içeriyordu. Hukuk Müşavirliği, 1863 tarihli nizamnamede yer alan bu esas ile kaidenin

yeni nizamnamede de yer almasını faydalı görmüştü547.

1863 tarihli nizamname 15 Ekim 1914’te çıkartılan Kavanin-i Mevcudede Uhûd-

i Atîkaya Müstenid Ahkâmın Lağvı Hakkında Kanun-ı Muvakkat gereğince feshedilmiş

ve bu nizamnamenin yerine geçecek bir kanun taslağı Bâbıâli tarafından hazırlamıştı.

Altı maddeden oluşan bu taslağa göre548 Osmanlı ülkesindeki yabancı konsolosluklarda

istihdam edilecek Osmanlı tebaasından veya yabancılardan mahallî dile vakıf kâtip ve

hademenin hüviyetlerinin bilinmesi, haklarında yerel otoritelere bilgi verilmesi

gerekliydi. Osmanlı memurlarına bu şekilde tanıttırılan kâtip ve hademelerin miktarı

başkonsolosluklarda ikişer, konsolosluklar ile konsolos vekilliklerinde birer adetten

ibaret olacaktı. Ayrıca konsolos memurları nezdinde de bu yolda bir hademe

bulunabilecekti(1. Madde).

Yabancı başkonsolos, konsolos vekili ile konsolos memurları yerel dile vakıf

kâtip ve hademe istihdam etmek istediklerinde, bulundukları yerin en büyük mülkî

memuruna yazılı olarak müracaat edeceklerdi. İlgili Osmanlı memuru, yabancı

konsolosluklarda istihdam edilmek istenen bu kişilerde sakıncalı bir durum görmesi

halinde, bunların yerlerine başkalarının seçilmesini konsolosa bildirecekti(2. Madde).

Yukarıda anılan en büyük mülkiye memuru, yabancı konsolosluklarda istihdam

edilecek kâtip ve hademenin defterini tanzim ederek bağlı bulundukları makam

vasıtasıyla Osmanlı Devleti’nin Hariciye Nezareti’ne gönderecekti(3. Madde).

547 BOA, HR.MTV., no:480/45, lef:7/2. 548 Taslak için bkz. BOA, HR.MTV., no:480/45, lef:8, 9.

Page 212: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

199

Yabancı konsolosluklardaki müstahdem, Osmanlı tabiiyetinde ise Osmanlı

tebaası gibi muamele görecekti. Fakat bu kişilerin yabancı tebaadan olmaları halinde,

uyruğunda bulundukları devletin tebaasında olan diğer kişilerle aynı muameleye tâbi

tutulacaklar veya yalnız hizmetinde bulundukları devlete göre bazı kolaylıklardan

faydalanacaktı(4. Madde).

Osmanlı tebaasından hiç kimse yabancı devletlerin konsoloshanelerinin

reisliğine tayin edilemeyecekti. Fakat bazı büyük ticarî menfaatler bir yere acil olarak

bir konsolos vekili veya bir konsolos memuru tayinini gerektirirse ve orada Osmanlı

tebaası dışında bir kimseye bu görevin verilmesi mümkün olmazsa bu konuda, Bâbıâli

ile ilgili devletin elçiliği arasında anlaşma sağlanarak bu tür makamlara Osmanlı

tebaasından kişiler tayin edilebilecekti. Bununla birlikte Osmanlı tebaasından istisnaî

şekilde konsolos vekili veya memuru tayinini gerektiren durum ortadan kalkar kalkmaz,

tayin edilmiş olan Osmanlı tebaasından kişiler değiştirilecekti. Osmanlı tebaasından

olup konsolos vekili, konsolos memuru veya bunları vekâleten idare edenler resmî

vazifeleri dışında hiçbir istisnaî muamele görmeyecekti. Yine Osmanlı tebaasından hiç

kimse yabancı bir konsolosluğun vekâleten idaresine tayin edilemeyecekti.

Konsolosluğun vekâlet ve memurluğuna tayinini gerektiren yukarıda belirtilen sebepler

mevcut olduğu takdirde, Osmanlı tebaasının vekâleten konsolosluk işlerini görmesi dahi

kabul edilebilecekti. Ancak vekâlet süresi, bu tür diğer vekâletliklerde bulunan kişiler

hakkında olduğu gibi altı ayı geçmeyecekti(5. Madde).

Osmanlı uyruklu birinin yabancı bir devletten alacağı memurluk, görev ve

hizmetler, kendisinin kanunî statüsü üzerinde hiçbir etki etmeyecekti. Bu kişiler gerek

şahsı gerekse iş ve işlemleri hakkında eskisi gibi Osmanlı tebaası gibi muamele

görecekti(6.Madde).

Bâbıâli, 1863 tarihli nizamnamede yapmayı düşündüğü bu değişiklikler özellikle

Osmanlı tebaasının yabancı konsolosluklarda istihdamıyla ilgiliydi ve bu konuda

kapitülasyonların geçerli olduğu dönemde ortaya çıkan suiistimalleri önlemeye

yönelikti.

Yabancı konsolosluklarda istihdam edilecek Osmanlı tabiiyetindeki kişiler ve

bunların sayısıyla ilgili sorunlar ilga kararından sonra da devam etmişti. Bâbıâli bununla

Page 213: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

200

ilgili kesin kararı o dönemde hazırlıkları devam eden ve yukarıda taslağı verilen

nizamnameye kadar ertelemişti549. Ancak Hariciye Nezareti’nin 28 Ağustos 1915 tarihli

bir yazışmasından bu taslağın henüz bu tarihte dahi kanun haline getirilmemiş olduğu

anlaşılmaktadır550. Bununla birlikte taslağın kanun haline getirildiğine dair her hangi bir

bilgiye de ulaşılamamıştır551.

II. 11 Kapitülasyonların Kaldırılmasından Sonra Yabancıların

Tabiiyet Değişikliklerinin Düzenlenmesi

Tabiiyet, bir devletin tebaasından olma, uyrukluk demektir552. Bir devletin

tebaasından olanların o devletin kanunlarına bağlı olmamak amacıyla başka bir devletin

tabiiyetine gelişigüzel bir şekilde geçmesi, tebaası oldukları devletin egemenliğini

zedeleyen, iktisadî ve siyasî birçok sorunun ortaya çıkmasına neden olan bir durumdur.

Bu bağlamda Osmanlı uyruğunda bulunanların yabancı bir devletin tabiiyetine

geçtiklerini iddia etmeleri ve böylece kapitülasyonlardan yararlanmak istemeleri de

Osmanlı Devleti açısından ciddi sıkıntılar doğurmuş; buna karşı tedbirler alınmaya

çalışılmıştı. Bâbıâli, devletin izni olmaksızın gerçekleşen bu tabiiyet değişikliklerini

önlemek amacıyla 1869 yılında, Tabiiyet-i Osmaniyye Kanunnamesi’ni çıkarmıştı. Bu

kanunun gerekçesi olarak, bir süredir bazı gayri Müslim Osmanlı tebaasının meşru

olmayan menfaatler elde etmek için yabancı devletlerin vatandaşlıklarına geçerek

pasaport aldıkları belirtilmiş; vatandaşlık konusundaki yolsuzlukların önlenmesinin

549 BOA, HR.MTV., no:480/45, lef:1, 2, 3, 4. 550 BOA, HR.MTV., no:480/45, lef:1. 551 Dâhiliye Nezareti’nin 4 Ocak 1917 tarihli genelgesinde yukarıdaki taslakta tercüman ve kâtipler hakkında kullanılması düşünülen tabirlerin de kullanıldığını görmekteyiz. Genelgede kapitülasyonların kaldırılmasından sonra konsolosluklarda hiç kimsenin imtiyazlı tercüman sıfatıyla tanınmayacağının üzerinde durulmuş, konsoloslukların Osmanlı tebaasından “lisan-ı mahalliyeye vakıf katib ve hademeyi” ancak bunların hiçbir imtiyaza sahip olmamaları koşuluyla istihdam edebileceklerine dikkat çekilmişti. Ayrıca konsolosluklar tarafından “katib” sıfatıyla yerel otoritelere tanıtılacak kişilerin sadece “umur-ı adiyede” ve Avrupa devletler genel hukuku kaideleri çerçevesinde konsolosluk adına müracaatlarının kabul olunacağı ve kendilerine kolaylık gösterileceği ifade edilmişti. Genelgede kavaslar hakkında “evvelce kavas namı verilen hademenin” de Osmanlı tebaasından olan bir kimse gibi imtiyazları olmamak şartıyla “konsoloshanenin adamları sıfatıyla” nazikâne muamele göreceği belirtilmişti. Bkz. BOA, DH.HMŞ., 9/80; DH.UMVM., no:124/72. Burada dikkat çeken hususlardan biri genelgede tercüman teriminin yanı sıra “katib” tabirinin de kullanılmasıdır. Diğer husus ise “evvelce kavas namı verilen hademe” den bahsedilmesidir. Bu durum kavas tabirinin kullanılmasından sarfı nazar edildiğini gösterir. Ancak yine de verilen bu bilgiler yukarıda anılan taslağın kanun haline gelip gelmediğini anlamamızı sağlamaktan uzaktır. 552 “Tabiiyet”, Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, İstanbul 1986, C.XVIII, s.11126.

Page 214: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

201

önemli ve mutlak olduğu vurgulanmıştı553. Yasanın 5., 6. ve 9. maddeleri tabiiyet

değişikliğiyle ilgiliydi.

Tabiiyet-i Osmaniyye Kanunnamesi’nin 5. maddesine göre Osmanlı tebaasından

bir kimse, Bâbıâli’nin izni olmaksızın yabancı bir ülkenin uyruğuna girerse, bu tabiiyet

değişikliği yok sayılacak ve kendisi de eskisi gibi Osmanlı tebaasından kabul edilip

Osmanlı tebaasına uygulanan muamelenin aynısına bağlı olacaktı. Tabiiyet değişikliği,

padişah iradesi üzerine verilecek bir senetle gerçekleşecekti554.

6. maddeye göre, devletin izni olmadan yabancı ülkelerde tabiiyet değiştirenleri,

ya da devletin ordusunda görev alanları Bâbıâli isterse Osmanlı tabiiyetinden

çıkarabilecek, tabiiyetten çıkartılanların ülkeye geri gelmeleri de yasaklanacaktı555.

9. maddede ise Osmanlı topraklarında ikamet eden her şahısın Osmanlı

tebaasından sayılacağı ve hakkında buna göre muamele edileceği, yabancı bir ülkenin

tabiiyetinde bulunan kişinin bunu usûlen ispat etmesi gerektiği belirtilmişti556. Yasanın

uygulanmasıyla ilgili birtakım sıkıntılar ortaya çıksa da Bâbıâli yasayı tatbik etmişti557.

Bununla birlikte Osmanlı tebaasının tabiiyet değişikliğiyle ilgili suiistimalleri devam

etmişti. Osmanlı uyruğunda bulunan kişilerin tabiiyetini kanunlara aykırı bir şekilde

değiştirmeye çalışmalarının altında yatan en önemli sebep kapitülasyonlardan

yararlanmaktı. Çünkü bu kişiler her hangi bir devletin değil, kapitülasyonlardan

yararlanmalarına imkân veren devletlerin tabiiyetini tercih ediyorlardı. Bir kısım

yabancı devletler, usûlsüz bir şekilde yapılsa da bu değişiklikleri kabul ediyor ve

böylece Osmanlı Devleti üzerindeki nüfuzlarını artırmak gibi bazı menfaatler elde

etmeyi amaçlıyorlardı.

Osmanlı Devleti’nin kaybettiği bazı Balkan arazilerinden Osmanlı topraklarına

gelen gayri Müslim Osmanlı tebaasından birçok kişinin tabiiyetlerini değiştirmeye

yönelik çabaları, suiistimallerden 1914 yılında dahi vazgeçilmediğini ortaya

553 Gülnihal Bozkurt, “Azınlık İmtiyazları-Kapitülasyonlardan Tek Hukuk Sistemine Geçiş”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 1998, C.XV, S.40, s.249–250; Y. S. Gönen, a.g.e., s.202–202. 554 Yusuf Ziya, “İmtiyâzât-ı Ecnebiyye ve Mesele-i Tabiiyet”, 1910, Adalet, C.I, S.8, s. 292; Y. S. Gönen, a.g.e., s.202–203; G. Bozkurt, a.g.m., s.250–251. 555 Y. S. Gönen, a.g.e., s.202–203. 556 Yusuf Ziya, a.g.m., s.292; G. Bozkurt, a.g.m., s.251. 557 Yusuf Ziya, a.g.m., s.292; Tabiiyet-i Osmaniye Kanunnamesi karşısında yabancı ülkelerin tutumu ve yasanın uygulanışı hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Y. S. Gönen, a.g.e., s.202–206; G. Bozkurt, a.g.m., s.251–254; Fraşerli Mehdi, a.g.e., s.37–42.

Page 215: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

202

koymaktaydı. 1914’ün başında Edirne Vilayeti’nden Bâbıâli’ye gönderilen yazıda,

Balkanlarda terk edilen bir kısım araziden ülkeye gelen gayri Müslimlerin ne Osmanlı

tabiiyetinde ne de Osmanlı topraklarını ele geçiren Balkan devletlerinin tabiiyetinde

kaldıklarını, bu kişilerin imtiyazlardan yaralanmak amacıyla, kapitülasyonlardan

yararlanan devletlerin tabiiyetinde olduklarını iddia ettikleri belirtilmişti558.

Bu kişiler, ülke içerisinde iktisadî ve ticarî faaliyette bulunmak amacıyla

kapitülasyonlardan istifade etmelerine olanak tanıyan devletlerin konsolosları tarafından

verilmiş pasaportları iddialarına dayanak olarak öne sürüyorlardı. Özellikle Manastır

halkından olan Bulgarlarla, Selanik Musevilerinin Avusturya, İtalya ve İspanya

devletleri tabiiyetine geçmek istemeleri, bu arzularını ise çok kolay ve çabuk bir şekilde

gerçekleştirmeleri Bâbıâli’yi kaygılandırıyordu. Çünkü bunlar öteden beri Osmanlı

uyruğundaydı ve ekonomik faaliyetlerini Osmanlı topraklarında yürütmekteydiler.

Ayrıca büyük devletlerin bunların kendi tabiiyetlerine geçmelerine izin vermesi, bu

devletlerin Balkanlar üzerindeki nüfuzunu artırmaya yönelikti559. Dolayısıyla bu

kişilerin tabiiyetinin tanınması Anadolu ve Rumeli’de kapitülasyonlardan

yararlananların sayısının artmasına, gerek siyasî gerekse ekonomik açıdan da devletin

zaafa uğramasına neden olacaktı. Bu tabiiyet değişikliklerine karşı Edirne Valiliği,

Bâbıâli’nin tedbir almasını, uyrukluk işleriyle uğraşan Tabiiyet Kalemi tarafından da bu

kişilerin tabiiyetinin incelenmesi ve araştırılmasını talep etmişti560. Osmanlı tebaasından

olan bu kişilerin tabiiyet değişiklikleri kanunlara aykırıydı. İlgili konsoloshanelerden,

bu kişilerin tarih kayıtları gösterilmeyerek yalnız “Kançılarya defterinin filan

numarasında kayıtlı filanın Selanik veya Edirne doğumlu ve kendi tebaalarından

olduğu” tarzında, verilen pasaport veya şahadetnameleri göstermek suretiyle tabiiyet

değişikliklerinin onaylanmasını talep eden bu şahısların istekleri, Bâbıâli tarafından

reddolunmuştu. Bâbıâli, ilgili Osmanlı dairelerine verdiği emirle bu gibi kişilerin

pasaport veya şahadetnamelerinin onaylanmasını yasaklamıştı561.

558 BOA, DH.İD., no:62/9, lef:3. 559 BOA, DH.İD., no:62/9, lef:1/1, 2, 3. 560 BOA, DH.İD., no:62/9, lef:1/1, 2, 3. 561 BOA, DH.İD., no:62/9, lef:4, 5, 6. Benzer şikayetler İstanbul Polis Müdüriyyet-i Umûmiyyesi tarafından da yapılmış ve Bâbıâli yine aynı cevabı vermişti. İstanbul Polis Müdüriyyet-i Umûmiyyesi’nin şikayeti ve Bâbıâli’nin cevabı için bkz. BOA, DH.İD., no:62/9, lef:6, 7.

Page 216: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

203

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra ise tabiiyet değişikliği ve Osmanlı

tabiiyetine geçme işi yeniden düzenlenmiştir562. Dâhiliye Nezareti tarafından çeşitli

yönetim birimlerine gönderilen 29 Haziran 1915 tarihli bir genelgeyle tabiiyet

değişikliği hususunda devletlerarası genel hukuk kurallarının geçerli olduğu

belirtilmişti. Artık tabiiyetini değiştirmek isteyenler hakkında konsoloshanelerden bilgi

istenmeyecekti. Bu gibi şahıslardan yalnızca ellerinde bulunan ve hüviyetleri ile

tabiiyetlerini ortaya koyan belgelerin birer sureti alınacaktı. Bununla birlikte tabiiyet

değişikliği için Bâbıâli’ye başvuranlar, dilekçelerinde; doğum yeri ve tarihini, ne

zamandan beri ülkede bulunduğunu, nerelerde ikamet ederek ne surette geçimini

sağladığını, ailesinin kimlerden ibaret olduğunu yazılı olarak belirteceklerdi. İlgili kişi

dilekçesinde ayrıca; kendisi, babası ve aile fertlerinin elinde taşınmaz mallar var ise

cinsinin, çeşidinin ve numarasının ne olduğu ile nerede bulunduğunu, kendisinin tahsil

derecesinin ne olduğunu, servetinin neden ibaret bulunduğunu, şimdiye kadar

kendisinin veya atasının, babasının ve aile fertlerinin nüfus siciline kayıt edilip

edilmediğini de ortaya koyacaktı. Bu yazılı ifade kendisine imza ettirilecekti. İfadenin

doğruluğu o yerin mahkemesince araştırıldıktan sonra elde edilen sonuçlar ve resmî

kayıtlar da dilekçeye iliştirilip Hariciye Nezareti’ne gönderilecekti. Bunun yanı sıra

dilekçeye, Osmanlı tabiiyetine geçmek isteyen kişinin bu isteğinin kabule değer olup

olmadığına dair görüş de eklenecekti563.

Osmanlı Devleti, tabiiyet değişikliği konusunda yaptığı bu düzenlemeyle

suiistimallerin önüne geçmeye çalışmıştı. Ancak tabiiyet meselesinde gerek Osmanlı

tebaasından gerekse yabancılardan bazı kişilerin kendi menfaatleri doğrultusunda

usûlsüz hareketlere devam etmesi bazı başka problemlerin yaşanmasına neden olmuştur.

Bu sorunlar özellikle emlak alım satımında görülmekteydi. Osmanlı topraklarında

yaşayan yabancı tebaadan bazı şahıslar, yabancı bir ülkenin tabiiyetinde bulunmasına

rağmen Osmanlı sıfatıyla emlak tasarruf etmekteydi. Bunun yanında Osmanlı

tabiiyetindeki bazı kişiler de başlangıçta Osmanlı sıfatıyla emlak tasarruf edip daha

sonra nüfustaki sicillerine ilişkin resmî kayıtları inkâr edip ecnebî olduğunu iddiasında

562 BOA, DH.EUM.ECB., no:1/28, lef:4, 5/1; DH.MB.HPS., no:154/88; DH.UMVM., no:123/110; DH.EUM.VRK., no:15/18, lef:1, 2, 3, 4. 563 BOA, DH.EUM.ECB., no:1/28, lef:4, 5/1; DH.MB.HPS., no:154/88; DH.UMVM., no:123/110; DH.EUM.VRK., no:15/18, lef:1, 2, 3, 4.

Page 217: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

204

bulunuyordu. Bâbıâli başta Maliye Nezareti olmak üzere ilgili Osmanlı dairelerine

gönderdiği bir genelgeyle, konuyla ilgili daha sağlıklı bir muamelenin yapılmasını

temin etmek amacıyla bazı tedbirler almıştır564. Genelgeye göre emlak muamelelerinde

alâkadârlar Osmanlı tebaasında iseler Osmanlı uyruğundan olduğunu gösteren belgeler

kontrol edilecekti. İlgili kişinin Osmanlı tebaasından olduğu kesinleşirse, bu şahsın

bulunduğu mahalle, sokak ve hane numarasının emlak alım satımı için gerekli olan

vesikaya ferağ ve intikal* ilmühaberine yazılması gerekiyordu565.

İlgili şahsın yabancı olması durumunda ise bu kişilerin hangi tabiiyette

bulundukları, İstanbul’daki Tabiiyet Müdüriyyeti’nden araştırılacaktı. Bu işlem taşrada

Umur-ı Hukukiyye Müdüriyyeti’nin bulunduğu yerlerde adı geçen müdüriyetle Nüfus

Müdüriyyeti’nden, Umur-ı Hukukiyye Müdüriyyeti’nin olmadığı yerlerde ise yalnız

Nüfus Müdüriyyeti’nden tetkik edilecekti. Bundan sonra yapılacak muamele

ecnebîlerin, yabancı olduğunu ortaya koyan belgelerinin cins ve çeşidiyle, bu belgelerin

tasdik tarihi ile numarasının ferağ ve intikal ilmühaberine yazılmasından ibaret olacaktı.

Bununla birlikte Bâbıâli herhangi bir yanlışlığa veya suiistimale meydan vermemek için

gerek Osmanlı tebaasının gerekse yabancı tebaanın uyruğunu gösteren vesikaların

ayrıca bir de mal Müdüriyyetince de kontrol edilmesini istemiştir566.

II. 12 Karantina (Sıhhiye) Meclisi İle İlgili Yapılan Düzenlemeler

Karantina, bulaşıcı bir hastalığın yaygın olduğu bir ülkeden gelen kişilerin,

gemilerin, hayvanların ve malların geçici bir süre, zorla tecrit edilmesine dayanan bir

zabıta önlemidir567.

Karantina usûlü, Osmanlı ülkesinde XIX. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren

uygulanmaya başlamıştır. Daha önceleri karantina ülke genelinde değil; hastalık ortaya

çıktığı şehir çevrelerinde dar kapsamlı olarak uygulanmaktaydı568. Ancak Osmanlı

liman şehirlerinin dış ticarete açılması, salgın hastalıkların meydana getirdiği yıkımlar

564 BOA, DH.MB.HPS.M., no:26/2. * Ferağ ve intikal, emlak alım satımı için yapılan tapu muameleleri hakkında kullanılan bir tabirdi. 565 31 Ekim 1916 tarihli bu belge için bkz. BOA, DH.MB.HPS.M., no:26/2. 566 BOA, DH.MB.HPS.M., no:26/2. 567 “Karantina”, Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, İstanbul 1986, C.XI, s.6396. 568 Ali Akyıldız, Tanzimat Dönemi Osmanlı Merkez Teşkilatında Reform(1836–1856), İstanbul 1993, s.265, 268.

Page 218: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

205

Bâbıâli’yi bu konuda daha etkili tedbirler almaya itmişti. Bu önlemin başında ise

Avrupa’da uygulanmakta olan karantina usûlü gelmekteydi569. Karantina işlerini

görüşecek ve organize edecek bir teşkilatın varlığına duyulan ihtiyaç sonucunda Bâbıâli

1838 yılında, meclis-i tahaffuz, karantina meclisi, tahaffuz şurası, karantina nezareti,

meclis-i tahaffuz nezareti, meclis-i sıhhiye gibi çeşitli isimlerle anılan karantina

meclisini kurmuştu. Meclisin karantina konusunda bilgili eleman gereksinimi ise

Avusturya’dan karşılamıştı. Karantina usûlünün gerek haricî ve ticarî boyutunun

bulunması gerekse yabancı sefaretlerin kendi tebaasından olan tüccarlara uygulanan

karantina tedbirlerinden dolayı yaptıkları şikâyetlerin önüne geçmek, gerekli nizamların

hazırlanması esnasında yabancı elçiliklerin temsilcilerinin müzakerelerde bulunmasını

sağlamak amacıyla yabancı sefirlerin birer temsilcilerinin de mecliste bulunmasına

karar verilmişti570. Bu şekilde yabancı üyelerle genişletilen ve milletlerarası bir kuruluş

haline getirilen karantina meclisi 1840 yılında çalışmalarına başlamıştı571.

Mecliste Almanya, İngiltere, Avusturya, İspanya, Amerika, İran, İsveç-Norveç,

Rusya, Fransa, Felemenk, Yunanistan, Belçika, Toskana gibi ülkelerin temsilcileri

bulunmaktaydı. Başlangıçta geçici üye olarak atanan sefaret temsilcileri, zamanla bu

görevlerinden ayrılmayarak daimî üye konumuna gelerek mecliste ele alınan konuları

kendi istedikleri gibi yönlendirmeye başlamışlardı572. Meclis, gerek yabancı üyelerin

kendi aralarındaki gerekse yabancı üyelerle Bâbıâli arasındaki görüş ayrılıkları

nedeniyle çekişmelere sahne oluyordu. Osmanlı Devleti’nin sıkı karantina tedbirleri

istemesine karşın karantinadaki gecikmelerin bedellerini düşürmek isteyen Avrupalılar

daha yumuşak şartlar üzerinde duruyorlardı.573.

569 Osman Şevki Uludağ, “Son Kapitülasyonlardan Biri: Karantina”, Belleten, Ankara 1938, C.II, S.7/8, s.445–450; İlber Ortaylı, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahallî İdareleri (1840–1880), Ankara 2000, 213–214. 570 Osmanlı topraklarında yaşayan yabancıların karantina usulünün tatbik şekline itirazları vardı. Sıhhiye görevlisinin hastalık şüphesi ile Osmanlı ülkesindeki yerli yabancı bütün evleri kontrol etme yetkisine yabancılar kapitülasyonların kendilerine sağladığı hukukun ihlal edilmesi olarak görmüş ve karşı çıkmışlardır. Yabancıların bu tür itirazlarının önüne geçmek ve Avrupalıların karantina faaliyetlerini kolaylaştırmak amacıyla yabancı elçilerin vekilleri karantina teşkilatına alınmıştır. Bkz. Gülden Sarıyıldız, Hicaz Karantina Teşkilatı:1865–1914, Ankara 1996, s.9, 42. dipnot. 571 A. Akyıldız, Tanzimat Dönemi Osmanlı Merkez Teşkilatında Reform(1836–1856) , İstanbul 1993, s.265, 268–272. 572 A. Akyıldız, a.g.e., s.273. 573 Carter V. Findley, Osmanlı Devleti’nde Bürokratik Reform, Bâbıâli (1789–1922), İstanbul 1994, s.221.

Page 219: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

206

Bununla birlikte yabancı hekimlerin ve sefirlerin vekillerinin sıhhiye meclisine

alınmasıyla Osmanlı azaları azınlığa düşmüş, ülkenin kıyılarında, liman ve

karasularında yapılan ticaret ve denizcilik faaliyetleri bu kurumun denetimi altına

girmiştir. Meclisin bu durumundan istifade eden Avrupalı ülkeler, meclis aracılığıyla

Bâbıâli’nin işlerine doğrudan müdahale etme imkanını da elde etmişlerdir574. Böylece

önceleri millî menfaatler için kurulan bu meclis, daha sonraları yabancı üyelerin

çoğunluğu sağlamasıyla yabancıların çıkarlarının gözetildiği uluslararası bir kurum

halini almıştır575.

Meclis-i Umur-ı Sıhhiye (Karantina Meclisi) ile beraber diğer sahaların yanı sıra

bir de sıhhi sahada kapitülasyon ortaya çıkmıştı576. Bu nedenle, Bâbıâli kapitülasyonları

kaldırdıktan sonra Meclis-i Sıhhiye (Karantina Meclisi) ile ilgili de birtakım

düzenlemelere gitmişti. Cavit Bey kaldırılma kararının yürürlüğe girdiği 1 Ekim’de

tuttuğu günlüğünde, Meclis-i Sıhhiye meselesi hakkında karar verdiklerini belirtmiştir.

Buna göre düvel-i muazzamaya mensup olan delegelerin dışındakiler Meclis-i

Sıhhiye’den çıkartılacaktı. Düvel-i muazzama delegelerinden arzu edenler ise Osmanlı

memuru sıfatıyla istihdam olacaktı577. Dolayısıyla yabancı üyelerden yalnız düvel-i

muazzamaya mensup olan üyeler Osmanlı memuru sıfatıyla istihdam edilebilecekti.

Bunların dışında kalanlara ise bu imkân da verilmeyecek ve Meclis-i Sıhhiye ile olan

ilişikleri kesilecekti.

İlga kararından sonra Meclis-i Sıhhiye’de bulunan yabancı üyeler hakkında

kapitülasyonlarla ilgili konuları inceleyen komisyon, konuyla ilgili bir tezkere

hazırlayarak bunu Meclis-i Vükela’ya göndermişti. 7 Ekim 1914’te toplanıp bu

tezkireyi görüşen Meclis-i Vükela, Meclis-i Sıhhiye üyelerinden yalnız düvel-i

muazzamaya mensup olanlarının Osmanlı memuru sıfatıyla veya sözleşmeyle

istihdamlarına karar vermiş; gereğinin yerine getirilmesi için Hariciye ve Sıhhiye

Nezareti’ni bilgilendirmişti578. Bu kararla sıhhiye meclisinde düvel-i muazzama sefareti

delegelerinin memuriyetlerine son verilmiş, Osmanlı tabiiyetini kabul edenlerin ise

574 Gülden Sarıyıldız, a.g.e., s.9. 575 A. Akyıldız, Tanzimat Dönemi Osmanlı Merkez Teşkilatında Reform(1836–1856), İstanbul 1993, s.276; Ali Akyıldız, Osmanlı Bürokrasisi ve Modernleşme, İstanbul 2004, s.73. 576 Gülden Sarıyıldız, a.g.e., s.9; Osman Şevki Uludağ, a.g.m., s.450. 577 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 14 İkinci teşrin 1944/ 14 Kasım 1944. 578 BOA, MV., no:193/28.

Page 220: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

207

önceki hizmetlerine karşılık Meclis-i Umur-ı Sıhhiye’de istihdam edilmeleri hususunun

kendilerine bildirilmesi Bâbıâli’den Umur-ı Sıhhiye Riyaseti’ne tebliğ edilmişti. Umur-ı

Sıhhiye Riyaseti ayrıca delegelere gerekli tebligatta bulunmuş ve bu yolda kendilerine

birkaç gün mühlet verilmiştir579. Kapitülasyonların kaldırılması üzerine alınan bu

kararla karantina teşkilatı içerisinde bulunan yabancı üyelerin etkinliğine son verilmiş;

meclis üzerindeki tasarruf hakkı tamamıyla Osmanlı Hükümeti’ne geçmişti.

Osmanlı topraklarında yaşayan yabancılardan ölenlerin defniyle ilgili yapılacak

muamele de karantina teşkilatıyla ilgiliydi ve kapitülasyonların kaldırılmasından sonra

bu hususta da yeni bir düzenleme getirilmişti.

Kapitülasyonların geçerli olduğu dönemde Osmanlı sınırları dâhilinde yaşayan

yabancıların ölmeleri halinde defin muamelesi için yapılan işlemler Osmanlı

tebaasından farklıydı. Bununla birlikte bu muamelelerin çeşitliliği, yeknesak bir

uygulamanın önünde önemli bir sorun oluşturuyordu. İmtiyâzât-ı ecnebiyyenin ilgasıyla

Osmanlı ülkesinde yaşayan yabancılar, devletler genel hukuku kurallarına, bazı

durumlarda da yaşadığı ülkenin tebaasının bağlı bulunduğu kanunlara tâbi hale

getirilmişti. Osmanlı Hükümeti’nin bu konuda uluslararası hukuku ne şekilde

uyguladığına geçmeden önce yabancıların definleri için yapılan muamelenin farklılığı

ve çeşitliliği üzerinde durmak faydalı olacaktır.

Kapitülasyonların yürürlükte olduğu dönemde gayri Müslimlerin definleri için

yapılan işlemlerden biri ilgili mercilere vefayat ilmühaberi vermekti. Fakat bu muamele

muhtelif şekillerde yapılıyordu.

Osmanlı tebaasından olan Musevilerin defnine izin için vefayat ilmühaberleri

Musevi muhtarlığından verildiği halde yabancı uyruklu Museviler için çeşitli surette

muamele olunmaktaydı. Bâbıâli bu duruma bir çeki düzen vermek ve tek tip bir

muamele getirmek düşüncesindeydi. Bu amacı gerçekleştirmek için gerek

kapitülasyonların kaldırılmasından önce gerekse sonra Museviler ile diğer mezheplere

mensup yabancıların nerelerden vefayat ilmühaberi getirmekte olduğu, ne şekilde bir

uygulama yapıldığı sorusu önem kazanmaktaydı.

579 İkdam, 5 Teşrin-i evvel 1330/ 18 Ekim 1914.

Page 221: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

208

Meclis-i Umur-ı Sıhhiye Riyaseti’nin verdiği bilgilere göre gerek

kapitülasyonların kaldırılmasından önce gerekse sonra Osmanlı tebaasından olan gayri

Müslimlerin vefayat ilmühaberleri bağlı bulundukları mezheplerin muhtarları tarafından

verilirdi580. Yabancı uyruklu kişiler için de yine bunların mensup oldukları mezheplerin

muhtarlarınca ve bazen de kilise mührüyle mühürlenmiş ilmühaberlerin verilmesi söz

konusuydu. Yukarıda adı geçen cemaatlere mensup olanlar bu ilmühaberleri doğrudan

doğruya belediye dairelerine getirir ve belediye dairelerinde bulunan doktorlar bu

ilmühaberlere vefat eden kişinin ölüm sebebini yazarlardı. Bundan sonra ise Daire-i

Sıhhiye Vefayat Kalemi’nce belediye doktorlarının ifadelerine dayanılarak bu kişilerin

definleri için ruhsat tezkireleri hazırlanarak, definlerine izin verilirdi.

Beyoğlu Belediye sınırları içinde ise daha farklı bir muamele yapılmaktaydı.

Beyoğlu Belediye Müdüriyyeti’nin verdiği bilgilere göre Osmanlı ve Leh tebaasından

olan Musevilere ait ölünün defni için, Musevi cemaatinin muhtar-ı sanisi tarafından

mühürlenen ilmühaberler üzerine, ruhsat verilmekteydi. Diğer yabancı tebaadan olan

Musevilere gelince, bunların ölülerinin gömülebilmesi “cemaat-ı museviyye-i

ecnebiyye reis-i ruhanîsi” ibaresini taşıyan mühürle mühürlenmiş bir ilmühaberle

mümkün olmaktaydı. Diğer mezheplere mensup yabancı uyruklu ölülerin definlerine

izin verilmesi, bunların bağlı bulundukları kiliselerin mühürleriyle ve ölen kimsesiz

çocuklar için de “Edvardo Lakersen” adı altındaki mühürle mühürlenmiş bulunan

ilmühaberlerin üzerinden olmaktaydı. Bu ilmühaberlere belediye doktorları tarafından

kişinin ölüm sebebi yazılıp ilmühaber mühürlendikten sonra Meclis-i Umur-ı

Sıhhıye’ye bağlı olan karantina dairesine gönderilmekteydi.

Emniyet-i Umûmiyye Müdüriyyeti’nin verdiği bilgilere göre ise Üsküdar Polis

Müdüriyyeti mıntıkasıyla Fatih Belediyesi’nin mıntıkasında vefat eden bütün

Musevilerin definlerine, bunların mensup oldukları mahallenin muhtarları tarafından

verilen ilmühaberler karantina tarafından onaylandıktan sonra ruhsat çıkmaktaydı.

Bayezid Belediyesi Heyet-i Sıhhıye mıntıkasında ise Musevi olsun veya olmasın

bir cenaze vukuunda, bunların bağlı bulundukları mezheplerin muhtarları tarafından ve

bazılarının da kilise mühürleriyle mühürlenerek verilen ilmühaberlerin, vefat eden

580 BOA, DH.İUM., no:E-81/18, lef:3.

Page 222: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

209

kişinin mensup olduğu sefaret ve kançılarya tarafından tasdik edilmesinden sonra

cenazenin defnine izin verilmekteydi.

Yukarıda adı geçen yabancı Musevi cemiyetler, İtalya, Fransa, İngiltere ve diğer

Batı Avrupa ülkelerinden gelmiş olan Musevilerin çeşitli işlerine ve muamelelerine

bakmak üzere 1860 tarihinde İtalya’nın himayesi altında teşkil edilmişti. Bu gibi

cemiyetlerle hayırla ilgili yabancı cemiyetlerin, özellikle kapitülasyonların

kaldırılmasından sonra bu yoldaki işlerine, muamele ve müdahalelerine gerek

kalmamıştı581. Bu nedenle Bâbıâli, kapitülasyonların kaldırılmasından sonra ister

Osmanlı tebaasından ister yabancı, Musevi veya Musevi olmayan cenazeler için bu

kadar karışık muamelelerin sürdürülmesini uygun bulmamıştı. İstanbul valiliği bu

sorunu çözümü için şu şekilde bir öneri getirmişti: Kimsesiz çocukların cenazesi de

dâhil olmak üzere cenaze ayinini yapacak papaz veyahut haham ile mahallenin muhtarı

tarafından mühürlü olarak verilecek ilmühaberlerin belediye tarafından

onaylanmasından sonra karantina idaresine götürülmesi.

Bâbıâli ise bu usûlden biraz daha farklı bir tek tip muameleyi uygun görmüş ve

Osmanlı tebaasına uygulanan muameleyi yabancı tebaa hakkında da geçerli kılmıştı.

Nüfus Nizamnamesi’nin 31.maddesi, vefat vukuunda Osmanlı tebaası hakkında nüfus

idarelerine verilecek ilmühaberlerin muhtarlar tarafından düzenlemesi ve verilmesini

şart koşmaktaydı. Bâbıâli yabancı tebaa hakkında da bu maddeye uygun olarak bir

düzenlemeye gitmiş; yabancıların defnine ruhsat için nüfus idarelerine verilecek

ilmühaberlerin yalnız muhtarlar tarafından düzenlenmesi ve verilmesini

kararlaştırmıştı582. Ancak bunların bağlı bulundukları muhtarlar, yabancıyı

tanıyamayacaklarından kendileri tarafından kesin bir kanaate varmak için cenaze ayinini

yapacak papazdan mühürlü bir belge talep etmeleri de münasip bulunmuş ve gereğinin

yerine getirilmesi için ilgili Osmanlı dairelerine emir verilmişti583.

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra Osmanlı Hükümeti, karantina

meclisini yabancı üyelerden arındırarak bu konuda da yabancı devletlerin ve onların

581 BOA, DH.İUM., no:E-81/18, lef:3. 582 BOA, DH.İUM., no:E-81/18, lef:2/2, 2/1. 583 17 Ekim 1916 tarihli bu belge için bkz. BOA, DH.İUM., no:E-81/18, lef:5. Ayrıca konuyla ilgili Dahiliye Nazırı Talat Bey’den İstanbul Vali Vekili Bedri Bey’e yapılan 21 Ekim 1916 tarihli tebligat için bkz. BOA, DH.İUM., no:E-81/18, lef:4/1.

Page 223: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

210

ülkedeki temsilcilerinin müdahalelerine imkân veren suiistimal kapılarından birini

kapatmıştı. Bunun yanı sıra Bâbıâli kapitülasyonları çağrıştıran her türlü muamelenin

yerine, Osmanlı tebaasına uyguladığı kanun hükümlerini uluslararası hukuka uygun

olarak yabancılara da aynıyla uygulamış; kanunlara tâbi olma yönünden yerli ile

yabancıyı bir tutmuştur. Yabancıların, cenazelerinin defnine ruhsat almak için takip ede

geldikleri farklı işlemlere ilga kararından sonra son verilmesi Bâbıâli’nin

kapitülasyonları kaldırma kararını ve devletlerarası hukuku ne denli ayrıntılı

uygulandığının da bir göstergesidir.

II. 13 Kapitülasyonların Kaldırılmasından Sonra Yabancılar

İçin Yapımı Düşünülen Hapishaneler

Kapitülasyonların geçerli olduğu dönemde yabancılar Osmanlı hapishanelerinde

değil, mensubu olduğu devletin konsoloshanelerine ait hapishanelerde cezalarını

çekerlerdi584. Ancak XIX. yüzyılın sonlarına doğru İngiltere, Yunanistan ve Avusturya-

Macaristan devletleri bu imtiyazdan vazgeçerek tebaalarının Osmanlı mahkemeleri

tarafından hapis ile mahkûm olunanların cezasını Osmanlı hapishanelerinde

çekmelerine razı olmuştur. Bununla birlikte bu devletlerin dışında kalan ülkeler

hakkında tebaalarının cezalarını çekmeleri için mensubu oldukları ülkenin

konsoloslarına teslim edilmesi imtiyazı devam etmiştir585. Kapitülasyonların

kaldırılmasıyla yabancıyla yerli arasında fark kalmadığından yabancılar da Osmanlı

ceza ve tutukevlerine bulundurulacaklardı586. Fakat yabancılardan kanunen

584 M. C. Bilsel, a.g.e., s.44. 585 Hasan Fehmi, a.g.e., s.200–201. Hangi ülkelerin kendi vatandaşlarının Osmanlı hapishanelerinde cezalarını çekmelerine veya tutuklu kalmalarına razı olduğu hangilerinin olmadığı hususunda yazarlar arasında görüş birliği yoktur. XIX. yüzyıldaki uygulamalara tanıklık etmiş olan İngiltere büyükelçiliği eski ikinci sekreteri George Young’a göre Almanya, Hollanda, Rusya ve ABD, Osmanlı mahkemelerince haklarında hapis cezası verilen vatandaşlarının kendilerinin konsolosluk hapishanelerinde cezalarını çekme yolunu tercih ediyor; İngiltere, İspanya, Fransa, İtalya, Yunanistan ve İsveç devletleri ise yurttaşlarının Osmanlı hapishanelerinde cezalarını çekmelerine izin veriyordu. Rusya büyükelçiliği eski birinci tercümanı André Mandelstam göre Rusya, Almanya, Avusturya ve Fransa’nın Osmanlı tebaasına karşı suç işleyen kişilerin kendileri tarafından tutuklanmasını ve kendi hapishanelerinde tutuklu kalmalarını istiyordu. ABD ve Belçika devletlerine gelince, bu ülkeler kendi yurttaşlarının Osmanlı mahkemelerinde yargılanmasını dahi kabul etmiyordu. İngiltere, İtalya, Yunanistan ve Romanya prensipte karşı çıksalar da uygulamada vatandaşlarının Osmanlı hapishanelerinde tutuklu kalmalarına izin veriyordu. Bkz. Y. S. Gönen, a.g.e., s.167–168. 586 Kaldırma kararının yürürlüğe girmesinden sonra talimatnamenin her yere zamanında gönderilememesinden dolayı ecnebîlerin suçüstü dışında tutuklanmaları bir ay kadar ertelenmişti. Ayrıca

Page 224: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

211

tutuklanması gereken kişiler için yeni hapishanelerin yapılması ve mevcutların ıslah

edilmesi gerekiyordu. Çünkü hapishaneler yeterli sayıda olmadığı gibi bir kısmı ise

sağlık koşullarına uygun değildi.

Daha önce Osmanlı tebaasından olan kişilerin kaldığı bu hapishanelerin sağlık

koşullarına elverişli olup olmamaları açısından değerlendirmeye alınmaya

başlanılmasında bunların yabancılar tarafından da kullanılacak olması ve konsolosların

şikâyetlerine meydan vermeme kaygısı etkili olmuş gözükmektedir. Zira Trabzon’da,

merkezde ve ona bağlı yerlerdeki mevcut hapishaneler sağlık koşullarına elverişli

olmamakla beraber kısmen de haraptı. Bu nedenle hapishanelerin içerisinde yabancı

tutuklu ve hükümlüler için ayrı bir bölüm ayrılması uygun görülmemiş; hapishaneler

civarında uygun yerlerin kiralanması yoluyla meselenin halledilmesi düşünülmüştü587.

Yabancıların yoğun olarak yaşadığı Beyrut, Safad, Trablus ve Hayfa gibi

yerlerde de durum pek farklı değildi ve yine hapishaneler dışında yeni yerler

kiralanması çare olarak görülmüştü588. Özellikle yabancıların fazla sayıda bulunduğu

yerlerde hapishane yapılması ve mevcutların uygun hale getirilmesine yönelik çözüm

yolları araştırma görevi ise Mebani-i Emiriyye ve Hapishaneler İdaresi Müdüriyyeti’ne

verilmişti589.

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra uygun mahallerde hapishaneler ve

tevkifhaneler yapımı acil bir siyaset olarak görülmüş ve bunların yapımına

başlanılmıştı. Ancak Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesiyle inşaat malzemelerinin

bulunmasında karşılaşılan güçlük inşaat çalışmalarını da olumsuz yönde etkilemiştir590.

Divan-ı Harb-i Örfi tarafından tutuklanması gereken yabancıların da merkeze sorulmadan tutuklanmaması kararlaştırılmıştı. Bkz. BOA, DH.EUM.6.Şb., no:1/35, lef:1, 2. 587 BOA, DH.MB.HPS.M., no:17/20; DH.MB.HPS.M., no:17/25; DH.EUM.6.Şb., no:1/35, lef:3, 5. 588 BOA, DH.EUM.6.Şb., no:1/35, lef:4. 589 BOA, DH.MB.HPS.M., no:17/20; DH.MB.HPS.M., no:17/25; DH.EUM.6.Şb., no:1/35, lef:3, 5. 590 Mebani-i Emiriyye ve Hapishaneler İdaresi Müdüriyyeti’nden Harbiye Nezareti’ne gönderilen ve yapımına başlanılan inşaatlar için gerekli 120 çuval çimentonun alınabilmesi için ilgili memurlara emir verilmesi isteği hakkındaki 18 Ocak 1917 tarihli bu belge için bkz. BOA, DH.MB.HPS., no:116/24.

Page 225: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

212

II. 14 Mezheplerle Eğitim ve Hayır Kurumlarıyla Özel Okul ve

Sıhhiye Müesseseleriyle İlgili Yapılan Düzenlemeler

Kapitülasyonların kaldırılması I.Dünya Savaşı’nın ortaya koymuş olduğu şartlar

içerisinde mümkün olmuşsa da yüzyıllardan beri devam eden alışkanlıkların

değiştirilmesi ve hatta yok edilmesi son derece kararlılık gerektiren bir işti. Ancak bu

sayede ayrıcalıkların kaldırılmış olmasından beklenilen sonuç alınabilirdi. Bu kararlılığı

ve tutarlılığı gösterecek olan Osmanlı bürokratlarıydı. Bu durumda tüm ülke çapında

kapitülasyonların kaldırılmış olmasının getirmiş olduğu yeni hukukî düzenin taviz

verilmeksizin uygulanabilmesi için bütün Osmanlı memurlarının uyacağı ve

karşılaşmaları muhtemel sorunları çözebilecekleri kanunlara gereksinim vardı. Bu

ihtiyacın giderilmesi hem uygulamaların aynı olmasına imkân vermesi hem de

uluslararası hukukun Osmanlı Devleti tarafından nasıl algılandığını ortaya koyması

açısından önemliydi.

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra yabancıların sahip olduğu müessese ve

yerlerle ilgili yeni düzenlemelere gidilmiş; uluslararası hukuka uygun olarak bunların

tâbi olacağı bir talimatname hazırlanmıştı. Talimatnamenin “Müessesât-ı Mezhebiyye ve

Tedrisiyye ve Mekâtib ve Emâkin-i Sıhhıyye” başlığını taşıyan ve aşağıda

sadeleştirilerek verilen kısmı 3 Ekim 1914’te, Adliye ve Mezahib, Maarif ve Dâhiliye

nezaretlerine, 7 Ekim’de Maliye Nezareti’ne ve 10 Ekim’de Hariciye Nezareti’ne

gönderilmişti591. Talimatnamenin kararlılıkla tatbik edilmesi, uygulamadan doğabilecek

farklılıklara meydan verilmemesi için talimatname Dâhiliye Nezareti tarafından 10

Ekim’de ilgili yönetim birimlerine ve Osmanlı memurlarına tebliğ edilmişti592. 33

591 BOA, MV., 193/23; DH.SYS., no:52/7, lef:20, 21. 592 Dâhiliye Nezareti Muhaberat-ı Umûmiyye Dairesi’ne ait arşiv belgesinde talimatnamenin Osmanlı yönetim merkezlerine gönderilme tarihi olarak 10 Ekim 1914 tarihi verilmekteydi. Bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:18/1. Ancak Dâhiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası’nda talimatnamenin 30 Ekim 1914’te gönderildiği belirtilmekteydi. Bkz. Dâhiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası, 1330, C.II, s.134. Çalışmamızda arşiv belgesinde verilen tarih kullanılmıştır. Talimatnamenin gönderildiği yönetim birimler aynı belgede şu şekilde verilmekteydi: İstanbul, Edirne, Erzurum, Adana, Ankara, Aydın, Bitlis, Basra, Bağdad, Beyrut, Hicaz, Haleb, Hüdavendigar, Diyarbekir, Suriye, Sivas, Trabzon, Kastamonu, Konya, Mamüretü’l-Aziz, Musul, Van, Yemen Vilayetleri; Urfa, İzmit, Bolu, Canik, Çatalca, Zor, Asir, Karesi, Kudus-ü Şerif, Kal’a-i Sultaniye, Teke, Menteşe, Kayseri, Karahisar-ı Sahib Mutasarrıflıkları; Medine-i Münevvere Muhafızlığı; İstanbul Polis Müdüriyyeti ve Şehremaneti. Talimatnamenin Osmanlı dairelerine, kâğıt bulunamaması gibi nedenlerle yeterli sayıda gönderilememesi geçici birtakım sıkıntılara yol açmıştı. Özellikle silah altına alınan memurlardan ve bunların yerine az bir

Page 226: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

213

maddeden oluşan talimatnamenin genel maddeler şeklinde verilen ilk 15 maddesinde şu

hükümler yer almıştır593:

1) Kilise, manastır, papaz ikametgâhları, okullar (erkek ve kızlara özel yatılı ve

gündüzlü sanayi, ziraat, tıp, hukuk, ticaret, mühendis, ruhban ve sair okullar)

yetimhane, dikişhane, hastane, muayenehane, eczane, irzahane∗, kabristan gibi halen

ferman ile tasdik edilmiş, fiilen mevcut yabancılara ait kurumlar ile sağlıkla ilgili yerler

aşağıda belirtilen şartlar dairesinde tanınacaklardır.

2) Halen fermanları olmadığı gibi fiilen dahi mevcut olmayan kurumlar özel

antlaşmalarla tasdik edilmiş olsalar bile tanınmayacaklardır.

3) Keza, fermanları mevcut iken 1 Ekim 1914 tarihinde fiilen mevcut

bulunmayanlar dahi tanınmayacaklardır. Ancak bu sınıfa girip inşaatı çatıya kadar

gelmiş olanlar, ayrı tutularak tanınacaklardır.

4) 1 Ekim 1914’te fiilen mevcut olup ta fermana sahip olmayanların, manastır ve

papaz ikametgâhlarının dışında kalanların, mevcudiyetleri tanınacaktır. Fakat 1

Ekim’den itibaren iki ay süre zarfında ilgili daireye başvurarak ferman talep

edeceklerdir. Aksi takdirde bunlar da tanınmayarak kapatılacaklardır.

5) Gelecekte bir yabancı müessese kurulacağı zaman ilgili kişiler doğrudan

doğruya, yani elçilikler aracı edilmeksizin Osmanlı Hükümeti’ne başvurmaya mecbur

olup bunun için ilk önce kanuna uygun olarak gereken belgeleri ve bilgileri vererek

kendilerinden istenilen şartları yerine getirip ferman alması gereklidir. Fermansız olarak

açılacak kurumlar derhal kapatılacaktır.

maaşla çalışacak vekil bulunamamasından dolayı talimatnamenin gönderildiği yerde çoğaltılamaması, ayrıca bu yönetim birimlerine bağlı yerlere de gönderilmesi zaruretinden bir çok yer Bâbıâli’den ihtiyacı karşılayacak oranda talimatname talep etmişti. Bkz. BOA, DH.İD., no:185-2/19; DH.SYS., no:52/7, lef:36, 37, 58, 59, 60, 75, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 100. Bâbıâli ise zaman içerisinde, talimatnameleri merkezde çoğaltarak ve ilgili yerlere göndererek bu ihtiyaca cevap vermeye çalışmıştı. Bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:17, 58, 74/1, 99/1, 101, 102. 593 Talimatname için bkz. BOA, DH.HMŞ., no:9/71; DH.HMŞ., no:30/107; DH.EUM.MTK., no:59/6; DH.EUM.VRK., no:13/62; DH.EUM.MTK., no:51/14; DH.MB.HPS.M., no:16/89; DH.SYS., no:52/7, lef:21, 22, 23, 24. Ayrıca bkz. Sicilli Kavanini, C.XI, s.506-515, Dâhiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası, 1330, C.II, s.143-148. Talimatnamenin çalışmada sadeleştirilerek verilen okullar ile ilgili hükümler için ayrıca bkz. Tanin, 30 Kanun-ı sani 1330/ 12 Şubat 1915. ∗ Süt içme çağındaki bebeklerin süt içirildiği yerler.

Page 227: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

214

6) Bir yabancı müessesenin kurulması yönünde bir talep olması halinde Osmanlı

Hükümeti, eskiden geçerli olan usûle uymaya yani altı ay zarfında gerekçeyi içeren

yazılı bir cevap vermeye mecbur olmadan bu talepleri sebep belirtmeksizin

reddedebileceklerdir.

7) Bir yabancı kurumun kurulmasına ruhsat verilmesi, bu kurumun kurulacağı

yerde, kurumun ait olduğu devletin tebaasının bulunması ve kurumun fiziki

büyüklüğüyle tebaasının sayısının bir birine denk olması şartlarına bağlıdır.

8) Yabancı bir kurumun uhdesinde bulunan vakıf yerleri için binde on mukataa,

tahsisat kabilinden olan arazi-i mevkûfe ile arazi-i emiriyye ve emlak-ı sarfa için binde

yedi buçuk vergi alınacaktır.

9) Mukataa ve verginin arsayı veyahut arsayla beraber binayı kapsaması geçerli

olan kanunlara bağlı olacaktır.

10) Yabancı kurumların sahip oldukları yerlerin, umûmî menfaatler için istimlâk

edilmesi hususunda bu yerlerin, diğer emlaklerden farkı yoktur.

11) Mezheplere ait kurumlar ile hayır kurumlarının bulundukları binanın işgal

ettiği alanın zeminine bitişik olan ve ancak bu zeminin iki katı büyüklükte olabilecek

arsayla birlikte bunların mensup olduğu cemaatin filan yerdeki kurumu adına usûlüne

uygun harç alınması şeklinde kayıtlarının düzeltilmesi uygundur.

12) Kabristanların büyüklüğünü lüzum ve ihtiyaç belirlediğinden, onların

kayıtları düzeltilirken işgal ettiği ölçülü yerin iki katının dikkate alınması kuralı geçerli

değildir.

13) Şimdiye kadar kaydı düzeltilmiş olanların durumu değiştirilmeyecektir.

14) Mezheplere ait kurumlar ve hayır kurumlarının kuruluş amacı emlak ve arazi

sahibi sıfatıyla menfaat elde etmek olamayacağından bunların gelir getirir emlak ve

arazi sahibi olmaları uygun değildir.

15) Kurumların takma bir adla tasarruf ettiği emlak, eskisi gibi, şahısların

sorumluluğuna verilecek ve kayıtları tashih olunmayacaktır. Bunlardan miktar olarak

sayıları çok olanlarını belirli bir müddet zarfında sattırmaya; satmayanların emlakini ise

Page 228: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

215

müzayede şeklinde satmaya ve elde edilecek gelirin geri verilmesine Osmanlı Hükümeti

yetkilidir.

Talimatnamenin kilise, mabet, manastır, papaz ikametgâhları ve kabristanlarla

ilgili maddeleri şunlardır:

16) Kilise ve mabetlerde ayinlerin yapılması, eskisi gibi serbest olup bunların

içinde bir suç işlenmesi veya buralara bir suçlunun sığınması halinde veyahut umûmî

intizamı korumak amacıyla zabıta memurlarının buralara girmeye hakkı vardır. Her

durumda ilgili Osmanlı memurları buralarda sağlıkla ilgili muameleleri yerine getirmek

için denetim yapabileceklerdir.

17) Kiliseler ve ayrı çatı altında bulunan mabetler taşınmaz mallarla ilgili her

çeşit vergiden muaftır. Fakat kilise ve mabetten ayrı çatı altında bulunan papaz

ikametgâhları söz konusu vergilere tâbi olacaktır.

18) Yabancı kabristanlara genel güvenliğin ve sağlığın korunması amacıyla

Osmanlı memurlarının gerektiği zaman usûl ve nizama uygun olarak girme ve burada

görevlerini yapma hakları vardır.

19) Kabristanlar taşınmaz mallarla ilgili her çeşit vergiden muaftırlar.

Talimatnamenin okullarla ilgili hükümleri:

20) Yabancı uyruklu kişiler Osmanlı ülkesinde Osmanlı kanunlarına ve

nizamlarına uygun olarak ve padişahın iradesiyle özel okul açabilirler. Bunun için ilgili

kişilerin doğrudan doğruya Maarif Nezareti’ne başvurmaları gerekli olup adı geçen

nezaret, başvuruları gerekçe göstermeksizin reddetme yetkisine sahiptir.

21) Yabancı uyruklu kişilerin sahip olduğu eğitim, hayır ve mezheple ilgili

cemiyetlerin ve şirketlere bağlı olup mevcudiyetleri yukarıda, “genel maddeler”

kısmında, belirtildiği üzere tasdik edilmiş sayılan okullarından ellerinde ferman olanlar,

iki ay zarfında maarif idarelerine başvurarak bu okulları tescil ettireceklerdir. Tescil

olunan fermanlar ruhsatname hükmündedir. Fermanları olmayanlar iki ay zarfında

Maarif Nezareti’ne müracaat ederek ruhsatname almaları zorunludur. Bu ruhsatnameler

bununla ilgili padişah iradesi çıktıktan sonra verilecektir.

Page 229: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

216

22) Okullardan, hizmetleri tamamen parasız olanlar emlak vergisinden

muaftırlar. Diğerlerinden emlak vergisi olarak kıymet edilen veya kira bedellerine göre

yükümlü oldukları verginin yarısı alınacaktır. Ancak gerek tamamıyla muaf olacak ve

gerek vergide indirime gidilecek bu okulların vergiden muaf olabilmesi ve vergisinde

indirime gidilebilmesi, kayıtlarının tashihi uygun olan kısım için geçerli olacaktır.

Ancak bu okulların yukarıdaki kısımda bahsedilen orandan fazla olan arazileri

veya eklentileri, vergi hususunda Osmanlı ülkesindeki herhangi bir adi emlak

hükmündedir.

23) Ruhban yetiştirmeye mahsus okullar taşınmaz mallarla ilgili bütün vergilere

tabidir.

24) İstisnasız bütün okullar belediye vergilerini vereceklerdir.

25) Bütün okullar, iki ay içerisinde, maarif idarelerine bir sorumlu müdür

bildirmekle yükümlüdürler.

26) Bundan böyle hayır, eğitim ve mezheple ilgili yabancı şirket ve cemiyetlerin

okul kurmaları yasaktır.

27) Gerek belli bir şâhısa gerekse bir kuruma ait olan fermanlı ve fermansız

bütün yabancı okullar aşağıdaki hükümlere bağlıdır:

İlk olarak, Türk dilinin ve Türkiye tarih ve coğrafyasının Türkçe olarak

okutulması mecburiyetini içermesi gereken programların maarif idarelerine verilmesi.

(Türkçenin okulun aslî dili derecesinde okutulması şarttır. Programlar maarif idaresi

tarafından incelenip okulun derecesi belirlenecek ve bu derece itibariyle okul tarafından

verilecek diplomalar geçerli sayılacaktır.)

İkinci olarak, okutulacak kitaplar basılmış ise kitapların ve yazarlarının adlarıyla

basıldığı yerin ve tarihin bildirilmesi ve bir nüshasının maarif idarelerine verilmesi.

Üçüncü olarak, okulların bağlı bulunduğu din ve mezheple ilgili ilimlerin ve o

mezhebi anlatan tarihin o dine mensup olmayan öğrencilere okutulmaması, telkin

edilmemesi ve bu öğrencilerin dualarda bile hazır bulundurulmaması.

Dördüncü olarak, okulların imtihanlarında hazır bulunmak üzere maarif

idarelerinden özel memurların çağırılması gereklidir.

Page 230: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

217

Beşinci olarak, okullardaki öğretmenlerin isimlerini ve uyruklarını gösteren bir

cetvelin takdim edilerek bu öğretmenlerin diploma ve ehliyetnamelerinin verilmesi,

Türkçe öğretmenlerinin maarif idaresinden verilmiş olan ehliyetnameye sahip olmaları.

Altıncı olarak, maarif ve sıhhiye müfettişlerinin her zaman bu kurumlara kabul

olunması, bu müfettişlerin görevlerini yaparken kolaylık gösterilmesi, talep edecekleri

her çeşit resmî işin yerine getirilmesi ve açıklamanın yapılması.

Yedinci olarak, yukarıda bahsedilen hükümlerin gereğini, belirlenen vakit

içerisinde yerine getirmeyen okulların faaliyetleri durdurulacak ve bu okullar

kapatılacaktır.

Talimatnamenin sağlıkla ilgili yerlere dair hükümleri şu şekildedir:

28) Hastane, eczane, irzahane, tıp okulları ve sair sağlıkla ilgili özel yerlerin

açılması bundan böyle Osmanlı Hükümeti’nin fermanla iznine bağlıdır.

29) Halen mevcut bulunan sağlıkla ilgili yerler gerek özel olsun gerekse bir

kuruma bağlı bulunsun ferman hakkında yukarıda “okullarla ilgili hükümler” kısmında

belirtilenler, bunlar için de geçerlidir.

30) Bundan böyle hayır, eğitim ve mezheple ilgili yabancı şirketlerin ve

cemiyetlerin re’sen ve yeniden inşa etmek suretiyle sağlıkla ilgili kurumlar açmaları

yasaktır.

31)Vergi ve kayıtların düzeltilmesi hususunda yine yukarıda “okullarla ilgili

hükümler” kısmında verilen esaslar geçerlidir.

32) Sağlıkla ilgili mevcut yabancı kurumlar iki ay içerisinde kurumların başına

gerekli vasıflara sahip bir sorumlu müdür atayacaklardır.

33) Yabancı sağlık kurumları aşağıdaki şartlara bağlı olacaklardır:

İlk olarak, yabancı tıp okulları programlarını Maarif Nezareti’ne onaylatmak

zorundadırlar.

İkinci olarak, sağlıkla ilgili diğer kurumlar, Sıhhiye Müdüriyyet-i

Umûmiyyesi’nce bu gibi emlakler hakkında konulmuş nizamlara ve kararlara bağlıdır.

Page 231: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

218

Üçüncü olarak, bu kısımda yer alan sağlıkla ve tıpla ilgili bütün yabancı

kurumlar, mensup oldukları din ve mezheple ilgili ilimleri ve kurumun fikirlerini, bu

dine mensup olmayan kişilere okutamayacağı ve telkin edemeyeceği gibi bu kişiler

mezheple ilgili ayinlerde bile hazır bulundurulmayacaktır.

Dördüncü olarak, yabancı tıp mekteplerinin doktora sınavları, Osmanlı tıp

fakülteleri tarafından tayin olunacak mümeyyiz heyeti tarafından yapılacak ve sınıf

imtihanlarında ilgili Osmanlı memurları davet edilecektir.

Beşinci olarak, yabancı tıp okullarındaki öğretmenlerin isimlerini ve uyruklarını

gösteren bir cetvelin Maarif Nezareti’ne verilmesi, diploma veya ehliyetnamelerinin

gösterilmesi, bunlardan tıp veya şubelerine mensup olanların yabancı doktorlar için

belirlenen özel şartları tamamlamaları gereklidir. Hastaneler ile sağlıkla ilgili diğer

kurumlarda doktorluk ve bunun (ebelik, dişçilik, eczacılık ve saire gibi)çeşitli dallarıyla

iştigal edenler, belirlenen şartlara bağlı olacaklardır.

Altıncı olarak, yabancı tıp okulları ve sağlıkla ilgili kurumlar kendileriyle aynı

mahiyette bulunan Osmanlı okul ve kurumları gibi denetime tabidir. Müfettişler

tarafından yapılacak olan uyarıların ve talep edilecek isteklerin gereğinin tatbik

edilmesine ve bunlardan derhal yapılması lazım gelenlerin ise süratli bir şekilde

uygulanmasına sağlıkla ilgili kurumlar mecburdur.

Osmanlı topraklarında yaşayan yabancılar, kapitülasyonların verdiği

imkânlardan istifade ederek birçok müessese kurmuşlardı. Özellikle misyonerler

tarafından kurulan okul, yetimhane, hastane gibi kurumlar açarak bir yandan dinlerini

yaymaya diğer taraftan da siyasî menfaatler elde etmeyi amaçlamışlardı594. Bu

talimatname ile Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren cemiyet, şirket ve hayır

kurumlarının müessese açmaları zorlaştırılmış595, yabancılara ait kurumlar Osmanlı

tabiiyetindeki kurumlarla eşit hale getirilmiş; Osmanlı kanunları bunlar için de kesin bir

şekilde, bağlayıcı olmuştur596.

594 İlknur Polat Haydaroğlu, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Açılan Amerikan Okulları Üzerine Bir İnceleme”, Belleten, 1988, C. LII, S.203, s. 632. 595 Ş. Mutlu, a.g.e., s.36. 596 Kapitülasyonların kaldırılmasın önce de yabancıların hangi şartlarda müessese açabilecekleri kanunlarla belirlenmişse de gerek kapitülasyonlar gerekse yabancı elçiliklerin ve konsoloslukların araya girmesi bu kanunların uygulanmasını zora sokmuştur. Kapitülasyonların kaldırılmasından önce Avusturya-Macaristan’a bağlı olarak Beyoğlu’nda gayri resmî olarak kurulan ve aynı yerdeki Yani

Page 232: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

219

Talimatnameyle gelen önemli bir yenilik de, artık, yabancıların sahip oldukları

bu çeşit kurumlardan her türlü verginin alınacak olmasıydı.

Yabancı kurumların tamamıyla Osmanlı memurlarının denetimine tâbi hale

gelmesi, elçiliklerin bunlar lehine aracılıklarının kabul edilmemesi talimatnamede

dikkate değer önemli hususlardı597. Bunların yanı sıra yabancı müesseselerin

kurulacakları yerde, müessesenin tâbi olduğu devletin tebaasının bulunmasının ve

kurumun büyüklüğüyle tebaanın sayısının denk olmasının şart koşulması, bu tür yabancı

kuruluşların Osmanlı topraklarındaki misyonerlik ve siyasî faaliyetlerinin kısıtlanması

olanağını veriyordu.

Bunlara karşın talimatnamenin özellikle sağlıkla ilgili konularda sessiz kaldığı

birtakım hususlar da yok değildi. İlk olarak, kapitülasyonların yürürlükte bulunduğu

dönemlerde yabancı ülkelerdeki tıp okullarını ve onun çeşitli şubelerini bitirip Osmanlı

ülkesinde çalışmak isteyen kişilere izin için, “kolokyum”598denilen özel bir imtihan

yeterli kabul edilirdi. Kapitülasyonların kaldırılmasıyla kolokyum usûlü de kaldırılmıştı.

Bu kişilerden ülkenin ihtiyaç duymayacağı bir zamana kadar faydalanılabilmesi için,

Osmanlı Hükümeti’nin ilgili dairelerince bu kişilerin resmî bir sınava sokulmaları

gerekiyordu. Ancak talimatnamede bu hususla alakalı her hangi bir madde yoktu599.

İkinci olarak, daha önce imtiyazlar nedeniyle yabancı ülkelerde üretilmiş ilaçlar,

yüzeysel bir muayene ile Osmanlı gümrüklerinden geçmekte ve bunlar, içeriği her ne

olursa olsun ithal edilmekte idi. Hatta yabancı ülkelerde üretimine izin verilmeyenler de Birahanesi’nin üst katında haftada iki defa toplanan Dalmaçya Fukaraperver Cemiyeti’nin durumu bu şekildeydi. Cemiyetler Kanunu’na göre siyasî bir amaç gütmeyen yabancı bir hayır cemiyetinin kurulabilmesi için cemiyetle ilgili doğrudan doğruya hükümete beyanname ve nizamname verilmesi gerekiyordu. Fakat bu cemiyetle ilgili her hangi bir şey verilmemişti. Bâbıâli ise, bu cemiyetin gerek doğrudan doğruya beyanname ve nizamname vermemesinin gerekse birahane gibi bir yerde toplanmasının Cemiyetler Kanunu’na muhalif olduğuna karar vermiş; ayrıca cemiyetle ilgili Avusturya elçiliğinin yapmış olduğu aracılığı da doğru bulmamıştı. Ancak Osmanlı Hükümeti tarafından, cemiyetle ilgili yaklaşık üç ay boyunca her hangi bir işlem yapılmamıştı. Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra ise bütün yabancı cemiyetler gibi Dalmaçya Fukaraperver Cemiyeti’ne de kanunî mevzuata uygun bir şekilde muamele edilmesi 22 Ekim’de İstanbul Valisi’ne bildirilmişti. Bkz. BOA, DH.İD., no:126/62. 597 Osmanlı Devleti ile Fransa arasında yapılan 18 Aralık 1913 tarihli antlaşmaya göre, Fransa’ya bağlı okulların Osmanlı okullarıyla denklik istemeleri durumunda, Osmanlı Hükümeti bunu talep eden Fransız okullarını konsoloshane memurunun hazır bulunmasıyla yalnız program ve imtihanlarına münhasır olmak üzere teftiş eyleyebilecekti(1.Madde). Antlaşmanın metni için bkz. BOA, DH.MB.HPS.M., no:14/10. 598 Bir konuda uzman bir kişinin, meslektaşlarına yönelik yaptığı tartışmalı toplantı. Ömer Demir-Mustafa Acar, “ Kolokyum(Colloquium)”, Sosyal Bilimler Sözlüğü, Ankara 1997, 3. baskı, s.136–137. 599 Sıhhiye Müdüriyyet-i Umûmiyyesi, bu konunun ilgili komisyona davet edildiklerinde dile getirdiklerini; ancak talimatnameye yansımadığını ifade etmekteydi. Sıhhiye Müdüriyyet-i Umûmiyyesi tarafından Bâbıâli’ye gönderilen bu yazı için bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:19/1, 19/2.

Page 233: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

220

dâhil olmak üzere istisnasız her türlü ilaç serbestçe ülkeye girmekteydi. Yine bu ilaçlar

tam bir serbestlikle her tarafta; hatta eczaneler dışında bile satılmaktaydı. Bu durum

Osmanlı Devleti’ndeki birçok hastanın hem boş yere para harcamasına hem de çok kere

vakit kaybına uğrayarak hastalıklarının zamanında tedavi edilememesine neden

oluyordu. Bu konuyla ilgili olarak da talimatnamede bir hüküm yoktu600.

Son olarak, kapitülasyonlarla ilgili olan karantina idaresinin, ilga kararından

sonra ne şekil alacağı da yine talimatname de belirtilmemişti601.

II. 14. 1 Yabancı Devletlerin Ecnebî Katolikler Üzerindeki Himayelerinin

Kaldırılması

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra Bâbıâli tarafından, 3 Ekim 1914’te,

“Umur-ı Mezhebiyye”(Mezhep İşleri) başlığını taşıyan bir talimatname hazırlanarak,

Fransa’nın ve diğer devletlerin Osmanlı topraklarında yaşayan yabancı Katolikler

üzerinde kapitülasyonlardan kaynaklanan mezhep ve şahısla ilgili himayeleri (himaye-i

mezhebiyye ve şahsiyyeleri) kaldırılmıştı. Keza bu talimatnameyle Fransa’nın Fransa

tabiiyetinde bulunan yabancı ruhbanı ve kurumları ile Latin müesseseleri üzerinde

kapitülasyonlardan ve birtakım özel antlaşmalardan kaynaklanan himaye hakkı da

kaldırılmıştır. Ayrıca Osmanlı ülkesinde ve özellikle “Kutsal Yerler” de gerek mezheple

ilgili işlerde gerekse diğer hususlarda konsolosların aracılığı da kaldırılmıştı. Ancak

“Kutsal Yerler” de ayinler yürürlükte olan teamüllere uygun olarak yapılmaya devam

edecekti602.

Talimatname, aynı gün, Dâhiliye Nezareti’ne de gönderilmiş603 ve adı geçen

nezaret 8 Ekim’de bir genelgeyle604 talimatnameyi, gereğinin yerine getirilmesi için

çeşitli yönetim birimlerine bildirmişti605.

600 Sıhhiye Müdüriyyet-i Umûmiyyesi, bu meselenin de komisyonda ifade edildiğini; yabancı ülkelerden ithal edilen ilaçların da tıpkı ülkede üretilen ilaçlar gibi Osmanlı kanun ve nizamlarına tâbi tutulmasının kararlaştırılmış olduğu Bâbıâli’ye göndermiş olduğu yazıda belirtmişti. Bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:19/1, 19/2. 601 BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:19/1, 19/2. 602 Talimatname için bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:42. 603 BOA, DH. SYS., no:52/7, lef:12. 604 Dâhiliye Nezareti tarafından Osmanlı memurlarına tebliğ edilen genelge şu şekilde idi: “Kapitülasyonlar adı altındaki imtiyâzât-ı ecnebiyyenin ilgasından dolayı yabancı devletlerin ruhban ve dinî müesseseler üzerindeki himaye hakkının kaldırılmasına ve “Kutsal Yerler” de konsolosların aracılığının kabul olunmamasına dair komisyonca düzenlenip Meclis-i Vükela tarafından kabul edilen

Page 234: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

221

Osmanlı Hükümeti, başta Fransa olmak üzere yabancı devletlerin ülkedeki

yabancı Katolikler üzerindeki koruma hakkının dayanağı olan antlaşmaları yok sayarak

bu devletlerin himaye hakkını kaldırmıştır. Böylece gerek yabancılar ve gerekse onların

kurumları üzerinde tasarruf hakkına sahip tek egemen ve yasal güç haline gelen

Osmanlı Devleti, yabancı ülkelerin elinden içişlerine karışmasına sebebiyet veren

önemli bir gerekçeyi almıştır.

Bâbıâli’nin, Fransa’nın ve diğer devletlerin yabancı Katolikler üzerindeki

himaye hakkını kaldırmasına benzer bir girişim İngiltere tarafından Mısır’ı işgal

etmesinden sonra gerçekleştirilmişti. İngiltere, Mısır’da yaşayan Katoliklerin Fransız

himayesinden çıkartılarak doğrudan doğruya Vatikan’ın himayesine alınması için

Papalık ile müzakereye girişmişti606.

Bâbıâli de bir yandan yaptığı düzenlemelerle Katoliklerin himayesini

engellerken diğer taraftan İngiltere’nin yapmaya çalıştığı gibi ülkede yaşayan

Katoliklerin bundan böyle Fransa’nın himayesine tâbi olmayıp yalnız Vatikan’ı

tanımaları için gerekli tedbirleri almak üzere Papalık makamı ile diplomatik

görüşmelere başlamıştı. Ancak Vatikan, Fransa ile arasındaki ilişkilerin bozulmasını

istemediği için bu teklifi kabul etmekte tereddüt göstermiş; savaşın sona ermesini

yeğlemişti607.

Papalık makamı, bazı kişilerce, Bâbıâli’nin yabancı Katoliklerin himayesini

kaldırmaya yönelik kararının uygulanmasını engelleyici bir yer olarak da

görülmekteydi. Osmanlı Hükümeti’nin kararına muhalefet edenler Vatikan’dan yardım

talep etmiş, Türkiye’deki Katoliklerin himayesinin kaldırılmasına razı olmaması için

Papa nezdinde girişimde bulunmuştu608. Ancak bu teşebbüsler karardan rahatsız

olanların lehine bir sonuç vermemişti.

talimatnamenin gereğinin yerine getirilmesi bu genelgeyle bildirilir.” Sadeleştirilerek verilen bu genelgenin orijinali için bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:11/1. 605 Genelgenin gönderildiği yerler şunlardı: İstanbul, Edirne, Erzurum, Adana, Ankara, Aydın, Bitlis, Basra, Bağdad, Beyrut, Hicaz, Haleb, Hüdavendigar, Diyarbekir, Suriye, Sivas, Trabzon, Kastamonu, Konya, Mamüretü’l-Aziz, Musul, Van, Yemen Vilayetleri; Urfa, İzmit, Bolu, Canik, Çatalca, Zor, Asir, Karahisar-ı Sahib, Karesi, Kudüs-i Şerif, Kal’a-i Sultaniye, Teke, Menteşe, Kayseri Mutasarrıflıkları; Medine-i Münevvere Muhafızlığı. Bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:11/1. 606 Tanin, 25 Teşrin-i sani 1330/ 8 Aralık 1914. 607 Tanin, 25 Teşrin-i sani 1330/ 8 Aralık 1914. 608 Tanin, 1 Kanun-ı evvel 1330/ 14 Aralık 1914.

Page 235: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

222

Savaşın başlaması ve Fransa ile resmî ilişkilerin kesilmesinden sonra Fransa’nın

himayesinde bulunan kurumların birçok varisi ortaya çıkmıştır. Papalık makamı

bunlardan en önde geleni olmuştur. Osmanlı Hükümeti, 21 Mart 1916’da aldığı kararla

Osmanlı Devleti’nde bulunan Katolik Fransız tebaasının işlerini Papa Vekili’nin

yürütmesini uygun bulmuştu. Ayrıca Papa Vekili’nin Osmanlı Devleti’nde resmî bir

sıfatının bulunmamasından ötürü işlemleri gayr-i resmî olarak yürütmesi için de

Dâhiliye Nezareti’ne emir verilmiştir609.

Fransız himayesinden yararlanan birçok devlet Osmanlı Devleti’nin Fransa ile

savaşa girmesinden sonra bu himayeden zarar görür hale gelmişler; Danimarka, İsveç

ve İspanya gibi devletler, Osmanlı makamlarınca el konulan bazı müesseselerin

kendilerine ait olduğunu iddia etmeye başlamışlardı610.

Bâbıâli, kapitülasyonları kaldırdıktan sonra ülkedeki yabancılar ve bunların

müesseseleri ilgili gerekli düzenlemeleri yapma ve özellikle bunları uygulama

hususunda elde etmiş olduğu hareket serbestliğini 3 Ekim 1914 tarihli bu

talimatnameyle pekiştirmiştir.

II. 14. 2 Kapitülasyonların Kaldırılmasından Sonra Yabancı Eğitim

Kurumlarının Durumu

Osmanlı topraklarında yabancılar tarafından birçok eğitim kurumu açılmıştır∗

Kapitülasyonlardan istifade eden bu yabancı okullar, programlarını Maarif Nezareti’ne

onaylatmaya mecbur tutulamazlardı. Bunun yanı sıra yabancı okullarda, bu okulların

uyruğunda bulundukları mekteplerindeki programlar ve kitaplar okutulur, Maarif

Nezareti buna karışamazdı. Dolayısıyla yabancı okullar, kapitülasyonlar nedeniyle

devletin denetim ve kontrolü dışında kalmıştır611.

609 Ş. Mutlu, a.g.e., s.195–196. 610 Ş. Mutlu, a.g.e., s.196. ∗ Yabancılara ait eğitim kurumları, geniş manada düşünülmüş ve bununla başta yabancı okullar olmak üzere, yetimhaneler, sütteki çocukların emzirildiği yerler, dikişhaneler gibi kurumlar ile bunlara ait yerler kastedilmiştir. 611 Osman Nuri Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, İstanbul 1977 C.III-IV, s.1044; Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Ankara 1999, C.VIII, s.377.

Page 236: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

223

Yabancılar, okul açmak istediklerinde, Osmanlı Hükümeti’ne müracaat ederler;

ancak çoğunlukla müsaade beklemeksizin mekteplerini açarlardı612. Osmanlı Hükümeti,

bunu engellemeye çalıştığında yabancılar ya kapitülasyonlara dayanarak ya da mesela

Midilli’yi işgal ettiklerinde yaptıkları gibi siyasî baskı ile okullarının hükümet

tarafından tanınmasını sağlarlardı613. Ayrıca bu okullarda aynı din ve mezhebi

paylaşmayan öğrenciler, okulun mensup olduğu dinin ayinlerine katılmaya mecbur

tutululardı614.

1908’den sonra Osmanlı Hükümeti, bu okulları kontrol altına almak için

birtakım girişimlerde bulunmuş; Maarif Nezareti’nin yabancı okulları denetlemek,

bunların programlarını düzenlemek, öğretmenlerini seçmeye karışmak, bu okullarda

Türkçe öğretimi mecburi tutmak gibi birtakım teşebbüsleri olmuştu. Ancak azınlıklar,

mezheple ilgili imtiyazları, yabancılar ise kapitülasyonları gerekçe göstererek

Bâbıâli’nin bu teşebbüslerden sonuç almasına izin vermemiştir615.

Yabancıların sahip olduğu eğitim kurumları, kapitülasyonların kaldırılmasından

sonra hazırlanan ve yukarıda verilen talimatnameyle düzenlenmiş; bununla yabancıların

okul açmaları da güçleştirilmiştir616.

Talimatnameyle yabancı okullarda Türkçe, Tarih ve Coğrafya derslerinin Türkçe

olarak okutulmasının kararlaştırılması, Türkçenin okulun aslî lisanı derecesinde

okutulmasının kabul edilmesi, bu okulların hükümetin denetimine açık hale getirilmesi,

hükümetin nüfuzunu kıran etkenlerin ortadan kaldırılması ve yabancı devletlerin siyasî

faaliyetlerinin önüne set çekilmesi açısından önemlidir. Yabancı okullarda aynı din ve

mezhebi paylaşmayan kişilere, kurumun mensup olduğu din ve mezheple ilgili fikirlerin

telkin edilmesinin, bu kişilerin mezheple ilgili ayinlere katılmasının 27. ve 33.

612 Osman Nuri Ergin, a.g.e., s.1479, M.Hidayet Vahapoğlu, Osmanlı’dan Günümüze Azınlık ve Yabancı Okullar, İstanbul 1997, s.104. 613 Osman Nuri Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, İstanbul 1977, C.III-IV, s.1479. Fransa 1901 yılında kendi tabiiyetindeki Lorando ve Tobini adlı kişilerin alacaklarının Osmanlı Devleti tarafından ödenmemesi nedeniyle bir Osmanlı adası olan Midilli’yi işgal etmiştir. Osmanlı Devleti ile Fransa daha sonra uzlaşmış ve Fransız askerleri adadan ayrılmıştır. Bu olay akabinde Bâbıâli Fransa ile 1901 yılında bir antlaşma yaparak, daha önce Osmanlı Devleti tarafından resmî olarak tanınmayan, Fransa himayesindeki 260 okul ve 354 (kilise, manastır, yetimhane, hastane vs.) müessesenin mevcudiyetini kabul etmiştir. “Lorando-Tobini Alacakları Meselesi” ve 1901 yılında Midilli’nin Fransa tarafından işgali ile bunların eğitim tarihi açısından sonuçları hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Ş. Mutlu, a.g.e., s.151–166. 614 Osman Nuri Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, İstanbul 1977, C.I-II, s.810. 615 Osman Nuri Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, İstanbul 1977, C.III-IV, s.1292. 616 Ş. Mutlu, a.g.e., s.36.

Page 237: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

224

maddelerle yasaklanması, hem misyonerlik çalışmalarının önünde önemli bir engel hem

de kısmen laik sayılabilecek bir uygulamaydı.

Talimatname, ilga kararından sonra yabancı okulların alacağı duruma açıklık

getirmesine karşın bu okulların çeşitli muamelelerini tamamlamaları için,

talimatnamenin 21., 25. ve 32. maddeleriyle verilen, iki ay mühletin hangi tarihten

itibaren başlayacağı açıklanmaya muhtaç bir konuydu617. Talimatnamenin okullarla

ilgili kısmı gazetelerle ilan edilirken bu hususta da kamuoyu aydınlatılmıştı. İki ay

mühlet, 1 Aralık 1914’ten itibaren başlayacak ve 30 Ocak 1915 günü akşamı sona

erecekti. Bu süre zarfında ilgililer, vilayetlerin maarif idarelerine başvurup

muamelelerini bitirmeleri gerekiyordu. Aksi takdirde, muamelelerini tamamlamayan

okullar kapatılacaktı618. Dâhiliye Nezareti, 31 Ocak’ta Osmanlı memurlarına gönderdiği

bir başka genelgeyle bu sefer düşman devletlerin dışındaki ülkelere ait müesseselerin

mevcudiyetlerini tasdik için verilen süreyi 31 Ocak’tan itibaren iki ay daha uzatmıştı619.

Gazetelerle de ilan edilen bu karara göre süre 30 Mart günü akşamı sona erecek, bu

tarihten sonra ruhsatsız kurumlar kapatılacaktı620.

Osmanlı Hükümeti tarafından her türlü imtiyazın kaldırılmış olmasına ve

yabancı okulların uygulamaları gereken hükümler, talimatnameyle ortaya konmasına

karşın Fransa özel antlaşmalarla yönetilen kendilerine ait kurumların kapitülasyonların

kaldırılmasından etkilenmeyeceği düşüncesindeydi621. Bu görüşten hareketle

Adana’daki Fransız konsolosu, Fransa’ya ait Sen Pol mektebinin jimnastik ve hesap

öğretmeninin isminin muallim defterine kaydedilmesi istemişti. Oysaki Bâbıâli, Fransa

ile yaptığı 1901 ve 1913 tarihli antlaşmaları kapitülasyonlardan sayarak kaldırmıştı. Bu

nedenle Adana’daki Fransız konsolosunun Sen Pol Mektebi hakkında özel antlaşmalar

çerçevesinde muamele olunması yönündeki talebi reddedilmiş; bu tür konularda okul

617 Edirne Vilayeti’nden Dâhiliye Nezareti’ne yazılan bu yazı için bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:52, 53, 56, 57. 618 Tanin, 30 Kanun-ı sani 1330/ 12 Şubat 1915. 619 Bâbıâli’nin çeşitli yönetim merkezlerine gönderdiği genelge için bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:72/1, 104/2. Maarif müdürlerine ve müstakil liva müfettişlerine gönderilen genelge için bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:73. 620 Tanin, 30 Kanun-ı Sani 1330/ 12 Şubat 1915. 621 Burada özel antlaşmalardan kastedilen Osmanlı Devleti ile Fransa arasında yapılan ve çalışmanın ilerleyen bölümlerinde bilgi verilecek olan 1901 ve 1913 tarihli antlaşmalardır.

Page 238: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

225

müdürünün doğrudan doğruya maarif idaresine başvurması gerektiği belirtilerek, bu

mektebe de diğer okullar gibi talimatnamenin uygulanacağı bildirilmişti622.

Talimatnamenin uygulanmaya başlanmasından bir ayı aşkın bir zaman sonra

Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi, ülkedeki düşman devletlerin tebaasının ve

kurumlarının durumunu derinden etkilemiştir. Meclis-i Vükela, 15 Kasım 1914’te

düşman devletler tebaasına ve kurumlarına uygulanmak üzere bir zabıtname

hazırlamıştı623. 25 maddeden oluşan bu zabıtnamenin 18. maddesi hükümete, düşman

devletlere ait eğitim kurumlarına el koyma yetkisi veriyordu.

Bu maddeye göre düşman devletlere veya bunların vatandaşlarına ait bütün

eğitim kurumları ilga ve tahliye edilecek, binaları gerekli görülürse Osmanlı Hükümeti

tarafından kullanılacaktır. Diğer kurumlardan yalnız kilise, hastane ve yetimhaneler bu

hükümden müstesna olacaktır. Bunlardan kiliseler, eskisi gibi ibadetlere açık olacak;

yetimhane ve hastaneler ise Osmanlı Hükümeti tarafından doğrudan doğruya veya

dolaylı olarak idare edileceklerdi624. Dâhiliye Nezareti 16 Kasım’da çeşitli yönetim

merkezlerine çektiği telgrafla 18. maddeyi bildirmiş ve buna uygun hareket edilmesini

istemişti625.

18. madde çerçevesinde yabancı cemiyetler idaresinde bulunan manastır, okul ve

diğer müesseselere el konulmaya başlanmıştı. Ayrıca bu el koymalar sırasında ortaya

çıkabilecek meseleleri halletmek üzere Muhiddin Efendi başkanlığında, Dâhiliye

Nezareti’nden Hukuk Müşaviri Osman Bey, Hariciye Nezareti’nden Atina eski sefiri

Muhtar Beyefendi’den oluşan bir komisyon kurulmuştu. Bu komisyon, el konulan

kurumların hangi nezaretler tarafından idare edileceğini belirleyecek, özellikle Suriye

622 BOA, DH.İD., no:163/59. 623 Zabıtname için bkz. BOA, MV., no:194/36. 624 Maddenin orijinali şu şekilde idi: “Düvel-i muhâsamaya veya tebaasına mensub bi’l-umûm müessesât-ı tedrisiyye ilga ve tahliyye ve binaları icâbına göre hükümetce istimal edilecek ve erkân ve müstahdemîni memleket hâricine ihrâc olunacaktır. Müessesât-ı sâireden yalnız kilise ve hasthane ve eytamhaneler bu hükümden müstesna olub kiliseler kemâ-fi-s-sâbık ibâdata hasr olunacak ve eytamhane ve hastaneler hükümet-i seniyye tarafından doğrudan doğruya veya bi’l-vâsıta idare edilecekdir.” Bkz. BOA, MV., no:194/36. Düşman devletlere ait yabancı hastaneler, özellikle askerî ihtiyaçları karşılamak amacıyla Osmanlı Hükümeti tarafından idare edilmiş; bunların tıbbî malzeme ve aletleri Osmanlı sağlık personeli tarafından kullanılmıştır. Bkz. BOA, DH.ŞFR., no:47/149. Yine düşman devletlere ait manastırlar da okullar gibi kapatılmış ve bunların personeli yurt dışına çıkartılmıştır. Bunun yan sıra düşman devletlere ait kiliselerin ayini için bir veya birkaç rahip ülkede bırakılmış; geri kalanı ise yurt dışına çıkartılmıştır. Bkz. BOA, DH.ŞFR., no:47/189. 625 BOA, DH.ŞFR., no:47/37.

Page 239: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

226

taraflarında bulunan ve problemli olan müesseseler hakkında da tahkikatta

bulunacaktı626.

Osmanlı Hükümeti, 18 Kasım’dan itibaren yabancıların ülkede kurmuş oldukları

eğitim kurumlarını kapatmaya başlamıştır. Bu tarihten itibaren İstanbul’daki Fransız

okulları kapatılmaya başlanmış; ayrıca taşradaki Fransız mekteplerinin kapatılması da

Osmanlı vilayetlerine tebliğ edilmişti627.

Fransız kurumlarının kapatılması karşısında Papalık Makamı, Fransa

himayesinde bulunan bazı tarikatlara bağlı okul ve manastırların Papa himayesinde

olduğu iddiasıyla adı geçen kurumlara el konulmasını engellemeye çalışmıştı628.

Suriye’deki Papa Vekili Beyrut Vilayeti’ne müracaat ederek Fransız misyonerlerinin

yurt dışına çıkartılması ve mallarının müsadere edilmesini şiddetle protesto etmiştir.

Bunların üzerine Beyrut Valisi Bekir Sami Bey, Papa Vekili’ne

“Devlet-i Osmaniyye ile Fransa arasında hal-i harb tesis etmiş bulunduğu bir

zamanda Hükümet-i Osmaniyye’nin Fransız ruhbanına karşı ihtiyar ettiği tarz-ı hareket

Fransızların aynı ruhbana zaman-ı sulhta icra etmekte olduğu muameleden başka bir

şey olmadığı hakkında nazar-ı dikkatinizi celb ederim”

şeklinde karşılık vermiştir629. Bekir Sami Bey’in cevabı hem bazı gerçekleri hem de

savaş zamanındaki bu tür muamelelerin olağanlığını ortaya koyuyordu630.

Düşman devletler tebaası ve müesseselerine karşı aldığı kararı uygulamaya

koyan Bâbıâli, 18 Kasım’da İstanbul’daki düşman ülkelerin okullarını kapatmıştır631.

626 Ş. Mutlu, a.g.e., s.41. 627 İkdam, 6 Teşrin-i sani 1330 /19 Kasım 1914. 628 Ş. Mutlu, a.g.e., s.41. 629 Tanin, 28 Kanun-ı evvel 1330/ 10 Ocak 1915. Roma’dan Berlin’e yansıyan haberlerde ise Türkiye’den uzaklaştırılan Fransız papazlar, Osmanlı memurlarından insanlığa yakışır bir muamele gördüklerini, Türkiye’de kalan rahiplerin ise hiçbir kötü muameleyle karşılaşmadıklarını ifade etmişlerdi. Bkz. Tanin, 28 Kanun-ı evvel 1330/ 10 Ocak 1915. 630 Gerek yukarıda verilen 18. madde gerekse bu maddenin kapsamındaki düşman devletlere ait kurumlarda istihdam edilen ruhban sınıfının yurt dışına çıkartılması, savaş halinden kaynaklanan bir uygulamaydı. Zira savaş hali içerisinde düşman devletlerle aynı uyrukta veya aynı din ve mezhepte bulunan ruhbanın bu devletler hesabına casusluk yapma ihtimali de her zaman imkân dâhilindeydi. Nitekim Cebel-i Lübnan’da yaşayan bir rahibin üzerinden çıkan bir mektup bu kişinin Fransa adına casusluk yaptığını ortaya koymuştu. Fransa meclis başkanının imzasını taşıyan bu mektupta, meclis başkanı rahibe, Suriye’nin durumu hakkında göndermiş olduğu son derece önemli bilgilerden dolayı teşekkür etmekteydi. Bkz. Tanin, 28 Şubat 1330/ 13 Mart 1915.

Page 240: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

227

Tanin, Osmanlı Hükümeti’nin yabancı kurumlara el koymasını sevindirici bir

gelişme olarak görmüş ve şu değerlendirmeyi yapmıştı632:

“Memleketimizde tufeyilî bir surette teessüs ederek senelerden beri terbiye-i

umûmiyemizi ifsad ve her türlü şenaatleri zer’ için türlü türlü tedabir ve su-i istimalata

müracaat etmiş olan birtakım müessesât-ı tedrisiyeye dünden [19 Kasım 1914’ten]

itibaren Maarif Nezareti ve İstanbul Vilayeti’nce vaz-ı yed edilmeğe başlandığı kemal-i

meserretle haber alınmıştır.”

Yabancılara ait birçok okul ve kuruma el koyan Osmanlı Hükümeti, bu

kurumları başta buralara Osmanlı halkından olan öğrencilerin yerleştirilmesi olmak

üzere değişik amaçlarla kullanmıştı633.

Bu bağlamda Beyoğlu’nda bulunan Union Fransız Kulübü, Hukuk Fakültesi

yapılmış, Büyükada’da bulunan Franciscain Rahipleri’ne ait okulun kız kısmı Numune

Mektebi, erkek kısmı polis merkezi haline getirilmişti. Şişli Bomanti’de Petite Soeur de

Pauvres Rahibeleri Hayrathanesi ise askeriye tarafından kullanılmıştır.

Mamuratülaziz’deki Fransız Okulu askerî hastane yapılmış, Kudüs’te bulunan

Dominician Rahipleri’ne ait manastır ve okula, içinde bulunan papaz eşyaları dışında el

konulmuş ve kitapları müsadere edilmiştir634. İstanbul Sultânîsi635, Kadıköy’deki Saint

Joseph Fransız Mektebi’ne taşınmıştır636. Bayezid İnas Numune Mektebi, Kumkapı’ya

631 Tanin, 6 Teşrin-i sani 1330/ 19 Kasım 1914. Yabancı mekteplerin kapatılmasıyla ilgili olarak verilen tarih, Tanin’in 6 Teşrin-i sani 1330/ 19 Kasım 1914 tarihli sayısında 18 Kasım 1914 iken 7 Teşrin-i sani 1330/ 20 Kasım 1914 tarihli sayısında 19 Kasım 1914 idi. 632 Tanin, 7 Teşrin-i sani 1330/ 20 Kasım 1914. 633 Osmanlı Devleti, özellikle II. Meşrutiyet döneminde artan okul ihtiyacına cevap vermeye çalışmış; ancak ödenek yetersizliği ve buna bağlı olarak yeterli sayıda okul binasının birden bire yapılamaması nedeniyle sorunu çözememişti. Bu nedenle kira ile tutulan konaklar, evler, karakol ve kışlalar mektep olarak kullanılmaya çalışılmıştı. Fakat mektepler gerek tutulan yerlerin kiralarının yüksek oluşu gerekse yangın, istimlâk ve yıkılma tehlikesi yüzünden kiralanan bir binadan diğerine taşınmak zorunda kalmıştır. I.Dünya Harbi sırasında İttihat ve Terakki Hükümeti, düşman devletlerin okullarına el koyunca okul ihtiyacı bir dereceye kadar karşılanabilmiştir. Osman Nuri Ergin’e göre bu konuda da planlı bir şekilde hareket edilmemiş; el konulan her bir mektebe karşılık beş altı okul yerinden oynamıştır. El konulan mektebin yerine bir Osmanlı mektebi, bu mektebin boşalttığı yere bir başka mektep, onun yerine bir başka okul geçmişti. Böylece İstanbul’da haftalarca süren bir göç yaşanmıştır. Bkz. Osman Nuri Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, İstanbul 1977, C.III-IV, s.1321–1322. 634 Ş. Mutlu, a.g.e., s.196–197. 635 İstanbul Sultânîsi, 2 Ocak 1915’te Sen Benova Mektebi’ne naklolunmuş ve derslere başlanılmıştı. Tanin, 21 Kanun-ı evvel 1330/ 3 Ocak 1915; ed. M. Sabri Koz, Düyûn-ı Umûmiye’den İstanbul (Erkek) Lisesi’ne, İstanbul 2006, s.138. 636 Bâbıâli, 18 Kasım’da Kadıköy’de, Moda’da, bulunan Saint Joseph’in Fransız uyruğundaki yöneticilerine okulu terk etmeleri gerektiği bildirmiş ve okuldaki faaliyetlerine son vermişti. Savaş sırasında birkaç ay hastane olarak kullanılan Saint Joseph Mektebi ise daha sonra Darülmuallimin haline

Page 241: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

228

yakın Fransız Mektebi’ne; Nişantaşı Zükur Mektebi ise Nişantaşı’ndaki Fauré

Mektebi’ne nakledilmiştir637. 18 Kasım’da kapatılan Notre Dame de Sion ise

mühendishaneye dönüştürülmüştür638. Bursa’da bulunan Fransız rahiplerine ait

mektebin bir kısmı Darülmuallimat diğer bir kısmı ise İttihat ve Terakki himayesinde

bulunan Terbiye-i Etfal Mektebi’ne tahsis edilmişti639. İzmit’te Fransız misyonerlere ait

olup boşaltılan okullardan birinde Darülmuallimin açılmış, bir diğerine ise Yeni Turan

kız mektebi taşımıştı640. Dominician rahiplerinin Musul’da bulunan Zükur ve İnas

Mektebi binasına Musul’un merkezinde bulunan İnas Mektebi naklolunmuştu.

Dominician rahiplerinin, rahip yetiştirmeye mahsus olan mektepleri ise yeni yapılmakta

olan Ninova Caddesi üzerinde bulunmasından dolayı matbaa ve hastaneleriyle beraber

daha önce yola eklenmişti641.

Bâbıâli Fransa’ya ait bazı kurumların kapatmasını yeterli görmüş; bunlara ait

binalara el konulmasına izin vermemişti. Dâhiliye Nazırı Talat Bey, Haleb, Ayntab ve

İskenderun’da bulunan Trasanta rahiplerine ait ve Fransiskenlerin idaresinde olan

manastır642 ve kolejlerin kapatılmasını emretmişti. Ancak bu kurumların binalarının

getirilmiştir. Okul, Şubat 1919’da yeniden açılmıştır. Bkz. Frére Ange Michel, Saint-Joseph’in Öyküsü–1(1870–1923), İstanbul 2002, s.127-130. Savaş sırasında bu okulun Darülmuallimin olarak kullanılması, okulun bir kısmında ise Darüleytam şubesi yapılması çalışmalarına başlanması hakkında ayrıca bkz.. İkdam, 15 Mart 1331/ 28 Mart 1915. 637 Tanin, 7 Teşrin-i sani 1330/ 20 Kasım 1914. 638 Okulun kapatılması ve Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra yeniden açılması hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Saadet Özden, Yüz Elli Yılın Tanığı Notre Dame de Sion, İstanbul 2006, s.103–113. 639 Tanin, 23 Teşrin-i sani 1330/ 6 Aralık 1914. 640 Kâzım Nami Duru, İttihat ve Terakki Hatıralarım, İstanbul 1957, s.66. 641 Tanin, 29 Kanun-ı evvel 1330/ 11 Ocak 1915. 642 Dâhiliye Nazırı Talat Bey tarafından Dördüncü Ordu Kumandanı Cemal Paşa’ya çekilen 12 Aralık 1914 tarihli telgrafta Kudüs’te bulunan Fransız manastırların kapanmaması hakkında bir karar alınmadığını yalnız Fransiskenlere ait ve İspanya himayesindeki manastırların kapatılmaması gerektiğini bildirmişti. Bkz. BOA, DH.ŞFR., no:47/443. Beyrut Vilayeti’ne çekilen 10 Şubat 1915 tarihli telgrafta Nasıra’da bulunan ve Trasanta rahiplerine ait olan manastır hakkında sadrazamdan Alman elçisine her hangi bir vaatte bulunulmadığı, bu müessesenin Fransa müessesesi olduğundan diğerlerine yapılan muamelenin bu kuruma da yapılması istenmişti. Bu durumda Almanya’nın ya Fransız kurumlarının kapatılmasını engellemeye ya da bu kurumları sahiplenmeye çalıştığını söyleyebiliriz. Bkz. BOA, DH.ŞFR., no:49/244. Talat Bey tarafından Haleb ve Beyrut vilayetleriyle Kudüs Mutasarrıflığı’na çekilen 25 Şubat 1915 tarihli bir başka telgrafla Trasanta manastırlarının kapatılması; ancak bunlarla ilgili bir karar alıncaya kadar el konulmaması emredilmişti. Bkz. BOA, DH.ŞFR., no:50/92. Kudüs Mutasarrıflığı’na çekilen 6 Mart 1915 tarihli telgrafta ise Trasanta rahiplerine ait manastırın milletlerarası müesseselerden sayılamayacağı, bunların Fransa kurumları arasında yer aldığının kayıtlarla sabit bulunduğunu belirtilerek daha önceki talimat dairesinde hareket edilmesi istenmişti. Bkz. BOA, DH.ŞFR., no:50/92.

Page 242: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

229

okul vs. olarak kullanılmaması hususunda da Haleb Vilayeti’ni uyarmıştı643. Benzer

yönde bir telgraf Beyrut Vilayeti’yle Kudüs Mutasarrıflığı’na da gönderilmişti644.

İngiliz okulları da 18. maddeye uygun olarak kapatılmış ve binalarına el

konmuştu. Nişantaşı’nda bulunan bir İngiliz Okulu’na askeriye tarafından el

konulmuştu645.Yine Karahisar’da James Mac Newton tarafından yapılan bir diğer

İngiliz Okulu da kapatılmıştı646. İngiliz müesseselerine karşı Bâbıâli’nin bu tutumu

nedeniyle, daha önce İngiliz tebaası Rumlar tarafından yapılan ve İngiliz sefirlerinin

himayesinde bulunan “Ecole Evangélique” adlı okul Rum Patrikhanesi idaresine

geçirilmiştir647.

Rus okulları da kapitülasyonların kaldırılmasından olumsuz yönde etkilenmişti.

Rusların 1914 tarihinde Kudüs’te Bâbü’l-Amûd’da yeni bir okul açma girişimlerine

Osmanlı memurlarına gönderilen talimatnamenin 26. maddesinin “hayır, eğitim ve

mezheple ilgili yabancı şirket ve cemiyetlerin okul kurmalarının yasak olması” hükmü,

uyarınca izin verilmemiştir648.

Osmanlı Devleti’nin Rusya ile savaşa girmesi ardından Rusya’ya ait kurumlara

da 18. maddeye dayanarak el konulmuştur649.

Okulların yanı sıra düşman ülkelere ait dikişhaneler de eğitim kurumlarından

sayılmış ve bunların da 18. maddeye göre kapatılması, gerektiğinde binalarının hükümet

tarafından kullanılması kararlaştırılmıştı650.

Talimatname, Almanya ve Avusturya’ya ait okullar için de geçerliydi. Hatta

Avusturya kapitülasyonların kaldırılmasından dolayı büyük bir endişe duymuş;

kendisine ait okullardan Edirne’de bulunan Ağnam Soeur de Charité Kız Okulu’nun

hastane olarak kullanılacağı yönündeki haberlerden kaygılanmıştı. Fakat böyle bir

durum söz konusu olmadığı gibi, Viyana’ya kadar ulaşan bu yöndeki haber de asılsız

643 Dahiliye Nazırı Talat Bey tarafından Haleb Vilayeti’ne çekilen 19 Mart 1915 tarihli bu telgraf için bkz. BOA, DH.ŞFR., no:51/4. 644 BOA, DH.ŞFR., no:51/3. 645 Tanin, 7 Teşrin-i sani 1330/ 20 Kasım 1914. 646 BOA, DH.ŞFR., no:47/403. 647 Ş. Mutlu, a.g.e., s.236. 648 Ş. Mutlu, a.g.e., s.90. 649 Tanin, 7 Teşrin-i sani 1330/ 20 Kasım 1914. 650 BOA, DH.İUM., no:70/1.

Page 243: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

230

çıkmıştı651. Ancak özellikle Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesiyle bu devletlere ait

okullara karşı daha esnek davranıldığı da bir gerçekti652.

Almanya ve Avusturya, Osmanlı Devleti’nin müttefiki olduğundan düşman

devletler müesseselerine uygulanan 18. madde bunlara uygulanmamış; hatta birtakım

kolaylıklar sağlanmıştı. Bu bağlamda Maraş’taki Alman eğitim kurumlarında bulunan

öğrenciler ve hastanesindeki doktorlar yerlerinde bırakılmıştı653. Filistin’de bulunan ve

Almanya’nın özel önem verdiği 17 Alman okuluna topluca ruhsat verilmiştir. Bununla

birlikte bazı Alman müesseselerine askerî ihtiyaçtan dolayı el konulmuş ve daha sonra

iade edilmiştir654.

IV. Ordu Kumandanı Cemal Paşa Eylül 1915’te Halep’te bulunan ve Alman

eğitim kurumlarından olan yetimhaneye yaptığı ziyaret esnasında Alman

misyonerlerinden Miss Roner’e, yetimhanenin yapımı için ruhsat vermişti. Buradaki

çocuklar cins, yaş ve tahsillerine göre dört ayrı gruba ayrılmış; her grup için ayrı okul

ve mesken yapılmıştır. Ayrıca ilk kurulduklarında bu müesseselerin yiyecek ihtiyacı üç

hafta boyunca Osmanlı Hükümeti tarafından karşılanmıştır. Bölgede bunun dışında biri

Akabe Mahallesi’nde Protestan Yetimhanesi, diğeri ise Serkiz Ciğerciyan tarafından

idare olunan yetimhane olmak üzere iki yetimhaneye daha ruhsat verilmiştir655. Bununla

birlikte Almanya doğuda Ruslarla cereyan eden savaş dolayısıyla bu bölgede bulunan

okul, yetimhane ve diğer kurumlarını Bâbıâli nezdinde yaptığı girişimlerle koruma

olanağı da bulmuştu656.

Bâbıâli’nin Alman okullarına karşı daha müsamahakâr davranması, konuyla

ilgili tüm Alman taleplerini yerine getirdiği anlamına gelmez. Osmanlı Hükümeti, son

651 Ş. Mutlu, a.g.e., s.74. 652 1915 tarihli Mekatib-i Hususiye Talimatnamesi’nden sonra Beyoğlu’nda Alman Mekteb-i Kebîrine şube olarak açılmak istenen binaya, ecnebî okullarına karşı yeni getirilen hükümlere aykırı olmasına rağmen, Şurâ-yı Devlet tarafından izin verilmiştir. Bu ayrıcalıklı uygulamayı izah eden Şurâ-yı Devlet, “devletçe küşâdına mahzûr görülmeyecek mekteblerin talîmâtnâmeler hâricinde dahi küşâdına müsaade itâsı husûsunda hükümetin hâiz-i selahiyet bulunduğunun mekâtib-i husûsiyye talîmâtnâmesine derci münâsib olacağı” şeklinde görüşünü belirtmiştir. Bkz. Ş. Mutlu, a.g.e., s.126 ve 378.dipnot. 653 Dahiliye Nezareti’nden Maraş Mutasarrıflığı’na çekilen 2 Eylül 1915 tarihli bu telgraf için bkz. BOA, DH.ŞFR., no:55-A/33. 654 Ş. Mutlu, a.g.e., s.126–128. 655 Ş. Mutlu, a.g.e., s.128. 656 Emniyet-i Umûmiyye Müdüriyyeti’nden Bitlis Vilayeti’ne çekilen 6 Kasım 1915 tarihli bu telgrafta Almanya Sefareti Bâbıâli’den , Muş’ta bulunan mektep, yetimhane, fakir kadınlara ve hastalara mahsus muavenethanenin durumlarının araştırılmasını ve Osmanlı Hükümeti tarafından korunmalarını talep etmişti. Bkz. BOA, DH.ŞFR., no:57/315.

Page 244: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

231

sözün kendisine ait olduğunu ve bu tür müdahalelere sıcak bakmadığını zaman zaman

ortaya koymuştur. Nitekim Erzurum’da açılması düşünülen bir Alman Okulu için

Osmanlı ordusunda görev yapan Poselt Paşa’nın gösterdiği çabalar Bâbıâli tarafından

hoş karşılanmamış; Dahiliye Nezareti, adı geçen kişinin yetkisi dışındaki işlere

karışmaması hususunun kendisine tebliğini Baş Kumandanlık Riyaseti’nden istemişti.

Ayrıca Talat Bey, Erzurum Vilayeti’ne çektiği telgrafla bu tür okulların ancak

hükümetin izni, takdiri ve oluruyla açılabileceğinin girişimcilere bildirilmesini istemiş;

okulun açılmasına izin verilmemesini emretmişti657.

Kapitülasyonların kaldırılmasıyla en büyük darbeyi Fransa’nın Osmanlı

toprağındaki kurumları yemiş; birçoğunun faaliyetlerine son verilmişti. Almanya,

Fransa’nın boşalttığı bu alanı kendi kurumlarıyla doldurmak ve onun yerini almak

istiyordu. Bu amaçla Almanya bir yandan Papa nezdinde yaptığı girişimlerle Osmanlı

ülkesindeki Fransız Katolik müesseselerinin Alman Katoliklerine devri için uğraşmış ve

bu hususta Papa’nın desteğini istemiştir. Diğer taraftan Almanya kapitülasyonların

kaldırılma kararını kabul etmeyi, bu okul ve dinî müesseselerle ilgili meseleye

bağlayarak direnişini sürdürmüştür. Almanya’nın bu isteği Bâbıâli tarafından

reddedilmiştir658.

Cihan Harbi’nin başında tarafsız olan İtalya, daha sonra İtilaf Devletleri yanında

savaşa girince Osmanlı Devleti’nin, İtalyan kurumlarına karşı bakışı değişmişti.

Dâhiliye Nazırı Talat Bey, çeşitli yönetim merkezlerine çektiği 21 Ekim 1916 tarihli

telgrafla İtalya’ya ait kurumlar hakkında da düşman devletler müessesesine uygulanan

muamelenin tatbik edilmesi talimatını vermişti659. Böylece İtalyan kurumlarına da 18.

madde uygulanmaya başlanmıştır. Bu kapsamda Feriköy’de İtalyanlara ait Bartelemeo

Giustiniani Enstitüsü, 1915–1918 yılları arasında, Osmanlı askerî dairelerince

kullanılmıştır660.

İlgadan sonra Amerika, Osmanlı topraklarında bulunan okullarının,

enstitülerinin ve misyonerlik teşkilatlarının zarar göreceğini düşünmekteydi. Hatta

657 Dahiliye Nezareti’nden Erzurum Vilayeti’ne 7 Şubat 1915’te çekilen bu telgraf için bkz. BOA, DH.ŞFR., no:49/226. 658 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1957, C.III, Kısım:3, s.474–5. 659 BOA, DH.ŞFR., no:69/61. 660 İlknur Polat Haydaroğlu, Osmanlı İmparatorluğu’nda Yabancı Okullar, Ankara 1993, s.145.

Page 245: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

232

Amerikalı yetkililer ilga kararından sonra Osmanlı ülkesindeki misyonerlik

teşkilatlarının durumunu görüşmek üzere New York’ta bir toplantı dahi yapmışlardı.

Osmanlı topraklarındaki Amerikan okullarının geleceğiyle ilgili kaygıların ortaya

çıktığı bu dönemde, Amerika’da yayımlanan Evening Star, 12 Eylül 1914 tarihli

nüshasında, Robert Kolej’in mütevelli heyetinde bulunan Clevland Dodge’un konuyla

ilgili görüşlerine yer vermiştir. Clevland Dodge açıklamasında, yeni durumdan okulların

etkilenmeyeceği, Amerikan misyonerlerine ve tüccarlarına kanunlara aykırı muamele

yapılmayacağını vurgulamıştır661.

Amerika’nın İstanbul’da bulunan büyükelçisi Morgenthau da kapitülasyonların

kaldırılması üzerine Enver Paşa ile yaptığı görüşmede kaygılarını dile getirmiş ve Enver

Paşa elçiye, Amerika tebaası ile Amerikan enstitülerine karşı düşmanca düşüncelere

sahip olmadıklarını belirtmiş662, bu enstitülerin zarar görmeyeceğine dair elçiye

güvence vermişti. Ayrıca Enver Paşa, Amerikalılara karşı dostluk hissiyatını göstermek

amacıyla kaldırılma kararının uygulanmaya başladığı 1 Ekim’de Morgenthau ile beraber

Robert Kolej’e giderek Amerikan kurumlarının ilgadan olumsuz yönde

etkilenmeyeceğini göstermek istemiştir663.

Amerika’nın kurumlarına yönelik bu Osmanlı Hükümeti’nin olumlu bakış açısı

nedeniyle Beyrut’ta bulunan Amerikan okuluna, telsiz telgraf makinesinin

mühürlenmesi664 dışında, her hangi bir şey yapılmasına izin verilmemiş; buradaki okula

karşı hoşgörülü davranılması istenilmişti665. Ancak Bâbıâli’nin bu yönde emirlerine

karşın Mersin, Tarsus ve Adana’da bulunan okullarına el konulmuş ve Amerikan

Hükümeti 28 Kasım 1915’te bu durumu protesto etmiştir666. Sivas ve Mamüret’ül-Aziz

661 M. Erol, a.g.e., s.54–55. 662 Cavit Bey, 15 Mayıs 1917 tarihli notunda, Enver Paşa’nın Meclis-i Vükela’da Amerikalılara iyi bir şekilde muamele edilmesi fikrinde olduğunu ifade ettiğini belirtmiştir. “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 7 Mayıs 1945. 663 M. Erol, a.g.e., s.53. 664 Dahiliye Nazırı Talat Bey tarafından Sivas ve Mamüret’ül-Aziz vilayetlerine çekilen 16 Eylül 1916 tarihli bu telgraf için bkz. BOA, DH.ŞFR., no:45/167. Telsiz ve telgraf aletlerinin casusluk faaliyetleri için kullanılma ihtimali vardı. Osmanlı Hükümeti gerek bu durumun önüne geçmek gerekse telsiz ve telgraf aletlerinin yabancı ve gayri Müslim okullarından çıkmasından dolayı bu okullarda denetimler yapmış; bulunan aletlere el koymuştur. Nitekim Büyükada’da bulunan Ruhban Mektebi’nde ve Heybeliada’da bulunan Rum Ticaret Mektebi’nde telsiz telgraf aletleri bulunmuş ve bunlara el koyulmuştu. Bkz. Tanin, 11 Teşrin-i sani 1330/ 24 Kasım 1914. 665 İdare-i Umûmiyye-i Dahiliye Müdüriyyeti’nden Beyrut Vilayeti’ne çekilen 3 Kasım 1914 tarihli bu telgraf için bkz. BOA, DH.ŞFR., no:46/153. 666 Ş. Mutlu, a.g.e., s.333.

Page 246: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

233

gibi bazı yerlerde ise askerin ihtiyacını karşılamak üzere Amerikan müesseselerine el

konulması kararlaştırılmış; Osmanlı memurlarından gerekli muamelenin yapılması

istenmişti667. Amerikan Hükümeti, 27 Mayıs 1916’da İstanbul’daki elçisine Bâbıâli’ye

bildirmesi için verdiği talimatta Osmanlı resmî makamlarınca misyonerlere ait mülklere

el konulmasından duyulan üzüntü dile getirilmişti668.

I.Dünya Savaşı’nın başından 1917’ye kadar tarafsızlığını koruyan Amerika’nın,

bu tarihe kadar, himayesinde bulunan okullara birkaç vilayet dışında

dokunulmamıştır669. Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra yabancı okulları

düzenleyen ve Osmanlı memurlarına gönderilen talimatnameye uygun davranmaları

koşuluyla Amerikan okullarına daha anlayışlı ve ılımlı bir tavır sergilenmiştir. Bunun

temel nedeni, Amerika’yla siyasî olarak iyi geçinmekti670.

Amerika’nın 1917 Nisan’ında İtilaf Devletleri safında savaşa girmesiyle bu

devletle siyasî ilişkiler kesilmiştir. Bunun üzerine bazı yerlerde bulunan Amerika

müesseselerine ise el konulmaya da başlanılmıştı. Arnavutköy’de bulunan İstanbul Kız

Koleji kapatılmış, Trabzon’da bulunan Amerikan okulu ise tahliye edilerek Polis Okulu

yapılmıştı671. Yine de çeşitli yönetim birimlerine Amerika tebaasına ve müesseselerine

karşı güzel bir şekilde davranılması talimatı verilmiş672; Amerikan okullarına el koyma

hususunda ise, aceleci olunmamıştı. Bursa’da bulunan Amerikan okullarına 1917’nin

temmuzunda bile el konulmamış; “şimdilik” kaydıyla bu muamele ertelenmişti673.

Düşman devletlere ait okulların kapatılmasıyla bu okullara giden Osmanlı

tebaasından öğrencilere diğer okullara devam edebilme imkânı tanınmıştır. Bu amaçla

okulların kayıt ve kabul süresi uzatılmıştır674. Bunun yanı sıra Maarif Nezareti, bu

öğrencilerden isteyenlerin senelerine bakılmaksızın imtihan yapılmadan sultânîler ile

667 16 Mayıs 1916 tarihli bu belge için bkz. BOA, DH.ŞFR., no:64/35. 668 L. Evans, a.g.e., s.23, 20.dipnot. 669 Ş. Mutlu, a.g.e., s.333. 670 Dâhiliye Nazırı Talat Bey tarafından Sivas Vilayeti’ne çekilen 20 Ekim 1914 tarihli telgrafta bunun nedeni “Şu sıra Amerikalılara cemile göstermek lazım geldiği” şeklinde ifade edilmiştir. Bkz. BOA, DH.ŞFR., no:46/42. 671 Ş. Mutlu, a.g.e., s.333. 672 Bâbıâli tarafından çeşitli yönetim merkezlerine çekilen 3 Mayıs 1917 tarihli bu telgraf için bkz. BOA, DH.ŞFR., no:76/15. 673 BOA, DH.ŞFR., no:78/120. 674 İkdam, 7 Teşrin-i sani 1330/ 20 Kasım 1914.

Page 247: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

234

ibtidailere kayıt ve kabul edilmeleri lüzumunu da İstanbul Maarif Müdüriyyeti’ne

bildirmişti675.

Bâbıâli, düşman devletler tebaasının olup hükümetçe el konularak kullanılan

okullara ait, gelir getiren mallar ve yapıların kira bedellerinin düzenli olarak tahsil

edilmesini, elde edilen hasılatla ilgili bir düzenleme yapılıncaya kadar kira bedellerinin

emanetten alı konulmasını kararlaştırmıştı. Ayrıca Maarif Nezareti, bununla ilgili bir

cetvelin hazırlanarak gönderilmesini de İstanbul Maarif Müdüriyyeti’nden istemişti676.

Savaş şartlarından istifade eden Osmanlı Hükümeti önceden Müslümanlara ait

olup daha sonra misyonerlerin eline geçmiş olan bazı kurumlarla da yakından

ilgilenmiş; düşman devletlere ait kurumlara el konurken bu tür müesseseler Osmanlı

Hükümeti tarafından eski haline döndürülmeye çalışılmıştı.

Kudüs’te daha önce Selahaddin Eyyubi tarafından medrese olarak kullanılan

bina zamanla Fransız misyonerlerinin eline geçmişti. Dördüncü Ordu Kumandanı

Cemal Paşa, Selahaddin Eyyubi medresesine yeniden hayat vermek için teşebbüse

geçmiş; bu binanın Medrese-i Külliye-i İslamiyye adıyla kullanılması için durumu

merkeze bildirmişti677. Şeyhülislam ve Evkaf-ı Hümayun Nazırı Hayri Efendi ile

Sadrazam Sait Halim Paşa arasındaki görüşmeler sonucunda Cemal Paşa’nın talebi 18

Ocak 1915’te uygun görülerek kabul edilmiş; medrese hakkında Kudüs

Mutasarrıflığı’na da gerekli yazı yazılmıştı. Ancak Hayri Efendi, medreseye

dönüştürülecek bina dâhilindeki kilisenin hangi mezhebe ait ise yine o mezhebin

kullanımına verilmesi gerektiğine Cemal Paşa’nın dikkatini çekmişti678. Medrese için

ihtiyaç duyulan kaynak ise anılan nezaret tarafından gönderilecekti679.

Savaş, özellikle sağlıkla ilgili personele olan ihtiyacı artırmıştı. Bu nedenle

yabancı okullarda bulunan ve hastabakıcılık gibi mesleklere sahip olanlar, Bâbıâli

tarafından istihdam edilmek istenmişti. İstanbul ve civarındaki yabancılara ait mezheple

675 M. E. Elmacı, a.g.e., s.143–144. 676 Tanin, 18 Mayıs 1331/ 31 Mayıs 1915. 677 BOA, DH.ŞFR., no:49/63. 678 BOA, DH.ŞFR., no:49/65. 679 BOA, DH.ŞFR., no:49/66. Tanin’de Salahaddin Eyyubi Mederese-i Külliyesi olarak geçen bu medreseyle ilgili gerekli düzenlemeleri yapmaları için Şeyhülislamlık tarafından Evkaf Nezareti Müessesesat-ı İlmiye Müdürü Nail Bey ile Mederese-i Külliye Müdür Muavini Ragıb Bey görevlendirilmiş ve Kudüs’e gönderilmişlerdi. Bkz. Tanin, 13 Nisan 1331/ 26 Nisan 1915.

Page 248: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

235

ilgili kurumlar ile Fransızlara ait Moda ve Pangaltı’daki okullarda bulunan rahibelerin

aslında insanlığa hizmet ettiklerinden hareket eden Bâbıâli, bunlardan yalnız

hastabakıcılık ve bunun gibi mesleklere sahip olanların razı olmaları halinde, okullarda

hizmet ettikleri unvanlarla, İstanbul’da bulunan askerî ve ihtiyat hastanelerinde istihdam

edilmelerini uygun görmüştü680.

Düşman ülkelere ait eğitim kurumlarından yetimhanelerin doğrudan veya

dolaylı olarak hükümet tarafından yönetilmesi kararlaştırılmış; aksi uygulamalara

meydan verilmemiştir681.

Bebek’te bulunup Charité rahiplerinin yeniden inşa etmek istediği sütteki

çocuklara mahsus daire ile ilgili olarak daha önce Fransa, Bâbıâli’ye müracaat etmiş ve

bu kurumun kayıtlarının tashih edilmesi, inşaatına izin verilmesini istemişti. Osmanlı

Devleti ile Fransa arasındaki savaş hali bu kurumun da akıbetini etkilemiş; Bâbıâli,

dairenin inşasına başlanılmış ise tatil ettirilmesini, inşaat tamamlanmış ise 18. madde

gereğince muamele edilmesini Osmanlı memurlarından istemişti. Ancak memedeki

çocuklara mahsus dairede bulunanların yetimlerden ibaret olması durumunda adı geçen

daireye yetimhanelere kıyasla, çocukların belirli bir aileye sahip olması halinde ise

sağlıkla ilgili kurumlara kıyasla muamele edilmesini uygun bulmuştu. Bâbıâli bu

çocukların merhamete muhtaç bir yaşta bulunmaları nedeniyle bu tür kurumların

kapatılmasını istemiyordu682.

Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren yabancı okulların insan kaynakları

arasında birçok gayri Müslim ve bu arada Ermeniler de bulunmaktaydı683. Ancak

680 Bu yöndeki talep Başkumandanlık Vekâleti’nden gelmiş ve Meclis-i Vükela tarafından da kabul edilmişti. Hastabakıcılık gibi bir görevle Osmanlı hastanelerinde çalışmayı kabul eden rahibeler yurt dışına çıkartılmayacaktı. Dahiliye Nezareti’nden İstanbul Vilayeti’ne yazılan 13 Mayıs 1915 tarihli bu yazı için bkz. BOA, DH.İUM., no:70/1. Zaten daha önce, 1 Şubat 1915’te Talat Bey tarafından çeşitli yönetim merkezlerine aynı içerikte bir talimat verilmiş; yabancı kurumlarda çalışan hastabakıcıların ülkede kalmalarına izin verilmesi istenmişti. Bkz. BOA, DH.ŞFR., no:47/184. 681 Bursa’daki Fransız yetimhanesinin kapatılmaması, hükümet tarafından yönetilmesi hakkında Bâbıâli tarafından Hüdavendigar Vilayeti’ne yapılan uyarı için bkz. BOA, DH.ŞFR., no:47/160. 682 BOA, DH.İUM., no:70/1. 683 Yabancı ülkeler, Katolik ve Protestan mezhebini Osmanlı topraklarındaki azınlıklar arasında yaymak amacıyla imparatorluğun her yerinde okullar açmıştı. Ancak pratikte bu okullar dini propaganda sahasında başarılı olmaktan ziyade, mensubu oldukları ülkelerin kültürünü ve ticarî nüfuzunu Osmanlı ülkesinde yerleştirecek insanlar yetiştirmişlerdir. Bkz. İlber Ortaylı, Türkiye İdare Tarihi, Ankara 1979, s.274. Yabancılar, kapitülasyonlardan yararlanarak, özellikle kendi tabiiyetlerindeki kişilerin değil, azınlıkların yoğun olarak bulundukları yerlere eğitim kurumları açarak ülkelerinin siyasî, kültürel ve iktisadî menfaatlerini gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Yabancı eğitim kurumlarının bu açıdan

Page 249: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

236

Ermenilerin savaş sırasında, 1915’te, göçürülmesi üzerine ülkede bulunup düşman

ülkeler tebaasından sayılmayan, dolayısıyla hükümet tarafından el konulmayan

okullardan Amerika ve Almanya’ya ait olanlar, öğrenci bulamadıkları için

kendiliğinden kapanma derecesine gelmişti684. Ermeni talebe bulamayan Amerika ve

Alman okulları siyasetlerini değiştirerek mevcut okullarını yetimhaneye dönüştürüp

yine bu yerlerde Ermeni çocuklarını eğitmek istiyorlardı.

Fakat Bâbıâli, buna meydan verme niyetinde değildi. Bir okulun yetimhaneye

çevrilmesi her şeyden önce padişah iradesiyle ruhsat alınmasına bağlıydı. Nitekim

Maarif Nezareti’nden Mamüret’ül-Aziz, Sivas ve Diyarbekir vilayetlerine çekilen 9

Eylül 1915 tarihli telgrafta ruhsat alınmadan bu tür girişimlerde bulunan okulların

derhal kapatılması istenmişti. Maarif Nezareti ayrıca, özünde zararlı olup güzel

görünerek bir aldatmacayı sürdüren yabancı okulların kapatılması konusunda ele geçen

fırsatın ertelenmemesinin; çok iyi bir şekilde değerlendirilmesinin son derece önemli

olduğuna da dikkat çekmişti685. Bâbıâli, yabancı ülkelerin tebaalarının bulunmadığı

yerlerde dahi okul açmasından ve kendi tebaasıyla ilgilenmesinden kaygı duyuyordu.

Bu nedenle bir yandan yabancı okulları tamamıyla kontrol altına alıp bu okulların

açılmasını zorlaştırırken diğer taraftan var olan okulları da mevcut şartların verdiği

imkânlarla azaltma çabası içine girmişti.

Yabancı okullara el konulmasından sonra bu okullarda yapılan araştırmada

bulunan patlayıcı maddeler ve silahlar, yabancı okulların Osmanlı Hükümeti’nin

denetiminden ne kadar uzak olduğunu, bu okulların bir kısmının eğitim dışında da

birtakım faaliyetleri olduğunu ortaya koymaktaydı. Bursa’da Fransız rahiplerine ait olup

sonradan sultânîye çevrilen okulun sınıflarından birinde öğretmen kürsüsünün önündeki

rahlenin altında kapakla kapatılmış bir bodrum bulunmuştu. Birçok silah ile bu silahlara

ait mühimmatın ve patlayıcı maddelerin saklandığı bodrum, bir cephaneliği

ilgilendikleri azınlıkların başında ise Ermeniler gelmekteydi. Bkz. Ayten Sezer, Atatürk Döneminde Yabancı Okullar ( 1923–1938), Ankara 1999, s.8–9; İlknur Polat Haydaroğlu, a.g.e., s.186–187, 196; “Osmanlı İmparatorluğu’nda Açılan Amerikan Okulları Üzerine Bir İnceleme”, Belleten, 1988, C. LII, S.203 s. 627–635; Ş. Mutlu, a.g.e., s.295–296; Emrah Tekin, “Ecnebî Kolejlerin Tarihî Misyonu”, Tarih ve Medeniyet, 1997, S.36, s. 49–50. 684 BOA, DH.İUM., no:55-A/155. Faaliyetleri, yukarda değinilen nedenden dolayı, sona eren Erzurum, Van, Trabzon ve Haçin’deki Amerikan okulları kapatılmıştır. Bkz. Süleyman Büyükkarcı, Türkiye’de Amerikan Okulları, Konya 2004, 2. baskı, s.459. 685 BOA, DH.İUM., no:55-A/155.

Page 250: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

237

andırıyordu686. Bu buluntular üzerine harekete geçen Osmanlı Hükümeti, Sivas, Beyrut,

Halep, Bağdat, Musul Vilayetleriyle Kudüs-i Şerif Mutasarrıflığı’na verdiği emirle

gerek yabancı okullardan gerekse yabancıların diğer müesseselerinden bu tür malzeme

çıkabileceğine dikkat çekmiş ve bu kurumların araştırılması istemişti687.

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra yabancı okullarla ilgili boşluk Osmanlı

memurlarına gönderilen talimatnameyle doldurulmuş ise de kalıcı bir düzenleme

ihtiyacı hissedilmişti. Bâbıâli, yapmış olduğu çalışmalar sonucunda Mekatib-i Hususiye

Talimatnamesi (Özel Okullar Talimatnamesi)’ni hazırlayarak 2 Eylül 1915 (20 Ağustos

1331688)’de yürürlüğe koymuştur. Özelikle yabancı okullara 1915 tarihinden sonra yön

verecek olan bu talimatname 8 fasıl, biri geçici olmak üzere 46 maddeden

oluşmaktaydı. Talimatname’ye göre 689 özel okullar; masrafları fertler, hükümetçe

tanınmış cemiyet ve şirketler tarafından karşılanan veya açılan okullardı. Bir veya

birkaç fen, lisan ve sanat tahsiline mahsus olarak açılan dershaneler de özel okul olarak

kabul edilecekti(1.Madde). Yabancı cemaat, cemiyet ve şirketlerin kendi adlarına

veyahut muvazaa yoluyla okul açmaları yasaktı(2.Madde). Yabancıların okul

açabilmesi için okul açacakları yerlerde bağlı oldukları devlet tebaasından okula ihtiyaç

gösterecek sayıda nüfusun olması, okul açacak devletin ülkesinde Osmanlı tebaasının

okul açmasına kanunen müsaade edilmesi şarttı(4.Madde). Türkçeden başka dille eğitim

veren özel okullarda, Türkçe, Osmanlı Tarih ve Coğrafyası mecburî olacaktı. Türkçe

iptidaî okullarında haftada dört saat, taliye ve âliyelerde iki saatten az olmayacak,

Osmanlı Tarih ve Coğrafyası okulun lisanı ile okutulabilecekti690(6.Madde). Özel

okullar bulundukları mahallerin en büyük mülkiye memurlarının, maarif müdür ve

686 Bir metre derinliğinde, iki metre elli sekiz santimetre genişliğinde ve uzunluğunda bu bodrumda bulunan silah ve patlayıcılardan bir kısmı şu şekildeydi: Bir çifte tüfek, üç eski sistem revolver, yedi buçuk santimetrelik boş bir top mermisi, on sekiz revolver ve dokuz mavzer fişeği, çeşitli cins kırma tüfeklere ait 20 mermi, 100 adet çeşitli cinslerde boş fişek kovanı, sarı pirinçten yapılma dinamit kapsülüne benzer bir parça patlayıcı madde, birer kiloluk iki teneke Tophane-i Amire barutu, dört torba tam ve iki torba yarım saçma, bir mukavva kutu içinde on santimetre uzunluğunda beyaz muşamba kâğıtlara sarılı sarı renkte tam ve yarım 19 parça dinamit barutu, lağım fitili vs. Bkz. İkdam, 11 Şubat 1330/ 24 Şubat 1915. 687 BOA, DH.ŞFR., no:50/78. 688 Tanin, 27 Teşrin-i evvel 1331/ 9 Kasım 1915. 689 Talimatnamenin tüm maddeleri yerine önemli görülen bazı maddeleri verilmiştir. Mekatib-i Hususiye Talimatnamesi (Özel Okullar Talimatnamesi) için bkz. Ş. Mutlu, a.g.e., s.41–47. 690 1914 tarihli talimatnamenin 27. maddesiyle yabancı okullara, Türkçe, tarih ve coğrafya derslerinin Türkçe olarak okutulması zorunluluğu getirilmişken Mekatib-i Hususiye Talimatnamesi’nin bu maddesiyle tarih ve coğrafya dersleri için bu zorunluluk kaldırılmış; okulun eğitim diliyle bu derslerin okutulabilmesine izin verilmiştir.

Page 251: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

238

müfettişlerinin teftişine tâbi olacaktı. İptidaî derecesinde bulunanlar, bunun dışında

ilköğretim kanununda gösterilen yetkililer tarafından teftiş edilebilecekti(10.Madde).

Özel okulların açılması için ruhsat alınması zorun olacaktı. Bunun için kurucular

dilekçe ile müracaat edeceklerdi. Kurucusu yabancı olan okullara ait dilekçeler Maarif

Nezareti’nce sebep gösterilmeden reddedilebilir. Kabul gören dilekçeler, mahallinden

yapılan araştırmadan sonra uygun görülür ise ruhsat işlemleri için Maarif Nezareti

tarafından emir verilecekti(11.Madde). Kurucular ruhsat aldıktan sonra okul idaresini

üstlenip üstlenmeyeceklerini, bir başka mesul müdür tayin ettikleri takdirde gerekli

bilgileri yetkililere bir beyanname ile bildirerek öyle eğitime

başlayacaklardı691(12.Madde). Yeniden özel okul inşası veya mevcut okulun

genişletilmesi için kurucu, vilayet makamına müracaat edecekti(22.Madde). Anılan

dilekçeler havale edildiği maarif idareleri tarafından uygun görülür ise Maarif

Nezareti’ne bilgi verilecekti. Maarif Nezareti uygun görürse irade alınmak üzere

Bâbıâli’ye arz edilecekti(23.Madde). Bütün özel okullar gerekli görülen konularda teftiş

edilebilecekti(35.Madde). Teftişe memur olanlar her zaman okullara girebilecekti.

Gördükleri eksiklikleri okul müdürüne ihtar edebilecekleri gibi bir rapor halinde yetkili

mercilere de bildirebileceklerdi(36.Madde). Yabancı şahıs, cemiyet ve şirketler

tarafından açılmış ve kapitülasyonların lağvı ile bildirilen talimatname dairesinde

hareket etmemiş olanlar da 3 ay içerisinde ruhsat almaya veya fermanlarını tescil

691 Mekatib-i Hususiye Talimatnamesi’nin 11. ve 12. maddesine göre özel bir okulun kurulabilmesi için yetkililere beyanname verilmesi gerekiyordu. Dâhiliye Nezareti Hukuk Müşavirliği, mektebe mesul müdür olarak seçilecek yabancı uyruklu kişinin ve bu okullarda görevli yabancı öğretmenlerin şahadetname ve hüsn-i hal varakası gibi belgelerin yanı sıra tabiiyetlerini belirten konsoloshaneden tasdik edilmiş bir belgenin de beyannameye eklenmesini gerekli görmüştü. Ancak müşavirliğe göre, bu tabiiyet vesikaları sadece kişinin hangi devlet uyruğunda olduğunu ortaya koyduğundan konsoloshaneden alınan vesikalarının ayrıca Tabiiyet Kalemi’nce onaylanmasına ihtiyaç yoktu. Vesikalardan şüphe duyulması halinde 15 Mart 1915 tarihli Ecanibin Memalik-i Osmaniyye’de Seyahat ve İkametleri Hakkında Kanun-ı Muvakkat’e göre ülkeye gelecek yabancılarla adı geçen kanunun neşir tarihinde Osmanlı topraklarında bulunan yabancılar, zabıtaya beyanname vermeye ve karşılığında ikamet tezkiresi almaya mecbur tutulduklarından, tabiiyet vesikasıyla ilgili şüpheler kişiden ikamet tezkiresi talep edilecekti. Dahiliye Nezareti’nin 4 Haziran 1917 tarihli bu kararı için bkz. BOA, DH.HMŞ., no:5/13–1. Daha önce özel okullarda yapılan teftişlerde gayri Müslim okulların bazılarında özellikle Rum okullarında ecnebî öğretmenler ve müdürler istihdam edilmekte olduğu ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine Bâbıâli, yabancı uyruklu öğretmenler ve müdürlere pasaport ve ehliyetnamelerini on beş gün içinde Maarif İdaresine ulaştırarak tasdik ettirmeleri şartını getirmişti. Tanin, 1 Mayıs 1331/ 14 Mayıs 1915. Daha sonra ise gayri Müslimlere ait okullardaki yabancı tabiiyetteki öğretmenlerin bu okullarda istihdamı Tedrisat-ı İbtidaiyye Kanunu gereğince uygun görülmemiş ve bu öğretmenlerin yerine Osmanlı tebaasından öğretmenlerin atanması kararlaştırılarak ilgili kişilere duyurulmuştur. Bkz. Tanin, 4 Eylül 1331/ 17 Eylül 1915.

Page 252: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

239

ettirmeye mecbur olacaklardı. Aksi takdirde 129. madde ve yukarıda bahsedilen

talimata göre okullar kapatılacaktı692(46.Madde).

Bu talimatın getirdiği en önemli husus, yabancıların okul açmalarının artık

oldukça sınırlanmış olmasıdır693. Talimatnamenin bir diğer önemli bir özelliği ise

birtakım maddeleri daha sonra yürürlükten kaldırılmış olsa da eğitimi düzenleyen

hükümlerinin bugün hala yürürlükte olmasıdır694.

Yabancıların sahip oldukları eğitimle, hayırla ve mezheple ilgili her türlü

yabancı kurumdan vergi alınması Osmanlı memurlarına tebliğ edilen 1914 tarihli

talimatnameyle kararlaştırılmış; bu nedenle Mekâtib-i Hususiyye Talimatnamesi’nde

yabancı okullardan vergi alınmasıyla ilgili her hangi bir maddeye yer verilmemiştir.

Kapitülasyonların kaldırılmasından önce Osmanlı topraklarında bulunan yabancı

müesseselerin, ülkedeki yabancıların gerçek ihtiyaçlarından fazla miktarda olması ve

bunların kapitülasyonlar nedeniyle vergilerden muafiyeti maliye için çok büyük bir gelir

kaybına neden oluyordu. Ayrıca bu tür müesseselerin sahip olduğu emlakin alım satıma

konu olmaması ve bu mülklerin her geçen gün sayısının artması da ülke ekonomisini

olumsuz yönde etkilemiştir695. Osmanlı Devleti ile Fransa arasında 1901 tarihinde

yapılan antlaşma bu olumsuzlukları artırmıştı.

Antlaşma gereğince Bâbıâli, Fransa’nın tabiiyetinde ve himayesinde bulunan

kurumların mevcudiyetlerini tasdik etmişti. Ayrıca bunlara emlak ve gümrük

vergisinden muafiyet de tanımıştı. Böylece Bâbıâli, Fransa’nın eğitimle, hayırla ve

mezheple ilgili kurumlarını, maliyeye ve belediyeye ilişkin her türlü vergiden muaf

tutmuştu. Ancak bu muafiyet ve imtiyazlar Fransa ile sınırlı kalmamış; “en çok

gözetilen ulus” (en ziyade mazhar-ı müsaade-i millet) kaidesi gereğince bunlardan diğer 692 İstanbul Vilayeti Maarif Müdüriyyeti de 46. maddeyi ayrıca kamuoyuna duyurmuştur. Tanin’de yer alan ilana göre Mekatib-i Hususiye Talimatnamesi’nin 46.maddesinde mevcut özel okullardan Osmanlı tebaası tarafından açılmış olanlardan henüz ruhsat almamış bulunanların bu talimatnamenin neşir tarihinden itibaren üç ay zarfında talimatnameye uygun olarak ruhsatname almaya mecburdu. Yabancı kişiler, cemiyetler ve şirketler tarafından açılmış olup kapitülasyonların kaldırılmasıyla hazırlanmış ve Osmanlı memurlarına gönderilmiş olan talimatname dairesinde hareket etmemiş olanlar dahi üç ay zarfında müdür ve müdüre tayiniyle beraber ruhsatname almaya veya fermanlarını tescile zorunluydu. Aksi takdirde Maarif-i Umûmiyye Nizamnamesi’nin 129. maddesiyle talimatname hükümlerine göre bu okullar kapatılacaktı. Bkz. Tanin, 29 Eylül 1331/ 12 Ekim 1915; 27 Teşrin-i evvel 1331/ 9 Kasım 1915. 693 Ş. Mutlu, a.g.e., s.47; Aysel Çelikel-Günseli (Öztekin) Gelgel, Yabancılar Hukuku, İstanbul 2005, 12. baskı, s. 210. 694 A. Çelikel-G. (Öztekin) Gelgel, a.g.e., s. 210–211. 695 BOA, DH.UMVM., no:106/8, lef:1, 2/1, 5; DH.UMVM, no:106/9.

Page 253: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

240

yabancı devlet kurumları da yararlanmıştı696. Osmanlı Devleti ile Fransa arasında

yapılan 1913 tarihli antlaşma, 1901 antlaşması gibi bir kapitülasyon antlaşması

niteliğindeydi697. Bu antlaşmayla 500’ün üzerinde Fransız Okulu Osmanlı

Hükümeti’nce resmen tanınmıştır. Antlaşma Fransızlar açısından oldukça geniş haklar

içermekte698, Fransa’ya vergiyle ilgili birçok muafiyetler sağlamaktaydı699. Diğer

696 BOA, DH.UMVM., no:106/8, lef:5. Antlaşmanın hem maliyeyi hem de ekonomiyi olumsuz yönde etkilemesi, Osmanlı Devleti’ni yeni arayışlara itmişti. Bebek’te Robert Kolej’in genişletilmesi için Bâbıâli’ye yapılan müracaat, Osmanlı Hükümeti tarafından antlaşmanın olumsuzluklarını azaltmak için bir fırsat ve imkan olarak görülerek değerlendirilmeye çalışılmıştı. Bâbıâli, adı geçen müessese için yapılması istenilen genişletmenin ancak tüm vergilerin verilmesinin önceden taahhüt edilmesi şartıyla mümkün olabileceğini kararlaştırmış ve durumu 30 Mart 1910’da Amerika Sefareti’ne bildirmişti. Sefaret, 25 Nisan 1910’da kararı uygun bulduğunu, Robert Kolej’in yeni satın aldığı emlak ve arazinin mukataa dışında diğer bütün vergilerle yükümlü olmasını kabul ettiğini Bâbıâli’ye bildirmişti. Ancak Amerika Elçiliği, bu uygulamanın sadece Robert Kolej’i değil diğer yabancı kurumları da kapsaması gerektiğini ifade etmişti. Bunun üzerine Bâbıâli 15 Mart 1911’de yabancı müesseseler tarafından yapılacak genişletme ve ilavelerin her türlü vergiyle mükellef tutulmasını Osmanlı memurlarına bildirmiştir. 1910 tarihinden sonra genişletme veyahut yeniden inşa edilen benzer yabancı kurumlar hakkında da aynı usûl tatbik olunmuş; yapılan ilave ve genişletmelerden Osmanlı emlakinin tâbi olduğu bütün vergiler bunlardan da alınmaya başlanmıştı. Bkz. BOA, DH.UMVM., no:106/8, lef:1, 2/1, 5. 697 Bâbıâli, Fransa ile yapılan 1901 ve 1913 tarihli antlaşmaları kapitülasyonlardan saymış ve kapitülasyonların kaldırılmasıyla bu antlaşmaları yürürlükten kaldırmıştı. Bkz. BOA, DH.İD., no:163/63, lef:1/1, 2, 3/1, 4; DH.İD., no:163/59. Kapitülasyonların kaldırılmasının yanı sıra Osmanlı Devleti’nin Fransa ile savaşa başlaması, bu antlaşmaları büsbütün geçersiz kılmıştır. Bkz. BOA, DH.İUM., no:70/1. Şamil Mutlu, kitabında, Osmanlı Devleti’nin 1913 tarihli antlaşmanın yapılma nedeni hakkında elde kesin bir kanıt olmamasına karşın Trablusgarp ve Balkan savaşlarının bu antlaşmanın zorlayıcı sebebi olabileceği görüşündedir. Bkz. Ş. Mutlu, a.g.e., s.167. 698 Ş. Mutlu, a.g.e., s.169. 699 Antlaşma, Osmanlı Sadrazamı ve Hariciye Nazırı Prens Sait Halim Paşa ile Fransa’nın İstanbul Sefiri Maurice Bombard arasında 18 Aralık 1913’te imzalanmıştır. Antlaşma, diğer meselelerin yanı sıra Fransa’nın Osmanlı ülkesinde bulunan eğitimle, hayırla ve mezheple ilgili kurumlarına uygulanacak muameleyi de kapsamakta ve dört maddeden oluşmaktaydı. Konumuz açısından önemli olan antlaşmanın birinci maddesine göre Fransa’nın himayesinde bulunup ekli listede yer alan eğitimle, hayırla ve mezheple ilgili kurumlara usulen verilmesi gereken fermanlar re’sen ve ücretsiz olarak verilecekti. Bu kurumlar kayıtlarının tashihi için altı ay zarfında ilgili mahalli memurlara gerekli teşebbüste bulunacaklar ve bu girişimlerinin sonucunu beklemeden mevcudiyetlerinin tasdikinden kaynaklanan vergi, gümrük ve rusum-ı belediye muafiyetinden yararlanacaktı. Kira ile tutulan emlak müessesenin malı olmadıkça vergiye tâbi olacaktı. Emlak vergisinden muafiyet yalnız asıl binayı değil bu binaya bağlı bina, yer ve arsaları dahi kapsayacaktı. Çatılı ve çatısız bütün akarat müstesna olup bunlar mensup oldukları kurumlar adına kayd ve tescil edilecekti. Adı geçen kurumlar vergi olarak yalnız mukataa veya icare-i zemin ile yükümlü tutulacaktı. Mukataa ve icare-i zemin ancak senetlerin tashih kaydı tarihinden itibaren işlemeye başlayacak ve hiçbir vergi bakayası aranılmayacaktır. İcare-i zemin, ancak üzerine bina inşa edilen veya bina inşası tasarlanmış olan bir zemine konulacağı için yalnız yerin kıymetine dayanarak belirlenebilir ve binalar sırf mülk olarak kalır. Sırf mülk olan emlak ve arazi her türlü icareden muaf olacaktır. Verilen listede olmayıp antlaşmanın imzalanmasından sonra yapımı talep edilecek olan mektep ve hastaneler en az %25 oranında ücretsiz olarak hasta ve öğrenci kabul etmeleri şartıyla vergi muafiyetinden faydalanabileceklerdir. Antlaşmanın metni için bkz. BOA, DH.MB.HPS.M., no:14/10. Antlaşma için ayrıca bkz. Ş. Mutlu, a.g.e., s.167-168.

Page 254: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

241

yabancı devletlere ait müesseseler de “en çok gözetilen ulus” kaydı gereğince bu

antlaşmayla Fransa’ya tanınan imtiyaz ve muafiyetlerin kapsamı içersine alınmıştır700.

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra Bâbıâli Osmanlı memurlarına

gönderdiği 1914 tarihli talimatnameyle yabancıların sahip olduğu eğitim kurumlarından

ve onların arazilerinden vergi almaya başlamıştı.

Beyrut’ta bulunup Fransız müesseselerinden sayılan ve Soer de Charité

rahibelerine ait olan yetimhanenin, rahibelerin gezintisine tahsis edilmiş bahçesinden

vergi alınmaması Osmanlı Hükümeti’nden talep edilmişti. Ancak 1901 ve 1913 tarihli

antlaşmaların, kapitülasyonlardan sayılarak ilga kararıyla feshedilmesi bu kurumların

vergi muafiyetini de sona erdirmişti701. Ayrıca talimatnameyle bu kurumlar adi emlak

sayılarak, Osmanlı topraklarındaki her hangi bir emlak gibi her türlü vergiyle yükümlü

tutulmuştu. Bu nedenlerle Bâbıâli diğer kurumlar ve onlara ait emlak gibi yetimhaneye

ait olan bahçeden de talimatname gereği olarak her türlü verginin alınması gerektiğini

Beyrut Vilayeti’ne bildirmişti702.

Bâbıâli, vergi konusunda yabancı müesseseleri belirli bir süre için sıkıştırmak

niyetinde değildi. Maliye Nezareti Varidât Müdüriyyet-i Umûmiyyesi’nden bütün

Osmanlı mülkî memurlarına çekilen 30 Mart 1915 tarihli şifreli telgrafta, Meclis-i

Vükela kararı gereği, yabancıların hayırla ve eğitimle ilgili müesseselerinin geçmiş ve

şimdiki zamana ait vergilerinin tahsili için eylül ayına kadar her hangi bir tazyikte

bulunulmamasını istemişti703. Eylül 1915’e kadar yabancıların bu tür kurumlarına

hükümet tarafından her hangi bir baskının yapılmaması kararında, kararın alındığı

tarihte çalışmaları devam eden Mekatib-i Hususiye Talimatnamesi’nin etkili olduğu

gözükmektedir. Zira bu talimatname Eylül 1915’te yürürlüğe girmişti. Daha önce

yabancı okulların mevcudiyetlerini tasdik için verilen süre en son 30 Mart’a kadar

uzatılmıştı. Verilen sürenin bittiği gün gönderdiği bu emirle Bâbıâli, kalıcı ve son

düzenlemeye, Mekâtib-i Hususiyye Talimatnamesi’ne kadar, yabancı eğitim ve hayır

kurumlarını vergiyle ilgili zorlamama kararında olması muhtemel gözükmektedir.

Nitekim bu talimatnamenin 46. maddesi yabancı şahıs, cemiyet ve şirketler tarafından

700 BOA, DH.İD., no:163/63, lef:1/1, 2, 3/1. 701 BOA, DH.İD., no:163/63, lef:1/1, 2, 3/1. 702 9 Aralık 1914 tarihli bu belge için bkz. BOA, DH.İD., no:163/63, lef:1/1, 2. 703 BOA, DH.ŞFR., no:51/171.

Page 255: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

242

açılmış ve kapitülasyonların lağvı ile bildirilen talimatname dairesinde hareket etmemiş

olan okulları da kapsamış; adı geçen maddeyle bu kurumlara ruhsat almaları veya

fermanlarını tescil ettirmeleri için 3 aylık bir süre daha verilmişti.

Avusturya-Macaristan sefareti 25 Mayıs 1915’te bir yazı ile Bâbıâli’ye

başvurarak704, kayıtlarının tashihi mümkün olan emlakin 1 Aralık 1914 yerine 1 Ekim

1914’ten itibaren belediye vergilerine tâbi olmasını ve gelir getiren emlakin bu tarihten

önceki zamana ait belediye vergilerini ödemeyi kabul etmişti. Fakat Avusturya Sefareti

belediye vergilerinin eğitim kurumlarına ait binaların o günkü kıymetleri üzerinden

alınmasını, daha önce bu binalar yerinde bulunup hâlihazırda mevcut olmayan

binalardan belediye kayıtlarındaki kıymetleri üzerinden belediye vergilerinin

alınmamasını talep etmişti. Sefaretin talebini haklı bulan Bâbıâli 19 Ağustos 1915’teki

cevabî yazısında bu tür yerlerden olup belediye vergisi talep edilenler hakkında Osmanlı

memurları tarafından kanun ve nizamlar çerçevesinde adil bir şekilde davranılacağı, bu

bağlamda doğrudan doğruya yapılacak müracaatların da dikkate alınacağı belirtilmişti.

Ayrıca bu hususla ilgili gerekli talimat Osmanlı dairelerine verilmişti. Yapılan talebi

değerlendiren Bâbıâli, eğitim kurumlarından olup 1910’dan önce mevcut olanlardan

kapitülasyonların kaldırılması kararının yürürlüğe girdiği 1 Ekim 1914 tarihinden ve

1910 senesinden beri vücuda getirilen eğitim kurumlarından da bina edildikleri tarihten

itibaren vergi alınmasını kararlaştırmıştı705. Ayrıca eğitim kurumlarının tasarrufu altında

bulunup gelir getiren mallar ve yapıların birikmiş vergileri de, 1 Ekim 1914 tarihinden

önceki senelere ait olsa bile alınması uygun görülmüştü. 25 Ocak 1916’da alınan bu

kararlar Avusturya’nın yanı sıra diğer devletlerinde eğitim kurumlarıyla bunlara bağlı

gelir getiren mallar ve yapılar için de geçerliydi706. Bâbıâli gereğinin yerine getirilmesi

için bu kararları bir genelgeyle Osmanlı memurlarına bildirmişti707.

704 BOA, DH.UMVM., no:106/8, lef:3. 705 1910 tarihinin ölçüt olarak alınmasının nedeni, bu tarihte, Robert Kolej’in genişletilmesi için Amerika sefareti tarafından Bâbıâli’ye yapılan müracaatın Osmanlı Hükümeti tarafından, genişletilmesi istenilen kısımların vergiye tâbi olması şartıyla kabul edilmesi; ardından da bununla ilgili yabancı sefaretlerle bir şekilde antlaşma zemini bulunmasıdır. Dolayısıyla Bâbıâli bu tarihten sonra gerek yeniden inşa edilen müesseselerin gerekse bu müesseselere yapılan ilavelerin vergiye tâbi tutulması gerektiğini düşünmekteydi. Bkz. BOA, DH.UMVM., no:106/8; DH.UMVM., no:106/9. 706 BOA, DH.UMVM., no:106/8, lef:1, 2/1, 2/2, 3.; DH.UMVM, no:106/9. 707 BOA, DH.UMVM., no:106/8, lef:2/1, 2/2.

Page 256: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

243

Yabancı okulları ilgilendiren bir başka düzenleme 1915’in başında yapılmıştır. 8

Mart 1915 tarihli Memalik-i Osmaniyye’de Bulunan Ecnebîlerin Hukuk ve Vezaifine

Dair Kanun-ı Muvakkat’in, muvakkat maddesinde, bu kanundan önce Osmanlı

topraklarında okul açmış olan yabancıların kazanılmış haklarının, Osmanlı kanun ve

nizamlarına uymak şartı ile tanınacağı kabul edilmiştir708.

Osmanlı topraklarında kapitülasyonlara ve yabancı devletlerin himaye

politikasına bağlı olarak açılan ve varlıklarını devam ettiren yabancı okullar, ilga

kararından sonra yeni bir düzenlemeye tâbi tutulmuştur. Kararla birlikte başta okullar

olmak üzere yabancı eğitim kurumlarının dayanağını oluşturan kapitülasyon hükümleri

yok sayılmıştır. 1914 tarihinde Osmanlı memurlarına gönderilen talimat ve 1915 yılında

çıkartılan Mekatib-i Hususiye Talimatnamesi ile yabancı eğitim kurumları tamamen

hükümetin denetim ve kontrolüne tâbi hale gelmiştir. Osmanlı Devleti’nin I. Dünya

Savaşı’na girmesiyle düşman devletlerin okullarına el koyan Bâbıâli, bu eğitim

kurumlarını ihtiyaçları doğrultusunda kullanmıştır. Ayrıca kapitülasyonların

kaldırılmasından sonra bu eğitim kurumlarının sahip olduğu mülklerden de vergi

alınmaya başlanmıştır.

II. 15 Yabancıların Maliyeye ve Belediyeye İlişkin Her Türlü

Vergiyle Mükellef Tutulması

Osmanlı ülkesinin her türlü kaynak ve olanaklarından yararlanıp serbestçe

iktisadî faaliyetlerde bulunan yabancıların, Osmanlı tebaasının yükümlü olduğu birçok

vergiyi vermemeleri devleti malî açıdan önemli ölçüde zarara uğratırdı. Bununla birlikte

ekonomik imtiyazlardan faydalanan yabancılar karşısında Osmanlı tebaası rekabet

gücünden yoksun olarak iktisadî faaliyetlerini yürütürdü. Kapitülasyonların kaldırılması

üzerine bu duruma son verildi. Hariciye Nezareti tarafından Dâhiliye Nezareti’ne

gönderilen 14 Ekim tarihli yazıda kapitülasyonların kaldırılmış olduğu hatırlatılmış ve

yabancıların da tıpkı Osmanlı tebaası gibi maliye ve belediyeyle ilgili bütün vergileri

vermekle yükümlü olduğu belirtilmişti709. Dâhiliye Nezareti de 19 Kasım’da vilayetlere

708 A. Çelikel-G. (Öztekin) Gelgel, a.g.e., s. 208. 709 BOA, DH.İD., no:215/8, lef:22.

Page 257: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

244

gönderdiği genelgeyle Bâbıâli’nin emrini tekrarlamış ve bunun yerine getirilmesini

istemişti710.

II. 15. 1 Yabancılardan Temettü Vergisi’nin Alınması

Temettü, Arapça kâr demektir. Tüccar ve esnafın senelik kazançları üzerinden

alınan vergi hakkında kullanılır bir tabirdir. Mahiyet itibarıyla Tanzimat öncesi ve

sonrası dönem için farklılık arz eder711.

Temettü vergisinin esası, II. Mahmut zamanında ortaya konan ve bir çeşit

belediye vergisi olan ihtisap resmidir. İhtisap resmi; esnafın sattığı yiyecek, giyecek,

altın, gümüş vs. üzerinden çeşitli adlarla ve değişik tarifelerle alınan vergilere

denirdi712. Tanzimat’tan sonra ihtisap resmi kaldırılarak doğrudan doğruya temettü

vergisi konularak kişilerin kazançları üzerinden vergi alınması kararlaştırılmıştır713.

Ancak yabancılar kapitülasyonlara dayanarak temettü vergisinden muafiyet istemişler714

ve bu vergi elde etmiş oldukları büyük kârâ rağmen yabancılardan alınamamıştır715.

1907’de hazırlanan yeni bir temettü nizamnamesi ise adalet ve verim bakımından

istenilen neticeyi vermemişti716. Yeni bir nizamnameye ihtiyaç duyulmaktaydı. Maliye

Nazırı Cavit Bey, 1912’de Meclis-i Mebusan’da yaptığı bütçe konuşmasında bu

hususun üzerinde durmuş; yabancılardan temettü vergisi alınmasını ve adaletsizliğin

ortadan kalkmasını sağlayacak, Osmanlı halkından daha adaletli bir şekilde vergi

tahsilini mümkün kılacak bir nizamnamenin kabul edilmesi halinde vergi gelirlerinin de

710 BOA, DH.İD., no:215/8, lef:21/1, 23; DH.UMVM., no:129/1; DH.EUM.MTK., no:62/3; DH.MB.HPS.M., no:18/9. 711 Osmanlı memleketlerinde yabancıların oturmalarına izin verilmediği dönemlerde sadece Osmanlılardan alınan bu vergi, yabancı uyrukluların Osmanlı ülkesinde oturup ticaret yapmalarına izin verilmesinden sonra bütün Avrupa devletlerinde cari kaidelere uyularak yabancılardan da alınmaya çalışılmıştı. Bununla ilgili hazırlanan ve yabancı uyruklulardan da verginin tahsilini öngören nizamnameler yabancı devlet sefirlerinin itirazları ve bu vergiyi kabule yanaşmamaları üzerine uygulanamamıştır. Ancak Karadağlılar, Sırplılar, Yunanlılar ve İranlılar temettü vergisi konusunda Osmanlılar gibi düşünülmüş ve temettü’ vergisini ödemekle yükümlü sayılmışlardır. Bkz. Mehmet Zeki Pakalın, “Temettü’ Vergisi”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1993, C.III, 4. baskı, s.453–455. 712 Vedat Eldem, Osmanlı İmparatorluğu’nun İktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik, Ankara 1994, s.178. 713 Ziya Karamursal, Osmanlı Malî Tarihi Hakkında Tetkikler, Ankara 1989, 2. baskı s.194. 714 V. Eldem, a.g.e., s.179. 715 Abdüllatif Şener, Tanzimat Dönemi Osmanlı Vergi Sistemi, İstanbul 1990, s.109; Tevfik Çavdar, Türkiye Ekonomisinin Tarihi 1900–1906: Yirminci Yüzyıl Türkiye İktisat Tarihi, Ankara 2003, s.87; V. Eldem, a.g.e., s.178–179. 716 V. Eldem, a.g.e., s.179.

Page 258: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

245

önemli ölçüde artacağına dikkat çekmiştir717. Ancak yerli ile yabancı arasındaki vergi

adaletinin sağlanabilmesi için kapitülasyonların kaldırılmasına kadar beklemek

gerekecekti.

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra, daha önce temettü vergisi alınmayan

yabancılardan da bu verginin alınması kararlaştırılmıştır. Bu bağlamda yapılan ilk iş

temettü vergisinin alınma şeklini ortaya koyan ve uygulanmakta olan nizamnamenin

maddelerinden bir kısmının zamanın ve şartların ihtiyacına göre değiştirilerek yeniden

düzenlenmesi olmuştur718.

24 Eylül 1914’te kabul edilen ve “16 Zilkade 1325 Tarihli Temettü

Nizamnamesi’nin Bazı Ahkâmına Muaddel Kanun-ı Muvakkat” adını taşıyan geçici

kanunla, ilga kararına dair padişah iradesi gereğince; Osmanlı ülkesinde ticaret, sanat ve

meslekle uğraşan bütün yabancılardan 1 Ekim’den itibaren temettü vergisi alınması

kararlaştırılmıştı719. Böylece Osmanlı topraklarında yaşayan ecnebîlerin tümü temettü

vergisi kapsamı içerisine alınmıştır. Bu durumda olanların sayısı yalnız İstanbul’da 15

binin üstünde, gelirleriyse 300–500 milyon arasında olduğu tahmin ediliyordu720.

Temettü vergisinin bütün yabancılardan alınması Osmanlı kamuoyunca sevinçle

karşılanmıştır. Hüseyin Cahit Bey’e göre, kapitülasyonların kaldırılmasıyla meydana

gelen büyük inkılâp çıkartılan bu tür geçici kanunlarla uygulama sahasına

konulmaktaydı. Tanin’de yer alan makalesinde Hüseyin Cahit Bey, birtakım

imtiyazlardan istifade edip temettü vergisini vermeyen yabancıların sadece hukuk

alanında değil çalışma hayatında da haksızlıklara neden olduğuna dikkat çekmiştir.

Temettü vergisinin yabancılardan alınamamasının ekonomik hayat üzerindeki

olumsuz etkilerinin başında yerli girişimcilerin yabancı müteşebbisler karşısında

rekabet imkânından yoksun kalması gelmekteydi. Çünkü Osmanlı tebaası temettü

vergisi veriyorken bir kısım yabancılar kapitülasyonlar nedeniyle bu vergiden muaf

tutuluyordu. Dolayısıyla gayret ve fedakârlıklarına rağmen gerekli iktisadî teşebbüsleri

717 T. Çavdar, a.g.e., s.84–88. 718 BOA, MV., no:236/111. 719 Adı geçen kanun-ı muvakkat için bkz. 1331 Tarihli Talimatname, s.14–16; Tanin, 12 Eylül 1330/ 25 Eylül 1914. 720 Vedat Eldem, Harp ve Mütareke Yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomisi, Ankara 1994, s.28.

Page 259: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

246

gerçekleştiremeyen Osmanlı tebaası, yabancıların ürettikleri malların doğal tüketicisi

olmaktan kurtulamıyordu. Yerli müteşebbislerinin himaye ve teşvike muhtaç olduğu bir

ülkede bir de temettü vergisinin bir kısım yabancılardan alınmaması yerli ile ecnebî

arasındaki rekabetin eşit şartlarda gelişmesini önlemekteydi721. Adı geçen muvakkat

kanunla yabancılara büyük avantaj sağlayan bu duruma son verilmiş; yabancılar da

Osmanlı tebaasıyla aynı şartlarda ve derecede temettü vergisine tâbi tutularak ekonomik

hayattaki rekabete eşitlik getirilmiştir.

Temettü vergisiyle ilgili yapılan bu düzenleme ekonomik alanda geleceğe

yönelik ümitleri artırmıştı. Bu ümidi korumakla birlikte Hüseyin Cahit Bey, asıl uğraşın

bundan sonra gösterilmesi gerekeceği düşüncesindeydi722:

“Bundan sonra her Osmanlı istediği teşebbüse girebilir; faaliyetinin bi-semere

kalacağından, rakiblerinin kendisinden fazla bir silaha malik olması ihtimalinden

korkmaz. Bundan sonra aradaki rekabet silahı, sırf şahsın ve cemiyetin kabiliyet-i

teşebbüsiyesine münhasırdır. Şimdiye kadar kendimizdeki kabiliyetsizlikleri, silahların

gayri müsavî olması ile setr edebilirdik; fakat bâdema böyle bir bahaneye malik değiliz.

Çalışırsak elbet muvaffak oluruz ve eminiz ki memleket bu inkılabdan istifade etmesini

de bilecektir.”

Kaldırılma kararının yürürlüğe girdiği 1 Ekim’de, temettü vergisinin alınması

hakkında talimatname hazırlanarak vilayetlerdeki Osmanlı maliye memurlarına bir

genelgeyle bildirilmişti723. Genelge, 24 Eylül tarihli kanun-ı muvakkate dayanmaktaydı.

Genelgeye göre724 24 Eylül 1914 tarihli kanun gereğince içerisinde bulunulan zamana

kadar temettü vergisi alınmayan yabancılar, 1330 senesi* ikinci taksitinden itibaren

temettü vergisine tâbi tutulacaktır. Bu suretle devlet, mahrum tutulduğu bir haktan

yararlanacak, yerli ile yabancı maliyeye ilişkin kanunlara eşit bir şekilde bağlı olacaktır.

Osmanlı topraklarında sanat ve ticaretle uğraşan yabancılar, sermayeleriyle

ülkenin iktisadî gücünün gelişmesine hizmet ettiklerinden bunlara karşı tıpkı Osmanlı

721 Tanin, 13 Eylül 1330/ 26 Eylül 1914. 722 Aynı yer. 723 İkdam, 18 Eylül 1330/ 1 Ekim 1914. 724 Genelgenin tamamı için bkz. Tanin, 18 Eylül 1330/ 1 Ekim 1914. * Rûmî takvimle 1330 senesi, miladî olarak 14 Mart 1914–13 Mart 1915 tarihleri arasındaki zamanı kapsar.

Page 260: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

247

tebaasına olduğu gibi adaletle hareket edilmesi, kanunların her şeyin üstünde olduğunun

gösterilmesi, hissî davranılmaması genelgeyle Osmanlı memurlarından istenmiştir. Bu

suretle Osmanlı Devleti’nin şeref ve haysiyetini dışarıya karşı yükseltmiş, malî ve

iktisadî bağımsızlığını geri almasını sağlamış olan ilga kararının ne kadar haklı olduğu

gösterilmiş olacaktı. Temettü vergisi, ilgili komisyonlarca, yabancıların malî ve ticarî

durumları layıkıyla araştırıldıktan sonra her kesin kârıyla orantılı olarak aşırıya

kaçmadan ve lüzumsuz gayret gösterilmeden tespit edilecekti.

Vergiler, daha önce cetvellerin asılması şeklinde mükelleflere duyuruluyordu.

Kanun-ı muvakkatin 3., 4., 5. maddeleriyle vergiler, bundan sonra ihbarnamelerle her

yükümlüye ayrı ayrı bildirilecekti. Tanınan belli bir zaman zarfında vergi

mükelleflerince yapılacak itirazlar üzerine alınacak kararlar hakkında da aynı şekilde

muamele olunacaktır. Kanun-ı muvakkatin 10. maddesi yalnız 1330 senesine mahsus ve

daha önce vergiden muaf yabancılara ait olup öteden beri mükellef tutulanlar hakkında

1325 (1907) tarihli “Temettü Nizamnamesi”nin hükümleri dairesinde muamele

olunacaktı725.

Genelgeyle Osmanlı memurlarına kanunlar dairesinde gerekli kolaylıkların

gösterilmesi istenmiş; kanunların dışına çıkarak haklı bir şikâyete meydan veren

memurların ise cezalandırılacakları hatırlatılmıştı. Ayrıca kanun-ı muvakkatin,

bulundukları yerlerde duyurulması ve mükelleflerin itirazlarının ne şekilde olacağının

izahnamelerle, yükümlülerin dikkatine sunulması Osmanlı memurlarından istenmişti726.

Bir kısım yabacı tebaanın yanı sıra konsoloslar da temettü vergisinden muaftı.

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra hazırlanan bir talimatnameyle gerek muvazzaf

gerekse fahri general konsolos, konsolos, konsolos vekili ile ajan konsular ticaret ve

sanatla iştigal ettikleri takdirde icra ettikleri sanat ve ticaretten dolayı Osmanlı

725 Tanin, 18 Eylül 1330/ 1 Ekim 1914. Kanun-ı muvakkatin 10.maddesine göre 28 Kasım 1914’e kadar kendisi hakkında belirlenen temettü vergisine ait ihbarnameyi elde edemeyen mükellefler, 14 Aralık 1914’ten önce kaza mal memurluğuna başvurarak kendisinden alınacak verginin miktarını öğreneceklerdir. Bu şekilde müracaat edecek olan yükümlülere başvurularını gösteren birer vesika verilecektir. 14 Aralık gününe kadar kaza mal memurluğuna başvuruda bulunmamış olan yükümlüler tezkiresiz ticaret, sanat ve meslek icra edenler gibi kabul olunacak ve bunlardan vermeleri gereken vergi, iki misli olarak alınacaktı. Bkz. 1331 Tarihli Talimatname, s.14–16. 726 Tanin, 18 Eylül 1330/ 1 Ekim 1914.

Page 261: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

248

tebaasının tâbi olduğu vergileri ödemekle yükümlü tutulmuştur727. Böylece gelir getiren

bir işle uğraşan yabancı konsoloslar da temettü vergisi mükellefleri arasına girmiştir.

Temettü vergisinin bütün yabancılardan alınması kararlaştırılmış olmasına

karşın ülkede faaliyet gösteren bir kısım yabancı şirketler ve uyruğunda oldukları

devletler bu kararı tanımayarak muhalefet etmişlerdi. Amerika uyruğundaki Forbes

Kumpanyası’nın Halep’te faaliyet gösteren şubesi, 2500 kuruş temettü vergisi vermekle

mükellef tutulmuş ve bu vergi miktarı usûlü dairesinde ihbarname ile şirkete

bildirilmişti. Ancak Amerika, vatandaşlarının temettü vergisiyle yükümlü tutulmasını

kabul etmemiş ve bu durum Amerika elçiliği tarafından Halep’teki konsolosluğuna

bildirilmişti. Bunun üzerine harekete geçen Amerika konsolosluğu, Halep valiliğine

verdiği notayla vatandaşlarından temettü vergisi almaya yönelik her türlü girişimi

protesto etmişti. Uygulamada tereddüt gösterilmesinin, benzer durumda olan

yükümlülere suiistimal kapısını açacağını düşünen Halep Valisi Celal Bey, adı geçen

şirkete takdir edilen verginin tahsili için gerekli muamelenin yapılacağını ve konsolosun

verdiği notanın dahi başka bir notayla reddedileceğini merkeze bildirmişti728. Bâbıâli,

kararlı adımlar atarak uygulamaları sekteye uğratabilecek girişimlere meydan

vermemeye çalışmıştı.

Osmanlı topraklarında ticaret ve sanayi alanında faaliyet gösteren şirketlerde

çalışanlar da temettü vergisi vermekle yükümlüydüler. Şura-yı Devlet’in kararına göre

bu tür kurumların sahipleri tarafından beyannameleri verilmeyen personelleri

hakkındaki tahkikat, maliye memurları tarafından yapılacaktı. Bu gibi yerlerde

yapılacak tahkikat esnasında kurumların sahipleri muhalefet eder ve bu da Kanun-ı

Ceza’nın 99. maddesinin 1. zeyline dokunursa haklarında dava açılacak; beyanname

vermeyen şirketler hakkında 13. maddeye göre muamele edilecekti. Bu idarî cezanın

uygulanmasında kesinlikle ihmal gösterilmemesi hususu, Şura-yı Devlet’çe Maliye

Nezareti’ne bildirilmişti729.

Bâbıâli’nin gerekli kanunları yapabilmesi için her şeyden evvel zamana ihtiyacı

vardı. Nitekim yabancı ile Osmanlı tebaasını temettü vergisi konusunda eşit tutan 24

727 BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:71; 1331 Tarihli Talimatname, s.9; Sicilli Kavanini, C.XI, s.513. 728 Haleb Vilayeti’nden Dâhiliye Nezareti’ne çekilen 20 Ekim 1914 tarihli bu telgraf için bkz. BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:43. 729 İkdam, 18 Teşrin-i evvel 1330/ 31 Ekim 1914.

Page 262: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

249

Eylül tarihli kanun-ı muvakkat, daha önceki temettü nizamnamesinin bazı hükümlerinin

değiştirilmesinden ibaretti; ihtiyaca tam olarak cevap verecek nitelikte değildi.

Kapitülasyonların kaldırılmasıyla ortaya çıkan yeni duruma uygun ve çok daha ayrıntılı

bir düzenlemeye gereksinim duyuluyordu. Bu boşluk, 13 Aralık 1914 tarihli “Temettü

Vergisi Hakkında Kanun-ı Muvakkat” ile doldurmuştur. Oldukça tafsilatlı ve geniş

kapsamlı olarak hazırlanan bu kanun, 4’ü geçici olmak üzere 44 maddeden

oluşmaktaydı. Son derece önemli olan bu muvakkat kanuna göre730Osmanlı

topraklarında ticaret, sanat ve meslekle uğraşan her şirket ve şahıs bu kanunla tayin

edilen miktarda temettü vergisini ödemekle yükümlü tutulmuştur(1.Madde). Kanunun

tatbiki için şehir ve kasabalarla sair yerler, nüfuslarına, sahil veyahut demiryolu

güzergâhına sahip olup olmamalarına göre altı sınıfa ayrılmıştır. Sahil veya demiryolu

bağlantısı olmayan yahut bir tramvay hattı ile sahile veya demiryoluna ya da daha

büyük bir şehre bağlanmayan, nüfusu da iki bin veya ondan az olan yerler temettü

vergisi vermeyecekti(2.Madde). Her türlü bayındırlık işleri için kurulan imtiyazlı

şirketlerin son sene kârından idare ve işletme masrafları çıktıktan sonra kalan

meblağdan % 5 temettü vergisi alınacaktı(4.Madde). Yangın ve nakliyat sigortaları ile

uğraşan şirketler her sene alacakları primlerin % 3’ü, hayat sigortası ile uğraşan şirketler

de her sene sigorta edilen sermayenin %0,2’si oranında temettü vergisine tâbi

olacaklardı(5.Madde). Maktu maaş ve ücretlerle istihdam olunan her çeşit çalışanın

aldıkları ikramiyeler dahi dâhil olmak üzere, maaş ve ücretlerinin senelik miktarı ne

kadar olursa olsun, bunun % 3’ü temettü vergisi olarak alınacaktı(6.Madde). Bir hanı

tamamen kiralayan ve daha sonra ayrı ayrı kiraya verip yalnız kira bedelleri arasındaki

farktan istifade edenler, adı geçen farkın % 8’ini temettü vergisi olarak

ödeyeceklerdi(7.Madde). 4., 5., 7. maddelerde sayılan mükellefler dışındakiler için

temettü vergisi nisbî, mütehavvil ve maktu olmak üzere üç kısımdan ibaretti(8.Madde).

Nisbî vergi, “A” cetveline uygun olarak ticaret ve sanatın icrasına tahsis edilen yerlerin

kira bedellerine göre alınacaktı. Bu vergi ticarethanenin bulunduğu şehir ve kasaba veya

diğer yerler için 2. maddede gereğince belirlenen sınıfa göre değişmeyecekti(9.Madde).

730 “Temettü Vergisi Hakkında Kanun-ı Muvakkat”in tümü ele alınmamış; önemli görülen maddelerine mümkün olduğunca ayrıntılı bir şekilde değinilmeye çalışılmıştır. Kanun-ı muvakkat için bkz. Düstur, II. Tertip, C.VII, s.148–159; Tanin, 8 Kanun-ı evvel 1330/ 21 Aralık 1914.

Page 263: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

250

Ekte verilen “A” cetvelinde sanat, ticaret ve meslek icra edilen yerlerin kira bedelleri

oranında alınacak vergilerin miktarı, altı çeşit olarak belirlenmişti731.

1) Kira bedellerinden %20 oranında temettü vergisi alınacak yerler:

Bankerlerin ve banka muamelatıyla uğraşan kurumların idarehaneleri.

2) Kira bedellerinden % 15 oranında temettü vergisi alınacak yerler:

Nakliye şirketlerinin, kambiyo acentelerinin, ticaret ve sanat evlerinin,

müteahhitlerin, mühendislerin, dava vekillerinin vs. idarehane ve yazıhane olarak

kullandıkları yerler; doktorların, dişçilerin, baytarların muayenehaneleri vs.

3) Kira bedellerinden %12 oranında temettü vergisi alınacak yerler:

Her çeşit ticarî malların toptan satış yeri olarak kullanılan mağazalar, perakende

olarak çeşitli cinsten mal satan ve bunun için beş kişiden fazla personel istihdam

eyleyen mağazalar vs.

4) Kira bedellerinden %10 oranında temettü vergisi alınacak yerler:

İplik ve kumaş, moda eşyası, hazır elbise, hazır kundura, iç çamaşırları, eldiven,

şemsiye, kırtasiye ve kitap, duvar kâğıdı, araba, otomobil, bisiklet, züccaciye eşyası,

silah, ıtriyat, ziraat aletleri dışında her çeşit makine ve alet vs. malları perakende

suretiyle satan mağazalar.

5) Kira bedellerinden %8 oranında temettü vergisi alınacak yerler:

Odun , mangal kömürü, maden kömürü vs.; petrol, gaz yağı, benzin vs.; inşaat

ve marangozlukta kullanılan keresteler, tuğla, kiremit, boya, vernik vs; ip, ağ, çuval vs.

malları perakende olarak satan mağazalar; ziraat makineleri, kimyevi boyalar, kasap,

pastırmacı, sucukçu, pastacı, ekmekçi mağaza ve dükkanları; perakende suretiyle

konserve, meşrubat, kahve, şeker, süt, peynir, yoğurt vs. satan dükkan ve mağazalar;

silahçı, çilingir, demirci, tenekeci, sobacı, doğramacı, marangoz, taşçı, camcı, döşemeci,

kunduracı vs. gibi imalat ustalarının dükkanları.

6) Kira bedellerinden %5 oranında temettü vergisi alınacak yerler:

731 “A” (Elif) harfiyle işaretli cetvel için bkz. Düstur, II. Tertip, C.VII, s.160–162.

Page 264: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

251

Değirmen, fabrika, imalathaneler, sanayi kurumları, matbaalar vs.; kereste, taş,

mermer vs. gibi eşyanın konulduğu depolar.

Mütehavvil vergi, “B” cetveline uygun olarak ticaret ve sanatın icrası için

idarehane ve yazıhane veyahut mağaza işleri için istihdam olunan memurlarla amelenin

adedine veya sanayide kullanılan araçların mahiyet ve çeşidine göre alınacaktı732.

İdarehane ve yazıhane veyahut mağaza işlerinde istihdam olanların adedine göre

alınacak mütehavvil vergi, bunların bulundukları yerlerin sınıfına göre değişmekteydi.

Değirmen, fabrika, imalathane veya tezgâhların idarehane ve yazıhanelerinde

çalışanlarla ustabaşı ve işbaşılarının, amelenin veyahut idarehane, yazıhane ile

mağazalarda adi el işlerinde çalıştırılan kişilerin adedine göre mütehavvil vergi alınması

için bunların bulundukları yerin sınıfı dikkate alınmayacaktı(10.Madde).

Maktu vergi, “C” cetveline uygun olarak alınacaktı733. Bu vergi, adı geçen

cetvelde bulunan, nispi ve mütehavvil vergilere tâbi olmayan ticaret, sanat ve meslekle

iştigal edenlerle şirketlere münhasırdı. Bunlar; şehir, kasaba ve diğer yerlerin sınıfına

göre değişmekteydi(12.Madde).

Temettü vergisinden muaf tutulacak olanlar ise şu şekildeydi: Müellifler,

ressamlar, heykeltıraşlar, bestekârlar, ebeler, hastabakıcılar, evlerde çalışan kadın

hizmetçiler, dükkân ve mağaza açmaksızın ürünlerini çiftliğinde veyahut şehir ve

kasabalarda veya pazaryerlerinde satan çiftlik sahipleri, ziraatla uğraşanlar, kendi

hayvanlarını besleyen mandıra sahipleri, çobanlar, bağcılar, bahçıvanlar, balık avcıları,

kayıkçılar, senelik kira bedelleri üç bin kuruşu geçmeyen değirmenler, özellikle el ile

halı, mensucat ve dantelâ imal eden kadın işçiler, senelik ücretleri iki bin kuruştan az

olan kişiler ve seyyar satıcılar, beşinci ve altıncı sınıf şehir, kasaba ve yerlerdeki

doktorlar, eczacılar, baytarlar ile maden, taş ocağı ve orman işletenler vs. (18.Madde).

Mükelleflerin, kendilerine tahakkuk eden vergilere gösterilen usûl dairesinde itiraz

etmeye hakları vardı(20., 21., 22., 23., 23., 24. Madde).

Bu kanun Fransız mevzuatından mülhem olarak, mükellefleri gelir sınıflarına

ayırarak vergilendirmiş; bir dereceye kadar vergi adaletini sağlamıştır. Ayrıca ücretleri

732 “B” (Be) harfiyle işaretli cetvel için bkz. Düstur, II. Tertip, C.VII, s.162–166. 733 “C” (Cim) harfiyle işaretli cetvel için bkz. Düstur, II. Tertip, C.VII, s.166–168.

Page 265: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

252

de kapsayan bu kanunla vergi verimi de yükselmiştir734. Ancak yine de vergi yükü

şehirlilerin değil ziraatla uğraşan kesimin üzerinde kalmış; bu kanunla vergi

adaletsizliği tam olarak ortadan kaldırılamamıştır735. Bu verginin uygulanmasından 70

milyon kuruşluk bir gelir beklenmesine karşın özellikle I. Dünya Savaşı girilmesi bu

beklentiyi olumsuz yönde etkilemiş;1914/1915 malî yılında sadece 43 milyon kuruşluk

bir gelir elde edilebilmiştir. Bu durumun ortaya çıkmasında uygulamadan doğan

birtakım aksaklıklar ve vergi kaçakçılığı da etkili olmuştur736.

Osmanlı topraklarında ekonomik faaliyette bulunan şahıslarla şirketlerden yerli

yabancı ayırımına gidilmeden temettü vergisinin ne şekilde alınacağını ve diğer

hususları ortaya koyan bu kanundan sonra 8 Mart 1915’te “Memalik-i Osmaniyye’de

Bulunan Ecnebîlerin Hukuk ve Vezaifine Dair Kanun-ı Muvakkat” çıkartılmıştı. Bu

kanunun 5. maddesi, yürürlükteki kanunlara uygun olarak Osmanlı tebaasından

alınmakta olan her türlü vergiye, ecnebî tebaayı dahi aynı şartlarda ve derecede tâbi

kılmaktaydı. Dolayısıyla temettü vergisiyle ilgili yürürlükte olan kanunlar, bununla teyit

edilmiştir.

Temettü vergisiyle ilgili düzenlemelere 1915 yılında da devam edilmiş; fakat

bunlar bilhassa 13 Aralık tarihli kanunun zeyli şeklinde olmuştur. 10 Mart tarihinde

kabul edilen “24 Muharrem 1333 tarihli Temettü Vergisi Kanun-ı Muvakkatine∗

Müzeyyel Kanun-ı Muvakkat” ile özellikle imtiyazlı şirketler ve sigorta şirketleri ile

ilgili birtakım hükümler getirilmiştir737. Bu muvakkat kanunla çeşitli bayındırlık işlerini

gerçekleştirmek için kurulan imtiyazlı şirketler, senelik kârlarından hissedarlarına

dağıtacakları gerek faiz ve gerek kâr payı toplamının % 5’inden temettü vergisi

verecekti. Amortisman ise vergiye tâbi tutulmamıştır738(1.Madde). Şirketin feshi halinde

hisse senetlerinin itibarî kıymetleri dışında yapılacak dağıtım % 5 temettü vergisine tâbi

olacaktı(2.Madde). Her çeşit sigorta şirketlerinden, her sene Osmanlı ülkesinde hayat

734 V. Eldem, Osmanlı İmparatorluğu’nun İktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik, Ankara 1994, s.174. 735 V. Eldem, Harp ve Mütareke Yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomisi, Ankara 1994, s.13. 736 V. Eldem, a.g.e., s.29. ∗ Bu kanun-ı muvakkat, yukarıda verilen ve 13 Aralık 1914 (Hicrî takvimle 24 Muharrem 1333) tarihini taşıyan kanundur. 737 9 maddeden ibaret olan ve yukarıda bazı hükümlerine değinilen bu muvakkat kanun için bkz. Düstur, II. Tertip, C.VII, s.475–476. 738 Amortisman, herhangi bir malın (binalar, makineler, âletler vb.) yıpranıp eskimesi, aşınması nedeniyle bölüm bölüm kazançtan çekilerek yerine konulmasını ifade eder. Bkz. Orhan Hançerlioğlu, “Amortisman” Ekonomi Sözlüğü, İstanbul 1981, 5. baskı, s.14.

Page 266: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

253

sigortası dışında yapacakları sigortalar için aldıkları primlerin % 2’si oranında; hayat

sigortalarında ise her poliçeden bir defaya mahsus olmak üzere sigorta edilen

sermayenin % 0,2’si oranında temettü vergisi alınacaktı. Şube ve acentelerde yapılan

sigortaların vergisi şirketin merkezinde alınacaktı. Reasürans (ikili sigorta) şeklinde

alınacak primler vergiye tâbi olmayacaktı739. Yabancı ülkelerde yapılan sigortalar için

Osmanlı ülkesinde reasürans yapıldığı takdirde bu madde gereğince alınacak verginin

yarısı alınacaktır(4.Madde). Sigorta şirketlerinden yukarıda belirtilen vergilerden başka

iş hacimlerine göre senelik; elli, yüz, yüz elli ve iki yüz Osmanlı lirası maktu vergi

alınacaktı(5.Madde).

Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi ülke ekonomisini olumsuz yönde

etkilemişti. Her ne kadar çıkartılan kanunlarla Osmanlı topraklarında iktisadî

faaliyetlerde bulunan şahıs ve şirketlerden temettü vergisi alınması kararlaştırılmışsa da,

pratikte mükelleflerden kanunlarla belirlenen oranda temettü vergisi alınması güç

görünmekteydi. Bu nedenle 10 Mart’ta çıkartılan bir başka kanunla 13 Aralık 1914

tarihli muvakkat kanunla ve bu kanunun 10 Mart 1915 tarihli zeyli gereğince alınması

gereken vergiden gayri safi gelire (irad-ı gayri safiye) ve çalışanların adedine göre hesap

edilenlerin savaş dolayısıyla 1331 senesine∗ mahsus olmak üzere yarısı affedilmişti740.

Bunun dışında kalan temettü vergisinin alınmasına devam edilmiş; vergilerin

miktarlarını gösteren ihbarnameler Nisan ayının ortasından itibaren mükelleflere

gönderilmeye başlanmış ve bu durum basın yoluyla duyurulmuştu741.

İlga kararından önce kapitüler rejimden istifade ederek temettü vergisini

vermeyen yabancılar, kapitülasyonların kaldırılmasından sonra bu vergiye tâbi hale

gelmişlerdir. Yabancılardan temettü vergisinin alınmasıyla, yerli ile ecnebî arasındaki

eşitlik ve adalete aykırı duruma son verilmiş, iktisadî rekabeti artıracak bir ortam

739 Reasürans, bir sigortacının yüklendiği riskin bir bölümünü ya da tümünü başka bir sigorta şirketine devretmesini sağlayan işleme denir. Bkz. “ Reasürans”, Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, C.XVI, İstanbul 1986 s.9729. ∗ Rûmî takvimle 1331 senesi, miladî olarak 14 Mart 1915–13 Mart 1916 tarihleri arasındaki zamanı kapsar. 740 10 Mart 1915 tarihli olan ve “24 Muharrem ve 23 Rebiülahir 1333 Tarihli Temettü Vergisi Kanun-ı Muvakkati’yle Zeyli Mucibince İstifası Muktezi Vergiden Bazısının 1331 Senesinde Nısfen İstifası Hakkında Kanun-ı Muvakkat” adını taşıyan bu kanun için bkz. Düstur, II. Tertip, C.VII, s.479; İkdam, 5 Mart 1331/ 18 Mart 1915; Tanin, 27 Mart 1331/ 9 Nisan 1915. 741 İstanbul Defterdarlığı tarafından yapılan bu duyuru için bkz. Tanin, 3 Nisan 1331/ 16 Nisan 1915.

Page 267: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

254

yaratılmıştır. Ayrıca Osmanlı Devleti de vergi gelirlerini azaltan malî bağlardan

birinden daha bu sayede kurtulmuştur.

II. 15. 2 İlga Kararı ve Oktruva Vergisi

Oktruva vergisi, şehir ve kasabalara ticaret amacıyla getirilen eşyadan alınan

vergi olup giriş vergisi demek olan duhuliye resmî olarak da adlandırılmaktaydı742.

Kapitülasyonlar, Osmanlı ülkesindeki yabancıları birçok vergiden muaf

kılmaktaydı. Bununla birlikte doğrudan doğruya şehir ve kasabaların tanzim ve imar

edilmesi ile sıhhiye tedbirlerinin alınması için yerliler kadar yabancıların da belediye

vergilerini vermeleri gerekiyorken kapitülasyonlar bu vergilerin yabancılardan

alınmasına engel oluşturuyordu. Yabancılardan bu verginin alınmasına yönelik

teşebbüsler, kapitülasyonlara dayanılarak gümrük vergisi dışında yabancıların

mallarından vergi alınamayacağı yönündeki itiraz ve şikâyetlerle karşılaşıyordu743.

Aydın Vilayeti’ne gelen eşyadan vilayetçe alınmak istenen duhuliye (oktruva)

resmî, yabancı sefaretlerce itiraza neden olması da bu durumun bir göstergesiydi.

Aydın’a gelen eşyadan, 14 Haziran 1914’te Meclis-i İdare-i Belediye tarafından tasdik

ve vilayet encümenince uygun görülen tarife gereğince duhuliye resmi alınmakta idi744.

Hatta bu vergi Selanik’te çok eski zamanlardan beri tahsil edilmekteydi. Aydın Vilayeti,

şehir merkezine gelen meyan kökünün yetmiş kiyelik büyük çuvalından tarifeye göre 10

para vergi almaktaydı745. Ancak vergiyle mükellef olan Mac Andrews and Forbes

şirketi bu vergiyi ödememiş, bunun üzerine Aydın Vilayeti de şirketin meyan köklerini

Aydın’a sokmasına izin vermemişti. Bunun üzerine verginin yasal olmadığını iddia

eden Amerikan Sefareti Bâbıâli’ye müracaat ederek meselenin şirketin lehine

çözülmesini talep etmişti746. Aydın Vilayeti, Mac Andrews and Forbes şirketinin devlet

arazilerinden çıkarttığı köklerden iki misli vergi alınması ve arazi sahiplerine

topraklarından çıkan köklerin kendilerine ait olduğunu duyurulmasıyla şirketin büyük

bir zarara uğratılabileceği görüşündeydi. Vilayete göre eğer Amerika Sefareti’ne bu

742 Mehmet Zeki Pakalın, “Oktruva Resmi”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1993, C:II, 4. baskı, s.724. 743 BOA, DH.UMVM., no:128/43, lef:6/1. 744 BOA, DH.UMVM., no:128/43, lef:4, 7/1. 745 BOA, DH.UMVM., no:128/43, lef:4. Ayrıca bkz. Dahiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası, 1330, C.II, s.129. 746 BOA, DH.UMVM., no:128/43, lef:7/1.

Page 268: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

255

hususlar Bâbıâli tarafından hatırlatılırsa mesele istenilen yönde çözülebilirdi. Amerika

Sefareti’nin buna rağmen resmin kanunî olmadığı yönündeki ısrarlarının sürmesi ve bu

iddialarının haklı görülmesi halinde ise durumun kendilerine bildirilmesini Aydın

Vilayeti Bâbıâli’den istemişti747. Konuyu ele alan Maliye Nezareti, 8 Eylül tarihli

yazısıyla meseleyi açıklığa kavuşturmuştu. Buna göre Vilayetler Belediye Kanunu

gereğince belediyeler belediye vergisi koyabilir ve alabilirdi. Dolayısıyla Mac Andrews

and Forbes şirketi, Aydın Vilayeti’nin almayı kararlaştırmış olduğu 10 paralık vergiyi

vermeye mecburdu. Amerika Sefareti’nin ise kanunlara dayalı olarak yapılan böyle bir

muameleye karışmaya hak ve yetkisi yoktu. Ancak Bâbıâli’nin bu konuda birtakım

tereddütleri vardı. Bununla birlikte Aydın Vilayeti’ne verginin alınmaması yönünde bir

emir gönderildiğine dair de elimizde bir bilgi mevcut değildir. Bâbıâli, sadece bu işte,

neticesine göre hareket etmek üzere hazırlıkları devam eden oktruva kanununun

tamamlanmasını bekliyordu748.

Yukarıda da görüldüğü gibi yabancılar kapitülasyonlar nedeniyle belediye

vergilerini ödemeyi reddediyor ve yabancı sefaretler de bu tür vergilerin yasal

olmadığını öne sürerek vergilerin alınmasını engellemeye çalışıyorlardı.

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra her türlü belediye vergisinin

yabancılardan ve yabancılara ait eşya ile mallardan alınmasında bir mani kalmamıştı.

Şehir ve kasabaların düzenlenmesi, imarı ve sağlıkla ilgili tedbirler alınması, her şeyden

evvel tüketicilere fazla bir yük getirmeyecek şekilde belediye gelirlerinin artırılmasına

bağlıydı749. Bu nedenle Osmanlı Hükümeti, çağdaşı olan bazı gelişmiş ülkeler

tarafından da alınan duhuliye resminin icap eden yerlerde vazedilmesine

kapitülasyonların kaldırılmasından sonra karar vermiştir750.

Oktruva vergisinin alınması uygun görüldükten sonra meseleyle ilgili daireler

konuyu müzakere etmeye başlanılmıştı. Bu bağlamda İstanbul belediyesinin çeşitli

dairelerinin ve Şehremaneti’nin şubelerinin müdürleri Şehremini Cemil Paşa’nın

başkanlığında 17 Eylül 1914’te toplanarak oktruva vergisi hakkında müzakerede

747 BOA, DH.UMVM., no:128/43, lef:4, 7/1. 748 BOA, DH.UMVM., no:128/43, lef:7/1. 749 BOA, DH.UMVM., no:128/43, lef:6/1; DH.MB.HPS.M., no:18/70; DH.UMVM., no:129/17; DH.EUM.KLU., no:5/27. 750 BOA, DH.UMVM., no:128/43, lef:6/1.

Page 269: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

256

bulunmuşlardır751. Bâbıâli de oktruva resmi hakkındaki çalışmalarına hız vermiş;

oktruva kanunuyla kanuna bağlı olan genel tarifeyi tanzim etmişti752. Ancak kanunun

yürürlüğüyle ilgili muamelat devam ediyordu. Bu nedenle 28 Ekim’de Dâhiliye Nazırı

Müsteşarı Ali Münif Bey Maliye Nezareti’ne giderek Cavit Bey ile oktruva resminin

tatbik şekline ilişkin hususları görüşmüştür753.

Oktruva resmi hakkında Bâbıâli’de süren çalışmalar Kasım ayında sonra ermiş;

Oktruva Kanun-ı Muvakkati hazırlanmış ve kanunla ilgili padişah iradesi çıkmıştır754.

21 Kasım 1914 (8 Teşrin-i sani 1330) tarihinde yayımlanıp ilan edilen755 ve 14

maddeden olaşan bu kanuna göre756 belediyesi bulunan ve nüfusu beş binden fazla olup

ihtiyaç görülen şehirlerle kasabalarda yerel tüketime mahsus yiyecek, içecek, yakacak,

inşaat malzemeleri ve hayvan ürünlerinden oktruva vergisi alınabilecekti. Bu verginin

vazedilmesi ve alınması, belediyelerin talep ve teklifi ile bunların mensup oldukları

vilayet meclis-i umûmîsinin, bunun toplantı halinde olmaması durumunda ise encümen-

i vilayetin ve Şura-yı Devlet’in uygun görüp onaylaması ile vergi hakkında padişah

iradesinin çıkmasına bağlıydı.

Oktruva resmine tâbi tutulacak madde ve eşyanın çeşidiyle bunlardan alınacak

verginin üst sınırını gösteren bir genel tarife de ayrıca bu kanuna eklenmişti. Belediyeler

tarafından oktruva vergisi alınması teklif olunan bir şehir veya kasabada kanuna

eklenmiş bulunan genel tarifede yazılı olan eşyadan mahalli icaplara göre hangilerinin

vergiye tâbi tutulacağına, bunlardan ne miktarda vergi alınacağına, şehrin resme tâbi

sınırlarının ve giriş yerlerinin nereler olacağına, verginin nasıl alınacağına ve diğer

ayrıntılara dair belediye meclislerince bir özel tarife, bir talimatname ile bir de mazbata

düzenlenecekti.

Bunlar, vilayet meclis-i umûmîsi ve meclis toplantı halinde değilse encümen-i

vilayet ile Şura-yı Devlet tarafından aynen veya değişiklikle kabul ve tasdik edildikten

751 Tanin, 5 Eylül 1330 / 18 Eylül 1914. 752 Tanin, 25 Eylül 1330 / 8 Ekim 1914. 753 Tanin, 15 Teşrin-i evvel 1330 / 28 Ekim 1914. 754 BOA, DH.MB.HPS.M, no:18/70; DH.UMVM., no:129/17; DH.EUM.KLU.,no:5/27; Tanin, 13 Teşrin-i sani 1330/ 26 Kasım 1914. 755 M.M.Z.C., 1332-1333 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:3, s.327. 756 Yukarıda yalnızca önemli görülen bazı hükümlerinin belirtildiği Oktruva Kanun-ı Muvakkati’nin tamamı için bkz. Tanin, 13 Teşrin-i sani 1330/ 26 Kasım 1914. Kanunun taslak metni için ayrıca bkz. BOA, DH.UMVM., no:128/43, lef:1/1, 1/2, 3.

Page 270: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

257

sonra hakkında çıkacak padişah iradesiyle yürürlüğe konacaktı. Genel tarifede yazılı

olmayan eşyanın tarifeye konulması ve bu tarifede vergi miktarı için belirlenen sınırın

yükseltilmesi bunlarla ilgili özel bir kanun yapılmasına bağlı olacaktı. Genel ve özel

tarifelerde yer alan eşya ve maddelerden bir kısmının vergiden istisnası veya vergi

miktarının düşürülmesi İstanbul’da belediyelerin kararı ve Dâhiliye Nezareti’nin uygun

görmesi; taşrada ise belediyelerin kararı ve valilerin onayı gerçekleşecekti.

Oktruva alınan bir şehirden transit surette geçen (bilâ tevkif-i imrar) veya belirli

bir müddet zarfında harice nakledilmek üzere ithal edilen eşyadan oktruva resmi

alınmayacaktı. Oktruvaya tâbi bir şehirde üretilip harice nakledilen eşyadan o şehirde

oktruva vergisi tahsil edilmeyecekti. Oktruva resmine bağlı bir şehrin gümrüklerinden

geçirilen eşyaya ait oktruva vergisi gümrük memurları tarafından alınıp belediyeye

verilecekti. Oktruva vergisi verilmeyerek kaçırılan eşyadan oktruva vergisi iki kat

olarak alınacaktı. Bir yerde oktruva vergisi konulduğu tarihten itibaren o yerde

yürürlükte olan duhuliye ve iskele vergileri gibi vergiler geçerliliğini yitirecekti.

Bu kanunun metninden anlaşıldığı üzere, hükümleri hemen yürürlüğe

konulmayacaktı. Her şeyden önce savaş dolayısıyla ülkenin içinde bulunduğu

olağanüstü durum buna engeldi. İkinci olarak bu kanunun tatbik şekli bir nizamname ile

tayin edilecekti. Diğer taraftan kanunun her yerde tatbiki için yerel meclisler tarafından

bu yolda alınacak kararların Şura-yı Devlet’ten geçmesi ve bunlar hakkında padişah

iradesinin çıkması gerekliydi. Gerek nizamnamenin düzenlenmesi gerekse diğer

muamelatın yerine getirilmesi için zamana ihtiyaç vardı. Şu halde bu kanun ile oktruva

resmi hakkında hükümetçe yalnız bazı temel esasların konulduğunu söyleyebiliriz757.

Kanunun neşrinden sonra Bâbıâli, 7 Aralık 1914 tarihli bir genelgeyle kanunun

matbu nüshasını ilgili Osmanlı dairelerine göndererek gereğinin yerine getirilmesini

emretmiştir758. Ancak I. Dünya Savaşı, bu kanunun tatbikine imkân vermemiştir.

Oktruva Kanun-ı Muvakkati’ni, savaş nedeniyle uygulayamayan Osmanlı

Hükümeti 22 Nisan 1915 tarihli kanun-ı muvakkatle adı geçen kanunun yürürlüğünü

757 Tanin, 13 Teşrin-i sani 1330/ 26 Kasım 1914. 758 BOA., DH.MB.HPS.M, no:18/70; DH.UMVM., no:129/17; DH.EUM.KLU., no:5/27.

Page 271: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

258

1332 senesinin başına, 14 Mart 1916’ya kadar ertelemiştir759. Ancak Osmanlı

Hükümeti, Oktruva Kanun-ı Muvakkati’ni savaş dolayısıyla yine yürürlüğe koyamamış

ve 23 Mart 1916 tarihli bir başka kanun-ı muvakkatle anılan kanun yürürlüğe girmesini

tekrar bir yıl daha ertelemiştir. Kanunun yürürlüğe gireceği tarihten birkaç hafta evvel,

26 Şubat 1917’de, toplanan Meclis-i Mebusan, henüz yürürlüğe konulamayan Oktruva

Kanun-ı Muvakkati ile diğer iki muvakkat kanunu reddetmiştir. Böylece Oktruva

Kanun-ı Muvakkati, tatbik edilemeden kaldırılmıştır760.

İlga kararından sonra yabancılar belediye vergilerini ödeme konusunda da

Osmanlı tebaasıyla eşit hale gelmişti. Karardan sonra düzenlediği Oktruva Kanun-ı

Muvakkati’ni Osmanlı topraklarında yaşayan herkese uygulama düşüncesinde olan

Osmanlı Hükümeti, savaş nedeniyle adı geçen kanunu uygulama fırsat ve imkânını

bulamamıştır.

II. 15. 3 Yabancıların Oyun Kumpanyalarından Vergi Alınması

Kapitülasyonların kaldırılmasıyla Osmanlı tebaası ile yabancılar arasında malî

mükellefiyetler konusunda eşitlik getirilmiş; Osmanlı tebaasının verdiği vergilerin

yabancılardan da alınması kararlaştırılmıştı. Bu doğrultuda yabancıların

lubiyyat761(oyun) kumpanyalarının safi hâsılatından Darülaceze aidatı alınması ve

biletlerine Hicaz Demiryolu ilmühaberi yapıştırılması 18 Ekim 1914’te yayınlanan bir

genelgeyle Bâbıâli tarafından uygun bulunmuştu762.

Kapitülasyonların geçerli olduğu dönemde yapılamayıp ilga kararından sonra

gerçekleştirilen bir diğer düzenleme de yabancıların oyun kumpanyalarının biletlerine

Hicaz Demiryolu ilmühaberinin yapıştırılmasıdır.

İlmühaberler gerçekte “iane pulları” olmasına karşın pul çıkarma imtiyazı

kanunen Düyûn-ı Umûmiye idaresine verilmişti763. Pul isminin kullanılması Düyun-ı

759 M.M.Z.C., 1332-1333 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:3, s.327; Tanin, 14 Nisan 1331/ 27 Nisan 1915. 760 M.M.Z.C., 1332-1333 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:3, s.327. 761 Lubiyyat Kumpanyaları, tiyatro ve emsali oyun kumpanyaları hakkında kullanılır bir tabirdi. Lu’ub; Arapça oyun, lu’biyyat; oyunla ilgili şeyler, oyunlar demektir. Bkz. Mehmet Zeki Pakalın, “Lubiyyat”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1993, C.II, 4. baskı, s.370. 762 BOA, DH.MB.HPS.M., no:17/20; DH.UMVM., no:128/79; DH.EUM.MTK., no:57/9; DH.EUM.LVZ., no:25/68. Ayrıca bkz. Dahiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası, 1330, C.II, s.124. 763 Ufuk Gülsoy, Hicaz Demiryolu, İstanbul 1994, s.94–95.

Page 272: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

259

Umûmiyye'ye verilmiş bir imtiyaza aykırı hareket etmek anlamına geleceğinden764,

Hicaz Demiryolu’na gelir sağlamak için çıkartılan pullar “ilmühaber” olarak

isimlendirilmişti. Bu ilmühaberlerin kullanımı bir ara ecnebîlere ait evraklara da teşmil

edilmek istendiyse de konsolosların tepkisi üzerine bundan vazgeçilmişti. Yoğun

tepkilerden sonra ecnebîlere ait evraka ilmühaber yapıştırılması onların isteğine

bırakılmıştı765.

Kapitülasyonların kaldırılmasıyla bu durum değişmiş; yukarıda belirtilen 5 Ekim

tarihli genelgeyle yabancıların oyun şirketlerinin biletlerine Hicaz Demiryolu

ilmühaberi yapıştırılması ilgili dairelere emredilmişti766.

Ayrıca Meclis-i Vükela Kasım 1914’te aldığı bir kararla Hicaz Demiryolu

yararına ve pul şeklinde basılan ilmühaberlerin diğer renkte yeniden basılması için

Maliye Nezareti’ne yetki ve izin vermiştir767.

Osmanlı tebaasının vermekle mükellef olduğu bütün vergiler, aynı şartlarda ve

derecede, yabancılardan da alınmaya başlanılmasıyla ecnebîlerin tiyatro vb. oyun

kumpanyalarının biletlerine bu pullar da yapıştırılmaya başlanmıştı. Bu genelge

tebaayla ecnebî arasında kapitüler rejim döneminde var olan eşitsizliği bütün kanun,

nizam ve uygulamalardan tümüyle kaldırmaya yönelik Osmanlı Hükümeti’nin tavrını

somut olarak ortaya koymaktaydı.

II. 15. 4 Gaz Depolarıyla İlgili Yapılan Düzenlemeler

Gaz depoları; gaz, petrol, ispirto gibi yanıcı maddelerin konulduğu yerlerdir.

Kimyasal özelliklerinden dolayı insanların topluca yaşadıkları yerlerde tehlike

oluşturabilen bu maddeler, Osmanlı ülkesinde, gerek belediyeler gerekse özel şirketler

tarafından yapılan depolarda saklanırdı.

Osmanlı Devleti, bu depolarla ilgili ihtiyaçlarına cevap verecek, gerekli

düzenlemeleri, tek başına yapmak isterken kapitülasyonlar buna izin vermiyordu.

764 A. Akyıldız, Tanzimat Dönemi Osmanlı Merkez Teşkilatında Reform(1836–1856), İstanbul 1993, s.400–401. 765 U. Gülsoy, a.g.e., s.94–95. 766 BOA, DH.MB.HPS.M., no:17/20; DH.UMVM., no:128/79; DH.EUM.MTK., no:57/9; DH.EUM.LVZ., no:25/68. 767 Tanin, 26 Teşrin-i evvel 1330/ 8 Kasım 1914.

Page 273: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

260

İlga kararı alındığında gaz depolarının bağlı olduğu nizamname, 1906 (4 Teşrin-

i evvel 1322) tarihli “Devair-i Belediyece İhdas Olunacak Gaz Depolarına Dair

Nizamname” idi. Bu nizamname, gümrük ithalat vergisinin kıymet itibariyle %8’den %

11 yükseltilmesinden dolayı Bâbıâli ile yabancı sefirler arasında akdedilmiş 1907 tarihli

protokole ek beş antlaşmadan biriydi: 1906 (26 Mart 1322) tarihli “Maden

Nizamnamesi”, 1907 (21 Mayıs 1323) tarihli “Gümrüklerde Muayene-i Sıhhiye

Nizamnamesi”, 1907 (15 Şubat 1322) tarihli “Muamelât-ı Rüsumiyye ve Numunelik

Eşya Hakkındaki Talimat-ı Mahsusa” ile 1907 (15 Şubat 1322) tarihli “Dersaadet ve

İzmir Gümrükleri Hamallarına Mahsus Talimat” gibi 1906 tarihli “Devair-i Belediyece

İhdas Olunacak Gaz Depolarına Dair Nizamname” de antlaşmalarla sabitti768.

Dolayısıyla Bâbıâli bu nizamnameyle ilgili, diğer devletlerin onayını almadan her hangi

bir düzenleme getiremiyordu.

1906 tarihli gaz depoları hakkındaki nizamname yerli, yabancı bütün şahıslara

veya şirketlere özel depo kurma ve gaz, petrol, benzin, ispirto gibi yanıcı maddeleri

buralarda saklama hakkını tanıyordu. Dolayısıyla özel depo yaparak yanıcı maddeleri

bu depolara koyan yabancı tüccarlar, kapitülasyonlar nedeniyle, bu maddeler için

belediyeye herhangi bir vergi vermiyor, bu durum da malî alanda gelir kaybına

sebebiyet veriyordu.

İlga kararından sonra kapitülasyon hükümleri içeren kanun ve nizamları yok

sayan Bâbıâli, yabancıların özel gaz depolarına koydukları yanıcı maddelerin

vergilendirilmesi meselesini de ele almıştır. Konuyla ilgili olarak 23 Kasım 1914’te

Osmanlı vilayetlerine bir genelge gönderen Bâbıâli, meseleyi istediği yönde çözmüştür.

Bu genelgede yabancı tüccar tarafından münhasıran kendi mallarını koymak üzere

hususî gaz depoları tesis etme yoluna gidilmesinin belediyelere ait depo resminin

ödenmemesi maksadına yönelik olduğuna dikkat çekilmiş ve kapitülasyonların ilgasıyla

bu gibi yerlerin inşaatına son verilmiş olduğa işaret edilmişti. İlga kararından sonra

gönderilen bu genelgeyle Bâbıâli, hususî depolara yabancı tüccar tarafından konan

768 BOA, DH.UMVM., no:99/10, lef:3/2.

Page 274: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

261

gazlardan da belediye depolarına konulan gazlar gibi vergi alınması gerektiğini Osmanlı

memurlarına bildirmiştir769.

Osmanlı Devleti açısından gaz depolarıyla ilgili asıl önemli olan husus,

kapitülasyonları kaldırdıktan sonra 1906 tarihli nizamnamede kendi menfaatlerine

uygun düzenlemeler yapma imkânına kavuşmuş olmasıdır. Yabancı tüccarın özel

depolarına koyduğu gazları belediye depolarına konulan gazlar gibi vergilendiren

Bâbıâli için bundan sonra yapılacak en önemli iş, belediye depolarına konulan yanıcı

maddelerden alınan vergilerin yükseltilmesiydi. Böylece hem belediye depolarından

hem de bu depolardaki vergi nispetine bağlı olan özel depolardan alınan vergi oranları

artırılacak, dolayısıyla da belediyelerin gelirleri fazlalaşacaktı. Bu nedenle Osmanlı

Hükümeti ilga kararından sonra öncelikli olarak nizamnamenin 2. maddesini

yürürlükten kaldırmıştır. Çünkü feshedilen 2. madde belediye depolarına konulan yanıcı

maddelerden alınacak vergilere ilişkindi. Altı maddeden oluşan bu nizamnamenin 2.

maddesi dışındaki diğer hükümleri ise ilga kararından sonra da yürürlükte kalmıştır770.

1906 tarihli nizamnameye göre771, şehir ve kasabaların dışında belediyeler tarafından

gaz, benzin ve bunlar gibi yanıcı maddelerin saklanması için depolar kurulacak, esnafla

tüccarın dükkân ve mağazalarında ihtiyaçtan fazla yanıcı maddeyi bulundurmalarına

izin verilmeyecekti(1. Madde). Bu depolara konulacak gaz sandıklarının her birinden

birinci ay için ikişer kuruş, diğer aylar için beşer para ücret alınacaktı. (Bu madde,

nizamnamenin 2.maddesi olup ilga kararından sonra feshedilmiştir.) Bu nizamname

tarihinden önce tüccar tarafından kendi mallarını koymak üzere yapılan hususî depolar,

sahiplerinin münhasıran kendi mallarını koymaları şartıyla, eskisi gibi

kullanılabilecekti. İmtiyazla kurulmasına izin verilen depoların imtiyaz şartlarına aykırı

hareket edilemeyecekti(3.Madde). Tüccar, münhasıran kendi mallarını saklamak için

depo inşa etmek için hükümetten ruhsat almak, bu yerleri her zaman belediyelerin

denetim ve gözetimine açık bulundurmak zorundaydı(4.Madde). Gerek depolarda

gerekse depo memurları vasıtasıyla nakil esnasında dökülen veya bir şekilde zarar gören

769 BOA, DH.UMVM., no:129/4; DH.MB.HPS.M., no:18/21; DH.EUM.MTK., no:63/4. Ayrıca bkz. Dahiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası, 1330, C.II, s.101. 770 BOA, DH.UMVM., no:99/10, lef:5/1; Osman Nuri Ergin, Mecelle-i Umûr-ı Belediyye, İstanbul 1995, C.VII, s.4082. 771 Nizamnamenin orijinali için bkz. Düstur, I. Tertip, C.VIII, s.632–633; Osman Nuri Ergin, Mecelle-i Umûr-ı Belediyye, İstanbul 1995, C.V, s.2687–2688.

Page 275: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

262

gaz ve diğer maddeler, belediyeler tarafından tazmin edilecekti. Bununla birlikte

belediyeler, depolarında yangın çıkması nedeniyle yanan gaz ve diğer maddelerin

sandıklarını da tazmin edecekti. Ayrıca belediyeler depolarına konulacak yanıcı

maddeler belediyeler tarafından sigorta edilecekti. Ancak eşya sahipleri istemeleri

halinde mallarını kendileri sigorta ettirip ücretini ambar vergisinden düşürebileceklerdi(

5.Madde).

Nizamnamenin yabancılara hususî depo kurma hakkını tanıyan 4. maddesi

Osmanlı Devleti’nin menfaatine aykırıydı. Bâbıâli, özellikle oktruva resminin

belediyelerce alınmaya başlanmasından önce yabancıların hususî depo açmalarına izin

verilmesinin sakıncalı olacağını düşünmekteydi. Bâbıâli’ye göre Şehremaneti’nin

Çubuklu’da bulunan gaz depolarına ait imtiyazını ve diğer belediyelerin buna benzer

hukukunu geçersiz sayarak verilecek böyle bir izin, gerek İstanbul belediyesinin gerekse

taşra belediyelerinin mühim bir gelirden mahrum bırakabilirdi.

Yabancıların hususî depo yapmalarına izin verilmesiyle ilgili Bâbıâli’nin bir

diğer endişesi ise ilga kararının henüz büyük devletler tarafından tanınmamış

olmasından kaynaklanmaktaydı. İttihat ve Terakki Hükümeti, harbin bitiminde, ilga

kararıyla ilgili kararında ısrar etme düşüncesinde olsa da kaldırılma kararının büyük

devletler tarafından tasdik edilmesinden önce yabancı tebaaya birtakım müsaadeler

tanımanın ileride kendisini sıkıntıya sokacağı kanaatini taşımaktaydı. Bu nedenle

Bâbıâli, ecnebîlere depo kurma müsaadesine ancak oktruva resminin alınmaya

başlanmasından sonra izin verilmesini doğru bulmaktaydı772.

1906 tarihli nizamnamenin, ilga kararından sonra sorun yaratan bir diğer

maddesi ise, yukarıda belirtilen, 2. maddesiydi. Bu madde, 1915 yılında çıkartılan bir

kanunla değiştirilmiştir. Meclis-i Âyan ve Mebusan tarafından kabul edilip padişahın

iradesiyle 11 Mart 1915 (26 Şubat 1330) tarihinde yürürlüğe giren “Rüsum-ı Belediye

Kanunu”nun 9. maddesi, nizamnamenin 2. maddesi yerine geçmiştir. Çünkü Rüsum-ı

Belediye Kanunu’nun 25. maddesinde, bu kanunun şehirlerde petrollerin muhafazasına

dair olan nizamnamenin dahi yerine geçtiği belirtilmiştir. Rüsum-ı Belediye Kanunu’nun

9. maddesine göre şehirlerde tüketilecek petrol gibi yanıcı maddelerin her bir

kilosundan beş para, ispirtonun kilosundan kırk para, benzin ve diğer yanıcı sıvıların 772 BOA, DH.UMVM., no:99/10, lef:3/1.

Page 276: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

263

kilosundan ise on para vergi alınacaktı. Bu vergiler, azamî sınırları göstermekte olup

belediyeler isterse bu vergilerde indirim yapabilecekti. Bu gibi yanıcı maddelerden

belediye depolarına konulan petrolün her bir sandığından ve diğer yanıcı maddelerin her

bir yirmi beş kilosundan ardiye resmi olarak ayda beş para vergi alınacaktı773. Bu

kanunla ister hususî isterse belediye depolarına konulsun, yanıcı maddelerden alınacak

vergi oranları yükseltilmiş ve her iki türden depoya konulacak gazlardan da aynı oranda

vergi alınması kararlaştırılmıştı. Yalnız yanıcı maddelerin belediye depolarına

konulması halinde bunlardan, özel depolara konulanlara göre, fazladan ayda beş para

ardiye resmi alınacaktı.

“Rüsum-ı Belediye Kanunu”, 1906 tarihli nizamnameden kaynaklanan sıkıntıları

tamamıyla ortadan kaldırmaktan uzaktı. Çünkü bu kanunun 9. maddesi sadece alınacak

vergiyle ilgiliydi. Dolayısıyla nizamnamenin diğer maddeleri yürürlükteydi. Oysaki bu

nizamname, Osmanlı Devleti’nin hakiki menfaatleri ve ihtiyaçları gözetilerek

yapılmamıştı. Bu nedenle Bâbıâli, nizamnamenin kendi çıkarlarına uygun olarak

değiştirilmesini zorunlu olarak görüyordu. Osmanlı Hükümeti, özellikle nizamnamenin

yabancılara hususî depo kurma hakkını veren 4. maddesini, her şehirde gaz depolarının

belediyelere ait olmasını sağlayacak ve hususî gaz depolarının kurulmasını

yasaklayacak şekilde değiştirmek istiyordu774. Gerçi 1906 tarihli nizamnamenin 4.

maddesi, hususî depoların yapılmasını hükümetin iznine bağlamıştı. Bunun yanında

gerek 23 Kasım 1914 tarihli genelge gerekse Rüsum-ı Belediye Kanunu’nun 9. maddesi,

hususî depolara konan gazları da belediye depolarına konan gazlar gibi vergiye tâbi

tutmuştu. Dolayısıyla, bu tür depo kuranlar ancak ardiye resmini tasarruf

edebileceklerinden, hususî depo kurmak zorlaşmıştı. Bu şartlarda özel depo yapımı

bilhassa küçük tüccar için hayli masraflı olacağından bundan sonra artık hususî depo

yapılamayacağı, bu nedenle de nizamnamenin değiştirilmesine gerek olmadığı

düşüncesine varılabilir775. Ancak aynı değerlendirme henüz deposu olmayan belediyeler

için de geçerlidir776. Yani deposu olmayan belediyeler için de aylık beş para ardiye

773 BOA, DH.UMVM., no:99/10, lef:5/1. 774 BOA, DH.UMVM., no:99/10, lef:5/1. 775 BOA, DH.UMVM., no:99/10, lef:4/1, 4/2. 776 BOA, DH.UMVM., no:99/10, lef:5/2.

Page 277: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

264

vergisinin alınması, belediyeleri depo yapmaya yöneltecek ve teşvik edecek oranda

büyük bir gelir değildir.

Bâbıâli’nin yabancıların özel depo yapmalarına izin vermek istememesinde ve

gaz depolarının belediyelerin tekelinde olmasında ısrar etmesinin nedeni de zaten

budur: Aylık beş para ardiye resminin tasarrufunu düşünerek hareket etmeyen, büyük

sermaye sahibi yabancı şirketlerin Osmanlı topraklarında gaz depoları tesis edecek

olması. Özellikle petrol ticaretinde, bir Amerikan şirketi olan Standart Oil gibi büyük

sermayeye sahip Alman, Rumen ve Rus şirketlerinin, kuracakları depolarla Osmanlı

ülkesinde tekel oluşturmaları Bâbıâli’yi kaygılandırıyordu777. Bu tür yabancı şirketlerin,

hususî gaz depolarının kurulmasıyla ilgili nizamnamenin 4. maddesindeki şartları yerine

getirmesi durumunda Osmanlı Hükümeti, istemese dahi, bunlara depo kurma iznini

vermek zorunda kalacaktı778. Bunun önüne geçmek isteyen Bâbıâli, 1906 tarihli

nizamname yerine yeni bir nizamnameyi yürürlüğe koymak istiyordu.

Bu yeni nizamname taslağında, 1906 tarihli nizamnamenin 2., 3., ve 4.

maddelerinde önemli değişiklikler yapılmış, diğer maddeleri ise aynı şekilde

korunmuştur. Altı maddeden oluşan bu taslağa göre779 belediye depolarına konulacak

gaz sandıklarının her birinden ve ispirto, benzin gibi yanıcı maddelerin her bir yirmi beş

kilosundan birinci ay için ikişer kuruş ve diğer aylar için onar para ücret

alınacaktı(2.Madde). Bu nizamname tarihinden önce tüccar tarafından kendi mallarını

koymak üzere yapılan hususî depolar, sahiplerinin münhasıran kendi mallarını

koymaları şartıyla, eskisi gibi kullanılabilecekti. İmtiyazla kurulmasına izin verilen

depoların imtiyaz şartlarına halel gelmeyecekti. Bununla birlikte yeniden depo tesis

edecek belediyeler bu hususî depoları istimlâk etmek veyahut bunların sahiplerine

tazminat verip bu depoları kullandırmamak hakkına sahip olacaktı(3.Madde). Belediye

depolarının mevcut olmadığı yerlerde tüccar, münhasıran kendi mallarını saklamak için

depo inşa etmek isterse hükümetten ruhsat almak, bu depoları her zaman belediyelerin

denetim ve gözetiminde bulundurmak şartıyla buna izin verilecekti. Eğer belediyeler

777 BOA, DH.UMVM., no:99/10, lef:5/1. 778 BOA, DH.UMVM., no:99/10, lef:5/2. 779 Bâbıâli’nin 1906 tarihli nizamname yerine yürürlüğe koymak istediği nizamname taslağı için bkz. BOA, DH.UMVM., no:99/10, lef:1.

Page 278: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

265

depo inşa etmek isterse hususî depolar hakkında 3. maddede belirtilen hükümler

uygulanacaktı(4.Madde).

Bu taslaktaki 2. maddeyle, 1906 tarihli nizamnamenin 2. maddesinde depolara

konan yanıcı maddelerden alınan beş para ücret yerine, on para ücret alınması ön

görülmüştür. Taslakta yer alan 3. ve 4. maddelerle ise yukarıda da değinilen büyük

sermayeli yabancı petrol şirketlerinin Osmanlı topraklarında tekel oluşturması

engellenmek istenmiştir. Bâbıâli, bu yeni nizamnameyle ilgili çalışmaları tamamlamak

üzere bir komisyon kurmuş ve bu nizamnamenin, yukarıda belirtilen esaslar dâhilinde,

14 Mart 1916 (1 Mart 1332) tarihinde yürürlüğe girmesine karar vermiştir.780. Ancak bu

taslağın yürürlüğe konulup konulmadığına dair bir bilgiye ulaşılamamıştır.

Kapitülasyonlar, Bâbıâli’nin gaz depolarıyla ilgili kendi ihtiyaçlarına uygun

düzenlemeler yapmasını engellemişti. Bu nedenle Osmanlı Hükümeti, kapitülasyonların

yürürlükte olduğu dönemde yabancıların kurmuş olduğu özel gaz depolarından vergi

alamamıştı. İlga kararından sonra yabancıların hususî depolarından da vergi almaya

başlayan Bâbıâli aynı zamanda büyük sermayeli yabancı şirketlerin ülkede hususî gaz

depoları kurarak tekel oluşturmalarının önüne geçmeye çalışmıştır.

II. 15. 5 Yabancıların Tarik Bedel-i Nakdîsi İle Yükümlü Tutulmaları

Tarik bedeli, yol vergisi yerine kullanılan bir tabirdi. Meclis-i Mebusan’a

sunulan 1909 bütçesinde tarik bedeli için şu ayrıntılara yer verilmişti: Daha önce Turuk-

ı Maabir Nizamnamesi, 16 yaşından yukarı ve 60 yaşından aşağı erkeklerin 12 saat

mesafe dâhilindeki yollarda, senede 4 gün hizmet etmek ve yük araba hayvanlarını da

senede dörder gün çalıştırmak şeklinde idi. Uygulamada görülen sıkıntılar üzerine 1900

senesinden itibaren hayvanlarla ilgili mükellefiyetler kaldırılmış ve 16 yerine 20 yaşının

üzerindeki kişiler bu vergiyle yükümlü tutulmuştu. Ayrıca mükellefler, 4 gün yol

yapımında çalışmak yahut bedel-i nakdî (yol parası) vermek seçeneklerinden birini

tercihle baş başa bırakılmıştı. Ancak mükelleflerin yükümlülüklerini bedenen veya

bedelen (para olarak) yerine getirmekte serbest bırakılması birtakım karışıklıklara yol

açmıştı. Bu sıkıntıyı aşmak için yükümlülüklerinin bedelini nakit olarak ödeyecek

durumda olmayanlara yollarda ücret karşılığında çalışma ve alacağı gündelikten

780 BOA, DH.UMVM., no:99/10, lef:5/2.

Page 279: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

266

borcunu ödeme olanağının sağlanması; böylece mükellefiyetin mutlak surette bedelen

ödenmesi uygun görülmüştü.

Tarik bedel-i nakdîsi hakkındaki 12 Mart 1914 tarihli kanuna göre nakdî bedel

12 ile 40 kuruş arasında olacaktı. Her vilayette alınacak verginin miktarı, 12 ile 40

kuruş aralığında olmak üzere vilayet umûmî meclisleri tarafından belirlenecekti. Tarik

bedelinden belirli bir yaşın altında ve üstünde olan erkeklerden başka; kadınlar,

askerler, hocalar, hahamlar ve maluller de muaftı781.

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra Osmanlı Hükümeti yabancıları da tarik

vergisiyle mükellef tutmuştur. 1331 tarihinde Osmanlı memurlarına gönderilen

“İmtiyâzât-ı Ecnebiyyenin Lağvından Dolayı Memurine Tebliğ Olunacak Talimatname”

de “Tarik Bedel-i Nakdîsi” başlığı altında yer alan bir madde, yabancıların tarik

vergisini ödemesini gerektiriyordu. Buna göre tarik bedel-i nakdisi ile ilgili Osmanlı

tebaası hakkında geçerli olan usûl ve nizamlar ecnebîlere de aynen tatbik

olunacaktı(2.Madde). Bâbıâli, 25 Ekim 1914’te yayımlamış olduğu bir genelgeyle

duruma açıklık getirmiştir. Genelgede tarik vergisiyle ilgili olan 12 Mart 1914 tarihli

kanunun birinci maddesine atıfta bulunulmuş; maddede, Osmanlı ülkesinde ikamet eden

on sekiz yaşından altmış yaşına kadar tüm erkeklerin tarik bedel-i nakdîsiyle mükellef

tutulduğunun yazılı olduğuna dikkat çekilmişti. Kanunun bu maddesinden hareket eden

Bâbıâli, kapitülasyonların kaldırılması üzerine Osmanlı ülkesinde ikamet eden

yabancıların da bu vergiyi ödemekle yükümlü olduğunu genelgede belirtmişti. Ancak

tarik bedel-i nakdîsinin alınabilmesi için Osmanlı ülkesinde ikamet etmenin şart olup

olmadığı, bu verginin alınmasıyla ilgili sefaret ve konsolosluk memurlarına ne şekilde

muamele edilmesi gerektiğiyle ilgili de birtakım tereddütler vardı782.

Bir kişinin Osmanlı ülkesinde ikamet etmiş sayılabilmesi için ailesiyle birlikte

Osmanlı topraklarında daimî surette ikameti gerekiyordu. Bunun yanında Osmanlı

ülkesinde ticaret eden şahıslar aileleri ile birlikte olmasalar dahi ikamet etmiş

781 Mehmet Zeki Pakalın, “Tarik Bedeli”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1993, C.III, 4. baskı, s.409. Osmanlı Devleti’nin malî istatistiklerine göre 1909 yılında 13 milyonun üzerindeki yükümlüden her sene 2,5 milyonu fiilî olarak yollarda çalışmış; bedel ödeyen 5 milyon kadar yükümlüden ise 250–300 bin civarında tahsilât yapılmıştır. Bkz. V. Eldem, Harp ve Mütareke Yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomisi, Ankara 1994, s.188. 782 Genelge için bkz., Dâhiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası, 1330, C.II, s.121–122.

Page 280: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

267

sayılıyorlardı. Dolayısıyla Osmanlı ülkesinde seyahat amacıyla bulunmayan bütün

yabancı ülke vatandaşları, tarik bedel-i nakdîsini ödemekle yükümlüydüler.

Yabancı elçiler ve elçilikteki memurlar Osmanlı tebaasından veya üçüncü bir

devletin tebaasından olmamaları şartıyla tarik bedelinden muaftılar. Elçilik memurları

olarak Bâbıâli tarafından tanınacak kişiler, ilgili elçilik tarafından Osmanlı Hükümetine

sunulan listede isimleri bulunan ve sefaretin mensup olduğu devlet tabiiyetinde olan

resmî memurlardı. Ancak bu kişiler Bâbıâli tarafından elçilik memuru olarak

tanınacaktı. Yukarıda anılan listede isimleri yazılı bulunan sefaret tabipleri de, elçilik

dışında mesleklerini icra etmeleri halinde tarik bedel-i nakdîsine tâbi olacaklardı.

Konsoloshanenin başında bulunan meslekten yetişme ve muvazzaf başkonsolos,

konsolos ve konsolos vekilleri ve ajan konsular, hizmetinde bulundukları devletin

tebaasından olmak şartıyla ve “şimdilik” kaydıyla tarik bedel-i nakdîsine tâbi

tutulmamıştı. Ancak burada da Bâbıâli karşılıklılık esasına göre hareket etmekteydi.

Çünkü Bâbıâli, Osmanlı konsoloslarını bu tür bir vergiden muaf tutmayan yabancı

ülkelerin Osmanlı ülkesindeki aynı derecedeki memuru hakkında misilleme yapma

kararındaydı. Dolayısıyla Osmanlı konsoloslarına bu tür bir vergiden muafiyet hakkı

vermeyen ülkelerin Osmanlı toprağındaki memurları da tarik bedel-i nakdîsine tâbi

olacaktı.

Kançılar kâtip ve bunun gibi konsoloshane müstahdemine gelince, Bâbıâli

Hukuk Müşavirliği bu şahısların viskonsül gibi bir unvanı olsa bile tarik bedel-i

nakdîsine tâbi tutulmaları gerektiği görüşündeydi783 .

Osmanlı Hükümeti, yabancıları her ne kadar tarik bedel-i nakdîsine tâbi

tutmuşsa da tarik vergisi ile ilgili tahakkuk ve tahsil işlemlerinin yapılma zamanını

geçmişti. Bu nedenden dolayı 1330∗ senesinin tarik bedel-i nakdisinin alınması Meclis-i

Vükela kararıyla tehir edilmiş; alınan bu karar gerekli yerlere tebliğ olunmuştu784.

Kapitülasyonların kaldırılması üzerine yabancı tebaa, tarik bedel-i nakdisine tâbi

olma hususunda da Osmanlı tebaasıyla eşit tutulmuş; Osmanlı topraklarında yaşayan

783 Bâbıâli Hukuk Müşavirliği’nin konuyla ilgili bu görüşü için bkz. Dâhiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası, 1330, C.II, s.122–123. ∗ Rûmî takvimle 1330 senesi, miladî olarak 14 Mart 1914–13 Mart 1915 tarihleri arasındaki zamanı kapsar. 784 Tanin, 12 Teşrin-i evvel 1330/ 25 Ekim 1914.

Page 281: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

268

yabancılar da tıpkı Osmanlı tebaası gibi tarik bedel-i nakdisini ödemekle yükümlü hale

gelmiştir785.

II. 15. 6 Kapitülasyonların Kaldırılmasından Sonra Yabancılardan

Alınması Kararlaştırılan Diğer Vergiler

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra Osmanlı memurlarına “İmtiyâzât-ı

Ecnebiyyenin Lağvından Dolayı Memurine Tebliğ Olunacak Talimatname” adını

taşıyan 1331 tarihli bir kitapçık gönderilmişti. Bu talimatnamede “Konsolosların

Temettü Vergisi”, “Tarik Bedel-i Nakdîsi”, “Diğer Tekâlif-i Bilâ Vasıta”, “Müskirat”

başlıklarını taşıyan ve altı maddeden oluşan bir düzenleme de bulunmaktaydı786.

“Konsolosların Temettü Vergisi” adı altında yapılan düzenlemeye göre gerek muvazzaf

gerekse fahrî başkonsolos, konsolos, konsolos vekilleri ile ajan konsular, ticaret ve

sanatla iştigal ettikleri takdirde icra ettikleri sanat ve ticaretten dolayı Osmanlı

tebaasının tâbi olduğu vergilere tâbi olacaktı(1. Madde).

“Diğer Tekâlif- i Bila Vasıta” başlığı altında ağnam, aşar resmi gibi diğer

doğrudan vergilerin dahi yabancılardan tıpkı Osmanlı tebaası gibi alınması hükmü yer

almıştır(3.Madde).

“Müskirat” ile ilgili kısımda belirtildiğine göre, konsolosların şahsı için

ürettikleri şarapların 250 kilosu kendilerine bırakılacak, geri kalan kısmından ise vergi

(resm-i miri) alınacaktı(4.Madde). Damga resmî kanunu yabancılar hakkında Osmanlı

tebaasına uygulandığı gibi uygulanacaktı(5.Madde). Diğer bütün dolaylı vergileri ve

belediye vergilerini dahi yabancılar Osmanlı tebaası gibi ödeyecekler; onlar hakkında

dahi aynı şekilde muamele olunacaktı(6.Madde).

Yabancı tebaanın mükellef tutulduğu bir diğer vergi liman vergisi (resmi) idi.

Kapitülasyonların kaldırılmasıyla yabancı vapurlardan bu verginin alınmasında

herhangi bir deşikliğe gidilmemiş; eskisi gibi alınması uygun görülmüştü787.

İstihlak vergisinin artırılması da Osmanlı Hükümeti tarafından uzun süreden beri

istenmekte iken kapitülasyonlar nedeniyle bunu gerçekleştiremiyordu.

785 BOA, DH.UMVM., no:57/18, lef:2. 786 1331 Tarihli Talimatname, s.9; Sicilli Kavanini, C.XI, s.513. 787 BOA, DH.SYS., no:52/7, lef:7/1, 8.

Page 282: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

269

Kapitülasyonların ilgasından sonra, sigara kâğıdı, kibrit ve oyun kâğıdına da vergi

koyulmuş, kibrit inhisar haline getirilmiştir. Ayrıca üretilen her kutu kibritin 100 para

fiyatla satılması kararlaştırılmıştır. Bu suretle 1918/1919 malî yılı için 34 milyon tahmin

edilen Osmanlı Devleti’nin gelirleri, zamların kabulü ile 42 milyon liraya

yükselmişti.788

Kapitülasyonların kaldırılmasıyla yabancılar da Osmanlı tebaasının verdiği

bütün vergileri vermekle mükellef tutulmuş, tebaayla yabancı arasında fakat yabancının

lehine olan rekabet koşulları değiştirilmiş, devlet ve yerel yönetimler, gelirlerini artırma

imkânına kavuşmuştu.

II. 16 Gümrüklerle İlgili Yapılan Düzenlemeler

Yabancı devletler kapitülasyonların bazı hükümlerine yanlış mana vermeleri

nedeniyle Osmanlı ülkesindeki tebaalarının gümrük ve emlak vergisi ile diğer bazı

vergiler dışında malî yükümlülüklerden muaf oldukları iddiasında olmuşlardır789. Ancak

kapitülasyonların geçerli olduğu dönemde dahi gümrük vergisi Osmanlı topraklarındaki

yabancılardan alınan bir vergi olmuştur.

Osmanlı Devleti, 1914’e kadar kapitülasyonlar nedeniyle gümrük politikasını

kendi menfaatleri doğrultusunda belirleyememiştir. Bâbıâli gümrük vergi oranını her

artırmak isteyişinde kapitülasyon engeliyle karşılaşmış, gümrük vergisini yükseltmek

için imtiyaz verdiği ülkelerin muvafakatini almak zorunda kalmış790; gümrük vergi

oranları üzerinde tek başına değişiklik yapması mümkün olamamıştır791. Yabancı

devletler ise gümrük vergisinin yükseltilmesinden kendi menfaatleri doğrultusunda

yararlanmak istemişler; gümrük vergilerinin artırılması karşılığında birtakım şartlar ileri

sürmüşlerdi. Rusya gümrük vergisinin yükseltilmesine ilişkin onayını, bu verginin

artırılmasından meydana gelen gelirin Makedonya’nın ihtiyaçlarına; Fransa, borçların

788 V. Eldem, Harp ve Mütareke Yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomisi, Ankara 1994, s.151, 196. 789 Bâbıâli Hukuk Müşavirliği’nin 7 Eylül 1910 tarihli bu belgesi için bkz. BOA, HR.SYS.KSM., 1821/1, lef:57. 790 Z. Toprak, Türkiye’de “Milli İktisat”(1908–1918), Ankara 1982, s. 126. Ayrıca bkz. A. D. Noviçev, a.g.e., 70–73. 791 Çağlar Keyder, Dünya Ekonomisi İçinde Türkiye(1923–1929), İstanbul 1993, 2. baskı, s.93.

Page 283: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

270

ödenmesine; Almanya ise Bağdat demiryolu hattının kilometre güvencesi olarak

ayrılması koşuluna bağlıyordu792.

Gümrük vergisinin yükseltilmesinin yanı sıra gümrük tarifeleri de Bâbıâli için

sıkıntı yaratan bir diğer konuydu. Gümrük tarifelerinin yerli sanayiyi koruyacak şekilde

düzenlenememesi, yalnızca devlet fabrikalarının Avrupalı sermayedarlarının rekabeti

karşısında ayakta kalmasına, bunun dışındaki fabrikaların birçoğunun kapanmasına

sebep olmuştur793. Osmanlı Devleti, XIX. yüzyılın sonlarına doğru ad valorem tarife

yerine menfaatine daha uygun olan spesifik tarifeye geçmek istemiştir. Ancak Bâbıâli

bu konuda da kapitülasyonlar nedeniyle başarılı olamamış; yabancı ülkeler serbest dış

ticaret ilkelerine aykırı olacağı gerekçesiyle Bâbıâli’nin spesifik tarifeye geçmesine razı

olmamışlardır794. Yabancı ülkelerin gümrük tarife usûlünde değişiklik yapılmasına sıcak

bakmamalarının bir diğer nedeni de Osmanlı Devleti’nin böyle bir değişikliği gümrük

vergilerinin yükseltilmesi için vesile kılabileceği yönündeki endişeleriydi795.

1907 yılına gelindiğinde gümrük vergilerinin yükseltilmesine ilişkin Bâbıâli’nin

talepleri sonuç vermiştir. Avusturya-Macaristan, Almanya, İngiltere, Fransa, Rusya ve

İtalya devletlerinin temsilcileriyle İstanbul’da bir protokol imzalayan Osmanlı Devleti,

adı geçen ülkelere gümrük vergisinin %3 oranında artırılmasını kabul ettirtebilmiştir796.

Böylece gümrük vergilerini ad valorem % 8’den % 11’e yükseltmişti. Bu tarifede de

yine belirli malların himayesi söz konusu değildi797.

II. Meşrutiyet’ten sonra Osmanlı Devleti’nin dış ticaret politikasına ilişkin

tartışmalar artmıştır. Başta Mehmet Cavit Bey olmak üzere İttihat ve Terakki’nin liberal

kanadı ile Dersaadet Ticaret ve Ziraat ve Sanayi Odası serbest dış ticaret ilkelerini

savunmakta, yerli sanayicinin himaye edilmesine karşı çıkmaktaydılar. Diğer taraftan

koruyucu bir dış ticaret politikası takip edilmesinden yana olanlar da dönemin çeşitli

dergilerinde yazılarla liberal dış ticaret politikasına karşı çıkıyorlardı. 1908’den sonra

İstanbul’da yayımlanmaya başlanan Osmanlı Ziraat ve Ticaret Gazetesi, Osmanlı

sanayisinin hükümetin korumasına muhtaç olduğunu, tarımın gelişmesinin de bazı tarım

792 A. D. Noviçev, a.g.e., 73–74. 793 Hüseyin Avni, Bir Yarım Müstemlike Oluş Tarihi, İstanbul 1932, s.68–69. 794 Z. Toprak, Türkiye’de “Milli İktisat”(1908–1918), Ankara 1982, s.126. 795 Tanin, 29 Teşrin-i evvel 1331/ 11 Kasım 1915. 796 A. D. Noviçev, a.g.e., 74. 797 Ç. Keyder, a.g.e., s.93; K.[Kef]D.[Dal], Kapitülasyonlar, yay. Seyyid Tahir, b.y.y., 1329, s.20.

Page 284: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

271

ürünlerinin gümrük duvarlarıyla korunmasıyla mümkün olabileceğini belirtiyordu.

Gerek serbest ticaretten gerekse korumadan yana olanların birleştikleri ortak nokta

tarifeydi: Her iki tarafta spesifik tarifeye geçilmesini istiyordu798.

Bâbıâli gümrük vergilerinde kendi lehinde birtakım düzenlemeler yapılması ve

kapitülasyon hükümlerinin yabancı devletlerce yanlış yorumlanmaması için yabancı

hükümetler nezdinde de teşebbüslerde bulunmuştu.

1910 yılında adlî ve malî hususlarla ilgili Fransa hükümetine yarı resmî ve şifahî

bir şekilde teşebbüste bulunan Bâbıâli, yabancıların vermeleri gereken vergilerden ve

adlî işlerinden kaynaklanan meselelerde Fransa’nın hem muvafakatini hem de diğer

yabancı ülkelere karşı desteğini almak istiyordu. Bâbıâli Fransa ile yapacağı

müzakerelerde ne şekilde hareket edeceğini ve hangi konular üzerinde duracağını tespit

etmişti. Bâbıâli, bu dönemde kendisiyle geçerli bir ticaret antlaşması bulunmayan

ülkelerin mallarına istediği tarifeyi tatbik etme hakkına sahip olduğunu düşünüyor ve

bunu yapmak istiyordu. Ayrıca 1860–1862 tarihli ticaret antlaşmalarının da süresi

dolduğundan bunların fesholduklarını Fransa’ya ve diğer elçiliklere bildirmeyi

tasarlıyordu. Yabancı elçilikler eğer kapitülasyon usûlüne, yani %2 ithal vergisi

alınmasına geri dönmek isterse Osmanlı Devleti de gümrük vergisini %15’e hatta

%20’ye yükseltecek dahilî vergiler koymasının önünde hiçbir engel olmadığını

söyleyecekti. Bâbıâli bu tarz bir müdafaanın yapılmasının yürürlükte olan % 11

oranındaki gümrük vergisine yapmayı istediği % 4’lük ilaveyi kolaylaştıracağını

ummaktaydı799. Bâbıâli, Fransa hükümetine taleplerini kabul ettirememişti; ancak

gümrük vergisinin % 15’e çıkartılmasıyla ilgili beklenti devam etmiştir800.

1913’te gümrük vergilerinin %15’e yükseltilmesi, bu yüzde on beşin tarifeye

bağlanması gibi birtakım meseleler İngiltere Hariciye Nazırı Edward Grey ile Hakkı

Paşa arasında müzakere edilmişti. Görüşmeler sonucunda İngiltere, Osmanlı Devleti’nin

ithal mallardan kıymet üzerinden % 15 oranında vergi alması kabul etmişti. Ancak bu %

15 vergi bütün yabancı mallar hakkında geçerli olunca uygulanacaktı. İngiltere’nin

kapitülasyonların iyileştirilmesi konusunda göstereceği kolaylıklara karşılık Bâbıâli’den

798 Ayrıntılı bilgi için bkz. Z. Toprak, Türkiye’de “Milli İktisat”(1908–1918), Ankara 1982, s.104–114. 799 BOA, HR.SYS.KSM., no:1821/1, lef:57, 58. 800 K.[Kef]D.[Dal], a.g.e., s.20.

Page 285: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

272

yerine getirilmesi güç isteklerde bulunması bu görüşmelerden hiçbir sonuç

alınamamasına neden olmuştu801.

İttihat ve Terakki Hükümeti, kapitülasyonları kaldırdıktan sonra bağımsız bir dış

ticaret politikası oluşturmasına engel olan bağlardan da kurtulmuş; gümrüklerle ilgili

daha önce tek başına yapamadığı düzenlemeleri yapma imkânına kavuşmuştu. Osmanlı

Hükümeti 20 Eylül 1914 tarihinde çıkarttığı “Gümrük Resminin Tadili Hakkında

Kanun-ı Muvakkat” ile gümrük vergi oranlarında değişiklik yapmıştır. Yedi maddeden

oluşan kanun-ı muvakkatle %11 gümrük vergisine tâbi tutulan mallardan kıymetleri

üzerinden (ad valorem olarak) % 15 gümrük vergisi alınması uygun görülmüştü(1.

Madde). %8 gümrük resmine tâbi tutulan mal ve ürünlerden ise yine kıymetleri

üzerinden %12 vergi alınmasına karar verilmişti(2.Madde). Kanun-ı muvakkat 30 Eylül

1914 gece yarısından itibaren yürürlüğe girecekti(6. Madde)802.

Kapitülasyonların yürürlüğe girmesinden bir gün evvel, 30 Eylül 1914’te,

Rüsumat Müdüriyet-i Umûmiyyesi tarafından gümrük vergisinin %15’e yükseltilmesi

ile ilgili taşradaki gümrük memurlarına gerekli tebligat yapılmış ve yapılan kanun

hatırlatılmıştır803.

Osmanlı Hükümeti’nin gümrük vergisini %15’e yükseltmesi yabancı ülkelerin

temsilcilerinin tepkilerine neden olmuştur. Fransız elçisi Bombard bu kanunun yabancı

ülkelerin elçileriyle anlaşmaya varılmaksızın çıkartılmasından rahatsız olmuş; yabancı

elçilerle anlaşmadan yapılan kanunların uzun süreli olamayacağını Cavit Bey’e ifade

etmişti804.

Gümrük vergisinin % 15’e yükseltilmesini, Mersin Amerika konsolosluğu da

protesto etmişti. Kapitülasyonların yürürlükte olduğu dönemde yabancıların mezheple

ve hayırla ilgili müesseseleri gümrük vergisinden muaftı. İlga kararıyla yabancıların

anılan müesseseleri de gümrük vergisine tâbi tutulmuştu. Mersin Amerika konsolosluğu

gümrük vergisinin yükseltilmesine yönelik protestosunda bu husus da etkili olmuş gibi

gözüküyor. Kapitülasyonları kaldırdıktan sonra gümrük vergisinin belirlenmesinde

801 BOA, HR.SYS.KSM., no:1881/12. 802 İkdam, 9 Eylül 1330/ 22 Eylül 1914; Düstur, II. Tertip, C.X, s.4–5; 1331 Tarihli Talimatname, s.28–29. 803 İkdam, 18 Eylül 1330/ 1 Ekim 1914. 804 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 10 İkinci teşrin 1944/ 10 Kasım 1944.

Page 286: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

273

“serbest-i tâmme”ye sahip olan Bâbıâli bu protestoyu dikkate almamıştı. Bâbıâli, Ocak

1915’te Amerika konsolosluğunun böyle bir itirazda bulunmaya hakkı olmadığını adı

geçen konsolosluğa bildirmişti805.

Tanin gazetesi, gümrük vergilerinin yükseltilmesini, hem devlet gelirlerinin

artırılması hem de ülkede millî bir iktisadî hayatın gelişmesine mani olan en büyük

engellerden birinin ortadan kalkması açısından önemli görmüştür.

Osmanlı Hükümeti, 31 Mayıs 1915’te çıkarttığı bir başka kanunla harbin devamı

müddetince ithal mallardan alınan %15 oranındaki gümrük vergisi %30’a

çıkartmıştır806.

Bâbıâli gümrük vergisi oranlarını değiştirmesine karşın yine eski tarife

üzerinden yani ad valorem yöntemiyle vergi almaktaydı. Osmanlı Hükümeti, ad

valorem yerine spesifik tarife (eşyanın fizikî ağırlığı) üzerinden vergi almak

istiyordu807. Bu amaçla yeni bir gümrük tarifesi hazırlanması amacıyla bir komisyon

oluşturulmuştu. Maliye Nezareti Müşaviri Hasan Tahsin Bey’in başkanlığındaki

komisyon Ziraat ve Ticaret Nezareti Müsteşarı Ethem Bey, Rüsumat Müdür-i Umûmîsi

Sırrı Bey ve Hariciye Nezareti Umur-ı İdariyye Şubesi Müdürü Suat Bey’den

oluşmaktaydı808. Hazırlanması kararlaştırılan yeni gümrük tarifesi gümrük vergisi

alımında yeni bir usûl getirdiğinden Osmanlı memurlarının bu tarifeyi uygulamakta

sıkıntı çekmemeleri için bir dershane oluşturulması kararlaştırılmıştır809. Sırrı Bey,

gerek bu dershanede yeni tarifenin Osmanlı gümrük memurlarına öğretilmesi gerekse

savaşın devam etmesinden dolayı Osmanlı gümrüklerine gelen eşyanın azlığı nedeniyle

bu yeni tarifenin sorun yaşanmadan uygulanacağı kanaatindeydi810. Ayrıca Rüsumat

Müdüriyyet-i Umûmiyyesi’nde açılacak olan bu dershanede ders verecek, hizmet

edecek ve taşradan dershaneye gelecek memurların harcırahına karşılık olmak üzere

805 BOA, DH.İD., no:59/85. 806 BOA, MV., 203/46; Tanin, 2 Haziran 1331/ 15 Haziran 1915; İkdam 2 Haziran 1331/ 15 Haziran 1915; M.M.Z.C., 1333(1917)senesi, C.III, Devre:3, İçtima senesi:3, s.314-315; Z. Toprak, Türkiye’de “Milli İktisat”(1908–1918), Ankara 1982, s.114. 807 Z. Toprak, a.g.e., s.114–115. 808 Tanin, 20 Temmuz 1331/ 2 Ağustos 1915; Z. Toprak, a.g.e., s.116, 44. dipnot. 809 Tanin, 11 Eylül 1331/ 24 Eylül 1915; İkdam,11 Teşrin-i sani 1331/ 24 Kasım 1914. 810 M.A.Z.C., 1331 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:3, s.366.

Page 287: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

274

yukarıda anılan müdüriyetin 1331 senesi bütçesine 79.100 kuruşluk ödenek

verilmiştir811. Osmanlı gümrük memurları bu dershanede üç ay eğitim görecekti.

Eşyanın sıkleti (ağırlığı) üzerinden gümrük vergisi alınması öngören tarifenin

hazırlanmasında yukarıda anılan komisyon bazı güçlüklerle karşılaşmıştır. Tarife tertibi

için elinde mükemmel şekilde hazırlanmış istatistikler bulunmayan komisyon, yabancı

ülkelerin istatistiklerine başvurmuştur. Bunun yanı sıra Osmanlı gümrük istatistiklerini

de kullanan komisyon piyasanın durumu öğrenmek için tüccarların da görüşüne

müracaat etmiş ve tarifeyi bu şekilde hazırlamıştı.

Bu yeni tarifede ne tamamıyla “usûl-i serbestî” ne de “usûl-i himaye” kabul

edilmişti. Mutedil bir iktisat siyaseti takip edilerek hammaddesi ülke içinde bulunup

halkın önceden beri uğraştığı sanayi dallarını yabancıların rekabetinden koruyacak

tarzda gümrük vergisi konulmuştur. Osmanlı ülkesi bir tarım ülkesi olduğundan

özellikle ziraat himaye olunmuş, gelişmeye açık sanayi için de tüketiciyi zarara

uğratmayacak ve bu tür sanayi alanında faaliyet gösteren kişileri tembelliğe itmeyecek

tarzda mutedil bir vergi konulmuştu. Yani ne tam olarak yabancı rekabete karşı Osmanlı

sanayisi korunacak ne de tam olarak yabancılara serbestlik tanınacaktı812. 1331 senesi

bütçesinde gümrük gelirleri 4,4 milyon lira tutmaktaydı. Yeni tarifenin kabulüyle bu

oranın senelik dokuz milyon liraya çıkacağı tahmin edilmekteydi. Fakat savaşın

olumsuz etkisi nedeniyle bir iki sene boyunca gümrük gelirlerinin yedi milyon lirayı

aşabileceği de ön görülmüyordu813. Komisyon Kasım 1915’te vazifesini tamamlamış ve

hazırladığı projeyi Maliye Nezareti’ne sunmuştur814. Maliye Nezareti de 1332∗

senesinden itibaren Osmanlı gümrüklerinde uygulanmak üzere bir kanun taslağı

hazırlayarak Meclis-i Mebusan’a sunmuştur.

Kapitülasyonların geçerli olduğu dönemde Osmanlı Devleti’nin bağımsız bir

gümrük siyaseti yoktu. Kısa zaman önce bağımsızlığını ilan edip kurulan devletler dahi

gümrüklerini kendi menfaatlerine göre düzenlemek hakkına sahip olduğu halde

kapitülasyonlar nedeniyle Osmanlı Devleti bunu başaramıyor; yabancı devletler

811 M.M.Z.C., 1330-1331 senesi, C.I, Devre:3, İçtima senesi:1, s.575-576; M. E. Elmacı, a.g.e., s.124. 812 Tanin, 29 Teşrin-i evvel 1331/ 11 Kasım 1915. 813 Tanin, 29 Teşrin-i evvel 1331/ 11 Kasım 1915; İkdam,11 Teşrin-i sani 1331/ 24 Kasım 1915. 814 İkdam, 26 Teşrin-i evvel 1331/ 8 Kasım 1915. ∗ Rumî takvimde 1332 senesi, miladî olarak 14 Mart 1916–28 Şubat 1917 tarihleri arasındaki zamanı kapsar.

Page 288: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

275

Osmanlı ülkesini bir pazar olarak görüyorlardı. Üstelik eşyanın kıymeti üzerinden

gümrük vergisi alınması usûlüne dayanan tarife Osmanlı Hükümeti’ne, kendi iktisadî

faaliyetine karşı ne bir himaye hakkı ne de serbestlikten kendi lehine yararlanma imkânı

tanıyordu. Ayrıca medenî devletler gelirlerini artırmak amacıyla vasıtalı vergilere önem

verdikleri halde Osmanlı Devleti gümrük vergileri oranlarını az da olsa yükseltebilmek

için yabancı ülkelerle uzun süreli müzakere girişmek ve birçok fedakârlıkları göze

almak zorunda kalıyordu. Kapitülasyonların kaldırılmasından hemen sonra gümrük

tarifelerini birden bire değiştirme imkânına sahip olmayan Osmanlı Hükümeti, yaptığı

çalışmalar neticesinde hazırlamış olduğu bu tarife Tanin tarafından Osmanlı Devleti’nin

müstakil iktisadî faaliyetleri için hayırlı bir adım olarak değerlendirmişti815.

Osmanlı Hükümeti’nin bu yeni gümrük tarifesini hazırlarken gözetmiş olduğu

amaçlar iki nokta etrafında toplamak mümkündür: Gelirlerini artırmak için diğer

devletlerin yaptığı gibi vasıtalı vergilere büyük bir pay ayırmak ve Osmanlı ülkesindeki

“millî iktisad”ı korumak. Ancak büsbütün korumacı değil, mutedil bir siyaset

izlenecekti. Osmanlı Hükümeti himayeyi, himayelerinde bir fayda mevcut olduğuna

kanaat getirdiği maddeler için düşünmekte ve tarifeyi de ona göre hazırlamaktaydı. Bu

bağlamda Osmanlı Hükümeti, ülke içinde üretilmesi mümkün olup sırf dış rekabet

neticesinde ihmale uğrayan birtakım maddeleri himaye etmek amacıyla, bu maddelerin

ithaline ağır vergiler koymuş olduğu gibi ithalini gerekli gördüğü maddelerden ise

gümrük almayı uygun görmemiştir. Bu nedenle tarifede bazı maddeler % 200 oranında

vergilendirilmişken bazı maddeler hiçbir vergiye tâbi tutulmamıştı.

Tanin’in konuyla ilgili değerlendirmeye yer veren bir makalesinde, yeni

tarifenin vergi oranlarının yüksek olmadığı, 1331 senesinin bütçe açığının savaşın

devam etmesi nedeniyle 1332 senesinde de artacağı, savaşın bitiminde hükümetin devlet

gelirlerini artırma meselesini ciddi bir şekilde düşünmeye mecbur olduğu ifade

edilmiştir. Bunun da vasıtasız vergilerin artırılması suretinde değil, gerek alınmasındaki

kolaylık gerekse köylünün ezilmemesi için vasıtalı vergilerin yükseltilmesi şeklinde

olması gerekmekteydi.816 Makalede kapitülasyonların ilgasından önce gümrük

vergilerini % 15’e çıkarmak amacıyla yabancı ülkelerle türlü müzakerelere giren

815 Tanin, 6 Teşrin-i sani 1331/ 19 Kasım 1915. 816 Tanin, 6 Teşrin-i sani 1331/ 19 Kasım 1915. Ayrıca bkz. İkdam,11 Teşrin-i sani 1331/ 24 Kasım 1915.

Page 289: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

276

Osmanlı Hükümeti’nin kapitülasyonların ilgasından sonra gümrük gelirlerini ortalama

olarak %25’e çıkarmasının sebebi vasıtalı vergilerin yükseltilmesi olarak görülmüş ve

ortalama %25’lik gümrük vergisi oranı da az bulunmuştur. Anılan makaleye göre

Meclis-i Mebusan’da görüşülerek eksiklikleri giderilecek olan yeni kanunla, iktisat

sahasında yapılacak ıslahatın ilk adımı gümrük alanında atılmıştı. Tarifenin yürürlüğe

konulmasından birkaç yıl sonra Osmanlı gümrükleri, ilmî esaslara dayanan ve ülkenin

iktisadî menfaatleriyle uyumlu bir usûl ile idare olunacaktı817.

Meclis-i Mebusan’a sunulan gümrük tarifesi hakkındaki kanun taslağının

gerekçesinde Osmanlı Hükümeti, tarifeyi tatbikindeki amaçlarını şu şekilde

belirtmiştir818:

1) Ham maddesi ülke içinde olan ve kolaylıkla üretilebilen maddeleri himaye

eylemek için dışarıdan gelen aynı maddelere ağır vergiler koyulmuştur.

2) Gelişmeye uygun olan sanayiyi teşvik maksadıyla bunlar, yabancı rakipleriyle

rekabet edebilmelerini sağlayacak bir resme tâbi tutulmuştur.

3) Zarurî ihtiyaçlardan olan eşyadan halkı ezmemek amacıyla mutedil bir vergi

alınması uygun görülmüştür.

4) İhtiyaç derecesinde üretilmesi zamana muhtaç olan maddeler için dahi daha

sonra yükseltilmesi koşuluyla hafif bir vergi alınmıştır.

5) Ziraat tümüyle himaye edilmiştir.

6) Osmanlı ülkesinde yetişmiş tarım ürünleri himaye edilmiştir.

7) Saf olmayan maddelerin ithalini engellemek için bunlara ağır vergiler

konulmuştur.

8) Kaçakçılığı kolay olan mücevherat gibi maddeler için çok az bir vergi

konulmuştur.

Yeni gümrük tarifesinin yabacı ülkelerle Osmanlı Devleti arasında ticaret

antlaşmalarına zemin hazırlayacağı görüşü de Osmanlı basınında ifade ediliyordu. Hatta

817 Tanin, 6 Teşrin-i sani 1331/ 19 Kasım 1915. 818 İkdam, 11 Teşrin-i sani 1331/ 24 Kasım 1915; Tanin, 6 Teşrin-i sani 1331/ 19 Kasım 1915.

Page 290: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

277

İkdam’ın verdiği bilgilere göre Almanya ile Osmanlı Devleti arasında ticaret antlaşması

için resmî müzakerelere de başlanmıştı819.

Gümrük tarifesiyle ilgili çalışmalarını tamamlayan Osmanlı Hükümeti, 1916’nın

Mart’ında çıkardığı “Gümrüklerce Sıklet-i Eşya Üzerinden Resm Ahzı Hakkında Kanun”

ile Eylül 1916’dan itibaren gümrük vergisinin eşyanın sıkleti yani ağırlığı üzerinden

alınmasını kararlaştırdı820. Böylece ad valorem tarife yani malın değeri üzerinden

gümrük vergisi alınması usûlü terk edilerek malın ağırlığı üzerinden gümrük vergisi

alınmasını niteleyen spesifik tarifeye geçilmiştir821.

II. 17 Kapitülasyonların Kaldırılmasını Kabul Eden Devletler

II. 17. 1 Almanya

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra, bunlardan yararlanan devletler ilga

kararını protesto etmişlerdi. İtilaf Devletleri gibi Almanya ve Avusturya-Macaristan da

karara yönelik tepkilerini ortaya koymaktan çekinmemişlerdi. Osmanlı Devleti, İtilaf

Devletleri safında savaşa girdikten sonra dahi Almanya ile Avusturya Macaristan’ın

tavrında önemli bir değişiklik görülmemiş; ilga kararını resmî olarak kabul

etmemişlerdi. Çalışmamızın birinci bölümünde de değinildiği gibi 1915’te İzmir’de

Osmanlı tebaası ile Alman tebaası arasında meydana gelen bir davada Alman konsolosu

tercüman göndermek istemiş; bu talebi kabul edilmeyince protestoda bulunmuştu. Bu

olaydan sonra toplanan Meclis-i Vükela, konuyu görüşmüş ve ilga kararının sonraki

yıllarda, özellikle de barış görüşmeleri esnasında, Avrupalı devletler tarafından kabul

edilmesi için birtakım tedbirlerin alınmasını gerekli görmüştü. Toplantıda ayrıca ilga

kararının Almanya ve Avusturya-Macaristan tarafından kabul edilmemesinin

müttefiklik ilişkisine yakışmayacağını, adı geçen devletler tarafından ilganın kabul

edilmemesinin ileride ciddi sıkıntılar yaratacağını da belirten Meclis-i Vükela, bu

konuda Almanya ve Avusturya Macaristan’ın Bâbıâli’nin bakış açısını paylaşması

gerektiğine dikkat çekmişti. Konunun bu çerçevede halledilmesi için Berlin’deki

Osmanlı elçisine talimat verilmişti. Ayrıca Almanya ile yapılacak olan ve ilga kararının

819 İkdam, 11 Teşrin-i sani 1331/ 24 Kasım 1915. 820 Zafer Toprak, Milli İktisat- Milli Burjuvazi (Türkiye’de Ekonomi ve Toplum:1908–1950), İstanbul 1995, s.115. 821 Ahmet Tabakoğlu, Türk İktisat Tarihi, İstanbul 2000, s.259. Ç. Keyder, a.g.e., s.93.

Page 291: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

278

kabulü manasına gelecek olan protokolün Avusturya ile de yapılması Meclis-i

Vükela’nın kararları arasında yer almıştı822.

Osmanlı Hükümeti’nin bu yöndeki teşebbüsleri uzun süre sonuçsuz kalmıştır.

Bunda başlıca etken Osmanlı Devleti’ni savaşa sokmuş olan Almanların artık

Bâbıâli’ye fazladan bir şey vermek gerekmediği görüşünde olmalarıdır823. Almanya’nın

kapitülasyonların kaldırılmasına muvafakat etmesi her şeyden önce Reichtag’ın kararına

bağlıydı. Bu nedenle Wangenheim Cavit Bey’e savaşın bitiminde Osmanlı Devleti’nin

toprak elde edememesi durumunda savaş sırasında gösterdiği yararlılıktan ötürü

mükafat olarak kapitülasyonların kaldırılmasına razı olunması yolunda Reichtag’a

yapılacak bir teklifin kabul görebileceğini belirtmişti. Fakat Wangenheim adlî

kapitülasyonların önemli olduğunu bu nedenle de birinci derecedeki mahkemelere

Türkçe bilen Alman memurlarının Osmanlı memuru sıfatıyla alınmasının gerekliliğine

de değinmişti. Wangenheim’ın bu düşüncesi kapitülasyonlar konusunda Almanya’nın

Osmanlı Devleti’ni müdafaa etmeyeceğinin göstergesiydi. Cavit Bey Wangenheim’a

verdiği cevapta orman, maden vb. alanlarda Almanların göndereceği teknik

memurlardan faydalanılabileceğini ancak adlîye dairelerine Alman memurlarının

alınamayacağını, Almanya’dan bu yönde bir teklifin gelmesinin Osmanlı-Alman

ilişkileri üzerinde kötü bir tesir yaratacağını ifade etmiştir824. Birçok cephede Almanya

ile beraber savaşan Osmanlı Devleti’nin müttefikleriyle savaştan galip çıkması halinde

dahi toprak kazancı elde etmesi şüpheliydi. Hatta Almanya’nın kapitülasyonların

ilgasına razı olması bile Almanya’dan Osmanlı Devleti’ne verilecek bir “mükâfat”

olarak görülmekteydi. Üstelik Almanya’nın adlî kapitülasyonların ilgasına rıza

göstereceğine dair de bir işaret yoktu.

Osmanlı Devleti’nin Almanya’ya ilga kararını kabul ettirmeye yönelik uğraşısı

1916 yılında da devam etmiştir. Cavit Bey, 19 Mart 1916 tarihli notunda Almanya’nın

alelumum antlaşmaları en ziyade müsaadeye mazhar millet (en çok gözetilen ulus)

esasına dayandırmak istediklerini belirtmiştir. Almanya Osmanlı ülkesinde bulunan

özellikle mezheple ve eğitimle ilgili kurumlarında uzlaşmaya yanaşmak fikrinde

değildi. Hatta en çok gözetilen ulus kaydını bu kurumlara da teşmil etmek istiyordu.

822 BOA, MV., no:198/121. 823 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1957, C.III, Kısım:3, s.471. 824 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 2 Şubat 1945.

Page 292: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

279

Wangenheim’a göre bu esas olmaksızın adı geçen kurumlara dair yapılacak

antlaşmaların Reichtag tarafından kabulü katiyen mümkün değildi. Cavit Bey ise bu

yönde bir kaydın antlaşmalarda yer almasını doğru bulmuyordu825. Çünkü böyle bir

menfaat Almanya’ya tanınacak olursa ileride diğer ülkelere de verilebilirdi826.

Almanya barıştan sonra Osmanlı topraklarında müesseseler açısından diğer

Avrupalı devletlerden özellikle de Fransa’dan daha iyi bir durumda olmak; dinî ve

kültürel menfaatler elde etmek istiyordu. Sonunda Almanya 11 Ocak 1917’de

imzalanacak olan gizli antlaşmaya Almanya’nın Osmanlı topraklarındaki bu gibi

kurumlar bakımından en çok müsaadeye erişen devlet hükmünü koydurmayı

başaracaktır827. Almanya, Bâbıâli’nin kapitülasyonların kaldırılmasına muvafakat

etmesi yönündeki isteğine yanaşmıyordu. Ancak İttihat ve Terakki kabinesi Almanya’yı

ilga kararına razı olması için zorlamaya devam ediyordu.

24 Nisan 1916’da İstanbul’a gelen Alman Reichstag parti başkanlarına İttihat ve

Terakki Partisi tarafından 27 Nisan akşamı Tokatlıyan otelinde bir ziyafet verilmiş ve

ziyafet esnasında Hariciye Nazırı Halil Bey bir konuşma yapmıştı. Konuşmasında

Osmanlı Devleti’nin savaşa girme nedenlerinden, İtilaf Devletleri’nin Bâbıâli’ye karşı

tutumu ve bu gibi hususlardan bahsettikten sonra Almanya ile yapılan 2 Ağustos 1914

tarihli ittifak antlaşmasına değinerek konuyu kapitülasyonlara getirmişti. Halil Bey’e

göre, Almanya’nın ittifaknameyi imza ederken kapitülasyonların kaldırılması

hususunda Osmanlı Hükümeti’ne yardım edeceğini taahhüt etmiş ve bu taahhüdüne

sadık kalarak taahhüdün gereğini yerine getirmişti. Hatta bu konuda Almanya, Osmanlı

Hükümeti’nden daha önce davranmış, iki ülkenin hukukî ilişkilerini Avrupa devletler

genel hukuku ve karşılıklı muamele esası dairesinde tanzim edici, konsolosluk, ikamet,

tebaa, suçluların iadesi, müzaheret-i adlîye sözleşmelerini hazırlamış ve Bâbıâli’ye

göndermişti. Bunlarda yapılan incelemelerde kapitülasyonlardan her hangi bir ize

rastlanmadığına dikkat çeken Halil Bey, bunun üzerine Osmanlı delegelerinin Berlin’e

gönderildiğini, bunların dört aydan beri konuyu müzakere ettiğini de hatırlatmıştı. Halil

Bey’e göre ufak tefek bir kısım ayrıntılar dışında Almanya ile anlaşılmış, müzakereler

825 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 13 Şubat 1945. 826 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 22 Şubat 1945. 827 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1957, C.III, Kısım:3, s.480.

Page 293: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

280

sona ermişti. Yakında da iki hükümdar arasında bunların tasdiknameleri teati edilecek

daha sonra da gazetelerde neşredilecekti828.

Halil Bey, yaptığı konuşmasında Almanya ile 2 Ağustos’ta imzalanan

antlaşmayla ilgili, antlaşmanın hangi hükümleri taşıdığını bilen kişilerin önünde, gerçek

olmayan hususları dile getirmişti.

1914’teki ilga kararanın ardından en sert tepki Alman elçisinden gelmişti.

Ayrıca Halil Bey, Nisan 1916’da Almanya’nın kapitülasyon içeriğine sahip olmayan

antlaşmalar yapmayı kabul ettiğini ifade ederken, bu kabulü sonuçsuz bırakan bir gizli

antlaşmanın yapılması konusunda ısrar ettiği gerçeğini saklıyordu. Üstelik Halil Bey’in

hemen imzalanacağını ve tasdik edileceğini söylediği antlaşmalar bu konuşmadan çok

sonra, 11 Ocak 1917’de imzalanacak ve tasdiknameleri yaklaşık iki yıl sonra, 10 Nisan

1918’de alınıp verilecektir829. Bununla birlikte Alman büyük elçisi Wolf Metternich,

Halil Bey’in nutkunu önceden görüp konuşmasını da buna göre hazırlamış olmasına

karşın Halil Bey’in kapitülasyonlarla ilgili beyanatına hiçbir şekilde cevap

vermemiştir830. Bu durum, Halil Bey’in iddialarının karşılığının olmadığı da ortaya

koyuyordu831.

Kapitülasyonların kaldırılmasının Almanya tarafından kabulüne yönelik olarak

devam eden Osmanlı-Alman görüşmesi Haziran 1916’da birtakım sonuçlar verir.

Almanya kapitülasyonlarla ilgili şu şekilde bir esası kabul eder: Almanya ile Osmanlı

Devleti arasında eş şartlar altında kapitülasyon hükümleri taşımayan konsolosluk,

ikamet vs. gibi antlaşmalar yapılacak ve bu antlaşmalar Almanya’nın

kapitülasyonlardan vazgeçtiği anlamına gelecektir. Fakat Almanya buna karşılık bir

gizli antlaşmanın yapılmasını şart koşmuştu. Gizli antlaşmanın kapitülasyonlarla ilgili

olan ilk maddesi şu şekilde idi832:

“Eğer savaşın sonunda Osmanlı Devleti yabancılarla genel hukuk kaideleri ve

eşitlik sınırları dışında, yani kapitülasyonlardaki anlayışı yaşatan bazı haklar tanımak

zorunda kalırsa bu haklardan tabiatıyla Almanya da faydalanacaktır. Böyle olunca da

828 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1957, C.III, Kısım:3, s.489. 829 Y. H. Bayur, a.g.e., s.489–490. 830 “Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 15 Şubat 1945. 831 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1957, C.III, Kısım:3, s.489–490. 832 Y. H. Bayur, a.g.e., s.490.

Page 294: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

281

Osmanlı Devleti eşitlik ilkesini ileri sürerek kendi uyruklarına Almanya’da aynı

hakların verilmesini istemeyecektir.”

Almanya’nın bu şekilde bir hükmü içeren gizli atlaşma yapılması isteğine,

Osmanlı Hükümeti, başlangıçta, öne sürdüğü bir şartla muhalefet etmeye çalışmıştı.

Bâbıâli’nin Almanya’dan talebi, düşman ülkelerin kapitülasyonların kaldırılmasını

kabul etmediği sürece onlarla barış antlaşması imzalanmaması yönündeydi. Almanya

açısından bu talep kabul edilemezdi. Zaten Alman Hükümeti bununla ilgili tavrını, 8

Ocak 1917’de Almanya ve Osmanlı Devleti arasında yapılacak gizli ve açık bütün

antlaşmaların imzalanması için her iki ülkenin heyetleri bir araya geldikleri sırada açık

bir şekilde ortaya koymuştu.

Berlin’de yapılan bu toplantı esnasında Halil Bey’in, Osmanlı Hükümeti’nin

talebinin gizli antlaşmaya konulması yönündeki telgrafı üzerine Alman heyeti

antlaşmaları imzalamaktan derhal vazgeçmiş ve toplantı sona ermişti. Almanya’nın bu

olumsuz yaklaşımı üzerine Osmanlı Hükümeti geri adım atmış; düşman ülkeler

kapitülasyonların kaldırılmasına muvafakat etmedikçe Almanya’nın onlarla barış

yapmaması şeklindeki isteğinden vazgeçmişti. Bâbıâli’nin talebini geri çekmesi üzerine

iki ülke arasında 11 Ocak 1917’de 10 açık antlaşma833 ile yukarıda belirtilen 1 gizli

antlaşma imzalanmıştı834.

833 Bu antlaşmaların isimleri aşağıdadır: 1) Şehbenderlik mukavelenamesi. 2) Mevadd-ı hukukîyyede himaye-i adlîyye ve devair-i adlîyye beyninde muavenet-i mütekabile hakkında mukavelename. 3) İade-i mücrimin muahedenamesi. 4) İkamet mukavelenamesi. 5) Kuva-yı müselleha-i berriyye ve bahriyyeden davete icabet etmeyenler ile firarilerin mütekabilen teslimlerine dair mukavelename. 6) Şehbenderlik mukavelenamesinin Alman müstemlekâtına tatbiki hakkında mukavelename. 7) Mevadd-ı hukukîyyede himaye-i adlîyyeye ve devair-i adlîyye beyninde muavenet-i mütekabileye dair mukavelenamenin Alman müstemlekâtına tatbiki hakkında mukavelename. 8) İade-i mücrimin muahedenamesinin Alman müstemlekâtına tatbiki hakkında muahedename. 9) İkamet mukavelenamesinin Hicaz ve Yemen ve Necd vilayetleriyle Alman müstemlekâtına tatbiki hakkında mukavelename. 10) Kuva-yı berriyye ve bahriyyeden davete icabet etmeyenler ile firarilerin mütekabilen teslimlerine dair mukavelenamenin Alman müstemlekâtına tatbiki hakkında mukavelename. Bkz. M.A.Z.C., 1332-1333 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:3, s.386; M.M.Z.C., 1333(1917)senesi, C.III, Devre:3, İçtima senesi:3, s.345-346. Osmanlı Devleti ile Almanya arasında yapılan konsolosluk sözleşmesi için bkz. Y. S. Gönen, a.g.e., s.240 ve 342. dipnot. 834 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1957, C.III, Kısım:3, Ankara 1957, s.491.

Page 295: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

282

Almanya ile imzalanan 10 açık antlaşma genel olarak kapitülasyon hükümleri

içermeyen eşitlik asasına göre yapılmış antlaşmalardı835. Ancak aynı gün imzalanan

gizli antlaşma, barıştan sonra Osmanlı Devleti’nin kapitülasyonların kaldırılmasını,

değil düşman devletlere, Almanya’ya bile kabul ettirme imkânından yoksun

bırakıyordu. Çünkü İttifak Devletleri savaştan galip çıksalar dahi, Almanya’nın

kapitülasyonların kaldırılmasını bir barış şartı olarak ileri sürmeyeceğini öğrenen

kapitülasyonlardan yararlanan diğer ülkeler, ilga kararını kabule yanaşmayacaklardı.

Almanya’nın isteği kapitülasyonların devamı olduğundan diğer devletleri el altından

kaldırılma kararını kabul etmeme yönünde destekleyebilir veya duruma kayıtsız kalarak

kararı kabul etmemek için direnç göstermelerine vesile olabilirdi836. Diğer taraftan

antlaşmaların değerini takdir etmekle beraber yapılan antlaşmalardan istenilen neticenin

alınamayacağı görüşünde olan bir tek muhalif vardı: Ahmet Rıza Bey. Ahmet Rıza

Bey’e göre kapitülasyonlar sadece bir devletle imzalanmamıştır. Bu nedenle harbin

sonunda kapitülasyonların tamamıyla kalkması için ilga kararının diğer devletler

tarafından da kabul edilmesi gerekliydi. Almanya ile yapılan mukavelenamede “en

ziyade mazhar-ı müsaade olan devletler” esasının yer alması mukavelenamenin, diğer

devletlerle de aynı şartlarda bir mukavelename yapılması halinde geçerli olacağını

gösteriyordu. Yani savaşın bitiminde İngiltere, Fransa, Amerika gibi devletler bu tür bir

antlaşmayı kabul etmeyecek olursa ve onlarla antlaşmaya varmak için adı geçen

devletlere fazladan bir şey verilmek mecburiyetinde kalınırsa, Almanya Devleti de en

çok gözetilen ulus kaydı gereğince bu imtiyazlara sahip olacaktı. Bu durumda Almanya

ile yapılan bu antlaşmaların bir hükmü kalmayacaktı837. Konuyla ilgili söz alan Hariciye

Nazırı Ahmet Nesimi Bey, 8 Eylül tarihli padişah iradesinin diğer devletlerin kabulünü

şart koşmadığını belirtmiş838, Almanya ile yapılan antlaşmanın ise uluslararası hukuka

uygun839 olarak en çok gözetilen ulus, eşitlik ve karşılıklılık esaslarına dayanan bir

835 A. E. Yalman, a.g.e., s.276; Y. H. Bayur, a.g.e., s.492. 836 Y. H. Bayur, a.g.e., s.491–492. 837 M.A.Z.C., 1332-1333 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:3, s.382-383. 838 M.A.Z.C., 1332-1333 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:3, s.385. 839 Almanya ile Osmanlı Devleti arasında yapılan bu mukavele, Lahey’de 1905 yılında yapılan ve Almanya’nın da dâhil olduğu bir mukavelenin hükümleri iktibas edilerek hazırlanmıştı.Bkz. M.M.Z.C., 1333(1917)senesi, C.III, Devre:3, İçtima senesi:3, s.344.

Page 296: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

283

antlaşma olduğunu840 ifade ederek Ahmet Rıza Bey’in endişelerini gidermeye

çalışmıştı841. Antlaşma gerek Meclis-i Âyan’da gerekse Mebusan’da büyük bir başarı

olarak değerlendirilmiş; hatta Almanya ile yapılan bu antlaşmalardan dolayı padişahı

tebrik için bir heyet dahi seçilmişti842. Oysaki Meclis-i Âyan ve Mebusan’da müzakere

edilen, Almanya ile yapılan açık antlaşmalardı. Meclislerin gizli antlaşmadan haberi

yoktu. Gizli antlaşma zaten savaştan sonra Almanya’nın ilga kararını kabul etmeyeceği

anlamını taşıyordu. Dolayısıyla bütün bu antlaşmalar Yusuf Hikmet Bayur’un da ifade

ettiği gibi “Almanya’nın Osmanlı’ya karşı bir avutma oyunundan başka bir şey

değillerdi.843”

1917 yılında meydana gelen dış siyasî gelişmeler ve Osmanlı kamuoyunun bu

gelişmelere yaklaşımı Almanya’nın ilga kararının kabulüne yönelik bakış açısını da

değişmesine yol açmıştır. Rusya’da meydana gelen siyasî olaylar ve bunun sonucunda

Mart 1917’de Çar II. Nikola’nın tahtan feragat etmesi, 7 Kasım’da Bolşeviklerin iktidarı

ele geçirmesi ve Avrupalı devletler arasında Osmanlı Devleti’ni bölüşmek amacıyla

yapılan gizli antlaşmaları açıklamaları bu önemli gelişmelerden biriydi844. Diğeri ise

Almanya’nın denizaltı savaşından zarar gören Amerika’nın, tarafsızlığı terk ederek 2

Nisan 1917’de Almanya’ya savaş ilan etmesidir845. Bu gelişmeler, gerek uluslararası

alanda gerekse Osmanlı kamuoyunda Rusya’nın savaş dışı kalmak üzere olduğu

dolayısıyla İstanbul, Boğazlar ve Doğu Anadolu için artık endişelenecek bir şey

kalmadığı, Osmanlı Devleti’nin savaşa devam etmesini gerektirecek önemli bir nedenin

ortadan kalktığı yönünde seslerin işitilmesi sonucunu doğurmuştur. Bunun yanında

İngiltere, Bâbıâli ile ayrı bir barışın yapılması için temaslarda bulunmaya, Amerika

840 Almanya ile Osmanlı Devleti arasında 11 Ocak 1917’de yapılan konsolosluk sözleşmesinin girişinde her iki devletin de konsolosluk ilişkilerini devletler genel hukukuna ve karşılıklılık esasına dayandırma amacında oldukları belirtilmişti. Sözleşmenin 12. ve 26. maddelerinde ise iki ülke konsoloslarının diğer devletin toprağında bulunan “en çok gözetilen ulus” konsoloslarının ayrıcalıklarından karşılıklılık esasına uygun olarak yararlanacağı da belirtilmişti. Bkz. Yasemin Saner Gönen, “Babıâli'nin Son 26 Yılında Vazgeçmediği Davası: Osmanlı Konsolosluk Sözleşmeleri-II”, Toplumsal Tarih, 1999, S.68, s.36. 841 M.A.Z.C., 1332-1333 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:3, s.385. Hariciye Nazırı Ahmet Nesimi Bey’in aynı manadaki sözleri için bkz. M.M.Z.C., 1333(1917)senesi, C.III, Devre:3, İçtima senesi:3, s.342. 842 M.A.Z.C., 1332-1333 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:3, s.386; M.M.Z.C., 1333(1917)senesi, C.III, Devre:3, İçtima senesi:3, s.346. 843 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1957, C.III, Kısım:3, s.492. 844 F. Armaoğlu, 20.Yüzyıl Siyasî Tarihi (1914–1995), b.y.y., b.t.y., C. I-II, 14. baskı, s.131–132. 845 F. Armaoğlu, a.g.e., s.133.

Page 297: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

284

elçisi ise Almanya’nın peşinden sürüklenmenin yanlışlığıyla ilgili konuşmalar yapmaya

başlamıştı846.

Bütün bu olaylar Almanya’yı Bâbıâli’nin isteklerini kabul etmeye yanaştırmış ve

Alman büyükelçisi Berustoff ile Sadrazam Talat Paşa arasında İstanbul’da konumuz

açısından önemli olan bir antlaşma imzalanmıştı847. 27 Kasım 1917’de yapılan bu

antlaşma “Gelecek Barışın Şartlarıyla İlgili 28 Eylül 1916848 ve 11 Ocak 1917 Osmanlı-

Alman Gizli Antlaşmalarını Bütünleyen ve Değiştiren Osmanlı İmparatorluğu İle Alman

İmparatorluğu Arasında Ek Gizli Antlaşma” adını taşımaktaydı. Antlaşmanın 3.

maddesi 11 Ocak 1917 tarihli Osmanlı-Alman gizli antlaşmasını şu şekilde

değiştirmekteydi849:

“Osmanlı Hükümeti, barış görüşmeleri sırasında önce var olup şimdi kaldırılmış

ve yok edilmiş olan kapitülasyonlarla ilgili her türlü antlaşma, anlaşma ve

sözleşmelerin yeniden yürürlüğe konulmalarını gerektirebilecek olan her türlü önergeyi

reddetmeye ve Almanya İmparatorluk hükümeti de Bâbıâli’nin bu yoldaki reddine

katılmaya karar vermiş olduğundan iki akit yan kapitülasyon rejimini yeniden

kurabilecek olan bir barışı imzalamamayı üstlenirler.”

Kaldırılma kararının yabancı elçiliklere duyurulmasıyla başlayan Almanya’nın

itiraz süreci bu gizli antlaşmayla sona ermiş; savaşın bitmesine bir seneden az bir zaman

kala Bâbıâli’nin müttefiki Almanya, şartların da zorlamasıyla, kapitülasyonların

kaldırılmasını kabul etmiştir.

II. 17. 2 Avusturya-Macaristan

Avusturya- Macaristan, kapitülasyonların kaldırılmasının kabulünde

Almanya’dan daha fazla ayak diremiş ve bu konuyla ilgili Osmanlı Hükümeti ile resmî

846 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1957, C.III, Kısım:3, s.493. 847 Y. H. Bayur, a.g.e., s.495. 848 28 Eylül 1916’da, 11 Ocak 1915 tarihli Osmanlı- Alman ittifak antlaşmasına bir ek (zeyl) eklenmiştir. Buna göre: “Müşterek bir amacı gerçekleştirmek için bütün imkânlarıyla savaşan Osmanlı İmparatorluğu ile Alman İmparatorluğu, düşmanlardan elde edilecek her türlü faydalardan kendi gayretleri, uğradıkları zararlar ve katlandıkları fedakârlıklar nispetinde pay almak hakkını haiz olacaklardır.” Bkz. Y. H. Bayur, a.g.e., s.478. 849 Y. H. Bayur, a.g.e., s.497–498.

Page 298: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

285

görüşmelere daha geç başlamıştır. Ancak bunun nedeni de yine Almanya ile alakalı

görünüyor.

Almanya ile Osmanlı Devleti arasında 11 Ocak 1917 tarihinde kapitülasyon

hükümleri taşımayan 10 açık antlaşma yapılmıştı. Ancak aynı gün imzalanan gizli

antlaşma, diğer antlaşmaların sağlayacağı kazanımın yani ilga kararının kabulünün

önünde bir engel teşkil ediyordu. Çünkü bu gizli antlaşma, 10 açık antlaşmanın

uygulanabilmesini barış sırasında kapitülasyonlardan yararlanan devletlerin bunlardan

vazgeçmelerine bağlamıştı.

Almanya ile imzalanan bu gizli antlaşmayı göz önünde bulunduran Avusturya-

Macaristan Hükümeti, kapitülasyonların kaldırılmasını kabul etmesi anlamına gelecek

antlaşmalar yapmaya yanaşmamıştı. Bunun nedenlerinden biri Avusturya’nın bu tür

antlaşmaları kendi menfaatine aykırı bulmasından kaynaklanıyor olabilir. Ancak

Avusturya’nın bu yönde bir harekette bulunmasında Almanya ile Avusturya arasında

ilga kararının kabul edilmemesi yönündeki dayanışmanın da etkisi vardı. Zira Osmanlı-

Alman gizli antlaşması, ilga kararını diğer devletlerin muvafakatine bırakmıştı. Eğer

büyük devletler kapitülasyonların kaldırılması kabul etmezlerse Almanya da bu

haklardan aynen yararlanacaktı. Dolayısıyla Avusturya bu şekilde davranarak yani ilga

kararını kabule yanaşmayarak gelecekte Almanya’nın bu haklardan yararlanmasının

güvencesini oluşturuyordu. Nitekim yukarıda da görüldüğü üzere Almanya ile 27 Kasım

1917’de yeni bir gizli antlaşma yapılmış ve bu antlaşmayla Almanya savaş sonunda

düşman ülkelerle kapitülasyon hükümlerini yaşatacak bir barış antlaşması

imzalamamayı üstlenmişti850.

Bu antlaşmanın imzalanmasından sonra artık Avusturya’nın ilga kararının

kabulünden sakınmasını gerektirecek bir neden kalmamıştı. Bunun üzerine Avusturya

ile Osmanlı Hükümeti arasından 22 Aralık 1917’de başlayan görüşmeler, 13 Mart

1918’de beş antlaşmanın imzalanmasıyla sonuçlanmıştır851. Kapitülasyon hükümleri

850 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1957, C.III, Kısım:3, s.498. 851 Hariciye Nazırı Ahmet Nesimi Bey, Almanya ile Osmanlı Devleti arasında yapılan 11 Ocak 1917 tarihli antlaşmaların Meclis-i Âyan’da görüşüldüğü 27 Mart 1917 günü konuyla ilgili açıklama yaparken Almanya ile yapılan antlaşmanın şartları ve esasları dairesinde bir antlaşmanın yapılması için Avusturya- Macaristan Devleti ile de bir müddetten beri Viyana’da müzakerelere başlanmış olduğunu söylemiştir. Dolayısıyla Ahmet Nesimi Bey’in verdiği bu bilgi müzakerelere 22 Aralık’tan önce başlanılmış olduğuna

Page 299: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

286

taşımayan bu antlaşmalarla Avusturya kapitülasyonların ilgasını kabul etmiş oluyordu.

Antlaşmalarla ilgili padişah iradesi ise 8 Nisan 1918’de çıkmıştır852.

II. 17. 3 Bolşevik Rusya

İtilaf devletlerinin Çanakkale cephesinde uğradığı başarısızlık Çarlık Rusyasında

yönetim değişikliğine sebebiyet vermiştir. Bu durum Rusya’nın aynı zamanda I. Dünya

savaşından çekilmesine ve İttifak devletleri ile barış görüşmelerine başlamasına da

neden olmuştur853. Barış görüşmeleri öncesi Almanya, Bolşevik Rusya’ya vermek için

bir barış taslağı hazırlamış ve bunu ilk önce müttefiklerine sunmuştu. Konuyla ilgili

gerekli çalışmaları başlatan Osmanlı Hükümeti, taslaktaki kapitülasyonlar ile ilgili

maddeyi sakıncalı görmüş ve buna itiraz etmişti. Adı geçen taslağın 5. maddesinde

“kapitülasyonların kaldırılması onaylanır” ifadesi yer almaktaydı. Bâbıâli, böyle bir

hükmü uygun görmemişti; çünkü Osmanlı Hükümeti, kapitülasyonların savaşla birlikte

doğal olarak ortadan kalktığını savunuyordu. Bu nedenle taslakta yer alan ve yukarıda

anılan madde yerine Bâbıâli, savunduğu teze uygun olarak “onlar savaş dolayısıyla

ortadan kalkmış bulunuyor” ifadesinin yer almasını tercih etmişti854. 3 Mart 1918

tarihinde imzalanan Brest-Litowsk Anlaşması’nda Osmanlı Hükümeti’nin bu itirazı

dikkate alınmıştı. Antlaşmanın 6. maddesindeki“ iki devlet arasında var olmuş olan

bütün antlaşma, anlaşma ve üstlenmeler edimsel olarak ortadan kalkmış

bulunduğundan” hükmüyle Bolşevik Rusya da kapitülasyonların kaldırılmasını kabul

etmiştir855.

II. 18 Kapitülasyonların Yeniden Yürürlüğe Konulması

I. Dünya Savaşı, ülkelerin önemli ölçüde insan kaybına ve ekonomik sıkıntılara

uğramasına neden olmuş; savaşın süresinin uzunluğu yorgunluk ve bıkkınlığı da

beraberinde getirmişti. 1918 yılına gelindiğinde daha fazla savaşacak güçleri kalmayan

İttifak Devletleri, ateşkes antlaşmalarına razı olarak birer birer savaştan çekilmeye

başlamışlardı. Bulgaristan’ın 29 Eylül’de imzaladığı ateşkes antlaşmasıyla savaştan

işaret etmektedir. Ahmet Nesimi Bey’in bu konuşması için bkz. M.A.Z.C., 1332-1333 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:3, s.381. 852 Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1957, C.III, Kısım:3, s.499. 853 Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1967, C.III, Kısım:4, s.103. 854 Y. H. Bayur, a.g.e., s.133. 855 Y. H. Bayur, a.g.e., s.133.

Page 300: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

287

çekilmesi, Osmanlı Devleti’nin müttefikleriyle kara bağlantısının kesilmesine ve güç bir

durumda kalmasına neden olmuştu. Ayrıca Suriye-Filistin ve Irak cephelerindeki

başarısızlıklar üzerine Ekim ayında Talat Paşa da istifa etmişti. Yeni hükümet, Ahmet

İzzet Paşa tarafından kurulmuştu856. İngiltere ve Fransa’nın, Trakya’daki kuvvetleriyle

İstanbul ve Boğazlar üzerine harekete hazırlandıkları esnada Ahmet İzzet Paşa

Hükümeti, mütareke için girişimlerde bulunmaya başlamıştı857. Bu teşebbüsler sonuç

vermiş, İtilaf Devletleri adına Amiral Calthorpe ile Osmanlı Hükümeti temsilcisi Rauf

(Orbay) Bey’in başkanlığındaki heyetler arasında başlayan görüşmeler sonucunda, 30

Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmıştı. Son derece ağır hükümler

taşıyan bu ateşkes antlaşmasının ana karakteri, Osmanlı Devleti’nin egemenliğini

kısıtlaması ve ülke topraklarının paylaşılmasına zemin hazırlaması noktalarında

toplanabilir858.

Mütarekeden sonra ülkenin pek çok yerini işgal eden İtilaf Devletleri, İstanbul’u

da askerî açıdan kontrol altına almak istiyordu. Bu amaçla 13 Kasım’da, itilaf filoları

İstanbul limanına gelerek demirlemiş ve İtilaf Devletleri karaya asker çıkarmıştı859.

İtilaf Devletleri, ülkenin önemli yerlerini bu arada resmî olmasa da İstanbul’u

işgal etmeleri nedeniyle Osmanlı Hükümeti’ne istediklerini yaptırtabilecek elverişli bir

konuma sahip olmuşlardı. İsteklerinin başında 1914’te kendi rızaları alınmaksızın tek

taraflı olarak kaldırılan kapitülasyonları tekrar yürürlüğe konulması vardı. Her ne kadar

İngiltere bu dönemde, kapitülasyon konusunu açmanın sırası olmadığı ve bu işin barışa

dek ertelenmesi düşüncesindeyse de Fransa aynı kanaatte değildi. Aralık 1918

başlarında Fransa, İstanbul’daki Yüksek Komiserine, kapitülasyonların yeniden tesis

edilmesi için talimat ve bu sistemin nasıl daha da iyi düzeltilebileceğini araştırmak için

yetki vermişti860.

856 ed. E. İhsanoğlu, a.g.e., s.130–131; Âli Fuat Türkgeldi, “Mondros(Moudros)Mütarekesi (II)”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, 1999, S.29, s.21–24. 857 F. Armaoğlu, 20.Yüzyıl Siyasî Tarihi (1914–1995), b.y.y., b.t.y., C. I-II, 14. baskı, s.141–142. 858 E. Z. Karal, Osmanlı Tarihi, Ankara 1999, C. IX, s.560–561. 859 Genelkurmay Başkanlığı, Türk İstiklâl Harbi(I):Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, Ankara 1999, 3. baskı, s.173–181; Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Ankara 1998, 7. baskı, s.239–240. 860 Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele: Mutlakiyete Dönüş(1918–1919), 1998 Ankara, C.I, s:159–160; Gotthard Jaeschke, Türk Savaşı Kronolojisi: Mondros’tan Mudanya’ya Kadar(30 Ekim 1918- 11 Ekim 1922), Ankara 1970, s.10.

Page 301: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

288

1919’un başlarına gelindiğinde İtilaf Devletleri kapitülasyonları tekrar yürürlüğe

sokmak için ortak hareket etmeye başlamışlardı. Bu bağlamda 19 Ocak 1919 tarihi

itibariyle İşgal Güçleri Yüksek Komiserliği, Osmanlı Hükümeti’ne bir nota vermişti.

Fransa, İngiltere ve İtalya elçilikleri, bu notayla, 10 Eylül 1914 tarihinden itibaren

Osmanlı Devleti’nce kapitülasyonlarla ilgili adlî ve ticarî alanlarda alınmış olan her

türlü karar ve yapılan her türlü uygulamanın hiçbir yasal dayanağı olmadığını

Bâbıâli’ye tebliğ etmişti861. Notada kapitülasyonların Osmanlı Hükümeti tarafından

keyfî ve tek taraflı olarak kaldırıldığı vurgulanmış, hükümetçe alınan karardan sonra,

İngiltere, Fransa ve İtalya elçileri tarafından 10 Eylül 1914’te Bâbıâli’ye vermiş

oldukları notada ortaya koydukları bakış açısını da adı geçen devletlerin aynen

koruduklarını belirtmişlerdi. Bunun yanı sıra kendi tebaalarının uğramış oldukları zarara

ilişkin zamanı geldiğinde bir liste yapılacağını da ifade etmişlerdi. İtilaf Devletleri’ne

göre, kapitülasyonların yeniden tesis edilmesi bu zarar listesinin artmasını

engelleyecekti862. İngiltere, Fransa ve İtalya, kapitülasyonların yerine 1914’ten beri

çıkartılan kanun ve nizamların kendi tebaalarına uygulanmasına son verilmesini notada

belirtmişler ve Bâbıâli’den bu taleplerine uygun olarak devlet dairelerine talimat

vermesini istemişlerdi. Yukarıda adı geçen devletler, ayrıca, kendileri tarafından

Türkiye’de tesisi uygun görülecek adlîye idaresi usûlüne ilişkin çekince kayıtlarının

(kuyûd- ihtirâziye) da saklı olduğuna dikkat çekmişlerdi863.

Kapitülasyonların yeniden tesisi için İtilaf Devletleri tarafından ilk resmî adım

bu notayla atılmış, Bâbıâli’nin 8 Eylül 1914’te almış olduğu kapitülasyonların

kaldırılması kararını yok saymışlardı. Dolayısıyla Osmanlı Hükümeti’nin karardan

sonra çıkarttığı bütün kanunlar ve nizamların onların gözünde hiçbir hükmü kalmamıştı.

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra tebaalarının uğradıkları zararları tazmin için

yapacakları listenin artmamasını, kapitülasyonların yürürlüğe konulması için bir

gerekçe olarak ileri sürmeleri de “iyi niyet”ten ziyade tehdit içeren bir söylemdi. İtilaf

Devletleri kendilerinden ve yapabileceklerinden emindiler. Daha fazlasını istemekte bu

nedenle bir sakınca görmediler ve ertesi gün Bâbıâli’ye benzer bir ortak nota daha

verdiler. İngiltere, Fransa ve İtalya fevkalade komiserleri tarafından verilen 20 Ocak

861 Notanın Fransızca metni için bkz. BOA, HR.HMŞ.İŞO., no:80/1, lef:65. 862 Notanın Türkçe metni için bkz. BOA, MV., no:214/32. 863 Notanın Türkçe metni için bkz. BOA, MV., no:214/32.

Page 302: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

289

tarihli bu ortak notada İtilaf Devletleri, önceki notadaki isteklerinden fazla olarak

Belçika, Yunanistan, Karadağ, Romanya ve Sırp tebaalarının da kapitülasyonlardan

yararlanmaları gerektiğini belirtmişlerdi864.

Meclis-i Vükela 26 Ocak’ta bir araya gelerek İtilaf Devletleri’nin taleplerini ele

aldığı değerlendirmesinde, kapitülasyonların kaldırıldığı zaman ilk cevap veren

devletlerden olan Almanya ve Avusturya’nın bile kararın kabulünü diğer devletlerin de

muvafakat göstermesi şartına bağladığına dikkat çekmişti. Meclis-i Vükela, 1914’teki

kaldırma kararını zamansız ve uygunsuz bulmuştu. Ancak savaşın sonuçlandığı ve

olağanüstü bir durumun söz konusu olduğu böyle bir dönemde de kaldırma kararını

savunmak Meclis-i Vükela’ya göre uygun değildi. Çünkü kararda ısrar etmek, tam aksi

sonuçlar doğurabilirdi. Bu nedenle kapitülasyonlarla ilgili karar, yapılacak barış

antlaşmasına bırakılmalıydı. Meclis-i Vükela bu hususta İtilaf Devletleri fevkalade

komiserlerinin rızasını almaya çalışmaktan başka bir yol olmadığı düşüncesindeydi865.

İtilaf Devletleri’nin teşebbüsleri karşısında kendi tebaasının diğer yabancı

tebaalardan daha az müsait şartlara sahip olmasını istemeyen Amerika da harekete

geçmişti. Amerika Fevkalade Komiserliği kendi tebaasından vergi alınmamasını İsveç

Sefareti vasıtasıyla Bâbıâli’den talep etmişti866.

Osmanlı Hükümeti, içerisinde bulunduğu güçsüz durumu kabul etmiş, kararda

ısrar edemeyeceğine kanaat getirmişti. İtilaf Devletleri ise kapitülasyonları, öncekini

aratacak şekilde, uygulamaktaydılar ve bu hususta sadece Osmanlı Hükümeti’nin

müdahalelerini değil adeta Osmanlı Hükümeti’ni yok saymaktaydılar.

İtalya tebaası ile Osmanlı tebaası arasındaki davalarda İtalya’nın takındığı tutum

kapitülasyonların İtilaf Devletleri tarafından hangi boyutta uygulandığını gösterecek

nitelikteydi.

Osmanlı tebaasından bir şahıs tarafından bir İtalyan vatandaşı aleyhine Beyoğlu

Sulh Mahkemesi’ne zarar ve ziyan davası açılmış ve adı geçen mahkeme İtalyan

uyruklu kişiye doğrudan doğruya celpname göndermişti. Aynı mahkeme bir başka

celpnameyi ise zem ve kadih davasından dolayı bir başka İtalyan vatandaşına

864 BOA, DH.UMVM., no:164/65, lef:3. 865 BOA, MV., no:214/32. 866 BOA, DH.UMVM., no:164/65, lef:3.

Page 303: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

290

göndermişti. Ancak İtalya Fevkalade Komiserliği, Bâbıâli’ye gönderdiği yazıda,

celpnamelerin mahkemeye iade edildiği ve davanın muhatabı olan İtalyanların

mahkemeye gitmemeleri hususunda kendilerine tebligatta bulunduklarını ifade etmişti.

Bununla da sınırlı kalınmamıştı. İtalya Fevkalade Komiserliği, Osmanlı ülkesinde tesisi

kararlaştırılacak adlîye usûlüne kadar İtalya tebaasına ilişkin bu gibi davaların Osmanlı

mahkemeleri tarafından takip edilmemesi ve görülmemesi doğrultusunda Adliye

Nezareti’ne bir talimat verilmesini de Bâbıâli’den talep etmişti867. Bu istekler ve

uygulamalar kapitülasyonlara dahi aykırıydı. Çünkü kapitülasyonlara göre Osmanlı

tebaası ile yabancı tebaa arasındaki davalara Osmanlı mahkemelerince bakılması

gerekiyordu868. Oysaki İtalya, kendi tebaasının Osmanlı tebaasıyla olan davalarının

Osmanlı mahkemelerinde görülmesini kabul etmiyordu. Daha da vahimi Osmanlı

Devleti’nden en temel haklarından biri olan yargılama hakkından vazgeçmesini

istiyordu.

Osmanlı Hükümeti, İtalya’nın bu isteğini değerlendirdiği 6 Şubat’taki

toplantısında önceden aldığı kararı yinelemiş; barış antlaşmasına kadar

kapitülasyonların mevzubahis olmaması için İtilaf Devletleri’nin muvafakatinin

alınmasına çalışılması gerektiğine işaret etmişti.

Bu doğrultuda İtilaf Devletleri’ne 15 Şubat’ta bir nota gönderen Bâbıâli, savaş

dolayısıyla itiraza meydan vermeyecek şekilde ve kendiliğinden antlaşmaların

hükümsüz kaldığını belirttikten sonra, kapitülasyon konusunda görüşmelerin barıştan

sonraya bırakılmasını adı geçen devletlere önermişti869.

Osmanlı Hükümeti’ne 6 Mart’ta verdikleri ortak cevapta İtilaf Devletleri, ilga

kararından duydukları rahatsızlığı dile getirmiş ve üsluplarını sertleştirmişlerdi. Notada,

kapitülasyonların kaldırılması kararının savaştan önce olduğuna ve bu kararın İtilaf

Devletleri kadar yansız ülkelere de zarar verdiğine işaret edilmiş, kararın bütün

devletlerin protestolarına yol açtığı hatırlatılmıştı. Müttefikler, önceki isteklerini bu

notada da tekrarlamış; ayrıca antlaşmaların ihlaline dayanan adlî ve malî bir düzenden

çıkan herhangi bir işlemin derhal yaptırımlara sebep olabileceğini de belirtmişlerdi.

867 BOA, MV., no:214/64. 868 Fraşerli Mehdi, a.g.e., s.159, 175. 869 S. Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele: Mutlakiyete Dönüş(1918–1919), Ankara 1998, C.I, s.160.

Page 304: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

291

Şubat ayının ortasında İtilaf Devletleri, Bâbıâli’ye bir başka ortak nota daha

göndermişlerdi. Bu notada, Düyun-ı Umûmiyye’ye, Osmanlı Bankası ve Reji’de çalışan

kendi uyruklarındaki vatandaşlarının maaşlarından 1914’ten beri uygulanmaya

konulmuş olan temettü vergisi gibi vergilerin kesilmeyeceğini ifade etmişlerdi870.

Bunun yanında Howler, Sforza ve Fok de Pak imzasını taşıyan aynı mealde bir mektup

da reji idaresine gönderilmişti. Mektupta 1914’ten sonra kapitülasyonlara muhalif

olarak neşrolunan hiçbir kanun ve nizama uyulmaması Reji’den istenmişti. Ayrıca Cavit

Bey, anılarında, Reji’de çalışanlar içinde Sırp, Rumen ve Yunan tebaasından olanlardan

da temettü vergisi gibi vergilerin alınmamasının mektupta yer aldığını ifade etmektedir.

Cavit Bey’e göre bu durum iktisadî kapitülasyonların yürürlüğe girdiğinin, İtilaf

Devletleri’nin artık ekonomik alandaki kapitülasyonları kaldırmayı söz konusu dahi

yapmayacağının bir göstergesiydi. Bunu mütarekeden beri Osmanlı Devleti’ne vurulan

en müthiş darbe olarak niteleyen Cavit Bey’e göre, vergilerin yabancılardan

alınamaması eski iktisadî esaretin geri dönmesi anlamına geliyordu. Cavit Bey,

kapitülasyonların yeniden uygulanmaya başlanmasından hükümeti sorumlu tutmuştu.

Cavit Bey’e göre eğer bu kadar kudretsiz bir hükümet olmasaydı, kapitülasyon meselesi

kesin barış antlaşmasına kadar ertelenebilirdi871.

İşgal kuvvetleri hem kapitülasyonlardan hem de şartların kendilerine verdiği

imkânlardan istifa ediyorlar; Osmanlı Hükümeti ise buna engel olamıyordu.

I. Dünya Savaşı, nasıl kapitülasyonların kaldırılması kararının Bâbıâli tarafından

uygulanmasını kolaylaştırmışsa, İtilaf Devletleri’nin ülkedeki hâkim durumu da

kapitülasyonların ve hatta daha fazlasının kendilerince elde edilmesine olanak vermişti.

Kapitülasyonların kaldırılması ve savaşın çıkmasıyla kapatılan veya

faaliyetlerine son verilen yabancı kurumlar, bu sebeple, tek tek açılmaya başlamıştı.

1916’da yönetimi ele alınan İzmir Kordon İşletmesi, Şubat 1919’da eski imtiyaz sahibi

olan Fransız şirketine verilmiş; İzmir’deki İtalyan postanesi yeniden açılmış ve posta

işiyle uğraşan Avusturya Lloyd Acentesi faaliyetlerine tekrar başlamıştı872.

870 S. Akşin, a.g.e., s.161. 871 Cavid Bey, Felaket Günleri: Mütareke Devrinin Feci Tarihi(I), haz. Osman Selim Kocahanoğlu, İstanbul 2000, s.153. 872 M. E. Elmacı, a.g.e., s.169.

Page 305: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

292

Mütareke döneminde kapitülasyonların uygulanmaya başladığının

göstergelerinden biri de gümrük vergisine ilişkindi. Kapitülasyonların kaldırılmasıyla

gümrük vergisinin rayiç bedel üzerinden (ad valorem) alınması usûlüne son verilmiş ve

tarife usûlü (tariff spécifique) tatbik edilmeye başlanmıştı. Savaşın kaybedilmesi

nedeniyle İtilaf Devletleri gümrük resimlerinin yeniden rayiç bedel ile tahsil edilmesini

talep etmeye başlamışlardı873. Bununla ilgili mesele İzmir’de birden bire patlak

vermişti. İzmir’deki İtilaf Devletleri Mümessil Heyeti, İstanbul’daki Fevkalade

Komiserlerin kararına gönderme yaparak, 8 Nisan’da İzmir gazetelerinde bir tebliğ

yayımlamıştı. Bu tebliğde 10 Nisan’dan itibaren kendi ülkelerinden getirilecek olan

eşyadan, Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesinden önce olduğu gibi rayiç bedel

üzerinden gümrük vergisi alınacağını ilan etmişlerdi. Kendileriyle görüşen İzmir

Rüsumat Baş Müdürü’ne ise, alınan bu kararın dışında hareket edilmesi halinde,

gümrük vergilerinin 13 Nisan’dan itibaren, gümrük dairelerinde kendi memurları

aracılığıyla ve ilan ettikleri şekilde alınacağını ifade etmişti. Bunun yanı sıra devlet

gelirlerini artırmak için şeker ve sairden istihlak vergisi alınması hakkında Osmanlı

Hükümeti’nin çıkarttığı kararnamenin tatbikinin tehir edilmesini aksi takdirde buna da

fiilî olarak engel olunacağını belirtmekten de çekinmemişlerdi874. Bu, açık bir tehditti.

Bununla da yetinmeyen İtilaf Devletleri, 9 Haziran 1919’da Bâbıâli’ye verilen notada

ise

“Müttefik Devletler Fevkalade Komiserleri, idhalattan yalnız yüzde 11 ve

ihracattan yüzde 1 nisbetinde olmak üzere, rayic üzerinden gümrük resmi alınabilmesi

yolunda harbten evvel mevcud olan gümrük rejimine avdet olunması hakkında 23 Şubat

1919 tarihli notalarına atfen, Osmanlı İmparatorluğu Hükümetine tebliğ ile kesb-i şeref

ederler ki, Hükümet-i metbualarının tasvib etmiş olduğu mezkûr rejimin, 25 Hazirandan

itibaren aynen mer’iyete girmesi iktiza edecektir”

diyerek gümrük vergisiyle ilgili taleplerini yinelemişlerdi. Notada ayrıca Osmanlı

Hükümeti tarafından konulan istihlak vergisinin kabul edilemeyeceği tekrar edilmiş ve

bunun dışında da birtakım isteklerde de bulunulmuştu.

873 Bir Devlet Adamının” Mehmet Tevfik Bey’in(Biren) II. Abdülhamid, Meşrutiyet ve Mütareke Devri Hatıraları, haz. F.Rezan Hürmen, İstanbul 1993, C.II, s.176, 258. 874 Bir Devlet Adamının” Mehmet Tevfik Bey’in(Biren) II. Abdülhamid, Meşrutiyet ve Mütareke Devri Hatıraları, s.176.

Page 306: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

293

Bâbıâli, gümrük resminin kıymet üzerinden (ad valorem) alınmasının

sakıncalarından İtilaf Devletleri’ne bahsederek mevcut uygulamayı, spesifik tarifeyi,

devam ettirmeye çalışmıştı. 18 Ağustos’ta İtilaf Devletleri’ne verilen notada gümrük

gelirlerini artırmanın, eski rayiç usûlüne dönmeğe bağlı olmayıp, mevcut tarife usûlüne

devam etmekle beraber sadece vergileri yükseltmekle de mümkün olabileceği

belirtilmiş ve adı geçen devletler ikna edilmeye çalışılmıştı. İtilaf Devletleri’nin bu

teklife cevabı gecikmemiş; 14 Eylül 1919’da verdikleri notada Osmanlı Hükümeti

tarafından uygulanmakta olan spesifik tarifeyi savaş sırasında kendi başına yürürlüğe

koyduğunu, şimdilik bunun fiilî ve geçici olarak tatbik edilmesine göz yumabilirlerse de

kendi nazarlarında hiçbir hukukî kıymeti bulunmayan böyle bir tarifeye zam

yapılmasını kabul edemeyeceklerini bildirmişlerdi. İtilaf Devletleri’ne göre gümrük

gelirlerini yükseltmek için çare, spesifik tarifenin yükseltilmesi değil, kıymet üzerinden

gümrük vergisi alınması usûlüne geri dönülmesiydi. Osmanlı Hükümeti’nin niyeti ise

barış antlaşmasının imzası sırasında müdafaada bulunmak üzere, İtilaf Devletleri’nin

itirazlarının geçiştirmekti. Nitekim öyle de yapılmıştı875.

İstanbul’da ve taşrada hem işgalin hem de kapitülasyonların getirdiği

uygulamalar iç içe geçmiş durumdaydı. Galata’da bulunan Sankt Georg Avusturya

Mektebi’nin bir kısmı Fransız hastanesi yapılmak üzere kapatılarak eğitime son

verilmiş; ardından Franchet d’Esperey’in emriyle Fransız Erkek Mektebi haline

getirilmişti876.

Amerika Hükümeti mümessili Amiral Bristol ise şehremini Cemil (Topuzlu)

Paşa’dan Amerika’dan getirilip Çubuklu’daki depolara konulan gazlardan yarı yarıya

vergi alınmasını istemişti. Ayrıca kanun ve nizamlara aykırı hareket edemeyeceğini

söyleyerek buna karşı çıkan Cemil Paşa’yı, iki bahriye neferiyle gaz depolarını işgal

etmekle ve vergiyi kendi başına yarı yarıya indirmekle tehdit etmişti877.

Adana’da da işgal güçleri tarafından kapitülasyonların kayıtsız şartsız

uygulanması isteğini dile getiren bir yazı, yerel otoriteye verilmişti. Bu yazıda müttefik

875 Aynı yer. 876 BOA, DH.UMVM., no:95/25; Süleyman Büyükkarcı, İstanbul Sankt Georg Avusturya Okulları ve Bu Okulların Türk Eğitim ve Öğretim Sistemine Etkileri, Konya 1995, s.44. 877 Cemil (Topuzlu) Paşa, haz. Hüsrev Hatemi-Aykut Kazancıgil, İstibdat-Meşrutiyet-Cumhuriyet Devirlerinde 80 Yıllık Hatıralarım, İstanbul 1994, 3. baskı, s.202–203.

Page 307: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

294

devletler, Adana’da konsolosluk mahkemesi açılmasına kadar davaların karma

mahkemeye dönüştürülen Ticaret Mahkemesi’nde, kapitülasyonların kaldırılmasından

önceki şekliyle görülmesi talebinde bulunmuşlardı878.

İşgal kuvvetleri, karantina teşkilatında da önemli değişiklikler yapmıştı.

Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan hemen sonra İngiltere’nin girişimi ile Osmanlı

ülkesinin sağlıkla ilgili alanlarında denetimi öngören Müttefiklerarası Komisyon

kuruldu. İngiltere Sağlık Hizmetleri Müdürü, komisyonun başkanlığına getirilmişti. Bu

durum karşısında Fransızlar da harekete geçerek, başka bir Müttefiklerarası Komisyon

kurmuştu. Bu iki komisyon arasında meydana gelebilecek ihtilafları önlemek amacıyla

Kasım 1919’da görev paylaşımı yapılmıştı: Fransızların oluşturmuş olduğu komisyon

Osmanlı Devleti’nin yabancı ülkelerle temas halinde olan kısımlarıyla; İngilizlerin

kurmuş olduğu komisyon ise Osmanlı ülkesinin iç kesimlerinin ve kentlerin sağlık

hizmetlerini yürütecekti. Fransız Sağlık Hizmetleri Müdürü’nün başkanlığı altında

bulunan komisyon, tümüyle yabancı üyelerden oluşmaktaydı ve belli oranda karantina

teşkilatının hizmetlerini üstlenmişti. Komisyon, yabancı ülkelerden salgın hastalıklara

ilişkin raporlar almakta ve hastalığa maruz kalmış yerlerden gelenlere uygulanacak

muameleye karar vermekteydi. Komisyon tarafından alınan kararlar ise içerisinde

Osmanlı memurlarının bulunduğu karantina teşkilatı tarafından yerine getirilmekteydi.

Şehirlerin sağlık hizmetlerini üzerine alan ve başkanlığını İngilizlerin yaptığı

Müttefiklerarası Komisyon da yine kentlerin sağlık işleriyle ilgili kararlar almakta ve

uygulamasını Osmanlı memurları yapmaktaydı879.

İtilaf Devletleri, kapitülasyonların kendi tebaası dışındakileri de kapsamasına

yönelik isteklerini daha önce çeşitli vesilelerle ortaya koymuşlardı. 18 Eylül 1919’da

Düvel-i İtilafiye Polis Komisyonu, Beyoğlu Polis Merkezi memurluğuna gönderdiği

talimatnameyle kapitülasyonların hangi devlet tebaasına uygulanmasını gerekli

gördüklerini açık bir şekilde belirtmişlerdi. Talimatnameye göre880;

878 BOA, DH.KMS., no:56–2/31, lef:1/1. 879 Ahmet Özgiray, “İngiliz Yüksek Komiseri Horace Rumbold’a Göre 1918–1920 Yıllarında Türkiye”, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih İncelemeleri Dergisi, Ölümünün 50. Yılında Atatürk’e Armağan, 1989, S.4, s.66–69. 880 Sadeleştirilerek verilen talimatnamenin orijinali için bkz. BOA, DH.KMS., no: 56–2/31, lef:4.

Page 308: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

295

“1) Kapitülasyonlar meselesi hakkında Düvel-i İtilafiye Fevkalade

Komiserliği’nce alınan karar şöyledir:

Aşağıda belirtilen milletler kapitülasyonların bahşetmiş olduğu bütün hukuktan

yararlanacaklardır.

a) İngiliz

b) Fransız

c) İtalyan

d) Yunan

e) Rumenler (Aslı Romanya arazisinden olanlar)

f) Lehliler (Daha önce Rus tebaası olanlar)

2) Aşağıda belirtilen milletler Avusturya’nın barış antlaşması onaylanır

onaylanmaz, aynı surette, kapitülasyonların bahşettiği hukuktan yararlanacaklardır.

a) Çekoslovaklar (Daha önce Avusturya tebaası olanlar)

b) Yugoslavlar (Daha önce Avusturya tebaası olanlar)

c) Rumenler (Daha önce Avusturya tebaası olanlar)

d) Lehliler (Daha önce Avusturya tebaası olanlar)

3) Daha önce Alman tebaası olan Lehliler Almanya’nın barış antlaşması

onaylanır onaylanmaz kapitülasyonların bahşettiği hukuktan yaralanacaklardır.”

Talimatnamede daha önce kapitülasyonlardan yararlanan İtilaf tebaasının yanı

sıra yararlanmayanlar hatta yeni kurulan devletlerin tebaaları dahi vardı881. Ancak İtilaf

Devletleri taleplerinin yerine getirilmesinde ısrarlıydılar. Nitekim aynı talimatname,

yaklaşık bir hafta sonra, 24 Eylül’de bu sefer İstanbul Polis Müdüriyyet-i

881 Uhûd-i âtikanın geçerli olduğu dönemde kapitülasyonlara sahip olma açısından devletleri üç kısma ayırmak mümkündü: 1)Kapitülasyonlardan tam olarak yararlanan devletler: Romanya, Sırbistan, Karadağ, Yunanistan ve Bulgaristan dışındaki Avrupa hükümetleriyle Amerika Birleşik Devletleri. 2) Kapitülasyonlardan kısmen yararlanan devletler: İran ve Yunanistan. 3) Kapitülasyonlardan hiçbir şekilde yararlanamayan devletler: Sırbistan, Bulgaristan, Karadağ hükümetleriyle Asya, Amerika ve Afrika kıtasında bulunan diğer ülkeler. Bkz. Halil Cemaleddin-Hrand Asadur, a.g.e., s.67.

Page 309: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

296

Umûmiyyesi’ne gönderilmişti882. Düvel-i İtilafiye Polis Komisyonu tarafından

gönderilen ve uygulanması istenilen talimatnamenin sakıncalı yönlerine işaret eden

İstanbul Polis Müdüriyyet-i Umûmîsi 6 ve 12 Ekim’de gönderdiği yazılarla Bâbıâli’yi

bilgilendirmişti883. İstanbul Polis Müdüriyyet-i Umûmiyyesi’nce yapılan ve Bâbıâli

tarafından da uygun bulunan bu değerlendirmede, Osmanlı Devleti’nin Cihan Savaşı’na

girmesiyle, savaşılan devletlerle daha önce yapılmış olan antlaşmaların geçerliliğini

yitirdiğine dikkat çekilmişti. Osmanlı Devleti ile henüz kesin bir barış antlaşması

yapılmadığını da hatırlatan Bâbıâli, bu nedenlerle kapitülasyonların uygulanmasını

mümkün görmemişti. Savaştan önce bile kapitülasyonlardan tamamıyla yararlanamayan

Yunanlıların ve Romanyalıların harpten sonra imtiyazlardan istifade edebilmeleri de

uygun bulunmamıştı. Daha önce Almanya ve Avusturya devletlerinin tebaası iken

savaştan sonra Çekoslovak, Lehistan ve Yugoslavya uyruğunda bulunanların

imtiyazlardan faydalanmaları ise büsbütün imkânsız görülmüştü. Çünkü bu ülkelerle

Osmanlı Devleti arasında herhangi bir antlaşma yapılmamıştı. Bâbıâli, ilgili dairelere

verdiği emirle talimatnamede adı geçen bütün tebaalara Avrupa devletler hukukuna

göre muamele edilmesini istemişti884.

Osmanlı Devleti, İtilaf Devletleri’nin kapitülasyonların tekrar yürürlüğe

konulmasına ilişkin taleplerini resmî olarak kabul etmedi ya da kapitülasyonların

kaldırılmasına ilişkin kararından İtilaf Devletleri’nin baskılarına rağmen vazgeçmedi.

Kesin barışa kadar bu tür istekleri ertelemeye, uluslararası hukuku uygulamaya çalıştı.

Ancak icra gücünden yoksun hükümetin düşünceleri İtilaf Devletleri tarafından dikkate

alınmadı.

882 İstanbul Polis Müdüriyyet-i Umûmiyye’ne gönderilen aynı talimat için bkz. BOA, DH.EUM.AYŞ., no:24/12, lef:2. 883 İstanbul Polis Müdüriyyet-i Umûmiyye’nin talimatnamenin sakıncalarına dikkat çeken yazıları için bkz. BOA, DH.KMS., no:56–2/31, lef:3; DH.EUM.AYŞ., no:24/82. 884 BOA, DH.EUM.AYŞ., no:24/82. Bâbıâli benzer bir değerlendirmeyi bu olaydan bir kaç ay evvel yapmıştı. Çekoslovakya’nın İstanbul’daki resmî olmayan temciliği tarafından 12 Haziran 1919’da Bâbıâli’ye verilen notada Çek pasaportlarının tanınması istenmişti. Bâbıâli Hukuk Müşavirliği 27 Haziran tarihinde konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, Çekoslovakya’nın Avusturya-Macaristan arazisinden olduğu, Avusturya-Macaristan’ın durumu netlik kazanmadan Osmanlı Devleti’nin Çekoslovakya’yı tanımasının doğru olmayacağını belirtmiştir. Hukuk müşavirleri Çekoslovakya’nın kesin barış antlaşmasına kadar tanınmamasını uygun bulmuştu. Bkz. Yasemin Saner Gönen, “Babıâli'nin Son 26 Yılında Vazgeçmediği Davası: Osmanlı Konsolosluk Sözleşmeleri-II”, Toplumsal Tarih, 1999, S.68, s.37.

Page 310: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

297

İşgal döneminde resmî değil ama fiilî olarak İtilaf Devletleri tebaası kapitülasyonlardan

yararlandı. Bu dönemde İtilaf Devletleri fevkalade komiserleri kendi tebaalarından

emlak ve aşar vergileri dışında vergi alınmasını engellediler. Bunun yanı sıra İngiliz,

Fransız, İtalyan ve Amerikalılar aleyhine açılan hukuk ve ceza davaları Bâbıâli’ce

ertelendiği gibi bunların aleyhine olan mahkeme ilamları da infaz edilmedi. Osmanlı

Hükümeti, İtilaf Devletleri’nin tebaalarının kapitülasyonlardan yararlanmalarına bir

yerde göz yumdu. Kapitüler uygulamaların özellikle savaştan önce imtiyazlardan

yararlanmayan, savaşta tarafsız olan ve savaş sonrasında antlaşma yapmadığı

devletlerin tebaalarını kapsamasını önlemeye çalıştı885.

Osmanlı Hükümeti, ülkenin işgal edilmesi gibi çok büyük bir meseleyle yüz

yüze olduğu bu dönemde aynı zamanda yapılacak barışın hazırlık çalışmalarına da

başlamıştı. Bunun için Mondros Ateşkes Antlaşması’nın ardından Bâbıâli’de Sadrazam

Tevfik Paşa’nın başkanlığı altında İstihzarât-ı Sulhiye Komisyonu kurulmuştu. Bu

komisyonda çalışan Yusuf Kemal (Tengirşek) Bey ile sefirlerden Ziya Paşa arasında

kapitülasyonlar konusunda yaşanan tartışma ileride alınacak kararların hangi mahiyette

olacağının ipuçlarını veriyordu.

Yusuf Kemal Bey ve arkadaşları tarafından hazırlanıp 1 Ocak 1920’de

komisyonda görüşülen raporda hiç bir kayıtla bağlı olmayan bağımsız bir devlet tezi

savunulmuştu. Buna karşın Ziya Paşa kapitülasyonların kaldırılamayacağını, buna Âlî

Paşa’nın Paris Konferansı’nda çalıştığını fakat başarılı olamadığını belirtmişti. İngiliz

işgali altında bulunan Mısır’da bile kapitülasyonların kaldırılamadığına dikkat çeken

Ziya Paşa, bazı değişikliklerle kapitülasyonların kalmasına razı olunması gerektiğini ve

bu yönde hareketin Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti’ne karşı daha yumuşak

davranmasını sağlayacağını ifade etmişti. Yusuf Kemal Bey ise kapitülasyonların

kalması halinde kurulacak yeni devletin de sonunda Osmanlı Devleti’nin akıbetine

uğrayacağını delillerle ispata çalıştıktan sonra heyecanlı bir şekilde “kayıtlar altında

inlemekten ise ölmek evlâdır” diyerek konuşmasını bitirmiş; Ziya Paşa da kendi

fikrinden vazgeçerek bu görüşü benimsemişti886.

885 BOA, DH.UMVM., no:164/65, lef: 3. 886 Yusuf Kemal Tengirşenk, Vatan Hizmetinde, İstanbul 1967, 135–136.

Page 311: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

298

Bu konuşmanın yapıldığı günlerde 12 Ocak’ta açılan Osmanlı parlamentosu,

ülkenin geleceğiyle ilgili son derece önemli kararlar alma arifesindeydi. Misak-ı Millî

olarak bilinen ve 28 Ocak 1920’de, Osmanlı Meclis-i Mebusan’nın çoğu Müdafaa-i

Hukukçu milletvekillerinin resmî olmayan toplantısında kabul edilen bu kararlara,

Felah-ı Vatan Grubu’nun toplantılarında son şekli verilmiş; Misak- Millî metni Meclis-i

Mebusan’da 17 Şubat’ta oy birliğiyle kabul edilmişti. Misak-ı Millî, Türkiye’nin barış

şartlarını içeren bir program olmasının yanı sıra aynı zamanda bağımsız kalabilmesinin

asgari şartlarını da ortaya koyan bir manifestoydu887. Misak-ı Millî’nin özellikle altıncı

maddesi çok önemliydi. Altıncı maddeye göre Türkiye’nin millî ve ekonomik açıdan

gelişmesi, çağdaş bir idareye kavuşması için tam bağımsızlık ve hürriyet gerekliydi. Bu

nedenle tam bağımsızlığı ve hürriyeti engelleyen siyasî, adlî, malî ve diğer kayıtlar, yani

kapitülasyonlar Misak-ı Millî’de reddedilmiştir. Aynı zamanda Misak-ı Millî’de

Türkiye’nin üzerine düşecek borçların ödeme şartlarının tam bağımsızlığına aykırı

olamayacağı da belirtilmişti888.

Son Osmanlı Meclis-i Mebusan’ında kapitülasyonları tümüyle reddeden kararlar

alınmıştı. Oysa İtalya’nın San Remo kentinde 18–26 Nisan’da toplanan İtilaf Devletleri,

Osmanlı Devleti’ne dikte ettirecekleri, daha sonra Sevr Antlaşması olarak

adlandırılacak, bir barış antlaşması taslağı hazırlamışlardı. Buna göre, Türkiye’deki

kapitülasyon rejimi aynen sürecekti889.

10 Ağustos 1920 tarihli Sevr Barış Antlaşması ile 1 Ağustos 1914 de kaldırılan

kapitülasyonlar, doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak İtilaf Devletleri yararına

yeniden uygulanmaya konulmuştur. Bununla da yetinilmeyerek 1 Ağustos 1914’den

önce Osmanlı imparatorluğu’nda posta büroları bulunan müttefik devletler, Türkiye’de

posta bürolarını yeniden açmak yetkisine sahip olacaklardı. Ayrıca Sevr barışı ile

müttefikler sözde, Türkiye’ye bir ölçüde destek olmak ve yardımda bulunmak için bir

887 Mustafa Budak, İdeal’den Gerçeğe: Misâk-ı Millî’den Lozan’a Dış Politika, İstanbul 2002, s.182. 888 Misak-ı Millî’nin altıncı maddesi şu şekilde idi: “Millî ve iktisâdi inkişâfâtımız dâ’ire-i imkâna girmek ve daha ‘asr’î bir idâre-i muntazama şeklinde tedvîr-i umûra muvaffak olabilmek içûn her devlet gibi bizim de te’mîn-i esbâb-ı inkişâfâtımızda istiklâl ve serbestî-i tâmme mazhar olmamız üssü’l-esâs-ı hayat ve bekâmızdır. Bu sebeble siyâsî, adlî, mâli vesâ’ir inkişâfâtımıza mâni’ kuyûda muhâlifiz. Tahakkuk edecek düyûnâtımızın şerâit-i tesviyesi de bu esâsâta mugâyir olmayacaktır.” Bkz. M. Budak, a.g.e., s.158; Reşat Ekrem, a.g.e., s.268. 889 M. Budak, a.g.e., s.182.

Page 312: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

299

Maliye Komisyonu kurmuşlardı. Komisyonda danışma oyu bulunan bir Osmanlı

komiserinin de bulunmasını uygun gören İtilaf Devletleri bu şekilde hareket ederek adı

geçen komisyon üzerinde Osmanlı Devletinin etkinliğinin olduğu izlenimini vermeye

çalışmışlardır. Böylece Osmanlı maliyesi, tam olarak bu komisyonun denetimi altına

alınmak istenmiştir. Antlaşmanın Osmanlı maliyesiyle ilgili hükmüne göre bütçe

çalışmaları Maliye Nezareti’nce hazırlanacak, meclise götürülmeden önce maliye

komisyonuna, komisyonun uygun görmesinden sonra ise meclise sunulacaktır.

Türkiye’nin bütçesinin, malî yasalarının ve yönetmeliklerinin uygulanmasının denetimi

de Maliye Komisyonu tarafından yapılacaktı. Denetim elemanları da bu komisyon

tarafından atanacaktı. Sevr Anlaşması ile Bâbıâli tarafından tek taraflı olarak kaldırılmış

olan kapitülasyonlar yeniden yürürlülüğe sokulması kabul edilmiştir890. Adı geçen

antlaşmayla kapitülasyonlar İtilaf Devletleri yanında savaşa giren bütün ülkeleri kapsar

hale getirilmiş, Bulgaristan ve Ermenistan gibi daha önce kapitülasyonlardan

yararlanmayan ülkelere de imtiyazlara sahip olma hakkı verilmiştir891.

1921 yılına gelindiğinde Ankara Hükümeti ile Sovyet Rusya’nın ilişkilerinde

önemli gelişmeler görülür. Bunda İngiltere, Fransa ve İtalya’nın her iki ülkenin de ortak

düşmanı olmasının etkisi vardı892. Sovyet Rusya Hükümeti, kapitülasyonlar yönetiminin

her ülkenin ulusal gelişiminin ve egemenlik haklarının tam olarak kullanılmasıyla

bağdaşmayacağı görüşündeydi. Bu düşünce Sovyet Rusya ile Ankara Hükümeti

arasında 16 Mart 1921’de yapılan Moskova Antlaşması’na da yansımış ve Sovyet

Rusya bu antlaşmayla kapitülasyonların kaldırılmasını kabul etmiştir. Moskova

Antlaşması, Lozan Antlaşması’ndan önce Sovyet Rusya’nın kapitülasyonların ulusal

egemenlik kavramıyla uyuşmadığını ifade eden ilk uluslararası belgedir893.

Kurtuluş Savaşı’nı başarıya ulaşmasından ve Mudanya Ateşkes Anlaşması’nın

imzalanmasından sonra İtilaf devletleri, 28 Ekim 1922’de, TBMM Hükümeti’ni,

Lozan’da toplanacak olan barış konferansına davet ettiler. Lozan Konferansı 21 Kasım

1922’de başladı. Ankara Hükümeti’ni konferansta Hariciye Vekili İsmet (İnönü)

890 Turgut Özbay, Lozan’dan Serv’e Türkiye, Ankara 2004, s. 69–70. 891 Reşat Ekrem, a.g.e., s.279. 892 Hikmet Bayur, “Birinci Genel Savaştan Sonra Yapılan Barış Antlaşmalarımız II”, Belleten, 1966, C.XXX, S. 117, s.124 893 Baskın Oran, Türk Dış Politikası, İstanbul 2005, C.I, s.175.

Page 313: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

300

Paşa’nın başkanlığında 21 kişilik bir heyet temsil etmişti894. Türk heyetinin amacı, Türk

milletinin kayıtsız şartsız bağımsızlığını kabul ettirmekti. Siyasî bağımsızlığın

ekonomik bağımsızlıkla taçlandırılmadığı takdirde bir anlam ifade etmediğini düşünen

Ankara Hükümeti, kapitülasyonların biran evvel kaldırılması için etkili bir politika

yürütmüştür. Ancak Avrupalı ülkelerin kapitülasyonlardan ekonomik çıkarları söz

konusuydu. Bu yüzden özellikle kapitülasyonların tam anlamı ile ilgasına sıcak

bakmamaktaydılar.

Lozan barış görüşmelerinde kapitülasyon meselesi, 2 Aralık 1922 de İtalya baş

murahhası Marki Garoni’nin başkanlığında ikinci komisyonda görüşülmeye

başlanmıştır. Komisyonun adı “Ecnebîlerin Tâbi Olacağı Usûl (rejim) Komisyonu” idi.

Marki Garoni’nin komisyon çalışmalarına başladığı ilk gün yaptığı açılış konuşmasında,

kapitülasyonların Osmanlı Devleti tarafından tek taraflı olarak ve kendi arzusu ile

ecnebîlere verildiğini ifade etmiştir. Ayrıca kapitülasyonların o dönemlerde hem

Osmanlı Devleti’nin hem de ecnebîlerin çıkarlarına uyduğunu, karşılıklı olarak

anlaşmalarla bunların teyit edildiğini ifade eden Marki Garoni, kapitülasyonları bir

devletin bağımsızlığını zedeleyecek bir şekilde görmekte ve TBMM Hükümeti’nin

kapitülasyonları ilga etmek hususundaki arzusunun haklı olduğunu belirtmekteydi895.

Türk heyetinin kapitülasyonlar konusundaki hassasiyetini onaylayan Garoni

Türkiye’ye yerleşen ve önemli müesseseler meydana getirmiş olan ecnebîlerin

haklarının korunması gerektiğine de dikkat çakmişti. Garoni’ye göre bu haklar

kapitülasyonlarla değil, Türkiye’deki yabancıların yatırımlarını güven altında tutan

yasalar ve yargı rejimi ile mümkün olabilirdi896. Komisyonda İngiliz başmurahhası

Hariciye Nazırı Lord Curzon da kapitülasyonların yeni kurulan Türk devletinin

bağımsızlığına sekte vuracak bir yapı olduğunu kabul etmiş; ama hem Türkiye’nin hem

de yabancıların çıkarlarının korunması açısından, birtakım güvencelerin tanınmasının

gerekli olduğunu vurgulamaya da özen göstermişti897. Konferansta kapitülasyonlar

konusunda düşüncelerini ifade eden Fransız delegesi Bombard ise adlî kapitülasyonların

894 ed. Çağrı Erhan, Yaşayan Lozan, Ankara 2003, s.38. 895 M. C. Bilsel, a.g.e., s. 79. 896 Ali Naci Karacan, Lozan Konferansı ve İsmet Paşa, İstanbul 1943, s.102. 897 A. N. Karacan. a.g.e., s.104; M. C. Bilsel, a.g.e., s.81; Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam, İstanbul 1966, s.231.

Page 314: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

301

devamından yana bir tavır sergilemiştir898. Müttefiklerin bu görüşmelerde özellikle

üzerinde en fazla direndikleri temel başlık adlî kapitülasyonlar olmuştur899.

Türk Başmurahhası Hariciye Vekili İsmet Paşa, kapitülasyonların bir ulusun

bağımsızlığıyla bağdaşamayacağını ileri sürerek kapitülasyonların özünün olduğu gibi

muhafaza edildiği bir anlayışın anlaşmayı sonuçsuz bırakacağını belirtmişti.

Türkiye’deki yabancıların durumunun tüm uygar ve bağımsız ülkelerde yürürlükte olan

genel yasalara benzeyen yasalarla güvence altına alındığını vurgulayan İsmet Paşa, Türk

delegasyonunun ancak bu ilkeye göre tali komisyonda çalışabileceğini ifade etmişti900.

Lozan görüşmeleri sekiz ay sürdü. Türkiye’nin kayıtsız şartsız bağımsızlık isteği

çetin müzakerelere neden oldu. Ancak sonunda 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan

Antlaşması’nın 28. maddesiyle kapitülasyonlar kesin olarak kaldırılmıştır901. Bu ilga,

ekonomik, malî, idarî, adlî açıdan Türkiye için tam istiklal olmuştur902.

898 A. N. Karacan, a.g.e., s.105. 899 Mahmut Goloğlu, Türkiye Cumhuriyet(1923), Ankara 1971, s.35. 900 Salâhi R. Sonyel, “Lozan’da Türk Diplomasisi”, Belleten, Ankara 1974, C.XXXVIII, S.149, s.76. 901 Zafer Toprak, “80. Yıldönümünde Lozan Barış Antlaşması”, Toplumsal Tarih, 2003, S.115, s.68. 902 M. C. Bilsel, a.g.e., s.118; Âfet (İnan), “Türk İstiklâli ve Lozan Muahedesi”, Belleten, 1938, C.II, S.7/8, s.289–291.

Page 315: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

302

SONUÇ

Devletler ve toplumlar içerisinde bulundukları çağın malî, iktisadî, idarî ve adlî

düzeninden etkilenir; kurumlarını ve hukukunu da buna göre oluştururlar. Ortaçağ’da

hukukun şahsiliği prensibi geçerli olduğundan yabancılara birtakım imtiyazlar

tanınmasında bir sakınca görülmüyordu. Bu açıdan Osmanlı Devleti, kendisinden

önceki uygulamaları sürdürmüş, kendi ülkesine gelen yabancılara ahidnamelerle tek

taraflı olarak bazı muafiyetler vermişti. Yabancıların malî, iktisadî, adlî ve idarî

alanlarda sahip oldukları bu imtiyazlara kapitülasyon denilir.

Başlangıçta kapitülasyonların olumsuz bir sonucu görülmezken özellikle XVIII.

yüzyılın sonlarına doğru bu imtiyazlar Osmanlı Devleti’ni siyasî ve ekonomik açıdan

Batı Avrupa’ya bağımlı hale getirdi. Bunun yanında Osmanlı Devleti’nin siyasî ve

askerî açıdan zayıflaması, kapitülasyon hükümlerinin bunlardan yararlanan ülkelerce

suiistimal edilmesi ve imtiyazların Bâbıâli’nin aleyhinde yorumlanarak genişletilmesi

sonucunu doğurdu. Diğer taraftan Ortaçağ’da geçerli olan hukukî anlayışın zamanla

değişmesine karşın kapitülasyon hükümlerinin aynı kalması Bâbıâli’nin yargı ve kanun

yapma hakkını da sınırlamış; hakimiyetini ihlal etmeye başlamıştı.

Kapitülasyonların birçok alanda meydana getirdiği sakıncalar ve sorunlar

karşısında Osmanlı Devleti, Avrupalı devletler nezdinde yaptığı girişimlerle bunları

kaldırmaya çalışmış; ancak başarılı olamamıştı.

1914’te Avrupa’da savaşın başlaması ve kısa sürede bir dünya savaşına

dönüşmesi karşısında Osmanlı Hükümeti bir tedbir olarak 2 Ağustos’ta seferberlik ilan

etmiş; ayrıca aynı gün Almanya ile savunma niteliğinde bir antlaşma imzalamıştı.

Yapılan bu antlaşma Osmanlı Devleti’ne birtakım sorumluluklar yüklemesine karşın

kapitülasyonların kaldırılması konusunda hiçbir hüküm içermiyordu. Bununla beraber

antlaşmada Osmanlı Devleti’nin lehinde değişiklikler yapmak isteyen İttihat ve Terakki

Hükümeti, İstanbul’daki Alman elçisi Wangenheim’a bu doğrultuda birtakım teklifler

yapılamasını kararlaştırmıştı. Yapılacak olan bu tekliflerin içerisinde adlî ve iktisadî

Page 316: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

303

kapitülasyonların kaldırılmasının Almanya tarafından kabul edilmesi ile Almanya’nın

harpten sonra kapitülasyonların ilgasını diğer devletlere kabul ettirmek için taahhüt

vermesi de bulunmaktaydı. Wangenheim kendisine iletilen bu tekliflere bir mektupla

cevap vermiş; bu mektupta Osmanlı Devleti’nin taahhütlerini yerine getirmesi

karşılığında Almanya’nın kapitülasyonların kaldırılmasını kabul edeceğini belirtmişti.

Ancak antlaşmaların bağlayıcılığı olmasına karşın bu mektubun hiçbir bağlayıcılığı

yoktu. Osmanlı Devleti lehine yapılması istenilen bu değişikliklerin antlaşmanın

imzalanmasından önce Almanya’ya kabul ettirilmemesi Bâbıâli’yi sıkıntıya sokan bir

durum olmuştur.

Osmanlı Devleti Cihan Harbi’nin başlangıcında tarafsız bir politika izlemiş ve

savaşın şartlarından yararlanarak Avrupalı devletlerle kapitülasyonların kaldırılması

hususunda görüşmelere başlamıştı. Osmanlı Hükümeti, savaşta tarafsız kalması

karşılığında İtilaf Devletlerinden adlî, iktisadî ve malî kapitülasyonların kaldırılmasını

kabul etmelerini; ayrıca toprak bütünlüğünün de bu devletler tarafından garanti

edilmesini talep etmekteydi. Bâbıâli, bu hususların Üçlü İtilaf ülkelerince ayrı ayrı ve

yazılı olarak taahhüt edilmesini şart koşmaktaydı. İngiltere ve Fransa kapitülasyonların

tümüyle kaldırılmasından yana değildi. Adı geçen ülkelerin Osmanlı Devleti’nin

iktisadî bağımsızlığına ve kapitülasyonların kaldırılmasına yanaşmamalarında savaş

sonrasındaki ekonomik menfaatleri etkili olmuştur.

Rusya’nın kapitülasyonlarla ilgili tutumu ise diğerlerinden farklıydı. Osmanlı

Devleti’nin savaşa girmesi Rusya ile daha kapsamlı bir savaşı beraberinde

getireceğinden Bâbıâli’nin yansızlığını sürdürmesi Rusya tarafından daha fazla

istenilmekteydi. Ayrıca Osmanlı ülkesindeki Rus tebaasının azlığı nedeniyle Rusya,

Osmanlı Devleti’nin tarafsızlığını koruması karşılığında gerek Osmanlı toprak

bütünlüğüyle gerekse kapitülasyonların kaldırılmasıyla ilgili taahhüt verilmesine de

sıcak bakmaktaydı. Ancak Rusya’nın İtilaf Devletleri içerisinde yer alması, tek başına

hareket etmesini önlemekteydi.

İtilaf Devletleri 30 Ağustos’ta Bâbıâli’ye kapitülasyonların kaldırılması ve

Osmanlı toprak bütünlüğünün garanti edilmesiyle ilgili müşterek bir taahhüt

vermişlerdi. Ancak bu taahhüt gerek şekil gerekse esas yönünden Osmanlı Devleti’nin

beklentisini karşılamaktan uzaktı. Üçlü İtilaf ülkelerinin yapılan müzakerelerde

Page 317: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

304

Bâbıâli’nin taleplerini karşılama noktasında olumlu bir tavır sergilememesi üzerine

Osmanlı Hükümeti, kapitülasyonları büyük devletlerin muvafakatini almadan tek taraflı

olarak kaldırma yoluna gitmiştir.

Kapitülasyonların ilgasının hukukî dayanağı ve resmî gerekçesi Adliye Nazırı

Pirîzade İbrahim Bey başkanlığında oluşturulan bir komisyonun çalışmaları sonucunda

hazırlanmıştı. 8 Eylül 1914’te toplanan İttihat ve Terakki Hükümeti ilganın

gerekçelerini uygun görerek aynen kabul etmiş ve kapitülasyonların kaldırılması

kararını almıştı. Sultan V. Mehmet Reşat’ın aynı gün çıkan iradesiyle hükümetin kararı

onaylanmıştır. Karar, 1 Ekim’de yürürlüğe girecekti. Bu durum, 1 Ekim’e kadar

kapitülasyonların tatbik edileceği anlamına gelmekteydi.

Kapitülasyonların kaldırılma kararı 9 Eylül’de bir nota ile yabancı sefaretlere 10

Eylül’de gönderilen bir genelgeyle ise Osmanlı yönetim birimlerine bildirilmiştir.

Kapitülasyonların kaldırılması kararının alınması, Osmanlı basını ve halkı

tarafından sevinçle karşılanmıştır. Osmanlı bürokratlarından ve halkın çeşitli

kesimlerinden merkeze gönderilen telgraflarda kapitülasyonların kaldırılması, Osmanlı

Devleti’nin yenileşmesine, gelişmesine, ilerlemesine, istiklal ve hâkimiyetine engel olan

bağlardan kurtuluş olarak görülmüştü. Kapitülasyonların kaldırılmasıyla Osmanlı

tebaasının iktisadî alanda eşit şartlarda rekabet etme olanağına kavuşması Osmanlı

tebaasının sevincini artırmıştı. İlga kararıyla yeni bir döneme geçildiği düşüncesi ağırlık

kazanmış; karar, bir milat olarak görülmüştü.

Kapitülasyonların kaldırılması kararını öğrenen Osmanlı halkı gerek İstanbul’da

gerekse taşrada yaptığı gösteri ve kutlamalarla ilgadan duyduğu memnuniyeti ortaya

koymuş; özellikle İstanbul’da yapılan etkinlikler görkemli olmuştu. İttihat ve Terakki

Hükümeti tarafından da desteklenen bu nümayişler, hükümetin halk ve ordu üzerindeki

itibarını da artırmıştır.

Kapitülasyonların kaldırılma kararı yabancı ülkelerin İstanbul’daki elçileri

tarafından olumsuz bir tepkiyle karşılanmıştı. İlga kararının Üçlü İtilaf ülkelerince kabul

edilmemesi bir yerde beklenilen bir gelişmeydi. Ancak başta Almanya olmak üzere

Osmanlı Devleti’nin müttefiki olan ülkelerin ilga kararına sert bir şekilde karşı

çıkmaları Bâbıâli tarafından tahmin edilmiyordu. Özellikle Almanya’nın İstanbul’daki

Page 318: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

305

elçisi Wangenheim ile Cavit Bey arasında 9 Eylül günü yaşanan tartışma, Almanya’nın

ilga kararına göstereceği mukavemetin ipuçlarını verir nitelikteydi.

Avrupa’nın İtilaf ve İttifak bloğu olarak iki düşman tarafa ayrıldığı bir dönemde

Avrupalı devletler, aralarındaki savaş halini bir yana bırakmış ve ilga kararından dolayı

ortak menfaatlerine zarar gelmemesi için birlikte hareket etmiştir. Wangenheim’ın

girişimleri sonucunda ortak bir metin üzerinde anlaşan büyük devletler

kapitülasyonların tek taraflı olarak kaldırılmasını tanımadıklarını 10 Eylül’de Bâbıâli’ye

bir nota ile bildirmişlerdir.

İlga kararı yabancı basında da yankı bulmuştur. Almanya ile Avusturya-

Macaristan basınının ilga kararını değerlendirişi İstanbul’daki elçilerinden farklı

olmuştur. İttifak devletlerinin kamuoyu ilga kararından memnuniyet duymuş ve

Osmanlı Hükümeti’ni desteklemiştir.

Tarafsız ülkelerden İtalya’nın kamuoyunda, kararı bir inkılâp olarak görüp

destekleyenler olduğu gibi Osmanlı ülkesindeki İtalyan vatandaşlarının menfaatlerinin

zarar göreceği gerekçesiyle karardan rahatsız olanlar da vardı.

Bulgar basını ise kararın tamamıyla yanında yer almış; neşredilen makalelerle karar

hararetli bir şekilde savunulmuştur.

İlga kararının alınması tek başına yeterli değildi. Bunun ilgili devletlere kabul

ettirilmesi de gerekliydi. Bu amaçla yabancı devlet elçileriyle yeniden bir müzakere

zemini oluşturmak isteyen Osmanlı Hükümeti, ilgili ülkelerin malî ve iktisadî

kapitülasyonların ilgasını kabul etmeleri şartıyla adlî kapitülasyonların bir müddet daha

yürürlükte kalmasına izin verme kararını almıştı. Bu, bir anlamda ilga kararından geri

adım atılması demekti. Ancak Üçlü İtilaf ülkelerinin Osmanlı Devleti’nin iktisadî

bağımsızlığının kabulüne yanaşmamaları ve Bâbıâli’nin I. Dünya Savaşı’na girişi

üzerine yabancı elçilerle yapılan müzakerelerden hiçbir sonuç elde edilememiştir.

Kapitülasyonları kaldırma kararı alan Osmanlı Hükümeti açısından en önemli

konu kararın uygulanmasıydı. Osmanlı ülkesinde yaşayan yabancılara kapitülasyonların

kaldırılmasından sonra uluslar arası hukuk kuralları uygulanacaktı. Gerek uluslar arası

hukuk kurallarının tespit ve tatbikini kararlaştırılması gerekse Osmanlı ülkesindeki

Page 319: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

306

yabancıların hukukî durumlarını düzenleyen kanun tasarılarının hazırlanması için

Bâbıâli’de komisyonlar oluşturulmuştur.

Osmanlı Hükümeti’nin ilga kararının uygulanmasına dair yaptığı ilk iş 15 Ekim

1914 tarihli ve “Kavanin-i Mevcudede Uhûd-i Atîkaya Müstenid Ahkâmın Lağvı

Hakkında Kanun-ı Muvakkat” adını taşıyan geçici kanunla Osmanlı kanunlarında

kapitülasyonlara dayalı olarak bulunan hükümlerin kaldırılması olmuştur.

İlga kararıyla yabancıların adlî alanda sahip oldukları imtiyazlar da sona

ermiştir. Bâbıâli, 30 Eylül 1914’te vilayetlere ve müstakil livalara gönderdiği bir

genelgeyle adliye ile ilgili işlerinde yabancılara uygulanacak muameleyi Osmanlı adliye

memurlarına bildirmişti. Genelgede 1 Ekim’den sonra ortaya çıkacak hukuk, ticaret ve

ceza ile ilgili meselelerde yabancılar hakkında Osmanlı tebaası gibi muamele edilmesi

gerektiği belirtilmiş ve bu husus izah edilerek Osmanlı memurları bilgilendirilmişti.

Genelge her ne kadar adliye memurları için yol gösterici bir nitelikte idiyse de yeterince

ayrıntılı değildi. Bu alandaki ihtiyaç Bâbıâli tarafından hazırlanan ve 12 Ekim 1914’te

Osmanlı adliye memurlarına gönderilen bir talimatnameyle karşılanmıştı.

Talimatnameyle adliyeye ilişkin işlerinde yabancılara yapılacak muamele tafsilatlı bir

şekilde ortaya konulmuştur.

Osmanlı tebaası ile yabancılar arasında olup 1 Ekim tarihi itibariyle görülecek

olan davalarda takip edilecek muhakeme usûlü de kapitülasyonların kaldırılmasından

sonra ele alınan meselelerden biri olmuştur. Osmanlı Hükümeti 17 Ekim 1914 tarihinde

çıkarttığı muvakkat kanunla bu tür davaların yargılama usûlünü belirlemiştir.

Osmanlı Devleti’nin İttifak Devletleri yanında savaşa girmesi, Osmanlı

ülkesindeki düşman devletlerin tebaasının durumunu derinden etkilemiştir. 15 Kasım

1914’te toplanan Osmanlı Hükümeti, savaş halinde olduğu ülkelerin memurlarına,

tebaasına ve bunlara ait kurumlara uygulanmak için birtakım tedbirler almış ve

uygulamaya koymuştu. Gerek Meclis-i Vükela tarafından hazırlanan bu mazbatayla

gerekse çıkartılan kanunlarla Osmanlı ülkesindeki yabancılara uluslar arası savaş

hukukunun izin verdiği muameleler yapılmıştır. Başlangıçta Fransa, İngiltere ve Rusya

tebaasına uygulanan bu tedbirler daha sonra İtilaf Devletleri bloğuna giren diğer

ülkelerin vatandaşlarına da tatbik edilmiştir. Bu bağlamda Osmanlı Devleti’nin I. Dünya

Page 320: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

307

Savaşı’na girmesi bir yandan kapitülasyonların kaldırılması kararının uygulanmasını

kolaylaştırırken diğer yandan kararın tatbik edileceği alanları daraltmıştır.

Kaldırılma kararıyla kapitülasyonların yerine uluslar arası hukuk kurallarını

uygulamaya başlayan Osmanlı Hükümeti, kendi topraklarında yaşayan yabancıların hak

ve vazifelerini 8 Mart 1915 tarihinde çıkarttığı “Memalik-i Osmaniyye’de Bulunan

Ecnebîlerin Hukuk ve Vezaifine Dair Kanun-ı Muvakkat” ile bu kurallara uygun olarak

düzenlemiştir. Osmanlı ülkesinde yaşayan yabancıların tâbi olacağı hukukî statü bu

kanun-ı muvakkatle tespit edilmiştir. Ayrıca bu kanun Türk yasa çatışması (kanunlar

ihtilafı) hukukunun temel ilkelerini ortaya koyan bir hukuk kaynağı olarak

Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un yürürlüğe

girdiği 1982’ye kadar geçerliliğini sürdürmüştür.

Kapitülasyonların Osmanlı Devleti’nin kanun yapma hakkını sınırlaması

nedeniyle Bâbıâli, ülkesine gelen yabancıların seyahat ve ikametlerinde tâbi olacağı

esasları kesin bir şekilde belirleyemiyor; bu durumdan özellikle ülkenin emniyet ve

asayişi olumsuz olarak etkiliyordu. 15 Mart 1915’te kabul edilen “Ecnebîlerin Memalik-

i Osmaniyye’de Seyahat ve İkametleri Hakkında Kanun-ı Muvakkat” ile yabancıların

bağlı olacağı inzibatî hükümler ortaya konmuştur. Ülkenin ihtiyaçları, Avrupalı

devletlerin kanunları ve devletlerarası özel hukukun birtakım esaslarına dayanılarak

hazırlanan bu kanun, Osmanlı kanunları arasında sadece yabancıları ilgilendiren ilk

kanun olma özelliğini de taşımaktaydı.

Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren yabancı postaların varlığı Osmanlı

Devleti’nin hem hâkimiyetini hem de maliyesini olumsuz yönde etkilemiştir. İlga

kararıyla birlikte yabancı postaneleri kapatmaya karar veren ve konuyla ilgili bir

talimatname hazırlayan Bâbıâli, kaldırılma kararının yürürlüğe girdiği 1 Ekim gününden

itibaren ülkesindeki yabancı postaneleri kapatmıştır.

Osmanlı Devleti’nin hâkimiyet ve haysiyetini zedeleyen bir diğer mesele de

yabancıların ikametgâhlarına ve çeşitli kurumlarına uyruğunda oldukları devletin

bandırasını(bayrağını) hiç bir usûl ve esasa bağlı olmaksızın çekmelerinden

kaynaklanıyordu. İlga kararından sonra hazırlanan ve 17 Şubat 1915 tarihli genelgeyle

Osmanlı memurlarına gönderilen bir talimatname yoluyla Osmanlı ülkesinde çekilecek

Page 321: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

308

yabacı bandıraların tâbi olacağı ahkâm belirlenmiştir. Ayrıca deniz nakil vasıtalarına

çekilecek bandıralar da devletler genel hukukuna uygun olarak tespit edilmiş ve bu

düzenleme bir genelgeyle Osmanlı memurlarına gönderilmiştir.

Uluslar arası hukuk, kapitülasyonların kaldırılmasından sonra hemen her alanda

uygulanmıştı. Kapitülasyonların geçerli olduğu dönemde yabancı devletlerin elçilerinin

ve konsoloslarının kendi vatandaşlarının ticarî, adlî, idarî ve malî işlerinin tebaalarının

isteği doğrultusunda çözümlenmesi için Osmanlı Devleti’nin çeşitli nezaret ve daireleri

ile memurlarına yaptıkları müracaatlar da ilga kararından sonra devletler arası hukuk

kaidelerine uygun olarak yeniden düzenlenmiştir. Osmanlı Hükümeti, ilk önce yabancı

devlet elçilerine gönderdiği notalarla, daha sonra ise memurlarına tebliğ ettiği genelge

ve talimatnameyle bu tür meselelerde yabancı elçi ve konsolosların başvurularının ne

şekilde olması gerektiğini ortaya koymuştur. Böylece Bâbıâli uluslar arası hukuka ve

idarî bağımsızlığa aykırı olarak yabancılar lehine yapılan müdahalelerin önüne

geçmiştir.

Yabancı konsoloslukları ilgilendiren bir diğer mesele 1863 tarihli Ecnebî

Konsolosluklar Nizamnamesi ile ilgiliydi. İlga kararından sonra adı geçen nizamnameyi

fesheden Bâbıâli, bu nizamnamenin yerine geçirmeyi düşündüğü yeni bir taslak

hazırlamıştı. Bu taslağın kanun haline getirilip getirilmediği hakkında kesin bir bilgiye

sahip değilsek de anılan taslak, Osmanlı Hükümeti’nin 1863 tarihli nizamnamede

yapmayı tasarladığı değişiklikleri ortaya koyması açısından önemlidir.

Yabancı konsolosluklarda çalışan tercüman ve kavasların imtiyazlı statüsü de

ilga kararıyla sona ermiş; görev ve yetkileri sınırlanmıştır.

Kapitülasyonlar nedeniyle tabiiyet konusunda da suiistimaller olmaktaydı. İlga

karıyla birlikte tabiiyet değişikliği hususunda da devletlerarası genel hukuk kuralları

geçerli olmuş ve buna uygun düzenlemeler yapılmıştır.

Karantina(Sıhhıye) Meclisi, kapitülasyonların yürürlükte olduğu dönemde,

yabancı üyelerin etkin olduğu ve yabancıların çıkarlarının gözetildiği uluslar arası bir

kurula dönüşmüştü. Kapitülasyonların kaldırılmasıyla Karantina Meclis’indeki

yabancıların işlerine son veren Osmanlı Hükümeti, meclis üzerinde tek yetkili güç

haline gelmiştir.

Page 322: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

309

İmtiyazlara son verilmesiyle ecnebîlerin de Osmanlı hapishanelerinde cezalarını

çekecek olması yeni hapishane yapımını ve mevcutların ıslahını gündeme getirmişti.

Ancak I. Dünya Savaşı nedeniyle malzeme temininde karşılaşılan güçlükler, bu amaçla

girişilen inşaat faaliyetlerini olumsuz yönde etkilemiştir.

Osmanlı ülkesinde yabancılar tarafından kurulan mezheplerle eğitim ve hayır

kurumlarıyla özel okul ve sıhhiye müesseselerin durumu da ilga kararından sonra ele

alınmıştır. Bâbıâli, konuyla ilgili bir talimatname hazırlayarak 10 Ekim1914’te Osmanlı

memurlarına göndermiştir. Bu talimatnameyle yabancıların yukarıda anılan kurumları

da tamamıyla Osmanlı kanunlarına bağlı hale getirilmiştir. Ayrıca bu çeşit kurumlardan

her türlü verginin alınacak olması da talimatnamenin getirdiği önemli bir yenilikti.

Bâbıâli, 3 Ekim 1914’te hazırladığı bir başka talimatnameyle ise Fransa’nın ve

diğer devletlerin Osmanlı topraklarında yaşayan yabancı Katolikler üzerinde

kapitülasyonlardan kaynaklanan himaye haklarını kaldırmıştır. Böylece yabancı

devletlerin bu alandaki müdahalelerinin de önüne geçilmiştir.

Osmanlı topraklarında yabancılar tarafından kurulan eğitim müesseseleriyle

ilgili ilga kararından sonra köklü düzenlemeler yapılmıştır. Kapitülasyonlar nedeniyle

Osmanlı Devleti’nin denetim ve kontrolü dışında olan bu kurumların bağlı olacağı

esaslar, 10 Ekim 1914’te Osmanlı memurlarına tebliğ edilen bir talimatnameyle

belirlenmiştir. Talimatnameyle yabancıların okul açmaları güçleştirilmiştir.

Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmesiyle düşman ülkelere ait eğitim

kurumlarına Osmanlı Hükümeti’nin kararı gereği el konulmuş; hükümet bu

müesseseleri ihtiyaçları doğrultusunda kullanmıştır.

Yabancı okullarla ilgili kalıcı düzenleme ise Mekatib-i Hususiye Talimatnamesi

(Özel Okullar Talimatnamesi) ile yapılmıştır. 2 Eylül 1915’te yürürlüğe konulan bu

talimatnameyle yabancıların okul açmaları oldukça sınırlanmıştır. Talimatnamenin

birtakım maddeleri daha sonra yürürlükten kaldırılmış olsa da eğitimi düzenleyen

hükümlerinin hâlihazırda yürürlükte olması da talimatnameyi önemli kılan bir başka

husustur.

Kapitülasyonlardan yararlanan yabancı devletlerin tebaaları Osmanlı ülkesinde

her türlü iktisadî faaliyette bulunmalarına karşın gümrük ve emlak vergisi dışında hiç

Page 323: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

310

bir vergi ödemezlerdi. İlga kararından sonra yabancılar da Osmanlı tebaası gibi maliye

ve belediyeye ilişkin bütün vergileri vermekle yükümlü tutulmuşlardır.

24 Eylül 1914’te kabul edilen ve “16 Zilkade 1325 Tarihli Temettü

Nizamnamesi’nin Bazı Ahkâmına Muaddel Kanun-ı Muvakkat” adını taşıyan geçici

kanunla Osmanlı topraklarında ticaret, sanat ve meslekle uğraşan bütün yabancılardan 1

Ekim 1914’ten itibaren temettü vergisi alınması kararlaştırılmıştır. Ancak bu kanun,

ihtiyaca tam olarak cevap verecek nitelikte değildi. Bu nedenle oldukça ayrıntılı ve

geniş kapsamlı olarak hazırlanan 13 Aralık 1914 tarihli “Temettü Vergisi Hakkında

Kanun-ı Muvakkat” ile bu alandaki boşluk doldurmuştur. Yabancılardan da temettü

vergisi alınmasıyla iktisadî alanda yabancı ile yerli arasında var olan haksız rekabetin

unsurlarından biri daha ortadan kaldırılmıştır. Diğer taraftan Osmanlı Devleti de vergi

gelirlerini azaltan malî bağlardan birinden yabancıların temettü vergisi kapsamına

alınmasıyla kurtulmuştur. Ancak I. Dünya Savaşı’nın koşulları bu vergiden istenilen

düzeyde gelir elde edilmesini engellemiştir.

Kaldırılma kararından sonra yabancılar oktruva vergisini ödemekle de yükümlü

tutulmuştur. 21 Kasım 1914’te yayımlanıp ilan edilen Oktruva Kanun-ı Muvakkati ile

her ne kadar yabancıların bu vergiyi vermesi kararlaştırılmışsa da I. Dünya Savaşı’nın

ülkeyi soktuğu olağanüstü durum nedeniyle adı geçen kanun tatbik edilememiştir.

Yabancılar tarafından Osmanlı topraklarında yapılan hususî gaz depolarından da

kapitülasyonlar nedeniyle vergi alınamıyordu. Bâbıâli, Osmanlı memurlarına gönderdiği

bir genelgeyle hususî depolara yabancı tüccar tarafından konan gazlardan da vergi

alınmasını emretmiştir. Ayrıca gaz depolarını düzenleyen 1906 tarihli nizamnameyi

değiştirmek isteyen Osmanlı Hükümeti, bununla ilgili bir taslak hazırlamıştır. Bâbıâli

bu taslakla, temelde büyük sermayeye sahip yabancı şirketlerin hususî gaz depoları

kurarak ülkede tekel oluşturmalarının önüne geçmek istemişti. Ancak bu taslağın

yürürlüğe konup konulmadığına dair bir bilgiye ulaşılamamıştır.

Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra yabancılara da tarik bedel-i nakdîsi

mükellefiyeti getirilmiştir. Bunların dışında ağnam ve aşar gibi Osmanlı tebaasının

vermekle yükümlü olduğu bütün vergilere yabancılar da tâbi tutulmuştur.

Page 324: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

311

Kapitülasyonlar nedeniyle bağımsız bir gümrük siyaseti oluşturamayan Osmanlı

Devleti, ilga kararından sonra bu alanda tek başına aldığı bir kararla gümrük vergisini

ilk önce % 15’e ardından da savaşın devamı müddetince %30’a yükseltmiştir. Bunun

yanı sıra gümrük tarifelerinde de değişikliğe giden Osmanlı Hükümeti, 1916’da ad

valorem tarife yerine kendi menfaatlerine daha uygun olan spesifik tarifeye geçmiştir.

Ayrıca bu tarife, yerli iktisadî faaliyetleri yabancıların rekabetine karşı belirli oranda

koruyan mutedil bir himaye siyasetine uygun olarak hazırlanmıştır. Gümrüklerle ilgili

yapılan bu düzenlemelerle Osmanlı Devleti, bağımsız bir dış ticaret politikası takip

etme imkânına kavuşmuştur. Ancak I. Dünya Savaşı’nın gümrüklere gelen malları

azaltması nedeniyle gümrüklerden istenilen ölçüde gelir elde edilememiştir.

İlga kararından sonra Osmanlı Devleti açısından önemli meselelerden biri de bu

kararı diğer devletlere kabul ettirmek olmuştur. Fakat Osmanlı Devleti’nin

müttefiklerinin dahi karara muhalefeti Bâbıâli’yi sıkıntıya sokmuştur.

Almanya, ilga kararına yönelik muhalefetini Osmanlı Devleti’nin kendi yanında

savaşa girdiği dönemde bile göstermekten çekinmemiştir. Almanya’nın İzmir

konsolosluğunun kaldırılma kararının adlî alandaki uygulamalarına karşı yaptığı

protestolar Almanya’nın karara yönelik bakış açısının somut göstergesi olmuştur.

Ancak I. Dünya Savaşı içerisinde İttifak Devletleri aleyhinde meydana gelen gelişmeler

neticesinde ilk önce Almanya ardından da Avusturya-Macaristan devletleri ilga kararını

kabul etmek zorunda kalmışlardır.

Osmanlı Devleti’nin 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması

ile I. Dünya Savaşı’ndan çekilmesinden sonra İtilaf Devletleri kapitülasyonları yeniden

yürürlüğe koymuşlardır. Bu konudaki ilk adımı 19 Ocak 1919’da Bâbıâli'ye verdikleri

notayla atan İtilaf Devletleri, kapitülasyonları 1914’ten önceki uygulamaları aratacak

şekilde tatbik etmişlerdir. Osmanlı topraklarının işgal edildiği bir dönemde Bâbıâli, bu

uygulamaları önleyememiştir. Buna karşın kapitülasyonların yeniden yürürlüğe

konulmasına ilişkin işgal güçlerinin talepleri de 10 Ağustos 1920 tarihli Sevr

Antlaşması’na kadar resmî olarak kabul edilmemiştir.

Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra 24 Temmuz 1923 tarihinde

imzalanan Lozan Antlaşması ile kapitülasyonlar kesin olarak kaldırılmıştır. Böylece

Page 325: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

312

iktisadî, malî, adlî ve idarî açıdan Türkiye tam bağımsızlığa kavuşmuştur. Bunda

1914’teki ilga kararıyla sahip olunan birikim ve tecrübenin de önemli bir etkisi

olmuştur.

Page 326: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

313

BİBLİYOGRAFYA

I. ARŞİV KAYNAKLARI

I. 1 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA)

I. 1. 1 Dâhiliye Nezareti Tasnifi (DH)

- Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Asayiş Kalemi Evrakı (EUM.AYŞ.),

no:24/12; 24/82.

- Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Ecanib Kalemi (EUM.ECB.), no:1/28;

14/1.

- Emniyet-i Umumiye Kalem-i Umumi (EUM.KLU.), no:2/17; 2/34;

5/11; 5/45; 5/27; 8/11; 16/1.

- Emniyet-i Umumiye Levazım Kalemi (EUM.LVZ.), no:25/68.

- Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Memurin Kalemi

Evrakı (EUM.MEM.), no:64/2.

-.Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Muhaberat ve Tensikat Kalemi

- Evrakı (EUM.MTK.), no:13/62; 49/3; 51/14; 57/9; 59/6; 62/3;

63/4; 72/37; 79/6.

-.Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Evrak Odası Kalemi

Evrakı (EUM.VRK.), no:13/62; 15/18.

- Emniyet Umumiye Üçüncü Şube (EUM.3.Şb.), no:3/3.

- Emniyet-i Umumiye Altıncı Şube (EUM.6.Şb.), no: 1/24; 1/27; 1/35.

- Hukuk Müşavirliği Evrakı (HMŞ.), no:5/11–1; 5/13–1; 6/ 4/1, 9/71;

9/74; 9/75; 9/76; 9/80; 15/91;30/107; 30/114.

- İdare Kısmı Evrakı (İD.), no:59/85; 62/9; 87–2/55; 126/62; 163/59;

163/63; 185–2/19; 215/8.

- İdare-i Umumiye Evrakı (İUM.), no:34/ 1/1; 55-A/155; 70/1; 85/1–17;

123/10; E/6 /51; E/6 /56; E/6 /73; E/6 /74; E–81/18.

Page 327: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

314

- Kalem-i Mahsus Müdüriyeti Evrakı (KMS.), no:2/1 /6; 27/36; 28/12;

30/49; 33/22; 56–2/31.

- Mebani-i Emiriye ve Hapishaneler Müdüriyeti Evrakı (MB.HPS.),

no:116/24;154/88.

- Mebani-i Emiriye ve Hapishaneler Müdüriyeti Müteferrik

- Evrakı (MB.HPS.M.), no:14/10; 16/89; 17/20; 17/25; 18/9; 18/21;

18/70; 19/48; 19/61; 19/69; 19/70; 20/9; 26/2; 28/5; 28/37.

- Siyasi Kısım Evrakı (SYS.), no:52/7.

- Şifre Kalemi Evrakı (ŞFR.), no: 45/54; 45/72; 45/116; 45/153; 45/160;

45/167; 45/171; 45/214;45/220; 45/238; 46/12; 46/26; 46/42;

46/153; 46/269; 46/296; 47/37;47/149; 47/160;47/184; 47/189;

47/276; 47/356; 47/388; 47/403; 47/430; 47/443; 48/169;

48/242;48/249; 49/63; 49/65; 49/66; 49/146; 49/226; 49/244;

49/271; 50/78; 50/92; 51/3; 51/4; 51/171; 54-A/310; 54-A/318;

55/118;55-A/33;55-A/78; 55-A/233; 57/315;64/35; 69/61;

75/192,192a; 76/15; 78/120; 78/134; 78/137.

- Umur-ı Mahalliye-i Vilayat Müdüriyeti Evrakı (UMVM.), no:57/18;

95/25; 99/10; 106/8; 106/9; 123/110; 123/133; 124/72; 128/43;

128/79; 129/1; 129/4; 129/17; 164/65.

I. 1. 2 Hariciye Nezareti Tasnifi (HR.)

- Hukuk Müşavirliği İstişare Odası Evrakı (HMŞ.İŞO.), no: 62/1–1; 80/1.

- Mütenevvia Kısmı Evrakı (MTV.), no: 480/45.

- Siyasi Kısım Evrakı (SYS.KSM.), no: 1821/1; 1881/12.

I. 1. 3 İradeler Tasnifi (İ.)

- Mabeyn-i Hümayun (MBH.), no: 1332 L. 17; 1332 L. 19.

- İrade Meclis-i Mahsus (MMS.), no:20/17 L. 1332; 198/1333-Za 07;

198/1333-Za 07.

I. 1. 4 Meclis-i Vükela Mazbataları (MV.)

no:192/7; 193/6; 193/23; 193/24; 193/28; 194/36; 196/24; 196/59;

198/41;198/64; 198/88; 198/100; 198/121; 201/38; 203/46;

214/32; 214/64; 236/78; 236/111; 237/ 28.

Page 328: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

315

II. BASILI KAYNAKLAR

Adamof, E. E.,“Birinci Dünya Savaşı Sırasında Avrupa Hükûmetleri ve Türkiye”,

çev.Hüseyin Rahmi, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, 2000, 3. seri,

S.38, s.23-34.

Ahmad, Feroz, Modern Türkiye’nin Oluşumu, çev. Yavuz Alogan, İstanbul 1995,

2.baskı.

___________, İttihat ve Terakki(1908–1914), çev. Nuran Yavuz, İstanbul 2004, 6.

baskı.

Ahmed Reşid, “Kapitülasyonlar” Darülfünun Hukuk Fakültesi Mecmuası, 1928, S.37,

s.3–38.

___________, “Kapitülasyonlar”, Darülfünun Hukuk Fakültesi Mecmuası, S. 49,

İstanbul 1930, s.81–96.

Akgündüz, Ahmed-Öztürk, Said, 700. Yılında Bilinmeyen Osmanlı, İstanbul 1999.

Akşin, Sina, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, İstanbul 2001, 3. baskı.

___________, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele: Mutlakiyete Dönüş(1918–

1919), Ankara1998, C.I.

Akyıldız, Ali, Tanzimat Dönemi Osmanlı Merkez Teşkilatında Reform(1836–1856),

İstanbul 1993.

___________, Osmanlı Bürokrasisi ve Modernleşme, İstanbul 2004.

___________, Anka’nın Sonbaharı(Osmanlı’da İktisadî Modernleşme ve Uluslar arası

Sermaye), İstanbul 2005.

Ali Münif Bey’in Hatıraları, haz. Taha Toros, İstanbul 1996.

Altuğ, Yılmaz, Yabancıların Hukuki Durumu, İstanbul 1968, 3. baskı.

Page 329: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

316

Ankara Ticaret Odası, Dünden Bugüne: Kapitülasyonlar, Ankara 2004.

Arı, Kemal, Birinci Dünya Savaşı Kronolojisi, Ankara 1997.

Armaoğlu, Fahir, 20.Yüzyıl Siyasî Tarihi (1914–1995), b.y.y., b.t.y., C. I-II, 14. baskı.

___________, 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1789–1914), Ankara 1999.

Aybay, Rona, Yabancılar Hukuku, İstanbul 2005.

Aydemir, Şevket Süreyya, İkinci Adam, İstanbul 1966.

Bağdatlı, Selahattin, “Bidayet Mahkemesi”, Hukuk Sözlüğü, İstanbul 1997, s.55.

___________, “İstinaf Mahkemesi”, Hukuk Sözlüğü, İstanbul 1997, s.224.

Bağış, Ali İhsan, Osmanlı Ticaretinde Gayrî Müslimler: Kapitülasyonlar-Avrupa

Tüccarları-Beratlı Tüccarlar-Hayriye Tüccarları (1750–1839),

Ankara 1983.

Bayur, Yusuf Hikmet, Türkiye Devleti’nin Dış Siyasası, Ankara 1995, 2. baskı.

___________, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1943, C.II.

___________, Türk İnkılâbı Tarihi, Ankara 1957, C.III.

___________, “Birinci Genel Savaştan Sonra Yapılan Barış Antlaşmalarımız II”,

Belleten, 1966, C.XXX, S. 117, s.115–156.

Belen, Fahri, XX. Yüzyılda Osmanlı Devleti, İstanbul 1973.

Belgesay, Mustafa Reşit, “23 Şubat 1330 Muvakkat Kanununun Teminata Dair

Hükümleri Mer’i midir?”, İ.Ü.H.F.M, 1945, C. XI, S.1–2, s.264–

270.

Page 330: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

317

Berkes, Niyazi, 100 Soruda Türkiye İktisat Tarihi: Osmanlı Devleti’nin Ekonomik

Çöküşü, İstanbul 1975, C.II, 2. baskı.

___________, Türkiye’de Çağdaşlaşma, haz. Ahmet Kuyaş, İstanbul 2002.

Berki, Osman Fazıl, Devletler Hususî Hukuku, Ankara 1949.

___________, “Türkiye’de Yabancılar Hukuku”, A.Ü.H.F.D., 1956 , C.XII, S.1–2,

s.172-200.

Berki, Şakir, “Devletler Hususi Hukukunda Tâbiiyet, Yabancıların Hukuku, Kanunlar

İhtilafı ve Yargılama Usulünün Tatbikî Prensipleri”, A.Ü.H.F.D.,

1950, C.VII, S.1–2, s.218-249.

Bilsel, M. Cemil, Lozan, İstanbul 1998, C.II.

Bir Devlet Adamının” Mehmet Tevfik Bey’in(Biren) II. Abdülhamid, Meşrutiyet ve

Mütareke Devri Hatıraları, haz. F.Rezan Hürmen, İstanbul 1993,

C.II.

Birgen, Muhittin, İttihat Terakki’de On Sene: İttihat ve Terakki Neydi?, haz. Zeki

Arıkan, İstanbul 2006, C.I.

Bozkurt, Gülnihâl, Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukuki Durumu (1839–

1914), Ankara 1989.

___________, “Azınlık İmtiyazları-Kapitülasyonlardan Tek Hukuk Sistemine

Geçiş”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 1998, C.XV, S.40,

s.247–261.

Bozkurt, Mahmut Esat, Devletler Arası Hak(Hukuku Düvel), Ankara 1940.

Bozkurt, Nebi, “Eman”, DİA, İstanbul 1995, C.XI, s.75-77.

Budak, Mustafa, İdeal’den Gerçeğe: Misâk-ı Millî’den Lozan’a Dış Politika, İstanbul

2002.

Page 331: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

318

Büyükkarcı, Süleyman, İstanbul Sankt Georg Avusturya Okulları ve Bu Okulların Türk

Eğitim ve Öğretim Sistemine Etkileri, Konya 1995.

___________, Türkiye’de Amerikan Okulları, Konya 2004, 2. baskı.

Cavid Bey, Felaket Günleri: Mütareke Devrinin Feci Tarihi ( I ), haz. Osman Selim

Kocahanoğlu, İstanbul 2000.

Cemal Paşa, Hatıralar, haz. Alpay Kabacalı, İstanbul 2001.

Çankaya, Ali, “Kapitülasyon’lar”, Türk Ansiklopedisi, Ankara 1974, C.XXI, s.232–234.

Çavdar, Tevfik, Türkiye Ekonomisinin Tarihi 1900–1906: Yirminci Yüzyıl Türkiye

İktisat Tarihi, Ankara 2003.

Çelikel, Aysel, Milletlerarası Özel Hukuk, İstanbul 1995, 4. baskı.

Çelikel, Aysel-Gelgel(Öztekin), Günseli, Yabancılar Hukuku, İstanbul 2005, 12. baskı.

Çenk, Yusuf Ziya, “Kapitülâsyon ve Tekâmülü”, İktisadi Uyanış, 1952, S.47, s.7–17.

Çizakça, Murat, “Kapitülasyonların Ekonomik Analizi”, Akademi (Bursa İktisadi ve

Ticari İlimler Akademisi Dergisi),1974, C.III, S.2–3, s.319–341.

Dâhiliye Nezareti Muharrerat-ı Umûmiyye Mecmuası, 1330 (C.II, III)

Danişmend, İsmail Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, İstanbul 1972, C.IV.

Demir, Ömer-Acar, Mustafa, “Kolokyum (Colloquium)”, Sosyal Bilimler Sözlüğü,

Ankara 1997, 3. baskı, s.136–137.

Duru, Kâzım Nami, İttihat ve Terakki Hatıralarım, İstanbul 1957.

Düstur, (I. Tertip, C.VIII; II. Tertip, C.VII, VIII, X)

Eldem, Vedat, Osmanlı İmparatorluğu’nun İktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik,

Ankara 1994.

Page 332: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

319

___________, Harp ve Mütareke Yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomisi,

Ankara 1994.

Elibol, Numan, XVIII. Yüzyılda Osmanlı Dış Ticareti, Hacettepe Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara

1996.

Elmacı, Mehmet Emin, İttihat-Terakki ve Kapitülasyonlar, İstanbul 2005.

Emir Şekib Arslan, İttihatçı Bir Arap Aydınının Anıları, çev. Halit Özkan, İstanbul

2005.

Engin, Vahdettin, 1868’den 1923’e Mekteb-i Sultani, İstanbul 2003.

___________, “Kapitülasyonları 1914’de Kaldırmıştık”, Tarih ve Medeniyet, 1996,

S.29, s.24–29.

Erden, Ali Fuad, Birinci Dünya Harbinde Suriye Hatıraları, haz. Alpay Kabacalı,

İstanbul 2003.

Ergin, Osman Nuri, Mecelle-i Umûr-ı Belediyye, İstanbul 1995, C.VII.

____________, Mecelle-i Umûr-ı Belediyye, İstanbul 1995, C.V.

__________, Türkiye Maarif Tarihi, İstanbul 1977, C.I-II.

__________, Türkiye Maarif Tarihi, İstanbul 1977 C.III-IV.

Ergüney, Hilmi, “İstînâf”, Türk Hukukunda Lügat ve Istılahlar, İstanbul 1973, s.237.

___________, “Temyiz”, Türk Hukukunda Lügat ve Istılahlar, İstanbul 1973, s.460.

Erhan, Çağrı (ed.), Yaşayan Lozan, Ankara 2003.

Erol, Mine, Birinci Dünya Savaşı’nın Arifesinde Amerika’nın Türkiye’ye Karşı Tutumu,

Ankara 1976.

Page 333: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

320

Evans, Laurance, Türkiye’nin Parçalanması ve ABD Politikası(1914–1924), çev. T.

Alaya ve Diğerleri, İstanbul 2003.

Findley, Carter V., Osmanlı Devleti’nde Bürokratik Reform, Bâbıâli (1789–1922),

İstanbul 1994.

Fraşerli Mehdi, İmtiyazât-ı Ecnebiyyenin Tatbikat-ı Hâzırası, Samsun1325.

Frére, Ange Michel, Saint-Joseph’in Öyküsü–1(1870–1923), İstanbul 2002.

Genelkurmay Başkanlığı, Türk İstiklâl Harbi( I ):Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı,

Ankara 1999, 3. baskı.

Genç, Mehmet, Osmanlı imparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, İstanbul 2000.

Goloğlu, Mahmut, Türkiye Cumhuriyeti(1923), Ankara 1971.

Göçmen, Muammer, “II. Abdülhamid Döneminde Yabancı Basın Nasıl Takip

Edilirdi?”, Tarih ve Toplum, 1994, S.128, s.18–24.

Gök, Nejdet, “Osmanlı Diplomatikasında Bir Berât Çeşidi Olan Ahidnâmeler“, Türkiye

Günlüğü, Ankara 2000, S.59, s.97–113.

Gönen, Yasemin Saner, Osmanlı İmparatorluğunda Yabancıların Adli Ayrıcalıkları,

Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü (Yakınçağ

Tarihi Anabilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul 1998.

___________, “Babıâli'nin Son 26 Yılında Vazgeçmediği Davası: Osmanlı Konsolosluk

Sözleşmeleri-I”, Toplumsal Tarih, 1999, S.67, s.12–17.

___________, “Babıâli'nin Son 26 Yılında Vazgeçmediği Davası: Osmanlı Konsolosluk

Sözleşmeleri-II”, Toplumsal Tarih, 1999, S.68, s.36–41.

Gülsoy, Ufuk, Hicaz Demiryolu, İstanbul 1994.

Halil Cemaleddin-Hrand Asadur, Ecânibin Memâlik-i Osmâniyyede Hâiz Oldukları

İmtiyâzât-ı Adliyye, Dersaadet 1331.

Page 334: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

321

Halil Menteşe’nin Anıları, haz. Orhan Birgit ve Diğerleri, İstanbul 1986.

Hançerlioğlu, Orhan, “Amortisman”, Ekonomi Sözlüğü, İstanbul 1981, 5. baskı, s.14.

Hasan Fehmi, Telhis-i Hukuk-ı Düvel, İstanbul 1300.

Haydaroğlu, İlknur Polat, Osmanlı İmparatorluğu’nda Yabancı Okullar, Ankara 1993.

___________, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Açılan Amerikan Okulları Üzerine Bir

İnceleme”, Belleten, 1988, C. LII, S.203, s.627–652.

Hüseyin Avni, Bir Yarım Müstemlike Oluş Tarihi, İstanbul 1932

İbrahim Hakkı Paşa, “Kapitülasyonlar yâhûd Uhûd-i Kadîme”, İlm-i Hukuk ve

Mukayese-i Kavanin Mecmuası, 1326, sene:2, C.I, s.3–16.

İhsanoğlu, Ekmeleddin (ed.), Osmanlı Devleti Tarihi, İstanbul 1999, C.I.

İmtiyâzât-ı Ecnebiyyenin Lağvından Dolayı Memurine Tebliğ Olunacak Talimatname,

İkinci Kısım, Dersaadet 1331.

İnalcık, Halil, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300–1600), İstanbul 2003.

___________, “İmtiyâzât”, DİA, C.XXII, İstanbul 2000, s.245–252.

İnalcık, Halil-Quataert, Donald (ed.), Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal

Tarihi(1300–1600), çev. Halil Berktay, İstanbul 2000.

(İnan), Âfet , “Türk İstiklâli ve Lozan Muahedesi”, Belleten, 1938, C.II, S.7/8, s.

277–291.

İpşirli, Mehmet, “Eman”, DİA, C.XI, İstanbul 1995, s.77–79.

İrtem, Süleyman Kâni, Meşrutiyetten Mütarekeye Osmanlı İmparatorluğunun Çöküş

Yılları(1909–1918), haz. Osman Selim Kocahanoğlu, İstanbul

2004.

“İstinaf”, Türk Hukuk Lûgatı, haz. Türk Hukuk Kurumu, Ankara 1944, s.172.

Page 335: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

322

“İstinaf Mahkemesi”, Türk Hukuk Lûgatı, haz. Türk Hukuk Kurumu, Ankara 1944,

s.172.

İttihat ve Terakki’nin Son Yılları (1916 Kongresi Zabıtları), haz. Eşref Yağcıoğlu,

İstanbul 1992.

Jaeschke, Gotthard, Türk Savaşı Kronolojisi: Mondros’tan Mudanya’ya Kadar(30 Ekim

1918- 11 Ekim 1922), Ankara 1970.

K.[Kef]D.[Dal], Kapitülasyonlar, yay. Seyyid Tahir, b.y.y., 1329.

Kapitülasyonlar: Tarihi, Menşei, Asılları, çev. Ali Reşad-Macar İskender, Dersaadet

1330

Karabekir, Kâzım, Birinci Cihan Harbine Nasıl Girdik?, İstanbul 1995, C.II, 2. baskı.

Karacan, Ali Naci, Lozan Konferansı ve İsmet Paşa, İstanbul1943.

Karal, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, Ankara 1999, C.VIII, 3. baskı.

___________, Osmanlı Tarihi, Ankara 1999, C. IX.

Karamursal, Ziya, Osmanlı Malî Tarihi Hakkında Tetkikler, Ankara 1989, 2. baskı.

“Karantina”, Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, İstanbul 1986, C.XI,

s.6396.

Keyder, Çağlar, Dünya Ekonomisi İçinde Türkiye(1923–1929), İstanbul 1993, 2. baskı.

Koloğlu, Orhan, Abdülhamid Gerçeği, Ekim 2005, 4. baskı.

Koz, M. Sabri (ed.), Düyûn-ı Umûmiye’den İstanbul (Erkek) Lisesi’ne, İstanbul 2006.

Kurat, Akdes Nimet, Türkiye ve Rusya, Ankara 1990.

Kurdakul, Necdet, Osmanlı Devleti’nde Ticaret Antlaşmaları ve Kapitülasyonlar,

İstanbul 1981.

Page 336: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

323

Kuyaş, Salih, “Posta Tarihi ve Kapitülasyon Postaneleri (1)”, Tarih ve Toplum, 1984,

S.1, s.49–53.

___________, “Posta Tarihi ve Kapitülasyon Postaneleri (2)”, Tarih ve Toplum, 1984,

S.2, s.13–15.

Kütükoğlu, Mübahat S., “Ahidnâme”, DİA, C.I, İstanbul 1998, s.535-540.

Langlois, Georges ve Diğerleri, 20. Yüzyıl Tarihi, çev. Ömer Turan, İstanbul 2003,

2. baskı.

Lewis, Bernard, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Ankara 1998, 7. baskı.

“Maliye Nazırı Cavit Bey’in Notları”, Tanin, 1944–1945.

Matuz, Joseph, “Osmanlı İmparatorluğu ile Fransa Arasındaki 1536 Kapitülasyonlarının

Geçerliliği Hakkında”, çev. Eriman Topbaş, Türkiye Günlüğü,

Ankara 1999, S.58, s.130–132.

Meclis-i Âyan Zabıt Ceridesi, (1332 senesi, C.I, Devre:3, İçtima senesi:3; 1331 senesi,

C.I, Devre:2, İçtima senesi:3;1331 senesi, C.II, Devre:3, İçtima

senesi:3;1332–1333 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:3.)

Meclis-i Mebusan Encümen Mazbataları ve Levâyih-i Kanuniye,

(1331 senesi, C.I, Devre:3, İçtima senesi:2.)

Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, (1332–1333 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:3;

1331 senesi, C.II, Devre:3, İçtima senesi:2; 1330–1331 senesi,

C.I, Devre:3, İçtima senesi:1; 1333(1917)senesi, C.III, Devre:3,

İçtima senesi:3.)

“Moratoryum”, Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, İstanbul 1986, C.XIII, s.8299.

Mutlu, Şamil, Osmanlı Devleti’nde Misyoner Okulları, İstanbul 2005, 2. baskı.

“Müdafaa-i Milliye Cemiyeti”, Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, İstanbul 1986,

C.XIV, s.8434.

Page 337: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

324

Nebioğlu, Osman, Bir İmparatorluğun Çöküşü ve Kapitülasyonlar, Ankara 1986.

Nesimi, Abidin, Yılların İçinden, İstanbul 1977.

Noviçev, A. D., Osmanlı İmparatorluğu’nun Yarı- Sömürgeleşmesi, çev. Nabi Dinçer,

Ankara 1979.

Oran, Baskın, Türk Dış Politikası, İstanbul 2005, C.I.

Ortaylı, İlber, Türkiye İdare Tarihi, Ankara 1979.

___________, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahallî İdareleri (1840–1880), Ankara

2000.

___________, “Osmanlı Millet Sistemi ve Sosyal Boyutları”, çev. Mehmet Özden,

Türkiye Günlüğü, Ankara 2004, S.77, s.143–148.

Ökçün, A. Gündüz, Devletler Hususi Hukukunun Kaynakları ve Kamu Düzeni, Ankara

1967.

Öke, Mim Kemal, Ermeni Sorunu 1914–1923 (Devletin Dış politika Araç Alternatifleri

Üzerine Bir İnceleme), Ankara 1991.

Özbay, Turgut, Lozan’dan Serv’e Türkiye, Ankara 2004.

Özbek, Nadir, Osmanlı İmparatorluğu’nda Sosyal Devlet: Siyaset, İktidar ve

Meşrutiyet(1876–1914), İstanbul 2002, s.295–296.

Özden, Saadet, Yüz Elli Yılın Tanığı Notre Dame de Sion, İstanbul 2006.

Özel, Ahmet, “Dârülislâm”, DİA, C.VIII, İstanbul 1993, s.541–543.

___________, “Dârülharp”, DİA, C.VIII, İstanbul 1993, s.536–537.

___________, “Harbî” DİA, C.XVI, İstanbul 1997, s. 112–114.

Özgiray, Ahmet, “İngiliz Yüksek Komiseri Horace Rumbold’a Göre1918–1920

Yıllarında Türkiye”, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih

Page 338: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

325

İncelemeleri Dergisi, Ölümünün 50. Yılında Atatürk’e Armağan,

1989, S.4, s.61–85.

Pakalın, Mehmet Zeki, “Kapitülâsyon”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,

İstanbul 1993, C.II, 4. baskı, s.177–181.

___________, “Lubiyyat”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul

1993, C.II, 4. baskı, s.370.

___________, “Oktruva Resmi”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,

İstanbul 1993, C:II, 4. baskı, s.724–725.

___________, “Tarik Bedeli”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,

İstanbul 1993, C.III, 4. baskı, s.409.

___________, “Temettü’ Vergisi”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,

İstanbul 1993, C.III, 4. baskı, s.453–455.

Pomiankowiski, Joseph, Osmanlı İmparatorluğu’nun Çöküşü: I.Dünya Savaşı(1914–

1918), çev. Kemal Turan, İstanbul 1990.

“Postanın Tarihi (7)”, İktisadi Yürüyüş, 1941, S.44, s.15.

Pulhan, Ali Nusret, Türk Pulları Kataloğu XI:Pulhan 1968, İstanbul 1968.

___________, Türk Pulları Albümü, İstanbul, b.t.y.

Quataert, Donald –Erik, Jan Zürcher(der.), Osmanlı’dan Cumhuriyet Türkiye’sine

İşçiler( 1839–1950), çev. Cahide Ekiz, İstanbul 1998.

“Reasürans”, Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, C.XVI, İstanbul 1986, s.9729.

Renouvın, Pıerre, Birinci Dünya Savaşı (1914–1918), çev. Adnan Cemgil, b.y.y., 1982.

Reşat Ekrem, Osmanlı Muahedeleri ve Kapitülâsyonlar(1300–1920) ve Lozan

Muahedesi (24 Temmuz 1923), İstanbul 1934.

Page 339: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

326

Sâbis, Ali İhsan, Harp Hatıralarım, İstanbul 1990, C.I.

Said Halim Paşa, Buhranlarımız ve Son Eserleri, haz. M. Ertuğrul Düzdağ, İstanbul

1998, 3. baskı.

Sarıyıldız, Gülden, Hicaz Karantina Teşkilatı:1865–1914, Ankara 1996.

Seviğ, Muammer Raşit, Devletler Hususî Hukuku, C.II, İstanbul 1943.

___________, Hukuk-u Hususiye-i Düvel, b.y.y., 1930.

Seviğ, Vedat Raşit, Türkiye’nin Devletler Hususi Hukuku Düzeni İle İlgili Kanun ve

Andlaşmalar(Derleme), İstanbul 1971.

___________, “Ahkâmı Şahsiye Dâvalarında Türk Mahkemesinin Yetkisi”, İ.Ü.H.F.M.,

C.XXIX, S.4, s.996-1018.

Sezer, Ayten, Atatürk Döneminde Yabancı Okullar( 1923–1938), Ankara 1999.

Sicilli Kavanini, (C.XI, XVI)

Sonyel, Salâhi R., “Lozan’da Türk Diplomasisi”, Belleten, Ankara 1974, C.XXXVIII,

S.149, s.41–116.

Süleymaniye, Erdoğan, Kapitülasyonların Kaldırılışından Günümüze Kadar

Türkiye’deki Yabancı Sermaye ve Batılılaşmanın Yeni Bir Süreci:

AET Politikamız, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi

Enstitüsü(Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 1988.

Sürgevil, Sabri, “Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na Girişinin İzmir Basınındaki

Yankıları”, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih

İncelemeleri Dergisi, 1983, S.1, s.113–128.

Şener, Abdüllatif, Tanzimat Dönemi Osmanlı Vergi Sistemi, İstanbul 1990.

Tabakoğlu, Ahmet, Türk İktisat Tarihi, İstanbul 2000.

Page 340: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

327

“Tabiiyet”, Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, İstanbul 1986, C.XVIII, s.11126.

Talât Paşa’nın Anıları, haz. Alpay Kabacalı, İstanbul 2000.

Taner, Tahir, “Kapitülasyonlar Nasıl İlga edildi?”, Muammer Raşit Seviğ’e

Armağan’dan ayrı baskı, İstanbul 1956.

Tekin, Emrah, “Ecnebî Kolejlerin Tarihî Misyonu”, Tarih ve Medeniyet, 1997, S.36,

İstanbul, s. 48–50.

Tekinalp, Gülören, Milletlerarası Özel Hukuk Bağlama Kuralları, İstanbul 2002,

7. baskı.

“Temyiz”, Türk Hukukunda Lügat ve Istılahlar, İstanbul 1973, s.460.

Tengirşenk, Yusuf Kemal, Vatan Hizmetinde, İstanbul 1967.

“Ticaret ve Ziraat Nazırı’yla Mülakat”, İktisadiyyat Mecmuası, 1331, S.1, s.6–10.

Toprak, Zafer, Türkiye’de “Milli İktisat”(1908–1918), Ankara 1982.

___________, İttihad-Terakki ve Cihan Harbi: Savaş Ekonomisi ve Türkiye’de

Devletçilik (1914–1918, İstanbul 2003.

___________, “80. Yıldönümünde Lozan Barış Antlaşması”, Toplumsal Tarih, 2003,

S.115, s.64–71.

___________, Milli İktisat- Milli Burjuvazi (Türkiye’de Ekonomi ve Toplum:1908–

1950), İstanbul 1995.

(Topuzlu), Cemil Paşa, haz. Hüsrev Hatemi-Aykut Kazancıgil, İstibdat-Meşrutiyet-

Cumhuriyet Devirlerinde 80 Yıllık Hatıralarım, İstanbul 1994, 3.

baskı.

Turan, Şerafettin, Türkiye-İtalya İlişkileri: Selçuklulardan Bizans’ın Sona Erişine,

Ankara 2000.

Page 341: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

328

Türkgeldi, Ali Fuad, Görüp İşittiklerim, Ankara 1987, 4. baskı.

___________, “Mondros(Moudros)Mütarekesi (II)”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi,

1999, S.29, s.21–25.

Uçarol, Rifat, Siyasi Tarih, İstanbul 1987, 4. baskı.

Uludağ, Osman Şevki, “Son Kapitülasyonlardan Biri: Karantina”, Belleten, Ankara

1938, C.II, S.7/8, s.445–467.

Vahapoğlu, M. Hidayet, Osmanlı’dan Günümüze Azınlık ve Yabancı Okullar, İstanbul

1997.

Yalçın, Hüseyin Cahit, Siyasal Anılar, haz. Rauf Mutluay, İstanbul 2000, 2. baskı.

Yalman, Ahmet Emin, Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim(1888–1918),

İstanbul 1970, C.I.

Yeliseyeva, N. V. – Manfred, A. Z., Yakın Çağlar Tarihi, çev. Özdemir İnce-Ergün

Tuncalı, İstanbul 1978, 3. baskı.

Yörük, Kemal, Devletler Hususi Hukuku(Kitap II: Ecnebilerin Hukuki Vaziyeti) b.y.y. ,

1937.

Yusuf Ziya, “İmtiyâzât-ı Ecnebiyye ve Mesele-i Tabiiyet”,1910, Adalet, C.I, S.8, s.291–

298.

“Zem ve Kadih”, Türk Hukuk Lûgatı, haz. Türk Hukuk Kurumu, Ankara 1944, s.370.

III. GAZETELER∗

III. 1 Tanin

III. 2 İkdam

∗ Gazetelerin kullanılan sayıları dipnotlarda gösterilmiştir.

Page 342: T.C. MARMARA ÜN İVERS İTES İ TÜRK İYAT ARA ŞTIRMALARI …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · t.c. marmara Ün İvers İtes İ tÜrk

329

ÖZGEÇMİŞ

1978 yılında Rize’de doğdum. İlk, orta ve lise tahsilimi aynı şehirde

tamamladım. 1997’de girdiğim Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Tarih

Eğitimi Bölümü’nden 2001 tarihinde mezun oldum.

2003 yılında Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde Türk

Tarihi Anabilim Dalı Yakınçağ Bilim Dalı’nda yüksek lisans öğrenimine başladım.

Prof. Dr. Vahdettin Engin’in danışmanlığında “Kapitülasyonların Kaldırılması (1914)”

adlı tez çalışmasını yaptım.