bİyolojİk sİlahlar ve savaŞlarda kullanimi
TRANSCRIPT
T.C.
Ege Üniversitesi
Tıp Fakültesi
Halk Sağlığı Anabilim Dalı
BİYOLOJİK SİLAHLAR VE SAVAŞLARDA KULLANIMI
BİTİRME TEZİ
Stj.Dt. Serdar Özkaya
Danışman Öğretim Üyesi : Prof. Dr. Fethi Doğan
İZMİR-2010
İÇİNDEKİLER
1. Giriş ve Amaç..........................................................................................................1
2. Biyolojik Silah Nedir...............................................................................................2
3. Biyolojik Silahların Tarihçesi................................................................................3
4. Biyolojik Savaş Maddelerinin Sınıflandırılması..................................................7
4.1. Mikrobiyoloji Yönünden Sınıflandırılması..............................................7
4.2. Hedeflerine Göre Sınıflandırılması...........................................................8
5. Şarbon Nedir ?......................................................................................................11
6. Botulizm Nedir ?...................................................................................................12
7. Hemoroit Virüsü Bileşenleri Nedir ?...................................................................13
8. Ebola Nedir ?.........................................................................................................14
9. Smallpox (Çiçek Hastalığı ) Nedir ?....................................................................15
10. Tularemi Nedir ?.................................................................................................16
11. Veba Virüsü Nedir ?...........................................................................................17
12. Kolera Nedir ?.....................................................................................................18
13. Gazlı Gangren Nedir ?........................................................................................19
14. Difteri Nedir ?.....................................................................................................20
15. Biyolojik Savaş Maddelerinin Genel Özellikleri..............................................22
15.1. Mikrobiyolojik Yönden Özellikleri.......................................................22
15.2. Askeri Yönden Özellikleri.....................................................................22
16. Biyolojik Ajanların Üretimi...............................................................................24
17. Biyolojik Silahların Vücuda Giriş Yolları........................................................24
18. Biyolojik Savaş Maddelerinin Tespiti...............................................................25
19. Biyolojik Savaşa Karşı Savunma.......................................................................26
20. Biyolojik Savunma Yöntemleri..........................................................................30
20.1. Aktif Savunma Tedbirleri......................................................................30
20.2. Pasif Savunma Tedbirleri......................................................................30
21. Biyolojik Silahların Gelecekteki Rolü...............................................................36
22. Özet.......................................................................................................................38
23. Kaynaklar............................................................................................................40
1. GİRİŞ ve AMAÇ
İnsanoğlunun tüm barış söylemlerine karşın günümüzde diğer silahların yanı
sıra hastalık yapıcı birtakım etkenler ve kimyasal maddeler gibi kitlesel ölüme yol
açan silahlar geliştirilmektedir. (1)
Biyolojik silahların kitleleri imha edici özellikleri yanında diğer özellikleri,
kolay ve ucuza elde edilmeleri, etkilerinin kalıcı ve giderek artan şiddette olması,
kullanım kolaylıkları ve özellikle kullanıldıklarının geç farkına varılmalarıdır.
Günümüzde nükleer silahlar en güçlü kitle imha silahlarıdır. Ancak, malzemelerini
bulmak zordur. Kimyasal maddelerin çoğunu üretmek için basit bir teknoloji
yeterlidir fakat kitlelere zarar verebilmeleri için büyük miktarlara gereksinim vardır.
(2)
Bu araştırmada, biyolojik silahlar kavram olarak tartışıldıktan sonra, biyolojik
silahların tarihçesi ve çeşitlerine yer verilecektir. Sonuç kısmında da biyolojik
silahlar karşısında alınması gereken önlemler ve çözüm yolları açıklanmaya
çalışılacaktır.
2
2. Biyolojik Silah Nedir?
Biyolojik silah kavramını açıklayabilmek için “biyoloji” ve “silah”
kavramlarının tanımlanması gerekmektedir.
Biyoloji “Yaşayan canlıları ya da fosilleri, canlıların yaşam süreçlerini bütün
fizikokimyasal yönleriyle inceleyen bilim dalı” na denir.
Silah ise, “Kullanıldığında uzaktan veya yakından canlıları öldürebilen,
yaralayan, etkisiz hale getiren, canlı organizmaları hasta eden, cansız varlıkları
parçalayan ve ortadan kaldıran ve yok eden araçların tümü” olarak
tanımlanmaktadır.
Bu çerçevede biyolojik silahlar; “Canlıların üzerinde zararlı etkiler bırakmak
amacıyla kullanılan mikroorganizmalar, toksinler, arakonak hayvanlar, bitki
öldürücüler, zararlı haşerat ve hayvanlar vb. ajanlardır.” Diğer bir ifadeyle, insan,
hayvan ve yararlanılan bitkilerde ölüm ve hastalık meydana getiren biyolojik savaş
maddelerine biyolojik silah denir.
Biyolojik silahlar, yeryüzündeki canlılara zarar veren en büyük ve tehlikeli
silahların başında gelmektedir. Bu silahlar uygun ortamlarda hızla çoğalır ve kalıcı
hale gelebilirler. Tüm koruyucu önlemleri etkisiz hale getirebilecek şekilde ortama
uyum sağlayabilirler. Kimyasal silahlar tüm şiddetlerine karşın dağıldıklarında ya da
sulandırıldıklarında daha az öldürücüdürler. Fakat, biyolojik silah olarak kullanılan
hastalık yapıcı mikroorganizmaların, en ufak miktarı bile öldürücü olabilir. Örneğin,
botulinum toksininin kimyasal bir sinir ajanı olan sarinden üç milyon kat daha güçlü
olduğu belirtilmektedir. Yaşayan biyolojik maddeler 1 ila 5 mikron boyutunda son
derece küçük parçacıklardan oluştuğundan insan gözüyle görülemez. (3)
3
3. Biyolojik Silahların Tarihçesi
Biyolojik silahların kullanımının insanlık tarihi kadar eski olduğu söylenebilir.
Biyolojik silahın bilinen ene eski tarihi M.Ö. 300’lü yıllarda Perslerin, Asurlularıın
ve Atinalıların düşmanlarını yenmek için içme sularına hayvan leşlerini atmalarına
kadar dayanmaktadır.
11 ve 12. yüzyıllarda Kudüs topraklarını ele geçirmek isteyen Haçlı Ordusu,
Müslümanlar tarafından bulaştırılan veba mikrobuyla büyük zaiyat vermiş ve
maçlarına ulaşamamıştır. 13. yüzyılda da İspanyollar, Amerika’ya geldiklerinde
oradaki yerlilere daha önce çiçek hastalığına yakalanmış ve ölmüş insanların
kıyafetlerini vermişler, çiçek salgınının başlamasına ve birçok yerlinin ölümüne
neden olmuşlardır.
Canlı bir organizmanın ilk kez bilinçli bir şekilde insanlara karşı kullanımı ise
Tatarlar tarafından gerçekleştirilmiştir. 1346’da Kırım’daki (şimdiki Ukrayna
sınırları içerisinde kalan) Kefe şehrini kuşatan Tatarlar, uzun süren kuşatmayı
vebadan ölen insan cesetlerini mancınıkla şehrin surlarından içeri atarak meydana
getirdikleri veba salgınıyla sonlandırmışlardır. Bazı tıp tarihçilerine göre bu olay,
Ortaçağ’da 1347 ve 1351 yılları arasında Avrupa’da yayılan ve 25 milyon insanın
ölümüne neden olan veba salgınının nedenleri arasında gösterilmektedir.
18. yüzyılda Kuzey Amerika’da; önce İngilizler sonra Amerikalılar suçiçeği
mikrobu taşıyan battaniyeleri Kızıl Derililere vermişler ve büyük bir çiçek salgınına
neden olmuşlardır. Yüz binlerce Kızıl Derilinin bu şekilde öldürülmesiyle tarihinin
en büyük jenositlerinden biri gerçekleştirilmiştir.
4
1863 yılının Temmuz ayında Amerikan iç savaşında konfederasyon ordusunun
geri çekilmesi sırasında General Johnston gölleri ölülerle doldurtarak su kaynaklarını
zehirlemiş ve General Sherman’ın kuvvetlerini engellemiştir.
I. Dünya Savaşı’nda Almanlar, ABD’den müttefik ordularına gönderilecek
olan çiftlik hayvanları ve Romen süvari atları arasında ruam hastalığı salgınını
çıkartmışlardır. Ayrıca bu dönemde Almanya’nın İtalya’da kolera, St. Petersburg’da
da veba hastalığı yaydığı iddia edilmektedir. 17 Temmuz 1925 yılında 40 ülke
kimyasal ve biyolojik silahların kullanımını Cenevre Protokolü’nü imzalayarak
yasaklamıştır. Zehirli gazlar ve biyolojik silahların kullanımı savaşlar sırasında
yasaklanırken kimyasal ve biyolojik savaş maddelerinin araştırılması, geliştirilmesi,
silahlandırılması ve stok yapılması yasaklanmamıştır. (3)
Japonya 1932’den II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Mançurya yerleşim
bölgesinde 150 bina ve 5 uydu kamptan oluşan komplekste 3000 bilim adamı ve
teknisyenden oluşan bir kadroyla biyolojik silah çalışmaları yürütmüştür. Bölge
hapishanesindeki mahkumlar üzerinde şarbon, veba, kolera, menenjit, dizanteri,
bruselloz etkeni bakteriler denenmiş; bu deneyler sonucunda 1932-1945 arasındaki 3
yılda 10.000 mahkum ölmüştür. Mahkumlar üzerinde denediği bakterileri biyolojik
silaha dönüştüren Japonya Çin’deki 11 şehre yönelmiştir, şehirlerde içme suyu
kaynakları Salmonella ve Vibrio cholerae ile kontamine edilmiştir, evlerin içine
spreylerle şarbon sporları püskürtülmüştür. Yersinia pestis taşıyan pireler (her atakta
yaklaşık 15 milyon) uçaklarla şehirlerin üzerine bırakılmıştır. II. Dünya Savaşı
öncesi ve sırasındaki bu çalışmalar sırasında Japonya yeterince deneyimli değildi;
Çin’de küçük çaplı bir veba salgını yaratmayı başardı fakat daha büyük salgın henüz
biyolojik silahlarla çalışmayı ve onlardan korunmayı bilmeyen kendi askerleri
arasında çıkmıştır. 1941’deki tek bir biyolojik savaş saldırısında çoğu kolera olmak
5
üzere 10.000 Japon askeri hastalanmış, 1700’ü ölmüştür. Sovyetler Birliği tarafından
savaş sonunda esir alınan Japon deneyi yürütücüleri savaş suçları mahkemesinde
yargılanmışlar ve büyük çaplı 12 deney yürüttüklerini kabul etmişlerdir. Deneylerin
teknik, içerik ve sonuçları kendilerinde saklı kalmak şartıyla ABD bu kişileri
ülkesine ve himayesine almıştır. (4)
13 Ağustos 1945’te ABD Hiroşima’ya atom bombası attıktan ve Ruslar Kore
ve Mançurya’yı işgal ettikten sonra Japonya kısa fakat kötü biyolojik savaş tarihine
son vererek tüm biyolojik savaş tesislerini imha etmiştir. 1982’de Japon hükümeti bir
rapor yayınlatmış ve bu raporda biyolojik savaşla ilgili deneylerin olağanüstü savaş
zamanında meydana geldiğini ve insanlık açısından üzgün olduklarını ifade etmiştir.
Aynı yıllarda İngilizler, İskoçya açıklarındaki Greenan Adalarında şarbonla
çok sayıda deneme yapmışlar ve ada topraklarının 36 yıl boyunca şarbon sporlarıyla
kirli kalmasına neden olmuşlardır. Adanın temizlenmesine 1979’da başlanmış ve 280
ton formaldehit kullanıldıktan sonra ancak 1987’de tam anlamıyla temizlenebilmiştir.
1950’li yıllarda Amerikan ordusu biyolojik bir silahı taklit ve gerçek bir
biyolojik silahın kullanımında meteorolojik koşulların etkisini araştırmak amacıyla
San Francisco’da Serratia marcescens isimli bir bakteriyi yaymıştır. Bu bakteri
patojen değildir. Bu deneme 1970 yılında The Washington Post tarafından
yayınlanıncaya kadar halktan gizlenmiştir. Daha sonra Stanford Üniversitesi
Hastanesi’nde S.marcescens’e bağlı üriner sistem enfeksiyonu salgını meydana
gelmiş ve bir hasta endokardit nedeniyle ölmüştür. Salgının ordunun yaptığı bu
denemeyle olan ilgisi hala bilinmemektedir.
25 Kasım 1969’da Amerikan Başkanı Nixon biyolojik savaş maddelerinin ve
silahlarının kullanımını tek yönlü yasaklamıştır. Tüm biyolojik araştırmalar
6
bağışıklık kazanma, keşif ve emniyet gibi güvenliğe yönelik olarak
sınırlandırılmıştır. 14 Şubat 1970’de de biyolojik ve kimyasal olarak üretilen
toksinler de bir bildiriyle yasaklanmıştır. 1972 yılında ise ABD biyolojik savaş
maddelerini yok etmiştir.
22 Ocak 1975’de biyoloik ve toksin savaş maddelerinin üretimini, stoğu ve
geliştirilmesini yasaklayan biyolojik silahlar anlaşması Rusya dahil 151 ülke
tarafından imzalanmıştır. 1979 yılında Rusya’nın Sverdlovsk şehrinde birçok kişi
antraxın havaya yayılması sonucu akciğer ödeminden ölmüştür. 1992’de ABD’yi
ziyaret eden Rusya Federasyonu başkanı Boris Yeltsin bu olayın biyolojik savaş
maddesi üretim merkezinden kaza sonucu sızan aerosol antrax bakterilerinden
kaynaklandığını tasdik etmiştir.
1969’da başlayıp 1975’de 151 ülke tarafından imzalanan biyolojik silahların
üretimi, depolanması ve kullanımının yasaklanmasına ilişkin anlaşmaya rağmen
bugün bu silahların üretimi ve depolanması halen birçok ülkede gizlilik içerisinde
sürdürülmektedir.
Anlaşmaya rağmen biyolojik silahların kullanıldığının tespitinin çok zor oluşu,
günümüzdeki savaşlarda veya savaş yokken dahi düşman ülkelerin insan gücü ve
ekonomisini zayıflatmak için gizlice kullanılabileceğini ortaya koymaktadır.
Bunların dışında Tokyo’da 1995 yılında bir metro istasyonuna sarin gazıyla
saldırı düzenleyip çok sayıda kişinin ölümüne neden olan terörist örgüt Aum Shinri
Kyo’nun en az sekiz defa şarbon ve botulinum toksini ile saldırı düzenlediği ancak
başarılı olamadığı saptanmıştır.
11 Eylül 2001’de ABD’ye yönelik terörist saldırılar sonrasında değişik
kuruluşlara gönderilen mektuplar içinde toz halinde şarbon sporları saptanmış, yedisi
7
akciğer ve kalanı deri şarbonu olmak üzere 15 kişide hastalık tespit edilmiştir. Bu
tarih itibariyle ABD dışından şimdiye kadar şarbondan yakalanan kişi
bildirilmemiştir. (3)
4. Biyolojik Savaş Maddelerinin Sınıflandırılması
4.1. Mikrobiyoloji Yönünden Sınıflandırılması:
a. Bakteriler: Küçük-serbest yaşayan organizmalar olup çoğunluğu katı
veya sıvı kültür ortamında üretilebilirler. Bu organizmalar stoplazma, hücre zarı ve
nükleer materyaller içeren bir yapıya sahiptir, basit bölünme ile ürerler ve
oluşturdukları hastalıklar genellikle spesifik antibiyotik tedavilerine cevap verirler.
b. Virüsler: İçlerinde çoğalabilecekleri canlı organizmalara ihtiyaç duyan
organizmalardır. Bundan dolayı da enfeksiyoz etkileri büyük oranda konak
hücrelerin bağımlıdır. Virüsler genellikle antibiyotik tedavilere cevap vermeyen fakat
antiviral bileşimlerin bir kısmına ve sınırlı kullanıma uygun preparatlara cevap veren
hastalıklara neden olurlar.
c. Riketsialar: Hem bakterilerin hem de virüslerin genel karakterlerini
taşıyan mikroorganizmalardır, bakteriler gibi metabolik enzimler ve hücre zarından
oluşurlar ve oksijen kullanırlar ve geniş çaplı antibiyotiklere karşı duyarlıdırlar,
yaşayan hücreler içinde üremelerinden dolayı da virüsleri andırırlar.
d. Klamidyalar: Kendi enerji kaynaklarını üretemediklerinden dolayı
zorunlu hücre içi parazitleridir, bakteriler gibi geniş spektrumlu antibiyotiklere cevap
verirler, çoğalmak için virüsler gibi yaşayan hücrelere ihtiyaç duyarlar.
e. Mantarlar: Fotosentez yapamayan, anaerobik (oksijensiz) büyüme
yeteneğine sahip ve çürüyen bitkisel olgulardan besin ihtiyaçlarını karşılayan ilkel
bitkilerdir.
8
f. Toksinler: Yaşayan bitkiler, hayvanlar veya mikroorganizmalardan
elde edilen veya üretilen zehirli maddelerdir. Bazı toksinler kimi kimyasallara da
dönüştürülebilirler.
Toksinlere özel antiserum ve seçilmiş farmakolojik ajanlarla karşı konulabilir.
(5)
4.2. Hedeflerine Göre Sınıflandırılması:
Hedeflerine göre 4 grupta incelemek gerekir.
Anti Personel Savaş Maddeleri (İnsanlara Karşı)
a. Bakteriler: İnsanda görülen önemli bakterisel hastalıklar arasında;
Kızıl, bel soğukluğu, difteri, tüberküloz, tetanoz, çeşitli zatürreler, tifo, veba, kolera,
dizanteri hastalıkları görülür.
b. Riketsialar: Tifo, tifüs ve lekeli humma gibi önemli hastalıklara yol
açarlar.
c. Virüsler: Virüslerin sebep olduğu önemli insan hastalıkları salgın grip,
çocuk felci, kuduz, karasanlık, kabakulak, kızamık hastalıklarıdır.
d. Funguslar: Koksidioidomikosis, Histoplasmosis ve Nokardiosis
insanları etkileyen fungal hastalıklarıdır.
İnsanlara karşı kullanılan biyolojik savaş maddeleri, doğrudan doğruya
insanlara karşı etkili olup, hastalık yoluyla ölüme veya halsizliğe sebebiyet verme
ölçülerine göre ayrılırlar.
9
Anti Animal Savaş Maddeleri (Hayvanlara Karşı)
Hayvanlara karşı kullanılan biyolojik silahlar, öncelikli olarak insanların en
çok yararlandığı koyun, keçi, sığır, at ve kümes hayvanları üzerinde
kullanılmaktadır. (3) Hayvanlara karşı kullanılan biyolojik maddelerin en iyi sonuç
verenleri: Bakteriler, Riketsialar ve Virüsler’dir. Bunlar hayvanlarda “RUAM,
ŞARBON, ŞAP, VEBA, KOLERA, HUMMA, TULAREMİA, NEWCASTLE”
hastalıklarını meydana getirirler. (6) Hayvan hastalıkları çoğu kez hayvandan
hayvana direkt temasla, yiyeceklerle, su ve dışkı ile bulaşır. Ayrıca hayvansal
ürünleri kullanan ve hayvanlarla beslenen insanlar da bu hastalıklardan zarar görür.
(3)
Bitkilere Karşı Kullanılan Biyolojik Savaş Maddeleri
Bitkilere karşı kullanılan biyolojik savaş maddeleri: Funguslar (mantarlar),
bakteriler, virüsler, parazitler ve haşerelerdir. Bunlar bitkilerde şu hastalıkları
meydana getirirler: Hububatta, şap, küf, pas hastalığı, patates ?atlaması, tütün mozaik
hastalığı, şeker pancarı yaprakları kıvırcık hastalığı, patates çürümesi, yonca
solgunluğu ve bazı ürünlerde görülen güney samı gibi hastalıklara neden olurlar. (6)
Bitkiler üzerine etkili biyolojik alanlara birkaç örnek verilebilir:
Phytophtora infestan (Patates çürümesi)
Puccinia graminis (şap hastalığı)
Tobacco mosaic virüs (tütün mozaik hastalığı) (3)
10
Teçhizata Karşı Kullanılan Biyolojik Savaş Maddeleri
Teçhizata karşı kullanılan biyolojik maddeler biyolojik teçhizatı bozan, bazı
kısımlarının kırılmasına neden olan organizmalardır. Bu amaçla kullanılan biyolojik
ajanlardan FUNGUSLAR, binalara, kauçuktan yapılan maddelere, deri işlerine ve
giyecek maddelerine karşı zararlıdır. Bazı bakteriler, petrol ürünlerini enerji kaynağı
olarak kullanmak suretiyle yakıt ve petrol hatlarını tıkayabilecek artıklar meydana
getirebilirler. Bazı bakteriler metallerde delikler açılmasına olanak verecek kadar
yüksek asitli bileşimler üretebilirler. (6)
Literatürde çok sayıda biyolojik savaş ajanı belirtilmektedir. Bunların arasında:
Bacillus Anthraksis (Şarbon Etkeni)
Botulinum Toksinleri (Konserve Zehiri)
Brucelloz (Malta Humması Etkeni)
Vibrio Cholera (Kolera Etkeni)
Clostridium Perfirenges (Gazlı Gangren Etkeni)
Salmonella Typhi (Tifo Etkeni)
Psoudomanas Psoudomallei (Melioidozis Hastalığı Etkeni)
Psoudomanas Mallei (Ruam Hastalığı Etkeni)
Persinia Pestis (Veba Etkeni)
Francisellatularensis (Tularemi Etkeni)
Coxiella Burnetti (Q Ateşi Etkeni)
11
Smallpox Virüs (Çiçek Hastalığı Etkeni)
Congo-Crimean Hemorajik Ateşi Virüsü
Ebola Virüsü
Stafilokoksik Enterotoksin B
Rift Valley Ateşi Virüsü
Srichothecene Mycotoxins
Venezüella Ensefaliti
Plazmodiumvivax (Sıtma Etkeni)
Risin (Kene otundan elde edilir)
Saxitoksin (Predominant olarak doğada deniz dinoflajellileri tarafından üretilir)
(5)
5. Şarbon Nedir?
Biyolojik terörün en ölümcül silahları şarbon ve çiçek hastalığı mikroplarıdır.
Şarbon mikrobu, vahşi hayvanların yanı sıra, inek koyun ve deve gibi besi
hayvanlarında da görülebilir. Enfekte hayvanlarla temasın %20 si ölümle sonuçlanır.
(7)
Sağlık Etkileri:
Şarbon mikrobunun doğrudan solunum yoluyla alınması sonucunda ölüm oranı
%90’a çıkar. Hastalık solunum ya da sindirim yoluyla bulaşabilir. “Bacillius
anthracis” bakterisinin yol açtığı hastalıkta vücutta toksin salgılayan organizmalar
ürer. (8) Kuluçka süresi 7-10 gündür. Akciğer şarbonunda yüksek ateş, nefes darlığı,
12
boyun ve göğüs derisi altında ödemler ve kollaps görülür. Sindirim sistemi
şarbonunda karın ağrısı ve şişkinlik, kanlı diare görülür. 2-3 gün içinde peritonit veya
kollaps sonucu hasta kaybedilir. (7)
Resim 1 : Şarbonun klinik görünüşü (9)
Özellikleri:
Şarbon mikrobu diğer bakterilere oranla çok dayanıklıdır. Güneş ışığı, sıcaklık
ve dezenfektanlara karşı dayanıklı olan mikrop, suda ve toprakta yıllarca yaşayabilir.
Şarbon mikrobu toz haline getirilebiliyor. Nitekim Florida’daki vakalarda şarbon
mikrobunun kurbanlara mektupla gönderilmiş olmasından şüpheleniliyor.
Önlem:
Şarbon için aşı bulunmaktadır. Ancak tüm stoklar Amerikan ordusu için hazır
bekletiliyor. Amerikan Hükümeti’nin 11 Eylül saldırısından sonra siviller için şarbon
aşısı stoğu oluşturmaya çalıştığı söyleniyor.
6. Botulizm Nedir?
Botulinum toksinleri spor oluşturan clostridium türleri tarafından üretilen ve
sinirler üzerine etki gösteren bir grup toksine verilen isimdir. İnsanlık tarihinin en
korkunç biyolojik silahlarındandır.
13
Nasıl yayılıyor?
Botulizm zehiri solunumla veya yiyeceklerden bulaşabilir.
Belirtileri:
Genellikle kranial sinirlerde kısmi felçlerle başlar (8), bulanık vücuda yayılan
kas yorulması görülür. Belirtiler, 6 saatte başlar ve 2 hafta içinde ortaya çıkar.
Boğazdaki kasları eriten virüs, solunumu durdurarak ölüme neden olur (7).
Tanı:
Tanı esas olarak şikayetlerin incelenmesi ve muayene ile konur. Bir bölgede
birden fazla gevşek felçler gözleniyorsa biyolojik saldırıdan şüphelenilmelidir. (8)
Tedavi :
Botulizm panzehiridir (7). Erken dönemde trivalan antitoksin ve heptavalan
antitoksin verilmesi, solunum yetmezliği gelişmesini önleyebilir. Bazı vakalarda
trakeostomi gerekebilir (8).
Önlem :
Botulinum toksinine maruz kalma riski yüksek olan kişiler için pentavalan
toksoid aşı ( Tip A, B, C, D, E ) uygulanabilir (8).
7. Hemoroit Virüsü Bileşenleri Nedir ?
Hemoroit virüsü bileşenlerinden ortaya çıkan biyolojik silahlar, insan hayatını
tehdit eden ‘’Ebola’’ gibi birçok hastalığa neden olabilir.
14
Nasıl yayılıyor ?
Bu tür virüsler hayvanlardan ve böceklerden bulaşıyor.Ancak bu türün bir
bileşeni olan Ebola’nın asıl ortaya çıktığı halen bilinememektedir. Bazı hemoroit
virüsleri, insandan insana geçebilir.
Belirtileri :
Nezle, yorgunluk, baş dönmesi ve kas ağrıları görülür. Bazı türleri, deri altında
ve iç organlarda kanamalara yol açabilir.
Önlem :
VHF terapisi
Tedavisi :
Sadece Sarı ve Arjantin Hemoroitleri için aşı vardır. Diğer türler için aşı halen
bulunamamıştır.(7)
8. Ebola Nedir ?
İsmini 1976’da ilk olarak görüldüğü Zaire’deki Ebola nehrinden almıştır.
15
Resim 2 : Ebola Vakası
Yüksek ateş, bulantı, kusma ve diare ile kendini gösterir, hastada iç kanama ve
şok gelişir. Mortalitesi tedavi edilmezse %100’e yakındır.(8)
5/10/2001 tarihinde Afganistan-Pakisan sınırında 75 kişide ebola virüsü
görülmüştür ve 8 kişi hayatını kaybetmiştir. Afganistan-Pakistan sınırından göçün
sürmesi halinde milyonlarca insanı etkileyeceği düşünülmüş fakat hastalık kontrol
altına alınmıştır. Virüsün, Usame Bin Ladin’in biyolojik saldırısı sonucu yayıldığı
düşünülmüştür.(12)
9. Smallpox (Çiçek hastalığı) Nedir ?
Çiçek hastalığı virüsü, yaygın olarak Smallpox adıyla bilinir (7). Variola
virüsünün yol açtığı bu hastalık 1977 yılında eradike edildiği halde biyoterörizmde
potansiyel bir tehlike olarak görülmektedir. (8)
Resim 3 : Çiçek hastalığına bağlı yüzde görülen lezyonlar
Nasıl yayılıyor ?
Çiçek hastalığı virüsü, havada dolaşıma bırakıldıktan sonra solunum, yemek ve
kan yoluyla bulaşır. (7)
Belirtileri :
16
İnkübasyon süresi ortalama 12 gün olup, halsizlik, kusma, baş ağrısı ve ateş ile
başlayan hastalık 2-4 gün sonra yüz ve ekstremitelerde başlayan döküntüler şeklinde
seyreder. 1-2 hafta sonra kabuklaşır.(9)
Tehlikesi :
Tıp çiçek hastalığını yenmiş durumdadır.(7)
Önlem :
Aşı.(7)
10. Tularemi nedir ?
Hastalığın nedeni Fransız Lalelerinin ürettiği bir tür bakteri ve kemiricilerdir.
Fransız Laleleri bilinen en zehirli bakterileri üretir.(7)
Resim 4 : Bacakta oluşmuş tularemi lezyonu
17
Nasıl yayılıyor ?
Enfekte hayvanlarla direkt temas, bu hayvanların etlerinin yenilmesi ile
kontamine tozların inhalasyonu ve kontamine suların içilmesiyle bulaşır.(10)
Belirtileri :
3-5 günlük kuluçka dönemi vardır. Prodrom belirtileri olmadan başlar. Ateş,
halsizlik, baş ağrısı, kas ve eklem ağrıları, kusma, öksürük gibi bulgular ortaya çıkar.
(15)
Önlem :
Streptomisindir.(15)
Tedavi :
Aşısı halen test aşamasındadır.(7)
11. Veba Virüsü Nedir ?
Hastalığın etkeni Yersinia Pestis bakterisidir. Bilinen en virülan bakteridir yani
başka bakterilerle birleşmesinden güçlü biyolojik silahlar elde edilir.
Resim 5 : Elde görülen veba vakası
18
Nasıl yayılıyor ?
Bakteriler, hava yoluyla ve diğer patlayıcı gazlarla birlikte yayılır. Bulaşma
fareler ve pireler aracılığıyla olur. (17)
Belirtileri :
1 ila 6 gün içinde ortaya ateş ve baş ağrısının ardından gelen ani şok kalbi
durdurur. Vücuda giren bakteriler lenf düğümlerine yerleşir ve ürerler. Kana
yayılırlar ve yaygın damar içi pıhtılaşma oluşur. Akciğerlere de yayılarak zatürre
oluşturabilirler.(17)
Tedavi :
İlk 24 saatin içinde ortaya çıkan belirtilerin ardından antibiyotik alınmalıdır
(7). Antibiyotik öncesi dönemde %50-70 ölümle sonuçlanıyordu.(17)
12. Kolera Nedir ?
Vibrio Kolera ismi verilen bakterinin meydana getirdiği bir hastalıktır. Enfekte
insanların bağırsaklarında ishale, kusma ve bacaklarda kramplara neden olur.
Nasıl yayılıyor ?
Enfekte kişilerin dışkıları ve kusmuklarıyla bakteri bulaşmış suyun içilmesi,
yiyeceklerin yenmesi sonucu hastalık insanlara geçer.
Resim 6 : Bir kolera salgını
19
Belirtileri :
Kolerada hafif veya hiç belirti olmayabilir. Fakat ciddi vakalar hemen tedavi
edilmezse ölümle sonuçlanabilir. Diare ve kusma yapan hastalık vücut sıvılarının
hızla azalmasına neden olur. Dehidratasyonu ve şoku takiben bir saat içinde hasta
ölebilir.
Tedavi :
Hastalık oldukça basit ve etkili biçimde tedavi edilebilir. Eğer ilk belirti ortaya
çıktıktan sonra hastalıklı kişiye hemen sıvı verilirse hastalık tamamen düzeltilebilir.
Sadece su kullanılmamalıdır. Vücudun ihtiyacı olan su ve belirli tuz karışımı temiz
su ile karıştırılmalı ve çok miktarda içilmelidir. Eğer hazır ORS solüsyonu mevcut
değilse çay kaşığı şeker+1 çay kaşığı tuz+ 1 litre içme suyuna eklenerek hazırlanan
sıvı tüketilmelidir. (18)
13. Gazlı Gangren Nedir ?
Esas etkeni klostridium perfringenstir. Klostridium cinsi bakteriler tabiatta
yaygın olarak bulunduğu gibi, insan ve hayvan bağırsağında da saprofit olarak yaşar,
hastalık ancak uygun anaerobik bir ortam oluşursa ortaya çıkar.
Belirtiler :
Gazlı gangrenin inkübasyon süresi 1-2 gündür. İlk belirti yara bölgesinde
başlayan ağrıdır. Bunu yumuşama, ödem, yaranın distal kısmının soğuması ve
nabızlarının alınamaması ve arkasından da gangren takip eder. Hastada kısa sürede
toksik bir tablo gelişir. Eritrositlerin hemolizine bağlı olarak derin bir anemi oluşur.
Hemoglobin süratle düşer, bilirubinemi gelişir ve hemoglobinüri görülebilir. Bulantı,
kusma, hızlı ve filiform bir nabız, hipotansiyon ve şok gelişebilir.
20
Tedavi :
Kristalize penisilin G 20-24 milyon Ü/gün eşit doza bölünerek i.v. verilir ;
geniş spektrumlu bir antibiyotiğe başlamakta yarar vardır. Penisilin allerjisi varsa,
kloramfenikol + metronidazol kombinasyonu veya tetrasiklin verilebilir. Tedavinin
esas temelini, tüm nekrotik dokuların cerrahi debridmanı teşkil eder. Kasların
havalanmasını sağlamak için insizyonlar yapılmalı, steril gazlı bez konarak, üzerine
sık sık hidrojen peroksit dökülmelidir. Polivalan gazlı gangren antiserumunun etkisi
tartışmalıdır. Hiperbarik oksijen tedavisi, teknik imkansızlıklar nedeniyle ülkemizde
yapılamamaktadır. (19)
14. Difteri Nedir ?
Difteri, ateş, halsizlik ve solunum güçlüğü ile seyreden kapsüllü bir bakterinin
neden olduğu, en çok çocuklarda görülen bir enfeksiyon hastalığıdır.
Nasıl Yayılır ?
Öksürme, aksırma ile havaya yayılan bakteri ağız, boğaz ve buruna yerleşerek
enfeksiyona yol açar.Duyarlı bir kişide mikrop en sık olarak boğaza yerleşir, burada
ürer ve toksin salgılar.
Belirtiler :
Difterinin kuluçka dönemi 1-7 gündür. Difteri anjini (boğazda bademcikler
çevresindeki difteri). Hastalık en sık bu bölgede görülür. Hasar boğazda noktalar
şeklinde başlar ve 12-24 saat içinde beyaz veya grimtrak, yüzeyi düz, kaldırmakla
kanayan bir zar haline dönüşür. Klinik tablonun ağırlığı ve sistemik belirtiler toksemi
derecesine bağlıdır.
21
Tedavi :
Hastalığın tedavisi için seçilen antibiyotikler penisilin ve eritromisindir. Klinik
durumuna göre karar verilecek dozlarda antitoksin uygulaması yapılır. (20)
Önlem :
Aşı. (21)
Venezüella Ensefalopatisi
1-6 günlük kuluçka süresinden sonra 24-72 saat süre içinde ateş, ense sertliği,
baş ve kas ağrıları başlar ; bu şikayetlere bulantı, kusma, ishal eşlik eder.
Risin
Toksinin alınmasından 4-8 saat sonra ani yükselen ateş, öksürük, solunum
sıkıntısı, bulantı, eklem ağrıları başlar. 18-24 saat içinde akciğer ödemi oluşur ve 36-
72 saat içinde solunum yetmezliğinden ölüm olur.
Stafilokoksik Enterotoksin
Toksinin alınmasından 3-12 saat sonra ani başlayan üşüme ve titremeyle
beraber olan ateş, baş ağrısı, kas ağrısı ve kuru öksürükle ilerler. Göğüs ağrısı
olabilir. Ateş 2-5 gün sürebilir öksürük 4 haftaya kadar devam edebilir. Eğer toksin
yutulduysa bulantı kusma ve ishal görülebilir. Yüksek dozda toksin alındıysa septik
şok ve ölüm olur.
Aflotoksin
Depolana tahıl, yer fıstığı ve diğer gıda ürünleri üzerinde büyüyen aspergillus
küfünden elde edilen bir zehirdir. Kimyasallar, güçlü kanserojen maddelerdir. Bu
22
nedenle de bu zehrin etkileri mağdurları üzerinde yıllarca belli olmayabilir. Irak en
az 2200 litre konsantre aflotoksin füze savaş başlıklarına ve havada atılan bombalara
yüklemiştir.
Mikotoksin
Toksin alınmasını takiben ciltte ağrı, kaşıntı, içi su dolu kabarcıklar oluşur.
Boğaz ağrısı, öksürük, göğüs ağrısı ve kanlı balgam görülür. Yüksek dozları genel
güçsüzlük, şok ve ölüme yol açar.
15. Biyolojik Savaş Maddelerinin Genel Özellikleri
15.1. Mikrobiyolojik Yönden Özellikleri :
1. Bulaşabilirlik : Mikropların çeşitli ortamlard hastalık meydana getirebilme
yeteneğidir.
2. Zehirlilik : Mikroorganizmaların hastalık yapma yeteneği, vücudun
mukavemet mekanizmasını yenme veya kırma kabiliyetidir.
3. Yaşama Kabiliyeti : Biyolojik maddeler, yaşayan organizmalar olduğundan
çoğu çevre koşullarından büyük ölçüde etkilenirler. Mikroorganizmaların
kullanıldıkları ortamda yaşamını devam ettirmesi gereklidir aksi takdirde istenilen
amaca ulaşılamaz.
15.2. Askeri Yönden Özellikleri :
1. İhtiyacın Çok Az Maddelerle Karşılanabilmesi : Biyolojik silah
sistemleri, kullanılan maddelerin canlı olduğu yegane sistemlerdir. Hastalık temin
etmek için sadece çok az sayıda mikroorganizmaya gerek vardır.
23
2. Geniş Alana Etki Edebilme : Biyolojik silah sistemleri, diğer silahlara
oranla daha geniş sahalara etki edebilirler.
3. Hava Durumuna Bağımlılık : Biyolojik bir maddenin püskürtülmesine etki
eden 4 önemli hava durumu vardır: ‘’GÜNEŞ IŞIĞI’’ ‘’HAVADAKİ NEM
ORANI’’ ‘’RÜZGAR’’ ‘’HAVA STABİLİTESİ’’. Güneş ışığı, biyolojik
maddelerin çoğuna karşı öldürücüdür. Bu yüzden biyolojik taarruzların çoğu gece
yapılır. Havadaki nem oranı: Biyolojik madde optimum nem oranına sahiptir. Bu
optimum nem oranından sapma derecesi olursa aerosolun bozulma ölçüsüne etki
eder. Rüzgar hızları normal olarak 8-18 net (15-33 km/s ) arasındadır.
4. Geciktiren Etki : Biyolojik maddeler hemen zayiata yol açmazlar. Bir
kuluçka dönemi geçirirler ve çoğalırlar.
5. Yaygınlık : Sığınak gibi yerler, diğer silah sistemleri için koruyucu özellik
taşımasına rağmen biyolojik madde bulaşmış bir canlı sığınağa girdiği an diğer
insanları da etkiler. Kapalı yerde biyolojik silah daha etkilidir.
6. Tahrip Edici Değildir : Yapı ve tesisler biyolojik bir taarruz meydana
geldiğinde bir zarar görmeyeceğinden tümüyle tahrip edici değildir.
7. Keşfedilmesi Güçtür : Biyolojik savaş maddelerinin varlıkları beş duyunun
hiçbiri ile keşfedilemez. Sadece özel cihazlarla tespiti mümkündür.
8. Yapımları Kolaydır : Biyolojik savaş maddeleri toplu zayiat silahlarının en
ucuz olanıdır. Eczacılık ve içki sanayii olan bir ülke biyolojik savaş maddelerini imal
edebilir.
9. Etkilerinin Şiddeti : Biyolojik silahlar öldürücü olabilir veya olmayabilir.
Öldürücü maddeler hassas insanlarda ölüme neden olabilir.
24
10. Retroaktivite Tehlikesi : Kullanılan biyolojik ajanın kullanılan taraf için
de tehlike yaratmasıdır. Onun için biyolojik silahı kullanack taraf önceden tedbirini
almalıdır.
16. Biyolojik Ajanların Üretimi
Biyolojik savaş ajanlarının üretimi, organizmanın seçimi, organizmanın kültür
ortamında geniş spektrumlu çoğaltılması ve ajanların korunması evrelerinden oluşur.
Biyolojik silahların askeri güçler ve sivil halk üzerindeki caydırıcı etkileri, son 25
yılda biyoteknolojideki hızlı değişimlerin kaynağı olmuştur. Bu yeni teknoloji
potansiyel kullanılabilirlik açısından şu gelişmelere yol açmıştır ;
1. Hastalık yapıcı etki ve kullanım sonrası etkinlik süresini artıran gelişmeler.
2. Organizmanın topluluklar üzerine yönlendirilmesi (hedefleme ).
3. Biyolojik silahlara karşı korunma.
4. Non-patojen mikroorganizmalardan patojen mikroorganizmaların genetik
modifikasyonla üretilerek belirlenmesinin zorlaştırılması.
5. İmmun yanıtın modifikasyonu ile patojene karşı duyarlılığın değiştirilmesi.
6. Biyolojik ajanların temel özelliklerini algılayan dedektörlerin üretilmesi. (6)
17. Biyolojik Silahların Vücuda Giriş Yolları
Solunum Yolu İle Bulaşma : Biyolojik maddelerin hava yolu ile başka bireye
bulaşmasıdır. Örnek olarak, hapşırma veya öksürme yoluyla havaya karışan grip
virüsünün hemen yakında bulunan başka bireye geçmesi gibi.
25
Sindirim Kanalı İle Bulaşma : Kirlenmiş veya biyolojik maddelerden
etkilenmiş su ve yiyeceklerin bireyler tarafından tüketilmesi sonucunda biyolojik
maddenin bireylere bulaşmasıdır.
Vücut Açıklıklarından Bulaşma : Sindirimle solunum yolu haricinde kalan
yaralar göz kapaklarımızın iç kısmı gibi her türlü vücut açıklığıdır.(25)
18. Biyolojik Savaş Maddelerinin Tespiti
a. Uçaklardan püskürtme ve duman şeklinde bir şeyler atıldığı görüldüğünde,
b. Patlama sesi az olan mermi ve bombalar kullanıldığında,
c. Herhangi bir püskürtme cihazının faaliyeti görüldüğünde,
d. Havada uçuşan şüpheli balonlar görüldüğünde,
e. Sebebi bilinmeyen sis ve duman görüldüğünde,
f. Etrafta kırılabilen şişelerin tespitinde,
g. Sebebi bilinmeyen bir hastalıktan pek çok kişinin hasta olması durumunda,
h. Ölümü şüpheli hayvan leşleri ve hasta hayvanlar görüldüğünde,
i. Sebepsiz yere bitkilerin hasta ve solgun görüldüğünde,
j. Çevrede evvelce rastlanmayan sivrisinek gibi haşereler görüldüğünde
biyolojik maddenin atıldığından şüphe duyulmalıdır.(6)
Tehlikeli biyolojik maddenin varlığının tespitinde en önemli unsur
biyosensörlerdir. Biyosensörler (biyo-alıcılar, biyolojik dedektörler) biyolojik
materyallerin alıcılar ile tespit edilip ölçülebilir sinyallere dönüştürüldüğü aletlerdir.
Alıcılar tarafından tespit edilen tanımanın sinyale dönüştürülmesinde kullanılan
26
metodlara göre, bu biyosensörleri kabaca (1) optik sensörler ve (2) elektrokimyasal
sensörler olarak iki gruba ayırabiliriz.
Şu anda ticari olarak piyasada olan kimyasal ve biyolojik analiz aletleri gözden
geçirildiğinde, kimyasal dedektörlerin biyolojik olanlardan daha fazla gelişmiş
oldukları görülecektir. Kimyasal dedektörler neredeyse saniyeler ve dakikalar içinde
kimyasal maddeler hakkında bilgi verirken, biyolojik dedektörler için bu süre
genellikle daha uzundur; çünkü daha kompleks ve yavaş çalışan mekanizmaları
vardır. Problemlerden biri de, büyük ve ağır olmalarıdır. Bu sorunların çözülmesi
gerekmektedir; çünkü artık, kimyasal silahların tespitinde olduğu gibi biyosilahların
tespiti için de küçük boyuttaki robotlar ya da uçaklar kullanılmak istenmektedir. (26)
Nitekim körfez savaşı sırasında ABD ve müttefik güçler güvenilir bir biyolojik alan
keşfi sisteminin yokluğunun endişesini yaşamışlardır, bununla birlikte birkaç keşif
sistemi geliştirilmiştir.
SMART ( Sensitive Membrane Antigen Rapid Test )
JBPDS ( Joint Biological Point System )
BIDS ( Biological Integrated Detection System )
IBAD ( Interim Biological Agent Detector ) (27)
19. Biyolojik Savaşa Karşı Savunma
Biyolojik savaş maddelerinin etkilerini azaltmak veya yok etmek amacıyla
alınan önlemlerin tümüne ‘’BİYOLOJİK SAVUNMA’’ denir.
27
Ülkemizde biyolojik taarruza karşı yeterli bir savunma uygulayabilmek için
bazı kurumlara yükümlülükler getirilmiştir, bunlar;
A. Sağlık Ve Sosyal Yardım Bakanlığı : Barışta ve savaşta ulusun sağlığının
korunması, biyolojik ve bakteriyolojik savaş etkenlerine karşı savaşın sorumluluğu,
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na aittir.
B. Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı : Bitki ve hayvanlar arasında ortaya
çıkabilecek hastalıklara karşı alınacak önlemlerden ve tedavi çalışmalarından
sorumludur.
C. İçişleri Bakanlığı : İçişleri Bakanlığı, Sivil Savunma Genel Müdürlüğü’nce
kurulan Sivil Savunma Örgütündeki ünitelerin görevleri kısaca şöyle özetlenebilir.
a.Radyolojik savunma teşkilatının en alt ünitesi olan ‘’GÖZETLEME
POSTALARI’’ barışta ve savaşta NBC (Nükleer, Biyolojik, Kimyasal ) konularıyla
ilgili keşif, gözetleme ve kıymetlendirme hizmetlerini sağlar. Biyolojik numuneler
alarak laboratuarlara gönderir.
b. Şehir ve kasaba teşkillerinden ‘’Korunma Kılavuzları’’, bölgelerinde çıkan
hastalıkları bağlı oldukları idare merkezlerine bildirirler.
c. Hassas bölge, sabit ya da seyyar idare merkezlerinin ‘’İLMİ HABER
ALMA KISMI’’ kirletilmiş araziye keşif ekipleri göndererek örnekler toplatır. Bu
örnekleri biyolojik alanların tespiti için laboratuara gönderir.
d. Hassas bölgeler dışındaki şehir ve kasabalarda ilkyardım ve ambulans
servisleri; NBC maddelerini tespit ve buna göre halkın hareket tarzını tayin ederek
ilgili makamlara bilgi verir.
28
e. Biyolojik savaş maddeleri ile kirletilmiş arazinin sınırlanması ve kontrol
altına alınması görevi, emniyet ve trafik servisince yerine getirilir.
D. Daire ve Müesseselerde Kurulan Sivil Savunma Teşkillerinin Görevleri
a. Kontrol Merkezi ve Karargah Servisi : NBC tehlikelerine ait haberleri
değerlendirir ve müesseseye yayar.
b. Emniyet ve Kılavuzluk Servisi : NBC maddeleri ile bulaşık sahaları
sınırlandırır.
c. İlkyardım ve Sosyal Yardım Servisleri : Bir biyolojik taarruz sonucu hastalık
ortaya çıkarsa, hastalarla ilgilenme görevi verilmiştir.
E. İl ve İlçe Mülk-i İdare Amirleri : İl ve ilçelerde sivil savunma örgüt ve
faaliyetlerinden mülki idare amirleri doğrudan sorumludur. (6)
29
F. Milli Savunma Bakanlığı :
Şekil 1: T.C. Savunma Bakanlığı’nın NBC Bölümü’nün Örgütlenme şeması
Milli Savunma Bakanlığı Araştırma Geliştirme ve Teknoloji
Dairesi Başkanlığı
Başkanlık
Plan Yönetim Şubesi
Uluslararası ARGE Programlar
Şubesi
Silah ve Enerjik Malzeme Şubesi
Bilişim Sistemleri Şubesi
Sensör ve Elektronik
Sistemleri Şubesi
Hava ve Uzay Sistemleri Şubesi
Araçlar ve Malzeme Şubesi
NBC şubesi
TEKBİM ve Dökümantasyon
Şubesi
30
Bu resmi şemaya göre, Savunma bakanlığı’nın Araştırma ve Geliştirme
Birimi’nin bir NBC Bölümü vardır. Bu birimin niteliği, konumu ve hedefleri açık
değildir. Bu birim ile GATA Askeri Hastanesi’nin NBC biriminin aynı olup olmadığı
da açık değildir.
20. Biyolojik Savunma Yöntemleri
20.1. Aktif Savunma Tedbirleri :
Aktif savunmanın amacı, biyolojik savaş taarruzlarını önlemektir.
20.2. Pasif Savunma Tedbirleri :
Başarılı bir biyolojik taarruzun neticesi ortaya çıkan zayiatı azaltmak veya an
az düzeyde tutmaktır. Pasif savunma tedbirleri 3 safhaya ayrılır :
a. Biyolojik Taarruzdan Önce :
- Eğitim, bilgi ve kişisel hazırlık biyolojik taarruza karşı en iyi savunma
tedbiridir.
- Normal sağlık kurallarına riayet edilmelidir.
- Hijyen kaidesi esasları öğretilmelidir.
- Bütün yurtta aşı, serum, ilaç, hastane, doktor ve sağlık personeli yeterliliği
sağlanmalıdır.
- Planlanan aşılar zamanında yapılmalı ve gerekli sıhhi tedbirler alınmalıdır.
- Biyolojik savaş maddelerine karşı koruyuculuk sağlayan malzemeler temin
edilmeli ve kullanılması öğretilmelidir.
- Personel kendi ve çevresinin temizliğine dikkat etmelidir.
31
- Su ve besin maddeleri temiz olarak kapalı kapılarda bulundurulmalıdır.
- Hastalıklar derhal haber verilmelidir.
- Biyolojik madde taarruzlarına ait belirtiler görüldüğünde ikaz edilerek alarm
verilmelidir.
b. Biyolojik Taarruz Sırasında :
- Biyolojik taarruzdan şüphelenen herkes önce maskesini takar ve en kısa
sürede, en süratli araçlarla ilgili yerlere duyurur.
- Bu aşamada kullanılan biyolojik ajanın tespit edilmiş olması büyük bir
avantajdır.
Ancak tespit pek kolay ve çabuk olmaması nedeniyle aşağıdaki korunma
tedbirleri hemen alınmalıdır.
c. Bireysel Korunma :
- Maske takınız, maskenizi emirsiz çıkarmayınız,
- Hiçbir şeye el sürmeyiniz ve yere atılmış eşyaları almayınız,
- Elbisenizi düğümleyiniz, eldivenlerinizi giyiniz,
-Yanınızda sığınak varsa sığınağa giriniz,
- Yanınızdaki içecek ve yiyecekten başkasını yemeyiniz,
- Kullanılacak malzeme ve araçları sterilize ediniz,
- Vücudunuzu temiz tutunuz,
- Aşı olmamışsanız aşı olunuz,
32
- Hastalık halinde derhal doktora müracaat ediniz.
d. Toplu Korunma :
Toplu olarak korunma sığınaklar ile sağlanır. Bu sığınakların havalandırma
tertibatının filtreli olması, giriş ve çıkışların iyi izole edilmesi gereklidir. Ayrıca bu
sığınaklarda kimyevi tedavi maddeleri de mutlaka bulundurulmalıdır. (6)
SIĞINAK TASARIMININ BİLEŞENLERİ
Modern bir sığınak, insanları hayatta tutma hedefi olan endüstriyel bir işlem
olarak dizayn edilmelidir. Bir kriz esnasnında özel koruyucu ekipmanlarla donatılmış
büyük sığınak yapıları, dışarısı ile korunaklı içerisi arasında insanlarıni malların,
ekipmanların ve yaşam destek sistemlerinin tüm zararlı etkilere karşı istene düzeyde
korunmasını sağlayan koruyucu bir sınır hattı oluşturmalıdır. (29)
Sığınaklarda Uyulması Gereken Kurallar :
- Sığınağa girenlerin dekontaminasyonu yapılmalıdır (8),
- Kontrol ve muayeneden geçirilmeyen gıda maddeleri ve su, sığınağa
sokulmamalıdır,
- Yiyecek ve içecekler kapalı kutularda bulundurulmalı, yiyecekler
pişirilmeden yenilmemeli, sular kaynatılmadan içilmemelidir,
- Çöp ve dışkılar naylon torbalara doldurulup, ağızları bağlı tutulmalı ve
dezenfeksiyonu yapılmalıdır,
- Sık sık yıkanıp, çevre temiz tutulmalıdır,
- Sığınak amirinin direktiflerine ve emirlerine uyulmalıdır.
33
Biyolojik Taarruz Sonrasında :
- Biyolojik taarruzdan sonra yapılacak ilk iş personelin, eşyaların, yiyeceklerin,
suların, bina ve arazilerin mikroplardan temizlenmesidir,
- Bağışıklık devam ettirilmeli ve bilinen sağlık tedbirleri uygulanmalıdır,
- Biyolojik savaş maddesi ile kirletilen binalar ve bölgeler işaretlenmelidir,
- Hastalık taşıyıcı olarak kullanılan haşereler ve hayvanlar kontrol altına
alınmalıdır,
- Yiyecekler ve içecekler, tıbbi kontrole tabi tutulmalıdır,
- Salgın hastalıkların görüldüğü binalar ve bölgeler karantinaya alınmalıdır(8),
- Biyolojik bir taarruzda kullanılan bir madde tanımlandıktan sonra tedavi
hazırlanmalıdır,
- Çkıabilecek asılsız haberler ve söylentiler engellenmelidir.
Biyolojik Maddelerin Bulaşmasından Kaçınmak İçin Dikkat Edilecek
Hususlar :
- Vücut temiz ve haşerelerden uzak tutulur,
- Yalnız müsade edilen yiyecekler ve içecekler yenilir ve içilir,
- Kesik ve yaralar gerekli ihtimamla kapatılır,
- İşaretli olan bina ve bölgelere girilmez,
- Havuzlarda ve göllerde banyo yapılmaz,
- Hayvanlara dokunulmaz,
34
- Hastalık görülünce derhal doktora müracaat edilir,
- Aşı olunmamışsa derhal aşı olunur.
Biyolojik Savaş Maddelerinin Temizlenmesi :
Biyolojik taarruzdan sonra temizlenmek için en basit ve en tesirli usul su ve
sabunla yıkanmak veya yıkamaktır.
1. Personelin Temizlenmesi :
Öncelikle ilkyardım gönüllüsünün ve tıbbi personelin biyolojik savaşta ilk
adımı kendilerini korumaya yönelik olmalıdır. Fiziksel korunmada maske, eldiven,
elbise ve botlardan oluşan koruyucu ekipmanlar kullanılır(24). Biyolojik maddelere
maruz kalan personel, sıcak sabunlu su ile yıkanarak temizlenir(6). Profesyoneller
için görev önceden belli ise, biyolojik madde ile karşılaşmadan önce ve sonra
antibiyotik alınabilir. Koruma için aktif aşılama yapılabilir. (24)
2. Eşyaların Temizlenmesi :
Kirletilen elbiseler ve çamaşırlar ilk fırsatta sabunlu veya deterjanlı su ile
yıkanır, ya da kaynatılarak temizlenir. Koruyucu maske, filtre elemanları
çıkarıldıktan sonra dış ve iç kısımları temiz bir bezle temizlenir ve ılık sabunlu suda
yıkanır. DS2 varsa onunla da temizlenir. Mutfak eşyaları sıcak sabunlu su ile veya
deterjanlı su ile iyice yıkanır ve silinerek temizlenir. Ev eşyaları ağaç ve madeni
olanlar sabunlu veya deterjanlı su ile iyice silinir. Yün ve pamuklu olanlar yıkanır
veya güneş ışığında havalandırılır. Yerler temizlik malzemeleriyle yıkanır veya
sabunlu su ile silinir. (6)
35
3. Yiyeceklerin ve İçeceklerin Temizlenmesi :
Taze sebze ve meyvelerin kirli kısımları kesilerek atılır ve bol suyla
yıkanarak temizlenir. Yıkama işlemi mikrobiyal yükü azaltır. Bunun yanında sebze
türü yiyeceklerin %1’lik hipoklorit içerisinde 2-3 dakika tutulması canlı
mikroorganizmaların öldürülmesine yeterlidir. Bu işlemden sonra mutlak suretle
sebzeler iyice yıkanmalıdır (26). Et ve buna benzer maddelerin 1-2 cm. kalınlığında
kısımları ayrılıp atılarak veya pişirilerek temizlenir. Kuru yiyecek maddeleri için
kaynatarak pişirme en iyi yoldur. Karton ambalajlı yiyecek maddelerinde, ambalajın
dış kısımları atılır. Teneke, cam veya plastik ambalajlı yiyecek maddeleri kutusu
açılmadan evvel 15 dakika suda kaynatılarak, su veya sabunla yıkanarak veyahut
mikrop öldürücü maddelerle dezenfekte edilerek temizlenir (6).
4. İçilecek Sular :
Kural olarak açıktaki bütün sular dökülmelidir. Ancak bu gibi sular
kullanılmak mecburiyetinde kalınırsa (en az 15 dakika) içine su arıtma tabletleri
atılmalıdır. Kapalı kap ve şişelerdeki su, dış yüzeyleri temizlemek suretiyle içilecek
hale getirilir. Çeşme ve akarsular tıbbi kontrolden geçmeden su içilmemeli ve
kullanılmamalıdır. Bu gibi sular da süzme havuzlarından geçirilerek veya klorlanarak
temizlenir.
5. Binaların Temizlenmesi :
Özellikle ahşap binaların temizlenmesi güçtür. Binalar, kireç kaymağı
ile fırçalanarak veya süngerle, sıcak sabunlu su ile veya çamaşır sodasıyla yıkanarak,
havalandırılarak temizlenir. Bunlardan başka binalar, BPL biyolojik temizleici
madde kullanılarak da temizlenir. Binaların iç kısımlarının temizlenmesinde
36
kullanılan BPL zehirli olduğundan personel için tehlikelidir. Kullanılırken azami
dikkat gösterilmelidir.
6. Açık Yerlerin Temizlenmesi :
Güneş ışığının birçok mikroorganizmaları öldürücü etkisi vardır. Genel
olarak açıktaki gölgesiz yerleri temizlemeyebilir. Bununla beraber alçak ısılarda,
gölgeli bölgelerin temizlenmesi mümkün değildir. Ancak kirletildiğinden şüphe
edilen önemli bölgeler ‘’ BPL, DS2 ve kostik soda eriyiği ’’ gibi temizleme
maddeleri kullanılarak temizlenir.
BPL Biyolojik Temizleyici
Kullanma Şekli : Normal olarak 708 m3 bir yeri temizlemek için 4 litre ( 1
galon )’lik BPL’ye ihtiyaç vardır. BPL çeşitli cihazlardan zerreler halinde
püskürtülür.
Etkisi : BPL, bakteri sporları da dahil olmak üzere mikroorganizmaları yok
eder.
DİKKAT : Personel temizliği için kullanılmaz. İnsanlar için zehirlidir.
Personel kullanırken özel maksatlı veya koruyucu bir maske takar. Koruyucu bir
elbise giyer ve gerekirse solunum cihazları takar.(6)
21. Biyolojik Silahların Gelecekteki Rolü
Biyolojik silahlar geleceğin en önemli silahı olarak
nitelendirilmektedirler. Biyoteknoloji günümüzde pek bilinmeyen belki de çok fazla
önemsenmeyen 21. yüzyıla damgasını vuracak bir bilim alanıdır; gen tedavisi bugün
artık tıpta çok popüler bir seviyeye gelmiştir. Gen haritasının çözülmesiyle
37
savaşlarda kullanılabilecek mikrobiyolojik silahlarda önem kazanacaktır. Biyolojik
teröre karşı önlemler ancak bu şekilde alınabilecektir. Stratejik açıdan ülkelerin
korunması ve güvenliği açısından biyoteknoloji son derece önem arzetmektedir (31).
38
22. ÖZET
Bu araştırmada biyolojik silahların savaşlarda kullanımı, insanlar ve diğer
canlılar üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Biyolojik silahlar yöneldiği insanlarda
bulaşıcılık ve hastalık yapma yetenekleri olan bakteriler, parazitler, mantarlar,
protozoalar, riketsiyalar, virüsler ve toksinlerdir. Biyolojik silahlar kolay ve ucuz
elde edilmeleri, etkilerinin kalıcı ve giderek artıcı olması kullanım kolaylıkları
nedeniyle tercih edilirler. Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü, NATO,
Biyolojik Silahlar Konvansiyonu gibi uluslararası kuruluşların belirlemelerine göre
43 mikroorganizma insanlara karşı biyolojik silah haline getirilme özelliğine sahiptir.
Bunlardan en önemlileri ; şarbon, brusella, veba, botulizm ve çiçek hastalıklarıdır.
Biyolojik silahların kullanımını önleyecek veya kullanıldıklarında bunları etkisiz
hale getirebilecek hiçbir kesin önlem pratik olarak yoktur.
Biyolojik silahlar bir savaş aracı olarak her dönemde, başlıca egemenlik
alanlarını genişletmek isteyen ya da bir çıkar çatışmasında taraf olan devletler,
özellikle batılı ülkeler tarafından geliştirilmiş ve üretilmişlerdir. Bugün yeryüzünde
17 ülkenin ( ABD, Rusya, Çin, Hindistan, İngiltere, İran, Irak, Japonya, Libya, İsrail,
Kuzey Kore, Suriye gibi ülkeler dahil olmak üzere) biyolojik silahlar programına
sahip oldukları bilinmektedir ya da bu yönde güçlü kanıtlar bulunmaktadır. Bütün bu
programların ‘’Savunma Programları’’ olarak adlandırıldıklarının altının çizilmesi
gerekir. Biyolojik silahların, büyük olasılıkla etkilerinin denetimindeki zorluklar
yüzünden, savaşlarda etkin ve yaygın bir şekilde kullanılmamış olduğu
bilinmektedir. Buna karşılık her zaman bir tehdit algılatma aracı olarak
kullanılmaktadır.
39
Bütün terör olaylarında olduğu gibi, biyolojik terör olaylarında da toplumca
hazırlıklı olmak en önemli önlemlerdendir. Biyolojik teröre karşı hazırlık ise yeterli
bir halk sağlığı altyapısıyla yetkili ve ilgili kurumlarla toplum arasında iyi
örgütlenmiş bir haberleşme ağının kurulmasını içerir. Bir tehdit varlığı söz konusu
olduğunda da yetkili makamlarca kamunun açıkça aydınlatılması, alınan ve alınacak
önlemlerin açıklanması ve yurttaşların nasıl davranacakları konusunda ayrıntılı
olarak bilgilendirilmeleri gerekmektedir.
40
23. KAYNAKLAR
1) Prof. Dr. Hilal Cebe, Prof. Dr. Çağatay Güler Hacettepe Üniversitesi Tıp
Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı/Bizim Gazete, 2003
2) Dr. Hilal Battal http://erzurum.meteor.gov.tr/meteor/saglik/06.htm 2005
3) Biyolog Şükran Alkan Polis Dergisi, Sayı:34, 2005
4) Prof. Dr. Çiğdem Bal İ.Ü. Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik
Mikrobiyoloji Anabilim Dalı 2004
5) Prof. Dr. İ. Hamit Hancı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp
Anabilim Dalı Başkanı. 2003; http//:www.medimagazin.com.tr/köse-
yazisi_50084.html
6) Bursa Sağlık Müdürlüğü, Biyolojik Savaş ve Korunma
http//:www.bsm.gov.tr/biyolojiksavas.asp, 2005
7) Volkan Tokmak http//:www.angelfire.com/nb2/volkantokmak/bilimfen
8) www.hekimce.com/konu.php?konu=607, 2003.01.31
9) www.gata.edu.tr/dahilibilimler/infeksiyon/guncel
10) http//:pbs.org/wgbh/hava/bioterror/agen_tuleramia.html
11) Fotoğrafçı Seamus Murphy
http//:www.nationalgeographic/adventure/0105/fourth.html
12) Hürriyet Gazetesi http//:www.hurriyetim.com.tr/haber/2001-10-05
13) http//:phil.cdc.gov/phil
41
14) beaglesunlimited.net/rabbithunting_tularemia.htm
15) www.bilkent.edu.tr/bilheal/aykonu/AY2002/march02/bioturk1.htm
16) http//:www.bioberedskab.dk/agens/pest/pest.h45.jpg
17) www.internetdoktoru.com/dr.veli_hijyen.htm
18) Bulaşıcı Hastalıklar
http//:www.hssgm.gov.tr/?sf=bul_bildirimi_zorunlu_hastaliklar 2005
19)http//:www.hekimonline.com/yenisite/moduller/arama/ansiklopedi.php?tid=
1796&keyword=%20gazli%20gangren 2005.02.09
20) http//:www.ttb.gov.tr/STED/sted0400/04003.html
21) http//:www.aventispasteur.com.tr/aventis/hastaliklar_alt08.asp
22) http//:gfx.babaszoba.hu/cikkek/2677.jpg22
23) Tablo 1-2-3 T.C. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel
Müdürlüğü, Sağlık Personeli Rehberi, 2003, Özışık Tahir, GATA Acil Tıp AD, NBC
Ortamında Acil Yardım Hizmetleri Ders Notları, 2003, www.atd.org.tr Nükleer,
Biyolojik, Kimyasal silahlar, 2003
24) http//:gungorahmet.sitemynet.com/biyolo.htm
25) Yıldız Bozkurt, Biyolojik Silahlar ve Biyosensörler,
http//:www.zaferdergisi.com/article/?makale=260 1. Damien H., ‘’Use of Optical
Biosensors for the Study of Mechanistically Concerted Surface Adsorbtion
Processes’’, Analytical Biochemistry, vol. 288, 109-125, 2001. , DaSilva E.,
‘’ Biological Warfare, Bioterorism, Biodefence and the Biological and Toxin
42
Weapons Convention’’, Electronic Journal of Biotechnology, vol. 2, no. 3, December
15, 1999. , O’Neil D., Ivnitski D.M., Gattuso A., Schlicht R., Calidonna M.,
‘’Advanced Biological and Chemical Sensor Technology for Deployment in the
Environmental Systems Management, Analysis and Reporting neTwork (E-SMART)
26) http//:www.msb.mil.tr/2005
27) http//:www.msb.mil.tr/birimler/argeteknod/fs_arge.htm 2005
28) TEMET INSTRUMENTS OY ve ENVIRONICS OY
http//:www.ads.com.tr/safety/tr/nbc/temet.htm
29) Prof. Dr. Muzaffer Gülyurt, dentha haber
http//:www.dentalgazete.com/index.php?sayfa=haber&id=62 , 2002.3.10