e· e sahtbl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d00054/1969/1969_2_22/1969_2_22... · 2015. 9....

11
e SAHtBl: TüRK!YE ENSTrrüLERt TALEBE FEDERASYONU ADINA GENEL 8 YAZI .. MüDURü Ömer Hami ULUSOY BU SA YlDA SELAM· iSLMI AKADE- Cahit BALTACI Tavsiye Metod ve Va- (II) .................. L. · ÇAKAN ................. ·:-Ömer R. ÖZTÜRKJ.\-IEN MÜSBET . . . AV. GöZE A. Nihat ASYA Zahidlerin Tenkidi (tBN'ül Tercüme . . . . . . . . . . . . . . . Ahmet S. FURAD Hukukunda Adalet ve Adalet T! .. .. . .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. . Prof. Dr. BERKi göre Büyük Malazgirt Zaferi ve Anadolu'da Türk Dr. Mihriye Prof. Osman TlJRAN Malazgirt ve Alpaslan Ayhan ANADOLU FÜTUHATINDA ............. .. VE Mehmet GARBE Dr. Cabit ÖNEY KADINI TASA VVUF HAKKINDA ESER HABERLER KARAHAN ·-·. Prof. Tayyip OKiÇ

Upload: others

Post on 11-Nov-2020

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: e· e SAHtBl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00054/1969/1969_2_22/1969_2_22... · 2015. 9. 8. · Lakin hadise, modern bir tarihçi görü§ü ile mütalaa edilince onun derhal

e· İSLAJ\1

e SAHtBl:

TüRK!YE İSLAM ENSTrrüLERt TALEBE FEDERASYONU ADINA GENEL BAŞKAN

SedatŞENERMAN

8 YAZI lŞLERl .. MüDURü

Ömer Hami ULUSOY

BU SA YlDA

SELAM· iSLMI IıiEDENİYETİ

iSLAMİ İLİMLER AKADE-

MİLERİ Cahit BALTACI

Hakkı Tavsiye Metod ve Va-

sıtaları (II) .................. İsmail L. · ÇAKAN

RUBAİ (Şiri) ................. ·:-Ömer R. ÖZTÜRKJ.\-IEN

İSLAM'DA MÜSBET İLİM . . . AV. Erguiı GöZE

RUBAİ (Şiir) A. Nihat ASYA

Zahidlerin Tenkidi (tBN'ül

CEVZİ) Tercüme . . . . . . . . . . . . . . . Dı;-. Ahmet S. FURAD

İslam Hukukunda Adalet

Esasları ve Adalet TEŞKILA-

T! .. .. . .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. .. . Prof. Dr. Şakir BERKi

İslii.m'a göre kadın

Büyük Malazgirt Zaferi ve

Anadolu'da

Türk Destanı

Dr. Mihriye CAVİDALV

Prof. Osman TlJRAN

Malazgirt ve Alpaslan (Şiir) Ayhan İNAL

ANADOLU FÜTUHATINDA

İSLAMLAQTIRMA ............. ..

VE TÜRKLEŞTİRME Mehmet ŞEKER

GARBE DÖNÜŞ (Şiir) Dr. Cabit ÖNEY

İSLA:ıvı: KADINI

TASA VVUF HAKKINDA MÜ~

HİM BİR ESER

HABERLER

Şükran KARAHAN

·-·. Prof. :tıl. Tayyip OKiÇ

İslam. :tı~EDENİYETİ

Page 2: e· e SAHtBl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00054/1969/1969_2_22/1969_2_22... · 2015. 9. 8. · Lakin hadise, modern bir tarihçi görü§ü ile mütalaa edilince onun derhal

iDAREHAN E·, Türkiye tsJAm Enstitilleri Taleb e Federasyonu · G~nei 1\lerkezi

Nuruosmaniye Caddesi No: S2/2 Tel. : 22 46. 02

CAÖALOOLU İSTANBUL

Haberleı:ıme ve Havale Adresi : İSLAM MEDENİYETİ, P.K. : 1315

S İRK ECİ

TEMSILCILERiM·iZ ANKARA : A. GürbUz AKYÜZ, Gazi M. Kemal. Bulvarı

İZMİR

KAYSERİ

KONYA

Uz Apartmanı, 7 1 5 - 6 ~ Kızılay 1 Ankara : T.İ.E.T.F. İkinci Ba§kanı. : İhsan EMCİ : T.İ.E.T.F. Mah. İcra K. Bı:ık: İ. Ethem ELİBOL : T.İ.KT.F. Mah. İcra Kom. Bşk. Hasan TAŞ

-TEKNIK KADRO Sekreter: Ressam:

Erdoğan ATAK / GürbUz AZAK

Dizgi ve Baskı: FATİH .MATBAASI- İSTANBUL :Yıl: 2 - Sayı: 22

Basıldığı tarih: 25/8/1969

ABONE Yıllık : 12 sayı, 25 TL. Altı Aylık : 6 sayı, 12,5 TL. Öğrencilere: Yıllık 20 TL.

:ı> 6 aylık 10 TL; Yabancı menıleketlere posta ücreti ilave edilir.

Bir sayısı: 250 Kuru§.

ILAN TA'R·iFESi Dış Kap.: 2 renk 2.500 TL.

Tek renk: 2.000 TL.

İç Kapak: 2 renk 1.500 TL.

Tek renk: 1.000 TL.

Renkli ilan sahifesi : Tamamı 1.200 TL. 1/2 750 TL. 1/4. 400 TL. 1/8 250 TL.

Mecmuamızdaki yazılar me'haz gösterilmeden alınamaz. Gönderilen yazılar basılsın basılmasın iade edilmez.

Page 3: e· e SAHtBl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00054/1969/1969_2_22/1969_2_22... · 2015. 9. 8. · Lakin hadise, modern bir tarihçi görü§ü ile mütalaa edilince onun derhal

SAYFA: 30---...;..------ İS~I- ~D:ENİYETİ---'-- 7"""-- 25 AGUSTOS 1969

1 1

ı 1 1

PROF: OSMAN TURAN

'BUYUK AL GIRD ZAFERI VE A AD LU. DA.

TORK . DESTA 1

ürkler, tarihte uzun asırlar boyunca, cihan haltirni­yeti mefküresine inanmış ve bunun gerçekleşmesi için mücadele etmiş bir millet olmakla başka ka­vimler arasında çok mümtaz bir mevkie sahiptirler. Daha doğrusu maddi, manevi kudret Türklerin ta­rihte çok defa yer yüzüne taşmalarına, hakimiyetle­rini üç kıt'a üzerinde yaymalarına amil olmuş ve bunun .icabı böyle bir mefküre doğmuştur, veya bu ülkü, Türk kudretinin gelişmesine ve dünya fütuha­tma yardım etmiştir. İngilizce bir tetkikle ·mevcudi­

. yet ve şumulünü meydana koyduğumuz üzere, İslam'dan önce ve sonra, iki büyük devrede, türlü delil ve belirtileriyle göze çar­pan bu mefküre, M. ö. II. asırdan XVI. asra kadar; yani 1800 yıl gibi cidden çok uzun bir ·zamana şamil olarak, . Türk tarihi­nin azarnet devirlerini içine alır. Oğuzname'de de akisleri bırak­mak suretiyle Oğuzhan (Mete) ile başlıyan ve V. asırda Attila ile nihayet .bulan birinci safhada Türkler, Hun, Hiong'-nu vesair adlarla, uzakdoğudan Avrupa'nın içlerine kadar hakimiyetleriyle birlikte yayılmışlardır. Orhun abideleri ve diğer kaynaklarla sabti olduğu üzere, cihan ha~iyeti mefküresi, Gök - Türkler zama­nında daha şuurlu ve belirli bir maılıiyet alır. Gök - Türkler ve

· tabiriyle Türk hakimiyeti birinci devredeki coğrafi sahalara ka­dar i}ıtişar eder. İslamiyetın kabulü ile bu şuur İslam mefküre­siyle de birleşerek yeni bir takım dini ve kudsi unsurlar kazanır ve da:ha fazla kuvvet bulur. Selçuklular ve kolları ile fütuhat salıasım değiştiren bu mefküre, İslam dünyasiyle Anadolu'ya halı:im olmak üzre, daha istikrarlı ve azametli bir devreye intikal eder. Türklerin ·cihan hakimiyeti hamlelerinde, dördüncü devreyl tevkil eden, Osmanlı İmparatorluğunun kui·ulması ile Alı:deniZ havzasın_da bulunari bir çok eski kavim ve medeniyetlerin yurdu Türk fetihlerine girer. İlk defa, Akdeniz olmak üzere. bu haki­miyet lı:aralardan denizlere qe intilı:al etmiş olur. Türkler, bu sefer, Akdeniz'e ve Orta Avrupa'ya kadar yeni bir medeniyet ve hakimiyetin müınesslli olurlar. Orta Asya, İran, Hindistan ve bü-

Page 4: e· e SAHtBl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00054/1969/1969_2_22/1969_2_22... · 2015. 9. 8. · Lakin hadise, modern bir tarihçi görü§ü ile mütalaa edilince onun derhal

25 AGUSTôEi' 1969 - - - - - - - ..;....; - İSLAM MEDENİYETİ - -: -'- - ..._,.,_ - - SAYFA : 31

tün Şarki: Avrupa diğer Türklerin hakimiyetine gir­·mekle bu merküre kudretinin son mertebesine eri.§ir.

Türk kudretinin, dört devrede yaptığı büyük cihan haldmiyeti hamleleri, tabiatiyle, milli tarihin pek çok zaferlerle dolmasına sebeb olmuııtur; Lakin Malazglrd Meydan Muharebesi bunlar arasında cid­den i:nüstesna bir mevkii i§gal eder. Hatta onun bu istisnai durumu, gEmi§ öl_çüde Türk .tarihinin hudud­larını aşar ve doğurduğu büyük netiCeler dolayı~iyle, beşerin mazisinde en ehemmiyetli hadiselerden birini te§ldl eder. Çok umumi bir 'tarih bilgisi ve Şuuruna sahip bir Türk aydını için bile Malazgird Zaferi bize yeni bir devre açmakla ve yeni bir vatan hazırla­

makla, derin bir J1lfı.na taşır. Lakin hadise, modern bir tarihçi görü§ü ile mütalaa edilince onun derhal cihan ııumul ehemmiyet ve tesirleri göze çarpar. Bu sebeble, bu büyük zafer günü milli bir bayram ola­rak kutlanmağa, kutsileııtirilmeye ve bi;?;e bugün· ile birlikte bu vatanı bah§eden Alparslan da Milli tari­hin arslanı ve garp Türiderinin Atası olarak tazim _ ve tebcile layıktır. Nitekim İslam'dan önceki Türkler de Gök - Türklerin kurtulu§ ve h1l.kimiyetine delalet eden Ergenekon Bayranıını asırlarca dini ve milli bir gün olarak tes'it etmi§lerdir.

Tarihin ;büyük dönüm noktalarından birini teııkil eden Malazgird Zaferinin ilk mühim neticesi, şüp­

hesiz, İslam ve Hristiyan dünyalarının kaderini de­ği§tirmekle meydana çıkar. Gerçekten Hristiyanlık

ve İslamiyet, lrendi iman ve görü§lerine göre birer dünya nizamı ve akide birliği kurmak gayesiyle, bü- , tün orta çağlar boyunca, birbirleriyle hakimiyet ve · üstünlük mücadel\_!sine giri§I)J.ݧlerdi. Hristiyanlık ; putperest Roma, ~unan ve yakın Şarkın karga§alık -haEnde bulunan inançlarını yıkarak kendi düşünce- · sine uygun manevi bir ahenk kıırmaya çalı§ırken : yeni çılmn İslamiyet daha ani ve mucizevi bir haya- : tiyet hamlesiyle ve daha cihan ııumul bir dava ile · ortaya atılarak, yalnız onun geni,;ılemesini durdur- ·

_ madı; bizzat Hristiyanlığın yayılmı§ olduğu ülkeler­de bile kendi medeniyet ve akidelerinin 'hakimiyetini · de kurmaya muvaffak oldu. Bununla beraber İslam, ilk hanıle ile, Sasanı İran'ı derhal-yıktığı halde Hris- _ tiyan dünyasının lideri_ Bizans İmparatorluğunun sa­dece kanatlarını kırabilmi§tir. Akdeniz'in doğu, balı

ve cenup sahillerine sür'atle sahip olan müslüman­lar bir kaç asır kadar da bu. denizde hakimiyetierini _ muhafaza ett~ler. Öyleki İbn-i Haldün'un müstehzi-yane ifadesiyle, Hı:istiya."llar,

niz'de' artık bir tahta parçası !ardı.

uzun müd<1et, Al{de­bile yüzdüreı:hiyor-

İslam aleminin büyük kudretine ve müslüman medeniyetinin göz kamaııtırıcı üstünlüğüne rağmen,

asırlarca Iraralarda ve denizlerde rie'at eden Hris­tiyan dünyası bir türlü mukavemetten vazgeçmiş

değildi. Böylece, bu günkü tabiri kullanmak caizse, bu ilti alem birbirinden demir bir perde ile ayrılmı§ olarak yanyana yaııadı. Bu vesile ile sadece şu ka-

. darını kaydetmeliyiz ki bu perdenin beri tarafında, İslam hakimiyetinde bulunan Hristiyanlar daima din hürriyetine ve yaııama haklarına sahip oldukları hal­de, öte tarafta. Hristiyanların hakimiyetinde kalan müslümanlar, yalnız orta çağda değil, yeni zaman-

larda bile bu imkanlara sahip. olmadılar. İslam or. duları, yaz - kı§, asırlarca Bizans topraklarına sal- -dırdı ise de Toros silsilesi - Erzurum hattı ötesinde devamlı bir fetih vuku'bulmadı. Hatta, İslam mede~ niyetinin en yüksek seviyeye eriııtiği X. asirda artık İslam kavimleri hayatiyetini kaybettiği ve siyasi, dini ve içtimai mücadeleler İslam dünyasını büyük bir buhrana sürüklediği için Bizans'lılar .derhal mü­dafaadan taarruza geçtiler; büyük İslam bölgelerini istila ve hatta bizzat halifelik merkezlerini bile teh­did ettiler.

İslam dünyasının iç ve dı§ tehlikelerle böyle bir · buhrana maruz kaldığı bu asırdadır ki Türkler İs­lamiyeti kabul. ve XI. asırda da Selçuk İmparator­luğunu tesis etmek suretiyle İsiam dünyasına taze bir kan aıııladı ve onu inhilalden kurtardılar. Bunun­la beraber Selçuk İmparatorluğunun kuruluııundan

(1040) Malazgird zaferine (1071) kadar, geçen 30 ·yıl zarfında, henüz Bizans'lılara karııı kat'i bir teııebbü­se geçilmi§ değildi. Zira, bu devrede Selçuklular İs­Him dünyasının iç meseleleleri ve blrliği ile meııguı bulunuyorlardı. Bu sebeple uzun müddet Türk - Bi-_ zans münasebetleri küçük ölçüde mücadelelerden ibaret kaldı. Nüfus kesafeti ve yersizlikten sıkıntı

çeken ve birbirini sıkıııtıran göçebeler, Boy Beyleri idaresinde aileleri ve sürüleri ile göçerek, kendileri­ne yurf ve hayvanıarına otlak bulmak maksadiyle Anadolu sınırlarından içeri giriyorlardı. Selçuk hü-

. kümdarları, İslam sultanı sıfatiyle, müslüman · mem­leketleri ve ahalisini korumak için, bu insan akınını Orta - Asya'dan Anadolu'ya doğru sevk ediyorlardı. Müslümanların ve bizzat halifenin §ikayet ve arzula­rı da müslüman ülkelerini bu akınlardan korumaya matuf idi. ·Esasen Selçuk Devleti de bu nüfus kesa­fetinin bir baskısı neticesinde kurulmuııtu. Bu su­retle bütün boy beyleri, bütün göçebeler kendilerine yurt bulmak için Anadolu'ya göçmek zaruretini kavramı§ ve bu husus herkesin ııuuruna yerle§mişti.

· Tuğrul Bey ve Alparslan tarafından yapılan Şarlti Anadolu seferleri; Kutalmı§, Af§in, vesaJr kuman­danlar idaresinde sevk edilen bazı merkezi kuvvetler müstesna, Malazgird kadar Anadolu'ya yapılmı§ Türk akın v-e Fetihleri hep bu göçebe Türk boyla­rının eseri idi. Boy Beyleri idaresinde Anadolu'ya giren Türkler Sivas, Kayseri ve Konya'ya kadar ilerlemi§ler birçok bölge, şehir ve kasabaları i§gai etmi§lerdi. ·Fakat bu fetihler henüz kat'i bir mahi­yette olmadığı gibi _Selçuk - Bizans hududlarında da esaslı ve hususiyle hukuki bir deği§iklilr bahis mev­zu değildi. Bu sebeble Bizans toprakları içiride ·Ana­dolu'da, Türkler henüz bir takım mahalli veya mu­vakkat adacıklar halinde bulunuyor ve seyyar kolo­ni te§kil ediyor idi. Öyle ki Bizanslar bunlar üzerine

_ kuvvetler sevk ettiği zaman göçebeler ya mahsur bir durumda kalarak mücadele eder veya büyük kuv- · vetle kar§ılaııtıkları zaman bölgeyi terk edip ba§ka bir sahaya giderlerdi. Fakat tamamiyle çekilmek' ve Anadolu'yu bırakmak bahis mevzuu değildi. Zira, onlar için tekrar Türkistan'a dönmek hem faydasız, hem de 1mkansızdı. Binaenaleyh Oğuz Türkleri ya Anadolu'da kendilerine Yurt bulacak veya orada öle­cekler idi.

Malazgird muharebesine kadar ne Bizans'ın

Page 5: e· e SAHtBl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00054/1969/1969_2_22/1969_2_22... · 2015. 9. 8. · Lakin hadise, modern bir tarihçi görü§ü ile mütalaa edilince onun derhal

SAYFA : 82 - - - .....; - - ~ - ....;., - İSLAM MEDENiYETi - - - - -:- - - 25 AGUSTOS 1969

Türkleri Anadolu'dan çıkarmak teııebbüsleri bir se­mere vermi§ ve ne de İslam'ın iç meseleleri ile me§­.gul bulunan Selçuk Devleti, bu· kısmi istilaları kat't bir futuhat ııekline sokarak ırkda§larma emin l;ıir · yurt sağlamak İslam'ın bu eski rakibini ezerek ta- · rihi vazifesini ve cihangirlik mefküresini gerçekle§­tirmek imkanını bulabilmi§dir. Nit~kim, Mısır'da

hakim bulunan Şii FAtimi Devleti, İslil.m Dünyasının birliği ve selameti için ciddi bir engel te§kil ediyor­du. Hatta Tuğrul Bey zamanmda on\.ın mevkii bir cıerece sarsılmı§ ve bu sebeple de İstanbul Camiin­ele narnma okutulmakta olan hutbe, Abbasi Halifesi ve Selçuk Sultanı adına çevrilmi§ idi~ Lakin ŞU'ler, . henüz Selçuklular idaresinde bulunan Sünni İslam dünyasiyle rekabet ididasından vazgeçıi:ıiıı değildi. Bu Sünni - ŞU rekabeti dolayısiyledir ki, :Malazgird mu­harebesi arefesinde Alparslan Bizans'lılarla değil

Fatimililerle hesapla§mak zaruretini duyarak; Suriye seferine çıkmı§ bulunuyordu.

MALAZGİRD VE İSLAM • HRİSTİY AN DÜNY ALARI

Bu Selçuk - _Fatimi rekabetinden faydalanmak isteyen Bizans imparatoru Romanos Diogenes Dev­letinin bütün imkanlarını seferber ederek 200.000 ki­§ilik büyük bir ordu ile harekete geçerken yalnız

Anadolıc;:'yu mutlak surette Türkler'den kurtarmak niyetinde değilgi; ..-o, aynı zamanda, İslam dünyasm!l. karııı evvelki asırda ba§lamı§ ve Selçuklu'ların zu- · . h uru ile durmuıı olan taarruz ve istilaları da tekrar­lamak kararmda idi. ݧte, :Malazgird meydan muha­rebesi İslam ve Hristiyan alemlerinin kaderlerini · tayin ile alakah böyle bir zamanda ve bu §artlar içinde vukuu buluyordu. Selçuk Devleti böyle bir mu­harebeye hazır bulunmadığı için İslam dünyası cid- ~

den korku ve endi§e içinde idi. Bizzat sultan ve Ab­basi halifesi bu endi§eyi duyanlarm başında idi. Bu sebeple her ikisi de bütün kuvvetlerini cepheye sevkeden imparatora sulh teklifinde bulunmuııtu. · Lakin kuvvetinden mağrur ve zaferden emin bulu­nan imparator, sultanın hazırlanma ihtimalini düşü- . nerek bunun ancak Selçuk payitahtmda mümkün ola­bileceği if!l.desiyle, ·bu müsait sulh tekliflerini red eyledi.

Alparslan, 80.00 den fazla olmayan ordusu ile, kahir düııman kuvvetlerine karşı muharebeyi kabule mecbur bulılnurken endişesi cidden büyük idi. Bu münaseb.etle mağlübiyet ve ölüm ihtimallerini hesap ederek ordusu huzurunda ahd ve vasiyetlerini yap­mak ljizumunu duydu. Son teseliisi İslam'ın bu bü­yük gününde ve onun uğrunda. ııehit olmak idi. Hali­fe de bütün İslam ilim ve din adamlarını bu kader gününde, camilerde Allahın Türk Ordusuna yardınu ve İslamın zaferi için, duaya davet etti. Dua ses­leri camilerde yükseldiği bir günde muharebenin hayırlı olacağı ümidiyle saflar kuruldu ve 26 Ağus­tos 1071 Cuma g_ünü iki ordu karıııla§tı. :Muhare­benin cereyan tarzı ve neticesi malümdur. İlk İs­

lam askerleri Kadisiye ve Yermükte nasıl bir avuç kuvvetle koca Sasaru ve Bizans imparatorluklarını yıkmı§ veya. parçalamııı ise :Malazgird'de de ayni §ey olmuıı; manevi kuvvet maddi üstünlüğü yere sermiş-

tir. Zaten Kur'anda da bu hususa dair bir beşaret müslümanları daima cesaretlendirmişti. Bizans ordu­sunda hezimet gayrimüslim Uz (Oğuz) ve peçenek Türklerinin ırkda§larmı tanıyarak Selçuk saflarına geçmesiyle baıılar.

Bu büyük zaferin bir hususiyeti de tarihte ilk defa bir Bizans imparatorunun İslamiara esir ol­ması idi. Zaferin büyük ehemmiyeti dolayısiyle

Türk - İslam dünyası bayram yapnıı§, bu uğurlu gün İslamın Kadisiye ve Yermük gi_bi ilk büyük zaferleri meyanmda tebcil ve Alparslan da ulu Pey­gamberin eshabı olan gaziler ara'sında tazim edilmiş­tir. :Malazgirt Zaferine daha ilk zamanlarda atfedi­len bu ehemmiyet ve onun ilk büyük İslam zaferle­riyle mukayesesı, tarihin neticeleri dolayısiyle de, isabetli olmuştur. Gerçekten İran'a ve Bizans'a kar­§ı ilk zaferler kazanılmamı§ olsaydı, nasıl İslAmiyet

Arabistan çöllerinde boğulmağa mahküm olur ve be­şeriyetin eski çağ ve Avrupa medeniyetlerini birbi­rine ulaııtıran ve üçüncü büyük eseri olan İslam me­deniyetinin vücud bulması imkansız idi ise Selçuk­lular zuhur etmemiş ve :Malazgird Zaferi elde edi!­

. memi§ olsaydı müslüman kavimleri ve İslam mede­niyeti de öylece daha onbirinci asırda sahneden çe­kilirdi. Neticede bu medeniyet, XVI. asıra kadar üs­tünlük ve hayatiyet balışeden Anadolu'nun Türkleıı­mesi ile üç kıta üzerinde dünya nizamma amil olan Osmanlı İmparatorluğunun kurulmasına inıkan vereıı had~selerin şumulü iyice muhakeme edilirse Maiaz-

gird Zaferinin cihanşumul manası ve tarihte nasıl bir dönüm noktası teııkil ettiği daha kolay anlaşı­lır. :Malazgird Zaferinin, İsİarn ve Hristiyan dünya­larının kaderine tesir eden bu ehemmiyetinden son­ra, ilk büyük netice, hiç şüphesiz Anadolu'nun fethi ve Türkleıımesidir. Halifelik ordularının asırlarca mücadelelerine rağmen Bizans'lılardan koparamadık­ları bir ülkenin şimdi İslamın hamisi Türklerin ve göçebe Oğuzlar tarafından sür'atle feth ve iskanı

iki ~Uem için hakikaten hayati ehemmiyeti haizdlr. İslamın ilk fetihleriyle sadece kanatları koparılan fakat X. asırda tekrar kanatlanıp taarruza geçen Bizans Anadolu'nun fethi ile bel kemiğini kaybe­derek artık tedrici bir ölüme mahküm edilmi§ oldu. ·Nit~kim Malazgirt'ten sonra Bizans'ın mukavemet! kalmadığı 'çin, Türkler yirmi yıl zarfında çadırlarını boğazlar, :Marmara ve Adalar denizi sahilerinde dik-

rneğe muvaffak oldular. :Müslüman Selçuklu'lar Ana­dolu'yu açarken, onların gayrimüslim ırkda§ları «Peçenek» UZ (Oğuz) Türkleri de Balkaniara ini­yordu. Böylece Türklerin dünyaya bu üçüncü taııma devresinde Bizans İmparatorluğu Asya'da ve Avru­pa'da tam bir Türk Kıskacı içine girmi§ bulunuyor­du. Öyleki Frenkler Haçlı Seferleri ile Türkler üze­rine büyük akınlar yapmUffil§ olsaydı İstanbul'un fethi, balkaniara geçmek ve Avrupa'da birleıımek ilk Selçuk yayılıışnda mümkün olacaktı. Bununla bera­ber ııarki: Avrupa'ya ve balkaniara gelen. Türkler müslüman olsa ve Anadolu'daki ırkdaşları gibi yeni bir medeniyet mürnesaili olarak oralarda yerle§seler­di Türk tarihinin akışı daha ba§ka bir mahiyet alır ve bahis ırievzuu engeller de daha kolay hertaraf edilirdi.

Page 6: e· e SAHtBl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00054/1969/1969_2_22/1969_2_22... · 2015. 9. 8. · Lakin hadise, modern bir tarihçi görü§ü ile mütalaa edilince onun derhal

·25 AGUSTOS 1969--------- İSLAI\-1 MEDENİYETİ-------.:....- SAYFA: 33

Türkler Anadolu'da henüz yerle§mekte iken. Haçlı -Seferlerinin açtığı yeni bir mücadele devresi bir asır kadar sürdü ve Türkle§me faaliyetihi geri attı. Bu durumda onlar orta Anadolu'ya çekilmeğe mecbur oldular. Diğer taraftan Anadolu'da te§ekkül eden öteki Türk devletleriyle cereyan eden rekabet kavgaları da bu buhrani arttırıyordu. Vaziyetten faydalanan Bizans'lılar sahilleri i§gal ile Anadolu'yu iStirdat üı:ıitlerini besliyorlardı. Malazgirt zaferinin öldürücü tesirlerine rağmen ,}3izans'ın istirdad te§eb­büsleri bir asır kadar devam etti. Nihayet Anado­lu.da Türk birliğinin kurucu ve bu vatanın ikinci banisi II. Kılıçarslan'ın Manuel komııenos'e kar§ı

kazandığı (Myrokephalon) Kumdanlı Zaferi (1176) Bizans'ın Anadolu'yu kurtarma ümit ve te§ebbüsle­rine ebediyyen son vermiş ve Malazgirt'ten sonra bu ikinci zafer sayesinde bu memleket artık- kat'i bir şekilde bir Türk vatanı olmuştur.

Malazgirt'ten sonra Bizans'lılar Haçlı müdaha­leleri sayesinde birkaç asır daha ömürlerini uzattı

ve hatta bir ara belini doğrultur bir hale geldi ise de Türk - İslam dünyası kar§ısında bir daha ciddi bir rakip ituvvet vasfını kazanamadı. Böylece Hris­tiyanlığın müdafaa ve taarruzu artık Ortodoks §ark­tan Iiatolik garbe intikal etti. Viyane önlerine, XVI. asra kadar devam eden bu müdafaa bundan son­ra taarruz §eklini aldı. Malazgirt Zaferinin Hristi­yan dünyası üzerinde icra eylediği akisler yirmibeş yıl sonra Türklere karşı sel gibi akan Haçlı seferle­rini meydana getirdi .. Mamafih bu seferlerin doğu­şunda Bizans'ın Malazgirt münasebetiyle giriştiği

tahrikleri, Fatimilerin Kudüs'ü i§galleri ve nihayet Avrupa'nın orta çağda içinde bulunduğu derin ceha­let ve taassubu da göz önünde tutmak icap eder. Nitekim garp Hristiyanların gayesi Türkleri Anado­lu'dan çıkarmak değil Kudüs'ü ele geçirmekti. D{ğer taraftan Türklere kar§ı düşman ve Rumiara kar§ı dost olarak gelen Haçlılar tamamiyle aksi hlslerle dönmüş idiler. Zi:ra, onlar bu seferler esnasında Bi­zans'lıların daima hiyle ve hiyanetlerine uğradıkları halde, Türklerden, esaret zamanlarında, sadece mer­hamet ve aticenaplık görmü§lerdi. Bundan dolayıdır ki orta çağ Avrupasın'da asalet ve kalıramanlığın ancak Türklerle Franklara ait olduğu lı:anaati yer~ le§miş, bu iki kavmiİı aynı ırki men§eden gelip. kar­de§ olduklarına dair de bir takım efsaneler te§ekkül etmi§ ve bu iki §Övalye ırk arasında yalnız bir din farkı bulunduğu dܧÜncesi devrin kroniklerine geç­mi§t!r.

Haçlı taarruzlarına ve büyük Selçuk İmparator­luğunun parçalanmasına rağmen İslam dünyasının Hristiyan dünyası aleyhindeki inki§afı XVI. asra ka­dar devam etti. Dikkata §ayandır ki XII. asırda çı­

kan Moğol }ı:asırgasının en büyük. tahribat ve za­yiatı Türkler üzerinde vuku bulduğu halde, müslü­man dünyasında yine Türkler kısa bir duraklama­dan sonra hayatiyetlerini muhafaza ederek tekrar iktidarı ele aldı ve yayılmayaba§ladılar. Lakin İs­

lamın ham~si ve mümessili olarak Selçuklular saye­sinde Fatih Türkler karalarda muzafferane ilerler­ken Akdeniz'de vuku bulan bir inkilap Türk - İslam

dünyasının kaderi bakımından büyiik bir ehemmi-

yeti haizdir. Filhakika Selçuklulardan önce İslamlar karalarda ric'at ederlerken denizlerde ve hatta İs-. panya'da henüz mevkilerini muhafaza ediyorlardı.·

Halbuki İslam dünyası Türklerin idaresinde karalar­da müdafaadan taarruza geçtiği sırada Akdeniz'de tersine, ric'at ba§lamı§ ve deniz hakimiyeti tedri­cen Hristiyanlara kaptırılmı§tı. Hatta İspanya'dan geçen §imali Afrika'lı Muı·abit ve Muvahhid'lerin hamlesi de Endülüs müsülmanlarının uzun müddet mukavemetlerine imkan vermemi§ti.

Malazgird Zaferinden sonra ba§lıyan Haçlı Se­ferlerine kadar Garbın §UUrsuz bir hareketiyse İs­lam medeniyetinin tesirleriyle bunların Avrupa üze­rindeki medeni" neticeleri o derece ehemmiyetli ol­mu§tur. Bu seferlerle birlikte Avrupa uyanınağa ve yeni medeniyet hamlesi yapınağa ba§larken Akde­niz hakimiyeti de müslümanlardan onlara intikal ediyordu. O §ekilde ki, birinci, seferden sonra Haç­lılar ciddi bir İslam donanınası ile kar§ıla§madan

Suriye ve Filistin Limanıarına çıkabilyorlardı. Sel­çuklular Haçlı ve Bizans taarruzlarını kırıp XII. asır­da keza XIV. asırda Aydın Oğullarının adalar de­nizindeki müthi§ te§ebbüsleriyle tedricen Ak ve Ka­radeniz sahillerine çıktılar ve mühim donanmalara da sahip oldularsa da artık Avrupa'lılar ile rekabet edebilecek bir deniz kuvveti vücuda getiremediler. Hatta, Osmanlı İmparatorluğu XVI. asırda Viyana önlerine ve Atlas dağlarına doğru ilerlerken Akde­niz'de de tam bir hakimiyet kurmuşlardı. Fakat Av­rupa'lılar yeni bir medeniyet hamlesi içinde ve Ok­yanusların fethi ile. me§gul bulundukları için Türk -İslam dünyası artık kudretinin son noktasına varını§; halbuki Avrupa hamlesine yeni başlaml§tı. Böylece Müslüman Şark ile Hristiyan Garb arasında tees­süs eden medeniyet ve kuvvet_ muvazenesi tedricen Avrupa'nın ü;:;tünlügü ve binaenaleyh karalar ve de­nizlerde ilerlemesiyle neticelendi. Dikkata şayandır ki bu asırda bazı Türk mütefekkirleri Avrupa'lıların Okyanuslara açılması~ ve hakimiyetleriyle Türk - İs­lam dünyasının sarılmak ve iktisadi çöküntüye uğ­ramak tehlikesini tamamiyle idrak etmi§se de bir tarafta artık hayatiyetini kaybeden bir İslam mede­niyet!, diğer tarafta yeni bir hayatiyet hamlesi al­makta bulunan bir Avrupa medeniyet! kar§ı kar§ıya idi. Bundan 'ba§ka Türk'ten gayri. bütün. İslam kavimleıi asırlarca evvel dalmı§ oldukları uykuda herdevam idiler. Türk milletini tek ba§ına İslam medeniyetine altı asırdan daha fazla bir hayatiyet veremiyeceği için o da yorulmuş ve uykuya dalmı§; bununla beraber ilk uyanma faaliyeti de geçen asır­da yine Türkler'de başlamı§tı.

SELÇUKLULARDAN ÖNCE ANADOLU Anadolu'nun Bizanslılar'dan -Selçuklu'lara geç­

tiği sıralarda, medeni, iktisadi, içtimai ve etnik du­rumu tetkik edilmeksizin bu üllı:enin fethi, Türkleş­ınesi ve tarihi tekamülü kavranılamaz. Asırlarca sü­ren İslam - Bizans mücadeleleri Anadolu'nun tah­ribine, nüfusunun azalmasına ve bu sebeple medeni ve iktisadi inhitatına amil oldu. Dünya ticaret yol­larının taınamiyle İslam'ların ellerinde bulunması

ve yukarı ortaçağ §artları icabı Anadolu'nun mil­letler arası ticaret yollarının dı§ında kalması da bu

Page 7: e· e SAHtBl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00054/1969/1969_2_22/1969_2_22... · 2015. 9. 8. · Lakin hadise, modern bir tarihçi görü§ü ile mütalaa edilince onun derhal

SAYFA: 34 - - - - - - İSLAM MEDENİYE'J,'İ - - - ...,.. - - - 25 AGUSTOS 1969

inhitatı artırmakta idi. O §ekildeki ancak X. asırda cenupta Antalya ve §imalde de Trabzon limanları medeni İslam ülkeleriyle geli§en ticaret sayesinde ehemmiyet kazan.Jnl§, iç .Anadolu §ehirleri birer bil­yükköy haline gelmi§ti; Bu sebepledir ki Bizans Anadolusu'nda ne eski Helenistik ve ne de Selçuk d~vrinin medeniyet abidelerine rastıa,mak münikün ~lmaml§tır. Bu umumi inhitat, dolayıŞiyle Anadolu'­n~ yerli Hristiyan halkları kültürce geri bir manza­ra arzederler. Böylece Anadolu'ya ilk gelen Türk'­lerin çoğu göçebe olduğU, yani kültür bakımından geri ·bulunduğu halde bu memlekette geli§en milli kültür üzerinde yerli halklarm tesiri yardımı ola­maml§tı. Gerçekten Selçuk medeniyeti Türk İslam

.ve Bizaııs unsurlarının bir sentezi olsaydı bu key­fiyet kültürel inki§afm daha verimli bir mahiyet almasına amil olabilirdi. lil'itekim İslam medeniyet!· nin kurulu§unda, eski yıikın §ark ve Yunaı;ı mede­niyet numunelerini d~vam ettiren Irak, su'riye ve Mısır Hristiyanlarmı rolü büyük olmuııtur. Halbuki TÜrk'ler Anadolu'da böyle bir imkarn kavu§maml§ ve Anadolu'da .ii:ı.kişaf eden ve daha sonra Balkan­Iara uzayan Türk medeniyet! böylece Türk - İslam ~~deniyetinin Gar.ba doğru uzaması ve devamından ibaret kalml§tır.

Bizans Anadolu'sunda bu şekilde bir medeni ve iktisadi inhitat hüküm sürerken, Toroslar - Erzu­rum hattı ötesinde, Şarki Anadolu'da, İslam dünya­sı ile vuku bulan medeni ve ticari münasebetler sa­yesinde, oldukça ileri ve canlı bir hayat mevcut idi.. Hatta orta Anadolu'ya nazaran göze çarpan bu medeni üstünlük XII. asırda, yani Selçuk medeni­yet! yükselineeye kadar devam etmi§tir. Bu sebeple İslam'larla çevrili ııarki Anadolu'da ya§ayan Hris­tiyanlar Orta Anadolu'nun Rum veya Ruınla§ml§

Hristiyanlarma nisbetle .kültürce daha ileri bir se­viyede bulunuyorlardı.

.Anadolu halkı dini ve içtimai bakımdan da iyi bir durumda değildi. Bizans İmparatorluğunun takip etmekte olduğu Ortodoks siyaseti öteden beri diğer kavim ve mezhepleri temsil· ve iınlıa gayesini güdü­yordu. İlk İslam fütühatmda yakın şark Hristiyan-1arı nasıl bu siyaset yüzünden Garp istilasım kolay­la§tırml§ ise Selçuk istilasmda da §arki Anadolu'daki Süryani ve Ermenller, Orta Anadolu'daki küçük dini cemaatler böylece Fatih Türklere karşı Bizans mü­dafaasmı samirniyetle yardım etmediler. Bizans'lı­

larm bu dini haskılarına mali tazyik ve zulüınleri

de ekleniyordu. Devletin vergilerinin çokluğu halkı

ezriıi§, arazi §ahıslarm mülkiyetinde toplanarak bü­yük bir toprak aristokrasisi sınıfı meydana gelıni§ ve tedricen halk topraksız ve esir bir duruma düş­müııtü. Bu· sebeple ilk Türkiye Sultanı Süleyman Şah'ın topraklan halka dağıtması Hristiyan kitle­lerin Selçuldu'lar arasına geçmelerine amil olınu§­

tur. Böylece din hürriyetine ve araziye kavuıımak, sefaletten kurtulmak istiyenlerin muhafaza edebil­mek için Selçuklu'lar ile hususi anl~§malar yapan Aristokratlara dair de elimizde kayıtlar mevcuttur. İstilanın ilk sarsmtısı geçtikten sonra Selçuk hü­.kümdarlarının adaleti Hristiyanlara şefkat ve hi­mayelerine dair Süryani ve Ermeni kaynaklarmda

gördüğümüz dikkata §ayan methiyelerin sebebi de budur. Bizans kaynakian da halkıİı Türk istilalarırta yardımına ve hatta bazı yerlerde din adaınlarmin

Türklerle ݧ birliği yaptığı hususunda bazı haberler vermektedir.

Türkler Anadolu'ya geldilderi zaman burada ba§lıca etnik unsur olarak Rum ve Ermenilere rast-· ladılar. Eski Anadolu kaviınlerinin mevcudiyetlerini muhafaza edebildiklerine dair malümatımız kifayet­sizdir. Bizans kaynaklarmda kaydedilen bazı ~etnik züınrelerin eski kavimlerin bakiyesi olduğu anlaşı­

yorsada bunların dil ve kültür bakımından müstakil bir hüviyet taıııdıkları hususu p_ek mühimdir. Uzun asırlar zarfmda Yunan, Roma, Bizans ve Hristiyan­lık tesirleriyle Toroslar - Sinop hattının batısm.da

kalan Anadolu, umumiyetle, Ruınla§nıı§ bir man­zara arzed2r. Bu Ruınla§ma salıil bölgelerinde Yu~ nan'lılarla :..rki bir kayna§ma ile muvazi gitmiş ve lmvvetlenmi§tir. Dahilde büyük §ehirlerde kendini koyu bir §ekilde gösteren Rum ve Hristiyan tesirle­ri §ehirlerden ve kültür merkezlerinden uzakia§tık­

ça hafiflemekte ve eski etnik hüviyetıer mevcudi­yetini hissettirmektedir. Karadeniz §ark sahilinde Ruınla§ma da yer yer kuvvetli olmuııtur. Samsun ile Giresun arasında, Trabzon Konmenler devletine kar§ı sık sık isyan eder ·bir Çan kavmin XII. as­ra kadar, Hristiyan olarak mevcudiyetipi muhafaz eylediğini biliyoruz ki göçebe Çepnilerin fütuhatiyle bütün sahil boyu Türkle§irken bu küçük kavim de tarihten silinmi§ yalmz Canik adı bu bölge ve dağ­larm adı olarak bu güne kadar gelmi§tir.

Bu Toros - Sinop hattının şarkmda kalan Erme­niler önce Bizans'ın onları parçalama siyasetiyle Sivas, Kayseri bölgelerine kadar yayılnıı§lar; sonra da Türk istilası önünde garba doğru kayarak bu­ralarda daha fazla kesafet kazailllll§lardı; nihayet Toroslar bölgesine ve Çukurova'ya indiler; Ve Haçlı Seferlerinin yarattığı siyası: sarsmtıyı Ermenilerin bu havalide, bazan Selçuklulara tabi bir krallık kur­malarına yardım etmi§tir. Ermeniler hiçbir zaman siyasi bir birlik kuramayarak küçük feodal hükü­metler teşkil etmişler ve çok defada birbiriyle sa­vaşnıışlardır. Bu sebeple, sıra ile, Sasanilere, Bi-

. zans'lılara, Araplara ve nihayet, Türklere tabi kal­

. mışlardır. Bununla beraber din ve mezhep ayrılık­larmdan faydalanarak milli varlıldarm muhafaza et­ml§ler; hatta kendilerine mahsus bir edebiyat ve klütürde yaratmı§lar. Ve böylece Anadolu Ruınla­rna nazaran üstün bir seviyeye ermişlerdi. Anado­lu'nun §ark ve cenup bölgelerinde yaşayan Sürya­niler ise Hristiyan olup medeniyetçe çok ileri idi­ler. Buralarda yerleşmiş sair müslüman Samileri de kaydedersek Anadolu'nun etnik bir tablosunu çiz­mi§ oluruz.

ANADOLU'NUN TÜRKLEŞMESİ Malazgird Zaferinin en · büyük ve en göze çar­

pan neticesi Anadolu'nun Türkle§mesini ve Türkle­re yeni bir vatan haline gelınesini sağlamasıdır. Ger­çekten eski bir çok kavimlere yurt ve medeniyet­lere sahne olan veya üç kıt'a arasmda bunların mü­badele sahası bulunan Anadolu tarihte ilk defa ola­rak ırk, dil, din, kültür ve sanat bakımlarmdan külli

Page 8: e· e SAHtBl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00054/1969/1969_2_22/1969_2_22... · 2015. 9. 8. · Lakin hadise, modern bir tarihçi görü§ü ile mütalaa edilince onun derhal

25 AGUSTOS 1969 - - - -·- - - - - İSLAM: MEDENİYETİ - - .;_ - - - - - - SAYFA :

bir inkilaba maruz kalmışdır. Fetih sırasında Ana­dolu'nun içinde bulunduğu şartları, tutuıa.Iı bir ordu­dan ziyade bir milletin eseri olduğunu, memleketin etnik durumunu, nihayet Türkistan'dan birkaç asır devam eden kesif muhacir akınlarını .ve mücadele­leri kavrayamıyan münevverler değil ilim adamları bile hala bu Türkleşme faaliyetini hala anlıyama­

mışlar. Ve tedbirlerin kifayetsizliği veya askeri ve siyasi hadiselere inhisarı da bu meseleyi bir muam­ma haline sokmuştur. Bu suretle Anadolu'nun Türk­leşmesi hadisesi, sadece m'antıki bir istidlal ile, yer­li halkların İslaİnla§ması ve Türklerle kayna§ması §eklinde dü§üntilmüş ve kabul edilmiştir. Lakin ta-

~ rih bu mantıkl: istidlale göre cereyan etmiş değil­

dir. Hatta Anadolu'ya gelen kesif Türk kitlelerinin kemiyetleri hakkında kaynakları tetkik etmeyenler garp Tlirklerinin dil kültür san'at ve folklor bakı­

mından Türkistan'daki hüviyetlerini hemeıi aynı muhafaza ve Anadolu'ya nakil ettiklerini müşahade etselerdi yerli halklardan ciddi iktibaslarda· bulun­madıklarını ve binaenaleyh ırki bir karışma hadise·· sinin teyid edilmediğini görmekle bu muamma büs·· bütün şaşırtıcı bir mahiyet alırdı.

Oğuz Türklerinin ırkt hususiyetleri hakkında ta-· ril:ıi bilgilere sahip olmayanlar, bütün Türkleri Mon­golid sandıkları ve Anadolu Türkleri de böyle bir vasıf arz etmediği için ırkı: karışmanın Türkleııme

hadisesinde milhim bir amil olduğu kanaatine var­mııılardır. Halbuki böyle bir karııımaya maruz kal­mıyan göçebe yürük ve Türkmen'lerle birleşen

Türkler arasmda ırkı: bir ayrılık olmadığı _üzerinde düııünmemişler, Azerbeycan, Türkistan, Irak'da ka­lan Oğuz Türklerinin de aynı ırki vasıfları haiz ol­duğunu hesaba katmamııılardır. Esasen Anadolu'ya gelen Türkler Monkoloid bir ırki vasıfta olsa ve sa­nıldığı gibi bugünkü Türkler onlar ile yerillerin bir kaynaşması mahsulü olsaydı bu Monkoloid evsaf zamanıımza kadar devam ederdi.

Kaynakların, umumiyetle, mebzul olmamasına

rağmen, Anadolu'ya asırlarca akan insan-kitleleri ve bu memleketin Türkleşmesi 'hakkında elimizde çok çeşitli ve ınühim malzeme mevcuttur. Vaka-i name­lerin Azerbeycan yoluyla Anadoluya göçen insan dalgaları haliliında verdikleri çok diltkate şayan tas­virler ve KARlNCALAR GİBİ KAYNAŞTIKLARI­NA dair ifadeler Türkleııme hadiselerinin mahiyetini tesbit ederken ·bizde illt müsbet dü§ünceyi uyandıı·­

maktadır. Anadolu'ya vukubulan Türk akınları bir kaç asır devam etmekle beraber kesafet ve ehemmi­yet bakımından iki büyük devreye ayrılır. Selçuk fetihleri ile başlayan birinci devrede Türkler bütün Anadolu'ya dağılırlar, fakat kesafet bakımından

yerli halka nazaran ekseriyeti teşkil edemezler. Aşa­. ğıda ızaı.i edileceği üzere, orta Anadolu bundan müs-tesnadır. Haçlı seferlerini müteakip Türkler mühim zayiat verir ve sahilleri Bizanslllara terk ederek orta Anadolu'ya çekilir; Türkleşme de bu bölgede vuku bulur. Bütün Asya'yı yerinden oynatan Moğol istilası Türk akınlarının ikinci li:esafet devresini teş­kil eder. Büyük Selçuk İmparatorluğu nasıl !slam memleketlerini ve whalisini korumak maksadiyle ·bu akınları Anadolu'ya sevkederse Türk Selçuk devleti de aynı düşünce ile bu göçebe kütlelerini kendi hu-

dutları dışına, Bizanslıların elinde bulunan Anad< lu'nun Garb, Cenup ve Şimal sahillerine serbest b rakır, ve bu bölgeler yeni gelenler sayesinde feti ve iskan sahası olur. Kaynaklar bu hudud bölgel< rinde 100.000 lerle ifade edilen göçebelerin yığıldığ nı, Moğollardan önce Up (hudud) ları işgal ede· Bu· göçebeler üzerine yeni gelenlerin tazYik yaptığ nı böylece Türklerin tedricen fetih ve iskan sahalE rını Bizansm aleyhinde genişlettiklerini ve nihaye bu göçebelerin UC'larda nasıl -bir h~yat sürdüklerin idare ve ıstihalelerini bize naklederler.

Selçuk devletinin kurulduğu Orta Anadolu'nu fetihten önce pek seyrek olarak meskO:n bulundu ğuna işaret etmiştik. İstilllnın ilk sarsıntısı mevcu nüfustan · da mühim bir kısmının Türkler önünde; garba doğru kaçmasına ve hatta Balkanıara kada ilerlemesine sebep oldu. Bazı Hristiyan kaynalda İmparator Mihael'in, istila dolayısiyle, halkı arabi lara koyarak geri çektiğini ve boşalan yerlere Türk lerin kolaylıkla yerleştiğini kaydederiten onu bı

ınıntakanın Hristiyaulığına nihayet vermekle tak bih ederler. Aynı hadise Moğol istilasını müteakiı

Batı Anadolu'da cereyan etti. Türkmenlerin önündeı kaçan ve yollarda birbirleri üzerine yıkılarak Rum ların geriye ve Balkaniara doğru çekilmelerini güç­leştiren bir nüfus hareketi hakkında dikkate şayar tasvirler bize kadar intikal etmiştir ki, bunlardar biri Osman Gazi önünde birliklerin akın halindı

Düzce ve Adapazarı ovalarına dökülmesine dair ha· berlerdir. Muhaceretin kolaylığı dolayısiyle göçebe· ler önünden kaçan halk garbl: Anadolu'yu tamamiyle boşalttı. Rumlar kısmen Rumeliye geçtiler. XIV. ve müteakip asırlarda bu bölgelerin Orta Anadolu'ya nazaran daha fazla Türkleştiğini tarihi kaynaklarla istidlal etmek müml{ün olduğu gibi XVI. asır tahrir defterleri de bunu kat'i olarak meydana koymuştur. İlk istilanın sarsıntısı geçtikten ve Orta Anadolu'da Selçuk devleti kurulduktan sonra, burada kalan Hristiyanlar için, devletin himayesine mazhar olduğu ve tab'a olarak bir fark gözetmediği için yerli unsur mevcudiyetini mulıafazada hiçbir güçlüğe uğramadı. Fransızca olarak neşrettiğimiz bir tetkik Selçuk dev­letinin Hristiyan Tab'ayı himaye siyasetine dair dikkate şayan methalleri meydana koymuştur. Hal­buki garpte göçebeler hareket halinde idi: Beylik­ler yani küçük devletler kuruluncaya kadar müca­dele, katil ve hicretler devam ediyor ve nüfus aza­lıyordu. Türkmen faaliyeti · cenup'ta da aynı şekilde vuku buluyordu. Hatta küçük Ermeni devleti or­tadan kalkmadan çok evvel Torosların cenup ya­maçları ve Çukurova Türkleşrneğe başlamıştı.

Böylece Selçuk devletinin Imruluşundan Osman­luara kadar Ortaasya'dan gelen ve Anadolu'da ço­ğalan nüfus hareketi muntazam Bizans hudndiarın­da tekasif eder ve miltemadiyen yeni bölgeler fethe­dilir. Her fetih bölgesi tekrar bir nüfus kesafetine sahne olurdu. Diğer . taraftan Türk Arap İslam böl­gelerinden gelen alimler, gaziler ve dervişler UC'lar­daki mücadeleye dini bir hüviyet verir, cihadı teş­

vik ederler. Veya bizzat ona katılırlar. Böylece isia­rniyeti sathi şekilde kabul etmiş ve henüz daha zi­yade ŞAMANI olan göçebe Türkmenler bu hava içinde daha dindar ve ·bizzat gazi olurlar. Anadolu'-

Page 9: e· e SAHtBl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00054/1969/1969_2_22/1969_2_22... · 2015. 9. 8. · Lakin hadise, modern bir tarihçi görü§ü ile mütalaa edilince onun derhal

SAYFA: 86 İSLAl\1 1\IEDENİYETİ - - - _;. - - - 25 AG-USTos' 1969

nun fethi ve Türkle§Inesi hep bu vetir€'ye göre ce­reyan etmiştir.

Orta Anadolu'da Selçuk devleti kurulmakla Hristiyan nüfus nisbetini muhafaza etmişti. Bunun­la ·beraber, yUkarıda işaret ·ettiğimiz üzere, :burala­rı da çoktan ekseriyetle Türkleşmiş bı.ılunurdu. Ni­tekim İkinci Kılıçarslan zamanındıi. Ankara'da Hristiyan nüfus o kadar azalmı§tı ki' bu yüzden geçim sıkıntısı çeken bu şehrin METROPOLİT'i daha küçük bir dini mevki (EVEKLİK) olmasma rağmen, talebi üzerine, Amasra'ya nakledilmişti. XIII. asırda Konya, Kayseri ve Sivas havallsinde bulunan ve hatta 1. Keyhusrev tarafından Akşehir civarında yerleştirilen Hristiyan nüfusa XVI. as1r< tahrir def­terlerind& \Te son mübadele ve tehcirden önce de aynı nisbette raslanmıştır. Garbi Anadolu'da çok seyrekleşen Hristiyan, nüfus İmparatoorluğıpı son asrında Rumların tedrici nüfus ve muhaceretiyle bir derece artmış bulunuyordu.

Anadolu'nun Türkleşmesinde esas aınilin. Etnik olduğunu böylece meydana koyarken İslamla§Ina un­surıinu tamamiyle inkar etmeye imkan yoktur. Fil­hakika bir Fransızca tetkikiınizde izah ettiğimiz üze­re, yerli halklar arasmda İslamiyeti kabul suretiyle de bir Türkleşme faaliyeti olmuştur. Lakin bu ha­dise hakkında kaynakların ifadesi islamiaşmanın

tedrici ve münferit bir surette ceryan ettiğini ve kitle halinde halkların veya bir bölge ahalisinin top­tan din değiştirmediğini meydana koyacak bir ma­hiyettedir. Tarilli ·-kayıtlarla varmış olduğumuz bu neticeyi Usaniyet ve folkloor da tamamiyle teyid et­mektedir. Nitekim Rumeli'de Arnavut, Boşnak ve Pomak· gibi toptan din değiştirdiği halde etnik hu­susiyetini ve dillerini muhafaza eden kitlelere Tür­kiye'de raslamayı;:ıımızm sebebi de budur. Böylece asır lar_ zarfmda yerli halktan islamiyeti kabul ede­rek Türkleşen, yani Türk kanına karışan, nüfusun nisbeti % 30 u geçmekte ve % 70 i de Orta Asyadan gelen Türkler teşkil etmektedir. Buna mukabil Ana­doluya gelen göçebeler arasında Hıristiyanlığı kabul edenlerin de bultinduğunu istidlal mümkündür. Ger­çekten bu göçebelerin büyük bir kısmı henüz çok sat­hi 'bir· şekilde İslamiyet! kabul etmiş ve daha ziyade eski ŞAM.A.:.'\ffil dinlerinde bulunurlardı. Hatta bu ŞA­MANİ tesirlerini daha uzun müddet ve şehirlerde bi­le müşahade etmeği mümkün kılan vesikalar vardır. XVI. ncı Asırdan beri isimleri, dilleri ve daha son­rada ibadetlerinin Türkçe ,olduğunu bildiğiıniz bir kı­sım Rum ve Ermenilerin bunların torunlarını teşkil

ettiği gözükmektedir. Bu bahse temas etmekle, Sel­çukluların geldiği zaman Anadolu'da mühim bir Türk nüfusla karşılaştıklarına ve Türkleşmede bu arnilin büyük ve kolayla§tırıcı bir rol lfa eylediğine dair fi­·kir ve temayilileri tedayi etmemek imkansızdır. Bi­zanslıların önce İslamiara karşı Toroslarm. ·bir tara­fında Peçenek Oğuz, sonra da Selçuklulara karşı Bi­tinye'de Kuman veya Kıpçakları birleştirdiğine dalr elimizde kayıt ve deliller mevcut ise de bunların mü~ him bir yekün tuttuğu iddia edilemez. Moğollardan önce Şimalden Kafkasya'ya ve mesela Gürcistan'a girdiğini ve güreillerin kendi ordularında kullanıl­

dıklarını bildiğiıniz ŞAMANİ veya Hıristiyan Kıp-

çakların bir kısmı da Anadolu'ya giren unsurlardan birini teşkil eder.

Türkistan'dan gelen halkın kahir ekseriyetini göçebe Türklerin teşkil ettiği aşikar ise de çiftçi, tüc­car, şehirli, ilim, din ve sanat adamlarının mülıim bir yekiina baliğ olduğunu (diğer İslam ülkelerinden ve bilhassa İrandan bu gibi insanların çokca geldiğini) kaynaklar vasıtasiyle bildiğimiz gibi, garb Türkçe­sinde rastladığımız bütün kültür kelime ve tabirleri­nin Orta Asya'da bulundukları zamanlara ait kelime­ler olmakla da sabittir ve bu husus yerli kavim ve kültürlerin hemen pek az bir tesir icra eylemiş oldu­ğunu da göstermektedir. Mesela Rumca ve Ermenice­den Türkçeye geçen kelimeler Türkçeden •bu dillere geçmiş olanlara nisbetle pek azdır. Hatta İtalyanca'­dan iktibas ettikleriıniz bile daha fazladır.

TÜRKLEŞEN ANADOLU

Selçuk istilasını müteakip Anadolu, süratle Türk­leştiği için, bazı kaynaklarında, daha XII. inci asır­dan itibaren, ·bu memleket TÜRKİYA (Türk - İli}

adıyla anılmakta idi. ~alazgird'den sonra, İlk Tür­kiye Sultanı Süleyman Şah zamanında (1077 - 1080}, Anadolu'da zaptedilmeyen bölge pek az kalmıştı. Bu­nunla beraber bu henüz bir Türkleşme değil Selçuk devletine ve göçebelere ait bir işgal mahiyetinde idi. Memleketin bir kısım ücra bölgeieri ile ·bazi kaleler henüz feth edilmemişti. Anadolu'nun .bu fethi ve Türk­leşmesi süratle gelişmekte iken :başlayan haçlı akış­ları Türklerin bir ülkede ·birleşmesi ve burasını vatan yapmaları mücadelelerini bir asır daha uzattı. Türk­ler haçlı ve Bizans taarruzları ile ortaya, Anadolu'ya çekilmekle yalnız karşılıklı nüfuz zayiatı olmadı; Bi­zans devrinde mevcut· bulunan medeni ve iktisadi in­hitat, yeni tahriplerle, daha büyük bir ölçüde ilel'le­di. İçtimai bulıran genişledi. Anadolu'da siyasi birli­ğin parçalanması Selçuklulardan başka Danışmentli, Saltuklu, Mengucuklu, Artuklu gibi rakip Türk dev­letleri ve nihayet Çukurova da teşekkül eden küçük -Ermeni krallığı ve Gürcü hükümetleri ile mücadele­lerde bu karışik devrenin uzamasma bir kat daha aınil oldu.

İşte bu şartlar içinde Anadolu bir destan devrini yaşadı. Bu destan devri Anadolusu cidden bir kahra­manlar ve evliyalar diyarı haline geldi. Öyleki Ana­dolu'da kaza ve fütuhat yapan Türk kahramanları etrafında destanlar teşkil etti; bunların mezar veya türbeleri bir kutsiyet hiilesi içinde asırlarca ziyaret­galı oldu. Dikkate şayandır ki bu kahramanlar az za­manda halk arasında veli hüviyetini aldı. Gerç:ekten bütün Anadolu toprakları tarihi hatıraları, mehkıbe­leri, ziyaretga.Iıları, evliya hikayeleriyle vatan olmak için her türlü manevi unsuru kazanmış ve böylece Türk Milleti bu topraklara, bu topraklarda Türk Mil­letinin şuuruna ve kalbine intikal etti. Bu uzun mü­cadele devresinde Türkler arasında DEDE - KOR­h"'UT, DANİŞMEND GAZİ, BATTAL GAZİ destan­ları ile bir çok küçük menkıbe ve hikayeler teşekkül etmişti. Bunlardaki Türk kahramanlarının faaliyet­lerinde Din, Vatan mefkfıreleri _insanlik ve alicenap­lik ruhu başlıca aınil olduğu halde Bizanslılar tara-

Page 10: e· e SAHtBl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00054/1969/1969_2_22/1969_2_22... · 2015. 9. 8. · Lakin hadise, modern bir tarihçi görü§ü ile mütalaa edilince onun derhal

,_

_ .25 AGUSTOS 1969--------- İSLAM MEDENİYETİ-------- ;_SAYFA k87

fından vücut bulan AKR.i:o.A:S destanında ise para ve kadın birinci derecede rol oynar. Bu keyfiy~t her iki cemiyetin ruh haletini, yani bir taraftan yükselen, diğer taraftgn sükut eden idealleri mükemmelen ak­settirmektedir. Nitekim Türkj.erin XVI. :ınci asırda

bir cihan İmparatorluğu vücuda getirmeleri bu ideal üstünlüğü ile mümkün olduğu gibi Bizansın ölüme mahkum olması da bu ruhi sükut eseri idi.

Bu devir Anadolsunda •ilk defa halk ve asker­ler arasında meydana çıkan KIZIL ELMA efsanesi de cihan hakimiyeti mefkuresinin nasıl milli bir hü­viyet kazandığını meydana koymaktadır. Gerçekten ;:ıehirli ve milnevver Türkler bu mefküre ica:bı İstan­bul'a yönelir. Ve bunu Hazret-i Peygamber'in Hadis­leri ile teyid ve takdis ederler ki, halk muhayyile­sinde, Ayasofya önünde, Jüstinyen abidesi üzerindeki kıZıl madeni yuvarlak da kitlelerin KIZIL ELMA olarak hedefi olmu;:ıtu. Günlük münaka§~larda

Rumlar Türklerin üstünlüğünü ve devrin artık on­lara intikal ettiğini kabul ve idrak ediyorİar. Bu münaka;:ıalar dini mecraya dökülünce Bizanslılar İs­lamiyetin üstünlüğü iddiasına kar;:ıı Avrupalıların

da kendi dinlerinde olduğunu Rumlar için hayat kal­mamış ise onların mevcudiyetini zikretmekle kendi­sında Papazlar: DÜNYA TÜRKI>ERİN İSE AHi­RETİN DE KENDİLERİNE AİT OLDUGUNU _BE­YAN ETTİK!JERİ ZAMAN, HIRİSTİYAJ.'l" KÖYLÜ-. LERİN, DÜNYADA BİZİ YER VE YURTLA..>U::MIZ­DA ElliAKMAYAN TÜRKI>ERİN AHİRETE DE AYNI ŞEYİ YAPACAK!JARINI söylemeleri itikat

sarsıntılarının kitleler arasında nasıl bir mahiyet aldığını açıkca meydana koyar. Putperest Moğol­lar Bağdat Halifesinin öldürdükleri ve Seİçuklulara tabi bir devlet haline indirdikleri bir sırada sevinen bazı H;_ıristiyanlar Türk gazisi ile alay etmek iste­yince Gazinin de onlara: «SİZİN İTİRAFINIZA GÖ­RE HIRISTİYANLARIN ALLAHI ÖLDÜRÜL­DÜliTEN SONRA MüSLÜMANLARIN HALİFESİ­NİN KATLEDiLMESiNDEN NE ÇIKAR!» tar~ın­daki cevabı da bu türlü münaka;:ıalara dair ruhi duru­mu belirtir.

Anadolu'da Türk medeniyetinin kurulması. Sel­çukluların bir asır kadar süren dı§ ve iç mücadele­leri müsbet bir neticeye bağlamasıyle ba§lar. Filha­kika ikinci Kılıçaslan gibi büyiik bir Padi;:ıahın da­hiyane siyaseti yenilmez. azim ve iradesi, yüksek in­sani vasıfları ve nihayet kırk ;yıldan fazla süren mücadelesi sayesinde Anadolu'da Milli •birlik kurul­duktan ve Bizans İmparatorluğuna, Malazgirtten ·be­ri, ikinci büyük darbe (1176) vurulduktan sonra artık Türk üstünlüğü ile medeni ve iktisadi faaliyet­ler süratle geli;:ıir. Nitekim Selçuk devrinin büyiik mimari abidelerinin hep bu tarihten sonraki de­virde in;:ıa edilmesi sebebi de budur. Bununla bera­ber Türkiye'deki iktisadi ve kültürel geli;:ımelerin

bu lmdar hızlanmasında başka bir mühim amil daha vardır ki, o da Anadolu'nun helenistlik ve Roma devrinden sonra, ilk defa dünya ticaret yolları

için ilk geçit haline gelmesidir. Zira Selçuklular zamanındadır ki §arkta medeni islam ülkeleri ya­nında, haçlı seferleri ve islam medeniyet! tesirle-

riyle, Avrupa'da da yeni bir medeni ve ticart faall~ yet devresi ba;:ılar ve bu sebeple Türkiye §ark - garp, ;:ıimal - cenup bütün medeni milletler arasında bir mübadele ~ahası, bir köprü durumunu kazanır. Bu gün Anadolu'nun ıssız kö;:ıeleı;inde kalmı§ o muaz­zam kervan saraylar bize yalnız medeni ve içtimat hayatın yüksek seviyesini değil, ayni zamanda bu milletler arası yolların ticari man!l.sını da beliğ bir §ekilde ifade eder. Bunlar bütün yolcuların milliyet, din ve ,. mevki farkı gözetmeksizin, hayvanlarıyle

birlikte, meccanen yemek ve yatmalarına hizmet ediyor; hastalarını tedavi ve fakiriere de ayakkabı

temin ediyorlardı.

Türkiye'de •ba;:ılayan bu sür'atli inki§af saye­sinde Konya, Kayseri, Sivas, Erzurum, Malatya ... Gibi Anadolu dahilinde hiç bir zaman görülmemi§ bir takım büyiik ticaret ve kültür merkezleri te;:ıek­

kül etti. Öyleki bunların nüfusları 100.000 civarın­

da idi. Nitekim Sivasın XIV. asır da 120.000 nüfu­sa sahip olduğunu •bir kaynak kaydetmi;:ıtir. Hal­buki Bizans devrinde bu ;:ıehirler birer büyiik köy­den ibaret idi. Selçuk devletinin takip ettiği iktisa­di, ticari ve zirai siyaset sayesinde memleket ma­mür, nüfus kesif ve halk da müreffeh bir hale geldi.

·Devletin istihsali artırmak maksadiyle hıristiyan

halkı himaye, göçebeleri iskan ettiğine ve sık sık

çiftçilere ev yaparak, arazi çift hayvanı ve tohum­luk dağıttığına ve nihayet bu siyaset icabı bir kaç yılda müstahsili vergiden muaf tuttuğuna dair vesi­kalar mebzuldur. Bizim, XIV. asırda ki bir kaynak-000 altın civarında idi ki .bu meblağ •bu günkü pa­meni krallığı (Çukurova) toprakları ve garbi Ana­dolu'da bir kısım arazL hariç tutulınak üzere, 17.000. ramızla takriben, iki buçuk milyar Türk lirası eder. tan çıkararak yazdığımiZ hesaplara göre Selçuk Tür­kiyesinin bütçesi (vergi aidafa), henüz Türk idare­sine girmemi§ olan Trabzon Konmen ile küçük er­Yalnız Konya ve Sivıls ;:ıehii'lerl ile vilayetlerinin dev­let geliri 600.000.000 lira kıymetinde idi. Bu son ra­kam evvelce Bağdat, daha sonra da İlhaniler payi­tahtı Tebrizin iradına teka:bül eder. İktisadi durumu daha iyi kavrayabilınek için meşhur iktisatçı Sorn­bart'ın verdiği rakamlarla bir mukayese .yerinde olur. Filhakika onun 1300 senesinde ki İngiltere bütçesi hakkında verdiği rakam Tebrize müsavi gelmekte, 1311 yılındaki Fransa bütçesi de daha az bir miktar­da idi. Selçuk Türklerinin serveti, zenginliği ve altın gümüş hazineleri o kadar meşhur idi ki bu devletin Avrupalıların hayallerini tahrik ettiğine ve dillerinde destan olduğuna dair dikkata şayan tasvirler bize ka­dar gelıni§ ve_ bu husus !3fsanelere bürünmüştü.

Selçuk devleti bu iktisadi ve zirai siyasetiyle memleketin maddi kalkınmasına çalışırken kültürel faaliyetleri de buna muvazi gidiyordu.- Her fetih edi­len veya yeniden in;:ıa olunan şehir ve kasabalara tüccar ve sermayadarlarla birlikte ilim, din, edebi­yat ve san'at adamları da celbediyordu. Henüz Türk kültürünün zayıf olduğu zamanlarda bu insan­lar diğer islam· üllrelerinden daha sonraları da hem oralardan hem de bizzat Selçuk Türkiyesinden ge­liyorlardı. Vazılı olarak bildiğimize göre orta çağda

hiç · bir memleket Türkiye kadar kervansaray, haıı-

Page 11: e· e SAHtBl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00054/1969/1969_2_22/1969_2_22... · 2015. 9. 8. · Lakin hadise, modern bir tarihçi görü§ü ile mütalaa edilince onun derhal

SAYFA : 88 - .-.. - - - - - - - lSLAl\1. MEDENİYETİ - - - - - - - 25 AGUSTOS 1969

L

Ey üçbin yıllık tarihimin kilit ,noktası Maddeyi çıldırtan marul Ey kaderimin potası.

Çin Seddinden ta:ıan iman seli. İstanbul'a yüzgörümliiğüm lrkımın Viyana1ya uzanan eli.

Sen ey candamarım Malazgirt Son8uz zaferler kapısı Ey Anadolum'un ölmez tapusu.

Kanımı1 alınterimi sana katmı:ıım Çilenin hazZa barı§tığı Azmin hızla yarı§tığı Bir vatan yaratmı§ım, bir vatan yarat­

mı§ım.

tahane, ve imaretiere sahip değildi. Bu sebepledir. ki Anadolu Türklerinin yaptıkları hayır müesseseleri ve vakıfların ba§ka memleketlerde mevcut olma­dığını, · oralarda zenginlerin servetlerini zevklerine sarf ettikleri halde Türklerin sadece din ve hayır

i§lerine harcadıklarını islam kaynakları müttefikan beyan .·ederler. Esasen bu husus zamanımıza kadar ya§ıyan eserlerle de sabittir.

Yeni bir medeniyetin be§iğf haline gelen Selçuk Türkiyesi nihayet Asyayı alt üst eden ve ·sarsıntı­

sını Avrupa içlerine kadar ilerleyen Moğol kasırga­sina dayanmadı. Moğollar Türkiye'yi XIII. asrın or­talarında tabi bir devlet ve bu asırın sonralarına doğ­ru da bir eyalet haline getirdiler. Fakat Selçuklu­ların mağlfıbiyetine sadece Moğol istilasının vahııe­

tine atfetmek doğru değildir. Nitekim Alaaddin Keykubat I. zamanında bu istila vah§etini sarsmakta idi. Fakat onun yerine geçen- oğlu, babası gibi, Tür­kiye'nin bu kudretini Moğollar karııısında kullana­bilecek bir seviyede değil, bilakis genç bir mecnun idi. Diğer taraftan, bu günkü Türk münevverleri na­sıl A vrup·a medeniyeti karııısında milli ruh ve idealle­rini kaybederek zayıflamakta ise o zamanki yüksek Türk münevveri de İran kültürü ve edebiyatının

SLAN Ey Ay-Yıldızın güneşi hakan Dilediğin anda lcopmu§ fırtına Dil§man tümen tümen kaçmı§ önünden TaTih destan destan dܧmܧ ardına.

Ey şeref tacım Alparslan Abidendir yurdumda yükselery, mamureler ll e senindir Gönlwmden bir lahit1 Fatihadan türbeler.

Sen ey canlı şehit V e sen ey ya:ıayan gazi Benimdir1 benimdir Elbet medeniyet zaferi Şavkınız vurdıf-kça atime Ey Ağustos güneşleri ...

AYHAN İNAL

yıkıcı tesirlerine fazla maruz kalmı§, devletin bü­yük mevkilerinde oturan yabancı ve bilhassa İranlı unsurların zaafları ve~ nihayet ba§ka ırk ve diniere mensup askerlerin Türk ordusunda mülıim bir yer i§gal etmel~ri Moğollarla ilk kar§ıla§mada hiç bir mukavemet göstermeksizin Selçuk ordusunun toptan bozguna uğramasına ve firarına sebep oldu. Selçuk devleti bu unsurların tesiriyle yıkılırken, bereket versin, Türkiye'nin hayatiyeti berdevam idi. Yaban­cı kültürün tahribine maruz kalınıyan Oğuz Boyları, beyliklerini kurarak, Türk kudretine yeni bir ham­le hazırladılar. Bunlar arasında Oğuzların kayı ka-­bilesine mensup Osm~nlı Beyliği, tarihte hiç bir hü­kümdar ailesine nasip olmıyan bir kudret ve haya­tiyetıc ve birbiri ardı sıra yeti§tirdiği dokuz büyük padi§ah sayesinde, Türk kudretinin rehberi ve mü­messili oldu. Böylece Anadolu'da geliııen ve temer­küz eden Türk enerjisi ve çoğalan Türk nüfusu önce Balkanlara, sonra da üç kıtaya yayıldı. Zira Moğol­lar Selçuk devletini yıkınakla Selçuk Türkiyesin­de mevcut bulunan medeni ve iktisadi inki§af durak­lamadı: Hele ticari faaliyetler daha da hızlandı. Bu devreye ait mimari ve kültürel eserler bu hususu belirli ·bir §ekilde meydana koymaktadır.