Çıt mizah dergisi sayı:9 (ramazan özel)
DESCRIPTION
hem ağustos hem de ramazan özel sayımızı ilginize sunuyoruz. öyle pek sunmak da sayılmaz ama işte misafir bulduğunu yer. iftarı bekleyin.TRANSCRIPT
Çıt Mizah ŞEYSİramazan özel
sayı:9 ağustos2012
must.
EN İYİ TAKİPÇİ ÖDÜLÜ SAHİBİNİ BULUYOR!
Çıt mizah dergisi tarihinde ilk defa en iyi Çıt mizah dergisi tarihinde ilk defa en iyi takipçi ödülü vermeye karar verdi. Bu ödüle ise, her nerde bir paylaşımımız yapılıyorsa ve yaptırılıyorsa orada ismini gördüğümüz AYŞE BAL layık görüldü. Hayır yani bu nasıl bir enerjidir nasıl bir takip mekanizmasıdır biz bile bazen sadece hayranlık duymaklığımızla kaldık. Ödülünü aldıktan duymaklığımızla kaldık. Ödülünü aldıktan sonra duygularını alalım diye uzattığımız mikrofona heyecandan sadece “bamboleyo!” diyebilen sevgili okurumuza teşekkürlerimizi bu ödülle iletiyor ve elbet bir gün yemek ısmarlayacağımızn sözünü veriyoruz.
Ramazan Özel Sayısı
Genel Yayın YönetmeniBüşra Dür
-Editör
Mustafa Çetinkaya-
Yazar ve ÇizerlerYazar ve ÇizerlerŞerife Leman Köybaşı, Atilla Ergin, Esra Yaka, Yusuf Örs, Rumeysa Öztürk, İbrahim Türkuçar, Ülker Şamxal, Pınar Ağırsoy, Ümmügül Koyuncu Huzeyfe Özektaş, Cemal Kabar, Merve Özgenli
EDITÖRDENEskiye nazaran daha kısa bir aradan sonra tekrar Eskiye nazaran daha kısa bir aradan sonra tekrar merhaba sevgili çıtlaklar. Neden böyle hızlandığımızı soracak olursanız geçen sayıda da bahsettiğim taze kanlarımızdan kaynaklanıyor. Epey çalışkan, hızlı ve heyecanlı yeni arkadaşlarımız sayesinde dergimizin yayın süresi bir miktar ivme kazandı. İnternet dergisi olduğumuz süreç bizi tazeliğimiz konusnda avantaj sağladı. Yeni karitazeliğimiz konusnda avantaj sağladı. Yeni kari-katürleri sadece yeni sayıda görme seçeneğinin yanı sıra artık internet üzerinden de güncel ve taze paylaşımlarımıza ulaşabilirsiniz. Bu da facebook ve twitter profillerimizle mümkün ( http://facebok.com/citdergisi ve http://twitter.com/cekirdek ). Dergimizdeki köşelere, karikatürlere geri dönüş yapmanız bizim için çok önemli. Beğenilerinizi ve eleştirilerinizi az evvel belirttiğim adreslerden bizlere iletirseniz çok memnun kalırız. Neler oldu bitti hızlıca bakalım. Geçen ay ekibimizin yetenekli ismi Atilla Ergin KPSS konulu güzel bir animasyon hazırladı. Ses KPSS konulu güzel bir animasyon hazırladı. Ses kayıtları Çıt Kayıt Stüdyosunda alınan bu animasyon KPSS öncesine denk geldi ve bir hayli ses getirdi incelemediyseniz sayfamızdan ulaşabilirsiniz gerçekten çok keyifli bir çalışma. Her sayı tekrarladığım gibi, dergimize yeni arkadaşlar arıyoruz, yeni çizgiler ve yeni sözler söyleyecek kişiler arıyoruz. Bize katılmak istiyorsanız mutlaka iletişme geçin ([email protected]) selam eder kaçarım. satır bitti demiyo da selam ederim diyo te Allaam
Şükürler olsun bir Ramazan’a daha erdik sevgili okuyucu
kardeşlerim. Sizlerle yaza denk gelen uzuuun Ramazan
günleri hakkında konuşmak isterim. Kanaatimce yaza
denk gelen Ramazan’lar birer lütuf. Yazın sıcağında alt
tarafı 17 saat, onun da 8 saatinin uyku olduğunu
varsayarsak, alt tarafı 9 saat yeyip içmeden, ona buna
küfretmeden, günaha girmeden durabilmeyi kendimize
bu kadar yük edinmeyi kimden
öğrenmişiz acaba? Neden hiç olaylara iyi
tarafından bakmayız ki? Düşünsenize
ortalama bir ömür süresince bir
insanın en fazla 3 kere
yaşayabileceği bir hadiseden
bahsediyoruz. Bir kere
Ramazan yaza denk
gelince haliyle imsak da
daha erken girmiş
oluyor. “E şimdi bunun
avantajı nerede, al işte
daha uzun aç kalıyoruz”
dediğinizi duyar gibiyim.
Şimdi sevgili
arkadaşlarım, hep birlikte
el ele verip bir itirafta
bulunalım. Normal bir
zamanda kaç kere “Yav arkadaş
uyursam sabah namazına kalkamam”
deyip de sırf namaz için sabaha kadar
oturduk? Benim gibi yarasaların “Ben ben ben!
Ben hep sabaha kadar uyanığım” dediğini de duyar
gibiyim. Keyiften veya uyku kaçması hadisesinden değil,
sadece ama sadece dini bir vecibeyi yerine getirmek için
kaç kere uyanık kaldık? Peki uyuyakaldığımız için kaç
sabah namazı geçirdik? Peki yaz Ramazanında böyle bir
şey mümkün mü sevgili din kardeşlerim? Biz insan
evlatları olarak, sürekli bir uyursak sahura kalkamayız
psikolojisi içerisinde yaşarız. Sırf iki lokma daha fazla
yemek için sahura kadar uyumayız. Ee yani? Yanisi şu:
Yazın sahur vakti gecenin erken saatlerinde başladığı için
sahura kadar uyanık kalmamız kolaylaşıyor, sahura kadar
olan boş vaktimizi de uyuyarak geçirmediğimiz için
ibadetle geçiriyoruz, her yıl olduğu gibi bu yıl da imsak
sahura denk geldiği için peşinen sabah namazını da
kılıyoruz. Oluyor mübareğin de fevkinde bir gece. Ama
normal zaman Ramazanında sahura kadar olan vaktimizi
uyanık geçirmeyi planlasak da uyuyarak geçiriyoruz ve
sahurda da yemekten başka bir şey düşünmüyoruz.
Tamam yine sabah namazı kaçmıyor; ama bu sefer
maneviyat eksik kalıyor. Yaz Ramazanının bir başka
avantajı da şeytanların bağlanması… Hemen atlayın her
Ramazan bağlanıyor diye değerli dostlarım. Biliyorum
ben de her Ramazan şeytanların bağlandığını. Beni
ilgilendiren kısım şeytanların bağlı olduğu süre…
Ramazan’da oruçlu iken şeytanlarımız zincirlerle bağlanır
muhterem cemaat. “Oruçlu ağzımla küfrettirme bana,
oruçlu ağzımla kavga ettirme bak şimdi, oruç oruç tüh
pek de gıybet ettik” gibi söylemler hep bu bağlanmanın
sonucu ortaya çıkar. Normal zamanda günahtan
çıkmayan bedenlerimiz oruçlu iken tertemizdir, ya da
yapmaya pişman olmayacağımız hal ve hareketler
Ramazan’da bize pişmanlık verir. Ama iftardan sonra bu
şeytanların zincirlerini zorlaya zorlaya bir gevşetme hali
söz konusu olur. Değerli din dostlarım,
işte yaz Ramazanlarında sıkı zincir
süresi her zamankinden daha
fazladır. Bu da daha uzun süre
günahlardan korunmamız
anlamına gelir. Ayrıca; evet,
bu yıl da Ramazan hacca
denk gelmedi, haliyle gidip
şeytanı kutsal topraklarda
taşlayamadık; ama hazır
şeytanları bağlı
bulmuşuz ve her
zamankinden daha uzun
süre elimizde kör
olasıcalar, o zaman fırsat
bu fırsat yapmadığımızı
bırakmamalıyız esirlerimize.
Şimdi hayal edelim: Gündüz
şeytanların ipleri ellerimizde, onlara
istediğimizi yapıyoruz; iftardan sonra da
“Dosta Doğru”su olsun “Nihat Hatipoğlu”su
olsun, anneler ne isterse artık, onlar sayesinde
“Doktorlar”, “Evde Tek Başına” gibi günlük etkinliklerden
uzak kalıyoruz; e sonra zaten teravih... Ferrari imamlar
sağ olsunlar seri bir şekilde sevap üstüne sevap
kazandırıyorlar bize; yatsıdan sonra da sahura kadar olan
vaktimizi boş geçirmemiştik zaten… Geriye bir tek uyku
vaktimiz kalıyor. Alimin uykusu da cahilin ibadetinden
efdal olduğuna göre muhterem kardeşlerim, biz bu
Ramazan’ın ardından adeta uçmuş oluyoruz. Hazır
hayatımızda hiç olamayacağımız kadar maneviyatla
dolmuşken de zincirlerini kırıp daha bir azmış şeytanların
(baş harfi beşer esad ve tüm kardeşlerimize zulmeden
benzerleri) helakı için Allah’a yalvarıyoruz. Biliyoruz:
Zalimler zulmüne hainler küfrüne inat edip devam etse;
Allah nurun tamamlar; çünkü bir vaadi var; kafirler
istemese bile. Hayırlı Ramazanlar dostlarım. Esen kalın.
ÇIT SÖZLÜK “RAMAZAN”
“Çıt Sözlük”le Çok iyi bildiğiniz kelimeler
Çok iyi bildiğiniz anlamlarıyla yeniden karşınızda… Güllaç: Ramazan tatlısı olarak bilinen bu müthiş lezzeti iftarda her gün yesek bıkmayız herhalde. Bu müthiş lezzetin üstünü ceviz ve narla süslemek de vazgeçilmezdir. Bu Ramazanda da hepinize bol güllaçlı günler diliyorum Ramazan Eğlenceleri: Saatlerinin itinayla teravih saatlerine denk getirildiği bu eğlencelere kimler katılır bilmem. Ben gidemiyorum mesela.Çünkü başta da vurguladığım üzere bu eğlenceler hep teravih saatlerinde oluyor. Ve Erdal Bakkal’ın makamıyla şu nidayı yüksek sesle söylemek istiyorum:
Orucumu tutarım tutarım da tutarım Teravihimi kılarım kılarım da kılarım
Eğlenceme giderim giderim de giderim Ne yani biz teravih kılanların eğlenmeye hakkı yok mu tabi ki var asıl
bizim var. Ayrıca bu yıl Hacıveyiszade Camide teravih kılarken Kültürpark Eğlencelerinin seslerini dinlemek istemiyorum. Teravih sonrası güzel eğlenceler yaparsanız geliriz. Yetkililere duyurulur… Teravih: İftardan sonra insanın üstüne gelen “küngürlük”e (Bu kelimenin anlamını bilmiyorsanız söyleyivereyim “uyuşukluk hali”) karşı direnip kılınan namazdır. Bu gelen küngürlükle Teravih kılıp kılmamak arasında büyük bir mücadele veren bizler “Vira Bismillah” deyip yollara düşersek ne mutlu bize ki şeytanın bacağını kırmış oluruz. Lakin diğer durumda “Aman valla oruç çarptı” deyip evde mayışırsak çay senin kahve benim, facebook senin twitter benim takılıp zamanın arkasından el sallayıp kalırız. Onun için şimdiden kendimizi hazırlayalım “TERAVİHLER KILINACAK” (Böyle biraz emir kipi gibi oldu ama siz yabancı değilsiniz sonuçta yanlış anlamazsınız) Not:Hep büyük bir heyecanla karşıladığımız bu muhterem aya karşı vefa borcumuzu ayın sonuna kadar heyecanımızı sürdürerek ödeyebiliriz. Bilirsiniz ki ibadette şevk ve heyecan önemlidir. Bunun için bol heyecanlı ramazanlar diliyorum efenim
Merve ÖZGENLİ
On bir ayın sultanı, soframızın bereketi, gönüllerimizin
neĢesi, sevappointlerimizin yükselen ibresi; HoĢ geldin
ey Ģehr-i Ramazan!
Nerde o eski Ramazanlar… Günlerin kısa olduğu,
insanların acıkmaya fırsat bulamadan ezanın
okunduğu, kan Ģekerlerinin henüz düĢmeden
yemeklerini yiyip çevresini yiyip bitirmediği
Ramazanlar…
Ramazan’ın olmazsa olmazı; vazgeçilmezi; Ramazan
Pidesi ve Ramazan TartıĢmaları, Ramazan’la birlikte
kapımızda. Birisi kilo yapar, öteki sinir. TEHLĠKENĠN
FARKINDA MISINIZ?!
Bütün yıl, Ramazan’da kazandığı paralarla geçinip,
Ramazanda kabuğundan çıkan muhterem hocalarımız,
televizyonlarda boy göstermeye baĢladı. Hiçbir kanal
yok ki, iftar-sahur programı yapmasın. Kedi
bakıĢlarıyla, arkadan gelen ince ve sakin fonla
(muhtemelen Dursun Ali’nin Gelseydin’idir bu) cici cici
konuĢup, arada bir cûĢa gelip, “MÜTTAKĠLER
KURTULACAKTIĞRR!” (müttaki ne demek lan?) diyen
hocalar, ilahiyatçıyazarlar gönlümüze hitap ederler.
Amaçları insanları aydınlatmaktır. Ġnsanlara dini, imanı,
orucu sevdirmektir. Bunun için ne kadar eforları varsa
sarf eder dururlar Ramazan boyu. Ta ki bayram gelip,
hocalarımız, onbirayuykusuna yatana kadar.
Bu Ramazan ve oruç soruları hepimizin aklını kurcalar.
Sormaya utandıklarımız vardır, televizyon
izleyemediğimiz için aydınlanamadığımız konular… Bu
nedenle, sevgili okurlar; Çıt Mizah Ekibi, faydalı bir iĢ
yapmak sûretiyle, en çok sorulan soruları derleyip
toplayıp, diyalog halinde size sunuyor. Aydınlanın,
orucunuz sakata gelmesin diye.
AĢağıdaki soru ve cevaplar, bir Ramazan
programından alınmıĢtır. (Yiyene…)
-Sakaz çiynamek orıcı bozıyo me hoçam? (Sakız
çiğnemek orucu bozuyor mu hocam?)
-Sevgili kızım, ağzındaki sakıza hakim ol, birazdan
dıĢına fırlayacak. Ağzındaki beĢ sakız nedeniyle
söylediğini tam anlayamamakla birlikte, arkadan gelen
anons aracılığıyla soruna cevap veriyorum. Sakız
çiğnemek orucu bozmaz. Ama sinirleri bozar. Hele de
senin gibi çiğniyorsa, duble bozar. Cinayete neden
olur, saç baĢ yoldurur.
***
-Hocam merhaba, ben ismini vermek istemeyen
izleyici.
-Hangi isminle hitap edelim kızım? Ġsimini, Vermek,
Ġstemeyen? Ahah kedi canını senin.
Dıt dıt dıt…
***
-Hocam, ben Serhat. Nasılsınız iyi misiniz? Annem
burada size selamı var. Çok feyz alıyoruz hocam, çok
seviyoruz, aĢka geliyoruz. Orucu bize çok sevdirdiniz.
Özellikle anneme. Öyle sevdi ki, ezan okununca bile
orucunu açamıyo. Geçen gün anneannem açlıktan
öldü. Hocam benim bi sorum olacaktı. Ben futbol
oynuyorum, amatör bir takımda. Kaleciyim. Sürekli gol
yiyorum, orucum bozuluyor mu acaba?
-Oğlum, gol yemek orucu bozmaz ama, iĢtah açar.
Orucu zor tutarsın. Seni kaleye koyduklarına göre, çok
iyi oynamıyorsun, bence sen bırak bu iĢi.
-Tamam hocam, siz ne derseniz o. Annemin selamı
var. GüngörmemiĢli AyĢe de, o anlar dedi. Selametle
hocacığım.
***
-Selamun Aleyküm muhterem hocam. Yine Ramazan
geldi, ay gibi doğdunuz valla ekranlarımıza. Çok
memnunuz sizi görmekten, gül yüzünüzü, nur sesinizi,
ay burnunuzu, güneĢ gözünüzü, parlak çenenizi,
dazlak kafanızı… pahauhaahaahh hep siz mi Ģaka
yapacaksınız?
-Öhüm, evet oğlum, sorunu alayım?
-Ya hocam, Ģimdi ben oruç tutuyordum, çok acıktım,
dayanamadım, birkaçbin nohut büyüklüğünde bir
Adana Kebap yedim. Sonra babam bana kızdı.
Dolayısıyla, fırça yemiĢ oldum. Orucum bozulmuĢ
mudur?
-Niyet önemli yavrucuğum. Orucunu bozmak için mi
fırça yedin, baĢka bir niyetle mi? Bu iki noktayı ayır.
Bunlar kalpte bitecek Ģeyler. Ġyi oruçlar oğlum.
***
-Selam hocam. Direkt konuya dalıyorum. Ben geçen
gün bir mağazaya girdim. 590 liraya bir elbise aldım.
Oradan çıkınca çok susamıĢtım. Oruç olduğumu
unutup su içtim. Acaba orucum bozulmuĢ mudur?
-Hayır evladım. Kesinlikle bozulmaz içtiğin sudan
dolayı. Çünkü daha öncesinde yediğin kazıktan ötürü
orucun bozulmuĢtur. Bir oruç iki kere bozulmaz demiĢ
Descartes.
***
-Hocam hayırlı Ramazanlar diliyorum. Ben din halkın
afyonudur diye bir söz duydum ve bana çok mantıklı
geldi. ġimdi biz din adına oruç tutuyoruz ya, sizce
afyon yutmuĢ sayılır mıyız? Orucumuz bozulur mu?
Sakata gelmeyelim? Ha?
-Tebrik ederim yavrum. Bunca yıl gerizekalı gibi
yaĢadık. Bizi aydınlattın sonunda. Haklısın. Senin oruç
gitti zaten. Bizim de beynimiz uyuĢtu kafamız güzel
oldu. Güzel dediysem öyle güzel değil Ģeklim Ģemalim
uff nası oldu. BiĢi yapmıĢtın bi daha yapsana eheh çok
komik biĢiydi. Reklam arasına girelim diyorlar reciden
ama ben ekmek arasını tercih ederim muhallebiciden
çağırsalar gider güllaç yerim. Ama muhallebici mi
kaldı. Kalmadı mı? Olsun panpa vafıl yeriz ne çok
yemek dedim. Gerçi derim. ayfon yuttuğum için oruç
da tutmayınca ahaha ayfon demiĢim instagrama atıym
stüdyoda oruç bozma keyfi ;DD diye. Yandım ben
evladım enseme kürekle vurun sonra da programı
kapatın. Hadi bay bay.
Ramazan
Nerede eski Ramazanlar diye eski bir muhabbet vardır. Her yıl duyarız, içten içe yaşarız
hatta. Öylesine bizden olmuştur ki, duygu haline geldi bizde bu durum. Yakında psikolojik bir
vaka haline bile dönüşebilir. Etkisi bir ay sürse de sosyal paylaşım alanlarında grupları bile
açılabilir. Yani herkesin derinden etkileyebilir bu durum.
Ama bu yıl gerçekten farklı. Gittikçe yaza doğru bir eksen kayması var Ramazan’da. Geçen yıl
yağmurdu, serin havaydı, dengesiz iklimdi, bilcümle yardımcı elemanla geçirdiğimiz
Ramazan bu yıl kendini sıcakla gösterdi.Öyle ki her şeyimiz değişti. Artık iftarlar, sahurlar
daha mütevazi. Ya da kısa sürüyor. Tek istenen su oluyor sıcakta. Bazen öyle sıcak bastırıyor
ki insanın serap göresi geliyor.
Eskiden teravih öncesi sıcak suyla aldığımız abdestler vardı.
Cami yolunda gittikçe soğuyan başımızın ıslak dörtte biri.
Tam terledik derken biten teravih ve tesbih yarışları. Sonra
dua… Camiden çıkınca sokak lambasına üflediğimiz
nefeslere tek gözle bakardık. Özlediğimiz soğukla beraber
üfleye üfleye evin yolunu tutardık. Acaba bakan var mı diye
arada sağı solu kolaçan etmeler hele… Eve geldik mi sesli bir
selam ve büyük bir hafiflik. İşte buydu…Şimdiyse bırakın
omuzları, terlemeyeyim diye kollarımızı bile birbirimizden esirger olduk. Hatta eskiden yer
bulmak için hızlı adımlarla gittiğimiz camilere, şimdi ‘dışarda kılarım serin serin’ planlarıyla
ilk sünnetleri de iftara dahil ederek gidiyoruz. Bezgin salavatlar da cabası. ‘Acaba
salavatlarımız mı yoksa klimalar mı daha bezgin?’ diye güncel bir tefekkürü de eklemeden
edemeyeceğim.
Hele iş tesbih çekmeye gelince, Cuma Namazı’nı andıran bir kalabalık kendini cami dışına
atar oldu.
Çıkışta ise edilen duaların hafifliği, sokak lambasına doğru bağrı açık rüzgarı hissederek evin
yolunu tutmak, Ramazanı şeksiz gümansız kabul etmeye yeter de artar bile…