turuz.com1)_uzaqtan... · 2014. 8. 7. · maltepe Ünverstes meslek yÜksekokulu uzaktan eitim:...

171
MALTEPE ÜNVERSTES MESLEK YÜKSEKOKULU Uzaktan Eitim: Türk Dili 1 Hazrlayan ve sunan: Ör. Gör. Yusuf ÇOTUKSÖKEN 1. BÖLÜM (1. ve 2. HAFTA) Dil ve letiim çerik: * Bu bölümde ilkin Türk Dili dersinin genel amaçlar açklanacak. * letiim ve dil konularnda (doal dil, beden dili) metinler okunup tartlacak. * Metin ve metin türleri. * Yaz türü: Söylei. Dil bilgileri: Dilin douu. Dil ve toplum. Dil ve düünce. Dil ve edebiyat. *Dilin türleri. * SLAYT 1 Balk: Türk Dili 1 dersinin tanm * Merhaba! Sizlerle bu öretim ylnda, 2 yaryl Türk Dili dersi yapacaz, haftada 2 saat. Önce tartalm: Sizce bu ders niçin konulmu olabilir? Bu dersten beklentileriniz nedir? (Örencilerin yantlarn aldktan sonra öretim eleman dersle ilgili ksa açklayc bilgiler verir, bu yarylda neler yaplacan anlatr.) (10 dakika kadar) SLAYT 2 Balk: Ön-hazrlk: Yaamdaki güzellikler Ne güzeldir Ne güzeldir dört gözle beklediin bir haberin gelmesi. Arnn dinmesi. Yllar sonra bir gün bir yerde çocukluunda annenin senin için yapt kurabiyelere rastlamak. Yamurdan sonra açan Güne. Buz gibi sokaktan scack eve girmek. Yorgunluktan bitmiken yataa uzanmak. Tuttuun takmn ezeli rakibini yenmesi. Kzgn kumlarda uzun uzun yattktan sonra bedeni denizin serinliine brakmak Sabahlar kzarm ekmek kokusu ile uyanmak.. Bir doktor muayenehanesinin kapsnda üpheleri datm olarak sevinçle çkmak. Bir bahçenin önünden geçerken duyduun hanmeli kokusu. Sabah uyanp o günün tatil olduunu hatrlamak. " Artk bitti" derken seni arayvermesi. Yal ana babann hala çaldnz kapnn arkasnda ya da hattn öbür ucunda olmas. Frndan yeni çkm ekmein köesi. Bir köede birbirine sarlm uyuyan kedi 1

Upload: others

Post on 25-Jan-2021

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • MALTEPE ÜN�VERS�TES� MESLEK YÜKSEKOKULU

    Uzaktan E�itim: Türk Dili 1 Haz�rlayan ve sunan: Ö�r. Gör. Yusuf ÇOTUKSÖKEN

    1. BÖLÜM (1. ve 2. HAFTA)Dil ve �leti�im

    �çerik: * Bu bölümde ilkin Türk Dili dersinin genel amaçlar� aç�klanacak. * �leti�im ve dil konular�nda (do�al dil, beden dili) metinler okunup tart���lacak. * Metin ve metin türleri. * Yaz� türü: Söyle�i. Dil bilgileri: Dilin do�u�u. Dil ve toplum. Dil ve dü�ünce. Dil ve edebiyat. *Dilin türleri. * SLAYT 1 Ba�l�k: Türk Dili 1 dersinin tan�m� * Merhaba! Sizlerle bu ö�retim y�l�nda, 2 yar�y�l Türk Dili dersi yapaca��z, haftada 2 saat. Önce tart��al�m: Sizce bu ders niçin konulmu� olabilir? Bu dersten beklentileriniz nedir? (Ö�rencilerin yan�tlar�n� ald�ktan sonra ö�retim eleman� dersle ilgili k�sa aç�klay�c� bilgiler verir, bu yar�y�lda neler yap�laca��n� anlat�r.) (10 dakika kadar) SLAYT 2 Ba�l�k: Ön-haz�rl�k: Ya�amdaki güzellikler Ne güzeldir

    Ne güzeldir dört gözle bekledi�in bir haberin gelmesi. A�r�n�n dinmesi. Y�llar sonra bir gün bir yerde çocuklu�unda annenin senin için yapt��� kurabiyelere rastlamak. Ya�murdan sonra açan Güne�. Buz gibi sokaktan s�cac�k eve girmek. Yorgunluktan bitmi�ken yata�a uzanmak. Tuttu�un tak�m�n ezeli rakibini yenmesi. K�zg�n kumlarda uzun uzun yatt�ktan sonra bedeni denizin serinli�ine b�rakmak Sabahlar� k�zarm�� ekmek kokusu ile uyanmak.. Bir doktor muayenehanesinin kap�s�nda �üpheleri da��tm�� olarak sevinçle ç�kmak. Bir bahçenin önünden geçerken duydu�un han�meli kokusu. Sabah uyan�p o günün tatil oldu�unu hat�rlamak. " Art�k bitti" derken seni aray�vermesi. Ya�l� ana baban�n hala çald���n�z kap�n�n arkas�nda ya da hatt�n öbür ucunda olmas�. F�r�ndan yeni ç�km�� ekme�in kö�esi. Bir kö�ede birbirine sar�lm�� uyuyan kedi

    1

  • yavrular�. Evinden pi�mekte olan yemek kokusunun yay�lmas�. So�uktan titrerken eline tutu�turulan bir bardak çay. Meteliksiz bir günde çoktand�r giymedi�in ceketin cebinden para ç�kmas�. Uzun s�cak bir ç�nar alt�. SLAYT 3 Ba�l�k: Sabahtan beri aya��n� vuran ayakkab�lar� ç�kard���n an. Sudan bir sebeple küstü�ün arkada��nla bar��mak. Y�kanm��, ütülenmi�, mis gibi kokan yatak tak�mlar�n�n koynunda uyumak. Bir sandal�n kenar�na oturarak bacaklar�n� denize salland�rmak En sevdi�in yeme�in ilk lokmas�n� a�z�na ald���n an. EN ÖNEMLISI NEFES ALMAK, KONU�MAK, DUYMAK, YÜRÜMEK, GÖRMEK, ANLAMAK. Ne güzeldir arkada�lar�ndan, sevdiklerinden, sevgiliden alaca��n s�cac�k bir merhaba.... HEP�N�ZE MERHABA!... * Biz de size bu ö�retim y�l� ba��nda “Merhaba!” diyoruz. Okudu�umuz metinle ilgili olarak �unu soral�m: Sizin için “ne güzeldir!” diyebilece�iniz daha ba�ka neler var? K�saca anlat�r m�s�n�z? SLAYT 4 Ba�l�k: Dilin tan�m� ve i�levleri Anlama-kavrama �imdi de dili ve i�levlerini anlatan bir metni (Yusuf Çotuksöken’in metni) okuyup üzerinde tart��al�m. (Metni sesli okurken, sözcükleri do�ru ve anla��l�r biçimde seslendirelim, vurgulara ve duraklara özen gösterelim. Bu arada önemli buldu�umuz cümlelerin alt�n� çizelim.)

    SLAYT 5 Ba�l�k:

    D�L NED�R? ��LEVLER� NED�R?- Yusuf ÇOTUKSÖKEN “En de�erli varl���n�z nedir?” diye sorsalar herkes ayr� yan�t verir: Kimi sa�l���m, kimi ailem, kimi akl�m, kimi ülkem, kimi sevgilim, kimi dinim …kimi de dilim der. �öyle bir dü�ünecek olursak, en de�erli varl���m dilimdir diyenlerin hakl� oldu�unu dü�ünmeye ba�lar�z. Nas�l m�? �öyle: �nsano�lu do�al ve toplumsal çevresini hep dili arac�l���yla tan�m��t�r. Ünlü bir dü�ünürün güzel bir sözü vard�r: “Dilimin s�n�rlar� dünyam�n s�n�rlar�” (Witgenstein) diye. Diyesim o

    2

  • ki, benim içine do�du�um dünyay� ben dilim arac�l���yla kavr�yor, yorumluyor ve güzelle�tirmeye çal���yorum. SLAYT 6 Ba�l�k: Peki dil nedir? Çok de�i�ik tan�mlar� yap�lm��t�r, bundan sonra da yap�lacakt�r. Herkes kendi aç�s�ndan, duru�una, amac�na göre tan�mlayabilir dili. Salt dil aç�s�ndan bak�ld���nda dil, belli bir anlam� üretmek üzere seslerin belirli bir s�raya göre dizilmesidir. Ki�i aç�s�ndan “duy-gular�, dü�ünceleri, tasar�mlar� ba�kalar�na aktarmaya yarayan geli�mi� bir dizge” olarak tan�mlanabilir. Dü�ünce/dü�ünme ba�lam�nda dil “insan�n d��-dünya üzerine yapt��� dü�ünsel üretimi yans�tmaya yarayan kavramlardan olu�an dizgedir. Onlara göre dil dü�ünceyi, dü�ünce dili sürekli etkiler. �leti�im aç�s�ndan bak�ld���nda ki�iler ve kurumlar aras�nda ba� kuran, ili�kiyi sa�layan sesli/yaz�l� araçt�r. Kültür aç�s�ndan da dil “en geni� anlamda kültürün olu�turucusu, saklay�c�s� ve ta��y�c�s� olan toplumsal kurumdur. Ulus aç�s�ndan ise, tek tek bireyleri belli ekonomik, tarihsel, ülküsel amaçlar do�rultusunda birle�tiren, toplum haline getiren en etkili kurumdur. Dil bir soyutlamad�r asl�nda. Ne demek bu? Aç�klayal�m: Biz, dünyay� sözcük ve söz dizileri kurarak anlamaya ve anlatmaya çal���yoruz. Sözcükler üretiyoruz, çevremizdeki her somut nesneye bir ad veriyoruz, soyut durumlar� da adland�rabiliyoruz. Durum, eylem, ba�lant�, ili�ki gibi durumlar için kullanaca��m�z sözler de yarat�yoruz. Özetle d�� dünyay� dilimizle yeniden kuruyoruz. Bunu da soyutlama ad�n� verdi�imiz yöntemle yap�yoruz. Bununla da yetinmiyoruz. Zihinsel ve bedensel üretimimizle elde etti�imiz bilgi, dü�ünce, tasar�m, vb’yi dille somutla�t�rabiliyoruz. Özellikle yaz�n�n bulunu�undan sonra bunlar� yaz�ya geçirip günümüzün insanlar�na ve gelecek ku�aklara aktarabiliyoruz. SLAYT 7 Ba�l�k: Her birimiz bu dünyaya dilyetisiyle, dil ö�renme yetisiyle do�duk, bu yetimizi çevremizin yard�m�yla geli�tirerek içinde ya�ad���m�z toplumun dilini ö�rendik, bu dil arac�l���yla çevremizle ileti�im kurmaya ba�lad�k. Ki�ili�imiz ve kimli�imizi olu�turduk. Bu süreç her insan için böyledir. �nsan d���ndaki canl�lar�n da bir dili oldu�unu söylüyor uzmanlar, ama onlar�n dilleri insan dili gibi karma��k ve çok i�levli de�il. Ço�u kez içgüdüsel özellikler ta��yor, geli�miyor… �nsano�lu, ya�am�n hemen her kesitinde dilini çok amaçl�, çok i�levli olarak kullan�yor. �öyle bir dü�ünün bir günde kaç saat konu�uyoruz, dinliyoruz, okuyoruz, yaz�yoruz, yani dilimizi etkin ve edilgin biçimde kullan�yoruz? Ki�iye, çevreye, ko�ullara, durumlara göre de�i�ebilir ama bir gerçek var ki, günün önemli bir bölümünü dilimizi kullanarak geçiriyoruz, i�, aile, arkada� çevresinde. SLAYT 8 Ba�l�k:

    3

  • Dil birden çok i�levi olan bir toplumsal kurumdur: Yaln�zl���m�z� gidermek, bir sorunumuzu çözmek, bir derdimizi payla�mak gibi amaçlarla yak�nlar�m�zla bir araya gelip söyle�iyor, onlar� telefonla aray�p konu�uyoruz (ileti�im i�levi). Gün geliyor, ba��m�zdan geçen bir iyi bir olay� sevinçle, co�kuyla, kötü bir olay� ise üzülerek, korkunç bir olay� ürküntüyle anlat�yoruz. Evde bir tamir yaparken çekici yanl��l�kla elimize vurdu�umuzda kendimizi tutamay�p a�z�m�zdan küfürler kaç�r�veriyoruz (anlat�m i�levi). Ders verirken bizi dinlemeyen ö�rencileri tatl� sert bir dille uyar�yoruz (uyarma i�levi) ya da verdi�imiz ödevleri zaman�nda bitirip teslim etmeleri gerekti�ini söylüyoruz (buyurma i�levi). Sevdiklerimize çok yumu�ak bir dil kullan�yoruz, hele sevdi�imiz çok özel bir kimseyse içimizden geçen en güzel sözlerle ona sesleniyoruz ya da içimize yeni kat�lan birini çevremizdekilere tan�t�yoruz (ça�r� i�levi). Dedikoduyu sevdi�imizden olacak, kendimize yak�n bildiklerimizle bir araya geldi�imizde birilerini çeki�tirmeden edemiyoruz (ki�ileraras� ili�ki i�levi). Bizden alan�m�zla ilgili bir konu�ma yapmam�z istendi�inde, bir toplulu�un kar��s�nda ciddi, planl�, ilgi çekici bir biçimde anlatmak için u�ra� veriyoruz (toplumsal i�lev). Kimi insanlar�m�z (kimi sanatç�lar) dille plastik bir malzeme gibi oynuyorlar, yani �iir yaz�yorlar, romanlar öyküler yaz�yorlar(yaz�nsal/ sanatsal i�levi). Dü� kurmadan ya�ayabilir miyiz? Dü�lerimizi, hayallerimizi, gelece�e ili�kin planlar�m�z� ba�kalar�yla payla��yoruz (dü�sel i�lev). Ya�ad���m�z yeri, tan�d���m�z bir kimseyi, çevremizdeki bir arac� belirgin ve ay�r�c� özellikleriyle tan�tmaya çal���yoruz (betimsel i�levi)…Böylelikle insanlarla ileti�im kurmak, birtak�m duygu ve dü�ünceleri payla�mak istiyorlar. �unu da unutma-yal�m: Ço�u kez, anlatt�klar�m�zda dilin birkaç i�levini birden kullanabilmekteyiz. SLAYT 9 Ba�l�k: Dikkat ettiyseniz bütün bunlar�, bu yap�p etmelerimizi çevremizdekilerle ileti�im kurmak, bir toplulu�a aidiyetimizi peki�tirmek, birtak�m duygu ve dü�ünceleri payla�mak, belli bir amaç u�runa i�birli�i yapmak, dayan��ma içine girmek gibi amaçlarla yap�yoruz. Böylelikle bir toplulu�un bireyi olma konumuna da gelmi� oluyorum. Dilim beni birey, ki�i, yurtta� olma sürecinde hep destekliyor. Sözlerimi �öyle noktalayabilirim: Dilim varsa ben de var�m, dilim benim ki�isel ve toplumsal kimli�im-dir bir bak�ma. Bütün soyut ve somut üretimimiz dilimizde bir kar��l�k bulur. Ya�amak, birlikte mutlu olmak demek oldu�una göre, dilimizi insan haklar�n� gözete-rek, en i�levsel biçimde kullanma becerisini de iyi biçimde ö�renmemiz gerekir. Ralph Nicols’un �u sözü anlaml�: “Tüm insanlar�n en temel gereksinimi anlamak ve anla��lmakt�r. �nsanlar� anlaman�n en iyi yolu onlar� dinlemektir.”Peki, �imdi de biz soral�m: Anla��lmak için ne yap�lmal�d�r? Yan�t� aç�k, dilin i�levlerinin ay�rd�nda olup dili etkili biçimde kullanabilmek. SLAYT 10 Ba�l�k:

    Anlama-kavrama sorular�:

    4

  • 1) Dilin birey/ki�i aç�s�ndan önemi nedir? 2) Dilin toplum/ulus aç�s�ndan önemi nedir? 3) Günlük konu�mada dilinizi hangi i�levleriyle kulland���n�z� örnekleriyle

    anlat�n�z. SLAYT 11 Ba�l�k: Söyle�i (sohbet) Yaz� türü: Bu metin bir söyle�idir. Söyle�i (sohbet) deneme ile kö�eyaz� (f�kra) ile benzerlikleri çok olan bir yaz� türüdür. T�pk� benzeri yaz� türlerinde oldu�u gibi söyle�ide de yazar okurlar�yla söyle�iyormu� gibi, seçti�i konuda kendi görü�lerini rahatça dile getirir, okurunu dü�ündürmek, söyle�iye onu da katmak ister. Genellikle günlük konular üzerine yaz�lan söyle�ide yal�n, aç�k, k�vrak bir dil kullan�l�r. Yazar zaman zaman sorular sorarak dikkati canl� tutmaya çal���r. Okurlar�n çok sevdi�i türler aras�nda yer ald���n� söylemeliyiz. Söyle�i türünde Ahmet Rasim (Ramazan Sohbetleri), Suut Kemal Yetkin (Edebiyat Söyle�ileri), Nurullah Ataç (Karalama Defteri), �evket Rado (E�ref Saati), ünlenmi�lerdir. Son y�llarda “röportaj" da söyle�i sözüyle kar��lanmaya ba�land�. Bu konuda röportaj ile ilgili bilgileri alman�zda yarar var. Ayr�m� nedir diye soracak olursan�z �öyle bir aç�klama yap�labilir: Söyle�ide sadece yazar ve yaz�s� vard�r. Röportaj anlam�ndaki söyle�ide sorular� soran bir kimse ve buna yan�tlar veren ikinci bir kimse bulunmaktad�r. Tekni�i de farkl�d�r, (BKZ. RÖPORTAJ) SLAYT 12 Ba�l�k: �leti�im UYGULAMA Al��t�rma 1: Bir Frans�z yazar� “Anadilim benim gerçek yurdumdur.” diyordu. Bu görü� sizce de do�ru mu? Bu konudaki görü�lerinizi belirtiniz. Al��t�rma 2: Biz dilimizi ö�renirken ayn� zamanda toplumumuzun de�erlerini de mi ö�reniyoruz? Nas�l? Örneklendirerek anlatabilir misiniz? SLAYT 13 Ba�l�k: �leti�im

    B�LG�LENME=> �LET���M NED�R?

    Tart��al�m: - Bulundu�unuz hangi ortamlarda, hangi yöntem ve araçlarla ileti�im kurars�n�z? (Dille, beden diliyle, yaz�l�, ileti�im araçlar�yla: telefon, faks, e-posta, internet ortam�nda vd) * Ba�kalar�yla ileti�im kurmada kendinizi ba�ar�l� görür müsünüz? Genelde hangi tip insanlarla ileti�im sorunlar� ya�amaks�n�z?

    5

  • �LET���M; ya�anm�� gerçeklerin (gözlem, ya�ant� vb), duygular�n, dü�üncelerin, bilgilerin kar��l�kl� olarak bir kimseden ba�kas�na/ba�kalar�na de�i�ik yollarla (sözle, yaz�yla, bedenle vd yollarla) iletilmesidir. �leti�im, ki�ileri belirli bir yerde, belirli bir zamanda, belirli bir ili�ki çerçevesinde birbirine ba�layan bir süreçtir. Tam bir ileti�imin gerçekle�ebilmesi için ileti�ime geçen bireyler aras�nda bilgi, dü�ünce, gözlem, izlenim, duygu vb’nin kar��l�kl� olarak hiçbir engellemeye u�ramadan iletilmesi gerekir. Tam bir ileti�imde, verici (konu�mac�, ya da iletiyi veren araç), al�c� (dinleyici), ileti (mesaj: al�c�ya gönderilen uyar� ya da dü�ünce), kanal ( hava, elektrik telleri, kitle ileti�im araçlar� vd), kod (do�al dil ya da ba�ka anlat�m yollar�, sözgelimi beden dili) gibi kavram/ terimler bulun-maktad�r. Konu�mac� (verici) insan ise görevi, dinleyicinin/dinleyicilerin (al�c�) söyledi�ini anlam�� olduklar�ndan emin olunca sona erer. Bunun gibi dinleyicilerden gelen bir ileti al�p da, bu iletiyi anlad���n� dinleyicilere ikna edici bir biçimde belirtince (sözlü yan�t verme, bedenle tepki gösterme vb) göre-vini tamamlam�� olur. Özetle, verici, ileti�im sürecinde al�c�dan iletisine kar��l�k alamad��� sürece ileti�im tamamlanm�� say�lmaz. SLAYT 14 Ba�l�k: �leti�im sürecinde ki�ilerin türde� olmas� (ayn� topluluktan olma, ayn� kültürel ortamda yeti�me, ortak amaç ve de�erleri benimseme vb gibi) kar��l�kl� etkile�imin tam ve verimli olmas�n� sa�layacakt�r. �leti�im boyunca verici ve al�c� gönderilen iletileri sürekli olarak alg�lama süzgecinden geçirir. Bu süzgeçten geçirme s�ras�nda, iç (iletilenlerin kar���k/düzensiz/anla��lmas� zor olmas�, dinleyicinin dalg�n olmas�, dinlememesi, o s�rada akl�n�n ba�ka �eylerle me�gul olmas� vd) ve d�� nedenlerle (çevredeki gürültü, sesin k�s�kl���, verici ile al�c� aras�ndaki uzakl�k vd) al�c� iletiyi vericinin kastetti�i biçimde alg�lamayabilir. Yanl�� alg�lama olas�l���, hem dinleyici hem de konu�mac� için geçerli olabilir. Çünkü nas�l verici iletisini kendi de�erleri, gereksinmeleri, al��kan-l�klar�, e�ilimleri do�rultusunda olu�turup gönderiyorsa, böyle alg�lanmas�n� istiyorsa; dinleyici de bu iletiyi kendi de�erleri, gereksinmeleri, duygular� ve geçmi� deneyimleri ba�lam�nda ele al�p yorumlar. Buradaki eksik ve yanl�� anlama ya da hiç anlamama, birtak�m ciddi sorunlar yaratabilir. Çözümü ise (e�er verici bir konu�mac�ysa) konu�mac�n�n gerekti�i durumlarda (özellikle iletinin tam olarak anla��lmad���n� anlamas� durumunda), iletiyi yeniden aktarabilir de�i�ik örneklerle ba�vurabilir, kimi çizelgeler olu�turabilir, dinleyicilerin duygular�na seslenebilir, dahas� uzun bir konu�maysa özet yapabilir. SLAYT 15 Ba�l�k: Beden dili

    6

  • Tart��al�m:* Anadilinizin yetmedi�i durumlarda duygu ve dü�üncelerinizi hangi yollarla/araçlarla anlat�rs�n�z?

    �leti�imde öncelikle do�al dil (sözlü ve yaz�l� anlat�m) etkin biçimde kullan�lmaktad�r. Ancak kimi durum ve ba�lamlarda dil-ötesi davran�� ve araçlara ba�vurdu�umuz da olmaktad�r, s�kl�kla. A�a��da beden dili ile kurulan ileti�im üzerine haz�rlanm�� k�sa bir metin var; bunu okuyup tart��al�m.

    SLAYT 16 Ba�l�k:

    BEDEN D�L� - DO�RU VE ETK�N �LET���M - Hadiye KAMANLI �nsanl���n temel dürtülerinden biri olan “topluma ait olma hissi”, ça�lar boyunca ileti�imi zorunlu k�lm��t�r. Tarih öncesi devirlerde, çe�itli sesler ve hareketlerle ileti�im sa�lanm��t�r. �nsanl���n zaman içerisindeki evrimiyle sesler önce hecelere, sonra sözcüklere, cümlelere ve en sonunda dillere dönü�mü�, hareketler ise, ne yaz�k ki, ileti�imde zamanla daha az fark edilen bir konuma gelmi�tir. Yine de insano�lu bu eski dilini hiçbir zaman unutmam�� ve sözcüklerini daima hareketlerle bezemi�tir. Beden dili, birço�umuzca istemsiz olarak kullan�l�yor ve sadece bilinçalt� taraf�ndan alg�lan�yor olsa da, bu dilin ileti�im içerisinde oldu�umuz ki�inin be� duyusuna da hitap edebilmek ve etkin bir izlenim elde edebilmek aç�s�ndan önemi büyüktür. Beden dilini incelemek ki�iyi, insanlar�n zihnini okuyabilen biri haline getirmedi�i gibi, onlar�n hareketlerinden gizli dü�üncelerini ö�renme yetene�ini de kazand�rmaz. Beden dili, bize bilinçalt�m�zla konu�may� ve onu anlamay� ö�retir; bu yüzden çok güçlü bir ileti�im arac�d�r. SLAYT 17 Ba�l�k: A�a��da, sa�l�kl� ve özgüvenli bir ileti�im için beden dilinin nas�l kullan�ld���n�, biraz da esprili olarak aç�klamaya çal��aca��m: * Selam verirken veya tehdit alt�ndayken avuç içinin kar��dakine dönük olarak kald�r�lmas�n�n sebebi; bilinçalt�nda o ki�iye güven a��lama iste�i bulunmas�d�r. ( - Bak elimde ta�, sopa falan yok. Benden sana zarar gelmez.) * Konu�ulan konudan ho�lanmam��sak veya o konuyla ilgilenmiyorsak kollar�m�z� kavu�turmam�z�n bilinçalt�ndaki sebebi; ya�amsal önemi olan organlar�m�z� güvence alt�na alma iste�idir. ( - Gerginim. Bu konularla ilgilenmiyorum, o yüzden içime döndüm ve kendimle ilgileniyorum. ) * Sürekli saçla, tak�larla oynamak, ritm tutmak, kalem çevirmek, etrafa bak�nmak; huzursuzlu�un ve azalan dikkatin belirtileridir. ( - Bitse de kurtulsam… �u proje i�ini nas�l yapsak acaba? ) * Yumruklar� s�kmak, yüzü sebepsiz yere ek�itmek, di� g�c�rdatmak; artan stresin ve olumsuzlu�un habercisidir. ( - Zor dayan�yorum. Biraz daha konu�ursa ne yapar�m bilemiyorum. )

    7

  • * Vücudun genel duru�u da, o anki ruhsal durumumuz hakk�nda ipuçlar� vermektedir. Örne�in kamburun ç�kar�lmad���, dik ve dengeli bir duru�; ki�inin özgüvenli, fiziksel ve ruhsal anlamda sa�l�kl� ve dinç oldu�u etkisini b�rak�r. ( - Sa�l�kl�y�m. Güçlü biriyim. ��ine yarayabilirim. Ne dersin? ) SLAYT 18 Ba�l�k: * Omuzlar�n dü�ük oldu�u, vücut a��rl���n�n önde topland���, ba��n öne dü�tü�ü duru� karamsarl�k ve çekingenli�i temsil etmektedir. Bu konumdayken elleri dibine kadar ceplere sokmak ise bedenle temas haline geçip iç gerginli�i azaltmak içindir. ( - Hiçbir �eyi do�ru düzgün yapam�yorum. �u anda �ss�z bir adada tek ba��ma olmay� ne çok isterdim!) * Gö�üs gerilerek, ayaklar aç�larak vücut alan�n�n artt�r�ld���, ba��n yan arkada, ba�parmak d��ar�da olmak üzere ellerin ceplerde tutuldu�u konumda; ki�i kendine olan a��r� güvenini yans�tmaktad�r ve bu pek ho� kar��lanmaz. (-Aran�zdaki en iyisi benim. Ben her i�i hallederim… Müthi�im…) * Konu�urken göz temas�ndan kaç�n�lmas�, bo� bo� ve sabit bir noktaya bakma, ellerle a�z�n örtülmeye çal���lmas� ki�inin büyük ihtimalle yalan söyledi�inin göstergesidir. ( - Senden kaç�yorum. Gözlerimin yalan�m� aç��a vurmas�ndan koruyorum ve bu sözlerimin sorumlulu�unu üstlenmiyorum. ) * Tokala��rken de insanlar birtak�m özelliklerini gösterirler. Güvenli ve dengeli bir tokala�mada eller yere dik olacak biçimde tutulmal�, ne halsiz bir �ekilde b�rak�lmal� ( - Ben bir ölü bal���m. Hiçbir �ey için halim yok ve kimseye fayda sa�layamayacak kadar güçsüzüm. ), ne de çok fazla s�k�lmal�d�r. ( - Seni ezerim. Çok güçlüyüm. ) Ayr�ca elin yukar�dan ve avuç içi a�a��ya dönük olarak uzat�lmas� üstünlü�ün sembolüdür. Kar��s�ndaki ki�i tam tersi �ekilde elini uzatarak yan�t veriyorsa; bu o ki�inin üstünlü�ünün kabul edildi�inin göstergesidir. SLAYT 19 Ba�l�k: �leti�im * Beden dilinin yan� s�ra k�yafetlerin, aksesuarlar�n ve genel görünümün de izlenimdeki etkisi büyüktür. Örne�in; bayanlarda saç� s�k� s�k� toplamak ciddiyetin simgesi iken, k�sa saç s�rad���l���, çok uzun saç ise özgürlü�ü simgeler. Kol dü�meleri, kravat i�neleri ve saat gibi aksesuarlar ki�inin ya�am tarz� hakk�nda büyük ipuçlar� verebilir. Ta��nan çantan�n statü belirtileri ise art�k kli�ele�mi�tir (okul çantas�, bayan çantas� vs.). K�yafetlerin temizli�i, ütüsü, ayakkab�n�n boyal� olup olmamas�, parfüm ve makyaj da çe�itli etkiler b�rakmaktad�r. Ki�inin k�yafetlerine gösterdi�i özen, do�rudan kendisine ver-di�i de�er olarak alg�lanmakta ve ki�i bu alg� do�rultusunda de�erlendirilmektedir. Öte yandan tatil günlerinde ve piknik gibi aktivitelerde abart�l� bir ��kl�k ve makyaj; o ki�inin amac�n�n aksine olumsuz bir imaj olu�turabilmektedir. Her zaman “Ben buraday�m!” diye ba��ran parfüm veya t�ra� losyonu kullanmak ise, hem rahats�z edicidir, hem de bir süre sonra dikkat çekicili�ini kaybetmeye mahkûmdur.

    8

  • Beden dili günlük hayat�m�za farkl� bir bak�� aç�s� kazand�r�rken, kendimizi daha yak�ndan tan�mam�za yard�mc� olur. Vermek istedi�imiz izlenim için gerçek bir destektir ve onun yard�m�yla olu�turdu�umuz imaj daha geçerli ve kal�c� olacakt�r. Ayr�ca i� hayat�nda bizi daha prestijli bir konuma getirip, elde etti�imiz imaj� sürdürmemize yard�mc� olabilir. Yeter ki, ki�iler sahip olduklar� bu evrensel dile yeterince ilgi göstersin; do�a burada da cömertli�ini gösterecektir ve birey kar��l���n� fazlas�yla alacakt�r. Kaynak: Beden Dili; Prof. Dr. Acar Balta�, Zuhal Balta�) (http://www.ba.metu.edu.tr/~manclub/yayinlar/glokal/glokalarsivi/sayi12/beden_dili.htm) SLAYT 20 Ba�l�k: Tart��al�m: 1) Bedeninizi tan�yor musunuz? Beden diliyle hangi iletileri gönderebilirsiniz? Sevincinizi, k�zg�nl���n�z�, �a�k�nl���n�z�, ald�rmazl���n�z�, sevginizi hangi beden hareketleriyle anlat�rs�n�z? 2) Uzmanlara göre beden dili sözlü ileti�imden daha inand�r�c�d�r. Albert Mehrabian bir iletinin toplam etkisini �öyle özetler:

    % 7 sözel ileti�im (sözcükler) % 38 ses (yükseklik, ton, ritim vb)

    % 55 beden hareketleri (özellikle yüz ifadeleri). Siz bu görü�e kat�l�yor musunuz? Kendi ya�am�n�zdaki deneyimlere göre yan�tlay�n�z. 3)Konu�urken bedenini hiç kullanmayan ya da abart�l� (çok hareket ederek) kullananlar hakk�nda neler dü�ünüyorsunuz? SLAYT 21 Ba�l�k: Dilin do�u�u Dilin Do�u�u

    “Dil nas�l do�mu�tur?”, “ Diller bir kaynaktan m�, ba�ka ba�ka kaynaklar-dan m� ç�km��t�r?” gibi sorular pek çok dilciyi, felsefeciyi, toplumbilimciyi tarih boyunca yak�ndan ilgilendirmi�tir. Bu konularda ara�t�rmalar yap�lm�� olmas�na kar��n bugüne de�in hemen hiçbir kuram, dilin do�u�unu ve kayna��n� tam olarak aç�klayamam��t�r.

    Dil olgusunu çe�itli boyutlar�yla incelemeden önce �u bilgilere bir göz atal�m: Dünyam�z 13,5 milyar ya��nda. �nsano�lunun yeryüzüne ç�k��� yakla��k 3 milyon y�l önce. �nsano�lu son 100 bin y�lda birbiriyle konu�maya çal��arak ileti�im kurmay� ba�arm��. Dünyadaki ilk yaz�l� belgeler bundan 5-6 bin y�l öncesinden kalmad�r (Sümerce belgeler, MÖ 3. veya 4. bin y�llar). �lk Türkçe yaz�l� belgelerse MS VII.-VIII. yüzy�la kadar gitmektedir (Orhon ve Yenisey yaz�tlar�).

    Dilin do�u�uyla ilgili kuramlar� da �öyle özetleyebiliriz: � Bir öbek dilci, dillerin “yans�ma” türü sözcüklerden do�du�unu ileri

    sürmektedir (Türkçe’den örneklendirelim: üf, üflemek, h�r, h�rlamak, me, melemek, hor, horultu, horlamak, horuldamak…)

    9

  • � Ba�ka bir öbek dilci dilin ünlemlerden do�du�u, ünlemlerden öbür sözcük türlerinin türedi�i görü�ünü savunurlar.

    � Dilin ortak çal��ma birlikte i� görmeden do�du�unu ileri süren dilciler de vard�r. Bunlara göre yap�lan ilk i�ler "kazmak"t�r, ilk insan sesleri de bununla ilgilidir.

    Çocuk dili üzerinde yap�lan ara�t�rmalar, bu sorunun ayd�nlat�lmas�nda

    yard�mc� olmaktad�r. Çocu�un ç�kard��� ilk sesler ve bu sözlerin anlatt��� kavramlarla dilin do�u�u aras�nda ili�ki kurulmaktad�r. Çocu�un ç�kard��� ilk sesler içgüdüseldir, bu nedenle de hayvan ba��rmalar�n� an�msat�r. Bu sesler zamanla sözcüklere dönü�mekte ve uzla�mal� de�erler kazan�nca toplumun dilini olu�turmaktad�r. Dilin bir kaynaktan de�il de, ba�ka ba�ka kaynaklardan do�du�u görü�ü yayg�nd�r. SLAYT 22 Ba�l�k: Dil ve dü�ünce

    Dil ve Dü�ünce

    � Dil, dü�üncenin arac�d�r, dilsiz dü�ünülemez.- Nurullah Ataç � Dilini i�lemeyen ki�i, dü�üncesini i�lemiyor demektir.- Nurullah Ataç

    J. Vendryes, “�nsan nesnelerin varl���n� ancak onlar� adland�rarak kavrayabilmi�tir.” der. Evren karma��k bir yap�dad�r, onu kavrayabilmek için onunla ilgili bilgileri elde etmek zorunday�z. Bir durumun, olu�umun vb’nin bilgi haline gelebilmesi zihinsel bir i�lemi gerektirir. Bunun yöntemleri ve araçlar� vard�r: gözlem, deney, ara�t�rma; tez, antitez, sentez. Bilgileri dü�ünce düzlemine çekerek kavrayabiliriz. Bilgi de, bulu� da ancak dille olanakl� duruma gelir. Dille dü�ünce birbirinden ayr�lmaz iki bölümdür. Dil olmadan dü�ünce, dü�ünce olmadan da dil olamaz. Dil dü�üncenin bir anlat�m kal�b�d�r. �nsan gözlem, izlenim, deneyim vb’yi dü�ünme düzleminde simgele�tirerek kavranabilir duruma getirir. Ancak dilsel simgelerle (göstergelerle/sözcüklerle) gösterdikleri aras�nda kesin bir ili�ki yoktur. Sözgelimi bizim su dedi�imiz nesneye �ngilizler water, Frans�zlar l’eau, Araplar mâ, Farslar âb derler. Bunlar uzla�mal� de�erlendirmelerdir. Dil d��-dünyay� adland�rarak dü�ünme düzlemine çeker. Dü�üncenin olu�turulabilmesi için ilk i�lem soyutlamad�r. Soyutlama ve genelleme bilgiye dönü�ür. Bilgi dü�ünmeyi olanakl� k�lar; bilgiler yeni yeni dü�ünceler üretilmesine olanak sa�lar. Dü�ünceler dilde somutla��r. ��te bu a�amada dil dü�ünceyi, dü�ünce de dili sürekli olarak etkiler durur. SLAYT 23 Ba�l�k: Dil ve toplum Dil ve Toplum

    10

  • � Dil, bütün insanl�k kültürünün içinde birikti�i bir araç de�il, kültürün kendisidir. Çünkü hiçbir dü�ünce, hiçbir duygu dile dönü�meden var olamaz.- Bedrettin Cömert �nsanlar toplum olarak örgütlenip ya�amak durumundad�r. Örgütlü toplum

    uzla�mal� kurumlar� gerektirir. Dil de toplumsal kurumlardan biridir. Öbür deyi�le toplumu olu�turan etkenlerin ba��nda dil gelir. Birey, bir toplumun içinde do�ar; inançlar, gelenekler, görenekler, kültür, sanat gibi kurumlar onun ya�ama alan�n� olu�turur. Toplumun kültürüyle olgunla��r birey. Bu toplumsal kültür ö�eleri ço�unlukla dille aktar�l�r bireye. Bütün kültürel/toplumsal ö�eler dile yans�m��t�r. Birey, çevresini her yönüyle diliyle tan�r, kavrar, yorumlar. Her dil içinde bulundu�u toplumsal kültürün, uygarl���n verimleriyle biçimlenir. ��levini de bu çerçevede gerçekle�tirir. Bir dilin sözlü�ü o dili kullanan toplumun geni� anlamda kültürünü, sanat�n�, ya�ama biçimini yans�t�r. Sözgelimi dilini bildi�imiz ama kendisini tan�mad���m�z bir toplumun sözlü�ünü inceleyerek o toplumun nas�l bir toplum oldu�unu anlayabiliriz.

    Dil yaln�zca ileti�imi sa�layan bir araç de�il, ayn� zamanda iletti�ini de içeren bir kültür kayna��d�r. Dil aktar�c� özelli�inin yan� s�ra yarat�c� bir i�lev de görür. Bütün kültürel ak�mlar, olu�umlar, dü�ünsel geli�meler, sanatsal üretimler dilin yarat�c�l���n�n kan�tlar�d�r.

    Dil, toplumsal yönlendirmede de önemli i�levi olan bir kurumdur. Toplumsal geli�melerin iste-nilen yönde olmas�nda da dilin pay� büyüktür. Yasalar� ve yönetmelikleri örnek olarak gösterebiliriz. SLAYT 24 Ba�l�k:Dil ve edebiyat Dil ve Edebiyat

    Edebiyat da, dille ileti�im kuran bir sanatsal etkinlik alan�d�r. Edebiyat da ortak dil üzerine temellendirilir. Ancak her edebiyatç� farkl� bir söylem geli�tirir. Bu da do�al/gündelik dilden çok farkl�d�r. Günlük ya�am�n gerçekli�i ile sanatsal gerçeklik apayr�d�r. Sanatsal gerçeklik, her ne kadar günlük ya�am gerçekli�inden yola ç�ksa da, özellikleri ona benzese de, yapay/kurmaca gerçekliktir; günlük ya�am�n gerçekli�iyle birebir örtü�mez. Ancak edebiyat�n dili de kendi bütünlü�ü içinde bir inand�r�c�l��a sahiptir.

    Edebiyatç�n�n yap�tlar� arac�l���yla iletti�i anlamlar, mesajlar da kurmaca gerçeklikle ilgilidir. Edebiyatç�, kurmaca gerçekli�ini dille aktar�r. Her sanat yap�t� biriciktir, tektir. Kendi içinde bir gerçekli�i vard�r. Nesneler, ki�iler, olaylar da bu gerçeklik ba�lam�ndad�r.

    Her edebiyatç� farkl� bir dil kurar yap�tlar� arac�l���yla. Bu nedenle edebiyat, ortak dilin malzeme-sini kullansa bile bu farkl�l��� nedeniyle özel bir dil say�l�r. Dil ara�t�rmalar�nda bu dile üstdil ad� verilir. T�pk� bilim dillerine üstdil dendi�i gibi. SLAYT 25

    11

  • Ba�l�k:Dilin türleri D�L�N TÜRLER� *anadil: Bir ya da birçok dilin türemi� oldu�u kök dil. Latince Roman dillerinin (Frans�zca, �spanyolca, �talyanca gibi), Ana Türkçe de Türk dillerinin (Türkiye Türkçesi, Azerice, Özbekçe, Kazakça, Türkmence gibi) anadilidir. *anadili: Bireyin annesinden, aile ve ya�ad��� çevreden ö�rendi�i dil. *lehçe: Bir anadilin tarihsel geli�imi içinde, de�i�ik ça�larda ve co�rafi alanlarda olu�an, ses, yap� ve sözdizimi bak�m�ndan az çok farklar içeren dallar�ndan her biri. *a��z: Bir lehçe içinde, de�i�ik alanlara ve s�n�flara göre farkl� özellikler gösteren dallardan her biri. *do�al dil: �nsan diline özgü sesli bildiri�im arac�. *yapay dil: De�i�ik diller konu�an insanlar aras�nda anla�may� sa�lamak için özel olarak olu�turulan dil. Örne�in Esperanto, �do, Oksidental, Volapük. *kültür dili: Kültür etkinliklerinde, dilbilgisi kurallar�na özen gösterilerek kullan�lan dil. *uygarl�k dili: Bir uygarl���n, kültürün yay�lmas�na arac�l�k eden, ba�ka dilleri de etkileyen geli�mi� dil. *ölçünlü (standart) dil: Bir toplulukta, ba�lang�çta yöresel bir a��zdan kaynaklanan, yaz�m ve söyleyi� özellikleri kural olarak benimsenen, e�itim kurumlar�yla kitle ileti�im araçlar�nda kullan�lan dil. *resmi dil: Bir ülkede yasayla kabul edilen dil. *bilim dili: Bilimsel yap�tlarda kullan�lan, kendine özgü terminolojisi ve söylemi bulunan dil. *özel dil: Bir toplumda geçerli ortak dilden ayr� ama ondan türemi� olan, yaln�z belli çevrelerce kullan�lan, toplumun her kesimince anla��lmayan, kendine özgü, sözcük, deyim ve deyi�lerden olu�an özel dil. *argo: Bir toplumda bireyin içinde bulundu�u s�n�fa, ya�a, özellikle mesle�e göre belirlenen dillerden her biri. *ya�ayan dil: Günümüzde konu�ulan ve yaz�lan dil. *ölü dil: Bugün hiçbir toplulukça konu�ulmayan, varl��� yaz�l� belgeler arac�l���yla saptanan dil. Örne�in Latince, Sanskritçe, Hititçe gibi. *yaz� dili: Bir ülkede yaz�l� ürünlerde kullan�lan dil. * ar� dil: �çinde hemen hiçbir yabanc� dil ö�esi (sözcük, ek vb) bulunmayan dil. Hemen hiçbir dil ar� dil olarak nitelendirilemez, çünkü her dilde yabanc� dil ö�elerine rastlan�r. *çocuk dili: Çocu�un dil edinme sürecinde kulland���, kendine özgü özellikleri bulunan (kendine özgü üretti�i sözcükler, kurdu�u cümleler b) dil türü.

    12

  • * yaz�n (edebiyat) dili: Yaz�n yap�tlar�nda (roman, öykü, �iir vd) kullan�lan, yazardan yazara farkl�l�klar gösteren, kimi durumlarda anla��lmas� özel yeterlikler gerektiren dil türü.

    SLAYT 26 Ba�l�k: Metin ve metin türleri Metin ve Metin Türleri �imdi metin türleri üzerinde duraca��z. Önce a�a��daki metinleri okuyal�m.

    D�NSEL E��T�M - LA�K E��T�M - Sat� ER��EN Dinsel e�itim program� ve yöntemiyle, yap�s� gere�i, inanca dayan�r. Dinsel e�itimde ku�ku küfürdür. Oysa laik e�itimde ç�k�� noktas� bilimsel ku�kudur. Bunun için de, ister toplumsal bilimlerde, ister deneysel bilimlerde olsun yöntem gözleme, deneye ve kan�tlamaya dayal�d�r. Laik e�itim çocuklar�n bilimsel dü�ünce yeteneklerini geli�tirmeyi ister. Bunun sonucu olarak da sorun çözme, neden-sonuç ili�kilerine varma, yeni durumlara uyma gücünde, yap�c�, yarat�c�, yeniliklere aç�k kafalar olu�turmay� amaçlam��t�r. Dinsel e�itim ise tanr� buyruklar�n�, peygamber sözlerini hiç tart��mas�z ö�renip saklay�p (h�fzedip) aktarma görevinde, dolay�s�yla durumkoruyucu (statükocu) kafalar yeti�tirir. Laik e�itim dü�ünce e�itimi, bir us (ak�l) e�itimi amaçlarken, dinsel e�itim bir bellek e�itimi yapar. Bilindi�i gibi bat� dünyas�, bellek e�itimi yapan, dogmatik ortaça� karanl���n-dan ancak usun i�letilmesi ve de�erlendirmesine dayanan bir usçulukla kurtulmu�, ayd�nl��a ç�km��, ve ça�da� uygarl�k düzeyine ula�m��t�r. Bat� dünyas� bu süreci ya�arken Osmanl� imparatorlu�unda medrese giderek canl�l���n� ve geli�me gücünü yitirmi� dogmac� kafalar�n olu�tu�u salt dinsel okul durumuna dönü�mü�tür. Bunun sonucu olarak da Osmanl� imparatorlu�u usçu Avrupa kar��s�nda Viyana kap�lar�ndan ters yüzü dönerek gerilemeye ba�lam��t�r. Tanzimat usçu kafalar�n önemini kavram��, devletin kurtulu�unu bunda görmü�, bu yolda birtak�m önlemler alm��t�r. Ancak dinsel e�itimin ya�amas�na göz yum-mak zorunda kalm��t�r. Bu tutum usçu Avrupa kar��s�nda Osmanl� devletinin Ankara kap�lar�na dek ilerlemesine yol açm��t�r. Öyleyse salt usçu bir e�itim ve ö�retim bir ulus savunma ve ba��ms�zl�k gere�idir. Atatürk i�te bu gerçe�i görmü�, cumhuriyetten hemen sonra 3 mart 1340 (1924)’ta ilk i� olarak e�itim birli�i yasas�n� ç�karm��, dinsel okullar� büsbütün kald�rm��t�r. Her e�itim program ve yöntemi, bir toplumsal yönetim biçimini olu�turur. Ortaça��n skolastik e�itimi, ki�ili�i geli�memi�, sorun çözme gücünden yoksun kafalar yeti�tirmi�tir. Feodalite ya da monar�i bunun sonucudur. Us e�itimin sonucu olarak da ki�ilikler geli�mi�, ki�i haklar� savunulur olmu�, ki�iler yönetime kat�labilecek düzeye ula�m��, bir Frans�z devrimi gerçekle�mi�, uluslar giderek demokrasiyle yönetilir olmu�lard�r. Öyleyse dinsel e�itimin egemen oldu�u toplumlarda totaliter rejimin egemen olmas� da söz konusudur. Ayr�ca dinsel

    13

  • e�itim, yazg�ya inanan dolay�s�yla sömürülmeye yatk�n insan örne�ini de yarat�r. (Cumhuriyet, 23 ocak 1976) * SLAYT 27 Ba�l�k: Anlatam�yorum A�lasam sesimi duyar m�s�n�z, M�sralar�mda; Dokunabilir misiniz, Gözya�lar�ma, ellerinizle? Bilmezdim �ark�lar�n bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz oldu�unu Bu derde dü�meden önce Bir yer var; biliyorum; Her �eyi söylemek mümkün; Epeyce yakla�m���m, duyuyorum; Anlatam�yorum.- Orhan Veli KANIK SLAYT 28 Ba�l�k: Cimri ile Hoca Cimri ve de bo� bo�az�n biri Hocaya: - Ya Nasrettin Hoca, demi�, demek paray� çok seviyorsun. Acaba neden ? Hoca cevab�n� yap��t�rm��: - Senin gibilere muhtaç olmamak için... Tart��al�m: Gelin birlikte bu metinlerin biçim-içerik-dil ve anlat�m yönünden benzerlik ve farkl�l�klar�n� tart��al�m. SLAYT 29 Ba�l�k: Metin ve türleri MET�N ve TÜRLER� Bilgi vermek, uyarmak, co�ku yaratmak, korkutmak, e�lendirmek gibi de�i�ik amaçlarla sözcüklerle (tümce, paragraf vb) olu�turulmu� bütüne metin ad� verilir. Biraz önce inceledi�imiz okuma parçalar�n�n hepsi birer metindir. Metinler konu�ma ve yazma bak�m�ndan önce sözlü metin, yaz�l� metin olarak ikiye ayr�l�r.

    14

  • Sözlü metin, herhangi bir ortamda, herhangi bir amaçla konu�ma biçiminde olu�turulmu� metindir. Yaz�l� metin ise, ad� üzerinde yaz� biçimine getirilmi�, yaz�ya dökülmü� metindir. SLAYT 30 Ba�l�k: �leti�im aç�s�ndan metinler, genel olarak iki kümeye ayr�l�r: a) Bilgilendirici/kullanmal�k metinler: Gerçek ya�am ile do�rudan özde�, okura/al�c�ya gerçek dünyada yararl� olabilecek bilgileri sa�lamaya yönelik olan ( bilimsel metinler, gazete, dergi haberleri, yorumlar, makaleler, bildiriler, reklamlar, söyle�iler, mektuplar, sözlük ve ansiklopedi metinleri, dilekçe, telgraf, hava raporu, yemek tarifleri, ilaç reçeteleri… gibi), b) Yaz�nsal/ kurmaca metinler: Gerçek ya�am ile do�rudan özde� olmayan, bunu yans�tmay� amaçlayan "öz-göndergeli" metinler olarak betimlenen ( roman, öykü, �iir, oyun, deneme... gibi). SLAYT 31 Ba�l�k: Sunulu� biçimi aç�s�ndan da metinler üç kümeye ayr�l�r: a) sözlü metinler, b) yaz�l� metinler, c) görsel metinler (foto�raf, resim, karikatür vd). Yaz�l�� biçimleri bak�m�ndan ise;

    a) düzyaz� metinler, b) manzum (�iir türünde) metinler olarak ikiye ayr�l�r.

    SLAYT 32 Ba�l�k: Bilgilendirici/kullanmal�k metinler

    Bilgilendirici/Kullanmal�k metin türleri Bilgilendirici/kullanmal�k metinlerde geçen dilsel göstergeler, olaylar vb okuru ya�ad���m�z dünyada kar��l��� olan varl�klara, olgulara gönderir. Böylelikle okur bu varl�k ve olgular�n gerçekli�ini gözlem ve deneyleriyle denetleyebilir. Özetle bilgilendirici metinler do�rudan ya�ad���m�z dünyadan söz eder. Bilgilendirici metinler, ya dü�ünsel ya da bilgilendirici amaçl� olabilmektedir. Bilgilendirici metinlerde dil, bilgiyi okura iletebilecek biçimde düzenlenir. Yazar/metin söylenilenlerin amaçlad��� biçimde alg�lanmas�n� ister. Hemen her tümce bir anlam vermek üzere düzenlenir. Bu tür metinlerde sözcükler bilinen ve yayg�n anlamlar�yla kullan�l�r. Bilgilendirici metinler, okurun metnin iletisini tam ve do�ru olarak alg�-lanmas�n� bekler; metnin okur üzerindeki etkisi do�rudand�r. Örne�in okur, bir yemek tarifinde kullan�lacak araç-gereçleri ve yeme�in yap�l�� biçimini ö�renir; kendisi de bu yeme�i haz�rlayabilir. Bunun gibi gazetede okudu�u bir haberin do�rulu�unu küçük bir ara�t�rma yaparak ö�renebilir. Bir reçetede geçen ilaçlar�

    15

  • eczaneden al�p içindeki tan�ml��� okuduktan sonra nas�l kullan�laca��n� ö�renebilir ve buna göre kullanabilir. Özetle bilgilendirici/kullanmal�k metinlerde, okur metindeki iletiyi bulmak ve bunu kendi bilgi ve deneyimleriyle kar��la�t�r�p ya�am�na geçirmek durumundad�r. Bilgilen-dirici metinler; makale, kö�eyaz�s�, bilimsel yaz�, rapor, tutanak, i� mektubu, dilekçe, ilan, reklam, reçete, gibi yaz�lar� kapsar. UYARI: Yaz�nsal/kurgulay�c� metinleri daha sonraki derslerimizde görece�iz. SLAYT 33 Ba�l�k: Uygulama UYGULAMA-1 Al��t�rma : Bu y�l zorlu bir s�navdan geçip üniversiteye ba�lad�n�z. Peki, �imdi soral�m: Üniversiteden neler bekliyorsunuz? Bu konuda k�sa bir metin olu�turunuz (200 sözcük kadar). Ödevinizi çal��ma defterinize geçiriniz. SLAYT 34 Ba�l�k: Uygulama UYGULAMA-2: A�a��daki test sorular�n� yan�tlayal�m.

    1. A�a��da dilin i�levleriyle ilgili olarak verilen bilgilerden hangisi yanl��t�r?

    A) Dil estetik hazlar vermek için de kullan�labilir. B) Dil seslenme ve ça�r� yapma i�ine yarar. C) Dil toplumsal ili�kileri düzenlemez. D) Dil ayn� zamanda kültürün ta��y�c�l��� görevini de üstlenmi�tir. E) Dil kavramlar arac�l���yla dü�ünce üretmemize yarar.

    2) A�a��da verilen tan�mlardan hangisi “özel dil”i betimler?

    A) �nsan diline özgü sesli bildiri�im arac�. B) Bireyin annesinden, aile ve ya�ad��� çevreden ö�rendi�i dil. Bireyin annesinden, aile ve ya�ad��� çevreden ö�rendi�i dil. C) Bir toplulukta, ba�lang�çta sözlü dildeki bask�n bir yöresel a��zdan kaynaklanan, yaz�m ve söyleyi� özellikleri kural olarak benimsenen, e�itim kurumlar�yla kitle ileti�im araçlar�nda kullan�lan dil. D) Bir toplumda geçerli ortak dilden ayr� ama ondan türemi� olan, yaln�z belli çevrelerce kullan�lan, toplumun her kesimince anla��lmayan, kendine özgü, sözcük, deyim ve deyi�lerden olu�an dil. E) Bir toplumda bireyin içinde bulundu�u s�n�fa, ya�a, özellikle mesle�e göre belirlenen dillerden her biri.

    16

  • 3. A�a��daki yaz� türlerinden hangisi bilgilendirici metin türleri aras�nda de�erlendirilir?

    A) roman

    B) öykü

    C) ilan

    D) oyun

    E) �iir

    4) �leti�im olgusunun gerçekle�ebilmesi için hangisine gereksinme yoktur? A) amaç B) kanal C) al�c� D) verici E) kod

    5) Dilin do�u�uyla ilgili hangi bilgi yanl��t�r?

    A) Dil ünlemlerden do�mu�tur. B) Dil yinelemelerden do�mu�tur. C) Dil yans�ma sözcüklerden do�mu�tur. D) Dil insan eylemlerinden do�mu�tur. E) �nsanlar dili haz�r bulmu�lard�r.

    SLAYT 35 Ba�l�k: Bir öneri D�KKAT! Her gün en az bir iki gazete, hafta en az iki dergi, her ay en az iki kitap okuyal�m, her ak�am en çok bir/bir buçuk saat tv izleyelim. Radyo dinlemeyi de unutmay�n… �nternetten de yararlanmam�z gerekir. �lgi alanlar�n�zla ve ders konular�n�zla ilgili yaz�, haber, foto�raf ve karikatürleri seçip kendimiz için bir ar�iv (belgelik) olu�tural�m. SLAYT 36 Ba�l�k: Argo

    EK OKUMA

    S�Z DE M� ARGO SÖZLERE KAR�ISINIZ? - Yusuf ÇOTUKSÖKEN

    Dil zaptiyeleri, tutucular, kendine ahlakç� toplum mühendisli�i görevi yükleyenler, toplumsal geli�meleri hep tek “do�ru” çizgi olarak görüp de�erlen-

    17

  • dirmek isteyenler; bir �iirde, öyküde, dizi filmde, �ark� sözünde argo kapsam�na girecek türden deyi�lere (sözcük, deyim; kal�psöz vb) rastlamayagörsün, hemen kutsal görevlerini an�msay�p çalakalem ortal��a at�l�rlar: Dilimiz elden gidiyor, toplumumuz kirleniyor, buna bir “dur!” diyecek vatan evlad� yok mu?... Oysa, dilin de�i�ik kullan�m katmalar� bulundu�unu, her kullan�m katman�n da kendine özgü bir sözda�arc��� içerdi�ini bilenler için argo çok farkl�, çok de�i�ik güzellikleri içinde bar�nd�ran bir alan. Çünkü argo, kimilerinin sand��� gibi sadece “kaba, teklifsiz sözler, küfürler”den olu�muyor; argonun içinde e�retilemeli birçok sözcük ve deyim, ince anlam ayr�mlar�n� veriyor; ayr�ca argonun dilin sözvarl��� aç�s�ndan beslendi�i kaynaklardan biri oldu�u alan�n uzmanlar�nca tart��mas�z kabul ediliyor. Nedir argo? diye soracak olursan�z… Argo; bir toplumda geçerli genel dilden ayr�, ondan türemi� olan, yaln�zca belirli çevrelerce kullan�lan, toplumun her kesimince anla��lmayan, kendine özgü sözcük ve deyimlerden olu�an özel bir dildir. Özel dil de, yaln�zca bu dili konu�an kimselerin bildi�i sözcük ve deyimlerden olu�ur. Bu bak�mdan her özel dil argo de�ildir. SLAYT 37 Ba�l�k: Argo, genel argo ve alan argolar� (jargon) ad� verilen bölümlerden olu�ur. Genel argonun içine, alt kültür gruplar�n�n kulland��� diller, belli gruplara özgü diller, alan argolar�, standart d��� ya da tabu say�lan dillerden kaynaklanan sözcük ve deyimler girer. Bu özel sözcük ve deyimlerin anlamlar�n�, sadece kullananlar bilir. Gruba özgü diller; meslek, ya�, hobi, ç�kar vb yönlerden ortak olan topluluklarca kullan�l�r. Gruba özgü dillerde teknik olmayan sözcükler yo�unluk ta��r. Alan argosu ise ad� üzerinde meslek, ticaret, bilim, sanat gibi yönlerden ortak özellikler ta��yan gruplar�n daha çok teknik sözcük ve deyimlerini içerir. Hemen bütün dünya dillerinde argo, özel diller ile alan argolar� aras�nda yer al�r; en önemli i�levi de ölçünlü (standart) dilin sözvarl���n� sürekli besleyip zenginle�tirmesidir. Argo, çokluk dille ileti�imin s�n�rl� bir toplulu�a özgü olmas�n� isteyenlerce olu�turulmu�tur. Bu s�n�rl� toplulukta, anlam�n� sadece topluluk üyelerinin bilece�i sözcük ve deyimler kullan�l�r. Bu dar çevrede argo, bir tür savunma ve korunma içgüdüsü, grup kimli�i olu�turma kayg�s�, özenti, e�lence, ilgi ve dikkati çekme vd gerekçelerle geli�tirilir; giderek egemen konumda olan toplulukd��� birey ve gruplarla alay etmek, onlardan öç almak, onlara duyulan tepkiyi d��la�t�rmak, bir suçu, s�rr�, inanc�, müstehcenli�i gizlemek gibi amaçlar da argonun olu�mas�nda etkin rol oynar. SLAYT 38 Ba�l�k: Her toplumda, argoyu yaratan pek çok alt kültür gruplar� bulunmaktad�r. Meslek gruplar�n�n (askerler, denizciler, seyyar sat�c�lar, �oförler, müzisyenler, sporcular vd) yan� s�ra tutuklular, uyu�turucu kullananlar, h�rs�zlar, kumarc�lar, kabaday�lar,

    18

  • 19

    dilenciler, yasad��� i� yapanlar, az�nl�klar, göçmenler, ayr�ca gece-kondularda ya�ayanlar, siyasal örgütler, din gruplar�, kültür ve sanat dernekleri, ö�renciler vd argonun geli�ip serpildi�i verimli alanlar olarak kabul edilir. Biraz önce de söyledi�imiz argo, ki�i ve gruplarla genel toplum kural ve de�erleri konusunda ya�anan uyu�mazl�ktan, çokluk da çat��madan kaynaklan�r. Argo ayn� zamanda bu gruplar�n ya�am biçimlerini ve dünya görü�lerini de yans�t�r. Nükte yapmak, alay etmek, küçümsemek, dü�manl�k göstermek gibi amaçlarla üretilen argoda, yeni sözcükler ve yeni anlat�m biçimleri geli�tirilir; bunlar benimsenirse yayg�nla��r, benimsenmezse yok olur gider. �unun da alt�n� özellikle çizelim: Argo bir sözcük ya da deyim, belirli bir grubun d���na ta��p genel dile girmeye ba�lay�nca art�k argolu�unu yitirir. Sözgelimi bugün gazlamak (�oför argosunda “arabay� çok h�zl� sürmek”, haf�z / inek (ö�renci argosunda “çok çal��an ö�renci”), abullabut / andavall� / düdük / h�rbo / h�yar / kelek/ saloz / �aban… (genel argoda “aptal” anlam�nda kullan�l�yordu) gibi sözcükler bugün ortak dilde de belli bir s�kl�kla kullan�lmaktad�r. Yani art�k bunlara argo dememek gerekir; ba�lam�na ve içeri�ine göre halk dili, teklifsiz dil, kaba kullan�m gibi de�i�ik alt alanlarda de�erlendirilir. SLAYT 39 Ba�l�k: Hepimiz günlük ili�kilerimizde, de�i�ik ortamlarda argo olup olmad���na pek de dikkat etmeden birtak�m argo sözcük ve deyimleri kullan�r�z. Özellikle senli benli ortamlarda bu kullan�m daha da artmaktad�r. Yaln�zca biz de�il, edebi-yatç�lar (�iir, öykü, roman, oyun, an�, söyle�i vb türlerdeki yaz� ve yap�tlar�nda) da, özel etkiler yaratman üzere argoya ba�vurmu�lard�r. Bunlar�n yan� s�ra gülmece ustalar�, kimi kö�e yazarlar� da dile co�kulu bir tat katmak amac�yla argoyu ustaca kullan�rlar. Yeri gelmi�ken argoya yer verin bir iki �iir örne�i aktaral�m. Önce Necdet Rü�tü Efe’nin “Apa�” manilerinden birkaç örnek: Meze koydum tepsiye Taze pi�ti hepsi, ye.. Bizi dünyada var m� Bast�ran mandepsiye …

    K�z bana ka� göz etme Bu kadar tela� etme Beni seviyormu�sun �nanmam t�ra� etme…

    Var iki yana volta Olma kimseye balta Mezesiz rak� olmaz Bak �u yedi�i halta …

    SLAYT 40 Ba�l�k: Bir argolu �iir örne�i de Suat Ta�er’den:

    “ABUZETT�N BEY” Tori�i çal��t�r ka�alot G�r geçme Çaparize gelirsin sonra z�ngadak

    Kas�nt�dan denizler bulan�yor Bamya tarlas� m� sand�n dünyay� Bak at� alan Üsküdar’� dolan�yor

  • Her gün a�z�n dört kö�e Ama ç�ng�ra�� çekti�inin resmidir Kim dedi sana rüzgâra kar�� i�e Asma sakal takma b�y�k Behey �spanakzade Bu gidi�in sonu karanl�k Tenhalarda bocurgat yapars�n ��in gücün haminto Bilirim her ta��n alt�nda sen vars�n

    Fazla viraj al�yorsun a��r ol E�ekten dü�mü� karpuza dönersin sonra Aheste çek kürekleri kendine gel

    Bu devran böyle kalmaz �mam kay��� yana�t� m� iskeleye Gözünün ya��na bakan olmaz

    Baba miras� de�ildir hayat Söylemesi benden ��let tori�i bay ka�alot

    (Uyan��, S.5, A�ustos 1955) SLAYT 41 Ba�l�k: Son aylarda bas�nda, gerek �ark� sözlerinde (“k�l oldum abi”, “k�z hepsi senin mi?”, “sokar�m politikana”, “kudurdum sayende” vd ) gerekse kimi dizilerde (“yeme bizi o�lum”, “ü�ütük haspa”, “kal gelmek”=biraz daha fazla kalmak istemek , “oha olmak”= çok �a��rmak vd) geçen kimi eski ve yeni argo kullan�mlar, baz� kö�e yazarlar�n� ve ayd�nlar� rahats�z edip tepkiye yöneltirken baz� yazar ve ayd�nlar ise bu geli�meleri do�al ve ola�an kar��lamaktad�rlar. Bana göre, argo her dilin çok özel bir alan�d�r; bu bak�mdan kendine özgü güzellikleri bar�nd�r�r içinde. �unu bir kez daha an�msatal�m: Argo, yaln�zca kaba sözler, küfürlerden de olu�maz. Bak�n son y�llarda ö�renci argosunda kullan�lan “alakaya çay demle=ne alakas� var”, süpzek hortumla-mak=soymak, çalmak, yolsuzluk yapmak”; gibi sözlerden kimileri genel dile de girmi�tir. Bu nedenle söylemlerde ba�lam� ve ölçüsü iyi ayarlanm�� birtak�m argo sözler kullanmakla, argo söz ve deyimler türetmekle ne Türkçe yok olur ne de Türkiye’ye bundan bir zarar gelir. Tersine argo dilin yarat�c�l�k alanlar�ndan biri oldu�u için genel dile kat�lan argo sözler sözvarl���n� zenginle�tirir, söyleyi�lere renklilik, canl�l�k katar. Çünkü argo, özel bir ustal�k ister, her babayi�idin kendi yaz�nsal/dü�ünsel üretiminde argoyu kullanmas�, argoya yeni sözcük ve terimler katmas� pek de harc� olmasa gerek. SLAYT 42 Ba�l�k: Argo, sürekli de�i�ir; bu nedenle argoyu izlemek ancak onun yaz�ya geçmesiyle mümkündür. Bugüne kadar yap�lan argo sözlüklerde argonun ancak bir bölümü derlenebilmi�tir. O da genel dile geçti�i kadar�yla ya da argonun içinden gelen birinin bunu yaz�ya geçirmesiyle… Argoyu bütünüyle ne izleyebilir ne de ö�renebilirsiniz. O özel bir dildir, siz onun ancak genel dile yans�yan yönleriyle tan�yabilir ve isterseniz yararlanabilirsiniz… Argo t�pk� moda gibidir, çabucak geçer, yenileri gelir… Son olarak bir kitap önerisinde bulunmak istiyorum: 1999’da Marmara Üniversitesi Türkiyat Ara�t�rma ve Uygulama Merkezi’nin düzenledi�i Türk Kültüründe Argo (Haarlem Hollanda, 2002) adl� toplant�n�n metinleri yay�mlanm��t�r. Eme�i geçenlere te�ekkür ederim. (Bu bilimsel toplant�n�n

    20

  • de�erlendirme oturumunda, ben de bir konu�ma yapm��t�m. Dahas� toplant�y� tan�tan bir de yaz�m yay�mlanm��t�, Varl�k dergisinde, 2000’de. Bu yaz�y� da kitaba alabilselerdi iyi olurdu kan�mca. Neyse…) Argoyla ilgili geni� bilgi edinmek isteyenlere sal�k veririm bu kitab�. Bir de, Hulki Aktunç’un Büyük Argo Sözlü�ü”nü (2008’de yeni bask� yapt�-Y.Ç.) de masan�z�n üstünden eksik etmeyin, derim. SLAYT 43 Ba�l�k: B�R SÖZCÜK ÇEV�R�S�N�N YOL AÇTI�I TRAJED� "�kinci Dünya Sava�� sonuna do�ru, 1945 y�l�nda Amerika Birle�ik Devletleri taraf�ndan Japonya'ya teslim olma ça�r�s�nda bulunan bir nota verilmi�ti. Bat� dü�üncesinin temelindeki ikilikli düzene göre, Japonya bu notay� ya kabul edebi-lirdi, ya da reddedebilirdi; ba�ka bir olas�l�k bulunmazd�. Do�u kültüründeki Japonlar için her �ey bu kadar kesin olarak ikiye ayr�lmam�� oldu-m� içm: onlar�n cevap notas�nda ("rr. sözcü�ü kullan�lm��t�. Bu sözcük �u iki anlama da birden gelebilmekteydi: 'Dan��mada bulunmak üzere, bir cevab� �imdilik ask�ya almak' ve 'Bo� vermek, ald�rmamak, kabul etmemek, reddetmek. ' ingilizceye yap�lan çeviride bu Japonca sözcü�ün ince anlam ayr�l��� kaybolunca, verilen cevap 'olumsuz' yani 'red' olarak yorumlanm��; bunun sonucunda da, iki atom bombas� Hiro�ima ve Nagasaki üzerinde patlat�lm��t�. Özcan Ba�kan, "Bildiri�im-insan-Dili ve Ötesi, Alt�n Kitaplar, �stanbul, 1988, s.61

    21

  • MALTEPE ÜN�VERS�TES� MESLEK YÜKSEKOKULU

    Uzaktan E�itim: Türk Dili 1 Haz�rlayan ve sunan: Ö�r. Gör. Yusuf ÇOTUKSÖKEN

    2. BÖLÜM ( 3. ve 4.HAFTA)E�itim ve Üniversite

    �çerik: * Bu bölümde e�itim ve üniversiteler üzerine metinler okunup de�erlendirilecek, tart��ma yap�lacak. * “Bilgilendirici bir metni inceleme yöntemi” * Anlama becerileri: 1. okuma anlama, 2.dinleme ve izleme anlama.* (Yaz� türü) Kö�eyaz�s�, makale. * (Yaz�l� anlat�m) Dilekçe yazma. * Dil bilgileri: Yeryüzündeki diller.

    SLAYT 1 Ba�l�k: Ön-haz�rl�k Ön-haz�rl�k: * Çinli ozan Kuan Tzu (�Ö), “Bir y�l sonras�n� dü�ünüyorsan tohum ek,/A�aç dik on y�l sonras�ysa tasarlad���n./Ama yüzy�l sonras� ise dü�ündü�ün, halk� e�it./Bir kez ürün verir ekersen tohum,/ Bir kez a�aç dikersen on kez ürün verir,/Yüz kez olur bu ürün e�itirsen halk�./Bal�k verirsen bir kez doyurursun halk�./Ö�retirsen bal�k tutmas�n� hep doyar karn�.” diyor. Siz ozan�n söylediklerine kat�l�yor musunuz? (Gerekçesiyle iki üç cümle…) SLAYT 2 Ba�l�k: Üniversite Anlama-kavrama �imdi örgün e�itimin son basama��nda, yani üniversitedesiniz. Üniversite ö�reniminden neler kazanaca��n�z� az çok biliyorsunuz. Bir de üniversitede ö�retim üyeli�i yapan bir bilimcimizin, Prof. Dr. Birsen GÖKÇE’nin bu konudaki yaz�s�n� birlikte okuyup tart��al�m. (Metni sesli okurken, sözcükleri do�ru ve anla��l�r biçimde seslendirelim, vurgulara ve duraklara özen gösterelim. Bu arada önemli buldu�umuz cümlelerin alt�n� çizelim.)

    SLAYT 3 Ba�l�k: Üniversite

    1

  • ÜN�VERS�TE NED�R? NE DE��LD�R? - Birsen GÖKÇE Üniversite; bilimsel üstünlü�ün, akademik yetene�in ve yönetim ustal���n�n a��r bast��� bir ortamd�r. Üniversitelerin görevi dünyaya geni� aç�dan bakan, özgürlü�ünü kazanmas�n� ve korumas�n� bilen «insan» yeti�tirmektir. Amaç üst düzeyde ö�retim ve ara�t�rma yapt�rarak topluma bilimsel dü�ünme yetene�i ve becerisine sahip bireyler haz�rlamakt�r. Üniversite; özgür dü�ünceyle do�runun arand���, soru sorman�n, tart��ma yapman�n ö�retildi�i, akl�n «dogma»ya üstünlü�ünün kan�tland��� ve topluma bu do�rultuda katk�da bulunacak sorumluluk bilincine sahip bireyler yeti�tirmenin hedeflendi�i bir yap�d�r. Üniversite; bilim arac�l���yla dünyaya, yenili�e kap� açan, her türlü fikrin tart���labildi�i, yarat�c�l���n gerçekle�tirildi�i, unvan ve makamlar�n fazlas�yla önem ta��mad���, hiyerar�inin bulunmad���, bilimsel özgürlü�ün ve bilgi birikiminin olu�tu�u bir ortamd�r. SLAYT 4 Ba�l�k: Üniversite Üniversite; toplumu d���nda dü�ünülmeyecek bir kurumdur. Toplumun önünde olmak ve onu daima ileriye götürmek, ça�da�l��a çekmek durumundad�r. Topluma, insanl��a rehberlik etmek, hizmet etmek için vard�r. Üniversite; bilim adamlar�n�n görevlerini özgürce yerine getirebildi�i, ele�tirmekten, ele�tirilmekten çekinmedi�i, korkmad���, dü�üncelerini rahatl�kla aç�klayabildi�i ve uygu lamaya koyabildi�i özerk, demokratik kat�l�m ve seçim esaslar�na ba�l�, organlar� siyasal iktidar taraf�ndan atanmayan bir kurulu�tur. Üniversiteye ili�kin yasalar, üniversiteyi her türlü d�� etkiden, siyasal iktidarlar�n güdümünden, yava�lat�c� ve tutucu e�ilimlerinden koruyabilmelidir. Üniversite; kâr amac�yla kurulmu�, kazanç getiren bir kurulu� de�ildir. Topluma katk�lar� uzun vadeli olan, yat�r�mlar�n�n kar��l���n� somut olarak alamayan bir kurulu�tur. Üniversite; mesai saatlerine ba�l� bir kamu kurulu�u da de�ildir. Bilimsel çal��ma zamanla s�n�rland�r�lamaz. Öte yan dan bilim adam�n�n üretti�i ve birikiminin kar��l��� «saat ba�� ücret»le ödenecek nitelikte de�ildir. Dolay�s�yla bilim adam�ndan sabah mesai saatinde kalemini ele almas�, ak�am mesai bitiminde b�rakmas� beklenemeyece�i gibi verdi�i her dersin de parayla ölçülmesi söz konusu olamaz. Çünkü bilim s�n�rl�l�klar içinde gerçekle�tirilemez, ticaret zihni-yetiyle de ba�da�t�r�lamaz. Üniversite; orta dereceli okullardaki e�itim ve ö�retimin sürdürüldü�ü bir ortam da de�ildir. SLAYT 5 Ba�l�k: Üniversite Üniversitede bilim yap�l�r, ara�t�rma yap�l�r. Ö�retim, özellikle «meslek ö�retimi» üniversitenin bir yan ürünüdür. Özetle ö�retim ve dolayl� olarak e�itim

    2

  • üniversitenin ikinci dereceden u�ra�lar� aras�nda yer alabilir. Bu da ancak geli�mekte olan toplumlar için dü�ünülebilecek bir husustur. Nitekim Bat�’da �ngiltere ve Almanya örne�inde oldu�u gibi alt� ya da sekiz y�ll�k ilkö�retimden sonra çocu�u teknik okullara göndererek mesleki bir formasyon kazand�rmaya ya da lise ve dengi okullara göndererek bilim yapma �ans� vermeye kurumlar yetkili k�l�nm��t�r. Bu da üniversite kap�lar�na sadece bilim yapabileceklerin gönderilme-sine, di�erlerinin yetenek ve becerileri yönünde ve toplumun istihdam politikas� çerçevesinde yeti�tirilmesine olanak sa�lamaktad�r. Bir toplumun var olabilmesi, varl���n� sürdürebilmesi çe�itli nitelikteki ve düzeydeki görevlerin yerine getirilmesine ba�l�d�r. Bu da ancak i� bölümü ile gerçekle�ebilir. Dolay�s�yla toplumu olu�turan bütün bireylerin üniversite okumas� beklenemez. Ancak herkesin e�it ko�ullarda yeti�tirilme �ans�na sahip olmas� gerekir. �lk ve ortaö�retimden ba�layarak tan�nan bu f�rsat e�itli�i ki�ilerin yetene�i ve verilen ö�retim ve e�itimin kalitesi ölçüsünde gerçekle�ir. Belirli bir meslekte geli�erek üretime kat�lma ve k�sa sürede normal bir ya�ant� sürdürecek gelire kavu�ma �ans�na sahip olanlar�n üniversite s�ralar�nda zaman kayb�na neden olmak, ara�t�rma yapabilecek, bilim adam� olabilecek yetenek ve birikime sahip olanlar� da bu olanaktan mahrum etmek ça�da� e�itim zihniyetiyle ba�da�mayacak bir tutumdur. SLAYT 6 Ba�l�k: Üniversite Ku�kusuz yüksekö�retimin temeli ilk ve ortaö�retimdir. Ve sorunlar temelden ba�layarak çözümlenmelidir. Bugün ülkemizde binlerce diplomal� i�sizin varl��� bu konuda yap�lanlar�n yeterli olmad���n� ve plans�z bir yap�la�man�n gün demde oldu�unu göstermektedir. Bir ülkede e�itim ve ö�retim politikas� toplumsal kalk�nman�n öncelikleri çerçevesinde planlanacaksa, teknik ö�retimin, temel bilimlere ve sosyal bilimlere k�yasla daha a��rl�k ta��mas� gerekir. Bunun için de ülkemizde teknik ö�retimin yayg�nla�t�r�lmas� temel ko�uldur. (Yüksekö�retimde Sorunlar ve Çözümler, “Türkiye Ko�ullar�nda Yeni Bir Üniversite Nas�l Kurulmal�?”, Cem Yay, �st.1990, ss.100-102) SLAYT 7 Ba�l�k: Bilgilendirici metni inceleme

    Bilgilendirici bir metni inceleme yöntemi: Makale, kö�eyaz�s�, kitapta bir bölüm, bildiri gibi bilgilendirici metinleri, içeri�ini daha iyi anlayabilmek için, metni sesli ve/veya sessiz olarak okuduktan sonra �u yönteme göre inceleyebiliriz: �Metnin konusunu bulma, � Yazar�n amac�n� ve bak�� aç�s�n� belirleme, � Metnin anadü�üncesini (iletisini) saptama, bunu varsa metinden bulup gösterme; yoksa özlü bir tümceyle kendisi yazma, � Anadü�ünceyi destekleyen yard�mc� dü�ünceleri bulma, � Metni paragraf paragraf inceleme (sorular-yan�tlar),

    3

  • � Metnin özetini ç�karma, Metnin plan�n� ç�karma,

    Metindeki dü�ünceleri yorumlama, � Metnin türü ve yazar� hakk�nda bilgi edinme.

    SLAYT 8 Ba�l�k:

    Sorular (Yan�tlar� lütfen çal��ma defterinize yaz�n�z.) 1) Yazara göre, üniversitenin temel i�levleri hangileridir? 2) Üniversitelerin ülke kalk�nmas�ndaki rolü nedir? 3) Teknik ö�retim niçin daha a��rl�kl� öneme sahip olmal�d�r? 4) Siz yazar�n görü�lerini nas�l de�erlendiriyorsunuz? Be�enip be�enmedi�iniz yönler hangileridir? Sizce eksik ve yanl�� görü�leri var m�? 5) Metnin özetini ç�kar�n�z. (Yakla��k 10 cümle)

    SLAYT 9 Ba�l�k: Özet ç�karma

    Özet ç�karma/özetleme: Özet ç�karma, bir metni dörtte bir oran�nda k�saltma demektir. Sözgelimi 500 sözcükten olu�an bir metni 100-125 sözcü�e indirme demektir. (Sayfa say�s� çok olan kitaplar�n özeti birkaç sayfay� geçmemeli.) Özet ç�karmak için metni okuma sürecinde yapaca��m�z kimi i�lemler vard�r: Bunlar�n ba��nda metni okurken, ayr�nt�lar (metni de�i�ik bilgiler katan bölümler: betimlemeler, uzun konu�malar, ayr�nt�l� aç�klamalar, tart��malar, kar��la�t�rmalar vb) göz ard� edilecek, metnin belkemi�ini olu�turan olgular/olaylar ve dü�üncelere öncelik verilecek, bunlar�n alt� çizilecek. Sonra da bu çizdi�imiz bölümleri dikkate alarak metni kendi cümlelerimizle özetleyece�iz. Bir metni özetlerken kendi yorumlar�m�z� kesinlikle katmayaca��z. Yazar�n metninden zorunluluk olmad�kça aynen cümle aktarmayaca��z. Ba�ka bilgiler eklemeyece�iz.

    SLAYT 10 Ba�l�k: Makale Yaz� türü: MAKALE

    Herhangi bir konuda bilgi vermek, bir gerçe�i savunmak, bir sorunu dile getirip çözüme kavu�turmak amac�yla, gerekli veri ve kan�tlardan da yararlanarak haz�rlanan, belli ölçüde bilimsel nitelik ta��yan gazete ve dergi yaz�lar�na makale denir. Makale bütün bilgilendirici yaz�lar gibi her konuda (bireysel, toplumsal, evrensel konularda) yaz�labilir. Makale türü dü�ünce dünyam�za Tanzimat Döneminde gazete ile birlikte Bat�dan girmi�tir. Makalenin temel amac� bilgi vermektir ama bu bilgi ansiklopedik bilgi olmaktan çok yazan�n, kendine özgü ba-k���n�, yakla��m�n� ve yorumunu dile getirir. Makale genelde bir dü�ünce yaz�s�d�r.

    4

  • A��rba�l� ve ciddi bir anlat�m tercih edilir makalelerde. Makalelerde dü�ünceler birbirini bütünleyen bir düzen içinde verilir; bu düzen de genellikle giri�-geli�me-sonuç bölümlerinden olu�ur. Makale yazar� konular�n� güncel olaylardan seçebildi�i gibi, güncellikle ilgisi olmayan bir do�ruya, bir gerçe�e ya da bilimsel bir konuyu da ele alabilir. Makalede öncelikle bilgilendirici metinler kapsam�na girdi�i için, yazar de�i�ik dü�ünceyi geli�tirme yollar�n� (kar��la�t�rma, örnek-lendirme, say�sal verilerden yararlanma, tan�mlama gibi) kullanmak durumun-dad�r. Bunun yan� s�ra çokluk aç�klay�c� ve tart��mac� anlat�m biçimlerini tercih eder. SLAYT 11 Ba�l�k: Makale Makalelerde giri� okurun ilgisini çekecek biçimde olmal�d�r. Makale yazar�, hangi konu üzerinde duraca��n�, bunu hangi yöntemle yapaca��n� aç�k bir �ekilde ortaya koymal�d�r. Makalede dile getirilen sorun k�saca tan�mland�ktan sonra; bu sorunun olu�um süreci somut belge ve örneklerle kan�tlan�r; ard�ndan çözümü konusunda üretti�i çözümler makalenin temel bölümünü olu�turur. Yazar bu bölümde dü�üncelerini geli�tirir, boyutland�r�r. Okuyucuyu söylediklerinin do�rulu�una ve geçerlili�ine inand�rmaya çal���r. Sonuç bölümünde ise genelleyici bir yarg� ortaya konulur. Bu bölüm bir tür özetleme, söylenilenleri derleyip toparlama bölümüdür. Yazar kimi durumlarda yaz�s� kesin bir sonuca da ba�lamayabilir. Bunu, ya bu konuda ba�ka çal��malar� yapaca��n� ima eder, ya da bizi de bu konuda çal��maya ve dü�ünmeye yöneltmek istemektedir. Yazarlar, bilim adamlar�, ara�t�rmac�lar, dü�ünce adamlar� taraf�ndan yaz�lan makaleler, genelde halk� ayd�nlatmaya ve belli bir görü� do�rultusunda yönlendirmeyi amaçlamaktad�r. Gazete ve dergilerde (son dönemlerde internet gazetelerinde) yay�mlanan bu yaz�lar; konular�na ve amaçlar�na göre s�n�fland�r�lmaktad�r: toplumsal makale, siyasi makale, edebi makale gibi. Gazetelerin ve dergilerin ilk sayfalar�nda yay�mlanan makaleler ise ba�makale olarak adland�r�l�r. Türk dü�ünce ve bas�n dünyas�nda Hüseyin Cahit Yalç�n, Ahmet Emin Yalman, As�m Us, Falih R�fk� Atay, Abdi �pekçi, Nadir Nadi… ba�makale türünün önde gelen yazarlar�d�r.

    SLAYT 12 Ba�l�k: UYGULAMA Al��t�rma 1: A�a��daki metni (kö�eyaz�s�n�) dikkatlice okuyunuz. Sonra da çal��ma defterinize (a) konusunu, (b) anadü�üncesini ve 3 yandü�üncesini yaz�n�z, (c) özetini ç�kar�n�z.

    Merak Kaptan Cook’u bilir misiniz? �lginç ve tutkulu bir adam. 1700’lü y�llar�n bu usta denizcisi, kömür ta��yan gemilerde de�i�iklik yaparak okyanuslara aç�lm�� ve bazen iki y�l� a�k�n süre dola�arak yeni k�talara, meçhul adalara, kimsenin

    5

  • varl���n� bilmedi�i insanlara, bitkilere ve hayvanlara ula�m��. Zorlu f�rt�nalara dayanan, inan�lmaz sertlikteki k�� rüzgârlar�n� atlatan bir serüven bu. Gün olmu�; mercan kayal�klar�na oturan gemisini tekrar yüzdürmek için ç�rp�nm��, gün olmu� medeniyetle hiç kar��la�mam�� olan yerlilerin oklar�na kar�� sava�m��. Ve bu zorlu u�ra� sonunda inan�lmaz büyüklükte bir co�rafyay�, ülkesi �ngiltere’ye hediye etmi� Rastlad��� koylara, da�lara, nehirlere, adalara, insan topluluklar�na �ngilizce adlar takm�� ve bunlar Cook’tan sonra �ngilizce adlar�yla an�l�r olmu�. �ngiltere’ye birçok koloni kazand�rm��. Ve dünyan�n bilinmeyen bölgelerini �ngiliz kültürünün egemenli�i alt�na sokmu�. Bir yandan da dünyan�n hiç geçilmemi� sular�n�n, sarp k�y�lar�n�n haritas�n� ç�karm�� ve sular� iskandil ederek derinlikleri kaydetmi�. Bilimsel amaçl� çal��malar yapm��. SLAYT 13 Ba�l�k: Kaptan Cook’u böylesine riskli serüvenlere iten ve kömür gemileriyle okyanus ötelerine atan duygu neydi acaba? �ngiltere’deki rahat yata��nda uyumak yerine neden kendini tehlikeden tehlikeye savurmu�tu? Ben bunu “merak” kelimesiyle aç�kl�yorum. Dünyay�, do�ay�, denizlerin ötesini merak etmek! Bilinmeyeni bulmaya duyulan sonsuz merak! Her büyük bilim adam�n�n ve her büyük gezginin kan�n� tutu�turan o esrarl� tutku. E�er Kaptan James Cook ve Bat� medeniyetini olu�turan di�erleri, böyle ç�lg�n meraklarla donanm�� olmasayd�, bugün bize do�al gelen birçok bilimsel icat ve co�rafi ke�iften yoksun kal�rd�k. �ngiltere’deki sanayi devrimine yol açan da bu merakt�r, t�p alandaki geli�meleri sa�layan da.Bugün bütün dünya internet a��yla birbirine ba�lan�yorsa, yine Bat� kültürünün yeni Kaptan Cook’lar�, yani Bill Gates’ler sayesindedir. Bu öylesine derin bir merak duygusudur ki, yöresel siyasi dedikodular� a�ar, ki�isel v�d�v�d�lar� katlay�p bir kenara koyar. E�er Kaptan Cook, uzak diyarlar� merak edip gemisine atlamak yerine, Londra’daki siyasetçilerin ne giydi�i, ne yedi�i ve ne dedi�ine tak�lsayd�, insanl��a toplu i�ne ba�� kadar yarar sa�lamam�� olarak ölecekti. E�er Einstein izafiyet teorisi yerine, önemli siyasetçilerin yan�nda görünme merak�na kap�lsayd�, ömrünü telef etmi� olacakt�. Bu soylu adamlar�n yüre�inde yanan ate� onlar� evrenin bilinmezlerini merak etmeye zorlad� ve insanl��a ad�m att�rd�lar. SLAYT 14 Ba�l�k: Kaptan Cook’un denizlerde dola�t��� dönemi, yani 18. yüzy�l� dü�ünüyor ve ayn� y�llarda Osmanl�’n�n nelerle u�ra�t���n� hat�rlay�p kederleniyorum. Birbirini yiyen saray adamlar�, göze girenlerle gözden dü�enlerin sonsuz gelgiti, padi�aha yak�n durup bir mans�p kapmak için ç�rp�nan kalem erbab�, medreselerde yetersiz e�itim ve kendi içine kapanm��, kendisini dünyan�n merkezi sanan bir münevver grubu. Sahi �imdi durumumuz nas�l? // Zülfü Livaneli ( Vatan, 20.12.2006)

    6

  • -Konusu:………………………………………………………………………….. -Anadü�üncesi:…………………………………………………..……………… …………………………………………………………………………………… Yandü�ünceleri:………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… SLAYT 15 Ba�l�k: -Özeti (10 cümle):……………………………………………………………… ……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… SLAYT 16 Ba�l�k: Kö�eyaz�s� Yaz� türü: Bu yaz�n�n türü kö�eyaz�s�’d�r. Kö�eyaz�s� (f�kra); gazete ve dergilerde, genellikle günlük, siyasal, ekonomik, toplumsal, sanatsal; kültürel, kimi zaman da insana ili�kin de�i�ik konularda görü�lerini yazd�klar� k�sa yaz� türüne verilen add�r. F�kralar, her zaman kesin do�rular�, bilimsel ara�t�rma sonuçlar�n� içermemekle makaleden, ayr�ld��� biliyoruz. Kimi f�kralar�n deneme ve söyle�i üslubunda yaz�ld��� da görülmektedir. Bu bak�mdan f�kralar ile deneme ve söyle�ilerin aras�nda çok da kesin çizgiler bulunmamaktad�r. F�kra yazarlar�, kendi duru�lar� aç�s�ndan olaylar� ve olgular� ele al�p de�erlendirmektedir. Ayn� konuyu ele alan kö�e yazarlar�n�n farkl� bak�� aç�lar�yla de�i�ik sonuçlara varmalar� ola�an kar��lanmal�d�r. Gazete okuruna seslenen f�kralar�nda günlük dil kullan�lmak-ta, yal�n özlü bir anlat�mla sorunlar ele al�n�p çözümler öne sürülmektedir. F�kra, Bat�da ortaya ç�km�� bir yaz� türüdür. Tanzimat döneminde yay�mlanmaya ba�layan gazetelerle birlikte bizde de örnekleri görülmeye ba�lad�. Bir incelemeye göre Türkiye’de 2006 y�l�nda toplam tiraj� 4 milyonu a�an gazete ve dergilerimizde 500’ün üzerinde f�kra (kö�e) yazar� bulunmaktad�r. Bugün de�i�ik gazetelerde hemen her gün yazan �lhan Selçuk, Oktay Akbal, Hasan Pulur, Hakk� Devrim, Türker Alkan, Emin Çöla�an, Oktay Ek�i,

    7

  • Ertu�rul Özkök, Do�an H�zlan, Mustafa Balbay, H�ncal Uluç, Selahattin Duman, Fehmi Koru, Hilmi Yavuz, Özdemir �nce, Zülfü Livaneli, Can Dündar, Haluk �ahin,… en çok okunan f�kra yazarlar� aras�nda say�lmaktad�r. SLAYT 17 Ba�l�k: Anlama becerileri ANLAMA BECER�LER� Sevgili arkada�lar, �imdi bu bölümde anlama becerileri üzerine duraca��z. Okuma/ dinleme/ izleme/görme anlama becerilerimizin nas�l kazan�ld���n�, bize yararlar�n� ve bunlar� geli�tirme yollar�n� tart��aca��z. Tart��al�m: *Az anlamak, ters anlamaktan iyidir.- A. France �nsan�n en önemli çabas�, çevreyi, çevrede olup bitenleri, yak�n ili�ki kurdu�u insanlar�, insanlar�n yap�p etmelerini anlamaya çal��mas� yolundad�r. Dil aç�s�ndan bakt���m�zda ise “anlama” en genel deyi�le sözlü ya da yaz�l�/görsel bir metnin içeri�ini (konusunu, ana ve yan dü�üncelerini, vb) çözme olarak tan�mlanabilir. Anlama i�lemi nas�l gerçekle�mektedir, diye soral�m: Yan�t� belli: 1) Gazete, dergi, kitap vb yaz�l� ürünleri okumakla, 2) ba�kalar�n�, radyo, telefon, televizyon, bilgisayar, internet gibi imleti�im araçlar�n� dinlemekle, sinema filmlerini, tiyatro oyunlar�n�, çevremizde olup bitenleri izlemekle. Özetle, iyi bir ileti�im kurman�n önko�ullar� aras�nda yaz�l�, sözlü ve görsel kaynaklardan gerekli bilgi, haber vb’yi en uygun biçimde alma gelmektedir. Anlama becerileri geli�mi� bireyler daha sa�lam ileti�im kurabilmektedirler. SLAYT 18 Ba�l�k: Okuma-anlama 1. Okuma Anlama Tart��al�m:* �yi kitaplar� okumak, t�pk� geçmi� yüzy�llar�n en onurlu insanlar�yla bir konu�ma gibidir.- Descartes Okuma anlama, özellikle e�itim kurumlar�nda s�kça ba�vurulan bir yöntemdir. En genel tan�m�yla okuma, yaz�l� bir metnin içeri�inin alg�lanmas�na yönelik bir etkinliktir. Temelde okuman�n amac� anlamaktan, anlamak istemekten ba�ka bir �ey de�ildir. Okunan bir metnin sözcüklerinin anlam�n� bilmek yeterli de�ildir; bu sözcüklerle kurulan cümlenin ve giderek belli bir dü�ünceyi anlatmay� amaçlayan paragraf�n ba�lam içindeki anlam�n� kavramak gerekir. Son a�amada da metnin bize iletmek istedi�i dü�ünceleri olabildi�ince eksiksiz olarak anlamam�z okuma eyleminin odak noktas�n� olu�turur.

    8

  • Anlama, okuyucunun bilgi birikimine, kavrama yetisine, sözvarl���n�n zenginli�ine, okuma amac�na ba�l� oldu�u kadar, metnin türü, yazar�n üslubuyla da yak�ndan ilgilidir. SLAYT 19 Ba�l�k: Anlama; daha önce ö�renilenlerin s�nanmas�, verilen bilginin gerçeklere uygunlu�u, bilgi ve haberlerin birbirini bütünlemesi ya da birbiriyle çeli�mesi gibi durumlarda kar��la�t�rma yapma gibi etkenlerle okuru dü�ünmeye ve yorumlamaya yöneltir. Okur, okudu�u metinler arac�l���yla bir yandan bilgilenir (mesleki bilgiler, genel kültürü olu�turan bilgiler), çevresinde olup bitenlerden haberdar olur, eksik bilgilerini tamamlama, yanl�� bilgilerini düzeltme olana��na kavu�ur. Bununla da yetinmez, ö�rendikleri aras�nda seçme ve ay�klama yapar; s�n�fland�rmalara ba�vurur, metnin içeri�ini kendi birikimi ba�lam�nda yeniden üretir. Zihinsel geli�im sürecinde okuman�n çok büyük rolü bulunmaktad�r. Okuma sürecinde, özellikle yaz�nsal metinlerin (�iir, öykü, roman vd) okunmas� sürecinde okura estetik katk�larda da bulunur. Okur, nelerden niçin zevk ald���n� ya da almad���n� böylelikle daha iyi kavrar. Yaz�nsal metinler, ne anlatt�klar�ndan çok nas�l anlatt�klar�na önem ve öncelik verdikleri için, okur bir yandan dilin çok de�i�ik ve zengin kullan�m�yla kar��la��r, dilin do�ru ve güzel kullan�m�na yönelik e�ilimler geli�tirir; öte yandan dille yarat�lan sanatsal ürünlerden (�iir, roman, öykü vd) zevk al�r. Okuman�n bir ba�ka yarar� da okuru okuduklar� üzerinde birtak�m yaz� denemeleri yapmaya yöneltmesidir. Pek çok yazar�n her �eyden önce iyi bir okur oldu�unu unutmamal�y�z SLAYT 20 Ba�l�k: Dinleme-izleme anlama 2. Dinleme ve �zleme Anlama Tart��al�m * E�itim, hemen her �eyi öfkelenmeksizin ve kendine güveni yitirmeksizin dinleme yetene�idir.- Robert Frost Bilgi kaynaklar�m�z aras�nda sadece kitap, gazete, dergi gibi bas�l� araç-gereçler yer almaz. Ba�kalar�n� de�i�ik ortamlarda dinleyerek, bir konferansa kat�larak, radyo, televizyon gibi kitle ileti�im araçlar�ndaki de�i�ik programlar� izleyerek, belirli nesnelere bakarak, belirli durumlar�, olaylar� gözlemleyerek (ne olduklar� nas�l olduklar� hakk�nda)de çok de�i�ik bilgiler edinebiliriz. Dinleme de salt e�lenme amaçl� de�il, özellikle ö�renme amaçl� ise, her �eyden önce dikkat gerektirir. Canl� bir konu�may�, radyoda bir program�, televizyonda bir etkinli�i, sinemada bir filmi, tiyatroda bir oyunu izlerken iyi bir dinleyicinin uymas� gereken birtak�m kurallar vard�r. Bunlar aras�nda, dikkatini dinlenen/izlenen konu üzerinde yo�unla�t�rma, fiziksel ve bireysel engelleri ortadan kald�rmak, gerekti�inde dinledikleri ve/veya izledikleri hakk�nda birtak�m notlar alma/tutma, özellikle belirtilmelidir. SLAYT 21

    9

  • Ba�l�k: Dinleme ve izleme etkinli�i, edilgen ve etkin olmak üzere iki biçimde gerçekle�ebilir. Edilgin konumda dinleyici, etkinli�in bulundu�u ortamda söz al�p dinledikleri üzerinde herhangi bir soru sormaz, yorum yapmaz, dinledikleriyle yetinir. Etkin konumdaysa, söz al�p soru sorar, ele�tiri getirir, yorumunu aktar�r… Ortamlar farkl�ysa etkin dinleyici telefon, faks, e-posta yoluyla da görü�lerini, ele�tirilerini aktarmaya çal���r. Dinleme ve izleme, okuma etkinli�ine göre daha canl� ve çekici oldu�u için kimilerince daha çok tercih edilir. Dinledi�imiz ve izledi�imiz de�i�ik etkinliklerden bizde kalan bilgi-lerin ne oldu�una gelince: Biz, meram�n� sözlü ve yaz�l� olarak anlatmay� becerebilen bir yarat�k türüyüz. Okuduklar�m�z�n yan�nda dinleyerek ve/veya izleyerek ö�rendiklerimizden de yararland���m�z�, bunlar� ya�am�m�za aktarma becerisini gösterebilece�imizi ancak sözlü ve yaz�l� anlat�mla somutlayabiliriz.

    SLAYT 22 Ba�l�k: Yaz�l� anlat�m: Dilekçe

    Yaz�l� Anlat�m � RESM� YAZILAR: Dilekçe yazal�m Dilekçe belirli bir konuda istekte bulunma, belge isteme, itiraz etme, �ikâyette

    bulunma vd amaçlarla resmi ve özel kurulu�lara yaz�lan yaz�lard�r. Dilekçenin ya�amdaki önemini hepimiz biliriz.

    Dilekçeler, resmi kurumlara isteklerimizin yerine getirilmesi, sorunlar�m�z�n çözülmesi için yaz�l�r; yaz�l� oldu�u ve bir kuruma verildi�i için resmi belge de�erindedir, bu nedenle mutlaka i�leme konur. Dilekçe sahibine en k�sa sürede iste�inin, dile�inin yerine getirilece�ine/getirildi�ine ya da neden getirilmedi�ine ili�kin yaz�l� bilgi verilir. Dilekçeler çizgili beyaz dosya kâ��d�na daktiloda, bilgisayarda ya da elle yaz�l�r. Önce kâ��d�n uygun bir bo�luk b�rak�larak üst orta bölümüne dilekçenin verilece�i makam�n ad� yaz�l�r; makam� anlatan sözcüklerin ilk harfleri büyük olmal�d�r. Uygun bir bo�luk b�rak�larak dilekçeye konu olan durum, sorun, �ikâyet vb anlat�l�r ya da dilek, istek bildirilir. Dilekçe "Bilgi-lerinize sayg�lar�mla sunar�m (arz ederim)." ya da "Gere�ini bilgilerinize sunar�m (arz ederim)" tümcesiyle bitirilir. (UYARI: Yüksek makama yaz�lan dilekçelerde kesinlikle "…….rica ederim" tümcesi kullan�lmaz. Ancak bir üst makam, konumca daha a�a��da olan makama yazd��� yaz�larda bu ifadeyi kullan�r.)

    Tarih (dilekçenin verilece�i günün tarihi), kâ��d�n genellikle sa� üst kö�esine

    yaz�l�r (kâ��d�n sa� alt bölümüne yaz�ld��� da görülmektedir). Dilekçenin sa� alt�na dilekçeyi veren ki�inin ad� soyad� yaz�l�r ve imzalan�r. Ayn� hizaya gelmek üzere sol alt kö�eye dilekçeyi verenin adresi, telefon, faks numaralar� ve e-posta adresi yaz�l�r. (UYARNI: Ad ve soyad�n sol alta yaz�l�p imzalanmas� resmi yaz��ma kurallar�na ayk�r�d�r.)

    Dilekçeye eklenecek belgeler bu bölümün alt�na "Ek-1","Ek-2" biçiminde yaz�larak belirtilir ve dilekçeye ili�tirilir. SLAYT 23 Ba�l�k:

    10

  • Örnek:

    (tarih) ........................

    ............................. ÜN�VERS�TES�

    MESLEK YÜKSEKOKULU MÜDÜRLÜ�ÜNE, Okulunuzun Bilgisayar Programc�l��� Bölümü birinci s�n�f�nda okuyan, 667788 nolu ö�renciyim. Y�lsonu not ortalamam yüksek (4.82). Üniversitemizin verdi�i ba�ar� burslar�ndan yararlanmak istiyorum. Gere�ini bilgilerinize sayg�lar�mla sunar�m. (imza) Emre Tekin Ek: Transkript belgesi

    SLAYT 24 Ba�l�k: UYGULAMA-1 Al��t�rma: A�a��da konulardan ikisini seçip bu konuda bir dilekçe yaz�n. � Herhangi bir dersin s�nav�ndan, bekledi�inizden az puan ald���n�z Fakültenize

    ba�vurup s�nav k�d�n�z�n yeniden incelenmesini istiyorsunuz.

    � Üniversitede bir kulüp kurmak için Rektörlü�e ba�vuruyorsunuz.

    � Rahats�zl���n�z nedeniyle bir s�nava kat�lamad�n�z. Mazeret s�nav�na al�nman�z için dekanl���n�za bir dilekçe yaz�yorsunuz.

    � Bir i�yerinde çal���yorsunuz. Yaz tatiline ç�kmak istiyorsunuz. Ba�l� bulundu�unuz birimin ba�kanl���na bu konuda bir dilekçeyle ba�vuruyorsunuz.

    � Soka��n�z�n çöpleri bir süredir al�nmad��� için etrafa kötü kokular yay�l�yor. Bu konuda ilgili belediyeye bir dilekçe yaz�yorsunuz.

    SLAYT 25 Ba�l�k:

    11

  • Al��t�rma 2: Yeterince okumayan bir toplum oldu�umuz söylenmektedir. Bu yarg� sizce de do�ru mu? �lgi alan�na giren konularda sürekli olarak kitap, dergi, gazete okuma al��kanl��� kazanabilmek için neler yapmal�y�z? SLAYT 26 Ba�l�k: UYGULAMA-2

    1) A�a��daki metinlerin konusu ve anadü�üncesini yaz�n�z.

    A) “Toplumdaki bu olumsuzluklar�n en önemli nedeni, "dindar ki�i"lerin art�k kalmam�� olmas�d�r. Ben felsefe ö�renimime ba�lad���mda, ailemden bir dindar ki�i �öyle söylemi�ti: "insan canl�lar aras�nda sadece bir canl�d�r; bunun kabulünden sonra onun 'hususiyetlerine' geçilebilir; aksi halde, din bilimi esir almaya çal���r; bu da dinin kendisini bitirir, bilimi de�il." (Ulu� NUTKU)

    Konusu:…………………………………………………………………….. Anadü�üncesi:……………………………………………………………………………………………………………………………………………………

    B) “Cesaret her �eyden önce insan�n kendine güvenmesine ba�l�d�r. Kendine güven ise, kendiniz hakk�nda sizin ve çevrenizin olumsuz yarg�lar� olmamas�na ba�l�d�r. Kendine güveni geli�tirmenin en iyi yollar�ndan biri küçük projelerden ba�layarak giderek daha büyük projelerle u�ra�makt�r. Bu yolla kendine güven ad�m ad�m geli�ecektir.�