t.c. mİmar sİnan Ün vers sosyal b l mler...

319
T.C. MİMAR SİNAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SANAT TARİHİ ANABİLİM DALI TÜRK İSLAM SANATLARI PROGRAMI BATI ANADOLU BEYLİKLERİ MİMARİSİNDE TİPOLOJİYE BAĞLI SÜSLEME TASARIMLARI Hazırlayan Süreyya Eroğlu (Doktora Tezi) Tez Danışmanı Prof.Dr. Gönül CANTAY İstanbul 2006

Upload: others

Post on 16-Feb-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

T.C. MİMAR SİNAN ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SANAT TARİHİ ANABİLİM DALI

TÜRK İSLAM SANATLARI PROGRAMI

BATI ANADOLU BEYLİKLERİ MİMARİSİNDE TİPOLOJİYE

BAĞLI SÜSLEME TASARIMLARI

Hazırlayan

Süreyya Eroğlu

(Doktora Tezi)

Tez Danışmanı

Prof.Dr. Gönül CANTAY

İstanbul 2006

İÇİNDEKİLER

Sayfa No

ÖNSÖZ .......................................................................................................... II

ÖZET ............................................................................................................ III

SUMMARY ................................................................................................. VI

KISALTMALAR ........................................................................................ VIII

RESİMLER LİSTESİ ................................................................................... IX

ÇİZİMLER LİSTESİ ................................................................................. XX

PLANLAR LİSTESİ .................................................................................. XXIII

HARİTALAR LİSTESİ ............................................................................... XXIV

1 GİRİŞ............................................................................................................ 1

1.1. Çalışmanın Amacı ................................................................................ 2

1.2. Çalışmanın Kapsamı ............................................................................. 2

1.3. Çalışmanın Yöntemi ............................................................................. 3

2 BATI ANADOLU BEYLİKLERİ .............................................................. 4

2.1. Batı Anadolu Beyliklerinin Kültür Ortamı........................................... 4

2.2.1. Aydınoğulları Beyliği ........................................................................ 11

2.2.2. Saruhanoğulları Beyliği ..................................................................... 16

2.2.3. Germiyanoğulları Beyliği ................................................................ 20

2.2.4. Menteşeoğulları Beyliği..................................................................... 24

3 KATALOG ................................................................................................ 29

4 DEĞERLENDİRME ................................................................................ 190

4.1. Külliye Bütünlüğünde Bulunan Yapılarda Süsleme Programının

Değerlendirilmesi ................................................................................ 190

4.2. Malzeme ve Tekniğe Göre Değerlendirilmesi ...................................... 209

4.3. Süsleme Kuruluşlarına Göre Değerlendirme ....................................... 214

5 SONUÇ ......................................................................................................... 221

6 KAYNAKLAR .............................................................................................. 225

7 ÖZGEÇMİŞ.................................................................................................... 238

24

2.2.4. MENTEŞEOĞULLARI BEYLİĞİ (1261-1421)

Karia denilen Menteşe yöresinin, Romalılar zamanında Anadolu’da kurulan

ve Asya1 adı verilen eyalete dahil olduğu; Roma eyaletleri yeniden düzenlenirken,

Karia’nın Asya eyaletinden çıkarılarak ayrı bir eyalet haline getirildiği ve Roma

İmparatorluğunun M.S.395 tarihinde ikiye bölünmesi ile bölgenin Doğu Roma (

Bizans) İmparatorluğu’na geçtiği kaynaklarda belirtilmektedir.2 Bölge, 663 tarihinde

Muaviye ile başlayarak çeşitli tarihlerde3 İslam orduları tarafından kısa sürelerle ele

geçirilmişse de, 26 Ağustos 1071 Malazgirt zaferi ile Batı Anadolu Türk akınlarına

açılmıştır.4 Menteşe bölgesinin Selçukluların idaresine geçişi 1261 tarihinden

sonradır.5

1261 tarihinden sonra Bizanslıların Balkanlara yönelmesiyle zayıflayan Batı

Anadolu, 1280 tarihinde Bizans ve Türkler arasındaki savaş sonucunda bölge

Türklere geçmiştir.61300 yılına gelindiğinde Batı Anadolu’nun neredeyse tamamı

Türklerin eline geçmiştir.7 Karia bölgesini fetheden Türkmen ordularının başında

bulunan Selçuklu uç beyi Menteşe Bey, “Emir es-sevahil” ya da “Melik es-sevahil”

unvanını kullanmıştır.8 1280 tarihinden sonra Menteşe Bey’in adına kaynaklarda

rastlanmamaktadır.9 Bu nedenle Menteşe Bey’in bu tarihlerde öldüğü kabul

edilmektedir.10 Menteşe Bey’in ölümünden sonra yerine geçen oğlu Mesud Bey11

döneminde denizcilikte büyük ilerle kaydedilmiş, Rodos’un büyük bölümü

fethedilmiştir.12 Daha sonra 1310 tarihinde St. Jean Şövalyeleri tarafından geri alınan

1 Akarca, Akşıdil; Milas, İstanbul 1954, s.61 2 Eroğlu, Zekai; Muğla Tarihi, İzmir 1939 , s.95 3 672 Tarihinde Hilafet orduları, 802 tarihinde Abbasiierden Harun Reşit tarafından kısa sürelerle ele geçirilmiş, daha sonra yeniden Bizans yönetimine girmiştir. Bkz; G.Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Ankara 1981, s.115-116 4 Duran, Remzi; Menteşe Beyliği Mimarisi, D.E.Ü.Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam Tarihi ve Sanatları, yayımlanmamış doktora tezi, İzmir 1995, s.55: Wittek, Paul; Menteşe Beyliği (çev.O.Ş.Gökyay), Ankara 1999, s. 22 5 Wittek, P; a.g.e, s.24 6 Mükrimin Halil; Düsturname-i Enveri, İstanbul 1930, s.20-21. 7 Mükrimin Halil; a.g.e., s. 20. 8 Wittek, P; a.g.e, s.29-30 9 Duran, R; a.g.e, s.59 10 Turan, Osman; Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul 1984, s.584 11 Mesud Bey’in adı kaynaklarda “Veled-i Menteşe Mesud Bey” olarak geçmektedir. 12 Wittek, P; a.g.e, 55-57

25

Rodos’u yeniden fethetmek için uğraşan Mesud Bey, Cenevizliler’in yardımıyla

başarmak üzereyken Papa V. Clemens’in müdahalesi üzerine başarılı olamamıştır.13

Mesud Bey’in ölümünden sonra14 yerine oğlu Şûca’eddin Orhan Bey

geçmiştir. Orhan Bey’in adına ilk kez, 1312 tarihinde Rodos’ a yapılan seferde

donanma komutanlığı yapması vesilesiyle rastlanmaktadır.15 Orhan Bey, 1319-1320-

1321 tarihlerinde Rodos’u geri almak için seferler yapmış ancak başarılı olamamıştır.

Buna karşılık Venedikliler ve Katalanlar ile küçük çaplı ticari anlaşmalar yapmıştır.16

1329-1330 tarihinde Milas’ta inşâ edilen Hacı İlyas Camii’nin kitabesinde “Emir-i

Kebir ve Şucaa devletü’d-din” şeklinde, kendi adına yaptırdığı Peçin Orhan Bey

Camii kitabesinde ise “Emir-i Muazzam, mansur, muzaffer, mufahham, Sultan-ı

Guzzatu’l-atrak, Şucaa devletü’d-din Orhan bin Mesud” şeklinde Orhan Bey’in

ünvanları belirtilmiştir.17

1333 tarihinde bölgeye gelen İbn-i Battuta, seyahatnamesinde Orhan Bey’den

şu şekilde bahseder;

“..Tavas’tan Muğla’ ya geçtik. Bu şehirde Milas hükümdarının

oğlu İbrahim Bey’ e rastladık, bize karşı gayet lûtufkardı ve bize

elbiseler verdi. Sonra Rum diyarının en güzel şehirlerinden olan Milas’a

yollandık. Milas hükümdarı Sultan Şüca’eddin Orhan Bey olup, yüzü ve

hayatı güzel, mükemmel bir hükümdardır. Oturduğu yer, Milas

yakınında kâin, iki mil uzakta Barçın ( Peçin) şehridir. Burası yeni ve

bir tepe üzerindedir.orada güzel camiler ve binalar vardır. Sultan orada

13 Papa Clemens V, 26 Kasım 1312 tarihli bir berat ile kafirlerle ittifakı men etmiştir. Bkz: Wittek, P. ; a.g.e, s. 57 14 Kaynaklar, Mesud Bey’in 1319 tarihinde öldüğünü belirtir. Bkz; Uzunçarşılı, İ.H, Osmanlı Tarihi, Ankara 1982, s.55: Wittek, P; a.g.e, s. 63. 15 Wittek, P, a.g.e, s. 63. 16 Zachariadou, E; Trade and Crusade, Venetian Crete and the Emirates of Menteshe and Aydın (1300-1415), Venice 1982., s.18. 17 Duran, R; a.g.e., s.63: Wittek, P, a.g.e., s.133-134: Durukan, A.; Menteşe Beyliği Döneminde Balat (Antik Miletus),16 - 17 Nisan, "Beylikler Dönemi Kültür ve Sanatı", İstanbul 2003. (yayında)

26

bir caminin temelini attırmış, henüz bitmemişti. Biz o’na bu şehirde

rastladık.”18

Orhan Bey’in kesin ölüm tarihi bilinmektedir. Ancak, 1331 tarihinde Menteşe

Beyliği ve Girit Dükalığı arasında imzalanan anlaşmanın 1337 tarihinde yenilenmesi

münasebetiyle yazılan anlaşma metninde kullanılan “Menteşeoğlu Orhan Bey

Negroponte’de vergi alıyordu.” İfadesi ve anlaşma metninin başında anlaşmanın

“Girit Dükası ile Balat hakimi Orhan Bey’in varisi Çelebi İbrahim Bey” arasında

yapıldığının belirtilmesi Orhan Bey’in ilk anlaşmanın yapıldığı tarihte hayatta

olduğunu göstermektedir.19 1331 tarihinde yapılan anlaşmada Menteşe Bey’i olarak

Orhan Bey’in adı geçerken, 1337 tarihli anlaşmada Emir-ül Kebir yani Ulu Bey

olarak İbrahim Bey’in adı geçmektedir.20 İbrahim Bey’in 1359-60 tarihlerinde

ölümü üzerine Menteşe Beyliği toprakları üç oğlu arasında bölünmüş ve Ulu bey

ünvanı Musa Bey’e geçmiştir.

Musa Bey Balat, Peçin ve Milas’ta, Mehmed Bey Muğla ve Çine’ de, Umur

Bey ise Fethiye taraflarında hüküm sürmüştür.21 Balat ve Peçin beyi olarak Musa

Bey’in Memluk Sultanı ile yaptığı bazı yazışmalar kaynaklarda belirtilmiştir.22 Musa

Bey’in ölüm tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, 1375 tarihinden hemen önce

öldüğü düşünülmektedir.23 Musa Bey’den sonra hükümdar olan Ahmed Gazi adına

Milas ve Peçin’de 1375 ve 1380 tarihli kitabeler bulunmaktadır.24 Denizcilik

faaliyetlerine önem veren Ahmed Gazi, Rodos ve Kıbrıs adalarına başarılı seferler

yapmış, bu seferler sonucunda kendisine “Gazi” ve Sultanü’s Sevahil” ünvanları

verilmiştir.25 1391 tarihinde ölen Ahmed Gazi, Peçin’de yaptırdığı medreseye

gömülmüştür. Ahmed Gaz’nin ölümüyle idaresinde olan topraklar, Osmanlı

hakimiyetine girmiş, Yıldırım Beyazıd bölgenin idaresini Hoca Firuz Bey’ e

18 Wittek, P.; a.g.e., s.65-66. 19 Duran, R. ; a.g.e., s. 65 20 Zachariadou, E;a.g.e.,s. 66 21 Wittek, P. a.g.e., s., 74 22 Uzunçarşılıoğlu, İ.H.; Anadolu Beylikleri ve Akkaoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, Ankara 2003, s.75. 23 1375 Tarihinde Ahmed Gazi adına yaptırılan medrese düşünülerek bu tarih saptanmıştır. Bkz: Varlık, M.Ç; a.g.e., s. 529. 24 Varlık, MÇ; a.g.e., s. 530: Wittek, P, a.g.e., s. 139-141 25 Varlık, M.Ç, a.g.e., s. 530

27

vermiştir. Osmanlı Devleti'nin Anadolu ve Rumeli topraklarında genişleyip

büyümesine paralel olarak, Menteşeoğulları Beyliği, Yıldırım Bayezıd'ın 1390

Anadolu seferi sonunda Osmanlı hakimiyetine geçmiş ve 1402 Ankara Savaşı'na

kadar Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır.26

Timur, Yıldırım Beyazıd ile 20 Temmuz 1402 tarihinde yaptığı Ankara

savaşında galip geldiği zaman, Yıldırım’a karşı kendi safında savaşan Anadolu

beylerine topraklarını iade etmiştir. Böylece Menteşe İli de kendisine bağlılık işareti

olarak taç, kemer ve yarlıg ile birlikte İlyas Bey’ e verilmiştir.27 İlyas Bey Osmanlı

şehzadelerinin taht kavgalarında önemli role sahiptir.

1402-1413 yılları arasındaki Fetret Devrinden sonra, Menteşeoğulları Beyliği

1414 yılında Osmanlı Sultanı I. Mehmet'in hakimiyetini tanımış ve Menteşe

toprakları, 1421 yılında bütünüyle Osmanlı Devletine katılmıştır. II.Murad’ın İlyas

Bey’in oğullarını Tokat Kalesi’ne kapattığı 1324 tarihinde beylik tamamen

Osmanlılara ilhak etmiştir.28 13.07.1426 tarihli bir belgede II. Murad’ın adı, Balat ve

Ayasuluk hakimi olarak geçmektedir.29

Menteşeoğulları Beyliği’nin Coğrafi Sınırları

Kâtip Çelebi ile Evliya Çelebi gibi 17. yüzyıl kaynaklarına dayanan Paul

Wittek’e göre Menteşe toprakları; kuzeyde Tire sancağı, doğuda Antalya sancağı ve

Kütahya sancağının bir kısmı, batı ve güneyde ise denizle sınırlanmıştır. Kuzeyde

tabii sınır olarak Menderes’i kabul eden Wittek, Menteşe şehirlerini; Muğla, Balat,

Bozöyük, Milas, Beçin, Mazın, Çine, Davas, Bırnaz, Makri, ve Köyceğiz olarak

sıralamaktadır. Beylik merkezi

Menteşeoğlu toprakları, Aydınoğulları, Tekeoğulları ve Hamidoğulları

Beyliklerinin toprakları ile sınırlanmıştır

26 Uzunçarşılıoğlu, İ.H.; a.g.e., s. 79: Pitcher, Donald, Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası, çev. Bahar Tırnakçı, İstanbul 2001, s.59. 27 Varlık, M.Ç.; a.g.e., s., 531: Uzunçarşılı, İ.H.;a.g.e., s77 28 Koca, Salim, Anadolu Türk Beylikleri, Türkler Ansiklopedisi, C.6, s. 732 29 Duran, R; a.g.e., s.83.

28

KAYNAKLAR

AKIN, Himmet,(1986), Aydınoğlu Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara.

AYAN, Havva,(1995) “ Manisa Kent Tarihi Üzerine Yazılar/I”, Manisa, IX, 29-32

BAYKARA, Tuncer (1988), Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş, Ankara

EMECEN, Feridun M.; İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası,

İstanbul, 2001

ERAVCI, Mustafa-Mustafa Korkmaz (1999), Saruhanoğulları ve Osmanlı Klasik

Döneminde Manisa’da Yaşayan Kültür İzleri, Manisa.

ERÇİL, Erdoğan (2000) Müslüman- Türk Devletleri Tarihi, Ankara

GÖKÇE, Muhlis-Türe, Altan vd, (1992), Manisa’nın Kültür ve Tabiat Varlıkları,

Manisa Belediyesi Kültür Yayınları Dizisi I, Manisa.

İBN BATUTA Tancî (2000), İbn Battûta Seyahatnâmesi I, çev.A.Sait Aykut,

İstanbul.

PİTCHER, Donald (2001), Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası,

çev. Bahar Tırnakçı, İstanbul.

TURAN, Osman (2003), Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, Ötüken

Yayınevi, İstanbul.

UZUNÇARŞILI, İsmail H.(1988), Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu,

Karakoyunlu Devletleri, Ankara

VARLIK, Mustafa (1972), Germiyanoğuları Tarihi, Ankara.

WİTTEK, Paul (1999), Menteşe Beyliği, çev. O. Gökyay, Ankara.

III

ÖZET

Batı Anadolu Beylikleri Mimarisi’nde Tipolojiye Bağlı Süsleme Programları

konulu tez çalışmasında, daha önce bu konuda kapsamlı bir çalışma olmaması çıkış

noktası olmuştur. Bölge ve dönem ile ilgili yapılan çalışmalar, beylik monografisi

şeklinde yapılmış, çalışma konuları tek beylikle ( Aydınoğulları Devri Mimarisi,

Menteşeoğulları Mimarisi) veya tek konu ile (ahşap süsleme, taş süsleme) sınırlı

tutulmuştur. Bu çalışmada, yapı bütünlüğü içinde mimariye bağlı tüm bezeme

elemanları toplu bir biçimde ele alınmıştır.

Daha önce bu bölge ve dönemi inceleyen çalışmalar döneme; bir konu veya

mekân felsefesi boyutunda bakar, bunu yaparken Batı Anadolu Beyliklerinin

mimarisini tanıtmak, yorumlamak yerine Batı Anadolu Beyliklerinin tarihçelerini

ağırlıklı olarak verirler. Bu yayınlardan bazıları da tartışma getiren konulardan

oluşmuştur. Yapıların kimliği konusunda tartışılan tüm bu çalışmalar Batı Anadolu

Beylikler mimarisi için son derece sınırlı kalmaktadır. Ancak Batı Anadolu

Beyliklerinin ortaya koyduğu mimari varlıklar, Doğu ve Orta Anadolu Beyliklerinin

ortaya koyduğu mimari varlıklardan farklı olarak kaynağını Anadolu Selçuklu

mimarisinden almakla beraber, farklı bir kültür ve mimarinin bulunduğu topraklarda

ortaya çıkmış olduğundan, başta cami mimarisi olmak üzere; camiye bağlı işlevsel

yapılarda farklı plan ve üst örtü yorumları ortaya koymuş, dolayısıyla da çeşitlilik

gösteren yapılar meydana çıkmıştır.

Batı Anadolu Beylikleri’nin mimari kültür bütünlüğüne ve sanatına

bakıldığında, Güneydoğu Anadolu ve Suriye bölgelerinden gelen sanatçıların

varlığı, yapılardaki süsleme ve mimari üslup izlerinden anlaşılmaktadır. Bu şekilde

ortaya çıkan eserlerde, Ortadoğu Türk mimarisinden alınan etkileri takip etmek

mümkün olmaktadır. Bu etkiler, planlama, cephe kuruluşu ve özellikle süsleme

unsurlarına kadar uzanmaktadır.

Batı Anadolu Beylikleri içinde yer alan, Güney Marmara’ya yerleşen ve hızla

gelişen Osmanlı Beyliği de içinde bulunduğu, daha önce sözü edilen özellikleri

bünyesinde taşır. Osmanlı Beyliğinin büyüme şansını yakalayamayan Batı Anadolu

Beylikleri, Osmanlı Mimarisi’nin gelişme sürecine tesirleri açıkça görülen

beyliklerdir.

IV

Bu durumu, mimar ve sanatçı alışverişlerinde de takip etmek mümkündür.

Birgi Ulu Camii (1312) minberini yapan ustanın, 24 yıl sonra Bursa Ulu Camii

( 1336) minberini yapması buna önemli bir örnektir.

Batı Anadolu Beyliklerinden günümüze ulaşabilen ve kaynaklarda varlığı

bilinen mimari eserlerin, her beylik için her türünün varlığından söz edilemez. Batı

Anadolu Beyliklerinin diğer Anadolu Beylikleri gibi kısa ömürlü olmaları yanı sıra,

ancak belirli ekonomik koşullarla ayakta durabilmektedirler. 1402 Timur istilasını

yaşamışlar, her ne kadar Timur bazı beyliklere beyliklerini iade ettiyse de

Anadolu’nun istilaya uğramış olması, Batı Anadolu Beyliklerini Osmanlı devletinin

sağladığı iyi koşullardan uzaklaştırmıştır. Timur’un çekilmesinden sonra ise, bu

Beylikler birer birer Osmanlı yönetimine girmişler ve Osmanlının tayin ettiği valiler

tarafından yönetilmişlerdir.

Yapılan bu çalışmada; kaynaklardan tespit edilen tüm eserler yerinde

görülerek, özgün süsleme programına sahip olanlar saptanmış ve çalışmaya dahil

edilmiştir. Bu çalışma, bir kaynak araştırması olmaktan ziyade, eserlerin yerinde

tespiti ve gözleme dayalıdır. Kaynaklardan, eserlerin tespiti, tarihlendirilmesi ve

onarımları söz konusu olduğunda yararlanılmıştır. Kullanılan tüm fotoğraflar bu

çalışma için yerinde çekilmiştir. Çalışma kapsamında olmayan, fakat

değerlendirmede adı geçen eserlerin fotoğrafları kullanılmamış, ulaşılabilecek

kaynak referansları verilmiştir.

Konunun sınırlarının belirlenmesinde malzeme ve süslemenin özgünlüğü

belirleyici olmuştur. Yapıda, yenilendiği saptanan mimari elemanlar değerlendirme

dışı bırakılmıştır. Yapılar değerlendirilirken, Batı Anadolu Beylikleri döneminden

günümüze sağlam durumda hamam yapısı gelmediği için hamamlar konu dışında

tutulmuştur. Günümüze sağlam gelen, ancak hiçbir süsleme elemanı içermeyen

yapılar aynı yol izlenerek katalog dışı tutulmuştur. Batı Anadolu Beylikleri yapısı

olduğu kitabesi vasıtasıyla tespit edilen, fakat günümüze harap halde gelen yapıları

çalışmaya dahil etmek, konunun özünden uzaklaşmak olacağı için bundan özellikle

kaçınılmıştır.

Batı Anadolu Beylikler Mimarisinde Süsleme Programları başlıklı çalışmada,

Batı Anadolu Beylikleri eserlerinden günümüze ulaşabilen örnekler incelenerek,

süsleme programının nasıl gerçekleştirildiği ortaya konulmaya çalışılan bu

V

çalışmanın içeriğinde adı geçen beş beylikten Güney Marmara bölgesinde beylik

dönemi yapılaşmasına başlayan Osmanlı Beyliği, daha sonraki Osmanlı mimarisinin

gelişme süreci bütünlüğünde bir başlangıç ve temel oluşturduğundan konu dışı

bırakılmış, ancak Erken Osmanlı Dönemi Mimarisi, Batı Anadolu Beylikleri

Mimarisi ile hem mimari mekânlar şeklinde yani planlama açıcından örtüşmesi, hem

de süsleme etkinliği açısından örtüşen durumu nedeniyle bir karşılaştırma ve etki

çerçevesinde konu bütünlüğü içerisinde değerlendirmede yer almıştır.

II

ÖNSÖZ

Batı Anadolu Beylikler Mimarisi’nde Tipolojiye Bağlı Süsleme Tasarımları,

konulu çalışma oldukça geniş bir coğrafyada, günümüzde yerleşim dışı kalmış

alanları kapsamaktadır. Dönem söz konusu olduğunda, yapılan çalışmalar; tek

beylik, tek malzeme veya tarih ağırlıklı araştırmalarından öteye gitmemektedir.

Yapılan bu çalışma, Batı Anadolu Beylikleri’ne ait günümüze ulaşan tüm mimari

yapıları değil, süsleme özelliği gösterenleri kapsamaktadır.

Bu çalışma sırasında sabırlı desteklerinden, değerli önerilerinden ve sonsuz

anlayışlarından yararlandığım başta tez danışmanım Prof. Dr. Gönül Cantay’a, tez

izleme jürimde bulunan değerli hocalarım Prof. Dr. Zeki Sönmez ve Prof. Dr. Baha

Tanman’a teşekkür ederim. Çalışmada yararlandığım plân ve çizimleri yeniden

çizip, renklendirerek yardımcı olan Alev Özsayın’a, özgün desenlerin bir kısmını

çizen Hamdi Bülbül’e, çalışmanın İngilizce özeti için Özlem ve Erol Eroğlu’na

teşekkür ederim. Alan çalışması sırasında, uzun süreli izinler konusunda gösterdikleri

anlayış için, Harran Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Göksenin

Eseller ve Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Yar. Doç. Dr. Cihat Kürkçüoğlu’na teşekkür

ederim. Özellikle ailemin tüm fertlerine, çalışma süresince ilgilerini esirgemeden

verdikleri maddi ve manevi destek için minnettarım.

Süreyya Eroğlu

ÖZGEÇMİŞ

25 Temmuz 1966 yılında Muş’ta doğdu. 1991 yılında Ataköy Lisesinden

mezun olduktan sonra 1992 yılında, Mimar Sinan Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat

Tarihi Bölümüne girdi. 1997 yılında lisans eğitimini tamamlayarak, İstanbul Teknik

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi anabilim dalında yüksek lisansa

başladı. 2000 yılında Prof. Dr. Semra Ögel’in danışmanlığında, “Surname-i

Hümayun ve Surname-i Vehbi Bağlamında Nakkaş Osman ve Nakkaş Levni” konulu

çalışma ile mezun oldu.

2001-2002 Yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Sanat Tarihi Bölümü’nde doktora programına başladı. Doktora eğitimini

Prof. Dr. Gönül Cantay’ın danışmanlığında halen sürdürmektedir.

XXIII

PLÂN LİSTESİ

1. Birgi Ulu Camii

2. Selçuk İsa Bey Camii

3. Birgi Hatuniye Türbesi

4. Tire Süleyman Şah Türbesi

5. Birgi Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi

6. Manisa Ulu Camii Ve İshak Bey Türbesi1

7. Manisa Ulu Camii Medresesi

8. Revak Sultan Türbesi

9. Saruhan Bey Türbesi

10. Analcı Mescidi

11. Kurşunlu Camii

12. Vacidiye Medresesi

13. II Yakup Bey İmareti

14. İshak Fakih Camii

15. Çine Ahmed Gazi Camii

16. Milas Ulu Camii

17. Milas Firuz Bey Camii

18. Balat İlyas Bey Camii

19. Turgut (Leyne) İlyas Bey Camii

20. Peçin Ahmed Gazi Medresesi

1 Manisa Ulu Camii ve İshak Bey Türbesi aynı plân üzerinde gösterilmiştir..

IX

RESİM LİSTESİ

1. Birgi Ulu Camii , Kuzey Cephesi

2. Birgi Ulu Camii, Doğu Cephesi

3. Birgi Ulu Camii,Güney Cephesi

4. Birgi Ulu Camii, Güney Cephe Batı Pencere

5. Birgi Ulu Camii, Güney Cephe Doğu Pencere

6. Birgi Ulu Camii, Doğu Cephe Kuzey Yönündeki Pencere

7. Birgi Ulu Camii, Doğu Cephe Güney Yönündeki Pencere

8. Birgi Ulu Camii’nin Güneydoğu Köşesindeki Devşirme Arslan Heykeli

9. Birgi Ulu Camii, Doğu Cephesindeki Cümle Kapısı

10. Birgi Ulu Camii, Kuzey Cephesi Cümle Kapısı

11. Birgi Ulu Camii, Kuzey Cephesi Cümle Kapısı Kemeri

12. Birgi Ulu Camii, Cümle Kapısı Kemer Kilit Taşındaki Süsleme

13. Birgi Ulu Camii, Kemerde Süsleme Detayı

14. Birgi Ulu Camii, Kemer Taşı Üzerindeki Madalyon

15. Birgi Ulu Camii, Kuzey Cephesi Penceresi

16. Birgi Ulu Camii, Güneybatı Köşesinden

17. Birgi Ulu Camii, Minareden Detay

18. Birgi Ulu Camii, Minareden Detay

19. Birgi Ulu Camii, Kuzeyden İç Mekana Bakış

20. Birgi Ulu Camii, Mihrap Ve Minber

21. Birgi Ulu Camii, Mihrap

22. Birgi Ulu Camii, Mihrap Bordürleri

23. Birgi Ulu Camii, Mihrap Nişi

24. Birgi Ulu Camii, Mihrap Nişi Mukarnas Sıraları

25. Birgi Ulu Camii, Mihrap Önü Kubbesini Taşıyan Kemer Yüzeyi

26. Birgi Ulu Camii, Kemer Yüzeyindeki Çini Mozaik Süsleme Detayı

27. Birgi Ulu Camii, Mihrap Ve Minber

28. Birgi Ulu Camii, Minber

29. Birgi Ulu Camii, Minber Köşk Kısmının Altındaki Geçit

30. Birgi Ulu Camii, Minber Yan Aynalığından Detay

X

31. Birgi Ulu Camii, Minber Detayı, Ajurlu Kabara

32. Birgi Ulu Camii, Minberde Sekizgen Pano Yüzeyinde Bezeme

33. Birgi Ulu Camii, Minber Bordürleri

34. Bordür 1

35. Bordür 2

36. Birgi Ulu Camii, Minber Korkuluk Bordürleri

37. Birgi Ulu Camii, Minber Kapısı

38. Birgi Ulu Camii, Minber Kapı Kanadından Detay

39. Birgi Ulu Camii,Güney Duvarı Pencere Kanadı

40. Detay

41. Birgi Ulu Camii, Kuzey Duvarı Pencere Kanadı

42. Detay

43. Birgi Ulu Camii, Doğu Duvarı Pencere Kanadı

44. Detay

45. Birgi Ulu Camii, Kuzey Duvarı Pencere Kanadı

46. Detay

47. Birgi Ulu Camii, Batı Duvarı Pencere Kanadı

48. Detay

49. Birgi Ulu Camii, Pencere Bordürü

50. Birgi Ulu Camii, Pencere Tutacağı

51. Selçuk İsa Bey Camii,Batı Cephesi

52. Selçuk İsa Bey Camii,Güneybatı Cephesinden Görünüş

53. Selçuk İsa Bey Camii, Doğu Cephesi

54. Selçuk İsa Bey Camii, Batıdan Görünüş

55. Selçuk İsa Bey Camii, 1960

56. Selçuk İsa Bey Camii, 1960 Mihrap Yönünden Görünüş

57. Selçuk İsa Bey Camii, Doğu Kapısı

58. Selçuk İsa Bey Camii, Doğu Kapısı Detay

59. Selçuk İsa Bey Camii, Doğu Kapısı Giriş Eyvanı Tavan Düzenlemesi

60. Selçuk İsa Bey Camii, Tavan Bezemesi

61. Selçuk İsa Bey Camii, Bezeme Detayı

62. Selçuk İsa Bey Camii, Bezeme Detayı

XI

63. Selçuk İsa Bey Camii, Doğu Kapısının Avluya Bakan Yüzü

64. Selçuk İsa Bey Camii, Doğu Kapısı Alınlığı

65. Selçuk İsa Bey Camii, Batı Cephesi Mescid Mekanı Güney Tarafındaki

Pencere Düzenlemesi

66. Selçuk İsa Bey Camii, Batı Cephesi Mescid Mekanı Kuzey Tarafındaki

Pencere Düzenlemesi

67. Selçuk İsa Bey Camii, Batı Cephesi Kuzey Üst Pencere

68. Selçuk İsa Bey Camii, Batı Cephesi Kuzey Alt Pencere

69. Selçuk İsa Bey Camii, Üst Pencere Detay

70. Selçuk İsa Bey Camii, Alt Pencere Detay

71. Selçuk İsa Bey Camii, Batı Cephesi Avlu Penceresi

72. Selçuk İsa Bey Camii, Batı Penceresi Avlu Penceresi

73. Selçuk İsa Bey Camii, Üst Pencere

74. Selçuk İsa Bey Camii, Alt Pencere

75. Selçuk İsa Bey Camii, Üst Pencere Detayı

76. Selçuk İsa Bey Camii, Alt Pencere Detayı

77. Selçuk İsa Bey Camii, Batı Penceresi Niş Yüzeyinde Devşirme Bordür

78. Selçuk İsa Bey Camii,Cümle Kapısı Üç Yüzünde Palmet Bordür

79. Selçuk İsa Bey Camii,Cümle Kapısı

80. Selçuk İsa Bey Camii, Cümle Kapısından Kitabe Detayı

81. Selçuk İsa Bey Camii, Kavsara Yüzeyi Bezemesi

82. Selçuk İsa Bey Camii, Batı Kapısı Giriş Eyvanı Yıldız Tonoz Tavan

83. Selçuk İsa Bey Camii, Tavan Detayı

84. Selçuk İsa Bey Camii, Batı Kapısı Ve Avlunun İçten Görünüşü

85. Selçuk İsa Bey Camii, Minare

86. Selçuk İsa Bey Camii, Çini Bezemeli Mihrap Önü Kubbesi

87. Selçuk İsa Bey Camii, Kubbeye Geçiş

88. Selçuk İsa Bey Camii, Pandantifler

89. Selçuk İsa Bey Camii, Çini Mozaik Detayı

90. Selçuk İsa Bey Camii, Giriş Kubbesi

91. Selçuk İsa Bey Camii, Kubbe Bordürü

92. Selçuk İsa Bey Camii, İç Mekan Pencere Süslemesi

XII

93. Selçuk İsa Bey Camii, Pencere Detayı

94. Selçuk İsa Bey Camii, Kemer Yastığı

95. Selçuk İsa Bey Camii, Mescid Mekânında Bitkisel Süslemeli Sütün Baslığı

96. Selçuk İsa Bey Camii, Mescid Mekânında Mukarnas Bezemeli Sütün Başlığı

97. Selçuk İsa Bey Camii, Mihrap

98. Hatuniye Türbesi, Giriş Cephesi

99. Hatuniye Türbesi, Kapısında Kitabelik

100. Hatuniye Türbesi, Kitabe Ve Kemer Yüzeyi

101. Hatuniye Türbesi, Kilit Taşı Üzerinde Kabara

102. Hatuniye Türbesi, Kemer Kilit Taşının Sağındaki Rozet

103. Hatuniye Türbesi, Kemer Kilit Taşının Solundaki Rozet

104. Hatuniye Türbe Kapısı Girişin Yan Niş Zemininde Devşirme Malzeme (Sol

taraf )

105. Hatuniye Türbe Kapısı Girişin Yan Niş Zemininde Devşirme Malzeme

(Sağ Taraf)

106. Tire Süleyman Şah Türbesi

107. Tire Süleyman Şah Türbesi, Giriş Kapısı

108. Tire Süleyman Şah Türbesi, Kitabe

109. Tire Süleyman Şah Türbesi, Kemer Kilit Taşında Rozet

110. Tire Süleyman Şah Türbesi Kemer Köşe Dolgu Yüzeyinde Geometrik

Bezeme

111. Tire Süleyman Şah Türbesi, Kemer Köşe Dolgu Yüzeyinde Bitkisel Bezeme

112. Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi ,Giriş Cephesi

113. Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Türbe Kapısı

114. Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Saçak Altında Devşirme Malzeme

115. Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Giriş Kapısı Kemeri

116. Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Kubbe

117. Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Kubbe Merkezi

118. Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Kubbe Eteği

119. Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Kubbe Kasnak Penceresi

120.Manisa Ulu Camii

121. Manisa Ulu Camii, Cümle Kapısı

XIII

122. Manisa Ulu Camii, Giriş Eyvanında Sağ Tarafta Bulunan Rozet

123. Manisa Ulu Camii, Sol Taraftaki Rozet

124. Manisa Ulu Camii, Giriş Eyvan Yüzeyi Kitabenin

125. Manisa Ulu Camii, Minare Gövdesi

126. Manisa Ulu Camii, Avlu

127. Manisa Ulu Camii, Avluda Devşirme Çift Sütün Kullanımı

128. Manisa Ulu Camii, Avludan Mescid Mekanı

129. Manisa Ulu Camii, Manisa Ulu Camii Mihrap Duvarı

130. Manisa Ulu Camii,İç Mekan

121. Manisa Ulu Camii, Minber

132. Manisa Ulu Camii, Minber Detayı

133. Manisa Ulu Camii, Minber Detayı

134. Manisa Ulu Camii, Minber Korkulukları

135. Manisa Ulu Camii, Minber Korkuluk Bordürü

136. Manisa Ulu Camii, Minber Kapı Bordürü

137. Manisa Ulu Camii, Minber Kapı Tacı

138. Manisa Ulu Camii, Minber Kapı Bordürü

139. Manisa Ulu Camii, Minberin 1960 Tarihli Fotografı

140. Manisa Ulu Camii, Minber Kapısı (Hakkı Acun)

141. Manisa Ulu Camii, Minber Kapısından Detay

142. Manisa Ulu Camii, Kubbe Merkezinde Kalem İşi Süsleme

143. Manisa Ulu Camii, Kubbe Detayı

144. Manisa Ulu Camii, Manisa Ulu Cami Medresesi

145. Manisa Ulu Camii, Medrese Ana Eyvanı 1960

146. Manisa Ulu Camii, Medrese Ana Eyvan

147.Cümle Kapı Lento Alt Yüzey Süslemesi

148. Manisa Ulu Camii, Lento Alt Yüzeyi Süsleme Detayı

149. Manisa Ulu Camii, İshak Bey Türbesi

150. Manisa Ulu Camii, Kapı Detayı

151. Manisa Ulu Camii, Kubbe Süslemesi

152. Manisa Ulu Camii, Kubbe Merkezinde Bordür Detayı

153. Manisa Ulu Camii, Kubbe Eteği

XIV

154. Manisa Ulu Camii, Tonozdo Bulunan Kalem İşi Süsleme

155. Revak Sultan Türbesi, Kuzey Giriş Cehpesi

156. Revak Sultan Türbesi, Güney Cephesinde Bulunan Sağır Pencere

157. Revak Sultan Türbesi, Pencerenin Üzerine Yerleştirilen Devşirme Malzeme

158. Revak Sultan Türbesi, Giriş Cephesi Kemer Nişi İçinde Bulunan Devşirme

Malzeme

159. Saruhan Bey Türbesi

160. Saruhan Bey Türbesi, Doğu Cephesi

161. Saruhan Bey Türbesi, Kapı Kanatları

162. Saruhan Bey Türbesi, Geometrik Süsleme Detayı

163. Saruhan Bey Türbesi, Süsleme Detayı

164. Saruhan Bey Türbesi, Süsleme Detayı

165. Analcı Mescidi

166. Analcı Mescidi, Mihrap Duvarı

167. Analcı Mescidi, Kubbe Merkezinde Kalemişi Bezeme

168. Analcı Mescidi, Kubbe Eteğinde Kalem İççi Bordür

169.Kurşunlu Camii

170.Kurşunlu Camii, Mihrap

171. Kurşunlu Camii, Çini Mihrap Alınlığı

172. Kurşunlu Camii, Çini Kitabe

173.Vacidiye Medresesi

174. Vacidiye Medresesi, Cümle Kapısı

175.Vacidiye Medresesi Ana Eyvan

176. Vacidiye Medresesi, Giriş Eyvanı Tamamlanmamış Kemer Bezemesi

177. II.Yakup Bey İmareti

178. II.Yakup Bey’in Taş Vakfiyesi

179. II. Yakup Bey İmareti , İç Mekan

180. II.Yakup Bey İmareti, Şadırvan

181. II.Yakup Bey İmareti, Türbe Eyvanı

182. II.Yakup’un Sandukası

183. II.Yakup Bey İmareti Türbe Zemini Çini Levha Döşemeleri

184. II. Yakup Bey İmareti, Çini Zemin Bordürleri

XV

185. İshak Fakih Camii

186. İshak Fakih Camii, Cephede Bitkisel Süsleme

187. İshak Fakih Camii, Cephede Geometrik Süsleme

188. İshak Fakih Camii, Detay

189. İshak Fakih Camii, Minare Kaidesinden Gövdeye Geçiş

190. İshak Fakih Camii, Minare Gövdesinde Ok Ucu Motifli Bordür

191. İshak Fakih Camii, Minare Gövdesinde Zencirek Bordür

192. İshak Fakih Camii, Mihrap

193. Çine Ahmed Gazi Camii

194. Çine Ahmed Gazi Camii, Cümle Kapısı

195. Çine Ahmed Gazi Camii, İç Mekan

196. Çine Ahmed Gazi Camii, Kubbe Kenar Yastığı

197. Çine Ahmed Gazi Camii, Mihrap

198. Çine Ahmed Gazi Camii, Mihrap Dış Duvarı Sağır Pencere

199. Çine Ahmed Gazi Camii, Sağır Pencerenin Üzerindeki Devşirme Malzeme

200. Çine Ahmed Gazi Camii, Minber Kapısı

201. Çine Ahmed Gazi Camii, Minber Dolap Aynalığı

202. Çine Ahmed Gazi Camii, Minber Yan Aynalığı

203. Çine Ahmed Gazi Camii, Minber Kapı Tacı

204. Çine Ahmed Gazi Camii, Bordür Detayı

205. Milas Ulu Camii

206. Milas Ulu Camii, Kuzey Cephesi Cümle Kapısı

207. Milas Ulu Camii, Doğu Cephesi Cümle Kapısı

208. Milas Ulu Camii, Cümle Kapısı Üzerindeki Kitabenin Ortasında Bulunan

Bitkisel Bezemeli Rozet

209. Milas Ulu Camii, Cümle Kapısı Üzerindeki Kitabenin Başlangıcında

Bulunan Bitkisel Bezemeli Yarım Rozet

210. Milas Ulu Camii, Duvar Dokusunda Devşirme Malzeme Kullanımı

211. Milas Ulu Camii, Duvar Dokusunda Devşirme Malzeme Kullanımı

212. Milas Ulu Camii, Mihrap

213. Milas Ulu Camii, Mihrap Sütüncesi

214. Milas Ulu Camii, Mihrap Nişi

XVI

215. Milas Ulu Camii, İç Mekan

216. Firuz Bey Camii

217.Firuz Bey Camii Mihrap Cephesi

218.Firuz Bey Camii Pencere Kuruluşu

219.Firuz Bey Camii, Güney Cephe Tabhane Mekanı Üst Pencereleri

220. Firuz Bey Camii, Mescid Mekanı Doğu Penceresi

221. Firuz Bey Camii, Mescid Mekanı Batı Üst Pencere

222. Firuz Bey Camii, Mescid Mekanı Doğu Pencereleri

223. Firuz Bey Camii, Tabhane Mekanı Doğu Alt Pencere

224. Firuz Bey Camii, Son Cemaat Yeri Batı Üst Pencere

225. Firuz Bey Camii, Son Cemaat Yeri Doğu Üst Pencere

226. Firuz Bey Camii, Giriş Cephesi Penceresi

227. Firuz Bey Camii, Son Cemaat Yeri Penceresi İçten Görünüş

228. Firuz Bey Camii,. Pencere Tavan Bezemesi

229. Firuz Bey Camii, Pencere Detay Bezemesi

230. Firuz Bey Camii, (Batıdan Doğuya) 1 Numaralı Korkuluk Şebekesi

231. Firuz Bey Camii, 2 Numaralı Korkuluk Şebekesi

232. Firuz Bey Camii, 3 Numaralı Korkuluk Şebekesi

233. Firuz Bey Camii, 4 Numaralı Korkuluk Şebekesi

234.Firuz Bey Camii, Giriş Kapısı Saçağı

235. Firuz Bey Camii, Saçak Detayı

236. Firuz Bey Camii, Cümle Kapısı

237. Firuz Bey Camii, Cümle Kapısı Detay

238. Firuz Bey Camii, Giriş Cephesi Kemer Yastığı

239. Firuz Bey Camii, Giriş Cephesi Kubbeyi Taşıyan Kemer Yastığı

240. Firuz Bey Camii,Cümle Kapısı İki Renkli Kemer Kuruluşu

241. Firuz Bey Camii,Kapı Kemer Alınlığında Kitabe

242. Firuz Bey Camii, Giriş Kapısı Lentosunun Alt Yüzey Bezemesi

243. Firuz Bey Camii, Lento Alt Yüzeyi Süslemesi Köşe Detayı

244. Firuz Bey Camii, Mescid Mekanı Girişi

245. Firuz Bey Camii, Mihrap Ve Minber

246. Firuz Bey Camii, Mihrap Kavsara Yüzeyi ve Mihrap Tepeliği

XVII

247. Firuz Bey Camii, Mihrap Tepeliğinden Detay

248. Firuz Bey Camii, Mihrap Nişi Bordürü

249. Firuz Bey Camii, Mihrap Kitabesi

250. Kavsara Köşe Dolgu Yüzeyi

251. Firuz Bey Camii, Mihrap Önü Kubbesi

252. Firuz Bey Camii, Tromp Detayı

253. Firuz Bey Camii, Tromp Detayı

254.Balat İlyas Bey Camii, Genel Görünüşü

255.Balat İlyas Bey Camii, Kuzey Cephesi

256.Balat İlyas Bey Camii, Batı Cephesi Pencere Kuruluşları

257. Balat İlyas Bey Camii, Batı Cephe Kuzey Tarafındaki Pencereler

258. Balat İlyas Bey Camii, Batı Cephe Güney Tarafındaki Pencereleri

259. Balat İlyas Bey Camii, Güney Cephe ,Batı Pencereleri

260. Balat İlyas Bey Camii, Güney Cephe ,Doğu Pencereleri

261. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Cephe Güney Pencereleri

262. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Cephesi Kuzey Pencereleri

263. Balat İlyas Bey Camii, Balat İlyas Bey Camii Cümle Kapısı

264. Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısından Kemer Detayı

265. Balat İlyas Bey Camii, Kuzey Cephesi Duvar Yüzeyinde Bordür

266. Balat İlyas Bey Camii, Bordür Detayı

267. Balat İlyas Bey Camii, İç Mekan

268. Balat İlyas Bey Camii, Resim Mihrap

269. Balat İlyas Bey Camii, Kare Hacimden Kubbeye Geçiş

270. Balat İlyas Bey Camii, Tromp Detayı

271. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Cephesi Alt Pencere

272. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Cephesi Üst Pencere

273. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Cephesi Kuzey Üst Pencere

274. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Cephesi Kuzey Alt Pencere

275. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Cephesi Güney Üst Pencere

276. Balat İlyas Bey Camii, Güney Cephesi Batı Üst Pencere

277.Balat İlyas Bey Camii, Güney Cephesi Batı Alt Pencere

278.Balat İlyas Bey Camii, Güney Cephesi Doğu Üst Pencere

XVIII

279. Balat İlyas Bey Camii, Güney Cephesi Doğu Alt Pencere

280. Balat İlyas Bey Camii, Batı Cephesi Güney Üst Pencere

281. Balat İlyas Bey Camii, Batı Cephesi Güney Alt Pencere

282. Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Batı Kemeri

283. Balat İlyas Bey Camii, Giriş Kapısı Batı Kemer Alınlığı Süsleme Detayı

284. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Tarafındaki Bursa Kemeri

285. Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Orta Kemer Yüzeyinde Kitabe

286. Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısında, Kemer Ara Yüzeylerinde Süsleme

287. Balat İlyas Bey Camii, Girişin Doğu Yan Yüzünde Bitkisel Bezemeli Niş

288. Balat İlyas Bey Camii, Batı Yönünde Yarım Kalan İşlenmemiş Yüzeyler

289. Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Batı Kemeri Kilit Taşı Süslemesi

290. Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Giriş Bölümü Kemer Kilit Taşı

Süslemesi

291. Balat İlyas Bey Camii, Giriş Kapısı Lento Alt Yüzey Süslemesi

292. Balat İlyas Bey Camii, Lento Alt Yüzey Süsleme Detayı

293. Balat İlyas Bey Camii, Girişin İç Kısmındaki Lento Alt Yüzeyinde

Geometrik Ve Bitkisel Süsleme

294. Balat İlyas Bey Camii, Lento Alt Yüzeyi,Bitkisel Süsleme Detayı

295. Balat İlyas Bey Camii, Kapı Yan Açıklıkları

296. Balat İlyas Bey Camii, Batı Tarafı

297. Balat İlyas Bey Camii, Mihrabiye

298. Balat İlyas Bey Camii, Mihrap Nişi İçinde Kandil Motifi

299. Balat İlyas Bey Camii, Mihrap Köşe Dolgu Yüzeyinde Bitkisel Bezeme

300. Balat İlyas Bey Camii, Mihrap Nişinde Zemin Bordür

301. Balat İlyas Bey Camii, Mihrap Nişinin İçten Görünüşü

302. Balat İlyas Bey Camii, Mihrap Kitabesi

303. Balat İlyas Bey Camii, Mihrap Alınlığında Bursa Kemeri İçinde Kandil

Motifi

304. Balat İlyas Bey Camii, Mihrap Alınlığında Dilimli Kemer İçinde Kandil

Motifi

305. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Duvarı Güney Alt Pencere Alınlığı

306. Balat İlyas Bey Camii, Batı Duvarı Güney Alt Pencere Alınlığı

XIX

307. Balat İlyas Bey Camii, Batı Duvarı Güney Alt Pencere

308. Balat İlyas Bey Camii, Batı Duvarı Güney Alt Pencere Detayı

309. Balat İlyas Bey Camii, Güney Duvarı Batı Alt Pencere

310. Balat İlyas Bey Camii, Batı Alt Pencere Detayı

311. Balat İlyas Bey Camii, Güney Duvarı Doğu Alt Pencere

312. Balat İlyas Bey Camii, Güney Duvarı Doğu Alt Pencere Alınlığı

313. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Duvarı Güney Alt Pencere

314. Balat İlyas Bey Camii, Doğu Duvarı Güney Alt Pencere Detayı

314.Turgut İlyas Bey Camii

315. Turgut İlyas Bey Camii, Güney Cephesi

316. Turgut İlyas Bey Camii, Kubbeye Geçiş

317. Turgut İlyas Bey Camii, Güney Cephe Batı Yönündeki Pencere

318. Turgut İlyas Bey Camii, Güney Cephe Doğu Yönündeki Pencere

319. Turgut İlyas Bey Camii, Güney Cephe Batı Yönündeki Pencere

Alınlığından Detay

320. Turgut İlyas Bey Camii, Duvar Dokusunda Devşirme Malzeme Kullanımı

321. Peçin Ahmed Gazi Medresesi,

322. Peçin Ahmed Gazi Medresesi, Cümle Kapısı

323. Peçin Ahmed Gazi Medresesi Kitabe

324. Peçin Ahmed Gazi Medresesi, Giriş Kapısından Ana Eyvan

325. Peçin Ahmed Gazi Medresesi, Giriş Eyvanı ( Ana Eyvandan Görünüşü)

326. Peçin Ahmed Gazi Medresesi, Ana Eyvan Kemer Köşe Yüzeyinde Armasal

Figür

16

2.2.2. SARUHANOĞULLARI BEYLİĞİ (1313-1410)

Saruhan kelimesinin etimolojik anlamı üzerine herhangi bir inceleme

yapılmamış, buna karşılık dilimizde aşiret ve yer adı olarak kullanıldığı gibi kişi adı

olarak da kullanılmıştır.1 Saruhan Beyliği’nin bağlı olduğu aşiret hakkında

kaynaklarda açık bilgi yoktur. Cengiz Han karşısında mağlup olan Celaleddin

Harezmşah’ın savaş sonrasında ölmesi üzerine, Selçuklu Sultanı Alaêddin Keykubad

bazı Harezm Beylerini davet etmiştir. İbn-i Bibi, Selçuklu Sultanı’nın davetine

katılanlar beyler arasında Saruhan isimli bir bey adından bahsetmiştir.2

Selçuklu sultanı II. Mesut ’un ümerasından olan Saruhan Bey'in de, 1302

tarihinden itibaren, uçta faaliyetlere giriştiği görülmektedir. Saruhan Bey'in 1305

tarihinde Manisa şehrini abluka altına alması ve kıyı ucunda faaliyetlerini arttırması

üzerine, Bizans İmparatoru II. Andronikos, oğlu IX. Mihail ’i göndermiş, bu prens,

Katalan kuvvetlerinin desteğiyle Manisa’ya kadar geldiyse de, Saruhan Bey

kuvvetlerine karşı daha fazla ilerleyemeyeceğini anlayınca, kaleyi sağlamlaştırıp

sahile çekilmiştir. Katalanların bölgeyi terk etmelerinden sonra Manisa’ya karşı

hücumlarını arttıran Saruhan Bey, tarihine kadar civar kasaba ve köyleri ele

geçirdikten sonra, nihayet 1313 tarihinde ise, Manisa’yı fethetmiştir. Manisa’nın

fethine, kardeşleri Çağa Bey ve Saruhanlı Ali Paşa da katılmıştır.

Manisa’nın fethiyle burasını kendisine merkez yapan Saruhan Bey, kardeşi

Çuğa Beye Demirci ve yöresini, diğer kardeşi Ali Paşaya ise Nif ’in (Kemalpaşa)

idaresini vermiştir. Bundan sonra hudutlarını Ege Denizi sahiline kadar genişleten

Saruhan Bey, denizciliğin önemini de anlayarak, bir donanma kurarak Manisa dahil;

Adalar, Akhisar, Gördes, Göndük, Ilıca (Turgutlu), Kayacık, Marmara Gölü

(Zarhaniyet), Menemen, Güzelhisar ve Mendehorya’yı topraklarına katmıştır.

Saruhanlı kuvvetleri Foça ’daki Rum ve Lâtinleri de sürekli baskı altında tutmuş ve

Foçalıların isteği üzerine, yıllık on beş bin gümüş akçe haraç vergi karşılığı antlaşma

1 Bkz. Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, Ankara 1983, C.I, s. 500 2 İbn-i Bibi, El-evâmirü’l-alâiyye fi’l-umûr’l-Alâiyye (haz. A.Erzin), Ankara 1956, s.430

17

yapılmıştır. İbn Battuta, Manisa’yı ziyarete geldiği 1332 tarihinde, Foçalılar’ın her

sene Saruhan Bey’e vergi verdiklerini kaydetmiştir.3

Saruhanoğulları, doğuda Germiyanoğulları, kuzeyde Karesioğulları, güneyde

Aydınoğulları beylikleriyle çevrildiğinden, fetihlerini deniz yönünde

yoğunlaştırmışlardır.4 Ege Denizi adaları ve Rumeli kıyılarına sefer yapmayı

plânlayarak, donanmayı kuvvetlendirip gerçek bir harp filosu oluşturmuşlardır.

Saruhan Bey, 1332 tarihinde Aydınoğlu Umur Bey ile ittifaka girip, 270 gemiden

meydana gelen Türk donanmasıyla, Yunanistan üzerine sefer yapmışlardır.5 Enveri

eserinde, Saruhanoğulları ve Aaydınoğulları donanmalarının bu seferler sonrasında

pek çok ganimetle geri döndüklerini yazmaktadır.6

Saruhan Beyin müttefiki Aydınoğlu Umur Bey, Bizans tahtı için mücadele

eden Kantakuzen’nin yardım isteğine karşılık vermek üzere, Saruhanlı

topraklarından geçiş hakkı istemiş, Saruhan Bey de, Umur Beye iki beylik

arasındaki ihtilaflı hudut topraklarını vermesi şartıyla geçiş hakkı vermiştir. 7

Böylece Saruhanlı donanmasından bir filo, oğlu Süleyman Bey kumandasında,

Aydınoğlu Umur Beyin donanmasına katılmış, ancak Umur Bey bu seferinde başarılı

olamayarak geri dönmek zorunda kalmıştır. Umur Bey, Rumeli’ye geçip,

Kantakuzenos kuvvetleri ile birleştiyse de, Süleyman Bey, dönüş yolunda hummaya

tutularak Küçükçekmece civarında 1345 tarihinde ölmüştür.8

Aynı tarihte (1345) Saruhan Beyin de vefatı üzerine, beyliğin başına oğlu

Saruhanoğlu Fahreddin İlyas Bey geçmiştir. Kızını Orhan Bey’e vererek

Osmanlılarla anlaşma yollarını arayan Kantakuzen’e karşı Bizans İmparatoriçesi

Anna, 1345 tarihinde İlyas Beyle bir ittifak antlaşması yapmıştır.9 1362 tarihinde

ölen İlyas Bey’in yerine oğlu İshak Bey geçmiştir.10 İshak Bey’den sonra hükümdar

3 İbn Batuta Tancî, İbn Battûta Seyahatnâmesi I, (çev.A.Sait Aykut), İstanbul 2000, s.121. 4 Uzunçarşılı, İ. H., Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, Ankara 1988, s.86 5 Eravcı Mustafa- Korkmaz, M, Saruhanoğulları ve Osmanlı Klasik Döneminde Manisa’da Yaşayan Kültür İzleri, Manisa 1999, s. 29 6 Mükrimin H., Düsturnâme,-i Enveri ( haz. M.H.Yinanç), İstanbul 1928, s. 36-38 7 Koca, Salim, Anadolu Türk Beylikleri, Türkler Ansiklopedisi, C.6, s. 724 8 Uzunçarşılı, İ. H.,a.g.e., s. 86 9 Varlık, M.Ç., Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.8, İstanbul 1992, s.50 10 Uzunçarşılı, İ. H.,a.g.e., s. 87

18

olan Hızırşah, Haçlılarla devamlı mücadele eden Osmanlı Devleti ile iyi

münasebetler kurmuş ve 1389 Kosova Savaşı'nda Osmanlılara yardımcı kuvvet

göndermiştir. 11 Bu arada Hızırşah’ın beyliğini, kardeşi Saruhanoğlu Orhan Bey

kabul etmeyerek, saltanat mücadelesine başlamıştır. Saruhanoğlu Orhan Bey,

Osmanlıların Anadolu birliği politikasına da karşı çıkmış, bunun üzerine Osmanlı

Sultanı Yıldırım Bayezid 1390 tarihinde Manisa’yı alıp şehzade sancağı yapmıştır.12

Saruhanoğlu Orhan Bey, 1402 Ankara Savaşı 'nda, Timur'un safında yer

alınca, O’nun çağrısı üzerine Osmanlı ordusundan ayrılıp Orhan Bey'in yanına giden

Saruhan askerleri Osmanlı ordusunun savaşı kaybetmesinde önemli rol

oynamışlardır.13 Ankara Savaşı'ndan sonra Timur, Orhan Beyi Saruhan Beyliğine

getirdiyse de, onun ayrılmasıyla Hızırşah, Saruhan Beyliğine tekrar hakim olmuştur.

Hızırşah, Osmanlıların Fetret Devri'nde, Süleyman Çelebi’nin tarafını tutmuş, Çelebi

Mehmed'in 1410 tarihinde, kardeşi Süleyman ve müttefiklerini yenmesinden sonra

Hızırşah Manisa’da yakalanıp, cezalandırılmıştır.14 Saruhanoğulları, topraklarının

Osmanlı hâkimiyetine geçtiği 1410 tarihinde tarihe karışmıştır.Manisa ve geniş

anlamda çevresi,Osmanlı'nın son dönemlerine kadar Saruhan vilayeti olarak

anılmıştır. Manisa Osmanlı döneminde ayrıca, (tıpkı Amasya gibi) pek çok

şehzadenin padişahlığa dönük olarak yetiştirildiği ve eğitiminin verildiği merkez

olarak seçilmiştir.

Saruhanoğulları’nın Coğrafi Sınırları

Başlangıçta Gördes ve çevresine yerleşen Saruhanoğulları Manisa’nın fethiyle

bu kenti merkez yaparlar. Batıda İzmir körfezine, doğuda Alaşehir’in batısına,

kuzeyde Bergama’ya ve güneyde de Nif ( Kemalpaşa), Turgutlu ve Kemaliye’ye

kadar ulaşan geniş bir alanı egemenliği altına alan Saruhan Bey, kıyıya ulaşınca

Midili, Foça ve Sakız adasına seferler düzenlemiş, Rumları harac vermek zorunda

bırakmıştır. 11 Emecen, Feridun M.; İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası, İstanbul 2001, s.148 12 Uluçay, Ç, Saruhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar, İstanbul 1940, s.181-182: Pitcher, Donald, Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası, çev. Bahar Tırnakçı, İstanbul 2001, s.59. 13 Varlık, M.Ç, a.g.e., s.542 14 Uzunçarşılıoğlu, İ.H., a.g.e., s.88

19

KAYNAKLAR

ERAVCI Mustafa- Korkmaz, Mustafa (1999), Saruhanoğulları ve Osmanlı Klasik

Döneminde Manisa’da Yaşayan Kültür İzleri, Manisa.

ENVERİ, (1928), Düsturnâme,-i Enveri , çev. M.H.Yinanç, İstanbul.

İBN BATUTA TANCÎ, (2000), İbn Battûta Seyahatnâmesi I, çev.A.Sait Aykut,

İstanbul.

İBN-İ BİBİ (1956), El-evâmirü’l-alâiyye fi’l-umûr’l-Alâiyye, çev. A.Erzin,

Ankara.

KOCA, Salim (2002), Anadolu Türk Beylikleri, Türkler Ansiklopedisi, C.6,

Ankara.

EMECEN, Feridun M (2001), İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası,

İstanbul.

PİTCHER, Donald (2001), Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası, çev.

Bahar Tırnakçı, İstanbul.

ULUÇAY, Çağatay (1940), Saruhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar,

İstanbul.

UZUNÇARŞILI, İ. Hakkı (1988), Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu

Devletleri, Ankara.

VARLIK, Mustafa (1982), Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.8,

İstanbul

220

SONUÇ

Batı Anadolu Beylikleri Mimariye Bağlı Süsleme Programı’nı konu alan tez

çalışmasında; Aydınoğulları Beyliği’ne ait beş yapı, Saruhanoğulları Beyliği’ne ait

beş yapı, Germiyanoğulları Beyliği’ne ait beş yapı ve Menteşeoğulllarına ait altı yapı

incelenmiştir. Bu inceleme sonucunda bu eserlerin malzeme, teknik, kurgu ve üslup

özellikleri detaylı olarak katalog bölümünde verilmiştir.

Batı Anadolu Beylikleri sanatından Osmanlı İmparatorluğu sanatına geçişi

sağlayan çeşitli özelliklerin temellerinin atıldığı Batı Anadolu Beylikleri’nde,

Selçuklu geleneğinde mimariye bağlı süsleme programı ( teknik, malzeme, örnek)

varlığını sürdürürken, Batı Anadolu’nun tarihi ve kültürel çevresinin yarattığı

atmosfer sonucu var olanlara önemli yenilikler katılmıştır. Bu ortamda gelişen

mimariye bağlı süsleme programı, yapısal elemanları da dekoratif bir biçimde

süsleme programına dahil etmesiyle de dikkati çeker.

Beylikler Dönemi’nde bitkisel ve geometrik motiflerden yaratılan sonsuz

örnekler; pencere, kapı, minare, pencere kanatları, mihrap, minber ve kubbe gibi

mimariye bağlı yüzeylerde değişmez süsleme elemanı olarak varlığını sürdürmüştür.

Sonsuza giden özellikte geometrik süslemenin yanında bitkisel süsleme ve yazı da

süsleme programının değişmez unsurları olmuştur.

Beylikler dönemi yapılarında süslemenin ilk görüldüğü yer cephelerdir.

Cümle kapısı ve pencere lento yüzeylerine oranlı olarak dağılan bu süslemeler,

bitkisel ve geometrik örneklerin yanı sıra yazı ile süslenmiştir. Cephe süslemelerinde

renkli taş, çini, sırlı tuğla, mermer taş sıklıkla kullanılan malzemeler olarak karşımıza

çıkar. Teknik olarak ise, oyma, kabartma, eğri kesim, kakma ( taş, ahşap) delik işi

(ajur) yaygın kullanım alanı bulmuştur.

Pencereler cepheyi ifadelendiren en önemli yüzeylerden biri olarak yoğun bir

biçimde süslenmiştir. Pencereler dıştan profilli silmelerle çevrelenmekte, mukarnas

sıraları, yazı kitabeleri, bitkisel örnekli bordürler ve rozetlerle süslenmektedirler.

Plân kuruluşunun şekillenmesi konusunda yapılan denemeler, süsleme söz

konusu olduğunda yerini sadeliğe bırakır. Anadolu Selçukluları’nda yoğun kullanım

alanı bulan figür, Peçin Ahmed Gazi Medresesi ana eyvan kemer köşe yüzeylerinde

uygulanan arslan figürüyle tek örnektir. Birgi Ulu Cami Güneydoğu cephesinde

221

köşeye yerleştirilen arslan figüründen farklı bir uygulamadır. Birgi Ulu Camii’de

devşirme malzemenin seçici ve anlamlı kullanımı karşımıza çıkarken, Peçin Ahmed

Gazi Medresesi’nde yapıya özgü bir figürle karşılaşmaktayız. Menteşeoğulları

Beyliğinin yapıları, Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin etkileri ile biçimlenmiş, ancak

çeşitli etkileri özümlemiş ve özgün bir mimari üslup yaratarak Anadolu Türk

mimarisinde önemli bir yer kazanmıştır.

Batı Anadolu Beyliklerinde görülmeye başlayan daha sonra Erken Osmanlı

yapılarında devam eden pencere ve kapı tavanlarının bezenmesi geleneği ilk olarak

Selçuk İsa Bey Camii’nde(1375) görülür. Daha sonra Balat İlyas Bey Camii’nde

(1404) karşımıza çıkan pencere tavan bezemeleri Erken Osmanlı yapılarından Bursa

Yeşil Camii (1419-1924) pencere tavanları ile Osmanlı mimarisinde görülür.

Genellikle geometrik kurgulu olan tavanlar Balat İlyas Bey Camii pencerelerinden

birinde farklı bir tasarım uygulaması göstererek çok ışınlı geometrik örneğin etrafı

bir yazı kuşağı ile çerçevelenmiştir. Selçuk İsa Bey Camii doğu giriş kapısının

üzerindeki tavanda ise geometrik, bitkisel kurguların birlikte kullanıldığı bir bezeme

tasarımı uygulanmıştır. Selçuk İsa Bey Camii batı giriş kapısının üzerini örten yıldız

tonozun ortasına yerleştirilen çarkı felek motifi ise, geleneksel tasarımların devamını

gösteren bir örnektir.

Milas Firuz Bey Camii mihrabının niş yüzeyinde gördüğümüz kandil

motifleri, aynı kurgu ile Balat İlyas Bey Camii mihrap alınlığında karşımıza çıkar.

Milas Firuz Bey Camii son cemaat yeri korkuluk şebekeleri ile Balat İlyas Bey Camii

cümle kapısı iki yan açıklığında bulunan korkuluk şebekeleri kurgu ve teknik olarak

büyük benzerlik gösterir.

Mimariye bağlı süsleme elamanlarında biri de yazıdır. Batı Anadolu

beylikleri Mimarisi’nde özellikle cümle kapısı üzerinde yer alan kitabelerde yazı ve

bitkisel bezemenin bir arada kullanıldığı en güzel örneklerden biri Milas Ahmed

Gazi Camii (1375 ) dir. Cepheyi ifadelendiren yekpare mermer taş yüzeye işlenmiş

olan kitabelikte yer alan muhteşem madalyonda, şakayık motiflerinin yer alması ile

taş süsleme örneğini günümüze ulaştıran ilk yapı olmaktadır.

Devşirme malzeme hemen hemen tüm yapılarda yer alır, kimi zaman yapının

duvar örgüsü içinde rastgele, kimi zamanda son derece özenli bir kullanım gösterir.

Manisa Ulu Camii (1366) revaklı avlusunda ve harim bölümünde taşıyıcı sistemi

222

oluşturan sütunlar ve sütun başlıkları, medresenin iki yanındaki sütun başlıkları ile

külliyenin bütününde bezeme amaçlı ve doğru değerlendirilen antik derleme mimari

parçaların varlığı açısından korumacı düşünceyi de yansıtır. Aynı kullanım üslubunu

Birgi Ulu Camii (1312) bütünlüğünde görürüz. Yapının güneydoğu köşesinde duvar

dokusunun içine yerleştirilen armasal biçimli arslan heykeli, Türk Sanatı

bütünlüğünde armasal düzenlemede figürün sembolik ifadesine uygun

değerlendirildiğini gösterir.

Selçuklu geleneğinde sırlı tuğla bezemeli minare gövdeleri birkaç örnek

dışında taş gövdeli minarelere yerini bırakır. Birgi Ulu Camii, Manisa Ulu Camii

Selçuklu geleneğini sürdüren minarelere sahiptir. Diğer yapıların genelinde ise,

minarelerin taş örülü gövdeleri çeşitli bordürlerle bezenmiş ya da sade bırakılmıştır.

Birgi Ulu Camii mihrabı geleneksel Selçuklu üslubunda çini mozaik

tekniğinde yapılmış, buna karşılık Milas Firuz Bey Camii ve Balat İlyas Bey Camii

mermer taş mihrapları muhteşem taş işçiliğiyle mimariye bağlı yüzeylerin

bezenmesinde örnek oluşturmuştur. Kullanım objelerinin süsleme kuruluşuna

katıldığı bu iki örnekte de, mihrapta kandil motifleri yer alır.

Batı Anadolu Beylikleri Mimarisi içinde, ahşap malzeme çok yaygın

kullanılmamakla birlikte en başarılı örneklerini vermiştir. Manisa Ulu Camii ve

Birgi Ulu Camii’leri muhteşem kündekârî minberleri ile ortak özellik taşır. Birgi Ulu

Camii eğri kesim, oyma ve kabartma tekniğinde yapılmış pencere kanatlarıyla

müstesna bir örnektir. Buna karşılık Manisa Ulu Camii’nin minber kapı kanadındaki

ahşap yüzeye yarı değerli malzeme kakılarak yapılan bezemeler eşsizdir.

Birgi Ulu Camii’nin mimari bütünlüğünün ayrılmaz unsurları olan ahşap kapı

ve pencere kanatlarında, pencere kanatlarının hem ahşabın pencere kanadı olarak

biçimlenmesi yönünde, hem de rumî palmetli bitkisel bezemenin pencere

yüzeyindeki mail (eğri) kesim tekniğinde işlenmesi nedeniyle önemli bir örnektir.

Anadolu Selçuklu ahşap işçiliğinin önemli eserlerinden Malatya Ulu Cami (1224)

mihrabı ile Siirt Ulu Camii (1151) minberinde uygulanan mail kesim tekniğinin

birdenbire Birgi Ulu Camii’nde görülmesi, Beylikler Dönemin’de mimariye bağlı

ahşap işçiliğinin ne kadar önemli ve yaygın olduğunu gösterir. Fonksiyonel

varlığıyla önemli olan minber; usta adı ve tarihi veren bir eser olmaktan öte, ahşap

işçiliğinin ve çok ışınlı geometrik geçme kuruluşlu örnekli yüzeylerin, yazı

223

bordürlerinin, ajur tekniğinde yapılmış korkuluklarının, muhteşem minber kapı

kanatlarının,kabaralı yan yüzeylerinin, minber tepeliğinin ve taht bölümleriyle,

uygulanan teknik çeşitliliğiyle Beylikler Dönemi’nin ender eserlerinden biridir. Aynı

özelliği taşıyan bir diğer yapı da Manisa Ulu Camii’dir.

Manisa Ulu Camii’nin (1376) , ahşap ustasının adı bilinen muhteşem minberi,

Anadolu Selçuklu geleneğinde yapılan Birgi Ulu Camii’den (1312) sonra ikinci

örnektir. Onarımlarla günümüze ulaşan minber, kündekari, ajur, oyma tekniklerinde,

geometrik bitkisel ve yazı ile süslenmiş döneminin en önemli örneklerinden biridir.

Genel bir gruplama yapmak gerekirse, çini ile süsleme, Kütahya II. Yakup

Bey İmareti, Birgi Ulu Camii mihrabı, Birgi Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi,

Kütahya Kurşunlu Camii ve Selçuk İsa Bey camilerinde; sırlı tuğla ile süsleme,

Kütahya Kurşunlu Camii, Manisa Ulu Camii, Birgi Ulu Camii; kalem işi süsleme,

Manisa Ulu Camii, Kütahya Analcı Mescidi, Manisa İshak Bey Türbesi; ahşap

süsleme, Manisa ve Birgi Ulu Camii’leri, Manisa İshak Bey Türbesi, Manisa

Saruhan Bey Türbesi, Çine Ahmed Gazi Camii; taş süsleme, Milas Ulu Camii, Balat

İlyas Bey Camii, Milas Firuz Bey Camii, Selçuk İsa Bey Camii, Tire Süleyman Bey

Türbesi, Hatuniye Türbesi, Birgi Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Kütahya İshak

Fakih Camii; devşirme malzeme ise hemen hemen tüm yapılarda en çok da

Menteşeoğlu Beyliği Mimari eserlerinde görülür.

14.yy başlarında Selçuklu mimarisinin canlılığını kaybetmediğini gösteren

eserler varlığını sürdürmektedir. Yüzyılın sonuna kadar Selçuklu üslubu etkisini

göstermekle beraber, bu zamanda kurulan Beyliklerde değişik araştırmalarla yeni

üslup gelişmeleri kendini belli etmektedir. Özellikle etrafındaki yapılardan

kurtulmuş, önünde son cemaat yeri olan tek kubbeli kübik karakterdeki câmiler bu

gelişmenin başlangıç noktasıdır.

Batı Anadolu Beyliklerinin hem bölgesel, hem de diğer açılardan Anadolu

Selçuklu Etkilerinden uzak olmaları ve bulundukları çevre ile ilişkileri yeni

denemelere açık olmalarını sağlamıştır. Batı Anadolu Beylikleri Mimarisi, süsleme

programındaki bu farklılıklarına karşılık, Anadolu Selçuklu Mimarisi ile bitkisel,

geometrik ve yazı kullanımı ile büyük benzerlik gösterirken, plân kuruluşunun

mimari denemeleriyle de Osmanlı Mimari’sinin anıtsal üslubunu hazırlamıştır.

209

4.2. Malzeme ve Teknik Özelliklerine Göre Değerlendirme

Bezeme elemanları ve bunların işleniş teknikleri esas alınarak kronolojiye ve

sınıflamaya göre; süslemelerin biçim özellikleri, teknikleri ve yer aldıkları yüzeyler;

Batı Anadolu Beyliklerinin Mimari bezemesi, çini, ahşap, taş gibi malzemeler

üzerine işlenen örneklerde ortak bir sözlüğe sahiptir. Benzer motifler malzemeye

bağlı olarak ayrıcalık kazanmıştır.

Batı Anadolu Beylikleri’nin mimari yapılarında Anadolu Selçuklu

yapılarında yer alan taç kapı geleneği ortadan kalkmış, yerini cepheden hafif dışa

taşan eyvanımsı girişe bırakmıştır. Süsleme, kemer köşe yüzeyleri, kapı ve pencere

kemer aynalarında yoğunlaşmış, cümle kapısını silmeler sınırlamıştır. Silmeler taş

bezemede önemli bir görev yüklenir, süsleme çerçevelerine eşlik ederler, onları ayırır

ve belirginleştirirler. Sonsuzluk ve süreklilik hissinin kapı ya da pencere yüzeyini

aşıp gitmesi izlenimini engellerler. Anadolu Selçukluları’nın köşe sütünceleri

ortadan kalkmış buna karşılık Beyliklerin kapı kuruluşlarında girişin iki yanında yer

alan nişler varlıklarını sürdürmüştür. Batı Anadolu Beylikleri’nde, Selçuklu devrinde

olduğu gibi olmasa da, bezemeler genelde cephe bütününde toplanmıştır. Kademeli

yüzey bölümlerinde profilli silmelerle hareketlilik, renkli taşlar, sırlı tuğla ve

çinilerle oluşan çok renklilik, mukarnasın kapılardan başka pencere çerçevelerine

taşınması, çift sıra pencere düzenlemeleri, cephelerde görünüşe hakim olan sadelik

ve bezemelerin yapıdaki dengeli dağılımı dikkat çekicidir.

Batı Anadolu bölgesindeki camilerin pencere düzenlemelerinde kemer, kemer

yüzeyleri, lento, söveler, tavan ve ahşap pencere kanatları gibi mimariye bağlı

unsurlar farklı süsleme teknikleriyle bezenmiştir. Pencereler dıştan profilli silmelerle

çerçevelenmiş, üzerinde yer alan alınlıklarda ise madalyonlar-rozet, yazı kuşakları ve

çeşitli kemer düzenlemeleri uygulanmıştır.

Batı Anadolu Beylikleri Türk Mimarisi örneklerinde, süsleme kuruluşları

mermer,sırlı tuğla- tuğla, ahşap malzeme yüzeylerinde bir program dahilinde işlenir.

Mimari plân oluşturulurken yüzeylerin önemine göre, bezemeler ifadelendirilir.

Süsleme kuruluşları, malzemeye bağlı teknikler göz önüne alınarak sınıflandırılabilir.

Batı Anadolu Beyliklerinde görülen süsleme kuruluşları esas alınarak bir

sıralama yapılacak olursa:

210

Malzemeye Göre;

1. Taş Süsleme

2. Ahşap Süsleme

3. Çini İle Süsleme

4. Sırlı Tuğla-Tuğla (çini) Süsleme

5. Devşirme Malzeme

Bulundukları Yüzeye Göre;

1. Cepheler (Kemerler, Kemer Köşe Dolgu Yüzeyleri, Duvar Yüzeyi)

2. Kapılar

3. Pencereler

4. Son Cemaat Yeri Korkuluk Şebekeleri

5. Saçaklar

6. Minareler

7. Mihraplar

8. Kubbe

Tekniklerine Göre;

1. Oyma (Kabartma)

2. Eğri Kesim (Mail)

3. Delik İşi (Ajur)

4. Kakma

Süsleme Kuruluşlarına Göre;

1. Geometrik Düzenlemeler

2. Bitkisel Düzenlemeler

3. Yazı İle Yapılan Düzenlemeler

4. Kullanım Objeleri İle Yapılan Süslemeler

5. Armasal (figürlü,heraldik) Düzenleme

Batı Anadolu Beyliklerinde görülmeye başlayan daha sonra Erken Osmanlı

yapılarında devam eden pencere ve kapı tavanlarının bezenmesi geleneği ilk olarak

Selçuk İsa Bey Camii’nde (1375) görülür. ( resim 59) Daha sonra Balat İlyas Bey

Camii’nde (1404) karşımıza çıkan pencere tavan bezemeleri ( resim 31-319) Erken

Osmanlı yapılarından Bursa Yeşil Camii (1419) pencere tavanları ile Osmanlı

211

mimarisinde görülür. Genellikle geometrik kurgulu olan tavanlar, Balat İlyas Bey

Camii’nin pencerelerinden birinde farklı bir tasarım uygulaması ile karşımıza çıkar.

Tavan yüzeyinde çok ışınlı geometrik örneğin etrafı, bir yazı kuşağı ile

çerçevelenmiştir. Selçuk İsa Bey Camii doğu giriş kapısının üzerindeki tavanda ise

geometrik, bitkisel kurguların birlikte kullanıldığı bir bezeme tasarımı uygulanmıştır.

Gene Selçuk İsa Bey Camii batı giriş kapısının üzerini örten yıldız tonozun ortasına

yerleştirilen çarkı felek motifi de benzer tasarımların denendiğini gösteren bir

örnektir. ( resim 61)

Sırlı tuğla-tuğla dizili minare gövdelerinde Beylikler döneminde sadeleşme

ve sayıca azalma başlar. Selçuklular döneminde görülen yivli ve kat kat bölünmüş

örnekler yerini, dekoratif bezemelere bırakır. 14.Yüzyılın ikinci yarısında sırlı tuğla

ile bezemeli minareler yerine, taştan örülmüş minare gövdeleri görülmeye başlanır.

Germiyanoğulları beyliği yapısı olan İshak Fakih Camii’nin (1433) minaresinde

zencireklerden oluşan taş süsleme görülürken, ( resim 189) Menteşeoğulları Beyliği

eserlerinden Firuz Bey Camii’nin (1396) taş minaresinde, çam kozalağı biçimindeki

farklı şerefe altı mukarnasları dikkati çeker.( resim 217)

Korkuluk şebekeleri, bu dönem yapılarından Milas Firuz Bey Camii son cemaat

yeri korkulukları ile Balat İlyas Bey Camii cümle kapısının iki yanındaki açıklıklarda

görülür.( resim 300) Çok ışınlı geometrik geçmeli bu korkuluklar, delik işi (ajur)

tekniğinde yapılmıştır. ( 228-231) Erken Osmanlı Dönemi, İznik Mahmut Çelebi

Camii’nin, (1447) son cemaat yeri korkulukları Firuz Bey Cami ile benzer geometrik

kuruluşa sahiptir.

Batı Anadolu Beylikleri’nden Menteşeoğulları döneminde, Osmanlı valilerinden

Firuz Bey’in yaptırdığı yapıda uygulanan saçak, hem düzenleme hem de bezeme

olarak Anadolu Türk Sanatı içinde tek örnektir. ( resim 232) Şakayık, hatayî gibi

çeşitli çiçek motiflerinin rumî ve palmetle kaynaştırılarak, natüralist üsluba yakın

işlendiği örnekleriyle önemli bir yapıdır.( resim 235)

Batı Anadolu Beylikleri Mimarisi’nde ana malzeme mermer taştır. Mermer

mihraplar, dıştan profilli silmeler ve mukarnaslı bordürle çerçevelenmeleri, yatay ve

dikey yüzey bölümlenmesi, bitkisel, geometrik ve yazı kuruluşlu bezeme örnekleri,

palmet biçimli tepelikleri, mihrap nişi içinde yatay bitkisel bordür ve yazı kuşağı

uygulamaları ile geleneksel Selçuklu üslubundan uzaklaşıp yeni deneyimler arayışı

212

içinde bulunduklarını gösterir. Milas Firuz Bey ve Balat İlyas Bey Camii’leri ise

benzer üslupta düzenlenmiş mermer mihrapları ile Erken dönem Osmanlı

mihraplarının öncülüğünü yaparlar. ( resim 243, 266) Her iki yapının mihrabında yer

alan kandil motifleri, sembolik anlatımların mimari bezeme içindeki önemini

vurgular. Oymadan yüksek kabartmaya kadar değişik tekniklerle işlenen motifler

yüzeyi ağ gibi doldurarak, örneğin sonsuzluk kuruluşunu verir.

Batı Anadolu Beylikleri mimarisi bütünlüğünde yer alan yapılardan Birgi Ulu

Camii mozaik çini mihrabı, Selçuklu geleneğindeki yegane örnektir. Mozaik çini

bezeme Selçuklulardan başlayarak 15. yüzyıla kadar başarılı örnekler vermiştir.

Beyşehir Eşrefoğlu Camii (1269) mihrabından sonra Emir Süleyman Bey Türbesi

(1302) mihrabı ve Birgi Ulu Camii (1312) mihrabı bu üslubun sürekliliğini

göstermektedir. Birgi Aydınoğlu Mehmet Bey Türbesi’nin kubbe merkezinde

bulunan geometrik geçmeli madalyon ve kubbe eteğindeki kufi yazının dekoratif

kullanımıyla oluşturulmuş yazı kuşağı da çini mozaik tekniğindedir. ( resim 21)

Balat İlyas Bey Camii giriş kapısı alınlığı ve pencere alınlıklarında uygulanan taş

içine çini kakma bezemeler, Manisa Ulu Camii cümle kapısının iki yan yüzünde yer

alan taş içine taş ve çini kakma rozetler yüzeyleri renklerle değerlendiren

bezemelerdir.

Yüzeylere çini bezeme uygulaması söz konusu olduğunda çini mozaik

uygulamasında en geniş yüzey kaplaması Tokat Gök Medrese ve Sivas Gök Medrese

yan eyvanlarında karşımıza çıkar. Batı Anadolu Beylikleri mimarisinde çini ön

planda olan bir malzeme olmak yerine, tamamlayıcı unsur olarak süsleme

programında yer almıştır. Selçuk İsa Bey (1375) Camii mihrap önü kubbesinin geçiş

elemanları olan pandantif yüzeyleri ve mukarnas dizileri mozaik çini tekniğinde

yapılmış dekoratif kuruluşlu çinilerle dolgulanmıştır. ( resim 87)

Kütahya’da bulunan II.Yakup Bey İmareti’nde (1427) türbe bölümü ve

sandukayı süsleyen renkli sır tekniğindeki altıgen çiniler ve rumi-palmet motifli

bordür Erken Osmanlı çini üslubunun izlerini taşır. ( resim 180)

Batı Anadolu Beylikleri ile Selçuklu minberleri arasında ahşap işçiliği söz

konusu olduğunda üslup farkı yok denecek kadar azdır. Selçuklu ahşap işçiliği bu

dönemde de aynı teknik ve üslupla devam etmiştir. Batı Anadolu Beylikleri Mimari

bütünlüğü içinde yer alan üç yapı, Manisa Ulu Camii (1366) ve Birgi Ulu Camii

213

(1312) ile Çine Ahmed Gazi Camii (1375) bu gelenekte yapılmış minberlere

sahiptir. Mimariye bağlı bezeme programı içersinde minber, kapı ve pencere

kanatları gibi mimari elemanlar yer alır. Birgi Ulu Camii günümüze ulaşan minber

ve pencere kanatları ile önem bakımından ilk sırayı alır. ( resim 28, 129, 198)

Manisa Ulu Camii, cümle kapısı kilit taşında kazıma tekniğiyle yapılmış

geometrik on kollu yıldız motifi yer alır. Giriş eyvanının sağ ve solunda , biri taş

içine taş kakma, diğeri ise taş içine firuze renkli çini kakma tekniğinde, iç içe geçen

dairesel birer rozet bulunur. Zemini bitkisel motifli yazı kitabesi giriş kapısını üç

yönde dolaşır. Yapının avlusunda yer alan sütunlar ve sütun başlıkları derleme

malzemedir.

Yapının kündekari tekniğinde, abanoz ağacından yapılmış minberinde, çok

ışınlı geometrik geçmelerden oluşan yıldız motiflerinin arasındaki yüzeyler bitkisel

bezemeyle dolgulanmıştır. Minberin geometrik kurgulu korkuluklarında delik işi

(ajur) tekniği uygulanmış, minber kapı kanatları ise ahşap üzerine fildişi ve gümüş tel

kakma tekniğinde bezenmiştir. Üçlü panolara ayrılan kapı kanatlarının en önemli

kısmı olan orta bölümlerde, fildişi ve ince gümüş iplikler kakılarak örnekler

zenginleştirilmiştir. Klasik Osmanlı dönemi üslup özellikleri sergileyen kubbe

merkezi ve kubbe eteğindeki kalem işi bezemelerin, yapının 1960 yılında çekilen

fotoğraflarında farklı bir kurguya sahip olduğu bilinmektedir. Yapının minare

gövdesinde, sırlı ve sırsız tuğlalar, yan yana bir motif oluşturacak biçimde atlamalı

olarak yerleştirilmiştir. Bu bölümün üst tarafında ise, tuğlalar basamak düzeninde,

sarmal bir görüntü verecek şekilde dizilmiştir. Gövde üzerinde kullanılan tuğlalar,

firuze, sarı, patlıcan moru ve firuze renkleriyle sırlanmışlardır. Sarı ve mor renk çok

az kullanılmıştır.

214

4.3. Süsleme Kuruluşu Özelliklerine Göre Değerlendirme

Aydınoğulları Beyliği eserlerinden Birgi Ulu Camii’nde (1312) ağırlıklı

olarak çini, ahşap ve taş süsleme görülür. Yapının cephesinde pencere ve kapı

yüzeylerinde görülen süslemelerde, geometrik süslemenin yerini bitkisel süslemeye

bıraktığını görmek mümkündür. Yapının doğu ve kuzey cümle kapılarında, yazı ve

bitkisel örneklerin seçilerek uygulandığı bir düzenleme vardır. Kemer köşe dolgu

yüzeylerinde çarkıfelek, rozet üzerine yazı; kemer kilit taşı yüzeylerinde ise doğu

kapısında rozet, kuzey kapısında, bir kaptan çıkan dalların ucunda nar motifi

görünüşlü hayat ağacı işlenmiştir.( resim 12) Kuzey cephesinde bulunan cümle

kapısında bir yazı kuşağı kapıyı silme gibi üç yandan çevreler. Yapının güney

cephesindeki pencere kemer köşe dolgu yüzeylerine birer rozet yerleştirmekle

yetinilmiş, buna karşılık doğu cephesinde yer alan iki pencerede farklı düzenleme

yapılmıştır. Pencerelerden birinin lento yüzeyinde düğümlü geçme motifinin

ortasında rozet; ikinci pencerenin lento yüzeyinde ise antik motiflerin uygulandığı

üzüm yaprakları, üzüm salkımları ve naturalizme yaklaşan üslupta birer çiçek yer

alır. Güneydoğu köşesine yerleştirilen devşirme arslan heykeli armasal sembolik

düzenlemeyi gösterir. ( resim 8)

Yapının minaresinde ise, firuze ve patlıcan moru renkli sırlı tuğla ve sırsız

kırmızı tuğlarla örülen minare gövdesinde, atlamalı zikzaklar ve iç içe baklava

motifleriyle yapılan düzenleme hakimdir.

İç mekânda ilk göze çarpan mimari eleman mihraptır. Selçuklu geleneğinde

firuze- patlıcan moru çini mozaik tekniğindeki mihrabın yüzeylerinde; bordürde tek

sıra bitkisel süsleme ve mihrap sütünceleri dışındaki tüm örnekleri geometrik

kuruluşludur. Bordürde rumi-palmet, sütüncelerde ise palmet örnekleri kullanılmıştır.

Mihrap kavsarasında 14 farklı motif kullanılarak biçim zenginliği yaratılmıştır.

Mihrap yüzeylerinde, çokgenler, baklavalar, kırık çizgilerle oluşturulan zikzaklar,

dikdörtgen şeritlerler, altı ve sekiz köşeli yıldız motifleri yer alır. Mihraba bakan

kemer yüzeyinde de palmetlerle oluşturulan bordür ve geometrik bezeme görülür.

215

Yapının hariminde bulunan sütun ve sütun başlıkları devşirmedir. Devşirme

malzeme, pencerelerin bir kısmında söve olarak da kullanılmıştır.( resim 21-27)

Minber ise dönemin en muhteşem eseridir. Geometrik ve bitkisel bezemenin;

kündekârî ve delik işi (ajur) tekniklerinde sonsuza giden kuruluşlu örneklerle

işlenmiştir. Mihrap yüzeylerinde sekiz kollu yıldız, beş köşeli yıldız, çokgenler ve

ajurlu kabaralar yer alır. Çokgenlerin yüzeyleri, rumi, palmet ve kıvrık dallarla

dolgulanmış, yüzeylerin araları ise rumi-palmet bordürlerle sınırlanmıştır. Minber

kanatlarında çok zengin bitkisel bezeme uygulanmıştır. ( resim 28-38)

Yapının ahşap işçiliği ile dikkati çeken pencere kanatlarında ise oyma ve eğri

kesim tekniklerinde bitkisel ve geometrik örneklerle bezenmiştir. Üçlü panolar

şeklinde düzenlenen pencere kanatlarının en üst panosu tüm pencere kanatlarında

yazı, orta ve alt panoda ise bitkisel ve geometrik örnekler bir arada kullanılmıştır.(

resim 39-50)

İsa Bey Camii (1375), devşirme malzeme, bitkisel ve geometrik süslemenin

bir arada, anlamlı bir biçimde kullanıldığı yapılardandır. Cephede pencere lentoları

Zengî düğümleri kullanılarak bezenmiştir. ( resim 67-72) Benzer örneklerini, Konya

Karatay Medresesi (1251)ve Konya Alaeddin Camii (1220) taç kapılarında

gördüğümüz bu örnekler, yapıda hakim olan Suriye ve Zengî1 etkisini gösterir.

Pencere lentolarında mukarnas sıraları, rozetler, Zengî düğümleri baskındır.

Geometrik ve bitkisel bezeme bir arada kullanıldığı pencere lentolarında, rozetler,

geometrik geçmeler ve bitkisel süsleme görülür. Batı cümle kapısı palmet ve yazı

kuşağı ile üç yönden çevrilmiş, kavsara yüzeyinde yelpaze biçiminde tasarlanmış,

rumi-palmet motifleriyle âdeta dantel gibi işlenmiştir. Batı giriş eyvanı tavanında

yıldız biçimli tonozun ortasında çarkıfelek motifi: doğu giriş eyvanı tavanında ise

zengin geometrik ve bitkisel bezemenin yanı sıra bitkisel motifli bordürler yer alır.

doğu eyvanının batıya açılan yüzündeki alınlık bitkisel ve geometrik süslemeleriyle

dikkati çeker. Avluda günümüze gelmeyen revak üst örtüsünü taşıyan sütunlar ise

devşirmedir.

Cami iç mekânında, mihrap önü kubbesi kasnağında bulunan çini kaplı

mukarnaslar ve pandantif yüzeyinde yer alan, çini mozaik tekniğinde dikdörtgen

1 Başkan, Ç; Ortaçağ Anadolu Türk Mimarisinde Renkli Taş Kullanımı, Kültür ve Sanat, 2/8, Ankara 1990, s.56-60

216

şeritlerin çevrelediği altı köşeli yıldızlar dikkat çeker. Giriş kubbesini sınırlayan

bitkisel bordür ve yazı kuşağı ile süslenmiş mukarnas başlıklı sütunlar diğer bezemeli

elemanlardır.

Birgi Hatuniye Türbesi (1310), kemer kilit taşı yüzeyinde yer alan üzeri

geometrik bezemeli kabara ve kabaranın iki yanında iç içe kademeli bir biçimde

yapılmış rozetlerden başka süsleme ögesi taşımaz. ( resim 97-102)

Birgi Aydınoğlu Mehmet Bey Türbesi (1334) ve Tire Süleyman Şah

Türbesi(1349) giriş kapısı düzenlemesi ile birbirine çok yakındır. Her iki yapının da

kapı kemer kilit taşı yüzeylerinde rozetler yer alır. Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi

giriş cephesindeki devşirme panolar dikkati çekerken; Süleyman Şah Türbesinin giriş

kapısı kemer köşe dolgu yüzeylerinde ışınsal geometrik madalyon ve damla biçimli,

içleri rumi-palmet dolgulu bitkisel bezemeler yer alır. ( resim 111-14)

Saruhanoğulları Beyliği eserlerinde Manisa Ulu Camii (1366), cephe

düzenindeki sadelikle dikkati çeker. Cümle kapısı kemer kilit taşı yüzeyindeki

geometrik süslemeli kabara ve giriş eyvanının iki yan duvar yüzeyinde yer alan

rozetler dışında cephede bezeme ögeleri yer almaz. Minare atlamalı şekilde

yerleştirilen sırlı tuğlalarla kaplıdır. ( resim 122)

Avluda bulunan devşirme sütun ve sütun başlıkları dikkat çekicidir. Yapının

iç mekânındaki en önemli bezeme unsurları minber de toplanmıştır. Minber

aynalıklarında çok kollu ışınsal yıldızların etrafını ise beş köşeli küçük yıldızlar ve

çokgenler dolgular. Çokgenlerin yüzeylerine rumi ve kıvrık dallardan oluşan bitkisel

bezemeler işlenmiştir. Minber kapı sövesi ve basamak yan yüzeyleri dantel gibi

yerleştirilen palmet, rumi ve kıvrık dallarla sonsuza giden anlayışta bezenmiştir.

Minber kapısı yüzeyinde bulunan yay kıvrımlı çiçekvari yıldızlar ve geometrik

süslemelere gümüş teller, bağa ve fildişi malzeme kakılarak kurgu

zenginleştirilmiştir. ( 134-135)

Manisa Ulu Camii’nin kubbe ortası ve kubbe eteğinde rumi-palmet bezemeli

kalem işi süsleme bulunur. Klasik Osmanlı üslubu gösteren süslemeler,

16.yüzyıldaki bir onarıma işaret eder.( resim 139-140)

Manisa Ulu Camii Medresesi (1378), giriş kapısı lentosunun alt yüzünde

bulunan üç farklı geometrik motifle yüzeyi bezenmiş kabaralar dışında süsleme ögesi

bulunmaz.

217

Medrese mekânından dönüştürülerek, yapılan İshak Bey Türbesi(1378) kapı

kanatları,ince işçilikli olmasa bile kündekârî tekniği ve geometrik geçmeli

kurgusuyla dikkat çeker. Kapıyı iki yandan sınırlayan saadet düğümlü devşirme

sütunlar kadar, kubbe merkezi ve kubbe eteğinde yer alan kurdele motifleri, buket

çiçekler ve dilimli madalyon şeklindeki geç döneme ait kalem işi süslemeleriyle

önemlidir. Saruhan Bey Türbesi (1345-1388) kapı kanatları, İshak Bey Türbesi kapı

kanatlarıyla biçim, teknik ve motif özelliği göstermesi açısından benzerlik taşır. (

resim 146-150)

Revak Sultan Türbesi, kuzey cephesinde karşımıza çıkan testere dişi

bordürlü sağır pencere ve bu pencereyi vurgulamak için üzerine yerleştirilen opus

sectile tekniğindeki devşirme malzeme duvar dokusu içindeki süslemeyi gösteren

örnektir.( resim 154)

Germiyanoğulları Yapılarından Analcı Mescidi(1369), kubbe merkezinde

bulunan istifli yazı ile başlayarak merkezi bir kuruluş içinde rumi-palmet motifleriyle

oluşturulan kalemişi bezemeye sahiptir. Aynı süsleme kuruluşu kubbe eteğinde de

devam eder. Kurşunlu Camii(1377), mihrap yüzeyi üzerinde yer alan Kelime-i

Tevhid yazısının bulunduğu tek parça çini levhaya sahiptir. Naturalist üslupta çiçek

ve yaprak motifleri koyu mavi ile konturlanmıştır. ( resim 170)

Vacidiye medresesi’nde (1314) eyvan kemerinin dolaşan tek sıra mukarnas

bordür ve giriş eyvanında yerden 1 m yüksekliğe kadar devam eden mukarnas

bordürden başka süsleme ögesi bulunmamaktadır. Oldukça geç tarihli II.Yakup Bey

İmareti türbe zemini ve sandukayı kaplayan çinilere sahiptir. Sanduka yüzeyi firuze

rengi altıgen levhalarla kaplanmıştır. Sandukanın bulunduğu zemin, arada rumi-

palmet bordürün kestiği firuze rengi altıgen levhalarla kaplanmıştır. Yapıda dikkati,

dilimli yekpare mermerden yapılmış, ağız kısmında bir sıra zencirek bordürle

sınırlanmış fıskiyenin içinde bulunduğu şadırvan çeker.( resim 179-180)

İshak Fakih Camii (1433) cephesinde son cemaat yerinin orta kısmında bir

çerçeve ile profillenen rumi-palmet işlenmiş pano ve bu panonun iki tarafında ışınsal

geometrik geçme yüzeyli birer kabara yer alır. Boyaların altında kalan özgün

mihrapta yan bordürlerde dış cephede bulunan kabaralar tekrarlanmıştır. Yapının taş

malzeme ile yapılmış minare gövdesinde, baklavalı kaideden gövdeye geçiş kuşağı,

halat şeklinde silme ve zencirek bordürler yer alır.

218

Menteşeoğulları beyliği yapılarından Çine Ahmed Gazi Camii (1308)

kündekari minberi süsleme kuruluşu ile özgün bir uygulamadır. Kare, altıgen,

onikigenlerin ağılıklı olduğu geometrik yüzeyleri rumi-palmet bitkisel bordür

sınırlar. Minber kapı kemeri mukarnasla bezenmiş, yan aynalıkta ise farklı bir

uygulamaya gidilerek; dikey hatta birbirini keserek ilerleyen çıtaların üzeri Rumilerle

süslenmiştir. ( resim 196-201)

Milâs Ahmed Gazi Camii (1375), yazının dekoratif süsleme olarak

kullanılmasına örnektir. Cümle kapısı üzerinde yer alan kitabenin ortasında, yüzeyi

bitkisel motiflerle bezeli bir büyük madalyon kitabenin sağ taraftaki başlangıç

noktasında ise yarım bir madalyon bulunur. ( resim 206)

Firuz Bey Camii (1396), süsleme kuruluşuyla neredeyse tüm malzeme ve

teknik çeşitliliğine sahiptir. Kemer ve kemer yastıkları bitkisel ve geometrik

süslemelerle birer dekoratif elemana dönüşmüştür. Saçak altında yer alan ışınsal

geometrik kuruluşlu örneklerin yer aldığı yüzeyler ve bu yüzeyleri ayıran konsolların

üzerindeki natüralist üsluba yaklaşan hatayiler, şakayıklar farklı uygulamalardır. Son

cemaat yeri yan üst pencerelerinin tavan süslemeleri Selçuk İsa Bey Camii’nde ilk

uygulamasını gördüğümüz üslubun geliştiğini gösterir. ( resim 226-227) Pencere

lento yüzeylerinde yer alan mukarnas sıraları ve mukarnas yüzeylerindeki bitkisel

süsleme klasik dönemim pencere düzenlemelerinin prototipini oluşturur.

Yapının cephesi, son cemaat yeri kemer düzenlemesi ve korkuluk şebekeleri,

giriş saçağı bezeme kurgusu, cümle kapısının düğümlü bordürü, giriş kemer lentosu

alt yüzey derin oyma bitkisel bordürü, kemer alınlığındaki naturalizme yaklaşan

bitkisel bezeme örnekleri ve satrançlı kufi kitabesi ile muhteşem bir süsleme

kuruluşu gösterir.

Yapının iç mekânında devam eden yoğun süsleme kuruluşunun odak noktası

mihraptır. Mihrap üç yönde mukarnas bordürle sınırlanmış, yüzeyleri palmet

bezemeli bağımsız palmetler tepelik olarak yer almıştır. Mukarnaslı dış bordürden

sonra, içerde beş kenarlı mihrap nişini iki yanda sınırlayan mukarnas başlıklı köşe

sütünceleri üzerinden başlayan, oval ve yuvarlak madalyon kuruluşlu zencirek

bordür, mihrabı üç yönde sınırlar. Bu bordürün yüzeyindeki kuruluş, Bursa Yıldırım

Camii (1395) son cemaat yeri pencere bordürü ve Bursa Yeşil Türbesi (1424) ahşap

kapı kanatlarında takip edilir. Mihrap nişi beş yüzlü olarak düzenlenmiştir, mihrap

219

nişinin her yüzeyine birer kandil motifi işlenmiştir. ( resim 246) Kullanım objelerinin

süsleme kuruluşu içinde gösterilmesi bakımından, Batı Anadolu Beylikleri Mimarisi

örnekleri içinde ilk örnektir. Mihrap kavsarası dışındaki köşe dolgu yüzeyleri ise,

eğri kesim tekniğinde işlenmiş rumî-palmet örneklerinden oluşan bitkisel bezeme ile

dolgulanmıştır.

Mescid mekânı ve tabhane mekânlarında, kubbe ve kubbe etekleri kalem işi

süslemelidir. Kubbe merkezinden gelişen üst üste iki süsleme kuruluşu

uygulanmıştır. Birinci örnek zemini oluştururken, ikinci örnek ise çok dilimli

merkezden gelişen dekoratif kafes kurgusuna sahiptir. Merkezde petek benzeri

süslemeler yapılmış, göbek etrafında ise mavi-beyaz şeritle gölgeli bir ifade

verilmiştir. Çok ışınlı geometrik geçmeden oluşan örnek, kubbenin yarı küresel

yüzeyinde dantel gibi işlenmiştir, aralarda yer alan Selçuklu düğümü ve Rumîler üç

dilimli palmet şeklinde sonlanır. Çiçekli kufî ile yazılmış bordürden sonraki geniş

bordürde üçlü kartuşlar içinde ikinci bir rumî-palmet esaslı bezeme yer alır.

Özellikli yapılardan biri diğeri Balat İlyas Bey Camii’ (1404) dir. Cephe,

pencereler, cümle kapısı ve iç mekânda yoğunlaşan muhteşem süsleme kuruluşuna

sahiptir. Pencere lento yüzeylerinde geometrik ve bitkisel örnekler bir arada

kullanılmıştır. her pencere bir diğerinden farklı bezenmiştir. Bitkisel motifler, rumi-

palmet, rumi-lotus bordürler, palmet, geometrik motifler ise, çok kollu ışınsal yıldız

örnekleri, mekik, altıgen, üçgen gibi , ok ucu ve Türk düğümü şeklinde yüzeylere

uygulanmıştır. Pencere tavanlarında yer alan süslemeleri geometrik örneklerle

bezenmiş, ancak birinde bordür olarak yazı kullanılmıştır. ( resim 264, 262, 284,283)

Firuz Bey Camii mihrabında ilk örneğini gördüğümüz niş içindeki kandil

motifleri, Balat İlyas Bey Camii’nde mihrap tepeliğinin altında bulunan mihrap

kitabesinin her iki tarafında daha plastik etkili olarak uygulanmıştır. Üslup olarak

Firuz Bey Camii mihrabının neredeyse aynısı olan Balat İlyas Bey Camii mihrabı,

her iki mihrabında aynı ustalar tarafından yapıldığını düşündürtmektedir. ( resim

308)

Turgut İlyas Bey Camii (1311?) cephelerinde yer alan tuğla kullanımı

dekoratif bir etki bırakmaktadır. Yapının güney cephesinde bulunan pencerelerde

kullanılan tuğla bezemeler önemlidir. Cephede, sağ tarafta olan pencerenin kemer

sırtı, tek sıra kılıcına tuğla örgü ile çevrelenmiştir. Solda bulunan pencerede ise

220

çerçeve içinde kalan kemer köşe yüzeyleri ise, tuğladan yapılmış düzgün altıgenler

ve altı kollu yıldızlarla dolgulanarak geometrik kurgulu bezeme ile doldurulmuştur.

Sırsız tuğlalardan yapılmış, yıldız ve çokgen örnekli bezeme örneği Batı Anadolu

Beylikleri Mimarisi’nde tek uygulamadır. ( resim 324)

Peçin Ahmed Gazi Medresesi (1375) profilli silmelerle gotik etki gösteren

cümle kapısı kadar ana eyvan kemer köşe dolgu yüzeyinde bulunan arslan

figürlerinin kullanımıyla tek örnektir. Türk sanatında arslan gibi güçlü hayvanların

devletini koruyucu gücünü temsilen simgesel olarak kullanıldığı bilinmektedir. Fakat

arslan figürünün bu yapıda kullanıldığı şekliyle ilk kez karşılaşılır. Gotik etkilerin

yoğun olarak hissedildiği yapıda, Venedik armalarını hatırlatan arslan figürlü armalar

bu etkiyi güçlendirir. ( resim 329, 333)

11

2.2.1.AYDINOĞULLARI BEYLİĞİ (1324-1426)

Beyliğin adını veren “Aydın” sözünün bir kişi isminden mi yoksa bir aşiret

isminden mi geldiği henüz kesin olarak bilinmemekle1 beraber kaynaklarda kişi

adından geldiğine dair bilgiler de mevcuttur. Düsturname-i Enveri de adı geçen,

Yazıcızade Ali’nin “Tarihi Âli Selçuk” isimli eserinde;

“Ve Leşkeri Eli ki şimdi Aydın Eli derler Aydın ve oğlanları

dutmuşlardı ki Aydın reis Mehmed oğluydu ki sevahil gemilerinin reisleri

ol tarafa kışlağa varan Türklerle ittifak edüp ol yerlerin Rumları

sultanların haraçgüzârları yidiler. Çun sultanlar aradan gittiler onlar ol

Rumları yagi idüp fetih ettiler.”2

Şeklinde bahsedilen Aydınoğlu sözü kaynaklarda ve kitabelerde somut bulgu

olarak Aydın isimli bir kişiye işaret etmektedir.3 Aydınoğlu Mehmed Bey

kaynaklarda karşımıza ilk kez Germiyan ordusunda subaşı olarak çıkmaktadır.4

Germiyanoğlu I. Yakup Bey tarafından, Aydın ve çevresini fethetmekle

görevlendirilen Mehmet Bey, 1310 tarihinde Sasa Bey'in elindeki Tire, Ayasulug

(Selçuk) ve Birgi’yi ele geçirmiş ve bu çarpışmalar sırasında, Sasa Bey

öldürülmüştür.5 Bundan tarihten sonra Birgi’yi kendisine merkez seçerek beyliğini

ilan eden Mehmet Bey, 1310 yılından hemen sonra Müslüman İzmir’i, 1326 yılında

ise Ayasulug (Selçuk),Tire, Sultanhisarı, Bodemya ve Gavur İzmir’i (Kadifekale) ele

geçirmiştir. 6

Mehmed Bey, bundan sonra Ortaçağ Müslüman-Türk geleneğine uyarak

ülkesinin idaresini beş oğlu arasında pay etmiş, kendisi, hükümdar sıfatı ile Birgi’de

oturmuş ve Ayasulug’da kurduğu tersane ile güçlü bir donanma meydana getirmiştir.

1 Koca, Salim, Anadolu Türk Beylikleri, Türkler Ansiklopedisi, C.6, s. 724 2 Mükrimin Halil; Düsturname-i Enveri, İstanbul 1929, s.13 3 Akın, H. , Aydınoğlu Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara 1986, s.7-14 4 Uzunçarşılıoğlu, İ.H; Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devleti, Ankara 2003, s. 104 5 Mükrimin Halil; a.g.e.,s. 22 6 Uzunçarşılıoğlu, İ.H; a.g.e., s. 104

12

İzmir valisi tayin ettiği oğlu Aydınoğlu Umur Bey, bu donanmayla Sakız, Eğriboz,

Bozcaada, Mora ve Rumeli kıyılarına akınlar düzenlemiştir. 7

Aydınoğlu Mehmed Bey'in 1334’te bir av sırasında attan düşerek ölümü

üzerine, yerine kardeşlerinin de ittifakıyla Gazi Umur Bey geçmiştir.8 Umur Bey, 14

yıllık beyliğinde, devlet merkezi Birgi’de ancak üç gün oturabilmiş, bütün saltanatı

savaşlarla geçmiştir.9 Umur Beyin devri, Aydınoğulları Beyliğinin en parlak devri

olmuştur. Saruhanoğlu Bey’i Süleyman Şah ile ittifak kurarak, büyük bir

donanmayla Mora ve Yunanistan’ a seferler düzenlemiş, bir çok ganimet elde

etmiştir.101335 tarihinde Germiyanoğullarına haraç ve cizye veren bir Bizans şehri

olan Alaşehir’i iç bölgede kalmasına rağmen, kuşatarak nüfuzuna almıştır.11 Umur

Bey’in dönemi Aydınoğlu Beyliğinin en parlak dönemi olarak bilinmektedir.

Gazi Umur Bey, 1338-1339 yıllarında, yanında kardeşi Aydınoğlu Hızır Bey

olduğu halde, Ege Denizi adaları ve Yunanistan’a seferler düzenlemiş ve Bizans'la

iyi ilişkileri sayesinde Karadeniz’e geçerek, Kili ve Eflak seferlerini

gerçekleştirmiştir.12 Umur Bey’in Doğu Akdeniz’deki bu faaliyetleri nedeniyle zarar

gören Latinlerin kışkırtmasıyla,13 Papa IV. Clemens’in desteğiyle Aydınoğulları

üzerine Haçlı seferi düzenlenmiştir. 1344-45 yıllarında Kıbrıs, Ceneviz, Venedik ve

Rodos gemilerinden oluşan Haçlı donanmasının birinci saldırısı sonuçsuz kalsa da,

ikincisi saldırı sırasında Aydınoğlu Beyliğinin donanması yakılmış ve İzmir’in sahil

kesimi işgal edilmiştir.14 Ancak Haçlılar, yukarı İzmir’i elinde tutan Umur Beyin,

şiddetli ve devamlı taarruzlarıyla karşılaştıklarından, kesin neticeye ulaşamamış ve

anlaşma yapmak zorunda kalmışlardır. Bazı müttefiklerin antlaşmaya yanaşmaması

üzerine, Papa bu antlaşmayı onaylamamış ve bu anlaşmayla bir sonuca

7 Uzunçarşılıoğlu, İ.H; a.g.e., s. 105 8 Koca, S; a.g.e, s. 724 9 Akın, H., a.g.e., s.49 10 Akın, H., a.g.e., s.50-51: Mükrimin H; a.g.e., s. 35 11 Uzunçarşılıoğlu, İ.H.; a.g.e., s. 106 12 Koca, S., a.g.e.,s. 727 13 Savaş kazanılırsa Ortodoks ve Latin kiliselerinin birleşeceği vaadiyle Haçlı seferi düzenlendi. Bkz. Uzunçarşılı, İ.H, a.g.e., s.107. 14 Koca, S.; a.g.e., s. 727

13

varamayacağını bilen Umur Bey, 1348 tarihinde sahil İzmir’ini almak için savaşırken

şehit düşmüştür.15

Umur Bey’in şehit düşmesinden sonra Bey olan kardeşi Hızır Bey, Latinlerle

ağır şartlar içeren yirmi maddelik bir anlaşma imzalamıştır.16 Bu anlaşma sonucunda

beylik topraklarında bulunan bütün limanlardan alınan vergilerin yarısı Latinlere

verilmesi ve Latinlerin Aydınoğulları Beyliği topraklarında elçi bulundurması gibi

oldukça ağır maddeler uygulanmıştır.17 Hızır Bey hayatta iken ölen iki oğlu vefat

ettiği için Hızır Bey’den sonra hükümdarlık İsa Bey’ e geçmiştir.18 Kesin olmamakla

birlikte 1364 tarihli İsa Bey adına düzenlenmiş kitabeden yola çıkarak, Hızır Bey’in

1360 tarihlerinde öldüğü sanılmaktadır.19

İsa Bey, Osmanlılarla iyi geçinmiş, Latinlerin Doğu Akdeniz’deki

hakimiyetlerine son vermek için Mısır’la Anadolu Beylikleri arasında kurulan

ittifaka katılmıştır.20 İsa Bey, 1389 tarihli Kosova Savaşında, Osmanlı hükümdarı

Murad Hüdavendigar’ın istediği yardıma bir miktar kuvvet göndermiştir. Bu savaşta

I. Murad’ın şehit düşmesiyle, Osmanlılara karşı olan Karamanoğlu Beyliği’nin

yanında yer alan Aydınoğulları Beyliği’ne, Yıldırım Bayezıd tarafından 1390

tarihinde Yıldırım Bayezıd, İsa Beyin karşı koymadan ülkesini teslim etmesine

mükafat olarak, kendisini İzmir ve civarının müstakil emiri tanımış ve İsa Beyin kızı

Hafsa Hatun ile evlenerek, aradaki bağı kuvvetlendirmiştir. Yıldırım Bayezıd, bir

müddet sonra İsa Beyi İznik’te ikamete mecbur etmiş, böylece Aydınoğulları

Beyliğini kesin olarak Osmanlılara bağlamıştır.

Ankara Savaşı’nda Beyazıd’ı yenen Timur tarafından bütün Anadolu

Beyliklerine toprakları iade edilmiş, böylece on iki yıllık aradan sonra Aydınoğlu

hakimiyeti tekrar başlamıştır.21 Ankara Savaşı’ndan sonra İsa Bey’in oğulları Musa

15 Uzunçarşılıoğlu, İ.H.; a.g.e., s. 109 16 Zachariadou, E., Trade and Crusade, Venetian Crete and the Emirates of Menteshe and Aydın (1300-1415), Venice 1982., s.154 17 Varlık, M.Ç, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.8, İstanbul 1992, , s. 540 18 Uzunçarşılıoğlu, İ.H.; a.g.e., s. 112 19 Bkz: Selçuk İsa Bey Hamamı Kitabesi. 20 Akın, H., a.g.e., s., 56-57 21 Uzunçarşılıoğlu, İ.H.; a.g.e., s. 114

14

Bey ve II.Umur Bey beyliğin başına geçmiş, Musa Bey’in 1403 tarihinde ölümüyle

beyliğin tümü Umur Bey’ e geçmiştir.22 İbrahim Bahadır Bey’in oğullarından biri

olan Cüneyd Bey İzmir’e, diğer oğlu Karahasan Bey ise Ayasulug’a hakim

olmuştur.23 Umur Bey Menteşe Bey’inden yardım alarak Cüneyd Bey ve kardeşinin

üzerine yürümüş, Karahasan’ı Marmaris’e hapsetmiştir. Kardeşini kurtaran Cüneyd

Bey, ilişkileri düzeltmek için Umur Bey’in kızıyla evlenmiş ve Umur Bey’in

ölümünden sonra da beyliği tek başına idare etmeye başlamıştır.24 Beyliğini ayakta

tutmak için Osmanlı şehzadelerinden Emir Süleyman’a yakın duran Cüneyd Bey,

beklediği desteği görememiştir. Cüneyd Bey’in topraklarına el koyan Emir

Süleyman, Cüneyd Bey’i kontrol altında tutabilmek için,25 Ohri sancak beyliğine

tayin etmiştir. Cüneyd Bey, daha sonra Musa Çelebi ve Mehmed Çelebi arasındaki

mücadelede taraf olmuş, daha sonra Mehmed Çelebi’ye karşı Yıldırım’ın oğlu

Mustafa ile birleşmişse de, Sultan II. Murad tarafından gönderilen Osmanlı orduları

karşısında başarı sağlayamamış, hayatına dokunulmaması şartıyla teslim olmuştur.

Ancak Osmanlı komutanları sözlerinde durmayarak Cüneyd Bey’i öldürmüşler,

böylece 1424-26 tarihlerinde, Aydınoğulları Beyliği’nin siyasi varlığı sona

ermiştir.26

Aydınoğulları’nın Coğrafi Sınırı

Aydınoğullarının Küçük Menderes havzası ve İzmir’ e uzanan bölgede

yerleştikleri bilinmektedir. Birgi merkez olmak üzere, Ayasulug ( Selçuk),

Sultanhisarı, İzmir, Bodemya, Tire beyliğin hüküm sürdüğü şehirlerdir. 15. ve 16 .

yüzyılda Aydınoğulları kayıtlarına sadık kalındığı bilinen Tahrir Defterlerinden 1451

tarihli olan defterde Liva-i Aydın’a bağlı; Birgi, Tire, Aydın, Sultanhisarı, Arpaz,

Bozdoğan, Kestel, Ayasulug ( Selçuk), İzmir, Karaburun, Urla ve Bodemya

sayılmıştır.27

22 Akın, H., a.g.e., s. 60-61 23 Uzunçarşılıoğlu, İ.H.; a.g.e., s. 115 24 Akın, H., a.g.e., s. 79: Uzunçarşılıoğlu, İ.H.; a.g.e., s. 115-116. 25 Koca, S., a.g.e., s. 729 26 Koca, S., a.g.e., s. 730: Uzunçarşılıoğlu, İ.H., a.g.e., s., 118.:Pitcher, Donald, Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası, çev. Bahar Tırnakçı, İstanbul 2001, s.56. 27 Akın, H. a.g.e., s.96-100

15

KAYNAKLAR

AKIN, Himmet (1986),Aydınoğlu Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara 1986.

ENVERİ, (1929), Düsturname-i Enveri, haz. Mükrimin Halil, İstanbul.

KOCA, Salim (2002), Anadolu Türk Beylikleri, Türkler Ansiklopedisi, C.6,

Ankara.

PİTCHER, Donald (2001), Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası, çev.

Bahar Tırnakçı, İstanbul.

UZUNÇARŞILIOĞLU, İ.Hakkı (2003), Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu,

Karakoyunlu Devleti, Ankara.

ZACHARİADOU, Elizabeth (1982), Trade and Crusade, Venetian Crete and the

Emirates of Menteshe and Aydın (1300-1415), Venice.

VARLIK, Mustafa (1992) , Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.8,

İstanbul.

4

2. BATI ANADOLU BEYLİKLERİ

26 Ağustos 1071 tarihinde meydana gelen Malazgirt meydan savaşına katılan

Türkmen boylarına, Anadolu’nun çeşitli bölgeleri Alparslan tarafından tımar (mülk)

olarak verilmiştir.1 Görülen lüzum üzerine bu Türkmen boylarının bir kısmı, Bizans

ve Kilikya sınırlarına yerleştirilmiştir.2 Bizans sınırına yakın Türkmen Beylikleri

arasında Kütahya merkezli Germiyanoğulları ile Sinop civarında yerleşen

Candaroğulları güçlü beylikler olarak sivrilmişlerdir.3 Karasioğulları, Aydınoğulları,

Saruhanoğulları ve Menteşeoğulları Beylikleri, başlangıçta denize açık klasik,

“gaza” ideolojisinin mahiyet değiştirip idealize edildiği bir gücün yönlendirdiği

beylikler durumundadır.4

Moğollar’ın 1220’lerde Müslüman Ortadoğu’sunu işgal etmeye başlayıp,

1243 yılında yapılan Kösedağ savaşını kazanarak, Anadolu’nun askeri ve mülki

idaresine el koydukları tarihte, Selçuklu Devleti fiilen sona ermiş ve İran

İlhanlılarına bağımlı bir devlet haline gelmiştir.5 Bu siyasi otorite boşluğundan

yararlanan Türkmenler, bağımsız hareket edebilme şansını yakalayınca,

Selçuklular’ın fethedemediği Bizans idaresinde olan Batı Anadolu ve Marmara

Bölgelerini fethederek kısa süreli de olsa bölgede söz sahibi olmuşlardır. Dönemin

Bizans tarihçisi G. Pachymeres, İstanbul’u ancak 1261 tarihinde geri alan

Palaelogların, Balkan sorunlarıyla meşgul olmaları sebebiyle, Asya sınırlarını

önemsemeyerek Türkmen akınlarına açık kapı bıraktığını belirtmektedir.6 13.

yüzyılda Batı Anadolu’ya Selçuklu uç teşkilatına bağlı olarak yerleştirilen beylikler,

bu tarihten sonra özgürlüklerini ilan etmişlerdir.7 Başlangıçta Germiyanoğulları

Beyliği’ne tâbi iken daha sonra özerk olan ve Bizans idaresindeki Batı Anadolu’yu

1 Varlık, M.Ç.; Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.8, İstanbul 1992, s.483 2 Uzunçarşılıoğlu, İ.H.; Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu ve Karakoyunlu Devletleri, Ankara 2003, s.1 3 Emecen, F.; İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası, İstanbul 2001, s.40 4 Emecen, F., a.g.e., s.,41 5 İnalcık, H, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600), çev. Ruşen Sezer, İstanbul 2003, s.11 6 İnalcık, H. a.g.e., s.12 7 Varlık, M.Ç; a.g.e, s.483

5

alarak beylik kuran Aydınoğulları, Saruhanoğulları ve Karesioğulları mevki ve

siyasetteki rolleri itibariyle önemli beyliklerdir.8

2.1. Batı Anadolu Beyliklerinin Kültür Ortamı

Anadolu Beylikleri'nin ilk teşkilâtları aşiret geleneğine dayanmaktadır.

Anadolu Selçuklulara zamanında sınırlara yerleştirilen Türkmen aşiretleri savaş

zamanlarında reislerinin emrinde sefere giderler ve savaştan sonra da hükümdar

tarafından aşiret beyine ikta edilmiş olan yerlerine dönerlerdi. 9Anadolu Selçuklu

sultanları, çeşitli zamanlarda Anadolu'ya gelmiş olan Türkmen aşiretlerinin bir

çoğunu Bizans İmparatorluğu ve Kilikya Ermeni Krallığı ile olan sınırlara

yerleştirmişler, buradaki araziyi aşiret beylerine ikta olarak vermişlerdi. Bu Türkmen

beyleri daha sonra bağımsızlıklarını kazanmaya başlayınca Anadolu Selçuklu

teşkilâtını taklit ederek saray ve teşrifat usulleri meydana getirmişlerdir.10

Beylikler Devri, XIII. yüzyılın sonunda Anadolu Selçuklu Devleti'nin

zayıflayarak yıkılışından sonra Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde kurulan ve eski

kaynaklarda "Tevâif-i mülûk" diye anılan Türk beyliklerinin egemen olduğu bir

dönemdir.11 Bu dönem Anadolu'da ilk büyük Türk devleti, Türkiye Selçuklulara

kurulması açısından Anadolu-Türk tarihi bakımından oldukça önem taşımaktadır.

Türkiye Selçuklu Devleti'nin zayıflayıp ortadan kalkmasından sonra bağımsız birer

devlet haline gelen ve sayıları büyüklü-küçüklü olmak üzere yirmiyi geçen bu

Türkmen Beylikleri devlet teşkilâtı ve kültürü, Büyük Selçuklu ve Türkiye

Selçuklulara ile gelişerek Osmanlılara ulaşan Türk-İslâm kültürünün bir ara

dönemini oluşturur. 12

İdari Teskilât;

Anadolu Beylikleri'nde devlet, daha önceki Türk beyliklerinde olduğu gibi

hükümdar ailesinin ortak malı sayılıyordu. Devleti aile arasından seçilen reis idare 8 Uzunçarşılıoğlu, İ.H ; a.g.e, s.2 9 Köprülü, K, “Ortazaman Türk-İslam Feodalizmi”, Belleten, S.19, Ankara 1941, s.332 10 Uzunçarşılıoğlu,İ.H., a.g.e., s.199 11 Yücel, Y., Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I-II, Ankara 1991, s.18-21 12 Uzunçarşılıoğlu,İ.H., a.g.e., s.54

6

ederdi. Ailenin en yaşlısına veya en nüfuzlusuna "ulu beg" denirdi.13 Ulu Bey

hükümet merkezinde oturur, kardeş ve çocukları ise vilâyetlere gönderilirdi. Ulu bey

ünvanı daha çok halk ve aşiret arasında kullanılır; teşrifat, ferman, sikke, hutbe ve

kitabelerde ise "emir-i a'zam" veya "sultan-i a'zam" tabirleri tercih edilirdi. 14

Anadolu beyliklerinde, Selçuklularda olduğu gibi merkezde devlet islerini

yürütmek için bir divan teşkilâtı kurulmuştu. Divanin basındaki reise genellikle

"vezir" veya "sahib-i a'zam" denirdi.15 Emrinde bir kalem heyeti bulunan divan

reisleri devletin kanun ve nizamlarının tatbikiyle uğraşırlardı. Devletin mali isleri ise

Divân-i Istifâ denilen ayrı bir divan tarafından yürütülürdü.16 Hükümdarın emir ve

fermanlarını yazmak için İnşa Divanı ile adli ve askeri işlere bakan ayrı makamlar

vardı. Vilâyetlerdeki şehzâdelerin emirleri altında da merkezdeki divanin ayni, fakat

daha küçük şekilleri bulunurdu.

Vilâyetleri idare etmek ve böylece devlet islerine alışmak için gönderilen

şehzâdeler eğer küçük iseler, yanlarına hükümdarın güvendiği birisi "Ata Beg"17 veya

"Lala" unvanıyla tayin olunur ve şehzâde büyütünceye kadar, hatta yetiştikten sonra

da devlet islerini Lala idare ederdi.18 Vilâyetlerde Divân-i İstifâ’nın reisine bağlı

tahsil memurları bulunur ve bunlar topladıkları parayı verilen emre göre gereken

yerlere dağıtırlardı. Şer'î işlere ise Kadılar bakar ve şahıslar arasındaki hukuki

meseleleri hallederlerdi. Vilâyetin askerî ve güvenlik işlerinden ise, Subaşılar

sorumlu idiler.

Saray ve Ordu Teskilâtı;

Anadolu Beylikleri'ndeki saray teşkilatı, devlet teşkilâtında olduğu gibi

Anadolu Selçuklu Devleti'nin saray teşkilâtından alınmıştır.19 Sarayda hacim,

mîrâhur, çasnigîr, candar, sarabdâr, rikâbdar ve musâhib gibi görevliler

13 Varlık, M.Ç.; a.g.e., s.512 14 Uzunçarşılıoğlu,İ.H., a.g.e., s.201 15 Uzunçarşılıoğlu,İ.H., a.g.e., s.202: Varlık, M.Ç.; a.g.e., s.370 16 Varlık, M.Ç.; a.g.e., s. 369 17 Varlık, M.Ç.; a.g.e., s.370 18 Ögel, B.,Türk Kültür Tarihi, Ankara 1984, s.378 19Turan, R.Türkiye Selçukluları ve Anadolu Beyliklerinde Teşkilat,Türkler Ansiklopedisi, C.7, s.158

7

bulunurdu.20 Ibn Battuta meşhur seyahatnâmesinde Anadolu beyliklerinin saray

teşkilatı hakkında bilgi vermiştir.21 Anadolu Beylikleri'nde ordu, hükümdarın atlı ve

yayalardan meydana gelen hassa birlikleriyle beylerin tîmârlı sipahileri ve çerik

denilen aşiret süvârilerinden meydana gelmiştir.22 Ümerâ adı verilen maiyet beyleri,

derecelerine göre kendilerine verilen tîmâr nispetinde asker beslemekle yükümlü

sayılmıştır. Savaş sırasında ordu üç kısma ayrılır, en önde Çarhaci veya Talia

denilen öncü kuvvetleri, arkasında ise ihtiyat kuvvetleri bulunurdu.23

Bu ordunun merkezindeki kuvvetlere hükümdar, kollara ise şehzâdeler

kumanda ederdi. Bütün ordunun emirine subaşı denilir, Anadolu beyliklerinde ordu

silâh olarak ok, yay, kılıç, kalkan, kargı, hançer, zırh, çomak, balta, mancınık ve

arrâde kullanırdı.24 Ayrıca birliklerin davul, kös, zurna, nakkâre, zil ve borulardan

meydana gelen mehterleri vardı. Anadolu Beylikleri'nin denizle bağlantısı

olanlarında donanma teşkilâtı da kurulmuştu. Batı Anadolu'da Karasi, Saruhan,

Aydın ve Menteşeoğulları’nın, güneyde Akdeniz sahilinde Hamidoğulları’nın,

kuzeyde Pervaneoğulları’nın ve daha sonra Candarlı Beyliği’nin donanmaları olduğu

bilinmektedir.25

İlim Ve Kültür;

Anadolu Beylikleri'nde XIV. ve XV. yüzyıllarda ilim ve fikir hayatı parlak

bir şekilde devam etmiş, belli başlı Anadolu şehirleri birer ilim merkezi haline

gelmiştir.26 Anadolu hükümdarları, çeşitli ilim adamlarını bir araya toplayarak onları

ihsan ve iltifatlarla teşvik etmişlerdir. Ayrıca bu ilim adamlarının öğrenci

yetiştirebilmeleri için medrese, kütüphane, imaret ve misafirhaneler kurmaya büyük

önem göstermişlerdir.

20 Kafesoğlu, İ., Türk Milli Kültürü, İstanbul, 1986, s. 311 21 İbn Battuta Tancî, İbn Battûta Seyahatnâmesi I, (çev.A.Sait Aykut), İstanbul 2001, s. 22 Ögel, B.;a.g.e. s. 385 23 Uzunçarşılıoğlu,İ.H., a.g.e., s.202-203 24 Kafesoğlu, İ.,a.g.e., s.324 25 Uzunçarşılıoğlu,İ.H., a.g.e., s. 203: Varlık, M.Ç.; a.g.e., s. 374 26 Bkz. Uzunçarşılıoğlu,İ.H., a.g.e.,201: Varlık, M.Ç.; a.g.e.,381

8

Anadolu beylerinin bu yakın ilgileri sayesinde tip, astronomi, riyâziye,

edebiyat, tarih, tasavvuf ve dinî konularda pek çok eser kaleme alınmıştır. Bu

dönemde Konya, Kayseri, Niğde, Sivas, Kastamonu, Sinop, Kütahya, Bursa, İznik,

Kırşehir, Amasya, Ankara gibi baslıca Anadolu kentleri birer bilim merkezi

olmuşlardı. Anadolu Selçuklulara zamanında Mevlâna Celâleddin Rumî ile parlak bir

düzeye ulasan tasavvuf cereyanı beylikler döneminde de ayni gelişmeyi göstermiş ve

Anadolu'nun manevî hayatında büyük etkiler meydana getirmiştir.

Toprak İdaresi

Anadolu Beylikleri'nde toprak idaresi Selçuklularda olduğu gibi ikta (tımâr),

mülk ve vakıf olmak üzere üç kısımdan meydana geliyordu.27 Şehir ve kasabalarda

her sanat erbabının kendilerine mahsus teşkilâtları vardı. Bu teşkilât hem

mensuplarının haklarını korur, hem de üretilen malin kalitesini kontrol ederdi. Kent

ve kasaba halkı şer'i ve örfî vergilerini kime ayrılmış ise ona verirlerdi. Köylülere

gelince, kendilerine verilen ve aslında devlete ait olan toprağı islemekle

yükümlüydüler. Toprağı islediği sürece toprak kendisinde kalır, oğul ve torunlarına

geçerdi. Köylü islediği toprağın vergisini devletin gösterdiği kimseye verirdi. Reaya,

ikta reayası, vakıf reayası ve malikane reayası olmak üzere baslıca üç kısma

ayrılmıştı.28 Köylü, kimin reayası ise toprağını kullanma iznini ondan alır ve

vergisini ona öderdi. Bazı köyler, meselâ derbende beklemek, madenlerde çalışmak,

av kuşları yetiştirmek gibi hizmetler karşılığında vergilerden muaf tutulmuştur. İlim

ve din adamları da her türlü vergiden muaf tutulmaktaydı. 29

Anadolu Beylikleri zamanında sanayi, ticaret ve ziraata de büyük önem

verilmişti. Anadolu Selçuklulara zamanında ülkeyi doğu-batı, kuzey-güney

yönlerinde kesen yollar ve bu yollar üzerinde bulunan kervansaraylar beylikler

döneminde de varlıklarını devam ettirmişlerdir.30 Bu dönemde Anadolu'nun her

yanında Ahilerin esnaf örgütlerine rastlanıyordu. Her türlü sanat erbabını içine alan

bu teşkilâtın kendine özgü bir sistemi vardı. 27 Ögel, B.;a.g.e. s. 398: Kafesoğlu, İ.,a.g.e., s.329: Uzunçarşılıoğlu,İ.H., a.g.e., s.204 28 Turan, R,.a.g.e., s. 160 29 Varlık, M.Ç.; a.g.e., s. 376 30 Cantay, G, Anadolu Türk Beylikleri, Türkler Ansiklopedisi, C.8, s. 16

9

Beylikler devrinde ekonomik hayatin temelini ziraat oluşturmaktaydı.

Ülkenin iklim şartlarına bağlı olarak çeşitli bölgelerde tahıl, her çeşit meyve, pamuk,

ipek yetiştiriliyor ve hayvancılık yapılıyordu.31 Elde edilen ürünün büyük bir kısmi iç

tüketimi karşılıyor, geri kalanı ise komşu ve Avrupa devletlerine satılıyordu. Bu

dönemde baslıca ticaret merkezleri Karadeniz kıyısında, Trabzon, Samsun ve Sinop;

Ege denizi kıyısında Foça, İzmir ve Ayasulug (Selçuk); Akdeniz kıyısında Antalya

ve Alanya; İç Anadolu'da ise Sivas, Kayseri ve Konya’dır. Bu kentlerden Sivas,

Anadolu'nun en önemli ticaret merkeziydi. Çeşitli ülkelerden buraya gelen

Müslüman tüccarlar ile Ceneviz ve Venedik tüccarları büyük kafileler halinde Sivas'a

gelirler ve burada mal alır veya satarlardı. Satılan mallar arasında her çeşit kumaş,

hali, kilim, ipek ve pamuk bulunmaktaydı. Germiyan, Denizli ve Alaşehir’de

dokunan kumaşlar diş pazarlarda rahatlıkla alıcı bulurdu. Bunun yanında Diyarbakır,

Siirt, Alaşehir ve Balıkesir yörelerinde üretilen ipek ve ipekli kumaşlar İstanbul ve

Avrupa pazarlarına gönderilmekteydi.32

31 Cantay, G., a.g.e., s.16 32 Varlık, M.Ç.; a.g.e., s. 379

10

KAYNAKLAR

CANTAY, Gönül (2002), Anadolu Türk Beylikleri, Türkler Ansiklopedisi, C.8,

Ankara.

EMECEN, Feridun (2001), İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası,

İstanbul.

İBN BATTUTA TANCÎ (2001), İbn Battûta Seyahatnâmesi I, çev.A.Sait Aykut,

İstanbul.

İNALCIK, Halil (2003), Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600), çev.

Ruşen Sezer, İstanbul.

KAFESOĞLU, İbrahim (1986), Türk Milli Kültürü, İstanbul, 1986, s. 311

KÖPRÜLÜ,K, (1941), “Ortazaman Türk-İslam Feodalizmi”, Belleten, Ankara.

ÖGEL, Bahaeddin (1984), Türk Kültür Tarihi, Ankara.

TURAN, Rahmi (2002), Türkiye Selçukluları ve Anadolu Beyliklerinde

Teşkilat,Türkler Ansiklopedisi, C.7.Ankara.

UZUNÇARŞILIOĞLU, İ.Hakkı (2003), Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu ve

Karakoyunlu Devletleri, Ankara.

VARLIK, Mustafa Ç. (1992), Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.8,

İstanbul

YÜCEL, Yaşar (1991), Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I-II, Ankara

XX

ÇİZİM LİSTESİ

1. Birgi Ulu Camii Minare Gövdesinin Süslemeleri

2. Kaideden Minareye Geçiş Bordürü ( Günümüze gelmemiştir.)

3. Birgi Ulu Camii Mihrap Bordürleri

4. Birgi Ulu Camii Mihraptan Detayı 1

5. Detay 2

6. Detay 3

7. Detay 4

8. Detay 5

9. Detay 6

10. Detay 7

11. Detay 8

12. Detay 9

13. Detay 10

14. Detay 11

15. Kavsara Kemeri Köşe Yüzey Süslemesi

16. Mihrap Sütüncesinin Üzerindeki Palmet Motifleri

17. Mihrap Önü Kubbesi Kemer Yüzeyi Süslemesi

18. Mihrap Önü Kubbesi, Kemer Yüzeyini Sınırlayan Bordür

19. Birgi Ulu Camii, Minber Kapı Tacı

20. Minber Bordürü 1

21. Minber Korkuluklarının Madeni Kabaraları

22. Minber Bordürü 2

23. Minber Bordürü 3

24. Minber Bordürü 4

25. Minber Bordürü 4

26. Minber Bordürü 5

27. Pencere Kanadı Bordürü

28. Birgi Ulu Camii, Kuzey Duvarı Şemse Örnekli Pencere Kanadı

29. Selçuk İsa Bey Camii, Batı Cephesinde Devşirme Bordür

XXI

30. Selçuk İsa Bey Camii, Giriş Eyvanında Yıldız Tonozun Ortasında Bulunan

Çarkıfelek Motifi

31. Tire Süleyman Şah Türbesi, Kemer Kilit Taşında Rozet

32. Tire Süleyman Bey Türbesi, Kemer Köşe Yüzeyinde Geometrik Süsleme

33. Birgi Aydınoğlu Türbesi, Kubbe Merkezinde Geometrik Süsleme

34. Birgi Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Kubbe Eteğinde Süs Kufisi

35. Birgi Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Kubbe Kasnağında Pencere Köşe

Yüzeyi

36. Manisa Ulu Camii Medresesi, Cümle Kapısı Lento Alt Yüzeyinde Kabartma

37. II Yakup İmareti, Türbe Zemin Bordürü 1

38. II. Yakup İmareti, Türbe Zemin Bordürü 2

39. İshak Fakih Camii, Minare Gövdesinde Zencirek Bordür

40. İshak Fakih Camii, Minare Gövdesinde Ok Ucu Bordür

41. Çine Ahmed Gazi Camii, Minber Bordürü 1

42. Çine Ahmed Gazi Camii, Minber Bordürü 2

43. Çine Ahmed Gazi Camii, Minber Yan Aynalığı

44. Çine Ahmed Gazi Camii, Minber Korkuluğu

45. Firuz Bey Camii, Son Cemaat Yeri Korkuluk Şebekesi 1

46. Firuz Bey Camii, Son Cemaat Yeri Korkuluk Şebekesi 2

47. Firuz Bey Camii Son Cemaat Yeri Korkuluk Şebekesi 4

48. Firuz Bey Camii, Son Cemaat Yeri Giriş Cephesinde Saçak Altında

Geometrik Süsleme

49. Firuz Bey Camii, Son Cemaat Yeri Orta Kemer Yastığının Doğuya Bakan

Yüzeyinde Bitkisel Bezeme

50. Firuz Bey Camii, Son Cemaat Yeri Orta Kemer Yastığının Batıya Bakan

Yüzeyinde Bitkisel Bezeme

51. Firuz Bey Camii, Cümle Kapısı Lento Alt Yüzeyinde Bitkisel Süsleme

52. Firuz Bey Camii, Cümle Kapısı Son Cemaat Yeri Üst Pencere Tavan

Yüzeyinde Geometrik Süsleme

53. Firuz Bey Camii, Cümle Kapısı Son Cemaat Yeri Üst Pencere Dış Alınlık

Yüzeyinde Geometrik Süsleme

54. Firuz Bey Camii, Mihrap Alınlık Yüzeyi

XXII

55. Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 1

56. Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 2

57. Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 3

58. Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 4

59. Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 5

60. Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 6

61. Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 7

62. Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 8

63. Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 9

64. Balat İlyas Bey Camii, Cephe Bordürü 1

65. Balat İlyas Bey Camii, Cephe Bordürü 2

66. Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Kemer Aynalığında Ok Ucu Motifi

67. Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Orta Kemer Kilit Taşında Kabara

68. Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Batı Kemer Kilit Taşında Çini Kakmalı

Kabara

69. Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Doğu Kemer Kilit Taşında Çini

Kakmalı Kabara

70. Balat İlyas Bey Camii, Güney Duvarı, Batı Alt Pencere Tavan Bezemesinden

Detay

71. Balat İlyas Bey Camii Batı Duvarı, Güney Alt Pencere Tavan Bezemesinden

Detay

72. Firuz Bey Camii, Kubbeden Tromp Detayı

73. Balat İlyas Bey Camii, Kubbeden Tromp Detayı

4. DEĞERLENDİRME

4.1. Külliye Bütünlüğünde Bulunan Yapılarda Süsleme Programının

Değerlendirilmesi

Batı Anadolu Beylikleri Dönemi Mimarlığı’nda özgün tasarımların

işaretlerini cephe tasarımlarında görmek mümkündür. Kademeli yüzey bölmeleri,

genişleyen silmelerdeki hareketlilik, taş içine taş kakma tekniğinin getirdiği renklilik,

mukarnasın cümle kapısı kavsarası dışına taşması gibi özellikler, Zengi, Memlûk

hatta Bizans çağrışımlı unsurlar, Batı Anadolu’ya yaklaştıkça Selçuklu üslubundan

sıyrılmaktadır. Cepheyi etkili kılacak yöntemler denenirken, bazı özgün çözümlerin

daha sonraki Osmanlı mimarisinde karşımıza çıkacak olan unsurların öncüsü olduğu

fark edilmektedir. Batı Anadolu Beylikler Dönemi mimari arayışları ve

denemeleriyle Osmanlı sanatının anıtsal üslubunu hazırlamıştır.

Batı Anadolu Beyliklerine ait günümüze ulaşan yapılar genellikle tek yapı

gibi algılanmasına rağmen külliye geleneğinde bir yapılanmaya sahip olup;

günümüze ulaşan bazı ortaçağ şehirlerinde, antik yapılaşma dışındaki şehirleşmeyi

sağlayan kuruluşlar olmuştur. Bu külliyelerin bazılarının hanları, medreseleri ve

imaretleri günümüze ulaşmamış, buna karşılık toplumun benimsediği başlıca yapılar

olan cami ve türbe yapıları onarımlarla günümüze gelmeyi başarmışlardır.

Batı Anadolu Beylikler mimarisi bütünlüğü içinde günümüze ulaşan yapılar

başta cami yapıları olmak üzere üç plan tipiyle tanıdığımız yapılardır. Bunlar

Anadolu Selçuklu geleneğinde mihrap önü kubbeli ulu cami plan şemasında olanlar,

çift fonksiyonlu camiler olan ters _I_ plan yapısında olanlar ve anıtsal tek kubbeli

plan tipinde olanlar şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Ulu cami plân şemasında gelişen

Batı Anadolu camilerinde en erken tarihli Birgi Ulu Camii’de (1312) ise, cephede

cümle kapısında taş süslemeler önemli olurken, diğer cephede yer alan pencere

alınlıkları kadar, burmalı sütunlu sövesi süsleme açısından değerli mimari unsurlar

olmuştur. Yapının güneydoğu köşesinde duvar dokusunun içine yerleştirilen armasal

biçimli arslan heykeli; bir taraftan antik kültüre ait figürlü heykeli koruma

düşüncesini anlatırken, öte yandan Türk Sanatı bütünlüğünde armasal düzenlemede

figürün sembolik ifadesine uygun değerlendirildiğini gösterir.1

Birgi Ulu Camii, antik yapı çevresinin renkli mermer taşlarıyla cephelenir.

Kullanılan bu taşlar, yapıya renkli bir dış görünüş kazandırırken, mihrap duvarına

yakın duvar üzerinde yükselen minarenin çini tuğla beraberliğinde bezemeli olması

ve minare gövdesinin üç farklı desende ifade edilir olması yapının dış görünüşüyle

daha renkli algılanmasını sağlar.

Birgi Ulu Camii’nin mimari bütünlüğünün ayrılmaz unsurları olan ahşap kapı

ve pencere kanatlarında özgün kapı kanatları günümüze ulaşmamış olmasına rağmen,

pencere kanatlarının hem ahşabın pencere kanadı olarak biçimlenmesi yönünde hem

de rumî palmetli bitkisel bezemenin pencere yüzeyindeki mail (eğri) kesim

tekniğinde işlenmesi nedeniyle önemli bir örnektir. Anadolu Selçuklu ahşap

işçiliğinin önemli eserlerinden Malatya Ulu Camii (1224)2 minberi ile Siirt Ulu

Camii (1151)3 minberinde uygulanan mail kesim tekniğinin birdenbire Birgi Ulu

Camii minberinde (1322)4 görülmesi, Beylikler Dönemi’nde mimariye bağlı ahşap

işçiliğinin ne kadar önemli ve yaygın olduğunu gösterir. Fonksiyonel varlığıyla

önemli olan minber; usta adı ve tarihi veren bir eser olmaktan öte, ahşap işçiliğinin

ve çok ışınlı geometrik geçme kuruluşlu örnekli yüzeylerin, yazı bordürlerinin, ajur

tekniğinde yapılmış korkuluklarının, muhteşem minber kapı kanatlarının, kabaralı

yan yüzeylerinin, minber tepeliği ve taht bölümleriyle ve uygulanan teknik

çeşitliliğiyle Beylikler Dönemi’nin ender eserlerinden biridir.

Ahşap bütünlüğünde mimari mekân tefrişini renklendiren unsur ise, Anadolu

Selçuklu dönemi mozaik çini tekniğinde farklı ve konturları temiz olarak ifade edilen

çini mihrap; hem mihrap kurgusu olarak mihrap bordürleri, mukarnas kavsara ve niş

aynaları her birinin ayrı ayrı Türk süsleme sanatının en önemli geometrik bitkisel ve

yazı ile süslemeli örnekleri günümüze taşıması önemli olmaktadır. Koruma ve

armasal amaçlı arslan heykelinin varlığı, kapı pencere kanatları ile minberin ahşap

1 Cantay, G; “Erzurum, İlhanlı Medreselerinde Heraldik İfadeler”, IX. Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu (21-23 Nisan 2005-Erzurum), Erzurum 2006, s. 131-148. 2 Öney, G; Anadolu Selçuklu ve Beylikler Devri Ahşap Teknikleri, Sanat Tarihi Yıllığı III, İstanbul 1970, s. 136 3 Öney, G; a.g.e., s.136 4 Camii 1312, minber ise 1322 tarihlidir.

bezemeli imalâtı, mihrabın çini işçiliği ve tuğla çini bezemeli minaresi ile 14. yy

başlarından günümüze ulaşan ve dört ayrı malzemeye bağlı çeşitli tekniklerle

meydana getirilmiş süslemelerin varlığı ile yapı Batı Anadolu Beylikleri içinde ön

plana çıkmaktadır.

Milâs Ahmed Gazi Camii (1375) cephe mimarisini oluşturan, cephenin

ifadelendirilmesinde bir ölçüde süsleme olarak da kabul edilebilir yekpare mermer

taş yüzeye işlenmiş olan kitabelikte yer alan muhteşem madalyonda, şakayık

motiflerinin yer alması ile taş süsleme örneğini günümüze ulaştıran ilk yapı

olmaktadır. Caminin batı cephesinde sonradan açılan kapı üzerindeki tuğla bordür

parçası, bu cepheden günümüze ulaşan süsleme izleridir.

Batı Anadolu Beylikleri’nden önemli ve tam batıya açık durumuyla

Aydınoğlu Beyliği’nin Selçuk’ta bıraktığı İsa Bey Camii (1375), genel plân

şemasıyla revaklı şadırvanlı avluya sahip olmakla birlikte, mimarının Şam kökenli

olması İslam mimarisinin etkilerinin bu yapıda ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Yapı mihrap duvarına paralel iki sahın, orta bölümde ard arda iki kubbe ile plâna

bağlı üst örtü yorumuyla erken İslam camilerine benzer durumuna rağmen, cephe

kuruluşu ve bezemeleriyle farklı bir yorum kazanmıştır. Yapı ayrıca, Memlûk cami

mimarisinin cephe kurgusunu Anadolu’ya taşıyan ilk örnek olmasıyla önemlidir.

Özellikle İsa Bey Camii’ nin batı cephesinde yer alan pencere kuruluşları, Memlûk

mimarisinin örnekleriyle benzerlik gösterir. Bu nedenle yapı cephe tasarımı olarak,

özellikle cephedeki pencere tasarımları ve düzenleri ile Osmanlı Dönemi cami

mimarisi cephe kuruluşunun prototipi olarak görülen yapı niteliği kazanmıştır.5 Bu

yapı, Osmanlı şadırvanlı avlulu camilerinin öncüsü olmakla beraber, güney ve Mısır

Memluk mimarisinden de izler taşımaktadır.

Kıble cephesinde mihrap önü kubbesi bulunan mekânı aydınlatan üçlü

pencere kuruluşları Memlûk pencere geleneğini aktarırken, batı cephesindeki renkli

taş işçiliği ve düğümlü geçmeleri ise yapıda Zengi ve Memlûk Mimarisi’nin

5 Sönmez, N; Geleneğin Devamlılığı Bağlamında Osmanlı Camilerinin Pencere Tasarımına Batı Anadolu Beyliklerinin Etkileri, The 11 th International of Turkish Art (August 23-28 1999), Utrecht- The Netherlands ,s.4

ifadelendirilmesini sağlamıştır.6 Ancak eyvanımsı taşkın anıtsal batı kapısı ve bir

ölçüde doğu kapısı, Anadolu Selçuklu Mimarisi’nin taç kapı geleneğini yansıtan

unsurlar olurken, kapı üzerinde yüksek çokgen gövdeli minareler ise, gene Anadolu

Selçuklu geleneğindeki kapı-minare beraberliğini doğu ve batı cephesine taşımıştır.

Yapının dış cephesi, bu kurguya rağmen harimin iki sütun ve üç açıklıkla avluya

açılışı, gene Memlûk camilerinin tesiri olarak yapıda yer almıştır.

Selçuk İsa Bey Camii’nde cephelerdeki renkli mermer taş işçiliği, dikdörtgen

pencerelerin mukarnas sırasıyla taçlanmış olması ve pencerelerin iç mekâna açılan

yüzlerinde de mukarnas taçlarının varlığı; yapının hem cephe hem de mekân

süslemesine pencere katılımını gösterir. Doğu ve Batı kapılarının söve iç yüzlerinin

ve minareye kaide oluşturan tavanlarının batıdakinde yıldız tonoz, doğudakinde

bitkisel ve geometrik düzenlemeli bezemeli kuruluşu doğu-batı kapılarının bir giriş

mekânı düzeniyle bütünleştiğini de gösterir. Bu giriş mekânı bütünlüğünde gözü

yukarı çeken unsur, çokgen kuruluşlu geçiş bölümleri ile tuğla derz dokulu ve

şerefeli minarenin gövdesi dengeler.

Cami harimînin üç bölümlü girişinin taşıyıcı unsurları, derleme sütunlar ve

sütun başlıkları ile gerçekleştirilmiş, mihrap duvarına paralel iki sahına ayıran destek

sistemi ise, sütun ve paye başlıkları bir taraftan derleme mimari parçalar diğer

taraftan ise özgün yazı, bezemeli bordürlere sahip kemer yastıklarıyla

gerçekleşmiştir. Yazı ile desteklenen mukarnaslı sütun başlıkları ise, taş süsleme

unsuru olarak mimariye katılmıştır.

Yapıda mihrap önü kubbesinin geçiş bölgelerinden başlayarak kubbe içine

kadar mozaik çini tekniği ile kaplanmıştır. Döneminde kubbe içinin sırlı tuğla ya da

çini ile kaplı olduğunu gösteren izler olmasa da, Evliya Çelebi’nin “Ve bu kubbelerin

içi sâfî altun lûceli lâcüverd ile münakkaş kâşî-i çinidir” şeklinde betimlediği bu çok

renkli atmosfer, çağı içinde muhakkak ki mozaik çini mihrabıyla da örtüşmekteydi.

Bu mihrap yapıdan çıkarılarak İzmir Kestane Pazarı Camii’ne monte edilmiş, ancak

burada da korunamayarak üzerine geç dönemde yeni bir mihrap yapılmış, üst

kısmında mozaik çinisi okunabilen bu mihrap son müdahalelerle okunamaz hale

6 Kalfazade, S; Aydınoğlu Mimarisi İçinde İsa Bey Camii’nin Değerlendrilmesi, İ.Ü, Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul 1988, s.215

gelmiştir. Cami içinde korunduğu düşünülen yüzeyi geometrik geçme bezemeli taş

levhalar ise, yapının özgün taş minberinin kalıntıları olup maalesef bu parçalar

değerlendirilememiştir.7

Sanat tarihinde külliye bütünlüğünde, önemli bir gelişmenin ön uygulaması

olarak görülen Manisa Ulu Camii’nde (1376), plânı Beylikler döneminde tek örnek

olan, ama daha sonra Osmanlı mimarisinde büyük bir gelişme gösteren sekiz

dayanaklı kubbeyi sunmaktadır. Manisa Ulu Camii’nin sekiz dayanaklı kubbesi,

merkezi bir mekân yaratılması yolunda Osmanlı mimarlarını etkileyen önemli bir

gelişmedir. Camiden bir duvarla ayrılmış revaklı avlu ise, kubbe mekanı ile aynı

büyüklüktedir. Avlu kapısının kemerli eyvanımsı dışa açılışıyla kapı kuruluşu

cephede hakim bir unsur olarak yer almakta, bu kapıda ve doğu avlu kapısında

görülen taş içine çini kakma rozet bezemeler, cephe bütünlüğünde hakim olan cümle

kapısının kabaralı kilit taşıyla birlikte görülen önemli süslemeleri olmaktadır. İki

katlı medresenin külliye bütünlüğündeki eyvan kapısı ise, bir yandan kapı yanındaki

çeşme kuruluşları ile cepheyi dengelerken, kapı lentosundaki üzeri geometrik motifli

üç kabara, bezeme unsuru olarak bu bütünlüğe katılmıştır. Medrese ile cami cephesi

arasındaki geçişi yumuşatan unsur ise, çini -tuğla beraberliğindeki silindirik gövdeli

bezemesiyle minare olmuştur. (resim 122)

Cami revaklı avlusunda ve harîm bölümünde taşıyıcı sistemi oluşturan

sütunlar ve sütun başlıkları, medresenin iki yanındaki sütun başlıkları ile külliyenin

bütününde bezeme amaçlı ve doğru değerlendirilen antik derleme mimari parçaların

varlığı açısından korumacı düşünceyi de yansıtır. Caminin medreseye açılan

kapısının iki tarafındaki çifte sütunlar da aynı amaca yönelik değerlendirilen antik

mimari elemanlardır. Manisa Ulu Camii, harîmde yer alan derleme sütun başlıkları,

mihrabın iki yanındaki merkezî kubbeyi taşıyan granit sütunlar ve sütun başlıkları ile

mihrap nişinin iki yanındaki korint başlıklı mihrap sütünceleri mimari süslemeyi

oluşturan ögelerdir. Merkezî kubbe göbeğinde yer alan, Klasik Osmanlı Dönemi

kalem işi geleneğinde işlenmiş bezemeler, merkezden gelişen rumî-palmet

7 Son Yıllarda Vakıflar Genel Müdürlüğü ve yerel yönetimlerin anıt eserlerde yaptığı sözde onarımlar maalesef bu anıt eserlerin mimari özelliklerine doğrudan olumsuz müdahaleler şeklinde yansımıştır. İsa Bey Camii’nde günümüzde mevcut minber ve mihrap mimari geleneği bilmeyen kişiler tarafından tasarlanmış olup, özgün minber ve mihrapla ilgisizdir. Kestane Pazarı Camii’ne taşınan özgün mihrap maalesef korunanamış, yok sayılarak üzerine yeni mihrap inşa edilmiştir.

kurgusuyla 16.yüzyıla işaret etmekle birlikte, daha sonraki yıllarda bu kalem işlerinin

elden geçirildiği anlaşılmaktadır. Aynı durum İshak Bey Türbesi’nde de

görülmektedir. Ayrıca 1960 tarihinde çekilen fotoğrafında görülen, Manisa Ulu

Camii’nin eski Türk Barok üslubunda perdeli, kurdelalı bezeme kurgusu da

günümüze ulaşmamıştır.8 Yapının kalem işi bezemesinin özgün hali bilinmemekle

birlikte, üslup özellikleri Osmanlı Klasik Dönem kalem işi bezeme geleneğine

bağlandığından, 16.yüzyıl sonlarında bir müdahale ile ilk kalem işlerinin yapıldığı

söylenebilir.

Manisa Ulu Camii’nin (1376) ahşap ustasının adı bilinen muhteşem minberi,

Anadolu Selçuklu geleneğinde yapılan Birgi Ulu Camii’den (1322) sonra ikinci

örnektir. Onarımlarla günümüze ulaşan minber, kündekari, ajur, oyma tekniklerinde,

geometrik bitkisel ve yazı ile süslenmiş döneminin en önemli örneklerinden biridir.

Manisa Ulu Camii (1376) mihrap önü kubbeli ulu cami plan şemasından doğmakla

beraber, bağımsız merkezi kubbe ve revaklı şadırvanlı avlusuyla farklı bir plan

yorumu gösterir. (resim 119,120) Yapı, Osmanlı klasik cami mimarisini hazırlayan

bir prototip olarak kabul edilir. Cami ve bir mekânı türbe haline getirilmiş, avlusu

revaksız medrese paralel eksenlerde yan yana konumlandırılarak, Beylikler Dönemi

mimarisinde önemli bir örnek yaratılmıştır.9 Antepli ahşap ustasının bu esere nazire,

24 yıl sonra Bursa Ulu Cami minberini yaptığı bilinmektedir.

Tek kubbeli yapılar;

Batı Anadolu Beyliklerinden Menteşeoğulları Beyliği yapısı Çine Ahmed

Gazi Camii (1308?) kare prizmatik mekân kuruluşu ve iki kademeli geçişli kubbe

örtüsü ile farklı bir dış görünüş sergilerken, cephesinde antik taşlarla örülmüş

dokuda yer alan kapı ve pencerelerde taş, kemer ve alınlık yüzeylerinde ise taş-tuğla-

derz kullanımıyla yapı malzemesiyle bezeme örneği oluşturur. Tuğla-derz duvar

dokusunun içine yerleştirilen kenger yapraklı, yumurta frizli sütun başlığı,

madalyonlar ve çarkıfelekler gibi antik derleme malzeme ile süslenen yapı, devşirme

malzemenin plânlı kullanımına iyi bir örnektir. Harimde duvar içi kemerlerinin

konsol taşları, sarkıt şeklinde mukarnaslarla pahlanarak mekân içinde taş süsleme

örneği oluşturur. Devrinden kalan ahşap oyma minber; mukarnas tepelikli kapı, ajur

8 Bkz; Acun, H; Manisa’nin Türk Devri Mimari Eserleri, Ankara 1999, resim no 33 9 Cantay, G; Osmanlı Külliyelerinin Kuruluşu, Ankara 2002, s, 25

tekniğinde yapılmış korkulukları ve çatma-oyma tekniğinde yapılmış yan aynaları ve

köşk altı yüzeyleri bitkisel bezeme ile dolgulanmış ve ahşap işçiliğinin güzel bir

örneği olarak günümüze ulaşmıştır. Ancak günümüzde minberin bezemeleri, kat kat

boyanmış yeşil yağlı boya altından güçlükle seçilmektedir.

Çine’de bulunan Ahmed Gazi Camii ile hemen hemen aynı tarihlerde

yapılmış olan Turgut (Leyne) İlyas Bey Camii (1311?) cepheleri 16.yüzyılda

yenilenmiş olmasına rağmen, kıble cephesinde dışa taşan mihrap çıkıntısının iki

yanında yer alan dikdörtgen pencerelerin söveleri derleme taşlarla oluşturulmuş ve

bu pencerelerin kemer köşe yüzeylerinde, sırsız tuğlalarla yapılan geometrik

düzenlemeli farklı bir bezeme anlayışı uygulanmıştır.Yapının Bursa kemeri ile

kavranan mukarnas kavsaralı mihrabı, herhangi bir süsleme ifadesine sahip olmayıp,

son cemaat yerinde girişin sağ tarafında bulunan mihrap duvarı üzerindeki dilimli

kemer, mekânı süsleyen tek mimari ve işlevsel unsur olmaktadır.

Batı Anadolu Beylikleri’nin en erken tarihli kare plânlı kubbeli mescidleri

arasında bezemeli en erken örnek, Kütahya’da bulunan Analcı Mescidi’ (1369) dir.

Kubbede merkezden yazı ile başlayarak gelişen ve tepelikli palmetlerle biten

bezemeler çok renkliliği ve farklı motif kurgusunu yansıtır. Kubbe eteğinde daha iri

palmetlerden oluşan tepelikli bitkisel bezeme kurgusu, çok renkliliği ile kubbe

merkezi ile örtüşür. Yazıyı çevreleyen kurdele ve bunun dışındaki tropik bitki

dizisinden (hurma vs) oluşan süsleme geç döneme işaret eder. Yazı ve bitkisel

bezeme kurgusuyla Klasik Osmanlı Dönemi örnekleri ile örtüşür ve merkezi kubbede

harflerin kollarının birleştiği yazı kurgusuyla ve harfleri oluşturan işaretlerin estetik

görünümü ile yapıyı taçlandırır. Türk Barok Dönemi kalem işi bezeme özellikleri

taşıyan bu yapı, Manisa Ulu Camii ve İshak Çelebi Türbesi ile ortak süsleme

özelliklerine sahiptir.

Kütahya Kurşunlu Camii ( 1377-78) kare planlı, üç bölümlü son cemaat yeri

İki yanı kapalı ve üç sivri kemerle giriş cephesini oluşturan son cemaat yeri, iki

küçük kubbe ve ortada aynalı tonozla örtülüdür. Küçük bir kapı ile girilen ana

mekânda, ana duvarlar tamamen beyaz , kubbe kasnağı yeşil, kubbe ise sarıya

boyanmış ve oldukça loş bir görünüme sahiptir. Kubbe, prizmatik Türk üçgenleriyle

geçişin sağlandığı yüksek bir kasnak üzerinde yer alır. Cami mihrabının kemer

alınlığında yer alan, mavi-beyaz yazı panosu, yapının yapıldığı dönemden kaldığı

düşünülen tek çini parçasıdır.10 “Kelime-i Tevhid” yazısının bulunduğu bu levha,

koyu mavi zemin üzerine beyaz olarak, yazı aralarına natüralist çiçek motifleri,

kıvrık yapraklar serpiştirilmiş ve koyu kobalt mavisi ile konturlanmıştır.

Balat İlyas Bey Külliyesi (1404) Timur’un Anadolu’dan çekilmesi üzerine

Osmanlı Beyliği tarafından İlyas Bey’in Menteşeoğulları Beyliği’nin başına vali

tayin edilmesi sürecinde inşa edilmiştir. Bu yapıda, Menteşeoğulları Beyliği mimari

bütünlüğünden farklı bir yapılaşma ortaya çıkmış, tek kubbeli cami revaklı şadırvanlı

avlu etrafında yer alan medrese, türbe, imaret; revakların gerisinde yer alan

mekânsal kurgusuyla cami, medrese ve diğer yapılar arasında organik bütünlüğü

sağladığı için 16. yüzyıl Sinan yapılarına prototip oluşturmuştur.11

Külliye bütünlüğünde kare prizmatik kuruluşuyla yapı, Batı Anadolu

Beylikleri tek kubbeli cami kuruluşuyla örtüşen dış görünüşe sahiptir. Özellikle kare

prizmatik hacim üzerine iki kademeli çokgen kubbe kasnağı ve üzerindeki küresel

kubbe bu genel özelliği yansıtır. Kare prizmatik hacim üstte profilli silmelerle

sınırlanmış, bir sıra mukarnas dizisiyle cepheli sekizgen çift kasnak altta muntazam

mermer, üstte tuğla derz dokulu olup iki sıra tuğla ve iki kademeli saçakla

sınırlanmıştır. Hem taş kasnak profilli silmeleri üzerinde, hem de tuğla kasnak

profilli silmeleri üzerinde çift konumlu balık kiremitleri ile zikzak bordür

oluşturulmuştur.

Kare prizmatik hacim üzerinde eyvanımsı bir çıkıntı oluşturan sivri kemerli

açıklık içinde ise, farklı bir cephe ve giriş düzenlemesi cephenin bütününü

ifadelendirir. Eyvanımsı hacmi çevreleyen mukarnaslı silme yanlardan kemer

ayağına kadar uzanmakta, bunun altındaki yüzeyler ise çift profilli silme çerçeveli

yüzeyler oluşturmaktadır. Bu hacimsel çıkıntı gerisinde kalan kare prizmatik

yüzeyleri ise birer rumî-palmet bezemeli bordür kuşağı farklı konumuyla yatay

eksende ikiye böler. Sivri kemerli eyvanımsı açıklığın yan yüzeylerinde yer alan

sivri kemerli papuç nişleri yivli istiridye kabuğu motifiyle son bulur. Kemer köşe

dolgu yüzeylerinde ise rumî-palmet bitkisel bezeme bulunur.

10 Şahin, F; Kütahya’da Çinili Eserler, Atatürk’ün Doğumunun 100.Yılına Armağan; Kütahya, İstanbul, 1981-1982, s.115 11 Cantay, G; Osmanlı Külliyelerinin Kuruluşu , Ankara 2002, s, 25

Sanat tarihi literatüründe cephe bütünlüğünden içeri çekilmiş üç bölümlü son

cemaat yeri görünümlü cephe tasarımı, duvar eti kalınlığında yer alır. ( resim 261-

263) Bursa kemerli üç açıklık, dıştan profilli silmelerle kuşatılmış olup, Bursa

kemerlerinden ortadaki elmas kesimli sarkıt, iki yanda ise grimtrak siyah renkli

yekpare taş, yüzeyleri bezemeli olarak Bursa kemeri tablasını oluşturur. Profilli

silmeler arasındaki sütun ekseninde yer alan yüzeylerde, taş içine taş kakma olarak

iki yönlü ok uçları, bezeme örnekleri olarak işlenmiştir. Her üç açıklık kırmızı-

beyaz-gri mermerden kilit taşlarıyla yay kemerli olarak yapılmış, bu yay kemerlerine

ortada birer tabla oluşturulmuştur. Üzerlerinde ise alınlık bölümünde; ortada üç satır

halinde istifli kitabe, sağda ve solda on altı ışınlı geometrik geçme kuruluş

işlenmiştir. Sol taraftaki örnek taş içine renkli taş kakma, sağda ise, taş içine renkli

taş ve firuze çini kakma dolgulu olarak bezenmiştir. Bursa kemerlerinin yay kemerli

açıklıklarını kavrayan üçlü kuruluş, yay kemerli üç açıklıktan dışa taşan hacimsel bir

görünüşe sahiptir.

Üç açıklıklı girişin yer aldığı bölümlenmede, köşeleri mukarnaslı kaideler

üzerinde yükselen iki sütunun mukarnaslı ve sarkıtlı sütun başlıkları ile taşınırken,

her iki yay kemer konsolları köşelerinde sarkıtları bulunan tablalara oturur.

Zeminden taş sırasıyla ayrılan ve profilli silmelerle çerçevelenen kapının iki

yanındaki açıklıklar yekpare ajurlu taş korkuluklarla kapatılmıştır. Sağda tek sıra

mukarnaslı profilli çerçeve içinde altıgen kuruluşlu ajurlu bezeme yer alırken, solda

iki sıra mukarnas çerçeveli kare ve altıgen esaslı şebeke bölümlenmeyi oluşturur.

Her iki açıklığında üst kısmında profilli silme ile mukarnas sırası arasında yüzeysel,

beş dilimli dekoratif kemer biçimli bir sıra bezeme yer alır. ( resim 300-302)

Yapının tüm cepheleri renkli mermer kuruluşuyla anıtsal ifade kazanmış ve

üç cephede de profilli silmeler içine alınmış, altlı üstlü birer çift pencere açılmıştır.

Bu pencereler mihrap duvarında; solda boğma demir şebekeli ongen kuruluşlu

geometrik geçmelerden kesit almış çerçeve bezemesiyle sülüs ayet yer alırken, üst

pencerede altıgen kuruluşlu çok ışınlı geometrik geçme üst lento yüzeyini bezemiştir.

Pencerenin taş dışlıklarında da içine altıgen kuruluşuyla ajurlu süsleme kurgusu yer

almıştır. ( resim 311-320) Mihrap cephesinin sağında yer alan pencerede boğumlu

demir şebekeli pencere üzerinde lento yüzeyi rumî örgü bordürüyle çevrelenmiş,

yüzeyinde ise lotus-rumî dolgu ile birlikte ayet yer almıştır. Üzerindeki pencere ise;

altıgen kuruluşlu ajurlu taş dışlık üzerinde, çok ışınlı geometrik geçme kuruluşlu

lento yüzeyi ve pencere yan söveleri taş kakma olarak palmet tepelikli bezemelidir.

Yapının doğu cephesinde yer alan altlı üstlü birer çift pencere ise profilli

silmelerle çerçeveli, üsttekiler altıgen kuruluşlu birer taş dışlık, alttakiler ise boğumlu

demir şebekelidir. Sağ üst pencere lento yüzeyinde renkli taş kakmalı bal peteği

örneği, solda yay kemer kuruluşu yer alır. Ancak yay kemerin renkli taş yüzeyleri

düşmüş yerleri boş kalmıştır. Bu pencerenin iki yanı iki sıra mukarnas, alt ve üst

tarafı ise üçer sıra mukarnas sırasıyla çerçevelenmiştir. Bu pencerenin altında yer

alan pencere gene boğumlu demir şebeke olup, lento yüzeyi lotus-palmet dizili

çerçeve iki ayet yazısını çevrelerken, palmetlerin boşlukları taş kakma olarak

bezenmiştir. İkinci lento yüzeyinde ise yatay ve dikey X kuruluşlu bezeme örneği yer

alır.

Sağ alt pencere lentolarında S kıvrımlı rumîlerden oluşan bordürün

çevrelediği yan yüzeyde işlenmiş, bunun üzerinde gri renkli dar mermer lento

yüzeyinde ise, bir sıra altı köşeli yıldız kurgulu köşe üçgenleri firuze dolgulu olarak

yer almıştır. Sağ ve solda ise altıgenlerin içine birer rozet yerleştirilmiştir.

Batı cephesinde gene bir çift pencere, profilli silmeler içinde altlı üstlü

konumlanır. Solda bulunan pencere, lento yüzeyinde çok ışınlı geometrik geçme

kuruluşlu, oluklu oyma tekniğinde işlenmiş, renkli taş dolgulu olarak ayrıcalıklı

olarak yer almıştır. Üst pencere altıgen kuruluşlu üst lento yüzeyi, enine dikdörtgen

yatay ve dikey X lerle iki yana kartuşlu olarak düzenlenmiştir. X lerin arasındaki

boşluk ile kartuşların kare dolgu yüzeyleri, renkli taşlarla taş içine taş kakma

tekniğinde bezenmiştir.

Cephe pencerelerinin iç mekâna yansıyan yüzeylerinde, mihrabın iki yanında

yer alan pencerelerden sağ alttaki ile, doğu ve batı duvarında mihraba yakın olan alt

pencerelerin yüzeyleri bezemelidir. Mihrap duvarında bulunan üst iki pencere ise, iki

renkli kilit taşı ile yay kemerli olarak düzenlenmiştir. Mihrabın sol tarafında bulunan

alt pencerenin lento yüzeyinde, etrafı yarım altıgen ve üçgenlerin birbirine geçtiği bir

bordürle çevrili ayet yer alır. Alt pencerelerin kuzey duvarına yakın olanlar hariç,

tümünün tavanı birbirinden farklı geometrik örneklerle bezenmiştir. Batı duvarında

yer alan güney alt pencere, ortasındaki panoda çok ışınlı geometrik bir örnek ve bu

panoyu çevreleyen yazıdan oluşan bordürüyle diğerlerinden ayrılır.

Kare prizmatik hacim dış cephede olduğu gibi, iç duvar dokusunda da profilli

silmelerle kubbe geçiş bölgesinden, iki kademeli olarak tromplu kemerli bölümlenme

ile kubbe çemberine geçilmiştir. Kubbe çemberi yuvarlak profilli taş silme ile içerde

güçlü bir şekilde vurgulanır. Geçiş bölgesi iç mekan tefrişinde önemli olmuş, kare

köşegenlerde karşılıklı olarak yer alan tromplar tuğla-taş dokulu taş konsollara

oturan kemerlerle vurgulanmıştır. İki yüzeyli tuğla derz dolgulu birinde mukarnas,

diğerinde baklavalı üçgen üstte mukarnas sıralı olarak teşkilatlandırılan tromp ile

duvar dokusu arasındaki iki sıra geçişi oluşturan pandantif yüzeyleri, bir yay kemerle

içleri mukarnaslı olarak kubbeye geçiş unsuru oluşturur. Böylece Batı Anadolu

Beylikleri Dönemi’nde iki anıtsal yapıda açık bir şekilde İlyas Bey ve Firuz Bey

camilerinde mescid mekânında geçiş bölgesi unsurları olarak tromp, mukarnas,

üçgen gibi unsurlar ve yay kemer, tromp kemeri gibi yapısal yük aktarıcılar mekân

içindeki tefrişe katılan mimari unsurlar olarak ön plâna çıkmaktadırlar. İlyas Bey

Camii’nde geçiş bölgesinin sekizgen kasnağında duvar orta ekseninde birer mazgal

pencere dıştan taş dışlıklı, içten yay kemerli olarak yer alır.

Yapı mekânında mihrap duvarında yer alan en önemli unsur mermer taş

mihrap olmuştur. Mihrap üç yönde mukarnas bordürle sınırlanmış, üstte iki yanda

yarım ortada tam, yüzeyleri palmet bezemeli bağımsız palmetler tepelik olarak yer

almıştır. Mukarnaslı dış bordürden sonra, içerde beş kenarlı mihrap nişini iki yanda

sınırlayan mukarnas başlıklı köşe sütünceleri üzerinden başlayan, oval ve yuvarlak

madalyon kuruluşlu zencirek bordür, mihrabı üç yönde sınırlar. Bu bordürün

yüzeyindeki kuruluş, Bursa Yıldırım Camii (1395) son cemaat yeri pencere bordürü

ve Bursa Yeşil Türbesi (1424) ahşap kapı kanatlarında takip edilir. Bu bordür ile

dıştaki mukarnaslı bordür arasındaki yüzeyler iki kademeli profilli çerçeve ile sınırlı

olup, altta mukarnas kavsaralı nişcikler, üstte ise çok ışınlı geometrik geçme panolar

olarak düzenlenmiştir. Üstte mihrap yazısının yer aldığı yüzey üç enine dikdörtgen

panoya bölünmüştür. Sağda Bursa kemerli, solda ise dilimli kemerli az derin nişler

içine kandil motifleri açılı olarak işlenmiştir. Orta bölümde ise yüzeyden daha

çıkıntılı olarak ters mukarnas sıralı çerçeve ile sınırlanmış mihrap ayeti yer alır.

Mihrap nişi beş yüzlü olarak düzenlenmiştir; altta mukarnas sıralı bir

bordürün üzerinde profilli silmelerle oluşturulan her yüzeyde, birbirinden farklı

düzenlenmiş kemerli nişler bezeme unsuru olarak kullanılmıştır. Nişlerin üzerinde

mihrap nişinin beş yüzeyini de kaplayan üç sıra istifli yazı örneği, dört tarafından iki

yönlü palmet dizisiyle sınırlanmıştır. Profilli silme ile mihrap kavsarasına geçilen niş

yüzeyinde, bitkisel bezeme onun üzerinde ise sarkıtlı ponponlu mukarnas dizileri yer

alır. Mihrap kavsarasını oluşturan mukarnas dizilerinin son üç sırasının ikincisi, dış

bükey, yivli işlenerek hacimsel bir değer kazanmıştır. Mihrap kavsarası dışındaki

köşe dolgu yüzeyleri ise, eğri kesim tekniğinde işlenmiş rumî-palmet örneklerinden

oluşan bitkisel bezeme ile dolgulanmıştır.

Batı Anadolu Beylikleri içinde en erken Osmanlı yönetimine giren

Germiyanoğulları Beyliği’nin Kütahya’ da İshak Fakih Camii (1433) medrese ve

türbesi ile külliye bütünlüğü gösteren yapı, kapalı son cemaat yeri kurgusuyla

önemlidir. Üç bölümlü son cemaat yerinin sağ yanı kapatılarak türbeye

dönüştürülmüştür. Cephenin orta bölümünü çerçeveleyen profilli silme içinde yivli

profilli iki kademeli sivri kemeriyle orta bölüm açıklığı vurgulanmıştır. Orta

bölümün üst kısmında, duvar dokusu profillenerek dikdörtgen çerçeve ile üstten

kavranmış ve bu dikdörtgen profilli silme ile çerçevelenmiş yapı taşının yüzeyine

ise, rumî-palmet işlenmiş bir motif yerleştirilmiştir. Bu motifin sağında ve solunda

ise eşit aralıklarla yerleştirilmiş, yekpare kare kuruluşlu taş üzerindeki ışınsal

geometrik geçme yüzeyli birer kabara yer alır.

Son cemaat yerine bitişik olarak inşa edilen minarenin kaidesinin kare

kürsüden silindirik gövdeye geçişi baklavalı badem kuruluşuyla olmuş, yüksek halat

silme üzerinde ise minarenin taş dokusuyla oluşturulmuş bir sıra niş yer almıştır.

Minare gövdesinin ortasında iki yönlü ok ucu motifi12 gövdeyi ikiye ayırırken, üstte

şerefe altında basık “S”kıvrımlı zencirek kuşak gövdeyi kuşatır. Beş sıra kirpi saçak

kuruluşlu tuğla şerefe altı ile şerefeye geçilen minare, taş-tuğla sırası ile devam eder,

kurşun külahla sonlanır. Son cemaat yerine açılan cümle kapısı bezemesizdir,

üzerinde kitabe taşı yer alır.

Mihrap kurgu olarak erken dönem mihrap biçimlenmesini ifade eder ancak

iki yandaki tepelik kalıntısı, bordürler ve mihrap nişi ise farklı bir dönem özelliği

gösterir. Mukarnaslı başlıklı siyah mermer sütunlar sınırladığı mihrap niş kavsarası

derin ve taşkın yivli olup, her bir yiv dışa doğru açık küçük kemerlerle hacimsel bir

12 Ok ucu motifi, genellikle boy arması, sembol gibi kullanılmış.

değer olarak ifade edilmiştir. Üstte ve iki yandaki bordürlerde cephedekilere benzer

görünümüyle birer kabara yer almıştır. Ancak tüm bu özgün mihrap kuruluşuna, geç

döneme ait bitkisel bezeme hakim olmuştur. Mihrapta püsküllü perdeler, mihrap

köşe dolgu yüzeylerinde vazoda serbest çiçekler ve mihrabı çevreleyen şerit

üzerinde, son cemaat yeri taş yüzeyindeki palmet bezeme kuruluşunun benzeri yer

almıştır. Mihrap bordüründe de natüralist üslupta goncalı gül dalları üstte yerini

Kelime-i Tevhid yazısına bırakırken, dış iki bordürden içtekinde ulamalı rumîlerle,

en dışta ise palmet yaprak dizisiyle bir bordür oluşturulmuştur.

Mihrabın boyama üslubu, son dönem onarımlarına işaret ederken; mihrabın

iki yanındaki sütünceler, mihrap kavsarası, mihrabın iki yanındaki kabaraların

varlığı, mihrabın üst iki yanındaki tepelik kalıntısı ve rumî-palmet kuruluşlu

bezeme, özgün mihrabı ele veren süsleme unsurları olarak günümüze gelmiştir.

Ters_I_ plânlı camiler;

Batı Anadolu Beylikler Mimarisi’nde farklı plân yorumuyla önemli iki

yapıdan biri Milas Firuz Bey Külliyesi (1396), diğeri ise Kütahya II.Yakup Bey

İmâreti (1412-13)’dir. Milas Firuz Bey külliye bütünlüğünde yer alan camide, ard

arda iki cephe olarak düzenlenmiş iki yüzeyin nedeni, son cemaat yerinin mekânın

bütünlüğü içinde hacimsel olarak yer almasıdır. Bu düzenleme, hem son cemaat yeri

revak cepheleri hem de cami mekânı kuzey cephesi revak altını değerlendiren bir

cephe anlayışı sunmaktadır. ( resim 214)

Son cemaat yeri cephe düzenlemesine baktığımızda; iki renkli mermer taş

örme payeler üzerinde, profilli silmelerle belirlenmiş yastıklara oturan dekoratif

bezemeli kemer düzeniyle karşılaşırız. Bu kemer düzeni ortada yüksek, iki yanda

daha alçak, ancak daha simetrik olarak düzenlenen dekoratif kemerli yüzeye sahip

açıklıklar şeklindedir. İki yandaki sade profilli silmeli kemerler, kemer doku taşı

işlenerek profillendirilmiş; ortadaki bir çift kemerin ise, gene dışa taşkın kemer kilit

taşı yüzeyleri üç kademeli zikzak profilli olarak biçimlendirilmiş, iç yüzeylerinde ise

üçlü silindirik yivlerle ikinci bir dilimli bezeme yaratılmıştır. Bu dekoratif düzenleme

kemer iç yüzeyinde de yer alarak, son cemaat yeri kemer iç yüzünde tekrarlanmıştır.

Orta bölümdeki kemer ise daha yüksek tutularak, kemer kilit taşı yüzeyleri iki yönlü

olarak yivli zikzaklar şeklinde işlenmiştir. Bu zikzakların içi iki yan kemerde farklı

olarak, çeyrek silindirik kemer iç yüzeyi ile hafif girinti çıkıntı yapacak şekilde

ifadelendirilmiştir. Bu kemer, iki yanda paye yastıklarına oturtulmuş ve paye

yastıklarının altındaki yüzeyler profilli silmelerle sınırlanarak, iki kademeli mukarnas

sırasıyla alttakiler büyük sarkıtlı, üsttekiler küçük ponponlu mukarnas olmak üzere,

dekoratif pahlama ile zengin taş bezeme örneği oluşturmuştur.

İki yan kemerli açıklıkların kemer yastıkları altındaki paye başlıkları ise iç ve

dış yüzeyleri sade, kemer açıklığına bakan yüzeyleri ise küçük mukarnas sıralı

bezemelerle teşkilatlandırılmıştır. Orta açıklığın son cemaat yeri kubbesini taşıyan

kemer açıklığı sisteminde, cami kuzey duvarı içindeki kemer yastıklarına oturan

geniş kemerlerin bastığı taşkın yastıklar mukarnas sırasıyla zenginleştirilmiştir. Son

cemaat yeri orta açıklığının payelerinin kemer açıklığına bakan köşeleri, doku

taşından oyulmuş sütüncelerle pahlanmıştır.

Son cemaat yerini üstten sınırlayan profilli silmeler ise orta kemer açıklığı

üzerinde dışa taşan ve bu açıklığı adeta taçlandıran taş saçak ile dilimli dört konsol

tarafından taşınan iki kenarı pahlanmış üçgen, ortada ise kareye yakın dikdörtgen

oluşturarak bu saçağın taş olarak inşa edilmesi, yapıyı ayrıcalıklı kılması ile

önemlidir. Saçak altı tavan yüzeyleri, iki renkli olarak taş kakma tekniği ile çok ışınlı

geometrik bezemeye sahip olması, buna karşılık konsol arası yüzeylerde bitkisel

bezemenin birbirinden farklı örneklerle yüzeyleri dolgulamasıyla dikkat çekicidir.

Mermer konsollar dilimli dış yüzeyleri ve doku dışında kalan dış yan yüzeyleri,

birbirinden farklı motiflerin oluşturduğu örneklerden meydana gelen bitkisel bezeme

kuruluşuyla dolgulanmıştır.

Son cemaat yerinin önündeki alanın doldurularak zemin kotunun

yükseltilmesi, korkuluk altında olması gereken taş duvar bağlantısının gömülmesine

neden olmuş, dolayısıyla alt dokuda oranlar değişince, duvar üzerinde ikinci bir

kademeyi oluşturması gereken ajurlu mermer taş korkuluklar zemine yakın bir

görünüm kazanmıştır. Duvar üzerinde olması gereken bu korkuluklar, son cemaat

yeri yan açıklıklarını birer balkon olarak değerlendiren görünüme sahip iken, son

cemaat yerinin bu görünümü ise yapının bütününde, dolayısıyla tabhane mekânının

önünde anıtsal bir sivil mimari örneği gibi algılanmasını sağlamıştır. ( resim 228-

231)

Son cemaat yeri kubbesi dışındaki üst örtüsünün beşik tonoz olması

nedeniyle, kapalı yan cephe üst yüzeylerinde yer alan dikdörtgen pencerelerin profilli

silme ile üstten taçlandırılan lento yüzeyleri, mukarnaslı ve geçişli olarak

düzenlenerek son cemaat yeri yan cephelerini hareketlendirir. Son cemaat yeri batı

cephesinde yer alan pencere lentosunda, altı köşeli yıldız kuruluşlu taş içine taş

kakma bezemesi ve ok başlı palmet sınırlamasıyla dikkati çekerken, üstteki iğne

oyası görünüşlü renkli mermer mukarnas sarkıtlarının naif ifadesine karşılık, pencere

tavanında ortası kabaralı çok ışınlı geometrik geçme bezeme ile muhteşem bir ifade

yakalamaktadır. Pencerenin son cemaat yeri açıklığına bakan iç yüzeyinde ise,

dilimli kemer içinde ortada büyük, yanlarda küçük birer kabara yer almaktadır.

Son cemaat yerinin doğu cephesinde yer alan üst pencere tavanında, sekiz

köşeli geometrik geçme kuruluşlu örnek işlenmiş, ancak iki parçalı lento yüzeyi boş

bırakılarak sarkıtlı mukarnas dokusu ve mukarnas nişlerinin yüzeyleri işlenmiştir.

Şakayık ve rumî-palmet kurgulu bitkisel bezeme derin oyma tekniği ile, mukarnas

sarkıtları arasındaki yüzeyler ve mukarnas kıvrımları neredeyse kumaş dokusundaki

yumuşaklıkla verilmiştir.

Ters _I_ plân yorumundaki yapının, gri-mavi-beyaz mermer taşla kaplanmış

cephe dokusu içinde yer alan iki katlı pencere kuruluşları, cepheyi ifadelendiren ve

mekânı dışa yansıtan önemli açıklıklar şeklindedir. İki katlı pencere kuruluşunda

cephelerin tümünde güney cephede yer alan biri dışında, alt kattaki pencereler sade

dikdörtgen açıklıklar şeklinde tasarlanmış ve boğumlu madeni şebekeler içine

alınmıştır. Üst pencereler ise niş ya da dikdörtgen lento taşına iki renkli kilit geçme

olarak yüzeye işlenmiş, aynı zamanda şişe dibi camlı dışlıklara sahip olarak yer

almıştır. Üst sıra pencereleri hemen hepsi benzer bezeme biçimlenmesine sahiptir.

Lento yüzeylerinde, taş içine taş kakma tekniği ile iki renkli dekoratif bezemeler ve

bunun üzerinde çeşitli mukarnas sıraları yer aldığı görülür.

Pencerelerin batı tabhane mekânı güney cephesinde, altlı üstlü yer alan

pencereler, mukarnas sıralı ve iki renkli dekoratif taşlarla bezenmiştir. Bu

pencerelerden altta olanın, diğer cephelerdeki alt kat pencerelerinden daha özenli

işlenmiş olması dikkati çeker.

Dış cepheyi üstte sınırlayan dışa taşkın saçak bordürü, iki renkli ve profilli

silme kuruluşuyla cepheyi üstten sınırlar. Yapı üzerindeki kubbe düzenlemesi Batı

Anadolu Beylikleri Mimarisi’nde görülen çift kademeli çokgen yüzeyli geçiş

bölgesini belirleyen kasnak ve kubbe örtülü olarak inşa edilmiştir. Mescid mekânına

üç yönde yuvarlak pencereler, kubbe kasnağı bütünlüğünde açılmıştır. Son cemaat

yeri cümle kapısı mukarnasla üç yönde sınırlanmış olup kapı açıklığı yekpare yan

söve ve üst lentoya sahip olarak düzenlenmiştir. Lento ile mukarnaslı bordür arasına

dilimli kemerle kuşatılmış beş satır Arapça kitabe yerleştirilmiş, kitabe ile kemer

arasında kalan yüzey ise, natüralizme yaklaşan bitkisel süsleme ile dolgulanmıştır.

Kemer kilit taşının üzerinde çift monadlar, krem-beyaz taş içine taş kakma olarak

işlenmiştir. Cümle kapısının mukarnas çerçevesinin profilli silmesi üzerindeki kemer

açıklığı yüzeyinde yer alan bezeme örneği ise, taş içine taş kakma kilit taşlı

bordürden sonra palmet ve rumîlerle dolgulanmış ayet bordürü yer almaktadır.

Bunun üzerinde yer alan kare pano üzerine, satrançlı kufî ile dört kez tekrarlanarak

Muhammed yazılmıştır. Panonun dışında kalan yüzey ise, rumî-palmet ve kıvrık dal

kuruluşlu bitkisel bezeme ile dolgulanmıştır.

Yapıda, ters T ( _I_) plân yorumunun verdiği işlevsel mekânların farklılığı,

yapının iç mekân düzenlenmesinde belirginleşmekte, orta mekân alışılmışın dışında

küçülerek bir geçit mekânı şeklinde biçimlenirken, üst örtüsünde de antik dönem

bindirme tekniğini uygulamış olmasıyla biçimsel farklılığı sergilemektedir.

Zemini yan tabhane mekânlarından yüksek tutulmuş mescid mekânı,

duvarları alt sıra pencere seviyesine kadar mermer taş kaplı ve profilli silmelerle sınır

olarak mekânı ifadelendirirken, mihrap dört tarafını iki sıra mukarnaslı bordürün

çevrelediği tek örneği oluşturmuştur. Kırmızı porfirden mihrap köşe sütünceleri,

mukarnas başlıklılarla beş yüzeyli mihrap nişini hareketlendirirken mukarnas

kavsarayı destekleyen bir ifade kazandırmıştır.

Mihrap kavsarası ile mukarnas bordür arasındaki yüzeyi bir merkezden

gelişen bitkisel bezeme örneğiyle volüdal kıvrımlar üzerinde çeşitli rumî, rumî

tomurcukları ve iki yanda iri palmetlerle grift bir bitkisel doku oluşturmuş, bu yüzey

üzerinde ise istifli yazı ile mihrap kitabeliği yer almıştır. Mihrap nişi içinde iki yan

karşılıklı yüzeylere nakkaş kitabesi işlenmiştir. Mihrap nişinin yüzeylerine birer

kandil motifi işlenmiş, bunun üzerinde geniş bir yazı bordürü yer almıştır. Yazı

bordürünün üzerinde yer alan geniş bitkisel bezemeli bordür rumî-palmet motifli

bordür niş yüzeylerini hareketlendirir. Kavsarayı sınırlayan profilli silmelerin

üzerinden başlayan mukarnasların nişlerinin yüzeyleri bitkisel bezeme ile

dolgulanırken, mukarnasın üçüncü sırasında yer alan sarkıtların alt yüzleri taş içine

taş kakma tekniğinde siyah mermerle bezenmiştir. Tepelik kısmı bir tam, iki yarım

palmet biçiminden meydana gelmiş, tüm yüzeyler bitkisel bezeme ile dolgulanmıştır.

15. yüzyıl başlarında Kütahya’da inşa edilen II.Yakup Bey’in İmareti (1411-

12), ters _I_ plân yorumuyla yan mekânlı olarak düzenlenmiş, türbesi eyvan

biçiminde yapının girişinin sol kanadına açılmaktadır. Buna üç bölümlü giriş ve

ortadaki kubbenin fenerli olması, kubbenin izdüşümündeki şadırvan eklendiğinde

ortaya ilgi çekici denemelerin yapıldığı bir yapı çıkmaktadır. Anadolu Beylikleri

döneminde dini fonksiyonun yanı sıra, sosyal yardım fonksiyonunun da önem

taşıdığı külliyelerin inşa edildiğini gösteren yapılardan biridir.13( resim 175-180)

Medreseler;

Günümüze ulaşan medreselerin çoğunun esasında külliye bütünlüğünde yer

alan medreseler olduğunu son araştırmalar ortaya koymuşsa da, mevcut yapıların

çoğunluğu tek yapı örnekleridir.

Germiyanoğulları Beyliği yapısı olan Vacidiye Medresesi (1314-15), adını bu

medresede uzun süre ders veren Molla Vacid’den alır. Kapalı avlulu, tek katlı ve iki

eyvanlı bir medresedir. Dıştan tamamen kesme taşla kaplı olan yapının ön

cephesinin genel görünüşü üçlü bir kademelenme göstermektedir. Yapının kuzey

cephesinde bulunan cümle kapısı sade görünüşüyle dikkat çeker. Süslemesiz,

yuvarlak profilli iki silme arasında, hafif bir sivri kemerle içeri doğru girinti yapan

giriş kısmı, ortada sekizgen bir merkezden çıkan tonozlarla örtülerek bağımsız bir

mekan gibi tasarlanmıştır.

Cümle kapısının karşılıklı iki yüzünde yer alan sivri kemerli nişlerin köşe

sütünceleri, dış cephedeki kapıdaki yegane bezeme unsurudur.

Cümle kapısından geçilerek girilen, tromplu kubbe ile örtülü giriş eyvanı

geniş bir sivri kemerle avluya açılır. Bütün yan mekânların açıldığı orta mekân,

ortası açık bir kubbeyle örtülüdür. Köşelerde Türk üçgenleriyle geçilen kasnağın

üzerinde, yuvarlak silme ile başlayan kesme taştan örülmüş kubbe yer almaktadır.

Kubbenin ortası açık bırakılarak camla kapatılmıştır. Orta avlunun güneyinde,

zeminden üç basamakla çıkılan beşik tonozlu ana eyvan bulunmaktadır.

13 Cantay, G; a.g.e, s,25

Medresenin doğu ve batı kanadında üçer tane beşik tonozlu, dikdörtgen

planlı oda vardır.14

Ana eyvanın avluya açılan sivri kemeri, bir sıra tamamlanmamış mukarnaslı

bordürle çerçevelenmiştir. Yapıda dikkati çekecek belirgin bir bezeme programı

uygulanmamış, düzgün kesme taşın verdiği dinginlikle yetinilmiştir.

Menteşeoğulları Beyliği yapılarından, Peçin Ahmed Gazi Medresesi (1375),

açık avlulu, iki eyvanlı simetrik medreseler grubuna girer. Güney cephesinde

bulunan cepheden ileri taşan, sivri kemerli anıtsal cümle kapısından geçilen avlunun

ortasındaki izler bir zamanlar burada şadırvan olduğunun gösterir. Giriş eyvanının

ekseninde yer alan, kemerle avluya açılan ana eyvanda, Ahmed Gâzi’nin türbesi ve

ana eyvanın iki yanında, üzeri beşik tonozla örtülü iki büyük oda yer almaktadır.

Diğer odalara göre daha büyük olan bu odalar muhtemelen kışlık dersane olarak

kullanma amaçlı yapılmıştır. Odaların kapıları dıştan profilli sivri kemerli, içten düz

lentoludur.

Medresenin hücrelerinin dördü, avlunun doğu ve batısına simetrik olarak

yerleştirilmiştir. Giriş kapısının sağ ve solunda da ikişer hücre yer almaktadır.

Odaların üzeri beşik tonozla örtülüdür. Genellikle ana eyvanın sağına ya da soluna

konulması gelenek haline gelen türbenin, bu yapıda ana eyvanda olması dikkat

çekicidir. Ana eyvanın üst örtüsünün kasnaklı bir kubbe ile örtülmüş olması ve

avluya kemerle açılması da farklı bir uygulamadır.

Medresede, süslemenin en yoğun kullanıldığı yer, yapının güney cephesinde

yer alan giriş kapısıdır. Cümle kapısında da alışıldık bezemeler yerine, profilli

silmelerle hareket sağlanmıştır. Giriş kapısının sivri kemeri, profilli silmelerin

etkisiyle gotik bir karakter kazanır. Bu tür kemerler, Menteşeoğulları’nın komşusu

olan Rodos’ta ve Kıbrıs’taki gotik yapılarda yaygın biçimde kullanılmıştır.15

Yapıda bulunan en önemli bezeme, ana eyvanın kemer köşe dolgularında

bulunan ve beyaz mermer üzerine yapılmış, bayrak tutan iki arslan kabartmasıdır.16

14 Doğu kanadındaki odalar günümüze gelirken , batı kanadındaki odaların yapının bitişiğindeki Ulu Cami inşaatı sırasında yıkıldığı öne sürülmektedir. 15 Tanman, B; 14. ve 15. Yüzyıllarda Anadolu Türk Mimarlığında Gotik Etkiler, Afife Batur’a Armağan; Mimarlık ve Sanat Tarihi Yazıları, İstanbul 2005, s.218 16 Arslan figürü, günümüzde ortadan kalkmış bulunan Peçin girişindeki bir çeşmenin ayna taşında ve Milas Müzesi’nde bulunan 18.yy a ait başka bir çeşmenin ayna taşında görülmektedir. Bkz. A.Arel;

Sağ tarafta yer alan bayrakta, Arapça olarak Ahmed Gazi’nin adı yazılıdır.17 Arka

ayakları üzerinde oturur pozisyonda betimlenen arslanların kuyrukları bacaklarının

arasından geçerek ejder başı şeklinde bitmektedir. Ön ayakları ile bayrak tutan

arslanlar profilden verilmelerine karşın, ayakları cepheden verilmiştir. Geleneksel

Türk sanatında arslan gibi güçlü hayvanların sultan simgesi olarak kullanıldığı

bilinmektedir. Fakat arslan figürünün burada kullanıldığı şekliyle ilk kez karşılaşılır.

Gotik etkilerin yoğun olarak hissedildiği yapıda, Venedik armalarını hatırlatan arslan

figürlü armalar bu etkiyi güçlendirir.

Saruhanoğulları Beyliği eserlerinden Manisa Ulu Camii’nin medresesi

(1378), Kayseri Kölük Camii Medresesi (1334)18 gibi camiye bağlı olarak yapılması,

açık avlulu, iki katlı ve tek eyvanlı oluşu ile Anadolu Selçuklu etkisini sürdürür. Bu

dönemde cami ile bitişik yapılan medrese yapısı, Osmanlı mimarisinde bağımsız yapı

olarak gelişir.19 Revaksız avlusu, asimetrik plânı ve ana eyvanın dışa taşmasıyla da

Beylikler dönemi medresesi geleneğini yansıtır.20 Yapının cephesi, kapının iki

yanında yer alan sivri kemerli nişler içindeki çeşmelerle hareketlendirilmiştir.

İki kapıyla girilen medresenin birinci kapısı, kuzey duvarının ortasında

bulunan eyvan şeklinde düzenlenmiş, altı basamaklı bir merdivenle çıkılan cümle

kapısıdır. Cümle kapısı, Ulu Câmi taç kapısının daha sade benzeridir. Beden

duvarından dışa taşkın olarak düzenlenen kapı, eni dar tutularak oldukça yüksek

tasarlanmış, sivri kemerli bir niş içine alınmıştır. Düz silmelerle sade bir şekilde

sınırlandırılmış olan giriş kapısının tek süslemesi, lentonun iç yüzeyinde bulunan,

üç adet küre biçiminde kabaradır. Yüzeyleri geometrik bezemeli kabaralar, lamba

gibi, aşağı bakar biçimde yerleştirilmişlerdir.21

Kuzeydoğu köşesinde yer alan, câmi ile bağlantıyı sağlayan ikinci kapı da

eyvan şeklinde tasarlanmıştır. Üzeri çapraz tonoz örtülü eyvan, iki devşirme sütunun

taşıdığı sivri kemerle avluya açılır.

Menteşe Beyliği Mimarisi’nde Latin Etkileri, Uluslar arası III. Türk Kültürü Kongresi, 25-29 Eylül 1993, Ankara, s.173 17 Arel’in “bölge üslubu” olarak tanımladığı bu kabartmalar için bkz. Aslanapa, O; “Türk Sanatı I-II”, İstanbul 1984, s.230: Arel, A; a.g.m, s.80: Ünal, H.R; Akdeniz’de İslam Sanatı, Erken Osmanlı Sanatı, Beyliklerin Mirası, İstanbul 2000, s.44 18 Kuran, A ; Anadolu Medreseleri, Ankara 1969, s.14 19 Acun, H; a.g.e., s. 347 20 Acun, H; a.g.e., s.347 21 Ögel, S; Anadolu Selçukluları’nın Taş Tezyinatı, Ankara 1966, s.95

Alt kat, kareye yakın dikdörtgen plânlı, revaksız bir avlu etrafına sıralanan

hücrelerden oluşmuştur. Medresenin batı kolunda yan yana üç küçük hücre, kuzey

kolunda beş hücre, doğu kolunda ise câmi ile bağlantıyı sağlayan eyvan ve bu

eyvana açılan türbe yer alır. Giriş ekseni üzerinde, güney duvarında yer alan ana

eyvan, dikdörtgen planlı, üzeri beşik tonoz örtülüdür. Sivri kemer alınlıklı ana

eyvanın iki yanında birer oda bulunur. Üst katında yer alan oda, “müderris” odası

olarak tasarlanmıştır.22 Solda yer alan oda ise, kareye yakın, beşik tonoz örtüsüyle

kışlık dersane olarak yapılmıştır. Yapı, Beylikler dönemi ilk medrese örneklerinden

biri olması nedeniyle de önemlidir.

Türbeler;

Batı Anadolu Beylikleri Dönemi türbelerinde, Manisa İshak Bey Türbesi’nde

olduğu gibi medresenin bir mekânı türbeye dönüştürülmüş veya II.Yakup imaretinde

olduğu gibi, yan eyvana türbe mekânı ilave edilmiş ya da Peçin Ahmed Gazi

Türbesi’nde görüldüğü gibi ana eyvan içine gömü yapılmıştır. Külliye bütünlüğü

içinde revaklı avlu gerisinde mekân sıralamasında yer alan İlyas Bey Türbesi ise,

farklı bir yorumla ifadelendirilir. Bunun dışında kalan türbeler ise, Saruhan Bey,

Süleyman Şah, Hatuniye ve Revak Sultan gibi türbeler müstakil yapılardır.

Batı Anadolu Beylikleri Dönemi türbe yapıları içinde en erken tarihli türbe

yapısı Birgi Hatuniye Türbesidir. (1310) Yapı, platform üzerine yerleştirilmiş altıgen

plan kuruluşuyla dikkati çeker. Yapıda taş süsleme giriş kapısının yay kemerinin kilit

taşı üzerinde yer alır. Kilit taşının üzerinde geometrik geçmeli bir kabara, bu

motifin sağında ve solunda ise birer rozet yer alır. Yapıdaki tüm süslemeler giriş

kapısında toplanmıştır. (resim 97-103) Hatuniye Türbesi ile bir zamanlar aynı

meydanı paylaşan Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi (1334) ise hem dış cephe hem de

iç mekân süslemeleriyle özellikli bir yapıdır. Kare plânlı yapı, pandantiflerle

geçilen, sekiz kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür. Güney cephesinde orta eksene giriş

kapısı yerleştirilmiştir. Hafif iç bükey düz silmenin çerçevelediği dikdörtgen giriş

kapısı, geçmeli kilit taşlı sivri bir kemerle örtülüdür. Türbenin giriş kapısı kuruluş

olarak Birgi Ulu Camii cümle kapısına benzer. Kapının kemer kilit taşı üzerinde yer

22 Sözen, M; Anadolu Medreseleri ( Selçuklu ve Beylikler Devri I-II), İstanbul 1972, s.182

alan iç içe iki çiçekten oluşan rozet ile bu rozetin iki yanında yer alan iki çarkıfelek

motifinin yüzeyleri eğri kesim tekniğinde işlenmiştir.

Tire Süleyman Şah Türbesi’nde (1349), kare prizmatik hacmin üzerini

sekizgen yüksek kasnaklı kubbe örter. Kasnağın kuzey cephesi dışındaki cephelerine

birer pencere açılmıştır. Cepheler farklı boyutlardaki mermer levhalarla kaplanmıştır.

Yapının doğu ve batı cephelerinde birer dikdörtgen pencere yer alır. Kuzey cephesi

sağır olan yapının giriş kapısı güney cephesinin ortasına yerleştirilmiştir.

Kapıyı üç yönden çerçeve içine alan burmalı silme, kitabeliğin etrafını da

çerçeveler. Sivri kemerin taşları birbirine yarım daireli geçmelerle bağlanır. Kilit

taşının yüzeyinde iç içe kademeli ışınsal bir rozet yer alır. Rozetin sağında ve

solundaki taşların yüzeyinde ise birer çarkıfelek yerleştirilmiştir. Rozetin ve

çarkıfeleklerin üzeri eğri kesim tekniğinde yivlenmiştir. Yapının cümle kapısı ile

Birgi Ulu Camii (1312) ve Birgi Aydınoğlu Mehmed Bey (1334) türbe kapıları,

kuruluş düzeni arasındaki benzerlikle dikkati çeker.

Peçin Ahmed Gazi Medresesi (1375) ana eyvanında bulunan Ahmed Gazi

Türbesi, Batı Anadolu Beylikleri dönemi içinde tek uygulamadır.

Yapıda bulunan en önemli bezeme, ana eyvanın kemer köşe dolgularında

bulunan ve beyaz mermer üzerine yapılmış, bayrak (çetr) tutan iki arslan

kabartmasıdır. Gotik etkilerin yoğun olarak hissedildiği yapıda, Venedik armalarını

hatırlatan arslan figürlü armalar bu etkiyi kuvvetlendirir.

Dikdörtgen plânlı, üzeri kubbe ve tonoz örtülü Saruhan Bey Türbesi (1388)

kündekârî kapı kanatlarıyla dikkati çeker. Sonsuza giden geometrik kurgulu bu

kapılar, İshak Bey Türbesi (1378) kapı kanatları ile aynı düzene sahiptir. İshak

Çelebi Türbesi kubbede yer alan kalem işi süslemeleri ve kapı sövesinde kullanılan

devşirme malzemeye gösterilen özen ile Saruhan Bey Türbesi’nden ayrılır. Aynı

dönem ve beyliğe ait bir diğer yapı ise Revak Sultan Türbesidir (1371). Kare plânlı,

konik külahlı yapısı ile diğer türbelerden ayrılır. Yapının güney cephesinde tuğladan

yapılmış, testere dişi şeklinde sağır pencereyi sınırlayan çerçeve, mihrap yönünü

vurgulayan mimari elemana dönüşmüştür. Bu sağır pencerenin üzerine yerleştirilen

“opus sectile” tekniğinde işlenmiş olan parça ve kuzey cephesinde kemerin solunda

yer alan yuvarlak kemerli burma sütüncuklar içine alınmış şamdan benzeri motifle

süslü parça, yapıda devşirme malzeme kullanımına işaret eder.

Germiyanoğlu II.Yakup Bey İmareti (1411-12) )’nin önemli bir bölümü olan

türbe kısmı, güneyde bulunan yan eyvana sonradan eklenmiştir. Eyvan tipi türbe

yapılarının uygulaması olan bu türbe, kademeli bordürlerle sivri bir kemer biçiminde

kuzeye açılmaktadır. Zeminden yükseltilmiş platform üzerinde yer alan sanduka,

altıgen firuze çinilerin etrafına üçgen lacivert çinilerin yerleştirilmesiyle oluşan, altı

köşeli yıldız motifleriyle kaplıdır. Zemin ise, bordürlerle sınırlanan altıgen çinilerle

kaplanmıştır. Erken Osmanlı dönemi, Bursa yapılarında karşılaştığımız rumi-palmet

örnekli bordürler, sandukanın yerleştirildiği zemini ikiye böler.

İshak Fakih Camii (1433) son cemaat yerinin sağ tarafında yer alan türbe

mekânı ve bu mekanı örten dilimli kubbe ile farklı bir son cemaat yeri

uygulamasıdır. Firuze sırlı tuğlalarla kaplı türbenin zeminini kaplayan çiniler, son

onarımlarda yenilenmiştir.( resim 183)

20

2.2. 3. GERMİYANOĞULLARI BEYLİĞİ (1300-1429)

Germiyan önceleri Türk boylarından birinin adıyken, Anadolu Selçuklu

Devleti'nin son dönemlerinde, 1300 yılında kurulan Germiyanoğulları Beyliğine de

ad olmuştur.1 Germiyan boyunun Anadolu’ya ne zaman geldiği belli değildir. 13.

yüzyıl da Malatya taraflarında Anadolu Selçuklu Devletinin hizmetinde bulundukları

bilinmektedir. Malatya’da yerleşik oldukları dönemde, Germiyan boyunun başındaki

Alişiroğlu Muzafferüddin, Selçuklu Sultanı 2. Gıyaseddîn Keyhüsrev tarafından

Baba İshak tarafından çıkarılan Babai İsyanını bastırmakla görevlendirilmiş, ancak

muvaffak olamamıştır.2 Yine bu aileden ve Selçuklu beylerinden olan Kerimüddin

Alişir, Selçuklu şehzadeleri arasındaki taht mücadelesine karıştığı için, Moğollar

tarafından öldürülmüştür.3 Germiyanoğulları daha sonra Moğol baskısı nedeniyle

Kütahya tarafına göç etmiş ve bağımsızlıkları için Anadolu Selçuklu Sultanı 2.

Gıyaseddin Mesut ile Moğollara karşı mücadele vermişlerdir.4

Germiyanoğulları Beyliğini kuran Kerimüddin Alişir’in oğlu Germiyanoğlu I.

Yakup Bey (1300-1340), dönemi Germiyanoğullarının en güçlü oldukları dönemdir.5

Yakub Bey'in Aydınoğlu Mehmet Bey kumandasında Ege sahillerine gönderdiği

Germiyanlı ordusu, Bizanslılardan Ayasulug (Selçuk) ve Birgi’yi alarak, bu yörede

Aydınoğulları Beyliği'nin kuruluşunun öncüsü olmuştur.6 I. Yakup Bey, 1305

tarihinde Menderes Nehri kenarındaki Tripolis (Buldan kasabası doğusunda, Yenice

yakınında) şehrini alıp, 1306'da da 12.000 piyade ve 8000 süvari ile Bizans'ın iç

bölgede kalmış en önemli merkezlerinden olan Alaşehir’i kuşatmış, Bizanslılar,

İspanya’dan paralı asker olarak getirtmiş oldukları Katalan birliklerini Alaşehir’deki

Türk kuvvetleri üzerine gönderince, Germiyanlılar kuşatmayı kaldırmışlardır.7 Ancak

Alaşehir, 1314 yılında I. Yakup Bey tarafından alınıp, haraca bağlanmış, Alaşehir

1 Uzunçarşılıoğlu, İ.H ; Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, Ankara, 1988 s.39 2 Varlık, M.Ç; Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, İstanbul, 1982, s., 487 3 Varlık, M.Ç; a.g.e., s., 487 4 Uzunçarşılıoğlu, İ.H ; a.g.e, s.40 5 Varlık, M.Ç; a.g.e., s., 488 6 Akın, H. , Aydınoğlu Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara 1986: Mükrimin Halil; Düsturname-i Enveri, İstanbul 1929: Uzunçarşılıoğlu, İ.H ; a.g.e. 7 Varlık, M.Ç; a.g.e., s., 489

21

Rumlarından alınan cizye ile Kütahya’da yaptırılan Vacidiye Medresesi'nin

ihtiyaçları karşılanmıştır.

I. Yakup Beyin 1340’ta vefatı üzerine, yerine oğlu Germiyanoğlu Mehmet

Bey geçmiş, hükümdarlığının ilk dönemlerinde Bizanslılar, Katalanlar’ın yardımıyla

Kula ve Simav’ı Germiyanoğulları Beyliği'nden geri aldılarsa da, Mehmet Bey

buraları yeniden topraklarına katmaya muvaffak olmuştur.8Germiyanoğlu Mehmet

Beyin vefat tarihi kesin olarak belli değildir ancak, kaynaklarda 1361 yılında vefat

ettiği yazmaktadır.9 Ölümünden sonra yerine geçen Süleyman Şah'ın

hükümdarlığının ilk yılları durgun geçmiştir. Karamanoğulları ile Hamitoğulları

arasındaki mücadelede Hamitoğlu İlyas Bey'in tarafını tutması, Karamanoğulları ile

arasının açılmasına sebep olmuş, Süleyman Şah, Karamanoğulları Beyliği'nin baskısı

karşısında, Hıristiyanlarla mücadelede büyük başarı sağlayan ve sınırlarını

genişletmekte olan Osmanoğulları Beyliği ile anlaşma yoluna gitmiştir.10

Germiyanlı İslâm alimi İshak Fakih ve beraberindeki heyet, değerli hediyeler

ile Osmanlı Padişahı I.Murad (Hüdavendigar)'ın huzuruna gönderilerek, Süleyman

Şah’ın kızını Osmanlı Şehzadesi Bayezıd'a (sonradan Yıldırım Beyazıd) vermeyi ve

çeyiz olarak da, Kütahya ile beraber Simav, Eğriboz (Emet) ve Tavşanlı’yı

Osmanlılara devretme teklifini iletmişlerdir. Teklifin kabul edilmesinden sonra

düğün yapılmış11 ve Süleyman Şah Kula kasabasına çekilerek yönetimi, Şehzade

Bayezıd’a bırakmıştır.12

Süleyman Şah'ın 1387 tarihindeki ölümüyle, oğullarından Germiyanoğlu II.

Yakup sülalenin başına geçmiştir. II. Yakup Bey, Osmanlı Devleti'nin 1389 tarihinde

Haçlılarla yaptığı I. Kosova Savaşı sonrasında I.Murad’ın şehit olmasını fırsat bilip

değerlendirerek, babasının Osmanlılara bıraktığı toprakları geri almaya

kalkışmıştır.13 1390 tarihinde Rumeli’deki durumu düzelttikten sonra Anadolu’ya

geçen, yeni hükümdar Yıldırım Bayezıd Kütahya taraflarına gelerek, kendisine karşı 8 Uzunçarşılıoğlu, İ.H ; a.g.e, s.44 9 Koca, Salim, Anadolu Türk Beylikleri, Türkler Ansiklopedisi, C.6, s. 720 10 Uzunçarşılıoğlu, İ.H ; a.g.e, s.45 11 Aşıkpaşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi, çev, K. Yavuz- Y.Saraç, İstanbul 2003, s. 117-118 12 Koca, S.; a.g.e., s. 720: Uzunçarşılıoğlu, İ.H., a.g.e., s. 46. 13 Uzunçarşılıoğlu, İ.H ; a.g.e, s.47

22

çıkan II. Yakub Bey ve Subaşı Hisar Bey'i yakalatıp, Rumeli’deki İpsala kalesine

hapsetmiş14 ve Germiyanoğulları topraklarının tamamını Osmanlı Devletî'ne

katmıştır. Ancak II. Yakub Bey, İpsala kalesinde dokuz yıl hapis kaldıktan sonra,

1399 yılında bir fırsatını bulup kaçmış15 ve deniz yoluyla Suriye’ye, oradan da

Timur'un yanına sığınmıştır.16 II. Yakup Ankara Savaşı'nda Osmanlı Devleti'ne karşı

Timur'un saflarında savaşmış, savaş sonunda Timur eski Germiyanlı ülkesini II.

Yakub Bey'e iade etmiştir.17

II. Yakub Bey, Osmanlı şehzadeleri arasındaki taht mücadelelerinde, yeğeni

Çelebi Mehmed (sonradan I. Mehmet)'in tarafını tutmuştur. Bu yakınlığı

benimsemeyen Karamanoğlu Mehmet Bey, iki yıl üst üste düzenlediği seferler ile

Kütahya’yı işgal ederek Germiyanoğulları Beyliği'ne hakimiyetine almıştır.

Karamanoğulları'nın, Germiyan ülkesindeki hakimiyetleri iki buçuk yıl kadar

sürmüş, Osmanlı Sultanı I. Mehmed, Rumeli’de kardeşi Musa Çelebi’yi bertaraf

ettikten sonra, Karamanoğulları üzerine yürüyerek, onları Konya’ya kadar geri

sürmüştür. I. Mehmet, böylece hakim olduğu Germiyan topraklarını yine, dost ve

müttefik bildiği II. Yakub Bey'e devretmiştir.18

I. Mehmet’in ölümüyle yerine geçen II. Murad' a karşı, Karamanoğulları ile

beraber Germiyanoğlu II Yakub Bey de Şehzade Mustafa tarafını tutmuş, Mustafa

Çelebi’nin II. Murad'a yenilip İznik’te öldürülmesinden sonra Yakup Bey, Osmanlı

Devleti ile dost geçinmeyi tercih etmiştir. II. Yakup Bey, 1428 tarihinde Osmanlı

payitahtı Edirne’ye bizzat giderek II. Murat ile görüşmüş,ölümünden sonra ülkesini

Sultan’a bıraktığını vasiyet edip, Kütahya’ya dönmüştür.19

Germiyanoğlu II. Yakup Bey'in 1429 tarihinde ölümüyle, Germiyanoğulları

Beyliği sona ermiş ve toprakları miras yoluyla Osmanlılara kalmıştır.20 Kütahya ve

14 Varlık, M.Ç; a.g.e., s., 496 15 Aşık Paşazade, a.g.e, s., 139 16 Varlık, M.Ç; a.g.e., s., 497 17 Uzunçarşılıoğlu, İ.H ; a.g.e, s.48 18 Varlık, M.Ç; a.g.e., s., 499 19 Uzunçarşılıoğlu, İ.H ; a.g.e, s.50: Varlık, M.Ç; a.g.e., s., 503 20 Pitcher, Donald, Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası, çev. Bahar Tırnakçı, İstanbul 2001, s.57.

23

Afyonkarahisar sancak haline getirilerek, Kütahya önce bir şehzade şehri, sonra da

Anadolu beylerbeyliği'nin merkezi olarak Osmanlı teşkilat yapısına dahil edilmiştir.

KAYNAKLAR

AKIN, Himmet (1986), Aydınoğlu Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara.

AŞIKPAŞAZADE (2003), Osmanoğulları’nın Tarihi, çev., K.Yavuz- Y.Saraç,

İstanbul.

ENVERİ, Düsturname-i Enveri, çev., Mükrimin Halil, İstanbul.

KOCA, Salim (2002), Anadolu Türk Beylikleri, Türkler Ansiklopedisi, C.6,

Ankara.

PİTCHER, Donald (2001), Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası, çev.

Bahar Tırnakçı, İstanbul.

UZUNÇARŞILIOĞLU, İ.Hakkı (1988), Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu,

Karakoyunlu Devletleri, Ankara.

VARLIK, Mustafa (1982), Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, İstanbul,

1

1. GİRİŞ

Batı Anadolu Türkmen Beyliklerinin ortaya çıkışı, Türk tarihinin pek

kavranamayan önemli gelişmelerinden birini teşkil eder. 13. yüzyıl Anadolu’sunun

siyasi ve sosyal şartlarının bir sonucu olarak kurulup; bağımlı veya yarı bağımlı 14.

yüzyılın ilk çeyreğine kadar siyasi varlıklarını ve etkilerini sürdüren söz konusu

beyliklerin tarihi, şüphesiz onlardan biri olup zamanla hepsini kendi bünyesinde

eriten, bir bakıma yeni bir karışım denilebilecek Osmanlı Devleti ile doğrudan bir

etkileşim içindedir. Dönem kaynaklarında “uc” veya “ucat” diye adlandırılan1 bu

Beyliklerin hüküm sürdüğü yaklaşık bir buçuk asırlık süreç, Selçuklular ve

Osmanlılar arasında bir geçiş dönemi olarak nitelendirilir.

Batı Anadolu Beylikleri, yerleştikleri bölgenin tarih boyunca sahip olduğu

yoğun kültür birikimini değerlendirip, kendi kültürleri ile kaynaştırarak ortaya

koydukları eserlerde yeni denemelere girişmişlerdir. Bu süreç, Anadolu Türk

Mimarisi’ne getirdiği yenilikler ve gelişmeler nedeniyle önemli olmasına rağmen, bu

konuda yapılan çalışmalar yetersiz kalmaktadır.

Batı Anadolu Beylikleri Mimarisi yapıları söz konusu olduğunda, bu döneme

ait yapıların süsleme programları esas alınarak, toplu şekilde değerlendirilen bir

çalışma yapılmamıştır. Yapılan çalışmalar şehir monografileri veya bilinen birkaç

yapının incelemeleri şeklinde olup, Batı Anadolu Beyliklerinin mimarisini tanıtmak,

yorumlamak yerine Batı Anadolu Beyliklerinin tarihçelerini ağırlıklı olarak

vermektedir. Bu çalışmalar, Batı Anadolu Beylikler mimarisi için son derece sınırlı

olup, konuyu aydınlatmaktan uzak kalmaktadır.

Ancak Batı Anadolu Beyliklerinin ortaya koyduğu mimari varlıklar, doğu ve

orta Anadolu Beyliklerinin ortaya koyduğu mimari varlıklardan farklı olarak

kaynağını Anadolu Selçuklu mimarisinden almakla beraber, farklı bir kültür ve

mimarinin bulunduğu topraklarda ortaya çıkmış olduğundan başta cami mimarisi

1 Feridun M.Emecen; İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası, İstanbul 2001, s.121

2

olmak üzere, camiye bağlı işlevsel yapılarda farklı plan ve üst örtü yorumları ortaya

koymuş, dolayısıyla da çeşitlilik gösteren yapılar doğmuştur.

1.1. Çalışmanın Amacı

Batı Anadolu Beylikleri Mimarisinde Tipolojiye Bağlı Süsleme Programları

konulu çalışmada, daha önce bu konuda kapsamlı bir çalışma olmaması çıkış noktası

olmuştur. Bölge ve dönem ile ilgili yapılan çalışmalar, beylik monografisi şeklinde

yapılmış, çalışma konuları tek beylikle sınırlı tutulmuştur. Bezeme, mimarinin

parçası olarak görülmüş, tek bir mimari eleman seçilerek veya mimariden ayrı

tutularak teknik ve biçim özellikleriyle değerlendirilmiştir. Benzer konularda yapılan

çalışmalarda, özellikle yüksek lisans tezlerinde, eserlerin yerinde görülmediği verilen

bilgilerin niteliğinden anlaşılmaktadır.

Çalışmanın amacı, günümüze gelen Batı Anadolu Beylikleri eserlerinde

süslemenin biçimsel düzenlemelerini tespit ederek; bulundukları yüzey, malzeme-

teknik ve örnek özelliklerine göre değerlendirmektir. Bu nedenle, çalışmada ağırlık,

süslemenin yer aldığı yüzeylerin belirlenmesi, malzeme ve teknik özelliklerinin

saptanması ve süslemeyi oluşturan örneklerin irdelenmesidir.

1.2. Çalışmanın Yöntemi

“Batı Anadolu Beylikleri Mimarisinde Tipolojiye Bağlı Süsleme Tasarımları”

konulu çalışma iki aşamada toplanan bilgilerin değerlendirilmesiyle oluşmuştur. İlk

aşamada, bu konudaki tüm kaynaklar (kitaplar, tezler, makaleler) taranarak eserler

tespit edilmiştir. İkinci aşamada ise, kaynaklardan tespit edilen tüm eserler

fotoğraflanarak, özgün süsleme programına sahip olanlar saptanmış ve tez

bütünlüğünde çalışılmıştır.

Bu çalışma, bir kaynak araştırması olmaktan ziyade, eserlerin yerinde

tespitine ve gözleme dayalıdır. Kaynaklardan, eserlerin tespiti, tarihlendirilmesi ve

onarımları söz konusu olduğunda yararlanılmıştır. Katalogda kullanılan plânlar

yayınlardan alınmış, bu planlar bilgisayar ortamında yeniden çizilmiştir. Çizimler

bir kısmı için de aynı yol izlenmiş, yayınlardan alınan çizimler, bilgisayar ortamında

ölçüleri değiştirilmeden yeniden çizilmiştir. Çizimleri yapılan çiniler ise, orijinal

renkleri saptanarak renklendirilmiştir. Kullanılan tüm fotoğraflar bu çalışma için

3

yerinde çekilmiştir. Çalışma kapsamında olmayan eserlerin fotoğrafları

kullanılmamış, konuyla ilgili kaynak referansları verilmiştir.2

1.3. Çalışmanın Kapsamı

Konunun sınırlarının belirlenmesinde malzeme ve süslemenin özgünlüğü

belirleyici olmuştur. Beylikler döneminden günümüze süsleme programına sahip,

sağlam durumda hamam yapısı gelmediği için, hamamlar konu dışında tutulmuştur.

Var olan hamam yapılarının günümüze tek duvar halinde gelmiş olması, günümüze

gelen hamamların da süsleme programına sahip olmamaları sebebiyle, konu

hakkında fikir veremeyecekleri kanısına varılmıştır. Batı Anadolu Beylikleri

eserlerinden günümüze sağlam gelen, ancak hiçbir süsleme elemanı içermeyen

yapılar da aynı yol izlenerek katalog dışı tutulmuştur. Beylik yapısı olduğu kesinlikle

tespit edilen, fakat günümüze tek duvar halinde gelen veya Muğla Ulu Câmi’nde

olduğu gibi günümüze özgün olarak sadece kitabesi gelen yapıları çalışmaya dahil

etmek, konunun özünden uzaklaşmak olacağı için bundan özellikle kaçınılmıştır.

Kaynaklardan tespit edilen yapılar, ait oldukları Beyliklere göre gruplanmış,

bu eserler de kendi içinde tarih sırasına göre tipolojik kurguya uygun olarak plân ve

süsleme özellikleri ayrı başlık altında verilmiştir. Çalışmanın tarih sınırlamasında,

Beyliklerin ortaya çıkışlarını takip eden eserlerin oluşma süreci göz önüne alınmıştır.

1300-1433 tarihleri ile sınırlandırılan çalışma, Batı Anadolu Beyliklerini oluşturan;

Aydınoğulları, Germiyanoğulları, Menteşeoğulları ve Saruhanoğulları beyliklerini

kapsamaktadır. Çalışmanın başında bu beyliklere dahil edilmesi düşünülen ancak,

yerinde tespit çalışmaları sonucunda günümüze herhangi bir yapısının gelmediği

anlaşılan Karesioğulları Beyliği çalışma dışında bırakılmıştır. 3

2 Planlar Ali Kızıltan ve Vakıflar Genel Müdürlüğü yayınlarından; Çizimler ise,Birgi de bulunan eserler için Ş.Gök, diğerleri Y. Demiriz’den alınarak bilgisayar ortamında yeniden çizilmiş, çiniler renklendirilmiştir. Özgün çizimler için bir kısmı için Hamdi Bülbül’e teşekkür ederim 3 Karasioğullarının hüküm sürdüğü Balıkesir ve çevresi taranmış, ancak günümüze ulaşan Karasi Beyliğine ait mimari yapı tespit edilememiştir. Günümüzde bölgede bulunan birkaç türbe Karasi Türbesi, Karasi Baba Türbesi gibi adlarla tanınmaktadır. Bu türbelerin tümü yüzyıl başında yapılmış, daha sonra onarım görmüş yapılardır.

Harita 1 1299-1300 (H.730) Tarihlerinde Batı Anadolu Beylikleri ( Kaynak; E. De Zambaour, Manuel

de Génélogie et de Chronologie pour l’Histoire de l‘İslam, Berlin, 1955, harita II)

Harita 2 Yaklaşık 1300-1320 Tarihlerinde Türk Beylikleri ( Kaynak; D.Edgar Pitcher, Osmanlı

İmparatorluğunun Tarihsel Coğrafyası Harita No: 7)

XXIV

Harita Listesi

1. Batı Anadolu Beylikler Haritası ( E. De Zambaur, Manuel de Généalogie et de

Chronologie pour l’histoire de l’Islam, Berlin, 1955, Harita II.)

2. Yaklaşık 1300-1320 Tarihlerinde Türk Beylikleri ( Kaynak; D.Edgar Pitcher,

Harita 7)

VI

SUMMARY

This study comprises of the decoration programs in terms of typlogy in the

architecture of the West Anatolian Principalities. The reason for doing this study is

that there has been no detailed study about this subject in the literature yet. There are

some literature exists about the region and the age of the West Anatolian

Principalities, but they are restricted only single theme such as wood or stone craft or

only single instead of the all aspect of them. In this study, all kinds of decorations

(stone, wood craft ect.) were taken in into account in terms of architectural concern.

The studies dealt with the region and the age in the literature are usually

focused on the history of the West Anatolian Principality instead of definition and

interpretation of their architecture. Even some of these studies are controversial to

define the identities of the architecture of the West Anatolian Principality Although

the architecture of the West Anatolian Principality is originated from Anatolian

Seljuks like the Middle and East Anatolian, Principality it differs especially mosque

architecture and its parts due to the historical impact of the region occupied by

different cultures in the history.

When one looks at the architecture and art of the West Anatolian ,

Principality it can easily be seen the impact of Syria and Southeast Anatolian style

from decoration and architecture of the buildings. This indicates that some craft man

and architects were mobile to carry out their work all over the Anatolia in that age.

As a result of this, one can enable to fallow the impact of the Middle East Turkish

Architecture for planning and decoration work in the architecture of the West

Anatolian Principalities.

Ottomans one of the West Anatolian Principalities located to south of the

Marmara sea was rapidly grown up after its establishment, exhibit the same

characteristics mentioned above in architecture style. The impact of other the West

Anatolian Principalities is obviously seen in early Ottoman’ architecture.

In this study, all the architectures found in the literature were observed at

their location. Only architectures with their characteristic decoration programs were

selected and included in the study. This study is based on the observation of the

VII

selected architectures at their location. Literature search has been done to find out the

date of construction or restoration for some architectures. All the photographs of the

architectures used in this study were photographed in their location. The photographs

not used in this study but mentioned can be reached from the referances.

The scope of this study was determined by the uniqueness of the materials

and the decoration. The restorated architectures were excluded. Due to the

destruction of the Turkish bath from the age of the West Anatolian Principalities

were excluded as well. The intact architectures were also excluded from the study

because of the lack of decoration. Although Muğla Ulu Mosque is a West Anatolian

Principalities architecture, was not incluted because of its very poor condition.

This study covers the time period from 1300 to 1425, Principalities namely

Aydınoğulları, Germiyanoğulları, Menteşeoğulları and Saruhanoğulları.

Karasioğulları was excluded because no material has reached up to now from them.

The study of the decoration programs in the architecture of the West

Anatolian Principalities tried to find out the development of decoration programs by

looking at the intact examples. Ottoman Principalities located South Marmara, one

of the five Principalities mentioned in the study, was excluded from the study due to

its importance in the development of Ottoman architecture.

3 . KATALOG

3.1. AYDINOĞULLARI BEYLİĞİ

3.1.1. BİRGİ ULU CAMİİ

Katalog : 1

Plân : 1

Resim : 1-50

Çizim: 1-28

İnşâ Tarihi: H.712 / M. 1312

Yaptıran: Aydınoğlu İsa Bey

Mimarı: Bilinmiyor

Yeri: Birgi ilçesi’nde Birgi Deresi’nin doğusunda, Aydınoğlu Caddesi üzerinde

bulunur.

Tarihlendirme: Camii, Aydınoğulları Beyliği’nin günümüze ulaşan en erken tarihli

eserlerinden biridir. Yapının kuzey kapısı üzerinde yer alan sülüs hatla yazılmış inşa

kitabesinde;

Bismillahirrahmânîrrahîm, fetehe hâzihi’l-beldeti

bi’nasri’l-lâhi ve te’yidihi

Mevlâna el-emirü’l-kebîr el-Gâzî fî sebîli’l-lâhi teâlâ

Muhammed ibn Aydın fî târîhi sene seb’a ve seb’a mie

ve ben’i hâzihîl cami fi seneti inşâ aşere ve seb’a mie )1 Buna göre, Aydınoğlu Mehmed Bey 1307-8 tarihinde beldeyi fethetmiş ve

1312-13 yılında yapının yapılmasını emretmiştir.

Yapının doğu kapısı üzerinde yer alan sülüs hatla yazılmış ikinci inşa

kitabesinde ise;

Amere bi’imâreti’l-cami’i’l-mübareki’l-hayri’l-âli el-Emiru’l-Kebir el-Malik

El-alem el -adil Ebu’l hayrât Mubârizu’d-devle ve’d-din Muhammed bin

Aydın e’azze’l-lâhu ensârehu fi seneti inşa aşere ve seb’a mie (712)

1 Evliya Çelebi, Seyahatnâme c. IX, İstanbul 2005, s,92-93; Tevhid,A, Rum Selçuki Devleti’nin İnkırazıyla Teşekkül Eden Tevaif-i Müluk: Aydınoğulları, Tarihi Osmani Encümeni Mecmuası, C.II, İstanbul 1927, s.621; Uzunçarşılı, İ.H., Kitabeler....., s,110; Akın, H, Aydınoğulları Tarihi, s, 105.

İkinci kitabeye göre ise, bu mübarek camiinin inşasını, Yüce Büyük Emir,

Hayırlar Babası Aydınoğlu Mehmed Bey’in emrettiği yazılıdır. Bu kitabede ayrıca

“Emir-ül Kebir” sıfatıyla bu beldenin kesin ve tek hakimi olduğu belirtilen

Aydınoğlu Mehmed Bey’in, “Mubârizu’d-devle ve’d-din” ünvanı ile ise, dinin ve

devletin koruyucusu olduğu anlaşılmaktadır.2

Evliya Çelebi ise Birgi Ulu Câmi hakkında şunları yazmıştır;

“ ...Eski câmi Fâtihi bilâd Mehemmed Şâh ibn Aydın Bay’ındır. Kârgir kubbe

değildir, ammâ harpişte münakkaş servi levhalı tavan üzre serâpâ kurşumlu bir

câmi-i münevverdir. Lâkin mihrâb üzre bir kubbe-i âlîsi evce müntehî kârgir

kubbedir. Ve kubbe içi cümle silu ve lâjüverd ve lâ’li rengâreng boyalar ile serâpâ

nakş-ı Mâni ile menkûş bir kubbe-i kâşî-i çîn gayri nükûşdur kim mihrâbı ve der-i

dîvârı cümle müzehheb bûkalemûn-ı ibret nümundur.

Ve mihrâbı cengârî Çîn-i fağfûr-ı Çîn halkâri ile münakkaş bî-bedel

mihrâbdır kim gûyâ murassa Freng Mâni mînâsıdır. Ve derûn-ı câmi tûlen ve arzan

zergerdân ayak mest ile seksener kademe arîz ü tûlîdir. Ve cümle on altı somâkî

amûdlar üzre kemerlerin fevki servi tavandır. Ve üç kapusu var. İki yan kapudur.

Ammâ kıble kapusuna altı kademe taş nerdübân ile su’ud olunur.

Ve minberi gerçi ceviz ağacı levhası ve haşebdendir. Ammâ Fahrî oyması-

misâl gûnâ-gûn müşebbek ve münakkaş şükûfe ve gül ve sünbül ve mutahıllar ve

kitâbe ve islimîler ve mersûm bir minber-i ra’nâdır. Ve kıble kapusu atabe-i ulyâsı

üzre târîhi budur:

Bismillahirrahmânîrrahîm, fethu hâze’l-ma’bedi

bi’nasri’l-lâhi fî eyyâmi devlet-i el-Emîri’l-kebir

el-Gâzî fî sebîli’l-lâhi Mehemmed bin Aydın fî târîhi sene seb’a ve

seb’amie(707)

Tâhrîr olunmuşdur. Ve câmi’in sağ tarafında iki şerîfeli bir mevzûn minâresi

var. Tula ve kâşî çînîdir. Ve haremi etrâfında yan sofaları ve medrese hücreleri

vadır. 3

Plân

2 Kalfazade, S, Anadolu’da Aydınoğulları Dönemi Mimarisi, İÜ, yayınlanmamış doktora tezi, İstanbul 1995, s.55 3 E.Çelebi, a.g.e, s.92-93

Külliye bütünlüğünde bulunan dikdörtgen plânlı, mihrap önü kubbeli yapı,

mihraba dikey beş sahına ayrılmıştır. Yapının örtü sistemi mihrap önünde kubbe,

diğer kısımlarda kırma kurşun çatıdır. Minare, yapının güneybatı köşesinde yer alır.

Yapı devşirme blok taşlarla kaplanmıştır.

Doğu cephesinde saçak seviyesine yakın dört dikdörtgen pencere, alt sırada

cümle kapısı ve kapının iki yanına birer dikdörtgen pencere yerleştirilmiştir. Bu

cephenin güney köşesinde, yerden yaklaşık 2.50 m yükseklikte devşirme bir arslan

heykeli, duvar dokusu içinde yer alır. Dört basamak merdivenle çıkılan, doğu

cephesinde bulunan cümle kapısı düz silmelerle çerçevelenmiştir. Giriş açıklığının

üzerinde payelere oturan basık bir kemer yer alır. Kemerin kilit taşının üzerinde

kabartma iri bir palmet motifi ve bunun üzerinde dilimli bir kabara bulunur.

Kemerin köşe taşlarında bulunan iki madalyonun üzerinde yazılar görülmektedir.

Kemer köşe dolgu yüzeyleri ise, iri birer rozetle bezenmiştir.

Devşirme bloklarla kaplanmış güney cephesinde, alt seviyede iki sivri

kemerli dikdörtgen alınlıklı pencere, üst seviyede ise dört dikdörtgen pencere

kuruluşu yer alır. Kare kaide üzerinde yükselen silindirik gövdeli minare, bu

cephenin batı köşesindedir.

Batı cephesinde alt seviyede iki dikdörtgen pencere, üst seviyede ise sekiz

pencere bulunmaktadır. Riefstahl’ın yayınladığı plânda, caminin batı duvarında

pencereden dönüştürülen bir kapı işaretlidir.4 Evliya Çelebi’de yapıdan üç kapılı

olarak bahseder.5 Batı duvarında alt iki pencere arasında yer alan kısmın kalın bir

harç tabakası ile sıvanmış olması buradaki onarıma işaret eder. Bu cephede, güneye

doğru olan alt pencerenin oldukça eski bir tarihte kapıya dönüştürüldüğü

anlaşılmaktadır.

Kuzey cephesinde, cümle kapısının iki yanında simetrik pencere kuruluşları

yer alır. Alçı dışlıklı dört adet dikdörtgen üst sıra penceresi ve boğma demir şebekeli,

iki dikdörtgen alt sıra penceresi cepheyi ifadelendirir. Yapıya sonradan eklenen son

cemaat yeri 1944 yılındaki depremde yıkılmış, yerine yenisi yapılmamıştır.6 Altı

basamaklı merdivenle çıkılan cümle kapısı duvar yüzeyinden hafifçe dışa taşkındır. 4 Riefstahl; Cenubi Garbi Anadolu’da Türk Mimarisi, İstanbul 1941, s.21 5 Evliya Çelebi; a.g.e, s., 92-93 6 Önkal, H; Birgi Ulu Camii Hakkında Bazı Mulahazalar, IX.Milletlerarası Türk Sanatları Kongresi, C.III, Ankara, 1993, s.33

Düz silmelerle dikdörtgen çerçeve içine alınan kapı, zıvanalı geçmeli sivri bir

kemerle örtülüdür. Kilit taşının üzerinde bir vazodan çıkan kabartma nar motifleri

görülmektedir. Kemer taşlarının her birinin üzerinde birer rozet yerleştirilmiştir.

Kemer köşe dolgu yüzeylerinde geometrik bezemeli birer madalyon bulunur. İnşa

kitabesi, sivri kemerin üzerinde, hafifçe duvar yüzeyinden çökertilmiş, eğik

silmelerle sınırlanmıştır.

Dört basamaklı merdivenle inilen, kareye yakın dikdörtgen plânlı harim,

mihraba dikey beş sahına bölünmüştür. Orta sahın yan sahınlardan geniş ve yüksek

tutulmuştur. Sahınları birbirinden ayıran sivri kemerler devşirme sütunların üzerine

oturur. Mihrap önü mekânı pandantiflerle geçilen kubbe ile örtülüdür. Yapının batı

cephesinin bitişiğinde yer alan türbe ışığı engellediği için, batı duvarının üst

seviyesine sekiz pencere açılarak mekândaki ışık sorunu çözülmeye çalışılmıştır.7

Güney duvarında yer alan çini mihrabın sağ tarafında, yapının orijinal ahşap

minberi bulunmaktadır. Günümüzde harim kuzey girişinin batısında uzanan mahfil,

özgün olmayıp, 1944 yılındaki depremde yıkılan özgün mahfilin yerine yapılmıştır.8

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı

Cephe

Yapıda ağırlıklı olarak çini ve ahşap süsleme yer almış, buna karşılık taş

süsleme çok fazla kullanılmamıştır. Taş süsleme, doğu cephesi ile kuzey cephesine

dağılmıştır. Selçuklu dönemi yapılarında gördüğümüz taçkapı da yoğunlaşan süsleme

programı Birgi Ulu Camii’nde doğu cephesindeki pencerelerde yoğunlaşırken cümle

kapıları oldukça sade işlenmiştir. ( Resim 1,2,3)

Yapının batı cephesinde süsleme bulunmamaktadır. Yapının cephelerinde yer

alan alt seviye pencerelerinde farklı bir uygulama dikkati çeker. Dikdörtgen

pencerelerin üzerine, kemerli küçük birer dekoratif pencere yerleştirilmiştir.

Camii’nin tüm alt kat pencereleri, ikili pencere düzenlemesine sahiptir.

Güney cephesinde yer alan alt seviyedeki batı penceresinde düz silmelere

dikdörtgen pencereyi sınırlar. Bu pencerenin üzerindeki geçmeli taşlarla örülmüş

sivri kemerin köşe dolgu yüzeylerine, çarkıfelek biçiminde birer rozet yer alır. Bu

7 Ünal, H.R; Birgi : tarihi, tarihi coğrafyası ve Türk dönemi anıtları, Ankara 2001, s,63. 8 Ünal, H.R; a.g.e, s, 63

rozetler eğri kesim tekniğinde işlenmiştir. Yanındaki pencerede de aynı düzenleme

uygulanmış, ancak kemer köşe dolgu yüzeylerinde yer alan rozetlerin yüzeyi çiçek

biçiminde işlenmiştir. (Resim 4,5)

Doğu cephesi, süslemenin en yoğun yer aldığı cephedir. Cümle kapısının iki

yanında yer alan alt seviyedeki pencerelerden kuzey tarafında olan pencerede, iki

katlı düzenleme uygulanmıştır. Altta yer alan dikdörtgen pencerenin sövelerini üzeri

yivli, sarmal (tornalı) bir silme çevreler. Pahlanmış söve yüzeylerinde ise, üstten

belirli bir hizaya kadar uzanan, eğri kesim tekniğinde yapılmış “s” kıvrımlı dilimli

yaprak motifli örnek yer alır.9 Bunun üzerindeki pencerenin yedi dilimli kemeri, iki

ayrı mermer bloktan oluşur. Dilimli kemerli pencerenin lento yüzeyinde yer alan

düğümlü geçme motifinin ortasına bir gülce yerleştirilmiştir. Kemer köşe dolgu

yüzeyleri kıvrık dallarla dolgulanmış, orta kısımlarına ise, eğri kesim tekniğinde

birer çarkıfelek motifi işlenmiştir. Kemerin üzerindeki alınlıkta, sülüs hatla yazılmış

kitabe yer alır. (Resim 6,7)

Cümle kapısının güney tarafındaki pencerede de, aynı süsleme kuruluşu

küçük farklarla tekrarlanmıştır. Düz silmelerle çerçevelenen dikdörtgen pencerenin

üzerinde bulunan pencereyi yanlarda, burma gövdeli ve volüdal başlıklı iki mermer

sütun sınırlar. Sütunların üzerinde yekpare mermerden, beş dilimli bir kemer yer alır.

Kemerin dilimlerini takip eden silmeler, kemerin tepe noktasında düğümlü bir geçme

oluşturur. Bu düğümlü geçmenin ortasında yüzeyi iç bükey işlenmiş bir rozet yer

alır. kemerin köşe dolgu yüzeyleri, antik kökenli süslemelerle dolgulanmıştır. Ortada

bir rozet, rozetin etrafında ise asma yaprakları ve üzüm salkımları yer alır.10 Eğri

kesim tekniğinin uygulandığı motiflerin yüzeyleri yivlenmiş, böylece örneklerde

plastik bir etki yaratılmıştır. Kemer yüzeyi, sülüs tek satırlık kitabe ile sınırlanır.

Doğu cephesinin güney köşesinde, duvar dokusu içine yerleştirilmiş arslan

heykeli, Türk Sanatı bütünlüğü içinde figürün sembolik ifadesine uygun olarak

değerlendirildiğini gösterir. (Resim 8)

9 Seçilen devşirme malzemeye, pencerenin ölçüsünün uydurulmuş olduğu düşünülebilir. Birgi Ulu Camii, devşirme malzemenin plânlı kullanılışını göstermesi açısından önemli bir örnektir. 10 Devşirme olma olasılığı yüksek olan bu mimari parçaların üzerinde yer alan kitabeler, bu malzemenin yapı için şekillendirilmiş olduğu fikrini destekler. Ancak bu parçaların, alışılmışın dışında motif ve formda olduğu da bir gerçektir.

Doğu cephesinde yer alan dikdörtgen kuruluşlu cümle kapısını, üç sıra düz

kalın silme çerçeveler. Giriş açıklığını düz payelere oturan basık bir kemer örter.

Kemer kilit taşının üzerinde kabartma palmet motifi, kemerin köşe taşları üzerinde

ise, yüzeylerinde yazı olan birer madalyon yer alır. Kilit taşının üzerinde yer alan

palmet motifinin üst kısmına yüzeyi dilimli bir kabara, kemer köşe dolgu yüzeylerine

birer rozet yerleştirilmiştir. Rozetlerin ve palmet motifinin üzeri eğri kesim

tekniğinde işlenerek hareketlendirilmiştir. (Resim 9)

Kemerin üstündeki kitabelikte tek satırlık sülüs hatla yazılmış inşa kitabesi,

bunun üzerinde de iki satırlık ikinci kitabe yer alır.

Kuzey cephesini, orta eksene yerleştirilmiş cümle kapısı ve iki yanındaki

simetrik pencere kuruluşları ifadelendirir. (Resim 10) Yapının devşirme blok taşlarla

kaplı doğu ve güney cephesinin aksine, kuzey cephesi batı cephesi gibi moloz taş ve

harç karışımından oluşan kaba duvar örgüsüne sahiptir. Bu cephede, doğu

cephesindeki pencere kuruluşu tekrarlanmıştır. Cümle kapısının solunda bulunan

dikdörtgen pencere kasetli silmelerle, sağda bulunan pencere ise düz silmelerle

çerçevelenmiştir. (Resim 15) Her iki pencerenin üzerinde, tuğla örgülü yuvarlak

kemerli ikinci pencereler yer alır.

Cümle kapısına, altı basamaklı merdivenle ulaşılır. Düz, kalın silmelerin

dıştan sınırladığı cümle kapısını, üç yönden bir kitabe kuşağı çevirir. Giriş kapısının

üzerinde, geçmeli taşlarla örülmüş sivri bir kemer yer alır. Kemerin taşlarının her

birinin üzerinde küçük birer gülce bulunur. Heraldik anlayıştaki kapı bezemesinde,

kemer taşlarındaki gülce düzenlemesi ve kemer kilit taşının üzerindeki kaptan çıkan

beş dalın uçlarında yer alan nar motifi, “Devlet Ağacı” anlayışında Şamanist

kozmolojiye gönderme niteliğindedir. Uçlarında nar olan dalların hurma dalına olan

benzerliği, İslam etkisi olarak açıklanabilir. Kemer köşe dolgu yüzeylerinde çok

ışınlı geometrik geçme birer rozet yer alır. Kilit taşında yer alan motifte ve gülcelerin

yüzeylerinde eğri kesim, rozetlerde ise oyma tekniği uygulanmıştır. Motiflerin

tümünün yüzeyi yeşil boya ve altın yaldızla bezenmiştir. (Resim 11,12,13,14,

Minare

Yapının güneybatı köşesinde yer alan minare, kare kaide üzerinde silindirik

gövdeli ve tek şerefelidir. (Resim 16) Tuğla ders dokulu örgülü gövdeye sahip

minare, sırlı ve sırsız tuğlaların bir arada kullanılmasıyla oluşturulmuştur. Firuze ve

patlıcan moru renkli sırlı tuğlalar ile kırmızı sırsız tuğlalar kullanılan minarenin,

kaideden silindirik gövdeye geçilen bölümünde, bezemeli bir kuşağın varlığı

bilinmektedir.11 Minare gövdesinde, derz yüzeyindeki izler bu bilgiyi destekler

niteliktedir. Minare gövdesi, kaide üzerinden üç sıra yatay kırmızı sırsız tuğladan

sonra, kaydırmalı firuze renkli sırlı tuğlaların sırsız kırmızı tuğlalarla atlamalı olarak

yerleştirilmesiyle oluşturulan dikey zikzak örnekle yükselir. Bu kuşağı oluşturan

firuze renkli tuğlaların başına ve sonuna patlıcan moru renkli kare dolgular

yerleştirilmiştir. Zikzaklı süsleme kuşağının hemen üzerinde kalan izlerden, çini

mozaik tekniğinde sivri kemerli ikinci bir kuşağın varlığı anlaşılmaktadır. Bu

süsleme kuşağında düzgün altıgenlerin etrafında üçgenlerle oluşturulan altı köşeli

yıldız motifi, üstten firuze renkli tuğlaların oluşturduğu ince bir şeritle sınırlanır.12

(Resim 17,18), (Çizim 1, 2)

Minare gövdesinin şerefeye kadar olan kısmında, büyükten küçüğe doğru iç

içe üç baklava diliminin yerleştirildiği süslemede sırasıyla; kırmızı sırsız tuğla, firuze

renkli sırlı tuğla ve tekrar kırmızı sırsız tuğla kullanılmıştır. Minarenin petek kısmı

da firuze renkli sırlı tuğlalar ve kırmızı sırsız tuğlalarla yapılmış yatay zikzaklarla

bezenmiştir.

İç Mekân

Yapının harim kısmına yedi basamaklı merdivenle inilir. Örtü sistemini

taşıyan devşirme sütunlar ve duvarlar beyaz yağlı boya ile boyanmıştır. İç mekânda

süslemeler; mihrap, mihrap önü mekânını sınırlayan kuzey kemerinin dış yüzü,

pencere kanatları ve minberde toplanmıştır. (Resim 19)

Mihrap

Güney duvarında, giriş ekseninde yer alan mihrap, Selçuklu dönemi çini

mozaik mihrap geleneğini sürdürmektedir.13 Dikdörtgen kuruluşlu mihrap, duvar

yüzeyinden yaklaşık 0,05 m. dışa çıkıntılıdır. Çini mozaik tekniğinin kullanıldığı

mihrapta ana malzeme çinidir. Çini parçacıklarının arasında yer alan kalın derz

dokusu, firuze ve patlıcan moru bezemelerde farklı renk unsuru olarak karşımıza

çıkar. Mihrabın genelinde zemin firuze, motifler mor olarak düzenlenmiş, ancak en

11 Ünal, H.R; a.g.e, s, 64 12 Şakir Gök’ün çizdiği şekilden yola çıkarak motif betimlenmiştir. 13 Yetkin, Ş; Anadolu’da Türk Çini Sanatının Gelişmesi, İstanbul 1986, s. 128

dışta yer alan bordürde bunun tersi uygulanmıştır. Mihrabı üç yönden çevreleyen

bordürler, ince mor renkli çini şeritlerle sınırlanmış, aralarda yer alan kalın derz

dokusu üçüncü renk olarak kurguya katılmıştır. (resim 20,21)

Mihrabı en dıştan kuşatan bordür 0,10 m genişliğindedir.14 Mor zemin

üzerine firuze rengi çinilerle yapılan örnek çifte ok ucu motiflerinin birbirine

bağlanmasıyla meydana gelmiştir. Ok uçları arasında bağlantıyı küçük sekizgenler

sağlar. 0, 23 m genişliğindeki ikinci bordürde, zemin firuze, geometrik geçmeli

motif mor renklidir. Yatay gelişen kırık çizgi sistemiyle sonsuza giden bu örnekte,

çokgenler ve yarım altı kollu yıldız motifleri yer alır. Mihrap nişine doğru pahlanmış

olan üçüncü bordür, 0,25 m genişliğindedir. Firuze rengi zemin üzerine patlıcan

moru renkli, çifte rumîli kıvrık dalların geçmelerle ilerlediği bu bordürden kavsara

yüzeyine geçilir. (Çizim 3) Mihrap nişini iki yandan sınırlayan zar başlıklı15 köşe

sütüncelerinin üzeri, firuze ve patlıcan moru renkte iki yüzlü palmet motifiyle

dolgulanmıştır. (Resim 22), (Çizim 16)

Dikdörtgen mihrap nişinin yüzeyinde, sekiz kollu yıldızdan gelişen geometrik

geçme yer alır. Sonsuza giden bu kurguda, merkezdeki sekiz kollu yıldızın etrafında

beş köşeli yıldızlar, aralarda ise çokgenler oluşur. Mihrap nişi altı sıra mukarnastan

oluşur. Mukarnas yuvalarının her birinin etrafı firuze rengi şeritlerle çevrelenmiştir.

Mukarnas sıralarının içleri, firuze renkli zemin üzerine patlıcan moru renkli, on dört

değişik motif ile bezenmiştir. En altta ilk iki mukarnas dizisinin arasına Bursa

kemerli sağır bir niş yerleştirilmiş, nişin tam üzerinde kavsaranın üçüncü sırasını

ikiye bölen, yuvarlak kemerli ikinci niş yer alır. Altta yer alan nişin içindeki uçları

sivri, altı dökdörtgen şerit ile oluşturulmuş geometrik geçmeli örnek kurgusu

bütünden farklıdır. (Resim 23), (Çizim 4,5,6,7,8,9,10,11,12,12,14,15)

Kavsaranın ilk sırasında, sağda bulunan mukarnas yüzeyinde baklava

motifleri oluşturulmuş, baklavanın ortasındaki yer alan küçük baklavalar alçı ile

yapılmıştır. Sol tarafta ise çokgenlerin arasında mekik şeklinde motifler

yerleştirilmiştir. İkinci sırada ortadaki dilimli nişin sağında ve solunda bulunan

mukarnas yüzeyleri, simetrik eş motiflerle bezenmiştir. En soldaki mukarnas

yüzeyinde altı köşeli küçük yıldızın etrafında altı tane dikdörtgen şerit çerçeve yapar.

14 Bakırer, Ö; 13. Yüzyıllarda Anadolu’da Mihraplar, Ankara 2000, s, 210 15 Yetkin, Ş; a.g.e, s. 129

Bunun yanındaki yüzeyde altıgenin etrafından altı dikdörtgen şeritle yıldız

oluşturulmuş, yıldızların arasında ise üçgen dolgular yer almıştır. Kavsaranın üçüncü

sırasını oluşturan mukarnas yüzeylerinde, ortadaki nişin içinde baklava motifinin

etrafına yerleştirilen dört kareden oluşan örnek, yanlardaki mukarnas yüzeylerinde

ise en sağda tersli düzlü işlenmiş iki renkli örnek bulunur. İçe doğru ikinci

mukarnasın yüzeyinde, baklava dilimleriyle oluşturulmuş firuze renkli altı sivri

köşeli yıldızın etrafı, patlıcan moru baklava desenleri ile dolgulanmıştır.

Kavsaranın dördüncü sırasında yer alan üç mukarnasın yüzeylerinde, ortada

zikzaklı bir örnek sağ ve solda ise stilize edilmiş kelebek motifleri, yatay ve düşey

eksende yerleştirilerek örnek oluşturulmuştur. Beşinci sırada yer alan iki mukarnas

yüzeyinde, yatay kırık çizgilerle oluşturulmuş iki renkli sonsuza giden örnek yer alır.

Bu sırada yer alan mukarnas yuvalarının arasında kalan üçgen kısımlar firuze

levhalarla kaplanmış, bu üçgen yüzeylerin ortasına kazıma tekniğiyle altı köşeli

minik yıldızlar işlenmiştir. Kavsara, istiridye motifi ile sonlanır, bu motifin iç

yüzeyine, ortada altı köşeli yıldız ve etrafını dolaşan dikdörtgen altı şeritten oluşan

örnek işlenmiştir. İsitiridye motifinin olduğu son mukarnas sırasının iki yan

yüzeyinde ki dikdörtgen boşlukta rumî-palmet birer bordür parçası yer alır. (Resim

24),

Kavsara kemer köşe yüzeyleri, altı köşeli yıldız ve bunu çevreleyen

dikdörtgen çubuklarlardan oluşan örnekle dolgulanmıştır. Süslemeyi oluşturan

patlıcan moru renkli altı köşeli yıldızlar ile aynı renkteki dikdörtgen şeritlerin

arasında firıuze rengi ikinci altı köşeli yıldız oluşur. Kavsaranın üst kısmında yer

alan zikzak, yatay yerleştirilmiş bir bordür yüzeyi sınırlar.(Çizim 15)

Yapıdaki ikinci çini mozaik tekniğindeki süsleme, mihrap önü kubbesinin

kemerinde, kemerin orta sahına bakan kemer köşe yüzeylerinde yer alır. Patlıcan

moru ve firuze rengi çinilerin kullanıldığı süslemede, kaz ayağı motiflerinin

birbirinin içinden geçerek oluşturduğu altıgenlerle oluşturulmuş sonsuza giden örnek

uygulanmıştır. Kemer köşe dolgu yüzeyini iki yönlü palmetlerden oluşan ince bir

bordür sınırlar. Bu bordürün üzerinde ise, firuze renkli zemin üzerine patlıcan moru

renkli sülüs ayet kitabesi yer alır. Ayet kitabesinin üzerinde, iki yüzlü palmet

motifinin uygulandığı ince bordür bulunur. (Resim 26) (Çizim 17, 18)

Mihrap kubbesinin iç yüzeyi, son onarımlarda üslubuna uymayan abartılı

bezemelerle süslenmiştir.

Minber

Birgi Ulu Camii 1312, minber ise 1322 yılında yapılmıştır. Mihrabın sağında

yer alan minber şerefesinin batı yüzündeki kitabede, bâni ve usta adı yer alır.

Kitabede, “el-Urani16 Süleyman oğlu Abdülvahid oğlu Muzafferü’d-din yaptı”17

ifadesi yer alır. Minberin doğu yüzünde şerefe altında yer alan kitabede ise

“Aydınoğlu bilgin ve adaletli hükümdar Mehmed Bey bu güzel bed’i minberin

meydana gelmesini emretti. Aziz ve mansur olsun” ifadesi bulunur. Korkuluk

bordürünün ortasında ise 722/1322 tarihini veren inşa kitabesi yer alır.18(Resim

28,30)

Ceviz ağacından19 yapılmış olan minber20, son yıllarda onarım geçirmiş, bazı

bölümleri altın yaldızla boyanmıştır. Minberin kapı kanatları 1995 yılında çalınarak

Londra’ya götürülmüş, 1996 yılında geri getirilerek yerine konmuştur.21 Birgi Ulu

Camii minberi üslup olarak Selçuklu geleneğini sürdürür.

Ceviz ağacından, kündekari tekniğinde yapılmış olan minberin yüzeyleri

ajurlu oyma, eğri kesim ve oyma teknikleri kullanılarak bezenmiştir. Minberde

geometrik ve bitkisel örnekler, çeşitli tekniklerde yüzeylere uygulanmıştır. Batı ve

doğu yan aynalıkları ile köşk altı aynalıklarında aynı bezeme programı

uygulanmıştır.

Minberin üçgen yan aynalıklarında kündekari tekniğinde, merkezden gelişen

sekiz kollu yıldızın etrafına yerleştirilmiş beş köşeli küçük yıldızlar ile, bu örneklerin

arasında çokgenler ve elmas kesimli parçalardan meydana gelen örneklerden oluşan

16 Bu kelimenin okunuşu konusunda farklı görüşler vardır, M.Zeki Oral “Arni’li”, A.Haydar Bayat, “Urani”, H.Önkal “el-Urani” ve H.Akın “el-Garbi” şeklinde okumuştur. Bkz; Oral, M.Z; Anadolu’da Sanat Değeri Olan Ahşap Minberler, Kitabeleri ve Tarihçeleri, Vakıflar Dergisi, S.5, Ankara 1962, s, 60: Bayat, A.H; Birgi Ulu Camii Minberi, Vakıflar Dergisi, S .22, Ankara 1991, s, 134: H.Önkal, a.g.e, s,35: Akın, H; Aydınoğulları Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara 1968, s, 107 17 Önkal, H; a.g.e, s, 35 18 Bayat, A.H; a.g.e, s136 19 Aslanapa, O; Türk Sanatı, İstanbul 1993, s, 212 20 Köprülü, M.F; minber ve pencere kanatlarının abanoz ağacından yapıldığını yazar. Bkz: M.F.Köprülü, Aydınoğulları Tarihine Aid, Türkiyat Mecmuası, C.II, İstanbul 1928, s, 422. 21 Ünal, H.R; a.g.e, s, 72

kurgu yer alır. Bu geometrik yüzeyler, palmet, rumî ve kıvrık dallardan oluşan

bitkisel bezeme ile dolgulanmıştır. (Resim 29) Eğri kesim tekniği ile derin oyma

tekniğinin kullanıldığı bu yüzeylerin arasındaki geometrik şekilleri oluşturan

çıtaların üzerleri yivlenmiştir. Aynalık üzerinde yer alan sekiz kollu yıldızların

aralarındaki beş köşeli yıldızlar dörtlü gruplar oluşturmuş, aynalığın orta ekseninde,

üst üste gelecek biçimde yerleştirilen üç, dörtlü yıldız grubunun ortasına ise, ajur

tekniğinde işlenmiş birer kabara yerleştirilmiştir. (Resim 31) Dörtlü diğer yıldız

gruplarının ortasında ise, düzgün sekizgen panolar yer alır. Bu panoların yüzeyleri

ajur tekniğinde bitkisel motiflerle süslenmiştir. (Resim 32) Minberin üçgen yan

aynalıklarında yer alan dört, beş köşeli yıldızın oluşturduğu örneklerin ortasında, üç

kabara ve yedi pano yer alır.

Köşk kısmının alt tarafı geçit biçimindedir. Bu kısmın yüzeyinde yer alan

panonun ortasında ajur tekniğinde işlenmiş kabara, kabaranın etrafına ise, ışınsal on

kollu yıldız işlenmiştir. Dikdörtgen panonun uzun yanlarına ise iki yarım on kollu

yıldız motifi yerleştirilmiştir.(Resim 30) Geçit kısmının tam üzerinde de iki kolu

yuvarlak geçit kemeri tarafından kesilen on kollu yıldız motifi yer alır. On kollu

yıldızların etrafına beş köşeli küçük yıldızlar, çokgenler ve kaz ayağı motifleri

yerleştirilmiştir. Yıldızların aralarındaki geometrik yüzeylerin tümü derin oyma

tekniğinde bitkisel örneklerle dolgulanmıştır.

Palmet ve rumîlerden oluşan geçmeli bordür, minberin tüm yüzeylerini

birbirinden ayırır.( Resim 33,34,35) Şerefe altındaki kare köşk aynalıkları, ajurlu

oyma tekniğinde oluşturulmuş geometrik kurguya sahiptir. Merkezden gelişen kırık

çizgilerle oluşturulan sekiz köşeli yıldızı meydana getiren ve yivli çıtalardan oluşan

örnek, altta ve üstte kitabelerle sınırlanmıştır. Şerefenin batı yüzündeki kitabe, usta

adı ve minberin yapıldığı tarihi verir. Şerefe, geometrik geçmelerle bezenmiş

piramidal külahla sonlanır.

Minber korkulukları ajurlu oyma tekniğinde yapılmış olup, düzgün

sekizgenler ve bunların aralarında oluşan dik karelere yerleştirilen, dört köşeli

yıldızlar şeklinde düzenlenmiştir. Korkulukları üst taraftan tek sıra, alt taraftan çift

sıra bitkisel bordür sınırlar. (Resim 36)

Minberin kapı kanatları, geometrik ve bitkisel süslemelerle yüzeyde boşluk

bırakılmadan işlenmiştir. (Resim 37)Kapının yüzeylerini birbirinden rumîlerden

oluşan bordür ayırır. Aynı bordür kapı yan sövelerinde de yer alır. Kapı kanatları üç

panoya ayrılmıştır. Altta ve üstte yatay dikdörtgen küçük panolar, ortada ise dikey

dikdörtgen büyük pano yer alır. En üstteki panoda yer alan kitabenin etrafını rumîli

zencirek bordürü sınırlar. Ortadaki dikdörtgenin yüzeyi, boşluk bırakılmadan bitkisel

örneklerle dolgulanmıştır.(Resim 38) Derin oyma tekniğinde işlenen yüzeylerde,

palmetlerin etrafında madalyonlar oluşturan rumîler ve kıvrık dallar tüm yüzeyi

doldurur. Örneklerin aralarında zemin kaybolmuş ve tüm motiflerin yüzeyi

işlenmiştir. En alt panoda da rumî, palmet ve kıvrık dallardan oluşan örnekler yer

alır.

Minberin kapı aynalığı, kabartma sülüs kitabelerle iki kısma ayrılmıştır.

Ajurlu oyma tekniğinde sonsuza giden geometrik kurgulu kısımda, minber

korkuluklarında işlenen örnekler tekrarlanmıştır. Sekizgen, altıgen ve dört köşeli

yıldızlardan oluşan örneklerden oluşan aynalık kısmının üzerinde minber tacı yer

alır. Minber tacı, ajur tekniğinde yapılmış bitkisel örneklerden oluşur.(Resim 37)

Ortada bir kökten çıkan Rumîler tepede birleşip palmet oluşturur, palmetin yan

yapraklarından ve tepe yaprağından çıkan kıvrık dallar ise yeni örnekler oluşturarak

sonsuza devam eder. Aralarda yer alan kıvrık dalların zemini doldurduğu minber

tepeliğinde, motiflerin yüzeylerinde eğri kesim tekniği uygulanmıştır. Minberin

yüzeylerini sınırlayan bordürler, beş ayrı motiften oluşan yedi örnekten meydana

gelmiştir. (Çizim 19,20,21,22,23,24,25,26)

Pencere Kanatları

Birgi Ulu Camii’nin pencere kanatları, 0,15 m eninde ahşap söve içerisine

yerleştirilmiş, düz yüzeyli derin oyma ve eğri kesim tekniğinde işlenmiştir. Sövelerin

harime bakan yüzlerinde, rumî ve palmetten oluşan aynı geçme bordür örneği

görülmektedir. Her bir kanadın üç kenarı rumî geçme bordürle çevrelenmiştir. İki

kanattan oluşan ve içe doğru açılan pencerelerin her kanadı üçer panoya

bölünmüştür. En üstte ve en altta yer alan panolar yatay dikdörtgen, ortada bulunan

pano ise dikey dikdörtgen düzenlenmiştir. Pencere kanatlarının tümünde, üstte

bulunan panolarda kitabe, altta bulunan panolarda bitkisel süsleme; ortada bulunan

panolarda ise üçünde bitkisel örnekli süslemeler, beşinde de geometrik örnekli

süslemeler ağırlıktadır. Yarım silindir şeklindeki profilli binilerin yüzeyleri palmet

ve rumîlerle yüzeysel oyma ile bezenmiş, ortasında açıp kapamayı kolaylaştıran

yüzeyi bezemeli, gülbezek şeklinde tutacak yerleştirilmiştir. Panoların aralarında

çiçek biçimli demir kabaralar yer alır. Pencerelerin tümünde, en üstte bulunan

panoya sülüs hatla Hadis-i Şerif yazılı birer kitabe bulunur. (Resim

39,40,41,42,43,44,45,46,47,48,49,50), (Çizim 27,28)

Yapının güney duvarında yer alan iki pencerenin kanatları, aynı bezeme

kurgusuna sahiptir. En üstte yer alan dikdörtgen panoda sülüs yazı ile yazılmış kitabe

yer alır. Kitabenin harflerinin araları bitkisel motiflerle doldurulmuştur. Ortadaki

dikdörtgen panoda şeritlerle sınırları belirlenen üç iri, yedi dilimli palmet motifi alt

alta gelecek biçimde yerleştirilmiştir. Palmetin içinde ve etrafında, rumî-palmet ve

kıvrık dalların kesintisiz devam ettiği sonsuza giden bir kurgu hakimdir. Kıvrım

dalların ucunda yer alan palmetler ve dilimli rumîlerin yüzeyleri eğri kesim tekniği

ile işlenmiştir. İri palmetleri meydana getiren silmeler çerçeve yaparak panoyu dıştan

sınırlar.

En altta yer alan panoya, rumî-palmet motiflerinden oluşan sonsuza giden

bitkisel örnekler işlenmiştir. Pencere sövesinde ise, düz yüzeyli derin oyma tekniği

ile işlenmiş rumilerin içi içe geçerek oluşturduğu bir bordür yer alır. Bini yüzeyi, üç

dilimli palmet ve rumîlerle işlenmiş, ortasına yüzeyi palmet-rumi dolgulu bir

madalyon yerleştirilmiştir.

Doğu duvarının güney tarafında yer alan pencerenin iki kanadında, aynı

kurgu yer alır. Üst panoda kitabenin yazıların arasına kıvrık dalların ucunda kıvrılan

rumîler yerleştirilmiştir. Ortada yer alan panoda ise, sekizgen içine yerleştirilmiş

dört köşeli yıldızlar ile bunların aralarındaki çokgenlerden oluşan sonsuza giden

geometrik kurgulu örnekler yer alır. geometrik örneği oluşturan çıtaların üzerleri

derin oyma tekniği ile yivlendirilmiş, bu çıtaların arasındaki yüzeyler ise düz yüzeyli

oyma tekniğinde işlenmiştir. Rumî-palmet ve kıvrık dallardan meydana gelen

örneklerin yüzeyleri düz bırakılmıştır. Panodaki sekizgenlerin arasında stilize çift

balta motifleri 22yer alır. Bu motiflerin yüzeyi rumî-palmet motiflerinden oluşan

bitkisel örneklerle dolgulanmıştır. En altta yer alan dikdörtgen panoda da bitkisel

süslemeler görülür. Panoların etrafı üç yönden rumi bordürle çevrelenir. Bini yüzeyi

22 Mülayim, S; Anadolu Türk Mimarisinde Geometrik Süslemeler, Ankara 1992, s.76

yüzeysel bitkisel örneklerle dolgulanmış, ortasına yüzeyinde rumi-palmet motifi

işlenmiş bir madalyon yerleştirilmiştir.

Doğu duvarının kuzey tarafındaki pencere kanatlarında da aynı biçimsel

kurgu uygulanmıştır. Üstteki panoda kitabe bunun altında yer alan dikdörtgen büyük

panoda ise, çokgenler ve dört köşeli yıldızlardan oluşan sonsuza giden örnek yer alır.

Geometrik parçaların yüzeylerine bitkisel motiflerden oluşan örnekler işlenmiştir. En

altta yer alan dikdörtgen panoda da rumî-palmet motiflerinden oluşan örnekler

görülür. Bini yüzeyi, yüzeysel bitkisel örneklerle dolgulanmış, ortasına yüzeyinde

rumi-palmet motifi işlenmiş bir madalyon yerleştirilmiştir.

Kuzey duvarının batısında yer alan pencere kanadının üst panosunda kitabe,

ortadaki büyük panoda ise, beş köşeli yıldızın etrafı baklava motifleriyle

çevrelenmesiyle oluşturulan düzgün beşgenler yer alır. Panonun uzun kenarına

yarım on iki kollu yıldız motifi yerleştirilmiştir. Yıldızların yüzeyinde rumî-

palmetten meydana gelen örnekler, baklavaların yüzeyine ise dört yöne bakan birer

palmet düz yüzeyli derin oyma tekniğiyle işlenmiştir. On iki kollu yıldızın

yüzeyinde, aynı kökten çıkan rumilerin tepede birer palmet oluşturmuş, rumilerin

dallarından çıkan palmetler köşeleri doldurmuştur. En alttaki panonun yüzeyi, kıvrım

dallar, rumî-palmet motifleriyle oluşturulan örneklerle doldurulmuştur. Baklavaları

oluşturan silmelerin yüzeyleri ise, eğri kesim tekniğinde işlenmiştir. Üç panoyu

rumîlerden oluşan bordür çevreler. Sövenin etrafını rumî-palmet ve kıvrım dallardan

oluşan bir bordür dolaşır. Bini yüzeyi, yüzeysel bitkisel örneklerle dolgulanmış,

ortasına yüzeyinde rumî-palmet motifi işlenmiş bir madalyon yerleştirilmiştir.

Yapının kuzey duvarının doğusunda yer alan pencerede farklı bir düzenleme

görülür. Üçlü pano düzenlemesi uygulanan pencere kanadında, en üstte yer alan

panoda kitabe, en altta yer alan panoda ise rumî-palmet ve kıvrık dallardan oluşan

süsleme yer alır. Ortadaki dikdörtgen büyük panoda ise bir şemse motifi bulunur. Bu

şemse motifinin alt ve üst kısmına damla şeklinde birer motif yerleştirilmiştir.

Örnekler, düz yüzeyli derin oyma tekniği kullanılarak oluşturulmuştur. Ortada yer

alan şemse motifinin ortasında, merkezden gelişen bitkisel kurgulu bir örnek

bulunur. Sekiz köşeli küçük yıldızın etrafında dilimleri oluşturan kıvrık dallar, sekiz

noktadan uzanarak gövdelerinde birer düğümden sonra iki yana uçlarında birer

palmetle uzanır. Bu dalların ortasından çıkan rumîler tepede birleşip bir palmet

oluşturarak, yanlara doğru uçlarında iki dilimli yaprak uçları düğmevari rumîlerle

kıvrılır. Şemse motifinin tüm yüzeyi kıvrık dallar, rumîler ve palmetlerle

dolgulanmıştır. Merkezde yıldızın etrafında, saplarla yapılan dilimler ajur

tekniğindedir.

Damla motiflerinin yüzeyinde, aynı kökten çıkan Rumîler yanlarda çatallanır,

yukarı uzanan rumîler tepede kapanır, sonra yeniden açılarak devam eder.

Rumilerden çatallanarak yanlara doğru uzanan dalların ucundaki düğümlü rumiler ve

kıvrık dallar sarmal bir şekilde yüzeyi doldurur. Rumîlerin açılıp kapanarak

oluşturduğu motiflerin ortasında birer palmet yer alır. Beş dilimli palmetlerin alt

yaprakları aşağıya doğru kıvrılır. Bu palmetin tepe yaprağından çıkan dalların

ucunda iki yana açılan birer palmet oluşur, bu palmetin üst yaprakları uzayarak

rumiye dönüşür ve üstteki motifin çerçevesini meydana getirir. Şemse motifi ile

damla şeklindeki motiflerin etrafını eğri kesim tekniğinde yivlenmiş birer şerit

dolaşır. Dikdörtgen panonun etrafını rumîlerden ve kıvrım dallardan oluşan bir

bordür dolaşır. Bini yüzeyi, yüzeysel bitkisel örneklerle dolgulanmış, ortasına

yüzeyinde rumî-palmet motifi işlenmiş bir madalyon yerleştirilmiştir.

Batı duvarının kuzey tarafındaki pencere kanatlarında üçlü pano düzenlemesi

uygulanmıştır. En üstte yer alan panoda kitabe, en altta yer alan panoda ise dairesel

olarak düzenlenmiş kıvrık dallar ve rumî-palmet motiflerle yapılmış örnek

işlenmiştir. Düz yüzeyli derin oyma tekniği kullanılarak yapılan bu örneklerin bir

kısmının üzerinde eğri kesim tekniği uygulanmıştır. Ortada yer alan dikdörgen büyük

pano ise, geometrik motiflerle oluşturulan sonsuza giden kurguya sahiptir. Pano

yüzeyinde, dokuzgenler, düzensiz altıgenler, mekik benzeri geometrik motifler ve

dikdörtgenin uzun kenarına yerleştirilmiş yarım altı köşeli yıldızlardan meydana

gelen bir düzenleme yapılmıştır. Geometrik parçaların yüzeyleri, kıvrık dal, rumî ve

palmetten oluşan sonsuza giden bitkisel örneklerle dolgulanmıştır. Geometrik

parçaların aralarında yer alan şeritlerin üzeri yivlenerek derinlik verilmiştir.

Dikdörtgen panonun etrafını rumîlerden ve kıvrım dallardan oluşan bir bordür

dolaşır. Bini yüzeyi, yüzeysel bitkisel örneklerle dolgulanmış, ortasına yüzeyinde

rumî-palmet motifi işlenmiş bir madalyon yerleştirilmiştir.

Batı duvarının güney yönündeki pencerenin süsleme kurgusu, yapının güney

duvarında yer alan pencere kanatlarında uygulanan aynı düşey eksene yerleştirilmiş

üçlü palmet kurgusunun tekrarıdır.Yapının günümüzde kullanılan ahşap kapı

kanatları özgün değildir. Kapıların Topkapı Sarayı’na götürüldüğü konusunda

görüşler bulunmaktadır. İ.H.Uzunçarşılı ise “doğu taçkapısının oyma kapı

kanatlarının II.Selim’in buyruğuyla Edirne’de Selimiye Camii’ne götürüldüğü”

şeklinde bir rivayet nakleder.23

23 Uzunçarşılı, İ.H; Kitabeler....... , İstanbul 1929, a. 109

KAYNAKLAR

AKIN, Himmet (1968), Aydınoğulları Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara.

ASLANAPA, Oktay (1993), Türk Sanatı, İstanbul.

BAKIRER, Ömür (2000), 13. Yüzyıllarda Anadolu’da Mihraplar, Ankara.

BAYAT, A.Haydar (1991), Birgi Ulu Camii Minberi, Vakıflar Dergisi, Ankara.

EVLİYA ÇELEBİ (2005), Seyahatnâme, c. IX, (Haz.,Y.Dağlı-S.A.Kahraman vd),

İstanbul.

KALFAZADE, Selda (1995), Anadolu’da Aydınoğulları Dönemi Mimarisi, İÜ,

yayınlanmamış doktora tezi, İstanbul.

KÖPRÜLÜ, Mehmed (1928), Aydınoğulları Tarihine Aid, Türkiyat Mecmuası,

C.II, İstanbul.

MÜLAYİM, Selçukuk (1992), Anadolu Türk Mimarisinde Geometrik

Süslemeler, Ankara.

ORAL, M.Zeki (1962), Anadolu’da Sanat Değeri Olan Ahşap Minberler, Kitabeleri

ve Tarihçeleri, Vakıflar Dergisi, S.5, Ankara.

ÖNKAL, Hakkı (1993), Birgi Ulu Camii Hakkında Bazı Mulahazalar,

IX.Milletlerarası Türk Sanatları Kongresi, C.III, Ankara.

RİEFSTAHL, R.M (1941), Cenubi Garbi Anadolu’da Türk Mimarisi, İstanbul.

TEVHİD, Ahmed (1927), Rum Selçuki Devleti’nin İnkırazıyla Teşekkül Eden

Tevaif-i Müluk: Aydınoğulları, Tarihi Osmani Encümeni Mecmuası, C.II,

İstanbul.

UZUNÇARŞILI, İsmail H (1929), Kitabeler....., İstanbul.

YETKİN, Şerare (1968), Anadolu’da Türk Çini Sanatının Gelişmesi, İstanbul.

3.1.2. SELÇUK İSA BEY CAMİİ

Katalog : 2

Plân : 2

Resim : 51-96

Çizim : 29-30

İnşâ Tarihi: H.776 / M. 1374 -1375

Yaptıran: Aydınoğlu İsa Bey

Mimarı: Ali İbn Müşeymeş el Dımışkî

Yeri: İzmir’in Selçuk ilçesinde, İsa Bey mahallesi’nde bulunan İsa Bey Caddesi

üzerindedir.

Tarihlendirme: Yapının batı cephesindeki cümle kapısı üzerinde bulunan ve beş

satırdan oluşan sülüs hatla yazılmış inşa kitabesinde;

Bism’illahi’r-rahmani’r-rahim emere bi-inşâ

haz-el-cami el-mübarek es-Sultan el-A’zam

malik rikab el-ümem

Sultan el-İslam vel-Müslimîn Fahr-üd-Devle ved-din İsa Bin Muhammed

bin Aydın

hallede mülkehü’amelî Ali ibn (Müşeymeş) el Dımışkî ve ketebehü fi tasi şehri

Şevval senet site seb’ine ve seb’amie (776)24

Buna göre yapının, Aydınoğlu İsa Bey’in emriyle mimar Ali İbn Müşeymeş

el Dımışkî tarafından 1375 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Cami ile ilgili ilk

bilgiler 17. yüzyıla kadar dayanır. Evliya Çelebi’nin 17. yüzyılda yapı ile ilgili

yazdıklarını, aynı yüzyılın ikinci yarısında Selçuk’a gelen Flaman seyyah C. de

Bruyn’un gravürü doğrular.25 Yapı ile ilgili oldukça detaylı bilgiler veren Evliya

Çelebi İsa Bey Câmii’nden ; “ Evsâf- ı câmi- ibret-nüma ma’bedgâh-ı ra’nâ binâ-yı

Hazret-i Sultân Îsâ” başlığıyla şu şekilde bahseder;26

24 Sönmez, Z; Başlangıcından 16.Yüzyıla Kadar Anadolu Türk-İslam Mimarisinde Sanatçılar, Ankara 1995, s.347: 25 Kalfazade, S; Anadolu’da Aydınoğulları Dönemi Mimarisi, İ.Ü, Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış doktora tezi, İstanbul 1995, s.102 26 Evliya Çelebi; Seyahatname, çev. Y.Dağlı-S.A.Kahraman-R.Dankoff, C.IX.,s. 74-75

“ bir câmi-i azîm ve ma’bedgâh-ı kâdimi vâcib-‘ta’zim bir

namazgahdır kimrub-i meskûnda misli meğer Şam-ı şerîfde cami-i

Ümeyye ola. Hemân tarzı hendesesiyledir. Kârgîr kubbe değildir, bu dahi

servi levhalar üzre kurşum örtülü harpüşte, sütûhdur. Ve cemî-i kirişleri

dahi cümle serâmed servi ağaçlarıdır. Ammâ cirmi Ayasofya kadar

büyükdür ve lâkin ensizdir. Ve bu câmi’in haremi dahi câmi’dendir. Ol

hisâb üzre Ayasofya kadar vardır.

Ve eyle musanna câmi’dir kim cânib-i erba’asının der-i dîvârları

serâpâ beyâz mermer-i hâm kaplıdır. Ve kıblesi üstünde iki kârgâr binâ

kubbe- âlisi hemân câmi-i Ümeyye mihrâbının kubbesi gibi bu kubbe evc-

i âsumâna ser çekmişdir. Ve bu kubbelerin içi sâfî altun lûceli lâcüverd

ile münakkaş kâşî-i çinidir. Ve bu kârgîr kubbelerin iki cânibleri

harpüşte tavandır.

Ve câmi’in tûlu kâmil iki yüz elli ayakdır. Ve arzı kıble

kapusundan mihrâba varınsa yüz seksen ayakdır ve taşra haremi dahi bu

cirmdedir. Ve câmi içinde dörd aded nîlgûn mâvi sütûnları var kim edîm-

i arzada misilleri yokdur, zîrâ beyâz mermer ve somâkî ve zenbûri

sütûnlar görülmüşdür ammâ mâvî amûd görülmemişdir. Ve bu sütûnların

kadd-ü kâmeti kırkar mi’mâr arşını âlîdir ve üçer âdem ancak dirâgûş

eder cüssedar sütûnlardır.

Ve bu câmi’in cümle yedi bâb-ı kebîr-i var, bu bâblar dahi câm-i

Ümeyye gibidir. Ve Hudâ hakkıyçün mihrâb-ı musanna’nın evsâfı

beyânında lisânlar lâldir. Zîrâ üstâd-ı mermer-bür eyle Ferhâdi tîşeler

urmuş kim zer ü zîver ile nakş-ı bûkalemûn Hind sadefkârîsi gibi ibret-

nümûn mihrâbdır.

Ve minberi gerçi ceviz haşebe levhasındandır ammâ Fahrî

oyması gibi hurde sihr-i icâz rûmî ve islimî ve gûnâ-gûn nakş olmuş-ı

Çin ile nakş olmuş bir minberdir. Misli meğer Karadeniz sâhilinde Sinab

câmi-in minberi ola.

Ve mihrâbın iki tarafından câmi’in der-i dîvârının üç tarafında üç

âdem kaddi bâlâda celî hat ile altun ve lâcüverd silu ile ve gayri gûnâ-

gûn boyalar ile esmâ’ü’l-hüsnâ tahrîr olunmuşdur. Ve dâ’iren-mâdâr

Feth-i şerif tahrîr olunmuşdur. Ve gûnâ-gûn hatt-ı kûfiler kitâbet

olunmuşdur, ammâ kırâ’at olunması müşkil hatlardır. Ve mihrâb-ı

münevver üzre: “ Allah ve melekleri peygamberine salât etmedeler”27

âyeti terkîm olunmuşdur.

Ve bu câmi içre iki mü’ezzin sofaları üzre olan mü’ezzinân

mahafilleri gerçi haşebdir ammâ her birin birer üstâd-ı kâmil arz-ı

ma’rifet edüp var kuvvetin bâzuya getirüp yed-, tûlâların ayân-ü beyân

etmişler. İki aded mahfileyndir ve birer tarz-i acîb ü garîb musanna

âsârlardır. Ve bu câmi-in yemin ü yesârında iki tahtâni sofaların sol

tarafındaki sofa padişâhlâra mahsûsdur. Sağ canibindeki Hazret-i

Risâlet-penâh’ın hırka-i şerîfi soffasıdır. Bu sofaların dahi şebeke

kafesleri birer gûne Fahrî oyması gibi oyulmuşdur kim cihân ressâmları

tarhında âcizlerdir.

Ve bu câmi’in cânib-i erba’asında revzenleri yokdur. Ancak câmi

içre ziyâ bahşi cânib-i erba’asındaki billûr ve necef ve moran câmlardan

ve yedi aded kapular üzre şebeke kafeslerden câmi-in derûnu münevver

olur. Ve birkaç câmlar hırka-i şerîf sofası üzredir. Ammâ hırka-ı şerîf

Âsitâne-, sa’âdet’te Hazîne’dedir. Bunda sândukası vardır. Teberrüken

ziyâret olunur. Ancak bu câmi’de bir kûfi Kelâm-ı kâdim vardıri Hazret-i

Osmân hattıdır deyü hâs-u-âm ziyâret ederler.

Ve bu câmi-in hâreminde olan ruhâm döşeme bir diyârda yokdur.

Meğer Mısır^da Barkûkıyye câmi’nde ola. Eyle musaykal ve müsellâ

karemdir kim âdemin reng-i rûyi nümâyândır. Ammâ pâpûç ile gezilmez

zîrâ câmi’dendir. Ve şâ-şâ’a-i heremden benî âdemin gözü hîrelenir gûyâ

âyîne-i İskender’dir.

Ve bu haremin cânib-i erbaâsındaki sofalar üzre gûnâ-gûnamûd-ı

râ’nâlar var. Bir kaçı zelzeleden münhedim olmuş. Ve bu harem-i

mücellânın ortasında bir âbdest havz-ı azîmî vardır. Bu dahi sihr-i i’câz

bir musanna havz-ı Hanefîdir.

27 Kur’an: Ahzâb, 56

Ve bu haremin üç kapusu var. Sol tarafdaki kapudan hareme on

beş kademe taş nerdübân-ı âlî ile urûc olunur. Ve bu bâb-ı sa’âdetin

atabe-i ulyâsı üzre beyâz mermer kitâbeler içre celî hat ile bu ‘ayet-

şerîfe yazılmışdır. Âyet: “Korunanlar ise cennetlerde pınar

başlarındadır”28 âyetî tahrîr olunmuşdur. Ve bu âyetin altında: “

Sabretmenize karşılık selâm size, yurdun sonu ne güzel’derler”29

merkûmdur.

Ve haremin sağ kapusundan aşağı şehre on ayak yine mermer-i

hâm nerdübân ile enilir. Bu kapunun kemeri üzre bu câmi-in târihi tahrîr

olunmuşdur kim târihi budur.30

Ve haremin kıble kapusu mesdûddur, zîrâ ol tarafda cemâ’at

yokdur, harâbdır. Ve bu câmi-in bir tabaka bir minâre-i mevzûnu var

kim Hüseynî makâmı kadar bâlâdır ve bir mâkâm-ı Habeşî binâ-yı

ra’nâdır. Ve serâpâ bu imâret rusâs-ı nîlgûn ile mestûr bir câmi-i nûrun

alâ nûrdur kim ürd-i behiştden nişân verir bir câmi’dir. Beyt: “ra’eynâ

câmi’e’d-dünyâ cemî-an, ve lâkin mâ’ râ’ynâ misle hâzâ!”31 ebyâtı bu

câmi hakkında denmiş ola.

Ve şu şekilde bağlar;

“..Ammâ böyle menhûs vîrân şehir içinde cemâ’atsiz kalmış bir câmi-i

garîbdir.”

Edward Falkener 19. yüzyılda yapının detaylı gravürlerini ve bilinen ilk

plânını yayınlar.32 Bu yüzyılda Selçuk’a gelen çok sayıda seyyahın gravürlerinden ve

ifadelerinden Falkener’i farklı kılan, 1845 tarihli bu gravürlerin yapının günümüze

gelen haliyle örtüşmesi, dolayısıyla belge niteliği taşımasıdır.

Plân

Yapı, Selçuk’a hakim olan tepenin batı yamacına, doğu ve kuzey cepheleri

yamaca gömülü olarak yerleştirilmiştir. Kuzey- güney doğrultusunda uzanan yapı,

mihrap duvarına paralel iki sahın ve orta bölümde ard arda iki kubbe ile plâna bağlı

28 Kur’ân, Hicr, 45 29 Kur’ân, Râ’d, 24 30 Bkz: Tarihlendirme, not:1 31 “ Dünya camiin tamamını gördük fakat böyle bir şey görmedik!” 32 Falkener, E; Ephesus and The Temple of Diana, London 1862, s.153-157

üst örtü yorumuyla ifadelendirilmiştir. Yan sahınların üzeri sivri çatılarla

kapatılmıştır. Dikdörtgen revaklı avlu, yapıya kuzeyden bitişir. Kuzey, doğu ve batı

cephelerindeki birer kapı ile üç yönden ulaşılan yapının, doğu ve batı girişlerinin

üzerine birer minare yerleştirilmiştir. Günümüzde sadece batı cephesindeki minaresi

ayaktadır.

Yapının plânı, Suriye Şam Emeviye Camii’ne kadar inmektedir. İlk kez 705-

714 tarihli Şam Emeviye Camii’nde uygulanmış olan bu plân daha sonra Anadolu’da

farklı yapılarda uygulama alanı bulmuştur. Diyarbakır Ulu Camii (1091-1092), aynı

plânın uygulandığı yapılardan biridir. Selçuk İsa Bey Camii’ni yapan mimarın Şam’lı

oluşu plânın rastlantısal olmadığını göstermektedir. Yapı sadece plânıyla değil,

anıtsal görünüşü, cephe kuruluşu ve süsleme programı ile özellikle Memlûk

mimarisinin izlerini taşır.33

Yapının farklı malzeme ile ve düzenlenmiş cepheleri dikkat çekicidir. Doğu

ve kuzey cephelerinin taş-kireç taşı dolgulu özensiz kaba dokusuna karşılık batı ve

güney cepheleri devşirme blok taşlarla kaplanmıştır. (Resim 51,52,53,54)

Yapının doğu cephesi yamaca gömük durumda olduğundan bu cephe diğer

cepheler gibi özenli ve anıtsal değildir. Zaman içinde yağan yağmurlarla daha da

dolan zemin oldukça yükselmiştir. Bu cephede kör bir pencere ve cami ile avlu

duvarının birleşme noktasında ikinci giriş kapısı bulunur. Kapının üzerinde yükselen

minareden günümüze, merdivenli kaidesinden başka varlığını gösteren bir iz

gelmemiştir.34 Doğu cephesinin mescid mekânına ait kısmında, düşey eksene

yerleştirilmiş altlı üstlü ikişer pencere bulunur. Bu yapıda uygulanan pencere

düzenleri, daha sonraki Klasik Osmanlı yapılarında uygulanacak tasarım

bütünlüğüne giden bir adım olarak yorumlanabilir.35 Bu cephede bulunan, on iki

basamaklı merdiven ile avluya inilen kapının, sadece sivri kemeri ile mermer

söveleri günümüze ulaşabilmiştir.

Yapının kuzey cephesi de doğu cephesi gibi üzerine kurulduğu arazinin eğimi

nedeniyle yamaca gömülüdür. Kaba bir işçilikle taş-kireç taşı ve devşirme malzeme

33 Kalfazade, S; a.g.e., s.215 34 Ogan,A; a.g.m, s.78 35 Sönmez, N; Geleneğin Devamlılığı Bağlamında Osmanlı Camilerinin Pencere Tasarımına Batı Anadolu Beyliklerinin Etkileri, The 11 th International of Turkish Art (August 23-28 1999), Utrecht- The Netherlands ,s.4

ile örülü cephe duvarının ortasında bir kapı, kapının iki yanında üst seviyede batı

tarafında üç, doğu tarafında ise bir sivri kemerli pencere asimetrik kurguyla yer alır.

Cephenin batı yönünde yuvarlak kemerli, sonradan örülerek kapatılmış bir açıklık

dikkati çeker.

Güney cephe özenli taş dokusuyla anıtsal bir görünüşe sahiptir. Pencere

düzenlemeleriyle önemli olan cephe kuruluşunda üç bölümlü bir düzenleme görülür.

Mihrap duvarında orta ekseni vurgulayan iki payanda cepheyi üçe böler. Mihrap

duvarını dıştan sınırlayarak cephenin yan yüzeylerinden ayıran payandaların cephede

asıl üstlendikleri görev, genel kuruluş içinde orta eksen fikrinin dışa yansıtılmasıdır.

Bu eksende yüksek kasnağı ile varlığını hissettiren mihrap önü kubbesini

vurgulanarak, zeminden kubbeye güçlü bir orta eksen fikrinin yaratılması

sağlanmıştır. Payandaların ortasında, mihrap seviyesinde örülerek kapatılmış olan

açıklık, yapının kervansaray olarak kullanıldığı döneme aittir.36 Mihrap cephesinde

payandaların arasında kalan bölümde üçlü pencere kuruluşu, payandaların sağ ve

solunda ise, aynı yatay eksene yerleştirilen iki sıralı pencere kuruluşu uygulanmıştır.

Her sırada üçer pencerenin yer aldığı cephede, toplam on yedi pencere bulunur.

Anıtsallığın güçlü bir şekilde hissedildiği cephenin pencere kuruluşları önemlidir.

Pencerelerin dışlıkları son onarımlara aittir.37

Batı cephesinde dengeli ve özenli bir cephe kuruluşu dikkati çeker. Camiye

göre daha fazla yer tutan avlu duvarı kuzeye doğru bir payanda ile desteklenmiştir.

Cami ile avlunun birleştiği noktada yer alan anıtsal cümle kapısının üzerinde minare

yükselir. Mescid mekânı ikişerli düzenlenmiş dört pencere ve bu gruplamanın

dışında kalan yuvarlak kemerli bir pencere ile aydınlanır. Avlu duvarına açılan

bezemeli, aynı düşey eksene yerleştirilen altlı üstlü dört pencere ile mescid mekânı

ile avlu bütünlüğü sağlanır.

İki yandan merdivenlerle çıkılan anıtsal cümle kapısı,38 duvar yüzeyinden

hafifçe dışa taşkındır. Kapının sol yan duvarının üst kısmı pahlanarak cepheye

birleştirilmiş, pahlanan bu kısım üç dilimli bir kemerle sonlanmıştır. Dıştan yüzeysel

bir mukarnas bordürle çevrelenen eyvanımsı girişin yan yüzeylerinde papuçluk nişi

36 Ogan, A.; Aydınoğullarından İsa Bey Camii, Vakıflar Dergisi III., Ankara,s. 78 37 Yapının son onarımı 2005 yılında, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılmıştır. 38 Cümle kapısına, arazinin eğimi nedeniyle güneyden on beş, kuzeyden on iki basamakla çıkılır.

açılmamış, ancak karşılıklı birer seki yerleştirilmiştir. Üç sıra mukarnas sıralı kavsara

yüzeyi, on dilimli yelpaze biçiminde bitkisel örneklerle işlenmiştir. Kavsaranın

üzerinde yer alan geniş yüzey, iki renkli mermerle kaplanmış olup, özgün değildir.

Avluya geçiş küçük bir mekânla sağlanır, yıldız tonoz örtülü bu mekân,

hemen üzerinde yükselen minare için kaide görevini üstlenir. Minare, 1934 yılında

yıkılmak üzereyken özel olarak imal edilen, aslına uygun tuğlalarla tamir

edilmiştir.39

Mescid mekânına kuzeyden bitişik dikdörtgen avluda sütunlar ve duvardaki

konsol izleri dışında revaklarla ilgili iz kalmamıştır. Yapılan onarım çalışmaları

sırasında avluda bulunan sekizgen şadırvanın yeri tespit edilmiştir.40

Cami hariminin üç bölümlü girişinin taşıyıcı unsurları, derleme sütunlar ve

sütun başlıkları ile gerçekleştirilmiştir. Ortada iki devşirme sütuna, köşelerde duvara

gömülmüş konsollara oturan üç bölümlü kemerden oluşan girişi, iki yanda payeler

sınırlar. Ortada yer alan giriş kapısının üzerindeki yüzeye, iki yanda sivri kemerli

ortada ise daire biçiminde birer pencere açılmıştır. Bu üçlü pencere grubunun hemen

üzerinde, tam ortada dilimli kemerli bir pencere daha bulunur. Payelerle sınırlanan

alanın iki yan bölümüne, üst seviyede üçer sivri kemerli pencere daha açılmıştır.

Giriş cephesinde ortadaki kemerli giriş kapısının dışında iki yanda ikişer sivri

kemerli giriş kapısı bulunur.

Camii’nin harimi, mihraba paralel dört sütun üzerine beş kemerli iki sahına

ayrılmıştır. Enine paralel sahınlar mihrap önünde dik bir nefle kesilir, bunun

sonucunda oluşan iki kare bölüm, birer kubbe ile örtülür. Yan sahınları örten sivri

çatılar 1960 yılından sonraki onarımlar sırasında yapılmıştır. (Resim 55,56) Girişi

örten sekizgen kasnaklı kubbeye prizmatik Türk üçgenleriyle geçilir. İç duvar

dokusunu bitkisel bezemeli bir bordür geçiş bölgesinden ayırır. Kubbe kasnağında

yer alan dört pencereden, güney tarafında olan sağırdır.

Pandantiflerle geçilen mihrap önü kubbesi, zengin çini mozaik bezemelere

sahiptir. Kubbe kasnağına geçişi sağlayan dört sıra mukarnas dolgular da çini mozaik

tekniğinde bezenmiştir.

39 A.Ogan, a.g.m, s., 78, 40 1988 Yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan restorasyon çalışmaları sonucunda yapı ile ilgili yeni verilere ulaşılmıştır.

Yapının özgün mihrabının geçen yüzyılın sonunda, yapının kervansaraya

dönüştürülmesi sırasında kırıldığı,41 parçalarının bir kısmının halen yapının içinde

bulunduğu, günümüze sağlam olarak gelen mihrap tepeliğinin ise İzmir Kestane

Pazarı Camii’ne taşındığı bilinmektedir. 42 Mihrap nişinin kırılarak çıkarılmasından

sonra açık kalan güney duvarı, 1895 yılında Avusturya Arkeoloji Enstitüsü

tarafından yapılan araştırma-restorasyon çalışmaları sırasında moloz örgüyle

kapatılmıştır.43 Yapının özgün mihrabının yanı sıra minberi de günümüze

ulaşmamıştır.

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı

Cephe

Yapının geneline, plânlı bir süsleme programı hakim gibi görünse de,

süslemeler batı cephesi ve mihrap önü kubbesinde yoğunlaşmıştır. Malzeme olarak

renkli mermer taş, çini ve derleme malzeme kullanılmıştır. Taş bezemeler, kabartma

ve eğri kesim tekniğinde işlenmiştir. Bezeme programında geometrik örneklerin yanı

sıra bitkisel örneklerde kullanılmıştır.

Yapının kuzey ve güney cephesinde süsleme bulunmamaktadır. Doğu

cephesinde bulunan giriş kapısının günümüze sivri kemeri ile kapı söveleri

gelmiştir.(Resim 57,58) Kademeli silmelerle kapı dıştan dikdörtgen çerçeve içine

alınmış, bu çerçevenin içine sivri kemer yerleştirilmiştir. İçbükey ve kaval silmeler

kemeri lento seviyesinde sınırlar. Silmelerin hemen altındaki kemeri kuşatan taş içine

taş kakma olduğu anlaşılan dilimli bordürde, kakmalar zaman içinde düşmüştür. Taş

içine taş kakma bordürün bittiği noktadan başlayarak, yatay bir kuşak halinde

kapının üç yüzünü dolaştığı anlaşılan bitkisel bezemeli bir kitabenin varlığı, kalan

izlerden anlaşılmaktadır. Kemerin iki yanında küçük parçalar halinde günümüze

gelen bitkisel bezemeli bordür parçasının, sağ tarafında dilimli rumî ve kıvrık

dallardan oluşan bir örnek, solunda ise tepede birleşerek palmet oluşturan iki

rumîden oluşan örnek ve bu örnekten bağımsız küçük bir düğüm motifi bulunur.

Derin oyma tekniğinde yapılan örneğin üzeri, derin yivlerle hareketlendirilmiştir.

41 Ogan, A; a.g.m, s.79: Kalfazade,S; a.g.e, s.185 42 Mihrap tepeliği burada da korunamamış , üzerine yeni bir mihrap yapılmıştır. 43 Kalfazade, S; a.g.e, s,185

Kemerin alınlık kısmında yer alan kitabe yerinden çıkarılarak İzmir Çorakkapı

Camii’ne götürülmüştür.44 Bu levhanın yerine ise, onarım sırasında düz mermer

levhalar yerleştirilmiştir.

Doğu cephesinde yer alan giriş eyvanının tavan yüzeyleri, zengin taş

bezemelerle süslenmiştir. (Resim 59,60) Yekpare bir pano biçiminde düzenlenmiş

olan tavan yüzeyinde, geometrik ve bitkisel bezeme bir arada kullanılmıştır. Çok

ışınlı geometrik kurgulu sonsuza giden bir örneğin etrafı, bitkisel bordürlerle

sınırlanmıştır. Merkezde yer alan sekiz köşeli yıldızın etrafında beş köşeli küçük

yıldızlar meydana gelmiş, bu örneklerin aralarındaki boşlukları ise çokgenler ve kaz

ayağı motifleri doldurmuştur. Sekiz köşeli yıldızların aralarında oluşan beş köşeli

yıldızların, yan yana gelip dörtlü gruplar oluşturduğu örnekte, aralarda oluşan

sekizgenlerin ortasına birer kabartma rozet yerleştirilmiştir. Rozetler birbirinden

farklı biçimlerde kabartma tekniğinde işlenmiştir. Panonun etrafı ise, iki yüzlü

palmetlerin saplarından çıkan rumîlerden oluşan bir kuşakla çevrelenmiştir.

Kabartma tekniğinde yapılmış olan bu bitkisel bezemeli bordürden duvar yüzeyine,

lotus-palmet kuruluşlu ikinci bir bordürle geçilir. Yoğun bir biçimde bezenmiş

tavanın etek kısmında, sülüs hatla yazılmış bir yazı kuşağı bulunur. Tavanda bulunan

panoyu üç yönde üzeri mukarnas bezemeli konsollar taşır.

Doğu giriş kapısının avluya açılan cephesi, yay biçimli bir kemerle

belirginleştirilmiştir. Kemerin kilit taşı siyah-sarı mermerle iki yüzlü palmet

biçiminde şekillendirilmiş, günümüze bu taşların bir kısmı dökülerek gelmiştir.

Kemerin üzerinde dört sıra mukarnas dizisi ve iki sıra ince bordürle sınırlanmış olan

düz bir friz yer alır. ( (Resim 64) Duvar yüzeyinde altta ince bir lotus-palmet

bordürle başlayan yatay alınlık şeklindeki friz, ortada dört sıra yüzeysel mukarnas

dizisi ve bunun üzerinde çemberden gelişen yay kıvrımlı dört köşeli yıldızların

birleşerek baklava örnekleri oluşturduğu geometrik kurgulu bordürle sonlanır. Üst

sınırı oluşturan geometrik kurgulu bordürde, motiflerin yüzeyleri oluklu oyma

tekniğinde yivlendirilmiştir. Alt sınırı oluşturan lotüs-palmet bordür ise, düz yüzeyli

oyma tekniğinde işlenmiştir.

44 Kalfazade, S; a.g.e., s. 146

Kuzey cephesinde avluya açılan giriş kapısının iki yanında bulunan sövelerin

üzerinde bezeme izleri görülmektedir. Mermer zemin üzerine iki yüzlü palmetler

oyma tekniğinde, kademeli olarak işlenmiştir. Kapıyı kavrayan sivri kemerden

günümüze gelen parçaların üzerinde ise zikzak bir bordür izi seçilmektedir. Bu

kapının üzerinde yer alan iki satırlık sülüs hatla yazılmış kitabe, İzmir Kestane Pazarı

Camii’ne götürülerek son cemaat yerinde bulunan kapı üzerine yerleştirilmiştir.45

Yapının güney cephesinde herhangi bir süsleme unsuru yer almamaktadır.

Kesme taş, ve batı cephesine doğru kısmen düzgün taş kaplamadan oluşan düzensiz

örgüye sahip cephede, duvar örgüsünün aralarına yerleştirilmiş devşirme bezemeli

parçalara rastlanır. Cephede batı yönünde alt sırada bulunan pencerenin iki yanına

simetrik olarak yerleştirilen, spiral motifli birer devşirme parça dışında bezeme

bulunmamaktadır.

Yapıda en yoğun bezeme programı batı cephesinde uygulanmıştır. Avlu

cephesinde duvarlara açılan eş boyutlu altlı üstlü pencereler ile mescid mekânına

açılan aynı düzenlemeye sahip pencere kuruluşuyla, simetrik bir düzenlemeye

gidilmiştir. Avlu duvarında yer alan dikdörtgen pencereler aynı süsleme kuruluşuna

sahiptir. Duvar yüzeyinden içeri çökertilmiş, dıştan kademeli silmelerle çerçeve içine

alınmış dikdörtgen pencerelerin üst kısımları dilimli kemerlidir. Pencere kemerinin

iki yan başlangıç noktasından başlayan profilli silmeler, kemerin dilimlerini takip

edip, tepede düğüm yaparak köşelere doğru yönelir ve birbirinin altından ve

üstünden dolaşan üzeri yivli silmeler, geçmeler oluşturarak başladığı noktaya iner.

Yüzeysel profilli silmelerin üzeri yanlara doğru çift yivlenerek hareketlendirilmiş,

böylece düğümlü geçmelerin etkisi arttırılmıştır. ( (Resim 71, 72, 73, 74, 75, 76) )

Kemerin köşe dolgu yüzeyleri bezemesizdir. Kemerin üstünde siyah taşlarla

yapılmış bir bordürden sonra üç sıra mukarnas dizisiyle duvar yüzeyine geçilir. Avlu

cephesinde yer alan iki üst kat penceresinde de aynı süsleme kuruluşu uygulanmıştır.

Bu pencerelerin düşey ekseninde bulunan eş boyutlu alt kat pencereleri de

birbirinin benzer bezeme programına sahiptir, cümle kapısına yakın olan pencerede

diğerinden farklı olarak sülüs bir yazı kitabesi yer alır. Kademeli düz silme ile

sınırlanan, duvar yüzeyinden hafifçe çökertilmiş dikdörtgen pencereyi kaval bir

45 Kalfazade, S; a.g.e., s.148

silme çevreler. Pencere lentosu işlenmeden bırakılmış, lentonun üzerindeki yüzey ise

üzeri oluklu oyma tekniği ile yivlenmiş şeritlerin meydana getirdiği geometrik örgülü

bir örnek ile bezenmiştir. Geometrik örgülerin ortasına ise üç tane sekiz köşeli yıldız

motifi yerleştirilmiştir. Yıldızların içlerinde derin yivlerle aynı yıldız motifi

tekrarlanmıştır. Bu yüzeyden sonra iki renkli kilit geçme taşlardan oluşan yüzeysel

kemer düzenlemesi yer alır, kemerin aralarındaki renkli taşlar günümüze

gelmemiştir. Bu kemer ile lento arasında üzerinde farklı bir motifin olduğu madalyon

bulunur.

Bu cephede bulunan ikinci alt kat penceresinde diğer penceredeki süsleme

programı küçük farklar dışında tekrarlanmıştır. Diğer pencerede işlenmeden

bırakılmış lento yüzeyine, burada köşeleri bitkisel bezemeli kartuş içinde bir yazı

kitabesi yerleştirilmiştir. Kitabenin zemininde şakayıklar, kıvrık dallar ve rumîler

yer almaktadır. Lento ile iki renkli kilit taşı kemer arasındaki madalyonun yüzeyi

bezenmeden bırakılmıştır.

Mescid mekânına açılan aynı düşey eksende farklı boyutlarda birer çift

pencere cepheyi ifadelendirir. Bu pencerelerin üzerinde olan küçük bezemesiz

pencere, bezeme kuruluşunun dışında tutulmuştur. Güney tarafındaki pencerelerden

üstte olan, duvar yüzeyinden hafifçe çökertilmiştir. Pencere lentosunun üzerinde yer

alan, her biri birer bağımsız motif gibi değerlendirilmiş, beş dilimli ve beş sıralı

mukarnas dizisi dışında süsleme unsuru bulunmamaktadır. Nişleri neredeyse kavsara

görünümü alan mukarnas sıraları, duvar yüzeyinde istiridye motifiyle sonlanır. Bu

pencerenin altında yer alan kademeli silme ile duvar yüzeyinden çökertilen pencere

profilli silme ile çevrelenmiştir. Pencerenin iki renkli geçmeli kilit taşlarından

yapılmış, kaş kemere benzeyen sivri kemeri dışında süslemesi yoktur. ( (Resim 65)

Batı cephesinin en özenli süslemeye sahip pencereleri, cümle kapısına yakın

olan aynı düşey eksene yerleştirilen bir çift penceredir. Duvar yüzeyinden

çökertilmiş üst pencerenin etrafını düğümlü bir bordür dolanır. Bu bordürden sonra

üç sıra yüzeysel mukarnas dizisi pencereyi çevreler. Pencerenin asıl bezemesi içte

kalan üç boyutlu, derin, yedi sıralı mukarnaslı çerçevedir. Üst kısma doğru kademeli

olarak daralan mukarnas nişlerinin araları birer sarkıt görünümündedir. Üçüncü

sıradaki mukarnas yuvasına yelpaze formu verilmiş, duvara yüzeyine geçiş ise

istiridye motifiyle olmuştur. Bu düzenlemenin içinde kalan pencere sade bırakılmış,

lento yüzeyine sülüs hatla bir kitabe yazılmış ve kitabenin üzerine pembe, düz bir

atkı taşı yerleştirilmiştir. ( (Resim 66)

Bu pencerenin altında bulunan pencere farklı süsleme kurgusuyla dikkat

çeker. Kademeli silme ile duvar yüzeyinden çökertilen pencereyi, profilli bir silme

çevreler. Pencerenin düz lentosunun üzerinde renkli geçme kilit taşların oluşturduğu

yay biçimli kemer yer alır. Çökertilmiş pencere alınlığında ise, ortada büyük

yanlarda küçük birer madalyon yer alır. ( Resim 67,68) Madalyonların üzeri bitkisel

bezeme ile dolgulanmıştır. Ortadaki madalyonu sekiz dilime bölen palmetin taç

yapraklarının uçları yuvarlatılmış, saplarından çıkan kıvrık dalların uçlarındaki

rumîlerin palmet motiflerini yürek gibi çevrelediği bir kurgu görülür. Yanlarda yer

alan küçük madalyonlarda ise, ortadaki rozetten çıkan dört palmetin ucundaki

palmetlerin iki yana dönerek rumî ile sonuçlandığı düzenleme yer alır. Yay kemerin

üzerine, duvar yüzeyinden dışa taşırılmış, üç sıra mukarnas dizisinin üzerine

oturtulmuş, tek satırlık sülüs hatlı kitabenin bulunduğu yatay bordür yerleştirilmiştir.

Cephede yer alan işlevsel nişlerin46 arasındaki yüzeye geometrik geçmeli iki

bordür yerleştirilmiştir. Devşirme olduğu anlaşılan bu bordürlerin, avlunun alt kat

pencereleri lento yüzeylerinde bulunan geometrik geçmeli, ortasında sekiz köşeli

yıldız olan örnekle benzeşmesi dikkat çekicidir. Meandr şeklindeki bordürün

ortalarına birer rozet işlenmiştir. ( (Resim 77) (Çizim 29)

Yapının batı cephesinin en süslü mimari elemanı cümle kapısıdır. İki yandan

merdivenlerle çıkılan, dar ve uzun dikdörtgen biçimli cümle kapısı, duvar

yüzeyinden dışa doğru hafif çıkıntılıdır. Kapıya çıkılan merdivenlerin altına

yuvarlak kemerli bir çeşme yerleştirilmiştir. Çeşmenin yüzeyleri devşirme blok

taşlarla kaplanmıştır. Kapıda malzeme olarak, beyaz ve kırmızı mermer, yeşil

Serpentin ve kırmızı Corallina taşları kullanılmıştır.47 Yüzeysel bir sıra mukarnas

bordürle dikdörtgen çerçeve içine alınan cümle kapısı, derinliği az bir niş içine

yerleştirilmiştir. Hafif sivri kemerli kapının bütün süslemesi ana niş içine

toplanmıştır. Nişin iki yan yüzünde karşılıklı birer seki yer alır.48 Kapının iki yan

duvar yüzeyinde kapı lento seviyesinde biten, altta bir sıra kırmızı, üstte iki sıra siyah

46 Nişlerin baharat vs gibi şeylerin satıldığı dükkanlar olduğunu öne sürülen görüşler mevcuttur. 47 Kalfazade, S; a.g.e., 157 48 Giriş kapısının iki yanında yer alan sekiler, yapının genelinde etkili olan Güney etkisini gösterir.

renkli taşla yapılmış düz kuşak yer alır. Siyah kuşakların üzerine sağ ve solda birer

taş içine taş kakma tekniğinde beyaz zemine siyah taşla kakılmış armaya benzeyen

birer motif bulunur.

Giriş kapısının lentosu üzerinde kabartma harflerle yazılmış Kelime-i Tevhid

yazısı, lentonun üzerine yatay iki bezemeli mermer blok yerleştirilmiştir. Bu mermer

bloklardan sağdakinin üzerindeki motifler tamamen silinmiş, soldaki blokta ise

ortada deliklerle oluşturulmuş bir kare etrafında yan yana sıralanmış madalyonlar yer

alır. Ortadaki kareyi oluşturan deliklerin içlerindeki izler, zamanında renkli taşlar

kakıldığını düşündürtür. Bu blok taşların üzerinde oyma tekniğinde işlenmiş, iki

yüzlü palmetlerin bulunduğu bir bordür yer alır. ( (Resim 78) Palmetlerin yüzeyleri

işlenmemiş, sadece konturları belirtilmiştir. Palmetli bordürün üzerinde nişin üç

yüzünü dolaşarak çerçeve hizasında kesilen, sülüs hatla yazılmış inşa kitabesi yer

alır. Kitabenin tam ortasında, aşınmış olduğu için güçlükle seçilen bir madalyon,

kitabenin mukarnaslı çerçeveye dayandığı yerde ise bitkisel motiflerler bulunur.

(Resim 79) Ortada bulunan madalyonun üzerindeki motifler zamanla silinmiş, ancak

kitabenin dilimli uçlarında yer alan şakayıklar ve natüralizme yaklaşan yaprak

motifleri günümüze oldukça iyi durumda gelmiştir. Derin oyma tekniğinde işlenmiş

kitabenin zemininde bitkisel motifler seçilir.

Kitabe bordürünün üzerinde yer alan, bir sıra kırmızı mermer taş bordürden

sonra kavsaraya geçilir. Kavsaranın alt kısmı dört sıra mukarnastan oluşur. Oldukça

iri mukarnas dizisinin ilk sırasına, simetrik birer siyah mermer kare taş kakılmıştır.

İri mukarnas nişlerinin içleri bölümlenerek hareketlendirilmiş, aralarındaki

sarkıtların yüzeyleri yivlenmiştir. Son sırada yer alan istiridye motifli mukarnaslarla

kavsara yüzeyine geçilir. Kavsara yüzeyi, tepede birleşerek bir istiridye motifi

oluşturan, on dilimli geniş bir yelpaze biçimindedir. ( (Resim 80)Kenarlarını derin

yivlerin sınırladığı iç bükey dilimlerin üzerine rumî-palmetlerle oluşturulan örnekler

düz yüzeyli kabartma tekniğinde işlenmiştir. Merkezden çıkan rumîler yanlardaki

dallarla birleşip belli bir noktaya kadar geldikten sonra, kıvrık dallar uçlarda sağa ve

sola dönerek palmetler oluşturur. Bu palmetlerin içinden çıkan kıvrık dallar ise

yelpazenin açılan uçlarındaki her bir dilimde, yürek şeklinde birleşen dalların içinde

birer palmetle sonlanır. Kavsara, mermer yüzeyin dantel gibi işlendiği nadir bir

örnektir.

Yelpaze motifini iki renkli kilit taşlı sivri bir kemer kuşatır. Bu kemerin

dışındaki yüzeyden dışa taşkın iki renkli kilit taşlı kavsara kuşatma kemeri, yeşil

serpentin ve beyaz mermerden oluşmuştur. Bu kemerin üzerinde kalan geniş yüzey

1970 yılındaki onarımda49 yapılan düğüm motifli, iki renkli mermerle kaplanmıştır.

Giriş eyvanı yıldız tonozla örtülmüş, tonozun merkezine çarkıfelek motifi

yerleştirilmiştir. ( (Resim 81,82) Sekizgen panonun üzerine yerleştirilen çarkıfelek

eğri kesim tekniğinde işlenmiştir. Batı kapısının avluya açılan yüzü işlenmemiş,

sadece düz bir silme ile sınırlanmıştır. (Çizim 30)

Bu girişin üzerinde yer alan tuğla derz dokulu minare gövdesi 17. yüzyıldaki

deprem sırasında şerefe altına kadar yıkılmış, 1934 yılında da yıkılmak üzereyken

aslına uygun olarak tamir edilmiştir.50 Her yüzüne birer sağır niş bulunan kaideden

prizmatik üçgenli papuçlukla silindirik gövdeye geçilir. İnce bir zencirek kuşağından

sonra gövdenin tümü tekstil motifli bezelidir. ( (Resim 84)

Avluda varlığı bilinen, ancak günümüze gelmeyen revakları taşıyan devşirme

sütun ve sütun başlıkları ile kemerleri taşıyan duvarlardaki konsollar, mimari

süsleme unsurlarını oluşturur. (Resim 83)

Avlunun en önemli bezemeleri batı duvarında yer alan pencerelerdir. Hafif

sivri kemerli bu pencerelerin alınlıkları,üçlü silme demetlerinin kemeri kuşatarak,

atlamalı olarak birbirinin içinden geçip yarım daire biçimli halkalar oluşturduktan

sonra tepede bir ilmik yapıp tek noktada bağlanır ve daha sonra iki taraftan serbest

bir şekilde kemerin etrafını çevreleyerek geçmelerin en alttaki halkasıyla birleşir.

Pencerenin alınlığını dıştan dolaşan üçlü ikinci silme demeti, düğümlü örneği dıştan

sınırlayarak geçmelerin en alttaki halkasına bağlanır. Zengi düğümü olarak

bildiğimiz bu örnek, yapıdaki güney etkisini göstermesi açısından önemlidir.

Camii’nin giriş cephesi oldukça sadedir. Ortada iki devşirme sütuna,

köşelerde duvara gömülmüş konsollara oturan üç bölümlü kemerden oluşan girişte

sütun başlıkları ve kemerleri taşıyan konsollar düz silmelidir.

İç Mekân

İç mekânda batı duvarında bulunan iki dikdörtgen pencere aynı şekilde

süslenmiştir. Bu pencereler, dıştan yüzeysel bir sıra mukarnas bordürle, içte ise

49 Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan bu onarımda, E.Falkener’in gravürü model alınmıştır. 50 Ogan, A.; a.g.m, s.78

kademeli profilli silmelerle çerçevelenmiştir. Pencere lentosunda tek satırlık sülüs

yazı kitabesi yer alır, lentonun üstündeki yüzey boş bırakılmıştır. ( (Resim 91,92)

Sahınları ayıran sütunların biri devşirme, diğer üçü özgündür. Batıdan birinci

sütun başlığı en bezemeli olandır, ikinci sütun başlığı ise dilimli nişlerle süslenmiştir.

Bu sütun başlıklarının ortak özelliği, yüzeysel mukarnaslı sütun başlıkların üzerine,

kemerin oturduğu tabla kısımlarının dört bir yanını dolaşan sülüs yazı kuşağı

yerleştirilmiş olmasıdır. Batıdan dördüncü sütun devşirmedir. Kenger yapraklarıyla

bezenmiş sütun başlığının tabla kısmında nesih hatla yazılmış kitabe kuşağı yer alır.

Duvarlarda kemerlerin oturduğu ikişer konsol ile yan taraflardaki birer paye başlığı

mukarnas sıralı bezemeleriyle dikkati çeker. Mihrabın sağında ve solunda bulunan

konsollar, ortada tam yanlarda yarım nişlerle bölümlenmiştir. ( (Resim 93) Dört sıra

mukarnaslı nişler istiridye motifiyle sonlanır. ( Resim 94,95)

Mihrap, 1990 yılında E. Falkener’in gravürlerinden yararlanılarak

yapılmıştır.51 Yapının içinde bulunan özgün mihrabın, yüzeyleri geometrik bezemeli

parçalarının bir kısmı günümüze kadar gelmiştir. Gene günümüze gelen

parçalarından taş olduğunu bildiğimiz yapının minberi, Evliya Çelebi’nin “Ve

minberi gerçi ceviz haşebe levhasındandır ammâ Fahrî oyması gibi hurde sihr-i icâz

rûmî ve islimî ve gûnâ-gûn nakş olmuş-ı Çin ile nakş olmuş bir minberdir.” şeklinde

bahsettiği ahşap minberle örtüşmemektedir. ( (Resim 96)

Yapının devrinden gelen en önemli süsleme ögesi, mihrap önü kubbesinde

bulunan çini bezemelerdir. Çini mozaik tekniğinde yapılan bu süslemeler, kubbeye

geçiş elemanları olan pandantiflerin yüzeylerinde ve sekizgen kasnağa geçişi

sağlayan dört sıra mukarnaslı dizide görülür. Pandantiflerde beyaz zemin üzerine

firuze, kiremit rengi ve kahverengi çinilerle geometrik kuruluşlu örnekler işlenmiştir.

Altıgenlerin etrafında yer alan altı köşeli yıldızlar ve bunları çevreleyen kurdele

biçimli şeritlerin oluşturduğu örnekte, aralar küçük koyu renkli üçgenlerle

dolgulanmıştır. Kubbe kasnağına geçişi sağlayan dört sıra mukarnas, firuze rengi

çini levhalarla kaplanmıştır. ( (Resim 85, 86, 87, 88)

51 Mihrap ve minber özgün olmadığı için süsleme programı değerlendirmesinin dışında bırakılmıştır.

Kubbenin ortasında merkezden gelişen bir örneğin izleri seçilmektedir.

Kubbe eteğine doğru kalan parçalardan kalem işi olduğu anlaşılan bu süslemeler

günümüze ulaşmamıştır.

Giriş tarafındaki kubbe, kasnak hizasında kubbeyi çevreleyen lotus-palmet

bordür dışında süsleme özelliği göstermemektedir. ( (Resim 89, 90)

KAYNAKLAR

EVLİYA Çelebi (2005)Seyahatname, çev. Y.Dağlı-S.A.Kahraman-R.Dankoff,

C.IX.

FALKENER, Edward (2003), Ephesus and The Temple of Diana, London.

KALFAZADE, Selda (1995), Anadolu’da Aydınoğulları Dönemi Mimarisi, İ.Ü,

Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış doktora tezi, İstanbul.

OGAN, A. ( 1956 ), Aydınoğullarından İsa Bey Camii, Vakıflar Dergisi III.,

Ankara.

SÖNMEZ, Zeki (1995), Başlangıcından 16.Yüzyıla Kadar Anadolu Türk-İslam

Mimarisinde Sanatçılar”, Ankara.

SÖNMEZ, Neslihan( 2002), Geleneğin Devamlılığı Bağlamında Osmanlı

Camilerinin Pencere Tasarımına Batı Anadolu Beyliklerinin Etkileri, The 11 th

International of Turkish Art (August 23-28 1999), Utrecht- The Netherlands.

3.1.3. BİRGİ HATUNİYE (ÜMMÜ SULTAN) TÜRBESİ

Katalog : 3

Plân : 3

Resim : 97-104

Çizim: -

İnşâ Tarihi: H.710 / M. 1310

Yaptıran: Bilinmiyor

Mimarı: Bilinmiyor

Yeri: Birgi ilçesi, Aydınoğlu Meydanı’ndadır.

Tarihlendirme: Giriş kapısının üzerinde bulunan sülüs hatla yazılmış inşa

kitabesinde;

Vaka’â el-firâğu min binâi hazihi’t-türbeti’l-Hatuniyye

Bu’niyet Aydın bi’avni’l-Melik’l-mu’in fi evâi’li’l-Muharremi’l-muhterem

senete âşerete ve seb’a mie (710)52

Buna göre, türbenin 1310 yılında inşa edildiği anlaşılmaktadır. Türbe,

Aydınoğullarına ait tarihi bilinen en eski yapıdır.

Plân

Bir platform üzerinde yer alan, altıgen planlı yapının üzeri kubbe ile

örtülüdür. 1964 tarihinde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan onarımda

52 Akın, H., Aydınoğulları Hakkında Bir Araştırma, Ankara 1968, s, 110: İ.H.Uzunçarşılı, Kitabeler...., İstanbul 1929, s, 137

duvar dokusu bozulmuştu.53 Yapılan onarım sonrasında duvar örgüsünün derzleri

dışa taşmış, yapının görünümü bozulmuştur. Giriş cephesi dışında yapının her

cephesine birer pencere açılmıştır. Kuzey cephesinde yer alan pencere sonradan

örülerek kapatılmıştır.54 Türbenin üzerini örten kubbe kasnaksız olarak beden

duvarlarına oturur. ( (Resim 97)

Güney cephesinde bulunan giriş kapısı küçük bir eyvan gibi düzenlenmiştir.

Eyvan görünümlü giriş dışa sivri kemerle açılır. Girişin iki yan yüzünde karşılıklı

birer niş yer alır. Giriş kapısını düz sövelerin sınırladığı yay kemer örter. Geçmeli

taşlarla örülen kilit taşlı kemer yüzeyinde bezemeler bulunur. Hafifçe çökertilmiş

kemer alınlığına ise kitabe yerleştirilmiştir. ( (Resim 98)

Türbenin zemini toprak dolguludur. Altıgen mekânın her yüzeyinde birer

sağır kemer yer alır. Kemerler, sivri ve yuvarlak biçimli dönüşümlü olarak sıralanır.

Kemer aralarında oluşan üçgenlerle, altıgen hacimden kubbeye geçilir. Türbenin

içinde sadece tek mezar bulunmaktadır.55

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı

Cephe

Yapının girişinin iki yan yüzünde yer alan nişlerin zemin yüzeylerinde,

Bizans dönemine tarihlenen devşirme malzeme kullanılmıştır.56 Solda yer alan nişin

zemin yüzeyinde, geçmeler içinde bitkisel bezemeli parça; sağda ise geçmelerin

ortasına yerleştirilmiş çarkıfelek motifiyle süslü devşirme parça kullanılmıştır. (

Resim 103, 104)

Giriş kapısı yay kemerinin kilit taşı üzerinde, geometrik geçmeli bir kabara,

bu motifin sağında ve solunda ise birer rozet yer alır. ( Resim ) Sağda bulunan rozet

iç içe iki katlı, solda olan ise üç katlı çiçek biçimlidir. Sağda bulunan rozetin

ortasına küçük bir kabara yerleştirilmiştir. Kabara ve rozetlerin yüzeyi eğri kesim

tekniğinde işlenmiştir. (Resim 101, 102)

Bu süslemelerin dışında yapının inşa kitabesinin harflerinin aralarına

yerleştirilmiş yaprak ve rumî biçiminde bitkisel bezemeler dikkat çeker. 53 Vakıflar Genel Müdürlüğü, 35.13.05/06 54 Kalfazade, S., Anadolu’da Aydınoğulları Dönemi Mimarisi, İÜ, Sanat Tarihi Bölümü,yayınlanmamış doktora tezi, İstanbul 1995, s,173 55 Kalfazade, S; a.g.e, s, 175 ( Yapı inceleme yapılan tarihte kapalı olduğu için, iç mekânı görülememiştir.) 56 Daş, E; Tarihi, Tarihi coğrafyası ve Türk dönemi Anıtları, Ankara 2001, s,125

KAYNAKLAR

AKIN Himmet (1968), Aydınoğulları Hakkında Bir Araştırma, Ankara.

DAŞ, Ertan (2001), Tarihi, Tarihi coğrafyası ve Türk dönemi Anıtları, Ankara.

KALFAZADE, Selda (1995), Anadolu’da Aydınoğulları Dönemi Mimarisi, İÜ,

Sanat Tarihi Bölümü,yayınlanmamış doktora tezi, İstanbul.

UZUNÇARŞILIĞLU, İsmail, H (1929), Kitabeler...., İstanbul.

3.1.4. AYDINOĞLU MEHMED BEY TÜRBESİ

Katalog : 4

Plân : 4

Resim : 111-18

Çizim: 33-35

İnşâ Tarihi: H.734 / M. 1334

Yaptıran: Aydınoğlu İsa Bey

Mimarı: Bilinmiyor

Yeri: Birgi ilçesi’nde Birgi Ulu Camii’in iç avlusundadır.

Tarihlendirme: Türbenin giriş kapısının üzerine yerleştirilmiş dikdörtgen çerçeve

içinde bulunan iki satırlık sülüs Arapça inşa kitabesinde,

Buniyet hâzihi’t-türbet’ l Kebîri’l el-âlim

el-âdil el micahid el-müsabit Ebu’l-hayrat es-Sulta-nû’l-gazzat

Mubariz ed-devle ve’d-Din Muhammed ibn Aydın nevve’rallahû

Mecze’ahu-Sâni cemaziyel ulâ li-sen’netin erba’a ve selâsin ve

seb’a mie (734)57

Buna göre türbe, 1334 yılında inşa edilmiştir. Evliya Çelebi yapı ile ilgili

olarak şunları yazmıştır;

57Akın, H.; Aydınoğulları Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara 1968, s, 109: İ.H.Uzunçarşılı, Kitabeler...., İstanbul 1929, s.113:Köprülü, M.F; Aydınoğlu Tarihine Aid, Türkiyat Mecmuası, C.II, İstanbul 1928, s, 422.

“...ve câmi’in sağ yan kapusu önündeki kubbe-i pür-envârın içinde sâhibü’l-

harât medfûndur. Ve serâpâ der-, divârları beyâz mermer-i hâm ile mebnîdir, gayri

gûne taş değildir. Ve kubbe-i ‘al’isi kurşum ile mestûrdur. Ve cenûba nâzır bir

kapusu üzre târîhi böyledir.

Büniyet hâze’t-türbetü li’l-Emîr el-Kebîri’l-âlem

El-Mücâhid el-Murâbıt Ebu’l-hayrât es-Sultâni’l-guzât

Mübasizü’d-devlet ve’d-dîn Mehemmed Şâh bin Aydın

Nevverallâhu merkadehu âmîn, sene ebaâ ve selâsîn ve tis’i mie (934)

Ve bu merkad-imehbit-i münevverin içinde Mehemmed Şâh ve birâdereyni

Ömer Şâh ve Îsâ Gâzî âsûdedirler.”58

Birgi Ulu Camii’nin batı cephesi ile Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi

arasında yaklaşık 1,30 mesafe vardır. Kare plânlı yapı, pandantiflerle geçilen, sekiz

kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür. (Resim ) Camiden farklı olarak türbenin dört

cephesi de düzgün devşirme taşlarla kaplıdır. Yapının doğu, batı ve kuzey

cephesinde birer dikdörtgen pencere yer alır. Sivri kemerli pencerelerin söve ve

lentoları mermerdir.

Güney cephesinde, orta eksene giriş kapısı yerleştirilmiştir. Hafif iç bükey

düz bir silmenin çerçevelediği dikdörtgen giriş kapısı, geçmeli kilit taşlı sivri bir

kemerle örtülüdür. Kemerin kilit taşında çiçek biçimli rozet, iki yanındaki taşların

üzerinde ise birer çarkıfelek motifli rozet yer alır. Kemerin üzerindeki hafifçe

çökertilmiş alınlıkta yer alan dikdörtgen çerçeve içine, inşa kitabesi yerleştirilmiştir.

Yapının giriş kapısının üzerine 1946 yılındaki depremden sonra ahşap bir sundurma

yapılmıştır.59 (Resim 112)

Türbenin içinde yüksek bir platform üzerinde bulunan dört mezar, Aydınoğlu

Mehmed Bey ve oğulları Bahadır Bey, Umur Bey ve İsa bey’lere aittir.60 Kare

mekândan kubbeye pandantiflerle geçilir. Sekizgen kasnağa açılan karşılıklı sivri

kemerli iki pencerenin son onarımda yapılmış alçıdan içlikleri vardır.

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı

58 Evliya Çelebi, Seyahatname, c.IX, ( Haz., Y.Dağlı-S.A.Kahraman vd), İstanbul 2005, s.94 59 Daş, E; Birgi:Tarihi, Tarihi coğrafyası ve Türk dönemi Anıtları, Ankara 2001, s, 117 60 Daş, E; a.g.e, s, 120: Riefstahl, Cenubi Garbi Anadolu’da Türk Mimarisi, İstanbul 1941, s, 24

Cephe

Yapının güney cephesinde saçak kornişinin altına yerleştirilmiş devşirme

bezemeli üç taş levha Bizans dönemine tarihlenir.61 Üçlü gruplar halinde olarak

sıralanan dokuz küçük levhanın yüzeylerinde, sağ ve solda olanların yüzeyinde iki

baklava dilimli motifin ortasında birer rozet bulunur. Rozetle baklava dilimini iki

burmalı sütun ayırır. Ortada olan levhada ise iç içe geçmiş kesişen dörtgenden oluşan

iki motifin arasında, yüzeyi işlenmiş rozet yer alır. (Resim 113)

Türbenin giriş kapısı kuruluş olarak Birgi Ulu Camii cümle kapısına benzer.

Kapının kemer kilit taşı üzerinde yer alan iç içe iki çiçekten oluşan rozet ile bu

rozetin iki yanında yer alan iki çarkıfelek motifinin yüzeyleri eğri kesim tekniğinde

işlenmiştir. (Resim 114)

İç Mekân

Türbenin sırlı tuğla ve çini mozaik bezemeli kubbesi dikkat çekicidir.

Kubbenin sırsız kırmızı tuğlaları arasına, zikzaklar oluşturacak şekilde firuze sırlı

tuğlalar yerleştirilmiştir. (Resim )Kubbenin ortasında, firuze rengi zemin üzerine

patlıcan moru renkli şeritlerle oluşturulmuş on kollu yıldız ile bu yıldızı çevreleyen

beş köşeli yıldızlardan oluşan motif yer alır. (Resim ) Kubbe kasnağında yer alan

pencereler, firuze renkli levhalarla oluşturulan bir çerçeve içine alınmıştır. Bu

çerçevenin içinde kalan pencere alınlığı ve köşe dolgu yüzeyleri, çini mozaik

tekniğinde firuze renkli beşgenler ile patlıcan moru altı köşeli yıldız motifleriyle

dolgulanmıştır.62 (Resim 118)

Kubbe eteğini kufî yazıdan gelişen örgülü bir bordür dolanır. Bu bordür altta

patlıcan moru, üstte ise firuze rengi şeritlerle sınırlanmıştır. (Resim 117), (Çizim

33,24,35)

61 Daş, E; a.g.e, s, 115 62 Kubbe kasnağında, pencere köşe dolgu yüzeylerinde yer alan çini mozaik bezemelerde bozulmalar görülmektedir. Kubbe örgüsünde yer alan tuğlaların da bir çoğunun sırları dökülmüş durumdadır.

KAYNAKLAR

AKIN, Himmet (1968), Aydınoğulları Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara.

DAŞ, Ertan (2001), Tarihi, Tarihi coğrafyası ve Türk dönemi Anıtları, Ankara.

EVLİYA Çelebi (2005), Seyahatname, ( Haz., Y.Dağlı-S.A.Kahraman vd),

İstanbul.

KÖPRÜLÜ, Mehmed.F. (1928), Aydınoğlu Tarihine Aid, Türkiyat Mecmuası, C.II,

İstanbul.

RİEFSTAHL, Rudolf M (1941), Cenubi Garbi Anadolu’da Türk Mimarisi,

İstanbul.

UZUNÇARŞILIOĞLU İ.H (1929), Kitabeler...., İstanbul.

3.1.5. TİRE SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

Katalog : 5

Plân : 5

Resim : 105-110

Çizim: 31-32

İnşâ Tarihi: H.750 / M. 1349

Yaptıran: Bilinmiyor

Mimarı: Bilinmiyor

Yeri: Tire ilçesi’nde Belediye Parkı’nın içinde bulunur.

Tarihlendirme: Türbenin güney cephesinde bulunan giriş kapısının üzerindeki

sülüs hatla yazılmış Arapça kitabede;

Buniyet,hazihi’l-kubbe alâ’l-Emiri’l-kebîr ez-zâtu’s-sıfat

Şah Sultan Süleyman bin Aydın-Râhin’rehuvnu Allâh

fi seneti hamsin ve seb’a mie (750)63

Buna göre türbe, 1349 yılında Süleyman Şah için yaptırılmıştır.64

Plân

Kare prizmatik hacmin üzerini sekizgen yüksek kasnaklı kubbe örter.

Kasnağın kuzey cephesi dışındaki cephelerine birer pencere açılmıştır. Cepheler

farklı boyutlardaki mermer levhalarla kaplanmıştır. Yapının doğu ve batı

63 Akın, H; Aydınoğulları Hakkında Bir Araştırma, Ankara 1968, s.111 64 Armağan, Munis; Belgelerle Beylikler Devrinde Tire, İzmir 1983, s. 29

cephelerinde birer dikdörtgen pencere yer alır. Kuzey cephesi sağır olan yapının

giriş kapısı güney cephesinin ortasına yerleştirilmiştir. (Resim 105)

Dıştan kapı girişinin etrafında dikdörtgen bire çerçeve oluşturan burmalı

kaval silme, kapının üstündeki kitabelik bölümünü de sınırlar. Giriş geçmeli kilit

taşlı sivri kemerle örtülüdür. (Resim 106, 107)

Prizmatik hacimden kubbeye Türk üçgenleriyle geçilmiştir. Kubbe

kasnağındaki pencereler sivri kemerlerle örtülüdür. Türbenin içinde dört mezar

bulunur. Evliya Çelebi türbede yatanların İsa Çelebi, Selim Çelebi ve Hızır Şah

Çelebi olduğunu, Uzunçarşılı ise Süleyman Bey’in yakınları olduğunu yazar.65

Yapıdan tek satırla bahseden Riefstahl, türbenin içindeki mezarlarla ilgili

bilgi vermez. Yazar ayrıca, Tire’de bulunan bütün mimari eserleri ikinci sınıf olarak

nitelendirir.66

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı

Cephe

Yapıdaki tüm süslemeler giriş kapısında toplanmıştır. Yapının giriş kapısına

toplanan bezemeler, simetrik kurguya sahiptir.Tamamen mermer olan kapı, girişin

iki yanındaki sekilerle sınırlanır. Kapıyı üç yönden çerçeve içine alan burmalı kaval

silme, kitabeliğin etrafını da çerçeve içine alır. Sivri kemerin taşları birbirine yarım

daireli geçmelerle bağlanır.67 (Resim 106) Kilit taşının yüzeyinde iç içe ışınsal bir

rozet yer alır. (Resim 108), (Çizim 31)Işınsal rozetin sağında ve solundaki taşların

yüzeyine ise birer çarkıfelek motifli rozet yerleştirilmiştir. Rozetlerin yüzeyleri eğri

kesim tekniğinde işlenmiştir.

Kemer köşe yüzeylerinin orta kısımlarına geometrik geçmeli birer madalyon

yerleştirilmiştir. Madalyon yüzeyindeki on kollu ışınsal yıldızı, etrafındaki beş köşeli

yıldızlar çevreler. On kollu yıldızın kolları ile beş köşeli yıldız motiflerinin arası

çokgenlerle dolgulanmıştır. Motifler düz yüzeyli oyma tekniğinde, on kollu yıldızın

ortasında bulunan on köşeli küçük yıldızın üzeri eğri kesim tekniğinde işlenmiştir.

(Resim 109), (Çizim 32)

65 Evliya Çelebi, Seyahatname, C IX, İstanbul 2005, s,98: İ.H.Uzunçarşılı, Kitabeler....., İstanbul 1929, s, 137: Armağan, Munis; a.g.e., s.29 66 Riefstahl, R.M; Cenubi Garbi Anadolu’da Türk Mimarisi, İstanbul 1941, s, 25-26 67 Tuncer, O.C; Anadolu Kümbetleri, Ankara 1991, s., 235

Kemer köşe yüzeylerinde bulunan madalyonların iç tarafına ise, birer damla

şekilli motif yerleştirilmiştir. Eğri kesim tekniğinde işlenen damla motifin yüzeyi,

rumî-palmet örneklerle dolgulanmıştır. (Resim 110)

KAYNAKLAR

AKIN, Himmet (1968), Aydınoğulları Hakkında Bir Araştırma, Ankara.

ARMAĞAN, Munis (1983), Belgelerle Beylikler Devrinde Tire, İzmir.

EVLİYA ÇELEBİ (2005), Seyahatname, C IX, İstanbul.

RİEFSTAHL,Rudolph (1941), Cenubi Garbi Anadolu’da Türk Mimarisi,

İstanbul.

TUNCER, Cezmi (1991), Anadolu Kümbetleri, Ankara.

UZUNÇARŞILI, İ.Hakkı (1929), Kitabeler....., İstanbul.

3.2.SARUHANOĞULLARI BEYLİĞİ

3.2.1. MANİSA ULU CAMİİ

Katalog : 6

Plân : 6

Çizim: 36

Resim : 119-140

İnşâ Tarihi: H.768/ M.1366

Yaptıran: İlyas oğlu İshak Çelebi

Mimarı: Emet bin Osman

Yeri: Kale surları dışında, Spil Dağı’nın eteğinde bulunmaktadır.

Tarihlendirme: Câmi avlusunun kuzeye açılan taç kapısı üzerinde yer alan,

ana nişin üç yüzünü dolaşan kitabeye göre;

Sol tarafta bulunan kısım;

Bismillâhir Râhmani’r Râhim. El –hâmdü lillâhi’l-lezi ce’âle’l mesâcide

mahalli’l ibadati ve’s-sâlatü âlâ resulihi Muhâmmeddin hâyri’l-meskunat ve efzil’ül

mevcudât.

Kapı üzerinde yer alan kısım;

Fenehedâ bi-imâret hâzâ’l-ma’bedi’l-lâtifi ve’l-cami’üş-şerifi……..a’lâ’l-

bâbi…. Ve bezelesâ’iyyehu fi itmamimihâ’s- Sultânü’l-mu’azzâmü mâlikü rikâb’l-

ümemil-İskenderü’s-sâni zâcirü’l-fecereti Kâhirü’l- kefareti el-mücâhidü fi

sebili’lahi el-mûzefferetü’l-mânsûr.

Sağ tarafta bulunan kısım:

El-mü’eyyidu bi’inâyeti’l meliki’l-gaffar es-sultan ibn’is-Sultân Çelebi İshâk

bin İlyâs bin Saruhân halled- Allah’ü devletehû fi seneti semânin ve sittine ve seb’â

mi’ye. 68

Kitabeye göre câmi, H.768 /M.1366 tarihinde Saruhan Bey’in torunu, İlyas

Bey’in oğlu İshak Çelebi tarafından yaptırılmıştır.

Minber kapı kemerinin üzerinde bulunan en alt satırda ise;

Emera bi’imâreti hâzâ’l minberü’l- mübâreki’s-Sultânü’l a’zâm

mâlikü rikâbi-l ümem İshâk Çelebi bin İlyâs âzze nâsruhû fi seneti semani ve seb’ine

ve seb’âmi’ye.

Bu kitabede, minberin yapılmasını büyük Sultan, milletlerin yükünü

yüklenen İlyas oğlu İshak Çelebi’nin emrettiği yazılıdır.69

Minber korkuluğunun her iki tarafında, ortada bir satırlık usta kitabesi

bulunmaktadır.

Amele el-Hâc Muhâmmed bin Abdal-Aziz ibn el-Dıkkî el-Ayıntabî.70

Minber kapısının sağ kanadının en alt satırında yer alan bir diğer usta

kitabesi;

Ketebe hattahu ve reseme nakkaşahu Fakîh bin Yusuf.

Minber kapısının sol kanadının en alt satırında ise;

Amele el-Hâc Muhâmmed bin El-Dıkkî.

Minber kitabelerine göre, camiin minberi Gaziantep’li usta Daki oğlu

Abdülaziz oğlu Hacı Mehmet’e yaptırılmış, minber üzerindeki nakışları ise, Yusuf

oğlu Fakih yapmıştır.71 Yapının vakfiyesi günümüze ulaşmamıştır. Kaybolanın

yerine, Fatih Sultan Mehmet döneminde düzenlenmiş olan vakfiye VGM de

bulunmaktadır.72

68 Acun, H; Manisa’da Türk Devri Yapıları, s.32-33: Oral, M.Z; “Anadolu’da Sanat Değeri Olan Ahşap Minberler, Kitabeleri ve Tarihçeleri”, Vakıflar Dergisi , V. Ankara 1962, s.67-68: Ersoy, H; Ulu câmi, Ulu Câmi Medresesi, Gediz, 57, s.11-13, 1942 Manisa. 69 Acun, H; a.g.e., s.37 70 Acun, H; a.g.e., s.37 71 Acun, H; a.g.e., s.38 72 Ç. Uluçay tarafından yayınlanan 345 sayfadan oluşan vakfiye, 608 no. XXII. Müceddet Anadolu Defteri’nde 318-319. sayfalarda kayıtlıdır. Bkz. M.Ç.Uluçay; Saruhanoğlu ve Eserlerine Dair Vesikalar, s. 34

Plân

İshak Çelebi Külliyesi içinde yer alan Ulu Câmi, İshak Çelebi türbesi ile Ulu

Camii (Fethiye) Medresesi’nin doğu duvarına bitişir. Yapının doğusundan ve

kuzeyinden yol geçmekte, güney cephesi ise dağa yaslanmaktadır. Yapı kuzey-

güney yönünde eğimli bir arazi üzerine inşâ edilmiştir.73 Kesme taş, moloz taş, tuğla

ve devşirme malzeme kullanılarak yapılmıştır. (Resim 119)

Dikdörtgen planlı, mihrap önü kubbeli ve çok destekli bir yapıdır. 10,80 m.

çapındaki kubbe, mihrap duvarına bitişik iki serbest sütun ve üç kenardaki ikişer

paye üzerinde yer alan sekizgen kasnak üzerindedir. Ulu câmi plan tipinde bir yenilik

olarak, mihrap önü büyük bir kubbe ile örtülerek hacimsel olarak câmiin diğer

kısımlarından ayırt edilmiştir.74 Pandantiflerle geçilen mihrap önü kubbesi, mihraba

paralel dört sahından üçünü keser.

Kubbeli mihrap önü mekanının dışında kalan, mihraba paralel sahın,

devşirme sütunların sınırladığı kare mekanlar şeklindedir. Bu mekanların üzerini

kubbemsi tonozlar örter. Evliya Çelebi câmiin örtü sistemini şu şekilde anlatır;

“…..musanna kubbeleri vardır ve serâpa kubâbları

kiremit ile kırmızı Horasânî kireç ile mestûr bir câmi-,

ma’mûrdur. Amma mihrâb üzre olan kubbe-i azim rusâs-

nîlgûn ile örtülüdür. Ve hareminin etrâfında altı mermer

sütûn-ı ibret-nümün üzre kubbelerdir.”75

Yapının doğu cephesinde sivri kemer içine alınmış hafifçe dışa taşkın, basit,

bezemesiz bir giriş kapısı bulunmaktadır. 1988 tarihinden önceki resimlerde bu

kapının önünde görülen merdivenler günümüzde kaldırılmıştır.76 Giriş kapısının üst

kısmında avluya açılan küçük bir pencere yer alır. Kapının sağında ve solunda dördü

altta, dördü üstte olmak üzere sekiz pencere bulunmaktadır. Alt seviyede bulunan

pencereler dikdörtgen mermer söve, aynalık ve onu kavrayan profilli sivri kemer

içine yerleştirilmiştir.77 Üst seviye pencereleri dikdörtgen şeklinde düzenlenmiştir.

73 Mahmutoğlu, M; Manisa ve Çevresindeki Saruhanoğlu Dönemi Yapıları, (E.Ü. Sanat Tarihi Anabilim Dalı, yayınlanmamış yüksek lisans tezi), s.7 74 Kızıltan, A; Anadolu Beyliklerinde Câmi ve Mescitler, İstanbul 1958, s.100 75 Evliya Çelebi; Seyahatnamesi, c .IX, s.39 76 Mahmutoğlu, M; a.g.e., s. 7 77 Seçkin, S; 14. yy.Beyliklerinden Germiyanoğulları ve Saruhanoğulları Beyliklerinin Mimari Eserleri, (MSGSF Sanat Tarihi ABD, yayınlanmamış lisans tezi), s.22

Güney cephesi Spil Dağı’nın eğimli topoğrafyasına yaslandığı için penceresiz,

sade bir şekilde örülmüştür. Güney cephesinde mihrabın arkasına denk gelen kemer

dikkat çekmektedir. Mihrap nişi nedeniyle incelen duvarı desteklemesi amacıyla inşâ

edilmiş olmalıdır.78 Bu konuda araştırmacılar farklı görüşler ileri sürmektedir.79

Batı cephesi türbeye bitişik olan yapının batı kanadındaki medreseye geçiş bu

tarafa açılan kapıyla sağlanmıştır. Daha sonraki Osmanlı câmilerinde uygulanacak

olan yan kapıların en eski örneklerinden biridir.80 Yapının kuzey-batı köşesine ise

minare yerleştirilmiştir.

Yapının kuzey cephesinde, altı basamakla bir merdivenle çıkılan cümle kapısı

avlu duvarından yüksek ve cepheden hafifçe dışa taşkındır. Kapının iki yanında altlı

üstlü ikişer pencere bulunmaktadır. Alt seviyede yer alan simetrik pencereler sivri

kemerli niş içine alınırken, üst seviyedeki dikdörtgen pencereler düzensiz

yerleştirilmiştir. Kapının sağ ve solunda üst seviyede yer alan küçük, dikdörtgen

pencerelerden sağdaki örülerek kapatılmıştır.

Eyvanımsı görünüşteki cümle kapısının iki yan yüzüne, sivri kemerli birer

niş yerleştirilmiştir. Bu kemerlerin üzerinde zıvanalı geçmelerle yan yana getirilmiş

iki renkli mermerden bir süsleme şeridi yer alır. Bu şeridin üzerinde sağ ve solda birer

rozet görülür. Ana kapının köşelerinde iki köşe sütüncesi yer almaktadır. Kapının

kitabe kuşağının üzerinde tuğla ile oluşturulmuş mukarnaslı kavsara bulunur.

Yapının cümle kapısı üzerinde, kapının üç yüzünü kuşatan sülüs kitabe yer

almaktadır.

Üç tarafı revakla çevrili, ortasında sekizgen bir şadırvan bulunan avlu,

kubbenin kapladığı alan ile aynı ölçüdedir. Avlunun doğu ve batısındaki revaklar

çift, kuzeydeki ise tektir. Avlunun kuzeybatı ve kuzeydoğu köşeleri ile harim

boyunca uzanan kısmına yaklaşık 0.50 m. yüksekliğinde bir seki inşâ edilmiş,

revakları taşıyan sütunlar bu sekiler üzerine oturtulmuştur. Avluda bulunan sütunlar

birbirine sivri kemerler ve gergi kirişleriyle bağlıdır. Kuzey duvarına paralel olan

revak iki gözlü, doğu ve batı kanatlarındaki revaklar ise üç gözlüdür. Kuzeydeki 78 Mahmutoğlu, M; a.g.e., s. 8 79 Nusret Köklü ise ; “ Yapının İlyas Bey zamanında bir Bizans kilisesinin temelleri üzerine yapılan çarşı, mihrap duvarındaki kemerin ise çarşının güney kapısı olduğunu öne sürerek, İshak Çelebi zamanında çarşının câmiye dönüştürüldüğünü ve girişin kapatılarak mihrap yapıldığını iddia etmektedir. Saruhanlılar Devrinde Manisa, Manisa, S. 6, s. 10 80 Yetkin, S.K; Türk Mimarisi, Ankara 1970, s.162

revak kapsamlı bir onarım geçirmiştir.81 Batı bölümü, kapı ve asimetrik yerleştirilmiş

iki pencere ile türbe kısmına açılır. Revakların üzerini örten çapraz tonozlar dışardan

belli olmaz, yapının revakları düz damla örtülüdür. Câmi iç mekânı gibi, revaklı avlu

da daha sonra Osmanlı câmilerinde gelişecek olan avlu tipine örnek teşkil etmiştir.82

(Resim 125, 126,127)

Güneyde bulunan harim avluya, mihrap ekseninde yer alan dışa taşkın cümle

kapısı ve onun iki yanında yer simetrik iki kapıyla açılır. Her üç kapıda dikdörtgen

çerçeve içinde kapı sivri kemerle vurgulanmıştır. Üst seviye de ise, sivri kemerli on

pencere bulunur.

Oldukça loş olan iç mekânda, devşirme başlıklı sütunlar dikkati çeker.

Kaynaklarda üst pencerelerde renkli camların kullanıldığı belirtilmektedir.83 Giriş

kapısı ekseninde güney duvarında yer alan mihrap, sivri kemer içinde yarım silindir

niş şeklinde düzenlenmiştir. Mihrab nişi, yaklaşık 1 m. yüksekliğinde üç parça

dikdörtgen mermer blokla kaplanmıştır. Mihrabın iki köşesinde korent başlıklı, griye

boyanmış sütunlar yer alır. Mihrabın günümüze özgü haliyle gelmediği açıktır.84

(Resim 127,128)

Muhteşem ahşap işçiliğine sahip olan özgün minber, mihrabın batısında yer

alır. Hakiki kündekari tekniğinde, abanoz ağacından85 yapılmıştır. Günümüzde,

minber kapı kanatları yerine kadife bir perde asılıdır.86

Altı kalın paye ve mihrap önündeki iki sütuna oturan, sekiz destekli merkezi

kubbenin kuzeye bakan kemerinin karın kısmı yivlidir. Bu kemerler mihrabın önünde

adeta bir zafer takı gibi durmaktadır.87 Bu şekilde yapının ana ekseni ve mihrap önü

bölümü vurgulanmıştır. Kubbe merkezinde ve kubbe eteğinde kalem işi bezemeler

yer alır.

81 Uluçay, M.Ç; Saruhanoğlu ve Eserlerine Dair Vesikalar, s.168-69 82 Kızıltan, A; a.g.e, s.100 83 Riefstahl, R; Cenubu Garbi Anadolu’da Türk Mimarisi, İstanbul 1941, s.8 84 H, Acun, mihrabın özgün haliyle günümüze gelmediği için Ö.Bakırer tarafından değerlendirilmediğini belirtmiştir. 85 Öney, G; Anadolu’da Selçuklu ve Beylikler Devri Ahşap Teknikleri, Sanat Tarihi Yıllığı III, s.136 86 Minberin kapı kanatları Manisa Müzesi deposunda bulunmaktadır. Teşhirde olmayan kapı kanatlarının fotoğrafları izin verilmediği için çekilememiş, mevcut fotoğraflar kullanılmıştır.(Minber kapı kanatları fotoğrafları; H.Acun) 87 Riefstahl, R; a.g.e, s.7

Minare, yapının kuzeybatı köşesinde yer alır, doğu kenarı ile câmiye, güney

kenarı ile medreseye bitişik olarak inşâ edilmiştir. Moloz taş kullanılarak yapılan kare

kürsü, çatı seviyesine kadar yükselir. Oldukça yüksek kürsü üzerine oturan minare,

sekizgen papuçluk üzerinde yükselen, yuvarlak gövdeli ve sırlı tuğla bezemelidir.88

Papuçluğun doğu kenarı üzerinde, minareye çıkışı sağlayan küçük açıklık yer alır.

Petek kısmı gövdeden biraz daha incedir. 1974 yılında fırtınada yıkılan soğan başı

külah yerine, kurşun kaplama külah yapılmıştır.89

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtım

Cephe

Yapının genelinde süsleme az ve yerinde kullanılmıştır. Gözü yoran

ayrıntılardan ve abartıdan kaçınılmıştır. Giriş kapısı nişinin iki yan yüzünde,

kırmızı-gri almaşık renk düzeninde geçmeli taşlardan oluşan birer bordür bulunur.

Ana nişin iki yüzünde yer alan küçük nişlerde, kılıcına dizilmiş tuğlalarla yapılmış

yuvarlak kemer dışında bezeme yer almamaktadır. (Resim 120)

Giriş kapısı nişinin iki yan yüzünde, karşılıklı yer alan geçmeli rozetler dikkat

çekicidir. Rozetlerin genel kurgusu aynı, malzemesi farklıdır. Kapının sağında yer

alan taş içine taş kakma tekniğindeki rozette, kalın şeritlerden oluşan yapraklar

kırmızı taş, aralarındaki boşluklar ise beyaz taştır. Yaprakların boş olan yüzeylerine

akılan taşlar zaman içinde düşmüştür. İç içe yerleştirilmiş üç yuvarlak yapraklı çiçek

formundaki madalyonun ortasında kademeli işlenmiş minik bir çarkı felek motifi yer

alır. (Resim 121) Kapının sol tarafında olan taş içine çini kakma tekniğindeki rozette

ise yapraklar kırmızı, taş yaprakların içi ile aradaki boşluklar firuze rengi çiniler

kakılarak bezenmiştir. Madalyonun ortasında dilimli kubbe benzeri bir kabara yer

alır. Kabara, düz daire biçimli bir bordürle çevrelenmiş gibi bitmektedir. Kabaranın

etrafına yerleştirilen beyzi yaprak biçimli çiniler altı dilimli çiçek biçimindedir.

Yaprak aralarındaki boşluklara uzun kenarı yuvarlatılarak madalyon formu

kazandırılan altı üçgen parça kakılmıştır. Bu parçalardan biri zaman içinde

düşmüştür. (Resim 122)

88 Minarenin şerefe ve petek kısmı 1687 tarihinde meydana gelen depremde çatlamış, 1689-1690 tarihinde onarılmıştır. Bkz: Ç.Uluçay, a.g.e, s.168-169 89 Acun, H; a.g.e., s.36

Giriş kapısının basık kemerinde kırmızı-gri almaşık renk düzeninde geçmeli

taşlar kullanılmıştır. Nişin üç yüzünü dolaşan kitabenin aralarına serpiştirilen, yedi

dilimli palmetler ve rumîler dikkati çeker. Motifler sadece birkaç yerde kullanılmış,

kitabenin bütünlüğünü bozmamasına dikkat edilmiştir. (Resim 123) Mukarnaslı giriş

kapısının köşelerinde, yelpaze biçimli küçük tromplar yer alır. Kemerin kırmızı kilit

taşının üzerinde ise; daire içine yerleştirilmiş, iç içe geçmiş iki üçgenden oluşan altı

köşeli yıldız motifi ve bu motifin ortasındaki kabaranın üzerinde, çarkıfelek motifi

bulunur.

Yapıda son cemaat yeri bulunmamaktadır. Avlu revaklarını taşıyan devşirme

başlıklar değişik biçimleriyle ilgi çeker. Yapının inşasında kullanılan devşirme

malzeme, câmiin sade hatları ile çelişki halindedir.90

Minare

Yapının kuzey batısında bulunan minarenin, tuğla gövdesi üzerinde sırlı

tuğlalarla yapılmış bezemeler bulunmaktadır. Gövdenin alt kısmında, ikişer tuğla ile

yapılan dikey ve yatay düzenleme bulunur. Bunun üzerine gelen tuğlalar, yan yana

bir motif oluşturacak biçimde atlamalı olarak yerleştirilmiştir. Bu bölümün üst

tarafında ise, tuğlalar basamak düzeninde, sarmal bir görüntü verecek şekilde

dizilmiştir. (Resim 124)

Gövde üzerinde kullanılan tuğlalar, firuze, sarı, patlıcan moru ve firuze

renkleriyle sırlanmışlardır. Sarı ve mor renk çok az kullanılmıştır.

İç Mekân

Mihrap

Mihrap, yarım silindir gövdeli niş şeklindedir. Mihrabın özgün olmadığı,

yapının genel süsleme özellikleri ve mimari dokusuyla uyuşmayan üslubundan belli

olmaktadır. Yapıda kullanılan bol miktardaki devşirme malzeme bezeme üslubunda

belirleyicidir. Mihrabın her iki köşesine yerleştirilen korint başlıklı sütunlar buna

örnektir. Mihrap nişinin iç kısmı, yanlardaki sütuncelerin bittiği yere kadar gri

damarlı mermerle kaplanmıştır. Mermerlerin bittiği yerde bulunan kalem işi bordür

son onarımda yapılmıştır. Köşelerde yer alan devşirme sütunların gövdeleri ise griye

boyanmıştır.

90 Kızıltan, A; a.g.e, s.100

Camiin 1960 yılında çekilmiş bir iç mekan fotoğrafında, mihrap nişinin

içinde ve mihrap çevresinde bulunan kalem işi bezemeler dikkati çekmektedir. Nişin

içinde yarım açık perde motifi, mihrap çerçevesinde madalyonlu motifler, mihrap

kemerinin içinde ise, yarısı silinmiş bir köşk resmi dikkati çeker. 91

Minber

Minber gerçek kündekâri tekniğiyle92 abanoz ağacından93 yapılmıştır.

Mihrabın batı tarafında yer alan minber, ikiz kenar dik üçgen yan aynalıkları,

dikdörtgen dolap aynalıkları, süpürgelik, korkuluklar, köşk ve iki kanatlı kapıdan

oluşmaktadır. Yakın zamanda kapsamlı bir onarım geçirmiş, düşen kabaralarının

yerine yenileri yapılmıştır. (Resim 129, 136)

Doğu kısmında yer alan üçgen aynalığı ile dolap aynalığını birbirinden iki

sıra bitkisel bezemeli bordür ayırır. Bu bordürde birbirini kesen iki “s” hattı üzerinde

üzerleri yivlenip, dilimlenerek her biri kendi başına plastik değer kazanan94

yapraklar, başladığı noktadan filizlenerek kendi içine kıvrılan rûmi motiflerinden

oluşur.

Üçgen aynalıkta bitkisel ve geometrik motifler bir arada kullanılmıştır.

Aynalığın bezeme kurgusunda iki tip ışınsal yıldız kullanılmıştır; birinci tipte ortası

düz kabaralı on bir kollu yıldız, ikinci tipte ise ortasındaki kabara bitkisel bezemeyle

dolgulanmış, on bir kollu ışınsal yıldız yer alır. Aynalıkta bulunan yedi büyük

yıldızın üçünün ortası ajur tekniğinde bitkisel bezemeli, diğer üçü ise düz kabaralıdır.

Çok kollu büyük yıldızların aralarına, beş köşeli küçük yıldızlardan oluşan ikinci

derecede motifler yerleştirilmiştir. Örneğin merkezinde içinde bitkisel bezeme olan

on bir kollu ışınsal yıldız yer alır. Yıldızların kol sayısı motifin büyüklüğünü

belirler. Çok kollu ışınsal yıldızlar, çokgen parçaların yardımıyla birleştirilmiştir.

(Resim 130, 131)

Aynalık üçgeninin bitkisel bezemesi, geometrik örneği oluşturan dik çizgilerin

arasında yer alan çokgen parçaların üzerindedir. Şekilleri birbirinden farklı parçalar,

birbirinden farklı bitkisel örneklere sahiptir. Bitkisel bezemelerin kurgusu, parçanın

91 Acun, H; a.g.e, (resim no 33) 92 Öney,G; a.g.m., s.136 93 Aslanapa, O; Yüzyıllar Boyunca Türk Sanatı (14.yüzyıl), İstanbul 1977 94 Ögel, S; Anadolu Ağaç Oymacılığında Mail Kesim, Sanat Tarihi Yıllığı (1964-65), İstanbul 1965, s.112

şekline göre tasarlanmıştır. Örnekte, bezemenin iskeleti niteliğindeki rûmiler, kıvrım

dallar üzerine yerleştirilmiştir. Çok kollu ışınsal yıldızın ortasında yer alan bezeme,

merkezden gelişen birbirinin altından, üstünden geçen dairesel kıvrım dallar ve bu

dalların en uçta oluşturduğu palmetlerden oluşur. Dört kökten çıkan kıvrım dallar,

ortada üst üste düğümlenerek zincir oluşturduktan sonra ikisi, rûmilerle yıldızın

kolunun bittiği yerde palmet oluşturarak biterken, diğer iki kök ise yan motiflere

dağılır.

Kıvrım dallar, rûmiler ve palmetler olarak tekrarlanan bezeme programı,

aradaki çokgen parçaların boyutlarına göre dikey veya yatay olarak simetrik olarak

kurgulanır.

Minberin köşk kısmının altına gelen, doğu dolap aynalığını kaplayan

dikdörtgen panoda yer alan bezemeler, doğu üçgen aynalığı ile aynı biçimsel özellikte

kurgulanmıştır. Panoyu kaplayan geometrik kurgulu örnek sonsuza açılır biçimdedir.

Geometrik örnekleri oluşturan çubukların yüzleri yivlidir. Kompozisyonun

merkezinde, ortasında düz bir kabara, kabaranın çevresinde ise bitkisel bezemeli, on

iki kollu bir yıldız yer alır. Yıldızı oluşturduktan sonra, birbirinin altından ve

üstünden geçerek sonsuza giden yivli çubukların ve ana motifin dışında, bezeme

programını altı köşeli küçük yıldızlar ve aralarda yer alan çokgen parçalar tamamlar.

Çokgen parçaların üzeri, ince kıvrım dallar ve rûmilerle örülmüştür.

Dolap aynalığının şerefe ile birleştiği yerde on dört kollu, ışınsal yarım yıldız

bulunur, bunun üzerinde ise kartuş içinde usta kitabesi yer alır. Dolap aynalık

yüzeyinin süpürgelikle birleştiği yerde ise, sol ve sağ alt köşede ışınsal, dört köşeli

çeyrek yıldız motifi görülür.

Minberin batı üçgen aynalığı, doğu üçgen aynalığının tekrarıdır. Burada yer

alan yıldızların köşe sayıları yedi ile on bir arasında değişir. Yıldızların büyüklüğünü

kol sayıları belirler. Yıldızların bir kısmının ortası bitkisel bezemeli, bir kısmı ise düz

kabaralıdır. Yıldızların kolları arasındaki çokgen parçaların, bitkisel bezemeyle

doldurulmuş, aralarda beş köşeli küçük yıldızlar tekrarlanmıştır.

Minberin batı dolap aynalığı, doğu dolap aynalığından farklıdır. Doğu

aynalığında ortada yer alan ışınsal on iki kollu, ortada bulunan kabaranın etrafı

bitkisel motiflerle süslü yıldızın kullanılmış; batı aynalığında ise on iki kollu çıtalarla

oluşturulmuş ışınsal yıldız, merkezdeki örneği oluşturmuştur. Üzeri yivli çubuklarla

oluşturulan on iki kollu yıldızın etrafını, on ikigen kuşatır. Simetrik, dikey

düzenleme yapılmıştır. Ana motif ile diğer motifleri birbirine, çokgenler ve dört

köşeli küçük yıldızlar bağlar. Merkezdeki yıldızın etrafındaki kurguyu tamamlayan,

altı kollu ve etrafı yarım altıgenle çerçevelenmiş ve yivli çıtalarla oluşturulmuş altı

köşeli yıldızlar sonsuza gider. Aralarda bulunan çokgenlerin üzeri, rûmiler ve ince

kıvrım dallarla bezenmiştir. Büyük on iki kollu yıldızı oluşturan yivli çıtaların

aralarında kalan, badem şekilli parçaların üzerine ise birbirine dolanmış iki ince rûmi

dal yerleştirilmiştir. Bu düzenleme panonun tümünde tekrarlanarak sonsuza açılan

bir kurgu sağlanmıştır.

Ajurlu oyma tekniğinde yapılmış olan minber korkulukları yedi panoya

bölünmüştür. Korkuluğun başlangıç ve bitiş noktalarına gelen panolar üçgen, arada

kalan beş pano ise yatay dikdörtgen şeklindedir. Panoların araları rumî-palmet

bordürle sınırlandırılmıştır. (Resim 131, 132 ) Dikdörtgen panolarda, sonsuza giden

geometrik geçmeli on kollu yıldızın etrafında çokgenler ve elmas biçimli parçaların

yer aldığı çrnek uygulanmıştır. Yıldızları ve çokgenleri oluşturan çubukların yüzeyi

yivlenmiştir. Üçgen panolarda ise iç içe oturtulan iki üçgenin etrafı çokgenlerle

çevrelenmiştir.

Minber kapısının kanatları Manisa Müzesi’nde muhafaza edilmektedir. Kapı

kanatları yerine, kadife bir perde asılıdır. Basamak cephesi, söve, kemer ve aynalıktan

oluşan kapı çerçevesinin her yüzeyi, yazı ve bitkisel bezemeyle doldurulmuştur.

Birinci basamağın cephesinde bulunan kalın bordürde, iki yana açılan

düğümlü gövdeye sahip kıvrım dallar ve rûmiler yer alır. Bu kısmın altında ise düz

bir yüzey bulunur. Birinci basamak ile ikinci basamak arasındaki yüzeyde süpürgelik

kısmı devam eder. İlk basamağın kısmen kapattığı, üç tane sağır nişin yerleştirildiği

ikinci basamak cephesinin üst kısmını ince bir bordür sınırlar. Aynı bordür nişlerin

arasında da dikey bir bölümlenme yaratır. Uçları uzatılmış, düğümlü rûmi bordür,

“s” kıvrımları şeklinde devam ederek süpürgeliği çevreler. (Resim 133)

Minber cephesini tümüyle dolaşan ve sağır kemerli nişlerden meydana gelen

süpürgelikte, nişlerin çevresi düz bir silmeyle sınırlanmış, içi rûmi ve palmetten

oluşan beyzi bir motifle bezenmiştir. Nişlerin yan kısımları, üzeri yivlenmiş

sütüncelerle sınırlanmıştır. Bu sütüncelerin üzerinde yer alan dilimli kemerler bezeme

kurgusuna derinlik kazandırır. Nişlerin içindeki kemerlerin alınlık köşelerine, tek

daldan çıkan rûmiden geliştirilmiş, stilize bir çiçek dalı yerleştirilmiştir. Minber

bölümlerini birbirinden ayıran bordür, nişlerin etrafını da yatay ve dikey eksende

dolanır.

Minber kapı çerçevesinin tüm yüzeyleri boşluk bırakılmadan bitkisel bezeme

ve yazı ile doldurulmuştur. Çerçevenin yan yüzeyinde birbirine paralel biri ince,

diğeri kalın iki bordür yer alır. Bordürler birbirinden düz silmelerle ayrılır. İçte kalan

ince bordür, korkuluk üst sınırına kadar devam eder ve kıvrımlı bir şekilde diğerinden

ayrılır; kalın bordür ise kapı çerçevesi boyunca sürer. İnce bordür, minberin tüm

yüzeylerini birbirinden ayıran bordürün devamıdır. Bu bordür, birbirini keserek “s”ler

oluşturan, üzeri yivli rûmiler ve üç dilimli palmetlerden oluşur. Ağırlıklı olarak

rûmilerin kullanıldığı, sapları düğümler oluşturan kıvrık dalların ve yaprak uçları

düğümlü üç dilimli palmetlerin simetrik olarak devam ettiği kurgu, ikinci kalın

bordürü oluşturur. (Resim 135)

İkinci basamaktan kapı çerçevesine geçilen yüzeyde, ayrı bir parça olarak

hazırlanıp yerleştirildiği anlaşılan farklı motif zenginliğine sahip bir kartuş yer alır.

rûmi, palmet ve kıvrım dalların oluşturduğu üçgen kuruluşlu örnek simetrik olarak

devam eder. Bu üçgenin içine, ikisi aynı dört motif yerleştirilmiştir. Ortada altta

bulunan küçük motifte, iki yana ayrılıp tepede uçları birleşen düğümlü ruminin

ortasından çıkan kıvrım dallar birbirinin altından geçtikten sonra iki yanda diğer

üçgen örneğin sınırlarını oluşturur. Bu motifin her iki yanında simetrik yer alan diğer

iki motifte ise, aynı kökten çıkan iki dal iki yana kıvrılarak uçları düğümlü rûmilerle

bir yuvarlak oluşturur, iki dalın aşağı kıvrıldığı noktadan uzayan kıvrım dallar ise

yandaki ana motifin palmetinin yapraklarını meydana getirir. Aynı kökün ortasından

çıkarak iki yana açılan kıvrım dallar, oval bir hat çizerek tam tepede en alt yaprağı

aşağıya doğru kıvrılarak bir rûmi oluşturan, ortasına bir yaprak daha eklenerek beş

dilimli hale gelen palmete dönüşür. Üçgen kurgunun üst kısmındaki ana motifte ise,

bütünü oluşturan motiflerden gelen kıvrım dallar üç tane üç dilimli palmet grubunu

meydana getirir. Ortada bulunan palmetin yapraklarının arasından çıkan kıvrım

dalların uçlarında dolgun gövdeli birer rûmi yer alır.

Minber kapı sövesi içine yerleştirilen on bir dilimli kemerin etrafını kuşatan

sade profil kemerin ortasında bir düğüm oluşturur.95 Düğümün ortasına düz bir kabara

yerleştirilmiştir. Kemer köşe dolgu yüzeyleri, minberin tümünde uygulanan kurgunun

dışında seçilen motiflerin kullanılmasıyla dikkat çekmektedir. Kemer köşeliğinin alt

kısmında tek kökten çıkan dallarında yuvarlak formlu çiçeklerin yer aldığı motifin uç

kısımlarında şakayıklar bulunur. Simetrik olarak iki düz kabara yerleştirilmiş,

bunların etrafı şakayıklar, palmetten çiçeğe dönüştürülmüş motiflerle doldurulmuştur.

Minber kemer alınlığında üç tane kitabe yer alır. Bunlardan kemer taçının

hemen altında “Kelime-i Tevhid”, ortada ise Kuran-ı Kerim’den alınan ayet96 yer

alır. Yazılar sağdan sola ve soldan sağa doğru tersli- düzlü (aynalı) yazılmıştır. Ayetin

son kısmı ise sığdırılamamıştır.97 En altta ise minberi yaptıranın ve yapıldığı tarihin

yazıldığı kitabe bulunur.

Üçgen kemer tacı, daha belirgin hatlarla yapılmış rûmi ve palmetlerden oluşan

bir kurguya sahiptir. Uçları dilimli üçgen oluşturacak şekilde düzenlenmiş kemer

tacında, birbirinin içinden geçerek palmetler ve rûmiler oluşturan bir düzen hakimdir.

Minberin köşk kısmı dışa bakan cepheleri bezemeli, dört sütun üzerine

oturtulmuştur. Dilimli kemerli olan köşkün ön cephesinde taç bulunmaktadır. Dolap

aynalıklarının üzerinde buluna parmaklık kısmında geometrik bir pano yer alır.

Ortasında düz bir kabara bulunan bu panoda, sonsuza giden bir düzenleme

yapılmıştır. (Resim 134)

Dikdörtgen minber kapı kanatları üçer panoya bölünmüştür.98 En üstte ve en

altta yer alan panolar yatay dikdörtgen, ortada yer alan pano ise dikey dikdörtgendir.

En üstte ve en altta yer alan panolarda kufî yazılı kitabeler bulunur, yazıların üzerine

ince tellerle sınırlanmış fildişi çubuklar kakılmıştır. Panoların arasındaki boşluklar

yazılarla doldurulmuştur. (Resim 137, 138)

Orta pano kündekari tekniğinde yapılmıştır. Geometrik örneklerle bezenmiş,

motiflerin yüzeyleri kakma tekniğinde süslenmiştir. Işınsal oniki kollu yarım yıldızlar

panonun uzun kenarına yerleştirilmiş, motiflerin aralar beş köşeli yıldızlar, stilize

95 Düğüm motifi, dönem yapılarında özellikle taş malzeme üzerinde Güney etkisi olarak karşımıza çıkmaktadır. 96 Kuran-ı Kerim, Sure:33, Ayet: 56 97 Acun, H; a.g.e., s.37 98 Minber kapı kanatları Manisa Müzesi’nde bulunmaktadır.

kelebek motifleri ve çokgenlerle doldurulmuştur. Sonsuza giden geometrik

örneklerin yüzeyine; ince gümüş tel, fildişi ve bağa ile kakma tekniği uygulanmıştır.

Örneklerin arasını dolduran çokgenlerin yüzeyi üçgen gümüş parçaları ile

süslenmiştir.

Kubbe

Câmi hariminin sıvalı olması yapının özgün bezemeleri hakkında fikir

edinmemizi zorlaştırmaktadır. Mihrap önü kubbesi içinde kalem işi bezemeler

mevcuttur. Onarım sırasında yenilense bile eski motiflere sadık kalındığı için, motif

ve örneklerin özgün olduğu düşünülebilir. Kubbe göbeği ve kubbe eteğinde yer alan

kalem işi süslemeler, iç içe dairesel biçimde düzenlenmiştir. Lacivert fon üzerindeki

en içte yer alan içi boş dairenin kenar konturlarından çıkan saplar, ikişer ikişer

birleşip hatayi çeklindeki çiçeğin yapraklarını meydana getirip, tepe yaprağından

yüzü bu daireye doğru olan palmete bağlanır. Bu dairenin etrafındaki krem rengi dar

ikinci bir daire yer alır. bu dairenin içinde tek kökten çıkıp ikiye ayrılan rumîler

ortadaki çiçeğin aradaki bir yaprağını atlayıp iki yaprak ucunda birer üç dilimli

palmetle son bulur. Arada kalan yaprağın ucuna, tepe yaprağından bağlanan daha

küçük üç dilimli palmetin taç yapraklarından çıkan iki sap genişleyerek rumîye

dönüşür, tepede birleşip oluşturduğu yürek biçimli madalyonun içine dönerek, üç

dilimli palmetle biter. Bu motiflerden iki yüzlü birer ortalarında palmet bulunan

yürekten oluşan büyük bir çiçek biçimli madalyon meydana gelir. Yaprakların içi

kiremit rengi, dallar ve saplar, palmetler ve rumîler krem rengi boyanmıştır. Bu

dairenin dışına biri kirli sarı, diğeri krem rengi iki düz, dar bordür çekilir. Bu

bordürden sonra, içinde sekiz yapraklı yıldız çiçeklerinin bulunduğu madalyonların

birbirine iki Rumîlerle bağlandığı kalın bordür gelir. Madalyonlardan çıkan bir dalın

ucunda, kapalı bir lale bunun ucunda da minik bir yaprak olan bir motif yer alır. Bu

motif rumîlerin iki yandan sınırladığı alan içindedir. Bordürün zemini kirli sarı,

rumîler ve madalyonların içinde bulunan yıldız çiçekleri krem, çiçeklerin zemini

kiremit rengi boyanmıştır. Aralarda yer alan lalelerin çanak yaprakları ise laciverttir.

Bu daire biçimindeki bordürün etrafını, iki krem bir koyu sarı üç sıra ince bordür

çevreler. (Resim 139,140)

Dairesel örneğin etrafında, iki yandan gelip bir düğüm yaptıktan sonra

yükselip iki yana çatallaşarak açılan rumîlerin, aşağıya dönen uçları yaprak şeklinde

yan tarafa uzanarak, bitişik motifin uzanan dalıyla iki yapraklı bir lale formu kazanır.

Yukarı çıkan dallar ise, dilimli birer madalyon oluşturduktan sonra tepede düğüm

yapıp, iki yana ucunda minik rumilerle aşağı sarkar. Düğümün hemen üstüne küçük

bir baklava motifi yerleştirilmiştir. Rumîlerin oluşturduğu madalyonun altta

düğümlendiği kısıma, büyük ters damla motifi yerleştirilmiştir. Alt yüzü sığ beş

dilimli palmet biçimli bu damlanın; dışa doğru olan sivri ucunda, madalyonun iki

çanak yaprağın üzerindeki sap üç dilimli bir palmet taşır. Palmetin içine ikinci bir

küçük palmet yapılmıştır.

Palmet dilimlerinin aralarında iki sıra krem ve kirli sarı konturlı küçük

madalyonlar yer alır. Bu madalyonların içine sekiz yapraklı hatayi, hatayinin içine ise

sekiz yapraklı yıldız çiçeği yerleştirilmiştir.

Kubbe merkezindeki örneğin en dışındaki büyük palmetlerin her birinin tepe

yaprağının hizasına gelecek biçimde birer uçları palmetli şemse motifi

yerleştirilmiştir. Şemsenin ortasında merkezde etrafı Rumilerle sarılmış, bağlarla

birbirine bağlanan dört palmetten oluşan örnek yer alır.Köşelere doğru birer küçük

palmet örnekteki simetriyi yansıtır. Şemselerin uçları ise üç dilimli birer palmetle

sonlanır. Palmetlerin içine, birer rumînin sardığı palmet oturtulmuştur. Kirli sarı

konturlu, zeminler zeytin yeşili ve hardal rengi dönüşümlü olarak boyanmıştır.

Şemselerin ortası kiremit kırmızısı, motifler ise krem rengi boyanmıştır.

Kubbe eteğinde iki dış bordür yer alır. Düz kirli sarı bordürden sonra beyaz

zemin üzerinde zencirek motifi uygulanan ikinci bordüre geçilir. Zencireğin dış

konturları lacivert, içi ise beyaz ve kiremit kırmızısıdır. Kubbe eteğinde, merkezdeki

dairesel düzenlemenin dışında yer alan palmetli tepeliklerin, küçük farklarla tekrarı

uygulanmıştır. Dilimli konturların içine yerleştirilen damla biçimindeki üç dilimli

palmetin içinde düğüm yapıp, sağından ve solundan dış yanlara uzanan iki dalın

uçları basit Rumîlerle sonlanır. Damlanın kubbe eteğine doğru olan sivri ucundan

çıkan düğümlü sap aşağıya uzanarak bir üç dilimli palmet oluşturur. Bu palmetin tepe

yaprağından çıkan iki sapın üzerinde yapraklar ve minik Rumîler yer alır. Bu dal yay

çizerek, yandaki iki ana örneği bağlayan ara motifin palmetinin tepe yaprağına bitişir.

Bu ara motif ana örneğin tepe palmetiyle aynıdır.

Birleşerek dilimli madalyonlar oluşturan motiflerin, içte dıştakinden daha ince

kirli beyaz, dışta ise turuncuya kaçan kirli sarı iki sıra şerit örneklerin etrafını sarıp,

dilimleri takip ederek her dilimin tepe noktasında, birer üç dilimli palmet oluşturur.

Turuncuya kaçan kirli sarı palmetin sınırlarını belirlerken, içte krem renkli kontur

rumîler ve ortada bir palmetle, büyük, palmetin içini doldurur. Konturlar her dilimli

örneğin arasında, tepelik kısmında yer alan örneği oluşturur. Üç yapraklı büyük bir

palmetin içinin rumîler ve küçük bir palmetle doldurulduğu bu örnekte, dış kontur iki

yanda içe doğru büyük bir rumî şeklinde kıvrılır. Örneklerin aralarında, kubbe

merkezindeki örneklerin arasında yer alan bağımsız madalyonlar tekrarlanmıştır.

Kullanılan renkler hemen hemen aynıdır sadece krem rengi yerini kirli beyaza

bırakır.

KAYNAKLAR

ACUN, Hakkı (1985), Manisa İshak Çelebi Külliyesi”, Vakıflar Dergisi, S.XIX.,

Ankara.

ACUN, Hakkı (1999), Manisa’da Türk Devri Yapıları, Ankara.

ASLANAPA, Oktay (1977), Yüzyıllar Boyunca Türk Sanatı (14.yüzyıl)”, İstanbul

ERAVCI, Mustafa-KORKMAZ, M (1999), Saruhanoğulları ve Osmanlı Klasik

Döneminde Manisa’da Yaşayan Kültür İzleri”, Manisa.

ERSOY, Hayri (1942), Ulu câmi, Ulu Câmi Medresesi”, Gediz, 57, s.11-13, 1942

Manisa

EVLİYA, Çelebi (2005),Evliya Çelebi Seyahatnamesi”, C.9-IX., İstanbul.

KÖKLÜ, Nusret (1956), Saruhanlılar Devrinde Manisa, “Manisa”, S. 6, Manisa.

MAHMUTOĞLU, Mahmut (1996), “Manisa ve Çevresindeki Saruhanoğlu

Dönemi Yapıları”, E.Ü. Sanat Tarihi Anabilim Dalı, yayınlanmamış yüksek lisans

tezi, İzmir.

ORAL, M. Zeki. (1962), Anadolu’da Sanat Değeri Olan Ahşap Minberler,

Kitabeleri ve Tarihçeleri, Vakıflar Dergisi , V. Ankara.

KIZILTAN , Ali (1958), Anadolu Beyliklerinde Câmi ve Mescitler, İstanbul.

ÖGEL, Semra (1965), Anadolu Ağaç Oymacılığında Mail Kesim”, Sanat Tarihi

Yıllığı (1964-65), İstanbul.

ÖNEY, Gönül (1985), Anadolu’da Selçuklu ve Beylikler Devri Ahşap Teknikleri,

Sanat Tarihi Yıllığı III, İstanbul.

RIEFSTAHL, Rudolf (1941), Cenubu Garbi Anadolu’da Türk Mimarisi”,

İstanbul.

ULUÇAY, Mustafa Ç–İbrahim Gökçen (1939), Manisa Tarihi, İstanbul.

ULUÇAY, Mustafa Ç (1940), Saruhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar”,

İstanbul.

UZUNÇARŞILIOĞLU,İsmail H (1929), Kitabeler; Afyonkarahisar, Sandıklı,

Bolvadin, Çay, İsaklı, Manisa, Birgi, Muğla, Milas, Peçin, Denizli, Isparta,

Atabey ve Eğirdir’deki Kitabeler ve Sahip, Saruhan, Aydın, Menteşe, İnanç,

Hamit Oğulları Hakkında Malumat”, İstanbul.

YETKİN,Suut K (1970), Türk Mimarisi”, Ankara.

YETKİN, Suut K (1974), İslam Ülkelerinde Sanat”, İstanbul.

3.2.2. ULU CAMİİ (FETHİYE ) MEDRESESİ

Katalog : 7

Plân : 7

Resim : 141-145

Çizim: -

İnşâ Tarihi: H.780/ M. 1378

Yaptıran: Saruhanoğlu İshak Çelebi

Mimarı: Emet bin Osman

Yeri: Manisa’da, Spil Dağı eteklerinde bulunan Ulu Câmiin batı duvarına bitişiktir.

Tarihlendirme: Medrese girişindeki sülüs hatla yazılmış kitabe, sağdan başlayarak

kapının üzerine ve oradan da kapının soluna doğru devam eder. Kapının batı

kısmında;

Amere bi-imâret-î hâzâ el medresetü’l- mübâreketi

Kapının üzerinde;

El-sultanü’l-a’zam nâsr’ül guzzat ve’i mücâhidin

İshak han bin İlyas bin Saruhan halled’Allahû mülkehu fi

Kapının doğu tarafında ise;

Şuhûr-i senet semanine ve seb’amiye (780)99

Kapı üzerindeki kitabenin altında yer alan mimar kitabesinde;

Amele’l-fakiru ilalah’il-ganiyyü’l-hac

Emet bin Osman af-Allahu an huma100

99 Uzunçarşılı,İ.H; Kitabeler…, İstanbul 1929, s.76: Sönmez,Z; Başlangıcından 16.yüzyıla Kadar Anadolu Türk-İslam Mimarisinde Sanatçılar, Ankara 1995, s.310: Ersoy, H; Ulu câmi, Ulu Câmi Medresesi, Gediz, 57, s.11-13, 1942 Manisa. 100 Sönmez, Z; a.g.e, s.310

Buna göre medrese, H.780/M.1378 tarihinde Saruhanoğlu İshak Çelebi

tarafından, mimar Emet bin Osman’a yaptırılmıştır.Yapı bir çok onarım geçirmiştir.

M.1081/H.1679 tarihli bir tamir keşfi belgesi mevcuttur.101 K.Erdmann da 1954

tarihinde yapıyı incelediği sırada restorasyon çalışmaları olduğunu yazmaktadır.

Medresenin, 1960 tarihinde de bir onarım geçirdiği bilinmektedir.102

Plân: Günümüzde kuran kursu olarak kullanılan medrese, açık avlulu, iki

katlı ve tek eyvanlıdır. Kuzey duvarı dışındaki duvarları sağır cephelidir. Medrese,

güneyde bulunan kaya kütlesine göre biçimlenmiş,103 yapı Ulu Câmi ve

minaresinden biraz geriye çekilerek düzenlenmiştir.104 Ana eyvan dışa taşmış,

yapının güneybatı köşesi pahlanmıştır. Bu sebeple, yapının kuzey cephesi dışında

diğer cepheler düzenli görünüşten uzaklaşmış, bu uygulamanın sonucu da yapı içinde

plânın aksaması şeklinde karşımıza çıkmaktadır.105 Yapıda, kesme taş, moloz taş,

tuğla ve devşirme malzeme kullanılmıştır. (Resim 1141, 142, 143)

Medreseye iki kapıdan girilir; birinci kapı kuzey duvarının ortasında bulunan

eyvan eyvan şeklinde düzenlenmiş, altı basamaklı bir merdivenle çıkılan cümle

kapısıdır. Cephe, kapının iki yanında yer alan sivri kemerli nişler içindeki

çeşmelerle hareketlendirilmiştir. Taç kapı, Ulu Câmi taç kapısının daha sade

benzeridir. Beden duvarından dışa taşkın olarak düzenlenen kapı, eni dar tutularak

oldukça yüksek tasarlanmış, sivri kemerli bir niş içine alınmıştır. Kapının üzerinde

dikdörtgen bir pencere yer alır.106

Kuzeydoğu köşesinde yer alan, câmi ile bağlantıyı sağlayan ikinci kapı da

eyvan şeklinde tasarlanmıştır. Üzeri çapraz tonoz örtülü eyvan, biri burma gövdeli

iki devşirme sütunun taşıdığı sivri kemerle avluya açılır.

Alt kat, kareye yakın dikdörtgen plânlı, revaksız bir avlu etrafına sıralanan

hücrelerden oluşmuştur. Medresenin batı kolunda yan yana üç küçük hücre, kuzey

kolunda beş hücre, doğu kolunda ise câmi ile bağlantıyı sağlayan koridor ve türbe

101 Uluçay, M.Ç; Saruhanoğlu ve Eserlerine Dair Vesikalar, İstanbul 1940, s.144 102 Acun, H; Manisa İshak Çelebi Külliyesi, Vakıflar Dergisi, S.19, Ankara 1985, s.135 103 Acun, H; Manisa’da Türk Devri Yapıları, Ankara 1999, s.312 104 Sözen, M; Anadolu Medreseleri I, İstanbul 1970, s.185 105 Sözen, M; a.g.e, s.185 106 Taçkapıların kapı üzerine pencere açma geleneği daha çok iki katlı medreselerde görülmektedir. Amaç, ikinci kattaki odaya ışık sağlamaktır. İlk örnekleri Konya Sırçalı Medrese ve Tokat Gökmedrese’dir. Bkz. M.Sözen , Anadolu Medreseleri I, s.185

odası yer alır. Türbe de bu koridora açılır. Koridorun medrese avlusuna bakan

yüzünde iki sütun üzerine oturan sivri kemer yer alır. Giriş ekseni üzerinde, güney

duvarında yer alan ana eyvan, dikdörtgen planlı, üzeri beşik tonoz örtülüdür. Sivri

kemer alınlıklı ana eyvanın iki yanında birer oda bulunur. Bu odalardan sağda olan;

beşik tonozlu ve iki katlıdır. Bu odanın güneybatı köşesi pahlanmıştır, sonradan

yapılan değişikle tuvalet olarak kullanılmaktadır.107 Üst katında yer alan oda, beş

tane niş ve ocağıyla “müderris” odası olarak tasarlanmıştır. Solda yer alan oda ise,

kareye yakın, beşik tonoz örtüsüyle kışlık dersane olarak yapılmıştır.

İkinci kata, giriş eyvanının batı köşesindeki ve doğusundaki taş merdivenlerle

çıkılır. Kuzey- batı köşe avlu şeklinde düzenlenmiştir. Sütunlu, açık bu kısma

“hayat” denir.108 Hayat, yazın serinleme mekânı olmasının yanı sıra merdivene ve

hücrelerin önündeki koridora ışık sağlama fonksiyonu da üstlenmiştir. Yapının üst

katı “L” şeklinde düzenlenmiştir. “L” biçimindeki üst katın kısa kenarını oluşturan

kuzey kanadında dört, uzun kenarı oluşturan batı kanadında ise altı hücre yer alır.

Medresenin üst kat hücreleri alt kat hücrelerinden küçüktür. Bunun nedeni üst

kat hücrelerinin önünde bir koridorun yer almasıdır. Çapraz tonozla örtülü

hücrelerde, birer niş ve birer pencere bulunur. Avluya bakan pencereler dikdörtgen,

sivri kemerli bir düzenlemeye sahiptir.

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı

Cephe

Altı basamaklı bir merdivenle çıkılan cümle kapısında dikey hatlar

egemendir. Cepheden ileri taşkın, iki kat boyunca yükselen taç kapı, düz silmelerle

çerçeve içine alınmıştır. Sivri kemerli niş içinde mukarnas dolgu yerine tuğladan

yapılmış tonoz dikkati çeker. Nişin iç kısmı sıvanmış, ama zamanla bu sıvalar

dökülmeye yüz tutmuştur. Kapının üzerindeki pencerenin üzerine yer alan kitabe

kuşağı üç yönde kapıyı dolaşır. Pencerenin altında ise mimar kitabesi bulunur.

Düz silmelerle sade bir şekilde sınırlandırılmış olan kapının tek süslemesi,

lentonun iç yüzeyinde bulunan, üç adet küre biçiminde kabaradır. Lamba gibi,

107 Acun, H; a.g.m, s.134: H.Acun, a.g.e, s.311 108 Sözen, M; a.g.e, s.186

aşağı bakar biçimde yerleştirilmişlerdir.109 Kürelerin sağ ve solda olanlarının yüzeyi

iç içe geçmiş sekiz dilimli bir çiçek formundadır. Çok yapraklı hissi veren bu motifin

dışında baklava dilimli bir bordür, en altta ise dilimli bir taç yaprak bulunur.

Kürelerden birinin ortasında bulunan düğme benzeri minik kabara diğerinde yoktur.

Ortada bulunan küre diğer ikisinden farklıdır. Sekiz dilime ayrılan yapraklar daha

kabarık plastik etki bırakır. Lento yüzeyinde birleştiği noktada taç yaprak yerine düz

bir silmeyle çevrilidir. (Resim 1144, 145) , (Çizim 36)

Yapı boyunca dolaşan iki sıra kirpi saçak ile tuğla örgülü pencerelerin

kemerleri de cepheyi hareketlendirir. Ana eyvanın son onarımda yeniden tuğla ile

örülen kemer köşe dolguları ile sivri kemerin kilit taşı üzerindeki motif, yapıda

bulunan diğer süsleme elamanlarıdır. Câmi ile bağlantıyı sağlayan kapının medrese

eyvanına açılan kısmındaki sivri kemeri taşıyan sütunlar ve sütun başlıkları devşirme

süsleme ögeleridir. Bu sütunlardan biri burma gövdeli ve korent başlıklıdır. Diğer

sütunun gövdesi düz, başlığı ise kabaralıdır. Her iki sütunun da başlıkları kiremit

rengine boyanmıştır.

İç Mekân

Yapının iç mekanlarında günümüze ulaşan süsleme ögesi bulunmamaktadır.

109 Divriği Ulu Câmi kuzey taç kapısında benzer bir uygulama görülür. Bkz. Semra Ögel, Anadolu Selçukluları’nın Taş Tezyinatı, Ankara 1966, s.95

KAYNAKLAR

ACUN, Hakkı (1985), Manisa İshak Çelebi Külliyesi, Vakıflar Dergisi, S.19,

Ankara.

ACUN, Hakkı (1999), Manisa’da Türk Devri Yapıları, Ankara.

ERSOY, Hayri (1942), Ulu câmi, Ulu Câmi Medresesi, Gediz, 57, Manisa.

ÖGEL, Semra (1966), Anadolu Selçukluları’nın Taş Tezyinatı”, Ankara.

SÖZEN, Metin (1970), Anadolu Medreseleri I, İstanbul.

SÖNMEZ, Zeki (1995), Başlangıcından 16.yüzyıla Kadar Anadolu Türk-İslam

Mimarisinde Sanatçılar, Ankara.

ULUÇAY Mustafa Ç (1940), Saruhanoğlu ve Eserlerine Dair Vesikalar, İstanbul

UZUNÇARŞILI, İsmail H (1929), Kitabeler…”, İstanbul.

3.2.3. İSHAK BEY (ÇELEBİ) TÜRBESİ

Katalog : 8

Plân : 6

Resim : 146-152

Çizim : -

İnşâ Tarihi: H.780 / M. 1378

Yaptıran: Saruhanoğlu İshak Çelebi

Mimarı: Emet bin Osman

Yeri: Manisa’da Ulu Câmi Mahallesi’nde, Ulu Câmi Külliyesi içindedir. Medresenin

doğu kanadı türbeye dönüştürülmüştür.

Tarihlendirme: Yapının kitabesi yoktur. Buna karşılık doğu kanadını işgal ettiği

medresenin yapıldığı tarih bellidir. Türbe medresenin bir odası iken, H.790 /M.1388

tarihinde, Saruhanoğlu Muzafferiddin İshak Çelebi’nin ölümünden sonra bu odanın

türbeye dönüştürülmesi güçlü bir ihtimaldir.110 Yapının giriş kapısı üzerindeki lento

yüzeyinde bir ayet-i kerime yer almaktadır. 111

Yapı ile ilgili arşiv kaynaklarında, 1669-1670, 1689-1690 ve 1799-170 tarihli

üç onarım belgesi bulunmaktadır.112 Buna göre türbe, câmi ve medrese ile birlikte

kapsamlı bir onarım geçirmiştir. Yapı, 1952-68 ve 1974 tarihlerinde VGM tarafından

onarılmıştır. Ulu Câmi’nin 1960 tarihinde çekilen fotoğraflarında görülen,

110 Acun, H; Manisa’da Türk Devri Yapıları, Ankara 1999, s.396, 111 “Selamün aleyküm, tıptüm fedhuluha halidine” Türkçesi, “ Selam üzerinize olsun, ne iyisiniz buraya daim giriniz.” 112 Uluçay,M.Ç; Saruhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar , İstanbul 1940, s.143-145: Acun, H; Manisa İshak Çelebi Külliyesi, Vakıflar Dergisi, S.5, s.138 Ankara

günümüzdeki kalem işlerinden farklı olan bezemeler ve türbede bulunan Barok etkili

kalem işi bezemeler, muhtemelen 1799-1800 tarihinde yapılan onarımdan günümüze

gelmiştir.

Güney-kuzey doğrultusunda dikdörtgen planlı olan türbenin duvarları moloz

taştan, duvar köşeleri ve batı cephesi ise kesme taştan inşa edilmiştir. Kapı lentosu ve

kapının iki yanındaki eş sütunlar devşirmedir.

Yapının doğu cephesi câmiye bitişiktir, biri câmi harimine diğeri ise câminin

avlusuna açılan iki penceresi vardır. Güney cepheyi medrese hücresiyle paylaşan

duvarda açıklık yoktur. Medrese avlusuna bakan batı cephesinde ise, biri altta diğeri

üstte iki pencere yer alır. Bu pencereler iki renkli sivri kemerlidir.

Yapıya kuzey cephede yer alan sivri kemerli dikdörtgen kapıdan girilir.

Dikdörtgen türbe kapısının lentosu ve iki yanında yer alan, kırmızı somaki

mermerden yapılmış saadet düğümü formlu eş sütunlar devşirmedir. Kapının ahşap

kanatları ise, kündekari tekniğinde yapılmıştır. (Resim 146, 147))

Üç basamaklı merdivenle girilen iç mekân iki kısma ayrılmıştır. Giriş

dikdörtgen plânlı ve sivri beşik tonozla örtülüdür. Lahdin bulunduğu kare planlı

ikinci kısım ise, pandantiflerle geçilen sekizgen kasnaklı kubbe ile örtülüdür Zemin

bu bölümde yaklaşık 0,60 m yükseltilmiştir. Türbenin câmi avlusuna açılan

pencerelerinin zemin seviyesinin altında kalması, iki basamaklı merdivenle çıkılan

sekinin sonradan yapıldığını gösterir.

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı

Cephe

Türbenin kuzey cephesinde yer alan giriş kapısının iki yanında devşirme

sütunlar yer almaktadır. Kırmızı somaki mermerinden yapılmış olan dörtlü sütun

demeti tam ortasında saadet düğümü oluşturur. Uygulanış biçimi, devşirme

malzemenin belirleyici ve fonksiyonel kullanımına iyi bir örnektir.

Türbenin ahşap kapı kanatları, biçim ve teknik açıdan Saruhan Bey Türbesi

kapı kanatları ile çok benzerdir. 1,88 x 1,11 m ölçülerindeki iki kanatlı kapı,

kündekari tekniğinde yapılmıştır. Kapı kanatlarının her biri, yatay iki kayıtla düşey

doğrultuda üç panoya ayrılmıştır. En altta ve en üstte bulunan panolar yatay

dikdörtgen, kartuş şeklinde düzenlenmiş, kartuşların ortaları boş bırakılmıştır. Ortada

yer alan dikdörtgen panoda, sonsuza açılır düzende, üzeri yivli çıtalarla geometrik bir

örnek oluşturulmuştur. Panonun iç ve dış kenarlarına ise, ikişer tane on kollu yarım

yıldız yerleştirilmiştir. Yıldızların bağlantıları beş adet beş köşeli yıldız ve aralarda

yer alan çokgenlerle sağlanmıştır. Saruhan Bey Türbesi kapı kanatlarıyla aynı

özellikleri gösterse de, İshak Çelebi Türbesi kapı kanatları daha özensizdir.

İç Mekân

Türbe içinde parçalar halinde bulunan kalem işleri dikkat çekicidir.

Muhtemelen 19. yüzyılda yapılan bir onarımdan kalan kalem işleri natüralist

özellikleri ile dikkat çeker. Kubbe ortasında yer alan, kırmızı zemin üzerine mavi-

beyaz tonlarıyla yapılmış taç yaprak benzeri motifin etrafını, yeşilimsi mavi tonda

iki yaprak ve aralarında minik bir çiçekten oluşan zarif bir bordür dolaşır. Bu

bordürün etrafını ise, sarı bir kurdelanın etraflarında dönerek düğümler yaptığı,

ortalarında kapalı bir lale olan kır çiçekleri demetlerinden oluşan ikinci bordür

dolaşır. Çiçek demetlerinin sapları dışa gelecek biçimde düzenlenerek yuvarlak bir

halka oluşturulmuştur. Sarı, mavinin tonları, toprak renkleri, ve yeşil kullanılmıştır.

(Resim 148, 149)

Kubbe eteğinde, sarı kalın fiyonkların birbirine bağladığı tek tek şakayıkların

etrafı yeşil dallarla süslenerek çelenkler oluşturulmuştur. Pandantiflerin üzerine ise,

simetrik yapılmış iki çiçekten oluşan dalların olduğu motif yerleştirilmiştir. (Resim

150)

Tonozda bulunan kalem işi süsleme diğerlerinden farklıdır. Etrafı minik

çiçekler ve ince dallarla çevrilmiş olan motif, ortasında iç içe üç taç yapraklı gül

bulunan altı dilimli bir madalyon şeklindedir. Dilimler birbirinden konturlarla

ayrılmıştır. Motifin etrafını gene sarı gölgeli boyanmış kurdele dolanır. (Resim

151,152)

KAYNAKLAR

ACUN, Hakkı ( 1986), Manisa İshak Çelebi Külliyesi, Vakıflar Dergisi,

ACUN, Hakkı (1999), Manisa’da Türk Devri Yapıları, Ankara.

ULUÇAY, Mustafa Ç (1940), Saruhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar,

İstanbul.

3.2.4. REVAK SULTAN TÜRBESİ

Katalog : 9

Plân : 8

Resim : 153-156

Çizim: -

İnşâ Tarihi: H.773 / M.1371113

Yaptıran: Revak Sultan

Mimarı: Bilinmiyor

Yeri: Manisa’da, Çaybaşı Mahallesi’nde bulunan Kumludere Sokağı’ndadır.

Tarihlendirme: Kitabesi olmayanyapıyı 1371 tarihli vakfiyesine göre tarihlendirmek

mümkündür. Kapının kemeri üzerinde, tek satırlık “Mate fi şehri safer sene.. 114

yazısı olan kitabe bulunmaktadır. Bu yazının yanında ise, “Ayet-el Kürsi” den bir

parça yazılıdır.

Plân: Kaynaklarda Revak Sultan Türbesi’nin bir mezarlığın ortasında bulunduğu,

türbeye bitişik olan tekkenin yıkıldığı yazmaktadır.115Günümüzde yapının çevresinde

olabilecek herhangi bir yapılaşmadan iz yoktur. Yapı kuzey-güney doğrultusunda

eğimli bir arazi üzerine inşa edilmiştir. Kare plânlı yapıda, duvarlar moloz taş, kubbe

ve kuzey cephedeki sağır kemer ise tuğla ile örülmüştür. Yapı, içten köşe

kemerleriyle sekizgene dönüşen kasnak üzerine oturan, sekizgen piramidal çatı ile

örtülüdür. Kubbe kasnağının köşeleri pahlanarak üçgen çatıyla kapatılmıştır.

113 Yapı vakfiyesine göre tarihlendirilir. Bkz.Uluçay, M.Ç; Saruhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar, İstanbul 1940, s.27 114 Sene belirtilmemiştir, sadece; “Sefer ayında öldü” ibaresi bulunur. 115 Uluçay, M.Ç; a.g.e, s.27

Sekizgen kubbe üzerinde iki boğumlu tekke alemi yer alır.116 Türbenin saçak ve

tambur kısmını tek sıra halinde kirpi saçak dolaşır. (Resim 153)

Türbenin batı ve doğu cephelerinde birer dikdörtgen pencere yer alır. Güney

cephenin ortasında bulunan sağır pencere, tuğlalarla testere dişi şeklinde dikdörtgen

bir çerçeve oluşturacak biçimde düzenlenmiştir. Bu pencerenin üzerine, “opus

sectile” tekniğinde bir devşirme parça yerleştirilmiştir.117 (Resim 154)

Kuzey cephede bulunan türbe girişi, tüm cepheyi kaplayan yuvarlak, sağır bir

kemerle hareketlendirilmiştir.118 Dikdörtgen kapının sivri hafifletme kemerinin

üzerinde ayet, sol tarafında ise mermer bir süslü devşirme parça bulunur.

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı

Cephe

Kuzey cepheyi tamamen kaplayan tuğla örülü kemer ve kemer nişi içinde yer

alan devşirme parça yapının bezeme unsurlarıdır. Yapının girişini vurgulayan tuğla

kemer hem belirleyici hem de dekoratif olarak kullanılmıştır. Türbenin saçak ve

tambur kısmını dolaşan tek sıra kirpi saçak, yapının yatay hatlarını vurgularken

cepheye hareket kazandırır. Yapının güney cephesinde tuğladan yapılmış, testere dişi

şeklinde sağır pencereyi sınırlayan çerçeve, mihrap yönünü vurgulayan mimari

elemana dönüşmüştür. (Resim 155, 156)

Bu sağır pencerenin üzerine yerleştirilen “opus sectile” tekniğinde işlenmiş

olan parça ve kuzey cephesinde kemerin solunda yer alan yuvarlak kemerli burma

sütüncuklar içine alınmış şamdan benzeri motifle süslü parça, yapıda kullanılan

devşirme malzemelerdir.

116 Tuncer, O.C; Anadolu Kümbetleri III ( Beylikler ve Osmanlı Dönemi), Ankara 1991, s.124: Acun, H; Manisa’da Türk Dönemi Eserleri, Ankara 1999, s.389 117 Aydınoğlu, B; Batı Anadolu Beylikler Dönemi Plastiği, (İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü yayımlanmamış yüksek lisans tezi), İstanbul 1986, s.97 118 Girişin bir kemer içine alınışı, 14. yüzyılda Batı Anadolu’ da uygulama alanı bulan bir özelliktir. Bkz. Tuncer, O.C; a.g.e, s.124

KAYNAKLAR

ACUN, Hakkı (1999), Manisa’da Türk Dönemi Eserleri”, Ankara.

AYDINOĞLU, Begüm (1986), Batı Anadolu Beylikler Dönemi Plastiği”, (İstanbul

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü yayımlanmamış yüksek lisans tezi), İstanbul.

ULUÇAY, Çetin (1940), Saruhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar”, İstanbul.

TUNCER, Orhan C (1991), Anadolu Kümbetleri III ( Beylikler ve Osmanlı

Dönemi)” Ankara.

3.2.5. SARUHAN BEY (GURHANE, KÖRHANE) TÜRBESİ

Katalog : 10

Plân : 9

Resim : 157-162

Çizim :-

İnşâ Tarihi: H.790/ M. 1345-1388119

Yaptıran: Saruhanoğlu İshak Çelebi

Mimarı: Bilinmiyor

Yeri: Manisa’da Saruhan Mahallesi’nde bulunan İzmir Caddesi’ndedir.

Tarihlendirme: Türbenin kitabesi yoktur. 1619 tarihli sicil kaydında “merhum

Saruhan Beğ Türbesi Zâviyesi” olarak adı geçer.120 1659 tarihli bir sicil kaydında ise,

“Gurhâne Zâviyesi” adıyla anılan yapının karşısında, bir zamanlar Körhane

Mescidi’nin bulunması sebebiyle Körhane Dedesi de denmektedir.121 Yapının İshak

Çelebi tarafından yaptırıldığı kabul edilirse, türbeyi 1345-1388 tarihleri arasında bir

yere tarihlemek gerekmektedir. Türbenin 1670-71 tarihli Kalıyanu Usta tarafından

yapılan bir tamir keşfi bulunmaktadır. Bu keşifte, türbenin sıvanması, doğu duvarı ve

kapılarının tamir edilmesi gerektiği yazılıdır.122

Plân: Türbe enine dikdörtgen planlıdır. Yapının duvarları, moloz taş ve tuğla

karışımından, kubbe, kemer ve tonoz ise tuğladan yapılmıştır. Batı cephesinde beş

basamakla çıkılan seki, yapıyı güney cephesi boyunca dolaşır buradan tekrar beş

basamakla çıkılan merdivenle doğu tarafında yer alan teras benzeri açıklığa bağlar.

Batı duvarında yer alan iki dikdörtgen pencerenin üzerinde, tuğla ile yapılmış

119 Yapının kitabesi yoktur. 120 Gökçen, İ; Sicillere Göre XVI. Ve XVII. Asırlarda Saruhan Zâviye ve Yatırları, İstanbul 1946, s.85 121 Uluçay, M.Ç; Saruhanoğlu ve Eserlerine Dair Vesikalar, İstanbul 1940, s.111, 122 Acun,H; Manisa’da Türk Devri Yapıları, Ankara 1999, s.380

yuvarlak hafifletme kemerleri yer alır. Aynı pencere düzeni güney cephesinde de

tekrarlanır. (Resim 157,158)

Doğu cephesinde, yaklaşık 2,25 m. kadar yükseklikte türbe alanı kadar bir

alanı kaplayan geniş bir teras vardır. Yapının güneydoğu ve kuzeydoğu köşelerinde

bulunan duvar parçaları ve buradaki duvarın olağandan kalın oluşu123, türbeye bitişik

ikinci bir yapının varlığını kanıtlamaktadır. Doğu cephesinde bulunan pencerenin

kapı haline dönüştürülerek arada bağlantı sağlanmış olması da bu savı destekler

niteliktedir. Terasın türbe alanıyla yaklaşık eş boyutlu oluşu, bitişik yapının

plânının ve üst örtüsünün türbeyle aynı olabileceğini düşündürtmektedir.

Türbenin kuzey cephesi fazla derin olmayan eyvan görünüşlü, büyük sağır

kemer şeklinde düzenlenmiştir. Sivri kemerli açıklığın içinde dikdörtgen iki pencere

ile giriş kapısı yer alır. Pencerelerin üzerinde tuğla ile örülmüş yuvarlak hafifletme

kemerleri bulunur. Dikdörtgen giriş kapısının üzeri ise çift yuvarlak kemerle

vurgulanmıştır. Giriş kapısının üzerinde yer alan kitabe boşluğuna yakın zamanda

yazılmış bir kitabe yerleştirilmiştir.

Türbeye dört basamaklı bir merdivenle girilir. Kapıdan beşik tonozla örtülü

mekâna geçilir. Lahdin bulunduğu kubbe ile örtülü ikinci mekâna ise, üç basamaklı

merdivenle çıkılır. Yaklaşık 0,70 m yüksekliğindeki bu sekinin onarımlarda yapıldığı

öne sürülmektedir.124 Pencerelerin yapının iç kısmında, sekiyle aynı hizada oluşu da

bu görüşü destekler. Türbede cephe düzenlenişine önem verilmesi ve eyvan

görüntüsüyle girişin vurgulanması önemlidir.

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı:

Cephe

Yapıda süsleme elamanı olarak, pencerelerin ve giriş kapısının üzerindeki

tuğla ile örülmüş hafifletme kemerleri bulunmaktadır. Bu kemerler, süsleme kaygısı

duyulmadan tamamen işlevsel olarak yapıya eklenmişlerdir.

Yapıdaki en önemli süsleme ögesi kapı kanatlarıdır. Yapının kuzey ve güney

cephesinde bulunan her iki kapı da aynı özellikleri taşır.125 İshak Çelebi Türbesi kapı

123 Duvar kalınlığı yaklaşık 2 m. dir. 124 Bilgin,İ; Manisa Saruhan Bey Türbesi ve Zaviyesi, Manisa, S.4, Manisa 1983, s.43 125 Kapı kanatlarının kurgu özellikleri tamamen aynı olduğu için sadece biri betimlenmiştir.

kanatları ile aynı özellikleri taşıması dikkat çekmektedir. Kuzey cephesinde bulunan

kapı, hakiki kündekari tekniğinde yapılmış olup, 174 x 0,79 m. ebatlarındadır. İki

kanatlı olan kapının her bir kanadı yatay iki kayıtla üç panoya ayrılmıştır. Ortadaki

daha büyük olmak üzere, düşey dikdörtgen konumdaki panolar tek parçadan

oluşmuştur. En üst ve en alt panonun orta kısmında, dışa çıkıntı yapan bezemesiz

bir kartuş yer alır. Ortada yer alan büyük pano üzerinde üzeri yivli, dik çizgilerin

kesişmesiyle oluşturulan, sonsuza açılan bir kurgu görülmektedir. Dört yarım on

kollu yıldız; kapının kenarları boyunca ikişerli olmak üzere, panonun düşey hatlarına

simetrik yerleştirilmiştir. On kollu yarım yıldızlar birbirine beş köşeli küçük

yıldızlarla birleştirilmiştir. Hep kapı kanadındaki orta panoda üç adet beş köşeli

yıldız bağlayıcı görevi görür. Aralarda kalan kısımlarda ise, uç kısmında yarım altı

köşeli yıldızların kollarında bulunan çokgen parçalar yer alır. Yapılan son onarımda

kahverengi, kalın bir boya tabakasının altında kalarak özelliğini tamamen

kaybetmiştir. Kapının binisi sade yapılmıştır. (Resim 159, 160, 161, 162)

Güney cephesinde yer alan kapı da, aynı teknik ve bezeme özelliklerine

sahiptir. Bu kapının sol üst tarafına kazınarak “1960” tarihi atılmıştır. Güney cephede

yer alan kapının pencereden dönüştürüldüğü kaynaklarda yer almaktadır.126 Tüm

kapı kapı kanatlarının benzer teknik ve bezeme özellikleri taşıdığı göz önüne

alınarak geç tarihli olduğu anlaşılmaktadır.

İç Mekân

Türbenin iç mekânında, günümüze gelen herhangi bir süsleme ögesi

bulunmamaktadır.

126 Bilgin, İ, a.g.e., s. 44

KAYNAKLAR

ACUN Hakkı (1999), Manisa’da Türk Devri Yapıları”, Ankara.

BİLGİN, İlhami (1983), Manisa Saruhan Bey Türbesi ve Zaviyesi”, Manisa, S.4,

Manisa.

GÖKÇEN, İbrahim (1946), Sicillere Göre XVI. Ve XVII. Asırlarda Saruhan

Zâviye ve Yatırları, İstanbul.

ULUÇAY, Mustafa (1940), Saruhanoğlu ve Eserlerine Dair Vesikalar”, İstanbul.

3.3.GERMİYANOĞULLARI

3.3.1. ANALCI MESCİD ( PEKMEZPAZARI, ANALICA)

Katalog: 11

Plân : 10

Resim: 163-166

Çizim: -

İnşâ Tarihi: H. 771 / M. 1369

Bânisi: Süleyman Şah döneminde, Yusuf oğlu Hacı Ahmet

Mimarı: Bilinmiyor

Yeri: Kütahya’da, Belediye İşhanı’nın karşısında, Balıklı’ya giden yol

üzerinde, çarşı içinde bulunmaktadır.

Tarihlendirme: Giriş kapısı üzerinde yer alan beş satır Arapça kitabede; 127

Bena haza’l-mescid-el mübarek fi eyyamı-ı devlete es sultan

El azam el adil Şh Çelebi halled-Allah-a mülkehu lillah-i Teala

Taleban li merzatihi li kavli-ennebiyyi aleyhiselam men bena mesciden lillah

yebteğibihi vech-Allah-ü lehu mislihu fil cenneti El hac velharemeyn Hac

Ahmed bin Yusuf fi nısf-ı şehr-el Muharrem li senetin Ehade ve seb’iyn ve

seb’amiye (771)

Buna göre, 1369 yılında Germiyanoğlu Süleyman Şah128 zamanında Yusuf

oğlu Hacı Ahmet tarafından yaptırılmıştır. Kitabenin Süleyman Şah’ın saltanatına

ışık tutması açısından da önemi vardır.129

Plân

127 Kalyon, M; Kütahya’da Selçuklu, Germiyan ve Osmanlı Eserleri, Kütahya, 2000, s.33 128 Varlık, M.Ç; Germiyan-oğulları Tarihi, Ankara, 1971, s.53. 129 Altun, A; Atatürk’ün Doğumunun 100.Yıl Armağanı: KÜTAHYA, İstanbul, 1981-1982, s.226

Analcı Mescidi, tek kubbeli kare prizmatik plânlı küçük bir yapıdır.

Doğrudan dört köşe duvarlara oturan bir kubbe ile örtülüdür. Kubbeye geçiş

prizmatik Türk üçgenleriyle sağlanmıştır. Giriş cephesinde mermer söveli kapı ve iki

pencere yer alır. Meydana bakan doğu cehpesinde ise, yuvarlak kemerli tek pencere

bulunur. Yapının çevresini üç sıra kirpi saçak dönmektedir. Eski derenin (Kapan

deresi) kenarında olduğu için zemin hem içten hem de dıştan yaklaşık 0,40 m.

yükseltilmiş bu yüzden de iç hacim basıklaşmıştır. (Resim 163)

A.Kızıltan;

“ ... tuğla ve taş sıraları tekniğinde yapılmış iken sonraları

sıvanarak çirkinleştirilmiş, aslında sivri kemerli olan

pencereleri, duvar yüzünden dışarı taşan taç sövelerle yuvarlak

kemerli yapılmıştır. Mescidin son cemaat yeri yoktur, binaya

yapışık olarak yükselen minare sonraki zamanlara aittir.” 130

şeklinde ifade ederken, A.Altun ise mescidi şöyle anlatır;

“... bugün çimento harcı ile sıvanmıştır. Kuzeyine tek tuğla

ile camekanlı ve oldukça dar bir son cemaat yeri eklenmiştir.

Minare yeni eklenen son cemaat yerinin içinde, kapının

karşısında kalmaktadır. Kubbe dıştan çimento sıvalıdır.”131

Yapı, 1963 yılında Sarı Hafız diye bilinen Hüseyin Balaban tarafından

tamir ettirilmiştir.132 Duvarlar ve kubbe bu onarım sırasında çimento harcı ile

sıvanmış, câmiye son cemaat yeri eklenmiş ve minare tamir edilmiştir. Kuzeye

meyilli, kiremit kaplı çatısı olan son cemaat yerinin, kuzeydoğu köşesine ise bir

çeşme eklenmiştir. 1993 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan

onarımda ise, özgün taş-tuğla duvar dokusu ortaya çıkarılmış ve kubbe kurşunla

kaplanmıştır.

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı

İç Mekân

130 Kızıltan, A; Anadolu Beyliklerinde Cami ve Mescitler, İstanbul, 1958, s.82 131 Altun,A; a.g.e, s.224 132 Kalyon, M; a.g.e, s.33

Kubbenin merkezinde ve kubbe eteğinde kalemişi bezemeler bulunmaktadır.

Kubbe göbeğinde yer alan, sülüs hatla yazılmış olan Ayet istifi gayet başarılıdır.

Göbekte yer alan örneğin kenarları palmet uçlu olup, rumîlerle zenginleştirilmiştir.

Kubbe eteğinde aynı motifin devamı olan biri kalın, diğeri ince iki bordür yer

almaktadır. (Resim 165, 166)Sarı tonlarına mavi ve siyah eklenerek yapılmış olan

kalem işleri, iri rumîlerle palmet kompozisyonları meydana getirmektedir.

Kaynaklarda özgün kalemişi bezemeler133 olarak sözü edilen süslemeler, yapılan

onarımlarla klasik dönem Osmanlı kalemişi özelliklerini yapılan onarımlar sonucu

kazanmıştır.

Mihrap

Mermer mihrap yapılan son onarımlarda yapıya eklenmiştir. Oldukça yeni

olan mihrabın üst kısmı dışa taşkın bir niş şeklindedir. Gri, sıradan bir mermer

kullanılmış, herhangi bir süsleme ögesi bulundurmamaktadır.

Minber

Ahşap minber sonradan yapıya eklenmiştir. Korkulukları ajurlu olan minberin

köşk kısmı, yapıya uyması için basık tutulmuştur.

133 Altun, A; a.g.e, s. 223-225

KAYNAKLAR

ALTUN, A (1981-82), Atatürk’ün Doğumunun 100.Yıl Armağanı: KÜTAHYA,

İstanbul.

KALYON, M (2000), Kütahya’da Selçuklu, Germiyan ve Osmanlı Eserleri,

Kütahya.

KIZILTAN, A (1958), Anadolu Beyliklerinde Cami ve Mescitler, İstanbul.

VARLIK, M.Ç (1971), Germiyan-oğulları Tarihi, Ankara.

3. 3.2. KURŞUNLU CÂMİ

Katalog : 12

Plân : 11

Resim: 166-170

Çizim: -

İnşâ Tarihi: H. 779/ M. 1377-78

Bânisi: Süleyman Şah döneminde, Şeyh Muhammed bin Şeyh Alaeddin

Mimarı: Bilinmiyor

Yeri: Kütahya’da, Paşam Sultan mahallesindedir.

Tarihlendirme: Yapı, son cemaat yerinin karşısındaki duvarda yer alan sebil

musluklarının üstünde bulunan ve bir zamanlar Müze’ye kaldırılmışken, onarımdan

sonra getirilip buraya yerleştirilen134 üç sıra sülüs yazılı, 71x45 ebadındaki kitabeye

göre;

Ammere haza el-mescid el- mübarek bereketü’l islâm ve’l müslimîn

mefhar-i ehl

El fütüvvet ve’l mürüvvet el-Şeyh Muhammed ibn Şeyh Alaüd’-dîn ibn Şeyh

Nûrel-din fî Şuhûri seneti tis’a ve seb’in ve seb’a mie. Ta nef’ha-i sûr

ma’mûr bâd. (779)135

H. E.Eldem, Tarihi Osmanî Encümeni Mecmuası’da aynı kitabeden şöyle

söz eder ;

“.... el-yevm bu kitabede cami-i şerifin ittisahimdeki

çeşmenin duvarında mevzu’dur, tavli metre 71 arzi 45 tir.

134 Altun, A ; Atatürk’ün Doğumunun 100 Yıl Armağanı: KÜTAHYA, İstanbul, 1981-1982, s.228 135 Uzunçarşılı, İ.H; Kütahya Şehri, İstanbul, 1932,s.77

Üçüncü satırın nihayetindeki fariis ibare gayet girift

olduğundan hal ve kıraatı meşkuktur...” 136

Buna göre yapının Germiyanoğlu Süleyman Şah zamanında, Şeyh

Muhammed bin Şeyh oğlu Alaeddin tarafından yaptırılmış olduğu anlaşılmaktadır.

Ammere ibaresini “ihya”anlamında kullanan H.Güner, bu tarihi onarım tarihi gibi

göstermektedir.137 Uzunçarşılı ise, yapının 1520’de Anadolu Beylerbeyi Kasım Paşa

tarafından onartıldığını, bu nedenle de “Kasım Paşa Camii” adıyla da tanındığını

belirtir.138 Uzunçarşılı ayrıca kitabedeki “sahibülfütüvveti vel-mürüvve” cümlesinin,

camiyi yaptıran Şeyh Mehmet bin Alaeddin’in Ahi rüesasından olduğunu

gösterdiğini yazmıştır.139

Plân

Kare planlı, üç bölümlü son cemaat yeri bulunan yapı, 7.09x7,26 m.

ölçülerindedir. İki yanı kapalı ve üç sivri kemerle giriş cephesini oluşturan son

cemaat yeri, iki küçük kubbe ve ortada aynalı tonozla örtülüdür.140 Yüksek sivri

kemer içine alınmış ve sıvalı birer pencere, son cemaat yerinin iki yan bölümünden

mescid mekânına açılmaktadır.141Doğu duvarında ikisi altta, biri oldukça yukarıda

ve kemerli , güney ve batı cephelerinde ise, duvarın üst kısmında birer yuvarlak

kemerli pencere yer alır. Üst pencereler, içten bakıldığında prizmatik üçgenlerin

bulunduğu kuşak içine yerleştirilmiştir. ( Resim 167)

Küçük bir kapı ile girilen ana mekânda, ana duvarlar tamamen beyaz ,

kubbe kasnağı yeşil, kubbe ise sarıya boyanmış ve oldukça loş bir görünüme

sahiptir. Kubbe, prizmatik Türk üçgenleriyle geçişin sağlandığı yüksek bir kasnak

üzerinde yer alır. A.Kızıltan 1958 yılındaki çalışmasında, yapının kubbesinin

kurşunla, tamburdan artan duvar üstlerinin de kiremitle örtülü olduğunu belirtirken,

yapının bakımsız ve ibadete kapalı olduğunu eklemiştir.142 1975 yılında yapıyı

inceleyen A.Altun ise; yapının onarım planında olduğunu, dış duvarlar, minare

kaidesi ve kubbe kasnağının dış yüzeyinin kaba sıva, kirpi saçak sırasının da sadece

136 Eldem, E; A-li Germiyan Kitabeleri, TOEM, S.1, İstanbul, 1911, s.167 137 Güner, H,; Kütahya Camileri, Kütahya, 1961,s.12 138 Uzunçarşılı,İ.H, Kütahya Şehri, s.77 139 Uzunçarşılı, İ.H, a.g.e, s.77 140 Günümüzde kemer araları camlarla kapatılarak kapalı mekana dönüştürülmüştür. 141 Altun, A; a.g.e, s.227 142 Kızıltan, A, ; Anadolu Beyliklerinde Câmi ve Mescitleri, İstanbul, 1958, s.82

son cemaat yeriyle sınırlı olduğunu belirtir. 143 Yapılan son onarımlarda, kubbenin

yanısıra son cemaat yeri de kurşunla kaplanmış, kare mekânın ve kubbe kasnağının

etrafını kuşatan ikişer sıra tuğla kirpi saçak da yenilenmiştir.

Mihrap ve minber sonradan eklenmiştir. İki dar pilaster üzerinde düz bir

silme ile çerçevelenmiş, yuvarlak kemerli mihrap nişinin etrafı fayansla, kemerin üst

kısmı ise geç dönem Kütahya çinileri ile kaplanmıştır. Alınlığın üzerinde yer alan,

tek parça halindeki mavi üzerine beyaz “Kelime-i Tevhid” yazılı çini parçası

yapıldığı dönemden kalmıştır.

Minare doğuda, son cemaat yeri ile ana mekânın birleştiği noktadadır.

Minarenin kaidesi, bir sıra kesme taş ve iki sıra tuğla ile örülmüş, papuç kısmı taş

bir bilezik ile tuğladan yapılmış olan minare gövdesine bağlanmıştır. Kaidenin üst

kısmında küçük bir pencere yer alır. İkinci taş bilezikten sonra tuğla mukarnaslı

şerefe altına geçilmektedir. Mukarnaslı kısımda firuze,yeşil, lacivert ve mor renkli

sırlı tuğlalar dikkati çekmektedir. Tuğla şerefeden sonra incelen petek kısmı ve

kurşunla kaplı külahla tipik bir erken dönem minaresidir.

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı

Cephe

Ana beden duvarlarında süsleme ögesi bulunmamaktadır. Sadece minare

şerefesinin altında yer alan tuğla mukarnasların aralarında firuze, yeşil, lacivert ve

mangan moru tek renkli sırlı tuğlalar dikkati çeker. Bu tek renk sırlı tuğlalar, belirli

bir örnek kurgusu oluşturmadan dizilmiştir.

İç Mekan

Oldukça karanlık bir görünüme sahip olan ana mekân tamamen sıvalıdır.

Kubbeye geçişi sağlayan prizmatik Türk üçgenleri dışında süsleme ögesi

bulunmamaktadır.

Mihrap

Yuvarlak kemerli mihrap nişi, iki mukarnas başlıklı sütünce üzerinde düz bir

silme ile çerçevelenmiştir.( Resim 168)Mihrap nişinin içi ve çevresindeki sütünceler,

mukarnas başlığa kadar açık kahverengi ve firuze rengi seramiklerle, kemerin

143 Altun, A, a.g.e, s.227

yuvarlak kısmı ise geç dönem Kütahya çinileri ile kaplanmıştır. Cami mihrabının

kemer alınlığında yer alan, mavi-beyaz yazı panosu, yapının yapıldığı dönemden

kaldığı düşünülen tek çini parçasıdır.144 ( Resim 169, 170)

“Kelime-i Tevhid” yazısının bulunduğu levha, koyu mavi zemin üzerine

beyaz bırakılmıştır. Yazı aralarına natüralist çiçek motifleri, kıvrık yapraklar

serpiştirilmiş ve koyu kobalt mavisi ile konturlanmıştır. Motif özellikleri, hamur ve

sır kalitesi ile bu çini parça, XV.yy.Osmanlı çini sanatının mavi-beyaz grubu içinde

değerlendirilebilir. Bu yazı panosunun, Anadolu Beylerbeyi olan Kasım Paşa’nın

1520 yılında yaptırdığı tamirat sırasında yapıya konulduğu da araştırmacılar

tarafından ileri sürülmektedir. 145

144 Şahin, F; Kütahya’da Çinili Eserler, Atatürk’ün Doğumunun 100.Yılına Armağan; Kütahya, İstanbul, 1981-1982, s.115 145 Şahin, F, a.g.e, s.115, Ara Altun, a.g.e, s.227

KAYNAKLAR

ALTUN, A, (1981-82), Atatürk’ün Doğumunun 100 Yıl Armağanı: KÜTAHYA,

İstanbul.

ELDEM, H.E (1911), A-li Germiyan Kitabeleri, TOEM, S.1, İstanbul.

GÜNER, H(1961), Kütahya Camileri, Kütahya.

KIZILTAN, A (1958), Anadolu Beyliklerinde Câmi ve Mescitleri, İstanbul.

ŞAHİN, F(1981), Kütahya’da Çinili Eserler”, Atatürk’ün Doğumunun 100.Yılına

Armağan; Kütahya, İstanbul.

UZUNÇARŞILIOĞLU, İ.H (1932), Kütahya Şehri”, İstanbul.

3.3.3. VACİDİYE MEDRESESİ (DEMİRKAPI MEDRESESİ)

Katalog: 13

Plân: 12

Resim : 171- 174

Çizim:

İnşâ Tarihi: H. 714/ M. 1314-15

Bânisi: Mübarezeddin Umur bin Savcı

Mimarı: Bilinmiyor

Yeri: Kütahya’da, merkezde Ulu Cami’nin doğusundadır. Arkeoloji müzesi

olarak kullanılmaktadır.

Tarihlendirme: Medresenin taçkapısı üzerindeki dört satırlık sülüs yazılı

mermer kitabede;

Ammere hâzihi’l medreseti’l-mübârekete

El-Mevlâ el-Muazzam Melikü’l Umerâ ve

El-Kuberâ Mubariz el-din Umur bin Savcı

Min Cizyeti Alâşehir Senete erba’a aşere ve sebamie (714)146

Buna göre medrese, 1314-15 tarihinde Germiyan beyliğinin ileri

gelenlerinden Mübarezeddin Umur bin Savcı tarafından yaptırılmıştır. Kitabenin son

satırında yer alan “Min cizyeti Alaşehir” ibaresi, medresenin Alaşehir

Hıristiyanlarından alınan cizye ile yapıldığını göstermektedir.147

146 Uzunçarşılı ,İ,H, Kütahya Şehri, İstanbul, 1932, s.72, Halil Ethem Eldem, Âl-i Germiyan Kitabeleri, Tarihi Osmani Encümeni Mecmuası, C.I, s.112-128 147 Uzunçarşılı, İ.H., a.g.e, s.73

Medrese, adını daha sonra burada bir süre müderris olarak görev yapan,

vefatından sonra da medreseye defnedilen Molla Vacid’den almıştır.148 Halk

arasında, kapısının demir olmasından dolayı “Demirkapı Medresesi” olarak da

tanınır.149

Plân

Kesme taştan, kapalı avlulu, tek katlı ve iki eyvanlı bir medresedir.

Gözlemevi olarak yapıldığıyla ilgili kesin olmayan görüşler mevcuttur.150 A.Sayılı

yapıdan;

“... Vâcidiyye Medresesindeki rasat faaliyeti hakkındaki

bu şâyianın gerçekten uzak olmadığını kabul etmek icabeder.

Müessese hakındaki bu şâyianın bir astronomun şahsı ile

bağlanabilmesi, bu husustaki en kesin delili teşkil etmektedir”

Şeklinde bahseder. A.Sayılı, Molla Vacid’in astronomiyle ilgili eser vermiş

olmasını gözönünde bulundurarak bu görüşü öne sürmüştür.151

Dıştan tamamen kesme taşla kaplı olan yapının ön cephesinin genel

görünüşü üçlü bir kademelenme göstermektedir. Giriş mekânının iki yanındaki

odaların cepheden çıkıntı yapmasıyla başlayan kademelenme, taçkapıyla bir daha

tekrarlanmaktadır.152 Yapının kuzey cephesinde bulunan taçkapı çok sade

görünüşlüdür. Süslemesiz, yan nişli bu taçkapının, yuvarlak profilli iki silme

arasında, hafif bir sivri kemerle içeri doğru girinti yapan giriş kısmı, ortada sekizgen

bir merkezden çıkan tonozlarla örtülerek bağımsız bir mekan gibi tasarlanmıştır.

Basık kemerli giriş kapısı üzerindeki pencere kapatılarak üzerine kitabe

yerleştirilmiştir. 153( Resim 171, 172)

Cümle kapısından geçilerek girilen, tromplu kubbe ile örtülü giriş eyvanı

geniş bir sivri kemerle avluya açılır. Bu kubbeli girişin iki yanında, orta avluya açılan

148 Uzunçarşılı, İ.H., a.g.e, s.72 149 Uzunçarşılı, İ.H., a.g.e, s.212 150Sözen, M,; Anadolu Medreseleri, İstanbul 1972, s.80 151 Sayılı, A,, Vacidiyye Medresesi; Kütahya’da Bir Ortaçağ Türk Rasathanesi, Belleten, 12/47, Ankara, 1948, s.655-666 152 Sözen, M,; a.g.e, s.82 153 Daha önce içeride bulunan kitabe, onarım sonrasında giriş kapısının üzerine yerleştirilmiştir. M.Sözen, a.g.e, s.82

iki beşik tonozlu oda yer alır. Bu odaların giriş eyvanına açılan kapıları son

onarımda konmuştur. 154 Bütün yan mekânlar doğrudan orta mekâna açılmaktadır.

Orta mekân, ortası açık bir kubbeyle örtülüdür. Köşelerde Türk üçgenleriyle geçilen

kasnağın üzerinde, yuvarlak silme ile başlayan kesme taştan örülmüş kubbe yer

almaktadır. Kubbenin ortası açık bırakılarak camla kapatılmıştır. Onarım öncesinde

de kubbenin ortasının açık olduğu bilinmektedir.155

Orta avlunun güneyinde, zeminden üç basamakla çıkılan beşik tonozlu ana

eyvan bulunmaktadır. Ana eyvanın güney duvarında yer alan iki pencerenin,

yapılan onarım sırasında hava ve ışık alması amacıyla pencere şekilleri biraz

değiştirilmiş, pencerelerin arasına ve iki yana birer niş eklenmiştir.156 A.Sayılı bu iki

pencerenin arasında tonozlu ve mihraplı bir kısım olduğunu yazmaktadır.

Bu medresede uzun süre müderrislik yapan Molla Vacid’in sandukası

dersane olarak kullanılan ana eyvanda uzun süre muhafaza edilmiş157 medresenin

müze olarak düzenlenmesi sırasında kaldırılmıştır.158Ana eyvanın sağında ve solunda

yer alan kışlık dersaneler pandantiflerle geçilen, ortası açık kubbeyle örtülüyken, son

onarımda bu kubbelerin ortaları kapatılmıştır.159 ( Resim 1173)

Günümüzde kiremitle örtülüdür. Medresenin doğu ve batı kanadında üçer

tane beşik tonozlu, dikdörtgen planlı oda yer alır. Doğu kanadındaki odalar

günümüze gelirken , batı kanadındaki odaların yapının bitişiğindeki Ulu Cami inşaatı

sırasında yıkıldığı öne sürülmektedir. 160 Medresenin onarımı sırasında orijinal

temellere rastlanmış ancak ilk şekli verilmeyerek bir kısmının üzeri betonla

kapatılmıştır. Bu küçük odalar günümüzde müze deposu olarak kullanılmaktadır.161

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı

Cephe 154Sözen, M, a.g.e, s.82 155 Sayılı, A, a.g.e, s. 661 156 Sözen, M, a.g.e, s.82 157 Sözen,M, a.g.e, s.83 158 Müze yetkilileri, sandukayla ilgili olarak sorulduğunda, nerede olduğunu bilmediklerini, muhtemelen seksiyonun arka tarafında olabileceğini düşündüklerini söylediler. 159 Sözen, M, ; a.g.e, s.83 160 Ara Altun medresenin batı kanadının feda edilmesini, Ulu Caminin son genişletme ve onarım çalışmalarına bağlamanın daha uygun olacağını söylemektedir. Bkz. Altun, A, Atatürk’ün Doğumunun 100Yılı Armağanı , İstanbul, 1981-1982, s.323, 161 Kapıları mühürlü olduğu için odaların içlerini tam olarak görmek mümkün olmadı.

Dıştan tamamen düzgün kesme taşla kaplı olan yapının ön cephesinin genel

görünüşü üçlü bir kademelenme göstermektedir. Dıştan kütlesel bir görüntüye sahip

olan yapının, pencerelerinde vecümle kapısında süsleme amaçlı herhangi bir eleman

bulunmamaktadır. Cümle kapısı nişinin karşılıklı iki yüzünde yer alan sivri kemerli

nişlerin bezemesiz köşe sütünceleri, kapıdaki yegane bezeme unsurudur.

İç Mekân

Ana eyvanın avluya açılan sivri kemeri, bir sıra mukarnaslı çerçeve içine

alınmıştır. Mukarnas çerçeve, giriş eyvanın alt kısımlarında da tekrarlanmış, yerden

yaklaşık 1 m kadar yükseklikte yarım bırakılmıştır. ( Resim 1174) Giriş eyvanı

hafifçe çökertilmiş, iki sıra düz silme ile çevrelenmiştir. Kubbe kasnağının dört bir

tarafına sivri kemerli birer sağır niş yerleştirilmiştir. Nişlerin tepe noktasında

kubbeye bir sıra düz, bir sıra kaval silmeyle geçilir. Yapıda dikkati çekecek belirgin

bir bezeme programı uygulanmamış, düzgün kesme taşın verdiği dinginlikle

yetinilmiştir.

KAYNAKÇA

ALTUN, A (1981-82), Atatürk’ün Doğumunun 100Yılı Armağanı ”, İstanbul.

ELDEM, H.E (1911), Âl-i Germiyan Kitabeleri”,Tarihi Osmani Encümeni

Mecmuası, İstanbul.

SAYILI, A (1948), Vacidiyye Medresesi; Kütahya’da Bir Ortaçağ Türk

Rasathanesi”, Belleten, 12/47, Ankara.

SÖZEN, M (1972), Anadolu Medreseleri I”, İstanbul.

UZUNÇARŞILI, İ.H( 1932), Kütahya Şehri”, İstanbul.

3.3.4. II. YAKUP BEY İMÂRETİ

Katalog: 14

Plân: 13

Çizim: 37-38

Resim : 175-182

İnşâ Tarihi: H.814/ M.1411-12

Bânisi: II.Yakup Bey

Mimarı: Bilinmiyor

Yeri: Kütahya’da, merkezde bulunan Ulu Cami’nin batısındadır. Günümüzde

Çini Müzesi olarak kullanılmaktadır.

Tarihlendirme: II.Yakup Bey İmareti’nin kitabesi, medrese yanındaki eyvan

içinden 1935 yılında alınarak, imaret mescidinin giriş revakının güney duvarına

yerleştirilmiştir.162 Eski yerinde iken 34 satırı görülebiliyorken bugünkü durumunda

39 satır görülebilmektedir. Ancak 30 satırdan sonrası okunabilecek durumda değildir.

Uzunçarşılı, Yakup Çelebi Medresesi kitabesi başlığı altında kitabeden şöyle

bahseder;

“Ulu Cami karşısında Yakup Çelebi Medresesi’nin

bağçesinde nısıf kârğir bir mahalde bağçe duvarına konulmuş

olup sülüs hatla hakkedilmiş kitabenin toprak haricinde kalan

kısmının tulu 3,30 ve arzı2,10 metredir.kitabe, 34 satırdır.

Türkçe yazılan eski imla tarzını göstermiş olan kitabe

şudur:....”163

Bir çok yayında164 II.Yakup Çelebi Medresesi olarak geçen yapı, kitabenin

içeriğinde de açıkça belirtildiği gibi imaret kitabesidir.

162 Altun, A, Atatürk’ün Doğumunun 100.Yılı: Kütahya, İstanbul, 1981-1982, s.294 163 Uzunçarşılı, İ.H, Kütahya Şehri, İstanbul, 1932, s.79 164 İ.H. Uzunçarşılı ve A. Kızıltan yayınlarında bu yapıdan medrese olarak bahsetmişlerdir. Bu yayınlardan yola çıkan bir çok araştırmacı bu yanlışı tekrarlamıştır.

Kitabenin bir kopyası Kütahya Müzesinde bulunan Kadı Sicillerinde

bulunmaktadır.165 M.Ç.Varlık kitabeyi günümüz diliyle yazarken Kadı Sicillerinde

bulunan kopya ve Halil Edhem Bey’in yayınından yararlanmıştır.166 ( Resim 175,

176)

Kitabe;167

Bismillahirrahmanirrahim Elhemdulillâhi rabbi’l âlemîn vesselâtü alâ

seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ecma’în amma badü sebeb-i tahrirîn oldur kim

emirü’l-a’zam ma’deni’l-cûdi ve’l-kerem

azîmü-l’kadri ve’ş-şân Ya’kub Beg bin Şâh Süleyman hullide mül kuhu

ilâ gayeti’iz-zamânbinâ itdi bu imâreti âhiretiyçün Peygamber hicretinün

sekizyüz on dördünde tamâm oldı

Kapusu açıldı, işlendi biş ay işlendükten sonra Karamanoğlı sebebile iki

buçuk yıl mu’attal kaldı andan sonra Tengri168

Hudâvendigârun devletin artursun geldi Karamanoğlunı süri bu yirleri

hep girü aldı bana virdi anun devletinde anun sadakasıyla

Girü bu evin kapusı açıldı işlendi inşallah anun devletinde devr-i

kıyâmete dek kapusı bayılmaya Güldiyi

ve Simav Gölini dahi babamuz atası Mehmed Beg kâfirden aldı, girü

kalan varislere helâl itdürüp bunları vakfitdüm hadlarıyla sınurları ve köyleriyle

İçerden ve daşradan neki ana ta’allukı var-ısa ve Bâyezîd Hân oğlı Sultan

Mehmed Hudâvendigâr bunları kabul dutup nişan virdi ve Arslanapa’yı satun

aldum Arslanapa oğlanlarında Kurt köyini dahi satun aldum Kurt

oğlanlarından ve Çebni ve Pınarbaşı’nı satun aldum Has Danişmend’den

Gediz’de

Ilıcasu’yı satun aldum hadla Çeltik arıg-ıla Hüseyin Beg oğlından

Armutilin Hızır Beg’den ki Ömer Beg oğlıdur Ömer Beg İlyas Beg oğlıdur

vekâlet hükmiyle

165 Kütahya Müzesi Kadı Sicilleri, No: 60, sıra 93,s.54 166 Varlık, M.Ç, Germiyan-oğulları Tarihi (1300-1429), 147 .sayfadaki 1. no lu dipnotta bunu özellikle belirtir. 167Varlık, M.Ç, a.g.e, s.147-149 168 Tengri: Tanrı

avret tarafından .......... merhum İsmâ’il Beg kızı ki İsmâ’il İlyâs Beg

oğlıdur Armutili’nde Seydiköy’in girü Seydi’ye vakıf virdüm Armutili’ni ve

bunlardan yukaru

Zikr olan köyleri hadları sınurlarıyla vakf eyledümAyas Harimi’ni dahi

Ayasoğlı’ndan satun aldum vakf itdüm bunları dahi Sultan Mehmed kabul dutup

nişân virdi ve Kütahya’da şehir ile Völcek

köyi arasındagı çiftlik ve köşk bagçesini ve Yonca Bağçesi’ni ve Sünbüllü

Bağçe’yi ve Dâvud harîmi’ni ve Meydanağzı’nda yir kim bir yanı Yonca Bagçesi

ve bir yanı meydandur ve Sanduklu’dagı büyük hamam

ve Sanduklu’daki bagçeyi ve Çat’daki bagı ve Şeyhuldagı Canbaz Bagı’nı

ve Kütahya’daki Karacaağaç köyi bunlar dedem Umur Beg’ün mükidür

verislerine halâl itdürüp ben bunları vakf itdüm bunları

dahi Sultan Mehmed kabul dutup nişân virdi Tonuzlu dagı Hoca Ömer

Hamâmı ve Tolapdagı yirler ve Tonuzlu’nun Hober Kapusındagı iki bagçe

Bâyezîd Hüdâvendigâr İnancoglı İshâk

-Beg’den satun aldı Sultan Mehmed Hudâvendigâr bunları lek lek ben

kulına virdi bundan sonra Hober Kapusı’ndagı iki bagçeyi Mevlânâ Köse^den

aldum...nu virdüm bâkisini imârete

vakf itdüm ve Tonuzlu’dagı Hoca Ömer Hamâmınun ücretinden on biş

akçe...m kalan ne olursa tonu...zına vakf itdüm

bunların kamusın Sultan Mehmed Hudâvendigâr kabul dutup nişân virdi

ve Kütahya’daki Yeni Hamamı mezkûr... satun aldı İlyas Beg oglı Süleyman

Şâh’dan ben anı hâfizîne

vakf itdüm ki yiyeler ve günde bir hatim ideler andan girü İshâk Fakih’i

mütevelli kodum niçe kendü devrinde kendü ola ve kendüden sonra eger

yararoglı ol dahi ola

ve girü oglının dahi yayroglı olursa ol dahi ola eger layık olmayası olursa

pâdişâh-ı vakt kimeki hükmedesi olursa ol ola ve mütevellilik hakkı günde biş

akçe yiye

yılda altı müt bugday şehir mütiyle yiye ve Subaşı Hamâmını dahi bunlar

mütevellilik hakkı ola ve Seyyid Cafer’i Şeyh kodum kendü şeyh ola mâdâmki

hayatdadur

ve kendüden sonra yararoglı olursa ol dahi Şeyh ola oglının dahi

yayaroglı olursa ol ola ve eger yarar olmayası olursa pâdişâh-ı vakt kimi layık

görürse ol ola ve şeyhlik hakkı imâretün gallesinden günde on biş akça

yiye ve Armutilinde Sökmen Kökin yiye ve Kütahya’da Yonca Bagçesin yiye

bunlardan

sonra kim şeyh olursa günde on akçe yiye yılda altı müt bugday yiye

andan girü imâret medresesinün müderrisine günde altı akçe ve yılda altı müt

bugday şehir mütiyle ve üç

kanlı169 odun ve günde iki çanak aş ve dört ekmek ola ve tokuz hücreye

günde birer akça yılda birer şehir mütiyle bugday ve her hücreye ikişer kanlı

odun vireler ve her hücreye ikişer çanak aş ve dört ekmek vireler ve imâm

günde üç akçayla yılda altı müt bugday yiye ve mü’ezzin günde iki

akça ve yılda iki müt bugday yiye kâyım günde iki akça ve yılda iki müt

bugday yiye ve nakip günde iki akçe ve yılda iki müt bugday yiye ve aşçı günde

iki akça ve yılda

iki müt bugday yiye ve etmekçi günde iki akça yılda iki müt bugday yiye ve

günde dört batman et bişe andan eksük bişmeye aşı ve etmegi aru ola ve eyü ola

gelen misâfürlerin atına yine üç güne dek yem vireler andan girü anda

olan misâfirlere ve mücâvirlere âdetinde aşı ve etmeği ilkin anlara bol vireler

andan sonra

girü kalanı vireler ve dahi anda kim ki hasta olası olursa ana hekîm

getüreler, ilâc itdüreler ve hekîm hakkın vireler ve edviye bahâsın vireler

ve anda kim ölesi olursa kefene saralar hakka koyalar andan girü misâfir

mücâvir... durursa duralar gene git dimeyeler anda gelen ne kadara dekse

halk170

.........................?171

Kitabeye göre imaret, medrese, mescit ve kütüphaneden oluşan II.Yakup Bey

Külliyesi 1411/12 yılında tamamlanmış, beş ay hizmet verdikten sonra Karamanoğlu

169 Kanlı: kağnı 170 Bu satır güçlükle bu şekilde okunabilmektedir. (M.Ç.Varlık’ın notu) 171 Varlık, M.Ç, a.g.e, s.147-149

Mehmed Bey’in ( 1403-1419) işgali nedeniyle iki buçuk yıl hizmet dışı kalmıştır.

Çelebi Mehmed Bey’in gelmesiyle çekilen Karamanoğlu Mehmed Bey’in ardından

1414 yılında Çelebi Mehmed’in himayesinde II.Yakup Bey taş vakfiyeyi diktirmiş ve

külliye yeniden hizmet vermeye başlamıştır.172

Plân

Daha önce Vahit Paşa İl Kütüphanesi olarak kullanılan yapı, geçirdiği

restorasyonun ardından, 2000 yılından itibaren Çini Müzesi olarak kullanılmaktadır.

İmaret mescidi (Gök Şadırvan) ve türbesi dışında külliyenin diğer birimleri

yıkılmıştır. Yapı, işlevleri farklı mekanlara sahip uygulamaların en erken tarihli

örneğidir.173

Yapıya üç küçük kubbeyle örtülü bir giriş mekanından girilir. Sivri kemerli

üç bölümlü giriş, yanlarda pandantifli ortada ise mukarnas dolgulu üç basık kubbe ile

örtülüdür.174 Kubbeli girişin altındaki kapının üçgen alınlığı ve kapıyı çevreleyen

sövelerin 19. yüzyılda yapılan onarım sırasında yapıldığı bilinmektedir.175 Onarımın

izleri pencerelerde de görülmektedir. Yuvarlak kemerli taşkın söveli pencereler

onarım sonrasına aittir. Bu üç bölümlü revakın güney duvarına II.Yakup’un taş

vakfiyesi gömülmüştür. A.Kızıltan da yapıyla ilgili olarak “tamirlerle dış karakteri

tamamen değişmiştir” ifadesini kullanır.176

Yapı, 1954 yılında yapılan onarıma kadar üst örtü sistemi, dört yöne meyilli,

kiremit örtülü bir çatı şeklinde iken bu tarihten sonra çatı kaldırılıp kubbeler

kurşunla kaplanmıştır.177 Üç bölümlü giriş revakının ortasında yer alan kapıdan

girilen ana mekânın üstü aydınlık fenerli, pandantifli kubbe ile örtülüdür. Aydınlık

feneri orta mekânın ferah olmasını sağlamıştır.

Orta mekânda, sekizgen havuzun ortasında tek parça mermerden, dilimli

fıskiye yer almaktadır. Dilimli fıskiyenin ağız kısmında bir zencirek motifi bulunur.

Eski resimlerde mermer dilimli fıskiyenin ortasında basit, bezemesiz bir lüle olduğu

172 E.H.Ayverdi, yapının Karamanoğlu elinde harap olduğunu, II.Murad devrinde yenilenmiş belki de tamamen yeniden yapılmış olduğunu söylemektedir. E.H.Ayverdi; “ Osmanlı Mimarisinde Çelebi ve II.Sultan Murad Devri”,C.II,İstanbul 1972, s.516 173 Cantay, G, ; Anadolu Beylikler Mimarisinde Ortaya Konulan Yenilikler, 16-17 Nisan 2003, Beylikler Dönemi Kültür ve Sanatı, Sanat Tarihi Derneği, İstanbul (Sempozyum notları) 174 Altun, A, a.g.e, s.292 175 Ayverdi, E.H, a.g.e, s.518 176 Kızıltan, A; Anadolu Beyliklerinde Câmi ve Mescitler”, İstanbul 1958, s.84 177 Altun, A, a.g.e, s.291

görülmektedir. Son onarımda şadırvan zemin kodunun biraz altında kalmış, Kütahya

çinisinden yeni bir lüle yapılmıştır. Sekizgen havuzun her yüzeyinde eskiden var

olan lülelerin yerine ise musluklar takılmıştır. ( Resim 177, 178)

Üç yöndeki kubbeli eyvanlar ile girişin sağında ve solunda bulunan

kubbeyle örtülü iki odanın kapıları da ana mekâna açılmaktadır. Bu iki yan oda da

birer ocak yer almaktadır.

Yapının 1980 yılında yapılan incelemesinde, girişin tam karşısına gelen

kubbeli batı eyvanının orta bölümün zemininden yaklaşık 0,20 m. kadar yükseltilmiş

olduğu tespit edilmiştir.178Yapılan son onarımda zeminler arasında kod farkı

kalmayacak bir düzenleme yapılmıştır. A.Kızıltan, batı eyvanın güney duvarında

yer alan iki pencerenin ortasında basit bir mihrap bulunduğunu yazmaktadır.179

Yapılan incelemede bu mihraba ait bir iz tespit etmek mümkün olmamıştır.

Yapının güney kanadında yer alan eyvanda II.Yakup’un çinilerle süslü

mezar lahitinin yer aldığı türbe bulunmaktadır. ( Resim 179) Türbe, mescid

mekanından yaklaşık 1,05 m kadar yükseltilmiş, yükseltilen kısmın üzerine

parmaklıklar konmuştur. Türbenin eyvanla birleştiği noktaya üçgen alınlıklı mermer

bir mihrap eklenmiştir.

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı

Cephe

Düzgün kesme taşla yapılmış olan yapının, dışa taşan pencere söveleri 19.

yüzyılda tamirlerde yapılmıştır.180 Bir sıra iç bükey, iki sıra kaval silme üç bölümlü

girişi üç yönden çevreler. Girik kapısının söveleri ve üçgen alınlığı da yapıya son

onarımlarda eklenmiştir.

İç mekân

Yapıdaki tek süsleme II Yakub’un lahdini süsleyen çinilerdir. Seki şeklinde

zeminden yükseltilen türbenin yan duvarları, zemini ve lahitin yüzeyleri çini kaplıdır.

tüm yüzeylerde aynı örnek uygulanmıştır. Altıgen firuze çinilerin etrafına üçgen

178 Altun, A, a.g.e., s.292 179 Kızıltan, A, ; a.g.e., s.84 180 Bkz. 14 Numaralı dip not.

lacivert çinilerin yerleştirilmesiyle altı köşeli yıldız motifi meydana gelir. (Resim

180)

Lahitin yerleştirildiği zemini basit bir bordür ikiye böler. Rumi-palmetten

oluşan bu bordürde aynı kökten çıkıp ikiye ayrılan rumîler tepede kapanır, hafifçe

uzar ve bir üç dilimli palmete dönüşür. Palmetin tepe yaprağından çıkan ince iki

kıvrım dal çatallanır, iki yanda birer küçük salyangoz rumî oluştururken, diğer iki dal

uzayan rumîlere dönüşerek aynı motifi tekrarlar. Bordürün örneği değişmeden

devam eder, kullanılan renkler zaman içinde çinilerin değişmesinden kaynaklanan

zengin renklere sahiptir. Tek renk sırlı altıgen düz çinilerde; firuze, lacivert, renkli

sırlı bordürlerde ise, firuze, beyaz, kiremit kırmızısı, yeşil, sarı, ve yeşil renkler

kullanılmıştır. Bu renk çeşitliliği, onarımlar sırasında farklı renklerde yenilenen

çinilerle sağlanmıştır. ( Resim 181, 182), (Çizim 37,38)

KAYNAKLAR

ALTUN, A (1981-82), Atatürk’ün Doğumunun 100.Yılı: Kütahya”, İstanbul.

AYVERDİ, E.H( 1972), Osmanlı Mimarisinde Çelebi ve II.Sultan Murad Devri,

C.II,İstanbul .

CANTAY, G. (2003),Anadolu Beylikler Mimarisinde Ortaya Konulan Yenilikler”,

16-17 Nisan 2003, “Beylikler Dönemi Kültür ve Sanatı”, Sanat Tarihi Derneği,

İstanbul (sempozyum notları)

KIZILTAN, A (1958), Anadolu Beyliklerinde Câmi ve Mescitler”, İstanbul 1958,

s.84

UZUNÇARŞILI, İ.H (1932)Kütahya Şehri”, İstanbul, 1932, s.79

VARLIK, M.Ç (1974), Germiyan-oğulları Tarihi (1300-1429), Ankara.

3.3.5. İSHAK FAKİH CAMİİ

Katalog : 15

Plân : 14

Resim : 183-190

Çizim: 39-40

İnşâ Tarihi: H.725/ M. 1433

Yaptıran: İshak Fakih

Mimarı: Bilinmiyor

Yeri: Kütahya’da İshak Fakih Mahallesindedir.

Tarihlendirme: Kapının üzerinde bulunan sülüs hatla yazılmış Arapça kitabede;

Benâ ve amere haze’l-mescid el mübarek el-şerîf

El-Mevlâ el-alemiyet el-amiliyet el-Kâmiliyet

Mevlana İshal el-Fakih bin el-Hac Halil afa

Anhumâ el Celîl fî tarih seneti seba ve selâsîn ve semanemie(837)

Buna göre yapı 1433 yılında İshak Fakih tarafından yaptırılmıştır. 181

Plân

Tek kubbeli kare prizmatik hacimden Türk üçgenleri ile geçilen yüksek

kasnaklı kubbe ile örtülüdür. Yapı yüksek bir subasman üzerine oturmaktadır.Kesme

taşla örülmüş kuzey cephesi dışında, duvarlar moloz taş ve tuğla ile örülmüştür.

Günümüze harap halde gelen medresesi ve son cemaat yerinin sağ tarafında yer alan

türbe mekânı ile külliye bütünlüğü gösteren yapı, kapalı son cemaat yeri kurgusuyla

önemlidir. Evliya Çelebi yapıdan şu şekilde bahseder;

“İshak Fakih Cami’i: Tabakalar içinde olmağile, Tabakhâne

câm’i derler. Kargîr ve metîn binâlardır, binâ olmağile bir cam’i

181 İshak Fakih Germiyanlı dönemindeki 1422 tarihli vakfiyede kadı kimliğiyle karşımıza çıkar. Bkz., Varlık, M.Ç.; Germiyan-Oğulları Tarihi, Ankara 1974, s. 132: Altun, A; a.g.e, s, 310 ve 356 numaralı dipnot.

mücelladır. Üzerleri kiremit örtülüdür. ve nerdübân ile urûc olunur

fevkâni ve heremsiz bir cam’i-i şerifdir. Ammâ cemâ’ati çokdur.”182

İmaret mescidi olarak inşa edilen yapıya, 1831803 yılında Gürcü Osman Paşa

tarafından cemaatinin çok olması sebebiyle bir minber eklenmiştir.

Yapının doğu ve güney cephesinde ikişer, kuzey cephesinde ise bir pencere

yer alır. Batı cephesi sağır bırakılmıştır. Silmelerle çerçevelenmiş dikdörtgen

pencereler, sivri kemerli alınlıklara sahiptir. ( Resim 183)

Üç bölümlü son cemaat yeri, pandantiflerle geçilen birer kubbe ile örtülüdür.

Son cemaat yerinin kuzey cephesi profilli silmelerle geniş bir çerçeve içine

alınmıştır. İki yanda L kesitli payeler, ortada ise iki sütun arasına oturmuş kemer

açıklıklarının arası, cam ve demir aksamla kapatılarak özgün durumundan

uzaklaşılmıştır.

Cephenin orta bölümünü çerçeveleyen profilli silme içinde, yivli profilli iki

kademeli sivri kemeriyle orta bölüm açıklığı vurgulanmıştır. Merdivenlerle çıkılan

giriş kısmı, profilli silmelerle gotik özellik kazanmıştır.184 Yapının son cemaat yeri

pandantiflerle geçilen birer kubbe ile örtülmüştür.

Minare yapının doğu cephesinde kare kaide üzerinde yükselir. Minareye giriş,

mescid mekânındaki kuzeydoğu köşesinde bulunan koridordan sağlanır.

Kare plânlı mescid mekânı prizmatik Türk üçgenleriyle geçilen bir kubbe ile

örtülüdür. Güney duvarının ortasına yerleştirilen mihrap, renkli kalem işi

bezemelidir. Yapıya sonradan eklenen ahşap minber özelliksizdir.

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı

Cephe

Son cemaat yerinin orta bölümün üst kısmında, duvar dokusu profillenerek

dikdörtgen çerçeve ile üstten kavranmış ve bu dikdörtgen profilli silme ile

çerçevelenmiş yapı taşının yüzeyine, rumî-palmet işlenmiş bir motif yerleştirilmiştir.

Bu motifin sağında ve solunda ise eşit aralıklarla yerleştirilmiş, ışınsal geometrik

kurgulu birer kabara yer alır. ( Resim 185, 186)

182 Evliya Çelebi, Seyahatnâme, C.9, İstanbul 2005, S. 18 183 Kağnıcıoğlu, C; Tarihi ve Turistik Yönü ile Kütahya, 1964, s, 61 184 Ayverdi, E.H; Osmanlı Mimarisinde Çelebi ve II.Sultan Murad Devri II, İstanbul 1972, s, 520

Son cemaat yerine bitişik olarak inşa edilen minarenin kaidesinin kare

kürsüden silindirik gövdeye geçişi, baklavalı badem kuruluşuyla olmuş, yüksek halat

silme üzerinde ise minarenin taş dokusuyla oluşturulmuş bir sıra niş yer almıştır.

Minare gövdesinin ortasında iki yönlü ok ucu motifi185 gövdeyi ikiye ayırırken, üstte

şerefe altında basık “S”kıvrımlı zencirek kuşak gövdeyi dolanır. Beş sıra kirpi saçak

kuruluşlu tuğla şerefe altı ile şerefeye geçilmiştir. Minare taş-tuğla sırası ile devam

eder, kurşun külahla sonlanır. Son cemaat yerine açılan cümle kapısı bezemesizdir,

üzerinde kitabe taşı yer alır. ( Resim 187,188,189), (Çizim 39,40)

İç Mekân

Ters yelpaze motifi biçimli mihrap, kurgu olarak erken dönem mihrap

biçimlenmesini göstermekle beraber, iki yanda tepelik kalıntısı, bordürler ve mihrap

nişi döneminden farklı özellik gösterir. Mihrap sütunları mukarnaslı siyah mermer

başlıklı sütunlar yer alır. Mihrap kavsarası derin, taşkın yivli olup her bir yiv dışa

doğru açık küçük kemerlerle hacimsel bir değer olarak ifade edilmiştir. Üstte ve iki

yandaki bordürlerde birer kabara, cephedekilere benzer görünümüyle yer almıştır.

Ancak tüm bu özgün mihrap kuruluşuna, geç döneme ait bitkisel bezeme hakim

olmuştur. Mihrapta püsküllü perdeler mihrap köşe dolgu yüzeylerinde vazoda

serbest çiçek motifleriyle bezeli mihrabı çevreleyen şerit üzerinde ise, son cemaat

yeri profilli silmesiyle kavranan taş yüzeyindeki palmet bezeme kuruluşunun benzeri

yer almıştır. Mihrap bordüründe, natüralist üslupta goncalı gül dalları üstte yerini

Kelime-i Tevhid yazısına bırakırken, dış iki bordürden içte olanda ulamalı rumîlerle,

en dışta ise palmet yaprak dizisiyle sınırlanmıştır. ( Resim 190)

Mihrabın boyama üslubu son dönem onarımlarına işaret ederken, mihrabın iki

yanındaki sütünceler, ters yelpaze biçimindeki dilimli mihrap kavsarası, iki yandaki

kabaraların varlığı, mihrabın üst iki yanındaki tepelik kalıntısı ile rumî-palmet

kuruluşlu bezeme, özgün mihrabı ele veren süsleme unsurları olarak günümüze

gelmiştir.

185 Ok ucu motifi, genellikle boy arması ya da sembol olarak mimaride kullanılmıştır..

KAYNAKLAR

ALTUN, Ara (1981), Kütahya’nın Türk Devri Mimarisi, Kütahya, İstanbul.

AYVERDİ, E.Hakkı (1972), Osmanlı Mimarisinde Çelebi ve II.Sultan Murad

Devri II, İstanbul.

KAĞNICIOĞLU, Celal ( 1964), Tarihi ve Turistik Yönü ile Kütahya, Kütahya.

VARLIK, Mustafa (1974), Germiyan-Oğulları Tarihi, Ankara.

3.4.MENTEŞEOĞULLARI

3.4.1. ÇİNE AHMED GAZİ CÂMİ

Katalog : 16

Plân : 15

Resim : 191-202

Çizim : 41-44

İnşâ Tarihi: H.724 / M.1308186

Yaptıran: Ahmed Gazi

Mimarı: Bilinmiyor

Yeri: Muğla- Aydın yolu üzerinde bulunan Çine ilçesine bağlı Eski Çine Köyü’nde,

Câmi Mahallesi’ndedir.

Tarihlendirme: 1308 tarihinde yaptırılan yapının bânisi olarak görülen

Tacettin Ahmed Gazi, 1375 tarihinde Menteşe Beyliği’nin başına geçmiştir.187

Yapının yapıldığı tarih, Menteşeoğlu Mesud Bey’in dönemine denk gelmektedir.188

Kaynaklarda Ahmed Gazi’nin Çine’de bir imâret yaptırdığı bilinmekte189 fakat,

imâretin yeri ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Buradan yola çıkarak,

Çine’de bulunan yapının, Ahmed Gazi döneminde yapılmadığını söyleyebiliriz.

Ahmed Gazi’nin bu yapıları tamir ettirip, devamlılığı için vakıflar tahsis etmiş olma

ihtimali yüksektir.190

Plân

Kare plânlı, tek hacimli yapının yaklaşık 16,50 m çapındaki çift kasnaklı

kubbesi ile erken dönem yapıları içinde dikkat çekmektedir.191 Kubbe eteği

186 V.G.M, 09.03.01/1 No’ lu tescil dosyası 187 Uzunçarşılıoğlu, İ.H, Kitabeler…., İstanbul 1939, s.173 188 Uzunçarşılıoğlu, İ.H; a.g.e, s.171 189 B.A. MSED, 338, s.41 190 Duran, R, Menteşe Beyliği Mimarisi, DEÜ, SBE, yayınlanmamış doktora tezi, İzmir 1995, s.115 191 Kuban, D ; Bir Batı Anadolu Gezisi, İstanbul 1962, s.37

başlangıcı, iki kasnağın birleştiği kottadır. Alttaki kasnak kubbe eteğinin oturduğu ve

üzerinde geçiş ögelerinin bulunduğu kuşak; üstte bulunan kasnak ise, kubbe eteğini

güçlendiren bir ögedir.192 Kubbe kasnağında yer alan bir sıra kirpi saçak, beden

duvarlarının bitim noktasında tekrarlanmıştır. ( Resim 191)

Yapının doğu cephesinde yer alan üç tane dikdörtgen pencere, aynı yatay

eksen üzerine simetrik olarak yerleştirilmiştir. Bu cephede bir de tepe penceresi

bulunmaktadır. Batı cephesinde ikinci bir giriş kapısı ve üç adet pencere yer alır.

Cephenin sağ tarafına kapı, sol tarafına ise, iki dikdörtgen pencere yerleştirilmiştir.

Cephenin ortasına gelen pencere ile aynı düşey eksende, tepe penceresi bulunur. Bu

cephede daha önce bulunan yirmi basamaklı merdiven-minareden, duvardaki

basamak izlerinden başka iz günümüze gelmemiştir.193 Merdiven izlerine

bakıldığında, önünden geçtiği pencereyi kapatması dikkat çeker.

Güney cephede altta iki dikdörtgen pencere ve üstte tepe penceresi yer alır.

Kuzey cephede ortada, mermer söveli basık kemerli giriş kapısı yer alır. Kapının

sağında ve solunda birer dikdörtgen pencere bulunur. Kapı ile aynı düşey eksende bir

tepe penceresi, tepe penceresi ile kapı arasında kalan boşlukta ise, yuvarlak kemerli

bir niş yer alır. Yapıldığı dönemde büyük olasılıkla kitabelik olarak düzenlenmiştir.

Biri batıda, diğeri ise kuzeyde iki kapı ile girilen harimde; kubbeye geçiş

köşelerde, cephe duvarlarının ortasından başlayan sivri kemerlerle sağlanır.

Kemerlerin ayakları, mukarnaslarla bezeli taş bingilere oturmaktadır. (Resim

193,194). Kemer aralarında pandantifler bulunmaktadır. İç mekânda sekizgen

kasnağı oluşturan sivri kemerlerin tepe noktaları beden duvarından yüksektir. Bu

nedenle kubbe, beden duvarları üzerine oturuyor etkisi bırakır. Cephelerde yer alan

tepe pencereleri, sivri kemerlerin tepe noktalarına denk gelerek iç mekânda simetrik

bir olgu yaratır.

Güney cephede tam ortada yer alan mihrap, sivri kemerli derin bir niş

şeklindedir. Mihrabın batısında ahşap minber yer alır. ( Resim 195)

192 Kolay, İ, Batı Anadolu 14.Yüzyıl Beylikler Mimarisinde Yapım Teknikleri, Ankara 1999, s.110 193 R.Duran’ın yaptığı çalışma bu yapı ile ilgili son çalışmalardan biridir. 1995 tarihli bu çalışmada araştırmacının “..güneye yakın olan pencerenin bir kısmını kapatan yirmi basamaklı merdiven-minarenin basamakları yer yer tahrip olmuştur….” Şeklindeki ifadesinden o tarihte merdiven-minarenin kısmen de olsa ayakta olduğu anlaşılmaktadır. Bkz. R.Duran, a.g.e s.108

Yapıda oldukça fazla devşirme malzeme kullanıldığı dikkati çeker. Devşirme

malzemeler, duvar dokusunda bezeme amaçlı, pencere ve kapı sövelerinde ise

işlevsel amaçlı kullanılmıştır.

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı

Cephe

Yapının cephe duvarlarında, yarıya kadar devşirme kesme taş, sonrasında ise

moloz taş kullanılmıştır. Yer yer duvar dokusunun içinde devşirme sütun başlıkları,

spiral desenli taş parçaları bulunur. Ana giriş kapısının yan söveleri geometrik

bezeli, lentosu ise birbirine uydurulmaya çalışılmış, düz blok taşlardan oluşan

devşirme malzemedir.

Kapıların iki yanında yer alan, Bizans döneminden194 kalan sövelerde, çark-ı

felek, rozet ve daire madalyon motifleri birbirini takip eder. Bu motiflerin arası

geometrik örgelerle doldurulmuştur.

Pencerelerde benzer düzenleme söz konusudur. Pencerelerin söveleri ve

lentoları devşirme blok taşlarla oluşturulmuştur. Lentonun üzerinde çökertmeli

kılıcına dizilmiş tuğlalarla yuvarlak kemerler mevcuttur. Kemerlerin içi de tuğlalarla

örülmüş, sığ bir niş şeklinde boş bırakılmıştır. ( Resim 196)

Güney cephesinde mihrap hizasında, pencere alınlığı şeklinde bir düzenleme

dikkati çeker. Sağır pencere görünümünde, yuvarlak kemerli kemer aynasının

ortasına yekpare bir taş yerleştirilmiştir. Bu taşın üzeri ve etrafı tuğlalarla düzgün bir

şekilde doldurulmuştur. ( Resim 197)

Minberin süslemeleri dışında bezemenin bulunmadığı iç mekânda, sadece

sivri kemerlerin oturduğu taş bingiler mukarnaslıdır. Mihrap sade, derin bir niş

şeklindedir. Taş malzeme ile yapılan mihrap, tamamen sıvandığı için malzeme

seçilememektedir.

Minber

Kündekari tekniğiyle yapılmış olan ahşap minber özgündür. Minber kapısını

dört yönden kuşatan pervazın üzeri mail kesimli, Rumîli bir bordürle bezelidir. İnce

kıvrım dalların “S”ler oluşturarak, damla gibi iki dilimli yaprağa dönüştüğü bordür

194 Kolay, İ; a.g.e, s.121

tüm kapıyı dolanır. Kapı üzerindeki sövede ise, çapraz Rumîlerin, tepede birleşip

tekrar birbirlerinin içinden çıkarak oluşturduğu kalın bir bordür yer alır. ( Resim

1198)

Minberin dolap aynalığı farklı bir düzenlemeye sahiptir. Dikey hatta

dikdörtgen bir zemin üzerine, birbirini kesecek şekilde çifter çifter yerleştirilmiş

geniş çıtaların üzeri bitkisel motiflerle bezenmiştir. Dolap aynalığı ile üçgen yan

aynalığı birbirinden, iki sıra spiral kıvrık dallı rumî bordür ayırır. Yatay ve düşey

eksende birbirine çakışarak kareler ve dikdörtgenler oluşturan kalın çıtaların üzerinde

aynı motif tekrarlanır. Spiral hatlarda ilerleyen Rumîler iki dilimli, damla şeklindeki

dolgun yapraklar oluşturarak devam eder. ( Resim 199)

Minberin yan üçgen aynalıkları, onikigenlerin iç içe geçmeleriyle oluşturulan

ajurlu kurguya sahiptir. Onikigenlerin aralarında altı köşeli yıldızlar, stilize

kelebekler ve çokgenler oluşur. Her iki aynalıkta da aynı kurgu tekrarlanmıştır.

(Resim 200)

Açık yeşile boyalı minberin mukarnaslı kemer alınlığındaki hatlar, yaldızla

vurgulanmıştır. Ahşap miner özelliğini büyük ölçüde kaybetmiştir. Kalın boya

tabakası altında yer alan motifler seçilememektedir. Minberin kapı kanatları yoktur,

bunun yerine yeşil kadife bir perde asılıdır. Perdenin üzerinde çeşitli ayetler ve câmi

tasvirleri yer alır. Dışa taşkın minber kapısının kemer kısmı, dört sıra mukarnasla

bezenmiştir. Kemer tacında yer alan alınlığın üzerinde, sülüs hatla yazılmış ayet 195 ve hadis bulunur. (Resim 201)

Üçgen aynalıkla merdiven korkuluğunu iki sıra bordür ayırır. Dolap aynalığı

ile üçgen aynalığı ayıran bordürler aynı özellikleri taşır. (Resim 202) Merdiven

korkulukları; birinci sırada kare ve beşgenler, ikinci sırada altıgen ve dört kollu

yıldızlar, üçüncü sırada kare ve altıgenler, dördüncü sırada dört kollu yıldız ve

altıgenler ve en sonuncu sırada beşgen ve kare düzenlemesiyle son bulur. Korkuluk

üst pervazında bir ayet yer alır.

Yan dolap aynalığı ile köşk kısmını ayıran kalın bordür, rumîlerin tepede

birleşip kendi içlerinden çıkarak devam ettiği kurguyu tekrarlamıştır. Köşk yan

korkuluğunu minberin tümünü dolaşan spiral ince bordür kuşatır. Köşkün yan

195 Mesâcid 4/24 (1/378), Zühd 3/43 (111/2287)

korkuluğu; ilk sırası kare ve beşgenler, ikinci sırası dört kollu yıldız ve altıgenler,

üçüncü sırası kare ve altıgenler, dördüncü sırası dört kollu yıldız ve altıgenler ve

sonuncu sırası kare ve beşgenlerden oluşan geometrik kurguya sahiptir. Minberin

şerefe kısmı at nalı biçiminde kemerlerin yan yana getirilmesiyle oluşturulan bir

düzen içindedir. Kemer köşe yüzeyleri bezemesizdir, şerefenin üst kısmında da bir

ayet bulunur. Minber bezemesiz bir külahla son bulur. (Çizim 41,42,43,44)

KAYNAKLAR

DURAN, R(1995), Menteşe Beyliği Mimarisi, DEÜ, SBE, yayınlanmamış doktora

tezi, İzmir.

KOLAY, İ(1999), Batı Anadolu 14.Yüzyıl Beylikler Mimarisinde Yapım

Teknikleri”, Ankara.

KUBAN, D (1962), Bir Batı Anadolu Gezisi” İstanbul.

UZUNÇARŞILIOĞLU, İ.H (1929), Kitabeler….”, İstanbul.

3.4.2. MİLÂS AHMED GÂZİ (ULU) CAMİİ

Katalog : 17

Plân : 16

Çizim:-

Resim : 203-213

İnşâ Tarihi: H.777 / M. 1375

Yaptıran: Tacettin Ahmet Gazi

Mimarı: Bilinmiyor

Yeri: Milâs’ta Balovca Deresi’nin kenarındaki Hoca Bedrettin Mahallesi’nde, Milâs

Müzesi’nin karşısında bulunmaktadır.

Tarihlendirme: Yapı, kuzey cephesinde bulunan cümle kapısının üzerinde yer alan

inşa kitabesinde;

Bismillahirrrahmanirrahim

Bena hâzihi’l-câmi’el-kebir

El-Emîrü’l-mu’azzâm

Es-Sultân-ül-mükerrem mâlikü rikâb-ı’l-ümem mevla’l-mulûki’l-Arâb

ve’l-Acem Gâzî Ahmed Beğ tavvelallâhu ömrehu

ve İbn’l –merhûm el magfûr es-Sa’îd eş-Şehîd el mes’ûd

İntebehümüllâhu bihubûbi’l-cennâti İbrâhîm Beğ bin Orhan Gâzî bin

Elbistan feraga min imâreti hâzihi’l-câmi-i’il-cedîd

fî evveli cumâdi’l-âhir sene semânîn ve seb’i mie(780)196

196 Uzunçarşılıoğlu, İ.H; Kitabeler....., İstanbul 1929, s.157:Tevhid, A; Menteşeoğullarından Ahmed Gazi Bey’in Hayratı Kitabeleri, TOEM, 18, İstanbul 1913, s.1148: P.Wittek, Menteşe Beyliği, çev. O. Gökyay, (3. Baskı) 1999 Ankara, s.139

Buna göre yapı, 1378 tarihinde Gâzi Ahmed Bey tarafından yaptırılmıştır.

Orijinal minberden bugünkü minberin üzerine olduğu gibi kopyalanan minber

kitabesi ise H.781/ M.1380 tarihini verir.

Plân: Mihrap önü kubbeli Ulu cami plân tipinde inşa edilen yapı, büyük bir

avlu içinde yer alır. Yapının doğu, batı ve güney cephe duvarlarında sonradan

yapılan destek payandaları mevcuttur. Batı cephesinde güneye doğru yerleştirilen

payandanın yanı sıra, altta iki dikdörtgen pencere, üstte ise yuvarlak kemerli, alçı

dışlıklı beş pencere yer alır. Yapıda, 1987 yılında yapılan onarım sırasında, doğu

cephesinde yer alan kuzey tarafındaki pencerenin aslında kapı olduğu anlaşılmış,

aslına uygun olarak dıştan düz lentolu, içten yay kemerli kapıya dönüştürülmüştür.197

Bu cephede altta iki büyük dikdörtgen pencere, üst seviyede ise beş küçük

dikdörtgen düz lentolu pencere yer alır. Doğu cephesinde ayrıca biri cephenin

ortasında, diğeri kuzey tarafına yakın, çeyrek daire biçimli kemerli iki payanda

cephe duvarını destekler. (Resim 203,204, 205)

Mihrap cephesinde, altta iki büyük dikdörtgen pencere yer alır. Bu cephede

doğu ve batı köşelerine yakın çeyrek daire biçimli ve kemerli iki payanda duvarı

destekler. Antik malzeme ile taş ve tuğla derz dokulu sıvasız duvarları camiye Beylik

mimarisine has sade bir karakter vermiştir. Cephe duvarlarında görülen, kemerli ve

kemersiz takviye payandaları yapıya sonradan eklenmiştir.

Yapının kuzey cephesinde ise, orta eksende cümle kapısı yer alır. Cümle

kapısının iki yanında saçak seviyesine yakın küçük dikdörtgen, düz lentolu, alçı

dışlıklı birer pencere, sol altta ise dikdörtgen, düz lentolu madeni şebekeli bir

pencere bulunur. Cümle kapısının sağında ise, kuzey-batı köşesinden başlayarak ve

orta eksende çatı seviyesine kadar yükselen merdiven minare, konik külahla sonlanır.

Merdiven minarenin yapının inşa tarihiyle aynı zamanda yapılmadığı restorasyon

sırasında anlaşılmıştır.198

Hafif dışa taşkın, sivri kemerli derin niş içinde bulunan cümle kapısı, dıştan

profilli iki silme ile kavranan basık kemerli bir kapıdan oluşur. Sivri kemerli nişin iki

yan yüzünde birer yuvarlak kemerli papuç nişi yer alır. Kapının üzerindeki basık

197 Erincin, Ö -B.Erat, Milas Ulu Camii İle İlgili Çalışmalar, V.Vakıf Haftası, Restorasyon ve Vakıfların Ekonomik ve Sosyal Etkileri Semineri 7-13 Aralık 1987, Ankara, s.111 198 Erincin, Ö-B.Erat, a.g.m., s.112

kemerin sağ tarafına yapının vakfiyesi, kemerin alınlığına ise iki satırlık inşa kitabesi

yerleştirilmiştir.

Harim, mihrap duvarına dik dörder düzensiz paye ile üç sahına ayrılmış olup,

mihrap önü kubbeli plân yorumundadır. Orta sahın mihrap önüne kadar birbirine eşit

olmayan beşik tonozlarla, mihrap, içleri mukarnas dolgulu pandantiflerle geçilen

kubbe ile; sol taraftaki sahının ilk bölümü aynalı yıldız tonozla, kalan dört bölüm

çapraz tonozlarla; batı yan sahın ise tamamen beşik tonozlarla örtülüdür. Sahınları

ayıran payeler birbirine sivri kemerlerle bağlanmıştır. Payelerin taşıdığı tonozlar

beden duvarlarına gömülmüş devşirme sütunlara oturur.

Güney duvarında yer alan hafif dışa taşkın taş mihrap, düz, iç bükey ve kaval

silmelerle üç yandan çevrilmiştir. Köşelerde zar biçimli kaidelere oturan mukarnas

başlıklı köşe sütünceleri ve dört sıra mukarnaslı kavsaraya sahip olan beş yüzeyli

mihrabın, kavsara kemer köşe dolgu yüzeylerinde aşı boyasıyla199 yapılmış

geometrik süslemeler yer alır.

Yapıda bulunan minber 1879 yılında eski ahşap minberin yerine Hıristiyan

ustalar tarafından yapılmıştır.200 Eski ahşap minberin üzerinde bulunan yazılar ve

kitabeler yeni minberin üzerine kopyalanmıştır. Minberde kullanılan derleme

malzemenin çokluğu dikkat çekicidir. Minber kapısının iki yanında yer alan

sütünceler, yan aynalıklar, korkuluklar ve süpürgeliklerde kullanılan mermer

kaplamalar derleme malzeme olup, minbere göre yeniden biçimlenmiştir.201

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı

Cephe

Dış cephede rastgele kullanılan bol derleme malzeme cepheleri

hareketlendirir. (Resim 208,209 Yapının tüm cephelerinde yer alan altlı üstlü

pencerelerin lento ve söveleri devşirme olup, herhangi bir süsleme unsuru

taşımamaktadır. Batı cephesinde yer alan kapının lentosu üzerinde Arapça bir

199 Duran, R, Menteşe Beyliği Mimarisi, DEÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam Sanatları ve Tarihi Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, 1995 İzmir. 200 A.Tevhid eski minberin Vakıflar Müzesine nakledildiğini, P.Wittek ise minberden kalan kısımların İzmir Müzesi’ne nakledildiğini söyler. Bkz ; A.Tevhid, Menteşeoğullarından Ahmed Gazi Bey’in Hayratı Kitabeleri, TOEM, 18, İstanbul 1913; P.Wittek, Menteşe Beyliği, çev. O. Gökyay, (3. Baskı) 1999 Ankara, s.140 201 Duran, R,; a.g.e, s.136

vakfiye kitabesi, lentonun üzerinde ise, tuğla-derz dokulu zikzak bir bordür yer alır.

Zikzakları oluşturan üçgenlerin arasında kalan boşluklara gene üçgen kesilmiş

tuğlalar yerleştirilmiştir. (Resim 204, 205)

Dış cepheyi ifadelendiren tek süsleme unsuru, kuzey cephesinde bulunan

cümle kapısı üzerindeki yekpare mermer üzerine sülüs hatla yazılmış inşa

kitabesidir. Kitabenin ilk satırında ortada yer alan merkezden gelişen, şakayıklar ve

düğümlü geçmelerden oluşan rozet, altta ikinci satırın başlangıcında yarım olarak yer

alır. İkinci satırın sonunda yarım rozetin tekrarlanmaması dikkat çekicidir. (Resim

206, 207)

İç Mekân

Güney duvarında yer alan kesme taştan yapılmış özgün mihrap düz, içbükey

ve kaval silmelerle üç yönden çevrelenmiştir. Mihrap nişini sınırlayan köşe

sütünceleri zar şeklinde kaide üzerinde mukarnas başlıklıdır. (Resim 210,211) Doğu

tarafındaki mihrap sütüncesi, 1987 yılında yapılan onarımda aslına uygun olarak

yenilenmiştir.202 Dört sıra mukarnaslı kavsara ile mihrap nişini profilli silmeler

ayırır. Mihrap kavsarasını oluşturan mukarnas dizileri, geniş damla biçimi verilerek

ve içleri badem şeklinde yivli işlenerek hacimsel bir değer kazanmıştır.(Resim 212)

Kavsaranın kemer köşe dolgu yüzeylerinde, kırmızı aşı boyası ile yapılmış kare

içinde üçgenler ve karelerden oluşan geometrik bezemeler yer alır.

Kavsara içindeki mukarnas dizilerinde bulunan boya izleri, mukarnasların

daha önce boyalı olduklarını gösteren işaretlerdir.

Devrinden olmayan taş minber 19. yüzyılda Hıristiyan ustalar tarafından

yapılmıştır.203 Devşirme malzemenin yeniden değerlendirilmesine iyi bir örnek olan

minber kapısının iki yanında, üzerinde bitkisel bezeme bulunan iki sütun yer alır.

Minberin yan aynalıklarında ve şerefe altındaki yüzeylerde bulunan rozetler ve

madalyonlar ile naturalist çiçekler kabartma tekniğiyle işlenmiştir. Özgün minberin

kitabeleri korkuluk pervazları ile şerefe altına bordür şeklinde kopyalanmıştır.

Mihrap önü kubbesinin geçiş elemanları olan pandantiflerin içleri beş sıra

mukarnas dolguludur. Yelpaze biçimli geniş mukarnas yuvalarının içleri damla

biçiminde işlenerek hareketlendirilmiştir. (Resim 213)

202 Duran,R, a.g.e., s.137 203 Bkz, A.Tevhid, a.g.m, s.1149

KAYNAKLAR

DURAN, Remzi, Menteşe Beyliği Mimarisi, DEÜ,Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam

Sanatları ve Tarihi Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, 1995 İzmir.

ERİNCİN, Ö -B.Erat, Milas Ulu Camii İle İlgili Çalışmalar, V.Vakıf Haftası,

Restorasyon ve Vakıfların Ekonomik ve Sosyal Etkileri Semineri 7-13 Aralık

1987, Ankara.

UZUNÇARŞILIOĞLU, İ.H (1929), Kitabeler….”, İstanbul.

TEVHİD, Ahmed, Menteşeoğullarından Ahmed Gazi Bey’in Hayratı Kitabeleri,

TOEM, 18, İstanbul 1913

WİTTEK, Paul Menteşe Beyliği, çev. O. Gökyay, (3. Baskı) 1999 Ankara.

3.4.3. FİRUZ BEY CÂMİ ( KURŞUNLU CÂMİ, GÖK CÂMİ)

Katalog : 18

Plân : 17

Resim : 214-251

Çizim: 45-54

İnşâ Tarihi: H.799/ M.1396

Yaptıran: Menteşe Valisi Hoca Firûz Bey

Mimarı: Hasan ibn Abdullah

Yeri: Milas’ta, Firûz Paşa Mahallesi, Kışla Cadde’sindedir.

Tarihlendirme: Giriş kapısının alınlığında yer alan, üst kısmı beş dilimli dekoratif

kemer şeklinde düzenlenen kitabenin, bani ve tarih belirten bölümü Arapça, sülüs

hatla dört satır halinde düzenlenmiştir. İnşa tarihini veren yazı sağ taraftan başlayıp

dekoratif kemeri dolanarak sol alt tarafta biter. Kitabede;

Bism’illahi’r-rahmani’r-rahim emere bi imareti

hâzihi’l imareti’l mubareke fi eyyami devleti’l-melik

es-sultan celâlü’d-din Bayazıd ibn Murad Han ibn

Orhan azza nasrahu mübarüz’id-din Hâce Piruz Bey dame izzehu

Kitabeyi kuşatan dilimli kemerde;

Ve zada tevfikehû ve ammarahu min yevmil ahad fi’l mesâdis ve’l-işrin

min şehri safer li-seneti tis’in ve tis’ine ve seb’imiye.204

Buna göre câmi, 1396 tarihinde Milâs’ın Osmanlı idaresi altında bulunduğu

sıralarda, Osmanlı ümerâsından Firûz Bey205 tarafından yaptırılmıştır.

204Demiriz, Y,; Osmanlı Mimarisinde Süsleme I, İstanbul 1979, s.627: E.H.Ayverdi; Osmanlı Mimarisinin İlk Devri, İstanbul 1989, s.522: Y.Özbek; Osmanlı Beyliği Mimarisinde Taş Süsleme 1300-1453, Ankara 2002, s.123: P.Wittek; Menteşe Beyliği, çev. O.Ş.Gökyay, Ankara 1999, s.144

Yapının mihrap nişinin sağ pervazının sol yüzünde, yukarıdan aşağıya doğru;

-Katib Musa bin Adil el nakkaş el Kebir el Hakir

Mihrabın sol pervazının sağ yüzünde aşağıdan yukarıya doğru;

Amele Hasan bin Abdullah el benna el-lezi benâ ve temênna

Şeklindeki ifadelerden; yapının Hasan bin Abdullah tarafından inşâ edildiği,

süsleme ve yazılarının Musa bin Adil tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır.206

Plân

Firuz Bey Câmi, planıyla ilk dönem Osmanlı mimarisinin karakteristik

örneklerinden biridir. Evliya Çelebi yapıyı ;

“… Cümleden vâcibü’s seyr Câmi-i Kebîr şehrin şimâli

cânibinde kurşum örtülü ve beş kubbe-i âlîli ve bir minâre-i mevzûnlu

bir ibret-nümâ câmi-i zîbâdır. Ve cânib-i erba’sında der ü dîvârları

serâpâ gök mücella mermerdendir, anının içün Etrâk tâ’ifesi Gökcâmi

derler…”

şeklinde tarif etmiştir.207

Yapının tamamı gri renkli, yer yer koyu damarlı Sodra mermeri208 denilen

mermerle kaplanmıştır. Yapıda kullanılan mermerlerin, çevrede bulunan antik

kentlerden devşirildiği ve duvarlarda kaplama malzemesi olarak

değerlendirilmektedir.209 (Resim 214, 215,216)

Yapının doğu cephesinde ve son cemaat yerinin yan duvarlarında

bulunanlarla beraber, dördü alt seviyede, dördü üst seviyede toplam sekiz pencere

bulunur. Yan mekânların olduğu kanatlar orta kütleden dışa çıkıntılıdır.

Batı cephesi doğu cephesinin tekrarıdır. Batı kanadında yer alan oda duvarı,

minare merdivenine yer açmak için daha kalın tutulduğundan, batı kanadı doğuya

göre daha çok dışa çıkıntılıdır.

Güney cephesinde de alt seviyede iki, üst seviyede iki olmak üzere dört

pencere bulunur. Bu pencerelerden başka yan kanatlarda bulunan odaların, güney

cepheye bakan altlı üstlü ikişer penceresi cepheyi hareketlendirir. 205 Kitabede “Piruz Bey” olarak geçmektedir. 206 Demiriz,Y; a.g.e, s.627, Y.Özbek; “a.g.e”, 123, E.H.Ayverdi, a.g.e, s.516 207 Evliya Çelebi; Seyahatnâme, c. IX, çev. Y.Dağlı-S.A.Kahraman-R.Dankoff, İstanbul 2005, s.109 208 Akarca, A- Turhan Akarca; Milâs, İstanbul 1954, s.99-102 209 Wulzinger-Wittek-Sarre; Das Islamische Milet, Berlin- Leipzing 1935, s.61: G.Goodwin; A. History of Otoman Architecture, London 1992, s.31

Beden duvarları, saçak seviyesinde iç bükey ve kaval silmelerle son bulur.

Son cemaat yerinin orta kısmı dilimli kubbe ile, yan kısımları tonozla örtülüdür.

Yapının yan kanatlarındaki mekânlar sağır, tek kasnakla, mihrap önü kubbesi ise, çift

kasnakla örtülüdür. Üst örtü sisteminin tümü kurşun kaplıdır.

Ters _I _ plânlı -zaviyeli câmiler210 grubunda değerlendirilen yapı; ikisi “L”,

ikisi dikdörtgen biçiminde dört kalın payenin taşıdığı, yanlarda duvara oturan, beş

sivri kemerle beş bölüme ayrılan son cemaat yerine sahiptir. Kuzey cephesini boydan

boya kaplayan son cemaat yerinin yan duvarlarında, aynı düşey eksende ikişer

pencere yer alır. Taç kapıyla aynı aksta bulunan orta kemer, yanlarda yer alan

kemerlerden yüksek ve geniştir. Ortadaki giriş bölümü sekiz dilimli kubbe ile,

yanlarda bulunan bölümler ise beşik tonoz örtülüdür. Giriş bölümünün üzerini

kapatan saçak, dört tane dilimli konsolla taşınır; saçakları taşıyan konsolların

yüzeyleri natüralist bitkisel örneklerle bezenmiştir. Ortadaki kemer ile iki yanında

yer alan kemerler, zikzak yivlidir. Kemer ayaklarının oturduğu konsollar mukarnas

sıralı ve bezemelidir. Giriş bölümünün sağında ve solundaki kemerlerin aralarında,

geometrik motiflerle bezeli dört korkuluk şebekesi bulunur. Giriş kısmının zemini

yaklaşık 0.40 m kadar aşağıdadır, girişe iki basamakla inilir, yanlarda bulunan üçer

basamaklı merdivenle de son cemaat yerinin yan mekânlarına çıkılır.

Cümle kapısı, sivri kemer biçiminde sığ bir niş içine yerleştirilmiştir. Nişin

içine kemer ayakları seviyesinde, dikdörtgen bir çerçeve içine giriş kapısı

oturtulmuştur. Câmi mekânından daha alçak olan giriş bölümü, kare hacim üzerine

kenarların orta noktalarını birleştirerek, üst üste bindirme tekniğinde inşâ edilen düz

atkılı örtü sistemi ile örtülmüştür.211 Giriş bölümünün iki yanında basamaklarla

çıkılan iki yan mekân yer alır. Bu yan mekânların üzeri yivli mukarnaslı tromplarla

geçilen sekizgen, tek kasnaklı kubbe ile örtülüdür.

Yan mekânların, mihrap cephesine ve yan cephe duvarlarına açılan aynı

düşey eksende, her duvarda biri alt diğeri üst seviyede toplam altışar penceresi

vardır. Oda zeminleri sonradan yükseltilmiştir, zeminin içten pencere seviyesinde

olması bu görüşü doğrular. Batı tarafındaki odanın ara duvarı, doğu tarafındaki 210 Aslanapa, O; Türk Sanatı, İstanbul 1984, s.214 211 Geç Hellenist ya da Erken Roma dönemine tarihlendirilen, Milas Gümüşkesen anıtında da aynı teknik kullanılmıştır. Bkz. İ.Kolay; Batı Anadolu Beylikler Mimarisinde Yapım Teknikleri, Ankara 1999, s.89, Şekil 110.

odanın ara duvarından 0.62 m daha geniş tutulmuştur. Bu duvar içine yerleştirilen

düz merdivenle minareye çıkılır.212

Giriş mekânından üç basamaklı merdivenle asıl ibadet mekânına girilir.

Mihrap ekseninde giriş ile ibadet mekânını ayıran, geniş sivri bir kemer bulunur.

Giriş kapısındaki silmelerin tekrarı olan silmeler, sivri kemerin kemer ayakları

seviyesinde başlayıp, câmi ibadet mekânının zemin seviyesinde, kemeri taşıyan

payenin bitiminde ilmik biçiminde sonlanır. Köşelerde kaide ve başlığı mukarnaslı

sütünceler yer alır.

Duvarlar yaklaşık 3 m yüksekliğe kadar gri-mavi mermerle kaplıdır.

Kaplamanın bittiği noktada başlayan oluklu ve kaval silmeler yapıyı içten dolaşır.

Yapının doğu ve batı duvarlarında, iki alt iki üst seviyede olmak üzere, aynı düşey

eksene yerleştirilmiş dörder pencere yer alır. Mihrap duvarında da ikisi alt seviyede,

ikisi üst seviyede mihrabın doğu ve batı yönünde ikişer pencere bulunur. Aşağı

seviyede olan pencereler basık kemerli, yukarı seviyedekiler yuvarlak kemerlidir.

Beden duvarlarını sınırlayan silmelerden sonra, içleri derin olmayan mukarnaslar ve

Türk üçgenleriyle dolgulanmış tromplarla kubbeye geçilir. (Çizim 72) 8.40 m

çapında, çift katlı sekizgen kubbe kasnağının ilk katına dört tane yuvarlak pencere

açılmıştır.

Mihrap, güney duvarının ortasına yerleştirilmiştir. Muhteşem mermer

işçiliğine sahip olan mihrap, bezemeleriyle dikkati çeker. Mihrabın sağ yanına

minber, soluna kürsü yerleştirilmiştir. Mermerden yapılmış olan minber sade,

bezemesizdir.

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı

Cephe

Yapının beden duvarlarının tüm yüzeyleri gri renkli, yer yer koyu damarlı

Sodra mermeriyle saçak seviyesine kadar kaplanmış, saçak seviyesinde silmelerle

son bulmuştur. Dış yüzeylerdeki süsleme programı; son cemaat yeri kemerleri, saçak

altı, üst seviye pencere tavanları, şebeke korkulukları ile taçkapı, cephelerde yer alan

pencere lento ve alınlıklarında yoğunlaşmıştır. Üst pencereler birbirine benzer tarzda

212 Ayverdi, E.H, ; a.g.e, s.518

bezenirken, alt kat pencerelerinin sadece bazıları silmelerle sınırlanmış, çoğunluğu

lentosu ve sövesi belirginleştirilmeden duvar eti içinde tutulmuştur. (Resim 217))

Doğu cephesinde yer alan dört dikdörtgen pencereden ikisi alt seviyede, ikisi

üst seviyededir. Pencereler, aynı düşey eksene yerleştirilmiştir. Üste seviyede olan

pencereler birbirine benzer tarzda düzenlenmiştir.

Doğu duvarı kuzey tarafındaki üst pencere duvar yüzeyinden yaklaşık 0,10 m

çökertilmiş, düz lento ve söve ile çevrelenmiştir. Alınlık kısmında kırmızı –beyaz

renkli almaşık düzende geçmeli bir bordür yer alır. Bordürde; beyaz ve kırmızı

mermer aynı biçimde kesilip ters-düz yerleştirilmiş, bordürü oluşturan her taşın

ortasına zıt renkte, küçük yuvarlak bir taş kakılmıştır. Bordürün üzerine düz ince bir

atkı taşı konmuş, atkı taşının üzerine yerleştirilen, tek parça blok taştan oyulmuş beş

sıra mukarnasla duvar yüzeyine geçilmiştir. Mukarnasların ilk sırasındaki yastıkların

üzeri, dama taşı gibi dörde bölünmüş, aralarına dilimli nişcikler yerleştirilmiştir.

Mukarnas yüzeyleri dilimlenmiş, bu şekilde derinlik kazandırılmıştır.

Bu pencerenin düşey eksenine yerleştirilen alt pencere bezemesizdir. İç bükey

ve kaval silme ile sınırlanmış, lentosunun üzerindeki kırmızı renkli atkı taşı ile

yetinilmiştir.

Doğu duvarı güney yönünde yer alan üst pencere de, kuzey penceresi ile aynı

şekilde düzenlenmiştir. Düz lentonun üzerindeki bordürün kuzey pencereden tek

farkı, beyaz geçmeli taşın içine kakılan yuvarlağın çift olmasıdır. Bordürün

üzerindeki lentodan sonra başlayan dört sıra mukarnasın ilk sırasındaki yastıklar, ters

palmet biçimindedir. Ters bakılınca üç dilimli palmet biçiminde olan ilk mukarnas

dizisi, düz bakınca çanak yapraklı, açılmış laleye benzer. Üzerleri badem biçimli

yivlenmiş mukarnaslar, etrafı silmeyle çevrili küçük dikdörtgen nişlerin içindeki

istiridye motifiyle sonlanır.

Bu pencerenin düşey eksenine yerleştirilen alt pencere duvardan çökertilmiş,

kıvrımlı kaval silme tarafından çevrelenmiştir. Duvar yüzeyine iç bükey silmeyle

geçilmiştir.

Yan kanattaki mekânın doğu cephesinde yer alan altlı üstlü iki penceresinin

sadece üst penceresi bezemelidir. Pencere diğerlerinden farklı olarak çökertilmemiş,

etrafı duvar dokusundan hafif dışa taşkın, üç yüzlü silmeyle çevrelenmiştir. Düz

lentosunun üzerine ise, almaşık renkli, geçmeli taç bordür yerleştirilmiştir. Bu düz

bordür, diğer pencerelerde uygulananların tekrarıdır. Alt pencere, diğer alt

pencerelerin çoğunluğu gibi duvar dokusu içinde tutulmuştur.

Batı cephesinde, güney tarafta yer alan pencere duvardan 0.10 m kadar

çökertilmiştir. Düz lento taşının üzerinde, kırmızı-beyaz almaşık renkli ve geçmeli

olarak düzenlenen yuvarlak kemer yer alır. Aynı biçimde kesilmiş taşların düz-ters

almaşık düzende yerleştirilen kemerin taşlarının her birine, zıt renklerde küçük

yuvarlak taşlar kakılmıştır. Kemerle lento arasında kalan dar alana, iki parçadan

oluşan kırmızı taş yerleştirilmiştir. Beyaz mermer kemer köşelikleri ise boş

bırakılmıştır. Duvar yüzeyine dört sıra mukarnasla geçilir. Mukarnas düzeni doğu

cephesinde yer alan, kuzey üst penceresi ile aynıdır.

Batı cephesi kuzey üst penceresi de aynı şekilde düzenlenmiş, pencere

alınlığında yuvarlak kemer yerine düz bordür kullanılmıştır. Duvar yüzeyine

mukarnas dizisiyle geçilmiştir. Dört sıra sık sık ince işlenmiş mukarnas, duvar

yüzeyine geçerken, silmeli ve içleri boş dikdörtgen nişlerle biter. Bu cephede alt

seviye de bulunan pencerelerin lento ve söveleri vurgulanmamış, pencereler duvar

eti içine yerleştirilmiştir.

Yan kanatta yer alan, batı cephesindeki duvara aynı eksende yerleştirilmiş iki

pencerede alt seviyede olan; diğer batı alt pencereler gibi düzenlenmiştir. Üst

pencere ise, duvardan içeri 0.10 m çökertilmiş, basık hafif sivri kemerlidir. Kemer

alınlığı boş bırakılmış, üzerine almaşık düzende geçmeli taşlarla bir bordür

yerleştirilmiştir. Bordürün üzerinden duvar yüzeyine geçisi sağlayan mukarnas,

saçak silmesine bitişmiştir. Beş sıradan oluşan mukarnasın, dilimlerine, üzeri yivli

badem şekli verilerek yüzeyleri hareketlendirilmiştir.

Yapının güney cephesine bakan altı pencere bulunmaktadır. Dördü mescid

mekânına, ikisi yan mekânlara aittir. Doğu yan kanadının güneye bakan

cephesindeki üst pencere, değişik kemer biçimiyle dikkati çeker. Bursa kemerine

benzeyen dilimli kemerin kilit taşına, aşağıya doğru sarkan kandil biçimli kabara

yerleştirilmiştir. Bezemesiz kemer alınlığının üzerinde, renkli geçmeli taşlardan

oluşan bordür yer alır. Duvar yüzeyine geçiş mukarnasla sağlanmıştır. Beş sıradan

oluşan mukarnasın yüzeyleri dilimlenmiş, bu şekilde derinlik kazandırılmıştır. Bu

cephedeki alt pencerenin etrafı, iç bükey ve kaval silmelerle çevrelenmiştir. Pencere

üstündeki lento, diğer pencerelerde kullanılanlardan çok daha geniş tutulmuş ancak

bezenmemiştir. Lentonun üzerinde, kırmızı-beyaz taşlardan dönüşümlü düzende

yapılmış düz bir bordür yer alır. (Resim 218, 219,220,221)

Batı yan kanadının güneye bakan cephesinde yer alan üst pencerede ise; altı

dilimli, basık kaş kemer benzeri uygulama vardır. Kemer alınlığı ve köşelikleri boş

bırakılmış, üzerine dönüşümlü renk düzeninde geçmeli taşlardan oluşan bordür

yerleştirilmiştir. Bunun üzerinde, dört sıra mukarnastan oluşan düzenleme yer alır.

dört köşeli yıldız biçiminde başlayan mukarnas dizileri, istiridye motifiyle son

bularak duvar yüzeyi ile sıfırlanır. Mukarnas dilimlerinin üzerleri işlenmiş, bu

şekilde hareket ve derinlik kazandırılmıştır. Bu pencere ile aynı düşey eksende yer

alan pencere, en çok bezemeye sahip olan alt pencere niteliğindedir. Duvar etinden

içe doğru hafifçe çökertilmiş olan pencerenin sadece alınlık kısmı bezelidir. Diğer

pencerelerden farklı olarak silme ile çevrili değildir. Düz lentonun üzerindeki atkı

taşı almaşık düzendedir. Ortada siyah taş, iki yanında daha küçük birer kırmızı taş

yer alır. Taşların etrafı ve araları oluklu çok ince taş çerçeve ile sınırlanmıştır.

Arada bulunan düz atkı taşından sonra, üç sıradan oluşan mukarnas sıralı kısımla

duvar yüzeyine geçilir. Dilimli nişciklerle biten son sıranın aralarındaki

dikdörtgenlerin üzerine sivri kemerler kazınmıştır.

Yapının kuzey cephesinde, yan kanatlarda bulunan mekânların, son cemaat

yerine açılan ikişer penceresi vardır. Bu pencerelerin alt seviyede olanları duvar eti

içinde tutulmuşlardır. Üst pencereler ise, silmelerle çevrelenmiş, içine dilimli birer

kemer yerleştirilmiştir. Bu kemerlerin alınlıkları ve köşelikleri boş bırakılmış, kilit

taşlarına ise birer kemerli kandil biçimli sarkıt yerleştirilmiştir. (Resim 224) Bu

kandil motiflerinden birinin yarısı, diğeri ise sağlam olarak günümüze gelmiştir. Her

iki pencerede de kemer alınlığının üzerinde, birer dönüşümlü renk düzeninde,

geçmeli taşlardan oluşan düz bordür yer alır.

Revaklı, beş bölümlü son cemaat yerinin giriş aksındaki ana kemerinin

oturduğu yastıklar, içe doğru taşırılmış ve düz profilli silmeyle boyuna bölünerek iki

yüzey elde edilmiştir. İki kemer yastığı da aynı şekilde tasarlanmıştır. İkisi arasındaki

tek fark, tamnişin içindeki bitkisel bezemelerdeki detaylar ve niş kemer

aynalığındaki motiftir. Doğu kemer tastığının niş alınlığında Mühr-ü Süleyman, batı

niş alınlığında ise kare içine yerleştirilmiş sekiz kollu yıldız yer alır. Alttaki pano

beş sıra mukarnasla ortada tam, yanlarda yarım niş elde edecek biçimde

düzenlenmiştir. Bu nişlerin iç yüzeyleri, kabartma tekniğiyle aşağıdan yukarıya

doğru daralan yüzeye uydurulan bitkisel motiflerle bezenmiştir. Niş kemer

alınlığında, madalyon içine iki üçgenin yerleştirilmesiyle altı köşeli Mühr-ü

Süleyman oluşmuş, yıldızın ortasına ise altı yapraklı gülce oturtulmuştur. Silmenin

üstünde kalan pano üç sıra mukarnastan oluşur. Mukarnasların içleri yivlenerek

yüzey hareketlendirilmiştir. Kubbenin, kuzey beden duvarına oturan kemer yastıkları

da üçer sıra mukarnasla bezenmiştir. Son cemaat yerinin taç kapı aksındaki ana

kemeri ve onun iki yanındaki kemerlerin dışa bakan kemer aynaları, biri ince diğeri

kalın iki kaval silme ile zik zak şeklinde kuşatılmıştır. Yan kemerlerin karnı, on altı

dilimli, ana kemer karnı ise düzdür. Yan kemerlerin oturduğu kemer yastıkları

mukarnaslarla bezeli ve kemer yüzleri silmelerle çevrilidir. (Resim 236, 237),

(Çizim 49,50)

Minare tuğla-derz dokulu olup, petek kısmından profilli silme ile geçilen

şerefe altı kozalak biçiminde üç sıra mukarnaslıdır. Şerefeden sonra kurşun bir

külahla sonlanır.

Son Cemaat Yeri

Son cemaat yerinin batı ve doğu duvar yanları kapalıdır. Burada altlı üstlü

ikişer pencere yer alır. Alt pencereler duvar eti içinde tutulmuş ancak, üst

pencereler hem içte hem dışta olağanüstü güzellikte işlenmiştir. (Resim 222,223,

225), (Çizim 52,53)

Son cemaat yerinin doğu duvarında yer alan üst pencerenin alınlığında,

şeritlerden oluşan altı köşeli yıldızın etrafında kesişen çizgilerle düzensiz çokgenler

oluşur. Bu şekillerin içine taş içine taş kakma tekniğinde bezeme yapılmış, taşların

çoğu döküldüğü için günümüze ulaşamamışlardır. Alınlığın üst kısmı, iki yüzlü

yerleştirilmiş dilimli taşlardan oluşur. Geçmeli olarak düzenlenmiş, ancak taşların bir

çoğu düşmüştür. Alınlığın üzerine düz kırmızı taşlardan meydana gelen bir atkı taşı

konmuştur. Bunun üzerinde, beş sıradan oluşan mukarnas yer alır. Mukarnasların alt

dilimlerinin arasına iki yüzlü, üç dilimli birer palmet yerleştirilmiştir.

Mukarnaslardan duvar yüzeyine geçişte bulunan mukarnas nişciklerinin arasındaki

alınlıklara, dilimli kemerler şeklinde taş içine taş kakma tekniğinde siyah mermer

kakılmıştır. Mukarnasların tüm yüzeyleri yivlenmiş, işlenmiştir. Pencere tavanında

on iki kollu yıldızın etrafında kırık çizgilerin kesişmesiyle oluşan bir örnek bulunur.

Yıldızın ortasında, merkezdeki küçük altı yapraklı çiçeğin etrafında gelişen altı

köşeli yıldız ve yıldızın etrafında çokgenlerin, yarım beş köşeli yıldızların olduğu;

üzeri yivli şeritlerle ağ şeklinde bezenmiş neredeyse kubbeleşmiş bir küre vardır.

Ortadaki tam yıldızın iki tarafında ise, iki yarım sekiz kollu yıldız kısa kenarlara

yerleştirilmiştir. Bu yıldızların etrafında dört köşeli küçük yıldızlar, üçgenler,

baklava biçimleri ve çeşitli çokgenler yer alır. Motiflerin araları oyularak siyah

taşlar kakılmıştır. Pencere, iç taraftan dilimli bir kemerin icine alınmış, kemer alınlığı

biri büyük üç düz kabarayla süslenmiştir. (Resim 227)

Son cemaat yerinin batı duvarında yer alan pencerenin alınlığında düz geniş

bir lento yer alır. Bezemesiz olan lentonun üzerinde, dört sıra mukarnasın ilk

sırasının araları rumi palmet ve altı yapraklı çiçek motifleriyle bezenmiştir. Aynı

kökten çıkan rumîler tepede palmet oluşturur. Bu düzenleme bir palmet bir papatya

şeklinde sıralı uygulanmıştır. Mukarnaslar istiridye şeklindeki motifle sonlanır.

İstiridye motifli mukarnasların aralarındaki karelerin yüzeyine siyah mermer

kakılmıştır. Pencerenin tavanında ise üzeri yivli şeritlerle oluşturulan sonsuza giden

geometrik motif yer alır. (Resim 226)On kollu yıldızın etrafında, kırık çizgilerin

kesişmesiyle çokgenler, yarım beş köşeli yıldızlar, eş kenar dörtgenler sonsuzluk

prensibiyle yerleştirilmişlerdir. Şeritlerin iki çizgi şeklinde yivlenen yüzeyleri bu

etkiyi arttırır. Pencere iç taraftan dilimli kemerle kuşatılmış, alınlık kısmına biri

büyük üç kabara yerleştirilmiştir.

Kuzey cephesinde en yoğun bezeme saçakta görülür. Saçak altı ve saçağı

taşıyan konsolların tüm yüzeyleri, bitkisel ve geometrik örneklerle doldurulmuştur.

Son cemaat yeri korkuluk şebekeleri batıdan doğuya doğru; birinci korkuluk

şebekesinde merkezden çıkan düz çizgilerin kesişmesiyle iki, on iki kollu yıldız ile

aralarda baklava ve çokgenler sonsuzluk prensibinde meydana gelmiştir. İki yıldızın

arasında küçük bir kare oluşur. Kafes oyma tekniğinde yapılan örnekleri oluşturan

taş şebekeler, ahşap kündekari çatma çıtaları gibi profillendirilmiştir.Yıldızların orta

kısmının da üzeri yivlenmiştir. İkinci korkuluk şebekesinde; ortadaki merkezden

çıkan on iki kollu yıldız ve her köşede dört tane yarım on iki kollu yıldız yer alır.

Yıldızların aralarında altı köşeli yıldızlar meydana gelir. Sonsuzluk prensibinde

düzenlenmiş geometrik kurguda, motiflerin aralarında baklavalar ve düzensiz

çokgenler bulunur. Bu korkuluk şebekesi diğerlerinden farklı olarak yanlarda, iki

yüzlü uçlarıdilimli palmet şeklinde, birbirine geçmeli taşlarla yan duvarlara

bağlanmıştır. Sol tarafta kahverengi damarlı mermer kullanılmıştır.

Üçüncü korkuluk şebekesinde, bir çemberin merkezi etrafına geçmeler

yaparak, on köşeli yıldız oluşturacak şekilde bir düzenleme yapılmıştır. Korkuluğun

iki uzun kenarına ikişer yarım on kollu yıldız yerleştirilmiş; aralarda dik kareler,

düzgün beşgenler, baklavalar ve düzensiz çokgenler oluşmuştur. Örnekleri oluşturan

şeritlerin üzeri yivlenmiştir. Dördüncü korkuluk şebekesinde, yivli şeritlerle

oluşturulan iki karenin içine merkeze dört sivri köşeli, onun etrafına ise sekiz sivri

köşeli yıldız yerleştirilmiştir. İki yıldızın ortasında içi dilimli baklava motifi

oluşmuştur. Sonsuzluk prensibinde düzenlenen örnekleri oluşturan şeritlerin

kademeli yivlendirilmesi, motiflerin etkisini güçlendirir. (Resim 228, 229, 230,

231), (Çizim 45,46,47)

Son cemaat yeri cümle kapısı eksenindeki girişin üzeri dört konsolun

taşıdığı saçak şeklinde düzenlenmiştir. Silmelerle sınırlanmış olan saçak altında yan

yana üç dikdörtgen pano, saçağın doğu ve batı uç kısımlarında kuzey cephesine

bağlanmasıyla da iki üçgen pano oluşmuştur. Bu panoların içi, sonsuza giden

geometrik bezemelidir. Ortadaki panoda; merkezden gelişen on kollu yıldızın

çevresine, beş köşeli sekiz yıldız ve iki yarim beş köşeli yıldız yerleştirilmiştir.

Yıldızın kol uçlarındaki beş köşeli yıldızlar ile ortadaki küçük on kollu yıldızın

çevresindeki daha büyük yıldızın elmas kesimli kolları beyaz mermerle taş içine taş

kakma tekniğinde bezenmiştir. Yıldızların kol aralarında çokgenler, panonun kısa

kenarlarında ise üçer tane siyah mermer kakmalı oval motif yer alır.

Sağda ve solda yer alan panolarda aynı bezeme düzeni uygulanmıştır.

Merkezden gelişen on kollu yıldızın etrafında, beşgenden gelişen yarım beş köşeli

yıldızlar yer alır. Yıldızların aralarında düzgün altıgenler ve yarım beşgenler

bulunur. Orta panoda olduğu gibi yıldız kolları ve yarım yıldızlar, taş içine taş kakme

tekniğinde bezenmiştir. Köşelerde yer alan iki üçgen panoda; üçgenin uzun tarafına

yarım on kollu yıldız oturtulmuş, etrafına da diğer panolarda olduğu gibi beş köşeli

yıldızlar yerleştirilmiştir. Panolarda beyaz ve siyah mermerle taş içine taş kakma

tekniği uygulanmıştır. (Resim 232, 233) (Çizim 48)

Kuzey cephesindeki duvar yüzeyinde, saçağı taşıyan dört konsolun aralarında

kalan beş pano yer alır. Bu panolardan doğu ve batı ucundakiler kare, aralarda kalan

üçü ise dikdörtgendir. Panoların tüm yüzeyleri natüralist üslupta bitkisel bezemeyle

doldurulmuştur. Batıdan doğuya doğru birinci panoda; aynı kökten çıkan üç dal sağa

sola ve ortaya doğru uzanan uçlarında birer büyük lotus benzeri çiçek taşır. Sağda ve

soldaki yönlü hatayi çiçeklerin tepe yaprakları düğümlüdür. Ortadaki sap üzerinde

merkezi dolduran bir şakayık yer alır. Yan yaprakları daha kısa tutulan şakayığın

tepe yapraklarının ortası boşaltılarak ters yürek biçimini almıştır.213 Şakayığın yan

yapraklarından çıkan, kenarları yivlenmiş iki yaprak boşlukları doldurur.

Merkezdeki çiçeğin yan yapraklarından çıkarak, üst iki köşeye uzanan çınar yaprağı

biçiminde iki yaprak bulunur. Yaprakların üzerleri yivlenmiş, motifler üst üste

tekrarlanarak derinlik ve üç boyutluluk kazandırılmıştır.

İkinci dikdörtgen pano; tek kökten çıkan çatallı sapın ucundaki büyük çiçek,

birinci panoda merkezde olan çiçeğin tekrarıdır. Panonun merkezindeki şakayığın alt

yaprakları daha kısa tutulmuş, kısa yaprakların üzerindeki ikinci dilimli taç

yaprakların üzerinde yükselen tepe yaprakları tepede birleşip beş dilimli palmet

oluşturmuştur. Palmetin iki yanından çıkan kıvrım dalı üç dilimli yaprakla biter.

Şakayığın ikinci yaprağından çıkan çatallı sapın, aşağı köşelere uzanan uçlarında iri

çınar yaprakları, yukarı köşelere uzanan uçlarında ise sivri yapraklı hatayi benzeri

şakayıklar yer alır. Bu şakayıkların ortasına işlenen yedi yapraklı çiçekle motife

dolgunluk kazandırılmıştır. Örneğin motiflerinin tümünün yüzeyleri yivlenmiş ya da

çiçeklere kat kat görüntüsü vermek için motifin yüzeyine daha küçük tekrarı

yapılmıştır.

Üçüncü dikdörtgen panoda; merkezde yer alan birbirine saplarla bağlı dörtlü

lotusun etrafına, motifler simetrik olarak serpiştirilmiştir. Tek saptan üzerindeki

lotusun yapraklarından çıkan çatallı dalların uçlarında birer lotus oluşur. Bu iki

lotusun yapraklarından çıkan dalların ikisi tepede birleşip, içinde üç dilimli palmet

olan lotusu oluşturur, diğer iki dalın uçlarında da birer lotus meydana gelir. Üstteki

lotuslardan çıkan saplar uçlarında üç dilimli yapraklarla üst köşeleri doldurur. En

üstteki lotusun tepe yaprağından çıkan dallar aşağıya doğru uçlarında yapraklarla

uzanır. Alttaki lotusların dış yapraklarından çıkan çatallı dalın bir ucundaki lotus üst

boşlukları doldururken, diğer uçtaki tomurcuk lotuslar alt köşelere yerleşir. Aralarda

213 Özbek, Y; a.g.e, s.129

kıvrım dallar çiçekleri birbirine bağlamanın yanı sıra boşlukları da doldurur.

Lotusların bir kısmının yüzeyine stilize lotus işlenirken, bir kısmının yüzeyine ise iç

dilimli palmet işlenmiştir. Lotusların ve yaprakların yüzeyleri işlenerek katlar

vurgulanmıştır.

Dördüncü panoda ise,aynı kökten çıkan dal yukarı doğru ikiye ayrılır sağa ve

sola geniş bir kıvrım yaparken çatallanır. İki dalın ayrıldığı noktaya üç dilimli bir

palmet yerleştirilmiştir. Çatalın aşağıya doğru olan uçlarında karanfile benzeyen

dilimli çiçekler bulunur, yukarıya giden dal tekrar çatallanır ve aşağıya beş dilimli

palmetlerle uzanır.Yukarı doğru uzanan dal kendi içine doğru kıvrım yaparak, dilimli

karanfile benzeyen çiçek şeklinde sonlanır. Bu dalın gövdesinden çıkan dallar

yukarıya uzanarak, yapraklarının konturları rumîlerden meydana gelen, büyük sekiz

yapraklı bir çiçeğe dönüşür. Çiçeğin üst yapraklarından sağa ve sola uzanan iki dalın

uçlarında birer üç dilimli palmet yer alır. çiçeklerin ve yaprakların yüzeyleri

işlenmiştir. Palmetler çift palmet şeklinde, yapraklar ise damarları vurgulanarak

işlenmiştir.

Beşinci kare panonun köşelerine ve merkezine birer gül yerleştirilmiştir. Tek

kökten çıkan merkezdeki yaprakları kat kat işlenmiş büyük gülün alt yapraklarından

iki yana çıkan dallar uçlarında birer gülle aşağıya doğru eğilir. Üst yapraklarından iki

yana uzanan dalların yanlarından birer ucunda küçük palmet olan, tomurcuklu gibi

görünen dal ayrılır, bu dalın ucunda ise birer büyük gül yer alır. Köşelere denk gelen

bu güllerin alt yapraklarından sağ ve sola birer beş dilimli palmet uzanarak yan

taraflardaki orta boşlukları doldurur. Çiçek motiflerinin tüm yüzeyleri incelikle

işlenmiş, çok katlı görünümü verilmiş, dallar ise yivlenmiştir.

Konsolların kuzeye bakan yüzleri birbirinde farklı motiflerle bezenmiştir.

Birbirlerine bakan yüzlerinde ise, aynı motifler tekrarlanmış böylece bütünlük

sağlanmıştır. Doğudan batıya doğru; birinci konsolun doğu yüzünde, iki kökten

çıkan iki dalın ucunda birer hatayi yer alır. Yukarı köşede olan hatayi biçimli çiçeğin

tepe yaprağından çıkan dalların ucunda bulunan palmetler üst köşeyi doldurur.

Dallar yivlenmiş, çiçeklerin içine kendilerinin küçük tekrarları yapılarak kat kat

etkisi verilmiştir.

Batı yüzünde, köşeden çıkan sap çatallanarak ikiye ayrılır. Altta tek kalan

dalın ucunda, yelpaze biçimli bir çiçek yer alır. Üst taraftaki dal ikiye ayrılarak iki

yelpaze biçimindeki çiçekle sonlanır. Dalların çatallaştıkları nokta bir bağ

motifiyle214 vurgulanır. Çiçeklerin yüzeyleri ve dallar yivlerle hareketlendirilmiştir.

Birinci konsolun kuzey yüzünde, ilk dilime penç ve etrafını kavrayan Rumîler, ikinci

dilimde aynı motif tekrarlanmış ancak pençin alt ve üst yapraklarında dört yöne

çıkan dalların her birinin ucuna birer üç dilimli küçük palmet yerleştirilmiştir.

İkinci konsolun doğu yüzü, birinci konsolun batı yüzünün tekrarıdır. Batı

yüzünde ise, tek kökten çıkıp simetrik dağılan lotuslar yer alır. Birbirine saplarla

bağlanan lotuslar, köşe eksenine doğru bir madalyon oluşturacak şekilde

dizilmişlerdir. Orta noktadaki lotusların yanlarından çıkan dalların ucunda bulunan

lotuslar ise, köşelerdeki boşluğu doldurur. Kuzey yüzünde, ilk dilimde merkezde beş

yapraklı bir hatayi ve etrafını kuşatan rumîlerden oluşmuş bir motif yer alır. Çiçeğin

tepe yaprağından çıkan iki dal, uçlarında dilimli rumîlerle son bulur. Rumîlerin alt

yaprakları uzamış, yaprağın uç kısmı ise düğmevari kıvrılmıştır.

Üçüncü konsolun doğu yüzü, ikinci konsolun batı yüzüyle aynıdır. Batı

yüzünde ise, üç kökten çıkan beş dilimli büyük bir çınar yaprağı tüm yüzeyi

doldururur. İkinci yapraklarından çıkan dal ucunda da yapraklar yer alır. Kuzey

cephesinin üst diliminde, penç ve etrafını madalyon gibi çeviren uçları kıvrık

rumîler yer alır, alt dilimde altı dilimli kat kat yapraklı bir hatayi ile etrafını saran

rumîler bulunur.

Dördüncü konsolun batı yüzünde; iki daldan çıkıp köşelere uzayan

şakayıkların üst tarafta olanın tepe yaprakları birleştirilerek laleye benzetilmiştir. Alt

köşeye gelen şakayığın tepe yaprakları ise, düğüm biçimini almıştır. Her iki çiçeğin

tepe yapraklarından zarif birer dal çıkarak, altta üç dilimli palmet, üstte dilimli rumî

şeklini alır. Doğu yüzü ise, üçüncü konsolun batı yüzüyle aynıdır. Kuzey yüzünde,

ilk diliminde pençin etrafını taç gibi kuşatmış rumîler ve bunlardan uzayarak

yaprakla son bulan dallar yer alır. İkinci diliminde ise, iç içe kat kat işlenmiş bir

hatayi ve etrafını kuşatan rumîler bulunur. Rumîler tepede birleşip küçük bir üç

dilimli palmet oluşturur. Çiçeğin tepe yaprağından çıkan bir dal çatallanıp uçları

düğmevari kıvrılmış rumîlerle son bulur. Yapıda yüzeylere uygulanan bitkisel

bezemede, rûmi-palmet üsluptan naturalizme geçiş izlenmektedir.

214 Özbek, Y; a.g.e, s.130

Cümle Kapısı

Kuzey cephede, girişin üzerindeki sekiz dilimli kubbeyi taşıyan kemerlerden

güney yönündeki kemerin arası doldurularak, sığ bir alınlık biçiminde

düzenlenmiştir. İki sıra düz silmenin alt kısımda ilmik şeklini alarak üç yönden

kuşattığı kapı, üç sıra mukarnasla çerçevelenmiştir. Doğu ve batı tarafındaki

bordürler birbirinden farklı işlenmiştir. (Resim 234, 235)

Kapı çerçevesini oluşturan silmelerle nişin alınlığı arasında sarımtrak beyaz-

kırmızı renkli taş, geçmeli taşlarla kakma olarak işlenmiştir. Kapı lentosunun

üzerinde bir ayet bordürü yer alır.215 Bordürün üzerinde ise, geometrik kûfi ile dört

defa “Muhammed” yazılmış,216 yazının dışındaki kemer yüzeyi bitkisel bezemelerle

doldurulmuştur. Kapının çerçevesini üç sıra kaval silme dolaşır ve son cemaat

yerinin basamak hizasında ilmik şeklini alarak son bulur. (Resim 238)

Taç kapıyı çevreleyen silmeler ile kapı lentosunun arasında kalan kısımda

sivri bir kemer yer alır. Kırmızı ve beyaz taşların içine, birbirinin zıttı renklerde taş

kakılarak monadlar oluşturulmuştur. Kemerin köşe dolgu yüzeyleri işlenmemiştir.

Kemerin alınlığında ise, dilimli kemerli kitabe panosu ve bunun etrafında bitkisel

bezeme yer alır. Dilimli kitabe panosunun içinde en üst satırın hemen üstünde, ortada

üç dilimli bir palmetin etrafını kuşatan rumîler kıvrım dallarla iki yana uzanır. Kitabe

panosunun iki yanında simetrik örnek uygulanmıştır. Bir kökten çıkan üç dilimli

palmetin iki yanından çıkan saplar sağa ve sola uçları kıvrık natüralist yapraklar

olarak sarkar. Palmetin tepe yaprağından çıkan üç saptan ikisi yanlarda beşer

yapraklı şakayıklar oluştururken, şakayıkların tepe yapraklarından çıkan birer sapın

ucunda yarım palmetler meydana gelir. Ortadaki sap ise, iki yanında küçük

yapraklarla yükselerek, taç yapraklı büyük bir şakayık oluşturur. Bu şakayığın tepe

yaprağından çıkan üç saptan ikisi, büyük ikinci şakayığı oluştururken, diğer sap yana

doğru yarım palmet ve rumî yaprakla eğilir. İkinci büyük şakayığın tepe yaprağından

çıkan tek dal iki yana iki rumî yaprakla eğilerek yükselir ve beş dilimli palmetle

sonlanır. Palmetin tepe yaprağından çıkan dal, sağa ve sola iki rumî yaprakla

uzanarak ilerler ve ikinci beş dilimli palmeti oluşturur. Sonuncu palmetin tepe

215 Kur’an, Tevbe, 18 “Allah’ın mescitlerinin ancak Allah’a iman edenler imar eder.” 216 Wittek, P, ; a.g.e, 146

yaprağından çıkan iki dalın biri ortada yer alan hatayi çiçekle buluşurken, diğeri

çiçeğin altında simetriği ile birleşir. Çiçek yaprakları katmerli işlenerek, derinlik ve

üç boyutluluk etkisi verilmeye çalışılmıştır. Uzayan palmetler beş dilimli hale

gelmiş, oluklu oyma tekniği kullanılmıştır.

Silmelerin üzerinde kırmızı taşla gri mermerin iç içe geçtiği almaşık renk

düzeninde bir atkı taşı yer alır. bunun üzerinde sülüs hatla yazılmış bir ayet

bulunur.217 Sülüs kitabenin üzerinde merkezde Kûfi yazıyla dört kez “Muhammed”

yazısının yazıldığı pano yer alır. (Resim 239) Kûfi panonun sağı ve solu bitkisel

motiflerle bezenmiştir. Basit ve dilimli Rumîlerin spiraller oluşturup spirallerin

ucunda uzayan beş dilimli palmetlere dönüştüğü bir örnek simetrik olarak iki tarafa

da yerleştirilmiştir. Panonun üzerinde, iki yandan gelen Rumîler küçük bir palmetle

birleşir; yanlardaki örneğe uçları düğümlü, dilimli rumîlerle bağlanır. Alttaki

örnekten farklı olarak burada, klasik anlayışta bir örnek uygulanmıştır.

Bitkisel motiflerle oluşturulmuş bir bordür, giriş kapısının sövelerinin üst

seviyesinden başlayıp, kapı lentosunun alt yüzünü dolaşır. Merkezde bulunan sekiz

yapraklı çiçeğin etrafını madalyon gibi kuşatıp, karşılıklı birer üç dilimli palmet

oluşturan kıvrım dallar, çapraz olarak yanlara uzanır. Sağ ve soldaki ilk dilimlerin

içlerinde iki yöne bakan palmetler bulunur. Merkeze bakan palmetin tepe

noktasından çıkan iki dalın ucunda birer dilimli, yaprak uçları düğmeli rumî yer alır.

bu rumîler, ortadaki motifi iki yandan kuşatır. Diğer tarafa bakan palmetin tepe

yaprağından çıkan iki dal açılarak iki rumîye dönüşür. Rumiler ve üç dilimli

palmetlerden oluşan ulama düzeni, bordürün tümünde hakimdir. Örnekleri oluşturan

motiflerin yüzeylerinin, yapının bütününde uygulanan üsluptan farklı olarak

işlenmemiş olması dikkat çekicidir. (Resim 240, 241), (Çizim 51)

Mihrap

Mihrap, güney duvarının ortasında yer alır. Yapının bütününde hakim olan

mavi damarlı gri mermer yerine, sarı mermerden yapılmıştır. Mihrabı, iki sıra

mukarnas bordür dört yönden kuşatır.218 (Resim 242, 243) Mihrap nişinin içini de

dolanan üç sıra kaval silme kavsarayı çevreler. Kavsara, istiridye biçiminde sonlanan

217 Bkz. 8 numaralı dipnot. 218 Taç kapı ve mihrapta bulunan mukarnasların, dış cephedeki pencerelerde bulunan mukarnaslar kadar özenli ve zengin olmayışı dikkat çekicidir.

dört sıra mukarnas dizisiyle zenginleştirilmiştir. Mukarnasların alttan ilk sırasının

aralarında oluşan nişcikler; ortada üç dilimli palmet ve bu palmeti iki yandan

kuşatarak tepede birleşen rumîlerden oluşan birer motifle bezenmiştir. Mukarnasların

üstten üçüncü sırasndaki sarkıtların aşağı bakan yüzlerine siyah mermer kakılmıştır.

Bir tam, iki yarım palmet biçimli tepelik mihrabı taçlandırır. Yedi dilimli

büyük bir palmet şeklindeki tepeliğin tüm yüzeyi bezemelidir. En altta aynı kökten

çıkan iki rumî tepede birleşip, çapraz olarak yanlara doğru uzanarak ucunda üç

dilimli palmetle biter. Bu palmetin orta yaprağı uzayıp kıvrılıp düğme biçimini

almıştır. Rumîlerin ortasında, alt kısımda sağdan ve soldan gelen, dilimli iki

yaprağın sapları birleşerek palmet meydana getirir. Üç dilimli palmeti taşıyan sapın

gövdesi düğümlüdür. Palmetin tepe yaprağından çıkan iki kıvrım dal birleşip daha

büyük bir palmet oluşturduktan sonra, sağa ve sola doğru gövdeleri düğümlü saplarla

uzanıp uçlarında, hurdeli rumîlerle biter. Palmet biçimli tepeliğin yan kıvrımının

kenarındaki ince silmeler, iki koldan uzayıp üst yaprakları rumîye dönüşen birer

lotus oluşturur. Lotusun rumî kolları ise, tepeliğin üst dilimini dolduran, beş dilimli

büyük bir palmet meydana getiririr. Bu palmetin iki alt yaprağının uçları uzayıp

kıvrılmış düğmeli rumîlere dönüşür. Alttaki palmetin tepe yaprağından uzanan

rumîler bu palmeti kuşatarak taç şeklinde rumî yapraklarla sonlanır. Palmet

biçimindeki tepelik; gövdeleri düğümlü kıvrım dallar, hurdeli rumîler ve çift katlı

palmetlerden meydana gelir. (Resim 245)

Mihrap alınlığının en üstünde, kıvrım dallar ve rumîlerle bezenmiş sülüs hatla

yazılmış bir ayet bulunur. Ayet ile kavsara arasında kalan alınlık yüzeyi, boşluk

bırakılmadan bitkisel motiflerle doldurulmuştur. İnce bir silme ile konturları

belirtilmiş, dilimli palmet biçimli madalyonun ortasında yer alan beş yapraklı palmet

merkez alınarak örnek oluşturulmuştur. Madalyonun en altında üç dilimli palmetin

altından çıkan saplar yanlara doğru uzanarak rumîlerle diğer motiflere bağlanır. Bu

palmetin tepe yaprağına bir düğümlü sapla bağlanan beş palmetin tepe yaprağından

iki yana çıkan saplar, sağ ve sol köşelerde birer sarmal oluşturarak çatallanır ve

ayrılan uçlar biri rumîlerle biterken, diğer dalın ucunda tepe yaprakları uzatılarak

rumîye dönüştürülmüş beş yapraklı bir palmet oluşur. Palmetin uzatılmış yaprağı

aşağıya doğru dönerek sarmal dallara bağlanır. Bezemenin kurgusuna bakıldığında,

merkezde bulunan palmet ve bunun yan taraflarında yer alan tepe yaprakları

normalden çok uzatılmış iki palmet ve birkaç rumî dışında örneklerde, kıvrım dallar

ve sarmal dallar palmet ve rumîden daha baskındır. Özellikle yan taraflarda

düğümlenen, birbirinin altından ve üstünden geçen gövdeler, sarmal dallar dikkati

çeker. Bezemede, hangi sapın ya da gövdenin hangi motifi taşıdığını belirlemek

oldukça güçtür.

Beş yüzlü mihrap nişinin karşılıklı iki yanında yer alan, dörder sıra

mukarnaslı kaide ve başlığa sahip köşe sütünceleri, tek parça koyu kırmızı

mermerden yapılmıştır. Mihrap nişinin, karşılıklı bakan yüzlerine, mimar Musa bin

Apdullah ve nakkaş Musa bin Adil’in isimlerinin yazılı olduğu kitabe

yerleştirilmiştir. 219

Kavsarayı kuşatan silmelerin hemen altında bulunan, rumî-palmet bordürde,

nişin içte kalan üç yüzüne birer örnek sığdırılmıştır. Birbirinin tekrarı olan bu

örnekte, motifi sınırlayan ince silmenin iki ucu çapraz biçimde gövdelerinde birer

düğüm yaparak ilerler ve dilimli rumîye dönüşürler bu rumîler tepede birleşir ve

palmeti oluşturur. Palmetin çanak yaprağından çıkan saplar ucundaki rumîlerin

ucları üç dilimli palmetten oluşan bir tepelikle sonlanırken, üç dilimli palmetin

geriye dönen yaprakları çerçeve oluşturan rumî içindeki yedi dilimli palmetin sapını

meydana getirir. Üç dilimli palmetin taç yaprağından çıkan ve iki yana kıvrılan iki

sapın ucunda, oldukça güzel işlenmiş rumîler yer alır. Saplar ve kıvrım dallarla

birbirine bağlanan yanlardaki pametler ve rumîler yüzeyi doldurur. Dalların

üzerleri yivlenmemiş, düğmeler ve spirallerle hareketlendirilmeye çalışılmıştır.

Buna karşılık rumî ve palmetlerin yaprakları özenle işlenmiştir. (Çizim 54)

Bu bordürün hemen altında “Kelime-i Tevhid” yazınının bulunduğu kitabe yer

alır. Sülüs hatla yazılmış olan kitabenin içine, Rumîler, palmetler ve kıvrım dallar

serpiştirilmiştir, kıvrım dalların ve diğer motiflerin üzeri işlenmemiş, sade

bırakılmıştır.

Mihrap nişinin yüzlerinden her birine birer kazıma tekniğinde yapılmış kandil

motifiyle bezenmiştir. Profilli dilimli kemerler içine alınmış kandiller, yüzeysel

işlenmiştir. Kemerin tepe noktasına asılı durumda, vazo formunda yapılmış kandiller

yanar durumda betimlenmiştir. (Resim 244, 246,247,248)

219 Bkz; 1 numaralı dipnot

Minber

Mermer minber sonradan yapılmış izlenimi vermektedir. Mihrap kadar

bezemeli olmasa da sade ve özenlidir. Volütlü sütun başlıklarının üzerindeki tacı,

üç dilimli kemerin üzerindeki yazı şeridi ve hafif kıvrımlı tepelikten oluşur. Minberin

taht kısmında yine volütlü sütunların üzerinde, üç dilimli bir kemer ve bu kemerin

üzerindeki alınlıkta, bir merkezden iki yana dağılan basit dallardan oluşan bir

süsleme yer alır. Minber yan aynalığında Mühr-ü Süleyman, tahtın yan tarafında ise

bir gülçe motifi yer alır.

Kubbe

Kare mekândan sekizgen kasnak üzerine oturan kubbeye tromplarla geçilir.

Trompların içinde iki sıra derinliği az mukarnas kullanılmış, trompların tepe

noktasında ise ışınsal bir motif yer almıştır. Trompların üzerine oturan kubbe eteğini,

siyah zemin üzerine altın yaldızla yazılmış bir yazı şeridi kuşatır. Uçları palmet

şeklindeki bordürden sonra, araları rûmilerle süslü yeşil zemin üzerine siyahla

yazılmış ikinci bir yazı kuşağı daha bulunmaktadır. Kubbe ortasında merkezden

gelişen bitkisel bir kompozisyon yer alır. Kubbe ve kubbeye geçiş elemanlarının tüm

yüzeyleri kalemişi bezemeyle doldurulmuştur.220 Açık yeşil zemin üzerine çivit

mavisi, sarı, kırmızı, yeşil, beyaz ve yaldızın kullanıldığı kalemişi süsleme, boşluk

bırakılmadan tüm yüzeylere uygulanmıştır. İç mekanda daha çok bitkisel bezeme

tercih edilmiştir. (Resim 249,250, 251)

Kubbe merkezinden gelişen üst üste iki süsleme kuruluşu uygulanmıştır.

Birinci örnek zemini oluştururken, ikinci örnek ise çok dilimli merkezden gelişen

dekoratif kafes kurgusuna sahiptir. Merkezde petek benzeri süslemeler yapılmış,

göbek etrafında ise mavi-beyaz şeritle gölgeli bir ifade verilmiştir. Çok ışınlı

geometrik geçmeden oluşan örnek, kubbenin yarı küresel yüzeyinde dantel gibi

işlenmiştir aralarda yer alan Selçuklu düğümü ve rumîler üç dilimli palmet şeklinde

sonlanır. Çiçekli kufî ile yazılmış bordürden sonraki geniş bordürde üçlü kartuşlar

içinde ikinci bir rumî-palmet esaslı bezeme yer alır. Dönüşümlü renk kullanımı 220 Kalem işi bezemelerde motif kurgusuna sadık kalınsa bile, renkler ve boyama üslubu özgün bezemelerle ilgisizdir. Genelde Beylikler dönemi yapıları, onarımlar sırasında yapının dönemine ait olmayan yoğun kalemişi bezemelere maruz kalmaktadır. Bkz. Manisa Ulu Camii, Kütahya Analcı Mescid.

örneğin etkisini güçlendirir. Üç dilimli palmetler, kubbe eteğinde merkeze bakar

şekilde sıralanmıştır. Kubbe çemberine geçişi sağlayan trompların arasındaki üçer

sıra mukarnaslı sarkıtların yüzeyi mavi-beyaz renklerle palmet ve rumî motifleriyle

doldurulmuştur.

Trompların aralarında yer alan profilli silme ile çevrili yuvarlak pencereler

geometrik bezemeli içliklere sahiptir. Tabhane mekânlarının kubbe bezemesi de

mescid mekânı ile aynı kurgu ve renklere sahiptir. Zeminden beyazla ayrılan ulamalı

palmet ve rumî örnekleriyle dolgulanan kubbe yüzeyinde önce kırmızı-beyaz üzerine

ise altın çekilmiştir. Aralarda motiflerle bağlantıyı Selçuk düğümleri sağlar. Bu

düğümler yüzeyi ağ gibi sarar. Kubbe eteğinde rumî-palmet kontur şeklinde

kullanılmıştır. Son boyamada doğal olmayan renkleri ve boyama üslubu

uygulanmıştır.

KAYNAKLAR

AKARCA, A- AKARCA, T (1954), Milâs, İstanbul.

ASLANAPA,O (1984), Türk Sanatı, İstanbul.

AYVERDİ, E.H (1989), Osmanlı Mimarisinin İlk Devri, İstanbul.

DEMİRİZ, Y (1979), Osmanlı Mimarisinde Süsleme I, İstanbul.

EVLİYA ÇELEBİ (2005), Seyahatnâme, c. IX, çev. Y.Dağlı-S.A.Kahraman-

R.Dankoff, İstanbul. GOODWİN, G (1992), A. History of Otoman Architecture, London. KOLAY, İ(1999), Batı Anadolu Beylikler Mimarisinde Yapım Teknikleri,

Ankara.

ÖZBEK,Y (2002),Osmanlı Beyliği Mimarisinde Taş Süsleme 1300-1453, Ankara.

WİTTEK, P (1999), Menteşe Beyliği, çev. O.Ş.Gökyay, Ankara.

WULZİNGER-WİTTEK-SARRE (1935), Das Islamische Milet, Berlin- Leipzing.

3.4.5. BALAT İLYAS BEY (CUMA,KOCA )221 CÂMİ

Katalog : 19

Plân : 18

Resim : 252-320

Çizim: 55-71

İnşâ Tarihi: H.806/ M.1404

Yaptıran: Şücaeddin İlyas Bey

Mimarı: Bilinmiyor

Yeri: Aydın- Didim kavşağından sapılan Balat’ta, Milet antik şehrinde Bizans

döneminde yapıldığı söylenen kalenin güneybatısında bulunmaktadır.222

Tarihlendirme: Yapının günümüze gelen vakfiyesi bulunmamaktadır.223

H.991/M.1583 tarihli mufassal defterde, “Evkaf-ı İmâret Medrese-i İlyas Beğ der

nefs-i Balat” başlığı altında, İlyas Bey imâretinin vakıflarından ve görevlilerinden

bahsedilmektedir.224 Yapıda inşâ kitabesinin dışında, Kuran’dan alınmış çeşitli

ayetlerin yazıldığı on bir kitabe daha vardır. Kuzey cephede, ortadaki kemer

alınlığında yer alan, sülüs hatla yazılmış inşâ kitabesinde;

Lemma veffaka’l-lâhu te’alâ şânuhû ve azume burhânuhu’l

Emire’l mu’azzam ve’l melike’l-mufahama’zamu

e’âzimi’l-ümerâ-i fi’l-âlemrâfi’u merâtibi’l-ilm-i

İlâ’l-ğayreti’l-kusvâ muzhiru kelimeti’l-lahi’l-Ulya

es-Sultan Şuc’a ed-din İlyâs bin Muhammed bin İbrâhim (bin) Orhân

hallede’l-lâhu memleketuhû vad’a biyedihi bena hâzihi’l

İmâret’eş- Şerîfeti fi zi’l-ka’deti min şuhûri’em-806/1404225

221 Kızıltan,A; Anadolu Beyliklerinde Câmi ve Mescitler, İstanbul 1958, s.92: Eyice, S; İlyas Bey Câmi, Türk Ansiklopedisi, XX. Ankara 1970, s.102 : Yetkin, S.K; Türk Mimarisi, Ankara 1970, s.162, Aslanapa, O; Türk Sanatı”, İstanbul 1984, s.215: Aslanapa, O; Türk Sanatı I-II, İstanbul 1984, s.229 222 Daha fazla bilgi için bkz; W.Miller-Wiener; Das Theaterkastell von Milet, İstanbuler Mitteilungen, 17 (1967), s.279-290 223 Kuyucu, E, İlçeleriyle Birlikte Muğla Tarihi, İstanbul 1983, s.88 224 Durukan, A,Balat, İlyas Bey Camii, Ankara 1988, s.7 225 Durukan, A, ; a.g.e, s.5, T.K.G.M.A, 156 No’lu Mufassal Defteri, 75b-80b

Buna göre; Sultan Şücaeddin İlyas Bey (Mayıs-Haziran )1404 tarihinde,

kendi eliyle imâretin temel taşını koymuştur. Kitabede sadece câmi değil, bir

imâretten söz edilmektedir. 1404 yılında temeli atılan yapı, muhtemelen 1408-1410

tarihinde ibadete açılmıştır.226

Yapının bilinen ilk onarımı 1905 tarihindedir.227 Bu onarımda yapının

kubbesi kiremitlerle kaplanmıştır.228 1955 tarihindeki depremde minaresi yıkılan

câmi, 1958 yılında kısmen onarılmıştır.229 Yapı, VGM tarafından 1955-72 yılları

arasında çeşitli onarımlar geçirmiştir.230 1988 yılında İlyas Bey Câmi ile aynı avluyu

paylaşan medresede sağlamlaştırma çalışmaları yapılmış, medresenin etrafı

temizlenerek ortaya çıkarılmış ve yıkık duvarlar örülerek sağlamlaştırılmıştır.231

Plân

Yapı, mukarnas dolgulu tromplarla geçilen 14 m. çapındaki çift kasnaklı

kubbe ile örtülü, kare plânlı ve tek mekânlı olarak plânlanmıştır. Câmi, üç yönden

medrese birimleri ile kuşatılan, ortada şadırvan bulunan avlunun güneyinde

bulunmaktadır. Câmiin kasnağı ve kubbesi dıştan belirgindir. Ortada bir kaval silme

ile bölünerek, sekizgen kasnağa çift katlı bir görünüm kazandırılmıştır.232Çift

kasnaklı kubbenin ilk katında doğu, batı ve kuzey cephelerinde şebekeli, yuvarlak

kemerli birer küçük pencere bulunur. (Resim 252, 253)

Yapının doğu ve batısında aynı cephe düzeni uygulanmıştır. Eş boyutlarda,

altlı üstlü ikişer çift dikdörtgen pencere aynı eksende yer alır. Pencereler birbirinden

farklı biçimlerde düzenlenmiş alınlık bezemeleriyle ayrılır. Güney cephesinde yer

alan iki dikdörtgen pencere aynı eksende, farklı boyutlardadır. Dış cephelerde çok

226 Wittek, P; Menteşe Beyliği, Ankara 1999, s.149: Duran, R; Menteşe Beyliği Mimarisi, DEÜ, SBE, yayınlanmamış doktora tezi, İzmir 1995, s.162 227 Uzunçarşılıoğlu, İ.H; Kitabeler....., İstanbul 1929, s.174 228 Aslanapa, 1905 tarihinde yapılan onarımda kiremitle kaplanan yapının aslının bakır olduğunu öne sürer. Bkz. a.g.e., s.216; Wulzinger-Wittek –Sarre ise kubbenin aslının kurşun olduğunu iddia eder. Bkz. Das İslamische Milet, Berlin und Leipzig 1935, s.12-34 229 Durukan, A ; a.g.e, s.9 230 Cumhuriyetin 50. Yılında Vakıflar, Ankara 1973, s. 20: Yapı, bu araştırma için iki kez incelenmiştir. 25.09.2005 tarihinde yapılan ilk incelemede restorasyonun başlamak üzere olduğu yetkililer tarafından ifade edilmiş olmasına rağmen, 22 Nisan 2006 tarihindeki ikinci incelemede, bu konuda herhangi bir gelişmenin olmadığı görülmüştür. 231 W.Müller-Wiener; Milet 1985, VIII. Kazı Sonuçları Toplantısı II, Ankara 1986, s.202 232 Durukan, A; a.g.e, s.12

zengin sövelerle çevrili olan pencereler, iç mekânda oldukça sade düzenlenmiştir.233

(Resim 254, 255, 256,257, 258,259,260)

Kuzey cephesinde, üç basamaklı merdivenle çıkılan, iki sütun ve üç kemerle

doğu-batı doğrultusunda düzenlenen üç bölümlü anıtsal cümle kapısı ihtişamlı

kuruluşuyla dikkati çeker. Yapının orta ekseninde bulunan giriş bölümü 0.60 m öne

çıkar. Büyük boyutlu sağır kemer ile altındaki perde duvarı birleştiren giriş kapısı,

yeni arayışların mimariye yansımasıdır. Derinliği fazla olmayan sivri kemer içine

alınan ve oldukça detaylı işlenen cümle kapısı, dışta üç yandan kaval silmelerle

çerçevelenmiştir. Taç kapı sivri kemerinin başlangıç seviyesi alt kısmı, kemer

ayakları şeklinde bir görünüme sahiptir.234 Bu bölümler yan tarafları silmelerle

çevrilerek dikdörtgen pano görünümü almıştır. Bu panoların üzerinde ise, yatay

olarak başlayıp yanlarda dikey devam eden mukarnaslı bir friz yer alır. Taç kapının

dışa taşkın yan cephelerinden başlayarak doğu ve batı yönünde devam eden, rumîler

ve palmetlerden oluşan yatay bordür cepheyi ikiye böler. (Resim261, 262, 263, 264 )

Mukarnaslı kaide üzerine tek parça devam edip, dört sıra mukarnas sarkıtlı

başlık ile biten iki sütunun üçe böldüğü giriş cephesi, etkileyici bir düzenlemeye

sahiptir. Sütunların üzerinde yer alan dekoratif ve taşıyıcı fonksiyonu olan

dönüşümlü renkli üç basık kemerin, bingilerinin batıda olanı istiridye biçiminde,

doğuda olanı ise üzeri yivli mukarnaslarla bezelidir. Basık kemerlerin üzerinde,

yüzeyden çıkıntılı üç aynalı kemer yer alır. Bu kemerler içleri doldurulmuş ve birer

alınlık gibi değerlendirilmiş hafifletme kemerleridir.235 Doğu ve batı alınlıklarında

bezemeler yer alırken, diğerlerinden daha geniş olan ortadaki alınlıkta inşâ kitabesi

bulunur. Bursa kemerlerinin çevresi iç bükey ve dış bükey silmelerle kuşatılmıştır.

Bu silmeler iki kemer arasında “T” şeklindeki kısmı oluşturur, bu kısımlar ok ucu

motifiyle bezenmiş yatay dikdörtgen panolarla bezenmiştir.

Cümle kapısının sağ ve sol tarafında sütun başlıkları seviyesinde, mukarnaslı

bir bordürle çevrili birer şebekeli açıklık yer alır. Kısmen tahrip olmuş bu şebekelerin

ortasında bulunan kısım, giriş kapısı olarak düzenlenmiş ve diğer iki yandan geniş

tutulmuştur. Var olduğu bilinen giriş kapısının kapı kanatları günümüze

233 Kızıltan, A, a.g.e, s.92 234 Duran, R; a.g.e, s.151 235 Durukan, A, a.g.e, s.11

gelmemiştir.236 Cümle kapısının ön yüzünün yanı sıra iç mekâna bakan yüzüne de

özen gösterilmiş, ortadaki girişin üzeri kaş kemerle, yan bölümlerin üzeri ise iki sıra

mukarnas sırasıyla hareketlendirilmiştir.

Cümle kapısı nişinin doğu ve batı yüzünde karşılıklı iki niş yer alır. Sivri

kemerli nişlerin kavsaraları, üç sıra mukarnastan sonra yelpaze motifiyle biter.

Nişlerden doğuda olanının kemer köşe dolgu yüzeyi bitkisel bezemeyle doldurulmuş;

batıdakinin ise desenleri çizilmiş, ama bitirilmemiştir.

Üç basamaklı merdivenle çıkılan giriş kapısından harime girilir. Burada câmi

ibadet mekânının zemininden daha alçak tutulan dikdörtgen bir bölüm

bulunmaktadır. (Resim 265)Giriş kapısının sağında, üç sıra kaval silmeyle

kuşatılmış yuvarlak kemerli minareye çıkılan kapı açıklığı yer alır. Buradan spiral

şeklinde düzenlenmiş otuz üç basamaklı bir merdivenle, çatıda bulunan minareye

çıkılır. Yapının kuzeybatı köşesinde bulunan minaresi, 1955 yılında meydana gelen

deprem sırasında yıkılmıştır.237 Eski resimlerinden minarenin, silindirik gövdeli ve

tek şerefeli şaşırtmalı yatay istifli tuğla ile örülmüş olduğu anlaşılmaktadır.238

Doğu duvarında yer alan alt sıra pencerelerinden güneyde olan, sağır yuvarlak

kemerlidir. Kemer alınlığında bir kitabe, kitabenin altında ise dikdörtgen bezemeli

bir pano yer alır. Bu panoda, giriş kapısının iki yanında yer alan yatay bordürdeki

rumî-palmet motifleri tekrarlanmıştır. Doğu duvarındaki kuzey pencere ise basık

kemerlidir. Üst sıradaki dikdörtgen pencereler kaval silmelidir.

Batı duvarının güneyinde, alt sırada bulunan yuvarlak sağır kemerli

pencerenin kitabe levhası, kaş kemer şeklindedir. Kuzeyde bulunan pencere ise,

basık kemerlidir. Üst sıra pencerelerinde doğu duvarındaki düzen tekrarlanmıştır.

Güney cephesinde bulunan pencerelerden alt sıradaki doğu penceresinin

üzerinde de bir kitabe yer alır, bu kitabenin etrafı zencirek motifiyle sınırlanmıştır.

Batı penceresi ise basık kemerlidir. Üst sıradaki dikdörtgen pencereler, kaval silmeli

ve basık kemerli olarak düzenlenmiştir. Üst sıra pencerelerinin tümü basık kemerli

236 Kapı kanatlarının Söke İlyas Ağa Câmiine taşındığı çeşitli kaynaklarde yer almaktadır. Bkz., A Durukan; a.g.e, s.11: İ.H.Uzunçarşılıoğlu; a.g.e, s.176 237 Baran, M; Milet Kılavuzu, Ankara 1965, s.68 238 Bkz. Wulzinger-Wittek-Sarre; a.g.e, lev.3: Goodwin, G; A History of Otoman Architecture, London 1971, s 31, resim, 23

ve duvar kalınlığı sebebiyle beşik tonozlarla örtülüdür. Yapının alt sıra

pencerelerinin tavanlarının her biri farklı bezenmiştir.

Güney duvarının ortasında, iki yanında ikişer pencere düzenlemesiyle mihrap

bulunur. Hafifçe dışa taşkın, muhteşem mermer işçiliğine sahip olan mihrap, 5.12 m

genişliğinde, 7,37 m. yüksekliğindedir. (Resim 266) Mihrap, geometrik, bitkisel

bezemelerin yanı sıra, yazı ve kandil motifleri ve palmet biçimli tepeliği ile

olağanüstü güzelliktedir.

Yapının içinde, beden duvarlarının üstünde, en üstteki daha geniş olan dört

sıra kaval silme duvarları içten sınırlar. Köşelerde yer alan, büyük tromp kemerleri

arasında ahşap gergiler yer alır.

Kare mekândan sekizgen kasnağa sivri kemerli tromplarla geçilmiştir.

Trompların eteğinde bir sıra prizmatik üçgen kuşak, bir sıra derinliği az mukarnas

dizisi üstünde, mukarnas birimleri ile tromp kemeri tepe noktasını birleştiren ışın

motifi kullanılmıştır.239 Trompların köşelerinde, içleri iki sıra mukarnasla

doldurulmuş küçük trompçuklar yer alır. (Çizim 73)Kasnak bir sıra kaval silme ile

sınırlandırılmıştır. Bu sınır, kubbe eteğinin başlangıç noktasını teşkil eder. Alttaki

kasnak, kubbe eteğinin oturduğu ve üzerinde geçiş ögelerinin bulunduğu kuşak;

üstteki kasnak da kubbe eteğini güçlendiren bir ögedir. Üstteki kasnak alttaki

kasnağın çokgen planını tekrarlar.240 Alttaki kasnak duvar örgü malzemesi ile, üstteki

kasnak ve kubbe şaşırtmalı yatay istifli tuğla ile örülmüştür. (Resim 267, 268)

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı

Cephe

Yapının bezemesi dış cephede cümle kapısı ve pencerelerde, iç mekânda

mihrapta ve pencere tavanlarında yoğunlaşır. (Çizim 56,57,58,59,60,61,62,63,64,65)

Yapının batı cephesinde aynı eksende, eş boyutlu dört pencere yer alır. Bu

cephedeki kuzey üst pencereyi üç sıra mukarnas silme kuşatır. Pencere alınlığında

(Resim269 ) bulunan taş kakmalar zaman içinde düşmüştür. Bu pencerenin düşey

eksenindeki alt pencere; içe doğru kademeli olarak; dıştan birinci ve ikincisi kaval,

üçüncüsü düz silme ile çerçevelenmiştir. Alınlık kısmında, yatay şekilde lotus-

239 Kolay, İ; Batı Anadolu 14. Yüzyıl Beylikler Mimarisinde Yapım Teknikleri, Ankara 1999, s.80 240 Kolay, İ; a.g.e, s.110

palmet bordürle kuşatılmış iki kartuş yer alır. Birbirine kıvrım dallarla bağlanan

lotusların, palmetlere çerçeve yaptığı bordürde bulunan üç dilimli palmetlerin

ortalarındaki boşluğa, kırmızı renkli taş yerleştirilmiş, bu taşların bir kısmı zaman

içinde düşmüştür. (Resim 268) Kartuşların içine Kuran’dan alınmış bir ayet

yerleştirilmiştir.241 Kartuşların üzerindeki yatay dikdörtgen panoda, kırık çizgilerin

çapraz eksenlere uygun kesişmesiyle zeminde ok ucu şeklinde biçimlenmiş bir desen

oluşmuştur.

Batı cephesinde yer alan güney üst pencere, kaval silmelerin çevrelediği

geometrik motiflerle bezenmiştir. Pencere alınlığında, yatay hatta birbirine

bağlanmış palmet-lotus bordür yer alır. Bu bordürde, birbirine kıvrık dallarla

bağlanan lotusların, aralardaki palmetlere çerçeve yaptığı bir örnek meydana gelir.

Bordürün içinde yer alan dikdörtgen yatay panoda, açıklı koyulu kırmızı altıgenler,

petek şeklinde yerleştirilmiştir. Taş içine taş kakma tekniğindeki bu peteklerin

konturları mermerdendir. (Resim277 )

Batı cephesinde, güney üst pencere ile aynı eksene yerleştirilmiş olan güney

alt pencere, kaval silmelerle kuşatılmıştır. Alınlıkta yer alan içinde kitabenin etrafı

rumîlerle çevrilmiştir. (Resim278 )Uçları düğmeli rumîler kıvrılarak aralarda küçük

palmetlerle bordürü oluşturur. Rumîli bordürün üzerine yerleştirilen yatay dikdörtgen

panoda ise, iç içe geçen tersli düzlü iki üçgenin ortalarında altıgenler ve altı kollu

yıldızlar oluşur. Altıgenlerin etrafına sıralanan ve yıldızın kollarını oluşturan küçük

üçgenlerin içi, firuze renkli çini dolguludur. Çinilerin bir kısmı dökülmüştür. Soldan

ve sağdan üçüncü altıgenin içine altı yapraklı mermer bir çiçek yerleştirilmiştir.

Doğu cephesinde yer alan kuzey üst pencere, iki sıra mukarnaslı silme ile

sınırlnmıştır. İçten dışa ilk mukarnas dizisinin aralarında, üç dilimli kemerli sığ nişler

şeklinde düzenleme yapılmıştır. Pencere alınlığına, iç içe iki dikdörtgen yatay pano

yerleştirilmiştir. İlk kırık çizgilerin çapraz eksenlere uygun kesişmesiyle zeminde ok

ucu şeklinde biçimlenmiş bir desen oluşmuş; bunun içinde bulunan ajurlu ikinci

panoda ise, üçgenlerin içine yarım sekizgenlerin yerleştirilmesiyle ikinci bir desen

oluşmuştur. (Resim270)

241 Müslim, Sahih, el-Mesâcid 4, No: 24 1/378

Doğu cephesinde, kuzey üst pencere ile aynı düşey eksene yerleştirilen alt

pencerenin etrafını kaval silme kuşatır. Pencere alınlığında, iki taraftan gelip tepede

birleşerek üç yapraklı palmet oluşturan dilimli rumîlerin olduğu kalın bir bordürün

kuşattığı kitabe yer alır. Kitabenin sol tarafında, yazının bittiği yere dikey hatta bir

zencirek motifi yerleştirilmiştir. Yazının aralarına da palmetler serpiştirilmiştir.

Kitabeyi sınırlayan bordürün üzerindeki dikdörtgen panoda, taş içine taş kakma

tekniğiyle yapılmış geometrik bezemeler bulunur. Gri dikdörtgen altıgenler, ve

çokgenlerin arasında yarım dört kollu yıldızlar oluşur. Yıldızın olduğu kısım firuze

çini dolguludur. Yıldızın kolları ve dikdörtgen altıgenlerin arasında ise, mermer

üçgenler ve kırmızı çokgenler görülür. Taş içine taş kakma tekniğinde yapılan bu

dolguların çoğu düşmüştür. (Resim 268)

Doğu cephesinde bulunan güney üst pencere, içbükey ve kaval silmelerle

çerçevelenmiştir. Pencere alınlığında taş içine taş kakma tekniğinde yapılmış yatay

dikdörtgen bir pano yer alır. Koyu zemin üzerine kırmızı, siyah, beyaz ve gri renkli

taşlarla mekik şeklinde işlenmiştir. Panonun sağında ve solunda, birbirine geçmiş gri

ve siyah renkli yuvarlak hatlı motifler köşeleri doldurur. Pencerenin üzerinde yay

şeklinde kemer içine ters-düz palmet şeklinde kırmızı, siyah ve beyaz taşlar

kakılmıştır. Bu düzenleme diğer pencerelerde görülmez. (Resim 272)

Doğu cephesinde üst pencere ile aynı düşey eksende yer alan güney alt

pencere, içbükey ve kaval silmelerle kuşatılmıştır. Pencerenin alınlık kısmında

geometrik bezeli yatay dikdörtgen pano yer alır. Bu panoda, ortada bir tane on iki

kollu yıldız, yanlarda dört tane dokuz kollu yıldızın yer aldığı bezemenin araları;

üçgen, beşgen, sekizgen ve ongenlerden oluşan çokgenlerle doldurulmuştur.

Dikdörtgenin iki uzun kenarına ise, ikişer tane yarım on dört kollu yıldız ile ikişer

tane yarım on kollu yıldız yerleştirilmiştir. Sadece ortada bulunan on iki kollu yıldız

ile bu yıldızın sağında ve solunda yer alan on kollu yıldızların içleri firuze ve

lacivert çinilerle bezenmiştir. Dolguların büyük kısmı dökülmüştür. (Resim278 )

Güney cephesinde yer alan batı üst pencereyi, iç bükey ve kaval silmeler

sınırlar. Pencerenin alt seviyesinde doğru sağda ve solda gri siyah yuvarlak geçmeler

yer alır. Pencere alınlığında yer alan yatay dikdörtgen panonun geometrik

düzenlemesinde; ortada on kollu yıldız ile yıldızın sağında ve solunda panonun dikey

hattına yerleştirilmiş iki yarım on kollu yıldız ve yatay hattın kenarlarına

yerleştirilmiş ikişer yarım on kollu yıldız bulunur. Yıldızların arası çeşitli

çokgenlerle doldurulmuştur. (Resim273 )

Güney cephesinde üst pencere ile aynı düşey eksende yer alan, içe içe

kademeli yerleştirilmiş iç bükey ve kaval silmelerin sınırladığı batı alt pencere yer

alır. Pencere alınlığında, çokgenlerin ve on kollu yarım yıldızların tersli düzlü

yerleştirildiği bir bordürün sınırladığı, yatay dikdörtgen kitabe bulunur. Kitabenin

üst kısmında ise, bir tam iki yarım şemsevari kartuş yatay yerleştirilmiştir. Kartuş gri

ve beyaz taş kakmadır. Kitabenin içine çeşitli bitkisel motifler serpiştirilmiştir.

(Resim 274)

Güney cephesinde yer alan doğudaki üst pencere yapının en gösterişli

penceresidir. Dıştan içeri doğru; üzeri yivli testere dişi, ikinci sıra badem şeklinde,

üçüncü ve dördüncü sıra mukarnas şeklinde pencereyi çerçeveler. Bu çerçevenin

içinde batı yönünde, beşinci sıra olarak yaklaşık 0.40 m uzunluğunda, üç yapraklı

palmetlerin ters düz yerleştirilmesiyle oluşan bir bordür görülür.242En içteki

mukarnasın alt sırasının firuze renkli çini dolgulu oldukları bir kaçının içlerindeki

çinilerden anlaşılmaktadır. (Resim 275)

Pencerenin alınlığında üç dilimli kaş kemer yer alır. Kaş kemerin köşe

dolguları, bitkisel bezemelidir. Aynı kökten çıkan Rumîler tepede birleşerek üç

yapraklı palmet oluşturur. Bu motifin ortasında bulunan yedi yapraklı palmetin tepe

yaprağından çıkan dallar, sağda ve solda uçları düğmeli iki rumîye dönüşür. Ortadaki

palmetin altından çıkan iki dal, sağa ve sola yayılarak uçları düğmeli rumî şeklinde

biter. Rumîlerin ucundan çıkan dallar ise köşelerde yan yapraklarının uçları birer

palmetle sonlanır. Rumîlerin üzeri balık pulu şeklinde işlenmiş, palmetlerin

yapraklarının dolgunluğu vurgulanmıştır. Kaş kemerin alınlığı, altı köşeli yıldızlar,

sekizgenler ve bunların oluşturduğu dairelerle doldurulmuştur. Taş içine taş

kakılarak yapılan bu bezemelerde, siyah, kırmızı ve gri renkli taşlar kullanılmıştır.

Güney cephesinde doğu üst penceresiyle aynı eksende yer alan alt pencerenin

etrafı; düz, iç bükey ve kaval silmelerle kuşatılmıştır. Yatay dikdörtgen alınlıkta, iç

içe geçerek “S” ler oluşturan, dolgun yapraklı,üzerleri yivli rumîlerden oluşan

242 Yapının çeşitli yerlerinde dikkati çeken yarım bezemelerden yola çıkarak, bu pencerenin de bitirilmemiş olduğunu söyleyebiliriz.

bordürün çevrelediği kitabe yer alır. Panonun üst kısmı kırmızı viyole mermeri243 ile

dalgalı şekilde ters-düz beş dilimli taçlarla bezenmiştir. Kitabenin sol üst köşesine,

daldan sarkan rumîler ve palmetler; orta kısımdaki boşluğa, aynı kökten çıkan

rumîlerin tepede palmet oluşturduğu motif, sağ alt köşeye ise, yatay şekilde

tomurcuklu bir lale dalı yerleştirilmiştir. (Resim 276)

Yapının kuzey cephesinde giriş kapısının iki yanında, yatay şeritte cepheyi

ikiye bölen 0.22 m yüksekliğinde, rumî-palmet motifli bir bordür yer alır. Düz

çerçeveli olan bordür, kapının dışa taşan noktasından başlayıp, batı ve doğu duvar

köşelerinde son bulur. Yedi dilimli kemerciklerin ortasına yerleştirilen iki rumî, üç

dilimli palmetleri çevreledikten sonra tepede ikinci küçük palmetle sonlanır.

Ortadaki palmetin üst yaprağından çıkarak sağa ve sola uzanan iki dal rumîye

dönüşerek tepede taç şeklinde birleşir. Bu rumîler, alttan çıkan iki kıvrım dalın

üzerinde yükselen, alt yaprakları içe kıvrık rumi şeklindeki üç dilimli palmeti

taçlandırır. Bu palmetin üst yaprağından sağa ve sola uzanan iki rumî ise

kemerciklerin tepesinde birleşir. Rumîlerin ve palmetlerin üzeri çizgilerle, balık pulu

şeklindeki bezemelerle hareketlendirilmiştir. Yaprakların damarları belirtilmiş,

palmetlerin içine ikinci palmetler kazınarak derinlik verilmiştir.

Cümle kapısı, cepheden taşkın dikdörtgen bir kütle halindedir. Bu kütleyi

çepeçevre kuşatan uçları yaprak biçimindeki yüzeysel mukarnas, taç kapıyı içine alan

sivri kemerli derin nişin başlangıç noktasından kıvrılarak kemerin iç yüzeyine döner.

Kuzey cephesi üzerinde, mukarnas bordürünün altında kalan yüzeyler silmelerle

belirginleştirilmiştir.

Cümle kapısı geniş sivri kemerli niş içine yerleştirilmiş, mukarnaslı kaide

üzerine yerleştirilen mukarnaslı başlıklara ve sarkıtlara sahip iki sütun tarafından üç

bölüme bölünmüştür. Geçmeli taşlardan basık kemerler, iç bükey ve kaval

silmelerden oluşan kırık köşeli çerçeveler içindedir. Bu kemerler, yan duvarlardan

çıkan mukarnaslı konsollara binmektedirler. Batıdaki konsol; üç bölümlü, istiridye

formlu dört sıra mukarnasla, doğudaki konsol ise, batıdakiyle aynı düzende daha

sade işlenmiş mukarnasla bezenmiştir. Doğu tarafındaki konsolun ön yüzünde büyük

bir palmet bulunurken, batı tarafındaki konsol boş bırakılmıştır. (Resim 285)

243 Duran, R, a.g.e, s.153

Basık kemerlerin üzeri çökertme alınlıklı Bursa kemerleri şeklinde

düzenlenmiştir. Bursa kemerlerinin dış yüzeyini çevreleyen kırık hatlı, iç bükey

kaval silmelerin, iki kemer arasına denk gelen “T” şeklindeki kısımlarında, iki

dikdörtgen yatay pano içinde, ok ucu motifli örnekler görülür. Batıdaki panoda beyaz

zemin üzerine kırmızı taş kakılarak, ters-düz biçimde yerleştirilmiş ok ucu motifli

örnek yer alır. Doğudaki panoda da aynı örnek tekrarlanmış, ancak burada aşağı

bakan ok uçları, gri taşların çevrelediği kırmızı taşlarla dolgulanmıştır. (Resim283 ),

(Çizim 66)

Geçme taşlardan oluşan doğudaki basık kemerin, Bursa kemeri şeklinde

düzenlenmiş alınlığında sonsuza giden karakterde geometrik bezemeler yer alır. İki

on altı kollu yarım yıldız, iki tane on altı kollu çeyrek yıldızın arasına sekiz kollu iki

tam yıldız yerleştirilerek sonsuza giden bir örnek oluşturulmuştur. Bu yıldızların

kollarından uzatılan altıgenler bezemeyi zenginleştirir. Taş içine taş kakma tekniği

ile bezenen örnekte, üstte yer alan yarım yıldızın ortasındaki kırmızı taş dışındakiler

düşmüştür. Bursa kemerinin kilit taşının ön yüzünde mekik şeklinde motifler, karın

kısmında ise yuvarlak bir madalyon içine yerleştirilmiş, kolları uzatılmış sekiz kollu

bir yıldız yer alır. Yıldızın ortası siyah taş içine taş kakma, uzatılan kolları ise firuze

ve lacivert renginde çinilerle bezenmiştir. Çinilerin bir kısmı dökülmüştür. (Resim

281,286), (Çizim 68)

Batı tarafındaki, geçme taşlardan oluşan basık kemerin alınlığında; merkezde

yer alan on altı kollu yıldız ile, etrafında oluşan beş köşeli küçük yıldızlar ve yarım

beş köşeli yıldızlar bulunur. Sağ ve sol köşelere iki, yarım on altı kollu yıldız

yerleştirilerek, sonsuzluğa giden karakterde bir örnek oluşturulmuştur. Yıldızının

kollarının kesiştiği kısımlar ve etrafındaki yarım ve tam beş köşeli yıldızlar firuze

rengi çinilerle bezenmiştir. Kemerin kilit taşı üzerinde doğudakinin aynısı mekik

motifi çizilmiş ancak tamamlanmamıştır. Kemer karnında madalyon içine

yerleştirilmiş, kolları uzatılmış sekiz kollu yıldız doğudaki uygulamada biraz

farklıdır. Burada madalyonun içindeki sekiz kollu yıldızın etrafında yarım beş köşeli

yıldızlar ve altıgenler yer alır. Bezeme programında eş motifler, farklı örnekler

oluşturacak biçimde düzenlenmiştir. (Resim 279, 280) (Çizim 69)

Ortada girişi sağlayan kemerli kısım, diğer birimler gibi tasarlanmış ancak

biraz daha geniş tutulmuştur. Çift renkli, kıvrımlı geçme taşlardan oluşan basık

kemerin alınlığında, üç satırdan oluşan sülüs hatla yazılmış inşâ kitabesi yer alır.

Kemerin kilit taşının üzeri işlenmemiş, kemer karnına üzeri sekiz sivri kollu yıldız

şeklinde dilimlenmiş bir kabara lamba gibi aşağı bakar biçimde yerleştirilmiştir.

(Resim282,287 ) (Çizim 67)

Yan kemer boşlukları; mermerden yapılmış geometrik bezemeli, ajurlu

şebekelerle sütun başlığı hizasına kadar kapatılmıştır. Ajurlu şebekelerin üst

kısımları açık bırakılmıştır. Bu şebekelerden doğuda olanın etrafı iki sıra, batıda

olanın ise tek sıra yüzeysel mukarnasla kuşatılmıştır. Üst kısımlarında ise beş dilimli,

kemerli sağır nişlerden oluşan yatay bir şerit yer alır. Şebekeler günümüze çok fazla

tahribata uğramış olarak gelmiştir. (Resim 300, 301)

Cümle kapısının karşılıklı iç yüzeylerinde sivri kemerli birer niş yer alır.

Nişlerin kavsaraları, üçer sıra mukarnas ve üstte istiridye motifi ile sonlanır. Doğuda

bulunan nişin kemer köşe dolgu yüzeyleri rumi-palmet dolguludur. Simetrik orak

uygulanan örnekte; aynı eksenden çıkan, laleye benzeyen üç dilimli rumî çifti sağ ve

soldan ortadaki palmeti kuşatarak tepede birleşip üç dilimli palmet oluşturur.

Ortadaki beş dilimli palmetin altından uzanan kıvrım dallar, yanlarda uçları

düğmevari kıvrılmış rumîleri oluştururken, üst yaprağından uzanan dalların

uçlarından bir çift yaprak yanlara sarkar. Motiflerin üzeri işlenerek derinlik etkisi

artırılmıştır. (Resim 284 )Batıda bulunan nişin kemer köşe yüzeyi çizilmiş, ancak

işlenmemiştir. (Resim 285 )

Ortadaki kemer açıklığındaki düz silmelerle kuşatılmış olan giriş kapısının

lento alt yüzü bezemelidir. Birer bordür halinde yerleştirilmiş bu dikdörtgen

parçaların üzerinde, farklı formlarda geometrik ve bitkisel bezemeler vardır. Biri ince

diğeri daha kalın olan bu bordürlerin ince olanında; ortada dört yapraklı yoncaya

benzeyen çiçekten gelişerek, sağa ve sola doğru ilerleyen bir örnek oluşturulmuştur.

Merkezde bulunan dört yapraklı yoncanın içinden çıkan kıvrım dallar rumîyle biter.

Bu rumîler, ortadaki palmeti kuşatıp, tepede taç gibi birleşir ve yandaki motifin

ortasında yer alan palmeti oluşturur. Bu ana palmetin ikinci yaprağıyla tepe

yaprağının birleştiği noktalardan çıkan kıvrım dallar, aşağıda ve yukarıda beş

yapraklı rozeti meydana getirir. Rozetin yanlarından çıkan kıvrım dallar ise, sağ

tarafta küçük bir palmet, palmetin ucunda küçük bir yaprak oluşturur. Rozetin

solundan çıkan kıvrım dal ise, Yarım palmetin ucundaki yaprakla sonlanır. Ana

palmetin dip tarafından çıkarak ikiye ayrılan kıvrım dal aşağıda ve yukarıda altı

yapraklı şakayık oluşturur; şakayığın tepesinden iki yana doğru uzanan kıvrım dallar

sağa ve sola uzanan iki küçük palmet ve ortada minik bir yaprakla sonlanır. Yaprak,

rumî, palmet ve rozetlerin üzerleri işlenerek hareketlendirilmiştir. Bu yüzeyde

görülen örnekler, yapının bütününde görülen örneklerden farklıdır. Daha

natüralizme kayan bir üslup söz konusudur. Palmetler neredeyse çınar yaprağı

biçimine dönüştürülmüştür. (Resim 288,289)

İkinci daha geniş olan bordür de; geömetrik ve bitkisel bezeme bir arada

kullanılmıştır. Örnek, ortası taş kakma olan yıldızın sağında ve yolunda yatay

eksenlerde gelişir. (Resim 290 )

Merkezde, sekiz köşeli taş içine taş kakma yıldızın etrafında, kırık çizgilerle

oluşturulan dört köşeli büyük bir yıldız yer alır. Kırık çizgiler, bu dört köşeli yıldızın

kol uçlarından bölerek, aralarda ikinci daha küçük dört kollu yıldızı meydana getirir.

Böylece ortaya içi içe geçmiş, biri küçük diğeri daha büyük iki yıldızdan meydana

gelen sekiz köşeli yıldız çıkar. Bu yıldızların kol uçlarında kırık çizgilerin

geçmesiyle oluşan üçgenlerin içlerine, birer üç dilimli, tombul palmet

yerleştirilmiştir. Tekrarlanan motifin aralarında oluşan düzensiz çokgenlerin ve

üçgenlerin içleri çeşitli bitkisel motiflerle bezenmiştir. Çokgenlerin içine aynı

eksenden çıkan çifte rumînin tepede birleşip yanlara doğru kıvrım dalların ucunda

oluşan rumilerin yayılmasıyla oluşan motif yerleştirilmiştir. Karşılıklı olarak simetrik

yerleştirilen bu motifin dışında, yarım yatay çizgideki bitiş noktasına denk gelen

yarım çokgenlerin içine, yedi dilimli naturalist üslupta yaprak işlenmiştir. Kol

uçlarından merkezdeki yıldızla bitişen ikinci yıldız, merkezdeki yıldızla kurgu olarak

aynı düzenlenmiş ancak farklı bezenmiştir. Ortasında taş kakma yerine sekiz damla

yapraklı bir rozet yer alır. Merkezden çıkan üzeri yivli çubuklar, ortasında rozet olan

yıldızı sekiz eşit dilime ayırır. Bu sekiz çubuğun her biri birer palmetle sonlanır. Bu

palmetlerin üzerine, daha küçük ikinci palmet işlenerek, katlı bir görüntü

sağlanmıştır. Yıldızın çubuklarla bölünmesiyle oluşan sekiz dilimin her birinin içine,

rozetin yapraklarından çıkan üç dilimli birer palmet yerleştirilmiştir. Örneğin

bütününde sekiz kollu yıldız, palmet, rumî, rozet çiçeği ve yaprak kullanılmıştır.

Motiflerin yüzeyleri ayrıca işlenerek derinlik verilmiştir. (Resim 291 )

İç Mekân

Yapının içinde yoğun bir bezeme programıyla karşılaşırız. Mihrap ve

pencere tavanları oldukça yoğun işlenmiştir.

Mihrap

Yapının en önemli bezeme ögesi olan mermer mihrap, güney duvarının

merkezinde yer almaktadır. Hafifçe dışa taşan mihrap, 5.12 m genişliğinde ve 7.37

m yüksekliğindedir. Mihrabın üstünde, yarımlar köşelerde olmak üzere; iki yarım,

eşit aralıklarla yerleştirilmiş dört tam palmet biçimli dendandan oluşan tepelik kısmı

bulunur.244 Palmet biçimli tepeliğin yüzeyi rumî, kıvrım dallar,lotus ve palmetle

bezenmiştir. Çapraz yerleştirilen iki lotusun oluşturduğu palmet; palmetin sağından

ve lotusların taç kısmından çıkan rumîlerin, yaprak uçlarının birbirinin içinden

geçmesiyle oluşan düğümlerin meydana getirdiği örnek, büyük palmet tepeliğin

yüzeyine uygulanmıştır.

Tepeliğin altında, dıştan içe doğru dört sıra mukarnas, bir sıra düz silme

mihrabı üç yandan kuşatır. Mihrabı iki yanda bitkisel bezemeli bir bordür sınırlar.

Kıvrım dalların ucundaki rumîlerin tepede birleşip açılarak kapalı bir örnek

oluşturduğu düşey doğrultudaki bu bordür, mihrabiyenin birinin bitiş noktasından

başlayıp, diğer mihrabiyenin bitiş noktasına kadar üç yönden mihrabı kuşatır.

Tepedeki bitkisel bezemeli bordürün altında, birer silme ile birbirinden

ayrılan, yan yana üç yatay dikdörtgen pano yer alır. Doğuda olan pano dilimli

kemerli yüzeysel niş şeklinde, batıda yer alan pano ise Bursa kemerli yüzeysel niş

şeklindedir. Her iki panonun yüzeyinde birer kandil motifi yer alır. Ortadaki alan

kitabe boşluğudur. İçinde bir satır sülüs hatla yazılmış ayet bulunan kitabenin

çevresi, iki sıra mukarnasla kuşatılmıştır. Mihrap nişinin iki yanında, düşey hatta iki

dikdörtgen pano yer alır. Bu panolar, mihrap kavsarası ile eş yüksekliktedir. Bu

dikdörtgen panolarda; üst üste sıralanmış üç tane on kollu yıldız ve bunların etrafına

halka biçiminde dizilmiş, sekiz tane beş köşeli küçük yıldızın olduğu örnek

yerleştirilmiştir. Yıldızların birleştiği noktalarda stilize kelebek motifi yer alır.

244 Eski resimlerde mihrabın tepelik kısmında on adet palmet biçimli dendan görülmektedir. VGM tarafından yapılan onarım çalışmaları sırasında, bu palmet biçimli dendanlardan biri bulunmuş, medresenin kapalı kısmında koruma altına alınmıştır. Resim için bkz. Wulzinger-Wittek-Sarre; a.g.e, lev. 30.

Yıldızları oluşturan kırık çizgilerin aralarında, çokgenler oluşmuştur. (Resim 307,

308, 309)

Dikdörtgen panoların altında köşe sütüncelerinin iki yanında birer mihrap

nişi yer alır. Dört yüzlü sığ nişin, altı sıra mukarnas dolgulu kavsarasının köşe dolgu

yüzeyleri boş bırakılmış, üst kısmına palmetlerin iki yüzlü kullanıldığı bir bordür

yerleştirilmiştir. (Resim 302, )Bordürde, farklı kökten çıkan iki rumî tepeye uzanıp

beş dilimli palmeti oluştururken, iki yanından ayrılan iki dal kendi içlerine doğru

dönerek üç dilimli ikinci palmeti meydana getirir. Üst üste iki palmetten oluşan farklı

bir uygulama söz konusudur. Simetrik yerleştirilen motifler, birleştiği noktalarda

kendini tekrarlar. Geometrik örgülü bir bordür nişin başlangıç noktasında başlayıp,

köşe sütüncesine kadar alttan ve yandan nişi bittiği noktada sınırlar.

Mihrap nişinin iki yanında, kaide ve başlıkları mukarnaslı sütünceler bulunur.

Doğuda bulunan sütüncenin zar şeklindeki başlığı yenilenmiştir. Daha önce bu

başlığın üzerinde de üzerinde yazı olduğu, batı sütüncesinin başlık kısmındaki

yazıdan yola çıkılarak düşünülebilir. Batı sütüncesinin başlığı kısmen tahrip olmuşsa

da, yazının bir kısmı günümüze gelebilmiştir.

Yuvarlak ve oval kartuşlardan oluşan bir bordür, sütüncelerin üzerinden

başlayıp kavsarayı dolaşır. Oval kartuşların dördünde hadisler, diğer dördünde ise üç

küçük bir büyük ilmikle düğümlenmiş, merkezden gelişip yanlara uzayan şakayıklar

ve rumîler yer alır. Bitkisel bezeme ve yazı alternatif dizilerek kartuş yüzeylerini

doldurur. Bu oval kartuşları birbirine yuvarlak kartuşlar bağlar. Yuvarlak kartuşların

içinde merkezden gelişen açılmış sekiz yapraklı şakayıklar yer alır.

Beş yüzlü mihrap nişinin kavsarası; en altta üç sıra mukarnaslı silme ile

başlar. En altta yer alan mukarnaslı silmenin üzerinde, silmelerle çevrelenmiş, beş

tane yüzeysel niş bulunur. Tam ortada olan niş Bursa kemerli, doğu yönünde

yanındaki kaş kemerli, en dıştaki ise, istiridye motifiyle sonlanan dilimli kemerlidir.

Batı yönünde; ortadaki nişin yanındaki dilimli kemerli, en dıştaki niş ise istiridye

motifiyle biten dilimli kemerlidir. (Resim 303)

Nişlerin üzerinde palmetli bir bordürün kuşattığı, içinde sülüs hatla yazılmış

bir satırlık yazı yer alır. Yazının üzerinde boşluk bulunmaktadır.245 Palmetli

bordürün üzerindeki iç bükey silmeden sonra rumî ve kıvrım dallardan oluşan

bordür, kavsaranın mukarnaslarının arasına doğru uzanır. Niş kavsarası dokuz sıra

farklı biçimlenmiş mukarnas sırasından oluşur ve istiridye motifli mukarnasla

sonlanır. Kavsaranın kemer köşe dolgu yüzeyleri, kıvrık dal, rumî ve palmetten

oluşan örnekle dolgulanmıştır. (Resim 306)

Kemer köşe dolgu yüzeyinde, uçları köşelerde birer düğüm atılan iki palmet-

rumî motifi yerleştirilmiştir. İki derin kesilmiş, büyük rumînin sapları birbirine

dolanarak kalp şeklinde bir düğüm oluşturarak yukarı doğru uzanır ve üç dilimli

palmet ortaya çıkar, yanlarından çıkan iki yaprak rumînin uçları aşağıya doğru

kıvrılarak düğme şeklinde biterken; ana motifi oluşturan rumiler ortadaki palmeti

kuşatarak tepede kapanır. Kapanan rumîlerin sapları, aynı düğümü oluşturarak ikinci

motifi meydana getirir. Alttaki motifin ortasındaki palmetin tepe yaprağından çıkan

sap ile yukarıdaki motifin ortasındaki palmetin alt yaprağından çıkan saplar, yanlarda

rumîlerin uçlarına bağlanır. İki ana motiften oluşan örneğin etrafı kıvrık dallar,

bunların oluşturduğu düğümler ve kıvrık dallara sarılarak kıvrılan dilimli rumîlerle

dolgulanmıştır. (Resim 304)

Pencereler

Doğu ve batı duvarında yer alan kuzey yönündeki alt pencerelerin tavanları

bezemesizdir. Güney duvarındaki iki pencere ile; batı ve doğu duvarı güney alt

pencerelerinin tavanları ise, birbirinden farklı örneklerden oluşan bezemelere

sahiptir. Doğu duvarında bulunan güney yönündeki pencere, alınlığı ve tavan

süslemeleriyle dikkati çeker. Siyah beyaz renkte almaşık, geçmeli taşlarla oluşturulan

yuvarlak kemerli sığ alınlığın içinde, yarım daire şeklinde bir kitabe bulunur.

Kitabeyi dilimli ters düz çift kemerler yarım daire biçiminde kuşatır.

(Resim311)Kitabenin altında rumî-palmet bir bordür yer alır. Bu bordür, kuzey

cephede taç kapının sağında ve solunda cepheyi yatay hatta bölen bordürün aynısıdır.

245 Onarım sonrası mermerlerinin bir kısmı değiştirilen mihrap nişinde, yapının usta kitabesinin bulunduğu kaynaklarda yazılmaktadır. Bazı araştırmacılar tarafından “Nasreddin altana” adının okunduğu öne sürülmüştür. Bkz; Wulzinger-Wittek-Sarre; a.g.e S.91-93: A.Durukan; a.g.e, s.5, not: 6

Yedi dilimli kemerciklerin ortasına yerleştirilen iki rumî, üç dilimli palmetleri

çevreledikten sonra tepede ikinci küçük palmetle sonlanır. Ortadaki palmetin üst

yaprağından çıkarak sağa ve sola uzanan iki dal rumîye dönüşerek tepede taç

şeklinde birleşir. Bu rumîler, alttan çıkan iki kıvrım dalın üzerinde yükselen, alt

yaprakları içe kıvrık rumi şeklindeki üç dilimli palmeti taçlandırır. Bu palmetin üst

yaprağından sağa ve sola uzanan iki rumî ise kemerciklerin tepesinde birleşir.

Rumîlerin ve palmetlerin üzeri çizgilerle, balık pulu şeklindeki bezemelerle

hareketlendirilmiştir. Yaprakların damarları belirtilmiş, palmetlerin içine ikinci

palmetler kazınarak derinlik verilmiştir.

Pencere tavanında, 0.20 m eninde kırık hatlı sekizgenlerin birbirine

geçmesiyle oluşan geometrik saç örgüsü bordür çepeçevre dolaşır. Sekizgenlerin

aralarında mekik biçimli altıgenler, kareler ve üçgenler oluşturan kırık hatlı çizgilerin

üzeri yivlidir. Bordürün ortası boş bırakılmıştır. (Resim319,320 )

Batı duvarı güney alt penceresinin alınlığında; yuvarlak kemerli alınlığın

içine yerleştirilen kaş kemerli silme ile kuşatılmış yay biçiminde bir yazı kuşağı yer

alır. Bu kuşağın altındaki yarım daire biçimindeki alan ise, bitkisel bezemeyle

doldurulmuştur. Kaş kemerin etrafı almaşık düzende dilimli ters düz kemerle

kuşatılmıştır. Alınlığın altında ise, taş içine taş kakma tekniğiyle almaşık

yerleştirilmiş ters-düz palmetten oluşan bordür yer alır. Bordürün sol at kısmı zaman

içinde oldukça aşınmış olsa da sağ tarafta net bir şekilde üç dilimli palmetler

seçilmektedir. (Resim 312)

Pencere tavanında; ortada kareye yakın dikdörtgen, etrafı kaval silmeyle

çevrili pano içinde kırık çizgilerin kesişmesiyle ortada tam on iki kollu yıldız,

köşelere ise yarım on iki kollu dört yıldız yerleştirilmiştir. Orjinalinde bu yıldızların

çinilerle bezeli olduğu kaynaklarda yer almaktadır.246 Panonun etrafı sülüs hatla

yazılmış bir yazı şeridi ile kuşatılmıştır. (Resim313,314)

Güney duvarı, doğu alt pencerenin alınlığında dikdörtgen bir kitabe yer alır.

Kitabenin etrafını kırık çizgilerle, eşkenar üçgen ve yarım sekizgenlerden oluşan

geometrik bezemeli bordür çevreler. (Resim 318)

246 Wukzinger-Wittek-Sarre; a.g.e, s.26: G.Öney; Türk Çini Sanatı, İstanbul 1976, s.53

Pencerenin tavanında; uç kısımları kenarlara dik, etrafı kaval silmeli büyük

bir kare, karenin içine ise, iç içe üç boy bir sekizgen yerleştirilmiştir. Bu sekizgenler

dört üzeri yivli çubukla iç içe üç sekizgeni sekize bölünmüş, ortadaki en küçük

sekizgenin dışında kalan kısımlar çubuklarla dışa doğru bu sefer on altıya

bölünmüştür. Bu bölümlenme ile ortadaki küçük sekizgenin içinde üçgenler, dışa

doğru olan iki sekizgenin içinde ise düzensiz dörtgenler oluşmuştur. (Resim 317)

Büyük karenin dışında dört üçgen alan oluşmuştur. Bu üçgen alanlardan

ikisinde; sırt sırta dört yarım daire biçiminde motifler birleşince, aralarda badem

biçimle meydana gelir. Yarım dairelerin merkezinden geçen, üzeri yivli çubuklar ise

bir kare ile iki üçgen oluşturur. Üçgen alanların diğer ikisinde; iki yarım sekizgenin

birleştiği noktada küçük bir kare oluşur. Bu küçük karenin içine, sekiz yapraklı bir

gülce yerleştirilmiştir. Yine sekizgenlerin merkezinden geçen yivli çubuklar birer

kare, iki üçgen oluşturur. Üçgenlerin ortasına denk gelen yarım karelerin içinde

yarım gülceler yer alır. İki üçgen alanda da aynı olan motifler, sadece sekizgenlerin

oluşturduğu küçük karenin içindeki bezemedeki farkla ayrılır. Bu küçük karenin

birinde sekiz yapraklı gülce, diğerinde ise zencirek motifi işlenmiştir.

Güney duvarı batı alt pencerede ise; etrafı kaval silmeli yatay dikdörtgen

panoda, yan yana yerleştirilmiş, kırık çizgilerin kesişmesiyle oluşan on altı kollu iki

yıldız yer alır. Yıldızların etrafında sekiz beş köşeli küçük yıldız, sekiz tane de yarım

beş köşeli küçük yıldız bulunur. Dikdörtgenin iki uzun kenarında, iki büyük yıldızın

ortasına gelecek biçimde iki yarım on kollu yıldız yer alır. On altı kollu yıldızın

ortasına ise, sekiz yapraklı gülce motifi yerleştirilmiştir. İki büyük yıldız aynı

biçimde kurgulanmış, aralarda düzensiz çokgenler oluşmuştur. Örnekleri oluşturan

kırık çizgilerin üzeri çift yivlidir. (Resim 315,316) (Çizim 70)

KAYNAKLAR

ASLANAPA, Oktay (1984 a), Türk Sanatı, İstanbul.

ASLANAPA, Oktay (1984 b), Türk Sanatı I-II, İstanbul.

BARAN, M ehmed(1965), Milet Kılavuzu” Ankara.

DURAN, Remzi (1995), Menteşe Beyliği Mimarisi, DEÜ, SBE, yayınlanmamış

doktora tezi, İzmir.

DURUKAN, Aynur (1988), Balat, İlyas Bey Camii”, Ankara.

EYİCE, Semavi (1970), İlyas Bey Câmi, Türk Ansiklopedisi, XX. Ankara.

KIZILTAN, Ali (1958), Anadolu Beyliklerinde Câmi ve Mescitler, İstanbul.

KOLAY, İlknur (1999), Batı Anadolu 14. Yüzyıl Beylikler Mimarisinde Yapım

Teknikleri”, Ankara.

KUYUCU, Ekrem (1983), İlçeleriyle Birlikte Muğla Tarihi”, İstanbul.

ÖNEY, Gönül (1976), Türk Çini Sanatı, İstanbul.

UZUNÇARŞILIOĞLU,İ.Hakkı (1929), “Kitabeler.....”, İstanbul.

WİTTEK, Paul (1999), Menteşe Beyliği”, Ankara.

WULZİNGER-WİTTEK –SARRE (1973), Das İslamische Milet, Berlin und

Leipzig.

Cumhuriyetin 50. Yılında Vakıflar, Ankara 1973, s.20

MÜLLER, W.-Wiener (1986), Milet 1985”, VIII. Kazı Sonuçları Toplantısı II 26-

30 Mayıs, Ankara.

YETKİN, S.Kemal (1970), Türk Mimarisi”, Ankara.

3.4.6. TURGUT (LEYNE) İLYAS BEY CÂMİ

Katalog : 20

Plân : 19

Resim : 314-320

Çizim:-

İnşâ Tarihi: H.732 /M. 1311247, ???

Yaptıran: İlyas Bey

Mimarı: Bilinmiyor

Yeri: Muğla’nın Yatağan ilçesine bağlı bulunan eski adı Leyne olan Turgut

nahiyesinde, Cumhuriyet Meydanı’ndadır.

Tarihlendirme: Yapının inşâsına dair herhangi bir kitabe ya da belge mevcut

değildir. Sadece VGM’de bulunan tescil dosyasında, yapının 1311 tarihinde İlyas

Bey tarafından yaptırıldığı yazmaktadır. İlyas Bey’in babasından sonra Menteşe

Bey’i olduğu bilinse de tam olarak tarih belli değildir. Bu tarih, 1345 ile 1371

arasındaki tarihlerdir.248 Yapının son cemaat yerinde, harime giriş kapısı üzerinde

bulunan tamir kitabesi H 910/M.1505 tarihini verir. Kitabede tamirin kim tarafından

yaptırıldığı belirtilmemiştir. R.Duran tarafından bulunan kitabe, bu konuda ip ucu

verir. Tek parça mermer üzerine sülüs hatla yazılmış ola kitabede “ Hoca Mukbil

H.772/ M.1370-71 senesinde bu mübarek zaviyeyi bina etti” yazar.249 Buradan yola

çıkarak yapının Menteşe Bey’i Mehmed Bey zamanında yaptırılmış olduğu

söylenebilir.

Plân

Cami, kare plân şemasında inşâ edilmiştir. Kareden kubbeye ilki sekizgen,

ikincisi ise onikigen çift kasnakla geçilmiştir. Yapının batı cephesine yerleştirilen,

üç bölümlü son cemaat yerinin kuzeyinde yer alan girişin üzeri beşik tonozla, diğer

iki bölümün üzeri ise çapraz tonozla örtülüdür. Minare, yapının kuzey-batı köşesinde

247 V.G.M., 48.09.02/4 No’lu Tescil Dosyası 248 Bu tarihler, İlyas Bey’in babasının bastırdığı H.766/M1345 tarihli sikkenin basım tarihi ile Yıldırım Bayazıd’ın, Firuz Bey’i Menteşe emiri yaptığı tarih olan H.792/ M1371 dir. 249 Duran, R; Menteşe Beyliği Mimarisi, D.E.Ü.S.B.E., yayınlanmamış doktora tezi, İzmir 1995, s.147

yer alır. Son cemaat yerinin tonozları, ortadaki iki serbest payeye yuvarlak

kemerlerle, kuzey ve güneyde ise, harimden devam eden yan duvarlara oturur.

Yapının kuzey cephesinde, duvarın alt bölümünde iki dikdörtgen pencere yer

alır. Bu pencerelerin düşey eksende ortasına denk gelen, saçak seviyesine yakın

mesafede üst kısmı üçgen bir pencere bulunur. Pencerelerde dikdörtgen mermer

söve, sağır niş şeklinde aynalık ve onu kavrayan tuğla örgülü sivri kemer

düzenlemesi uygulanmıştır. Kemerler dikdörtgen çerçeve içine alınmış, köşe

dolguları sıvanmış ve bu sıva üzerine duvar dokusunun izinden gidilerek şekil

verilmiştir.250 Saçak seviyesinde bulunan sivri kemerli pencerenin sağ ve solunda

simetrik olarak açılmış küçük açıklıklar bulunmaktadır.

Doğu cephesi tamamen sağır bırakılmış ve saçak seviyesine kadar

sıvanmıştır. Sadece saçak seviyesine yakın bir tepe penceresi bulunur. Yapının

kuzeydoğu ve güneydoğu köşeleri saçak seviyesinde pahlanarak cephe

hareketlendirilmiştir.

Güney cephede mihrap nişi dıştan bellidir. Üzeri sivriltilmiş mihrap

çıkıntısının sağ ve solunda birer dikdörtgen pencere bulunmaktadır. Pencerelerde

dikdörtgen mermer söve, sağır niş şeklinde aynalık ve onu kavrayan tuğla örgülü kaş

kemer düzenlemesi uygulanmıştır. Bu cephede de, diğerleriyle aynı düzende

yapılmış tepe penceresi bulunmaktadır. Cephenin doğu tarafındaki pencerenin

yanından başlayan yırtılma izleri burada daha önce bitişik olan bir yapıyı

düşündürtmektedir. 251

Minare, yapının kuzeybatı köşesinde yer alır. Çokgen kaide iki sıra taş, iki

sıra tuğla ile örülmüştür. Bu örgünün arasına yerleştirilen bir sıra tuğla kirpi dişi

üzerinde sekiz tane sivri kemerli sağır niş yer alır. Günümüzde nişlerin içi

boyanmıştır. Silindirik gövdeye üçgen papuçlukla geçilir. Tekstil karakterli gövde

de, papuçluğun hemen sonra ve şerefe altında taştan profilli birer bilezik

bulunmaktadır. Taş bilezikten sonra iki sıra taş konsolla şerefeye geçilir. Minarenin

girişi harimdendir.

250 Bu biçimlendirme onarımlar sırasında yapılmış olup, özgün değildir. İki sıra taş, iki sıra tuğla duvar dokusunun izinden gidilerek mala ile çizilerek yapılmıştır. 251 Arel, A; Menteşe Beyliği Mimarisinde Latin Etkileri, Uluslararası III. Türk Kültürü Kongresi Bildirileri, 25-29 Eylül, Ankara 1993, 179

Son cemaat yerinin kuzeyindeki beşik tonozlu bölümden geçilip, basık

kemerli kapıdan harime girilir. Yapının içinde dördü doğu, ikisi batı ve ikisi de

kuzeyde olmak üzere, toplam sekiz adet yuvarlak kemerli dolap nişi bunmaktadır.

Kubbeye geçiş pandantiflerle sağlanmıştır. Sekizgen kubbe kasnağında her cephede

birer adet yuvarlak pencere yer almaktadır. Yapının içi tamamen uyumsuz renklerle

boyanmıştır. Mihrap ve minber 1957 tarihinde yapılan onarımlarda yapıya

eklenmiştir.252

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı

Cephe

Yapının dış cephelerinde taş ve tuğla kullanımı dekoratif bir etki

bırakmaktadır. Yapının güney cephesinde bulunan pencerelerde kullanılan tuğla

bezemeler önemlidir. Cephede, sağ tarafta olan pencerenin kemer sırtı, tek sıra

kılıcına tuğla örgü ile çevrelenmiştir. Kemerin etrafı, tuğlanın dar kenarıyla bordür

biçiminde çevrelenmiştir. Solda bulunan penceredeki düzenleme, sağ pencereden

daha farklı ve özenlidir. Çerçeve içine alınmış olan kemer diğerinde olduğu gibi tek

sıra kılıcına tuğla örgü ile çevrelenmiştir. Buradaki fark, dar tuğla ile yapılan

bordürün kemeri takip ettikten sonra bir de çerçeve yapmasıdır. Bu çerçeve içinde

kalan kemer köşe yüzeyleri ise, tuğladan yapılmış düzgün altıgenler ve altı kollu

yıldızlarla oluşturulmuş geometrik kurgulu bezeme ile doldurulmuştur. Sırsız

tuğlalardan yapılmış yıldız ve çokgen örnekli bezeme örneği Batı Anadolu

Beylikleri Mimarisi’nde tek uygulamadır.253 Yapının başka penceresinde

tekrarlanmaması da dikkat çekmektedir. (Resim 317,318 )

Yapının minaresi de, üçerli tuğlaların kaydırılmasıyla oluşturulmuş tekstil

motifli düzenlemeye sahiptir. Son cemaat yerinin güney yan duvarında, bir mihrap

yer almaktadır. Dikdörtgen çerçeve içinde mukarnas kavsaralı niş biçimindedir.

Mihrap duvarı üzerindeki dilimli kemer mekânı süsleyen tek mimari elemandır.

İç mekân

Yapıda kubbeye geçişte kullanılan Türk üçgenleri dekoratif bir etki bırakır.

Mihrap ve minber onarım sonrasında yapıya eklenmiştir. 252 V.G.M., 48.09.02/4 No’lu Tescil Dosyası. 253 Örneğin farklılığı kullanılan malzemeden kaynaklanmaktadır. Benzer örneklerde taş içine taş kakma, taş içine çini kakma gibi teknikler kullanılırken bu örnekte, sırsız tuğlalara yıldız ve çokgen biçimi verilmiştir.

KAYNAKLAR

AREL,Ayda (1993), Menteşe Beyliği Mimarisinde Latin Etkileri, Uluslararası III.

Türk Kültürü Kongresi Bildirileri, 25-29 Eylül, Ankara.

DURAN, Remzi (1995), Menteşe Beyliği Mimarisi, D.E.Ü.,S.B.E., yayınlanmamış

doktora tezi, İzmir 1995.

2.4.7. PEÇİN AHMED GAZİ MEDRESESİ

Katalog : 21

Plân : 20

Resim : 321-326

Çizim: -

İnşâ Tarihi: H.777 / M. 1375

Yaptıran: Tacettin Ahmet Gazi

Mimarı: Bilinmiyor

Yeri: Milâs’ın 5 km kadar güneyinde bulunan Peçin Kalesi’nin güneyinde ve Orhan

Bey Câmii’nin kuzeyindedir.

Tarihlendirme: Medresenin taç kapısının üzerinde yer alan, beyaz mermer

üzerine sülüs hatla yazılmış olan beş satırlık inşâ kitabesi;

Taleb-ül il farizetün ala külli mülim müslime

Emr-i bi imareti hazel medresetül mübareketül emir-ül kebir-ül merabit

Sultan-ül sevah-il tacü’d-devletü’din Ahmed Gazi bin İbrahim aznasera

Fi sene seb’a ve seb’in ve seb’amiye.

Buna göre; Ulu Emir, Sahiller Sultanı, Murâbıt, Tacü’d-devletü’din sıfatlı,

İbrahim oğlu Ahmed Gâzi H.777/ M.1375 tarihinde medreseyi yaptırmıştır. Ahmed

Gâzi’nin medresenin ana eyvanında bulunan mezar taşı ise, 1391 tarihini taşır. Evliya

Çelebi medreseden;

“…. Ahmed Ağa medresesi gâyet ma’mûrdur. Ahmed Gâzi anda

medfûndur, ve medrese ile kal’a kapusu mâbeyninde bir sofa-i azîm, ve bu

sofanın yol aşırı kıblesinde Gâzî Ahmed Beğ’in ıyâli bir türbe-i pür-

envârda medfûnlardır ve bu kal’anın Enderûn birûnunda aslâ çârşû-yı

bâzâr ve hân-u hamâm yokdur…” şeklinde söz eder.254

Buradan medresenin 17. yüzyılda sağlam olduğu anlaşılmaktadır.

254 Evliya Çelebi; Seyahatname, c.9., çev.Yücel Dağlı-S.Ali Kahraman, İstanbul 2005, s.109

Plân

Malzeme olarak, küfeki taş ve moloz taşın birlikte kullanıldığı yapı255, açık

avlulu, iki eyvanlı simetrik medreseler grubuna girer. Medresenin girişi güney

cephesindedir. Güney cephesinde, taç kapının iki tarafında yer alan öğrenci odalarına

ait simetrik olarak yerleştirilmiş ikişer dikdörtgen pencere yer alır. Kapının sağ ve sol

kanadındaki odaların duvarında ikişer tane olmak üzere, simetrik yerleştirilmiş dört

tane çörten bulunur. Cepheden ileri taşan, sivri kemerli anıtsal kapıdan geçilen

eyvandan sonra avluya geçilir. Avlunun ortasındaki izler bir zamanlar burada

şadırvan olduğunun göstergesidir. Giriş eyvanının ekseninde yer alan, kemerle

avluya açılan ana eyvanda, Ahmed Gâzi’nin türbesi yer alır. Türbenin kuzey

duvarında, dışarıya açılan basık kemerli küçük bir kapı vardır. Ana eyvanın iki

yanında, üzeri beşik tonozla örtülü iki büyük oda yer almaktadır. Diğer odalara göre

daha büyük olan bu odalar muhtemelen kışlık dersane olarak kullanma amaçlı

yapılmıştır. Odaların kapıları dıştan profilli sivri kemerli, içten düz lentoludur.

Odaların doğu, batı ve kuzey duvarlarında birer niş; doğu tarafındaki odanın sağ

duvarında, batı tarafındaki odanın ise sol duvarında birer ocak bulunur. Bu odaların

kuzey cephede, duvarın üst seviyesinde açılmış birer dikdörtgen küçük penceresi de

bulunmaktadır. (Resim 321)

Medresenin hücrelerinin dördü, avlunun doğu ve batısına simetrik olarak

yerleştirilmiştir. Giriş kapısının sağ ve solunda da ikişer hücre yer almaktadır.

Odaların üzeri beşik tonozla örtülüdür. Tonozların üzeri düz dam şekline getirilerek

yazın ayazlık oluşturulmuştur.256 Güneyde bulunan odalar ile doğu ve batı da

bulunan odaları dar bir koridor ayırır. Bu koridorun üzeri de beşik tonozla

örtülmüştür. Bu koridorlar, doğu ve batı kanadından medrese damına çıkışı sağlayan

merdivenlere de yer açar. Yapı, araştırmacılar tarafından iki katlı kabul edilir,257 kimi

255 Yapının günümüzde tuğla olan ana eyvan kubbesi, son dönemlerde yapılan onarımların sonucudur. 256 Sözen, M; Anadolu Medreseleri I, İstanbul 1970, s.181 257M.Sözen türbenin doğu ve batısındaki dersane odalarının üstünde de birer mekânın yer aldığını, yarım metreye varan duvar kalıntılarından bunun çok açık olarak anlaşıldığını ifade eder. Yapının incelendiği tarihler göz önüne alarak bir değerlendirilmeye gidilebilir. Bkz. Sözen, M; a.g.e” s.179, Aslanapa, O; Türk Sanatı, İstanbul 1984, s.217: Arel, A; Menteşe Beyliği Devrinde Peçin, Anadolu Sanatı Araştırmaları I, İstanbul 1986, s.78

araştırmacılar ise; yapının iki katlı olmadığını, ana eyvanın doğusundaki odanın

üzerinde bulunan ikinci odanın döneminden olmadığını ileri sürmektedir.258

Genellikle ana eyvanın sağına ya da soluna konulması gelenek haline gelen

türbenin, bu yapıda ana eyvanda olması dikkat çekicidir. Ana eyvanın üst örtüsünün

kasnaklı bir kubbe ile örtülmüş olması ve avluya kemerle açılması da farklı bir

uygulamadır.259 Yapıda, medresenin güney cephesi, doğu duvarı batı duvarının bir

kısmı, avluya bakan iç duvarlar, koridorlar ve kapı içleri kesme küfeki taşı ile

kaplanmıştır. Cephe duvarlarının köşelerinde ise, büyük mermer bloklar bağlayıcı

olarak kullanılmıştır.

Yapıdaki Süslemelerin Yapısal ve İşlevsel Yüzeylere Göre Tanıtımı

Cephe

Medresede, süslemenin en yoğun kullanıldığı yer, yapının güney cephesinde

yer alan giriş kapısıdır. Cümle kapısında da alışıldık bezemeler yerine, profilli

silmelerle hareket sağlanmıştır. Giriş kapısının sivri kemeri, profilli silmelerin

etkisiyle gotik bir karakter kazanır. Bu tür kemerler, Menteşeoğulları’nın komşusu

olan Rodos’ta ve Kıbrıs’taki gotik yapılarda yaygın biçimde kullanılmıştır.260 Sivri

kemerin başlangıç seviyesinde, alt ve üstte kaval, içte ise düz silme olmak üzere üç

silmeli yatay hat ile kesilen dörtlü silmenin ikisi sivri kuşatma kemerini çevrelerken,

diğer ikisi devam ederek taç kapının etrafını dolaşır. Dikdörtgen giriş kapısı, altı düz

silmeden oluşan söve içindedir. Kapının üzerinde bulunan, beş sıra profilli silme

gotik etkiyi perçinler. Yapının taç kapısında bulunan karşılıklı iki niş dışında,

geleneksel kapılardan farklı düzenlenmiştir. Yarım yuvarlak nişler, çevrelerini

kuşatan tek sıra kaval silme dışında bezeme unsuru içermez. (Resim 322)

Kapının üzerinde yer alan alınlıkta dikdörtgen niş içindeki beş satırlık

mermer kitabe, dilimli kaş kemer içine Arapça sülüs hatla yazılmıştır. Kemerin her

iki yanında zencirek bordür yer alır. Kemerin köşe dolgularında ise, çapraz rumîler

ve kıvrım dallar birleşerek uç kısımda palmete dönüşür. Dilimli kaş kemerin en üst

dilimini, aynı kökten çıkıp ortada palmet oluşturduktan sonra, yanlarda yaprağa

dönüşen rumîler süsler. (Resim 323) 258 Duran, R; Menteşe Beyliği Mimarisi, DEÜ, SBE, yayınlanmamış doktora tezi, İzmir 1995, s.197 259 Sözen, M; a.g.e, s.182 260 Tanman, B; 14. ve 15. Yüzyıllarda Anadolu Türk Mimarlığında Gotik Etkiler, Afife Batur’a Armağan; Mimarlık ve Sanat Tarihi Yazıları, İstanbul 2005, s.218

Giriş ile aynı eksende, kubbe ile örtülü ana eyvan yer alır. Ahmed Gazi’nin

türbesinin bulunduğu ana eyvanın kuzey duvarında, sonradan açılmış bir kapı

bulunur.261Kubbenin kasnak altı seviyesinden başlayan düz ve kalın silme, ana

eyvanın iç duvarlarının örtü sisteminin şeklini göstererek dolanır. Türbenin avluya

bakan yüzündeki kemer üzengisinden başlayıp, içten dışa doğru, iki sıra ince

yuvarlak silme, bir sıra zencirek ve en son kalın yuvarlak silmeden oluşan profilli

silmeler, tüm kemeri diğer kemerin üzengi seviyesine kadar kat eder. İçten dışa hafif

kademeli olan bu silmeler cepheyi hareketlendirir.

Yapıda bulunan en önemli bezeme, ana eyvanın kemer köşe dolgularında

bulunan ve beyaz mermer üzerine yapılmış, bayrak tutan iki arslan kabartmasıdır.262

Sağ tarafta yer alan bayrakta, Arapça olarak Ahmed Gazi’nin adı yazılıdır.263 Arka

ayakları üzerinde oturur pozisyonda betimlenen arslanların kuyrukları bacaklarının

arasından geçerek ejder başı şeklinde bitmektedir. Ön ayakları ile bayrak tutan

arslanlar profilden verilmelerine karşın, ayakları cepheden verilmiştir. Geleneksel

Türk sanatında arslan gibi güçlü hayvanların sultan simgesi olarak kullanıldığı

bilinmektedir. Fakat arslan figürünün burada kullanıldığı şekliyle ilk kez karşılaşılır.

Gotik etkilerin yoğun olarak hissedildiği yapıda, Venedik armalarını hatırlatan arslan

figürlü armalar bu etkiyi güçlendirir.264 (Resim 326)

Ana eyvanın sağ ve solunda yer alan dersane odalarının kapılarında

uygulanan simetrik düzenleme, ana eyvanda uygulanan düzeni tekrarlar. Kemeri

dıştan çevreleyen silmenin oluşturduğu çerçevenin içindeki sivri kemerli kapıyı, birer

kaval silme kuşatır. Sağda bulunan kapıda, iki silme arasında yer alan, çaprazlardan

oluşan zencirek motifi, soldaki kapıda yoktur.

Yapıda kaval, iç bükey ve düz silmelerle hareket sağlanmıştır. Yapı, figür

kullanımındaki üslupla da dikkat çekmektedir. 261 Arel, A; Menteşe Beyliği Devrinde Peçin Şehri, Anadolu Sanatı Araştırmaları I, İstanbul 1968, s.77 262 Arslan figürü, günümüzde ortadan kalkmış bulunan Peçin girişindeki bir çeşmenin ayna taşında ve Milas Müzesi’nde bulunan 18.yy a ait başka bir çeşmenin ayna taşında görülmektedir. Bkz. A.Arel; Menteşe Beyliği Mimarisi’nde Latin Etkileri, Uluslar arası III. Türk Kültürü Kongresi, 25-29 Eylül 1993, Ankara, s.173 263 Arel’in “bölge üslubu” olarak tanımladığı bu kabartmalar için bkz. Aslanapa, O; “Türk Sanatı I-II”, İstanbul 1984, s.230: Arel, A; a.g.m, s.80: Ünal, H.R; Akdeniz’de İslam Sanatı, Erken Osmanlı Sanatı, Beyliklerin Mirası, İstanbul 2000, s.44 264 Venediklilerin Menteşe Beyleri ile yakın ilişkiler kurduğu, Balat’ta bir koloni bulundurduklarını ve bu şehirde bir kiliselerinin bulunduğunu hatırlarsak bu etkilenme doğaldır. Bkz.Arel, A; a.g.m, 80

KAYNAKLAR

AREL, Ayda (1986), Menteşe Beyliği Devrinde Peçin, Anadolu Sanatı

Araştırmaları I, İstanbul.

AREL, Ayda (1993), Menteşe Beyliği Mimarisi’nde Latin Etkileri, Uluslar arası

III. Türk Kültürü Kongresi, 25-29 Eylül 1993, Ankara.

ASLANAPA, Oktay (1984), Türk Sanatı I-II, İstanbul.

DURAN, Remzi (1995), Menteşe Beyliği Mimarisi, DEÜ, SBE, yayınlanmamış

doktora tezi, İzmir.

EVLİYA ÇELEBİ (2005), Seyahatname, C.9, çev.Yücel Dağlı-S.Ali Kahraman,

İstanbul.

SÖZEN, Metin (1970), Anadolu Medreseleri I”, İstanbul .

ÜNAL, R.Ünal (2004), Akdeniz’de İslam Sanatı, Erken Osmanlı Sanatı,

Beyliklerin Mirası, İstanbul.

TANMAN, B (2005), 14. ve 15. Yüzyıllarda Anadolu Türk Mimarlığında Gotik

Etkiler, Afife Batur’a Armağan; Mimarlık ve Sanat Tarihi Yazıları, İstanbul.

225

KAYNAKLAR

ACUN, Hakkı, (1999), Manisa’da Türk Devri Yapıları, Türk Tarih Kurumu

Basımevi, Ankara.

AKIN, Himmet,(1986), Aydınoğlu Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara.

AKSARAYÎ, K.Mahmud-i (2000), Müsamaretü’l–Ahbar, çev., Mürsel Öztürk,

Ankara.

AKTEMUR, Ali (2002), Türk Ahşap İşçiliği, Türkler Ansiklopedisi, C.8, Ankara.

AKTUĞ, İlknur, (1999), Batı Anadolu Beylikleri Mimarisinde Yapım Teknikleri,

Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınevi, Ankara.

ALTINOLUK, Ülkü, (1997), Su Şehri Birgi, İlgi, İstanbul.

ALTUN, Ara (1981), Kütahya’nın Türk Devri Mimarisi, Kütahya, İstanbul.

ALTUN, Ara (1988), Ortaçağ Türk Mimarisinin Anahatları İçin Bir Özet,

Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul.

ASLANAPA, Oktay (1977), Yüzyıllar Boyunca Türk Sanatı (14. yüzyıl), İstanbul

ASLANAPA, Oktay (1984 a ), Türk Sanatı I-II”, Kervan Yayınları, İstanbul.

ASLANAPA, Oktay (1984 b), Türk Sanatı, Remzi Yayınevi, İstanbul.

ASLANAPA, Oktay (1990), Türk Sanatı, İstanbul.

ASLANAPA, Oktay (1991)Anadolu’da İlk Türk Mimarisi (Başlangıcı ve

Gelişmesi), Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara.

ÂŞIK PAŞAZADE (2003), Osmanoğulları’nın Tarihi, çev., K.Yavuz-M.Y. Saraç,

İstanbul.

AREL, Ayda, (1970) Batı Anadolu’dan Birkaç Yapının Tarihlendirilmesi ve XV.

Yüzyıl Osmanlı Mimarisi Hakkında, Anadolu Sanatı Araştırmaları II, İstanbul.

AREL, Ayda (1968), Menteşe Beyliği Devrinde Peçin Şehri, Anadolu Sanatı

Araştırmaları I, İstanbul.

AREL, Ayda (1999) Menteşe Beyliği Mimarisi’nde Latin Etkileri, Uluslararası III.

Türk Kültürü Kongresi Bildirileri 25-29 Eylül, Ankara.

AREL, Ayda (2003), Bir "temellük" Aracı Olarak Mimarlık : Menteşe Beyliği

Örneği, 16 – 17 Nisan,"Beylikler Dönemi Kültür ve Sanatı", İstanbul.

226

ARIK, Rüçhan (1969), Erken Devir Anadolu-Türk Mimarisinde Türbe Biçimleri,

Anadolu, XI, İstanbul.

ARMAĞAN, Munis (1983), Belgelerle Beylikler Devrinde Tire, İzmir.

ARSEVEN, Celal E (1970) Türk Sanatı, Cem Yayınevi,İstanbul.

ASLANOĞLU, İnci ( 1977), Tire’de Üç Cami, Vakıflar Dergisi, VIII,

ASLANOĞLU, İnci (1978), Tire’de Camiler ve Üç Mescit, Ankara.

ATEŞ, İbrahim-Erdoğan A. (1986), İl İl Vakıflar 86, VGM Yayınları, Ankara

AYAN, Havva,(1995) “ Manisa Kent Tarihi Üzerine Yazılar/I”, Manisa, IX, 29-32

AYDINOĞLU, Begüm (1986), Batı Anadolu Beylikler Dönemi Mimari Plastiği,

(İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, ) İstanbul.

AYVERDİ, E.Hakkı (1966), Osmanlı Mimarisinin İlk Devri, İstanbul.

AYVERDİ, E.Hakkı (1972), Osmanlı Mimarisi’nde Çelebi Sultan ve II. Murad

Devri, İstanbul.

BAKIRER, Ömür (1971), Anadolu’da XIII. Yüzyıl Tuğla Minarelerinin Konum,

Şekil, Malzeme ve Tezyinat Özellikleri, Vakıflar Dergisi, S. IX, Ankara.

BAKIRER, Ömür (2000 a) Onüç ve Ondördüncü Yüzyıllarda Anadolu

Mihrabları, (2. Baskı) Ankara.

BAKIRER, Ömür (1981), Selçuklu Öncesi ve Selçuklu Dönemi Anadolu

Mimarisinde Tuğla Kullanımı, Ankara.

BAŞ, Ali (1989) Beylikler Dönemi Hanları, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Konya.

BAŞGELEN, Nezih (1993), Çağlar Boyunca Anadolu’da Duvar, Arkeoloji ve

Sanat Yayınları, İstanbul.

BAŞKAN, Çiğdem (1990), Ortaçağ Anadolu Türk Mimarisinde Renkli Taş İşçiliği,

Kültür ve Sanat, 2/8, Ankara.

BAŞKAN, Seyfi (1985), Ortaçağ Anadolu Türk Ahşap Sanatı, İlgi, 19/42, İstanbul.

BAŞKAN, Seyfi (1990), Ortaçağ Anadolu Türk Mimarisinde Renkli Taş Kullanımı,

Kültür ve Sanat, 2/8, Ankara.

BATUR, Afife (1974), Osmanlı Mimarisinde Kemer. Strüktür-Biçim İlişkisi

Üzerine Bir Deneme, İTÜ Mimarlık Fakültesi Yayını, İstanbul.

BATUR, Afife (1970), Osmanlı Camilerinde Almaşık Duvar Üzerine, Anadolu

Sanatı Araştırmaları II, İstanbul

227

BAYKARA, Tuncer (1988), Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş, Ankara.

BAYAT, Ali Haydar (1994), “Birgi Ulu Cami Minberi (712/1322)”, XI. Türk Tarih

Kongresi, 5-9 Eylül 1990, Kongreye Sunulan Tebliğler, C. II, Ankara.

BAYAT, Ali Haydar (1997), İsa Bey Camii Minberi (1375), Geçmişten Günümüze

Selçuk Sempozyumu ( 4-6 Eylül 1997), İzmir.

BAYATLI, Orhan (1956), Bergama Tarihinde Türk İslam Eserleri, İstanbul.

BİLGİN, İlhami (1962), Selçuklular ve Beylikler Devrine Ait Yayınlanmamış Üç

Kitabe, Vakıflar Dergisi, S.5, Ankara.

BİLGİN, İlhami (1983), Manisa Saruhan Bey Türbesi ve Zaviyesi”, Manisa, S.4,

Manisa.

BOZER, Rüstem (1992 a), 15. Yüzyılın Ortasına Kadar Anadolu Türk

Sanatında Ahşap Kapılar, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış

Doktora Tezi, Ankara.

BOZER, Rüstem, (1992b), Eğri Kesim Tekniğinde Anadolu’dan Bir Örnek: Konya

II. Kılıçarslan Türbesi’nin Kapı Kanatları, IX. Vakıf Haftası Kitabı,VGM

Yayınları, Ankara.

BOZOĞLU, Tülin (1987), İzmir İlinde Bir Kültür Merkezi: Birgi, Arkitekt, S.440,

İstanbul.

CAHEN, Claude(1994), Osmanlılar’dan Önce Anadolu’da Türkler, çev. Yıldız

Moran, İstanbul.

CANTAY, Gönül (2002 a), Osmanlı Külliyelerinin Kuruluşu, Ankara.

CANTAY, Gönül (2002 b), Anadolu Beylikler Mimarisi”, Türkler . C. 8, Ankara.

CANTAY, Gönül (2003), Anadolu Beylikler Dönemi Mimarisinde Ortaya

Konulan Yenilikler, 16 - 17 Nisan, "Beylikler Dönemi Kültür ve Sanatı",

İstanbul.

CANTAY, Gönül (2003), Sivas Gök Medrese Cephesinde Bezeme İfadesi”,

Cumhuriyetin 80. Yılında Sivas Sempozyumu Bildirileri, (15-17 Mayıs 2003-

Sivas), Sivas.

CANTAY, Gönül (2006), Erzurum, İlhanlı Medreselerinde Heraldik İfadeler, IX.

Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu

(21-23 Nisan 2005-Erzurum) Erzurum.

228

CEZAR, Mustafa (2003), “Beylikler Dönemi Kültür ve Sanatının Genel

Karakteri”, 16 - 17 Nisan, "Beylikler Dönemi Kültür ve Sanatı", İstanbul.

ÇAKMAK, Şakir (2002), Tire Hamamları, Ankara.

ÇAKMAK, Şakir (2002) Erken Dönem Osmanlı Mimarisinde Taçkapılar,

Ankara.

DİVİTÇİOĞLU, Sencer (1996), Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu, İstanbul.

DEMİR, Mustafa (1997),Saruhanoğulları Devrinde Manisa İmaretleri”, Manisa,

Manisa.

DEMİRİZ, Yıldız (2000), İslam Sanatında Geometrik Süsleme, İstanbul.

DURAN, Remzi (1995), Menteşe Beyliği Mimarisi, Dokuz Eylül Üniversitesi,

Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir.

DURAN, Remzi- GÖKÇE, Turan ( 1997) Selçuk Kitabeleri, Geçmişten Günümüze

Selçuk Sempozyumu ( 4-6 Eylül 1997), İzmir.

DURAN, Remzi (2002), Menteşeoğulları Beyliği Mimarisi, Türkler . C. 8, Ankara.

DURUKAN, Aynur (1988), Balat İlyas Bey Cami, Ankara.

DURUKAN, Aynur (2003), Menteşe Beyliği Döneminde Balat (Antik Miletus),16 -

17 Nisan, "Beylikler Dönemi Kültür ve Sanatı", İstanbul.

DURUKAN, Aynur ( 1992), Ortaçağ Türk Mimarisinde Restorasyon Çalışmaları,

IX. Vakıf Haftası Kitabı, VGM Yayınları, Ankara.

EMECEN, Feridun M (2001), İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası,

İstanbul.

EMRE, Necmettin (1937), Aydınoğulları ve Eserleri, Arkitekt, İstanbul.

ENVERİ, (1929), Düsturname-i Enverî, çev. Mükrimin Halil Bey, İstanbul.

ERAVCI, Mustafa-KORKMAZ, M. (1999), Saruhanoğulları ve Osmanlı Klasik

Döneminde Manisa’da Yaşayan Kültür İzleri, Manisa.

ERÇİL, Erdoğan (2000) Müslüman- Türk Devletleri Tarihi, Ankara.

EROĞLU, Zekai (1939), Muğla Tarihi, İzmir 1939.

ERSOY, H. (1942), Ulu Câmi, Ulu Medrese, Gediz, S.57. Manisa.

EVLİYA, Çelebi,( 2005) “Seyahatname”, IX, ( Haz., Y.Dağlı-S.A.Kahraman vd),

Yapı Kredi Yayıncılık, İstanbul.

EYİCE, Semavi (1970), İlyas Bey Câmi, Türk Ansiklopedisi, XX. Ankara.

229

GRABAR, Oleg (1998), İslam Sanatının Oluşumu, çev. Nuran Yavuz, YKY,

İstanbul.

GÖKÇE, Muhlis-Türe, Altan vd, (1992), Manisa’nın Kültür ve Tabiat Varlıkları,

Manisa Belediyesi Kültür Yayınları Dizisi I, Manisa.

GÖKÇEN, İbrahim (1946), Sicillere Göre XVI. Ve XVII. Asırlarda Saruhan

Zâviye ve Yatırları, İstanbul.

GÖRÜR, Muhammed (1999), Beylikler Dönemi Mimarisinde Taş Süsleme, H.Ü.,

Sanat Tarihi Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara.

GÖRÜR, Muhammed (2002 a), Beylikler Dönemi Mimarisinde Figürlü Süsleme,

Türkler . C. 8, Ankara.

GÖRÜR, Muhammed (2002 b), Beylikler Dönemi Mimarisinde Taş Süsleme

Programı, Türkler . C. 8, Ankara.

GÖNDOĞDU, Hamza ( 1993), İkonografik Açıdan Türk Sanatında Rumi ve

Palmetler, “Sanat Tarihinde İkonografik Araştırmalar”, Güner İnal’a Armağan,

Ankara.

GÜNEY, Gül (1998), Batı Anadolu Bölgesi’nde ( Aydın, İzmir, Manisa)

Beylikler Dönemine Ait Özellikli Altı Caminin Süslemeleri, Ege Üniversitesi,

Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir.

GÜNER, Hamza (1961), Kütahya Camileri, Kütahya Vilayet Matbaası, Kütahya.

İBN BATTÛTA Tancî (2000), İbn Battûta Seyahatnâmesi I-II, çev., A.Sait

Aykut, İstanbul.

İBN-İ BİBİ (1956), El-evâmirü’l-alâiyye fi’l-umûr’l-Alâiyye, çev, A.Erzin,

Ankara.

İLTER, Fügen (1971), Birgi Güdük Minare Camisi, Anadolu, XIII., Ankara.

İNAL, Güner ( 1982), Orta Çağlarda Anadolu’da Çalışan Suriye ve Mezopotamyalı

Sanatçılar, Sanat Tarihi Yıllığı XI, İstanbul.

İNALCIK, Halil (2004), Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600), çev.,

Ruşen Sezer, İstanbul.

İŞERİ, Kıymet (1998), Birgi; Kent ve Mimari Üzerine Bir İnceleme, Marmara

Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,

İstanbul.

KAĞNICIOĞLU, Celal (1964), Tarihi ve Turistik Yönü ile Kütahya, Kütahya.

230

KABAOĞLU, Aylin (1992), Milet İlyas Bey Camii –Sorunlar-Acil Tedbirler, X.

Vakıf Haftası Kitabı, Ankara.

KAFESOĞLU, İbrahim (1986), Türk Milli Kültürü, İstanbul.

KARAMAĞARALI, Beyhan (1993), İçiçe Daire Motiflerinin Mahiyeti Hakkında,

Sanat Tarihinde İkonografik Araştırmalar: Güner İnal’a Armağan, Ankara.

KALFAZADE, Selda (1995), Anadolu’da Aydınoğlu Dönemi Mimarisi, İ.Ü.

Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul.

KALFAZADE, Selda (1996), Aydınoğlu Eserlerinde Çini Kullanımına Dair, Prof.

Dr. Şerare Yetkin Anısına Çini Yazıları, İstanbul.

KESKİNER, Cahide (2002), Türk Süsleme Sanatlarında Stilize Çiçekler –Hatai-,

Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara

KIZIL, Abuzer (2002), Uygarlıkların Başkenti Milas (Mylasa) ve Çevresi, Milas.

KIZILTAN, Ali (1958), Anadolu Beyliklerinde Cami ve Mescitler ( 14. Yüzyıl

Sonuna Kadar), İTÜ Mimarlık Fakültesi Yayınları, İstanbul.

KOCA, Salim ( 2002), Anadolu Türk Beylikleri, Türkler Ansiklopedisi, C.8,

Ankara.

KÖKLÜ, Nusret (1983-84), Saruhanlılar Devrinde Manisa”, Manisa, S.4-7,

Manisa.

KÖPRÜLÜ, Fuad (1941), “Ortazaman Türk-İslam Feodalizmi”, Belleten, S.19,

Ankara.

KUBAN, Doğan (1965), Anadolu Türk Mimarisinin Kaynak ve Sorunları,

İstanbul.

KUBAN, Doğan (1962), Bir Batı Anadolu Gezisi, İstanbul.

KUBAN, Doğan (1982), Türk ve İslam Sanatı Üzerine Denemeler, İstanbul.

KURAN, Abdullah (1969), Anadolu Medreseleri, Ankara.

KÜÇÜK, Sevgi (2000), Sanat Tarihi Terminolojisinde Lotus ve Palmet, 7-10 Mart,

Celal Esad Arseven Anısına Sanat Tarihi Semineri Bildirileri, İstanbul.

MANSEL, Arif M. (1971), Ege ve Yunan Tarihi, Ankara.

MERÇİL, Erdoğan (2000), Müslüman-Türk Devletleri Tarihi, Ankara

MUTAF, Abdülmecit (1995), Şehir Tarihi Açısından; Manisa’nın Arşiv Kaynakları”,

Manisa, S.9, Manisa.

231

MÜLAYİM, Selçuk (1982a), Anadolu Türk Mimarisinde Geometrik Süslemeler,

Ankara.

MÜLAYİM, Selçuk (1982 b), Selçuklu Süslemeciliğinde Tematik Sınıflama, DTCF

Atatürk’ün 100. Doğum Yılına Armağan Dergisi, Ankara.

MÜLAYİM, Selçuk (2003), Balat İlyas Bey Camiinde Cephe Tasarımı, 16 - 17

Nisan, "Beylikler Dönemi Kültür ve Sanatı", İstanbul.

MÜLAYİM, Selçuk ( 1997), Anadolu Türk Sanatında 14. Yüzyıl, Sanat Tarihi

Araştırmaları Dergisi, S.10, İstanbul.

NAUMAN, Rudolf (1975), Eski Anadolu Mimarlığı, (çev. Beral Madra), Ankara.

NECEFOĞLU, Hacalı (1994), Selçuklu Mimarisinde Kristallografik Nakışların Yeri,

III.Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Semineri Bildirileri (22 Mayıs 1993), Konya.

ÖDEN, Zerrin (2002), Aydınoğulları Beyliği, Türkler . C. 8, Ankara.

ÖDEKAN, Ayla (1977), Osmanlı Öncesi Anadolu Türk Mimarisinde Mukarnaslı

Portal Örtüleri, İstanbul.

ÖDEKAN, Ayla (2000), Türkiye Tarihi 1 “Osmanlı Devletine Kadar Türkler”,

İstanbul.

OGAN, Aziz, (1956), Aydın Oğullarından İsa Bey Camii, Vakıflar Dergisi, S.III,

Ankara

ÖGEL, Bahaeddin (1984), Türk Kültür Tarihi, Ankara.

ÖGEL, Semra (1965), Anadolu Ağaç Oymacılığında Mail Kesim, Sanat Tarihi

Yıllığı 1964-65, İstanbul.

ÖGEL, Semra (1966), Anadolu Selçukluları’nın Taş Tezyinatı, Ankara.

ORAL, M. Zeki (1962), “Anadolu’da Sanat Değeri Olan Ahşap Minberler,

Kitabeleri ve Tarihçeleri”, Vakıflar Dergisi V., Ankara.

ÖNEY, Gönül (1968), Anadolu Mimarisinde Antik Devir Malzemesi”, Anadolu, S.

12, Ankara.

ÖNEY, Gönül (1969), Anadolu Selçuklu ve Beylikler Devri Ahşap Teknikleri”,

Sanat Tarihi Yıllığı III, İstanbul.

ÖNEY, Gönül (1989), Beylikler Devri Sanatı 14.-15. Yüzyıl (1300-1453), Ankara.

ÖNEY, Gönül (2000), Erken Osmanlı Sanatı: Beyliklerin Mirası, İstanbul.

ÖNKAL, Hakkı (1993 a) “Birgi Karaoğlu Camii Haziresindeki Mezar Taşları”, Prof.

Yılmaz Önge Armağanı, Konya.

232

ÖNKAL, Hakkı (1993 b), Birgi Ulu Camii ve Selçuklu Geleneğiyle İlişkisi Üzerine”,

I.ve II. Selçuklu Medeniyeti Semineri Bildirileri, Konya.

ÖNKAL, Hakkı (1999), Birgi Ulu Camii Hakkında Bazı Mülahazalar, 9.

Milletlerarası Türk El Sanatları Kongresi, Ankara.

ÖNKAL, Hakkı (1991), Tire Türbeleri, Ankara.

ÖZBEK, Yıldıray (2002), Osmanlı Beyliği Mimarisinde Taş Süsleme ( 1300-

1453), Ankara.

PAKBEN, Dilek (1987), Selçuk (Ayasuluk) Beylikler Dönemi Anıtları

Araştırması, Koruması ve Restorasyon Önerileri, Dokuz Eylül Üniversitesi Fen

Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir.

PEKER, Ali U. (2000), Anadolu’nun 13. Yüzyılını Anlamak, Semra Ögel’ e

Armağan- Mimarlık ve Sanat Tarihi Yazıları, İstanbul.

PITCHER, Donald (2001), Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası, çev.

Bahar Tırnakçı, İstanbul.

RAMSAY, W.M (1961), Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, çev. Mihri Pektaş,

İstanbul.

RİEFSTAHL, Rudolf (1941), Cenubi Garbi Anadolu’da Türk Mimarisi, (çev. C.

Berktin, ) İstanbul.

SEVİM, Sezai (1992), XVI. Yüzyılda Karasi Sancağı ( Tahrir Defterlerine Göre),

Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi

Ankara.

SÖNMEZ, Selami (1992), Anadolu’daki Selçuklular ve Beylikler Dönemi

Medreseleri, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış

Doktora Tezi, Erzurum.

SÖNMEZ, Zeki (1989), Başlangıcından 16. Yüzyıla Kadar Anadolu Türk

Mimarisi’nde Sanatçılar, Ankara.

SÖNMEZ, Neslihan (2002), Geleneğin Devamlılığı Bağlamında Osmanlı

Camilerinin Pencere Tasarımına Batı Anadolu Beyliklerinin Etkileri, The 11 th

International of Turkish Art (August 23-28 1999), Utrecht- The Netherlands.

SÖZEN, Metin (1972), Anadolu Medreseleri ( Selçuklu ve Beylikler Devri I-II),

İstanbul.

233

SÜMER, Faruk (1977), XIV.Yüzyılda Türkiye, Yüzyıllar Boyunca Türk Sanatı

(14.yüzyıl), İstanbul.

ŞAHİNOĞLU, Metin (1977), Anadolu Selçuklu Mimarisinde Yazının Dekoratif

Eleman Olarak Kullanılışı, Türk Eğitim Vakfı Yayını, İstanbul.

ŞEKER, Mehmet (1997), Aydınoğulları Beyliği ve Ayasulug, Geçmişten

Günümüze Selçuk Sempozyumu ( 4-6 Eylül 1997), İzmir.

ŞİMŞİRGİL, Ahmet (2002), Saruhanoğulları Beyliği, Türkler . C. 6, Ankara 2002.

TANMAN, Baha (2005), 14. ve 15. Yüzyıllarda Anadolu Türk Mimarlığında Gotik

Etkiler, Afife Batur’a Armağan; Mimarlık ve Sanat Tarihi Yazıları, İstanbul.

TOP, Mehmet, (2002), Ortaçağ Türk Mimarisinde Mihrab, Türkler . C. 8, Ankara.

TURAN, Rahmi (2002), Türkiye Selçukluları ve Anadolu Beyliklerinde

Teşkilat,Türkler Ansiklopedisi, Ankara.

TURAN, Osman (1984), Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul.

TURAN, Osman (1988), Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar,

Ankara.

TURAN, Osman (2003), Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, Ötüken

Yayınevi, İstanbul.

TÜFEKÇİOĞLU, Abdüllatif (2001), Erken Dönem Osmanlı Mimarisinde Yazı,

Ankara.

ULUÇAY, Çağatay (1940), Saruhanoğulları Eserlerine Dair Vesikalar, İstanbul.

ULUÇAY, Çağatay-İbrahim Gökçen, (1939)“Manisa Tarihi”, İstanbul.

UYSAL, Osman (2000), Germiyanoğlu-Osmanlı İlişkilerinin Sanattaki Yansıması,

7-10 Mart, Celal Esad Arseven Anısına Sanat Tarihi Semineri Bildirileri,

İstanbul.

UYKUCU, Ekrem (1983), İlçeleriyle Birlikte Muğla Tarihi ( Coğrafya ve Sosyal

Yapı), İstanbul.

UZUNÇARŞILIOĞLU,İsmail H., (1929), Kitabeler ve Sahip, Saruhan, Aydın,

Menteşe, İnanç, Hamitoğulları Hakkında Malumat II, İstanbul.

UZUNÇARŞILIOĞLU, İsmail H.(1988), Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu,

Karakoyunlu Devletleri, Ankara.

ÜNAL, Hüseyin R.(1982),Osmanlı Öncesi Anadolu-Türk Mimarisinde

Taçkapılar, İzmir.

234

VARLIK, Mustafa (1972), Germiyanoğuları Tarihi, Ankara.

VARLIK, Mustafa (1992), Anadolu Beylikleri, Doğuştan Günümüze Büyük İslam

Tarihi, C. 8, İstanbul.

VARLIK, Mustafa (2002) Germiyanoğulları Beyliği, Türkler . C. 6, Ankara.

WİTTEK, Paul (1999), Menteşe Beyliği, çev. O. Gökyay, (3. Baskı) Ankara.

YAVUZ, Behiç (1990), Birgi Coğrafyası, Tarihçesi ve Tarihi Yerleri, Ödemiş.

YÜCEL, Yaşar (1991), Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I-II, Ankara.

YÜCEL, Erdem (1975), Selçuklu Ağaç İşçiliği, Sanat Dünyamız, 2/4, İstanbul.

YETKİN, Suut K (1970) Türk Mimarisi, Bilgi Yayınevi, Ankara.

YETKİN, Suut,K. (1974), İslam Ülkelerinde Sanat, Cem Yayınevi, İstanbul

YETKİN, Şerare (1986), Anadolu’da Türk Çini Sanatının Gelişmesi, İstanbul.

YETKİN, Şerare (1993), “Bazı Selçuklu ve Beylikler Devri Taş Süslemelerindeki

Figürlü Plastikle İlgili İkonografik Yorumlar”, Sanat Tarihinde İkonografik

Araştırmalar: Güner İnal’a Armağan, Ankara.

YÜCEL, Erdem (1977), Osmanlı Ağaç İşçiliği, Kültür ve Sanat, İstanbul.

ZACHARİADOU, Elizabeth (1982), Trade and Crusade, Venetian Crete and the

Emirates of Menteshe and Aydın (1300-1415), Venice.

VIII

KISALTMALAR

a.g.e. : Adı Geçen Eser

a.g.m. : Adı Geçen Makale

B.A. : Başbakanlık Arşivi

C. : Cilt

Çev. : Çeviren

D.E.Ü. : Dokuz Eylül Üniversitesi

E.Ü. : Ege Üniversitesi

Haz. : Hazırlayan

İ.A. : İslâm Ansiklopedisi

İ.Ü.E.F. : İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

M.Ü. : Marmara Üniversitesi

T.O.E.M. : Tarihî Osmanî Encümeni Mecmuası

V.D. : Vakıflar Dergisi

V.G.M. : Vakıflar Genel Müdürlüğü

239

Plân 1 Birgi Ulu Camii

240

Plân 2 Selçuk İsa Bey Camii

241

Plân 3 Birgi Hatuniye Türbesi

242

Plân 4 Tire Süleyman Şah Türbesi

243

Plân 5 Birgi Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi

244

Plân 6 Manisa Ulu Camii ve İshak Bey Türbesi

245

Plân 7 Manisa Ulu Camii Medresesi

246

Plân 8 Revak Sultan Türbesi

247

Plân 9 Saruhan Bey Türbesi

248

Plân 10 Analcı Mescidi

249

Plân 11 Kurşunlu Camii

250

Plân 12 Vacidiye Medresesi

251

Plân 13 II. Yakup Bey İmareti

252

Plân 14 İshak Fakih Camii

253

Plân 15 Çine Ahmed Gâzi Camii

254

Plân 16 Milas Ulu cami

255

Plân 17 Milas Firuz Bey Camii

256

Plân 18 Balat İlyas Bey Camii

257

Plân 19 Turgut (Leyne) İlyas Bey Camii

258

Plân 20 Peçin Ahmed Gazi Medreses,

259

Çizim 1 Birgi Ulu Camii Minare Gövdesinin Süslemeleri

Çizim 2 Birgi Ulu Camii , Kaideden Minareye Geçiş Bordürü ( Günümüze Ulaşmamıştır.)

260

Çizim 3 Birgi Ulu Camii Mihrap Bordürleri Çizim 4 Mihraptan Detay 1

Çizim 5 Mihraptan Detay 2 Çizim 6 Mihraptan Detay 3

261

Çizim 7 Mihraptan Detay 4 Çizim 8 Mihraptan Detay 5

Çizim 9 Mihraptan Detay 6 Çizim 10 Mihraptan Detay 7

262

Çizim 11 Mihraptan Detay 8

Çizim 12 Mihraptan Detay 9

263

Çizim 13 Mihraptan Detay 10

Çizim 14 Mihraptan Detay 11

Çizim 15 Kavsara Kemeri , Köşe Yüzey Dolgu Örnekleri

264

Çizim 16 Mihrap Sütüncesi

Çizim 17 Mihrap Önü Kubbesi Kemer Yüzeyi

Çizim 18 Mihrap Önü Kubbesi , Kemer Yüzeyini Sınırlayan Bordür

265

Çizim 19 Birgi Ulu Camii Minber Kapısı Tacı

Çizim 20 Minber Bordürü 1

Çizim 21 Minberi Korkuluklarının Madeni Kabaraları

266

Çizim 22 Minber Bordürü 2

Çizim 23 Minber Bordürü 3

Çizim 24 Minber Bordürü 4

Çizim 25 Minber Bordürü 5

Çizim 26 Minber Bordürü 6

267

Çizim 27 Pencere Kanadı Bordürü

Çizim 28 Şemse Örnekli Pencere Kanadı

268

Çizim 29 Selçuk İsa Bey Batı Cephesinde Devşirme Bordür

Çizim 30 Selçuk İsa Bey, Batı Giriş Eyvanında, Yıldız Tonozun Ortasında Bulunan Çarkıfelek Motifi

269

Çizim 31 Tire Süleyman Şah Türbesi, Kemer Kilit Taşında Rozet

Çizim 32 Tire Süleyman Şah Türbesi, Kemer Köşe Yüzeyinde Geometrik Süsleme

270

Çizim 33 Birgi Aydınoğlu Türbesi , Kubbe Merkezi Geometrik Süsleme

Çizim 34 Birgi Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Kubbe Eteğinde Süs Kufîsi

Çizim 35 Birgi Aydınoğlu Mehmed Bey Türbesi, Kubbe Kasnağında Pencere Köşe Yüzeyi

271

Çizim 36 Manisa Ulu Camii Medresesi, Cümle Kapısı Lento Alt Yüzeyinde Kabara

Çizim 37 II.Yakup İmareti, Türbe Zemini Bordürü 1

Çizim 38 II.Yakup İmareti Türbe Zemini Bordürü 2

272

Çizim 39 İshak Fakih Camii Minare Gövdesinde Zencirek Bordür

Çizim 40 İshak Fakih Camii Minare Gövdesinde Ok Ucu Bordür

Çizim 41 Çine Ahmed Gazi Camii Minber Bordürü 1

Çizim 42 Çine Ahmed Gazi Minber Bordürü 2

273

Çizim 43 Çine Ahmed Gazi Camii Minber Yan Aynalığı

Çizim 44 Çine Ahmed Gazi Camii Minber Korkuluğu

274

Çizim 45 Firuz Bey Camii Son Cemaat Yeri Korkuluk Şebekesi 1

Çizim 46 Firuz Bey Camii Son Cemaat Yeri Korkuluk Şebekesi 2

Çizim 47 Firuz Bey Camii Son Cemaat Yeri Korkuluk Şebekesi 3

275

Çizim 48 Firuz Bey Camii Son Cemaat Yeri Giriş Cephesinde Saçak Altı Geometrik Süslemesi

Çizim 49 Firuz Bey Camii Son Cemaat Giriş Kemerinin Oturduğu Yastığın Doğu Yüzeyinde Bitkisel Bezeme

Çizim 50 Firuz Bey Camii Son Cemaat Giriş Kemerinin Oturduğu Yastığın Batı Yüzeyinde

Bitkisel Bezeme

276

Çizim 51 Firuz Bey Camii Cümle Kapısı Lento Alt Yüzeyinde Bitkisel Süsleme

Çizim 52 Firuz Bey Camii Cümle Kapısı Son Cemaat Yeri Üst Pencere Tavan Yüzeyinde

Geometrik Süsleme

Çizim 53 Firuz Bey Camii Cümle Kapısı Son Cemaat Yeri Üst Pencere Dış Alınlık Yüzeyinde

Geometrik Süsleme

277

Çizim 54 Firuz Bey Camii, Mihrap Alınlık Yüzeyi

Çizim 55 Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lento Dış Yüzey Süslemesi 1

278

Çizim 56 Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lento Dış Yüzey Süslemesi 2

Çizim 57 Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lento Dış Yüzey Süslemesi 3

Çizim 58 Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lento Dış Yüzey Süslemesi 4

279

Çizim 59 Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lento Dış Yüzey Süslemesi 5

Çizim 60 Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 6

Çizim 61 Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 7

280

Çizim 62 Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 8

Çizim 63 Balat İlyas Bey Camii, Pencere Lentosu Dış Yüzey Süslemesi 9

Çizim 64 Balat İlyas Bey Camii, Cephe Bordürü 1

281

Çizim 65 Balat İlyas Bey Camii, Cephe Bordürü 2

Çizim 66 Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Kemer Aynalığında Ok Ucu Motifi

Çizim 67 Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Orta Kemer Kilit Taşında Kabara

282

Çizim 68 Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Batı Kemer Kilit Taşında

Çini Kakmalı Kabara

Çizim 69 Balat İlyas Bey Camii, Cümle Kapısı Doğu Kemer

Kilit Taşında Çini Kakmalı Kabara

283

Çizim 70 Balat İlyas Bey Camii, Güney Duvarı Batı Alt Pencere Tavan Bezemesinden Detay

Çizim 71 Balat İlyas Bey Camii, Batı Duvarı Güney Alt Pencere Tavan Bezemesinden Detay

284

Çizim 72 Firuz Bey Camii, Kubbeden Tromp Detayı

Çizim 73 Balat İlyas Bey Camii, Kubbeden Tromp Detayı

Resim 185 İshak Fakih Camii

Resim 186 Cephede Bitkisel Süsleme

Resim 187 Cephede Geometrik Süsleme

Resim 188 Detay

Resim 189 Minare Kaidesinden Gövdeye Geçiş

Resim 190 Minare Gövdesinde Okucu Motifi

Resim 191 Minare Gövdesinde Zencirek Bordür

Resim 192 Mihrap

Resim 165 Analcı Mescidi

Resim 166 Mihrap Duvarı

Resim 167 Kubbe Merkezinde Kalemişi Bezeme

Resim 168 Kubbe Eteğinde Kalemişi Bordür Detayı

Resim 155 Revak Sultan Türbesi Kuzey Giriş Cephesi

Resim 156 Güney Cephede Bulunan Sağır Pencere

Resim 157 Sağır Pencerenin Üzerine Yerleştirilen Devşirme Malzeme

Resim 158 Giriş Cephesi Kemer Nişi İçinde Bulunan Devşirme Malzeme