the pala 41.sayı
DESCRIPTION
The PALA 41.SayıTRANSCRIPT
![Page 1: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/1.jpg)
T h e PA L A Yıl: 5 Sayı: 41 NİSAN 2013
GÖLGESİZ YAŞAM: AKADEMİK HAYATTA DÜRÜSTLÜK
YURT DIŞI EĞİTİM KROKİLERİ
FİDAN DİKİMİ
OKULDAN HABERLER
18 MART
SEFİLLER MÜZİKALİ
RAP
SALT GALATA
TOPKAPI SARAYI
MUN KULÜBÜMÜZ “NHSMUN (NEW YORK HIGH
SCHOOLS MODEL UNİTED NATION) ’13”TE
![Page 2: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/2.jpg)
Sorumlu Müdür Yardımcısı
Hakan KULABER
Sorumlu Öğretmenler
Zafer YAZ
Şahika PAT
Editör
Ege KESKİN
Web Yayım
Serkan YAMAN
Berna HAMARAT KAYA
İllüstrasyon
Zafer YAZ
Fotoğraf
Elif ABACI
Merhaba Sevgili The PALA Okuyucuları,
Bu sayımız dopdolunun da ötesinde gerçekten... İçinde yok yok. Akademik dürüstlük,
fidan dikimi, yurt dışı eğitimi için ipuçları, MUN Amerika, Sefiller Müzikali, RAP, ser-
giler, yarışmalar, geziler ve daha neler neler... Hepsi sizleri bekliyor.
Keyifle okumanız dileğiyle...
S A Y F A 2
Ege KESKİN
EDİTÖRDEN
Dizgi
Zafer YAZ
Baskı & Cilt
Şevki SÜTÇÜ
Renkli Basım
Nuri ÇEVİK
Düzeltmen
Zafer YAZ
Mizan COŞKUN ÖZGÜR
E-Mail:
Büyükdere Cad. No: 192 / 3
Maslak / İSTANBUL
Tel: 0212 286 11 30
Fax: 0212 276 40 58
Okul Gazetesi The PALA
(The Press Association of Lycee Attiudes)
İmtiyaz Sahibi Ömer ORHAN
![Page 3: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/3.jpg)
S A Y F A 3
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof.
Dr. Emrah Cengiz ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fa-
kültesi İşletme Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Selim Ya-
zıcı 18.02.2013 tarihinde okulumuza gelerek 10 ve 11. sınıf
öğrencilerine “Gölgesiz Bir Yaşam” başlıklı konferansı sun-
muşlardır. Bu konferansın amacı; öğrencilerin, akademik ya-
şamında ortaya çıkabilecek ve onları daha sonra bir gölge gibi
takip edecek olumsuz davranışlar konusuna dikkatlerini çeke-
bilmek ve dürüst bir akademik yaşamda sahip olmaları gereken
erdemli yaşam tarzının ip uçları hakkında farkındalık yarat-
maktır.
Öğrencilerin akademik yaşamlarında bağımsız ve sorumlu bireyler olabilmelerini hedef alan konferansta,
öğrencilik yaşamının başından sonuna kadar bu bilincin devam etmesi gerektiğinin üzerinde hassasiyetle
durulmuştur. Bu bilincin oluşmasında akademik ortamın önemi vurgulanırken diğer taraftan akademik
yaşam süreci içinde öğrencileri etkileyebilecek birçok olumsuz faktörün bulunmasının kaçınılmaz olduğu
da belirtilmiştir.
GÖLGESİZ YAŞAM: AKADEMİK HAYATTA DÜRÜSTLÜK
Konferansta yer alan alt başlıklar şöyledir:
Daralan Gençler ve Yılmayan Öğretmenler: Akademik Yaşam ve Sorumluluklar
• Ben Ezik miyim? Doğru İnsan Yaklaşımı!
• Kopya Çekmek: Sancılı Süreç
• Bilgisayar Mucizesi: Akademik Hayatta Sahtecilik, Dolandırıcılık
• Ben Arkadaşımı Satmam: Yardım ve Yataklık
• Cut, Copy, Paste Gençliği: Bilimsel Yazım ve Dürüstlük
Jenny CHAVUSH
IB Koordinatörü
![Page 4: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/4.jpg)
S A Y F A 4
04-08 Mart 2013 tarihleri arasında, 12. sınıf öğrencilerine, “YGS’ye Doğru Öneriler ve Önemli Tarih-
ler” konulu seminer düzenlenmiştir.
11 Mart 2013 tarihinde 12. sınıf velilerine, “YGS’ye Doğru Öneriler ve Önemli Tarihler” konulu semi-
ner düzenlenmiştir.
2012 - 2013 Eğitim - Öğretim Yılı Ana-Baba Okulu’nun “Zararlı Alışkanlıklar ve Bağımlılık (Madde,
Sigara, Alkol, İnternet vb.)” konulu beşinci oturumu 26 Mart 2013 Salı günü gerçekleştirilmiştir.
Gülin ŞEKERCİ
İstanbul Teknik Üniversitesi tanıtım gezisi 11. sınıf öğrencileriyle 26 Mart 2013 Salı günü gerçekleştirilmiştir.
18-21 Mart 2013 tarihlerinde, Hazır-
lık ve 9. sınıf öğrencilerine, “Madde
Kullanımı ve Bağımlılığın Zarar-
ları” konulu seminer düzenlenmiş-
tir.
![Page 5: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/5.jpg)
S A Y F A 5
Tuğba ELTER
“Robers Cave’de ne?” mi diyorsunuz? Robers Cave
Oklahoma’da bir milli park. Bu milli parkta 59 yıl ön-
ce bir Türk, Muzaffer Şerif, çok önemli bir deney ger-
çekleştirdi. Deney için 24 genç öğrenci, ıssız bir yaz
kampında birkaç ay geçirmeleri için bir araya getirildi-
ler. Hepsinin benzer geçmişleri ve ilgi alanları olması-
na dikkat edilmişti. Ders notları da aşağı yukarı aynı
seviyedeydi. Bu öğrenciler on ikişer kişilik iki gruba
ayrıldılar. İki grup da diğer grubun varlığından haber-
sizdi. Kaldıkları yerler birbirine epey uzak olduğu için
kimse diğer gruptaki deneklerle karşılaşmadı. Günler
geçtikçe iki grubun üyeleri de kendi içlerinde bir hiye-
rarşi oluşturmuş ve doğal bir şekilde astlar ve üstler
belirlenmişti. Astlar üstlere koşulsuz itaat ederken,
üstler onlara emir vermekten hatta zaman zaman sert
davranmaktan çekinmez olmuştu. Kendi içinde tanışan
ve kaynaşan gruplar bir süre sonra karşılaştırıldı. “Çatışmanın doğuşu” adını taşıyan ikinci aşamada öğrenciler tıpkı
sıradan izci kamplarında olduğu gibi, çeşitli spor ve eğlence dallarında yarışacaktı. Şaşırtıcı olan şey, istisnasız bü-
tün öğrencilerin öteki grubun mensuplarına düşmanca davranması oldu. Yarışmalar sırasında durum iyice kötüleşti.
Herkes normal hayattakinden çok daha iyi performans gösteriyordu, sanki bu yaz kampında başarılı olmak bir ölüm
kalım meselesiymiş gibi... İkincisi, karşı gruptakilere zarar vermek için hiçbir fırsatı kaçırmıyorlardı. Zamanla o
kadar ileri gittiler ve tehlike sinyalleri vermeye başladılar ki, bu noktada hemen deneyin son aşamasına geçildi. Bu
aşamada 2 grubun çıkarlarını da ilgilendiren ortak hedefler belirledi. Öğrencilere gene birtakım görevler veriliyordu
ama rekabet ortadan kaldırılmıştı. Bir grup için başarı olan şey öteki için başarısızlık hâlini almadığında huzur niha-
yet sağlandı. Şerif ve yanında görev yapanlar kampın yegâne su kaynağını kullanılmaz hâle getirdiler. Bu, iki tarafın
da sorunuydu. Öğrenciler bu sorunu kafa kafaya vererek çözmeyi bir süre sonra başardı. Hatta işler o derece yoluna
girdi ki dönüş yolunda aynı otobüse binmekte ısrar bile ettiler.
Robbers Cave deneyi aslında Henri Tajfel ve John Turner tarafından
1970'lerin ortalarında geliştirilmiş olan Sosyal Kimlik Kuramından yola
çıkmıştır. Bu kurama göre insanlarda, gruplara ayrılma ve kendi grubunu
diğer gruplardan daha üstün olarak algılama yönünde bir eğilim vardır.
Kendini değerli hissetmek isteyen insan, ait olduğu gruba kendini mal
eder. Grubun değerlerini ve davranış biçimini kendisi ile bütünleştirir ve
aşırı-sorgusuz bir biçimde benimseyebilir. Bu deneyde de insanoğlunun
benimsediği sosyal kimlik altında davranışlarının ne derece şekil alabilece-
ğini ve ayrıca bir sosyal grubun davranışlarının niyet etmiş bir güç tarafın-
dan yönetilebileceğini, farklı gruplar arasında düşmanlığın nasıl büyük bir
hızla büyütülüp savaşa dönüştürülebileceğini çok açık bir biçimde gösteril-
mektedir. Ayrıca grup ya da grupların ayrıştırılmasının, ötekileştirmenin
uygulanacak birtakım stratejik yöntemlerle mümkün olduğu gibi grupların
birbiriyle kaynaştırılması uzlaşma, barış ve uyumun formüllerini de göster-
mektedir. Bilgi güçtür. Gücü iyi yönde de kötü yönde de kullanabilir insa-
noğlu. Sizi kendi aklınızın gücünün yönlendirip yönlendirmediğini iyi dü-
şünmelisiniz.
ROBBERS CAVE
![Page 6: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/6.jpg)
S A Y F A 6
BENİM BAHARIM!..
Kışın bütün soğukluğu hepimizi bu sene epey üşüt-
tü mü dersiniz? Bu kış sizler için nasıl geçti bilemi-
yorum fakat tek bildiğim ben artık o pembe, beyaz,
mavi, mor rengârenk çiçekleri seyre dalmak istiyo-
rum. Saatlerce onlara bakıp baharın gelişini kutla-
mak istiyorum. Bahar bu yıl sanki bizimle oyun
oynuyor. Bir ısınıyoruz bir üşüyoruz. Hiç gelmeye-
cekmiş gibi gözüküyor fakat biz geldiğinin farkında
bile değiliz. Baharı ya hızlı yaşar yaza geçersiniz ya
da yavaş yavaş tüm güzelliklerinin içinizi sarmasına
izin vererek yaşarsınız. Bahar bir anlamda hayat
değil midir aslında? Kış, hayatımızın sert geçen,
soğuk dönemleriyken yaz, sıcaklığa bürünmüş kara
kuru bir çocuk... Peki, bu bahar da kim? Kış ve yaz
arasında sıkışıp kalmış mı? Baharın en güzel yanı
içine her şeyi alıyor olmasıdır. İnsanı soğuk bir ruh
hâlinden sıcak bir ruh hâline uğurlayan tatlı bir ha-
berci veya kuşların cıvıltılarıyla insanın kulağına
şarkılar fısıldayan bir müzisyen... İnsan mevsimler
geçerken, saatleri tüketirken, dakikalar bir bir biti-
verirken hiç fark etmiyor ki yaşamamış birçok yaşa-
mak istediğini, gerçekleştirememiş istediği hayalle-
rini... Durup kendi kendine ne kadar yol aldım diye-
meyecek kadar, mevsimlerin geçişini unutacak ka-
dar meşgul olduk hepimiz? Birbirimizi unuttuğumuz
yetmiyormuş gibi hayallerimizi de unutur oluyoruz.
Aslında bize hayallerimizi hatırlatacak mevsimleri ne-
den yok sayıyoruz? Bugün baharın gelmesini kalbimin
en derininden kucaklıyorum. Bahar mutluluğu çağrıştı-
rıyor bu yıl bana. Yeni gelen umutlarımı, gerçekleştire-
ceğim hayallerimi... Kışın üzerimizde bıraktığı yorgun-
luk yüzünden bahara sırtınızı dönmeyin. Bu yılki baha-
rın size mutluluk getireceğine inanın. Dallarında tomur-
cuklar açan minik çiçeklerin dünyaya gözlerini açması
kadar biz de hayat doluyoruz. Evinizin penceresinden
baktığınız zaman gözlerinizi tabiata çevirin, unuttuğu-
nuz bütün güzellikleri kucakladığınız zaman mevsimler
size yaşadığınız hayat kadar anlamlı ve güzel gelecek.
Bazen mutlu olmanız için birine ihtiyacınız yoktur. Ba-
zen sadece doğaya bakıp her şeyin ne kadar mükemmel
olduğunu ve size sunulduğunu hissedip sevinebilirsiniz.
Gülümsemesini görmek istediğiniz her şey size güler,
unutmayın... Bu baharı benim sevdiğim kadar sevin,
tüm umutlarınızı onunla paylaşın size yardım edecektir.
Çünkü bahar yeniliklerin habercisidir. Herkese mutlu
baharlar dilerim..
İdil ARAT
![Page 7: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/7.jpg)
S A Y F A 7
Bu yazı ABD ve Kanada’da akademik odaklı lisans eğitimi görmek isteyenlere hitaben kaleme alınmıştır. Bu yazının de-
vamını okumaya zahmet etmek için en azından dünyada ilk 200’de olan bir eğitim kurumu hedeflenmelidir. Aslında
ABD’de okumak çok kolaydır, tek ihtiyacınız senelik yaklaşık 50 bin doları karşılayacak bir finansördür. Eğer gittiğiniz
okulun pek de bir önemi yoksa amaç yurt dışında okudum demek veya Türkiye’de okul kazanamayacağım, bari yurt dı-
şında lisans eğitimi alayım ise bu yazı ile hiç vakit kaybetmeyin.
Yurt dışında eğitim (ABD ve Kanada) ülkemizden tamamen farklıdır. Farklı kazanım hedefleri olduğu için öğrenciden
beklentiler de farklıdır. Yurt dışında iyi bir üniversite kazanmanın temel şartı ise bu farklılığı önceden görmek ve buna
uyum sağlamaktır. Her işte olduğu gibi erken kalkan her zaman çok yol alır. Bu işe kalkışmak için en uygun zaman 10.
sınıfın ikinci yarısıdır. 10. sınıfın ikinci yarısında bilgi toplanır. 11. sınıf, sınavlara girmekle geçer, 12. sınıfın ilk döne-
minde başvurular gerçekleştirilir ve ikinci dönem sonuçlar elinize ulaşır.
Tam bu noktada önemli bir yol ayrımının farkına varmalısınız. Yurt dışında okumak istiyorsanız yapacağınız çalışma bu
hedefe yönelik olacaktır. Bu hedefe yürürseniz aynı zamanda başka bir hedef olan Türk üniversitelerini kazanma şansınızı
zora sokmuş olursunuz. Aynı anda ikisine birden hazırlanmak öğrenci için yüksek bir iş hacmi demektir. Altından kalkma
ihtimali doğal olarak vardır ama her zaman tek bir hedefe kilitlenmek daha faydalıdır.
Yukarıda belirtilen en önemli kazanım hedefi farklılığı, öğrenciden sınıf dışı
(müfredat dışı) aktiviteler istenmesidir. Yurt dışında okumak sadece birkaç sınava
girmekten ibaret değildir (SAT, TOEFL, IELTS...) kendinizi ortaya koymanız
gerekir. Kişinin kendini ifade ettiği en iyi yol ise yaptıklarıdır. Müziğe, resme,
spora; biyoloji, kimyaya vb. ilginizi, üniversitelere göstermeniz beklenir. Sınavlar-
dan alacağınız herhangi bir puan iyi bir üniversiteye gideceğiniz anlamına gelmez.
Yurt dışındaki üniversiteler sizi kabul etmek için birkaç haneli sayılardan çok kim
olduğunuza önem verir. Yukarıda sayılmış sınavların önemi yadsınamayacağı
gibi Türk sınav sisteminden farklı olarak onlar büyük resmin kendisi değil parça-
larıdır.
Bu temel bilgilerden sonra ise hâlen kişinin kendisine sorması gereken sorular
vardır. Tek başıma yabancı bir memlekette yaşayabilir miyim? Kendime yetebilir
miyim? Başka bir kültüre uyum sağlayabilir miyim? Ülkeme geri dönmeyi istiyor
muyum? Neden yurt dışında okumak hatta neden üniversiteye gitmek istiyorum? Belki de en can alıcı soru ise bu eğitimi
maddi olarak karşılayabilir miyim?
Amerika ve Kanada’da binlerce üniversite bulunmaktadır ama maddi engellerle
karşılaşıldığında bu sayı aniden düşmeye başlar. Neredeyse hiçbir devlet üniversite-
si yabancı öğrencilere burs vermez (akademik başarı bursu) ve veren özel üniversite
sayısı ise azdır. Çoğunlukla öğrenci yaklaşık 40 bin ila 70 bin dolar arasındaki mas-
rafları kendisi karşılamak zorunda kalır. Burs almanın imkânı vardır ama burslar
aslanın ağzında değil midesindedir.
Bu yazıyı sonuna kadar okuyup hâlâ yılmadıysanız, ilk engeli aştınız, tebrikler.
Şimdi yapmanız gereken ilk iş ise bir yurt dışı eğitim danışmanı ile görüşüp detaylı
bilgi alıp yol haritası çizmektir. Şimdiden hepinize başarılar.
Mert ÜRKMEZ
![Page 8: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/8.jpg)
S A Y F A 8
21.03.2013 tarihinde FMV
Işık Üniversitesi Şile Kam-
püsüne fidan dikimine gittik.
Bu etkinliği Coğrafya Kulü-
bümüzün yaptığı fidan satış-
ları sayesinde gerçekleştir-
dik. Yaklaşık bir ay önce,
okulda elma, kiraz, şeftali,
erik ve armut fidanları sattık.
Herkes istediği meyvenin
fidanını satın aldı. Ve 21
Mart Perşembe günü Pelin
Güzel, Tijen Genel ve Kad-
riye Önder hocalarımız ile
Şile Kampüsüne doğru yola
koyulduk. Şile Kampüsüne
vardığımızda saat neredeyse
13.00 olmuştu. Orada bizle-
ri, üniversite öğrencileri,
üniversite görevlileri ve fo-
toğrafçılar karşıladı. Önce-
likle fidanları dikeceğimiz
yer diğer yerlere nazaran
daha açık bir alandı. Bir
oyun parkının çevresine ve
buraya göre daha tepede
olan bir alana fidanları dike-
cekmişiz. Coğrafya Öğret-
menimiz Pelin Güzel, bizle-
re adlarımızın, sınıflarımızın
ve hangi meyve fidanına
sahip olduğumuzun yazdığı
kalınca şeritler verdi. Bunla-
rı, fidanları diktikten sonra
iple fidanlarımıza bağlaya-
caktık. Böylece hangi fida-
nın bize ait olduğunu bilebi-
lecektik. Peyzaj sorumlusu-
nun yönlendirmesiyle, bir-
kaç dakika yürüme mesafe-
sinin bulunduğu, fidanları-
mızı alacağımız yere doğru
yürümeye başladık. Orada
Okulun Bahçe Görevlileri
bizlere fidanlarımız verdi.
Benim fidanım elma fida-
nıydı. Doğruyu söylemek
gerekirse -gülmekte serbest-
siniz- şimdiye kadar gerçek
bir fidan görmemiştim. Fida-
nımı elime aldığımda, dün-
yaya çok ama çok büyük
katkısı olan ormanların te-
melini elimde tuttuğumu
fark ettim. Oysa ne kadar da
basit görünüyordu. Uzun ve
kahverengi bir sopaya benzi-
yordu, o kadar.
Fidanları aldıktan sonra iki
grup olarak farklı yerlere
dikeceğimizi öğrendik. Fi-
dan dikim alanına geri dön-
düğümüzde, fidanları dik-
mek için gerekli yerler kazı-
lıp açılmıştı. Her çukurun
başında kürek, keser ve su
kapları vardı. Öncelikle fi-
danlarımızı düzgün bir bi-
çimde çukurların içine yer-
leştirdik. Sonra kazıp çıkarı-
lan toprakları bahçe görevli-
lerinin yönlendirmeleriyle
küreklerle çukura geri attık.
Ve toprağı bolca suladık.
Son olarak isimlerimizin
yazılı olduğu kartları, iplerle
fidanlara bağladık. Fidan
dikim işlemimiz bitince fi-
danlarımızın önünde bolca
fotoğraf çekildik. Ardından,
tepede bulunan Gençlik
Kampı dedikleri restoranda
çıktık. Burası Karadeniz’e
bakan bir tepeye kuruluydu
ve manzarası gerçekten ina-
nılmazdı. Burada yemekleri-
mizi yedik. Saat 14.00’ü
biraz geçiyordu ki servis
araçlarına binip Işık Üniver-
sitesi Şile Kampüsü’nden
ayrılıp okulumuza doğru
yola çıktık.
Aslında oldukça küçük ve
basit görünse de, bu çok özel
ve oldukça değerli bir olay.
Doğaya sizin de bir katkını-
zın olması. Sizin adınızın
yazılı olduğu, sizin seçtiğiniz
bir fidanın doğanın içinde
yer alması. Ve bunları geç-
tim, sanırım en değerlisi,
ileride bu fidandan- sizin
diktiğiniz, sizin sayesinde
orada yerini alan- doğanın
kendisinin ve elbette doğanın
tüm parçalarının -hayvanlar,
insanlar vs. - yararlanabilme-
sidir. Böylesine bir etkinliğin
içinde yer alabilmek, bir sürü
kişi için ilk bakışta çok basit
gelse de her açıdan baktığı-
nızda kendinizi daha iyi his-
setmemek elde değil. Çünkü
dünyaya bir şeyler katmamız
gerekiyor ve belki de bu bizi
kendimize getirebilecek bir
başlangıçtır, kim bilir?
Başak Nisan DURAN
![Page 9: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/9.jpg)
S A Y F A 9
“Onlar mukaddes vatan toprakları için canlarını seve seve vermişler, Çanakkale
Savaşlarının kaderini değiştirmişlerdir. Burada geçen her saniye, kullanılan her an,
ölen her nefer, Türk vatan ve milletinin mukadderatını çizmiştir. Kara savaşlarına
katılan ilk birlik olan 57. Alay, vatan sevgisinin ne olduğunu insanlığa göstermiştir.
Bu kahraman Alay’ı hayranlık, minnet ve rahmetle anıyorum.” diyen Mustafa Ke-
mal Atatürk’ün kahraman Mehmetçikler ve aziz şehitlerimiz için söylediği bu an-
lamlı cümleleri ve şehitlerimizi 18 Mart Şehitleri Anma Günü’nde bir kez daha say-
gıyla hatırladık.
Çanakkale Savaşları, Birinci Dünya Savaşı içinde,
tarihin en kanlı bölümü olarak bilinir ve dünya tari-
hinde ender rastlanan deniz ve kara savaşlarından biridir. Bu savaşlar Türklerin gücünü ve
kahramanlığı dünyaya gösterirken Mustafa Kemal’in de askeri başarısıyla ve iyi bir önder
olarak ön plana çıkmasına olanak sağlamıştır.
Biz de FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi olarak günün anlam ve önemini dile getiren tören-
lerde şehitlerimizi saygıyla andık. 22 Mart 2013 Cuma günü Anadolu Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı Sosyal Sorumluluk
Projeleri Direktörü Sayın Necmettin Özçelik, öğrencilerimize Çanakkale Savaşlarını o günlerden kalan fotoğraflar, bazı
objeler ve haritalarla anlattı. Öğrencilerimiz üzerinde çok etkili olan bu konferans, adeta savaşı yaşayanların duygularını
bize aktardı ve o günleri anlamamızı sağladı. Bu bağlamda Sayın Özçelik’e teşekkür ederken bize bu günümüzü yaşatan-
ları, şehitlerimizi tekrar saygıyla anıyoruz. Filiz ÇENE
ÇANAKKALE TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN ÖN SÖZÜDÜR
Münazara yapmaya başlamadan önce bekli de en son katılacağım
kulüp Münazara Kulübü’dür diye düşünürdüm. İnsanlar önüne çıkıp
konuşmak beni hep sıkardı. Ta ki dokuzuncu sınıfta, sınıflar arası
İngilizce münazara maçlarında yer alıp kazanana kadar. Oyunları her
zaman sevmişimdir. Münazaranın aslında bir oyun olduğunu fark
edene kadar kendime çok uzak bulduğum bu yarışmayı, şimdi yap-
mak için, çıkıp kendimi en iyi şekilde ifade edebilmek için can atıyo-
rum.
Bana göre münazara, takım ile uyum içinde ve zekice oynanması ge-
reken bir oyun. Eğer konuşmayı çok seviyorsanız kesinlikle katılma-
nız gereken bir kulüp olduğunu düşünüyorum. Sürekli bir beyin jim-
nastiği olarak da adlandırabilirsiniz. Sürekli olarak maç sırasında kar-
şı takımın argümanlarına çürütmeler bulmak ve onları çürüterek jüriye haklı olduğunuzu kanıtlamanız gerekir. İlk maçım-
da maça çıkana kadar, hazırlık aşamasında takımla çalışmak ve sürekli bir konu hakkında argümanlar bulmak çok keyif-
liydi. Konuşma sırası bana geldiğinde kendi kendime ben ne yapıyorum dedim. Çok heyecanlanmama rağmen maçı ka-
zandık. O maçtan sonra kazanarak ilerlediğimiz maçta finali de kazandığımızda seneye seçmem gerektiğinden emin ol-
muştum. Kulübe girdiğimden beri birçok eğitime katıldım ve kulüp danışman öğretmenlerimin desteğiyle eksik yönlerimi
geliştirdim. Maçlarda yer aldıkça da sürekli yeni şeyler öğrendim. Her yaptığım maç bana eksik yanlarımı ve iyi yanları-
mı gösterdi. Oyunu oynayarak kendimi geliştirdim çünkü bu kulüpte eğitimin yanında yarışmayı yaparak, yaşayarak öğ-
renmek gerekiyor. Pek tecrübeli sayılmam, en son yaptığım maç onuncu sınıflar arası düzenlenen münazara maçıydı. Ma-
çı kaybetmemize rağmen hükümet kanadı olarak takım arkadaşlarım Umut Usanmaz ve Melisa Yüksel ile birlikte iyi bir
maç çıkardığımızı düşünüyorum. Konumuz “HSK (Hükümet Savunur Ki) Ötenazi hakkı yasallaştırılmalıdır.” idi. Muha-
lefet kanadında ise Kayra Güler, Sena Tarım ve Fulya Atalay iyi bir maç çıkararak küçük bir farkla kazandılar. Maçın
sonunda her zaman olduğu gibi eksik noktalarımızı gördük ve daha iyi bir oyuncu haline geldik.
Şimdi her çarşamba günü son iki saat olan kulüp çalışmalarına katılamadığım için ve sürekli maçlarda yer alamadığım
için çok üzülüyorum. Bu kulübün üyesi olduğumdan beri içimde bitmek bilmeyen bir münazara isteği ile eğitimlere katılı-
yor, yarışmalarda yer alıyorum. Ve neden bu işe daha önce başlamadığımın pişmanlığını yaşıyorum. Günlük yaşantımda
münazaranın bana kattıkları çok işime yarıyor. Artık birisini bir konuda ikna etmek istediğimde bile bu oyunun kurallarını
uyguluyorum ve karşımdakini ikna ettiğimde de çok büyük bir zevk alıyorum. Kişisel gelişiminiz ve kültürel anlamda
zenginleşebilmeniz için bu kulüpte yer almanızı öneriyorum.
Rengin Jiyan KOLÇAK
10D 54
10. SINIFLAR DÜZEY MÜNAZARASI YAPILDI
![Page 10: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/10.jpg)
S A Y F A 1 0
23 Mart Çarşamba günü Koro ve Müzikal Kulübü olarak Kanyon'a Lès Miserables yani "Sefiller" müzikalini izlemeye gittik. Filmde
hiç konuşma olmadığını, şarkılarla kendilerini ifade ettiklerini ve filmin uzun süreceğini biliyorduk, bu yüzden en başında biraz ön
yargılıydık. Hayatın ve insanların zaman içinde nasıl değişimlere uğradığını ve uğrayabileceğini göz önüne seren bu müzikali çok
beğendik. Fransa'da 19. yüzyılda geçen Lès Miserables insan duygusunu tekrar yaşatmak için yıkılan hayallerin, elde edilememiş
aşkların, tutkunun ve fedakarlığın hikayesini anlatıyor. Bize dostluğun ve inancın birçok şeyden öte ve önemli olduğunu gösteriyor.
Bu güzel hikâye birbirinden güzel şarkılarla birleşince ön yargımız kayboldu ve hepimiz filme odaklandık. Şarkıların önceden stüd-
yoda değil, sette canlı kaydedildiğini öğrendik. Hugh Jackman ile yapılan röportajdan anlıyoruz ki şarkıların canlı kaydedilmesi
oyuncuya büyük bir esneklik veriyor, keza şarkı yorumu ve oyun ile ilgili tercihleri 5 ay önceden bir stüdyoda yapılmamış, oyuncular
karaktere girerek oyununu oynayıp o ruh hali ile şarkıyı yorumlamışlar. Bu gerçeklik, söylenen şarkılar, oyuncuların kattığı ruh ve
tavırları gerçekten etkileyiciydi, filmin 2. perdesinden itibaren gözyaşlarımızı tutamadık.
Umut, aşk, kavga, dram... Victor Hugo'nun dünya klasikleri arasına girmiş olan eseri 1980 yılında Fransız besteci Claude-Michel
Schönberg tarafından bestelenmiştir . Müzikal 3 dalda Oscar ödülü almış. Jan Valjean'ın öyküsünü anlatan bu müzikal eski Fran-
sa'da geçiyor . Jan Valjean kötülükten başka bir şey bilmeyen bir mahkumdur, kız kardeşinin çocuğunu kurtarmak için bir somun
ekmek çalmış ve bu yüzden hapse atılmıştır . 19 yıl sonra hapisten çıkınca bir kilise piskoposu ona yardım ediyor ve kalacak yer ve-
rir. Jan Valjean bu sayede iyiliğin farkına varır ve içindeki kötülükten kurtulur. Kendisine yeni bir hayat kurmak ister ama müfettiş
Javert'in gölgesi onu daima takip etmektedir. Jean Valjean, Fantine'in kızı Cosette ile ilgilenmeyi kabul ettikten sonra ikisinin hayatı
da tamamen değişecektir.
KORO VE MÜZİKAL KULÜBÜ
“SEFİLLER” MÜZİKALİNDE
Sevilen Müzikler : -Work song
-l dreamed a dream
- Who am I ?
-Look Down
-Do you hear the people sing?
-A Heart Full of Love
- One Day More
-Building the Barricade
- Empty Chairs at Empty Tables
-On My Own
![Page 11: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/11.jpg)
S A Y F A 1 1
Hugh Jackman “Jean
Valjean”: Tenor.
Mahkûm 24601. Bir
somun ekmek çal-
mak suçuyla girdiği
hapishaneden 19 yıl
sonra çıkan bir genç.
Russell Crowe
“Javert”: Bariton,
Bas Bariton. Ya-
salara saygılı bir
asker. Jan Val-
jean'ın peşinde-
dir, onu yakala-
ma umuduyla iz
sürer. Kötü bir
kişinin asla iyi
birisine dönüşe-
meyeceğine
inanıyor.
Ceren YÜKRÜK / Fulya ATALAY
Colm Wilkinson “Digne
Piskoposu”: Bariton. Val-
jean özgür kaldıktan sonra
ona kalacak yer ve yemek
verdi. İyiliği ve cömertliği
temsil ediyor ve Jan Val-
jean'a şans tanıyarak ken-
dini bulmasını ve
iyiliği yeniden
hatırlamasını
sağlıyor.
Daniel Huttlestone “Gavroche”: Ço-
cuk Soprano. So-
kak bilgesi olan
küçük bir çocuk.
Devrimcilerin
yanında yer
alıyor ve bü-
yük bir cesa-
retle onlara yar-
dım edi-
yor.
Sacha Baron Co-
hen“Thènardier”: Bariton,
Tenor. İkinci sınıf bir hırsız
ve şehirde bir barın işlet-
mecisi.
Helena Bonham Carter “Madame Thènardier”: Mezzo
Soprano. Şehirde bir bar işleten
Thènardier'in karısı. Eşiyle bera-
ber büyük sahtekârlıklar yapıyor-
lar.
Samantha
Barks “Èponine”:
Mezzo Soprano.
Thènardier'lerin
kızı. Birlikte bü-
yüdüğü Cosette ile
aynı adama âşıktır.
Eddie Redmay-
ne “Marius
Pontmercy”:
Tenor. Devrimci
bir öğrenci. Èponi-
ne'le yakın olması-
na rağmen Coset-
te'e âşıktır. Daha
sonra Valjean,
Cosette ile evlen-
mesi için onu
barikattan kurta-
rıyor.
Amanda Seyfried “Cosette”: Mezzo Sop-
rano. Fantine'in kızı-
dır, 10 yaşındayken
Thènardier'lerin ya-
nında çalışıyordu.
Valjean'ın yanında bü-
yüyor. Çok güçlü bir
şekilde Marius'a âşık
oluyor.
Anne Hathaway
“Fantine”: Mezzo
soprano. İşini kay-
bettikten sonra
kızını bakmaları
için Thènar-
dier'lerin bıra-
kan ve onla-
ra para ödemek için fedakârlık
yapmaktan kaçınmayan kadın.
Aaron Tveit “Enjolras”:
Bariton, Tenor. Marius baş-
ta olmak üzere devrim yan-
lısı bütün öğrencilerin lide-
ri.
![Page 12: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/12.jpg)
S A Y F A 1 2
Şahika PAT
21 Mart. 20 yılı aşkın bir süredir tüm dünyada Uluslararası Şiir Günü
olarak kutlanmakta. İlk olarak İtalya’da kutlanmaya başlanan bu
önemli gün kısa sürede tüm dünyada büyük ilgi gördü. Fransa’nın or-
ganizasyonuyla her sene birçok ülkedeki Fransız Kültür Merkezlerin-
de özel programlar yapılmakta. Biz de Özel Ayazağa Işık Lisesi Fran-
sızca öğretmenleri ve öğrencileri olarak bu heyecanı okulumuza taşı-
mak istedik. 2012 - 2013 eğitim - öğretim yılında ilk olarak kutlayaca-
ğımız “Müzik Eşliğinde Fransızca Şiir Okuma Yarışması” için kolları
sıvadık. Orijinal adı RAP yani “Récital des Ados Poètes” olan yarış-
mamıza Erenköy ve Nişantaşı kampüslerimizden de katılımlarla unu-
tulmaz bir gün yaşadık. Öğrencilerimiz, ikinci yabancı dilleri olan
Fransızcada büyüleyici performanslar sergileyerek bizi gururlandırdı-
lar. Galatasaray ve Marmara Üniversitelerinden gelen jüri üyelerimiz,
öğrencilerimizi hayranlıkla izlediler ve özellikle dil seviyeleri konu-
sunda övgülerini dile getirdiler.
Ünlü Fransız şairlerin şiirlerini seslendiren ve onlara müzik eşliğinde yeniden can veren öğrencilerimiz-
den; Özel Erenköy Işık Lisesi öğrencileri Ege Umut Er, Ali Yasavul ve Emre Güney birinci olurken; Özel
Ayazağa Işık Lisesi öğrencileri Bircem Özekici, Ege Keskin ve Canberk Taşkın ikinciliği elde etti. Üçüncü
ise yine Özel Erenköy Işık Lisesinden Asya Aksakal ve Ece Gür oldu.
Bu sene ilkini düzenlediğimiz Müzik Eşliğinde Fransızca Şiir Okuma Yarışması’na İstanbul’da ikinci ya-
bancı dilleri Fransızca olan birçok okuldan büyük ilgi gözlemledik. Bu önemli ve ayrıcalıklı günün heye-
canını önümüzdeki senelerde diğer okullarla da paylaşmak ümidiyle...
ÖZEL AYAZAĞA IŞIK LİSESİNDE FRANSIZCA ŞİİR HEYECANI
![Page 13: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/13.jpg)
S A Y F A 1 3
MUN Kulübü öğrencilerimizden Uğur Koç
06-11 Haziran 2013 tarihlerinde Hollanda’nın
Alkmaar kentinde bu yıl 20.si düzenlenecek
IMUNA 2013 (International Model United Na-
tions of Alkmaar) Konferansı’nda yer alan G20
Ülkeleri (Ekonomik açıdan dünyanın en gelişmiş
20 ülkesi) Komitesinde “Başkan” seçilmiştir.
MUN Kulübü öğrencilerimizden Kerim Serttürk
9-11 Mayıs 2013 tarihlerinde İstanbul Teknik
Üniversitesinde düzenlenecek IIMUN 2013
(ITU International Model United Nations) Konferansı’nda yer alan “Silahsızlanma ve Ulus-
lararası Güvenlik Komitesi”nde “Başkan” seçil-
miştir.
“MUN KULÜBÜ”NDE
KOMİTE BAŞKANLARI
SPORDA DA “IŞIK” VAR!..
8-9 Mart 2013 tarihlerinde Aksaray ilinde “MEB Türkiye Gençler Yüzme Şampiyonası” yapılmıştır. Erkek takımı-
mız bu müsabakalarda takım hâlinde Türkiye 5.si olmuştur. Bayanlarda Kardelen Kova 50 metre kelebekte Türkiye
2.si olarak 7-12 Nisan 2013 tarihlerinde İsrail’de yapılacak “İSF Dünya Liseliler Şampiyonası”nda ülkemizi ve oku-
lumuzu temsil edecektir. 21-24.03.2013 tarihlerinde Sarıyer Spor Salonu’nda GSB’nin düzenlediği “İstanbul Tek-
vando Şampiyonası”nda 11 D sınıfı öğrencisi Emir Çetinoğlu okulumuzu başarıyla temsil etmiştir. Ayrıca Metin
Bora Leblebici, 19-20 02.2013 tarihlerinde Üsküdar Hüseyin Avni Sözen Spor Salonu’nda düzenlenen “İstanbul
Eskrim Liseliler Gençler Şampiyonası”nda okulumuzu başarıyla temsil etmiştir. Okulumuzu ulusal, uluslararası mü-
sabakalarda başarıyla temsil eden tüm öğrencilerimizi gönülden kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz.
Yalçın ŞENER
Melda CEMAL
![Page 14: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/14.jpg)
S A Y F A 1 4
Okulumuz MUN Kulübü öğrencileri 05-11 Mart 2013 tarihlerinde Amerika’nın New York kentinde bu yıl
38.si düzenlenen NHSMUN Konferansı’nda hem okulumuzu hem de ülkemizi başarı ile temsil etmişlerdir.
Farklı komitelerde dünyadaki küresel sorunlara çözüm önerileri üretmeye çalışmalarının yanı sıra değişik
seminerlere de katılmışlardır. Öğrencilerimiz ayrıca konferansın son gününde genel kurulun ve kapanış tö-
reninin yapıldığı Birleşmiş Milletler Binası’nda görev almış ve burayı görme imkânına sahip olmuşlardır.
NHSMUN (NEW YORK HIGH SCHOOLS MODEL UNİTED NATION) 2013
Melda CEMAL
![Page 15: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/15.jpg)
S A Y F A 1 5
Amerika’ya konferansa gidece-
ğimi öğrendiğim an çok mutlu
ve şanslı hissettim çünkü bu
dönemlerde vizyonumun geliş-
tirmek, yeni insanlarla bir araya
gelmek ve aynı zamanda arka-
daşlarımla sosyal bir etkinliği
paylaşmak hayatıma katacağım
önemli durumlar arasındaydı.
Evden ayrılıp uzak bir yere git-
mek ilk başlarda biraz buruk
olsa da ilerleyen zamanlarda
hevesim ve merakım baskın
çıkmaya başladı. Uçağın Ameri-
ka’ya vardığı anons edildiğinde
kalbimdeki çarpıntıyı anlata-
mam hele küçücük bir camdan
baktığım devasa okyanus…
Bitmeyen derin bir mavilik...
Daha inmeden hayran kalmaya
başladım, yaşayacaklarımın
hayalini kurmakta da gecikme-
dim. Uzun süren bir yolculuktan
sonra güzel bir hediye olmuştu
bana böyle hissettiren manzara.
Hava çok soğuk olsa da feribotla
yaptığımız küçük turu, eski kili-
seyi ve tabi Özgürlük Heyke-
li’nin etkileyiciliğini unutmam
çok zor. Pek çok kitap ve dergide
resimlerine rastladığım bu eski
sembolü birebir görebilmek bir
hayal değildi o an. Feribottan
sonra ikinci durak “Central
Park”tı. Çok renkli ve hareketli
bir yerdi. Hava şansımıza güneşli
olduğundan herkes oradaydı.
Dansçılar, müzisyenler, ressam-
lar, satıcılar, hot dogcular, dışarı-
nın keyfini süren insanlar, çocuk-
lar, yaşlılar.. Duyduğum en güzel
melodileri yaşlı bir kadının arpın-
dan geliyordu, o öylesine çalıyor
olsa da. Aynı zamanda böyle bir
ortamda huzur bulmak, kendimi
dinlemek ve yürüyüş yapmak
güzeldi. Bol bol fotoğraf çektik,
New York’ta olmanın verdiği
ayrı bir duyguyla daha içten bak-
tım objektife. Times Square en
çok beğendiğim yer oldu.
Rengârenk, ışıltılı bir ortam, her
yer gezilip alış veriş yapılmak
için tasarlanmış sanki. Gezerken
yanımıza gelen animasyon ka-
rakterleri de oldukça ilgimi çek-
mişti, beraber fotoğraf çektirerek
de o anı ölümsüzleştirdik.
En çok insanları ve insanların
içtenliğini sevdim. Bir kere herkes
birbirini benimseyip olduğu gibi
kabul ediyor, herkes kendi haya-
tıyla meşgul. Ayrıca güler yüzlü
pek çok insan da mevcut, soğuk
iklim insanları etkilememiş. Dik-
katimi çeken sokakta duyduğum
dilin İngilizce değil çok daha
farklı ülkelerden olan insanların
dilleri olmasıydı, İngilizce konu-
şulduğunu çok az duydum. Yine
de böyle küresel bir yerde ırk
çeşitliliği olması normaldi.
Konferansın ilk günü vaktim
konferansın işlenişini ve işlenen
konuları anlamak ve tabi yeni
arkadaşlar yani delegesi olduğum
ülkenin yandaşı ülkelerle dostluk
kurmakla geçti. İlk gün pek aktif
olamasam da ikinci, üçüncü gün
daha faal olmaya ve konulara
adapte olmaya başladım. Kürsüye
çıkıp konuşmalar yaptım ve ola-
bildiğince katılım gösterdim. De-
legelerin dansında ise komiteler-
deki yorgunluğumuzu attık, mü-
zikler ve DJ gayet iyiydi. Ve kon-
feransın son günü United Nations
orijinal binasında bulunmak, ger-
çek delegelerin oturdukları kol-
tuklarda oturmak, kamerada ken-
dimi görmek ve Obama’nın ko-
nuşma yaptığı yerde fotoğraf
çektirmek anlatamayacağım bir
durumdu. O an tek hissettiğim
gerçekten ne kadar şanslı oldu-
ğumdu çünkü kim istediği halde
orada bulunabilir, orada konuşma
yapabilirdi ki?
Altı günün, yani neredeyse bir
haftanın, nasıl geçtiğine dair en
ufak bir fikrim dâhi yok. Gitme-
den önce bitmez bu kadar gün
dediğimi hatırlar gibiyim ama
işler dönüşte değişti. Eve dön-
mek istemediğimi fark ettim,
New York’taki yoğun delege
hayatına alışmıştım ne de olsa.
Her şey bir yana beni New
York grubuna alan, gidebilme-
me imkân sağlayan Melda
Hoca’ma çok teşekkür ederim,
beni buna uygun gördüğü ve
gitmeden önce duyduğum bazı
şüpheler konusunda beni rahat-
lattığı için de.
Asla unutamayacağım ve her
defasında bıkmadan usanma-
dan, gururla anlatacağım bir
gezi oldu. Hayatımdaki önemli
bir deneyim olan bu yolculuğun
meslek hayatıma katkısını da
asla yadsıyamam bu nedenle
her defasında gülerek anacağım
MUN maceramın en güzel
bölümünde New York olacak.
Sanırım bu son konferansım
olacak bu nedenle duygulanma-
mak elimde değil, umarım
bizden sonra gelen “MUN”ci
arkadaşlarımızın da böyle güzel
anıları olur.
Aslı KÜÇÜKAKYÜZ
![Page 16: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/16.jpg)
S A Y F A 1 6
T H E P A L A
cı göz önünde bulunan ama
görünmeyeni göstermekti. Tür-
kiye’nin 8 komşusu coğrafik
olarak yerleştirilmiş, orada ya-
şayan insanların, yaşamın, ço-
cukların kısacası gerçek hayatın
parçaları vardı. Sergi gezimi
bittikten sonra atölyeye çıkıp
tartışmalara başladık, sınırlar
gerçekten bu kadar önemli miy-
di? Bir çizgi insanları birbirin-
den bu kadar uzaklaştırabilir
miydi? Uzun bir konuşma süre-
cinden sonra asıl yapmamız
gereken kolaja geçtik. Kolajın
konusu ”Kimliğimiz”di. Farklı
Resim Öğretmenimiz Merve
Savran rehberliğinde Salt Gala-
ta’da yine güzel bir etkinlik.
‘Ben kimim?’ adlı çalışma da
bugüne kadar merak ettiğimiz,
sorguladığımız bir konu üzerin-
de durduk. Yetişkin olana kadar
kendimize sorduğumuz soruyu
sordular bize ‘Ben Kimim?’
Kimimiz bu soruyu cevaplarken
çok rahattı, kimimiz ise nasıl bir
cevap vereceğini bilmiyordu.
Basit yönlendirmelerle başladık
konuşmaya, tâbi ki öncelikle bu
atölyeye ismini veren 8+1 sergi-
sini gezdik. Serginin temel ama-
yöntemlerle, farklı bakış açılarıyla ortaya ilginç projeler
çıkardık. Sonuç olarak, yaratıcılığımızı kullanarak orta-
ya bir şeyler ürettik. Önemli olan da buydu bir şeyler
üretmek. Salt Galata’da ‘8+1’ adlı sergiyi hepinizin
gezmesini tavsiye ederim.
Bircem ÖZEKİCİ
6 Mart 2013 tarihinde CERN araştırma laboratuvarı gezisi öncesi katılacak 15 öğrenciye 11B sınıfından Canberk Taşkın
ve Utkan Güder CERN ile ilgili bir bilgilendirme sunumu yapıp arkadaşlarının merak ettikleri soruları yanıtladılar.
Gültuğ ŞAHİNOĞLU / Dilara AHSEN
“SALT GALATA”DA ATÖLYE
ÇALIŞMASINDAYIZ
CERN BİLGİLENDİRME TOPLANTISI
2012 - 2013 Eğitim - Öğretim Yılı “10, 11, 12. Sınıflar Arası Futbol Tur-
nuvası” 01.10.2012 tarihinde başlamış olup 18.01.2013 tarihinde final
maçı ile sona ermiştir. Lig usulüne göre oynanan turnuvada 12E, 12A/D,
12C ve 10A/C/G takımları yarı finale kalmıştır. Çok çekişmeli geçen
maçların ardından bu yılın turnuva şampiyonu 12E sınıfı olmuştur. 12E
sınıfını kutluyoruz.
Zeynep Günay ÖZDEMİR
FUTBOL TURNUVASININ ŞAMPİYONU 12E SINIFI
![Page 17: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/17.jpg)
S A Y F A 1 7
T H E P A L A
“14 Mart Dünya Pi Günü”nü Ayazağa kampüsünde 5, 6, 7, 8 ve lise
hazırlık sınıfları öğrencilerinin katılımıyla kutladık. Öğrencilerimiz
okul içerisinde pano çalışmaları, pi-shirt tasarımı, afiş tasarımı, pi sayı-
sının özellikleri ve pi sayısının hesaplanması ile tarihçesi üzerine çeşit-
li etkinlik ve eğlenceli oyunlar ile keyifli bir gün geçirmemizi sağladı-
lar. Çok amaçlı salonda gerçekleştirilen etkinliklerle son bulan Pi gü-
nün açılış konuşmasını ilköğretim öğrencilerimizin yaptığı röportaj ile
FMV Başkanı Yüksek Mühendis Sayın Tufan Durgunoğlu yaptı.
Bunun yanı sıra, öğrencilerimiz kendi emekleriyle hazırladıkları ürün-
lerin satışını okul içerisinde gerçekleştirerek güzel bir sosyal yardım
projesine katkıda bulundular. Satış sonunda elde edilen gelir ile Baba-
eski Nadırlı Köyü Mehmet Fevzi Özdemir İlköğretim Okuluna gerek-
li teknolojik destek sağlanmaya çalışılacaktır.
OKULUMUZDA 14 MART DÜNYA Pİ GÜNÜ”NÜ KUTLADIK
Kanada Waterloo Üniversitesi Matematik Eğitimi Merkezinin düzenlemiş olduğu ve dünya çapında 50.000’den fazla
öğrencinin katıldığı Pascal (9.sınıf), Cayley (10.sınıf) ve Fermat (11. sınıf) matematik yarışması okulumuzda 21 Şu-
bat 2013 günü yapılmıştır. Yarışmaya 9. sınıflardan 15, 10. sınıflardan 20 ve 11. sınıflardan 11 öğrenci katılmıştır.
Yarışmada alınabilecek en yüksek puan 150 puandır. Açıklanan yarışma sonuçlarına göre madalya kazanan öğrenci-
lerimiz aşağıda belirtilmiştir.
9. sınıf : Yeler Tola ( 138 puan )
10. sınıf : Cankat Bağoğlu (129 puan)
11. sınıf : Hamdi Kerem Küçükengin (122 puan)
Ayrıca puan barajını geçen 26 öğrencimiz sertifika almaya hak kazanmıştır. Kendilerini kutlar başarılarının devamını
dileriz.
ULUSLARARASI PASCAL CAYLEY FERMAT MATEMATİK YARIŞMASI’NDA
ÜÇ MADALYA KAZANDIK
Sinem ÖZDEMİR
![Page 18: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/18.jpg)
S A Y F A 1 8
Seramik - Cam Füzyon kulübünün 1. yarıyıl yapmış olduğu kolye ucu, tabak ve böcek tasarımlarından oluşan bir
sergi düzenledik. Merve SAVRAN
21. yüzyılın en önemli problemlerinden biri, hiç kuşkusuz çevre sorunla-
rıdır. Temiz bir çevrede yaşamak ve gelecek kuşaklara yaşanılabilir bir
çevre bırakmak insanlığın en önemli arzusudur. Hızla gelişen teknoloji
birçok sorunun yanında birtakım çevre sorunlarını da beraberinde getir-
mektedir. Elektronik atıklar literatürümüze yeni girmesine rağmen dik-
katleri bir anda üzerine çekmiştir. Biz de FMV Ayazağa Işık Okulları
olarak “E-Atık Projesi”ne katkıda bulunmak üzere Kadıköy Belediyesi
ile iş birliği içerisindeyiz. Bu projeyle sınırlı rezerve sahip doğal kaynak-
larımızın ömrünün uzamasına katkıda bulunmaya çalışmaktayız.
E-ATIK NEDİR?
Kullanıcısı için kullanım değeri kalmayan ya da kullanılmaz durumda
olan hasar görmüş, bozuk, kırık, tamir edilemez olarak görülen elektrikli
ve elektronik cihaz ve aletlerin tümüne e-atık denilmektedir.
E-ATIKLARIN ZARARLARI NELERDİR?
Elektrikli ve elektronik ekipmanların bazıları kurşun, berilyum, baryum
ve civa gibi çevre ve insan sağlığını tehdit eden toksik maddeler içermek-
tedir. Bilgisayar monitörleri ve televizyonlar yaklaşık 4 kg. kurşun içer-
mektedir. İç yüzeydeki kaplamaları ise tehlikeli atık sınıfına giren fosfor
içermektedir. Çevre ve insan sağlığını tehdit eden bu atıkların yönetimini
sağlamak amacı ile Kadıköy Belediyesi ekipleri tarafından ücretsiz olarak
alınan elektronik atıklar, e-atık tesisine getirilerek çeşitli parçaları kontrol
edilmekte; “tekrar kullanılabilir”, “geri dönüştürülebilir” ya da “imha
edilmelidir” şeklinde sınıflara ayrılmaktadır.
Bunları Biliyor musunuz?
E-Atıkların ekonomiye geri kazandırılmasıyla;
Doğal kaynaklarımız korunur.
Enerji tasarrufu sağlanır.
Atık miktarı azalır.
Geri dönüşümle geleceğe yatırım yapmış oluruz.
Türkiye’de yıllık 500 bin ton elektronik atık meydana gelmekte ve bunun sadece %1’i (5 bin ton) geri dönüştürüle-
bilmektedir.
15 ton elektronik atıktan ortalama 1 ton bakır elde ediliyor.
Bir bilgisayarda ortalama 7 kg civarında pvc’de bulunan plastik bulunur. Pvc en tehlikeli plastiktir. Buzdolabı göv-
desinden ütü, alüminyum içecek kutularından uçak gövdesi, monitör plastiğinden bank yapılabilir.
Ramazan POLAT
“E-ATIK PROJESİ”NE KATILDIK
CAM FÜZYON SERGİSİ DÜZENLEDİK
![Page 19: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/19.jpg)
S A Y F A 1 9
Seramik- Cam Füzyon Kulübü öğrencileri olarak, 13 Mart Çarşamba günü, Galeri Işık
Teşvikiye’de bulunan cam sergisini gezmeye gittik. Gezdik, gezdikçe gördük, gördükçe
büyülendik ve büyülendikçe cam sanatının maharet ve disiplin isteyen zarif dünyasının
perdelerini araladık. Birbirinden şık bir şekilde tasarlanmış eserler cam maddesine adeta
bir kişilik yüklüyor, onu içimizden biri yapıyordu. Sanatkârların uzun uğraşlar sonucun-
da elde ettikleri, zarafetleriyle göz alıcı bir karaktere bürüdükleri camlar, hepimize il-
ham kaynağı oluyor ve henüz zevkine var-
maya başladığımız cam sanatının gözümüz-
de daha farklı bir yere sahip olmasına sebe-
biyet veriyordu. Aklımızda canlandırıp kul-
landığımız materyallerle şekillendirdiğimiz camların böylesine kimlik kazandığını
fark etmek ve o sanatla aynı havayı solumak, gerçekten de yaptığımız işe olan saygı-
mızı bir kat daha artırdı. Öğretmenlerimiz eşliğinde gerçekleştirdiğimiz bu etkinlik-
ten sonra Saray Muhallebicisinde gördüklerimizi tartıştık ve ilerleyen etkinlik saatle-
rimizde hangi konular üzerine yoğunlaşıp kendimizi cam sanatıyla daha iyi ifade
edebileceğimiz konusunda öngörülerde bulunduk. Değerli bir günün ardından bizi bu
güzel mekâna getiren okul servisindeki koltuklarımıza yerleştik.
Okulumuz Ayazağa Işık Lisesine bizi biraz daha yaklaştıran her dakikada aklımızda gör-
düğümüz birbirinden etkileyici cam eserleri, damağımızda Saray Muhallebicisi’nde tattı-
ğımız kazandibiler ve kalbimizde de gördüklerimizi kendi yorumumuzla hayata geçirme
arzusu vardı. Ayşenaz, Ebru, Ecem, Dilan, Dilara, İrem, Öykü ve Pınar olarak sekiz kişi-
den oluşan grubumuzla geçirdiğimiz bu güzel gün, hatırımızdan hiç silinmeyecek ve ileri-
de bir gün kulübümüzü her hatırladığımızda dudaklarımızda hafif bir tebessüm olarak yer
edinecek.
Cam Seramik Kulübü olarak ufkumuzu genişleten ve bizim öğrenip eğlenmemizi sağla-
yan kulüp öğretmenlerimiz Merve Savran ve Aslı Akansel’e teşekkür ediyoruz.
GALERİ IŞIK: CAM SERGİSİ
Cam Seramik Kulübü Öğrencileri
Çanakkale Zaferi, zor şartlar altında binlerce şehit verilerek kazanılmış kutsal ve bir o kadar da çetin bir mücadelenin zaferidir.
Yüce kişiliği ile gelecek yüzyılları aydınlatacak olan Mustafa Kemal gibi bir güneşi ortaya çıkarması açısından da ayrı bir önem
taşımaktadır. Bizlere böyle bir zaferin gururunu yaşatan binlerce şehit ve gazimizi şükranla anıyoruz.
Minnet dolu duygularla 98 yıl öncesi yaşatılmaya çalışılarak FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi ve İlköğretim Okulu tarafından
Çanakkale Zaferi ve Çanakkale Şehitlerini Anma Töreni düzenlenmiştir. Tarihinden ders alacak ve yaşananların tekrarlanması-
na izin vermeyecek olan neslimizin birer temsilcisi olan öğrencilerimiz, bu tören için sabırla ve büyük bir sorumlulukla çalışmış-
tır. 18 Mart Pazartesi günü gerçekleştirilen törende, 11. sınıf öğrencilerimizden Beyza Kuzuoğlu, Gökhan Mık, Yağmur Taşde-
miroğlu, H. Kerem Küçükengin, Güney Argun, Bircem Özekici, Attila Utkucan ve 9. sınıf öğrencimiz Oğuz Öğrenci Çanakkale
Zaferi’nin nasıl kazanıldığını bir oratoryoyla anlatmış, İlköğretim öğrencilerimiz ise müzik korosu, Çanakkale şehitlerine ait
mektuplar ve bir dramayla törende sahne almıştır. Sevda KOÇ
![Page 20: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/20.jpg)
T H E P A L A
S A Y F A 2 0
10E/F/G sınıfları olarak 6 Mart 2013 Çarşamba günü saat 9.00’da Topkapı Sarayı Müzesi-
ne doğru yola çıktık. Sarayburnu’nda İstanbul Boğazı’na tepeden bakan Topkapı Sara-
yı’na vardık. Fatih Sultan Mehmet tarafından 1478 yılında yaptırılmaya başlanmış saray
Dolmabahçe Sarayı’nın yapımına kadar Osmanlı hanedanlığına ev sahipliği yapmıştır.
Çok büyük bir alana yayılan saray rahatça gezilebilir ve yapılar uzunca incelenebilir. Tam
bir saray duruşunda olmasa da çinileriyle, mimarisiyle, manzarasıyla ve yaşanmışlığıyla
etkileyici bir yer Topkapı Sarayı. Sarayburnu’na vardığımızda Ayasofya Müzesini solu-
muza aldığımızda karşımıza Bab-ı Hümayun çıkıyor. Bu kapıdan girince birinci avluya
girmiş oluyoruz. Birinci avluda Aya İrini Kilisesi ve Darphane bulunuyor. Bab-üs Selam’ı
geçince ikinci avluya ulaşıyoruz. Burada Matbah-ı Amire yani mutfaklar ve Harem bölü-
mü bulunuyor. Harem sonrasında karşımıza Divan-ı Hümayun çıkıyor. Divan-ı Hümayun
divan toplantılarının yapıldığı, haftanın dört günü divanın toplandığı oda. Burada Fatih
Sultan Mehmet tarafından yapılan kafes bulunuyor. Odanın bir bölümü kâtiplerin konuşu-
lanları yazması için ayrılmış. Bu oda restore edilirken Barok dönem tarzı kullanılmaya
çalışılmıştır, genel olarak sadedir. Divan-ı Hümayun’un ardından silah koleksiyonunun
sergilendiği eski hazine odasına geçiyoruz. Koleksiyonda Osmanlı sultanlarının ve yabancı
devlet adamlarının eşsiz güzellikte, paha biçilemez değere sahip olan kılıçları, kalkanları,
yayları ve birçok eser bulunuyor. Benim en çok ilgimi çekenler ise Memluk ve İran Safevi
Devletleri hanlarının kılıçları. Buradan Bab-üs Sade kapısından geçerek Padişah’ın, Vezir-
i Azam ve diğer divan üyelerine huzuruna kabul ettiği Arz Odası’na geçiyoruz. Burada
Padişah devlet erkânlarıyla görüşmüş ve elçileri kabul etmiştir. Oda son derece sade ve
gösterişsizdir.
TOPKAPI SARAYI’NDAYDIK
![Page 21: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/21.jpg)
S A Y F A 2 1
Gezimiz Has Oda, Mukaddes
Emanetler bölümüyle devam
ediyor. Burada Yavuz Sultan
Selim’in Memlük Devleti ile
yaptığı savaşı kazanıp halife-
lik unvanını aldıktan sonra
İstanbul’a getirilen kutsal
emanetler bulunuyor.
Kâbe’nin anahtarı, Hz. Mu-
hammed’in ayak izi, Hz. Da-
vut’un kılıcı, Hz. Musa’nın
asası, Hz. İbrahim’in tencere-
si, Hz. Yusuf’un sarığı, Sakal-
ı Şerif ve Mescid-i Aksa’nın
sedeften maketi bu emanet-
lerden sadece birkaçı. Kutsal
emanetlerin bulunduğu Has
Oda’dan sonra ise Seferli
Koğuşu’na geçiyoruz. Bu
bölümde padişahlara ait kaf-
tanlar, 14 ve 19. yüzyıllara ait
Osmanlı Ordusu’nun kıyafet-
leri, diğer devletlerin ünifor-
maları, şehzade kaftanları ve
çok daha fazlası var. Daha
sonra Has Oda Koğuşu’nda
Portreler Bölümü’ne giriyo-
ruz. Bu bölümde Fatih Sultan
Mehmet’ten itibaren tahta
çıkan padişahların portrelerini
görüyoruz. Osmanlı padişah-
larının soy ağacı ve fildişin-
den yapılmış portreler var.
Benim en çok dikkatimi çe-
ken tablo ise Sultan III. Se-
lim’in cülus töreninin yansıtıl-
dığı portreydi. Portreler Bölü-
mü’nden sonra Sultan IV.
Murat tarafından yaptırılmış
olan Revan Köşkü ve Bağdat
Köşkü’ne geçiyoruz. Erivan
seferinden sonra yapılan Re-
van Köşkü klasik Osmanlı
mimarisiyle yapılmış, duvarla-
rı kesinlikle eşsiz bir biçimde
çiniler ve sedeflerle süslenmiş,
kubbesi altın yaldızlarla işlen-
miş ve ortamda aydınlatmaya
önem verilmiştir. Bağdat Köş-
kü’nün mimarisi Revan Köş-
kü’ne benzese de burası Bağ-
dat seferinden sonra yaptırıl-
mış. Her iki köşk de sade fakat
çini ve sedef süslemeleriyle,
İstanbul Boğazı’na karşı man-
zarasıyla göz dolduruyor. Son
olarak Sünnet Odası’nı gezi-
yoruz bu odada da yine taş
işçiliğinin ve çini ustalığının
eserlerini görüyoruz. Topkapı
Sarayı gezimizi Sultanahmet
Köftecisi’nde yediğimiz ye-
mekle sonlandırıyoruz.
400 yıl boyunca Osmanlı’da
devlet idare merkezi ve hane-
dan üyelerinin evi olarak kul-
lanılan saray oldukça geniş
fakat gezmesi rahat. Gezinin
bizlere Osmanlı’daki devlet
idaresini, yaşayışı ve kültürü
anlamada yardımcı olduğuna
inanıyorum. Oldukça keyifli
bir o kadar da bilgilendirici bir
geziydi.
Ecem DEVECİ
10-G 399
![Page 22: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/22.jpg)
T H E P A L A
S A Y F A 2 2
EDEBİYAT SÖYLEŞİLERİ
FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi Kütüphanesi tarafından 26
Mart 2013 Pazartesi günü 10.40 – 11.20 saatlerinde Çok
Amaçlı Salon’da gerçekleştirilen “Edebiyat Söyleşileri”
etkinliğinin konuğu olan yazar Yalçın Tosun, okulumuzun
tüm 9. sınıfları ile oldukça verimli bir söyleşi gerçekleştiril-
miştir.
Yazar Yalçın Tosun, ilk kitabı olan “Anne, Baba ve Diğer
Ölümcül Şeyler” adlı eserinde insana, dünyaya, çevresine,
dahası kendi içine eğilip bakma gözü pekliğini gösterirken
dostluğu, sevgiyi, mutluluk arayışını da hüzünle dillendiriyor. Yazarın, çarpıcı bir ikinci kitabı ise “Peruk
Gibi Hüzünlü” adlı eseridir. Dostluk, arkadaşlık, sevgi, tutku, bağlılık ve keder... Bu duygular arasında me-
kik dokuyan, gönül kırıklıklarını ustalıklı bir sevecenlikle onarmaya çalışan bu kitabıyla yazar, 2011 Notre
Dame de Sion Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüştür. Yazar yine aynı eseriyle, Sait Faik Hikâye Armağa-
nı’nı da kazanmıştır. Belirtmek isteriz ki etkinliğe katılan tüm öğrencilerimiz, bu söyleşi sayesinde önemli
ve yeni bir yazarı tanımanın ötesinde, o yazarın edebiyat dünyasındaki varlığına ve edebiyatın yaşamındaki
anlarına ortak olmaktan son derece mutlu olmuşlardır.
![Page 23: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/23.jpg)
S A Y F A 2 3
Söyleşi programının katılımcı sınıfı olan tüm 10 ve 11. sınıf öğrencilerinin Yazar Füruzan ile soru-cevap
şeklinde interaktif bir program gerçekleştirmeleri yazar tarafından sevinçle karşılanmıştır. Yaşamın, evre-
nin kavranabilmesi için öncelikle “merak” üzerinde durulması gerektiğini anlatan Füruzan, yazı ile yaşamın
büyütülebileceğini göstermektedir.
İlk kitabı “Parasız Yatılı”yla 1972 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazanmıştır. Yazar, 12 Mart Dönemi’ni
anlattığı ilk romanı “Kırk Yedililer” ile 1975 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü almıştır. Öyküleri Fran-
sızca, İspanyolca, Farsça, İtalyanca, Japonca, İngilizce, Rusça, Bulgarca, Boşnakça gibi birçok dile çevrilen
yazarın, 2007’de Dil Derneği’nin düzenlediği Dil Bayramı’nda ve Antalya Öykü Günlerinde, 2008’de 7.
İzmir Öykü Günlerinde onur ödülleri aldı. 2008 İstanbul Kitap Fuarı’nın “Onur Yazarı” seçildi. Eserlerin-
den bazıları şunlardır:
Öykü: Parasız Yatılı, Kuşatma,
Benim Sinemalarım, Gül Mevsimidir, Gecenin Öteki Yüzü,
Sevda Dolu Bir Yaz.
Roman: Kırk Yedililer, Berlin’in Nar Çiçeği
Röportaj: Yeni Konuklar
EDEBİYAT SÖYLEŞİLERİ
Yalçın YALÇINKAYA
FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi Kütüphanesi tarafından 26
Mart 2013 Salı günü 13.55 – 14.35 saatlerinde Çok Amaçlı
Salon’da gerçekleştirilen “Edebiyat Söyleşileri” etkinliğinin
konuğu olan yazar Füruzan ile oldukça heyecanlı, sıcak ve
neşeli bir söyleşi gerçekleştirilmiştir.
![Page 24: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/24.jpg)
T H E P A L A
S A Y F A 2 4
![Page 25: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/25.jpg)
S A Y F A 2 5
T H E P A L A
![Page 26: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/26.jpg)
T H E P A L A
S A Y F A 2 6
![Page 27: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/27.jpg)
S A Y F A 2 7
T H E P A L A
![Page 28: The PALA 41.Sayı](https://reader030.vdocuments.pub/reader030/viewer/2022020209/568bf29b1a28ab8933974041/html5/thumbnails/28.jpg)
S A Y F A 2 8