tÜrk anayasa hukukunda basin ÖzgÜrlÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/ferhatyildiz.pdf ·...

191
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU HUKUKU (ANAYASA HUKUKU) ANABİLİM DALI TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ Yüksek Lisans Tezi Ferhat YILDIZ Ankara-2012

Upload: others

Post on 07-Feb-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU HUKUKU (ANAYASA HUKUKU)

ANABİLİM DALI

TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

Yüksek Lisans Tezi

Ferhat YILDIZ

Ankara-2012

Page 2: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU HUKUKU (ANAYASA HUKUKU)

ANABİLİM DALI

TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

Yüksek Lisans Tezi

Ferhat YILDIZ

TEZ DANIŞMANI

Yrd. Doç. Dr. Ozan ERGÜL

Ankara-2012

Page 3: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU HUKUKU (ANAYASA HUKUKU)

ANABİLİM DALI

TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

Yüksek Lisans Tezi

Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Ozan ERGÜL

Tez Jürisi Üyeleri

Adı ve Soyadı İmzası

.................................................................... ........................................

.................................................................... ........................................

.................................................................... ........................................

Tez Sınavı Tarihi .................................

Page 4: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

i

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER .......................................................................................................... i

KISALTMALAR ....................................................................................................... v

GİRİŞ .......................................................................................................................... 1

BİRİNCİ BÖLÜM

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ: KAVRAM – TARİHÇE – İÇERİK – SINIRLAR

1. KAVRAM ............................................................................................................... 5

1.1. Basın Kavramı ................................................................................................. 5

1.2. Basın Özgürlüğü Kavramı .............................................................................. 7

2. TARİHÇE ............................................................................................................. 11

3. BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN İÇERİĞİ .............................................................. 14

3.1. Genel Olarak ................................................................................................ 14

3.2. Bilgi Edinme Hakkı ..................................................................................... 15

3.3. Yorumlama ve Eleştirme Hakkı ................................................................. 20

3.4. Yayma Hakkı ............................................................................................... 23

3.5. Yaratma Hakkı ............................................................................................ 36

4. BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SINIRLARI ......................................................... 34

4.1. Genel Olarak ................................................................................................ 34

4.2. Şeref ve Haysiyetin Korunması .................................................................. 35

4.2.1. Basın Yoluyla Şeref ve Haysiyetin İhlali ve Cezai Sorumluluk ...... 36

4.2.2. Basın Yoluyla Şeref ve Haysiyetin İhlali ve Hukuki Sorumluluk .. 39

4.3. Özel Hayatın Korunması ............................................................................. 41

4.4. Devletin ve Toplumun Korunması ............................................................. 45

Page 5: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

ii

4.5. Yargıyı Etkileme........................................................................................... 49

4.6. Ahlakın Korunması ...................................................................................... 53

4.7. Hukuka Uygunluk Nedenleri ...................................................................... 56

4.7.1. Genel Olarak ....................................................................................... 56

4.7.2. Mağdurun Rızası ................................................................................. 58

4.7.3. Kamu Yararı ....................................................................................... 59

4.7.4. Gerçeklik ve Güncellik Ölçütleri ....................................................... 61

4.7.5. Özel Hukuka Uygunluk Sebepleri ..................................................... 63

5. BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KARŞISINDAKİ ENGELLER .................................. 64

5.1. Genel Olarak ................................................................................................ 64

5.2. Basın Özgürlüğü Karşısında Fiili Bir Engel: Tekelleşme ....................... 65

5.3. Sansür ........................................................................................................... 71

İKİNCİ BÖLÜM

TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

1. OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE ÜLKEMİZDE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ....... 75

1.1. Genel Olarak ................................................................................................ 75

1.2. 1876 Anayasası Öncesinde Basın Özgürlüğü ............................................ 76

1.3. 1876 Anayasası Döneminde Basın Özgürlüğü ......................................... 77

1.3.1. 1876 Anayasasının İlk Halinde Basın Özgürlüğü (1876-1908) ....... 77

1.3.2. 1908 Anayasa Değişikliklerinde Basın Özgürlüğü (1908-1921) ...... 79

1.4. 1921 Anayasası Döneminde Basın Özgürlüğü .......................................... 81

1.5. 1924 Anayasası Döneminde Basın Özgürlüğü .......................................... 83

1.5.1. Tek Partili Dönemde Basın Özgürlüğü (1924-1946) ........................ 83

Page 6: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

iii

1.5.1.1. Takrir-i Sükun Kanunu ............................................................. 84

1.5.1.2. 1931 Tarihli Matbuat Kanunu .................................................. 86

1.5.2. Çok Partili Dönemde Basın Özgürlüğü (1946-1960) ....................... 91

1.6. 1961 Anayasası Döneminde Basın Özgürlüğü .......................................... 94

1.6.1. Genel Olarak ....................................................................................... 94

1.6.2. 1961 Anayasasının İlk Halinde Basın Özgürlüğü (1961-1971) ....... 96

1.6.3. 1971 Muhtırası Sonrası Basın Özgürlüğü (1971-1980) .................... 98

2. 1982 ANAYASASINDA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ............................................ 100

2.1. Milli Güvenlik Konseyi Döneminde Basın Özgürlüğü ........................... 100

2.2. 1982’den Günümüze Basın Özgürlüğü .................................................... 101

2.3. Günümüzde Basın Özgürlüğü (Tartışmalar-Olaylar-Gelinen Nokta ... 103

2.4. 1982 Anayasasında Basın Özgürlüğü ...................................................... 109

2.5. Anayasamızda Basın Özgürlüğünün Sınırlandırılması ......................... 116

2.5.1. Anayasamızda Temel Hak ve Özgürlüklerin Sınırlandırılması

Rejimi ................................................................................................. 116

2.5.2. Anayasamızın 26. ve 27. Maddelerinin Değerlendirilmesi ............ 117

3. ANAYASA MAHKEMESİ VE AİHM KARARLARI IŞIĞINDA BASIN

ÖZGÜRLÜĞÜ ................................................................................................... 119

3.1.Genel Olarak ................................................................................................. 119

3.2. Anayasa Mahkemesinin Yeni Görev Alanı ............................................... 120

3.3. Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Basın Özgürlüğü ..................... 121

3.4. AİHS Anlamında ve AİHM Kararları Işığında Basın Özgürlüğü ......... 125

3.4.1. AİHS ve İç Hukukumuzdaki Yeri ................................................... 125

3.4.2. AİHS Anlamında ve AİHM Kararları Işığında Basın Özgürlüğü 126

Page 7: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

iv

4. MEVZUATIMIZDA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ.................................................. 132

4.1. Genel Olarak .............................................................................................. 132

4.2. 5187 Sayılı Basın Kanunu ......................................................................... 133

4.3. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ................................................................. 145

4.4. 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında

Kanun ....................................................................................................... 153

4.5. Terörle Mücadele Kanunu ........................................................................ 156

4.6. 1117 Sayılı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu .................. 161

SONUÇ .................................................................................................................... 167

KAYNAKÇA .......................................................................................................... 170

ÖZET ....................................................................................................................... 180

ABSTRACT ............................................................................................................ 182

Page 8: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

v

KISALTMALAR

ABD : Amerika Birleşik Devletleri

a.g.e. : Adı Geçen Eser

AİHM : Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

AİHS : Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Bkz. : Bakınız

C.D. : Ceza Dairesi

CHP : Cumhuriyet Halk Partisi

DP : Demokrat Parti

E. : Esas

E.T. : Erişim Tarihi

H.D. : Hukuk Dairesi

HGK : Hukuk Genel Kurulu

K. : Karar

K.T. : Karar Tarihi

R.G. : Resmi Gazete

RTÜK : Radyo Televizyon Üst Kurulu

Sf. : Sayfa

TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi

TCK : Türk Ceza Kanunu

TMK : Türk Medeni Kanunu

Page 9: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

1

GİRİŞ

Düşünmek ve düşündüğünü ifade etmek, insan olmanın bir gereği olarak,

insanın varoluşundan itibaren kendini göstermiştir. Tarihte yazının da bulunması ile

düşündüğünü yazılı ve sözlü olarak ifade etmek daha da belirgin bir hal almaya

başlamıştır. Matbaanın bulunması ile ise, düşüncelerin yazıyla açıklanması daha da

önem kazanmış ve düşüncelerin yazıyla iletiminin en örgütlü hali olan basın, modern

anlamda Rönesans döneminde ortaya çıkmıştır.

Matbaanın bulunması sonucu, kitapların çoğaltımının kolaylaşması ve

gazetelerin birer birer ortaya çıkmasıyla birlikte, basın, ciddi bir güç olarak

gelişmeye başlamıştır. Bunun sonucu olarak ise, devletler basına ilişkin yasal

düzenlemeler yapmak gereği duymuşlar ve basın hakkında öncelikle yasal, ardından

anayasal ve son olarak da uluslararası düzenlemeler oluşturulmaya başlanmıştır.

Devlet ve basının karşı karşıya gelişinden itibaren ise; bu iki güç arasında

sınırlandırma ve özgürlük bağlamında bir mücadele başlamıştır. Yönetim şekillerine,

zamana ve ülkelere göre gelgitler şeklinde meydana gelen bu mücadele, günümüzde

de büyük ölçüde devam etmektedir. Ortaçağda kilisenin görüşleri doğrultusunda

olmadığı müddetçe her türlü düşünceye karşı çıkan Avrupa’da, Rönesans’la birlikte

ifade ve basın özgürlüğü lehine bir hava esmiş, basın özgürlüğü yasal düzenlemelerle

korunmuş ve özgürlüğün sınırları belirlenmeye başlamıştır. Faşist ve sosyalist

yönetimlerde de devletin bir sözcüsünden ibaret görülen basın, günümüz demokratik

dünyasında dördüncü bir güç olarak karşımıza çıkmıştır.

Basının dördüncü kuvvet olarak ortaya çıkması özellikle iktidarın yegane

sahibi olan hükümeti, yasama ve yargı gibi ve fakat kamuoyunun tartışılmaz gücünü

Page 10: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

2

arkasına alarak diğerlerinden daha da etkili olarak denetlemesi açısından çok

önemlidir. “Özgür bir basın, sadık bir nöbetçi gibi sürprizlere engel olur ve yaklaşan

tehlikeler konusunda, zamanında uyarıda bulunur. Basın özgürlüğü siyasal

züppelerden, parlamenter kandırmacılıktan ve hükümete kölelik etmekten

kurtulabilmenin güvencesidir. Seçilmiş temsilcileriyle birlikte hukuk düzeni içinde

yaşayabilen akıl sahibi bireylerin doğal haklarına dayanarak, iyi hükümeti mümkün

kılar.”1

Basın özgürlüğünün, bir temel hak ve özgürlük olarak yerini alması ise ilk

olarak 1787 tarihli ABD Federal Anayasasına 1791 tarihinde eklenen 1’inci ek

maddeyle olmuştur. Bu hükümle, kongrenin basın özgürlüğü sınırlayan kanun

yapamayacağı açıkça düzenlenmiştir. Bunun ardından ise birçok devlet

anayasalarında basın özgürlüğüne ilişkin düzenlemelere yer vermişler ve günümüzde

de birçok anayasada basın özgürlüğü yasa koyucuya karşı açıkça korunmuştur.2

Ülkemizde de ilk Anayasamız olan 1876 Anayasası’ndan itibaren, bütün

anayasalarımızda basın özgürlüğüne ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. 1982

Anayasası da 28 ve devamı maddelerinde basın özgürlüğünü düzenlemiştir. Türk

Ceza Kanunu ve Basın Kanunumuz başta olmak üzere, mevzuatımızda da basın

özgürlüğüne ilişkin hukuki ve cezai düzenlemeler yer almaktadır. Ülkemizin basın

özgürlüğü tarihçesine genel olarak baktığımızda ise, dünyada olduğu gibi bizde de

gelgitler yaşandığını, günümüzdeki basın özgürlüğüne ilişkin tartışmaları3 ve

                                                            1 KEANE, John, Medya ve Demokrasi, Ayrıntı Yayınları, 2010, sf. 92. 2 Nitekim İtalya, Yunanistan, Azerbaycan, Japonya, Rusya Anayasaları, basın özgürlüğüne ilişkin düzenlemeler içeren anayasalara örnek olarak gösterilebilir. Anayasa metinleri için bkz. http://confinder.richmond.edu/. (E.T.: 14.04.2012). 3 Son dönemde ülkemizde, yayımlanmamış bir kitabın kopyalarının toplatılması ve bunun için çeşitli basın organlarına ve yayınevlerine baskınlar düzenlenmesi, tutuklanan gazeteciler ile doruğa ulaşan basın özgürlüğüne ilişkin tartışmalar uzun bir süre devam edecek gibi görülmektedir.

Page 11: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

3

AİHM’nin birçok kararında basın özgürlüğü konusunda da ülkemizi tazminata

mahkum ettiğini düşündüğümüzde bu gelgitlerin yaşanmaya devam ettiğini

görebiliriz.

Anayasamızın 148’inci maddesinde 07.05.2010 tarihinde 5982 sayılı

kanunla4 yapılan değişiklikle birlikte, Anayasamızda bulunan ve AİHS’nde de yer

alan temel hak ve özgürlüklerin ihlali bakımından, belirli koşulların varlığı halinde

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı tanınmıştır. Bu bağlamda

Anayasamızda ve AİHS’nde ortak olarak yer alan bütün temel hak ve özgürlükler

gibi basın özgürlüğü de bir kat daha önem kazanmıştır. Bu anlamda, konuya ilişkin

Türk Anayasa Hukuku çerçevesinde ve özellikle AİHM ve Anayasa Mahkemesi

kararlarına da değinen bir çalışmanın faydalı olacağı kanaatindeyiz.

Anlaşılacağı üzere çalışmamızın konusunu, “Türk Anayasa Hukukunda Basın

özgürlüğü” oluşturmaktadır. Çalışmamızda öncelikle genel olarak konuya ilişkin bir

inceleme yapacağız. Bu anlamda ilk olarak basın kavramı, kitle iletişim araçları ile

birlikte değerlendirilerek incelenecek ve çalışmamızın kapsamı belirlenecektir.

Ardından ise basın özgürlüğü kavramı, ifade özgürlüğü ile benzerlik ve farklılıkları

yönüyle ele alınacaktır. Kavramsal incelemenin ardından basının tarihçesine ilişkin

genel, kısa bir bilgilendirme yapılacaktır. Bunun ardından ise ilk bölümün asıl konu

başlıklarını oluşturan basın özgürlüğünün içeriği ve basın özgürlüğünün sınırları,

özellikle çeşitli yüksek mahkeme kararları ışığında incelenecektir. İlk bölümde son

olarak ise basın özgürlüğü karşısında önemli iki engel olan tekelleşme ve sansür

konularına değinilecektir.

                                                            4 13.05.2011 tarihli Resmi Gazete.

Page 12: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

4

Çalışmamızın ikinci ve son bölümünün başlığını ise, asıl konumuz olan “Türk

Anayasa Hukukunda Basın Özgürlüğü” oluşturmaktadır. Bu bölümde ülkemizde

basın özgürlüğü tarihçesi, Osmanlı’dan günümüze anayasal dönemlerimiz temel

alınarak incelenecektir. Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli

olaylar ve yasal düzenlemeler temel alınarak günümüze kadar getirilecek ve

günümüzde ülkemizdeki basın özgürlüğü tartışmaları ayrı bir başlıkta incelenecektir.

Tarihsel sürecin ardından ise 1982 Anayasası bağlamında basın özgürlüğü ele

alınacak ve özellikle Anayasamızda yukarıda sözü edilen değişiklik sonucunda daha

da önemli hale gelen Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları ışığında basın

özgürlüğü ayrı bir başlık altında incelenecektir. Son olarak ise mevzuatımızda basın

özgürlüğüne ilişkin düzenlemeler, 5187 sayılı Basın Kanunu başta olmak üzere, beş

tane önemli gördüğümüz kanun temel alınarak incelenecektir.

Belirtmemiz gerekir ki, çalışmamız boyunca; basın kavramı klasik (dar)

anlamıyla ele alınacak ve yalnızca yazılı kitle iletişimi araçlarını karşılayacak şekilde

kullanılacaktır. Bunun yanında, her başlık altında konuya ilişkin varsa; AİHM,

Anayasa Mahkemesi, ABD Yüksek Mahkemesi5 ve Yargıtay kararlarına yer

verilecek ve bu önemli mahkemelerin basın özgürlüğü konusundaki görüşlerini ve

uygulamalarını gözlemleme ve karşılaştırma olanağı sağlanmaya çalışılacaktır.

                                                            5 ABD Yüksek Mahkemesi’nin basın özgürlüğüne ilişkin önemli kararlarına ve görüşlerine ilişkin bkz. BARENDT, Eric, Freedom of the Press, Ashgate Publishing Company, 2009; SCHWARTZ, Bernard, Constitutional Issues Freedom Of the Press, Facts Of File Press, 1992.

Page 13: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

5

BİRİNCİ BÖLÜM

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ: KAVRAM – TARİHÇE – İÇERİK – SINIRLAR

1. KAVRAM

1.1. Basın Kavramı

Basın kavramı, “gazete, dergi gibi belirli zamanlarda çıkan yazılı yayınların

bütünü, matbuat”6 olarak tanımlanabilir. Basın kavramı, sözlük anlamından

görüleceği üzere, yalnızca gazete, dergi, kitap gibi “yazılı yayınları” kapsamaktadır.7

Nitekim Türkçe “basın” sözcüğünün karşılığı olan, İngilizce “the press” ve

Fransızca “la presse” sözcükleri, sadece gazete, dergi ve kitap için söz konusu

olabilecek “basmak” fiilinden gelmektedir. Ancak belirtmeliyiz ki, günümüz

dünyasında basın kavramının içeriğini, yalnızca yazılı eserlerin oluşturduğunu

söylemek gerçeğe aykırı olacaktır. Bu nedenle yukarıda tanımladığımız basını dar

anlamda basın olarak nitelendirmek doğru olacaktır.8

Bu anlamda günümüzde basın kavramının zihinlerde oluşturduğu dünya,

özellikle internetin yaygın kullanımı sonucunda9, neredeyse sınırsız bir hal almıştır.

Nitekim Fernand Terrou’ya göre basın, toplum içinde düzenli olarak yayımlanan

                                                            6 Türki Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük, http://www.tdkterim.gov.tr/bts/. 7 Nitekim Danışman’a göre, basın terimi, kullanılagelen anlamda, kitap, broşür, dergi ve özellikle gazeteleri kapsamaktadır. Haberleşme sözcüğü ise, basın da dahil olmak üzere diğer kitle haberleşme araçlarının tümünü kapsamaktadır. DANIŞMAN, Ahmet, Basın Özgürlüğünün Sağlanması Önlemleri, Ankara Üniversitesi Basın-Yayın Yüksek Okulu Yayınları No:1, Ankara, 1982. 8 Aynı görüş için bkz. KILIÇOĞLU, M. Ahmet, Şeref, Haysiyet ve Özel Yaşama Basın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal Sorumluluk, Turhan Kitabevi, Ankara, 2008, sf. 20. 9 İnternetin kullanımı günümüzde, özellikle ülkemizde geniş anlamda basın özgürlüğü açısından en sıkıntılı konulardan biridir. Nitekim önemli yabancı araştırma kuruluşlarının ülkemize yönelttiği eleştirilerin başında da ülkemizdeki internet yasakları gelmektedir (bu eleştirilere ilerleyen bölümlerde değinilmiştir). Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. AKGÜL, Mustafa, 3.Yılında Türkiye’nin İnternetle Savaşı: Donkişot, Devekuşu, Harakiri, Türk Kütüphaneciliği, 24, 2, 2010, sf. 285-300.

Page 14: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

6

haber veya bilgi öğelerinin, düşünce veya kanıların biçim ve koşullarının tümüdür.10

Tahmin edilebilir ki, böylesine sınırsız bir alanı kapsayabilen bir kavramın, kullanım

sınırlarını belirleyebilmek, kullanım özgürlüğünü açıklayabilmek beyhude bir

çabadan ibaret kalacaktır. Bu nedenle biz bu çalışmamızda, kullanım özgürlüğü ve

sınırlarından bahsedeceğimiz basın kavramını, yukarıda açıkladığımız sözlük

anlamıyla yani dar anlamıyla ele alıp, basının yazılı materyallerden oluştuğunu kabul

ederek incelemede bulunacağız.

Burada medya hakkında da kısaca bilgi vermek doğru olacaktır. İngilizce

“media” sözcüğünden dilimize gelen, sözlük anlamı iletişim ortamı veya iletişim

araçları olan medya11, günümüz teknolojik dünyasında çok önemli bir yer

tutmaktadır. Bu kısa tanımlamadan anlaşılacağı üzere medya kavramı, iletişimi ve

kitle iletişimini ifade etmek için kullanılmaktadır.12 Bizim çalışmamızın konusunu

oluşturan “basın” kavramı ise medya içerisindeki yazılı iletişim araçlarını kapsayan

bir alt başlığı oluşturmaktadır. Bu anlamda medya, bütün kitle iletişim araçlarının

genel ismi olarak tanımlanabilir. Küreselleşen dünyada medya, bir yandan etkinliğini

artırırken, diğer yandan gelişen teknolojilerle yepyeni boyutlar kazanmıştır.13

Şunu da belirtmeliyiz ki; Basın kavramı, ortaya çıkış şekline aykırı olarak

günümüz dünyasında, görsel ve yazılı basın olarak ikiye ayrılmaktadır. Oysa basın

kavramı, yukarıda belirttiğimiz gibi yalnızca yazılı bir takım materyalleri

kapsamaktadır. Böylesine bir ayrım ancak kitle iletişim araçları açısından mümkün

                                                            10 DANIŞMAN, Ahmet, a.g.e. sf.1. 11 http://tdkterim.gov.tr/bts/. 12 YILDIZ, Sevil, Medya ve Hukuk, Nobel Yayınları, Ankara, Nisan, 2010, sf. 7. 13 ÖRS, Ferlal, Küresel Medya Ortamında Yaşanan Etik Sorunlar ve Uluslararası Düzenlemeler, Journal of Yaşar University, 2010 20(5), sf. 3445.

Page 15: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

7

olabilecektir. Bu anlamda “basın” kavramı, “kitle iletişim”14 kavramı içerisinde

yalnızca bir başlık olarak kabul edilebilir. Zira iletişim kavramının sözlük anlamı;

“duygu, düşünce ya da bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına

aktarılması; telefon, telgraf, televizyon, radyo gibi araçlardan yararlanarak

yürütülen bilgi alışverişi”15 olarak yer almaktadır. Kitle iletişimi ise; “her hangi bir

iletinin, diğer bir deyişle haber, bilgi, kanaat, tavır ve davranışların birden çok tekil

alıcıya veya topluluğa her hangi bir araç vasıtasıyla iletilmesi sürecidir.”16 Sonuç

olarak basın kavramını görsel veya işitsel olarak ayrıma tabi tutmak mümkün

değildir. Bu anlamda basının, görsel kitle iletişim araçlarının en önemlilerinden birisi

olduğunu söylemek daha doğru olacaktır.

1.2. Basın Özgürlüğü Kavramı

Basın özgürlüğü, kısaca, düşüncelerin basılmış eserler yoluyla açıklanması

özgürlüğüdür.17 Basın özgürlüğü kavramı, öncelikle ifade özgürlüğünün bir tezahürü

olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda genel olarak basın özgürlüğü, ifade

özgürlüğünün basın yoluyla kullanılması olarak tanımlanabilir. Bu nedenle öncelikle

ifade özgürlüğü hakkında kısaca açıklama yapmak gerekecektir.

İfade özgürlüğünü, kişinin düşünce edinebilmesi, edindiği düşünceleri

açıklayıp açıklamama konusunda özgür olması şeklinde tanımlayabiliriz.18 İfade

                                                            14 Kitle iletişim kavramı, araçları ve özgürlüğü ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. GEDİK, Ömer, Türk Yargı Kararları Çerçevesinde Türkiye’de Kitle İletişim Özgürlüğü, Seçkin Yayınları, Ankara, 2008; İÇEL, Kayıhan & ÜNVER, Yener, Kitle Haberleşme Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul, 2009; YILDIZ, Sevil, Medya ve Hukuk, Nobel Yayınları, Ankara-Nisan-2010; ONGUN COŞKUN, Yargı Kararları Işığında Medya Hukuku, Legal Yayınları, İstanbul-2010. 15 Türki Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük, Ulaşım adresi (25.02.2011) http://tdkterim.gov.tr/bts/ . 16 GEDİK, Ömer, a.g.e. sf.26. 17 KILIÇOĞLU, M. Ahmet, Şeref, Haysiyet ve Özel Yaşama Basın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal Sorumluluk, Turhan Kitabevi, Ankara, 2008, sf. 172. 18 ÇANKAYA, Özden & BATUR YAMANER, Melike, Kitle İletişim Özgürlüğü, Turhan Kitabevi, Ankara, 2006, sf. 2.

Page 16: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

8

özgürlüğünün diğer temel hak ve özgürlükler içerisindeki yerini belirleyebilmek için

sınırlanabilir olup olmadığına değinmemiz gerekecektir. Doktrinde ifade

özgürlüğünün sınırlanması gerekliliğini veya sınırlandırılamayacağını savunan

görüşler vardır. Nitekim Özek Türk Hukuk doktrininde düşüncenin de

sınırlanabileceği görüşünü kabul eden görüşlerin baskın nitelik taşıdıklarını

belirttikten sonra19, demokratik düzenin ana niteliği çoğulculuk olduğunu savunmuş

ve bu niteliğin ancak sınırsız düşünce özgürlüğü ile gerçekleşebileceğini ileri

sürmüştür.20 Ancak yazar da şeref ve haysiyete saldırı halinde veya müstehcen

yayınların varlığı halinde ifade özgürlüğünün sınırlanabileceğini belirtmiştir.

Bu bilgiler ışığında belirtmeliyiz ki, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğünden

ayrı olarak düşünülemez. Nitekim bu özgürlük, Dünyada birçok Anayasada21,

Uluslararası Bildiri ve Sözleşmede22, ifade özgürlüğü ile birlikte ele alınmıştır.

Örneğin, AİHS, 10’uncu maddede yalnızca ifade özgürlüğünden bahsetmiş ve fakat

basının, ifade özgürlüğünü kullanma araçlarından birisi olduğundan, Mahkeme ve

Komisyon basın özgürlüğünü bu madde kapsamında değerlendirmişlerdir. Doktrinde

bazı yazarlar da basın özgürlüğünün düşünce özgürlüğü kapsamında düşünülmesi

gerektiği görüşündedirler. Buna göre basın özgürlüğü düşüncelerin basın aracılığıyla

serbestçe açıklama özgürlüğü olduğuna göre, bu özgürlük, ifade özgürlüğünün bir

şekli ve ayrılmaz bir parçasıdır.23

                                                            19 ÖZEK, Çetin, Türk Basın Hukuku, İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1978, sf. 61. 20 ÖZEK, Çetin, a.g.e., sf. 76. 21 Örneğin; 1787 tarihli İtalya Cumhuriyeti Anayasasının 21’inci maddesi, Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasasını 5’inci maddesi vb. 22 Örneğin; 1789 tarihli İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesinin 11’inci maddesi, 1950 tarihli AİHS’nin 10’uncu maddesi. 23 KILIÇOĞLU, M., Ahmet, a.g.e.

Page 17: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

9

Bununla birlikte bizim de katıldığımız görüşe göre ise basın özgürlüğüne,

genel anlamda ifade özgürlüğünden daha fazla ayrıcalık sağlanması doğru

olacaktır.24 Nitekim ABD Anayasasının 1’inci değişikliğinde Kongrenin ifade ve

basın özgürlüğünü kısıtlayacak bir yasa çıkaramayacağı düzenlenmiştir. Bu durum

ABD doktrininde ve Yüksek Mahkeme yargıçları arasında tartışmalara yol açmış ve

basın özgürlüğü ifadesine açıkça yer verilmesinin nedeninin; basın özgürlüğünün,

ifade özgürlüğünden daha ayrıcalıklı bir konumda olduğu savunulmuştur.25 Nitekim

Stewart’a göre basın, kuvvetler ayrılığı sistemi içerisinde dördüncü kuvvettir,

dolayısıyla diğer üç erk üzerinde ekstra bir denetim işlevi ifa etmektedir ve bu

nedenle herhangi bir konuşmacıya göre daha yüksek düzeyde bir koruma hak

etmektedir.26

Basın özgürlüğünün, günümüz teknolojik dünyasında, düşünceyi açıklama ve

yayma hürriyetinden ayrı olarak ele alınması gerektiği açıktır. Zira bu özgürlük

yalnızca düşüncenin basın araçları kullanılarak serbestçe açıklanması olarak

sınırlandırılamaz ve fakat basın kuruluşlarının serbestçe kurulup işletilebilmesini de

kapsamalıdır. Bu nedenle basın özgürlüğü kavramının, düşünceyi açıklama ve yayma

hürriyetinin bir alt başlığı olduğu ve bu özgürlüklerin iç içe ve birbirlerine bağlı

bulundukları doğrudur ancak basın özgürlüğü kavramı, önemi ve özellikleri

nedeniyle ayrı olarak değerlendirilip ele alınmalıdır.

                                                            24 Aynı görüş için bkz. SALİHPAŞAOĞLU, Yaşar, Türkiye’de Basın Özgürlüğü, Seçkin Yayınları, Ankara, 2007,sf. 24 vd.; TEMİZ, Özgür, Basın Özgürlüğünün Sınırlanmasında İlke Sorunu, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, sf. 8 vd. BAYKAN, Metin, Avrupa İnsan hakları Mahkemesi Kararlarında Basın Özgürlüğü, Adalet Yayınevi, Ankara, 2011, sf.28, ŞAHİN, Kemal, İnsan Hakları ve Özgürlük Boyutuyla İfade Özgürlüğü, Gerekçeleri ve Sınırları, Oniki Levha Yayınları, İstanbul 2009, sf. 149 vd., McQUAL, Denis, Media Accountability and Freedom of Publication, Oxford University Pres, 2003, sf. 168-169. 25 ŞAHİN, Kemal, a.g.e., sf. 150. 26 BARENDT, Eric, a.g.e., Or of the Press, Potter Stewart, sf. 3 vd., SCHWARTZ, Bernard, a.g.e. sf. 131 vd.

Page 18: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

10

İleride göreceğimiz gibi basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü; devletin bu

özgürlükler karşısındaki tutumu konusunda da kanımızca farklılık arzetmektedir.

Zira Anayasamız açıkça devletin basın özgürlüğünün sağlanması için gerekli

önlemleri alacağını düzenlemektedir.27 Ancak ifade özgürlüğü karşısında devletin

pasif yükümlülüğü dışında aktif yükümlülüğü söz konusu değildir. Bu açıdan da

basın özgürlüğü, ifade özgürlüğünden farklılık arzetmektedir.28

Burada ayrıca belirtmeliyiz ki, basının kitle iletişim araçları içerisindeki yeri

nedeniyle, yalnızca yazılı materyalleri içerdiğini yukarıda ele almıştık. Bu vesile ile

basın özgürlüğünün içeriğini de yalnızca bu yazılı materyaller oluşturacaktır, yani

basın özgürlüğünden yalnızca yazılı kitle iletişim araçları faydalanabilecektir.

Televizyon, radyo ve diğer elektronik iletişim araçları basın özgürlüğünden değil,

genel olarak ifadeye tanınan özgürlükten yararlanır.29 Nitekim ülkemizde 15.02.2011

tarihli 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında

Kanunun30 1’inci maddesinde, kanunun amaçları arasında “radyo ve televizyon

yayınlarında ifade ve haber alma özgürlüklerinin sağlanması” sayılmıştır. Radyo ve

televizyonları düzenlemek ve denetlemek üzere ise kanunun 34 vd. maddelerinde

RTÜK’ün bağımsız bir idari otorite31 olarak kurulduğunu ve kurumun görev ve

yetkilerini düzenlemektedir.32 Ayrıca ülkemizde bir devlet televizyonu olan TRT’nin

halen özerkliğini koruduğunu, birçok açıdan hükümetin yönetim ve denetiminde

                                                            27 Nitekim 1961 Anayasasının 22’nci maddesinde “Devlet, basın ve haber alma hürriyetini sağlayacak tedbirleri alır.” hükmü yer almış, 1982 Anayasası da 28’inci maddesinin 2’nci fıkrasında aynı hükmü tekrar etmiştir 28 Aynı görüş için bkz. ŞAHİN, Kemal, a.g.e. sf. 154 29 TEMİZ, Özgür, a.g.e., sf.8. 30 03.03.2011 tarihli Resmi Gazete. 31 Bağımsız İdari Otoriteler hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. ULUSOY, Ali, Bağımsız İdari Otoriteler, Turhan Kitabevi, Ankara, 2003. 32 Basın dışında kitle iletişim araçlarına ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz.; ÇANKAYA, Özden; BATUR YAMANER, Melike, Kitle İletişimi Özgürlüğü, a.g.e., YILDIZ, Sevil, Medya ve Hukuk, Nobel Yayınları, Ankara, Nisan 2010.

Page 19: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

11

olduğunu ve bunun da geniş anlamda basın özgürlüğü açısından tartışmalı bir durum

olduğunu belirtmekle yetinelim.33

2. TARİHÇE

Düşünme ve düşündüğünü ifade etme insanın varoluşunda bulunan bir

eylemdir. Bu nedenle düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin evvelini ilk çağlara

kadar götürebiliriz ve bunun en bilinen ve en eski örneklerinden biri Sokrates’in

savunmasıdır.34

Dünyada ilk bilinen gazetenin Çin’de 911 yılında King-Pau isminde olduğu

bilinmektedir.35 Gerçek anlamda basının ortaya çıkmasında ise Johannes Gutenberg

tarafından bulunan ve geliştirilen matbaa bir kilometre taşı olarak karşımıza

çıkmaktadır. Matbaanın buluşundan önce, yazılı eserler el yazması ile

çoğaltılabiliyordu ve bu dönemde Avrupa orta çağ karanlığında olduğundan büyük

bir sansür uygulaması mevcuttu. Rönesans’la birlikte gelen büyük uğraşlar

sonucunda modern anlamda ilk günlük gazetenin 1702 yılında, Daily Courant adı

altında İngiltere’de çıktığını görüyoruz.36 Bu yıllardan itibaren tüm Dünya’da,

özellikle Avrupa’da, gazeteler ve dergiler ortaya çıkmaya başlamış ve kısa zamanda

basın büyük bir güç olarak belirmiştir. Zamanla böylesine büyük bir güç siyasal

iktidarı rahatsız etmeye başlamış ve basın özgürlüğü sınırlanmaya çalışılmıştır.

Öncelikle İngiltere ve ardından Fransa’da başlayan basının bu büyük mücadelesi

                                                            33 Ülkemizde TRT’nin Anayasal konumu ve özerkliği hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. CANORUÇ, Mustafa Şenay, Anayasal Kurum Olan TRT’nin “Özerkliği”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, Kış-2009, C.8, S.27, sf. 293-322. 34 Düşünce özgürlüğü ve tarihçesi bu çalışmanın konusu dışında kalmaktadır. Düşünce özgürlüğünün tarihsel evrimi için bkz. PERİN, Cevdet, Tarih Boyunca Düşünce ve Basın Özgürlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1974. 35 YILDIZ, Sevgi, Medya ve Hukuk, Nobel Yayınları. Ankara, Nisan, 2010, sf. 46. 36 PERİN, Cevdet, a.g.e., sf.48; YILDIZ, Sevil, a.g.e., sf. 48.

Page 20: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

12

büyük oranda başarıyla sonuçlanmış ve bu ülkelerde basın büyük ve bağımsız bir güç

olarak yerini almıştır.

Dünyada tarih boyunca ve önemli siyasi olaylar içerisinde de, basının gittikçe

dördüncü bir kuvvet olarak ortaya çıktığı ve bu nedenle siyasi iktidarlar tarafından

sınırlanmaya çalışıldığı görülmektedir. Özellikle Avrupa’da Rönesans hareketiyle

birlikte gerçek anlamda basın ortaya çıkmış ve ardından çeşitli düşünürler tarafından

basının özgür olması gerektiği dile getirilmeye başlanmıştır. Nitekim Karl Marx,

Basın Özgürlüğü Üzerine Tartışmalar adlı eserinde; “Basın, insanların birbirlerine

düşüncelerini aktarmaları için kullandıkları en doğal araçtır. Özgür basın, bir

ulusun kendi varlığını seyrettiği manevi bir aynadır ve insanın kendi kendini sorguya

çekmesi olgunluğunun başlıca şartıdır.”37

Basının önemli bir güç haline geldiği andan itibaren bu güç, siyasi

iktidarlarca sınırlanmak ve kendi lehlerine kullanılmak istenmiştir. Bunun Dünya

tarihindeki en belirgin örneklerini faşist ve sosyalist iktidarlar göstermişlerdir.

Nitekim Sosyalist Lider Lenin basın özgürlüğü üzerine bir makalesinde şu ifadelere

yer vermiştir; “Basın Özgürlüğü denilen şey, burjuva toplumlarında, fakir halkı,

mazlum ve sömürülen kitleleri, gazetelerini milyonlarca basarak, her gün, sistemli ve

sürekli bir şekilde, aldatan, uyutan ve onların ahlakını bozan zenginlere ait bir

yetkiden ibarettir. Basın özgürlüğünün anlamı şudur: Tüm vatandaşlar, istisnasız,

düşüncelerini açıklayabilirler. Peki ama bu iş nasıl oluyor? Şu anda gerçeği

ellerinde tutanlar zenginler ve büyük partilerdir. Yalan haber yayınlamak hakkı

neden insanları köle gibi kullanma hakkına tercih edilsin?...”38 Faşist İtalya ve

                                                            37 PERİN, Cevdet, a.g.e. sf.101. 38 PERİN, Cevdet, a.g.e., sf. 103.

Page 21: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

13

Almanya liderleri Mussolini ve Hitler de basını sosyalist Rusya’dan farklı

görmüyorlardı. Faşist ve Sosyalist yönetimlere göre basının, iktidarın ideolojisini

destekleyici niteliğinden başka bir özgürlüğü olamayacaktır.

Ancak İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan, demokrasi iddialı dünyaya

baktığımızda basın özgürlüğü savunucularının ve kazanımlarının az olduğunu da

söyleyemeyiz. Yıllarca basın özgürlüğüne karşı olan Vatikan bile bu konuda

yumuşamış ve Papa VI Paul 1964 yılında bu konuda, “haber alma hakkı modern

insanın evrensel, dokunulmaz, değişmez hakkıdır; zira insanın tabiatında yer alır.

Söz konusu olan aynı zamanda aktif ve pasif bir haktır. Çünkü bir taraftan haber

arama, diğer taraftan ise herkesin bu haberi alma olanağını içermektedir.”39

diyerek, basın özgürlüğünün içerdiği haklardan biri olan özgürce haber alma hakkına

vurgu yapmıştır.

Karşılaştırmalı hukuk bakımından basın özgürlüğüne baktığımızda, basın

özgürlüğünün anayasal güvenceye alındığı ilk ülkenin ABD olduğunu görmekteyiz.

Basın özgürlüğüne ilişkin ilk yasal düzenleme ise 1766 yılında İsveç’te Basın

Özgürlüğü Kanunu adı altında olmuştur.40 Konumuz açısından Fransa’ya

baktığımızda ilk olarak karşımıza Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi

çıkmaktadır. Bildirinin ifade özgürlüğünü düzenleyen 11’inci maddesine göre;

“Düşüncelerin ve görüşlerin özgürce iletimi, insanın en değerli haklarından

birisidir. Bu nedenle her yurttaş, serbestçe konuşabilir, yazabilir ve yayınlayabilir;

ancak bu özgürlüğün, yasada tanımlanan biçimde kötüye kullanılmasından ötürü

sorumlu tutulur.” Bunun üzerine Fransa’da 1791 ve 1793 tarihli Fransız

                                                            39 DANIŞMAN, Ahmet, a.g.e., sf. 5. 40 GEDİK, Ömer, a.g.e. sf. 51 vd.

Page 22: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

14

Anayasalarına basın özgürlüğüne ilişkin hükümler koyulmuştur. Ancak bunun

ardından uzun yıllar basın özgürlüğü iktidarlar ve imparatorlar tarafından

kısıtlanmıştır.

3. BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN İÇERİĞİ

3.1. Genel Olarak

5187 Sayılı Basın Kanunu’nun 3’üncü maddesine göre; “Basın özgürdür. Bu

özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını

içerir.” Doktrinde, basın özgürlüğünün içeriği, temelde aynı anlamda olsa da, farklı

başlıklarla ele alınmıştır. Nitekim Dönmezer’e göre; basın özgürlüğünü oluşturan

haklar;41 haberleri, fikir ve düşünceleri bilmek, bunlara ulaşmak ve bunları toplamak

hakkı; haber, fikir, düşünce ve kanaatları yorumlamak ve analiz edebilmek

eleştirebilmek hakkı; haber, fikir, düşünce ve kanaatlari tabedebilmek, basılmış

eserleri dağıtabilmek hakkından ibarettir. Özek ise basın özgürlüğünün içerdiği

hakları; haber vermek hakkı, eleştiri ve incelemek hakkı ve yaratmak hakkı olmak

üzere 3 başlık altında toplamıştır.42

Biz bu başlık altında, Basın özgürlüğünün içeriğini, Basın Kanunu’nun

yukarıda belirttiğimiz hükmü ışığında ve yeri geldikçe ulusal ve uluslararası yasal

metinlerden ve mahkeme kararlarından örnekler vermek suretiyle incelemeye

çalışacağız.

                                                            41 DÖNMEZER, Sulhi, Basın ve Hukuku, İstanbul 1976, sf.94 vd. 42 ÖZEK, Çetin, a.g.e., sf. 34 vd.

Page 23: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

15

3.2. Bilgi Edinme Hakkı

Basın özgürlüğü öncelikle tüm bireylerin diledikleri bilgiye, basın yoluyla

ulaşabilme hakkını ihtiva eder. Bunun önkoşulu ise bilgi kaynaklarının çeşitli olması

ve onlara ulaşabilme hakkının herkese tanınması gerekliliğidir. Ayrıca bilgiye

ulaşabilme hakkı, kişiler tarafından istenmediği halde bilgilere erişmeme hakkını da

içerir. Hiç kimse almak istemediği bir bilgiyi almaya zorlanamaz veya bu hususta

yönlendirmeye tabi tutulamaz.

AİHM de birçok kararında43 basının bilgilendirme ve kamuoyunun da bilgi

edinme hakkı olduğunu vurgulamıştır. Nitekim Mahkeme basın özgürlüğüne ilişkin

çok önemli bir kilometre taşı olan Sunday Times – Birleşik Krallık kararında; bilgi

ve fikirleri yaymak basının görevi, bunları öğrenmek de kamunun hakkı olduğunu

vurgulamıştır.

Basın özgürlüğü içinde kişilerin dilediği bilgiye ulaşma hakkı olduğu gibi asıl

olarak basının da, bireyleri bilgilendirebilmek adına, dilediği bilgiye ulaşabilme

hakkı vardır. Bu anlamda basının en önemli kaynağını “devlet” oluşturmaktadır.

Çünkü devlet, bireyleri doğrudan ilgilendiren çok sayıda bilgi ve belgeye sahiptir. Bu

husus devletin basını, yayınlamayı dilediği bilgiler ile sınırlamasında ve kendi

propaganda aracı olarak kullanması şeklinde karşımıza çıkmaktadır ve faşist ve

sosyalist sistemlerde basının devletin ideolojisinin savunuculuğundan başka bir

yönünün olmadığını görmekteyiz. Özelikle uzun yıllar Rusya’da gördüğümüz

sosyalist yönetim ve 2. Dünya Savaşı yıllarında Almanya ve İtalya’da gördüğümüz

                                                            43 Sunday Times v. United Kingdom, Leander v. Sweden, Muller v. Switzerland. Kararların içeriği hakkında bilgi için bkz. DUTERTRE, Gilles, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatlarından Alıntılar, İnsan Hakları Genel Direktörü Avrupa Konseyi, 2005.

Page 24: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

16

faşist yönetimler basını, halkları ideolojileri etrafında toplayacak diledikleri bilgileri

yayınlayacak bir araç olarak görmüşlerdir. Nitekim Sosyalist Rusya’nın en önemli

lideri Lenin’e göre; “Komünist sosyalist rejimde basın bir araçtan başka bir şey

değildir. Tek yönlü işleyen, yönetici kadronun, partinin ve şeflerin direktiflerini halk

kitlelerine ulaştırmakla görevli bir araçtır.”44 Yine İtalyan Faşist Lider Mossolini’ye

göre de; “Totaliter bir rejimde, bir devrimden doğan her muzaffer rejimde olduğu

gibi, Basın devletin elinde ve hizmetinde olan, olması gereken bir güçtür. İşte bundan

ötürü tüm İtalyan Basını faşisttir.”45 Bu hususta basın özgürlüğünü kabul eden bir

devletin, pasif durumda kalması ve bu özgürlüğün kullanılmasını engellememesi

gerektiği gibi, büyük halk kitlelerini ilgilendiren birçok bilgiye sahip olan devletin bu

konuda aktif bir tutum takınarak, edindiği bilgileri ve belgeleri basın kanalıyla halka

sunması gerekmektedir.

Bu noktada “bilgi edinme hakkı”46na da kısaca değinmek gerekecektir. Bilgi

edinme hakkı, bireylerin, çeşitli devlet organlarından kendileri ile ilgili olan veya

ilgili olmamakla birlikte, kanunen erişimine herhangi bir yasak olmayan bilgilere

erişebilme haklarını ifade eder. Günümüzde birçok devlet47 mevzuatlarında bilgi

edinme hakkını düzenlemektedirler.

                                                            44 PERİN, Cevdet, a.g.e. sf. 103. 45 PERİN, Cevdet, a.g.e. sf. 110. 46 Bilgi edinme hakkı, ABD ve İngiltere’de Bilgi Özgürlüğü (freedom of information); Kanada’da ise Bilgiye Erişim Hakkı olarak (right of Access to information) adlandırılmaktadır. 47 Bilgi Edinme Hakkı hususunda ilk kanuni düzenlemeyi İsveç 1766 yılında yapmıştır. ABD 1966, İtalya 1990, Yunanistan 1987, Rusya 1995, İngiltere 2000 yıllarında Bilgi Edinme Hakkı ile ilgili kanunlar yapmışlardır. SALİHPAŞAOĞLU, Yaşar, a.g.e., sf. 26 vd.

Page 25: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

17

AİHM ise bilgi edinme hakkını ifade özgürlüğü içerisinde görmemekte ve

fakat özel hayatın gizliliği ve korunmasını düzenleyen 8’inci maddesi kapsamında

değerlendirip incelemektedir.48

Ülkemizde bilgi edinme hakkına baktığımızda ise, öncelikle karşımıza

dilekçe hakkı çıkmaktadır. Anayasamızın 74’üncü maddesine göre; Vatandaşlar ve

karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar

kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve

Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir. Kendileriyle

ilgili başvurmaların sonucu, gecikmeksizin dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir.

Bu hakkın kullanılma biçimi kanunla düzenlenir. Bu hususta asıl düzenleme ise,

2003 tarihinde yürürlüğe giren49 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununda yer

almaktadır. Bu kanunun 1’inci maddesine göre; kanunun amacı; demokratik ve şeffaf

yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin

bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir. Kanunun

4’üncü maddesine göre, herkes bilgi edinme hakkına sahiptir. Yine Kanunun 5’inci

maddesine göre ise; kurum ve kuruluşlar, bu Kanunda yer alan istisnalar dışındaki

her türlü bilgi veya belgeyi, başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme

başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere, gerekli idarî ve teknik

tedbirleri almakla yükümlüdürler. Bilgi edinme hakkı serbestîsini kural olarak

belirten kanun, bu hakkın istisnalarını da ayrıntılı olarak düzenlemiştir.50

                                                            48 SOYKAN, Cavidan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatlarında Bilgi Edinme Hakkı, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 56, Sayı: 2, Yıl: 2007. 49 24.10.2003 tarihli, 25269 sayılı Resmi Gazete. 50 Bilgi edinme hakkının istisnaları bu çalışmanın kapsamı dışındadır. Burada sadece şunu belirtelim ki; 4982 sayılı Kanuna göre, Devlet sırrına, ülkenin ekonomik çıkarlarına, istihbarata, idari soruşturmaya, adli soruşturma ve kovuşturmaya, kamuoyunu ilgilendirmeyen kurum içi düzenlemelere ilişkin, özel hayatın ve haberleşmenin gizliliğini ihlal edecek, ticari sır olarak

Page 26: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

18

Kişilerin diledikleri bilgiye basın yoluyla ulaşma hakkı içerisinde yer alan

“gazetecilerin bilgi kaynaklarının korunması” hakkı da basın özgürlüğünün

sağlanması açısından çok önemli bir haktır. Bu hakkın devlet veya yargı eliyle

kullanılamaz hale getirilmesi, kamuoyunu ilgilendiren önemli bilgilere sahip

kaynakların, bu bilgileri basına açıklamasını engelleyecektir. Nitekim Basın

özgürlüğünün içeriğinde bir hak olarak gazetecilere tanınan, haber kaynaklarını

açıklamama hakkı hususunda ABD Yüksek Mahkemesinin, basın özgürlüğünü

kısıtlayıcı kararları mevcuttur. ABD’de birçok yasal düzenlemede, bu hak

gazetecilere tanınmışken, Yüksek Mahkeme bir davada51, bir cinayet olayıyla ilgili

olarak haber kaynaklarını açıklamak hususunda karar vermiştir. Yine Yüksek

Mahkeme bir başka kararında da, New York Times’da muhabir olarak çalışan bir

gazetecinin, yine bir cinayetle ilgili olarak haber kaynağını açıklaması yönünde karar

vermiştir.52

AİHM de Goodwin v. Birleşik Krallık kararında gazetecinin haber

kaynaklarının açıklamama hakkına vurgu yapmıştır.53 Karara konu olayda, “The

Engineer” adlı yayında gazeteci olarak çalışan William Goodwin, bir kaynaktan

Tetra Ltd. şirketinin büyük mali güçlüklerle karşı karşıya kaldığı bilgisini almış ve

bu konuyu haber yapmak amacıyla ilgili şirketi arayarak danışmıştır. Şirket ise bu                                                                                                                                                                          nitelendirilen bilgi ve belgeler ile tavsiye ve mütalaa talepleri bilgi edinme hakkı kapsamı dışındadır. (4982 sayılı Kanun md. 15 vd.). 51 Branzburg v. Hayes, 408 U.S. 665 (1972). Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://caselaw.lp.findlaw.com/scripts/getcase.pl?navby=case&court=us&vol=408&page=665. (E.T.: 10.03.2012). 52 New York Times Co. and Farber v. Jascalevich, 439 U.S. 1317, (1978). Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://caselaw.lp.findlaw.com/scripts/getcase.pl?navby=case&court=us&vol=439&page=1317. (E.T.: 10.03.2012). 53 Goodwin v. United Kingdom, 27.03.1996, Reports 1996-II. 17488/90. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=1&portal=hbkm&action=html&highlight=GOODWIN%20|%20%22THE%20UNITED%20KINGDOM%22&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. (E.T.: 10.03.2012).

Page 27: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

19

bilginin kamuya açıklanması halinde ekonomik çıkarlarının büyük zarar görebileceği

nedeniyle mahkemeye başvurarak Goodwin’in yazısının yayınlanmaması yönünde

bir tedbir kararı almıştır. Bundan sonra söz konusu şirket, bu bilgiyi sızdıran

çalışanın kim olduğunu tespit etmek ve hakkında dava açmak için gazetecinin haber

kaynağını açıklamasını istemiştir. Bu talebi kabul eden mahkeme ise Goodwin’den

haber kaynağını açıklamasını istemiştir. Bu karara uymayan Goodwin, yerel

mahkeme tarafından “adaleti engellemek” gerekçesiyle mahkum edilmiştir. Bunun

üzerine konu AİHM’e gelmiş ve AİHM kararında; gazetecilik kaynaklarının

korunmasını, basın özgürlüğünün temel şartlarından biri olarak benimsemiştir.

AİHM; haber kaynaklarının korunmaması durumunda, kaynakların, kamu yararına

olan konularda kamuyu bilgilendirmek konusunda basına yardımcı olmaktan

kaçınabileceğini; bunun sonucu olarak, basının hayati nitelikteki “kamunun bekçi

köpeği” olma rolünün sarsılabileceğini ve basının doğru ve güvenilir bilgi sağlama

yeteneğinin kötü yönde etkilenebileceğini; kamu yararından daha üstün bir talep

zorunlu kılmadığı takdirde böyle bir düzenlemenin Sözleşmenin 10’uncu maddesine

aykırılık oluşturacağını belirtmiştir.

AİHM’nin yukarıda bahsi geçen kararı, Avrupa Konseyi Bakanlar

Komitesinin de önemli bir tavsiye kararına dayanak oluşturmuştur. Gazetecilerin

haber kaynaklarını açıklamama hakkı ile ilgili olarak Avrupa Konseyi Bakanlar

Komitesinin 8 Mart 2000 tarihinde üye devletler için aldığı bu tavsiye kararında;

gazetecilerin haber kaynaklarını açıklamama hakkı olduğu vurgulanmış, bu hakkın

AİHS’nin 10/2 hükmü dışında sınırlanmaması gerektiği belirtilmiştir. Tavsiye

kararında ayrıca, bu hakkın sözleşmenin 10/2 hükmü gereği sınırlanması gerekse de

bunun tek başına sınırlama gerekçesi olamayacağına dikkat çekilmiştir. Buna göre

Page 28: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

20

haber kaynağının açıklanmasındaki kamu yararı, açıklanmamasındaki yarardan daha

üstün ise ve koşullar yeterince hayati ve ciddi bir karakter taşıyorsa, bu hakkın

sınırlandırılmasının mümkün olduğu vurgulanmıştır.54

Yukarıda bahsettiğimiz tavsiye kararı ve AİHM’nin konuya ilişkin kararları

doğrultusunda Basın Kanunumuzda da bu konuda bir düzenleme getirilmiştir.

Nitekim 5187 sayılı Basın Kanununun, Haber Kaynağı başlığını taşıyan 12’nci

maddesinde bu husus “Süreli yayın sahibi, sorumlu müdür ve eser sahibi, bilgi ve

belge her türlü haber kaynaklarını açıklamaya ve bu konuda tanıklık yapmaya

zorlanamaz.” şeklinde düzenleme alanı bulmuştur.

3.3. Yorumlama ve Eleştirme Hakkı

Basın özgürlüğünün içeriğinde bulunan bir diğer hak ise, elde edilen bilgileri

yorumlama ve eleştirme hakkıdır. Yorum, bir olayı belli bir görüşe göre açıklama,

değerlendirme;55 eleştiri ise, bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını

bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit56 olarak tanımlanmaktadır.

Burada eleştirme hakkı, hem hükümetin eleştirilmesi yönünden hem de

eleştiri sınırlarının aşılmasıyla hakaret suçunun oluşabilmesi ihtimali nedeniyle ayrı

bir önem arzetmektedir. Çünkü eleştiri, doğası gereği sınırının nerede başlayıp

nerede biteceği her olay açısından tartışmalı bir olgudur. Zira hiçbir özgürlük, diğer

insanların özgürlüklerini, kişiliklerini ve saygınlıklarını yitirmesi pahasına

kullanılamaz. Özellikle ülkemizde eleştiri adı altında birçok insan ve kurum haksız

ithamlara maruz kalabilmektedir. Burada eleştirinin sınırını her somut olaya göre                                                             54 Council of Europe, Committee of Ministers, Recommendation No. R (2000) 7, 08.03.2000 tarihli 701. Toplantı’da alınan gazetecilerin haber kaynaklarını açıklamaması hakkına ilişkin tavsiye kararı. 55 Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük, http://www.tdkterim.gov.tr/bts/. 56 Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük, http://www.tdkterim.gov.tr/bts/.

Page 29: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

21

belirleyebiliriz. Örneğin Yargıtay 4. Hukuk Dairesi bu konuda verdiği bir kararda;57

siyasetçilerin eleştirilmesinin basın için sadece bir hak olmayıp aynı zamanda bir

görev de olduğuna vurgu yaparak, eleştirinin yöneldiği kişilerin bulunduğu

makamların da önem arzettiğini belirtmiştir. AİHM de bir kararında; eleştiri

sınırlarını belirlerken sade vatandaşlar ile siyasetçiler arasında ayrım yapmış,

siyasetçilerin eleştirilmesinin daha geniş alanı kapsayacağını belirtmiştir.58 AİHM bir

adım daha ileri giderek, hükümetin eleştirilmesini ele almış ve bir kararında şu

ifadelere yer vermiştir: “Hükümeti eleştirmenin hoş görülebilir sınırları; şahısları ve

hatta politikacıları eleştirmenin sınırından daha geniştir.”59

ABD Yüksek Mahkemesinin de eleştiri hakkı ile ilgi çağ açan bir kararı60

mevcuttur. “Yüksek Mahkeme bu kararına konu olan olaya, “Marthin Luther

King’in Savunulması ve Güneyde Özgürlük Mücadelesi Komitesi” olarak kendisini

adlandıran bir grubun New York Times Gazetesine “Onların Yükselen Seslerine

Kulak Verin” başlığı ile verdiği bir ilanla polis şeflerine ağır ithamlarda bulunmasına

neden olmuştur. Bunun üzerine polis şefi Sullivan, New York Times Gazetesi

aleyhine 500.000 Dolarlık tazminat davası açmıştır. İlk derece mahkemesi davayı

                                                            57 Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, E. 1996/4635, K. 1996/6359, T. 08.07.1996. (Uyap sisteminden alınmıştır). 58 Oberschlik v. Austria, 23.5.1991, A 204, 11662/85. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=1&portal=hbkm&action=html&highlight=OBERSCHLICK%20|%20AUSTRIA&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. (E.T.: 10.03.2012). AİHM’nin aynı yönde bir başka kararı için bkz. Lingens v. Austria, 08.07.1986, A 103, 9815/82. Kararın Türkçe metni için bkz. DOĞRU, Osman, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi İçtihatları, Legal Yayınları, 2004, Cilt 2, sf. 55 vd. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=1&portal=hbkm&action=html&highlight=LINGENS%20|%20AUSTRIA&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. (E.T.: 10.03.2012). 59 Casstells v. Spain, 23.04.1992, A 236, 11798/85. Kararın Türkçe metni için bkz. BIÇAK, Vahit, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarında İfade Özgürlüğü, Liberal Düşünce Topluluğu Avrupa Komisyonu, Temmuz, 2002, sf. 135 vd. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=1&portal=hbkm&action=html&highlight=CASTELLS%20|%20SPAIN&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. (E.T.: 10.03.2012). 60 New York Times v. Sullivan 376 U.S. 254, 09.03.1964. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://caselaw.lp.findlaw.com/scripts/getcase.pl?navby=case&court=us&vol=376&page=254. (E.T.: 10.03.2012).

Page 30: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

22

kabul etmiş, Eyalet Yüksek Mahkemesi de bu kararı onaylamıştır. Dava Yüksek

Mahkemenin önüne gelince, bu Mahkeme gazetelerin ilan kısımlarının da basın

özgürlüğünden yararlandığını, basının idare tarafından alınan önlemleri eleştirme

hakkının özgür demokratik düzenin bir gereği olduğunu, bu hakkın gerçeğin

ispatlanması ile sınırlandırılamayacağını, çünkü çoğu olayda gerçeğin

ispatlanmasının olanaksız olduğunu, bu durumun basının eleştiri hakkını

engelleyeceğini, bu nedenle maddi olaylara ilişkin iyiniyetle yapılan iddialarda basın

özgürlüğünden yararlanılması gerektiğini açıklayarak, davayı reddetmiştir.”61

Yüksek mahkemenin bu davada çığır açan görüşü; gerçeğe aykırı ifadelerin de,

bunların çoğunlukla ister istemez söylenebilmesi olasılığı nedeniyle bir yere kadar

basın özgürlüğünden yararlanabilmesi gerektiği yönündedir. Bütün gerçeğe aykırı

ifadelerin özgürlükten yararlanamadığını düşünecek olursak, böylesine bir düşünce

kişilerin kendi kendilerini sansüre tabi tutmalarına ve böylesi bir sonuç ise toplumsal

önemi olan konuların kamuoyunda tartışılamamasına neden olabilecektir.62

Basında yer alan haberler olay açıklaması, eleştiriler ise değer yargısı

şeklinde basın açıklamalarıdır. Değer yargıları, bir olay veya durum hakkındaki

sübjektif düşünce açıklamaları, olay açıklamaları ise, belli bir olayın objektif olarak

aktarılmasıdır.63 Bu nedenle bir değer yargısı şeklinde basın açıklamasını oluşturan

eleştiri hakkının sınırsız olmadığı açıktır. Her somut olayın niteliğine göre basında

yer alan açıklamanın eleştiri hakkından yararlanıp yararlanmayacağı belirlenecektir.

Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu birçok kararında bu konuda genel bir belirleme

                                                            61 SALİHPAŞAOĞLU, Yaşar, sf.32. 62 Yüksek Mahkemenin bu önemli kararı ile ilgili ayrıntılı bilgi ve yorumlar için bkz. AYDIN, Öykü Didem, Üç Demokraside Düşünce Özgürlüğü ve Ceza Hukuku I, Amerika Birleşik Devletleri, Seçkin Yayınları, 2004, sf. 161 vd. 63 ÇETİN, Erol, Basın Hukuku, Seçkin Yayınları, 4. Baskı, Ankara, 2008, sf. 433. Ayrıca basın açıklamalarının türleri hakkında ayrıntılı bilgi için KILIÇOĞLU, M. Ahmet, a.g.e. sf. 35 vd.

Page 31: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

23

yapmıştır. Nitekim HGK bir kararında64, yayımlanan bir eleştirinin hukuka aykırı

sayılması için gerçeklik, güncellik, kamu yararı, toplumsal ilgi ve konu ile ifade

arasında düşünsel bağlılık koşullarından birine aykırılık bulunmasının gerektiğini

belirtmiştir.65

Görüldüğü üzere eleştiri hakkının sınırlarının belirlenmesinde, eleştiriye

maruz kalan kişilerin toplumdaki yeri ve diğer bazı objektif nedenler ortaya

koyulabilmekte ve fakat her somut olaya göre de kişilik hakkını ihlal edip

etmediğinin ayrı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Yukarıda belirtilen

Yargıtay’ın, AİHM’nin ve ABD Yüksek Mahkemesi’nin verdiği kararlar

doğrultusunda diyebiliriz ki; basın yoluyla siyasetçileri eleştirme hakkı, sadece

gerçeğe aykırı olduğu gerekçesiyle sınırlanamayacak ve fakat bu eleştirinin kötü

niyetle yapılması da gerekecektir.

3.4. Yayma Hakkı

Bilgilere dilediği gibi ulaşıp, bunları istediği gibi yorumlayan ve eleştiren

basının, bu haklarının zorunlu bir sonucu olarak da, bilgileri yorumlayarak ve

eleştirerek oluşturduğu ürünü insanlara serbestçe sunabilmesi gerekmektedir. Bu da

ancak, bir emeğin ürünü olarak oluşturulan her türlü bilgi ve düşüncelerin özgürce

basılabilmesi, yayınlanabilmesi ve dağıtılabilmesi ile mümkündür. Bu da Basın

Kanununun 3’üncü maddesinde “yayma” hakkı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Öncelikle, Anayasamızın 28’inci maddesinde basımevi kurmanın izin alma

ve mali teminat yatırma şartına bağlanamayacağı açıkça düzenlenmiştir. Yine aynı                                                             64 Yargıtay HGK, 230/288, 10.05.2006. (Uyap sisteminden alınmıştır). 65 Yargıtay HGK bir başka kararında da; haberin üst üste altı kez yayımlanmasının eleştiri ölçülerinin aşıldığını gösterdiğini ve kişilik haklarına saldırı oluşturacağını belirtmiştir. Yargıtay HGK, 435/471, 06.06.2001. (Uyap sisteminden alınmıştır).

Page 32: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

24

maddeye göre; tedbir yolu ile dağıtım hâkim kararıyla; gecikmesinde sakınca

bulunan hallerde de kanunun açıkça yetkili kıldığı merciin emriyle önlenebilir.

Dağıtımı önleyen yetkili merci, bu kararını en geç yirmidört saat içinde yetkili

hâkime bildirir. Yetkili hâkim bu kararı en geç kırksekiz saat içinde onaylamazsa,

dağıtımı önleme kararı hükümsüz sayılır. Ayrıca; süreli veya süresiz yayınlar,

kanunun gösterdiği suçların soruşturma veya kovuşturmasına geçilmiş olması

hallerinde hâkim kararıyla; Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün,

millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel ahlâkın korunması ve suçların önlenmesi

bakımından gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunun açıkça yetkili kıldığı

merciin emriyle toplatılabilir. Toplatma kararı veren yetkili merci, bu kararını en geç

yirmidört saat içinde yetkili hâkime bildirir; hâkim bu kararı en geç kırksekiz saat

içinde onaylamazsa, toplatma kararı hükümsüz sayılır.

Burada şunu belirtmeliyiz ki, belirli suçların işlenmesi halinde basılmış

eserlerin toplatılmasına ilişkin yukarıda belirttiğimiz yasal düzenlemeler, basın

özgürlüğünün “serbestçe dağıtılabilme” hakkının sınırı olarak değerlendirilemez.

Ancak basılmış eserlerin toplatılması kurumunu kullanır ve değerlendirirken, basın

özgürlüğünü ihlal etmesi olasılığı nedeniyle, daha dikkatli ve hassas olmak

gerekecektir. Nitekim Basın Kanununun 22’nci maddesi gereği olarak; kanuna uygun

olarak basılmış eserleri, bunların yayımını veya dağıtımını veya satışını önlemek

amacıyla tahrip eden veya bozan kimse, dağıtımını veya satışını şiddet veya tehditle

engelleyen kimse cezalandırılacaktır. AİHM de, gazetenin toplattırılmasının ifade

özgürlüğüne müdahale olduğunu belirtmiş ve her ne kadar bu müdahale yasaya

uygun olsa ve ulusal güvenliği korumak bakımından meşru bir amaca hizmet etse

Page 33: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

25

bile, demokratik bir toplumda bu amaca ulaşmak için bu tür bir müdahalenin gerekli

olmadığı sonucuna ulaşmıştır.66

Basılmış eserlerin serbestçe dağıtılabilmesi açısından, tekelleşme ile birlikte

dağıtım şirketlerinin tek elde toplanması ve belli yayınların dağıtımının engellenmesi

de bir tehdit oluşturmaktadır. Burada Anayasamızın 48’inci maddesinde yer alan

sözleşme hürriyetine ve Anayasamızın 28’inci maddesinde yer alan ve basın

özgürlüğü karşısındaki devletin aktif rolüne ilişkin düzenlemeler arasında bir yarışma

söz konusudur. Sözleşme özgürlüğüyle birlikte özel şirketler ve özellikle büyük basın

işletmesi sahipleri belli yayınların dağıtımını engellemek amacıyla, sözleşme

özgürlüğünü gerekçe göstererek, sahibi olmadıkları yayınların dağıtımına ilişkin

yasaklamalar getirmektedirler. Bu durum da basın özgürlüğünü ve dolayısıyla yayma

hakkını engellemektedir. İşte bu noktada Anayasamızın 28’inci maddesinde yer alan,

devletin basın özgürlüğünün sağlanması yönünde tedbirler alma yükümlülüğü

karşımıza çıkmaktadır. Zira devlet, sözleşme özgürlüğünün kötüye kullanılarak

yayma hakkının engellenmesini önleyici tedbirler almakla yükümlüdür. Nitekim

Anayasa Mahkemesi de bu yönde verdiği bir kararında, yayma hakkını ve bu konuda

sözleşme özgürlüğünü kısıtlayıcı bir kanun hükmünü Anayasaya aykırı görmemiş ve

böyle bir düzenlemenin, Anayasa'nın 28. maddesinin üçüncü fıkrası ile basın ve

                                                            66 Vereniging Weekblad Bluf! V. Holland, 09.02.1995, A306-A, 16616/90. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=1&portal=hbkm&action=html&highlight=VERENIGING%20|%20%22THE%20NETHERLANDS%22&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. (E.T.: 10.03.2012).

Page 34: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

26

haber alma özgürlüklerini sağlayacak önlemleri alma hususunda devlete verilen

görevin yerine getirilmesinin sağlanması amacına yönelik olduğunu vurgulamıştır.67

Türk hukuk sistemi, günümüzde basımevi kurmayı izin şartına bağlamayarak,

özgürlükler lehine davranmıştır. Diğer ülkeler gibi ülkemiz de Osmanlı Devletinden

yakın tarihimize kadar basın özgürlüğü açısından gelgitler yaşamıştır. 1982

Anayasasına kadar ülkemizin basın tarihine bu başlığımız açısından baktığımızda,

kısa bir süre esen özgürlük rüzgarlarıyla basımevi kurmak için izin alınmasına gerek

görülmemiş ancak hemen ardından özgürlük söylemleriyle gelenler, gidenler gibi

özgürlükleri kısıtlayıcı yasal düzenlemelere ve uygulamalara gitmişler, basın da

bundan nasibini fazlasıyla almış ve basımevi kurmak izin ve benzeri zorlayıcı

şartlara bağlanmıştır.68

3.5. Yaratma Hakkı

Sözlük anlamı olarak, “zekâ, düşünce ve hayal gücünden yararlanarak o

zamana kadar görülmeyen yeni bir şey ortaya koymak, yapmak”69 manasına gelen

“yaratmak” fiili, basın özgürlüğü içeriğinde bulunan “yaratma hakkı” olarak

karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda basın özgürlüğü içerisinde yer alan yaratma

hakkı; yukarıda açıkladığımız, bilgilere ulaşma, onları eleştirme ve yorumlama

dışında, yeni bir şey ortaya koyma anlamına gelmektedir.

Burada belirtmeliyiz ki, basın özgürlüğü içerisindeki yaratma hakkı, tamamen

bir yazılı eserin oluşturulmasını kapsadığı gibi, herhangi bir dalda, yazılı eser dışında

                                                            67 Anayasa Mahkemesinin, E.1996/70, K.1997/53, 05.06.1997 tarihli kararı. (R.G. 04.04.2003/25069). Karar metnine ulaşmak için bkz. http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar&id=1347&content=. 68 Basın özgürlüğü açısından ülkemizdeki bu gelgitler, Osmanlı Devleti’nden günümüze basın özgürlüğünün tarihçesini ele aldığımız bölümümüzde açıkça görülmektedir. 69 Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük, http://www.tdkterim.gov.tr/bts/.

Page 35: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

27

başka bir eserin yaratılıp, bir şekilde yazılı materyale dönüştürülmesi halinde de bu

yazılı materyal de, basın özgürlüğü içerisinde bulunan yaratma hakkı kapsamı

dahilindedir.

Bu anlamda yaratma hakkı, basın özgürlüğünün içeriğini oluşturan diğer

hakların kapsamında yer almaktadır. Olay açıklaması niteliğinde olan ve yalnızca

olan bir olayla ilgili objektif bilgiler verilmesi yaratma hakkı kapsamında

değerlendirilmemekle birlikte, değer yargısı şeklinde, özellikle kişisel bilgi ve

birikim ile yapılan açıklamalar ve yaratılan tüm yazılı ve görsel eserler yaratma

hakkı kapsamında değerlendirilmelidir. Bu nedenle yaratma hakkının kapsamını,

özellikle yargı kararlarıyla doğrudan belirlemek olanaksız görülmektedir. Zira basın

özgürlüğüne ilişkin mahkeme kararlarının hepsi doğrudan başka bir içerikle ilgili

olmakla birlikte, dolaylı olarak da içerisinde yaratma hakkını barındırmaktadır. Bu

vesile ile biz bu başlık altında, içeriğinde yaratma hakkının daha belirgin olduğunu

düşündüğümüz ve son yıllarda dünyada ve ülkemizde kamuoyunda da tartışılan iki

konuya değineceğiz. Bunlar: Karikatür ve basılmamış ve yayınlanmamış bir eserin

kopyalarına el konulması hususlarıdır.

Geçtiğimiz yıllarda Dünya’da Hazreti Muhammed’in ve Türkiye’de ise kedi

karikatürünün yayımlanması ile dünya ve ülkemiz kamuoyunda büyük tartışmalara

yol açan karikatürün kelime anlamı; insan ve toplumla ilgili her türlü olayı konu

alarak abartılı bir biçimde veren, düşündürücü ve güldürücü resimdir.70 Bu anlamda

karikatürün de bir basın açıklaması olarak basın özgürlüğünden yararlanması

hususunda kuşku yoktur ve ayrıca yaratıcısının resim ve mizah yeteneğiyle

oluşturulduğu için yaratma hakkı bağlamında önemli bir yer tuttuğu da açıktır.                                                             70 Türk Dil Kurumu, Büyük Türkçe Sözlük, bkz. http://tdkterim.gov.tr/bts/.

Page 36: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

28

Önce Danimarka’da, sonrasında ise çeşitli ülkelerde yayınlanan ve Hazreti

Muhammedi çeşitli şekillerde tasvir eden karikatür Dünya kamuoyunda ciddi

tartışmalara neden olmuştur. Bizim konumuz açısından önemli olan ise, bu

karikatürün basın özgürlüğünden yararlanıp yararlanmayacağı hususudur. Bu

anlamda incelememiz gereken konu, dinin ve dini figürlerin düşünceyi açıklamada

kullanılması, ifade özgürlüğünden ve dolayısıyla basın özgürlüğünden yararlanıp

yararlanamayacağı sorusunun cevabı olacaktır.71

Öncelikle konuya ülkemiz açısından baktığımızda, her ne kadar

Anayasamızda, “dine ve dini figürlere saygı” basın özgürlüğünün bir sınırı olarak

öngörülmemiş ise de, Anayasamızda basın özgürlüğünün bir sınırı olarak yer alan ve

genel olarak devletin ve toplumun korunması başlığı altında değerlendirebileceğimiz

“kamu düzeni” kavramı, kanımızca içeriğinde “dine ve dini figürlere saygı”yı

barındırmaktadır. Zira büyük bir çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede, dinin

peygamberinin bu şekilde tasvirinin, kamu düzenini olumsuz yönde etkileyeceği

açıktır. Türk Ceza Kanunu da, 216’ncı maddesi ile halkın bir kesiminin benimsediği

dini değerlerin aşağılanmasını suç olarak kabul etmiştir.72

AİHM’nin konuya yaklaşımına baktığımızda, öncelikle Avukat Nedim

Yüksel’in bahsi geçen karikatürü AİHM’ne taşıdığını ve fakat AİHM’nin, iç hukuk

                                                            71 Dinin basın özgürlüğü üzerindeki etkisi, iki kavram arasındaki ilişki açısından yapılan bir araştırmaya göre; Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde, din, basın özgürlüğünden önce gelmektedir, dine bağlılık basın özgürlüğü seviyesini düşürmektedir, hükümetlerin Müslüman medya üzerinde daha çok etkili olmaktadır. GOLAN, Guy J, Colleen Conolly-Ahern, Press Freedom and Religion: Measuring the Association Between Press Freedom and Religious Composition, Journel of Media and Religion, 6(1), 2007, sf. 63-76. 72 TCK md. 216 ile ilgili güncel bir olay olarak Karikatürist Bahadır Baruter’e açılan davayı gösterebiliriz. Baruter Penguen Dergisinde yayınlanan karikatüründe, cami sütununda okunan “Allah yok, din yalan” yazısı nedeniyle şikayet edilmiş ve karikatürist hakkında “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama” suçunu işlediği gerekçesi ile kamu davası açılmıştır. Bkz. http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&Date=28.9.2011&ArticleID=1064690&CategoryID=77. (E.T.: 11.10.2011).

Page 37: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

29

yollarının tüketilmemesi gerekçesiyle başvuruyu reddettiğini belirtmeliyiz.73

AİHM’nin konunun esasına girmemesi nedeniyle, doğrudan bu olayla ilgili kararı

mevcut olmamakla birlikte, “dine ve dini figürlere saygısızlık” hususuna nasıl

baktığını, mahkemenin bir başka kararındaki değerlendirmelerinden anlayabiliriz.

Nitekim AİHM, İ.A, Türkiye kararında konuya ilişkin belirlemelerde bulunmuştur.74

Karara konu olayda, bir romanda dini değerlere hakaret edildiği yönünde ulusal

mahkemede mahkumiyet kararı verilmiş ve konu AİHM’ne taşınmıştır. AİHM,

halkın büyük bir çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülkede İslam’a yönelik

eleştirilerin beklenen sorumlulukları taşıması gerektiğine, bir devletin, başkalarının

inanç özgürlüğüne saygı bilinci ile ifade özgürlüğünü sınırlamakta takdir yetkisi

bulunduğuna, sosyal bir ihtiyaç vesilesiyle, büyük hayranlık ve sevgi duyulan dini

değerlerin düşünceyi açıklama özgürlüğünün bir sınırı olarak getirilmesinin mümkün

olduğuna vurgu yapmıştır. Bu kararı doğrultusunda, AİHM’nin, Hazreti

Muhammed’in karikatürü ile ilgili olayda, karikatürün yayınlanmasının düşünceyi

açıklama özgürlüğünden ve dolayısıyla basın özgürlüğünden yararlanamayacağı

görüşünde olabileceğini söyleyebiliriz.

Yaratma hakkı açısından karikatür konusuyla ilgili olarak ülkemize

baktığımızda; Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan ve başbakanı iplik yumağına

dolanmış bir kedi şeklinde gösteren karikatür akla gelmektedir. Kamuoyunda çok

tartışılan karikatür, Yargıtay’ın da önüne gelerek hukuki anlamda değerlendirilme

imkanı doğmuştur. Yargıtay’a göre; “Karikatür, gözleyeni düşünmeye ve güldürmeye

                                                            73 http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&hn=7934. 74 İ.A. v. Turkey, 42571/98, 13.09.2005. Kararın İngilizce tam metni için bkz. Kararın Türkçe ve İngilizce tam metni için bkz. http://www.inhak-bb.adalet.gov.tr/aihm/aihmtkliste.asp?start=601. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=1&portal=hbkm&action=html&highlight=I.A.%20|%20TURKEY&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. (E.T.: 10.03.2012).

Page 38: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

30

yönelten, ince zeka ve yetkinlik ürünü, güncel olaylarla ilgili olarak abartılı vurgular

taşıyan az sözlü ya da çizgisel anlatım sanatıdır. Kişi ya da olayları bir mizah

inceliğiyle hicveder ve eleştirilerde bulunur. Siyasi karikatürler, siyasetçiler için

rahatsızlık yaratsa da, okuyucuların olayları daha net biçimde anlama ve

kavramalarında etkili olur. Toplumu yönetme, etkileme ve yönlendirme gücü bulunan

siyasetçilerin sahip oldukları bu güç oranında eleştiriye açık olma ve katlanma

zorunlulukları vardır. Bu nedenlerle baş kısmı başbakan olan davacıya benzetilmiş

bir kedinin yanında İHL yazılı bir ip yumağı ile oynadığı, oynadıkça iplerin karmaşık

biçimde vücut ve başa dolandırıldığı, baloncuk içinde (davacının konuşması olarak)

“gerilim yaratmayın … söz verdik bu işi çözeceğiz” sözcüklerinin yazıldığı görülen

dava konusu karikatür davacı başbakanın imam hatip liseleri sorununu ısrarla

sahiplenerek bir sorun yumağı durumuna getirmesini eleştiren nitelikte olduğundan

hukuka uygundur.”75

Ülkemizde yaratma hakkına ilişkin olarak bahsetmemiz gereken bir diğer

olay ise, Ergenekon Terör Örgütüyle ilgili olarak görülen bir kitabın kopyalarının

toplatılmasıdır. Ahmet Şık’a ait İmamın Ordusu adlı kitap, daha basılmadan ve

dağıtılmadan, suç unsuru bulunduğu gerekçesiyle toplatılmıştır. Anayasamızın 26’ncı

maddesindeki, “yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi ve

suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması” şeklindeki sınırlama nedenleri

dikkate alındığında, Anayasaya aykırı olarak soruşturma içeriğinin basına

yansıması76 vesilesiyle; Ergenekon Terör Örgütünün talimatları ile hazırlanan bir

kitap olduğu gerekçesiyle el koyulmasına ve muhafazasına karar verildiğini

                                                            75 Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 3708/4545, 18.04.2006. (Uyap sisteminden alınmıştır). 76 http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1114243&title=ergenekon-gazeteciyi-boyle-yonlendirmis. (E.T.: 11.10.2011).

Page 39: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

31

görmekteyiz. Basında büyük tartışmalara yol açan77, basılmamış ve dağıtılmamış bir

kitabın toplatılmasının basın özgürlüğüne büyük bir darbe vurduğu ortadadır.

Soruşturmanın tam içeriğini bilmemekle birlikte, elimizdeki bilgilerle durumun

özellikle Anayasaya ve hukukumuza uygunluğunu kısaca da olsa tartışmak kanımca

bu çalışmanın kapsamı dahilindedir.

Anayasamızın 28’inci maddesinin 4’üncü fıkrasında, bu hükümde yer alan

nedenlerle tedbir yolu ile dağıtımın durdurulabileceğinden bahsedilmiştir.

Olayımızda ise daha basılmamış ve dağıtım aşamasına geçmemiş, kitap taslağı

kabilinde taslak metinlere el koyulması söz konusudur. Anayasamıza bu hükmün

getiriliş amacı, basılmış eserin dağıtıldıktan sonra artık toplatılmasının bir anlamı

kalmamasıdır.78 Çalışmamızın ileriki bölümlerinde de ele alacağımız gibi burada

basın özgürlüğünün sınırlanması, demokratik hukuk sistemlerinde kabul gören genel

kuralın tersine79, “basım” ile değil “yayım” ile başlamaktadır. Hükmün gerekçesinde

de, bu gruba dahil suçlara, yayım gerçekleştikten sonra uygulanacak her türlü

tedbirin, yayımla ortaya çıkacak zarar ve tehlikenin önlemesinin mümkün

olamayacağı belirtilmiştir. Bu anlamda Anayasamıza göre, basın özgürlüğü açısından

sınırlama getirilebilmesi için bir eserin en azından basılması ve yayıma hazır halde

olması gerekmektedir. Basılmamış bir esere ilişkin getirilecek sınırlama ise basın

                                                            77 Olay ile ilgili olarak ,Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi Üyesi Marietje Schaake “Bu gibi eylemlerin medya üzerinde etki ve korku iklimi yaratmasından endişeleniyoruz.”, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay; “Yayınlanmamış bir kitabın taslak kopyalarını yok etme çabasını kaygıyla karşılıyorum.”, Tusiad Başkanı Ümit Boyner ise; “Kitap taslağına el koyma gibi tarihimizde eşi görülmemiş olayın şaşkınlığını yaşıyoruz.” ifadelerini kullanmışlardır. (26.03.2011 tarihli Radikal Gazetesi). 78 Anayasamızda belirtilen dağıtımın tedbir yoluyla durdurulması yönündeki adı geçen düzenlemeyi, 1982 Anayasasında Basın Özgürlüğü başlığı altında ayrıca tartışacağımız için, burada yalnızca hükmün anlamını ve getiriliş amacını belirtmekle yetineceğiz. 79 Nitekim 5187 sayılı Basın Kanunu da 11’inci maddesiyle basılmış eserler yoluyla işlenen suçların yayım anında oluşacağını hükme bağlamıştır.

Page 40: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

32

özgürlüğüne değil düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüne yönelik bir sınırlama

olarak karşımıza çıkacaktır.

Genel kabul gören bu görüş, kanımca günümüz teknoloji dünyası ve

Anayasamızın 28/4 hükmü karşısında yetersiz kalmaktadır. Her ne kadar bir eserin

basılması ve yayımlanmasının farklı zaman dilimleri olduğu kabul edilse de,

internetin ve bilgi paylaşımının bu kadar yaygınlaştığı günümüzde, böyle bir kabulün

kağıt üzerinde kalacağı aşikardır. Bu anlamda, bir eserin dağıtımının

durdurulabilmesi için, bu esere dağıtımdan önce makul bir sürede müdahale edilmesi

gerekecektir. Bu nedenle somut olayımızda ilgili kitap kopyalarının gazetede,

yayınevinde ve çeşitli gazetecilerde yer alması, kanımca tedbir amaçlı olarak

toplatılması için makul bir zaman koşulunun oluştuğunun göstergesidir ve

dolayısıyla “el koyma ve muhafaza” kararının Anayasaya aykırı bir yönü yoktur.

Nitekim eserin çeşitli merkezlere kopyalarının gönderilmesi nedeniyle, esere ilişkin

toplatılma kararının, eser basılmadan uygulanmasına rağmen amacına ulaştığı

söylenemez. Zira kitabın dijital kopyalarına internet üzerinden rahatça

ulaşılabilmektedir.80 Ayrıca Anayasamızın 28/4 hükmünün ilk cümlesinde, belirtilen

niteliklere sahip olan her türlü haber ve yazıyı yazanların, başkasına verenlerin ve

basanların sorumluluğundan söz edilmektedir. Hükmün lafzından, dağıtımın

durdurulması için eserin basılmasının şart olduğuna ilişkin açık bir anlam da

çıkarılamamaktadır. Bu hüküm (Any. md. 28/4, 1.c.) ışığında da, devam eden

cümlede yer alan dağıtımın önlenmesine ilişkin düzenlemenin, yalnızca basılmış

eserler yönünden uygulanabileceğini söylemek, özgürlükler lehine olsa da çok

                                                            80 http://www.imaminordusu.com/imaminordusu.pdf. Burada belirtmeliyiz ki, adı geçen esere ilişkin uygulanan ve tartışmalara neden olan, eserin kopyalarının toplatılmasına ilişkin karar amacına ulaşamadığı gibi, esere ilişkin hiç ulaşamayacağı düzeyde reklam yapmış ve merak uyandırmıştır.

Page 41: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

33

zorlama bir yorum olacaktır. Tersine hükmün gerekçesi, bu hükmün getiriliş

amacının, her ne şekilde olursa olsun eserin dağıtımını engellemek olduğunu açıkça

ortaya koymaktadır.81 Ceza Muhakemesi Kanununun el koyma ve muhafaza altına

almaya ilişkin hükümleri de, özellikle hakim kararıyla geniş bir el koyma alanı

belirlemiştir.82 Ancak belirtmeliyiz ki, adı geçen karar ne kadar hukukumuza uygun

görülse de, daha basılmamış bir eserin kopyalarına elkonulması ve muhafaza altına

alınmasının, günümüz demokratik dünyasında, yaratma hakkı başta olmak üzere,

basın ve ifade özgürlüğü açısından rahatsız edici olduğu ortadadır. Bu anlamda

hakimlerimize ciddi bir görev düşmektedir. Uygulayıcılar, önlerine gelen

uyuşmazlıkta, Anayasanın bu hükmünü özgürlükler lehine yorumlayarak, buna aykırı

olabilecek bir kanuni düzenlemeyi, Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa

Mahkemesi önüne taşıyabilir ve Yüce Mahkemenin bu hükmün yorumuna ilişkin bir

içtihat oluşturmasını sağlayabilirler. Nitekim basılmamış bir eserin toplatılması, iç

hukuk yolları tüketilip de AİHM önüne taşındığında, AİHM’nin basın ve ifade

özgürlüğüne ilişkin kararları ve ilkeleri dikkate alındığında, ülkemizin yüklü bir

tazminata mahkum olması kuvvetle muhtemeldir. Zira AİHM yayımlanmış eserlere

ilişkin sınırlandırmalarda dahi yalnızca iç hukuktaki yasal düzenlemeleri yeterli

bulmamakta ve fakat bu sınırlamanın demokratik bir toplumda gerekli olmasını ve

sınırlamanın, ulaşılması hedeflenen amaçla orantılı olmasını aramakta ve yasal

düzenlemeler ve yargı kararlarıyla sınırlamaların genişletilmesini ve kötüye

                                                            81 Hükmün gerekçesi için bkz. YAZICI, Reşat, Anayasalarımızda Basın Hukuku, Gazeteciler Cemiyeti, Ankara, 1986, sf. 129. 82 Mevzuatımızda elkoyma ve muhafaza altına alma kurumlarına ilişkin düzenlemeler için bkz. YILDIZ, Ferhat, Ceza Değil Koruma Tedbiri: Gözaltı – Arama – Elkoyma, Ceza Hukuku Dergisi, Sayı 13, Seçkin Yayınları, Ağustos 2010, sf. 197 vd.

Page 42: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

34

kullanılmasını yasaklamaktadır.83 Bu anlamda AİHM’nin, basılmamış bir eserin

toplatılmasına izin veren bir düzenlemeyi ve kararı AİHS’ne uygun bulması

beklemek de yanlış olacaktır.

4. BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SINIRLARI

4.1. Genel Olarak

Günümüz dünyasında bütün demokratik devletlerin anayasalarında ve tüm

uluslararası belgelerde yer alan haklar kural olarak belirlenip, ardından bu hakların

istisnaları düzenlenmiştir. Zira, bir hakkın hiçbir sınırlama olmadan kullanılması

düşünülemez. Devletin ve toplumun var olabilmesini ve sürekliliğini sağlamak için

hürriyetleri sınırlamak kaçınılmaz bir zorunluluk teşkil eder.84 Bu anlamda birçok

devletin anayasalarında, yasalarında ve uluslararası belgelerde yer alan “basının

özgür olma hakkı”nın da bir sınırı vardır.

Basın özgürlüğünün sınırlanması hususunda öncelikle Anayasamıza

baktığımızda, bu konuda Anayasamızın 28/3 hükmü önem arzetmektedir. Bu hükme

göre; basın özgürlüğünün sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27’nci madde

hükümleri uygulanacaktır. Bu anlamda olmak üzere Anayasamızın 26/2 hükmüne

göre; “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu

güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez

bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet

sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya

haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının

                                                            83 Konu hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. YOKUŞ, Sevtap, AİHS’nde ve 1982 Anayasası’nda Hak ve Özgürlüklerin Kötüye Kullanımı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2002, sf. 117 vd. 84 KAPANİ, Münci, Kamu Hürriyetleri, Yetkin Yayınları, Yedinci Baskı, Ankara, 1993.

Page 43: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

35

korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi

amaçlarıyla sınırlanabilir.” Yine Anayasamızın 27/2 hükmü gereği olarak; “bilim ve

sanat hürriyeti içerisinde yer alan yayma hakkı, Anayasanın 1 inci, 2 nci ve 3 üncü

maddeleri hükümlerinin değiştirilmesini sağlamak amacıyla kullanılamaz.”

AİHS’nin 10/2 hükmü gereği olarak ise; “… bu özgürlükler, demokratik bir

toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak

bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, asayişsizliğin veya suç

işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının ün ve haklarının

korunması, gizli kalması gereken haberlerin yayılmasına engel olunması veya yargı

gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için kanunla öngörülen bazı

formalitelere, şartlara, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir.”

Gerek Anayasamız ve gerekse AİHS dikkate alındığında basın özgürlüğünün

sınırlarını genel olarak beş başlıkta toplayabiliriz. Bunlar şeref ve haysiyetin

korunması, özel hayatın korunması, devletin ve toplumun korunması, ahlakın

korunması, yargıyı etkileme, şiddet ve nefret söylemleri şeklinde sıralanabilir. Basın

özgürlüğüne ilişkin bu sınırlamalar, uluslararası belgeler ve mevzuatımızda özel bir

yer bulmuşlardır. Ayrıca bu sınırlamalar öylesine önemlidir ki, çalışmamız boyunca

ve özellikle bu başlık altında ele alacağımız uluslararası ve ulusal birçok yüksek

mahkemenin içtihatlarına özellikle konu olmuşlardır.

4.2. Şeref ve Haysiyetin Korunması

Basın yoluyla kişilik hakları özellikle manevi yönden ihlal edilmektedir. Bu

anlamda kişilik haklarının manevi boyutunu oluşturan kişilerin şeref ve haysiyetleri

basın özgürlüğünün sınırını oluşturmaktadır. Şeref ve haysiyet, bir kimseye toplum

Page 44: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

36

tarafından verilen manevi değerlerin toplamıdır.85 Basın yoluyla şeref ve haysiyetin

ihlali ise cezai ve hukuki birtakım müeyyidelerle korunmaktadır ve bu noktada basın

özgürlüğünün çok önemli bir sınırını oluşturmaktadır. Biz bu başlık altında basın

yoluyla şeref ve haysiyetin ihlali konusunu cezai ve hukuki sorumluluk başlıkları

altında ele alacağız.

4.2.1. Basın Yoluyla Şeref ve Haysiyetin İhlali ve Cezai Sorumluluk

Ceza hukuku bakımından şeref ve haysiyetin ihlali denildiğinde karşımızda

özellikle hakaret suçu çıkmaktadır. 765 sayılı Türk Ceza Kanununda hakaret ve

sövme suçu olmak üzere ikili bir ayrım yapılmakta idi. Yeni Türk Ceza Kanununda

ise bu ayrımdan vazgeçilmiş ve bu tür suçlar hakaret suçu başlığı altında

toplanmıştır. Nitekim 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 125’inci maddesi gereği

olarak; Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir

fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve

saygınlığına saldıran kişi, … cezalandırılır. Bu hüküm ışığında hakaret suçunun

unsurlarını, bir kişiye somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek

oluşturmaktadır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilk halinde, hakaret suçunun basın yayın

yoluyla işlenmesi açıkça ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmişti. İlk düzenlemede

suçun basın yayın yoluyla işlenmesi, alenen işlenmesinden daha ağır nitelik

taşımakta idi. Bu düzenleme çeşitli eleştirilere maruz kalarak 5377 sayılı yasayla

kanundan çıkarıldı. Hali hazırda basın yayın yoluyla hakaret suçunun işlenmesi

halinde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 125/4 hükmü uygulanacaktır. Bu hükme

                                                            85 KILIÇOĞLU, M. Ahmet, a.g.e., sf. 83.

Page 45: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

37

göre; hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda bir oranında artırılır. Sonuç

olarak basın yayın yoluyla hakaret suçunun işlenmesi, hakaret suçunun alenen

işlenmesi olarak kabul edilecek ve ceza kanunda belirtildiği kadar artırılabilecektir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu basın yayın yoluyla deyiminden ne anlaşılmak

gerektiğini de 6/1-g hükmünde düzenlemiştir. Buna göre; Basın ve yayın yolu ile

deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla

yapılan yayınlar anlaşılacaktır. Daha önce de belirttiğimiz gibi biz basın deyimini,

yazılı kitle iletişim araçları olarak kullanacağımız için, bu suç açısından da yazılı

kitle iletişim araçlarıyla işlenen hakaret suçlarına değineceğiz.

Bu düzenleme özellikle kamu görevlilerine hakaret konusunda birtakım

eleştirilere maruz kalmıştır. Nitekim Çetin’e86 göre; 5377 sayılı Kanunla yapılan

değişiklik de ihtiyaca cevap verecek nitelikte değildir. Çünkü değişiklikten önce

hakaret suçunun basın yayın yoluyla işlenmesi halinde ceza üçte bir oranında

artırılırken, değişiklikten sonra altıda bir oranına kadar artırılabilecektir. Türk Ceza

Kanununun 125’inci maddesine göre ise kamu görevlisine hakaretin ceza alt sınırı bir

yıl olarak görülmektedir. Bu nedenle basın yayın yoluyla bir kamu görevlisine

yapılan hakaret için verilecek ceza 1 yıldan fazla olacağı için paraya

çevrilemeyecektir ve basın özgürlüğünü korumak amacıyla yapılan değişiklik

anlamsız kalacaktır. Nitekim eski kanun döneminde kamu görevlisine hakaret

suçunda cezalar, kamu görevlisinin konumuna göre kademelendirilmiş ve somut

olaya göre değerlendirme yapılabilme olanağı sağlanmıştı.

                                                            86 ÇETİN, Erol, Son Değişikliklerle Basın Hukuku, Seçkin Yayınları, 4. Baskı, 2008, sf. 468.

Page 46: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

38

Basın yoluyla hakaret suçunun oluşması, klasik hakaret suçunun

oluşumundan farklıdır. Burada basın özgürlüğü ile kişilerin şeref ve haysiyetinin

ihlal edilmemesi hakları çatışmaktadır. Bu çatışma çoğu zaman, hangi hakka ağırlık

verileceğine ilişkin tartışmalar yaratmaktadır. Bu nedenle ABD Yüksek Mahkemesi,

AİHM ve Yargıtay’ımız da bu konuda hassas davranmakta ve iki temel hak arasında

denge kurmaya çalışmaktadır. Nitekim ABD Yüksek Mahkemesi Cantrell v. Forest

City Publishing Co. Davasında, basında kişinin yanlış tanıtılması ya da yanlış

değerlendirilmesi hakaret olarak nitelendirilemeyeceğini hükme bağlamıştır.87 Aynı

şekilde AİHM de, Lingens v. Austria davasında, basın yoluyla hakaret suçunun

işlenmesinde, basın özgürlüğü ile hakaret suçu arasında hassas dengeye özen

göstermiştir. Yüksek Mahkeme, basında yer alan “fırsatçı”, “ahlaksız”, “vakarsız”

gibi hakaretamiz sözleri, bir siyasi kişiliği eleştiren yazarın cezai yaptırıma maruz

kalmasının onu gelecekte bu tür eleştiriler yapmaktan alıkoyacak bir tür sansür

niteliği taşıyacağı ve basının kamunun bekçi köpeği rolünü zedeleyeceği

gerekçesiyle, hakaret olarak kabul etmemiş ve ulusal mahkemenin sözleşmenin

10’uncu maddesini ihlal ettiğini vurgulamıştır.88 ABD Yüksek Mahkemesi yine bir

başka davada89 kamu görevlisi olan davacıların mesleki davranışlarını konu alan

karalayıcı materyallere karşı açtığı hakaret davalarında, karşı tarafın “kötü niyet”le

hareket ettiğini ispatlaması gerektiğine karar vermiştir.90

                                                            87 SALİHPAŞAOĞLU, Yaşar, a.g.e. sf. 47. 88 Lingens v. Austria, 08.07.1986, A 103, 9815/82. Kararın Türkçe metni için bkz. DOĞRU, Osman, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi İçtihatları, Legal Yayınları, 2004, Cilt 2, sf. 55 vd. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=1&portal=hbkm&action=html&highlight=LINGENS%20|%20AUSTRIA&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. (E.T.: 10.03.2012). 89 New York Times v. Sullivan 376 U.S. 254, 09.03.1964. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://caselaw.lp.findlaw.com/scripts/getcase.pl?navby=case&court=us&vol=376&page=254. (E.T.: 10.03.2012). 90 SALİHPAŞAOĞLU, Yaşar, a.g.e. sf.48 vd. 

Page 47: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

39

AİHM; politikacıları eleştirmenin sınırlarının geniş olduğunu birçok

kararında belirtmiş ancak bir kararında da devletler tarafından temelden yoksun veya

kötü niyetle oluşturulmuş iftira niteliğindeki suçlamalara, aşırıya kaçmadan ve gereği

gibi tepki göstermeyi amaçlayan cezai nitelikte önlemler de alınabileceğini

vurgulamıştır.91

Yargıtay da bir kararında92, toplumu yönetme, etkileme ve yönlendirme gücü

bulunan siyasetçilerin, sahip oldukları bu güç oranında eleştiriye açık olma ve

katlanma zorunlulukları olduğunu, başbakanı bir kediye benzetmiş olan dava konusu

karikatürün, davacı başbakanın imam hatip liseleri sorununa ısrarla sahiplenerek bir

sorun yumağı durumuna getirmesini eleştirir nitelikte olduğunu ve bu nedenle

hukuka uygun olduğunu belirtmiştir.

4.2.2. Basın Yoluyla Şeref ve Haysiyetin İhlali ve Hukuki Sorumluluk93

Kişilik hakları genel olarak ya sözleşmeye aykırı bir davranıştan dolayı veya

haksız fiil nedeniyle ihlal edilebilir.94 Basın yoluyla kişilik haklarının ihlali de genel

olarak bir sözleşmeye veya haksız fiile dayanabilir. Haksız fiil nedeniyle kişilik

haklarının ihlalinde, çoğu zaman hakaret suçu da gündeme gelebilir ve cezai

                                                            91 Casstells v. Spain, 23.04.1992, A 236, 11798/85. Kararın Türkçe metni için bkz. a.g.e. sf. 135 vd. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=1&portal=hbkm&action=html&highlight=CASTELLS%20|%20SPAIN&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. (E.T.: 10.03.2012). 92 Yargıtay 4.H.D. 3708/4545, 18.04.2006. (Uyap sisteminden alınmıştır). 93 Şeref ve haysiyetin basın yoluyla ihlali sonucunda doğan hukuki sorumluluk konusu çalışmamızın kapsamı dışındadır. Ayrıca bu konuda hangi hallerde ihlalin oluştuğunu belirlemek somut olaya göre değişkenlik gösteren bir durumdur ve hukuka uygunluk nedenleri başlığı altında yeri geldikçe, yargı kararlarından da örnekler verilmek suretiyle ele alınmaya çalışılacaktır. Sonuç olarak bu başlık altında yalnızca şeref ve haysiyetin ihlaline ve hukuki sorumluluğa ilişkin olarak uygulama alanı bulabilecek Türk Medeni Kanunu, Borçlar Kanunu ve Basın Kanununun ilgili hükümleri belirtilmekle yetinilecektir. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. ÇETİN, Erol, a.g.e. sf. 488 vd., KILIÇOĞLU, M. Ahmet, a.g.e. sf. 83 vd. 94 KILIÇOĞLU, M. Ahmet, a.g.e. sf. 47.

Page 48: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

40

sorumluluğa neden olabilir. Basın yoluyla kişilik haklarının ihlali durumunda cezai

sorumluluk yanında veya yalnızca özel hukuk bakımından da hukuki sorumluluk

doğabilecektir. Biz bu başlık altında bir kişilik hakkı olan şeref ve haysiyetin basın

yoluyla ihlali konusunu ele almaya çalışacağız.95

Basın yoluyla şeref ve haysiyetin ihlalinden söz edilebilmesi için, şeref ve

haysiyete basılmış eserler yoluyla saldırılmış olması gerekir. Türk hukukuna bu

açıdan baktığımızda genel olarak kişilik haklarına saldırı halinde Türk Medeni

Kanununun 24 vd. maddeleri uygulama alanı bulacaktır. TMK’nın 24’üncü

maddesine göre; “Hukuka aykırı olarak kişilik haklarına saldırılan kimse, hakimden,

saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.” Aynı Kanunun 25’inci

maddesine göre ise; “Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte

olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının

hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir. Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya

kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir.”

Borçlar Kanununun konumuza ilişkin 49’uncu maddesine göre ise; “Şahsiyet

hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara

karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.” 6098

sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu da 58’inci maddesiyle aynı hükmü tekrar etmiştir.

Medeni Kanunun 24. maddesi kişiliğin her türlü saldırılara karşı

korunmasında uygulanabilen genel ve hakime çok geniş bir takdir yetkisi tanıyan bir

hükümdür. Bu anlamda TMK. md. 24 ile getirilen hüküm, o kadar geneldir ki,

teknikteki ve yaşam ilişkilerindeki bütün değişikliklere ayak uydurabildiği gibi henüz                                                             95 Sözleşmeye aykırılık nedeniyle basın yoluyla kişilik haklarının ihlali, basın özgürlüğünün bir sınırını oluşturmayacağı için ele alınmayacaktır. Konumuz genel olarak haksız fiil nedeniyle basın yoluyla kişilik haklarının ihlalini oluşturmaktadır.

Page 49: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

41

bilinmeyen gelecekte doğabilecek saldırılara karşı da kişiliği korumaya elverişlidir.96

Borçlar Kanununun 49’uncu maddesi ise, TMK. md. 24’ün özel bir uygulaması

olarak nitelendirilebilir.

Basın Kanununun 13’üncü maddesinde ise basılmış eserler yoluyla işlenen

fiillerden doğan hukuki sorumluluk düzenlenmektedir.97 Ayrıca basın yoluyla kişilik

haklarının ihlalinde hukuki sorumlulukta, haksız bir kazanç elde edildiği takdirde

sebepsiz zenginleşme hükümleri ve şartları oluşması halinde vekaletsiz iş görmeye

ilişkin hükümler uygulama alanı bulabilecektir.

4.3. Özel Hayatın Korunması

Özel hayat da, şeref ve haysiyet gibi kişilik haklarının bir türüdür ve basın

özgürlüğü açısından özel bir önem arzetmektedir. Bu anlamda belirtmeliyiz ki özel

hayatın özel hukuk bakımından korunması açısından Medeni Kanununun ve Borçlar

Kanununun yukarıda açıkladığımız hükümleri uygulanacaktır. Ceza hukuku

bakımından ise bu konuda karşımıza 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 134’üncü

maddesinde yer alan özel hayatın gizliliğini ihlal suçu karşımıza çıkmaktadır. Buna

göre kişilerin özel hayatını ihlal eden kimse cezalandırılacaktır ve bu fiilin basın ve

yayın yoluyla işlenmesi cezayı ağırlaştırıcı sebep olarak düzenlenmiştir.

Genel olarak kişinin özel yaşam alanını ortak yaşam alanı, dar anlamda özel

yaşam alanı ve sır alanı olarak üçe ayırabiliriz.98

                                                            96 KILIÇOĞLU, M. Ahmet, a.g.e. sf. 77. 97 Basın Kanununun hukuki sorumluluğu düzenleyen hükümleri, basın özgürlüğünün Basın Kanunundan kaynaklanan bir sınırı olarak ilerleyen bölümlerde ele alınacaktır. 98 KILIÇOĞLU, M. Ahmet, a.g.e. sf. 114 vd.

Page 50: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

42

Ortak yaşam alanı genel olarak kişinin kamuya açık yerlerde yaşadığı ve

herkes tarafından izlenebilen olayları kapsamaktadır. Bu alanın gizliliği söz konusu

olmadığından, bu alanın ihlali halinde de herhangi bir sorumluluk doğmayacaktır.

Dar anlamda özel yaşam alanı ise, kamuya açık olmasa da kişinin yakınlarıyla

paylaştığı alanı ifade etmektedir. Burada kişinin yakınları ifadesi her somut duruma

göre değişebilir. Ancak burada önemli olan, bir yaşam olayının belirsiz sayıdaki

kişilerle değil, belirli sayıdaki kişilerle birlikte yaşanmasıdır.99 Bu alanın gizliliği ve

ihlali somut duruma göre değişiklik arzetmektedir. Örneğin, bu alanın paylaşıldığı

yakınların bilgisi özel yaşamı ihlal etmezken, 3. kişilerin bu alana müdahalesi ihlal

olarak nitelendirilebilir. Ancak belirtmek gerekir ki, burada ihlale maruz kalan

kişinin kimliği de önem arzetmektedir. Kamuoyu tarafından tanınan kişilerin dar

anlamda özel hayatlarına müdahale bir ihlal oluşturmazken, kamuoyuna mal

olmamış normal vatandaşlarda ihlal oluşturabilmektedir. Nitekim Yargıtay’ın da

diğer bir kararında vurguladığı gibi “Kamuya mal olmamış kişilerin özel yaşamı

toplumsal ilgi dışında kalır. Bu tür bir haberin verilmesinde kamu yararı

bulunmadığından yazı hukuka aykırıdır.”100 Yargıtay kamuya mal olmamış kişilerin

özel hayatlarının açıklanmasını hukuka aykırı görürken, kamuya mal olmuş kişilere

ilişkin açıklamaları kişilik haklarına saldırı olarak nitelendirmemiştir. Nitekim

Yargıtay’ın daha yeni tarihli bir kararına göre; “Kural olarak, politika, spor ve

sanatla uğraşan insanların ortak alanına giren olayların basında yer alması veya

haber yapılması özel hayatın açıklanması olarak nitelendirilemez ve bu tür yayınlar

kişilik haklarına saldırı oluşturmaz.”101 Burada belirtmeliyiz ki kamuya mal olmuş

                                                            99 KILIÇOĞLU, M. Ahmet, a.g.e. sf. 116. 100 Yargıtay 4. HD, E. 2077, K. 3267, K.T. 28.04.1987. (Uyap sisteminden alınmıştır). 101 Yargıtay 4. HD, E. 4104, K. 2815, K.T. 16.03.2006. (Uyap sisteminden alınmıştır).

Page 51: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

43

her insanın her türlü özel hayatının gözler önüne serilmesi hukuka uygun kabul

edilmeyecektir. Burada da aşağıda ele alacağımız hukuka uygunluk nedenlerinden

birisinin bulunması gerekir ki özel hayata müdahale makul kabul edilebilsin. Nitekim

AİHM de birçok kararında, kamuoyuna mal olmuş kişilerin özel hayatının

yayınlanmasının her zaman hukuka uygun kabul edilemeyeceğini, kişinin kamuoyu

tarafından çok tanınan bir kişi olmasının tek başına onun özel hayatında genel olarak

nasıl davrandığının ya da nerelerde görüldüğünün kamuoyuna sunulmasını

meşrulaştırmayacağını, ayrıca kamu yararının aranması gerektiğini belirterek, ilgili

yayının özel hayatı ihlal ettiği sonucuna varmıştır.102 Avrupa Konseyi Parlamenterler

Danışma Meclisi de 1998 tarihli bir kararında, kamusal figürler hakkında kişilerin

her şeyi bilmeye hakkı olduğu vesilesiyle basının insanların mahremiyetine

müdahale ettiğini vurgulamaktadır.103 Meclis bu anlamda üye devletlere belli ilkelere

göre düzenlemeler yapmalarını tavsiye etmiştir. Bu ilkeler özel yaşama müdahale

edilmeme ve basın özgürlüğünün dengelenmesi açısından önemli olduğundan burada

aynen veriyoruz.

• Mahremiyet ihlali sonucunda dava açma hakkı güvenceye alınmalıdır.

• Basın, hakaret için olduğu kadar mahremiyete saldırılardan da

sorumlu tutulmalıdır.

                                                            102 AİHM’nin bu yönde örnek kararları: Craxi (no:2) v. Italy, 25337/94, 17.07.2003; Von Hannover v. Germany, 59320/00, 24.06.2004. Kararların sırasıyla İngilizce tam metinleri için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=2&portal=hbkm&action=html&highlight=CRAXI%20|%20ITALY&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=2&portal=hbkm&action=html&highlight=VON%20|%20GERMANY&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. 103 Özel Yaşam, Medya ve Ceza Hukuku, Karşlılaştırmalı Güncel Ceza Hukuku, Seçkin Yayınları, Ankara 2007, sf. 137 vd.

Page 52: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

44

• Basın, yanlış olduğu kanıtlanan haberlerin yayınının ardından

düzeltilmesinde aynı şekilde yayımlanması zorunluluğuna tabi olmalıdır.

• Sistematik olarak insanların mahremiyetlerine saldıran yayın grupları

için ekonomik cezalar öngörülmelidir.

• Basın, kendi yayıncılık rehber kurallarını üretmesi ve bireylerin

mahremiyetlerine saldırıldığı şikayetlerini taşıyabileceği ve bir düzeltme

yayımlanmasını talep edebileceği bir kurum kurması için teşvik edilmelidir.

Kişinin özel yaşam alanını oluşturan 3’üncü alan ise sır alanı olarak

isimlendirilmektedir. Sır alanı, kişinin kendisi veya çok güvendiği kişiler dışında

kimsenin bilmesini istemediği şeyleri içeren yaşam alanı olarak tanımlanabilir. Bu

alana müdahale, haklı bir sebep bulunmadığı müddetçe hukuka aykırı kabul

edilecektir. Burada belirtmek gerekir ki sır alanına müdahale, dar anlamda özel

yaşam alanına müdahaleden farklılık arzetmektedir. Özellikle kamuya mal olmuş

kişilerin sır alanlarına müdahale haklı bir sebep olmadığı müddetçe hukuka aykırı

olduğu kabul edilmektedir. Nitekim AİHM de bir kararında; yargı kararıyla

telefonları dinlenen bir politikacının telefon görüşmelerinin basın tarafından

açıklanmasını, devletin yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle özel hayata

müdahale olarak kabul etmiştir. Mahkeme bu kararında, kamuoyunun devamlı olarak

dikkatini çeken politikacının eşi, avukatı ve arkadaşlarıyla yaptığı çok özel

konuşmalarının (yani sır alanı) basın yoluyla yayımlanmasını, devletin özel hayatın

korunması konusunda üzerine düşen pozitif yükümlülükleri yerine getirmemesi

Page 53: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

45

olarak değerlendirmiştir.104 Ancak yukarıda açıkladığımız üzere dar anlamda özel

yaşama müdahalede, kamuya mal olmuş kişilerin bu yaşam alanlarının bilinmesinde

kural olarak kamu yararı olduğu kabul edilmektedir. Nitekim Yargıtay da,

kamuoyunda çok tartışmalara neden olan bir olayla ilgili kararında; davacının,

milletvekili seçilmiş ve taktığı türban nedeniyle tartışmalara konu olmuş ve herkesçe

bilinen ve tanınan bir politikacı olduğunu, tanınmış kişilerin davranışlarını, yaşayış

tarzlarını halkın bilmesinde yarar bulunduğunu, toplumun bu sayede siyasi kişiliği

bulunanları tanıyacaklarını ve ileride ona göre davranacaklarını belirtmiştir.105

4.4. Devletin ve Toplumun Korunması

Basın özgürlüğünün genel anlamda sınırlandırılma nedenlerinden birisi de

devletin ve toplumun korunmasıdır. Basın özgürlüğünden yararlanarak yayımlanan

haber veya düşünce, devlete veya topluma hukuka aykırı olarak zarar veriyorsa,

basın özgürlüğünün sınırlanması gerekecektir. Nitekim basın özgürlüğünün

karşısında devletin ve toplumun korunması çoğu ülkede, özelikle ceza

kanunlarındaki düzenlemelerle sağlanmaktadır. Bizim Ceza Kanunumuzda da basın

özgürlüğünün sınırı olarak öngörebileceğimiz ve daha sonra ayrı bir başlık altında ele

alacağımız birçok suç bulunmaktadır. Bu tür düzenlemelerin birçoğu genel anlamda

basın özgürlüğü karşısında devletin ve toplumun korunması işlevini üstlenmektedir.

Basın özgürlüğünün, devletin ve toplumun korunması şeklinde ortaya çıkan

sınırı, diğer sınırlandırmaların aksine genel ve torba bir sınırlandırma nedeni olarak

nitelendirilebilir. Basın yoluyla meydana gelen bir ihlal durumu başka bir nedenle                                                             104 AİHM’nin Craxi v. Italy, 25337/94, 17.07.2003. Kararın İngilizce metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=2&portal=hbkm&action=html&highlight=CRAXI%20|%20ITALY&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. 105 Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun E. 413, K.409, 15.05.2002 tarihli kararı. (Uyap sisteminden alınmıştır).

Page 54: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

46

sınırlandırılamıyorsa ve sınırlandırılması da gerekiyorsa, devletin ve toplumun

korunması bir sınırlandırma nedeni olarak devreye girecektir.

Devletin ve toplumun korunması ulusal ve uluslararası düzenlemelerde çeşitli

ve muğlak ifadelerle kendini göstermektedir. Örneğin Anayasamızda, basın

özgürlüğünün sınırlandırılmasında uygulanacak olan 26’ncı maddede yer alan “kamu

güvenliği, kamu düzeni, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü” gibi

kavramlar devletin ve toplumun korunması amacıyla basın özgürlüğünün sınırı

olarak öngörülmüştür. Nitekim AİHS’nin, genel anlamda düşünceyi açıklama

özgürlüğünün, özel anlamda da basın özgürlüğünün sınırlanması ile ilgili 10/2

hükmünde yer alan “ulusal güvenlik, toprak bütünlüğü, kamu güvenliğinin

korunması, suç işlenmesinin önlenmesi” gibi nedenler de bu kategori içerisinde yer

almaktadır. AİHS’ndeki bu ifadeler basın özgürlüğünün sınırlandırılması açısından

muğlak ve özgürlüğü daraltıcı ifadelerdir. Ancak mahkeme verdiği kararlarda

özgürlüğün kural olduğunu vurgulamakta ve bu tür sınırlamalara ilişkin daraltıcı

yorum yoluna gitmektedir Nitekim mahkemenin ülkemizin aleyhine verdiği bir

kararda; “idam edilen bir kişi için düzenlenen anma törenine katılamayan bir

gazetecinin devletin ülkesi ve bölünmez bütünlüğü aleyhine bölücü propaganda

yapmak suçundan dolayı mahkum edilmesini Avrupa İnsan hakları Mahkemesi,

sayısı sınırlı bir katılımcı grubuna okunmuş bir mesajın ulusal güvenlik, kamu

nizamı, kamu emniyeti ve toprak bütünlüğü için oluşturduğu potansiyel tehlikenin

oldukça sınırlı olması nedeniyle Sözleşmenin ihlali olarak görmüştür.”106

                                                            106 Gerger v. Turkey, 24919/94, 08.07.1999. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=1&portal=hbkm&action=html&highlight=GERGER%20|%20TURKEY&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. (E.T.: 11.03.2012).

Page 55: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

47

AİHM birçok kararında, ifadelerin rahatsız edici, şok edici ve abartılı

olabileceğini107, saldırgan ifadeler kullanılabileceğini108 ve fikirlerin düşmanca bir

üslupla ele alınabileceğini109 belirtmiştir ve bunların hukuka aykırı olmayacağını,

basın özgürlüğüne ilişkin, devletin ve toplumun korunması anlamında bir

sınırlandırma nedeni oluşturmayacağını vurgulamıştır. Mahkemeye göre, devletin ve

toplumun korunmasına yönelik bir sınırlandırmanın mümkün olabilmesi için, beyan

ya da yayının şiddeti, silahlı ayaklanmayı ve isyanı teşvik etmesi gerekmektedir.110

Basında yer alan ve bu unsurları içeren bir yayın, devletin ve toplumun korunması

anlamında basın özgürlüğünün sınırını oluşturmaktadır ve böyle bir sınırlama hukuka

uygun kabul edilmektedir. Nitekim Anayasamız 28’inci maddesinde de AİHM’nin

kabul ettiği yayının şiddeti, silahlı ayaklanmayı ve isyanı teşvik etmesi haline yer

vermiş ve bu yöndeki her türlü haber veya yazıyı, yazanlar veya bastıranlar veya aynı

amaçla, basanlar, başkasına verenlerin, bu suçlara ait kanun hükümleri uyarınca

sorumlu olacağını düzenlemiştir.

Anayasa Mahkemesi 1961 Anayasası döneminde, Sıkıyönetim Kanununun 3.

maddesi ile hakim dışında askeri mercilere basın ile ilgili geniş yetkiler tanındığı

gerekçesiyle yapılan iptal başvurusu üzerine verdiği bir kararında; “Anayasanın

değişik 22 nci maddesinin ikinci fıkrası Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğünü,

                                                            107 Thoma v. Luxembourg, 38432/97, 29.03.2001. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=1&portal=hbkm&action=html&highlight=THOMA%20|%20LUXEMBOURG&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. (E.T.: 11.03.2012). 108 Sener v. Turkey, 26680/95, 18.07.2000. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=1&portal=hbkm&action=html&highlight=SENER%20|%20TURKEY&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. (E.T.: 11.03.2012). 109 Polat v. Turkey, 23500/94, 08.07.1999. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=1&portal=hbkm&action=html&highlight=POLAT%20|%20TURKEY&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. (E.T.: 11.03.2012). 110 Sürek v. Turkey. 26682/95, 08.07.1999. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=2&portal=hbkm&action=html&highlight=SUREK%20|%20TURKEY&sessionid=88006006&skin=hudoc-en.

Page 56: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

48

kamu düzenini, millî güvenliği ve mîllî güvenliğin gerektirdiği gizliliği korumak için

basın ve haber alma hürriyetinin kanunla sınırlanmasına cevaz vermektedir.

Yukarıda da değinildiği üzere Sıkıyönetim ilânı için Anayasa'nın değişik 124 üncü

maddesinde gösterilen nedenlerin "Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğünün, kamu

düzeninin ve millî güvenliğin korunması" deyimi içinde özetlenebileceğinde ve "millî

güvenliğin gerektirdiği gizliliğin korunması”na da en çok Sıkıyönetimin ilânını

zorunlu kılan ortalamalar gereksinme duyulacağında kuşku yoktur. Demek ki 1402

sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile basın hürriyetini sınırlayıcı hükümler getirilmesi

aslında Anayasa'nın değişik 22 nci maddesinin ikinci fıkrasına uygun bir tutumdur.

Basın hürriyetini sınırlamanın çeşitli yolları ve aşamaları vardır. Sansür de sadece

bu yol ve aşamalardan bir tanesidir. Belirli durumlarda basın hürriyetinin

sınırlanmasına cevaz veren Anayasa hükmü o sınırlamalar içinde sansürün de yer

alabileceğini öngörmüş demektedir. Şu duruma göre 1402 sayılı Kanunun 3 üncü

maddesinin (c) fıkrasında yer alan ve yukarıda bb bendinde açıklanan "gazete, dergi,

kitap ve diğer yayımların basın ve yayımını kayıtlamak veya bunlar üzerine sansür

koymak veya Sıkıyönetim bölgesine sokulmasını yasaklamak" yetkisinin Anayasa'ya

aykırı yönü yoktur.” diyerek, devletin ülkesiyle ve milletiyle bölünmez bütünlüğü,

milli güvenlik gibi devlet ve toplumun korunmasına ilişkin sınırlandırma nedenleri

ile basın özgürlüğünün sınırlandırılmasının Anayasaya uygun olduğu kanaatine

varmıştır.111

ABD Yüksek Mahkemesi de, düşünce ve basın özgürlüğünün

sınırlandırılmasında, devletin ve toplumun korunmasına ilişkin olarak öngörülen

                                                            111 Anayasa Mahkemesinin E. 1971/31, K. 1972/5, 15-16 Şubat 1972 tarihli kararı. (R.G. 14.10.1972/14336). Karar metnine ulaşmak için bkz. http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar&id=366&content=.

Page 57: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

49

genel sınırlandırma nedenlerinin, basın özgürlüğünün karşısında keyfi bir engel

oluşturmasını engellemek amacıyla “açık ve mevcut tehlike” ölçütünü benimsemiştir.

Buna göre, yapılan konuşma veya öne sürülen düşünceler, toplum açısından açık ve

yakın bir tehlike oluşturduğu takdirde yasaklanabilir.112 Nitekim Yüksek Mahkeme

Schenk v. United States davasında113 ilk defa bu ölçütü kullanmıştır. Bu davada,

1’inci Dünya Savaşında ABD’de asker alımına zarar vermek amacıyla bir takım

broşürlerin dağıtılması söz konusudur. Davalılar, ABD Anayasasının 1’inci ek

maddesine dayanarak, Kongrenin ifade ve basın özgürlüğünü kısıtlayıcı

düzenlemeler yapmasının mümkün olmadığını ileri sürmüşlerdir ve fakat Yüksek

Mahkeme bu iddialarını haklı bulmamış, “açık ve mevcut tehlike” ölçütünü ortaya

atarak, kullanılan sözlerin açık ve mevcut bir tehlike oluşturduğu için, düşünceyi

açıklama özgürlüğünün sınırlanmasının hukuka uygun olduğunu kabul etmiştir.

4.5. Yargıyı Etkileme

Anayasamızın, basın özgürlüğünün sınırlanmasında uygulanacak 26/2

hükmünde; “yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi” basın

özgürlüğünün bir sınırı olarak karşımıza çıkmaktadır. AİHS’nin 10/2 hükmüne göre

de; ifade özgürlüğü ve dolayısıyla basın özgürlüğü, yargı gücünün otorite ve

tarafsızlığının sağlanması için sınırlamaya tabi tutulabilir. Ülkemizde de aşağıda ele

alacağımız gibi, çeşitli kanunlarda bu sınırlama nedeni yerini almıştır. Bu anlamda

birçok temel metinde yer alan ve mahkeme kararlarında da yerini bulan yargıyı

etkileme hususu kanımca basın özgürlüğünün genel bir sınırını oluşturmaktadır.

                                                            112 ÜNAL, Şeref, a.g.e., sf. 243. 113 Schenck v. United States, 249 U.S. 47, 03.03.1919. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://caselaw.lp.findlaw.com/scripts/getcase.pl?navby=case&court=us&vol=249&page=47. (E.T.: 11.03.2012)

Page 58: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

50

Özellikle ülkemiz açısından büyük bir sorun teşkil ettiğini düşündüğümüz bu

neden, sınırlarının kanunlarla açık bir biçimde belirlenmesi gereken bir

sınırlandırmadır. Ülkemizde, özellikle soruşturma evresinde, basında, soruşturmanın

ve devamında yargılamanın akıbetini olumsuz yönde etkileyebilecek haberler

yapılabilmekte, hukuka uygun olmadan elde edilen belgeler basın özgürlüğü adı

altında yayımlanmaktadır.

AİHM’ne göre de basın, “yargı yetkisinin muhafazası” bakımından

belirlenmiş sınırları aşmamakla yükümlüdür.114 Ancak belirtmeliyiz ki mahkeme bu

sınırlamanın dar yorumlanması gerektiği görüşündedir. Nitekim AİHM bir başka

kararında115 bu konu açısından basın özgürlüğü lehine şu ifadelere yer vermiştir:

“Mahkemeler uyuşmazlıkların çözümünde birer platform konumunda olmakla

birlikte, bu durum, uyuşmazlık konusu olan bir hususun daha önce başka

mecralarda, mesleki yayınlarda, genel olarak basında veya halk kitleleri arasında

tartışılamayacağı anlamına gelmez. Ayrıca, her ne kadar kitle yayın organları

adaletin selameti bakımından gerekli sınırları aşmamak zorunda olsalar da kamu

yararını ilgilendiren diğer alanlarda olduğu gibi, mahkemeye intikal eden konularda

da bilgi ve fikir aktarmak kitle yayın organlarının görevidir. Basının bu tür bilgi ve

                                                            114 Observer and Guardian v. United Kingdom, 13585/88, A216, 26.11.1991. Mahkeme bu kararında, bu sınırlamanın kamu yararını ilgilendiren bilgi ve fikir açıklamalarında geçerli olmayacağını belirtmiştir. Kamu yararı, basın açıklamaları açısından hukuka uygunluk nedeni olarak ilerleyen kısımlarda ele alınacaktır. Kararın İngilizce tam metni için bkz. (E.T.: 11.03.2012) http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=1&portal=hbkm&action=html&highlight=OBSERVER%20|%20%22THE%20UNITED%20KINGDOM%22&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. 115 The Sunday Times v. United Kingdom, No:1, 6538/74, A30, 26.04.1979. Kararın Türkçe tam metni için bkz. DOĞRU, Osman, a.g.e., Cilt 1, sf. 276 vd. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=2&portal=hbkm&action=html&highlight=the%20|%20sunday%20|%20times%20|%20%22THE%20UNITED%20KINGDOM%22&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. (E.T.: 11.03.2012).

Page 59: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

51

fikirleri açıklamakla görevli olmasının yanı sıra, toplumun da bu bilgileri alma hakkı

vardır.”116

AİHM kararlarında her ne kadar yargılama safhasında basın özgürlüğünün

esas olduğunu ve bu içerikte yayınlar yapılmasının serbest olduğunu vurgulasa da, bu

serbestinin içeriğini de kamu yararı ölçütü belirlemektedir. Bu anlamda kamu

yararına olmayan ve yargılamayı ilgilendiren bir belgenin içeriğinin açıklanması

basın açısından uyulması gereken bir sınırdır. Zira mahkemenin, basın özgürlüğü

lehine tavır almasının nedeni kamu yararı olduğuna göre, kamu yararına olmayan,

kamu düzenini olumsuz etkileyecek bir durumda da basın özgürlüğü aleyhinde yer

alacağını varsayabiliriz. Öyle ki mahkeme, yukarıda örneklerini verdiğimiz

kararlarında, öncelikle basının yargıyı etkileme bağlamında sınırlamalara uyması

gerektiğini belirtmiş ve ardından “kamu yararı ölçütünü” sınırlamanın bir sınırı

olarak getirmiştir. Nitekim mahkemenin bir başka kararında vurguladığı gibi;

“Basının, kendi görev ve sorumluluklarıyla tutarlı biçimde, haber ve fikir aktarma

hakkına sahip olduğu kamu yararına ilişkin konular arasında yargının işleyiş tarzına

ilişkin meseleler de vardır. Ancak, adaletin güvencesi olan ve hukukun üstünlüğü

anlayışıyla yönetilen bir devlette temel bir rolü olan mahkemelerin yaptığı

çalışmaların halkın güvenine mazhar olması gerekir. Dolayısıyla, yargı temelsiz

saldırılara karşı korunmalıdır. Bu unsur özellikle, yargıçların beyanat vermeme

yükümlülükleri dolayısıyla saldırılara cevap vermesinin olanaksız olması sebebiyle

daha büyük önem taşır.”117

                                                            116 DUTERTRE, Gilles, a.g.e. sf. 379. 117 Prager & Oberschlick v. Austria, 15974/90, A313, 26.04.1995, Kararın İngilizce metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=2&portal=hbkm&action=html&highlight=OBERSCHLICK%20|%20AUSTRIA&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. (E.T.: 11.03.2012).

Page 60: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

52

Bu açıdan ülkemize baktığımızda, aşağıda da kısaca belirteceğimiz Basın

Kanununun ve Türk Ceza Kanununun bu konudaki düzenlemeleri karşımıza

çıkmaktadır. Bu düzenlemeler, Basın Kanununun 19’uncu maddesinde “Yargıyı

Etkileme Suçu” ve Türk Ceza Kanununun 285’inci ve 288’inci maddesinde

“Soruşturmanın ve Kapalı Duruşmanın Gizliliğini İhlal Suçu” ve “Adil Yargılamayı

Etkilemeye Teşebbüs Suçu” olarak karşımıza çıkmaktadır.

5187 sayılı Basın Kanunun 19’uncu maddesinin 1’inci fıkrası, soruşturma

evresinde yargıyı etkileme suçunu düzenlemiş ve bu suçun oluşabilmesi için

soruşturmanın başlamasından, kamu davasının açılmasına veya kamu davası

açılmasına yer olmadığına dair kararın verilmesine kadar olan evrede, cumhuriyet

savıcısı, hakim veya mahkeme işlemlerinin ve soruşturma ile ilgili diğer belgelerin

“içeriğinin” yayımlanması gerekmektedir. Madde gerekçesinde de belirtildiği gibi

yayımlama yasağı içerikle ilgilidir. Dolayısıyla işlemin yapıldığına veya belgenin

bulunduğuna ilişkin yayımlar haber niteliğinde olduğundan bu suçu

oluşturmayacaktır. Bu hüküm ışığında, ülkemizde son dönemde meydana gelen,

yayımlanmamış bir kitabın toplatılmasına ilişkin el koyma ve muhafaza kararının

basında içeriğinin yayımlanması, kanımca bu suçun oluşması için yeterlidir.

Basın Kanunun 19’uncu maddesinin 2’nci fıkrasında ise, görülmekte olan bir

davanın kesin kararla sonuçlanıncaya kadar, bu dava ile ilgili hakim veya mahkeme

işlemleri hakkında mütalaa yayımlamak basın özgürlüğünün bir sınırı olarak

öngörülmüştür. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere mütalaa niteliğinde

olmayan, yani söz konusu işlemleri olumlu veya olumsuz, doğru veya yanlış olarak

nitelendirmeyen, sadece işlemin yapıldığını ifade eden haberler bu yasağa dahil

Page 61: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

53

değildir. Dava kesin bir kararla sonuçlandıktan sonra da her türlü mütalaanın

yayımlanması serbesttir.

Türk Ceza Kanununun 285’inci maddesinde ise soruşturmanın ve kapalı

duruşmanın gizliliğinin alenen ihlal edilmesi suç olarak öngörülmüştür. Bu suçların

basın ve yayın yoluyla işlenmesi hali ise cezanın artırılması nedeni olarak

düzenlenmiştir. Kanunun 288’inci maddesinde ise, soruşturma veya kovuşturma

kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar, savcı, hakim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları

etkilemek amacıyla yapılan alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunulması suç olarak

öngörülmüştür.

Anayasamızda basın özgürlüğünün bir sınırı olarak yer alan “yargılama

görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi”; kanun koyucu tarafından

yukarıda saydığımız şekilde cezai düzenlemelerde karşımıza çıkmaktadır. Öncelikle

belirtmeliyiz ki, hem Anayasamızdaki düzenleme hem de ilgili kanunlardaki ele

aldığımız düzenlemeler, bu konuda basın özgürlüğünün sınırlanması yönünde

mahkemelere geniş takdir yetkisi tanır niteliktedir. Ancak günümüzde ülkemiz deki

durumu düşündüğümüzde, bu hükümlerin tam anlamıyla uygulandığını söylemek

mümkün değildir.

4.6. Ahlakın Korunması

Ahlak, bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri

ve kuralları olarak tanımlanmaktadır.118 Ahlakın korunması, birçok ulusal ve

uluslararası belgede düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğünün genel bir sınırı

olarak düzenlenmiştir. Nitekim Anayasamız basın özgürlüğüne ilişkin çeşitli

                                                            118 Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük. http://www.tdkterim.gov.tr/bts/.

Page 62: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

54

hükümlerinde “genel ahlak” kavramını kullanmış ve genel ahlaka aykırı yayın yapan

basın araçlarının toplatılabileceğini ve basın organlarının da kapatılabileceğini

düzenlemiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de 10’uncu maddesinin 2’nci

fıkrasında “ahlak”ı düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğünün genel bir

sınırlandırma nedeni olarak düzenlemiştir.

Ceza Kanunları da ahlakı koruyan ve genel ahlaka aykırı birçok durumu suç

sayan düzenlemeler içermektedir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa baktığımızda ise

bu konuda 226’ncı maddede düzenleme alanı bulan “müstehcenlik” suçu örnek

gösterilebilir. Bu suç basın özgürlüğünün genel bir sınırını oluşturan“ahlakın

korunması”nın bir görünümü olarak karşımıza çıkmaktadır. TCK. md. 226’ya

konumuz açısından baktığımızda ise maddenin ikinci fıkrası önem kazanmaktadır.

Bu hükme göre; müstehcen görüntü, yazı veya sözleri basın ve yayın yolu ile

yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişi cezalandırılacaktır.

Belirtmemiz gerekir ki, müstehcenlik, günümüz dünyasında birçok ülke

mevzuatına yansımış, ahlakın korunmasına yönelik olarak kullanılan bir kavramdır.

Ancak bu kavramın içeriği hakkında objektif bir belirleme yapmak mümkün

görülmemektedir. Bu kavramın içeriği mahkeme kararlarıyla birlikte doldurulabilir.

AİHM ve ABD Yüksek Mahkemesi de “müstehcenlik” kavramını, düşünceyi

açıklama ve basın özgürlüğünün “ahlakın korunması”na yönelik olarak

sınırlandırma nedeni olarak kullanmışlar ve neyin müstehcen sayılacağına ve

düşünce ve basın özgürlüğünün sınırı olabileceğine ilişkin ölçütler geliştirmişlerdir.

ABD Yüksek Mahkemesi Miller v. California kararında; bir yapıtın

müstehcen olarak nitelendirilebilmesi için, ortalama bir insanın şehvet arzusunu

Page 63: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

55

kışkırtması, çok açık bir biçimde incitici ve nahoş olması ve bir bütün olarak ciddi

edebi, sanatsal, siyasal ya da bilimsel değerden yoksun olması gerektiğini

vurgulamıştır.119 Yüksek mahkeme bu kararı başta olmak üzere birçok kararında,

müstehcen yayınların düşünceyi açıklama özgürlüğünden yararlanamayacağını

belirtmiştir.120

AİHM de birçok kararında, müstehcenliğin içeriğini belirlemese de, bu

şekildeki yayınların düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğünden

yararlanamayacağına vurgu yapmıştır. Nitekim Mahkeme Handyside, Birleşik

Krallık kararında; davaya konu olan ve gençlere yönelik cinsel bir takım eğitim

öğretim konularıyla ilgili olan kitabı, ahlaki değerlerin zamana ve mekana göre

değiştiğini, ahlaki gerekliliklerin tam içeriklerinin ve bunları karşılamak için

öngörülen yaptırımların, uluslararası bir hakimden ziyade yerel otoriteler tarafından

belirlenmesinin daha doğru olacağını belirterek, çocuklar için zararlı ve ahlaka aykırı

bulmuştur.121

Anayasa Mahkemesi de, 1987 tarihinde Türk Ceza Kanununda yapılan

“muzır” yayınlara ilişkin değişikliklerin basın özgürlüğüne aykırılığı gerekçesiyle

önüne gelen bir davada, basın özgürlüğünün korunması gereği karşısında, küçüklerin

muzır yayınlardan korumanın da Anayasa buyruğuyla bir devlet ödevi olduğunu

vurgulayarak, basın özgürlüğüne bu nedenle getirilecek bir sınırlamanın Anayasaya

                                                            119 Miller v. California, 413 U.S. 24, 21.06.1973. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://caselaw.lp.findlaw.com/scripts/getcase.pl?navby=case&court=us&vol=413&page=24 (E.T.:11.03.2012). 120 AYDIN, Öykü Didem, a.g.e. sf. 288, SALİHPAŞAOĞLU, Yaşar, a.g.e. sf. 74. 121 Handyside v. The United Kingdom, 5493/72, A 24, 07.12.1976. Kararın İngilizce metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=1&portal=hbkm&action=html&highlight=handyside%20|%20%22THE%20UNITED%20KINGDOM%22&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. (E.T.:11.03.2012).

Page 64: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

56

aykırı olmadığına karar vermiştir.122 Anayasa Mahkemesi bu kararında; “Bu

durumda, bir yandan hukuk devleti ilkesine sadık kalarak demokratik hak ve

özgürlükler içinde önemli bir yer işgal eden basın özgürlüğünü zedelemek, öte

yandan da sağlıklı bir toplumda insan ögesinin başlıca kaynağı olan çocukların ve

gençlerin bedensel, ruhsal ve ahlaki gelişmelerine zarar verecek ya da onları suça

itecek yayınlardan korumak zorunluğu, tüm uygar ülkelerde olduğu gibi ülkemizde

de çağdaş bir kaygıya dönüşmüştür.” ifadelerine yer vererek, çocukların ve gençlerin

ahlaki gelişmelerinin korunmasına yönelik olarak, “muzır (zarar verici, müstehcen,

ahlaka aykırı)” yayınların sınırlanmasına yönelik yapılan yasal düzenlemelerin basın

özgürlüğünün haklı bir sınırını oluşturacağı görüşünü paylaşmıştır.

4.7. Hukuka Uygunluk Nedenleri

4.7.1. Genel Olarak

Basın özgürlüğünün sınırlanması, bu özgürlüğün karşısında yer alan başka bir

özgürlük veya hakkın, bu özgürlüğün yerine tercih edilmesi vesilesiyle karşımıza

çıkmaktadır. Nitekim yukarıda, çalışmamız kapsamında önemli gördüğümüz ve ele

almaya çalıştığımız sınırlamalarda görüleceği üzere, basın özgürlüğü karşısında

başka bir özgürlük veya hakkı koruma şeklinde sınırlamalar göze çarpmaktadır.

Çalışmamızın genelinde de görüleceği üzere, özellikle Yargıtay ve AİHM,

kararlarında, bu sınırlamaları kabul etmekle birlikte, bunlar açısından hukuka

uygunluk nedenlerinin öngörülebileceğini belirtmekteler ve basın özgürlüğü lehine

kararlar vererek, sınırlamanın sınırlarını belli ölçütlerle belirlemektedirler.

                                                            122 Anayasa Mahkemesinin, E. 1986/12, K. 1987/4, 11.02.1987 tarihli kararı. (R.G., 21.11.1987/19641). Karar metnine ulaşmak için bkz. http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar&id=758&content=. (E.T.: 15.04.2012).

Page 65: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

57

Medeni Kanunumuzun 24’üncü maddesinin 2’nci fıkrası, genel anlamda

hukuka uygunluk nedenlerini sıralamıştır. Bu hükme göre, mağdurun rızası, daha

üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ve kanunun verdiği yetkinin kullanılması

hukuka uygunluk nedenleridir. Doktrinde ise basın açıklamalarına ilişkin hukuka

uygunluk nedenleri çeşitli tasniflere tabi tutulmuştur. Nitekim Kılıçoğlu, bu konuda

üçlü bir ayrıma gitmiştir. Bunlar: Özel hukuka uygunluk sebepleri, genel hukuka

uygunluk sebepleri ve rızadır.123 ÇETİN ise bu konuda, haber verme ve eleştiri

hakkı ile rızayı hukuka uygunluk sebebi olarak öngörmüştür.124 Yargıtay ise birçok

kararında hukuka uygunluk nedeni olarak gerçeklik, güncellik, kamu yararı,

toplumsal ilgi ve konu ile ifade arasında düşünsel bağ ölçütlerini kullanmıştır.125

Nitekim Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesinin çok önemli gördüğümüz bir kararına

göre; “Genel hatlarıyla basının görevi, umumi yararlar açısından toplumu

ilgilendiren ya da toplumun ilgilenmesi gereken konularda halkı gerçekleri

yansıtmak suretiyle ve objektif bir biçimde aydınlatmak, çeşitli sorunlarla ilgili

eleştiri, yorum ve uyarılarla fertleri düşünceye sevketmek, bilinçlendirmek, kamu

görevlilerini harekete geçirmek ve daha önemlisi kamu gücünü elinde tutanlar

üzerinde toplumun denetimine aracı olmaktır. Basın kamu görevi nitelliğindeki bu

denli etkili ve kapsamlı fonksiyonunu hiçbir baskı ve karşı koymaya maruz kalmadan

ve çekinmeden yerine getirebilmesi için yasal kaynağı olan bir güce dayanmalıdır ki,

bu güç Anayasanın 28. maddesinin öngördüğü basın özgürlüğüdür. Ne var ki, basın

özgürlüğü ve bu özgürlükten yararlanma hakkı da, tüm hak ve özgürlükler gibi

mutlak ve sınırsız değildir. Anayasal temele dayanan bu özgürlüğün de, ceza hukuku

                                                            123 KILIÇOĞLU, M. Ahmet, a.g.e. sf. 163 vd. 124 ÇETİN, Erol, a.g.e. sf. 164 vd. 125 Yargıtay HGK, E. 230, K.288, 10.05.2006, Yargıtay 4.HD, E.5612, K.4372, 13.04.2006. (Uyap sisteminden alınmıştır).

Page 66: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

58

açısından olduğu kadar özel hukuk açısından da belli bir kullanma sınırı ve makul

bir ölçüsü bulunmak gerekir. Anayasanın 26. ve 27. maddeleri ile özel hukuk

bakımından Medeni Kanunun 24 ve Borçlar Kanunun 49. maddelerinin getirdiği

düzenlemeler bu sınır ve ölçüyü tayin ve tespit amacına yöneliktir. Günümüzde

doktriner görüşler ve yargısal içtihatlar basın özgürlüğünü ve bu özgürlükten

yararlanma hakkını; a)Haberde gerçeklik, b)Kamu yararı ve toplumsal ilgi,

c)Güncellik, d)Konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık kuralları ile sınırlı

görmektedir. Haber verme, eleştiri, yorum ve uyarı, ancak bu sınırlar içinde kaldığı

sürece kişisel değerleri zedelese dahi hukuka uygundur.”126 AİHM de birçok

kararında özelikle kamu yararı ve gerçeklik ölçütlerine yer vermiştir.127 Biz burada

basın özgürlüğü açısından çok önemli gördüğümüz ve yüksek mahkeme kararlarına

da yansıyan hukuka uygunluk sebeplerine yer vereceğiz.

4.7.2. Mağdurun Rızası

Rıza, hukukumuzda genel bir hukuka uygunluk nedeni olarak Medeni

Kanunumuzun 24’üncü maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre kişilik hakkı

zedelenen kimsenin rızası, koşulları oluştuğu takdirde saldırıyı hukuka uygun hale

getirebilecektir. Mağdurun rızası, koşulları gerçekleştiği takdirde basın açıklamaları

açısından da hukuka uygunluk nedeni sayılabilecektir. O halde bir kimsenin kişilik

hakları basın tarafından ihlal edilmiş ise ve fakat bu kişi bu ihlale rıza göstermiş ise

kural olarak bu ihlal hukuka aykırı olmayacaktır.

                                                            126 Yargıtay 4.HD. E. 2077, K. 3267, 28.04.1987. (Uyap sisteminden alınmıştır). 127 Observer and Guardian v. United Kingdom, 13585/88, A216, 26.11.1991; The Sunday Times v. United Kingdom, No:1, 6538/74, A30, 26.04.1979. Kararların sırasıyla İngilizce tam metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=1&portal=hbkm&action=html&highlight=OBSERVER&sessionid=91960223&skin=hudoc-en. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=2&portal=hbkm&action=html&highlight=the%20|%20sunday%20|%20times&sessionid=91960699&skin=hudoc-en. (E.T. 15.04.2012).

Page 67: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

59

Öncelikle belirtmeliyiz ki, kişinin üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bazı

varlıklara saldırılara önceden verdiği geçerli bir rızanın hukuka uygunluk sebebi

olduğu hususunda görüş birliği vardır.128 Rıza açık olabileceği gibi örtülü de olabilir.

Rızanın bir hukuka uygunluk sebebi sayılabilmesi için basın açıklamasından

önce veya en geç açıklama anında verilmesi gerekir.129 Bir kimsenin, hakkında

yapılan gerçek dışı yayınlara ses çıkarmamasını zımni rıza olarak değerlendirmek

mümkün değildir. Çünkü basın yoluyla şeref, haysiyet veya özel yaşamında saldırıya

uğrayan kişiye, açıklamaya karşı tepki gösterme zorunluluğu yüklenemez.130

Rızanın bir hukuka uygunluk sebebi olabilmesi için açıklama, verilen rızanın

kapsamını aşmamalı ve rıza yönünde olmalıdır.131 Nitekim Yargıtay da iki halk ozanı

arasında yapılan taşlamada geçen “eşek” sözünün sözle söylenmesine ilişkin olan

rızanın, bunun yayınlanması için de var sayılamayacağını belirtmiştir.132

4.7.3. Kamu Yararı

Kamu yararı ölçütü, özellikle kişilik haklarını ihlal edici basın

açıklamalarında en fazla uygulanan hukuka uygunluk nedenidir. Bu anlamda basının

bir haberi vermesinde somut olayda kamu yararı varsa, o haber kişilik haklarını ihlal

etse de hukuka uygun kabul edilecektir. Basında yer alan bir açıklamada kamu yararı

bulunup bulunmadığını tespitte, hakimin geniş bir takdir yetkisi vardır. Bu nedenle

kamu yararının varlığı her somut olaya göre değişiklik gösterebilecektir. Ancak

                                                            128 KILIÇOĞLU, M. Ahmet, a.g.e. sf. 291. 129 ÇETİN, Erol, a.g.e. sf. 449, TÜFEK, Ömer Faruk, Basın Yoluyla Kişilik Haklarının İhlali, Adalet Yayınevi, Ankara, 2006, sf. 120. 130 KILIÇOĞLU, M. Ahmet, a.g.e. sf . 293-294. 131 KILIÇOĞLU, M. Ahmet, a.g.e. sf. 297, ÇETİN, Erol, a.g.e. sf. 449, TÜFEK, Ömer Faruk, a.g.e. sf. 121. 132 Yargıtay, 4.HD, E. 2688, K. 6795, 14.07.1994, Yargıtay, 4.CD, E. 983, K. 1502, 24.02.1994. (Uyap sisteminden alınmıştır).

Page 68: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

60

doktrinde ve mahkeme kararlarında, belirli durumlarda basının haber vermesinde

kamu yararının bulunduğuna dair belirlemeler yapılmıştır.

Burada öncelikle karşımıza, kamuoyuna mal olmuş ve sıradan vatandaşlar

bakımından bir ayrıma gidilmiş ve kamuya mal olmuş kişilere ilişkin basında yer

alan haberlerde kural olarak kamu yararı bulunacağı varsayılmıştır. Nitekim Yargıtay

ve AİHM, basında tanınan kişilerin, özellikle siyasetçilerin ve hükümetin

eleştirilmesinde kural olarak kamu yararı olduğu görüşündedirler.133 Ayrıca

Yargıtay’ın aynı yönde kabul edilebilecek kararlarına göre; kamuya mal olmamış bir

kimsenin özel hayatının basında yer almasında kamu yararı yoktur.134 AİHM ise, her

ne kadar kamuya mal olmuş kişilere ilişkin basında yer alan haberler açısından kamu

yararı olduğunu kabul etse de, bir kararında, kişi kamuya mal olsa da, yayınlanan

haberlerin kamu yararına yönelik olmadığından ve kişinin yaptığı telefon

görüşmelerinin yayımlanmasıyla kişinin sır alanının ihlal edildiğinden hareketle,

kamuya mal olmuş kişilerle ilgili haberlerde de bir sınır olduğunu belirtmiştir.135

Doktrinde de, kamu yararına yönelik basın açıklamaları bakımından kişilerin

toplumdaki yerinin önemi vurgulanmış ve kamuoyunun dikkatini çeken kişilerin

basın açıklamalarında yer almasında kamu yararının varlığının esas olduğu

vurgulanmıştır.136

Basının devlet faaliyetlerine ilişkin açıklamalarında da esas olarak kamu

yararı vardır. Nitekim Yargıtay ve AİHM kararları da bu yöndedir. Yargıtay’ın bir

                                                            133 Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 3708/4545, 18.04.2006 (Uyap sisteminden alınmıştır); AİHM, Lingens v. Austria, 9815/82, A 103, 08.07.1986. 134 Yargıtay 4. HD, E. 3342, K3591, 30.04.1990; Yargıtay 4.HD, E. 3303, K. 3717, 27.04.1995. (Uyap sisteminden alınmıştır). 135 AİHM’nin bu yönde örnek kararları: Craxi v. Italy, 25337/94, 17.07.2003; Von Hannover v. Germany, 59320/00, 24.06.2004. 136 KILIÇOĞLU, M. Ahmet, a.g.e., sf. 227 vd.; TÜFEK, Ömer Faruk, a.g.e., sf. 125-126; ÇETİN, Erol, a.g.e. sf. 384 vd.

Page 69: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

61

kararına göre; bir milletvekilinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmayı

yorum ve ekleme yapmadan aynen yayımlayan gazetenin eyleminde hukuka aykırılık

yoktur.137 AİHM de hükümetin eleştirilmesinin sınırlarının, sıradan insanlardan ve

hatta politikacılardan daha geniş olduğunu vurgulamıştır.138

Bunların yanında, kültürel, sosyal faaliyetlere ve ekonomi, ticaret, çalışma

alanına giren olaylara ilişkin basın açıklamalarında da kural olarak kamu yararı

olduğu varsayılacaktır.139

Kişilik haklarına saldırı halinde kamu yararının kişi yararından üstün

tutulduğu hallere pozitif hukukumuzda yer veren hükümlere rastlamak mümkündür.

Nitekim TCK. md. 127/1’e göre, hakaret teşkil eden isnat olunan fiilin doğru olup

olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunmaktaysa, mahkeme, isnadın ispatı

isteminin kabulüne karar verebilir. Olayın ispatı halinde fail sorumlu

tutulmayacaktır.140

4.7.4. Gerçeklik, Güncellik ve Ölçülülük Ölçütleri

Basında yer alan bir haberin hukuka uygun kabul edilebilmesi için gerçeğe

uygun olması gerekir. Bir haberin yayınlanmasında kamu yararı bulunsa dahi

gerçeğe aykırı olması halinde hukuka aykırı kabul edilebilecektir. Ancak basın

özgürlüğünün kural olması nedeniyle burada gerçeklik ölçütü mutlak ve somut

gerçeklik olarak yorumlanmamalıdır. Böylesine bir yorum, bazı haberlerin acilen

                                                            137 Yargıtay 4. HD., E.6296, K. 10204, 26.09.1980. (Uyap sisteminden alınmıştır). 138 Casstells v. Spain, 23.04.1992, A 236, 11798/85. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=1&portal=hbkm&action=html&highlight=CASTELLS&sessionid=91960844&skin=hudoc-en. (E.T.: 15.04.2012). 139 Bu alanlarda kamu yararının bulunması hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. KILIÇOĞLU, M. Ahmet, a.g.e., sf. 209 vd. 140 KILIÇOĞLU, M. Ahmet, a.g.e. sf. 181.

Page 70: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

62

verilmesi gerekliliğindeki vazgeçilmez kamu yararı da göz önüne alındığında,

basının elini kolunu bağlayacak bir yorum olacaktır. Nitekim erleşik Yargıtay

uygulamalarında, bir olayın haber verildiği andaki durum ve iddialara uygun olarak

yansıtılmış olması halinde bu haberde gerçeklik öğesinin bulunduğu kabul edilmekte,

bu haberin somut gerçeğe uygun olması gerekmemektedir.141 Yüksek mahkeme bir

kararında; haberin somut gerçekle tam örtüşmesini zorunlu görmemiş ve görünen

gerçeğe uygunluğunu hukuka uygunluk için yeterli görmüştür.142 AİHM de hukuka

uygunluk için somut gerçekliği aramamış, ifadelerin nesnel birtakım açıklama ve

bilgilerle desteklenmesinin yeterli olduğunu belirtmiştir. Nitekim AİHM’e göre;

“başvurucunun makalesinin ve özellikle de kullandığı deyimlerin polemik niteliğinde

olduğu düşünülebilir. Ne var ki yazar bu ifadeleri nesnel bir açıklamayla

desteklediğine göre, bunlar asılsız kişisel saldırı olarak görülemez… Eğer Ortada

hiçbir olgusal temel olmamış olsaydı, kabul etmek gerekir ki bu tür bir kanaat ifadesi

aşırı görünürdü.”143 Sonuç olarak hukuka uygunluk anlamında gerçekliğin, haberin

gerçeğe uygun olması şeklinde değerlendirebiliriz.

Gerçek dışı açıklamaların hukuka uygunluğundan söz edilemez. Nitekim

Yargıtay da bir kararında; varsayıma dayanan ve gerçekliği kanıtlanamayan yayının

hukuka aykırı olduğunu kabul etmiştir.144 Ancak, bu nedenle sorumluluğun

doğabilmesi için, açıklamada bulunan kişinin gerçeği araştırma hususunda kendisine

düşen özen yükümlülüğünü yerine getirmemiş olması gerekir.145

                                                            141 ÇETİN, Erol, a.g.e. sf. 276. 142 Yargıtay HGK, E. 197, K. 189, 23.03.2005. Yargıtay bir başka kararında da, hukuka uygunluk nedeni olarak gerçekliğin somut gerçeklik değil, yayının yapıldığı andaki olayın beliriş biçimine uygunluk olduğunu belirtmiştir. Yargıtay HGK, E. 422, K. 427, 22.05.2002. 143 Prager & Oberschlick v. Austria, 15974/90, A313, 26.04.1995. 144 Yargıtay HGK, E. 170, K. 316, 11.05.2005. (Uyap sisteminden alınmıştır). 145 KILIÇOĞLU M. Ahmet, a.g.e. sf. 267.

Page 71: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

63

Burada belirtmeliyiz ki gerçek olan her açıklamanın hukuka uygun olduğunu

söyleyemeyiz. Gerçek olan bir açıklama, ancak diğer şartların da varlığı halinde

hukuka uygun olarak değerlendirilebilir.146 Nitekim Yargıtay da bir kararında;

yapılan yayının hukuka uygun kabul edilebilmesi için gerçekliğin yanında, kamu

yararı, güncellik, eleştiride sınırların aşılmamasını da aramıştır.147

Basında yer alan bir haberin hukuka uygun olabilmesi için güncel bir haber

niteliğinde olması gerekir. Güncel olmayan bir haberin açıklanmasında, haber gerçek

bile olsa, kamu yararı yoktur ve güncel olmayan bir haber toplumsal ilgi dışında

kalır. Yargıtay da birçok kararında güncel olmayan bir haberin veya olayın

aktarılmasında toplumsal ilgi ve kamu yararı bulunmayacağını belirtmiştir.148

Son olarak yayıncı yayınlarında kamu yararı bulunsa dahi, yayınlarını

ölçülülük ilkesine uygun olarak yayınlamak zorundadır. Zira günümüz teknolojik

dünyasında tekelleşmeyle birlikte basın kuruluşları, kar amacı güden ticari

işletmelerden farksız hale gelmiştir. Bu nedenle, güncel hayatta çokça örneğini

gördüğümüz üzere, toplumun dikkatini çekici yayınlar yapılmaktan

çekinilmeyecektir. Bu nedenle eleştiride bulunma hakkının sınırlarının belirlenmesi

açısından ölçülülük ilkesi ön plana çıkmaktadır.

4.7.5. Özel Hukuka Uygunluk Sebepleri

Özellikle basın yoluyla şeref ve haysiyetin ihlalinde ortaya çıkabilecek özel

hukuka uygunluk sebepleri, meşru müdafaa, zaruret hali ve bir görevin icrası olarak

                                                            146 KILIÇOĞLU, M. Ahmet, a.g.e. sf. 262. 147 Yargıtay HGK, E. 767, K. 869, 11.12.1996. (Uyap sisteminden alınmıştır). 148 Yargıtay 4. HD, E. 6431, K. 424, 26.01.1989. (Uyap sisteminden alınmıştır).

Page 72: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

64

sıralanabilir. Basın yoluyla şeref, haysiyet ve özel yaşamın ihlalinde bu hukuka

uygunluk sebeplerine çok ender hallerde rastlanabilir.149

5. BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KARŞISINDAKİ ENGELLER

5.1. Genel Olarak

Günümüz demokratik toplumlarında devletin basın özgürlüğü karşısında

negatif ve aktif yükümlülükleri vardır. Bu anlamda devlet basın özgürlüğünün

sağlanması için gerekli önlemleri alacaktır ki bu bize devletin basın özgürlüğü

karşısında aktif yükümlülüğünü anlatır. Nitekim Anayasamızın 28’inci maddesine

göre; devlet, basın özgürlüğünü sağlayacak tedbirleri almakla yükümlü tutulmuştur.

Bu açıdan da basın özgürlüğü karşısında çok önemli bir engel olan “basının

tekelleşmesi” sorunu karşımıza çıkmaktadır. Zira devlet aktif yükümlülüğünü yerine

getirerek, tekelleşme karşısında gerekli önlemleri almak zorundadır.

Diğer yandan ise, devlet, haklı nedenler dışında, basın özgürlüğünü

sınırlayacak, daraltacak tedbirler almayacaktır ki bu da devletin basın özgürlüğü

karşısındaki negatif yükümlülüğünü anlatır. Yine Anayasamızın 28’inci

maddesindeki, “basın hürdür, sansür edilemez, basımevi kurmak izin alma ve mali

teminat yatırma şartına bağlanamaz” hükmü devletin basın özgürlüğü karşısındaki

negatif yükümlülüğünün sonucudur. Bu anlamda devletin bizzat negatif

yükümlülüğünü yerine getirmemesi basında sansür olarak karşımıza çıkmakta ve

sansür basın özgürlüğünün sağlanması karşısında bir engel olarak yer almaktadır.

                                                            149 KILIÇOĞLU, M. Ahmet, a.g.e. sf. 165. Özel Hukuka uygunluk sebeplerini çok ender rastlanabileceği ve çalışmamızın da bir kamu hukuku ürünü olması vesilesiyle yalnızca belirtmekle yetineceğiz.

Page 73: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

65

Bu bilgiler ışığında bu başlık altında biz, devletin basın özgürlüğünün

sağlanması açısından aktif ve negatif tavırlarıyla doğrudan ilgili ve basın özgürlüğü

karşısında çok önemli iki engel olan tekelleşme ve sansür konularını ele almaya

çalışacağız.

5.2. Basın Özgürlüğü Karşısında Fiili Bir Engel: Tekelleşme150

Tekel kavramı, Bir malın yapımının yalnızca bir kuruluşun elinde bulunduğu

durum151 olarak tanımlanabilir. Bu tanım ışığında basın alanında tekelleşme ise,

belirli büyüklükteki işletmelerin daha da büyümesi ve buna bağlı olarak basın

işletmelerinin sayılarının azalması olarak ifade edilebilir.

“Basının gerektiği gibi görev yapabilmesi için devlet baskısından uzak olması

gerekli fakat yeterli değildir. Devletin basın üzerinde sansür yetkisini kullandığı

günler demokratik toplumlar için büyük ölçüde geride kalmıştır. Bununla birlikte,

bütün batı demokrasilerini tehdit eden ve demokratik toplumun işleyişi açısından

önemli bir sorun oluşturan tekelleşme, günümüz basınının önünde devlet baskısı

kadar tehlikeli bir başka sorun olarak belirmektedir.”152

Öncelikle belirtmek gerekir ki, basın organlarında tekelleşme, yalnızca basın

organlarının devletin veya hükümetin tekelinde olduğu anlamına gelmemektedir.

Özellikle günümüzde, işletme açma özgürlüğü temeli üzerine kurulan demokratik

                                                            150 Basın organlarındaki tekelleşme sorunu, günümüz basınında en önemli sorunlardan biridir. Nitekim Herman ve Chomsky’e göre; “demokratik öğretiye göre, medya bağımsızdır ve kendini gerçeği bulmaya ve herkese duyurmaya adamıştır. Buna karşılık, eğer güçlü kesimler, halkın neyi seyredip dinleyeceğine ve düşüneceğine karar verebiliyor ve düzenli propaganda kampanyalarıyla kamuoyunu “sevk ve idare” edebiliyorsa, sistemin işleyişine ilişkin standart görüş (basının özgür olduğu görüşü) gerçeklikle hiç bağdaşmıyor demektir.” HERMAN, Edward S. & CHOMSKY, Noam, Medya Halka Nasıl Evet Dedirtir, Minerya Yayınları, 2.Baskı, 1999, sf. 9-10. 151 Türki Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük, http://www.tdkterim.gov.tr/bts/. 152 ÇANKAYA, Özden & BATUR YAMANER Melike, Kitle İletişim Özgürlüğü, Turhan Kitabevi, Ankara, 2006.

Page 74: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

66

devletlerde, basın faaliyetini yerine getiren, basın işletmelerinin tekelleşmesi sorunu

önem kazanmaktadır.153

Serbest piyasa gerçeğine dayanan kapitalist sistemde, piyasaya girme

özgürlüğü esastır. Ancak özellikle ciddi yatırım gereken işletmelerin kurulmasında

ve işletilmesinde, herkesin piyasaya girmesi özgürlüğü yalnızca teoride kalmakta ve

piyasada fiili bir tekel oluşmaktadır. Basın faaliyetini yerine getiren işletmelerde de

bu durum günümüzde ciddi bir biçimde gözlenmektedir. Özellikle kamuoyunu

etkileme konusunda en önemli araç haline gelen basın organlarının sahibi olmak,

günümüz dünyasında büyük bir güç sahibi olmak anlamına gelmektedir. Bu nedenle

büyük sermaye sahiplerinin, basın pastasında büyük paya sahip olmak istemesi

doğaldır ve böylece basın piyasasında da fiili bir tekel oluşması kuvvetle

muhtemeldir. İşte basın piyasasında oluşacak böylesine bir tekelleşme, basın

özgürlüğünün, günümüz demokratik toplumlarında en büyük ihlali olarak karşımıza

çıkmaktadır.

Kanımca günümüzde basın özgürlüğünün karşısındaki en önemli engel, basın

işletmelerinin tekelleşmesi olarak karşımıza çıkmaktadır.154 Günümüzde, basın

işletmelerinin alelade bir ticari işletmeden farksız oluşu, bu alanda ciddi bir

tekelleşme sorununa neden olmuştur. Basın alanında, teknolojinin ilerlemesiyle                                                             153 Çalışmamızın sınırları nedeniyle bu konuda ayrıntılara girmemekle birlikte, “Medya’da özel şirketlerin tekeli” konusunda şu alıntıyı yapmayı gerekli görüyoruz: “Kitle iletişim araçlarının özel sektöre ait olduğu ve resmi sansürün bulunmadığı ülkelerde ise propaganda sisteminin işleyişini fark etmek çok daha zordur. Bu durum özellikle kitle iletişim araçlarının sıkı bir rekabet içinde olduğu, belli aralıklarla şirketlerin ve hükümetlerin yolsuzluklarını hedef alıp bunları ortaya çıkardığı ve kendilerini genel toplum çıkarlarının ve konuşma özgürlüğünün yılmaz savunucuları olarak sergilediği ülkelerde geçerlidir. Bu tür ülkelerde gözden kaçan (ve medya tarafından tartışılmayan) nokta ise, bu tür eleştirilerin kısıtlı özellikleri, kaynak dağılımındaki büyük eşitsizlikler ve bu eşitsizliğin özel medya sisteminde sesini duyurabilme, medyanın davranış ve işleyişini etkileme açısından yarattığı sonuçlardır.” HERMAN, Edward S. & CHOMSKY, Noam, a.g.e., sf. 21. 154 Aynı görüş için ve basın işletmelerinin tekelleşmesi ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. DANIŞMAN, Ahmet, a.g.e., sf. 13 vd.; PERİN, Cevdet, a.g.e., sf. 135 vd., SALİHPAŞAOĞLU, Yaşar, a.g.e.,sf. 37 vd.

Page 75: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

67

birlikte teknik masraflar büyük bir artış göstermiştir ve bu nedenle basın

işletmelerinin ayakta durabilmesi için arkalarında büyük bir sermaye gücünün

bulunması zorunlu hale gelmiştir. Nitekim özellikle 2’nci Dünya Savaşının ardından

basın alanında birçok ülkede tekelleşme eğilimini görebiliriz.155 Günümüzde basın

alanında işletme özgürlüğünü kabul eden ülkelerin büyük çoğunluğunda, herhangi

bir basın işletmesi sahibi olabilmek için özel bir şart yoktur.

Basın işletmelerinin büyük sermaye sahiplerine ait olması ve bu alanda ciddi

bir tekelleşme eğiliminin baş göstermesi, basın özgürlüğüne vurulan en büyük

darbedir. Zira, bir basın işletmesi sahibi olan sermayedar, bu işletmeyi herhangi bir

ticari işletmeden farksız görecek ve kendi çıkarları lehine kullanmayı isteyecektir. Bu

anlamda klasik anlamda basının özellikle hükümeti denetleyici ve güçleri dengeleyici

bir dördüncü güç olduğunu söylemek mümkündür. Tekel haline gelmiş bir basın ise

beşinci kuvvet olabilmenin ötesinde bir misyon taşımamaktadır.156

Basında tekelleşme; düşünce ve anlatımda çoğulculuğa karşı bir oluşumdur,

basın işletmelerinde çalışanların sendikalarla örgütlenmesine karşıdır, iktidardan

yarar sağlamak adına ödünler vermeye hazırdır, küçük ve orta ölçekli işletmeleri yok

eder, küçük balıkların yaşamayacağı bir yaşam alanı oluşturur ve çoğu zaman

yöneticiler de holdingleşen basının gücü karşısında yetersiz kalabilmektedir.157

Bu anlamda belirtmeliyiz ki, “klasik basın özgürlüğü anlayışı basının yalnız

harici özgürlüğünü (devlet karşısındaki siyasal özgürlük) kapsamaktadır. Oysa basın

toplum hayatında ve devlet yönetiminde giderek kazandığı önem nedeniyle klasik                                                             155 Bu hususta örnek ülkeler için bkz. DANIŞMAN, Ahmet, a.g.e., sf. 172. 156 YILMAZ, Veli, Eylül Hukuku ve Basın Özgürlüğü, İnsan Hakları Dizisi:1, Belge Yayınları, Kasım, 1990. 157 TOPUZ, Hıfzı, II. Mahmut’tan Holdinglere Türk Basın Tarihi, Remzi Kitabevi, Kasım, 2003, sf. 347 vd.

Page 76: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

68

özgürlüğünün yanısıra, ekonomik özgürlüğüne de kavuştuğu an tam anlamıyla özgür

olabilecektir.”158 Basın alanındaki artan tekelleşme ise, basının ekonomik anlamda

özgürlüğü karşısında büyük bir engeldir. Basın özgürlüğünün tam anlamıyla

sağlanabilmesi için, devletin basın karşısında pasif durumu günümüzde basın

işletmelerinin tekelleşmesi karşısında, yeterli değildir. Devlet, basın özgürlüğünün

sağlanması yönünde aktif bir tutum takınmak zorundadır. Bu anlamda devlet basın,

basın işletmeleri ve basın çalışanlarının statülerini özel olarak düzenlemeli, basın

işletmelerinin tek bir elde toplanmasını engelleyici yasal tedbirler almalı, küçük

basın işletmelerini teşvik etmeli ve basın çalışanları ile basın işletmesi sahibi

arasındaki ilişkiyi, normal bir işçi işveren arasındaki ilişkiden farklı olarak, basın

çalışanları lehine düzenlemelidir.159

Tekelleşme konusuna ülkemiz açısından baktığımızda, Anayasamızda bu

konuda açık bir hüküm mevcut değildir. Ancak 1982 Anayasası, 1961 Anayasasında

olduğu gibi, basın özgürlüğünün sağlanması açısından devletin pasif tutumunun

yetersiz olduğunu ve bu konuda basın özgürlüğü lehine aktif tutum takınması

gerektiğini vurgulamıştır. Nitekim Anayasamızın 28’inci maddesinin 2’nci fıkrasına

göre; devlet basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır. Bu anlamda

Anayasanın açık emri gereği, devlet basın özgürlüğü karşısında fiili bir engel olan

tekelleşme konusunda düzenlemeler yapmak ve bu konuda tedbirler almak

zorundadır. Maddenin gerekçesinde de bu yükümlülük, tekelleşme olgusu açıkça

örnek gösterilerek vurgulanmıştır.160 Nitekim AİHM de bu yükümlülüğü bir

kararında şöyle vurgulamıştır: “Sözleşme ile üstlenilen bir taahhüdün yerine

                                                            158 DANIŞMAN, Ahmet, a.g.e., sf.173. 159 Basın çalışanlarının durumları ülkemizde 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunla düzenlenmiştir. (R.G.: 20/06/1952 – 8152). 160 YAZICI Reşat, Anayasalarımızda Basın Hukuku, Gazeteciler Cemiyeti, Ankara 1986, sf. 128.

Page 77: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

69

getirilmesi, bazı hallerde devlet tarafından pozitif tedbirlerin alınmasını gerektirir.

Bu gibi durumlarda devlet pasif bir tutum takınmakla yetinemez.”161

Ülkemizde İkinci Dünya Savaşı sonlarına kadar, gazete sahipleri genelde

gazetecilikten yetişmiş kişilerdi ancak bundan sonra işadamları yavaş yavaş basınla

ilgilenmeye başladılar. Özellikle 1970’li yıllardan itibaren basında tekelleşme

eğilimlerinin görüldüğünden bahsedebiliriz. Öyle ki 1978’de Türkiye’de üç sektörün

varlığından bahsediliyordu: ‘Kamu, özel ve Hürriyet’.162 1980 yılına kadar gazete

kağıtları devlet tarafından gazetelere büyük fiyat indirimleri ile verilmekte idi. Ancak

bu tarihten sonra, özellikle büyük basın organları sahiplerinin etkileri ile, gazete

kağıdı fiyatlarında çok büyük bir artış olmuş ve bu durum da büyük sermayelere

sahip olmayan basın işletmelerinin sonu olmuştur.163 Artık basın işletmeleri

holdingleşmekteydiler ve medyada ilk büyük holdingleşmeyi Aydın Doğan

gerçekleştirmiştir.164 Bunun ardından da basın alanında holdingleşen Karamehmet

Grubu ve Ozan Grubu olmuştur. Bu dönemden sonra artık ülkemizde basının

hükümetler karşısındaki özgürlüğü eski önemini kaybetmiş ve fakat basın işletmesi

sahipleri olan büyük sermayedarlara karşı bağımsızlığı büyük önem kazanmıştır.

                                                            161 Young, James and Webster v. The United Kingdom 7601/76-7806/77, A44, 13.08.1981. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=2&portal=hbkm&action=html&highlight=YOUNG%20|%20%22THE%20UNITED%20KINGDOM%22&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. 162 KOLOĞLU, Orhan, Osmanlı’dan 21.Yüzyıla Basın Tarihi, Pozitif Yayınları, Ağustos, 2006, sf. 135. 163 Demirel hükümetinin kararıyla, 9 lira olan kağıt fiyatları 41 lira olarak saptanmıştır. KOLOĞLU, Orhan, a.g.e. sf. 142. 164 Aydın Doğan, Abdi İpekçi’nin öldürülmesinin ardından Milliyet Gazetesini satın almış, 1980’li yıllardan itibaren sahip olduğu işletmelerle holdingleşmiş ve çok sayıda alanda şirketlerin sahibi haline gelmiş, 1994 yılında Hürriyet’i satın almış ve medyayla ilgili bir çok yan şirketin de sahibi haline gelmiş, 2003 yılında Türkiye’de gazete satışları toplamının %43’ünü ele geçirmiştir ve Türkiye’de basında tekelleşme konusunda en belirgin örnek haline gelmiştir. TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 334 vd.

Page 78: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

70

Yürürlükteki mevzuatımıza bu açıdan baktığımızda, bu konuda yeterli

düzenlemelerin yapıldığını maalesef söyleyemeyiz. Nitekim konuyla ilgili temel

düzenlemeleri içeren 5187 sayılı Basın Kanunumuz, basın özgürlüğü konusunu

klasik anlamıyla ele almış ve devletin pasif tutumu temel alarak düzenleme

yapmıştır.165 Anayasa Mahkemesi de bir kararında166, özetle dini bayramların belli

günlerinde gazete çıkmasını yasaklayan yasal düzenlemeyi, temel hak ve

özgürlüklerin durdurulması olarak görmüş ve bunun da Anayasaya göre olağanüstü

dönemlerde olabileceği gerekçesiyle iptal etmiştir. Üyelerden bazıları iptal kararına

değişik gerekçeyle katılmış ve burada özgürlüğün durdurulmasının değil

sınırlandırılmasının söz konusu olduğunu belirtmiş, basın özgürlüğünün

sınırlandırılması yönünden konuyu ele almış, adı geçen düzenlemenin basın

özgürlüğünü sınırladığını ve bu nedenle iptali gerekeceğini belirtmişlerdir, yani

konuya klasik basın özgürlüğü boyutundan ve devletin bu özgürlük karşısındaki pasif

konumundan bakmışlardır. Anayasa Mahkemesinin kararına katılmakla birlikte bu

karara karşı ayrışık oy kullanan Başkanvekili Güven Dinçer’in gerekçelerine,

tekelleşme konusu açısından önemli olduğundan burada ayrıca değinmemizin doğru

olacağı kanısındayız. Dinçer’e göre; “bugün basının ulaştığı ekonomik ve teknolojik

düzey ile iletişimin kazandığı hız, yoğunluk ve güç karşısında basın hürriyeti, basının

ve basın mensuplarının siyasi iktidarlara karşı korunması işlevini çoktan aşmıştır.

Basında çalışanlar ile toplumun ve bireylerin, basındaki iç ve dış sermaye

gruplarına ve basın tekellerine karşı korunmaları basın hürriyetinin yeni

                                                            165 Basın Kanununa yönelik bu yöndeki ve diğer eleştiriler ve Basın Kanununun basın özgürlüğüne ve sınırlandırılmasına ilişkin hükümleri ilerleyen bölümlerde ayrı başlıklar altında ele alınacaktır. 166 Anayasa Mahkemesinin, E.1992/36, K.1993/4, 20.01.1993 tarihli kararı. (R.G. 19.03.1993/21529). Karar metnine ulaşmak için bkz. http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar&id=1047&content=. (E.T.: 15.04.2012).

Page 79: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

71

boyutlarıdır. İptal gerekçesinde, konunun yalnız klasik basın hürriyeti ve hürriyetler

açısından ele alınması ve yapılan düzenlemenin temel hakların durdurulması olarak

nitelendirilmesi, basın hürriyetinin olası ve gerçek tehdidini oluşturan basının yerli

tekellerce ve yabancı sermaye gruplarınca ele geçirilmesi tehlikesine karşı önlem

alınması da dahil olmak üzere gelecekte yapılacak gerekli yasal düzenlemeleri

engelleyici niteliktedir.”

Bu konuda son olarak belirtmeliyiz ki, tekelleşme basın özgürlüğü

karşısındaki en büyük engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Yasal düzenlemelerin de

tekelleşmeyi önlemek konusunda yetersiz kaldığını düşündüğümüzde; basın

organları, basın çalışanları ve basının ulaşabildiği tüm insanlar, basının tekelleşmesi

karşısında korumasız kalmaktadırlar. En kısa sürede, basın özgürlüğünün devlete

karşı olduğu kadar büyük sermayedarlara karşı da koruyacak hükümlerin,

uluslararası belgelerde, anayasalarda ve diğer yasal düzenlemelerde yerini alması

gerekmektedir.

5.3. Sansür

Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin hükümetçe önceden

denetlenmesi işi, sıkı denetim167 olarak tanımlanan sansür; serbestçe elde edilip

serbestçe yayınlanan, basılan ve dağıtılan bilginin herhangi bir ön denetime tabi

tutulmaması gerektiği için, yasaktır.

Birçok ülkede ve bizim ülkemizde de, basında sansür yasaklanmıştır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, ülkemiz açısından sansür tüm anayasalarımızda168 ve

                                                            167 Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük, http://www.tdkterim.gov.tr/bts/. 168 1876 Anayasasında 1908 değişikliği ile bu yasak getirilmiş, 1921 Anayasamızda ise, olağanüstü bir dönemin Anayasası olması sebebiyle özgürlüklere ilişkin hükümler mevcut değildir. Bununla birlikte,

Page 80: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

72

şuan yürürlükte olan Anayasamızın 28’inci maddesinde yer alan“basın hürdür,

sansür edilemez.” hükmü ile yasaklanmıştır.

Sansür konusunda şunu belirtmeliyiz ki, özellikle toplum yararına olmak

şartıyla, belli nitelikteki yayınların (normalin üzerinde şiddet içeren, toplumsal

ahlaka aykırı yayınlar) yasaklanması basın özgürlüğünün ihlali niteliğinde değildir.

Nitekim toplumsal ahlakı bozucu, toplumsal düzeni yok edici ve toplumsal şiddeti

özendirici belli başlı yayınların yayınlanmasının yasaklanması ve bu hususta

düzenleme ve denetleme yapmak üzere bağımsız bir kurumun oluşturulması

(Ülkemizde RTÜK örneği) basın özgürlüğünü zedeleyici değil, basın özgürlüğünün

kötüye kullanılmasını önleyici bir nitelik taşırlar. Ancak bu hassas sınırın özenle

çizilmesi gerekir. Başlangıcında “toplumsal” bulunan her ifade, basın özgürlüğünü

sınırlayıcı muğlak bir neden olarak ileri sürülmemeli ve kullanılmamalıdır.

Günümüzde basın özgürlüğü karşısında, sansürden çok, yayından sonra

getirilen yaptırımlar daha büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Zira basında yapılan

belli yayınları yapanlara ve belli görüş ifade edenlere getirilen yaptırımlar, basınının

kendi kendini sansür etmesine (otosansür) yol açabilecektir. Otosansür, kişi veya

kurumların kendi kendilerini kısıtlaması anlamına gelmektedir.169 Basın alanında

otosansür ise, gazetecinin kendi kendisiyle hesaplaşması, yazmak istediği metindeki

kamusal fayda ya da kişisel zararları birer kefeye koyup denkleştirdikten sonra,

yazmamak konusunda karar almasına verilen isimdir.170

                                                                                                                                                                         1921 Anayasasına göre 1876 Anayasasının, 1921 Anayasasına aykırı olmayan hükümleri yürürlükte kalmaya devam edecektir. 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarımızda da sansürün yasak olduğu hükme bağlanmıştır. Bu anlamda bütün anayasalarımızın sansür yasağını düzenlediğini söyleyebiliriz 169 Büyük Türkçe Sözlük, bkz. http://tdkterim.gov.tr/bts/. 170 BAYKAN, Metin, a.g.e. sf. 54.

Page 81: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

73

Basının bu şekilde kendi kendini sansür etmesine yol açacak yaptırım içeren

düzenlemeler, basın çalışanlarını, gazetecileri veya eser sahiplerini, özellikle

hükümeti eleştirmekten alıkoyabilecektir. Bu da basın özgürlüğünün içeriğini

oluşturan, basının bilgi verme görevini ve kişilerin de bilgi alma hakkını ihlal

edebilecektir. Çünkü eleştirmeyi düşünen kimse sonuçta fikirlerini ileri sürmekten ya

da savunmaktan, onları mahkeme önünde kanıtlayıp kanıtlayamayacağı korkusu ya

da böyle bir yasal sürecin masraflarını karşılayamayacağı endişesini göz önüne

alarak vazgeçebilir.171 Nitekim ABD Yüksek Mahkemesi de birçok kararında, bu tür

yasaklayıcı düzenlemelerin kamuyu ilgilendiren konularla ilgili yapılacak

tartışmaların canlılığını ve çeşitliliğini dikkate değer bir şekilde sınırlayabileceği

görüşünü belirtmiştir.172 Nitekim AİHM de Aslı Güneş, Türkiye kararında başvuran

Emeğin Bayrağı isimli bir dergide yayınlanan makalesinden dolayı, bölücülük

propagandasından dolayı hapis ve para cezasına çarptırılmış; ancak hapis cezası üç

yıllığına ertelenmiştir. AİHM bu olayla ilgili verdiği kararında, her ne kadar gazeteci

olan başvuranın cezasının infazı ertelenmiş olsa da, erteleme dönemi sırasında

faaliyetlerinin kısmen sansürlenmiş olduğunu ve kamuya açık tartışma alanında var

olan ve varlığı inkar edilemeyecek bir eleştiriyi açıkça anlatmasının büyük ölçüde

sınırlandığını belirtmiştir.173 Görüldüğü gibi bu karar gazeteci açısından oto-sansür

olgusuna yol açabilecek devletin dolaylı faaliyetlerine, sözleşme sisteminde yer

verilemeyeceğinin ve bu tip uygulamaların 10’uncu maddenin ihlali sayılacağının bir

                                                            171 AYDIN, Öykü Didem, Üç Demokraside Düşünce Özgürlüğü ve Ceza Hukuku -I- Amerika Birleşik Devletleri, Seçkin Yayınları, Ankara, 2004, sf. 328. 172 New York Times v. Sullivan 376 U.S. 254, 09.03.1964., Smith v. California, 361 U.S. 147, 153-154, 14.11.1959. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://caselaw.lp.findlaw.com/scripts/getcase.pl?navby=case&court=us&vol=361&page=147. (E.T.:11.03.2012). 173 Aslı Güneş v. Türkiye, 27.09.2005, 53916/00.

Page 82: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

74

örneğidir.174 Freedom of House da 2011 yılı basın özgürlüğü raporunda açıkça

ülkemizdeki gazeteciler üzerindeki baskıların ve gazetecilerin tutuklanmalarının oto-

sansüre yol açtığını vurgulamıştır.175

Bu konuda son olarak belirtmeliyiz ki, ilerleyen bölümlerde basın

özgürlüğünün sınırları başlığında ele aldığımız hususlar, basın özgürlüğünün bir

sınırı olarak özellikle ceza kanunlarında öngörülen yasaklar ve yaptırımlar, sansürle

doğrudan ilgilidir. Zira basın bu şekildeki hükümlerle belli yönde davranmak ve

yayınlar yapmak zorunda bırakılmaktadır. Yukarıda değindiğimiz gibi bu tür yasak

ve yaptırım içeren hükümler, basın özgürlüğünün haklı bir sınırlandırılmasını

oluşturduğu müddetçe sorun yoktur. Ancak belirtmeliyiz ki, demokratik bir devlet,

basında sansür sonucunu doğuracak düzenlemeleri getirirken dikkatli ve cimri

olmalıdır.

                                                            174 BAYKAN, Metin, a.g.e. sf. 54. 175 Raporun İngilizce metni için bkz. http://www.freedomhouse.org/report/freedom-press/2011/turkey.

Page 83: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

75

İKİNCİ BÖLÜM

TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

1. OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE ÜLKEMİZDE BASIN

ÖZGÜRLÜĞÜ

1.1. Genel Olarak

Basın özgürlüğü ülkemiz açısından nasıl bir evrim geçirmiştir? Bugün ki

yasal ve anayasal düzenlemelere hangi aşamalardan geçilerek gelinmiştir? Konu ile

ilgili olarak yürürlükte bulunan anayasal ve yasal düzenlemelere yürüyüş öykümüz,

yürürlükte bulunan düzenlemeleri anlamak açısından önem arzetmektedir. Bu

nedenle bu başlık altında, geçmiş anayasal dönemlerimizi temel alarak, ülkemizde

basının ortaya çıkışından 1982 Anayasasının yürürlüğe girişine kadar ki tarihsel

süreci incelemeye çalışacağız. Bu incelemede ülkemiz tarihi açısından dönüm

noktalarımız olan Anayasalarımızı temel alacağız. Zira ülkemiz çoğu konuda olduğu

gibi basın özgürlüğü açısından da, anayasal gelişmeler temel olmak üzere gelgitler

yaşamıştır. Bazen özgürlük rüzgarları esmiş, çoğu zaman ise sınırlamalar başrol

oynamıştır. Ziya Gökalp’in başından geçen bir olay bunu çok iyi anlatmaktadır.

“Abdülhamid döneminde muzır faaliyetlerinden dolayı tutukluyken uzun zamandır

hapiste bulunan yaşlı bir Jöntürk’le tanışmıştır. Yaşlı adam ona şu vasiyette bulunur:

‘Ben göremem ama sen gençsin, ülkemizin özgürlüklere kavuşacağı günleri

göreceksin. O zaman hiç durmayın, kafanızda olan ve her gün konuştuğunuz bütün

Page 84: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

76

konuları yazın ve yayınlayın. O özgürlük günleri de fazla uzun sürmeyebilir. Ama

fikirler bir kere yazıya dökülürse bir daha kaybolmaz.”176

1.2. 1876 Anayasası Öncesinde Basın Özgürlüğü

Osmanlı Devleti’nde ilk gazete Vekayi-i Mısriye ,20 Kasım 1828’de

Kahire’de, yarısı Türkçe, yarısı Arapça olmak üzere yayına başladı. Bundan 3 yıl

sonra, 1831’de de II. Mahmud İstanbul’da kendi resmi gazetesi Takvim-i Vekayi’yi

yayınlattı.177 Tüm bu gelişmelere rağmen 1839 tarihli temel haklar bakımından

önemli bir anayasal belge olan Gülhane Hatt-ı Hümayununda basına ilişkin bir

düzenleme bulunmuyordu. 1858 tarihinde Fransa’dan iktibas edilen ceza kanununda

basına yönelik cezai hükümler ilk kez öngörüldü. Bu Kanuna göre, devletin emri ve

ruhsatı ile açılmış matbaalarda, devlet, tebaası ve hükümet erbabı aleyhinde gazete,

kitap ve zararlı evrak alınacak; suçun derecesine göre, matbaası geçici olarak veya

tamamen eleştiri içeren yazıları ve edepsiz resimleri basan, bastıran ve yayımlayanlar

da para ve hapis cezasına çarptırılacaktı.178 Bu düzenleme sonrasında ilk gazete

kapatma eylemine 1860 tarihinde çıkarılmaya başlanan Tercüman-ı Ahval maruz

kalmıştır.

Osmanlı Devletinin basınla ilgili gerçek anlamda ilk hukuki düzenlemesi ise

1864 tarihli Matbuat Nizamnamesi ile olmuştur. 1852 tarihli Fransız Ceza

Kanunu’ndan esinlenerek hazırlanan söz konusu nizamname 1909 yılına kadar

yürürlükte kalmış ve basını sıkı bir idari ve cezai rejime tabi tutmuştur.179 Bu

nizamname ile siyasi nitelikli yayınlar açısından gazete ve dergi çıkarmak, ruhsat                                                             176 KOLOĞLU, Orhan, a.g.e. sf. 87. 177 KOLOĞLU, Orhan, a.g.e. sf. 24, TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 15. 178 ÜNAL ÖZKORKUT, Nevin, Basın Özgürlüğü ve Osmanlı Devleti’ndeki Görünümü, AÜHF Dergisi, Yıl:2002, Sayı:51/3, sf.72. 179 DANIŞMAN, Ahmet, a.g.e., sf. 6.

Page 85: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

77

alma koşuluna bağlandı ve başlıca devletin iç güvenliğini asayişini bozan bir suçun

işlenmesini kışkırtan gazetelerin geçici ya da kesin; padişah ve hanedanı hakkında

uygunsuz sözler kullanan; vekiller, dost ve müttefik devletlerin hükümdarları,

yabancı devletlerin temsilcileri aleyhinde yazılar yazan gazetelerin bir ay süreyle

kapatılacağı belirtildi.180 1867 tarihinde çıkarılan kararname ile basın özgürlüğünün

kısıtlanması konusunda tüm yetkiler hükümete verilmiş ve adı geçen nizamname de

önemini yitirmiştir.

1.3. 1876 Anayasası Döneminde Basın Özgürlüğü

1.3.1. 1876 Anayasasının İlk Halinde Basın Özgürlüğü (1876-1908)

Her ne kadar basınla ilgili ilk yasal düzenleme 1864 tarihli Matbuat

Nizamnamesi olmuşsa da, basın özgürlüğüne ilişkin ilk Anayasal düzenleme 1876

Anayasasında yer bulmuştur. 1876 Anayasasının 12’inci maddesine göre; “Matbuat

kanun dairesinde serbesttir.”181 Basın özgürlüğü, Anayasada düzenlenmesine

rağmen, 1876 Anayasasında düzenlenen diğer hak ve özgürlükler gibi teminatsız ve

yaptırımsız olarak kalmaya mahkum olmuş, nihayet 2 yıl kadar sonra, Mebusan

Meclisi 30 yıllık bir tatil sürecine sokulmuş ve 1876 Anayasası uygulamadan

kaldırılmıştır. Her ne kadar ciddi bir uygulama alanı bulamasa da 1876 Anayasasının

12’nci maddesi, basın özgürlüğüne ilişkin ilk anayasal güvence niteliğini

taşımaktadır. Bu hükümle birlikte, yaptırımının ne olacağı belli olmasa da, idari

kararlarla basın özgürlüğünü engelleyici düzenlemeler getirilmesinin önü

kapatılmıştır. Ancak 1878 yılında Anayasanın uygulamadan kaldırılmasıyla birlikte,

                                                            180 ÜNAL ÖZKORKUT, Nevin, a.g.e. sf. 73. 181 KİLİ, Suna & GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref, Türk Anayasa Metinleri (Senedi İttifaktan Günümüze), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2.Bası, Mayıs, 2000, sf.44.

Page 86: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

78

basın tamamen yürütmenin güdümüne sokulmuştur. Nitekim bu dönemde yayınlanan

resmi bir tebliğdeki şu ifadeler bu açıdan ilgi çekicidir: “Eskiden, gazeteler yokken

dedikodular yalnız ağızlarda dolaşırdı. Şimdi herkes aklına geleni birer gerçekmiş

gibi yayınlıyor. Gazetelerde çıkan yazıları da herkes tümüyle gerçek sanıyor. Bu

yüzden ortaya çıkan yanlışlar eskisinden çok önemlidir. Hükümetin etkinlikleri

aleyhine dil kullananlar fesatçı sayılacağı ve bu çeşit yazılar yazanlara karşı gereken

şiddetli yasal önlemlerin alınacağı ve bu çeşit yazılar yazanlara karşı gereken

şiddetli yasal önlemlerin alınacağı cümlenin malumu olmak üzere, devlet adına bu

durum şimdiden ilan olunur.”182

1878 yılında, gazete ve dergileri denetlemek ve sansürden geçirmek üzere

Dahiliye Nezareti’ne bağlı Matbuat-ı Dahiliye Müdürlüğü içinde bir kurul

oluşturuldu. Bu kurulun neyi denetleyeceği ise gizli bir yönetmelikle belirlendi. Bu

yönetmelikte gazetelerde ne yazılması ve ne yazılmaması gerektiği emredilmek

suretiyle de, devlet güdümü altında bir basın istemi açıkça ifade edildi.183

Bu dönemde olumlu ve fakat sonuçsuz bir girişim olarak ilk Basın Kanunu

tasarısı Meclise sunulmuştur. Mecliste uzun süre tartışmalara neden olan tasarı

Mebusan Meclisi tarafından 2 Mayıs 1877 tarihinde kabul edildi ancak Abdülhamit

tasarıyı onaylamadı.184 Yine bu dönemde olumlu sayılabilecek ve fakat başarısız bir

girişim olarak değerlendirilebilecek basın özgürlüğü açısından önemli bir olay olan

ilk gazeteci grevi yapılmıştır. 1901 yılında Abdülhamit’in tahta çıkışının 25’inci yılı

nedeniyle basının ödemekle yükümlü olduğu pul vergisi ortadan kaldırılır ve gazete

                                                            182 TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 49. 183 ÜNAL ÖZKORKUT, Nevin, a.g.e. sf. 77. 184 İlk Basın Kanunu tasarısının Mebusan Meclisinde görüldüğü sırada basın özgürlüğü açısından renkli tartışmalara yol açmıştır. Mebusların sözlerinden örnekler için bkz. TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 51-52.

Page 87: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

79

sahipleri bu durumdan ciddi bir kar elde ederler. Gazeteciler de bundan yararlanmak

istediklerini bildirdiklerinde ise gazete sahipleri tarafından olumsuz cevap alırlar ve

ilk gazeteci grevi böylece başlamış olur. Gazetelerinden ayrılan gazeteciler Saadet

adı altında bir gazete çıkarırlar ancak bu girişimleri başarı ile sonuçlanmaz.185

Bu döneme, II. Abdülhamit’in basın üzerindeki sıkı sansür uygulamaları

damgasını vurmuştur. Bu sansür uygulamasını gözler önüne seren, Yıldız Sarayı

Başkatipliğinden Matbuat Müdürlüğüne gönderilen bir yönergeye göre; Milli Eğitim

Bakanlığının ahlak açısından onaylamadığı hiçbir roman ve yazı dizisi

yayınlanamayacaktır, “devamı var”, “devamı yarına” gibi cümleler

kullanılamayacaktır, bir takım kötü sanılara yol açabileceği ve kafaları

karıştırabileceği nedeniyle yazılar arası boşluk bırakılamayacaktır, kişilere

sataşılamayacaktır, vatandaşların Hükümdara verdiği yolsuzlukları bildiren

dilekçeler yayınlanamayacaktır, yabancı ülkelerdeki kışkırtıcı gösteriler

yayınlanamayacaktır, kötü niyetli kişilerin yersiz yorumlarına yol açabileceği

nedeniyle bu yönerge de gazetelerde yayınlanamayacaktır.186

Bu dönemde açıkça Yıldız Sarayı Başkatipliğine gönderilen belgelerden 1902

yılı itibariyle yakılan kitap ve risalelerin sayısı 165 çuvala ulaşmıştır.187

1.3.2. 1908 Anayasa Değişikliklerinde Basın Özgürlüğü (1908-1921)

1908 yılında II. Meşrutiyetin ilanıyla birlikte 1876 Anayasası tekrar

uygulamaya koyulmuş ve 1909 yılında Anayasa’da ciddi ve olumlu değişiklikler

yapılmıştır. Bu değişikliklerle birlikte Anayasa’nın 12’inci maddesi şu hali almıştır:

                                                            185 TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 70-71. 186 TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 55-56. 187 TOPUZ, Hıfzı, a.g.e sf. 58.

Page 88: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

80

“Matbuat kanun dairesinde serbesttir. Hiçbir veçhile kableltab teftiş ve muayeneye

tabi tutulamaz.”188 Anayasa’daki bu değişiklikle birlikte, basın özgürlüğü konusunda

bir adım daha ileri gidilmiş ve kanun dairesinde serbest olan basının sansüre de tabi

tutulamayacağı hükme bağlanmıştır. Böylelikle II. Abdülhamit döneminde çok sıkı

bir biçimde uygulanan sansürün doğurduğu tepkiyle basının ön denetime tabi

tutulamayacağı Anayasa ile güvence altına alınmıştır.189 Bu özgürlük rüzgarları ile

birlikte basın alanında ciddi gelişmeler olmuş ve bu dönemde çıkan gazete

sayılarında gözle görülür bir artış meydana gelmiştir. Öyle ki ilk kez Mekke ile

Medine de gazeteye kavuşmuştur.190

25 Temmuz 1908 sabahı gazeteler ilk olarak sansürsüz çıktı ve Meşrutiyetin

ilan edildiği 24 Temmuz günü Cumhuriyet’ten sonra “Basın Bayramı” olarak kabul

edildi.191 Ancak II. Meşrutiyetle birlikte esen özgürlük rüzgarları uzun süre devam

etmemiş ve 1912 yıllarında başlayan ve 1’inci Dünya Savaşı süreciyle devam eden

yeni bir istibdat dönemine daha girilmiştir. Hürriyet söylemleriyle iktidarı ele

geçirenler, “Memleket hürriyet ve meşrutiyetle idare edilmek kabiliyetinden

mahrumdur”192 gerekçesiyle tüm özgürlükleri hiçe saymışlardır. Doğaldır ki basın da

bu dönemden nasibini almış ve Anayasa hükmü hiçe sayılarak ciddi sınırlamalara

tabi tutulmuştur. Nitekim Anayasanın yürürlüğe girdiği tarihten daha 1 yıl geçmeden

özgürlükler askıya alınmış, 31 Mart hareketinin bastırılmasından sonra yerleşen

sıkıyönetim sürekli hale getirilmiş ve diğer bütün özgürlükler gibi basın özgürlüğü de

ciddi sınırlamalara tabi tutulmuştur.

                                                            188 KİLİ, Suna & GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref, a.g.e., sf.86. 189 ÜNAL ÖZKORKUT, Nevin, a.g.e., sf. 78. 190 KOLOĞLU, Orhan, a.g.e. sf. 88. 191 TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 82. 192 KAPANİ, Münci, Kamu Hürriyetleri, Yetkin Yayınları, Yedinci Baskı, Ankara, 1993, sf. 106.

Page 89: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

81

Yine bu dönemde yürürlüğe giren 1909 tarihli Matbuat Kanunu ile

başlangıçta özgür bir basın yaratmak amaçlanmış ve bu hususta “izin” sistemi yerine

“bildirim” sistemi getirilmiştir. Ancak bu kanunun mecliste görüşülürken yaşanan

tartışmalar milletvekillerinin kanunu basın özgürlüğü lehine bulmadıklarını ve kolay

da kabul etmediklerini göstermektedir.193 Ne yazık ki, 1913 yılından itibaren kanun

ciddi değişikliklere maruz kalmış194 ve basın karşısında hükümet yeniden

güçlendirilmiştir.

1.4. 1921 Anayasası Döneminde Basın Özgürlüğü

Öncelikle belirtmeliyiz ki, 1921 Anayasasının kabul edildiği dönemin özel

koşulları nedeniyle, bu anayasada basın özgürlüğüne ilişkin bir hüküm yoktur. Bu

anayasa döneminin olağanüstü koşulları nedeniyle de basın ciddi ve haklı bir denetim

altına alınmıştır. 195 Basına getirilen sınırlamalar 1923 yılına kadar devam etmiştir.

Bu tarihte yayımlanan TBMM İcra Vekilleri Heyeti Kararnamesi ile sıkıyönetim ve

buna bağlı olarak getirilen sansür kaldırılmıştır.196

Milli mücadele döneminde Mustafa Kemal, başarıya ulaşmanın anahtarının

basın ve haberleşme ağında etkin olmak olduğunu biliyordu. Bu nedenle ilk olarak

telgraf ağına el konulmuştur. Daha milli mücadelenin ilk aylarında 14 Eylül 1919

tarihinde Sivas Kongresi yıllarında milli mücadeleyi desteklemek amacıyla İrade-i

                                                            193 Milletvekillerinin özellikle gazete çıkarılmasında depozito yatırılma şartını getiren hükümleri eleştiren sözleri, basında tekelleşmenin zararlarını da gözler önüne sermesi açısından dikkat çekicidir. Bu sözlerden örnekler için bkz. TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 85. 194 Kanun, basın özgürlüğü aleyhine ciddi değişikliklere maruz kalmıştır. Bu değişikliklerden örnek vermek gerekirse: ahlaka aykırı yayınların toplattırılması, devletin iç ve dış güvenliğini bozabilecek yayın yapanların Hükümet kararıyla kapatılabilmesi. KOLOĞLU, Orhan, a.g.e. sf. 89. 195 Milli Mücadele Döneminde Türk basını hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. AYHAN, Bünyamin, Milli Mücadele’de Basın – Olağanüstü Durumlarda Propoganda, Tablet Kitabevi, 2007. 196 ÜNAL ÖZKORKUT, Nevin, a.g.e. sf. 79.

Page 90: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

82

Milliye Gazetesi çıkarılmıştır.197 Ancak gazetenin yöneticilerinin başka çizgide

kalması nedeniyle, Mustafa Kemal, Ankara’ya yerleşir yerleşmez, tamamen kendi

denetiminde ve hedefini çok daha açık olarak yansıtan Hakimiyet-i Milliye ismi

altında gazetesini çıkardı.198 Hakimiyet-i Milliye Cumhuriyet rejimini yaratan

eylemin ana siyasal sözcüsü olurken daha sonra Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet

Halk Fırkası’nın resmi yayın organına dönüşmüştür.199 6 Nisan 1920 yılında ise

Anadolu Ajansı bizzat Atatürk tarafından kurulur.200

Atatürk, basına biçtiği “Cumhuriyet yandaşlığı” ve “Cumhuriyeti koruma”

rolünü, 1924 yılındaki İzmir Gazetecileriyle görüşmesindeki “Arkadaşlar, Türkiye

basını, ulusun gerçek sesinin ve kararının belirtisi olan Cumhuriyet’in çevresinde

çelikten bir kale oluşturacaktır: Bir fikir kalesi, zihniyet kalesi. Basın

mensuplarından bunu istemek Cumhuriyet’in hakkıdır.”201 şeklindeki sözleri açıkça

gözler önüne sermektedir. Bu dönemde Cumhuriyeti korumak kaygısı altında,

Cumhuriyet henüz yeni ilan edilmişken hilafeti savunan yazıların yayınlanması

nedeniyle gazeteciler İstiklal Mahkemelerinde yargılanmıştır. Hüseyin Yalçın’ın

mahkeme önündeki savunmasındaki “Bu memlekette Cumhuriyet’in dayanakları

birkaç, yahut beş on zatı muhterem değildir. Cumhuriyet’in dayanakları hak ve

adalettir, kanundur. Kimden gelirse gelsin, millet zulümden, istibdattan nefret eder.

Ben Cumhuriyet’in dayanaklarını sağlamlaştırmak için bütün iyi niyetimle

                                                            197 İrade-i Milliye Gazetesi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. DERVİŞOĞLU, Fatih M., Milli Mücadele Döneminde Basın ve İrade-i Milliye Gazetesi, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 2/6, Kış, 2009, sf. 159 vd. 198 KOLOĞLU, Orhan, a.g.e. sf. 114. 199 GÜNGÖRMEZ, Bengül, Kitle İletişim Araçları, Siyaset ve Propaganda, Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl:3, Sayı:3, 2002, sf. 7. 200 Atatürk, Ajansın açılış konuşmasında, o dönemde iletişim araçlarına verdiği önemi “Düşman bir memleketi önce ordusu ile değil, propagandasıyla işgal eder. Süngü onun arkasından gelir. İşte onun içindir ki, biz bu alanda sesimizi duyuracak bu ajansı kuruyoruz.” GÜNGÖRMEZ, Bengül, a.g.e. sf. 1 vd. 201 TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 112.

Page 91: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

83

çalışıyorum. Biliyorum ki üzerime düşmanlıkları çekiyorum. Fakat ne yapayım, bir

gazeteci için düşündüğünü söylemek vatan borcudur… Ben vatan haini değilim…”202

sözleri basın özgürlüğü açısından dikkat çekicidir.

1.5. 1924 Anayasası Döneminde Basın Özgürlüğü

1.5.1. Tek Partili Dönemde Basın Özgürlüğü (1924-1946)

1924 Anayasasına basın özgürlüğü açısından baktığımızda karşımıza basın

özgürlüğünü düzenleyen 77’nci madde çıkmaktadır. Bu hükme göre; “Matbuat,

kanun dairesinde serbesttir ve neşredilmeden (yayımlanmadan) teftiş ve muayeneye

tabi değildir.”203 Hükümden hemen anlaşılacağı üzere, 1924 Anayasası da, 1909

değişikleriyle oluşan 1876 Anayasasının 12’inci maddesini aynen benimsemiştir.

Özgürlüklerin büyük bir özenle düzenlendiği 1924 Anayasası, ne yazıktır ki, bu

özgürlüklerin ihlali halinde yaptırımların neler olacağını düzenlememiştir. Nitekim

Anayasaya aykırılık husule geldiğinde yaptırım öngörülmemesi 1960 Askeri

Darbesinin en önemli sebeplerinden birisini oluşturacaktır.204 Basın özgürlüğü de

1924 Anayasasında düzenlenmekle birlikte, içeriğinin belirlenmesi kanunlara

bırakılmıştır. Nitekim Yazıcı’ya göre; “1924 Anayasasının 1961’e göre tek farkı

                                                            202 TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 145. 203 KİLİ, Suna & GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref, a.g.e., sf.136. 204 Özellikle Demokrat Parti döneminde (1950-1960), basın ciddi sınırlamalara tabi tutulmuştur. Yalnızca bu dönemde basın özgürlüğü hususunun incelenmesi dahi başlı başına bir çalışmanın konusudur. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. KOYUNCU, İbrahim, Türkiye’de Basın İktidar İlişkisi (1950-1954), Çanakkale, 1997, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi; CANSIZOĞLU, Mustafa, 1956-1960 Dönemi Türk Basınında Laiklik Karşıtı Hareketler ve Tepkileri, İstanbul 2001, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi (Bu tezlerin elektronik ortamda metinlerine ulaşmak için Yüksek Öğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi’nin internet sitesinden faydalanılmıştır. http://193.140.255.11/tezvt/tez.htm (E.T.:11.10.2011).

Page 92: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

84

vardır. O da basın hürriyetinin sadece ana çerçevesini belirleyip, düzenlemeyi

kanunlara bırakmasıdır.205

Bunların yanında, 1924 Anayasasının 86/3 hükmüne göre; sıkıyönetim, kişi

ve konut dokunulmazlığının, basın, gönderişme, dernek, ortaklık hürriyetlerinin

geçici olarak kayıtlanması veya durdurulması demektir.206 Bu hüküm ışığında, basın

özgürlüğünün sınırlanması ve durdurulması anayasal bir dayanağa kavuşmuştur. Bu

anlamda bir an için 1924 Anayasası döneminde de anayasaya aykırılık hususunda bir

yaptırım mekanizmasının bulunduğunu varsaysak bile, 86/3 hükmü karşısında bu

mekanizma da işleyemeyecek veya çok sınırlı işleyebilecekti. Kaldı ki, 1924

Anayasasının basın özgürlüğüne ilişkin bizzat kendi hükümleri yetersizken, bu

dönemde basın alanında yapılan kanunlar Anayasanın getirdiği teminatları da hiçe

sayar nitelikte olmuşlardır. Türkiye’de tek parti döneminde iki başarısız çok partili

hayat denemesi sonrası çıkartılan iki kanun basın özgürlüğü açısından döneme

damgasını vurmuşlardır. Bu nedenle tek partili dönemde basın özgürlüğü konusunu,

bu kanunları ayrı başlıklar altında ele alarak inceleyeceğiz.

1.5.1.1. Takrir-i Sükun Kanunu

17 Kasım 1924 tarihinde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunun

ardından ülkede, muhalefetin sesi daha gür çıkmaya başlamıştır ve 1925 yılının

başlarında Şeyh Sait Ayaklanması patlak vermiştir. Ayaklanma bastırılmış, belli

bölgelerde 1927 yılına kadar sürecek olan sıkıyönetim ilan edilmiş, istiklal

mahkemeleri kurulmuş ve 4 Mart 1925 tarihinde de Takrir-i Sükun Kanunu kabul

edilmiştir. Bu kanun ile meydana gelebilecek her olayda hükümete gerekli önlemleri

                                                            205 YAZICI, Reşat, Anayasalarımızda Basın Hukuku, Gazeteciler Cemiyeti, Ankara, 1986. 206 KİLİ, Suna & GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref, a.g.e., sf.138.

Page 93: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

85

almak için neredeyse sınırsız bir yetki tanınmıştır. Nitekim basın özgürlüğü de bu

verilen yetkiden nasibini fazlasıyla almıştır.

İlk önce sıkıyönetim bölgesinde çıkarılan ve dışarıda çıkarılıp da sıkıyönetim

bölgesine sokulan her türlü gazete ve dergi bir talimatname207 ile açıkça sansüre tabi

tutuldu. Kanunun yürürlüğe girmesinin hemen ardından ise yurt çapında birçok

gazete hükümet kararıyla kapatıldı208 ve çok sayıda gazeteci İstiklal Mahkemelerinde

uzun süren yargılamalara maruz kaldı.209 Sonuç olarak Takrir-i Sükun Kanunu ile

basında yer alan en ufak bir eleştiride dahi suç unsuru görüldü ve gazeteciler

tutuklanmaya ve yargılanmaya devam edildi. Öyle ki gazeteci Hüseyin Cahit Yalçın

sırf sustuğu için dahi sorumlu görülerek yargılandı. Takrir-i Sükun Kanunu kabul

edildikten sonraki gün Hüseyin Cahit Yalçın hükümeti protesto şeklinde siyasi yazı

yazmamaya karar verdiğini gazeteye yazması nedeniyle açıkça sorumlu tutulmuştur.

Hüseyin Cahit Yalçın’ın savunmalarındaki şu sözler ilgi çekicidir: “Takrir-i Sükun

Kanunu çıkıyor dediler. Elzemmiş. Ben de bunu kabule mecburdum, sustum. Şimdi,

susuşum bir suç oluyor. Susma hakkım yok mu benim?...” “Basın özgürlüğünü

zararlı görmek, bunun, memlekette kötü sonuçlar verdiğini söyleyerek gazeteleri

mahkum etmeye kalkmak adalete aykırıdır. Mademki bu memleket halk egemenliği

prensibiyle kendini yönetecektir, mutlaka basın özgürlüğü olacaktır. Hem de sınırsız

bir basın özgürlüğü. Çünkü bütün dünya kabul eder ki, basın özgürlüğü olmadan

demokrasi olmaz. En saydığımız ağızlar bize, “basın özgürlüğünün ilacı gene basın

                                                            207 3 Mayıs 1925 tarih ve 1846 sayılı Havali-i Şarkiye’de İdare-i Örfiye Mıntıkasında Tatbik Edilecek Sansür Talimatnamesi, bkz. KABACALI, Alpay, Türk Basınında Demokrasi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1994, sf.133 vd. 208 Hangi gazetelerin kapatıldığına ilişkin bkz. KABACALI, Alpay, a.g.e. sf. 134. 209 Bu dönemde yapılan yargılamalar hakkında ve hükümetin bu yargılamalara müdahalesini gözler önüne seren, bizzat Cumhurbaşkanı tarafından yazılan şifreli telgrafın metni için bkz. TUNÇAY, Mete, Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek Parti Yönetiminin Kurulması – 1923-1931, Tarih Vakfı Yayınları, 4.Basım, 2005, sf. 151; KABACALI, Alpay, a.g.e., sf. 134 vd.

Page 94: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

86

özgürlüğüdür” demiyorlar mı? Bir İstiklal Mahkemesi kurarak ve bu kanunun

kapsamına geçmişteki olayları da alarak, gazetecileri mahkum etmekle basın

özgürlüğü olur mu?”210 Böylece bu dönemde muhalif basın kesin olarak susturuldu.

Basın alanında ciddi sınırlamalar içeren bu dönem doktrinde de haklı

eleştirilere maruz kalmıştır.211 Ancak belirtmeliyiz ki bu dönemde yeni kurulan

Cumhuriyet hala doğum sancılarını üzerinde barındırmaktaydı ve Cumhuriyet

karşıtları da hanedanlık ve şeriat yönetimini yeniden istemekteydiler. Bu nedenle

dönem itibariyle basının ciddi sınırlamalara maruz bırakılmasını bir ölçüde anlamak

ve haklı görmek kanımızca mümkündür. Nitekim bizzat Atatürk’ün bu dönemde

basına doğrudan müdahaleleri söz konusudur ve bu müdahaleleri kanımca bu

doğrultuda değerlendirmek gerekir.212 Kaldı ki 4 Mart 1929 tarihinde Takrir-i Sükun

Kanunu yürürlükten kaldırılmış ve İsmet İnönü Mecliste yaptığı konuşmada

“…Tehlike kapının eşiğine gelene kadar sabreden Büyük Meclis, Cumhuriyeti

kurtarmak için keskin ölçülerin zamanı geldiğine hükmetti. Kendi İstiklal

Mahkemelerini kurdu ve hükümete Takrir-i Sükun Kanununu verdi…”213 diyerek, bu

kanunun “cumhuriyeti korumak” kaygısından doğduğunu gözler önüne sermiştir.

1.5.1.2. 1931 Tarihli Matbuat Kanunu

12 Ağustos 1930 tarihinde ikinci başarısız çok partili hayat denememizin

kahramanı Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu. Ancak kısa sürede ülke çapında

                                                            210 TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 149-150. 211 TUNÇAY, Mete, a.g.e.; KABACALI, Alpay, a.g.e.; TOPUZ, Hıfzı, a.g.e.. 212 “Dönemin Matbuat Umum Müdürlüğü yapan Sertel, dönemle ilgili müdürlüğün hem dışişlerine bağlı olması nedeniyle örgütlenme açısından sorun yaşadığı, hem de Atatürk tarafından zaman zaman müdahale edildiği ve gazetecilik açısından sorunlar yaşandığını ifade eder.” AYHAN, Bünyamin, Atatürk ve Basın, Palet Yayınları, Nisan, 2009, sf. 116. 213 ÖZAKMAN, Turgut, Cumhuriyet Türk Mucizesi İkinci Kitap, Bilgi Yayınevi, 19. Basım, Ekim, 2010.

Page 95: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

87

çıkan olaylar sonucunda kendi kendini feshederek kapandı. Hükümet bu dönemde de

ortaya çıkan muhalif basını susturmak adına birçok gazeteyi kapattı ve gazeteciler

tutuklanmaya ve yargılanmaya devam edildi. İkinci çok partili hayat denemesinin de

başarısızlıkla sonuçlanması sonucunda ülkemizde tek parti yönetimi tam anlamıyla

yerleşti ve muhalif basına tahammül gösterilemedi.214

İşte 1931 tarihli yeni Matbuat Kanunu bu ortam içinde hazırlandı. Kanun

genel anlamda muhalif basın ve basın özgürlüğü aleyhine hükümler içermekteydi.

Nitekim kanunun bu anlamda en belirgin hükmü olan 50. maddesi215; hükümeti basın

karşısında, birtakım muğlak nedenlerle tam anlamıyla güçlü duruma getiriyordu.

Kanunla gazete ve dergi çıkarmak için izin usulü terk edilerek bildirim usulü getirilse

de 1938 yılında yapılan değişiklikle yeniden izin usulüne dönülmüştür.216 Yine 1938

yılında yapılan değişikliklerle gazete ve dergi çıkartmak için ciddi mali teminatların

yatırılma koşulu getirilmiştir. Bu değişiklik basında tekelleşme yolunu açan bir

değişiklik olmuş ve basın özgürlüğüne ciddi bir darbe vurmuştur. 1938 değişikliğinin

getirdiği en önemli hükümlerden biri de okul ve üniversite olaylarıyla ilgili

haberlerin izinsiz yazılmamasıdır.217

Ayrıca bu kanun gereği gazete ve dergi sahiplerinin belli niteliklere sahip

bulunmaları gerekmekte idi. Ayrıntılı olarak düzenlenen bu niteliklere, 1938

                                                            214 Dönemin hükümet yanlısı yazarlarından Falih Rıfkı Atay’ın muhalif gazetelere ilişkin şu sözleri bu tahammülsüzlüğün açık göstergesidir: “Bütün bu muhalif gazeteciler, hepsi, bir kelime ile, alçaktırlar. Balkanlardan Amerika’nın öbür ucuna kadar böyle mahluklar, casus ve baba katili iğrenç mücrimlerle bir sıraya konur ve şahsi hürriyetleri bile kendi ellerine teslim edilemez. Biz ise gazete denilen müesseseyi teslim etmişiz.” KABACALI, Alpay, a.g.e. sf. 151. 215 Kanunun 50. maddesi şöyle idi: “Memleket genel siyasetine dokunacak yayınlardan dolayı İcra Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu) kararıyla gazete ve dergiler geçici olarak kapatılabilir. (…) Bu şekilde kapatılan bir gazetenin sorumluları, kapatılma süresince başka bir adla gazete çıkaramaz.” KABACALI, Alpay, a.g.e. sf. 153. 216 TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 158. 217 Bu şekilde yazıların yayınlanabilmesi için mahallin en büyük mülki amirden izin alınması gerekmekte idi. TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 167.

Page 96: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

88

tarihinde “kötü şöhretli olmamak” dahi eklenmişti. Tabiidir ki bu niteliklerin

varlığına veya yokluğuna karar verme yetkisi de hükümete aitti. Dönemin

gazetecilerinden Nadir Nadi 1939 itibariyle bu dönemde basının durumunu şu

cümlelerle özetlemektedir218: “1939 yazında basınımızın durumu şöyle özetlenebilir:

Milli Şef’e, hükümete ve CHP’ye dil uzatmak yasaktı. Hükümetin genel tutumu hiçbir

şekilde tenkit edilemezdi. Gazetelerimiz genel tutumlarını hükümet direktiflerine göre

ayarlamak durumunda idiler.” Bunun karşısında hükümet yanlısı gazetecilerden

Falih Rıfkı Atay İse, gazetecilerin kendilerini otosansüre tabi tutmalarını doğal ve

gerekli bulduğu anlamını içeren 11 Aralık 1937 tarihli Ulus Gazetesinde çıkan

yazısında şunları söylemekte idi: “Türk gazeteciliği, inkılabi müdafaa eden kanun

hükümlerinden başka bir kayıt altında değildir. Bizdeki matbuat hürriyetine Avrupalı

meslektaşlarımızın imrendiğini biliyoruz. Cumhuriyet iradesi, kendi kusurlarını

düzeltmek vazifesini gazeteciye bırakmıştır. Her muharrir, kanunlara bakarak

kalemini kolayca ayar edebilir.”219

Bu dönemde, Önceleri Kemalizm, sonraları Atatürkçülük adı verilen çizgide

yer alan basın, Matbuat Umum Müdürlüğü (şimdiki Basın Yayın) ve onu

yönlendiren üst makamların emirleri altında tek sesli olarak çalışmıştır.220

Yine bu dönemde hükümet açıkça komünist yayınlara karşı koymaya da

başlamıştır. Nitekim 24.12.1938 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile “yurdun

istikbaline sahip gençlerin korunması maksadı ile Türk Bünyesine ve karakterine

hiçbir zaman uymayan ve sırf komünist propaganda gayesi ile bazı muharrirler

                                                            218 NADİ, Nadir, Perde Aralığından, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1991. 219 Aynen alıntı, DAĞLAR, Ali, Ordunun Dayanılmaz Ağırlığı, Basının Dayanılmaz Hafifliği, Türkiye’de Asker İktidarı ve Basın, Destek Yayınevi, Eylül, 2010; TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 162. 220 KOLOĞLU, Orhan, a.g.e. sf. 118.

Page 97: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

89

tarafından yazılarak ilmi ve edebi mahiyet altında neşredilmekte olan zararlı

eserlerin tetkik ve vaktinde toplattırılabilmesini temin için” kurulan komisyonun

çalışması daimi hale getirilmiştir.221 Bu vesile ile hükümet birçok yayını kapatmış,

yayınları durdurmuştur.222 Marko Paşa bunun çok önemli bir örneğidir. Öylesine çok

kapatılmış ve toplattırılmıştır ki değişik isimlerde çıkmaya devam etmiş ve

“toplattırılmadığı zamanlarda çıkan siyasi mizah gazetesi” başlığı ile yayınlanmaya

başlamıştır.223

Bu dönemde patlak veren 2. Dünya Savaşı nedeniyle 1940 yılında; İstanbul,

Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Çanakkale ve Kocaeli illerini içerecek şekilde

sıkıyönetim ilan edildi ve bu durum 1947 yılına kadar devam etti. 1931 tarihli

Matbuat Kanunu ile hükümet tarafından kapatılabilen gazeteler, bu dönemde

sıkıyönetim kararlarıyla kapatıldı224 ve basın üzerindeki baskılar artarak devam etti.

Nitekim basın tarihimizde çok önemli bir olay olan “Tan Baskını” da bu

dönemde olmuştur. Sovyet Rusya ile ilişkilerin iyi olmasını savunan Tan Gazetesi,

dönemin milliyetçilerinin ve iktidarının hedefi olmaya başladı. 4 Aralık 1945 günü

ise çok sayıda gösterici gazetenin yayın politikasını protesto eden gösteriler yapmaya

başladılar ve gazete binasına saldırdılar. Saldırıda gazete binası büyük ölçüde

yağmalandı ve Tan Gazetesi yayın hayatına son vermek zorunda kaldı. Bu saldırı                                                             221 YILMAZ, Mustafa & DOĞANER, Yasemin, Cumhuriyet Döneminde Sansür (1923-1973), Siyasal Kitabevi, Ankara, 2007, sf. 25. 222 Bu dönemde kapatılan yayınların en büyük çoğunluğunu, ülke aleyhine ve kamuoyunu bozucu yayınlarla birlikte komünist propaganda yapan yayınlar oluşturuyordu. YILMAZ, Mustafa & DOĞANER, Yasemin, a.g.e. sf. 18. 223 Hür Marko Paşa adı altında çıkan dergi 1949 yılında, komünizm propagandası yapmak maksadı ile çıkarılan gazetenin halk ile hükümetin arasını açmak, sınıf mücadelesini körüklemek, amacını gerçekleştirmek için memlekette istikrar bulmuş olan esaslı devlet teşekküleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi, Zabıta ve Aile gibi müesseselerin yıkılmasını ve halk nazarında küçük düşürülmesini temin edici yazılar ihtiva ettiği gerekçesiyle kapatılmıştır. YILMAZ, Mustafa & DOĞANER, Yasemin, a.g.e. sf. 28. 224 Bu dönemde hükümet ve sıkıyönetim kararları ile kapatılan gazeteler hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. KABACALI, Alpay, a.g.e. sf. 154 vd.

Page 98: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

90

daha sonra büyük tartışmalara neden oldu. Gazete binasına saldıran grup daha

öncesinden de yürüyüş yaparak devrimci yayınlar satan ABC kitabevinin camlarını

kırmışlardı ve sayıları 10 bini buluyordu.225 Daha sonra Tan Gazetesinin binasına

gelmişler, çok değerli bası makinelerine büyük zararlar veriyorlar, gazete kağıtlarını

sürükleyerek gösterilerine devam ediyorlar ancak bunları yaparken büyük bir

müdahale ile karşılaşmıyorlardı.226

Burada son olarak, bu dönemde çıkarılan, halen yürürlükte bulunan ve basın

özgürlüğünü doğrudan ilgilendiren 1117 sayılı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma

Kanununa227 da kısaca değinmemiz gerekmektedir. 18 yaşından küçüklerin

maneviyatı üzerinde muzır228 tesir yapabilecek yayınların sınırlanmasını amaçlayan

bu kanun, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren neredeyse bütün maddelerinde

değişiklik görmüştür. Bu kanuna göre, başbakanlık bünyesinde bir yetkili kurul

oluşturulacak ve bu kurul, yayınların çocuklar için muzır niteliğe sahip olup

olmadığını takdir edebilecektir. Hükümete bağlı görülen bir idari birime bu denli

geniş yetkiler veren bu kanunun basın özgürlüğünü büyük ölçüde sınırladığı

düşünülebilir. Ancak basın özgürlüğü karşısında, küçüklerin manevi hayatlarının

korunması hakkının da bulunduğunu unutmamak gerekir. Nitekim Anayasa

                                                            225 TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 183. 226 Gazeteci Oral Çalışlar 4 Aralık 1995 tarihli Cumhuriyet Gazetesindeki yazısında bu durumu şu sözlerle ifade edecekti: “Polis saatlerce süren saldırıyı sadece seyretti. Belli ki önceden tembihliydiler. Tan’a yapılan saldırı hakkında hiçbir soruşturma açılmadı. Ama Sabiha ve Zekeriya Sertel tutuklandılar ve 6 ay hapiste kaldılar. Türkiye’nin en çok satan ikinci gazetesi sırf çok partili sistemi ve demokrasiyi savunduğu için devlet tarafından örgütlenen bir saldırıyla ortadan kaldırıldı.” 04.12.1995 tarihli Cumhuriyet Gazetesi. 227 Kabul Tarihi: 21.6.1927, 7.7.1927 tarihli ve 627 sayılı R.G. 228 Sözlük anlamı olarak; sağlığı bozan, zararlı, cinsel gelişmeye zararlı anlamlarına gelmektedir. Bkz. http://www.tdkterim.gov.tr/bts/.

Page 99: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

91

Mahkemesi ve birçok uluslararası mahkeme de, bu şekilde yayınların basın

özgürlüğünden yararlanamayacağı yönünde kararlar vermişlerdir.229

1.5.2. Çok Partili Dönemde Basın Özgürlüğü (1946-1960)

Çok Partili hayata geçişle birlikte, CHP iktidarında gözle görülür bir

yumuşama olmuş ve basın da bundan nasibini almıştır. Nitekim daha önceleri

hükümetin denetimi altındaki Basın Birliği yerini, 11.06.1946 yılında Bağımsız

Gazeteciler Cemiyeti almıştır. Bunun yanında 1946’daki yasa değişiklikleriyle gazete

kapatma yetkisi idari makamlardan alınıp mahkemelere devredilmiştir. Ayrıca gazete

çıkarmakta izin şartı ve mali şartlar kaldırılmıştır.

Bu dönemin basın özgürlüğüne ilişkin en önemli olayı, Demokrat Partinin

iktidara geldiği 1950 yılında yeni Basın Kanununun yürürlüğe girmesi olmuştur. İlk

haliyle230 gerçekten basın açısından demokratik düzenlemeler içeren kanun, ne yazık

ki 1954 yılından itibaren geçirdiği değişikliklerle birlikte özgürlük aleyhine,

sınırlamalar lehine bir hal almıştır. “Henüz Basın Kanununun üzerinden üç yıl

geçmesiyle birlikte, bu kanunda yapılan değişikliklerle ve basın yoluyla işlenen

suçlara ilişkin özel bir kanun çıkarılarak basın baskı altına alınmıştır.”231 Demokrat

Partinin 1950 ile 1960 arasındaki iktidardayken tutumu, ne yazık ki CHP’nin 1945-

1950 davranışından farklı olmamıştır.232

                                                            229 Bu konu ve konu ile ilgili kararlar, diğer bölümlerde, (Basın Özgürlüğünün Sınırları/Ahlakın Korunması ve Mevzuatımızda Basın Özgürlüğü/1117 sayılı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu başlıkları) ele alınmıştır. 230 1950-1954 tarihleri arasında, Basın Kanununun ilk hali ve basın iktidar ilişkileri için bkz. KOYUNCU, İbrahim, Türkiye’de Basın İktidar İlişkisi (1950-1954), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale, 1997. 231 GEDİK, Ömer, a.g.e. sf. 81. 232 KOLOĞLU, Orhan, a.g.e. sf. 123.

Page 100: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

92

1950 tarihli Basın Kanunun ilk halinde gazete ve dergi çıkartmak için izin

şartı ortadan kaldırılmıştır, basın suçlarını yargılama görevi özel mahkemelere

verilmiştir, gazete sahipleri cezai sorumluluklarından kurtulmuşlardır, cevap ve

düzeltme hakkı yeniden düzenlenmiştir.233

Çok Partili dönemde, iki kutuplu dünya Türkiye’de de yansıma yapmış,

komünist propaganda yapan yayınlar açık ara en fazla sansüre tabi tutulan yayınlar

olmuştur.234

Bu dönemde CHP’nin yayın organı olan Ulus ve DP’nin yayın organı olan

Zafer gazetesi arasında sürekli bir rekabet vardı ve hükümetteki DP bu rekabeti

sürekli Ulus ve diğer CHP lehine yayın yapan gazeteler aleyhine ve fakat Zafer ve

DP lehine yayın yapan diğer gazeteler lehine getirmek için her şeyi yapıyordu.235

1954 yılında “Neşir Yoluyla veya Radyo ile İşlenecek Bazı Cürümler Hakkında

Kanun” kabul edildi. 1956’da adı biraz değiştirilerek daha da katılaştırılan ve basın

özgürlüğünü önemli ölçüde zedeleyen bu kanun sonunda muhalif basındaki eleştiriler

artarken basın davalarının sayısı da giderek arttı. 6-7 Eylül olayları236 sonunda suçlu

olarak basın görüldü ve ilan edilen sıkıyönetim aracılığıyla basına açık sansür

uygulandı.237 Bu dönemde birçok gazete doğrudan sıkıyönetim komutanının “men

ettim” sözlerini içeren bildirilerle kapatılmıştır.238

                                                            233 TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 193. 234 Bu dönemde 47 adet Komünist propaganda yapılan yayın yasaklanmıştır. YILMAZ, Mustafa & DOĞANER, Yasemin, a.g.e. sf. 20. 235 Bu dönemde özellikle Ulus Gazetesi ve Zafer Gazetesi arasındaki ilişkiler ve hükümetin basın üzerindeki baskı ve etkisi hakkında örnekler açısından ayrıntılı bilgi için bkz. ÖYMEN, Altan, Öfkeli Yıllar, Doğan Kitap, 2009. 236 6-7 Eylül Olayları, 6-7 Eylül 1955 tarihlerinde İstanbul ve İzmir’de ortaya çıkan ve azınlıktaki vatandaşlara ait dükkanların, kiliselerin yakılıp yıkılması ile sonuçlanan olaylardır. 237 Nitekim Dönemin Sıkıyönetim Komutanı Nurettin Aknoz 10 Eylül 1955 tarihinde basına konan yasakları açıkladı. İlgi çekici olarak gördüğümüz bazıları şöyle idi: Hükümeti tenkit etmek yasaktır, hükümetin çalışmalarını etkileyecek biçimde yazılar yasaktır, NATO devletleriyle ilgili haberler

Page 101: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

93

1956 yılında basın özgürlüğü aleyhine Basın Kanunu başta olmak üzere bazı

kanunlarda değişiklikler yapıldı.239 1957 ve 1958 yıllarında ise sırasıyla yayınlanan

kararnameler ile önce “gazete ve dergi kağıtlarının tek elden ithali” ve ardından

“reklam ve ilanların tek elden dağıtımı” benimsenerek muhalif basın bu yönden de

denetim altına alınmaya çalışıldı.240 Bu kısıtlamaların sonucunda Uluslararası Basın

Enstitüsü, Başbakana bir mektupla basın özgürlüğünün sağlanması hususunda

uyarıda bulunma gereği dahi duymuştur.241

Nihayet 18 Nisan 1960’ta 2247 sayılı “CHP ve bir kısım basının faaliyetlerini

tahkike memur Meclis Tahkikat Encümeni’nin kurulması hakkında kanun” çıkarıldı.

TBMM’nin o günkü oturumunda, CHP Genel Başkanı İsmet İnönü ünlü, “Bu yolda

devam ederseniz ben de sizi kurtaramam” cümlesinin yer aldığı konuşmasını yaptı.

Aynı gün Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Meclis Tahkikat Komisyonu üç

bildiri yayımladı. Üçüncü bildiri ile “Tahkikatın selametle cereyanını temin

maksadıyla, tahkikata mevzu teşkil eden maddelerle Tahkikat Encümeni’nin vazife

ve salahiyetleri ve bilumum karar, tedbir ve faaliyetlerine müteallik her türlü haber,

havadis, beyan, tebliğ, mütalaa, vesika, resim ve yazıların ve -TBMM Zabıt Ceridesi

                                                                                                                                                                         yasaktır, Darlık, kıtlık ve yoklu haberleri yasaktır, 6 Eylül olayları ile ilgili haberler yasaktır, Çıplak kadın resmi basmak yasaktır, ikinci baskı yapmak yasaktır vb. Bu yasaklar için bkz. KABACALI, Alpay, a.g.e. sf. 245 vd.; TOPUZ, Hıfzı, a.g.e., sf. 198-199. 238 Nitekim 20 Eylül 1955 tarihinde Anadolu Ajansı Bülteninde yayınlanan Sıkıyönetim Bildirilerinde açıkça “… nedenlerle … gazetelerinin basılmasını ve yayınlanmasını süresiz olarak men ettim” ifadeleri yer almaktadır. TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 199 vd. 239 Bu değişikliklerden önemli örnekler için bkz. TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 200-201. 240 Bu dönemde Demokrat Parti yandaşı olan Zafer Gazetesine resmi ilanlardan en büyük pay verilmiştir, Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük Doğu Gazetesine örtülü ödenekten en büyük pay ayrılmıştır, yine kağıt tahsisi nedeniyle muhalif gazeteler tirajını kısmak zorunda kalmışlardır. TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 203. 241 Bu mektupta “Enstitü gittikçe artan bir kuşkuyla Türk basınının durumunu izlemektedir. Hükümetiniz geçen yıl içinde basın özgürlüğünü daraltan çeşitli kararlar aldı. Herhangi bir ülkedeki iç politika olayları elbette bizi ilgilendirmez, ama Enstitümüz basın özgürlüğünün korunması için bütün devletlerin dikkatini çekmekle kendini görevli saymaktadır. Türkiye’de basın özgürlüğü tehlikeye girmiştir.” ifadeleri yer almaktadır. TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 202.

Page 102: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

94

hariç- bu takrir ile alakalı TBMM müzakerelerinin her türlü vasıtalarla neşrini” yasak

etti ve basın özgürlüğünü tamamıyla yok saydı.242

1961 Anayasası basın hükümlerinin zamanın Temsilciler Meclisi

Komisyonunda görüşülürken 1954-1959 dönemine ait bazı rakamlar açıklanmıştır.

Açıklamaya göre bu dönemde 1000’den fazla basın davası açılmıştır. Bunların 800’ü

mahkumiyetle sonuçlanarak, verilen ceza toplamı 70 yıl 11 ay 6 günü bulmuştur.243

Bu dönemde, 27 Mayıs İhtilalına kadar birçok gazete kapatılmaya devam etti

ve basında en ufak bir çatlak sese dahi tahammül gösterilmedi. Böylece İhtilalin

zemini iyiden iyiye oluşmuş oldu.

1.6. 1961 Anayasası Döneminde Basın Özgürlüğü

1.6.1. Genel Olarak

Türkiye’de darbeler her açıdan çok büyük etkilere sebep olduğu gibi, basın

özgürlüğü açısından da mihenk taşlarını oluşturmaktadırlar. Ülkemizde bu açıdan

darbeleri büyük dalgalara benzetebiliriz. Darbelerle dalgalar basının üzerini

kapatmış, bu dalgalar geldiğinde basın özgürlüğü açısından iyi mi kötü mü olduğu

anlaşılamamış ancak dalgaların çekilmesiyle birlikte basın eskisinden farklı bir

konjonktürde kendini bulmuştur.244

27 Mayıs 1960 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri adına yönetime el koyan

Milli Birlik Komitesi, 1961 Anayasası oluşturulmadan önce, basın özgürlüğüne

                                                            242 Nitekim İnönü’nün konuşmalarının Ulus gazetesinde yayımlanması üzerine sabaha karşı saat beş dolayında Ulus Matbaası basıldı, gazetelere elkonuldu. KABACALI, Alpay, a.g.e. sf. 263. 243 YAZICI, Reşat, a.g.e. sf. 42. 244 Darbeler karşısında Türk Basınının tutumu hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. TEK, Hayati, Darbeler ve Türk Basını, Elips Yayınları, Mart, 2007.

Page 103: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

95

ilişkin olumlu düzenlemeler yapmıştır. Basın özgürlüğünü ihlal eden birtakım

kanunlarda ve özellikle Basın Kanununda yaptığı değişikliklerle, basın özgürlüğünü

yok eden hükümleri kaldırmıştır. Böylece 1950 tarihinde kabul edilen ve ilk haliyle

özgürlükler lehine demokratik bir kanun olarak nitelendirebileceğimiz 5680 sayılı

Basın Kanunu, Milli Birlik Komitesinin yaptığı değişikliklerle büyük oranda ilk

haline döndürülmüştür. Ayrıca Milli Birlik Komitesi Fikir İşçileri Kanununu kabul

ederek ve Basın İlan Kurumunu kurarak basın özgürlüğü lehine çok ciddi adımlar

atmıştır. Öyle ki bu düzenlemeler gazete sahiplerinin hiç hoşuna gitmemiş ve gazete

sahipleri üç gün gazete çıkarmama kararı almışlardır. Gazetecilerde buna tepki göstererek bir

gösteri yürüyüşü düzenlemişler ve basın gazetesi çıkarmışlardır. Gazetenin ilk sayısının

başyazısında şu ifadeler yer almaktadır: “Temel hak ve hürriyetlerimizin gerçekten

kısıtlandığı, basının, yalnız basının değil, bütün memleketin gerçekten eşi görülmemiş bir

tehlikenin içine sokulduğu günlerde bile gazetelerini kapatmayan ve protesto yoluna

gitmeyen gazete sahiplerinin şimdi bir ilan kurumu için yaptıkları bu hareket, basın

tarihimizde herhalde şerefli bir yer kaplamayacaktır.”245 Bu ifadeler basın özgürlüğü

karşısındaki en büyük tehlikenin devlet veya hükümet değil basında tekelleşme olduğunun

kanıtıdır.

Nihayet 09.07.1961 tarihinde 1961 Anayasası kabul edilmiştir ve 22 vd.

maddelerinde basın özgürlüğüne ilişkin ayrıntılı düzenlemelere yer verilmiştir. Bu

düzenlemelerle basın özgürlüğü bizzat Anayasa tarafından düzenlenmiş ve Anayasa

Mahkemesi kurularak da, Anayasada düzenlenen hükümlere aykırılığın yaptırım

mekanizması da oluşturulmuştur. Ancak 1971 Muhtırasıyla birlikte Anayasa

özgürlükler aleyhine değişikliklere maruz kalmış ve basın özgürlüğü de bu

değişimden nasibini almıştır. Biz bu başlık altında 1961 Anayasasının ilk halindeki

                                                            245 TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 231-232.

Page 104: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

96

ve 1971 değişiklikleri sonrası basın özgürlüğünü temel alarak iki alt başlık altında

incelemelerde bulunacağız.

1.6.2. 1961 Anayasasının İlk Halinde Basın Özgürlüğü (1961-1971)

1961 Anayasasının, 1971 yılında değiştirilmeden önce, “Basın Hürriyeti”

başlıklı 22’inci maddesine göre; “Basın hürdür; sansür edilemez. Devlet, basın ve

haber alma hürriyetini sağlıyacak tedbirleri alır. Basın ve haber alma hürriyeti,

ancak millî güvenliği veya genel ahlâkı korumak, kişilerin haysiyet, şeref ve

haklarına tecavüzü, suç işlemeye kışkırtmayı önlemek ve yargı görevinin amacına

uygun olarak yerine getirilmesini sağlamak için kanunla sınırlanabilir. Yargı

görevinin amacına uygun olarak yerine getirilmesi için kanunla belirtilecek sınırlar

içinde hâkim tarafından verilecek kararlar saklı olmak üzere, olaylar hakkında yayın

yasağı konamaz. Türkiye'de yayımlanan gazete ve dergilerin toplatılması bu

tedbirlerin uygulanacağını kanunun açıkça gösterdiği suçların işlenmesi halinde ve

ancak hâkim karariyle olabilir. Türkiye'de yayımlanan gazete ve dergiler ancak 57

nci madde de belirtilen fiiilerden mahkum olma halinde mahkeme kararıyla

kapatılabilir.”246

1961 Anayasasının 23 vd. maddelerinde ise sırasıyla, “gazete ve dergi

çıkarma hakkı (md. 23)”, “kitap ve broşür çıkarma hakkı (md. 24)”, “Basın

araçlarının korunması (md. 25)”, “basın dışı haberleşme araçlarından faydalanma

hakkı (md. 26)” ve “düzeltme ve cevap hakkı (md. 27)” düzenlenmiştir.

Basın özgürlüğü ile ilgili ayrıntılı düzenlemeler içeren 1961 Anayasası,

kanunların anayasaya aykırılığını denetleyen mekanizmayı da beraberinde getirmiş

                                                            246 KİLİ, Suna & GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref, sf.179.

Page 105: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

97

ve bu dönemde Anayasa Mahkemesi kurulmuştur. Bu bağlamda iktidarın Anayasaya

aykırı olarak basın özgürlüğünü ihlal etmesi halinde yaptırım mekanizması mevcut

bulunmaktadır.

Basın özgürlüğünün kanunlarla sınırlanabileceği her anayasada olduğu gibi

1961 Anayasasında da belirtilmiş ancak anayasada belirtilen koşullar altında

sınırlanabileceği düzenlenmiştir. Bu koşullar ise, devletin bütünlüğünü, kamu

düzenini, ulusal güvenliği ve genel ahlakı korumak, kişilerin onuruna ve haklarına

saldırıyı, suç işlemeye kışkırtmayı önlemek, yargı görevinin uygulanmasını sağlamak

olarak karşımıza çıkmaktadır.

1960-1971 döneminde kurulan hükümetler, temelde, programlarında

dillendirdiklerine göre, “aşırı sol ve aşırı sağ ile mücadele” hedefine

yönelmişlerdir.247 Basın özgürlüğü de bu hedeften nasibini almış, özellikle bu

dönemde komünizme karşı bizzat devlet mücadelesi doruğa çıkmış ve Marksist-

Sosyalist nitelikteki eserlerin Türkçeye çevrilmesi bile suç niteliğinde kabul edilmiş

ve cezalandırılmıştır. Ayrıca bu dönemde, yeni Anayasa ile oluşan özgürlük ortamına

rağmen, ilginçtir ki müstehcen yayınların yasaklanmasında ciddi bir sıçrama

görülmüştür. 1950-1960 döneminde müstehcen yayınlar nedeniyle yasaklanan yayın

sayısı 3 iken, 1961-1973 yılları arasında bu sayı 33’e çıkmıştır.248

Bunlara rağmen bu dönemde yaşanan özgürlük ortamı ve baskı

tekniklerindeki büyük gelişmeler nedeniyle günlük gazete sayılarında ve satış

oranlarında çok büyük bir sıçrama olmuştur.249

                                                            247 ŞAHİN, Adil, a.g.e. sf. 71. 248 YILMAZ, Mustafa & DOĞANER, Yasemin, a.g.e. sf. 20-21. 249 TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 238 vd.

Page 106: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

98

1.6.3. 1971 Muhtırası Sonrası Basın Özgürlüğü (1971-1980)

1971 Muhtırası sonrasında yapılan kapsamlı Anayasa değişikliğinden 22’inci

madde de nasibini almış ve basın özgürlüğü aleyhine değişiklikler yapılmıştır. 1971

Muhtırası sonucunda Anayasa’nın 22’nci maddesinde yapılan değişiklikle birlikte

basın özgürlüğünün sınırlanması konusunda çok değişken ve geniş kavramlar

getirilmiş, ilan edilen sıkıyönetim sonucunda da dönemin çok sayıda gazetecisi

tutuklanmış ve basın özgürlüğü hiçe sayılmıştır. Ayrıca yapılan değişiklikle birlikte

gazete ve dergilerin toplatılması konusunda hakimlerin yanında gecikmesinde

sakınca bulunan hallerde savcı da yetkili hale getirilmiştir. Sıkıyönetim döneminde,

geçmiş sıkıyönetim dönemlerinde olduğu gibi birçok gazete kapatılmış, gazeteciler

tutuklanmış ve basın özgürlüğü çok büyük zarar görmüştür.250

1971-1980 evresinde de kurulan hükümetlerin insan haklarına yönelik

faaliyetleri göz önünde tutulduğunda dikkati çeken nokta, sözü edilen bu hükümet

programlarında, “aşırı sol ve aşırı sağ ile mücadele” edilmesinin hedeflendiğidir.251

Bu politika bu dönemde hükümetin basın üzerinde ciddi bir baskısı olması nedeniyle

basına da yansımış, basın özellikle aşırı sol ile mücadele anlamında yanlı yayınlar

verme kaygısına düşmüştür. 1 Mayıs 1977 olayları bunun en çarpıcı örneğidir.

Bilindiği üzere 1977 yılının 1 Mayıs kutlamaları kanlı olarak son bulmuş, ardındaki

sır perdesi bugün dahi tam olarak ortadan kaldırılamamıştır. Bizim konumuz

açısından ilgi çekici nokta ise 1 Mayıstan önceki sağ görüşlü gazetelerdeki

                                                            250 Bu dönemde tutuklanan gazeteciler, tutukluluk ve hükümlülük süreleri, kapatılan gazeteler hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 251 vd. 251 ŞAHİN, Adil, a.g.e. sf. 71.

Page 107: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

99

manşetlerin sanki kan döküleceğini önceden bilir şekildeki, halkın milli duygularını

provoke edici manşetler ilgi çekicidir.252

Yine 1971-1980 döneminde ülkemizde basın organlarında tekelleşme

olgusunun da ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Nitekim bu dönemde basın organlarında

holdingleşme başlamış ve mali yönden güçlü olmayan basın organları tutunamaz

olmuştur. Gazetecinin baskı grupları karşısında bağımsız olması ve yazı işleriyle

idarenin birbirini fazlasıyla etkilememesi gerektiğini savunan Abdi İpekçi’nin Şubat

1979’da öldürülmesi, zaten yurt dışında Milliyet Gazetesi sahibinin gazeteyi satma

kararını hızlandıran ve bir sermaye grubunun eline geçmesini sağlayan en önemli

etken olmuştur.253 Sonuç olarak 1973-1980 arasın dönemde ifade özgürlüğünün ve

dolayısıyla basın özgürlüğünün işlenen cinayetlerle ve çıkarılan karmaşalarla

sınırlandırılmaya çalışıldığını gözlemlediğimizi söyleyebiliriz.

Burada son olarak 1961 Anayasasının, 1971 değişikliğinden önce de sonra da

basın özgürlüğüne ilişkin düzenlemesinde getirdiği bir yenilikten bahsetmek

gerektiği kanaatindeyiz. Bu değişiklik Anayasanın 22’inci maddesinde yer alan

“Devlet, basın ve haber alma hürriyetini sağlayacak tedbirleri alır.” ifadesidir.

Burada eski anayasalarımızda yer alan klasik özgürlük anlayışından vazgeçilmiş,

devletin basın özgürlüğünü ihlal edici davranışlardan kaçınması gerektiği ve fakat

bunun yanında devletin bir anlamda basın özgürlüğünün savunucusu olduğu, artık

basın özgürlüğü lehine aktif bir rol alması gerektiği vurgulanmıştır. Şu halde devlet

pasif tutumunun yanında basın özgürlüğü lehine aktif bir tutum takınmalıdır. Burada

                                                            252 1 Mayıs 1977’den bir gün öncesinin gazete manşetlerinden bazı örnekler şöyledir; “Kızıllar 1 Mayısı savaş günü ilan etti”, “inşallah aldanırız ama kanlar dökülecek”. Bkz, DAĞLAR, Ali, a.g.e. sf. 53-54. 253 KOLOĞLU, Orhan, a.g.e. sf. 135.

Page 108: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

100

söz konusu olan, basın özgürlüğünü sınırlamak değil, tam tersine, yeterli bir

özgürlüğün varolabileceği koşulları yaratmaktır.254 Devletin basın özgürlüğü lehine

takınması gereken bu aktif tutumun, günümüzde basın özgürlüğü aleyhine en ciddi

sorun olan “basın organlarında tekelleşme” olgusu karşısında gerekli ve zorunlu

olduğu aşikardır.

2. 1982 ANAYASASINDA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

2.1. Milli Güvenlik Konseyi Döneminde Basın Özgürlüğü

12 Eylül 1980 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri emir komuta zinciri

içerisinde yönetime el koydu. Yapılan ilk işlerden birisi de Sıkıyönetim Kanununda

yapılan değişiklikle birlikte Sıkıyönetim Komutanlığının basın üzerinde doğrudan

yetkili hale getirilmesi oldu. Nitekim Sıkıyönetim Komutanının yetkilerini

düzenleyen Sıkıyönetim Kanununun 3. maddesinde değişiklik yapılmış ve maddenin

değişik (c) bendi şu hale gelmiştir: “Söz, yazı, resim, film ve sesle yapılan her türlü

yayım, haberleşme, mektup, telgraf ve sair mersuleleri kontrol etmek, gazete, dergi,

kitap ve diğer yayınların basımını, yayımını, dağıtımını, birden fazla

bulundurulmasını veya taşınmasını veya sıkıyönetim bölgesine sokulmasını

yasaklamak veya sansür koymak; sıkıyönetim komutanlığınca basımı, yayımı ve

dağıtılması yasaklanan kitap, dergi, gazete, broşür, afiş, bildiri, pankart, plak, bant

gibi bilcümle evrakı, yayın ve haberleşme araçlarını toplatmak, bunları basın

matbaaları, plak ve bant yapım yerlerini kapatmak.”255 28 Aralık 1982 tarihinde aynı

                                                            254 DANIŞMAN, Ahmet, a.g.e. sf. 9. 255 Resmi Gazete, Tarih: 21.09.1980, Sayı:17112.

Page 109: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

101

hükümde yapılan değişiklikle birlikte gazete ve dergi çıkarmak da izne

bağlanmıştır.256

Milli Güvenlik Konseyi döneminde, birçok gazete kapatılmış257, gazeteciler

gözaltına alınmış, tutuklanmış ve mahkum edilmiştir. Basın özgürlüğü açısından

böyle bir sürecin ardından 7 Kasım 1982 tarihinde halkoylamasına sunulan 1982

Anayasası kabul edilmiştir.

2.2. 1982’den Günümüze Basın Özgürlüğü

Bu başlık altında tarihsel süreçte bir kesintiye meydan vermemek adına, 1982

Anayasasına kadar getirdiğimiz tarihsel süreci, 1982’den günümüze kadar, basın

özgürlüğü açısından önemli sayabileceğimiz bazı olaylardan bahsederek ele almaya

çalışacağız.

Öncelikle belirtmeliyiz ki Anayasanın ilk yıllarında birçok gazeteci hakkında

dava açılmış, birçoğu tutuklanmış ve çok sayıda gazete kapatılmıştır.258 1950 tarihli

Basın Kanununda 10 Kasım 1983 tarihinde önemli değişiklikler yapıldı.259 25 Ekim

1983 tarihinde kabul edilen Olağanüstü Hal Kanunu ile; gazete, dergi, broşür, kitap,

el ve duvar ilanı ve benzerlerinin çoğaltılmasının ve dağıtılmasının yasaklanması ve

toplatılması yetkisi bölge valiliğine verilmiştir. 1117 sayılı Kanun 6 Mart 1986

tarihinde yapılan değişikliklerle bir sansür kanununa dönüştü.260 Uluslararası Basın

Enstitüsü, Menderes Hükümetine olduğu gibi Özal Hükümetine de yolladığı                                                             256 Resmi Gazete, Tarih: 30.12.1982, Sayı:17914. 257 12 Eylül günü dört gazete tümüyle kapatılmıştır. Daha sonra kimi dergiler için de kapatma kararları verilmiştir. KABACALI, Alpay, a.g.e. sf. 335. 258 Hangi gazetecilerin yargılandığı veya tutuklandığı, hangi gazetelerin kapatıldığı hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 258 vd. 259 Bu değişikliklerden önemli bazıları; toplu basın mahkemelerinin kaldırılması, dış memleketlerden getirilen yayınlara daha ayrıntılı yasaklar konulması ve bunun denetiminin Bakanlar Kuruluna bırakılması olmuştur. TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf.262 vd. 260 1117 sayılı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu ayrı başlık altında incelenecektir.

Page 110: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

102

mektupla basın ve ifade özgürlüğüne ilişkin mevzuatın topluluğa üye ülkelerin

yasalarına ters düştüğünü ve bu nedenle değiştirilmesi gerektiğini vurguluyordu.261

1990 yılı basın özgürlüğü açısından kara bir yıl olarak tarihe geçmiştir, bir yıl

içerisinde 49 gazete ve dergi hakkında 586 dava açıldı, 90 gazeteci tutuklandı ya da

gözaltına alındı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı 1990 yılını Basın İhlalleri Yılı olarak

ilan etti.262 1990’lı yıllara gazeteci cinayetleri de damgasını vurdu. 7 Mart 1990

tarihinde Çetin Emeç öldürüldü. Turan Dursun 4 Eylül 1990 günü öldürüldü. Turan

Dursun’un katillerinin bilinmediğinden, hiç de bilinemeyeceğinden yakınan263 Uğur

Mumcu 24 Ocak 1993 tarihinde arabasına konulan bir bombanın patlaması sonucu

öldü, katilleri ise, 3 yıl önce kendisinin yakındığı gibi hiç bilinemedi.264

1993 yılında Sivas’ta gerçekleşen Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında,

şenliklere katılan Aziz Nesinin bir konuşması bazı yerel gazetelerce çarptırılarak

yayınlandı, bunun üzerine gösteriler düzenlendi, çok sayıda gösterici; gazeteci, yazar,

şair ve sanatçıların kaldığı Madımak Oteli ateşe verildi ve sonucunda 37 yazar, şair

ve sanatçı dumandan boğularak öldü. Olay yine o dönemdeki diğer cinayetler gibi

çok tartışıldı, olaya bizzat maruz kalan Aziz Nesin olayı şu sözlerle anlatacaktı: “10

bin ya da 15 bin insan sekiz saat boyunca, şeriat isteriz, diye uluyarak oteli

kuşatırken devlet neredeydi? İtfaiye merdiveninden yarı baygın indirilirken beni

döven ya da itfaiye arabasının içinde elindeki çengelli sırıkla bana saldıran ve söven

o sakallı Belediye Meclisi üyesi ne oldu? Otel yakılıp yıkıldıktan ve 37 aydın yanarak

öldükten sonra birkaç bakanla yetkili kişiler helikopterle Sivas’a geldiler. Bütün bu                                                             261 Mektubun içeriği hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. TOPUZ, Hıfzı, sf. 272 vd. 262 TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 274 vd. 263 6 Haziran 1990 tarihli Cumhuriyet Gazetesi. 264 Özellikle 1990’lı yıllarda Türkiye’de gazeteci cinayetleri tırmanışa geçmiştir ve her zaman da özgür kalemler kurşunlanarak basın özgürlüğü bu açıdan da ciddi darbeler alınmıştır. Ülkemizde gazeteci cinayetleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. KOÇOĞLU, Yahya, Kurşunla Sansür Gazeteci Cinayetleri, Ozan Yayıncılık, İstanbul, 1993.

Page 111: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

103

faciadan en çok sorumlu olması gereken İçişleri Bakanı, olaydan sorumluyu buldu ve

dünyaya ilan etti; sorumlu bendim…”265 Günümüzde ise Sivas katliamı, 5 tane sanık

hakkında zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar verilmesiyle

birlikte yeniden gündeme geldi. Düşme kararı çok eleştirildi ancak sanık lehine olan

hükümlerin uygulanması gerekliliğinden kanımca karar kamu vicdanını rahatsız etse

de hukuken doğru görülmektedir.266

2.3. Günümüzde Basın Özgürlüğü (Tartışmalar-Olaylar-Gelinen Nokta)

Basın ve ifade özgürlüğüne ilişkin tartışmalar ülkemizde önemini korumakta

ve dönem dönem gündemin ilk sıralarında yerini alabilmektedir. Bu nedenle ayrı bir

başlık altında ülkemizdeki güncel basın özgürlüğü tartışmalarını, bu konudaki güncel

olayları ve gelinen noktayı ele almaya çalışacağız.

Öncelikle Sınırsız Gazeteciler Örgütünün (Reporters Without Borders) 2011

yılı basın özgürlüğü raporuna bakmak doğru olacaktır.267 Adı geçen raporda, “2011

yılında ülkemizde 7 gazetecinin cezaevine gönderildiği, 60’dan fazla gazetecinin

cezaevinde bulunduğu ve bunun da ülkemizi Avrupa’da en fazla gazeteciyi

cezaevinde tutan ülke haline getirdiği, 2011 yılında Türkiye’deki gazetecilerin yasal

ve polisiye açısından geçmiş yıllara nazaran daha fazla zorluklarla karşılaştığı, resmi

makamların ise haklılıklarını Terörle Mücadele Kanunu ile savundukları” ifade

edilmektedir. Ayrıca bu çalışmada ülkemiz 179 ülke arasından, 148’inci olduğu ve

son yıllardaki uzun süreli tutuklamalar, gazetecinin haber kaynaklarının

                                                            265 TOPUZ, Hıfzı, a.g.e. sf. 301. 266 Kararla ilgili haberleri incelediğimizde kararın, 5 tane sanığın yardım eden olarak sorumlu olmaları ve suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükmü gereğince 15 yıllık olağanüstü zamanaşımına tabi olması nedeniyle zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşürülmesine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Bkz. http://www.ntvmsnbc.com/id/25328616/. 267 Raporun İngilizce metni için bkz. http://en.rsf.org/press-freedom-index-2011-2012,1043.html.

Page 112: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

104

küçümsenmesi, yasal olmayan gizli dinlemeler gibi nedenlerle Türkiye’nin basın

özgürlüğü sıralamasında geriye düştüğü belirtildi.

Sınırsız Gazeteciler Örgütü, internet sitesinde yer alan 03.03.2012 tarihli yazı

ile Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutukluluk durumundan, Oda TV davasından

bahsetmekte ve adı geçen gazetecilerin serbest bırakılması gereğini

vurgulamaktadır.268 Nitekim adı geçen davanın 12 Mart tarihli duruşmasında Nedim

Şener ve Ahmet Şık tahliye edilmiştir. Bu tahliyenin ardından örgüt 13 Mart

tarihinde internet sitesinde yayınladığı bir yazıda bu tahliyeleri memnuniyetle

karşıladığını belirtmiş ancak hala tutuklu gazetecilerin bulunmasını ve yargılama

öncesi tutukluluk hallerinin gazetecilerde baskı ve dolayısıyla oto sansüre yol

açmasını eleştirmiştir.269

Bu çalışmadaki cezaevlerindeki gazeteci sayısının artışının nedeninin son

yıllara damgasını vuran Ergenekon davası olduğunu söyleyebiliriz. Bu açıdan son

yıllarda birçok gazeteci, daha suçlu oldukları belirlenmeden uzun süredir cezaevinde

bulunmaktadırlar. Yargılamanın uzun sürme ihtimalinin yüksek olduğu gözetilirse bu

tutuklulukların devam edeceği de aşikardır.270 Şuanda ülkemizde tutuklu gazeteci

sayısı ise 91’dir.271

Örgüt Ergenekon Davası ile ilgili olarak da öncelikle silahlı kuvvetlere ilk

defa sivil iktidarca hesap sorulmasını demokrasi için önemli bir adım olarak

görmüştür ancak birçok gazetecinin sırf ülkenin doğusundaki çatışmaları haber

                                                            268 http://en.rsf.org/turkey-a-year-in-prison-for-no-reason-03-03-2012,41991.html. 269 http://en.rsf.org/turquie-four-journalists-released-but-13-03-2012,42106.html. 270 Örneğin gazeteciler Sedat Şenoğlu, Bayram Namaz ve Füsun Erdoğan’ın Eylül 2006’dan itibaren 5 yıldır tutuklulukları devam etmektedir. http://www.haber7.com/haber/20111010/TGDP-3-gazeteci-5-yildir-tutuklu-yargilaniyor.php. 271 http://tutuklugazeteciler.blogspot.com/.

Page 113: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

105

yaptığı için tutuklanmasını ve yargılanmasını, internetin sansüre tabi tutulmasını ve

Hrant Dink cinayetinin tetikçi ve birkaç sembolik suç ortağının mahkumiyetiyle

sonuçlandırılmasını, AİHM’in de Türkiye’yi Hrant Dink cinayetinde, suikastın

farkında olmasına rağmen önlemek konusunda başarısız olması nedeniyle uyardığını

belirterek eleştirmiştir.272

Freedom House ise 2011 yılına ait basın özgürlüğü raporunda, Türkiye’ye

154 ülke arasında 112’nci sırada yer vererek, ülkemizi “yarı özgür” kategorisinde

değerlendirilmiştir.273 Raporda değinilen önemli gördüğümüz eleştirileri aşağıda

sıralamaya çalışacağız.

1-Raporda açıkça TCK’nın 301 ve 216’ncı maddelerini, özellikle halkı kin ve

düşmanlığa teşvik etme suçu ve bu suçlardan dolayı mahkumiyetlerin fazla olması

eleştirilmiştir.

2-Kürtler hakkında yazıların veya silahlı kuvvetleri karalayıcı yazıların

gazetecilere karşı kullanılması eleştirilmiştir.

3-İfade özgürlüğü ile ilgili olarak gazetecilerin cezaevlerinde bulunması

eleştirilmektedir.

4-Raporda ayrıca gazeteciler üzerindeki baskının artmasının otosansüre yol

açtığı açıkça vurgulanmış ve bu durum eleştirilmiştir.

5-Raporda Kürt yanlısı basın mensuplarının terör örgütü ile işbirliği

yapmakla suçlanmaları eleştirilmiştir.

                                                            272 http://en.rsf.org/report-turkey,141.html. 273 Raporun İngilizce metni için bkz. http://www.freedomhouse.org/report/freedom-press/2011/turkey.

Page 114: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

106

6-Raporda KCK’dan da bahsedilmiş, bu kapsamda gazetecilerin de

suçlanması ve uzun süre tutuklu kalmaları eleştirilmiştir.

7-Raporda RTÜK’den bahsedilerek, sahip olduğu yaptırım yetkileri

belirtilerek, siyasi baskı altında kaldığına değinilmiş ve bu durum eleştirilmiştir.

8-Ergenekon Davasına değinilerek, bu davada gazetecilerin de yargılanması

ve 47 gazetecinin tutuklanması eleştirilmiş ve bu tutuklamaların editörleri ve

gazetecileri otosansüre zorladığına değinilmiştir.

9-2010 yılında çok sayıda gazetecinin telefon ve e-posta ile ölüm tehdidi

aldığı belirtilmiş, özellikle Kürt yanlısı gazetecilerin ve gazetelerin uğradığı

saldırılardan ve özellikle Hrant Dink’in öldürülmesinden bahsedilmiş ve bu baskılar

ve saldırılar eleştirilmiştir.

10-Nüfusun %36,8’inin internete erişebilir durumda olduğundan, Youtube

sitesindeki bir videonun Mustafa Kemal’e hakaret olarak kabul edilmesinden ve bu

nedenle sitenin erişime kapanmasından ve çok sayıda internet sitesinin bloke

edilmesinden bahsedilmiş ve bu durumlar eleştirilmiştir.

Dünyadaki birçok gazete ve haber ajansları da Türkiye’deki güncel basın

özgürlüğü sorunlarını sayfalarına taşımıştır. Nitekim New York Times Gazetesi

Türkiye’deki gazeteci tutuklamalarını, Hrant Dink cinayetini ve bu cinayetle ilgili

yalnızca görünürdeki kişilerin mahkum edilmesini eleştirmiştir.274 Ayrıca gazete, bir

yıldan fazla tutuklu kalan gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tahliye

                                                            274http://topics.nytimes.com/top/news/international/countriesandterritories/turkey/index.html?scp=2&sq=freedom%20of%20press%20turkey&st=cse. (E.T.: 15.04.2012).

Page 115: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

107

edilmelerini de sütunlarına taşımıştır.275 CNN de tutuklu gazetecileri ve uzun süren

yargılamaları resmi internet sitesinin sütunlarına taşımıştır.276 Le Monde da 18 Eylül

2011 tarihli basın özgürlüğü yürüyüşünü sütunlarına taşımıştır.277

Türkiye’de güncel basın özgürlüğüne ilişkin 27-29 Nisan 2011 tarihleri

arasında Türkiye’yi ziyaret eden Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas

Hammarberg’in medya ve ifade özgürlüğüne ilişkin raporu önemlidir.278 Türkiye’nin

ifade özgürlüğü konusunda yaptıklarını memnuniyetle karşılanmış ancak AİHM’in

son 10 yılda verdiği mahkumiyet kararlarının gereği olarak ilgili düzenlemelerin tam

olarak yapılamadığı vurgulanmıştır. Yasal düzenlemelerimize değinilen raporda Türk

Ceza Kanununda ve Terörle Mücadele Kanunundaki değişikliklerin yeterli olmadığı

belirtilmiştir. Şiddete teşvik konusundaki düzenlemelerin ve uygulamanın AİHM

kararları ile uyum göstermediğini belirtmiştir.279 Raporda gazetecilerin

tutuklanmasının otosansüre yol açtığı da belirtilmiştir. Raporda İnternet yasaklarının

demokratik bir toplumda olması gerekenden fazla olduğu vurgulanmaktadır. Raporda

ülkemizdeki basın işletmesi sahibi büyük sermayedarlara karşı gazetecilerin tam

olarak korunamadığı, medya çalışanlarının haklarının sık sık ihlal edildiği,

gazetecilerin güvensiz bir ortamda çalıştıkları vurgulanarak bu durum eleştirilmiştir.

                                                            275 http://www.nytimes.com/2012/03/13/world/europe/turkey-court-frees-4-journalists-accused-in-plot.html?_r=1&ref=freedomofthepress. http://edition.cnn.com/2012/03/12/world/turkey-journalists-released/index.html?iref=allsearch. (E.T.: 15.04.2012). 276 http://edition.cnn.com/2011/11/22/world/meast/turkey-journalists/index.html?iref=allsearch. 277 http://www.lemonde.fr/cgi-bin/ACHATS/acheter.cgi?offre=ARCHIVES&type_item=ART_ARCH_30J&objet_id=1168176&xtmc=la_liberte_de_la_presse_la_turquie&xtcr=1. (E.T.:15.04.2012). 278 Raporun İngilizce metni için bkz. https://wcd.coe.int/ViewDoc.jsp?id=1814085&Site=&BackColorInternet=B9BDEE&BackColorIntranet=FFCD4F&BackColorLogged=FFC679. (E.T.: 15.03.2012). 279 Şiddet ve nefret söylemlerinin basın özgürlüğünün sınırlandırılmasındaki rolü ve AİHM’in bu konudaki görüşü Terörle Mücadele Kanunu başlığı altında ele alınmıştır.

Page 116: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

108

Ülkemizde basın özgürlüğü açısından olumlu bir gelişme olarak sayacağımız,

Özgür Gündem Gazetesinin yayınının durdurulması yönündeki kararın İstanbul 14.

Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kaldırılması kararına bakmamız da uygun olacaktır.

Mahkeme kararında, ilgili yayında terör örgütünün propagandası yapıldığının açık

olduğunu ancak yasaların özgürlükler lehine yorumlanması gerektiğini belirterek

yayının devam etmesi görüşünü savunmuştur. Mahkemenin kararındaki şu cümleler,

hakimlerimiz tarafından AİHS başta olmak üzere, uluslararası metinlerin uygulanma

zorunluluğunu gözler önüne sermesi açısından önemlidir: “İç mevzuat

değerlendirildiğinde kararda bir isabetsizlik olmadığı açıktır. Ancak İnsan hakları

sözleşmesi, AİHM kararları, evrensel hukuk kuralları ve Anayasamızın 90. maddesi

ile birlikte değerlendirildiğinde adı geçen gazetenin 1 aylık yayın süresi içerisinde ne

tür yazılar yazacağı ve yayımlanacağı henüz bilinmediğinden yayın durdurulmasını

gerektirir yazılar yazıp yazmayacağı belirsiz olduğundan ve yine basın özgürlüğü

ilkeleri de göz önüne alınarak 'durdurulabilir' şeklindeki yasa koyucunun vermiş

olduğu takdir hakkının özgürlük lehine yorumlanması gerekmektedir. Eğer adı geçen

gazete gelecek yayınlarında da suç unsuru içerir yazılar yayımlar ise bu konularda

soruşturma açmak her zaman mümkün olabilecektir. Anlatılan bu nedenlerle,

genişletici özgürlük yorumu yapılarak haber alma hürriyeti, basın hürriyeti ilkeleri

de göz önüne alınarak Özgür Gündem isimli gazetenin 1 ay süre ile yayınının

durdurulmasına ilişkin kararın isabetli olmadığı kanaatine varılmıştır.”280

                                                            280http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1083417&CategoryID=77&Rdkref=6.

Page 117: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

109

2.4. 1982 Anayasasında Basın Özgürlüğü

1982 Anayasasının ilk halindeki 28’inci maddesinde özetle; basının hür

olduğu, sansür edilemeyeceği, basımevi kurmanın izin ve mali teminat yatırma

şartına bağlanamayacağı, kanunla yasaklanmış olan herhangi bir dilde yayın

yapılamayacağı, devletin basın özgürlüğü karşısındaki aktif görevi, basın

özgürlüğünün sınırlandırılmasında 26. ve 27. maddelerin uygulanacağı, tedbir

yoluyla dağıtımın hakim kararıyla olabileceği, gecikmesinde sakınca bulunan

hallerde yetkili merci tarafından dağıtımın önlenebileceği ancak bu kararında ilgili

sürelerde hakimin onayına sunulmadığı takdirde geçersiz kalacağı, yargılama

görevinin amacına uygun olarak yerine getirilmesi için hakim kararı dışında olaylar

hakkında yayım yasağının konulamayacağı, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez

bütünlüğünün, milli güvenliği, kamu düzeninin, genel ahlakın korunması ve suçların

önlenmesi bakımından gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yetkili merci kararıyla

toplatma kararı verilebilir, ancak bu karar ilgili süreler sonunda hakim onayına

sunulmazsa geçersiz olacağı, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne,

Cumhuriyetin temel ilkelerine, milli güvenliğe ve genel ahlaka aykırı yayınlardan

mahkum olma halinde süreli veya süresiz yayınların mahkeme kararıyla geçici olarak

kapatılabileceği düzenlenmiştir. Anayasamızın 28/2 hükmü 2001 yılında

kaldırılmıştır281 ve madde bugün yürürlükte bulunan halini almıştır. Bu değişiklikle

birlikte “Kanunla yasaklanmış olan herhangi bir dilde yayım yapılamaz” hükmü

kaldırılmış ve basında her dilde yayım yapma hakkının önü açılmıştır.

Bu hüküm açısından iki önemli hususa burada değinmek uygun olacaktır.

Bunlardan birincisi; basılmış eserlerin dağıtımının tedbir yoluyla engellenebileceğine                                                             281 03.10.2001 tarihli 4709 sayılı Kanun md. 10.

Page 118: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

110

ilişkin düzenleme, ikincisi ise; devletin basın özgürlüğü karşısında aktif tutum

takınmasını emreden düzenlemedir.

1982 Anayasası, 1961 Anayasasından farklı olarak, basılmış ve dağıtılmış

eserlerin toplatılmasının yanında, bu konuda dağıtımın önlenmesi kurumuna da yer

vermiştir ve böylece basın yoluyla işlenen suçların yayım ile oluşacağına ilişkin

genel kurala bir istisna getirilmiştir.282 Basın yoluyla işlenen suçtan söz edilebilmesi

için her şeyden önce basın faaliyetinin konusunu oluşturan basılmış bir eserin varlığı

gereklidir.283 Basılmış eser kavramı ise, 5187 sayılı Basın Kanununun 2’nci

maddesinde; “Yayımlanmak üzere her türlü basım araçları ile basılan veya diğer

araçlarla çoğaltılan yazı, resim ve benzeri eserler ile haber ajansı yayınları”

şeklinde tanımlanmıştır. Ayrıca yine aynı kanunun 11’inci maddesine göre;

“Basılmış eserler yoluyla işlenen suç yayım anında oluşur.” ve kanunun 2’nci

maddesine göre yayım; “Basılmış eserin herhangi bir şekilde kamuya sunulması”

olarak tanımlanmıştır.284 Bu bilgiler ışığında basılmış bir eserin suç unsuru içermesi,

basın yoluyla bir suçun oluşması için yeterli değildir ve fakat suçun oluşabilmesi için

basılmış eserin yayımlanması da gerekecektir. İşte Anayasanın 28/4 hükmündeki,

dağıtımın önlenmesine ilişkin düzenleme, basın yoluyla işlenen suçların yayımla

birlikte oluşabileceği kuralına bir istisna getirmektedir. Bu düzenlemeyi, yaratma

hakkı başta olmak üzere, basın özgürlüğünün içeriği ile bağdaştırmak mümkün

görülmemektedir. Anayasadaki bu düzenleme, basın özgürlüğüne yönelik, devletin

ve toplumun korunması içeriğinde çok belirgin bir sınırlamadır. Hükmün getiriliş

                                                            282 Madde gerekçesine göre de bu düzenleme; “basın suçlarının yahut basın yoluyla işlenen suçların yayım ile vücut bulacağı genel kuralına bir istisna getirmektedir.” YAZICI, Reşat, a.g.e., sf 129. 283 ÖZEN, Muharrem, Ceza Hukukunda Objektif Sorumluluk, US-A Yayıncılık, Ankara 1998, sf. 245. 284 Anayasanın 28/4 hükmünün gerekçesinde de yayım; “fikir ürününün umuma sunulması, yani açıklık kazanması” şeklinde tanımlanmıştır. YAZICI, Reşat, a.g.e. sf. 129.

Page 119: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

111

amacı da, madde gerekçesinde şöyle belirtilmiştir: “Hükmün sevk amacı, söz konusu

gruba dahil suçların ağırlığı nedeniyle bunlara daha ilk anda engel olunması

arzusudur.Yayım gerçekleştirildikten, fikir ürünü umuma sunulduktan sonra alınacak

her türlü tedbirin, yayımla ortaya çıkan zarar yahut tehlikeyi ortadan kaldırmaya

yetemeyeceği düşünülmüştür.”285 Korunan hukuki yarar ne olursa olsun yayım

unsuru gerçekleşmeden basın suçunun gerçekleşmiş sayılması ifade özgürlüğünün

son derece geniş olarak sınırlanmasına neden olacağı için AİHS’nin 10. maddesine

aykırıdır.286

Anayasamız, 28/2 hükmü ile, devletin basın özgürlüğü karşısındaki pasif

tutumunu yeterli görmemiş ve bu özgürlüğün sağlanması anlamında aktif tutum

takınmasını zorunlu kılmıştır. Nitekim madde gerekçesinde de belirtildiği gibi;

“basın hürriyeti önünde devletin olumlu tutumunu yani bu hürriyetin gerçekten

sağlanmasında devletin yardımcı olmasını, bu amaçla gerekli tedbirlerin alınması

ihtiyacını öngörmektedir. Bu cümleden olmak üzere basın devlet yardımı yanında,

basın hürriyetini tehdit eden tekelleşme yahut yoğunlaşma eğilimlerini önleyici

tedbirleri sayabiliriz.”287

Anayasa Mahkemesi de verdiği bir kararında288, Devletin basın özgürlüğü ile

ilgili tedbirleri alma yükümlülüğü konusunda şu ifadelere yer vermiştir: “… Basın,

geniş haber alma ve iletişim sistemleri, ileri baskı teknikleri, yaygın ve hızlı dağıtım

ağı ile büyük bir alanda ve bütünlük içinde faaliyet göstermektedir. Böyle bir faaliyet

                                                            285 YAZICI, Reşat, a.g.e., sf. 129. 286 ÇANKAYA, Özden & BATUR YAMANER, Melike, a.g.e. sf. 96. 287 YAZICI, Reşat, a.g.e., sf. 129. 288 Anayasa Mahkemesinin, 1997/19 E., 1997/66 K. sayılı, 23.10.1997 tarihli kararı. R.G. Tarih-Sayı :16.01.1999-23585. Karar metnine ulaşmak için bkz. http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar&id=1360&content=. (E.T.: 15.04.2012).

Page 120: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

112

ise, önemli bir ekonomik ve mali kaynak ihtiyacını yaratmaktadır. Bu sektöre

girebilmenin kolaylaştırılması ve rekabet ortamının yaratılması, basın özgürlüğünü

sağlamanın temel koşullarındandır. İhtiyaçları karşılamak ve koşulları

gerçekleştirmek, kanun koyucunun görevleri arasındandır.”

ABD Yüksek Mahkemesi de verdiği bir kararında289; “basının anti-tekelleşme

yasasının kapsamı dışında tutulamayacağı sonucuna vararak Kongreyi gerekli

adımları atması konusunda teşvik etmiştir.”290

Devletin basın özgürlüğüne ilişkin pozitif yükümlülüğünün de bir sınırı

olmalıdır. Nitekim ABD Yüksek Mahkemesi çeşitli kararlarında, devletin bu

yetkisini kötüye kullanacağının bir karine olarak kabul edilmesi gerektiğini ve bu

nedenle devletin basın özgürlüğü üzerindeki yetkilerinin de sınırlanmasının zorunlu

olduğunu vurgulamıştır.291

Bu bağlamda, çalışmamızın ilgili başlıklarında292 belirttiğimiz gibi, devletin

Anayasada öngörülen bu yükümlülüğünü tam anlamıyla yerine getirdiğini söylemek

mümkün değildir. Çalışmamızın tamamında görüleceği üzere, mevzuatımız ve

dolayısıyla mahkemelerimizin bu konudaki kararları, devletin basın özgürlüğü

karşısında pasif yükümlülüğünü öngörmekle birlikte, aktif tutumuna ilişkin bir

belirleme yapamamışlardır.

                                                            289 Associated Press v. United States, 326 U.S. 1, 18.06.1945, Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://caselaw.lp.findlaw.com/scripts/getcase.pl?navby=case&court=us&vol=326&page=1 (E.T.:11.03.2012). 290 ŞAHİN, Kemal, İnsan Hakları ve Özgürlük Boyutuyla İfade Özgürlüğü Gerekçeleri ve Sınırları, On İki Levha Yayınları, İstanbul, 2009, sf. 160. 291 ŞAHİN, Kemal, a.g.e. sf. 220 vd. 292 Tekelleşmeye ve 5187 sayılı Basın Kanunumuza ilişkin başlıklarımızda, mevzuatımızın özellikle tekelleşme karşısında yetersiz kaldığını ve devletin, Anayasamızda öngörülen basın özgürlüğünün sağlanması açısından gerekli tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmekten çok uzak olduğunu belirtmiştik.

Page 121: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

113

Basın özgürlüğünün sınırlanmasında uygulanacak olan, Anayasamızın 26 ve

27’nci maddesinin ilk hallerine bu açıdan bakacak olursak; herhangi bir değişiklik

geçirmeyen Anayasamızın 27/2 hükmü gereği olarak; “bilim ve sanat hürriyeti

içerisinde yer alan yayma hakkı, Anayasanın 1 inci, 2’nci ve 3’üncü maddeleri

hükümlerinin değiştirilmesini sağlamak amacıyla kullanılamaz.”293 2001 yılında

değişikliğe uğrayan, basın özgürlüğünün sınırlanmasına ilişkin uygulama alanı

bulacak olan 26/2 hükmünün ilk hali ise şu şekilde idi: “Bu hürriyetlerin

kullanılması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak

usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının,

özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya

yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla

sınırlanabilir.”294 Bu hüküm, 2001 yılında değiştirilmiş295 ve hükümde belirtilen

sınırlama nedenlerine ek olarak, “millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği,

Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez

bütünlüğünün korunması” olmak üzere yeni sınırlama nedenleri getirilmiştir. İlk

bakışta bu değişiklik özgürlükler aleyhine bir tutumun ürünü olarak görülebilir

ancak, bu değişikliğin gerçekleştirildiği aynı kanun ile Anayasanın 13. maddesi de

değiştirilmiş, genel sınırlandırma nedenleri ortadan kaldırılmış ve temel hak ve

özgürlüklerin özel sınırlandırma nedenleri ile sınırlanabileceği ilke olarak kabul

edilmiştir. 26/2 hükmüne eklenen bu nedenler ise 13. maddede bahsi geçen özel

sınırlandırma nedenlerinden başka bir şey değildir.

                                                            293 KİLİ, Suna, GÖZÜBÜYÜK, A.Şeref, a.g.e. sf. 271. 294 KİLİ, Suna, GÖZÜBÜYÜK, A.Şeref, a.g.e. sf. 270. 295 03.10.2001 tarihli 4709 sayılı Kanun md. 9.

Page 122: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

114

Süreli ve Süresiz yayın hakkını düzenleyen ve hiçbir değişikliğe uğramayan,

1982 Anayasasının 29’uncu maddesine göre ise; Süreli veya süresiz yayın önceden

izin alma ve malî teminat yatırma şartına bağlanamaz. Süreli yayın çıkarabilmek için

kanunun gösterdiği bilgi ve belgelerin, kanunda belirtilen yetkili mercie verilmesi

yeterlidir. Bu bilgi ve belgelerin kanuna aykırılığının tespiti halinde yetkili merci,

yayının durdurulması için mahkemeye başvurur. Süreli yayınların çıkarılması, yayım

şartları, malî kaynakları ve gazetecilik mesleği ile ilgili esaslar kanunla düzenlenir.

Kanun, haber, düşünce ve kanaatlerin serbestçe yayımlanmasını engelleyici veya

zorlaştırıcı siyasal, ekonomik, malî ve teknik şartlar koyamaz. Süreli yayınlar,

Devletin ve diğer kamu tüzelkişilerinin veya bunlara bağlı kurumların araç ve

imkânlarından eşitlik esasına göre yararlanır.

2004 yılında değiştirilen ve basın araçlarının korunması kenar başlığını

taşıyan, 1982 Anayasasının 30. maddesinin ilk hali ise şöyle idi: “Kanuna uygun

şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri, Devletin ülkesi ve

milletiyle bölünmez bütünlüğü, Cumhuriyetin temel ilkeleri ve milli güvenlik

aleyhinde işlenmiş bir suçtan mahkum olma hali hariç, suç aleti olduğu gerekçesiyle

zapt ve müsadere edilemez ve işletilmekten alıkonulamaz.296 2004 yılında maddede

yapılan değişiklik297 ile birlikte hükümde belirtilen istisnalar ortadan kaldırılmış ve

basımevi ve eklentilerinin suç aleti olduğu gerekçesiyle istisnasız olarak müsadere

edilemeyeceği ve işletilmekten alıkonulamayacağı düzenlenmiştir.

Anayasamızın, yukarıda bahsettiğimiz hükümleri ışığında basın özgürlüğüne

bakış açısını kısaca değerlendirmek gerekirse; öncelikle belirtmeliyiz ki, Anayasamız

                                                            296 KİLİ, Suna, GÖZÜBÜYÜK, A.Şeref, a.g.e. sf. 272. 297 07.05.2004 tarihli, 5170 sayılı Kanun, md. 4.

Page 123: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

115

basın kavramını dar ve teknik anlamıyla ele almış ve dolayısıyla radyo, televizyon

gibi kurumları basın kavramı içerisinde görmemiştir. Bu belirlemeyi yaptıktan sonra

Anayasamızın basın özgürlüğüne ilişkin koyduğu ilkeleri ele almaya çalışalım.

Öncelikle Anayasamıza göre, basın sansür edilemez. Yine Anayasamıza göre,

basımevi kurmak izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz ve basımevi

ve eklentilerine el konulamaz. Bunların yanında, 1982 Anayasasına göre; süreli ve

süresiz yayının izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanması yasaktır;

yayınların dağıtımının önlenmesi ve toplatılması için hakim kararı zorunludur; süreli

yayınlar ise ancak mahkeme kararıyla ve geçici olarak kapatılabilir. Son olarak ise

Anayasamız, 1961 Anayasasında olduğu ve yukarıda vurguladığımız gibi devlete

bizzat, basın özgürlüğünü sağlayacak önlemleri alma yükümlülüğünü getirmiştir.

Nitekim Anayasamızın 28’inci maddesindeki; “Devlet, basın ve haber alma

hürriyetini sağlayacak tedbirleri alır.” hükmü bunun göstergesidir. Günümüzde,

basın özgürlüğünün yalnızca devlete karşı korunması tek başına yeterli

olamamaktadır. Zira yukarıda ele aldığımız gibi tekelleşme olgusu basın özgürlüğü

karşısında fiili bir engel olarak yer almaktadır. Bu nedenle devletin basın

özgürlüğünün sağlanması açısından pasif tutumunun yanında aktif olarak da hareket

etmesi gerekmektedir. 1961 Anayasasıyla ilk defa kabul edilen ve 1982 Anayasasının

da tekrar ettiği bu hüküm ile devlete, basın özgürlüğünün lehine düzenlemeler ve

uygulamalar yapmak zorunluluğu yüklenmiştir.

Page 124: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

116

2.5. Anayasamızda Basın Özgürlüğünün Sınırlandırılması

2.5.1. Anayasamızda Temel Hak ve Özgürlüklerin Sınırlandırılması

Rejimi

Anayasamızın 13’üncü maddesine göre; Temel hak ve hürriyetler, özlerine

dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı

olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve

ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük

ilkesine aykırı olamaz.

Bu hüküm ışığında basın özgürlüğü, ilgili maddelerdeki özel sınırlandırma

nedenleri dışında yalnızca kanunla sınırlandırılabilir, bu sınırlandırma Anayasanın

sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve

ölçülülük ilçesine uygun olmalıdır, ayrıca bu sınırlandırma basın özgürlüğü hakkının

özüne de dokunmamalıdır.

Anayasamızın 14’üncü maddesine göre; Anayasada yer alan hak ve

hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı

ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı

amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri,

Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini

veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir

faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. Bu hüküm de basın

özgürlüğünün sınırlanması açısından değerlendirilecektir ve böylece bir temel hak ve

özgürlük olan basın özgürlüğü de, hükümde yasaklanan durumları amaçlayan

faaliyetler biçiminde kullanılamayacaktır. Bunun yanında Anayasa hükümlerinden

Page 125: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

117

hiçbiri, Devlete veya kişilere, basın özgürlüğünün yok edilmesini veya Anayasada

açıkça belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette

bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamayacaktır.

Basın özgürlüğünün Anayasamızın 15’inci maddesine uygun olarak

kullanılmasının durdurulması da mümkündür. Son olarak ise basın özgürlüğü, kişi

hakları ve ödevleri bölümünde düzenlendiği için, Anayasanın 91’inci maddesi gereği

olarak olağan dönem kanun hükmünde kararnameler ile sınırlandırılamaz. Ancak bu

özgürlüğün olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameler ile sınırlandırılmasında bir

engel yoktur.

2.5.2. Anayasamızın 26. ve 27. Maddelerinin Değerlendirilmesi

Anayasamızın 26’ncı maddesi düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünü

düzenlemektedir. Anayasamız, basın özgürlüğünü düşünceyi açıklama ve yayma

özgürlüğünün bir yansıması olarak gördüğünden, basın özgürlüğünün

sınırlandırılmasında, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün sınırlarına yollama

yapmıştır. Bu hükme göre, düşünceyi açıklama özgürlüğünün ve dolayısıyla basın

özgürlüğünün sınırları; “milli güvenlik”, “kamu düzeni”, “kamu güvenliği”,

“Cumhuriyetin temel nitelikleri”, “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez

bütünlüğünün korunması”, “suçların önlenmesi”, “suçluların cezalandırılması”,

“devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması”, “başkalarının

şöhret ve haklarının korunması”, “kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması”,

“yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi” olarak sayılmıştır.

Anayasa koyucu, basın özgürlüğünün önemi nedeniyle, yalnızca düşünceyi

açıklama ve yayma özgürlüğünün sınırları ile yetinmemiş ve bu özgürlüğün

Page 126: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

118

sınırlandırılmasında 27’nci maddenin de uygulanacağını öngörmüştür. Anayasamızın

27’nci maddesi ise, bilim ve sanat hürriyetini düzenlemekte ve bilim ve sanat

hürriyeti açısından öngörülen sınırlama nedenleri basın özgürlüğü açısından da

geçerli olacaktır. Bu anlamda Anayasanın 27’nci maddesinin gereği olarak; basın

özgürlüğü, Anayasanın 1’inci, 2’nci ve 3’üncü maddeleri hükümlerinin değiştirilmesi

amacıyla kullanılamayacaktır. Dolayısıyla Anayasanın 1’inci, 2’nci ve 3’üncü

maddeleri basın özgürlüğünün bir sınırı olarak karşımıza çıkmaktadır. Anayasamızın

değiştirilemez hükümleri olarak öngörülen bu düzenlemelerde; devletin şeklinin

cumhuriyet olduğu, cumhuriyetin nitelikleri ve devletin bütünlüğü, milli marşı,

bayrağı, başkenti ve resmi dili yer almaktadır.

Her ne kadar Anayasamızda yapılan değişiklikle birlikte, temel hak ve

özgürlüklerin sınırlandırılması rejiminde genel sınırlandırma nedenlerinin kaldırılıp

yalnızca Anayasada belirtilen özel sınırlandırma nedenleri ile sınırlandırma kuralının

getirilmesi hak ve özgürlükler açısından olumlu bir gelişme olsa da; basın

özgürlüğünün sınırlandırılmasına ilişkin hükümlerin, bu sınırlandırmayı çok genel ve

muğlak birtakım ifadelerle geniş tutması basın özgürlüğünün kullanılmasını imkansız

hale getirmekte ve kanun koyucuya geniş bir sınırlama alanı vermektedir.

AİHS’nin, ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasına ilişkin 10/2 hükmü de

genel ve muğlak sınırlandırma nedenlerine yer verse de bu hükmün amacı, ilk olarak

devletlere takdir yetkisi tanımak ve kanımızca daha da önemli olarak ise mahkemeye

bu konuda geniş bir takdir yetkisi tanımaktır. Bu anlamda AİHM de birçok

kararında, sınırlandırmaya ilişkin bu ifadelerin dar yorumlanması gerektiğini ve

özgürlüğün esas olduğunu vurgulamıştır. Ülkemize bu açıdan baktığımızda ise,

Anayasamızda öngörülen bu sebeplerin kanun koyucu ve özellikle mahkemeler

Page 127: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

119

tarafından dar yorumlanması gerektiği açıktır. Çalışmamızın ilgili kısımlarında

verdiğimiz, Yargıtay’ın ve AİHM’nin; basından yapılan bir eleştirinin sıradan bir

vatandaş için bir sınırlandırma nedeni olabilecekken, politikacı ve hükümet için

sınırlandırma nedeni olmayacağına ilişkin kararları, bahsettiğimiz dar yorumun

örneklendirilmesi niteliğindedir.

3. ANAYASA MAHKEMESİ ve AİHM KARARLARI IŞIĞINDA

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

3.1.Genel Olarak

Anayasamızın, Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerini düzenleyen

148’inci maddesi; 13.05.2010 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 07.05.2010

tarihli 5982 sayılı Kanunun 18’inci maddesiyle kapsamlı bir değişikliğe tabi

tutulmuştur. Konumuz açısından bu değişikliğe baktığımızda, belirli koşullarda temel

hak ve özgürlükler açısından Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru olanağının

sağlanmasının basın özgürlüğünü de doğrudan ilgilendirdiğini görmekteyiz. Ayrıca

değişiklikle birlikte, AİHS ve AİHM kararları da temel hak ve özgürlükler ve

dolayısıyla basın özgürlüğü açısından bir kat daha önem kazanmıştır. Bu nedenle

Anayasa Mahkemesinin yeni görev alanının, Mahkemenin basın özgürlüğüne bakış

açısının ve AİHS ve AİHM’nin konuya yaklaşımının ayrı başlık altında ele alınması

zorunlu görülmüştür. Ancak belirtmeliyiz ki, Anayasa Mahkemesinin ve AİHM’nin

konuya ilişkin kararlarına, çalışma boyunca ilgili konularda ve başlıklar altında

değinildiği için, bu başlık altında mahkemelerin konuya yaklaşımlarını genel

hatlarıyla belirlemekle yetineceğiz. Ayrıca adı geçen mahkemelerin basın

özgürlüğünün sınırlanmasına ve sağlanmasına yönelik kararları iç içe geçtiği için, bu

Page 128: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

120

başlık altında mahkemelerin kararlarındaki basın özgürlüğünün sınırlanmasına ilişkin

görüşlerine de yer vereceğiz.

3.2. Anayasa Mahkemesinin Yeni Görev Alanı

Anayasanın 148’inci maddesinde 2010 yılında yapılan değişiklikle birlikte,

“bireysel başvuruları karara bağlama görevi” Anayasa Mahkemesinin görevleri

arasında sayılmıştır. Maddeye eklenen 3 fıkra ile de bireysel başvuruya ilişkin

düzenlemeler getirilmiştir. Nitekim 148’inci maddenin 3’üncü fıkrasına göre,

“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa

İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal

edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için

olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.” 148’inci maddenin 4’üncü ve

5’inci fıkralarında da; bireysel başvuruda kanun yolunda gözetilmesi gereken

hususlarda inceleme yapılamayacağı ve bireysel başvuruya ilişkin usul ve esasların

kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.

Konumuz açısından önemli olan değişiklik, yukarıda aynen aktardığımız,

Anayasanın 148/3 hükmünde yer almaktadır. Bu hükme göre, bireysel başvuru hakkı

yalnızca Anayasada güvence altına alınmış ve AİHS’nde de yer alan temel hak ve

özgürlükler hakkında ve kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla

kullanılabilecektir. Bunlara ek olarak, düzenlemeye göre bireysel başvuruda

bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmesi gerekmektedir. Hükmün

gerekçesine de baktığımızda, AİHM tarafından temel hak ve özgürlükler bakımından

tazminata mahkum olunması, bu açıdan iç hukukta son bir başvuru olanağının

sağlanmasının gerekliliği, birçok demokratik ülkede bireysel başvuru hakkının

Page 129: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

121

tanındığı, AİHM’nin ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin de bireysel başvuru

yolunun iç hukukta öngörülmesinin gerekliliğini vurguladıkları belirtilmiş ve

bireysel başvuruya ilişkin düzenleme bu şekilde gerekçelendirilmiştir.298

Yukarıda ele aldığımız değişiklik ile birlikte, basın özgürlüğü konusu

açısından Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları bir kat daha önem kazanmıştır.

Zira basın özgürlüğü de, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün içeriğinde yer

aldığını da düşündüğümüzde, Anayasamızda ve AİHS’nde de düzenleme alanı

bulmuştur. Anayasanın 148’inci maddesi ışığında, basın özgürlüğünün kamu gücü ile

ihlal edildiğini ve bu ihlal karşısında kanun yollarının da tüketildiğini

düşündüğümüzde, AİHM’ne başvuru yapılabilmesi için iç hukuk yollarının

tüketilmesi gerektiğinden, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılması

zorunlu hale gelmektedir.

3.3. Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Basın Özgürlüğü

Öncelikle belirtelim ki, Anayasa Mahkemesinin basın özgürlüğüne ilişkin

kararlarına çalışmanın içerisinde yeri geldiğince değinilecek ve her konuya özel

olarak Yüksek Mahkemenin bakış açısı belirlenmeye çalışılacaktır. Bu başlık altında

ise, Mahkemenin konuya genel olarak yaklaşımı, çeşitli kararlarından örnekler

vermek suretiyle kısaca ele alınmaya çalışılacaktır.

Konuya ilişkin Anayasa Mahkemesi kararlarına genel olarak baktığımızda,

Yüksek Mahkemenin, basın özgürlüğünü, düşünce ve kanaat hürriyetini tamamlayan

ve onun kullanılmasını sağlayan bir özgürlük olarak ele aldığını görmekteyiz.

                                                            298 http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem23/yil01/ss497.pdf. (E.T. 30.03.2011).

Page 130: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

122

Anayasa Mahkemesinin, basın özgürlüğünün özünü belirlemesi hususunda

tutarlı ve istikrarlı kararları olduğundan söz edemeyiz. Zira Mahkeme, 1961

Anayasası döneminde verdiği bir kararla299 yasaklamanın düşüncenin kendisine

yönelik değil de, yayım aracına ilişkin bulunması halinde hakkın özüne

dokunmayacağı görüşündedir. 1982 Anayasası döneminde verdiği bir kararda300 ise,

düşünceyi değil de yayım aracını kısıtlayan bir kanunun önüne gelmesi sonucu, eski

görüşünü değiştirmiş ve bu kısıtlamayı basın özgürlüğünün ihlali olarak

değerlendirmiştir. “Görüldüğü gibi Anayasa Mahkemesinin, “basın özgürlüğünün

özünün ne olduğu” ve “hangi kısıtlamaların bu özü tahrip ettiği” konusunda tutarlı

ve istikrarlı bir tavrı yoktur. Anayasa Mahkemesinin Kararları incelendiğinde

genellikle konjonktüre bağlı olarak basın özgürlüğünün özünü belirlemeye çalıştığı

görülür.”301

Anayasa Mahkemesi bir başka kararında302 yukarıda da değindiğimiz dağıtım

hakkının engellenmesine ve yasakoyucunun Anayasada öngörülmeyen bir sınırlama

nedenini kanunla öngöremeyeceğine yönelik olarak şu ifadelere yer vermiştir: “4202

sayılı Yasa ile “Basın Kanununa İki Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun”un amacı,

basın özgürlüğü –bireyin bilgilenme hakkı olarak belirlenmiştir. Basın özgürlüğü,

herhangi bir düşüncenin ya da haberin basımından okuyucuya ulaşıncaya kadar

                                                            299 Anayasa Mahkemesinin 1978/54 E., 1979/9 K. sayılı, 08.02.1979 tarihli Kararı. Resmi Gazete tarih/sayı: 24.4.1979/16618. Karar metnine ulaşmak için bkz. http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar&id=579&content=. (E.T.: 15.04.2012). 300 Anayasa Mahkemesinin 1992/36 E., 1993/4 K. sayılı, 20.01.1993 tarihli Kararı. R.G. Tarih-Sayı :19.03.1993-21529. Karar metnine ulşamak için bkz. http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar&id=1047&content=. (E.T.:15.04.2012). 301 Aynen alıntı: SALİHPAŞAOĞLU, Yaşar, a.g.e., sf. 122. 302 Anayasa Mahkemesinin 1996/70 E., 1997/53 K. sayılı, 05.06.1997 tarihli Kararı. Resmi Gazete tarih/sayı:04.04.2003/25069. Karar metnine ulaşmak için bkz. http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar&id=1347&content=. (E.T.:15.04.2012).

Page 131: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

123

geçen süreci kapsar. Okuyucuya ulaşmayan süreli veya süresiz bir yayın için basın

özgürlüğünden söz edilemez. Belirli süre dağıtım faaliyeti durdurulan dağıtım

kuruluşu hiçbir basılı eseri dağıtamayacaktır. Dolayısıyla, okuyucuların haberlere

ulaşması- bilgilenme hakkı belirli süre için ortadan kaldırılmış olacaktır.

Yasakoyucu, Anayasa’da öngörülmeyen nedenlerle, basın ve haber alma

özgürlüğünü sınırlayan ya da ortadan kaldıran önlemler alamaz. Dağıtım faaliyetini

durdurma cezası, dağıtım zorunluluğu getirilerek sağlanmak istenen bireyin

bilgilenme hakkını gerçekleştirme amacıyla çelişir. Amaca ulaşmaya uygun olmayan

bu tür cezanın öngörülmesinin zorunlu olduğu da savunulamaz. Ulaşılmak istenen

amaç dikkate alınmadan, basın özgürlüğünü sağlamak ve tekelleşmeyi önlemek

düşüncesiyle de olsa bu tür bir cezanın öngörülmesi amaç-araç arasında bulunması

gereken ölçünün de bozulmasına yol açmaktadır. Bireyin haberlere ulaşabilme

hakkının belirli bir süre için de olsa aşırı biçimde sınırlandırılması demokratik

toplum düzeni gerekleriyle bağdaşmaz.”

Yüksek Mahkemenin yine başka bir kararında303, Tüketicinin Korunması

Hakkında Kanunda yapılan değişiklikler iptal davasına konu olmuş, idareye tanınan

yüksek miktarda para cezası verme yetkisinin basın özgürlüğünü olumsuz yönde

zedeleyeceği nedeniyle değişikliğin iptali istenmiştir ancak mahkeme “Basın

özgürlüğü, yalnız bu alanda çalışanlar yönünden değil, herkes için geçerli ve

yaşamsal bir özgürlüktür. Basın, geniş haber alma ve iletişim sistemleri, ileri baskı

teknikleri, yaygın ve hızlı dağıtım ağı ile büyük bir alanda ve bütünlük içinde faaliyet

göstermektedir. Böyle bir faaliyet ise, önemli bir ekonomik ve malî kaynak ihtiyacını

                                                            303 Anayasa Mahkemesinin 1997/19 E., 1997/66 K. Sayılı, 23.10.1997 tarihli Kararı. R.G. Tarih-Sayı :16.01.1999-23585. Karar metnine ulaşmak için bkz. http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar&id=1360&content=. (E.T.: 15.04.2012).

Page 132: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

124

yaratmaktadır. Bu sektöre girebilmenin kolaylaştırılması ve rekabet ortamının

yaratılması, basın özgürlüğünü sağlamanın temel koşullarındandır. İhtiyaçları

karşılamak ve koşulları gerçekleştirmek, yasakoyucunun görevleri arasındadır.

Ancak, temel işlevi olan haber-bilgi vermesi yanında ticari faaliyet kapsamına giren

tüketim malları dağıtımı yapması ve bununla bütünleşmesi, basını varlık nedeninden

uzaklaştırmaktadır. Bu nedenlerle, basının aslî görevinden uzaklaşmasını önlemek ve

Anayasa'nın 172. maddesine göre tüketiciyi korumak amacıyla süreli yayınlarla

kültürel ürünler dışında mal ve hizmet dağıtım ve taahhüt yasağı getiren ve buna

uymayanlara verilecek cezaları düzenleyen dava konusu kuralların, Anayasa'nın 28.

maddesiyle ilgisi bulunmamaktadır.” ifadeleriyle iptal istemini reddetmiştir.

Anayasa Mahkemesi bir başka kararında304, hakkın özünün içeriğine ilişkin

belirlemesini, basın özgürlüğü açısından da kullanmış ve devletin ve toplumun

korunmasına yönelik sınırlama nedenleri belirlemiştir. Mahkemeye göre;

“Ülkemizde yaşanan terörün amacı, niteliği, kullandığı araçlar ve nihai hedefi

dikkate alındığında, iptal konusu kuralların, Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerindeki

hakların gayesine uygun bir şekilde kullanılmasını son derece zorlaştıran veya onu

kullanılmaz duruma düşüren kayıtlara bağlamadığı dolayısıyla bu hakların özüne

dokunmadığı, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün, kamu düzeninin

ve milli güvenliğin korunmasının gereği olarak, zorunlu bir sosyal ihtiyaçtan

kaynaklandığı ve ülkenin milli birlik ve bütünlüğü gibi meşru bir amaç taşıdığı

anlaşılmaktadır.”

                                                            304 Anayasa Mahkemesinin, 2006/121 E., 2009/90 K., sayılı, 18.06.2009 tarihli kararı. R.G Tarih-Sayı: 26.11.2009-27418. Karar metnine ulaşmak için bkz. www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar&id=2802&content=. (E.T.:15.04.2012).

Page 133: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

125

3.4. AİHS Anlamında ve AİHM Kararları Işığında Basın Özgürlüğü

3.4.1. AİHS ve İç Hukukumuzdaki Yeri

AİHS (İnsan Haklarının ve Temel Hürriyetlerinin Korunmasına İlişkin

Avrupa Sözleşmesi), Avrupa Konseyi’ne üye devletlerin Dışişleri Bakanlarınca 3

Kasım 1950’de Roma’da imzalanmış ve 10 devletin onaylaması ile 3 Kasım 1953’de

yürürlüğe girmiştir.305 Türkiye de 10 Mart 1954 tarihinde kabul edilen bir kanunla

sözleşmeyi onaylamıştır. AİHS’nin en önemli özelliği, düzenlediği haklardan çok, bu

hakların korunmasını sağlayacak denetim mekanizmasını da beraberinde

getirmesidir. Bu denetimi sağlayacak organların başında ise AİHM gelmektedir.

Bildiğimiz üzere AİHM kararları, mahkemenin yargı yetkisini tanıyan devletler

bakımından bağlayıcıdır. Mahkemeye bireysel başvuru yolunun da açık olması,

AİHS çerçevesinde denetim mekanizmasının ne denli ciddi boyuta ulaştığının

göstergesidir.

Sözleşmeye taraf olan ve AİHM’nin yargılama yetkisini tanıyan ülkemiz

açısından durumu değerlendirecek olursak, öncelikle AİHS’nin iç hukukumuz

bakımından değerini ortaya koymamız gerekir.306

Anayasamızın 90/5 hükmü gereği olarak; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş

milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya

aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.” Gördüğümüz üzere

Türkiye’nin taraf olduğu Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmünde kabul

edilmekte ve fakat bir adım daha ileri gidilmekte ve milletlerarası andlaşmaların                                                             305 KAPANİ, Münci, a.g.e., sf. 69. 306 AİHS’nin iç hukukumuza etkisi ile ilgili olarak biz, Anayasamızın 90’ıncı maddesi bağlamında kısa bir bilgilendirme yapacağız. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. GÖZLÜGÖL, Said Vakkas, AİHS ve İç Hukukumuza Etkisi, Yetkin Yayınları, Ankara, 2002.

Page 134: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

126

Anayasaya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı kuralı

benimsenerek, bir nevi bunların kanunlardan daha üstün olduğu belirtilmektedir.307

Anayasamızın 90/5 hükmüne 2004 yılında 5170 sayılı Kanunla eklenen

cümle ile; temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalar bakımından

farklı bir anlayış benimsenmiştir. Buna göre, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş

temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı

konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda

milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”

Temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası bir andlaşma olan AİHS de,

Anayasamızın 90/5 hükmüne eklenen bu cümle bağlamında düşünülmelidir. Bu

anlamda AİHS iç hukukumuzun bir parçasıdır ve Anayasamızın açık emri gereği

olarak kanunlardan üstün tutulmuştur. Bu bağlamda AİHS’nin asli uygulayıcısı ve

içtihat mercii konumunda olan AİHM’nin içtihatları da ülkemiz hukuku açısından

büyük önemi haizdir. Bu önem, yukarıda belirttiğimiz Anayasanın 148’inci

maddesindeki değişiklikle birlikte bir kat daha artmıştır.

3.4.2. AİHS Anlamında ve AİHM Kararları Işığında Basın Özgürlüğü

AİHS basın özgürlüğü hususunu doğrudan düzenlemiş değildir. Basın

özgürlüğü, AİHS’nin 10’uncu maddesinde yer alan ifade özgürlüğü içerisinde

düzenlenmiştir. Bu anlamda AİHS 10/1 hükmüne göre; “Herkes görüşlerini

açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğünü, kamu

otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir                                                             307 Temel hak ve hürriyetlere ilişkin olmamakla birlikte, Any. md. 90/5’in ilk cümlesi anlamında, milletlerarası andlaşmalarla kanunlar arasında derecelendirme yapacak olursak, kural olarak bunların eşit olduğunu söyleyebiliriz ve fakat Milletlerarası andlaşmaların, Anayasaya aykırılığı ileri sürülemeyeceğinden bahisle, eşitler arasında birinci olduğunu kabul edebiliriz.

Page 135: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

127

alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve

sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir.”

AİHS’nin 10’uncu maddesinin ikinci fıkrası ise ifade özgürlüğünün

sınırlarına ilişkin bir düzenleme içermektedir. Buna göre; “Kullanılması görev ve

sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler

niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin

korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya

ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması veya yargı gücünün otorite ve

tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına,

sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir.”

Belirtmeliyiz ki, basın özgürlüğünün, 10’uncu madde çerçevesinde önemi

büyüktür. Nitekim bu madde kapsamında yapılan şikayet ve başvuruların büyük bir

bölümünü basın özgürlüğünün oluşturması bunun göstergesidir. Sözleşmenin 10/2

hükmü ise, ifade özgürlüğünün sınırlanmasına ilişkin nedenler getirmiştir. Bu

sınırlamalara baktığımızda, mahkemeye büyük bir takdir yetkisi tanıyacak nitelikte

muğlak ve genel kavramlardan oluştuğunu görmekteyiz. Bunun nedeni ise,

mahkemenin önüne gelen uyuşmazlıklarda, çok çeşitli somut durumlara göre

özgürlüğün sınırlama nedenlerinin içeriğini belirlemesini sağlayabilmek ihtiyacıdır.

Bu nedenle de AİHM’nin konuya ilişkin verdiği kararlar, sınırlamaların içeriğinin

belirlenmesi açısından büyük önem kazanmaktadır.

AİHM’nin konuya yaklaşımını ve AİHS’nde öngörülen sınırlama nedenlerini,

çalışmamızda ilgili başlıklar altında örnekleme niteliğinde vermeye çalıştık. Bu

Page 136: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

128

başlık altında ise AİHS’nin 10’uncu maddesi belirtilmekle yetinilecek ve AİHM’nin

konuya yaklaşımına genel hatlarıyla değinilecektir.308

AİHM The Sunday Times v. Birleşik Krallık kararında309; yargıyı etkilemeye

yönelik olarak basın özgürlüğünün sınırlanması açısından şu önemli belirlemelerde

bulunmuştur: “Her ne kadar yargının tarafsızlık ve otoritesini korumaya yönelik

olarak basın özgürlüğü sınırlanabilirse de, demokratik bir toplumda uyuşmazlıkların

yargı organlarınca çözümlenmesinin, bunların basında tartışılmasına engel teşkil

etmemesi gerekir. Mahkemeye göre yargının tarafsızlık ve otoritesini korumaya

yönelik olarak basın özgürlüğünün sınırlanması ancak bu tür bilgilerin

yayınlanması, yargıyı mutlak bir tehdit altına sokuyorsa mümkündür.” AİHM’e göre

yargının saygınlığını sağlamak amacıyla yayın yasağı konularak basının eli kolu

bağlanmamalıdır. Bu tür bilgi ve fikirleri yaymak basının görevi bunları öğrenmek

de kamunun hakkıdır. AİHM ana hatlarıyla bu belirlemeleri yaptığı kararıyla

“kamuoyunun olabildiğince fazla bilgi edinmesinin kamu yararına olacağı

varsayımından hareketle, basın özgürlüğüne yüksek düzeyde bir koruma

sağlamıştır.”310

                                                            308 AİHM’nin düşünceyi açıklama özgürlüğü (AİHS. md. 10) hususunda verdiği kararların tablo halinde listesi için bkz. KORKMAZ, Ömer, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin Düşünceyi Açıklama Özgürlüğü Konusunda Verdiği Kararlar ve Türkiye’de Düşünceyi Açıklama Özgürlüğü ile Sınırlarına İlişkin Birkaç Not, Terazi Hukuk Dergisi, 2.Yıl, 7.Sayı, Mart, 2007. Ayrıca AİHM’nin, AİHS hükümlerinin tamamı bağlamında kararlarından örnekler için bkz. DOĞRU, Osman, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi İçtihatları, Legal Yayınları, 2004 ve MOWBRAY, Alastair, Cases and Materials On The European Convention On Human Rights, Oxford University Pres, DUTERTRE, Gilles, AİHM İçtihatlarından Alıntılar, İnsan Hakları Genel Direktörü, Avrupa Konseyi, 2005; http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/search.asp?sessionid=88006006&skin=hudoc-en. 309 AİHM’nin 26.04.1979 tarihli bu kararının tam metni için bkz. DOĞRU, Osman, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi İçtihatları, Legal Yayınları, 2004, Cilt 1, sf. 276 vd. 310 ÜNAL, Şeref, AİHS – İnsan Haklarının Uluslararası İlkeleri, TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, No:89, 2001, Ankara, sf. 247.

Page 137: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

129

AİHM, basın özgürlüğü açısından çok önemli olarak değerlendirebileceğimiz

bir başka kararında da311; bir politikacı açısından eleştiri sınırına ilişkin belirleme

yapmış ve şeref ve haysiyetin korunmasının basın özgürlüğünün bir sınırı olduğunu

ve fakat politikacıların bu korumadan yararlanmasının, normal vatandaşlara göre

daha az olması gerektiğini vurgulamış ve basın özgürlüğü lehine şu önemli ifadelere

yer vermiştir: “Basın özgürlüğü, siyasi liderler hakkında öne sürülen düşüncelerin

kamuoyunda şekillenmesini sağlayan en önemli araçlardan birisidir. Ayrıca

demokratik bir toplumun ana niteliği olan siyasi tartışma, Sözleşmenin öncelikle

koruduğu hakların başında gelmektedir. Bu nedenle, bir politikacı hakkındaki kabul

edilebilir eleştiri sınırı, diğer bireylere oranla daha geniş olmalıdır. Politikacı, özel

kişilerden farklı olarak, her söz ve davranışını bilerek ve isteyerek gazeteci ve

kamuoyunun görüş ve eleştirisine açmıştır. Sözleşmenin 10’uncu maddesi kişilerin

şeref ve haysiyetlerini korumaktadır. Bu korumadan politikacılar da yararlanmakla

beraber, böyle durumlarda korumanın zorunlu olup olmadığı, siyasi konuların

açıkça tartışılması gereği açısından ayrıca değerlendirilmeli ve ona göre karar

verilmelidir.” Yine bu kararında basının siyasi hayatın bekçisi olduğunu ilk kez

belirten mahkemeye göre; “Basının başkalarının itibarlarını korumak gibi çizilmiş

sınırları aşmaması gerekmekle birlikte, kamunun menfaatinin bulunduğu diğer

alanlarda olduğu gibi, siyasi meselelerde de haber ve fikirleri iletmek, yine basına

düşen bir görevdir.” AİHM, bunun basın için bir görev olduğu gibi, halkın da

bunları edinme hakkının olduğunu vurgulamıştır.

                                                            311 Lingens v. Austria, 9815/82, A 103, 08.07.1986.

Page 138: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

130

AİHM, Casttells v. İspanya kararında312 ise; basının “düzensizliğin

önlenmesi” ve “başkalarının haysiyetinin korunması” için konan sınırları aşamaması

gerektiğini ancak basının, siyasi konular hakkında ve kamu yararıyla ilgili konularda

haber ve düşünceleri yayma görevinin de unutulmaması gerektiğini vurgulamıştır.

AİHM bu kararıyla, yukarıda değindiğimiz politikacıları eleştirmekten bir adım daha

ileri gitmiş ve hükümeti eleştirmenin hoş görülebilir sınırlarının, şahısları ve hatta

politikacıları eleştirmenin sınırlarından daha geniş olduğunu vurgulamıştır.313 Ancak

devletler tarafından, temelden yoksun veya kötü niyetle oluşturulmuş iftira

niteliğindeki suçlamalara aşırıya kaçmadan ve gereği gibi tepki göstermeyi

amaçlayan cezai nitelikte önlemler de alınabilir.

Çalışmamızın ilgili bölümlerinde ele aldığımız gibi AİHM, Goodwin -

Birleşik Krallık kararıyla314; gazetecilerin haber kaynaklarının korunmasını basın

özgürlüğünün temel ilkelerinden birisi olarak belirlemiştir.

Son olarak AİHM, Observer ve Guardian ve Birleşik Krallık kararında315

ifade özgürlüğünün basın açısından ortaya çıkardığı temel ilkeleri belirlemiştir.

Mahkemeye göre;

(a) İfade Özgürlüğü, demokratik toplumun temel unsurlarından biridir.

10’uncu madde 2’nci fıkra çerçevesinde ifade özgürlüğü yalnızca iyi

karşılanan veya rahatsız edici bulunmayan veya kayıtsız kalınan “bilgi”

                                                            312 Kararın Türkçe metni için bkz. BIÇAK, Vahit, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarında İfade Özgürlüğü, Liberal Düşünce Topluluğu Avrupa Komisyonu, Temmuz, 2002, sf. 135 vd. 313 AİHM bu görüşünü, Sürek ve Özdemir – Türkiye kararında da tekrar etmiştir. Kararın tam metni için bkz. BIÇAK, Vahit, a.g.e., sf. 229 vd. 314 Goodwin v, United Kingdom, 27.03.1996, 17488/90. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=1&portal=hbkm&action=html&highlight=&sessionid=47187631&skin=hudoc-en. (E.T.: 11.10.2011). 315 Observer and Guardian v. United Kingdom, 13585/88, A216, 26.11.1991.

Page 139: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

131

ve “fikirler” için değil, aynı zamanda saldırgan bulunan, sarsıcı bir etki

yaratan veya rahatsız eden türde bilgi ve fikirler için de geçerlidir.

10’uncu maddede yer aldığı biçimiyle ifade özgürlüğü bir dizi

sınırlamaya tabidir, ancak bu istisnalar dar biçimde yorumlanmalı ve

herhangi bir sınırlama ihtiyacı ikna edici biçimde gerekçelendirilmelidir.

(b) Basın söz konusu olduğunda bu ilkeler özel bir önem taşır. Her ne kadar

basın, diğer unsurların yanı sıra, “ulusal güvenlik” ya da “yargı yetkisinin

muhafazası” bakımından belirlenmiş sınırları aşmamakla yükümlü olsa da

kamu yararını ilgilendiren bilgi ve fikirlerin açıklanması basının

görevidir. Basının bu tür bilgi ve fikirleri açıklamakla görevli olmasının

yanı sıra, toplumun da bu bilgileri alma hakkı vardır. Aksi takdirde, basın

“kamunun gözü kulağı” olma şeklindeki hayati rolünü oynayamaz.

(c) 10’uncu madde 2’nci fıkra çerçevesinde “gerekli” sıfatı ile “acil bir

toplumsal ihtiyacın mevcudiyeti” kastedilmektedir. Sözleşmeci devletler

bu tür bir ihtiyacın var olup olmadığını değerlendirmede belirli bir takdir

payına sahiptir; ancak takdir hakkı AİHM’nin hem hukuki hem de

bağımsız mahkemelerce verilmiş olsalar dahi, bir hakkın kullanıldığı

kararlara ilişkin denetimiyle birlikte değerlendirilir. Dolayısıyla

Mahkeme, bir “sınırlama”nın 10’uncu madde tarafından korunduğu

biçimiyle ifade özgürlüğüyle bağdaşıp bağdaşmadığına ilişkin nihai kararı

vermekle yetkilidir.

(d) Denetim yetkilerini kullanırken Mahkemenin görevi, yetkili ulusal

mercilerin yerini almak değil, onların değerlendirme yetkileri

Page 140: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

132

muvacehesinde vermiş oldukları kararları 10’uncu maddenin ışığında

gözden geçirmektir. Bu durum, denetimin davalı Devletin takdir hakkını

makul biçimde, özenle ve iyi niyetle kullanıp kullanmadığını belirleme ile

sınırlı olduğu anlamına gelmez. Mahkemenin yapması gereken, şikayete

konu müdahaleyi davanın bütünü ışığında incelemek ve bu müdahalenin

“izlenen meşru amaçla orantılı” olup olmadığını ve ulusal merciler

tarafından müdahaleyi haklı göstermek amacıyla ileri sürülen gerekçelerin

“konuyla ilgili ve yeterli” olup olmadığını belirlemektir.

4. MEVZUATIMIZDA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

4.1. Genel Olarak

1982 Anayasasıyla birlikte, yürürlükteki basın özgürlüğüne ilişkin mevzuat,

yeni anayasaya uyum çabası nedeniyle değiştirilmiştir. Konumuz açısından da 5680

sayılı Basın Kanunu 1982 Anayasası dönemi boyunca, 5187 sayılı Yeni Basın

Kanunu hazırlanana kadar birçok değişikliğe maruz kalmıştır. Öncelikle Anayasaya

uyum sağlamak amacıyla yapılan değişiklikleri, 1999 yılındaki Helsinki Zirvesi316

sonrası Avrupa Birliğine uyum süreci nedeniyle mevzuatta yapılan değişiklikler ve

yenilikler izlemiştir. Bu bağlamda konumuz açısından en önemli gelişmeler ise

yukarıda el aldığımız Anayasamızın basın özgürlüğüne ilişkin hükümlerindeki

değişiklikler ile 5187 sayılı Yeni Basın Kanunu ve 5237 sayılı Yeni Türk Ceza

Kanununun yürürlüğe girmesi olmuştur. Bunların yanında 1117 sayılı Küçükleri

Muzır Neşriyattan Koruma Kanununda, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda,

                                                            316 10-11 Aralık 1999 tarihinde gerçekleştirilen Helsinki’de yapılan Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları zirvesinde, Türkiye oybirliği ile Avrupa Birliği’ne aday ülke olarak kabul ve ilan edilmiştir.

Page 141: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

133

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda

basın özgürlüğüne ve sınırlandırılmasına ilişkin önemli hükümler mevcuttur. Biz bu

başlık altında bu kanunları temel alarak basın özgürlüğüne ilişkin iç hukukumuz

açısından bir inceleme yapmaya çalışacağız.

4.2. 5187 Sayılı Basın Kanunu317

09.06.2004 tarihinde kabul edilip, 26.06.2004 tarihinde Resmi Gazetede

yayınlanarak yürürlüğe giren 5187 sayılı Basın Kanunu basın özgürlüğüne ilişkin

önemli hükümler içermektedir. Kanuna genel olarak baktığımızda, eski 5680 sayılı

yasadan farklı olarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları gözetilerek

hazırlanmış bir kanundur. Kanunun gerekçesine de baktığımızda bu açıkça

belirtilmiştir. Örneğin AİHM’nin bir ilke kararı olarak ifade özgürlüğüne ilişkin çoğu

kararında karşımıza çıkan; “çoğulcu, özgürlükçü, hoşgörülü, demokratik

toplumlarda, düşünceyi açıklama özgürlüğü, yalnızca genel kabul gören ve zararsız

yahut önemsiz addedilen düşünceler yönünden değil, aynı zamanda halkın bir kısmı

tarafından benimsenmeyen kural dışı, hatta endişe verici düşünceler için de geçerli

olmalıdır” ifadeleri 5187 sayılı Kanunun genel gerekçesinde de yer almaktadır.318

Öncelikle Kanunun 1. maddesine baktığımızda kanunun amacı “basın

özgürlüğü ve bu özgürlüğün korunması” olarak belirtilmiştir. Kanunun 3. maddesinin

birinci fıkrasında basının özgür olduğu, bu özgürlüğün; bilgi edinme, yayma,

eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerdiği vurgulanmıştır. Maddenin

ikinci fıkrası ise, basın özgürlüğünün kullanılmasının ancak demokratik bir toplumun

gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve

                                                            317 Kabul tarihi 09.06.2004, 26.06.2004 tarihli R.G., Sayı: 25504. 318 ÇANKAYA, Özden & BATUR YAMANER, Melike, a.g.e. sf. 107.

Page 142: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

134

ahlakının, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün

korunması, devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı

gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlandırılabileceğini hükme

bağlamıştır. Anayasanın 26/2 hükmündeki sınırlama nedenlerinden; cumhuriyetin

temel nitelikleri, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının

korunması, suçluların cezalandırılması ifadeleri Basın Kanununda hiç yer almamıştır.

Bunun yanında Anayasada belirlenen “devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez

bütünlüğünün korunması” ifadesi yerine “toprak bütünlüğünün korunması” sınırlama

nedeni olarak belirlenmiştir. Bu anlamda Basın Kanunundaki hükümlerin,

Anayasanın 26. maddesinden ziyade Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10.

maddesinin “Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik

bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak

bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç

işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının

korunması, gizli otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı

biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir” hükmü esas alınarak

belirlendiğini göstermektedir.319

5187 sayılı Basın Kanunu, süreli yayınların çıkarılmasında basın özgürlüğü

lehine, izin sistemini değil beyan sistemini benimsemiştir. Kanunun 7. maddesine

göre; “Süreli yayınların çıkarılması için, kaydedilmek üzere yönetim yerinin

bulunduğu yer Cumhuriyet Başsavcılığına bir beyanname verilmesi yeterlidir.”

Kanunun 8’inci maddesine göre ise; “Beyannamenin ve eklerinin gerekli veya gerçek

bilgileri içermemesi veya yayın sahibinin veya temsilcisinin veya sorumlu müdürün 5

                                                            319 SALİHPAŞAOĞLU, Yaşar, a.g.e. sf. 160.

Page 143: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

135

inci ve 6 ncı maddelerde yazılı şartlara sahip olmaması halinde, Cumhuriyet

Başsavcılığı beyannamenin verilmesinden itibaren iki hafta içinde eksikliğin

giderilmesini veya gerçeğe aykırı bilgilerin düzeltilmesini yayın sahibinden ister. Bu

istemin tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde yerine getirilmemesi halinde,

Cumhuriyet Başsavcılığı yayımın durdurulmasını asliye ceza mahkemesinden talep

eder. Mahkeme en geç iki hafta içinde karar verir. Bu karara karşı acele itiraz

yoluna başvurulabilir.”

Basın özgürlüğünün içerdiği haklardan biri olan, gazetecinin haber

kaynaklarını açıklamama hakkı 5187 sayılı Kanunda da düzenlenmiştir. Kanunun 12.

maddesine göre; “Süreli yayın sahibi, sorumlu müdür ve bilgi ve belge dahil haber

kaynaklarını açıklamaya ve bu konuda tanıklık yapmaya zorlanamaz.” Bu

düzenleme ile eski kanundaki gibi haber kaynaklarının açıklanmamasına yer verilmiş

ve buna ek ve eski kanundan farklı olarak bu konuda tanıklık yapılmaya

zorlanılamayacağı da düzenlenmiştir.

Basın Kanununun 22’nci maddesi, basın özgürlüğü lehine bir düzenleme

getirmiştir. Basılmış eserleri engelleme, tahrip ve bozma suçunu düzenleyen bu

hükme göre; “Kanuna uygun olarak basılmış eserleri, bunların yayımını veya

dağıtımını veya satışını önlemek amacıyla tahrip eden veya bozan kimse …

cezalandırılır.” Hükmün ikinci fıkrasına göre ise bu suçun şiddet ve tehditle

işlenmesini cezalandırmaktadır. 3. fıkrada ise bu suçun umumi mahalde veya

matbaanın veya umuma satış yapan veya dağıtım yapan yerlerde birden fazla kişi

tarafından işlenmesi hali cezayı ağırlaştırıcı sebep olarak düzenlenmiştir. Bu

hükmün, basın özgürlüğünün içeriğinde yer alan yayma hakkını koruduğunu

söyleyebiliriz.

Page 144: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

136

Basın Kanununun 23’üncü maddesi de basın özgürlüğü lehine bir düzenleme

içermektedir. Şöyle ki bu hükme göre, süreli yayınların dağıtımını yapan kişiler

belirlenen ücret karşılığında yayının dağıtımını yapmak zorunda bırakılmış ve aykırı

davrananlara para cezası öngörülmüştür. Hükmün ikinci fıkrasına göre ise; “Süreli

yayınları perakende olarak satışa sunan gerçek veya tüzel kişiler, aynı anda

diledikleri kadar dağıtım şirketiyle anlaşıp diledikleri yayınları satabilirler. Hiç

kimse, bu kişilere, rakip yayınları satmama yükümlülüğü getiremez ve bu yayınları

satmama koşuluna bağlı olan veya bu sonucu doğuracak edimlerde bulunamaz.”

5187 sayılı Kanununun dava sürelerini düzenleyen 26’ıncı maddesi ile, basın

davalarının önemi nedeniyle özel süreler düzenlenmiştir.

Görevli mahkeme ve yargılama usulünü düzenleyen 27. maddeye göre ise,

basın davalarında görevli mahkeme, ağır ceza işlerinden olanlarda ağır ceza

mahkemesi, diğerlerinde ise asliye ceza mahkemesidir. Adı geçen maddenin son

fıkrasına göre ise basın davalarının hassasiyeti ve önemi nedeniyle bu davaların acele

işlerden sayılacağı düzenlenmiştir.

Burada belirtmemiz gereken bir diğer husus ise Basın Kanununun, basın

özgürlüğü lehine getirdiği 28. maddedir. Bu maddeye göre; “18 inci ve 22 nci

maddelerdeki suçlar dışında bu Kanunda öngörülen suçlar için hükmedilen para

cezaları, hürriyeti bağlayıcı cezaya çevrilemez.” Bu hükümle birlikte kanunda

öngörülen suçlar bakımından kural olarak para cezaları öngörülmüş ve bu cezaların

hapis cezasına çevrilmesi yasaklanmıştır. Bu düzenlemenin iki istisnası mevcuttur.

Bunlar: Kanunun, 18. maddesinde düzenlenen “Düzeltme ve cevabın

yayınlanmaması” ve 22. maddesinde düzenlenen “Basılmış eserleri engelleme,

Page 145: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

137

tahrip ve bozma” suçlarıdır. Adı geçen suçlar bakımından verilen para cezalarının

hapis cezasına çevrilmesi mümkündür.

Basın Kanununa genel anlamda baktığımızda özgürlükler lehine

düzenlemelere yer verdiğini söyleyebiliriz. Ancak kanımca kanuna iki eleştiri

getirilebilir. Bunlardan birincisi: kanunun, diğer kanunlarda düzenlenen basılmış

eserler yoluyla işlenen suçlar bakımından, dava açma süresi dışında bir güvence

getirmemesidir.320 Basın özgürlüğünün sınırlanması başlığında da ele aldığımız

üzere, sınırlama, özel kanunlarla yapılan düzenlemelerle sürekli genişletilebilmekte

ve genel bir güvenceden yoksun bulunmaktadır.

Basın Kanununa yönelik ikinci eleştirimiz ise, günümüzde basın

özgürlüğünün karşısında yer alan olguları göz ardı etmesi ve dolayısıyla basına ve

basın özgürlüğüne klasik anlamda yaklaşmasına ilişkin olacaktır. Nitekim basın

alanında ortaya çıkan teknolojik gelişmeler ve tekelleşme sorunu 5187 sayılı

kanunda tam anlamıyla yer bulamamıştır.321 Özellikle 1961 ve 1982 Anayasalarının,

yukarıda değindiğimiz, devletin basın özgürlüğü lehine aktif tavır takınma

yükümlülüğü ile birlikte düşündüğümüzde, 5187 sayılı Kanunun devleti, özellikle

basın alanında meydana gelen tekelleşme karşısında aktif bir konuma soktuğunu

                                                            320 Aynı görüş için bkz. TEMİZ, Özgür, a.g.e. sf. 94 vd. Temiz’e göre; “Basın mensuplarının uğradığı cezai ve hukuki takibat, basın kanununun verdiği özgürlüklerden söz edilmeksizin medeni sorumluluk veya ceza sorumluluğu üzerinden yürütülmektedir. Son dönemlerde gerek düşünce açıklamaları, gerekse bunların basın yayın organlarında yayınlanması neticesinde, Ceza Kanunu’nun 215, 216, 218, 301, ve 302 nci maddeleri, Terörle Mücadele Kanunu ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’a dayanılarak ifade ve basın özgürlüğü sınırlandırılmaktadır.” 321 Aynı görüş için bkz. SALİHPAŞAOĞLU, Yaşar, a.g.e. sf. 167 vd. Salihpaşaoğlu’na göre; “Gerek 1961 Anayasasında, gerekse 1982 Anayasasında yer alan “Devlet, basın ve haber alma hürriyetini sağlayacak tedbirleri alır” hükmü, her iki Anayasa koyucunun da bu özgürlüğün sağlanması konusunda Devlete birtakım yükümlülükler yüklediğini göstermektedir. Basın sektöründe son yıllarda ortaya çıkan teknik gelişmeler, tekelleşmeler ve medya – sermaye ilişkileri bu yöndeki düşünceleri çok daha geçerli hale getirmiştir. Bu anlayışın bir sonucu olarak devletin görevlerinden biri de, basın özgürlüğünün fiilen ortadan kalkmasına neden olan sadece belirli sermaye ve nüfuz gruplarının yararlanabildiği sınırlı bir özgürlük haline gelmesini önlemek olmalıdır. Aksi takdirde hukuken var olan bu özgürlük, fiilen kullanılan ve varolan bir özgürlük olmaktan çıkar.”

Page 146: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

138

söyleyemeyiz. Adı geçen kanun, basın özgürlüğünü klasik anlamında ele almaktan

öte gidememiş ve basını, devletin baskısından ve sınırlandırmasından koruyan

hükümler getirmekle yetinmiştir.

Basın Kanununa yöneltilen bir diğer eleştiri de, kanunun suçlar ve cezalar

bakımından objektif sorumluluğu kabul etmesine yöneliktir.322 Nitekim kanunun

cezai sorumluluğu düzenleyen 11. maddesine baktığımızda, eser sahibinin yanında

süreli yayınlarda sorumlu müdürün, süresiz yayınlarda ise yayımcının sorumlu

tutulduğunu görmekteyiz.323 Objektif sorumluluğu benimseyen kanunun, ceza

hukukunda hakim olan kusur sorumluluğu ilkesi ve bu ilkenin zorunlu bir gereği olan

ceza yaptırımının failin kusuru ile orantılı olması ilkesi ile birlikte ve Anayasanın

ceza sorumluluğunun şahsiliğini düzenleyen 38. maddesine aykırı olduğu

savunulabilir. Ayrıca yeni ceza kanununun objektif sorumluluğu ortadan kaldırdığını

belirten hükümleri karşısında bu görüş daha da kuvvetlenmiş olarak görülebilir.

Nitekim TCK’nın objektif sorumluluğu ortadan kaldıran ve neticesi sebebiyle

ağırlaşmış suç başlığını taşıyan 23’üncü maddesinin gerekçesinde de belirtildiği gibi;

“765 sayılı TCK’da ve Hükümet Tasarısının bazı hükümlerinde kişi gerçekleştirmeyi

kastetmediği böyle neticelerden objektif olarak sorumlu tutulmaktadır. Belirtmek

gerekir ki, bu tür sorumluluk, ortaçağ kanonik hukukunun kalıntısı olan “versari in

re illicita”, yani hukuka aykırı bir durumda olan bunun bütün neticelerine katlanır

anlayışının ürünü olup, çağdaş ceza hukuku bu anlayışı çoktan terk etmiştir. Çünkü

                                                            322 Salihpaşaoğlu’na göre; 5187 sayılı Basın Kanununa göre, süreli yayınlarda sorumlu müdürün, süresiz yayınlarda ise yayımcı ve basımcının suç oluşturan eserin yayınlanmasından dolayı sorumlu tutulabilmeleri için taksir derecesinde kusurlu olup olmadıkları araştırılmamakta; hatta kusursuz olarak hareket etmiş olmaları sorumlulukları bakımından önem taşımamaktadır. Fiilin iradi olması ve fiil ile netice arasında maddi nedensellik bağının bulunması sorumluluk için yeterli görülmektedir. Bu bağlamda 5187 sayılı Kanunun 11. maddesindeki düzenlemenin objektif sorumluluk sistemi öngördüğü söylenebilir. SALİHPAŞAOĞLU, Yaşar, a.g.e. sf. 162. 323 5187 sayılı Basın Kanununun 11. maddesini, “Basın Özgürlüğünün Sınırları” bölümünde ele alacağımız için burada kısaca belirtmekle yetindik.

Page 147: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

139

kusurun aranmadığı objektif sorumluluk halleri kusursuz ceza olmaz ilkesiyle açıkça

çelişmektedir. Ülkemiz ceza hukuku öğretisinde uzun süredir objektif sorumluluk

hallerinin ceza mevzuatından çıkarılması gerektiği ifade edilmektedir. Bu talebin

yerine getirilmesi, Anayasada öngörülen kusur ilkesinin zorunlu bir sonucudur.”324

Ancak basında yer alan, suç unsurları içeren ve başkasının, en az basın özgürlüğü

kadar değerli olan özgürlüklerini hiçe sayan bir eserle ilgili, yalnızca eser sahibini

veya her aşamadaki yetkiliyi yalnızca klasik ceza hukuku kuralları ile kusuru

oranında sorumlu tutarak, özellikle günümüzde basında meydana gelen

tekelleşmenin ve basın organlarının sahibi olan büyük sermayedarların basını

istedikleri gibi kullanmasının önüne geçilemez. Kaldı ki Basın Kanununda

düzenlenen cezai sorumluluğu, tamamiyle objektif sorumluluk olarak nitelendirmek

kanımca mümkün değildir. Burada doktrinde de çoğunlukla kabul edildiği üzere,

Basın Kanununda düzenlenen bu tür bir cezai sorumluluk, özel bir sorumluluk

sistemi olarak değerlendirilmelidir ve basın suçlarının kendine özgü niteliğinden

kaynaklanmaktadır.325

Basın Kanununun cezai ve hukuki sorumluluğu düzenleyen 11. ve 13.

maddesi, belki de günümüz basınının en önemli sorunu olan tekelleşme karşısında

yer alan sayılı hükümlerindendir. Burada eser sahibi dışında öngörülen diğer

sorumlulukların, klasik kusur ilkesi ile değil de, idare hukukunda idarenin

sorumluluğuna benzer “özel bir sorumluluk sistemi”326 olarak nitelendirilmesi

                                                            324 BAKICI, Sedat, 5237 sayılı Yasa Kapsamında Ceza Hukuku Genel Hükümleri, Adalet Yayınevi, 2.Baskı, Ankara, 2008, sf. 515 vd. 325 Aynı görüş için bkz. DÖNMEZER, Sulhi, a.g.e. sf. 378, AYDIN, Murat, TCK’nın Genel Hükümleri Açısından Basın Suçlarında Sorumluluk, Adalet Yayınevi, Ankara, 2010, sf. 67. 326 Basın Hukukunda sorumluluk sistemlerine ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. AYDIN, Murat, a.g.e.

Page 148: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

140

gerekir.327 Basın faaliyetinin kolektif niteliğinden kaynaklanan özel sorumluluk

sistemleri birçok ülke kanununda kendisini göstermektedir. Bu düzenlemeler, özel

sorumluluk sistemlerinin iştirak hükümlerini bertaraf etmek amacıyla değil tam

tersine sorumlu tutulacak bir fail bulunamaması nedeniyle basın suçlarının cezasız

kalmasını önlemek amacıyla geliştirildiğini göstermektedir.328

Bu görüşler olması gereken hukuk bakımından değerlendirilebilir, zira

hukukumuzdaki durum 31 Aralık 2008 tarihinden itibaren farklı bir hal almıştır.

Şöyle ki; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 5’inci maddesine göre; “Bu kanunun

genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da

uygulanır”. Bu hükümle birlikte ilgili kanunlardaki hükümlerin Ceza Kanununa

uyum sağlaması sorunu doğdu ve bu uyumu gerçekleştirmek için yasa koyucuya bir

süre verilerek, 5. maddenin yürürlük tarihi ertelendi. Nitekim 5252 sayılı TCK’nın

Yürürlülük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna geçici bir madde eklenerek, diğer

kanunların TCK’nın genel hükümlerine aykırı hükümlerinin ilgili kanunlarda

değişiklik yapılıncaya kadar ve en geç 31 Aralık 2006 tarihine kadar uygulanacağı

düzenlendi. Bu değişiklikler zamanında gerçekleştirilemeyince 06.12.2006 tarihli

5560 sayılı Kanunla, TCK’nın 5. maddesinin yürürlüğe gireceği tarih 31 Aralık 2008

olarak değiştirildi. Sonuç olarak 31 Aralık 2008 tarihinden sonrası için, diğer

kanunlardaki TCK’nın genel hükümlerine aykırı düzenlemeler uygulanmayacak ve

TCK’nın genel hükümleri uygulama alanı bulacaktır.

                                                            327 Nitekim Dönmezer’e göre; basın suçlarında özel sorumluluk sistemleri, bu suçların kendine özgü niteliğinden kaynaklanan bir ihtiyacın sonucu olarak ortaya çıkmıştır. DÖNMEZER, Sulhi, a.g.e. sf. 378. 328 AYDIN, Murat, a.g.e., sf. 67.

Page 149: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

141

Bu bilgiler ışığında, Basın Kanununda cezai sorumluluğu düzenleyen 11’inci

madde herhangi bir değişikliğe maruz kalmamıştır. Yukarıda belirttiğimiz gibi Basın

Kanunu, basın suçlarının özel mahiyeti gereği olarak, TCK’dan farklı olarak özel bir

sorumluluk sistemi öngörmüştür. Bu nedenlerle, Basın Kanunu açısından da özellikle

basın yoluyla işlenen suçlarda ceza sorumluluğunun tespiti noktasında TCK’nın

genel hükümlerine göre değerlendirme yapılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır.329

Tekelleşen ve büyük sermayelerin bulunduğu basın organlarının, normal

vatandaşlar karşısındaki gücü göz önündedir. Kanımca Basın Kanununda düzenlenen

cezai ve hukuki sorumluluk, her ne kadar klasik ceza hukuku kurallarından, olumlu

anlamda olmak üzere, farklı hükümler getirse de, günümüzdeki güçlü basın organları

karşısında yine de yetersiz kalmaktadır.

5187 sayılı Basın Kanunu, basın özgürlüğünün sınırlandırılması açısından

birtakım suçları ve basılmış eserler yoluyla işlenen suçlardan ve fiillerden dolayı

cezai ve hukuki sorumluluğu düzenlemiştir. Nitekim kanunun 11’inci maddesi,

yukarıda ele aldığımız gibi basılmış eserler yoluyla işlenen suçlardan dolayı cezai

sorumluluğu, “özel bir sorumluluk sistemi” olarak ele almıştır. Yine Basılmış eserler

yoluyla işlenen fiillerden dolayı hukuki sorumluluğu düzenleyen Basın Kanununun

13’üncü maddesinde ise basının özel doğası gereği olarak, “basamaklı bir

sorumluluk sistemi olarak değerlendirebileceğimiz” özel bir hukuki sorumluluk

sistemi yer almıştır.330 Bu sorumluluk sistemleri doğrultusunda 5187 sayılı Kanunun

                                                            329 AYDIN, Murat, a.g.e. sf. 109. 330 Basının hukuki sorumluluğunun incelenmesi bu çalışmanın kapsamı dışında kalmaktadır. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. ÇANKAYA, Özden & BATUR YAMANER, Özden, a.g.e. sf. 107 vd., KILIÇOĞLU, Ahmet M., a.g.e.

Page 150: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

142

ilgili hükümlerinde düzenlenen basın suçları, basın özgürlüğünün birer sınırı olarak

yer almaktadır.

Basın Kanununun 4’üncü maddesi, her basılmış eserde, basıldığı yer, tarih,

basımcının adı, ünvanı gibi bilgilerin bulunmasını zorunlu tutmuştur. Kanunun

15’inci maddesi ise 4’üncü maddede düzenlenen ve basılmış eserde bulunması

gereken zorunlu bilgileri göstermeme suçunu düzenlemiştir. Buna göre; 4 üncü

maddeye göre basılmış eserlerde gösterilmesi öngörülen hususların gösterilmemesi

veya gerçeğe aykırı olarak gösterilmesi halinde, süreli yayınlarda sorumlu müdür ve

sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili, süresiz yayınlarda yayımcı ve adını ve

adresini göstermeyen veya yanlış gösteren basımcı, para cezası ile

cezalandırılacaktır.

Basın Kanununun 7’nci maddesi gereği olarak, süreli yayınların çıkarılması,

süreli yayının yönetim yeri Cumhuriyet Başsavcılığına beyanname verilmesi

zorunluluğuna bağlanmıştır. Kanunun 8’inci maddesinde ise beyannamenin gerekli

ve gerçek bilgileri içermemesi veya yayın sahibinin, temsilcisinin veya sorumlu

müdürün kanunda belirlenen şartlara haiz olmaması halinde Cumhuriyet

Başsavcılığının öncelikle gerekli düzeltmeler için süre vermesi gerektiğini, eğer bu

sürede de şartlar sağlanmazsa Başsavcılığın Asliye Ceza Mahkemesinden yayının

durdurulmasını talep etme yetkisi verilmiştir. İşte Basın Kanununun 16’ıncı maddesi;

8’inci maddeye göre mahkeme kararıyla durdurulan yayına, usulüne uygun

beyanname vermeden veya değişiklikleri bildirmeden devam edilmesi halinde para

cezası verileceğini düzenlemektedir.

Page 151: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

143

Basın Kanununun 10’uncu maddesine göre; süreli ve süresiz yayınlarda

basımcı, bastığı her türlü yayının imzalı iki nüshasını, dağıtım veya yayımın

yapıldığı gün, mahallin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim etmekle yükümlüdür.

Kanununun 17’nci maddesi ise bu yükümlülüğe uymamayı suç olarak düzenlemiştir.

Yukarıda, şeref ve haysiyetin basın yoluyla ihlalini, basın özgürlüğü

karşısında genel bir sınırlandırma nedeni olarak ele almıştık. Şeref ve haysiyete

yönelik basın yoluyla bir saldırı olması durumunda ise, bu tür yayınlara muhatap

olan kişi ve kurumlara düzeltme ve cevap hakkı tanınmış ve basın organları bu

konuda zorunlu tutulmuştur. Nitekim 5187 sayılı Kanunun 14’üncü maddesi cevap

ve düzeltme hakkını düzenlemiştir. Bu hak esas olarak basın özgürlüğüne sınırlama

getirmekte ve basın sektöründen olmayan kimselerin basından yararlanmasını

içermektedir. Kanunun gerekçesinde de belirtildiği gibi cevap ve düzeltme hakkı

kişilerin şeref ve haysiyetinin korunması ve toplumun doğru bilgilendirilmesinin

sağlanması yönünden büyük önem taşımaktadır. Nitekim Cevap ve Düzeltme

Hakkına İlişkin Uluslararası Sözleşme 1962 tarihinde yürürlüğe girmiştir.331 Bu

sözleşmenin amacı, yanlış haberlerle bozulan ülkeler arası ilişkilerin, zarar gören

ülkelere cevap ve düzeltme hakkı tanınarak onarılmasını sağlamaktır. Bu nedenle

Anayasamızın 32’nci maddesinde de düzenleme alanı bulmuştur. Bu hükme göre

cevap ve düzeltme hakkı ancak kişilerin haysiyet ve şereflerine dokunulması veya

kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar yapılması hallerinde kullanılabilecektir.

5187 sayılı Kanunun 14’üncü maddesine göre cevap ve düzeltme hakkı, kişilerin

şeref ve haysiyetini ihlal edici veya kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayın yapılması

hallerinde kullanılabilir.

                                                            331 Sözleşme metnine ulaşmak için: http://193.194.138.190/html/menu3/b/i-ilocor.htm.

Page 152: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

144

Cevap ve düzeltme hakkı yalnızca dönemsel yayınlarda yer alan haberlerden

dolayı kullanılabilir. 5187 sayılı Kanunun 14’üncü maddesi gereği olarak; cevap ve

düzeltme hakkı, yayından zarar gören kişiler tarafından kullanılabilir. Yayından zarar

gören kişinin, yayından itibaren iki ay içerisinde cevap ve düzeltme yazısını sorumlu

müdüre göndermesi gerekir. Sorumlu müdür bu yazıyı üç gün içerisinde yayınlamak

zorundadır. Yayınlamayacak olursa, zarar gören kişi bulunduğu yer sulh ceza

mahkemesine başvurarak yazının yayınlanmasını sağlayabilir. Sulh ceza hakimi üç

gün içerisinde karar vermek zorundadır ve bu kararlar kesindir.

Anayasamızın basın özgürlüğünün sınırlandırılmasında uygulanacak 26’ncı

maddesinin 2’nci fıkrası “yargı görevinin gereğine uygun olarak yerine

getirilmesi”ni bir sınırlandırma nedeni olarak düzenlemiştir. Bu sınırlandırma, yargı

bağımsızlığının sağlanmasının, basın alanına yansımasıdır. Bu yansımanın bir gereği

olarak ve Anayasadaki sınırlandırma nedenine binaen Basın Kanunu da basın yoluyla

yargıyı etkilemeyi bir suç olarak düzenlemiş ve basın özgürlüğüne sınırlandırma

getirmiştir. Nitekim Kanunun 19’uncu maddesine göre; “Hazırlık soruşturmasının

başlamasından takipsizlik kararı verilmesine veya kamu davasının açılmasına kadar

geçen süre içerisinde, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme işlemlerinin ve

soruşturma ile ilgili diğer belgelerin içeriğini yayımlayan kimse … cezalandırılır.”

Aynı hükmün ikinci fıkrası ise, görülmekte olan bir dava kesin kararla

sonuçlanıncaya kadar, bu dava ile ilgili hakim veya mahkeme işlemleri hakkında

mütalaa yayımlayanları da cezalandırmaktadır. Sonuç olarak, basının yargıyı

Page 153: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

145

etkilememe yükümlülüğü basın özgürlüğünün kanuni bir sınırı olarak karşımıza

çıkmaktadır.332

Basın Kanununun 20’nci maddesine göre; “Cinsel saldırı, cinayet ve intihar

olayları hakkında, haber vermenin sınırlarını aşan ve okuyucuyu bu tür fiillere

özendirebilecek nitelikte olan yazı ve resim yayımlayanlar … cezalandırılır.” Bu

anlamda basına belli yönde yayın yapılmamasını emreden bu hüküm, basın

özgürlüğünün kanuni bir sınırı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Basın özgürlüğüne getirilen ve Basın Kanununda düzenlenen sınırlamalardan

biri de kamu yararının gerektirdiği durumlarda bazı kişilerin yanı sıra belirli suçlarda

mağdurlar ile yaşı küçük fail ve mağdurların korunması amacıyla bu kişilerin

kimliklerinin açıklanmasının yasaklanmasıdır.333 Kanunun 21’inci maddesi 3 bent

halinde saydığı kişilerin kimliklerini açıklayan veya tanınmasına yol açacak şekilde

yayın yapan basın organlarını cezalandırmaktadır. Bu anlamda kanunda belirtilen

kişilerin basın tarafından kimliğinin açıklanması, tanınmalarına yol açılması yasaktır

ve bu yasak basın özgürlüğünün kanuni bir sınırı olarak karşımıza çıkmaktadır.

4.3. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu334

12.10.2004 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 5237

sayılı Türk Ceza Kanunu, basın özgürlüğüne ilişkin birçok hüküm içermektedir.

Öncelikle TCK’nın “Tanımlar” başlıklı 6. maddesinin 1. fıkrasının g bendinde,

kanunda geçen “basın ve yayın yolu ile” deyiminden ne anlaşılması gerektiği

                                                            332 Geçmişten günümüze ülkemizde basının yargıyı etkilemeye ilişkin bu sınırlandırmaya uyduğunu söylemek mümkün değildir. Basın organları daha soruşturma aşamasından başlamak üzere, şüphelileri yaptıkları haberlerle suçlu ilan etmektedirler. 333 AYDIN, Murat, a.g.e. sf. 41. 334 Kabul tarihi 26.09.2004, 12.10.2004 tarihli R.G., Sayı: 25611.

Page 154: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

146

düzenlenmiştir. Buna göre, ceza kanunlarının uygulanmasında; basın ve yayın yolu

ile deyiminden, her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçlarıyla

yapılan yayımların anlaşılacağı belirtilmiştir. Görüldüğü üzere TCK basın ve yayın

yolu ile ifadesini, her türlü kitle iletişim aracını içine alacak şekilde geniş

yorumlamaktadır. Biz TCK’nın basın ve basın özgürlüğüne ilişkin hükümlerinden,

çalışma konumuzu oluşturan yazılı kitle iletişim araçları ile ilgili hükümlere

değineceğiz.

TCK’nın basınla ilgili hükümlerine baktığımızda, kanunun bir suçun basın ve

yayın yolu ile işlenmesini çoğu zaman suçun nitelikli şekli olarak düzenlendiğini

görmekteyiz.335

Kanunun 267. maddesinde iftira suçu düzenlenmiştir. 765 sayılı TCK’da,

iftira suçu yetkili makamlara doğrudan bildirim halinde gerçekleşmekteydi. Bu

durum ise basın ve yayın yoluyla masum insanlara iftira atılmasının ve bu kişilerin

kovuşturmaya tabi tutulmasının önünü açmaktaydı. Zira basın yayın yoluyla kişilere

hukuka aykırı olarak bir fiil isnat etmek suç olarak öngörülmemekteydi. Yeni kanun

267. maddesiyle birlikte bu eksikliği giderdi ve iftira suçunun basın ve yayın yoluyla

da oluşabileceğini düzenledi. Böylece, herhangi bir basın ve yayın organında yer alan

bir haberle bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edildiği takdirde, mağdur Basın

Kanunundan kaynaklı cevap ve düzeltme hakkını kullanabileceği gibi, yalan haberi

yapan hakkında bu madde hükmü de uygulanabilecektir.336

                                                            335 Örneğin; hakaret suçunun düzenlendiği 125. maddenin 4. fıkrasında; suçun alenen işlenmesi halinde cezanın artırılacağı; 285. maddede düzenlenen gizliliğin ihlali suçunun basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde maddenin 3. fıkrası gereği olarak ceza artırılacaktır. 336 SALİHPAŞAOĞLU, Yaşar, a.g.e. sf. 181.

Page 155: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

147

Kanunun 124. maddesinde basın özgürlüğünün sınırlanması lehine değil de

basın özgürlüğünün korunması lehine bir hüküm yer almaktadır. “Haberleşmenin

engellenmesi” suçunun düzenlendiği hükümde; kişiler arasındaki haberleşmenin

hukuka aykırı olarak engellenmesi suç olarak öngörülmüştür. Maddenin 2. fıkrasında

ise kamu kurumları arasındaki haberleşmenin hukuka aykırı olarak engellenmesi

suçun nitelikli hali olarak düzenlenmiştir. Konumuzla ilgili bir hüküm içeren 3. fıkra

ise; her türlü basın ve yayın organının yayınının hukuka aykırı olarak engellenmesini

suçun nitelikli hali olarak ele almış ve ikinci fıkraya göre cezalandırılacağını

belirtmiştir.

Türk Ceza Kanununun 84’üncü maddesi intihara yönlendirme suçunu

düzenlemekte ve 3’üncü fıkrası ile intihara alenen teşvik eden kişinin

cezalandırılmasını ayrıca düzenlemektedir. Konumuz açısından ise, basın yoluyla bir

kişiyi intihara teşvik eden kişi, alenen intihara yönlendirme suçunu işleyecek ve

TCK. md. 84/3’e göre cezalandırılacaktır. Bu anlamda, bir kişiyi basın yoluyla

intihara yönlendirmek, TCK anlamında basın özgürlüğünün bir sınırını

oluşturmaktadır. Burada belirtmeliyiz ki, hükmün ilk halinde basın yoluyla bu suçun

işlenmesi açıkça ve suçun alenen işlenmesinden daha da fazla cezayı gerektirecek

şekilde düzenlenirken, 29.06.2005 tarihli 5377 sayılı Kanunla bu düzenleme yasa

metninden çıkarılmış ve dolayısıyla bu suçun basın yoluyla işlenmesi durumunda,

alenen işlenmesine ilişkin değindiğimiz hüküm uygulanacaktır.

TCK md. 132, kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimsenin

cezalandırılacağını belirtmiş ve 4’üncü fıkrasıyla ise bu suçun basın ve yayın yoluyla

işlenmesini cezayı ağırlaştırıcı sebep olarak düzenlenmiştir. Bu anlamda, kişiler

Page 156: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

148

arasındaki haberleşmelerin içeriğinin basın yoluyla yayınlanması, TCK anlamında

basın özgürlüğünün bir sınırını oluşturmaktadır.

TCK md. 133, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan

herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları ses alma cihazı ile

kaydeden kişinin cezalandırılacağını belirtmiş ve 3’üncü fıkrasıyla kişiler arasındaki

bu konuşmaların basın ve yayın yoluyla yayınlanması cezayı ağırlaştırıcı sebep

olarak düzenlemiştir. Bu anlamda, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların

basın ve yayın yoluyla yayınlanması, TCK anlamında basın özgürlüğünün bir sınırını

oluşturmaktadır.

TCK. md. 158, dolandırıcılık suçunun nitelikli hallerini düzenlemiştir ve bu

hükmün 1’inci fıkrasının g bendi, bu suçun basın ve yayın araçlarının sağladığı

kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi halini nitelikli hal olarak belirtmiştir. Bu

anlamda, dolandırıcılık suçunun basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan

yararlanarak işlenmesi, TCK anlamında basın özgürlüğünün bir sınırını

oluşturmaktadır.

TCK. md. 190/2, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını alenen

özendiren veya bu nitelikte yayın yapan kişinin cezalandırılacağını düzenlemiştir. Bu

anlamda, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasının basın ve yayın yoluyla

özendirilmesi, TCK anlamında basın özgürlüğünün bir sınırını oluşturmaktadır.

TCK md. 218; “halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit (md.

213)”, “suç işlemeye tahrik (md. 214)”, “suçu ve suçluyu övme (md. 215)”, “halkı

kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama (md. 216)”, “Kanunlara uymamaya tahrik

(md. 217)” suçlarının basın ve yayın yoluyla işlenmesini cezayı ağırlaştırıcı sebep

Page 157: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

149

olarak düzenlemiştir. Bu anlamda, yukarıda adı geçen kamu barışına karşı suçların

basın ve yayın yoluyla işlenmesi, TCK anlamında basın özgürlüğünün bir sınırını

oluşturmaktadır. Burada şunu da belirtmeliyiz ki, TCK md. 218, adı geçen suçların

basın ve yayın yoluyla işlenmesini ağırlaştırıcı sebep saydıktan ve basın özgürlüğüne

bu açıdan bir sınır koyduktan sonra, aynı hükmün devam eden cümlesiyle basın

özgürlüğü lehine bir düzenleme getirmiştir. Buna göre, “haber verme sınırlarını

aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.” Kamu

barışına karşı suçlar bakımından Yargıtay da her düşünce açıklamasının bu suçları

oluşturamayacağını, yasadaki unsurların yanında açıklamalarda “şiddete çağrı”

niteliğinde ibarelerin de yer alması gerektiğini vurgulamıştır.337

TCK md. 220 suç örgütü kurmak suçunu düzenlemiştir. Bu hükmün 8’inci

fıkrasına göre, örgütün veya amacının propagandasını yapan kişi cezalandırılır ve

propagandanın basın ve yayın yoluyla yapılması halinde ceza ağırlaştırılır. Bu

anlamda, suç örgütünün veya amacının propagandasını yapma suçunun basın ve

yayın yoluyla işlenmesi, TCK anlamında basın özgürlüğünün bir sınırını

oluşturmaktadır.

TCK md. 267 iftira suçunu düzenlemekte ve bu suçun basın ve yayın yoluyla

işlenmesinden de bahsetmektedir. Ayrıca maddenin son fıkrasında, basın ve yayın

yoluyla işlenen iftira suçu sonucunda kişi hakkında verilen mahkumiyet kararının,

aynı veya eşdeğerde basın ve yayın organıyla ilan olan olunacağı düzenlenmiştir. Bu

anlamda iftira suçunun basın ve yayın yoluyla işlenmesi ve basın ve yayın yoluyla

                                                            337 Yargıtay, 8.CD., 22.12.2003, 12999-7591. Nitekim Yargıtay başka bir kararında açıkça; suça konu yazıda Kürt kurtuluş savaşı gibi söylemlere yer verilerek, çatışma ve savaşın özendirilmesi nedeniyle suçun oluşacağını vurgulamıştır. (Yargıtay 8.CD. 21.10.2002, 9753-9751). (Uyap sisteminden alınmıştır).

Page 158: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

150

işlenen iftira suçu sonucunda verilen mahkumiyet kararının basın ve yayın organında

ilanının zorunlu tutulması TCK anlamında basın özgürlüğünün bir sınırını

oluşturmaktadır.

TCK md. 285; soruşturmanın ve kapalı yapılması gereken duruşmanın

gizliliğinin alenen ihlal edilmesini suç olarak düzenlemiş ve 3’üncü fıkrasında bu

suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesini cezayı ağırlaştırıcı sebep olarak

düzenlemiştir. Bu düzenleme, Anayasanın 26’ıncı maddesinde belirtilen “yargılama

görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amacı” ile basın özgürlüğünün

sınırlanmasının bir görünümüdür. Bu anlamda, soruşturmanın ve kapalı yapılması

gereken duruşmanın gizliliğinin basın ve yayın yoluyla ihlal edilmesi, TCK

anlamında basın özgürlüğünün bir sınırını oluşturmaktadır.

TCK md. 285’in Anayasaya uygunluğu konusuna değinecek olursak,

Anayasanın 26’ncı maddesinde “yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine

getirilmesi amacı” ile sınırlama adı altında düzenlenen ve basın özgürlüğünün

Anayasadan kaynaklanan özel bir sınırını oluşturan bu hükme aykırılığı söz konusu

değildir. Ancak Anayasanın 28’inci maddesinin 5’inci fıkrasına göre; yargılama

görevinin amacına uygun olarak yerine getirilmesi için, kanunla belirtilecek sınırlar

içinde, hakim tarafından verilen kararlar saklı kalmak üzere, olaylar hakkında yayın

yasağı konulamayacaktır. Bu anlamda, TCK md. 285/1’deki soruşturmanın

gizliliğinin ihlaline ilişkin düzenlemenin Anayasaya aykırılığı akla gelebilmektedir.

Şöyle ki: Soruşturmayla ilgili olay hakkında yayın yapılması TCK md. 285/1

anlamında suç kabul edilecek olursa, Anayasanın 28’inci maddesinin 5’inci

fıkrasındaki, “olaylar hakkında yayın yasağı konulamaz” hükmüne aykırı

olabilecektir. Ancak belirtelim ki, burada Anayasaya uygun yorumla birlikte,

Page 159: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

151

soruşturma aşamasında, özellikle olay yayınını da yasaklayan bir hakim kararı

olmadığı müddetçe, olaylar hakkında yapılacak bir yayın TCK md. 285/1 anlamında

suç oluşturmayacaktır. Bu hükmün, soruşturma aşamasında, olaylar dışındaki diğer

her türlü işlem ve belge anlamında ele alınması gerekir. Olaylar hakkında bir yayın

yasağı getirilmek ihtiyacı doğacak olursa da, savcının hakimden bu hususta bir karar

alması gerekecektir.

Burada belirtmeliyiz ki, ülkemizde son dönemde, basın ve yayın organları,

hukuki terimlere dair bilgileri dahi olmadan, kişiler daha soruşturma ve kovuşturma

aşamasında, şüpheli veya sanık sıfatlarını taşırken, yayınladıkları görüntülerle kişileri

suçlu ilan etmektedirler. TCK md. 285/4, kişileri suçlu olarak damgalayacak şekilde

görüntüler yayınlanmasını cezalandırmıştır. Bu hükmün ülkemizde ne kadar

uygulandığı kanımca tartışmalıdır.

TCK md. 288’e göre, bir olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya

kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar savcı, hakim, mahkeme, bilirkişi

veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi

cezalandırılır. Bu anlamda adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunun basın ve

yayın yoluyla işlenmesi, TCK anlamında basın özgürlüğünün bir sınırını

oluşturmaktadır. Bu düzenleme, Anayasanın 36’ıncı maddesinde yer alan adil

yargılanma hakkının korunması amacına yöneliktir ve konumuz açısından

baktığımızda, adil yargılanma hakkı, basın özgürlüğünün içeriğinde yer alan haber

verme hakkından üstün tutulmuştur. Maddenin ilk halinde bu suçun basın ve yayın

yoluyla işlenmesi hali açıkça düzenlenirken, 5377 sayılı Kanunla 2005 yılında

yapılan değişiklikle birlikte bu düzenleme yasadan çıkarılmıştır.

Page 160: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

152

TCK md. 301’e göre; Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye

Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetin ve Devletin yargı

organlarını alenen aşağılayan kişi cezalandırılacaktır. Bu hükümde ifadesini bulan

“alenen” ifadesi, bu suçun basın ve yayın yoluyla işlenmesinin de mümkün olacağı

anlamındadır. Bu anlamda TCK md. 301’de öngörülen suçun basın ve yayın yoluyla

işlenmesi, TCK anlamında basın özgürlüğünün bir sınırını oluşturmaktadır. TCK md.

301/3 ise bu suç bakımından basın özgürlüğünü koruyucu bir düzenleme

içermektedir. Buna göre, eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları bu suçu

oluşturmayacaktır. Yargıtay konuya ilişkin verdiği bir kararında, Türk, Ermeni

ilişkilerine ilişkin yayımlanan bir yazıda, “zehirli kan” sözcüğünün Türklere yönelik

kötü niyetle ve tezyif amacıyla kullanıldığının anlaşıldığını, suça konu yazının

yayımlandığı mevkute, sanığın konumu, hitap edilen kitle, yazının muhatap kitle

tarafından algılanma biçimi gözetildiğinde, kullanılan ibarenin Türklüğü tahkir ve

tezyif edici nitelikte bulunduğunu, esasen bu amaçla da kaleme alındığını vurgulamış

ve Ermeni toplumunu yüceltirken Türk toplumunu aşağılamanın ifade özgürlüğü ve

eleştiri kapsamında değerlendirilemeyeceği sonucuna ulaşmıştır.338

TCK md. 318 halkı askerlikten soğutma suçunu düzenlemekte ve bu yönde

etkinlikte, teşvik veya telkinde bulunanlara veya propaganda yapanlara ceza

verileceğini belirtmektedir. Hükmün ikinci fıkrasında ise bu suçun basın ve yayın

yoluyla işlenmesi hali cezayı ağırlaştırıcı sebep olarak düzenlenmiştir. Bu anlamda

basın ve yayın yoluyla halkı askerlikten soğutma suçunun işlenmesi, TCK anlamında

basın özgürlüğünün bir sınırını oluşturmaktadır. Burada belirtmeliyiz ki, halkı

askerlikten soğutma sonucunu doğursa da, her düşünce açıklamasını bu madde

                                                            338 Yargıtay CGK, 11/7/2006, 169-184. (Uyap sisteminden alınmıştır).

Page 161: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

153

kapsamında cezalandırmak yanlış olacaktır. Bu açıdan şiddet propagandası içerir

şekilde halkı askerlikten soğutacak yayınların cezalandırılması gerekir.339

TCK md. 319 askerleri itaatsizliğe teşvik suçunu düzenlemekte ve ikinci

fıkrasında bu suçun alenen işlenmesini suçun nitelikli hali olarak belirtmiştir. Bu

anlamda askerleri itaatsizliğe teşvik suçunun basın ve yayın yoluyla işlenmesi

(alenen işlenmesi olarak kabul edileceğinden), TCK anlamında basın özgürlüğünün

bir sınırını oluşturmaktadır.

TCK md. 323’e göre; savaş sırasında kamunun endişe ve heyecan duymasına

neden olacak veya halkın maneviyatını sarsacak veya düşman karşısında ülkenin

direncini azaltacak şekilde asılsız ve abartılmış veya özel maksada dayalı havadis

veya haber yayan veya nakleden kişi cezalandırılacaktır. Bu anlamda savaşta yalan

haber yayma suçunun basın ve yayın yoluyla işlenmesi, TCK anlamında basın

özgürlüğünün bir sınırını oluşturmaktadır.

4.4. 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri

Hakkında Kanun340

298 sayılı Kanunun 49’uncu maddesi ve devamındaki hükümler seçim

propagandasına ilişkin düzenlemeler içermektedir. Kanunun 49’uncu maddesine göre

seçimlerde propaganda bu kanun çerçevesinde serbest bırakılmıştır. İkinci fıkrada ise

bu serbestinin sınırı öngörülmüştür. Buna göre; propaganda, oy verme gününden

önceki onuncu günün sabahında başlar ve oy verme gününden önceki günün saat

18’inde sona erer. Bu süreler 1987 yılında 3403 sayılı kanunla değiştirilmiş ve 21

                                                            339 ALBAYRAK, Mustafa, Türk Ceza Kanunu Öz Kitap, Adalet Yayınevi, Ankara, 2011, sf. 835. 340 Kabul tarihi 26.04.1961, 02.05.1961 tarihli R.G., Sayı: 10796.

Page 162: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

154

gün olarak öngörülen süre, 10 gün olarak düzenlenmiştir. Oy verme gününden önceki

propaganda süresini 21 günden 10 güne indiren 3403 sayılı Kanun’un 1. maddesinin

Anayasaya aykırılığı iddiasıyla yapılan iptal istemi; “… propaganda süresi yönünden

getirilen sınırlamanın demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaşmayan bir

yanı bulunmadığı…, iktidarla muhalefet partileri arasında bir ayırım yapmadığı için

eşitlik ilkesine aykırı bir durum olmadığı…, çünkü 10 günlük propaganda süresinin

her siyasal parti için uyulacak bir süre olduğu…, demokratik toplum düzeni

gerekleriyle bağdaşmaz nitelikte görülmediği” gerekçeleriyle iptal istemi

reddedilmiştir.341

Propaganda yasakları konumuz açısından önemlidir zira basın da seçim

propagandası yasaklarına uymak durumundadır. Bu durum da basın özgürlüğünün

bir sınırını oluşturabilmektedir. 298 sayılı Kanunda propaganda yasakları özellikle

radyo ve televizyon yayınları açısından öngörülmüştür. Ancak çalışmamızın başında

da belirttiğimiz üzere, biz basın kavramını dar anlamıyla ele aldık ve yalnızca yazılı

yayınları içerecek şekilde inceledik. Bu nedenle burada da radyo ve televizyona

ilişkin seçim propagandası yasakları, basın özgürlüğünün bir sınırı değil ve fakat

geniş anlamda ifade özgürlüğünün, dar anlamda ise kitle iletişim özgürlüğünün birer

sınırını oluşturmaktadırlar.

Bizim konumuz açısından olaya baktığımızda ise karşımıza 298 sayılı

Kanunun 57’nci maddesi çıkmaktadır. Bu hükme göre; Seçime katılan siyasi partiler

ve adaylar, seçimin başlangıç tarihinden seçim propaganda süresinin sona ermesine

                                                            341 Anayasa Mahkemesinin, E.1987/23, K.1987/27, 09.10.1987 tarihli kararı. (R.G. 14.10.1987-19604). Karar metnine ulaşmak için bkz. http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar&id=781&content=. (E.T.: 15.04.2012).

Page 163: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

155

kadar, kendilerini tanıtıcı nitelikte broşür, el ilanları, parti bayrağı, poster, afiş veya

ses ve görüntü içeren CD, DVD gibi her türlü yayını dağıtmakta serbesttir. Bu

hüküm 08.04.2010 tarih ve 5980 sayılı Kanunla değiştirilmeden önce serbesti el ilanı

ve her türlü matbuata yönelikti. Yasa koyucu gelişen teknoloji nedeniyle, belli

yayınları açıkça düzenlemek gereğini duymuş ve değişiklikle birlikte örnekleme

niteliğinde serbestiden yararlanabilecek birçok yayın aracını saymıştır.

298 sayılı Kanun yukarıda verdiğimiz 57’nci maddesiyle, her türlü yayınla

propaganda serbestisini kural olarak belirlemiştir. Bu düzenleme konumuz açısından,

basın özgürlüğünün, seçim hukukuna yansıması olarak değerlendirilebilir. Ancak

hükme baktığımızda basın özgürlüğünün sınırının da, hükmün içerisinde

düzenlendiğini görmekteyiz. Zira 298 sayılı Kanunun 57’nci maddesine göre; her

türlü yayınla propaganda serbestisi “seçimin başlangıç tarihinden, seçim

propaganda süresinin sona ermesine kadar” tanınmıştır ve dolayısıyla zaman

yönünden sınırlandırılmıştır. Adı geçen kanun, 58’inci maddesiyle ise bu serbestiye

içerik yönünden bir sınırlama getirilmiştir. Buna göre; “propaganda için kullanılan

el ilanları ve diğer her türlü matbuat üzerinde Türk Bayrağı ve dini ibareler

bulundurulması yasaktır. Siyasi partiler ve adayların yapacakları propagandalarda

Türkçe kullanılması esastır.” Kanun her ne kadar el ilanları ve matbuat üzerinde

bulunamayacak unsurlar olarak sadece “Türk bayrağı” ve “dini ibareler”i saymış olsa

da, bu konuda geniş yorum yapmak ve örneğin ırkçı işaret, simge ve ibarelere de el

ilanları ve matbuada yer verilemeyeceği sonucuna varmak gerekir.342

                                                            342 GÖNENÇ, Levent, Türkiye’de Seçim Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolları, Adalet Yayınevi, Ankara, 2008, sf. 281.

Page 164: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

156

Burada basın ve yayın yoluyla yapılabilecek propagandanın hangi dilde

olacağına da değinmek gerekir. 298 sayılı Kanunun 58’inci maddesi, 2010 yılında

5980 sayılı Kanunla değiştirilmiş ve değişiklikle birlikte, yapılacak tüm seçim

propagandalarında Türkçe kullanılmasının esas olduğunu belirtmiştir. 298 sayılı

Kanunun 58’inci maddesi değişmeden önce, tüm seçim propagandalarında Türkçe

dışında tüm dil ve yazıların kullanılması açıkça yasaklanmıştı. Yüksek Seçim Kurulu

da eski hüküm ışığında Kürtçe Propaganda yapılamayacağına karar vermişti.343

Değişikliğe ilişkin komisyon raporunda, “yapılan düzenleme ile yazılı ve sözlü

propagandada Türkçe kullanmanın esas olduğu vurgulanmakta; ancak seçim

döneminde Cumhuriyetin Anayasada belirtilen temel niteliklerine, Devletin ülkesi ve

milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı olmamak şartıyla Türk vatandaşlarının

günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları yerel dil ve lehçelerle de sözlü

propaganda yapabilmeleri kabul edilmektedir.” ifadelerine yer verilmiştir.344 Bu

anlamda diyebiliriz ki, kanunda yapılan bu değişiklikle birlikte, Türkiye içerisinde

kullanılan diğer dillerle ve özellikle “Kürtçe” diliyle seçim propagandası

yapılabilmesinin yolu açılmıştır. Bu değişiklikle ilgili tartışmalara girmeyeceğiz ve

Türkiye’nin koşulları dışında ve objektif olarak değişikliğe baktığımızda, basın ve

yayın özgürlüğü lehine bir düzenleme olduğunu belirtmekle yetineceğiz.

4.5. 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu345

Günümüzde dünya çapında terör olaylarının artmasıyla birlikte ve ülkemizin

de yıllardır bilfiil terör sorunuyla muhatap kalması nedeniyle, terörle mücadeleye

                                                            343 YSK, 1999/446 sayılı kararı. GÖNENÇ, Levent, a.g.e. sf. 261. 344 Anayasa Komisyonunun 490 sıra sayılı Raporu. Ulaşım Adresi: http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem23/yil01/ss490.pdf (E.T.: 23.03.2011). 345 Kabul tarihi 12.04.1991, 12.04.1991 tarihli R.G., Sayı: 20843.

Page 165: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

157

ilişkin yasal düzenlemeler önem kazanmış ve yaşanan terör olayları sonucunda bu

düzenlemelere özgürlükler aleyhine hükümler koyulmuştur. Bu anlamda 3713 sayılı

Terörle Mücadele Kanunu da düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünü ve

dolayısıyla basın özgürlüğünü sınırlandıran hükümler içermektedir. Ayrıca şiddet ve

nefret söylemlerinin basın özgürlüğünden faydalanıp faydalanamayacağı konusu da,

kanunun 6’ıncı maddesi kapsamında kaldığı için bu başlık altında

değerlendirilecektir.

3713 sayılı Kanunun 6’ncı maddesine göre; İsim ve kimlik belirterek veya

belirtmeyerek kime yönelik olduğunun anlaşılmasını sağlayacak surette kişilere karşı

terör örgütleri tarafından suç işleneceğini veya terörle mücadelede görev almış kamu

görevlilerinin hüviyetlerini açıklayanlar veya yayınlayanlar veya bu yolla kişileri

hedef gösterenler, terör örgütlerinin bildiri veya açıklamalarını basanlar veya

yayınlayanlar, muhbirlerin kimliklerini kanuna aykırı şekilde açıklayan veya

yayanlar cezalandırılacaktır. Hükmün 4’üncü fıkrasına göre ise; bu suçların basın ve

yayın yoluyla işlenmesi halinde, basın ve yayın organlarının suçun işlenmesine

iştirak etmemiş olan yayın sorumluları hakkında da para cezasına hükmolunacaktır.

AİHM birçok kararında bu hüküm dolayısıyla Türkiye’yi mahkum etmiştir.

Buna rağmen, 2006 yılında 5532 sayılı kanunla maddede yapılan değişiklik, ağır para

cezasını kaldırarak, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasını getirmesi dışında bir işlev

üstlenmemiştir. Oysa AİHM Sürek, Türkiye Kararında346; yetkilerin kötüye

kullanılması durumunda toplumun, kötüye kullanılan yetkinin içeriği ile birlikte

yetkilerini kötüye kullanan kişilerin isimlerini de bilme hakkı olduğunu

                                                            346 Sürek v. Turkey (No: 2), 24122/94, 08/07/1999. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=3&portal=hbkm&action=html&highlight=SUREK%20|%20TURKEY&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. (E.T.: 11.03.2012).

Page 166: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

158

vurgulamıştır. Sürek ve Özdemir, Türkiye Kararında ise mahkeme, başvuranların

sahibi ve yazı işleri müdürü oldukları dergi vasıtasıyla terörist örgütlerin bildirilerini

yayınlamak ve bölücü propaganda yapmak suçlarından mahkum edilmiş olmaları

nedeniyle, söz konusu müdahaleler ayrıca basının bir siyasi demokrasinin düzgün

şekilde işlemesinin sağlanmasına ilişkin temel görevi bağlamında da dikkate alınması

gerektiğini; basının, şiddet tehdidi karşısında milli güvenlik veya ülke bütünlüğünün

korunması veya asayişsizlik veya suçun engellenmesi amacıyla konmuş olan

sınırlamaları aşmaması kaydıyla bölücü olanlar da dahil olmak üzere, siyasi

hususlarda görüş ve bilgi vermesi bir zorunluluğunu belirtmiş ve mülakat yapılan

kişinin terör örgütünün lideri olmuş olmasının tek başına ifade özgürlüğünün

sınırlanması için yeterli olmadığını, bir mülakatın bir devlet politikasına ciddi

eleştiriler getiriyor olmasının ve ülkenin bir bölümündeki bir problemin kaynağı

veya sorunları hakkında, tek taraflı görüş aktarıyor olmasının basın özgürlüğünü

sınırlamak için yeterli olmadığını, sınırlandırma için yayının şiddete teşvik edici

nitelik taşıması gerektiğini vurgulamıştır.347 Nitekim mahkeme Sürek, Türkiye

(No:4) kararında da açıkça “gerçek terörist Türkiye Cumhuriyetidir” ifadelerini

şiddete teşvik olarak değerlendirmemiş ve Türk makamlarının, güneydoğuda

meydana gelen olaylar hakkında halkın değişik bakış açısından bilgi alma hakkına

yeterince önem vermediğini belirtmiştir.348 Dolayısıyla mahkeme şiddete teşvik

unsuru içermeyen terör örgütü bildiri ve açıklamalarının yayınlanmasında bir sakınca

                                                            347 Sürek ve Özdemir v. Turkey, 23927/94-24277/94, 08/07/1999. Kararın Türkçe tam metni için bkz. BIÇAK, Vahit, a.g.e., sf. 229 vd. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=1&portal=hbkm&action=html&highlight=SUREK%20|%20TURKEY&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. 348 Sürek v. Turkey, 24762/92, 08/07/1999. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=5&portal=hbkm&action=html&highlight=SUREK%20|%20TURKEY&sessionid=90797668&skin=hudoc-en.

Page 167: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

159

görmemektedir.349 Bunun yanında mahkeme aynı gerekçeyle Zana, Türkiye

kararında350, Leyla Zananın “PKK’nın milli bağımsızlık hareketini destekliyorum;

katliamlardan yana değiliz, yanlış şeyler her yerde olur. Kadın ve çocukları

yanlışlıkla öldürüyorlar” şeklindeki açıklamayı, hem katliamlardan yana değiliz

diyerek şiddetten yana olmadığını beyan etmenin, hem de yanlış şeyler her yerde olur

diyerek şiddetin olağan olduğunu savunan beyanın kendi içerisinde çelişki

içerdiğinden hareketle, açıklamanın şiddete teşvik unsuru taşıdığını belirtmiş ve 10.

maddeye aykırılık olmadığını vurgulamıştır.

Anayasamızın 28’inci maddesi gereği olarak suç işlemeye, ayaklanmaya ve

isyana teşvik eder nitelikteki yayınlar basın özgürlüğünden yararlanamayacaktır.

Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmenin 20’nci maddesinde ise

açıkça her türlü savaş propagandasının, ulusal, ırksal ya da dinsel nefretin,

ayrımcılık, düşmanlık ya da şiddete kışkırtma şeklini alacak biçimde savunulmasının

ifade özgürlüğünün bir sınırı olduğu belirtilmiştir. Yukarıda ele aldığımız AİHM

kararları ve belirtilen hükümler ışığında, şiddet ve nefret söylemlerinin basın

özgürlüğünden yararlanamayacağını, bu anlamda basın özgürlüğünün belirgin bir

sınırı olduğunu belirtebiliriz. Ancak kavramların anlam genişliği nedeniyle içlerinin

doldurulması yargı kararları ile birlikte olabilecektir.

Terörle Mücadele Kanunu açısından son olarak Anayasa Mahkemesinin bir

kararına değinmek yerinde olacaktır. 5532 sayılı kanunla 2006 yılında, 3713 sayılı

Terörle Mücadele Kanununun 6’ncı maddesinin 4’üncü fıkrası değiştirilmiştir.351 Bu

                                                            349 ÇANKAYA, Özden & BATUR YAMANER, Melike, a.g.e. sf. 86. 350 Zana v. Turkey, 18954/91, 25/11/1997. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=1&portal=hbkm&action=html&highlight=ZANA%20|%20TURKEY&sessionid=90797668&skin=hudoc-en. 351 18.07.2006 tarihli, 26232 sayılı R.G.

Page 168: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

160

değişikliğe göre “… suçun işlenişine iştirak etmemiş olan sahipleri ve yayın

sorumluları hakkında para cezasına hükmolunacaktır.” Bu değişiklik dönemin

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından Anayasa Mahkemesine taşınmıştır.

Sezer tarafından, 3713 sayılı Yasa’nın 6. maddesinde belirtilen suçların basın ve

yayın yoluyla işlenmesi durumunda, iptal konusu kural gereğince suçun işlenişine

iştirak etmemiş olan basın yayın organlarının sahipleri ve yayın sorumluları hakkında

bin günden onbin güne kadar adli para cezası verileceği, yayın sorumluları hakkında

bu cezanın üst sınırının ise beşbin gün olarak belirlendiği; Türk Ceza Yasası uyarınca

günlük adli para cezası tutarı göz önünde bulundurulduğunda, suçun işlenişine

iştiraki olmayan basın ve yayın organlarının sahiplerine ve yayın sorumlularına iptal

konusu kurallarla getirilen cezanın çok yüksek tutarlara ulaşabileceği, yaptırımdaki

ağırlığın, basın ve yayın kuruluşlarında tedirginlik yaratacağı, haber, düşünce ve

kanaatların özgürce yayımlanmasını engelleyeceği; bu nedenle iptal konusu kuralda

öngörülen para cezalarının, Anayasa’nın 13. maddesindeki demokratik toplum

düzeninin gerekleri ile ölçülülük ilkesine, 26. maddesindeki haber alma özgürlüğüne,

28. maddesindeki basın özgürlüğü ile 38. maddesinin yedinci fıkrasında yer alan ceza

sorumluluğunun kişiselliği ve ceza sorumluluğunun “kusura” dayalı olması ilkelerine

aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Anayasa Mahkemesine göre ise; “Basın yayın

organlarının sahipleri genellikle yayın hayatına sermayesiyle katkı sağlayan

kişilerdir. Konumları nedeniyle bu kişilerin yayın işleri yönetimini şekillendirmek,

yazı ve yayınları denetlemek ve yayın üzerinde inceleme ve denetim görevi olduğunu

kabul etmek mümkün değildir. Yayınları inceleme ve denetim ödevi yayın

sorumlusuna aittir. Yasak eylemlerin basın yayın yoluyla işlenmesi halinde basın

yayın organlarının sahiplerinin salt bu nitelikleri nedeniyle cezalandırılması ceza

Page 169: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

161

sorumluluğunun şahsiliği ilkesine aykırılık oluşturur. Açıklanan nedenlerle, 3713

sayılı Yasa’nın 6. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “…sahipleri ve…”

ibaresi Anayasa’nın 38. maddesine aykırıdır, iptali gerekir.” 352

3713 sayılı kanunun 7. maddesinin 2’nci fıkrasına göre terör örgütünün

propagandasını yapmak suç olarak öngörülmüş ve bu suçun basın ve yayın yoluyla

işlenmesi cezayı ağırlaştırıcı sebep olarak düzenlenmiştir. Terörle Mücadele

Kanununda 2006 yılında 5532 sayılı kanunla yapılan değişiklikle birlikte, bu

hükümde de suçun işlenmesine iştirak etmemiş olan “sahipleri ve yayın

sorumlularının” adli para cezası ile cezalandırılabileceği belirtilmiştir. Ancak

Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirttiğimiz kararıyla ve aynı gerekçelerle bu

hükümde de “sahipleri ve” ifadesi iptal edilmiş ve yalnızca yayın sorumlularının

sorumluluğu düzenlemede yer almıştır.

4.6. 1117 Sayılı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu353

1117 sayılı Kanun, küçüklerin müstehcen nitelikteki yayınlardan korumak

amacıyla çıkarılmıştır ve müstehcen yayınların sınırlanmasına ilişkin hükümler

içermesi yönünden ise basın özgürlüğünü büyük ölçüde ilgilendirmektedir. Kanunda

önemli yetkilere sahip Başbakanlık bünyesinde oluşturulan kurulun kararları ile basın

işletmelerine ciddi yaptırımlar uygulanabilmektedir. Bu anlamda da kanunun

uygulanması dönem dönem tartışmalara neden olabilmektedir.

                                                            352 Anayasa Mahkemesinin, E.2006/121, K.2009/90, 18.06.2009 tarihli kararı (R.G 26.11.2009/27418) Karar metnine ulaşmak için bkz. http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar&id=2802&content=. (E.T.: 15.04.2012). 353 Kabul tarihi 21.06.1927, 07.07.1927 tarihli R.G., Sayı: 627.

Page 170: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

162

Kanunun ilk maddesi gereğince, 18 yaşından küçüklerin maneviyatı üzerine

muzır tesir yapacağı anlaşılan mevkute ve mevkute tanımına girmeyen diğer basılmış

eserler bu kanuna göre sınırlandırılabilecektir. Kanunun ikinci maddesi gereğince ise

Başbakanlık bünyesinde oluşturulan bir kurul sınırlamaya yetkilidir. Kanunun 4’üncü

maddesi gereğince ise kurul doğrudan herhangi bir eserin muzır etki yaratabilecek

nitelikte olduğunu belirleyebilecek ve bu belirleme ilgililere tebliğ edildiği takdirde

ilgili esere “küçüklere zararlıdır” ibaresi eklenmek zorunda kalınılacaktır. Ayrıca

ilerleyen maddelerde kurula ilgililere çeşitli yaptırımlar uygulamak gibi önemli

yetkiler de bahşedilmiştir. Bu açıdan 1117 sayılı Kanun basın özgürlüğü ve

sınırlandırılması açısından büyük önem arzetmektedir. Bu anlamda da karşımıza

müstehcenlik kavramı ve müstehcenlik suçu çıkmaktadır.

Müstehcenlik suçunun çerçevesi belirlenirken, birbirleri ile çatışan farklı

menfaatler göz önünde bulundurulmaktadır. Bu menfaatlerden ilki çocukların sağlıklı

gelişimlerinin sağlanmasıdır. Diğer bir menfaat ise genel ahlakın korunmasıdır.

Sayılan bu iki menfaat türü ile çatışma halinde olan üçüncü menfaat ise ifade

özgürlüğüdür. Müstehcenlik suçunun sınırları belirlenirken bu üç menfaat arasında

hassas bir denge kurulmaya çalışılmaktadır. Hiçbir sınır koyulmaksızın getirilen

yasaklamalar toplumun gelişimine gem vurabileceği gibi, sınırsız özgürlük de

toplumun en çok korunmaya muhtaç gruplarından olan çocukların ruhsal

gelişimlerine zarar verebilecektir.

Müstehcen kavramı, açık saçık, edebe aykırı, yakışıksız anlamına

gelmektedir.354 Türkiye’de ise 765 sayılı mülga TCK’da müstehcenliğin tanımı

yapılmıştır. Bu tanıma göre “Halkın ar veya haya duygularını inciten veya cinsi                                                             354 TDK Büyük Türkçe Sözlük, bkz. http://tdkterim.gov.tr/bts/.

Page 171: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

163

arzuları tahrik ve istismar eder nitelikte genel ahlaka aykırılık” müstehcenlik teşkil

etmektedir. 5237 sayılı TCK 226. maddesi ise böyle bir tanım yapmayarak bu işi

mahkeme içtihatlarına ve doktrine bırakmıştır.355

Ülkemizde de Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun

son dönemde verdiği kararlar sansür konusunda dikkat çekicidir. Kurul, Harakiri

Karikatür dergisinin ilk sayısında, 18 yaşından küçüklerin maneviyatı üzerinde muzır

tesir yapacak nitelikte resim ve fotoğraflar bulunduğu gerekçesiyle, 1117 sayılı

Kanunun 4’üncü maddesindeki sınırlamalara tabi tutulmasına karar vermiştir. Kurul

yine, ücretsiz olarak dağıtılan Size dergisini de aynı gerekçe ile sınırlamaya tabi

tutmuştur.

Ceza Kanunları da ahlakı koruyan ve genel ahlaka aykırı birçok durumu suç

sayan düzenlemeler içermektedir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa baktığımızda ise

bu konuda 226’ncı maddede düzenleme alanı bulan “müstehcenlik” suçu örnek

gösterilebilir. Bu suç basın özgürlüğünün genel bir sınırını oluşturan“ahlakın

korunması”nın bir görünümü olarak karşımıza çıkmaktadır. TCK. md. 226’ya

konumuz açısından baktığımızda ise maddenin ikinci fıkrası önem kazanmaktadır.

Bu hükme göre; müstehcen görüntü, yazı veya sözleri basın ve yayın yolu ile

yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişi cezalandırılacaktır.

Belirtmemiz gerekir ki, müstehcenlik, günümüz dünyasında birçok ülke

mevzuatına yansımış, ahlakın korunmasına yönelik olarak kullanılan bir kavramdır.

Ancak bu kavramın içeriği hakkında objektif bir belirleme yapmak mümkün

görülmemektedir. Bu kavramın içeriği ancak mahkeme kararlarıyla birlikte

                                                            355 KÖPRÜLÜ, Timuçin, Müstehcenlik, Güncel Hukuk Dergisi, Aralık 2008\12-60, s.28.

Page 172: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

164

doldurulabilir. Nitekim AİHM ve ABD Yüksek Mahkemesi de “müstehcenlik”

kavramını, düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğünün “ahlakın korunması”na

yönelik olarak sınırlandırma nedeni olarak kullanmışlar ve neyin müstehcen

sayılacağına ve düşünce ve basın özgürlüğünün sınırı olabileceğine ilişkin ölçütler

geliştirmişlerdir.

ABD Yüksek Mahkemesi Miller v. California kararında; bir yapıtın

müstehcen olarak nitelendirilebilmesi için, ortalama bir insanın şehvet arzusunu

kışkırtması, çok açık bir biçimde incitici ve nahoş olması ve bir bütün olarak ciddi

edebi, sanatsal, siyasal ya da bilimsel değerden yoksun olması gerektiğini

vurgulamıştır.356 Yüksek mahkeme bu kararı başta olmak üzere birçok kararında,

müstehcen yayınların düşünceyi açıklama özgürlüğünden yararlanamayacağını

belirtmiştir.357

AİHM de birçok kararında, müstehcenliğin içeriğini belirlemese de, bu

şekildeki yayınların düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğünden

yararlanamayacağına vurgu yapmıştır. Nitekim Mahkeme Handyside, Birleşik

Krallık kararında; davaya konu olan ve gençlere yönelik cinsel bir takım eğitim

öğretim konularıyla ilgili olan kitabı, ahlaki değerlerin zamana ve mekana göre

değiştiğini, ahlaki gerekliliklerin tam içeriklerinin ve bunları karşılamak için

öngörülen yaptırımların, uluslararası bir hakimden ziyade yerel otoriteler tarafından

                                                            356 Miller v. California, 413 U.S. 24, 21.06.1973. Kararın İngilizce tam metni için bkz. http://caselaw.lp.findlaw.com/scripts/getcase.pl?navby=case&court=us&vol=413&page=24 (E.T.:11.03.2012). 357 AYDIN, Öykü Didem, a.g.e. sf. 288, SALİHPAŞAOĞLU, Yaşar, a.g.e. sf. 74.

Page 173: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

165

belirlenmesinin daha doğru olacağını belirterek, çocuklar için zararlı ve ahlaka aykırı

bulmuştur.358

Yargıtay CGK’nun bir kararında da “Öğretide, müstehcenlik kavramını

tanımlamanın güçlüğü dile getirilip daha ziyade hangi hallerin müstehcen

sayılabileceği açıklanmaya çalışılmıştır. Müstehcenlik anlayışı toplumdan topluma

değiştiği gibi, aynı toplum içinde toplumsal değerlere bağlı olarak da değişikliğe

uğramaktadır. Bu kavramın varlığını tespitte, fiilin işlendiği zamanın sosyal ve

kültürel düzeyinin göz önünde tutulması yanında, sübjektif kıstasa göre failin saiki

dikkate alınmalı, cinsel duyguları tahrik gayesi olup olmadığı araştırılmalıdır.

Objektif olarak da, müstehcen olduğu ileri sürülen eseri okuyan, dinleyen ve izleyen

kişi esas alınarak onun görüşüne değer verilmelidir. Zira, Ceza Kanunumuz, fiilin

objektif ve sübjektif koşullara bağlı olarak müstehcen olmasını aramıştır.”359

denilerek müstehcenliğin içeriğine ilişkin önemli bir belirleme yapılmıştır.

Anayasa Mahkemesi de, 1987 tarihinde Türk Ceza Kanununda yapılan

“muzır” yayınlara ilişkin değişikliklerin basın özgürlüğüne aykırılığı gerekçesiyle

önüne gelen bir davada, basın özgürlüğünün korunması gereği karşısında, küçüklerin

muzır yayınlardan korumanın da Anayasa buyruğuyla bir devlet ödevi olduğunu

vurgulayarak, basın özgürlüğüne bu nedenle getirilecek bir sınırlamanın Anayasaya

aykırı olmadığına karar vermiştir.360 Anayasa Mahkemesi bu kararında; “Bu

                                                            358 Handyside v. The United Kingdom, 5493/72, A 24, 07.12.1976. Kararın İngilizce metni için bkz. http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?item=1&portal=hbkm&action=html&highlight=handyside%20|%20%22THE%20UNITED%20KINGDOM%22&sessionid=88006006&skin=hudoc-en. (E.T.:11.03.2012). 359 Yargıtay CGK’nun, 1996/5-27, E, 1996/45 K numaralı, 19.03.1996 tarihli kararı. (Uyap sisteminden alınmıştır). 360 Anayasa Mahkemesinin, E. 1986/12, K. 1987/4, 11.02.1987. (R.G., 21.11.1987/19641). Karar metnine ulaşmak için bkz.

Page 174: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

166

durumda, bir yandan hukuk devleti ilkesine sadık kalarak demokratik hak ve

özgürlükler içinde önemli bir yer işgal eden basın özgürlüğünü zedelemek, öte

yandan da sağlıklı bir toplumda insan ögesinin başlıca kaynağı olan çocukların ve

gençlerin bedensel, ruhsal ve ahlaki gelişmelerine zarar verecek ya da onları suça

itecek yayınlardan korumak zorunluğu, tüm uygar ülkelerde olduğu gibi ülkemizde

de çağdaş bir kaygıya dönüşmüştür.” ifadelerine yer vererek, çocukların ve gençlerin

ahlaki gelişmelerinin korunmasına yönelik olarak, “muzır (zarar verici, müstehcen,

ahlaka aykırı)” yayınların sınırlanmasına yönelik yapılan yasal düzenlemelerin basın

özgürlüğünün haklı bir sınırını oluşturacağı görüşünü paylaşmıştır.

                                                                                                                                                                         http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar&id=758&content=. (E.T.:15.04.2012).

Page 175: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

167

SONUÇ

Böyle bir çalışma ile basın özgürlüğü konusunda bir sonuca ulaştığımızdan

değil ve fakat bir tespit yapabileceğimizden söz edebiliriz. Çalışmamızın sonuç

bölümünde ise, bu çalışmanın konusunu oluşturan “Türk Anayasa Hukukunda Basın

Özgürlüğü” hususunda yaptığımız tespitleri genel olarak değerlendirmeye

çalışacağız. Kanımca, bir eserden sonuç çıkarmak ve eser hakkında olumlu veya

olumsuz eleştiride bulunmak hakkı okuyucuya aittir.

Basın özgürlüğü, sınırlarının belirlenmesi açısından çok hassas bir çerçeveye

sahip temel hak ve özgürlüklerden birisidir. Zira basın özgürlüğü çoğu zaman başka

bir özgürlükle de karşı karşıya gelebilecek ve bu durum hangi özgürlüğe üstünlük

tanınacağı hususunda tartışmaya yol açacaktır. Bu nedenle, kanımca, bu özgürlüğün

sınırlarının belirlenmesinde, doktrinden ve yasa koyucudan çok, yargı organları daha

belirleyici konumdadır. Zira basın özgürlüğünün sınırlandırılmasına ilişkin genel bir

takım belirlemeler yapmak mümkün olsa da; her somut olay, kişilere, zamana ve

ülkelere göre farklı değerlendirilmek zorundadır ve bu değerlendirmeyi de ancak

mahkemeler yapabilecektir. Bu vesile ile çalışmamız boyunca değindiğimiz çeşitli

mahkemelerin kararlarının önemini bir kez daha belirtmiş olalım.

Türk anayasa hukukunda basın özgürlüğüne ilişkin genel bir değerlendirme

yapacak olursak; bütün anayasalarımızın basını özgürlüğü konusunu düzenleyerek,

bu hususta gereken özeni gösterdiğini söyleyebiliriz. Ancak tarihsel süreçte bu

konuda yaşanan gelgitlerde, gelenler sınırlar, gidenler ise özgürlükler olmuştur. 1982

Anayasasındaki durum da kanımca aynıdır. 1982 Anayasasının basın özgürlüğüne

ilişkin hükümleri, özellikle basın özgürlüğünün sınırlandırılmasında uygulanacak

Page 176: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

168

olan 26’ncı ve 27’nci maddeleri, yasa koyucuya, birtakım muğlak kavramlarla, çok

geniş bir sınırlandırma yetkisi vermektedir. Hele ki basın eserlerinin daha

yayımlanmadan dağıtımının engellenmesine izin veren anayasal düzenlemeyi,

demokratik bir devlette anlamlandırmak mümkün değildir. Ancak tekrar belirtelim

ki, basın özgürlüğü karşısında mahkeme kararları, kanımca yasal düzenlemelerden

dahi daha önemli bir konumdadır. Bu nedenle hakimin önüne gelen uyuşmazlıklarda,

sınırlamaya ilişkin hükümleri dar yorumlayarak basın özgürlüğü lehine tavır

takınması, bu şekildeki düzenlemelerin olumsuz etkisini en aza indirgeyebilecektir.

Nitekim AİHM de; sözleşmenin 10/2 hükmünde yer alan muğlak ve devletlere geniş

takdir yetkisi tanıyan sınırlandırma nedenlerine rağmen bu konuda oldukça titiz

davranmakta, sınırlandırma nedenlerini dar yorumlamakta ve basın özgürlüğünün

kural, sınırlamanın ise istisna olduğunu birçok kararında vurgulamaktadır.

“Türk Anayasa Hukukunda Basın Özgürlüğü” konusuna 2010 yılı itibariyle

yeni bir bakış açısıyla baktığımızda ise karşımıza Anayasa Mahkemesine bireysel

başvuru hakkının tanınması çıkmaktadır. 12.09.2010 tarihli 5982 sayılı Kanunun

18’inci maddesiyle, Anayasanın 148’inci maddesinde çok önemli bir değişiklik

yapılmış ve belirli koşullar sağlandığında, AİHS’nde de yer almak kaydıyla,

Anayasamızda düzenlenen temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmesi üzerine, iç

hukukumuzda son bir başvuru mercii olarak Anayasa Mahkemesine

başvurulabilecektir. Bu anlamda Türk anayasa hukukunda temel hak ve özgürlükler

ve dolayısıyla basın özgürlüğü konusu bir kat daha önem kazanmıştır. Anayasamızın

90’ıncı maddesi gereği, iç hukukumuzun bir parçası olarak kabul edebileceğimiz ve

ülkemizde doğrudan uygulanma alanı bulan AİHS de bu değişiklikle birlikte daha da

Page 177: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

169

önem kazanmıştır. Bu vesile ile Anayasa Mahkemesi ve AİHM’nin kararlarının

değerlendirilip, karşılaştırılmasının da önemi ve gerekliliği açıktır.

Basın özgürlüğü konusunda son değerlendirmemiz ise bir temenniden ve

öneriden ibaret olacaktır. Temennimiz, diğer tüm temel hak ve özgürlüklerin olduğu

gibi, basın özgürlüğünün de, insanlığın büyük mücadeleler sonucunda bir kazanımı

olduğunun unutulmamasını; öncelikle hakimlerimizin, sonra yasa koyucunun ve son

olarak da insanların, basın özgürlüğünün esas olduğunu ve sınırlamanın ise istisna

olduğunu ve sınırlandırmanın dar yorumlanması gereğine göre hareket etmeleri

gerektiğini belirtmekten ibaret olacaktır. Ülkemiz açısından önerimiz ise, özellikle

Anayasamızın 148’inci maddesindeki değişiklik sonucunda, basın özgürlüğüne

ilişkin düzenlemelerin yeniden gözden geçirilmesi ve özellikle AİHM’nin konuya

ilişkin kararlarının, özellikle hakimlerimiz tarafından iyi incelenip değerlendirilmesi

yönünde olacaktır.

Page 178: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

170

KAYNAKÇA

AKAD, Mehmet & DİNÇKOL, Abdullah, 1982 Anayasası ve Anayasa Mahkemesi

Kararları, Der Yayınları, Ekim, 2007.

AKGÜL, Mustafa, 3.Yılında Türkiye’nin İnternetle Savaşı: Donkişot, Devekuşu,

Harakiri, Türk Kütüphaneciliği, 24, 2, 2010, sf. 285-300

ALBAYRAK, Mustafa, Türk Ceza Kanunu Öz Kitap, Adalet Yayınevi, Ankara,

2011.

AYDIN, Murat, TCK’nın Genel Hükümleri Açısından Basın Suçlarında Sorumluluk,

Adalet Yayınevi, Ankara, 2010.

AYDIN, Öykü Didem, Üç Demokraside Düşünce Özgürlüğü ve Ceza Hukuku -I-

Amerika Birleşik Devletleri, Seçkin Yayınları, Ankara, 2004.

AYHAN, Bünyamin, Milli Mücadele Döneminde Basın – Olağanüstü Durumlarda

Propaganda, Tablet Kitabevi, 2007.

BAKICI, Sedat, 5237 sayılı Yasa Kapsamında Ceza Hukuku Genel Hükümleri,

Adalet Yayınevi, 2.Baskı, Ankara, 2008, sf. 515 vd.

BARENDT, Eric, Freedom of the Press, Ashgate Publishing Company, 2009.

Basın Siyaset İlişkisi, Kıldan İnce Kılıçtan Keskin, PMD Yayınları, Ankara, Eylül

2008.

BAYKAN, Fehmi, Fikir Hürriyetinin Sınırlanmasının Lüzumu Üzerine, Doğu-Batı

Dergisi, Kasım-Aralık 1997 Sayı 1, sf. 103 vd.

Page 179: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

171

BIÇAK, Vahit, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarında İfade Özgürlüğü,

Liberal Düşünce Topluluğu Avrupa Komisyonu, Temmuz, 2002.

AYHAN, Bünyamin, Atatürk ve Basın, Palet Yayınları, Konya, Nisan-2009.

CANORUÇ, Mustafa Şenay, Anayasal Kurum Olan TRT’nin “Özerkliği”, Elektronik

Sosyal Bilimler Dergisi, Kış-2009, C.8, S.27, sf. 293-322.

CANSIZOĞLU, Mustafa, 1956-1960 Dönemi Türk Basınında Laiklik Karşıtı

Hareketler ve Tepkileri, İstanbul 2001, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi

(Bu tezin elektronik ortamda metinlerine ulaşmak için Yüksek Öğretim

Kurulu Ulusal Tez Merkezi’nin internet sitesinden faydalanılmıştır.

http://193.140.255.11/tezvt/tez.htm (17.02.2010)).

ÇANKAYA, Özden; BATUR YAMANER, Melike, Kitle İletişim Özgürlüğü,

Turhan Kitabevi, Ankara, 2006.

ÇETİN, Erol, Son Değişikliklerle Basın Hukuku – Hukuk-Ceza-Açıklamalı-İçtihatlı,

Seçkin Yayınları, 4.Baskı, 2008.

DADGE, David, Savaş Zayiatı 11 Eylül’ün İnsan Hakları ve Basın Özgürlüğüne

Etkisi Yeni Tehditler Yeni Maskeler, Güncel Yayıncılık, 2004.

DAĞLAR, Ali, Ordunun Dayanılmaz Ağırlığı Basının Dayanılmaz Hafifliği –

Türkiye’de Asker İktidarı ve Basın, Destek Yayınevi, Eylül-2010.

DAMLAPINAR, Zülfikar, Medya ve Siyaset, Eğitim Kitabevi, Haziran-2008.

DANIŞMAN, Ahmet, Basın Özgürlüğünün Sağlanması Önlemleri, Ankara

Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu Yayınları No:1, Ankara, 1982.

Page 180: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

172

DERVİŞOĞLU, Fatih M., Milli Mücadele Döneminde Basın ve İrade-i Milliye

Gazetesi, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 2/6, Kış, 2009, sf.

159 vd.

DOĞRU, Osman, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi İçtihatları, Legal Yayınları,

2004.

DÖNMEZER, Sulhi, Basın ve Hukuku, İstanbul 1976.

DUTERTRE, Gilles, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatlarından Alıntılar,

İnsan Hakları Genel Direktörü Avrupa Konseyi 2005.

GEDİK, Ömer, Türk Yargı Kararları Çerçevesinde Türkiye’de Kitle İletişim

Özgürlüğü, Seçkin Yayınları, Ankara, 2008.

GOLAN, Guy J, Colleen Conolly-Ahern, Press Freedom and Religion: Measuring

the Association Between Press Freedom and Religious Composition,

Journel of Media and Religion, 6(1), 2007, sf. 63-76.

GÖLCÜKLÜ, A.Feyyaz, GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref, Avrupa İnsan Hakları

Sözleşmesi ve Uygulaması, 4. Bası, Ankara 2003.

GÖNENÇ, Levent, Türkiye’de Seçim Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolları, Adalet

Yayınevi, Ankara, 2008.

GÖZLÜGÖL, Said Vakkas, AİHS ve İç Hukukumuza Etkisi, Yetkin Yayınları,

Ankara, 2002.

Page 181: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

173

GÜNGÖRMEZ, Bengül, Kitle İletişim Araçları, Siyaset ve Propaganda, Uludağ

Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl:3, Sayı:3,

2002, sf. 1 vd.

HATİPOĞLU, Muzaffer & PARLAR, Ali, Siyasal Partiler ve Seçim Hukuku ile

Seçim Suçları, Ankara, 2002.

HERMAN, Edward S. & CHOMSKY, Noam, Medya Halka Nasıl Evet Dedirtir,

Minerya Yayınları, 2.Baskı, 1999.

İÇEL, Kayıhan & ÜNVER, Yener, Kitle Haberleşme Hukuku, Beta Yayınları,

İstanbul, 2009.

İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Adli Yargı Sempozyum Metni, Türkiye Barolar

Birliği, 26-27 Eylül 2003 Ankara.

KABACALI, Alpay, KABACALI, Alpay, Türk Basınında Demokrasi, Kültür

Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1994.

KAPANİ, Münci, Kamu Hürriyetleri, Yetkin Yayınları, Ankara, 1993.

Karşılaştırmalı Güncel Ceza Hukuku Serisi 7, Özel Yaşam, Medya ve Ceza Hukuku,

Seçkin Yayınları, Ankara, 2007.

KEANE, John, Medya ve Demokrasi, Ayrıntı Yayınları, 2010.

KILIÇOĞLU, Ahmet M., Şeref ve Haysiyet ve Özel Yaşama Basın Yoluyla

Saldırılardan Hukuksal Sorumluluk, 3. Bası, Ankara, 2008.

KİLİ, Suna & GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref, Türk Anayasa Metinleri (Senedi İttifaktan

Günümüze), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2.Bası, Mayıs, 2000.

Page 182: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

174

KOÇOĞLU, Yahya, Kurşunla Sansür, Gazeteci Cinayetleri, Ozan Yayıncılık,

İstanbul, 1993.

KOLOĞLU, Orhan, Osmanlı’dan 21. Yüzyıla Basın Tarihi, Pozitif Yayınları,

Ağustos-2006.

KORKMAZ, Ömer, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin Düşünceyi Açıklama

Özgürlüğü Konusunda Verdiği Kararlar ve Türkiye’de Düşünceyi

Açıklama Özgürlüğü ile Sınırlarına İlişkin Birkaç Not, Terazi Hukuk

Dergisi, 2.Yıl, 7.Sayı, Mart, 2007.

KOYUNCU, İbrahim, Türkiye’de Basın İktidar İlişkisi (1950-1954), Çanakkale,

1997, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, (Bu tezin elektronik ortamda

metinlerine ulaşmak için Yüksek Öğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi’nin

internet sitesinden faydalanılmıştır. http://193.140.255.11/tezvt/tez.htm.

KÖPRÜLÜ, Timuçin, Müstehcenlik, Güncel Hukuk Dergisi, Aralık 2008\12-60.

McQUAL, Denis, Media Accountability and Freedom of Publication, Oxford

University Pres, 2003.

MOWBRAY, Alastair, Cases and Materials On The European Convention On

Human Rights, Oxford University Press, 2007.

NADİ, Nadir, Perde Aralığından, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1991

OKUMUŞ, Ali, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Türkiye’de

İfade Hürriyeti, Adalet Yayınevi, Ankara, 2007.

Page 183: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

175

ONGUN, Coşkun, Yargı Kararları Işığında Medya Hukuku, Legal Yayınları,

İstanbul, 2010.

ORAL, Fuat Süreyya, Türk Basın Tarihi, Ankara, 1967.

ÖYMEN, Altan, Öfkeli Yıllar, Doğan Kitap, 2009.

ÖZAKMAN, Turgut, Cumhuriyet Türk Mucizesi İkinci Kitap, Bilgi Yayınevi, 19.

Basım, Ekim, 2010.

ÖZEN, Muharrem, Ceza Hukukunda Objektif Sorumluluk, US-A Yayıncılık,

Ankara, 1998.

ÖZEK, Çetin, Basın Özgürlüğünden Bilgilenme Hakkına, Alfa Yayınları, 1999.

ÖZEK, Çetin, Türk Basın Hukuku, İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1978.

PERİN, Cevdet, Tarih Boyunca Düşünce ve Basın Özgürlüğü, Remzi Kitabevi,

İstanbul, 1974.

SALİHPAŞAOĞLU, Yaşar, Türkiye’de Basın Özgürlüğü, Seçkin Yayınları, Ankara,

2007.

SCHWARTZ, Bernard, Constitutional Issues Freedom Of the Press, Facts Of File

Press, 1992.

SOYKAN, Cavidan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatlarında Bilgi Edinme

Hakkı, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 56, Sayı: 2, Yıl:

2007.

Page 184: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

176

ŞAHİN, Adil, Türkiye’de İnsan Hakları Birinci Kitap: Siyasal Parti Programları,

Hükümet Programları ve Uygulama (1920-2003), Beta Yayınları, İstanbul,

2005.

ŞAHİN, Kemal, İnsan Hakları ve Özgürlük Boyutuyla İfade Özgürlüğü Gerekçeleri

ve Sınırları, On iki Levha Yayınları, İstanbul, 2009.

ULUSOY, Ali, Bağımsız İdari Otoriteler, Turhan Kitabevi, Ankara, 2003.

ÜNAL ÖZKORKUT, Nevin, Basın Özgürlüğü ve Osmanlı Devleti’ndeki Görünümü,

AÜHF Dergisi, Yıl:2002, Sayı:51/3, sf.65 vd.

ÜNAL, Şeref, AİHS – İnsan Haklarının Uluslararası İlkeleri, TBMM Kültür Sanat ve

Yayın Kurulu Yayınları, No:89, 2001, Ankara.

TEK, Hayati, Darbeler ve Türk Basını, Elips Yayınları, Mart-2007.

TEMİZ, Özgür, Basın Özgürlüğünün Sınırlanmasında İlke Sorunu, Ankara, 2007,

Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.

TOPUZ, Hıfzı, II. Mahmut’tan Holdinglere Türk Basın Tarihi, Remzi Kitabevi,

Kasım-2003.

TUNÇAY, Mete, Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek Parti Yönetiminin Kurulması –

1923-1931, Tarih Vakfı Yayınları, 4.Basım, 2005.

TÜFEK, Ömer Faruk, Basın Yoluyla Kişilik Haklarının İhlali ve Bu İhlale Karşı

Özel Hukuk Ceza Hukuku ve İ.H.A.S. Koruması, Adalet Yayınevi,

Ankara, 2006.

Page 185: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

177

YAZICI, Reşat, Anayasalarımızda Basın Hukuku, Gazetecileri Cemiyeti Ankara

1986.

YILDIZ, Ferhat, Ceza Değil Koruma Tedbiri: Gözaltı – Arama – Elkoyma, Ceza

Hukuku Dergisi Sayı: 13, Ağustos 2010.

YILDIZ, Sevil, Medya ve Hukuk, Nobel Yayınları, Ankara, Nisan-2010.

YILMAZ, Mustafa; DOĞANER, Yasemin, Cumhuriyet Döneminde Sansür

(1923-1973), Siyasal Kitabevi, Ankara-2007.

YILMAZ, Veli, Eylül Hukuku ve Basın Özgürlüğü, Belge Yayınları, İnsan Hakları

Dizisi, Kasım-1990.

YOKUŞ, Sevtap, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ve 1982 Anayasası’nda Hak

ve Özgürlüklerin Kötüye Kullanımı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2002.

Yüksek Adalet Divanı Kararları İstanbul – Yassıada 14-Ekim 1960, 15 Eylül 1961,

Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2007

Page 186: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

178

Yararlanılan İnternet Adresleri

http://emsal.yargitay.gov.tr/VeriBankasiIstemciWeb/

http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=search&id

=24

http://tdkterim.gov.tr/bts/

http://www.inhak-bb.adalet.gov.tr/

http://www.anayasa.gen.tr/

http://www.findlaw.com/casecode/supreme.html

http://tez2.yok.gov.tr/

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalAnasayfa

http://www.zaman.com.tr/

http://www.resmigazete.gov.tr/default.aspx

http://www.tbmm.gov.tr/

http://echr.coe.int/echr/en/hudoc

http://acikarsiv.ankara.edu.tr/

http://kutuphane.ankara.edu.tr/?bil=bil_icerik&icerik_id=45

http://www.archives.gov/

http://en.rsf.org/

Page 187: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

179

http://www.freedomhouse.org/

http://confinder.richmond.edu/

http://www.ntvmsnbc.com/

http://www.haber7.com/index.php

http://tutuklugazeteciler.blogspot.com/

http://www.nytimes.com/

http://edition.cnn.com/

http://www.lemonde.fr/

http://www.coe.int/

 

Page 188: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

180

ÖZET

Düşünen insanla başlayan ifade özgürlüğü, özgürce düşünmeyi, düşündüğünü

ifade etmeyi ve düşündüğünü aktarmayı kapsamaktadır. Yazının bulunmasıyla

gittikçe önem kazanan bu özgürlük, matbaanın icadıyla da “düşündüğünü yayma”

yönünde ciddi bir ilerleme göstermiştir. İfade özgürlüğünün bu gelişimiyle birlikte,

bu özgürlüğün bugün en belirgin görünümü olan basın özgürlüğü ise, insanların

örgütlü olarak bilgi alma ve bilgiyi yayma ihtiyaçlarının bir ürünü olarak ortaya

çıkmıştır. Kısa sürede büyüyen bu güç, iktidarları rahatsız etmiş ve sınırlandırma

gereği duyulmuştur.

Ülkemizde de gerçek anlamda Osmanlı Devletinin son döneminde ortaya çıkan

basın, dünyada gösterdiği evrimi ülkemizde de göstermiş ve sınırlamalara maruz

kalmıştır. Bu özgürlüğün hukukumuz açısından bir önemi de, 1876’dan bugüne

bütün anayasalarımızda düzenlenmiş olmasıdır. Günümüzde de Anayasamızın 28 ve

devamı maddelerinde düzenleme alanı bulan basın özgürlüğü konusu, son dönemde

meydana gelen “basılmamış eserlerin toplatılması” olayıyla birlikte tartışmaların

baş aktörü olmaya devam etmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10’uncu maddesiyle, basın özgürlüğüne

doğrudan değinmemişse de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, uygulamalarında

basın özgürlüğünü de bu madde içerisinde değerlendirmiş ve içtihatlarına konu

etmiştir. Anayasamızın 148’inci maddesinde 2010 yılında 5982 sayılı Kanunla

yapılan değişiklikle birlikte, Anayasamızda ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde

ortak olarak yer alan temel hak ve özgürlükler ile ilgili Anayasa Mahkemesine

bireysel başvuru yolu açılmıştır. Bu anlamda ülkemiz açısından doğrudan uygulama

Page 189: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

181

alanı bulan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

kararları bir kat daha önem kazanmıştır. Bireysel başvuru yolunun benimsenmesiyle

birlikte ise Anayasa Mahkemesinin temel hak ve özgürlüklere ve dolayısıyla basın

özgürlüğüne bakış açısı da büyük önemi haizdir.

Sonuç olarak “Türk Anayasa Hukukunda Basın Özgürlüğü” konusunun,

kavramsal, tarihsel yönleriyle, içeriği ve sınırlarıyla birlikte, ülkemizdeki mevzuat ve

ulusal ve uluslararası mahkeme kararları ışığında ele alınması bu çalışmanın

konusunu oluşturmaktadır.

Page 190: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

182

ABSTRACT

Freedom of expression brought by thinking man means the free thought, and

being able to express and communicate one’s ideas. Gaining gradual and more

importance with the invention of writing, this type of freedom has made remarkable

advances towards “disseminating what is thought” after the invention of printing

press. Along with the improvements in the freedom of expression, freedom of the

press being the most distinct appearance of the freedom of expression has come

forward as a product of needs of the people to obtain information and disseminate the

same in an organized manner. This power has expanded in a short time and disturbed

those ruling and a necessity has arisen to limit this power for the ruling.

The press appearing in the latest period of the Ottoman State in real sense in

our country has shown the evolution as it did across the world and exposed to

restrictions. Another significant point of this type of freedom for our legal system is

that it has been regulated in all the constitutions since 1876. Today, the issue of

freedom of the press as provided and regulated in the Article 28 and the contd. of the

Constitution is the leading actor in the discussions based on the incidence of

“withdrawing the unprinted works” seen lately.

Although the Article 10 of the European Convention on Human Rights does

not directly refer to freedom of the press, the European Court of Human Rights has

considered and assessed the freedom of the press under this article and included in its

case laws. The amendments to the Article 148 of the Turkish Constitution made

through the Law numbered 5982 in 2010 enable the individual application at the

Constitutional Court regarding the fundamental rights and freedoms provided in the

Page 191: TÜRK ANAYASA HUKUKUNDA BASIN ÖZGÜRLÜĞacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24618/FerhatYILDIZ.pdf · Bu tarihsel süreç, basın özgürlüğü açısından çok önemli olaylar ve

183

Constitution and the European Convention on Human Rights. In this sense, the

European Convention on Human Rights and the judgments of the European Court of

Human Rights having a direct implementation field in our country have gained still

more significance. With the adoption of the individual application, the point of view

of the Constitutional Court for the fundamental rights and freedoms and thus

freedom of the press contains great importance.

In conclusion, the subject of this study is deal with “Freedom of the Press in

the Turkish Constitutional Law” with its conceptual and historical perspectives,

content, and restrictions in the light of the legislation in Turkey and judgments of

local and international courts.