bak genç gör sayi 2
DESCRIPTION
Edirne Gençlik Meclisi gurur ile sunar.Bir gençlik gazetesi, Bak Genç GörTRANSCRIPT
E d i r n e ' n i n y e r e l
yönetiminde yer alan Belediye
Başkan Yardımcısı Ertuğrul
B e y ' i z i y a r e t e d e l i m ,
aklımızdakileri soralım istedik.
Sağ olsun her zamanki gibi bizi
kırmadı ve kabul etti. Elinden geldiğince bize yardımcı olan, oturduğu koltuk
gereği bazen politik bazen kaçamak cevaplar veren, gençlerin dertlerinin
çözümünde yardımcı olmasını istediği kişi, Dr. Ertuğrul TANRIKULU.+Sizin de Edirne de okuduğunuzu biliyoruz. Gençlik yıllarınız, öğrencilik
hayatınız nasıl geçti?-E.T. : Edirne'ye 1983'de tıp okumak için geldim. Özellikle ev, yurt vb.
eksikliklere rağmen çok güzel öğrencilik hayatı yaşadım. Bu şehrin her
mahallesinde, her sokağında yürüdüm dolaştım. Hani bir şehre aşık olmak,
şehri sevmek denebiliyorsa, ben Edirne'yi çok sevdim. İnsanları kendileriyle
özdeşleştiren, yabancılaştırmayan bir şehir. Tıp fakültesi yeni açılmıştı o
dönemde, hocalarımız, SKS, her şey emekleme dönemindeydi ama biz çok
üretkendik. O yokluk içinde bir şeyler için uğraşır dururduk. Tiyatro çalıştık, iki
tane topluluk kurduk. Kendi imkanlarımızla dekorlarımızı yapıyorduk.
Fotoğraf çekerdik, Edirne'de o zaman fotoğraf stüdyosu yoktu İstanbul'da
Hürriyet Gazetesi'nde bastırır, yurtta sergilerdik. Öğrenci arkadaşlarımız ile
imece şeklinde yaşar birbirimize yardımcı olurduk.Öğrencilik hayatımda da şehrin sorunları ile ilgilendim daha doğrusu
üniversiteli olmanın, entelektüel olmanın, aydın olmanın sorumluluğunu hep
hissettim. Her zamanın bir ruhu olduğunu ve zamanının ruhunu yakalayan
insanların başarılı olduğunu düşünüyorum.
3
4
ENGEL DUVARI AŞMAK EGM gazatesi emekçileri
Mustafa ÜNALDI
Trafik ve Kasko sigortalarında yeni uygulama
İŞARETLER SESİMİZ OLSUN
Edirne Bedensel Engellileri Koruma ve Yardımlaşma Derneği
Dünya üzerinde konuşulan bir çok dil var. Hani derler ya bir dil bir insan iki dil iki insan diye.Bir çoğumuz gençler olarak yeni bir dil öğrenip tabiri caizse ekmek kapımızı çoğaltmak,hayata 1-0 önde başlamak istiyoruz.
Dernek 1993 yılında kurulmuştur. Şu
an yaklaşık 350 üyesi vardır. Çoğu
engelli ve engelli yakınından oluşuyor
tabi bunların arasında engelliler
derneğine yardımcı olmak için engelli
olmayan vatandaşlar da var.
3'te
5'te
4'te
6'da
Bu Ay Bu Ay TANRIKULU’NUNTANRIKULU’NUNMİSAFİRİ OLDUK...MİSAFİRİ OLDUK...
Bu Ay TANRIKULU’NUNMİSAFİRİ OLDUK...
7 12 15HAYVANLARALEMİ SİNEMA MASALLAR
Biz öğrenciyiz. Ve öğreniyoruz.
Neyi öğrendiğimize gelirse; ülkenin
ekonomik olarak önünün açık olduğunu
öğreniyoruz . Emekli maşlarına 3 ayrı zam
geldiğini, Rusya'nın doğalgaz piyasasını
canladırmak için doğalgazda inanması güç
kolaylıklar sağladığını ve daha ucuza
doğalgaz temin edeceğini, Türkiye'nin
araştırmalara göre parasına en çok güvenen
4.ü ülke olduğunu ,
EKONOMİ BEYAZ YÜZÜYLE ANTALYA
Şubat ayında Antalya gezisi
planlamak kimin aklına gelir ki? Öyle ya,
Antalya'ya yazın gidilir, deniz, güneş,
eğlence, vs, vs… Oysa Antalya kış ayları
için de sakin, sessiz ama bir o kadar da
zengin bir rota olabilirmiş. Antalya'ya ilk
gidişimdi. Gittiğim otobüs firmasının
servisine binip merkezine doğru yol aldık.
Daha doğrusu servis bizi nereye götürüyorsa
oraya yol almaya başladık.
Öğrenciler ve yerel halk tarafından kullanılan, Öğrenciler ve yerel halk tarafından kullanılan, bir çok kişiye eğitim veren, farklı el sanat ürünlerinin de bir çok kişiye eğitim veren, farklı el sanat ürünlerinin de ortaya çıkmasını sağlayan çok kapsamlı bir bina halk ortaya çıkmasını sağlayan çok kapsamlı bir bina halk eğitim merkezi. eğitim merkezi.
Öğrenciler ve yerel halk tarafından kullanılan, bir çok kişiye eğitim veren, farklı el sanat ürünlerinin de ortaya çıkmasını sağlayan çok kapsamlı bir bina halk eğitim merkezi.
HALK EĞİTİM MERKEZİ BİNASIHALK EĞİTİM MERKEZİ BİNASIHALK EĞİTİM MERKEZİ BİNASI
8'de 9'da
Edirne Gençlik Meclisi Ücretsiz ve Süreli Yayınıdır.
6
8
9
11
10
AİLE ÜZERİNE
Yunus URALTAŞ
F O T O Ğ R A F Ç I L I K“o an”ladıklarımız
Yunus Emre BENLİ
FARKINDA MIYIZ ?
Leyla TOLTAR
Türkiye de zor!
Metehan OFLU
Ahsen ŞANLI
EMEKLİLİK
10'da2.Sayımızdan herkese merhabalar.2.Sayımızdan herkese merhabalar.2.Sayımızdan herkese merhabalar.
Bu Ay Gazete İçin Ne Yaptık?Bu Ay Gazete İçin Ne Yaptık?Bu Ay Gazete İçin Ne Yaptık?
Mart 2013 Sayı: 2
İnsanlar yalnız yaşayamayan sosyal varlıklardır. İnsanları sosyal yapan en önemli özellik ise insanların iletişim, ihtiyaç ve gereksinimleridir. Genel anlamda sağlıklı bireyler konuşarak iletişimde bulunurlar. Konuşarak iletişimde bulunmak için sağlıklı çalışan bir dil (ağız, çene,diş,küçük dil,ses telleri) ve kulağa ihtiyaç vardır. İşitme engelli bireylerde ise durum farklıdır. Duyamadıkları için konuşamazlar da ve sağlıklı bir sözel iletişimde bulunamazlar. İşitme engelli bireyler iletişimlerini görsel algıları sayesinde sağlarlar. Tüm dünyayı, çevrelerini görerek öğrenirler. İletişimin tanımı genel anlamda; kaynak ile hedef arasındaki bilgi alışverişi ve kaynak ile hedef arasındaki bilginin ortak kullanılmasıdır. İşitme engelli bireyler bir iletişimde sağlıklı bireylerden farklı olarak kaynaktan gelen bilgiyi gözleriyle algılarlar ve gözlerinde oluşturdukları perspektifle kaynak ile hedef arasındaki bağı sağlarlar. İşitme engellilerle iletişimde bulunmak onlarla sohbet etmek ve problemleri ile ilgilenmek için konuşan ellere sahip olmalısınız. Konuşan eller mi? O da ne? Nasıl olacak? Biz bu gazeteyi çıkaran arkadaşlar bu soruların cevaplarını bulmak için ''İşaret Dili'' kursuna gittik. Şimdi ellerimiz de konuşuyor ve gözlere hitap ediyor. Sese dönüşüyor. Sanki eksik olan bir yanımızı tamamladık. İşitme engellileri gördüğümüzde anlayamayacağım korkusu, yerini acaba neler konuşacağız heyecanı sardı. Sizleri de bu dili öğrenerek, işitme engelli kardeşlerimizi yaşamlarınıza davet e tmenizi bekl iyoruz. Onlar duymuyorlar ve konuşamıyorlar. Bu bir suç veya ayıp değil. Dilimizi öğrenemezler, biz onların dilini öğrenelim kendi ayıbımızdan biraz olsun kurtulalım.
ENGEL DUVARI AŞMAK
EGM gazatesi emekçileri
İşaretler Sesimiz OlsunDünya üzerinde konuşulan bir çok dil var. Hani
derler ya bir dil bir insan iki dil iki insan diye.Bir
çoğumuz gençler olarak yeni bir dil öğrenip
tabiri caizse ekmek kapımızı çoğaltmak,hayata
1-0 önde başlamak istiyoruz. Almanca,
Fransızca, İngilizce derken diller içinde
kayboluyoruz. Tam olarak bu noktadayken
çıkan bir fikir idi "İşaretler Sesimiz Olsun"
projesi. Bir dönem sonu toplantısında konuşulurken
ortaya çıkmıştı. Yazın. yaz okulun da olanlar ile
İşaret Dili öğrenmek. Nasıl yaparız? Nasıl
ederiz? derken o yaz unutulup askıya alınmış bir
projeydi. Sonrasında Belediye Başkan
Yardımcısı ile görüşmeye gidildiğimizde laf
arasında çıtlattık bu fikrimizi. Biz öğrenmek
istiyoruz dedik ve bir anda projenin ilk adımını
atmış olduk.Başlarda ümitsizdik yeni bir dil öğreniyorduk
yeni bir insan oluyorduk. Evet süreçte o şekil
ilerledi yeni bir insan olduk hepimiz birer
birer.Yavaş yavaş o dili öğrenirken yavaş
yavaşta işitme engelli bireyler ile tanışmaya
başladık. Algıda seçicilik başladı. Bir yerde
otururken elleri kolları hareket eden sessiz olan
insanları seçmeye başladık. İşitme engelli
çocuklar ile tanıştık sonrasında bizleri
okullarına bile davet ettiler.Kırmadık onları. Kıramadık çünkü artık
hepimiz birer farklı insandık azda olsa işaretler
ile anlaşıyorduk. Yıl sonu kutlamalarına
katıldık. Açıkça söylemek gerekirse benim
hayatım o günden sonra daha farklı bir hal aldı.
Sürekli işaret düşünür işaretle yatar kalkar
oldum. Çünkü o çocuklar çok sevseler bile
sevdiğini söyleyemiyor, kendi dünyaları
dışında neredeyse kimseyle konuşamıyorlardı.Daha öncesinde yazı yazmaya, gitar çalmaya,
bulaşık yıkamaya alışık olan ellerim artık
konuşuyordu. Sevdiğimi söyleyebiliyordu.
Nereye gitmek istediğimi, akşam yemekte ne
istediğimi söyleyebiliyor, yapılan esprilere
gülebiliyordu hatta şarkı bile söyleyebiliyordu.İngilizcenin, İspanyolcanın, Almancanın
peşinden koşarken ben derim ki siz de oturup
biraz sessizliği dinleyin. En çok sevdiğiniz
i n s a n a b i r d a h a o n u s e v d i ğ i n i z i
söyleyemeyeceğinizi, hüngür hüngür ağlarken
bir daha anne diyemeyeceğinizi, en sevdiğiniz
şarkıyı bir daha duyamayacağınızı düşünün ve
bir kenara bunu koyun. Özlemlerini her dilde
dile getirebilirsin fakat işaret bilirsen onların
özlemlerine ortak olabilirsin.Biz bugün 30 kişiye yakın Edirne Gençlik
Meclisi üyesi ve gönüllüsü olarak ellerimizle
konuşup, ellerimizle dertlerimize ortak
oluyoruz ve "İşaretler Sesimiz Olsun" diyoruz.
Eğlenirken öğreniyoruz. Öğrendiklerimizle
Edirnede farklılık yaratmaya çalışıyoruz. Eğer
siz de biraz olsun bir şeyler yapmak,
farkındalık yaratmak istiyorsanız. Size bir
mail kadar uzaktayız.
Öykün Sönmez
İşaretler Sesimiz Olsunİşaretler Sesimiz Olsun
İSTEMEK
İ Ş A R E T D İ L İ N D E N . . .
Sayfa
3
Yazı İşleri KoordinatörüHazal KAYDU
EditörMustafa ÜNALDI
Ahsen ŞANLIKamil Can ALTINOK
Leyla OLTARMetehan OFLUÖznur DENİZ
Öykün SÖNMEZÖmer Can SARIHAN
Semih ÖZDEMİRSema GÜNAY
Semanur ŞENCANTanju Toprak GÜDÜKYağmur ERDOĞAN
Yunus URALTAŞYunus Emre BENLİ
Yayının çıkarılmasında emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler.
Edirne Gençlik Meclisi Süreli yayınıdır. Tüm hakları Edirne Gençlik Meclisi'ne aittir.
BAK GENÇ GÖR EKİBİ
Grafik Tasarım: Anıl YONGACILAR Edirne Gazetecilik ve Matbaacılık Ltd. Şti.Baskı Yeri:
Mithatpaşa Mah. Kulekapı Cad. No: 49 EDİRNE 0284 225 10 38 0284 212 72 30Tel: Fax:
www.edirnegazetesi.com.tr
Mustafa ÜNALDI
twitter.com/MustafaUnaldii
Trafik ve Kasko sigortalarında yeni uygulama
Son dönemlerde trafik ve kasko sigortalarının genel şartları ve fiyatlandırılmasına ilişkin piyasada ve basın yayın organlarında yer alan eksik, yanıltıcı bilgilerin aslında öyle olmadığını, hazine müsteşarlığının kasko sigortalarında tüketici lehine yeni düzenlemeler yapıldığı ve bu uygulamaların 1 Nisan 2013 tarihinden geçerli olacak şekilde yeniden düzenlendiğini bildirmek istiyorum.Trafik ve Kasko sigortaları için araç sahiplerinin daha az zarar görmesi bakımından poliçenin içeriği, satın almış olduğu ürünün daha net anlaşılması ve acil yardım hizmetlerini nasıl alabileceğini, aracının anlaşmalı tamirhanede mi yoksa yetkili serviste mi onarılacağı ve nasıl bir hizmet alabileceklerini, poliçeyi alırken belirleme imkanı doğdu.Bu düzenlemelerin Kasko sigorta fiyatlarını %50 civarında arttıracağı söylentisi de dayanaksız kalmış oldu. Yeni dönemde sigorta şirketlerince kişilerin tercihine hali hazırda sunulacak ve ürünlerin prim tutarları içeriğine göre değişiklik gösterebilecek, poliçenin içeriğinin yani teminatların azaltılması ya da çoğaltılması halinde de ödenecek primlerin fiyatları da doğal olarak artabilecek ve azalabilecektir.Trafik sigortalarında ise fiyat politikaları sigorta şirketlerine göre değişiklik göstermektedir. Sigorta şirketleri fiyat tarifelerini oluştururken, sürücünün yaşı, araç türü, araç yaşı, ehliyet yaşı, bulunduğu il veya ilçe, önceki yıllarda kaza yapıp yapmadığı eğer yaptıysa ödenen hasar miktarı gibi bir sürü kıstas ele alınıyor. Eğer kişiler geçmiş yıllarda kaza yapmamışsa bunun indirimlerle desteklenmesi, eğer kaza yapmışsa primleri arttırılıyor.
Zorunlu Deprem Sigortaları Yeni Yasayla Hız Kazandı.Dask’ı Olmayana Elektrik Ve Su Yok!
2001 yılında 2,5 milyona yakın poliçe kesen DASK, 2001 sonrası 10 yıllık süreçte bu sayıyı 4 milyon seviyelerine çıkarabildi. Geçen yıl 17 Ağustos’ta yürürlüğe giren yeni yasayla DASK’ın teminat kapsamı genişlemiş ve Deprem sigortası olmayan konuta elektrik ve su verilmeyecek şekilde düzenlendi. TSRSB 2012 yılı açıklanan verilere göre poliçe sayısında beklenen artış sağlandı ve poliçe sayısı 4 milyon 730 bin adetlere ulaştı.
Biz öğrenciyiz . Ve öğreniyoruz. Biz öğrenciyiz . Ve öğreniyoruz.
Neyi öğrendiğimize gelirse; ülkenin Neyi öğrendiğimize gelirse; ülkenin
ekonomik olarak önünün açık olduğunu ekonomik olarak önünün açık olduğunu
öğreniyoruz . Emekli maşlarına 3 ayrı zam öğreniyoruz . Emekli maşlarına 3 ayrı zam
geldiğini, Rusya'nın doğalgaz piyasasını geldiğini, Rusya'nın doğalgaz piyasasını
canladırmak için doğalgazda inanması güç canladırmak için doğalgazda inanması güç
kolaylıklar sağladığını ve daha ucuza kolaylıklar sağladığını ve daha ucuza
doğalgaz temin edeceğini , Türkiye'nin doğalgaz temin edeceğini , Türkiye'nin
araştırmalara göre parasına en çok güvenen araştırmalara göre parasına en çok güvenen
4.ü ülke olduğunu , yeni petrol rezervlerinin 4.ü ülke olduğunu , yeni petrol rezervlerinin
bulunduğunu , sağlık turizminde ilk 10 da bulunduğunu , sağlık turizminde ilk 10 da
olduğumuzu , elektrik faturalarında olduğumuzu , elektrik faturalarında
ödediğimiz sayaç parasının kalkacağını, ödediğimiz sayaç parasının kalkacağını,
ve rg i le rde ko lay l ık la r sağ land ığ ın ı ve rg i le rde ko lay l ık la r sağ land ığ ın ı
öğreniyoruz. Bunları öğrendikten sonra da öğreniyoruz. Bunları öğrendikten sonra da
yeni haberleri size sunuyoruz. Bakalım bizim yeni haberleri size sunuyoruz. Bakalım bizim
cebimizin ekonomisinin önü acık mı? Karar cebimizin ekonomisinin önü acık mı? Karar
sizlerde … sizlerde …
Biz öğrenciyiz . Ve öğreniyoruz.
Neyi öğrendiğimize gelirse; ülkenin
ekonomik olarak önünün açık olduğunu
öğreniyoruz . Emekli maşlarına 3 ayrı zam
geldiğini, Rusya'nın doğalgaz piyasasını
canladırmak için doğalgazda inanması güç
kolaylıklar sağladığını ve daha ucuza
doğalgaz temin edeceğini , Türkiye'nin
araştırmalara göre parasına en çok güvenen
4.ü ülke olduğunu , yeni petrol rezervlerinin
bulunduğunu , sağlık turizminde ilk 10 da
olduğumuzu , elektrik faturalarında
ödediğimiz sayaç parasının kalkacağını,
ve rg i le rde ko lay l ık la r sağ land ığ ın ı
öğreniyoruz. Bunları öğrendikten sonra da
yeni haberleri size sunuyoruz. Bakalım bizim
cebimizin ekonomisinin önü acık mı? Karar
sizlerde …
EKONOMİEKONOMİ
8 Mart 1857 tarihinde Abd'nin New
York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi
çalışma koşulları istemiyle bir tekstil
fabrikasında greve başladı.Ancak polisin
işçilere saldıramyı ve işçilerin fabrikaya
kitlemesi, arkasından da çıkan yangında
i ş ç i l e r i n f a b r i k a ö n ü n d e k u u r u l a n
barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu
kadın 129 işçi can verdi. 26-27 Ağustos 1910
tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde
2.Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında
( Uluslar Arası Sosyalist Kadınlar Konferansı)
8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası
280 tl öğrenci kredisiyle; (3 kişil bir öğrenci evinde) 230 tl kira, elektrik 20 tl, su 10 tl. edirnede yaşayan bi öğrenci muftak masrafını bu krediyle karşılayamayıp aç ve doğalgazı açamayıp donarak ölür. Ruhuna el fatiha :D !bu genelleme 342 öğrenciye sorularak yapıldı
Memleketten Kısa Kısa
Yağmur ERDOĞANYağmur ERDOĞANYağmur ERDOĞAN
Sayfa
4
YÖK Gider YDK KalırAnayasa Uzlaşma Komisyonu, bütün
partilerin siyasi programlarında ve seçim
v a a t l e r i a r a s ı n d a y e r a l a n Y Ö K ' ü n
kaldırılmasına karar verdi. Ancak komisyon
bu Kurum yerine Yükseköğretim Düzenleme
Kurulu (YDK) adıyla yeni bir anayasal kurum
oluşturulmasında uzlaştı.
Eğitim Sistemi Sil Baştan DeğişiyorMilli Eğitim Bakanlığı sınav sisteminden lise
türlerine ve kayıt sistemine, üniversiteye
yerleşmeye kadar ortaöğretim sisteminde
değişikliğe gidiyor.En çok dikkat çeken değişiklik
istemi sadece özel sektörle işbirliği yapan meslek
liselerinin kalıp,diğerlerinin genel lise olması.
Bununla birlikte sermayeye peşkeş çekilmek üzere
ucuz işçi yetiştirmenin önü açılacak olup. Sömürü
düzeni yeni bir hal alacaktır.
İlköğretimden ortaöğretime geçişte 'sınavsız'
,ailelerin,çocukların ve okulların tercihlerini
dikkate alan bir sistem mümkün kılınmaya
çalışalıcak denilmektedir.
2003 başlayan ve 2013 yılında talan kanun tasarısı olarak gündeme gelen yasa değişikliğine karşı farklı meslek grupları,STK 'ler ve çevre örgütleri tarafından tepki çekiyor.Tehtid altında olan birkaç örnek ; Kazdağı Milli Parkı 'nda altın madenleri açılmak isteniyor.İğneada Longoz Ormanları Milli Parkı'nda kömürlü termik ve nükleer santrallar yapılmak isteniyor.Munzur vadisi Milli Parkı baraj suları altında bırakılmak isteniyor. Küre Dağları Milli Parkı HES projelerinin tehdidi altında.
Köprülü Kanyon Milli Parkı'nda baraj projeleri var. Fırtına vadisi, Papart vadisi, Maçahel, İkizdere gibi sayılamayacak kadar çok sayıda doğal sit alanı ve korunan alanda baraj, HES ve maden projeleri var.
Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği
Koruma Kanunu Tasarısı
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yangınında ölen kadın işçiler anısına Dünya Emekçi Kadınlar günü
olarak kabul edilmiştir. Türkiye ilk kez 1921 yılında kutlanmaya
başlanmıştır.
Kamil Can ALTINOK
Edirne'nin yerel yönetiminde yer alan Belediye Başkan Yardımcısı Ertuğrul Bey'i ziyaret edelim, aklımızdakileri soralım istedik. Sağ olsun her zamanki gibi bizi kırmadı ve kabul etti. Elinden geldiğince bize yardımcı olan, oturduğu koltuk gereği bazen politik bazen kaçamak cevaplar veren, gençlerin dertlerinin çözümünde yardımcı olmasını istediği kişi, Dr. Ertuğrul TANRIKULU.+Sizin de Edirne de okuduğunuzu biliyoruz. Gençlik yıllarınız, öğrencilik hayatınız nasıl geçti?-E.T. : Edirne'ye 1983'de tıp okumak için geldim. Özellikle ev, yurt vb. eksikliklere rağmen çok güzel öğrencilik hayatı yaşadım. Bu şehrin her mahallesinde, her sokağında yürüdüm dolaştım. Hani bir şehre aşık olmak, şehri sevmek denebiliyorsa, ben Edirne'yi çok sevdim. İnsanları kendileriyle özdeşleştiren, yabancılaştırmayan bir şehir.Tıp fakültesi yeni açılmıştı o dönemde, hocalar ımız, SKS, her şey emekleme dönemindeydi ama biz çok üretkendik. O yokluk içinde bir şeyler için uğraşır dururduk. Tiyatro çalıştık, iki tane topluluk kurduk. Kendi imkanlarımızla dekorlarımızı yapıyorduk. Fotoğraf çekerdik, Edirne'de o zaman fotoğraf s tüdyosu yok tu İ s t anbu l 'da Hür r iye t Gazetesi'nde bastırır, yurtta sergilerdik. Öğrenci arkadaşlarımız ile imece şeklinde yaşar birbirimize yardımcı olurduk.Öğrencilik hayatımda da şehrin sorunları ile ilgilendim daha doğrusu üniversiteli olmanın, e n t e l e k t ü e l o l m a n ı n , a y d ı n o l m a n ı n sorumluluğunu hep hissettim. Her zamanın bir ruhu olduğunu ve zamanının ruhunu yakalayan insanların başarılı olduğunu düşünüyorum.+Edirne Belediye Başkan Yardımcısı olduğunuzda hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?-E.T. : Benim değil fakat eşim ve çocuğumun hayatında değişiklik oldu, beni daha az görür oldular. Hekimlik yapar iken de çok fazla çalışırdım, çalışmak hoşuma gider. Eskiden profesyonel bir iş im vardı sağl ık i le ilgileniyordum. Şimdi daha multi faktöriyel işlere bakıyorum. Birde telefonların 7/24 açık
kaldığı, hafta sonları da çalışıldığı bir dönem oldu.+Edirne genelinde gençleri takip ediyor musunuz? -E.T. :Tabi ki iletişim halindeyim. Gençliğimi gençler ile birlikte olmaya borçluyum. Dinamik bir gençlik var, birlikte çalışmamız destek olmamız lazım. Ben kurumların gençlere ko lay laş t ı r ıc ı l ık yapmas ı gerek t iğ in i düşünüyorum. Gençler de sağ olsunlar böyle düşündüğümü bildikleri için bir şey olduğunda bana geliyorlar. Böyle olunca bende kendimi mutlu hissediyorum. Gençlik en güzel döneminiz, lütfen onun kıymetini bilin. Gençlikte olabildiğince çok şey yapmak lazım ki, yaşlılığınızda biriktirmiş olduğunuz potansiyelden yiyorsunuz.+Sosyal medyada yer alan "Biz Edirne Halkıyız" isimli bir grup var, Edirne'de yaşanılan sorunlar paylaşılıyor. Takip ediyor musunuz?-E.T. : Bende o gruba üyeyim ki gönderileri görebiliyorum. Sorunları bilmek çok önemli, önce bi leceğiz sonra çözüm yollarını öğreneceğiz. Bazen şöyle düşünüyorum, hep yakınmaktansa bir mum yakmayı yeğleyen adamlardanım. Eskiden bu şehirde yaşarken de benim yapabileceğim bir şey var mı? Buna nasıl bir katkım olur noktasından hareket ettim. Sorunları hepimiz biliyoruz, mümkün mü bilmememiz? Bazen bende arkadaşların toplantılarına katılıyorum. En basitinden S e l i m i y e C a m i i ç e v r e s i n d e k i a r a ç yoğunluğundan. Biliyoruz, doğru. Mesela arkada bir yere taşıyalım diyoruz bu seferde Anıtlar Kurulu izin vermiyor. 18 uygulaması diye bir şey var onu yapmak istiyoruz, ciddi bir maddi karşılığı var. Aslında sorunları biliyoruz, burada yerel yönetimlere kılcal damar olan sivil toplum kuruluşları ile sorunlara çözüm önerisi getirip gerçekleştirmeliyiz.Yine örnek vermek gerekirse Hafif raylı sistem. Konu ile ilgili birçok bağımsız bilim insanı geldi, bende toplantılarına katıldım. Hayır dediler, Edirne'ye hafif raylı sistem olmaz tarihi eserlere zarar verir. Ayrıca nüfusu üç yüz binin altında kalan şehirlerde çok pahalı bir uygulama ve Devlet Planlama Teşkilatı önermiyor.
+Gençler ulaşımdan şikayetçi, belediyenin ulaşım ile ilgili programı var mı? -E.T. : ETUS kurulduktan sonra biz tüm araçlara GPRS taktırdık. Ulaşım planımız Bahçeşehir Üniversitesinin hazırladığı rapora göre gidiyor. Tabi ki sık sık revize ediliyor rapor, çünkü ihtiyaçlar ve talepler değişebiliyor. Ulaşım ile ilgili önümüzdeki günlerde daha büyük hamleler düşünüyoruz. Özellikle akıllı duraklar. Araçların kaç durak mesafeden geleceğini yazan bilgiler olacak. Akıllı kavşaklar, mesela şu anda kavşaklarda ki ışıklar araç yoğunluğuna göre yanıyor. Keşke bu noktada olmasaydı ama bizimde elimizden gelen ne yazık ki bu. Belediye bu işin esas düzenleyici kısmında.+Otogarın durumu ve artık Nilüfer Turizmin gelmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?-E.T. : Bildiğiniz gibi otogar bizim sorumluluk alanımızda olan bir yer. İhaleye çıkardık tam yedi kere. En son 7. de iki grup katıldı ve bir tanesi kazandı. Biz işletmeciyi teknik şartnameler, kurallar vs. ile ilgili olarak daima takip ediyoruz. Mesela otogar servisi meselesinde yeni 4 tane daha servis koyduk. Toplam 8 araç ile servisler çalışmaya devam edecek.Nilüfer Turizmin gelme sürecinde yasal olmayan bir süreç dayatıldı. Çünkü ne oldu, otogarımızın değeri şu anda sıfır. Neden? Otogar Edirne'nin, halkın malı. Biz orayı 5 yıllığına kiraya veriyoruz ve belediye oradan bir gelir elde ediyor. Peki şimdi ne oldu, Edirne'nin malı değersizleşti çünkü yanında benzin istasyonundan otobüs kaldırılıyor. Yarın otogarı ihaleye çıkartsak gelir mi millet almaya? Niye alsın ki, gider kendi benzin istasyonundan otobüs kaldırır. Yani olayın birçok yönü var, hepsi davalık.Evet hizmet yönünü tartışabiliriz, daha iyi olabilir. Böyle olması daha güzel falan ama bizim yapacağımız en güzel şey birlikte olup çaba göstermek ve en güzelini elde etmek.
Bu Ay
TANRIKULU’NUN
MİSAFİRİ OLDUK
Metehan OFLU
Sayfa
5
Yunus URALTAŞtwitter.com/YunusUraltas
AİLE ÜZERİNE
İnsanların hayatlarında en derinden etkileyen faktör aile müessesidir. Aileyi ortaya çıkaran kişiler ; anne ve baba olmak üzere temel iki bireydir.…bu bireyler doğduğumuz andan itibaren bizlere bakmak ile yükümlüdürler. Bakarlarken belli başlı karmaşalar yaşarlar …. Kendi karmaşık duygu ve düşüncelerini oğullarına ya da kızlarına empoze etmeye çalışırlar. Tabi burada sorulması gereken soru bu duygu ve düşünceleri kendisinin nereden elde ettiğidir? Eğer anne veya baba kendi ailesinden şiddet, ilgilisizlik ,aşağılama, baskı gördüyse çocuğuna da buna göre davranabilir ya da kendi yaşadığı deneyimlerini çocuğuna yaşatmak istemeyebilir bu durumda korumacı da olabilir.Bazı aileler de vardır ki çocuğunu bir iş olarak bellemiştir bu en tehlikelisidir yaşanan sürecin çünkü çocuk ile aile iç içe olurlar çocuk o rahatlıktan kendi için de bir şeyde yapmaz yapamaz. Bu durumlar çocuğun yada gencin gelişimine olumsuz etki yapacaktır … böyle bir tutum karşısında ailenin sözlerine itaat edecek her dediğini yapacak …mesela eve gidiş geliş saatlerini , ders çalışıp – çalışmaması gereği , gelecek ile planlarını , siyasi görüşünü , din mevzusunda nasıl bir pozisyon alacağını , sosyal hayata nasıl gireceğini, aile belirler ise bu dediklerinde ısrarcı ve baskıcı olurlarsa …bu tarz yetişen bireyler mutsuz olurlar çünkü özgür değillerdir tıpkı kukla gibi iplerle bağlı oynatılmaktadırlar , ileride de sinik ezik bir hayatı yaşamaya mahkum kalırlar bunu yaparken de zaman zaman ani çıkışlar ile kendi ezik duygularını bastırmaya çalışırlar , gerekli gereksiz yerler de küfür ederler , kadın – erkek ilişkilerinin nasıl o l acağ ın ı pek b i l emez le r, en öneml i s i de mutsuzluklarının sebebini bilmezler ."Bağımlıdırlar".. bu bağlarla bir döngü şeklinde hayatlarını sürdürürler. Peki döngü nasıl oluyor? İlk olarak ihtiyaçların karşılanması – buna bağlı olarak hal hareketlerin ailelerin belirlemesi – bunun sonucunda çocuğun mutsuz olması mutsuzluğunu gidermek için zararlı yollara başvurması – ailenin çocuğunu uyarması – çocuğun uyarıyı alması – belli bir süre olayların ilk şeklinde geçmesi – yineden çocuğun mutsuzluğunun doruk noktaya ulaştığı an gene zararlı işlere girmesi ve döngünün tekrarı …tabi bu döngü içinde neler mi oluyor ? çocuğa şiddet uygulanabiliyor bu çocuğu daha içe kapanık bir hale getiriyor , ekonomik olarak çocuk ya da genç köşeye sıkıştırılabiliyor toplum için de çocuk ya da genç kendi kişiliğini oluşturamıyor. Yaşanan bu süreç bireyin bütün hayatına yansıyor ..evliliğinden tutunda iş hayatına , siyasi görüşü , din ile ilgili düşüncelerine , diğer kişilere bakış açısına , sosyal aktiviteleri de buna göre şekilleniyor … Kendi fikrimce çocukları ya da gençler aileleri ile ilişkiler de hep belli bir mesafe koymalıdırlar böylece genç kendi kişisel gelişimini tamamlayabilsin ve kendini zaman içinde bulsun ..
Dernek 1993 yılında kurulmuştur.
Şu an yaklaşık 350 üyesi vardır. Çoğu
engelli ve engelli yakınından oluşuyor tabi
bunların arasında engelliler derneğine
yardımcı olmak için engelli olmayan
vatandaşlar da var. Derneğin amacı, derneğin üyesi olsun
olmasın tüm engellilerin ihtiyacını
karşılamaktır. Bu dernek yasal hakları için
kurumlarla arasında ihtiyaç ve insanları
bilgilendirmek için bir bağdır.
FaaliyetleriB e d e n s e l E n g e l l i l e r K o r u m a v e
Yardımlaşma Derneği Yönetim Kurulu,
üyelerine yönelik İngilizce, satranç ve
tiyatro çalışmaları Edirne’deki birçok
derneğe örnek oluyor... Geçkinli Köyü'nde yaşayan 60 yaşındaki
160 kilo ağrılığındaki Hediye Çarpar'a
Türkiye 'de bulunmaması nedeniyle
İsviçre'den gönderilen özel tekerlekli
sandalye, Edirne Bedensel Engellileri
Koruma ve Yardımlaşma Derneği yönetimi
tarafından teslim edildi...
Pet şişe ve kapak toplanıyor bunlar depoya
götürülüyor depoya götürme ve pet şişeyi
kapaklardan ayırma işlerini derneğin
gönüllüleri sağlıyor.3 Aralık Dünya Engelliler Günü törenle
kutlandı. Edirne halkının arasında yemekte
toplanılan yardım ile araç hediye olarak
geldi.Edirne Bahçeşehir Kolejinde verilen
organizasyon ile Seymen kardeşimize
sandalyesi hediye edildi ve Önder
kardeşimizin de ameliyatı gerçekleşti.Dernek tarafından diksiyon dersi de
verilmektedir.Edirne de vatandaşlar tarafından verilen
bağış gayet iyi durumdadır.Yara bandı ve gazlı bez gibi ihtiyaçlar devlet
tarafından karşılanıyor, fakat kaliteli
olmuyor. Dernek engelli vatandaşlara bunu
kaliteli bir şekilde sağlıyor.Ve daha birçok faaliyeti de bulunmaktadır.
Edirne Bedensel Engellileri Koruma
ve Yardımlaşma Derneği
Semanur ŞENCAN
Sayfa
6
Galago
Doğrudan doğruya arkasını görebilir:
Gaîago'nun vücudu yünümsü sık tüylü
bir kürkle kaplı, tüylü kuyruğu ise
vücudundan biraz uzundur.
Aye Aye
Boyu 36-44 cm olan lemur türü bir
maymundur. Kuyruğu 25 cm'yi bulan aye
aye genellikle bambu ormanlarında
yaşadığı için "yaldızlı bambu maymunu"
olarak da adlandırılır.
Blobfish
Av u s t r a l y a v e Ta z m a n y a ' n ı n
açıklarındaki çok derin sularda yaşayan
bu balık türü, yaşadıkları derinliklere
inmek pek mümkün olmadığı için
insanlar tarafından daha çok yeni
keşfedilebilmiş bir türdür.
Yıldız Burunlu Köstebek
Kuzey Amerika ve Kanada'da rastlanan
bu hayvan türü tam bir toprak altı
hükümdarı. Sivri tırnakları sayesinde
hızlıca yol katedebilen yıldız burunlu
köstebek bir avuca sığabilecek kadar
küçük.
Beyaz Kaplumbağa
Çin kültüründe önemli bir yeri olan
beyaz kaplumbağalar, kreme çalan
p e m b e r e n k l e r i v e y u m u ş a k
dokularıyla dikkat çekiyor.
Cehennem Kurdu
Güney Afrika'daki altın madenlerinde
bulunan yeni bir tür canlı, bilim
dünyasını büyük şaşkınlığa uğrattı.
Amerikalı bilimadamları, Güney
Afrika 'daki al t ın madenlerinde
buldukları yeni bir tür kurtçuğun,
Dünya'da en derinde yaşayan kara
hayvanı olduğunu açıkladılar.
Miğferli Kakadu
Guguksular (Cuculiformes) takımının,
papağangiller familyasından, kül rengi,
başı ve tepeliği kırmızı olan bir kuş
türüdür. Mary River kaplumbağası gibi
bu guguklu kuş türü de Avustralya'da
yaşıyor. Aynı zamanda Malay yarımadası
ve Sumatra'da da bu türle karşılaşmak
mümkün. Meyveyle beslenen bu kuşun
boyu ortalama bir metreyi buluyor.
The Indian Gharial (Ganj Timsahı)
Hindistan'da Ganj nehrinde yaşar.
Boylan 7 m'ye kadar ulaşabilen bir
sürüngen türüdür.
Kurbağa Balığı (Hairy Frogfish)
Deniz altı çölünün başka bir üyesi
olan kurbağa balığı, dilediği anda
kumun iç inde görünmez hale
gelebilir.
Engerek Balığı
Büyük ve sivri ağzıyla, uzun sivri
dişleriyle ve birinci dorsal yüzgecin
ışınlarıyla kolayca diğer balıklardan
ayrılabilen bu balık 30 santimetre
uzunluğa kadar büyüyebiliyor.
Tarsier
Filipinler'de yaşayan Tarsier'in gözleri
beyinlerinden büyük. Yaklaşık 10
santim boyundaki Tarsier, bir insan
eline rahatlıkla sığabilir.
Uzun Burunlu Maymun
G ü n e y A m e r i k a ' n ı n s u l a k
ormanlarında rastlanan uzun burunlu
maymunlar koku almaya duyarlı iri
burunlarıyla dikkat çekerler.
Damla Balığı
Dünyanın en çirkin yaratığı olarak
gösterilen damla balığının nesli
tükenme tehlikesi ile karşı karşıya. Eti
yenmeyen, 25 santimetreye kadar
uzayabilen üzgün görünüşlü bu
yaratıklar denizlerin 900 metre
derinliğinde yaşıyor. Bu yüzden
insanlar bu yaratıkları pek sık
göremiyor.Mary River Kaplumbağası
Aynı zamanda 'Pet Shop' kaplumbağası
olarak da bilinen bu ilginç kaplumbağa
türünün anavatanı Avustralya. Nesli
tükenmekte olan hayvanlar listesinde
de ikinci sırada yer alıyor. Bu ilginç
y a r a t ı k l a r s u y u n a l t ı n d a d a
vücudundaki kanallar sayesinde
oksijen alabilme yeteneğine sahip.
A v u s t r a l y a ' y a ö z g ü b u
kaplumbağaların kafasındaki de saç
değil alg, yani yosun.
Hazal KAYDU
Sayfa
7
' ' O A n ' ' l a d ı k l a r ı m ı z .
Yaklaşık 5 yıldır fotoğraf çekmekteyim ve çektiğim her
anda şu soruyu kendime sormaktayım. Görüntü mü daha
önemli yoksa içerk mi ?...Çektiğimiz fotoğrafların bir anı
dondurduğu işlevini unuturuz bazen ve her karesine
baktığımız anların hepsi kafamızın içinde bir canlılığı bir
seyri olur...o donuk dediğimiz karelerde..yani o kareler
öyle bir şeyki sanki zamanı sıkıştırabildiğimiz tek
şeylerdir.Belkide sizi bi lemem ama ben böyle
düşünmekteyim.
Aslında bu işin çok öncesinde ve sonrasında da devam
etmekte olan bir kere durmadan beni de çeksene diyenlerle
karşılaşmak, şşştt hoppp şipşakçı diye ünlemler , bir gün
bizide yada benide çekersin artık diye söylemler duymak
gündelik bir yaşam standardı haline geliyor. İşte böylesi
yaşam standardında fotoğrafı çeken kişi bir avcı modunda
duruyor. Aslında bütün mesele bir fotoğrafçı, fotoğrafı
çeken yada fotoğrafı çekmeye yeni başlayan kişi için ''o an''
diyebileceği bir anı yakalamaktır bütün isteği...
Ve kimi anlar vardır sanki bir düğün fotoğrafçısının çekilen
fotoğraflara bir hikâye ya da resme özellik katmaya
çalışılmak istercesine verilen pozlar vardır. Bu pozlar kimi
kez garip bence zaman zamanda komikolmakta...Tamam
belki çoğu zaman bu türlü pozlar hayat boyu çin için
sığındığımız duyguların yaşanmışlığını vermek
istediğimiz estantaneler olabiliyor ama kendimize dürüst
olmak zorundayız bu pozlar ne kadar gerçeği yansıtabilir ki
..şimdi çogunuzun aklında poz vermeliyiz diyenler var
bende zaten poz aman olmasın, aman ha verilmesin
demiyorum yada keza düğün fotoğrafçılarına çamur da
atmıyorum..sadece rahat olun kendiniz olmanızın yeterli
duğundan bahsediyorum...gerçek olmayan duygulardan en
önemlisi sahte gülümseyişlerden ve yarın yada öbür gün
elimize aldığımız fotoğraf karesine baktığımızda sadece
güzel çıkmışım demek yerine güzel günlerin kattığı
duyguyu anlamaktan söz ediyorum.
Evet kabul ediyorum o da anıdır diyeceksiniz..ama neden
doğal anıların değilde sahte anıların peşindeyizdirki
bunuda anlamak hiç mümkün değil. Değil diye diye de
devam edecektir.
Anlatmak istediğim şu ki o an diyebildiklerimiz bizi biz
yapanlardır... her karesinde çekilen olduğu kadar çekenin
de yer aldığı en güzelimiz dediğimiz anlardır ..Her
anladığımız her fotoda yer alan anımızı süslediğimize
inandığımız tek kişili kareler vardır..ancak işte orada tek
kişi yoktur ..biri çekilen biri de çeken olmak üzere ve
sadece çekeni bizim bilğimiz 2 kişi vardır..O yüzde ''o an''
diyebilmek için bütün 32 dişinizi gösterebilğiniz en güzel
anları yaşayın vede o kareyi fotoğrafladığınızda sahte
olmayan duyguları eksik etmeyin ki kafamızda o anki
gerçeklikler bozulmasın!
F O T O Ğ R A F Ç I L I K
Yunus Emre BENLİ[email protected]
Şubat ayında Antalya gezisi planlamak kimin aklına gelir ki? Öyle ya, Antalya'ya yazın gidilir, deniz, güneş, eğlence, vesa i re , vesa i re… Oysa Antalya kış ayları için de sakin, sessiz ama bir o kadar da zengin bir rota olabilirmiş. Antalya'ya ilk gidişimdi. Gittiğim otobüs firmasının servisine binip merkezine doğru yol aldık. Daha doğrusu servis bizi nereye götürüyorsa oraya yol almaya başladık. Konaklamak için Kaleiçi'ni seçmiştik. Şehrin, bu en eski yerleşiminin son yıllardaki restorasyon yapılmış halini merak ediyorduk. Kaleiçi'nde, dış görünümleri genelde birbirine benzeyen ve sayıları her geçen gün hızla artan butik o t e l v e p a n s i y o n l a r l a karşılaştık. Servis şoförü buranın yabancısı olduğumu anlayınca sohbet etmeye başladık. Burası hakkında birkaç bilgi edindik. Kalacak yer aradığımı söyledim ve tanıdığı bir otel vardı bizde arkadaşlarla uygun fiyata söylediği yeri ayarladık. G e z i n t i y e ç ı k m a v a k t i gelmişti. Biz yol alırken Kesik M i n a r e ( K o r k u t C a m i i ) kalıntılarını gördük. Korkut Camii'nin çok ilginç bir öyküsü var. İlk kez M.S ikinci yüzyılda b u r a d a t a p ı n a k o l a r a k kullanılan bir yapı olduğu biliniyor. Altıncı yüzyılda, bu tapınağın üzerine görkemli bir kilise inşa edilmiş. Selçuklular bu bölgeyi aldıktan sonra, kilise camiye dönüştürülmüş, on dördüncü yüzyılda yeniden kilise, on altıncı yüzyılda
tekrar cami. Sonunda, bir büyük yangın… Bina kaderine terk edilmiş.
İlk durağımız Antalya Müzesi. Türkiye'nin tarihi eserler a ç ı s ı n d a n e n z e n g i n müzelerinde biri. Anadolu topraklarının en köklü geçmişe sahip bölgelerinden biri olan Antalya'ya da bu yakışır zaten. K u r u l u ş u , 1 9 2 2 y ı l ı n a dayanıyor. Birinci Dünya Savaşı sonras ında, i şgal güç le r in in yağmas ından k u r t a r ı l a b i l e n e s e r l e r i n korunması için kurulmuş, yıllar içindeki gelişimiyle 1988 y ı l ı nda Avrupa Konsey i tarafından verilen yılın müzesi ödülünü almış. Müzenin benim için en ilgi çekici bölümleri, tanrılar salonuyla imparatorlar salonu oldu. Sadece sergilenen heykel ler in güzel l iğ i ve ihtişamı değil, heykellere i l h a m v e r e n t a n r ı v e imparatorların öykülerinin eşsizliği de çok etkileyiciydi. B u ö y k ü l e r d e , t a n r ı s a l şarkıcılar olarak bilinen ama aynı zamanda düşüncenin türlü biçimlerini yöneten ve hem
bugünün hem de geleceğin sırlarını bilen ilham perileri Musalardan, Apol lon i le müzisyenlik yarışına giren Marsyas'ın bunun bedelini bir ırmağa dönüşerek ödemesine kadar pek çok ilgi çekici efsane yer alıyor.
Müze gezimiz sırasında, Perge kaz ı l a r ı nda gün yüzüne çıkarılan Herakles heykelinin belden yukarısının Amerika'da bir müzede sergilendiği, bu iki parçanın birbirine ait olduğu Perge kazılarının ünlü ismi Prof. Dr. Jale İnan tarafından ispatlandığı halde, henüz bu parçanın Türkiye'ye iade edilmediğini de öğrendik.
Kaleiçine dönüşümüz akşam üzerini buldu. Antalya 'yı gezmek bir günde bitmiyor tabikide ve anlatmakla da bitmez. Antalya tarihinin yanı s ı r a h o ş o t e l l e r , ş ı k restoranlar, tertemiz sokaklar vardı ve insana hoş bir his uyandırıyordu. Bu günümüzü böylece bitirmiş olduk. Daha sonraki yolculuğumuzda görüşmek üzere :)
SUDOKU
BEYAZ YÜZÜYLE ANTALYA
Öznur DENİZ
Sayfa
8
FARKINDA MIYIZ ?
Leyla TOLTARtwitter.com/leylatoltar
Dans etmek , ancak bu kadar eğlenceli ve bir o kadar da anlamlı olabilir. 14 şubatta kadına yönelik şiddeti protesto etmek amacıyla tüm dünya kadınları bu günde dans ediyor. Kadına yönelik şiddeti daha çok uzun uzun konuşuruz. Ancak böyle bir günü anlamlı kılarken haklarımızın ne kadar farkındayız. Ne kadar biliyoruz diye sorarım.
Sadece kadınlar mı? Tabii ki değil. Biz öğrencileri ilgilendiren öğrenci haklarından , tüketici haklarımızdan, hasta haklarımızdan,çocuk haklarımızdan, engelli haklarımızdan … Ne kadar haberiz ya da bir habermiyiz. Peki ya insan haklarını ne kadar biliyoruz, farkındayız.
Evet tepkiler veriyoruz, toplanıyoruz, birilerine sesimizi duyurmaya çalışıyoruz bazen. Ya bunları yaparken yeterli savunma bilincine sahipmiyiz. Toplumu oluşturan bireylerse bizler her birimiz birey olarak kendimizden başlamalıyız.Haklar insanın sırf insan olmakla sahip oldğu yetkidir.İnsana verilen haklar insan olmanın getirdiği doğal haklarıdır.Bu haklar tabii ki başka bir bireyin hayatına müdahale etmeyecek sınırdadır.
Bireyin haklarının farkında olması toplumsal farkındalığın oluşmasındaki temel taştır. Gerek Edirne de gerek ülke genelinde bir çok güzel anlamlı çalışmalar içerisinde olan sivil toplum örgütleri toplumsal farkındalık oluşumunda toplumun bel kemiğni oluşturur. O zaman daha yaşanılabilir, bir şeylerin daha çok yolunda gittiği, bizlere insan olma ortamı oluşturmaya, halkalarımız genişletmeye varmıyız. Düşünen , araştıran, öğrenen, öğreten, içselleştiren, bireylere çok ihtiyacı var toplumların. Bu haklar bizim için oluşturulan haklar farkındamıyız?
HALK EĞİTİM MERKEZİ BİNASIÖğrenciler ve yerel halk tarafından kullanılan, bir çok kişiye eğitim veren, farklı el sanat ürünlerinin
de ortaya çıkmasını sağlayan çok kapsamlı bir bina halk eğitim merkezi. Zamanında bu binanın
bulunduğu yer sebze bahçesi olarak kullanılmaktaymış. Binanın yapımına 1914 yılında başlanmış
ve bina 1915 yılında hizmete açılmış. Halk eğitim merkezi o zamanlar İttihat ve Terakki kulübü
binası olarak kullanılmaktaymış. Bu örgütün en renkli lideri Talat Paşa'nın da Edirneli olduğu ve
İttihat ve Terakki'nin örgütlenme sürecinde önemli yeri bulunduğu anımsanırsa; bina farklı bir ilginin
de odak noktası olarak görülebilir. Bu bina Osmanlı mimari stilinde olup mimari çizim ve
düzenlemelerinde bir Edirne sevdalısı olarak bilinen Dr. Rıfat Osman' ın imzasını taşımaktadır. Tavan
süslemeleri görsel zenginlikler ortaya koymaktadır. 1930 yılında Atatürk 'ün emriyle onarım
görmüştür.1952 yılından sonra halk eğitim merkezine tahsis edilmiştir. Halk evi olarak kullanımı
esnasında konferanslar, düğünler, okul gösterileri yapılmış, hatta sinema salonu olarakta
kullanılmıştır. Binanın yan tarafında bulunan çeşme de binada imzası olan Rıfat Osman bey
tarafından yapılmış. Günümüzde bir çok tiyatroya konferanslara toplantılara ve eğitimlere ev
sahipliği yapmaktadır.
Sayfa
9
Son yıllardır kaçınılmazdır ki
sosyal medya çok kul lanı lmaya
başladı. Öncelerde sözlük furyası
varken sonrasında arkadaşlık siteleri
boy gösterdi, sonra Facebook derken
en son Twi�er da etkin oluşlarla iyice
ülkemizde de kullanılmaya başlandı.
Özellikle Facebook kullanım yaş oranı
açısından 1-2 sene önce 25-30 yaş
arasıyken şimdilerde 7 yaşından 70
yaşına kadar insanları Facebookta
görmek mümkün olabiliyor.Bizim, yani gençlerin son yıllarda ak�f
kullandığı sözlüklere değineceğim
birazcık, Ekşi sözlüğü şöyle kenara
ayırırsak, önümüzdeki ay kendisine
daha fazla yer vereceğim. Üniversite
söz lükler ine değinmekte yarar
olduğunu düşünüyorum. Üniversite
sözlüklerinde de başı çeken 2 adet
sözlük var İTÜ Sözlük ve Uludağ
Sözlük.İTÜ Sözlük yazarlarından Edirne'de
b a n k a c ı l ı k o k u y a n 7 . N e s i l
yazarlarından "Pink Floyd" ile yap�ğım
röportajda genç gözünden İ T Ü
Sözlüğü konuştuk. Kendis i çok
canayakın cevaplar vererek bizleri
kırmadı. Hemen uzatmadan konuya gireceğim
Pink Floyd, Neden sözlük ?Sözlük kavramı benim için eğlence
demek. Bilgilerimi paylaşabileceğim,
fikirlerimi özgürce sunabileceğim bir
alan demek. Bunun dışında güzel
paylaşımlar görmek demek.Peki piyasada o kadar çok sözlük
varken neden İTÜ sözlük ?Öncelikle şunu belirtmemde fayda var
ben İTÜ Sözlük dışında 2 ayrı sözlükte
daha yazarlık yapmaktayım, ama İTÜ
sözlüğün bendeki yeri apayrı. Hem bir
üniversite sözlüğünün sıcaklığı var
hem tanıdık sesler var. Teknik olarakta
beni gerçekten cezbeden bir tara� da
şüphesiz ki var. Bir kere ara yüzünün
güzelliği ve kolaylığı en büyük seçim
sebebim ve tabi ki bunun yanında
moderasyonun hızlı ilerlemesi. Son
olarakta statü sistemi güzel yazılan
girilere verilen (+) veya (-) oylar ile
sözlük içindeki statünün görülmesi,
y a z d ı k l a r ı n ı n b e ğ e n i l i p
beğenilmediğini görebiliyorsun.Sözlüklerde isim kullanımı gerçek
hayata göre farklılık göstermekte.Yani
herkesin bir mahlası var. Seninki de
"Pink Floyd" peki bunun özel bir
sebebi var mı ?Tabi ki de var. Pink Floyd 1965-1966
yıllarında Roger Waters önderliğinde
kurulmuş bir rock grubudur ve ne
k a d a r e f s a n e v i o l d u ğ u n d a n
bahsetmeme gerek yoktur sanırım.
Tamamen gruba olan sempa�m
yap�k lar ı müz iğe o lan sayg ım
sebebiyle Pink Floyd adını tercih e�m.H a z ı r P i n k F l o y d g r u b u n a
değinmişken Roger Waters senin için
neyi ifade ediyor?Bence Roger Waters hayal gücü ve
z e k a s ı t a v a n y a p m ı ş t a m b i r
egomanyak. Kendisine saygım ve
sevgim sonsuz. Zaten hangi normal
insan bu kadar başarılı bir müzik
ortaya koyabilir.Röportajımızın sonuna gelmişken son
olarak İTÜ Sözlükte bir çok paylaşım
yapıyorsun yazdıklarının yerine
ulaş�ğını düşünüyor musun ?Aslına bakarsan yerine ulaşmak
değilde yazdıklarımı bir kişi bile okursa
kendimi hafiflemiş hissediyorum ve bu
da bana oldukça ye�yor. Çünkü
kendimi yazı ile de iyi ifade e�ğimi
düşünüyorum. Bu açıkçası tuhaf bir
durum benim için, yerine ulaşması
demek oraya yazdığımı bilmek demek.Bize vakit ayırdığın için teşekkür
ederiz Ne demek siz benimle röportaj
yaptığınız için ben teşekkür ederim
S O S Y A L K A L E M L E R
Öykün Sönmez
h�ps://twi�er.com/coldedonanadam
B u A y G a z e t e İ ç i n N e Y a p t ı k ?
Sayfa
10
Hepimizin dilinde bir emeklilik var gidiyor. Biz gençler daha işlerimize başlamadan emeklilik yaşı ve emeklilik maaşlarından konuşuyoruz. Peki bu neden oluyor bu kadar kötü mü ülkemizde ki emeklilik?Emekli aylıkları çalışanların ödediği primlerle karşılanabildiği gibi doğrudan devlet tarafından da karşılanabilir. Buna rağmen çoğu gelişmekte olan ülkede emeklilerin geçimi aileleri tarafından sağlanmaktadır.Ülkemizde genellikle emekliler 2. Bir iş ile uğraşmaktadır. Bunun üzerine biz ülkemizde emeklilik maaşlarının az olduğu düşünmekteyiz. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin en yüksek emeklilik maaşı veren ülke olduğunu söyledi. O zaman neden emekli insanlarımız bu kadar zor durumda oluyor bilemiyoruz. 30 yıl görev yapmış bir memurun emeklilik maaşı yaklaşık 1.400 Tl çivarındadır. Emekli bir hemşire şuan 1.400 Tl alırken , çalışırken aldığı döner sermaye ile yaklaşık 2.300 Tl almaktadır. Sizce bu fark az mı? Tabi ülkemizde emekli olmak isteyen insan çok ama farkı düşünüp emekli olmak istemeyen insanda çok. Ama biz gençler emeklilik maaşından çok emeklilik yaşı ile ilgilenmekteyiz.30 Nisan 2008'den sonra sigortalı olanlar ile sigortalı olacaklarda emeklilik yaş şartı kadınlarda 58 erkeklerde 60 olmaktadır. Emeklilik yaşı 2035'ten sonra prim gün sayısını dolduracakları tarihe göre kademeli olarak artacak ve 2048'den itibaren 65 yaşında e ş i t l e n e c e k t i r . Tabi memuriyet sisteminde emekli olmanın yararlarıda var. Mesela yeşil pasaport. Vize gerekmeden çoğu ülkeyi gezebilme hakkına sahipler. Bu haktan, emekli olan insanlarımızın 1.dereceden yakınları da yararlanmaktadır. Bu pasaport sadece karne bedeli ücreti ile çıkarılmaktadır.25 yaşına kadar öğrenci olan evlatlar bu haktan yararlanabilir.Çalışma bakanı Faruk Çelik çocuk sayısı arttıkça bayanların emeklilik yaşını düşürmeye yönelik bir çalışma yapmaktadır. Umarım bu çalışma biz gençlere olumlu yönden döner ve hepimizin ilerde emeklilik beklentileri karşılanır.
1935'te doğan Sinanoğlu, 1953'te
Atatürk tarafından 1928 yılında
kurulmuş TED Yenişehir Lisesini
burslu olarak okudu ve birincilikle
bitirdi. Okulun bursuyla kimya
mühendisliği okumak üzere ABD'ye
gitti. 1956'da ABD Kaliforniya
Üniversitesi, Berkeley Kimya
Mühendisliği'ni birincilikle bitirdi.
1957'de Massachusetts Institute of
Technology 'yi (MIT) 8 ayda
birincilikle bitirerek Yüksek kimya
Mühendisi oldu.
1960' ta Yale Üniversi tes inde
"asistant professor" (yardımcı
doçent ) olarak çalışmaya başladı. 26
yaşında iken atom ve moleküllerin
çok elektronlu kuramı ile "associate
professor" (doçent) ve 50 yıldır
çözü l emeyen b i r ma t ema t ik
k u r a m ı n ı b i l i m d ü n y a s ı n a
kazandırdı ve "full professor"
(profesör) ünvanını aldı. Bu ünvan
ile modern üniversite tarihinin ve
Yale Üniversitesi tarihinin en genç
profesörü oldu. 1964'te ODTÜ'ye
danışman profesör oldu. Yale
Üniversitesinde ikinci bir kürsüye
daha profesör olarak atandı.
Dünyada yeni kurulmaya başlayan
Moleküler Biyoloji dalının ilk birkaç
profesöründen biri oldu. (Watson ve
Crick sarmal modelindeki dna
sarmalının çözelti içinde o halde
nasıl durduğunu keşfeden adam -
solvofobik kuvvet ) Amerikan
Ulusal bilimler akademisine Üye
olarak seçildi. Buraya seçilen ilk ve
tek Türk oldu. İki defa Nobel' e aday
2. Say ımızdan herkese merhabalar. Geçtiğimiz ay çalışmalarımızın meyvesini az da olsa toplamaya başladık. Hatta o kadar tanınmışlık oranımız artmış ki Metehan'ın ve benim, kılık değiştirelim edasıyla sadece bıyık bırakmamız kaçınılmaz olmuştu. Ahsen saçlarıyla falan oynamış Leyla ortalıklarda görülmez olmuş, Hazal gelir gelmez kendini projelere verip dışarı çıkamaz olmuş falan.
Şaka bir yana bu ay genel olarak tatil yaptık ekip olarak, malum ara tatilinde girmesiyle öğrenci olan bizlerin birazcık kafa dinlemeye ihtiyacı vardı ve tekrar bomba gibi karşınızdayız. Hemde bir tane taze k a n l a . B u a y K ü l t ü r - S a n a t -Edebiyat köşesinde sinemanın içinde doğup büyüyen y ı l l a r d ı r k ü l t fi l m i n d e n H o l l y w o o d y a p ı m ı n a , B o l l y w o o d filminden Japon sinemasına kadar ince e l ey ip s ık d o k u y a n b i r a rkadaş ımız da bizlerle olacak isim vermek gerekirse Tanju Toprak Güdük diyebiliriz.Aramıza hoş geldi sefa geldi.
Geçen ay bahsedememiştim sanırım, bir de Öznur var aramızda bulmaca yapan aman diyim hiç başlamayın bulmacaya gerçekten çok zor inanır mısınız kendi dahi çözememiş. Çözmesine çözermişte bizi denemek istemiş. Birde bu ay bulmaca ödüllü mü olacakmış neymiş benden duymuş olmayın ama Karikatürist aramalarımız hala devam etmekte sokak sokak dolaşıp her önümüze gelene karikatür çizmek ister misin diye soruyoruz. Böyle insanlarla karşılaşırsanız şaşırmayın. Aranızda buralara kadar okumuş olup karikatür çizerim ben hem de gelir 2 sohbet eder güleriz diyorsanız herhangi birimize ulaşabilirsiniz.
Söylemeden edemeyeceğim otobüslere gelen 15 kuruşluk zam ile sanırım kent kartlarımız bir afalladı. Küsuratlı değerler ile tanıştık sonunda. Bunun sonu nereye kadar gider bilinmez ama otobüs kullanmayan
var ise Öğrenci 1.15 TL, Tam Kent Kart 1.65 TL sularında seyrediyor. Seyrediyor diyorum çünkü altının değeri gibi sürekli bir artış gözlenmekte.
K e n t K a r t n e r e d e n ç ı k t ı d e r s e n i z b u a y bütünlemelerde olduğundan birazcık daha fazla dolmuş kullandıkta ondan. Hem üniversiteye de bütünlemenin gelmesiyle öğrencilerin gözündeki mutluluk inanılmaz derecede arttı. O kadar ki ben Mühendislik Fakültesini normal sınav zamanlarında o kadar kalabalık görmedim. Herkesin ağzında; büte bırakalım, bütte geçeriz, büt var be oğlum gibi sözler dolaşmakta. Bütünlemeler umarım hepimize iyi gelmiştir.
B ü t ü n l e m e d e m i ş k e n d iyeceks in iz k i h e p i n i z ( m i z ) öğrencisiniz işiniz ne okuyacaksınız t a b i k i d i y e . Sorarım size her gün işe zevkle mi gidiyorsunuz, yıllık izinlerden sonra işe d ö n ü ş l e r z o r o l m u y o r m u ? Bugün neden iş var s e r z e n i ş l e r i y l e
yataktan kalkmalarınız olmuyor mu? İşte biz de şu an ekip olarak onu yaşıyoruz. Mustafa hariç herhalde diyebilirim, kendisi canavar gibi sigortacılık yapmakta. İşinin de ehlidir kendisi gene benden duymuş olmayın ama kendisini bir toparladı pir toparladı. Artık uçan kuşun ona borcu var.
İşin özü sevgili okurlar biz bu ay koca bir tatil yaptık ve hala okulun olduğuna alışmaya çalışıyoruz. Kendi adıma ben alışamadım. Anlaşılan biz bu ay tatil yaparak, bütünlemeye giderek, toplantı yaparak ve bolca dolmuşa binerek geçirmişiz.
Öykün Sönmez
h�ps://twi�er.com/coldedonanadam
Ahsen ŞANLI
EMEKLİLİK
Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu (1935 - .... )
gösterildi. Defalarca Nobel Akademisinin isteği üzerine
Nobel'e adaylar gösterdi.
Dünyanın sayısız yerinde sayısız buluşları ve teoremleri
ile ilgili sayısız konferans verdi. 26 yaşından beri devam
ettiği Yale Üniversitesinde Moleküler biyoloji ve kimya
olmak üzere iki kürsüde profesör ve son 7 senedir görev
yaptığı Yıldız Teknik Üniversitesinde ise Kimya dalında
olmak üzere bir kürsüde Profesör olarak görevini
sürdürüyor.
Ahsen ŞANLI
Metehan�OFLU
twitter.com/MetehanOFLU
Türkiye de zor! Hemen veryansın edip, şu kötü, bu
kötü, bu az, o eksik diye ağlamıyorum. Zor
diyorum GENÇ olmak, zor!
Garip olan bir durum var; bu günün gençlerine
sorun çıkartanlar aslında bir zamanlar genç olan
insanlardır. "Biz zorlandık bunlar da zorlansın"
diye bir mantık mı var anlamıyorum…
Bir yerlere gelen amcaların, teyzelerin,
s ö y l e m l e r i n e d i k k a t e d i n : " G e n ç l e r
geleceğimiz","Gençlere güveniyoruz'' gençler
şöyle gençler böyle… Göğsü kabarıyor biz
gençlerin. Tabi bunlarda bir yerde üniversite
eğitimi gibi, hep teorikte kaldı.
Üniversite şehri Edirne. Nüfus dinamik,
sokaklar cıvıl cıvıl. Genç kaynıyor her yerde.
Tabi okuldan eve, evden kafeye giden genç için
hayatın tek zorluğu minibüse binmek ve bulaşık
yıkamak, bundan bahsetmiyorum. Hayatına
değer ka tmak , he rkes in d i l inde o lan
çabalamayan, kendini geliştirmek gibi amaçlara
ulaşmaya çalışan Gençler zorluk çekiyor yani
üniversitede topluluk kurmaya çalışan, inandığı
değerleri savunan gençlerden bahsediyorum.
Ailesi sen bilemezsin, karışma denen gençleri
destekl iyoruz ama bizim sözümüzden
çıkmazsanız diyenler yüzünden zorluk
çekiyoruz.
Lafı bu kadar dolandırmadan da söyleyeceğimi
söylerdim de içimde kalırdı!
Bir gazete çıkardık, o kadar çok destek aldık ki
inanamazsınız. Nasıl yardımcı olabiliriz size
diye dönüşler alıyoruz hala. Genç olmak zor
fakat Edirne'de gençlere güvenen yetişkinler
var.
İlk sayımızda, ilk deneyimimiz, ufak tefek
hatalarımız eksiklerimiz oldu. En çok duymak
istediğimiz şey eleştirilerdi. Üzerine basa basa
sorduk ulaşabildiklerimize,"Nerede hata
yaptık?" diye. Bazen algılar farklı olabiliyor.
Yerden yere vuran sözleriyle, sözlerini eleştiri
sayabiliyorlar. Şöyle ya da böyle olabilirdi,
eleştirisi yapılabilirdi.
Edirne'de otogar ile ilgili bir röportaj yaptık,
Edirne Kent Konseyinden ve sosyal medyada
yayın yapan Biz Edirne Halkıyız'dan öyle bir
tepki aldık ki şaşırdık kaldık. Gazetemizin
basımının durdurulmasından haberlere sansür
uygulanmasına, haberin tamamı koyulmadan
sosyal medyadan karalama kampanyasına kadar
pek çok girişimde bulundular. Oysa ki derdimiz
ortak, bakış açılarımız aynı olmak zorunda
değil.
Kurduğumuz Edirne Gençlik Meclisinde ilk
günden beri söylemimiz değişmedi. Burası
gençlerin istediklerini, istedikleri gibi
yapabildiği yer.
Vatansever olmanın getirdiği
tarihsel yanılgılar sürükler insani
benzeşmeye.Her adımda aynı bir
sen ayrı bir ben oluverir.Eğer siz
kendinizi, olduğunuz gibi ifade
e t m e ö z g ü r l ü ğ ü n e s a h i p
değilseniz, s ize bu olanağı
tanımayan ülkenin ve toplumun da
bir parçası olmaya dair hep soru
işaretleri oluşur kafanızda. Sorular
ki olan biten,yiten giden zamana
tu tsak bı rakı r.Etki leş im ve
iletişimin sınırlarının zorlandığı
bu çağda, karşınızdakinin ve ya
s i ze t an ımlanmış k iml iğ in
saygınlığı, kabul edilebilirliği
ancak sizin karşı terazi kefesindeki
a ğ ı r l ı n ı z c a d ı r. İ n a n ç l a r l a ,
t e r c i h l e r l e , e t n i k k ö k e n l e
ayrıştırılmış olanların sorunu;
e g e m e n k ü l t ü r ü n
mevcudiyetinden ziyade varlığına
dair dayatmalarıdır.
Demokratik anlamda ne zaman bir
adım atılsa konuya dair; bir
bölünme, parçalanma fobisi ortaya
çıkıyor. Oysa asıl bölünme ve
ayrışma nedeni yönelimlerin, etki-
tepki ayrışmasına olan etkisini
gözden kaçıranların katkısıdır.
Tarihsel süreçte bu korunma
gereksinimi ortadan kalksa bile
bazen fazlasıyla içselleşmiş bir
m e k a n i z m a v a r l ı ğ ı n ı h e p
s ü r d ü r m e g a y r e t i n d e d i r .
Başlangıcında faydalı görünen bu
politikaların karşısındaki her
değişim, icracı egemen erkin
varlığına tehdit olarak algılanır.
S o m u t s a l g ö z l e m l e r e
d a y a n d ı r ı r s a k . Y e n i
Cumhuriyet’in, özellikle ilk
yıllarda ( Otuzlu) başlayan tek
millet tanımlı siyaseti, tarifi
gereği, geneli kucaklar olarak
ifade edilse de özünde, bir üst
kimlik değil tek kimlik anlayışıdır.
Beyaz türklüğün oluşum sürecinin
temel taşlarıdır.Ancak tek kimlik
tanımlamasına her yönüyle uyum
içinde olanların veya bir başka
deyişle kendi kimlikleri, farklı
inanış biçimlerinin,anadillerini
saklayanların bir tarafta tutanların
yer bulması söz konusudur. Bakış
itibarı ile her şeyi özgürce yapan
öteki, devlette memur, mecliste
m i l l e t v e k i l i , t e l e v i z y o n d a
sanatçıdır. Bugün yeni anayasa da
t a r i fi ü s t ü n e k o n u ş u l a n
vatandaşlık tanımlaması, geç
kalmış ve ağır ödenen bedellerin
yükümlüğünün sonucudur.
Ulusal bayramlar, Kurtuluş
Savaşı , Çanakkale vs. özel
günlerin içselleştirilememiş resmi
ve soğuk yüzlü kutlamaları
özünde sadece ötekileştirilmişlere
değil, kendi ulus mensuplarına da
öğretilmiş kutlama şekilleriyle
haklı değerine erişmemektedir. Bir
ü lken in bağ ıms ız l ık günü ,
halkının haklı gurur ve onuruna
yaraşır bir şekilde bir şenlik
h a v a s ı n d a k u t l a n m a l ı d ı r .
Ç a n a k k a l e ’ n i n a s l ı n d a b u
topraklarda yaşayan her ferdin
ortak mücadelesinin eseri olduğu
gerçeğini, kendi öznel kimliğinin
b i l i n c i n d e o r t a k T ü r k i y e
Cumhuriyeti Vatandaşı gözüyle,
binlerce yıllık ortak tarihin ve
yaşanmışl ığın değer ler i i le
algılamak gerekir.
Yunus Emre’ye, Hacı Bektaşı
Veli’ye, Pir Sultan’a yakın
dönemde yaşamış Aşık Veysel’e,
Aşık Mahsuni Şerif ’e, Neşet
Ertaş’a varlıkları ve eserleri
itibarıyla atıfta bulunup, onların
taşıdığı, yaşattığı Alevilik kabul ve
saygı görmezse ayaklardan biri
hep havada kalır. Alevilerin inanç
ritüelleri, inanç mekânlarının hak
ettiği saygıyı bulması toplumsal
barış için zorunludur.
Anadolu tarihini sadece Selçuklu
ve Osmanlı boyutuyla sahiplenip,
İyonlar, Sümerler, Hit i t ler,
Urartular, Rumlar, Kürt ler,
Ermeniler, Süryaniler gibi onlarca
tarih gerçeğini, onların günümüze
bıraktığı mirası, etkileşimi olduğu
şekliyle algılamazsak, farklı
inançlardaki az sayıdaki renk hak
ett iği saygıyı ve özgürlüğü
bulamazsa, içimizde yeni ötekiler
yaratmaya devam ederiz.
B e l k i e g e m e n y a p ı n ı n
yönetebilme seyrinin mutlak
parçası olan ayrıştırma gerçeği hep
varlığını sürdürebilir görünse de
gelişmiş ülkelerde bu uzlaşının
v a r l ı ğ ı , fi k i r v e i f a d e
ö z g ü r l ü ğ ü n ü n y a ş a t ı l m a s ı
rastlantısal değildir.
''Anadolu kimine beşik, kimine
eşik olmuş'' yüzlerce halkın,
inanc ın coğra fyas ıd ı r. Her
topluluğun, her dönemin ötekini
muhakkak etkilediği kanıtsanmaz
bir gerçektir. Öyleyse Sünni İslam
inancı dışındaki tüm inançların
varlığının güvencesi yine devlet
ve halk olmalıdır.
Vatan Severlik algısı; köken, dil,
inanç boyutunda değil, biri birini
anlayan, ortak tarihine tüm
gerçekliği ve eleştirisi ile sahip
çıkan insanların birlikteliği olarak
tanımlanmalıdır.O zaman barış
sana,bana bize dair olur.
Ya Sev Ya Öteki
Kamil Can ALTINOK
Sayfa
11
Sinema, film üstüne saptanmış görüntülerin
ya da çizilmiş desenlerin ışıkla bir perdeye
art arda düşürülerek hareketli görüntüler
elde edilmesi temeline dayanan sanat dalı…
Böyle bakınca çok yavan bir anlatım var
değil mi? İstediğimiz ya da istediğiniz bu
değil . Kimimiz aksiyon filmlerini
severken, kimimiz romantik filmleri
sever iz . Kimimiz eski 'kül t ' d iye
adlandırabileceğimiz; kendinden sonra
çekilmiş olan filmlere ön ayak olan filmleri
severken, kimimiz Hollywood'un o devasa
stüdyolarında doğmuş filmleri severiz.
Ama şöyle bir baktığımızda; izlediğimiz
filmlerin, kişiliğimizi de yansıttığını
a n l a m a k p e k d e g ü ç d e ğ i l d i r .
Ufak tatlı bir giriş yaptıktan sonra,
gerçek yaşamdan alınmış izlenesi bir filmi
aktarayım sizlere…
Jon Krakauer'ın 1996 yılında
yayınlanan, Christopher McCandless'ın
maceraları hakkında kurgu olmayan aynı
adlı kitaptan uyarlanmış 2007 yapımı
sinema filmi. Sean Penn'in yönetmenliğini
ve yapımcılığını yaptığı filmin oyuncu
kadrosunda Emile Hirsch, Kristen Stewart,
Vince Vaughn ve Catherine Keener yer
alıyor. Genç Christopher McCandless'ın
(Emile Hirsch) ilham veren gerçek
hikayesinden uyarlanan Into the Wild,
rahat ve konforlu yaşamını terk ederek
Alaska'nın kırsalında hayatının en büyük
meydan okumasını gerçekleştirmek ve
özgürlüğü yaşamak için yollara düşen
Christopher'ın hikayesini anlatıyor. Filmin
senaryo yazarı ve yönetmeni Sean Penn'e
yıldız oyuncular William Hurt, Marcia
Gay Harden, Vince Vaughn, Catherine
Keener ve Hal Holbrook eşlik ediyor.
Özgürlüğe Giden Yolda, "güzel olduğu
kadar heyecan verici, eğlenceli ve
çoşkulu." Mutluluk ve huzur kaç farklı
şekilde elde edilebilir? Ya da mutluluğa ve
huzura giden denenmiş tüm yollar herkes
için uygun mudur? Annemizin söyledikleri
bizim için her zaman en iyisi midir? Onlar
gerçekten yol göstericimiz midir? Ya biz...
Kaç kere kendi yolumuzdan gitmeyi
denedik? Kaç kere, mutluluğu farklı
şeylerde aramayı denedik, bambaşka bir
yaşam hayal edip o yolda ilerlemeyi
seçtik? Hala burada olmamızın sebebi
korku mu? Ya da bağımlı olduğumuz
yaşamlarımız mı? Hayır, hiç sanmıyorum.
Belki de zaten başka bir yaşam bize uygun
değildir. Chris topher, çoğumuzun
imrendiği bir karakter. Doğa ve özgürlük;
huzurun gizlediği kelimeler. Toplum;
kargaşanın olduğu yer. Christopher böyle
düşünüyor olmalı. Tüm huzuru, mutluluğu
i n s a n l a r d a a r a m a n ı n b i r y a n ı l g ı
olduğunu... Bu yüzden doğa vardı. Onu
bekleyen bir doğa... Hepimizin yaşadığı
hayatlardan farklı bir hayat... İşte
arzulamak kelimesinin anlamı budur;
gerçekten isteyip, düşünülmesi gereken
hiçbir şeyi düşünmeden yapmak. İnsan
önce gerçekten mutlu olduğunu düşünür.
Her şeyi yenebilecek güçte olduğunu
hisseder. Çünkü gitmeyi becerebilen bir
insan için her şey kolaydır…
Fakat sorun sonrasındadır;
gittiğimiz yerin, sahip olduğumuz
yaşamı terk etmeye değecek olup
olmaması ya da sahip olduğumuz
y a ş a m ı n , h e r ş e y e r a ğ m e n
sürdürülebilecek değerde olup
olmaması... Christopher'ı anlamaya
çalışıyorum. Sahip olduğu yaşamı,
gideceği yere tercih ediyor. Mutlu,
huzurlu, heyecanlı ama bana göre
onun yaşamında eksik olan bir
şeyler var. ' 'Mutluluk sadece
paylaşıldığı zaman gerçektir.'' Bunu
söyleyen birisi o yaşamda nasıl
gerçek mutluluğu bulsun? İnsan
olarak bir şeylere bağımlıyızdır;
birbirimize, diğer tüm insanlar gibi.
Her ne kadar hayatının keyfinin
insan ilişkilerinde gizli olmadığını
söylese bile bir tarafı hala ordadır;
kaçtığı ilişkilerin tam üzerinde. Bu
yüzden eks ik t i r. Bu yüzden
yeterince güçlü olamaz. Gitmenin
verdiği heyecan, yalnızlığın verdiği
huzur, kaçmanın verdiği özgürlük
her ne kadar güç verse de bunun,
kimsenin olmadığı bir yerde
yeterince büyük bir anlamı yoktur.
Ama insan gitmeyi bilirse, kaçmayı
becerebilirse, başkalarının idealleri,
istekleri üzerinde değil de sadece
kendi için yaşamayı seçerse
gökyüzüne daha anlamlı bakacaktır.
V e g ö k y ü z ü d a h a m a v i
görünecektir. Tüm yalnızlığın
verdiği eksiklik, çaresizlik ve hatta
ölüm bile buna değebilir. İşte bu
y ü z d e n C h r i s t o p h e r ' a h a k
veriyorum. Ve yaşamlarımızın en
orta yerinde bırakabilecek gücü
bu lab i lmeyi , g i tme cesare t i
gösterebilmeyi diliyorum. En
azından gerçekten daha farklı
hissederek ölmek için, daha mavi
bir gökyüzü için...
"Bence kariyer denen şey bir 20.
yüzyıl icadıdır ve ben bir kariyer
i s t e m i y o r u m . "
Peki ya diyelim sinemaya gitmek
i s t e d i k , n e i z l e y e l i m ?
1 . ) K e l e b e ğ i n R ü y a s ı :
Yönetmenliğini ve senaristliğini
Yılmaz Erdoğan'ın üstlendiği filmin
yapımcılığı yine BKM'ye ait.
Çekimleri Zonguldak ve İstanbul'da
gerçekleşt i r i len yapım, aynı
zamanda zonguldaklı madencilerin
d e ö y k ü s ü n e d e ğ i n i y o r .
Başrollerinde, Yılmaz Erdoğan,
Kıvanç Tatlıtuğ, A. Mümtaz Taylan,
Mert Fırat ve Belçim Belgin yer
a l m a k t a d ı r .
2.) Hükümet Kadın: Başrollerinde,
Demet Akbağ, Sermiyan Midyat,
Cezmi Baskın'ın yer aldığı film 8
çocuklu midyatlı bir kadının,
okuma yazma bilmediği halde
M i d y a t B e l e d i y e B a ş k a n ' ı
o l m a s ı n ı n k o m i k ö y k ü s ü n ü
anlatıyor. Ki çekimleri sırasında
M i d y a t h a l k ı d a f a z l a s ı y l a
eğlenmiş.
Ben im naç i zane öne r i l e r im
bunlardır. Ha diyorsanız, biraz
daha ekşın istiyorum. O zaman son
zamanlarda fazlasıyla sükse yaratan
'Hansel ve Gretel: Cadı Avcıları'nı
önerebilirim sizlere. 3D izleme
imkanıyla aksiyona fazlasıyla
doyuyorsunuz.
Tanju Toprak Güdük
Daha fazla lm için Facebook'taki 'Bir Avuç Metraj' sayfasını da
inceleyebilirsiniz.
Sayfa
12
1957' yılından beri Sinema Dünya'sı
için Oscar ne ise, Müzik Dünya'sı için de
Grammy o olmuştur. Ve Şubat ayının
11'inde 55. Grammy ödül töreni
düzenlendi tekrardan. Bilindiği üzere 22
Grammy ödülüyle 'U2' en çok ödül
kazanan isimdir bu törenlerde, onu peşi
sıra izleyen ise 2009 yılında –bana göre-
meçhul bir şekilde hayatını kaybeden
Michael Jackson'dır. Son yıllarda
Beyonce, Alicia Keys ve Lady Gaga'yı da
çok fazla duyar olduk, değişen müzik
anlayışıyla..
Geçen sene aldığı 6 Grammy
ödülüyle isminde fazlasıyla söz ettiren
Adele, bu sene de " Set Fire To The Rain "
şarkısıyla pop dalında solo performansıyla
ödülü evine götüren isim oldu.
Bu muhteşem gecede Rihanna,
Taylor Swift, The Black Keys, Mumford
& Sons, Fun ve Maroon 5 muhteşem
şovlarıyla geceye renk katan isimler oldu.
55. Grammy Ödülleri ve Kazananları:
Yılın Albümü: "Babel" – Mumford and Sons
Yılın Plağı: "Somebody That I Used to Know"
– Gotye (feat. Kimbra)
Yılın Şarkısı: "We Are Young" – Fun (feat.
Janelle Monáe)
Yılın Country Albümü: "Uncaged" – Zac
Brown Band
Yılın En İyi Pop Albümü: "Stronger" – Kelly
Clarkson
Yılın En İyi Geleneksel Pop Albümü:
"Kisses on the Bottom" – Paul McCartney
Yılın En İyi Dans & Elektronika Albümü:
"Bangarang" – Skrillex
Yılın En İyi Dans Plağı: "Bangarang" –
Skrillex, featuring Sirah
Yılın En İyi Hard Rock & Metal
Performansı: "Love Bites (So Do I)" –
Halestorm
Yılın Rap Albümü: "Take Care" – Drake
Yılın En İyi Rap Performansı ve Şarkısı:
"Ni**as in Paris" – Jay-Z & Kanye West
Yılın R&B Albümü: "Black Radio" – Robert
Glasper Experiment
Yılın Yeni Sanatçısı: Fun
Yılın En İyi Pop Solo Performansı: "Set Fire
to the Rain (Live)" – Adele
Yılın Rock Albümü: "El Camino" – Black
Keys (Dan Auerbach, Patrick Carney)
Yılın En İyi Rock Şarkısı: "Lonely Boy" –
Black Keys
Yılın En İyi Pop Performansı (İkili ya da
Grup): "Somebody That I Used to Know" –
Gotye
Yılın En İyi Pop Enstümental Albümü:
"Impressions" – Chris Botti
Yılın En İyi R&B Performansı: "Climax"-
Usher
Yılın En İyi Geleneksel R&B Performansı:
"Love On Top" – Beyonce
Yılın En İyi R&B Şarkısı: "Adorn" – Miguel
Pimentel
Yılın En İyi Rap Performansı: "Ni**as in
Paris" – Jay-Z & Kanye West
Yılın En İyi Rap/Sung İşbirliği: "No Church
in the Wild" – The Jay-Z/Kanye West/Frank
Ocean/The-Dream team.
Yılın En İyi Alternatif Müzik Albümü:
"Making Mirrors" – Gotye
Yılın En İyi Gospel Albümü: "Gravity" –
Lecrae
Yılın En İyi Gospel Şarkısı: "Go Get It" –
Mary Mary
Yılın En İyi Gospel Çağdaş Hıristiyan
Müzik Şarkısı ve Performansı: "10,000
Reasons" (Bless The Lord) – Matt Redman
Yılın En İyi Gospel Çağdaş Hıristiyan
Müzik Albümü: "Eye On It" – TobyMac
Yılın En İyi Country Solo Performansı:
"Blown Away" – Carrie Underwood
Yılın En İyi Country Performansı (İkili ya
da Grup): "Little Big Town" – Pontoon
Yılın En İyi Country Şarkısı: ""Blown
Away" – Josh Kear & Chris Tompkins –
Yılın En İyi Caz Albümü: Radio Music
Society – Esperanza Spaulding
Yılın En İyi Caz Enstrümental Albümü:
"Unity Band" – Pat Metheny Unity Band
Yılın En İyi Caz Albümü (Grup): "Dear Diz
(Every Day I Think Of You)" – Arturo
Sandoval
Yılın En İyi Latin Caz Albümü: "¡Ritmo!" –
The Clare Fischer Latin Jazz Big Band
Yılın En İyi Urban Albümü: Frank Ocean
Yılın En İyi New Age Albümü: "Echoes of
Love" – Omar Akram
Yılın En İyi Latin Rock, Urban ya da
Alternatif Albümü: "Imaginaries" – Quetzal
Yılın En İyi Latin Pop, Rock ya da Urban
Albümü: "MTV Unplugged Deluxe Edition" –
Juanes
Yılın En İyi Tropikal Latin Albümü: "Retro"
– Marlow Rosado Y La Riquena
Yılın En İyi Bölgesel Meksika Müzik
Albümü (Tejano da dahil): "Pecados Y
Milagros" – Lila Downs
Yılın En İyi Americana Albümü:
"Slipstream" – Bonnie Raitt
Yılın En İyi Blues Albümü: "Locked Down"
– Dr. John
Yılın En İyi Bluegrass Albümü: "Nobody
Knows You" – Steep Canyon Rangers
Yılın En İyi Folk Albümü: "The Goat Rodeo
Sessions" – Yo-Yo Ma, Stuart Duncan, Edgar
Meyer & Chris Thile
Yılın En İyi Reggie Albümü: "Rebirth" –
Jimmy Cliff
Yılın En İyi Komedi Albümü: "Blow Your
Pants Off" – Jimmy Fallon
Yılın En İyi Remix Plağı: "Promises"
(Skrillex & Nero Remix) Skrillex, remixer
(Nero)
Yılın En İyi Klasik Müzik Performansı:
"Poemes" – Renee Fleming
Yılın En İyi Klasik Müzik Kompozisyonu:
Hartke, Stephen: Meanwhile – Incidental
Music to Imaginary Puppet Plays" – Stephen
Hartke
Yılın En İyi Klasik Müzik Yapımcısı:
Blanton Alspaugh
Yılın En İyi Dünya Müziği Albümü: "The
Living Room Sessions Part 1" – Ravi Shankar
Yılın Prodüktörü: Dan Auerbach
Yılın En İyi Kısa Formatta Müzik Videosu:
Rihanna -We Found Love" (feat. Calvin
Harris).
Yılın En İyi Uzun Formatta Müzik Videosu:
Big Easy Express" — featuring Mumford &
Sons, Edward Sharpe & The Magnetic Zeros
& Old Crow Medicine Show
Yılın Görsel Medya İçin Hazırlanmış En İyi
Şarkısı: "Safe & Sound" (The Hunger
Games") – Taylor Swift
Yılın En İyi Konuşulan Söz Albümü:
"Society's Child: My Autobiography" – Janis
Ian
Yılın En İyi Çocuk Albümü: "Can You
Canoe?" – The Okee Dokee Brothers
5 5 . G r a m m y Ö d ü l l e r i
85. Akademi Ödülleri Gece 01:00 sularında başlayan 85.
Akademi Ödül Töreni sabahın ilk
ışıklarına kadar devam etti ve biz
izleyicileri ekranlara kitledi.
–Allah'tan ikinci öğretimiz- Peki 5-
6 saatlik bu tören istenileni verdi mi
? Açıkçası bi' hayli sıkıcı başladı
tören, "Family Guy" dan tanıdığımız
Seth MacFarlane sunuculuğu ne
kadar yapabildi tartışılır. Lakin
sonlara doğru toparlamaya da
başladı ama hakkını yemeyelim.
Sonuçta Family Guy, The American
Dad ve Ted gibi önemli projelere
imza atmış abimiz.
Aslında bakarsanız 2009
yılındaki Hugh Jackman
performansından sonra MacFarlane'i
izlemek doyurmadı beni. Neyse…
Birazcık Oscar hakkında genel
bilgiler verelim sonra da kimler ne
kazanmış onlara bakalım.
Akademi Ödülleri,
bilinen adıyla Oscar, dünyada en
bilinen film ödülüdür. Sinema
Sanatları ve Bilim Akademisi
(Academy of Motion Picture Arts and
Sciences) tarafından 1929'da Los
Angeles'da verilmeye başlandı.
Törenler yılda bir kez ve çoğunlukla
Şubat ayında yapılır.
85. Akademi Ödülleri Adayları ve Kazananları:
En İyi Film:Amour
Argo (KAZANAN)Beasts of the Southern Wild Django Unchained Les Misérables Life of Pi Lincoln Silver Linings Playbook Zero Dark Thirty
En İyi Erkek Oyuncu:Bradley Cooper - Silver Linings Playbook Daniel Day-Lewis - Lincoln (KAZANAN)Hugh Jackman - Les Misérables Joaquin Phoenix - The Master Denzel Washington - Flight
En İyi Kadın Oyuncu:Jessica Chastain - Zero Dark Thirty
Jennifer Lawrence - Silver Linings Playbook (KAZANAN)Emmanuelle Riva - Amour Quvenzhané Wallis - Beasts of the Southern Wild Naomi Watts - Lo imposible
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu:Alan Arkin - ArgoRobert De Niro - Silver Linings PlaybookPhilip Seymour Hoffman - The MasterTommy Lee Jones - LincolnChristoph Waltz - Django Unchained (KAZANAN)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu:Amy Adams - The Master Sally Field - Lincoln Anne Hathaway - Les Misérables (KAZANAN)Helen Hunt - The Sessions
Sayfa
13
KÜLTÜR - SANAT
Ş U H O R T U M L U
DÜNYADA FİL YALNIZ
BİR HAYVANDIR.
Hani okunası kitap derler ya,
onlardan bir tanesi. Üstelik
çok da iddialı, beğenmezsen
kitabı iade edip parasını geri
a l a b i l i y o r s u n , ü s t e l i k
sorgusuz sualsiz.Bunun
detaylarını da yayınevi
kitabın üstüne kocaman
y a z m ı ş . Ö y l e h a n i
televizyonda kampanyalarla
ilgili duyurularda alttan
saatte 180km hızla akıp
giden 5 punto harflerle değil.
K e n d i l e r i n e k o n u n u n
ayrıntılarını sorduğumuzda
bu güne kadar kitabın basım
adedinin 50.000'i bulduğunu
i a d e a d e d i n i n 5 0 ' y i
bulmadığını belirtiyorlar.
Bana soracak olursan ız
k i tabın ana teması şu ;
"Yaşadığımız bu topraklarda
dürüst o larak da, i ş in i
düzgün yaparak da, rüşvet
v e r m e d e n d e , a d a m
k a y ı r m a d a n d a , h a k
yemeden de ve en önemlisi
ülkeni, insanını ve vatanını
severek de istediklerinin
b a ş a r m a n m ü m k ü n "
A n l a t ı l a n l a r g e r ç e k l e
örtüşüyor mu kesinlikle.
Verilen örneklerin hiç biri
yurt dışı değil, tamamen
Anadolu kaynaklı.
İsmi bile güzel, Şu hortumlu
dünyada fi l ya ln ı z b i r
hayvandır.
HOBBİTHatırlarsanız ki ; John Ronald Reuel Tolkien'in, Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin öncül kitabı olarak da görülen, Hobbit kitabı Guillermo del Toro tarafından sinemaya uyarlayacaktı ama filmin yapılması ile ilgili belirsizlikler nedeniyle filmden ayrılmıştı ve sonrasında film Yüzüklerin Efendisi'nin yönetmeni Peter Jackson'un olacağı kesinleşmişti. Çekimlerine 2010 yılı itibariyle başlandı. 14 Aralık 2012 tarihinde vizyona girmişti.
Aslında Hobbit J.R.R. Tolkien'in kurmuş olduğu fantastik dünyanın küçük insanları hobbitlerin öyküsünün başlangıcıdır.
Bilbo Baggins, Shire'daki evinde sessiz sakin bir yaşam süren bir hobbittir. Bay Baggins de ,her hobbit gibi, Shire dışındaki yaşam hakkında efsaneler duyarak büyümüştür. O, Took k a n ı t a ş ı m a k t a d ı r . Ya n i S h i r e kasabasında maceraya düşkünlükleri bilinen ve bu nedenle biraz garip bulunan hobbit ailesi. Bilbo Baggins de her zaman maceraya atılma, dağların ardını görme fikrini cazip bulmuş; ancak yine her hobbit gibi evinden uzaklaşma fikrinden ise uzak durmuştur. Ta ki Büyücü Gandalf kapısını çalana dek.
Gandalf ile tanışmaları kapı önünde edilen bir sohbet ile olur. Bilbo Baggins bu garip görünümlü büyücüden korkar ancak maceranın kokusunu da bir kere almıştır. Bir gün Gandalf evine 13 cüce ile birlikte geldiğinde, Bay Baggins
sıcak yuvasını cücelerin hazinelerini bulmak için bırakır ve gider. Böylece hem önündeki uzun yıllar boyunca anlatacağı kahramanlık hikayesi başlar, hem de o uzun yılları bir o kadar sağlıklı ve genç sayılabilecek bir şekilde geçirmesini sağlayan kıymetlisini b u l m u ş o l u r .
Hobbi t , Bi lbo Baggins ' in Shi re sınırlarını aşarak maceradan maceraya atladığı kahramanlık öykülerini anlatır.
Bir zamanlar cücelere ait olan Erebor Dağı'na ve cücelerin hazinelerine el koyan Ejderha Smaug'u öldürmek amacıyla yola çıkan kafile yolculukları sırasında trollerle, goblinlerle savaşır. Elflerle karşılaşırlar ve onların gizemli dünyasını da tanıma fırsatı bulurlar. Gandalf da ejderhaya giden bu yolda onlara yardım eder. Bu hikaye Bilbo Baggins'in Gandalf ve cücelerle çok iyi dostluklar kurmasını da sağlayan k a h r a m a n l ı k ö y k ü s ü d ü r . Hobbit'in en önemli bölümü ise Bilbo Baggins'in, kendisinin ve ileride yeğeni Frodo'nun hayatını değiştirecek olan yüzüğü bulmasıdır. Kitabın bu bölümü, Yüzüklerin Efendisi serisinin önemli karakterlerinden olan Gollum'un, kıymetlisi olan yüzüğü nasıl Bay B a g g i n s ' e k a p t ı r d ı ğ ı n ı a n l a t ı r. Goblinlere esir düşen Bay Baggins'in kaçışı sırasında yanlışlıkla Gollum'u bulması, Gollum'un o sırada hobbiti yiyecek derecede aç olması, Bay Baggins'in ise Gollum'u sorduğu kurnaz soru sayesinde alt etmesi yüzüğü Bagg ins l e r e ge t i rmi ş t i r. K imin parmağındaysa o kişiyi görünmez yapan bir yüzüktür bu. Bu sırada yüzüğün gerçek esrarı henüz bilinemese de Bilbo Baggins onu düşmanlarından korunmak için bolca kullanır, ancak o da Gollum gibi yüzüğe aşık olmuştur. Bu nedenle artık kendi kıymetlisi olan yüzükten k i m s e y e b a h s e t m e z . H o b b i t ' i o k u m a d a n Y ü z ü k l e r i n Efendisi'ni okuyan ya da izleyenler, Bilbo Baggins'in ünlü namının nereden geldiğini, yazdığı biyografisinde hangi olayları anlattığını, ejderhayı nasıl alt ettiğini ve kıymetli yüzüğün nasıl Bilbo Baggins'e geldiğini malesef bilemezler. Yakın zamanda sinemaya aktarılmış olan H o b b i t , Y ü z ü k l e r i n E f e n d i s i tutkunlarının da bir çok sorusuna cevap verecektir. Ancak her zamanki gibi filminden önce kitabını ısrarla tavsiye ediyorum J.R.R. Tolkien'in içinde olmak için can atacağınız Orta Dünya'sı, kapılarını Hobbit ile açıyor…
Genel hatlarıyla bahsettiğim bu kitabı eski yada yeni birçok basımını sahaflarda ve kitapçılarda rahatlıkla bulabilirsiniz
Çizgilerin kürelere, zamanın sonsuzluğa, sonsuzlukların da h a y â l l e r e d ö n ü ş t ü ğ ü b i r hikâyedir bu. Sıradan insanların sıra dışılığı, bilinen hikâyelerin düşlere dönüşümü, zaafların a s î l l e ş m e s i , e r d e m l e r i n ardındaki günâhkârlık tüm içtenliğiyle akacak zihinlere. İnsan olmanın en zayıf ve en yüce yanları, bir hikâyenin dokunuşuyla bir kez daha
bilinebilir olacak. İhsan Oktay Anar, bu yeni düşüyle sizleri bir kez daha şaşırtacak. Çizgilerde değil kürelerde gezinecek, bilinen zamanların bilinmeyen anlarına yolculuk edeceksiniz. Alışık olmadığınız bu dünyanın kapısından girdiğinizde âşinalık hissedecek, sadeliğin ihtişâmına teslim olmanın rahatlığıyla kendinizi akışta yolculuk ederken bulacaksınız.
KİNYAS VE KAYRA
"Seni anlıyorum" demek büyük bir yalandır.
Kocaman bir yalan. Kimse kimseyi anlayamaz
ve tanıyamaz bu dünyada." demiş Hakan
Günday Kinyas ve Kayra adlı kitabında.Peki
H a k a n G ü n d a y d e n i n c e a k l a n e
geliyor?Aslında gelmesi gereken en büyük
kavramlardan biri de Yeraltı Edebiyatı
olmalıdır. Hakan Günday,Türkiye'deki yeraltı
edebiyatı temsilcilerinden biridir. Yeraltı
Edebiyatı denince, söyleyemediklerimiz
diyebiliriz.Bir anda küfür edebiliyorken bir
anda da çok ciddi bir işin içinde bulabiliyoruz
kendimizi.
Kinyas ve Kayra'ya gelince;iki arkadaşın
Afrika, Amerika ve Türkiye üçgeninde dönen
hikayesini anlatmakta.Peki diyeceksiniz ki bu
kitabı diğerlerinden farklı kılan ne? Bu kitap o
iki toplum tarafından dışlanmış , geçmişlerine
dair geride hiç bir şey bırakmayan ve o anı
yaşayan iki arkadaşın hikayesidir.
Toplum tarafından dışlanılmayı vücudunuzda
hissedebileceğiniz ve sanki sizin için yazılmış
edasına kapılabileceğiniz bir kitap.
Bu iki silik karakteri hayatımıza o kadar
empoze edebiliyoruz ki sanki onların kendi
aralarında ve kafalarında kurduğu diyaloglar
satır satır bizi bir buhrana sürükleyip, satır satır
hak verir nitelikte oluyor.Kitabın her satırını
daha bir merakla okumamızı; bu seks, cinayet
ve uyuşturucu üçgeninde dolaşan bu iki
karakter ile aslında pek farkımız olmadığını,
sadece farklı şekilde yetiştirilip sapkın
noktalarımızın yontulduğunu görebiliyoruz.
Ya z a r h e r c ü m l e s i n i k e n d i n e s a y g ı
gösterilmesini hakettirir nitelikte.
Ay r ı c a H a k a n G ü n d a y ' ı n e n b ü y ü k
özelliklerden bir tanesi de bu kitabı 16 yaşında
yazmaya başlayıp, 23 yaşında bitirmesi.
Oluşan 3 bölümde; yazarın kendi gelişimini,
edebi yaklaşamını ve cümlelerini görebilmek
mümkün.İlk bölümde daha sade ve kesin
cümlelerle başlarken, sonlara doğru daha
etkileyici ve ucu açık düşünmeye yönelten
c ü m l e l e r b u l u n m a k t a . G e r e k y e r a l t ı
edebiyatına giriş yapıyor olun gerekse yıllardır
bu tür okuyor olun, okuduktan sonra baş
ucunuzdan ayıramayacağınızı düşündüğüm
2000 yılı basımlı bir kitap kendisi.
“Ne Kadar yalnızsan o kadar uzağa gidersin.Ne
kadar terk edersen o kadar ölürsün"
Sayfa
14
İŞTE YILLARDAN BERİ MUTLU SONLA BİTTİĞİNE İNANDIĞIMIZ MASALLARIN GERÇEK SONLARI
İŞTE YILLARDAN BERİ MUTLU SONLA BİTTİĞİNE İNANDIĞIMIZ İŞTE YILLARDAN BERİ MUTLU SONLA BİTTİĞİNE İNANDIĞIMIZ MASALLARIN GERÇEK SONLARI MASALLARIN GERÇEK SONLARI
Fareli Köyün Kavalcısı
Bir köy farelerin istilası altındadır. Günün birinde kava l ça l an b i r adam köyü f a re l e rden temizleyebileceğini söyler. Köylüler de bunu başarırsa ona yüklü miktarda para vereceklerini belirtirler; anlaşma yapılır. Adam, kaval çalarak tüm fareleri etkileyip peşinden sürükleyerek köyün dışına çıkarır. Ama köylüler adama parasını vermeyi reddeder. Bunun üzerine (modern versiyonda) kaval çalan adam köydeki tüm çocukları sihirli müziğiyle peşinden sürükleyerek bir mağaraya hapseder ve köylüler parasını verince de serbest bırakır. Orijinal versiyonda ise kavalcı tüm çocukları bir nehre sürükleyerek boğulmalarını sağlar. Sadece topal bir çocuk diğerlerinin hızına yetişemediği için kurtulur. Bazı edebiyatçılar bu masalda pedofili imaları olduğunu belirtiyorlarmış.
Kırmızı Başlıklı KızPamuk PrensesHepimizin bildiği gibi
Kötü Kalpli Kraliçe,
A v c ı ' d a n P a m u k
P r e n s e s i ö l d ü r ü p
kalbini deli l olarak
getirmesini ister ama
Avcı bunu yapamaz.
Bir yaban domuzunu öldürerek kalbini çıkarır ve kraliçeye
götürür. Disney bu kısımda çok fazla bir değişiklik
yapmamış ama işin aslı şöyle: Kötü Kalpli Kraliçe akşam
yemeğinde yemek için Pamuk Prenses'in hem
karaciğerinin hem de akciğerlerinin sökülüp getirilmesini
ister. Bir de prensin sihirli öpücüğüyle uyanmak gibi bir
durum söz konusu değil. Onun yerine prensin atının
terkisinde kendine gelerek uyanır. Yani prensin ne
amaçla ölü olduğunu düşündüğü bir prensesi atına
bindirip götürdüğünü bilmiyoruz. Grimm versiyonunun
sonunda Kötü Kalpli Kraliçe kızgın demirden ayakkabılar
giydirilerek ölene kadar dansetme cezasına çarptırılır.
Uyuyan GüzelM o d e r n
versiyonda güzel
prensesin eline
y ü n e ğ i r m e
m a k i n a s ı n ı n
iğnesi batar ve
uykuya dalar. Yüz
yıl kadar sonra yakışıklı prens gelir, onu öperek uyandırır.
Aşık olurlar, evlenirler, "happily ever after" durumu yani.
Orjinal masalda güzel prenses bir lanet yüzünden değil,
bir kehanet yüzünden uykuya dalar. Bundan sonrası nasıl
anlatılır bilmiyorum. Ama kral güzel kızı orada yatarken
görünce ona sahip olduğunu hayal ederek, tecavüz eder.
9 ay sonra hala uyuyorken iki çocuk doğurur. Çocuklardan
bir tanesi güzel prensesin parmağını emerken onu
uykuda tutan bir keten parçasını da çıkarır ve uyuyan
güzel uyanarak kendisini tecavüz edilmiş ve iki çocuk
doğurmuş olarak bulur.
Rumpels�ltskin
Burada acınası tek karakter Rumpelstiltskin'in kendisi.
Genç bir kızın samanı altına çevirdiği iddia edilince kızı
yakalayıp bir samanlığa kapatırlar. Üç gün sonra
samanlardan altın yapamazsa idam edilecektir.
Rumpelstiltskin genç kıza yardım eder ama karşılığında
ilk doğacak çocuğunu ister. Kız paçayı kurtardıktan sonra
prensle evlenerek bir çocuk dünyaya getirir. Elbette
Rumpelstiltskin, hakkı olan çocuğu talep eder ama genç
kız bunu kabul etmez. Bunun üzerine Rumpelstiltskin ona
adını tahmin ederse çekip gideceğini belirtir. Genç kız
daha önce ateş başında şarkı söyleyen cücenin adını
d u y m u ş t u r. E l b e t t e d o ğ r u t a h m i n d e n s o n r a
Rumpelstiltskin öfkelenir, kendini pencereden dışarı
atarak kaçar bir daha da ortaya çıkmaz. Ama güncellenen
versiyonda işler daha vahşileşir. Rumpelstiltskin o kadar
öfkelenir ki sağ ayağını vurarak yere gömer sonra sol
bacağını tutarak kendisini ikiye ayırır.
Cindirella
Modern versiyonun sonunda Cindirella prensi, çirkin üvey kız kardeşler de başkalarını alarak mutlu mesut kendi işlerine bakarlar. Ama bu masalın orjini İsa'dan Önce 1. Yüzyıla kadar gidiyor. Burada Strabo'nun kahramanının adı Cindirella değil Rhodopis. Balkabağından araba ve cam ayakkabılar haricinde ana hikaye modern versiyona son derece benziyor. Ama Grimm kardeşlerin yarattığı karanlık versiyona bakacak olursak, üvey kız kardeşler ayaklarını Cindirella gibi küçültebilmek ve ayaklarını ayakkabılara sığdırmak için parmaklarını keserler. Güvercinler bu hileyi prense haber verdikleri gibi kız kardeşlerin de gözlerini oyarlar. Kız kardeşler ömürlerinin geri kalanını kör dilenciler olarak sürünerek geçirirken Cindirella da prensin şatosunda lüks bir yaşam sürer.
Zavallı kırmızı
b a ş l ı k l ı k ı z ı
h i k a y e n i n
sonunda cesur
a v c ı k u r d u n
karnını yararak
kurtarır. Buraya
kadar olan kanlı sahne yeterli değilse bir de hikayenin
Fransız yazar Charles Perrault tarafından yazılmış
orjinaline bakalım. Kırmızı başlıklı kız büyükannesinin
yerini kurda sormak gafletinde bulunan zavallı, terbiyeli bir
genç kızımızdır. İkinci en büyük gafleti kurdun verdiği
yanlış yol tarifine inanmak olmuştur. Kurt kızı yemiştir,
masal bitmiştir. Hikayenin sonunda ne büyükanne ne de
oduncu vardır. Buradaki anafikir yabancılarla fazla
diyaloğa girmemektir.
Hansel ve GretelAta Demirer ' in
başarılı Trakya
versiyonunu bir
kenara koyarsak
Hansel ve Gretel,
o r m a n d a
kaybolarak kötü
kalpli bir cadının
şekerden yapılma evini bulur. Burada cadı tarafından
tuzağa düşürülerek esir alınırlar. Cadı onları yemek
üzereyken bir yolunu bulup onu fırına atarlar ve hikaye
sona erer. Daha eski ve Kayıp Çocuklar olarak
adlandırılan Fransız versiyonunda cadı değil şeytan var.
Şeytan bir kez çocuklara kanar ama sonra bir yolunu
bularak çocukları kesmek için bir bıçkı tezgahı yapar.
Ama çocuklar tezgaha nasıl çıkacaklarını bilmiyormuş
gibi yaparlar. Şeyten onlara göstermek için tezgaha
çıktığında çocuklar onun gırtlağını keser ve kaçarlar.
Elleri Olmayan KızŞeytan, fakir bir
a d a m a
değirmenindeki bir
ş e y i k e n d i s i n e
verirse onu zengin
edeceğini söyler.
Zavallı saf adam
bunun bir elma ağacı olabileceğini düşünerek kabul eder
halbuki şeytan kızını istemektedir. Fakat kızın saflığı
sebebiyle ona el süremez. Bu yüzden öfkelenen şeytan
kızın babası tarafından ellerinin kesilmesine müsaade
etmesini ister aksi halde fakir adamı alacaktır. Kız kabul
eder, baba da anlaşmayı yerine getirir. Daha önceki
versiyonlar nahoş nüanslar taşıyorlar. Bir tanesinde kız
ellerini kesiyor çünkü kendisine tecavüz etmeye çalışan
erkek kardeşine çirkin gözükmek istiyor. Diğerinde de
babası genç kız kendisiyle seks yapmadığı için
öfkeleniyor ve kızın ellerini kesiyor.
Goldilocks ve 3 AyıLüle lüle sarı
saçlara sahip
sevimli kızımız
3 ayının evine
g iz l i ce g i re r.
A y ı l a r ı n
y e m e ğ i n d e n
yer, sandalyelerinde oturur ve yorgun düşünce en küçük
ayının yatağında uyuyakalır. Ayılar evlerine döndüğünde
Goldilocks uyanır ve pencereden kaçar. 1837 yılındaki
orjinalinin iki muhtemel sonu vardır. Birinci sona göre
ayılar Goldilocks'u bulur, parçalara ayırıp yerler. İkinci ve
daha "yumuşak" versiyonda ise Goldilocks ayıları
görünce kendisini pencereden atar ve boynunu kırar ya
da yakalanarak ıslah evine gönderilir.
Sayfa
15