10-20 mart 2011

24
Halkın Günlüğü Halkın Günlüğü 10-20 MART 2011 Yıl: 1 Sayı: 7 Fiyatı 1.5 TL www.halkingunlugu.net e-posta: [email protected] Vardık, varız, var olacağız! Halkın Günlüğü Düşünce özgürlüğüne iliş- kin doğru perspektifi ol- mayanlar bu durum kar- şısında ne yapacaklarını bilemezler. sf. 04-05 Aleviler İzmir’de buluştu Ankara ve İstanbul’dan sonra binlerce Alevi İz- mir’de de bir araya gelerek taleplerini haykırdı. sf 22 gEmekçi kadının birlik ve mücadele çağrısı olan 8 Mart, bütün kızıllığı ile alanlara yansı- dı. Kavga bayrağını dalgalandıran emekçi ka- dınlar, hep bir ağızdan haykırdıkları “kadın olmadan devrim olmaz, devrim olmadan ka- dın kurtulmaz” şiarıyla alanları doldurdular. gDünyanın dört bir tarafında yükselen mücadele sesleri, emekçi kadının kavgada temsil ettiği iradeyi yansıtmaktadır. İnsan- lığın kurtuluş mücadelesinde en ön saflar- da dövüşen emekçi kadın, 8 Mart’ın kızıl direngenliği ile devrimi bayraklaştıracaktır. Newroz başkaldırı çağrısıdır Yaklaşan seçimler ve devrimci taktik politika Perspektif Sf. 12-13-14 Demokrasi safsatalarıyla, devrimci- demokrat kurum ve kişiler başta ol- mak üzere toplumun bütün kesimleri- ne karşı gelişen saldırı furyasına karşı, birlik ve mücadele zeminini güçlendir- mek ve devrimci savaşı geliştirmek ana meseledir. Ezilen halkların Newroz ateşiyle harlayacağı isyan, egemenle- rin korkulu rüyası haline gelmelidir. Egemen sınıfların zulmüne karşı esas başkaldırı, devrimci savaş içerisinde vücut bularak, kurtuluş bayrağı dalga- landırılmalıdır. Ezilen emekçilerin kur- tuluş ateşini Newroz alanlarında harla- yarak, devrimci savaşın dinamik ru- hunu kuşanmak görevdir. Kürt siyasetçilerine yönelik ülke genelinde “KCK operasyonu” adı altında yapılan gözaltı saldırılarının ardından, legal eylemler ve BDP’nin yapmış olduğu demokratik çalış- malar, illegal örgüt çalışması olarak yansıtılarak hazırlanan iddianame ile 14 Kürt siyasetçiye, toplam 150 yıl hapis cezası verildi. Gazetecilere açıklama yapan BDP Iğdır Mil- letvekili Pervin Buldan, yargıla- manın formalite olduğunu söyledi. GÜNCEL 6-7 Tutuklu Kürt siyasetçilere 150 yıl hapis cezası ANA LİZ Ortadoğu üzerine 1 Ortadoğu ve Afrika’da yaşanan halk isyanları meşrudur. Ancak bir devrim olarak yorumlanamaz. SAYFA 18 Toplu sözleşme masasında anlaşma sağlayamayan metal işçileri, Birleşik Metal-İş Sen- dikası öncülüğünde greve gi- diyor. Grev kararları fabrika- lara asıldı. Metalde saflar netleşiyor g EMEK Sayfa 9 kapak 7 copy_Layout 2 3/11/11 3:16 PM Page 1

Upload: ahmet-hakan

Post on 16-Feb-2016

263 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

2011’den bu yana yayınlanan Halkın Günlüğü gazetesi.

TRANSCRIPT

Page 1: 10-20 Mart 2011

Halkın GünlüğüHalkın Günlüğü10-20 MART 2011 Yıl: 1 Sayı: 7 Fiyatı 1.5 TL www.halkingunlugu.net e-posta: [email protected]

Vardık, varız, var olacağız!

Halkın GünlüğüDüşünce özgürlüğüne iliş-kin doğru perspektifi ol-mayanlar bu durum kar-şısında ne yapacaklarınıbilemezler. sf. 04-05

Aleviler İzmir’de buluştuAnkara ve İstanbul’dansonra binlerce Alevi İz-mir’de de bir araya gelerektaleplerini haykırdı. sf 22

gEmekçi kadının birlik ve mücadele çağrısıolan 8 Mart, bütün kızıllığı ile alanlara yansı-dı. Kavga bayrağını dalgalandıran emekçi ka-dınlar, hep bir ağızdan haykırdıkları “kadınolmadan devrim olmaz, devrim olmadan ka-dın kurtulmaz” şiarıyla alanları doldurdular.

gDünyanın dört bir tarafında yükselenmücadele sesleri, emekçi kadının kavgadatemsil ettiği iradeyi yansıtmaktadır. İnsan-lığın kurtuluş mücadelesinde en ön saflar-da dövüşen emekçi kadın, 8 Mart’ın kızıldirengenliği ile devrimi bayraklaştıracaktır.

Newroz başkaldırı çağrısıdır

Yaklaşan seçimler ve devrimci taktik politika Perspektif Sf. 12-13-14

Demokrasi safsatalarıyla, devrimci-demokrat kurum ve kişiler başta ol-mak üzere toplumun bütün kesimleri-ne karşı gelişen saldırı furyasına karşı,birlik ve mücadele zeminini güçlendir-mek ve devrimci savaşı geliştirmekana meseledir. Ezilen halkların Newrozateşiyle harlayacağı isyan, egemenle-

rin korkulu rüyası haline gelmelidir.Egemen sınıfların zulmüne karşı esasbaşkaldırı, devrimci savaş içerisindevücut bularak, kurtuluş bayrağı dalga-landırılmalıdır. Ezilen emekçilerin kur-tuluş ateşini Newroz alanlarında harla-yarak, devrimci savaşın dinamik ru-hunu kuşanmak görevdir.

Kürt siyasetçilerine yönelik ülkegenelinde “KCK operasyonu” adıaltında yapılan gözaltı saldırılarınınardından, legal eylemler ve BDP’ninyapmış olduğu demokratik çalış-malar, illegal örgüt çalışması olarakyansıtılarak hazırlanan iddianameile 14 Kürt siyasetçiye, toplam 150yıl hapis cezası verildi. Gazetecilereaçıklama yapan BDP Iğdır Mil-letvekili Pervin Buldan, yargıla-manın formalite olduğunu söyledi.GÜ

NCE

L 6-

7

Tutuklu Kürt siyasetçilere150 yıl hapis cezası

ANALİZ Ortadoğu üzerine 1

Ortadoğu ve Afrika’da yaşananhalk isyanları meşrudur. Ancakbir devrim olarak yorumlanamaz.

SAYFA 18

Toplu sözleşme masasındaanlaşma sağlayamayan metalişçileri, Birleşik Metal-İş Sen-dikası öncülüğünde greve gi-diyor. Grev kararları fabrika-lara asıldı.

Metalde saflarnetleşiyor

g EMEK Sayfa 9

kapak 7 copy_Layout 2 3/11/11 3:16 PM Page 1

Page 2: 10-20 Mart 2011

Halkın Günlüğü 10-20 MART 2011güncel 02

1 YILLIK ABONELİK ÜCRETİ: Yurtiçi 54 TL Yurtdışı 108 EUROHalkın GünlüğüKAR DE LEN BA SIM-YA YIM REK LAM GÖS TE Rİ OR GA Nİ ZAS YON Lİ MİTED ŞİRKETİ Sa hi bi ve Ya zı İş le ri Mü dü rü: Hıdır GürzYa yın Tü rü: Bölgesel Sü re li Yönetim Yeri: Şehit Muhtar Mah. Süslü Saksı SokakNO: 11 Kat: 4 BEYOĞLU/İSTANBUL

Teknik Hazırlık: Kar de len Yayımcılık

Mahmut Şevket Paşa Mah. Sivas Sok.No:2 Kat:3 Okmeydanı/İSTANBUL

Tel-Fax: (0212) 238 37 96

Bas kı: SM. Matbaacılık Adres: Çobançeşme Mah.

Sanayi Cad. Altay Sokak NO:10 A-Blok Yenibosna Bahçelievler-İST

Tel ( 0212) 654 94 18

İZMİR: Şehit Fethi Bey Cadde No: 13 Eski Eshot İşhanı Kat:4 Konak/İzmir Tel-Fax: (0232)482 01 63 ●MERSİN: Çankaya Mahallesi 4702. Sok. No:8 KAt:3 Akdeniz/Mersin ● AMED:İskender Paşa Mah. İnönü Cad. MA-GÜL İşhanı Kat:4 No:10 Dağkapı/Amed ●ATİNA: Spiro trikoupi 21 10683 eksarxia GREECE/Yunanistan e-mail: [email protected] ● YD TEMSİLCİLİĞİ: Kaiser-Wilhelm Str. 275 47169 Duisburg/DE-UTSCHLAND e-mail: [email protected]

HESAP NUMARALARI Ertaş ÖZTÜRK adına İş Bankası İst. Aksaray Şubesi: (TL) 1002 30000 1153314 İş Bankası İst. Aksaray Şubesi: (Euro) 1002 301000 1107308 İş Ban. İst. Aksaray Şubesi: (CHF) 1142699 İş Bank. İst. Aksaray Şubesi: (Sterlin) TR110006400000210021174906

BÜRO

LAR

8 Mart günü İstanbul 9. Ağır Ceza Mah-kemesi’nde bir acayip “adalet oyunu”oynandı. Görülen duruşmada avukatla-rın ve savcının taleplerine rağmen mah-keme keyfi yorumlarla yargılananlarhakkında beraat kararı vermedi.2009 yılının Kasım ayından bu yana söz-de “terör örgütü üyeliği” ile yargılan DHFüyelerinin görülen duruşmasından tahli-ye kararı çıkmadı. Duruşmada Cumhuriyet savcısı SelimBerna Altay mahkemeye sunduğu mü-talaasında Ali Haydar Ben ve 6 kişi hak-kında beraat talebinde bulunmasına rağ-men mahkeme, ‘suç’ olarak öne sürüleniddia olmamasına rağmen tahliye ve be-raat kararı vermedi.

Kurgular zorlamaSistem karşıtı muhalif güçlere ve öznele-rine yönelik ülkemizde devlet politikasıolarak sürdürülen “adalet oyunu” bu da-vada da titizlikle sergileniyor. Evlerininbir gece ağır silahlı polisler tarafındanbasılmasına, insanların yıllarca tutukluyargılanmalarına ve ceza almalarına ne-den olan iddialar, devletin sözde yasalolarak güvence altına aldığı eylemler. Erdem Taş ve Sebeki Özün hakkında ha-zırlanan iddianameye delil olarak sunu-lan polis fezlekesinde, kişilerin yasadışıörgüt üyesi olarak gösterilmesine, de-mokratik haklar mücadelesini destekle-mek ve bu özgüldeki eylemere katılmakolarak öne sürülüyor. Taş ve Özün 16 ay-dır tutuklu kalmalarına gerekçe olarak

gösterilen “yasadışı örgüt üyesi olma,propaganda yapma ve patlayıcı maddebulundurma” iddiasını güçlendiren delilise boş şişelerin bulunduğu poşette el iz-lerinin olması.

Gazetemiz çalışan-larına ve DHF üye-lerine dönük tu-tuklama terörü ül-kede ve dünyadaprotesto edilmeyedevam ediliyor.

23 Şubat tarihinde ger-çekleşen ev ve kurumbaskınlarının ardındanyazı işleri müdürümüz veDHF faliyetçisi toplam 8kişinin asılsız nedenlerletutuklandığı, gözaltı vetutuklama terörü ülke-mizde ve Avrupa’da pro-testo edilmeye devamediliyor. Mersin’de dev-rimci, demokrat kurum-ların katılımıyla toplu birşekilde gazetemizin dağı-tımı gerçekleştirildi.Hamburg ve Fransa’datutuklama terörü protes-to edildi.

Hepimiz DHF’liyiz2 Mart günü Mersin’deTaş Bina önünde bir arayagelen ilerici kurum faali-yetçileri çarşı merkezin-de gazetemizin dağıtımınıgerçekleştirdi. Sesli aji-tasyonlar eşliğinde yapı-lan gazete dağıtımında“gözaltı ve tutuklama te-rörüne karşı mücadelebayrağının daha da yu-karıya çekileceği” belir-tildi. Gazete dağıtımınınardından KESK binasıönünde açıklama yapıldı.Eylemde “İnadına hepi-miz DHF’liyiz”, “Yaşasındevrimci dayanışma”,“DHF’li tutsaklar serbestbırakılsın”, “İçeride dışa-rıda hücreleri parçala”sloganları atıldı.

Avrupa’da eylem-ler sürüyorAvrupa Demokratik Hak-

lar Konfederasyonu(ADHK), Avrupa Demo-kratik Kadın Hareketi(ADKH), Avrupa Demo-kratik Gençlik Hareketi(ADGH), “Devlet terörünükınıyoruz” şiarıyla çı-karttığı bildiri ile gazete-mize ve DHF’ye yöneliksaldırıları protesto etti.

Hamburg’da bulunan TC.Başkonsolosluğu önündebir araya gelen Demokra-tik Kitle Örgütleri Platfor-mu (DEKÖP) bileşenleri,tutuklama terörünü pro-testo etti. DEKÖP adınayapılan açıklama Türkçeve Almanca okundu.Açıklamada Türk devleti-nin demokrasi yalanlarıteşhir edilirken, demo-kratik haklar mücadele-sinin suç olmadığıı ve bufaaliyetlere katılanlar vedestek sunanların suçsuzolduğu ve derhal serbestbırakılması istendi. Ey-lemde “Yaşasın devrimcidayanışma” ve “Politiktutsaklara özgürlük” slo-ganları atıldı.

Devlet terörü Paris’de protestoedildi!ADHK üyeleri Paris so-kaklarında tutuklanma-ları protesto etti. Paris so-kaklarında Fransızca veTürkçe olarak dağıtan bil-diride gözaltı terörü teşhiredildi. Ardından KemerÖnü olarak bilinen alandaeylem düzenlendi. ADHKbayraklarının açıldığıpretesto eyleminde,“Devlet terörüne son-Tu-tuklanan yoldaşlarımızserbest bırakılsın-FransaDHF “ imzalı Fransızcayazılı pankart açıldı. Ey-lemde DEKÖP’ün tutuk-lama terörünü kınayanbildirisi Türkçe ve Fran-sızca okundu.

Yaşasındevrimcidayanışma

9. Ağır Ceza’da2009 yılında İstan-bul’da IMF toplantı-sına karşı yapılanprotesto gösterilerisonrası polisin kur-maca senaryosu so-nucunda gözaltınaalınıp tutuklanan,DHF temsilcisi AliHaydar Ben, DHF ta-rafatarı Erdem Taşve Sebeki Özün tu-tuklu olarak yargı-landığı davanın 8Mart günü görülenduruşmasında Türkyargısının gerçekyüzü birkez dahaortaya çıktı.

DHF, gazetemiz çalışanla-rına, DHF üyelerine vedevrimci-demokratikkurumlara yönelikartan devlet terörü-nün, hakim sınıflartarafından yürütü-len planlı stratejininbir parçası olduğunubelirtti.

‘Yapılan haber kom-plo merkezlerinin icadıdır’DHF tarafından yapılan yazılı açıkla-mada şunlara değinildi: “DHF veHalkın Günlüğü gazetesine dönük 23

Şubat 2011 tarihinde gerçek-leştirilen gözaltı ve tutuk-

lama terörünün ardın-dan, yaptığımız açıkla-mada, hâkim sınıfların,DHF’ye dönük kap-samlı bir komplo ha-

zırlığı içerisinde oldu-ğunu ifade etmiştik.

www. habervaktim.cominternet sitesinde ‘Genelkur-

may Başkanı’na Suikast!’ başlığı ileyapılan ‘haber’in, bir anda birçok in-ternet sitesine birden taşınmış oldu-ğu görülmektedir. Söz konusu iddianın ve ‘habercilik’

Komplo merkezleri iş başındaDemokratik Haklar Fe-derasyonu komplomerkezlerinin iş başın-da olduğunu açıklaya-rak, “DHF ve devrimci,demokratik kurumlar,yeni ‘terör örgütü ope-rasyonları’na hedef ya-pılmak isteniyor” dedi.

2-3_Layout 2 3/11/11 10:42 AM Page 1

Page 3: 10-20 Mart 2011

Polis fezlekesi, molokof kokteyli hazırlama iddia-sının güçsüz olmasından kaynaklı, Özün veTaş’ıyasadışı ilan etmek için delilelerini “yasa içi”olaylarla pekiştiriyor. Taş ve Özün yasadışı gös-terilmelerine kuvettli delil olarak, DHF’nin dü-

zenlediği Türk Telekom işçilerinin grevine destekziyaretinde bulunmak gösteriliyor.

Yine aynı kapsamda diğer 6 kişinin de, Valilik izniile düzenlenen 1 Mayıs, 8 Mart, YÖK ve İMF kar-şıtı mitinge ve basın çıklamalarına katılmalarıyasa dışı örgüt üyeliğine iştirak etmek olarakgösteriliyor. Polis fezlekesinin ardından hazırla-nan iddianamede 6 kişi on binlerce insanın katı-dığı bu “yasa dışı” eylemlerden dolayı 7 yıldan 33yıla kadar değişen hapis cezalarıyla yargılanma-ları isteniyor.

Mahkeme direniyorİstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülenduruşmada savcı Selim Altay, “Terör örgütü üye-si olmak, örgüt propagandası yapmak ve patlayı-cı madde bulundurmak” iddiasıyla yargılanan AliHaydar Ben’in de aralarında bulunduğu 6 kişihakkında beraat ve tahliye talebinde bulundu.Buna karşın mahkeme ise avkuatlarında ısrarlatalep ettiği beraat kararına karşı direndi.

Savcı Selim Altay, bir önceki duruşmada olduğugibi bu duruşmada da söz konusu fiilin, DHFtemsilcisi Ali Haydar Ben tarafından yapıldığınailişkin delilin bulunmadığını ve atan kişinin bile-ziği ile Ben’in kullandığı bileziğin benzetilmesininise suça ispat şeklinde sunulamayacağını mah-kemeye tekrardan sundu.

Yine Erdem Taş ve Sebeki Özün’ün avukatları sözkonusu suça ilişkin herrangi bir delinin bulun-madığını belirterek müvekkilerinin tahliyesinitalep etti. Mahkeme ise Ben, Taş, Özün hakkındaiddaların boşa düşürülmesini göz önünde bulun-durmadı ve keyfi bir şekilde tutukluluk kararınındevamına karar verdi.

‘adalet’ oyunu azetemizde dahil yeni demokrasi güçlerine yönelikgerçekleştirilen saldırı ve yazı işleri müdürümüzlebirlikte 8 kişinin tutuklanmasının ardından FatihKarakaya imzalı bir haber yayınlandı.“Genelkurmay Başkanı’na suikast!” başlığıyla ba-

sına servis edilen ilgili haberde gazetemiz yazı işleri müdürü veMersin büro temsilcimizin yanı sıra Demokratik Haklar Fede-rasyonu’ndan 23 kişinin gözaltına alınması “örgüt operasyonu”olarak verilerek <Terör örgütü MKP’nin eski bir GenelkurmayBaşkanı’na ses getirecek bir operasyonla suikast planladığıortaya çıktı. Esrarengiz kuyumcu ve PTT soygunlarını da MKP’ninorganize ettiği saptandı... > gibi ifadelerle demokratik kurumlarayönelik saldırı manüple edildiği gibi <bozacının şahidi şiracı>nında ötesinde siyasi polisin yönlendirmesiyle Fatih Akkaya, <ŞOKSUİKAST PLANI, İNFAZ GÖRÜNTÜLERİNE ULAŞILDI, MKP’DENÖĞRENCİ KOLLEKTİFLERİNE DESTEK, DGH VE DHF LEGALFAALİYET ALANLARI, PTT SOYGUNLARININ ESRARI ÇÖZÜLDÜ>benzeri sansasyonel başlıklarla <gazetecilik> adı altında kontratetikçiliğini konuşturmaktadır. Siyasi polisin hazırladığı fezlekede2009’da MKP tarafından cezalandırılan Emeki Albay Aytekinİçmez olayınında <failleri> olarak gösterilen gözaltı ve tutuklamalarAkkaya kontrasının basına servis ettiği haberle birleştiğindebenzer saldırıların önümüzdeki dönemde de geleceğinin işretlerinivermektedir. Yeni demokrasi kuvetleri benzer saldırıları yen yaşıyor değildir.Genelde yeni demokrasi kuvvetleri özelde ise gazetemiz devletinve devletin güdümündeki (ünvanı ister gazeteci ister başka şeyolsun) kontraların yakın <ilgisi> ve markajı altında olmuştur.Sayısız kere <operasyon> adı altında siyasi polis tarafından ga-zetemiz basılmış Osmanlı yağmacılığını aratmayacak marifetlerlebürolarımız talan edilmiş, <yasa dışı örgüt> bağlantısı kurularakçalışanlarımız gözaltına alınıp tutuklanmıştır. Dolayısıyla yabancısıolmadığımız bu bildik saldırı ve hedef göstermelerin yeni de-mokrasi kuvvetleri açısından düşman saldırısı dışında hiç birhükmünün olmadığı-olmayacağı alenidir. Ki asıl dikkat çekmekistediğimiz nokta da bu değildir.Kurumlarımıza yönelik gözaltı-tutuklama ve akabindeki kompradormedyada yer alan haberlerin güncel anlamdaki hedefleri dahakapsamlıdır. Bunlardan birincisi bugün bu saldırılarla yenidengüncellenmeye çalışılan Albay Aytekin İçmez’in cezalandırılmasıeylemiyle demokratik kurumların ve çalışanlarının ilişkilendirilmeyeçalışılmasası, siyasi polisin eylem özgülündeki çaresizliğini-ba-şarısızlığını aklamaya yöneliktir. Burada bir not olarak ifadeedelim ki, gayemiz siyasi polisin başarı, ya da başarısızlığınıtartışmak değildir. Ancak İçmez eyleminin <ne alaka> dedirtecekşekilde demokratik kurumlarla ilişkilendirilmeye çalışılmasıobjektif olarak polisin çaresizliğini göstermektedir.İkincisi ise; demokratik kurumlara yönelik gerçekleştirilen saldırıfuryası yeni demokrasi güçleri ve diğer devrimci demokratikgüçlerin yurt içi ve yurt dışında yapmış oldukları kitlesel eylemlerleprotesto edilmiş, devletin demokratik haklar mücadelesini en-gelleme, geniş kitleleri sindirme hedefli saldırısı kurumlarımızınve gözaltına alınanların kitlesel sahiplenilmesiyle boşa çıkartıl-mıştır. Polis fezlekesine dayanarak gözaltına alınanlardan 8kişinin tutuklanmasının hiçbir dayanağı ve iddia edildiği gibi<yasa dışı> örgüt bağlantısı bulunmamasına karşın <bir yılsüren teknik takip>, <6 ilde eş zamanlı operasyon> gibi janjanlıbeyanlar eşliğindeki saldırının dayanağı yapılmaya çalışılmaktadır.Bir yıl sürdürülen teknik takip denilerek şişirilen operasyondabütün <belge> ve <delillerin> demokratik haklar mücadelesininsınırları ve hedefleri arasındaki eylem ve etkinliklerden ibaretolduğu ortadayken, Fatih Akkaya kontrasına da ihalenin basınya da bilinen rolüyle psikolojik savaş kısmı havale edilerek, yenibir saldırı planı içerisinde olunduğu anlaşılmaktadır.Yeni demokrasi güçlerinin kitleler içerisindeki etkisi ve giderekdaha etkin bir güç olma potansiyeli yine gazetemiz özgülündeson süreçteki periyodun kısaltılmasıyla daha geniş okur kitlesineulaşma gayreti, faşist devletin fazlasıyla dikkatini çekmiş veezilmesi gereken düşman katagorisinde saldırıların hedefinealınmış durumdadır. Zira ne faşist devletin ezelden beri <başıezilmesi gereken güç> ilan etmesi ne de Akkaya örneğindeolduğu gibi kontra düzmece ve fantastik kurgular eşliğindegeliştirmeye çalıştığı yeni saldırılar, geri çekilmenin, bir an olsadahi herhangi bir tereddütün vesilesi olamazlar.Hakim sınıfların geçmişten bu yana belge ve beyanlarından dabilindiği gibi onlar açısından yeni demokrasi kuvvetleri stratejikbir tehklike olarak saldırılarının hedefindedirler. Gelişmeleregöre bu saldırılar bugün olduğu gibi daha pervasızca artmaktadır.Buna tek cevabımız <kabulümüzdür> diyerek kitle faaliyetindedaha fazla yoğunlaşmak ve olanca güçümüzle pratiğe yüklenmekolmalıdır.

ismail uçar

‘ŞIRACI’DA DEĞİL KONTRA TETİKÇİ!

SINIF TAVRI

G

03güncel

Çukurova Demokratik Haklar Derneği düzenle-diği etkinlikle taraftarlarıyla buluştu. Etkinlikte birkonuşma yapan DHF temsilci ülkemiz egemenle-rinin DHF üyelerine ve gazetemiz çalışanlarınason süreçte yaptığı saldırılara dikkat çekerek,saldırının temel nedeninin, DHF’nin ülkemizemekçilerinin, ezilenlerinin özgürlük mücadelele-rine omuz verdiği, egemenlerin sömürü üzerine

kurulmuş sistemlerinin teşhirini yaptığı için oldu-ğunu ifade etti.

DHF temsilcisi özgürlüğün hiç kimse tarafındanverilemeyeceğini, ancak ve ancak halkın kendikolektif emeğiyle, kolektif iradesiyle yaratılacağı,örgütlü mücadelesiyle elde edileceğini belirterekörgütlü mücadelenin önemine dikkat çekti.

Çukurova DHD’den dayanışma etkinliği

harikasının, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün vekaranlık komplo merkezlerinin icadı olduğuçok açıktır.

23 Şubat operasyonlarına konu olan ilgili dava-da, arkadaşlarımıza yöneltilen suçlamalar, ka-tıldıkları meşru, demokratik eylem ve etkinlik-lerle sınırlı iken, ve söz konusu haberlerde zik-redilenlerle ilgili tek kelime dahi geçmezken; buyalan haberin, ilerleyen süreçte DHF’ye dönükdaha kapsamlı bir saldırının hazırlıkları olmak-tan öte bir anlam taşımadığı kuşku götürmez-dir.

23 Şubat günü, birçok ilde gerçekleştirilen ope-rasyonlarda tutulan hiçbir tutanakta yer alma-yan ancak habervaktim.com internet sitesindeise böyleymiş gibi lanse edilen belgede; sadeceDHF değil, halk gençliğinin meşru ve demokratikhak alma eylemlerinde yer alan DemokratikGençlik Hareketi (DGH) ve Öğrenci Kolektifleri de

illegal bir partiyle ilişkili gösterilmek istenmiştir.

İlgili ‘habercilik harikası’nda, DHF’nin operas-yonları teşhir eden açıklaması ise, hiçbir maddikanıtı olmayan bu iddiaya ‘kanıt’ olarak sunul-maktadır (!)

‘Yapılan haber acizlik örneğidir’İşçilerin, köylülerin, emekçilerin ve ezilenlerinekonomik, sosyal ve siyasal demokratik haktalepleri mücadelesi içerisinde yer alan önemlibir politik güç olarak DHF, elbetteki karşılaştığısaldırılar karşısındaki duruşunu ve değerlen-dirmesini kamuoyuyla paylaşacaktır.

Bu kadar “aciz” bir noktadan, yapılan “haber”intemellendirilmeye çalışılması dahi, tek başına,halkın devrimci, demokratik ve ilerici güçlerine,öncülerine dönük kapsamlı “terör örgütü ope-rasyonları”nın nasıl hayata geçirildiğini gözlerönüne seren yeni bir ibret vesikasıdır!”

2-3_Layout 2 3/11/11 10:42 AM Page 2

Page 4: 10-20 Mart 2011

Halkın Günlüğü 10-20 MART 2011güncel 04

Son tutuklanan gazetecilerle birlikte düşünce özgürlü-ğünden çokça söz edilmeye başlandı. Özellikle Ergene-kon operasyonu kapsamında tutuklanan gazeteci NedimŞener ve Ahmet Şık’la birlikte bu tartışmalar daha daalevlendi. Bu tür tartışmaların yapılması için çok nedenvar. Mesele bu tartışmaların hangi zeminde ve nasıl ya-pıldığıdır. Bugün düşüncelerinden dolayı hapishanede olan yazarve gazeteciler var. Bugün gazeteci olmasının yanısıra darbe planları içindeolduğu iddiasıyla hapishanede olan gazeteci ve yazarlarvar.Bugün iktidara karşı oldukları ve muhalif kimliklerindendolayı çeşitli ‘yasa dışı’ organizasyonlarına yamanarakhapse atılan gazeteci ve yazarlar var.Bu karmaşanın içinde taşları yerli yerine oturtmak me-seledir. Düşünce özgürlüğüne ilişkin doğru perspektifi ol-mayanlar bu durum karşısında ne yapacaklarını ve nasılbir duruş sergileyeceklerini bilemezler. Nedim Şener veAhmet Şık’ı Mustafa Balbay’ın durumuna kurban edebi-ler. Ya da hepsini aynı kefeye koyarak düşünce özgürlü-ğünün gerçek manasından koparabilirler. Her şeydenönemlisi birkaç gazeteci ve yazarın meslek faaliyetlerinindışında bir takım işlere karışmasını kendine dayanak ya-pan AKP hükümetinin kendisine karşı olan her türlü dü-şünceye karşı sindirme girişimleri görmeyebilirler.Bu konuda Maoistlerin tutumu nettir. “Burjuvazi ve kü-çük burjuvazi kaçınılmaz olarak kendi ideolojilerini yan-sıtacaklardır. Siyasi ve ideolojik sorunlarda ister istemezher yola başvurarak kendi düşüncelerini inatla dile geti-receklerdir. Başka türlü yapmaları da beklenemez. Dü-şüncelerini açıklamalarını engellemek için baskı yöntemikullanmamalı, tam tersine düşüncelerini açıklamalarınaizin vermeli ve aynı zamanda onlarla tartışmalı, onlarayerinde eleştiriler yöneltmeliyiz. Hiç kuşkusuz, her türlüyanlış düşünceyi eleştirmeliyiz. Eleştiriden kaçınmak,yanlış düşüncelerin dizginsiz bir biçimde yayılmalarınave ortalığı sarmalarına göz yummak elbette doğru ol-maz. Hatalar eleştirilmeli, ayrık otlarıyla her bittikleriyerde savaşılmalıdır.” *Düşünce özgürlüğü konusunda egemenler arasında ha-kim olan tavır “benim istediğim gibi konuşacaksan iste-diğin kadar konuş” tavrıdır. Egemenler devrimci ve sos-yalist düşüncelere karşı her türlü baskı ve önleme baş-vururlar. Ama kendi aralarındaki çıkar kavgalarındadevrimci ve sosyalistlere karşı uyguladıklar yoğun baskıkadar olmasa da benzer baskı ve yaptırımların tercihedildiğine şahit oluyoruz. Son yaşananlar bunu gösteri-yor. Bugün iktidarda olan AKP böylesi bir tutum içindeyken

AKP öncesi Kemalistler de aynı tavır içindeydi. Bazı üstdüzey askerlere ilişkin yazı yazdığı için Vakit gazetesi veyazarlarının on milyarlarca lira para cezasına mahkûmedilirken, sesini çıkarmayanlar sıra kendilerine gelinceen yaman düşünce özgürlükçüsü kesildiler. Bu olanlarkarşısında bugün de İslami basın sesini çıkarmamakta-dır. Bırakın İslami basının tepki vermesini tutuklamalarameşru sebepler bulmak için özel çaba içine girmişlerdir.Bu iki kesimin düşünce özgürlüğü konusunda ikiyüzlüdavranışlarını bu yaşananlar daha iyi gösteriyor. Bunla-rın iki yüzlülüklerini anlatmak için her dönem devrimcive sosyalist basının uğradığı saldırılar karşısında sessizkalmalarını hatırlatmaya gerek bile yoktur.

Başbakan gözlerimizin içine baka bakayalan söylüyorBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Tutuklanan, gözaltınaalınan gazeteciler üzerinden, kampanya başlatanlara daaçık açık sesleniyorum. Hangi gazeteci hükümeti eleştir-diği için bugün tutukludur? Hangi gazeteci, basın faaliye-tinden dolayı tutukludur?” sözleriyle gerçekleri çarpıtansorular sorarak muhalif kimliğinden ve düşüncelerindendolayı hapishanede olan gazeteci ve yazarları inkâr edenşu sözleri sarf etti. “Tutuklu ve hükümlü olarak, mesleğigazeteci olarak kayda geçen 27 kişi var. Bunların arasın-dan bir tanesi bile gazetecilik yüzünden cezaevinde de-ğil. Anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak, silahlıterör örgütüne üye olmak, cinsel istismar, ateşli silah bu-lundurmak, resmi belgede tahribat. 27 kişinin cezaevle-rinde bulunma gerekçeleri bunlar.” Ne kadar rahat ve pişkince söyledi bu sözleri. Hapishane-de olan gazeteci ve gazetelerin sorumlu yazı işleri mü-

İfade özgürlüğü

Duruşma öncesi Gülha-ne’deki mahkeme önün-de gazetecilere açıklamayapan Dink ailesinin avu-katı Fethiye Çetin, “Mah-kemelerin görevi, maddihakikatleri ortaya çıkar-maktır. Şekli hakikatleyetinmez. O nedenleceza yasası çeşitli ola-naklarla donatılmıştır.Ancak, Hrant Dink cina-yetinde yargılama sü-reçleri bugüne kadar bazıbeklentileri karşılamak-tan çok uzaktır. Adalettaleplerini karşılamaktançok uzak bir görünüm veseyir izlemiştir. Bu görü-nüm hem adalet taleple-rini karşılamadığı gibihem de bu konuda top-lumsal vicdanı sızlatan veacıları çoğaltan bir seyirizlemiştir. Bu nedenle buduruşmayı Dink ailesi vediğer katılanlar izleme-yeceklerdir.” dedi.

Samast hakkında 18ile 24 yıl arasındahapis isteniyorİstanbul 14. Ağır CezaMahkemesi’nde ErhanTuncel ve Yasin Hayal’inde aralarında bulunduğu20 sanığın yargılandığıdavanın 25 Ekim2010’daki duruşmasında,tutuklu sanık Ogün Sa-mast’ın suç tarihinde 17yaşında olduğu gerekçe-siyle 6008 sayılı TerörleMücadele Kanunu ile BazıKanunlarda DeğişiklikYapılmasına Dair Kanunuyarınca dosyası ayrıla-rak ‘’görevsizlik kararı’’ ileİstanbul Çocuk Ağır CezaMahkemesi’ne gönderil-mişti.Hrant Dink’in 19 Ocak2007’de gazete binasınınönünde silahlı saldırı so-nucu hayatını kaybet-mesiyle ilgili iddianame-de, saldırıyı gerçekleştir-diği ifade edilen Sa-mast’ın ‘’Hrant Dink’i öl-dürme’’ suçlamasıyla,yaşının 18’den küçük ol-duğu da dikkate alınarak18 yıl ile 24 yıl arasındahapis cezasına çarptırıl-ması talep ediliyor. İddia-namede, sanığın, ‘’terörörgütüne üye olma’’ ve‘’ruhsatsız silah taşıma’’suçlamalarıyla da 8,5 yılile 18 yıl arasında hapiscezasına çarptırılması is-teniyor.

Dink ailesi duruşmayakatılmadı

Kaypakkaya’yı övdüğü gerekçesiyle aydın, sanatçı veDHF temsilcilerine açılan davalar, verilen cezalar dahagündemden düşmeden, birçok ilde onlarca DHF faali-yetçisi gözaltına alınmış ve tutuklanmıştı.

Şimdi de Dersim’de 2010 1 Mayıs’ına katıldığı ve Kay-pakkaya sloganı attığı gerekçesiyle 2 DHF taraftarına“suç ve suçluyu övdükleri” iddiasıyla dava açıldı.

Devletin Kaypakkayakorkusu devam ediyor

Düşünce özgürlüğü konusunda ege-menler arasında hakim olan tavır “be-nim istediğim gibi konuşacaksan iste-diğin kadar konuş” tavrıdır. Bu tavrauymayanlar ise sistemin yasalarıylakarşılaşmaktan kendini kurtaramazlar.

Agos gazetesiGenel Yayın Yö-netmeni HrantDink cinayetinindavası 28 Şu-bat’ta İstanbulÇocuk Mahke-mesi’nde görüldü.Duruşmaya Dinkailesi katıllmadı.

4-5_Layout 2 3/11/11 3:17 PM Page 1

Page 5: 10-20 Mart 2011

05güncel

ama herkese

DGM tabelasının değiştirilerek özel görevli ağır ceza mahke-mesi tabelası asılan Malatya Özel Görevli Ağır Ceza Mahkeme-si’nin talimatıyla açılan dava ilk değil ve öyle görünüyor kidevlet “demokratikleşme” yolunda ilerledikçe de son olmaya-cak. Daha önce Temel Demirer, Pınar Sağ, Ferhat Tunç, Meh-met Özcan ve birçok DHF üyesine de aynı mahkemetarafından benzer iddialarla davalar açılıp cezalar verilmişti.

Bundan 7 yıl önce 3 Mart 2004 tarihin-de İstanbul Beyoğlu’nda bulunan Dev-rimci Hareket bürosundan çıktığı sıra-da başından vurularak katledilen Dev-rimci Hareket dergisi okuru Önder Ba-bat, dostları ve yoldaşları tarafındananıldı.

Babat’ın katledildiği saat olan 18.45’teİmam Adnan Sokak’ta başlayan anmaetkinliğine Devrimci Hareket Dergisiokurlarının yanı sıra; BDSP, İHD, DHF,ÖDP, Türkiye Gerçeği, SODAP, Emek veÖzgürlük Cephesi de katıldı.

DHF, İHD ve ÖDP temsilcilerinin de ko-nuşma yaptığı anma atılan sloganlarlabaşladı. Katılımcılar adına açıklamayıokuyan Devrimci Hareket Dergisi Yazıişleri Müdürü Eray Sargın, Babat’ınkatledilişinin üzerinden geçen yedi yıl-da, onu katledenlere karşı duyulan öf-kenin artığını ve hesap sorma bilinci-nin daha da keskinleştiğini ifade etti.

Devrimci-demokrat kurumlara yöne-lik yoğunlaşan saldırılara, emperyaliz-min gerici planlarına ve ülkemizdekisosyal yıkım politikalarına değinilenaçıklamada, “ Bugün burada bulunantüm dostları ve yoldaşları, devrimcile-rin katledilerek yok edilemeyeceğini;aksine binlerce yeni Önder’in doğmak-ta olduğunu bir kez daha dosta da düş-mana da göstermiş oldu.” denildi.

Önder Babat’ınkatilleri bellidir

Erdal Süsem'e, 2000 yılında 'Anaya-sal düzeni değiştirme' suçundan açı-lan dava Yargıtay'da onandı. Yargıtay,Adli Tıp Kurumu'nun işkence gördü-ğünü belgelemesine karşın Süsem'everilen müebbet hapis cezasını onadı.Süsem, 21 Mart 2000 tarihinde Kar-tal'da bir çay bahçesinde otururken,şüpheli olduğu gerekçesiyle gözaltınaalınmıştı. Karakolda itirafçı olmayazorlanan ve itirafçılığı kabul etmeyin-ce işkence gören Süsem, Maoist Ko-münist Partisi (MKP) adına faaliyet-lerde bulunduğu iddiasıyla, 'Anaya-sa'yı zorla değiştirme' suçundanömür boyu hapse çarptırılmıştı.2007'de müebbet hapis cezasınamahkûm edilmiş, Yargıtay 9. CezaDairesi, kararı bozup Süsem'i tahliyeetmişti.Muhabbet Kurt’a müebbet hapis Muhabbet Kurt’un 12 yıl tutukluluğu-nun ardından bir buçuk ayı bile bul-mayan özgürlüğü Yargıtay'ın onamakararı ile sona erdi. Muhabbet Kurt,İsmail Yılmaz, Azimet Ceyhan, Barışİnan, İnan Ulaş Gezici'ye ağırlaştırıl-mış hapis cezası verildi. Yıllarca hu-kuksuzluklarla ilerleyen davada, 5devrimci hakkında “Marksist Leni-nist Komünist Partisi üyesi olduğu”iddiasıyla ağırlaştırılmış müebbet ce-zası verildi. 1998 yılında tutuklananve gözaltındayken polislerin tecavü-züne maruz kalan Muhabbet Kurt'unpolisler hakkında verdiği suç duyuru-su ise adliyenin tozlu raflarında hiçdokunulmadan duruyor.

Erdal Süsem’emüebbet hapis

10-20 MART 2011 Halkın Günlüğü

dürlerini yok sayarak söyledi bu sözleri.Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platfor-mu (TGDP)’nun yaptığı açıklamaya göreAhmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklan-masıyla birlikte tutuklu-hükümlü gazete-ci ve yazarların sayısı da 53’e yükselmişoldu.Bu rakamların Başbakan için bir anlamyok ise 166.5 yıllık hapis cezasıyla yargı-lanan ve halen tutuklu bulunan AzadiyaWelat gazetesi Yazı İşleri Müdürü VedatKurşun’nun durumunun bir anlamı olma-lıdır. Halen hapiste olan İşçi-Köylü gazete-sinin Yazı İşleri Müdürü Barış Açıkel, 14aydır tutuklu bulunan Aram Yayınları im-tiyaz sahibi Bedri Adanır, düne kadar ha-piste olan Devrimci Demokrasi gazetemi-zin eski Yazı İşleri Müdürü Erdal Güler vedaha iki hafta önce tutuklanan gazetemizyeni Yazı İşleri Müdürü Hıdır Gürz’ün ha-piste olmasının Başbakan Recep TayyipErdoğan için bir anlamı olmasa da, bu ko-nuya ilişkin sorduğu soruları ve inkârcıtutumunu yeterince anlamsız kılıyor.Ama devrimci ve sosyalist basına karşıçıkardıkları o meşhur Terörle MücadeleYasası (TMY) ve TCK’nın düşünceyi ya-saklayan maddelerinin arkasına sığınarakbol keseden atacaklarsa diyecek bir şeyi-miz yok. Sadece diyeceğimiz şu: “sizin ya-salarınıza göre egemenlerin düşünceleri-nin dışında ki her türlü düşünce suçtur.”

Benzer bir açıklama da giderayak AdaletBakanı Sadullah Ergin’den geldi. Ergene-kon soruşturmasındaki son tutuklama-larla ilgili konuşan Ergin, ‘’Gazeteciler sa-dece gazetecilikten dolayı gözaltına alın-mış olsaydılar basına darbe olurdu’’ dedi.Bozacının şahidi şıracı da üstüne düşengörevi yaparak inkâr ve çarpıtma siyase-tinde uyumsuzluğa mahal vermedi.

Basına yönelik saldırılarda bü-yük bir artış var Başbakan hazır inkara başlamışken şuanda düşüncelerinden dolayı yargılananve hapis cezası alan gazetecilerin olmadı-ğını da söyleseydi hiç fena olmazdı. Örne-ğin düşüncelerinden dolayı Sosyolog İs-mail Beşikçi, ÇHD’nin “Çağımızda Hukukve Toplum” dergisinde çıkan bir yazısı ne-deniyle 15 ay hapse mahkûm edildi. Dergiyetkilisi ve avukat Zeycan Balcı Şimşek’ede 16 bin 660 TL ceza verildi. Öte yandanyazar Temel Demirer’in Ceza Yasasının(TCK) 301. maddesinden yaklaşık dört yıl-dır yargılandığı dava 3 Haziran tarihineertelendi. Bunları da yok saymak Başba-kan için birkaç dakikalık iş olurdu. Ama asıl gözlerden kaçırılan devrimci vesosyalist basına yönelik saldırılardır. Bu-gün hakim sınıfların devletin siyasal yapı-sını yeniden yapılandırma sürecinde zarargören ve siyasi bakış açıları farklı renkler-

deki küçük burjuva gazeteciler ve yazar-lar sosyalist ve devrimci basına yöneliksaldırıları hep görmezden geldiler. Ne za-man ki kendilerine dokunuldu o zamanutangaç bir şekilde ‘öteki’ basına yöneliksaldırıları görme ihtiyacı duydular. Onlaristediği kadar bu gerçekleri gizleseler dedevrimci ve sosyalist basına yönelik sal-dırılar sistematik bir şekilde devam edi-yor. Her gün devrimci ve sosyalist basınayönelik davalar açılmakta bu gazetelerkapatılmakta ve çalışanları devlet terörüaltında görevlerini yapmaktalar. Hapis-hanelerde onlarca devrimci sosyalist ba-sın çalışanı tutulmaktadır. Bu tutuklularaher gün yenileri eklenmektedir.

Son 1 ay içinde tutuklu gazetecisayısında artış varSon tutuklanan gazeteci ve yazarlara iliş-kin başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmaküzere ülkenin birçok yerinde protesto ey-lemleri yapıldı. 4 Mart günü Taksim Meydanı’nda bir arayagelen basın örgütleri, siyasi partiler vedernekler “Cezaevinde gazeteci istemiyo-ruz”, “Sansüre baskıya, baskına hayır” dö-vizleriyle Galatasaray Meydanı’na yürüdü. Eylem basın açıklamasını okuyan TürkiyeGazeteciler Sendikası (TGS) Ercan İpekçişunları söyledi: “Bugün itibarıyla cezaev-lerinde 54’ü tutuklu, 7’si hükümlü toplam61 basın mensubu bulunuyor. Bu sayılara,dün gözaltına alınan gazeteciler AhmetŞık, Nedim Şener, Doğan Yurdakul, Müm-taz İdil, İklim Bayraktar, Sair Çakır, Mü-yesser Yıldız ve Coşkun Musluk ile yazarYalçın Küçük dahil değildir.Bu uygulamalar, basın ve ifade özgürlüğü-nün açıkça ihlali anlamına geliyor. Gazete-ciler üzerindeki baskıların giderek artma-sından duyduğumuz endişeler artık ta-hammül edilemez bir noktaya ulaştı.Cezaevlerindeki gazetecilerin meslekifaaliyetlerinden değil de, terör örgütüüyeliği ya da propagandasından tutukluolduğunu iddia edenler, ‘iftira’ suçu işliyor.Haklarında kesin delillere dayanan birsuçlama olmayan meslektaşlarımızın ev-lerinin ‘isnat edilen’ suçlar için ‘kanıt bul-mak’ ya da ‘kanıt yerleştirmek’ amacıylaaramaya tabi tutulması hukuk dışıdır.Gazeteciler üzerinde yaratılan baskı, kor-ku ve sindirme ortamını ortadan kaldıra-cak demokratik adımların atılmasını, cezayasalarında köklü değişikliklerin acilenyapılmasını bekliyoruz.Cezaevlerindeki gazetecilerin derhal öz-gür bırakılmasını talep ediyoruz.”* Mao Zedung- Kültür, Sanat ve EdebiyatÜzerine, Kaynak Yayınları, sf:96

4-5_Layout 2 3/11/11 3:17 PM Page 2

Page 6: 10-20 Mart 2011

Halkın Günlüğü 10-20 MART 2011güncel 06

Kürt siyasetçilerine yönelikülke genelinde “KCK operas-yonu” adı altında yapılan göz-altı saldırıların ardından dev-reye giren yargı bir bir hükümvermeye başladı. 14 Kürt siya-setçiye 150 yıl hapis cezası ve-rildi.

KCK adı altında yapılan gözaltı saldırısı-nın ardından yargılanan BDP Iğdır Beledi-ye Başkanı Mehmet Nuri Güneş ile BDP ilyöneticileri ve belediye meclis üyelerininde aralarında bulunduğu 14 kişiye toplam149 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Kararı de-ğerlendiren BDP Iğdır Milletvekili PervinBuldan, ‘’hükümetin barıştan yana değil,savaşın devamını istediğini’’ belirtti.

Iğdır Belediye Başkanı Mehmet Nuri Gü-neş ile BDP il yöneticileri ve belediyemeclis üyelerinin de aralarında bulundu-ğu 30 kişi hakkında “KCK operasyonları”adı altında “örgüt üyesi olmak” iddiasıylaaçılan davanın 8. duruşması ErzurumÖzel Yetkili 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndegörüldü.

Sanık avukatlarından Sinan Tanrıkulu,müvekkili Güneş hakkında iddianamedeyer alan dosyadaki gizli tanık beyanlarıve telefon kayıtlarının gerçeği yansıtma-dığını söyledi. Tanrıkulu müvekkili ile ya-pılan telefon görüşmelerinin Kürtçe oldu-ğunu ve Türkçeye çevirilerinde oluşanhataların yanlış anlaşılmaya neden oldu-ğunu söyledi.

Mahkemede Kürtçeye taham-mülsüzlükMehmet Nuri Güneş savunmasını Kürtçeyapmak isteyince Mahkeme Başkanı“Anlamıyorum seni” diyerek sözünükesti. Bunun üzerine Güneş, 5 sayfaTürkçe, 4 sayfa Kürtçe olan savunmasınıyazılı olarak mahkemeye verdi.

Güneş’ten sonra İsmail Tikit’e söz verildi.Ancak Tikit Kürtçe olarak konuşmayabaşlayınca Mahkeme Başkanı bir kez

daha ‘sanığın duruşma dili dışında, mah-kemece anlaşılmayan bir dille konuştuğuiçin savunmasını alamadıklarını’ söyledi.Nusret Aras ve Mecit Başdaş da Kürtçesavunma isteğinde bulundular, mahke-meye yazılı olarak Kürtçe ve Türkçe sa-vunmalarını sundular.

150 yıllık cezaMahkeme heyeti, “örgüt üyesi olmak” id-diası ile Alaaddin Ham, Turan Kaya, ŞebapÇelik, Mehmet Haşimoğlu’na 6’şar yıl 3’eray, Mehmet Nuri Güneş, Saim Erkmen,İsmail Tikit’e 8’er yıl 9’ar ay; Necip Beş-

taş’a 15 kez “örgüt üyeliği” iddiası ve “kişihürriyetini tehdit” iddiası ile toplam 45yıl; Nusret Aras’a 2 kez “örgüt üyeliği” id-diası ve “kişi hürriyetini tehdit” iddiası ile10 yıl, Aziz Çan’a “örgüt üyesi olmak” ve 6kez “kişi hürriyetini tehdit” iddiası ile 13yıl 6 ay, aynı gerekçe ile Abdulbari Te-nik’e, 12 yıl 6 ay, “örgüt üyesi olmak” id-diası ile Resul yıldız 9 yıl, aynı gerekçe ileTuncer Kanyar’a da 7 yıl hapis cezası ve-rildi. Mahkeme, Resul Yıldız, Aziz Çam veAbdulbari Tenik hakkında ise tutuklamakararı çıkarttı.

Ankara Sincan F Tipi Hapishanesi’ndedevrimci tutsaklara yönelik keyfi uy-gulamalar devam ediyor.

Sincan F Tipi Hapishanesi’nde devrimcitutsakların birbiriyle 10 saatlik görüş-me hakkı 6 saate düşürüldü. Ayrıca si-yasi tutsakların haftada bir aileleriyleyaptığı telefon görüşmeleri kesildi. Si-yasi tutsaklar hapishane idaresinindayattığı hak gasplarına ve tecrit ko-şullarına karşı sohbet ve telefon gö-rüşmesine çıkmayarak, baskıları pro-testo ediyor. Tutsaklara yönelik uygu-lanan tecrit uygulamaları içerisindedevrimci yayınların ve mektuplarınengellenmesi de mevcut.

Kürtçe sayfa nedeniyle gaze-temiz tutsaklara verilmiyorBu zamana kadar birçok siyasi tutsağaaçıklama dahi yapılmadan tamamenidarenin eline verilen yetkilerin keyfi-yetine göre şekillenen davranışlarlaengelenen gazetemiz şimdi de Kürtçesayfasından dolayı engelleniyor. Bilin-diği üzere gazetemiz yeni yayın haya-tına başladığı günden bu yana arkakapağını Kürt ulusuna yönelik uygula-nan asimilasyon saldırına karşı yürü-tülen mücadelelere destek vermek içinKürtçe çıkartıyor.

Bazı hapishanelerde Kürtçe çıkardığı-mız sayfa sorun olmaz iken birçok ha-pishanede ise Kürtçe sayfadan dolayıgazetemiz siyasi tutsaklara verilmiyor.

Sincan F tipinde hakgaspı

Devrimci tutsaklara yönelik ülkeninfarklı hapishanelerinde geliştirilenkeyfi uygulamalara yenileri eklenerekdevam ediyor. Uzunca bir zamandan beri Edirne FTipi Hapishanesi’nde devrimci yayınla-ra keyfi gerekçelerle el koyarak, “sa-kıncalı yayın” olduğu iddiasıyla dev-rimci tutsaklara bu yayınları verme-yen hapishane idaresi, Özgür Düşündergisinin 50, 51 ve 53. sayılarını tut-saklara vermedi.Hapishane idaresinin bu keyfi uygula-masına itiraz ederek suç duyurusundabulunan devrimci tutsaklar, Özgür Dü-şün’ün sudan gerekçelerle kendilerineverilmediğini belirterek gerekli tümhukuki yolları zorlayacaklarını belirt-tiler. Yapılan itirazın ardından 28 Şubat2011 tarihinde Özgür Düşün’ün 53. sa-yısı tutsaklara teslim edildi.Tüm bu keyfi uygulamalara boyun eğ-meyeceklerini ifade eden devrimcitutsaklar, devrimci basından duyulankorkunun, hapishane idaresi tarafın-dan Özgür Düşün’e uygulanan sansür-de de bir kez daha kendisini açığa çı-kardığını ifade ettiler.

“Sakıncalı yayın” giremez

Kürt siyasetçilere 150

Muş’un Bulanık İlçesi’nde DTP’nin kapatıl-masını protesto eylemlerinde Metin Bilenve Turan Bilen’in eylemlere katılanlarınüzerine ateş açması sonucu 2 kişi ölmüş-tü. Olaylar sonrası biri çocuk sekiz kişihakkında Bulanık Asliye Ceza Mahkemesive Van 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ikiayrı dava açılmıştı.Van 4. Ağır Ceza Mahkemesi görülen du-ruşmada sanıklara “Örgüt talimatıyla ey-lem yapmak” gibi bir gerekçe ile 8’er yılhapis verirken, Bulanık Asliye Ceza Mah-kemesi de aynı olaydan dolayı “Gösteri veYürüyüş Kanunu’na muhalefet” gerekçe-siyle 5 yıl iki ay hapis verdi.

Halka hapis katillere tahliye Halkın üzerine ateş açarak 2 kişinin ölü-

müne yol açan korucu Turan Bilen’le kar-deşi Metin Bilen’ın asıl sanıklar olduğuBulanık davasında, serbest bırakıldıklarınıhatırlatan avukat Kadir Karaçelik, büyükolasılıkla sanıklar hakkında beraat kararıçıkarılacağını ancak eylemlere katılanhalka cezalar yağdırıldığını ifade etti. Ül-kede hukukun işlemediğini belirten Kara-çelik, aynı olayla ilgili iki farklı dava açıla-rak bilinçli olarak fazla ceza verildiğini an-lattı.11 Aralık 2009 yılında kapatılan DTP’ninkapatılmasını protesto eden halkın üzeri-ne 15 Aralık’ta ateş açılmış korucu TuranBilen ile kardeşi Metin Bilen, Necmi Oral ileKemal Ağca’yı öldürmüştü. Olayın ardın-dan ‘güvenlik nedeniyle’ Samsun’a alınandavada kapatılan DTP’nin siyasi yasaklı Eş

Başkanı Ahmet Türk mahkeme çıkışındayumruklu saldırıya uğramıştı. Daha sonraAnkara’ya alınan dava Ankara 9. AğırCeza Mahkemesi’nde görülen 2. duruşma-da sanıkların tahliye ve beraatini istemiş,mahkeme heyeti de davanın 3. duruşma-sında savcının mütalaasına uyarak 2 kişi-nin ölümüne neden olan korucu Turan Bi-len ile kardeşi Metin Bilen’i tahliye etmişti.

Protesto eylemlerine katılan kişilerdenaralarında Atilla Taş, Fevzi Demirdağ,Mehmet Kaya, Murat Çelik, Kutbettin Yal-çın, Ferzende Aslan’ın da bulunduğu 8 kişihakkında, “Örgüt üyesi olmak”, “Örgütpropagandası yapmak” ve “Devlet memu-runa mukavemet” gerekçeleriyle 8 ile 11yıl arasında hapis kararı verildi.

Devletin katilleri serbest

6-7_Layout 2 3/11/11 10:51 AM Page 1

Page 7: 10-20 Mart 2011

07güncel

Bursa’da, “cinsel istismar” suçundan 13 yıl 1 ay 15 günlükhapis cezası Yargıtay tarafından usulden bozulan Hüse-yin Üzmez tahliye edildi. Bu tahliyenin 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günü’ne denk gelmesi dikkat çekiyor.Duruşmada, iki tarafın avukatları Bakırköy Ruh ve Si-nir Hastalıkları Hastanesi’nden gelen ve “Üzmez’in aklidengesinin yerinde olduğu” ifade edilen rapora itiraz-ları olmadığını ifade ettiler.Cumhuriyet Savcısı, Üzmez’in, “hürriyeti tehdit” suçun-dan beraatini, “cinsel istismar ve küçük yaştaki çocu-ğun ruh sağlığını bozma” suçundan da Türk Ceza Kanu-nu’nun ilgili maddesince cezalandırılmasını isterken,yattığı süre göz önüne alınarak tahliyesini talep etti.Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmadaÜzmez’e yine 13 yıl 1 ay 15 günlük hapis cezası verildi.Mahkeme, temyiz sürecini dikkate alarak yaklaşık 2yıldır tutuklu bulunan Üzmez’i tahliye etti.

Mahkeme, aynı davada tutuksuz yargılanan B.Ç’ninannesi Livaze Ç. hakkında da beraat kararı verdi.

‘Sıfır değer kazandı’Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 8 Mart Dünya Emek-çi Kadınlar Günü’nde yaptığı açıklamada, kadına yöne-lik şiddetin ve tacizlerin azaldığını ve tacizcilere karşı‘sıfır tolerans’ gösterildiğini iddia etti. Basının bu türolayları abartarak verdiğini söyleyen Erdoğan, basına‘aba altından sopa’ göstererek daha dikkatli haberleryapın uyarısı yaptı. Ancak başbakanın yaptığı abartıise rakamların dahi dizilişini bozdu.

Mantık sınırlarını altüst eden Başbakan ve onunlaaynı zihniyetten beslenen Bursa 4. Ağır Ceza Mahke-mesi, verdiği kararla tacizci Hüseyin Üzmez’i tahliyeederek erkek egemen sistemin kadına bakışını bir kezdaha tescillemiş oldu.

‘Karar önceden verildi’BDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan gazetecilere yaptığıaçıklamada, davanın siyasi olduğunu belirterek, başlangı-cından beri bilinen kararın bugün devreye konulduğunusöyledi.

Bu kararla hükümetin barıştan yana değil, savaşın deva-mından yana olduğunu belirten Buldan, ‘’Iğdır BelediyeBaşkanı, halkın iradesiyle seçilmiş bir halk temsilcisi, 9 yılayakın bir ceza aldı. Bu da gösteriyor ki bugüne kadar bu in-sanların burada yargılanması hep formalite icabıydı. Bizlerburaya bu davaları izlemeye formalite icabı geliyor ve gidi-yorduk. Çünkü karar başından beri belliydi. Verilecek olankarar başından beri verilmişti’’ diye konuştu.

yıl hapis10-20 MART 2011 Halkın Günlüğü

Belediyenin çöptoplaması ‘KCK talimatı’ oldu Van’da 15’i tutuklu 19 kişi hakkında yürütülen so-ruşturma sonucu hazırlanan iddianamede,BDP’nin ilde yaptığı tüm çalışmalar “KCK faaliyet-leri” olarak yansıtılırken, mahalle komisyonlarınınbelediyeden çöpleri toplama talebi de “KCK’nın ta-limatı” olarak değerlendirildi. Asılsız iddilarla doluiddianame Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi tara-fından kabul edildi.Van’da Referandum seçiminden bir gün önce yapı-lan baskınlarda gözaltına alınan 15’i tutuklu toplam19 kişi hakkında yürütülen soruşturma tamam-landı.Van Cumhuriyet Savcısı Selçuk Kocaman tarafın-dan hazırlanan iddianamede, BDP’nin bütün top-lantıları “örgütsel toplantılar” olarak yer alırken,BDP Yerel Yönetimler Komisyonu’nun bölgedekiçalışmaları ise, “KCK’nın Serhat Eyalet çalışmaları”olarak öne sürüldü. Bütün yerel yönetim faaliyetleri suçKCK adı altında yürütülen diğer soruşturmalardakullanılan suçlayıcı ifadeler bu iddianameye de kes,kopyala yapıştır şeklinde iliştirildiği gözlemlendi.KCK yapılanmasının geniş olarak yer verildiği iddia-namede, KCK açıklamalarının tamamı dosyada,“sanıklara isnat edilen suçlara” dayanak oluşturul-du. 240 sayfalık iddianamenin büyük bölümü KCKyapılanmasından oluşurken, bir bölümü de, telefonve mahalle toplantıları ile ilgili çalışmalardan oluşu-yor. İddianamede, BDP mahalle komisyonlarınınmahallede bulunan çöplerin alınmasına yönelik be-lediye yetkilileriyle yaptığı görüşmeler de ‘KCK’ ta-limatı olarak yer aldı. İddianamede, Seyit FehimArvasi Mahallesi Özgür Halk Evi Derneği BaşkanıAyhan Çevik’in Belediye Temizlik İşleri SorumlusuHıdır Duman’la yaptığı, “Hıdır Dayı geçenlerde bizmahallede toplantı yaptık. Özelikle Lütfiye Binnazİlköğretim Okulu yanında bulunan kadınların şika-yetleri vardı. Çöplerin toplanmadığından şikayetçi-dir” şeklindeki görüşme de ‘KCK’ talimatının veril-mesi olarak değerlendirildi.İddianamede, BDP’li Belediye Meclis Üyeleri’ninyaptıkları grup toplantılarıyla ilgili birbirlerine çek-tikleri mesajlar da suç unsuru olarak kabul edildi.Özelikle tutuklu olarak yargılanan Belediye MeclisÜyesi Giyasettin Gültepe’nin telefonuna gelen me-sajların büyük bölümüne iddianamede yer verildi.Gültepe’ye gelen meclis toplantısının yapılma saatibile “suç” delili olarak sunuldu.

KCK “AKP hükü-metinin izlediği in-kar-imha politika-ları nedeniyle ge-çerliliğini yitirdi”ifadeleri ile 13 Ağus-tos’tan bu yana de-vam eden eylem-sizlik sürecini son-landırdığını açıkladı.KCK, eylemsizliksürecinin bitmesin-den AKP hükümeti-ni sorumlu tuttu.

‘Hükümet hiçbiradım atmadı’KCK, 13 Ağustos 2010’danbu yana devam eden ey-lemsizlik sürecini sonlan-dırdığını açıkladı. KCK Yü-rütme Konseyi tarafındanyapılan açıklamada 13Ağustos’tan bu yana de-vam eden son eylemsizliksüreci ile daha önce ilanedilen ateşkesler hatırlata-rak, tüm bu süreçler kar-şısında hükümetin hiçbiradım atmadığı ifade edildi.KCK açıklamasında, Kürtulusal sorununun çözümüiçin uygun ortamın oluştu-ğunu, demokratik-barışçılçözüm yönteminin esasalındığını ancak Türk dev-letinin Kürt halkını yok sa-yarak tasfiyeyi dayattığınıvurguladı. Devletin imhave inkar politikalarına rağ-men demokratik-siyasalseçeneğin hayat bulmasıiçin ateşkese gittikleriniifade eden KCK, AKP’ninbu fırsatları değerlendire-mediğini dile getirdi.AKP’nin kökleşmiş inkar

zihniyetinden kurtulama-dığını ifade eden KCK,“AKP’nin sistem içi ittifakve oluşturduğu yeni glad-yosuna dayalı siyasetiyleözgür Kürt iradesini marji-nalleştirme ve tasfiye kon-septindeki ısrarı neticesin-de ateşkes süreci hebaedilmiştir” diye belirtti.KCK, ateşkesin sonlandırıl-masının ardından gerilla-nın kendisine yönelik sal-dırıları etkin bir şekilde ce-vaplayacağını açıkladı.

Demirtaş: AKPateşkesi bozmakiçin elinden geleniyaptı Ateşkesi değerlendirenBDP Eş Genel Başkanı Se-lahattin Demirtaş, “AKP busüreci değerlendirmek-tense gerilimi yükseltmekiçin ateşkesi sonlandırmakiçin elinden geleni yapmış-tır. Şu an bölge illeri barutfıçısı gibi bir hale gelmişdurumda. Biz bu konudanciddi anlamda kaygı duyu-yoruz. Kürt halkı, inisiyatifieline alarak, kendi sorunu-nu kendi çözecektir” dedi.Demirtaş, “Anladığımızkadarı ile eylemsizlik süre-cinin kendileri açısındananlamını yitirdiği, topunhükümette olduğu, sürecinhükümetin tavrı olduğuşeklinde bir açıklamadır. 8yıllık iktidarı dönemindeAKP, kesinlikle hiçbir dö-nem barış konusunda sa-mimi davranmamıştır. Sa-dece kendi oyunu arttıra-bilecek kendi egemenliğinisürdürebilecek bir zeminyaratmıştır. Bu vicdansız-lıktır. Türkiye toplumunakarşı da büyük bir iki yüz-lülüktür” diye konuştu.

KCK ateşkesisonlandırdı

Kadınlara 8 Mart hediyesi (!)

6-7_Layout 2 3/11/11 10:51 AM Page 2

Page 8: 10-20 Mart 2011

Halkın Günlüğü 10-20 MART 2011güncel 08

Süleyman Cihan “Komünist Bir ÖnderinYaşamı” adlı kitap Belge Yayınları tarafın-dan yayımlandı. Süleyman Cihan’ın kardeşiAhmet Cihan ve Mehmet Çetin tarafındanyazılan kitap Süleyman Cihan’ı tanıyan in-sanlar ve mücadele arkadaşlarının anla-tımlarından oluşuyor. 5 bölümden oluşankitap “Sınırsız ve sınıfsız bir dünya için mü-cadele sürecinde işkence gören, aç veaçıkta bırakılan, kovulan, sürgün edi-len, zindanlara atılan, bu uğurda ya-şamlarını yitiren düş yoldaşlarına,saygıdeğer anılarına, onlar için yüreğiyanarak çırpınan anne ve babalarına”adandı. Kitabın tanıtım etkinliği İstanbul Tak-sim’de Hil Oteli’nin konferans salonunda6 Mart 2011 saat 15.00’da yapıldı. DersimDernekleri Federasyonu’nun organize et-tiği etkinlik Mehmet Çetin’in açılış konuş-masıyla başladı. Konuşma sırasında Sü-leyman Cihan şahsında devrim şehitleriiçin saygı duruşu yapıldı. Sunumunu yaptığı etkinlikte Süleyman Ci-han’ın yaşamına ve mücadelesine değinenÇetin, Dersim Dernekleri Federasyonu Ge-nel Sekreteri Özer Tekinoğlu’nu kürsüyeçağırdı. Tekinoğlu konuşmasında 12 EylülAskeri Faşist Cuntası döneminde özgürlükmücadelesinin en önde gelenlerinden Sü-leyman Cihan’ın şahsında yüzlerce dev-rimci ve komünistin işkence tezgahların-dan geçtiğini ve bu süreçte çok güçlü dire-niş gelenekleri yaratıldığını ifade etti. Sü-leyman Cihan’ın da bu dönemde komünistkişiliğiyle örtüşen mücadele anlayışıyla herzaman en önde olduğunu ifade etti. Der-simliler Derneği’nin kuruluşu sırasında bü-yük emekleri olan Süleyman Cihan’ın öz-verili, kararlı duruşu ve mücadele azmi an-latıldı. Süleyman Cihan’ın yaşamını anlatanbir kitabın yayınlanmasının önemli olduğuifadelerinin yer aldığı konuşmada, Süley-man Cihan’ın babası Ağa Cihan’ın oğlunuararken verdiği mücadeleye de değinildi.Daha sonra Süleyman Cihan’ın yaşamın-dan kesitlerin olduğu sinevizyon gösterisiyapıldı. Kitapta yer alan fotoğrafların gös-terildiği sinevizyon gösterisi sonrasındaAhmet Cihan kürsüye çıktı. Ahmet Cihankonuşmasında “Biz kazansaydık zaferintürkülerini söylemiş olacaktık. Fakat AFCkazandı. Kuşkusuz bu geçici bir kazanım-dır” dedi. 12 Eylül’ün devrimci ve komü-nistlere yönelik azgınca saldırılar içerisindeolduğunu anlatan Cihan, Süleyman Ci-han’ın da onlardan biri olduğunu ifade etti.O dönemlerde mücadelenin gerekliliğininbilincinde olarak hareket ettiklerini ifadeeden Cihan, yenilgiyi hiçbir zaman düşün-

mediklerini, aldıkları sorumlulukları taşı-mak için çalıştıklarını, Süleyman’ın da bukişilerden biri olduğunu ifade etti. AhmetCihan konuşmasında, “Acıya alışılır diyor-lar. Acıya alışılmaz. Yakalandığını ve öldü-ğünü duyduğunda alışamadım. İçten içekanayan bir yara gibi” dedi. Önderlerin yiti-rilmesini kabullenmenin zor olduğunu ifa-de eden Cihan, yitirilenlerin mücadelesiningelecek kuşaklara aktarılmasının ve unu-tulmamasının önemli olduğunu belirtti.Süleyman Cihan’ın yaşamının ve mücade-lesinin anlatılması için bu kitabın önemlibir katkı sunacağına inandığını söyledi.Onur Vakfı adıyla bir vakıf kurulacağını, buismin Süleyman Cihan’ın mücadelesininunutulmaması için seçildiğini ifade etti.Belge Yayınları sahibi Ragıp Zarakolu’na dateşekkür eden Ahmet Cihan sistemin haladeğişmediğini ve eski uygulamaların farklıbiçimlerde devam ettiğini söyledi.Daha sonra Süleyman Cihan’ın öğretmeniÖzer Hoca kürsüye gelerek Cihan’ın öğren-ci olduğu ve saz çaldığı dönemleri anlattı.John Stenbeck’in Bitmeyen Kavga roma-nında meyve işçilerinin mücadelesi sıra-sında şehit düşen insanlardan bir komü-nisti Süleyman Cihan’a benzeten ÖzerHoca, Cihan halk edebiyatından farklı ör-neklerin işlendiği oyunlarda rol aldığını an-lattı. Konuşmasını bir yazarın sorduğu so-

ruda “ Bir insan ne zaman ölür?” dediğinive yine yazarın sorunun cevabını vererek“Eğer o insandan hiçbir yerde söz edilmi-yorsa o insan gerçekten ölmüş demektir”dediğini belirterek Süleyman Cihan’ın unu-tulmadığını ve gerek kişiliğiyle gerekse demücadele azmiyle hatırlandığını doğalındaaramızda yaşadığını ifade etti.

Mehmet Çetin yeniden kürsüye gelereksunumuna devam etti. İnsanların iki kezdünyaya geldiğini bunlardan birinin anne-sinin doğurmasıyla diğerinin de halkınınkalbinde yaşamasıyla olduğunu anlattı. Yıl-maz Güney’in Yol filminin yapılmasıyla ilgiliSüleyman Cihan’ın büyük katkılarının ol-duğunun Yılmaz Güney tarafından anlatıl-dığını ifade etti. Daha sonra aynı mahallede yaşayan vekendi çocukları gibi gördükleri SüleymanCihan’ı anlatmak için M. Ali Eren kürsüyegeldi. Cihan’la 15 yaşından ölümüne kadargeçen sürede bir çok kez görüştüğünü an-latan Eren, Cihan’ın paylaşımcı kişiliğinedeğindi.

Kitapta anlatımları olan kişilerden M. AliBaykara kürsüye gelerek Süleyman Ci-han’ın Tunceliler Derneği’nin kurulması veyaşatılması mücadelesinde katkılarındansöz etti. Süleyman Cihan’ın yakalandığı za-man öldürüleceğini bildiğini ifade eden

Baykara’dan sonra kürsüye Zeynep Erençıkarak Süleyman Cihan’ın hem gençlikyıllarına hem de mücadele içerisindeki az-mine ve kararlılığına değinerek Cihan’ınyaşamından farklı örneklerle kişilik özel-liklerine dair bilgiler verdi. Süleyman Ci-han’ın fedakar bir insan olduğunu anlatanEren, kendisinden çok yoldaşlarını ve ar-kadaşlarını düşündüğünü söyleyerek buduruma örnek oluşturan arandığı zamanyaşadıkları bir olayı anlattı. İfadelerini ha-len yaşayarak anlatıyor olması ve Cihan’ıuzun zamandır yakından tanıyor olmasıanlatımını güçlü ve etkili kılıyordu.Daha sonra mücadele arkadaşları söz ala-rak Süleyman Cihan’ı komünist bir kişiliklebütünleştiren özellikleri farklı örneklerleanlattılar. Türkülerin söylendiği etkinliğeara verilerek Süleyman Cihan’ın katledilişisonrasında avukatları olan Mihriban Kır-dök ve Kemal Yılmaz kürsüye çıkarak birerkonuşma yaptılar. Yapılan konuşmaların ardında Grup Mun-zur, Süleyman Cihan’ın mücadelesine sa-hip çıkma çağrısı yaparak ezgilerini dinle-yicilerle paylaştı.Süleyman Cihan’ın yaşamına ve mücade-lesine tanıklık edenlerin konuşmalarınınve anlatımlarının yer aldığı etkinlik kala-balık bir kitle tarafından izlendi.

Süleyman Cihan 60 yaşında aramızdaAhmet Cihan ve Şair Meh-met Çetin tarafından kale-me alınan ve komünist ön-der Süleyman Cihan’ın ya-şamının anlatıldığı ‘Komü-nist bir önderin yaşamı’adlı kitapın yayınlanmasıdolayısıyla İstanbul Tak-sim’de etkinlik yapıldı

Süleyman Cihan, ilk ve ortaokulu Ovacık'ta bitirdi. Lise öğrenimini Elazığ'da tamamladı. 1973 yılındaMKP’nin önceli TKP(ML)'nin aldığı 1. örgütsel yenilgi sonrası ilişkileri kopma noktasına geldi. 1974'te İstan-bul'a geldi. Belli bir süre kurucusu olduğu Tunceli Kültür ve Dayanışma Derneği'nin başkanlığını yürüttü.Aynı yıl illegal mücadeleye atıldı ve Batı Anadolu Bölge Komitesi (BABK)'ne seçildi. 1976 yılında Koordi-nasyon Komitesi hizbinden sonra, merkezi örgütlenmeye önderlik etti. 1. Konferans'ta MK Siyasi Büroüyesi seçildi ve Örgütlenme Komitesi'nde yer aldı.12 Eylül AFC’siyle birlikte hakkında “vur” emri çıkartılanCihan, bu yoğun saldırı döneminde 1981 Şubatı’nda 2. Konferans’ın yapılmasında önemli röl oynadı. Sü-leyman Cihan bu konferansta Parti Genel Sekreterliği’ne seçildi. Süleyman Cihan 28 Temmuz 1981 tari-hinde yakalandı. İki ay Gayrettepe işkencehanelerinde kızıl direnme ruhuyla büyük bir direniş gösterdi.Onun direnişi karşısında acizleşen devlet, çareyi onu katletmekte buldu.

8-9_Layout 2 3/11/11 3:18 PM Page 1

Page 9: 10-20 Mart 2011

09emek

Yüzbine yakın metal işçisini ilgilendiren me-tal işkolu grup toplu iş sözleşmesinde,1983 yılından itibaren devlet tarafındankurulmuş bir düzen var. Bu düzen, tümmetal işçilerinin aleyhine işliyor. MESS’in(işveren sendikası) yönlendirmesiyle, işkolunun en küçük sendikası olan Türk-İşsendikasına bağlı Türk Metal bir gecedeiş kolunun en kalabalık sendikası halinegetirilerek toplu sözleşme masalarınaoturtuldu. Devletin 12 Eylül darbesi son-rası kapattığı DİSK örgütlü olduğu iş yer-lerindeki örgütlülüğünün yerine bir gece-de Türk Metal sendikasını getirmesininamacı, metal işçilerinin hak arama müca-delesini kontrol altına alıp bastırmaktı.28 yıldır sermayenin çıkarlarını korumaamacı güden düzen içi sendikalar ile sür-dürülen işbirlikçi ve dayatmacı toplu söz-leşme düzenine karşı DİSK’e bağlı Birle-şik Metal-İş Sendikası, 20 fabrikada gre-ve gitme kararı aldı. Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başka-nı Adnan Serdaroğlu yaptığı basın açıkla-masıyla, işveren sendikasının dayatma-larını kabul etmeyeceklerini ifade etti.MESS ve Türk Metal’in grup sözleşmesinibir gece yarısı işçilerden kaçırarak imza-ladığını belirten Serdaroğlu şöyle devametti: “Sözleşmeye göre alınan yüzde 5.35zam oranı, farklı işyerlerindeki işçilerinfarklı zamlar alması ve toplu iş sözleşme-sinin imzalandıktan sonra tarafların dı-şında değiştirilme tehlikesi MESS’in tek-lifini reddetmemizin gerekçeleridir. İşçi-ler, sendikamızla birlikte almış olduklarıgrev kararı dışında bir tutum içinde ol-mayacaklardır.”Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS)ile sürdürülen görüşmelerde Türk Metalsözleşmeyi imzalarken Birleşik Metal-İşkarşı çıktı. DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İşBaşkanı Adnan Serdaroğlu grevin 22 Marta

başlayacağını belirterek otomotiv, yan sa-nayi, enerji ve kablo sektörlerini kapsayan20 işyerinde greve gideceklerini açıkladı.Sözleşmede zammın yüzde 5,35 olduğunubelirten Serdaroğlu, “Zam, saat başı ücretidüşük olan işyerlerinde 20, yüksek olanda40 kuruş. Adaletsizlik yaratıyor” dedi. Ser-daroğlu işyerlerinde yaşanan büyümeninyüzde 70’ini otomotiv ve metalin sağladığınıve büyümeden pay istedikleri için grevegittiklerini söyledi.

Serdaroğlu, grev kararı almalarınışu üç maddede ifade etti.1- Yüzde 5,35 zam oranı düşüktür. Düşük-tür, çünkü 2008 krizi şirketlerin büyükkısmının hükümetten aldıkları teşviklerlesıkıntı yaşamadıkları ama işçilerin gerekçalışma gerek yaşam koşullarının gerile-tildiği bir kriz olmuştur. Düşüktür, çünkü2009’un ikinci yarısından itibaren amaözellikle 2010 yılında metal işkolunda ger-çekleştirilen büyümenin hiçbir şekilde kar-şılığı değildir.2- Ücret zam yöntemi grup sözleşmesininprensiplerini ortadan kaldırmış, her işyerinefarklı zam uygulaması, aynı saat ücretinialan ancak farklı işyerlerinde çalışan işçi-lerin farklı zamlar almalarına neden ol-maktadır.3- İş Yasası’ndaki değişiklikler ve hükü-metin taslakları, toplu iş sözleşmesinin im-zalandıktan sonra tarafların iradelerinindışında değişmesine yol açma tehlikesi ta-şımaktadır. Çünkü toplu iş sözleşmemizdeİş Yasası hükümlerinin geçerli olduğunusöyleyen maddeler vardır. Yasadaki deği-şiklik, altına imza attığımız metni otomatikolarak değiştirecektir. Bu toplu sözleşmedüzeni açısından uygun bir durum değildir,çünkü toplu iş sözleşmeleri tarafların kendiiradeleriyle imzaladıkları metinlerdir ve

taraflar kendi iradelerinin dışında değişmesiihtimal dahilinde olan metinleri imzala-mamalıdırlar.

Bu üç gerekçe, MESS teklifinin reddedil-mesinin gerekçeleridir ve bunun dışındabir gerekçe yoktur. Bu üç başlık çerçeve-sinde gelecek her türlü öneri sendikamıztarafından değerlendirilecektir.

MESS, grev silahını etkisizleş-tirmek istiyorMetal işçilerinin kararlı duruşları sonrasıMESS’in grev kararlılığına karşı sarıldığı“Lokavt” ve “Yüksek Hakem Kurulu” ise12 Eylül darbesinin ardından iş kanunla-rına sokuldu. Böylelikle grev silahı, etki-sizleştirilmek istendi. 2822 Sayılı Toplu İşSözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası’na görelokavt, greve çıkan işçilerin patron tara-fından çalıştırılmaması veya iş sözleşme-lerinin askıya alınması anlamına geliyor.“Yüksek Hakem Kurulu” ise grev oyla-maları ve hükümetlere tanınan grevi ya-saklama hakkını uygulama zemini ka-zandırmak için kullanılan bir yöntemdir.

Ülke genelinde binlerce metal işçisi yap-tıkları yürüyüş ve basın açıklamalarıyla,Birleşik Metal-İş sendikasının almış ol-duğu grev kararlarını fabrikalarına astı

Bugüne kadar grev kararı alan işyerlerişunlar;Demisaş, Süsler Doruk (Eskişehir Şube),Kroman Çelik, Sarkuysan, Çayırova Boru,Yücel Boru, Areva, Arfesan, Bosal Mimay-san, Poly Metal (Gebze Şube) Bekaert,Standart Depo (Kocaeli Şube), Aksan Me-tal, Remas (İstanbul 1 No’lu Şube), Çimsa-taş, Başöz Enerji (Anadolu Şube), RSA,Paksan Makine (İstanbul 2 No’lu Şube),Prysmian, SCM (Bursa Şube)

Toplu sözleşme sürecinde sendikayöneticileriyle işverenin işbirliği sonu-cu, 16 işçi 17 Şubat tarihinde işten atıl-mıştı. İşten atılan işçiler direnişe baş-lamışlardı. İşten atılan işçiler Ontexönünde kararlılıkla direnişlerine de-vam ediyor. İşçiler devrimci, demo-kratik kurumlar başta olmak üzeretüm ilerici güçlere destek çağrısı ya-pıyor. İşçilerin bu destek çağrısı yurt içindeve yurt dışında karşılığını buluyor. Yurtiçinden gelen desteğin yanı sıra, yurtdışından da destek gelmeye devamediyor. Direnişteki içileri 8 Mart Dünya Emek-çi Kadınlar Günü’nde ziyaret edendevrimci, demokrat kadınlar, destekmesajlarını sundular. Direnişin başarı-ya ulaşması için çaba içerisinde ola-caklarını vurgulayan kadınlar, direnişi8 Mart’ın kızıllığıyla selamladıklarınıifade ettiler. Kadınların ziyareti direni-şeki işçilere moral verirken, bu ziyaretesnasında yurt dışından gelen destekmesajı da işçilere iletildi. BİR-KAR/Bielefeld tarafından Ontexişçilerine destek mesajı geldi. Mesajdabirlik ve dayanışma çağrısına vurguyapılarak şu ifadelere yer verildi: “Sendika yöneticilerinin işbirliği ile 16Şubat 2011 tarihinde işten atıldığınızıve 17 Şubat’ta bu saldırıyı direnişlekarşıladığınızı kamuoyuna bildirmişbulunuyorsunuz. Direnişinize yur tiçive yurt dışında haklı ve onurlu birdestek talep ediyor ve dayanışmabayrağını yükseltme çağrısında bulu-nuyorsunuz. BİR KAR’da direnişiniziyurt dışına taşımak için bir kampanyasürecine girmiş bulunuyor. Bizde Bir-Kar Bilefeld olarak direnişinizi coş-kuyla karşılıyor ve tam bir dayanışmaiçerisinde olduğumuzu bildiriyoruz.Direnişinizi, haklı ve onurlu davanızı,mücadele kararlılığınızı, bulunduğu-muz ülkedeki sınıf kardeşlerimize, ile-rici-devrimci kurumlara ve göçmenişçilere taşımanın çabası içerisindeolacağımızı bilmenizi istiyoruz. Dire-nişinizin, politk desteğin yanı sıramaddi desteğe de ihtiyacı olduğunubiliyoruz. Bunun için de ilk elden top-ladığımız miktarı tarafınıza iletiyoruz.Önümüzdeki günlerde direnişinizidevrimci güçlere, sendikalara, çeşitliilerici kurumlara taşıma ve onlarındesteğini alma çabası içerisinde ola-cağız. Son olarak, direnişinizin güçle-nerek başarıya ulaşacağına inanıyo-ruz. Yüreğimiz, bilincimiz ve inancı-mızla sizlerle birlikteyiz.”

Ontex işçi-sine destekbüyüyor

10-20 MART 2011 Halkın Günlüğü

Ontex’te 2011-2013 döne-mini kapsayan toplu sözleş-me 11 Şubat 2011 tarihindeimzalandı. Bu sözleşmedeişçilerin talepleri dikkatealınmadı. 16 işçi işten atıldı.

Metaldesaflarnetleşiyor15 bin metal işçisi toplu iş söz-leşmesindeki uyuşmazlık ne-deniyle grev kararı aldı. Birle-şik Metal-İş’in örgütlü olduğu20 işyerinde grev kararlarıasılmaya başlandı. Metal işçisien son 21 yıl önce greve git-mişti.

8-9_Layout 2 3/11/11 3:18 PM Page 2

Page 10: 10-20 Mart 2011

fKaç yıldır maden ocaklarındasınız?

2006 yılının Eylül ayında KPSS sınavındansonra Zonguldak’ta iş başı yaptım.

fŞuan kadrolu musunuz?

Evet, kadroluyum. Bizim buraya geldiğimizzaman ilk kez Zonguldak’a, yer altı işçisiolarak, KPSS ile dışardan eleman alındı. İlkgirenler bizleriz.

fBurada günlük çalışma koşullarınız na-sıl?

Ben Doğu’dan geldim. Aslında buraya yeraltında çalışmak için gelmemiştim, ailem-de burada yer altında çalıştığımı bilmiyor-du. Ben torna tesviye bölümü mezunuyumve sanat okulu olduğu için buraya başvur-duğum zaman tornacı olarak işe alındım.Daha sonra da yer altında çalışacağımızıöğrendik ve şu an yer altında çalışıyoruz.Aslında işimiz yer altında çalışan arka-daşlarımızdan daha rahattır. Mesela onlarüretimde çalışıyor. 8 saat boyunca kazmakürekle kömür çıkartıyorlar. Biz, onlarınkullanmış olduğu makinaların bakımını

yapıyoruz sadece.

fÖzellikle son dönemde artan grizu pat-lamaları, iş güvenliği noktasında yaşanansorunlar ve taşeronlaştırma noktasındaneler anlatmak istersiniz?

Son olarak yanılmıyorsam mayıs ayındabir grizu faciası olmuştu. Ve yaklaşık otuztane arkadaşımız yer altında kalıp şehitolmuştu. Geçen hafta iki arkadaşımızıncenazeleri çıkartıldı. Tabii üzücü bir olay,özellikle TTK bünyesinde faaliyet yürütenbir yerde böylesi bir olayın olması daha dadüşündürücü. Bunlar tedbir alınarak çö-zülecek şeyler fakat ihmal var, tedbirsizlikvar. Bir de taşeronun vermiş olduğu birgevşeklik var. Bunların zamanla düzele-ceğini umuyoruz ama ne zaman düzele-cek bilmiyorum.

fŞu an itibariyle burada kaç kişi çalışı-yorsunuz?

Kozlu bölgesinde 2150, TTK bünyesindetoplam 11.000 işçi var çalışan.

fBildiğiniz gibi her yıl grizu patlamala-

rında onlarca işçi ölüyor ve yaşanan herölüm sonrası devlet yetkililerinden ‘kader’vb. açıklamalar geliyor. Sizce bu ölümlerbir kader midir?

Kader deniliyor... Bugün Zonguldak geneli-ne baktığımız zaman her evde bir tanemaden şehidi vardır. Babası geçmişte gri-zu patlamasında ölen ve şu anda kendisimaden de çalışan birçok arkadaşımız var.Aslında yaşanan ölümlere kader demekdoğru olmaz ama elden de bir şey gelmi-yor. Tedbir alınması lazım ama oda ne ka-dar alınıyor belli değil.

fMaden işçilerinin yer altındaki dünyala-rı nasıl?

Şimdi ben burada ne kadar anlatsam da,yaşanmadan bilinmez. Çok zor bir yaşamama. Bu insanlar her sabah evden çıktık-larında eşleriyle helalleşerek ayrılıyorlar.Sonuçta ben bugün ocağa indim, akşamçıkacağımın garantisi yok. Herkes te bilirki madencilik dünyanın en zor meslekle-rinden biridir. Her insanın yapabileceği biriş değil zaten.

Bugün Zonguldak geneline baktığımız zaman her evde bir tane maden şehidivardır. Bu ölümlere kader demek doğru olmaz, önlem alınmıyor. Kimseninocaktan çıkma garintisi yok. Resul Timurtaş Maden İşçisi‘

Ocaktan çıkacağımıngarantisi yok

Her gün biraz daha ço-ğalıyor, ölüme yakın

duranların sayısı. Onlaryer altında, yerin üze-

rini ısıtıyorlar. Koskocabir dünyayı yerin al-

tında kazma ve kürek-leriyle inşa ediyorlar.

Halkın Günlüğü 10-20 MART 2011röportaj10

10-11_Layout 2 3/11/11 2:49 PM Page 1

Page 11: 10-20 Mart 2011

Özelleştirme politikalarının sonucuolarak işsiz kalan binlerce kişi iş bul-ma kurumlarının önünde uzun kuy-ruklar oluşturuyor. Çoğu kişi de artıkbu kurumlardan umudunu keserek,taşeron şirketlerde yaşam mücadele-si vermeye çalışıyor. Kamu teşebbüs-lerinin özelleştirilmesiyle birlikte, buişletmelerde yapılan işler taşeron fir-malara devredildi. Bu şirketlerde çalı-şan işçilerin ise aldıkları ücretlerindüşüklüğü bir yana, çoğu zaman ma-aşlarını dahi düzenli alamıyorlar.

İzmir Konak Belediyesi bunlardanyalnızca bir tanesi. Konak Belediye-si’ne bağlı taşeron şirkette çalışan 75işçi iki aydır maaşlarını alamıyor. Budurumu kabullenmeyen 75 işçi, bele-diye binası önünde hak ve talepleriiçin direnişe başlamışlardı. Gece-gündüz belediye binasının önündebekleyen işçiler, taşeron şirketin tümbaskılarına ve saldırılarına karşı sür-dürdükleri direnişlerine kararlılıkladevam ediyor. Direnişelerinin 12. gü-nünde, direnişteki işçilerden MehmetDemirci ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

‘Çalışmayan defolup gider’fHangi nedenlerle direnişe başladı-nız ve talepleriniz nelerdir?

Hakan Tartan’ın bize vermiş olduğubir söz vardı. “Altyapısını oluşturuyo-ruz. Size sosyal güvenceli iş sağlaya-cağız, sizi sendikalı yapacağız.” de-mişti. Biz 18 ay çalıştığımız bir taşe-ron şirketten başka bir şirkete akta-rıldık. Sonradan geçtiğimiz firma bi-zim sigortamızı ve maaşımızı gecik-

tirdi. Hakan başkanın yanına gittik.“60 gündür maaşımızı alamıyoruz vesigortamız yatırılmadı” dedik. HakanTartan ise bize “Ben sizi taşeronaverdim, ben sizi tanımıyorum. Gidinne derdiniz varsa Efekent şirketi ilegörüşün.” dedi. Biz ise üzerimizde işkıyafetlerimizde Konak Belediyesiamblemi olduğunu söyledik. Bize“Sosyal güvenceli iş” imkânının alt-yapısını oluşturuyoruz dedi ama buyönde atılan bir adım görmedik.Daha sonra bize ‘siz CHP’yi karalıyor-sunuz’ vb. şeyler söyledi. Biz de CHPüye kartlarımızı gösterdik. Daha son-ra bize “Dışarıda 700 milyona çalış-mak isteyen adam çok, 700 milyonaçalışan çalışsın, çalışmayan defolupgitsin.” dedi. Bunun üzerine sendikahakkımız ve sosyal güvenceli bir işiçin burada 12 gündür direnişteyiz.Bizim taleplerimiz sendika ve sosyalgüvenceli bir iş. Bundan başka bir şeyistemiyoruz.

fBelediyenin ve taşeron şirketinsize karşı tavrı nasıl?

Belediye başkanının bize karşı tutu-mu iyi değil. Efekent şirketi ise paralıadamlar tutarak bizi sopalarla darpettirdi. Üç tane bayan arkadaşımızdövüldü, diğer arkadaşlardan da dö-vülenler var. Bizi dövdükten sonrakendi kendilerine vurarak, bizim on-lara saldırdığımızı iddia ettiler. Aslın-da onların bu tutumu bizim direnci-mizi daha da arttırıyor. Çünkü bizhaklıyız ve haklı bir mücadele veriyo-ruz.

Atom bombasından dahatehlikeliyizfBeklentileriniz karşılanmazsa önü-müzdeki sürece dair ve direnişinizhakkında neler söyleyebilirsiniz ?Gerekirse Ankara’ya kadar yürüye-ceğiz. Şu anda Ankara’da arkadaşla-rımız var. CHP vekilleri ve Kemal Kı-lıçdaroğlu’yla görüşmeye çalışıyor.Dediğim gibi gerekirse Ankara’ya ka-dar yürüyeceğiz. O da olmazsa açlıkgrevine başlayacağız. Haklı bir nedeniçin direnişteyiz. Karşı tarafın tutarsızdavranışları morallerimizi bozmakyerine daha fazla yüreklendiriyor.Çünkü baskılar bizi yıldıramaz, işçisınıfını asla… Tarihte yazmıştır. İşçisınıfı bir el bombasından, bir mayın-dan hatta atom bombasından dahagüçlüdür. Bir kıvılcımı Türkiye’ye vedünyaya yayılır. Çünkü işçiler heryerde, bu yüzden işçi sınıfının sabrınıtaşırmasınlar. Bir direnişin sembolüişçidir, işçi sınıfıdır. İşçi sınıfı ne kadarörgütlü olursa başarı süreci o kadarkısalır. Şunu çok iyi biliyoruz, rehave-te kapılmayacağız. Sendikalı ve dahagüvenceli iş koşullarına sahip olanakadar eylem yerimizi terk etmeyece-ğiz ve sonuna kadar sürdüreceğiz.

fDevrimci, demokratik kurumlar-dan beklentileriniz nelerdir?Biz burada emek mücadelesi veriyo-ruz. Biz burada işçi sınıfı olarak daya-nışma içerisindeyiz. Bu dayanışmadakim olursa olsun herkesin desteğinibekliyoruz. Halktan herkesin bizedestek vermesini istiyoruz.

Bize destek verin

11emek10-20 MART 2011 Halkın Günlüğü

Özelleştirme sonucu binlerce işçi ya işlerinden atıldı ya da taşeron firmalarda sefa-let ücretleriyle yaşamaya mahkum edildi. Çoğu zaman maaşlarını dahi alamıyorlar.

Eş ve çocuklarıyla protesto ettilerEgemenlerin yasal düzenlemelerle adım adımhayata geçirdiği güvencesiz çalışma modelininçalışma yaşamındaki icraatlarına her geçengün yenisi ekleniyor.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde işsizkalan DİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikası’nda ör-gütlü 64’ü kadın 110 işçi eylem yaptı. TürkPatent Enstitüsü önünde eşleri ve çocuklarıile bir araya gelen, işten atmaları ve taşeronluksistemini protesto eden işçilere, DİSK ve KESK’ebağlı sendikalar, kadın örgütleri, demokratikkitle örgütleri, siyasi parti temsilcileri ve ku-rumda çalışan emekçiler de destek verdi.

8 Mart’ta işsiz kalan kadın işçilerle dayanışmave kadın cinayetlerine vurgu yapan dövizle-rinde taşındığı eylemde, alkış ve ıslıklarla iştençıkarmalar protesto edildi. “İşten atılanlar gerialınsın”, “Yaşasın 8 Mart”, “Herkese iş, güvenligelecek” sloganlarının sıklıkla atıldığı eylemdeilk konuşmayı Sosyal-İş Sendikası Genel Se-kreteri Celal Uyar yaptı.

İşe iade davası açıldıUyar, taşeron sisteminin güvencesiz çalışmave işsizlik anlamına geldiğini söyleyerek 8Mart’ta sıcak salonlarda kadınlarla ilgili nutukatan hükümet yetkililerinin kışın ortasındakadın işçileri işsiz bıraktığına dikkat çekti.İşten atılan işçilerin mücadelesinin süreceğinisöyleyen Uyar, işe iade davası ve kuruma söz-leşmeli personel alımına dair yürütmenin dur-durulması için dava açtıklarını, süreci titizlikletakip edeceklerini belirtti.

DİSK Ankara Kadın Komisyonu adına iştenatmaları değerlendiren Evrim Aydoğan Aydın,Türk Patent Enstitüsü işçilerinin, yıllardır ver-dikleri emeğin yok sayıldığını, işçilerin haksızve hukuksuz bir şekilde işten çıkarıldığını be-lirtti. Yaşanan işten çıkarmaların yıllardır da-yatılan taşeronlaştırma ve güvencesizleştir-menin sonucu olduğunu vurgulayan Aydın, işgüvencesinden yoksun çalışma anlamına gelentaşeronlaşmanın en çok kadınları vurduğunusöyledi. 64 kadın işçinin 8 Mart’ta işsiz bıra-kılmasının manidar olduğunu sözlerine ekleyenAydın, bunun bir son olmadığını, mücadeleyidaha da yükseltmenin bir başlangıcı olacağınıifade etti.

Mücadelemizi sürdüreceğizİşten çıkarılan Türk Patent Enstitüsü işçile-rinden Nejla Karaş ise şöyle konuştu: “8 Mart’taişimize son verilmesini hiçbir şekilde hak et-medik. En güzel günlerimizi bizler buraya ver-dik, ama şimdi kapıya koyulduk. Bizi işimizdenederek, ekmeğimizi, geleceğimizi, umutlarımızı,gülen yüzümüzü; her şeyimizi elimizden al-dılar.” Her şeye rağmen mücadeleyi sürdüre-ceklerini vurgulayan Karaş, “Bizler üretenleriz,emek verenleriz, emeğimize sahip çıkacağız”dedi.

Destek konuşmaları ve gönderilen dayanışmamesajlarının ardından işten atılan işçiler, iş-yerindeki işçi kardeşleriyle vedalaşarak hepbirlikte Ankara Kadın Platformu’nun düzen-lediği 8 Mart mitingine katıldı.

Türk Patent Enstitüsü’nde 10 yılıaşkın süredir taşeron şirketle ça-lışan 110 işçi, enstitünün yenidenihaleye çıkmaması ve işçilerin işakitlerinin dolması gerekçeleriyle8 Mart’ta işten çıkarıldı.

Patentli kıyım

10-11_Layout 2 3/11/11 2:49 PM Page 2

Page 12: 10-20 Mart 2011

Tasfiyeci süreci stratejik devrimciduruşla göğüslemenin seçim tak-tiği Boykot Tavrıdır!2011 yılı Haziran ayında yapılacak olan genelseçimlere aylar kaldı. Düzen partileri seçimpropagandalarına zımni veya açıktan startvermiş durumdadır. Egemen sınıfların seçimplanları, stratejileri, taktikleri ve bunlara bağlıçalışmaları alenen izlenmekte veya bilinmek-tedir. Yazımızın akışı içinde bunlara değine-ceğiz. Ama seçimler süreciyle alakamız yal-nızca egemenlerin ne yaptığı, ne amaçladığıylasınırlı olamaz. Burjuva seçimlere karşı sınıftavrımız, taktiğimiz ve görevlerimiz nasıl bi-çimlenmeli sorusu, yanıtlayacağımız asıl te-madır.Yapılacak genel seçimlere ilişkin izlenecekdevrimci politika ne olmalıdır? Bu politikanın

stratejik ve taktik dayanakları nelerdir, sürecindoğruladığı taktik siyaset nasıl ele alınmalı,bu taktiğin tespit edilmesinde rol oynayannedenler nelerdir ve proleter devrimci tavırnasıl biçimlenmelidir? Bu sorular stratejik du-ruşa paralel olarak vücut bulan devrimci po-litikanın taktik mecrada yükselen iskeletinineklemleri olacaktır. Bu iskeleti açığa çıkarmakiçin nesnel zemini tarif ederek başlamakdoğru olacaktır.

Burjuva seçimlerin genel anlamıve somuttaki amacıKaba burjuva parlamenterizmi ile maskelen-miş faşist düzenin istikrarsızlığına bağlı olarak,genellikle “erken seçim” biçiminde tezahüreden ama rutin peryotlarla oynanan demok-rasicilik oyununda yeni bir sahne daha ser-gileniyor. Seçimlerin baş aktörleri Türk kom-prador hakim sınıflarının siyasi partileri olanAKP ve CHP iken; MHP kemikleşmiş oy ta-banını korumaktan aciz olarak, DP ise sonkongresinde genel başkanlığına seçtiği N. Ke-mal Zeybek ve Halkın Sesi Partisi (HAS Parti)de Numan Kurtulmuş ile çıkış yapma iddiasıylaseçime hazırlanıyorlar. BDP Kürt ulusal kimliğiitibariyle kendi cephesinden seçimlerin ayrıbir aktörü ve özgün halkasını ifade ediyor.Kendi zemininde esas olarak rakipsiz adaydır.Geriye kalan irili-ufaklı düzen partileri(“KızılElmacı” milliyetçi-şoven, gerici-faşist ittifakolan İP dahil) ile devrimci sınıf kökenindendemokratik ve reformist zemindeki yasalpartilerin (ÖDP, EMEP, ESP, TKP, SDP, HAK-PAR vs.) ise, dağınık kalıp blok olarak seçimekatılmadıkları taktirde ve özellikle mevcutdurumda ciddi bir varlık gösteremeyeceklerisöylenebilir.Seçimlerin esasta iki ana sınıf cephesi vardır.AKP, CHP, DP, MHP ve diğer gerici faşist düzenpartileri bir cephede; Kürt ulusal hareketisiyasi partisi ile devrimci sınıf katmanlarınamensup (yasal-demokratik, reformist veillegal devrimci) partileri ikinci cephededir.Bu ikinci cephe kendi içinde iki farklı stratejikve taktik eğilimle ikiye ayrılır. Bunlardan, ko-münist ve devrimci tavır parlamento-seçim-lerini taktik mücadele biçimleri değerinde gö-

rürken; demokratik cephede yer alan yasal-cı-reformist eğilimler ise stratejik değerdeele almaktadırlar.Kısacası seçimler, bir taraftan burjuva düzenpartileri arasındaki siyasi iktidar dalaşınınarenası olacak ve burjuva tercih bu düzenpartileri arasında yapılacaktır; diğer taraftaise, düzen partilerinin dışında Kürt ulusununsiyasi partisinin damga vurduğu irade ve de-mokratik eksendeki tercih ile parlamenterizmkarşısındaki stratejik ve taktiksel duruşla ko-münist devrimci tavrın temsil ettiği alternatifirade olarak üçüncü cephe gündemde ola-caktır. Ki, komprador bürokratik burjuva vebüyük toprak ağaları sınıf cephesine karşı,alternatif sınıf duruşu esasta komünist dev-rimci tavırda billurlaşmaktadır. Peşinen söyleyelim ki seçimlerin neticesi,

ABD emperyalizmi ile Türk hakim sınıflarıarasında gizli anlaşmalarla ve efendi-uşakilişkisi içinde sağlanan konseptle, koalisyonhükümetine geçilmesi şimdiden uygun gö-rülerek çözüme bağlanmış denebilir ve hatta(daha iddialı konuşarak) bu sonuç şimdidenkararlaştırılmıştır dersek kehanette bulunmuşolmayız. Zira, oluşturulacak hükümet veya

Yaklaşan seçimler ve deKomprador düzenin hergenel seçim serüveni istis-nasız olarak aynı ana dön-güyü takip eder… Bir kezdaha hakim sınıfların han-gi kesiminin (hangi kliğin)halk kitlelerini ayakları al-tına alıp ezeceğine kararverilecektir. İktidar pasta-sından aslan payını hangikomprador bürokratikburjuva klik kapacaktır;hangi klik devlet bürokra-sisini klik iktidarı ve bencilçıkarları için manivela edipegemenliğine alarak sö-mürü imtiyazları için kul-lanacaktır.

10-20 MART 2011 Halkın Günlüğü

Türk hakim sınıflarının parlamentosu şek-len(ama sadece şeklen) burjuva parlamen-terist sistem olup, özünde faşist diktatör-lükten bozmadır; faşizmi maskelemekleünlüdür. Sisteme dair kararlar kapalı kapılarardında emperyalizmin buyruklarına uygunolarak devlet erkine sahip olan kompradorgüçler tarafından alınarak, kompradorlarınmeclis ahırında halkın gözünü boyamayadönük formel oylamalar sonrası onaylatı-larak meşrulaştırılırlar. Parlamentoda yü-rütülen tartışma ve oylamalar formaliteicabıdır; zira kararlar ve uygulanacak poli-tikalar emperyalist kurum-kuruluşlar ta-rafından belirlenip MGK’da mühürlenmiştir.Ordunun siyaset dışına çekildiği kanısı ya-nılgıdır. Siyasete müdahale eden, ultima-

tomlar veren, tehditler savurup siyasi va-zifeler üstlenen, yeri geldiğinde muhtıralarveren ordunun siyasetin göbeğinde olduğusaklanamaz. Onlarca darbe girişiminin if-şasından açığa çıkan gerçek; ordunun si-yasetteki rolüne işaret ederken, faşist dar-belerin tarih olduğu iddialarını da yalanlardurumdadır. Darbe eğilimi ortadan kalkmışdeğil, ama günümüzde emperyalizmin-ABD‘nin TC’nin önüne koyduğu konsepbaşta olmak üzere ve bu konsepte bağlıolarak oluşturulan yeni iktidar(ın)a karşıdarbenin yapılmasını engelleyen fonksiyonolarak da beslediği ve tahakkümünün te-sisinde maşa olarak kullandığı temsilcisidurumundaki klik iktidarda inisiyatif ka-zanarak güçlendiği için somut darbe giri-

şimleri önlenmektedir. Bu anlamda demo-kratikleşme-sivilleşme-darbeler dönemininkapanması-parlamenter sistemin gerçekburjuva demokratik temellere oturduğu,yani parlamenter sistemin egemen olduğuiddiaları gerçeği yansıtmamaktadır. Burjuvaklikler arasındaki oluşan mevcut statüler-güç dengeleri parlamentonun fırlatılıp atıl-masına izin vermediği için bu eylem ger-çekleşmemiştir. Bu durum parlamenter yö-netimin stratejik bakımdan egemen olduğuanlamına gelmez. Öte yandan hakim sınıflargerçek yüzlerini parlamento maskesi altındasaklamayı bilinçli bir tercih ve ihtiyaç olarakgörmekte; bu biçim altında yönetmeyi çı-karlarına uygun gördükleri için parlamen-toyu muhafaza etmektedirler. Ancak bu,

Faşizmin yüzündekipeçe parlamento

Resimdeki bu kavgaher hangi bir yerde

degil parlamentoahırındaki alışıla

gelmiş yumruklaş-malardan bir kare

12-13_Layout 2 3/11/11 1:13 PM Page 1

Page 13: 10-20 Mart 2011

iktidarlar esasta emperyalist güçlerin (esasolarak ABD’nin) nüfuzundan bağımsız ola-mayacağı gibi, yürürlükte olan emperyalistprojenin sürdürülmesi de bir koalisyon hü-kümetini şart koşmaktadır. Bu kesin olmayanbir öngörüdür ve bu öngörünün yeterli kanıtlarıvardır; tüm gelişmeler bu savı (koalisyonunkurulacağını) doğrulamaktadır. Eldeki verileregöre, AKP-CHP koalisyonu güçlü olasılıktır.Bütün bunların en büyük delili; ABD emper-yalizminin TC devleti veya hakim sınıflarınadikta ettiği devletin yeniden yapılandırılmasısürecinin başarılı olarak yürütülmesinin zo-runluluğunda yatmaktadır. CHP üzerinde ger-çekleştirilen operasyonlar ve CHP’nin diril-tilmesi için verilen hatırı sayılır uğraş da onuhükümete taşıma hazırlığının başka bir gös-tergesidir. Uluslararası tekelci sermaye güçleriulusal pazarlarda kendi çıkarlarını en iyi dü-

zeyde temsil eden iktidarı tesis edecektir.Uşaklık ilişkisiyle ipleri emperyalizmin elindeolan yerli egemen sınıfların buna karşı koymaşansı gerici sistem şartlarında mümkün de-ğilken, buradaki dengeleri esas olarak em-peryalist güçler ve sermaye belirlemektedir.Seçimlerin bir demokrasi oyunu olduğu gerçeğiesasta bu girdaptan çıkar.

Evet, AKP iki dönem büyük bir çoğunluklatek başına hükümet olmayı başarmış, bellibir siyasi istikrar yakalamış (seçimlerin za-manında yapılması bu istikrarın bir göster-gesidir) ve şimdi de tek başına iktidar olmayayeterli oyu alabilir. Dolayısıyla tek başına hü-kümet kurabilir. Fakat bunun devletin yapı-landırılması projesinin yürütülmesi için yeterlibir hükümet olmadığı ve olamayacağı, refe-randum sonuçlarıyla da, yaşanan toplumsal

kutuplaşma ve gelenekçi Kemalist ve tümfaşist ırkçı-milliyetçi cephenin muhalefetiylesürecin fiilen engellenmesi-başarısızlığa sü-rüklenmesi, en azından geciktirilmesiyle deortaya çıkmıştır; bu bir realitedir. Dolayısıylakoalisyon hükümeti en uygun çözüm olarakkararlaştırılmıştır. Bu belirlemelerden hare-ketle; “madem seçimlerin sonucu belli, hattakoalisyonun nasıl kurulacağı bile belli ise, ça-bamız boş ve gereksizdir” diye düşünülebilir.Biz bu düşünceye katılmamakla birlikte, bilakisbu durumun komünist ve devrimcilere dahakeskin, daha berrak görevler yüklediğini dü-şünmekteyiz. Maddi sonuçlar değil; asıl önemliolan halklarımızı hedefleyen gerici oyun vesaldırılar karşısındaki sorumluluk ve sınıftavrıdır; devrimci alternatifin doğru ilke vetaktiklerle pratik örgütlenmesini hedefleyendevrimci duruştur! Komünistlerin seçimlere ilişkin tavrı ve somutkoşullarda benimsiyecekleri taktik politikanınne olacağı şüphesiz ki önemli bir sorudur. Busorunun yanıtı, parlamento ve seçimlere stra-tejik yaklaşım ile bu stratejik duruşa hizmeteden taktiğin açığa çıkarılmasıyla tespit edil-mek durumundadır. Taktik ile stratejinin di-yalektik ilişkisi atlanamaz ve bu ilişki somutşartların dışında keyfi analitikle mütala edi-lemez. O halde stratejik duruş ve tavır, somutşartları gözeterek taktik tavra dönüşmek zo-rundadır. Tersinden de taktik politika stratejikduruşa bağlanmak, onun tipiklerine göre bi-çimlenmek zorundadır. Proleter devrimci po-litikanın seçimlere dair taktik-stratejik sap-tamalarına geçmeden önce; gerici egemensınıfların göstermelik parlamenter sistem se-çimlerinin ne anlama geldiği, işlevinin ne ol-duğu ve benzeri hakkında birkaç not düşmekyararlı olacaktır. Proleter devrimci politikanınşekillendiği zemin ve tavrını biçimlendirengerekçeler bütünü, ancak parlamento-seçimve işlevleri-anlamları çemberindeki bu çer-çevenin fragmanlarını sunmakla daha iyi an-laşılmış olacaktır.Seçimleri iki ayrı açıdan okumak mümkündür.Birincisi biçimsel boyutta yansıyan hali; ikincisiise stratejik temelidir. Her ikisinde de burjuva

düzenin kutsanmasının derin izleri ile kom-prador ve büyük toprak ağası sınıf kliklerininiktidar imtiyazına dair ana gayesi vardır. Vetabii ki, özel mülkiyet iştahının dayanılmaziktidar hırsıyla koşullanan kokuşmuş burjuvaahlakın olağan yansımaları bunu takip et-mektedir.

Alışılagelmiş seçim hileleri, alışılagelmiş mi-zansenler ve alışılagelmiş iktidar dalaşlarıylaseyreden bol demokrasi, insan hak ve özgürlükvaatleri… Her defasında bakırı kalaylarcasınacilalanmış, neredeyse aynı tümcelerle tek-rarlanan bildik teraneler… Komprador büro-kratik burjuva klik partileri-sözcüleri arasındakarşılıklı küfürleşmeler, restleşmeler ve çir-keflikler… Halkçılık popülizmi, özgürlük vedemokrasi adına ahkam kesmeler… Yoksul-luğun aşağılayıcı onursuz rüşvetlerle sömü-rülmesi ve oyların satın alınması, çalınması…İşte seçimlerin tanıdık biçimi bu manzaralarlaizlenir.

Teşhir olmuş yüzlerin teşhir olmamış veyadaha az teşhir olmuş yüzlerle değiştirilmesi,devlet iktidarı erkinin siyasi sözcülerinin “hal-kın oyuyla seçilme” formalitesi ve parlamentodenen ahırın halka çare olarak sunulup, düzenpartileri şahsında devlete güvenin tazelenippekiştirilmesi… Demokrasi oyunu ile peçelenenfaşist düzenin bekası için halkın kandırılaraksandık başında oyalanması… Sömürü ve zulümçarkının hangi komprador kesim tarafındanbir dönem kontrol edeceğinin kararlaştırıl-ması… Hükümet etmenin el değiştirmesi veyael değiştirmeden devamının onaylanması…Gerici faşist düzen ve iktidarların meşrulaş-tırılması ya da ömrünün uzatılması… Halkıaldatmak suretiyle oylarını almak ve halkınoylarıyla alınan yetkiyle takrar halkı ezip sö-mürmek, halk düşmanlığında sınır tanıma-mak… Aralarındaki iktidar dalaşında halkıbencil çıkar ve iktidar emelleri uğruna riya-karca kullanmak, halkı ezmek için halktanoy istemek… Burjuva seçimlerin aşağılık fonk-siyonu burada toplanır… İşte burjuva parla-menterizmi altındaki seçim düzenbazlığınıntarihsel işlevi, özü ve en gerçek anlamı-hükmübudur. Bu da seçimlerin stratejik arka planıya da ana amacıdır.

devrimci taktik politika

perspektif

1

gerektiğinde parlamentoyu fes etmeye-cekleri anlamına gelmez. Parlamento, ha-kim sınıflar için bir peçe ve halk kitlelerininaldatılıp oyalanması işleviyle kullandıklarıbir araçtan ibarettir. Faşizmi peçelemearacı olmakla kaba ve uydurma olmayıgeçmeyen parlamento, gerici egemen sı-nıfların istediklerinde fırlatıp bir kenaraattıkları bir oyuncaktır. Bu eğreti-oyuncakparlamento yeteneğiyle oynanan oyun-lardan biri seçim düzmecesidir. Halk kitlelerini yalnızca bir oy deposuolarak gören gerici hakim sınıfların seçimleroyunundaki bayat repliği, demokrasi ha-variliğine çıkma ve hiçbir zaman yerinegetirmedikleri-getirmeyecekleri boş va-

atler nakaratıdır. Seçim klasiği olarak tekrareden bu demode taktikle vaatler torbasınınağzını bonkerce açıp, yağmur gibi sahtesözler yağdırıp, bu yolla halk kitlelerini al-datıp peşlerine takma hilesi, burjuva man-tığın tabi uzantısı olarak bu seçimlere doğruyaklaşırken de sahnelenmektedir. Halk-çı-popülist demogoji ve sahte demokratiksöylemler her zaman olduğu gibi, bu se-çimler döneminin de popüler değerleri yada araç ve argümanları olarak halk kitle-lerinin manipüle edilmesi için kullanıl-maktadır. Yaratılan bu manipülasyonla,tek tek klikler oy avcılığı veya dilenciliğiylesırtlarını sağlama almaya çalışmakla bir-likte, esasta da halk kitleleri düzen parti-

lerinin desteklenmesi suretiyle düzenebağlanmakta ve hakim sınıf partileri şah-sında devlete güvenleri tazelenmektedir. . Seçimlerin en özlü anlamını şöyle ifadeetmek mümkün: Komprador düzenin her genel seçim se-rüveni istisnasız olarak aynı ana döngüyütakip eder… Bir kez daha hakim sınıflarınhangi kesiminin(hangi kliğin) halk kitle-lerini ayakları altına alıp ezeceğine kararverilecektir. İktidar pastasından aslan pa-yını hangi komprador bürokratik burjuvaklik kapacaktır; hangi klik devlet bürok-rasisini klik iktidarı ve bencil çıkarları içinmanivela edip egemenliğine alarak sömürüimtiyazları için kullanacaktır; hangi klik

devlet iktidarını elinde tutan egemenlerinsiyasi sözcülüğünü üstlenmeyi hak ede-cektir; emperyalist sermayenin memuri-yetini hangi kesim yürütecektir, hangi klikülkeyi tekellere peşkeş çekmenin karşılı-ğında kasasını dolduracaktır; talan, hırsızlık,sömürü ve zulmün şampiyonluğunu hangiklik üstlenecektir; emperyalizmin uşak-lığında hangi klik başa geçecek ve yerli-yabancı büyük sermayenin, uluslar arasıtekellerin çıkarlarını hangi klik temsil ede-cektir; siyasi inisiyatif hangi kompradorbürokratik burjuva kliğin elinde toplana-caktır; işte genel seçimler komedisindebütün bunlara karar verilecektir.

Devamı sayfa 14’de

12-13_Layout 2 3/11/11 1:13 PM Page 2

Page 14: 10-20 Mart 2011

Halkın Günlüğü 10-20 MART 2011perspektif14Baştarafı sayfa 12-13Yukarıdaki özetlemeden sonra, bu seçimlerehas olan özgün muhtevaya dair bir noktanındaha altını çizmek gerekli, zorunlu bir ihtiyaçtır.Bu seçimler rutin seçimlerin temel karakterinitaşımakla birlikte; özü devletin yeniden yapı-landırılmasına dayanan emperyalist tasfiyesürecinin yürütülmesi hedefiyle yeni bir hü-kümet-iktidarın oluşturulması bakımındandönemsel olarak özel önem kazanmaktadır.Yani bu seçimlerle kurulmak istenen hükümet;emperyalist tasfiye sürecini derinleştirip yü-rütme görevini üstlenecektir; bu planın özelhükümeti olacaktır. Devletin yeniden yapı-landırılması sürecinin önündeki engelleri dü-zelterek süreci yürütecek, dolayısıyla da dev-rimci hareketi tehdit eden tasfiyeciliği dahada derinleştirecek bir hükümet formülü buseçimlerle gerçekleştirilmiş olacaktır. Bütünbunlardan hareketle, seçimlere ilişkin politikave tavır tasfiyeciliğe karşı duruş anlamına dagelecektir. O halde proleter devrimci çizgiseçim taktiğini stratejik duruş ve argümanlarlainşa etmeyi göz ardı edemez, tasfiyeciliğe karşıstratejik tutumdan bağımsız olarak kurgula-namaz-kurgulayamaz.Proleter devrimciler amaç ve ilkelerine aykırıolmamak kaydıyla devrimci uğraşlarına hizmeteden her türlü mücadele biçimini kullanır, ör-gütlenmelerinde her türlü uygun araçtan ya-rarlanırlar. Araç-amaç ilişkisini titizlikle gö-zetirler. İlke olarak hiç bir mücadele biçiminireddetmeme formülasyonu bu zemine oturur,anlam kazanır. Devrimci stratejilerine hizmeteden bin bir taktik politikanın kullanılmasındansakınmaz, bilakis büyük önem atfederler. Par-lamento ve seçimlere yaklaşımını da bu anagörüşlerine bağlı olarak düzenlerler. Komü-nistlerin parlamento ve seçimleri nasıl ve hangitaktikle kullanacakları mütala edildiğinde, se-çimlere katılma/seçimleri boykot etme şek-linde iki biçim ön plana çıkar. Bu iki taktiktenhangisinin kullanılacağı veya hangisinin isabetliolacağı ise, tamamen somut şartlara, siyasalgelişmelere, devrim ile karşı-devrimin içindebulunduğu durum ve koşullara, içinde bulu-nulan sürece ve hepsinin toplamında hangitaktiğin devrimci çalışmalarımıza yarar sağ-layacağının objektif ya da nesnel olarak açığaçıkarılmasıyla doğru tespit edilebilir. Seçimlerin stratejik bakımdan gerici karak-terine karşın, komünist devrimciler; toplumsalkitleleri ilgilendiren, siyasi gündem olarak kit-leleri kavrayan, onları yoğun tartışma atmosferiiçine çeken ve halkın yaşamını bizzat etkileyenseçim gibi bir siyasal sürece kayıtsız kalamazlar.Dahası, seçim minderini hakim sınıflarla he-saplaşmanın bir parçası olarak kullanırlar. Se-çimler zeminini nasıl kullanacakları ise, ta-mamen taktik bir sorun olup, katılma ya daboykot taktiği olmak üzere her iki biçimde dedevrimci ajitasyon-propaganda aracı olarakhalk kitlelerinin bilinçlendirilmesi ve gericidüzenin teşhir edilmesi açısından ele alırlar.Nitekim her sınıf kendi penceresinden pers-pektif sunarak kitlelerin dahil olduğu bu eylemveya siyasi sürece müdahalede bulunur. Hakimsınıfların halk kitlelerin önüne sürdüğü buoyunu önemsiz sayarak devrimci gündemi-mizin dışında göremeyiz. Halk kitlelerini ilgi-lendiren her meselede, devrimci politikaylamüdahil olmak ve karşı-devrimci sınıflarınamaçlarını teşhir edip kitlelere gerçekleri açık-lamak siyasi mücadelenin temel bir muhte-vasıdır. Gerici siyasi süreçlere karşı komünistdevrimci politikanın geliştirilmesi ertelenemezgörevdir. Seçimler süreci, kitlelerin hakim sı-nıflar tarafından yoğun bir şekilde kuşatmaya

aldığı canlı politik atmosferdir. Komünist vedevrimciler hiçbir gerekçeyle kendilerini buatmosferden tecrit edemezler. Bilakis tarihselmisyonlarına uygun olarak geliştirdikleri po-litikalarla, devrimci sınıf cephesinden söz ko-nusu siyasi sürecin öznesi-belirleyen inisiyaatifiolmaya çalışırlar. Seçimler süreci de komünistdevrimci politikanın nüfuz etmesi gerekenkitlesel zeminlerden biridir. Dolayısıyla devrimile karşı-devrimin çatışması tüm keskinliğiyleburada da komünistler tarafından omuzlanmakve temsil edilmek durumundadır. Ama hangitaktikle ve nasıl? Bütün mesele budur.Proleter devrimci bakış açısı, kesinlikle par-lamenterizm ile parlamentodan bir kürsü olarakyararlanma taktiğini bir birinden ayırır. Ko-münist devrimcilerin parlamentodan stratejikbir beklentileri olamaz. Komünist devrimcitavır, parlamenterizmi reddetmekle birlikte,parlamentodan yararlanma taktiğini benimser;parlamento ve seçimlere girmeyi ilkesel olarakreddetmez. Parlamentoyu taktik yönelim esa-sıyla kullanır, stratejik bir araç ya da mücadelebiçimi olarak ele almaz. Parlamento ve hakimsınıflar ile düzenlerinin teşhir edilmesini butaktiğinin esasına oturtur; bu amaçla parla-mentoyu bir araç olarak devrim mücadelesindekullanmayı benimser. Burjuva parlamentosutarihsel olarak miadını doldurmuş olsa dapolitik olarak fonksiyonunu korumaktadır. Yı-ğınlar öyle ya da böyle sandık başına gidip oykullanmakta, şu veya bu düzen partisini des-teklemektedirler. Parlamento (ve seçimler)objektif olarak halk kitlelerini oyalama işlevinisürdürmekte ve onları düzen içinde tutan birfonksiyon olarak rol oynamaktadır. İşte budurum komünist ve devrimcilere parlamen-tonun teşhir edilmesi görevini en etkili yollarlayürütme sorumluluğunu yüklemektedir. Dev-rimci sınıf alternatifinin yükselmesi veya güçolması durumunda halk kitlelerinin bu alter-natifle birleşmesinin zemini güçlüdür.

Komünistler parlamento seçimlerine girerken,bilinçli veya bilinçsiz olarak, asla onu meşru-laştırma, halk kitlelerine umut olarak sunma,halk kitlelerinin arayışlarını parlamento veseçimlere yönlendirme aymazlığına düşemez-ler. Bunun gibi, burjuva parlamenter sisteminmükemmelleştirilmesi veya bu mekanizmanıniçten iyileştirilmesini de hedeflemezler. Bununtersi, kendini inkar ve red demektir. Dolayısıylaparlamento ve seçimler hakkındaki stratejikyaklaşımlarını ve taktik politikalarını da dev-rimci çizgiye bağlı olarak hasıl ederler. Seçimlere girildiğinde buna yön veren fikir;iktidarın bu yolla ele geçirilmesi veya iktidarınzor dışında ele geçirilmesi hayali olamaz-de-ğildir de. Burjuva demokrasisine duyulan güvenve buna inanmak da değildir. Milletvekillerikazanarak parlamentoda çoğunluğu ele geçiripsistemi bu yolla değiştirme, orayı taktik unsurolarak görmekten öteye vaz geçilmez bir araçolarak görme ve oradan düzenin değiştirile-bileceği bilinci değildir. Hatta milletvekili çı-karmaya endeksli veya bu amaca kilitlenmişbir seçim politikamız da olamaz. Milletvekiliçıkarmanın bir sakıncası yoktur ancak, par-lamento veya milletvekillikleri geçici olarakkullanacağımız kürsülerdir. Ana amaç düzeninteşhir edilmesi ve siyasi hedeflerimizin geliş-tirilmesidir. Proleter devrimci yaklaşımın ensağlam fikri, ilkesel olarak hiç bir mücadelebiçimini reddetmemek ve bu bakımdan dadevrimimiz yararına kullanılabilecek olan amailke ve amaçlarımızla uyum içinde olan heraracı devrim çıkarına kullanmaktır. Proleterdevrimci politika bunu asla öteleyemez. So-mutta da burjuvazinin yasal boşluklarındandevrimci örgütlenme ve ajitasyon-propagan-damız yararına istifade etmektir. Komünist ve devrimcilerin siyasi iktidar uğrunamücadelesinde burjuva parlamentosu ve se-çimlerine ilişkin en ileri fikri, onları devriminhizmetinde taktik bir unsur olarak kullan-

maktan ileri geçmez. Somut şartlar gerektir-diğinde taktik bir araç olarak ondan yararlanma,ama somut şartlar tersini işaret ettiğinde iseboykot etme tavrını kullanma, onun taktiköneminden ileri gelir. Bütünlüklü koşullar de-ğerlendirilerek her iki taktikten biri kullanılır.Bu taktiklerin her biri doğru kullanıldığı taktirdeaynı değerde devrimci amaçlarımıza hizmeteder. Birinin az devrimci, ötekinin çok devrimcitaktik olduğu şeklinde bir ayrıma gidilemez.Bu, tamamen somut duruma ve somut durumadenk düşen taktiğin kullanılması yeteneğiyleilgilidir.Bir çıkarsama yaparsak; komünistlerin se-çimlere ilişkin stratejik yaklaşımı ve seçimlerebakış açısı ile seçimleri kullanma doğrultularıbaz alındığında, katılma taktiği ile boykottaktiği arasında özde bir farkı yoktur denebilir.Esasta taktiksel fark vardır. Çünkü, iki taktikpolitikada da değişmeyen temel yaklaşım, yada iki taktikte de geçerli olan ana hedef; se-çimlerin devrimci ajitasyon-propaganda veörgütlenmemiz esasıyla kullanılması ve bu-nunla birlikte parlamento da dahil hakimsınıflar düzeninin teşhir edilmesi amacı içinkullanılmasıdır. Bu seçenek dışında başka sa-iklerle seçimlere katılma veya seçimleri boykotetme tavrı izah edilmediğine göre, iki taktikde özünde aynı kapıya çıkar. Bundan, şu veyabu taktiği benimsemenin bir anlamı yoktursonucu çıkmaz-çıkarılamaz. Her taktik ya dabiçim ille de bir strateji veya öze hitap eder. Bubakımdan taktiğin isabetle seçilmesi ve bellibir stratejiye bağlanması kaçınılmazdır. Dola-yısıyla taktiğin ne olduğu sorusu başlı başınaönem kazanır. Taktik stratejiye tabi olup uyumgöstermek durumunda olduğu gibi, gelişmelerinniteliğiyle beliren somut koşullar taktiğin be-lirlenmesinde etkendirler. Hangi taktiğin-bi-çimin ne için kullanıldığı, hangi stratejiye hizmetettiği, hangi bulgulara dayandığı ve hangi ge-rekçelerle ele alındığı tayin edici ayraçtır. Bubağlamda taktiğin-biçimin ne olduğu önemsizdeğil, önemlidir. Özünde aralarında uçurumlarolmasa da, biçimde-taktikte izlenen hattınstratejiyle yakın münasebeti nedeniyle, taktiğinK ya da B olması es geçilecek mesele değildir.Her süreç bir stratejiyi ihtiva eder ve bu stratejiveya süreç oldukça fazla ve karmaşık biçim-lerle-taktiklerle beslenir. Kısacası, her stra-tejinin bağrında bin bir taktiğin yattığı ve aynızamanda her taktiğin de belli bir stratejidenbeslendiği düşünüldüğünde, taktik politikatespitinin alalede bir şey olmadığı ve taktiğinson derece hayati bir rol olup, izlenecek taktiğinbiri değil de öteki olması gerektiğinin de önemiaçığa çıkar. Taktik stratejiye hizmet eden etkilibir rol olarak devreye girmelidir. Taktik, referansaldığı strateji ve somut koşullara uygun tespitedilip, pratik politika olarak uygulandığındagenel süreçlerin iteneğidir. Bu, taktiğin tespitedilmesinde; stratejik doğrultu ve devrimciduruş ile somut şartların bilimsel bağını kurarakseçicilikle belirlenmesini emreder.Muhtemel yanlış taktikler stratejik hedefleredönük çalışmaları zayıflatır ve hatta stratejiyibaltalar. Hatalı taktik politikaların özelliklesistemlilik veya tutarlılık arzettiği durumda,taktiğin stratejiyi kemirmesi kaçınılmazdır.Strateji siyasetlerle-ve politikalarla can bulduğuiçin, siyesetler sistemli ve genel eğilim olarakyanlış tespit edildiğinde stratejinin giderekdönüştürülmesi ve dolayısıyla da reformist vebenzeri kulvara girilmesi rastlantı olamaktançıkarak mümkün hale gelir. Bu anlamda tak-tiğin doğru tayin edilmesi asla küçümsene-mez.

Önümüzdeki sayı devam edecek

Devrimci politika açısından seçimlere bakış

14-15_Layout 2 3/11/11 1:18 PM Page 1

Page 15: 10-20 Mart 2011

Eylemsizlik Süreci ve “Umut” Dolu Konsensüs İçin “Demokratik” “Seçim” OrtamıGENÇ YORUMf sinan çakıroğlu

2 Haziran seçimleri öncesi, se-çimlere dört elle sarılan, seçimleriumut abidesi olarak değerlendirenkesimler, kendi cephelerinde envaiçeşit taktikler denemektedirler.

Tartışma götürmez bir gerçek vardır ki bu tab-lonun yaratıcıları arasında Türkiye-Kuzey Kür-distan’ın ilerici güçleri de bulunmaktadır. Dostilerici güçler, “mukaddes bir toplum için” “de-mokratik ulus” bağlamında, seçimleri bir çözümolarak ele alıp, hazırlık telaşesine girdiler. Buhazırlığın birden fazla yanı var. Ama biz, sonhafta yaşanılan, ateşkes sürecinin “bitirilmesi”üzerine durmakla yetineceğiz.Hepimizin malumunda olan bir açıklamayla,KCK, hükümetin son zamanlardaki yöneliminiKürtleri tasfiyeye yönelik olduğunu ve butasfiye planının boşa çıkarılması için, 12 Ha-ziran’a kadar sürmesi gereken ateşkesin son-landıracağını beyan etti. Kimi çevrelerce “in-tihar” kimileri açısından “yerinde bir karar”olarak dillendirilen bir tartışma gündemi işgaletmeye başladı. “Yerinde olan kararın” “intihar”boyutuyla ama her şeyden de önce, neyinateşkes neyin “son” olduğunu iğdiş eden birdeğerlendirmede bulunmak boynumuzun borcuoldu. Mademki “yeni” bir süreç yaşanıyor(!),bu sürece devrimci komünistlerin kayıtsız kal-ması beklenemez.Daha önce defalarca yapılan ve son olarak se-çimlere kadar uzatılan ateşkesin mahiyetineilişkin, Kaypakkayacı gelenek olarak görüşlerimizidetaylı bir şekilde ortaya koymuştuk. Ateşkesolarak adlandırılan olgunun, BOP merkezli tasfiyeplanına yedeklenmenin, çokça dillendirilen tas-fiyeciliğin ilerici-devrimci saflardaki uzantısı ol-duğunu anlatmıştık. Ve bu durumunun bir ateş-kesten ziyade tabi olma durumu olduğunu söy-lemiştik. O yüzden kavramları yerinde kullanarak,

“son”a erdirilen ateşkesin niteliğinin ne olduğunuiyi anlamamız gerekir.Ateşkesin niteliğini anladıktan sonra cevap ve-rilmesi gereken başka bir soru vardır; nasıl birsonlandırma? Eğer bu sürecin gerçekten birateşkes olduğunu söylemiyorsak, var olan “ateş-kesin” mantığı ne olabilir? Bu tavır neden“intihar” ve “yerinde bir karar” olabilir? Kısacaşöyle izah etmeye çalışalım;Öcalan’ın ‘Demokratik Toplum Projesi’nde ifa-delendirdiği ‘Demokratik Vatan’ kriterinin top-lumsal ön koşulunun oluşabilmesi için, seçimlere“barış” havasında girilmesi gerektiğini söylemişti.Sonraki gelişmelerde ‘mutabakat’ sağladığınıbelirten Öcalan, “ateşkes” süresinin 12 Haziran’akadar uzatabileceğini dikkat çekmişti. Neticedeöyle de oldu. Ama sınıf mücadelesi bir çizgidenibaret değildi. Kürt ulusal kurtuluş mücade-lesinin devrimci dinamiğini tasfiyeye yöneliksaldırılar derinleşmeye devam etti. KCK da-valarında mahkûmiyetler alındı. Anadilde sa-vunma katiyen tanınmadı. BDP belediye baş-kanlarına cezalar verildi. Tüm bu gelişmeler“ateşkes” denilen olgunun tabi olma durumuolduğunu iyice kanıtlamış oldu. Diğer taraftanise AKP Kürdü projesi alabildiğince ilerledi.Bu koroya bilindik isimler de katılmaya başladı.Şivan Perver, Kemal Burkay şahsında yaşa-nılanlar, “çözüm” yolunda hâkim sınıflarınelini güçlendirdi. Bu durumdan Kürt ulusalhareketinin öznelerinin memnun olması bek-lenilemezdi. Hâkim sınıfların hamlelerini boşaçıkarmak ve de “demokratik vatan” kriterinintoplumsal önkoşulunu yaratmak için, KCK,Mart ayı itibariyle “ateşkese” son vereceğinisöyledi.Yapılan açıklamanın bir yanına dikkat çekmekistiyoruz. “Ateşkes sonlandırılmış ama devrimcisavaşa işaret edilmemişti. Zira KCK; bunun bir

savaş ilanı olmadığını, etkili savunma yapılaraksaldırının gerçekleşmeyeceğinin de altını çizmişti.Askeri bir kavram olan ateşkes, zaten bir ey-lemsizlik süreci olup ama savunmaya yönelikgard alma, güç toplama ve soluklanma döne-midir. Ateşkes süreçlerinde dahi savunma ol-mazsa olmaz bir askeri ilkedir. O yüzden, sal-dırmadan etkili savunma yapma ve buna rağmeneylemsizlik sürecine son verme bir dizi kafakarışıklığına yol açmaktadır. 30 yıldır başarılıbir savaş yürüten Kürt ulusal Kurtuluşununöznelerinin bu kavramları yeterince bilmediğiniiddia etmiyoruz. Aksine birçok noktada kendi-lerinden öğreneceğimiz bir devrimci savaş ge-leneğine sahipler. Söylemek istediğimiz şudur;hakim sınıfların hamlelerini boşa çıkarmak veezilen Kürt halkı üzerinde etki gücünü korumakiçin ‘aba altından sopa’ gösterme siyaseti ‘ey-lemsizlik kararını bozma’ olarak betimlendiril-miştir. Yani mutabıklar arası siyasal hesaplar,kendilerini bu tür zorlamalarla göstermektedir.KCK açıklaması sonrasında, İmralı’ya yol alanavukatlar, yeni haberler ile döndüler. Yeni ha-berler, aslında KCK’nın kararının Öcalan’danbağımsız olmadığını ve koordineli gerçekleştiğinigöstermiştir. Öcalan, görüşmesinde AKP hü-kümetine yönelmiş, CHP’de “olumluluklar” gör-müş ve hala “umutlu” olduğunu söylemişti. Oyüzden eylemsizlik kararının bozulmasını, Martayına kadar askıya alınması gerektiğini, 8 Martve Newroz etkinliklerinde, devletin tavrına göretekrardan değerlendirilmesi gerektiği açıklamalarıarasındaydı (Öcalan’ın son görüşme tutanak-larında “yeni” yol haritasına ilişkin açıklamalardamevcut. Ama yazımızın ekseninden çıkmamakiçin “yeni” yol haritasının irdelenmesini başkasefere bırakacağız). Bu tavrı iyi gören hakimsınıflar, seçim sürecine kaos ortamında gir-memek, ezilen Kürt ulusunun dinamiklerinenüfus edebilmek için harekete geçti. 8 Mart

Kadıköy mitinginde, çiçeklerle bekleyen polisler,burjuva feodal devlet adına, adeta şu mesajıvermekteydi; ‘Aba ve sopa görülmüştür! Dur-mak yok, yola devam’Açıklamalarında ‘kavramsal, kurumsal ve ilkesel’çerçeveyi çizen Öcalan, “Gerillaya özel olarakçağrım, bu süreçte çatışmalara girmekten müm-kün olduğunca kaçınsınlar. Bu süreçte demo-kratik çözüme destek vermelerini bekliyorum”diyerek, hem hakim sınıfların yüreğine su serp-mekte hem de ‘asıl muhatabınız benim’ demenindolaylı yolunu kullanmaktadır. KCK’nın bu tab-lonun dışında hareket edebileceği asla düşü-nülmemelidir. Newroz kutlamalarını sorunsuzgerçekleştirmek için yapılan bu taktik, yapılacakdevasa gövde gösterileriyle, Kürt halkını umut-landıracak ve Kürt milletvekili adaylarının oyununartmasına uygun koşulları hazırlayacaktır. Öca-lan’ın, ‘Demokratik blok halinde girilebilir’, ‘barajıaşabiliriz’ ‘potansiyelimiz bu değil’, ‘ azla yeti-nilmemelidir’ uyarıları, iyi gözlemlenmelidir. Par-lamentoyu tek çözüm yolu olarak gören stra-tejinin taktiksel manevraları, ‘yerinde bir karar’olarak açıklanamaz.Emperyalizmin, sermayenin yeniden yapılan-dırılması birçok yanıyla devam etmektedir.Temel mesele, dost ve ilerici güçlerin izlediği si-yasetin, dünya gericiliğinin yönelimine mesafeliduran, boşa çıkaran ya da yedeklenen bir gü-zergâhta olup olmadığıdır. Komünizm perspektifliDemokratik Halk Devrimi yürüyüşü gerçekleş-tirenlerin izlediği yöntembilim, ne yazık ki, dost-larımızın bu minvalde hareket etmediklerinigöstermektedir. O yüzden sorumluluk ve zo-runluluklarımız dostlarımızı ikna ederek, gericigüçlerle hesaplaşarak, ülke gerçekliğinin acilgörevlerini merkezi görevlerimizi bir an dahiertelemeden ilerlemektir. Bu imkansız değilama kolay da değildir!

1

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ile KocaeliÜniversitesi arasında imzalanan protokollersonucu geçtiğimiz günlerde Kent Kart uygu-lamasına geçildi. Getirilen bu uygulamaya göre otobüslereKent Kart ile binişler zorunlu kılınmış ve bukartlar öğrencilere 10 TL’den sivil halka ise 5TL’den satılmakta. Yine bu uygulama ileotobüs ücretlerine kartlı binişlerde %15 ora-nında zam getirilip, kartsız binişlerde iseöğrenci-sivil fark etmeksizin 2 TL olarakbelirlendi. Üniversitelerin en büyük bileşeni olan öğ-rencilere söz hakkının tanınmadığı ve üstü-ne bizzat öğrencilerin hayatını etkileyen ka-rarları alan üniversite yönetimi, maliyeti ol-dukça ucuz olan fakat 10 TL’den satılankartların dağıtımını, öğrenci bilgi sistemineyerleştirerek, üstlenmiştir. Öğrencilere zamuygulamasını, müjdeli havadislerle “KentKart ile Öğrenci Kartları Birleşti!” şeklindeduyuran üniversite, ticarethane mantığıylahareket ederek, sayısı 70 bine yaklaşan üni-versite öğrencilerinin üzerinden dönecekrantları düşünüyor.Yine aynı üniversite yönetimi bileşenlerigeçtiğimiz sene içerisinde üniversite öğren-cilerinin kimlik bilgilerini yapılan anlaşma-lar sonucu İş Bankasına vermiş, öğrenciler-den habersiz bir şekilde öğrenciler adına İşBankası hesap numaraları açtırılmış ve öğ-renci kimlik kartlarının arkasına banka

kartları yerleştirilmişti. Hatta öğrencilerinbanka kartlarını aktifleştirmeleri için yaptı-rıcı önlemler alınmış ve yemekhanedeki yi-yecekler nakit 4 TL’den, İş Bankası kartlarıile 2 TL’den satılmaya başlanmıştı.“Ulaşımda gereksiz beklemelere son!” rek-lamlarıyla sunulan kartlı sistem uygulamasıile yolculuk sürelerinde hiçbir değişikliğinolmaması, bir buçuk milyonu aşkın nüfusluşehrin belediyesinin milyonlarca liralık rantgetirisini sağlamayı, “nitelikli ulaşım” adı al-

tında yaptığının apaçık belirtisi haline gel-miş durumdadır. Ayrıca kartın uygulamayakonulmasının bir diğer sebebi ise araç sa-hipleri tarafından şoförlerin denetlenmesinisağlamak ve ilköğretim öğrencilerinin dersdevamlılığını(!) kontrol etmek.Emekçi halkın, öğrencilerin, şoförlerin mağ-dur oldukları bu uygulama asıl olarak karla-rına kar katmak isteyen kesimlerin yeniarayışlarının bir sonucu olarak ortaya çıkı-yor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, İl Milli

Eğitim Müdürlüğü ve Kocaeli Üniversitesiarasında imzalanan protokoller sonucu ge-çilen bu uygulamanın mağdurları şoförler veyolcular, birbirlerine düşürülerek, yaşanantepkilerin muhataplarıymış gibi yansıtılma-ya çalışılıyor. Hatta okullardan alınan KentKartların paraları dolum cihazlarından ilkyüklemede alınarak, Kocaeli Üniversitesi veİl Milli Eğitim yönetimleri aklanmaya çalışıl-maktadır.Hak gasplarının yaşamın her alanında de-vam ettiği bu günlerde, Demokratik GençlikHareketi faaliyetçilerinin de “Demokratikhaklarımız için örgütleniyoruz, özgürlüğü-müz için başkaldırıyoruz!” şiarıyla aralarındabulunduğu Kocaeli Üniversitesi Öğrencileri,yaşanılan ulaşım sorununa ilişkin eylem veetkinlikler yapmaya devam ediyor.Pazartesi ve salı günleri üniversite yemek-hanesi ve sınıflarında üniversite öğrencileritarafından yoğun bildiri dağıtımı yapılarak,bu uygulama teşhir edildi. Alınan Kent Kartücretlerinin iade edilmesi, yeni kart alacak-lara bu kartların ücretsiz verilmesi, otobüsseferlerinin arttırılması, zamların geri çekil-mesi ve belediye otobüslerinin ücretsiz ol-ması talepleri ile yürütülen çalışma, önü-müzdeki hafta içi Kocaeli Üniversitesi Umut-tepe Yerleşkesi yemekhane önünde başla-yıp, üniversite otobüs duraklarına kadar ya-pılacak yürüyüş ve basın açıklamaları iledevam edecek.

Üniversiteden, öğrencilere zam müjdesi!10-20 MART 2011 Halkın Günlüğü gençlik haber 15f

14-15_Layout 2 3/11/11 1:18 PM Page 2

Page 16: 10-20 Mart 2011

Halkın Günlüğü 10-20 MART 2011kadın 16

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gü-nü’nde alanlara çıkan kadınlar, “Var-dık, varız, sınıfsız ve sömürüsüz birdünyayı yaratana kadar var olacağız”dediler.

ADANA: Her gün 8 Mart,hergün mücadele!DKH’nin de içinde yer aldığı 8 MartPlatformu 8 Mart programını gerçek-leştirdiği yürüyüşle tamamladı. 8 Martgünü 5 Ocak Meydanı’nda birarayagelen platform İnönü Parkı’na doğrusloganlarla yürüdü. Burada kurumlaradına yapılan açıklamada, 8 Mart’ıntarihsel süreci anlatılarak hakim sı-nıfların bu günün anlam ve önemi açı-sından içini boşaltmak için her türlüuğraşlarının boşuna olduğu ifade edil-di. Öte yandan Adana Devrimci 8 MartPlatformu, Karataş Hapishanesi’ndekikadınlar başta olmak üzere tüm dev-rimci tutsak kadınları, 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günü dolayısıyla se-lamladı.

İSTANBUL: Kadının kurtulu-şu devrimdeİstanbul-Kadıköy’de yapılan 8 Martmitingi hava muhalefetine karşın coş-kulu bir şekilde geçti. Devrimci Demo-kratik kurumların organize ettiği mi-ting, Tepe Nattilus önünden yürüyüşlebaşladı. Kadıköy İskele Meydanı’ndatoplanan kitle adına, Kürtçe ve Türkçeaçıklama yapıldı. Açıklamada, kadınınverdiği mücadelenin tarihsel gelişimive 8 Mart’ın emekçi kadınların müca-delesi ile yaratıldığına dikkat çekile-rek, “Bugün bu alanda bir araya gelenkadınların, işçilerin, emekçilerin mü-cadele tarihinin nefesi burada. Emekçikadınların can mücadelesi ile yaratı-lan o tarihsel günün ateşi ve kadınla-

rın bugüne uzanan mücadele birikimiburada” denildi.

ANKARA: Özgür demokratikkadın için mücadeleyeDevrimci 8 Mart Platformu’nun Anka-ra’da gerçekleştirdiği yürüyüş ile 8Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gü-nü’nün devrimci ruhu selamlandı.DKH, ÇHD Ankara Şube, BDSP, Alınte-ri, Halk Cephesi, Kızıl Hareket, Müca-dele Birliği, Yeni Demokratik Kadın,78’liler Girişimi’nin bileşeni olduğuDevrimci 8 Mart Platformu, Kolej Kav-şağı’nı trafiğe kapatarak yürüyüşebaşladı. 8 Mart’ı yaratan emekçi dev-rimci kadınların resim ve posterleri-nin taşındığı eyleme DKH “Yeni kadınıyaratma iradesiyle özgür demokratikkadın için mücadeleye” şiarlı pankart-la katıldı. Eyemde “Kadınsız devrim,devrimsiz kadın olmaz” vurgusu öneçıktı.

DERSİM: Devrime meşale bi-zim kadınlarımızDersim’de 8 Mart Dünya Emekçi Ka-dınlar Günü yoğun yağışa rağmencoşku ile karşılandı. DKH, DemokratikHaklar Derneği önünde toplanarak

etkinliğin yapılacağı alana yürüdü.Yoğun yağışa rağmen yüzlerce kadın-la alanlara akan DKH taraftarları yü-rüyüş sırasında sık sık “Yaşasın 8Mart”, “8 Mart kızıldır kızıl kalacak”,“Koca vuruyor devlet koruyor” slo-ganları attı. Sanat Sokağı’nda platformbileşenleri DKH, Yeni Demokrat Kadın,Halk Cepheli kadınlar, Emek ve Özgür-lük Cepheli kadınlar buradan sloganlareşliğinde etkinliğin yapılacağı ÖmürDüğün salonuna doğru yürüyüşe geç-ti. Salon etkinliğinde tiyatro gösterimisunulurken, kadınlar daha sonra davulve zurna eşliğinde halaya durdu.

Ovacık: 8 Mart Ovacık’ta kadınlartarafından kitlesel olarak sahiplenil-di.Yoğun kar yağışı nedeniyle köyler-den katılım olmazken Ovacık mer-kezde oturan kadınların yapılan et-kinliğe ilgisi büyüktü. Demokratik Ka-dın Hareketi’nin de bileşeni olduğuOvacık Demokrasi Platformu tarafın-dan organize edilen etkinlikte tiyatrogösterimi sunularak şiir dinetisi veril-di.

MALATYA: Jin Jiyan AzadiDKH’nin de bileşeni olduğu MalatyaDemokratik Kadın Platformu tarafın-

Her alandaki erkek egemen anlayı-şın yıkılması için iktidar perspekti-fiyle kadın örgütlenmelerini yara-tarak mücadele edelim.

‘Kadının yaratıcı gücünü açığa çıkarmalıyız’Maoist Komünist Partisi Merkez Komitesi-Si-yasi Bürosu tarafından kaleme alınan açıkla-mada ataerkil erkek egemen iktidarlarda, özelmülkiyetin bütün biçimlerinde, saldırı ve sa-vaşlarda, ideolojik ve psikolojik kuşatmada ençok etkilenenin kadınlar olduğu dile getirildi.Sömürü ve zulüm politikaları karşısında halk-ların örgütsüz ve doğru devrimci-komünistönderliklerden yoksun oluşu ile kitlelerin özelmülkiyet dünyası içerisinde farklı arayışlaragirmesine sebep olduğunun ifade edildiği açık-lamada, “Tam da bu noktada hem dünya düzle-minde hem de Türkiye-Kuzey Kürdistan’daideolojik ve politik olarak okun sivri ucunu uz-laşmacı tasfiyeci reformizme yöneltmek zo-runluluğu kendini açığa vurmaktadır. Aynıdüzlemden özde farklı olmayan komünist vedevrimci saflardaki erkek egemen anlayış dane yazık ki geçmişten bu yana içimizde önemlioranda sirayet etmektedir. Bu gerçeklik üze-rinden ezilen ve sömürülen kitleler içerisindekadının yaratıcı gücünü açığa çıkarmak için ta-rihin ve toplumların tüm süreçlerini doğru vebilimsel bir şekilde muhasebe ederek bugünküzayıflıklarımızın temellerini ortaya koymamızgerekmektedir.” denildi.

‘Kadın örgütlenmelerini yaratarak mücadele edelim’Meşru ve demokratik zeminde kadın mücade-lelerinin önemsenmesi gerektiğine dikkat çeki-len açıklamada, şu ifadelere yer verildi; “Bununiçin toplumdaki erkek egemen anlayışta dahilbütün zulüm ve sömürü iktidarların yıkılmasıiçin iktidar perspektifiyle kadın örgütlenmeleri-ni yaratarak mücadele edelim. Bu bilinçle tarihten gelip tarih yaratarak günü-müze kadar kadın direnişi ve mücadelesini zen-gin deneyim ve tecrübelerle bizlere bırakan bü-tün emekçi, ilerici, yurtsever, devrimci ve ko-münist kadınları ve 8 Mart’ı, sınıf kardeşliği vekomünist duygularımızla selamlıyoruz.Başta kendisi olmak üzere tüm insanlığın ka-derlerini ellerine almak üzere kadınlar örgüt-lenmeli, savaşmalı ve kazanmalıdır. Özel mül-kiyet dünyasının bencil ve yoz, ataerkil ve bi-reyci kültürü üzerinden yükselerek kadınlarınüzerine Ağrı Dağı gibi çökerek hükmünü sür-düren cinsel, sınıfsal, ulusal ve her türlü sömü-rü ve zulüm düzenine karşı her gün ve her ansel olup birleşerek özgürlük ırmağı gibi çağla-yalım. Her alandaki erkek egemen anlayışın yı-kılması için iktidar perspektifiyle kadın örgüt-lenmelerini yaratarak mücadele edelim!”

MKP’den 8 Martçağrısı: Komünizmekadar savaşalım

Sınıfsız bir dünya Kadınlar, 8 Dünya EmekçiKadınlar Günü eylemle-rinde devrimci mücadele-de ölümsüzleşen kadınla-rın resimlerini taşıyarak, 8Mart’ın örgütlülük çağrısıolduğunu haykırdılar.

Köln: Avrupa Demokratik Kadın Hare-keti (Köln), Kadın Kurtuluş Hareketi,Sosyalist Kadınlar Birliği, Frauenver-band Courage ve MLPD (Köln) ortaketkinlikle 8 Mart’ı coşkuyla karşıladı.8 Mart’ın 100. yılı olması vesilesiylebirlikte olmanın ve mücadeleye de-vam etmenin coşkusunu yaşayan ka-dınlar ortak sloganlarla kavgada biz

de varız dediler. Duisburg: Duisburg’ta da 8 Mart diğerillerde olduğu gibi coşkuyla karşılandı.ADKH, KKH, Frauenverband Courage,MLPD-Duisburg, REBELL’in ortak dü-zenledigi miting saat 16.00’da DünyaKadın Konferansı’nın selamlanmasıy-la başladı. Daha sonra kadınlar yürü-yüş yapmak üzere kortejler oluştur-

Kavgadabiz devarız

Avrupa’da kadınlar 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gü-nünü coşkuyla karşıladılar. Alana çıkan kadınlar, kav-gada biz de varız dediler.

16-17_Layout 2 3/11/11 11:55 AM Page 1

Page 17: 10-20 Mart 2011

dan coşkuyla karşılandı. SES Şube Binası’nınönünde başlayan yürüyüş boyunca sık sık “JinJiyan Azadi”, “8 Mart kızıldır, kızıl kalacak”, “Cin-sel, ulusal, sınıfsal sömürüye son” sloganları atıl-dı. Merkeze gelindiğinde kadınlar adına yapılanaçklamada örgütlü mücadelenin önemine dikkatçekildi.

AMED: Kadınlar kendini ve toplumuözgürleştirecekDiyarbakır İstasyon Meydanı’nda düzenlenen vebinlerce kadının katıldığı 8 Mart mitingi Urfaka-pı’dan meydana kadar yapılan yürüyüşün ardın-dan başladı. Mitingde davul ve zurnalar eşliğindehalaya duran kadınlar, Kürtçe sloganlar ataraksorunlarını dile getirdi.Mitingde kitleye seslenen DEP eski MilletvekiliLeyla Zana konuşmasını Kürtçe yaptı. 8 Mart’ın“Dünya kadınlar direniş günü” olduğunu belirtenZana, “Ancak günümüzde 8 Mart ‘Kürt kadınlardireniş gününe dönüştü” dedi. “Özgür yarınlaryakındır” diyen Zana, kadınların sadece kadınlarıdeğil tüm toplumu özgür kılacağını söyledi.

ANTALYA: 8 Mart kızıldır kızıl kala-cakDHF ve Halk Cephesi 8 Mart günü ortak bir et-kinlikle, “8 Mart kızıldır kızıl kaacak” şiarını hay-kırdı. 8 Mart günü Eğitim-Sen binası önünde biraraya gelen kitle Kale Kapsı Aspendos heykelinin

önüne doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş sırasında“Kadın olmadan devrim olmaz, devrim olmadankadın kurtulmaz”, “8 Mart kızıldır kızıl kalacak”sloganları atıldı.

İZMİR: Özgür kadın örgütlü kadındırDKH, Alınteri, BDSP, Devrimci Hareket, Halk Cep-heli kadınlar ve Yeni Demokrat Kadın tarafındanörgütlenen meşaleli yürüyüşle 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günü İzmir’de kutlandı. GümrükTelekom önünde bir araya gelen devrimci ku-rumlar “Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye karşıkadın erkek birlikte mücadeleye!” yazılı pankartaçtılar. Gümrük Telekom önünden eski Sümer-bank önüne yapılan yürüyüşün ardından Kürtçeve Türkçe açıklama yapıldı. Açıklamada kadın-ların özgün sorunlarına değinilerek mücadeleyiyükseltme çağrısı yapıldı.

KOCAELİ: Başaracak gücümüz var8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıylasaat 18.00’da Kocaeli Merkez Bankası önündenİnsan Hakları Parkı’na meşaleli yürüyüş düzen-lendi. Yürüyüş sonrası İnsan Hakları Parkı’ndabasın açıklaması okundu. Açıklamada “Biz ka-dınlar bize reva görülen şiddeti, eşitsiz ve insanonuruna yaraşmayan uygulamaları kabul etmi-yoruz. Ataerkilliğe, kapitalist sömürüye, eşitsizli-ğe, milliyetçiliğe ve savaşlara karşı çıkıyoruz. Ba-rış içinde eşit ve özgürce yaşamak istiyoruz, ör-gütlenirsek bunu başaracak gücümüz olduğunubiliyoruz!” sözleri ile son buldu.

EDİRNE: Kavganın yarısıyızTahmis Meydanı’nda bir araya gelen DKH, EkimGençliği ve Demokratik Özgür Kadın Hareketi biryürüyüş gerçekleştirdi. Tahmis Meydanı’ndanbaşlayan yürüyüş Saraçlar Caddesi’nin girişindesonlandırıldı. Kurumlar adına yapılan açıklama-da “Yıllardır işçi ve emekçi kadınlar işçi sınıfınınve ulusal mücadelenin birçok hakkını kazanmakiçin yaşamın yarısı oldukları gibi kavganın da ya-rısı olmuşlardır.” ifadeleri kullanıldı.

ÇANAKKALE: Çanakkale’de kötü hava şart-larına rağmen Bankalar Caddesi’nde bir arayagelen DKH, BDP, Çanakkale Gençlik Derneği Giri-şimi, ESP-SKM, EMEP, EDP, YDG-Kadın Komis-yonu “Özgür Kadın Örgütlü Kadındır, Yaşasın 8Mart Emekçi Kadınlar Günü” yazılı pankart aça-rak yürüyüşe geçti. DKH “Ya Kölelik Ya Özgür-lük... Kölelik Düzenine Karşı Emekçi KadınlarınMücadelesini Yükseltelim” pankartı açtı. Eylem-de sık sık “Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yene-mez”, “Önderimiz İbrahim, İbrahim Kaypakkaya”, “8 Mart kızıldır kızıl kalacak”, “Cinsel, ulusal, sı-nıfsal sömürüye son” sloganları atıldı.

yaratacağız adın cephesinde bir yıl içinde çok şeyler yaşandı. Köylükadınların HES’lere karşı mücadelesi, TEKEL işçisinin yargıaldatmacasında işinden olanlar, Torba Yasası eylemindekafatası gaz bombasıyla kırılan Serap Turan, özgürlükmücadelesinde beli kırılan Kürt milletvekilleri, demokratikhaklar mücadelesinde tutuklanan devrimci kadınlar.

Karelere takılan birkaç görüntü imajlardan silinmeyecek şekilde yeredindi. Berfo ninenin işkenceyle katledilen oğluna ısrarla sahip çıkışı,Haseki Hastanesi’nde Türkçe bilmediği için tedavi edilmeyen 70yaşındaki Ferzi Melek Turanlı’nın Zilan katliamıyla başlayan yaşamhikayesinde, köyüne dönmek istediğinde devletin kamulaştırıp, Afganlılarıyerleştirdiği ve kendilerinin ise boşaltılan Ermeni köyüne yerleştirilmesi,12 yaşındaki çocuğu pazarlayan iki kadın ve cinsellik arzularını düşü-rülmüşlüğün en alt sınırında ‘işkenceye sıfır tolerans’la yaşayanemniyet güçlerinden okul idarecilerine kadar sistematik alçaklarınparası oranında, insanı, kadını, doğayı kirletebilmenin sınırsızlığı…8 Mart günlerinde ayrımcılık yapan ve şiddet uygulayan “alçaktır” diyeaçıklama yapıp, kadınlara her gün faşist saldırılarla yönelen ağalar-patronlar, kadın istihdamının düşük olduğunu söyleyen patroniçeler,cinsel, ulusal ve sınıfsal sömürüdeki alçaklığı sürdürüyorlar.Kadın haklarını savunurmuş gibi her gün demeçler yağdıranlar, cinseltaciz ve tecavüzleri kamu görevlilerin 12 yaşındaki bir çocuğa iki yılboyunca yaptıklarını “bağımsız yargı” ile temizlediklerinden, vicdanıak siyasetçiler, kadın milletvekili sayısını arttırarak 12 Haziran’dasandığı garantilemektedirler. İşte bütün bu gerçekleri cinsiyeti, kimliğive yaşamda adı olmayan emekçi kadınlar üzerinden yaparak, ‘kader’lerineterk edilmiş insanları, çeyiz sandığından oy sandığına gömenleralçaklığın daniskasını yapıyorlar.Tarih boyunca hakim sınıfların kutsal gösterdikleri aile, özel mülkiyetinve kadın üzerinde cinsel baskının sistematik olarak uygulandığı, sınıfsalsömürünün en merkezi yeridir. Yarı-feodal sistemin bütün gerici de-ğerlerin hedefinde en pervasızca sömürüye uğrayan, aşağılanan, horgörülen, taciz ve tecavüzle “en sevdiği erkek”ler (koca, baba, kardeş,baba-devlet) tarafından, ortaçağ çağrışımındaki vahşeti andırarakyaşam hakkı elinden alınmaktadır. Burun, kulak, el, ayak ve boğazkesmeye kadar varan “sevgi işkence”leri, diri diri ateşe atıp yakmalarıeskinin, gericiliğin ve çürümüşlüğün yeni temsilcileri işbaşındadırlar.Cennet anaların ayağının altındadır diyerek “ayakları ıslanmasın” diyeöldükleri bilirkişi raporuyla yargıda karara bağlanan ve ölen işçikadınların Pameks patronundan 110 ile 190 bin “kan parası” alaraksevdiklerinin ölümüne razı oldukları ve vicdan, din maskesi kullananegemenlerin de baskısından kurtulamamaktadır kadın.Genelde istatistiklere göz attığımızda görüntüsel bir adı olmaklabirlikte, aslında kadının adı yok yaşamda. 21. yüzyılın kadını fikirselanlamda yaşamın farkında, ama köleci toplumdaki yaşam koşullarındakikadından farksız. Kapıyı aralayarak gelen bu katliamlar artık sıradan karı-koca kavgasınaindirgenmiş ve neo-liberal politikaların getirdiği yaşam koşulları Türkdevletinin bir dönem uyguladığı tüm işkence yöntemlerini en yakınındakisevdiğine uygulamaktadır. Son iki yılda kadına yönelik baskı, şiddet,işkence ve ölümler Diyarbakır zindanlarını çağrıştırıyor. Dayaklabaşlayan ve ölümle biten bedel neyi karşılıyor o da bilinmiyor. Güpe-gündüz boğazı kesilen devletin kadın öğretmeni, kurşunlanarak, bı-çaklanarak, pencereden atılarak yaşanan ölüm şekilleri, 12 Mart, 12Eylül’ü aratmayacak derecedeki işkencelerden direnerek hayatlarındanolan kadın portreleri…Kadına yönelik baskı ve işkenceler karşı cinsi tarafından en üst boyutataşınırken, hakim sınıflar da ezilen işçinin, köylünün, kadının, gençliğin,örgütlü bir halk olarak mücadele yürütmesinden yana saf tutanlarınüzerine karabasan gibi operasyon üstüne operasyonlarını devamettiriyor. Sanal dünyanın sanal senaryolarıyla sayfalar dolusu düzmecepolis fezlekeleri ve iddianamelerle insanları kitlesel tutuklatabiliyorlar.Tıpkı Brezilya, Arjantin dizileriyle 12 Eylül’ün işkencelerinin unutturulmasıihtiyacı gibi. Ülkenin işkence mağdurlarının televizyon başlarındafutbol başta olmak üzere, diğer felek çarklarına kapılan çıplak kızlar,pop yıldızlar, ışıklı stüdyolar ve sporseverler yaratılması misali. 8 Mart hikayeleri de böylece toplumun sanallaşmasıyla farkında bileolmadan şovenist, ırkçı, cinsiyetçi bir tabuyla direk egemen sınıflarıniçini boşaltma hamlesiyle karşı karşıya. 8 Mart 2011 Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, direnerek eşit işe eşitücret yüzyıllık taleplerini haykıran 129 işçi-emekçi kadının yaşamnefesi olacağız. Halk düşmanı diktatörlerin siyasi iktidarlarını yerindenedeceğiz ki; kitlesel tutsak edilen bedenleri özgürleştirelim. Kölelikzincirlerimizi parçalayıp özgür dünyaya yelken açacağız ki, teslim alı-namamış devrimci-komünist iradeyle devrimci savaşı sürdürelim.Sömürücü efendilerin ezilen emekçi kitlelere bahşettikleri kölelikzincirleri, proleter enternasyonalist bilinçle parça parça kırılacaktır.Direnen halklar eninde sonunda kazanacaktır. Şimdi devrimi omuzlamakiçin fotoğraf karelerinde G-20’lerin baş sömürücü katillerin dişlerinigöstererek verdikleri pozları, parçalama kararlığıyla 129 dokuma işçisikadının yüzyıllardır silinemeyen tarihsel, sınıfsal, ulusal ve cinsel sö-mürüye karşı direnişlerini kuşanan emekçi, Maoist komünist kadınıniradesiyle yeryüzünü aşkın yüzü kılmaya. Demirci Kawalarla omuzomuza özgür dünyayı yaratmaya...

rojda demir

ZİNCİRLERİ KIRMA ÇAĞRISIDIR 8 MART

ÖNCÜ KADIN

K

17kadın

du. Yürüyüşe geçen kitle oldukça coşkuluydu.Eylemde halaylar çekildi, hepbir ağızdan marş-lar okundu. ADKH’nın kortejinde sürekli “8Mart kızıldır kızıl kalacak”, “Yaşasın 8 Mart” ,“Yaşasın enternasyonal dayanışma” sloganlarıatıldı.Hamburg: Hamburg’da 8 Mart yürüyüşüneyaklaşık 300 kişi katıldı. Avrupa DemokratikKadın Hareketi, Kadının Kurtuluşu Hareketi,Sosyalist Kadınlar Birliği, Nujiyan Kürt KadınMerkezi, Frauenverband Courage, Peru KadınKomitesi, MLPD- Hamburg, İtalyan Kadın Gru-bu, Die Linke ve Şehrazat Transkültürel KadınMerkezi’nin ortak düzenlediği yürüyüşle 8mart coşkuyla karşılandı.

Frankfurt: ADKH, KKH, SKB, Bir-Kar ve demo-kratik kitle örgütleri ortak bir yürüyüş düzen-ledi. Yürüyüş öncesi sahne etkinliğinde ku-rumların ortak açıklaması okundu.Yaklaşık200 kişinin katıldığı yürüyüş oldukça canlı geç-ti. Yürüyüşte kadınlar sorunlarını dile getirenortak sloganlar attı. Hannover: 8 Mart‘ta kadın örgütleri ve politikkurumlar Hannover sokaklarında eylemdeydi.Hannover kentinde bulunan kadın örgütleri vesiyasi kurumların oluşturduğu 8 Mart İnisiyatifitarafından 8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü’nde yürüyüş düzenlendi. Eylemde çekilenhalaylar ve söylenen marşlarla kadınlar coşku-lu anlar yaşadı.

16-17_Layout 2 3/11/11 11:55 AM Page 2

Page 18: 10-20 Mart 2011

Halkın Günlüğü 10-20 MART 2011dünya analiz18

ünyanın fırtına merkezleriolan üçüncü dünya ülkelerin-deki kıpırdanış, emperyalisthaydutlara korku salarken,kitlelerin yıkıcı gücünü açığaçıkarmaktadır. Herhangi bir

bölgede gelişen ve iktidara ve onun zorgücüne karşı girişilen alt etme hali ilericibir nitelik taşımakla birlikte, haklı bir ze-mine yaslanmaktadır. Dünyanın kırlarındayaşanan son gelişmeler uyuyan devin yı-kıcı gücünün kıvılcımlarıdır. Daha önceki yazılarımızda bu gelişmeleredair yazılan çeşitli yazılar, öz itibariyle buhareketlerin, haklı zeminine işaret eder-ken niteliğini de belli hatları ile ortayakoymaktaydı. Bu hareketlere yaptığımızatıflar onun ilerici, haklı zeminine ışık tu-tarken, ancak gelişim seyri ve hedeflerinoktasında da geleceği duruma da işaretetmekteydi. Gelişen halk ayaklanmalarının (veyahutisyanlarının), niteliği ve zemini doğru tah-lil edilmediğinde bu hareketleri doğru ta-nımlayamayız ve yüklediğimiz misyondadurumu abartan bir beklenti hali yaratır.Gelişmeleri kısaca özetleyerek ve yaptığı-mız tahlillere dair açıklık getirmeye çalı-şalım.Öncelikli olarak belirtmek gerekirse bugelişmeler son 3-5 ay ya da bir yılın ortayaçıkarmış olduğu öfke seli değildir. Her biribulunduğu ülke içerisinde en az 25 yılınıdoldurmuş iktidarlara karşı adım adım ge-lişen ve bir patlamaya neden olan gelişme-lerdir. Bu anlamıyla kendi öncüllerine yas-lanarak bulundukları dönemin tarihsel ge-lişimi içerisinde ortaya çıkan, sosyal ya-şam koşullarına itirazı barındıran, bundankaynaklı da (isterse emperyalizmin güdü-

münde olsun) mevcut iktidar yapısına yö-nelmiş bir isyan dalgasıdır. Buradan bu ha-reketlerin rejim karşıtı ve özel mülkiyetdünyasını hedef alan pratikleridir sonucuçıkarılamaz.Tunus’la başlayıp, Mısır, Cezayir, Libya, Ye-men, Bahreyn gibi Ortadoğu ve Afrika ül-kelerine yayılan bu dalga, kitlelerin, sosyalve ekonomik yaşam koşullarına bir itirazınürünü olmakla birlikte toplu bir altüst oluşve mülkiyet ilişkilerinde köklü bir değişimiçermez, içermemiştir. Bu tespite varmaksonuçtan hareketle değil, isyana nedenolan sosyal, siyasal ve ekonomik olgularıngerçek niteliğini ve hedefleri noktasındaönderlik etkisinin tayin edici rolü olduğunusöylemek yanlış bir tespit değil, bilakisisabetli bir tanımlamadır. Bu tanım buradaisyan eden kitlelerin, haklı ve ilerici yönü-nü küçümseme anlamı taşımaz. Ortak birtalep ekseninde bir araya gelmiş ve iktida-ra karşı yönelmiş halk kitlelerinin haklı ta-leplerini desteklemek, onlarla birlikte ha-reket etmek ve aynı saflarda buluşmak,demokratlığın, devrimciliğin ve hatta ko-münist olmanın olmazsa olmazıdır. Dola-yısıyla Afrika ve Ortadoğu’da ayağa kalk-mış halkların direnişini, isyanını ve yıkıcıgücünü selamlamak, bu öfke selini des-teklemek görevdir. Ancak bu görev bu ge-lişmelerin niteliğini ve evrileceği yeri tespitetme durumunu engellemez. Bu hareket-lerin niteliğini açığa çıkarmak beklentilerive geleceği evreyi iyi tanımlamamızı sağ-lar.

Önderlik tayin edicidirÖnderlikten (elbette burada bahsettiğimizkomünist bir önderliktir) yoksun olmalarıbu isyanları haksız kılmaz. Sadece tayinedici eksikliğin varlığını ortaya koymak

olur. Bugün bu halk isyanlarının temel sı-kıntısı, tayin edici eksikliği önderlik soru-nudur. Ve sonuç itibariyle de yani burjuvaiktidar yaratmanın ötesine geçmez. Elbet-te devrim kitlelerin eseri olacaktır. Kitlele-rin yıkıcı gücünü arkasına alamayan orayayaslanmayan bir kalkışma yeni burjuvadiktatörlüklerin doğmasına neden olur an-cak kitlelerin çıkarlarını temsil eden birdevrim olmaz. Bu durum tersi için ifadeedecek olursak, doğru sınıfsal önderliğesahip olmayan kitle hareketleri de yeniburjuva iktidarların yaratılmasına nedenolur. Kitlelerin çıkarlarını garanti altınaalan bir devrim doğurmaz. Bu beklentiabartılı ve gerçekliğin ötesindedir. Kuşku-suz yaşam koşulları eskisinden daha kötüolmayacaktır. Hatta birçok talep yeni ikti-darlarda yaratılan panik havasından kay-naklı direk kabul görecektir. Ve göreli birdüzelme yaşanacağı ortadadır. Ancakbundan ötesine geçmeyecektir.Dolayısıyla bu hareketlere dair gerek köşeyazılarında gerekse konu üzerine yazılananaliz yazılarında ve çeşitli makalelerdevurgulamaya çalıştığımız temel meselebundan ibarettir. Haddinden fazla manalaryükleyerek bir devrim beklentisinde ol-madığımızı bu vesileyle bir kez daha vur-gulayalım. İlerici muhtevalar taşıyan buhareketler, orada bulunan ve burjuva dev-let aygıtının yeniden inşaasını sağlayacakgüçler tarafından hızla kendi potasınadoğru akıtılmakta ve bu grupları iktidarayerleştirmektedir. Bekleyip görmeye ge-rek yok. Kitleler somut talepler üzerindenhareket edeceklerdir (ki bu vaadler şimdi-den bu ülkelerde bulunan gerici güçler ta-rafından dillendirilmeye başlandığı ortada)ve bu vaadlere karşı destek içerisinde ola-caklardır. Ancak bazı siyasi çevreler ve

bazı entellektüel yazarların, bu gelişmelerekendi gerçekliğinin ötesinde abartılı biranlam yüklemesi tam da işaret ettiğimizdurumun yansımasıdır. Halkın isyan etme, ayaklanma ve kendi ik-tidarlarına karşı savaşma hakkı kimsenintasarrufunda ya da tekelinde değildir.Haklıdır, çünkü halkın bu diktatörlere kar-şı giriştikleri çatışma, demokrasi ve öz-gürlük taleplerinin yansımasıdır. Bu, klik-ler arası çatışmanın veya emperyalistoyunların sonucu da olsa son halkın talep-leri üzerinden bir yansıma bulmaktadır.Ancak nevarki bu hareketlerin geleceğiyeri yine aynı iktidar aygıtının başka klik-ler ya da gruplar tarafından inşası ile bite-cektir. Eskiye göre bir ilerlemeden bahse-dilse de, bir devrim beklentisi rüyanın et-kisinde kalan popülist bir yaklaşımdır. Zira bu hareketler sınıf önderliğinin somuttalepleri ile kendi kurumsal aygıtlarını ya-ratan bir nitelikte değildir. Mevcut devletaygıtı içerisinde var olan iktidar aygıtlarınayeni uşak iktidarlar gelecektir. Kitlelerinaçığa çıkan yıkıcı gücü yeni burjuva klikle-rin önderliğinde devlet aygıtının yenidenyapılandırılmasından öte bir gerçekliğesahip değildir. Entellektüel yazarların ifadeettikleri gibi mülkiyet dünyasında köklübir değişimin ve burjuva devlet aygıtınınköklü olarak değiştirilmesini içeren bir ge-lişim söz konusu değildir. Bu haliyle de buhareketlerde ortaya koyduğumuz ilericiyönleri, niteliği ve evrileceği noktaya dairifade ettiklerimiz görünen somut gerçekli-ğin tanıtlanmasıdır. Görünen durum bunuişaret etmektedir. Yapılan eleştirilerde ifa-de edilen olumsuzlama tavrının neden ol-duğu somut söylemler ve bunlar etrafındaşekillenen mevcut gerçeklik, özetlemeyeçalıştığımız gibidir.

Ortadoğu üzerine❶Ortadoğu ve Afrika’da gelişen halk isyanları, kitlele-rin birikmiş öfkesini yansıtırken, bir devrim doğuyoryaklaşımı abartılı ve yersiz bir bekleyiştir.

D

18-19_Layout 2 3/11/11 3:19 PM Page 1

Page 19: 10-20 Mart 2011

Adına ağıtlar yakılan YemenEKSEN

10-20 MART 2011 Halkın Günlüğü dünya haber 19

f

f

ahmet hacalişi k.

Daha önce 28 Ocak tarihinde sendikalplatform, DKÖ ve siyasi partiler tarafın-dan düzenlenen “Toplumsal Varoluş Mi-tingi” çeşitli tartışmalar yaratmış, Türkdevletinin tepkisine neden olmuş ve baş-bakan da “beslemeler” tabiriyle halka ha-karet etmişti. Yine aynı bileşen tarafından birincisinindevamı olarak 2 Mart’ta organize edilenmiting öncesi, demokratik kurumlarasaldırılar düzenlenmiş, faşist gruplar pro-vakatif eylemler yapmış, Afrika gazetesi-ne silahlı saldırıda bulunulmuştu.İkincisi düzenlenen “Toplumsal VaroluşMitingi” provakasyon ve engelleme çaba-larına rağmen kitlesel bir katılımla ger-çekleştirildi. Lefkoşa İnönü Meydanı’ndacoşkulu bir şekilde başlayan mitinge sen-dikalar, siyasi partiler, DKÖ’ler, Liseli, Üni-versiteli öğrenciler ve halkın bütün ke-simleri yoğun ilgi gösterdi. TC Hükümeti-nin dayatmalarına ve onun kuklası olanUBP (Ulusal Birlik Partisi) hükümetinekarşı tepkilerin dillendirildiği mitingde,devletin ekonomik paketlerine de restçekildi.Kendi kendini yönetme talebinin öne çık-tığı mitingde taşınan pankart ve atılansloganlarla tepkilerini dile getiren Kıbrıs-lılar, “kimse bizi yoksayamaz” dedi. Türk

devletinin Kıbrıs’dan elini çekmesini iste-yen Kıbrıslılar, bizleri besleme diye nite-lendirenler, beş verip on almaktadır. Bizkendimizi yönetiriz, size ihtiyacımız yokdediler. Günler öncesinden, katılımı engellemek

için korku senaryoları oluşturulan veprovakasyon yapılacağı, bomba patlaya-cağı, karşıt görüşlerin, TC yanlılarının ala-nı zapt edeceği şeklinde yalan bilgiler ya-yılmasına rağmen kitlesel ve coşkulubaşlayan miting, aynı coşku ile sona erdi.

00 yıl boyunca Osmanlı içinbataklık olan ve ağıtlar yakılanUsame Bin Ladin’in anayurduYemen’de isyan ateşi yayılıyor.Dikkatlerin Kuzey Afrika’ya yö-

neldiği Arap coğrafyasında, ülkeyi 30 yıldıryöneten Ali Abdullah Salih’in tahtı sallanıyor.Dikkat çekici olan ise ABD elebaşılığındakiemperyalizmin diğer Arap ülkelerindeki de-ğişim rüzgarlarına destek verip otoriter-totaliter rejimlere karşı muhalif güçleri des-teklerken konu Yemen olduğunda sus-pusolması. Halk defol Salih diye bağırırken Was-hington “Aman göstericilere şiddet uygula-mayın” demekten öteye gidemiyor.Yemen 1539’dan itibaren yaklaşık 400 yılboyunca Osmanlı sömürgesi olarak kaldı.1839’da Aden’i işgal eden İngilizler önce Gü-ney Yemen’i sömürgeleştirdi.1918’de de Os-manlının 1.paylaşım savaşı yenilgisi sonrasıKuzeye el koydu. 1. paylaşım savaşındaçökmekte olan imparatorluk 4 cephedebirden savaşırken bölgede petrolü keşfedenİngilizlerin gelecekte Suudi Arabistan’ı kuracakSuud ailesinin başını çektiği Vahabi aşiretleridesteklemesiyle birlikte Yemen’de çıkanisyan Osmanlı devletine 5. cepheyi açtırdı.130 bin asker Yemen çöllerinde kayboldu.Bölge 1960’larda ilerici ve gerici güçler ara-sındaki iç savaş sonucu ikiye ayrıldı. KuzeyYemen’de 1962’de “Yemen Arap Cumhuriyeti”

kuruldu. Güney Yemen ise 1963’te başlayanişgal karşıtı gerilla hareketlerinin etkisiyle1967’de İngiltere’den bağımsızlığını ilanetti.1970’de SSCB, Mısır, Irak’ın desteğiyleGüney Yemen’de Arap dünyasının ilk sosyalistdevleti olan Marksist-Leninist çizgideki “Ye-men Demokratik Halk Cumhuriyeti” kuruldu.Kuzey Yemen’in, güneydeki petrol kaynak-larına ulaşmaya yönelik baskısı, güneydeparti içindeki anlaşmazlıklar ve SovyetlerBirliğinin dağılması sonucu şiddetlenen eko-nomik kriz, Güney Yemen’i kuzey ile birleş-meye mecbur etti. İki Yemen 1990’da birleşsede bu birleşme sorunları daha da artırdı.Yeniden başlayan iç savaş sonunda KuzeyYemen bütün Yemen’i yönetimi altına aldı.1978-1990 yılları arasında Kuzey Yemen’inDevlet Başkanı olan Ali Abdullah Salih bir-leşmenin üzerinden geçen 20 yılda iktidarınıkorudu. Yaklaşık 24 milyon nüfusa sahipülkede, Müslümanların yüzde 60’ını Sünniler,yüzse 40’ını ise Şiiliğin Zeydi mezhebi men-supları oluşturur. Salih kendisi de Zeydi ol-masına rağmen ülkenin kuzeyinde yaşayanve Sünniler tarafından baskı uygulandığıiçin isyan eden Zeydilere karşı bugün ABDve Suudi Arabistan ile işbirliği yapıyor. SuudiArabistan da tüm Ortadoğu’daki muhalefetgruplarına olduğu gibi, önce Güney Ye-men’deki komünistlere, sonra da Zeydilerekarşı Vahabizmi ülkede yaymaya çalışıyor.

11 Eylül saldırılarının ardından “terörle savaş”söylemiyle önce Afganistan daha sonra daIrak’ı işgal eden ABD, bu defa gözünü ElKaide’nin yeni sığınağı olarak nitelendirdiğiArap Yarımadasının en yoksul ve adı sa-vaşlarla anılan ülkesi Yemen’e dikmiş du-rumda. ABD’nin bölgeye yönelik ilgisi de yenideğil. Afrika boynuzu’nda etkinliğini artırmayaçalışan Washington, Arabistan Yarımadası’nıgüneyden çevreleyen Somali’ye1993’de BMşemsiyesi altında müdahale etmiş ancakkayıplar artmaya başlayınca 1995’de çekilmekzorunda kalmıştı. ABD şimdi bir kez dahaYemen’de artan askeri varlığı ile operas-yonlara katılıyor. Ülkenin kuzeyindeki Şii is-yanı, ülkedeki etkisini korumak isteyen veABD’nin desteğiyle bölgede Vahabiliği yay-maya çalışan Suudi Arabistan ile Zeydileri(Husileri) destekleyen İran’ı da karşı karşıyagetirdi. Böylece Irak işgali sonrasında bölgedeŞii-Sünni dengelerinin değişmesi sonucu et-kisini artıran İran ile ABD destekli Arapülkeleri arasındaki rekabet Yemen’e de ta-şınmış oldu. Iran ve Suudi Arabistan’ın karşıkarşıya geldiği stratejik açıdan önemli ülkede,ABD’nin savaş dışında kalması zaten bek-lenmiyordu.ABD’nin Yemen’deki varlığının tek nedeni ElKaide değil.Birinci neden stratejik. ABD hemKızıldeniz’den Hint Okyanusu’na açılan AdenKörfez’inde, hem de Hürmüz Körfezi’ne uza-

nan bölgede petrol ve enerji hatlarını kontroletmeyi amaçlıyor. İkinci neden ise daha çokgüvenlikle ilgili. ABD Afrika Boynuzu’nda,aralarında El Kaide’nin de bulunduğu İslamcıhareketleri engellemek istiyor. Bu ABD’ninson 5 yıldır Kuzey Afrika ve Büyük Sahrabölgesinde, terörle mücadele bahanesiyleeski Fransız ve İngiliz sömürge alanlarınıetki altına alma politikasıyla da çakışıyor.Fas, Tunus, Cezayir gibi ülkelerle işbirliğinigeliştiren ABD, ticari olarak bölgede giderekgüçlenen Çin’in de önünü kesmeye çalışıyor.Bir üçüncü neden olarak El Kaide’de sayılabilir.1990’larda Somali ve Yemen, militanlar içindaha ziyade bir geçiş bölgesi idi. Ancak örgütIrak ve Afganistan’da fazla başarılı olama-yınca yeni bir coğrafi üs bölgesi olarakYemen’i seçti. 2005’den itibaren Afganistanve Irak’tan gelen militanlar Yemen’in ortabölgelerinde yığınak yapmaya başladı.El Kaide olsa da olmasa da ABD enerji hat-larındaki rekabet çözülmediği sürece Ye-men’den çıkmayacaktır. Enerji hatlarınınkontrolü ise kolay çözülecek bir mesele değil.ABD uzun süre, üçe bölünmüş ülkede bugünEl Kaide yarın Husiler, öbür gün başka birşeyi gerekçe göstererek ülkedeki varlığınıkoruyacaktır. Aç ve huzursuz kabilelerbirleşip sadece Salih’e değil ABD elebaşılı-ğındaki emperyalizme karşı da mücadeleetmedikçe kurtuluşa ulaşamayacaklardır.

4

Kıbrıslılar, kendi kendileriniyönetme talebiyle başlattıklarıtoplumsal varoluş mitingleriTürk devlet erkanını rahatsızetmeye devam ediyor

Kıbrıslılar; ‘elini çek’Tüm göçmenlerin sorunlarına dikkatçekmek için, 25 Ocak’ta Atina Üniver-sitesi Hukuk Fakültesi’nde 250, Sela-nik’te de 50 göçmen süresiz açlık gre-vine başlamışlardı. Birbuçuk ayı geri-de bırakan direnişe Yunanistan polisisaldırdı ve açlık grevindeki eylemci-lere zorla müdahalede bulundu.Oturma ve çalışma izinlerinden ya-rarlanmak ve insanca yaşama tale-binde bulunan göçmenlerin, bütüngöçmenlerin sorunlarına dikkat çek-mek için başlattıkları süresiz açlıkgrevine Yunanistan hükümeti zorlamüdahale etti.Açlık grevinde olan 300 göçmenden100’ünün durumu kötüye gitmeyebaşlayınca polisin saldırısıyla karşı-laştılar. Devlet hastanelerine kaldırı-lan göçmenlere sağlık personeli tara-fından zorla müdahale edildi. Hasta-neye kaldırılan göçmelere yapılanzorla müdahalenin, yaşam tehilkesive sakat kalma olasılığına neden ola-cağı ifade ediliyor. Açlık grevinin ya-pıldığı Selanik’teki işçi merkezi isehastane gibi çalışıyor. Tüm yasal hakların kendilerine de ta-nınmasını isteyen göçmenlerin bü-yük bir çoğunluğunu Afrikalı göç-menler oluşturuyor. Göçmenler otur-ma izniyle birlikte çalışma izinlerininde kendilerine verilmesini talep edi-yorlar. Buna karşılık hükümet, altıaylık geçici oturum izni verme tekli-finde bulundu ancak bu teklif kabuledilmedi. Göçmenlerin mücadelesineaydın, yazar, sanatçı, kitle örgütleri veçeşitli siyasi partiler destek veriyor.

Göçmenleresaldırı!

18-19_Layout 2 3/11/11 3:19 PM Page 2

Page 20: 10-20 Mart 2011

muzaffer oruçoğluANTAGONİZMA

KİM HAKLIraplar bu kez karanlığa dalgalar

halinde lambalarıyla girdiler. Kü-resel krizin ve iletişim teknolojisinindoğurduğu kollektif bilinç, sıradanbireysel bilinci ayağa kaldırarakdünyanın dikkat merkezine dikti.

Sebeplerin, illetlerin, zilletlerin ve de killetlerinzincirlerinden kurtularak sokaklara çıkan yığınlarıdünya seyretmek ve dinlemek zorunda kaldı. İşciddiydi, rüyalar, gayb aleminin ya da binbir gecemasallarının hazinelerinden şehir meydanlarınaaçılmıştı. Fitneyi, helâkı, mekri sezen, büyükkalabalıklar, kendilerini ezen diktatörleri, alt ede-bileceklerini şeytani bir zekâ ile sezmeye baş-lamışlardı. Mafsalları birbirinden ayrılmış, duy-guları parçalanarak köleleştirilmiş, hayat sahrasıkarartılmış insancıklar, Adem Aleyhisellam gibiDar-ı Selamda daimi kalacağını sanan sabitlerinkoltuklarını sallıyorlardı. Dünya hayretler için-deydi. Yıkayıcının elindeki meyit, canlanmış,ayağa kalkmıştı.Gelgelelim ki bir yığın “ileri” insan, hala budurumu kavramakta güçlük çekiyor. “Bunun ar-kasında kim var, bundan ne çıkar?” diye sorupduruyor. Hayat bize, “Kim varsa var, bundan neçıkarsa çıksın, ben, ‘velâyet halini sezdim, hakikateerdim!’ diye bağırarak, devletle çatışan kalaba-lıklara bakarım!” diye bağırmasına rağmen…Bana öyle geliyor ki bunlar, sabrını şükürle değil,isyanla noktalayan ve kendini ezen güçlerle ça-tışan halkın derinliğine pek bakmıyorlar. Hâl vemakam sahiplerinin koltuklarındaki titremeninderecesine bakmıyorlar. Bir ölü, dini ve cemaatışaşırtacak bir şekilde musalla taşından cılcıbıldakdirilip ayağa kalkmış mı kalkmamış mı ben bunabakarım. Ayrıyeten, bu tip mucizeleri de severim.Bu ölüyü ayağa imamın duası mı kaldırdı, şey-tanın şerri mi? Buna da bakarım, ama bilahare.Yaşlılık dönemimin bir eğilimi midir bu, bilemem.Garip bir yıkıcılık eğilimi. Aslında garip de değil.Her şeyi yıkan hayatın mizacına uygun bir eğilim.Devletlere, devletler gibi katı ve dimdik duraninsanlara, eşyalara, düşüncelere karşı bir yıkıcılık.Şehir meydanlarına dikilen, taştan, betondan,bronz veya demirden şefleri (sıradan insanlarıdeğil, zaten böylelerinin heykellerini de dikmezler)görünce huzuru kaçıyor insanın. Devletli hiçbirsisteme ısınamıyor insan. Ayağa kalkanlara ka-yıyor bakışları. Diyelim ki bir yerde Proletaryadiktatörlüğü var ve milyonlar bu diktatörlüğekarşı bir kıvılcımla ayağa kalkmışlar. Toplum,proletarya diktatörlüğünün pek muhterem hâlve makam sahipleriyle (parti, ordu, kızıl bürokrasi)asi milyonlar şeklinde ikiye bölünmüş. Hiç te-reddütsüz, milyonların safına geçiyor insan.Şükür yolunda değil, şirk yolunda yürümek ra-hatlatıyor onu. Bütünün içindeki parçalara, tektek olgulara bakıyor. Doğru mu, değil mi? Par-çadaki doğru, bütüne ya da temel prensiplereters düşse de, o doğru, çekiyor insanı. Darpratiğin, dar kafalı adamı diyebiliriz böyle bir in-sana; ama bir anlam ifade etmiyor bu. Düşünü-yorum da, Cumhuriyetçi Kemal’e karşı şeriatçıŞeyh Sait’i; İngiliz Kralına karşı, Emir EmenullahHan’ı, Sovyetlere karşı Mücahitleri, AmerikancıŞah’a karşı Humeyni’yi, Bush’a karşı İmam Ömer’idestekledim. Bunların görüşlerini mi? Hayır.Bunların önderlik ettikleri hareketin haklılığı-nı… “Hangisi modern, hangisi geri?” sorusunusormadım hiç. Tavrımı, haklı olandan yana koy-dum galiba. Ben bu kafayla 150 yıl yaşasaydım,tavrımı Lenin ve Troçkiye karşı, Kronstadlıllardan;Stalin’e karşı, Kırım, Kafkas ve Orta Asya halk-larından; Mao’ya karşı, Tibet ve Uygur halklarındanyana kordum.Hiçbir kutsal ilkeden korkmamak; “ileri ile geri”arasındaki savaşa bakarken, tayin edici ilk so-ruyu,“Kim haklı?” sorusunu sormak, haklıyı des-teklemek. Matem karanlığı ya da iğfal edilmişürkütücü bir boşluk gibi görünen, ama kendisinikolektif bir çabayla aşarak ve de çoğaltarak cö-mertçe geri veren büyük uğultuları anlamak.Mesele budur.

A

Mahalleli adına basın açıklaması-nı Mesut Özkeskin okudu. Basınaçıklamasında, kentsel dönü-şümle ilgili yapılan kanun deği-şikliklerinin sonuçlarının yıkıcıolduğu ifadeleri kullanıldı. 5393sayılı kanunun kentsel dönüşümüdüzenleyen 73. Maddesinde yapı-lan değişikliklerin sonuçlarınaYenimahalle halkının da katlan-mak durumunda kaldığı belirtildi.Yenimahallede imar sorunlarının

yıllardır devam ettiğini anlatanÖzkeskin, insanların barınmahakkını ve çalışma koşullarını dü-zenleyen bilimsel bir imar planıyapılmadığı sürece sorunların de-vam edeceğini ifade etti. Polatlı’nın Yenimahalle yönünedoğru genişleme zorunluluğununrant hesaplarını da beraberindegetirdiğini açıklayan Özkeskin,halkın yaşam alanlarını savun-mak için mücadeleye devam ede-ceklerini belirtti. AKP’li BelediyeBaşkanı Yakup Çelik’in, halkı dü-şünerek hareket ettikleri biçimin-de yalanlarla halkı oyalamaya ça-lıştığını ifade eden Özkeskin, buifadelerin inandırıcılıktan uzak ol-duğunu söyledi.

Çelik halkı aldatıyorMahalle halkına hakaret edildiğinibelirten Özkeskin, açıklamadaBelediye Başkanı Yakup Çelik’in,evleri, arsaları, dükkânları, işlerini

koruyan insanlara “rantçı”, “para-zit” “provakatör” gibi ifadeler kul-landığını, barınma hakkını kulla-nan bu insanlara karşı bu tür suç-lamaların bu kadarına da pes de-dirtecek kadar şaşırtıcı olduğunuanlattı. Kentsel dönüşüm projele-rini rantçı çevrelere imtiyaz sağla-mak için kullanan belediye baş-kanının halk üzerinde de baskıkurmaya çalıştığını ifade etti.Devlet yetkililerinin kentsel dö-nüşüm ve uygulama esaslarınınderhal yürürlükten kaldırılmasınıtalep ettiklerini belirten Özkeskin,mahalleli için bilimsel ve adil birimar planı yapılarak Yenimahal-le’nin ve Polatlı’nın önünün açıl-ması gerektiğini anlattı.Belediye meclisinin halkın aleyhi-ne karar verdiğinin ifade edildiğiaçıklamada mahalle meclislerikurulduğunu, isteyen herkesin bumeclislere üye olarak mücadeleedebileceğini belirtti.

20güncel

Ankara Tabip Odası, hekimlere uy-gulanan sağlıkta performans uygu-lamasının çalışma hukukuna aykırıolduğunu belirterek protesto etti. Buuygulamanın hastaların sağlığınazarar verdiğini belirten Ankara Ta-bip Odası üyeleri, Ankara NumuneHastanesi’nin bahçesinde toplanansağlık emekçileri, “Tüccar değil he-kimiz”, “Performans sağlığa zararlı-dır” şeklinde sloganlar attı.

Ankara Tabib Odası adına açıklamayapan genel sekreter Selçuk Atalay,sağlıkta uygulanan yıkım politikala-rına karşı 13 Mart’ta bir miting yapa-caklarını söyledi. “Çok ses tek yü-rek” mitingine bütün hastanelerdeçalışmalar yürüterek çağrı yapa-caklarını ifade eden Atalay, Sağlık

Bakanının para için eylem yapacak-lar şeklindeki açıklamalarının inan-dırıcılıktan uzak olduğunu belirte-rek, esas parayı isteyenin devlet ol-duğunu, bakanlığın hastalara yapı-lan her müdahaleyi puanlandırarakkarşılığında belli bir ücret talep etti-ğini söyledi.

13 Mart’ta alanlara Atalay, devletin hekimleri, büyükkar hedefiyle yola çıkan sermayeçevrelerine ucuz iş gücü olarak kul-lanmaya çalıştığına dikkat çekti.Sağlık emekçilerinin, hekimlerin,harcadıkları emeğin karşılığını iste-diklerini vurgulayan Atalay, “Tümülkede hala susturulmaya çalışılantüm sağlık çalışanları 13 Mart’ta buuygulamalara karşı gereken cevabı

verecektir” şeklinde konuştu.

13 Mart mitingini şu kurumlar orga-nize ediyor; Ankara Tabip Odası, SESAnkara Şube, Türk Radyoloji Teknis-yenleri ve Teknikerleri Derneği, An-kara Diş Hekimleri Odası, AnkaraEczacıları Birliği, Türk HemşirelerDerneği, Devrimci Sağlık İşçileriSendikası İç Anadolu Bölge Temsil-ciliği, Çevre ve Sağlık Derneği, Sağ-lık Hizmetleri Sınıfı Çalışanları Der-neği, Sağlık Memurları Derneği,Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları-nın Sözü, Sağlık Teknisyen ve Tekni-kerleri Derneği, Sosyal Hizmet Uz-manları Derneği, Tıbbi LaboratuvarTeknisyenleri ve Teknikerleri Der-neği, Tüm Radyoloji Teknisyenleri veTeknikerleri Derneği

Çok ses, tek yürekAnkara Tabip Odası performans uygulamasını Numune Hastanesi bahçesin-de protesto ederek 13 Mart’ta yapılacak mitinge katılım çağrısında bulundu

Kentselrantahayır

20-21_Layout 2 3/11/11 2:48 PM Page 1

Page 21: 10-20 Mart 2011

21kadın10-20 MART 2011 Halkın Günlüğü

8 Mart’ın 100.yıl vesilesiyle örgütlenenkonferansa 37 ülkeden 102 delege ve 7kurum temsilcisi katıldı. 4-8 Mart tar-ihleri arasında gerçekleştirilenVenezuella Dünya Kadın KonferansıNeveo Cırco stadyumunda yapılanaçılışla başladı.Konferans için dünyanın dört biryanından gelen kadınların hep bir ağız-dan söyledikleri enternasyonal marşıile açılışı yapılan konferansın açılışkonuşmasını Venezuella’nın tanınmışkadın örgütlerinden olan ve aynı za-manda konferansın örgütleyicisi olanAna Soto’nun temsilcisi yaptı. Ayrıcakonferans hazırlık komitesinde olanEkvator’dan bir temsilci ve Almanya’-dan Monica Engel de birer konuşmayaptılar. Konuşmalarında kadının kur-tuluşunun ancak sosyalizmlemümkün olacağını ifade ederek“Bugün Clara Zetkin yaşıyor olsaydıeminiz ki burada aramızda olacaktı veyine biz biliyoruz ki o hep bizimiçimizde yaşıyor’’ diye devam etti.Yapılan konuşmaların ardından etkin-liğe Clara Zetkin’in hayatı okunarakdevam edildi. Venezuella’nın gelenek-sel danslarıyla renkli ve coşkulu birgösteriyle açılış programı sona erdirildi.4-8 mart tarihlerinde Simon BolivarÜniversitesi’nde gerçekleşmesi plan-lanan konferansa, son anda üniver-sitenin verilmemesinden kaynaklı de-vam edilemedi. Gerekçe olaraküniversitede devam eden eğitim gös-terildi.

Konferansta aksaklıklaryaşandıKonferansın, en başından itibarenkadınların bağımsız inisiyatifiyle de-vletlerden, hükümetlerden ve erkek-lerden bağımsız örgütlenmesi plan-lanmış ve bu doğrultuda hareket etm-eye özen gösterilmeye çalışılmıştı.Ancak konferansın Venezuella’dadüzenleniyor olmasından kaynaklıVenezuella Hükümeti’nden lojistik

destek istenmiş ve bizzat VenezuellaBaşkanı Chavez’in desteği ile konfer-ansın Caracas’ta Simon BolivarÜniversitesi’nde gerçekleştirilmesineve yine konferansa katılan kadınlarınkalacak yer sorununu giderebilmekamacıyla kullanılmasına karar ver-ilmişti. Verilen sözlere karşın geçen süreiçinde hiçbir hazırlık yapılmamış,hükümet resmi olarak desteğini geriçektiğini belirtmese de filli olarakkonferansın zamanında ve sağlıklıyürütülmesi noktasında aksaklıklarınnedeni olmuştur. Yapılan görüşmelerneticesinde ancak 5 Mart tarihindekonferansa başlanabilmiştir. Orta-doğu delegelerinin konferansınörgütlenmesiyle ilgili yaşanan sorun-ların tartışılması ve bu tartışmanınardından konferansa devam edilmesiönerisi üzerine yaşanan gergin at-mosfer sonucunda Kürt KadınHareketi geri çekilme kararı aldı. Bukararın ardından Türkiye-K.Kürdistandelegeleri (Demokratik Kadın

Hareketi, Yeni Demokrat Kadın, İmece,Sosyalist Kadın Meclisi, EMEP’liKadınlar) tüm delegelerin katıldığıgenel meclis toplantısında birdeklarasyon yayınlayarak Kürt KadınHareketinin ve delegelerinin çekilme-sine neden olan anlayışı eleştirmiş,yeni bir görüşmeyle konferansa dahiledilme çabasının verilmesi talebindebulundu. Bir çok ülke delegelerinin debu deklarasyona destek vermesisonucu organizasyon komitesinin 6Mart tarihinde Kürt delegelerlegörüşme yaparak konferansa dahiletmesi kararı onaylandı. Yaşanantartışmalar, esasta konferansın hazır-lık komitesinin konferansın belirlenenişleyiş ve ilkeleri ile belirli noktalardaçelişen tutumları, pratikleri ve konfer-ansın örgütlenmesine ilişkin yaşanansorunların nedenlerini tüm delegelerleaçıkça ve tüm nedenleriyle tartışma-ması, delegelerin bu konferansınörgütlenmesine ve sorunlara müda-hale etme sorumluluğuna aktif olarakdahil edilmesini engelleyen tutumları

üzerineydi. Bu eleştiriler genel olarakbirçok delege tarafından dile getirileneleştirilerdi.

Konferans 8 Mart’ta yapılanyürüyüşle sonlandırıldıKonferansın yapıldığı Bolivar Üniver-sitesi’nde seminer ve atölyelerde 3 günboyunca yoğun tartışmalar yürütülenkonferans 8 Mart Dünya EmekçiKadınlar Günü’nde yapılan kitleselyürüyüş ile sonlandırıldı. Yaşanansorunlarla birlikte önemli deneyim vetecrübe aktarımlarının yaşandığıDünya Kadın Konferansı’ndayürütülen tartışmalar sonucundakadın mücadelesine dair önemlikararlar alındı.Yayınlanan deklarerasyona göre;*İkinci Dünya Kadın Konferansı 5 yılsonra yapılacak. Bu süre içerisindeyerel, bölgesel ve kıta konferanslarıtoplanacak.*Mevcut koordinasyon görevinisürdürecek, konferans sonuçlarınıhazırlayarak kamuoyuna sunacak. Biryıl sonra örgütlenecek geniş katılımlıtoplantıda ise her kıtadan iki temsilci-den oluşan yeni bir koordinasyonseçilecek.*İkinci Konferans daha geniş katılımlaörgütlenecek.*25 Kasım, 8 Mart ve 1 Mayıs, kampa-nyalar şeklinde örgütlenecek.*1 Mayıs'ta neo liberal politikalara vekapitalizme karşı eşit işe eşit ücrettalebi öne çıkarılacak.*Sosyalizmin zaferini garantilemekiçin kadınların özgürlük mücadelesiniesas almak ve yoksul kadınlarısosyalizm mücadelesine dahil etmek.*Enternasyonal bir web sitesi kurula-cak ve iletişim ağı oluşturulacak.*Emperyalizme, kapitalizme, faşizmeve sömürgeci savaşlara karşı enter-nasyonal kadın mücadelesi vedayanışması örgütlenecek.

Dünya KadınKonferansısonuçlandı

Venezuella Dünya Kadın Konferansı sorunlara veaksaklıklara rağmen sonuçlandı. Yaklaşık dörtyıldır sürdürülen çalışmaların ürünü olan VenezuellaDünya Kadın Konferansı, 4-8 Mart tarihleri arasındayapıldı.

20-21_Layout 2 3/11/11 2:48 PM Page 2

Page 22: 10-20 Mart 2011

Halkın Günlüğü 10-20 MART 2011güncel22

Alevi Bektaşi FederasyonuAnkara ve İstanbul’un ardın-dan 6 Mart’ta İzmir’degerçekleştirdiğimitingle “demo-kratik anayasa veeşit yurttaşlık hak-kı” istedi.

İzmir’deBüyük Alevi Mitingi

levi Bektaşi Fede-rasyonu tarafın-dan “demokratikanayasa ve eşityurttaşlık hakkı”

şiarıyla örgütlenen miting kitleselbir katılımla gerçekleşti. GündoğduMeydanı’nda yapılan mitingde bin-lerce Alevi buluştu. Mitinge destekolan devrimci, demokratik kurumlar Bas-mane Meydanı ve Eski Sümerbank önün-den yürüyerek miting alanına girdi.Sivas’ta yakılanların şahsında yapılan 1dakikalık saygı duruşunun ardından ilksözü alan ABF Genel Başkanı Ali Balkızkitleyi selamladıktan sonra; “Mücadelemizdün başlamadı. Mücadelemiz; zorunlu dindersleri kaldırılana kadar, Diyanet İşleri

kaldırılana kadar, Madımak Oteli müzeolana kadar, kutsal mekanlar Alevilereteslim edilene kadar, Dersim’in adı iadeedilene kadar devam edecek. Munzur, Pü-lümür ve Karadeniz’in vadilerinde HES’ler-den vazgeçilene kadar mücadelemize de-vam edeceğiz.” dedi.Devletin Alevilere yaklaşımına değinenBalkız; “Devlet diyor ki bize; ‘yoksunuz, ne

anayasada ne tüzüklerde varsınız’. Devletbizim DNA’mızla oynuyor, bize dede yok-tur, cemevi yoktur diyor. AKP bir vakıf ku-racakmış, bizim dede adaylarımızı kendinegöre yetiştirecekmiş.” dedi. 12 Eylül darbe-sinin Aleviler için farklı bir anlamı olduğu-nu ifade eden Balkız şöyle konuştu: “12 Ey-lül’le birlikte zorunlu din dersi uygulaması,Alevi köylerine cami yapımı başladı. AKP

bu politikaları devam ettiriyor. Devlet biziyok etmeye çalışıyor yok olmadık olmaya-cağız. Bizi besleyen pınar Munzur’un göze-leri gibidir.” Pir Sultan Abdal DernekleriBaşkanı Fevzi Gümüş ve Alevi Kültür Der-nekleri Başkanı Selahattin Özel’in konuş-masının ardından Ferhat Tunç ve bir çokhalk ozanının seslendirdiği türkülerle mi-ting sona erdi.

A

DHF’den Mitinge Kitlesel Katılım Alevi mitingine katılmak için Eski Sümerbank önünde bir araya DHF’liler “Bozuk Düzende SağlamÇark Olmaz” yazılı pankart açtı..Son dönemde DHF’ye yapılan saldırıları sesli ajitasyonla teşhir eden DHF faaliyetçileri yürüyüşboyunca halka seslenerek devletin katliamcı yüzünü teşhir etti. Maraş, Sivas, Çorum, Gazi katli-amlarına, değinilen konuşmada “Biz biliyoruz ki onların demokrasisi bugün Manisa’da yaşayanyoksul Romanların saldırıya uğrayıp sürgün edilmesidir. Onların demokrasisi Kürt ulusuna yö-nelik imha-inkar asimilasyon politikalarının devam ettirilmesidir. Şerzan Kurt’un Aydın Er-dem’in ve daha nice öğrencinin polis kurşunuyla katledilmesidir. İşte tamda bu nokta da onlarındemokrasisi zorunlu din dersinde ısrar,Alevi yurttaşlarımıza yönelik aşağılama ve asimilasyonpolitikalarına devam etmektir. O yüzden diyoruz ki Bozuk Düzende Sağlam çark olmaz.” ifade-lerine yer verildi.

Egemenler, doğa ve yaşam iliş-kisine bakış açılarının sırf karve rant odaklı olmasındankaynaklı, bu kaynakların kul-lanımı ve dönüşümünde ağave patronlar sultasının çıkarla-rına uygun adımlar atmaya de-vam ediyor.

Ülkemizde yenilenebilir enerji kaynaklarıve doğaya zarar vermeyecek enerji kay-nağı projelerinin hayata geçirilebileceğişartlar mevcutken devlet eliyle bir avuçpara babasının insafına terk edilen doğa,onu işleyen, ona sahip çıkan emekçi hal-kın itirazlarına rağmen hunharca katle-

dilmeye çalışılıyor. Samsun’da Sivaslılar Köyü’nün, yıkılıpyerine termik santral ve 5 adet tersaneyapılması planı da bu talancı zihniyetinaçık bir kanıtı. Sivaslılar Köyü’nün bulun-duğu alan da dahil 35 hektarlık alanın,Kıran Holding-Shipyard firmasına bedel-siz tahsis edildiği öğrenildi. Firma ise bualana bir termik santral ve 5 adet tersaneyapmayı planlıyor. Termik santral ve ter-saneleri istemeyen köy halkı imza kam-panyası başlattı.

Sonuna kadar direneceğizSamsun Sivaslılar Köyü Derneği’nin çağ-rısıyla ve halkın geniş katılımıyla düzen-lenen yürüyüş bu planı bozma kararlılığıile gerçekleşti. Gençlik örgütleri, ilericidemokratik kurumlar ve sendikaların da

destek verdiği eylemde Sivaslılar KöyüDerneği Başkanı Sefa Yıldırım yaptığı ko-nuşmada, köy halkının santral ve tersaneistemediğini söyledi. Köylerinin göçmenkuşlarının dinlenme ve göç yolları üze-rinde olduğunu ifade eden Yıldırım, “Yüzyıllardır onlarla birlikte yaşıyoruz” dedi. Halkla birlikte temiz bir çevrede sağlıklıyaşama haklarına sonuna kadar sahipçıkacaklarının altını çizen Yıldırım, buhakkın sürdürülebilmesi için devletin degörevini yerine getirmesi gerektiğinisöyledi. Yıldırım konuşmasını kirlilik üre-ten, yaşamlarını ve doğalarını tehdit edentermik santrale karşı sonuna kadar dire-neceklerini belirterek bitirdi. Konuşmanın ardından köy içinde ger-çekleştirilen yürüyüşün ardından dü-zenlenen etkinlikle eylem sona erdi.

Temiz bir çevrede sağlıklı yaşama hakkı

22-23_Layout 2 3/11/11 11:05 AM Page 1

Page 23: 10-20 Mart 2011

Onların modeli mi? Bizim modelimiz mi?ELEŞTİRİ SİLAHI

10-20 MART 2011 Halkın Günlüğü güncel haber 23

f

f

emrah cilasun

Mazgirt Belediyesi tarafından başlatılanMazgirt’le dayanışma kampanyasının Avru-pa ayağında etkinlikler yapılmaya devamediliyor. 4 Mart Cuma gün saat 21.00’da sanatçı VeliAydın’ın sunduğu “Göç” programına konukolan Mazgirt Belediye Başkanı Tekin Türkel,DEDEF Genel Başkanı Özkan Tacer, ADHKTemsilcisi Ali Şahin ve diğer konuklar Der-sim’de yaşanan sorunlar, Mazgirt Belediye-si’nin gerçekleştirdiği çalışmalar ve kam-panya hakkında bilgi verdiler.

Dayanışma gecesi başarıyla gerçekleştiAlmanya Ludwigsburg Alevi Merkezi salo-nunda ADHK ve Göktepe Köyü GüzelleştirmeDerneği’nin önderliğinde, “Mazgirt Belediye-siyle Dayanışma Gecesi” başarıyla gerçek-leşti. 600’e yakın Dersimlinin ve Dersim dos-tunun katıldığı etkinlikte, Mazgirt Belediye-si’nin yaptığı çalışmaların önemine dikkatçekildi. Gecede Mazgirt Belediye Başkanı Tekin Tür-kel ve DEDEF Genel Başkanı Özkan Tacer birer

konuşma yaptı. Pınar Sağ, Ozan Emekçi, TolgaSağ, Hasan Sağlam, Onur Olgun, Mesut Agir-can ezgilerine başlamadan önce, Mazgirt veDersimlilerin bu atılımını selamlayarak, herzaman destek olacaklarını belirttiler. OzanEmekçi, Mazgirt ve Hozat’ın daha güzel birülke yaratma mücadelesinin bir parçası ola-

rak sahiplenilmesinin önemine vurgu yaptı.Gecenin sunuculuğunu yapan Erkan Kara-kaplan ise Hozat, Mazgirt, Pertek, Samandağve BDP belediyelerinin önemine dikkat çekti.Tekin Türkel gecenin sonunda geceye katılanve emeği geçen herkesi selamladı ve Maz-girt’e davet etti.

rap coğrafyasında muhte-şem başkaldırı bütün süra-tiyle devam ederken, isyanateşini derhal söndürmektelaşında olan emperyalist-

kapitalist dünya, Arap halklarına modelönermekte de gecikmedi. Modelin adı,Türkiye.“Kelin merhemi olsa başına sürerdi” mi-sali, bu “örnek” gösterilen modelin, nemenem bir model olduğunu, şu son gün-lerdeki kadın katliamları üzerinden ya da,daha geniş anlamda, modern Türkiye’de,kadın meselesine nasıl bakıldığı üzerin-den münakaşa etmek, yerinde olur kanı-sındayım.Türkiye’de kadın cinayetleri, Adalet Ba-kanlığı’nın verdiği rakamlara göre,2002’den 2009’a yüzde 140 oranında art-mış. 2002’de 66 kadın öldürülürken,2009’un ilk yedi ayında ise 953 kadın öl-dürülmüş. 2011’in ilk iki ayında ise dahaşimdiden 23 kadın öldürülmüş. (7 Marttarihli Akşam gazetesi) Siz bu rakamlarabir de kayıt dışı, tecavüz, taciz ve şiddetiekleyin. Ortaya, rezil mi rezil bir tablo çık-maktadır. İşte Arap halklarına, örnek mo-del olarak sunulan Türkiye, budur. Bukanlı tablo, kaçınılaz bir tablodur. Çünkü, meşhur tarihçi Prof. Feroz Ah-med’in de dediği gibi, son yıllarda Türki-

ye’de, “muazzam bir ataerkilleşme sözkonusudur”. Üst yapıdaki ataerkillik, ikti-sadi ve siyasi olarak bir zemine dayan-maktadır. Bu zemini, Boğaziçi Üniversite-si’nden Prof. Dr. Ayşe Buğra şöyle tanım-lıyor: “Türkiye’de 1980 sonrası tarım ha-yatı önemini yitirdi. Tarımdan çıkan işgü-cü şehirde iş bulamadı. Siyasi İslamınyükselişi ve muhafazakarlaşmayla durumdaha da kötüleşti.” (8 Mart tarihli Akşamgazetesi)Üretim ilişkilerinin feodalizme nazaranilerlemeciliği (kapitalistleşmesi) tabii ki,tek yönlüdür. Sermayenin kendi ihtiyacınagöredir ve tabii ki, doğası gereği de gerici-dir.Ayşe Buğra’nın, yaptığı araştırma so-nucu elde ettiği bulgular, yukarıdaki siyasitespiti destekler nitelikte: “... Erkek işgücü arzının fazla olduğu yerlerde kadın-ların ikinci plana atılması da söz konusu.Mesela göç alan illerde yeterli kol gücübulunduğu için kadın işgücüne olan talepde çok fazla olmuyor. ... Çalışma koşullarıo kadar ağır ki! Kadınların koşullaraadapte olması çok zor. Ayrıca genel biremek fazlası var ve ucuz kadın emeğinerağbet fazla değil.” (agy) O halde, geriye nekalıyor?Üretim ilişkileriyle diyalektik bağı içerisin-de, ideolojik üst yapı kurumu olarak, top-lumsal kültür. Bakalım, mevcut toplumsalkültür, gerçek hayatta kendisini nasıl yan-

sıtıyor muş? Ayşe Buğra’ya kulak ver-mekte fayda var: “Muhafazakarlığın kadınistihdamını iki kanaldan etkilediğini söy-leyebilirim. ‘Taciz’ ve kreş’”. “Sizce tacizniye bu kadar yaygın” sorusuna, Buğra,devamla şu yanıtı vermiş: “Nedenini ka-dınlarla erkeklerin bir arada yaşamayaalışık olmamasına bağlayabileceğimizidüşündüm. Bu da muhafazakarlıkla ilgilibir durum. Erkekler kadınlarla ilişkilerindecinsel göndermelerde bulunabiliyor, ka-dınlar da kendilerini koruyamıyor.“Muhafazakarlığın ikinci tezahürü isesosyal politika kanalıyla gerçekleşiyor.‘Kadın çocuklara bakar’ varsayımıyla sos-yal politika önlemleri biçimleniyor. Kreşolmadığı için kadınlar çalışamıyorlar. Sos-yal politika önlemlerinin çoğu ‘kadınlarevde oturur’ düşüncesiyle hazırlanmış.”(agy) Hakim sınıflara ve onların yıllardır erkekegemen eğitimi ile yoğrulmuş, kandırılmışve hatta erkek şovenizmini benimsemişerkeklere göre; bu üretim ilişkilerine isyaneden, bu mülkiyet ilişkilerinin ideolojik vekültürel istibdatına başkaldıran kadınınvay haline!Arap coğrafyasının mutfaklarını süsleyenBeko’dan ötürü, Irak Kürdistanı’nın da ya-tak odalarını donatan İstikbal’den ötürü,Kuzey Afrika’da oturma odalarına giren

Vestel’den ötürü, Türkiye’nin komprador-ları kabarabilir; efendileri, onları, modelolarak sunabilirler.Fakat Arap başkaldırılarının vazgeçilmezparçasını oluşturan, özelliklede genç ka-dınlar, bu modeli ellerinin tersiyle itmeli-ler. Kadınların, Türkiye’de neye maruz kal-dıklarını duymakla kalmamalı aynı za-manda, muhteşem başkaldırılarının ar-dından, ülkelerinde, Türkiye’nin modelolarak benimsenmesi halinde, bunun,kendileri açısından tamamen bir felaketolacağını bilmeliler. Dünyanın dört bir ya-nındaki hem cinsleri için başkaldırınınmodeli olmalılar. Zira, İranlı ve Afganlı ka-dınların 8 Mart Örgütü’nün, Türkiye’dekitaraftarlarının yayınlamış oldukları Ka-dınlar Günü bildirisinde de belirtildiği gibi,“Sınıfsal düzenlerin kaldırım taşlarını ka-dın köleliği oluşturuyor (ister İslami, isteryarı İslami, yarı Batılı veya Batı demokra-sisi şeklinde olsun). Gelin birleşelim ve bubaskılara karşı durmaya birlikte karar ve-relim. Gelin devrimci kadın hareketlerinibaşlatalım. Herşeyin bol bol üretildiğiama zulüm, ayrımcılık, adaletsizlik vekayboluşun hüküm sürdüğü bu çağda, ge-lin devrimin gürleyen sesi olalım. Zincirle-rimizden kurtulup insanlığı kurtaracakgüç olalım.”Geçmiş 8 Mart’ımız kutlu olsun.

A

Mazgirt Belediyesi tarafın-dan başlatılan “Daha güzelve yaşanabilir bir Mazgirtiçin, umudumuzu ve emeği-mizi birleştirelim” şiarıylabaşlatılan kampanyanınAvrupa ayağı devam ediyor.

Avrupa’da Mazgirt’le dayanışma kampanyasıFransa’dadayanışmatoplantısıADHK öncülüğünde ger-çekleştirilen Mazgirt Bele-

diyesi’yle daya-nışma etkinlikleriAvrupa’nın farklıülke ve kentle-rinde mart ayıboyunca devamedecek. Kam-panya çerçeve-sinde Fransa’dadayanışma top-lantısı düzenle-necek. 19 MartCumartesi fünüyapılacak top-lantıya Tekin Tür-kel, Özkan Tacerkonuşmacı ola-rak katılırken, sa-natçı Mehmet

Özcan ve Sinan Şanlı isedinleti verecek. Toplantısaat 16.00’da Foyer SaintNicolas, 204 Grand’Rue-67500 Hagenau adresindegerçekleşecek.

Tekin Türkel

22-23_Layout 2 3/11/11 11:05 AM Page 2

Page 24: 10-20 Mart 2011

Serhildan meşrû ye!Newroz; li hemberê zilm û zextan serhildan e, dîroka heviyê me yênku nû ve hêşîn dibe ew e. Newroz di dema Kawayên Hesinkar deheta vê rojê neteweyên ku zordarî ser wan çêbûne, li hember vanzordariya û li hember Dehaqê modern divê bibe sîmga têkoşînê.

g

Mirovên ku hebûna dirokê kiriyê, têkiliyawê ya hişmendî ye. Ev têkiliya çelîşkiyaserdest-bindest, ango di nava têkoşînaçînî de şênber dibe. Têkoşîna bindestanku hemberê serdesta dane, li gorî qezenç-kirinê pratîk bûye sedemên pêşveçûyînadîroka mirovahiyê û veguherîna dema. Dinava vê têkoşînê de rojên ku bûne sîmge,referansa dîrokî ye. Yên ku gelên bindestbi quwet dike jî xwedîderketina vê dîrokêye. Gelên bindestê ku li dîroka xwe xwedîderketine, têkoşîna hemberê çîna serwerde her dem qezenç kirine û ev bi vê têko-şîna xwedîderketî ve avakirina cîhana nûjî teqez destê gelên bindest da ye. Teslîm-kirina vî miratî jî, di mercên vê demê degirêdayî çawaniya têkoşînê ye. Newroz referans û sîmgeya dîrokî yawaha ne. Dema borî gelên bindsetê ku lihember Dehaqê zalim têkoşîn daye, îro jîli hemberê Dehaqê modern ev têkoşînadidome. Serhildana gelên Rojhilata Navînû Afrika’yê, bersiva hemberê zilm û zex-tan e. Bêguman çawaniya vê tevgerê gi-rêdayî pirsgirêka pêşewa û pêşewatiyêye. Lê belê di nava vê tevgarê de pêşewa-yeke çînî tinebejî, mafê wan nayê windakirin. Îro serhildana gelekî ku li hemberêdîktatorê xwe dike, mafên wanê xwezayîye. Ji ber vê yekê ye ku ev mafa hêla hine-kê din ve nayê dayîn. Çim ev mafê xweza-yî ye. Sedan sale erdnîgariya Kurdistanê bûyenavnîşana van zilma. Di dema borî vir deneteweyên bindest li hember neteweyênserdest têkoşîn kiriye û ev têkoşîna, tê-koşîna xwezayî ye. Her çikas jî rawestan-dina tevgerê nezîkê tasfiyê be jî, ew têko-şîna, mafdarbûna xwe tu tişt winda nake.Bi vî awayî têkoşîna neteweyê Kurd ku lihemberê Dehaqa dide, mafdar û meşrû

ye. Îro jî neteweyên ku ji bo kesayetiyaxwe li hember Dehaqê modern şer dikin,weka şerê dema borî meşrû û mafdar e. Sîmgeya dîrokî û refesansa dîrokî; angoNewroz di nava vê têkoşînê de divê vicûtbigire. Bi paqişiya serdestan ve bindestêxilasbûna xwe ya rastî wê destxin. Bi vêawayî hem xilasbûna gundî-karker ûkedkarên bindest, hem jî xilasbûna ne-tewe û netewatiyên bindest girêdayî da-wîbûna hakimiyeta çîna serwer e. Lihemberê Dehaqê modern, ewê Kawayênmodern şerê şoreşger pêşve bibin û lihemberê zilmê serhildan, têkoşîneke te-qez e.

Li hemberê îmha û înkarkirinêşerê şoreşgerîLi hemberê polîtîkayê zilm, zext zordari-yê, têkoşîna ku gelên bindest dane, divêev têkoşîna bi tevahî mîratê paşerojêvabibe.Têkoşîna ku neteweyên Kurd li hemberpolîtîkayên dewletê îmha, înkarkirin û bi-şavtinê dide, di vê tekoşînê de hê jî nete-weyên Kurd rastê van polîtikaya tê. Bi de-rewên Demokrasiyê ve serî de li ser sazî ûmirovên demokratê-şoreşger, êriş dibeser hemû beşên civakê. Li hember vanêrişan pêşvebirina şerê şoreşger û têko-şîna bi hevre meseleya herî giring e. Divêneteweyên Kurd jî li hember van êrişan, ditêkoşînê de bi agirê Newrozê ve cîh bigre. Divê gurkirina agirê Newrozê ve serhilda-na gelên bindest bila serweran re bibexwena xerab. Li hemberê zilma çînênserwer serhildana rast, di nava şerê şorş-gerî de pêl rakirina ala xilasbûnê ye. Zil-ma serweran wê bidomê, lê belê cîhê kuzilm heye, serhildan meşrû ye.

Newroz pîroz be

Rojaneya GelRojaneya GelRojaneya Gel

24_Layout 2 3/11/11 12:17 PM Page 1