Çelİk yapilarda korozyon oluŞumu ve korozyondan …
TRANSCRIPT
ÇELİK YAPILARDA KOROZYON OLUŞUMU VE KOROZYONDAN KORUNMA YÖNTEMLERİNİN MALİYET
AÇISINDAN KARŞILAŞTIRILMASI
Muhammet Ali KAFTAN
Aralık, 2006 DENİZLİ
ÇELİK YAPILARDA KOROZYON OLUŞUMU VE KOROZYONDAN KORUNMA YÖNTEMLERİNİN MALİYET
AÇISINDAN KARŞILAŞTIRILMASI
Pamukkale Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalı
Muhammet Ali KAFTAN
Danışman: Yard. Doç. Dr. Yavuz Selim Tama
Aralık, 2006 DENİZLİ
ii
TEŞEKKÜR
Çalışmalarım boyunca değerli yardım ve katkılarıyla beni yönlendiren ve destek olan tez danışmanım, Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Yavuz Selim TAMA’ya teşekkür eder, saygı ve şükranlarımı sunarım.
Çalışma içerisinde incelenen yapıya ait verilerin toplanmasındaki ve korozyondan korunmak için atölyede yapılan uygulamalar hakkında yardımları için; Askon A.Ş. proje bölümünden İnş. Müh. Derya DOĞAN’a ve tüm Askon A.Ş. çalışanlarına teşekkür ederim.
Tez hazırlama hususundaki tecrübelerinden yararlandığım değerli meslektaşlarım; Arş. Gör. Salih YILMAZ, İnş. Yük. Müh. Hayri Baytan ÖZMEN ve İnş. Yük. Müh. Uğur TARAKÇI’ya teşekkür ederim. Çalışma ortamında özellikle bilgi paylaşımı konusunda gösterdiğiniz cömertlik ve yardımlaşarak beraber öğrenme isteğiniz bana çok şey kattı. Çalışma ortamı dışındaki kişisel ilişkilerimizde ise samimiyetiniz, iyi niyetiniz ve içtenliğinizle keyifli sohbetlerde hep aradığım arkadaşlar oldunuz. Bu güzel arkadaşlığın devam etmesi dileğiyle...
Ve ailem, öğrencilik hayatım boyunca hep yanımdaydınız. Annem, babam, ablalarım, sizler, bu çalışma sırasında manevi desteklerinizle beni yüreklendirdiniz, başarma isteğimi artırdınız. Manevi desteğinin yanında, bazı İngilizce-Türkçe çevirilerde ve bilgisayardaki düzeltme işlerinde yardım ederek maddi olarak da destekleyen sevgili kardeşim Fatıma KAFTAN’a ve özellikle tezin son aşamasında buraya yazamayacağım kadar çok önemli yardımı ve desteğini gördüğüm sevgili biraderim Elektrik-Elektronik Müh. Ahmet KAFTAN’a en içten duygularımla teşekkür ederim, iyiki varsınız.
Muhammet Ali KAFTAN
iv
ÖZET
ÇELİK YAPILARDA KOROZYON OLUŞUMU VE KOROZYONDAN KORUNMA YÖNTEMLERİNİN MALİYET AÇISINDAN
KARŞILAŞTIRILMASI
Kaftan, Muhammet Ali Yüksek Lisans Tezi, İnşaat Mühendisliği ABD Tez Yöneticisi: Yard. Doç. Yavuz Selim Tama
Aralık 2006, 90 Sayfa
Korozyon çelik konstrüksiyonlu tüm yapılarda kaçınılmazdır. Ancak etkileri ve korozyon sonucu oluşan maddi kayıplar önceden alınacak tedbirlerle en aza indirilebilir. Yatırım maliyetini artıran bu tedbirler, yapının işletme ömrünü artırarak ve bakım aralığını azaltır ve uzun vadede yapının ekonomik olmasını sağlar.
Korozyondan korunmak için korozyonu tanımak önemlidir. Etkin bir koruma sağlayarak korozyon kayıplarını mümkün olduğu kadar azaltmak için; mühendislerin korozyonu tanıması, nedenlerini incelemesi, mevcut denetim tekniklerini bilmesi gerekir.
Çalışma içersinde korozyona karşı alınabilecek önlemlerle birlikte korozyon etkisini azaltacak uygun tasarım tekniklerinden de bahsedilmiştir.
Bu tez çalışmasının amacı korozyondan korunma maliyetinin çelik taşıyıcı sistem maliyeti üzerindeki etkisinin araştırılmasıdır. Çalışmada örnek bir yapı için boya ile kaplama yöntemi uygulanmıştır. Yöntemin maliyet analizi; kaplama öncesi yüzey hazırlama ve boya ile kaplama şeklinde iki aşamada incelenmiştir. Bunun yanında sıcak daldırma galvanizleme yönteminin maliyeti de hesaplanarak boya ile kaplama yöntemine göre karşılaştırma yapılmıştır.
Çalışmanın sonucunda; imalatı yapılmış olan örnek çelik yapı için uygulanan korozyondan korunma yöntemi dikkate alınarak, korunma maliyetinin toplam çelik yapı taşıyıcı sistem maliyeti üzerindeki etkisi irdelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Korozyon, Çelik yapı, Korunma, Önleme, Maliyet analizi.
Prof. Dr. Hasan KAPLAN Yard. Doç. Dr. Zeki AY Yard. Doç. Dr. Yavuz Selim TAMA
v
ABSTRACT
THE CORROSION FORMATION AND THE COST COMPARISON OF CORROSION PROTECTION METODS IN THE STEEL STRUCTURES
KAFTAN, Muhammet Ali M. Sc. Thesis in Civil Engineering
Supervisor: Asst. Prof. Dr. Yavuz Selim TAMA
December 2006, 90 Pages
Corrosion is inescapable at all steel structures. However, by taking precations before it occurred, the effects of it and the economical losses because of corrosion can be reduced to minimum. The precautions that increase investment cost of structure make the service life of the structure long and decrease maintenance period of the structure and at long term, these precautions prove an economic construction for the structure.
Knowledge about corrosion is important to protect from it. To get an effective protection and decrease losses because of corrosion as much as possible, engineers must know and investigate reasons of corrosion and know current inspection methods.
In this study, precautions that should be taken against corrosion and appropriate design methods that decrease corrosion effect are described.
The purpose of this thesis study is to investigate effect of protection against corrosion on the cost of the steel structural system. In this study, paint coating method is used for corrosion protection for the investigated example building. Cost analysis of this method is investigated by two steps: surface preparations and plating. Additionally, cost of hot dip galvanizing method is calculated and it is compared with cost of paint coating.
At the end of the study, considering the corrosion protection method used for the example steel structure, construction of which is completed, effect of cost of corrosion protection on total cost of the steel structural system is investigated.
Keywords: Corrosion, Steel structure, Protection, Prevention, Cost comparison.
Prof. Dr. Hasan KAPLAN Asst. Prof. Dr. Zeki Ay Asst. Prof. Dr. Yavuz Selim TAMA
vi
İÇİNDEKİLER
Sayfa Yüksek Lisans Tezi Onay Formu.......................................................................................i Teşekkür............................................................................................................................ii Bilimsel Etik Sayfası........................................................................................................iii Özet ..................................................................................................................................iv Abstract .............................................................................................................................v İçindekiler ........................................................................................................................vi Şekiller Dizini ................................................................................................................viii Tablolar Dizini .................................................................................................................xi Simge ve Kısaltmalar Dizini ...........................................................................................xii 1. GİRİŞ ............................................................................................................................1 2. KOROZYONUN TANIMI, ÖNEMİ, OLUŞUMU VE ÇEŞİTLERİ ...........................3
2.1 Korozyonun Tanımı ..............................................................................................3 2.2 Korozyonun Önemi...............................................................................................3 2.3 Korozyonun Oluşumu ...........................................................................................5
2.3.1 Atmosferik korozyonun oluşumu.................................................................6 2.3.2 Elektrolitik korozyonun oluşumu.................................................................7
2.4 Korozyon Çeşitleri ................................................................................................8 2.4.1 Görünümüne göre korozyon çeşitleri...........................................................9 2.4.1.1 Çıplak gözle görülebilen korozyon çeşitleri..............................................9 2.4.1.2 Özel araçlar ile görülebilen korozyon çeşitleri .......................................11 2.4.1.3 Mikroskop altında görülebilen korozyon çeşitleri ..................................12 2.4.2 Bulunduğu ortama göre korozyon çeşitleri ................................................13 2.4.2.1 Deniz suyu içindeki korozyon.................................................................13 2.4.2.2 Atmosferik korozyon ..............................................................................15 2.4.2.3 Beton içindeki çeliğin korozyonu ...........................................................21
3. KOROZYONA KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER..................................................24 3.1 Korozyon Ortamında Alınan Önlemler...............................................................24
3.1.1 Frenleyici kullanımı ...................................................................................24 3.1.2 Ortam saldırganlarının etkisi......................................................................25
3.2 Malzemede Alınan Önlemler ..............................................................................26 3.2.1 Yüzey hazırlama.........................................................................................26 3.2.2 Yüzey temizleme yöntemleri .....................................................................27 3.2.2.1 Alevle temizleme yöntemi ......................................................................28 3.2.2.2 Mekanik yöntemle temizleme .................................................................28 3.2.2.3 Kimyasal yüzey temizleme yöntemleri ...................................................33 3.2.3 Yüzey temizliği ve yüzey pürüzlülüğü ......................................................36 3.2.4 Metalik kaplama yöntemleri.......................................................................37 3.2.4.1 Püskürtme yöntemiyle metalik kaplama .................................................37 3.2.4.2 Elektrolitik kaplama (Elektrolizle kaplama) yöntemi .............................37 3.2.4.3 Daldırma yöntemiyle metalik kaplama ...................................................39
vii
3.2.5 İnorganik kaplamalar .................................................................................43 3.2.6 Organik kaplamalar (Boyalar)....................................................................43 3.2.6.1 Püskürtme yöntemiyle boyama ...............................................................44 3.2.6.2 Elektrostatik boyama yöntemi.................................................................46
4. UYGUN TASARIM İLE KOROZYONDAN KORUNMA ......................................49 4.1 Giriş.....................................................................................................................49 4.2 Metalin Gerilme Şartlarındaki Değişiminin Etkisi .............................................49 4.3 Korozyondan Korunmada Tasarım.....................................................................50
4.3.1 Çevre şartlarının etkisi ...............................................................................51 4.3.2 Korozyonla ilgili tasarım prensipleri .........................................................52 4.3.2.1 Şekli basitleştirme ...................................................................................52 4.3.2.2 Kalıcı nemliliği önleme...........................................................................54 4.3.2.3 Galvanik korozyondan korunma .............................................................63 4.3.2.4 Birleştirme yöntemlerinin korozyon kontrolündeki önemi.....................65
5. MALİYET ANALİZİ .................................................................................................70 5.1 Projenin Tanımı...................................................................................................71 5.2 Projede Kullanılan Profil Çeşitleri ......................................................................79 5.3 Projenin Toplam Maliyeti ...................................................................................80
5.3.1 Atölye Maliyeti ..........................................................................................80 5.3.2 Şantiye Maliyeti .........................................................................................80 5.3.3 Malzeme Maliyeti ......................................................................................81
5.4 Boyama Maliyet Analizi .....................................................................................81 5.5 Sıcak Daldırma Galvanizleme (SDG) Maliyet Analizi.......................................82 5.6 Boyama İle SDG Maliyetlerinin Karşılaştırılması ..............................................83
6. İRDELEMELER, ÖNERİLER VE SONUÇ ..............................................................86 KAYNAKLAR ...............................................................................................................88 ÖZGEÇMİŞ ....................................................................................................................90
viii
ŞEKİLLER DİZİNİ
Sayfa Şekil 2.1 Korozyon sebebiyle oluşan hasar ......................................................................4 Şekil 2.2 Atmosferik korozyon hızı - sıvı film kalınlığı ilişkisi .......................................6 Şekil 2.3 Basit bir pil modeli ............................................................................................7 Şekil 2.4 Çıplak gözle görülebilen korozyon çeşitleri ......................................................9 Şekil 2.5 Çukur korozyonu oluşma şekillerine örnekler.................................................10 Şekil 2.6 Çıplak gözle görülebilen korozyon çeşitleri ....................................................11 Şekil 2.7 Mikroskop altında görülebilen korozyon çeşitleri...........................................13 Şekil 2.8 Çeliğin deniz suyu içindeki korozyonu ...........................................................14 Şekil 2.9 Açık denizdeki bir çelik platform yapısı .........................................................15 Şekil 2.10 Atmosferik korozyonun oluşum döngüsü......................................................16 Şekil 2.11 Hava kirliliği - bağıl rutubet - korozyon ilişkisi ............................................18 Şekil 2.12 Sıcaklık-korozyon ilişkisi ..............................................................................20 Şekil 2.13 Rüzgar hızı ve yönünün etkisi .......................................................................20 Şekil 2.14 Beton içindeki çeliğinin korozyona uğraması sonucunda, beton kabukta
oluşan çatlama ve kırılmaların şematik gösterimi.....................................................21 Şekil 2.15 Çelik donatıdaki korozyondan dolayı betonda oluşan çatlak ........................22 Şekil 2.16 Beton kırıldığında içerdeki çelik donatının korozyona uğradığı
görülmektedir ............................................................................................................22 Şekil 2.17 Uzun süre korozyona uğrayan malzeme ufalanacak kadar zayıflamıştır ......23 Şekil 3.1 Çevre asitlerinin çeliğin korozyon hızına etkisi ..............................................26 Şekil 3.2 Her hangi bir kaplama yöntemi uygulanmamış ve uygunsuz koşullarda uzun
süre depolanmış malzeme üzerinde oluşan pas tabakaları ........................................29 Şekil 3.3 Kumlama makinesine malzeme girişi yapılırken ............................................30 Şekil 3.4 Yüzeyi temizlenerek kumlama makinesinden çıkan malzeme........................30 Şekil 3.5 Kumlama makinesinde aşındırıcı olarak kullanılan bilyeler ...........................31 Şekil 3.6 Kumlama makinesinde aşındırıcı olarak kullanılan kırma taşlar ....................31 Şekil 3.7 Kumlama işlemi kaynaklamadan sonra yapılır................................................32 Şekil 3.8 Kumlama makinesinden çıkan malzemenin cıvata delikleri hazır ..................32 Şekil 3.9 Yağların yüzeyden temizlenmesinde kullanılan makine .................................33 Şekil 3.10 Asit ile yüzey temizliği sonrasında malzemeler durulanır ............................34 Şekil 3.11 Asitle yüzey temizleme işleminin aşamaları .................................................35 Şekil 3.12 Yüzey temizleme işleminin yapıldığı asit ve durulama banyoları ................35 Şekil 3.13 Anot olarak kullanılan çinko külçe................................................................38 Şekil 3.14 Elektrolitik galvanizleme banyosu ................................................................38 Şekil 3.15 Hiç kullanılmamış çinko külçe ile kullanılarak erimiş çinko külçe yan yana38 Şekil 3.16 Kaplama öncesinde malzemelerin görünüşü .................................................39 Şekil 3.17 Elektrolitik galvanizleme yöntemi ile yüzeyi kaplanmış malzeme ...............39 Şekil 3.18 Yüzey hazırlama ve galvanizleme işleminin aşamaları.................................40 Şekil 3.19 Sıcak daldırma galvanizeleme (SDG) havuzuna malzemelerin (Sokak
aydınlatma direkleri) daldırılması işlemi ..................................................................41
ix
Şekil 3.20 Havuza daldırılmış malzemeler (Sokak aydınlatma direkleri) kaplanmış olarak havuzdan çıkarılırken .....................................................................................41
Şekil 3.21 Galvanizleme sonrası askıda kurumaya bırakılmış malzemeler....................42 Şekil 3.22 Boyanmış çelikte korozyon oluşumu ............................................................42 Şekil 3.23 Galvanizlenmiş çelikte korozyon oluşumu gecikir........................................42 Şekil 3.24 Airless boyama makinesi...............................................................................44 Şekil 3.25 Airless boyama yöntemi kullanılarak boya yapılırken ..................................45 Şekil 3.26 Boyanan malzemeler kurumaya bırakılmış ...................................................45 Şekil 3.27 Boyası kuruyan malzemeler istiflenmiş ........................................................45 Şekil 3.28 Boya kalınlık ölçüm cihazı ............................................................................46 Şekil 3.29 Çelik çadır profilleri zeminden yalıtılmış askıda...........................................47 Şekil 3.30 Elektrostatik boyama yapılırken....................................................................47 Şekil 3.31 Elektrostatik boyama sonrası malzemeler fırınlanır ......................................48 Şekil 3.32 Fırından alınan malzemeler soğumaya bırakılır ............................................48 Şekil 4.1 Statik yükleme durumlarının şematik gösterilişi .............................................50 Şekil 4.2 Periyodik değişen yükleme durumlarının şematik gösterilişi..........................50 Şekil 4.3 İmalat çeliklerinin yorulma davranışlarında çevre şartları tarafından meydana
getirilen etkiler ..........................................................................................................50 Şekil 4.4 İki parça kullanarak birleşim yapmak yerine, tek parça kullanımı..................52 Şekil 4.5 Keskin köşeler ve açık yüzeyler yerine kapalı yüzeyler ve yuvarlatılmış
elemanlar tercih edilmelidir ......................................................................................53 Şekil 4.6 Bakım için erişilebilirlik prensibi dikkate alınmalıdır.....................................53 Şekil 4.7 Döşeme - kiriş birleşimi ..................................................................................53 Şekil 4.8 Toz birikecek bölgeler, hava dolaşımına müsait olarak tasarlanır ..................54 Şekil 4.9 Kolon profili berkitme levhasında, Şekil 4.10’da anlatılan tasarım prensibinin
uygulaması görülmektedir.........................................................................................54 Şekil 4.10 Kalıcı nemliliği önlemede tasarım prensipleri...............................................54 Şekil 4.11 Kolon taban levhası yerleşim detayı..............................................................55 Şekil 4.12 Kolon taban levhası yükseltme uygulaması ..................................................55 Şekil 4.13 Uygun olmayan kolon ayağı detayı ...............................................................56 Şekil 4.14 Kolon taban levhasının zeminden yeterli miktarda yükseltilmeden
yerleştirilmesi sonucu cıvatalı birleşimdeki korozyon oluşumu...............................56 Şekil 4.15 Çelik kolon taban levhası yerleşim detayı .....................................................57 Şekil 4.16 Kolon taban levhası bağlantı detayı...............................................................57 Şekil 4.17 Kolon taban levhasındaki yanlış uygulama ...................................................57 Şekil 4.18 Depolama tankları tamamen boşlatılabilir ve temizlenebilir olmalıdır .........58 Şekil 4.19 Birleşme bölgesinin korozyona neden olan maddeden yalıtılması................58 Şekil 4.20 Levha köşebent birleşimi...............................................................................59 Şekil 4.21 Profil pozisyonları .........................................................................................59 Şekil 4.22 Yanlış yerleştirilen profillerde biriken su ve kirin şematik gösterimi ...........59 Şekil 4.23 Boru profil beton bağlantısı ...........................................................................59 Şekil 4.24 Çelik elemanın betona gömülme uygulaması................................................59 Şekil 4.25 Kiriş gövdesi berkitme levhasının yerleşimi .................................................60 Şekil 4.26 Çelik çapraz profillerinin birleşim detayı ......................................................60 Şekil 4.27 U profile berkitme levha yerleşimi ................................................................60 Şekil 4.28 Dış cephede bindirme uygulaması.................................................................61 Şekil 4.29 Levha üzerine boru profil konulması.............................................................61 Şekil 4.30 Birleşme bölgelerindeki dar aralıklardan sakınılmalıdır ...............................62 Şekil 4.31 Durgun sıvı birikintilerin meydana gelmesine neden olan tasarım
biçimlerinden sakınılmalıdır .....................................................................................62
x
Şekil 4.32 Çelik yapılar tasarlanırken, bir bütünün veya parçaların bakım ve tamire olanak sağlayan bir erişme aralığına sahip olması sağlanmalıdır .............................63
Şekil 4.33 Bulonlu bağlantı yapılırken galvanik korozyon riskine karşı alınabilecek önlem.........................................................................................................................63
Şekil 4.34 Galvanik korozyonun önlenmesi için farklı metaller elektriksel yalıtkan malzemeler ile birbirinden ayrılabilirler ...................................................................64
Şekil 4.35 Farklı metallerin birleştirilmesinde değiştirilebilir ara parça kullanılabilir...64 Şekil 4.36 Bağlama (Cıvata - somun ve kaynak dolgusu gibi) elemanları, bağlanan
eleman parçalarından daha soy olmalıdır..................................................................64 Şekil 4.37 Kaynak işlemi yapılırken...............................................................................65 Şekil 4.38 Kaynak dikişindeki yetersiz nüfuziyet ve hatalı profil kullanmanın
sonucunda gerilim yükseltici gibi davranan aralık oluşumu.....................................66 Şekil 4.39 Kaynak bölgesinin dar tarafı korozif ortama dönük olmalıdır ......................66 Şekil 4.40 Hatalı ve doğru kaynak birleşimleri ..............................................................66 Şekil 4.41 Kaynaklı birleşimlerde aralık korozyonunu önleyen çeşitli birleştirme
yöntemleri .................................................................................................................66 Şekil 4.42 Hasarlı cıvatalar .............................................................................................67 Şekil 4.43 Korozyon tehlikesine karşı bulonlu bağlantıların yalıtılması ........................68 Şekil 4.44 Kolon - kiriş birleşim detayı ..........................................................................68 Şekil 4.45 Korozyona neden olan etkenlerin ortadan kaldırılması .................................69 Şekil 5.1 Kırma taş elek tesisinin görünüşleri ................................................................70 Şekil 5.2 Temel kolon aplikasyon planı (+ 0 kotu).........................................................71 Şekil 5.3 Yapının üç boyutlu taşıyıcı sistem modeli ......................................................72 Şekil 5.4 Montaj işlemi devam ederken..........................................................................73 Şekil 5.5 1 - aksı kesiti....................................................................................................73 Şekil 5.6 C - aksı kesiti ...................................................................................................73 Şekil 5.7 Kolon berkitme levhaları 15 mm. kalınlığındaki sacdan yapılmıştır ..............74 Şekil 5.8 Kolon profili-berkitme levhası birleşimi .........................................................74 Şekil 5.9 Kolon profilinin gövde levhasına kaynaklanan berkitme levhaları akıntıyı
sağlayacak şekilde köşeleri kesilerek yerleştirilmiştir ..............................................74 Şekil 5.10 Kolon - kiriş birleşim detayı ..........................................................................75 Şekil 5.11 Döşeme birleşim detayı .................................................................................75 Şekil 5.12 Döşeme birleşim detayı .................................................................................76 Şekil 5.13 Deprem çaprazları birleşim detayı.................................................................76 Şekil 5.14 Ana kiriş - tali kiriş birleşimi.........................................................................76 Şekil 5.15 Çatının üç boyutlu görünüşü..........................................................................77 Şekil 5.16 Çatı bağlantı detayı ........................................................................................77 Şekil 5.17 Çatının ters açıdan görünüşü .........................................................................78 Şekil 5.18 Temel birleşim detayı ....................................................................................78 Şekil 5.19 Vinç ile kolonlardan biri yerleştirilirken .......................................................80 Şekil 5.20 Çinko kaplama (SDG) kalınlığının ortam şartlarına bağlı olarak sağladığı
işletme ömrü..............................................................................................................84
xi
TABLOLAR DİZİNİ
Sayfa Tablo 2.1 Çeliğin çeşitli atmosferler içinde korozyon hızı ............................................17 Tablo 2.2 Atmosferik kirleticiler ve tipik konsantrasyonları .........................................19 Tablo 3.1 Yüzey temizliği standartlarının karşılaştırılması ...........................................36 Tablo 4.1 Çeşitli metal alaşımların, 10 yıllık deney sonunda farklı hava şartlarındaki
aşınma miktarları (µm/yıl) ........................................................................................52 Tablo 5.1 Profil tiplerine göre toplam maliyet ...............................................................79 Tablo 5.2 Boya maliyeti .................................................................................................82 Tablo 5.3 Boyama ile SDG karşılaştırılması ..................................................................83 Tablo 5.4 Farklı boya sistemleriyle SDG’nin karşılaştırılması ......................................84
xii
SİMGE VE KISALTMALAR DİZİNİ
Simgeler Tanım ASTM Amerikan Test ve Malzemeler Derneği Cl Klor Cr Krom Cu Bakır GSMH Gayri safi milli hasıla H Hidrojen KBN Kritik bağıl nem L Litre m Metre m3 Metre küp mg Mili gram Mg/lt Miligram/litre Mm Milimetre Na Sodyum Nbs National (National Buruea of Standart) Ni Nikel O Oksijen P Pascal pH Asit-baz miktarı SEGEM Sınai Eğitim ve Geliştirme Merkezi St Steel (Çelik) TS Türk Standartları V Volt Zn Çinko μm Mikrometre
1
1. GİRİŞ
Demir ve çeliğin büyük bir kısmı her yıl korozyon sonucu kaybedilmekte veya
kullanılamaz hale gelmektedir. Korozyon sonucu kaybedilen metal, kendi maliyetinin
çok üstünde ekonomik kayıplara neden olmakta, yapılan yatırımların verimini
etkilemekte ve ülke ekonomisine kayıp olarak yansımaktadır. Gerekli önlemler
alınmadığı için her yıl ülkemizde büyük boyutlarda korozyon kayıpları meydana
gelmektedir.
Atmosfer etkisinde kalan çelik binalar, köprüler, direkler, enerji nakil hatları, çelik
çatılar, baraj kapakları, cebri borular, gemiler, korkuluklar, tanklar, depolar vb., metalik
yapılar beklenenden daha kısa süreler içinde korozyon nedeniyle kullanılmaz hale
gelmektedir. Bu nedenlerle korozyon oluşumu kontrol altına alınmalı ve korozyon
kayıpları mümkün olduğu kadar azaltılmalıdır.
Bunun başarılabilmesi için mühendislerin; korozyonu tanıması, nedenlerini
incelemesi, mevcut denetim tekniklerini bilmesi, korozyonu etkileyen tasarım
faktörlerini inceleyerek hangi durumda ne gibi bir tasarım yapması gerektiğinin
bilincinde olması gerekmektedir.
Ülkemizde bu bilincin oluşabilmesi için; öncelikli olarak akademik altyapının
oluşması, bilgi eksikliğinin giderilmesi ve daha sonra konuyla ilgili olan endüstri ve
inşaat sektörlerindeki uygulamaların bu tür araştırmaların ışığında yapılması
sağlanmalıdır. Bu konuda Sanayi Bakanlığı içerisinde, 1971 yılında kurulan kısa adı
‘SEGEM’ olan Sınai Eğitim ve Geliştirme Merkezi’nin çalışmaları çok etkili ve yararlı
olmuştur. Başlangıçta korozyon konusuyla ilgili seminerler için konunun uzmanları
‘Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı’ aracılığıyla dış ülkelerden getirilmiştir.
Daha sonraları bu seminerler üniversitelerimizde kendi uzmanlarımız tarafından
verilmeye başlanmıştır.
Bu tez çalışmasında; çelik yapıların kullanım ömrünü kısaltan, ekonomik kayıplara
neden olan korozyon; oluşum şekilleri açısından incelenmiş, korozyondan korunmak
2
için alınması gereken önlemler anlatılmıştır. Korozyondan korunma maliyetinin çelik
yapı maliyeti üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Ayrıca, çelik yapılarda uygulanan
korozyona karşı korunma yöntemleri, örnek bir çelik yapı üzerinde maliyet açısından
karşılaştırılmıştır. Karşılaştırmada, örnek yapının, çelik karkas sisteminin, yerinde
montajı dahil, maliyeti ile korozyondan korunma maliyeti karşılaştırılmıştır. Maliyet
analizlerinde çelik yapının çatı, cephe kaplamaları, betonarme alt yapı sistemleri ve
diğer mimari maliyetler dikkate alınmamıştır.
Çelik yapılarda korozyon oluşumu ve korozyondan korunma yöntemlerinin maliyet
açısından karşılaştırılmasının yapılabilmesi için; öncelikle, korozyonun tanımı,
korozyon çeşitleri, korozyona karşı alınacak önlemler incelenmiştir.
Korozyon oluşumunun önlenebilmesi için; tasarım aşamasında, ortam ve ara
yüzeyde alınacak önlemler araştırılmıştır. Korozyondan korunmak için yapılan kaplama
yöntemlerinin uygulanmasında izlenen yol, adım adım incelenmiş ve her aşamada
yapılması gerekenler anlatılmıştır. Sonraki aşamada, incelenen örnek yapıda
kullanılacak kaplama ve boya sisteminin seçimi yapılmış, daha sonra malzemelerin
yüzeylerine uygulanacak kaplama ve boyaların yapılabilmesi için malzeme yüzeylerinin
temizlenme yöntemlerinden bahsedilmiştir.
3
2. KOROZYONUN TANIMI, ÖNEMİ, OLUŞUMU VE ÇEŞİTLERİ
2.1 Korozyonun Tanımı
Genel olarak korozyon; maddelerin, özel olarak metal ve alaşımların, çevrenin
çeşitli etkileriyle kimyasal ve elektro kimyasal değişme ya da fiziksel çözünme sonucu
aşınmasıdır (Üneri 1998).
Yaşar'a (1995) göre korozyon; metal ile çevre ilişkilerinde karmaşık, heterojen
tepkimelerle yüzeysel görünümün değişmesi (bozulması) şeklinde tarif edilmiştir.
Platin, altın gibi soy metaller korozyona uğramazlar. Ancak bunların dışında kalan
demir-çelik ürünleri ile diğer birçok metaller için korozyonun önemi büyüktür.
Doruk’a (1982) göre ise geleneksel anlamda korozyon; metal ve alaşımlarının çevre
ile kimyasal ve elektro kimyasal reaksiyonlar sonucu bozunmalarını tanımlamak için
kullanılan deyimdir.
Ancak yeni bulgular, metal olmayan malzemelerin de çevresel koşullardan benzer
biçimde etkilendiklerini ortaya koymaktadır. Örneğin; metal ve alaşımlarının gerilimli
korozyonla bozunmalarını tarif etmek için kullanılan yöntemler, cam, seramik
malzemeler, polimerler ve bileşik yapılı malzemelere başarıyla uygulanabilmektedir. Bu
nedenle korozyon deyimi, yapı malzemesi niteliği olan tüm malzemelerin çevrenin
etkisiyle bozunmalarını kapsar biçimde kullanılmaktadır. Dilimize kesin yerleşmemiş
olmakla beraber ‘paslanma’ deyimini demir ve demir cinsinden olan malzemelerin
(çelik ve dökme demirler) korozyonu için, ‘pas’ deyimini de aynı tür malzemelerden
kaynaklanan korozyon ürünü anlamında kullanabiliriz (Doruk 1982).
2.2 Korozyonun Önemi
Korozyonun doğrudan ve dolaylı olarak yol açtığı ekonomik kayıplar, korozyondan
korunmak için alınması gereken tedbirlerin önemini belirleyen en önemli göstergedir.
Doğrudan kayıpların en önde gelen kaynağı, korozyona karşı verilen savaşta başvurulan
önlemlerdir. Korozyona dayanıklı malzemeler, yüzey kaplamaları, etkinliğini azaltmak
amacıyla saldırgan ortamlara yapılan ilaveler ve görevini yapamayacak derecede
4
bozunmuş parçaların yenileri ile değiştirilmeleri bir anlamda korozyonun fiyatını
oluşturmaktadır (Doruk 1982).
Görevini yapamayacak derecede bozulmuş bir parçanın yenisi ile değiştirilmesi,
ilgili tesisin bir süre kapatılarak üretimin durdurulması anlamına gelir. Şekil 2.1’de U
profillerden teşkil edilmiş çelik konstrüksiyondaki birleşim bölgesinde özellikle kırmızı
çerçeve içine alınan bölgede oluşan korozyon hasarı görülmektedir. Korozyon hasarı
sonucunda buradaki malzeme tamamen işlevini yitirmiştir.
Şekil 2.1 Korozyon sebebiyle oluşan hasar
Korozyon doğrudan ürün kaybına yol açabildiği gibi (delinmiş depo veya iletim
hattı borularında petrol veya su kaybı) ürünü kirleterek kullanılmaz hale dönüştürebilir
(korozyon ürünlerinin ana ürüne karışması). Korozyon ürünlerinin yüzeysel yığılımı ısı
geçirgenlik katsayısını önemli ölçüde düşürerek (örneğin; sıcak su ve buhar hazırlama
tesislerinde) verimin düşmesine yol açar. Bu türden kayıplar dolaylı kayıplar olarak
tanımlanırlar (Dillon 1982).
Korozyonun önemini oluşturan bir diğer etmen emniyet faktörüdür. Örneğin,
korozyonun sonucunda oluşan beklenmedik malzeme bozunmaları, yüksek basınçlı
kazan ve benzeri tesislerin patlamasına ve çevreye zarar vermelerine neden olabilir.
İlginç örneklerini günlük yaşamımızda gözlemleyebileceğimiz bir diğer tehlike de, gıda
5
maddelerinin korozyon ürünleri ile kirlenerek sağlığa zararlı hale gelmeleridir (Doruk
1982).
Korozyona ilginin bir başka kaynağı; hammadde rezervlerini koruma
zorunluluğudur. Gerçekte büyük bir zorlama sonucu oksitlerinden arıtılarak kazanılan
metalleri (örneğin, demir cevherlerinden ham demir elde etmek için yüksek fırında
gerçekleştirilen olaylar) korozyon yolu ile tekrar oksit haline dönüştürerek kaybetmek
hammadde rezervlerinin daha kısa sürede tüketilmesi anlamına gelir. Özellikle bazı
metal rezervlerinin hızla azalmakta olduğu dikkate alınınca, korozyona ilginin zamanla
daha da artmasını beklemek gerekecektir (Doruk 1982).
Korozyon nedeni ile ülkelerin uğradığı zararın boyutları metal kullanımının hızla
arttığı ikinci dünya savaşından sonra özellikle dikkati çekmeye başlamıştır. Değişik
ülkelerde yapılan korozyon kaybı tahminleri bu kaybın boyutlarının, yalnız metalik
malzemeler için dahi gayri safi milli hasılanın %3,5 ile 5’i arasında değiştiğini
göstermektedir. Bu alanda bilinen en kapsamlı araştırma ilk olarak ABD’de (Amerika
Birleşik Devletleri) NBS’nin (National Buruea of Standart) 1978 yılında yayınladığı
çalışmadır. Bu çalışmada ülke ekonomisi 130 sektöre bölünerek her sektördeki
doğrudan ve dolaylı korozyon kaybı ile doğrudan ve dolaylı önlenebilir korozyon, girdi-
çıktı analizi ile incelenmiş ve her sektör için endüstri katsayıları; birim dolar başına
korozyon kayıpları ve önlenebilir korozyon kayıpları olarak hesaplanmıştır. Bu
çalışmadaki katsayıların uyarlanmış değerleri kullanılarak, Türk ekonomisinin 1991
yılına ait girdi-çıktı verilerinden yararlanılarak, Türkiye’nin metalik korozyon kaybı
tahmini yapılmıştır. ülkemizin en önemli 15 sektörüne ait toplam önlenebilir korozyon
kaybı değerleri hesaplanmıştır. Türkiye’nin toplam korozyon kaybı GSMH’sının
%4,36’sı, önlenebilir korozyon kaybı da %1,63’üdür (Çakır 1994).
2.3 Korozyonun Oluşumu
Korozyon oluşumunu sağlayan reaksiyonun türüne göre atmosferik ve elektrolitik
olmak üzere temelde iki tür korozyondan söz edilebilir.
Atmosferik korozyon; isimlendirmesinde öngörülen farklılığa rağmen elektrolitik
korozyona benzer elektrokimyasal mekanizma ile oluşur. Atmosferik korozyonda; katot
olarak oksit-çevre ara yüzeyi, anot olarak metal-oksit ara yüzeyi ve elektrolit olarak da
iyonik iletkenlik sağlayan oksit tabakası iş görür.
6
Elektrolitik korozyonda ise; elektrokimyasal anlamda daha soy metal katot, daha
aktif metal ise anot olarak iş görür. Metalin içinde bulunduğu sıvı çözeltideki iyonlar
elektrolit çözeltisini oluşturur.
2.3.1 Atmosferik korozyonun oluşumu
Atmosferik korozyon metal yüzeyinde meydana gelen bir dizi fiziko-kimyasal
olayın sonucu ortaya çıkar. Korozyon reaksiyonunun meydana gelmesi için, önce metal
yüzeyinde yeteri kalınlıkta bir sıvı filminin bulunması gerekir. Bu film; yağışlardan
veya atmosfer içinde bulunan su buharının yoğunlaşmasından meydana gelir. Demir ve
çelik yüzeyinde cereyan eden anot ve katot reaksiyonları şöyledir;
Anotta demir elektron vererek yükseltgenir.
Fe = Fe+2 + 2e- (2.1)
Katot reaksiyonu, metal yüzeyinde bulunan sıvı filmi içinde çözünmüş olan
oksijenin hidroksit haline indirgenmesi şeklinde olur.
½ O2 + H2O + 2e- = 2OH (2.2)
Bu iki reaksiyonun aynı anda yürümesi gerekir. Katot reaksiyonu için mutlaka
oksijene ihtiyaç vardır. Sıvı filmi içinden oksijenin difüzyon hızı çok küçüktür. Bu
nedenle korozyon olayı kısa bir süre sonra katot reaksiyonunun kontrolü altına girer.
Kor
ozyo
n Hızı
Sıvı Film Kalınlığı (µm)
I II III IV
0,1 1 103
Şekil 2.2 Atmosferik korozyon hızı - sıvı film kalınlığı ilişkisi (Yalçın ve Koç 1991)
Başlangıçta sıvı filmi kalınlığı çok az iken oksijen difüzyonu kolay olmakla beraber
sıvı henüz yeterli değildir. Sıvı filmi kalınlığı 1 µm’ye erişinceye kadar korozyon
7
hızında artış görülür. Sıvı filmi kalınlığı daha da fazlalaşınca metal yüzeyinde oksijen
difozyonu gittikçe güçleşir. Bu nedenle korozyon hızında azalma olur. Yüzeydeki sıvı
filmi kalınlığına göre korozyon hızı için Şekil 2.2’de görülen dört bölge söz konusudur.
Şekil 2.2’deki I. bölgede; sıvı film kalınlığı yeterli değildir. Burada oluşan korozyon
hızı ihmal edilebilir. Sıvı filmi kalınlığının 0,1-1,0 µm olduğu II. bölgede korozyon hızı
en fazladır. III. bölgeye geçildiğinde ise oksijen difüzyonundaki güçlük nedeniyle bu
kısımda korozyon hızı azalmaktadır. Sıvı filmi kalınlığının 1 mm’den daha büyük
olması halinde korozyon hızı yaklaşık olarak sabit kalmaktadır (Yalçın ve Koç 1991).
2.3.2 Elektrolitik korozyonun oluşumu
Korozyon olayının yürüyebilmesi için; anot ve katot, elektriksel iletken olan, yani
iyonlarına ayrışmış bulunan bir elektrolit içine daldırmış olmalıdır. Suyun OH- ve H+
iyonlarına ayrışması bile bir elektrolit oluşumu için yeterlidir. Böylece atmosfere açık
bir metal yüzeyinde havadan yoğunlaşan nem bile elektrolit görevini görür (Üneri
1998).
Korozyon olayını, elektrik enerjisi üretiminde kullanılan pil modeli ile tanımlamak
konuya açıklık sağlar (Şekil 2.3). Kuru pil elektrik yüklü parçacıkların, yani iyonların
hareketine izin veren elektrolitle, elektrik akımını iletebilen iki elektrottan oluşur.
Elektrotların her ikisi de elektrolitle temas halindedir. Pilin elektrik enerjisi üretebilmesi
için elektrotların iletken bir telle birleştirilmesi yeterlidir. Bu olay kimyasal enerjinin
elektrik enerjisine dönüşmesidir. Bu dönüşüm, elektrotla elektrolit ara yüzeyinde oluşur
(Doruk 1982).
Anot Katot
Elektrolit
Elektron akışı
Şekil 2.3 Basit bir pil modeli (Roberge 2000)
Şekil 2.3’de verilen pil düzeneğini, korozyon hücresi olarak tarif etmek
mümkündür. Korozyon hücresinde; yüzeyinde kimyasal indirgenmenin oluştuğu
8
elektrot katot, kimyasal oksitlenme yolu ile çözünen elektrotta anot adını alır. Korozyon
hücresinin etkinliğini gözden geçirecek olursak, tüm hücre içinde şu üç olayı izlemek
mümkündür;
Anodik olay; Metal atomlarının negatif yük kaybederek pozitif yüklü metal
iyonlarına dönüşmeleridir. Başlangıçta yüksek enerjiye sahip metal iyonları belirli
sayıda su molekülü ile bağ kurarak alçak enerji durumuna geçerler ve kararlılık
kazanırlar.
Me = Me+2 + 2e- (2.3)
Anodik olay elektron üretir. Bu elektronların olay yerinden uzaklaştırılması
mümkün değilse veya bu işlem yeterli hızla gerçekleşmiyorsa; anodik olayın tamamen
durduğu veya hızını kaybettiği görülür.
Katodik olayda ise, anodik olay ile üretilen elektronlar harcanmaktadır. Katodik
olayın oluşabilmesi için elektron yüklenebilen iyon veya moleküllere ihtiyaç vardır.
Elektrolit içindeki bu tür iyon veya molekülleri ‘D’ simgesi ile göstererek katodik olayı
şöyle tanımlayabiliriz;
e- + D = De- (2.4)
Elektrik akımı iletimi; Elektrolit içinde akım iletimi pozitif ve negatif yüklü tüm
iyonların hareketini gerektirir. Pozitif yüklü iyonlar katoda, negatif yüklü iyonlar ise
anoda yönelmiş olarak hareket ederler.
Korozyon sonucu metal üst yüzeyinde oluşarak tutunan tabaka, iyonların geçişini
önemli ölçüde engelleyebilir. Bu koşullar altında iç direncin yüksek değerlere ulaşması
ve hatta korozyon hızını kontrol eden ana etmen olması mümkündür (Doruk 1982).
2.4 Korozyon Çeşitleri
Korozyon olayının etkilendiği dolaylı ve dolaysız etmenlerin sayısı hayli fazladır.
Bu nedenle korozyon çeşitleri farklı şekillerde sınıflandırılabilir. Bu çalışma
kapsamında; korozyona uğrayan parçaların dış görünümleri ve korozyon olayının
meydana geldiği ortam türleri açısından bir sınıflandırma yapılacaktır.
9
2.4.1 Görünümüne göre korozyon çeşitleri
Görünümüne göre korozyon çeşitleri Roberge (2000) tarafından sınıflandırıldığı
gibi; çıplak gözle görülebilen, özel araçlar ile görülebilen ve mikroskop altında
görülebilen şeklinde sınıflandırılacaktır.
2.4.1.1 Çıplak gözle görülebilen korozyon çeşitleri
Çıplak gözle görülebilen korozyon türleri; eşit dağılımlı korozyon, çukur
korozyonu, çatlak-yarık korozyonu ve galvanik korozyon şeklinde dört farklı gruba
ayrılır. Bu korozyon türlerinin şematik görünümü Şekil 2.4’de verilmiştir.
Eş it Dağ ılımlı Çukur Çat lak-Yar ık Galvanik
Soy meta l
Akt i f meta l
Şekil 2.4 Çıplak gözle görülebilen korozyon çeşitleri (Roberge 2000)
Eşit dağılımlı korozyon
Karşılaşılan en yaygın korozyon türlerinden birisidir (Şekil 2.4). Uzun süreler için
hesaplanan ortalama korozyon hızlarının her yerde aynı olduğu kabul edilebilir. Eşit
dağılımın başlıca kaynağı anodik ve katodik çevrelerin sürekli olarak yer
değiştirmeleridir. Eşit dağılımlı korozyonun yol açtığı metal kaybı diğer korozyon
türlerine oranla çok yüksektir. Buna karşın en az korkulan korozyon türü olduğunu
belirtmek gerekir. Çünkü korozyon hızı saptanabilir. Böylece saldırgan ortamlara terk
edilen parçaların ömrüne ilişkin tutarlı tahminlere ulaşılabilir. Bu tür korozyon farklı
koruma yöntemleri uygulanarak başarıyla kontrol edilebilir (Özbaş 1997).
Çukur korozyonu
Bu korozyon, genel olarak ilave oyuk ve delik oluşturarak, yüzeysel bir korozyonu
taşımak suretiyle kendisini belli eder (Şekil 2.4).
Yerel korozyon hasarlarının hemen hepsinde Şekil 2.5’de görüldüğü gibi farklı
şekillerde ortaya çıkan çukur korozyonu oluşturduğu şeklin biçimine göre isimler alarak
sınıflandırılır.
10
Dar, der in Geniş, s ığ
E lipsel
Yüzey alt ı Alt oyulmas ı
Yatay oyulma Dikey oyulma
Şekil 2.5 Çukur korozyonu oluşma şekillerine örnekler (Roberge 2000)
Çatlak-Yarık korozyonu
Havanın girmesine engel olunmasından dolayı, bir çatlak içinde, elektrolitte farklı
oksijen konsantrasyonları meydana gelirse, bu durumda çatlak korozyonu meydana gelir
(Şekil 2.4). İki yapı parçası arasındaki uyuşma çatlağında (uyuşum pası), cıvata deliği
ile cıvata arasındaki boşlukta veya birbirinin üstünde bulunan nokta kaynağına maruz
kalmış saclarda çatlak korozyonu meydana gelebilir (Çakmen 2003).
Galvanik korozyon
Farklı iki veya daha çok metalin uygun bir elektrolit varlığında görülen korozyon
türüdür. Bu durumda anodik metal diğerini korozyona uğratır. Diğer bir ifadeyle
birbirleriyle temas halinde olan, farklı türden metal ve alaşımlarının aynı ortama terk
edilmesi halinde karşılaşılan korozyon türüdür (Şekil 2.4). Bu iki metal arasındaki
potansiyel fark, korozyonun oluşumu için ilk atağı oluşturur. Korozyon hızı,
malzemelerin yüzey reaksiyonu ile ilgilidir. Metaller birbiri ile temas halinde ise,
potansiyel farkından dolayı elektronların birbirine doğru akışı sağlanır. Korozyona daha
11
az dayanıklı metalin korozyonu, temas halinde olmayan aynı malzeme ile
kıyaslandığında, artar ve daha dayanıklı malzemeninki de azalır. Aktif metal anot, daha
soy olan katot olur. Katot veya katodik malzeme bu gibi durumlarda ya hiç yada çok az
korozyona uğrar. Elektrik akımından dolayı veya farklı iki metalin bulunuşundan
dolayı, bu tür korozyon galvanik veya metal çifti korozyonu diye de adlandırılır (Özbaş
1997).
2.4.1.2 Özel araçlar ile görülebilen korozyon çeşitleri
Optik ve elektron mikroskobu gibi özel araçlar kullanılarak görülebilen korozyon
türleri; erozyon korozyonu, aşınma korozyonu, kazımalı korozyon, tanelerarası
korozyon şeklinde gruplandırılır. Bu korozyon türlerinin şematik görünümü Şekil 2.6’da
verilmiştir.
Erozyon Aş ınma Kaz ımalı Taneleraras ı
YükHareket
Şekil 2.6 Çıplak gözle görülebilen korozyon çeşitleri (Roberge 2000)
Erozyon ve aşınma korozyonu
Korozyona uğrayan metal, ortamda hızla hareket ettirilirse, kimyasal etki ile
mekanik etki birleşerek büyür ve bu tür korozyonla metal hızlı bir şekilde bozulur.
Erozyon ve aşınma korozyonu; durağan koşullara oranla, metal kayıp hızının önemli
ölçüde artmasıyla kendini gösterir. Örneğin; hızlı aşınma ile iç basıncı tutamayacak
ölçüde incelen borular çatlayarak görevlerini yapamayacak duruma gelirler. Metal
kaybı, metalin iyonlarına dönüşmesi veya yüzeyde oluşan oksit tabakalarının
uzaklaştırılarak ortama karışmasıyla gerçekleşir. Bozunan yüzeylerin görünümü akım
doğrultusuna yönelik yumuşak engebelerden oluşur (Şekil 2.6). Erozyon ve aşınma
korozyonu; malzemeye korozyon dayanımını sağlayan yüzey tabakalarının
uzaklaştırılması sonucu ortaya çıkar. Yüzey tabakasının bozunduğu yerlerde metal aktif
duruma geçerek yüksek hızla çözünür (Yaşar 1995).
12
Kazımalı korozyon
Birbirine değen ve bir yük altında bulunan iki metal yüzeyi arasında titreşim ve
sürtünme hareketiyle oluşan korozyona denir (Şekil 2.6). Yüksek gerilim altında
birbiriyle kaynayan sivri uçlar, parçaların kaynama hareketi sırasında kazınırlar ve ara
yüzeye giren havanın oksijeniyle oksitlenirler. Oluşan oksit parçalarını ara yüzeyden
uzaklaştırma olanağı yoktur. Serttirler ve kazıyıcı özelliktedirler. Kazımalı korozyonun
olduğu metal yüzeyinde korozyon ürünleri ile çevrilmiş oyuk ve oluklar görülür (Doruk
1982).
Taneler arası ve tane sınırları korozyonu
Mikro yapıda kristaller arası karmaşık oluşumlar, buralarda bir korozyona neden
olurlar (Şekil 2.6). Tanecik sınırları arasında boydan boya uzayan şekilde olmak üzere
korozyon dayanıklılığı az olan malzemelerde görülür (Yaşar 1995).
Tane sınırları korozyonu, malzemenin tane sınırları yakınında korozyon olayının
yoğunlaşması sonucu ortaya çıkan bozunma türüdür. Tane sınırları korozyonunun en
belirgin özelliği çok küçük ağırlık kaybına karşı, korozyon hızının tane sınırları
yakınında çok yüksek değerlere ulaşabilmesidir. Taneler bütünlük ve şekillerini
korurken taneler arası bağ bozulmaya uğrar. Bunun sonucu olarak metallere özgü bazı
tutumlarda önemli değişiklikler beklemek gerekir. Bunlardan en önemlisi; korozyonun
etken olduğu bölgelerde mekanik dayanımın sıfıra indirgenmesidir. Parçaların dış
görünüm ve ölçülerinde önemli bir değişiklik görülmez. Bu koşullarda tane sınırları
korozyonunun izlenmesi ve kontrol altına alınması güçleşir (Doruk 1982).
Taneler arası korozyon olayı ısıya duyarlılıkla ilgilidir. Genellikle kaynak, gerilim
giderme tavı gibi ısıl işlemlerden sonra meydana gelir. İkinci bir ısıl işlemin
uygulanması veya uygun alaşım elementlerinin kullanılmasıyla önlenebilir.
2.4.1.3 Mikroskop altında görülebilen korozyon çeşitleri
Mikroskop altında (Optik ve elektron mikroskopları) görülebilen korozyona örnek
olarak gerilimli korozyon çatlaması ve korozyonlu yorulma verilebilir.
13
Gerilimli korozyon çatlaması
Saldırgan ortamlarla temas halinde olan makine parçaları ve metal yapıların çoğu,
mekanik gerilimler altındadır. Gerilimli korozyon aynı zamana rastlayan korozif ve
mekanik etmenlerin yol açtığı bozunma türü olarak tanımlanabilir. Bozunma, parça
yüzeyinde mevcut çatlaklar veya gerilim yoğunlaşmasına olanak sağlayan diğer
geometrik düzensizliklerle başlar (Şekil 2.7). Örneğin; çukurcuk korozyonunun parça
yüzeyinde oluşturduğu çukurcuklar (Bkz. Şekil 2.4), mekanik gerilmelerin de etkisi
altına girerek keskin uçlu çatlaklara dönüşebilirler. Çatlaklar mekanik gerilimlerin
büyüklüğü ve çevresel koşulların etkenliğine bağlı olarak, belirli hızlarla malzeme içine
doğru yürürler. Parça kesitinin mevcut yükleri taşıyamayacak ölçüde daralması sonucu
ani kopmalar meydana gelir (Doruk 1982).
Ger i l iml i korozyon çat lamas ı
Koroz yon lu yorulma
Şekil 2.7 Mikroskop altında görülebilen korozyon çeşitleri (Roberge 2000)
Korozyonlu yorulma; yukarıda anlatılan gerilmeli korozyonun bir çeşidini
oluşturmaktadır. Ancak burada gözlenen çatlaklar; gerilmeli korozyon çatlamasındaki
gibi dallanma şeklinde değil, açılı bir şekilde ilerler (Şekil 2.7).
2.4.2 Bulunduğu ortama göre korozyon çeşitleri
Bulunduğu ortama göre korozyon oluşumları; deniz suyu içindeki korozyon,
atmosfere açık ortamlarda oluşan korozyon ve beton içindeki çeliğin korozyonu
şeklinde üç ana başlık altında incelenecektir.
2.4.2.1 Deniz suyu içindeki korozyon
İletkenliği oldukça yüksek olan deniz suyu, temas ettiği metalik yapılar için şiddetli
korozif bir ortam oluşturur. Özellikle demir ve yumuşak çelik, deniz suyu içinde süratle
korozyona uğrar. Deniz suyu içinde en büyük bileşen olarak bulunan klorür iyonu ve
diğer halojenler çeliğin pasifleşmesini önleyerek çukur tipi korozyon oluşmasına neden
14
olurlar (Bkz. Şekil 2.5). Diğer taraftan deniz suyu rezistivitesinin düşük oluşu, metal
yüzeyinde oluşan korozyon hücrelerinin etkinliğini artırır (Yalçın ve Koç 1991).
Çeliğin deniz suyu içindeki korozyonu, su altı korozyonuna benzer şekilde yürür.
Anodik reaksiyon sonucu metal iyonları çözeltiye geçer. Bunlar anot bölgesinde
birikmeyip suda kolay çözünebilen klorür tuzları halinde uzaklaşır. Deniz suyunun pH
derecesi 8 civarında olduğundan, katot reaksiyonu yalnızca oksijen redüksiyonu
şeklinde yürüyebilir. Bu durum deniz içindeki korozyon olayının esas itibariyle metal
yüzeylerine oksijen difüzlenmesine bağlı kalmasına neden olur (Yalçın ve Koç 1991).
Deniz suyuna maruz çelik yapıların korozyon hızı ortalama olarak 0,10-0,125
(mm/yıl) verilmekle beraber, bu değer başta metal yapının karakteristikleri olmak üzere
bir çok çevresel faktöre bağlı kalır (Yalçın ve Koç 1991).
Denize çakılmış bir kazık için korozyon açısından en tehlikeli bölge yapının
atmosfer ile temas ettiği ve deniz suyu ile ıslanan bölgedir. Bu bölgedeki korozyon
hızının değişimi Şekil 2.8’de görülmektedir.
150 300 450
Deniz atmosferi
Suyun yükselmesi Su çarpma bölgesi
Suyun alçalması
Durgun deniz
çamur çizgisi
Çelik kazık boyu
Korozyon hızı(µm/yıl)
Kazık üst ucu
Kazık alt ucu
Şekil 2.8 Çeliğin deniz suyu içindeki korozyonu (Üneri 1998)
Kısmen deniz suyuna daldırılmış çeliğin muhtelif bölgelerinde meydana gelen
korozyon hızları Şekil 2.8’de görülmektedir. Buna göre; en fazla korozyonun, gelgit
olayının yüksek seviyelerinde meydana geldiği, buna karşın çamur seviyesi altında ise
korozyon hızının çok az olduğu görülüyor. Gelgit olayının meydana geldiği bölgede
15
denizin çekilmesinden sonra, çelik üzerindeki ıslak bölgenin kurumasıyla klor
yoğunluğu artacak ve bunun sonucunda korozyon o bölgede hızlanacaktır.
Deniz kenarındaki, deniz suyu etkisine maruz kıyı yapılarında ve açık denizlerde
petrol ve doğalgaz çalışmaları için kurulan platform yapıları da benzer etkilere
maruzdur (Şekil 2.9).
Şekil 2.9 Açık denizdeki bir çelik platform yapısı (WEB_1 2005)
2.4.2.2 Atmosferik korozyon
Yapının hangi alanında kullanılırsa kullanılsın, metallerin atmosferik korozyona
maruz kalması kaçınılmaz bir olaydır. Atmosferik korozyon diğer tüm korozyon
çeşitlerinden gerek harcanan para ve gerekse yitirilen malzeme miktarı bakımından en
büyük olanıdır. Atmosferik korozyon çeşitli coğrafik bölgeler ve yerel koşullara göre
değişir. Endüstri bölgelerinde korozyon hızı çöl ve kutup bölgelerine oranla 100 kat
daha büyük olabilir. Deniz kenarından 24 m. uzakta bulunan çelik levhanın, 240 m.
uzakta bulunan bir levhadan 12 kat daha hızlı korozyona uğradığı saptanmıştır. Çeliğin
deniz kenarındaki korozyon hızı çöl bölgelerine oranla 400-500 kat daha büyüktür
(Üneri 1998). Atmosferik korozyonun oluşum döngüsü Şekil 2.10’da gösterilmiştir.
Atmosferik korozyon hızı, meteorolojik koşullara ve özellikle endüstriyel kirlenme
derecesine bağlıdır. Atmosferler, korozyon açısından dört ana grup altında toplanabilir.
Hafif korozif atmosfer; kuru kırsal atmosferler bu sınıfa girer. Bu sınıftaki
atmosferlerin karakteristik özellikleri şöyledir; yıllık yağış 300 mm.’den az, bağıl
16
rutubet genellikle %50’den düşük, denizden uzaklık en az 50 km., çevrede endüstriyel
kirleticiler mevcut değil.
Gaz
girenler
Reaksiyon ürünleri
ürünler
Reaksiyona girenler
Reaksiyon ürünleri Reaksiyona girenler
Reaksiyona girenler
Reaksiyon ürünleri
girenler ürünler
Reaksiyona girenler
Reaksiyon ürünleri
Sıvı
Katı
Ara katman
Elektrolit sıvı
Toz
Şekil 2.10 Atmosferik korozyonun oluşum döngüsü (Fontana 1986)
Orta korozif atmosfer; az miktarda endüstriyel kirlenmenin mevcut olduğu şehir
atmosferleri bu sınıfa girer. Bu sınıftaki atmosferlerin karakteristik özelikleri şöyledir;
yıllık yağış 300-1000 mm. arasında, bağıl rutubet %50-65 arasında, denizden uzaklık en
az 15 km., çevrede ağır endüstriyel kirleticiler mevcut değil.
Korozif atmosfer; endüstriyel kirlenmenin mevcut olduğu rutubetli atmosferler bu
sınıfa girer. Bu sınıfın karakteristik özellikleri şöyledir; yıllık yağış 1000 mm’den fazla,
bağıl rutubet %50-80 arasında, yüksek oranda kükürt dioksit konsantrasyonu mevcut.
Şiddetli korozif atmosfer; yoğun şekilde endüstriyel olarak kirlenmiş olan rutubetli
atmosferler bu sınıfa girer. Bu sınıftaki atmosferlerin karakteristik özellikleri şöyledir;
17
deniz rüzgârlarının etkisinde kalacak şekilde denize yakındır, bağıl rutubet çok
yüksektir, aşırı oranlarda endüstriyel kirlenmeler mevcuttur.
Atmosferleri, gerçekte böyle belirgin sınırlar içinde toplamak yanıltıcı olabilir.
Meteorolojik olaylar çok kısa süreler içinde değişim gösterirler. Ortamı kirleten
bileşenlerin miktarı ve cinsi, yüzeyde biriken tuzlar, kirlilikler ve bunların zamanla
değişimi çok önemlidir. Diğer taraftan yüzeylerin ıslak kalma süresi ve sıklığı da
korozyon hızını büyük ölçüde etkiler. Birçok halde, bir yapının konumundan ileri gelen
mikro seviyede yerel etkiler de korozyon açısından önemli sonuçlar doğurabilir. Ancak
pratikte korozyonu önleyici tedbirleri almak için belli kıstasların bulunması gerekir. Bu
amaçla standartlarda çeşitli sınıflamalar yer almaktadır. Bir fikir vermek üzere, çeşitli
sınıf atmosfer içinde çeliğin korozyon hızı Tablo 2.1’de verilmektedir. Tablo 2.1’deki
korozyon hız değerleri 10 yıllık korozyonun yıllık ortalaması olarak verilmiştir.
Başlangıç periyodundaki korozyon hızı ortalama değerden 2-3 kat fazladır (Yalçın ve
Koç 1991).
Tablo 2.1 Çeliğin çeşitli atmosferler içinde korozyon hızı (Yalçın ve Koç 1991)
Atmosfer Cinsi Koroziflik Derecesi Korozyon Hızı (μm/yıl)
Kuru kırsal atmosfer Kuru endüstriyel atmosfer Hafif Korozif 1-5
Kırsal rutubetli atmosfer Şehir atmosferi Orta Korozif 10
Endüstriyel olarak kirlen- miş rutubetli atmosfer Korozif 20
Yoğun şekilde kirlenmiş deniz atmosferi Şiddetli Korozif 35
Atmosferik korozyon, etkileri bakımından genelde felaket boyutunda değildir. Fakat
sonuçları, bakım giderlerini artırır ve en iyi malzemenin bile ömrünü belirli oranda
kısaltır. Atmosferik korozyon hızı; ürünün tasarımına, uygun malzeme seçimine, imalat
yöntemi ve kalitesine bağlı olduğu gibi çevresel faktörlere de bağlıdır. Bu faktörlerin en
önemlileri; hava rutubeti, havanın kirlenme derecesi, yıllık yağış, hava sıcaklığı ve
rüzgar hızıdır.
18
a) Hava rutubetinin etkisi
Doğal halde bulunan temiz atmosfer bileşiminde su buharı dışında korozyon
yapacak başka bir bileşen mevcut değildir. Havadaki su buharı doygun halden daha az
olduğunda dahi korozyona neden olabilir. Bağıl rutubetin %70’den yukarı olması
halinde, gece gündüz sıcaklık farkı nedeniyle metal yüzeyinde yoğunlaşma sonucu ince
bir sıvı filmi oluşur. %70-80 bağıl rutubette korozyon hızında keskin bir artış olur (Şekil
2.11). Metal yüzeyinde sıvı filminin oluşmasına neden olan minimum bağıl rutubete
‘Kritik Bağıl Rutubet’ denir. Rutubetin bu değerden daha düşük olduğu zamanlarda,
metal yüzeyinde sıvı tabakası görülmez. Ancak, çok ince kapiler boşluklar içinde sıvı
halde su bulunabilir. Eğer, metal yüzeyinde toz ve kir gibi kapiler özelliği olan katı
tanecikler mevcutsa, su buharının yoğunlaşması daha kolay olur (Yalçın ve Koç 1991).
Korozyon kaybı
Hava-SO2 karışımı ve katı parçacıklar
Hava-SO2 karışımı
Saf hava
50 60 70 80 90 100
Bağıl rutubet (%)
Şekil 2.11 Hava kirliliği - bağıl rutubet - korozyon ilişkisi (Bayliss ve Deacon 2002)
b) Endüstriyel kirlenmenin etkisi
Atmosferik korozyon açısından en etkili faktör endüstriyel kirlenmedir. Başta
yanma olayları olmak üzere, endüstriyel işlemlerden atmosfere bir çok kimyasal gaz,
buhar ve katı tanecikler karışır. Şekil 2.11’de hava kirliliğinin korozyona etkisi
görülmektedir. Havadaki kimyasal gazlardan en yaygın ve en etkili olanı kükürt
oksitleridir. Bu oksitler havada bulunan su buharı ile birleşerek asitleri oluştururlar.
Bunun dışında diğer asitler, amonyak ve klorürler de atmosfer içine karışabilir.
19
Özellikle denize açık atmosferlerde rüzgar ile taşınan mikroskobik tuz parçacıkları
bulunur. Bunlar atmosfere açık metal yüzeylerinde çökelerek birikir. Atmosferde
bulunan bazı kirletici bileşenlerin tipik konsantrasyonları Tablo 2.2’de verilmektedir
(Yalçın ve Koç 1991).
Tablo 2.2 Atmosferik kirleticiler ve tipik konsantrasyonları (Yalçın ve Koç 1991)
Kirleticiler Yer Konsantrasyon (mg/m3) Kış 350 Endüstriyel bölge Yaz 100 Kış 100 Kükürt dioksit
Kırsal bölge Yaz 40 Endüstriyel bölge 4.8 Amonyak Kırsal bölge 2.1
Kış 7.9 Endüstriyel iç bölge Yaz 5.3 Kış 57
Klorür *Yağışta ölçülen klorür (mg/L) Kırsal deniz kıyısı
Yaz 18 Kış 250 Endüstriyel bölge Yaz 100 Kış 60 Katı tanecikler
Kırsal bölge Yaz 15
c) Sıcaklığın etkisi
Atmosferik korozyon hızı, metal yüzeyinde oluşan sıvı filminin yüzeyde kalış
süresine bağlı olduğundan, korozyon olayına sıcaklığın büyük etkisi vardır. Sıcaklık
düşük olduğu sürece metal yüzeyinde kuruma gecikecek ve korozyon olayı devam
edecektir (Şekil 2.12). Bu nedenle, atmosferik korozyon hızı, sıcaklığın düşük olduğu
bölgelerde, ılıman iklimin hakim olduğu bölgelere göre daha fazladır. Bunun dışında
sürekli değişen sıcaklık, metal yüzeyindeki yoğunlaşmayı kolaylaştırdığı için korozyonu
artırıcı olarak rol oynamaktadır (Yalçın ve Koç 1991).
Sıcaklığın yükselmesiyle korozyonun arttığı doğru olmakla beraber, artan sıcaklığa
bağlı olarak, bağıl nemlilikteki azalma ve çevrenin tamamen kuruması durumlarının bu
genellemenin dışında kaldığına dikkat edilmelidir. Genelleştirmek gerekirse; 30 oC’lik
bir sıcaklık değişikliğinin korozyon hızında 10 kat artış yarattığı söylenebilir (Çakır
1990).
20
Yüksek sıcaklık
Kimya endüstrisi
Sıçrama bölgesi
Deniz atmosferinde
Deniz suyunda
Kırsal koşullarda
Arta
n ko
rozy
on hızı
Alçak sıcaklık
Şekil 2.12 Sıcaklık-korozyon ilişkisi (Çakır 1990)
d) Yağış ve rüzgarın etkisi
Atmosferik korozyonun yürümesi için mutlaka suya ihtiyaç vardır. Bu nedenle yıllık
yağış miktarı ile korozyon hızı arasında doğrudan bir ilişki vardır. Ancak yağış miktarı
kadar sıklığı ve kuruma süresi de önemlidir. Bu yüzden bölgedeki rüzgar hızı ve yönü
de önemli rol oynamaktadır. Rüzgar kurumayı çabuklaştırdığı gibi yüzeyde toplanan kir
ve tozların sürüklenerek uzaklaşmasına da neden olur (Şekil 2.13).
Rüzgar esiş yönü
Genelde esen rüzgar
En iyi kurulma bölgesi
Tercih edilecek bölge
Yanlış tasarım Doğru tasarım
Fabrika alanı
Rüzgar esiş yönü
Yanlış tasarım Doğru tasarım
Şekil 2.13 Rüzgar hızı ve yönünün etkisi (Özbaş 1997)
21
Yukarıda belirtilen faktörler herhangi bir bölgedeki korozyon hızı hakkında kesin
bir değer vermeyi güçleştirir. Birçok halde aynı yapının çeşitli kısımlarında bile
korozyon hızı büyük ölçüde değişebilir. Buna rağmen mühendislikte alınacak önlemlere
yardımcı olmak amacıyla, atmosferlerin korozyon açısından sınıflandırılması yoluna
gidilmektedir (Yalçın ve Koç 1991).
2.4.2.3 Beton içindeki çeliğin korozyonu
Beton en önemli inşaat malzemelerinden biridir. Dış etkilere karşı fiziksel ve
kimyasal olarak oldukça dayanıklı bir malzemedir. Basınca karşı dayanımı yüksek olan
betonun, çekme dayanımını artırmak amacıyla gerekli olan yerlerde çelik takviye
kullanılmaktadır. Betonarme demirleri aslında yumuşak çeliktir. Bu çelik atmosfer
etkisinde ve sulu çözeltiler içinde korozyona karşı dayanıksızdır. Bunlara karşı, çeliğin
beton içindeki korozyon hızı çok düşüktür. Bu durum başlıca betonun yüksek alkali
özelliğinden ileri gelir. Diğer taraftan beton içinde gömülü olan çelik yüzeylerine
atmosferden oksijen difüzyonu da az olduğundan korozyon hızı önemli ölçüde azalır
(Yalçın ve Koç 1991).
Betonarme demirlerinin korozyona uğraması yalnız çeliğin kaybedilmesi ile kalmaz.
Bunun yanında, korozyon sonucu oluşan kimyasal bileşikler (pas), metale göre çok daha
büyük hacim kaplaması nedeniyle beton bünyesinde içsel gerilmeler ve çatlamalara
sebep olur (Şekil 2.14 ve 2.15).
Beton kabukta oluşan çatlamalar ve kırılmalar
Karbonatlaşma nedeniyle pH seviyesindeki azalma
Korozyon ürünündeki hacimsel değişim nedeniyle oluşan gerilmeler
Betonarme çeliği Korozyon ürünündeki hacimsel artış
Şekil 2.14 Beton içindeki çeliğinin korozyona uğraması sonucunda, beton kabukta
oluşan çatlama ve kırılmaların şematik gösterimi (Roberge 2000)
22
Şekil 2.15’deki çatlağın, betonunun içerisindeki çeliğin korozyona uğramasından
kaynaklandığı beton kırıldıktan sonra çok net olarak görülmektedir (Şekil 2.16 ve 2.17).
Bu durumdaki betonarme yapı elemanı için hayati tehlike söz konusudur. Betonarme
demirlerinin korozyonu nedeniyle çatlamış olan betonun etkili bir tamir yöntemi yoktur.
Şekil 2.15 Çelik donatıdaki korozyondan dolayı betonda oluşan çatlak (Kaplan vd 2005)
Şekil 2.16 Beton kırıldığında içerdeki çelik donatının korozyona uğradığı görülmektedir (Kaplan vd 2005)
23
Şekil 2.17 Uzun süre korozyona uğrayan malzeme ufalanacak kadar zayıflamıştır (Kaplan vd 2005)
24
3. KOROZYONA KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER
Korozyon; önlenmesi oldukça zor olan, doğal bir olaydır. Ancak belirli oranlarda
yavaşlatılabilir. Korozyonun önlenmesi yada sınırlandırılması bilinçli bir denetimle
sağlanabilir. Bilinçli denetim, malzemenin kullanım amacına bağlı olarak ilk önce
tasarım aşamasında başlar. Korozyonun önlenebilmesi için; tasarım, malzeme, ortam ve
ara yüzey ile ilgili değişkenlerin göz önünde bulundurulması gerekir (Erbil 1996).
Söz konusu değişkenler incelenerek korozyonu meydana getiren sebepler tespit
edilip, bunları ortadan kaldırabilecek, dolayısıyla korozyonu önleyecek en ekonomik
tedbir seçilmelidir.
3.1 Korozyon Ortamında Alınan Önlemler
Ortamda yapılacak değişikliklerle korozyon hızı azaltılabilir. Genelde açık ortamda,
atmosferin korozif etkisini, ortam koşullarını değiştirerek azaltma imkanı yoktur. Bu
durumda malzemeyi ortama daha dayanıklı yapmak veya metal - ortam ara yüzeyini
değiştirmek gerekir (Çizmecioğlu 1998).
Kapalı ortamlarda alınan en yaygın tedbir ise; bağıl rutubetin azaltılmasıdır. Ayrıca,
kapalı ortamda buharlaşabilen frenleyiciler de kullanılır. Korozyon ortamında alınan
önlemler; frenleyici kullanımı ve ortam saldırganlarının etkisi şeklinde iki başlık altında
incelenecektir.
3.1.1 Frenleyici kullanımı
Atmosferik ve sulu ortamlara katılabilen frenleyiciler, eklendikleri zaman metalin
bulunduğu ortam ile tepkimesini azaltır veya önler. Sulu ortamlarda metal yüzeyine etki
ederek anodik reaksiyonu zorlaştıranlara anodik frenleyici, katot reaksiyonları
zorlaştıranlara da katodik frenleyiciler denir. Çift etkili frenleyiciler de vardır. Bunlar
hem anodik hem de katodik reaksiyonları zorlaştırırlar.
25
3.1.2 Ortam saldırganlarının etkisi
Malzemenin nasıl bir ortamda bulunduğunun önemi büyüktür. Çünkü; konsantrasyon,
sıcaklık, pH ve ortamdaki akışkanın hızı gibi korozif ortamın karakteristik özellikleri,
korozyon oluşumunu doğrudan etkiler.
Konsantrasyonun etkisi
Oksitleyici olmayan bir ortamda, korozyon hızını düşürmenin tek yolu, asit
konsantrasyonunu azaltmaktır. Oksitleyici özelliği olan nitrik, sülfürik ve fosforik
asitlerinin konsantrasyonu yeterince azaltılarak metaller için zararsız hale getirilir.
b) Sıcaklığın etkisi
Sıcaklığın düşürülmesi genelde korozyon hızında önemli ölçüde düşmeye sebep olur
(Bkz. Şekil 2.12). Yine de bu durum ortam şartlarına göre değişkendir. Mesela açık
sistemlerde sıcaklığın yükselmesi oksijen çözünürlüğünü azaltır, dolayısıyla korozyon
hızında düşüş meydana gelir.
c) Korozif ortam akışkanında hızın etkisi
Korozif sıvının hızını azaltma, erozyon korozyonunu azaltır. İstisnai bir durum
olarak, paslanmaz çelik gibi pasifleşen metaller, korozyona karşı hareketli ortamlarda,
durgun ortamlara göre daha dayanıklıdır.
d) Korozif ortamda pH etkisi
Bir çözeltinin asitlik derecesi hidrojen iyonu yoğunluğuna bağlıdır ve pH olarak
ifade edilir.
Hidrojen iyonu yoğunluğu arttıkça asitlik yükselir ve pH düşer. Buna göre; pH = 7
ise nötr çözelti, pH > 7 ise bazik çözelti, pH < 7 ise asidik çözelti olur.
pH < 4 olduğu zaman; çelik, hidrojen çıkışıyla birlikte şiddetle korozyona
uğramaktadır. Bu durumda, korozyonun devamı için oksijen difüzyonu da
gerekmemektedir.
4 < pH < 10 ise; korozyon hızı pH’a bağlı olmadan sabit kalmaktadır. Bu aralıkta,
çeliğin korozyon hızı, yüzeye oksijen difüzyonuna bağlıdır.
26
pH > 10 ise; çeliğin korozyonu büyük ölçüde azalmaktadır. Bu bölgedeki korozyon
hızı pasif film tabakasının bozulmasına bağlıdır.
pH değeri aynı zamanda malzemelerin gerilim korozyonu çatlaması ve çukur
korozyonuna dayancını da etkiler.
Şekil 3.1 Çevre asitlerinin çeliğin korozyon hızına etkisi
3.2 Malzemede Alınan Önlemler
Bölüm 3.1’de malzemeye uygun ortam hazırlamak, korozyon hızını azaltmak için
ortam şartlarının etkisi ve değiştirilmesi üzerinde durulmuştur. Burada ise, ortam sabit
olmak üzere, emniyetli ve ekonomik olması şartı ile malzemede alınacak tedbirlere yer
verilecektir (Çizmecioğlu 1998).
Yüzey kaplama işlemleri malzemeyi korumada kullanılan en önemli yöntemdir.
Ancak iyi temizlenmemiş bir yüzeye yapılan kaplamanın uzun ömürlü olmasından söz
edilemez, bu açıdan yüzey hazırlama işlemleri, kaplamanın uzun ömürlü ve amacına
uygun olarak korozyondan koruma sağlaması için dikkat edilmesi gereken ilk husustur.
3.2.1 Yüzey hazırlama
Korozyon bir yüzey olayıdır ve bu olayla mücadelede yine en önemli silahlardan
birisi metal yüzeylerinin özelliklerinin değiştirilmesidir. Bununla birlikte metalin
fiziksel ve kimyasal özelliklerini değiştirmek, metalin bulunduğu ortamı değiştirmek,
ortamın pH’ını değiştirmek veya ortamın rutubetini değiştirmek de korozyonla
27
mücadele yöntemleri olsalar da sarf edilen paradan en büyük payı alan grup yüzey
işlemleridir.
Yüzey temizliğinin amacı; metal yüzeyinde bulunan yağ, toz, kir, oksit ve pas
tabakalarının tamamen uzaklaştırılmasıdır. Bir boyanın ve kaplamanın ömrü, büyük
ölçüde yüzey temizliğine bağlıdır. Bu açıdan kaplamanın ya da boyanın gerçek bir
koruyucu olması ve uzun süre etkisinin devam etmesi için yüzey temizliği önemlidir.
Yüzey temizliği için hangi yöntemin seçileceği uygulanacak boya cinsine bağlıdır.
Mesela; inorganik çinko silikat boya uygulanacak ise, yüzeyin pürüzlü olması gerekir ve
kum püskürtme yöntemi uygulanır. Eğer elektrolitik kaplama yapılacaksa kum
püskürtme uygun değildir. Bunun yerine yüzey kimyasal yöntemlerle temizlenmelidir.
Halk arasında ‘kir’ olarak bilinen, kaplanacak yüzeyde bir tabaka oluşturup, yapılan
kaplama ile esas malzeme arasına giren, kaplamanın kısa sürede bozulmasına ya da
etkisiz olmasına neden olan yabancı maddelere ‘yüzey kirletici maddeler’ diyoruz.
Atmosferde bir süre beklemiş olan metal yüzeyinde şu üç tür kirlenmeye az çok
rastlanır.
Yağlar ve gresler; mineral veya hayvansal-bitkisel kökenli yağlardan oluşur.
Bütün yağ ve gresler organik solventler içinde kolaylıkla çözünürler. Buna karşılık asit
ve alkaliler içinde çözünmezler. Yalnız hayvansal ve bitkisel yağları alkali içinde
sabunlaştırabilmek mümkündür.
Toz, toprak ve katı partiküller; metal yüzeyine çevreden bulaşan çeşitli kirlerdir.
Pas veya metal oksit filmi; metal yüzeyinde atmosferik etkilerle oluşan korozyon
ürünleridir (Yalçın ve Koç 1991).
3.2.2 Yüzey temizleme yöntemleri
Metal yüzeyinde bitkisel veya madeni yağların bulunması halinde her şeyden önce
bu yağın temizlenmesi gerekir. Diğer temizleme yöntemleri bu temizlikten sonra
uygulanmalıdır. Yüzeydeki yağlı maddeler çeşitli solventler ile yıkanarak veya silinerek
giderilebilir (Yalçın ve Koç 1991).
28
Kirlenmenin cinsi, derecesi, metalin kullanılma amacı ve ekonomik faktörler göz
önüne alınarak yüzey temizliği için aşağıdaki yöntemlerden biri seçilir.
3.2.2.1 Alevle temizleme yöntemi
Yüksek sıcaklıktaki alev hızlı bir şekilde yüzeyde gezdirilerek, yüzeyde bulunan
organik bileşikler (eski boya kalıntıları gibi) temizlenebilir. Alevle temizleme yapılırken
esas malzemenin zarar görmemesi için, çok ince elemanlar alevle temizlenmemelidir.
Kaynak perçin gibi düşük sıcaklıkta eriyen malzemelerin bulunduğu ek yerleri fazla
ısıtılmamalıdır. Bu esaslara dikkat edilerek yapılan temizliğin hemen ardından
temizlenmiş bölgeye astar tabakası uygulanmalıdır.
3.2.2.2 Mekanik yöntemle temizleme
Mekanik temizleme yöntemleri; basit el aletleri ile temizleme, elektrikli el aletleri
ile temizleme ve kum püskürtme ile temizleme şeklinde üç grup altında incelenir.
Basit el aletleri ile temizleme yöntemi
Tel fırça, zımpara gibi el aletleri kullanılarak metal yüzeyinde bulunan gevşek hadde
kabuğu, pas ve yabancı maddelerin temizlenmesidir. Yüzeyde kalan tozlar, temizleme
işlemi tamamlandıktan sonra yüzeye basınçlı hava tutularak veya bir fırça ile
süpürülerek giderilir.
b) Elektrikli el aletleri ile temizleme yöntemi
Kum püskürtme ile temizleme işleminin mümkün olmadığı hallerde bu yöntemle
temizlik yapılır. Bu amaçla döner tel fırçalar, zımparalar ve aşındırıcı diskler (taşlar)
kullanılır.
c) Kum püskürtme ile temizleme (Kumlama) yöntemi
Sıcak olarak şekillendirilmiş taze çelik malzeme yüzeylerinde ince bir oksit tabakası
mevcuttur. Bu oksit tabakası dayanıksız olup taşıma ve depolama sırasında yer yer
parçalanır. Böyle bir yüzeye boya uygulanırsa homojen bir tabaka elde edilemez. Eğer
malzeme boyasız olarak uzun süre beklemiş ise yüzeydeki oksit (pas) yer yer kalın
tabakalar oluşturur (Şekil 3.2).
29
Bu yöntemle metal yüzeyinde bulunan pas, kir, cüruf, çapak vb. yabancı maddelerin
tamamı giderilerek temizlenmiş yüzeylerde boya için uygun olan 25-75 μm. arasında bir
pürüzlülük meydana gelir. Uygulama sonrasında mümkün olduğu kadar kısa zaman
içinde astarlama yapılması gerekir (Yalçın ve Koç 1991).
Şekil 3.2 Her hangi bir kaplama yöntemi uygulanmamış ve uygunsuz koşullarda uzun
süre depolanmış malzeme üzerinde oluşan pas tabakaları
Şekil 3.2’de görülen malzemeyi, yüzey temizleme işlemine tâbi tutmadan boyamak
uygun bir yöntem değildir. Bu malzemeyi en uzun sürede etkin bir biçimde kullanmak
için, boyayı uygulamadan önce yüzeydeki pasın temizlenmesi gerekir.
Kumlama işlemi çeşitli yöntemlerle yapılmaktadır. Günümüzde en çok tercih edilen
yöntem; makine ile kumlama işlemidir (Şekil 3.3). Burada, Şekil 3.2, 3.3, 3.4, 3.5 ve
3.6’da verilen fotoğraflar, Denizli Askon Demir Çelik San. ve Tic. A.Ş. atölyelerinde
çekilmiştir.
Şekil 3.3’de görülen kapalı konveyör sistemli (tünel tipi) kumlama tezgahının giriş
kısmında ray üzerine konmuş olan yüzeyi temizlenmek istenen çelik I-profil makinenin
30
çalıştırılmasıyla belli bir hızda (1-10 m/dakika) ilerleyerek makinenin temizleme kabini
içersinden yüzeyi temizlenerek geçer (Bek 2002a).
Şekil 3.3 Kumlama makinesine malzeme girişi yapılırken
Bu projedeki çelik malzemeler kumlanırken, istenen yüzey temizliğinin elde
edilebilmesi için, çok yavaş çalıştırılmıştır. Yapılan bir ölçüme göre Şekil 3.4’de
görülen 7 m. uzunluğundaki kiriş 9 dakikada makineden işlenerek çıkmıştır. Bu
makinede; 100-1500 mm. genişlikte tabaka sac ile 5-750 mm. yüksekliğinde çelik
profilleri işlemek mümkündür.
Şekil 3.4 Yüzeyi temizlenerek kumlama makinesinden çıkan malzeme
Kumlama yapılmadan önce, çelik malzemelerdeki delikler delinmiş ve kaynaklama
işlemleri yapılmış, yani boya öncesi profil üzerinde yapılacak tüm imalat işlemlerinin
tamamlanmış olması gereklidir (Şekil 3.4).
31
Temizleme işlemi; temizleme kabini içersindeki aşındırıcı özellikli çelik bilyelerin
(Şekil 3.5) ve kırma taşların (Şekil 3.6) malzeme üzerine belirli bir yön ve hızda
fırlatılmasıyla gerçekleşir. Çok yüksek hızlarda fırlatılan aşındırıcı bilyeler malzemeye
çarpınca, üzerindeki pas, çapak, yağ, toz gibi yabancı maddeleri söker.
Şekil 3.5 Kumlama makinesinde aşındırıcı olarak kullanılan bilyeler
Şekil 3.6 Kumlama makinesinde aşındırıcı olarak kullanılan kırma taşlar
Fırlatma sonrası, malzeme üzerinden söktüğü yabancı maddelerle karışan çelik
bilyeler makinenin ayrıştırıcı bölmesinde birikir. Burada makinenin toz tutucu
32
(filtreleme) sistemi bu maddeleri yakalayarak ayrıştırır. Bu işlem sonunda, geriye kalan
çelik bilyeler tekrar kullanılmak üzere temizleme kabinine gönderilir.
Şekil 3.7 ve 3.8’de görüldüğü gibi kumlama işlemi, tüm kaynaklama ve delik delme
işlemleri yapıldıktan sonra yapılır. Eğer kaynak yapıldıktan sonra, kaynak sonucu
oluşan çapaklar temizlenmezse, bu bölgedeki pürüzlü yüzeyler korozyon oluşumuna
neden olur.
Şekil 3.7 Kumlama işlemi kaynaklamadan sonra yapılır
Şekil 3.8 Kumlama makinesinden çıkan malzemenin cıvata delikleri hazır
33
3.2.2.3 Kimyasal yüzey temizleme yöntemleri
Metal yüzeyinde yabancı maddelerin bulunması, boyanın yüzeye tam olarak
yapışmasını önler. Özellikle yağ ve greslerin temizlenmesi ancak kimyasal yöntemlerle
mümkün olmaktadır (Şekil 3.9). Kimyasal yöntemlerle yalnız yağ ve gresi değil bütün
kirlilikleri tam olarak temizleyebilmek mümkün olabilmektedir. Bu yöntemler doğrudan
uygulanabildiği gibi, metal yüzeyindeki kaba kirler tel fırça ile mekanik olarak veya
kum püskürtüldükten sonra son temizlik olarak da yapılabilir. Kimyasal yüzey
hazırlama yöntemleri kullanılan maddeye göre üç bölüm halinde incelenir.
Şekil 3.9 Yağların yüzeyden temizlenmesinde kullanılan makine
Solvent ile yüzey temizleme yöntemi
Solvent olarak alkol-eter karışımları, petrol damıtma ürünleri ve diğer organik
çözücüler kullanılmaktadır. Bunların içinde, benzin ve karbon tetra klorür gibi
solventler alevlenme tehlikesi ve toksik etkileri nedeniyle tercih edilmez. Solvent
kirlenmesinin sorun oluşturmasını önlemek için yüzey temizleme işlemi sonrasında
mutlaka durulama yapılmalıdır (Yalçın ve Koç 1991).
b) Alkali ile yüzey temizleme yöntemi
Alkali ile yüzey temizleme yöntemleri, solvent kullanılarak yapılan temizleme
yöntemlerine göre, daha verimli, daha ucuz ve daha az tehlikelidir. Bütün alkali
temizleyici maddeler, su içinde çözünmüş olarak ve yüksek sıcaklıkta kullanılır.
34
Alkaliler yüzeyde bulunan yağları sabunlaştırır, böylece yüzeyde oluşan aktif bileşenler
diğer kirlilikleri sökerek yüzeyden uzaklaştırırlar. Trisodyum fosfat, sodyum karbonat,
sodyum hidroksit, sodyum meta silikat ve sodyum onosilikat v.b. maddeler alkali
temizleyici olarak kullanılır.
Alkali temizleme yöntemlerinin en büyük sakıncası, temizleme sonunda alkali
özellikte bir yüzey elde edilmesidir. Boya uygulanacak yüzeylerin alkali karakterde
olması istenilmez. Bu nedenle alkali temizleme yöntemlerinden sonra metal yüzeyinin
asitli su ile çalkalanması yoluna gidilir (Yalçın ve Koç 1991).
c) Asit ile yüzey temizleme (Pickling) yöntemi
Asit ile yüzey temizleme işlemi; daldırma veya püskürtme şeklinde yapılır.
Kullanılacak asit konsantrasyonu metal yüzeyinde bulunan pasın derecesine göre
belirlenir. Hafif bir pasın mevcudiyeti halinde, bir ölçek aside beş ölçek su katılarak
seyreltik bir çözelti hazırlanır. Fazla paslı yüzeylerin temizlenmesi için bir ölçek aside
bir veya iki ölçek su katılır.
Asit çözeltileri içine daldırılarak yapılan temizleme işlemleri pratik olması
bakımından geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Bu temizleme yönteminde malzemeler
ilk olarak sıcak asit çözeltisi içine daldırılır. Sonra su ile yıkanır ve arkasından sıcak
kromik asit çözeltisi içinden geçirilir, yıkanır ve kurutulur. Asit ile yüzey temizleme
işleminden sonra temizleme işlemi uygulanan malzemeler su banyosuna daldırılır (Şekil
3.10).
Şekil 3.10 Asit ile yüzey temizliği sonrasında malzemeler durulanır
35
Asit temizleme banyolarının sıcaklığı genellikle oda sıcaklığı ile 80 oC arasındadır.
Çözelti konsantrasyonu; hacimsel olarak %20 ile %50 arasında değişir. Asit
konsantrasyonu ve banyo sıcaklığı metal yüzeylerinin 10 dakika içinde temizlenmesini
sağlayacak şekilde ayarlanır.
Metal yüzeylerindeki oksit filminin veya pas tabakasının giderilmesi amacıyla asit
çözeltisi içine daldırılması işlemine pikling adı verilir (Şekil 3.11 a ve şekil 3.12). Bu
işlemde en çok sülfürik asit kullanılır. Sülfürik asidin tercih edilmesinin nedeni;
kaynama noktasının yüksekliği ve hızlı temizleme özelliğidir.
Yüzey temizliği
c) Fosforik asit çözeltisi
b) Durulama a) Pickling yöntemi (Sülfirik asit)
d) Durulama
Şekil 3.11 Asitle yüzey temizleme işleminin aşamaları
Şekil 3.12 Yüzey temizleme işleminin yapıldığı asit ve durulama banyoları
Pikling işleminde; temizlenmesi istenilen malzemeler, içinde sıcak asit çözeltisi
bulunan bir tank içine daldırılır (Şekil 3.11.a). Asit, metal yüzeyinde bulunan oksit
tabakasının çatlakları arasından geçerek metal yüzeyine kadar ulaşır. Demir, asit içinde
oksitlerine göre daha kolay çözünür. Demir ile asidin reaksiyonu sonucu hidrojen çıkışı
olur. Bu gaz metal yüzeyindeki oksit tabakasının kalkmasına yardım eder. Ancak bu
36
işlemler sırasında bir miktar demirin de asit içinde çözünmesi önlenemez. Bu nedenle
inhibitör katılmamış asit çözeltileri ile yapılan pikling işlemlerinde daima metal kaybı
söz konusu olur. İşlemler sırasında yalnız metal değil asit miktarında da azalmalar
meydana gelir. Bu kayıpları azaltmak için, çözelti içine uygun inhibitörler katılması
yoluna gidilir. İşlem sonrasında metalin asit ile reaksiyonu sonucu oluşan ürünler metal
yüzeyini ince bir film halinde kaplayacağı için yüzeylerin iyice yıkanması gerekir (Şekil
3.11.b ve 3.11.d) (Yalçın ve Koç 1991).
Boyanacak metal yüzeylerinin hafifçe asidik karakterde olması uygundur. En iyi
sonuç, yüzey pH’ı 3-5 arasında olduğu zaman elde edilir. Bu nedenle pikling işleminden
sonra yüzeyin pasif hale getirilmesi istenir. Bunu sağlamak için sülfürik asit
banyosundan çıkarılmış olan malzemeler su ile yıkandıktan sonra fosforik asit çözeltisi
içine daldırılarak yüzeyde ince bir tabaka halinde demir fosfat filminin oluşması
sağlanır (Şekil 3.11.c).
3.2.3 Yüzey temizliği ve yüzey pürüzlülüğü
Yüzeyi temizlenmiş bir malzemenin, temizleme işlemi sonrasındaki yüzey
kalitesinin değerlendirilmesinde; yüzey temizliği ve yüzey pürüzlülüğü olmak üzere iki
kıstas esas alınmaktadır. Yüzey temizliği; yağ, toz, kir, çapak, pas, kaynak ve kaplama
kalıntıları gibi tüm kirlerin yüzeyden uzaklaştırılmasıdır. Yüzey temizlik derecesi ise,
bu istenmeyen kirlerin yüzeyden temizlenme oranıdır. Bu oran; karşılaştırma yöntemi
ile tamamen görsel olarak belirlenmektedir.
Tablo 3.1 Yüzey temizliği standartlarının karşılaştırılması (Yalçın ve Koç 1991)
No Yüzey Temizleme Yöntemi ISO Derecesi
SSPC Derecesi
1 Solvent ile temizleme - SP-l 2 Basit el aletleri ile temizleme St-2 SP-2 3 Elektrikli el aletleri ile temizleme St-3 SP-3 4 Alevle temizleme - SP-4 5 Kum püskürtme ile hafif temizleme Sa-l SP-7 6 Kum püskürtme ile temizleme Sa-2 SP-6 7 Kum püskürtme ile beyaza yakın temizleme Sa-2.5 SP-10 8 Kum püskürtme ile beyaz metale kadar temizleme Sa-3 SP-5
Genel olarak, referans fotoğraflarla karşılaştırma yöntemine dayanan (SIS)
Standardları, ilk olarak İsveç Standartları Enstitüsünce (Swedish Standart İnstution)
hazırlandıktan sonra, ülkemizde de kullanılmakta olan ISO (8501-1:1998) standardı
37
olarak kabul edilmiştir. Bir diğer yüzey temizlik derecesi standardı ise, Amerikan ‘Çelik
Yapıların Boyanması Birliği’ (Steel Structures Painting Council) tarafından hazırlanmış
olan (SSPC) dereceleridir. Tablo 3.1’de söz konusu standartların karşılıklı eşdeğer
temizlik dereceleri verilmektedir.
3.2.4 Metalik kaplama yöntemleri
Metalik kaplama; metallerin yüzeylerinin, ana metale göre korozyona daha
dayanıklı bir başka metalle kaplanarak korunması işlemidir. Bu işlemler; ana metalin
yüzeyini kaplayacak olan metalinin uygulanış biçimine göre sınıflandırılırlar.
3.2.4.1 Püskürtme yöntemiyle metalik kaplama
Metal, toz veya tel şeklinde oksi-asetilen tabancalarında ergitilerek yüzeye
püskürtülür. Kaplama metali düşük ergime sıcaklığına sahip olmalıdır. Bu yöntem ile
yapılan metalik kaplamalarda gözenek oluşma ihtimali vardır. Oluşan bu gözeneklerin
boya tabakasıyla kapatılması gerekmektedir. Bu yöntem daha çok büyük metalik
yapıların kaplanmasında kullanılır.
Sıcak püskürtme yöntemiyle metalik kaplama
Daha önce yüzeyleri temizlenmiş olan çelik üzerine, erimiş haldeki metal (genellikle
çinko veya alüminyum) sıcak halde püskürtülür. Bu amaçla toz metal veya tel halinde
metal kullanılır. Tel kullanılması halinde, elektrik arkı yaptırılarak telin hızla erimesi
sağlanır. Püskürtme sırasında metal soğuk haldedir. Bu kaplama sırasında çelik
yüzeyinde herhangi bir metalürjik değişme olmaz.
Sağlıklı bir yapışmanın sağlanması için; sıcak püskürtme yapmadan önce çelik
yüzeyin kum püskürtme yöntemi ile temizlenmiş olması ve sıcak püskürtme
uygulamasının, yüzey temizliğinden hemen sonra yapılması gereklidir. Bu yöntemle
yapılan kaplamaların kalınlığı 75 μm.-200 μm. arasında olabilir (Çizmecioğlu 1998).
3.2.4.2 Elektrolitik kaplama (Elektrolizle kaplama) yöntemi
Yüzeyi kaplanacak metal katot, kaplama metali anot (çinko külçe) olarak (Şekil
3.13), kaplama metalinin bir tuzunun çözeltisinden oluşan elektrolit banyosuna daldırılır
(Şekil 3.14) ve uygun bir elektrot yardımıyla doğru akım kaynağına bağlanır. Anoddaki
38
metal iyonları indirgenerek, katoddaki yüzeyi kaplanmak istenen malzemenin üzerine
yapışır. Anoddaki çinko külçe iyonlaşarak kütle kaybeder (Şekil 3.15).
Şekil 3.13 Anot olarak kullanılan çinko külçe
Şekil 3.14 Elektrolitik galvanizleme banyosu
Şekil 3.15 Hiç kullanılmamış çinko külçe ile kullanılarak erimiş çinko külçe yan yana
Galvanik yüzey kaplaması yapılacak olan metal malzemeler Şekil 3.16’da, aynı
malzemelerin yüzey kaplaması yapıldıktan sonra görünüşü ise Şekil 3.17’de verilmiştir.
39
Şekil 3.16 Kaplama öncesinde malzemelerin görünüşü
Şekil 3.17 Elektrolitik galvanizleme yöntemi ile yüzeyi kaplanmış malzeme
3.2.4.3 Daldırma yöntemiyle metalik kaplama
Bu yöntemde ana malzeme, kaplama metalinin ergimiş çözeltisine daldırılır. Çinko,
kalay, kurşun ve alüminyum, daldırma ile kaplamada kullanılan başlıca metallerdir.
Yani kaplama metali düşük ergime sıcaklığına sahip olmalıdır. Bu yöntemle kaplanacak
metalin yüzeyinde bir alaşım tabakası meydana gelir. Genellikle kalın kaplamalar elde
etmek için kaplanacak parça karmaşık yapıda ise ve homojen bir kalınlık şart değilse
daldırma ile kaplama çok uygun bir yöntemdir (Çizmecioğlu 1998).
Sıcak daldırma Galvanizleme (SDG) yöntemiyle metalik kaplama
Galvanizleme; temizlenmiş, yağı giderilmiş metal malzemenin ergimiş haldeki
çinko banyosuna daldırılarak yüzeyinin çinko tabakası ile kaplanması işlemidir. Çinko,
normal koşullarda 420 0C’ta ergir. Çinko banyosu sıcaklığı ise 450 0C civarındadır. 430-
475 0C sıcaklıkları arasında galvanizleme işlemi yapılır. Daha yüksek sıcaklıklar hem
çinko banyosu tankına zarar verir, hem de kötü galvanizlemeye neden olur (Çakmen
2003).
40
Sıcak daldırma yoluyla galvanizleme; saf demir ile çinkonun difüzyonu sonucu
gerçekleşir. Sağlıklı bir kaplama gerçekleşmesi için; demir ve çinkonun difüzyonuna
engel oluşturacak pas mutlaka çelik yüzeyinden temizlenmelidir. Bu temizleme işlemi
asitle yapılır.
Sıcak daldırma yoluyla galvanizleme (SDG); çelik ile çinkonun difüzyonu sonucu
gerçekleşir. Bu amaçla; galvanizleme işleminden önce, bu difüzyona engel olacak
oksitli tabaka, malzeme yüzeyinden asitle temizlenmelidir (Şekil 3.18.a).
c) Flakslamab) Durulama a) Pickling yöntemi (Sülfirik asit)
d) Durulama
e) Kurutma f) Erimiş çinko havuzu(Galvanizleme)
g) Soğuma ve kalite kontrol
Şekil 3.18 Yüzey hazırlama ve galvanizleme işleminin aşamaları
Malzemeler asitten çıktıktan sonra, mutlaka su banyosunda çalkalanmalıdır (Şekil
3.18.b). Bunun amacı; asit banyolarından çıkarken malzemenin yüzeyine yapışan demir
tuzlarını yıkamaktır. Çünkü bu tuzlar eritken (flaks) banyosunun bozulmasına neden
olurlar.
Flaks banyosu, amonyum klorür ve çinko klorür kimyasallarından oluşur. Flaks
işlemi; malzemenin yüzeyindeki küçük artıkların temizlenmesi ve kurutma ile çinko
banyosu arasında geçen sürede paslanmamasını sağlar. Bu işlem; malzemelere çeşitli
şekilde uygulanır. Örneğin en yaygın kullanımı, sıvı bir banyo hazırlanarak parçaların
bu banyoya daldırılması şeklindedir (Şekil 3.18.c).
41
Son olarak malzeme ortalama sıcaklığı 450 0C olan çinko havuzunda 10-15 dakika
bekletilerek kaplama gerçekleşir (Şekil 3.18.f, 3.19 ve 3.20). Kaplanan malzeme
soğumaya bırakılır (Şekil 3.18.g ve 3.21).
Şekil 3.19 Sıcak daldırma galvanizeleme (SDG) havuzuna malzemelerin (Sokak
aydınlatma direkleri) daldırılması işlemi
Şekil 3.20 Havuza daldırılmış malzemeler (Sokak aydınlatma direkleri) kaplanmış
olarak havuzdan çıkarılırken
42
Şekil 3.21 Galvanizleme sonrası askıda kurumaya bırakılmış malzemeler
Galvanizleme, boyamaya göre daha uzun ömürlü ve sağlam bir koruma sağlar. Aynı
çeliğin boyanmış ve galvanizlenmiş iki ayrı örneğinin üzerine eşit boyutlu çizikler
çizilirse, boyanmış çeliğin bu zayıf bölgesinde korozyon gerçekleşir ve burada oluşan
pas hacimce çelikten daha fazla olduğundan o bölgedeki boya tabakasını kaldırır ve
korozyon hızla yayılmaya başlar (Şekil 3.22). Ancak galvanizlenmiş çeliğin üzerindeki
çinko tabaka anot olarak davranır ve bu tabaka korozyona uğrar, buna ‘kurban anot’
denir (Şekil 3.23). Burada, çelik korozyona uğramadan önce, o bölgedeki tüm çinko
tabakasının bitmesi gerekir.
Boya tabakası
Çelik
Kaplamadaki hasar
Pasın boyayı kabartması
Çelik
Boya tabakası
Şekil 3.22 Boyanmış çelikte korozyon oluşumu
Çinko kaplama
Kaplamadaki çizik
Çelik
Çinko kaplama(Anot)
Çelik yüzey (Katot)
Kurban anot olarak davranan çinko bitene kadar çelikte korozyon başlamaz
Şekil 3.23 Galvanizlenmiş çelikte korozyon oluşumu gecikir
43
3.2.5 İnorganik kaplamalar
İnorganik kaplamalar; fosfat kaplama, kromat kaplama ve anodik işlemler olmak
üzere gruplanabilirler.
Uygun bileşimde banyolar içine daldırılan metaller, ortam ile reaksiyona girerek
yüzeyde tuzlardan oluşan bir tabaka meydana getirirler. Bu işleme en iyi örnek
fosfatlamadır. Fosfatlamadan sonra, pasifleştirme işlemi olarak kromatlama uygulanır.
Fosfatlama çelik parçalara uygulanabilir, kromatlama yalnız başına ancak Zn, Cd ve Al
gibi hafif metallere uygulanır.
Yüzeyi temizlenmiş çelik parçalar asit (özellikle Zn ortofosfat) çözeltilerinde
bırakılarak fosfat tabakasıyla kaplanırlar. Malzemenin dokusundaki gözenekler
korozyon dayancını düşüreceğinden bir tabaka ile kaplanmaktadır.
Fosfatlama, boyanacak yüzeylerin boyaya hazırlanması amacıyla da kullanılır.
Ayrıca boya tabakasının aşınması halinde fosfat tabakası koruyuculuk görevini üstlenir.
Anodik işlemler, alüminyumun korozyondan korunmasının yanında mekanik
aşınmalarda dayanıklı kalın oksit tabakaları elde etmek için uygulanan bir yöntemdir.
Metal, uygun bileşimli bir banyo içinde anot olarak bağlanır. Elektrolit olarak H2SO4,
kromik asit, okzalik asit çözeltileri kullanılır. En çok kullanılan, alüminyumun okzalik
asit içinde eloksal adı verilen anodik oksidasyonudur (Çizmecioğlu 1998).
3.2.6 Organik kaplamalar (Boyalar)
Organik kaplamaların en önemli temsilcisi boyalardır. Başta demir-çelik esaslı
metaller olmak üzere, tüm metalik yüzeylerin korunmasında, uygulama kolaylığı ve
düşük maliyetleri nedeniyle, korozyondan korunmak üzere yaygın şekilde
kullanılmaktadır. Boyalar, metal yüzeyini çevreden yalıtarak su ve oksijenin metal
yüzeyine ulaşmasını önleyen malzemelerdir. Boyalar, pigment içeren, sıvı halde yüzeye
tatbik edilen ve bunu takiben sertleşen bileşiklerdir. Atmosfere doğrudan maruz kalan
boya kaplamaları genellikle iki kat halinde uygulanır. Astar olan ilk tabakanın
fonksiyonu; kimyasal reaksiyonlarla metal yüzeyini korozyona karşı korumaktır. İkinci
tabaka ise, su ve oksijen geçişini engeller. Ayrıca, korozyonu önlemenin yanında
dekoratif özellikleri de vardır.
44
Atmosferik korozyon etkisinde kalan çelik yapıları korozyondan korumak için hangi
boya cinsinin kullanılması gerektiğini belirlerken; yapının içinde bulunduğu ortamın
korozif özelliklerini dikkate almak gerekir. Diğer taraftan yapının işletme ömrü göz
önüne alınarak yapılacak olan boyadan beklenen minimum ömür belirlenmelidir. Boya
ömrü, boyanın uygulanmasından itibaren ilk bakıma kadar geçen süredir.
Boyaların korozyondan koruma işlevini sağlayabilmesi için; geçirgen olmama,
frenleyici etki gösterme veya katodik koruma sağlama gibi özelliklerden en az birine
sahip olması gerekir.
Bir boya sisteminin başarısı, kaplanacağı sistemin yüzeyinin boyaya hazırlanması ile
birinci derecede ilgilidir. Boya katmanı ile metal arasındaki bağın çok iyi olabilmesi
için metal yüzeyi boyadan önce uygun yöntemlerle temizlenip bekletilmeden
boyanmalıdır (Çakır 1996).
Boya uygulamanın, fırça tatbikatı, püskürtme, daldırma ve elektrostatik yöntem gibi
çeşitli yöntemleri vardır. Bu yöntemlerden püskürtme ve elektrostatik boyama
yöntemlerinin uygulanışı aşağıda anlatılmıştır.
3.2.6.1 Püskürtme yöntemiyle boyama
Genel olarak boya uygulamalarının çoğunda püskürtme yöntemi kullanılmaktadır.
Bu yöntem homojen bir kaplama kalınlığı ve esneklik sağlamakta olup, elle yada
otomatik olarak yapılmaktadır. Püskürtülen boya miktarı, boya makinesinin basınç ayarı
değiştirilerek ayarlanmaktadır. Airless (Havasız tabancalı sistem) boyama yönteminin
uygulama aşamaları; Şekil 3.24, 3.25, 3.26 ve 3.27’de gösterilmiştir.
Şekil 3.24 Airless boyama makinesi
45
Şekil 3.25 Airless boyama yöntemi kullanılarak boya yapılırken
Şekil 3.26 Boyanan malzemeler kurumaya bırakılmış
Şekil 3.27 Boyası kuruyan malzemeler istiflenmiş
46
Boya kalınlığının inceltilmesi ise, boyaya şeffaf epoksi tineri katılarak
gerçekleştirilir. Uygulanan boyanın kalınlığı, boya kuruduktan sonra, boya kalınlık
ölçüm cihazı ile ölçülür (Şekil 3.28). Eğer yeterli kalınlık sağlanamadıysa istenilen
kalınlığa ulaşmak için bir kat daha boya yapılır.
Analizi yapılan proje için istenen asgari boya kalınlığı; 180 μm.’dir. Bu kalınlığa;
20 μm.’lik koruyucu astar ve 80 μm.’den oluşan iki kat esas boyanın atılmasıyla
ulaşılmıştır. Boya işlemi sonrası düzenli olarak yapılan ölçümlerde; 180 μm.’lik istenen
boya kalınlığına ulaşıldığı saptanmış, hatta bazı bölgelerde 220 mm.’ye kadar boya
kalınlığı ölçülmüştür.
Şekil 3.28 Boya kalınlık ölçüm cihazı
3.2.6.2 Elektrostatik boyama yöntemi
Elektrostatik boya uygulaması; metale, her yerinde eşit bir kaplama kalınlığı,
mükemmel tutuculuk, düzgün bir yüzey ve etkili bir korozyon dayanımı sağlar. Bunun
yanında, boyada damlama ve sarkma oluşmaması, güvenli oluşu ve istenilen düzeyde
boya film tabakası elde edilmesi nedeniyle tercih edilir.
Elektrostatik boya uygulaması yerinde gözlem ve inceleme yapılarak araştırılmıştır.
Bu incelemede; çelik boru profillerinden imal edilmiş olan çadır profillerinin boyanması
gözlemlenmiştir. Malzemeler statik voltaj kaynağına bağlanmadan önce, zeminden
yalıtılmış bir askıya iletken teller yardımı ile asılır (Şekil 3.29). Boyama işlemini yapan
kişi (Şekil 3.30), boyanın zehirleyici etkisinden korunmak için maske kullanır.
47
Boyanan malzemeler, boyanın kalıcı ve uzun ömürlü olması için, boyama sonrası
200 0C’de en az 45 dakika fırınlanır (Şekil 3.31). Son olarak da fırından çıkarılan
malzemeler soğumaya bırakılır (Şekil 3.32).
Şekil 3.29 Çelik çadır profilleri zeminden yalıtılmış askıda
Şekil 3.30 Elektrostatik boyama yapılırken
48
Şekil 3.31 Elektrostatik boyama sonrası malzemeler fırınlanır
Şekil 3.32 Fırından alınan malzemeler soğumaya bırakılır
49
4. UYGUN TASARIM İLE KOROZYONDAN KORUNMA
4.1 Giriş
Yanlış tasarım ile üretilen malzemenin mühendislik açısından hiçbir değeri olmayan
bir duruma indirgenmesine neden olan korozyon, gelişen ülkemiz ekonomisi açısından
göz ardı edilmemesi gereken bir konudur. Sınırlı yeraltı kaynak ve zenginliklerine sahip
ülkemizde endüstriyel malzeme ve çelik yapıların korozyon nedeniyle kullanılamaz hale
gelmesi sonucu doğacak kayıpların ülke ekonomisine getireceği yükten en az zararla
kurtulmak gerekir.
Bu bölümde, imalatı tamamlanmış parça ve ünitelerin korozyona karşı sonradan
alınan tedbirlerle korunmasından çok, parça imal edilmeden, daha tasarım aşamasında
alınması gerekli tedbirler ve bunların önemi üzerinde durulacaktır. Ayrıca, tasarım
aşamasında göz önüne alınması gereken faktörlerin yanında, çeşitli birleştirme
yöntemlerinden kaynaklanabilecek korozyon sorunları da bu bölümde ele alınacaktır.
4.2 Metalin Gerilme Şartlarındaki Değişiminin Etkisi
Tasarım sırasında göz önüne alınması gereken hususlardan birisi; zaman faktörüdür.
Çünkü korozyon zaman içinde başlar ve gelişmesini zaman içinde sürdürür. Meydana
gelen korozyon nedeniyle kesit kaybı olur. Bu sebeple birim kesitte gerilme seviyesinde
artış meydana gelir. Buna göre tasarım, yapı işletme ömrünün herhangi bir anında
meydana gelebilecek gerilme seviyeleri ve şartlarına hazırlıklı olacak şekilde
yapılmalıdır. Çelik malzeme üzerine gelen bu gerilmeler, statik veya dinamik gerilmeler
şeklinde olabilir. Statik yükler; Şekil 4.1.a’ da görüldüğü gibi çalışma durumu gereği
taşıdığı sabit yükler olabilir veya Şekil 4.1.b’ deki gibi hatalı kaynaklama sonucunda
malzemede oluşan kalıcı iç gerilmeler halinde de olabilir.
Periyodik olarak değişen dinamik yük uygulaması durumunda ortaya çıkan
malzemelerin yorulma davranışları da korozif ortamdan etkilenecektir. Periyodik
değişen yükleme durumu Şekil 4.2’de şematik olarak çizilmiştir.
50
Korozif ortam Yük
Gerilmeli korozyon
Çatlak Kaynak
(b) (a)
Şekil 4.1 Statik yükleme durumlarının şematik gösterilişi (Çakır 1990)
Periyodik gerilme Çatlaklar
Yorulmalı korozyon
Yük
Periyodik hareket
Sürtünme Şekil 4.2 Periyodik değişen yükleme durumlarının şematik gösterilişi (Çakır 1990)
Örneğin, imalat çelikleri, havada bir yorulma limitine sahip olduğu halde, korozif
ortamlarda, ortamın korozifliği ölçüsünde, bu limit ya alçalır veya tamamen kaybolur
(Şekil 4.3). Bunun sonucu olarak parça hasarları korozif olmayan ortama göre çok daha
kısa zamanda ve düşük gerilmelerde meydana gelir (Çakır 1990).
105
350
300
250
200
Havada yorulma sınırı
Su NaCl çözeltisi
106 107
Çevrim sayısı
Şekil 4.3 İmalat çeliklerinin yorulma davranışlarında çevre şartları tarafından meydana getirilen etkiler (Çakır 1990)
4.3 Korozyondan Korunmada Tasarım
Konstrüksiyon mühendisinin ana görevi; yapacağı işlevi, üretimi ve mekanik
mukavemet açısından konstrüksiyona en uygun tasarımı vermektir.
51
Konstrüksiyonların çoğu genellikle az veya çok ölçüde korozif olan alanlara kurulur
ve çoğu kez alınacak tedbirler öngörülebilir. Bir konstrüksiyonda korozyonun kontrolü
önemli ölçüde onun tasarımına bağlı olduğundan, konstrüksiyon mühendisi görevini
yaparken korozyon konusunu göz önünde bulundurması gerekir.
Bakım ve onarım maliyeti, özellikle yeniden boyama maliyeti, toplam maliyetin
önemli bir bölümünü meydana getirir. Fakat çoğu durumlarda üretimi pahalı, fakat
genel bakım ve onarım masrafları ucuz olan yöntemler ekonomik açıdan daha uygun
olabilir.
Eğer çelik bir konstrüksiyonun tasarımı korozyon açısından uygun olmayan bir
şekilde yapılmışsa, boyama veya diğer yüzey işlemleri ile etkili şekilde korumak
mümkün olmayabilir. Konstrüksiyon korozyona uğramayacak şekilde tasarımlanmışsa,
korozyon sorununa en verimli ve en ucuz yol bulunmuş olur.
Tasarım işlemlerinde göz önünde bulundurulması gereken hususlar aşağıda
incelenecektir.
4.3.1 Çevre şartlarının etkisi
Konstrüksiyonun hesaplanan ömrü; maruz kalacağı mekanik gerilmeler, bakım ve
onarım için uygunluğu, yüzey işlemi ve/veya diğer çeşitli korozyondan korunma
yöntemlerinin ve uygun tasarımın seçiminden büyük ölçüde etkilenecektir.
Bu açıdan; konstrüksiyon ne amaçla kullanılacak, ne tür korozif bir ortamda olacak,
konstrüksiyonun ömrü ne kadar olacak, bakım ve onarıma imkan verecek mi gibi
sorulara cevap bulmak tasarımcıya en doğru tasarım yapma konusunda ışık tutacaktır.
Malzemenin maruz kaldığı çevre şartlarının malzemenin korozyon davranışına etkisi
ihmal edilemez, çevrede mevcut olan önemsiz sayılabilecek seviyedeki bileşenler
korozyon açısından kritik olabilir. Coğrafi yerleşim bölgeleri de önemlidir, çünkü
konstrüksiyon tamir bakım v.s gibi durumlarda hava şartlarının etkisini de gözönüne
almak gerekir (Çakır 1990).
Mesela deniz kıyısındaki bir çelik yapı ile kırsal veya endüstriyel bölgedeki bir çelik
yapının maruz kalacağı atmosfer şartları farklı olacağından, bu bölgelerdeki yapılar
tasarlanırken tasarımcının bu hususları göz önünde bulundurması gerekir. Tablo 4.1’de
52
görüleceği üzere çelik metalin, endüstriyel bölgedeki aşınma miktarı 13,72 µm/yıl iken,
bu miktar, kıyı bölgelerinde 6,35 µm/yıl, kırsal bölgelerde ise 5,08 µm/yıl ’dır.
Özellikle endüstriyel bölge atmosferlerinde bulunan SO2, SO3, CI2, HCL gibi korozif
ortam meydana getiren kirleticilerin etkisinde kalan metal çeliğinin, deniz atmosferinde
kalan aynı cins metale göre iki kat daha hızlı aşındığı görülmektedir.
Tablo 4.1 Çeşitli metal alaşımların, 10 yıllık deney sonunda farklı hava şartlarındaki aşınma miktarları (µm/yıl) (Yalçın ve Koç 1991)
Atmosfer Metal Cinsi Endüstriyel Deniz Kırsal Alüminyum Bakır Kurşun Çinko Metal Çeliği İklim Çeliği
0,811,190,435,13
13,722,54
0,711,321,411,606,353,81
0,0250,580,480,865,081,27
4.3.2 Korozyonla ilgili tasarım prensipleri
Basit tasarım prensipleri, korozyondan korunmada önemli faydalar sağlar. Tasarım
prensipleri çeşitli şekillerde gruplanabilir. Burada, şekli basitleştirme, kalıcı nemliliği
önleme ve galvanik korozyondan korunma konuları ele alınacaktır. Ayrıca birleştirme
yöntemlerinin korozyondan korunmada önemi üzerinde durulacak ve tasarım
detaylarına yer verilecektir.
4.3.2.1 Şekli basitleştirme
Konstrüksiyona verilen şekil ne kadar basit olursa, o kadar iyi bir korunma imkanı
sağlanmış olur. Konstrüksiyon ne kadar çok açı, köşe kenar ve iç yüzey ihtiva ediyorsa,
korozyondan korumak o kadar zor ve maliyetli olur (Şekil 4.4).
Bunlara ilave olarak karmaşık şekilli yapılar daha geniş yüzeylere sahip olduğundan
korozyona daha çok maruz kalırlar. Kutu ve boru profillerin boyanması ve bakımı çok
daha kolay olduğundan, daha yaygın olan L, T ve U profillerine alternatiftir (Şekil 4.5).
Yanlış tasarım En doğru tasarım Doğru tasarım Şekil 4.4 İki parça kullanarak birleşim yapmak yerine, tek parça kullanımı
53
L profil (Köşebent)
Boru profil
Kutu profil
Şekil 4.5 Keskin köşeler ve açık yüzeyler yerine kapalı yüzeyler ve yuvarlatılmış
elemanlar tercih edilmelidir (Yalçın ve Koç 1991)
Şekil 4.6 ve 4.7’de görüldüğü gibi malzemelerin yeniden boyanabilmesi için yeterli
boşluk bırakılmalıdır.
Uygun değil Uygun
h
Boyama için uygun değil
1/3 h
En az 1/3 h
h 1/3 h
En az 1/3 h
Şekil 4.6 Bakım için erişilebilirlik prensibi dikkate alınmalıdır
Yanlış tasarım Doğru tasarım
Şekil 4.7 Döşeme - kiriş birleşimi (Yalçın ve Koç 1991)
Atmosfere açık sistemler her zaman havada uçuşan tozların tehdidi altındadır. Bu tip
sistemlerde havanın iyi dolaşması sağlanırsa buralarda toz birikmesi engellenmiş olur
(Şekil 4.18 ve 4.9).
54
Kötü durum
Hava dönüşümü sağlanır
İyi durum Şekil 4.8 Toz birikecek bölgeler, hava dolaşımına müsait olarak tasarlanır
Şekil 4.9 Kolon profili berkitme levhasında, Şekil 4.10’da anlatılan tasarım prensibinin
uygulaması görülmektedir
4.3.2.2 Kalıcı nemliliği önleme
Rutubetsiz ortamlarda korozyonun olmayacağı genellikle doğru bir ifadedir. Buna
göre; mühendislerin önemli görevlerinden birisi de, yaptığı konstrüksiyonun mümkün
olduğu kadar nem ve rutubetten korunmuş olmasına dikkat etmektir.
Uygun değil
Uygun değil Uygun
Uygun En iyi
Kalıcı nem Boşaltma deliği
Kalıcı nem Şekil 4.10 Kalıcı nemliliği önlemede tasarım prensipleri (Çakır 1990)
55
Profiller, yeniden boyanabilir ve bakımı yapılabilir olmalıdır. Ayrıca Şekil 4.10’da
profillerin açık yüzünün aşağıya bakacak şekilde yerleştirilmesi gerektiği
gösterilmektedir. Eğer böyle bir ihtimal yoksa en azından boşaltma deliği ile biriken
suyun uzaklaştırılması sağlanmalıdır (Çakır 1990).
Çok sık ıslanan veya sürekli ıslak kalan zeminlerde; kolon taban levhasının altına
beton dökerek, kolonu zeminden yükseltmek, zemindeki sıvının, kolon ile temasını
engellediği için korozyondan koruma sağlayacaktır (Şekil 4.11 ve 4.12).
Kolon
En kesit
Zemin tabakası
Kolon taban levhası Beton tabaka
Şekil 4.11 Kolon taban levhası yerleşim detayı (Çakır 1990)
Şekil 4.12 Kolon taban levhası yükseltme uygulaması
56
Şekil 4.13’de kolon taban levhası ve bulonlar zeminden yükseltilmesi gerekirken,
tamamen betonun içersine gömülmüştür.
Şekil 4.13 Uygun olmayan kolon ayağı detayı
Şekil 4.14’de, Denizli ili Çal ilçesindeki bir şarap üretim fabrikasındaki kolon taban
levhalarının yeterli miktarda zeminden yükseltilmeden yerleştirilmiş olduğu görülüyor.
Bu nedenle, fabrikanın çalışma ortamında bulunan korozif maddeler, bulonlu olarak
teşkil edilen kolon-temel birleşimindeki, cıvata uç bölgelerinin çevresine kadar
ulaşabilmiştir.
Şekil 4.14 Kolon taban levhasının zeminden yeterli miktarda yükseltilmeden
yerleştirilmesi sonucu cıvatalı birleşimdeki korozyon oluşumu
57
Kolon taban levhasının betonarme temelle birleştiği bölgeler, korozif maddelerin
toplanması için çok müsait yerlerdir. Bu bölgeler korozyona neden olabilecek
maddelerin birikmesine yol açacak şekilde kavisli olmamalıdır (Şekil 4.15).
Ayrıntılı kolon tabanı teşkili
Korozyona sebep olabilecek malzemenin toplanmasına uygun
Kapatılan levha
Şekil 4.15 Çelik kolon taban levhası yerleşim detayı
Ayrıca kolonları, taban levhasına bağlarken kullanılan berkitme levhaları karmaşık
yapıda olmamalıdır. Çünkü bu bölgeler korozif malzemeleri tutar, ve kolay
temizlenemez (Şekil 4.16 ve 4.17).
Yanlış tasarım Doğru tasarım
Şekil 4.16 Kolon taban levhası bağlantı detayı (Yalçın ve Koç 1991)
Şekil 4.17 Kolon taban levhasındaki yanlış uygulama
58
Sıvı depoları öyle tasarlanmalı ki, tamamen boşlatılıp temizlenebilmeli ve
tabanlarında nemlilik olmamalıdır (Şekil 4.18). Depolama tanklarının, dibinde toplanan
tortuların zaman zaman temizlenmesine olarak sağlayacak şekilde tasarlanmasında çok
yarar vardır.
Şekil 4.18 Depolama tankları tamamen boşlatılabilir ve temizlenebilir olmalıdır
Sıvı depoları gibi kalıcı nemliliğin engellenemediği durumlarda korozyona karşı en
zayıf olan birleşme bölgelerinin, korozyondan en az etkilenmesi için doğrudan sıvı
teması engellenmelidir (Şekil 4.19). Ayrıca depoların kolay ve tamamen boşalımını
sağlamak için depo tabanı boşaltma deliğine doğru eğimli olmalıdır. Bu özellikte
olmayan depolarda, her boşaltma işleminden sonra içerde kalan sıvı az miktarda da olsa,
deponun delinmesine neden olabilir. Bu tür bozunmalara yoğun sülfirik asitin
depolanmasında ve taşınmasında kullanılan çelik tanklarda sık rastlanır.
Sıvı ile doğrudan temas
Yanlış tasarım Doğru tasarım
Doğrudan temas engellenmiş
Şekil 4.19 Birleşme bölgesinin korozyona neden olan maddeden yalıtılması (Özbaş
1997)
Köşebent ile levhanın birleştiği noktada kir ve rutubet birikmesini önlemek için
köşebent, yüzü alta bakacak şekilde yerleştirilmelidir (Şekil 4.20).
59
Yanlış tasarım Doğru tasarım Şekil 4.20 Levha köşebent birleşimi (Yalçın ve Koç 1991)
Profillerin açık yüzü kir ve rutubet toplayacak şekilde yukarıya doğru değil, aşağıya
doğru bakmalıdır (Şekil 4.21 ve 4.22).
Yanlış tasarım Doğru tasarım Şekil 4.21 Profil pozisyonları (Yalçın ve Koç 1991)
Suyun ve kirin birikmesinden sakınılmalı
Şekil 4.22 Yanlış yerleştirilen profillerde biriken su ve kirin şematik gösterimi
Şekil 4.23 ve 4.24’de boru profil ile çelik levhanın betonla birleştiği bölgede
korozyon meydana gelmesini önlemek için; birleşim bölgesine dolgu yapılmalıdır.
Yanlış tasarım Doğru tasarım Şekil 4.23 Boru profil beton bağlantısı (Yalçın ve Koç 1991)
Korozyon Çatlak korozyonu yok
Doğru uygulama Yanlış uygulama
Şekil 4.24 Çelik elemanın betona gömülme uygulaması (Üneri 1998)
60
Kiriş alt başlık levhasında kir toplanmasını önlemek için kiriş gövdesi berkitme
levhası altında berkitme levha kalınlığının dört katı kadar boşluk bırakılmalıdır (Şekil
4.25).
t
4t
Şekil 4.25 Kiriş gövdesi berkitme levhasının yerleşimi (Yalçın ve Koç 1991)
Özellikle deprem ve rüzgar kuvvetlerine karşı çelik yapı sistemlerinin genel
dayanımını artırmak için konulan çelik çapraz profillerinin birleşimi, su birikmesini
engelleyecek şekilde olmalıdır (Şekil 4.26).
Doğru tasarım Yanlış tasarım
Şekil 4.26 Çelik çapraz profillerinin birleşim detayı
Berkitme levhası akıntıyı sağlayacak şekilde köşeleri kesilerek yerleştirilmelidir
(Şekil 4.27).
Yanlış tasarım Doğru tasarım Şekil 4.27 U profile berkitme levha yerleşimi (Yalçın ve Koç 1991)
61
Bindirme çıkıntıları yağışsız tarafa gelecek şekilde konumlandırılmalıdır (Şekil
4.28).
Yanlış tasarım Doğru tasarım Şekil 4.28 Dış cephede bindirme uygulaması (Yalçın ve Koç 1991)
Boru profilin doğrudan plakanın üzerine yerleştirilmesinden kaynaklanan ceplerin
oluşumunu engellemek için, boru profilin bir ayak üzerine oturtulması uygundur (Şekil
4.29).
Yanlış tasarım Doğru tasarım Şekil 4.29 Levha üzerine boru profil konulması (Yalçın ve Koç 1991)
Yoğunlaşma nedeniyle oluşan nemliliğin önlenmesi
Sıcak gazların soğuk metal yüzeyleri ile teması anında yoğunlaşma sonucu meydana
gelen nemlilik genellikle büyük problemler doğurur. Bunun nedeni yoğunlaşmış
nemliliğin saf su niteliğinde olmayıp, erken yoğunlaşan saldırgan (korozif) solüsyon
niteliğinde olmasıdır. Yoğunlaşma nedeniyle oluşan nemliliğin doğurduğu korozyon
problemleri en iyi, tasarım veya konstrüksiyon safhasında çözülebilir.
Yoğunlaşmayı önleyecek tedbirlerin, yeterli ve gerekli ısı yalıtımı ile sağlanmaya
çalışılması gerekir. Konstrüksiyonda, nemlenme olasılığı olan yerlerde, tasarım anında
alınacak önlemlerle (iyi havalandırma sağlamak gibi) nemliliğin kısa zamanda
giderilmesine fırsat verilmelidir.
62
Sistem geometrisinin etkisi ile ortaya çıkan durumlar
Tasarımı yapılan yapı sisteminin geometrisindeki yanlışlıkların sonucunda; yetersiz
tahliye, çözeltilerin daha derişik hale gelme olasılığı, oksijen dağılımı açısından
çözeltide bölgesel farklılaşmalar (farklı havalanma), kontrol, tamir ve bakım için gerekli
olan erişebilirliğin yetersiz olması gibi problemler olabilir. Önceden alınacak tasarım
tedbirleri, bu tip problemleri önemli ölçüde azaltacaktır.
Uygun olmayan birleştirme ve flanş yerleri durgun sıvıların toplanması için uygun
bölgeler oluşturabilirler. Birleştirme yerlerinde meydana gelebilecek dar aralık ve
yarıklarda biriken durgun sıvılar diğer bölgelere göre yeterli hava (O2) ile
beslenemeyeceği için farklı havalanma bölgeleri meydana gelecektir. Buralar
korozyonun bölgesel olarak hızlandığı bölgelerdir (Şekil 4.30).
Aralık Kaynak
Şekil 4.30 Birleşme bölgelerindeki dar aralıklardan sakınılmalıdır
Sıvı ortamın hareketsiz veya çok yavaş hareket ettiği bölgelerde, sıvı içinde bulunan
katı parçacıklar ve artıklar çökelerek korozyona sebep olurlar (Şekil 4.31).
Metal Korozyon
Korozyon
Şekil 4.31 Durgun sıvı birikintilerin meydana gelmesine neden olan tasarım biçimlerinden sakınılmalıdır (Çakır 1990)
Her türlü çelik yapı elemanlarının kontrol, bakım ve tamirat için erişilebilir bir
biçimde şekillendirilmesi gerekir (Şekil 4.32). Erişilemeyen bir bölgede oluşan
nemliliğin önlenmesi oldukça zor olacaktır.
63
Erişebilirlik
(Erişme ?)
Şekil 4.32 Çelik yapılar tasarlanırken, bir bütünün veya parçaların bakım ve tamire
olanak sağlayan bir erişme aralığına sahip olması sağlanmalıdır (Çakır 1990)
4.3.2.3 Galvanik korozyondan korunma
Galvanik korozyon, iki farklı metalin direk temas ettiği durumlarda meydana gelir.
Bu iki metal arasında olan potansiyel farkı korozyonun en önemli sebebidir. Diğer
korozyon türlerinde olduğu gibi, iyon akışı için iki metal arasında elektrolitik bir
solüsyon olmalıdır. Bunlardan en az birinin devre dışı kalması korozyonu önleyecektir.
Farklı metal ve alaşımların mümkünse birleştirilmemesi gerekir. Eğer bu mümkün
değilse galvanik korozyonu önlemek için iki metal arasına elektriksel bir yalıtkan
konmalıdır (Şekil 4.33 ve 4.34).
Paslanmaz çelik somun ve civata
Neopren film tabakası veya conta
Normal yapı çeliği
Yalıtılmış bulon bağlantısı
Neopren film tabakası veya conta
Paslanmaz çelik köşebent
Genel korozyon koruma projelerinde uyumlu bir şekilde kullanılan sürekli boyalı film tabakası
Şekil 4.33 Bulonlu bağlantı yapılırken galvanik korozyon riskine karşı alınabilecek
önlem
64
İzalasyon contası
İzalasyon contası
Şekil 4.34 Galvanik korozyonun önlenmesi için farklı metaller elektriksel yalıtkan malzemeler ile birbirinden ayrılabilirler (Çakır 1990)
Farklı metallerin birleştirilmesinde değiştirilebilir ara parça kullanımı Şekil 4.35’de
görülmektedir.
Ara parça
Şekil 4.35 Farklı metallerin birleştirilmesinde değiştirilebilir ara parça kullanılabilir
(Çakır 1990)
Bağlantılarla ilgili olarak göz önünde tutulması gereken bir diğer konu ise; cıvata-
somun ve kaynak dolgusu gibi bağlama malzemelerinin, konstrüksiyonun bağlanan
elemanlarından daha soy olması gerektiğidir. Bu kurala uyularak oluşturulan bir
birleşimde; korozyon meydana gelse bile daha aktif olan ana elemanda meydana gelir,
böylece daha küçük ve zayıf olan bağlantı elemanı zarar görmemiş olur (Şekil 4.36).
Kaynak eki
Perçin eki
Daha soyLehim bağlantı
Civatalı ek
Şekil 4.36 Bağlama (Cıvata - somun ve kaynak dolgusu gibi) elemanları, bağlanan
eleman parçalarından daha soy olmalıdır (Çakır 1990)
65
4.3.2.4 Birleştirme yöntemlerinin korozyon kontrolündeki önemi
Burada; çelik yapılarda uygulanan kaynaklı ve cıvatalı birleşim yöntemlerinin
korozyon kontrolündeki önemi ele alınacaktır.
Kaynaklı ve cıvatalı birleşimlerde; kalıcı gerilmeler, boşluklar, sertlik değişimleri ve
galvanik etki ortaya çıkabilir. Ortaya çıkan bu etkilerin sonucunda korozyonun meydana
gelmesi kolaylaşır. Bu yüzden, ana malzemede korozyona karşı önlem alınmış olsa bile
ek yerlerindeki hatalardan dolayı korozyon engellenememiş olur.
Kaynaklı bağlantılar
Aynı veya benzer alaşımlı metallerin ısı etkisi altında birleştirilmesine ‘kaynak’
denir. Şekil 4.37’deki fotoğraf, iki U profilin alın kaynağı ile birleştirilmesi sırasında
çekilmiştir.
Şekil 4.37 Kaynak işlemi yapılırken
Kaynak işlemi sırasında oluşan yüksek sıcaklık ve bunu takip eden hızlı soğuma
sırasında büzülmeler ile kalıcı çekme gerilmeleri meydana gelir. Mekanik (gerilme) ve
elektro kimyasal (korozif) ortamın uygun şartlarda bir araya gelmesi sonucunda,
malzemede gerilmeli korozyon çatlaması meydana gelir. Bunun önüne geçmek için
ısıdan etkilenen bölgenin yüksek sıcaklığın tesirinde kalacağı zamanı kısaltmak gerekir.
Kaynak süresini azaltmak için; kaynak pasoları yapılırken, ara paso sıcaklıklarının
kontrolü yapılmalı ve her pasoda düşük ısı girdisi kullanılmalıdır.
Kaynak birleşim bölgelerindeki yetersiz ergime ve hatalı profil kullanma nedeniyle,
kaynak dikişleri gerilim yükseltici (gerilmelerin yoğunlaşmasına neden olan çentik
etkisi) gibi davranan aralık ve yarıkların bulunabileceği yerlerdir (Şekil 4.38). Bu
aralıklar korozyon oluşmasına çok müsait yerlerdir (Çakır 1990).
66
Kaynak
Aralık Şekil 4.38 Kaynak dikişindeki yetersiz nüfuziyet ve hatalı profil kullanmanın
sonucunda gerilim yükseltici gibi davranan aralık oluşumu (Çakır 1990)
Kaynaklar daima düzgün ve iyi şekillendirilmiş olmalı, yarık ve boşluklar ihtiva
etmemelidir. Kaynak etrafının cüruflardan ve sıçrayan metal artıklarından arındırılması
gerekir. Kaynağın dar yüzünün korozif ortama dönük tutulması gereklidir (Şekil 4.39).
Korozif ortam Korozif ortam
Şekil 4.39 Kaynak bölgesinin dar tarafı korozif ortama dönük olmalıdır
Kaynaklı birleştirmelerde iki metalin birbirine değen tüm noktalarının sürekli
kaynakla birleştirilmesi hem mukavemeti artıracaktır hem de iki yüzey arasına korozif
maddelerin kaçmasına engel olacaktır (Şekil 4.40).
Korozyon sonunda meydana gelen (pas gibi) ürünler, aralık içinde birikirler ve
aralığı genişlemeye zorlarlar. Bunun sonucunda kaynaklı eklerde çatlamalar meydana
gelir. Şekil 4.41’deki gibi yapılan kaynak birleşimlerinde hiç boşluk olmadığından ve
düzgün yapıldığından aralık yoktur, bu sayede ve aralık korozyonu riskini azalmıştır.
Eksik kaynak Doğru kaynak
Alın kaynağı
Alın kaynağı birleştirmesi
Şekil 4.40 Hatalı ve doğru kaynak birleşimleri (Anık 1991)
Şekil 4.41 Kaynaklı birleşimlerde aralık korozyonunu önleyen çeşitli birleştirme yöntemleri (Çakır 1990)
67
Bulonlu (Cıvatalı) bağlantılar
Cıvata-somun birleşimleri; işçiliği kolay, tekrar sökülebilir ve korozyona neden
olabilecek hatalı bileşimleri en aza indirdiğinden, çelik yapıların şantiyedeki montajında
tercih edilir. Cıvatalı bağlantılarda çok dar yarık ve çatlakların oluşma ihtimali vardır.
Somun-cıvata bağlantılı soğuk işlenmiş yüzeyler, sıcak işlenmiş yüzeylerden daha hızlı
korozyona uğrarlar. Cıvatalı bağlantıların korozyona karşı bu zayıf yönlerini
güçlendirmek için, somun-cıvata ikilisinin kullanılmadan önce çinko kromat astarı ile
kaplanması faydalıdır.
Şekil 4.42’deki cıvataların uç kısımlarında kesme etkisiyle oluşan hasarlar ve
bunların sonucunda oluşan kırılmalarla birlikte yüzeylerinin de korozyona uğradıkları
açıkça görülmektedir.
Şekil 4.42 Hasarlı cıvatalar
Cıvatalı bağlantıların, hem cıvata başından, hem de somun tarafından contalanması
sayesinde sıvı yalıtımı sağlanacaktır. Bu bölgeler, korozyona neden olan çok küçük
paçacıkların girmesine müsait bölgelerdir (Şekil 4.43).
Şekil 4.44.a’da görülen kolon-kiriş bağlantısında ‘L’ ile gösterilen kısımda sıvı
birikimi oluşur ve gerekli yalıtım yapılmadığından birleşme yerinden (J) sıvı sızdırır.
Biriken sıvı; hem kolonun hem de kolon-kiriş bağlantısını sağlayan cıvataların
korozyona uğramasına neden olabilir.
68
Cıvata başının yalıtımı
Somun başının yalıtımı
Conta Conta
Cıvata başının yalıtımı
Somun başının yalıtımı
Şekil 4.43 Korozyon tehlikesine karşı bulonlu bağlantıların yalıtılması (Çakır 1990)
Şekil 4.44.b’de kiriş profiline sıvı tahliye deliği (D ile gösterilmiş) açılarak sıvı
birikmesi engellenir. Ancak en doğru tasarım; hem conta (S) kullanılarak sıvı
yalıtımının sağlandığı, hem de profili, açık yüzünü aşağıya bakacak şekilde
yerleştirerek, sıvı birikmesinin engellendiği tasarımdır (Şekil 4.44.c).
(a)
(b) (c)
L
J
T D S
S
Şekil 4.44 Kolon - kiriş birleşim detayı (Çakır 1990)
Korozyona neden olan etkenlerin ortadan kaldırılması ile en iyi korozyon koruması
sağlanmış olur. Şekil 4.45.a’daki birleşim bölgesinde, sıvı birikimine müsait bir oyuk
oluşmuş, bunun yanı sıra cıvatalara sıvı yalıtımı uygulanmamış ve ok işaretiyle
gösterilen taraftan da deniz suyu etkisi (tuzlu su çarpımı) var. Şekil 4.45.b’de ise;
69
boşaltma deliği ile sıvı birikmesi engellenmiş, cıvata conta ile yalıtılmış ve tuz çarpımı
bir kalkan ile engellenmiş.
Çelik
Tuz çarpımı Birleşim noktasında
conta veya bant yok
Çelik
Contasız yarık Magnezyum
Al 5852 sızdırmazhalka Conta
Boşaltma deliği
Kalkan
Tuz çarpımı
Yalıtıcı bant
Çinko kaplamalı veya reçine bazlı fluoropo
(a) (b)
Şekil 4.45 Korozyona neden olan etkenlerin ortadan kaldırılması (Çakır 1990)
70
5. MALİYET ANALİZİ
Bu bölümde Mikroman Madencilik firması için, Denizli Askon A.Ş. tarafından
imalat ve montajı yapılan çelik taşıyıcı sistemli taş eleme tesisinin korozyona karşı
korunması için alınan önlemlerin ekonomik maliyeti incelenecektir.
Şekil 5.1 Kırma taş elek tesisinin görünüşleri
Muğla ili, Yatağan ilçesinde bulunan kuvars madeni elek sistemi Şekil 5.1’de
görüldüğü gibi işletme süresi boyunca sürekli olarak yağmur, rüzgar gibi atmosferik
olaylara açık korumasız bir yapıdır. Bu yüzden korozyon ciddi bir problem olarak
karşımıza çıkmaktadır. Tesisin inşa edileceği yerin korozyon karakteristiğini tanımak
71
önemlidir. Bu tesisin inşa edileceği yer; kırsal, rutubetli atmosferdir. Bu tanımlamaya
uyan koroziflik derecesi ise, orta korozif atmosferdir (Bkz. Tablo 2.2).
Mevcut yapıda boya ile korozyondan korunma yöntemi uygulanmıştır. Tezin bu
bölümünde boya ile korozyondan korunma yöntemi maliyet açısından incelenecektir.
Ayrıca çelik taşıyıcı sistemin maliyetinin korozyondan korunma maliyetine oranı da
hesaplanacaktır. Boyanın yanında ikinci bir yöntem olarak da galvanizle kaplama
yöntemi maliyet açısından incelenecektir. Sonra bu iki yöntem; kullanım süresi, bakım
aralığı, işletme maliyeti ve toplam maliyet açısından karşılaştırılacaktır.
Bu projenin; tüm üretim aşamaları ve korozyondan koruma işlemleri Askon
tesislerinde yapılmıştır. Tez çalışmasının bu bölümünde Askon firmasının verileri esas
alınacaktır. Bu projede uygulanan boyama yönteminin (kumlama, astarlama ve boyama)
tüm işlemleri maliyet açısından incelenecek ancak galvanizleme toplam maliyet
açısından ele alınacaktır. Galvanizleme ile ilgili veriler ise Ankara’daki ‘Kartal
Galvanizleme’ firmasından alınan güncel verilere dayanmaktadır.
5.1 Projenin Tanımı
Bu proje, taşıyıcı sistemi tamamen çelik hadde profillerinden yapılmış 32,8 metre
yüksekliğinde zemin katla beraber toplam 6 katlı bir kırma taş eleme tesisidir. Kalıp
planına göre proje; 12,00 * 12,00 m. boyutlarında kare bir zemin üzerine oturmaktadır.
Şekil 5.2 Temel kolon aplikasyon planı (+ 0 kotu) (Xsteel 2003)
72
Yapıda her iki doğrultuda da aks aralıkları ve aks sayısı aynıdır. Aks aralıkları 6,0
m.’dir. +0 kotundan alınan temel kalıp planı ve kolon ayağı uygulama detayı Şekil
5.2’de görülmektedir.
Projenin X-Steel programı kullanılarak çizilmesi ile elde edilmiş 3 boyutlu görünüşü
Şekli 5.3’de, incelenen yapının montaj işlemleri sırasında çekilmiş fotoğrafı Şekil
5.4’de, farklı kesit görünüşleri ise Şekil 5.5 ve 5.6’da verilmiştir.
Şekil 5.3 Yapının üç boyutlu taşıyıcı sistem modeli (Xsteel 2003)
73
Şekil 5.4 Montaj işlemi devam ederken
Şekil 5.5 1 - aksı kesiti (Xsteel 2003) Şekil 5.6 C - aksı kesiti (Xsteel 2003)
74
Şekil 5.7 Kolon berkitme levhaları 15 mm. kalınlığındaki sacdan yapılmıştır
Şekil 5.8 Kolon profili-berkitme levhası birleşimi (Xsteel 2003)
Kolon-kiriş, kolon-deprem çaprazı bağlantılarında ara eleman olarak 15mm’lik
sacdan muhtelif şekil ve büyüklükte plakalar kullanılmıştır. Bu plakalar ana taşıyıcı
kolonlar üzerine gaz altı kaynağı ile atölyede kaynatılmıştır (Bkz. Şekil 4.37). Ayrıca
kolonlar üzerindeki berkitme levhaları da kalıcı nemliliği önleme prensibine uygun
olarak imal edilmiştir (Bkz. Şekil 4.27 ve Şekil 5.7, 5.8 ve 5.9). Kolon, kiriş, deprem
çaprazı gibi ana elemanlardaki kaynaklı birleşimler atölyede kaynaklanarak şantiyede
sadece cıvatalı birleşim kullanılmıştır. Bu sayede hem şantiyede kaynak uygulaması
sonucu oluşabilecek sorunlardan kaçınılmış, hem de kaynak işlemi atölyede uygun
koşullarda emniyetli bir şekilde gerçekleştirilmiştir.
Şekil 5.9 Kolon profilinin gövde levhasına kaynaklanan berkitme levhaları akıntıyı
sağlayacak şekilde köşeleri kesilerek yerleştirilmiştir (Xsteel 2003)
75
Ana taşıyıcı elemanlar olan kolonlarda; IPE400, IPE500 ve HEA400 profilleri, ana
ve tali kirişlerde IPE270, IPE330, IPE400, IPE450, IPE500, IPE600 profilleri
kullanılmıştır (Şekil 5.11, 5.12, 5.13, ve 5.14). IPE600 ve HEA400 profillerinin
üzerindeki berkitme levhaları 20 mm., IPE400, IPE450 ve IPE500 profillerinin
üzerindeki berkitmeler levhaları ise 15 mm. kalınlığındaki st37 sacdan yapılmıştır (Şekil
5.10).
Şekil 5.10 Kolon - kiriş birleşim detayı (Xsteel 2003)
Şekil 5.11 Döşeme birleşim detayı (Xsteel 2003)
76
Şekil 5.12 Döşeme birleşim detayı (Xsteel 2003)
Şekil 5.13 Deprem çaprazları birleşim detayı (Xsteel 2003)
Şekil 5.14 Ana kiriş - tali kiriş birleşimi (Xsteel 2003)
77
Çatıda, çatı makası olarak IPE220 profiller kullanılmıştır. Çatı profilleri
120*60*4’lük kutu profiller ile birbirlerine bağlanmıştır. Ayrıca L60*6’lık
köşebentlerden oluşan rüzgar çaprazlarıyla çatı desteklenmiştir (Şekil 5.15, 5.16 ve
5.17).
Şekil 5.15 Çatının üç boyutlu görünüşü (Xsteel 2003)
Şekil 5.16 Çatı bağlantı detayı (Xsteel 2003)
78
Şekil 5.17 Çatının ters açıdan görünüşü (Xsteel 2003)
Şekil 5.18’deki temel birleşim detayında görüldüğü gibi kolon ayağı taban levhası
kolon profili bağlantısında berkitme levhaları kaynaklanarak kolon tabanındaki kesme
kuvvetlerinin etkisi karşılanmıştır. Burada kaynaklama işlemlerine gereken titizliğin
gösterilmesi gerekmektedir. Kaynak işlemleri sonrasında kaynak bölgesinde oluşması
beklenen korozyon etkisini azaltmak için kaynak curufu kazındıktan sonra gerekli
koruma yapılmalıdır.
Şekil 5.18 Temel birleşim detayı (Xsteel 2003)
79
5.2 Projede Kullanılan Profil Çeşitleri
Bu projede 12 çeşit hadde profili, 3 çeşit soğuk şekillendirme yöntemi kullanılarak,
sacdan kıvrılmış boru profil, 9 farklı kalınlıkta levhalardan kesilmiş plakalar
kullanılmıştır.
Bu profillerin ve sacların toplam; boyları, alanı, ağırlığı Tablo 5.1’de yer almaktadır.
Ayrıca bu tabloda her tip profil ve sac için birim maliyetler de vardır. Bu birim
maliyetleri kullanılan profillerin ve sacların toplam ağırlığıyla çarparak toplam çelik
maliyetine ulaşılmıştır. Toplam maliyet hesaplanırken kullanılan birim fiyatlar, Kasım
2006 dönemine ait piyasa fiyatlarıdır.
Tablo 5.1 Profil tiplerine göre toplam maliyet
Profil Tipi Boy (m)
Profil Yüzey Alanı (m2) Ağırlık (kg)
Birim Fiyat(YTL/kg) (KDV dahil) Fiyat (YTL)
HEA400 179,23 342,2 22.370,40 1,71 38.275,80 IPE600 21,93 44,2 2.685,60 1,71 4.595,10 IPE500 298,22 519,9 27.155,70 1,71 46.463,40 IPE450 119,03 191,4 9.231,00 1,71 15.794,20 IPE400 382,52 560,3 25.372,40 1,65 41.915,20 IPE330 87,40 109,6 4.294,70 1,62 6.942,80 IPE270 222,84 232,7 8.029,00 1,62 12.979,70 IPE220 38,03 32,3 997,3 1,59 1.588,70 IPE200 11,03 8,4 246,8 1,59 393,2 UPN140 39,64 12 635,2 1,65 1.049,40 RHS60*40*3 24,80 4,6 109,8 1,12 123,1 RHS 120*60*4 124,90 43 1.349,00 1,65 2.228,50 L60*6 100,62 22,4 544,6 1,06 578,4 CFCHS168.3X6 460,25 233,2 11.506,40 1,65 19.008,60 CFCHS114.3X4 79,59 28 853,6 1,65 1.410,10 CFRHS80X60X4 1.022,15 271,6 8.149,00 1,65 13.462,10 PL30 ve PL15 675,22 268,8 14.137,80 1,65 23.355,60 PL20 ve PL10 145,49 34,4 2.364,90 1,65 3.906,80 PL20 138,95 81,2 5.770,50 1,65 9.532,90 PL15*420 124,07 50 2.924,40 1,65 4.831,10 PL12 3,98 1,3 26,00 1,65 43,00 PL10 139,32 73,6 2.184,60 1,65 3.609,00 PL2*13000 1,57 40,9 320,4 1,65 529,3 Toplam 4.440,76 3.206,00 151.259,10 - 252.616,00
80
5.3 Projenin Toplam Maliyeti
Bu bölümde, projenin korozyondan korunma maliyeti hariç, montaj bitimine kadar
olan, işçilik ve malzeme maliyetlerinin analizi yapılacaktır. Çelik taşıyıcı sistemin
toplam maliyeti; atölyedeki ve şantiyedeki olmak üzere iki başlık altında incelenecektir.
5.3.1 Atölye Maliyeti
Atölyeye giren çelik hadde profilleri öncelikle projedeki ölçülere göre kesilir.
Kesilen profillerin delikleri delinir. Bu işlemler yapılırken, kolon ve kiriş profillerine
kaynaklanacak olan berkitme levhaları ve birleşme plakaları uygun kalınlıktaki
levhalardan kesilir. Kesilen plakalarda ölçülerine göre delikler delinerek kolon ve
kirişlere kaynaklanır. Bu işlemler atölyede bant sistemiyle yapıldığından, tüm profiller
bu sıraya göre işlenerek montaja hazır hale getirilir.
5.3.2 Şantiye Maliyeti
Bu bölümde; atölyede montaja hazır hale getirilmiş olan çelik sistem elemanlarının
nakliye ve yerinde montaj maliyetleri hesaplanmıştır.
Şekil 5.19 Vinç ile kolonlardan biri yerleştirilirken
81
Atölyede işlemleri biten çelik yapı elemanları şantiyeye nakledilmiştir. Birim
nakliye maliyeti 0,06 YTL/Kg olarak alınmıştır. Buna göre toplam nakliye maliyeti; 9
bin 75 YTL olarak bulunmuştur.
Montajı yapılacak elemanların yerlerine yerleştirilmesi için vinç kiralanmıştır (Şekil
5.19). Kiralanan bu vinç, 7 gün boyunca günde ortalama 8 saat çalıştırılmıştır. boyunca
şantiye sahasında çalışmıştır. Vincin saatlik kira ücreti 270 YTL’dir. Buna göre toplam
vinç maliyeti 15 bin YTL olarak hesaplanır.
Sonuç olarak; incelenen yapının şantiye ortamına nakledilmesi ve yerine montajı
için toplam 24 bin 75 YTL harcanmıştır.
5.3.3 Malzeme Maliyeti
Çelik profil ve levhaların Tablo 5.1’deki birim fiyatları kullanılarak toplam
malzeme maliyeti hesaplanmıştır. Buna göre bu projede kullanılan malzemelerin toplam
maliyeti 252 bin 616 YTL olduğu belirlenmiştir.
5.4 Boyama Maliyet Analizi
Boyama işlemi iki ana aşamadan oluşur. Bunlardan birincisi yüzey temizliği,
ikincisi ise boyamadır. Yüzey temizliği esas işlem olmasa da boyanın uzun ömürlü
olması için gereklidir. Yüzey temizliği yetersiz yapılan bir malzeme üzerine uygulanan
boya kendisinden beklenen koruma özelliğini tam olarak sağlayamaz. Yüzey
temizlemede kullanılan yöntemler Bölüm 3’de ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Ancak
incelenen yapının imalat aşamasında sadece kumlama yöntemi kullanıldığı için, burada
kumlama maliyeti hesaplanmıştır.
Kumlama işleminin birim maliyeti; işçilik, enerji ve malzeme giderleri de dahil
olmak üzere 100 YTL/Ton’dır (Bek 2002b). Buna göre, incelenen yapının tamamı için
toplam kumlama maliyeti KDV dahil 15 bin 126 YTL olarak hesaplanmıştır.
Yapıda istenen minimum boya kalınlığı 180 mikrondur. Bu kalınlığa ulaşmak için;
20 mikron kalınlığında bir kat epoksi astar boya üzerine, son kat boya olarak her biri 80
mikron kalınlıkta iki kat epoksi boya atılmıştır.
82
Tablo 5.2 Boya maliyeti (Anonim 2006)
Boya Tanımı
Katı Madde Hacmen (%)
Kuru Film Kalınlığı(µ)
Teorik Yayılma(m2/lt)
Pratik Yayılma(m2/lt)
Alan (m2)
Yaklaşık Boya Gideri (lt)
Birim Fiyatı (US$/lt)
ToplamFiyat (US$)
Birim Maliyet (US$/m²)
Epoksi Astar 51 20 25,50 7,14 3.206 449 8,80 3.951 1,23Epoksi İlk Kat 50 80 6,25 7,00 3.206 458 9,40 4.305 1,34Epoksi Son Kat 50 80 6,25 7,00 3.206 458 9,40 4.305 1,34Ara Toplam 180 1.365 12.562Epoksi Tineri 137 3,50 478 0,15Toplam 13.040
Boyama işleminin; işçilik, enerji ve boya makinesi bakımı giderleri gibi ek
maliyetleriyle beraber birim maliyeti 0,075 (YTL/Kg) dır. Buna göre boyama işleminin,
boya malzemesi dışında kalan giderlerinin toplamı; 10 bin 967 YTL olarak
hesaplanmıştır.
Sonuç olarak; boya malzemesi de dahil olmak üzere boyama işleminin toplam
maliyeti; 33 bin 277 YTL olarak bulunmuştur.
5.5 Sıcak Daldırma Galvanizleme (SDG) Maliyet Analizi
Burada boya yerine Sıcak Daldırma Galvanizle (SDG) kaplama yöntemi
uygulanması durumunda gerekli maliyet hesaplanmıştır ve boyama maliyeti ile
karşılaştırma yapılmıştır.
Korozyondan korunmak için hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın mutlaka
malzemelerde yüzey temizleme işlemi yapılmalıdır. Bu nedenle de uygulanacak her
yöntem için yüzey temizleme maliyetleri dikkate alınmalıdır. Bu çalışmada yüzey
temizleme yöntemi olarak ‘kumlama’ kullanılmıştır. Dolayısı ile yüzey temizleme
maliyeti boyama ile korunma ve galvanizleme ile korunma yöntemleri için aynıdır.
İncelenen yapı için toplam kumlama maliyeti 15.126,00 YTL olarak daha önceden
hesaplanmış ve burada da aynen kullanılmıştır.
Galvanizleme ile ilgili veriler ‘Kartal Galvanizleme-Ankara’ firmasından alınan
güncel verilere dayanmaktadır. Bu verilere göre galvanizlemenin birim fiyatı 0,60
YTL/Kg olarak alındığında projenin toplam galvanizleme maliyeti KDV dahil 90 bin
756 YTL olarak hesaplanır.
83
5.6 Boyama İle SDG Maliyetlerinin Karşılaştırılması
İncelenen yapıda toplam 151,259 ton çelik malzeme kullanılmıştır. Yüklenici firma
tarafından uygulanan fiyat; her şey dahil olmak üzere, 2,5 YTL/Kg.’dır. Buna göre yapı
anahtar teslimi toplam 378.147,50 YTL’ye mal olmuştur.
Sonuç olarak, incelenen yapıda korozyondan korunmak için boya kullanılması
durumunda, korunma maliyetinin toplam yapı maliyetine oranı %12,8 olarak
belirlenmiştir. Korunma yöntemi olarak Sıcak daldırma galvanizleme (SDG)
uygulanması durumunda ise bu oran %28 olarak belirlenmiştir. Buna göre SDG
uygulamasının, uygulanan boya sistemine göre yaklaşık 2,2 kat daha pahalı olduğu
anlaşılmıştır.
Tablo 5.3 Boyama ile SDG karşılaştırılması
Boyama ile koruma Maliyet (YTL) SDG ile koruma Maliyet (YTL) Kumlama 15.126,00 Kumlama 15.126,00 Boya Toplam 33.277,20 Galvanizleme 90.756,00 Toplam 48.403,20 Toplam 105.882,00 Yüzde (%) 12,8 Yüzde (%) 28,0
SDG uygulamasının başlangıç maliyetinin 30 yıllık işletme ömrü sonundaki
maliyetle karşılaştırılması için; ‘Amerikan Galvanizlemecileri Birliğinin’ (Anonymous
2001) yayınlamış olduğu veriler dikkate alınarak; dört farklı boya kaplama yöntemi
kullanılarak şimdiki kaplama maliyeti ile yapının öngörülen 30 yıllık işletme ömrü
sonundaki maliyetinin karşılaştırılması Tablo 5.4’de verilmiştir. Burada;
ŞM; Şimdiki maliyet,
NŞM; Net şimdiki maliyet,
NGM; Net gelecek maliyet,
F; Faiz oranı,
E; Enflasyon oranı,
n; Proje işletme ömrü
olarak alınırsa; şimdiki maliyete enflasyon etkisinin dikkate alınmasıyla net gelecek
maliyet değeri,
84
NGM = ŞM * ( 1+E ) n
şeklinde hesaplanan net gelecek maliyet değerine faiz etkisinin katılmasıyla, net
şimdiki maliyet;
NŞM = NGM / ( 1+F ) n
şeklinde hesaplanır (Tablo 5.4).
Tablo 5.4 Farklı boya sistemleriyle SDG’nin karşılaştırılması (Anonymous 2001) Kaplama Sistemi Maliyet (YTL/m2)
Şimdiki maliyet (ŞM)
Net şimdiki maliyet (NŞM) n=30 yıl için
Fark
SDG 26,07 26,07 0,00İnorganik Çinko Astar, Epoksi Sonkat 13,58 42,45 28,88Alkit Astar, Alkit Sonkat 20,76 65,55 44,80İnorganik Çinko Astar, Epoksi Sonkat 35,59 83,35 47,76Latex Astar, Latex Sonkat 26,69 100,20 73,51
Tablo 5.4’de görüldüğü gibi SDG uygulaması 30 yıllık işletme ömrü sırasında boya
kaplamasında olduğu gibi herhangi bir bakım gerektirmediği için; şimdiki maliyet ile
işletme ömrü sonundaki maliyet 26,07 YTL/m2 olarak belirlendiğinden ek bir masraf
gerektirmemektedir.
0 25 50 75 100 125 150 175 200
300 250 200 150 100 50 0
Kırsal
Endüstiyel
Deniz kenarı
Deniz kenarı (Tropikal)
Kentsel
Mikron (μ)
İşletme ömrü (Yıl)
Şekil 5.20 Çinko kaplama (SDG) kalınlığının ortam şartlarına bağlı olarak sağladığı
işletme ömrü (Anonymous 2001)
85
Boya uygulamasında ise; 30 yıllık işletme ömrü için net şimdiki maliyet değerleri
hesaplanırken; korozyon miktarı %5 oranını aşınca; boya uygulamasının bakım
gerektireceği öngörülerek bu değerlere işletme ömrü zarfında yapılacak bakım-onarım
maliyetleri de katılmıştır.
Böylece; SDG uygulamasının, farklı boya çeşitlerine göre, boyanan birim yüzey
alanı (m2) bazında; 73,51 YTL ile 28,88 YTL arasında değişen maliyet farklılıkları
oluşmaktadır.
Şekil 5.20’de kesikli kırmızı çizgiyle gösterilen, yaklaşık 100 mikronluk çinko
kaplama kalınlığı değeri; en az 6 mm kalınlığındaki bir çelik elemana uygulanabilecek
en düşük çinko kaplama kalınlığını tarif etmektedir. Buna göre ortam şartları tropikal
deniz kenarı olan bir çelik yapıda bile SDG sonrası işletme ömrü 50 yıldır.
86
6. İRDELEMELER, ÖNERİLER VE SONUÇ
Ülkemizde korozyon bilinci henüz tam olarak yerleşmemiş olmasına rağmen bu
konuda üniversitelerin yaptığı çalışmalar sektöre yol göstermektedir. Bu çalışma çelik
yapı üretici firmaları için rehber olacak niteliktedir. Korozyonun doğurduğu sonuçlar
itibariyle oluşan hasarlar, ihmal edilemeyecek kadar büyük değerlerdedir. Türkiye’deki
önlenebilir korozyon miktarı GSMH’nın %1,6’sı kadardır. Bu çalışmanın amacı;
önlenebilir korozyondan dolayı oluşan ekonomik kayıpları ülke ekonomisine kazanç
olarak geri döndürmek için yol göstermektir.
Çalışmanın ilk bölümünde; korozyon bilincinin oluşturulması gerektiği ve bu
bağlamda ikinci bölümünde; korozyonun önemi, oluşumu ve çeşitleri hakkında detaylı
bir incelemeye yer verilmiştir. Üçüncü bölümde; ortamda ve malzemede korozyona
karşı alınacak önlemler araştırılmıştır. Dördüncü bölümde ise; tasarım-korozyon ilişkisi,
doğru ve yanlış uygulama örnekleri verilerek irdelenmiştir.
Çalışmanın beşinci bölümünde ise, örnek bir yapı için korozyondan korunma
maliyeti belirlenmiştir. Söz konusu yapı için, atölyedeki üretim ve korozyondan
korunma işlemleri her aşamada takip edilmiş ve elde edilen veriler kaydedilmiştir. Bu
veriler; korozyondan korunma maliyetinin / çelik taşıyıcı sistem maliyetine oranının
hesaplanmasında kullanılmıştır.
Yapılan bu çalışma sonucunda; boya ile korozyondan korunma işlemi maliyetinin /
çelik taşıyıcı sistem maliyetine (montaj dahil) oranının %12-13 gibi bir değere ulaştığı
belirlenmiştir. Galvanizle kaplama yönteminin uygulanması durumunda ise bu oranın
%28’lere çıktığı tespit edilmiştir.
Çelik konstrüksiyon elemanları üzerine metalik kaplama için galvanizleme
uygulamasın en önemli faydası; çinko tabakasının çizilerek bozulmasıyla, kapladığı
çelik malzemenin yüzeyinin açığa çıkması durumunda bile, çeliğe göre daha aktif olan
çinkonun korozyon oluşumunu kendisine çekerek uzun ömürlü koruma sağlamasıdır.
Böylece korozyon sonucunda, öncelikli olarak ‘kurban anot’ konumunda olan çinko
87
tükenirken katodik koruma sağlanmış olur. Ancak bu aşamadan sonra çelikte korozyon
oluşumu başlayabilir.
İnceleme konusu yapının inşa edildiği yer; kırsal, rutubetli atmosferdir. Bu
tanımlamaya uyan koroziflik derecesi ise, orta korozif atmosferdir. Bu verilere göre;
SDG uygulamasında ulaşılan en düşük kaplama kalınlığı olan 100 mikron seviyesinde
bile; ortam şartları dikkate alındığında, tesisin öngörülen işletme ömrü yaklaşık olarak
100 yılı aşmaktadır. Bu süre zarfında, tesiste boya kaplamasında oluşacak hasarlar
nedeniyle yapılması gereken bakım-onarım ve yeniden boyama giderleri dikkate
alındığında SDG uygulaması daha ekonomik olmaktadır.
Sonuç olarak; korozyon kayıplarını en aza indirmek için, koruma yöntemlerinin
bilinçli ve doğru kullanılmasının yanında, uzun vadede bakım-onarım işlemlerinin
titizlikle uygulanması gerekir. Ayrıca korozyondan korunma maliyetinin azaltılması
için; tasarım aşamasında korozyon etkisini azaltan tekniklerin uygulanması yararlı
olacaktır.
88
KAYNAKLAR
Anık, S. (1991) Kaynak Tekniği El Kitabı, Gedik Holding Yayını, İstanbul, 212s.
Anonim (2006) Ürün Bilgi Rehberi, Jotun Boya Sanayi ve Ticaret A.Ş. Yayını, İstanbul.
Anonymous (2001) Hot-Dip Galvanizing Costs Less & Lasts Longer, American Galvanizers Association (AGA) Publishing, 1: 2-9.
Bayliss D.A. and Deacon D.H. (2002) Steelwork Corrosion Control, Spon Press, New York, 420s.
Bek, N. (2002a) Kumlama Etkinliği ve Veriminin Artırılması, Çelik Granül Sanayi A.Ş. Teknik Bülteni, 3: 1-4.
Bek, N. (2002b) Temizlemede Maliyet Analizleri, Çelik Granül Sanayi A.Ş. Teknik Bülteni, 4: 1-4.
Çakır, A. F. (1990) Metalik Korozyon İlkeleri ve Kontrolü, Makine Mühendisleri Odası Yayını, Ankara, 364s.
Çakır, A. F. (1994) Türkiye’nin Metalik Korozyon Kayıbı, 4. Korozyon Sempozyumu Bildirileri, İstanbul, s 1-8.
Çakır, A. F. (1996) Yüzey İşlemleri ve Korozyon, 5. Korozyon Sempozyumu Bildirileri, Ankara, s 124-138.
Çakmen, Z. (2003) Atmosferik Korozyonun Çinko Kaplama (Galvanizleme) Direncine Etkilerinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 145s.
Çizmecioğlu, Z. (1998) İsale Hatlarının Katodik Korunması, İstanbul Su Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) Yayını, İstanbul, 219s.
Dillon, C. P. (1982) Forms of Corrosion: Recognition and Prevention, NACE International Publishing, Houston, 234s.
Doruk, M. (1982) Korozyon ve Önlenmesi, Ankara, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Yayını, Ankara, 239s.
Erbil, M. (1996) Korozyonun Önlenmesi, 5. Korozyon Sempozyumu Bildirileri, Adana, s.223-237.
Fontana, M. G. (1986) Corrosion Engineering, McGraw Hill Publishing, New York, 545s.
89
Kaplan, H., Tama, Y.S., Ün, H., Akyol, E. ve Yılmaz, S. (2005) Datça Turistik Oteli (Datça Öğretmen Evi) Depremsellik İnceleme Raporu, PAÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü, Denizli, 94s.
Özbaş, M. (1997) Uygun Tasarım ve Metal Seçimi İle Korozyondan Korunma, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 126s.
Roberge P. R. (2000) Handbook of Corrosion Engineering, The McGraw-Hill Companies Publishing, New York, 1129s.
Üneri, S. (1998) Korozyon ve Önlenmesi, Korozyon Derneği Yayını, Ankara, 413s.
WEB_1 (2005) S.A. Bert - Metal Structure Design Office, Soues (65).htm, http://www.bert-structures.com/htgb/0001.htm, (12.09.2006).
Xsteel (2003) Tekla Corporation, Version 9.0, http://www.xsteel.com, California, USA.
Yalçın, H. ve Koç, T. (1991) Demir ve Çelik Yapıların Korozyonu ve Katodik Koruması, İller Bankası Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 327s.
Yaşar, H. (1995) Metaller İçin Yüzey İşlemleri, KOSGEB Eğitim Merkezi Yayını, Ankara, 239s.
90
ÖZGEÇMİŞ
1978 yılında Denizli’de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini bu şehirde
tamamladıktan sonra, Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat
Mühendisliği Bölümünden 2003 yılında mezun oldu. Aynı yıl Pamukkale Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü İnşaat Mühendisliği Yapı Ana Bilim Dalında Yüksek Lisans
öğrenimine başladı. Halen özel bir şirkette İnşaat Mühendisi olarak görev yapmaktadır.