uluslararası molla fenâr sempozyumu (4-6 aralık 2009 bursa)...

21
Uluslararası molla Fenârî Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) –Bildiriler– InternatIonal SymposIum on Molla FanĀrĪ (4-6 December 2009 Bursa) –ProceedIngs– Editörler/edıtors Tevfik Yücedoğru Orhan Ş. Koloğlu U. Murat Kılavuz Kadir Gömbeyaz BURSA 2010

Upload: others

Post on 23-Jan-2021

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Uluslararası molla Fenârî Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa)

–Bildiriler–

InternatIonal SymposIum on Molla FanĀrĪ

(4-6 December 2009 Bursa) –ProceedIngs–

Editörler/edıtors

Tevfik Yücedoğru Orhan Ş. Koloğlu U. Murat Kılavuz Kadir Gömbeyaz

BURSA 2010

Page 2: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Uluslararası Molla Fenârî Sempozyumu

sayf

a 239

Molla Fenârî’nin Osmanlı Hukuk Düşüncesindeki Yeri

Giriş

Osmanlı yöneticileri, beyliğe bağımsız bir devlet hüviyetini kazandırmak ve fetihlere devam edip ülke sınırlarını genişletmek gibi temel hedeflerin yanında âlimleri himaye etmişler ve öğretim kurumlarına yenilerini ekleyerek ilmî gelişmelere katkıda

bulunmuşlardır. Osman Bey, uç beyliğini bir devlet hâline getirmenin zorluğunu ulemadan kayınpederi Şeyh Edebalî ile aşmış ve onu kurulmakta olan yeni devletin şer‘î danışmanlığına getirmiştir. Böylece, asırlarca devam edecek olan Osmanlı Devleti’nin temeli, biri siyaset, biri de ilim otoritesi sayılan bu iki kişi tarafından atılmıştır.

Osmanlı âlim ve fakihleri ilmî eser vermenin ve medreselerde eğitim-öğretimle meşgul olmanın yanı sıra ifta ve kazâ, şeyhülislâmlık, imamlık ve vaizlik gibi birçok görevde bulunmuşlardır. Vefatının 578. yılında bu sempozyum vesilesiyle vefa borcumuzu yerine getirdiğimiz, XV. yüzyıl âlimlerinden Molla Fenârî de bir müderris, müellif, kadı ve ilk resmî müftü olarak Osmanlı hukuk düşüncesine önemli katkılar sağlayan bir hukukçudur. Dolayısıyla onun hukuk düşüncesini ortaya koymayı amaçlayan bu inceleme, Fenârî’nin kısaca hayatı ve kişiliği, fıkıh ile ilgili eserleri ve kısaca tanıtımı ve Osmanlı fakihleri arasındaki yeri şeklinde ana başlıklar altında sürdürülecektir.

I. Fenârî’nin Kısaca Hayatı ve Kişiliği

Şemseddîn Muhammed b. Hamza el-Fenârî, daha çok Molla Fenârî diye şöhrete ulaşmış olmakla beraber Şemseddîn olarak da bilinir.1 Osmanlı

1 Taşköprîzâde, Ebü’l-Hayr İsâmüddîn Ahmed Efendi, eş-Şekâ’iku’n-Nu‘mâniyye fî Ulemâi’d-

Devleti’l-Osmâniyye (nşr. A. Suphi Furat), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1985, 22-23; Mecdî Mehmed Efendi, Hadâ’iku’ş-Şekâ’ik, (Şakaik-ı Nu‘maniye ve Zeyilleri, c. I içinde haz. Abdülkadir Özcan), Çağrı Yayınları, İstanbul 1989, 47; Şevkânî, Ebû

Recep Cici, Doç. Dr. Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Bursa, Türkiye

EMİN
New Stamp
Page 3: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Molla Fenârî’nin Osmanlı Hukuk Düşüncesindeki Yeri/R. Cici

sayf

a 240

Devleti’nin kuruluş dönemi büyük âlimlerinden olup Osmanlı Devleti’nin ilk resmî müftüsü/şeyhülislâmıdır. “Fenârî” nisbesi, bazılarına göre, Fenârî’nin Mâverâünnehr’de “Fenâr” Köyü’nde veya Yenişehir ile İnegöl taraflarında bulunan “Fenâr Kasabası”nda doğmuş olmasından, bazılarına göre de babasının fenercilik mesleğine mensup olmasından gelmektedir.2

I. Bayezid, I. Mehmed ve II. Murad gibi Osmanlı sultanları döneminde yaşamış olan Molla Fenârî, ilk tahsilini Anadolu’da Cemâleddîn Aksarâyî (ö. 791/1388), Alâeddîn Esved (ö. 800/1397) gibi Türk âlimlerinden, tasavvuf eğitimini ise Sadreddîn el-Konevî’nin talebe ve halifesi olan babasından, yüksek tahsilini/ihtisasını ise dönemin ileri gelen ilim merkezlerinden Mısır’a gidip, burada Seyyid Şerîf’le birlikte Bâbertî’den (ö. 786/1384)3 okuyarak tamamlamıştır.4 Böylece o, Babertî’nin hocası Kâkî (ö. 749/1384)5 kanalıyla mezhebin otoritelerinden Ebû Yusuf’a kadar uzanan bir zincir içerisinde yer almıştır. Yüksek öğreniminden sonra Mısır’dan dönen Fenârî, Sultan Yıldırım Bayezid tarafından Bursa kadılığına ve Manastır Medresesi müderrisliğine tayin edilmiştir.6

Fenârî’nin bilinen talebeleri, başta çocukları olmak üzere Sarı Yakub,

Abdullah Muhammed b. Ali b. Muhammed, el-Bedru’t-Tâli‘ bi-Mehâsini Men Ba‘de’l-Karni’s-Sâbi‘, Dâru’l-Marife, Beyrut ts., II, 266; Leknevî, Ebü’l-Hasenat Muhammed Abdülhayy b. Muhammed, el-Fevâ’idü’l-Behiyye fî Terâcimi’l-Hanefiyye (tsh. ve tlk. Muhammed Bedreddîn en-Na‘sanî), Matbaatü’s-Saade, Kahire 1324, 166-168; Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, Matbaa-i Âmire, İstanbul 1333, I, 390-392; İlmiyye Salnâmesi, Matbaa-i Âmire, Dâru’l-Hilafeti’l-Âliye 1334, 322; Serkîs, Yusuf b. İlyan b. Musa, Mu‘cemü’l-Matbû‘âti’l-Arabiyye ve’l-Mu‘arrabe, Matbaatü Serkîs, Kahire 1928, II, 1460; Brockelmann, Carl, Geschichte der Arabischen Litteratur, E. J. Brill, Leiden 1937-1949, II, 303-304; Brockelmann, C., a.g.e., Suppl., II, 328-329; Ziriklî, Hayreddîn, el-A‘lâm: Kâmûsü Terâcim li-Eşheri’r-Ricâl ve’n-Nisâ, Matbaatü Kustasus, Kahire 1954-1959, VI, 342; Müstakîmzâde Süleyman Sadeddîn, Devhatü’l-Meşâyih: Osmanlı Şeyhülislâmlarının Biyografileri, Çağrı Yayınları, İstanbul 1978, 3-4; Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2. bs., Ankara 1984, 229; a.mlf., Osmanlı Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1972, I, 397; Altunsu, Abdülkadir, Osmanlı Şeyhülislâmları, Ayyıldız Matbaası, Ankara 1972, 1; Cici, Recep, Osmanlı Dönemi İslâm Hukuku Çalışmaları, Arasta Yayınları, Bursa 2001, 109-121.

2 Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e., I, 392; Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukûk-ı İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Yayınevi, İstanbul 1976, I, 363; Uzunçarşılı, İ. H., Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, 228; a.mlf., Osmanlı Tarihi, II, 648; Leknevî, a.g.e., 64.

3 Bâbertî hakkında bilgi için bk. Aytekin, Arif, “Bâbertî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, IV, 377-378.

4 Leknevî, a.g.e., 127; Müstakîmzâde, a.g.e., 4; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e., I, 350. 5 Kâkî hakkında bilgi için bk. Kayapınar, Hüseyin, “Kâkî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm

Ansiklopedisi, XXIV, 216. 6 Taşköprîzâde, a.g.e., 23; İlmiyye Salnâmesi, 322; Müstakîmzâde, a.g.e., 4.

Page 4: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Uluslararası Molla Fenârî Sempozyumu

sayf

a 241

Kara Yakub (ö. 832/1430), Emir Sultan diye bilinen Şemseddîn Muhammed el-Buhârî (ö. 833/1430), İbn Hacer el-Askalânî (ö. 852/1449), Kâfiyeci (ö. 879/1474), Kutbeddînzâde (ö. 885/1480) ve Molla Yegân’dır.

Osmanlı’da medrese kolunun reisi olan ve bazı tasavvuf ekollerinin bu ülkede yayılmasında önemli payı bulunan Fenârî, gerek Mısır ulemasıyla gerekse Anadolu’ya gelen Bezzâzî gibi bazı âlimlerle ilmî tartışmalarda bulunmuştur.7

Osmanlı ilim hayatında imtiyazlılar sınıfı diye anılan Fenârîler ailesinin ilk ferdi olan Fenârî, Osmanlı devlet adamları ve âlimlerince üstünlüğü tartışmasız kabul edilen bir ilim otoritesidir.8 Bu itibarla, Sahn-ı Semân müderrisliği için yapılan sınavda Çivizâde (ö. 954/1547), onun görüşünü zayıf sayarak “kîle” ifadesiyle verdiğinden başarılı sayılmamıştır.9

Fenârî’nin çocukları Mehmed Şâh, Yusuf Bâlî, Hasan Paşa, Ahî Yusuf, Halil Paşa ve Ümmügülsüm’dür. İki kez hacca giderek hem ibadetini eda eden hem de birçok zevatla tanışıp, onlarla bilgi alışverişinde bulunan Fenârî, ilmî çalışmalarının yanı sıra ipekçilikle de meşgul olmuş, vefatında binlerce ciltlik kütüphane bırakmış, Bursa’da üç mescid ve bir medrese ile Kudüs’te bir medrese yaptırmış ve bunlara birçok emlakini vakfetmiştir.10 Âlim, abid ve vakur bir fakih olarak tanınan ve 834/1431’de Bursa’da vefat eden Fenârî, yaptırdığı caminin haziresine defnedilmiştir.

II. Fenârî’nin Fıkıh ile İlgili Eserleri ve Kısaca Tanıtımı

II.1. Genel Olarak Fıkıh Eserleri

Fenârî müderrislik, kadılık ve müftülük/şeyhülislâmlık gibi resmî görevlerin yanı sıra naklî ve aklî ilimlerle ilgili başta fıkıh ve tasavvuf olmak üzere tefsir, kelâm, mantık ve Arap Dili ve edebiyatı gibi çeşitli sahalarda metin, şerh, haşiye, talik ve risale türünden birçok eser telif ederek hem Osmanlı âlim

7 Bk. Taşköprîzâde, a.g.e., 23; Leknevî, a.g.e., 167; Müstakîmzâde, a.g.e., 4. 8 Baltacı, Cahid, XV-XVI. Asırlarda Osmanlı Medreseleri: Teşkilat, Tarih, İrfan Matbaası, İstanbul

1976, 61. Bilge, Mustafa, İlk Osmanlı Medreseleri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1984, 31. Fenârî, Ankara Savaşı’nda Timur’a esir düşmüş, ama iltifat ve saygı görmüştür. Bk. Adıvar, Abdülhak Adnan, Osmanlı Türklerinde İlim, Remzi Kitabevi, 4. bs., İstanbul 1982, 8.

9 Taşköprîzâde, a.g.e., 64. 10 Bk. Bilge, M., a.g.e., 30-31, 233-241.

Page 5: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Molla Fenârî’nin Osmanlı Hukuk Düşüncesindeki Yeri/R. Cici

sayf

a 242

ve fakih tipini ortaya koymuş11 hem de Osmanlı ilim ve kültür hayatına önemli katkılar sağlamıştır. Hadise ilişkin herhangi bir çalışmasının olmaması ise dikkat çekici bir husustur.

Fıkha dair 1’i usûl, 2’si feraiz, 1’i füru, 1’i de ilmihâl olmak üzere toplam 5 eseri olup isimleri şöyledir: Fusûlü’l-Bedâi‘ fî Usûli’ş-Şerâi‘, Şerhu’s-Sirâciyye, Havâşî Osmânî, Şerhu Telhîsi’l-Câmi‘i’l-Kebîr fi’l-Fürû‘, Şerhu Fıkhi’l-Keydânî.

Bunların dışında ona nispet edilen Şerhu Usûli’l-Pezdevî’ye12 kütüphane kayıtlarında rastlanmamış, Şerh li-Mukaddimeti’s-Salât’ın13 ise Fenârî tarafından Keydânî’nin eseri üzerine yapılan şerhin aynısı olduğu görülmüştür.14 Ayrıca onun adına kaydedilen er-Risâletü’s-Salâtiyye, Şürûtu’s-Salât,15 Risâle fî Beyâni’l-Meşrû‘ ve Gayri’l-Meşrû‘ mine’l-Ef‘âl fi’s-Salât16 gibi risalelerin de özellikle Fenârî’ye ait Keydânî şerhinin bazı bölümlerinin farklı kişilerce istinsah edilmiş nüshaları olduğu tespit edilmiştir.17 Bu durum onun eserlerinin 100’e kadar çıkmasının nedenini de ortaya koymaktadır.18

Fenârî’nin eserlerini tanıtmaya geçmeden önce şu iki tespiti yapmalıyız: Birincisi, çalışmalarında kullandığı dildir. Kendisi, Türk olmasına ve Türkçe bilmesine rağmen bazı Türkçe fetvaları19 ve bazı eserlerindeki Farsça açıklama

11 Mesela, Karahanlı fakihleri genel olarak çalışmalarını fıkıh sahasına hasretmişlerdir; bk. Cici,

R., a.g.e., 363. 12 Kâtib Çelebi, Hacı Halife Mustafa b. Abdullah, Keşfü’z-Zunûn an Esâmi’l-Kütüb ve’l-Fünûn (haz.

M. Şerefettin Yaltkaya & Kilisli Rifat Bilge), MEB Yayınları, Ankara 1941-1943, I, 113. 13 Yazma nüshası için bk. Şerh li-Mukaddimeti’s-Salât, İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi,

Arapça, no. 6829. Nesih hattıyla istinsah edilen ve 54 varaktan oluşan eserin ilk beş varağında farz, vâcib, sünnet, müstehab gibi hükümler ele alınmaktadır.

14 Kitapların Fenârî’ye nispetleri konusunda geniş bilgi için bk. Gülle, Sıtkı, Şemseddîn Muhammed b. Hamza Fenârî’nin Hayatı ve Eserleri (yüksek lisans tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1990, 78-80, 82, 84.

15 Yazma nüshası için bk. Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud Efendi, no. 1008/2 (Risale on varaktır).

16 Yazma nüshası için bk. Süleymaniye Kütüphanesi, Reisülküttab, no. 1196/6 (Risale beş varaktır).

17 Bk. Cici, R., a.g.e., 115 vd; Aydın, İbrahim Hakkı, “Molla Fenârî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, XXX, 246.

18 Fenârî’nin 100’ü aşkın eseri bulunduğu şeklindeki bilgi, onun hayatı ve eserlerini konu alan yüksek lisans tezine göre doğru değildir. Zira bu araştırmada onun ancak 34 eseri tespit edilebilmiştir. Burada ona ait birçok eserin farklı isimlerle kayıtlara geçmesinden ötürü 100 rakamı dile getirilmiştir; bk. Gülle, S., a.g.e., 9.

19 İlmiyye Salnâmesi, 323 vd.

Page 6: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Uluslararası Molla Fenârî Sempozyumu

sayf

a 243

ve beyitlerin20 dışında eserlerinin hepsini Arapça kaleme almıştır.21 Bunun, dönemin genel anlayışına uyarak ilim dili olan Arapça’yı tercih etmesinden, ya da bir Türk âlimi olarak Arapça bilgisini ispat etme arzusundan kaynaklandığı söylenebilir. İkincisi onun usûlde telif, füruda ise şerh ve haşiye yazmayı benimsemiş olmasıdır. Bu bilgilerin ardından teliften başlayarak eserleri kısaca tanıtılacaktır.

II.2. Fıkıh Eserlerinin Kısaca Tanıtımı

1. Fusûlü’l-Bedâi‘ fî Usûli’ş-Şerâi‘: Fenârî’yi Osmanlı’da tartışmasız ilim otoritesi hâline getiren eseri budur.22 Zira o usûlde, Osmanlı’da, Hanefî fakihlerinden tevarüs edilen eserler23 üzerine şerh ve haşiye yazma şeklindeki hâkim anlayışı benimsememiş ve 16-17 yaşlarında başlayıp uzun yıllar süren çalışmayla, hayatının ilk eseri olan Fusûlü’l-Bedâi‘i telif ederek Osmanlı’nın kuruluş döneminde bir ilke imza atmıştır. Nitekim ondan önce bu sahada çalışma yapmış olan gerek Anadolu’daki hocaları Cemâleddîn Aksarâyî ve Alâeddîn Esved’in yanı sıra çağdaşlarından İbn Melek (ö. 797/395)24 gerekse Mısır’daki hocası Bâbertî ve onun hocası Kâkî gibi tanınmış fakihler, başka âlimlerin usûl eserlerini şerh etmişlerdir. Mesela, Bâbertî ve hocası Kâkî, Hanefî usûl eserlerinden Usûlü’l-Pezdevî ve Menâr’a şerh yazmışlardır. Bâbertî’nin buna ilaveten Malikî fıkıh âlimi İbnü’l-Hâcib’in Müntehe’s-Sûl ve’l-Emel’ine olan şerhi ile 20 Molla Fenârî, Şemseddîn Muhammed b. Hamza, Fusûlü’l-Bedâi‘ fî Usûli’ş-Şerâi‘, Matbaatü Şeyh

Yahya Efendi, İstanbul 1289, I, 120, 310. Fenârî, Misbâhu’l-Üns’te (vr. 83a) hakikat kelimesinin tasavvufî tercümesini verirken şu Türkçe beyte yer vermiştir: Senin yüz bin kulun var benden ayru / Benim hiç kimesnem yok senden ayru. Bk. Gülle, S., a.g.e., 9.

21 Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve yükseliş döneminde/iki asırlık zaman dilimi içinde yapılan fıkıh çalışmalarının çoğu Arapça, pek azı ise Farsça ve Türkçe’dir. Türkçe yazan âlimler de eserlerinde Türkçe yazmalarının nedenlerini belirtme ihtiyacını duymuşlardır. Mesela, II. Murad dönemi âlimlerinden Devletoğlu, Vikâye adlı eserin manzum Türkçe çevirisinde, “Türkî olmak manzûm olmak bes kelâm/Ana hiç ayıp olmazmış vesselâm” demiş, ancak “Ebû Hanîfe’nin, Kur’ân’ın manasına nazmından daha çok önem vermesi nedeniyle Farsça kıraatle kılınan namazı caiz gördüğünü” kaydederek (Devletoğlu Yusuf Balıkesirî, Manzûm Vikâye, Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar, no. 1571, vr. 2b), Fenârî’nin çağdaşı Kutbeddîn İznikî de “halkı dikkate alarak Türkçe yazdım” (İznikî, Kutbeddîn Muhammed, Kitâbü’l-Mukaddime, Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih, no. 1927, vr. 2a) diyerek kendilerini savunmaya çalışmışlardır. Hekim Hacı Paşa da Türkçe yazdığı Müntehab-ı Şifâ adlı eserinin önsözünde, kitabı Türkçe kaleme aldığından dolayı özür dilemiştir. Bk. Adıvar, A. A., a.g.e., 24.

22 Fusûl’ün yazma nüshaları için bk. Süleymaniye Kütüphanesi, Lâleli, no. 777; İstanbul Murad Molla Kütüphanesi, no. 703.

23 Cici, R., “Osmanlı Klasik Dönemi Fıkıh Kitapları”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, III/5 (2005), 217-227.

24 Geniş bilgi için bk. Cici, R., a.g.e., 66, 82, 72.

Page 7: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Molla Fenârî’nin Osmanlı Hukuk Düşüncesindeki Yeri/R. Cici

sayf

a 244

toplam üç çalışması da telif değil şerhtir. Fenârî ise bu konuda hocalarının yolunu izlememiş, özellikle birçok Osmanlı âliminin haşiye yazdığı, İbnü’l-Hâcib’in Muhtasaru’l-Müntehâ adlı eserini, kendisi de değişik yerlerde yirmi defa okuttuğu25 ve eserinde sıklıkla kaynak olarak kullandığı hâlde, onun üzerine çalışma yapmayı tercih etmemiştir.

Fenârî, eserinde Fahreddîn er-Râzî’nin el-Mahsûl, Pezdevî’nin Kenzü’l-Vusûl ve İbnü’l-Hâcib’in Muhtasaru’l-Müntehâ adlı eserlerinde yer alan konuları titizlikle koruyarak26 hem Hanefî, Şâfiî ve Malikî mezhebini hem de kelâmcı ve fıkıhçı metodu birleştirmiştir. İlk dönem Osmanlı fıkıh âlimlerinden olan Fenârî, Hanefî olmasına rağmen ictihad tarifini Hanefî usûlcülerinden değil, “ferî” kaydı dışında aynen Muhtasaru’l-Müntehâ’dan almıştır. Bu konuda Molla Hüsrev’in dışında Kâfiyeci, Kirmastîzâde, İbn Kemal Paşa ve Hâdimî gibi tanınmış birçok Osmanlı âlimi de Fenârî’nin yolunu izlemişlerdir.27 Burada hem Malikî fıkıh âlimi İbnü’l-Hâcib’in, Fenârî ve diğer Osmanlı âlimleri üzerindeki etkisi hem de Fenârî’nin hukuk düşüncesinin Osmanlı’da ne kadar benimsendiği ortaya çıkmaktadır.

Fusûlü’l-Bedâi‘ “Hanefî ve Şâfiî usûl kurallarını bir araya getirmek”(Fusûl, I, 2) amacıyla telif edilmiş olup, bir giriş ve bir matlab (ile iki mukaddime, iki maksad ve bir sonuç)dan meydana gelmektedir. Giriş’te fıkıh usûlünün mahiyeti, faydası, mevzusu ve bu ilmin faydalandığı diğer ilim dalları, Matlab’da ana ve tali delillerin mahiyeti, temel bilgiler, kelâmî ve mantıkî bilgiler, lafzî bilgiler ve şer‘î hüküm ve kısımlarına dair bilgiler ve Sonuç’ta ictihad, fetva ve taklit ele alınmaktadır.

Ferî delilleri dört aslî delile irca eden Fenârî, bunlardan sadece şer‘u men kablena (Fusûl, II, 382) ve sahabe kavlini (Fusûl, II, 384) genişçe ele almış, diğerlerinin isimlerini saymakla yetinmiş, fasit deliller başlığı altında da istıshabü’l-hâl, nefyü’l-medarik, taklit ve ilham gibi konulara yer vermiştir (Fusûl, II, 388-391). Eserinde zor bir üslup ve veciz ifadeler kullanan Fenârî, eserini Hanefî âlimlerinin tertibi üzere ve onların görüşlerini daha iyi açıklamak için yazdığını belirtmiş, mezhep içerisindeki farklı görüşleri zikredip tercihte

25 Leknevî, a.g.e., 167. 26 Gülle, S., a.g.e., 33. 27 Geniş bilgi için bk. Esen, Bilâl, Hanefî Usul Eserlerinde İctihad Teorisi (doktora tezi), Marmara

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2010, 39-40.

Page 8: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Uluslararası Molla Fenârî Sempozyumu

sayf

a 245

bulunmuş, diğer mezheplerin de değişik görüşlerini delilleriyle kaydettikten sonra kendi mezhebinin delillerinin daha güçlü olduğunu ispat etmeye çalışmıştır. Fenârî, çalışmasında pek çok bilim dalına ait kaynakları kullanmış olup özellikle fıkıhtan başta Hanefî usûl eserleri olmak üzere Malikî, Şâfiî, Hanbelî, Mutezilî kaynaklarına ve Şia, Evzâî, Sevrî ve Zahirî gibi diğer mezheplerin görüşlerine de yer vermiştir.28

Kütüphanelerde bir kısmı müellifin sağlığında olmak üzere birçok yazma nüshası bulunan ve nihayet 1289 (1872) tarihinde iki cilt hâlinde basımı yapılan29 Fusûlü’l-Bedâi‘ üzerine iki ihtisar, bir haşiye ve bir doktora çalışması gerçekleştirilmiştir. Nitekim Fusûlü’l-Bedâi‘, Fenârî’nin oğlu Mehmed Şâh tarafından Telhîsu’l-Fusûl ismiyle ihtisar edilmiş ve haşiye yazılmış, Yusuf b. İbrahim el-Mağribî el-Hanefî (ö. 833/1430’dan sonra) tarafından da Gâyetü’t-Tahrîr30 adıyla ihtisar edilerek şerh yazılmış ve Hakkı Aydın tarafından üzerine doktora tezi hazırlanmış olup basılmıştır.31

2. Şerhu’s-Sirâciyye:32 Hanefî fakihlerinden Ebû Tahir es-Secâvendî’nin (ö. 596/1200 civarı)33 İslâm miras hukukuna dair yazdığı el-Ferâ’iz adlı eserin şerhi olup, Sirâciyye üzerine yazılan şerhlerin en güzeli ve en çok tanınanıdır.34

Fenârî, başkaları tarafından yazılan şerhlerin yetersizliği ve öğrencilerin feraizi öğrenmek için gösterdiği yoğun ilgi nedeniyle söz konusu şerhi yazdığını ifade etmekte, bazı şarihlerin açıklamalarını eleştirmekte ve Şâfiî’ye de atıflarda bulunmaktadır. Mütekaddimîn âlimlerinden tevarüs edilen bir âdet gereği,

28 Geniş bilgi için bk. Aydın, Hakkı, İslâm Hukuku ve Molla Fenârî, İşaret Yayınları, İstanbul

1991, 83-97, 105, 108, 124; a.mlf., “Fusûlü’l-Bedâyi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, XIII, 229-230.

29 Fusûlü’l-Bedâi‘in yazma nüshalarından ilkinin istinsah tarihi 798/1395 olup, diğerlerinin yazım tarihleri 815/1412, 828/1424, 830/1426, 870/1465 şeklinde devam etmektedir. Bunlardan ilk dördünün yazımı müellif henüz hayatta iken gerçekleşmiştir. Nihayet eser, 1289 (1872) tarihinde basılmıştır. Geniş bilgi için bk. Gülle, S., a.g.e., 39 vd.

30 Yazma nüshası için bk. Süleymaniye Kütüphanesi, Reisülküttab, no. 291. 31 Doktora tezi, İşaret Yayınları tarafından İslâm Hukuku ve Molla Fenârî adıyla İstanbul’da 1991

tarihinde basılmıştır. 32 Yazma nüshası için bk. Süleymaniye Kütüphanesi, Giresun, no. 117 (105 varak, 19 satır, Arap

nesih hattı). Eser, kataloglarda Şerhu’l-Ferâ’iz, Ferâ’iz-i Secâvendî, Şerhu’l-Ferâ’izi’s-Sirâciyye ve Şerhu’l-Ferâ’izi’s-Secâvendî gibi farklı isimlerle kayıtlı bulunmaktadır.

33 Hakkında geniş bilgi için bk. Paret, R., “Secâvendî”, MEB İslâm Ansiklopedisi, X, 302. 34 Bk. Taşköprîzâde, a.g.e., 24; Leknevî, a.g.e., 166; Uzunçarşılı, İ. H., Osmanlı Devletinin İlmiye

Teşkilatı, 22.

Page 9: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Molla Fenârî’nin Osmanlı Hukuk Düşüncesindeki Yeri/R. Cici

sayf

a 246

müellifin de eserinin başında feraiz hadisini kaydettiğini belirten Fenârî, hadis konusundaki farklı tevil ve yorumlara değinmekle beraber kendisinin paylaştığı görüş sahiplerini ehl-i selamet diye nitelendirmektedir.35

3. Şerhu Telhîsi’l-Câmi‘i’l-Kebîr fi’l-Fürû‘: Hanefî fakihi Ebû Abdullah Sadreddîn Muhammed el-Hılâtî’nin (ö. 652/1254),36 İmam Muhammed’in el-Câmi‘u’l-Kebîr’inin muhtasarı olan Telhîsu’l-Câmi‘i’l-Kebîr adlı eserinin bir bölümünün şerhidir.37 Esasen aynı eser üzerine Fenârî’nin hocası Bâbertî’nin de şerhi bulunmaktadır.

4. Şerhu Fıkhi’l-Keydânî: Hanefî fakihi Lütfullah el-Keydânî’nin (ö. 750/1343) Fıkhü’l-Keydânî diye bilinen eserinin şerhi olup bir ilmihâl eseridir.38

Eserine “bil ki, kullar iyilikler ile kötülükler arasında imtihan ediliyor (...). Bu nedenle meşru olanlarla gayr-i meşru olanların türlerini açıklamak ve onların manalarını, hükümlerini, rükünlerini ve zabtlarını belirtmek gerekir ki isteyenler kolay bir şekilde kavrayabilsinler (vr. 182b)” şeklinde başlayan Fenârî, meşru olanları farz, vacib, sünnet ve müstehab şeklinde dört, gayr-i meşru olanları haram ve mekruh tarzında iki kısımda ele aldıktan sonra bunların ayrı ayrı tanımları üzerinde durmakta ve vacibi, “şüpheli bir delil ile sabit olan, hükmü itikaden değil amelen farz olan ve inkâr edeni dinden çıkarmayan

35 Fenârî, şerhinin başında diğer şarihlerin tutumu hakkında bilgi vererek kendisinin izlediği yolu

ortaya koymuş, şerhini muhtasar çalışmalardan biri olarak nitelendirmiş ve bununla asla “musannifler/şarihler” grubundan sayılmak gibi bir amaç taşımadığını belirtmiştir. Bk. Molla Fenârî, Şerhu’s-Sirâciyye (=Şerhu’l-Ferâ’iz), vr. 2a. Eser hakkında bilgi için bk. Cici, R., a.g.e., 117-119.

36 Hayatı hakkında bilgi için bk. Özel, Ahmed, Hanefî Fıkıh Âlimleri, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1990, 66.

37 Yazma nüshası için bk. Süleymaniye Kütüphanesi, Cârullah, no. 656 (76 varak, 35 satır, talik hattı). İncelemede esas alınan nüshada şu bilgilere yer verilmiştir: “Esere birçokları şerh yazmıştır. Fenârî de onlardan biridir. Fenârî, Kitabü’s-salât’ı sekiz bab, Kitabü’z-zekât’ı beş bab ve Kitabü’l-eymân’ı yirmi dokuz bab olarak yazmıştır. Böylece üç kitap ve kırk iki bab şerhedilmiştir. Bu da kitabın altıda biri kadardır. Çalışma noksan kalmıştır. Eğer tamamlansaydı benzeri yazılamayacak kadar güzel bir şerh olacaktı.” Birçok âlimin şerh yazdığı Telhîsu’l-Câmi‘i’l-Kebîr’in tercümesi Midillili Mevkûfâtî Muhammed Efendi (ö. 1065/1654) tarafından yapılmıştır; bk. Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e., II, 228.

38 Yazma nüshası için bk. Süleymaniye Kütüphanesi, Dârulmesnevî, no. 512/22 (182-192 varak, 17 satır, nesih hattı). Ayrıca Fıkhü’l-Keydânî İsmail Hakkı Bursevî (ö. 1137/1725) tarafından şerh (Namlı, Ali, “İsmâil Hakkı Bursevî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, XXIII, 106; Süleymaniye Kütüphanesi, Âtıf Efendi, no. 873, müellif hattı) ve İsmail Müfid Efendi İstanbulî (ö. 1217/1802) ile Arif Bey Çapakzâde (ö. 1339/1920) tarafından tercüme edilmiştir; bk. Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e., I, 362.

Page 10: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Uluslararası Molla Fenârî Sempozyumu

sayf

a 247

şeydir.” diye tarif etmektedir.39

5. Havâşî Osmânî: Fenârî’nin, Şerhu’s-Sirâciyye adlı kitabında, Ebü’l-Hasan Burhaneddîn el-Merğinânî’nin (ö. 593/1197) Ferâ’izu’l-Osmânî adlı eserine kendisinin yazdığı bir haşiye olduğu anlaşılan bu çalışmaya bizzat kendisi zaman zaman atıflarda bulunmuştur.40

Kısacası, Fenârî’nin fıkıhla ilgili eserleri ışığında, onun usûlde orijinal eser telif etme yolunu benimsediği, füruda ise şerh ve haşiye ile yetinip dönemin hâkim anlayışına uyduğu söylenebilir.

III. Fenârî’nin Osmanlı Fakihleri Arasındaki Yeri

Fenârî’nin Osmanlı hukuk düşüncesindeki yerini daha iyi ortaya koyabilmek için öncelikle onun aldığı fıkıh eğitimi, fıkıh eserlerinin niteliği, diğer çalışmalarında fıkhî konulara yer vermesi, ilmî/fıkhî tartışmaları, talebelerinin fıkıh çalışmalarına katkısı ve diğer Osmanlı ulemasının Fenârî ve eserlerine ilişkin değerlendirmeleri gibi alt başlıklara yer vererek onun Osmanlı fakihleri arasındaki yerinin belirlenmesi gerekmektedir.

III.1. Fenârî’nin Aldığı Fıkıh Eğitimi

Kuruluş devresindeki birtakım sıkıntıları gidermekle meşgul olan Osmanlı Devleti, bu dönemde teşkilatlı ilmî müesseseleri kuramadığından ilimde yükselmek isteyenlere yüksek öğrenim veya ihtisas imkânını sağlayamamıştır. Bu sebeple, Osmanlı kuruluş dönemi âlimlerinin yetişmesinde ilmî seyahatler önemli rol oynamış, birçok Anadolu Türk genci İslâm âleminin belli başlı ilim merkezlerine giderek yüksek öğrenim veya ihtisaslarını tamamladıktan sonra Anadolu’ya dönüp açılmakta olan medreselerde görev almışlardır. XIV. ve XV. asırda Anadolu medreselerinden üstün olan Suriye, Mısır, İran ve Orta Asya’daki ilim müesseseleri, Anadolu âlimleri için ihtisas merkezleri niteliği taşımakta olup, Fenârî de bu ülkelerden Mısır’a giden

39 Şerhu Fıkhi’l-Keydânî, vr. 182b-183a. Fenârî “bil ki” ifadesiyle başlayıp namazın şart (farz) ve

vaciplerinden bahsetmekte, vacibi, âmm (yani imam ve cemaate birlikte gerekli olan) ve hâs (yalnız imamın yapması gereken) diye ikiye ayırmakta ve daha sonra namazı sırasıyla “farzlar, vacipler, sünnetler, müstehaplar (185a), haramlar (185b), mekruhlar (186), mübahlar (187a) ve bozanlar (187b)” olmak üzere sekiz babda ele almaktadır.

40 Bk. Molla Fenârî, Şerhu’s-Sirâciyye, Süleymaniye Kütüphanesi, H. Hüsnü Paşa, no. 533/1, vr. 45b. Ayrıca Fenârî’nin eserinde Havâşî Osmânî’ye yaptığı atıflar için bk. Fenârî, Şerhu’s-Sirâciyye, vr. 50a, 53b, 81b, 91b (Gülle, S., a.g.e., 49, 84’ten naklen).

Page 11: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Molla Fenârî’nin Osmanlı Hukuk Düşüncesindeki Yeri/R. Cici

sayf

a 248

âlimlerden biridir.41

Babasının, ünlü mutasavvıf Sadreddîn el-Konevî’nin halifelerinden olması nedeniyle köklü bir aileden gelen Fenârî, önce öğrenimini İran’da tamamlamış olan Alâeddîn Esved’in42 yanı sıra Cemâleddîn Aksarâyî43 gibi Anadolu âlimlerinden ders almıştır. Aksarâyî’nin bir lugat âlimi ve Râzî’nin torunu olması hasebiyle Şâfiî fakihi, Esved’in ise Hanefî fakihi ve usûl otoritesi olduğu dikkate alındığında, ilk öğrenimini bunlardan tamamlayan Fenârî’nin, Anadolu’da, başka bir ifadeyle ülkesinde gerek Arap Dili ve edebiyatı gerekse İslâm hukuku konusunda temel bilgiler aldığı ve Hanefî ve Şâfiî fıkhına vâkıf olduğu söylenebilir. Böyle bir ilmî donanımla dönemin ileri gelen ilim merkezlerinden Mısır’a giden Fenârî, orada tanınmış Hanefî fakihlerinden Ekmelüddîn Bâbertî’den okuyup ihtisasını tamamlamış ve Bâbertî’nin hocası Kâkî kanalıyla mezhebin otoritelerinden İmam Ebû Yusuf’a kadar uzanan bir zincir içerisinde yer almıştır. Böylece o, başta hocası Bâbertî olmak üzere İbn Haldun (ö. 808/1406), Teftâzânî (ö. 792/1390) ve Seyyid Şerîf Cürcânî (ö.

41 Uzunçarşılı, İ. H., Osmanlı Tarihi, I, 521; a.mlf., Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, 227; Bilge,

M., a.g.e., 6. Uzunçarşılı burada sekiz âlimden ve Suriye, Mısır, İran, Horasan, Mâverâünnehr ve Semerkand gibi ilim merkezlerinden bahsetmektedir. Fıkıh ve usûl-i fıkh ihtisası için Suriye’ye giden âlimlerin bazıları; Şeyh Edebalî, Hattab Karahisârî ve Kara Yakub’dur. Mısır’a gidenler, Dâvûd-i Kayserî, Molla Fenârî, Bedreddîn Simâvî, Kara Yakub, Kâfiyeci ve Hasan Çelebi’dir. İran’a gidenler de Alâeddîn Esved ve Ali Tûsî’dir. Muhtelif yerlerden Anadolu’ya gelen âlimlerin bazıları da Fahreddîn Acemî, Musannifek, Ali Kuşçu, Molla Gürânî, Ali Tûsî, Haydar Herevî’dir.

42 Kara Hoca olarak da tanınan Alâeddîn Esved, memleketinde başladığı tahsilini İran’da tamamlayarak Anadolu’ya dönmüş ve İznik Medresesi müderrisliğine atanmıştır. Kara Hoca, başta oğlu Hasan Paşa olmak üzere Çandarlı Kara Halil (ö. 788/1386) ve Molla Fenârî gibi birçok öğrenci okutmuştur. Yöneticilerle güzel ilişkilerde bulunmuş ve I. Murad’a ithafen Künûzü’l-Envâr adlı bir şerh yazmıştır. 26 Muharrem 800/19 Ekim 1397’de vefat etmiş olup İznik’te Şerefzâde mahallesinde bulunan türbede medfundur. Esved’in bütün eserleri fıkıhla ilgili olup, bunlardan ikisi usûl biri füru ile ilgilidir. Eserlerin isimleri şöyledir: Şerhu’l-Muğnî fi’l-Usûl, el-İnâye fî Şerhi’l-Vikâye, Künûzü’l-Envâr fî Şerhi Rumûzi’l-Esrâr. Geniş bilgi için bk. Taşköprîzâde, a.g.e., 9; Mecdî Mehmed Efendi, a.g.e., 29; Kâtib Çelebi, a.g.e., II, 1749, 2021; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e., I, 351; Bilmen, Ö. N., a.g.e., I, 342; Bilge, M., a.g.e., 49.

43 Sultan I. Murad devri âlimlerindendir. Meşhur Fahreddîn er-Râzî’nin soyundan olup dördüncü batında ona ulaşır. Şâfiî mezhebinden olduğu belirtilen, kazaskerlik görevinde bulunan ve tasavvufî yönü de olan Aksarâyî, 791/1389’da vefat etmiştir. Tefsir, hadis, fıkıh, meani ve tıp gibi şer‘î, aklî ve pozitif ilme dair on beşin üzerinde eseri vardır. Hâşiye alâ Şerhi Mecma‘i’l-Bahreyn adlı çalışması esasen bir reddiyedir. Bk. Cici, R., a.g.e., 66-69. Cemâleddîn Aksarâyî hakkında geniş bilgi için bk. Taşköprîzâde, a.g.e., 17; Mecdî Mehmed Efendi, a.g.e., 40; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e., I, 265-266; Karakaş, Mahmut, Müsbet İlimde Müslüman Âlimler: Sekizinci Asırdan Onsekizinci Asra Kadar, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1991, 425-428; Leknevî, a.g.e., 191.

Page 12: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Uluslararası Molla Fenârî Sempozyumu

sayf

a 249

816/1413) gibi dönemin ileri gelen âlimleri arasında yerini almış biri olarak ülkesinde kadılık ve müderrislik görevlerinde bulunmuş ve II. Murad zamanında müftü atanarak Osmanlı’da ilk resmî müftü olma payesini elde etmiştir. Fenârî’nin çağdaşlarından Şeyh Bedreddîn (ö. 823/1420) de ihtisasını Mısır’da aynı fakihten tamamlayan bir Osmanlı âlimidir.

İlk dönem Osmanlı medreselerinde genel olarak füru-i fıkhtan, Muhtasar, Hidâye, Sirâciyye, Kenzü’d-Dekâ’ik, Vikâye, usûl-i fıkhtan ise Kenzü’l-Vusûl, Muğnî, Menâr, Tenkîh, Tavzîh ve Telvîh gibi Hanefî fıkıh kaynakları ve bunların şerh ve haşiyeleri takip edilmiş, Fenârî de bunları Alâeddîn Esved başta olmak üzere dönemin hocalarından okumuş ve aynı medreselerde okutmuştur.44 Burada özellikle Osmanlı kuruluş döneminde önceki Hanefî fakihlerinden tevarüs edilen ve daha ziyade muhtasar metinler olarak bilinen kitaplar takip edildiği, daha sonra Osmanlı âlimleri tarafından yazılan eserlerin okutulduğu belirtilmelidir. Ne var ki bunlar arasında Fusûlü’l-Bedâi‘ bulunmamaktadır.

İlk Osmanlı medreselerinde Fusûlü’l-Bedâi‘in okutulduğuna dair bilgi bulunmamakla birlikte pek çok yazması bulunan, haşiye ve ihtisar çalışmalarına konu olan bu eserin hem yazarı hem de başkaları tarafından okutulduğu kuvvetle muhtemeldir. Nitekim XVIII. yüzyılda yazılan Kevâkib-i Seb‘a adlı risalede, Fusûlü’l-Bedâi‘in fıkıh usûlünde istiksa rütbesinde/yüksek derecede okunduğu kaydedilmektedir.45 Bu durum onun, muhtasar bir metin niteliğinde olmaması nedeniyle medreselerde her düzeyde okutulmadığını, ancak usûl tahsilinde bir ihtisas kitabı olarak görüldüğünü ortaya koymaktadır.46 Fıkıh usûlünden söz konusu kitaplar dışında Malikî fakihlerinden İbnü’l-Hâcib’in Muhtasaru’l-Müntehâ adlı eseri ve bunun üzerine Abdurrahman el-Îcî tarafından yazılan şerhi de medreselerde okutulmuştur.47

44 Uzunçarşılı, İ. H., Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, 22, 27; Bilge, M., a.g.e., 9; Baltacı, C., a.g.e.,

36, 44. Genellikle umumî medreselerde, fıkıh ağırlıklı olmakla beraber diğer naklî ve aklî ilimler de okutuluyordu. Ayrıca Osmanlılar’da kıraat, hadis ve tıp gibi bazı ilimlerin daha özel ve derinliğine öğretimini sağlayacak ihtisas medreseleri bulunduğu hâlde, fıkıh ihtisasının yapıldığı müstakil bir dâru’l-fıkh medresesine rastlanmamaktadır. Bu konuda geniş bilgi için bk. Cici, R., a.g.e., 40-43.

45 Osmanlı medreselerinde istiksa rütbesinde/yüksek derecede fıkıh usûlünden Fusûlü’l-Bedâi‘ ve Kâdîhân ile Bezzâziyye gibi fetva kitapları okunmuştur. Konu hakkında geniş bilgi için bk. İzgi, Cevat, Osmanlı Medreselerinde İlim, İz Yayıncılık, İstanbul 1997, I, 74.

46 Okur, Kâşif Hamdi, XVIII. Yüzyıl Usûlcülerinden Hâdimî ve Usûl Anlayışı, Çorum 2008, 39. 47 Osmanlı medreselerinde fürudan Muhtasar-ı Kudûrî, Hidâye, Ferâ’izu’s-Sirâciyye, Kenzü’d-Dekâ’ik,

Vikâye gibi eserler ve bunların şerh ve haşiyeleri okutulmuştur. Bu tablodan hareketle füru-i

Page 13: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Molla Fenârî’nin Osmanlı Hukuk Düşüncesindeki Yeri/R. Cici

sayf

a 250

III.2. Fenârî’nin Fıkıhla İlgili Eserlerinin Niteliği

Fenârî’nin fıkha dair eserlerinin niteliği, Osmanlı âlimlerinin yaptığı fıkıh çalışmalarıyla karşılaştırılacak ve fıkıh çalışmalarındaki görüş ve değerlendirmelerine bakılarak tespit edilecektir.

III.2.1. Fenârî ve Diğer Osmanlı Âlimlerinin Yaptığı Fıkıh Çalışmalarının Karşılaştırılması

Osmanlı fakihleri tarafından iki asırlık zaman dilimi içerisinde metin, şerh, haşiye, talik, muhtasar ve risale türünden gerçekleştirilen usûl çalışmalarının sayısı ellinin üzerindedir. Osmanlı klasik dönemi usûl çalışmaları, özellikle de usûl metinleri arasında Fenârî’nin Fusûlü’l-Bedâi‘ adlı eserinin önemli yeri olduğu belirtilmelidir. Fenârî iki asırlık zaman diliminde bu konuda telif sahibi dört müelliften biri olduğu gibi, yazılan altı eserden hem ilki hem de en hacimli olanı ona aittir. Usûl metinleri bizzat müellifleri ya da başkaları tarafından şerh, haşiye ve ihtisar türünden çalışmalara konu edilmiştir. Molla Fenârî’nin Fusûlü’l-Bedâi‘i yüksek derecede, Molla Hüsrev’in Mirkât ve şerhi Mir’ât’ı ise normal seviyede Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak da okutulmuştur.

Bursalı Mehmed Tahir’in Osmanlı Müellifleri adlı eserinde yer alan yaklaşık 140 fıkıh usûlü eseri arasında Fenârî’nin eseri üzerine oğlu Mehmed Şâh ve Yusuf b. İbrahim el-Mağribî dışında çalışma yapan herhangi birine rastlanmamıştır. Buna karşılık Molla Hüsrev’in Mirkât ve şerhi Mir’ât’ı ve hattâ XVIII. yüzyıl usûlcülerinden Hâdimî’nin Mecâmi‘i üzerine şerh, haşiye, talik, tercüme ve reddiye türünden birçok çalışma gerçekleştirilmiştir. Bu da gösteriyor ki, özellikle Osmanlı’nın yükseliş dönemi ve sonrasında gerek medreselerde fıkıh usûlü öğretiminde gerekse âlimler arasında tevarüs edilen usûl eserleri yerine bizzat Osmanlı âlim ve fakihleri tarafından kaleme alınan çalışmalar rağbet görmüştür. Ne var ki bunlar arasında Fenârî’nin Fusûl’ü bulunmamaktadır.

fıkh, Osmanlı medreselerinde Yirmili medreseden başlayarak Altmışlı medreseye kadar her derecede okunmuştur. Osmanlı fakihlerince yazılan şerhlerin daha ziyade bu eserler üzerine yapıldığı görülmektedir. Geniş bilgi için bk. Cici, R., a.g.e., 52.

Page 14: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Uluslararası Molla Fenârî Sempozyumu

sayf

a 251

Fenârî’nin füru metin/telifleri arasında eseri bulunmamakla birlikte ilmihâl, füru ve feraiz şerhleri arasında birer çalışması ve bir de feraiz haşiyesi bulunmaktadır. Burada özellikle şerh ve haşiyelerin, bir yönden daha önce yazılmış kıymetli eserlerin unutulmasına sebep olduğu söylenebilirse de, diğer taraftan anlaşılması zor olan pek çok kıymetli eserin, şerh ve haşiyeler vasıtasıyla hem anlaşılmasının, hem de sonraki nesillere ulaştırılmasının sağlandığı belirtilmelidir.48

III.2.2. Fenârî’nin Fıkıh Çalışmalarındaki Görüş ve Değer-lendirmeleri

Fenârî’nin fıkhî görüş ve değerlendirmeleri, mezhep görüşü ile hilafiyata ve delillere yer vermesi, tercihleri ve ictihad-taklit-avamın mezhebi gibi hususlar çerçevesinde ortaya konacaktır.

Mezhep görüşü: Osmanlı fakihlerinin eserlerinde, Hanefî mezhebi benimsendiğinden mezhep imamlarının görüşleri savunulmuş, görüşlerin hikmetleri üzerinde durulmuş ve aykırı görüşlere cephe alınmıştır. Fenârî’nin hocası Alâeddîn Esved’in “mezhebimize muhalefet eden yanılmıştır”49 sözü bu gerçeği ifade eder. Fenârî de Fusûlü’l-Bedâi‘ adlı eserini, Hanefî âlimlerinin görüşlerini daha iyi açıklamak için yazdığını belirterek mezhep görüşünü açıklamayı hedeflediğini ifade etmiştir.50 Osmanlı fakihleri, mezhep imamlarıyla mezhebin diğer fakihlerini aynı derecede görmemişlerdir.51

Hilafiyata-delillere yer vermesi: Osmanlı fakihleri, fıkıh eserlerinde kendi mezheplerini savunmayı hedefledikleri için ihtilaflı meselelerde hilafiyata

48 Fıkıh çalışmalarıyla ilgili bilgi verilirken “metin, şerh, haşiye”lerden söz edildiğine göre burada

onların niteliklerine işaret etmekte de fayda vardır. Muhteva açısından en nitelikli çalışmalar şüphesiz metinlerdir. Ancak ilk dönem Osmanlı fakihleri tarafından yazılan şerhler de, kurallara yer verilmesi, aklî ve naklî delillere müracaat edilmesi, örf/âdet, şartlar ve umum-i belva gibi faktörler gözetilerek tercihlerin yapılması nedeniyle metin niteliğinde çalışmalardır. Aklî ve naklî deliller ile bazı prensiplere ve farklı görüşlere yer verilmesi nedeniyle haşiyeler de önemli çalışmalardır. Geniş bilgi için bk. Cici, R., a.g.e., 320 vd.

49 Bk. Alâeddîn Esved, Künûzü’l-Envâr fî Şerhi Rumûzi’l-Esrâr, Nuruosmaniye Kütüphanesi, no. 1334, vr. 9b.

50 Bk. Molla Fenârî, Fusûlü’l-Bedâi‘, I, 81. 51 Mesela, Fenârî, İbnü’s-Sââtî’nin Bedî‘u’n-Nizâm adlı eserini, muhtasar olduğu yönünde

eleştirmekte, Kerhî’nin, umum ifade eden bir lafzın, tahsisten sonra kesin delil olamayacağı görüşünü reddetmektedir. Molla Hüsrev de velâ konusunda yeni şartlar muvacehesinde bazı görüşler serdetmiş, Hızır Şâh Menteşevî ve Molla Gürânî gibi âlimler ise buna karşı çıkarak birer reddiye yazmışlardır. Geniş bilgi için bk. Cici, R., a.g.e., 324 vd.

Page 15: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Molla Fenârî’nin Osmanlı Hukuk Düşüncesindeki Yeri/R. Cici

sayf

a 252

yer vermişlerdir. Mesela, Fenârî usûlünde izlediği yöntemi “Hanefî ve Şâfiî usûlünde ortaya konmuş esasları topladım”52 ifadesiyle dile getirmiş ve diğer mezheplerin görüş ve delillerini kaydettikten sonra Hanefî mezhebinin delillerinin daha güçlü olduğunu ispat etmeye çalışmıştır. Özellikle büluğ çağındaki gençler ile Arapça ve Farsça bilmeyen halk için yazılan ilmihâllerde de itikadî mezheplere değinilerek “Ehl-i Sünnet mezhebinin gereklisini tafsil ederiz. Ta kim, âlimlerin itikadları onun üzerine olup hatadan saklana (…)” ifadesiyle yöntem belirtilmiş ve Cebrî, Kaderî, Mutezilî gibi mezhepler küfürle itham edilmiştir.53

Osmanlı fakihleri Kur’ân, Sünnet, icmâ ve kıyas gibi naklî delillerin yanında aklî delilleri de kullanmışlardır. Fenârî, Şeyh Bedreddîn ve Molla Hüsrev gibi fakihler, eserlerinde aklî ve naklî delillere daha çok müracaat etmişlerdir. Aklın da bir delil olduğunu kaydeden Fenârî, emrin mucebi konusunda önce naklî delile, teklîf-i mâ lâ yutâk hususunda ise önce aklî delile müracaat etmiştir.54

Tercihleri: Osmanlı fakihleri çalışmalarında tercihlere ve yeni görüşlere yer vermişlerdir. Tercihler daha ziyade mezhep içinde ve özellikle de mezhep imamlarından birinin görüşünün seçilmesi şeklindedir. Özellikle hilafiyata fazlaca yer veren Fenârî, Şeyh Bedreddîn ve Molla Hüsrev’in eserlerinde tercihlere sıklıkla rastlanmaktadır.55

İctihad-taklit-avamın mezhebi: Osmanlı fakihleri ictihad konusundaki düşüncelerini ancak dolaylı ifade etmişlerdir. Mesela Molla Hüsrev “büyük âlimlerin umum-i menfaati dikkate alarak görüşlerini ortaya koyduklarını” belirtmekte,56 Fenârî’nin talebelerinden Kâfiyeci de “şeriatın gayesinin kulların maslahatını sağlamak olduğu ilkesinden hareketle yeni ictihadların caiz olması gerektiğini” savunmaktadır.57 Fenârî dâhil birçok

52 Molla Fenârî, Fusûlü’l-Bedâi‘, I, 2. 53 Bk. Kutbeddîn İznikî, Kitâbü’l-Mukaddime, vr. 15b. 54 Molla Fenârî, Fusûlü’l-Bedâi‘, I, 261; II, 15 vd. 55 Geniş bilgi için bk. Cici, R., a.g.e., 334 vd. 56 Molla Hüsrev, Risâle fi’l-Velâ, Süleymaniye Kütüphanesi, Şehid Ali Paşa, no. 2795/4, vr. 17b-

19b, 21 satır. 57 Kâfiyeci, Ebû Abdullah Muhyiddîn Muhammed b. Süleyman, Kitâbü Vecîzi’n-Nizâm fî İzhâri

Medâriki’l-Ahkâm, Süleymaniye Kütüphanesi, Ayasofya, no. 1743, vr. 34b vd; Kâfiyeci ictihad şartlarını “Kitab’ı(n hükümlere taalluk edenlerini), Sünnet’i(n metnini, senedini, ravilerin

Page 16: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Uluslararası Molla Fenârî Sempozyumu

sayf

a 253

Osmanlı fakihi çeşitli eserlerinde avamın mezhebi konusunda şu kanaatlerini belirtmişlerdir:

Taklit caizdir. Âlimlerin farklı görüşleri bulunmaktadır. Avam bunlardan birinin görüşüyle amel etmek zorundadır. Ancak her konuda aynı mezhep veya âlimi taklit etmek durumunda değildir. Burada asıl olan, başka meselelerde diğer mezhep veya müctehidlerin de taklit edilebilmesidir.58

III.2.3. Fenârî’nin Diğer Çalışmalarında Fıkhî Konulara Yer Vermesi

Fenârî’nin fıkıh düşüncesinin, özellikle çok yönlü bir âlim olması itibariyle sadece usûl, füru, feraiz ve ilmihâle ilişkin metin, şerh ve haşiye türünden kaleme aldığı fıkıh eserleriyle sınırlı olmadığı belirtilmelidir. Zira o, gerek Aynü’l-A‘yân adlı tefsirinde (vr. 115b, 118a)59 gerekse Avîsât adlı risalesinde fıkhî konulara yer vermiştir. Nitekim kelâm, feraiz, fıkıh ve âdâb olmak üzere dört bölümden oluşan söz konusu risalesinde, 11 meselenin tahlili yapılmakta olup bu meselelerden 1’i feraiz (2. mesele, vr. 171b-172a) ve 3’ü füru (4, 5 ve 6. meseleler, Vikâye’de yer alan konular) ile ilgilidir (vr. 172b).60 Yine Fenârî’nin, Karaman Beyi çevresinde toplanan sözde âlimleri sınamak amacıyla kıtalar hâlinde yazdığı İşrûne Kıt‘a fî İşrîne İlmen adlı manzum eserinin 5. ve 18. kıtaları

hâllerini, cerh ve tadilini) ve marifeti bilmektir” şeklinde sıralamaktadır. Bk. Kâfiyeci, Hulâsatü’l-Akvâl fî Hadîsi İnneme’l-a‘mâl bi’n-niyyât, Süleymaniye Kütüphanesi, Ayasofya, no. 525, vr. 61a.

58 Geniş bilgi için bk. Molla Fenârî, Fusûlü’l-Bedâi‘, II, 415; Musannifek, Alâeddîn Ali b. Muhammed b. Mesud, Şerhu’l-Hidâye, Süleymaniye Kütüphanesi, Esad Efendi, no. 637, vr. 26b, 32a; Kâfiyeci, Kitâbü’l-Ferah ve’s-Sürûr, Süleymaniye Kütüphanesi, Esad Efendi, no. 3577/2, vr. 42a; a.mlf., Neşâtu’s-Sudûr fî Şerhi Kitâbi’l-Ferah ve’s-Sürûr, Süleymaniye Kütüphanesi, Esad Efendi, no. 1480, vr. 125a; Kutbeddînzâde İznikî, Muhyiddîn Mehmed, el-İkdü’s-Semîn ve’l-Akdü’l-Yemîn, Süleymaniye Kütüphanesi, İbrahim Efendi, no. 246, vr. 2a; Kirmastîzâde Yusuf b. Hüseyin, el-Vecîz fi’l-Usûl, Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud Efendi, no. 797/1, vr. 39a; a.mlf., Zübdetü’l-Vusûl ilâ Umdeti’l-Usûl, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, III. Ahmed, no. 1270, vr. 68b. Konu hakkında değerlendirmeler için bk. Cici, R., a.g.e., 337 vd.

59 Gülle, S., a.g.e., 21. 60 Fenârî’nin bu risalesinde Teftâzânî ve Cürcânî gibi dönemin ileri gelen iki âlimine yer verip

özellikle Mısır’da Bâbertî’den birlikte ders aldığı Cürcânî’yi eleştirmesi dikkat çekicidir. Ayrıca birçok Osmanlı âliminin üzerine çeşitli türden çalışmalar yaptığı Hanefî mezhebindeki muteber metinlerden el-Vikâye’nin “talak, alış-veriş ve sulh” konularına dair değerlendirmelerde bulunması da anlamlıdır. Geniş bilgi için bk. Gülle, S., a.g.e., 15-17.

Page 17: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Molla Fenârî’nin Osmanlı Hukuk Düşüncesindeki Yeri/R. Cici

sayf

a 254

fıkıhla ilgilidir.61

III.2.4. Fenârî’nin İlmî/Fıkhî Tartışmaları

İslâmî ilimler konusunda birçok eser telif eden Fenârî, gerek Mısır ulemasıyla62 gerekse Anadolu’ya gelen Bezzâzî gibi âlimlerle ilmî tartışmalarda bulunmuştur. Taşköprîzâde’nin verdiği bilgiye göre, Bezzâzî ile yaptığı bir tartışmada usûlde Fenârî, füruda ise Bezzâzî üstün gelmiştir.63

III.2.5. Fenârî’nin Talebelerinin Fıkıh Çalışmalarına Katkısı

Fenârî’nin telif sahibi olan öğrencilerinden başta oğlu Mehmed Şâh (ö. 839/1435) olmak üzere Kâfiyeci (ö. 879/1474), Kutbeddînzâde (ö. 885/1480) ve torunu Hasan Çelebi (ö. 886/1481) fıkıh sahasında yazdıkları eserlerle Osmanlı hukuk düşüncesine önemli katkılar sağlamışlardır.

Fenârî’nin çocuklarından bütün tahsilini babasından tamamlamış olan Mehmed Şâh’ın64 kelâm, tefsir ve fıkha dair 10’u aşkın eseri vardır. Kaynaklarda usûl ve fürua dair şerh, haşiye ve telhis tarzında toplam dört eseri kaydedilmekle birlikte kesin olan babasının Fusûl’ü üzerine yaptığı haşiye65 ve ihtisar66 çalışmasıdır.

61 Bk. Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar, no. 2099/7 (ferağ kaydı 824/1421, istinsah

tarihi 984/1576); Gülle, S., a.g.e., 70. 62 Bk. Taşköprîzâde, a.g.e., 23; Leknevî, a.g.e., 167; Müstakîmzâde, a.g.e., 4. 63 Bk. Taşköprîzâde, a.g.e., 29. 64 Taşköprîzâde, a.g.e., 33; Mecdî Mehmed Efendi, a.g.e., 56-57; Leknevî, a.g.e., 187; Bursalı

Mehmed Tahir, a.g.e., II, 15; Brockelmann, C., Geshichte der Arabischen Litteratur, II, 304; İlmiyye Salnâmesi, 327. İlk dersinde hazır bulunanlardan Molla Hüsrev şöyle demiştir: “Diyâr-ı Rûm’da iki ders dinledim. Biri Sultan Medresesi’nin müderrisi Fenârî Mehmed Şâh’ın dersi, diğeri de Manisazâde Muhyiddîn Efendi’nin dersidir.”. Bk. Baltacı, C., a.g.e., 380.

65 Haşiye’nin yazma nüshası için bk. Süleymaniye Kütüphanesi, Hamidiye, no. 420. Orijinal metni “kavlühû” ifadesiyle bir kelime, bir cümle veya birkaç satır olarak nakleden Mehmed Şâh, daha çok kısa açıklamalarla yetinmektedir. Mesela “kavlühû” ifadesine varak 172b’de 22, 173a’da 17 ve 227a’da 31 defa yer verilmektedir. Asıl metni kısa kısa nakleden yazar, hemen her yerde “ey” ifadesiyle kendisi de kısa açıklamalarda bulunmaktadır. Bk. Cici, R., a.g.e., 123 vd.

66 Telhîs’in yazma nüshası için bk. Süleymaniye Kütüphanesi, Lâleli, no. 691 (92 varak, 21 satır ve talik). Mukaddimede, Sultan Muhammed b. Bayezid Han’a dualar ve övgülerde bulunan Mehmed Şâh, “faydalı cümlelerle öğrenilmesi ve korunması kolay olsun” diye böyle bir ihtisara teşebbüs ettiğini, bununla Sultan’a hizmet etmiş olacağını umduğunu kaydetmektedir. Mehmed Şâh, aynen nakil değil, eseri kendi ifadelerine sokarak ihtisar etmiştir. Yani kaydettiği farklı görüşleri babasının zikrettiği gibi değil, yine kendi cümleleriyle aktarmaktadır. bk. Cici, R., a.g.e., 125 vd.

Page 18: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Uluslararası Molla Fenârî Sempozyumu

sayf

a 255

Anadolu’da tamamladığı ilk tahsilinin ardından Mısır’a giden ve temel İslâm bilimleri, mantık, felsefe ve astronomi gibi birçok dalda eser vermiş olan Kâfiyeci’nin67 fıkıhtan 3’ü usûl, 1’i füru ve 1’i de kamu hukukuna dair olmak üzere toplam 5 eseri olup isimleri şöyledir: Kitâbü’l-Ferah ve’s-Sürûr fî Beyâni’l-Mezâhibi’l-Erba‘a, Neşâtu’s-Sudûr fî Şerhi Kitâbi’l-Ferah ve’s-Sürûr, Kitâbü Vecîzi’n-Nizâm fî İzhâri Medâriki’l-Ahkâm, Seyfü’l-Kudât ale’l-Buğât, Seyfü’l-Mülûk ve’l-Hukkâm.68

II. Murad ve Fatih devri âlimlerinden, tasavvufî yönü de olan Kutbeddînzâde’nin69 en önemli çalışması el-İkdü’s-Semîn ve’l-Akdü’l-Yemîn70 adlı ilmihâl eseri olup, bununla babası gibi Türkçe’nin ilim dili olmasına ve Osmanlılar’da babasıyla başlayan Türkçe ilmihâl geleneğine katkı sağlamıştır.

Molla Fenârî’nin torunu, Mehmed Şâh’ın oğlu ve Fatih devri âlimlerinden olan ve tasavvufî yönü de bulunan Fenârîzâde Hasan Çelebi’nin71 Telvîh ve Şerhu’l-Vikâye haşiyeleri vardır. Hâşiye alâ Fusûli’l-Bedâi‘ adlı eser ise, muhtemelen babası Mehmed Şâh’ın aynı ismi taşıyan eseriyle karıştırılarak ona nispet edilmiştir.72 Hasan Çelebi, haşiyesinde Telvîh müellifi Teftâzânî’ye birçok

67 Taşköprîzâde, a.g.e., 64; Mecdî Mehmed Efendi, a.g.e., 85; Sehâvî, Ebü’l-Hayr Şemseddîn

Muhammed b. Abdurrahman b. Muhammed, ed-Dav’ü’l-Lâmi‘ li-Ehli’l-Karni’t-Tâsi‘, Dâru Mektebeti’l-Hayat, Beyrut ts., VII, 259; İbnü’l-İmâd, Ebü’l-Felâh Abdülhayy b. Ahmed b. Muhammed, Şezerâtü’z-Zeheb fî Ahbâri Men Zeheb, Dâru İhyai’t-Türasi’l-Arabî, Beyrut ts., VII, 226; Şevkânî, el-Bedru’t-Tâli‘, II, 171; Leknevî, a.g.e., 169; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e., I, 4.

68 Taşköprîzâde, a.g.e., 64; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e., II, 6 (Yazar, bütün ilimlerle ilgili 41 eserini verir). Kâfiyeci’nin tefsirle ilgili Kitâbü’t-Teysîr’i, İsmail Cerrahoğlu tarafından tercümesiyle birlikte Ankara’da 1989’da neşredilmiştir.

69 Taşköprîzâde, a.g.e., 106; Mecdî Mehmed Efendi, a.g.e., 124; Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-Ârifîn Esmâü’l-Mü’ellifîn ve Âsâru’l-Musannifîn (nşr. İbnülemin Mahmud Kemal İnal & Avni Aktuç), Maarif Basımevi, İstanbul 1955, II, 211; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e., I, 159; Kehhâle, Ömer Rıza, Mu‘cemü’l-Mü’ellifîn: Terâcimü Musannifi’l-Kütübi’l-Arabiyye, Matbaatü’t-Terakki, Dımeşk 1957, II, 153; Ziriklî, a.g.e., VII, 50; Brockelmann, C., Geshichte der Arabischen Litteratur: Supplementband, II, 328.

70 Yazma nüshası için bk. Süleymaniye Kütüphanesi, İbrahim Efendi, no. 246 (86 varak, 13 satır, nesih). Kutbeddînzâde’nin, babasının Mukaddime adlı eserinden ilham alarak yazdığı eser Türkçe’dir. Bilgi için bk. Cici, R., a.g.e., 195 vd.

71 Taşköprîzâde, a.g.e., 185; Mecdî Mehmed Efendi, Hadâ’iku’ş-Şekâ’ik, 204; Nişancı Mehmed Paşa, Nişancı Mehmed Paşa Tarihi ve Osmanlı Tarihi Zeyli: Hâdisât (sad. Enver Yaşarbaş), Kamer Neşriyat, İstanbul 1983, 148; Bursalı Mehmed Tahir, a.g.e., I, 272; Brockelmann, C., Geshichte der Arabischen Litteratur, II, 297.

72 Kâtib Çelebi, a.g.e., II, 2022. Telvîh haşiyesi, asıl metin (et-Tavzîh), haşiye (et-Telvîh) ve Molla Hüsrev’in de haşiyesi ile birlikte üç cilt (iki mücelled) hâlinde basılmıştır. Birinci cilt 419, ikinci cilt 412 ve üçüncü cilt 236 sayfadır. Ayrıca yazması için bk. Süleymaniye Kütüphanesi, Şehid Ali Pasa, no. 618 (353 varak, 25 satır, nesih, istinsah tarihi 948 h.).

Page 19: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Molla Fenârî’nin Osmanlı Hukuk Düşüncesindeki Yeri/R. Cici

sayf

a 256

konuda itiraz edip onu tenkit etmiştir ki, eser bu hâliyle bir reddiye niteliğindedir. Çalışmasında en çok müracaat ettiği kaynak dedesi Fenârî’nin Fusûlü’l-Bedâi‘ adlı eseridir.

III.2.6. Osmanlı Ulemasının Fenârî ve Eserlerine İlişkin Değerlendirmeleri

Mollâ Fenârî, Osmanlı Devleti’nde ilk resmî müftü/şeyhülislâm olma payesine sahip olan ve gerek yöneticiler gerekse âlimler ve halk üzerinde olumlu tesirler bırakan bir ilim otoritesi ve hukukçu olduğundan birçok Osmanlı âlimi onun şahsı ve eserleriyle ilgili görüş ve değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Ancak burada konu ayrıntıya girmeden ele alınacaktır.

Onu eleştirmek bir yana, onun görüşünü zayıf görerek “kîle” ile vermek bile Osmanlı’da müderrislik sınavını kaybetme sebebi sayılmıştır. Osmanlı ulemasından Çivizâde (ö. 944/1538) bunun en tipik örneğidir.73 Osmanlı âlimlerinden Mustafa Güzelhisârî (ö. 1253/1837), Menâfi‘u’d-Dekâ’ik fî Şerhi Mecâmi‘i’l-Hakâ’ik adlı eserinde, Muhammed İzmirî (ö. 1165/1751) de Mir’ât haşiyesinde Fusûlü’l-Bedâi‘den nakillerde bulunarak onu kaynakları arasına almışlardır.

Şeyhülislâm Mustafa Sabri (1282/1866-1373/1954) Molla Fenârî, Molla Hüsrev, İbn Kemal (ö. 940/1533) ve Ebussuûd (ö. 982/1574) gibi âlim ve fakihleri yetiştirmiş olan ilim müesseselerinin daha sonra gerilemesinden yakınmış, Mecelle heyeti başkanı Ahmed Cevdet Paşa (1237/1822-1312/1895) Fusûlü’l-Bedâi‘ adlı eserin makbul ve müsellem kitaplardan olduğunu belirtmiş, son dönem müfessirlerinden Elmalılı Hamdi Yazır (ö. 1360/1942) telfik ve taklid konusunda Fusûlü’l-Bedâi‘in ictihad ve taklid bahsini önermiş, Seyyid Bey de, Fusûl’ü orijinal eser, müellifini de “allâme” diye nitelemiştir. Yine Şirvânî Ahmed Hamdi Efendi Türkçe Muhtasar Usûl-i Fıkh,74 Mecelle şarihi Ali Haydar (ö. 1355/1936) Şerh-i Mecelle, İzmirli İsmail Hakkı (1284/1868-1365/1946) İlm-i Hilâf, İbn Âbidîn (ö. 1252/1836) Nesemâtü’l-Eshâr alâ Şerhi’l-Menâr, Ömer Nasuhi Bilmen de (ö. 1390/1971) Istılâhât-ı Fıkhiyye Kamusu adlı eserlerinde

73 Taşköprîzâde, a.g.e., 64. 74 Şirvânî Ahmed Hamdi Efendi, Türkçe Muhtasar Usûl-i Fıkh (14-15) adlı eserini telif ederken

yararlandığı meşhur usûl kaynaklarını sıralamış ve Fusûlü’l-Bedâi‘i, kütüb-i usûl-i Hanefiyye arasında zikretmiştir.

Page 20: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Uluslararası Molla Fenârî Sempozyumu

sayf

a 257

Fusûlü’l-Bedâi‘den yararlanmışlardır.75

Bütün bunlar göstermektedir ki, Molla Fenârî, gerek kendi çağdaşları gerekse sonraki dönemlerde ulema arasında ilmî bakımdan otoritesi tartışmasız kabul edilen bir âlim olarak, eserleri şerh ve haşiyelere konu olmuş, okutulmuş ve kaynak olarak kullanılmış ve böylece tesirleri günümüze kadar devam etmiş olan bir hukukçudur.

Sonuç

Babasının, ünlü mutasavvıf Sadreddîn el-Konevî’nin halifelerinden olması nedeniyle köklü bir aileden gelen Molla Fenârî, önce öğrenimini İran’da tamamlamış olan Alâeddîn Esved’in yanı sıra Cemâleddîn Aksarâyî gibi Anadolu âlimlerinden ders almıştır. Aksarâyî’nin bir lugat âlimi ve Şâfiî fakihi, Esved’in ise Hanefî fakihi ve usûl otoritesi olduğu dikkate alındığında, Fenârî’nin ülkesinde gerek Arap Dili ve edebiyatı gerekse İslâm hukuku konusunda temel bilgiler aldığı ve Hanefî ve Şâfiî fıkhına vâkıf olduğu söylenebilir. Böyle bir ilmî donanımla dönemin ileri gelen ilim merkezlerinden Mısır’a giden Fenârî, orada tanınmış Hanefî fakihlerinden Ekmelüddîn Bâbertî’den okuyup ihtisasını tamamlamış ve ülkesine dönüp müderris ve kadı olarak resmî göreve başlamış, II. Murad zamanında da müftü olmuş ve böylece Osmanlı’da ilk resmî müftü olma payesini elde etmiş bir hukukçudur.

Temel İslâm bilimleri başta olmak üzere çeşitli alanlarda birçok eser veren Fenârî’nin en güçlü çalışmaları İslâm hukuku sahasında özellikle de fıkıh usûlü ile ilgilidir. Zira Fenârî, Malikî hukukçularından İbnü’l-Hâcib’e ait olup yirmi defa okuttuğu Muhtasaru’l-Müntehâ başta olmak üzere seleflerinden tevarüs edilen ve medreselerde okutulan usûl eserleri üzerine çalışma yapmayı tercih etmeyip Molla Hüsrev, Mollâ Gürânî, Kemalpaşazâde ve Ebussuûd gibi ünlü Osmanlı hukukçularından farklı bir yol izlemiş ve 16-17 yaşlarında başlayıp uzun yıllar süren çalışmayla, hayatının ilk eseri olan Fusûlü’l-Bedâi‘i telif ederek Osmanlı’nın kuruluş döneminde bir ilke imza atmıştır. Ayrıca Fenârî, Osmanlı’nın iki asırlık zaman diliminde bu konuda telif sahibi dört müelliften biri olduğu gibi, yazılan altı eserden hem ilki hem de en hacimli olanı ona aittir. Fenârî eserinde hem Hanefî, Şâfiî ve Malikî mezhebini hem de kelâmcı ve fıkıhçı metodu birleştirmiştir.

75 Bu konuda geniş bilgi için bk. Aydın, H., a.g.e., 126-131.

Page 21: Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık 2009 Bursa) …isamveri.org/pdfdrg/D125899/2010/2010_CICIR.pdf · 2015. 9. 8. · Uluslararası molla Fenâr Sempozyumu (4-6 Aralık

Molla Fenârî’nin Osmanlı Hukuk Düşüncesindeki Yeri/R. Cici

sayf

a 258

Fenârî, fıkıh usûlünün yanı sıra hem genel füru hem de müstakil çalışmalara konu olan feraiz ve ilmihâl gibi özel füru ile ilgili yaptığı şerh ve haşiye çalışmalarıyla İslâm hukukuna katkı sağlamıştır. Osmanlı’nın iki asırlık zaman dilimi içerindeki ilmihâl çalışmaları, Fenârî’nin de aralarında bulunduğu beş mutasavvıf âlime aittir. Osmanlı’da Fenârî’nin ilk olarak şerh yazdığı Fıkhü’l-Keydânî, başta ünlü âlim ve mutasavvıf İsmail Hakkı Bursevî olmak üzere birçok Osmanlı âlimi tarafından da şerh ve tercüme edilmiştir.

Osmanlı medreselerinde kuruluş dönemi usûl ve füru ders programında, Hanefî fakihlerinden tevarüs edilen ve daha ziyade muhtasar metinler olarak bilinen kitaplar takip edilmiş, daha sonra Osmanlı âlimleri tarafından yazılan usûl eserleri okutulmuştur. Ancak Fusûlü’l-Bedâi‘ üslubunun zor ve hacimli olmasından dolayı Mirkât ve şerhi Mir’ât ve hattâ XVIII. yüzyıl usûlcülerinden Hâdimî’nin Mecâmi‘i kadar medreselerde tutulmamış, daha ziyade yüksek derecede okunan bir ihtisas kitabı olarak görülmüştür. Diğer eserler üzerine şerh, haşiye, talik, tercüme ve reddiye türünden birçok çalışma gerçekleştirildiği hâlde, Fusûlü’l-Bedâi‘ üzerine sadece haşiye ve ihtisar çalışması yapılmış, ancak tercüme edilmemiştir. Bu, müellifinin Türkçe değil de bütün eserlerini Arapça kaleme almasının bir karşılığı olarak değerlendirilebilir.

Fenârî’nin, resmî görevine karşılık ücret almasına rağmen ipekçilikle de meşgul olması, aynı zamanda bir tüccar olan mezhep imamı Ebû Hanîfe’nin anlayışıyla, ilmiye mensubu biri olarak tasavvufa ilgi duyması ise fıkhı, ilim ve amel bütünlüğü olarak gören Pezdevî ve Serahsî gibi Hanefî usûlcülerin anlayışlarıyla örtüşmektedir.

Kısacası, Fenârî, gerek çağdaşları gerekse sonraki dönemlerde ulema arasında ilmî otoritesi tartışmasız kabul edilen bir âlim olarak etkisi günümüze kadar devam eden bir hukukçudur. Nitekim günümüzde onun hayatı ve eserleri üzerine makale, tebliğ, yüksek lisans ve doktora düzeyinde birçok ilmî çalışma gerçekleştirilmiştir. Bilebildiğimiz kadarıyla bunlar arasında ülkemizde onun sadece Fusûlü’l-Bedâi‘ adlı usûl eseri doktora çalışmasına konu olmuştur.