gecenin Çocukları 2. sayı

12

Upload: fahir

Post on 02-Apr-2016

232 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

Özgür bir yaşamın hayalini kuruyoruz. Yaşam alanlarımız aynı zamanda mücadele alanlarımız. Özgür bir yaşamın özgürlükçü ilişkiler kurarak ve bu ilişkiler ağını genişleterek gelebildiğine inanıyoruz. Yaşamın kendisini bir mücadele olarak gören bizler yaşamlarımızdan defetmek istediğimiz otoritelere mücadelemizde de yer tanımıyoruz. Yukarıdan aşağı, sorumlulukların başka sorumlularca dağıtıldığı, ödev ve görevin işletildiği, dayatmacı otoriter minik bir devletçik yerine mücadelenin yatay ve anti-otoriter şekilde örgütlenmesi gerektiğini savunuyoruz. Emir komuta yerine bireylerin gönüllülüğü esasının benimsendiği, tüzük ve kuralların değil özdenetimin işlerlik kazandığı dayanışmacı bir mücadelenin parçasıyız. Bu mücadeleyi büyütmek ve anti-otoriter bir örgütlenmenin mümkün ve özgürlük için gerekli olduğuna dair fikirlerimizi paylaşmak amacıyla Gecenin Çocukları fanzinin ikinci sayısı olarak "Anti-Otoriter Ör

TRANSCRIPT

Page 1: Gecenin Çocukları 2. Sayı
Page 2: Gecenin Çocukları 2. Sayı

2

Gecenin Cocuklari Özgür bir yaşamın hayalini kuruyoruz. Yaşam alanlarımız aynı zamanda mücadele alanlarımız. Özgür bir yaşamın özgürlükçü ilişkiler kurarak ve bu ilişkiler ağını genişleterek gelebileceğine inanıyoruz. Yaşamın kendisini bir mücadele olarak gören bizler yaşamlarımızdan defetmek istediğimiz otoritelere mücadelemizdede yer tanımıyoruz. Yukarıdan aşağı, sorumlukların başka sorumlularca dağıtıldığı, ödev ve görevin işletildiği, dayatmacı otoriter minik bir devletçik yerine mü-cadelenin yatay ve anti otori- ter şekilde örgütlenmesi gerektiğini savunu-

yoruz. Emir komuta yerine bireylerin gönüllülüğü esasının benimsendiği, Tüzük ve kuralların değil özdenetimin işlerlik kazandığı dayanışmacı bir mücadelenin parçasıyız. Bu mücadeleyi büyütmek ve anti-otoriter bir örgütlenmenin mümkün ve özgürlük için gerekli olduğuna dair fikirler-imizi paylaşmak amacıyla Gecenin Çocukları fanzinin ikinci sayısı olarak “Anti-Otoriter Örgütlenme” başlığını seçtik. Hep birlikte özgürleşmenin coşkusuyla herkesi eylemeye ve özgürleşmeye çağırıyoruz.

Page 3: Gecenin Çocukları 2. Sayı

3

Anti-otoriter orgutlenme

yoruz. Emir komuta yerine bireylerin gönüllülüğü esasının benimsendiği, Tüzük ve kuralların değil özdenetimin işlerlik kazandığı dayanışmacı bir mücadelenin parçasıyız. Bu mücadeleyi büyütmek ve anti-otoriter bir örgütlenmenin mümkün ve özgürlük için gerekli olduğuna dair fikirler-imizi paylaşmak amacıyla Gecenin Çocukları fanzinin ikinci sayısı olarak “Anti-Otoriter Örgütlenme” başlığını seçtik. Hep birlikte özgürleşmenin coşkusuyla herkesi eylemeye ve özgürleşmeye çağırıyoruz.

“Bizlernehayalâlemindeyaşıyoruz,nedeinsanlarıolduklarındandahaiyihayaledi-yoruz,onlarıolduklarıgibigörüyoruz.Bunedenleinsanlarıneniyisininbileotoriteninuygulamalarıylaözdekötükılındığınıilerisürüyo-ruz.İnsanıninsanıyönetmesindenbune-denlenefretediyoruz.‘’

Örgütlenme biçimleri ka-baca iki şekilde tanımlanabilir. Yatay ve dikey örgütlenme. Basitçe, yatay örgütlenme bireyler arası gönüllü işbirliği ve bağlantılardan oluşurken, dikey örgütlenme ise bi-reyler arasındaki hiyerarşik sisteme ve otoriteye dayanır. Dikey örgütlenmede bireyin üstüne itaat etmesi, iradesini onun iradesine tes-lim etmesi beklenir. Bu nedenle dikey örgütlenme biçim-lerinde bireyin özgür seçimleri, vicdanı,

kültürü ve her türlü değeri hiçe sayılarak, sadakati ve körü körüne bağlanması beklenir, itaati üzer-inden örgütlenmeye çalışılır. Dikey örgütlenme biçim-leri hayatımızın her alanındadır. Bu örgütlenme biçim-lerinin belki de en teşkilatlanmış ve mükem-mel olanı devlet mekanizmasıdır. Devlet mekanizmasının tek başına bir-eye uyguladığı otorite bir yana, bu mekanizmayı

uygulayan bireyler arasında bile çok katı bir otorite, üst düzey bir hiyerarşi ilişkisi vardır. Devlet kendi içerisindeki dikey örgütlenme biçimini, hayatın bütün alanlarında bireye dayatmaya çalışır, kendinden farklı olan biçimleri ise düşmanı olarak görür.

Page 4: Gecenin Çocukları 2. Sayı

4

Gecenin Cocuklari “Yoldan çıkmış” bireyi ehilleştirmek ve dikey örgütlenme mekanizmasının içerisine çekebilmek için, yine kendisi de bu tarz örgütlenmeler olan, kolluk kuvvetleri ve eğitim sistemleri kullanılır. Eğitim sistemi bu hiyerarşi ilişkisini öğretmen-öğrenci ilişkisi ile kurar, devletin örgütlenme biçimine aykırı olmayan bilgiyi bireye sunar. Bu şekilde bile “ıslah olmayan” bireyin eylemlerini ise yasalarla suç haline getirerek; bu defa da kolluk kuvvetlerini bireyin üzerinde kullanır. Bütün bunlar bu örgütlenme biçiminin devam etmesi içindir. “Devlet aslında bir durum, insanlar arasında belirli bir ilişki, onların bir davranış modelidir. Devlet biziz ve gerçek bir insanlar topluluğu ve bu toplumu oluşturan kurumlar yaratana kadar dev-let olmaya devam edeceğiz.” Bireyin hayatındaki dikey örgütlenmeler sadece devle-tle sınırlanamazlar. Bireyin bir anlamda; devletle, burjuvaziyle savaşma yolunu seçtiği, ya da herhangi bir rahatsızlığı karşısında sesini yükseltmeye çalıştığı siyasal partiler, sendikalar, dernekler ve sivil toplum örgütleri de dikey örgütlenme şekillerindendir. Tıpkı devlette olduğu gibi karar alma mekanizmaları, söz söyleme yetkileri tek kişinin, ya da bir grubun yetkisinde ve iradesindedir. Bütün bu örgütlenmeler, amaçları ister iktidarı ele geçirmek, ister işçilere yeni haklar için grevlere gitmek olsun, en önemli noktayı gözden kaçırmaktadırlar. Örgütlenme biçim-leri ile ortaya çıkan iktidar ve otorite nedeniyle, kendi içlerinde yalnızca yeni bir devletin, yeni bir iktidar aygıtının tohumlarını taşımaktadırlar. Bu ortaya çıkarılan politik iktidar, varlığını meşrulaştırmak için çeşitli şekillerde bireyin köleliğini zorunlu kılmaktadır ki bu da devletin yaptığından çok farklı bir durum değildir. Tüm bu argümanlar, dikey örgütlenmenin geriliğine ve bireyi hiçleştirmesine karşı, yatay örgütlenmenin zorunluluğunu

Page 5: Gecenin Çocukları 2. Sayı

5

Anti-otoriter orgutlenmeortaya koymaktadır. Dikey örgütlenme biçimlerine alter-natif yaratmak, bireyin seçimlerine ve iradesine vurgu yapa-bilmek ancak bu şekilde mümkün olabilir.

“Devlet,devrimleyıkılabilecekbirşeydeğil,birkoşul,insanlararasındabellibirilişki,birin-sandavranışıtarzıdır.Onubaşkailişkilerkurarak,başkatürüdavranarakyıkabiliriz.”

Devlet otoritesi sadece bir kavram olarak, soyut biçimiyle ele alınabileceği gibi kavramın somutlaşmış hali olarak yönetim biçimleri ve birimleri irdelenebilir. Devlete dair konuşurken sadece soyut kısmına ya da sadece o anda mekanizmanın te-pesinde oturana(hükümet, imparator, başkan vs.) odaklan-mak tartışmayı kısırlaştıracağı gibi gerçekçi bir şekliyle tahlil yapmayı da olanaksız kılacaktır. Çünkü iktidara o anda sahip olanlarda, iktidara sahip olmayı sağlayan devlet mekanizması da eş oranda kötüdür. Biri bir ötekine diğerinin kötülüklerinin pekiştiricisi ve devamcısı olarak hizmet etmektedir. Bu yüzden bizler anarşistler olarak devleti, kavram olarak gereksiz ve kötü

bulduğumuz gibi; devlet mekanizmasını elinde tutanları veya ona sa-hip olmayı arzulayanları da anlayamıyoruz. Çünkü dev-letin sahibi olduğunuzda devlet de si-zin sahibiniz

Page 6: Gecenin Çocukları 2. Sayı

6

Gecenin Cocuklariolmuş demektir. İktidarı kullanabilmek onu kullanmayı devam ettirme isteğini de beraberinde getirecektir. İşte tam da bu yüzden iktidarların bütün karşı propagandalarına rağmen özgürlük için devletsiz-otoritesiz bir yaşamı sa-

vunmak tutturulabi-lecek tek tutarlı yol-dur. Bizlere göre özgürlük verilebi-lecek bir şey değildir. Ve kimse kimseyi özgürleştirmeyecektir. “Özgür” topluma ulaşmak için bizlere hüküm sürmeleri gerektiğini anlatan ik-tidar sevdalılarının ak-sine bizler özgürlüğün kazanılacak, koruna-cak ve sürekli yeniden üretilmesi gereken bir

davranış ve düşünüş biçimi olduğuna inanıyoruz. Ve bir insanın özgür olabilmesi, yani kendisi ve çevresiyle ilgili kararları ver-ebilmesi her anlamıyla kendi aklı ve vicdanını kullanabilmesiyle alakalıdır. Ve bugünkü “zorba” iktidarların yerini alarak “toplumu” özgürlüğe götüreceğini söyleyen iktidar heveslilerinin sonu bir tiranı tahtan indirerek yeni tiran olmaktır. Basitçe gelmiş ve gelecek olan her iktidar toplumun karar alabilme, kararını uygulaya-bilme yetilerini sakatlayacağı ve insanlar adına karar vereceği için doğalında özgürlüğün karşısında konumlanacaklardır. Anarşistlere getirilen en basit itirazların başında insanların yönetimsiz kalınca ortaya güçlünün güçsüzü ezmesi, savaşlar, yağma ve talanın ortaya çıkacağına dair kurulan cümleler gelmekte.

Page 7: Gecenin Çocukları 2. Sayı

7

Anti-otoriter orgutlenme Bizce bu tasvirler tam olarak yaşadığımız, iktidar-larca “düzenlenmiş” dünyanın tam olarak kendisi. Önce suçları icat ederek suçluları yarattılar. Önce normali icat ederek delileri, anormalleri yarattılar. Önce ahlakı icat et-

tiler, namussuzları yarattılar. Sonrası ise bildiğimiz şeyler, hap-ishaneler, tımarhaneler, reçeteli uyuşturucular, polis, asker, tank, atom bombası, kara vesika, sokakta öldürülen trans bireyler, namus cinayetleri, senelik izin, mahkeme, disiplin yönetmeliği, ödül ve takdir yönetmeliği, anayasa ve daha fazla palavra. Anarşist bir devrimin nasıl geleceği konusunda ise Malatesta’nın bir yazısından kısa bir bölümün yerinde olabileceğini düşünüyoruz; Elbette, anarşinin zaferi bir mucizenin sonucu olamaz, bu zafer, yeterli güce sahip olmadan hiçbir şeyin yapılamayacağını söyleyen genel yasayla (yeterli neden olmadan hiçbir şeyin olmayacağına dair bir evrim aksiyomu) çelişkili olarak da gerçekleşmeyecektir.Eğer bir yönetimin yerine bir diğerini geçirmek, yani isteklerimizi başkalarına dayatmak isteseydik, tek gereken, şimdiki zalimlere karşı gelmek için gereken maddi güçleri bir araya getirmemiz ve bu baskıcıların yerine bizim geçmemiz olurdu.Ama bizim istediğimiz bu değil; biz Anarşiyi, yani özgür ve gönüllü anlaşmaya dayalı bir toplumu içinde hiç kimsenin kendi istekler-

ini bir başkasına dayatamayacağı, herkesin dilediğince hareket edebileceği ve herkesin gönül-lü olarak genel refaha katkıda bulunacağı bir toplum istiyoruz. Ama bu nedenle, tüm insanlık yalnızca hükmedilmeyi değil, hük-metmeyi de istemeyinceye ve herkes dayanışmanın yararını anlayıp,

Page 8: Gecenin Çocukları 2. Sayı

8

Gecenin Cocuklariiçinde artık şiddetten ve dayatmadan eser kalmayan bir to-plumsal yaşam modunu nasıl örgütleyeceğini öğrenene kadar anarşi tam ve evrensel olarak zafer kazanmış olmayacaktır.Ve tıpkı çevrenin kademeli olarak değişmesi, isteklerin şekillenmiş olması ve acil hale gelmesi ile orantılı olarak gerçekleştirilmesi dâhilinde, bilincin, iradenin ve yeteneğin yavaş yavaş gelişip, gelişim fırsatlarını ve araçlarım bulacağı gibi, anarşi de ancak yavaş yavaş gelebilir yavaşça, ama kesin-likle yoğunluk ve genişlik kazanarak.Bu nedenle, mesele anarşiyi bugün, yarın ya da on asır içinde gerçekleştirme meselesi değildir, bugün, yarın ve daima anarşiye doğru yürüyor oluşumuz meselesidir... Özel mülki-yet ve devlet kurumlarına indirilen her darbe, halk bilincinin her yükselişi, mevcut koşulların her alt üst edilişi, maskesi düşürülen her yalan, iktidarların kontrolünden alınan insan faaliyetinin her bölümü, dayanışma ve girişim ruhunun her artışı anarşiye doğru atılan bir adımdır. ÇemberinİçindeSınırlarınÖtesindeBunlarınherbiri,diğerlerinietkileyecekkadarbirbirlerinebağlıdır,fakatmerkezibirorgana-ruha-bağımlıolmadankendihayatlarınıyaşarlar.

Erk algısını reddeden yaşam-mücadele biçimi, gövdesinin idares-inden gayrı su bulmak için kendi yolunda kıvrılan ağaç köklerine benzer. Kökler, gövdeden habersiz ilerler lakin bu yürüyüş ağacı sımsıkıya toprağa bağlar. Anarşizmin temelindeki anti-otoriter şiar, anarşist mü-cadele yöntemlerinin de köklerine sinmiştir. Devlet-erk sis-teminin her merhalesine karşı duran anarşistlerin; ana bir amaç doğrultusunda tek bir doğrultuda hareket etmesi ve bu hareketin

Page 9: Gecenin Çocukları 2. Sayı

9

Anti-otoriter orgutlenmeorganik bağlar denilen safsata ile birbirine bağlanmış alt yönetim birimlerinin bir otorite buyruğunda olması söz konusu değildir. Hareket, bentlerin üstünden aşan suların bir kaynağa akması gibidir. Hepsi özerk bir şekilde ivmele-

nir. Karar mekanizması pratiği yaratacak olanların zihinleridir. Hareket; yaşamı kuşatan her türlü güç ve baskı duvarına karşı tek bir yönden ve tek bir ağızdan değil, art arda ve birçok yönden- farklı iradelerden gelen darbelerin yaratacağı çatlaklar yığınıyla duvarı parçalayacak biçimdedir. Otonom mücadele, anlatılanların hayati pratiğidir. Otonom-lar, belirli bir anarşist anlayıştaki federasyonun yerel organlarıdır. Kuruldukları andan itibaren, kendi anlayışlarıyla “anarşist devrimi”hedeflerler. Federe bir mücadele başlamadan önce de otonomlar varolabilir, hatta bu varoluşlar federasyonu da beraber-inde getirebilir. Lakin otonomlar, federasyona bağımlılık içinde bir pozisyonda olmayıp bu federasyona kaynaklık ederler. Genel mü-cadelenin doğduğu ve biçimlendiği yerlerdir otonomlar. Vücudu oluşturan hücre yapıları misali, merkezi bir yönetim-den uzak özyönetimsel bir idare ile hareket eder otonomlar.Oto-nomu oluşturan bireyler arasındaki “gönüllü birliktelik” aynı ide-

allere ve bu ideallerin yaşama geçirilişine ilişkin aynı perspektiflere sahip olma temelindeki gönüllü birlikteliktir. Gerçekleştirilecek mücadelenin alanına, yereline ve öznel koşullarına göre biçimlenip kendi savaşım tarzlarını belirlerler. Otonomlar, özellikle yakın

Page 10: Gecenin Çocukları 2. Sayı

10

Gecenin Cocuklarizamanın mücadele odağını oluşturmaktadır. Devlet otori-tesine karşı, başka bir otoritenin sözüyle kavgayı değil özerk fikrin gücünü temsil ederler. Kitlesellikten uzak- somut durumların analizine göre birinisiyatif ile karar alır ve uygularlar. Lakin bütün bu yerel mücadele gruplarının etkilediği bir genel mü-cadele hattı oluşmaktadır. Bu da anarşist mücadelenin kendisidir. Otonomları, kalıcı ve geçici olarak ikiye ayırmak yanlış olmayacaktır. Geçici otonomlar, devamlı olarak oluşacak, farklı alanlara nüfuz edecek, kendini her adımda yenileyecek yapılanmalardır. Geçici otonom kuramı kendini saf ütopyacılıktan ziyade varolan ya da oluşan durumlarla karşılaştırma çabasındadır. Yemek kolektifleri, işgal evleri, sanat kolektifleri, internet üz-erinden sürdürülen anti-otoriter mücadele grupları, farklı anlayışlardaki anarşist grupların yerel mücadeleleri geçici otonomların türlerinden birkaçıdır. Kalıcı otonomlar ise gerçekleştirilenden ziyade gerçekleştirilmek istenen şeklindedir. Belirli bölgelerde süreklilik arzedecek yaşam alanlarını yaratmak amacındadır. Komünler, köyler, ekolojik mücadele alanları, festi-vallerle sağlanmaya çalışılan yerleşik kültür de kalıcı otonomun örneklerindendir. Anarşist mücadelenin daha yaygın olduğu ülkelerde (İspanya,Yunanistan) otonom grupların fazlalığı erk karşıtı savaşımın gerçekliğini ve kuvvetini arttıran temel etmendir. Hayatın her alnına temas ve müdahale eden otonomlar alternatif kültürün varoluşunu da sağlamaktadır. Kısacası otonom mücadele, hakim ve alışılagelmiş olanın karşısında dikilmektir. Düzenli olarak tazelenerek ve bireyin toplumun içindeki yaratıcılığıyla hareketle-nen otonomlar devlet ve otorite düzeninin karşısında, suyu arayan kökler gibi sertleşecek ve ağacı sıkı sıkıya toprağa bağlayacaktır. Kuramyok,ısmarlamasistemyok,Dünyayıkurta-racakhiçbirkitaphenüzyazılmadı.t

Page 11: Gecenin Çocukları 2. Sayı

11

Anti-otoriter orgutlenme

Özgürlük; iktidar ve onun sofrasına oturanlara karşı kazanılacak görkemli bir zaferin, şanlı bir direnişin yarınları yeşertecek müthiş coşkusuyla gelecektir. Ve bizler biliyoruz ki onlar tahtlarını kaybet-

tiklerinde yarınlar bizim olacaktır. Onlar sırça köşklerinde… Keşke hayatımızın her alanına işleyen ve son bulmayan bu faşizmi (insanın insana, hayvana, doğaya, evrene yaptığı bu zulmü) iktidar ve onun tebaasına karşı verilen bir mücadele olarak tanımlayabilseydik. Rahatsız olduğumuz durum basit şekliyle bir koltuktan doğsaydı (örneğin farklı sınıfların savaşından doğsaydı) ve bizler aşağı mahalleler olarak taşlarımızı alıp koşsaydık tepedeki mahalleye. Oysa var olan ile var etmek istediklerimiz arasındaki fark (ki budur mücadele etmemi-zin sebebi) tiranların kurduğu yaşamların maliki olmak değil, otoritenin tüm izlerini özgürlüğe muhtaç zihinlerimizden ve sokaklardan silmektir. Bugüne kadar insanın özgürlük adına verdiği mücadelelerin çoğu, bize araç olanın nasıl amaca dönüştüğünü göstermektedir. Sanırım çok da uzağa git-meden on binleri katleden devrimci diktaları, patronlara toplu sözleşme masasında peşkeş çeken sendikaları, özgürlüğü amaçlayan - sokakları özgürleştirmek umuduyla devletin zulmüne karşı duran samimi insanları nicelikten ve kendi amaçlarına ulaştıracak bir güruhtan farklı görmeyi devrimci ahlakıyla bağdaştıramayan siyasi yöneticileri ve kendinden olmayanı yok etme arzusundaki iktidarları örnek gösterebiliriz. Daha nice örneklerle genişletilip nefretimizi kusabileceğimiz bu durum bizce insanın nefes alışıyla başlayan bir düzenin sonucudur ve düşlediğimiz dünyanın saf ütopyacılık başlığı altında karalanmasında etken olan faktör de budur. Hayatın her alanına işlemiş ve hayatı bir oyun olarak algılayıp kurallarına göre oynamamızı veya bu oyunun kurallarını değiştirmeyi emreden ve bunun başka türlü olamayacağını an-latan bir terör halidir dikey örgütlenme. Bir parantez açarsak daha önce de söylediğimiz gibi devlet bizim için maddi bir gerçeklikten öte bir ilişkileniş, bir davranış biçimidir. Bizler farklı bir dünyanın mümkün olduğunu biliyor, bunu yaşamımızın her alanında yaşıyor ve yayıyoruz. Bu yüzden yüreklerimizdeki dünyaya varmak için devletçil mantığı dışlayarak dikey örgütlenmeyi red-dediyor ve yatay örgütlenmeyi benimsiyoruz. Yatay örgütlenmeden kastedilen; karar veren ve verilen kararı uygulayan, düşünen ile mutabık kalan, emir veren ile emir eri olan, temsil eden ile iradesini teslim eden arasındaki ayrımı ortadan kaldırmaktır. Bahsettiğimiz ayrımları ortadan kaldırmak ve özgürlükçü bir mücadele sürdürebilmek bizim için nasıl yaşamsal bir ihtiyaçsa bu durumun savunulabilmesi ve oluşabilmesi için bazı ilkeler de kaçınılmazdır. Gönüllü birliktelik ve dayanışma gibi özelliklerden türetebilecek ve maddeler halinde siz okuyanların tüketimine sunulabilecek bu ilkeleri sıralamak yerine sizi kendi çabanızla Mahnovçina ve CNT örneklerini incelemeye davet ediyoruz.

Page 12: Gecenin Çocukları 2. Sayı

12