tÜrkİye’de İlk kadin mİlletvekİllerİ -...
TRANSCRIPT
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH (TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİ)
ANABİLİM DALI
TÜRKİYE’DE İLK KADIN MİLLETVEKİLLERİ
Yüksek Lisans Tezi
Sibel DUROĞLU
Ankara-2007
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH (TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİ)
ANABİLİM DALI
TÜRKİYE’DE İLK KADIN MİLLETVEKİLLERİ
Yüksek Lisans Tezi
Sibel DUROĞLU
Tez Danışmanı
Yard. Doç. Dr. Ahmet Emin YAMAN
Ankara-2007
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH (TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİ)
ANABİLİM DALI
TÜRKİYE’DE İLK KADIN MİLLETVEKİLLERİ
Yüksek Lisans Tezi
Tez Danışmanı : Yard. Doç. Dr. Ahmet Emin YAMAN
Tez Jürisi Üyeleri
Adı ve Soyadı İmzası Prof. Dr. İzzet ÖZTOPRAK ........................................
Doç. Dr. Oğuz AYTEPE ........................................
Yard. Doç. Dr. Ahmet Emin YAMAN ........................................
Tez Sınavı Tarihi: 31.10.2007
i
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER………………………………………...………………………… i
ÖNSÖZ………………………………………………………………………...… vi
KISATMALAR……………………………………………………………..….… viii
GİRİŞ…………………………...……………………………………………..….. 1
BİRİNCİ BÖLÜM
SİYASAL AÇIDAN TÜRK KADIN HAKLARININ TARİHSEL GELİŞİMİ
A) CUMHURİYET’İN İLANINDAN ÖNCE TÜRK KADINI…………....…… 4
a) İslamiyet Öncesi Türk Kadını ………………………………………... 4
b) İslamiyet’in Kabulünden Tanzimat Dönemine Kadar Türk Kadını….. 7
c) Batılılaşma Çabaları İçinde Türk Kadını …………………………….. 14
d) II. Meşrutiyet’in İlanından Kurtuluş Savaşına Kadar Türk Kadını…... 18
e) Kurtuluş Savaşı Döneminde Türk Kadınının Faaliyetleri…………...… 26
B) CUMHURİYET DÖNEMİNDE TÜRK KADINI……………………………. 31
a) Atatürk’ün Türk Kadını Hakkındaki Düşünceleri ………....…………. .31
b) Türk Kadınının Sosyal ve Siyasal Hakları Kazanma Süreci……….…..38
c) Türk Kadınına Verilen Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkının Türk
Basınındaki Yansımaları…………………………………...….………...51
ii
İKİNCİ BÖLÜM
TBMM’DE İLK KADIN MİLLETVEKİLLERİ
A) TÜRK KADINININ SİYASAL HAYATA AKTİF KATILIMI VE 8 ŞUBAT
1935 SEÇİMLERİNİN BASINDAKİ YANKILARI…………………………….. 60
B) BİYOGRAFİLERİ……………………………..………………………...……. 65
a) Mebrure Gönenç……………………………………………………..… 67
b) Hatı (Satı) Çırpan………………………………………………...….… 69
c) Türkan Örs Baştuğ………………………………………………...…… 72
d) Sabiha Gökçül Erbay…………………………………………….…..… 75
e) Ayşe Şekibe İnsel……………………………………………….…....…77
f) Hatice Özgener……………………………………………………….… 79
g) Huriye Öniz Baha………………………………………………..…..… 80
h) Fatma Şakir Memik………………………………………….………… 83
ı) Nakiye Elgün…………………………………………………………… 87
i) Fakihe Öymen…………………………………………….………….… 92
k) Benal Nevzat İştar Arıman…………………………………………..… 95
l) Ferruh Güpgüp……………………………………………………….… 98
m) Bahire Bediz Morova Aydilek ………………………………...……... 100
n) Mihri Pektaş …………………………………………………………… 102
o) Meliha Ulaş………………………………………………..…………… 104
ö) Esma Nayman………………………………………………..………… 107
p) Hatice Sabiha Görkey……………………………………….…………..109
r) Seniha Nafız Hızal…………………………………………………...…..110
iii
C) MESELELER HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ……………………...………… 114
D) TÜRK SİYASAL HAYATINA KATKILARI…………………………….… 122
SONUÇ……………………………………………………………..…………….. 129
ÖZET…………………………………………………………………...………… 132
ABSTRACT……………………………………………………………………… 133
KAYNAKÇA……………………………………………………..……………… 134
EKLER……………………………………………………………….………...… 145
iv
EKLER
EK.1. İlk Kadın Milletvekillerinin Resimleri…………………………………..…145 EK.2. 5 Aralık 1934 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ndeki “Fırka Grubunun Verdiği Tarihi Karar” Başlıklı Haber……………………………………………...……….150 EK.3. 6 Aralık 1934 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ndeki “Türk Kadını Hakların En Büyüğünü aldı” Başlıklı Haber…………………………………………….............151 EK.4. 6 Aralık 1934 Tarihli Ulus Gazetesi’ndeki “Millet Meclisinin Tarihi Toplantısı” Başlıklı Haber……………………………...……………………….....152 EK.5. 6 Aralık 1934 Tarihli Kurun Gazetesi’ndeki “Tekilât-ı Esasiye Değiştirildi” Başlıklı Haber..………………………………………..………………………...…153 EK.6. 7 Aralık 1934 Tarihli Kurun Gazetesi’ndeki “Türk Kadını Sevinç İçinde” Başlıklı Haber………………..……………………..……………………………...154 EK.7. 5 Şubat 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ndeki “Fırka Saylav Namzedleri Listesi Dün Neşredildi” Başlıklı Haber………………………………………....…155 EK.8. 6 Şubat 1935 Tarihli Kurun Gazetesi’ndeki “C. H. Fırkasınca Gösterilen Kadın Saylav Namzedlerinin Hal Tercümeleri” Başlıklı Haber………………...…156 EK.9. 6 Şubat 1935 Tarihli Zaman Gazetesi’ndeki “Seçim Hazırlıları Bitiyor” Başlıklı Haber……………………………………………………………….……..157 EK.10. 6 Şubat 1935 Tarihli Milliyet Gazetesi’ndeki “Yeni Saylavlar Cuma Günü Memleketin Her Tarafında Seçilmiş Olacaklar” Başlıklı Haber…………………..158 EK.11. Yeni Adam Dergisi’nde Yayınlanan “Kadın Saylav Olunca” Başlıklı Karikatür…………………………………………………………………………...159 EK.12. Karagöz Dergisi’nde Yayınlanan “Bayanlarımız Saylav Oldular” Başlıklı Karikatür…………………..…………………………………………………….…160 EK.13. Akbaba Dergisi’nde Yayınlanan “Kadınlar Mebus Olduktan Sonra” Başlıklı Karikatür…………..….……………………………………………………………161 EK.14. TBMM Arşivi’ndeki Mebrûre Gönenç’e Ait Tercüme-i Hal Kağıdı ….....162 EK.15. TBMM Arşivi’ndeki Türkan Baştuğ’a Ait Tercüme-i Hal Kağıdı ….....…163 EK.16. TBMM Arşivi’ndeki Fakihe Öymen’e Ait Tercüme-i Hal Kağıdı….….....164 EK.17. TBMM Arşivi’ndeki Benal Nevzat İştar’a Ait Tercüme-i Hal Kağıdı…...165
v
EK.18. TBMM Arşivi’ndeki Ferruh Güpgüp’e Ait Tercüme-i Hal Kağıdı……….166 EK.19. TBMM Arşivi’ndeki Mihri Pektaş’a Ait Tercüme-i Hal Kağıdı…..…...…167 EK.20. TBMM Arşivi’ndeki Esma Nayman’a Ait Tercüme-i Hal Kağıdı………..168 EK.21. TBMM Arşivi’ndeki Mebrûre Gönenç’e Ait Kısa Tercüme-i Hal Kağıdı……………………………………………………………………………....169 EK.22. TBMM Arşivi’ndeki Benal Nevzat İştar’a Ait Kısa Tercüme-i Hal Kağıdı………………………………………………………………………...…….170 EK.23. 15 Aralık 1934 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ndeki “Türk Kadını Saylav Olurken” Başlıklı Şiir…..……………………………………………………….…171 EK.24. Karagöz Dergisi’ndeki “Kadın Saylav” Başlıklı Şiir..……………..……..172 EK.25. İlk Kadın Milletvekillerinin Öğrenimlerini, Mesleklerini, Bildikleri Yabancı Dilleri, Medeni Durumlarını, Çocuk Sayılarını ve Seçim Bölgelerini Gösteren Tablo…………………………………………………………………………...…..173 EK.26. Dünya Parlamentolarında Kadınların Temsil Edilme Oranları……..…….174 EK.27. Kadınların Seçme ve Seçilme Hakkı Elde Etmelerinin Ülkelere Göre Tarihsel Gelişimi…………………………………………………………….……..179
vi
ÖNSÖZ
Toplumları kadın ve erkek ikilisi oluşturur. Kadınların ve erkeklerin aynı
haklara sahip olmadığı ülkelerde eşitlik sorunu vardır. Kadınların erkeklere eşit
siyasi ve sosyal hakları elde etme süreci 20. yüzyılın başlarında yoğunlaşmıştır. Bu
süreç içinde kadınlara yasalarla birçok hak verilmesine rağmen, kadınlar bu hakları
yeterince kullanamamaktadır.
Türk toplumunda kadınlarla ilgili sorunlar, Tanzimat Dönemi’nde
tartışılmaya başlanmış ve batılılaşma sürecine giren Osmanlı Devleti’nde kadınlara
bazı haklar verilmiştir. Ancak Türk kadınına esaslı siyasi ve sosyal hakların
Cumhuriyet Dönemi’nde verildiği görülmektedir.
5 Aralık 1934 tarihinde kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının
verilmesiyle Türk kadını siyaset alanında yer almaya başlamıştır. Bu hakkın
kadınlara verilmesinden kısa bir süre sonra yapılan 8 Şubat 1935 seçimleriyle 18
kadın milletvekili -biri ara seçimle- Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM)
girmiştir. Bu çalışmada Türkiye’de Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet döneminde
tarihi gelişim süreci içerisinde Türk kadınının siyasi ve sosyal hakları elde ediş
serüveni incelenerek, 1935’te TBMM’ye giren 18 kadın milletvekillerinin siyasi
faaliyetleri üzerine yoğunlaşılmıştır.
Tezimizde Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nden, TBMM Arşivi ve
Kütüphanesi’nden yararlanılmıştır. Özellikle TBMM Kütüphanesi’ndeki TBMM
vii
Zabıt Cerideleri’nden, TBMM Albümü’nden, dönemin gazete ve dergilerinden
büyük ölçüde istifade edilmiştir. Ayrıca Milli Kütüphane başta olmak üzere Türk
Tarih Kurumu, Ankara Üniversitesi Dil Tarih-Coğrafya ve Siyasal Bilgiler
Fakülteleri, Gazi Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, Başkent Üniversitesi, Hacettepe
Üniversitesi, Türk Dil Kurumu ve İstanbul Kadın Eserleri Kütüphanelerindeki konu
ile ilgili kitap ve süreli yayınlardan faydalanılmıştır. Fakat ilk kadın milletvekilleri
hakkında yeterli bilgi olmaması işimizi zorlaştırmıştır.
Tezin, belli bir plan ve düzen içerisinde yazılması için yol gösteren danışman
Hocam Yard. Doç. Dr. Ahmet Emin YAMAN’a yardımlarından dolayı teşekkür
ederim.
Ayrıca milletvekili özgeçmiş dosyalarının, TBMM Zabıt Cerideleri’nin, ilgili
döneme ait gazetelerin temin edilmesinde göstermiş oldukları yardımdan dolayı,
başta Ömer İMAMOĞLU ve Fatma SERT olmak üzere TBMM Kütüphanesi
çalışanlarına, Kültür ve Turizm Uzman Yardımcısı Erol EVCİN’e, Seda
DURMUŞ’a, tezin yazımı sırasında tüm sıkıntılarımı paylaşan aileme ve
arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim.
Sibel DUROĞLU
Ankara-Mayıs 2007
viii
KISATMALAR
a.g.e. : Adı geçen eser
a.g.m. : Adı geçen makale
a.g.a. : Adı geçen ansiklopedi
a.g.t. : Adı geçen tez
Y. : Yıl
S. : Sayı
s. : sayfa
N. : No
D. : Devre
C. : Cilt
İ. : İçtima
T. : Tertip
F. : Fevkalâde
GİRİŞ
İnsanlık tarihi incelendiğinde toplumları oluşturan kadınların ve erkeklerin
konumunu geleneklerin, siyasi ve sosyal gelişmelerin ve en önemlisi dini kuralların
belirlediği görülmektedir. Ataerkil toplum yapısı içinde kadınlar evin yönetimi için
yetiştirilmiş, toplumun öteki alanlarında yer almalarına pek gerek duyulmamıştır.
Uzun yıllar eğitim, bilim, sanat, çalışma ve siyaset alanları erkeklere özgü alanlar
olarak düşünülmüştür. 18. yüzyılın sonlarında Avrupa’da meydana gelen ekonomik
ve siyasi gelişmeler kadının toplumdaki statüsünün değişmesine neden olmuş ve
kadınlar geleneksel rollerinden sıyrılarak çalışma hayatında yer almaya başlamıştır. I.
Dünya Savaşı ise çalışan kadın sayısının daha da çok artmasına neden olmuştur.
19. yüzyılın sonlarında İngiltere’de kadınlar, siyasi hakları elde etmek için
mücadeleye girişmişler ve bu mücadele 20. yüzyılın ilk yarısında meyvelerini
vermeye başlamıştır. Söz konusu zaman dilimi içerisinde dünyada çoğu ülke,
kadınlarına milletvekili seçme ve seçilme hakkını vermiştir.
Türk toplumunda ise kadının statüsü tarih içinde farklılıklar göstermiştir.
İslamiyet’ten önce Türk toplumlarında kadın, hayatın her alanında etkindir.
İslamiyet’in kabulünden sonra söz konusu dinin kutsal kitabı olan Kuran-ı
Kerim’deki bazı ayetlerin erkeklerin lehine yorumlanması, Bizans ve İran kültürünün
Türk kültürünü etkilemesi gibi nedenlerden dolayı Türklerde kadın arka plana itilmiş
ve toplumsal hayattan dışlanmaya başlamıştır.
2
Osmanlı Devleti’nde Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde batılı devletler
örnek alınarak bazı ıslahatlar yapılmış ve bu batılılaşma sürecinden kadınlar da
etkilenmiştir. Bu dönemde kadınlara siyasi ve sosyal alanlarda bazı haklar
verilmiştir. Gelişen olaylar neticesinde Balkan Savaşları ve özellikle I. Dünya Savaşı
Türk kadınının çalışma hayatına girmesine neden olmuştur.
Türk kadını siyasi ve sosyal hakları tam anlamıyla Cumhuriyet Dönemi’nde
elde etmiştir. Atatürk, laiklik ve halkçılık ilkelerinin ve demokratikleşmenin
gereğince kadınlara bir dizi haklar vermiştir.
Kadınlara siyasi haklar ise aşamalı olarak verilmiştir. İlk aşama 1930 yılında
çıkarılan Belediye Kanunu ile kadınlara da belediye seçimlerinde oy kullanma ve
belediye meclislerine üye seçilebilme hakkının verilmesidir. İkinci aşamada ise 1933
yılında Köy Kanunu’nda yapılan değişiklerle köylerde kadınlara da muhtar ve ihtiyar
meclisine üye seçilme hakkı tanınmıştır. Bu süreç 5 Aralık 1934’te kadınlara
milletvekili seçme ve seçilme hakkının verilmesi ile tamamlanmıştır. Böylece
Türkiye, kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkını veren ilk ülkeler arasında
yer almıştır.
Kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının verilmesinde kısa bir süre
sonra yapılan 8 Şubat 1935 seçimlerinde 18 kadın -biri ara seçimle- V. dönem
milletvekili olarak TBMM’ye girmiştir. TBMM’de ilk kez yer alan bu kadın
milletvekilleri siyasi alanda Türk kadınlarının öncüsü olmuşlardır.
3
Günümüze kadar Türk kadınının batılılaşma ve modernleşme süreci
içerisindeki değişimi ile ilgili çeşitli çalışmalar yapılmış olmasına rağmen, ilk kadın
milletvekillerinin siyasi faaliyetleri ile ilgili araştırmaların son derece az olduğu
dikkat çekmektedir.
Bu çalışmada, I. bölümde Cumhuriyet öncesi dönemde ve Cumhuriyet
döneminde Türk kadınının siyasi ve sosyal hakları elde ediş serüveni; II. bölümde ise
1935-1939 yılları arasında TBMM’de yer alan ilk kadın milletvekillerinin
biyografileri verilecek ve siyasi faaliyetleri incelenecektir.
BİRİNCİ BÖLÜM
SİYASAL AÇIDAN TÜRK KADIN HAKLARININ TARİHSEL GELİŞİMİ
A) CUMHURİYET’İN İLANINDAN ÖNCE TÜRK KADINI
a) İslamiyet Öncesi Türk Kadını
Dünyaya egemen olan, yön veren, olumlu ve olumsuz bakımdan değiştiren
insandır ve insanı da kadın ve erkek ikilisi oluşturur. Kadın ve erkek ikilisinin
bulunmadığı yerde insanın var olmasını düşünmek mümkün değildir.1 Dünya bu iki
cinsin hassas dengesi üzerine kurulmuşken, insanın tarih içinde geçirdiği değişim
süreciyle birlikte kadın dini kurallar, örf ve adetler bahane edilerek ikinci plana
itilmiştir. Türk toplumunda kadının konumu açısından İslamiyet’in kabulü ile birlikte
büyük bir değişim yaşanmıştır. Bu bakımdan, İslamiyet’in Türk kadını üzerindeki
etkisini tahlil edebilmek için, İslamiyet öncesi ve sonrası dönemde Türk kadınının
toplum içindeki konumunun incelenmesi gerekir.
Orta Asya Türk toplumları hem demokrat, hem de feministtir. Türklerin dini
inançları olan Şamanizm kadındaki kutsal güce dayanmakta, Töyonizm ise erkeğin
kutsal gücünde ortaya çıkmaktadır. Töyonculuk ile Şamancılık’ın değerce eşit
olması, hukuk bakımından erkek ve kadının eşit olmasını sağlamıştır. Kamusal
yetkiler, hakan ile hatunun her ikisinde ortaklaşa bulunduğu için bir buyruk
1 Yavuz Ercan, “Kadın Hakları”, Ka-de-fe, Y.15, S.4, Ankara, Aralık 1991, s.7.
5
yazıldığında “Hakan buyuruyor ki…” sözleriyle başlarsa, bu buyruk yerine
getirilmez; buyruğun yerine getirilmesi için, mutlaka “Hakan ve Hatun buyuruyor
ki…” sözleriyle başlaması gerekiyordu.2 Yabancı diplomatik kuryeler, Han tek
başına olursa huzura kabul edilemezler, ancak her ikisinin de mevcudiyetinde huzura
gelebilir ve sağda duran Han ve yanındaki Hatunla tanıştırılırdı. Savaşta, siyasi
toplantılarda, sosyal ilişkilerde kadınlar her zaman kocalarının yanında yer alırlardı.3
Hatunlar ( eş ya da anne ) oğullarının ve kocalarının yokluğunda “terken” Türkan
unvanı ile devleti idare edebilirlerdi.4
Eski toplumların çoğunda görülen kızlara karşı tutum, Türklerde yoktur.
Hatta kız çocuğunun olması sevinçle karşılanırdı. Irza tecavüzün cezası ölümdü.
Kadınlar, kapanıp örtünmezlerdi. Kızlar, kendileri ile evlenmek isteyen erkeklerle
düello eder, kendilerini yenemeyen erkeklerle evlenmezlerdi.5 Bu gelenek kadınların
da erkekler gibi iyi kılıç, kalkan kullanmak üzere yetiştirildiklerini ve erkekler gibi
dövüştüklerini bize ispat etmektedir.
Türklerde ana soyuyla baba soyu kıymetçe birbirine eşittir. Bir adamın tam
asil olması için hem baba hem de ana tarafından asil olması gerekirdi. Evlenecek kız
ve erkek ailelerinden haklarını evlenmeden önce alarak birleştirmekte ve mallarla
yeni yuvalarını kurabilmekteydiler. Dolayısı ile eski Türklerde ev yalnız kocanın
2 Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, İstanbul, 2005, s.213-214. 3 Emel Doğramacı, Türkiye’de Kadının Dünü ve Bugünü, Ankara, 1989, s.1-2. 4 Leyla Kırkpınar, Türkiye’de Toplumsal Değişme ve Kadın, Ankara, 2001, s.56. 5 Perihan Onay, Türkiye’nin Sosyal Kalkınmasında Kadının Rolü, Ankara, 1968, s.6-7.
6
malı olmayıp karı ile kocanın ortak malı idi. Bu nedenle de evin erkeğine “ev ağası”
denildiği gibi, evin hanımına da “ev kadını” denilmekteydi.6
Orta Asya Türk Devletleri’nde evlenme, her iki tarafın rızası ile olurdu.
Kadın koca evinde kendi öz ismini yitirmez, kendi mallarına sahip çıkabilirlerdi.7
Genellikle tek eşli evliliğin (Monogami) egemen olduğu eski Türk toplumlarında
resmi eş sadece bir tane olabilirdi. Yasal eşin yanında kumaların bulunması halinde,
kumalar Türk töresi gereğince gerçek eş olarak tanınmadığından, kuma çocukları
kalıttan pay alamazlardı. Kuma oğulları babaları Hakan da olsa hiçbir zaman Hakan
olamazlardı.8
Eski Türklerde kadınlar amozan idiler. Cündilik, silahşörlük, kahramanlık
Türk erkekleri kadar, Türk kadınlarında da vardır. Kadınlar doğrudan doğruya
hükümdar, kale muhafızı, vali ve sefir olabilirlerdi.9
Kısaca, Türkler İslamiyet’i kabul etmeden önce kadına değer vermişler ve
kadın toplumsal hayatta erkeği ile birlikte yer almıştır. İslamiyet’in kabulü ile birlikte
Türk kadını yavaş yavaş toplumsal hayattan koparılarak ev hayatı içinde yaşamaya
mahkum edilmiştir.
6 Gökalp, a.g.e., s.210-213. 7 Kemal Karpat, “Ailede Devletçi ve Ferdiyetçi Görüş”, İstanbul Kültür Dergisi, S.47, İstanbul, 1945, s.35. 8 Gülden Ertuğrul, “Atatürk ve Kadın Hakları”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.VIII, S.22, Kasım 1991, s.56. 9 Gökalp, a.g.e., s.215.
7
b) İslamiyet’in Kabulünden Tanzimat Dönemine Kadar Türk Kadını
Doğulu kaynaklara göre “Cahiliye Devri” denilen İslam’dan önceki dönemde
Arap Yarımadası’nda -Yemen bölgesi ile Hicaz’ın Mekke ve Medine şehirlerinin
bulunduğu yerler hariç olmak üzere- çok ilkel bir göçebe hayatı yaşanıyordu.10 Kız
çocukları diri diri toprağa gömülerek öldürülüyor, hem de kız çocuğu doğuran analar
cezalandırılıyordu.11Araplar, kızlarını köle gibi satar, dilerlerse herhangi bir ev
hayvanı ile değiş tokuş edebilirlerdi. Evlenmeler tesadüfi birleşmeler niteliği
taşıyordu. Gerek kadın gerek erkek dilediği zaman birbirini bırakabilirdi.
İslamiyet’in ortaya çıktığı zamanda poligamı ise en yüksek dereceye varmıştı. O
dönemde varlıklı bir Arap’ın 15-20 hatta 100 karısı vardı. Bu kadınlar bütün
haklardan mahrumdular. Kadınlar ne kocalarının ne de erkek akrabalarının
mirasından hak alamazlardı.12 Kocalarının ölümünden sonra karıları mirasçıların
arasında paylaştırılır ve oğulları üvey anneleri ile evlenebilirlerdi.13
İslamiyet’in doğduğu dönemde Arap Yarımadası’nda kadının toplumda hiçbir
önemi yokken, yeni ortaya çıkan İslam dini Arap kadınının hayatında önemli bir
değişiklik yapmış ve Arap kadınının sosyal konumu yükselmiştir. İslamiyet, kız
çocuklarının öldürülmesini yasaklamış, evlenilecek kadınların sayısını sınırlandırarak
dörde indirmiş, bunlar arasında sevgiye kadar her hususta tam bir eşitlik
gözetilmesini istemiştir.14 Boşanma durumunda erkeği kadına nafaka ödemekle
10 Ayşe Afetinan, Tarih Boyunca Türk Kadının Hak ve Görevleri, İstanbul, 1982, s.30. 11 Burhan Göksel, Çağlar Boyunca Türk Kadını ve Atatürk, Ankara, 1993, s.113. 12 Ahmet Ağaoğlu, İslamiyet’te Kadın, Çev.: Hasan Ali Ediz, Ankara, Ocak 1985, s.24. 13 Hüner Tuncer, “Türk Kadının Geçirdiği Evrimin Tarihçesi ve Bugünkü Durumu”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.VI, S.16, Kasım 1989, s.164. 14 Tezer Taşkıran, Cumhuriyet’in 50.Yılında Türk Kadın Hakları, Ankara, 1973, s.15.
8
yükümlü tutmuştur. Hatta eşlerin ihaneti durumda kadına da erkeğe de aynı cezanın
verilmesini istemiştir.15 Görüldüğü gibi İslamiyet aile hukuku, evlilik, boşanma
konularında o günün koşullarında, Arap kadınının sosyal ve yasal durumlarında
iyileştirmeler getirmiştir.
Ancak, Arap toplumunda iyileştirmeler yapan İslamiyet’in kaynağı olan
Kur’an’da bazı ayetler16 -özellikle Hz. Muhammed ve Dört Halife Dönemi’nden
sonra- erkeklerin kadınlar üzerinde hakim olduğu şeklinde yorumlandığından,
İslamiyet, kadınları toplumsal hayattan soyutlayan bir inanç sistemi haline
getirilmiştir. Eski gelenek ve göreneklerin etkisi ile de Arap kadını erkeğin mutlak
denetimi ve idaresi altına sokulmuştur. Böylece sosyal hayattan soyutlanan kadın
kafes hayatı yaşamak zorunda kalmış ve giderek ikinci plana itilmiştir.
İslamiyet’i kabul etmeye başladıkları 9. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar ki
dönemde, Türkler, İslami yaşayış tarzını, inanç sistemini sürdürdükleri gibi, eski
Türk töre ve geleneklerini bir süre daha devam ettirmişlerdir. Bunu destekleyen en
güzel kaynak Dede Korkut Hikayeleri’dir.17
Dede Korkut Hikayeleri’nin birinde, Salur Kazan Han’ın karısı Boyu Uzun
Burla Hatun kahraman ve tam anlamıyla bir Türk anasıdır. Destanın konusu şudur:
Burla Hatun’un oğlu tutsak olduğu zaman, kocası Salur Kazan Han onu kurtarmaya
gider. Bu gidiş uzayınca Burla Hatun, hizmetinde bulunan kırk ince belli kızı yanına 15 Doğramacı, a.g.e., s.2. 16 Bu Ayetler Şunlardır: Nisa Süresi 34.Ayet, Bakara Süresi 223,228 ve 282. Ayetler, Nisa Süresi 3.ve 176. Ayetler. Ayrıntılı Bilgi İçin bkz. Yaşar Nuri Öztürk, Kur’an-ı Kerim Meali, İstanbul, 1994, s. 45-46, 56-57, 81, 86, 104. 17 Necla Arat, Kadın Sorunu, İstanbul, 1986, s.75.
9
alıp kocasını aramaya çıkmaktan çekinmez. Kazan Han tam düşmana yenilmek
üzereyken Burla Hatun yetişir ve savaşa girer. Kocasına yardım eder ve oğlunu
kurtarır.18 Bu destanda karşımıza çıkan kadın tipi İslamiyet’ten önceki dönem Türk
kadın tipine çok benzer. Kadın, erkek gibi ata biner ok atar, kılıç kullanır ve
gerektiğinde düşmanla savaşır. Dolayısı ile bu hikayedeki kadında bulunan
vasıfların, Türklerin İslamiyet’ten öncesi toplumsal değerlerin ve yaşayış tarzının
devam ettiğini gösterir.
İslamiyet, kadını hiçe sayan Arap toplumu için geniş haklar getirmiştir.
Ancak çağdaşlarına göre kadının en iyi konumda bulunduğu bu dönemde Türkler
için bunlar hak değil, kısıtlamadır. İranlılar aracılığı ile İslam dinini benimseyen
Türkler, bu dinin kural ve gereklerini yerine getirirken, Arap toplumunun sadece
dinlerini değil başta dilleri olmak üzere tüm yaşam biçimlerinin de etkisi altına
girmeye başlamışlardır. Böylece İslamiyet öncesi kadına değer veren, tüm karar
organlarında ve yaşamın her alanında kadın ile erkeği eşit tutan anlayışın yerine;
kadını eşitlik ve özgürlük öğesi saymayan bir inanç sistemi benimsenmeye
başlanmıştır. Zamanla kadının özgürlüğü kısıtlanmış, tüm yaşantısına sınır
konulmuş, kadın erkeğin emrinde, erkeğin yönetici ve gözetici olduğu bir konuma
sokulmuştur.19
Türklerin İslamiyet’i kabul ettikleri dönemin ilk edebiyat ürünlerinden olan
Kutadgu Bilig’le birlikte kadına bakışın değiştiği de görülür. Dede Korkut’ta, “
Başımın bahtı, evimin tahtı” diye hitap edilen kadın, yavaş yavaş tahtından
18 Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı, İstanbul, Ağustos 2006, s.91-111. 19 Gülay Talaslı, Siyaset Çıkmazında Kadın, Ankara, 1996, s.51-52.
10
yuvarlanmaktadır.20 Kutadgu Bilig’de: “Dostum, sana kesin sözüm söyleyeyim. Kız
doğmazsa, doğarsa yaşamazsa, daha iyi olur.” denilerek kız çocuğu istenmeyen ve
önemi olmayan bir duruma düşmüştür21 .
Selçukluların, X. yüzyılda Anadolu’ya gelişlerine kadar Türk kadını aktiftir.
Günlük yaşamda erkeklerle beraberdir. Harem henüz bilinmemektedir. Bu safhada
kadının sosyal durumu epeyce değişime uğrar.22 Selçuklu kadını, çeşitli yasal
sistemlerin, farklı dış faktörlerin etkisinde olmasına rağmen, eski Türk geleneklerini
korumaya çaba gösterir. Halk yerleşik hayata geçişle beraber, İslam kanunlarını
kabul eder. Bununla birlikte kadınlar da atalardan elde etmiş oldukları hakların
önemli bir kısmını kaydeder.23
Türk kadını, Osmanlı Devleti zamanında Müslümanlığın kadın üzerinde baskı
unsuru olarak kullanılması, Bizans, Arap ve İran etkisinden dolayı 15. yüzyılda
haremin kurulması ile birlikte yalnız düşünsel olarak değil, bedensel olarak da
köşeye sıkıştırılmıştır. Kadınlar kamu hizmetlerinden alıkonulmuş, ekonomik
hayattan atılmış, hatta eğitimden bile yoksun bırakılmıştır.24
Osmanlı Devleti’nde evlenme, çocuk ve miras meseleleri İslam Hukuku’na
göre düzenlenmiş ve kadının konumu bu kurallara göre şekillenmiştir. Buna göre
kızlar evlenirken eşlerini görerek seçemezler, annelerinin ve babalarının veyahut aile
büyüklerinin vermiş olduğu karara boyun eğerlerdi. Evlenmeler iki kadın veya bir 20 Meral Altındal, Osmanlı’da Kadın, İstanbul, Aralık 1994, s.12. 21 Afetinan, a.g.e., s.36. 22 Göksel, a.g.e. , s.128. 23 Doğramacı, a.g.e., s.3-4. 24 Ercan, a.g.e., s.12.
11
erkek tanığın yanında gerçekleştirilirdi. Boşanma hakkı mutlak olarak erkeğe
tanınmıştı. Hatta erkek karısıyla ilgili olmayan meselelerde dahi onun boş düşeceğine
dair yemin ederse, hiçbir şeyden haberi olmayan kadın eşinden ayrılmış olurdu.
Tanıklık meselesinde de, iki kadın, bir erkek yerine geçiyordu.25 Miras konusunda
ise oğullar mirastan ikişer, kızlar birer hisse alırdı.26 İslamiyet’ten önce geniş hak ve
hürriyetleri olan Türk kadını İslamiyet’in kabulünden sonra teokratik bir devlet
sistemine göre yönetilen Osmanlı Devleti’nde eski geleneklerin unutulması ile
birlikte erkeğin kesin kontrolü ve denetimi altına girmiştir.
16. yüzyıldan itibaren teokratik bir devlet yapısına bürünen Osmanlı
Devleti’nde yönetici sınıflar, saray ve ulema, şeriatı daima kadınların toplum
yaşantısı dışında tutulmalarını sağlayacak biçimde yorumlamışlardır.27 Bu yorumlar
doğrultusunda ise değişik fermanlar yayınlanmıştır. Kadınların erkeklerle beraber
sandala binmemeleri ( 1567 ), kadınların kaymakçı dükkanlarına girmemeleri ( 1560
), kadınların mesire yerlerine girmemeleri ( 1744 ), ince kumaştan ferace
giyilmemesi ve bu ince feraceleri terzilerin yasak olduğu halde dikmesi halinde
dükkanlarının önünde asılacağı ( 1785 ), kadınların ancak dört gün sokağa
çıkabilecekleri ( III. Osman ), kadınların hiçbir gün evden çıkamayacakları ( IV.
Mustafa )28 bu fermanlara örnek olarak gösterilebilir.
25 Afetinan, a.g.e., s.59-60. 26 Mukaddere Taşcıoğlu, Türk Osmanlı Cemiyetinde Kadının Sosyal Durumu ve Kadın Kıyafetleri, Ankara, 1958, s.9. 27 Şirin Tekeli, Kadınlar ve Siyaset-Toplumsal Hayat, Ankara, Mart 1982, s.194. 28 Günseli Özkaya, Tutsaklıktan Özgürlüğe Kadın Savaşı, İstanbul, 1970, s.348; Afetinan, a.g.e., s.86-87; Onay, a.g.e. ,s.26.
12
Bu yasalardan da anlaşılacağı üzere yönetici sınıfların yaşadığı kentlerde ve
özellikle başkent İstanbul’da bulunan şehirli Türk kadını bir yandan çarşaf ve peçeler
içinde saklanmaya zorlanmış29, diğer yandan da sadece ev işleri yapmış, elişi
işlemekle, çocuk doğurup yetiştirmekle görevlendirilmiştir. Kocası ve en yakın nikah
düşmeyen erkek akrabalarından başkası ile konuşamayan ve görüşmesine izin
verilmeyen kadının tamamen kapalı bir hayatı olmuştur.30 Bu kapalı hayatı daha da
zorlaştıran uygulamalar da görülmüştür. Evlerin pencereleri tahta parmaklıklı
kafeslerle örtülmüş, Boğaziçi sahillerindeki yalıların bahçelerinde kadınlar, denizden
kayıkla geçen erkekler tarafından görülmesin diye sahile 20-30 ayak yükseklikte
tahta perdeler yapılmıştır.31 Kadın böyle bir hayatı yaşamaya zorlanarak, Şirin
Tekeli’nin de dediği gibi sadece “evcil kölelikle” görevlendirilmiştir.32
Batıda kadınların siyasal ve sosyal hak mücadelelerini başlattıkları dönemde
Osmanlı Devleti’nde kadın değil politik, ekonomik hak mücadeleleri vermek, sokağa
çıkmak, sosyal yaşama katılmak gibi haklardan bile yoksundur.33 Çünkü ailesi
tarafından özel eğitim alabilecek koşullara sahip değilse -ki bu şansa sahip olanlar
çok azdır- 6 yaşına kadar din bilgisi eğitimi alabileceği, “ sübyan okulu”na gitmekten
başka eğitim olanağı yoktur.34 Kadı, kazasker, müderris gibi yüksek tabakalardan
olanların kızlarına özel ders verilir ya da aldırılırdı.35 Bu tabaka, halkın oldukça
küçük bir bölümünü oluşturduğuna göre Türk kadınının Osmanlı Dönemi’nde
29 Özkaya, a.g.e., s.349. 30 Afetinan, a.g.e., s.62; Taşcıoğlu, a.g.e., s.12; Özkaya, a.g.e., s.349. 31 Helmuth Von Moltke, Türkiye’de Durum ve Olaylar Üzerine Mektuplar, Çev.: Hayrullah Örs, İstanbul, 1960, s.28-29’dan aktaran Cengiz Orhonlu, “Türkiye’de Kadın Hakları’nın Kazanılması Meselesi”, Türk Kültürü, S.72, Y.6, Ankara, Ekim 1968, s.938. 32 Tekeli, a.g.e., s.194. 33 Tekeli, a.g.e. , s.195. 34 Meral Altındal,a.g.e., s.51. 35 Taşkıran, a.g.e., s.521.
13
düşünce, sanat ve edebiyat alanında son derece sınırlı bir varlık gösterebilmesini de
anlaşılır kılmaktadır.
Nedim’in şiirleriyle Karacaoğlan’ın şiirleri ne kadar ayrı ise, şehir ve
kasabalardaki topluluklarda kadınların sosyal statüleri de kırsal bölgelerde
yaşayanlarınkinden öylesine farklıdır.36 Osmanlı Devleti’nde ekonomik açıdan tek
üretici kadın tipi, köyde tarım işlerinde erkeği ile birlikte çalışan, köylü kadınıdır.
Yaşantısı itibari ile şehir ve kasabalarda yaşayan diğer kadınlardan farklı olan köylü
kadını çiftçilik ve ev işleri ile uğraşır; halı, kilim ve kumaş dokurdu. Köylü kadını
şehirde olduğu gibi sıkı sıkıya örtünmezdi. Padişahın giyim ve kapanmaya dair
yayınladığı fermanlar buradaki kadınları etkilememiş ve köylü kadınları kendi sosyal
yapıları içinde kalabilmişlerdir.37
Saraylı ve bey paşa karıları ve kızları Osmanlı düzeninin kendine sağladığı
türlü öğrenim olanaklarından yararlanırken, köylü kadını kültürel düzeyde, hiçbir
ürün vermeden ve katkıda bulunmadan yaşamıştır. Köylü kadınının çalışma hayatına
katılmasına rağmen emeği karşılıksız bırakılmış, çeşitli hurafelerle, içinde bulunduğu
durumun Allah’tan geldiğine inanarak38 yüzyıllarca bir köle gibi çalıştırılmış,
üretime katkı sağladığı halde toplumsal anlamda önemli bir konum elde edememiştir.
Tanzimat Dönemi’ne kadar Osmanlı toplumunda kadın devletin, dinin,
ailenin ve erkeğin denetimi altındadır. Evde kapalı kapılar ardında yaşamaya mecbur
36 Onay, a.g.e., s.33. 37 Afetinan, a.g.e., s.76; Aytunç Altındal, Türkiye’de Kadın, İstanbul, Kasım 1991, s.91-92; Onay, a.g.e., s.37. 38 Aytunç Altındal, a.g.e., s.82,93-94.
14
bırakılan Türk kadını, İslami kuralların erkekler lehine yorumlanması ile birlikte
çıkarılan fermanlarla, sokağa çıkması bile yasak olan bir kişi konumuna
düşürülmüştür. Türk kadını, her türlü eğitim ve çalışma olanaklarından yoksun
kalarak kaderine boyu eğmiş ve yüzyıllardır bu duruma katlanmak zorunda kalmıştır.
c) Batılılaşma Çabaları İçinde Türk Kadını
Büyük Keşifler, Hümanizm, Rönesans, Reform gibi yenileşme çabaları
sonucu Avrupa’da büyük gelişmeler yaşanmıştır. Osmanlı ise bu gelişmelere rağmen
kendini yenileyemediği için modern tekniklerle donanmış genç ve atılgan Avrupa
karşısında arka arkaya uğradığı yenilgilerle gerilemeye başlamıştır. Bu yenilgiler,
daha 18. yüzyıl başlarında, bazı devlet adamlarına imparatorluğun kimi kurumlarını
modernleştirme zorunluluğunu kavratmıştır. Başlangıçta pek sessiz görünen bu
hareket, 1839’da Tanzimat Fermanı ile askeri reformların çerçevesinin dışına taşmış
ve bu ferman bir dizi reformun başlangıcı olmuştur.39
Tanzimat Fermanı, Osmanlı Devleti ve toplum yapısında hızlı bir değişim
getirmiştir. Bu yeni süreçte batıdaki kurumların benzerleri kurulmuş, buna paralel
olarak Türk aile hayatında ve kadının toplumsal durumunda da ciddi değişmeler
gözlenmiştir40
Tanzimat Fermanı’nda kadınlar için yeni hükümler yoktur. Fakat, Tanzimat
zihniyeti, bütün memleket işlerinde olduğu gibi kadınlara ait hususlarda da kendini
39 Bernard Caporal, Kemalizmde ve Kemalizm Sonrasında Türk Kadını, Ankara, 1982, s.7-8. 40 Kırkpınar, a.g.e., s.92-93.
15
göstermiştir. Bazı konularda kadınlar lehine değişiklikler olmuş, kızlar için yeni
okullar açılmış, eski yasalar geniş ölçüde yumuşamıştır. Bu dönemde fikir ve
edebiyat alanında kadının özellikle ailedeki hak ve yetkileri lehine yazılar
görülmekte ve bu surette yeni bir devreye girildiği anlaşılmaktadır.41
Tanzimat devrinde kadın eğitimi konusunda ilk hareket olarak ebe
yetiştirilmesi üzerine çalışılmış ve 1842’de Tıbbiye Mektebi’nde kadınlar için ebelik
dersine ait kurslar açılmıştır. 1858’de ilk Kız Rüştiyeleri ( ortaokul ), 1869’da
İstanbul’da ilk Kız Sanayi Okulu, 1870’de ilk Kız Öğretmen Okulu ( Dârülmuallimât
) bu dönemde açılmıştır. 1870’de açılan Kız Öğretmen Okulu’nun özel bir önemi
vardır. Çünkü bu okul sadece kız sübyan ve rüştiye okullarına öğretmen hazırlamakla
kalmamış, aynı zamanda ülkede aydın kadınların yetiştirildiği ilk müessese
olmuştur.42 İlk kadın öğretmenin tayini 1873’te gerçekleşmiştir.43 Fakat
Dârülmuallimât’ta ( Kız Öğretmen Okulu ) verilen eğitimin düşük olması sebebiyle
bu okulun mezunları görevlerini layıkıyla yapamamış ve bu durum hep şikâyet
konusu olmuştur. Bu okullarda iptidâi ve rüştiye mezunlarının bile öğretmenlik
yaptığının, okulun mezunlarınca dile getirilmesi, bu şikayetleri doğrulamaktadır.44
Sübyan mektepleri konusunda ise en önemli teşebbüs 1869 yılında açılan
Maarif-i Umûmiye Nizamnâmesi’dir. Bu nizamnâmeye göre devam mecburiyeti
erkekler için 6-10, kızlar için 7-11 yaşları olarak belirlenmiştir.45 İlköğretim
mecburiyeti bu nizamnanâmeden sonra ilk defa Kanun-ı Esâsi’de ( 1876 ) anayasa 41 Taşkıran, a.g.e., s.25. 42 Taşkıran, a.g.e., s.27-28. 43 Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, İstanbul, 1973, s.227. 44 Şefika Kurnaz, II. Mesrutiyet Döneminde Türk Kadını, Ankara, 1996, s.96. 45 Şefika Kurnaz, Cumhuriyet Öncesi Türk Kadını ( 1839-1923 ), Ankara, 1990, s.12.
16
maddesi olarak yer almıştır. Böylece, kız ve erkek öğrenciler için eşit öğretim
hukuken mümkün kılınmıştır.46
İstanbul, Selanik gibi büyük merkezlerin ötesine pek yayılamayan bu eğitim
atılımları, salt bu nedenle çok dar bir zümreyi etkileyen hareket olmuştur. Fakat, bu
koşullarla da olsa kadınlar için eğitim yolunun açılması, Tanzimat Dönemi’nin
önemli bir başarısı sayılmalıdır.47
Tanzimat Dönemi’nde hukuk alanında da kadın lehine düzenlemeler
yapılmıştır. 1858 tarihli Arazi Kanunu, kız evlatlarının babalarından kalan topraklar
üzerinde erkek evlatlar gibi veraset hakkına sahip olmalarını öngörmüştür.48 XIX.
yüzyılda milletlerarası bir antlaşma ile tarihe karışan cariyelik ve kölelik Türkiye’de
Tanzimat Dönemi’nde kaldırılmış ve cariye denilen kadınlar zamanla Türk
evlerinden silinmeye başlamıştır.49 Yine bu dönemde, büyük kentlerde kadın evin
dışına çıkmıştır. Kadın, Boğaziçi’ndeki mehtap gezilerinden, Beyoğlu’ndaki alışveriş
yerlerine kadar birçok ortamda görülmeye başlamış ve toplumsal yaşama
katılmıştır.50
Tanzimat Dönemi’nin ilerici havası içinde Namık Kemal, Şinasi, Şemsettin
Sami, Ahmet Rıza gazete ve dergilerde kadın konusunu ele almışlardır. Batıda
gelişen kadın lehindeki akımların da etkisi ile, Türk kadınının çeşitli mesleklere
46 Kurnaz, Cumhuriyet Öncesi…, s.13. 47 Berkes, a.g.e., s.86. 48 Şehmus Güzel, “Tanzimat’tan Cumhuriyete Toplumsal Değişim ve Kadın”, Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, C.3, İstanbul, 1985, s.858. 49 Taşkıran, a.g.e., s.26. 50 Zerrin Ediz, Kadınların Tarihine Giriş ( Hititlerden Günümüze) , İstanbul, Aralık 1995, s.84.
17
girmesini teklif etmişler, görücü usulü ile evlenmenin zararlarını belirtmişler ve Türk
ailesinin geçirdiği sarsıntıyı göstermeye çalışmışlardır.51
Kadınlarla ilgili sorunlar hakkında yayını ilk kez Terakki Gazetesi (1868)
başlatmıştır. Kadın okurlardan gelen mektupları yayınlamış, batıdaki feminist
hareketler hakkında sıkça bilgi vermiş ve İngiliz kadınları örnek gösterilerek,
Osmanlı kadınlarının da dikkatleri bu harekete çekmek istenmiştir.52 Muhadderat ve
İslam Kadınları Gazetesi ismiyle çıkan kadın gazetesi, poligaminin zorluklarına ve
eşitlik konularına çokça değinmiştir.53 Tanzimat ve I. Meşrutiyet dönemlerinde kadın
meselesi ile ilgilenen diğer gazete ve dergiler ise yazarlığını Şemsettin Sami’nin
yaptığı Aile; Hanımlar, İnsaniyet; Arife Hanım’ın çıkardığı Şükûfezar; Hatice,
Semiha ve Feriha Kâmran Hanımların yayınladıkları Para Bohçası; yazı kadrosunda
Fatma Aliye Hanım’ında bulunduğu Hanımlara Mahsus Gazete; Hanımlara Mahsus
Malûmat, Kadın, Demet’tir.54
Bu dönemde Nigâr Hanım, Fatma Makbule Hanım, Mihrünnisa Hanım ve
Fatma Aliye Hanım önemli kadın yazarlarımızdandır.55 Abdullah Cevdet’in kızı olan
Fatma Aliye Hanım Osmanlı İmparatorluğu’nda o dönemin en çok tanınmış
kadınlarından biridir. Romanlarında, makalelerinde hep kadın sorununu56 ele alan
51 Özkaya, a.g.e., s.350. 52 Aytunç Altındal, a.g.e., s.176-177; Taşkıran, a.g.e., s.30- 31. 53 Göksel, a.g.e., s.135. 54 Ekrem Işın, “Tanzimat, Kadın ve Gündelik Hayat”, Tarih ve Toplum Dergisi, C.IX, S.51, Mart 1998, s.153. 55 Göksel, a.g.e., s.134. 56 Caporal, a.g.e., s.73.
18
Fatma Aliye Hanım dil öğrenip süslenmenin yeterli olmadığını, kadınların biraz
kafalarını işletip, kültürlerini arttırmaları gerektiğini belirtmiştir. 57
Tanzimat Dönemi ile birlikte batılılaşma sürecine giren Osmanlı Devleti’nde,
sosyal hayatın, eğitim hayatının, hukuki düzenlemelerin batılı normlara göre yeniden
belirlenmesi, şehir eksenli bir değişmedir. Dolayısı ile batılılaşma sürecine giren
kadın da şehirli kadındır. Osmanlı Devleti’nin kadın nüfusunun çoğunluğunu
oluşturan köylü kadınları ise batılılaşma sürecinin dışında kalmıştır.
d) II. Meşrutiyet’in İlanından Kurtuluş Savaşına Kadar Türk Kadını
Osmanlı Devleti’nde kadınlık hareketi Tanzimat’tan sonra oluşan müsait
zemin üzerinde bilhassa II. Meşrutiyet’ten itibaren hızlı bir gelişme göstermiştir.
Kadının mecburen sosyal ve iktisadi hayata dahil olmasında, 1858’de İstanbul’da
açılan Kız Rüştiyesi, yine 1870 de İstanbul’da açılan Dârülmuallimât, II.
Meşrutiyet’ten sonra açılan İnas Daru’l Fünûn’u gibi kızlara has eğitim veren
kurumların, çeşitli gazete ve dergilerde kadının statüsünün tartışılmasının, farklı
görüşlerdeki yazarların kadının durumunun iyileştirilmesi noktasında birleşmelerinin
ve 19. yüzyılın sonlarıyla 20. yüzyılın başlarında meydana gelen harplerin -özellikle
Balkan Harbi’nin- önemli rolü olmuştur.
1876 yılında I. Meşrutiyetin ilanı ile Osmanlı Devleti’nde ilk kez parlamenter
sisteme geçilmiş, fakat bu dönem II. Abdülhamit’in 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’ni
57 Ediz a.g.e., s.100.
19
bahane ederek Mebusan Meclisi’ni fesh etmesinden dolayı çok kısa sürmüştür.
Mebusan Meclisi’nin fesh edilmesinden sonra başlayan istibdat döneminde kadınlara
yönelik baskılar artmakla birlikte bazı cılız hareketlerin de geliştiğini görüyoruz.
Örneğin kızlar için ilk idadi, II. Abdülhamit Dönemi’nde Münif Paşa’nın nâzırlığı
sırasında 13 Mart 1890’de açılmıştır. Fakat bu okul ilgisizlikten dolayı iki yıl sonra
kapanmıştır. Bu girişim kızlara lise seviyesinde eğitim verme teşebbüslerinin ilk
örneğini teşkil etmesi58 yönünden önemlidir.
1889’da yenilgi ile sonuçlanan Türk-Rus Savaşı’ndan sonra II. Abdülhamit,
bir fermanla halktan olan kadınların yaşmak ve ferace giymelerini yasaklamıştır.
Böylece yaşmakla ferace giymek yalnız saraylılar için söz konusu olmuştur. Bu garip
karar, Osmanlı kadınlarının kara çarşafı, sokak giysisi olarak kullanmalarına yol
açmış ve böylece kara çarşaf 19. yüzyılın sonlarına doğru bir giysi olarak kabul
edilmiştir59
1908’de II. Meşrutiyet’in ilan edilmesini Osmanlı kadınları da olumlu
karşılamışlardır. Selanik’te çıkan Mefharet adlı kadın dergisi, 1908 inkılâbını
alkışlamak için kapağına “Yaşasın Millet Meclisi” sözlerini koymuştur. Osmanlı
İmparatorluğu’nda ilk defa “Millet Meclisi” değimini bir kadın dergisinin60
kullanması önemli bir gelişmedir. Hatta kadınlar, İttihad ve Terakki Cemiyet-i
Merkezi’ne müracaat ile Meclis-i Mebusan’ın resmi açılış toplantısında hazır
bulunmak istediklerini söylemişler, kendilerinin de mutlaka kafes arkasında
58 Kurnaz, Cumhuriyet Öncesi…, s.26. 59 Arat, a.g.e., s.106. 60 Afetinan, a.g.e., s.85.
20
görüşmeleri dinlemelerine müsaade edilmesini istemişlerdir.61 Kadınların bu isteği
onların siyasal olaylara ilgi duyduklarını bize gösteren önemli bir girişimdir.
II. Meşrutiyet’in getirdiği hürriyet ve eşitlik prensiplerinden kadınların kısa
sürede faydalanacağı ümit edilmiştir. Kadınlar başlangıçta kendileri için ortaokullar
üstünde öğretim, bütün sosyal hizmetlere katılmak gibi şeyler istemişlerdir. Geçen
sürede ise bu gerçekleşmemiş, kadının durumunda bir değişme olmamıştır. Bunun
üzerine kadın haklarını savunan yazarlar, asabi ve kırgın bir dil kullanarak bu
durumu eleştirmişlerdir. II. Meşrutiyet’in ilanının beşinci yılında, Kadınlar Dünyası
Dergisi’nde yer alan bir yazıda “Erkeklerin Milli Bayramı” başlığı altında hürriyete
kavuşmuş erkeklerin beşinci yılı kutlanmakta ve “Hala yaşamakta olduğumuz bu
esaret devresinden bizi kurtarınız.” denilmektedir.62
XX. yüzyılın başlarında Türk kadınının uğraşısı, sokağa serbestçe
çıkabilmek, erkeği ile yan yana bir arabaya binebilmek, öğrenim ve eğitimden
faydalanmak gibi sosyal hayat içinde yer alabilmek, kamuoyunda kendini geri plana
iten anlayış tarzını yıkmak olmuştur.63
II. Meşrutiyet, bir yönüyle Türklerin tarihinin en kritik anlarından biri ise
öbür yönüyle de özellikle ifade özgürlüğünün sağlanmasından sonra kadını
ilgilendiren özgürlük sorununun tüm biçimi ile incelendiği, çözümlendiği,
61 “İslam Kadınlarının Bir Teşebbüsü”, Servet-i Fünun, N.916, 17 Aralık 1908’den Aktaran Serpil Çakır, “Siyasal Yaşama Katılım Mücadelesinde Türk Kadını”, Kadınlar ve Siyasal Yaşam (Eşit Hak-Eşit Katılım) , Haz.: Necla Arat, İstanbul, 1991, s.133. 62 Taşkıran, a.g.e. , s.38. 63 Afetinan, a.g.e., s.99.
21
sorgulandığı yoğun tartışmalar dönemi olmuştur.64 Bu özgür ortamda kadın sorununu
işleyen dergi ve gazetelerin sayıları artmıştır. 1908’de Mehasin, 1912’de Kadın
Bahçesi, Kadınlar Dünyası, 1913’te Kadınlar Duygusu, Kadın Alemi, Kadınlık,
1918’de Kadın Hayatı yayıma başlamıştır.65 Bu dönem yayınlarının birçoğu
Müslüman kadınlara da batılı kadınlara tanınan hakların verilmesini, sokağa çıkma
serbestliğinin tanınmasını, sosyal hayata katılmasını, çok eşliliğin kaldırılmasını
istemektedirler. Kadınların siyasi haklara sahip olmasını savunan yazılara ise çok az
rastlanmıştır.66
II. Meşrutiyet Dönemi, kadın cemiyetlerinin yaygınlaştığı ve kuruluş
amaçlarının değiştiği bir dönemdir. Yardım amaçlı cemiyetlerin haricinde çeşitli
amaçları olan cemiyetler kurulmuştur. Müslüman kadını değiştirmeyi,
sosyalleştirmeyi ve batılılaştırmayı amaçlayan bu cemiyetler, kadınlara eğitim
imkanı sağlamak, meslek edindirmek, yardım toplamak, ve çeşitli konularda
propagandalar yapmak gibi faaliyetlerde bulunmuşlardır.67 Bu cemiyetlere örnek
olarak, 1909’da Halide Edip Adıvar’ın kurduğu kadının bilgisini, kültürünü arttırmak
gayesi taşıyan Teali-i Nisvan Derneği, 1913’te Nuriye Ulviye’nin kurduğu kadınların
dış kıyafetleri, kadınlara iş alanlarının açılması, kadınların bilgi seviyesinin
yükseltilmesi için çalışan Müdafaa-i Hukuk-u Nisvan Derneği68, 1908’de askerlere
kışlık giyecek yardımı yapan Cemiyet-i İmdadiye, 1912’de Nezihe Muhittin’in
64 Caporal, a.g.e., s.77. 65 Göksel, a.g.e., s.137. 66 Leyla Kaplan, Cemiyetlerde ve Siyasî Teşkilatlarda Türk Kadını ( 1908 – 1960 ), Ankara, 1998, s.17; Taşçıoğlu, a.g.e., s.36. 67 Kaplan, a.g.e., s.9,38; Serpil Çakır, “Osmanlıda Kadın Dernekleri”, Toplum ve Bilim Dergisi, S.53, Bahar 1991, s.140-151. 68 Taşkıran, a.g.e., s.39.
22
kurduğu Donanma Cemiyeti Hanımlar Şubesi69, Balkan Savaşları ertesinde 1913’te
savaş sonucu yoksul ve kimsesiz kalan kadın ve çocukların sorununa eğilen Osmanlı
Türk Hanımları Esirgeme Derneği, 1916 yılında İstanbul’da Enver Paşa’nın
himayesinde kurulan kadınlara istihdam alanı açmayı amaçlayan Osmanlı Kadınları
Çalıştırma Cemiyet-i İslamiyesi70 sayılabilir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda, kadınlara sınırlı toplumsal yaşam imkanı
tanınmasına rağmen, erkekler büyük ekonomik ve siyasal ilişkiler kurmuşlardır. Eğer
ev içinde harcanan emeğin ekonomik nitelikli olduğu reddedilirse, gerçekten Türk
kadınının erkeğin maddi bağımlılığının altında yaşadığı ve ülkenin ekonomik
etkinliğine pratikte hiç katılmadığı haklı olarak söylenebilir. Yani erkek toplumsal
yaşamda aktif rol oynarken, kadının dünyası ise ev alanı ile sınırlı kalmıştır.71
Meşrutiyet Dönemi ardı arkası gelmeyen savaşlar dönemi olduğundan,
çalışma hayatında erkeklerin yerini kadınlar almaya başlamıştır. 1912 Balkan
Savaşları’nın kadınları sosyal yaşamın içine girmeye zorlayan etkileri vardır. Balkan
Savaşı burjuva kadınlarını, sosyal hizmet anlayışı ile derneklere yöneltmiştir.72
Balkan Savaşı ile memleketi saran facia serisi başladığından, protesto içtimaları
yapmak, hastalara bakmak, Balkanlardan gelen dul ve yetimlere yardım etmek için
kadınlar ellerinden geleni yapmışlardır. 73
69 Aytunç Altındal, a.g.e., s.106. 70 Çakır, “Osmanlıda Kadın…”, s.141-143. 71 Caporal, a.g.e., s.135,141. 72 Tekeli, a.g.e., s.199. 73 Halide Edip Adıvar, Türkiye’de Şark, Garp ve Amerikan Tesirleri, İstanbul, 1955, s.184.
23
Kadınların ekonomik yaşama katılması ile ilgili bu gelişim I. Dünya Savaşı
ile doruk noktasına ulaşmıştır. Savaş Osmanlı’da da batıdaki gibi bir işleve sahip
olmuş, kadınları kitlesel olarak çalışmaya itmiştir.74 Seferberlik nedeni ile erkeklerin
askere alınmaları ve cepheye sevk edilmeleri sonucu çalışma hayatında oluşan
boşluğu kadınlar çalışma hayatına girerek doldurmaya çalışmışlardır.
Uygun eğitim almış kadınların Tanzimat’tan beri, ebelik, öğretmenlik,
hemşirelik gibi mesleklerde çalışmaya başladıklarını biliyoruz; fakat ön yargıları
giderecek olan mesleklere girmeyi ise savaş ortamı gerçekleştirmiştir. Bunlar
kadınların, kamu yönetimi, banka ve mağazacılık alanlarındaki çalışmalarıdır. Kadın
emeğine ilk gereksinim duyan kamu kurumu PTT olmuştur. PTT’yi Maliye
Bakanlığı izlemiştir.75 Daha sonra ise bankalar, yerel ve kamu yönetimleri,
hastaneler, laboratuarlar kadın gücüne ihtiyaç duymuşlardır.76 Bununla birlikte Türk
kadını meslek olarak öğretmenliğe yönelmiştir. Balkan Savaşları’ndan sonra bazı
ilkokulların ve hatta idadilerin müdürlükleri kadınlara verilmiştir. Eğitim Bakanlığı,
hatta müfettişlik görevine, Nakiye Hanım’ı, Nezihe Muhittin Hanım’ı, Sadiye
Hanım’ı, Hatice Hanım’ı getirmiştir.77
İstanbul’da kadınların memuriyete alınması tartışma konusu olurken;
Anadolu’da öteden beri tarlada çalışmaya alışmış olan kadın, bu dönemde fabrikada
işçi olarak çalışmaya başlamıştır. 1915 yılında, İzmir, Sivas, Ankara, Aydın,
Kütahya, Eskişehir, Karahisar, ve Diyarbakır illerinde 19.280 kadın işçi, tekstil
74 Ediz, a.g.e., s.109. 75 Caporal, a.g.e., s.140; Adıvar, a.g.e., s.185; Taşkıran, a.g.e., s.40. 76 Ediz, a.g.e., s.110. 77 Caporal, a.g.e., s.140.
24
sanayisinde çalışırken,78 yol yapımı, sokak temizliği gibi işlerde ve madenlerde
kadınların çalıştırılmaya başlandığı görülür. 79
II. Meşrutiyet Dönemi’nin hükümeti olan İttihat ve Terakki Partisi kadınların
çalışma hayatına girmesini teşvik etmiştir. 1915 yılında Osmanlı Ticaret
Nezareti’nde kadınlar için bir çeşit “Mecburi Hizmet” kanunu kabul edilmiş; Adana
yöresinde Cemal Paşa’nın emri ile işçi sayısı arttırılmaya başlanmıştır.80 1916’da
İstanbul’da Naciye Sultan ve Enver Paşa’nın önderliğinde kurulan Kadınları
Çalıştırma Cemiyet-i İslamiyesi, kadınların namuslu bir şekilde çalışarak geçimlerini
sağlamasını ve dolayısı ile düşünce, emek ve ekonominin kadınlarımız arasında da
yaygınlaşmasını amaçlamıştır.81
İttihat ve Terakki, parti olarak kadınların siyasal katılımını da teşvik etmiştir.
Bunu en açık örneği, parti tüzüğünde kadınların parti çalışmalarına katılmalarının
açıkça desteklenmiş olmasıdır. Şöyle ki İttihat ve Terakki Cemiyeti Tüzüğü’ne göre
(madde 1): “Cemiyet kadın ve erkek bilcümle Osmanlılardan oluşacaktır.”
Müslümanların önderliğiyle kurulan ve gerçekte Hıristiyanların fazla ilgi
göstermedikleri, daha doğrusu pek yaklaştırılmadıkları ihtilalci gizli bir örgüte kadın
üyelerin alınacağından söz etmek -uygulamaya hiç konmamış olsa da- gerçekten pek
cüretli ve çağdaş bir tavır olmalıdır.82
78 Taşçıoğlu, a.g.e., s.45. 79 Güzel, a.g.m., s.871. 80 Taşçıoğlu, a.g.e., s.45; Güzel, a.g.m., s.871; Tekeli, a.g.e., s.199; Meral Altındal, a.g.e., s.54. 81 Tekeli, a.g.e., s.199; Kurnaz, II.Meşrutiyet…, s.122. 82 Sina Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, İstanbul, 1985, s.28.
25
I. Dünya Savaşı ile birlikte, çalışmak zorunda kalan Türk kadını artık daha
pratik biçimde giyinmeye başlamıştır. Çarşaf ve peçenin yerini çene altında
düğmelenen başörtüsü almıştır.83
Türk kadını yüksek öğrenim imkânını ilk olarak II. Meşrutiyet Dönemi’nde
elde etmiştir. 1914 yılına doğru İstanbul Üniversitesi’nde kadınlar için hazırlanan
serbest konferanslar, yüksek öğrenimin ilk basamağı olmuştur. 12 Eylül 1914’te
Darül- Muallimat-ı Âliye adını almış İstanbul Kız Öğretmen Okulu’na bağlı olmak
ve derslerini ayrı binada ve müstakil bir öğretmen kadrosu ile yapmak üzere bir İnas
Darülfünun’u kurulmuştur. Bu kuruluş, 1920 yılında Kız Öğretmen Okulu’ndan
ayrılarak öğretimini başka saatlerde ve erkeklerden ayrı olarak yapmak üzere
İstanbul Darülfünunu’na bağlanmış ise de, bir süre sonra Türk kızlarının yenilikçi bir
kararı ile erkek arkadaşlarının sınıflarına katılmaları üzerine tarihe karışmıştır.84
Kadınlar lehine eğitim, sosyal hayat, çalışma hayatı alanlarında önemli
değişmeler yaşandığı Meşrutiyet Dönemi’nde kadınların hukuki statüleri üzerinde de
önemli değişikler yaşanmıştır. Hukuki düzenlemeler içinde ise en önemlisi 1917
tarihli Hukuk-ı Aile Kararnâmesi’dir. Bu kararnâmeye göre; devletin izni olmadan
yapılan evlilikler kanunca tanınmayacaktır. Kadın izin verdiği takdirde erkek ikinci
bir kadınla evlenebilecektir. Evlenme yaşı kadınlarda 17, erkeklerde 18 olarak
belirlenmiştir. Erkekteki bazı fizyolojik bozukluklar, akıl hastalığı, geçimsizlik gibi
durumlarda kadına boşanma hakkı tanınmaktadır. Nikahtan sonra kadın veya erkekte
83 Caporal, a.g.e., s.146. 84 Taşkıran, a.g.e., s.43-44; Göksel, a.g.e., s.138; Kurnaz, II.Meşrutiyet…, s.102; Gürsel Gür, “Türkiye’de Kadının Toplumsal ve Siyasal Katılımı”, Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Dergisi, Y.4, S.45, Haziran 2002, s.42.
26
cinnet, cüzzam ve bu nitelikte bir hastalık çıkarsa zevce kararında da serbesttir.
Kocanın kaybolması sonucunda kadının nafakasının kesilmesi de boşanma sebebi
sayılmaktadır.85
Bu kararnâme, çok kadınla evlilik ve boşanma ile ilgili olumsuzlukları
tümüyle ortadan kaldırmasa da kadınlara -boşanma ve tek kadınla evlilik hakkı dahil-
evlilik akdine bazı şartlar koydurma ve uygulama imkanı tanımıştır. Fakat bu
kararnâmeden eğitim görmüş çok az kadın yararlanmış86 ve bu kararnâme işgal
makamlarının Osmanlı Hükümeti’ne baskı yapması sonucunda 19 Haziran 1918’de
yürürlükten kaldırılmıştır.
Cumhuriyete doğru, dönüşümlerin sunduğu imkanlardan da yararlanarak,
kendini geliştiren Osmanlı kadını, toplum içinde söz sahibi olmaya başlamış ve elde
etmek istediği hakların sınırlarını zorlamıştır. Bu faaliyetler kadınlara tecrübe
kazandırmış ve Cumhuriyet Dönemi’nde kadınlar seslerini daha özgürce duyurmaya
çalışmışlardır.
e) Kurtuluş Savaşı Döneminde Türk Kadınının Faaliyetleri
I. Dünya Savaşı’nın sonunda Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında
Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmanın imzalanmasından kısa
bir süre sonra antlaşmayı ihlal eden İtilaf Devletleri Anadolu’yu yer yer işgal etmeye
85 Gül Akyılmaz, “Osmanlı Aile Hukunda Kadın”, Türkler Ansiklopedisi, C.16, Ankara, 2002, s.371; Kırkpınar, a.g.e., s.124; Caporal, a.g.e., s.120-123; Tekeli, a.g.e., s.202; Kurnaz, II.Meşrutiyet…, s.110. 86 Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Çev.: Metin Kıratlı, Ankara, 1998, s.229.
27
başlamıştır. Kendini yok etmek isteyen işgaller karşısında sessiz kalmayan Türk
halkı, silaha sarılarak şehirlerde, kasaba ve köylerde Kuva-i Milliye teşkilatı kurarak
kadın ve erkekler birlikte savaşmıştır.87 I. Dünya Savaşı kadınların, kitlesel olarak
sosyal ve ekonomik yaşama katılımını sağlamışsa, Kurtuluş Savaşı da Türk
kadınlarının cesaret ve özverilerinin doruk noktasına çıktığı, siyasal etkinliklere
katılımlarını açıkça gerçekleştiği dönem olmuştur.88
İtilaf Devletleri’nin Anadolu’yu işgal etmeleri, Türklere karşı düşmanca
tutumları ve yaptıkları katliamlar ülke genelinde tepkiyle karşılanmış ve bu kötü
durumu sona erdirmek için değişik yerlerde protesto mitingleri düzenlenmeye
başlanmıştır. 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunanlılarca işgali ise bu mitinglerin
artmasına neden olmuştur. Yapılan mitinglerin en dikkat çekicileri ise İstanbul’da
gerçekleşmiştir. İstanbul’daki mitinglerde Türk kadınları da ateşli konuşmalar
yapmıştır. 19 Mayıs 1919’da Doğancılar Mitingi’nde Asri Kadınlar Cemiyeti adına
Sebahat ve Naciye Hanımlar, 22 Mayıs 1919’da Kadıköy Mitingi’nde Halide Edip ve
Meliha Hanımlar, 23 Mayıs 1919’da Sultanahmet Mitingi’nde Halide Edip ve
Şükufe Nihal Hanımlar, 13 Ocak 1920’de Sultanahmet Mitingi’nde Muallimler
Cemiyeti Başkanı Nakiye Elgün Hanım konuşmuştur.89
22 Mayıs 1919’da Kadıköy Mitingi’nde Münevver Saime Hanım: “Az
söylemek, çok iş yapmak zamanı gelmiştir. Biz yalnız ağlıyoruz; ağlamakla
87 Kaplan, a.g.e., s.71. 88 Ediz, a.g.e., s.115. 89 Mitinglerdeki Konuşmalar İçin bkz. Kemal Arıburnu, Milli Mücadele’de İstanbul Mitingleri, Ankara, 1951, s.12-63; Enver Behnan Şapolyo, İstiklâl Savaşı Edebiyet Tarihi(Nesirler ve Şiirler), İstanbul, 1968, s.16-40; Afetinan, a.g.e.,s.108-122; Aynur Mısıroğlu, Kuva-yı Milliye’nin Kadın Kahramanları, İstanbul, 1976, s.48-56; İnci Enginün, Müjgan Cunbur ve Cahide Özdemir, Milli Mücadelede Türk Kadını, Ankara, 1983, s.18-31.
28
kazanılacak, hıçkırıklarımızı işitecek kalp yoktur. Teşkilata, nihayet nihayet fiiliyata
başlamak lazımdır.”90 sözleri ile halkı mücadele etmeye davet etmiştir. 23 Mayıs
1919’da Sultanahmet Mitingi’nde Halide Edip Hanım: “Davamızı ilan ediyorum. Bu
davamda Türklerin hak ve istiklâlidir. Türklerin, Türkiye’nin ebedi hakkına asla
dokunamayacaklar.”91 diyerek halkı bağımsızlık için savaşmaya davet etmiştir.
İstanbul Mitingleri’nde dikkati çeken iki kadın hatibin bu sözleri Türk kadınlarının
milli mücadeleye olan inançlarının en önemli göstergesidir. Zaten Münevver Saime
ve Halide Edip Hanımlar bu mitinglerden sonra Anadolu’ya geçerek savaş
meydanında da Türk’ün haklı davasını savunmaya devam etmişlerdir.
Kurtuluş Savaşı’nın tarihi yalnız Halide Edip ve Münevver Saime Hanımların
çalışmaları ile değil, onlar gibi daha yüzlerce özveriyle savaşmış kadınlarımızın
kahramanlıklarıyla doludur. Örneğin Fatma Seher, Gördesli Makbule, Klavuz Hatice,
Tayyar Rahmiye, Küçük Nezahat Hanımlar ile isimleri saptanamayan kadınlarımızın
hepsi savaşa tüm benliklerini katmışlardır.92
90 Arıburnu, a.g.e., s.34-35; Şapolyo, a.g.e., s.25-26; Afetinan, a.g.e., s.118; Mısıroğlu, a.g.e., s.50-51; Milli Mücadelede Türk Kadını, s.22-23. 91 Arıburnu, a.g.e., s.43-44; Şapolyo, a.g.e.,s.31-33; Afetinan, a.g.e., s.119; Mısıroğlu, a.g.e., s.52; Milli Mücadelede Türk Kadını, s.24-25. 92 Fatma Seher: İzmit’te takım komutanlığı yapmış, cesaret ve savaş kabiliyeti ile büyük takdir kazanmıştır. Gördesli Makbule: 1921’de evlenir evlenmez eşi ile beraber düşman karşısında silaha sarılan, kurdukları çete ile dağlara çıkarak aylarca çarpışan bu cesur kadın harp meydanında şehit düşmüştür. Klavuz Hatice: 8 Mayıs 1920’de Fransız kuvvetlerine klavuzluk ederek, onları Türklerin ateş hattına sokmuş, Fransız askerlerin esir düşmesini sağlamıştır. Tayyar Rahmiye: Güney cephesinde gönüllü olarak 9. tümende bir müfrezenin komutanlığını yapmıştır. Osmaniye’de Fransız Karargâhına 1 Temmuz 1920’de başarılı bir saldırıda bulunmuş, karargâhın alındığını görmeden şehit düşmüştür. Nezahat Hanım: Gördes ve İnönü Savaşları’nda çarpışan 70. Alay Komutanı Halit Bey’in kızıdır. 8 yaşında öksüz kaldığı için babasıyla cephelerde dolaşmış, askerlere sürekli hizmet edip, cesaret vermiştir. Ayrıntılı Bilgi İçin Bkz. Fevziye Abdullah Tansel, İstiklâl Harbi’nde Mücâhit Kadınlarımız, Ankara, 1991, s.25-55; Cahit Çaka, Harp ve Kadın, Ankara, 1948, s.57-78; Mısıroğlu, a.g.e., s.79-117; Milli Mücadelede Türk Kadını, s.45-50.
29
Kurtuluş Savaşı’nda kadınlarımızın bir kısmı cephelere koşup silah
kullanırken, cephe gerisinde kalan kadınlar ise milli kuvvetleri güçlendirmek için
seve seve her türlü fedakarlığa katlanmışlardır. Cephedeki erkeğin yiyeceğini,
giyeceğini temin eden, aile ocağının tütmesini sağlayan, savaş malzemelerini sırtında
yada kağnı ile taşıyanların çoğu Anadolu’nun köylü kadınlarıdır.93
Milli Mücadele’de kadınlar yalnız protesto mitinglerine katılmakla ya da
cephede savaşmakla yetinmemiş, Anadolu’daki örgütlenme faaliyetlerine de
katılmışlardır. Asri Kadınlar Cemiyeti ile Hilal-i Ahmer Kadın Kolları, özellikle
askere giyecek temini ve ordunun sağlık hizmetlerinde çalışmıştır. Türk Ocakları ve
Muallimler Cemiyeti’nde çalışan hanımlar da milli mücadeleye büyük katkıda
bulunmuşlardır. Fakat bu dönemin en önemli cemiyeti, Anadolu Kadınları Müdafaa-i
Vatan Cemiyeti’dir.94
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti’nin kuruluş dilekçesi 26 Kasım
1919’da Sivas Valiliği’ne verilmiştir. 7 Aralık 1919’da valilik cemiyetin kuruluş
yönetmenliğini isteyince hazırlanan yönetmenlik cemiyet tarafından valiliğe
gönderilerek yasal kuruluş işlemleri tamamlanmıştır. 9 Aralık 1919’da izin yazısı ile
cemiyetin kuruluşu onaylanmıştır. 95 Kurucuları Sivas Valisi Reşit Paşa’nın eşi
Melek Hanım ve arkadaşlarıdır. Kısa sürede Konya, Denizli, Kastamonu, Niğde,
93 Tansel, a.g.e., s.66; Hale Şıvgın, “Atatürk ve Türk Kadın Hakları”, Erdem, Cumhuriyet Özel Sayısı –I, C.XI, S.31, Mayıs 1999, s.252. 94 Milli Mücadelede Türk Kadını, s.33. 95 Bekir Sıtkı Baykal, Milli Mücadele’de Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti, Ankara, 1996, s.1; Kaplan, a.g.e., s.87-88.
30
Amasya, Kayseri, Erzincan, Burdur, Pınarhisar, Kangal şubeleri açılmıştır.96
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti, hizmetleri esnasında daimi surette
Heyet-i Temsiliye ve Ankara Hükümeti ile ilişkilerini sürdürmüş ve Mustafa
Kemal’in takdirini kazanmıştır.97
Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti hem vatanın kurtuluşu için
yardım toplamış, hem çeşitli yerlere telgraflar çekerek işgallere ve zulme karşı tavır
almış98, hem de Türk kadının bizzat Milli Mücadele’ye katılmasını sağlamıştır.
Cemiyet; kadınları, cepheye, cephe gerisindeki göçmenlere, şehit ailelerine,
kimsesizlere yardıma çağırmış ve askerlerin, muhtaçların giyecek ve yiyecek
ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile bağış kampanyaları düzenlemiştir.99
Kurtuluş Savaşı Türk milleti için bir var olma mücadelesidir. Bu mücadelede
Türk kadını her türlü fedakarlığa katlanarak düzenlenen mitinglerde aktif rol almış,
cephede ve cephe gerisinde başarılı mücadeleler vermiş ve bunlarla yetinmeyerek
cemiyetler kurmuş ve böylece Milli Mücadele’ye daha etkin katılmıştır.
96 Cemiyetin Tüzüğü ve Şubeleri Hakkında bkz. Afetinan, a.g.e., 128-136; Milli Mücadelede Türk Kadını, s.36-43; Baykal, a.g.e., s.41-80; Kaplan, a.g.e., s.88-90,113-130; Çaka, a.g.e., s.45-55; Mısıroğlu, a.g.e., s.61-64,70-74. 97 Mustafa Kemal ile Cemiyet arasındaki yazışmalarda karşılıklı görüş alış verişi yapılmıştır. Cemiyet, Mustafa Kemal’e her konuda onunla birlikte olduklarını, Anadolu’daki düşman işgallerini protesto ettiklerini bildirmiş ve toplanan yardımlar hakkında bilgi vermiştir. Mustafa Kemal ise cemiyetin bu faaliyetlerinden dolayı memnuniyet duyduğunu, ulusal direnişin, ulusal amaçlara uygun bir barışın birlikte çalışılarak elde edilebileceğini ve yurdun her yerinde artan Ermeni hareketlerine karşı neler yapılması gerektiğini bildirmiştir. Ayrıntılı Bilgi İçin bkz. Baykal, a.g.e., s.1,3-19. 98 Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti, Milli Mücadele yıllarında Padişah’a, Sadrazam’a, Dahiliye Nazırı’na, Osmanlı Matbuat Cemiyeti’ne ve bazı kuruluşlara telgraf çekmiştir. Bu telgraflarda Osmanlı Devleti’ne ve Türk milletine karşı yapılan haksızlıkların düzeltilmesi için gerekli girişimlerde bulunulması gerektiğinden, İstanbul’da bazı zararlı yazıların yayınına izin verilmemesinin birlik ve beraberlik için önemli olduğundan bahsedilmiştir. Bu arada yabancı devletlerin İstanbul’daki temsilcilerine, yabancı devlet başkanları ve eşlerine çekilen telgraflarda ise, Anadolu’da yapılan haksız işgallere ve İzmir’deki zulümlere son verilmesi gerektiğinden, Maraş’ta Ermeni ve Fransızların Türk halkına zulüm yaptığından, İstanbul’un İtilaf Devletleri’nce işgalinin yanlış olduğundan bahsedilmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Baykal, a.g.e., s.20-40. 99 Kaplan, a.g.e. , s.136.
31
Kadınlarımızın bu faaliyetleri Cumhuriyet Dönemi’nde onlara verilecek hakların
yolunun açılmasına fayda sağlamıştır.
B) CUMHURİYET DÖNEMİNDE TÜRK KADINI
a) Atatürk’ün Türk Kadını Hakkındaki Düşünceleri
Osmanlı Devleti’nde kadının konumunun daha köklü bir şeklide değişmesine
neden olan olay, I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesidir. Böylece, toplumsal
yaşantıda geri planda kalmış olan Türk kadını kamu alanına yavaş yavaş girmeye,
silah ve gıda fabrikalarında yerini almaya başlamıştır.100
Türk kadınının yazgısı belli bir oranda Cumhuriyetle birlikte değişmiştir. I.
Dünya Savaşı’ndan yenik, yorgun ve tükenmiş bir durumda çıkan Osmanlı
İmparatorluğu, Batı’nın deyimiyle “Hasta Adam”, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın
liderliğini üstlenen Mustafa Kemal Paşa’nın, askeri dehası ve yılmayan çabaları
sonunda yerini, genç ve dinamik Türkiye Cumhuriyeti’ne bırakmıştır.101
Mustafa Kemal Paşa yalnızca yayılmacı güçleri ülkeden çıkararak, yönetsel
olarak yeni bir Türkiye Cumhuriyeti kurmakla kalmamış, aynı zamanda yüzyıllardır
bir imparatorluğun geleneksel toplum yapısını da çağdaş toplumlar düzeyine
getirmeye çalışmıştır. O, toplumun çağdaşlaşmasını engelleyen, dine dayalı yasaları
100 Nermin Abadan Unat, “Toplumsal Değişme ve Türk Kadını(1926-1976)”, Türk Toplumunda Kadın, Der.: Nermin Abadan Unat, Ankara, 1979, s.18. 101 Arat, a.g.e., s.115.
32
kaldırarak yerine toplumsal ve ekonomik ilerlemeyi sağlayan yasaları kabul etmiştir.
Özellikle dinsel yasaların en çok etkilediği kadınların düzeyini, çağdaş toplumlardaki
kadınların düzeyine getirmeye çalışmıştır.102 Cumhuriyet öncesi dönem ve
Cumhuriyet Dönemi karşılaştırıldığında, kadın hakları konusunda Cumhuriyet
Dönemi’nde, büyük bir değişme ve gelişme dikkati çeker. İki dönem arasındaki bu
büyük farkı yaratan neden; Atatürk’ün Türk kadınına verdiği değer ve önemde
gizlidir. Atatürk, kadınlara toplum ve meslek hayatında gerekli yeri ve değeri
kazandırabilmek için çetin bir mücadele vermiştir.103
Atatürk’ün kadın hakları konusundaki düşüncelerini, Cumhuriyetten öncesi
dönem ve Cumhuriyetten Dönemi olmak üzere iki kısımda ele alabiliriz. Cumhuriyet
öncesinde bu konuda eksik ve yanlışları görüp, neler yapılması gerektiği hakkında
duygu ve düşünceleri dile getirmiş; Cumhuriyet Dönemi’nde ise fikirlerini
uygulamaya başlamış ve mevcut sorunları çözmeye çalışmıştır.104
Mustafa Kemal Paşa’nın Cumhuriyet öncesi Türk kadını ile ilgilenmesi çok
eskilere dayanmaktadır. Çünkü Mustafa Kemal Paşa 1906-1907’de Selanik’te Bulgar
Türkologu Monalof’a: “Saltanat yıkılmalıdır. Devlet yapısı türdeş öğelere
dayanmalıdır; Din ile devlet birbirinden ayrılmalı, Doğu Uygarlığından benliğimizi
sıyırarak Batı Uygarlığına aktarmalıyız. Kadınla erkek arasındaki ayrımları silerek
102 Aysel Aziz, “Atatürk ve Kadın Hakları”, 100.Doğum Yılında Atatürk’e Armağan (Yıllık), Ankara, 1982, s.72. 103 Müjgan Cunbur, “Atatürk ve Kadın”, Kemalist Atılım, C.IV, S.31, Şubat 1986, s.17. 104 S.Esin Dayı, “Atatürk’e Göre Cumhuriyet Öncesi ve Sonrasında Türk Kadını”, Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü Atatürk Dergisi, C.III, S.1, Mayıs 2000, s.115.
33
yeni bir toplumsal düzen kurmalıyz.”105 demiştir. Mustafa Kemal Paşa, 16. Kolordu
Kumandanı olarak Doğu Cephesi’nde bulunduğu sırada tuttuğu günlüğünde; 22
Kasım 1916 günü, Erkan-ı Harp Reisi İzzettin ( Çalışlar ) ile tesettürün kaldırılması
ve sosyal hayatın düzenlenmesi hakkında sohbet ettiklerini belirterek, kadınlar için
yapılması gerekenlerin güçlü ve yaşamı bilen ana yetiştirmek ile kadınlara özgürlük
vermek olduğunu kaydetmiştir.106
Mustafa Kemal Paşa 1-28 Temmuz 1918’de Viyana-Karlsbad’da tedavi
edilmekte iken tutuğu günlüklerde, medeni hayatta çalışan bir erkeğin, sosyal ve fikri
hayat için eşinin de aynı düzeyde olmasını isteyeceğini yazmış ve şöyle söylemiştir:
“Kısacası kadın meselesinde cesur olalım, kuruntuyu bırakalım, açılsınlar, onların
zihinlerine ciddi ilimler ve fenler ile süsleyelim, şeref ve gurur sahibi olmalarına
birinci derecede önem verelim.”107
Mustafa Kemal Paşa, Erzurum Kongresi sırasında, Mazhar Müfit Kansu’ya,
zaferden sonra hükümet şeklinin Cumhuriyet olacağını, padişah ve hanedan hakkında
zamanı gelince gerekenin yapılacağını, fesin kaldırılıp şapkanın giyileceğini,
tesettürün kaldırılacağını ve Latin harflerinin kabul edileceğini söylemiş; fakat
Kansu, Mustafa Kemal Paşa’yı hayalcilikle suçlamış ve ona inanmamıştır. Ancak
Mustafa Kemal Paşa, Şapka İnkılabı’ndan sonra, Kansu ile karşılaşmış ve ona
105 M. Rauf İnan, “Atatürk ve Türk Kadını”, X.Türk Tarih Kongresi( Ankara 22-26 Eylül 1986 ), Kongreye Sunulan Bildiriler, C.IV, Ankara, 1994, s.2962. 106 Şükrü Tezer, Atatürk’ün Hatıra Defteri, Ankara, 1972’den Aktaran Dayı, a.g.e., s.116. 107 Aynur Gedil, “Atatürk ve Kadın Eğitimi”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.V, S.13, Kasım 1988, s.659.
34
gülümseyerek: “Azizim Mazhar Müfit Bey, kaçıncı maddedeyiz bakıyor musunuz?”,
demiştir.108
Mustafa Kemal Paşa’nın bu sözleri bize, kadının toplumdaki yeri gibi
konularda Kurtuluş Savaşı’ndan önce yapacaklarını çoktan belirlemiş olduğunu
gösterir. Ancak her yenileşme hareketinde olduğu gibi bu alandaki düzenlemeler için
de elverişli zamanı ve koşulları beklemiş, tam bir başarı elde ettikten sonra istediği
gibi bir değişimi gerçekleştirmiştir.
Memleket zafere ve bağımsızlığa ulaşır ulaşmaz Mustafa Kemal yurdun
çeşitli köşelerinde halka yaptığı konuşmalarda kadın haklarını dile getirmiş ve
kanunlardan evvel yepyeni bir “vatandaş kadın” kavramı üzerinde dikkatleri
toplamıştır. İzmir’de, Konya’da İnebolu’da, Kastamonu’da yaptığı konuşmalarda
kadın hakları inkılâbın ilk parıltıları görülmüştür.109 Mustafa Kemal Türk
kadınlarının artık ikinci sınıf bir vatandaş muamelesi görmemesi ve layık olduğu
hakları kazanması için bu konuşmalarla kamuoyunu hazırlamaya çalışmıştır.110
1923 yılının Ocak ayında, Cumhuriyet’in ilanından dokuz ay önce, Mustafa
Kemal İzmir’de halka konuşurken kadın konusunda düşüncelerini cesaretle
açıklamıştır: “Bir toplum, cinsinden yalnız birinin zamanın gereklerini kazanmasıyla
yetinirse o toplum yarıdan fazla eksiklik içinde kalır. Bir millet, gelişmek ve
medenileşmek isterse özellikle bu noktayı temel olarak kabul etmek
108 Mazhar Müfid Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, C.1, Ankara, 1966, s.130-131. 109 Taşkıran, a.g.e., s.83. 110 Dayı, a.g.m., s.122.
35
mecburiyetindedir. Bizim toplumumuzun başarısızlığının nedeni, kadınlarımıza karşı
gösterdiğimiz ilgisizlik ve kusurdan doğmaktadır. İnsanlar dünyaya haklarında
belirlenenleri yaşamak için gelmişlerdir. Yaşamak demek; faaliyet demektir. Bundan
dolayı bir toplumun bir organı harekette bulunurken diğer organı duruyorsa o
toplum felç olmuştur…Bizim toplumumuz için ilim ve fen gerekli ise bunları aynı
derecede hem erkek ve hem de kadınlarımızın kazanmaları gerekir...Milletimiz
kuvvetli bir millet olmaya karar vermiştir. Bugünün gereklerinden biri de
kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız
da bilgin ve ilme açık olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğrenim
derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadınlar sosyal hayatta erkeklerle beraber
yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.”111
Mustafa Kemal, 21 Mart 1923’te Konya’da Kızılay Kadınlar Şubesi’nin
düzenlediği toplantıda: “Dünyada hiçbir milletin kadını ‘Ben Anadolu kadınından
daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadınından
daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar
gayret gösterdim’ diyemez…Erkeklerimizin oluşturduğu ordunun hayat kaynaklarını
kadınlarımız işlemiştir…Kimse inkar edemez ki, bu savaşta ve ondan önceki
savaşlarda milletin hayat kabiliyetini tutan hep kadınlarımızdır. Çift süren, tarlayı
eken, ormandan odunu, keresteyi getiren, ürünleri pazara götürerek paraya çeviren,
aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber; sırtıyla, kağnısıyla,
kucağındaki yavrusuyla, yağmur demeyip, kış demeyip, sıcak demeyip cephenin
savaş malzemelerini taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakâr, o ilâhi Anadolu
111 Ali Sevim, İzzet Öztoprak ve Mehmet Akif Tural, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Ankara, 2006, s.452.
36
kadınları olmuştur. Bundan dolayı hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu
kadınlarımızı şükran ve minnetle sonsuza dek kutlayalım. ” 112 diyerek Türk kadınına
karşı beslediği sonsuz saygıyı ve minnet duygusunu dile getirmiştir.
Mustafa Kemal, 30 Ağustos 1925 tarihinde Kastamonu’da: “Bir sosyal
toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan oluşmuştur. Kabul
edilebilir mi ki, bir kitlenin bir parçasını yükselttirelim. Diğerini görmezlikten
gelelim de, kitlenin tamamı yükselebilsin? Olabilir mi ki, bir toplumun yarısı
topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok,
yükselme adımları, dediğim gibi iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve
yükselme ve yenilenme alanında birlikte aşama kaydetmek gereklidir. Böyle olursa
inkılâp başarılı olur.”113 diyerek kadınlarını eğitmeyen bir toplumun
ilerleyemeyeceğini, ülkenin kurtuluşunun kadının kurtuluşu ile mümkün
olabileceğini dile getirmiştir. Ona göre Türk inkılâbının başarıya ulaşmasının ön
koşulu kadınlara haklarının verilmesidir.
Mustafa Kemal, Türk kadınının eğitim imkanları ve sosyal yaşamda da
erkeklere eşit olması gerektiğine inanmaktadır. Bu düşüncesini 3 Şubat 1923’te
İzmir’de verdiği söylevde dile getirmiştir: “Türk kadınları ulusal bağımsızlığımız için
savaş boyunca cesaretle dövüşmüşlerdir. Bugün onlar özgür olmalı, eğitim
olanaklarından yararlanmalı, erkeklerimizinkine eşit düzeye çıkmalıdır.”114 Yine
aynı konuyla ilgili 21 Mart 1923 tarihinde Konya’da: “ Daha güvenle, daha dürüst
112 Söylev ve Demeçler, s.540. 113 Söylev ve Demeçler, s.661. 114 Enver Ziya Karal, Atatürk’ten Düşünceler, s.52’den aktaran Arat, a.g.e., s.117.
37
olarak yürüyeceğimiz yol vardır. Büyük Türk kadınını çalışmamızda ortak kılmak,
hayatımızı onunla birlikte yürütmek, Türk kadınını bilimsel, ahlâki, sosyal, ekonomik
hayatta erkek ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve destekçisi yapmak yoludur.”115 diyerek
bu düşüncelerinde ne kadar samimi ve kararlı olduğunu göstermiştir.
Mustafa Kemal, Türk kadınının nasıl olması gerektiği sorusuna da cevap
aramıştır. O, Türk kadınının dış görünüşünden ve giyim tarzından çok, fikir ve ruh
yönünden gelişmesini istemiştir. Bu isteğini 4 Ekim 1925’te İzmit Kız Öğretmen
Okulu’nda şöyle dile getirmiştir: “Türk Kadını dünyanın en aydın, en erdemli ve en
ağır kadını olmalıdır. Ağır kiloda değil; ahlâkta, erdemde ağır, ağırbaşlı bir kadın
olmalıdır.”116 Keriman Halis’in Dünya Güzeli seçilmesi üzerine Mustafa Kemal:
“Övündüğünüz doğal güzelliğinizi bilimsel biçimde korumasını biliniz ve bu yolda
bir değişimin sürekli olmasını ihmal etmeyiniz. Bununla birlikte asıl uğraşmaya
zorunlu olduğunuz şey, annelerinizin ve atalarınızın yaptığı gibi yüksek kültürde ve
yüksek erdemde dünya birinciliğini tutmaktır.”117 diyerek bu görüşünü
desteklemiştir.
Atatürk, kadın hakları konusunda çeşitli yerlerde yaptığı konuşmalarla
görüşlerini açıklarken, özellikle toplum yaşantısı ve kadınlarla ilgili reformların
uygulanmasında evli kaldıkları dönemde Latife Hanım’ı sürekli yanında
bulundurmuştur. Eğitimi, kültür seviyesi, davranışı ve giyinişiyle, Latife Hanım,
Atatürk’ün halkına göstermek istediği yeni kadın imajını tam anlamıyla taşımaktadır.
115 Söylev ve Demeçler, s.542. 116 Söylev ve Demeçler, s.676. 117 Söylev ve Demeçler, s.794.
38
Bu nedenle Latife Hanım çağdaş Türk kadınının ve yeni modern cemiyetin simgesi
olmuştur. Cumhuriyet kadınının yaşadığı değişiklikler, Latife Hanım’ın şahsında
Türk ve dünya kamuoyuna yansımıştır.118
Mustafa Kemal yurdun çeşitli yerlerinde yaptığı konuşmalarda daima Türk
kadınına olan güvenini belirtmiş, kadını daima yüceltmiş, kadından beklenen
faziletleri sıralamış, kadının siyasal ve ekonomik hayata katılmadığı bir toplumda
ilerleyemeyeceğini belirtmiştir. Hatta konuşmalarında ifade ettiği kadın tipinin
örneği olan Latife Hanım’la evlenerek Türk kadınına yol göstermeye çalışmıştır.
b) Türk Kadınının Sosyal ve Siyasal Hakları Kazanma Süreci
Kurtuluş Savaşı’nın eşsiz başarısı üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti,
Atatürk İlkeleri ve Devrimleri ışığı altında yepyeni kurumları ve sosyal yapısı ile
genç bir devlet olarak dünyada yerini almıştır. Türk toplumunun yapısını bütünü ile
değiştiren, yenileştiren ve çağdaşlaştıran reformlar Türk kadınını da
modernleştirmiştir.119
Atatürk erkeğe olduğu gibi kadına da insancıl bir açıdan yaklaşmıştır.
Kadının da medeni, siyasi ve kültürel alanlarda erkek ile eşit tutulmasını sağlayacak
118 Leyla Kırkpınar, “Cumhuriyet ve Kadın”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, C.III, S.8, 1999, s.93; Ediz, a.g.e., s.158; Kırkpınar, a.g.e., s.158. 119 Türkân Akyol, “Atatürk Türkiyesi’nde Kadın Hakları”, Gençlik ve Toplum Konulu Bilimsel Toplantı Konuşmaları, Ankara, Temmuz 1982, s.17.
39
atılımları gerçekleştirmiştir.120 Atatürk İlke ve Devrimleri ile kadının etkin olmadığı
teokratik Osmanlı toplumundan, kadının var olduğu toplum yapısına geçilmiştir.121
Kadınların sosyal ve siyasi hakları elde etmeleri aşamalı bir şekilde
gerçekleşmiştir. 1923 yılında mecliste kadın hakları ile ilgili tartışmalar başlamıştır.
İlk başta bu konunun tartışılmasına insanlar tahammül bile edemezken, şartlar ve
zaman müsait oldukça kadınlara sosyal ve siyasi haklar sırası ile verilmiştir.
Kadınlara bir takım hakların, özellikle de siyasal hakların verilmesi I. Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyelerinin büyük bir bölümünün şiddetle karşı çıktığı bir
gelişme olarak görülmektedir. I. TBMM’de siyasi partiler olmadığı halde Atatürk’ün
yandaşları I. Grubu, muhalifleri ise II. Grubu oluşturmuştur. Mustafa Kemal’in
düşünceleri ve yapmak istedikleri konusunda sürekli onun karşısına çıkan devrimci
dönüşümü engellemek isteyen II. Grup, kadın konusunda da Atatürk’e karşı
olmuştur.122
1921 yılında TBMM’de Frengi Hastalığı ile ilgili olarak yapılan tartışmalar
sırasında mesleği doktorluk olan Bursa Mebusu Emin Bey, hastalığa karşı önlem
alabilmek için kadınların da muayene edilmeleri zorunluluğundan bahsetmiştir. Bu
tartışmalarda, doktorların, kadınların şer’en görülebilecek yerlerinden ( bileğe kadar
el, bileğe kadar ayak ve yüz ) başka bir yerlerine bakamayacakları tezini savunan
milletvekilleri vardır. Bunları söyleyenlere karşı Emin Bey, önlemlerin etkili
120 Ertuğrul, a.g.m., s.55. 121 Emel Doğramacı, “Atatürk ve Kadın Hakları”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.VIII, S.24, Temmuz 1992, s.444. 122 Tekeli, a.g.e., s.205; Kaplan, a.g.e., s.189; Talaslı, a.g.e., s.55; Ediz, a.g.e., s.131-132.
40
olabilmesi için kadınların daha iyi muayene edilmesi gerektiğini söylese de başarılı
olamamıştır. Böylece kadınlar günahtan kurtulmak adına ölüme mahkum
edilmişlerdir.123
Seçim yasasının değiştirilmesinin tartışıldığı TBMM’nin 3 Nisan 1923 tarihli
oturumu, kadınların siyasal haklarını kazanmaları konusunda önemli bir girişimdir.
O zamana kadar seçimler 1909 yasasının gerektirdiği düzenlemelere göre yapılmakta
ve her 50.000 erkek nüfus için bir milletvekili seçilmekteydi. Yasada yapılmak
istenen değişikliğin hedefi, Kurtuluş Savaşı sırasında çok sayıda erkeğin ölmüş
olması nedeni ile bu sayının 50.000’den 20.000’e indirilmesinden ibarettir. Tunalı
Hilmi Bey gibi kimi milletvekilleri, bu değişiklikten yararlanarak özellikle Kurtuluş
Savaşı’nda oynadıkları büyük rol nedeni ile kadınların da hesaba katılmasını
sağlamak istemişlerdir. Çoğunluğun tepkisi ise bu girişime karşı çok sert olmuştur.
Milletvekilleri Tunalı Hilmi Bey’in konuşmasını yüksek sesler ve gürültülerle
kesmişlerdir.124 Bu tartışmalardan anlaşıldığı üzere TBMM’deki çoğu milletvekili
kadınların nüfustan sayılmasına ve kimi siyasal hakların onlara verilmesi
tartışmalarının yapılmasına hazır değildiler.
II. TBMM kadın haklarını kabule hazır olmayan kişileri barındırmakla
birlikte; kadın hakları konusundaki tartışmalarda öfke ve heyecanın dozu azalmış,
hatta kadınların oy hakkından bile söz edilmeye başlanmıştır. 125 1924 yılında
123 Taşkıran, a.g.e., s.91-95; Aytunç Altındal, a.g.e. , s.123. 124 Kaplan, a.g.e. , s.190; Afetinan, a.g.e., s.140-144; Taşkıran, a.g.e., s.96-99; Caporal, a.g.e., s.687-689; Onay, a.g.e., s.77-78; Gülnihal Bokurt, “Cumhuriyet Öncesi ve Sonrası Türk Kadınının Hukuki Durumu”, Kastamonu’da İlk Kadın Mitinginin 75.Yıldönümü Uluslar arası Sempozyumu( Kastamonu, 10-11 Aralık 1994 ), Ankara, 1996, s.161. 125 Taşkıran, a.g.e., s.100; Tekeli, a.g.e., s.206.
41
Anayasa’da ve buna bağlı olarak seçim mevzuatında yapılacak değişikliklerin
görüşülmesi sırasında meclisteki birçok milletvekili, Anayasa’nın 10. ve 11.
maddeleri ile; “18 yaşını bitiren her Türk’ün milletvekili seçimlerine katılabileceği”,
“30 yaşını bitiren her Türk’ün milletvekili seçilebileceği”nin öngörüldüğünü, bu
nedenle “her Türk” deyiminin kadınları da kapsadığını ve artık kadınlar ile erkekler
arasında herhangi bir ayrımın yapılmaması gerektiğini meclise kabul ettirmeye
çalışmışlardır. Fakat öne sürülen bu öneriler kabul edilmemiş ve tartışmalar sonunda
madde komisyonun önerisinden daha katı bir şekle bürünerek “her Erkek Türk”
şeklinde değiştirilmiştir.126
Türkiye’de siyasi anlamda kadınların örgütlenişi, Milli Mücadele’nin ertesine
rastlamaktadır. Daha Cumhuriyetin kurucusu Halk Fırkası, Anadolu ve Rumeli
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adını taşırken kadınlar, 16 Haziran 1923 tarihinde
Nezihe Muhittin liderliğinde Kadınlar Halk Fıkrası adıyla siyasi bir parti
kurmuşlardır.127
Hükümete verilen beyannamede, kadının ülkenin her yerinde yaşanan siyasi,
sosyal ve ekonomik sorunlar içinde olmasına ve bu sorunlardan etkilenmesine
rağmen, bu alanlarda gözle görülür biçimde çalışılmadığı belirtilerek, yer yer ortaya
çıkan kadın varlığı ve şahsiyetinin kitlevi bir şekle dönüştürülmesine çalışılacağı
vurgulanmaktadır.128
126 Taşkıran, a.g.e., s.100-103; Caporal, a.g.e., s.689-690. 127 Nevin Yurtsever Ateş, “Cumhuriyetin İlk Kadın Örgütlenmesi-Fıkra ya da Cemiyet”, İktisad Dergisi, S.383, Ekim1998, s.93-94; Çakır, “Siyasal Katılım…”, s.137; Zafer Toprak, “Halk Fıkrasından Önce Kurulan Parti: Kadınlar Halk Fıkrası”, Tarih ve Toplum Dergigi, C.IX, S.51, Mart 1988, s.30. 128 Nezihe Muhittin, Türk Kadını, İstanbul, 1931, s.93-94.
42
Kadınlar Halk Fıkrası Başkanı Nezihe Muhittin, siyasi hakları elde etmemiş
kadınların fırka kurmasına yasal olarak izin verilemeyeceği cevabını aldıktan sonra,
partinin nizamnâmesini değiştirerek Türk Kadınlar Birliği adı ile bir dernek
kurmuştur.129 7 Şubat 1924 tarihinde kurulan130 bu dernek, amacının, Türk kadınını
sosyal ve siyasi haklar konusunda her türlü sorumluluğu alabilecek seviyeye
eriştirmek olduğunu açıklamıştır.131
Türk Kadınlar Birliği siyasi meselelerle biraz çekingen bir şekilde olsa da
ilgilenmekten geri durmamıştır. Nitekim birlik başkanı Nezihe Muhittin Kadın Yolu
Dergisi’nde tüm kanunlara uymaya, her vatandaş gibi vergi vermeye zorunlu olan
Türk kadınına seçim hakkının verilmemesine bir anlam veremediğini belirterek:
“Kahvehane köşelerinde miskinane esrar çeken birine verilen bu hak, kendini
müdrik, tahsilli mükemmel bir kadından esirgenebilir mi?” diye 132 sormaktan
kendini alamamıştır.
1927 yılına gelindiğinde Türk Kadınlar Birliği yıllık kongresini
gerçekleşmiştir. Kongrede yapılan tartışmalar sonunda Birlik Tüzüğü’nün 2. maddesi
şu şekilde değiştirilmiştir: “Kadın Birliği Türk kadınının içtimai ve siyasi haklar
karşısında her türlü mesuliyet ve alakayı vataniyesini ispat edecek bir seviyeye
erişmesine çalışacaktır.” Kadınlar Birliği’nin tüzüğünü değiştirerek siyasi hak
istemesi değişik tepkilere neden olmuştur. Birliğin tüzükte yaptığı değişiklik valilik
129 Nezihe Muhittin, a.g.e., s.101. 130 Çakır, “Siyasal Katılım…”, s.139. 131 Nezihe Muhittin, a.g.e., s.102. 132 Çakır, “Siyasal Katılım…”, s.140.
43
tarafından kadınlara siyasal haklar verilmediği ileri sürülerek reddedilmiş; fakat
hükümet, valinin tutumunu benimsemeyerek tüzüğün onaylanmasını sağlamıştır.133
1927 yılında yapılacak olan milletvekili seçimi Kadınlar Birliği açısından
siyasal hakların gündeme getirilmesi için iyi bir sebep olmuş ve Nezihe Muhittin bu
ortamdan yararlanmaya çalışmıştır. Kadınlar Birliği’nin seçimlere kadın aday
gösterme, olmazsa feminist erkek adayları destekleme düşüncesinde olmasına
rağmen, birlik içindeki tartışmalar ve kamuoyunun hazır olmayışı gibi nedenlerden
dolayı, Birlik bu düşüncelerini gerçekleştirememiştir.134 Fakat Türk Kadınlar Birliği:
“Biz, seçim haklarımızı elde etmeye dayalı ideallerimizden vazgeçmiş değiliz.
Davamızın zaferi için ölene kadar çalışacağız.” diyerek mücadelelerinin devam
edeceğinin sinyallerini vermişlerdir.135 Bu dönemde ülkede kadın hakları konusunun
yoğun olarak tartışılması, toplumda kadına karşı olan katı düşüncelerin
yumuşamasına neden olmuştur.
1926 yılında Trabzon Türk Ocağı’nda verilen konferansta konuşan Süreyya
Hulûsi Hanım: “Türk kadını tarihte siyasi bir rol oynamıştır… Herkes ondan vatan
dersi alır da niçin o, vatanın idaresi ve mukadderatı söz konusu olduğu zaman ihmal
edilir?” sözleri ile kendisi gibi düşünen birçok aydının düşüncesini dile getirmiş ve
artık kadının devletin idaresinde söz sahibi olmasını gerektiğini ileri sürmüştür.136
133 Gürcan Bozkurt, “Türk kadınının Siyasi Haklarını Kazanması ve Türk Kadınlar Birliği”, Toplumsal Tarih Dergisi, C.XIII, S.75, Mart 2000, s.22; Caporal, a.g.e., s.691. 134 Bozkurt, a.g.m., s.22-23; Caporal, a.g.e., s.692-693. 135 Caporal, a.g.e., s.693; Çakır, “Siyasal katılım…”, s.140. 136 Dayı, a.g.m., s.126; Türk Yurdu, C.III, N.16’dan Aktaran Caporal, a.g.e., s.690-691; Taşkıran, a.g.e., s.123; Leyla Kaplan, “Cumhuriyet Kadını Kimliğinin Oluşturulması Aşamaları”, Türkler Ansiklopedisi, C.17, Ankara, 2002, s.865.
44
Cumhuriyet’in ilanından sonra kadınların yasalar önünde eşitliğe
kavuşturulması atılımı daha da hızlanmıştır. 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen tüm
yurttaşların eğitime yönelik Tevhid-i Tedrisat Kanunu, yani öğrenimin birleştirilmesi
ile Türkiye, laik bir yapı içinde kız çocuklarına da eşit, çağdaş eğitim hakkını
benimsemiştir.137 1924 Anayasası’nın 87.maddesi ile de “İlköğretimin bütün Türkler
için zorunlu ve devlet okullarında parasız olduğu”138 hükme bağlanarak, kız
çocuklarının okutulması bir Anayasa emri haline getirilmiştir.
Türkiye’de kadın haklarının uygar ülkelerdeki düzeye gelmesi, o döneme
kadar kadını toplumdan koparmış olan din, gelenek, hukuk ve ahlak kavramlarının
değiştirilmesi ile sağlanmıştır. Türkiye’de laiklik sayesinde toplum şeriat adı verilen
dinsel gelenek ve göreneklere dayandırılmış İslam hukukundan arındırılmış139 ve
İsviçre’den alınarak 17 Şubat 1926 tarihinde TBMM’de kabul edilen Türk Medeni
Kanunu ile Türk kadını birey ve aile hukuku yönünden uygar dünyadaki yerini
almıştır.
Medeni Kanun’un TBMM’de görüşülmesi sırasında Mahmut Esat Bozkurt:
“Türk tarihinin, benim anlayışıma göre en zavallı insanı Türk kadınıdır! Yeni
tasarının aile kuruluşu ve miras hükümleri şimdiye kadar istenildiği zaman kolundan
tutularak bir tutsak gibi yerden yere vurulan, fakat dünya kurulalı beri hanım olan
137 Gedil, a.g.m., s.663-664; Doğramacı, a.g.m., s.445; Seçil Akgün, “Türkiye’de Kadın Hakları”, Ka-de-fe, Y.15, S.4, Aralık 1991, s.22; Doğramacı, a.g.e., s.136. 138 Caporal, a.g.e., s.247; Afetinan, a.g.e., s.152; Göksel, a.g.e., s.160. 139 Akgün, a.g.m., s.24.
45
Türk annesini gereken saygılı yere getirecektir.”140 diyerek bu kanunun önemini
açıklamıştır.
Medeni Kanun ile birlikte, o gün için Türk kadınının ulaştığı yeni düzey, pek
çok Avrupa ülkesinin çok üzerine çıkmıştır. Bunu çok sayıda batılı yazar, düşünür
ve siyaset adamı itiraf etmiştir. Örneğin Prof. Malş, Medeni Hukuk ile birlikte Türk
kadınlarının kendi ülkesindeki (İsviçre) kadınlardan daha iyi bir seviyeyi
yakaladığını gıpta ile ifade etmiştir.141
Medeni Kanun’un kadın hakları ile ilgili olarak getirdiği yeniliklerin bazıları
şunlardır:
• Tek kadınla evliliğe dayalı aile sitemi kuruldu ve başka herhangi bir evlilik
kanun dışı sayıldı.
• Aile birliğinin kurulması için “Medeni Nikâh” usulü konuldu.
• Miras hukuku kadın ve erkeği eşit kabul etti.
• Boşanma hakkı, her iki tarafa da eşit olarak tanındı.
• Velilik sınıfında, anne-baba arasında eşitlik sağlandı.
• Mahkeme önünde, kadın ve erkeğin şahitliği eşit kabul edildi.142
140 Kemal Zeki Gençosman, Atatürk Ansiklopedisi(Türkiye Cumhuriyeti Siyasi Tarihi), C.10, İstanbul, 197?, s.96. 141 Ayın Tarihi, S.8, Ankara, Ağustos 1934, s.129-130. 142Medeni Kanun Hakkında Ayrıntılı Bilgi İçin bkz. TBMM Zabıt Ceridesi, D.II, C.22 , Ankara, 1977, s.4-89; Taşkıran, a.g.e., s.120-121; Nermin Abadan Unat, “Toplumsal Değişme ve Türk Kadını”, Türk Toplumunda Kadın, Der.: Nermin Abadan Unat, İstanbul, 1982, s.13-16; Ahmet Mumcu, Tarih Açısından Türk Devriminin Temelleri ve Gelişimi, İstanbul, 1996, s.139-141; Zehra Odakmaz Altınbaş, “Anayasalarımızda Kadın Hakları”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.V, S.14, Mart 1989, s.460.
46
1926 yılında kabul edilen Medeni Kanun ile Türk kadınının insani hakları,
yasalar önünde güvence altına alınmasına rağmen, Türk kadını siyasi haklarını elde
etmek için 1930’lu yılları beklemek zorunda kalmıştır.
Cumhuriyet ideolojisinin belki de en önemli reformlarından birisi kadınlara
seçme ve seçilme hakkının verilmiş olmasıdır. Amaç kadını yalnızca, toplum yapısı
içinde erkeklerle eşit duruma getirmek değil, aynı zamanda, kadına ülke siyasetinde
etkin rol oynama gibi bir imkan yaratmaktır. Bu Türkiye’nin çağdaşlaşma hareketi
içinde en önemli adım olmuştur. 143
Atatürk’ün kadın devrimi için bütün toplumu hazırlama ve yapacağı bu
önemli yeniliklere toplumsal taban oluşturma çalışmalarının ardından, 3 Nisan 1930
tarihinde Başbakan İsmet İnönü ve İçişleri Bakanı Şükrü Kaya tarafından TBMM’ye
“Belediye Kanunu” tasarısı sunulmuş ve bu yasanın 23. maddesi ile “18 yaşını
bitirmiş kadınlara yerel seçimler için seçme hakkı”, 24. maddesiyle de “25 yaşını
bitirmiş kadınlara seçilebilme” hakkı tanınmıştır.144 Türk kadınları, belediye
seçimleri için kazandıkları bu hakları, ilk kez 1933’te kullanmışlar ve İstanbul ile
diğer kentlerde belediye ve diğer yaşlılar meclisine seçilmişlerdir.145
143 Kırkpınar, a.g.m., s.105-106. 144 Belediye Kanunundaki Değişiklik İçin bkz. TBMM Ceridesi, D.III, C.1, Ankara, 1930, s.2-12, Düstur, T.3, C.11, Ankara, 1930, s.177-178. 145 Unat, “Toplumsal Değişme ve…”, s.21.
47
Kadınlara 1930 yılında Türk kadınlarına belediye seçimlerinde de olsa seçme
ve seçilme verilmiş olması, doğulu ve İslami gelenekten gelen bir toplum için
demokratikleşme yolunda büyük bir adımdır.146
Kadınların siyasi haklarıyla ilgili ikinci adım ise 26 Ekim 1933’te atılmıştır.
Bu kez 1924’te yürürlüğe giren “Köy Yasası”nın 20. ve 25. maddeleri değiştirilerek,
kadınlara “Köy İhtiyar Heyeti” ve “Muhtar” seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı
verilmiştir.147
5 Aralık 1934 tarihinde meclise sunulan ve kadınlara da milletvekili seçme ve
seçilme hakkını veren 2598 sayılı Kanun Tasarısı’nın kabulü Türk kadınına siyasi
hakların tanınmasında en son aşama olmuştur. 317 milletvekilinden 258’nin
oylamaya katıldığı meclis oturumunda kabul oyu verenlerin sayısı 258 olarak tespit
edilmiştir. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun, “18 yaşını bitiren her erkek Türk
Mebusan intihabına iştirak etmek hakkına sahiptir.” diyen 10. maddesi ile “Otuz
yaşını ikmal eden her erkek Türk Mebus intihap edilme salahiyetine sahiptir.” diye
şart koşan 11. maddesi, “Yirmi iki yaşını bitiren kadın, erkek her Türk Mebus seçmek
hakkına haizdir.” ve “Otuz yaşını bitiren kadın, erkek her Türk Mebus seçilebilir.”
maddeleri ile değiştirilmiştir.148 Böylece kadınlar da milletvekili seçme ve seçilme
hakkına sahip olmuşlar ve siyasi alanda kadın-erkek eşitliği sağlanmıştır.
146 Kırkpınar, a.g.m., s.108; Kırkpınar, a.g.e., s.192. 147 Köy Kanunundaki Değişiklikler İçin bkz. TBMM Zabıt Ceridesi, D.IV, C.17, Ankara, 1933, s.48-57; Düstur, T.3, C.14, Ankara, 1933, s.1802. 148 1934’teki Anayasa Değişikliği İçin bkz. TBMM Zabıt Ceridesi, D.IV, C.25, Ankara, 1935, s.82-85; Düstur, T.3, C.16, Ankara, 1935, s.36; Neriman Elgin, Türk Kadınına Seçme Seçilme Hakkı Tanıyan 05.12.1934 Tarihli ve 2598 Sayılı Kanun ve TBMM Tutanakları, Ankara, 1985, s.44-45.
48
Atatürk, kadınların genel seçimlere katılma hakkının önemini daha sonra
şöyle vurgulamıştır: “Çarşaflı ve kapalı Türk kadınını, gelecekte tarih kitaplarında
aramak gerekecektir… Belediye seçimlerine katılarak siyasal yaşamda kendini
deneyen Türk kadını, şimdi genel seçimlere katılırken hakların en önemlisini
kullanmaktadır. Pek çok uygar ülkede kadınlara tanınmayan bu hak, bugün Türk
kadınının elinde bulunmaktadır. O, bu hakkı yetkinlikle ve gerektiği gibi
kullanacaktır.”149
Aynı konuyla ilgili olarak İsmet İnönü, 5 Aralık 1934’te TBMM’de kadınlara
seçme ve seçilme hakkının verilmesi tartışılırken: “Türk İnkılâbı denildiği vakit,
bunun kadının kurtuluş inkılâbı olduğu beraber söylenecektir. Şimdi almakta
olduğumuz teşebbüs bir kurtuluş istikametinin tamamlanması, neticelenmesi ve en
verimli bir hale getirilmesidir. Gelecek BMM’de kadın saylavlarla150 beraber
çalışmak, BMM’nin kuruluşundan beri, bu memlekete getirdiği feyizlerin daha çok
genişlemesini, daha ileri verimlerde bulunmasını temin edecektir, kanaatindeyiz.”151
diyerek kadınlara verilen bu hakların önemini vurgulamıştır.
Avrupa’da ise kadınlar siyasi haklarını, birtakım ekonomik ve politik
sebeplerle ve kendi aralarında kurdukları teşkilatlarla adeta uzun bir savaş vererek
almışlardır. Bilhassa İngiltere’ de kurulan, “National Union Of Women’s Suffrage
Societe” (Kadınlar Oy Hakkı Dernekleri Milli Birliği), “Women’s Social and
Political Union” (Kadınlar Sosyal ve Siyasi Birliği) gibi teşkilatlar bu ülkede ve
149 Perihan Naci Eldeniz, “Atatürk ve Türk Kadını”, Belleten, C.XX, S.80, 1956, s.74. 150 Saylav: Milletvekili 151 TBMM Zabıt Ceridesi, D.IV, C.25, Ankara, 1935, s.83.
49
Amerika’da kadın hürriyeti konusunda büyük savaş vermişlerdir. Hyde Park’da
Trafalgar Square’de gösteriler düzenlemişler ve 1909’da Başkan’ın evinin camlarını
taşlamışlardır. O kadar ki, 1913 yılında İngiltere’de Derby yarışlarında kendisini
Kral’ın atının önüne atan Emily Davison’un cenaze töreni büyük bir olay olmuş ve
İngiliz kadınları, “Kadınlara Oy Hakkı” çığlıkları ile bazı evleri ateşe vererek, telgraf
tellerini kesmişler ve kendilerini zorla kabul ettirmişlerdir. Fransa’da ise 4 Mart
1848’de “Voix Der Femmes” grubu, hükümete şöyle seslenmiştir: “Devrim eğer
herkes içinse bizim de ondan yararlanmak hakkımızdır. Dediğimiz gibi saltanat
millete aitse millet erkek ve kadının bir araya gelmesinden vücut bulmuştur. Erkek
gibi devletin vergilerine katılan kadın, neden erkek gibi hukuka malik olmasın?”152
Fakat Fransız kadını siyasal haklarını kazanmak için başlattığı mücadelenin
sonucunu görmek için yüzyıl kadar beklemek zorunda kalmıştır.
Dünya’da kadına seçim hakkını ilk kez Amerika Birleşik Devletleri’nin
Wyoming Eyaleti 1868’de tanımıştır.153 Bunu ise 1893 Yeni Zelanda (oy verme),
1902 Avustralya, 1906 Finlandiya, 1913 Norveç, 1915 Danimarka ve İzlanda
izlemiştir.154
Kadınlara 1934’ten önce siyasi hakları veren devletlerin bazıları şunlardır:
1918 Kanada (oy verme), Avusturya, Almanya, Rusya Federasyonu, 1919 Yeni
Zelanda (seçilme), 1920 Kanada (seçilme), ABD (oy verme), 1927 Türkmenistan,
152 Kâmuran Baran, “Atatürk ve Türk Kadını”, Kemalizm ve Türkiye Dergisi, Y.6, S.58, Ocak1981, s.2-27. 153 Afetinan, a.g.e., s.206; Afetinan, “Seçim Hakkımız”, Herkesin Bir Dünyası Var, Ankara, 1958, s.17. 154 İshak Bozkurt, “Dünya Parlamentolarında Kadın Temsilciler”, TBMM Kütüphane, Dokümantasyon ve Tercüme Müdürlüğü Araştırma Servisi, Ankara, Mart 2000, s.12.
50
1928 İrlanda, Birleşik Krallık, 1929 Romanya, 1931 İspanya, Portekiz, 1932
Tayland, Uruguay, 1934 Brezilya.155
Türkiye 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkını verdiği zaman birçok
batılı ülkenin önüne geçmiştir. O tarihte ne Fransa, ne İtalya, ne İsviçre gibi
ülkelerde kadınlara bu haklar verilmiştir.156 Birçok batılı ülkenin kadını bu hakları
elde etmek için II. Dünya Savaşı’nın sonunu beklemek zorunda kalmıştır. 1944’te
Fransa, 1945’te İtalya, 1948’te Belçika ve İsrail; 1952’de Yunanistan, 1971’de
İsviçre kadınlara siyasal haklar vermişlerdir.157
Türk toplumu içinde kadının son on yıllık evrimi gözden geçirildiğinde,
kadının toplumsal konumunun ulaştığı ileri düzey görülür. Atatürk’ün toplumu
muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarma isteği sonucunda yaptığı yenilikler,
Türk kadınını da etkilemiş ve Türk kadını batıdaki hemcinslerinin önüne geçmiştir.
Bilindiği gibi, İstiklal Mücadelesi yapan ülkeler nasıl Atatürk’ü bir komutan, bir
siyasi lider olarak benimsemişlerse, kadın hakları için uğraş verenler de O’nu bir
reformist olarak kabul etmek durumundadırlar. Çünkü hiçbir ülkede, hiçbir lider,
kadın hakları için böylesine savaşmamıştır. Atatürk, kadın hakları konusunda verdiği
mücadeleler sonucunda, uygar oldukları ileri sürülen birçok batılı devlete, çağdaş
olma dersi vermiş ve onlara yol göstermiştir.
155 İshak Bozkurt, a.g.m., s.12-13. Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı Veren Diğer Ülkeler İçin bkz. Ek.27. 156 Nermin Abadan-Unat, “Uluslararası Platformda Kadının Siyasal Katılımı”, Kadınlar ve Siyasal Yaşam (Eşit Hak-Eşit Katılım), İstanbul, 1991, s.63. 157 İshak Bozkurt, a.g.m., s.12-13.
51
c) Türk Kadınına Verilen Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkının Türk
Basınındaki Yansımaları
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkını veren 2598 sayılı kanun, TBMM’de
5 Aralık 1934 tarihinde kabul edilmiştir. Atatürk Devrimleri’nin en önemli
haklarından biri olan kadınlara verilen milletvekili seçme ve seçilme hakkı Türk
basınında kendine genişçe bir yer bulmuş ve günlerce bu konu değişik bakış
açılarıyla gazetelerde tartışılmıştır.
Tezin bu bölümünde kadınlara verilen seçme ve seçilme hakkının öncesinde
ve sonrasında Cumhuriyet, Ulus, Kurun, Zaman Gazeteleri’ndeki yankılarını ve
yorumlarını tespit etmeye çalışacağız.
4 Aralık 1934 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi kadınlara verilecek olan seçme
ve seçilme hakkıyla ilgili haberi duyurmuş ve bu haberin metninde: “Teşkilat-ı
Esasiye Kanunu ile Mebus İntihabı Kanunu’nda bazı değişikler yapılacağı
rivayetleri katileşmektedir. Bu cümleden alarak kadınların mebus intihap etmek ve
mebus olmak haklarının tanınmasının, her 50.000 kişinin bir mebus intihap etmesi,
mebus intihap etmek hakkının 18 yaşında değil 22 yaşında başlaması gibi esaslar
rivayet halinde dolaşmaktadır.” denilerek yapılacak anayasa değişikliğinin
ayrıntıları anlatılmıştır. 158 Aynı gün Ulus ve Zaman Gazeteleri Fırka Divanı’nda bu
konunun konuşulduğundan ve yakında yasal değişikliğin yapılacağından
158 Cumhuriyet, “Kadınlar Mebus İntihab Edilecekler”, 4 Aralık 1934.
52
bahsetmişlerdir.159 Zaman Gazetesi’nde çıkan “Türk Kadını Mebus” başlıklı yazının
içeriğinde: “Türk Kadını Mebus seçimlerine de iştirak etmekle ve mebus seçilmek
hakkını da kazanmakla, en medeni milletlerin birçoğunda bile kadının hala ibraz
edemediği siyasi haklara kavuşuyor. Türk erkeği ve Türk kadını el ele vererek bütün
Türk camiası için çalışacak; Türk erkeği ve Türk kadını aynı yolda yürüyecek, aynı
ülküyü gerçekleştirmek için gayret edecektir.” denilerek Türk kadınına verilen bu
hakkın önemine vurgu yapılmıştır.160
5 Aralık 1934 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi, kadınlara seçme ve seçilme
hakkının verilmesiyle ilgili kararın Cumhuriyet Halk Fırkası Grubu’nda 4 Aralık’ta
kabul edildiğini duyurmuştur. Haberin içeriğinde: “Fırkamızın bu son kararı Türk
kadınını içtimai ve siyasi hayatta bütün ulusların üstünde yer vermiştir… Siyasi
hayatta, belediyeler seçiminde tecrübesini yapan Türk Kadını saylav seçme ve
seçilme hakkını almak suretiyle hakların en büyüğünü de elde etmiş oluyor.Türk
kadını bundan böyle ulusun mukadderatına hâkim olacaktır. Medeni memleketlerin
birçoğunda kadından esirgenen bu hak bugün Türk kadınının elindedir ve onu
salâhiyet ve liyakatle kullanacaktır.” denilerek Türk kadınına verilen bu hakkın,
çoğu batılı kadınlardan esirgendiğine vurgu yapılmıştır.161Aynı gün Ulus ve Zaman
Gazeteleri de kadınlara verilecek olan milletvekili seçme ve seçilme hakkının
müjdesini ilk sayfalarından, ayrıntılı bir şekilde duyurmuşlardır.162 Ulus’ta çıkan
159 Ulus, “Kadın-Erkek, Yurttaşlar, Saylav Seçilebilecekler”, 4 Aralık 1934; Zaman, “Kadınlar da Mebus Olacak”, 4 Aralık 1934. 160 R., “Türk Kadını Mebus”, Zaman, 4 Aralık 1934. 161 Cumhuriyet, “Fırka Grubunun Dün Verdiği Karar: Türk Kadınına Mebus Seçme ve Seçilme Hakkının Verilmesi, Fırka’nın Meclis Grubu’nda Kabul Edildi”, 5 Aralık 1934. 162 Ulus, “CHF Grubunun Dünkü Toplantısı: TBMM’nin Yenilenmesi Teklifi Bugün Yüce Meclise Arz Olunacak, Kadınların Saylav Seçilmeleri ve Seçmenleri’nin, Yaşlarının Yükseltilmesi için Teşkilat-ı
53
“Türk Kadını” başlıklı yazıda ise özetle, Türk kadınının İslamiyet’ten önce
erkeklerle eşit olduğundan, İslamiyet sonrasında kadının geri plana atılıp
hapsedildiğinden, köylerde ise kadının toplum içinde olması durumunun bir ölçüde
devam ettiğinden ve Atatürk’ün batı toplumlarından önce Türk kadınına siyasi
hakları tanıdığından bahsedilmiştir.163
6 Aralık 1934 tarihli Cumhuriyet, Ulus, Zaman ve Kurun Gazeteleri’nde
TBMM’nin tarihi toplantılarından birini yaptığından ve bu toplantıda Türk kadınına
milletvekili seçme ve seçilme hakkının verildiğinden bahsedilmiştir. Ayrıca bu
haberlerde meclisteki oturumun ayrıntıları da yer almıştır.164 Cumhuriyet’te “Türk
Kadınına Verilen Seçme ve Seçilme Hakkı” başlıklı yazıda: “Kadınlarımız pek çok
milletler kadınların hasret çektikleri bu hukuku erkeklerden daha iyi
kullanacaklardır. Bazı Anglosakson milletleri istisna edilmek üzere, dünyada hiçbir
kadın dereceye varmamıştır… Bundan 20 sene evvel kimin hatır ve hayaline böyle
şeyler gelirdi.” denilerek kadınlara verilen bu hakkın önemi açıklanmış ve yazının
devamında Türk kadınının bu hakkı alarak batılı devletlerdeki kadınların önüne
geçtiğinden bahsedilmiştir.165Kurun’da ise yayınlanan “Kadın Saylavlar” başlıklı
yazıda: “İşi yalnız bir yasanın şöyle böyle değişmesi sanmamalıdır. Ulusun ülkesine
yaklaşması ve ulusça bir ilerlemesidir.” denilerek bütün ulusun ülke yönetiminde
etkin olmasının önemine vurgu yapılmıştır.166
Esasiye ve İntihab-ı Mebusan Kanunları’nda Değişiklik Yapılacak”, 5 Aralık 1934; Zaman, “Tarihi Karar Bugün Veriliyor”, 5 Aralık 1934. 163 Falih Rıfkı Atay, “Türk Kadını”, Ulus, 5 Aralık 1934. 164 Cumhuriyet, “Türk Kadını Hakların En Büyüğünü Aldı”, 6 Aralık 1934; Ulus, “Millet Meclisi’nin Tarihi Toplantısı”, 6 Aralık 1934; Zaman, “Kadınlar da Mebus Olacak”, 6 Aralık 1934; Kurun, “Teşkilat-ı Esasiye Değiştirildi”, 6 Aralık 1934. 165 Ahmet Ağaoğlu, “Türk Kadınına Verilen Seçme ve Seçilme Hakkı”, Cumhuriyet, 6 Aralık 1934. 166 Sadri Ertem, “Kadın Saylavlar”, Kurun, 6 Aralık 1934.
54
7 Aralık 1934 tarihinde Cumhuriyet, Ulus, Zaman ve Kurun Gazeteleri’nde
Ankara Halkevi’nde ve mecliste yapılan kutlamalar hakkında bilgiler verilmiştir.
Ayrıca İstanbul’da Taksim ve Beyazıt’ta kadınların yapacağı miting ve toplantıların
haberleri de yer almıştır.167 Cumhuriyet’te “Türk Kadını Büyük Millet Meclisi’nde”
başlıklı yazıda birçok ileri batılı milletin kadınlarının henüz bu hakkı elde
edemediğine vurgu yapılarak, kadınlara verilen bu hakkın öneminden, İslamiyet
öncesi dönemde Türk kadınının erkekle eşit olduğundan, İslamiyet’le birlikte
kadının gerilediğinden ve artık Cumhuriyet’le birlikte kadının eski haklarını geri
aldığından bahsedilmiştir.168Ulus’ta “Kadınlık Günü” başlıklı yazıda: “Bütün Doğu
ellerinde yalnız onlar kurtulmuştur; batı ülkelerinde onlar kadar kurtulmuş olanlar,
parmakla sayılabilir. Türkiye kadınlarının dünkü sevinci yerinde idi.” denilerek
kadınların sevinçlerine hak verilmektedir.169 Zaman’da ise “Kadınların Mebusluğu”
başlıklı yazıda kadınlara verilen bu hakkı, kadınların en iyi şekilde
kullanabileceklerine inanıldığı dile getirilmiştir.170
8 Aralık 1934 tarihinde Cumhuriyet, Ulus, Zaman ve Kurun Gazeteleri’nde
Bayezit Meydanı’ndaki mitingden, Taksim Anıtı önündeki kutlamalardan ve yurdun
çeşitli yerlerinden gelen kutlama telgraflarından bahsedilmiştir. Ayrıca gazetelerde
bu haberlerle ilgili bolca resim yer almıştır. Hatta Zaman , kadın milletvekili adayları
167 Cumhuriyet, “Türk Kadınının Sevinci”, 7 Aralık 1934; Ulus, “Türk Kadınlığının Bayram Günü”, 7 Aralık 1934; Zaman, “Türk Kadını Heyecan İçinde: Bu Sabah Kadınlar Bayezitte Toplanıp Büyük Tezahüratta Bulunacaklar”, 7 Aralık 1934; Kurun, “Türk Kadını Büyük Sevinç İçinde: Dünün Süs Kadını Bugün Ulus Saylavı, Atatürk’ün Yoldaşı…”, 7 Aralık 1934. 168 Abidin Daver, “Türk Kadını Büyük Millet Meclisi’nde”, Cumhuriyet, 7 Aralık 1934. 169 Falih Rıfkı Atay, “Kadınlık Günü”, Ulus, 7 Aralık 1934. 170 R., “Kadınların Mebusluğu”, Zaman, 7 Aralık 1934.
55
arasında Bayan Nakiye ve Safiye Ali’nin yer alacağını ileri sürmüştür.171 Yine aynı
gazetede “Kadınların Mebusluğu” başlıklı yazıda: “Kadınların bu hakkı almalarında
bir fevkaladelik yoktur ve kimsenin de bu işe dikkatle dönüp baktığı da yoktur. Eğer
bu 15 sene önce olsaydı önemli bir olay olurdu, fakat artık Türk kadını yıllardan beri
cemiyette iş hayatında, doktor, hakim, memur, meclis üyesi konumdadır.” denilerek
kadınlara verilen bu hak küçümsenmiştir.172
9 Aralık 1934’te Cumhuriyet Gazetesi’nde kadınlara verilen milletvekili
seçme ve seçilme haklarıyla ilgili haberler küçük başlıklarla verilmiş ve Bayan
Makbule, Afet ve Naciye Hanımların milletvekilliğine seçilmelerinin muhtemel
olduğu ifade edilmiştir.173 Aynı gün Ulus’ta ise ülkenin değişik yerlerinde yapılan
kutlamalar hakkında bilgi verilmiştir.174
10 Aralık 1934’te Cumhuriyet ve Ulus Gazeteleri Atatürk’ün büyük
gönencini yayınlamışlardır. Atatürk yayınladığı büyük gönençte şunları söylemiştir:
“Erdemli kadınlarımızın saylav seçimine girmelerinden dolayı ülkenin bütün
kurumlarından, yer yer toplantılarından tel yazıları aldım. Gösterilen duygulardan
gönencim büyüktür. Türk kadınlığının yeni girdiği siyasal alanda da değerli işler
başarmasını dilerim.”175
171 Cumhuriyet, “Kadınlığın Kutlu Sesi”, 8 Aralık 1934; Ulus, “Yurdun Her Yönünde Türk Kadını Bayram Ediyor: Dün Ankara’daki Kadın Toplantısının Başkanlık Divanına Sayısız Teller Geldi”, 8 Aralık 1934; Zaman, “Kadınların Bayramı”, 8 Aralık 1934; Kurun, “Cumhuriyet Alanında Dünkü Toplantı: İstanbul Kadınının Ulu Atatürk’e Sonsuz Şükranları, Saygıları”, 8 Aralık 1934. 172 Ebuzziya, “Kadınların Mebusluğu”, Zaman, 8 Aralık 1934. 173 Cumhuriyet, “Seçim Hazırlığı Arttı”, 9 Aralık 1934. 174 Ulus, “Ülkede Kadınlık Bayramı”, 9 Aralık 1934. 175 Cumhuriyet, “Atatürk’ün Büyük Gönenci”, 10 Aralık 1934; Ulus, “Atatürk’ün Büyük Gönenci”, 10 Aralık 1934.
56
13 Aralık 1934 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’nde “ikinci muntehiblerin
arasında da kadınların bulunması için şimdiden kadınların aza kaydedilmesi”
yönünde Recep Peker’in Fırka’ya yolladığı tamimle ilgili haber yer almıştır.176 Aynı
gün Zaman’da “Türk Kadını Unutma ki” başlığıyla çıkan yazıda kadının esas
vazifesinin erkek yetiştirmek olduğundan, erkek işlerine karışmakla birlikte esas
vazifesi olan, yuva kurmayı ihmal etmemesi gerektiğinden bahsedilmiştir.177
Cumhuriyet Gazetesi 15 Aralık 1934 tarihinde de bu konuyu işlemeye devam
etmiş ve bu konuyla ilgili bir de şiir yayınlamıştır .178
17 Aralık 1934 tarihinde Zaman Gazetesi Halk Fıkrası’nın 10 kadın aday
göstereceğini ve bu kadın adayların yaşlı, memleketin saygı ve sevgisini kazanmış
kadınlar olacağını iddia etmiştir.179 Zaman 18 Aralık 1934 tarihinde yine bu konuyla
ilgili yayınladığı haberde meclise 10 kadın milletvekilinin gireceğini, seçilecek kadın
milletvekillerinin dörtte birinin ilim ve irfan ile tanınmış, tecrübeli ve münevver
kadınlar arasından, dörtte üçünün de İstiklâl Harbi’ne fiilen iştirak etmiş; hatta
sırtında cephane taşımış ve madalya almış köylü kadınlar arasından seçileceğini ilan
etmiştir.180
Ulus Gazetesi 20 Aralık 1934 tarihinde konuyu tekrar işlemeye başlamış ve
“Yeni Seçimde Kadınlar” başlıklı yazıda: “Kadın, fırkamıza, yeni rejimin sarsılmaz
bir dayanağı olarak katılıyor. Altı oklu bayrak, yalnız ülkemizde değil, bütün doğu 176 Cumhuriyet, “Kadınların Fırkaya Aza Kaydına Başladı”, 13 Aralık 1934. 177 Zaman, “Türk Kadını Unutma Ki”, 13 Aralık 1934. 178 Halid Fahri, “Türk Kadını Savlav Olurken”, Cumhuriyet, 15 Aralık 1934; Şiir için bkz. Ek.23. 179 Zaman, “Mebus Seçimine Doğru”, 17 Aralık 1934. 180 Zaman, “Kaç Mebus Seçilecek?”, 18 Aralık 1934.
57
illerinde kadın kurtuluşunun sancağı olmuştur… 1935 Türkiye saylav seçiminin
üstünde, kadın kurtuluşunun ölçüsüz sevinci dalgalanmalıdır.” denilerek, 1935
seçimlerinin kadınlar için önemini vurgulanmıştır.181 Aynı gün Zaman’da ise
kadınların bütün haklara sahip olduğundan, Kadın Birliği ya da buna benzer ayrı bir
teşekküle gerek kalmadığından bahsedilmiştir.182
25 Aralık 1934’te Cumhuriyet Gazetesi’nde Fransa’daki Türk elçisinin,
Türkiye’de kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi onuruna Fransız
kadınlarına verdiği çay toplantısından bahsedilmiştir.183
Ulus Gazetesi’nde 25 Aralık’ta “Türklerde Kadın”184, 26 Aralık’ta “Bir
Türk Kuralı”185, 31 Aralık’ta “Kadınlarımızın Siyasal İşleri”186 başlıklarıyla
yayınlanan yazılarda özetle Türk kadınına verilen seçme ve seçilme hakkının
öneminden, Türk kadınının bu hakkı alarak batıdaki birçok kadının önüne
geçtiğinden ve 1935 seçimlerinden sonra oluşacak mecliste kadınlarla erkeklerin
birlikte büyük işler başaracaklarından bahsedilmiştir.
25 Aralık 1934 tarihinde Zaman Gazetesi’nde Türk kadınına milletvekili
seçme ve seçilme hakkının verilmesinin Fransız kadınlarında derin izler
uyandırdığından, birçok Fransız kadının Fransa’daki büyükelçimizi tebrik ettiğinden
181 Falih Rıfkı Atay , “Yeni Seçimde Kadınlar”, Ulus, 20 Aralık 1934. 182 Zaman, “Kadınlar Birliği Kaldırılmalı Mı ? ”, 20 Aralık 1934. 183 Cumhuriyet, “Kadınlarımızın Saylav Seçilmeleri: Türk Kadınının Zaferi Hariçte Derin Akisler Yaptı”, 25 Aralık 1934. 184 İzzet Ulvi Akyurt , “Türklerde Kadın”, Ulus, 25 Aralık 1934. 185 M.N.Artam, “Bir Türk Kuralı”, Ulus, 26 Aralık 1934. 186 Kemal Ünal, “Kadınlarımızın Siyasal İşleri”, Ulus, 31 Aralık 1934.
58
ve büyükelçimizin Türk kadınının bayramından ötürü Fransız kadınlarına çay
toplantısı verdiğinden bahsedilmiştir.187
La Tribüne de Nations’da 3 Ocak 1935 tarihinde Robert S. Baudouy’ın “Türk
Kadınları Saylav Oluyorlar” başlıklı makalesi yayınlanmıştır. Bu makale, batılı
yazarların Türkiye’ye bakış açılarını göstermesi açısından önemlidir. Yazar,
makalesinde Türk kadınının 1904 ile 1934 senelerindeki durumu arasında bir
karşılaştırma yaparak, 1904’te sıkı örtüler altında gizlenen ve kafes arkasında hapis
olan kadınların 1926’dan 1934’te kadar olan 8 senelik bir zamanda erkeklerle tam bir
eşitliğe ulaştıklarını ve medeni haklara sahip olduklarını dile getirmiştir. “Kemal
Atatürk’ün, Türk inkılâbı için kadından daha sağlam bir desteği olmadığını
söylersem, sözüme inanılacağına kaniim.” diyen yazar, Türk kadının ulaştığı bütün
hakları Büyük Önder sayesinde elde ettiğinden bahsetmiştir.188
Türk kadınına verilen milletvekili seçme ve seçilme hakkıyla ilgili yayın
yapan gazetelerin yanında konuyu alaycı bir şekilde işleyen mizah dergileri de
vardır. Akbaba, Yeni Adam ve Karagöz’de bu konuyla ilgili karikatürler
yayınlanmıştır. Ayrıca Karagöz, Necdet Rüştü’nün “Kadın Saylav” başlıklı şiirini
yayınlamayı ihmal etmemiştir.189
Türkiye’de kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının verilmesi,
incelediğimiz gazetelerde günlerce işlenmiştir. Özellikle Cumhuriyet ve Ulus
187 Zaman, “Kadınlarımıza Gıbta”, 25 Aralık 1934. 188 Sivas, “Türk Kadınlarının Saylavlığı”, 24 Ocak 1935; Ayın Tarihi, S.14, Ankara, Şubat 1935, s.451-454. 189 Karikatürler ve Şiir için bkz. Ek.11-12-13-24.
59
Gazeteleri bu konuyla ilgili haberleri genellikle ilk sayfadan ve en önemli haber
olarak vermeye çalışırken, Zaman Gazetesi bazı günlerde bu konuyla ilgili haberleri
ikinci planda halka duyurmuştur. Kurun Gazetesi’nde ise kadınlara verilen bu hakla
ilgili haberler çıkmakla birlikte, çok fazla makale yayınlanmamıştır. Fakat
incelediğimiz bu gazeteler, Türk kadınına verilen seçme ve seçilme hakkının batılı
ülkelerdeki yankılarını sayfalarına taşımayı ihmal etmemişlerdir.
İKİNCİ BÖLÜM
TBMM’DE İLK KADIN MİLLETVEKİLLERİ
A) TÜRK KADINININ SİYASAL HAYATA AKTİF KATILIMI VE 8
ŞUBAT 1935 SEÇİMLERİNİN BASINDAKİ YANKILARI
1935 seçimleri, seçim tarihimizde başlı başına bir dönüm noktasıdır. Bu
tarihe kadar milletvekili seçimlerine ne seçmen ne de aday olarak katılamayan Türk
kadını, anayasanın ve öteki bazı kanunların seçimle ilgili hükümlerinin değiştirilmesi
sonucu bu seçimlerde hem oy kullanmış, hem de milletvekili seçilerek parlamentoya
girmiştir.190 Bundan dolayı Türk basını bu seçimlerle ilgili haber ve makaleleri
günlerce yayınlamıştır.
31 Ocak 1935 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi, 8 Şubat’ta yapılacak
seçimlerde 15 kadının milletvekilliğine aday gösterileceğini duyurmuştur.191 4
Şubat’ta ise, milletvekilliğine aday gösterileceklerin listesini 5 Şubat’ta
yayınlayacağını ilan etmiştir.192 5 Şubat 1935 tarihinde Cumhuriyet ve Ulus
Gazeteleri, milletvekili adaylarının adlarını, seçim bölgelerini ve mesleklerini
gösteren listeyi yayınlamışlardır. Bu listede 17 kadın milletvekili adayı yer
almıştır.193
190 Gençosman, a.g.a., s.179. 191 Cumhuriyet, “Saylav Seçimi 8 Şubat’ta Yapılacak”, 31 Ocak 1935. 192 Cumhuriyet, “Saylav Namzetleri Listesi Yarın İlan Edilecektir”, 4 Şubat 1935. 193 Cumhuriyet, “Fırka Saylav Namzetleri Listesi Dün Neşredildi”, 5 Şubat 1935; Ulus, “Fırkamız Saylav Namzedlerin Adları”, 5 Şubat 1935.
61
6 Şubat 1935 tarihinde Cumhuriyet, Ulus, Zaman ve Milliyet Gazeteleri’nde
17 kadın milletvekili adayının beşinin okul müdürü, altısının belediye meclis üyesi,
ikisinin çiftçi, birinin muhtar, birinin doktor olduğu açıklanmış ve bu adayların kısa
özgeçmişleri yayınlanmıştır. Ayrıca bu gazetelerde, ülkedeki seçim hazırlıklarından
ayrıntılı bir şekilde bahsedilmiş, halkın bu seçimleri heyecanla beklediğine vurgu
yapılmıştır.194
7 Şubat 1935 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’nde “Türk Kadını Sevin ve
Kıvanç Duy” başlığı ile çıkan yazıda Fransız kadınının milletvekili seçilmesi şöyle
dursun, belediyeci seçme hakkına bile sahip olmadığından, Türk kadınının
milletvekili seçilebildiğinden, yakında 17 Türk kadının meclise milletvekili olarak
gireceğinden ve bundan dolayı Türk kadınının sevinç ve kıvanç duyması
gerektiğinden bahsedilmiştir. Yazının sonunda: “Türk kadını, sevinç ve kıvanç duy ki
Kemal Atatürk seni on sene içinde, hürriyetin anası olan Fransa’nın kızlarından
daha yükseklere çıkardı.” denilerek bu hakkın kadınlara verilmesinde Atatürk’ün
büyük bir etkisinin olduğuna vurgu yapılmıştır.195 7 ve 8 Şubat günlerinde ise Kurun
Gazetesi’nde, yapılacak seçimle ilgili hazırlıklardan ve İstanbul’da düzenlenecek
seçim kutlamalarından ayrıntılı bir şekilde bahsedilmiştir.196
9 Şubat 1935 tarihinde Cumhuriyet ve Ulus Gazeteleri’nde, 1935
seçimlerinin yapıldığı duyurulmuş, milletvekilliğine seçilenlerin adları ve ikinci
194 Cumhuriyet, “Müstakil ve Kadın Namzedler”, 5 Şubat 1935; Kurun, “Cumhuriyet Halk Fırkasınca Gösterilen Kadın Saylav Namzetlerinin Hal Tercümeleri”, 6 Şubat 1935; Zaman, “Seçim Hazırlığı Bitiyor”, 6 Şubat 1935; Milliyet, “Yeni Saylavlar Cuma Günü Memleketin Her Tarafında Seçilmiş Olacaklar”, 6 Şubat 1935. 195 Abidin Daver, “Türk Kadını Sevin ve Kıvanç Duy”, Cumhuriyet, 7 Şubat 1935. 196 Kurun, “Yeni Saylavlarınızı Yarın Seçeceğiz”, 7 Şubat 1935; Kurun, “Yeni Saylavlarımızı Bugün Seçiyoruz”, 8 Şubat 1935.
62
seçmen sayıları yayınlanmıştır.197 Aynı gün Kurun ve Milliyet Gazeteleri’nde ise
İstanbul’daki seçimlerin bir bayram manzarası arz ettiğinden, her tarafın bayraklarla
süslendiğinden, Taksim ve Beyazıt’ta yapılan kutlamaların coşkulu bir şekilde
geçtiğinden bahsedilmiştir.198
11 Şubat 1935 tarihinde Ulus Gazetesi’nde “Kadın Saylav Olduktan Sonra”
başlıklı yazıda: “Sosyal varlığımızda yaptığımız devrimler kadının erkekle her
bakımdan denk haklar almasıyla en olgun biçimini bulmuştur. Artık göğsümüzü
gererek derin bir kıvançla söyleyebiliriz ki bugünkü Türk kurumu tipi, en ileri ve en
ülkülü kurum tipidir.” denilerek kadınlara siyasal hakların verilmesinden dolayı
gurur duyulduğu ifade edilmiştir.199
15 Şubat 1935 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi, Fransız gazetelerinden biri
olan Matin’de çıkan “Türk Kadınının Zaferi” başlıklı makaleyi yayınlamıştır. Bu
makalede özetle Türk kadınının Kurtuluş Savaşı’ndaki yeri ve siyasi hakları elde ediş
serüveni anlatılmıştır. Ayrıca: “Bugün, Fransız kadını, sosyal müsavat bakımından,
Türk kız kardeşinin tarihine gıpta edebilir.” denilerek Fransız kadının Türk kadınına
duyduğu hayranlık dile getirilmiştir.200
197 Cumhuriyet, “Saylav Seçimi Dün Bitti”, 9 Şubat 1935; Ulus, “Saylav Seçimi Dün Yapıldı”, 9 Şubat 1935. 198 Kurun, “Yeni Saylavlarımızı Seçtik”, 9 Şubat 1935; Milliyet, “İstanbul, Dün Saylavlarını Seçti”, 9 Şubat 1935. 199 Necib Ali Küçüka, “Kadın Saylav Olduktan Sonra”, Cumhuriyet, 11 Şubat 1935. 200 Cumhuriyet, “Türk Kadınının Zaferi”, 15 Şubat 1935.
63
28 Şubat 1935 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi Ankara’ya gelen kadın
milletvekillerinin herkesin dikkatini çektiğinden bahsetmiştir.201
1 Mart 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde: “Beşinci BMM’nin ilk içtimai
evvelki dört BMM’nin ilk toplantılarından daha büyük bir ehemmiyeti haiz
bulunmaktadır. Çünkü ilk defadır ki Türk kadını Millet Meclisinde Türk erkeğiyle
beraber yan yana oturmağa milletvekili olarak millet işlerine bakmağa bugünden
itibaren başlamaktadır.” denilerek 1 Mart 1935 tarihinin önemli bir gün olduğu
vurgulamıştır.202 Aynı gün “Büyük Millet Meclisi’nde Türk Kadını” başlıklı yazıda
Meclis’e giren kadın milletvekilli sayısının 17 olmasının -ilk başta az gibi görülse
de- bir başlangıç olduğundan, Fransa’da kadınların bu haktan yoksun
bulunduğundan, İslamiyet’ten önce Türklerde kadının erkeklerle eşit olmasına
rağmen İslamiyet’le birlikte kadının dört duvar arasına sıkıştırıldığından ve
kadınların Cumhuriyet Dönemi’nde eski haklarını geri aldığından bahsedilmiştir. Bu
yazı: “Türk kadının saylav olarak Mecliste yer alması, Türkiye’de kadınlık işinin
kesin kes (kat’i) çözülmesinin en yüksek ve en parlak belgesidir.” sözleriyle
bitirilmiştir.203
2 Mart 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde, meclisin 1 Mart’ta açıldığı
duyurulmuştur. Haberin içeriğinde ise kadın milletvekillerinin çekingen bir şekilde
arka sıralara oturduğundan, ilk and içen kadın milletvekilinin Mebrûre Gönenç
olduğundan ve kadın milletvekillerinin kürsüye çıktıkları zaman meclisin onları
201 Cumhuriyet, “Yeni Meclis Üyeleri Ankara’da Toplandı”, 28 Şubat 1935. 202 Cumhuriyet, “Beşinci Kurultay İlk ve Tarihi Toplantısını Bugün Yapıyor.”, 1 Mart 1935. 203 Yunus Nadi, “Büyük Millet Meclisi’nde Türk Kadını”, Cumhuriyet, 1 Mart 1935.
64
sürekli alkışladığından bahsedilerek , o günkü meclis atmosferi hakkında bilgi
verilmiştir.204 Aynı gün Ulus Gazetesi’nde Atatürk’ün meclise ilk kez “Bayanlar,
Baylar” diye hitap ettiğinden, kadın milletvekillerinin ilk olarak katıldıkları bu
toplantının, Millet Meclisi’nin fevkalâde günlerine yaraşır bir hava içinde
geçtiğinden bahsedilmiştir.205 Ayrıca gazetede: “TBMM”nin çatısı altında ilk defa
yer aldıkları bu toplantıda kadın saylavların hepsi başları açık olarak iştirak
etmişler ve birçokları siyah kostüm tayyör giymişler ve kravat bağlamışlardır. BMM’
de ilk olarak and içen bayan Mebrûre Gönenç olmuştur.” denilerek kadın
milletvekillerinin ilk toplantıdaki kıyafetleri hakkında da bilgi verilmiştir. 206
Milliyet’te ise meclisin fevkalâde günlerinden birini yaşadığından ve
TBMM’nin çatısı altında ilk kez kadın milletvekillerinin yer aldığından
bahsedilmiştir.207 Ayrıca Milliyet o günkü meclis oturumunda yaşananlar hakkında
şunları yazmıştır: “Saylav bayanlarımızın da iştirak ettikleri bu meclis toplantısı
tarihi bir manzara arz ediliyordu... Kadın saylavlar salonun muhtelif köşelerinde yer
almışlardı. Sade ve zarif giyiniş tarzları göze çarpıyordu. Ekseri siyah kumaştan
kostüm tayyör, beyaz ipekten bluz giymiş ve siyah ipekli papyon takmıştı. Ankara
saylavı Bayan Hatı Çırpan koyu mavi memleket kumaşından bir elbise giyiyordu.
Şehirli arkadaşları arasında hâkim ve olgun tavırları onu onlardan hiç
ayırmıyordu… Bayan saylavlar kürsüye çıktıkça ve yeminden sonra kürsüden
204 Cumhuriyet, “Millet Meclisi’nin Açılışı Fevkalade Heyecanlı Oldu”, 2 Mart 1935. 205 Ulus, “Kemal Atatürk, Cumhurluk Başkanı”, 2 Mart 1935. 206 Ulus, “Kadın Saylavların Kılığı”, 2 Mart 1935. 207 Milliyet, “Yeni Kabine Teşekkül Etti ”, 2 Mart 1935.
65
ayrılırken çok alkışlandılar. Bayan saylavlardan ilk yemin eden Afyon saylavı
Mebrûre Gönenç oldu .”208
8 Şubat 1935 seçimlerinde Türk kadını ilk kez hem oy kullanmış, hem de
milletvekili seçilmiştir. 1935 seçimlerinin bu özeliği, onu diğer seçimlerden
ayırmıştır. Bundan dolayı Türk basınında bu seçimlerle ilgili haberler, ayrıntılı bir
şekilde yer almış ve batılı kadınların Türk kadınına duyduğu hayranlık gurur verici
bir durum olarak ifade edilmiştir. Ayrıca kadın milletvekillerinin TBMM’de ilk kez
yer aldıkları 1 Mart 1935 tarihli toplantının gazetelerde en ince ayrıntısına kadar
anlatılması, o dönemde kadın milletvekillerine verilen değeri göstermesi açısından
önemlidir.
B) BİYOGRAFİLERİ
Kadınlara siyasi hakların verilmesi süreci tamamlandıktan sonra Atatürk
dönemindeki, 1935 yılı seçimlerinde ilk kez seçilme hakkını kullanan Türk kadını
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne 18 kadın milletvekili -bir tanesi 1936 yılında
yapılan ara seçimle- girmiştir. Atatürk aslında o günlerin 16 milyon nüfuslu
Türkiye’si için her 400 bin nüfusa karşılık bir aday olmak üzere 40 kadın aday
istemiş ve fikrini dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya kendi özel başlıklı kağıdına
yazdığı “Seçimlerde Halk Fırkası adına aday gösterilecek kırk kadın isminin tespiti”
notu ile iletmiştir. Bu sayının nasıl 18’e indiğini Şükrü Kaya şöyle anlatmaktadır:
“Atatürk, Büyük Millet Meclisi’ne kadınların kırk sandalye ile katılmasını arzu
208 Milliyet, “Toplantıdan İntibalar”, 2 Mart 1935.
66
ediyordu. Özel notu ile de bu arzusunu tekrarlıyordu. Biz hükümet olarak sayıyı fazla
bulduk. İlk olarak daha dengeli bir rakamı tercih ettik. Atatürk’ün bir özelliği de
hükümetlerin tercihlerine değer vermesiydi. İyi hatırlıyorum. Bu tercihimizi
kendisine hükümet adına arzettiğim zaman, üzüntüsü her halinden belli oluyordu.
Fakat ısrar etmedi. Hatta bir espri yaptı ‘Gelecek seçimlerde kadınlar, sayıları
oranında Meclise girip, kendi kabinelerini kurduklarında, bakalım sen bakan olabilir
misin?’ dedi.”209
TBMM’de yer alan kadın milletvekillerinin mesleklerinde öncü, batılılaşmayı
simgeleyen kadınlar olmasına özen gösterilmiştir. Türk İstiklâl Savaşı yıllarında aktif
görev yapmış, inkılâpları benimsemiş ve desteklemiş ailelerden gelen kadınlar tercih
edilmiştir. Çeşitli derneklerde görev yapan ve parti üyesi olan kadınlar arasından
seçim yapılırken, Atatürk’e yakın çevreden olmalarına da dikkat edilmiştir.210
Mecliste yer alan kadın milletvekilleri kendilerinden beklendiği gibi
konuşmalarıyla, tutum ve davranışlarıyla halka örnek olmaya çalışmışlardır. O
günleri anlatan Benal Nevzad İştan Arıman: “İlk gün Recep Peker biz kadın
milletvekillerini toplayıp nasihat verdi. O günden sonra hep titiz, düzenli, çalışkan ve
ağır başlı olduk. Mecliste denge unsuru olduk.”211 diyerek kadınların o günlerde
mecliste oynadıkları kilit rol hakkında bilgi vermiştir.
209 Çetinkaya Apatay, Türklerin Oba-Toplum Yaşantısındaki Düşünce ve İnançlarından Atatürk Türkiyesi’nin Kadınına, İstanbul, 1996, s.70–71. 210 Leyla Kaplan, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Kadın Milletvekilleri”, AtatürkAraştırma Merkezi Dergisi, C.XII, S.34, Mart 1996, s.273. 211 Yaşar Aksoy, “Hürriyet Şairi Tevfik Nevzat’ın Mirasçısı: İlk Kadın Milletvekili Benal Nevzat”, Kapris Dergisi, Şubat 1989, s.64.
67
Çalışmamızın bu kısmında TBMM’ye V. dönem milletvekili olarak seçilen
kadınlarımızın birer kısa özgeçmişini vermeye çalışacağız.
a) Mebrûre Gönenç
Mebrûre Gönenç, resmi kayıtlara göre 1900’de -aile içindeki sözlü aktarıma
göre ise 1898- İstanbul’da doğmuştur. Babası II. Abdülhamit dönemi saray
hazinesindeki Ceb-i Hümayun denilen kişisel harcamalarla ilgili birimde çalışan
İbrahim Efendi, annesi Didar Hanım’dır. 1927 yılında Adana’da hükümet doktoru
olan Ahmet Remzi Bey’le evlenmiş ve bu evlilikten iki çocuğu olmuştur.212
İlköğrenimini Üsküdar Kız Sanayi Mektebi’nde yapmış, daha sonra Türkçe
ve Fransızca olarak Beşiktaş İttihad-i Osmanî Mektebi’ne devam etmiştir. 1914
yılında girdiği Arnavutköy Amerikan Koleji’nden 1919 yılında mezun olmuştur.213
İlk önce Beylerbeyi Kız Mektebi’nde Fransızca, arkasından Gedikpaşa
Amerikan Mektebi’nde İngilizce ve Fen Bilgisi öğretmenliği yapmıştır. 1925-26
yılları arasında Türkiye’nin yerli mallarını tanıtmak amacıyla Karadeniz Vapuru’yla
İskandinav ülkelerine kadar uzanan bir seyyar sergide görev almıştır.214
1927 yılında Adana’da çalışan Dr. Ahmet Remzi Bey’le evlendiği için
Adana’ya taşınmıştır. 1930 yılında ilk kadın azalar arasında Adana Belediye
212 Oğuz Aktan, “Cumhuriyet Dönemi’nden Bir Portre: İlk Kadın Milletvekillerinden Mebrûre Gönenç (1900–1981)”, Atatürkçü Bilinç Dergisi, C.I, S.1 Ocak 1994, s.48–51. 213 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Mebrûre Gönenç”; Aktan, a.g.m., s.49. 214 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Mebrûre Gönenç”; Aktan, a.g.m., s.49.
68
Meclisi’ne girmiştir. Daha sonraki seçimler de ise Mersin Belediye Meclisi üyeliğine
seçilmiştir. Bu görevi sürdürürken 8 Şubat 1935 seçimlerinde milletvekili adayı
olarak gösterilmiş ve 666 oy alarak V. dönem Afyonkarahisar milletvekili olarak
TBMM’ye girmiştir.215
V. dönem boyunca Nafıa Encümeni’nde çalışmıştır.216 Atatürk’ün ölümünden
sonra 11 Kasım 1938 tarihinde Cumhurbaşkanlığı seçimi için oluşturulan oy sayım
komisyonunda da görev almıştır.217
Gönenç, seçim bölgesinin sorunlarıyla da ilgilenmiş, Afyonkarahisar’la ilgili
1935 yılında hazırladığı raporda Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve Halkevleri’nin
köylüleri bilgilendirmesi gerektiğinden, kadınların sosyal yönden çok geri
olduğundan, liselerde öğretmen açığı bulunduğundan, buradaki kaplıcaların
düzenlenerek hizmete açılması gerektiğinden ve içki ile mücadelenin şart
olduğundan bahsetmiştir.218 18-26 Nisan 1935 tarihleri arasında İstanbul’da
düzenlenen 12. Uluslararası Kadın Kongresi’ne katılmıştır.219
Rumca, Fransızca ve İngilizce bilen Gönenç, VI. ve VII. dönemlerde de
Afyonkarahisar milletvekili olarak meclise girmiştir.220
215 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Mebrûre Gönenç”; Aktan, a.g.m., s.50-51. 216 Ulus, “Kamutayın Dünkü Toplantısında Kabineye Güvenini Bildirdi”, 8 Mart 1935; Kurun, “Büyük Millet Meclisinde Encümen Seçimleri Yapıldı”, 10 Kasım 1936; TBMM Yıllık, D.V, İ.3, Ankara, 1939, s.485; Ulus, “Kamutayın Dünkü İçtimaında Encümenler Seçimi Yapıldı”, 8 Kasım 1938. 217 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.27, Ankara, 1938, s.17. 218 Cumhuriyet Arşivi, Dosya No: 490.01/725.4841. 219 Kurun, “Dünya Kadınlar Kongresi Başladı”, 19 Nisan 1935. 220 Aktan, a.g.m., s.52; TBMM Albümü, Ankara, 1994, s.97.
69
Milletvekilliği sonrasında 1949 yılında Sağlık Bakanlığı’na bağlı bir kurum
olan Körler Okulu ve Körler Derneği’nin başkanlığını yapmıştır. Kendi gözleri de
çok ileri derecede bozuk olduğu için Türkiye’ye ilk defa Körler Alfabesi’nin
getirilmesinde önemli rol oynamıştır.221 6 Aralık 1981’de kalp yetmezliğinden dolayı
vefat etmiştir.222
b) Hatı (Satı) Çırpan
Satı Hanım 1890’da Ankara’nın Kazan Köyü’nde doğmuştur. Kara
Mehmedler adı verilen ve Kurtuluş Savaşı’nda büyük yararlılıklar göstermiş bir
ailenin kızıdır. Babası Kara Mehmed Bey, annesi Emine Hanım’dır. Balkan Savaşı
gazilerinden İbrahim Çırpanoğlu ile evlenmiş ve bu evlilikten altı çocuk dünyaya
gelmiştir.223
Daha gencecik bir kadınken babası ölmüş ve babasından kalan miras için
köyün zorbalarından olan Kara Yusuf ile çekinmeden mücadele etmiştir. Satı Kadın
yaptığı bu mücadeleyi kazanınca adı Satı Ağa olarak anılmaya başlanmıştır. İstiklâl
Harbi’nde ise boş durmamış ve orduya malzeme yetiştirmek için uğraşmıştır. Harf
Devrimi’nden sonra açılan Millet Mektepleri’nde okuma-yazma öğrenmiştir.
Kadınlara 1933 yılında muhtar seçme ve seçilme hakkının tanınmasından sonra
babasından muhtarlık görevini devralmıştır. Muhtarlık görevini sürdürürken köyünün
221 Aktan, a.g.m., s.52. 222 İhsan Güneş, Türk Parlamento Tarihi (TBMM V. Dönem 1935-1939), C.2, N.26, Ankara, 2001, s.12; Aktan, a.g.m., s.54, TBMM Albümü, s.97. 223 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Satı Kadın”; Aslan Tufan Egemen, “Tabiat Mektebi’nde Yetişen Bir Türk Kadını: Bayan Hatı”, Yedigün Mecmuası, C.VI, S.3, N.142, 27 Kasım 1935, s.20; Ertan Ünal, “Ankara Milletvekili Satı Çırpan’ın Öyküsü: Kadınlar Politika Sahnesi’nde”, Popüler Tarih Dergisi, Y.2, S.2001/16, Aralık 2006, s.66.
70
sorunlarını çözümlemek için çaba harcamış, köylünün dertlerine ortak olmuş, ata
binip silah kuşanıp köyün inzibatına yardım etmiştir.224
Satı Kadın, Türk kadınına siyasi hakların tanındığı günlerde Atatürk’ün
Kızılcahamam’a gideceği haberini almış, evleri temizletmiş ve badanalatmış,
şalvarını, cepkenini ve poşusunu giyerek Bitik Nahiyesi’ne gitmiştir.Atatürk, Bitik
Nahiyesi’ne gelince Satı Kadın Atatürk’ün elini öpmüş ve Atatürk’ün yanından
ayrılmamıştır. Bu sırada köylüler ayran getirmişler, fakat Atatürk’e vermeye cesaret
edememişlerdir. O, köylülerin; “Seni astırır, kestirir, hiç korkun yok mu?”sözlerine
aldırmadan; “Ondan insana fenalık mı gelir?” diyerek ayranı Atatürk’e ikram
etmiştir. Atatürk ayranı içtikten sonra, Nahiye Müdürü; “Kazan Köyü Muhtarı.” diye
Satı Kadın’ı Atatürk’le tanıştırmıştır. Atatürk Satı Kadın’a; “Muhtar mısın?”demiş,
Satı Kadın da; “Muhtarım.” demiştir. Atatürk; “Hoşnut musun?” diye sorunca Satı
Kadın; “Hoşnudum.” diye cevap vermiştir.225 Daha sonra Atatürk buradan
ayrılmıştır. Yola devam ederken Atatürk; “İşte mebus olacak kadın.” diyerek, Nuri
Conker’e Büyük Millet Meclisi’ne aza olarak girecek olan bu muhtarın adını ve
köyünü kaydettirmiştir.226
Bir süre sonra bir gece yarısı Satı Kadın nahiyeye çağrılmış, evde kocası
olmamasına rağmen, ayağına mestlerini giyerek ve eline bir değnek alarak nahiyeye
gitmiştir. Kumandan; “Seni Kariye muhtarlarının başına reis yapacağız.” deyince bu
224 Nezihe Araz, “İlk Köylü Kadın Mebusumuz Satı Kadın”, Hayat Mecmuası, N.2, Nisan 1956, s.6-7, Egemen, a.g.m., s.20; Ertan, a.g.m., s.67. 225 Araz, a.g.m.,s.7; Egemen, a.g.m., s.20; Aslan Tufan Yaraman, Atatürk’le Beraber, İstanbul, 1984, s.345-346; Gençosman, a.g.a., s.182; Kemal Arıcan, “Atatürk ve Satı Kadın”, Doğumunun 100.Yılında Atatürk, İzmir, 1981, s.24. 226 Afetinan, Kemal Atatürk’ü Anarken, Ankara, 1956, s.65.
71
öneriyi de itiraz etmeden kabul etmiştir. Daha sonra Ankara’ya gönderilmiş ve
Nevzat Tandoğan ona; “Seni ihtiyarlara reis yapacağız.” deyince bu öneriyi kabul
etmiştir. Bu sırada eşi Ankara’ya Satı Kadın’ı aramaya gelmiş ve Satı Kadın eşiyle
buluşup köyüne geri dönmüştür. Birkaç gün geçtikten sonra komşular ellerinde
gazetelerle gelerek ona milletvekilliğine aday gösterildiği haberini vermişlerdir.227 8
Şubat 1935 seçimlerinde 1273 oy alarak V. dönem Ankara milletvekili olarak
TBMM’ye girmiştir.228 Milletvekili seçildikten bir süre sonra köyünden alınarak
İsmet Paşa Enstitüsü’ne götürülmüş ve burada kendisine bluz, eldiven, çorap, fotin
alınarak modern bir Türk kadını gibi giydirilmiştir.229
Satı Kadın o günlerde Yedigün’de çıkan bir röportajında mecliste yapmak
istedikleriyle ilgili olarak kadın ve erkeklerin eşlerinden boşanmaması gerektiğini,
boşanan çiftçilerin çocuklarının çok zarar gördüğünü ve bunun engellenmesi için
mecliste çalışacağını dile getirmiştir.230 V. dönem boyunca Ziraat Encümeni’nde
çalışmıştır.231 Ayrıca köylülere modern tarım araç ve gereçlerin verilmesi, köylere
yol, su, sağlık ve eğitim hizmetlerinin götürülmesi için her girişimin içinde yer
almıştır. Halkevi çalışmalarının yaygınlaştırılması için de uğraş vermiştir.232
227 Araz, a.g.m., s.6-7; Egemen, a.g.m., s.21; Yaraman, a.g.e., s.346-347; Arıcan, a.g.m., s.24; Gençosman, a.g.a., s.182-183. 228 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Satı Kadın”. 229 Egemen, a.g.m., s.21; Yazman, a.g.e., s.347. 230 Egemen, a.g.m., s.21; Yazman, a.g.e., s.348; Ünal, a.g.m., s.67. 231 Ulus, “Kamutayın Dünkü Toplantısında Kabineye Güvenini Bildirdi”, 8 Mart 1935; Kurun, “Büyük Millet Meclisinde Encümen Seçimleri Yapıldı”, 10 Kasım 1936; TBMM Yıllık, D.V, İ.3, Ankara, 1939, s.486; Ulus, “Kamutayın Dünkü İçtimaında Encümenler Seçimi Yapıldı”, 8 Kasım 1938. 232 Avni Özgürel, “Geçmiş Zaman Olur Ki: Kadın Siyasilerimizin Öncüsü Kazan Köyünden Meclis’e” Radikal, 6 Ekim 2002 .
72
Ankara’da milletvekilliği boyunca “Satı’nın burnu büyüdü.” demesinler diye
bir köy evinde yaşamış ve köyünden gelenleri bu evde misafir etmiştir.
Milletvekilliğinden kalan zamanlarında ise köylüsünün sorunlarıyla ilgilenmiştir.233
Satı Kadın sadece V. dönem milletvekili olarak mecliste görev yapmıştır.
Atatürk, Satı Kadın’ın adını Orta Asya Türkleri arasında ün yapan bir kadına izafen
“Hatı” olarak değiştirmiştir.234 Milletvekilliği görevi bittikten sonra köyüne dönen
Satı Kadın, 19 Mart 1956 tarihinde vefat etmiştir.235
c) Türkan Örs Baştuğ
1900’de İstanbul Üsküdar’da doğmuştur. Babası Mehmet Sabri Bey, annesi
Abide Hanım’dır.1937’de Bekir İzzet Örs Bey ile evlenmiş, fakat 1946’da eşinden
boşanmıştır.236
Bezmiâlem’i bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi felsefe şubesine girmiş ve
buradan 1925’te mezun olmuştur. Felsefe şubesinin ilk kadın mezunlarındandır. Aynı
yıl Boğaziçi (eski Feyziâtî) Lisesi’nde içtimaiyat, ruhiyet, mantık ve metafizik
derslerini okutmuş ve bu okulun kızlar kısmının müdürlüğünü yapmıştır.1927’de bu
işe ek olarak Kız Muallim Mektebi’nde üç ay, 1930’da İstanbul Kız Lisesi’nde üç ay
felsefe derslerine vekaleten girmiştir.Boğaziçi Lisesi’ndeki görevini sürdürürken237
233 Egemen, a.g.e., s.20. 234 Ünal, a.g.e., s.67. 235 Güneş, a.g.e., s.30. 236 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Türkan Baştuğ”; Güneş, a.g.e., s.55. 237 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Türkan Baştuğ”; Hikmet Ferudun, “Saylav Türkan”, Yedigün Mecmuası, C.IV S.2, N.103, 27 Şubat 1935, s.16; Orhan Topçuoğlu, Cumhuriyet Döneminde
73
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından milletvekili adayı olarak gösterilmiştir. 8 Şubat
1935 seçimlerinde 590 oy alarak V. dönem Antalya milletvekili olarak TBMM’ye
girmiştir.238 Milletvekilliğinin kendi müracaatı ile gerçekleştiğini söyleyen Baştuğ, o
günleri şöyle anlatır: “Kadınların mebus olacağını duyduğum zaman ben de
müracaat ettim. Adaylığım kabul edilince hocalığı bıraktım. Önce Afyonkarahisar
Mebusu olacaktım, ama sosyoloji hocası olduğum için ‘Sen iyi çene yaparsın’
diyerek beni İtalyan hakimiyeti altındaki Antalya’ya temsilci yaptılar.”239
Soyadı Kanunu’ndan sonra Başbuğ soyadını alan Türkan Hanım’a Atatürk:
“Başbuğ benim. Senin soyadın Baştuğ olsun.” diyerek ona Baştuğ soyadını
vermiştir.240
Türkan Baştuğ, Yedigün muhabiriyle yaptığı bir söyleşi de meclise sadece
kadınların temsilcisi olarak girmediğinden, bütün ulusu temsil ettiğinden, kadınlara
verilmesi gereken bütün hakların verildiğinden ve kadınların isteyecekleri herhangi
bir hakkın kalmadığından bahsetmiştir.241 Baştuğ mecliste yapmak istediği şeylerle
ilgili olarak ise, daha çok maarif alanında çalışmak istediğini ve tecrübelerini bu
alanda yararlı işler yapmak için kullanmayı düşündüğünü dile getirmiştir.242
Olaylar ve Mesleklerde Basınımızda Yer Alan İlk Kadınlar, Ankara, 1984, s.48; Kurun, “Yeni Saylav Namzetleri”, 7 Şubat 1935; Kurun, “Yeni Saylav Namzetlerile Konuşuyoruz:Bayan Türkân Başbuğ Duygularını Anlatıyor”, 8 Şubat 1935. 238 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Türkan Baştuğ”. 239 Meral Altındal, a.g.e., s.227-228. 240Meral Altındal, a.g.e., s.227. 241 Hikmet Feridun, “Saylav Türkan”, s.15; Topçuoğlu, a.g.e., s.45. 242 Kurun, “Saylav Namzetlerile Konuşuyoruz:Bayan Türkân Başbuğ Duygularını Anlatıyor”, 8 Şubat 1935.
74
Söyleşide dediği gibi Türkan Hanım V.dönem boyunca Maarif Encümeni’nde
görev almıştır. Ayrıca Belediye Kanunu’na Ek Kanun Lâyîhası müzakeresi için
kurulan geçici encümen katipliği, İş kanunu’na Ek Kanun Lâyîhasını müzakere için
kurulan geçici encümeninde üyelik yapmıştır.243 Erzincan İstasyonu’nun işletmeye
açılma töreninde hazır bulunmak üzere genel kurulca temsilci seçilmiştir.244
Türkan Baştuğ seçim bölgesinin sorunlarıyla da ilgilenmiş ve 1935 yılında
hazırladığı raporda deniz kenarında dağınık şekilde yaşayan aşiretlerin toprağa
yerleştirilmesi gerektiğinden, bölgede sıtmaya neden olan bataklıkların
kurutulmasından lazım geldiğinden, Elmalı’da yer alan Mimar Sinan’ın yaptırdığı
zannedilen caminin onarıma muhtaç olduğundan, köy öğretmenlerinin zamanla
köylüleştiğinden ve bu öğretmenlerin seviyelerinin yükseltilmesi için onlara kurslar
düzenlenmesi gerektiğinden bahsetmiştir.245
Meclis dışında da faaliyetleri olan Baştuğ, İstanbul’da düzenlenen 12.
Uluslararası Kadın Kongresi’ne katılmıştır.246 Bu kongre devam ederken 21 Nisan
1935 tarihinde Tepebaşı Belediye Tiyatrosu’nda “Kadın Yurttaş Olarak Hakları ve
Vazifeleri” konulu toplantıda bir konuşma yapmıştır. Bu konuşmasında Türk
kadınının Cumhuriyet öncesi dönemde siyasi ve sosyal alanlarda geri olduğundan,
modern Türkiye’nin Türk kadınına kazandırdığı haklardan uzun uzun bahsetmiştir.
Konuşmasını: “Bize muasır cemiyet ruhu aşılayan ve birkaç sene içinde birkaç
asırlık hamle yapmamıza imkân veren o büyük, Şef Kemâl Atatürk’tür. Onun bu 243 TBMM Yıllık, D.V, İ. F., Ankara, 1936, s.202; TBMM Yıllık, D.V, İ.2, Ankara, 1938, s.199,221; TBMM Yıllık, D.V, İ.3, Ankara, 1939, s.223,247; TBMM Yıllık, D.V, İ.4, Ankara, 1939, s.129. 244 Güneş, a.g.e., s.58-59. 245 Cumhuriyet Arşivi, Dosya No,490.01/725.4841. 246 Kurun, “Dünya Kadınlar Kongresi Başladı”, 19 Nisan 1935.
75
memlekete ettiği iyiliği dünya kurulalı hiçbir ulus adamı memleketine yapmamıştır.”
diyerek sürdürmüş ve konuşmasının sonunda Atatürk’e duyduğu sonsuz saygıyı dile
getirmiştir.247
25 Mayıs 1935 tarihinde toplanan Türk Hava Kurumu’nun 6. Kurultayı’nda
Baştuğ, Türk Hava Kurumu’nun Genel Merkez Kurulu yedek üyeliğine
seçilmiştir.248
Fransızca bilen Baştuğ, VI. dönemde de Antalya’dan milletvekili seçilmiştir.
Milletvekilliği görevi bittikten sonra 4 Ağustos 1943’te Ankara Atatürk Lisesi
Felsefe öğretmenliğine atanmıştır. Bu görevden 5 Ekim 1963’te emekliye ayrılmıştır.
Zamanının çoğunu toplantılar ve konuşmalar yaparak değerlendirmiş ve 27 Eylül
1975’te vefat etmiştir.249
d) Sabiha Gökçül Erbay
1908’de Bergama’da doğmuştur. Babası Aziz Bey, annesi Nadire Hanım’dır.
1943’te Mustafa Ulvi Erbay ile evlenmiştir.250
İstanbul’da Dârülmuallimât’ı bitirmiş ve daha sonra Dârülmuallimât-ı
Aliye’nin ihzarî kısmından 1919’da mezun olmuştur. 19 Eylül 1919’da Edirne Kız
Muallim Mektebi Türkçe öğretmenliğine tayin edilmiş ve bu görevden 21 Haziran
247 Kurun, “İngiliz ve Türk Kadın Saylavların Söyledikleri Mühim Söylevler”, 22 Nisan 1935. 248 Ayın Tarihi, S.18, Ankara, Haziran 1935, s.137. 249 Güneş, a.g.e., s.59; TBMM Albümü, s.98. 250 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Sabiha Gökçül”; Güneş, a.g.e., s.90.
76
1920’de ayrılmıştır. 22 Ekim 1923’te İzmir Kız Muallim Mektebi’nde Türkçe
öğretmenliği yapmaya başlamıştır. 3 Şubat 1924’te İzmir Kız Lisesi Terbiye-i Eftal
öğretmenliği ve müdür muavinliğine, 13 Ekim 1924’te Adana Kız Muallim Mektebi
Müdürlüğü ve Edebiyat öğretmenliğine, 1 Eylül 1925’te tekrar İzmir Kız Muallim
Mektebi Türkçe öğretmenliğine, 1 Haziran 1927’de İzmir Kız Muallim Mektebi
Edebiyat öğretmenliğine ve aynı okulun müdürlüğüne de 11 Kasım 1930’da tayin
edilmiştir. Milletvekili seçilene kadar İzmir Kız Muallim Mektebi’ndeki görevlerini
sürdürmüştür.251
8 Şubat 1935 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi tarafından milletvekili
adayı olarak gösterilmiş ve 1290 oy alarak V. dönem Balıkesir milletvekilliğine
seçilmiştir.252 Sabiha Gökçül, fevkalâde ve birinci toplantı yılında TBMM Riyaset
Kâtipliği’ne seçilmiş ve böylece bu görevi yapan ilk kadın milletvekili unvanını
almıştır. Üç toplantı yılında ise Gümrük ve İnhisarlar Encümeni’nde katiplik görevi
yapmıştır.253
Sabiha Gökçül seçim bölgesinin sorunlarıyla da ilgilenmiş ve bu konuda
Balıkesir milletvekilleri ile 1935 yılında hazırladıkları raporda Ayvalık’a gelen
muhacirlerin kültür seviyelerinin yükseltilmesi için bölgeye öğretmen atanması
gerektiğinden, petrol fiyatlarının düşürülmesinin köylü için çok faydalı olacağından
251 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Sabiha Gökçül”; Cumhuriyet, “Müstakil ve Kadın Namzedler”, 6 Şubat 1935; Kurun, “C.H. Fırkasınca Gösterilen Kadın Saylav Namzetlerinin Hal Tercümeleri”, 6 Şubat 1935; Kurun, “Yeni Saylavlarımız”, 17 Şubat 1935; Milliyet, “Yeni Saylavlar Cuma Günü Memleketin Her Tarafında Seçilmiş Olacaklar”, 6 Şubat 1935; Son Posta, “Müstakil Namzedlerin Sayısı Gittikce Artıyor”, 6 Şubat 1935; Akşam, “Kadın Saylav Namzedleri”, 6 Şubat 1935. 252 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Sabiha Gökçül”. 253 TBMM Yıllık, D.V, İ.F., Ankara, 1936, s.139; TBMM Yıllık, D.V, İ.2, Ankara, 1938, s.183; TBMM Yıllık, D.V, İ.3, Ankara, 1939, s.208; TBMM Yıllık, D.V, İ.4, Ankara, 1939, s.121.
77
ve topraksız köylüye toprak verme işinin hızlandırılmasının lazım geldiğinden
bahsetmişlerdir.254
Sabiha Gökçül, 1939 seçimlerinde Balıkesir’den milletvekili seçilememiştir.
Milletvekili görevini ve partiye olan sorumluluklarını yeterli şekilde yerine
getirdiğini ifade eden Gökçül, Balıkesir’den milletvekili seçilememe nedeni olarak
buranın yerlisi olmamasını göstermiştir.255
VI. ve VII. dönemlerde Samsun’dan milletvekili seçilmiştir. Balıkesir
milletvekilliği sonrası 16 Haziran 1939-10 Ağustos 1941 tarihleri arasında Erenköy
Kız Lisesi’nde Edebiyat öğretmenliği yapmıştır. 1 Şubat 1947’de Ankara Gazi Lisesi
Edebiyat öğretmenliğine atanmıştır. Burada 9 Ekim 1948’e kadar çalışmış ve daha
sonra buradan emekli olmuştur.256 TBMM Özlük Müdürlüğü’nden öğrendiğimiz
bilgiye göre Erbay, 31 Ağustos 1998’de vefat etmiştir.
e) Ayşe Şekibe İnsel
1886’da İstanbul’da doğmuştur. Babası Dr. Şekip Bey, annesi Fatma
Hanım’dır. 1905’te Mehmet Kemalettin Bey ile evlenmiştir. Bir çocuk annesidir257
Gençlik yıllarını İstanbul’da geçirmiştir. İstanbul Kız Meslek Okulu’nda ve
Alman Okulu’nda eğitim görmüştür. Alman okulunda eğitim gördüğü ve oğlunun
254 Cumhuriyet Arşivi, Dosya No: 490.01/725.4841. 255 Cumhuriyet Arşivi, Dosya No: 490.01/541.2164.1. 256 Güneş, a.g.e., s.91; TBMM Albümü, s.99. 257 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Şekibe İnsel”; Güneş, a.g.e., s.147.
78
eğitimi için bir süre Almanya’da kaldığı için Almanca bilmektedir. Milletvekili
seçilmeden önce Bursa’nın İnegöl Kazası’nın İsaören köyünde çiftçilikle
uğraşmıştır.258
8 Şubat 1935 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi tarafından milletvekili
adayı olarak gösterilmiş ve 1051 oy alarak V.dönem Bursa milletvekili olarak
TBMM’ye girmiştir. 259 Milletvekili seçildikten sonra Kurun muhabiriyle yaptığı
röportajda mecliste yapmak istediği şeylerle ilgili olarak şunları söylemiştir: “Yirmi
şu kadar senelik uzun bir müddet köylüler arasındayım, onların iktisadî ve içtimaî
dertlerine yakından vakıfım. Devletimizin temeli olan köylünün her alandaki durumu
kıvanç verecek derecede düzelmiştir. Fakat biz inkılâpçı ulus her yeni günde yeni bir
iyilik yaratmak azmindeyiz. Onun için çiftçilerin daha fazla kazanmasını temin
edecek (müeyyideler) lâzımdır ve öteki alanlardaki durumlarda buna bağlıdır.”260 Bu
röportajda dediği gibi V. dönem boyunca Ziraat Encümeni’nde çalışmıştır.261
Şekibe İnsel seçim bölgesinin sorunlarıyla ilgilenmiş ve Bursa ile ilgili 1935
yılında hazırladığı raporda İznik’in tarihi bir yer olmasından dolayı buranın turizme
kazandırılmasının yararlı olacağından ve Bursa’daki bazı okulların acilen tamir
edilmesi gerektiğinden bahsetmiştir. Ayrıca Bursa’nın Orhaneli, Yenişehir,
258 Kurun, “Yeni Saylavlarımız”, 20 Şubat 1935. 259 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Şekibe İnsel”. 260 Kurun, “Yeni Saylavlarımız”, 20 Şubat 1935. 261 Ulus, “Kamutayın Dünkü Toplantısında Kabineye Güvenini Bildirdi”, 8 Mart 1935; Kurun, “Büyük Millet Meclisinde Encümen Seçimleri Yapıldı”, 10 Kasım 1936; TBMM Yıllık, D.V, İ.3, Ankara, 1939, s.486; Ulus, “Kamutayın Dünkü İçtimaında Encümenler Seçimi Yapıldı”, 8 Kasım 1938.
79
Mudanya, Karacabey, Orhangazi, Gemlik, İnegöl ilçelerinin ihtiyaçları hakkında da
bilgi vermiştir.262
Şekibe İnsel’in politik yaşamı bu dönemle sınırlı kalmış, 29 Mart 1970
tarihinde vefat etmiştir.263
f) Hatice Özgener
1865’de Selanik’te doğmuştur. Babası Şeyh Mustafa Efendi, annesi Fatma
Hanım’dır. Cemal Bey’le evlenmiştir. 4 çocuk annesidir.264
Rumca bilen Özgener, ilkokulu Selânik’te Kırmızı Mektep’te okumuş ve İnâs
Rüştiyesi’nin (Bayanlar Ortaokulu’nun) açılması üzerine bu okula devam etmiştir. 14
Ekim 1878’de Selânik İnâs Rüşdiye Mektebi öğretmen yardımcılığına atanmış ve bu
görevi 1885 Eylül’ünün sonuna kadar sürdürmüştür. Bebek İnâs Rüşdîsi öğretmen
yardımcılığı yaparken 1894 Eylül’ü sonunda istifa etmiştir. 14 Ağustos 1900’de aynı
yerde Muallim-i Ulâlığa, 14 Ağustos 1911’de üstlendiği göreve resim öğretmenliğini
de ekleyerek aynı yıl Kasım ayı sonuna kadar bu görevde bulunmuştur. Selânik’in
Yunanlılarca işgal edilmesi dolayısıyla 14 Aralık 1912-19 Mart 1913 tarihleri
arasında Menâtık-ı Harbiye maaşı almıştır. 20 Mart 1913’te İstanbul Dârülmuallimât
Tarih öğretmenliğine, 22 Mart 1914’te Süleymaniye İnâs Rüşdiyesi, 9 Aralık 1914’te
İstanbul Kız Sanayi Mektebi, 30 Mart 1915’te Kadıköy İnâs Dârüleytâm, 1 Şubat
262 Cumhuriyet Arşivi, Dosya No: 490.01/725.4841. 263 Güneş, a.g.e., s.147. 264 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Hatice Özgener”.
80
1919’da Çağlayan Dârüleytâm müdürlüğüne, 1 Temmuz 1924’te Beykoz Dârüleytâm
öğretmenliğine atanmış ve bu görevden 24 Ağustos 1924’te emekliye ayrılmıştır.265
12 Ocak 1936 tarihinde yapılan ara seçimde Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından milletvekili adayı olarak gösterilmiş ve 370 oy alarak V.dönem Çankırı
milletvekilliğine seçilmiştir.266 Milletvekilliği boyunca Sıhhat ve İçtimaî Muavenet
Encümeni’nde çalışmıştır.267
Milletvekilliği V. dönemle sınırlı kalan Özgener, 21 Şubat 1940’da vefat
etmiştir.268
g) Huriye Öniz Baha
1887’de İstanbul’da doğmuştur. Babası Bahaddin Bey, annesi Ayşe
Hanım’dır. Hayrettin Bey’le evlenmiş ve bu evlilikten bir çocuğu olmuştur.269
İlk ve ortaöğrenimini Leylî Sanayi Mektebi’nde yaptıktan sonra hususi tahsil
görerek Bursa Amerikan Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yapmıştır. Daha sonra
Londra Üniversitesi’nin kadın kısmı olan Bedford Koleji’nde Pedagoji öğrenimi
görmüştür. 9 Ekim 1912’de İstanbul İnâs İdadîsi Fennî Terbiye öğretmenliğine
265 Güneş, a.g.e., s.163-164. 266 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Hatice Özgener”; Cumhuriyet Arşivi, Dosya No: 030.10.75.494.6; 030.10.75.494.5; Cumhuriyet, “Yeni Saylavlar”, 13 Ocak 1936; Ulus, “Dün Altı Vilayette Saylav Seçimi Yapıldı”, 13 Ocak 1936. 267 Kurun, “Büyük Millet Meclisinde Encümen Seçimleri Yapıldı”, 10 Kasım 1936; TBMM Yıllık, D.5, İ.3, Ankara, 1939, s.239; Ulus, “Kamutayın Dünkü İçtimaında Encümen Seçimi Yapıldı”, 8 Kasım 1938. 268 Güneş, a.g.e., s.164. 269 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Huriye Öniz Baha”; Güneş, a.g.e., s.220.
81
başlamış ve 22 Aralık 1912’de bu görevden istifa etmiştir. 7 Ocak 1913’te İstanbul
Dârülmuallimât Terbiye öğretmenliğine atanmıştır. Balkan Savaşları sırasında
yerinden yurdundan ayrılan muhacirlere açılan kurslarda ders vermiş, her türlü hayır
işlerinde çalışmış, Hilâliahmer’in açtığı kursa giderek gönüllü hastabakıcı olmuştur.
14 Eylül 1914’te açığa alınan Öniz, 16 Kasım 1926’da Beyoğlu 3. Rum Okulu
öğretmenliğine atanmıştır. 3 Ekim 1928’de Haydarpaşa Musevi Okulu, 6 Mart
1929’da Galata Musevi Erkek Okulu, 12 Kasım 1929’da Hasköy İtalyan (Kaltayam)
Okulu’nda öğretmenlik yapmıştır.Hastalığı dolayısıyla Hasköy İtalyan Okulu’ndan
istifa etmiş ve 12 Ocak 1933’de Feriköy Menemetayan (Menemetciyan) Okulu’nda
öğretmenliğe başlayarak tekrar mesleğine geri dönmüştür. 13 Şubat 1934’te Yeniköy
Rum Okulu’na Türkçe öğretmeni olarak atanmış ve milletvekili seçilene kadar bu
görevi sürdürmüştür.270
8 Şubat 1935 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi tarafından milletvekili
adayı olarak gösterilmiş ve 629 oy alarak V. dönem Diyarbakır milletvekilliğine
seçilmiştir.271 V. dönem boyunca Maliye Encümeni’nde görev yapmıştır. İş Kanunu
Lâyîhası, Orman Kanunu, İzmir Vilayeti Turistik Yolların İnşası Hakkındaki Kanun,
Kayseri-Eskişehir Tayyare Fabrikası Mütedavil Sermaye verilmesi için kurulan
geçici encümenlerde görev yapmıştır.272 Atatürk’ün ölümünden sonra 11 Kasım 1938
270 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Huriye Öniz Baha”; Cumhuriyet, “Müstakil ve Kadın Namzedler”, 6 Şubat 1935; Kurun, “C.H.Fırkasınca Gösterilen Kadın Saylav Namzedlerinin Hal Tercümeleri”, 6 Şubat 1935; Güneş, a.g.e., s.220; Ayten Sezer, “İlk Kadın Milletvekilleri ve Meclisteki Çalışmaları”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin 75.Yıl Özel Sayısı, C.XIV, S.42, Kasım 1998, s.898. 271 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Huriye Öniz Baha”. 272 Ulus, “Kamutayın Dünkü Toplantısında Kabineye Güvenini Bildirdi”, 8 Mart 1935; Kurun, “Büyük Millet Meclisinde Encümen Seçimleri Yapıldı”, 10 Kasım 1936; TBMM Yıllık, D.V, İ.3, Ankara, 1939, s.251-253; Ulus, “Kamutayın Dünkü İçtimaında Encümenler Seçimi Yapıldı”, 8 Kasım 1938.
82
tarihinde Cumhurbaşkanlığı seçimi için oluşturulan oy sayım komisyonunda da
görev almıştır.273
Huriye Öniz Baha, seçim bölgesi olan Diyarbakır’ın sorunlarıyla da
ilgilenmiştir. Öniz ve Diyarbakır milletvekilleri 1935 yılında hazırladıkları raporda
halkın il ve ilçe merkezleri hariç olmak üzere diğer yerlerde Kürtçe’den başka dil
bilmediğinden, toprak ağalarının bölge halkı üzerinde etkisinin çok fazla olmasından
dolayı buralarda halkın gelişmesinin çok zor olduğundan ve okullarda ikili eğitim
sistemine geçilerek okullardaki yer sıkıntısı sorununun giderilebileceğinden
bahsetmişlerdir.274
Öniz, İstanbul’da toplanan 12. Uluslararası Kadın Kongresi’ne275 ve 24-31
Ağustos 1936 tarihleri arasında toplanan Üçüncü Türk Dil Kurultayı’na da
katılmıştır.276
Siyasi hayatı V. dönemle sınırlı kalan Huriye Öniz, 23 Haziran 1939’da
İtalyan Lisesi ve Ticaret Lisesi, 2 Haziran 1946’da Erenköy Kız Lisesi, 30 Ekim
1946’da Beyoğlu Kız Lisesi Türkçe öğretmenliğine atanmıştır.277 İngilizce ve Rumca
bilen Öniz, “Köprüaltı Çocukları” adlı bir eser de yazmıştır.278 2 Kasım 1950’de
vefat etmiştir.279
273 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.27, Ankara, 1938, s.17. 274 Cumhuriyet Arşivi, Dosya No: 490.01/725.4841. 275 Kurun, “Dünya Kadınlar Kongresi Başladı”, 19 Nisan 1935. 276 Üçüncü Türk Dil Kurultayı 1936(Tezler, Müzakere Zabıtları), İstanbul, 1937, s.352. 277 Güneş, a.g.e., s.221. 278 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Huriye Öniz Baha”; Meral Altındal, a.g.e., s.229. 279 Güneş, a.g.e., s.221; TBMM Albümü, s.101.
83
h) Fatma Şakir Memik
1903’te Safranbolu’nun Akviran köyünde doğmuştur. Babası ekmekçi ve un
taciri Şakir Bey, annesi Cemile Hanım’dır. Hiç evlenmemiştir.280
İlköğrenimine Safranbolu’da başlayan Memik, 8 yaşında babasıyla birlikte
İstanbul’a yerleşmiştir. Burada Bayezid’deki İnâs Numune Mektebi’nde ve
Bezmiâlem Valide Sultan Mektebi’nde eğitim görmüştür. 1923 yılında liseyi
bitirerek İstanbul Dârülfünu’na girmiş ve 1929’da Tıp Fakültesi’nden birincilikle
mezun olmuştur.281 1929-1931 yılları arasında Vakıf Gureba Hastanesi’nde dahiliye
ihtisası yapmıştır.282 31 Ocak 1932-6 Ekim 1932 tarihleri arasında Heybeliada
Sanatoryumu’nda asistanlık yapmıştır.283 9 Ekim 1932’de Gureba Hastanesi
asistanlığına geçmiştir. Ancak 1 Haziran 1933’te buradan ayrılmıştır. 1934 yılında
Gureba Hastanesi’ndeki imtihanı geçerek dahiliye uzmanı olduktan sonra 1935’te
Gureba Hastanesi poliklinik şefi olmuştur. Aynı zamanda Cumhuriyet Halk Fırkası
Eminönü Kaza Merkezi Heyeti idare asil üyesi ve vilayet merkezi yedek üyeliğinde
de bulunmuştur. 1931 yılından itibaren Topkapı Fukaraperver Heyeti idari üyesi ve
bu kuruluşun fahrî doktorluğu görevini de işinden arta kalan zamanlarda yapmıştır.284
280 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Fatma Şakir Memik”; Cumhuriyet, “Müstakil ve Kadın Namzedler”, 6 Şubat 1935; Kurun, “C.H.Fırkasınca Gösterilen Kadın Saylav Namzetlerinin Hal Tercümeleri”, 6 Şubat 1935. 281 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Fatma Şakir Memik”; Hikmet Feridun, “Fakirlerin Anası Saylav Fatma Şakir”, Yedigün Mecmuası, C.IV, S.2, N.101, 13 Şubat 1935, s.15,21; Topcuoğlu, a.g.e., s.41; Cumhuriyet, “Müstakil ve Kadın Namzedler”, 6 Şubat 1935; Kurun, “C.H.Fırkasınca Gösterilen Kadın Saylav Namzetlerinin Hal Tercümeleri”, 6 Şubat 1935. 282 Kazım İsmail Gürkan, Bezm-i Âlem Valide Sultan-Vakıf Gureba Hastanesi Tarihçesi, İstanbul, 1967, s.85. 283 Tevfik İsmail Gökçe, Heybeliada Sanatoryumu(Kuruluş ve Gelişimi 1924–1955), İstanbul, 1957, s.271. 284 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Fatma Şakir Memik”; Güneş, a.g.e., s.231.
84
8 Şubat 1935 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi’nden Edirne milletvekili
adayı olarak gösterilmiştir. Atatürk, Fatma Memik’in özellikle doktor olmasından
dolayı milletvekili olmasını istemiştir.285 Memik, milletvekilliğine aday
gösterilmesini öğrendiği zamanı şöyle anlatmaktadır: “Gazetelerde listeler çıkmış…
Ben de Gureba’dan çıktım. Şehremini’de tramvay bekliyordum. Bir doktor geldi.
‘Tebrik ederim.’ dedi. Şaşırdım. ‘Saylav namzedi gösterilmişsiniz…’ dedi. Büsbütün
hayret ettim. Sonra ikinci bir doktora rast geldim. Yine bir tebrik… Şaka ediyorlar
sanıyor, bir türlü inanamıyordum…”286 Seçim dolayısıyla Cumhuriyet Gazetesi
muhabiriyle yaptığı bir söyleşide ise şunları söylemiştir: “Cumhuriyetin verimli
kaynağının nurlu ışığını saçan Atatürk’ün Türk kadınlığı arasından beni seçip ulusal
bir vazifeye davet edeceğini mesleki didişmelerim arasında aklıma getiremezdim.
Yurdun her mesleki branşında yüz ağartarak çalışan kadınlık camiasının bu uğurda
da yapabileceği birçok işleri olduğunu Ulu Önder, uzağı gören kıymetli bakışlarıyla
dünyaya tanıttı…”287
Fatma Memik, 8 Şubat 1935 seçimlerinde V. dönem Edirne milletvekili
olarak TBMM’ye girmiştir.288 Milletvekili seçildikten sonra Yedigün muhabiriyle
yaptığı bir söyleşide milletvekili seçilmesinden dolayı şunları söylemiştir: “Bu öyle
büyük bir inkılâp ki rüyamda görseydim inanamazdım. Onun içindir ki kaç gündür
derin bir heyecan içindeyim… Benim için ne büyük bir şeref… Ne büyük bir iltifat…
İçim şükranla dolu…”289
285 Feryal Saygılıgil Gündüz, “Sağlık Alanından Gelen İlk Kadın Parlamenterler”, Tarih ve Toplum Dergisi, S.171, Mart 1998, s.15. 286 Hikmet Feridun, “Fakirlerin …”, s.21, Topçuoğlu, a.g.e., s.42. 287 Cumhuriyet, “Müstakil ve Kadın Namzedler”, 6 Şubat 1935. 288 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Fatma Şakir Memik”. 289 Hikmet Feridun, “Fakirlerin …”, s.21; Topçuoğlu, a.g.e., s.42.
85
1 Mart 1935 tarihinde ilk toplantısını yapan V. dönem’de Memik, mecliste
geçici katiplik görevini üstlenmiştir.290 Dönem boyunca Sıhhat ve İçtimaî Muavenat
Encümeni’nde katiplik görevi yapmıştır. Bunun yanında İş Kanunu’na ek kanun
lâyîhası ve Spor Teşkilâtı Kanun Lâyîhası’nı görüşmek üzere kurulan geçici
encümenlerde de görev almıştır.291
Seçim bölgesinin sorunlarıyla ilgilenen Fatma Memik, Edirne milletvekilleri
ile 1935 yılında hazırladıkları raporda göçmenlerin boş arazilere yerleştirilerek
buraların üretime açılabileceğinden, Şark Demiryolu’nun devlet demiryolları içine
alınmasının lazım geldiğinden, Meriç nehrinin taşması sorununun önüne geçilmesi
gerektiğinden ve bölgede sıtma hastalığına neden olan bataklıkların kurutulması
işinin aciliyet arz ettiğinden bahsetmişlerdir.292
VI. ve VII. dönemlerde de Edirne’den milletvekilliğine seçilen Memik,
milletvekilliğinin yanı sıra hayır işlerinde ve kültürel faaliyetlerde de yer almıştır.293
24 Mart 1935 tarihinde Kadın Esirgeme Kurumu (Himayei Etfal Kadın Yardım
Cemiyeti) dördüncü toplantısında katiplik görevi yapmıştır.294 26 Nisan 1936
tarihinde toplanan Kızılay Umumi Heyeti’nin katipliği görevine seçilmiştir.295 13
Haziran 1936 tarihinde düzenlenen Çocuk Esirgeme Kurumu Umumi Kongresi’nde
katiplik görevini yerine getirmiştir. Yine bu kongrede Çocuk Esirgeme Kurumu
290 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.1, Ankara, 1935, s.2. 291 TBMM Yıllık, D.V, İ.F, Ankara, 1936, s.195; TBMM Yıllık, D.V, İ.2, Ankara, 1938, s.214; TBMM Yıllık, D.V, İ.3, Ankara, 1939, s.239,247,252; TBMM Yıllık, D.V, İ.4, Ankara, 1939, s.136. 292 Cumhuriyet Arşivi, Dosya No: 490.01/725.4841. 293 Güneş, a.g.e., s.232-233; TBMM Albümü, s.102. 294 Ulus, “Kadın Esirgeme Kurumu Dün Yıllık Toplantısını Yaptı”, 25 Mart 1935. 295 Ulus, “Kızılay Umumi Heyeti Dün Toplandı”, 26 Nisan 1936.
86
Umumi Merkez Heyeti azalığına seçilmiştir.296 24-31 Ağustos 1936 tarihleri arasında
düzenlenen Üçüncü Türk Dil Kurultayı’nda Terim Komisyonu’nda katiplik
görevinde bulunmuştur.297 1 Ekim 1938 tarihinde Belgrad’da toplanan Beynelmilel
Çocuk Esirgeme Kongresi’ne de katılmıştır.298
İstanbul’da ismi “para almayan doktor, fakirlerin anası doktor”299 diye çıkmış
olan Fatma Memik hakkında onu yakından tanıyan Zehra Celâsin şunları
söylemektedir: “Onun hayatını bir hafta içinde sıralarsak bir kadının, bir doktorun
ve bir mebusun istediği zaman bu memlekete neler bağışlayabileceğini ve ne kadar
faydalı olabileceğini görürüz. Hafta sonu Cuma günü akşam treniyle İstanbul’a
gelen Dr. Fatma Cumartesi sabahları Çarşıkapı’da İhsan Sami Bey’in kurduğu
poliklinikte parasız hastalar kabul eder, akşam ve ertesi günü mahallesindeki halkı
müşfik bir sevgi içerisinde tedavi eder ve aydınlatır. Lüzum olursa ilaç ve masraf da
yapar. Pazartesi vazifede bulunmak üzere Ankara’ya döner. Meclisle beraber
mesleki hayırlarını Çocuk Esirgeme Kurumu İdare Heyeti, Halkevi sosyal kolunda
haftada bir poliklinik, Kızılay Genel Merkez üyeliği üzerinde ve bütün çalışmaları
parasızdır…”300
1947-1949 yılları arasında Ankara Numune Hastanesi dahiliye uzmanlığı,
1950-51 yıllarında İstanbul İşçi Sigortaları Beşiktaş Dispanseri dahiliye uzmanlığı
296 Ulus, “Çocuk Esirgeme Kurumu Umumi Kongresi Dün Toplandı”, 14 Haziran 1936. 297 Üçüncü Türk Dil Kurultayı, s.32, 347. 298 Cumhuriyet Arşivi, Dosya No: 980.18.01.02.84.89.10; 18/405.62.1938. 299 Hikmet Feridun, “Fakirlerin …”, s.15. 300 Zehra Celâsin, Tarih Boyunca Kadın, İstanbul, 1946, s.151-152.
87
görevlerinde bulunmuştur.301 1951’den 1968’e kadar Şişli Çocuk Hastanesi dahiliye
poliklinik şefliği görevini yürütmüş ve 1968’de emekliye ayrılmıştır. Fransızca bilen
Memik 9 Şubat 1991’de vefat etmiştir.302
ı) Nakiye Elgün
1882’de İstanbul’da doğmuştur. Babası Sivaslı Gedikoğullarından Mehmed
Ali Efendi, annesi Zeliha Hanım’dır. Evlenmemiştir.303
Hayatını eğitim çalışmaları ve eğitim harici çalışmaları diye iki kısımda
inceleyebiliriz.
4 yaşında girdiği Rehberi Marifet adındaki hususi bir okulda eğitim
görmüştür. 1901’de İstanbul Kız Muallim Mektebi’nden mezun olduktan sonra aynı
okulda muallim muavini ve daha sonra da müdür muavini olarak çalışmıştır. 1908’de
II. Meşrutiyet ilan edildikten sonra Kız İdadisi’ne tayin edilmiştir. Bu idadinin
leylîye çevrilmesi sırasında Maarif Nezareti’yle çıkan bir prensip ihtilafından dolayı
görevinden 1914’te istifa etmiş ve 1914-1917 yılları arasında Vakıf Mektepleri’nin
ıslahı ve düzenlemesiyle uğraşmıştır. 1917’de Feyziye Lisesi müdürlüğüne tayin
olmuş ve daha sonra buradan istifa ederek bir yıl dinlenmiştir. 1929’da tekrar çalışma
hayatına dönen Elgün, İstanbul Kız Lisesi müdürlüğüne tayin edilmiştir. 1930’da
kadınlara belediye ve il genel meclisine seçilme hakkı verilince öğretmenlikten 301 Osman Nebioğlu, Türkiye’de Kim Kimdir?(Yaşayan Tanınmış Kimseler Ansiklopedisi), İstanbul, 1961–1962, s.438. 302 Güneş, a.g.e., s.233; TBMM Albümü, s.102. 303 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Nakiye Elgün”; İbrahim Alâettin Gövsa, Türk Meşhurları Ansiklopedisi, İstanbul, 1946, s.112.
88
ayrılarak İstanbul Meclis-i Umumî üyeliğine girmiştir. Meclis Daimi Encümeni
üyeliğine seçilerek bu görevi dört yıl yapmıştır. 1934 seçimlerinde yine İstanbul
Umumi Meclisi ve Daimi Encümeni’ne seçilmiştir ve bu görevi milletvekili olana
kadar sürdürmüştür.304
Nakiye Elgün, eğitim çalışmalarını sürdürürken eğitim harici çalışmalarda da
faal bir şekilde yer almıştır. 1912’de kurulan Türk Ocağı’na girerek Türk halkının
haklarını savunmaya çalışmıştır. II. Meşrutiyet ilan edildikten sonra Türk kadınına
ilmi ve içtimai alanda yardım amacıyla kurdukları Teali Nisvan Cemiyeti’nde
katiplik görevinde bulunmuştur. I. Dünya Savaşı sırasında Hilâliahmer’de
çalışmıştır.305
21 Mayıs 1919’da üç bine yakın öğretmen Darülfünun’da toplanarak İzmir’in
işgalini kınamışlardır. Bu toplantıda Nakiye Hanım, Avrupalıların medeniyetten uzak
bir adalet anlayışına sahip olduklarını anlatarak, Türk kadınının haksız işgal ve adil
olmayan uygulamalara erkeklerle birlikte karşı koyacağını söylemiştir.306
13 Ocak 1920 tarihinde Sultanahmet Meydanı’nda İstanbul’un işgalini
protesto etmek için düzenlenen mitingde Nakiye Hanım halkın milli duygularını
coşturan bir konuşma yapmış ve bu konuşmasında şunları söylemiştir: “Size
memleketin bir kadını sıfatıyla hitap ediyorum. Fatih’in, Selim’in, Süleyman’ın
mezarlarını, ecdadının ebedî abideleri olan camileri, türbeleri bırakıp çıkacak 304 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “ Nakiye Elgün”; Gövsa, a.g.a., s.112; Kurun, “Yeni Saylavlarımızla Konuşuyoruz: Erzurum Saylavı Bayan Nakiye Anlatıyor”, 10 Şubat 1935. 305 Kurun, “Yeni Saylavlarımızla Konuşuyoruz:Erzurum Saylavı Bayan Nakiye Anlatıyor”, 10 Şubat 1935. 306 Arıburnu, a.g.e., s.37-39; Şapolyo, a.g.e., s.22-23.
89
içinizde bir erkek var mıdır? Ben tasavvur etmiyorum. Çıkmayacaksınız,
bırakmayacaksınız. Bizde daima sizinle beraber olacağız, yanınızdan önünüzden
ayrılmayacağız. Hayatından ziyade sevdiği evladını vatan sevgisine feda eden
kadınlarınızın can ile sevdiği İstanbul için canını feda edeceğine elbette inanırsınız…
Önünüzde açık iki yol var: biri, tarihimize şanımızla devam etmek, diğeri
gözlerimizle beraber tarihimizi de kapayıp ebediyete götürmektir.”307
Nakiye Hanım, 1920’de kendisiyle yapılan bir mülâkatta Anadolu
kadınlarının faaliyetlerinin övgüye layık olduğunu, İstanbul kadınlarının harp
yıllarında yaptığı fedakârlıkları biraz süslü bulduğunu dile getirerek, Anadolu
kadınları hakkındaki fikirlerini şöyle ifade etmiştir: “Bütün harp senelerinde,
evladını, kocasını, malını, mülkünü hep vatan için feda etti. Boş kalan tarlalarda
kendisi çalıştı. Haydi, bu hareketleri her milletin hamiyetli kadınları için tabiî bir hal
olarak kabul edelim. Fakat muharebede askere erzak, cephane taşımak, hatta bizzat
harp etmek yalnız Türk kadınlarında görülen celâdet ve vatanperverlik
numuneleridir. Son İzmir hadiselerinde vatan için silaha sarılan zeybek kadınlarıyla
bütün Türkiye iftihar etse yeridir.”308
Kurtuluş Savaşı başladıktan sonra savaşta kimsesiz ve yardımsız kalan
aileleri korumak amacıyla Şehid Ailelerine Yardım Cemiyeti adıyla bir cemiyet
kurmuştur. Kurtuluş Savaşı sonunda görevinin bittiği kanısıyla bu cemiyet
307 Arıburnu, a.g.e., s.62-63. 308 Tasvir-i Efkâr, “Nakiye Hanım Hemşiremizle Bir Hasbihal”, 16 Ocak 1920.
90
dağıtılmıştır.309 Anadolu Muallimler Cemiyeti başkanlığı da yapan Elgün, savaş
bittikten sonra Ankara’da kurulan Türk Tayyare Cemiyeti’nin İstanbul şubesinin
açılışında görev almış ve bu şubenin başkanlığını yapmıştır. Yaptığı hizmetlerden
dolayı İstanbul Teyyare Cemiyeti, Nakiye Hanım’a altın madalya vermiştir. İktisat
ve Tasarruf Cemiyeti İstanbul şubesinin tesisinde görev almıştır. Milletvekili
seçilene kadar ise Halkevleri İstanbul Şubesi İdare Heyeti fahrî muhasiplik ve Halk
Dershaneleri kolunda başkanlık yapmıştır.310
5 Aralık 1934 tarihinde kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı
verildiği zaman kadınların yaptığı kutlamalarda Nakiye Hanım da faal bir şekilde yer
almıştır. 7 Aralık 1934’te Beyazıt Meydanı’ndaki kutlamalarda Nakiye Hanım
kadınlara verilen bu hakla ilgili duygularını şöyle dile getirmiştir: “İki gündenberi
gönüllerimizi tutuşturan, sevinçlerimizi, daha büyüklere bildirmek şerefini sizden
almak için buraya çıktım. Ben bu meydanın çok kara günlerini gördüm. O kara
günlerle bu günü karşılaştırarak, bizi her türlü tehlikeden kurtardıktan sonra bu hale
kadar yükseltenlere, nasıl borcumuzu ödeyebiliriz. Bugün bütün dünyaya karşı Türk
evlâdını tertemiz ortaya çıkaran, Türk kadınına bütün hakları veren Ulu Önderimiz
Atatürk’e şükranlarımızı bildirir telgraflar çekeceğim, müsaade eder misiniz?”311
1935 seçimleri öncesinde Cumhuriyet Gazetesi’nin düzenlediği ankette
Elgün, her türlü hakkın kadına verildiğini vurgulayarak fikirlerini şu şekilde ifade
309 Kurun, “Yeni Saylavlarımızla Konuşuyoruz:Erzurum Saylavı Bayan Nakiye Anlatıyor”, 10 Şubat 1935; Çaka, a.g.e., s.39. 310 Kurun, “Yeni Saylavlarımızla Konuşuyoruz:Erzurum Saylavı Bayan Nakiye Anlatıyor”, 10 Şubat 1935; Cumhuriyet, “Saylav Nakiyeye Altın Madalya”, 12 Şubat 1935; Kurnaz, Cumhuriyet Öncesi…, s.117. 311 “Türk Kadını Saylav Olacak Saylav Seçecek”, Resimli Şark, S.49, Ocak 1935, s.5.
91
etmiştir: “Kadınlık namına Meclisten istenecek şey kalmadı ki! Her hak hayale gelen
veya gelmeyen kadınımıza verildi. Medeni Kanunda müsavat, tahsilde müsavat, işte
müsavat! Daha ne istiyoruz bilmem ki? Kocasından dayak yiyen kadın için ne
isteyelim. Kanun kendisine hak vermiş, gitsin arasın.”312
8 Şubat 1935 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi tarafından milletvekili
adayı olarak gösterilmiş, 870 oy olarak V. dönem Erzurum milletvekili olarak
TBMM’ye girmiştir.313 Dönem boyunca Dahiliye Encümeni’nde görev yapmıştır.
Ayrıca, Belediye Kanununa Ek Kanun, Orman Kanunu, Belediye Kanunu, Spor
Teşkiâtı Kanunu Lâyîhasını müzakere için oluşturulan geçici encümenlerde de görev
yapmıştır.314 28 Kasım1936 tarihinde Bilecek Parti Vilayet Kongresi’nde müşahit
olarak bulunmuştur.315
Seçim bölgesinin sorunlarıyla da ilgilenen Nakiye Elgün, Erzurum’la ilgili
1935 yılında hazırladığı raporda bölgede ulusal kültürün yayılması için okul
sayısının artırılması gerektiğinden, Erzurum’da Kürtlük sorununun çok fazla
yaşanmasından dolayı bu sorunla ilgilenilmesinin aciliyet arz ettiğinden, kız
çocuklarının burada okutulması için devletin bu işle ilgilenmesinin lazım geldiğinden
ve bir an evvel Toprak Kanunu’nun çıkarılmasının halkın yararına olacağından
bahsetmiştir.316
312 Cumhuriyet, “Kadın Saylav Olursa”, 26 Ocak 1935. 313 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Nakiye Elgün”. 314 TBMM Yıllık, D.V, İ.F, Ankara, 1936, s.202; TBMM Yıllık, D.V, İ.2, Ankara, 1938, s.221; TBMM Yıllık, D.V, İ.3, Ankara, 1939, s.252; Ulus, “Kamutayın Dünkü İçtimaında Encümenler Seçimi Yapıldı”, 8 Kasım 1938. 315 Cumhuriyet Arşivi, Dosya No: 490.01.1874.1588.1. 316 Cumhuriyet Arşivi, Dosya No: 490.01/725.4841.
92
V. dönem boyunca Nakiye Hanım milletvekilliği dışında da birçok faaliyette
bulunmuştur. 24 Mart 1935’te Kadın Esirgeme Kurumu’nun dördüncü toplantısında
bu cemiyetin başkanlığına seçilmiştir.317 İstanbul’da toplanan 12. Uluslararası Kadın
Kongresi’ne katılan318 Elgün, 25 Mayıs 1935’te Türk Hava Kurumu’nun 6.
Kurultayı’nda Türk Hava Kurumu’nun Merkez Yönetim Kurulu üyeliğine319 ve 13
Haziran 1936 tarihinde Çocuk Esirgeme Kurumu Umumi Kongresi’nde bu kurumun
Umumi Merkez Heyeti azalığına seçilmiştir320 Üçüncü Türk Dil Kurultayı’nda
Tüzük Komisyonu’nda da görev yapmıştır.321 VI. ve VII. dönemlerde de
Erzurum’dan milletvekili seçilen Nakiye Elgün, Topkapı Fakirlere Yardım Kurumu
başkanlığı yapmıştır. 23 Mart 1954 tarihinde vefat etmiştir.322
i) Fakihe Öymen
1900’de İşkodra’da doğmuştur. Babası İstanbullu bir zabit olan İsmail Efendi,
annesi Azize Hanım’dır. Mehmet Edip Bey’le evlenmiştir. Bir çocuk annesidir.323
İlköğrenimini İstanbul’da Koca Mustafa Paşa İlk Mektebi’nde, orta
öğretimini sınavla girdiği İstanbul Kuz Muallim Mektebi’nde, yüksek öğrenimini de
İstanbul Dârülfünunu’nda Coğrafya şubesinde yapmıştır. 1922’de Kandilli Kız Lisesi
Coğrafya öğretmenliğine atanmıştır. 1923’te Bursa Kız Muallim Mektebi’nde Tarih,
317 Ulus, “Kadın Esirgeme Kurumu Dün Yıllık Toplantısını Yaptı”, 25 Mart 1935. 318 Kurun, “Dünya Kadınlar Kongresi Başladı”, 19 Nisan 1935. 319 Ayın Tarihi, S.18, Ankara, Haziran 1935, s.137. 320 Ulus, “Çocuk Esirgeme Kurumu Umumi Kongresi Dün toplandı”, 14 Haziran 1936. 321 Üçüncü Türk Dil Kurultayı, s.33. 322 Güneş, a.g.e., s.273; TBMM Albümü, s.102. 323 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Fakihe Öymen”; Kurun, “Yeni Saylavlarımız”, 17 Şubat 1935; Güneş, a.g.e., s.350.
93
Coğrafya öğretmeni olmuş, bir sene sonra da aynı okulun müdür muavinliği görevine
tayin edilmiştir. 1931 yılına kadar bu iki görevi birlikte yürütmüştür. 1931’de Ankara
Türk Maarif Cemiyeti’nin Bursa’da açtığı Kız Lisesi’nde müdür olmuştur. Bu görevi
milletvekili seçilene kadar sürdürmüştür.324
8 Şubat 1935 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi tarafından milletvekili
adayı olarak gösterilmiş ve 1625 oy alarak V. dönem İstanbul milletvekili olarak
meclise girmiştir.325 Fakihe Öymen, Yedigün muhabiriyle yaptığı bir söyleşide
muhabirin milletvekili seçilmesinden dolayı memnun olup olmadığını sorması
üzerine şu cevabı vermiştir: “Bunu sormaya hacet yok. Hiç memnun olmaz mıyım,
görüyorsunuz ya bir haftadan beri daha heyecanımı dindiremedim. Ben, saylav
olacağımı hiç zannetmiyorum. Arkadaşlarım bunu umuyorlarmış. Onun içindir ki;
birdenbire karşılaştığım bu heyecan beni çok sevindirdi.”326
V. dönem boyunca Bütçe Encümeni’nde ve 327 9-16 Mayıs 1935 tarihleri
arasında toplanan Cumhuriyet Halk Partisi’nin Dördüncü Kurultayı’nda katiplik
görevlerinde bulunmuştur.328
Seçim bölgesinin sorunlarıyla da ilgilenen Öymen, 1935, 1936 ve 1937
yıllarında diğer İstanbul milletvekilleriyle birlikte hazırladıkları raporlarda Türkler
324 TBMM Arşivi, Özgeçmiş, “Fakihe Öymen”; Musa, “Saylav Fakihe Bursa Muhabirimize Hayatını Anlatıyor”, Yedigün Mecmuası, C.IV, S.2, N.104, 6 Mart 1935, s.12–13; Topçuoğlu, a.g.e., s.52; Kurun, “Yeni Saylavlarımız”, 17 Şubat 1935. 325 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Fakihe Öymen”. 326 Musa, a.g.m., s.13. 327 TBMM Yıllık, D.V, İ.F, Ankara, 1936, s.148; TBMM Yıllık, D.V, İ.2, Ankara, 1938, s.154; TBMM Yıllık, D.V, İ.3, Ankara, 1939, s.175; TBMM Yıllık, D.V, İ.4, Ankara, 1939, s.108. 328 Cumhuriyet Halk Partisi Dördüncü Büyük Kurultayı Görüşmeleri Tutalgası (9–16 Mayıs 1935), Ankara, 1935, s.5.
94
arasında işsizliğin çok olmasından dolayı Türklere ait olmayan mağazalarda hiç
olmazsa yarı yarıya Türklerin çalıştırılması gerektiğinden, devlet memurlarının
işlerini yavaş yaptıkları ve halka kötü davrandıkları için halkın memnun
olmadığından, İstanbul’da okul sayısının artırılarak eğitim seviyesinin
yükseltilebileceğinden, eski dönemlere ait tarihi eserlerin turizme kazandırılmasıyla
bolca gelir elde edilebileceğinden, İstanbul’da balıkçılığın gelişmesi için vergilerin
düşürülmesi gerektiğinden ve halkın kültür seviyesinin yükseltilmesi için İstanbul’un
farklı yerlerinde Halkevleri’nin açılmasının yararlı olacağından bahsetmişlerdir.
Ayrıca bu raporlarda İstanbul’daki Kadıköy, Şişli, Şehremini, Beşiktaş, Beyoğlu ve
Eminönü’deki Halkevleri’nin çalışmalarından, ekonomik durumlarından ve halka
yaptıkları hizmetlerden ayrıntılı bir şekilde bahsedilmiştir.329
1936 yılında toplanan Üçüncü Türk Dil Kurultayı’nda Gramer-Sentaks
Komisyonu’nda başkan olarak çalışmıştır.330
VI. ve VII. Dönemlerde de İstanbul’dan, VIII. dönemde ise Ankara’dan
milletvekili seçilen Fakihe Öymen, 6 Nisan 1983 tarihinde vefat etmiştir.331
329 Cumhuriyet Arşivi, Dosya No, 490.01/725.4841; 490.01/662.217.1. 330 Üçüncü Tük Dil Kurultayı, s.31,345. 331 Güneş, a.g.e., s.350; TBMM Albümü, s.104.
95
k) Benal Nevzat İştar Arıman
1903’de İzmir’de doğmuştur. Babası İzmir’in ünlü gazetecisi ve
Jöntürklerden Tevfik Nevzat, annesi Cemile Hanım’dır. 1936 yılında Singer Umum
Müdürü Neşet Arıman’la evlenmiş ve bu evlilikten bir çocuğu dünyaya gelmiştir.332
Adana Hapishanesi’nde cezasını çekmesi kararlaştırılan Tevfik Nevzat, 17
Mayıs 1905 günü, mahkûmiyetinin bitmesine üç ay kala hapishanede öldürülerek
olaya intihar süsü verilmiştir. Babası öldüğünde çok küçük olan Benal, annesinin
isteği ile bu yıllarda şiirle tanışmış ve milli piyeslerde rol almıştır. İlköğrenimini
İzmir’in ünlü eğitimcisi Yusuf Rıza Efendi’nin kurduğu Bedreka-yı İrfan adlı özel
bir okulda, orta tahsilini de İzmir Dame de Slom Fransız okulunda tamamlamıştır.
1922’de Paris’te Sorbonne Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne girmiş ve burayı dört
yılda bitirmiştir. Yüksek öğrenimi sırasında Paris’te bulunan ünlü Jöntürklerden olan
amcası Refik Nevzat, Benal Nevzat’a yardımcı olmuştur. 1926 yılında Türkiye’ye
dönmüştür.333
Hilâliahmer (Kızılay), Himaye-i Etfâl (Çocuk Esirgeme Kurumu), Verem
Mücadele Cemiyeti, aşevleri gibi hayır derneklerinde üye olarak çalışmış, 1926’da
Cumhuriyet Halk Partisi’ne İzmir’de partinin ilk kadın üyesi olarak kaydolmuş ve
dört sene partinin Vilayet İdare Heyeti’nde üye olarak çalışmıştır. 1930 ve 1934
yılları arasında Belediye Meclisi üyeliği yapmıştır. Böylece İzmir’de Belediye 332 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Benal Nevzat İştar Arıman”; Aksoy, a.g.m., s.64; Ömer Faruk Huyugüzel, İzmir’in Fikir ve Sanat Adamları (1850–1950), Ankara 2000, s.100. 333 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Benal Nevzat İştar Arıman”; Huyugüzel, a.g.e., s.100; Aykar Alat, “Benal Nevzat Arıman’ın Hayatı ve Eserleri Üzerine Bir Araştırma”, Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ege Üniversitesi, İzmir, 1999, s.5-6.
96
Meclisi’ne seçilen ilk kadın üye olmuştur. 1932-1934 yılları arasında İzmir
Halkevi’nin Dil-Tarih-Edebiyat komitesinde çalışmıştır.334 Siyasi, sosyal ve kültürel
faaliyetlerin yanında yazı hayatını hiç ihmal etmeyen Benal Nevzat’ın 1926-1932
yılları arasında Hizmet’te, 1927-1929 yılları arasında Ahenk’te, 1927-1928 yılları
arasında Fikirler Dergisi’nde, 1929-1934 yılları arasında Anadolu’da ve 1932’de
Halkın Sesi’nde yayınlanmış şiir, hikaye, makale ve çevirileri bulunmaktadır.
1931’de Tokadîzade Şekib’in başkanlığında kurulan Edebiyat Cemiyet’inde de yer
alan Benal Nevzat’ın az sayıda olmakla birlikte İzmir basınında 1934 sonrasında şiir
ve makale yayınlamıştır.335
1934’te kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildikten sonra
milletvekili olacak kadınlar belirlenirken Atatürk, siyasi faaliyetlerini yakından
izlediği Benal Nevzat için: “Şair Tevfik Nevzat Bey’in şair kızını milletvekili intihap
edeceksiniz.”336 demiştir. Bu sözler üzerine 8 Şubat 1935 seçimlerinde Cumhuriyet
Halk Partisi tarafından milletvekili adayı olarak gösterilmiş ve 1155 oy alarak V.
dönem İzmir milletvekili olarak TBMM’ye girmiştir.337 V. dönem boyunca İktisat
Encümeni’nde görev yapmıştır.338
Seçim bölgesinin sorunlarıyla da yakından ilgilenen Benal Nevzat Arıman,
diğer İzmir Milletvekilleri ile birlikte 1935, 1937 ve 1938 yıllarında raporlar
334 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Benal Nevzat İştar Arıman”; Aksoy, a.g.m., s.63-64; Alat, a.g.t., s.6-7. 335 Huyugüzel, a.g.e., s.101; Alat, a.g.t., s.9. 336 Aksoy, a.g.m., s.63. 337 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Benal Nevzat İştar Arıman”. 338 Ulus, “Kamutayın Dünkü Toplantısında Kabineye Güvenini Bildirdi”, 8 Mart 1935; Kurun, “Büyük Millet Meclisinde Encümen Seçimleri Yapıldı”, 10 Kasım 1936; TBMM Yıllık, D.V, İ.3, Ankara, 1939, s.498; Ulus, “Kamutayın Dünkü İçtimaında Encümenler Seçimi Yapıldı”, 8 Kasım 1938.
97
hazırlamıştır.Bu raporlarda İzmir’de kurulan çocuk kamplarının çok yararlı
olmasından dolayı yurdun her tarafında bu tür kampların açılmasının faydalı
olacağından, Bergama, Selçuk ve İzmir’deki tarihi eserlerin çok fazla turist çekmesi
nedeniyle, buraların turizm açısından geliştirilmesinin ülke ekonomisine önemli
katkılar sağlayacağından, kimsesiz çocukların toplanarak eski Darüleytamlar tarzında
okullarda okutularak ülkenin hizmetine kazandırılabileceklerinden, bölgede sıtma
gibi vs. hastalıklarla mücadele edilmesi gerektiğinden, zirai sanayiyi geliştirmeye
çok önem veren II. Beş Yıllık Sanayi Planı için gerekli olan hammaddenin burada
çok fazla bulunduğundan, Kültür Park ve Arsıulusal İzmir Fuarı’nın şehrin gelişmesi
için çok faydalı olduğundan bahsedilmiştir. Ayrıca bu raporlarda İzmir’deki tarım
ürünlerinin miktarları, satış fiyatları ve köylülerin ekonomik durumları hakkında da
ayrıntılı bilgiler verilmiştir.339
25 Mayıs 1935’te Türk Hava Kurumunun 6. Kurultay’ında sekreterlik
görevinde bulunmuştur.340 24-31 Ağustos 1936 tarihleri arsında toplanan Üçüncü
Türk Kurultayı’nda Bütçe Komisyonu’nda başkanlık görevinde bulunmuştur.341
VI., VII. ve VIII. dönemlerde de İzmir’den milletvekili seçilen Benal Nevzat,
Fransızca ve Rumca bilmektedir. Kara Osman (1973) adlı bir piyes, Aytım (1974)
adlı bir şiir kitabı yayınlanmıştır.342
339 Cumhuriyet Arşivi, Dosya No: 490.01/725.4841; 490.01/662.217.1. 340 Ayın Tarihi, S.18, Ankara, Haziran 1935, s.22–23. 341 Üçüncü Türk Dil Kurultayı, s.32,351. 342 Güneş, a.g.e., s.368; Huyugüzel, a.g.e., 102; Alat, a.g.t., s.9.
98
Arıman, 30 Kasım 1984’te Milliyet Gazetesi’nde çıkan bir röportajında
kadınların meclisteki temsil durumlarıyla ilgili olarak şunları söylemiştir: “Kadını
bugün zorla Meclis’e alıyorlar. Bakan bile yapmıyorlar. Onun için Türk kadını çok
çalışmalı, mücadele etmelidir. Atatürk bir gün bana: ‘Mecliste kaç kadın var?’ diye
sormuştu. ’18.’ dedim. “Daha çok çalışın da bunu duble edin.’ dedi. ‘Çalışıyoruz
efendim.’ dedim. Oysa Atatürk yaşasaydı bu sayı ancak onunla iki misline, üç misline
çıkabilir.”343 Yine bu konuyla ilgili “Çağ atladığını iddia eden bir rejimde Türk
kadını bir elin parmağı kadar Meclis’te temsil edilmektedir. Eskiye oranla büyük bir
gerileme var. Belediye Meclis üyeliklerinde hiç kadın yok. İl Genel Meclisleri
tamtakır. Kadın bakan yirmi yılda bir tane çıkmakta. Bu çağdışı bir görünümdür.
2000’li yıllarda Meclis’in en az yarısı kadın olmalı.”344 diyerek kadınların mecliste
az temsil edilmesini eleştirmiştir.
Arıman, cenaze evraklarında belirtildiğine göre kalp yetmezliğinden, kızının
söylediğine göre de belinin kırılmasına bağlı olarak 19 Temmuz 1990 tarihinde vefat
etmiştir.345
l) Ferruh Güpgüp
1891’de Kayseri’de doğmuştur. Gübgüboğlu adıyla tanınan bir aileden
gelmektedir. Babası, Türk Sanat Musikisi bestekârlarından Ahmet Mithat Bey,
343 Pınar Türenç, “Sakallı Şeyhler Elimizi Sıkmazdı”, Milliyet , 30 Kasım 1984. 344 Aksoy, a.g.m., s.64. 345 Alat, a.g.t., s.10.
99
annesi Talia Hanım’dır. Süreyya Bey’le evlenmiş ve bu evlilik 1920’de boşanmayla
sonuçlanmıştır.346
İlkokuldan sonra özel eğitim görmüştür. Çocukluğu daha çok Kayseri’de
geçmiş ve babasının mutasarrıf olması dolayısıyla Gümüşhane’de bulunmuştur.
Uzmanlık alanı musiki, biçki ve dikiştir. Ahmet Mithat Bey’in Şam Valiliği’nden
emekli olarak İzmir’e gitmesi ve orada yerleşmek istemesi üzerine Kayseri’de
bulunan aile oraya doğru yola çıktıklarında Uluşkışla’dan bindikleri tren Konya
yolunda sabotaja uğramıştır. Annesi ve 26 yaşındaki ağabeyi Feridun bu kaza
sırasında yaşamlarını yitirmişlerdir. Ferruh Hanım ise yaralı olarak kurtulmuştur.
Konya Askeri Hastanesi’nde gördüğü altı aylık tedaviden sonra babasıyla İzmir’e
yerleşmiştir. İzmir’in işgalinden sonra yeniden Kayseri’ye dönmüşlerdir. Kendisi
biçki-dikiş konusunda yoğun bir bilgiye sahip olduğundan hem çevresindeki
kadınları eğitmiş ve Bağımsızlık Savaşı içinde bulunduğundan hem de Kayserili
hanımlarla el ele vererek cepheye yollanmak üzere giyim eşyası sağlanmasında
yoğun çaba harcamıştır.347 Kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme halkı
verilince Cumhuriyet Halk Partisi’nin Kayseri Vilayet İdare Heyeti ile Belediye
Meclis üyeliğinde bulunmuştur.348
8 Şubat 1935 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi tarafından milletvekili
adayı olarak gösterilmiş ve 690 oy alarak V. dönem Kayseri milletvekili olarak
346 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Ferruh Güpgüp”; Güneş, a.g.e., 434; Kurun, “Yeni Saylavlarımız”, 20 Şubat 1935. 347 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Ferruh Güpgüp”; Güneş, a.g.e., 434; Kurun, “Yeni Saylavlarımız”, 20 Şubat 1935. 348 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Ferruh Güpgüp”; Kurun, “Yeni Saylavlarımız”, 20 Şubat 1935.
100
meclise girmiştir.349 Dönem boyunca Divan-ı Muhasebat Encümeni’nde
çalışmıştır.350 İstanbul’da toplanan 12. Uluslararası Kadın Kongresi’ne katılmıştır.351
Seçim bölgesinin sorunlarıyla da ilgilenen Ferruh Gübgüp, Kayseri ile ilgili
1935 yılında hazırladığı raporda şehirde hayvan kesiminin çok fazla olmasından
dolayı fenni bir mazbataya ihtiyaç duyulduğundan ve şehrin yakınından geçen
suların değişik hastalıklara neden olmasından dolayı bu sorunla ilgili önlem alınması
gerektiğinden bahsetmiştir.352
Arapça ve Farsça bilen, Türk Sanat Musikisi eğitimi gören Ferruh Güpgüp,
piyano çalmayı biliyordu. Son yıllarını İstanbul Moda’da geçirmiştir. 18 Nisan
1951’de vefat etmiştir.353
m) Bahire Bediz Morova Aydilek
1897’de Bosna’da doğmuştur. Babası Hasbi Bey, annesi Esma Hanım’dır.
Evli olup bir çocuğu vardır.354
İlk ve ortaöğrenimini Bolu’da tamamlamıştır. Bolu Kız Sanat Mektebi’nde
resim öğretmenliği yapmıştır. 1927 yılında gözlerindeki bir rahatsızlık nedeniyle
349 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Ferruh Güpgüp”. 350 Ulus, “Kamutayın Dünkü Toplantısında Kabineye Güvenini Bildirdi”, 8 Mart 1935; Kurun, “Büyük Millet Meclisinde Encümen Seçimleri Yapıldı”, 10 Kasım 1936; TBMM Yıllık, D.V, İ.3, Ankara, 1939, s.500; Ulus, “Kamutayın Dünkü İçtimaında Encümenler Seçimi Yapıldı”, 8 Kasım 1938. 351 Kurun, “Dünya Kadınlar Kongresi Başladı”, 19 Nisan 1935. 352 Cumhuriyet Arşivi, Dosya No: 490.01/725.4841. 353 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Ferruh Güpgüp”; Güneş, a.g.e., s.435. 354 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Bahire Bediz”.
101
öğretmenlik görevini bırakmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi ve Halkevi’nde hizmetler
vermiştir. Bolu Belediye Meclisi üyeliği yapmıştır.355
1934 yılında Atatürk ‘ün Bolu’ya teşrifleri sırasında tanınmışlar arasında yer
alan Bahire Hanım Atatürk’ün dikkatini çekmiş ve Atatürk onun adını “Bediz”
olarak değiştirmiştir.356 8 Şubat 1935 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından milletvekili adayı olarak gösterilmiş ve 1352 oy alarak V. dönem Konya
milletvekili olarak meclise girmiştir.357
V. dönem boyunca Gümrük ve İnhisarlar Encümeni’nde çalışmıştır.358
İstanbul’da toplanan 12. Uluslararası Kadın Kongresi’ne de katılmıştır.359
Seçim bölgesinin sorunlarıyla ilgilenmeyi ihmal etmeye Bediz Aydilek,
Konya ile ilgili 1935 yılında hazırladığı raporda Konya Ovası’nın en büyük sorunu
olan sulama probleminin çözülebilmesi için Beyşehir Gölü’nden kanallar yardımı ile
bir an evvel suyun getirilmesi gerektiğinden, Konya’nın ekonomik durumunun
düzeltilmesi için şose veya demiryolu ile Ankara’ya bağlanmasının lazım
geldiğinden, köylülerin resmi işleriyle ilgili sorunlarının giderilmesi için haftanın
belli günlerinin sadece köylülere ayrılmasının uygun olacağından, bakımsız olan
tarihi eserlerin onarılmasının tarihi korumak açısından önemli olduğundan ve halka
355 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Bahire Bediz”. 356 Cahit Dinçtürk, Bolu’dan Yetişenler, Bolu, 1987, s.98. 357 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Bahire Bediz”. 358 Ulus, “Kamutayın Dünkü Toplantısında Kabineye Güvenini Bildirdi”, 8 Mart 1935; Kurun, “Büyük Millet Meclisinde Encümen Seçimleri Yapıldı”, 10 Kasım 1936; TBMM Yıllık, D.V, İ.3, Ankara, 1939, s.502; Ulus, “Kamutayın Dünkü İçtimaında Encümenler Seçimi Yapıldı”, 8 Kasım 1938. 359 Kurun, “Dünya Kadınlar Kongresi Başladı”, 19 Nisan 1935.
102
kötü davranan memurların cezalandırılmasının şart olduğundan bahsetmiştir.360
Türkiye’de kadın haklarının sağlanması konusunda çok çalışmış olan Bahire Bediz
Hanım Atatürk’ün ölüm günü olan 10 Kasım 1938 tarihinde vefat etmiştir.361
n) Mihri Pektaş
1895’te bu Bursa’da doğmuştur. Babası Yusuf Bahattin Bey, annesi İclâl
Hanım’dır.1917’de Robert Koleji Türkçe şubesi şefi Hüseyin Pektaş’la evlenmiş ve
bu evlilikten iki çocuğu olmuştur.362
İlköğrenimini Zühtü Paşa Mektebi’nde görmüş ve buradan 1907’de mezun
olmuştur. 1908 yılında girdiği Amerikan Kız Koleji’nden 1916’da mezun olmuştur.
1916-1918 yılları arasında Amerikan Koleji’nde Türkçe öğretmenliği, 1920-1921
yılları arasında Bezm-i Alem Kız Lisesi’nde İngilizce öğretmenliği, 1923-1935
yılları arasında Robert Koleji’nde de İngilizce öğretmenliği yapmıştır.363 Kadıköy
Fukaraperver Cemiyeti’nde, Himaye-i Etfal’de ve Hilâliahmer’in hastabakıcılık
kolunda çalışmıştır.364
8 Şubat 1935 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi tarafından milletvekili
adayı olarak gösterilmiş ve 785 oy olarak V. dönem Malatya milletvekili olarak
360 Cumhuriyet Arşivi, Dosya No: 490.01/725.4841. 361 Dinçtürk, a.g.e., s.98. 362 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Mihri Pektaş”; Nebioğlu, a.g.a., s.516. 363 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Mihri Pektaş”; Nebioğlu, a.g.a., s.516. 364 Cumhuriyet, “Müstakil ve Kadın Namzetler”, 6 Şubat 1935; Kurun, “C.H.Fırkasınca Gösterilen Kadın Saylav Namzetlerinin Hal Tercümeleri”, 6 Şubat 1935; Milliyet, “Yeni Saylavlar Cuma Günü Memleketin Her Tarafında Seçilmiş Olacaklar”, 6 Şubat 1935.
103
meclise girmiştir.365 V. dönem boyunca Kütüphane Encümeni’nde görev
yapmıştır.366
Seçim bölgesinin sorunlarıyla da ilgilenen Mihri Pektaş, Malatya
milletvekilleri ile birlikte 1935 yılında bir rapor hazırlamıştır. Bu raporda Malatya’ya
bir çimento fabrikası, pamuk ıslah istasyonu ve numune hastanesinin açılmasının
gerekli olduğundan, bölgede değişik yerlere yeni okulların açılmasının eğitime
büyük katkı sağlayacağından ve şehrin sulama probleminin çözülmesinin lazım
geldiğinden bahsedilmiştir. Ayrıca Malatya’nın ilçelerindeki önemli sorunlar
hakkında da bilgiler vermiştir.367
İstanbul’da toplanan 12. Uluslararası Kadın Kongresi’ne katılan Mihri
Pektaş, burada 22 Nisan 1935 tarihinde yaptığı konuşmada I. Dünya Savaşı’ndan
sonra insanların barışı korumaya çalıştıklarından, yaklaşan savaştan dolayı barışın
korunması için daha çok çalışılması gerektirdiğinden, barışın korunması için bütün
ulusların elbirliği ile çalışmasının şart olduğundan ve Türkiye’nin barışı sağlamak
için Balkan Paktı’nı kurduğundan bahsetmiştir.368 Ayrıca 1936 yılında düzenlenen
Üçüncü Türk Kurultayı’nda Güneş-Dil Teorisi ve Dil Karşılaştırmaları
Komisyonu’nda görev yapmıştır.369
365 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Mihri Pektaş”. 366 Ulus, “Kamutayın Dünkü Toplantısında Kabineye Güvenini Bildirdi”, 8 Mart 1935; Kurun, “Büyük Millet Meclisinde Encümen Seçimleri Yapıldı”, 10 Kasım 1936; TBMM Yıllık, D.V, İ.3, Ankara, 1939, s.504; Ulus, “Kamutayın Dünkü İçtimaında Encümenler Seçimi Yapıldı”, 8 Kasım 1938. 367 Cumhuriyet Arşivi, Dosya No: 490.01/725.4841. 368 Kurun, “Dünya Kadınlarının Dünkü Toplantısı”, 23 Nisan 1935. 369 Üçüncü Türk Dil Kurultayı, s.30.
104
VI. ve VII. dönemlerde de Malatya’dan milletvekili seçilen Pektaş, İngilizce
ve Fransızca bilmektedir. Ramzey’in Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası adlı eserinin
Türkçe’ye çevirmiştir.370 1946-1961 yılları arasında Robert Koleji’nde öğretmenlik
yapmış ve bu görev sırasında 1947-1950 yılları arasında Birleşmiş Milletlerde Kadın
Hakları Komisyonu’nda Türkiye delegesi olarak yer almıştır. 4 Temmuz 1979’da ise
vefat etmiştir.371
o) Meliha Ulaş
1901’de Sinop’ta doğmuştur. Babası İstanbullu bir doktor olan Hüseyin
Kâmil Bey, annesi Fatma Ulviye Hanım’dır. Sinir Hastalıkları Uzmanı Dr. Halid
Hulisi Bey’le evlenmiştir. Çocuğu yoktur.372
Okula gitmeden okuma yazmayı öğrenmiş olan Meliha Hanım, ilkokulu
İstanbul Küçük Mustafa Paşa İnas Rüştiyesi’nde okumuştur. Orta ve lise öğrenimini
Kız Sanayi Mektebi’nde tamamlamış ve 1914’te sınavla Dârülfünun’un Edebiyat
şubesine girmiştir. 1917’de üniversiteyi “çok iyi” derece ile bitirmiş ve 1 Eylül
1917’de İstanbul Selçuk Hatun Kız Sanayi Mektebi Coğrafya öğretmenliğine
atanmıştır. 1919’da Kandilli İnas Sultanisi Edebiyat öğretmenliğine nakledilmiş ve
1923’te terfien Bezmiâlem Sultanisi Türkçe ve Edebiyat öğretmenliğine geçmiştir.
Buradaki ders saatlerinin ağır gelmesinden dolayı görevinden istifa ederek
Arnavutköy Amerikan Koleji’ne girmiştir. Bu kolejde üç yıl hazırlık sınıflarında
370 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Mihri Pektaş”; Güneş, a.g.e., s.525; TBMM Albümü, s.108. 371 Nebioğlu, a.g.a., s.516; Güneş, a.g.e., s.525. 372 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Meliha Ulaş”; Kurun, “Samsun Saylavı Meliha Ulaş”, 1 Mart 1935.
105
Türkçe öğretmenliği, lisans kısmında da öğrencilik yaparak İngilizcesini ilerletmiştir.
Eşinin şark görevi nedeniyle, Erzurum’da henüz açılmamış olan Kız Muallim
Mektebi Edebiyat öğretmenliği ve başmuavinliğine 31 Mayıs 1928’de atanmıştır. Bu
görevi 5 yıl sürdürmüş, 1 Eylül 1933 tarihinde Samsun Lisesi Edebiyat öğretmenliği
görevine atanmıştır. Bu görevde iken milletvekili seçilmiştir. Ayrıca Samsun’da ilk
açılan Kadınlar Esirgeme Kurumu’nda da başkanlık yapmıştır.373
8 Şubat 1935 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Fırkası tarafından milletvekili
adayı olarak gösterilmiş ve 706 oy alarak V. dönem Samsun milletvekili olarak
meclise girmiştir.374 Milletvekili seçildikten sonra Kurun Gazetesi muhabiriyle
yaptığı bir söyleşide meclise seçilen ilk kadın üyelerden biri olduğu için çok
mutluluk duyduğunu ve Samsun halkının seçimde onu desteklemesinden dolayı çok
memnun olduğunu dile getirmiştir. Aynı söyleşide milletvekili olarak mecliste
yapmak istedikleriyle ilgili olarak şunları söylemiştir: “Cumhuriyet rejiminin, büyük
şefimiz Atatürk’ün yüce inkılâplarından sonra kadınlara siyasal haklarının
verileceğini bekliyorduk. Türk kadınının bu yeni alanda da vazifesini yüz aklığıyla
başaracağına inanıyoruz. Bütün varlığımla fıkra prensiplerine, amaçlarına uygun
bir şekilde, ulusuma en faydalı bir tarzda çalışacağım… Mecliste kültür işleriyle
daha yakından uğraşacağım, orta mekteplerin çoğaltılmasına, liseyi takip edemeyen
çocukların kabiliyetlerine göre sanat mektepleri açılmasına çalışacağım.”375
373 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Meliha Ulaş”; Kurun, “Samsun Saylavı Meliha Ulaş”, 1 Mart 1935. 374 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Meliha Ulaş”. 375 Kurun, “Samsun Saylavı Meliha Ulaş”, 1 Mart 1935.
106
V. dönem boyuca mecliste Arzuhal Encümeni’nde katiplik görevi
yapmıştır.376 09-16 Mayıs 1935 tarihleri arasında toplanan Cumhuriyet Halk
Partisi’nin Dördüncü Büyük Kurultayı’nda Dilek Komisyonu’nda çalışmıştır.377
İstanbul’da toplanan 12. Uluslararası Kadın Kongresi’ne de katılmıştır.378
Meliha Ulaş seçim bölgesinin sorunlarıyla da ilgilenmiş ve Samsun
milletvekilleri ile 1935 yılında bir rapor hazırlamıştır. Bu raporda Samsu Halkevi’nin
iyi çalışabilmesi için elemana ihtiyaç duyulduğundan, Çarşamba’ya da bir
Halkevi’nin açılmasının çok yararlı olacağından, Kızılırmak, Yeşilırmak deltaları ile
Çarşamba ve Bafra ilçelerinde çeşitli hastalıklara neden olan bataklıkların
kurutulmasının gerekli olduğundan, Çarşamba-Samsun Demiryolu’nun Terme, Ünye
ve diğer yönden Bafra’ya kadar uzatılmasının çok faydalı olacağından, Samsun’a
mendirek ve liman yapılmasıyla şehrin ekonomik yönden canlanabileceğinden ve
bölgede okula çok fazla ihtiyaç duyulduğu için şehrin değişik yerlerinde yeni
okulların açılmasının gerekli olduğundan bahsedilmiştir.379
İngilizce ve Fransızca bilen Ulaş, VI. dönemde de Samsun milletvekili olarak
seçilmiştir. 17 Şubat 1942’de vefat etmiştir.380
376 TBMM Yıllık, D.V, İ.F, Ankara, 1936, s.147; TBMM Yıllık, D.V, İ.2, Ankara, 1938, s.151; TBMM Yıllık, D.V, İ.3, Ankara, 1939, s.173; TBMM Yıllık, D.V, İ.4, Ankara, 1939, s.106. 377 Cumhuriyet Halk Partisi Dördüncü Büyük Kurultayı, s.6. 378 Kurun, “Dünya Kadınlar Kongresi Başladı”, 19 Nisan 1935. 379 Cumhuriyet Arşivi, Dosya No: 490.01/725.4841. 380 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Meliha Ulaş”; Güneş, a.g.e., s.629.
107
ö) Esma Nayman
1899’da İstanbul’da doğmuştur. Babası Hasip Bey, annesi Melek Hanım’dır.
Süleyman Zihni Bey’le evli olup, iki çocuğu vardır.381
Eğitimini hususi Fransız Mektebi’nde ve hususi hocalarla yapmıştır. İngilizce
ve Rumca bilen Nayman, lise mezunudur. 1917’den 1924 senesine kadar Bezmiâlem
Kız Lisesi’nde Fransızca öğretmenliği yapmıştır. 1927’de Adanalı Avukat Zihni
Bey’le evlenerek Adana’ya yerleşmiştir. Adana’da Belediye Meclis üyeliği ve
Belediye Katipliği görevlerinde bulunmuştur.382
Türk kadınına milletvekili seçilme hakkı verildiği zaman Esma Nayman’ın
adını Muzaffer Göker Atatürk’e bildirmiş ve Atatürk, Esma Nayman hakkında
inceleme yapmıştır. Süreyya Özgeevren’in yaptığı inceleme sonucu Esma Hanım’ın
milletvekili olması uygun görülmüştür.383
8 Şubat 1935 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi tarafından milletvekili
adayı olarak gösterilmiş ve 751 oy olarak V. dönem Seyhan milletvekili olarak
meclise girmiştir.384 Dönem boyunca İktisad Encümeni’nde üye, Maliye
Encümen’inde de katip olarak görev yapmıştır. Ayrıca Mazbataları Tetkik Muvakkat
Encümeni’nde görev almıştır.385 12 Eylül 1938 tarihinde Cenevre’de toplanan
381 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Esma Nayman”; Güneş, a.g.e., s.639. 382 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Esma Nayman”. 383 Güneş, a.g.e., s.639. 384 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Esma Nayman”. 385 TBMM Yıllık, D.V, İ.F, Ankara, 1936, s.204; TBMM Yıllık, D.V, İ.2, Ankara, 1938, s.390; TBMM Yıllık, D.V, İ.3, Ankara, 1939, s.508; TBMM Yıllık, D.V, İ.4, Ankara, 1939, s.130.
108
Milletler Cemiyeti Mutad Asamblesi’ne hükümeti temsil etmek üzere gönderilen
heyet içinde Esma Nayman’da yer almıştır. 386
İstanbul’da düzenlenen 12. Uluslararası Kadın Kongresi’ne katılan Nayman,
bu kongrede 22 Nisan 1935 tarihinde uzun bir konuşma yapmıştır. Bu konuşmasında
büyük harbin bitmesinden altı yıl geçmesine rağmen Avrupa’nın bir huzur
bulamadığından, Avrupa’da savaş tehlikesinin belirdiğinden, insanların önünde savaş
ya da barış seçeneklerinden birinin durduğundan, Avrupa’da bir savaş çıkarsa bunun
felaketle sonuçlanacağından ve insanların akıllarını başlarına alarak barış içinde
yaşamaları gerektiğinden bahsetmiştir. Türkiye’nin herhangi bir savaşta kendisini
koruyacağını ise şu sözlerle dile getirmiştir: “Herhalde bizim sebebiyet
vermeyeceğimiz bir harp vukuunda, bahusus müstakbel neslimizin saadeti, istirahatı,
istikbalimiz ve varlığımıza karşı vâki olacak bir taarruz önünde bütün kuvvetimizle
müdafaaya hazırız.”387
24-31 Ağustos 1936 tarihleri arasında toplanan Üçüncü Türk Dil
Kurultayı’nda, Kurultayı’n sekreterliği görevini yapmış ve ayrıca bu kurultayda
Güneş-Dil Teorisi ve Dil Karşılaştırmaları Komisyonu’nda çalışmıştır.388 1946’da
Anadolu Ajansı’nda Fransızca, İngilizce mütercimliği yapmıştır. 1959 yılında
Milletlerarası Kadınlar Konseyi üyeliği, Türkiye Kadınlar Konseyi Genel
Sekreterliği yapmıştır. 7 Aralık 1967’de vefat etmiştir.389
386 Cumhuriyet Arşivi, Dosya No: 980.18.01.02.84-79.7; 980.18.01.02.84.89.10; 18/401.47.1938; 18/401.44.1938. 387 Kurun, “Dünya Kadınlarının Dünkü Toplantısı”, 23 Nisan 1935; Ayın Tarihi, S.17, Ankara, Mayıs 1935, s.40–42. 388 Üçüncü Türk Dil Kurultayı, s.5,30,342–343. 389 Güneş, a.g.e., s.641.
109
p) Hatice Sabiha Görkey
1888’de Üsküdar’da doğmuştur. Babası Hacı İsmail, annesi Ayşe Hanım’dır.
Edirne Erkek Öğretmen Okulu Müdürü Kemal Görkey’le evlenmiştir. Bu evlilikten
bir çocuğu olmuştur.390
Küçük yaşta babasını kaybedince, annesi Ayşe Hanım, dikiş öğretmenliği
yaparak çocuklarını okutmuştur. 1903’te Üsküdar Kız Sanayi Mektebi’nden, 1906’da
İstanbul Dârülmuallimâtı’ndan mezun olmuştur. Hem çalışıp, hem de Dârülfünun’da
riyaziye (matematik) bölümünde okumuş ve bu okuldan 1917’de “pekiyi” dereceyle
mezun olmuştur. Dârülfünun’dan mezun olan ilk beş kız öğrenciden biridir.391
31 Ocak 1907’de Molla Gürani İnâs Rüştiyesi’nde Nakış öğretmenliği ile
çalışma hayatına atılmıştır. 15 Mart 1908’de Üsküdar Kız Sanayi Mektebi nakış, 10
Ekim 1917’de Kadıköy Numune Rüştiyesi, 1 Ocak 1912’de Üsküdar Kız Sanayi
Mektebi, 1 Ocak 1914’de Açık Türbe İnâs Mektebi, 14 Ekim 1914’de Mal Hatun
İnâs Mektebi öğretmenliği yapmıştır. Bir yandan da Darülfünun’daki derslerine
devam etmiştir. 24 Eylül 1917’de Bursa Dârülmuallimât muavinliği ve ulûmu
riyaziye öğretmenliğine atanmıştır. İzinli olarak İstanbul’a gidip görevine geri
dönmemesi dolayısıyla müstafi sayılmıştır. 15 Şubat 1919’da Edirne Kız Muallim
Mektebi müdür muavinliğine ve Riyaziye öğretmenliğine atanmıştır. Bu görevini 9
390 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Sabiha Görkey”; Perihan Ergun Turgut, Cumhuriyet Aydınlanmasında Öncü Kadınlarımız, İstanbul, 1997, s.111-112. 391 Turgut, a.g.e., s.111; Kurun, “C.H.Fırkasınca Gösterilen Kadın Saylav Namzedlerinin Hal Tercümeleri”, 6 Şubat 1935; Son Posta, “Müstakil Namzedlerin Sayısı Gittikçe Artıyor”, 6 Şubat 1935; Akşam, “Kadın Saylav Namzedleri”, 6 Şubat 1935; Cumhuriyet, “Müstakil ve Kadın Namzedler”, 6 Şubat 1935.
110
Eylül 1922’ye kadar sürdürmüştür. 1 Ekim 1922-15 Eylül 1923 tarihleri arasında
açıkta kalmıştır. 16 Eylül 1923-17 Ekim 1923 tarihleri arasında Adana Kız Muallim
Mektebi’nde Riyaziye öğretmenliği yapmıştır. 25 Ekim 1925 ile 31 Ağustos 1933
tarihleri arasında Sivas Kız Muallim Mektebi Riyaziye öğretmenliği, 1 Eylül 1933-
28 Şubat 1935 tarihleri arasında Tokat Orta Mektep Riyaziye öğretmenliği görevinde
bulunmuştur.392
8 Şubat 1935 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi tarafından milletvekili
adayı olarak gösterilmiş ve 873 oy alarak V. dönem Sivas milletvekili olarak meclise
girmiştir.393 Dönem boyunca Dahiliye Encümeni’nde çalışmıştır. Ayrıca Mazbataları
Tetkik Muvakkat Encümeni’nde, Kara Avcılığı Kanunu Ek Kanun Teklifi için
kurulan muvakkat encümeninde, Fevzi Paşa ile Diyarbakır Demiryolu’nun açılma
törenine katılacak heyette görev almıştır.394
Fransızca bilen Hatice Sabiha Görkey, seçim sonrasında 2 Nisan 1939’da
isteği ile emekliğe ayrılmıştır. 22 Kasım 1963’te ise vefat etmiştir.395
r) Seniha Nafız Hızal
1897’de Adapazarı’nda doğmuştur. Babası Nafız Bey, annesi Hüsniye
Hanım’dır. Hiç evlenmemiştir.396
392 Güneş, a.g.e., s.685-686. 393 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Sabiha Görkey”. 394 TBMM Yıllık, D.V, İ.F, Ankara, 1936, s.204; TBMM Yıllık, D.V, İ.2, Ankara, 1938, s.390; TBMM Yıllık, D.V, İ.3, Ankara, 1939, s.249; TBMM Yıllık, D.V, İ.4, Ankara, 1939, s.26. 395 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Sabiha Görkey”; Güneş, a.g.e., s.686; Turgut, a.g.e., s.113. 396 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Seniha Hızal”.
111
İlköğrenimini Fatih Rüştiyesi’nde yaptıktan sonra, ortaöğretimini yapmak
için Kız Sanat Mektebi’ne gitmiştir. Burayı bitirdikten sonra girdiği Dârülfünun’un
Fen Fakültesi’nden 1918 yılında mezun olmuştur. Dârülfünun’un ilk kadın
mezunlarındandır. 14 Ekim 1916-15 Eylül 1917 tarihleri arasında Dârülmuallimât-ı
Âliye Ana Mektebi Ulûmu Tabîiye öğretmenliği yapmıştır. 6 Aralık 1917-20 Kasım
1918 tarihleri arasında Dârülmuallimât’ta müdürlük görevinde bulunmuştur. 26 Mart
1919’da Erenköy İnâs Sultanisi Tabîiye, 3 Mart 1921’de Dârülmuallimât Ulûmu
Tabîiye öğretmenliği ve 22 Mart 1921’de Maarif Umum Müfettişliği’ne atanarak
Heyeti Teftişiye görevlerinde bulunmuştur. Böylece Türkiye’nin ilk kadın müfettişi
ünvanını almıştır. 27 Şubat 1923’te Kandilli Kız Orta Mektep muavinliğine ve
Terbiye Etfâl’in öğretmenliğine, 8 Kasım 1923’te İstanbul Kız Muallim Mektebi
muavinliğine, 15 Eylül 1924’te Bursa Kız Muallim Mektebi müdürlüğüne, 27 Ekim
1925’de yeniden Kız Muallim Mektebi müdür muavinliğine, 12 Aralık 1926’da
İstanbul Mıntıkası 3. Sınıf Maarif Müfettişi Umumiliği’ne, 15 Ekim 1928’de İstanbul
Selçuk Hatun Kız Sanayi Mektebi Türkçe, 1 Eylül 1929’de aynı okul Terbiye, Fizik,
Kimya, 6 Aralık 1930’da Tabîiye öğretmenliğine atanmıştır. Milletvekili seçilene
kadar 1931’de Şişli’de açtığı Yeni Türkiye adlı özel okulun müdürlüğünü
yapmıştır.397
Seniha Hızal milletvekili seçilmeden önce Cumhuriyet Gazetesi’nin
düzenlediği ankette şunları söylemiştir: “Cumhuriyet hükümetimizin her alanda 397 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Seniha Hızal”; Kurun, “C.H.Fırkasınca Gösterilen Kadın Saylav Namzetlerinin Hal Tercümeleri”, 6 Şubat 1935; Milliyet, “Yeni Saylavlar Cuma Günü Memleketin Her Tarafında Seçilmiş Olacaklar”, 6 Şubat 1935; Cumhuriyet, “Müstakil ve Kadın Namzedler”, 6 Şubat 1935; Mustafa Yazıcı, 1919’dan 2002’ye Kadar Trabzon Parlamenterleri Tarihi TBMM Albümü, Trabzon, 2002, s.68-69.
112
olduğu gibi siyasal haklarımızı da tanıması yüreğimde engin sevinçler yarattı. On
beş, yirmi yıl önce düşümüzde görmediğimiz değerlere erdik. Büyük Önder’in
gösterdiği ışıklı yolda yürümek ve yurdun dileğini ülkü yapmak, şimdiye kadar kültür
yolunda olduğu gibi, bilgimi yurda faydalı gördüğüm şeylere bezendirmek ve
başarmak isterim.”398
Cumhuriyet Halk Partisi’nce 8 Şubat 1935 seçimlerinde milletvekili adayı
gösterildiği zaman duygularını şöyle dile getirmiştir: “Fırkamızın ilk kadın saylav
namzedleri arasında beni de bulundurmasından çok memnunum. Başlıca gayem her
ne şekilde olursa olsun memleketime hizmettir. Ulus benden ne isterse onun vücuda
gelmesine çalışacağım.”399
Yapılan milletvekili seçimleri sonucunda 856 oy alarak V. dönem Trabzon
milletvekili olarak TBMM’ye girmiştir.400 V. dönemin ilk toplantı yılında Maarif
Encümen’inde üyelik, diğer üç toplantı yılında Maarif Encümen’inde katiplik
görevinde bulunmuştur. Vilayet Hususî İdareleri Kanun Lâyîhası muvakkat
encümeninde, Afyonkarahisar-Karakuyu Demiryolu Hususî Kanun Lâyîhasını,
Vilayetler Hususî İdareleri Kanun Layihasını, Spor Teşkilatı Ek Kanun Lâyîhasını,
Vilayetler Hususî İdareleri Kanun Lâyîhasını müzakere etmek için kurulan geçici
encümenlerde de görev yapmıştır.401 Ayrıca Erzincan istasyonunun işletmeye açılma
töreninde hazır bulunacak heyette de yer almıştır.402 13 Haziran 1936 tarihinde
398 Cumhuriyet, “Kadın Saylav Olursa”, 31 Ocak 1935. 399 Cumhuriyet, “Müstakil ve Kadın Namzedler”, 6 Şubat 1935. 400 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Seniha Hızal”. 401 TBMM Yıllık, D.V, İ.F, Ankara, 1936, s.205; TBMM Yıllık, D.V, İ.2, Ankara, 1938, s.199; TBMM Yıllık, D.V, İ.3, Ankara, 1939, s.223,252; TBMM Yıllık, D.V, İ.4, Ankara, 1939, s.129,142. 402 Yazıcı, a.g.e., s.69.
113
toplanan Çocuk Esirgeme Kurumu Umumi Kongresi’ne katılan Hızal, bu kurumun
Umumi Merkez Heyeti azalığı görevine seçilmiştir.403
Seniha Hızal seçim bölgesinin sorunlarıyla ilgilenmeyi ihmal etmemiştir.
Trabzon milletvekilleri ile birlikte 1935 yılında hazırladıkları raporda Trabzon
Halkevi’nin iyi çalışmaması nedeniyle buraya iyi çalışacak bir başkanın atanmasının
gerektiğinden, selüloz çıkarmaya yarayan çam ağaçlarının burada çok fazla
bulunmasından dolayı buraya bir selüloz fabrikasının açılmasının çok faydalı
olacağından, il genelinde ilkokulların sayısının çoğaltılmasına ihtiyaç
duyulduğundan ve Trabzon Limanı’nın iyileştirilmesiyle taşıma sisteminin
gelişebileceğinden bahsetmişlerdir404
Fransızca bilen Hızal, milletvekilliği sonrasında yeniden eğitim görevine
dönerek, 27 Temmuz 1939’da Maarif Vekaleti 3. Sınıf, 6 Kasım 1939’da 2.Sınıf
müfettişliğine atanarak, bu görevi 1949’a kadar sürdürmüştür. Aynı tarihte İstanbul
Beyoğlu Kız Lisesi Tabîiye öğretmeliğine atanmış ve 20 Ocak 1953’e kadar bu
görevi sürdürmüştür. Okulun adının İstanbul Atatürk Kız Lisesi olarak değiştirilmesi
dolayısıyla 3 Ekim 1954’te İstanbul Atatürk Kız Lisesi öğretmenliği görevinden
emekliği ayrılmıştır. 22 Haziran 1985’te vefat etmiştir.405
403 Ulus, “Çocuk Esirgeme Kurumu Umumi Kongresi Dün Toplandı”, 14 Haziran 1936. 404 Cumhuriyet Arşivi, Dosya No: 490.01/725.4841. 405 TBMM Arşivi, Özgeçmiş “Seniha Hızal”; Yazıcı, a.g.e., s.69.
114
C) MESELELER HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
Türk siyasi tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ilk kez yer alan ve
Türk kadınlarının öncüsü sayılan ilk kadın milletvekillerimiz seçildikleri andan
itibaren konuşmalarıyla, tutum ve davranışlarıyla Türk toplumuna örnek olmaya
çalışmışlardır. Meclise düzenli bir şekilde devam etmişler, çalışmalara katılmışlar ve
fazla aktif olmasalar da gerekli gördükleri zaman kadın hakları, eğitim, dış politika,
sağlık, kültür, ekonomi ile ilgili görüşlerini dile getiren konuşmalar yapmışlardır.
İlk kadın milletvekilleri arasında V. dönem boyunca en fazla söz alanlar
Nakiye Elgün ve Fatma Memik’tir. Benal Arıman, Huriye Öniz, Meliha Ulaş, Türkan
Baştuğ, Esma Nayman, Seniha Hızal, Ferruh Güpgüp, Mihri Pektaş ise bir veya
birkaç kez konuşma yapmışlardır.406
Kadın hakları konusunda kadın milletvekilleri mecliste görüşlerini
açıklamışlardır. Bu konuşmalarda kadın erkek bütün Türk milletinin birlikte
mücadele verdiklerini anlatan kadın milletvekillerimiz, kadınlara birçok hak
vermesinden dolayı Atatürk’e duydukları minnettarlığı dile getirmişlerdir.
1 Mart 1935 tarihinde açılan V. dönem TBMM’de yeni Hükümet
Programı’yla ilgili görüşlerini belirtmek amacıyla 7 Mart 1935’te söz alan Nakiye
Elgün: “Bugüne kadar Türk, bütün olarak her sahada yan yana, el ele çalışmıştır.
Fakat bugüne kadar Türk milletinin en yüksek, en onurlu bir mevkii olan burada ilk
406 TBMM Umumî Fihrist, D.V, Ankara, 1939, s.330-335,342,354,364-365,372,388,399.
115
defa yer almış bir kadın saylav olmak itibari ile bunu verenlere karşı duyduğumuz
hazzı ifade ederken yine bu büyük onurun içinde Türk hükümetine itimad beyan eden
arkadaşlar arasında bulunmak şerefini bize verilmiş olmasından dolayı duyduğumuz
sevinci ifade etmeye çalışırken belki de söz bulamıyorum.” dediği konuşmasında bu
güzel günleri kendisine yaşattığı için Atatürk’e sonsuz teşekkürlerini sunmuştur.407
Benal Arıman 14 Kasım 1938 tarihinde Atatürk’ün ölümünden dolayı çok
büyük bir üzüntü duyduğunu dile getirerek başladığı konuşmasında: “Yakın
zamanlara kadar peçelerin, kafeslerin arkasında, dünyayı bile görmekten menedilen,
bir sözle en ufacık bir suçla, kurduğu yuvadan, çocuklarının arasından kovulan Türk
kadınını yuvasına sahib eden, evladına sahib eden, ordulara kahraman yetiştiren
Türk anasını insanlık kurumundaki layık olduğu mevkie çıkaran büyük kurtarıcımız
ebediyen aramızdan ayrıldı. Kaybımız büyük, kederimiz büyüktür.” sözleriyle
Atatürk’ün kadın haklarının en büyük savunucusu olduğuna ve kadınların sahip
oldukları konumu Atatürk’e borçlu olduklarına vurgu yapmıştır.408
Aynı tarihte yaptığı konuşmada Esma Nayman Atatürk’ün vefatından
duyduğu üzüntüyü dile getirerek şunları söylemiştir: “Atatürk yalnız Türk milletinin
değil, o milleti yetiştiren Türk anasının da şerefini kurtardı. Türk kadınlığının ona
minnettarlığı sonsuzdur. Yalnız Türk kadınlığından değil, bütün dünyadaki kadın
hukukunun kurtuluş tarihinde Atatürk bir medeniyet kahramanı diye anılacaktır.”
Konuşmasının sonunda ise Atatürk’ün Türk kadınını dünyanın en ileri gitmiş
memleketlerindeki kadınlardan daha ileriye götürdüğünden, dünyanın Türk kadınına
407 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.1, Ankara, 1938, s.32. 408 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.27, Ankara, 1938, s.26.
116
gıpta ile baktığından ve Türk kadınının Atatürk’ün istediği yolda yürüyeceğinden
bahsetmiştir.409
Eğitim konusunda görüşlerini mecliste birkaç kez dile getiren ve eğitimin
sorunlarına çözüm yolları bulmaya çalışan milletvekillerinden biri olan Türkan
Baştuğ, 1936 yılı bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada orta öğretimin
zorlukları üzerinde durarak, ortaöğretimde öğrencilerin ve öğretmenlerin çok yüklü
bir programla karşılaştıklarından, bundan dolayı öğretmenlerin konuları öğrencilere
öğretmekte zorlandıklarından, ilköğretimde iyi eğitim alamayan öğrencilerin
ortaöğretimde başarısız olduklarından, köy öğretmenlerinin zamanla
köylüleştiğinden, bundan dolayı öğrencilerine çok faydalı olamadıklarından ve köy
öğretmenlerinin seviyesinin yükseltilmesi için onlara yönelik kursların
düzenlenmesinin gerekli olduğundan bahsetmiştir.410 Ayrıca başka bir konuşmasında
özel okulların yetersiz ve denetimsiz olduğunu anlatarak, bu okulların
denetlenmesini istemiştir.411
Mecliste eğitim konusunda konuşan diğer bir kadın milletvekili olan Meliha
Ulaş, gençlerin görgü kurallarını bilmediklerini anlattığı konuşmasında: “Arkadaşlar
teessüfle şunu söylüyorum ve sizlerde her zaman şahid oluyor, görüyorsunuz ki bu
muaşeret içtimai bilgileri çocuklarımıza öğretmediğimizden onlar büyükleri
saymasını, sokakta yürümesini, otobüste, tramvayda durmasını, Halkevleri, konser,
tiyatro, sinemalar ve müsamereler gibi umumi yerlerde oturmasını, konuşmasını,
409 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.27, Ankara, 1938, s.27. 410 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.11,Ankara, 1936, s.239-241. 411 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.12, Ankara,1936, s.45.
117
gülmesini bilmiyorlar. Büyük Cumhuriyetimizin genç ve müdrik nesline, her gün
biraz daha yükselen gençliğine artık bu mühim bilgilerin verilmesi zamanı çoktan
gelmiştir.” diyerek çocuklara ilkokuldan itibaren görgü kurallarının öğretilmesi
gerektiğini ifade etmiştir.412
Beden Terbiyesi Kanunu ile ilgili görüşmeler sırasında konuşan Mihri Pektaş
ise sporun gençler üzerindeki etkileri üzerinde durarak, sporun kırarak dökerek
birincilik kazanmak olmadığından, sporda kazanmanın da kaybetmenin de
varolduğundan, Türklerin tarihte sportismen olduklarından ve Türk çocuklarına
güzel, dürüst ve efendi gibi oyun oynamanın esaslarının anlatılmasının lazım
geldiğinden bahsetmiştir.413
Esma Nayman 1936 yılı Muvazene-i Umumiye Kanunu görüşmeleri sırasında
çocuk suçlular sorununa değinen bir konuşma yapmıştır. Nayman bu konuşmasında
çocukların, bir ülkenin geleceği olduğundan, fakat ülkede çocuk suçlular meselesinin
varolduğundan, suçlu çocukların ağır ceza mahkumlarıyla aynı yerlerde suçlarını
çekmemeleri gerektiğinden, suçlu çocukları topluma kazandırmak için çocuk ıslah
evlerinin kurulmasının gerekli olduğundan, sosyoloji ve psikolojiden anlayan
hakimlerin görev yaptığı çocuk mahkemelerinin kurulmasının çocukların yararına
olacağından bahsederek suçlu çocukların sorunlarına çözüm yolları bulmaya
çalışmıştır.414
412 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.18, Ankara, 1937, s.252. 413 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.26, Ankara, 1938, s.487. 414 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.11, Ankara, 1936, s.236-237.
118
Kadın milletvekilleri dış politika ile ilgili görüşlerini de mecliste ifade
etmişlerdir. 20 Temmuz 1936 tarihinde Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin
imzalanmasından sonra bu antlaşmayı değerlendirmek amacıyla başlayan meclis
görüşmelerinde söz alan Benal Arıman, bu antlaşmanın imzalanmasından dolayı
büyük mutluluk ve kıvanç duyduğunu belirttikten sonra şunları söylemiştir:
“Arkadaşlar ne mutlu bizlere ki Atatürk’ün asrında yaşıyoruz. Onun tarihlere nur
verecek olan büyük dehasının ışıkları ile aydınlanan yollarında yürüyoruz. Türk
çocukları tarihimizi okurken bu asırda yaşayanlara imrenecekler, bizlere gıpta
edecekler. Büyük Önderimizin, kıymetli İsmet İnönü kabinemizin bugün bize hediye
ettiği Montrö Zaferi dünya tarihinin bir dönüm yeri olacaktır.” Aynı gün Nakiye
Elgün ise Montrö’nün Türk dış politikasının bir zaferi olduğundan, 13 seneden beri
açık kalan kapıların kapandığından, Türk Mehmetçiğinin artık Boğazları rahatça
koruyabileceğinden bahsettikten sonra: “Dost, düşman bütün dünyanın takdir ve
hayranlığı önünde Boğazlar işi istediğimiz ve dilediğimiz gibi hallolundu… Montrö
Zaferi yalnız Türk’ün değil, aynı zamanda sulhunda bir zaferi olmuştur.” demiştir.415
Mecliste dış politika ile ilgili kadın milletvekillerimizin söz aldıkları diğer bir
konuda Hatay Meselesi’dir. Hatay, 20 Ekim 1921 tarihinde Fransa ile Türkiye
arasında imzalanan Ankara Antlaşması ile Türkiye sınırları dışında kalmıştır. 1936
yılında Fransa, Suriye üzerindeki manda yönetimini kaldırınca Hatay’ın statüsünün
ne olacağı konusunda Türkiye ile Fransa arasında önemli sorunlar yaşanmıştır. Hatay
meselesinin yoğun bir şekilde Türkiye’nin gündeminde olduğu ve mecliste
tartışıldığı günlerde Nakiye Elgün Hataylılara seslenerek onları mücadeleye davet
415 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.12, Ankara, 1936, s.321,324-325.
119
ettiği konuşmasında: “Öz Türklüğün kaynağı olan Türkiye Cumhuriyeti’nden,
Hatay’a hitap ediyorum ve onların kadınlarından, kızlarından diliyorum ki, daima
Türk kadını olduğunu, Türk Cumhuriyeti kadınları gibi ve onların eserine ittiba
ederek onların yolunda giderek, onlar gibi memleket için ölmeği bilerek, onlar gibi
sulh için çalışarak, onlar gibi medeniyet için ölmeği bilerek, onlar gibi medeniyette
pişva olmadığı daima göz önünde tutarak yürümelerini, bugün Türk milletinin en
büyük makamı olan bu kürsüden hem tavsiye ediyor ve hem bu günlerin tahakkuk
edeceğini ümid ediyorum. Çünkü kanında Atatürk’ün işaret ettiği gibi Türk kanı
vardır.” diyerek Hatay halkına cesaret vermeye çalışmıştır.416
Hatay’ın statüsünün belirlenmesi faaliyetlerinin daha da arttığı günlerde, 27
Mayıs 1938 tarihinde Hatay’da seçimlere gidilmesi Suriye’nin itirazına sebep
olmuştur. Suriye’nin Fransa tarafından desteklenmesi ve Suriyeliler tarafından
Türklere işkenceler yapılması üzerine TBMM’de bu olaylar görüşülmüştür. Bu
görüşmeler sırasında Seniha Hızal’ın: “Hatay meselesi milli davalarımızdan biridir.
Bu meselenin bütün Türk’ün kalbinde kopardığı heyecan, bugün Mecliste bir fırtına
halini almış olduğunu gördüğümden, hiç kürsüye çıkmak ve söz söylemek itiyadında
bulunmadığım halde bu heyecanın tesiri ile huzuruna gelmiş bulunuyorum… Hatay
meselesinde de her milli davada olduğu gibi, kadın erkekle beraber olduğumuzu bir
kere daha tekrarlayarak huzurunuzdan ayrılıyorum.” sözleri Türkiye’nin Hatay
meselesindeki hassasiyetini göstermesi açısından önemlidir.417
416 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.15, Ankara, 1937, s.173. 417 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.25, Ankara, 1938, s.265.
120
27 Mayıs 1938 tarihinde İngiltere ile Türkiye arasında imzalanan Kliring ve
kredi antlaşmasının mecliste görüşülmesi sırasında Nakiye Elgün de söz alarak bu
antlaşmayla ilgili fikirlerini ifade etmiştir. Elgün, Türk parasının istikrarını
bozmadan, ekonomik ve iktisadi alanda taviz vermeden İngiltere ile imzalanan bu
antlaşmadan dolayı Celal Bayar Hükümeti’ni tebrik ettikten sonra: “Bu mukavele,
hükümetlerin muzaheret ile ve murahhasların gayreti ile vücut bulmuş bir
mukaveleden ibaret değildir; iki büyük milletin iki büyük meclisin de tasvibinden
geçmekle, büyük İngiliz milletinin yüce Türk milletine karşı gösterdiği sevgi,
samimiyet ve itimadın canlı bir şahidi olarak yüksek huzurunuza gelmiş
bulunuyorum.” dediği konuşmasında bu antlaşmanın imzalanmış olmasını Türk dış
politikasının başarısı olarak gördüğünü dile getirmiştir. Benal Arıman ise bu
görüşmeler sırasında, Celal Bayar hükümetinin büyük bir mali zafer kazandığını
belirtmiştir.418
Sağlıkla ilgili konuların görüşülmesi sırasında görüşlerini ifade eden kadın
milletvekillerinden biri olan Fatma Memik, sağlık personelinin yetiştirilmesi ve
Ankara’da ikinci bir Tıp Fakültesi’nin açılmasıyla ilgili kanunların görüşülmesi
sırasında söz alarak sağlık işlerinin Cumhuriyet ile canlandığından, personel
kanununun kabulünün ve Ankara’da ikinci bir Tıp Fakültesi’nin açılmasının
doktorların yetiştirilmesine büyük katkılar sağlayacağından bahsetmiştir.419 Huriye
Öniz Baha ise sağlıkla ilgili olarak doktorlara yardım edecek eğitimli
hastabakıcıların yetişmesi için okulların açılmasını istediği konuşmasında, nüfus
418 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.26, Ankara, 1938, s.433-434. 419 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.12, Ankara, 1936, s.129; TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.19, Ankara, 1937, s.40.
121
artışı teşvik edilirken, sağlıklı çocukların yetişmesini sağlayacak çocuk bakıcılarının
da eğitimine önem verilmesi gerektiğini ifade etmiştir.420
Esma Nayman: “Nüfus meselesi bir hayat meselesi olunca pek kolay anlaşılır
ki; nüfusun adedini çoğaltmak ve efradı her manası ile terbiye ve takviye etmek
vazifesi, hıfzısıhha ve içtimaiyat, hatta siyaset ile meşgul olanlar için ne yüksek bir
ülkü halini alır… Nüfus siyaseti tatbikatta başlıca iki esasa dayanır ve bu esaslar
herkese malûmdur. Birincisi çok çocuk dünyaya getirmek, ikincisi de doğanları
ölümden kurtarmaktır, bilhassa sağlam büyütmektir.” dediği konuşmasında Türk
çocuğu lehine sıhhat ve koruma seferberliği istediğini dile getirmiştir.421
Türk milletine sonsuz bir sevgi besleyen Atatürk, bu sevgisini elindeki
çiftlikleri Devlet Hazinesi’ne devrederek göstermiştir. Atatürk’e ait çiftliklerin
hazineye devri ile ilgili görüşmeler sırasında bir konuşma yapan Nakiye Elgün: “Ne
mutlu Türk milletine ki kendisini kurtaran, yaşatan, yürüten Atası ona sevgisini kendi
varını vermekle tebarüz ettirmek istiyor… Atatürk’ümüz bizim semamıza doğduğu
günden beri her manevi sahada bize mütemadiyen nur, feyiz, ışık verdi. Şimdi maddi
sahada da varını Türk milletine hediye etmekle onun refahını, onun köylüsünün
kalkınmasını emel edindiğini ve onu sevdiğini tebarüz ettirmek istiyor. Ne mutlu Türk
milletine ki buna mahzar olmuştur.” diyerek Atatürk’ün yaptığı inkılâpların Türk
toplumuna sağladığı faydalara vurgu yapmıştır.422
420 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.19, Ankara, 1937, s.41. 421 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.18, Ankara, 1937, s.229. 422 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.19, Ankara, 1937, s.272.
122
Edirne milletvekili olan Fatma Memik, seçim bölgesiyle ilgili sorunları
meclise taşımayı ihmal etmemiştir. Ulaşımın yabancı şirketlerin tekelinden
kurtarılması ve demiryollarının devletleştirilmesi meseleleri mecliste konuşulurken
söz alan Memik, Trakya’nın en verimli topraklarından geçen Şark Demiryolu’nun
devletçe satın alınmasından büyük mutluluk duyduğunu dile getirmiştir.423 Başka bir
konuşmasında ise Meriç Nehri’nin yatağının dolmasından dolayı taştığından, her
taşkından sonra Edirne halkının büyük zarar gördüğünden ve bundan dolayı Meriç
Nehri’nin yatağının temizlenmesi gerektiğinden bahsederek Edirne’nin sorunlarına
çare bulmaya çalışmıştır.424
Kadın milletvekilleri V. dönem boyunca kendilerinden beklenen mücadeleci
tavrı sergileyememişlerdir. Mecliste sesleri biraz cılız çıkmış ve genelde kadınları
ilgilendirdiği düşünülen konular olan çocuk, sosyal güvenlik, eğitim ve sağlıkla ilgili
konuşmuşlardır. Kadın milletvekilleri dış politika ile ilgili konularda ise fikirlerinin
açıklamayı ihmal etmemişlerdir. İlk kez böyle bir görevle karşı karşıya gelmeleri,
hem de dönemin muhalefetsiz siyasal yapısı göz önüne alınırsa, onlardan başka türlü
bir davranış beklemenin zorluğu kendiliğinden ortaya çıkar.425
D) TÜRK SİYASAL HAYATINA KATKILARI
Atatürk, dünyanın en aydın ve en çağdaş kadını olarak Türk kadınını görmek
istemiş ve bu doğrultuda Türk kadınına bir dizi hak vermiştir. Bu haklardan en
423 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.17, Ankara, 1937, s.76. 424 TBMM Zabıt Ceridesi, D.V, C.18, Ankara, 1937, s.263-264. 425 Sezer, a.g.m., s.904.
123
önemlisi 5 Aralık 1934 tarihinde Türk kadınlarına verilen milletvekili seçme ve
seçilme hakkıdır. Kadınlara verilen bu siyasi haktan sonra yapılan 8 Şubat 1935
seçimlerinde ise 18 kadın milletvekili %4.5 temsil oranı ile TBMM’ye girmiştir. Bu
oran o yıllarda dünya genelinde, Finlandiya’dan sonra kadınların ulaştığı en ileri
düzeydir.426 Türk kadını TBMM’de yüksek bir oranla temsil edilirken, Fransa,
Belçika, İtalya, İsviçre gibi bazı batılı ülkelerin kadınları henüz seçme ve seçilme
hakkına bile sahip değildir.
1935 tarihinde meclise giren kadın milletvekillerinin çoğu alanlarında öncü
kadınlardır. Birkaçı ayrı tutulursa, büyük çoğunluğunun eğitim ve kültür seviyeleri
oldukça yüksektir. Londra ve Paris Sorbonne Üniversiteleri’nden mezun olanların
yanı sıra, Dâralfünün mezunu olan kadınlar çoğunluktadır. İçlerinden biri köylü
kadınların temsilcisi olarak Atatürk tarafından bizzat önerilen ve Ankara’nın tek
kadın adayı olarak seçilen hususi eğitimli Satı Kadın ile diğeri ortaokul mezunu olan
ve çiftçilikle uğraşan Bursa milletvekili Şekibe İnsel hariç tutulursa diğerleri en az
lise ve yüksek okul mezunudur. Seçilmeden önce siyasal deneyimi olanların yanı sıra
birkaç dil bilenlerde de vardır. Kadın milletvekillerinin beşi okul müdürü, altısı
belediye meclis üyesi, ikisi çiftçi, ikisi öğretmen, biri muhtar, biri doktor, biri emekli
eğitimcidir. Görüldüğü gibi bu dönemde seçilen kadınların %70’e yakını (11’i)
yüksek öğretimli eğitimcidir. 427
426 Şirin Tekeli, “Cumhuriyet Erkekleri Kadınlardan Çok Sevdi”, İktisad Dergisi, S.383, Ekim 1998, s.89. 427 TBMM Albümü, s.96-112.
124
Atatürk döneminde demokratikleşme ve eşitlik anlayışı içinde kadınlar
mecliste %4.5 oranında temsil edilmiş ve bu oran Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki
en yüksek oran olarak kalmıştır. Tek partili dönemde kadınlar, 1939 seçimleri ile
%3.7 ve 1943 seçimleriyle de %3.5 ile mecliste temsil edilmişlerdir. 1946’da çok
partili rejime geçişle birlikte kadınların mecliste temsil edilme oranları inişli çıkışlı
bir yol izlemiş ve hiçbir zaman Atatürk dönemindeki oran yakalanamamıştır.
1946’da %1.9, 1950’de %0.6, 1954’te %0.7, 1957’de %1.3, 1961’de %0.7, 1965’te
%1.8, 1969’da %1.1, 1973’te %1.3, 1977’de %0.9, 1983’te %3.0, 1987’de %1.3,
1991’de %1.8, 1995’de %2.4, 1999’da %4.2, 2002’de %4.4 oranları ile kadınlar
mecliste temsil edilmişlerdir.428 Türk kadınlarının mecliste düşük oranlarla temsil
edilmesi sorunu, bakanlık ve başbakanlık düzeyinde de yaşanmıştır. İlk kadın bakan
1971’de kurulan I. Nihat Erim Hükümeti’nde Sağlık ve Yardım Bakanlığı yapan
Türkan Akyol’dur.429 Türkiye’nin ilk ve tek kadın başbakanı ise 1993-1996 yılları
arasında görev yapan Tansu Çiller olmuştur.430 Türk kadınına 1934 yılında seçme ve
seçilme hakkının verildiği düşünülürse konuda önemli bir mesafe kaydettiğimiz ne
yazıktır ki söylenemez.
Dünya’da Ulusal Parlamentolardaki kadın üye oranlarına bakıldığında
Ruanda %48.8 gibi yüksek bir oran ile ilk sırada yer almaktadır. Ruanda’yı %47.3 ile
İsveç, %38.6 ile Kosta Rika, %38.0 ile Finlandiya, %37.9 ile Norveç, %36.9 ile
Danimarka, %36.7 ile Hollanda, %36.0 ile Küba, %36.0 ile İspanya izlemektedir.
Türkiye ise bu listede %4.4 ile 127. sıradır.Türkiye’den bir önceki sırada %4.7 ile
428 Cumhuriyetten Günümüze Milletvekili Seçimleri (1923–2002), T.C Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, Ankara, 2004, s.10. 429 Ayşegül Yaraman,Türkiye’de Kadınların Siyasal Temsili (1935-1999), Ankara, 1999, s.57. 430 Sibel Özbudun, Temel Demirer veYücel Demirer, Kadın Yazıları, Ankara, 2000, s.81.
125
Lübnan ve bir sonraki sırada %4.1 ile Haiti vardır. Her zaman Avrupa’daki bazı
devletlerden önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı verdiğimiz için gurur
duyduğumuz ülkemizde kadınların temsil edilme oranları, bu Avrupalı devletlerle
kıyaslanamayacak kadar düşüktür. Kadınlar Belçika’da %34.7, İsviçre’de %25.0,
İtalya’da % 17.5, Fransa’da %12.2 oranları ile mecliste temsil edilmektedir. Hatta
Türkiye bazı Afrikalı devletlerin bile çok gerisinde kalmıştır. Kadınlar Mozambik’te
%34.8, Tanzanya’da %30.4, Andorra’da %28.6, Akvator’da %25.0, Etiyopya’da
%21.9, Moritanya’da %17.9, Zimbabve’de %16.7, Nijerya’da %12.4 oranları ile
mecliste yer almaktadır.431
1935 yılında TBMM’de kadınlar %4.5 temsil oranı ile dünyada ikinci sırada
yer almışlardır. Aradan 73 yıl geçmesine rağmen Türk kadınının meclisteki temsil
edilme oranının yükselmesi gerekirken tersine bu oran düşmüştür. Şu anda Türkiye
dünyada kadınların mecliste temsil edilme oranıyla 127. sıradadır. Atatürk Türk
kadınının mecliste yer almasını sağlayarak Türk toplumuna öncülük etmek istemiştir.
Fakat bu durum Atatürk’ün hedeflediği nokta değildir. Türk kadını siyasetle
ilgilenmesinin önünde büyük engeller vardır ve bu engeller günümüzde
aşılamamıştır.
Ülkemizde seçme ve seçilme açısından eşitsizliğin kaldırılması, kadınlara “oy
verme” dışında bir eşitlilik getirmekten halen uzaktadır. Siyaset “erkek işi” veya
“erkek alanı” olarak algılanmakta ve kadın bugün oy vermekle yetinmesi
istenmektedir. Toplumun yarısını oluşturan kadının temsil edilmemesi eşitliğe de
431 İnter Parliamentary Union Women in Parliments, Woman İn National Parliaments, İnternet Web Sitesi, www.ipu.org/ 12 Nisan 2007 tarihli sayfa.
126
demokrasiye de aykırıdır. Kadınların siyasal yaşamda yerlerini almaları yalnızca
kadın-erkek eşitliğinin sağlanması için gerekli; fakat daha da çok kadınları
ilgilendiren bir nedenle değil, tüm toplumsal güçlerin ve kesimlerin temsilini
gerektiren demokrasinin gelişmesi açısından da bir zorunluluktur.432
Kadınların siyasal hayattaki geri durumları onların benimsedikleri,
kendilerine benimsetilen ideoloji nedeniyle, siyasetin kendilerini ilgilendiren bir
mücadele alanı olmadığına olan inançlarıyla bağlantılıdır. Kız ve erkek çocukları
daha çok çocukluktan ayrı ilgi alanlarına itilmekte ve bu sosyalleşme süreci içinde
erkek karar verici bir rol kazanırken, kadın edilgen, bağımlı ve ikincil bir rol içine
itilmektedir. İlgisi kamu alanı dışına, yani eve yönetilen kadının siyasal olaylara ve
siyasete ilgi duyması da pek beklenmemektedir. Kadının bu rolün dışında alanlara
yönelmesi ve bunlar için zaman ve enerji ayırması kolay olmadığı gibi, çok zaman
toplumsal yatırımlara da yol açmaktadır. Kadınlar evlerini yönetmekle uğraşmalı,
ülkeyi yönetmeyi erkeklere bırakmalıdır. Bugün de hala egemen ideoloji bu olunca
her kadın için önceliği ev ve çocuk almakta, çalışan kadınlar için de bu sınırlar dışına
çıkmak güçleşmektedir.433
Kadının siyasal yaşama daha çok katılımını engelleyen önemli bir etken de
yüzyıllar boyu “patriarchal ataerkil” aile yapısı içinde ailedeki rolü için hazırlanan,
432 Meryem Koray, Türkiye’de Kadınlar, Yeni Yüzyıl Kitaplığı, y.y., t.y., s.5-7. 433 Koray, a.g.e., s.13-14; Şirin Tekeli, “Türkiye’de Kadının Siyasal Hayattaki Yeri ”, Türk Toplumunda Kadın, Der.: Nermin Abadan Unat, İstanbul, Mart 1982, s.394; Şirin Tekeli, “Kadın”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C.5, İstanbul, 1996, s.1203; Gür,a.g.m., s.46; Ali Çolak, “Kadınlar ve Siyaset”, TBMM Kütüphane ve Dokümantasyon Müdürlüğü Araştırma Servisi, Ankara, Haziran 1993, s.1; Ayşe Asker, “Kadınların Seçme ve Seçilme Hakkı Üzerine Kısa Bir Değerlendirme”, TBMM Kütüphane, Dokümantasyon ve Tercüme Müdürlüğü Araştırma Servisi, Ankara, Eylül 2004, s.3.
127
evin yönetimi için yetiştirilen kadının toplumda siyasal alanda yer almasına gerek
duyulmamasıdır.434
Kadınların siyasetle ilgilenmelerinde ailenin önemli bir rol oynadığı
unutulmaması gereken bir gerçektir. Şirin Tekeli’nin araştırması kadınları siyasetle
ilgilenmeye iten başlıca etkenin, ya kendi ya da kocasının ailesinin siyasetle
ilgilenmesi olduğunu ortaya koymaktadır.435 Ayrıca siyasetin erkeklere özgü bir alan
olduğunu düşünen kadınlar siyaseti erkek gibi yapmakta436 ve böylece siyasal hayatta
var olmaya çalışmaktadırlar. Fakat kadınların bu çabaları toplumdaki geleneksel
kalıpları yıkamamakta, kadınlar mecliste sembolik oranlarda temsil edilmekte ve
genellikle hükümetlerde sosyal işlerle ilgili bakanlık görevlerine getirilmektedirler.
Türk siyasi hayatında 1935’ten beri mecliste 8399 erkek milletvekili yer
almışken, buna karşılık sadece 186 kadın milletvekili meclise girmeyi başarmıştır.437
Bu sayı bir dönemde meclise giren erkek milletvekillerinin sayısının yarısı bile
değildir. Bu sorun ülkemizin önemli sorunlarından biridir. Kadınların her alanda
erkeklerle eşit olmasını sağlayacak kanunların varlığı hiç kuşkusuz son derece
önemlidir; ancak asıl önemli olan eşitlik ilkesinin tam anlamıyla sağlanmasıdır. Bu
da ancak eğitim ile olur. Kadının eğitimi yasalarla verilmiş olan haklarına sahip
çıkma ve bunları kullanma bilincini geliştirecek ve toplumsal yaşamın bütün
alanlarına katılımını arttıracak tarzda yeniden düzenlenmelidir. Bu eğitimin
434 Koray, a.g.e., s.25. 435 Tekeli, a.g.e., s.300. 436 Koray, a.g.e., s.34. 437 Milletvekili Seçimleri, s.10.
128
verilmesinde yalnız okullar ve biçimsel eğitimden değil, televizyon gibi kitle iletişim
araçlarından da yararlanmalıdır.438
Batı Avrupa ülkelerinde özellikle kadınların siyasette temsilinin yüksek
olduğu İsveç, Finlandiya, Danimarka gibi İskandinav ülkelerinin yanı sıra Hollanda
ve Almanya gibi ülkelerde devletin kadınlara siyasal yaşama aktif katılımını
destekleyen ekonomik yardımın yanı sıra partilerde belirli oranlarda kota
uygulanması, merkezi kontenjanlarda pay ayrılması gibi çalışmaların sağlıklı bir
şekilde Türkiye’de hayata geçirilmesiyle kadınların siyasal yaşama daha çok
katılımını sağlayan politikalar üretilebilir.439 Bu önlemler alındığı zaman kadınların
mecliste temsil edilme oranı yükselebilir ve böylece Türkiye’de demokrasi tam
anlamıyla uygulanmış olur.
438 Çolak, a.g.m., s.4; Gür, a.g.m., s.46; Kaplan, “TBMM Kadın”, s.276; Türker Alkan, Kadın-Erkek Eşitsitsizliği Sorunu, Ankara, 1981, s.127. 439 Gür, a.g.m., s.46-47.
SONUÇ
Türk kadınının toplumda kendisini geri plana iten bir anlayıştan kurtularak,
erkeklerle eşit siyasi ve sosyal haklara sahip olması Cumhuriyet Dönemi’nde
gerçekleşmiştir. Atatürk, Cumhuriyet’i ilan ettikten sonra Türkiye’ye laik,
demokratik ve modern olan bir devlet kimliği kazandırmak için çaba harcamış ve
yaptığı inkılâplarda kadınları da unutmayarak onlara bir dizi hak vermiştir. Bu
çerçevede Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile kadın ve erkeğe eşit eğitim imkanı
sağlanmış, Medeni Kanun ile tek eşle evlilik, resmi nikahın zorunlu olması, boşanma
hakkının kadına da verilmesi, mahkemelerde kadın şahitliğinin erkek şahitliğine
denk hale getirilmesi gibi maddelerin yer alması ile de aile hayatında ve hukuk
alanında kadınlar erkeklerle eşit haklara sahip olmuşlardır.
Türk kadınına milletvekili seçme ve seçilme hakkı 5 Aralık 1934 tarihinde
verilmiş ve böylece kadınlar, ülke yönetiminde söz söyleme hakkını elde etmişlerdir.
Bu hak Fransa, İtalya, İsviçre gibi bazı batılı devletlerden önce Türk kadınına
verildiği için Türk demokrasi tarihi açısından oldukça önemli bir atılım olmuştur.
Kadınlara verilen milletvekili seçme ve seçilme hakkından kısa bir süre sonra
yapılan 8 Şubat 1935 seçimlerinde 18 kadın milletvekili -bir ara seçimle- TBMM’ye
girmiştir. İlk kez TBMM’de yer alan kadın milletvekillerinin çoğu alanlarında öncü
kadınlardır. Birkaçı ayrı tutulursa, büyük çoğunluğunun eğitim ve kültür seviyeleri
oldukça yüksektir. Londra ve Paris Sorbonne Üniversiteleri’nden mezun olanların
yanı sıra, Dârülfünun mezunu olan kadınlar çoğunluktadır. İçlerinden biri köylü
130
kadınların temsilcisi olarak Atatürk tarafından bizzat önerilen ve Ankara’nın tek
kadın adayı olarak seçilen hususi eğitimli Satı Kadın ile diğeri ortaokul mezunu olan
ve çiftçilikle uğraşan Bursa milletvekili Şekibe İnsel hariç tutulursa diğerleri en az
lise ve yüksek okul mezunudur. Seçilmeden önce siyasi deneyimleri olanların yanı
sıra birkaç dil bilenler de vardır.
İlk kadın milletvekilleri V.dönem boyunca kendilerinden beklenen
mücadeleci tavrı TBMM’de sergileyememişlerdir. Osmanlı devlet sisteminden
geriye kalan geleneksel anlayışı bir anda yıkmak kolay olmamıştır. Buna kadınların
toplumsal hayatta soyutlanmışlığından ileri gelen deneyimsizliğin de etkisi olduğunu
söylemek pek de yanlış olmayacaktır. Bu nedenle mecliste sesleri biraz cılız çıkmış
ve genelde kadınları ilgilendirdiği düşünülen, çocuk, sosyal güvenlik, eğitim ve
sağlıkla ilgili konularda konuşmuşlardır. Gerekli gördüklerinde dış politika ile ilgili
de görüşlerini açıklamışlardır. Ayrıca seçim bölgelerinin sorunlarını içeren raporlar
da hazırlamışlardır.
Atatürk döneminde demokratikleşme ve eşitlik anlayışı içinde kadınlar
mecliste %4.5 oranında temsil edilmiş ve bu oran Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki
en yüksek oran olarak kalmıştır. 1935’ten günümüze dek uzanan Türk siyasi hayatı
boyunca kadınlar TBMM’de %4.5 ile %0.61 arasında değişen oranlarla temsil
edilmişlerdir. Türkiye, 1935’te kadınların mecliste %4.5 temsil edilme oranı ile
dünyada 2. sırada yer alırken, günümüzde ise %4.4 temsil oranı ile 127. sırada yer
almaktadır. Türk kadınına 73 yıl önce milletvekili seçme ve seçilme hakkının
131
verildiği düşünülürse bu konuda önemli bir mesafe kaydettiğimiz ne yazıktır ki
söylenemez.
Kadınların siyasette yeterince yer alamamasının nedenleri arasında, kadının
eğitim seviyesinin düşüklüğü, ailesi ile ilgili sorumluluklardan vazgeçememesi ve
siyasetin erkek işi olarak algılanması sayılabilir.
Sonuç olarak, günümüzde nüfusun yarısını oluşturan kadınların politikada
%4.4’lük bir temsil oranına sahip olmaları kabul edilebilir bir durum değildir. Bu
durum kadın haklarına olduğu kadar, katılımcı demokrasinin doğasına aykırıdır.
Artık ülkemizde kadınların nüfusları oranında yani yarı yarıya TBMM’de temsil
edilmelerinin zamanı gelmiştir. Bu geçekleştiği zaman ancak Atatürk’ün istediği
noktaya gelmiş olacağız.
132
ÖZET
Tarihte kadının toplum içerisindeki konumunu, gelenekler, siyasi ve
ekonomik gelişmeler ve en önemlisi dini kurallar belirlemiştir. Zaman içerisinde
sanayileşme, eğitimin yaygınlaşması, savaşlar ve kadının çalışma hayatına girmesi
gibi nedenler kadının toplumdaki statüsünü farklılaştırmıştır .
İslamiyet’ten önce Türk toplumlarında kadın, hayatın her alanında etkindir.
İslamiyet’in kabulünden sonra, Kur’an’daki bazı ayetlerin erkeklerin lehine
yorumlanması, Bizans ve İran kültürünün Türk toplumunu etkilemesi sonucunda
kadın toplumsal hayattan yavaş yavaş uzaklaşmıştır. Türk kadınının toplumdaki bu
durumu Tanzimat Dönemi’nde sorgulanmaya başlanmıştır. Fakat Türk kadınına
siyasi ve sosyal haklar tam anlamıyla Cumhuriyet Dönemi’nde verilmiştir. 5 Aralık
1934 tarihinde kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının verilmesinden
sonraki ilk seçimlerde 18 kadın milletvekili -biri ara seçimle- TBMM’ye girmiştir.
Böylece kadınlar siyasal alanda kendilerini gösterme imkanı bulmuşlardır.
Bu çalışmada Türk kadınının tarih içerisinde geçirdiği değişim süreci, ilk
kadın milletvekillerinin eğitim-öğretim düzeyleri, meslekleri, bildikleri diller,
medeni durumları, yaşları, çocuk sayıları ve siyasi faaliyetleri incelenmeye
çalışılmıştır.
133
ABSTRACT
Traditions, economical and political improvements and –the most important –
religious rules have determined the place of woman in society in the history. As the
time passed, the reasons such as industrialization, becoming widespread of
education, wars and women’s entering to the working life have differentiated the
status of woman in the society.
Before Islam, in Turkish societies, woman was active in all parts of life. After
Islam, because of to be interpreted some verses of the Koran to men’s favor,
Byzantine and Iranian culture’s affecting to Turkish society have caused woman to
leave social life slowly. This situation of Turkish women in society has been started
to be discussed in the years 1839-1876 in Ottoman History. However, political and
social rights have been given completely to Turkish woman in Republic Period. In 5
December 1934 it was given woman to select and to be selected the member of the
Grand National Assembly. After this, with the first election 18 women deputies –one
of this with by election- have entered to the Grand National Assembly of Turkey. In
this way, women have found an opportunity to show themselves in political area.
In this work, it has been studied to be examined the alteration process of
Turkish woman in history, the education-instruction level of the first women
deputies, their jobs, the languages they know, their marital status, their ages, the
number of children they have and their political activities.
134
KAYNAKÇA A) ARŞİVLER a) Yayımlanmamış Arşiv Malzemeleri aa) T.C. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi -Dosya No: 18/401.44.1938. -Dosya No: 18/401.47.1938. -Dosya No: 18/405.62.1938. -Dosya No: 030.10.75.494.5. -Dosya No: 030.10.75.494.6. -Dosya No: 490.01/541.2164.1. -Dosya No: 490.01/662.217.1. -Dosya No: 490.01/725.4841. -Dosya No: 490.01.1874.1588.1. -Dosya No: 980.18.01.02.84-79.7. -Dosya No: 980.18.01.02.84.89.10. ab) Türkiye Büyük Millet Meclisi Arşivi V. Dönem Kadın Milletvekilleri Özgeçmiş Dosyaları. b) Yayımlanmış Arşiv Malzemeleri -Düstur, Tertip:3, Cilt:11, Ankara, 1930. -Düstur, Tertip:3, Cilt:14, Ankara, 1933. -Düstur, Tertip:3, Cilt:16, Ankara, 1935.
135
-TBMM Zabıt Ceridesi, Devre.II, Cilt:22 , Ankara, 197. -TBMM Ceridesi, Devre:III, Cilt:1, Ankara, 1930. -TBMM Zabıt Ceridesi, Devre:IV, C:17, Ankara, 1933. -TBMM Zabıt Ceridesi, Devre:IV, Cilt:25, Ankara, 1935. -TBMM Zabıt Ceridesi, Devre:V, Cilt:1, Ankara, 1938. -TBMM Zabıt Ceridesi, Devre:V, Cilt:11,Ankara, 1936. -TBMM Zabıt Ceridesi, Devre:V, Cilt:12, Ankara,1936. -TBMM Zabıt Ceridesi, Devre:V, Cilt:15, Ankara, 1937. -TBMM Zabıt Ceridesi, Devre:V, Cilt:17, Ankara, 1937. -TBMM Zabıt Ceridesi, Devre.V, Cilt:18, Ankara, 1937. -TBMM Zabıt Ceridesi, Devre:V, Cilt:19, Ankara, 1937. -TBMM Zabıt Ceridesi, Devre:V, Cilt:25, Ankara, 1938. -TBMM Zabıt Ceridesi, Devre:V, Cilt:26, Ankara, 1938. -TBMM Zabıt Ceridesi, Devre:V, Cilt:27, Ankara, 1938. -TBMM Umumî Fihrist, Devre:V, Ankara, 1939. -TBMM Yıllık, Devre:V, İçtima: Fevkalâde, Ankara, 1936. -TBMM Yıllık, Devre:V, İçtima:2, Ankara, 1938. -TBMM Yıllık, Devre:V, İçtima:2, Ankara, 1938. -TBMM Yıllık, Devre.V, İçtima:3, Ankara, 1939. -TBMM Yıllık, Devre:V, İçtima:4, Ankara, 1939. B) GAZETELER -Cumhuriyet. -Ulus.
136
-Zaman. -Kurun. -Milliyet. -Akşam. -Son Posta. -Sivas. -Tasvir-i Efkâr. C) BAŞVURU ESERLERİ -Adıvar, Halide Edip, Türkiye’de Şark, Garp ve Amerikan Tesirleri, İstanbul,
1955. -Afetinan, Ayşe, Tarih Boyunca Türk Kadının Hak ve Görevleri, İstanbul, 1982. -Afetinan, Kemal Atatürk’ü Anarken, Ankara, 1956. -Ağaoğlu, Ahmet, İslamiyet’te Kadın, Çeviren: Hasan Ali Ediz, Ankara, Ocak
1985. -Akşin, Sina, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, İstanbul, 1985. -Alat, Aykar, “Benal Nevzat Arıman’ın Hayatı ve Eserleri Üzerine Bir Araştırma”,
Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ege Üniversitesi, İzmir, 1999. -Alkan, Türker, Kadın-Erkek Eşitsitsizliği Sorunu, Ankara, 1981. -Altındal, Meral, Osmanlı’da Kadın, İstanbul, Aralık 1994. -Altındal, Aytunç, Türkiye’de Kadın, İstanbul, Kasım 1991. -Apatay, Çetinkaya, Türklerin Oba-Toplum Yaşantısındaki Düşünce ve İnançlarından Atatürk Türkiyesi’nin Kadınına, İstanbul, 1996.
-Arat, Necla, Kadın Sorunu, İstanbul, 1986. -Arıburnu, Kemal, Milli Mücadele’de İstanbul Mitingleri, Ankara, 1951. -Ayın Tarihi, Sayı:8, Ankara, Ağustos 1934.
137
-Ayın Tarihi, Sayı:14, Ankara, Şubat 1935. -Ayın Tarihi, Sayı:17, Ankara, Mayıs 1935. -Ayın Tarihi, Sayı:18, Ankara, Haziran 1935. -Baykal, Bekir Sıtkı, Milli Mücadele’de Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan
Cemiyeti, Ankara, 1996. -Berkes, Niyazi, Türkiye’de Çağdaşlaşma, İstanbul, 1973. -Caporal, Bernard, Kemalizmde ve Kemalizm Sonrasında Türk Kadını, Ankara,
1982. -Cumhuriyet Halk Partisi Dördüncü Büyük Kurultayı Görüşmeleri Tutalgası
(9–16 Mayıs 1935), Ankara, 1935. -Celâsin, Zehra, Tarih Boyunca Kadın, İstanbul, 1946. -Cumhuriyetten Günümüze Milletvekili Seçimleri (1923–2002), T.C Başbakanlık
Devlet İstatistik Enstitüsü, Ankara, 2004. -Çaka, Cahit, Harp ve Kadın, Ankara, 1948. -Dinçtürk, Cahit, Bolu’dan Yetişenler, Bolu, 1987. -Doğramacı, Emel, Türkiye’de Kadının Dünü ve Bugünü, Ankara, 1989. -Ediz, Zerrin, Kadınların Tarihine Giriş ( Hititlerden Günümüze) , İstanbul,
Aralık 1995. -Enginün, İnci, Cunbur, Müjgan ve Özdemir, Cahide, Milli Mücadelede Türk
Kadını, Ankara, 1983. -Elgin, Neriman, Türk Kadınına Seçme Seçilme Hakkı Tanıyan 05.12.1934
Tarihli ve 2598 Sayılı Kanun ve TBMM Tutanakları, Ankara, 1985 -Ergin, Muharrem, Dede Korkut Kitabı, İstanbul, Ağustos 2006. -Ergun Turgut, Perihan, Cumhuriyet Aydınlanmasında Öncü Kadınlarımız, İstanbul, 1997.
-Gençosman, Kemal Zeki, Atatürk Ansiklopedisi(Türkiye Cumhuriyeti Siyasi
Tarihi), Cilt:10, İstanbul, 197?. -Gökalp, Ziya, Türkçülüğün Esasları, İstanbul, 2005.
138
-Gökçe, Tevfik İsmail, Heybeliada Sanatoryumu(Kuruluş ve Gelişimi 1924–1955), İstanbul, 1957.
-Göksel, Burhan, Çağlar Boyunca Türk Kadını ve Atatürk, Ankara, 1993. -Gövsa, İbrahim Alâettin, Türk Meşhurları Ansiklopedisi, İstanbul, 1946. -Güneş, İhsan, Türk Parlamento Tarihi (TBMM V. Dönem 1935-1939), Cilt:2,
No:26, Ankara, 2001. -Gürkan, Kazım İsmail, Bezm-i Âlem Valide Sultan-Vakıf Gureba Hastanesi
Tarihçesi, İstanbul, 1967. -Kansu, Mazhar Müfid, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber,
Cilt:1, Ankara, 1966. -Huyugüzel, Ömer Faruk, İzmir’in Fikir ve Sanat Adamları (1850–1950), Ankara
2000. -Kaplan, Leyla, Cemiyetlerde ve Siyasî Teşkilatlarda Türk Kadını (1908 – 1960),
Ankara, 1998. -Kırkpınar, Leyla, Türkiye’de Toplumsal Değişme ve Kadın, Ankara, 2001. -Koray, Meryem, Türkiye’de Kadınlar, Yeni Yüzyıl Kitaplığı, y.y., t.y.. -Kurnaz, Şefika, II. Mesrutiyet Döneminde Türk Kadını, Ankara, 1996. -Kurnaz, Şefika, Cumhuriyet Öncesi Türk Kadını ( 1839-1923 ), Ankara, 1990. -Lewis, Bernard, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Çeviren: Metin Kıratlı, Ankara,
1998. -Mısıroğlu, Aynur, Kuva-yı Milliye’nin Kadın Kahramanları, İstanbul, 1976. -Mumcu, Ahmet, Tarih Açısından Türk Devriminin Temelleri ve Gelişimi, İstanbul, 1996.
-Nebioğlu, Osman, Türkiye’de Kim Kimdir?(Yaşayan Tanınmış Kimseler
Ansiklopedisi), İstanbul, 1961–1962. -Nezihe Muhittin, Türk Kadını, İstanbul, 1931. -Onay, Perihan, Türkiye’nin Sosyal Kalkınmasında Kadının Rolü, Ankara, 1968. -Özbudun, Sibel, Demirer, Temel ve Demirer, Yücel, Kadın Yazıları, Ankara, 2000. -Özkaya, Günseli, Tutsaklıktan Özgürlüğe Kadın Savaşı, İstanbul, 1970.
139
-Öztürk, Yaşar Nuri, Kur’an-ı Kerim Meali, İstanbul, 1994. -Sevim, Ali, Öztoprak, İzzet ve Tural, Mehmet Akif, Atatürk’ün Söylev ve
Demeçleri, Ankara, 2006. -Şapolyo, Enver Behnan, İstiklâl Savaşı Edebiyet Tarihi(Nesirler ve Şiirler), İstanbul, 1968.
-Talaslı, Gülay, Siyaset Çıkmazında Kadın, Ankara, 1996. -Tansel, Fevziye Abdullah, İstiklâl Harbi’nde Mücâhit Kadınlarımız, Ankara,
1991. -Taşcıoğlu, Mukaddere, Türk Osmanlı Cemiyetinde Kadının Sosyal Durumu ve
Kadın Kıyafetleri, Ankara, 1958. -Taşkıran, Tezer, Cumhuriyet’in 50.Yılında Türk Kadın Hakları, Ankara, 1973. -TBMM Albümü, Ankara, 1994. -Tekeli, Şirin, Kadınlar ve Siyaset-Toplumsal Hayat, Ankara, Mart 1982. -Tezer, Şükrü, Atatürk’ün Hatıra Defteri, Ankara, 1972. -Topçuoğlu, Orhan, Cumhuriyet Döneminde Olaylar ve Mesleklerde Basınımızda
Yer Alan İlk Kadınlar, Ankara, 1984. -Üçüncü Türk Dil Kurultayı 1936(Tezler, Müzakere Zabıtları), İstanbul, 1937. -Yaraman, Ayşegül, Türkiye’de Kadınların Siyasal Temsili (1935-1999), Ankara,
1999. -Yaraman, Aslan Tufan, Atatürk’le Beraber, İstanbul, 1984. -Yazıcı, Mustafa, 1919’dan 2002’ye Kadar Trabzon Parlamenterleri Tarihi
TBMM Albümü, Trabzon, 2002. D) MAKALELER, BİLDİRİLER VE ANSİKLOPEDİ MADDELERİ -Abadan Unat, Nermin, “Toplumsal Değişme ve Türk Kadını(1926-1976)”, Türk
Toplumunda Kadın, Derleyen: Nermin Abadan Unat, Ankara, 1979, s.15-29.
140
-Abadan Unat, Nermin, “Toplumsal Değişme ve Türk Kadını”, Türk Toplumunda Kadın, Derleyen: Nermin Abadan Unat, İstanbul, 1982, s.1-32.
-Abadan-Unat, Nermin, “Uluslararası Platformda Kadının Siyasal Katılımı”,
Kadınlar ve Siyasal Yaşam (Eşit Hak-Eşit Katılım), İstanbul, 1991, s.59-71. -Afetinan, “Seçim Hakkımız”, Herkesin Bir Dünyası Var, Ankara, 1958, s.9-21. -Ağaoğlu, Ahmet, “Türk Kadınına Verilen Seçme ve Seçilme Hakkı”, Cumhuriyet, 6
Aralık 1934. -Akgün, Seçil, “Türkiye’de Kadın Hakları”, Ka-de-fe, Yıl:15, Sayı:4, Aralık 1991,
s.15-24. -Aksoy, Yaşar, “Hürriyet Şairi Tevfik Nevzat’ın Mirasçısı: İlk Kadın Milletvekili
Benal Nevzat”, Kapris Dergisi, Şubat 1989, s.62-64. -Aktan, Oğuz, “Cumhuriyet Dönemi’nden Bir Portre: İlk Kadın Milletvekillerinden
Mebrûre Gönenç (1900–1981)”, Atatürkçü Bilinç Dergisi, Cilt:I, Sayı:1 Ocak 1994, s.48-56.
-Akyılmaz, Gül, “Osmanlı Aile Hukunda Kadın”, Türkler Ansiklopedisi, Cilt:16,
Ankara, 2002, s.365-374. -Akyol, Türkân, “Atatürk Türkiyesi’nde Kadın Hakları”, Gençlik ve Toplum
Konulu Bilimsel Toplantı Konuşmaları, Ankara, Temmuz 1982. s.16-23. -Akyurt, İzzet Ulvi, “Türklerde Kadın”, Ulus, 25 Aralık 1934. -Artam, M.N., “Bir Türk Kuralı”, Ulus, 26 Aralık 1934. -Atay, Falih Rıfkı, “Türk Kadını”, Ulus, 5 Aralık 1934. -Atay, Falih Rıfkı, “Kadınlık Günü”, Ulus, 7 Aralık 1934. -Atay, Falih Rıfkı,“Yeni Seçimde Kadınlar”, Ulus, 20 Aralık 1934. -Araz, Nezihe, “İlk Köylü Kadın Mebusumuz Satı Kadın”, Hayat Mecmuası, No:2,
Nisan 1956, s.6-7. -Arıcan, Kemal, “Atatürk ve Satı Kadın”, Doğumunun 100.Yılında Atatürk, İzmir,
1981, s.23-25. -Asker, Ayşe, “Kadınların Seçme ve Seçilme Hakkı Üzerine Kısa Bir
Değerlendirme”, TBMM Kütüphane, Dokümantasyon ve Tercüme Müdürlüğü Araştırma Servisi, Ankara, Eylül 2004, s.1-11.
141
-Aziz, Aysel, “Atatürk ve Kadın Hakları”, 100.Doğum Yılında Atatürk’e Armağan (Yıllık), Ankara, 1982, s.71-82.
-Baran, Kâmuran, “Atatürk ve Türk Kadını”, Kemalizm ve Türkiye Dergisi, Yıl:6,
Sayı:58, Ocak1981, s.26-27. -Bokurt, Gülnihal, “Cumhuriyet Öncesi ve Sonrası Türk Kadınının Hukuki Durumu”,
Kastamonu’da İlk Kadın Mitinginin 75.Yıldönümü Uluslar arası Sempozyumu( Kastamonu, 10-11 Aralık 1994 ), Ankara, 1996, s.157-164.
-Bozkurt, Gürcan, “Türk kadınının Siyasi Haklarını Kazanması ve Türk Kadınlar
Birliği”, Toplumsal Tarih Dergisi, Cilt:XIII, Sayı:75, Mart 2000, s.21-26. -Bozkurt, İshak, “Dünya Parlamentolarında Kadın Temsilciler”, TBMM
Kütüphane, Dokümantasyon ve Tercüme Müdürlüğü Araştırma Servisi, Ankara, Mart 2000, s.1-20.
-Cunbur, Müjgan, “Atatürk ve Kadın”, Kemalist Atılım Dergisi, Cilt:IV, Sayı:31, Şubat 1986, s.17.
-Çakır, Serpil, “Siyasal Yaşama Katılım Mücadelesinde Türk Kadını”, Kadınlar ve
Siyasal Yaşam (Eşit Hak-Eşit Katılım) , Hazırlayan: Necla Arat, İstanbul, 1991, s.131-142.
-Çakır, Serpil, “Osmanlıda Kadın Dernekleri”, Toplum ve Bilim Dergisi, Sayı:53,
Bahar 1991, s.139-157. -Çolak, Ali, “Kadınlar ve Siyaset”, TBMM Kütüphane ve Dokümantasyon
Müdürlüğü Araştırma Servisi, Ankara, Haziran 1993, s.1-6. -Dayı, S.Esin, “Atatürk’e Göre Cumhuriyet Öncesi ve Sonrasında Türk Kadını”,
Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü Atatürk Dergisi, Cilt:III, Sayı:1, Mayıs 2000, s.115-133.
-Daver, Abidin, “Türk Kadını Büyük Millet Meclisi’nde”, Cumhuriyet, 7 Aralık
1934. -Daver, Abidin, “Türk Kadını Sevin ve Kıvanç Duy”, Cumhuriyet, 7 Şubat 1935. -Doğramacı, Emel, “Atatürk ve Kadın Hakları”, Atatürk Araştırma Merkezi
Dergisi, Cilt:VIII, Sayı:24, Temmuz 1992, s.443-449. -Ebuzziya, “Kadınların Mebusluğu”, Zaman, 8 Aralık 1934. -Egemen, Aslan Tufan, “Tabiat Mektebi’nde Yetişen Bir Türk Kadını: Bayan Hatı”,
Yedigün Mecmuası, Cilt:VI, Sayı.3, No:142, 27 Kasım 1935, s.19-21.
142
-Eldeniz, Perihan Naci, “Atatürk ve Türk Kadını”, Belleten, Cilt:XX, Sayı:80,1956, s.739-743.
-Ercan, Yavuz, “Kadın Hakları”, Ka-de-fe, Yıl:15, Sayı:4, Ankara, Aralık 1991, s.7-
14. -Ertem, Sadri, “Kadın Saylavlar”, Kurun, 6 Aralık 1934. -Ertuğrul, Gülden, “Atatürk ve Kadın Hakları”, Atatürk Araştırma Merkezi
Dergisi, Cilt:VIII, Sayı:22, Kasım 1991, s.55-65. -Gedil, Aynur, “Atatürk ve Kadın Eğitimi”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi,
Cilt:V, Sayı:13, Kasım 1988, s.659-665. -Gür, Gürsel, “Türkiye’de Kadının Toplumsal ve Siyasal Katılımı”, Yeniden
Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Dergisi, Yıl:4, Sayı:45, Haziran 2002, s.40-47.
-Güzel, Şehmus, “Tanzimat’tan Cumhuriyete Toplumsal Değişim ve Kadın”,
Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, Cilt:3, İstanbul, 1985, s.858- 876.
-Hikmet Ferudun, “Saylav Türkan”, Yedigün Mecmuası, Cilt:IV Sayı:2, No:103, 27 Şubat 1935, s.14-16.
-Hikmet Feridun, “Fakirlerin Anası Saylav Fatma Şakir”, Yedigün Mecmuası,
Cilt:IV, Sayı:2, No:101, 13 Şubat 1935, s.14-15,21. -Işın, Ekrem, “Tanzimat, Kadın ve Gündelik Hayat”, Tarih ve Toplum Dergisi,
Cilt:IX, Sayı:.51, Mart 1998, s.150-155. -İnan, M. Rauf, “Atatürk ve Türk Kadını”, X.Türk Tarih Kongresi( Ankara 22-26
Eylül 1986 ), Kongreye Sunulan Bildiriler, Cilt:IV, Ankara, 1994, s.2956-2974. -“İslam Kadınlarının Bir Teşebbüsü”, Servet-i Fünun, N.916, 17 Aralık 1908. -Kaplan, Leyla, “Cumhuriyet Kadını Kimliğinin Oluşturulması Aşamaları”, Türkler
Ansiklopedisi, Cilt:17, Ankara, 2002, s.863-868. -Kaplan, Leyla, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Kadın Milletvekilleri”,
AtatürkAraştırma Merkezi Dergisi, Cilt:XII, Sayı:34, Mart 1996, s.269-276. -Karpat, Kemal, “Ailede Devletçi ve Ferdiyetçi Görüş”, İstanbul Kültür Dergisi,
Sayı: 47, İstanbul, 1945, s.35. -Kırkpınar, Leyla, “Cumhuriyet ve Kadın”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları
Dergisi, Cilt:III, Sayı:8, 1999, s.93-114.
143
-Küçüka, Necib Ali, “Kadın Saylav Olduktan Sonra”, Cumhuriyet, 11 Şubat 1935. -Moltke, Helmuth Von, Türkiye’de Durum ve Olaylar Üzerine Mektuplar,
Çeviren: Hayrullah Örs, İstanbul, 1960, s.28-29. -Musa, “Saylav Fakihe Bursa Muhabirimize Hayatını Anlatıyor”, Yedigün
Mecmuası, Cilt:IV, Sayı:2, No:104, 6 Mart 1935, s.12-13. -Odakmaz Altınbaş, Zehra, “Anayasalarımızda Kadın Hakları”, Atatürk Araştırma
Merkezi Dergisi, Cilt:V, Sayı:14, Mart 1989, s.455-466. -Orhonlu, Cengiz, “Türkiye’de Kadın Hakları’nın Kazanılması Meselesi”, Türk
Kültürü, Sayı:72, Yıl:6, Ankara, Ekim 1968, s.936-942. -Özgürel, Avni, “Geçmiş Zaman Olur Ki: Kadın Siyasilerimizin Öncüsü Kazan
Köyünden Meclis’e” Radikal, 6 Ekim 2002. -R., “Türk Kadını Mebus”, Zaman, 4 Aralık 1934. -R., “Kadınların Mebusluğu”, Zaman, 7 Aralık 1934. -Saygılıgil Gündüz, Feryal, “Sağlık Alanından Gelen İlk Kadın Parlamenterler”,
Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı:171, Mart 1998, s.15-20. -Sezer, Ayten, “İlk Kadın Milletvekilleri ve Meclisteki Çalışmaları”, Atatürk
Araştırma Merkezi Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin 75.Yıl Özel Sayısı, Cilt:.XIV, Sayı:42, Kasım 1998, s.889-906.
-Şıvgın, Hale, “Atatürk ve Türk Kadın Hakları”, Erdem, Cumhuriyet Özel Sayısı –
I, Cilt:XI, Sayı:31, Mayıs 1999, s.245-258. -Tekeli, Şirin, “Türkiye’de Kadının Siyasal Hayattaki Yeri ”, Türk Toplumunda
Kadın, Derleyen: Nermin Abadan Unat, İstanbul, Mart 1982, s.375-395. -Tekeli, Şirin, “Kadın”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, Cilt:5, İstanbul, 1996, s.1191-1204.
-Tekeli, Şirin, “Cumhuriyet Erkekleri Kadınlardan Çok Sevdi”, İktisad Dergisi,
Sayı:383, Ekim 1998, s.89-92. -Toprak, Zafer, “Halk Fıkrasından Önce Kurulan Parti: Kadınlar Halk Fıkrası”,
Tarih ve Toplum Dergigi, Cilt:IX, Sayı:51, Mart 1988, s.30-31. -Tuncer, Hüner, “Türk Kadının Geçirdiği Evrimin Tarihçesi ve Bugünkü Durumu”,
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt:VI, Sayı:16, Kasım 1989, s.163-172. -Türenç, Pınar, “Sakallı Şeyhler Elimizi Sıkmazdı”, Milliyet , 30 Kasım 1984.
144
-“Türk Kadını Saylav Olacak Saylav Seçecek”, Resimli Şark, Sayı:49, Ocak 1935, s.2-7.
-Ünal, Ertan, “Ankara Milletvekili Satı Çırpan’ın Öyküsü: Kadınlar Politika
Sahnesi’nde”, Popüler Tarih Dergisi, Yıl:2, Sayı:2001/16, Aralık 2006, s.64-67. -Ünal, Kemal, “Kadınlarımızın Siyasal İşleri”, Ulus, 31 Aralık 1934. -Yunus Nadi, “Büyük Millet Meclisi’nde Türk Kadını”, Cumhuriyet, 1 Mart 1935. -Yurtsever Ateş, Nevin, “Cumhuriyetin İlk Kadın Örgütlenmesi-Fıkra ya da
Cemiyet”, İktisad Dergisi, Sayı:383, Ekim1998, s.93-97.
145
EKLER EK.1
İLK KADIN MİLLETVEKİLLERİNİN RESİMLERİ
146
147
148
149
Satı Kadın Yemin Ederken
150
EK.2
151
EK.3
152
EK.4
153
EK.5
154
EK.6
155
EK.7
156
EK.8
157
EK.9
158
EK.10
159
EK.11
160
EK.12
161
EK.13
162
EK.14
163
EK.15
164
EK.16
165
EK.17
166
EK.18
167
EK.19
168
EK.20
169
EK.21
170
EK.22
171
EK.23 TÜRK KADINI SAYLAV OLURKEN Savaşta erinden geri kalmadı. Dağlarda taşıdı sırtında gülle Barıştan sonra da soluk almadı Çalıştı, didindi açık gönülle. Çünkü Türk kadını demişler ona Varsa kendisidir acunda eşi. İnciden çiçekler serpip yoluna Ona yürü demiş çintan güneşi. Kimi yün dokuyan değirgecine Kimi tarlasını koşuyor hergün Kimi daldı geniş bilgi işine Yüzünü ağarttı yüce Türklüğün İşte barışta da böyle uğraşır Bu gönlü ışıklı kadınlar, kızlar Bunlara gerdanlık olsa yaraşır, Gökte dizi dizi yanan yıldızlar. Hepsi güvenerek yürür mutuna Hepsi bu güvenle pınar akışlı Hepsi Türk kadını, gözen ve Tuna Hepsi ay benizli, saylav bakışlı. Halid Fahri
172
EK.24 KADIN SAYLAV Türk kadını!...Olsun bayramın kutlu, Size boş bıraktık işte meydanı!... Bugün saylav olan cana ne mutlu, Bakın: alkışlıyor yurdun her yanı!.. Osmanlı kadını eve bağlıydı, Bir kara örtüyle yüzü ağlıydı, Yüreği tasalı, içi dağlıydı, Yorgundu, dizinde yoktu dermanı!.. Bir parça davransa, çıkarsa bir ses, Ona: “Sen kölesin!...” diyordu herkes, Kapılar kilitli, camlarda kafes, Karanlık evlerde kurudu kanı!. Eski Osmanlıyı yeni Türk koğdu, Öz yurtta bir bilgin kadınlık doğdu, ATATÜRK ülkeyi ışığa boğdu, Uğrunda diyettir ulusun canı!.. Verdi bu ışıktan pay size: Açıldı sonunda Kurultay size!... Doğdu Ankaradan tulun ay size, Artık aydın görün yedi kat tanı!.. Ey kadın!..Köylünün başında iğil, Tarlasını dolaş, isteğini bil!.. Öğren ki: saylavlık düşünmek değil İpekli rubayı, dallı fistanı!... Bayanlar!.. Çalışın, işler düzelsin, Acunda, gök gibi, yurdum yücelsin!... Yabancı göz bulan karşıma gelsin: Türk diliyle yazdım ben bu destanı!... Necdet Rüştü
173
EK.25 Cumhuriyet’in İlk Kadın Milletvekilleri ( 8 Şubat 1935-3 Nisan 1939 )
Adı Soyadı
Doğum Yeri Ve Tarihi
Öğrenimi Mesleği Bildiği Yabancı Dil
Medeni Durumu
Çocuk Seçim Bölgesi
Mebrure Gönenç
İstanbul 1900
Amerikan Koleji
Öğretmen Frensızca, İngilizce
Evli 2 Afyon
Hatı Çırpan Kazan Köyü 1890
- Çiftçi, Köy Muhtarı
- Evli 6 Ankara
Türkan Örs Baştuğ
Üsküdar 1900
Üniversite Felsefe
Lise Müd. Fransızca Bekar - Antalya
Sabiha Gökçül Erbay
Bergama 1900
Yüksek Öğretmen Okulu
Lise Müd. - Bekar - Balıkesir
Şekibe İnsel İstanbul 1886
Ortaokul Çiftçi Almanca Dul 1 Bursa
Hatice Özgener
Selanik 1865 Rüştiye-Hususi
Darüleytam Müd.
Rumca Dul 4 Çankırı
Huriye Öniz Baha
İstanbul 1887
Londra Üni- Pedagoji
Öğretmen İngilizce Dul 1 Diyarbakır
Fatma Memik
Safranbolu 1903
Tıbbıye Deri Hast. Uzmanı
Fransızca Bekar - Edirne
Nakiye Elgün İstanbul 1882
Kız Muallim Mektebi
Lise Müd. - Bekar - Erzurum
Fakiye Öymen
İşkodra 1900 Dârülfünün-Coğrafya
Lise Müd. Fransızca Evli 2 İstanbul
Benal N.İştar Arıman
İzmir 1903 Sorbonne Üni.-Edebiyat
Belediyeci Fransızca- Rumca Bekar - İzmir
Ferruh Güpgüp
Kayseri 1891
Hususî Biçki- Dikiş Arapça Dul - Kayseri
B.B. Morova Aydilek
Bosna 1897 Ortaokul Resim Öğr. - Evli 1 Konya
Mihri Pektaş
Bursa 1895 Amerikan Kız Koleji
Fransızca Öğretmeni
Fransızca-İngilizce
Evli 2 Malatya
Meliha Ulaş Sinop 1901 Dârülfünün-Edebiyat
Edebiyat Öğretmeni
Fransızca-İngilizce
Evli - Samsun
Esma Nayman
İstanbul 1899
Lise Dil Öğretmeni
Fransızca-İngilizce-Rumca
Evli 2 Seyhan
Sabiha Görkey
Üsküdar 1888
Dârülfünün-Riyaziye
Riyaziye Öğ. Fransızca Evli 1 Sivas
Seniha Hızal Adapazarı 1897
Dârülfünün-Fen Fak.
Lise Müd. - Bekar - Trabzon
174
EK.26 DÜNYA PARLAMENTOLARINDA KADINLARIN TEMSİL EDİLME ORANLARI
Sıra Ülke Bir veya Daha Az Meclis Birden Fazla Meclis veya Senato
Seçim SandalyeSayısı*
Kadın Saysısı
% Kadın Seçim Sandalye
Sayısı* Kadın Saysısı
% Kadın
1 Ruanda 09 2003 80 39 48.8 09 2003 26 9 34.6 2 İsveç 09 2006 349 165 47.3 --- --- --- --- 3 Kosta Rika 02 2006 57 22 38.6 --- --- --- --- 4 Finlandiya 03 2003 200 76 38.0 --- --- --- --- 5 Norveç 09 2005 169 64 37.9 --- --- --- --- 6 Danimarka 02 2005 179 66 36.9 --- --- --- --- 7 Hollanda 11 2006 150 55 36.7 06 2003 75 22 29.3 8 Küba 01 2003 609 219 36.0 --- --- --- --- " İspanya 03 2004 350 126 36.0 03 2004 259 60 23.2 9 Arjantin 10 2005 257 90 35.0 10 2005 72 31 43.1
10 Mozambik 12 2004 250 87 34.8 --- --- --- --- 11 Belçika 05 2003 150 52 34.7 05 2003 71 27 38.0 12 İzlanda 05 2003 63 21 33.3 --- --- --- --- 13 Güney Afrika 1 04 2004 400 131 32.8 04 2004 54 18 33.3 14 Avusturya 10 2006 183 59 32.2 N.A. 62 17 27.4 " Yeni Zelanda 09 2005 121 39 32.2 --- --- --- ---
15 Almanya 09 2005 614 194 31.6 N.A. 69 15 21.7 16 Burundi 07 2005 118 36 30.5 07 2005 49 17 34.7 17 Tanzanya 12 2005 319 97 30.4 --- --- --- --- 18 Uganda 02 2006 332 99 29.8 --- --- --- --- 19 Seyşeller 12 2002 34 10 29.4 --- --- --- --- 20 Peru 04 2006 120 35 29.2 --- --- --- --- 21 Beyaz Rusya 10 2004 110 32 29.1 11 2004 58 18 31.0 22 Guyana 08 2006 69 20 29.0 --- --- --- --- 23 Andorra 04 2005 28 8 28.6 --- --- --- --- 24 Makedonya 07 2006 120 34 28.3 --- --- --- --- 25 Afganistan 09 2005 249 68 27.3 09 2005 102 23 22.5 " Vietnam 05 2002 498 136 27.3 --- --- --- ---
26 Namibya 11 2004 78 21 26.9 11 2004 26 7 26.9 27 Grenada 11 2003 15 4 26.7 11 2003 13 4 30.8 28 Irak 12 2005 275 70 25.5 --- --- --- --- " Surinam 05 2005 51 13 25.5 --- --- --- ---
29 Doğu Timor 08 2001 87 22 25.3 --- --- --- ---
30 Laos Demokratik Halk Cumhuriyeti 04 2006 115 29 25.2 --- --- --- ---
31 Ekvator 10 2006 100 25 25.0 --- --- --- --- " İsviçre 10 2003 200 50 25.0 10 2003 46 11 23.9
175
32 Litvanya 10 2004 141 35 24.8 --- --- --- --- 33 Avustralya 10 2004 150 37 24.7 10 2004 76 27 35.5 34 Singapur 05 2006 94 23 24.5 --- --- --- --- 35 Liechtenstein 03 2005 25 6 24.0 --- --- --- --- 36 Lesotho 02 2007 119 28 23.5 N.A. 33 12 36.4 37 Honduras 11 2005 128 30 23.4 --- --- --- --- 38 Lüksemburg 06 2004 60 14 23.3 --- --- --- --- 39 Tunus 10 2004 189 43 22.8 07 2005 112 15 13.4 40 Meksika 07 2006 500 113 22.6 07 2006 128 22 17.2 41 Birleşik Arap Emirlikleri 12 2006 40 9 22.5 --- --- --- --- 42 Bulgaristan 06 2005 240 53 22.1 --- --- --- --- 43 Eritre 02 1994 150 33 22.0 --- --- --- --- 44 Etiyopya 05 2005 529 116 21.9 10 2005 112 21 18.8 45 Moldova Cumhuriyeti 03 2005 101 22 21.8 --- --- --- --- 46 Hırvatistan 11 2003 152 33 21.7 --- --- --- --- 47 Pakistan 10 2002 342 73 21.3 03 2006 100 17 17.0 " Portekiz 02 2005 230 49 21.3 --- --- --- ---
48 Kanada 01 2006 308 64 20.8 N.A. 100 35 35.0 " Monako 02 2003 24 5 20.8 --- --- --- ---
49 Polonya 09 2005 460 94 20.4 09 2005 100 13 13.0 " Sırbistan 01 2007 250 51 20.4 --- --- --- ---
50 Çin 02 2003 2980 604 20.3 --- --- --- --- 51 Kuzey Kore 08 2003 687 138 20.1 --- --- --- --- 52 Bahama 05 2002 40 8 20.0 05 2002 16 7 43.8 " Slovakya 06 2006 150 30 20.0 --- --- --- ---
53 Dominik Cumhuriyeti 05 2006 178 35 19.7 05 2006 32 1 3.1 " Birleşik Krallık 05 2005 646 127 19.7 N.A. 751 142 18.9
54 Trinidad and Tobago 10 2002 36 7 19.4 10 2002 31 10 32.3 55 Gine 06 2002 114 22 19.3 --- --- --- --- 56 Senegal 04 2001 120 23 19.2 --- --- --- --- 57 Letonya 10 2006 100 19 19.0 --- --- --- --- 58 Estonya 03 2003 101 19 18.8 --- --- --- ---
59 Saint Vincent ve Grenadinler 12 2005 22 4 18.2 --- --- --- ---
60 Ekvator Ginesi 04 2004 100 18 18.0 --- --- --- --- " Venezuela 12 2005 167 30 18.0 --- --- --- ---
61 Moritanya 11 2006 95 17 17.9 01 2007 53 9 23.7 62 Sudan 08 2005 450 80 17.8 08 2005 50 2 4.0 63 Tacikistan 02 2005 63 11 17.5 03 2005 34 8 23.5 " Özbekistan 12 2004 120 21 17.5 01 2005 100 15 15.0
64 İtalya 04 2006 630 109 17.3 04 2006 322 44 13.7 " Nepal 01 2007 329 57 17.3 --- --- --- ---
65 Mauritius 07 2005 70 12 17.1 --- --- --- --- 66 Bolivya 12 2005 130 22 16.9 12 2005 27 1 3.7
176
67 El Salvador 03 2006 84 14 16.7 --- --- --- --- " Panama 05 2004 78 13 16.7 --- --- --- --- " Zimbabve 03 2005 150 25 16.7 11 2005 66 23 34.8
68 ABD 11 2006 435 71 16.3 11 2006 100 16 16.0 69 Türkmenistan 12 2004 50 8 16.0 --- --- --- --- 70 Çek Cumhuriyeti 06 2006 200 31 15.5 10 2006 81 12 14.8 71 Cape Verde 01 2006 72 11 15.3 --- --- --- --- " Filipinler 05 2004 236 36 15.3 05 2004 24 4 16.7
72 Nikaragua 11 2006 92 14 15.2 --- --- --- --- 73 Bangladeş 2 10 2001 345 52 15.1 --- --- --- --- 74 Angola 09 1992 220 33 15.0 --- --- --- --- " Şili 12 2005 120 18 15.0 12 2005 38 2 5.3
75 Zambiya 09 2006 157 23 14.6 --- --- --- --- 76 Sierra Leone 05 2002 124 18 14.5 --- --- --- --- 77 Bosna-Hersek 10 2006 42 6 14.3 10 2002 15 1 6.7 " Güney Kıbrıs 05 2006 56 8 14.3 --- --- --- ---
78 İsrail 03 2006 120 17 14.2 --- --- --- --- 79 Gine-Bissau 03 2004 100 14 14.0 --- --- --- --- 80 Malavi 04 2004 191 26 13.6 --- --- --- --- 81 Güney Kore 04 2004 299 40 13.4 --- --- --- --- 82 Barbados 05 2003 30 4 13.3 05 2003 21 5 23.8 " İrlanda 05 2002 166 22 13.3 07 2002 60 10 16.7
83 Yunanistan 03 2004 300 39 13.0 --- --- --- --- 84 Dominika 05 2005 31 4 12.9 --- --- --- --- 85 Gabon 12 2006 120 15 12.5 02 2003 91 14 15.4 " Liberya 10 2005 64 8 12.5 10 2005 30 5 16.7
86 Nijerya 11 2004 113 14 12.4 --- --- --- --- 87 Fransa 06 2002 574 70 12.2 09 2004 331 56 16.9 " Slovenya 10 2004 90 11 12.2 12.2002 40 3 7.5
88 Maldivler 01 2005 50 6 12.0 --- --- --- --- " Suriye 03 2003 250 30 12.0 --- --- --- ---
89 Burkina Faso 05 2002 111 13 11.7 --- --- --- --- " Jamaika 10 2002 60 7 11.7 10 2002 21 4 19.0 " San Marino 06 2006 60 7 11.7 --- --- --- ---
90 Azerbeycan 11 2005 124 14 11.3 --- --- --- --- " Endonezya 04 2004 550 62 11.3 --- --- --- ---
91 Romanya 11 2004 331 37 11.2 11 2004 137 13 9.5 92 Botsvana 10 2004 63 7 11.1 --- --- --- --- " Uruguay 10 2004 99 11 11.1 10 2004 31 3 9.7
93 Gana 12 2004 230 25 10.9 --- --- --- --- 94 Cibuti 01 2003 65 7 10.8 --- --- --- --- " Fas 09 2002 325 35 10.8 09 2006 270 3 1.1 " Svaziland 10 2003 65 7 10.8 10 2003 30 9 30.0
95 Antigua and Barbuda 03 2004 19 2 10.5 03 2004 17 3 17.6
177
" Orta Afika Cumhuriyeti 05 2005 105 11 10.5 --- --- --- --- 96 Macaristan 04 2006 386 40 10.4 --- --- --- --- " Kazakistan 09 2004 77 8 10.4 09 2004 39 2 5.1
97 Mali 07 2002 147 15 10.2 --- --- --- --- 98 Paraguay 04 2003 80 8 10.0 04 2003 45 4 8.9 99 Kamboçya 07 2003 123 12 9.8 01 2006 61 9 14.8 " Rusya 12 2003 447 44 9.8 N.A. 178 6 3.4
100 Gambiya 01 2007 53 5 9.4 --- --- --- --- " Gürcistan 03 2004 235 22 9.4 --- --- --- --- " Japonya 09 2005 480 45 9.4 07 2004 242 35 14.5
101 Malta 04 2003 65 6 9.2 --- --- --- --- 102 Malezya 03 2004 219 20 9.1 03 2004 70 18 25.7 103 Kamerun 06 2002 180 16 8.9 --- --- --- --- 104 Brezilya 10 2006 513 45 8.8 10 2006 81 10 12.3 105 Tayland 10 2006 242 21 8.7 --- --- --- ---
" Ukrayna 03 2006 450 39 8.7 --- --- --- --- 106 Montenegro 09 2006 81 7 8.6 --- --- --- ---
" Togo 10 2002 81 7 8.6 --- --- --- --- 107 Kongo 05 2002 129 11 8.5 10 2005 60 8 13.3
" Fildişi Sahili 12 2000 223 19 8.5 --- --- --- --- 108 Kolombiya 03 2006 166 14 8.4 03 2006 102 12 11.8
" Kongo 07 2006 500 42 8.4 01 2007 108 5 4.6 109 Hindistan 04 2004 545 45 8.3 07.2006 242 26 10.7 110 Guatemala 11 2003 158 13 8.2 --- --- --- --- 111 Somali 08 2004 269 21 7.8 --- --- --- --- 112 Libya 03 2006 468 36 7.7 --- --- --- --- 113 Kenya 12 2002 219 16 7.3 --- --- --- ---
" Sao Tome ve Principe 03 2006 55 4 7.3 --- --- --- --- 114 Benin 03 2003 83 6 7.2 --- --- --- --- 115 Arnavutluk 07 2005 140 10 7.1 --- --- --- ---
" Kiribati 05 2003 42 3 7.1 --- --- --- --- 116 Madagaskar 12 2002 160 11 6.9 03 2001 90 10 11.1 117 Belize 03 2003 30 2 6.7 03 2003 12 3 25.0 118 Moğolistan 06 2004 76 5 6.6 --- --- --- --- 119 Çad 04 2002 155 10 6.5 --- --- --- --- 120 Cezayir 05 2002 389 24 6.2 12 2006 144 4 2.8 121 Nijerya 04 2003 360 22 6.1 04 2003 109 4 3.7
" Samoa 03 2006 49 3 6.1 --- --- --- --- 122 Saint Lucia 3 12 2006 18 1 5.6 01 2007 11 2 18.2 123 Ürdün 06 2003 110 6 5.5 11 2005 55 7 12.7 124 Ermenistan 05 2003 131 7 5.3 --- --- --- --- 125 Sri Lanka 04 2004 225 11 4.9 --- --- --- --- 126 Lübnan 05 2005 128 6 4.7 --- --- --- --- 127 Türkiye 11 2002 550 24 4.4 --- --- --- ---
178
128 Haiti 02 2006 98 4 4.1 02 2006 30 4 13.3 " İran 02 2004 290 12 4.1 --- --- --- ---
129 Vanuatu 07 2004 52 2 3.8 --- --- --- --- 130 Tonga 03 2005 30 1 3.3 --- --- --- --- 131 Komor Adaları 04 2004 33 1 3.0 --- --- --- ---
" Marshall Adaları 11 2003 33 1 3.0 --- --- --- --- 132 Butan N.A. 150 4 2.7 --- --- --- --- 133 Bahreyn 11 2006 40 1 2.5 12 2006 40 10 25.0 134 Umman 10 2003 83 2 2.4 N.A. 58 9 15.5 135 Mısır 11 2005 442 9 2.0 05 2004 264 18 6.8
136 Kuveyt 4 06 2006 65 1 1.5 --- --- --- ---
137 Papua Yeni Gine 06 2002 109 1 0.9 --- --- --- --- 138 Yemen 04 2003 301 1 0.3 04 2001 111 2 1.8 139 Kırgızistan 02 2005 72 0 0.0 --- --- --- ---
" Mikronezya 03 2005 14 0 0.0 --- --- --- --- " Nauru 10 2004 18 0 0.0 --- --- --- --- " Palau 11 2004 16 0 0.0 11 2004 9 0 0.0 " Katar 06 2005 35 0 0.0 --- --- --- --- " Saint Kitts ve Nevis 10 2004 15 0 0.0 --- --- --- --- " Suudi Arabistan 04 2005 150 0 0.0 --- --- --- --- " Solomon Adaları 04 2006 50 0 0.0 --- --- --- --- " Tuvalu 08 2006 15 0 0.0 --- --- --- ---
* Parlementolardaki sandalye sayılarını gösteren rakamlar
1 - Güney Afrika: Sandalye dağılımlarını gösteren rakamlar 36 özel temsilciyi baz alınarak hesaplanmamıştır. Bütün yüzdeler 54 adet kalıcı sandalye sayısına göre hesaplanmıştır.
2 - Bangladeş: 2004 yılında parlementodaki sandalye sayısı kadınlara ayrılan 45 adet sandalye ile 300 den 345 e çıkmıştır.
3 - Sainte Lucia: 2006 yılında yapılan seçimlerde hiçbir kadın milletvekili seçilmemesine rağmen bir kadın Meclis Sözcüsü olmuştur ve bu nedenle doğal olarak meclisin üyesi olmuştur.
4 - Kuveyt : 2006 yılında yapılan seçimlerde hiçbir kadın milletvekili seçilmemesine rağmen bir kadın 16 kişilik kabinede görev almıştır.
179
EK.27
KADINLARIN SECME VE SECİLME HAKKI ELDE ETMELERİNİ
ÜLKELERE GÖRE TARİHSEL GELİŞİMİ
YIL ÜLKE
1788 (ABD (seçilme)
1893 Yeni Zelanda (oy verme)
1902 Avustralya*
1906 Finlandiya
1907 Norveç (Seçilme)*
1913 Norveç**
1915 Danimarka, İzlanda
1917 Kanada (oy verme)*, Hollanda (seçilme
1918 Avusturya, Kanada (oy verme)*, Estonya, Gürcistan*, Almanya,
İrlanda*, Kırgızistan, Letonya, Polonya, Rusya Federasyonu, Birleşik
Krallık*
1919 Belarus, Belçika (oy verme)*, Lüksemburg, Hollanda (oy verme),
Yeni Zelanda (seçilme), İsveç*, Ukrayna
1920 Arnavutluk, Kanada (seçilme)*, Çek Cumhuriyeti, Slovakya,
ABD (oy verme)
1921 Ermenistan, Azerbaycan, Belçika (seçilme)*, Gürcistan**,
Litvanya, İsveç**
1924 Kazakistan*, Moğolistan, Saint Lucia, Tacikistan
1927 Türkmenistan
1928 İrlanda**, Birleşik Krallık**
1929 Ekvador*, Romanya*
1930 Güney Afrika (Beyazlar), Türkiye (oy verme)
1931 Şili*,Portekiz*, İspanya, Sri Lanka
1932 Maldiv Adaları, Tayland, Uruguay
1934 Brezilya, Küba, Portekiz*, Türkiye (seçilme)
1935 Myanmar (oy verme)
180
1937 Filipinler .
1938 Bolivya*, Özbekistan
1939 El Salvador (oy verme)
1941 Panama*
1942 Dominik Cumhuriyeti
1944 Bulgaristan, Fransa, Jamaika
1945 Hırvatistan Guyana (seçilme), Endonezya. İtalya, Japonya*, Senegal,
Slovenya, Togo
1946 Kamerun, Kore Dem. Halk Cum., Cibuti (oy verme), Guatemala,
Liberya, Myanmar (seçilme), Panama**, Romanya**, Makedonya,
Trinidad ve Tobago, Venezuela, Vietnam, Yugoslavya
1947 Arjantin, Japonya**, Malta, Meksika (oy verme), Pakistan, Singapur,
1948 Belçika**, İsrail, Nijer, Kore Cum., Seyşel Adaları, Surinam
1949 Bosna ve Hersek, Şili**, Çin, Kosta Rika, Suriye Arap Cumhuriyeti
1950 Barbados, Kanada (oy verme)**, Haiti, Hindistan
1951 Antigua ve Barbuda, Dominik, Grenada, Nepal
1952 Bolivya**, Yunanistan, Lübnan
1953 Butan, Guyana (oy verme), Macaristan (oy verme)
1954 Belize, Kolombiya, Gana
1955 Kamboçya, Eritre, Etiyopya, Honduras, Nikaragua, Peru
1956 Benin, Comoros, Mısır, Gabon, Mali, Mauritius, Somali
1957 Malezya, Zimbabwe (oy verme)**
1958 Burkina Faso, Çad, Gine, Macaristan (seçilme), Nijerya (Güney)
1959 Madagaskar, San Marino (oy verme), Tunus, Tanzanya Birleşik Cum.
1960 Kanada (seçilme)**, Kıbrıs, Gambiya, Tonga
1961 Bahamalar*, Ruanda, El Salvador (seçilme), Moritanya, Paraguay
1962 Cezayir, Avustralya**, Monako, Uganda, Zambiya
1963 Kongo, Ekvador Ginesi Fiji, İran, Kenya, Fas, Papua Yeni Gine
1964 Bahamalar**, Libya, Papua Yeni Gine (oy verme), Sudan
1965 Afganistan, Bostvana, Lesoto
1967 Ekvador**, Kiribati, Tuvalu, Yemen Dem. Halk Cum., Kongo
1968 Nauru, Svaziland
1970 Andorra (oy verme), Yemen Arap Cum., Kongo, (seçilme)
1971 İsviçre
181
1972 Bangladeş
1973 Andorra (seçilme), Bahreyn, San Marino,(seçilme)
1974 Ürdün, Solomon Adaları
1975 Angola, Cape Verde, Mozambik, Sao Tome ve Principe, Vanuatu
1976 Portekiz**
1977 Guinea Bissau
1978 Nijerya (Kuzey), Moldova*, Zimbabwe (seçilme)
1979 Marshall Adaları, Mikronezya Fed. Dev., Palau
1980 Irak, Vanuatu**
1984 Liechtenstein, Güney Afrika (Zencilerin dışındaki ırklar)
1986 Orta Afrika Cum., Cibuti (seçilme)
1989 Namibya
1990 Samoa
1994 Kazakistan, Moldova*, Güney Afrika(Zenciler)
* Hak için koşullar veya kısıtlamalar söz konusudur.
** Koşullar veya kısıtlamalar kaldırılmıştır.
Kaynak: İshak Bozkurt, “Dünya Parlamentolarında Kadın Temsilciler”,
TBMM Kütüphane, Dokümantasyon ve Tercüme Müdürlüğü Araştırma
Servisi, Ankara, Mart 2000