din egitiminde motivasyon verimlilikisamveri.org/pdfdrg/d256439/2017/2017_tosunc.pdf · din...
TRANSCRIPT
• . DIN
EGiTiMiNDE •
MOTIVASYON ve • • •
VERIMLILIK SEMPOZYUMU
. 14-15 MAYIS 2016
DiN EGiTiMi NDE MOTiVASYON VE VERiMLiLiK SEMPOZYUMU
ISBN 97 8-605-82626-0-7
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik Sempozyumu kitabı Balıkesir Büyükşehir Belediyesi adına
imtiyaz Sahibi Ahmet Edip Uğur
Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Başkanı
Editörler Doç. Dr. Mehmet Bahçekapılı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Özkan
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Ali Çanakcı Yrd. Doç. Dr. Safinaz Asri
Hazırlayan
Şaban Akkol & irfan Sarıgül & Derya Solak
Yayına Hazırlayan
Balıkesir Büyükşehir Belediyesi
Dizgi ve Mizanpaj Mehmet Bahçekapı lı & Safinaz Asri
Kapak Tasarım Rukiye Yasemin Eroğlu
Baskı
Petek Ofset
Haberleşme
Tel: O (26S) 244 76 76 1 ı~ 36 1 Fa.ks: O (i6~) 239 13 70
Adres Eski Kuyumcular Mah. Mekik Sokak No:25, BALIKESiR
Basım
Ba l ıkesir 2017
Bu kitap, 14-15 Mayıs 2016 tarihinde Balıkesir'de gerçekıe~tlrllen Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik Sempoıyumunda sunulan bildiri ve konuşmaların, gözden geçirilmiş ve geni~letilmiş verslyonudur. Bu eserde yeralan çalışmaların ve konuşmalarda ileri s~rOien gönO~Ierin dil ve bilimsel sorumluluğu sahiplerine aittir.
~ BA~~KESi.R r:E!!r'1 BUYUKSEHIR ~ B E L E-0 (y E S 1
© 2016 Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınlan/Eğitim-1. Bu kitabın tüm yayın haklan Balıkesir
Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş.'ye aittir. Yayıncının yazılı izni olmadan hiçbir şekilde kısmen veya tamamen çoğaltılamaz.
ll
DiN EG iTiMiNDE MOTiVASYON
Prof. Dr. Cemal TOSUN E-mail: [email protected]. edu. tr
Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
Bismillahirrahmanirrahim. Hamd-ü senalar Yüce Rabbimize, salat ve selam
Peygamberimize, saygı siz hazıruna olsun.
Öncelikle böyle önemli bir konıuda, gerçekten önem arz eden bir çalışmayı
başlatıp bu safhaya kadar getiren tüm kurumlara, çalışanlarına huzurların ızda
teşekkür ediyorum. Konu, din, din eğitami ve bir de verimlilik olunca gerçekten önem
arz etmektedir. Bir ara "kaide" kavramı çok meşhurdu. inşallah verimlilik kavramı da
eskiden kullanılan ka ide kavramı gibi tüketilen kavramlardan olmaz. Çünkü bizim tüm
alanlarda öncelikli gayemiz ve amacımız, kalitedir, verimliliktir. Bir işi yapan insan, en
fazla ve en büyük hazzı o işte başarı sarf ettiğinde görür. Do layısıyl a din eğitimcileri ve
din eğitimine gönül vermiş hepimizin, bizlerin ve sizlerin bütün gayesi, çabası bu
uğurdadır. Allah muvaffak etsin inşallah.
Değerli arkadaşlarım, Değerli hocalarım,
Din eğitiminde verimlilik ile motivasyon arasında hocalarımızın da kısa giriş
cümlelerinde ifade ettikleri gibi çok yakın bir ilişki söz konusudur. Din eğitiminin amacı
dinin amacından ayırt edilemez. Genel olarak olaya baktığımızda ve genel bir din
eğitiminden söz ettiğimizde, bizim din eğitimindeki amacımız ile dinin amacı aynıdır.
Din in amacı, bizim klasik islam literatüründe yer alan, insanı dünya ve ahiret huzuruna
mutluluğuna eriştirmektir. Bu mutluluğa erişmenin anahtarı islam kavram ında
gizlenmiştir. islam kavramının temel anlamlarından bir tanesi bu manada öne
çıkarı labilir. Bu anlam barıştır ki ki lasik kaynaklara baktım ızda islam'ın temel
anlamlarından biri olarak karşımıza çıkar. Kelimenin teslimiyet anlamı da vardır.
Burada islam, Allah'a teslim olmak demektir. Diğer bir ifade ile islam'a giriş, Allah'tan
başka hiç kimseye boyun eğmemek ve teslim olmamaktır. Allah'a teslim olan,
Allah'tan başkasına boyun eğmemeyi ilke edinen insan için kendisi ile barışmak,
huzura ermek, Allah ile barışmak, Allah ile huzur ve barış içerisinde ona boyun
eğmekten, kul olmaktan geçer.
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimli lik
Huzur islam için ancak Allah'a teslimiyet ve buyun eğmekle gerçekleşir. Ancak
islam'ın bu ve diğer temel anlamları içerisinde önemli sıkıntı larımızın olduğu da bir
gerçektir. Mesela islam'ın "barış" kavramına karşılık kullanılabileceği çok fazla dile
getirilmez. Ayrıca biz Müslümanlar; kendi içimizde, birey olarak özümüzde ve diğer
din mensupları ile iletişimizde hatta mahiOkatla ilişkilerimizde çok fazla barış
içerisinde olamıyoruz. Hayatımııda bir huzursuzluk hakim. Ne yazık ki huzursuzluk,
yaşam ı mııda dominant bir hale gelmiş . Niye? Bunu bir örnekle açıklamak istiyorum:
Almanya'da Almanlara yönelik bir konferansta islam'ın barış an lamın ı ön plana
çıkardığımda islam bilimi ve mühendislik okumuş, Türk kolejine gitmiş bir profesör
şöyle bir soru yöneltmişti: Ben bir Türkolog' um. Arapçayı, Türkçeyi ve Osmanlleayı çok
iyi biliyorum. Kaynaklarınızı da okudum. Sizin kaynaklarınııda islam'ın tanımı
yapılırken hiç barıştan söz edilmez. Sen niye burada bunu ön plana çıkartıyorsun.
Hakikaten düşündüğümüzde, baktığımızda, Islam için "barış" anlamının çok fazla ön
plana çıkarılmadığını görmekteyiz. Kendi içimizde kendimizle barışık olmadığımızı da
zaman zaman tespit eder ve buna üzülürüz. Dolayısıyla islam eğitimi ve genel anlamda
din eğitiminden söz ettiğimizde islam kavramının içeriğine uygun olan ve bu içeriği
somutlaştıran vahiy ve sünnetin eğitimin anlayışını ilk etapta öne çıkarmalıyız.
Yaygın ve örgün eğitimde veya onun ötesinde yükseköğretimde farklı
şekillerde din eğitimi adı altında çeşitli dersler düzenleyebilir, farklı amaçlarla eğitim
etkinlikleri planlayabilir, bunlar için farklı muhtevalar kurgulayabiliriz. Bu, imkanlar
müsaade ettiği ölçüde yapılabilecek şeylerdir. Ancak vermek istediğimiz temel hususu
vurgulamak istersek bu çalışmalarda, bir huzur, bir barış, bir iç huzuru, bir toplumsal
huzur, bir dünya huzuru, bir çevre bilinci, teslimiyet ve Allah'a kulluk öğretimi söz
konusu olmalıdır. Böyle bir hususun arkasında hedef oiarak, hayatı Müslümanca
anlamlandırmak, hayatı anlamiandırma çabas ında islam'ı bir temel hareket noktası
olarak kabul edebilmek yatar. Sözünü ettiğimiz din eğitimi de budur.
"Din eğitiminde verimliliğin ölçüsü nedir?", diye sorduğumuzda genel anlamda
yukarıda belirtilen noktalara ulaşabildiğimiz; hayatı yaşama ve yorumlamada islamı
referans alan ya da alabilen, vahyin özüne vakıf ve sünneti Resulullah'a uygun olarak
yapabilen insanlar yetiştirebileceğim iz ölçüde verimli olduğumuzu söyleyebiliriz. Biraz
önce belirttiğim gibi imkanlar ölçüsünde farklı eğitim kurumlarında din eğitimi adı
altında farklı dersler koyduysanız tabii ki orada verimlilik, o koyduğunuz amaçlara
ulaşıldığı ölçüde gerçekleşir.
356
Tosun, Din Eğitiminde Motivasyon
Her şey bütün hazırlıkları ve bütün uygulamaları ile motivasyona bağlıdır.
Motivasyon, güdüleme deyince kızıyarlar ama bunlar terminoloji içine girmiş
kavramlardır. Motivasyona fazla tepki gösterilmez. Ancak ama güdüleme deyince
gütmek vb. kavramlar aklına geldiği için kabul edilmeyebiliyor. Eğitimle eğmek
kavram tn ı bir araya getirmek doğru daimadığı gibi güdüleme ile gütmek kavramını da
bir araya getirmek elbette doğru değildir. Nedir amaç? işte biraz önce söylediğimiz ya
da söyleyemediğimiz sizlerin geniş gönülleriniıle anladığınız üzere amaca ulaşmak için
insanların halen ve kalben yönelimini ve gayretini celp etmektir. Kastettiğimiz şey
budur. Bir amacımız var o amaca u laşmak için insan l arın gönüllerini, gözlerini,
kulaklarını açmalarını bize kendilerini vermelerini ve bizimle birlikte eğitimciler olarak,
hatip olarak, vaiz olarak ve yahut da öğretmen olarak bu amaca doğru birlikte
yürümelerini kastediyorum.
insanları tekbir amaç için bütünlemek çok güçtür. Yani insan öyle bir varlık ki;
Cenab-ı Hak hepten doğrusunu yapmıştır ama böyle insanı bu yönde mecbur
bırakmamıştır. Böyle yaratılmış insanı bir amaca doğru yönlendirmek çok zordur. Niye
zordur? Çünkü insan bir defa dengeli olmayı seven bir varlıktır. Güdülenmenin
temelinde ise dengelerin bozulması yatmaktadır. Nitekim psikolojik dengemiz
susuzluktan dolayı bozulursa suya meyl edersiniz. Açlıktan dolayı bozulursa yemeye
meyl edersiniz. Yorgunluktan dolayı bozulduysa dinlenmeye meyl edersiniz. Biyolojik
fizyolojik hisler, dürtülerimiz bizi oraya doğru güdüler.
Mali, akli ve kalbi açıdan insan, yine dengede olmayı sever. Dengesinin
bozulmasını istemez. insan Homo Statiküs'tür. Statükosunu korumayı sever. Eğer bir
dış etki veya iç etki sebebi ile dengesinde bir bozulma meydana gelirse yeniden o
dengeyi kurmaya çalışır.
Eğitim dediğimiz şey de Rab kelimesinin, terbiye kelimesinin kökeninde olan
bir anlamında yer alan, insanı bulunduğu halden daha iyi bir hale getirmek geliştirmek
çabası olduğu için siz eğitimde güdülerken insanın dengesini bozup yeni bir denge
kurmasını ve o denge ile sizin istediğiniz yani eğer doğru yolda değil ise d inin istediği,
beklediği bir yeni bir denge kurmaya çalışırsınız. Bunun için vaizlerimiz bilirler,
öğretmenlerimiz belki daha az karşılaşırlar ama orda da vardır, cemaate ya da hedef
kitleye onların bildiğinin üstünde, onların bildiğinden farklı, onların bildiğinden daha
üst seviyede bir şey söylerseniz çok rahatsız olurlar. Yani işin sonu dini bozuyar
demeye kadar gider. Niye böyledir? Çünkü bu işin tabiatında vardır. Siz insanların
içinde bulundukları mutlu barış ortamını değiştiriyorsunuz, oysa oraya gelene kadar
insanlar neler çekmiş, ne bedeller ödemiştir. Yani insan tanımları, inançları, ibadetleri
yapıp etmeleri olan bir sistem kurmuştur, siz ona şöyle yapacaksın, öyle değil böyle
357
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
duy hissedeceksin diyorsun. Tabii ki mevcut dengesi bozufduğunda insan rahatsız
olacaktır. Ama eğitimin amacı o değil midir? Rab kelimesi insanı içinde bulunduğu
halden daha iyi bir hale getirmek değil miydi? Bir arkadaşım bana konuyla ilgili şunu
anfatmıştı: Sizin değişimle ilgili böylesi fiilierinizden hareketle Ramazan orucuna bir
başladım, insanların problemlerini düşündüm, onların ilgilerini çekecek konular
buldum ve mevcut yanlışfarını tespit ettim. Sonra bu argümanlarla va az ettim. Çıktı m.
Bir hafta geçmed i cemaat topyekun şikayet e geldi. Ne yapıyorsun hoca, sen Ramazan
ayını mahvedeceksin diye. Bunun üzerine ben de başladım abdest anlatmaya, abdest
önemli bir mesele ama ıs gün ne anlatılır.
insanların gerçek bildikleri şeyleri tasdik eder ve bu yaptıklarından hareketle
onları överseniz onlar bundan mutlu olurlar. Çünkü bu insanda doğru yoldayım,
demek ki yanlışım, eksiğim yok, ne güzel duygusunu hakim kılar. Fakat bunun tersine
bazı şeyleri düzelt dediğimiz zaman kişi bundan rahatsız olur. Dolayısıyla güdülemek
ve o güdülenmişlik çerçevesinde insanları harekete geçirmek gerçekten kolay
olmayan bir şey değildir.
Değerli arkadaşlar,
Biz Eğitimci!er olarak, ister yaygın eğitimde ister örgün eğitimde olalım,
konunun temelleri üzerinde durmalıyız. Meseleyi teknik hususların anlatımı ile
bağmak istemiyorum. Belki birkaç cümle ile konuşmamın sonuna doğru bu hususa
değinebilirim. ·Burada öncelikle motivasyon ve güdülemenin asıl felsefesi, asıl
düşünce ve fikri üzerine yoğunlaşmak istiyorum. Hepimiz biliyoruz ki psikologlar ve
eğitimciler; başarı kazanma, takdir edilme, beğenilme, kabul edilme, toplumda yer
edinme gibi çok değişik saiklerin insanı güdülemek için kullanılabileceğini söylüyorlar.
Ama bunların başında genelde ihtiyaçlar, alışkanlıklar, tutumla~ ve benzeri gelir.
Maslow'a bakarsanız, fizyolojik ihtiyaçların başta geldiğini görürsünüz. Güvenlik
ihtiyacı, insanın kendini güvende hissetmesi her şeyden önemlidir. Ait olma sevme ve
sevilme, çok önemli bir yönlendirici güçtür. Saygınlık kazanma etin bir güdüleyicidir.
Yine kendini gerçekleştirme önemli bir güdüleyicidir. Bunların hepsinin iyi bir tarafı
vardır. Sosyal psikoloji, din psikolojisin ve eğitimde kendini gerçekleştirme, çok önemli
bir ilkesidir. Bunların hepsinin dini temeli de vardır. Sosyal psikoloji ve psikolojide son
olarak eğitim son yıllarda bize hep "kendini gerçekleştir" ilkesini hatırlattı. Biz de
bunlara son yıllarda tepki ile yaklaşmaya başladık. Aslında biz kendini gerçekleştirme
kavramlarını başta benimsedik, ama bunları dillendiren alanların da etkisiyle sonra
uzaklaştı k.
358
Tosun, Din Eğitiminde Motivasyon
Biraz düşününce kendini gerçekleştirmenin islami bir anlamı olduğunu
görüyoruz. O zaman "islami anlamda insanın kendini gerçekleştirmesi ne demektir?"
Allah insanı ne amaçla, yaratmışsa kişi onu yaptığı ve ona ulaştığı zaman kendini
gerçekleştirmiş olur. Yani Allah insanı boş yere yaratmadığını söylemiyor mu? Bana
inanın demiyor mu? Diyor. Ben sizi bana ibadet edin diye yarattım demiyor mu? Diyor.
Buradan hareketle insanın kendini gerçekleştirmesi demek, yaratılış gayesi
doğrultusunda eşrefi mahlukat olarak yaşamaya çalışmak, temel hedef olarak o şerefe
layık olmayı benimsemektir. Şerefini kaybettiren her şeyden uzak durmak temel
görevidir.
Bizim burada güdüleme ile ilgili üzerinde durabileceğimiz ve temelini islam
oluşturan önemli dayanaklarımız söz konusudur. Teoride motivasyon içsel ve d ışsal
motivasyon olarak ikiye ayrılıyor. içsel motivasyon, insanın kendi kendini motive
etmesi ya da dışarıdan motive ediciler olarak bizim insanın iç dinamiklerini kullanarak
onu motive etmemizdir. Şimdi birlikte, din eğitim açısından, islam eğitimi açısından iç
motivasyon kaynağı nedir, diye düşünelim. içsel motivasyon kaynağı olarak akla
öncelik biyoloji ve fizyoloji gelir. Acaba burada manevi bir şey var mıdır? Vardır. Peki
ne vardır? Tabiki öncelikle Allah'a inanma duygusu vardır. Çünkü insanda din duygusu,
fıtridir. Bu duygu nereden gelir, sorunun cevabı, ne zamandan beri Müslümansınız,
sorusuna verilen Kalü bela'dan beri, cevabında saklıdır. Zira Bela, dediğimiz zaman
içimize vahiy edilmiş bir duygunun olduğunu kabul ederiz. Biz insandaki inanma
duygusunu Allah'ın insana bir va h yi olarak kabul ediyoruz. Doğrusunu Allah bilira ma,
bu, aynen anya arılığının ve yapması gerekenierin vahiy edilmesi gibidir. Yani inanma
duygusu, insana insan olma özelliğini vahiy etme anlamındadır ve buradan hareketle
insanın içinde temel bir izleyici noktanın var olduğunu söyleyebiliriz.
inan ma, fıtridir, dışarıdan ya da sonradan oluşturulmuş bir yap ı değildir. inanç
duygusu dışarıdan beslenirse, yanlış beslenir. Peygamber Efendimizin fıtrat hadisi
hepimizin malumudur. Biz bu hadisten yola çıktığımızda eğitimle bireyde yeni bir şekil
ortaya çıkarabiliriz. Ama öz olarak insanın fıtratında bulunan bir şey vardır. Başka bir
anlatımla temel iç motivasyon noktamız, insanın içerisindeki ilk vahiy ile yerleştirilmiş
olan, onun varlığının özünde yer alan, fıtraten var olan inanma duygusud ur. Peki, bu
inanma duygusu nas ıl ortaya çıkar? Cenabı Hak Kur'an-ı Kerimde; Alla sizi
annelerinizin karnından bir şey bilmez halde çıkarmıştır. Belki şükredesiniz diye size
kulak, göz ve kalp vermiştir. (Nahl, 16/78) işte biz eğitimci olarak buradan hareketle
diyoruz ki: insan doğduğu zaman hiçbir şey bilmez, fakat fıtraten ilhak edilmiş, ilka
edilmiş olarak potansiyel meziyetlerin hepsi kendisinde vardır. Bu noktada " ... la
tebdile li halkıliahi .... "(Rum, 30/30) yani yaratılış olarak insanlar arasında fark yoktur.
insan farklı şekiller alarak her şey olabilir. Eşrefi mahlukat olabileceği gibi esfel-i
359
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
sefiline de gidebilir. insanda bunu yapan, buna neden olan nedir? Hepinizin bi l diği
üzere eğitimdir. O zaman bize düşen insanı güdülemek ve motivasyonunu
arttırmaktır.
insanın içerisinde halk olan bir şey yani iç motivasyon unsuru fıtratta vardır.
Var olan bu şey bizim önümüze bozulmamış olarak ge l mişse işimiz kolaydır. Ama
bozulmuş ise yapılacak çok şey vardır ve işimiz uzundur. Çünkü burada kendine has
zorlukl arı olan eğitim olgusundan ve anne karnından itibaren şekillenmeye başlayan,
sonrasında da farklı göreyler verdiğimiz insandan söz ediyoruz. Kısacas ı şekillenmiş
şeyleri düzeltmek çok zordur. Bu zorluk en fazla yaygın din eğitiminde hissedilir.
Çünkü yetişkin eğitiminde bireyler bize geldiklerinde " ... summun bukmun umyun ... "(
Bakara, 2/18) " ... kör, sağır ve dilsiz ... " oluyorlar. Kalpleri de mühürlenmiş oluyor.
Üzerinde durduğumuz inanma arayışını sağlayacak olan rabbim kim sorusunu, bu
hayatın anlamı ne, tüm bunları kim yarattı, ne için yarattı sorularını arayacak olan o
içerideki potansiyel nereye gitti. Şekillendirildi. Kim şekillendirdi? Biz şekillendirdik.
Ne ile şekillendirdik? Eğitim ile şekillendirdik. Hangi eğitim o? Başlad ığın işi,
ayrıştırmak ve bağdaştırmak nerede ise imkansız hale geliyor.
Değerli arkadaşlar,
Bizi çıkmaza sokan yukarıdaki sorular, içsel motivasyonun potansiyel olarak
yaratılışta var olan şey ile birlikte o şeyin bizim önümüze gelene kadar şekillenmiş
halleri de içerdiğini göstermektedir. Şu gerçeğin üzerinde önemle durulmalıdır; hiçbir
çocuk, hiçbir insan, hiçbir eğitilen/öğrenci boş kağıt olarak insanın önüne gelmez. Din
eğitimi açısından olayı değerlendirdiğimizde, din öğretmeye çalıştığımız insanların
hepsinde bir din olgusunun mevcut olduğunu kabul etmemiz gerekir. Din kültürün
içinde mündemiçtir ve o kültürden nasiplendiği miktar kadar insanda vardır.
Motivasyon ve din ilişkisini izah ettikten sonra insanı nasıl güdüleyeceğiz
konusuna geçmek gerekir. Burada yine öncelikle içsel açıdan bağlantı kurmak ve olaya
bu doğrultuda yaklaşmak uygun olacaktır. Önümüze az veya çok, şu veya bu şeki lde,
şekil lenmiş dini bilgisi olan bireyler gelmektedir. Burada güdülenmenin birinci şartı,
insana değer vermektir. Hafızlığım yok, fakat mevcut bilgilerimle Kur'an-ı Kerim'e
şöyle bir göz attığımda insanın değeri konusunda çok fazla şey görüyorum. Kur'an
insana verdiği değeri farklı ayetlerde sözlü olarak ifade ediyor. Aslında peygamber
gönderme ve vahiy kendisi başlıca değer göstergesidir. Yüce Yaratıcı insana
sorumluluk yüklemiş, mazereti kalmasın diye de peygamber ve vahiy göndermiştir.
Ancak niye insana farklı bir değer atfetmiş, eşref-i mahlukat seviyesine çıkarmış ve her
şeyi kendisi için yarattığını ifade etmiştir? insan bizatihi kendisi değerlidir, zatı
360
Tosun, Din Eğitiminde Motivasyon
itibariyle hiçbir şekilde vahşi değildir. Her insan diğer olumsuz duyguları ile beraber,
vahşilikten de kurtulmaya adaydır. Kurtuluş çaresi ise eğitimdir. islam tarihinde örnek
verildiği için burada tekrar ifade etmek istiyorum. Hz. Hamza'yı şehit ettiren Vahşi'ye
insani değer fıtratta verilmemiş olsaydı Vahşi müslüman olur muydu? Allah bilir ama
olmama ihtimali yüksekti. Kısacası Yaratan insana ilk önce insan olarak değer veriyor.
ikinci olarak ona sorumluluk yükleyip güveniyor. Başka bir ifade ile siz yeryüzünde
halife tayin ediliyor, fakat bunun karşılığında iman ile görevlendiriliyorsunuz. Böyle
bir eğitim açısından ne demektir, bir düşünelim. Bana göre varılacak nokta islam,
Kur'an, vahiy ve Allah'ın insanlığı eğitme projesidir. Bu, Hz. Adem ile başlayıp Hz.
Peygamber ile tekamül eden bir eğitim projesidir.
Allah eğitim projesinde; insan diye bir varlık yaratıyor, akıl kalp his gibi özel
nitelikleryüklüyor, sonra herşey olabilecek kapasiteyi veriyor ve olmasını istediği alanı
belirleyen bir çerçeve çiziyor. Biz bu eğitim projesinin içeresinde karınca misali
kendimizi heder ve heba etmek yerine bunlardan kurtarabildiğimiz kadarıyla
insanlarız. Demek ki değer verme ve güven me, islam eğitiminde güdülenmenin temel
noktasıdır. Öğüt ve ceza verme, hatırlatma gibi unsurlar ikinci sırada gelir. Yalnız bu
güdülemede birkaç önemli husus ön plana çıkmaktadır. Bunlar arasında güdüleyenin
kimliği çok önemlidir. Yani güdüleme söz konusu olduğunda, öğretmen, vaiz veya
imam hatip olarak güdüleyicinin kimliğinin teknikler kadar önem arz eden hususun
olduğu unutulmamalıdır. Çünkü hitap edilen kitlesizden öncelikle bunu bekliyor. Bir
akşam yeni yapılmış bir camiye gittim. Mimari güzelliğinin de etkisi ile yatsı namazını
orada kılmak istedim. Abdest aldım, henüz camide kimse yoktu, hatta ortalık da
karanlıktı. Bir müddet sonra oturduğum şadırvana birkaç kişi geldi, kendi aralarında
konuşmaya başladı. Yarın imamlık sınavı olduğunu, bu camiye yeni imam gelece~ini,
iki kişi olduğunu ve tercihlerinin ilim sahibi olandan değil, okuyuşu güzel olandan yana
olduğunu ve kendilerine ilim lazım olmadığını güzel Kur'an okumanın yettiğini ifade
ettiler. Bu cemaati güdülemek çok kolay değil. Öğretmen de zorunlu öğretimi temsil
ediyor. Bunlar bizim elimizde olmayan şeylerdir. Yani devlet politikaları ve toplumsal
algılar zorunlu olarak içinde bulunduğumuz durumlardır. Yine benim ve diğer
öğreticilerin öğrencilerinin içinde vahşi diyebileceğimiz kişiler ve eğitilmesi zor olan
bireyler vardır. Bazları beni sevmiyor, okulu sevmiyor, kendilerini sevmiyor, vatanı
sevmiyor, milleti sevmiyor, arkadaşlarını sevmiyor, dini sevmiyor. Ben ve diğer
eğitimeHer onların gözünde neyim? Belirtilen şartlarda biz eğitimeHer onlara nasıl
bakıyoruz? Ayette Hz. Peygamberin eğiticiliği; "Nitekim içinizde size ayetlerinizi
okuyan, sizi tertemiz yapan, size kitap ve hikmet öğreten ve size bilmediğiniz şeyleri
öğreten, sizden bir elçi gönderdik." şeklinde ifade ediliyor. (Bakara, 2/151} Sizin
içinizden ne demek, bununla ne kastediliyor? Burada kastedilen Hz Muhammed,
361
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
peygamber ve eğitici olarak sizin tepenize gelmiş, sizin üzerinize zorlayıcı olaraktan
gönderilmiş değildir, sizin içinizden, sizden biridir. Bu durumu günümüze
aktardığımızda kendimize ve öğrencilerimize bakmak gerekir. Öğrencimizin neyi bize
ağır geliyor, paraları yok, yurdu yok, daha başka sorunları var. Ama bizler Maslow,
Piage islami ilimlerde ayetler ve derken; ben kimim, onların içinden birimiyi m, onların
dertleri bana ağır geliyor mu, ben onlar için ne yapabiliyorum, diye kendimize
sormuyoruz.
Eğitimle ilgili çok şey söylüyoruz ama kitap nerede belli değil. İslam eğitiminin
temelinde kitap olmayacaktır. Peki, vaizimiz, hatibimiz, din eğitimcimiz, din dersi
öğretmenimiz anlattığında kitap ne için kullanacak? Bunun için öncelikle yaptıkiarımızı
gözden geçirmek gerekir. Burada problem, eğitim görevini üstlenenlerde görülür, en
başta da işin teorisyenleri olarak biz akademisyenlerde ortaya çıkar. Bizler genel
olarak söyleyeceklerimizi delillendirmek için kitabımıza bakıyoruz. Kitabı açıklamak
için, kitabı anlamak için söz söylemek başka şeydir, söyleyeceklerimizi güçlendirmek
için takviye aracı olarak yararlanmak başka şeydir. Bunu genellikle bir ilim ve sanat
gereği olarak yapıyoruz. Örneğin hutbelere baktığımızda, metnin başında bir ayet ve
hadis kullandığımızı, sonra araya kendi sözlerimizi eklediğimizi, sonra da Allah ne
güzel dedi, diyerek tamamlıyoruz. Aslında burada Allah'ın söylediği dışında çok şey
söyledin. Burada konuyu aktarırken abartı yapıyor şolabilirim, bunun için Yüce
yaratıcı'dan ve sizden özür diliyorum, ama durum çoğu zaman ifade etmeye çalı_ştığım
tarda şekilleniyor.
Güdüleme ile ilgili en büyük sorunlardan biri de dinle ilgili anlattıklarımızın ne
kadarını yaşadığımızdır. imam hatip ve öğretmen görevini yürütenlerden
profesörlerimize kadar bu, herkesin yaşadığı bir sorundur örneğin ben 31yıldır
üniversitede çalışıyorum . Bir Cemal Hoca şu mezhepten, şu ideolojiden, şu partiden,
şu görüşten olduğu için cemaat ve tarikatının ya da ideolojik görüşünün etkisi ile bana .
söyle davrandı dese ne yapabilirim. Böyle bir durumda öğrenciyi nasıl güdülersin?
Nasıl güdülersen güdüle, hangi tekniği kullanırsan kullan bu öğrenci üzerinde etkili
olmak mümkün müdür? Dolayısıyla eğitimde bizim öncelikle bu konunun üzerine
eğilmemiz gerekmektedir. Yani eğitim yaptığımız kesimin nefsi ve ilgilileri olduğunu,
kendince problemleri olduğunu kabul edeceğiz. Yani biz tüm bunları dikkate alıp şimdi
olanlara rağmen ben tüm hususlardan sıyrılıp konuya yönelerek karşımdaki kitleyi de
nasıl güdüleyebilirim sorusunu sorduğumuzda güdülemeyi sağlayabiliriz. Ya bir
hikaye, ya bir soru, ya dikkatlerini çeken bir davranış, ya bir film, ya bir sesli materyal
kullanarak bunu yapabiliriz. Hedef kitlemizin, bazılarının görsel, bazılarının işitsel,
bazılarının kinestetik vb. olduğunu düşünür, farklı zeka türlerine yönelik materyaller
kullanarak güdülenmeyi gerçekleştiririz. Ancak burada konu ve şartlar müsaitse
362
Tosun, Din Eğitiminde Motivasyon
yaparım, şeklinde bir yanılgıya düşmernek gerekir. Kısacası güdülemede öncelikli ve
önemli olan, konuyla ilgili bir kaygıyı taşımaktır.
Güdüleme ile ilgili yukarıda belirtilen hususlara ilk günden başlamak gerekir.
Özellikle güdüleme ile bağlantılı olarak "öğrencinin gözünde ben kim olacağım"
sorusuna ilk günden cevap verilmelidir. Bildiğiniz üzere Peygamberimizin etrafındaki
müşriklerdir. Fakat eğitim faal iyetleri Mekke döneminde başlamıştır. Bu duruma
rağmen Kuran-ı Kerim hz. Peygambere hitaben: "AIIa h'ın rahmeti sayesinde sen
onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin
etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah'tan bağıŞlama dile ... " buyurulmaktadır. (Al-i imran, 3/159) Peygamberimiz eğitici olarak müşriklere,
her şeye rağmen kabalık yapmamış, katı yürekli olmamış, onlara insan olarak değer
vermiştir. Ne Taifin baş lideri, ne de amcası Hz. Hamza'nın katili onun için fark
etmemiştir. insan kazanmaksa hedefimiz ve bu ilahi bir çerçevede yönlendirilecekse
din eğitimi, bunun güdülenmesini de aynı çizgide yapmak gerekir.
Son olarak konuyla ilgili yanlış bilgi ve bilineniere vurgu yapmak uygun
olacaktır. Çünkü motivasyon ve güdüleme, eğitimde zor bir husustur, buna eğitimin
konusu olarak din eklenince, problemi aşmak için bulunan çarelerde bazen amaç dışı
ürünler ortaya konulabiliyor. Bazen öyle bir uygulamaya giriyoruz ki aklı devre dışı
bırakıyor, kalbimiz ve duygularımızla hareket ediyoruz. Bazen de tam tersi bir tavıra
başvurabiliyoruz. Ama en büyük sorunumuz bizlerin islam düşüncesinde kalp ve akıl
bütünlüğü görmememizdir. Akılla kalbi ayırabilir misiniz? Kalp önemlidir, hatta bazen
Gazali'de olduğu gibi herşeyin üstündedir. Bununla berabernefside kapsayan bütün
anlama ve idrak fonksiyonlarını içeren şey akılla olmuştur. Bizde düşünce dünyasında
birbiri ile çelişen şu ifadeleri sık duyarsınız: O akılcı l ar var ya, zaten hepsi dinden
çıkmış, akıl ne, işte hep sıfırda, irfan lazım. Ne irfanı kardeşim akıl işte, her şeyi Allah
akıl ile sorgulamak için hepsinin delili var, hepsinin delili var ve bu deliller birbirine
rakip olsun diye çıkarılmamış, bunlar bir bütün, insan bir bütün, onu anlamak için
bazen kullanıyoruz. insan işte ruh ve bedenden oluşmuştur, insan insandır, yani
birbirinden ayrılmış sonra bir araya getirilmiş sentetik suni bir şey değildir.
Değerli arkadaşlarım,
Din eğitiminde hedefimiz verimlilik ise yol çoktur. Çünkü eğitimin gerçekleşme
alanları ve hedefleri çok çeşitlidir. Ama herşeyi okuldan beklemek ya da çok şeyi
beklemek en büyük hatamızdır. Beklemeyi n demiyorum. Ama okula tüm sorumluluğu
363
Din Eğitiminde Motivasyon ve Verimlilik
okula yüklemeyelim. Zira kalpler farklı eğitim kurumlarının etkisi ile mühürlendi ise
vaiz ne yayabilir. Dolayısıyla sağlıklı eğitim, aileden başlayarak doğuştan yani fıtri
olarak bize verilen inanma duygusunun iyi beslenmesi için elimizden gelen her türlü
işi, sorumluluğu birlikte üstlen ip yerine getirdiğimiz sürece yapabileceğimiz bir şeydir.
Eğitim süreçleri boyunca unutmamamız gereken hususlardan biri Allah'tan ümit
kesilmeyeceği ve eğitimin en zarar edilen yatırım olduğudur. Bu nedenle olumsuz
sonuçlarda hiç üzülmeye gerek yoktur. Nitekim peygamberler tarihine baktığımızda
pekçok peygamberin birkaç inanan bulamadan gitmiş olduğunu görüyoruz.
Peygamberler üstün özeUiklerine rağmen din eğitiminde başarısız olmuşlar ise bizim
de başarılı olma durumumuzun Allah'a bağlı olduğu unutulmamalıdır. Gayret bizden
gerisi Allah'tandır. Hepinizi saygıyla. muhabbetle selamlıyorum.
364