,• :. apawah rymahl!1tapablk h c-rvırvrvt~yh vt.i114m'ji1...

18
Kb1Prbl3 PECnY6JlV1KACbl OW MAMJlEKETTV1K YHV1BEPCV1TETV1 . ,• ·;· :. ; : . ApawaH ryMaHL!1TapAblK Ll1 H >KYPHAJlbl Sosyal Bilimler Enstitüsü iLMi DERGiSi 9-10 5HWKEK 1 - 2010

Upload: others

Post on 15-Aug-2021

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ,• :. ApawaH ryMaHL!1TapAblK H c-rvırvrvt~YH vt.I114M'JI1 ...isamveri.org/pdfdrg/D02918/2010_9-10/2010_9_10_OZKOSEK.pdfGİRİŞ İnsan-ı kamil, sözcük anlamıyla yetkin, tam

Kb1Prbl3 PECnY6JlV1KACbl OW MAMJlEKETTV1K YHV1BEPCV1TETV1

:~ . ,• ·;· :. ; : .

ApawaH ryMaHL!1TapAblK

Ll1 H c-rvırvrvt~YH

vt.I114M'JI1~ >KYPHAJlbl

Araşan Sosyal Bilimler

Enstitüsü

iLMi DERGiSi

9-10

5HWKEK 1 BİŞKEK - 2010

Page 2: ,• :. ApawaH ryMaHL!1TapAblK H c-rvırvrvt~YH vt.I114M'JI1 ...isamveri.org/pdfdrg/D02918/2010_9-10/2010_9_10_OZKOSEK.pdfGİRİŞ İnsan-ı kamil, sözcük anlamıyla yetkin, tam

• . A. • • • • • A.

INSAN-I KAMIL NAZARIYESI ÇERÇEVESINDE INSAN-ALEM iLiŞKisi•

ÖZET

İbn Arabl'ye göre alemdeki kesreti vahdete döndüren şey, insanın varlığıdır. Alemin varlığım sürdürmesinde ana etken insandır. Buna göre, insan gaye varlık olup alemin varlık sebebi ve gök kubbenin direğidir. İnsan olmadığı sürece alem, ruhsuz beden gibidir. İnsan, alemin ruhu ve anlaınıdır. Ruh olmadığı sürece beden de olmaz. İnsan olmadan da alem olamaz. Ruhun bedeni yönetınesi gibi insan da alemi yöneten ilkedir.

Anahtar Kelimeler: İnsan-ı Kamil, tasavvuf, vahdet-i vücud, Muhyiddin İbnü'l­Arabl, alem, tasarruf.

HUMAN -UNIVERSE RELATION IN THE FRAME OF THE PERFECT MAN'S THEORY

ABSTRACT

According to Ibn-al Arabi the existence of human being is the main cause which converts the Kasrat -plurality to the unity in the univers e. Als o existence of human being one of the effective reason for the continuity of universe. Therefore man is the objective being, main reason for the existence of univers e and the pillar of the heavens. Without the existenc~ of human being, univers e is just lik e a spiritless body. Finally, it can be said that man is the spirit and ıneaning of the universe. How the existence of human body can not be iınagined without spirit, at the same time universe can not be iınagined as absolute and meaningful being without man who rule the universe

Key Words: The perfect man, Sufısın, Oneness ofbeing , Muhyiddin Ibn-al Arabi, Universe, Executive power-Tasarruf.

OTHOIDEHHE "qEJIOBEKA BCEJIEHHOİİ B CBETE TEOPIIH "l!EJIOBEKA COBEPIDEHHOrO

AHHOTAI.J;IUI

IIo MHemno H6nn-Apa6H cyru;ecTBOBamıe ı:ıerroBeKa JIBIDieTCR: ocHOBOH, rrpeo6pa3oBanne Bcerreımoii:. TaiOKe ı:ıerroBeK JIBIDieTcR npiftiHHoii: Herrpep:omHoro cyru;ecTBoBannR: Bcerrennoii:. Crre.ı:ı;oBaTerr:oHo, ı:ıerroBeK RBIDieTcR o6neKTHBHOH, ocHOBHoii: npiftiHHoii: cyru;ecTBOBannR: Bcerrennoii: H He6ecmrM 6oraTCTBOM. Ee3 cyru;ecTBoBaffiij{ ı:ıerroBeKa, BcerrennM no.ı:ı;o6Ha 6e3.ı:ı;ymHOMY Terry. Mo)KHO CKa3aTh, TITO ı:ıerroBeK - .ı:ı;yma H cM:orcrr Bcerrennoii:. KaK cyru;ecTBOBanne Terra HeJI:o3R: npe.ı:ı;cTaBHTh 6e3 .ı:ı;ymH, TaK )l(e HeJI:o3R rrpe.ı:ı;cTamı:n ce6e cyru;ecTBOBaffiij{ BcerreHHoil 6e3 ı:ıerroBeKa. TaiOKe KaK .ı:ı;yma ynpaBIDieT TeJIOM, TaK H ı:reJIOBeK JIBIDieTCR: ,ı:ı;BHraTeJieM BCeJieHHOH.

KJiıo'leBı.ıe CJioBa: coBepmeHH:oıii: ı:ıerroBeK, cyı.PH3M, e.ı:ı;HHCTBO, MyxH.rı;HH H6H­Apa6, BcerrennM, Morqı:,.

• Doç. Dr. Kadir Özköse Oş Devlet Üniversitesi Araşan Sosyal Bilimler Enstitüsü İ1ahiyat Fakültesi Dekanı.

17

Page 3: ,• :. ApawaH ryMaHL!1TapAblK H c-rvırvrvt~YH vt.I114M'JI1 ...isamveri.org/pdfdrg/D02918/2010_9-10/2010_9_10_OZKOSEK.pdfGİRİŞ İnsan-ı kamil, sözcük anlamıyla yetkin, tam

GİRİŞ

İnsan-ı kamil, sözcük anlamıyla yetkin, tam ve olgun insan demektir. 1 Tasavvufta ise nebevi sünnete tabi olan,2 Peygamber Efendimizin ahlakıyla ahlaklanan, Allah'ın emirlerine uyan ve yasaklanndan kaçınan, gönlü Allah sevgisiyle dolan ve yaptığı

amellerin gerektirdiği mertebeye kadar ulaşan kişidir.3 Buna göre insan-ı kamil, sözlerinde, fıillerinde ve ahlakında mükemmelliğe ulaşmış; bunun neticesinde mükemmel marifeti elde etmiş kimse demektir. Bir başka deyişle insan-ı kamil, şeriat, tarikat, hakikat ve marifet dörtlüsünden müteşekkil tasavvufi mertebelere ulaşmış kimsedir. Temelde ahlak ve marifetten oluşan ·bu iki aşamalı kemali gerçekleştirmenin yolu da seyr u sülüktan geçmektedir. İnsan-ı kamile pek çok isimle işaret eden sufiler, bu makama ulaşmış kişiye kamil ahlak ve marifetin yanı sıra, alemin maddi ve manevi tasarrufunu da nispet etmişlerdir.4 İbnü'l-Arabi'ye göre yeryüzü bir hazinedir. Bu alem hazinesinin korunması gerekir. Hak Teala bir hükümdar, bütün alem ise O 'nun mülkü ve memleketidir. Hazine, sahibine işaret eden ve kendisini koruyan bir mühürle mühürlenir. Dünya hazinesi üzerinde de sahibini gösteren ve onu koruyan bir mühür vardır. Bu mühür, insandır. 5

İbnü'l-Arabi nazarında insan-ı kamil kavramı, ahlaki ve irfiini delaletlerinden başka ontolojik, kozmalajik ve felsefi bir anlam kazanmaktadır. Vahdet-i vücud öğretisine göre bütün alem ve içindeki varlıklar Hakk'a ait her bir isim ve sıfatıarın tecellisi, ilahi isim ve sıfatıarın zuhur alanıdır. Ancak insan-ı kamil bu sıfat ve isimleri toplu biçimde yansıtan cami bir tecelligahtır. Varlıklar Vacibü'l-Vücud'u aynı nispette yansıtmazlar. Varlıklardan her biri kendi istidadına uygun olarak, belli bir ismi veya sıfatı yansıtır. Tanrı'yı bütün sıfatları ile yansıtma özelliğine sahip tek varlık, insandır. İnsanlar arasında da tecelligahlık vazifesine en uygun kişi insan-ı kamildir. Bu yüzden insana ve özelde insan-ı kamile, ilahi sfueti üzere yaratılmış varlık denir. Bu özelliğinden dolayı insan, evren aynasının cilası mertebesindedir.6 Tanrı'nın bir suret olması, karşıt anlamlı niteliklere sahip olması demektir. İlahi suret; cemal ve celal, kahır ve lütuf gibi birbirine zıt özelliklerden oluşur. Bu durum, Tanrı'run bilinemezliğinin ve kuşatılamazlığının sebebidir. İnsan, bütün varlıklar içinde bu özelliğe sahip yegane varlıktır. 7

1. İnsan-ı Kamil Düşüncesine Işık Tutan Ayet ve Hadisler

İnsan-ı kamil düşüncesini temellendirirken sufiler, bazı ayet ve hadislerden hareket etmişlerdir. Tasavvufi kaynaldar genelde vahdet-i vücud düşüncesi, özelde insan-ı kamil nazariyesi ile ilgili olarak şu ayet ve hadisiere sıklıkla yer vermektedirler:

"Biz seni ancak alemZere rahmet olarak gönderdik. "8

Eşyanın vücuda gelmesi nefes-i Ralıman sayesindedir. Alemdeki her şey ilahi ralınıetin birer tecellisidir. Rabmetin eseri olan mevcudatın en mükemmeli Hz. Muhammed' dir. Muhammed (s.a.v.) örneğindeki insan-ı kamiller alemin sütunudur.

1 • Asım Efendi, Kfımils Tercemesi, İstanbul1305, c. ll, s. 871-873.

2 • Abdilikerim Cili, el-İnsamı 'l~kfımil fi ma 'rifeti'l-evfılıir ve'l-evail, Kalıire 1963, c. ll, s. 44; Reyuold A.

Nicholson, The Idea of Persmiality in Sufism, Lahore 1964, s. 82. 3 Azizuddin Nesefi, Tasavvı.ıfta İnsan Meselesi: İnsan-ı Kamil, çev. Mehmet Kanar, İstanbu11990, s. 14; Ali b.

Muhammed Cürcani, et-Ta'rifat, Mısır 1306 h., s. 61; Süleyman Uludağ, Tasavvı.ıfTerimleri, İstanbull991, s. 250; Ahmet Yüksel Özernre, İslam 'da Aklm Önemi ve Smırı, İstanbul1996, s. 163.

4 Tahir Uluç, İbn Arabi'de Sembolizm, İnsan Yayınlan, İstanbul2007, s. 133. 5 Muhyiddin İbnü'1-Arabi, Fus.iisu'l-Hikem, tah. Mahmud Mahmudu'1-Gurab, Dımaşk 1985, s. 19; Ekrem

Demirli, Fusilsü'l-Hikem Şerhi, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2006, s. 253. 6 Uluç, İbn Ar abi 'de Senıbo !izin, s. 133. 7 İbnü'1-Arabi, Fusüsu'l-Hikem, s. 25-26; Demirli, Fusüsü'l-Hikem Şerhi, s. 277-278. 8 Enbiya, 21/107. ' ·

18

Page 4: ,• :. ApawaH ryMaHL!1TapAblK H c-rvırvrvt~YH vt.I114M'JI1 ...isamveri.org/pdfdrg/D02918/2010_9-10/2010_9_10_OZKOSEK.pdfGİRİŞ İnsan-ı kamil, sözcük anlamıyla yetkin, tam

"Sana gerçek surette bi at edenle1; Allah 'a bi at etmiş olurlar. Allah 'zn eli, onların eli üstündedir. "9

Hakk:'a ana olması ve ilahi güzellikleri mazharı olması nedeniyle Muhammed aynasına bakanlar~ ·~rada hep ilahi sıfatiarın ansımasını idrak edeceklerdir. O nedenle insan-ı kamiller.'g-onilduğünden Allah'ı hatırlatan isimlerdir. İnsan-ı kamiller yakin gelene kadar mücahede edeıi'gayretkeş isimlerdir. Bu durum ayet-i kerimede şu şekilde beyan edilmektedir: "Andolsun sizi imtihan edeceğiz. Ta ki içinizden müciihıdleri, sabır ve sehat edenleri bilelim "10

Hem insanlığın hem de tüm mevcudatın yegane müsebbibi Allah'tır. Alemin mevcut olması ve ayakta durması ancak Allah'ın nuru sayesindedir. Bu duruma Kur'an'da şu şekilde işaret edilmektedir: "0. gökleri ve yerleri Hakk'ın ilmmetinde sebep olarak yarattı "11

, "Allah göld-di-in ve yerin nurudur. "12

İnsan-ı kamil varoluş sebebini bildiği kadar kurbiyet şuuruna da sahiptir. Allah-alem ilişkisinin içkin, kul-Rab akınlığınlll daim olduğunu da idrak eder. Şöyle ki: "Kullarını sana beni sorunca haber ver ki, işte şüphesiz ben yakınımdır. "13

, "Biz ona (insana) şahdamarından daha yakınız. "14

, "Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz göremezsiniz. "15

, "Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O 'ndan isterler. O her gün (her an) bir iştedir. "16

.

Her şey fanidir. Baki kalan ancak Hak Teala'dır. İnsan-ı kamil yönünü geçici olanlara değil baki olan ilahi veçheye döndürür. Bu durum ayet-i kerimede şu şekilde dile getirilmektedir: "Bütün iş ler O 'na döndüriilür. "17

, " .•. O 'nun için nereye (hangi semte) döner, yönelirseniz, Allalı 'ın yüzü (kıblesi) işte oradadu: "18

, "Ancak azanıet ve ikranı salıibi olan Rabbinin Zatı kalacaktu: "19

Şu hadis-i şeriflerde ise insanın zuhuru yönüyle hadis, manası bakımından kıdeme sahip oluşuna işaret edilmektedir: "Ey Cabir! Allah 'ın ilk yarattığı Şey, senin nebinin ruhudw: ;'20

, "Adem su ile toprak arasmdayken ben nebi idim. "21, "Sen olmasaydzn, ben

felekleri yaratnıazdım. "22.

Kuran'a göre insan esas itibariyle hem kul/abd hem de halifedir. Peygamber Efendimiz de hem kul hem de elçidir. Bu gerçek, inanan kişinin vakarını fark etmesini sağlıyor. inanan kişi, aynı zamanda bir "kul" olan elçinin davetine kendi rızasıyla uyarak "halife" olmanın itibar ve vakarına sahiptir.23 İnsan Allah'tan geldiği yerden başlayarak kulluğunu ifa etme adına bir daire çizmekte ve Allah' a vuslat anında bu daire tamam olmaktadır. Yani, insan dünyaya gelişiyle, bu daireye ilk adımını atmış olur, kendisine takdir edilen süre içinde ubudiyetiyle terakki ederek, geldiği noktaya geri döner. Nitekim

9• Feth, 48/1 O.

10• Muhammed, 47/31.

11• Nahl, 16/3.

12• Nur, 24/35.

13. Bakara, 2/186.

14• Kaf, 50/116.

15• Vakıa, 56/85.

16• Rahnıan, 55i29.

·17

• Hud, 111123. 18

• Bakara, 2/115. 19

• Rahman, 55/27. 20

• Muhammed b. İsmail Aclfıni, Keşfu 'l-lıafa ve müzilü '1-ilbtis, Beyrut, ts., c. I, s. 265-266. 21

• Aclfıni, Keşfu '1-lıafô., c. II, s. 129. 22

• Aclfıni; Keşfu '1-hafô., c. ll, s. 164. 23

• FrithjofSchuon, Tasavvufkabukve Öz, ter. Veysel Sezigen, İz Yayıncılık, İstanbul2006, s. 108.

19

Page 5: ,• :. ApawaH ryMaHL!1TapAblK H c-rvırvrvt~YH vt.I114M'JI1 ...isamveri.org/pdfdrg/D02918/2010_9-10/2010_9_10_OZKOSEK.pdfGİRİŞ İnsan-ı kamil, sözcük anlamıyla yetkin, tam

Kur'an-ı Kerim'in birçok yerinde "sonunda Bize döndürüleceksiniz. ", "dönüş mutlaka Bize 'dir.", "dönüş yalnız Allah 'adır." buyurulmaktadır. Bu duruma Cüneyd-i Bağdad! nihayetin, bidayetle mündemiç bulunacağını24 söyleyerek işaret etmektedir. Kulluk dairesini tamamla yamayanlar ise "... yokuşu aşamadılar "25 ayetine m uhatap olarak, takılıp yollarda kalırlar. Zira onlar Allah 'la ahitleştiklerini unutmuşlardır. 26 Verdiği sözü unutanı da Allah unutmuş ve onlar sapıtmışların ta kendileri olmuşlardır.Z7

Kur'an'ın ifadesiyle insanın halife olması, alemi yönetmesi ve bütün alemin kendisine boyun eğmesi anlamındadır. Tanrı suretine göre var olan insan, yalnızca Tanrı'nın alemi yönetişindeki halifesi değil, aynı zamanda O'nun bilinmesi ve tanınmasındaki yegane araçtır. 28 Halife olan insan, halife olduğu varlıkların "beldentilerini" karşılayacak bir durumda olmalıdır. Bu da halife olan insanın kendi dışındaki varlıklarla Tanrı arasında aracı olması demektir. insanda cisim, tabiat, akıl ve ruh kuvvetleri bulunmaktadır. Dolayısıyla insan, cisman!, tabii, akli ve ilah! bir varlıktır. Bu sıfatiarda başka hiçbir varlık ona denlc değildir. Bunun için de, Allah'ın halifesi olmaya ve "küçük alem" diye isimlendirilmeye hak kazanmıştır. 29

2. İnsan-ı Kamil Düşüncesinin Gelişim Aşamaları

İnsan-ı kamil nazariyesinin ilk nüvelerine, Bayezid-i Bistaml'nin (ö.261/875) "el­kamilu't-tam" ifadesinde rastlamaktayız. Bu kavramın hangi anlam boyutuna sahip olduğunu Kuşeyri'nin Risdlesi 'nde geçen el-Bistam1'ye ait şu sözden görmekteyiz:

"Birbirine zıt olmakla birlikte velilerin payları Allah 'ın dört isminden meydana gelir. Bunlar "el-Evvel", "el-Ahir", "ez-Zdhir", "el-Bdtın" isimleridi1: Onlardan her bir grup bu isimlerden biri ile kdimdil: Kul bunlara yapıştıktan sonra bunlarda fani olduğu zaman tam kdmil (el-kdmilü 't-tdm) olur. Zira "ez-Zdhir" isminden nasibini alan, kudret-i ilahiyyenin acayipliklerini gözetir. Kim ki, "el-Bdtın" isminden nasibini alırsa, sırlar aleminde olup biten nurları mülahaza eder. "el-Evvel" isminden payını alan kimsenin meşguliyeti geçmiş şeyler ile olur. "el-Ahir" isminden nasibini alan kimse, gelecek/e irtibatlı olw: "30

Burada söz konusu edilen el-kamilü't-tam Muhyiddin İbnü'l-Arabl:'nin insan-ı kamil anlayışına oldukça yakındır.

İnsan-ı kamil nazariyesinin ortaya çıkışında öncü olan şahsiyetlerden biri de Hallac-ı Mansfu (ö. 309/92l)'dur. Muhammed! Nfu nazariyesi ile dikkat çeken Hallac, metafizik boyutta Hz. Muhammed'in ezellliğini ve antolajik statüsünü ele alan ilk kişidir. O, Kitabu 't-Tavdsfn'in ilk bölümünü bu konuya tahsis etmiştir. Hz. Muhammed' e övgülerle başlayan Hallac, Muhammedi Nürun kıdemi ile ilgili şu ifadelere yer vermiştir:

"Peygamberlik nurları, onun nurundan çıkmıştn: Nurlar içinde kıdemden daha parlağı, daha esldsi ve daha belirgini olamaz. Ama o kerem sahibinin nuru müstesnadır ... Onun gayreti, diğer bütün gayretierin önündedir. Vücudu yokluktan, adı Kalem' den önce idi. Çünlı.,ii o, tüm ümmetierden önce idi. Varlıkların efendisidir o ... O ölmez, hep yaş m: Olduğu· gibi durur hep. ' Olaylardan da önce idi o, şeylerden de. Kainatlardan,

24• Süleyman Ateş, Cüneyd Bağdadi ve Mekll!pları, İstanbul 1970, s. 143.

25• Beled, 6.

26• Tabii, 15.

27• Secde, 14.

28• İbnü'l-Arabi, Fusılsu 'l-Hikem, .s. 3 7; Demirli, Fususü 'l-Hikem Şerhi, s. 281.

29. Ebü'l-Ala el-Afifi, Fususu '1-H(kem Girumaları İçin Anahtar -et-Ta 'liktit ala Fususi'l-Hikem-, ter. Ekrem

Demirli, İz Yayıncılık, İstanbul 2000, s. 78-80. 30

• Ebü'l-Kasım Abdilikerim el-Kuşeyri, er-Risô.letü'l-Kuşeyriyyefi ilnıi't-tasavvuf, haz. Ma'rufZerrik ve Ali Abdulhamid Baltacı, Diirıı'l-Hayr, Beyrut 1993, s. 262.

20

Page 6: ,• :. ApawaH ryMaHL!1TapAblK H c-rvırvrvt~YH vt.I114M'JI1 ...isamveri.org/pdfdrg/D02918/2010_9-10/2010_9_10_OZKOSEK.pdfGİRİŞ İnsan-ı kamil, sözcük anlamıyla yetkin, tam

.. yarlıklardan önce bilinmekte idi o. O hep var olacaktır. Renklerden önce anılıyordu o, cevherlerden önce dillerde idi. 'Önce 'den önce vardı o; 'sonra 'dan sonra da kalacaktır. , 31

HalH'ıc'a göre Muhammed! Nilr, yaratmanın ilk prensibidir:

"Hak onunla belirginleşir, hakikat onunla var olur. O, gerçeğin özü ve hak bilgisinin görünen yüzüdü1: , 32

HalHic, Muhammed! Nürun Hak ile ilişkisini ise şöyle açıklar:

"Hak onu yaratılmışZara teslim etmemiştir. Çünkü o, O'dur. Ben ise Oyum. Ve O, O'dw: ,33

"0, odur" nazariyesi ile ilgili bir başka değerlendirmesini şu şekilde ifade eder:

"Dersen ki, 'isim müsemmanın aynıdır', o zaman tevhidin manası nedir? 'Allah Allah 'tır' ders en, evet Allah Allah 'tu: O, O' dur. , 34

Hallik'ın "o, odur" nazariyesine göre, her şeyden, yaratmadan ve yaratmayı

dilemeden önce Allah, Ahadiyet mertebesinde, kelamsız ve harfsiz bir şekilde Zat'ında müşahede etti. Onun kendi kendine hayranlığı, aşktan ibaretti. Bu aşk bütün sıfatıardan münezzeh olan Zatı 'nda Zatı içindi. Bu tenzihiyette kendisini sevdi, kendisini övdü ve aşk ile taayyün etti. Bu, aşkın İlahi Zat'taki ilk taayyünü idi. Böylece isim ve sıfatıarda kesret meydana geldi. Daha sonra Zatı'nda Zatı için konuşabilmek amacıyla kendisinin silretini görmek istedi. Ezele baktı ve "adem"den tüm sıfat ve isimlerinin olduğu bir silret çıkarttı ki, silret Allah'ın ebed1 kıldığı Adem'in silretiydi. Allah, Adem'i bu tarz üzere yaratınca, onu yüceltti, övdü ve kendisine seçti. Hak, Adem'le ve Adem'de taayyün ettiği için yaratılan varlık o, o idi. 35

Özetle Hallac, Muhammed! Nürun kıdemi, yaratmanın prensibi ve Allah'ın özel bir silreti olquğu şeklindeki görüşleri ile insan-ı kamil nazariyesinin ortaya çıkmasında öncü rol oynayiın isimlerdendir.

İnsan-ı kamil nazariyesinin benimsenmesine etki eden kurarnlardan bir diğeri Hakim Tirmizi (ö. 320/932)'nin "Hatemu'l-Evliya" görüşüdür. Hakim Tirmizi'nin en önemli eseri de bu ismi taşımaktadır. Bu eser Osman Yahya (Beyrut 1965) ve Bemd Radtke (Beyrut 1992) tarafından neşredilmiştir. Tasavvuf tarihinde nübüvvet-velayet ilişkisinin ilk defa etraflıca işlendiği bu kitap, başta İbnü'l-Arab1 olmak üzere Tirmizi'den sonra yaşayan pek çok mutasavvıfı etkilemiştir. H atm u 'l-evliya, içerdiği bazı problemli hususlar dolayısıyla, ılımlı bir tasavvuf anlayışını benimseyen çevrelerce zaman zaman göz ardı edilmişse de bugüne kadar muhtevası ve tesirleriyle orijinalitesini muhafaza etmiştir.36 Ona göre veliler makamıarına paralel olarak hiyerarşik bir yapıya sahiptirler. Yelayet hiyerarşisinin en üstünde hatemü'l-evliya yer alır ve o, velilerin ilkidir. Hakim Tirmizi'ye göre hatemu'l­velayet sahibi, nebilere öylesine yakındır ki, neredeyse aniann gurubuna dahildir.

31. Ebu'l-Muğ1s Hüseyin b. Mansfır el-HalUk, Kitfıbu 't-Tavfısin, tah. Luis Massignon, Paris 1975, s. 192.

32• Hallac,Kitfıbu't-Tavfısfn, s. 193.

33. Hallac,Kitfıbu't-Tavfısfn, s. 193.

34• Hallac, Kitfıbu't-Tavfısfn, s. 194.

35. Abdullah Karta!, Abdülkeriln Cilf -Hayatı, Eserleri, Tasavvuf Felsefesi-, İnsan yayın! an, İstanbul2003, s.

276. 36

. Salih Çift, "Tasavvufi Eserlerin Dayanılmaz Cazibesi: Tasavvuf Alanında Son YıllardaYapılan Çeviriler ve Nitelikleri Üzerine", Tasavvıifİlmive AkademikAraştırma Dergisi, yıl: 8, sayı: 18, Ocak-Hazii:·an 2007, s. 222-223.

21

Page 7: ,• :. ApawaH ryMaHL!1TapAblK H c-rvırvrvt~YH vt.I114M'JI1 ...isamveri.org/pdfdrg/D02918/2010_9-10/2010_9_10_OZKOSEK.pdfGİRİŞ İnsan-ı kamil, sözcük anlamıyla yetkin, tam

İnsan-ı kamil nazariyesinin ortaya çıkmasına yol açan etkenlerden bir diğeri, İmam Gazall (ö.505/ll ll )'nin "Muta" nazariyesidir. Gazall Mişktitü 'l-enwir 'da birkaç kez bu kavramı kullanır. O, ilahi haki.Katleri bilmekten perdelenenleri üç gruba ayırır:

Birinci gurup, sırf zulmetle perdelenenler.

İkinci gurup, sırf nur ile perdelenenler.

Üçüncü gurup, zulmeteyakın nur ile perdelenenler.37

3. Kur' an, Alem ve İnsan

İnsanı potansiyel üç ilahi kitaptan biridir. Okumasını bilenler için Kur'an ve lcainat kitabı kadar insan denilen kitap da ibret sahifeleri ile doludur. Çünkü insan denilen kitap, Allah'ın alemi yaratmaktaki gayesine hizmet etmektedir. Kur'an ve alem ibretler manzumeleri ile doludur, Halck' a ulaşmak isteyenler için yegane kılavuzlardır. Tefekkür ehline hitap etmektedirler. Her ikisi de gizli hazineyi izhar eder. İnsan-ı kamil ise bütün ilahi ve kozmik kitapları kuşatan bir kitaptır. İnsan-ı kamilin kendi zatına ilişkin bilgisi, her şeye ilişkin bilgisini gerektirir ve o kendi zatını bilmekle her şeyi bilir. Bu durum, hem belirlenmişlikte hem de belirleııınemişlilcte, o her şeyi bildiği için böyledir.38

Bütünüyle ilahi leelamdan ibaret olduğu için Kur'an, potansiyel olarak bütün evrensel hikmetleri ihtiva eder. Dolayısıyla Kur'an, insan varlığının tamamlayıcı bir nüshasıdır. Kainatta zuhur eden bütün şekilleri ihtiva eden insan, gerçekte bir mikrokozmozdur. Var oluş sahasına çıkarılan ilk varlık, bazen "Hakikat-ı

Muhammediyye/Muhammedi Gerçeklik" ya da "Mükemmel İnsan" diye isimlendirilir. Bu sebeple, İbnü'l-Arabi'nin de kaydettiği gibi nihai tahlilde Kur'an ve "Evrensel İnsan", bütünüyle kuşatıcı aynı ilahi hikmete işaret eder görülebilmek-tedir. Bu kuşatıcı yönüne binaen, her bir peygambere bir kelime verilirken, Hz. Peygambere bu kelimelerin toplamı, yani bütün hakikat ve marifetleri kendisinde toplayan cevaıniu'l-kellm verilmiştir. Allah Teala, diğer bütün ilahi kitaplarda indirdiği hakikatleri Kur'an-ı Kerim'de toplamıştır. Bu itibarla Kur'an'ın kuşatıcılığı Hz. Peygamber'in kemal derecesine ve kuşatıcılığına uygun düşer. Zira "Kur'an" kelimesi kökü itibariyle (k.r.e) "okuma", "kıraat" anlamlarına geldiği gibi; "elde etmek", "toplamak", "bir araya getirip cem' etmek" anlamlarına da gelmektedir. Bu bakış açısından Kutsal Kitab'ın, "toplama" anlamına gelen "Kur'an" ve ayırma anlamına gelen "Furkan" isimleri; ikisi birlikte Kur'an'ın hem her şeyi bir araya topladığı, hem de açık ve ayrı alanlara ayırdığı anlamına gelir. İbnü'l-Arabi Kur'an'ın, kelimenin kök anlamına da uygun olarak daha çok "birleştirme", "toplama" ve "kuşatıcılık" anlamlarına vurgu yaparak onun cami oluşundan bahseder. Bu aynı zamanda diğer bütün isimleri ihtiva etmesinden dolayı, "Allah" isıni-i celalinin kuşatıcılığı (Cami) ile bütün ilahi sıfatıarın kendisinde tecelli etmesinden ve kainatta dağınık halde bulunan bütün hakikatleri kendisinde toplamasından dolayı insan-ı kamil 'in kuşatıcılığına paraleldir. Bu itibarla İbnü'l-Arabi'ye göre Kur' an, ayetler ve sureler şeklinde çok ve ayrı ayrı gözükse de o kuşatıcı tek bir leelam (ehadiyyü'l-keHim)dır; o, Tevrat, Furkan, İncil, Zebur ve Suhuf diye isimlendirileri külli tek bir kelamdır. Bu külli hakikat, kalplerde Kur'an, lisanlarda kelam, Mushaflarda ise kitap diye isimlendirilir.39

37• Ebu Hami d Muhammed Gazfıl'i, Mişkiltil '1-envtir, tah. Ab dülaziz İzzeddin es-Seyrevan, Beyrut 1986, s. I 7 5-

185; Kartal, Abdülkerfm Cflf, s. 272. 38

• William C. Chittick, Tasavvuf -Kısa Bir Giriş-, çev. Turan Koç, İz Yayıncılık, İstanbul2003, 183-184. 39

• Afifi, Fusıisu 'l-Hikem OkumaJan İçin Anahtar, s. 170~171; M. Mustafa Çakmaklıoğlu, İbn Arabf'de Marifetinİfadesi, İnsan Yayııilan, İstanbul2007, s. 314.-315.

22

Page 8: ,• :. ApawaH ryMaHL!1TapAblK H c-rvırvrvt~YH vt.I114M'JI1 ...isamveri.org/pdfdrg/D02918/2010_9-10/2010_9_10_OZKOSEK.pdfGİRİŞ İnsan-ı kamil, sözcük anlamıyla yetkin, tam

İnsan-ı kamil, ruhu ve aklı bakırnından "Ümmü'l-Kitap" diye isimlendirilen akli bir kitap, kalbi açısından "Levh-i Mahfuz" kitabı, nefsi açısından "Mavh ve İsbat" kitabıdır.40

Bu çerçevede İbnü'l-Arabi'nin Mekke'de karşılaştığı feta, bir kitaptır. Fakat sessiz bir kitaptır. ibare ehline kapalı olan, en beliğ hatiplerin dahi hiçbir nasibinin olmadığı şekilde sembolik konuşan, irfanİ satır ve ifadelerle ya da konuşarak değil, üzerindeki perdeleri kaldırarak bizzat sfuetin}n ihtiva ettiklerinden öğrenilmektedir. İşte İbnü'l-Arabi, bu "kitab"ın perdelerini açar ve onun suretinde okuduğu ve muttali olduğu sırları, eserin ikinci babında kaleme alır. Fütuhat'ın bu ikinci babı ise harfler ilmine tahsis edilmiştir. İşte bu ilim vasıtasıyla vahyin anlaşılmasındaki temel ilkeler öğrenilmekte ve "Kur'an'ın hazineleri"nin anahtarlan edinilmektedir. Bütün bu ifadelerden anlaşılacağı üzere, İbnü'l­Arabi eserine dereedeceği sırlan bir kitapta değil, bir kimsede mütalaa etmiştir. Yine o, bu kimsenin ona bu sırları okuması ya da telkin etmesi şeklinde değil, bizzat bu kimsenin neş'etinde ve hakikatinde bu sırları müşahede etmiştir. Feta ile gerçekleşen bu diyalog sessiz/sembolik bir diyalogdur. Aslında bu karşılaşmada kelime bile kullamlmamıştır; zira yaratılışı gereği sadece sembol ve ima ile konuşmakta olan feta, konuşmaz ama oldukça fasihtir. Görüldüğü gibi burada İbnü'l-Arabi, geleneksel olarak bir "kitap", bir "lafız" olarak telaklci edilen Kur'an'ın hakikatini bir insan şeklinde müşahede etmektedir. Zira İbnü'l-Arabi'ye göre "insan-ı külli", "insan-ı kamil" ya da en hususi şekliyle "Hakikatü'l­Muhammediyye" Kur'an'ın bizzat kendisidir. İbnü'l-Arabi'ye göre Hz. Aişe'nin, Hz. Peygamber'in ahialcı hususunda söylemiş olduğu "O 'nun ahilila Kur 'an 'dır"41 sözü de buna işaret eder. Bu itibarla, büyük alemin bir nüshası olan insan-kamil, bütün kitapları cami bir kitaptır.42

İbnü'l-Arabi insanın alemi kuşatıcı olan bu yönünü, bünyesinde her bir mahlUkattan bir veçhe barındırması ile açıklar. Sözgelimi insanda yeryüzü ve gökyüzün den, Arş 'tan ve Anasır-ı Erbaa'dan bir yön vardır. Bir yönden semaya, bir yönden yere, bir yönden ateş, hava, su ya da toprağa benzer. Yoksa bu kuşatıcı yönüne binaen o semadır, arzdır denilmez: Zira nihai tahlilde o da mahlUkat cinsindendir.43 İnsan ile alem arasında görülen bu şekildeki bir benzerlik ve paralellik, Pythagoras (M.Ö. 500)'a kadar geri gitmektedir. Ona göre insan, fıtratı itibariyle bütün aleme mukabildir. İnsan, küçük alemdir, alem ise büyük insan.44 Bu düşüncenin İslam düşünce tarihinde yaygınlaşması ise İlıvan-ı Safa ile olmuştur. İlıvan-ı Sara'ya göre insan ile alem arasında tam bir paralellik vardır ve insan vücudu bütünüyle alemin özellilderini taşır. Mesela; kemik, ilik, et, damarlar, kan, sinirler, deri, kıl ve tımaldardan ibaret olan ve insanın bedenini oluşturan dokuz cevher alemdeki dokuz feleğe tekabül eder.45 İnsanın, i1ci göz, i1ci kulak, i1ci burun deliği, iki meme deliği, ağız, göbek ve iki boşaHım kanalından ibaret olan on i1ci deliği, alemdeki on iki burca tekabül eder. İnsandaki çekme, tutma, itme, sindirim, beslenme, büyüme ve musavvireden oluşan yedi güç; görme, işitme, tatma, koklama, dokunma, konuşma ve düşünmeden oluşan yedi ruhani güç, alemdeki yedi gezegenin tabü ve ruhani güçlerine karşılık gelir. Alemdeki ateş, hava, su ve topraktan oluşan dört unsura, insamn baş, göğüs, mide ve karnı benzer. Hatta yeryüzü şekilleri ve meteorolojik olaylar, belli oranda insan vücuduna benzer. Söz gelimi, insamn kemikleri dağlara; iliği maden cevherlerine; karnı denize; bağırsakları ırmaklara; damarları derelere; eti toprağa; kılları bitkilere; soluklanması

·40

. Çalanaklı oğlu, M arifetin lfadesi, s. 313-314. 41

• Müslim, Müsafirin ı39. 42

. Çalanaklıoğlu, M arifetin lfadesi, s. 3 ı 3-3 ı 4. 43

• Muhyiddin İbnü'l-Arabi, el-Fütüluitü'l-Mekkiyye, tah. Osman Yahya, Kahire ı985, c. III, s. 328. 44

. Bkz. Muhammed b. Alıdülkerim eş-Şehristil.nl, Kitdbü '1-Milel ve 'n-Nihai, tah. Muhammed b. Fethullah Bedran, Matbatu'l-Ezher, Kahire ı910, c. II, s. 854.

45. Çalanaklıoğlu, Marifetin lfadesi, s. 270.

23

Page 9: ,• :. ApawaH ryMaHL!1TapAblK H c-rvırvrvt~YH vt.I114M'JI1 ...isamveri.org/pdfdrg/D02918/2010_9-10/2010_9_10_OZKOSEK.pdfGİRİŞ İnsan-ı kamil, sözcük anlamıyla yetkin, tam

rüzgara; konuşması gök gürlemesine; gülmesi gün ışığına; gözyaşlan yağmura; uyuması ölüme ve uyanması dirilmeye benzer.46

Mutlak anlamda varlıkların en kamili, "Hak"; Hakk'ın en kamil mahzan ise kendi suretinde yarattığı "insan-ı kamil"dir. Stoacıların "akl-ı kaim" veya "bi'l-kuvve akıl" diye isimlendirdikleri şey, İbnü'l-Arabi''nin "Hakikatü'l-haldik" veya "Hakikat-ı

· Muhaınmediyye" diye isimlendirdiği şeyin aynısı olduğu gibi, Stoacılarm zahir veya bilfiil akıl diye isimlendirdikleri şey de, İbnü'l-Arab1'nin "İnsan-ı kamil" diye isimlendirdİğİ şeydir. Çünkü alemin bütün cüzlerine yayılan ve İbnü'l-Arabl'nin bazen "Hakikatü'l-Hakaik", bazen de "Hakikat-i Muhammediye" diye isimlendirdiği bi'l-kuvve akıl, işaret ettiğimiz gibi, bütün varlıklarda aynı derecede ortaya çıkmaz. Bu aklın en üstün mahzarı, "insan-ı kamil"dir. İnsan-ı kamil, kamil varlığından dolayı "halife", "süret", "kevn-i cami", Hakk'ın sıfatlannın ve kemallerinin üzerine yansıdığı "ayna" olarak isimlendirilmeyi hak etmiştir.47

İbnü'l-Arab1'nin insan-ı kamil görüşü, metafizik açıdan İlk Akıldır. Dolayısıyla o, alemin bütün noktalarına yayılan düşünme kuvvetidir. Tasavvufi açıdan ise, insan-ı kamil, Muhammed! Hakikat ve Rı1hu'l-Hatem'dir. Bu yönüyle kelime, vahiy ve ilham da dahil her türlü bilginin kaynağıdır. İnsan ile ilişkisi açısından ise, insan-ı kamil, Adem'dir.48

İnsan-ı kamilin üstünlüğü, onun her durumda üstün olmasını gerektirmez. Bunun örneği Bedir esirleri hakkında Hz. Ömer'in verdiği karar ve hurmalarm aşılanması olayıdır.49

İbnü'l-Arab1, insanın, "kevn-i cami" (birleştirici varlık) olduğu görüşündedir. Bu, insanın Hak ve halkın bütün özelliklerini yansıttığı anlamına gelir. İbnü'l-Arabi'nin büyük alem ile küçük alem arasındaki benzerliği aynntılarıyla ele aldığı eser, hiç şüphesiz, et­Tedbiratu 'l-ilahiyye' dir. O, insan ile alem arasındaki genel benzerlikleri sıralayarak kitaba başlar. Bu çerçevede İbnü'l-Arabi' insan ile alem arasındaki benzerliği şu şekilde sıralar:

1. Alem de sürekli gelişen şeylere karşılık, insanda da kıl ve tırnak vardır.

2. Alemdeki tuzlu, tatlı, kokmuş ve acıdan oluşan dört çeşit suyun insanda da karşılığı vardır. Tuzlu su, insanın iki gözünde; kokmuş su, bumunun deliklerinde; acı su, ağzındadır.

3. Alemdeki toprak, su, hava ve ateşten ibaret olan dört unsur, insanda da vardır. Çünkü insan bunlardan yaratılmıştır.

4. Alemdeki dört rüzgar, insanın dört fizyolojik gücüne (emme, dokunma, sindirme, müdafaa) karşılık gelir. ·

5. Alemdeki hayvanlar ve şeytanların insandaki karşılığı, kötü özellikler; meleklerin karşılığı ise, iyi hasletlerdir.

6. Alemde zahir ve batın olduğu gibi insanda da bunlar vardır. Zahir, insanın cismam varlığı; batın ise kalb alemidir. Başka bir ifadeyle insanın zahiri mülk; batını ise meleküttur.

7. Alemdenasıl ki 'gök ve yer varsa, insanda da yücelik (uluvv) ve aşağılık (süfla) vardır. 50

46. Kartal, Abdülkerfm Cflf, s. 239.

47. Ebu'I-Ala Afıfi, İslam Düşüncesi Üzerine Makaleler, ter. Ekrem Demirli, İz Yayıncılık, İstanbul2000, s. 89-

90. . 48

. Kartal, Abdülkelim Cfli, s. 27.8. 49

. Demirli, Fususü'l-Hikem Şe1ihi, s. 49. 50

. Kartal, Abdülkerfm Cflf, s. 239-240.

24

Page 10: ,• :. ApawaH ryMaHL!1TapAblK H c-rvırvrvt~YH vt.I114M'JI1 ...isamveri.org/pdfdrg/D02918/2010_9-10/2010_9_10_OZKOSEK.pdfGİRİŞ İnsan-ı kamil, sözcük anlamıyla yetkin, tam

Sadece maddi alemdeki hakikat ve nitelikler değil, ulvl ve süfll bütün hakikatler de insanda toplanmıştır. Buna göre yüce aleıni temsil eden Hakikatü'l Muhammediyye'nin insandaki karşılığı ruh; Arş'ın karşılığı cisim; Kürsl'nin karşılığı, nefis; Beyt-i Ma'murun karşılığı, kalp; meleklerin karşılığı, insanın ruhanı yetileri; Zühal yıldızı ve feleklerin karşılığı, kuvve-i ilıniyye ve nefestir.51 Diğer taraftan insanda filin hafızası, merkebin beladeti, arslanın cesareti, böceğin korkaklığı da karşılık bulınaktadır.52 Alemin özeti, yaratılmışlarm gözdesi ve hakikatierin menbaı olan insan, aynı zamanda ilahi güzellikleri ve manevi hakikatleri yansıtan en özel aynadır.

4. İnsan-ı Kamil Aynası

Evrendeki ilahi hakikatierin yansi.dığı yer, insan denilen aynadır. Aynadaki görüntünün berraklığı ve parlaklığı onun cilalı alınasına bağlıdır. Dolayısıyla alemin güzelliklerini yansıtacak olan insan aynasının cilalı olması gerekir. İnsan denilen aynanın cilalanması, pas ve kirden temizlenmesi, riyazetle kalbinin anndırılınasıdır. Aynanın pas ve Idrden anndırılınası, kalbin Allah 'tan başka şeylere ilgi duymaz hale gelmesidir. Tasavvufun hedefi, insanı saf ve annmış bir ayna haline getirmektir. Bu sayede ayna, kendisine yansıyan şeyleri gösterir. Aynanın başka bir özelliği, ışığı veya görüntüyü kendi özelliğine göre göstermesidir. 53

İbnü'l-Arabi'nin sıklıkla kullandığı bu ayna sembolizmi, aynı zamanda biyolojik insan ile insan-ı kaınil arasındaki farkı göstermektedir. Buna göre, hem biyolojik insan hem de insan-ı kaınil bir ayna mesabesindedir. İnsan-ı kainili biyolojik insandan farklı kılan yegane özellik, Tanrı'nın isim ve sıfatlannı bilfiil yansıtması veya Tanrı 'nın tecelll mahalli olmasıdır. Nitekim bütün aynalar ayna olınak yönünden aynı mahiyettedir; fakat onlardan bazıları ayna işlevini bilfiil yerine getirmekle böyle alınayan aynalardan kemalde aynlmaktadır.54

Ayna metaforuyla insanın paralel konumuna dikkat çeken İbnü'l-Arab1, insanın varlık sebebini ortaya koymaktadır. İnsandaki potansiyel gücün işlevsel hale getirilmesine zemin 'hazırlamaktadır. Gönül aynasında Hakk'ın tecelli edebilmesi için kalbin tüm ağyardan armdinlması, iskat-ı vesail. mertebesine erişilınesi, masivadan yüz çevrilmesi esastır. Gönlünü pak, zihnini berrak ve himmetini all ve sa'yini meşkur kılan insan-ı kaıniller aynı zamanda tüm varlıkların dili, tüm yaratılınışların nüvesi, Allah ile alem arasındaki bir köprü ve berzah niteliğindedir.

6. İnsan-Alem ilişkisi

Alem için insan, yüzüğün mührü gibidir. Hak, insan-ı kaınil ile kullarına bakar ve onlara merhamet eder. İbnü'l-Arab!'ye göre, insan-ı kamil, alemin illeti ve varlık sebebidir. Alemin yaratılış ve zuhurundaki vasıta, yaratılışın nihai gayesidir. Hakk'ın bir şey yaratıp o şeyde kendi kemallerini göstermek ve kendisini hakkıyla bilmek iradesi, insan-ı kaınilin varlığıyla gerçekleşir. İnsan-ı kamil olmasa idi, bu irade gerçekleşmez, yani Hak bilinmezdi.55

İbnü'l-Arab1, insan-ı kamili sadece alemin varlığındaki illet ve onun sebebi olarak kabul etmez. Aynı zamanda o, alemin koruyucusu ve nizarnının devamını sağlayan· varlıktır. 56

· 51

• İbnü'l-Arabi, el-Fiitiilıatü 'l-Mekkiyye, tah. Alımed Şemseddin, Dfuu'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut 2006, c. II, s. 231-232; c. III, s. I 02. .

sı. İbnü'l-Arabi, el-Fütühatü'l-Mekkiyye, tah. Alımed Şemseddin, c. II, s. 233. 53

. İbnü'l-Arabl, Fususu '1-Hikenı, s. 23-24; Demirli, Fususü'l-Hikem Şerhi, s. 271. s4

. Uluç, İbn Arabi'de Sembo!izm, s. 135. ss. Afıfi, İslam Düşüncesi Üzerine Makaleler, s. 94. 56

• Afıfi, İslam Düşüncesi Üzerine Makaleler, s. 96.

25

----- ·.

Page 11: ,• :. ApawaH ryMaHL!1TapAblK H c-rvırvrvt~YH vt.I114M'JI1 ...isamveri.org/pdfdrg/D02918/2010_9-10/2010_9_10_OZKOSEK.pdfGİRİŞ İnsan-ı kamil, sözcük anlamıyla yetkin, tam

a. İnsan-ı Kamilin Berzah Oluşu

İbnü'l-Arabi'nin nitelem~siyle insan, berzahl bir varlıktır. Berzah ya da ara varlık, iki ucun özelliklerini kendinde bulundurmakla iki şey arasında iletişim görevi görür. Bu yorumla insan, ilahi özellikleri topladığı gibi aynı zamanda alemdeki her şeyin özelliğini kendisinde barındırır. İnsanın berzah varlık olmasının anlamı budur. Alemdeki her şey, muhtaç olduklan şeyi ondan ister ve halifenin de bu ihtiyaçları karşılayabilmesi gerekir. İnsan, varlıktaki her şeyin talebine karşılık verecek ve onu yerine getirecek bir durumda olmalıdır. 57 İnsanın bütün yaratıkların ihtiyaçlarını karşılaması, onlar ile Tanrı arasında aracı varlık olmasından kaynaklanır. Böylece Tanrı'nın yardımını onlara ulaştırır. Çünkü insan dağınık ve çokluk halindeki alemin birlik yönüdür. Bu birlik sayesinde alem bir şey haline gelebilir. Alemin dağınık ve çokluk yönü, onun ruhsuz bir cisim ve cilasız bir ayna olması anlamına gelir. Alemin birlik yönü ise cilalanması ve insanın kendisinde ortaya çıkmasıyla sağlanır. 58

Buna göre insan, iki boyutlu bir yapıya sahiptir. O, hem ilahi suret üzerine yaratılmış, hem de alemin bütün unsurlarını kendisinde toplamıştır. İnsan birinci boyutu ile bütün ilahi isim ve sıfatiann en mükemmel surette zuhur ettiği bir varlık alanı olurken, ikinci boyutuyla varlığın diğer unsurlarında kısmen veya parça parça bulunan özellikleri kendisinde yansıtır. Söz gelimi melekler, ilahı sıfatıardan bazılarını; Arş ve Kürs1 gibi yüce mertebeler, diğer bir kısmının taşıyıcısı olduğu halde, insan bunların tamamını yansıtır. Bu nedenle Cili, insan hakkında şöyle der: "0, zattzr, szfattzr, arştz1; kiirsfdir, levhtir, kalemdir, melektir, cindir, gökler ve yıldızlardır, yer ve içindekilerdi1~ dünya iilemidil~ ahiret iilemidil; varlıktır, varlığın kuşattığı şeydil; haktzl; halktu; kadfmdir, hadistir. "59 Bu yönüyle insan, Hak ve halka ait bütün özelliklere sahip olduğu için kuşatıcı varlıklkevn-i cami'dir. O halde insan, bir yandan bütün ilahi isim ve sıfatlann, diğer yandan alemin kendisinde toplu olarak bulunduğu bir varlıktır.

"Böylece insan, ezeli hadis varlıktır. Ebedi olan neş 'e-i daim dil: Cami olan fasıl kelimedir. Binaenaleyh alem onun varlığıyla tamamlanmıştır. Böyle olunca insan, alemde yüzükte yüzüğün "fass"ı gibidil: Fas, padişahın hazinelerini nıühürlediği mühür ve alanıettil: "60 sözleri ile İbnü'l-Arabi, insanın hadis ile ezell olmak üzere iki ayrı yönüne dikkat çekınektedir. Buna göre insan, hem Hak hem halk, hem kadim hem hadis, hem ebedl hem fanidir. Kuşkusuz insan, kendisinde iki yön bulunmasından dolayı, bu zıt sıfatları kapsar. Bu iki yön, lahütilik ve nasütiliktir. İnsanın fasıllayırıcı ve cami bir kelime olmasının sebebi, onun Allah ve alem arasında ayırıcı bir sınır olarak durmasıdır. Çünkü insan, Allah'ın sureti; alem, bu suretin kendisinde yansıdığı ayna; Allah da, insanın sureti olduğu zattır. Bunun için İbnu'l-Arabi, bazen insanı "berzah" diye isimlendirir. Berzah, İbnü'l-Arabi'nin İskenderiyeli Yahudi filozof Philon'un felsefesinden almış gözüktüğü bir isimdir. Nitekim Philon, insanı berzahlık vasfıyla nitelemiştir. İnsanın cami bir kelime olmasının sebebi ise, tecelligalılan olması anlamında bütün ilahi isimleri kendisinde toplaması dır. 61

Her şeyi içermesi ve kendinde toplaması açısından insan bütün kevn1 varlıklardan farklıdır. Kevne ve ilahi isimlere ait hakikatleıin toplanıının bir nüshası olması yönünden ise bütün varlıklara benzemektedir. Buna göre insan, vücüb ve imkanı birleştirmektedir. O, iki hakikati birleştiren bir rabıta ve iKi ucu birleştiren bir berzah konumundadır. 62

57• İbnü '1-Arabf, Şerhu Fususu '1-Hikem, s. 3 8; Demirli, Fususü 'l-Hikem Şerlıi, s. 285.

58. İbnü'l-Arabi, Şerlıu Fusiisu'l-Hikem, s. 37; Demirli, Fusiisü'l-Hikem Şerlıi, s. 285-286.

59. Karta!, Abdülkerfm Cflf, s. 312.

60• Afıfi, Fususu 'l-Hikem Okumalarz İçin Anahtar, s. 80-81.

61• A:fifi, Fusüsu 'l-Hikem Okunıaİarı, s. 80-81.

62• Ekrem Demirli, Sadreddin Ko1ıevi'de Bilgi ve Varlık, İz Yayıncılık, İstanbul2005, s. 330.

26

Page 12: ,• :. ApawaH ryMaHL!1TapAblK H c-rvırvrvt~YH vt.I114M'JI1 ...isamveri.org/pdfdrg/D02918/2010_9-10/2010_9_10_OZKOSEK.pdfGİRİŞ İnsan-ı kamil, sözcük anlamıyla yetkin, tam

İnsanın berzah varlık oluşu Hak ve halkla ilişkisini ortaya çıkarmaktadır. Kulluk vasfıyla Hakk'a kurbiyet kesbeden insan, halifelik vasfıya da, alemin beklentilerine karşılık vermektedir. İnsansız alem eksiktir. Alemin ruhu ve gözbebeği insandır. Alemin marnur kılınması insan eliyle gerçekleşmektedir. Hakk'a kullukla donamma eren insamn aleıni boyutta inşa etmesi gerektiği makalemizin bir. başka boyutunu oluşturmaktadır. o nedenle burada insan-alem ilişkisini ele almak durumup.dayız.

b. İnsan Alemin Gözbebeğidir

Alem, Hakk'ın kemalini veya güzelliğini ancak kısmen gösterebilir. Çünkü alemin herhangi bir yönünde Hakk'ın sadece bir veya iki sıfatı tecelli eder. Bunun için, ilahi sıfatıann bütünüyle tecelli edeceği ve tam olarak gözükebileceği bir kuşatıcı malizara ihtiyaç vardır. İşte bu kuşatıcı varlıklkevn-i cami, Hakk'ı bilen "insan-ı kamil"dir; hatta Hak, onunla kendisini bilir. Çünkü alem içinde insan, göz içinde gözbebeği gibidir.

Bu anlamda İbnü'l-Arabi; "İnsan, Allah katında bakan bir gözbebeği gibidir ve görmek sıfatı ile tabir edilmiş olan malıluk odur. İşte bundan dolayı ona insan denildi. Çünkü Allah, mahluklarzna insan ile nazar kıldı ve onlara rahmet etti. Alem onun vücuduyla tamam oldu. Bundan dolayı ona "halife" adı verildi. "63 demektedir. Burada İbnü'l-Arabi insam gözbebeği olarak tamrnlarken, onun sahip olduğu eşsiz değeri göstermektedir. Bu değere sahip insan, bu kainatın varlık sebebidir. Sahip olduğu değerini koruduğu sürece kainatın sultam olur. Gözden düşerse "Biz insanz en güzel şekilde yarattık, sonra onu aşağıların aşağısına indirdik. "64 ayetinin muktezasınca, kainatın kölesi olarak değerini sıfırlar. İnsan olma; mekanını koruması için, kendisine tevdi edilen potansiyellerini inkişaf ettirmesi gerekir. Dolayısıyla insan, sürekli aksiyon halinde olmak zorundadır.

İnsanın eylemlerinde göz, önemli bir konumdadır. Diğer organiara nispetle dış dünyayı algılama bakımından en geniş algı kapasitesine sahiptir. İnsan, lügatte göz bebeği anlamına. gelmektedir. Kainat çok geniş boyuttaki malılükatı banndırmaktadır ve son derece büyük cesamete sahiptir. İnsan ise cisim bakımından küçüktür ama kendisinin, zamanın ve kendisi dışındaki diğer eşyanın ötesindedir. Algı kapasitesi geniştir. Bu özellikleri bakımından insan, kainatın gözbebeği gibidir. Bunu en ziyadesiyle temsil eden ve tamamen ilah! eylemiere mazhar olan ise insan-ı kaınildir. Mevlana insana bu yönüyle, "üsturlab-ı Hak" demektedir. İnsan, tüm malılükatın kendisiyle bir bütün olarak anlam kazandığı göz gibi kainatın tamamlayıcı unsuıudur. Bir beden içerisinde göz ne ise kainat içindeki insan da mahlukat içinde göz mesabesindedir. Kainattaki bütün diğer şeyler bir göz gibi olan insanla görülür ve fark edilir. İnsanın en temel orgam gözü olduğu gibi, kainatın gözü de insandır. Bunu şöyle şematize edebiliriz:

İnsan ka inat

Göz İnsan

Zira insan kainatı gören, geçınişin, geleceğin, kendinin ve çevresinin farkında olan · tek varlıktır. Mevlana, bu metaforunu bir derece daha ileri götürerek der ki: Gözün en ileri boyutu ve özü nasıl göz bebeği ise insan-ı l<:a~il de insanlar içinde kainatın gözler

. içindeki göz bebeği gibidir. Mevlana'ya göre aslında insan ismini almaya layık olan da insan-ı kaınillerdir. Hayatı nefsarn ihtiyaçlarını tatminden ibaret görenler, kendilerini hayvanların derekesine indirgemiş şahsiyetlerdir. MevlŞ.nŞ. bunu, değirmen eşeği

63• Mulıyiddin İbn Arabi, Fususu '1-Hikem, çev. Nuri Genç Osman, İstanbul 1990, s. 24.

64• T'ın, 5.

27

Page 13: ,• :. ApawaH ryMaHL!1TapAblK H c-rvırvrvt~YH vt.I114M'JI1 ...isamveri.org/pdfdrg/D02918/2010_9-10/2010_9_10_OZKOSEK.pdfGİRİŞ İnsan-ı kamil, sözcük anlamıyla yetkin, tam

metaforoyla anlatmaktadır. Bu yönüyle MevHina'ya göre insan olmak, biyolojik doğumla kazanılan bir kazanım değil, bir oluşum ve gelişim sürecinin sonucunda ulaşılan bir payedir. 65

· • "

Gönlü Allah ile zengin olanlar, çelıredeki göz gibidirler. Gözü örtüyle kapanan bir şey göremez ve bakışlarının güzelliğini kimseye gösteremez. Allalı'a yakın olanlar göz gibi nur saçarlar. Bazı sebeplerden dolayı gözün kapalı olması nurunun görüniDesine engel teşkil edeceği gibi, mal ve mülk de kamil insana perdedir. Sabır, cesaret, metanet, cömertlik ve şükür gibi makbul özelikierin hakkıyla ortaya çıkıp parlamasına engel olur. Gözün özelliği bir şeyi gün yüzüne çıkarması, saklı olanı belirgin kılmasıdır. Göz mesabesinde olan Hak dostları birer perde mesabesinde olan mal ve servetten kendini soyutlaması gerekir. Tabii burada şu hususun altını iyice çizmeliyiz: Kötülerren mal ve servet; dünya sevgisini, kibir ve gururu davet eden, geçici lezzetlerle kulluk vazifelerinin yerine getirilmesine engel teşkil eden maldır. Yoksa meşru ve makbul şekilde elde edilen ve kullamlan mal değildir. 66

Mal ve servetin bir dış faktör, esas ve öze ait olmayan dışsal bir nesne olduğunu anlatmak için mal ve altını külaha benzeten Mevlana, merd i Hak denilen Allalı adamlarını ise göze teşbilı etmektedir. Dış unsurlardan arınarak sadece insan olanlar gözbebeği gibidirler. Yani tüm yaratılmışlar bedeni teşbih edilecek olursa, her türlü dış kayıtlardan sıyrılabilen insan da o bedenin gözü mesabesindedir. Zira gözdür tüm eşyayı bir bütün olarak görebilen. İnsan da eşyadan azade kalırsa eşyanın mahkfunu değil hakimi olur. Buna göre mal ve altın gibi dış unsurlardan kendini arındıranlar ve tam anlamıyla dışsal nesnelerden soyutlananlar göz bebeği, yani insan haline gelirler.67

c. İnsan Alemin Sütunudur

Alem ile Adem, Allah'ın suretinde yaratılmaları sebebiyle birbirine benzerler. Ancak, alem ilahi isimleri tafsille, ayrıntılı olarak sergiler. Aıemde her ilahi isim tek başına veya diğer isimlerle oluşturduğu çeşitli kombinasyonlarla kendi sıfatıarını ve tesirlerini sergiler. Bu sebeple zaman ve mekan bütünlüğü içinde alem, mümkün varlıkların sonsuz ve engin bir panoramasını temsil eder. Buna zıt olarak, Adem bütün ilahi isimlerlu sıfatıarım' ve tesirlerini İcınalle/toplayarak sergiler. Bütün ilalıi isimler Adem'de bir araya getirilmiş ve birbiriyle yoğunlaştırılmıştır.

İnsanın dışında yer alari alemdeki tüm yaratılmışlar bilinen makamlarda bulunur, vücudun belli başlı sıfatlarıyla renklenmişlerdir. İnsanın- ise nefsinde sabit bir makamları yoktur, bu yüzden herhangi· bir şey olamazlar. İnsanın makamı ölüm anına kadar değişebilir, ölüm arnnda sabiİleşir.68 Mikrokosmos makrokosmasa hükmeder. Alemin insanla mükemmelliği, bedenin ıulıla olan mükemmelliği gibidir. 69 İbnü'l-Arabi'ye göre, insan alemin batinilıakikati, alem de insanın zahiri hakikatidir. İnsan ile alem arasındaki organik bağ nedeniyle, İbnü'l-Arabi insan-ı kamilleri alemin "sütunu" olarak adlandırır. insansız alem eksiktir. Alemin kendi başına bir amacı yokken, insan-ı kamil "Aranan öz" olup Allalı'ın tüm alemi yaratma ~ebebidir. İbnü'l-Arabi, "Göklerde ve yerde olanlar Allah 'ı tesbih ederler"70 ayetindeki tesbihin her varlığın sahip olduğu Allah bilgisine göre

65· Mevlana Celaleddin Rfurıi, Mesnevf, çev. V-;;led İzbudak, haz. Abdilibaki Gölpınarlı, MEB, Ankara 1998, c. I,

b. 1678. 66

• Abidin Paşa, Mesnevi Şerhi, ter.: Mehmet Sait Karaçorlu, İz Yayıncılık, İstanbul2007, c. II, s. 144. 67

• Mevlana, Mesnev~ c. I, b. 2345-2346. 68

. William Chittick, Hayal Alemieri -İbn Arabi ve Dinlerin Çeşitliliği Meselesi-, ter. Mehmet Demirkaya, Kaknüs yayınları, İstanbul 19Q9, s. 51-52.

69. Chittick, Hayal Alem/eri, s. 53..

70. Hadid, 57/1. '

28

Page 14: ,• :. ApawaH ryMaHL!1TapAblK H c-rvırvrvt~YH vt.I114M'JI1 ...isamveri.org/pdfdrg/D02918/2010_9-10/2010_9_10_OZKOSEK.pdfGİRİŞ İnsan-ı kamil, sözcük anlamıyla yetkin, tam

olduğunu söyler. İnsan-ı kamil Allah'~ alemdeki tesbilılerin hepsiyle tesbilı eder.71 Allalı'ın bilinmesini istediği ve sadece insanın hakkıyla bil~bileceği ilahi kemal, ancak alemde ve insanda beraberce idrak olunabilir: Birineide bu kemal, mufassal olarak, ikincide ise mücmel olarak idrak edilir. Bu nedenle, insanın· bu kainatin varlığının illeti olduğunu söyleyebiliriz. 72 Zira insan ruhu, sonsuz bir yapıya sahip'.ve kozmosun tamamı dır. Alem de olan her şey ruhta bulunur ve aynı Şekilde, ruhta olan lıe:f 'şey de kozmostadır. Bu nedenle, ruhuna hakim olan evrenin de hakimidlr. Ruhu tarafından egemenlik altına alınan da kozmos tarafından egemenlik altına alınabilir.'73

7. İnsanın Evrenselliği

insansız alemin eksik olduğu gerçeği, İslami düşüncede alemin kendi başına bir amacı olmadığı sonucuna götürür. İnsan-ı kamil aranan öz/el-aynü'l- maksude olup Allalı'ın tüm alemi yaratma sebebidir. Gizli Hazine'den söz eden kudsi hadis bize, Allalı'ın halkı bilinmek için yarattığını söyler. Sadece insan, Allalı'ı tam olarak bilebilir. Her yaratılmış kendi var oluşuna göre Allalı'ı bilir ama sadece insan-ı kamiller O'nun cem edici ismi yönünden Allalı 'ı tam olarak bilirler. 74

Varlıklar zincirinde en son halka olarak yaratılan insan kendinden önceki tüm halkalan toplar ve dengeler. İnsanlar sadece mineral, nebati ve ha}"'ani parçalara sahip değildir; aynı zamanda İlk Akıl'la başlayıp Levh-i Malıfuz'un, Prime Matter'ın, Kalem-i A'la'nın, Arş-ı A'la'nın, İlahi Kürsi'nin, yıldızsız göğün, burçlann, yedi gezegenin ve dört elementİn numunesidir. İnsanı kendi suretinde yaratan Allah, "Allah Adem 'e bütün isimleri, öğretti. Sonra onları önce meleklere arzedip; 'Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin', dedi "75 ayeti gereğince, insana potansiyel olarak bütün ilahi isiınierin potansiyel kabiliyetini vermiştir. Böylece insan, ilahi veçlıin sonsuz çeşitliliğini sergiler. Eğer Adem Allalı'ın suretinde değil de er-Rahman'ın suretinde yaratılmış olsaydı, hiçbir insan öfkeli ve zalim olamazdı. el-Müntekim suretinde yaratılmış olsaydı, hiç kimse düşmanını affedemezdi. el-Melik ve el-Aziz suretinde yaratılmıŞ olsaydı, hiç kimse Allalı'a veya başka birine boyun eğemezdi. Fakat insanlar bütün ilahi isirolerin suretinde yaratıldığı için, her hangi bir sıfatı görünür kılabilirler. Zaten ilahi isimler vücudun zalıir ve b atın mümkün biçimlerini ifade ederler. 76

İnsan-ı kamilin bir diğer özelliği, Allalı'ı alemdeki tesbilılerin hepsiyle tesbih etmesidir. "Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ı tesbilı etmektedil: O, azfzdil; hakimdir. "77 ve "Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ı tesbih etmektedir. O, iistiindü1; hikmet sahibidir. "78 ayetlerine sık sık referansta bulunan İbnü'l-Arabi'ye göre bu tesbilı, her varlığın sahip olduğu Allah bilgisine göredir. Buna göre halk, sahip olduklan Allah bilgisine göre O'nu tesbih eder. Çiçekler, Allah'ı güneşin, toprağın ve yağmurun Rabbi olarak tesbilı ederlerken; anlar Allalı'ı çiçeklerin Rabbi olarak tesbilı ederler. Halk ise emelleri ve isteklerine göre tesbilı eder. er-Rezzak, el-Vasi', el-Mulıyi, el-Cemll, er­Ralıman ve diğer isimler Allah'ındır ve halk bu isimleri zikrederek O'nu tesbilı eder. Fakat sadece insan-ı kamiller, Allalı'ın tüm isimlerini zikrederek, Allalı'ı eksiksiz tesbilı ederler.

71• Chittick, Hayal Alem leri, s. 51-54.

72. Afifi,Fususu'l-Hikem 0/amıalanİçinAnalıtar, s. 81.

73. Seyyid Hüseyin Nasr, Tasavvufi Makaleler, çev. Sadık Kılıç, İnsan Yayınlan, İstanbul2002, s. 31.

74• Chittick, Hayal Alemleri, s. 53.

75• Bakara, 2/31.

76• Chittick, Hayal Alemleri, s. 49-50.

77• Hadid, 57/1.

78• Haşr, 59/1.

29

Page 15: ,• :. ApawaH ryMaHL!1TapAblK H c-rvırvrvt~YH vt.I114M'JI1 ...isamveri.org/pdfdrg/D02918/2010_9-10/2010_9_10_OZKOSEK.pdfGİRİŞ İnsan-ı kamil, sözcük anlamıyla yetkin, tam

Bu mükemmel tesbih, tüm eşyanın tesbilllerini idrale eden ve kapsayan bir tesbihtir. İnsan­ı kamil Allah'ı alemdeki tesbihlerin hepsiyle tesbih eder.79

İnsanın mükemmelliği kulluğu/ubudiyeti ile dogru orantılıdır. Allah'a yakınlıklkurbiyet için önce Allah'ın kulu olmak gerekir. İnsan-ı kaıniller, her şeyleriyle ve mutlak olarak Allah'ın kullarıdır. Kendileri için bir şey yapmazlar, çünkü kendi ayrı varlıkları yoktur.80 Diğer yandan güzel ahlaki nitelikler tam olarak Allah'a aittir. Diğer varlıklardaki ahlaki nitelikler mecazldir. İyi olan her şey Allah'tandır. Adalet, cömertlik, sabır ve takva gibi ahlaki özellikler de buna dahildir. Gerçek vücüd Allah' a aittir ve mümkün olan bir şey için söylenebilecek en uygun söz, varlığını ödünç aldığıdır. İnsanların görevi birtakım ahlak sistemleri üretmek ve ahiakın anlaını hakkında tartışmalar yapmak değil, sadece "yaşamak, olmak ve bulmak"tır. Çünkü güzel ahlakı sadece insan-ı kamiller gerçekleştirirler. Allah'ın suretinde yaratılmak sadece mükemmelliğe ulaşınış insanlar için söylenebilir.81 İlahi iradeye gerçek teslimiyet ancak evrensel kul/el-abdü'l-külll tarafından gerçekleşebilmektedir.SZ Veli olmak, insani durumun bütün imkanlarını gerçekleştirmek ve evrensel insan haline gelmek demektir. Evrensel insan, Allah'ın bütün isimleri ve sıfatlarının kendisinde yansılandığı bir aynadır. Evrensel insan vasıtasıyla Allah, bizzat kendisini ve varlık alanına çıkardığı her şeyi temaşa eder. 83

Vahdet ve kesret yönüyle Mutlak Varlık'ın iki mükemmelliğinden söz edilebilir. Bunlar da İlahi Zat'ın eşsizliği ve ilahi isirolerin benzerliğidir. İnsan-ı karnİllerin de iki mükemmelliği vardır. Birincisi, Hakk'ın suretinde zatl hakikatleri, ikincisi de yaşadıklan dönemde Allah'ın isimlerini görünür kılan tarihl zuhurlarıdır. Birinci miUcemmellikleri yönünden bütün insan-ı kamiller zati olarak birdirler ve "insan-ı kamil"den tek bir eşsi2 hakikat veya "logos" olarak söz edilebilir. İkinci mükemmellikleri yönünden her insan-ı ka.milin alemde kendisine biçilmiş özel bir görevi vardır. Bu yüzden, Allah'ın verdiği görevleri yerine getiren birçok insan-ı kamil vardır. İnsan-ı karnİllerin zat] mükemmellikleri için Kur'an, Allah'ın elçileri arasında fark olmadığını84 söyler. Tarih~ mükemmellikleri için Kur'an, Allah'ın elçilerini mükemmellik derecesine gön sıraladığını85 bildirir. Dolayısıyla Vücüd'un Zatı 'ndan başka bir şey olmayan kend özlerinde insan-ı kamiller değişmez ve sabittirler. Bunuilla birlikte, Allah'ın sürekl tecellileri ve alemde bitip tükenmek bilmeyen çeşitlilik içinde ilahi isimleri görünüı kılmalarıyla insan-ı kamiller daimi değişim ve tekamüle uğrarlar. İnsan-ı karnİllerin kalbi sonsuz bir dalgalanma/takallüb altındadır. Çünkü ·onların kalbi, Allah'ın asla tekrar olmayan tecellilerinin zuhur yeridir. 86

8. İnsan-ı Kamilin Tasarruf Gücü

Özü, sözü ve davranışlarında doğru olan insan-ı kamiller, Allah tarafından hilafet1 kabul edilmiş kullardır. Allah'a ibadet eden, Rabbiini emirlerin yerine getirilmesine gayre eden, kalbi sadece ilahi aşkla ülfet bulan kişinin tüm hareketleri makbul ve değerli, güci de çok büyük olur. Bunlar kendi benliklerinden ve nefsani arzularından kurtuldukları içiı şehadet aleminde Hakk'ın eli mesabesindedirler. Dolayısıyla onların eli ve tasarrufu Hakk'ın eli ve tasarrufu konumundadır. Nitekim Fetih suresinin 48/10. ayet-i kerimesinci

79• Chittick, Hayal Alemleri, s. 53-54.

80• Chittick, Hayal Alemleri, s. 56.

sı_ Chittick, Hayal Alenıleri, s. 60-61. 82

• Chittick, Hayal Alemleri, s. 182. S3 .

. Nasr, Tasavvufi Makaleler, s. 38. S4 ' . Bakara, 2/285. . ss_ Bakara, 2/253. s6

. Chittick, Hayal Alenıleri,' s. 47.

30

Page 16: ,• :. ApawaH ryMaHL!1TapAblK H c-rvırvrvt~YH vt.I114M'JI1 ...isamveri.org/pdfdrg/D02918/2010_9-10/2010_9_10_OZKOSEK.pdfGİRİŞ İnsan-ı kamil, sözcük anlamıyla yetkin, tam

Peygamber Efendimizin eline işaret ederek Allalı (c.c.) şöyle demektedir: ~.l:!l ~ .ılıı .l:! "Allah'ın eli onların eli üzerindedir." Buna göre kamil zatların elini tutanlar Allah'ın elini tutmuş olurlar. 87 Bu gerçeği Mevl~n~ Celaleddin-i Rihnl şu şekilde ifade etmektedir:

"Hakk'ın makbulü olan kamil iiısanzn eli, Allah 'zn eli mesabesindedir. "88

"Cennetteki dört ırmak, nasıl cennetin emrinde, cennetin hükmünde ise, mekan alemi de mekansızlık alemi de, o mekandan münezzeh olanın emrindedir. "89

"Güneşin bile gideremediği, aydznlatamadığı karanlık, bizim nefsimizden kuşluk vakti gibi aydınlanır. "90

.

Güneş zahiri ve mapdi karanlıkları kaldım ama manevi zulmetleri gideremez. Manevi karanlıklar insan-ı kilmilin gönül mişkatından akseden hidayet güneşi ile giderilir. Hidayet güneşinin parlaması ile manevi karanlıklara maruz kalmış kalpler, kuşluk vakti gibi aydınlık h~le gelir. 91 Küfür ve cehalet karanlıklannı ne güneşin nuru ne de aklın ışığı giderebilir. Küfür ve cehaletin karanlıklannı ancak nebevi öğretiler ve Kur'~ hakikatiere iman giderebilir.

"Şehvet ve hiddete mağlup olanlar, şehvet/erini, hiddetlerini yenmeyi, kamil insandan gelen o ilalıf esintiden elde ettiler. Manen ölü olanlar da, kımıldamayı, dirilip kalkmayı ondan gelen feyizle kazandılar. Ateşi canlı olan şehvet ve hiddet onun yüzünden yatıştı, söndü. Gaflet ve bilgisizlik sebebiyle ölmüş kişi de, onun feyzinden manevi bir kaftan giydi. Velinin feyzi ile gaflet ölüsün ün dirilmesi, elde ettiği bu tazelik ve hareket, 'Tuba 'ağacının tazeliği ve lıareketidiJ: Bu halkın hareketi değildir. "92

Şehvet ve hiddete meyledenler ateşe mensup olanlardır. Bu gibiler, insan-ı k~milin nazarının feyzi ve sohbetinin tesiri ile o tabiartan kurtulur, hem kendilerini hem de başkalarını yakan şehvet ve hiddet ateşinden kurtarmış olurlar. Manevi zevkten yoksun olup m~nen ölü sayılanlar, insan-ı k~ilin nazar ve sohbeti ile ilahi duygulardan ve manevi hallerden zevk almaya başlarlar. İnsan-ı k~milin sohbeti ile huzur bulup ruhlarını şad ederlG.r. İnsan-ı k~millerle birlikte oturanların sadece m~neviyatlan değil suretleri ve zahirieri de değişime uğrar.93

Cennet ağacı olan Tuba'nın gölgesi, bütün cenneti kuşatır. Cennet ehlinin her biri, bu ağacın gölgesinde oturacak, yemişinden yiyecektir. Kökü gökte olan bu ağacın dalları, cenneti ve cennetlikleri gölgesinde barındıracak. Meyvelerini cennetiikiere ikram edecektir. Tuba ağacı, Allah'ın lütfunun, ihsanının, sevgisinin bir sembolüdür.

Şehvet ateşini söndürüp aşk ateşini yakan insan-ı k~miller, can nuru ve ilahi koku yayarlar. Onun canlılık ve tazeliği Tuba ağacına benzer.

İnsan-ı k~milin bahsedilen feyzine şaşılmamalı. İnsan-ı k~milin yaydığı ilahi kaleuyu tenefilise kabiliyetli olmayan kişi, o kokunun yeryüzüne ve gökyüzüne neler yapacağına bir baksın.

Sonuç ve Değerlendirme

Kur'an-ı Kerim 'in beyanına göre, insan "mükerrem"dir.94 Dağların çekernedİğİ ağır yükü insan yüklenmiştir. 95 Aceleci bir mizaçta yaratılınıştır.96 Kendisine bir iyilik

87. A. A vni Konuk, Mesnevf-i Şerif Şerlıi, Gelenek Yayıncılık, İstanbul 2004, c. I, s. 486.

88• Mevlana, Mesnevi, c. I, b. 1610.

89• Mevlana, Mesnevi, c. I, b. 1583.

90• Mevlana, Mesnevf, c. I, b. 1942.

91• Konuk, Mesnevi-i Şerif Şerlıi, c. II, s. 21.

92• Mevlana, Mesnevf, c. I, b. 1955-1956.

93• Tiihiru'l-Mevlevi, Şerh-i Mesnevi, Selam Yaymlan, Konya 1963, c. IV, s. 972.

94. İsra 17/70.

31

Page 17: ,• :. ApawaH ryMaHL!1TapAblK H c-rvırvrvt~YH vt.I114M'JI1 ...isamveri.org/pdfdrg/D02918/2010_9-10/2010_9_10_OZKOSEK.pdfGİRİŞ İnsan-ı kamil, sözcük anlamıyla yetkin, tam

dokunursa . memnun olan; fakat bir musibete uğrarsa, dininden ve inancından yüz çevirebilen;97 çok hırslı,98 yerine göre nankör;99 çabuk ümitsizliğe düşen/00 zayıf yaratılışlı, 101 hayrı istediği gibi, şerri de isteyen bir varlıktır. Dolayısıyla Kur'an, insanın iki yönüne dikkat çekmektedir. Mükemmellik yönü ile insan, manevi, ilahl, sermed1, lahut1, batını ve hakiki niteliklere sahiptir. Eksik yönüyle ise maddi, beden!, fan1, nasutl ve harici niteliklere sahiptir. Fakat Kur'an, daha çok insanın manevi yönüne işaret

etmektedir. 102 Buna göre;

1. Özü bakımından insanla Allah arasında küll-cüz münasebeti vardır. İnsanın yüksek mertebesi bu münasebetten kaynaklanmaktadır. 103

2. Kilinat ağacının meyvesi insandır. İnsan vasıta varlık değil bizzat gayedir. Peygamberlerin bütün mesailerini insanı inşa ve imar için seferber etmelerinin hikmeti budur.

3. Hizmet en önce insana yöneltilmelidir.

4. Gerçek insanı aramak, onun geldiği aslı, Allah'ı aramayı gerektirir.

5. Bütün kötülüklerine, zalim ce davranışıarına rağmen Allah insandan ümidi kesmemiştir. Ona itimat göstermekte kararlıdır. 104

İnsan, Allah'ın yeryüzündeki halifesi ve ilahl emanetin taşıyıcısıdır. Bu gayenin tahakkuku için varlık, insanın emrine verilmiştir. Kur'an buna teshrr diyor. Kendisi dışın­daki varlıkların insanın emrine verilmesi, yani teshrr gerçeği ile Kur'an, insanın kainata mahkumiyetini değil, hakimiyetini esas alan bir kitaptır ve onun sergilediği din de, bu hakimiyetin yoludur. 105

Sılfilere göre insan, alem-i sağir, mikrokozmos, zübde-i alem ve vasat-ı camiadır. Yani, farklı unsurları toplayan, birleştiren bir ortam-varlıktır. Kısacası, insan alemin kalbidir. İnsana sığabilene alem, aleme sığamayana insan denir. Çünkü insan, evrenin minyatür bir modelidir.

İnsan için Allah'ın her bir isminden nasip vardır. Başka bir ifadeyle insan-ı kamil olabilme İnıkanı her birey için geçerlidir. Kişi, o isim gereğince hareket edip gayret gösterirse, o ismin mazharı olur. Hz. Peygamber'in; "Kişi bildiğiyle amel ederse, Allah ona bilmediklerini öğretir"106 hadisi de bumeyanda değerlendirilebilir.

İnsan, yaratılmışların en azizidir. Bunun için- kendini bilmek Allah'ı bilmek demektir. İnsanın yanında alemin bir haşhaş tanesi kadar bile kıymeti yoktur. Allah'ın esma ve sıfatlarının bir bütün olarak kendisinde tecelli ettiği yegane varlık insandır. İlahi emanetin taşıyıcısı olarak insan alısen-i takvim üzerine yaratılmıştır. Enfüs1 ve afak1 ayetlerin farkında olmak suretiyle insan, kendisinden bekleneni yapmalı, sırrına vakıf

95• Rı1m, 30/36.

96• Enbiya 21137.

97. Hacc, 22/11.

98• Mei:iric, 70/19.

99• İsrii, 17/67.

100• N Rfım, 30/36.

101• Nisil. 4/28.

102• Kadir Özköse, "Kil.inat Ağacının Meyvesi", Samuncu Baba Aylzk-Kiiltiir-Edebiyat ve Araştınna Dergisi, Temmuz 2005, Sayı: 57, s. 36-37.

103• Bakara, 2/30; Lokman, 31/20.

104• Özköse, K., "İnsanın Tecelligiih-ı İlahi Olması", Kültür-Edebiyat ve Araştırma Dergisi Samuncu Baba, Yıl: 14, Sayı: 80, Haziran 2007, s. 18-21.

105• Yaşar Nuri Öztürk, Mevliin~ ve İnsan, Yeni Boyut yay., İstanbul 1998, 42.

106• Aclün1, Keşfu 'l-hafii, c. Ir, 265, hno: 2542.

32

Page 18: ,• :. ApawaH ryMaHL!1TapAblK H c-rvırvrvt~YH vt.I114M'JI1 ...isamveri.org/pdfdrg/D02918/2010_9-10/2010_9_10_OZKOSEK.pdfGİRİŞ İnsan-ı kamil, sözcük anlamıyla yetkin, tam

olmalı, nilkısım gidermeli, ulv1 alemiere kanat açmalıdır. Süfl1 ve bayağı hallerden uzak, rUhani hakikatiere müdrik olmalı ve gönül aynasını parlak kılmalıdır. Zira hane marnur olmayınca saraya padişah konmuyor.

Eserlerinde gaye varlık olarak insan gerçeğini ele alan İbnü'l-Arab1, insanı mükemmelliği işler, haller ve ilimler diye üç modelde gerçekleştirilmesini öngörür. Ona göre kişi ınükemmelliğe yaklaştıkça, Allah o kişiye ilişkiler arasındakini anlama idrakini verip hakikatleri doğrular. 107 Bu çerçevede İbnü'l-Arab1 bilgiye ulaşınada üç temel yolun geçerli olduğunu ifade eder. Bunlar; rasyonel araştırma, peygamber! vahiy, keşf ya da ilahi bilgiye ait kapımn açılmasıdır. 108

Özetle insan, alem hazinesinin fassı!mührü, alemin sütunu ve illernde aranan özdür. Evrendeki ilahi hakikatleri bir bütün olarak yansıtan ancak insan aynasıdır. Çünkü insan ilahi surette yaratılmıştır. İnsan halife, berzah, kevn-i cami' ve evrensel varlık olma özelliklerine sahiptir.

107• Chittick, Hayal Alem/eri, s. 19.

108• Chittick, Hayal Alem/eri, s. 19, 23.

33