bahailik ve jön türk devrimi - ozelburoistihbarat.com · tauris, londra 2011) ... necati alkan,...

24
Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 23 Bahailik ve Jön Türk devrimi * NECATİ ALKAN** Bahailik ve reform Bahai inancının kurucusu olan Bahaullah (Mirza Hüseyin Ali, 1817-1892), İran’da Kaçar hanedanının yönetimini zulüm olarak gören İranların ara- sından onbinlerce taraftar kazanarak toplumsal ve dinî bir devrime dönü- şen ve Mehdilik iddiasında olan Babi hareketine öncülük ettiği suçlamasıy- la 1853’de anavatanından sürgüne gönderildi. 1 Bahaullah, Osmanlı hükü- metinin onayı ile sürgün yeri olarak Bağdat’ı seçti. İran hükümetinin bas- kılarından koruyabilmek amacıyla kendisine Osmanlı vatandaşlığı verilen Bahaullah’ın, on yıl kaldığı Bağdat şehrinden, tekrar sürgüne gönderildiği, sırasıyla, İstanbul, Edirne ve nihayet Filistin’deki Akka şehrine kadar süren (*) Bu makale, Eyal Ginio (İbrani Üniversitesi, Kudüs) ve Yuval Ben-Bassat (Hayfa Üniversitesi) tarafın- dan derlenen ve seneye yayımlanacak Late Ottoman Palestine: The Period of Young Turk Rule (I.B. Tauris, Londra 2011) adlı kitaptaki “The Young Turks and the Baha’is in Palestine” adlı makalemin farklı ve genişletilmiş halidir. Değerli katkılarından dolayı Prof. Houchang Chehabi (Boston Üniver- sitesi) ve Dr. Moojan Momen’e (bağımsız araştırmacı, İngiltere) teşekkür ederim. Makalenin büyük bir bölümünü Türkçe’ye çeviren Ufuk Celme’ye ve bunu titizce gözden geçirip değerli eleştiriler ge- tiren Edip Gölbaşı’na (Koç Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi) da müteşekkirim. Makaleyi okuyup görüşlerini bildiren Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar’ın anonim hakemlerine teşekkür ederim. Bu makaleyi eşim Duygu’ya ithaf ediyorum. (**) Erfurt Üniversitesi, Almanya. 1 Babilik ve Bahailik için bkz. Peter Smith, The Babi and Baha’i-Religions: From Messianic Shi‘ism to a World Religion, Cambridge University Press, Cambridge/UK 1987; Abbas Amanat, Resurrecti- on and Renewal - The Making of the Babi Movement in Iran, 1844-1850, Cornell University Press, Ithaca/Londra 1989; Moojan Momen, The Babi and Baha’i Religions: Some Contemporary Wes- tern Accounts, 1844-1944, George Ronald, Oxford 1981; Juan R. I. Cole, Modernity and the Mil- lennium: The Genesis of the Baha’i Faith in the Nineteenth- Century Middle East, Columbia Univer- sity Press, New York,1998.

Upload: lenguyet

Post on 28-Jul-2018

219 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 23

Bahailik ve Jön Türk devrimi*NECATİ ALKAN**

Bahailik ve reform

Bahai inancının kurucusu olan Bahaullah (Mirza Hüseyin Ali, 1817-1892), İran’da Kaçar hanedanının yönetimini zulüm olarak gören İranların ara-sından onbinlerce taraftar kazanarak toplumsal ve dinî bir devrime dönü-şen ve Mehdilik iddiasında olan Babi hareketine öncülük ettiği suçlamasıy-la 1853’de anavatanından sürgüne gönderildi.1 Bahaullah, Osmanlı hükü-metinin onayı ile sürgün yeri olarak Bağdat’ı seçti. İran hükümetinin bas-kılarından koruyabilmek amacıyla kendisine Osmanlı vatandaşlığı verilen Bahaullah’ın, on yıl kaldığı Bağdat şehrinden, tekrar sürgüne gönderildiği, sırasıyla, İstanbul, Edirne ve nihayet Filistin’deki Akka şehrine kadar süren

(*) Bumakale,EyalGinio(İbraniÜniversitesi,Kudüs)veYuvalBen-Bassat(HayfaÜniversitesi)tarafın-danderlenenveseneyeyayımlanacakLate Ottoman Palestine: The Period of Young Turk Rule (I.B. Tauris,Londra2011)adlıkitaptaki“TheYoungTurksandtheBaha’isinPalestine”adlımakaleminfarklıvegenişletilmişhalidir.DeğerlikatkılarındandolayıProf.HouchangChehabi(BostonÜniver-sitesi)veDr.MoojanMomen’e(bağımsızaraştırmacı,İngiltere)teşekkürederim.MakaleninbüyükbirbölümünüTürkçe’yeçevirenUfukCelme’yevebunutitizcegözdengeçiripdeğerlieleştirilerge-tirenEdipGölbaşı’na(KoçÜniversitesi,BoğaziçiÜniversitesi)damüteşekkirim.MakaleyiokuyupgörüşlerinibildirenTarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar’ınanonimhakemlerineteşekkürederim.BumakaleyieşimDuygu’yaithafediyorum.

(**) ErfurtÜniversitesi,Almanya.

1 BabilikveBahailikiçinbkz.PeterSmith,The Babi and Baha’i-Religions: From Messianic Shi‘ism to a World Religion,CambridgeUniversityPress,Cambridge/UK1987;AbbasAmanat,Resurrecti-on and Renewal - The Making of the Babi Movement in Iran, 1844-1850, Cornell University Press, Ithaca/Londra 1989; Moojan Momen, The Babi and Baha’i Religions: Some Contemporary Wes-tern Accounts, 1844-1944,GeorgeRonald,Oxford1981;JuanR.I.Cole,Modernity and the Mil-lennium: The Genesis of the Baha’i Faith in the Nineteenth- Century Middle East,ColumbiaUniver-sityPress,NewYork,1998.

24 • Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010

Necati Alkan

yaşamı incelendiğinde, kurduğu Bahailik hareketinin gelişimini Osmanlı ül-kesindeki reform döneminin arka planında değerlendirmenin mümkün ol-duğu görülür. Nitekim, Bab-ı Âli’nin genel olarak hoşgörülü bir tutum be-nimsemesi sayesinde bu inancın varlığını sürdürebilmiş olduğu ve İran’da o dönemde artık neredeyse yok edilmiş olan Babi hareketinin devamı olarak bugünkü şeklini aldığı söylenebilir.2

Bahaullah vefat ettiğinde Osmanlı İmparatorluğu’nda sürgün hayatı yaşı-yordu. Hükümet kendisinin sürgüne gönderildiği en son yer olan hapishane şehri Akka’da dokuz yıllık hapis hayatının ardından kalan ömrünü ev hap-sinde geçirmesine izin vermişti. Bahaullah önemli eserlerini bu nispeten sa-kin dönemde kaleme aldı. 1873’te yazdığı ve en önemli eseri olan Kitab-ı Ak-des (En Kutsal Kitap) dünyanın ıslahı için önerdiği evrensel reformların çe-kirdeğini oluşturur. Bu dönemde ayrıca dönemin hükümdarlarına ve dinî önderlerine dünya barışını kurmaya davet ettiği mektuplar göndermiş, ku-rucusu olduğu dinin, çağın sorunlarına çözümler sunduğunu ve önceki din-lerin vaat ettiği, insanlığın birliğinin gerçekleşeceği “Altın Çağ”ı müjdeledi-ğini iddia etmiştir. Bunun yanı sıra Bahaullah takipçileri ile Osmanlı idaresi arasındaki ilişkileri yürütme görevini, en büyük oğlu Abdülbaha’ya (1844-1921) verir. 1908’e kadar uzanan bu dönemde Abdülbaha, gittikçe ön pla-na çıkar. Filistin’deki Bahailerin itibarı, Abdülbaha’nın Midhat Paşa gibi Os-manlı yetkilileri ve daha sonra özellikle liberal Jön Türkler ile geliştirdiği iyi ilişkilerden dolayı giderek artar. Bundan dolayıdır ki Bahaullah’ın dokuz yıl-lık hapis hayatının ardından Akka surlarının dışına çıkmasını, Bahailik’in güvenli bir ortamda gelişmesini ve nihayet Abdülbaha’nın da Akka’daki sür-gün hayatından kurtulmasını sağlar.

Jön Türk döneminde açılan reforma kapısı, farklı etnik ve dinî gruplar ara-sında bir fikir alışverişine yol açtı. Jön Türklerce eğitim, reformları gerçek-leştirecek ana araçtı ve bu görüşleri eğitimi toplumsal değişimin asıl sebebi olarak gören Bahailik ile temas kurmalarını sağladı. Bahaullah ve Abdülba-ha henüz 1870’lerden itibaren Osmanlı reformcuları ile iletişim halindeydi-ler.3 Yeni bir dinî dönemin başladığı iddiasında bulunan ve kendisini “Dün-yanın Yenileyicisi”4 olarak adlandıran Bahaullah, sadece ruhani bir yenilen-me ve insanlığın gelişimi konularına değil, maddi ilerleme ve yeni bir uygar-

2 Bugelişmehakkındabkz.NecatiAlkan,Dissent and Heterodoxy in the Late Ottoman Empire: Re-formers, Babis and Baha’is,IsisPress,Istanbul2008.

3 Bkz.aynıeser.

4 Bahaullah, The Summons of the Lord of Hosts(Hayfa:Baha’iWorldCentre,2002),s.92,161;in-ternette, Baha’i Reference Library, http://reference.bahai.org/en/t/b/ (Hayfa/İsrail’deki BahaiDünyaMerkezi’ninresmîdijitalkütüphanesi).

Bahailik ve Jön Türk devrimi

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 25

AbdülbahaAbbasEfendi.(Baha’iMediaBank,http://media.bahai.org)

26 • Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010

Necati Alkan

lığa da vurgu yaptığı çok sayıda yazı kaleme almıştı.5 “Bahaullah ortaya çıkı-şını dünyayı baştan aşağı dönüştürecek bir evrensel mesih olarak göstererek, kiliastik [bin yıllık altın çağın geleceği inancı] ile demokratik konular ara-sında defalarca bağlantı kurmuştur.”6

Abdülbaha ise Osmanlı İmparatorluğu’nun ve İran’ın reform dönemlerin-deki siyasi ortamını değerlendiren iki yazı kaleme almıştır: Risale-i Medeniyye (1875) ve Risale-i Siyasiyye (1892). İlk eserinde İran’daki gerileme ve çöküş-le ilgili üzüntüsünü dile getirirken, ülkenin her katmanında reformlar yapıl-masını önerir, parlamentonun gerekliliğini ifade eder, ahlâki ve seküler eği-timin önemini vurgular ve adil bir yönetim için gerekli vasıflara sahip devlet adamlarına duyulan ihtiyacı ayrıntılı bir şekilde ele alır.7 Abdülbaha, Risale-i Medeniyye’yi dönemin İran hükümdarı olan Nasıruddin Şah’ın (1848-1896) halkınının durumunu iyileştirmeyi amaçlayan “büyük çabasına” bir “övgü” ve “bazı ivedi konulara dair özet bir demeç” olarak tanımlar.8 Bu eser önce imzasız bir şekilde dağıtılmış ve söylendiğine göre, özellikle de 1882 yılın-da basıldıktan sonra, İranlı aydınlar arasında yaygın bir şekilde okunmuştur. Ancak daha sonra bunun bir “Bahai” tarafından yazılmış olduğu ortaya çıkın-ca, kimse bu eseri okuduğunu itiraf etmez.9 Abdülbaha’nın diğer eseri olan Risale-i Siyasiyye10 ise İran’daki Tütün İsyanı (1890-1892) sırasındaki olayla-ra bir karşılık olarak yazılmış ve siyaset ve toplum üzerine bir tartışmadır.11 Abdülbaha insan icadı yasaların insanoğlunun ilerlemesi için yeterli olma-

5 Bkz.Christopher Buck,“Baha’u’llahas‘World Reformer’”,Journal of Baha’i Studies3.4(1991),http://christopherbuck.com/Buck_PDFs/Buck_WorldReformer_1991.pdf,s.23-70;JuanR.I.Co-le, Modernity and the Millennium;Alkan,Dissent.

6 Cole,Modernity,s.62.

7 Abdülbaha, Risale-i Medeniyye (2. baskı), Hofheim, Baha’i-Verlag 1985, s. 118; İngilizce çevi-ri: Marzieh Gail, The Secret of Divine Civilization, Wilmette/Ill., Baha’i Publishing Trust 1990, as-lına http://reference.bahai.org/fa/t/ab ve çeviriye http://reference.bahai.org/en/t/ab/ ad-resinden ulaşılabilir (bundan sonra SDC). Konuyla ilgili ayrıca bkz. Moojan Momen “The Baha’i Influence on the Reform Movements of the Islamic World in the 1860s and 1870s”, Baha’i Stu-dies Bulletin (ed. Stephen Lambden), cilt 2.2. (Newcastle-upon-Thyne, 1983), s. 47-65 (internette http://www.northill.demon.co.uk/relstud); Nader Saeidi, Risale-i Medeniyye ve Mes’ele-i Teced-düd der Haver-i Miyane (Dundas/Ontario, 1993); Sen McGlinn, “Resala-ye Madaniya”, Ency-clopaedia Iranica, http://www.iranica.com/articles/resala-ye-madaniya.

8 Abdülbaha,SDC,s.6.

9 Momen,“Baha’iInfluence”,s.48-49.

10 Risale-i Siyasiyye,(Tahran:Baha’iYayınevi,BE91/1933-34),internette,http://reference.bahai.org/fa/t/ab.Onaysızçevirileriçinbakınız,JuanR.I.Cole,“‘Abdu’l-Baha’sTreatiseonLeaders-hip”,H-Bahai,TranslationsofShaykhi,BabiandBaha’iTexts,cilt2,no.2(May,1998),http://www.h-net.org/~bahai/areprint/vol2/siyasi.htmveSenMcGlinn,“ASermonontheArtofGover-nance(Resale-yeSiyasiyyah)by‘Abdu’l-Baha”,H-Bahai,Translations of Shaykhi, Babi and Baha’i Texts,cilt7,no.1(Mart,2003);http://www.h-net.org/~bahai/trans/vol7/govern.htm.

11 Ayrıcabkz.Bahaullah,Hz. Bahaullah’ın Levihleri (BahaBasımevi:İstanbul,1994),83-97.

Bahailik ve Jön Türk devrimi

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 27

dığına, insanlığın eğitimi ve terbiyesi için ilahi yasaların veya dinin vazgeçil-mezliğine vurgu yapar. Ulemanın, özellikle de cahil olanlarının, siyasi işle-re karışmalarının tehlikesine dikkat çeker ve bu konuda Sultan Abdülaziz’in (1861-1876) tahttan indirilişini örnek gösterir. Bu “alınacak en büyük ders-te” medrese öğrencileri, Bulgar isyanı, Balkanlar’daki Müslümanların katle-dilmesi ve devletin bu olaydaki beceriksizliğini gerekçe göstererek ayaklan-mıştır.12

Abdülbaha İran’daki Meşrutiyet (Anayasa) Devrimi (1906-1911) sırasın-da yazdığı Farsça bir mektupta tekrar Risale-i Siyasiyye’ye atıfta bulunarak din adamlarının ve öğrencilerin Abdülaziz’in tahttan indirilmesine neden ol-dukları konusuna bir kez daha değinirken bu dönemde “Harp isteriz! Harp isteriz!”13 çığlıklarının İstanbul’un her köşesinde ve pazar yerlerinde duyul-duğunu ifade eder. Nitekim dinin siyasi amaçlar uğruna istismar edildiği bu çatışma ortamında çok kan dökülmüş ve Osmanlılar Rumeli ve Anadolu’da-ki birçok topraklarını kaybetmiştir. Bununla birlikte Abdülbaha, Risale-i Si-yasiyye’sindeki öğüt ve uyarılarına rağmen “kulakların sağır ve gözlerin kör” olduğunu ve benzer şiddet olaylarının İran’daki Meşrutiyet Devrimi sırasın-da da yaşandığını belirtir.14

İran ve Osmanlı İmparatorluğu’ndaki reform hareketleriyle ilgili yayımlan-mamış Türkçe mektuplarının birinde, Abdülbaha bir kez daha ulemanın si-yasete karışmaması gerektiğini savunur. Bu mektup muhtemelen kendisinin doğrudan Tanzimat’a değindiği tek mektuptur. İran’da cahil din adamlarının sebep olduğu kötü durumdan ve İran’ın da Osmanlı modeline benzer bir re-forma duyduğu ihtiyaçtan söz eder. Buradaki vurgusu seküler reformdur; din adamları yalnızca ruhani ve ahlaki konularla, yani insanların terbiyesi ve doğ-ru davranışlara yönlendirilmesi konularıyla meşgul olmalıdır. Bunun yanı sı-ra Şah’ı, İran toplumunun iyiliği için reformlar başlattığı için över:

Bunca zaman gelip geçmiş ve cihanın her noktası ilerlemiş, milel-i şark ve garb (doğu ve batı milletleri) uyanmış, terakkiyat-ı asriyye (çağdaş gelişme-ler) çoğalmış iken yalnız hizb-i kadim-i İran sahra-yı cehalette sergerdan (ce-halet çölünde şaşkın) kalmış ve girdab-i dalalette batmış ve günden güne se-faleti ve mezilleti (alçaklık) ve hakareti (aşağılık) tezayüd etmektedir (çoğal-maktadır). Buna sebeb-i müstakil (tek sebep) ve illet-i müdhiş (korkutucu neden) ise cehele-i ulemadan (cahil âlimler) umur-i saltanata (saltanat işleri-

12 Krş.StanfordShaw/EzelK.Shaw,History of the Ottoman Empire and Turkey,2cilt(Cambridge:CambridgeUniversityPress,1977),2:162-163.

13 Türkçeolarakgeçiyor.

14 FarsçaMektup,Mekatib-i Abdülbaha(Tahran:Baha’iYayınevi,132BE/1975-76),cilt5,s.173-176;internette,http://reference.bahai.org/fa/t/ab.

28 • Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010

Necati Alkan

ne) müdahaleleri ve hükümete karşı durmaları olduğu gün gibi vazıh (açık) ve aşikardır. Rüesa-yı dinin (din önderleri) vazife-i mukaddeseleri (kutsal gö-revleri) ancak herkesi ayn-ı yakinden (kuşkusuz bilgi pınarı) behredâr-ı maa-rif etmek (öğrenmelerini sağlamak) ve milleti ahlak-ı behterîne (daha iyi ah-laka) delalet eylemek (yöneltmek) ve vadi-i dalaletten kurtarmak ve şahrâh-ı hidayete (doğru yol) yol göstermek ve vaiz ve nesayih (nasihatlar) ile ahlak-ı milliyeyi tadil etmek ve ebna-yı milleti (insanları) kahır ve gazab-ı ilahiden korkutmak ve altaf-ı sübhaniyyeye (ilahi lütuflar) ümit-vâr etmek (umutlan-dırmak) ve fezail (fazıllar) ve hasail-i (huylar) insaniyet iktisabına (edinmek) teşvik ve tahris eylemek (hırslandırmak) kabilindendir. Yoksa umur-i hükü-mete (hükümet işlerine) karışmak ve hükümet-i âdileye mukavemet etmek (karşı gelmek) ve mülk ve milleti teessüf olunacak bir hale getirmek ve bü-tün milleti cehalet içinde batırmak değildir.

... Hazret-i Şehriyar-ı İran - dâme mülkehü (mülkü devam ede) – mücer-red (salt) avatıf-ı mülukâne ve altaf-ı şahaneden mukteza-yı âlisi (şahın ih-sanı ve iyi muameleleri) üzere İran’ı su-i (kötü) idareden kurtarıp bir idare-i muntazama altına almak ve kavanin (kanunlar) ve nizamat-ı adliyyeyi (adli düzenlemeler) vaz’ etmek (koymak) ve medar-ı saadet ve terakki (mutluluk ve gelişim kaynağı) olacak ve tanzimat-ı mülkiyye (mülki düzenlemeler) ve tensikat-ı askeriyye (askerî düzenlemeler) mükemmel surette icra etmek gibi müjdeler işitilmektedir. Bu keyfiyyet ise fevkalade şayan-ı memnuniyyet ve şükraniyyettir. Zira Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye dahi kavanin ve nizamatı te-sisinden evvel gerek devlet gerek millet bir müşkilât-ı azimeye duçar (büyük zorluklarla karşı karşıya) bulunub ancak vaz’-ı kavanin ve nizamatdan son-ra Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye muntazam bir devlet ve millet-i Türkiye muh-terem bir millet oldu. Şöyle ki şimdiki hal eski hale katiyyen kıyas kabul et-mez bir haldir. Devlet-i Aliyye’nin gerek kuva-yı askeriyyesi ve gerek kuva-yı milliyesi ve gerek intizamât-ı mülkiyesi ve gerek tensikât-ı askeriyyesi eski hale nazaran fevkalade terakki etmiş ve memleket iktisab-ı (kazanım) servet ve mâmuriyyet (bayındırlık) ve rahat ve asayiş etmişdir. Zira hakan-ı mağ-fur Sultan Mahmud Han’ı15 zamanında Memalik-i Osmaniyye’nin hali şimdi-ki haline muvazene olunursa (karşılanırsa) nizamât ve kavaninin vaz’ı dev-let ve millete ne derecelerde hayat-bahş (yaşam verici) olacağı vazıh ve nü-mayan (apaçık) olur.16

15 SultanII.Mahmud;1808-1839dönemindehükümsürmüşolup,başlattığıBatılılaşmareformları,oğullarıAbdülmecidveAbdülazizdönemindedevamettirilmiştir.

16 İran’ınAzerbaycanbölgesindekiSeysan’lıBahaileregönderilen tarihsizbirmektup,BahaiDün-yaMerkeziArşivi (Baha’iWorldCentreArchives,bundansonraBWCA),Hayfa/İsrail;BWCA,AC3/8/305.Mektubunaslınınonaylıbirkopyası,2Haziran2008tarihindebirbilginotunun(me-morandum)ekindebumakaleninyazarıylapaylaşılmıştır.Abdülbaha’nınsözkonusuolanbuveaşağıdakidiğerOsmanlıcamektuplarını12Haziran2008tarihlibilginotuylakullanmamaizinve-renBahaiDünyaMerkezi’neminnettarım.

Bahailik ve Jön Türk devrimi

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 29

“Abdülbaha’nınOsmanlıreformuüzerineTürkçemektubundanbirsayfa”.

30 • Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010

Necati Alkan

Bu mektupta değinilen reformlar ya Nasıruddin Şah’ın 1870’lerdeki giri-şimleri17 ya da Muzafferuddin Şah’ın (1896-1906) “adil hükümetinin yarar-lı reformları” olmalıdır.18

Abdülbaha ve Sultan II. Abdülhamid

Abdülbaha, yenilikçi Bahai düşüncelerini yaymak için devamlı çaba gös-terirken, bir yandan da muhalif “Yeni Osmanlılar” hareketinin Namık Ke-mal, Ziya Paşa ve Midhat Paşa gibi önderleriyle de mektuplaşmış ve şah-sen görüşmüştür.19 Ancak bu temaslar Abdülbaha’yı Abdülhamid’in gözün-de siyasi bir tehlike haline getirir. Bu dönemde Abdülbaha, yabancılarla za-rar verici ilişkiler kurmakla ve 1890’larda Siyonistler için Filistin’de ara-ziler satın almakla da suçlanır. Filistin’deki bazı Arap memurlar, sultana, Abdülbaha’nın Akka’da sürgünde bulunan İranlı Abbas Efendi’nin sahip ol-duğu maddi güç ve insanlar üzerindeki etkisini kullanarak dilediği her şe-yi elde edebildiğini, fakir halkın arazilerini ucuza satın almak için kendisiy-le aynı görüşü paylaşan yetkililerle yakın ilişkiler kurduğunu ve daha son-ra bu arazileri Yahudilere ve yabancılara satarak kazanç sağladığını bildiren raporlar yazarlar.20

Bunlara ek olarak 1905 yılında Lübnan ve Akka’daki “bölücü dinî hare-ketler” ile ilgili haberler yayılmaya başlar. Mısır’ın baş müftüsü Muhammed Abduh’un kontrolündeki grupların Osmanlı’nın sivil ve askerî memurları-nın ihmalkârlıklarını kullanarak “Babi (Bahai)” ve “Vehhabi (Selefi)” akım-larını yaymaya çalıştıkları ileri sürülür. Tüm bu reformistlere karşı çıkan muhafazakâr Osmanlı uleması ise sultanın, Selefileri ve önderleri olan Mu-hammed Abduh’u bir tehlike olarak görmesini sağlar. İslam şeriatına aykı-rı olan bu iki “mezheb”in batıl ve zararlı fikirlerinin (efkâr-ı bâtıla ve fâsida)

17 Krş.Abdülbaha,SDC,s.5ve16.Odönemdeİran’dabirçokkez“devletmeclisleri”kurmaçabala-rıolmuştur.Bkz.GuityNashat,The Origins of Modern Reform in Iran, 1870-80(Urbana:Univer-sityofIllinoisPress,1982),s.95-113veShaulBakhash,Iran: Monarchy, Bureacracy & Reform un-der the Qajars: 1858-1896(Oxford:MiddleEastCentre,1978),s.133-186.

18 Abdülbaha, Tablets of Abdu’l-Baha Abbas, cilt 2 (Chicago: Baha’i Publishing Committee, 1915

& 1919; internette, http://bahai-library.com/writings/abdulbaha/tab/ 2.html), s. 401. Ana-yasa Reformu’na kadar fazla önemli reform yapılmamıştır. En büyük değişiklik, Muzafferuddin Şah’ın babasına kıyasla daha hoşgörülü ve anlayışlı olmasıydı. Bkz. Vanessa Martin, Islam and Modernism: the Iranian Revolution of 1906 (Londra: I B Tauris, 1989); Mangol Bayat, Iran’s First Revolution: Shi`ism and the Constitutional Revolution of 1905-1909 (New York: Oxford University Press, 1991).

19 SüleymanNazif,Nasıruddin Şah ve Babiler(İstanbul:KanaatKütübhanesiMatbaası,1923);s.18,53-4;Alkan,Dissent,s.100-102,109-114.

20 BaşbakanlıkOsmanlıArşivi, İstanbul(BOA),Y.PRK.AZJ.27/39,dated3Ağustos1309Rumi[15Ağustos1893];bkz.AhmetUçar,“Filistin’iKimsattı?”,Tarih ve Düşünce,Haziran,2002,s.20-23.

Bahailik ve Jön Türk devrimi

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 31

Suriye sahillerinde yayılmasının insanların akıllarını zehirlediği ve yabancı güçlerin oyunlarının, Bahailerin ve Selefilerin verdikleri zararı daha da art-tırmakta olduğu propagandası giderek yayılmaktadır. Bu nedenle, bu refor-mist hareketler devamlı takip edilmeli, örgütlenme çabaları engellenmeli ve kıyı şeridi devamlı olarak kontrol edilmeli, hatta eğer gerekiyorsa buraya da-ha fazla askeri güç gönderilmelidir.21 Abdülhamid rejimi Abdülbaha’nın Be-devi şeyhleriyle (meşayih-i urbân) kurduğu ilişkilerden de tedirginlik duy-makta ve olası bir Arap isyanına engel olabilmek için bu konunun dikkatle takip edilmesi gerektiğini düşünmektedir.22 Sultan konuyu araştırmak üze-re 1905’de bölgeye bir Teftiş Heyeti gönderir ve Abdülbaha sorgulanır. Bu tahkikattan birkaç yıl önce, 1901 yılında, Sultan Abdülhamid Abdülbaha’nın Akka’daki kalebentliğinin devam etmesine karar vermiştir. Ancak yapılan bu son tahkikat sonucunda Abdülbaha’nın tehlikeli olduğuna karar verilir ve kendisinin Kuzey Afrika çöllerindeki Fizan’a sürgüne gönderilmesi görü-şü ortaya çıkar.23

Aslında Osmanlı yetkilileri, Bahailerin imparatorluğun içindeki ve dı-şındaki çalışmalarını ve gelişimini yakından zaten takip etmekteydiler. Nitekim Washington’daki Osmanlı elçisi Ali Ferruh Bey yazmış olduğu bir raporda Bahai önderinin insanlar üzerindeki büyük etkisini ve sulta-na bağlılığını ifade ederek, “Babi tarikatının” Amerika’da “kuvvet-i âtiye ve ehemmiyet-i müs tak be lesi”nden (gelecekteki güç ve öneminden) emin ol-duğunu belirtmiş, hatta Abdülhamid’e Abdülbaha’yı İran’a ve bu ülkenin Şiilik’i yayma çabalarına karşı “manevi bir silah” olarak kullanmasını da önermiştir.24 Ancak ne bunlar ne de Abdülbaha’nın kendi sadakat beyanla-rı sultanı ikna edebilir.

Abdülbaha, Türkçe kaleme alınan ve bildiğim kadarıyla sultana doğru-dan hitap eden tek mektubunda,25 Abdülhamid’e Akka kalesindeki tutuk-luluk haliyle ilgili “irade-i seniyye”den söz etmektedir.26 Bu mektup büyük olasılıkla 1901 yılında tutukluluğunun devam etmesi kararına27 cevaben ka-leme alınmıştır. Abdülbaha bu mektubunda, Akka’da bulundukları otuz se-

21 BOA,Y.PRK.ASK228/60,26Safer1323[2Mayıs1905].

22 BOA,DH.MKT.438/43,dated4Rebiülevvel1313[25Ağustos1895].

23 Konuylailgiliçeşitlitartışmalariçinbkz.Alkan,Dissent,s.161-70.

24 “Amerika’daTarikat-ıBabiyye”,BOA,Y.MTV.214/176,11Mayıs1901;Alkan,Dissent,s.155-59.

25 Bahaullah’ınkendizamanındakihükümdarvedinîliderleregönderdiğimektuplariçinbkz.Baha-ullah, The Summons of the Lord of Hosts(http://reference.bahai.org/en/t/b/SLH).

26 BWCA,tarihsizmüsvedde,AA001/003/00249

27 HasanM.Balyuzi,‘Abdu’l-Bahá: The Centre of the Covenant of Baha’u’llah (Oxford, 1971),s.95-96.

32 • Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010

Necati Alkan

neyi aşan uzun zaman zarfında “gerek dâileri ve gerek cemaatimiz tarafın-dan mugayir-i rıza-yı âli olarak ednâ [alçak] bir hal ve hareket zuhur olma-mışdır” derken hem kendisinin, hem taraftarlarının Bahai prensipleri gereği “umûr-i hükûmet ve muamelât-ı ahaliye katiyyen muhteriz [çekingen] bu-lunduklarını”, yani hükümet işlerine ve insanların hareketlerine karışmak-tan çekindiklerini (partizan politikaya bulaşmadıklarını) ifade eder ve böyle-ce Bahailerin, padişahın sadık tebaası olduğu teminatını verir.

Bu mektubun yazılma nedeni, Abdülbaha’nın Amerikalılarla olan bağlan-tısı ve Amerikalıların kendisinin önderi olduğu dinî topluma katılmakta ol-duklarıyla ilgili bir rapordur. Bu ve diğer Türkçe mektuplarında Abdülba-ha, Bahai inancını yeni bir din olarak değil, İslam’ın bir tarikatı olarak tanı-tır. Bahailer Osmanlı topraklarında bulundukları zaman boyunca ve özellik-le de Abdülbaha’nın ölümüne kadarki dönemde, Osmanlıların Bahai dini-ne yönelmesini arzu etmeyen Bahaullah’ın ve Abdülbaha’nın öğütleri doğ-rultusunda, kendilerini Orta Doğu’da İslam’ın takipçileri olarak göstermiş-lerdir. Çünkü bunun dışında bir tutum veya yaklaşım Bahailerin ciddi bas-kı ve zulümlerle karşılaşabilecekleri çok sıkıntılı bir duruma neden olabile-cektir.28 Nitekim Abdülhamid’e yazdığı mektupta Abdülbaha, “tebaa-yı Os-maniyyeden hiç bir ferdin tarikatımıza celb ve idhaline teşebbüs olmamış-dır” der. Bunun yanı sıra Amerikalıların Bahaullah’ın öğretileri aracılığıy-la İslam’a kılavuzlandıklarını da söyler. Daha önce İran’daki bazı Amerika-lı Protestan misyonerler Bahailerle görüşmüş ve “Bahai tarikatına” katılmış-tır. Bunlar Amerika’ya döndükten sonra Bahai öğretilerini yaymış ve birçok Amerikalının kısa süre içinde bunları kabul etmesini sağlamıştır. Daha son-ra Filistin’i ziyaret eden bazı Amerikalılar, Abdülbaha ile tanışmışlar ve bu-nun sonucunda “din-i mübin-i Muhammedî’yi” kabul etmişler ve böylece Allah’ın birliğine, “nübüvvet-i Hazret-i Fahrü’l-Mürselîn’e tasdik ve merhum pederim Bahaullah’ın ulviyyetine itikad” etmişler. Bazı Amerikalıların Bahai oluşu, Filistin’deki Amerikalı Protestan toplumunun tepkisine ve düşman-

28 BahailerinOsmanlıtopraklarındayaşadıklarıdönemdedinlerihakkındapekaçıkdavranmamışol-maları,dahasonrainançlarınısakladıklarıvekendilerinifarklıkişilerefarklışekillerdetanıttıklarışeklindekieleştirilerebirgerekçeoluştursadamuhtemelyıkıcısonuçlardüşünüldüğünde,İmpara-torluğun19.yüzyıldakişartlarındavekültürelortamındabundanbaşkaşekildedavranmaşansla-rınınolmadığıkabuledilmelidir.Bahailereğerİslamiyet’indevrininsonaerdiğiveTanrı’nınşimdiyenibirdingönderdiğişeklindekiinançlarınıaçıkçaifadeetmişolsalardı,sonundacanlarınıkur-tarmalarıbileşüpheliolanbirşiddetdalgasınınbaşlamasınasebepolabilirlerdi.BununyanısıraAbdülbaha’nın,babasınınöğretilerininİslamiyet’eeskisaflığınıvetemizliğinikazandıracakbirre-formuamaçladığışeklindekibeyanlarınınBahailerin(yadaBahailik’in)bakışaçısınauygunolma-yanbirtarafınınbulunmadığıdaunutulmamalıdır.BahailerTanrı’nındünyadinlerininkurucuları-nınortayaçıkışlarıileaşamalışekildevahiyedilensadecetekbirdiniolduğunainanırlar.Bune-denleherdinkendisindenöncegelenleaynıruhaniözütaşır,onuonaylarveonunbirsonrakiaşa-masıdır.

Bahailik ve Jön Türk devrimi

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 33

lığına yol açmış, bunlar eski din kardeşlerini geri dönmeleri için ikna etme-ye çalışıp başarısız olunca durumu sultana olduğundan farklı şekilde bildir-mişlerdir. Bu da Abdülbaha’nın tekrar tutuklanmasına neden olmuştur. Bu-nunla birlikte Abdülbaha yine de Amerikalıların İslam’a kılavuzlanmış olma-larının (ihtida) Abdülhamid’i ve tebaasını memnun edeceğini ümit etmekte-dir.29 Padişah’tan Bahaullah’ın döneminde yazılan ve hükümete gönderilen Bahai kitaplarını incelemesini rica ederek böylece Bahaullah’ın sultana “ihla-sı ve sadakati”nin belli olacağını belirtir.

Abdülbaha bu dönemde Bab-ı Âli’nin Bahailere karşı takındığı olumsuz tav-ra rağmen Abdülhamid’den genel itibarı ile övgüyle söz etmekte ve özellikle de sultanın tarafsız tutumunun altını çizmektedir. Ancak, ilerleyen paragraf-larda göreceğimiz gibi, 1908’deki Jön Türk devriminin ardından Bahaullah’a, kendisine ve Bahailere yapılan haksızlıkları açıkça dile getirmeye başlar. Ab-dülhamid rejimi süresince uygulanan sansür ve tehlikeli düşünce ve akımlara karşı oluşturulan casuslar ağı düşünüldüğünde, Abdülbaha’nın bundan baş-ka şekilde davranması açıkçası pek de mümkün değildir.30

Derviş Vahdeti ve Abdülbaha

Devrimden dokuz ay sonra, durumdan hoşnutsuz olan medrese öğrencile-ri ve bazı askerler İstanbul’daki Jön Türk yönetimini dinsizlikle itham etme-ye başlar ve 31 Mart 1909’da (Miladi 13 Nisan) kısa bir dönem için başarı-lı olan ve eski düzenin tekrar kurulmasını sağlayan bir karşıdevrim yapar-lar.31 “31 Mart Vakası” olarak bilinen bu olayı tahrik edenlerin başında gelen kişinin Kıbrıslı Derviş Vahdeti (d. 1869) olduğu düşünülmektedir. Derviş Vahdeti, İttihad-ı Muhammedî Cemiyeti ve Volkan adlı gazetesi aracıyla, hal-kı Osmanlı İmparatorluğu’nun hastalıklarının tek ilacının İslam şeriatı oldu-ğu konusunda ikna etmeye çalışmıştır. Derviş Vahdeti’nin bir gerici mi yok-sa İTC’ne karşı olanların kontrolünde hareket eden birisi mi olduğu ise ayrı

29 Hıristiyanlarınodönemdeİslam’adavetedilmerinedair,bkz.SelimDeringil,The Well-Protected Domains: Ideology and the Legimation of Power in the Ottoman Empire, 1876-1909(Londra/NewYork,1999),s.84-91.

30 Alkan,Dissent,s.159-61.

31 FrancisMcCullagh,The Fall of Abd-ul-Hamid (Londra:Methuen&Co.,1910); SinaAkşin,31 Mart Olayı(Ankara:SevinçMatbaası,1970);VictorR.Swenson,“TheMilitaryRisinginIstanbul1909”,Journal of Contemporary History,cilt5,No.4(1970),s.171-184;DavidFarhi,“TheŞe-riatasaPoliticalSlogan:Orthe‘Incidentofthe31stMart’”,Middle Eastern Studies,cilt7,No.3(Ekim,1971),s.275-299;HasanÜnal,“BritainandOttomanDomesticPolitics:FromtheYoungTurkRevolutiontotheCounter-Revolution,1908-9”,Middle Eastern Studies,cilt37,No.2(Nisan,2001),s.1-22;OsmanSelimKocahanoğlu,Derviş Vahdeti ve Çavuşların İsyanı: 31 Mart Vak’ası ve İslâmcılık(İstanbul:Temel,2001).

34 • Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010

Necati Alkan

bir tartışma konusudur.32 Olaylar incelendiğinde Vahdeti’nin daha çok ka-dersiz bir insan ve bir günah keçisi olduğu düşünülebilir. Her ne olursa ol-sun, sonuçta İTC Selanik’ten İstanbul’a bir ordu gönderir ve ayaklanma bas-tırılır. Düzenlenen mahkemenin ardından Vahdeti ve diğer asiler idam edi-lirler. Bu olay İTC için Abdülhamid’in isyana teşvik suçlamasıyla azledilme-sinin de bahanesi olmuştur.

Abdülbaha’nın bu olaylarla ilgili herhangi bir görüş beyan edip etmediğini bilmiyoruz. Ancak Derviş Vahdeti ile Abdülbaha arasında doğrudan bir ile-tişim olmuştur. Vahdeti, Bahailerin önderine “gerçeği bulma” ıstırabını ay-

32 FerozAhmadşöyleyazar:“Hattaİttihad-ıMuhammedi’ninkurucusuolanDervişVahdeti’nintutu-culuğuvesamimiyetibileşüphekonusudur.Kendisininveçevresindekilerinin,İTC’nidevirmeyeka-rarlıolanvebununiçinİslam’ıbuamaçiçinkullanmayahazırolanlarınkullandığıbiraraçtanbaş-kabirşeyolmadığıönesürülmüştür...Gerçekdurumneolursaolsun,buhareketinancakİTCmu-haliflerininolabilecekenbüyükkalabalığıtoplamakiçinİslam’ıkullandıklarıölçüdedinîkarakterliolduğudüşünülebilir.Bunundışında,tümboyutlarıitibarıylabakıldığında,31MartVak’asıaslın-dasiyasibirhareketti.”;“TheYoungTurkRevolution”,Journal of Contemporary History,cilt3,No.3,TheMiddleEast(Temmuz,1968),s.19-36(30);ayrıcabkz.aynıyazar,“GreatBritain’sRela-tionswiththeYoungTurks1908-1914”,Middle Eastern Studies,cilt2,No.4(Temmuz,1966),s.302-329(312).

DervişVahdeti’ninmektubununsonsayfası.

Bahailik ve Jön Türk devrimi

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 35

rıntılarıyla dile getirdiği bir mektup yazarak, kendisiyle tanışma ve aradı-ğı cevapları Bahai dininde bulma umudunu ifade etmiştir.33 Anlaşıldığı ka-darıyla Vahdeti yirmi üç sayı yayınladıktan sonra Volkan gazetesinin yayı-nına devam etmek konusunda maddi sıkıntı çekmekte ve Abdülbaha’dan yardım rica etmektedir. 19 Ocak 1909 (6 Kanun-i Sâni 1324) tarihli mek-tubuna yirmi yıldır gerçeği aramakta olduğunu (taharri-i hakikat) belirte-rek başlar ve Abdülbaha’yı ilk olarak Mağusa’da bir Bahai olan avukat Naim Efendi’den34 duyduğunu yazar: “Bu bir telkin idi ki: kalbimde büyüdü. Ara-dan seneler geçti. Bir Mevlevi’ye tesadüf etmiştim. İsmi Süleyman Memduh idi. O, Mehdi zuhur etti, askeri her tarafa yayıldı, şimdi harp ediyor, demiş-ti. Çok ısrar ettim söylememişti. Fakat kalbim Akka’yı görüyordu. Mehdi’yi orada arıyordum.” Daha sonra Kıbrıs’tan İstanbul’a yaptığı deniz yolculuğu esnasında (1317/1899-1900)35 tanıştığı ve Akka’dan gelen bir İranlı’ya Ab-bas Efendi’yi sormuş, bu kişi de kendisini Bahaileri incelemesi için teşvik et-miştir. Ancak bunu dört yıl sonra, herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın Diyarbakır’a sürgüne gönderildiğinde yapabilecektir.36 Burada biri Mısır’dan biri de Antep’ten, Hüseyin ve Şemseddin adlı iki kişiyle tanışmış ve kendile-rinden Abdülbaha hakkında bilgi almıştır.

Onlardan sizi sordum. Birçok malumat aldım. Memnun oldum. Beni kaçır-mak istediler, lakin muvaffak olamadım. Diyarbakır’da bulunduğum esnada felsefe-i âliyyeyi takip ettim. Bir halde ki, vahdet-i vücüda tamamıyla kail ol-dum. Felsefe ile tasavvufu mümkün mertebe mezcettim. Bundan hâsıl olan zevk, sizce malumdur. Bu sebepte ismim Hafız Derviş iken, rüfekâmız [dost-larımız] bize Vahdeti demişlerdi. Şimdi de ismim öylece Derviş Vahdeti oldu. Birçok hakaika [gerçekler] vakıf oldum. Bu hakaika vakıf oldukça hakkınız-da lazım gelen tahkikattan geri durmadım. ... Mezheb-i âlinize mümkün mer-tebe vakıf olduğum esnada, Diyarbakır’dan firar ettim. Tebdil-i kıyafetle tam bir derviş olarak,37 size gelmeyi, ondan da ya Kıbrıs’a veyahut Mısır’a geçme-ği tasmim ettim [iyice kararlaştırdım].

33 BWCA,AA/1/1/2365;DervişVahdetitarafındanyazılıpimzalanmışözgünmektubunPDFkop-yası(5sayfa),BahaiDünyaMerkezitarafındanbilginotuekindebumakaleninyazarıylapaylaşıl-mıştır(4Aralık2008).

34 “BahaiDini’ni,adayasürgünegönderilmişolanünlühattatMişkinKalem’denöğrenmiştir.NaimEfendiBahaiDini’nibüyükbirheyecanlabenimsemişveBahaullah’ınhuzurundabulunmuştur.”;HasanM.Balyuzi,Bahá’u’lláh: The King of Glory(Oxford:GeorgeRonald,1980),sayfa319-20.

35 Krş.Kocahanoğlu,Derviş Vahdeti,s.21.

36 Siyasisebeplerlendolayı;aynıeser,s.25.

37 BirBektaşidervişiolarak;bkz.Kocahanoğlu,Derviş Vahdeti,s.32;krş.McCullagh,s.54:“Bunun-labirliktebirBektaşidervişiolduğuiçinŞeriatkonusundabukadartutucuoluşunuanlamakzorduçünküBektaşidervişlerokadarliberallerdikineredeyseMuhammedi[Müslüman]olarakbilead-landırılmazlardı.”

36 • Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010

Necati Alkan

Ancak Birecik’te yakalanır ve kendi ifadesine göre el ve ayaklarından zincir-lenerek dayanılmaz işkencelere maruz kalır. Jön Türk devriminin genel affıy-la Diyarbakır’daki hapishaneden çıkar ve Kıbrıs üzerinden İstanbul’a gider.38 Ancak burada siyasi olarak hiçbir şeyin değişmediğini görünce hayal kırıklı-ğına uğrar.

İstanbul’a avdetimde [dönüşümde], hükümet yine eski hükümet olduğunu, yalnız ismi değişmiş olduğunu gördüm. “Volkan” namıyla gazete neşretme-ğe karar verdim.39 Bu gazetenin münderecâtının [içeriğinin] ekseri hakikat-tir. Ne maksada mebni olduğunu elbette mütalaa buyurur, anlarsınız. Tedri-cen vahdet-i vücuda, inandıkları şeyleri bilâ perva [korkusuzca] icra etmek, ruhunun ebediyetini kendilerine telkin etmek, ahretin ledünniyâtından [ila-hi yönünden] bahsetmek, tezkiye-i nefse malik [nefisleri arınmış] olamayan-ların halleri perişan olacağını bildirmek. Velhasıl, “Volkan” az zaman zarfın-da ise iyice şeylerden bahsetmiştir. Ümit ederim ki: bu, inşallah güzel bir hiz-met edebilecektir.

Mektup, Vahdeti’nin kamuoyunun Volkan’ın tıpkı diğerleri gibi, herhan-gi günlük bir gazete olduğunu düşünmesi nedeniyle “bir hayli ziyana” uğra-dığı açıklamalarıyla devam eder. Gazetesini “hakikat arayan” sadece beş, altı yüz kişi satın almaktadır. Destek göreceği ve maddi yardım alabileceği ümi-diyle Abdülhamid’e başvurmuş ancak bir sonuç elde edememiştir.40 “İçim-de bir ateş yanıyor. O da Volkan’ı neşrettikçe teskin olabiliyorum. Allah’ı dü-şünürken feza-yı namütenahiyi nazarıma alıyorum [sonsuz evreni göz önü-ne getiriyorum]. O derya-yı bî-payana [sınırsız denize] dalıyorum. ... ‘Er-rahmânü ‘alâ’l-arş istevâ’41 [Rahman, Taht’a oturdu] olduğunu idrak ediyo-rum. Allah’dan başka hariçte bir şeyi bulamıyorum. Cebrail’i de, meleği de, şeytan ile cini de hep kendimde görüyorum. İkmal-ı hakaik [gerçeklerin tü-müne ermek] için sizi ziyarete mecburum.”

Derviş Vahdeti’ye göre ruhu, aradığı Mehdi’yi Abdülbaha’da bulmuştur ve kendisini 1909 ilkbaharında ziyaret ederek arayışını artık sona erdirmeyi is-temektedir. Mektubunu, gazetesi için maddi yardım rica ederek ve ilginç bir şekilde Bahaullah’ın ismine yemin ederek bitirir: “Her şeye çare buluyorum.

38 Krş.Kocahanoğlu,Derviş Vahdeti,s.37.

39 İlksayı11Aralık1908’deçıkmıştır;bkz.aynıeser,s.42-44.

40 Gazetebedavadağıtılıyorduancakkim tarafından finanseedildiğibilinmemektedir;bkz.FerozAhmad,“GreatBritain’sRelationswiththeYoungTurks1908-1914”,Middle Eastern Studies,cilt2,No.4(Temmuz,1966),s.302-329(312);aynıyazar,“TheYoungTurkRevolution”,s.30.Bu-nunlabirlikteJönTürkDevrimi’ndensonrave31MartVakası’nınardındanAbdülhamid’inbu“ge-ricihareketi”desteklediğiveDervişVahdeti’ninarkadaşıolanuşağıLütfikanalıylaVolkaniçinpa-rayardımıyaptığıortayaçıkmıştır;bkz.Kocahanoğlu,Derviş Vahdeti,s.45-46.

41 Kuran-ıKerim,TâhâSuresi(20),ayet5.

Bahailik ve Jön Türk devrimi

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 37

Habis parayı elde edemiyorum. İmdadıma yetişin... büyük bir hizmet etmek demek olduğu takdir buyrulur ise, hemen imdadıma yetişiniz. Yirmi üç nüs-ha çıkarmakla birçok galebeler temin ettim. Hayfâ [ne yazık] ki: maksadı-ma tamamen şüru edemedim [başlayamadım] ve muvaffak olamadım. İmdat! İmdat! Behemehal [Ne olursa olsun] ve bi-hakkı Baha, imdat isterim.”

İlginçtir ki ne Vahdeti ne de 31 Mart Vakası’yla ilgili araştırmalarda, ne de Bahai literatüründe bu ilginç olayla ilgili bir bilgi yer alır. Ayrıca Vahdeti’nin Bahailik’e duyduğu ilginin samimiyeti de bence kuşkuludur. Abdülbaha’nın Vahdeti’ye bir cevap verdiğini sanmıyorum.42 Bunu yapmamış olması muhte-meldir, çünkü böyle bir hareket Abdülbaha’nın İTC’yle ilgili olumlu duygula-rına aykırı olurdu. İTC aleyhindeki düşüncelere verilebilecek en ufak bir des-tek, Abdülhamid döneminde Abdülbaha’ya düşmanlık besleyen ve daha son-ra kendisini İTC’ye de muhalif olmakla itham edenlerin ekmeğine de yağ sü-rerdi. Bu durum, aşağıda göreceğimiz üzere, Abdülbaha’nın hem Jön Türkle-re yazdığı hem de Jön Türklerle ilgili mektuplarından anlaşılmaktadır.

Gizli temaslar ve Bahai bir paşa

Abdülbaha, Jön Türk devriminden kısa süre sonra siyasi tutuklular için çı-karılan affın neticesinde Ağustos 1908 tarihinde serbest bırakıldı.43 Birkaç yıl sonra Akka-Hayfa bölgesinden çıkarak, Bahai öğretilerini yaymak üze-re Mısır, Avrupa ve Kuzey Amerika’yı ziyaret etti (1910-1913). Konuşmala-rında sık sık kendisini serbest bıraktıkları ve özgürlük konusundaki çabala-rı nedeniyle İTC’yi övmüştür. İTC’nin askerî kanadının iktidarı ele geçirece-ği (1913) ve bunun yaratacağı sonuçlar henüz bilinmiyor olsa da serbest bı-rakıldığı için minnettardı.

Yakın zamana kadar Abdülbaha’nın nasıl ve kimler tarafından serbest bı-rakıldığı bilinmemekteydi. Kalebentliğin bitmesinin ardından yazdığı Türk-çe mektuplar ışığında, kendisinin II. Abdülhamid döneminde İTC’nin İstan-bul ve Selanik’teki sivil ve parlamenter kanadıyla gizli dostluklar kurmuş ol-duğunu anlıyoruz. Abdülbaha bu mektuplarında İTC’yi överek amaçlarını desteklemektedir.

Abdülbaha, Jön Türklerin önde gelen şahsiyetlerinden Bursalı Mehmed Tahir Bey (1861-1925) ile de temas kurmuştur. Mehmed Tahir Bey asker, öğretmen, bir sufi ve yazardı, Selanik ile İstanbul’da çeşitli askerî ve sivil

42 EnazındanBahaiDünyaMerkeziArşivi’ndebuşekildebirbilgiyoktur.

43 Balyuzi,‘Abdu’l-Bahá,s.123-24.1908yılıOsmanlıyasasınınsiyasimahkûmlaraçıkardığıafiçinbkz.A.Biliotti/AhmedSedad,Législation Ottomane depuis le rétablissement de la Constitution 24 Djemaizi-ul-ahir 1326-10 Juillet 1324/1908 (Paris:Jouveetcie,1912),s.3,texteIV.

38 • Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010

Necati Alkan

görevler üstlenmiş, 1908-1911 döneminde Meclis-i Mebusan’da Bursa me-busluğu yapmıştı.44 Tahir Bey 1906’da Selanik’te gizli bir örgüt olarak faali-yet gösteren Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’nin de kurucularındandı. O dönem-de Mustafa Kemal de, tayin edildiği Suriye’de Vatan Cemiyeti adlı benzer bir örgüt kurmuştu, ki bu örgüt daha sonra, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti adını almıştır. Mustafa Kemal 1906’da benzer görüşleri paylaştığı ve Selanik’teki askerî okulda hocası olan Mehmed Tahir ile temas kurmak üzere Selanik’e döndü.45 Orta Doğu’da reformist bir şahıs olarak tanınan Abdülbaha’nın Ta-hir Bey ile temasının, Suriye’de görevli bulunan genç Mustafa Kemal gibi re-form yanlısı görevliler kanalıyla gerçekleşmiş olması olasıdır.

Kesin olan ise, Abdülbaha’nın Tahir Bey ile İstanbul’da yaşayan Ahmed Şevki Efendi adlı bir Bahai ve ayrıca bir asker olan Bedri Paşa kanalıyla te-mas kurmuş olduğudur. Bedri Paşa, yani Hasan Bedreddin46 (1850-1912), Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi olayına katılmış bir asker ve yazar-dı.47 Abdülbaha’nın gizlice görüşmekte olduğu diğer bir asker de, Bedri Paşa’nın sınıf arkadaşı ve meslektaşı olan Manastırlı Mehmet Rıfat’dır (1851-1907).48 Jön Türk devriminin ardından Bedri Paşa 1909’dan 1911’e kadar Arnavutluk’taki İşkodra eyaletinin valiliğini yaptı.49 Farsça Bahai kaynakla-

44 MuallimVehbi,Brusalı Tahir Bey(Istanbul:Matbaa-ıOrhaniyye,1334/1915-16);ChristineWo-odhead,“MehmedTahir,Bursali(1861-1925),”Encyclopaedia of Islam,ciltIX(2.baskı),Leiden:E.J.Brill,s.616.MehmedTahirBeydahasonraJönTürkhareketindenvesiyasettenayrılmıştır.

45 ErnestE.Ramsaur,The Young Turks: Prelude to the Revolution of 1908(Princeton,NJ:PrincetonUniversityPress,1957),s.98;ayrıcabkz.MarcDavidBaer,The Dönme: Jewish Converts, Muslim Revolutionaries, and Secular Turks(Stanford,CA:StanfordUniversityPress,2010),s.99.

46 BursalıMehmetTahir,Osmanlı Müellifleri,3cilt. (Ankara:BizimBüroBasımevi,2000),1:2; İbra-himA.Gövsa,Türk Meşhurları Ansiklopedisi(Ankara:Yedigün,1946),s.68;İbnüleminM.Kemal,Son Asır Türk Şairleri,4cilt(Ankara:M.E.B.DevletKitapları,1969),1:157;Fahirİz,“HasanBedral-Din”,Encyclopaedia of Islam, 2nd Edition (EI2), Supplement, s. 359. Bedri Paşa tiyatro oyunlarıyazarıydı,eserlerindenbirisiOsmanlı İmparatorluğu’ndakihastalıklardanbirisiolankürtajüzerine-dir: Iskat-ı Cenîn. Facia (Istanbul:13No.luMatbaa,1290/1874-75);ayrıcaİmparatorluğunHarpAkademisi’ndeöğretmenlikyapmaktaydıvepatlayıcılarvekozmografiuzmanıydı.ManastırlıMeh-medRıfatilebirlikteoyunlaryazmışveyayımlamıştır;buşahsiyetlerAvrupaoperalarınıOsmanlıca’yatercümeedenilkkişilerdi;bkz.TubaDemirci/AkşinSomel,“Women’sBodies,Demography,andPub-licHealth:AbortionPolicyandPerspectivesintheOttomanEmpireoftheNineteenthCentury”,Journal of the History of Sexuality, cilt17,No.3,Eylül2008,s.377-420(bkz.s.417,n.139).

47 RobertDevereux,“SüleymanPaşa’s‘TheFeelingoftheRevolution’”,Middle Eastern Studies,cilt15,No.1(Ocak,1979),s.3-35(bkz.s.22-24,30).

48 Alkan,Dissent,s.145,n.3.RıfatBeyAbdülaziz’intahttanindirildiğigecesarayıkuşatanasker-lerarasındadır.II.Abdülhamid’iniktidaragelmesininardındanRıfatBeyAbdülaziz’ekomplokur-makla suçlanmış, daha sonra İstanbul’a dönmemek koşuluyla Suriye’ye sürgüne gönderilmiştir.Halep’tevefatetmiştir;bkz.Gövsa,Türk Meşhurları Ansiklopedisi,s.324;Devereux,“SüleymanPaşa”,s.21;Fahirİz,“ManastırlıMehmedRıf‘at”,EI26:372-373;ÂlimKahraman,“MehmedRi-fat,Manastırlı”,Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi,cilt28(Ankara,2003),519-20.

49 Görevetayinedilişiveemekliliğihakkında:BOA,DH.MKT.2688/87,28Zilkade1326[22Aralık1908]veBOA,İ.HB.104/1330/M-041,11Muharrem1330[1Ocak1912].

Bahailik ve Jön Türk devrimi

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 39

rında kendisinin 1908’den önce Akka’ya sürgüne gönderildiği, burada Ab-dülbaha için Fransızca tercümanlık yaptığı ve bir Bahai olduğu yazmakta-dır.50 Abdülbaha’nın iletişim içinde olduğu diğer kişi ise, Giritli bir sabun tüccarı olan Ahmet Şevki Efendi’dir. Mevcut Bahai kaynaklarında Ahmet Şevki Efendi’den söz edilmez ancak İstanbul’daki Bahailer ile birlikte Nisan 1919’da çekilmiş bir fotoğrafı vardır.51

Abdülbaha, Bedri Paşa ile 1898 civarında, Akka’da komutan yardımcılığı yaptığı yıllarda temas kurmuş olmalıdır. Bedri Paşa, bir Jön Türk olması ve iddialara göre bu dönemde karşılaştığı bazı haksız suçlamalar yapılıp uzak bir yere göreve gönderilmiştir.52 Nitekim Abdülbaha’nın mektuplarına göre Bedri Paşa’nın sonraki görev yerleri Beyrut ve Şam olmuştur.53

Abdülbaha’nın kendisine gönderdiği siyasi konularla ilgili önemli mektup-ları, Bedri Paşa’nın daha sonra İşkodra’da vali olarak görev yaptığı dönem-de kaleme alınmıştır. Paşa, askerî bir vali olarak Arnavutların başlattıkları is-yanlar ve Hıristiyanlarla Müslümanlar arasındaki çatışmalarla uğraşmak zo-rundaydı. İsyanı, Hıristiyanlara karşı cihat ilan ederek bastırmaya çalıştı.54 Ve elindeki askeri güç yetersiz olduğu için, dinî duyguları kullanarak Müslüman-ları devletin elindeki silahlarla ülkelerini ve inançlarını korumaya davet etti.55 Ayrıca İstanbul’a başvurdu ve Arnavut asilere karşı daha sert tedbirler almak için izin istedi. İşkodra’nın kuzeyindeki dağları denetim altına almak istiyor ve bunun için daha fazla asker talep ediyordu. Bab-ı Âli ise bir taraftan kendisini bu çabalarını nedeniyle övmüş ancak adımlarını dikkatli atmasını istemiştir.56

Abdülbaha, Bedri Paşa’nın valilik döneminde Arnavutluk’ta yaşanan olay-lara değinirken, kendisinin tüm Rumeli ve özellikle Arnavutluk’ta yaşanan

50 HabibMu’ayyad,Hatırat-i Habib,cilt1(Baha’i-Verlag:Hofheim,1998),s.164,165;açıklamalıİngilizceçeviri:AhangRabbani,Eight Years Near Abdülbaha: The Diary of Dr. Habib Mu’ayyad (internette,http://ahang.rabbani.googlepages.com/muayyad), s.239-40.Ayrıcabkz.YounessAfroukhteh,Khatirat-i Nuh Salih (LosAngeles: Kalimat, 1983), s. 354, http://reference.bahai.org/fa/t/o/KNS/index.html.BuradaBedriBeyvediğerikiOsmanlımemurununhiçbirsebepgös-terilmeksiziniştençıkarıldıklarıbelirtilmektedir.BununnedenikendilerininAbdülbaha’yaduyduk-larısempatiolabilir.

51 22Nisan1919tarihindeİstanbul’daki(Fatih)BahaiMerkezi’ndeçoğuİranAzerbaycanı’ndanolanBahailerlebirlikteçekilmişbirfotoğraftır.YukarıdadabelirtildiğigibiBahailerinOsmanlılarıinançla-rınakazandırmasınaizinverilmiyordu.BedriveAhmedŞevki,fotoğraftagörülenDr.SüleymanRıfatBey,HasanHilmiEfendiveEminÂliBeyilebirlikteistisnadırlar;bkz.Alkan,Dissent,s.185-87.

52 BOA,Y.PRK.ASK228/60,16Rebiülevvel1316[4Ağustos1898].

53 BWCA,tarihsizmüsveddeler,AC006/434/00001veAC005/254/00001.

54 MaryEdithDurham,The Struggle for Scutari(Londra,1914),s.19-20;OwenPearson,Albania in the Twentieth Century: a History,2cilt,(Londra:I.B.Tauris,2006),1:14.

55 BasilKondis,Greece and Albania(Selanik:InstituteforBalkanStudies,1976),s.51.

56 George Walter Gawrych, The crescent and the eagle: Ottoman rule: Islam and the Albanians, 1874-1913(Londra:I.B.Tauris,2006),s.160-161.

40 • Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010

Necati Alkan

çeşitli isyanlar karşısındaki “fevkalade yöneticiliğini” över. Bunun yanı sıra halkın içinde bulunduğu cehalet ve uyuşukluk halinden kurtarılarak, “me-denileştirilmesinin” önemine değinir ve Bedri Paşa’yı bölge halkı arasındaki bölünmüşlüğü, düşmanlığı ve nefreti ortadan kaldırarak, temel Bahai inanç-larının gereği olan birliği tesis etmesi için teşvik eder. Buna ulaşmanın araç-ları ise, etnik, kişisel, milliyetçi, dogmatik ve dinî önyargıları bir yana bırak-mak, dünyayı tek bir vatan ve tüm insanlığı tek bir aile olarak görmek, insan-ların uydurdukları sınır ve hudutları kaldırmak ve bilgi ve eğitimi herkesin elde edebileceği seviyede yaygınlaştırarak mezhepler arasındaki düşmanlık-ları ve saçma önyargıları yok etmektir.57 Abdülbaha’ya göre İşkodra’da yaşa-yan halkın Arnavutluk’taki en fanatik grup olmasına rağmen huzur ve güven içinde yaşamalarının58 nedeni, Bedri Paşa’ya bahşedilen “ilahi teyit”tir. Nite-kim bu bölgenin böyle bir karmaşa ve isyan döneminde sahip olduğu huzur ve barış ortamıyla, diğer eyaletlerden farklı olduğunu yazar.59 Abdülbaha’ya göre eyaletin her yerinde yeni yollar yapılması, ülkenin güvenliği için atıla-bilecek pratik ve yararlı bir adım olacaktır.60

Bedri Paşa’nın emekli olup İstanbul’a yerleşmesinin ardından kendisine yazdığı diğer bir mektupta Abdülbaha, Avrupa seyahatleri boyunca yaptığı konuşmalarda İTC’den her zaman övgüyle söz ettiğini belirtir. Bu mektupta-ki ifadelere göre Abdülbaha, Abdülhamid’in “istibdat” döneminde tutukluy-ken “hürriyet”in ilan edilmesiyle, İTC’nin “himmeti” sayesinde serbest bıra-kılmış ve gazetelerde İTC aleyhinde bazı yayınlarla karşılaşınca, gerçeğin an-laşılabilmesi için bu “muhterem” cemiyeti samimiyetle ve tarafsız bir şekil-de savunmuştur.61

Abdülbaha, aynı mektubunda Osmanlı ve İtalya arasındaki 1911-12 Trab-lusgarb savaşına da değinir ve İtalyanların milliyetçi ve emperyalist emelleri-ne karşı Osmanlıları savunur. İtalya’nın anlaşmalara tamamen aykırı davran-dığı, yaptığı büyük zulüm ve haksızlıklar ve sonunda yıkıma yol açan gad-darca ve kana susamış saldırılarının yarattığı kötü sonuçlar, ayrıntılı konfe-

57 BWCA,tarihsizmüsvedde,AC005/010/00012.

58 BWCA,tarihsizmüsvedde,AC005/457/00009;krş.CharlesWoods,The danger zone of Euro-pe: Changes and Problems in the Middle East(Londra:Little,Brown&Co.,1911),s.97:“Nisan1909’daİstanbul’dayaşanansözdekarşıdevrimdeİslamhocaları,Arnavutluğunenfanatiktoplu-muolmuşolanİşkodrahalkınıJönTürkleraleyhinekışkırtmayakalkışmışolsada,buinsanlarher-hangibirhareketekalkışmamıştır.Halk,geleneklerinietkilemeyenveyasahipolduklarıayrıcalıkla-rıihlâletmeyenhiçbirşeyekarşıtepkigöstermiyorlardı.”

59 BWCA,tarihsizmüsvedde,AC006/175/00006.

60 BWCA,tarihsizmüsvedde,AC005/010/00012.

61 BWCA, Bedri Paşa’ya (Samatya, İstanbul) gönderilen mektubun tarihsiz müsveddesi, AC005/261/00010.

Bahailik ve Jön Türk devrimi

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 41

ranslarda açık kanıtlarla neşredilmiştir. Ardından Bahai idealleri doğrultu-sunda şunu da ekler: Avrupa’da çok sayıda hain olsa da, milli sınırların öte-sine geçerek evrensel bir barışı destekleyen ve insanlığın birliğinin tecelli-sini bekleyen vefakar insanlar da bulunmaktadır. Evrensel barış ile ilgile-nen Amerikalı gruplar Abdülbaha’yı “ısrarla” ülkelerine davet etmektedir-ler. Abdülbaha, Bedri Paşa’ya yazdığı diğer bir mektupta da İTC’nin fikirleri-ni Amerika’da tanıtmak istediğini belirtir ve Cemiyet’in orada paylaşılması-nı ve duyurulmasını arzu ettiği münasip düşünceler varsa bunların kendisi-ne iletilmesini rica eder.62

Yine Bedri Paşa’ya gönderdiği başka bir mektupta, bu sefer bencilce arzu-larıyla ortalığı karıştırmak isteyen ve kurdukları komplonun bir parçası ola-rak kendisini Abdülhamid’in düşmanı olarak tanıtan imparatorluk sınırla-rı dahilindeki düşmanlardan ve fesat insanlardan söz eder. Ayrıca Abdül-hamid döneminde Jön Türklerle “gizli temaslarımın (münasebât-ı hafiyye)” her zaman sıkıntılara neden olduğunu ve bunun Bedri Paşa’ya ve insanlara mâlum olduğunu da ifade eder. Serbest bırakılmasının ardından ise, “istib-datın destekçisi” olmakla itham edilmiştir ki bu iddianın amacı İTC’nin ken-disine düşman olmasıdır. Bu tespitlerin ardından Bedri Paşa’dan konuyu in-celemesini ve İstanbul ve Selanik’teki İTC’ye, özellikle de Bursa mebusu Ta-hir Bey’e, bu gerçekleri anlatmasını rica eder.63

Abdülbaha, Mehmed Tahir Bey’le İstanbul’daki Bahailerden Ahmed Şev-ki Efendi kanalıyla da temas kurmuş, ayrıca iki Bahai’yi daha Tahir Bey ile görüşmeye göndermiş64 ve bu kişilerin Tahir Bey’le tanışmalarından duydu-ğu memnuniyeti ifade etmiş, İTC üyelerine ve özellikle Mehmed Tahir Bey’e Bahailik’in prensipleri, babası Bahaullah’ın öğretileri, uyarıları ve tavsiyele-ri tam olarak anlaşılabilirse, bunların insanlığın mutluluğunun kaynağı ola-cağını itiraf ve kabul etmemenin imkânsız olacağı mesajını iletme arzusu-nu dile getirmiştir. Ayrıca İTC’ye kendisiyle tanışmak üzere bir kişiyi gön-derdiği için teşekkür eder ve yine İTC tarafından tayin edilecek bir kişinin İstanbul’a gönderdiği Bahailerle daha fazla bir araya gelmeleri ricasında bu-lunur.65 Ahmed Şevki Efendi’ye gönderdiği başka bir mektupta da, İttihad ve Terakki Cemiyeti’nden bir kişiyle tanışmayı ve sohbet etmeyi ümit ettiği-ni ve özellikle Mehmed Tahir Bey’in kendisini Mısır’da ziyaret etmesini ar-

62 Aynıkaynak.

63 BWCA,BedriPaşa’ya(Erenköy,İstanbul)gönderilenmektubuntarihsizmüsveddesi.AC005/368/00012.

64 BWCA,SabuncuGiridîAhmedŞevkiEfendi’ye(Çakmakçılar,İstanbul,SümbüllüHan,no.38)gön-derilenmektubuntarihsizmüsveddesi,AC005/352/00007.

65 BWCA,tarihsizmüsvedde,AC005/387/00002.

42 • Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010

Necati Alkan

zuladığını yazar.66 Ardından, Jön Türklerin istibdatı yıktıklarını ve Türki-ye ve İran için hayatın kaynağı olduklarını da ifade eder ve İran’daki samimi liberallere uzun ömürler diler; çünkü İran’da hürriyetin ilanı edildiği gün-den beri Bahailer genel itibarıyla daha mutlu ve huzur içinde yaşamaktadır-lar. “Mazlum” Abdülbaha otuz kırk yıldır Abdülhamid’in “zorbalığı” altın-da yaşadığı hapis hayatının ardından boyunduruklarından ve zincirlerden, İTC’nin devrimiyle kurtulmuş ve bu zincirler şimdi “zorba Abdülhamid”in boynuna dolanmıştır. Sultan’ı Kuran-ı Kerim’deki “Biz, onların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar çenelere kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafa-ları yukarı kalkıktır”67 ayetinin tezahürü olarak görmektedir. Binlerce maz-lum kurban, boyunduruk ve zincirlerinden ve o “herif”in zoruyla gönde-rildikleri sürgünden artık kurtulmuştur.68 Zorbalıkta Yezid’i69 geçtiği halde avam tabakası hâlâ tüm kalpleri ve ruhlarıyla Abdülhamid’i sevip saygı duy-makta ve kör ve cahil oldukları için İTC’yi hor görmektedirler. Ancak Al-lah, himmetli, hoşgörülü ve şerefli olanların bozguna uğramasına ve redde-dilmelerine izin vermeyecektir ve zafer hürriyetin olacaktır. Abdülbaha, Ah-med Şevki’ye ekte gönderdiği mektubu Mehmed Tahir Bey’e ulaştırması tali-matını vermiştir.70 Mehmed Tahir Bey’e yazdığı bu mektupta İTC’ye kendi-sini serbest bırakırken gösterdikleri “himmet ve adalet” için teşekkür eder-ken yapılan devrim sayesinde “ülkenin ufuklarının, hürriyet sabahının ışık-larıyla aydınlandığını”71 da belirtir. Abdülbaha, devrimin başladığı Rumeli’yi ise “hürriyet ışığının doğduğu yer” ve “gerçeğin ışığının tanyeri” olarak ad-landırmaktadır.72

66 Abdülbaha1910ve1913’deikikezMısır’dabulunmuştur.

67 Kur’an-ıKerim,YasinSuresi(36),ayet8.

68 BWCA, tarihsiz müsvedde, AC005/674/00001. Krş. ‘Abdul’l-Bahá, ‘Abdu’l-Bahá in London (Londra:Baha’iPublishingTrust,1982), s.119;ayrıcaAbdülbaha’nınBahaullah’ınKitab-ı Ak-des’teki(Ankara:TürkiyeBahaileriMilliRuhaniMahfili,2003)89.ayetiileilgiliyorumunagöre,buayetteki“baykuşunuğursuzötüşleri”veİstanbul’daki“zulümtahtı”ifadeleriileAbdülhamid’inbas-kırejimiveAbdülbaha’yakarşıtavrıarasındailişkivardır;bkz.AbdülhamidIşrak-Haveri(derl.),Maide-i Asmani,cilt5(Tahran:Baha’iYayınevi,129B.E./1972),s.129-134;internette,http://reference.bahai.org/fa/t/ab/MAS5.

69 İkinciEmevihalifesiveMuaviye’ninoğluolanYezid(680-683)İmamHüseyin’iKerbela’daöldür-düğüiçinİslamdünyası,özellikleŞiilerkendisindennefretederler.

70 BWCA,tarihsizmüsvedde,AC005/374/00007.

71 BWCA,MehmedTahirEfendi’yeGiritliAhmedŞevkiEfendieliylegönderilenmektubun tarihsizmüsveddesi,AC005/376/00004.

72 BWCA,tarihsizmüsvedde,AC006/092/00006.

Bahailik ve Jön Türk devrimi

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 43

Bahai ve İttihad-Terakki görüşleri

Abdülbaha başka bir mektubunda bu sefer de İTC’nin ve Bahailerin fikir ve hedeflerinin benzerliklerinin altını çizer73 ve Bahailerin, İTC’ne tüm içten-likleriyle yardımcı olduklarını belirtir: “Aynı yolda yürümektedirler (hem-meslek), aynı yaratılışa sahiptirler (hem-meşreb), özgürlük istemektedirler ve hürriyete âşıktırlar (âzâdi-taleb ve hürriyet-perver), eşitlik özlemiyle do-ludurlar (müsavat-cû), tüm insan âleminin iyiliğini istemektedirler ve ha-yatlarını insanlığın birliği (vahdet-i beşeri) uğruna feda etmeye hazırdırlar.” Bununla birlikte aynı mektupta İTC’nin Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşa-yan farklı gruplar arasında birliği tesis etme çabalarının takdire layık olma-sına rağmen, Cemiyetin sadece maddi dünya ile ilgilendiğini, oysa Bahai-lerin amaçlarının daha kapsamlı ve ruhani gelişimle de ilgili olup, tüm in-sanlığın birliğini istediğini belirtir. Abdülbaha’ya göre gerçek gelişim, ruha-ni güçle gerçekleşebilir ve bunun kaynağı da Doğu’dadır. Ancak hâlihazırda Batı, Doğu’yu esir almıştır ve bu iki medeniyet birbiriyle savaş halindedir; çünkü Avrupa, savunmasız Asya’ya devamlı saldırmayı bir politika haline getirmiştir. Tarihe bakılırsa, Doğu’nun çağlar ve asırlar boyunca Avrupa’ya karşı zaferlerini “kuvvet-i cismani” ile değil “kuvvet-i ruhani” ile kazandığı anlaşılabilecektir. Doğunun orduları –Emeviler, Timurlenk, Cengiz Han ve Sultan Selim (I. Selim)– Batı’da zaferler kazanmış olsa da bunlar devam et-memiştir ve Doğu sadece ruhani gücü vasıtasıyla Avrupa’ya boyun eğdirmiş ve büyük zaferleri bu şekilde kazanmıştır. Abdülbaha, İTC tarafından tem-sil edilen Doğu’ya, Avrupa’nın temellerini sarsmak için tekrar ruhani güce başvurması ve Asya’nın gerçek güzelliğini göstermesi için bu ifadelerle çağ-rıda bulunur.

Abdülbaha, İTC’ne alışılagelmiş siyasete güvenmemelerini de tembihler. Bu öğüt, Bahaullah’ın, “siyaset-i beşeriyye” ne kadar gelişme gösterirse gös-tersin, bunun “siyaset-i ilahiyye” ile hiçbir şekilde kıyaslanamayacağı öğreti-sine dayanır. Çünkü “ilahi siyaset maddi dünyanın ışığıdır ve tüm insanları ve halkları kapsayan sınırsız bir bağıştır... Bu nedenle, özellikle de bu aydın-lık yüzyılda, ilahi siyasetten başka hiçbir şeyin insanlığın ilerlemesini temin edemeyeceği bu asırda, ilahi bir siyaset güdülmeli.” Bahaullah ilahi siyase-ti temel alarak İran’a yeni bir ruh bahşetmiştir; bu da kolaylıkla Amerika’nın bile en uzak yerlerine kadar yayılıp etkisini göstermiş. “Şimdi tüm Şark mil-

73 Abdülbaha’nıntarihsizbirFarsçamektubuolupmuhatabıbilinmemektedirancakİTC’ninbiryetki-lisiolabilir.BWCA,AC006/595/00001,onaysızçeviri;12Ağustos2009’dabilginotuekindebumakaleninyazarıylapaylaşılmıştır.Abdülbahabumektubunsonundaİskenderiye’de“tebdil-iha-va”nedeniylebulunduğunubelirtmektedir;kendisiAralık1911’denMart1912’akadaroradaydı.

44 • Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010

Necati Alkan

letleri bu siyasetten ötürü hoşnut ve mutlu olmalı ve Bahaullah’ın, etkileri Avrupa ve Amerika’da yayılmakta olan öğretilerinden memnuniyet duyma-lıdırlar.” Son olarak da Bahaileri tüm güçleriyle İTC’nin uğurlu amaçlarını (makasıd-ı hayriyye) benimsemeye ve Cemiyet’in adaletli çabalarına yardım-cı olmaya davet eder.

Bu “yardım” fırsatı, Abdülbaha’nın Amerika yolculuğunun ilk haftasında yaptığı başkent Washington ziyaretinde kendini gösterir. Abdülbaha, Nisan 1912’de, onuruna düzenlenen “parlak bir kabul töreninde,” Washington’un ileri gelenlerinin seçkin üyeleriyle tanışır. Yazılı Bahai kaynaklarında bu olay, Abdülbaha’nın “Babasının dininin hizmetinde yüklendiği unutulmaz misyo-nun önemli noktalarından birisi”74 olarak kabul edilir. Abdülbaha’nın bu tö-rende tanıştığı devlet görevlileri arasında, Osmanlı İmparatorluğu’nun Was-hington’daki sefiri Yusuf Ziya Paşa da vardır. Bab-ı Âli için Abdülbaha’nın Amerika’nın başkentinde olması, siyasi açıdan İran ve Rusya ile ilişkileri bo-zabilecek hassas bir durum olarak değerlendirildiği için, büyükelçinin önce kendisiyle görüşmesini istemezler. Yusuf Ziya Paşa ise İstanbul’a gönderdi-ği bilgi notunda Abdülbaha’nın Amerika’nın önde gelenleri tarafından olum-lu bir şekilde karşılanması, serbest bırakılmasında İTC’nin gösterdiği adil tavrı devamlı övmesi ve İran Büyükelçiliği’nin Abdülbaha’nın onuruna ken-disinin de katıldığı bir davet vermesi nedeniyle, Osmanlı Büyükelçiliği’nin Abdülbaha’ya karşı başka şekilde davranamayacağını ifade eder. Bu düşün-ceyle Abdülbaha ve bazı taraftarları onuruna elçilik tarafından özel bir ak-şam yemeği düzenlenir. Yusuf Ziya Paşa bu yemeğin de gayet olumlu bir tepki aldığını belirterek, raporuna, Abdülbaha’nın taraftarlarının hüküme-te ulaştırılmak üzere 800 kadar Amerikalı Bahainin İTC’ye yardımcı olmayı ümit ettiklerini ifade eden, imzalı bir teşekkür mektubu ekler.75

Jön Türkler, ilk başlarda Abdülbaha’ya saygı göstermiş olsalar da, milli-yetçi Jön Türklerin 1913’de üç kişilik bir diktatörlük kuran Enver Paşa, Ta-lat Paşa ve Cemal Paşa’nın darbe (Bab-ı Âli Baskını) ile iktidarı ele geçirme-sinin ardından bu durum tersine dönmüştür.76 Jön Türklerin “özgürlük”, “eşitlik” ve “kardeşlik” sloganlarının yarattığı coşku, varlığını uzun süre de-vam ettiremez. Hatta tam tersine, bu üç paşanın iktidarının Abdülhamid’in-kinden daha baskıcı ve daha kanlı olduğu ortaya çıkar. Bu çalkantılı dönem İmparatorluğun Birinci Dünya Savaşı’nın ardından çöküşüne kadar devam

74 ŞevkiEfendi,Bahai Dini’nin 1. Yüzyılı(İstanbul:TürkiyeBahaileriMilliRuhaniMahfili,1995),s.302.

75 BOA,HR.SYS.70/31,1Temmuz1912;bukonununtamamıiçinbkz.Alkan,Dissent,s.171-173.

76 GwynneDyer,“TheOriginsofthe‘Nationalist’GroupofOfficersinTurkey1908-18”,Journal of Contemporary History,8:4(1973),s.121-164.

Bahailik ve Jön Türk devrimi

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 45

eder. Türk ve Müslüman olmayan unsurlar, özellikle Hıristiyanlar, İTC’nin aşırı milliyetçi ideolojisine maruz kaldılar, bu da zorlu iskanlara, tehcirlere ve bir “Türkleştirme” politikasına yol açtı. Bahailer İTC’nin bu tutumundan ve uygulamalarından etkilenmediler ancak Bahailerce Cemiyet’in düşmanca tavrı kendini başka bir şekilde gösterdi.

Örneğin, Suriye’deki Osmanlı ordusunun komutanı olan Cemal Paşa’nın Abdülbaha’ya karşı tutumu, ilk dönem liberal Jön Türklerin bakış açıların-dan oldukça farklıdır. İkinci grup Bahai görüşlerine karşı olumlu bir yak-laşım gösterirken, Bahailere göre Cemal Paşa, Abdülbaha’nın ve Bahai-lerin yeminli bir düşmanıydı. Bir Bahai kaynağına göre Cemal Paşa, önce Abdülbaha’ya yöneltilen suçlamaların etkisinde kalarak kendisini idam et-meyi ister. Daha sonra Abdülbaha ile Filistin’de tanıştığı zaman ise, bu kız-gınlık, yerini Bahai önderle birlikte olmaktan duyduğu memnuniyete bıra-kır. Görüşmeleri esnasında Abdülbaha’ya Osmanlı İmparatorluğu’nun za-yıflığının nedenini sorunca, “farklı dinlerin varlığı” yanıtını alır. Çözümün ne olduğunu sorduğunda ise, “Osmanlı İmparatorluğu’ndaki İslam ve tüm dinlerin ve mezheplerin önderleri İstanbul’da toplanmalı ve meşveret et-tikten sonra tek ve birleştirici bir din üzerinde mutabık kalmalı” cevabıy-la karşılaşır. Cemal Paşa’nın bunu onayladığı ve şöyle söylediği kaydedil-miştir: “[Süveyş seferberliğinden] dönünce sizi İstanbul’a aldıracağım. Ora-da dinî önderleri toplayacak ve onları birliğe ve tek bir dini kabul etmeye zorlayacağım.”77 Ancak Cemal Paşa’nın Abdülbaha’ya karşı bu olumlu tav-rı, daha sonra Bahai önderi hakkında onun düşmanlarından aldığı olumsuz raporlardan dolayı bir kez daha değişir. Öyle ki askeri seferlerini kazandık-tan sonra Abdülbaha’yı çarmıha gereceğine yemin bile etmiştir. İngiliz ordu-su Osmanlı ordusunu yenince bu hedefini gerçekleştiremez. Ancak burada özetini verdiğim bu görüşme bir Bahai’nin sonradan kaleme alınan hatıratı olduğu için, Cemal Paşa’nın bu sözleri ifade ettiği oldukça kuşkulu görünü-yor; etmiş olsa bile, tek bir muktedir şahsın istediği her şeyi yapması müm-kün olmayıp tüm dinlerin temsilcilerini toplamak ve onları tek bir dinde bu-luşmaya zorlamak oldukça ütopiktir.

Yine Bahai kaynaklarına göre Birinci Dünya Savaşı’nın ilk günlerinde Ab-dülbaha, savaşa karşı barışcıl bazı adımlar atmayı planlamış ve bu amaç-la Filistin’de Müslüman ve Hıristiyan önderleri bir araya getirerek düzen-sizlik ve karmaşaya karşı işbirliği yapmalarını tavsiye etmek istemiş ancak düşmanları tarafından engellendiği için bu amacını gerçekleştirememiş-tir. Abdülbaha bunun üzerine yerel meselelere el atar ve savaş zamanında

77 Mu’ayyad,1:318-320ves.451-452(çeviri).

46 • Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010

Necati Alkan

Osmanlı’nın kötü idaresinden muzdarip olan bölge halkına erzak temin et-me görevini üstlenir.78

Sonuç

Osmanlı hükümetinin Abdülbaha’ya karşı tutumu, II. Abdülhamid döne-minde genelde olumsuzdu. Abdülbaha’nın rakiplerinin devamlı çabaları, sultanın kendisine karşı düşmanlığının daha da artmasına neden olmuştur. Buna karşın Abdülbaha ise, Jön Türk hareketi içinde yer alan ve benzer dü-şünceleri paylaştıkları reformcuları, yenilikçi Bahai fikirleriyle buluşturmak üzere dostluklar kurup, sonunda kendisinin serbest bırakılmasını sağlayan adımlar attı. Kendisinin Batı ve çağdaşlıkla ilgili vizyonu, sahip olduğu ulus-lararası bağlantılar nedeniyle muhtemelen bazı valilerin ilgisini çekmiş ve bu görüşlerden onların faydalanmalarını sağlamış olabilir. Koşulları Jön Türk-ler tarafından serbest bırakılarak iyileşen altı yıllık bir dönemin ardından ise, Abdülbaha’yı siyasi amaçları için kullanmaya çalıştığı anlaşılan askerî kana-dın düşmanca tutumuyla karşılaştı. Bu süreçte reformist Jön Türklerin yak-laşımı genel itibarıyla laik bir modernizm ve milliyetçilik eksenindeyken, Bahaullah’ın ve Abdülbaha’nın reformları “tüm dünyanın ıslahını” hedefle-yen, evrensel bir karaktere sahiptir ve yalnızca maddi bir uygarlığın gerekle-riyle ilgilenmeyip, çağın ihtiyaçlarına göre biçimlenmesi gereken bir ahlaki ve dinî değerler anlayışına da vurgu yapar. Osmanlı’nın son döneminde kar-şılaşan bu iki reform hareketinin önerdiği çözümler arasındaki temel farklı-lık da, sanıyorum ki bu iki noktada yatmaktadır.

Jön Türk döneminin ilk yılları Bahailik’in gelişimesinde önemli bir yer teş-kil eder. Abdülbaha hürriyetin ilanından sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun dışına çıkmakta artık özgürdü ve Bahailik’in hümanist ve reformist düşün-celerini Batıda yaymaya imkân buldu. Erken dönem Jön Türklerin Bahailik’e olumlu yaklaşımlarından ve Abdülbaha’nın serbest bırakılmasından altı yıl sonra, kendisinin Osmanlı hükümetini teşkil eden militan Jön Türklerin baskıları ile karşı karşıya kaldığı da Bahailerce ayrıca iddia ediliyor.

78 Balyuzi,‘Abdu’l-Bahá,s.413-15.