[email protected] zafer dİrenenlerİndİr ...yuruyus.biz/pdf/pdf/eoky079.pdf...

58
www.yuruyus-info.org [email protected] [email protected] Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus-info.org Direnişlerin ve Örgütlenmenin Temeli, Yasallık Değil HAKLILIK VE MEŞRULUKTUR Hakları korumanın yolu, icazetçilik değil DİRENİŞTİR Faşizm, Demokratik Kitle Örgütleri’ni "Yasal" Olarak Da Bitiriyor Tam Teslimiyet Dayatıyor DİRENMEMEK YOK OLMAKTIR! İşçi ve Kamu Emekçisi Sendikaları, Alevi Dernekleri, Meslek Odaları ve Tüm DKÖ'ler 80 YAŞINDAKİ KEZBAN ANA DİRENİYOR! SİZ NE YAPACAKSINIZ? YÜKSEL, CHP GENEL MERKEZİ ÖNÜ, TMMOB GENEL MERKEZİ, ARMUTLU CEMEVİ, ANKARA EĞİTİM-SEN, KESK GENEL MERKEZİ, BODRUM, DÜZCE, BAKIRKÖY... DİRENİŞLER, BİRLEŞİYOR, DİRENİŞLER BÜYÜYOR, DİRENİŞLER HALKLAŞIYOR! ZAFER DİRENENLERİNDİR!

Upload: others

Post on 12-Jul-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

www.yuruyus-info.org

[email protected]

yu

ruy

us

.biz

@g

ma

il.co

m

Haftalık DergiSayı: 79

12 Ağustos 2018Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yu

s-in

fo.o

rg

Direnişlerin ve Örgütlenmenin Temeli,Yasallık Değil

HAKLILIK VE MEŞRULUKTURHakları korumanın yolu, icazetçilik değil

DİRENİŞTİR

Faşizm, Demokratik Kitle Örgütleri’ni "Yasal" Olarak Da BitiriyorTam Teslimiyet Dayatıyor

DİRENMEMEK YOK OLMAKTIR!İşçi ve Kamu Emekçisi Sendikaları, Alevi Dernekleri, Meslek Odaları ve Tüm DKÖ'ler

80 YAŞINDAKİ KEZBAN ANA DİRENİYOR!SİZ NE YAPACAKSINIZ?

YÜKSEL, CHP GENEL MERKEZİ ÖNÜ, TMMOB GENEL MERKEZİ,ARMUTLU CEMEVİ, ANKARA EĞİTİM-SEN, KESK GENEL MERKEZİ,

BODRUM, DÜZCE, BAKIRKÖY...DİRENİŞLER, BİRLEŞİYOR,

DİRENİŞLER BÜYÜYOR,DİRENİŞLER HALKLAŞIYOR!

ZAFER DİRENENLERİNDİR!

Page 2: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

www.yuruyus-info.org [email protected]

Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü:Elif ERSOYAdres: Bozkurt Mah. Baysungur Sok.Muratoğlu Çarşısı 14 D Şişli - İSTANBULOfset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Zübeyde Hanım Mah. Fevzi

Çakmak Cad. 1297. Sokak No: 1 Daire: 1

Sultangazi / İSTANBUL

Tel: (0-212) 536 93 45

ISSN: 1305-7944

Baskı: BT Reklam Matbaa San.

Tic. Ltd. Şti.

Maltepe Mah. Askeri Fırın Sok.

Erdinç San. Sit. A Blok No:8

Tel: 0212 445 00 13

Haftalık Süreli

Yerel Yayın

Siyasi Dergi

Fiyatı: 1 TL

Bizim sorunumuz oligarşinin kabul edeceğisınırlar içine hapsolmuş bir demokratik alan

faaliyeti örgütlemek değildir.Sorunumuz, demokratik mücadeleyi,DEVRİMCİ HALK MUHALEFETİyaratma hedefine uygun bir tarzda

örgütlemektir.

———————-

Çalışmalar, eğer devrimci çalışmayıiçeren tarzda ele alınmazsa,

o zaman yaratılan örgütlenmeler,bir bütün olarak demokratik

faaliyetin “vitrin” özelliği taşır;gelişmelere “seyirci” kalır.

Oysa sorun, var olangelişmelere seyirci kalmak değildir.Müdahale etmek, tepki örgütlemek,

tepki açığa çıkarmak, oligarşiyi politika yaptığızeminde önce sıkıştırmak ve asıl hedefolarak da o zemini ortadan kaldırmak

amaç olmalıdır.

EEE BEBEĞİM EE EE

Koydular kuşumu kafeseAkıp giden bulutlar nerde

Umut ektim yüreğimeBüyüsün de yürüsün diye

Eee ee eeEe bebeğim ee ee

Bozuk düzende geldinUyu, uyan bebeğim

Bi sıkımlık hesap içinBüyü de yürü bebeğim

Eee ee eeEe bebeğim ee ee

Uyku düşer gözlerineYatacak yeri nerde

Demir ranzayı beşik ettim

Büyüsün de yürüsün diye

Eee ee eeEee bebeğim ee ee

Gözlerinde beton perdeSabah güneşi nerde

Geceleri ninni yaktımBüyüsün de yürüsün diye

Eee ee eeEee bebeğim ee ee

Kolum kalmış teldeBahar çiçekleri nerde

Saçımdan salıncak yaptımBüyüsün de yürüsün diye

Eee ee ee eeEe bebeğim ee ee

HALKIN SANATÇISI GRUP YORUM,TUTSAKLIK KOŞULLARINDA DA ÜRETMEYE VE

HALKIN SANATINI YAPMAYA DEVAM EDİYOR.

FIRAT KIL’IN YENİ BESTESİ: NİNNİ

Page 3: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

i ç i n d e k i l e rsazımız, gölgemizle,

isimlerimizle Grup Yorum’uz!

23 Halkın sanatçılarına, halkınavukatlarına özgürlük!

24 Kamu Emekçileri Cephesi:KESK yönetimine çöreklenentasfiyeci solculuk nedenkorkar? Yüksel direnişçilerini

ne korkutur?

26 Kamu Emekçileri Cephesi: İkiideoloji, iki direniş vereformizmin sefaleti

27 Gençlik Federasyonu’ndan:YKS güzel bir hayat değil,bunalım kazandırıyor

28 Düzen nasıl bir gençlik istiyor?

29 Liseliyiz Biz: Zaferisüpermenlerle değil, halkkahramanlarıyla kazanacağız!

31 Tarih Bilinci ZaferiGörmektir: Faşist saldırılarakarşı devrimci şiddet

32 Yoksul Mahalleler: Tarih bilincidüşmanın hiçbir oyununagelmemektir!

34 Halkın Mühendis Mimarları:Halkın mimarı Alev Şahin’indirenişini büyütelim!

36 Yozlaşmanın BarikatıDeğerlerimiz: Kurtuluş yolundayarışımızın temeli rekabet değil,birlikte ilerlemedir!

38 TAYAD’lı Ailelerden: Kezban

10 Biz kazanacağız, Kezban Anakazanacak!

11 Pir Sultan Abdal dernekleri,Alevi halkımız!

12 Sendikalar, meslek örgütleri,barolar Cumhurbaşkanlığıdenetimi kapsamına alındı.Amaç muhalifleri, meslekörgütlerini yok etmektir! Tambu nedenle unutulmamalıdır kidemokratik mücadele,devrimci mücadeledir!

14 Faşizm, OHAL olmadanyönetemezdi. Kriz büyüyor;bu nedenle OHALkalıcılaştırıldı. Hiçbirönlemleri halkı teslim almayayetmeyecek!

16 Adalet Savaşımız: Bir başkasahtekarlık örneği: Gizli tanık

20 Faşizmle yönetilen bir ülkedeadalet olmaz! Yeni sömürgebir ülkenin yargısı bağımsızolamaz!

22 İllegaliz, tutsağız, sahnedeyiz...Başımızda ödül, elimizde

4 Faşizm, DKÖ’leri “yasal” olarak dabitiriyor. Tam teslimiyetdayatıyor. Direnmemek yokolmaktır!

DİRENMEMEKYOK OLMAKTIR!

Bektaş: 80 yaşında bir direnişçınarı

39 Röportaj: Turgut Onur: “ ...Daha çokmisyonumuzun farkında olarakcevap veriyoruz”

40 Halkın Sanatçıları: Tek güç,örgütlü güç-2

42 Savaş ve Savaşçı: Kurallargücümüz, ilkeler üstünlüğümüzdür

43 Yok Edemezsiniz: Çünkü busanatçılık, bu avukatlık;emperyalizmle uzlaşmamakonusunda çok net!

47 Halkın avukatlarına, halkınsanatçılarına özgürlük! Kampanyahaberleri

48 Faşizm altında kardeşliğin bedeliağırdır. Ödeyemeyenler, kardeşliğedeğil; bölen, parçalayan düzenehizmet eder

50 Avrupa’da HFG

51 Son sözü direnenler söyler! ÖzgürTutsaklar anlatıyor...

54 Bir yandan direnirken bir yandan dayazdıkları mektuplarla faşizminzulmünü teşhir ediyor, tecrit

duvarlarını aşıyorlar

55 Avrupa’da Yürüyüş

56 Yitirdiklerimiz

58 Avrupa’daki Biz: Dayanışma vekolektif bir şekilde yaşam şeklimizırkçılık nedeni! Irkçılık bencilliktenbesleniyor!

Demokratik Üniversite Programını Okuyalım OkutalımDinleyelim Dinletelim

Emperyalizm sadece uyuşturucu, fuhuş, kumar, çeteleşme ve ahlaksızlıklarlabeyinlerimizi teslim almıyor. Beyinlerimizi teslim almak için eğitimi de kullanıyor.Okula başladığımız andan itibaren bir yarış içindeyiz. Okullardaki hedef budüzene uygun kafalar yetiştirmek.

Ülkemiz üniversitelerinde yıllardır süren bir kavga var. Acılarıyla, coşkularıylave yüzlerce şehitleriyle ardında onurlu sayfalar bırakarak ilerleyen bir kavga var.

Sizlere Demokratik Üniversite Programını hem seslendirilmiş hali, hem dePDF olarak sunuyoruz. Kör karanlıkta güneşi çekip çıkaracaklara yol göstermesiumuduyla!

Link: https://drive.google.com/drive/folders/1mev1fQk5lwPmCu3nsAtRXzIpXnJ_FOca

Page 4: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

Emperyalizmin ve faşizmin halka ve halkın devrimci,ilerici, demokratik örgütlenmelerine yönelik her saldırısı,bir “varlık-yokluk” savaşına dönüşmektedir. Emperya-lizmin, 1990’ların başlarından itibaren gündeme getirdiğitüm ideolojik askeri saldırıları, devrimi ve sosyalizmitamamen yok etme hedeflidir. Bu nedenle her saldırı,devrimci, ilerici, demokrat, vatansever güçleri, kesintercihlerle karşı karşıya bırakıyor.

1990’ların başlarındaki saldırılar böyleydi. 2000’lerdeki“ya düşünce değişikliği ya ölüm” saldırısı böyle birsaldırıydı. AKP faşizminin tutuklamalarla, KHK’larla,Cumhurbaşkanlığı sistemi çerçevesindeki yeni yasal dü-zenlemelerle sürdürdüğü saldırı da aynı niteliktedir.

Emperyalistler ve faşizm, devrimcilere saldırdığında,reformizm genellikle bunun “devrimcilerin hatalarından,aşırılıklarından, şiddeti, silahı savunmasından, militan-lığından kaynaklanan bir saldırı” olduğunu düşünür.

Faşizmin sadece bir zamanlama ve sıralama yaptığını,devrimcilerden sonra sıranın mutlaka kendilerine de ge-

leceğini bir türlü görmek istemezler. Faşizmin demok-rasicilik oyununun farkında olmayanlar, kendi statülerihiç değişmeyecek sanırlar.

Pratik defalarca bunun tersini göstermiş olsa da, re-formizm tarihten ders almaz.

Çok eski tarihlerden örneklere gitmeye de gerek yok;işte Yüksel Direnişi. Neredeyse iki yılını dolduracak.641 günün hemen her günü saldırıyla geçti.

Ne için direniyordu Yüksel’deki direnişçiler?AKP Faşizminin Kanun Hükmünde Kararnamelerle

işten attığı yüz bini aşkın kamu emekçisinin, mimarın,mühendisin, doktorun işe geri alınması için.

Peki bu talep, KESK’in, DİSK’in, TMMOB’un,TTB’nin de talebi olması gerekmez mi? Bu sayılanlarınbu talebi sahiplenmesi gerekmez miydi?

Bırakalım talebi sahiplenmeyi, talep kendi talepleriolmasa bile, demokratik bir eylem olarak sahiplenmelerive bu kadar vahşi, sürekli ve sistemli bir faşist saldırıkarşısında dayanışma göstermeleri gerekmez miydi?

Faşizm, DKÖ’leri “Yasal” Olarak Da BitiriyorTam Teslimiyet Dayatıyor

DİRENMEMEK YOK OLMAKTIR!İşçi ve Kamu Emekçileri Sendikaları

Meslek Odaları Alevi Derneklerive Tüm DKÖ’ler

Tüm Siyasi Hareketler, Sol Legal Partiler;

80 Yaşındaki Kezban Ana Direniyor! SİZ NE YAPACAKSINIZ?

Yüksel Direnişçileri, 640’lı Günlerde Direniyor! SİZ NE YAPACAKSINIZ?

Düzce’de Bir Mimar, Ankara’da Bir İşçi Direniyor SİZ NE YAPACAKSINIZ?

Halk Cephesi Her Alanda Direniyor ve DirenmeyeÇağırıyor!

SİZ NE YAPACAKSINIZ?

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU4

Page 5: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

Elbette gerekirdi, ancak bunu yapmadılar. Çünkü onlar şöyle düşünüyordu: Bakın, KESK de eylem yapıyor, ama devlet KESK’in

eylemine saldırmıyor, Yüksel’dekiler militan olduğu için,“aşırılık” yaptıkları için, “örgüt”lü oldukları için devletonlara saldırıyor.

Gerçek bu muydu?Değildi!KESK eyleminde de, devletin-polisin çizdiği sınırın

dışına bir adım atmaya kalktıklarında devlet saldırmıştır.Ki devletin saldırısı için bir neden de gerekmez.

Fark da burada ortaya çıkar: Reformizm, ister legalpartiler olsun, ister sendikalar, odalar; böyle saldırılarkarşısında hemen vazgeçerler. Bir daha o eylemi yapmazlar.Teslim olurlar. Böylelikle “tırmandırmamış” olurlar.Akılcı solculuk böyle bir solculuktur. Onun kitabındadirenmek, bedel ödemek yoktur. Direnmek, barikatlarkurmak, tutuklanmak, bedel ödemek, AKILSIZLIKTIRonlara göre.

Mücadeleye böyle baktıkları içindir ki, ON YIL-LARDIR bu ülkede zaferle sonuçlandırdıkları tek bir di-renişleri yoktur. Bu topraklarda halkların mücadeletarihine ekledikleri tek bir gelenek yoktur.

Fakat yine böyle baktıkları içindir ki, gün gün ERİ-YORLAR.

Evet, “akıllı” oldukları için, bugün hapishanelerdedevrimciler dışında, tek bir DİSK’li, KESK’li,TMMOB’lu, TTB’li, ÖDP’li, EMEP’li yoktur. Fakatbu “akıl” kime yarıyor?

Emekçilere mi? Türkiye halklarına mı? Fa-şizme mi? Kime?

FAŞİZM, DEMOKRATİK KURUMLARI,DEMOKRATİK MÜCADELEYİ NASIL YOKEDİYOR?

Faşizmin 5 No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiolarak çıkardığı son kararnameyi tekrar hatırlayalım.

Bu kararnameyle Devlet Denetleme Kurulu(DDK) Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmıştır.

DDK’ya Yargı kurumları dışındaki tüm ku-rumları denetleme ve haklarında idari soruşturma

açma yetkisi verildi. Bu dü-zenlemeyle Devlet DenetlemeKurulu, DİSK, KESK, Tür-kiye Barolar Birliği, TürkiyeOdalar ve Borsalar Birliği,Türk Tabipler Birliği, Tür-kiye Ziraat Odaları Birliği,TMMOB, Eczacılar Odası,Türkiye’de kurulmuş tümvakıflar, tüm il ve ilçelerinticaret ve sanayi odalarınıdenetleyebilecektir. Onlarhakkında SORUŞTURMAaçabilecektir.

DDK, bu kuruluşlardan üyelisteleri dahil, her türlü bilgi ve belgeyi isteyebilecek.

DDK, bu kuruluşların her kademedeki yöneticilerinigörevden uzaklaştırabilecek.

Yine 5 No’lu kararnameye göre, Cumhurbaşkanı,“Sosyal ve Ekonomik haklar” olarak tanımlanan aile,eğitim ve öğrenim hakkı, toprak mülkiyeti, tarım vehayvancılık, kamulaştırma, devletleştirme ve özel-leştirme, çalışma ve sendika hakkı, grev hakkı veücret, sağlık hizmetleri, gençlik ve spor, sosyal güvenlikhakları, tarih-kültür ve tabiat varlıkları hakkında hertürlü kararı verebilecek.

Bu maddeleri tekrar okuyalım; Bu maddelerin olduğu bir ülkede, demokratik mücadele

verilebilir mi? Demokratik kurumlar yaşatılabilir mi?Biz bu soruya “BİR ŞARTLA EVET” cevabını ve-

riyoruz. Evet, bu yasalara rağmen, demokratik mücadele

olabilir. Bu düzenlemelere rağmen, demokratik kurumlarolabilir.

Peki o ŞART nedir?

Demokratik MücadeleDevrimci Mücadeledir!

Demokratik mücadele, bir yanıyla bugünün hak ve

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

5HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Page 6: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

özgürlükleri için mücadele, diğer yanıyla ise, çı-karları devrimden yana olan tüm sınıf ve tabaka-ların, bu mücadele içinde eğitilmesi ve bilinçlen-dirilmesi faaliyetidir.

Bu nedenle, demokratik mücadeleye, sınıflarmücadelesinin bir okuludur diyoruz.

Ülkemizde demokratik mücadelenin ele alını-şındaki en temel yanlışlardan biri de, demokratikmücadelenin hep en geri çizgide, en geri taleplerleolması gerektiğini düşünen bakış açısıdır. Demokratikmücadele, “Demokratça” mücadele değildir. De-mokratik mücadele de devrimci bir bakış açısıyla,devrimci eylem biçimleriyle sürdürülmesi gerekenbir mücadeledir.

Kendisini demokratik alanla ve demokratikmücadeleyle sınırlayan bir örgütlenme, düzen sı-nırları içinde kalır.

KESK, DİSK, TMMOB, TTB, PSAKD gibiörgütlenmeler, düzenin yasalarına göre kurulmuş yasalörgütlenmelerdir. Ancak bu onların düzene ve yasallığaboyun eğmeleri anlamına gelmez.

Yasallık farklıdır, düzene tabi olmak farklıdır. Düzene tabi olup olmamak, siyasi tercihlerin sonu-

cudur.DİSK’in kuruluş döneminde savunulan sınıf ve kitle

sendikacılığı, ilerici bir anlayıştır. Düzenin sınırlarınındışına çıkan bir politikadır. Ama DİSK’in 12 Eylül cun-tasının teröründen sonra savunmaya başladığı “çağdaşsendikacılık”, faşizme ve emperyalizme teslimiyettir.

Düzenin kamu emekçilerine sendika kurmayı yasak-ladığı koşullarda, meşru sendikacılık, fiili sendikacılıkanlayışıyla sendikalaşmak, devrimci, ilerici bir anlayıştır.Ama düzenin yasalarına sığınıp “tüzel kişilik”leri esasalmaya başlamak, gericileşmektir.

O gericileşme, bugün kendi üyelerine kapıları kapat-maya, “Yüksel’de direnenler örgüt üyesi” gibi oligarşiyleaynı ağızdan karalama yapmaya kadar savrulmuştur vedaha da gerici noktalara varacaktır!

Demokratik MücadeleUzlaşma Alanı Değil, Sınıf Mücadelesinin Okuludur

Demokratik mücadele sınıf mücadelesinin okuludur.Neden böyledir?Düşmanla açıkça, karşı karşıyayızdır.Düşmanın tüm taktik ve manevraları açıkça uygu-

lamaya konulur.Demokratik mücadele, bir yanıyla yasal imkanların

değerlendirilmesiyle sürdürülür. Ancak demokratik mü-cadeleyi, yasallıkla sınırlamak, kendimizi faşizminçizdiği sınırlara hapsetmemiz demektir.

Demokratik mücadele ve kurumlar, eğer devrimcibir anlayışla ele alınmazsa, o zaman ancak faşizmin“vitrini” olmaya hizmet edilmiş olur. Bakın der faşizm,

bu ülkede örgütlenme özgürlüğü var, yüzlerce dernek,oda var.

Demokratik mücadelenin ilk koşulu faşizmin vitriniolmayı kabul etmemektir. Gerekirse elbette tüm yasalkurumlardan vazgeçip, sadece meşruluk temelinde ör-gütlenmeyi de bileceğiz.

Eğer böyle ele alınmaz ve düzenin çizdiği sınırlaratabi olunursa, öyle bir demokratik mücadele de zaten,faşizm “yasak!” dediğinde biter.

Bu nedenle, yasal imkanlardan da yararlanan demokratikmücadelenin temeli, haklılık ve meşruluktur. Emekçiler,halklar bu haklılık ve meşruluk okulunda faşizmin gerçekyüzünü görürler.

Demokratik Mücadelenin Özü,Boyun Eğmemektir!Dayatmaya Boyun Eğildiğinde,Onun Demokratik İçeriği Biter!

Demokratik eylemlerde, polis her seferinde başka birengelle, koşulla çıkar karşımıza. Yoldan yürümeyin, kal-dırımdan yürüyün der mesela. Veya yoldan yürünmesineizin verir, yanda şerit oluşturmaya izin vermez.

Mesele, yoldan veya kaldırımdan yürünmesi değildir.Mesele, karşı tarafa iradenin kabul ettirilmesidir. Düşmanınpolitikasının özü budur. Bir başka seferinde tamam bueylemi yapabilirsiniz ama şu pankart açılmayacak der.

Artık orada pankart eylemin kendisinden daha önemlihale gelmiş demektir. İrade savaşı, sınıf mücadelesiorada somutlanır. Biz o durumda yürüyüşten vazgeçeriz,pankarttan vazgeçmeyiz. Reformizm ise “büyük politika”yapıyor havalarında, esas olan eylemdir deyip, dayatmalaraboyun eğer. Aslında orada demokratik mücadele bitmiştir.

Polisin kamu emekçilerinin Bakırköy eyleminde,“basın açıklamasına izin var, ama oturma eylemine izinyok” tavrı, çok öğreticidir; karşı-devrimin demokratikmücadele konusundaki mantığını gayet açık yansıtıyor.Bir başka eylemde bu dayatma, “oturma eylemine izin

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU6

Page 7: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

var, ama yürütmeyiz” biçimine dönüşebilir. Mesela, Tak-sim’de anıtın önünde eylem yaptırtmıyor, ama anıta onadım kala yapabiliyorsun. Fark ne? Senin iradeni kontrolaltına almak istiyor. Bu bazen isimlendirmelerde kendinigösterir: Biz “kayıp yakınları” dedik, devlet “cumartesianneleri” denilmesini tercih ediyordu; reformizm decumartesi annelerini tercih etti. Çünkü faşizmin politikasınıgizleyen bir tanımdı bu.

Bütün bunlar, bir eylemi reformistleştirme, bellibir sınırda tutma, eylemi yapanları iradesizleştirmepolitikasıdır. Polis, karşısında reformistler olduğunda bupolitikasıyla hemen her seferinde sonuç da almıştır.

Bizim demokratik mücadeleye bakışımız ile refor-mistlerin oportünistlerin bakışını belirleyen temel ayrımda buradadır işte.

Yüksel, Düzce, Ankara,Özgür Tutsaklar DireniyorHalk Cephesi Direniyor KESK, DİSK, TMMOB, TTBNe Yapacaksınız?

15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından ilanedilen OHAL karşısında, demokratik kurumlar, reformist,oportünist legal partiler ve örgütler, bir direniş ortayakoyamamışlardır. Tersine, “OHAL koşullarında bir şeyyapılamaz”ın teorisini yapmışlardır.

Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle gündeme gelensaldırı karşısında da henüz ortada bir şey yoktur. Yaptıklarıbirkaç “yazılı basın açıklaması”nda ise, bir direnme po-litikası ve kararlılığı gözükmemektedir. Hala olan biteni12 Eylül 1980’lerle açıklamaktan, hala “birlik olmalıyız”teranelerini tekrarlamaktan öte bir şey yoktur. Direnmekararlılığı ve iradesi yoktur.

Demokratik kurumların tüm üye ve yöneticilerineçağrı yapıyoruz;

Kurumlarınızın yönetimleri, reformist partilerin yö-netimleri, tam bir aymazlık, sorumsuzluk ve teslimi-

yetçilik içindedirler. Aymazlık, “çevresinde olup bitenlerin farkına

varamama durumu, gaflet” demektir. Sorumsuzluk, üstlendiği görev ve yetkiler kar-

şısında “hiçbir sorumluluk üstlenmeyen” demektir.

Nedir teslimiyetçilik? “Teslim olma, kendiniverme, boyun eğme, kendini tamamen başkasınınellerine bırakma.” demektir.

Kendilerini kimin ellerine bırakıyorlar? EM-PERYALİZMİN VE FAŞİZMİN.

TÜM EMEKÇİLER, TÜRKİYE HALKLARI, İLERİCİLER, DEVRİMCİLER, VA-

TANSEVERLER, DEMOKRATLAR!Bu teslimiyete ortak olmayın. Bu teslimiyete

izin vermeyin. Tarihe ve bugün yaşanan gelişmelere baktığımızda

şunu görüyoruz: Bu aymazlığın, teslimiyetçiliğin varacağı yer tasfi-

yecilik ve ihanettir.Buna engel olalım.Engel olmanın yolu, devrimci politikayla direnmekten

geçer.

80 Yaşındaki Kezban Ana DireniyorPSAKD, ABF, AABF VeTüm Alevi Kuruluşları, Ne Yapacaksınız?

AKP faşizminin saldırganlığı, 19 Temmuz günü,Küçük Armutlu Cemevi’nde kendini gösterdi.

Cemevi basıldı. Cemevi’ndeki devrimciler gözaltınaalınıp tutuklandı. Cemevi’nin başkanı gözaltına alınıptutuklandı.

Cemevi’ne alçakça yazılar yazıldı, duvarına işendi. Ülkemizdeki tüm Alevi kuruluşları şunu çok iyi bil-

melidirler ki; bu saldırıya sessiz, tavırsız kalmak; gelin,kanlı kirli postallarınızla cemevlerimizi çiğneyin demektir.Gelin, Hz. Hüseyin’in, Ali’nin, Pir Sultan’ın, Hacı Bek-taş’ın resimlerinin asılı olduğu duvarlarımıza işeyin de-mektir.

Aleviliğin direnişçi özünü savunan tüm Alevi kuru-luşları, faşizme karşı olan tüm Alevi kuruluşları, böylebir saldırı karşısında susamazsınız, sinemezsiniz.

Tek yol direnmektir. Tek yol, Pir Sultan derneklerinin ülke çapında 63 şu-

besinin her birinin Kezban Ana olup direnmesidir. Yapılması gerekeni 1980 açık faşizmine karşı dire-

nişlerden gelen 80 yaşındaki Kezban Bektaş başlatmıştır. Tüm demokratik kurumlar bilmelidir ki, bu saldırının

özü ve biçimiyle aynısı, yarın TMMOB veya KESK şu-

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

77HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Page 8: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

belerinde de olabilir. Sizlerin şube başkanlarınızda F tipleriyle tanışabilir. Siz tutuklanan devrim-cilerle “aynı mahalleden” olmadığınızı, F TipiHapishanelerin “sizin için yapılmadığını” düşü-nebilirsiniz. Yanıldığınızı görmeniz için Nazitarihine ve şu anda ülkemiz hapishanelerinde kim-lerin yattığına bakmanız yeterlidir.

Ya tam teslim olursunuz, ya hapishanelerletanışırsınız. Teslim olduğunuzda, o koca koca bi-nalarınız ve anlı şanlı sıfatlarınız size kalır belki;ama siz siyasi olarak bir cesetten farksız olursunuz.Yaptığınız işin ne demokratlıkla, ne mücadeleylebir ilgisi kalmaz. O zaman, 24 Odanın tüm baş-kanları, yönetim kurulları toplansa, üzerine KESK’intüm şubelerinin yönetim kurulları bir araya gelseler,bir Nuriye etmez; MÜCADELE GERÇEĞİ BU-DUR.

O halde yapılması gereken budur; KESK, DİSK,TMMOB, TTB… yöneticilerinden başlayarak, herbiri bir Nuriye olmalı. AKP faşizminin kuşatmasınıyarmanın yolu budur. Bunu teorik, politik olarak daifade edebiliriz ama özeti budur; çözüm direnmektedir,çözüm Nuriye olmaktadır. Kezban Ana olmaktır.Çözüm, Yükseller’i çoğaltmaktadır.

Reformist Politikalar Bitişe GetirdiVar Olmak İçin Tek ŞansınızDevrimci Politikaları Uygulamaktır

Demokratik mücadeleyi, DEVRİMCİ HALK MU-HALEFETİ yaratma hedefiyle ele almalıyız.

Eğer böyle ele almazsak, geriye ücret sendikacılığıve özlük hakları mücadelesi kalır; bu ise ekonomik-de-mokratik mücadelenin tüm demokratik içeriğinden so-yutlanıp, ekonomizmde boğulması demektir. Bu ülkemizdeTürk-İş’te somutlaşan Amerikancı, sınıflarüstü sendi-kacılık anlayışıdır. Fakat bu anlayış, uzun yıllardır Türk-İş’le sınırlı olmayıp, DİSK’ten KESK’e, TMMOB’akadar hepsini içine almıştır; başka bir deyişle saydığımızbu kurumlar Türk-İş’leşmiştir. Bu politikanın kurmayları

da, bu kurumların yönetimine çöreklenmiş olan ÖDP’denEMEP’e, BDP’ye kadar reformist partilerden başkasıdeğildir.

Reformizm, devrimcilere karşı ittifak halinde, demo-kratik kurumlardan devrimcileri tasfiye etme politikasınıhayata geçirirken, emperyalizmin önerdiği hangi poli-tikalar varsa, onları benimsemiştir; çağdaş sendikacılık,sivil toplumculuk, akıllı solculuk, çevrecilik, uluslararasıstandartçılık, diyalogculuk, kimlik siyaseti… Kısacası,devrimcilere ait olmayan ne varsa, reformizmde onlarvardır. Demokratik kurumları eritip ve demokratik mü-cadeleyi bitiren de işte bunlardır.

O halde gelinen noktadaki YOL AYRIMI açıktır. Avrupa emperyalizminin önerdiği politikalar, bitiş

ve tükenişe getirdi. Bu politikaların devamı, KESİNVE TOPTAN YOK OLUŞTUR.

Alternatif, devrimci politikalardır. Ancak devrimci bir bakış açısıyla demokratik kurumları

var edebilir, var olanları sürdürebilir ve halkımızın haklarve özgürlükler mücadelesini geliştirebiliriz. Ancakdevrimci politikalarla emperyalizmin ve faşizmin saldı-rılarına direnebilir, ancak devrimci politikalarla herkesinbeklediği krizlerin faturasının halkımızın sırtına yüklen-mesinin önüne barikatlar dikebiliriz.

Bu topraklar Haziran ayaklanma-larına gebedir.

Fakat reformizm ve oportünizm,varolan çizgisini değiştirmezse, halkınayaklanmasının önünde sadece ayakbağı olacaktır. Ve emin olun, ayaklananbir halkın eninde sonunda yapacağı, obağları söküp atmak olur.

SONUÇ OLARAK;Kimse bu saldırıyı, sıradan bir saldırı

olarak görmemelidir. Faşizm, devrime,devrimciliğe, demokratik mücadeleye,halkın örgütlenmelerine dair ne varsaYOK ETMEK istiyor. Yağma vetalanı bu boyutlarda sürdürebilmekiçin, emperyalizmin sömürüsünü sür-

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU8

Page 9: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

dürebilmek için halkı susturmak, örgüt-süzleştirmek zorundadırlar.

AB’ci, reformist politikalar, Kürt mil-liyetçilerinin politikaları, CHP’ye yedek-lenen politikalar, DKÖ’leri bitirmiş, di-renme dinamiklerini yok etmiştir. Sonuçortadadır. Faşizm saldırırken, “canlıya sal-dırırsın tepki gösterir misali” bir tepkibile gösteremeyecek haldedirler. Bununsorumlusu bugüne kadar bu kurumlarıyöneten reformizmdir.

AKP faşizminin halkı teslim almasınıönlemenin tek yolu DİRENMEKTİR.

Direnmek, sadece DEVRİMCİ PO-LİTİKALARLA mümkündür.

Direniş anti-emperyalist, anti-faşistiçerikte olmalıdır.

Ne ABD’den, ne AB’den, ne AKP’denhalkın, vatanın lehine tek bir politika çık-maz. ABD, AB, AKP, halk güçlerinin it-tifakı değil, düşmanıdırlar.

DİRENEN KAZANIR, DİRENME-YEN YOK OLUR. Herkes kararınıbuna göre verecektir.

Ekte size iki tane fotoğraf gönderiyoruz. İlki, 19Temmuz günü İstanbul’un Küçük Armutlu mahallesindekicemevinde çekildi. Küçük Armutlu’daki cemevini ha-tırlayanlarınız olacaktır; geçen yılki Anti-Emperyalistsempozyumu burada yapmıştık, önceki yıllar politikgezi kapsamında da burayı gezmiştik. Bu yılki sempoz-yumumuzu yine bu cemevinde yapacağız.

İşte bu cemevi, 19 Temmuz günü polis tarafındanbasıldı. Onlarca kişi işkenceyle, ters kelepçelenerekgözaltına alındı, iki Halk Cepheli tutuklandı. Bunlarınötesinde, bizi daha da öfkelendiren şey ise şu oldu:Polis, cemevinin koridoruna işedi! Evet, yanlış duymadız...Aynı zamanda Alevi halkı için kutsal sayılan, ibadethaneolarak kullandığı cemevinin koridoruna işedi! Yani dü-şünün, mesela kendi ülkenizde polisin gündüz vakti ki-liseye girip, ortalığı gaza boğup, insanları işkenceylegözaltına alıp sonra da kilisenin orta yerine işediğinihayal edin... İşte Küçük Armutlu’da yaşanan da buydu.

Bu durum, Türkiye’deki Alevi örgütlerini hareketegeçirdi. Küçük Armutlu Cemevi’ne gelip açıklama yap-tılar. Cemevi başkanı Zeynep Yıldırım, polislerin yaptığıbu alçaklığı, basına verdiği röportajlarla teşhir etti.Bunun sonucu ne mi oldu?

Ertesi günü, cemevi başkanı Yıldırım’ı gözaltına

aldılar ve tutukladılar...İkinci fotoğrafta ise 80 yaşında bir ninemiz var.

Bugün Küçük Armutlu cemevinde bir direniş devamediyor.

Bu ninemiz, Kezban Bektaş direnişi gerçekleştiriyor.Kendisi Küçük Armutlu’da oturuyor, aynı zamanda tu-tuklanan cemevi başkanı Zeynep Yıldırım’ın annesi. Hergün Cemevi’nde, elinde dövizleriyle, pankartıyla oturmaeylemi yapıyor. “Kızım değil, cemevine işeyenler tutuk-lansın” diyor...

İşte yoldaşlar, ne kadar alçak, insanlıktan soyunmuşbir düşmana karşı savaştığımızı anlatmak istedik. Eğersessiz kalırsak; bugün cemevine işeyenler, yarın üstümüzeişer. Gelin, hep birlikte sesimizi yükseltelim. 80 yaşındakiKezban anamızı yalnız bırakmayalım.

Bu vesileyle hepinizi bir kez daha 8-9 Eylül tarihlerindeKüçük Armutlu’da düzenleyeceğimiz 9. Eyüp Baş Em-peryalist Saldırganlığa Karşı Halkların Birliği Sempoz-yumu’na davet ediyor, aynı zamanda Küçük Armutlu’dayapılan bu adi saldırıya tavır almaya çağırıyoruz.

Ek olarak; sizden Türkiye Cumhurbaşkanlığı’na veİçişleri Bakanlığı’na bu saldırıyı kınayan e-mail vefakslar yollamanızı istiyoruz.

Devrimci selamlarımızla...

Anti‐Emperyalist Cephe Türkiye Temsilciliği’ndenAnti‐Emperyalist Cephe Üyeleri’ne Çağrı

Armutlu Halk CephelilerKapı Çalışması Yaptılar

Halk Cepheliler 3 Ağustosgünü yaptıkları kapı çalışma-sında halka “imar barışının”ne olduğu, yıkımları meşru-laştıran bir aldatmaca olduğu,buna karşı örgütlenilmesi ge-rektiği anlatıldı. Duvarlarımızboş kalmayacak” şiarıyla Ar-mutlu’daki devrimciler 4 Ağus-tos'ta polisin sildiği yerlere ya-zılamalar yaptı.

Armutlu Bizimdir Bizim Kalacak!Armutlu Halk Cephesi katil polislerin mahalleye yaptığı saldırıyla

ilgili 3 Ağustos'ta bir açıklama yayınladı. Açıklamada; "AKP’ninkatil polislerinin mahallemize yönelik saldırısı ilk değildir. Dahaönce de defalarca oyuncak tenekeleriyle gelip saldırdılar. Her seferindeCepheliler sloganlarla karşılık verip kovmuşlardır. Soysuz Süleyman’da,katil polislere de bunu öğreteceğiz. Soysuz Süleyman bitireceğiz di-yor. Bitiremezsiniz! Bitirdik diyorsunuz, cami minaresine bile mobeseyerleştiriyorsunuz! Korkularınızı büyüteceğiz!" denildi.

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

9HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Page 10: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

BİZ KAZANACAĞIZ,KEZBAN ANA KAZANACAK!

“Kızımı Değil, Cemevine İşeyenleri Tutuklayın”diyor Kezban Ana.

Ve açık-net bir biçimde kızının tutuklanmasının gay-ri-meşruluğunu ilan ediyor bu konuşmasıyla.

Cemevinde basın açıklaması yapıyor Kezban Ana.Yumruğu havada, öfkeli gözlerle bakıyor. Aynı dik duruş,aynı öfkeli bakışlar, Kezban Ana’nın yıllar önceki halinihatırlatıyor tanıyanlara.

Amerikancı faşist cuntanın en karanlık günleridir.’80 sonrası yüzlerce-binlerce devrimci, demokrat, kısacafaşizme karşı olan herkes gözaltına alınıp işkencedengeçirilmektedir.

Kenan Evren adım adım cuntanın programını uygu-luyordu. Anadolu topraklarında direniş tohumları yokedilecekti. Bunun yolu da, hapishanelerdeki devrimcitutsakları teslim almaktan geçiyordu.

Cunta öncesinin kelli-felli adamları, sendika-partibaşkanları, örgüt liderleri süklüm-püklüm, el-pençe du-ruyorlardı askerin karşısında. TTE (Tek Tip Elbise)denilen, kendilerini suçlu ilan eden elbiseleri giyerek,ceketleri ilikli, başları eğik çıkıyorlardı mahkemelere.İnançlarına, ideolojilerine sırtlarını dönerek.

Cunta yıllarında Anadolu topraklarının, Anadolu halk-larının onurunu-namusunu kurtaranlar Onlar’dı. Bir tekOnlar vardı direnen. Onlar, Kezban Ana’nın deyimiyle“Bizim çocuklardı. Onlar Pir Sultan’ın, Hz. Ali’nin so-yundandı.” Böyle derdi Kezban Ana, hapishanede direnenoğulları-kızları (Devrimci Sol tutsakları) için.

“Bu bugünün kavgası değil. Biz bu kavgayı Kerbe-la’dan beri, yüzyıllardır veriyoruz. Pir Sultan

‘Kadılar müftüler fetva yazarsaİşte kemend işte boynum asarsaİşte hançer işte boynum kesersedönen dönsün ben dönmezem yolumdan’ dedi. Yezide

teslim olmadı. Benim oğlum suçlu değil. Ben oğlumaharam lokma yedirmedim. O elbiseyi giyerse sütümühelal etmem, ziyaretine gitmem.” demişti cunta yılla-rındaki TTE saldırısını değerlendirirken. Bu dönemdesolun bir kesimi, Lenin’den kendilerine “kanıt”lar bulmayaçalışıp, geri çekilmenin, direnmemenin teorilerini yapı-yorlardı.

Kezban Ana ne geri çekilme taktiklerini bilirdi, ne deteslimiyeti, direnmemeyi teorileştirmeyi. Onun için di-renenler ve teslim olanlar vardı. Teslim olmak ihanetti,direnmek ise Kerbela geleneğini sürdürmekti.

Tüm yaşamı boyunca bu geleneğe sadık kaldı, kimizaman direnenlere destek oldu. Kimi zaman da direnişintam odağında yer aldı. ’84 Ölüm Orucu’ndan, BüyükDireniş’e kadar... 2006 yılında Av. Behiç Aşçı’nın Ölüm

Orucu direnişine destek olmak için bedenini açlığa ya-tırdı.

Kezban Ana Anadolu’dur, halktır ve anadır. Kerbe-la’dan, Pir Sultanlar’dan öğrendiği direnme geleneğinikızlarıyla-oğullarıyla el ele büyütmüştür.

İşte bu yüzden her zaman başı diktir. İşte bu yüzden her zaman düşmanlarına kinle, dostlarına

sevgiyle bakar.Onurludur Kezban Ana, çocuklarına emzirdiği süt

gibi aktır yaşamı.Ve dün faşist cunta karşısında nasıl dik durduysa,

bugün de aynı netlikle duruyor faşist AKP’nin karşısında. Türkiye’de onlarca kitle örgütü ve Pir Sultan’a bağlı

60’ın üzerinde Alevi kurumu var. Ama 19 Temmuz 2018günü, Armutlu Cemevi’ne yapılan onursuz-ahlaksızsaldırı karşısında sadece Kezban Ana direniyor.

Cemevi’ne işeyenleri teşhir ettiği için, 23 Temmuz’daevi basılıp tutuklanan kızı Zeynep Yıldırım’ın özgürlüğüiçin bir tek Kezban Ana direniyor!

Hiçbir abartılı açıklama yapmadan, sessiz-mütevazioturuyor Armutlu Cemevi bahçesinde. Tıpkı oğulları-kızları için Metris Hapishanesi önünde oturduğu gibi.

Dün oğullarına-kızlarına barikat oluyordu, bugünhalkın inançlarına, halkın onuruna karşı yapılan saldırılarakarşı barikat oluyor.

Dün de, bugün de, hapishanelerdeki özgür tutsaklardanArmutlu’daki Kezban Ana’ya, sanatçısından avukatına,mimar mühendisinden gençliğine, TAYAD’lılardan kamuemekçilerine kadar yalnızca BİZ direniyoruz.

Çünkü; biz Anadolu’yuz, biz halkız...Kerbela’dan, Pir Sultan’lardan aldığımız direniş bay-

rağını ancak kökleri bu topraklarda olanlar taşıyabilir.Tarihsel ve siyasal haklılığımızdan aldığımız meşrulukla

direnen biziz. Kazanan da Biz Olacağız! Kazanan KezbanAna Olacak!

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU10

Page 11: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

Hz. Hüseyin diyor ki; “Zillet(boyun eğmek) bizden uzak-tır.”

Hz. Ali’ye kulak verin bir de:“Haksızlık önünde eğilmeyiniz.Çünkü hakkınızla beraber şe-refinizi de kaybedersiniz.”

Bu kadar açık ve net.

Dün “safımız belli, yerimizYezidin yanı” diyenler (bu sözAKP’li Mehmet Metiner’e aittir)bugün Alevi halkına Yezid’inkılıcını sallıyorlar…

Dün “Alevi açılımı” yapa-cağız diyerek bizi kandırmayaçalışanlar, bugün gerçek yüzle-rini ortaya seriyorlar.

Dün “camiye ayakkabıylagirdiler” diyerek yalan söyleyendin bezirganları, bugün bizimibadethanemize, cemevimize postallarıyla giriyor, buda yetmiyor cemevimizin duvarına işiyorlar.

NE YAPACAĞIZ?Cevap, Ali’nin en başta aktardığımız sözündedir.

Armutlu PSAKD’ne yapılan bu saldırı bütün Alevihalkına yapılmış bir saldırıdır. Saldırının nedeni veamacı bellidir. Bizi yolumuzdan döndürmeye, bir kezdaha bize boyun eğdirmeye çalışıyorlar.

Bu saldırıya sessiz kalamayız.

Tüm Alevi halkımızı, Alevi gençlerimizi, Hüseyin’in, Ali’nin öğütlerine kulak vermeye

çağırıyoruz. Kim bunun tersini söylerse, o Aleviliğe ve Alevi

halkına kötülük yapar.

Cemevimize işediler.

İbadethanemize işediler.

Pir Sultanımıza hakaret ettiler.

Bunun hesabını sormalıyız.

Sormazsak ne olur?

Sormazsak, o zaman duvarımıza değil, gelipüstümüze işerler.

Pir Sultan şubemizin başkanını tutuklayanlardanhesap sormalıyız.

Sormazsak ne olur?

Sıra tek tek herkese gelir.

Pir Sultan şubemize saldıranların; başkanımızı tu-tuklayanların karşısına “dönen dönsün ben dönmezemyolumdan” diyen Pir Sultan gibi çıkmalıyız.

PSAKD Genel Merkezi, “Zeynep Yıldırım serbestbırakılmazsa direniş başlatırız” açıklaması yapmıştı.Evet, direniş başlatmalısınız. 80 yaşında direnen KezbanAna’nın direnişini sahiplenerek başlayabilirsiniz direnişe.

Peki böyle yapmazsak, susarsak ne olur? Is-rarla bu soruyu soralım kendimize.

Susmak, sizi AKP faşizminin saldırılarından “şimdilik”koruyabilir ama o zaman İmam Ali’nin dediği gibi şere-finizi, onurunuzu kaybedersiniz. Bunu kabul etmeyin.Şerefinizi, onurunuzu kaybetmeyin!

80 yaşında bir ana haksızlığın karşısına dikiliyorPir Sultan gibi. Ona destek olun, direnişine omuz ve-rin…

Gelin ziyaret edin!Mahallelerinizin duvarlarına yazı yazın. Gösteri ör-

gütleyin. İbadethanemize işeyenlerden hesap soracağızdeyin. Yürüyün. Kezban anayla birlikte oturup adaletve özgürlük isteyin.

Töremiz budur. Kerbela’nın yasını tutmak kadar za-mane Yezidlerinin zulmüne, haksızlıklarına karşı durmak,onlara boyun eğmemektir Aleviliğin öğrettiği.

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

11HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Pir Sultan Abdal Dernekleri,Tüm Alevi Halkımız!

Page 12: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

Ülkemizde, 16 Nisan 2017’degerçekleştirilen referandum sonu-cunda ‘sistem değişikliği’ne gidildive Başkanlık sistemine geçirdi. Hü-kümet Cumhurbaşkanlığı’na bağlandı.Yani Bakanların atanması ve bakan-lıkların çalışma esasları Cumhurbaş-kanlığı’na bağlandı.

Bununla birlikte değiştirilen Ana-yasa’nın 104. maddesine göre; artıknispeten bağımsız kurumlar da dahilolmak üzere, tüm devlet üst kade-mesini Cumhurbaşkanı tek başınaatayacak ve bu atamaların “usul veesaslarını” da kendisi kararnamelerlebelirleyebilecektir.

Yine Anayasa’nın 123. maddesinegöre Cumhurbaşkanı, kamu tüzel ki-şiliği kurma yetkisine de sahiptir.İşte bu nedenlerle Cumhurbaşkanlığıseçimi yapıldıktan hemen sonra Cum-hurbaşkanı kararnameleri (CBK) ya-yınlanmaya başlandı. Bugüne kadartoplam 12 CBK yayınlandı.

Bu kararnamelerden en önemliolanı ve Demokratik Kitle Örgütleri’ni(DKÖ) ilgilendiren Cumhurbaşkan-lığı’nın 5. No’lu Devlet DenetlemeKurulu (DDK) hakkında hazırlanankararnamedir.

Bu kararnameye göre, DDK Cum-hurbaşkanlığı’na bağlanmış veDDK’ya Yargı kurumları dışındakitüm kurumları denetleme ve hak-larında idari soruşturma açma yet-kisi vermiştir.

Daha doğru bir ifade ile sadecekamu kurumu niteliğindeki kurumlarıdeğil, Genelkurmay Başkanlığı veKuvvet Komutanlığı dahil askeri bir-likleri, kamu yararına çalışan 389derneği, Türkiye Barolar Birliği(TBB), TÜSİAD, Türkiye Odalar veBorsalar Birliği, Türk Tabipler Birliği,Türkiye Serbest Muhasebeci MaliMüşavirler ve Yeminli Mali Müşavirve Yeminli Mali Müşavirler Odalar

Birliği, Türkiye Ziraat Odaları Birliği,Türkiye Esnaf ve Sanatkarları BirliğiKonfederasyonu, Türkiye Mühendisve Mimarlar Odalar Birliği(TMMOB), sendikalar, EczacılarOdası, Türkiye’de kurulmuş tüm va-kıflar, tüm il ve ilçelerin ticaret vesanayi odalarını denetleyebilecekler.

Kararnameye göre DDK sendika,kamu kurumu niteliğindeki meslekkuruluşları, vakıf ve derneklerde hertürlü idari soruşturma, inceleme, araş-tırma ve denetleme yapabilecek. Ku-rul ayrıca cumhurbaşkanı tarafındanverilecek “diğer işleri” yapmakla yü-kümlü olacaktır. Kurullar Cumhur-başkanının bir kurumu gibi çalıştırı-labilecektir.

Kurul denetleyeceği kuruluşlardanher türlü bilgi ve belgeyi (gizli veyaaçık) hiçbir sınırlamaya tabi olmak-sızın isteyebilecek. Denetlenen ku-ruluş bu bilgi ve belgeleri istenenyere vermekle yükümlü olacaktır.Bu yolla kurumların özerk yapısı or-tadan kaldırılmış olacaktır.

Denetlemeyi yürüten DDK grupbaşkanı, her kademe ve rütbedekigörevli için görevden uzaklaştırmatedbiri uygulayabilecek ve görevdenuzaklaştırma tedbirinin uygulanmasınıyetkili makamlardan isteyebilecek.İdari soruşturma, adli soruşturmayıda devamında getirecektir.

Barolar Birliği, Türk Tabipler Bir-liği, TMMOB gibi meslek kuruluşlarıbaşta olmak üzere tüm sendikalar,çalışma örgütleri, üniversiteler gibikurumlar hakkında yapılacak idarisoruşturmalar, idari anlamda kesinolacak ve adli soruşturma açılmasınıda sağlayacaklardır. Savcılık ma-kamları, bu raporları delil kabul ede-cek ve kurum yöneticilerinin ceza-landırılmaları ile de sonuçlanacaktır.

BU DÜZENLEME HUKUKA

AYKIRIDIRMuhalif örgütleri, halkçı niteliği

olan odaları, işçilerin örgütü sayılansendikaları tasfiye etmeyi amaçlayanbu kararname anayasaya, uluslararasısözleşmelere, hukuka aykırıdır.

Birincisi, Anayasa’ya göre ka-nunla düzenlenmiş konularda CBKyayınlanamaz. Sendikaların, Baro-ların, Meslek odalarının kuruluşve işleyişlerini düzenleyen kanunlarvardır. Bu kanunlara rağmen ka-rarname düzenlenemez.

İkincisi, Meslek odaları, sendi-kalar, Barolar özerk yapıda kurum-lardır. Bu özerklik mesleğin özgür,bağımsız ve daha nitelikli olmasınıngüvencesidir. Özerklik ve bağımsızlıkmesleklerin ya da örgütlerin üstlen-dikleri görev ve sorumluluktan kay-naklanmaktadır. Devletin politikala-rına göre çalışan sendika ya da meslekodası ne üyelerinin haklarını koru-yabilir ne de nitelikli bir hale kavu-şabilir.

Meslek odalarına ve sendikalarayönelen bu saldırı aslında temel hak-lara yönelik bir saldırıdır. Sendikalarayönelik saldırı örgütlenme hakkınave sendikaların devletin politikalarınakarşı mücadele etme hakkına saldı-rıdır.

Barolara yönelik saldırı, barolarınhak ve özgürlük mücadelesine yönelikbir saldırıdır.

Dolayısıyla devlet aynı zamandatemel hak ve özgürlükleri de sı-nırlayıp işlevsiz hale getirmeyi he-defliyor. Anayasa’ya göre Cumhur-başkanı temel hak ve özgürlüklerhakkında kararname çıkartamaz!Ancak “Sosyal ve Ekonomik Haklarve Ödevler” maddelerdeki haklarkonusunda kararname çıkartabilir.

Cumhurbaşkanlığı bu haklar ko-nusunda her türlü düzenleme yapa-bilir. Sosyal ve Ekonomik haklar

SENDİKALAR, MESLEK ÖRGÜTLERİ, BAROLARCUMHURBAŞKANLIĞI DENETİMİ KAPSAMINA ALINDI

AMAÇ MUHALİFLERİ, MESLEK ÖRGÜTLERİNİ YOK ETMEKTİR!

TAM DA BU NEDENLE UNUTULMAMALIDIR KİDEMOKRATİK MÜCADELE, DEVRİMCİ MÜCADELEDİR!

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU112

Page 13: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

olarak ifade edilen haklar, aile, eğitimve öğrenim hakkı, toprak mülkiyeti,tarım ve hayvancılık, kamulaştırma,devletleştirme ve özelleştirme, ça-lışma ve sendika hakkı, grev hakkıve ücret, sağlık hizmetleri, gençlikve spor, sosyal güvenlik hakları, ta-rih-kültür ve tabiat varlıklarının ko-runması, sanat ve sanatçının korun-masını kapsayan haklardır.

Böylesine geniş bir alana, Cum-hurbaşkanlığı kararnameleri ve bunabağlı olarak Devlet Denetleme Kurulueliyle doğrudan hükmetmek, deva-mında idari yaptırımların uygulan-masını sağlamak mümkün olacaktır.

Buraya kadar anlattıklarımızı özet-leyecek olursak;

Cumhurbaşkanlığı DDK eliyle,bugüne kadar kazanılmış bütünhakları gasp etmeye dönük bir dü-zenleme hazırlanmıştır.

Bu düzenleme Anayasaya ve ulus-lararası sözleşmelere aykırıdır. Bunarağmen uygulanacaktır. Çünkü hu-kuka aykırı düzenlemelerin uygu-lanmasını engelleyecek bir devlet içimekanizma yoktur.

Bu düzenleme özerk, bağımsızve demokratik yapıların tasfiyesinigetirecektir. Dolayısıyla meslek ör-gütleri ve demokratik kitle örgütleridevletçi bir yapıya dönüşeceklerdir.

Kurumlar hakkında açılacak idarisoruşturmanın arkasından adli so-ruşturma gelecektir.

Meslek örgütleri, sendikalar vebarolar hakkında uygulanacak olandenetleme; örgütlenme hakkı, dü-şünceyi ifade etme hakkı, savunmahakkı, eğitim ve sağlık hakkı, basınhürriyeti, sanat ve bilim hürriyeti,hak alma mücadelesi gibi haklarıdoğrudan ya da dolaylı olarak etki-lenecektir.

Bu önemde olup, çok geniş alanıve hakları kapsayan düzenleme ye-terince gündeme alınmadı. Ne sen-dikalar, ne Barolar, ne de Odalar ge-rekli tepkiyi göstermedi. ÖrneğinDİSK, bu düzenlemenin sadece Ana-yasaya aykırı olduğunu ve 12 Eylüldüzenlemesine benzer bir düzenlemeolduğunu anlatan bir açıklama ya-yınladı.

Türkiye’nin en büyük barosu olanİstanbul Barosu, KESK gibi örgütlerise açıklama bile yayınlamadı.

Hiçbir meslek örgütü mücadeleçağrısı yapmadı, çözüm önerisi sun-madı. Teşhir faaliyeti bile yeterli bi-çimde yapılmadı.

Bu tablo karşısında elbette faşizmdaha ileri adımlar atacak, saldırılarınıartıracaktır.

BİZ NE YAPACAĞIZ?Faşizmin gasp etmeye çalıştığı

hakları biz kanımız ve canımız pa-hasına kazandık. Çaresiz değiliz, ka-zandığımız haklarımızı faşizme kap-tıracak değiliz!

Bütün haklarımızın koruyucusuolan örgütlenme hakkı birincilönemde hakkımızdır. Örgütlenmehakkımızı korumak ve geliştirmekiçin yeni mekanizmalar yaratmak vebu mekanizmaları daha canlı kılmakzorunluluktur.

Sendika ve meslek örgütlerineumut bağlamak yerine meclisleri kur-malı ve geliştirmeliyiz.

Meclis, halkın en doğrudan ör-

gütlenme biçimidir. İster iş yerindeçalışıyor olalım ister meslek sahibiveya işsiz olalım.

İşçi, emekçi, öğrenci, doktor, avu-kat, sanatçı, mahalleli... olalım.

Bulunduğumuz her yerde, heralanda kendi meclislerimizi kura-lım!

Apartman, sokak, işyeri, fabrika,şantiye, işhanı gibi çalışma alanları-mızdan yaşama alanlarımıza kadarher alanda halkın birliğini oluşturmalıve sorunları bu oluşturduğumuz bir-liklerde çözmeliyiz.

Faşizmin baskısını, saldırılarınıkurduğumuz örgütlenmelerle püs-kürtebilir, mücadeleyi büyütebiliriz.

Meclisleri kurmak küçük adımlarlabaşlayacaktır. Bulunduğumuz birim-lerde toplantılar örgütlemek bununilk adımıdır. Sokaklarda, iş yerlerinde,apartmanlarda düzenli olarak yaptı-ğımız toplantılarla meclisleri kuracakve canlı hale getireceğiz. Halkın ör-gütlü gücü karşısında faşizmin yasalarıhükümsüzdür!

Faşizmin Yasaları Varsa, HalkınDa Meclisleri Var!

Meclislerde Örgütlenip FaşizmeKarşı Mücadeleyi Büyütelim!

5 No’lu DDK Hakkındaki Ka-rarnamede, Denetleme YetkisiOlan Kurumlar:

- Genelkurmay Başkanlığı ve KuvvetKomutanlıkları dahil askeri birlikler,

- Kamu yararına çalışan 389 der-nek,

- Türkiye Barolar Birliği (TBB),- TÜSİAD,- Türkiye Odalar ve Borsalar Birli-

ği,- Türk Tabipler Birliği,- Türkiye Serbest Muhasebeci Mali

Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirve Yeminli Mali Müşavirler OdalarBirliği,

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği, - Türkiye Esnaf ve Sanatkarları

Birliği Konfederasyonu,- Türkiye Mühendis ve Mimarlar

Odalar Birliği (TMMOB),- Eczacılar Odası,- Türkiye’de kurulmuş tüm vakıf-

lar,- Tüm il ve ilçelerin ticaret ve

sanayi odaları

Yüksel Gazetesi’nin14. Sayısı Çıktı

Yüksel Dire-nişçilerinin çıkar-dığı Yüksel Ga-zetesi’nin 14. Sa-yısı çıktı. Bu sa-yıda Yüksel Dire-nişi’nin 600. Günpikniği yer alır-ken, Yüksel Okulu’nun çalışmalarıylailgili günce, Direniş haberleri, film ta-nıtımı ve kıssadan hisse yer alıyor.

Yüksel Direnişinin 633. Günü AkşamAçıklamasına Polis Saldırdı

Yüksel Direnişinin 633. günü 3 Ağus-tos akşam açıklamasında "Halkın Avu-katlarına ve Halkın Sanatçılarına Öz-gürlük" ozalitiyle eylem yapan AcunKaradağ ve Alev Şahin gözaltına alındı.

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

13HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Page 14: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

AKP iktidarının krizi büyüdükçe olağanüstü yön-temlerle yönetme politikasını devreye soktu. OHAL ileyönetme faşizmin açık hale gelmesi, demokrasicilik oyu-nunun terk edilmesidir.

Buna ilişkin ilk düzenleme 4 Nisan 2015’te yürürlüğegiren ve “iç güvenlik yasası” olarak bilinen, idari ma-kamlara verilen geniş yetkilerle, hak ve özgürlükleriaşırı sınırlandırıcı maddeleri ve Anayasa’ya aykırı dü-zenlemeleri barındıran kanunla oldu. Yaklaşık bir yılsonra 15 Temmuz darbe girişimi bahanesiyle 21.07.2016tarihinde OHAL’i ilan ettiler. OHAL iki yıl sürdü, 7 kezuzatıldı. Bu dönemde ülke, KHK’lar ile yönetildi. 32tane KHK (Kanun Hükmünde Kararname) yayınlandı.

19 Temmuz 2018 tarihinde ise OHAL’in kaldırıldığıaçıklandı. Ancak hemen ardından Mecliste Terörle Mü-cadele Paketi kabul edildi. Bu düzenleme ile OHAL fiiliolarak 3 yıl daha ağırlaşarak devam edecek. Yapılanbu yeni düzenlemeye göre;

• Tıpkı OHAL döneminde yaşandığı gibi, herhangibir soruşturma açılmadan ve savunma da alınmadankamu görevinden ihraçlar devam edecektir.

• Tıpkı OHAL döneminde yaşandığı üzere, gözaltısüreleri uzayacaktır. Toplu gözaltılarda ve siyasi suçlardagözaltı süresi 12 günü bulacaktır.

• Tıpkı OHAL döneminde yaşandığı üzere, toplantıve gösterilerle ilgili valiler kısıtlayıcı tedbirler alabilecek,temel haklar sınırlandırılabilecektir. “Vatandaşların günlükyaşamlarını aşırı ve katlanılamaz derecede zorlaştırdığı”gerekçesiyle toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasak-layabilecek.

• Valiler, halkın herhangi bir kente girişleri ile ilgiliolarak yasaklama kararını verebilecektir. Belirli yerlerdeveya saatlerde kişilerin dolaşmalarını, toplanmalarınıve araç seyirlerini de düzenleyebilecekler. Güvenlibölgelerin oluşturulmasına karar vereceklerdir. Yerleşimyerlerini gerekli görülen hallerde boşaltacak ya da nak-ledecekler.

Yasadaki ihraçlara ilişkin diğer bir düzenleme degeri dönüşlerle ilgili. OHAL Komisyonu, ihraç edilenkişilerin haksız yere işinden edildiğine karar verirse bukişiler aynı işe geri dönemeyecek. Kurumlarda açılanaraştırma merkezlerinde istihdam edilecekler. Dolayısıylayasa, bu haliyle hükümetin kendi eliyle kurduğu OHALKomisyonu’nu da etkisizleştiriyor.

Bu düzenleme çok açık bir biçimde gösteriyor ki,OHAL’in kalkması bir yalandan ibarettir. OHAL kalkmadıaksine kalıcılaştı. Ekonominin giderek kötüleştiği, siyasive ekonomik krizin tırmandığı bugünlerde AKP baskıcıyasalara dayanmadan, zulmü katmerleştirmeden yöne-temezdi…

AKP OHAL’e Neden İhtiyaç Duyuyor?AKP mevcut yasalarla yönetemiyordu. Yönetebilmek

için sömürüyü artırması, emperyalizmin beklediği dü-zenlemeleri hızlıca yaşama geçirmesi gerekiyordu. Açlıkve yoksulluğu yönetmenin en bilindik yolu baskıyı ar-tırmaktır. Baskı, adaletsizliğin ve haksızlığın kabul et-tirilmesi için zorunludur. Baskı, zenginlerin karlarınakar katabilmek için zorunludur.

Baskı; direnme umudunu, haksızlığa karşı çıkma di-rencini öldürmek içindir. Gözaltılar, tutuklamalar, iş-kenceler, ev baskınları, yasaklama kararları bunun içindir.

OHAL daha çok sömürmek için ilan edildi. Bunu dadaha sonra açıkladılar.

TOBB Başkanı M. Rıfat Hisarcıklıoğlu 74. GenelKurul Konuşmasında şöyle demişti; “…İş ve yatırımortamı önündeki engelleri tespit edip, hükümetimizlebirlikte kaldırdık. İstihdam maliyetlerinin düşürülmesinisağladık. İş sağlığı ve güvenliği mevzuatı, KOBİ’lerimizebüyük yükler getiriyordu, bunları kaldırttık. Sanayicininüzerindeki emlak vergisi yükünün azaltılmasını sağladık.Konutta, beyaz eşyada, mobilyadaki vergiler, bizim öne-rimizle indirildi. Turizm sektöründe uçak ve kurvaziyerdestekleri, bizim talebimizle getirildi. Hep şikâyet ettiğimizdamga vergisinin kapsamını daralttık. Özellikle iş mah-kemelerindeki davalarda, işveren yüzde 99 haksız çıkıyordu.Bunu değiştirmek üzere, zorunlu arabuluculuk sistemininuygulamaya alınmasını sağladık...”

Hisarcıklıoğlu’nun sözleri OHAL’in kime yaradığınıda açıklamıştır. OHAL döneminde, daha çok sömürü vekarın önündeki engelleri kaldırmışlardır. OHAL bununiçin ilan edildi.

Yine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 12 Tem-muz 2017’de yabancı yatırımcılara hitap ettiği konuş-masında "OHAL'i biz iş dünyamız daha rahat çalışsındiye yapıyoruz" ifadelerini kullanmıştı.

OHAL’de halkın hakları için sınırsız bir keyfiyetvardır. OHAL temel hakların askıya alınması, hukukunçiğnenmesidir. Hukuku, KHK’lar yayınlayarak çiğnediler.Bu süreçte 32 tane KHK çıkarttılar. Yaklaşık 150 kanunmaddesinde değişiklik yaptılar. İstedikleri zaman, KHKçıkartabildikleri halde KHK yer alan keyfiyetleri aşanuygulamalarda bulundular.

Bu 2 yıllık Olağanüstü Hal süresinde 125 bin kamuemekçisi ihraç edildi. 70 binden fazla kişi tutuklandı.155 bin kişi hakkında ‘silahlı örgüte’ üye olmak su-çundan soruşturma açıldı. Tutuklananlardan 74 tanesibelediye eş başkanıydı. 89 belediyeye kayyum atandı.715 gazetecinin sarı basın kartı iptal edildi. 1431dernek, 70 gazete, 25 radyo, 18 TV kanalı kapatıldı.

FAŞİZM, OHAL OLMADAN YÖNETEMEZDİKRİZ BÜYÜYOR; BU NEDENLE OHAL KALICILAŞTIRILDI

HİÇBİR ÖNLEMLERİ HALKI TESLİM ALMAYA YETMEYECEK

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU114

Page 15: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

Hapishaneler, hem adli tutuklular hem de siyasitutsaklar için işkence merkezine dönüştü. Tutsaklarsürgün sevkler, disiplin soruşturmaları, infaz yakmalar,tecrit etme, haberleşme, iletişim, aile görüşü haklarınınkısıtlanması gibi ihlallerle, sağlık hakkının gasp edilmesi,işkence ve fiili saldırılarla teslim alınmaya çalışıldı. Sal-dırılar bunlarla sınırlı kalmadı, sevkler esnasında işkenceyapıldı, hapishane girişlerinde çıplak arama işkencesiile karşılaştılar. Hücre içinde dahi ayakta sayım ve has-tanelerde kelepçeli şekilde tedavi dayatıldı.

Hasta tutsaklar hastaneye götürülmedi ve revire çı-karılmadılar. Mektuplar, kitap ve yayınlar verilmedi.Buna karşı özgür tutsaklar sürekli bir direniş halinde ol-dular. Kapı vurma, oturma eylemi, hücre yakma, sloganatma, sayım vermeme şeklinde direnişlerle cevap verdiler.Özgür tutsaklar bu direniş ile onlarca kez hapishaneidarelerine geri adım attırdılar. Gasp edilen birçokhakkı geri aldılar.

İnsanların sokaklara çıkması, kendini ifade etmesihaksızlığı dile getirmesi yasaklandı. Eylem meydanlarınakarakollar kurdular. Eylem yasaklarını; başta ‘İşimi, ek-meğimi istiyorum’ talebiyle başlatılan Yüksel Direnişi,Dersim Seyit Rıza Meydanındaki Kemal Gün’ün mezarhakkı için yaptığı direniş, Taksim Galatasaray Önü açık-lamaları ve daha onlarca oturma eylemi, açlık grevleriile parçaladık, direnme hakkını savunduk.

Dernek kapatmalarına karşı örgütlenme hakkını sa-vunduk, derneklere vurulan mühürleri kırdık. Kapatmakararlarını tanımadık.

Tutuklamalara karşı özgürlük kampanyaları başlattık.Faşizmi teşhir ettik.

OHAL, Halkın Direnme DinamikleriniYok Edemedi

OHAL; baskının, saldırıların, keyfiyetin, işkencenin,sömürünün yoğunlaşmasıdır dedik. AKP iktidarı baskıaraçlarının tümünü kullanmasına, medya hakimiyetinekarşı OHAL ile hedefine ulaşamadı. Yarattığımız direnişler,savunduğumuz değerler; meşruluk bilinci AKP’nin plan-larını bozdu, “OHAL var bir şey yapılamaz” söylemini

çürüttü. OHAL’de de direnişlerörgütlendi, haklar kazanıldı.

Bu süreçte sol, direnme-yerek değerlerini kaybetti. Yüz-lerce üyesi ihraç edilmiş olanKESK, işten atmalar, yoğunçalıştırma, sömürü şartlarınınağırlaşmasına rağmen işçileriyalnız bırakan DİSK, hak ih-lallerine ve açık işkence uy-gulamalarına rağmen sessizkalan Barolar, saldırıları veihraçları görmezden gelen üye-leri ihraç edilmiş TTB veTMMOB gibi odalar, AKP'nin

teslim alma politikası karşısında politikasız kalan siyasipartiler değerlerini, direnme dinamiklerini ve bunlarınsonucu olarak umutlarını kaybettiler.

Saldırılar karşısında en fazla yaptıkları şey açıklamalaryayınlamak, bilonço çıkarmak, raporlar hazırlamak oldu.İcazet sınırları altında bir iki miting yaparak faşizmekarşı mücadele ediyormuş gibi yaptılar.

Bu sürecin ‘bekleyerek geçmesini, en az kayıpla at-latmak’ için hiçbir şey yapmamak gerektiği teorisi ilehareket ettiler. Kaybeden, bekleyenler oldu.

Faşizm koşullarında iktidarın politikasını bozacaktek şey direniştir. Direniş örgütleyemezseniz yok olur-sunuz, kimliğinizi ve kişiliğinizi kaybedersiniz. Direnişinolmadığı yerde çürüme başlar. Nitekim öyle olmuştur.Cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanan 5 no’lu kararnametüm demokratik kitle örgütlerini yok etmeyi hedeflemişken,bu kapsamlı saldırıya ses çıkaran olmamıştır. Bu durumOHAL’e direnmemenin sonucudur. Geri adımın sonuyoktur, uzlaşmacılığın gideceği yer çürümedir.

Sonuç olarak;1- AKP faşizmi iktidarını yenilemiş, seçimleri kazanmış

ve yeni düzenlemeler yapmış olmasına rağmen krizi at-latamamıştır. Çünkü kriz yapısaldır, atlatılamaz.

2- AKP’nin yönetememe krizini atlatabilmek içinOHAL uygulamalarını artırmaktır. Beklemek kimseyebir şey kazandırmamıştır. Var olan sendikalar, demokratikkitle örgütlerinin halka öncülük etme, saldırılara barikatolma misyonunu zaten yerine getirmiyordu. OHAL ilebirlikte, kendi kurumlarını, üyelerini, koltuklarını bilesavunamaz hale gelmişlerdir.

3- Çaresiz-çözümsüz değil halkımız, AKP faşizminekatlanmak zorunda değil. Bu süreçte HALK MECLİS-LERİ’ni kurmak, halkı meclislerde örgütlemek çok dahayakıcı ve zorunlu bir görev olarak önümüzde durmaktadır.

4- Hiçbir tarihsel dönemeçte politikasız kalmadık,her koşulda direnişi büyüttükçe kazandık. FaşizminOHAL uygulamaları varsa halkın da meclisleri vardiyoruz. Bu süreç boyunca da halk meclislerini kuracak,direnişi büyütecek, halkımızla birlikte yeni zaferler ka-zanmaya devam edeceğiz!

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

115HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Page 16: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

AKP faşizminin 12 Eylül 2017’deHalk Cephelilere karşı başlattığı bas-kın, tutuklama terörüne karşı bir ada-let savaşı veriyoruz. Bu savaş, dergisayfalarından mahkeme salonla-rına, yoksul mahallelerin duvar-larından avukat bürolarına, kültürmerkezlerinden internet sayfalarınakadar uzanan ve her yerde süren vesürecek olan bir savaştır.

Yazı dizimizin önceki bölümündeBalyoz Davası’nda yüzlerce kişinintutuklanmasına gerekçe olarak gös-terilen dijital delillerin hemen hepsininsahte olduğunu ortaya koyduk.

Sahte “dijital delil”ler, oligarşiiçi savaşta birbirlerine sahte delillerlenasıl komplolar düzenlediklerini gös-teriyor. Birbirlerine karşı bunlarıyapanlar, devrimcilere karşı neleryapmazlar?

Faşizmin tek komplo aracı, sahtedijital deliller değil. Bir süredir açılantüm davalarda kullanılan bir başkakomplo aracı daha var: “Gizli tanık”

“Gizli tanık” uygulamasının hu-kuktaki yeri nedir, yasalarda nasıldüzenlenmiştir, bunları ortaya koya-cağız. Fakat sondan söyleyeceğimizibaştan söyleyebiliriz: Faşizm gizli

tanık uygulamasında kendi hukukunabile uymuyor, keyfilikte hiçbir sınırtanımıyor. Faşizmin yargısı, öncekisayıda yer verdiğimiz sahte dijitaldelil örneklerinde olduğu gibi binlerceinsanı gizli tanık komplolarıyla tu-tuklamış, yıllarca tutsak etmiş ve onyıllara varan cezalara çarptırmıştır.

Bir hukuk garabeti, her şey içinkullanılabilen bir komplo silahı:GİZLİ TANIK

Davalarda, gerçeğin ortaya çıka-rılması için en önemli deliller:

Tanık ifadeleri, mağdur ifade-leri, şikayetçilerin ifadeleri ve sa-nığın ifadeleridir.

Bu deliller içinde, tanıkların ifa-deleri, doğru bir karara varılmasındaen çok başvurulan, özel önem verilenbir delildir.

Mağdur ve sanık anlatımlarınaolayın tarafı oldukları için belli birşüpheyle bakılır. Bu anlamda tanıkanlatımı daha önem taşır.

Fakat, tanık ifadeleri de aynı şe-kilde, şüpheyle yaklaşılması gerekenbir delil türüdür.

Çünkü tanık da, yönlendirme,

tehdit veya başka nedenlerle gerçeğianlatmayabilir veya gerçeği çarpıta-bilir, böylece gerçeğin gizlenmesineneden olabilir.

Faşizmin yargısının nasıl işlediği,bu işleyişte polisin rolünün bazı du-rumlarda hakim ve savcılardan dahabüyük olduğu düşünülürse, özelliklesiyasi davalarda tanık delilinin nelereyol açabileceği daha kolaylıkla an-laşılabilir.

Gizli tanık uygulaması 2005 yı-lında ceza kanunlarında yapılan de-ğişikliklerle faşizmin hukukuna gir-miş, 2007 yılında uygulanmaya baş-lanmıştır. İlk olarak devrimcilerekarşı uygulanmaya başlanan gizli ta-nıklık, Ergenekon davası ile dahayaygın bir şekilde kullanılmaya baş-lanmıştır.

Bunun nedeni Ergenekon davasıolarak bilinen, aslında birçok davadanoluşan çatı davanın önemli ölçüde,kim olduğu ilk başta bilinmeyen an-cak sonradan bir kısmının kimliklerideşifre olan gizli tanık ifadelerinedayanması ve bu durumun sık sık“skandal” olarak basına yansıması-dır.

GİZLİ TANIKLIĞIN

FAŞİZMİN

HUKUKUNDAKİ YERİ

Yasaya göre, gizli tanık, tanıklıkettiği olayları hangi nedenle öğren-miş olduğunu açıklamakla yüküm-lüdür. Ancak buna karşın, mahke-melere sanık ve tarafların gizli tanığınkimliğini ortaya çıkaracak sorusormasını engelleme yetkisi veril-miştir.

Ayrıca gizli tanığı korumak için“tanık koruma kanunu” çıkarılmıştır.

Tanık Koruma Kanunu’nun 9/8.maddesi der ki: gizli tanık beyanıtek başına hükme esas alınamaz.Özellikle mahkumiyet kararı, ekbaşka delil olmadıkça, yalnızca gizlitanık beyanı esas alınarak verilemez.Dinlenen gizli tanığın birden fazlaolmasının da önemi yoktur. Deliltürü olarak yalnızca gizli tanık be-yanına dayanılarak mahkumiyet kararıkurulamaz.

FAŞİZMİN DEVRİMCİLERE ve TÜMMUHALİFLERİNE KARŞI YENİ KOMPLO SİLAHI

BİR BAŞKA SAHTEKARLIK ÖRNEĞİ:

GİZLİ TANIK

ADALETSAVAŞIMIZ

Emperyalizmin ve faşizmin politikasıTecrit et, yalnızlaştır! / Terörize edip imha et!BU KUŞATMAYI DA YARACAĞIZ!

Halkın Avukatlarına, Sanatçılarına ÖZGÜRLÜK!

4

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU16

Page 17: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

Ama faşizmin yargısında böyleolmuyor.

Tersine, gizli tanık ifadesi tar-tışmasız bir delil sayılıyor ve sadeceona dayanarak kararlar veriliyor.

Gizli tanık, yargılamadaki sanıkhaklarının gasp edilmesidir. Hemmevcut yasalara göre, hem Avrupaİnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS)“adil yargılanma hakkı”nı düzenleyen6. Maddesine göre, “bir suç işlediğiiddia edilen herkes bu iddiaya temelolan tanıkları sorguya çekmek veyaçektirmek hakkına sahiptir.”

Ama söz konusu olan gizli tanıkolunca, bu hakkı kullanamıyorsunuz.

Gizli tanık sizin hakkınızda hertürlü suçlamada bulunuyor, ama sizgizli tanığa istediğiniz soruyu sora-mıyorsunuz, onun iddialarını çürü-tecek bir sorgu yapamıyorsunuz.

Dolayısıyla bu noktada yargılama“adil” olmaktan çıkıyor zaten.

Başta devrimcilerin “yargılandığı”davalar olmak üzere bütün siyasi ni-telikli davalarda gizli tanık ifadelerinerede, ne zaman, kim tarafından,hangi koşullarda alındığı bilinmeyenifadeler olarak karşımıza çıkmak-tadır. Hatta birçok örnekte olduğugibi gerçekte var olup olmadıklarıbile bilinmeyen, çoğu zaman siyasipolisin uydurduğu kişilerin ifadeleriylebile karşılaşılmaktadır. Yani faşizminmahkemelerinde gizli tanık uygula-masında keyfilikte hiçbir sınır yok-tur.

Gizli tanık ifadeleri

neden delil sayılamaz?

İfadelerinin güvenilirliği, dolayı-sıyla delil değeri bakımından şüpheyleyaklaşılması gereken tanığın kimli-ğinin, fiziki ve kişisel özellikleriningizlenmesi ile ortaya çıkan “gizlitanık” uygulaması, faşist yargılamada,her türlü suçlamayı yapmaya vekanıtlamaya(!) yarayan bir silaholarak kullanılmaktadır.

Bugün özel yetkili mahkemelerde(ihtisas mahkemeleri) görülen ve ço-ğunlukla devrimcilerin yargılandığıdavalar, kim olduğu, ifadelerinin ne-rede, nasıl, hangi koşullarda alındığı

Halk Düşmanlarının KendiAralarındaki ÇatışmadaGizli Tanıklar:

ErgenekonDavası

Gizli Tanık Koruma Yasası 5Ocak 2008’de Meclis’te kabul edil‐di. 22 Ocak 2008 günü “Ergene‐kon” operasyonu yapıldı. Yasanınçıkmasıyla Ergenekon operasyo‐nunun yapılması arasında 17 günvardır.

Sadece Ergenekon davasında60 gizli tanık vardır. Bunlardan44’ü için mahkemede dinlemekararı alındı ve bunların da 31’idinlendi. Gizli tanık iftiraları, Er‐genekon davasının temel unsur‐larından birisidir.

Kimlerdi bu gizli tanıklar?

Mesela biri PKK itirafçısı Şem‐din Sakık’tı. Devlet şimdi de kendiiç çatışmasında kullanıyordu.

Ümit Sayın, davanın sanıkla‐rından biriydi. Gizli tanık olmayıkabul etmesi karşılığında tahliyeedildi.

“Gizli tanık 17”, polisten maaşaldığını açıkladı.

***

Bu örneğin de gösterdiği gibi,gizli tanık uygulaması, oligarşi içikomplolarda sıkça kullanıldı vekullanılmaya devam ediliyor.

Burada ele aldığımız, Balyoz,Ergenekon gibi bu davalarda yar‐gılananların masumluğu, suçsuz‐luğu meselesi değildir.

Mesele faşizmin yargısınınKOMPLOLARLA İŞLEDİĞİDİR.

Ergenekon ve Balyoz davala‐rında adı geçen tüm generaller,polis şefleri, bürokratlar, halk düş‐manlarıdırlar. Halka karşı bir çoksuç işlemişlerdir.

Fakat açılan bu davaların halkakarşı işlenmiş suçlarla ilgisi yoktur.

Bu davalar birbirlerini tasfiye

davalarıdır.

Reformist, oportünist solunçoğu, Fethullahçıların komplola‐rıyla açılan Ergenekon gibi dava‐ları, “devletin bağırsaklarının te‐mizlenmesi”, “Devletteki Susur‐lukçuların tasfiyesi” sanmışlardı.

En küçük bir ilgisi yoktu.

Veli Küçük gibi katliamcı ge‐neraller, yüzlerce kayıptan so‐rumlu kontrgerilla şefleri, Erge‐nekon davasında tutuklanmışlardıfakat, bir tek katliam, bir tek kay‐betme, bir tek işkence yoktu budavada yargılanan.

Reformist, oportünist sol, buaçık gerçeği görmeyip, Silivri önü‐ne gidip Ergenekon davasını des‐tekleyen gösteriler yaparak, oli‐garşinin komplolarının bir parçasıolmuş oldu.

Dün Fethullahçıların ordu men‐suplarına açtığı ve AKP iktidarınında bizzat desteklediği, bugün AKPiktidarının Fethullahçılara açtığıdavalarda, komploların, sahte di‐jital delillerin, uyduruk gizli ta‐nıkların haddi hesabı yoktur.

Görülmesi gereken budur.

Bu davalarda davayı açanlarda, yargılananlar da sömürücü vekatliamcıdır. Aynı sınıftan, aynıkumaştandırlar.

Birbirlerine bunları yapanlar,devrimcilere karşı bu sahtekar‐lıkların, bu komploların on katını,yüz katını rahatlıkla yapabilirler.

Sergilediğimiz budur.

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

17HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Page 18: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

bilinmeyen, söylediği bilgilerin doğ-ruluğu, inandırıcılığı tartışılamayangizli tanıklara dayanmaktadır. Hattahakim ve savcılarına dahi çoğunlukladoğrudan temas edemedikleri, yal-nızca polis, mit tarafından dinlenengizli tanık beyanları üzerine şekil-lenmekte, yalnızca bu ifadelerle deinsanlar yıllarca hapis cezalarınaçarptırılmaktadırlar.

Gizli tanık ifadelerinin delil değeriolmadığında hukukçular çoğunluklahemfikirdir. Çünkü burjuva huku-kunun geçerli ölçüleri açısından ba-kıldığında bile gizli tanıklığın hukuklaizah edilmesi mümkün değildir.

Ancak siyasi davalar açısındanhukukun neyi gerektirdiğinden çokfaşizmin çıkarlarının neyi gerek-tirdiği temel olduğundan, kanunlarıuygulayanlar yani faşizmin yargı or-ganları açısından bunun bir önemininolmadığı da malumdur.

Hukukçuların gizli tanık uygula-masına ilişkin görüşlerine birkaç ör-nek vermek gerekirse;

“Savunma makamı, soru sormakistediği tanığın kimliğini bilmezse,bu kişinin önyargılı, düşman veyagüvenilmez olup olmadığını ortayakoyabilecek sebepleri bilmekten yok-sun kalacaktır. Sanığı suçlayan ta-nıklık veya diğer açıklamalar kastenyanıltıcı veya yanlış olabilir ki, din-lenen kişilerin kimliği gizli tutulduğumüddetçe savunma makamının budurumu aydınlatması imkansıza yakınolacaktır.” (Prof. Dr. Ersan Şen- GizliTanıklık- www.hukukihaber.net)

“Gizli tanık ne kadar tanıklık ya-pacağı kişi ve bu kişinin işlediğiiddia edilen suçla ilgili bilgi sahibidir,gerçekten bilgi sahibi midir, yoksahazırlanmış veya etkin pişmanlıkkapsamında gizli tanık kendisini kur-tarmak mı istemektedir? Bu sorularıncevabı çok zordur.” (a.g.e)

“Bir açıklamanın beyan delili ola-rak kabul edilebilmesi için, bu açık-lamanın olay hakkında karar verecekolan hâkim veya mahkeme önünde,sözlü olarak yapılmış olması gere-

kir.

Zira, beyanda bulunan kişinin oandaki ruh hali, dış görünümü, mi-mikleri, yüz ifadesi, tepkileri, sesinintonu, hal ve tavrı, o beyanın değer-lendirilmesi açısından son dereceönemlidir ve bu hususların tutanağaeksiksiz aktarılması mümkün olma-dığından, kararı verecek olan hakimveya mahkemenin beyanda bulunankişiyi bizzat dinlemesi gerekir.” (Me-tin Feyzioğlu, Ceza MuhakemesiHukukunda Tanıklık, s. 397)

“…duruşmanın doğrudan doğru-yalığı …, hakimin/mahkemenin zo-runluluk olmadıkça delillerle doğ-rudan doğruya, araya vasıta koyma-dan temas etmesini zorunlu kılmak-tadır.” (Nur Centel/Hamide Zafer,Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 218.)

Gizli tanık konusunda Halkın Hu-kuk Bürosu da şu değerlendirmeyiyapıyor:

“Ceza muhakemesinde en fazlabaşvurulan delillerden biri olmasınarağmen, tanık beyanının fazla güvenverici olduğu söylenemez. Bir kere,tanıklar istemeyerek hataya dü-şebilir ve yanlış beyanda buluna-bilirler. Tanık, hatırlamadıklarınıuydurabilir veya yanlış duymuşolabilir ya da başkalarının etkisiylegörmediği, duymadığı şeyleri gör-düğünü, duyduğunu sanabilir. Ör-neğin polisin yönlendirmesiyle yalanbeyanda bulunabilir.

(…) Gizli Tanık uygulaması cezausul hukukuna siyasi yargılamalarsebebi ile girmiştir. “Tanıkları koru-mak istiyoruz” makul bir gerekçedeğildir. Zira … tanık koruma kanunugibi özel bir kanun da mevcuttur. …burada asıl amaç delil bulunmayanbir dosyada delil yaratmak, so-ruşturma başlatmak ve tutuklu yar-gılamalar sürdürebilmektir.”

(…) Bugün artık Özel yetkilimahkemelerde görev yapan hâkimve savcılar nezdinde biricik ve ençok önemsenen delillerin başında‘gizli tanık beyanları’ gelmektedir.”(Örneklerle “Gizli Tanıklık” İstismarı,

Adalet ile zulüm biryerde barınmaz.Bu iki şey tamamenbirbirinin karşıtıdır.Hak, hukuk vedoğruluğunbulunduğu yerdezulüm olamaz,zalimler bulunamaz.Zulmün bulunduğuyerde ise hak yeme,sömürü, eğrilik,azgınlık vardır veorada da ne adalet nede âdil vardır.

�HALKINADALETİ

sözler/tanımlar

�Hukuk düzeni toplumunçok sayıda vebirbiriyle çelişengereksinimlerini karşılamakzorundadır; bu yüzden o dakendi içersinde çelişkilidirve çoğu kez gereğince etkinolamaz.Hukuk, adaletinmaddeleşmiş biçimi olduğusavındadır, oysa gerçekteyalnızca onun soyutlaşmışbiçimidir. Adalet tümçelişkileri siler ve bunuhiçbir zaman insanlararasındaki olaylarakarışmak zorunda olmadığıiçin yapabilir. Bu yüzdenadalet hukuktan dahamükemmeldir.Bertolt Brecht

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU18

Page 19: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

Halkın Hukuk Bürosu, 2012)

Tanık-gizli tanık delili nasılistismar ediliyor?

Yine Halkın Hukuk Bürosu ta-rafından hazırlanan broşürde şöyledeniyor:

“Kimlikleri gizlenen tanıklarınaslında aynı dosyada sanık ya daşikayetçi sıfatları bulunan kişilerolduğu kimi zaman rastlantısal ola-rak ortaya çıktı. Bazı dosyalardaise bu kişiler mahkeme huzurundabu durumu itiraf ettiler.” (Örnek-lerle “Gizli Tanıklık” İstismarı)

Mahkeme kasalarında kimliklerigizlenen gizli tanıkların kimlikleriaçıklanacak olsa, buna benzer bir-çok örneğin ortaya çıkacağı kesindir.Kendileri o dosyada sanık olan ba-zıları, kendilerini kurtarmak içinbaşkalarına iftira atmakta ve bu if-tiralar da “gizli tanık” adı altındadelil sayılmaktadır.

Bir örnek vermek gerekirse,Erzincan davası olarak bilinen, dö-nemin Erzincan başsavcısı İlhanCihaner’e yönelik kurulan komplodavasındaki “EFE” kod adlı gizlitanığın daha sonra “FETÖ” üyesiolduğu iddiasıyla meslekten ihraçedilen ve yurtdışına kaçmak isterkenyakalanan savcı Bayram Bozkurtolduğu yıllar sonra açığa çıktı.

Devrimcilerin yargılandığı bir-çok davada da benzer olaylar ya-şandı. Gizli tanık diye dinletilenlerinaslında polis olduğu, veya açık

dinlenen bir tanığın bir de gizli ta-nık olarak dinlendiği örnekler ya-şandı.

Sonuç olarak;

faşizmin yargısında gizli tanık,“maddi gerçeğin ortaya çıkması”için, “adil yargı” için gündeme ge-tirilmiş değildir. Tek amaç, dev-rimcilere, sosyalistlere ve iktidaramuhalif herkese yani “düşman”cephesinde görülen herkese istenilenağır cezaları verebilmek için “delil”yaratmaktır.

Ergenekon, Balyoz, ODA TVgibi davalarda, oligarşi içi it dala-şında rakiplerin ağır cezalar veriliptasfiye edilmesinde kullanılmıştır.

“Adalet savaşımız”ın konusuolan komploda faşizmin amacı isehalkın avukatlarını, halkın sanat-çılarını, halk cephelileri, cezalarlayıllarca hapishanelerde tutmak, hal-kın avukatlığını, sanatçılığını, me-mur mühendisliğini yok etmektir.

Halkın avukatlarını halkın da-valarını üstlenemez, halkın sanat-çılarını konser yapamaz, üretemez,halkın türkülerini yapamaz halegetirmektir. Halkın mühendis mi-marlarını halk için projeler üretendeğil para için, tekellerin ihtiyaçlarıiçin projeler üretir hale getirmek-tir…

Avukatın nasıl avukatlık yapa-cağına, sanatçının sanatını nasılyapacağına, mühendis mimarlarınkim için nasıl proje üreteceğinefaşizm kendisi karar vermek isti-yor.

Karşısında politikalarına direnenkim varsa tasfiye etmek, yok etmekistiyor. Bunun için saldırıyor, bununiçin gizli tanıklarla, itirafçılarlakomplo kuruyor, 100’lerce HalkCepheli’yi gözaltına alıyor, tutsakediyor...

Başaramayacaklar! Bu saldı-rılarına da direneceğiz. Bu poli-tikalarını da boşa çıkaracağız.

Halkın avukatlarını, halkınsanatçılarını ve komplolarla tu-tuklanan Halk Cepheliler’i fa-şizmin elinden çekip alacağız!

Günay Özarslan Ölümsüzdürİstanbul’da, 24 Temmuz 2015 yı-

lında, sabaha karşı kaldığı eve baskınyapan polis, Günay Özarslan’ı yatağınınbaşında 15 kurşunla katletti. Günay’ınson sözleri “size asla teslim olmayaca-ğım” oldu. Günay’ın yoldaşlarına va-siyeti oldu bu sözler. Ölümsüzlüğününyıldönümü dolayısıyla, Ankara’nın Tuz-luçayır mahallesinde 31 Temmuz’daCepheliler duvarlara ‘Günay ÖzarslanÖlümsüzdür’ yazılaması yaptı.

Şehidimiz Selim Yeşilova'nınAnnesini Kaybettik

Uzun süredir kalp rahatsızlığındandolayı tedavi gören şehidimiz SelimYeşilova’nın annesi Esma Yeşilova ge-çirdiği kalp krizi sonucu vefat etmiştir.Tüm ailesine başsağlığı diliyoruz. TA-YAD’lılar olarak biz de Esma Anne-mizin son yolculuğunda ailemizi yalnızbırakmadık.

Gazi Cephe Milisleri:Resmi Polis Aracını Vurduk!

Gazi Cephe Milisleri resmi polisaracına yaptıkları eylemle ilgili 4 Ağus-tos’ta bir açıklama yayınladı. Açıkla-mada şöyle denildi: "İstanbul, GaziMahallesi'nde, 4 Ağustos'ta İsmetpaşaCaddesi üzerinde bir resmi polis aracıdurdu ve içindeki polisler bir dükkânagirdi. Tam bu sırada Cephe Milisleriolarak resmi polis aracını havai fi-şeklerle vurduk. AKP’nin katil polislerineye uğradığına şaşırarak bir süregirdikleri dükkândan çıkamadı. Dahasonra hemen silahlarına sarılarak et-rafa bakıp hızlıca ekip araçlarına bi-nerek tüm hızıyla olay yerinden uzak-laştılar.”

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

119HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Page 20: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

Son günlerde sıklıkla tartışılan, daha doğrusu AKP’ninABD ile pazarlık meselesi haline geldi Rahip Brunson’untahliyesi.

Brunson neden tutuklanmıştı?Yirmi yılı aşkın süredir Türkiye’de yaşayan ve 2016’da

tutuklanan ABD’li din adamı Andrew Brunson, Gülenyapılanmasının üst düzey yöneticileriyle bağlantı kurmaklave PKK’ya destek vermekle suçlanıyor.

Brunson hakkında “örgüte üye olmamakla birlikteörgüt adına suç işlediği gerekçesiyle 15 yıla kadar, “ca-susluk yaptığı” suçlamasından ise 20 yıla kadar hapiscezası talep ediliyor.

Tahliye de yetmedi, ABD Maslahatgüzarı Philip Kos-nett’ten de açıklama geldi. Kosnett, Brunson’ın serbestkalmasının ABD için yeterli olmadığını twitterdan yaptığıyazılı açıklama ile duyurdu;

“Biraz önce rahip Brunson ve eşi Norine ile görüştüm.Cezaevinden çıkarılması, evine ve eşine dönmüş olma-sından dolayı Andrew ve Norine elbette çok memnun.Dün Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı’nın da açıkçaifade ettiği gibi bu ara adımı memnuniyetle karşılıyoruz;fakat bu gelişme sadece bir ara adımdır. Ayrıca AndrewBrunson özgür kalana, o ve haksız olarak gözaltınaalınan diğer Amerikan vatandaşları ve ABD’nin diplomatiktemsilciliklerinin Türk yerel çalışanları için adalet yerinegetirilene kadar çalışmalarımızı sürdüreceğiz” (ÖzgürPolitika)

Oligarşi için, “Terör” deyince akan sular durur, terördiyerek devrimcilere verilen on yıllarca ceza, tecrit,işkence, katliam meşrulaştırılmaya çalışılır. Oysa ‘terör’denyargılanan rahip, ABD talimatıyla serbest bırakılıyor.ABD istedi Türkiye yaptı.

Çünkü Türkiye, emperyalizmin yeni sömürgesidir.Ekonomiden siyasete, hukuktan bilime, siyasetten sanata...Her şeyi emperyalistler belirler, onlar yön verir. Ne ba-ğımsız bir yargı ne bağımsız bir iç ve dış siyaset olabilir.Yönetim biçimi faşizmdir, bu nedenle hak-hukuk-adalettensöz edilemez. AKP, ABD’den Fethullah Gülen’i, HakanAttilla’yı istiyor. ABD ise Brunson’u.

Bu takası ABD kabul etmeyince, AKP efeleniyor gö-rüntüsü vermeye başladı. Hatta karşılıklı yaptırım kararlarıaçıklandı. Yani ABD, ev hapsine tepki gösterip iadesiniistiyor, AKP de pazarlığı sürdürmeye çalışıyor. Bunu da“ABD karşıtlığı-vatanseverlik” maskesiyle yapıp halktandestek bulmaya çalışıyor. Ama gerçekte, vatanı karışkarış emperyalistlere satan, güzel ülkemizin yeraltı veyerüstü zenginliklerini emperyalistlere peşkeş çekenlervatansever olamazlar. Gerçek vatanseverler, devrimcilerdir.Bu vatan ve halk için her türlü bedel ödemeyi göze alan

devrimcilerdir... AKP faşizminden emperyalizm karşıtıbir politika beklemek, vatansever bir yan bulmaya çalış-mak, en hafif deyişle saflıktır.

Türkiye 45’lerden bu yana ülkemiz emperyalizminyeni-sömürgesidir. 1950’li yılların başından itibaren em-peryalizmle ilişkileri geliştirmek için adımlar atılıyor.Emperyalizmin askeri örgütlenmesi olan NATO’ya giri-liyor. O zamanın Adnan Menderes hükümeti, emperya-listlerin gözüne girebilmek için, emperyalizm içindünyanın ta öbür ucuna, emperyalizme karşı bağımsızlıksavaşı veren Kore halkına karşı savaşmak için gönderi-liyor...

Günümüzde ise, emperyalistlerin istediği doğrultusundaAfganistan’da, Irak’ta, Suriye’de Türk askeri bulunmak-tadır. Avrupa ve ABD Emperyalizmi ile yapılan anlaşmalar,yardım adına alınan borçlarla, bağımlı hale gelinmiş,diğer yandan yerli işbirlikçi tekeller güçlendirilerek ülkedenetim altına alınmıştır. Bağımlılık politikasında em-peryalizmin istediği biçimde bugüne kadar gelinmiştir.

Mahkemeler, Delile‐Kanıta Göre DeğilAldıkları Talimatlara GöreKarar Vermektedirler

Efendi-uşak ilişkisinde efendinin dediği olur. Hersöyleneni harfiyen yerine getiren AKP, iktidarını borçluolduğu efendisine gönüllü bağlılığını ilan etmiştir zaten..AKP iktidarı da gerçekte emperyalistlerden bağımsızhiçbir karar alamaz. Bu nedenle hangi iktidar gelirsegelsin aynı politikaları sürdürmek zorundadır. Sağcısı‐solcusu, islamcısı‐laiki hiç fark etmiyor, bağımlılık hergeçen gün artıyor.

Yukarıda yazdığımız gibi, ‘terör’den yargılanan rahip,halkların baş düşmanı ABD emperyalizminin talimatıyla,sağlık nedenleri bahane edilerek, ev hapsi cezasınaçevriliyor... Türkiye’de 162’si ağır, 1144 hasta tutsakvar. Bırakın bu tutsakların sağlıklarını düşünmeyi,içlerinde yıllardır mahkemeye çıkmayı bekleyenler var.

Yalan ve demagojiyle, aldatarak emperyalistlere karşısavaş veren devrimcileri ise neredeyse ortada iddianame

FAŞİZMLE YÖNETİLEN BİR ÜLKEDE ADALET OLMAZ!YENİ-SÖMÜRGE BİR ÜLKENİN YARGISI BAĞIMSIZ OLAMAZ!

35 Yıl Hapis Cezasıyla, “Terör” Suçlamasıyla Yargılanan Rahip; ABD’nin Türkiye’yiTehdit Etmesi Üzerine, 25 Temmuz’da ‘Ev Hapsi’ Denilerek Tahliye Edildi

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU220

Page 21: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

bile yokken neredeyse 1 yıl sorgusuz sualsiz hapishanedetutabiliyor. Devrimcilere uyguladığı sistemli işkence vebaskı bir yana istediği yayınlar verilmeyerek, kitaplartoplatılıyor. Hücrelerin içine ani baskınlarla işkence vetalan yapılıyor... Süngerli odalara atılıyorlar... Rahiptahliye edilirken, tahliye kararı verilen devrimciler,kapıdan alınıp yeniden tutuklanıyor.

Türkiye’de adalet yok! Emperyalistlerin çıkarı doğ-rultusunda zengini daha zengin, yoksulu daha yoksulyapan bu düzende adalet yoktur… Ancak halkın adaletivardır… Halkın adaletini sağlayacak olanlar da devrim-cilerdir. Devrimcilerin talepleri açıktır. Tam bağımsızTürkiye...

Zaman zaman aralarında çelişkiler olsa da, bunlardönemseldir ve halkların mücadelesi söz konusu olduğundahemen birleşirler. Çünkü çıkarları ortaktır. AKP yönetimihiçbir şekilde ABD karşıtı değildir. Türkiye oligarşisiAmerika’nın sadece ve sadece uşağı, tetikçisi, ucuz as-keridir. Türkiye’yi Amerika’nın kulu kölesi, yatakçısıhaline getiren tüm anlaşmalar iptal edilmelidir. Bununiptal edilmesini savunmayanlar, ABD’nin “ortak”lığınakarşı çıkmayanlar, halkların baş katili ABD emperyalizmiile işbirlikçi ve vatan hainidir.

Türkiye’de halkın avukatları, sanatçıları, mühendis,mimarları, Halk Cepheliler’in bu işbirliğine karşı verdiklerimücadeleler vardır... Bu mücadeleden dolayı bedel öde-mektedirler...

Halkın sanatçıları, Grup Yorum’un 10 üyesi tutuklu,geri kalanlar ise başlarına ödül konularak aranmaktadırlar.Grup Yorum üyesi Dilan Poyraz’a 2 yıl iletişim cezasıverildi. Cezası bittiği halde disiplin ‘ceza’ları nedeniyletahliye edilmiyor. Halkın avukatları ise, Soma’daki aile-lerin, işten atılan işçilerin, onuru ve ekmeği için direnen

Yüksel direnişçilerinin yanında oldukları için, işkenceile gözaltına alınıp tutuklanmışlardır.

Müvekkiliyle aynı safta savaşan, aynı ideolojik mü-cadeleyi veren, müvekkiliyle aynı salonda aynı sloganlarıatabilen, müvekkilini sadece avukat olarak değil, her şe-yiyle savunan bir avukatlıktır bu. Bu saldırının devamındahalkın mühendis mimarları, Dev-Genç’liler ve Halk Cep-heliler tutuklandı. Bu saldırı çerçevesinde tutuklananlarınsayısı 200’e yaklaştı.

Üniversite öğrencisi 21yaşındaki Alişan Taburoğlu’na,parasız eğitim istediği için eylemlere katıldığı gerekçesiyle,14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 21 yıl hapis cezasıveriliyor. Halkın yiğit evlatları en ağır cezalara çarptırılaraktecrit altında tutuluyor... Bütün bunlara rağmen, kararlarıçok nettir devrimcilerin. Onlar, faşist devletin değil,halkın yanında olmuşlardır.

Emperyalizme ve faşizme karşı verdiğimiz mücadelebugüne kadar kesintisiz sürdü. Baskılar, cezalar, kapat-malara rağmen gerçekleri anlattık, anlatmaya devamedeceğiz. Aslında bu ses, özünde hep halkın sesiydi,mücadelenin sesiydi. Hiç susmadı ve hiç susmayacak.İşte bu yüzden, adaletsizlige karşı adalet, emperyalizmekarşı, bağımsızlık, faşizme karşı demokrasi, kapitalizmekarşı sosyalizm için mücadele ediyor, bunun için bedelödemekten kaçınmıyoruz.

Faşizmin mahkemelerinden, halk için adalet çıkmaz.Adalet yerini bulana kadar mücadelemizi büyütmeyedevam edeceğiz.

NOT: Dergimiz yayına hazırlanırken, 9 kişilik Türkiyeliheyetin, görüşmeler için ABD’ye hareket ettiği açıklan-dı.

Alibeyköy’de Halk Cepheliler Pankart Astı!Karadolap Mahallesi’nde Halk Cepheliler 5 Ağustos’ta

bir adet üzerinde "Özgür Tutsaklar Direniyor SürekliFaşizme Karşı Sürekli Direniş-Halk Cephesi" yazılıpankart astı.

Çayan'da Sürekli Faşizme KarşıSürekli Direneceğiz Pankartı Asıldı

Çayan Mahallesi'nde 6 Ağustos günü 2 Halk CepheliSokullu Caddesine “Sürekli Faşizme Karşı Sürekli Di-

reniş” pankartını astı.

Okmeydanı Gençliği ‘Birlik Beraberlik’İçin Adım Atıyor

Okmeydanı gençliği Halk Meclisi öncülüğünde‘birlik beraberlik adımı’ çerçevesinde ilk toplantısınıgerçekleştirdi. 24 Temmuz'da 8 kişinin katılımıyla ger-çekleşen toplantıda bu tür beraberliklerin kalabalık bir-likteliklere dönüştürülmesi yönünde kararlar alındı.Alınan kararlardan bir tanesi de türkü etkinliği yapılmasıidi.

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

21HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Alibeyköy Çayan

Page 22: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

Sadece Bir Gölge Görüntü İken De, İsimlerimizleDe

Halkın Sanatçılarıyız, Kolektivizmin Gücüyle Varız

Biz gölgelerden geldik. Grup Yorum on yıllarca birsiluet (gölge görüntü) olarak resmedildi.

Kimliği bilinmeyenlerdik. Bu bir politikamızdır. İsimler değil, gölgemiz vardı.

Gölge görüntü, büyük kolektivizmin adıdır. Grup Yorum gölge görüntüsü, sadece bir logo değildir.

O siluet, logonun ötesinde bir anlam taşır. Grup Yorumsilueti, düzenin “popülist”, şan şöhret üzerine kurulusanat ve sanatçılık anlayışına karşı bir alternatiftir.

Faşizmle savaşımız çok çeşitli biçimler alarak sürebilir. Son Grup Yorum şarkılarının kliplerinde herkesin

göreceği gibi, isimler var. Söz yazarı kim, besteci kim, düzenleme kime ait, bağ-

lamayı kim çalıyor, hepsini tek tek sayıyoruz. Dün siluetimizle meydan okuyorduk. Şimdi isimlerle meydan okuyoruz. Bakın diyoruz; bakın, başına ödül koyduklarınız burda. Başına ödül koyduklarınız yaptı bu şarkıyı. Bakın görün diyoruz; kırmızı bültenlerle aradıklarınız

söylüyor şarkılarımızı.Bakın diyoruz, başlarına ödül koydunuz, yıldıramadınız. Bakın diyoruz, arama kararları çıkarttınız, sindiremediniz. Listelerinize karşı –BİZZAT LİSTELERDE YER

ALANLAR- besteleriyle cevap veriyor. Ama bu kadar da değil. Bakın görün, eskilerin yanında yeniler de var. Kuşatma altında yeni Grup Yorumcular yetişiyor ve

meydan okuyorlar faşizme. İsimleri, soyisimleriyle listeleremeydan okuyorlar. “Bizi de alın listelerinize” diyorlar. Bufaşizmin tutuklama, arama çıkarma, ödül koyma politikalarınıniflas ettiği noktadır.

Ve yeniler, canlı kalkanıdır 33 yıllık tarihin. Artık faşizmin tüm saldırılarını onlar göğüsleyecek, fa-

şizme sanat cephesinden yöneltilecek tüm saldırıları daonlar gerçekleştireceklerdir.

Yarın yine bir tek siluet kalabilir herkesin karşısında. Bir başka dönem, başka bir yöntem geliştirebiliriz. Tarih bilincinden yoksun cahiller, eskiden kullanmıyorduk

da şimdi ne oldu diyorlar?Bazı aklı evveller de “bir çelişki yakalamış” gibi, eskiden

isim kullanılmamasını savunuyorduk, şimdi ne değişti diyeahkam kesiyorlar.

Ne değişti? İlkelerimiz yerinde duruyor. Mücadeleninkoşulları ve biçimleri ise değişebilir. Bir hareket, değişenkoşullara göre, karşı-devrimin değişen politikalarına göre,karşı politikalar üretebildiği ölçüde güçlü ve inisiyatif sahibiolur.

Mücadelenin her alanında böyledir; askeri alanda daböyledir, sanat alanında da, mahalli alanında da, gençliktede. Bakın tarihimize.

Donmuş, statüleşmiş biçimler bulamazsınız. Örgütlenmebiçimleri değişir, üslenme biçimleri değişir, ajitasyon pro-paganda biçimleri değişir. Fakat, düşmanın ürettiği hiçbirpolitika karşısında politikasız kalmayız. Esas olan budur.

Tarihten yararlanırız, ustalardan yararlanırız, kimnasıl yapmış diye bakarız; ama kendimizi “bu Mahir’deyok” diye sınırlamayız. Mücadelenin ihtiyaçları, Mahir’deolmayan bir şeyi gerektiriyorsa, onu geliştiririz.

Grup Yorum tarihi ve gelenekleri de böyle şekillenmiştir.Hiçbir gelenek, nedensiz değildir, hiçbir biçim, nedensizoluşmamıştır ve mücadelenin ihtiyaçlarına göre de bubiçimler değişebilir.

11 Grup Yorum üyesinin tutuklandığı, 6’sı hakkındaarama kararı çıkartılıp, başlarına ödül konulduğu koşullardayız.Daha önce bu boyutta ve bu biçimde bir saldırı yaşanmadı.

Arananlarla sözler yazıp, besteler yapıp bunu ilanetmek, saldırıya politik cevabımızdır.

Başımızda ödüller, üreterek cevap veriyoruz faşizme. Grup Yorum halktır. Halk çocuklarının mükemmel

besteler yapabileceğini gösterdik. Halk çocuklarının arka-larında devlet olmadan, arkalarında sponsorlar olmadankonser alanlarına 1 milyon kişiyi toplayabileceğini gösterdik.Halk çocuklarının yarısı tutuklu, yarısı aranırken, ardardaşarkılar klipler çıkarabileceklerini gösterdik.

Halk çocukları yapabiliri ispatladık.Diyoruz ki, sadece halk çocukları yapabilir. Halk çocukları bunu tüm dünyaya öğretecek.İsimli ya da isimsiz, gölgeli ya da gölgesiz, esas olan o

yapı içinde halk çocuklarının varlığı ve belirleyiciliğidir.Halk çocukları üretiyor. Halk çocukları baskılar karşısındadimdik duruyorlar. Üreterek direniyorlar. Belirleyici olanbudur.

İLLEGALİZ, TUTSAĞIZ, SAHNEDEYİZBAŞIMIZDA ÖDÜL, ELİMİZDE SAZIMIZ,

GÖLGEMİZLE, İSİMLERİMİZLEGRUP YORUM’UZ!

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

222

Page 23: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

““Yüzlerce yıldır böyle olmuştur. Kimse ne Nazım’ı, neNesimi’yi, ne Yılmaz Güney’i susturabilmiş ne de

unutturabilmiştir. Baskı, yasak, sansür, tutuklama, işkence, gözaltı, halkınsanatının daha da büyümesini sağlar. Artan adaletsizlik, artan yoksulluk,

artan baskılar halkın sanatının daha da büyümesini sağlar. Her zaman böyleoldu ve her zaman böyle olacak...”

Halkın avukatlarıdır onlar.Faşizm bir parmak bal çaldığında ağızlara, Adalet diye sus payı şeker verdiğinde ellere Onlar “ille de adalet” diye tuttururlar. Halkın adaletidir onların isteği. Bundandır, soğuk beton duvarın dibinde,Kara tahtanın önünde tek ayak cezasınaKalkmış çocuklar gibi gülüşleri... Biliriz ki, o muzip gülüşün ardında koskoca bir “uslanmayacağız” nidası saklıdır. Bundandır ki,

HALKIN AVUKATLARI TESLİM ALINAMAZ!

HALKIN SANATÇILARINA ÖZGÜRLÜK

HALKIN AVUKATLARINA ÖZGÜRLÜK

TUTSAK GRUP YORUM ÜYELERİ VE İDİL KÜLTÜR MERKEZİ ÇALIŞANLARI:Bahar Kurt, Dilan Ekin, Dilan Poyraz, Bergün Varan, Betül Varan, Helin Bölek, Sultan Gökçek,

Fırat Kıl, Seher Adıgüzel, Eren Erdem

TUTSAK HALKIN AVUKATLARI: Şükriye Erden, Ebru Timtik, Barkın Timtik, Özgür Yılmaz, Behiç Aşçı,Ayşegül Çağatay, Süleyman Gökten, Aycan Çiçek, Naciye Demir, Yağmur Ereren, Aytaç Ünsal, Didem Ünsal,

Engin Gökoğlu, Ahmet Mandacı, Naim Eminoğlu, Selçuk Kozağaçlı, Yaprak Türkmen, Buket Yılmaz

23

Page 24: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

1 dakikadanaz bir süreye bütün

bir tarihin özeti yazıl-maktadır Yüksel Caddesi’nde.

Bir yanda halk bir yanda halkdüşmanları... Saflar açık ve net: Biryanda sömürü ve zulme direnenemekçiler, diğer yanda zulmün paralıaskerleri... Tarih boyunca hep olduğugibi bir kez daha karşı karşıya gelmişdurumdalar.

Zulmün bekçisi olan AKP’ninpolisi, belli ki çalışmış. Kendilerincetaktiklerini çalışıp gelmişler. Bas-ketboldan hatırladığımız adam adamamarkajdan esinlenmişler adeta. Kimkime nasıl işkence yapacak? Çekecek,sürükleyecek, uyarına gelirse tek-meleyecek, saçını yolacak, yumruk-layacak, küfredecek?

Hepsini çalışıp aralarında “işbö-lümü” yaparak gelmişler. Faşist iş-tahlarını kabartarak gelip çakallargibi pozisyon alarak bekliyorlar. Bi-razdan atılacaklar, tutacak, çekecek,sürükleyecek, tekmeleyecek, ellerin-den gelen bütün şerefsizliklerini ser-gileyecekler. Ve sonra, alçaklığın sı-rıtışıyla “Silersin devrem” diyecekler.

Kimse görmesin yani... Hiç kimsebilmesin değil mi şerefsizliğinizi. İş-kenceci oluşunuzu kimse görmesindeğil mi? Çünkü savunamazsınız.Çünkü yaptığınızın savunulacak biryanı yok! Siz bile olanca adiliğiniziçinde alçaklığınızı savunamazsınız.Onun için kahpece “silersin devrem”diyebiliyorsunuz ancak. Neyseki bualçaklığınızı gördü bütün halk, bukez işkenceciliğinizi örtbas edeme-diniz.

İşte bu zulüm çarkının karşısınagünde iki kez çıkıyor KEC’liler. Vebir dakikadan az konuşabiliyorlar;ama aslında tarih kadar uzun ve derincümleler dökülüyor dillerinden. Tamda bu nedenle bir dakikadan az süredesaldırıya uğruyorlar.

AKP onların konuşmasını ve söy-lediklerinin duyulmasını istemiyor.Çünkü, hakikatli konuşuyorlar. Çün-

kü, halkı direnişe davet ediyorlar.Davet etmekle de kalmayıp eylem-leriyle onurlarını bir bayrak gibi dal-galandırıp direniş mevzileri yaratı-yorlar. Ve işte bu mevziyi ezip geçe-miyor AKP faşizmi. Böyle olduğuiçindir ki her gün ve günde iki keztarih yazılıyor Yüksel Caddesi’nde.

Yüksel Direnişçileri NasılBu Denli Güçlü Olabiliyor?

Yüksel Caddesi’nin direnişçilerikimdir? Onları yenilmez kılan özel-likleri nedir? KESK’inden DİSK’ineyönetiminde tasfiyeci solcuların ol-duğu sendikalar yılgınlığı örgütlerken,Yüksel Direnişçileri nasıl bu denligüçlü olabiliyorlar?

Elbette, söz konusu olan “kişi-sel” bir güç değildir. “GeçmiştenGünümüze Kamu Emekçileri Ve Mü-cadele Tarihi” bize yukarıdaki soru-ların cevabı olarak “Cüret, KendineGüven ve İnisiyatif”i gösterir. Dünolduğu gibi, olanca tarihselliği içindebu cevap bugünün Türkiyesi’nde degeçerlidir. Hem de daha çok geçerli-dir.

“... ‘89’larda öne atılan devrimcikamu emekçilerinin, kitle mücadelesikonusunda da, sendikal çalışma ko-nusunda da geçmişe uzanan tecrü-beleri yoktu. Ama cüretliydiler, ideo-lojilerine ve kendilerine güvenliydiler,inisiyatifliydiler. Sınıf ve kitle sen-dikacılığını rehber edinmişlerdi. Dev-rimci Hareket’in, sürecin temel taktiğiolarak işaret ettiği ‘radikal kitle ey-lemleri’ çizgisinde ilerliyorlardı.”(Geçmişten Günümüze KamuEmekçileri Ve Mücadele Tarihi-syf: 85)

1980 sonrası kamu emekçilerininmücadelesini örgütleyen Elmaslar,Satılar, Arifler, Ayşenur Şimşekleriçin vurgulanan cüret, özgüven veinisiyatifli olmak, bugünün YükselDirenişçileri’nin de yenilmezlik “sırrı”sayılır.

“... Cesaret ve kendine güveni,

kişisel bir özellik olarak da düşün-memek gerek. Onlar mücadelenin ogünkü sürecinin bunu gerektirdiğinive bunlarsız olmayacağını kavramış-lardı. Talepleri son derece haklı vemeşruydu ve bunları mücadeleniniçine taşımak gerekiyordu, taşıdılar.Cesaretle öne atılmak gerekiyordu,atıldılar. Öne atıldıklarında bedelleriödeyenlerin en başında onlar olacaktı.Bunu göze almak gerekiyordu, aldılar.Politikayı kendi alanına uygulamak,bir yerde o çalışma alanının çalışmatarzını oluşturmaktır, oluşturdular...”(age-syf: 86)

Ve bugün, Elmaslar’ın, Ayşenur-lar’ın oluşturduğu çalışma tarzı vedireniş çizgisidir Yüksel Caddesi’ndesavunulup ezdirilmeyen. Böyle ol-duğu içindir ki orada tutulan pan-kartların arkasında sadece birkaç kişideğil; diyebiliriz ki Elmaslar, Hüs-niyeler, Hüseyinler vardır. AKP polisiişte bu nedenle milim geriletemiyorYüksel Direnişçileri’ni.

“... Cesaretin, kendine ve ideolo-jiye güvenin olduğu yerde, sürecinihtiyacı olan politikaları tayin etmekve bunları uygulamak, nerede nesöyleyeceğini, ne yapacağını bilmek,inisiyatif koymak doğal bir reflekshaline gelir. Öyle de olmuştur.

‘Olmaz’, ‘yapılmaz’ denilenleri ol-durarak, yaparak statüleri kırdılar. İlk-lerin yaratıcısı oldular. Yeni gelenekleryarattılar. Bugün yaratılan bu geleneklerrehberdir kamu emekçilerinin önünde.Nasıl zor süreçleri, yaşanılan ideolojiksavrulmaları 1990’larda kararlı, militan

KESK YÖNETİMİNE ÇÖREKLENENTASFİYECİ SOLCULUK NEDEN KORKAR?

YÜKSEL DİRENİŞÇİLERİNİ NE KORKUTUR?

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU224

Page 25: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

mücadelemizle aşmış, emekçiler içinmevziler yaratmışsak, bugün de dev-rimci memurlara düşen görev, aynıgörev ve sorumluluğu üslenmektir.”(age-syf: 86)

Yüksel Direnişi’ninTemel Özellikleri Nedir?

Sınıflar mücadelesinin yasasıdırbu; zor süreçler militan mücadeleile aşılır. KESK yönetiminin yaptığıgibi sinerek, geri çekilerek, faşizmindayattığı icazet sınırlarına boyun bü-kerek hak ve özgürlükler savunula-maz. Faşizmin saldırıları karşısındademokratik mücadelenin nasıl sür-dürüleceğinin tek bir cevabı vardır:DİRENİŞ!

Nedir Yüksel Direnişi’nin temelözelliği: Cüret... Devrimci ideolojive kendine güven... İnisiyatif... BunlarKEC’lilerin tarihidir, tasfiyeci sol-culukta bulunmazlar.

Tasfiyeci solculuğun hangi özel-liklere sahip olduğunu da biliyor,görüyoruz: Yılgınlık... Faşizmin ica-zetine sığınmak... Uzlaşmacılık vesınıf işbirlikçiliği... Bedel ödemektenkaçmak... Kendine güvensizlik... Di-renen emekçileri karalamak... Sendikabinalarını direnişçi emekçilere ka-patmak... İşkenceye uğrayan üyelerinesırtını dönmek... Tutsak düşen üye-lerini sahiplenmemek... İstanbul KHKeyleminde yaptıkları gibi polise di-renilmeyecek sözü vermek...

Tasfiyeci solculuğun bu niteliklerikendisine devrimciyim, demokratım,ilericiyim, sosyalistim diyen herkesin“utanç lekesi” olarak görüp kendinebulaşmasından korkması gerekenözelliklerdir.

Yüksel Direnişçileri,Alnına LekeSürülmesinden Korkar

Yüksel Direnişçileri “süper kah-ramanlar” değiller elbette. Darbealınca elmacık kemikleri kırılan, yüz-leri kanayan, canları yanan, beyinsarsıntısı geçiren... yani halktan herkesgibiler. Onları KESK yönetimine çö-reklenmiş tasfiyeci solculardan farklıve direngen kılan devrimci solcu-luklarıdır. Ve devrimcilerin de kor-

kuları vardır.Yüksel Direnişçileri’nin neden

korktuğu sorusunu, Nuriye Gülmen’inYüksel Direnişi’nin 112. günü olan28 Şubat 2017’de yazdığı günlüğedüştüğü şu satırlar cevaplar:

“... Geçen cumartesi İstanbul’day-dım. Grup Yorum’un çalışmalarınıdevam ettirdiği İdil Kültür Merkezitarafından düzenlenen “AKP’ninGücü Grup Yorum’a Yetmez” etkin-likleri kapsamında Halkın HukukBürosu avukatlarından Barkın Tim-tik’le birlikte söyleşiye davet edildik.Çok güzel, dolu dolu bir söyleşi oldu.Benim için söyleşinin en güzel yanıBarkın’ı dinlemekti. İkincisi ise din-leyenlerin coşkusu, direnişe dair mo-tivasyonları ve ilgileriydi. Direnişibu kadar heyecanla takip eden vemerak eden bir kitleyle daha öncehiç karşılaşmamıştım.

Direniş dostları dediler ki; havadurumunu takip eder gibi Yüksel di-renişini takip ediyoruz. İnsan alan-dayken, paylaştığı bir fotoğrafın, biranın ne denli kıymetli olabileceğinikestiremiyor. İnsanların ilgisini gö-rünce alandan daha çok şey paylaş-malı, alanın duygusunu, direnişincoşkusunu insanlara taşıyabilmeliyizdiye düşündüm.

Barkın’ın konuşması çok güzeldi.Bana ayrı bir motivasyon ve güçverdi. Çok sade bir zihinle, dupdurukelimeleriyle anlattı “neden diren-meliyiz”i, kendisinin neden direndi-ğini. O gün Barkın’ın aktardığı bazısözler zihnime kazındı. Biri Aristo-teles’ten: Cesaret, neyin korkmayadeğer olduğuna karar verebilmektir.

Ben de ölüm orucu şehidi BerkanAbatay’dan örnek verdim aynı ko-nuşmada, aynı tema çerçevesinde.Konuşurken zihnimde kaldığı kada-rıyla aktarmıştım. Şimdi metindenalıyorum: “Yoldaşlarım benim ce-saretimi anlatacak muhakkak. Amaben size korkularımı anlatacağım.Kimse korkusuz olduğunu iddia et-mesin, yoktur böyle biri. Önemli olankorkularını tanımak, onları tüm duy-gularıyla birlikte yönetmektir. Benen çok alnıma leke sürülmesindenkorktum.

Öyle bir sonla karşılaşmamak için

her gün sorguladım kendimi. Yaşamanedenlerimi, neden öldüğümü… Okadar çok soru sorup o kadar çok ce-vapladım ve yüreğimin içindeki enküçük titremeyi dahi tanımlamak içino kadar çok düşündüm ki tahmin bileedemezsiniz. Bazı korkularımıza rağ-men, bazı korkularımızı ise besleyerekdirenmeliyiz. Çok korkmalıyız, çaresizgibi kalmaktan, öylece durmaktan,beklemekten; çok korkmalıyız onuru-muza sahip çıkamamaktan. Çok kork-malıyız, öğrencilerimize salık verdik-lerimizi hayata geçirememekten. Çokkorkmalıyız, teslim olmaktan. Ödümüzkopmalı...”

“Çaresiz kalmaktan” diyor Nuriye:“çok korkmalıyız...” Sonra, faşizmkarşısında öylece durmaktan, bekle-mekten yani direnip savaşmamaktankorkmalıyız diyor. Ve onurumuzasahip çıkamamaktan yani teslim ol-maktan çok korkmalıyız diyor YükselDirenişçileri...

KESK’e çöreklenmiş tasfiyecisolculuk ise faşizm karşısında di-renmekten, dövüşmekten, uzlaşmazolmaktan, icazet sınırlarını ezip geç-mekten, statükolarını parçalayıp at-maktan korkuyor, hem de çok kor-kuyor.

Neden? Çünkü, düzene ideolojik bağlarla

bağlıdır da ondan.Çünkü, faşizmle uzlaşma teme-

linde oluşturduğu statükoları sarsardirenişler.

Çünkü, direnişler ortaya bir örnekve ölçü koyarak tasfiyecilerin kitleyialdatmasına engel olur.

Çünkü, düzenin icazet sınırlarınıezip geçen direnişler, tasfiyeci sol-culuğun düzen içiliğini kitleye gös-terir.

Çünkü, bedel ödemekten kaçar-lar.

Görüldüğü gibi, direnişçilerin“çok korkmalıyız” dediği teslimi-yetçilik, tasfiyeci solculuğun temelözelliğidir. Öteden beri ve her alandaböyledir bu. Devrimci mücadelenintarihi boyunca, bu topraklarda dev-rimcilik direniş, tasfiyeci solculukyılgınlık örgütlemiştir. Bugün olduğugibi...

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

225HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Page 26: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

Bir yandaKESK ve onun

temsil ettiği uzlaşmacı,icazetçi çizginin direnişleri; diğeryanda ’90 lardan bu yana meşruluktemelinde süren KEC’lilerin diren-işleri.

KESK yöneticileri, halka öncülüketmemiştir. Çıkarı devrimden yanaolan tüm sınıf ve tabakaların çıkar-larını savunmamıştır. KESK, KEC’likamu emekçilerini binbir emekle,militanca sürdükleri demokratik mü-cadelelerin sonucunda kurulmuştur.

KEC’liler, kendi çıkarlarının sen-dikalaşmada olduğunu bildikleri içinsendika hakkını alana kadar meşruluktemelinde mücadelelerini sürdürmüş,fiilen sendika hakkını kazanmışlardı.

Bu tercihi ile safını belirleyenKESK yöneticilerinin bundan sonrademokratik mücadele adına aldıklarıtüm kararlar birbirine benzemiş,KESK yönetimleri değişse de devletinsaldırıları karşısındaki tavır milimdeğişmemiştir. Her bir yönetim, bizyeniyiz dedikten sonra aynı teslimi-yetçi politikaların sürdürücüsü olmuş,aldıkları kararlarla iktidarları hepmemnun etmişlerdir. Öyle ki; Türkiyehalklarının katili MHP’yi KESK Ge-nel Kurulu’na çağırmaya, Ankarapolisinin verdiği itfar yemeğine ka-tılmaya kadar vardırdılar.

Kırılma noktası ise emperyalizminve işbirlikçilerinin “Ya düşünce deği-şikliği ya ölüm” dayatmasını yaptığı2000’li yıllarda yaşanmıştır. Emper-yalizmin saldırısı karşısında canlarınısiper eden özgür tutsakları, KESKyöneticileri ve KESK’e bağlı sendikalarsahiplenmemiştir. O yıllarda TAYAD’lıAilelerin KESK’e bağlı Eğitim-Sen’den yer istemesi üzerine, sendikayöneticileri “kapatılma kaygıları olduğuiçin yer veremeyeceklerini” söyleyecekkadar utanmaz ve ölümler karşısındakayıtsız kalmıştır.

Bugün aynı Eğitim-Sen, kapılarınıYüksel direnişçilerine kapatmış, Acunöğretmenin ders vermesini engelle-

miştir. Yönetimler değişiyor amaKESK yöneticilerinin zihniyeti de-ğişmiyor. Yıllar geçiyor KESK yö-netimleri ile direnen kamu emekçileriarasındaki mesafe açılıyor. KESKyöneticilerinin tavrı direnenlerekarşı düşmanlaşıyor.

Bu düşmanlık, OHAL ilanı ilebirlikte had safhaya çıkmış, iki ideo-loji-iki direniş tavrı tüm netliği ileortaya çıkmıştır. Demokratik müca-deleden fersah fersah uzaklaşanKESK yöneticileri OHAL’in saldı-rıları karşısında direnmek yerine tes-lim bayrağını çekmiş, AKP faşizmikarşısında hazırola geçmiştir.

Ne işten atılan kamu emekçileri,ne direnen Yüksel direnişleri ne deKESK üyelerinin İstanbul’da 70 haf-tadır sürdürdükleri oturma eylemiumurlarında bile olmadı.

Direnişleri birleştirmek, güçlen-dirmek yerine bölmeyi, parçalamayı,kırmayı yeğlediler. İstanbul Bakırköy,Kadıköy ve Kartal’da 70 haftadırsüren oturma eylemini, 24 Haziranseçimlerini bahane ederek kırdılar.

UZLAŞMA, İCAZET, TESLİ-MİYET ve İŞBİRLİKÇİLİĞİN gel-diği nokta eylem kırıcılığı ve polisleanlaşarak eylemler örgütlemeye var-mıştır.

KESK’in Taksim Tünel’de, Ce-vahir Alışveriş Merkezi’nin önündeve Avcılar meydanındaki eylemleripolisten icazet alınarak yapılan ey-lemlerdir. Yani AKP’nin polisleri ta-rafından sınırları çizilmiş, ne kadarkonuşacakları, neyi konuşacaklarınınçerçevesi polisler tarafından belir-lenmiştir.

Mizansen gibi; polis ve KESK’liyöneticiler nasıl bir gösteri olacağınıplanlıyorlar ve KESK üyeleri öyleeyleme çıkıyorlar. Bunun için bu türeylemler yıllarca sürse devletin um-runda olmaz.

Ama KEC’lileri sürdürdükleri ey-lemlere karşı polisin tavrı öyle mi?İşte iki haftadır İstanbul Bakırköy’deeylem yapan KEC’lilerin ve polisin

tavrı ortadadır. Okudukları açıklamabiter bitmez daha oturma eyleminebaşlamadan kamu emekçilerini ha-vada kapıp işkence ile gözaltına alı-yorlar. İşkence, gözaltının her anındayapılıyor, ta ki direnişçiler serbestkalana kadar.

Neden? Neden bu fark?Fark demokratik mücadeleye bakış

açısında, iktidar bilincinde, halka,kitlelere verdiği umutta. Eylemlerarasındaki nitelik farkındadır.

KESK’in eylemleri düzenin sı-nırları içinde sürerken, hiçbir iddiayasahip değilken, KEC’in eylemleriiktidar iddiası ile sürüyor ve halkaumut veriyor.

KESK eylemleri bölüp parçalayıpiktidarların ekmeğine yağ sürerken,KEC’in eylemleri birleştiren, hakla-rımızı almak istiyorsak asla vazgeç-memeliyiz diyen eylemlerdir.

Halkımızın ve kamu emekçilerininumudu; bedel ödeyen ama asla tavizvermeyen KEC’li kamu emekçilerininbaş eğmeyen tavrındadır.

İki ideoloji, iki direniş, iki de-mokratik mücadele anlayışı sürecektir.Biz ne yapmalıyız?

- Bulunduğumuz her alanda mü-cadelemizi yükseltmeliyiz. Kamuemekçileri meclislerini kurmalıyız.

- KESK yöneticilerinin yaptıkla-rının, uzlaşmacılıklarının hesabınısormalıyız.

-Reformizmin düzen ideolojisiolduğu gerçeğini unutmadan onlarlasürdürdüğümüz ideolojik mücadeledeamansız olmalıyız.

-KESK yöneticilerinin, kamuemekçilerini kandırmalarına, oyala-malarına izin vermemeliyiz.

- Asla demokratik mücadeleniniktidar mücadelesinden bağımsız ol-duğunu düşünmemeliyiz.

- Düşmanın bize olan kinini sınıfkinimizi büyüterek yenmeliyiz.

- Doğru bildiğimiz yoldan aslavazgeçmemeliyiz.

EMEKÇİYİZ HAKLIYIZ KA-ZANACAĞIZ!

İKİ İDEOLOJİ, İKİ DİRENİŞ veREFORMİZMİN SEFELATİ

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU226

Page 27: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

Milyonlarca genç 30 Haziran-1 Temmuz arasındaüniversiteye girmek için YKS'ye (Yüksek Öğretim Sınavı)girdi. YKS, TYT, YDT ve AYT sonuçları ÖSYM sınavtakvimine göre 31 Temmuz'da açıklandı. 2 milyon 260bin öğrencinin sınavının geçerli olduğu yeni sistemde40 bin öğrenci yarım net sınırını aşamayarak “sıfırçekti.”

12 yıl boyunca haftanın 5 günü sabah altıda uyanıpokula gidiyoruz. Bu, yılda 170-180 gün, 12 yılda ise2.160 gün, yani 6 yıl yapıyor. Hayatımızı, okula gidipbu düzende belli bir yere gelmeye adamış gibiyiz. Aile-lerimiz de umudunu buna bağlamış, okuyup bir meslekedinmemizi istiyor. Yıllar boyunca anamız babamızçalışıp bizi okutmaya çalıştı. Defter, kalem, minibüsparası, harçlık vb. derken okula binlerce TL para harca-dı.

Milyonlarca genç ve bu gençlerin aileleri, akrabalarıyılların emeğini, çabasını sınava bağlamış düzen. 120soru sorulacak ve 135 dakika verilecek bir "sınava"bağladı geleceğini. Bu da yetmiyormuş gibi bir de sınavagirebilmek için 100 TL ödendi. 120 sorunun okunup135 dakikada cevaplanması için bu soruların ezberlenmesigerekiyor. Yani robot olup bütün bir yıl oturup soru ez-berlemek, robot olmak zorundayız. Eğer sınavdan bellibir puan almak için, kendimizi yaşamdan soyutlayıp,beynimizi kullanamayalım istiyorlar. Bu baskılanmayadayanabilirsen tabi; çünkü insan sosyal bir varlıktır veiletişim kurmak zorundadır.

Bizi içine ittikleri yaşam bir sınava bağlı. Ki sınavagirdikten sonra iş güç sahibi olunca çok mu mutluolacağız? Yıllarca okula gidip, sıralamadan istemediğimizbir bölüme gireceğiz. 12 yıl tek bir konu üzerindebilimsel bir eğitim alsaydık bu kadar intihar yaşanmazdı.Verdikleri eğitimde dersler sadece, ders saati içinde ez-berletilen ve sınava tabi tutulan bir sistem var. Öğrencininkendisi çaba göstermezse aklımızda hiçbir şey kalmıyor.Çünkü mantığı öğretilmiyor, yaşamla diyalektik bir bağkurulmuyor.

Her yıl, sınavların adaletsizliği anti-bilimselliği ne-deniyle öğrenciler intihar ediyor. Gazetelere bu yıl yan-sıyanlardan sadece 2 haber, durumu özetlemeye yeter."İntihar eden 18 yaşındaki Büşranur Kalaycı'nın da birdakika geç kaldığı YGS'ye alınmadığı için bunalımagirdiği belirtilmişti. “... intihar etti" ... " girdiği üniversitesınavını kazanamayan ve ailesi ile çevresine üniversiteyikazandığını söyledikten sonra 20 gündür kaybolan birkişinin DSİ'ye ait sulama kanalında cesedi bulundu."Bunlar yalnızca gazete küpürlerindeki birkaç satır değil,gencecik ömürler söz konusu olan.

Bu eğitim sistemi bizi bilgili insanlar değil bunalımlı

bireylere dönüştürüyor. Küçük yaştan alıp ince inceişleyip düzene uygun kafalar haline getiriyor. Okul büyükbir fabrika, işi beyinlerimizi dumura uğratmak. Çok sor-muşuzdur "Hocam bu soru gerçek hayatta hangi sorunu,nerede çözmemize yarayacak?" diye cevap hep aynı"Sınavda"

Üniversite bitiren; ama atanamayan öğretmen sayısı2020'de 1 milyona çıkacak 19 ayda 540 öğretmenKHK'yla ihraç edildi. Yıllarca okuyup iş sahibi olduktansonra bile insanlar mutlu olamıyor. Bu düzende gerçektenuzun vadede mutlu olmak imkansız; çünkü azgın bir sö-mürü düzeni içinde yaşıyoruz. Atanamayan 1100 doktorbeklemede. Boşuna okuduğunu söyleyen bir doktordiyor ki: "Bunca yıl okumuş ve 28 yaşına gelmiş birinsan olarak ailemizi geçindirmemiz gerekiyor. Şu anhamallık yapmam gerekse gidip hamallık yapacağım,borç içindeyim. İnanın ben dahil birçok arkadaşımızdepresyonda. Süreç biraz daha uzarsa intihar vakalarınınbaşlayacağına inanıyorum. Altı aydır evden dışarı, insaniçine çıkamıyoruz." ..."Kendimi çok kötü hissediyorumçünkü ben yıllardır annem için okudum. Mezun oluncadoktorların hemen atanacağını bildiğimden doktor olmakistedim, aileme maddi olarak hemen yardım edebilmekiçin. Yıllarca zaten maddi zorluklar içinde yaşadık."

Bu düzen bize sömürülmekten başka hiçbir şey sun-muyor. Düzenin dışında nasıl kalacağız? Bu vatan bizimpeki halkımız ne durumda? Milyonlarca genç işsiz,insanlar umutsuz, düzenden uzun vadede hiçbir beklentisiyok, yalanlar, hayallerle ömür geçiyor. Milyonlarca genç,her yıl işsiz kalırken, uyuşturucu kumar batağına batarkenbiz ne yapacağız?

Ezberci eğitimin sınav sisteminden 40 bin öğrencisıfır çekti. Ezberci eğitim oldukça, bu sayı katlanarakartacak. Bunun için okullarda Parasız Bilimsel Demokratikeğitim istemeliyiz. Dev-Genç saflarında örgütlenmeli-yiz.

Biz gerizekalı değiliz. Asıl sıfır çeken düzenineğitim sistemidir. Bilinçli bir politika ile halk çocuklarınıeğitmiyor, bilgiyle donatmıyorlar. Bizi bilinçli olarakgeri bıraktırıyorlar ki düşünmeyen, soru sormayan, araş-tırmayan bir gençlik yetişsin. Bize sundukları bu eğitimsistemini reddediyoruz.

Tüm liselileri, üniversitelileri DEV-GENÇ saflarındaörgütlenerek, geleceğimizi çalanlara karşı hesap sor-maya çağırıyoruz.

YKS GÜZEL BİR HAYAT DEĞİL BUNALIM KAZANDIRIYOR

Ülkemizde Gençlik

Gençlik Federasyonu’ndan

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

227HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Page 28: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

DDÜZEN, NASIL BİR GENÇLİK İSTİYOR?Düşünmeyen,Üretmeyen,

Soru sormayan,Araştırmayan,

Aklını kullanamayan,Cahil,

Yozlaşmış,Kendini, kim olduğunu, nereden geldiğini bilmeyen-tanımayan,

Kendine yabancı,Yalnız,Sinmiş,Korkak,

Değiştirme gücü elinden alınmış,Sürü gibi güdülebilen,

Uyuşturucu, Kumar, Fuhuş, Cinsellik, İnternet ile uyuşturulmuş,Yani özcesi, DEVRİMCİ OLMAYAN bir gençlik istiyor.

NEDEN?Mahir Çayan, THKP-C'yi kurduğunda 24 yaşında, Kızıldere'de "BİZ BURAYA DÖNMEYE DEĞİL ÖLMEYE

GELDİK" diyerek yoldaşlarıyla birlikte manifesto yazarak şehit düştüğünde 26 yaşındadır. Dayı, THKP-C sempatizanı olduğunda 17 yaşında, "Bağımsız Kıbrıs" sloganını yazdığı için ilk tutsaklığını

yaşadığında 21 yaşında, Devrimci Yol'dan ayrılıp Devrimci Sol'u kurduğunda ise 25 yaşındadır. Devrimci Sol ana davasında yargılanan 1243 kişinin 932'si 15-25 yaş arasındaki devrimcilerdir;

ağırlıklı kısmı ise liselidir.Yukarıdaki rakamların da gösterdiği şekilde, gençliğin devrimci mücadeledeki yerinin ve öneminin bilincinde

olan egemenler, gençlikten ölesiye korkmaktadır aslında. Asur İmparatorluğunun kralı Dehak'ın, genç beyinleri yiyerek çaresiz hastalığına çare bulması gibi;düzen de gençlerimizin beyinlerini uyuşturarak hayatta kalabiliyor ancak. Düzeninin sürmesi için,

düzeni yıkılmasın diye, gençlerimizi yozlaştırıyor, yabancılaştırıyor, yalnızlaştırıyor.Gençlik örgütlenmesin, haklarını aramasın sormasın istiyorlar.

BİZ NASIL BİR GENÇLİK İSTİYORUZ?- Düşünen,- Üreten,

- Soru soran,- Halkın sorunlarını çözmek için kafa yoran,

- Diyalektik-Materyalist akılla düşünen,- Emeğine ve aklına sahip çıkan,

- Birlik olmuş, örgütlü,- Yalana karşı doğruyu, eğriye karşı düzü savunan,

- Yoldaşlarına, arkadaşlarına, vatanına ve halkına bağlı,- Vatanının bağımsızlığı için canını feda edebilecek,

- Haklıyla haksızı ayırt edip, mazlumun yanında olup, zalimden hesap soran,- Halk için bilim, halk için eğitim mücadelesine katılan,

- Demokratik lise isteyip, bunun için çalışan,- Ekmek, adalet ve özgürlük mücadelesindeki yerini almış,

- Devrimci,- Emekçi,

- Adaletsiz Dünyayı değiştirme cüretine sahip, - Yozlaştırma, Yabancılaştırma, Yalnızlaştırma saldırısına karşı direnen

- Örgütlü, örgütlenme hakkına sahip çıkanBİR GENÇLİK İSTİYORUZ!

28

Page 29: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

Liseliyiz Biz

Emperyalizm dünya halklarına saldırıyor, gençliğesaldırıyor.

Emperyalizmin temel politikası dünya halklarınıteslim almaya yöneliktir. Bunu da dev-rimci, ilerici, anti-emperyalist örgütlereve hatta tek tek kişilere yaptığı ideolojikbombardımanla yapmaya çalışıyor.

2000’lerde “Ya düşünce değişikliğiya ölüm” saldırılarıyla süren bu ideo-lojik savaş; bugün emperyalizmin uz-laşma-tasfiye-teslimiyet saldırılarınakarşı verdiğimiz ideolojik mücadeledesomutlanıyor. CIA, temel sloganlarınıdünya halklarının beyinlerini teslimalmaya yönelik oluşturuyor.

Bugün CIA’nın temel politikasınınamacı “insan beyninin uzaktan ku-mandayla, yönetilmesi, yönlendiril-mesi”yle dünya halklarının teslim alın-masıdır. CIA denetiminde bir senedeçıkan dergi sayısının 1000’in üzerindeolması emperyalizmin raporlarıyla dahibelgelenmiştir. Bu emperyalizme karşıverilen ideolojik mücadelenin ve em-peryalizmin saldırılarının boyutunuaçık seçik gösteren hususlardandır.

Emperyalizm eğitimiyle saldırıyor.Beyinlere hükmetmek istiyor. Sömürüdüzeni dışında bir fikrin, bir cümleninhatta bir şakanın dahi yapılmasını iste-miyor. Bu noktada eğitim, emperyalizmaçısından da; devrimci, ilerici hareketleraçısından da can yakıcı bir önem taşıyor.Bunu kendi ülkemizdeki eğitim siste-minin çarpıklığıyla görüyoruz.

Emperyalizmin işbirlikçisi oligarşidüşünmeyen, üretmeyen, kendine gü-vensiz bir gençlik yaratmak istiyor;eğitim sistemini de buna göre şekil-lendiriyor. Sınava dayalı eğitim siste-miyle gençliği yarış atı gibi yarıştırmak,bireyci, bencil, yoz bir gençlik modeliyaratmak istiyor. Her üç beş senedebir değiştirdiği sınav sistemleriyle,eğitim sistemleriyle gençliği apolitik-leştirmeye, eğitimin içeriğiyle de gen-çliği gericileştirmeye çalışıyor.

Eğitim sistemindeki son düzenle-meler de bu doğrultuda yapılan dü-

zenlemelerdir. Şimdi yeni bir milli eğitim bakanı var.Dolayısıyla sürekli değişen bir eğitim sisteminin veyine sürekli değişen bakanların bir yenisiyle karşı kar-

şıyayız.Emperyalizmin politikalarını ülke-

mizde uygulayacak olan yeni bakanınadı Ziya Selçuk. Yeni bakanın adıZiya; fakat bizim bildiğimiz kadarıylailk defa olan bir durumla karşı karşı-yayız.

Ziya, bakan olduğunu kabul etmi-yor. Ziya kendini “gören” olarak ta-nımlıyor. “Ben bakan olmaya çalış-mayacağım, gören olmaya çalışaca-ğım” diyor Ziya. Görecekmiş, bak-mayacakmış. Yine enteresan benzet-meler yapan Ziya, öğrenci gençliğinbeklentilerini karşılamayı akıl işi olarakkabul etmiyor.

Onun için öğrenci gençliğin bek-lentilerini karşılamak bir süpermenişiymiş. Ziya böyle diyor. Gençliğinbeklentileri için “Bu beklentiyi karşı-lamak bir süpermen işi. Biz asla sü-permen değiliz. Biraz sonra ceketimiçıkaracağım göreceksiniz.” diyor.

Ziya Ziya Ziya… Her gelen MilliEğitim Bakanı diğerlerinden farklı ol-duğunu söyledi bugüne kadar. Gençlikyine de hepsinin bakanlığında sorunlaryumağıyla boğuşmak zorunda kaldı,hiçbir değişiklik olmadı. Ama durun;Ziya bakan değildi, o görendi gören!

Görebilir mi acaba? Görebilir misinZiya? Sen gençliğin sorunlarını ne ka-dar görebilirsin, ne kadar hissedebilirsinZiya? Yoksul halk çocuklarının yaşadığıyaşamı mı yaşıyorsun da göresin?

Okuyabilmek için çalışmak zorundakalan, sigortasız, ağır işlerde çalışan,gün boyu ter içinde kalan, iş yerindençıktıktan sonra gecenin ayazında teriüzerinde soğuduğundan hastalanangençliği görebilir misin? Gece yastığakafasını koyduğunda ulaşım sorununa,yemeğine harcayacağı paraları; eviningeçim derdini düşünen gençliği göre-bilir misin? Sen yoksulluğu görebilirmisin Ziya?

ZAFERİ SÜPERMENLERLE DEĞİLHALK KAHRAMANLARIYLA KAZANACAĞIZ!

Bu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen, katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz varız!

Biz Liseli Dev-Genç’lileriz

� Çürümenin içindebüyümek istemiyoruz.

� Uyuşturucu bataklığındabüyümek istemiyoruz.

� Üniversite kapılarındaadaletsizlik istemiyoruz.

� Büyüdüğümüzde işsizlikbataklığında boğulmakistemiyoruz.

� Bunun için, demokratikbir lise istiyoruz.

� Demokratik bir lise için,özgür, bağımsız bir ülke istiyoruz.

� Bunun için, bu yaşta,

BU KAVGADABİZ DE VARIZ!

� Liseliyiz biz... Genciz,çok genç... Ama yüreklerimiz büyük.Erken olgunlaşıyoruz biz.Bu ülke, bu düzen erken büyümek zorundabırakıyor bizi.

� İşte bu yüzden,BU KAVGADABİZ DE VARIZ!

Bu Kavgada Biz de Varız!

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

29HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Page 30: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

Liseliyiz BizOkul köşelerinde gençlerimizi zehirleyen torbacıları

görebilir misin? Ne yapacaksın Ziya? Ceketini çıkardıktansonra telefon kulübesine girip Süpermen mi olacaksın?Gidip, yıllara varan hapis cezaları verdiğiniz Dev-Genç’lilerin mücadele ettiği torbacıları mı yumruk-layacaksın? Yoksa ulaşım sorunu yaşayan bir liseligenci evinden alıp okula mı uçuracaksın?

Gençliğin sorunlarını çözmek, beklentilerini karşı-lamak Ziya için Süpermen işi. Süpermen olmadığınısöylüyor “gören” Ziya. Evet, sen gençliğin sorunlarınıçözemezsin Ziya. Çünkü gençliğin sorunları bu düzeninsorunlarıdır. Gençliğin sorunları, emperyalizmin depo-litizasyon saldırıları sonucu yaşadığı sorunlardır. Senki emperyalistlerin bir uşağı, bir “kahraman”ısın. Bir“süper kahraman”.

Amerikan filmlerinde Amerika’nın geleceğini kurtaran“süper kahraman”lardansın sen. Sen gençliğin sorun-larını değil, emperyalizmin sorunlarını çözmek içinmücadele edebilirsin Ziya. Ne oluyordu Amerikanfilmlerinde? Gözlüklü gazeteci telefon kulübesine girerve Süpermen olur.

Sen de halkı katletme, işkencelerden geçirme, yoksulve yoz bir yaşama sürükleme kararlarının alındığısaraylara girip emperyalizmin Süpermenlerinden oldun.Biz, emperyalizme karşı Bağımsız Türkiye, DemokratikLise mücadelesi veren Anadolu halkının onurlu gençleriolarak senin adını Süpermen Ziya koyduk. SüpermenZiya açıklamasında müfredatın önemli olmadığını söy-leyerek emperyalizmin gençlik üzerindeki apolitikleştirmesaldırısını gizlemeye, yok saymaya çalışıyor.

Yine OHAL dönemindeki son düzenlemelerle ilk-öğretim, ortaokul ve lise kitaplarından Anadolu halklarınınemperyalizme karşı zafer kazandığı ulusal kurtuluş sa-vaşının temel noktaları çıkarılmıştı. Kısmi de olsa tarihderslerinde bahsetmek zorunda kaldıkları halk kahra-manlarına verdikleri yer azaltılmıştı.

Süpermen Ziya’nın aklı fikri Amerika’yı kurtaran“süper kahraman”larda olduğundan halk kahra-manlarını yok saymaya çalışıyor. Müfredatın önemliolmadığını söylüyor. Felsefeyi, tarihi çarpıtarak, bilimselolmayan bilgilerle gençliğin bilincini bulandırmaya;gerici bir bilinç yaratmaya çalışıyor emperyalizmin sü-permenliğine soyunan Ziya.

“Diploma temelli değil, vasıf temelli ilerleyeceğiz.360 derece bir bakanlık göreceksiniz” diyor SüpermenZiya. Sen hani bakan olmayacaktın, gören olacaktınZiya? 360’ı bilmiyoruz ya, daha şimdiden 180 derecedönüverdin. Sen daha çok dönersin Ziya. Senin bakmaya,hatırlamaya cüret dahi edemediğin halkın kahramanlarıhala varlar, tükenmediler ve tükenmeyecekler.

Anadolu toprakları üzerinde Liseli Dev-Genç’lilerolduğu sürece halkın kahramanları tükenmeyecek. Senderece derece döneceksin, fakat emperyalizme karşıbağımsızlık mücadelesini, gerici-faşist eğitime karşıparasız, bilimsel, demokratik eğitim mücadelesini veren

Liseli Dev-Genç’liler yollarından dönmeyecekler. Süpermen Ziya Amerika’yı kurtarma derdine düşmüş.

Liseli Dev-Genç’imizin örgütlediği, mücadeleye kattığıgençliği yok etmek için bir gemide gidiyor. “Bizimaçık denizde giden büyük bir gemimiz var. Gemiyikenara çekme şansımız yok. Gemi yürürken tadilatyapacağız. Yenilenerek dönüşmekten bahsediyoruz.”diyor Ziya.

Hani gençlik her yeni eğitim sistemi gibi bu sistemide bir kenara fırlattı ya, şimdi umut vaat ediyor kendinceSüpermen. Batacaksın Ziya, batacaksın. Gemin su alıyor.Bizden söylemesi, sonra “aman durun ceketimi çıkar-madım, daha telefon kulübesine girip süpermen ola-caktım” falan dinlemez halkın evlatları. Sen dahaceketinin düğmesine dokunamadan seni emperyalizminçizgi romanlarına gömeceğiz.

Bakmayacaksın, göreceksin Ziya. Biz Liseli Dev-Genç’liyiz. Sen Liseli Dev-Genç’i bilir misin Ziya?Liseli Dev-Genç’liler öyle Süpermen’in peşinde koş-turduğu çizgi roman kahramanlarına benzemez. LiseliDev-Genç’liler kanlı canlıdırlar. Bu halkın kahraman-larıdır Liseli Dev-Genç’liler. Senin emperyalizminpolitikalarını üzerinde uygulamaya çalıştığın gençliğincanlı kanlı öncüleridir. Öyle filme, çizgiye-mizgiyebenzemez; canlı kanlı Sıla’lar, Bünyamin’ler, Kah-raman Altun’lardır Liseli Dev-Genç’liler. Sen ceketiçıkarayım derken bir bakmışsın, yanıvermişsin. Hemde 360 derecede!

Görebiliyor musun ABD’nin süpermeni? Okula gi-debilmek için her gün ağır işlerde çalışan, sağlıksız ko-şullarda yaşayan, teri kanına karışan liseli gençliğigörüyor musun? Anayasada sözde parasız eğitim vaatedilirken ailesinin binbir emekle, günlerini günlerinekatarak kazandığı parayı okulunun yemeğine, servisine,kömürüne, kapısına, bacasına, defterine, kalemine, çan-tasına harcayan gençleri görüyor musun?

Sokak kenarlarında, okul köşelerinde uyuşturucubatağına saplanmış, ailesi, yaşamı her şeyi dağılmışgençliği görüyor musun? Yoksul gecekondu mahallele-rinde köşe başlarında oturan gençleri görüyor musun?Metrobüs köşelerinde battaniyeye sarılıp yatan gençliğigörüyor musun?

Dikkat et Süpermen, sen çok açıkta uçuyorsun. Bugençlik seni görüyor! Gören değil, görünensin. Gözünüiyi aç Ziya, bu iş süpermen işi değil. Emperyalizminsüper kahramanlığına soyunma. Müfredatlardan sil-diğiniz halk kahramanlarını mahallelerden, okul-lardan, fabrika ve tarlalardan silemezsiniz.

Halkımızın çok kahramanı vardır. Kahramanlık; em-peryalizme ve faşizme karşı yükselen savaşta belirlenir.Kahramanlığın ölçüsü emperyalizme karşı savaşmaktır,bedel ödemektir.

Biz Liseli Dev-Genç’liyiz! Emperyalizme ve onunişbirlikçilerine, senin gibi süpermenlerine karşı savaşı-yoruz, bedel ödüyoruz! Hiçbir bedeli ödemekten de çe-

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU30

Page 31: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

kinmeyiz. Çünkü 1969’da Mahir’leşti yüreklerimiz,80’lerde cüretin, inancın ve fedanın mayasını bir kezdaha aldık Dayı’mızdan. Bugün de Şafak’ça, Sıla’cabüyütüyoruz kavgamızı.

Emperyalizme ve faşizme karşı biz varız! Gerici-faşist eğitim sisteminize karşı biz varız! Bu savaş sü-permenlerin savaşı değil, halkın kahramanlarının savaşı.Biz bu topraklara ayak bastığımız sürece emperyalizminayak izleri kalıcı olmayacak vatanımızda. Sen de birçizgi romanının izisin Süpermen Ziya. Anadolu toprak-larında izin dahi kalmayacak.

Biz Liseli Dev-Genç’liyiz! Bağımsız Türkiye isti-yoruz. Parasız, bilimsel, demokratik eğitim istiyoruz!Ücretsiz ulaşım hakkı, liselerde örgütlenme hakkıistiyoruz! Haklarımızı halk düşmanlarından söke

söke alacağız!

Liseliler! 360 derece göre göre, döne döne kafası bu-

lanmış Süpermenlerle değil; Liseli Dev-Genç’imizin De-

mokratik Lise mücadelesiyle zafere yürüyeceğiz. Zaferi

Süpermen pelerinleriyle değil, kendi söz ve karar hakkımızın

olduğu öz örgütlenmelerimizle kazanacağız!

Öğrenci meclislerinde örgütlenecek, öğrenci ko-

mitelerinde örgütlenecek; emperyalizmin “süper

kahraman”larını; halkımızın kahramanlarından, şe-

hitlerimizden aldığımız güçle tarihin çöplüğüne gö-

meceğiz!

’93-94 öğrenim yılı sonuna doğru faşist saldırılar dagiderek tırmanır. Ve saldırının boyutları daha fazla şiddetiiçerir hale gelir. Özellikle belli liselerdeki saldırılar veanti-faşist mücadele bu dönemde öne çıkar. Bunlardanbiri Pendik Lisesi’ndeki olaylardır.

Pendik Lisesi’nde yaşanan olaylar sivil faşistlerin 3Haziran’daki saldırıları üzerine başlar.

Okuldaki devrimci bir öğrenciye sataşan bir faşistinDLMK’lılar tarafından cezalandırılması üzerine okul çı-kışında Ülkü Ocakları’ndan toplanan 15 kadar serseritekrar saldırır. Ancak DLMK’lı öğrenciler bu saldırıyıgeri püskürtürler.

Liseli Dev-Genç 6 Haziran günü faşistlere gerekendersi vermek amacıyla Pendik Lisesi’ne gider. Bu kezfaşistlerin desteğine polis de gelmiştir. Liseli Dev-Genç’liler ekip otosunu taşlayarak bölgeden uzaklaşmayabaşlarlar. Liseli Dev-Genç’lilerin uzaklaşmaları üzerinepolis arkalarından ateş açar.

Bunun üzerine Dev-Genç’liler sloganlar atarak taşlarlapolislere saldırırlar. Olayların tırmanacağından kaygılananpolis geri çekilir. Devamındaki günlerde sınıf konuşma-larıyla, bildirilerle faşistler teşhir edilir.

DLMK’lı öğrenciler 7 Haziran günü SİP binasındabir basın açıklaması yaparak liseleri faşistlere terk etme-yeceklerini belirtirler.

Bugünlerde İstanbul Esenler İbrahim Turan Lisesi’ndepolis ve idare destekli faşistlerin saldırılarını tırmandır-dıkları yerlerden biri olur. Faşistlerin örgütlenmesineizin vermeyeceklerini belirten DLMK’lı öğrenciler 7Haziran günü okulun önünde bir açıklama ve gösteri ya-

parlar.Faşistlere “anladıkları dilden” de cevaplar aynı

günlerde verilir. Birçok faşistin üs olarak kullandıklarıyer tahrip edilerek kullanılamaz hale getirilir ve birçokyere pankartlar asılarak yazılamalar yapılır.

Esenler’de faşistlerin üs olarak kullandıkları MuratCafe bunlardan biridir ve Dev-Gençliler tarafından mo-lotoflarla tahrip edilir.

***

LİSELİ DEV-GENÇ 6 KASIM BOYKOTLARINI ÖRGÜTLEMİŞTİR

Liselerde ilki ‘93 6 Kasım’ında yapılan boykot ‘94 7Kasım’ında istenilen düzeyde hayata geçmez. Liseligençlik ‘94 7 Kasım boykotunu hazırlıksız ve örgütsüzkarşılar.

Ancak 6 Kasım Boykotu artık liseliler için de birtavır alış günüdür.

Bu anlamda çok etkin olmasa da hemen tüm ülke ça-pında boykota yönelik çalışmalar yürütülmüştür. İstanbulDLMK’lı öğrenciler Kabataş Ticaret Lisesi önünde yap-tıkları basın açıklamasıyla TÖDEF’in ilan ettiği 7 Kasımboykotunu desteklerler.

İzmir DLMK’lı öğrenciler birçok lisede yaygın birkampanya yürüterek 7 Kasım boykotuna sınıf konuşmalarıyaparak destek olurlar.

Trabzon DLMK’lı öğrenciler Trabzon Lisesi’nde“YÖK’e Hayır”, “Liselerde Gerici Eğitime Son” yazıla-maları ve sınıf konuşmaları yaparlar.

LİSELİ DEV-GENÇ

TARİHİMİZDEN FAŞİST SALDIRILARA KARŞI

DEVRİMCİ ŞİDDET

TARİH BİLİNCİ, ZAFERİ GÖRMEKTİR

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

31HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Page 32: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

"Tarih bilinci olmadan önümü-zü görmeyi, ileriye doğru güçlüadımlar atmayı başaramayız."

Nasrettin Hoca bir gün eşektendüşmüş. Hocanın başına insanlar top-lanmış.

-Hocam bir doktor çağıralım mı?Demiş içlerinden biri. Hoca ise:

“Yok yok, benim halimden doktor

anlamaz. Siz bana eşekten düşen bi-risini getirin, eşekten düşenin halindeneşekten düşen anlar” demiş.

Bu hikâyeyi neden anlattık? Çün-kü Nasreddin Hoca’nın istediğiylebizim istediğimiz şey aynı: Tecrübeler.Hatalar yapılmaz değil, ama bilme-liyiz ki; hatalar da yanlışlar da bi-zimdir. Bunları düzen kullanmadanbiz kullanmalıyız. Ders çıkarmak vedaha iyisini yapmak için iyi güzel

devrimci olanı sahiplenecek, ha-talarımızdan öğreneceğiz.

Şimdi devlet, “kaçak yapıla-rınızı resmileştirelim” vaadiyle,“kaçak yapılarınızı bize bildirin”diyor. Resmileştirince ne olacak?

İmar Barışı’nda bunun karşı-lığında bir şey de yok. Tersinesiz kaçak yapınızı bildirince, dev-let size ceza kesme hakkına sahipoluyor… Kentsel dönüşüm saldırıplanı kapınızı çalınca da hiçbirhakka sahip olmayacağınız açıkçayasada yazıyor.

Ama buna rağmen, sanki dev-let “imar barışı” ile halka bir haktanıyormuş gibi propaganda ya-pıyor.

Gelmiş geçmiş tüm iktidarlarıngecekondu politikaları ve planları,hep böyle bir aldatmaca içinde su-nuldu.

Bu aldatmalar, çoğunlukla seçimdönemlerinde gündeme geldi.

Birçok seçimde partiler, “iktidaragelirsek gecekondu affı çıkaracağız”dediler, “tapu verme” vaat ettiler.

İktidardaki bazı partiler, seçimöncesi “tapu tahsis belgesi” dağıttılar;“bizi seçerseniz, seçimden sonra butahsis belgelerini tapuya dönüştüre-ceğiz” dediler.

Fakat bütün bu vaatlere rağmen,40-50 yıldır yoksul halkın gecekon-dularının büyük bölümü hala TA-PUSUZDUR.

Şöyle düşünürsek doğru cevabıbuluruz: Yoksul halkın düşmanıdevlet, olmasını hiç istemediği ge-cekonduları kabul eder mi, etmişmi?

Gecekondulardan gelip boğazımızıkesecekler diye düşünen Sabancı-lar’ın, Koçlar’ın, Ali Ağaoğlular’ındevleti, gecekonduları kabul edermi?

Yoksul gecekondu mahallelerindebirçok yerde, tapu tahsis belgesidağıtılmıştır. Peki bunlar ne işe ya-radı?

İşte size bir örnek; yoksul bir ge-cekondu sahibi soruyor:

Milliyet gazetesindeki haberin birkısmını sizinle paylaşalım:

“1994 yılında tapu tahsis belgesinialdığım gecekondum var. Tapusunuşimdi alabilir miyim?”

Konunun uzmanı cevap veriyor:

“Bahsettiğiniz tarihlerde vatan-daşa tapu tahsis belgesi denilen bel-geler verildi. Yeminli bürolar vasıtasıile projeler yapılacak sonra da bun-lara tasdikli projeler çerçevesindetapuları verilecekti. Ancak çok son-radan anlaşıldı ki bu girişim bir se-çim yatırımı, oy talebiydi. Bu aradabir kısım gecekondu sahibine tapusuda verildi ancak sonradan yeminli

TARİH BİLİNCİDÜŞMANIN HİÇBİR OYUNUNA

GELMEMEKTİR!

"İmar Barışı"AldatmacasıylaEVLERİMİZİ

Elimizden Alacaklar

BİRLEŞİR VE DİRENİRSEKALAMAZLAR

Halk Meclisleri

YOKSUL MAHALLELERTarih Bilinci Zaferi Görmektir

Yoksulluğa Son Verecek Tek Güç, Yoksullardır!Açlığa Son Verecek Tek Güç, Açlardır!

Zalimleri Yenecek Tek Güç, Mazlumlardır!

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU32

Page 33: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

bürolar kapatıldı. Olay dava konusuolduğunda da Yargıtay bu belgelerintapu mahiyetinde bir belge olama-yacağı kararını verdi. Dolayısı ilebugün yasal yollardan tapu tahsisbelgesini tapuya çevirme imkanı yok.Dolayısı ile de size tapu tahsis belgesiile izleyeceğiniz bir yolla tapunuzualabilirsiniz diyemiyorum." (TamerHeper, 29 Nisan 2013, Milliyet)

*

“Kentsel dönüşüm” meselesinide ilk başta böyle bir yalanla birliktesundular. Ankara’da 2005-2007 ara-sında tam 20 bin ev yıkıldı. Ve neyazık ki bunların büyük bir bölümü,ev sahiplerinin onayıyla yıkılmıştı.Halk yalana kanmıştı ve ellerindekievlerini devlete kaptırdılar.

Aynı aldatmaca, AKP iktidarındaİstanbul Sulukule’de, Tarlabaşı’nda,Fatih Balat’ta, Ayazma’da, AnkaraDikmen Vadisi’nde, Keçiören’de deyaşandı. Buralarda aldatmacaya kananhalk, evlerinden çıkıp, yıkılmasınaizin verdi; ama hiçbiri bir daha evinedönemedi; TOKİ’nin şehrin kenar-larında yaptığı kalitesiz evlere tıkıl-dılar.

Kentsel dönüşümün yalanı açığaçıktı, “anlaşma” yaparak, evleriniyıktıranlar pişman oldular, ama işişten geçmişti.

İŞ İŞTEN GEÇMEMESİ İÇİN,yalanları baştan görelim.

*

Bazen yapacak bir şey kalmayın-ca, tapu da verdiler. İktidarlar, hızlaçoğalan gecekondulara, çoğu kez

“göz yummayı” kendi politikalarıaçısından daha uygun gördüler. Böy-lelikle, hem göz yummanın, hattabazen daha ileri gidip tapu tahsisbelgesi dağıtmanın karşılığında busemtlerden oy alacaklar, hem de halk,bu durumda iktidardan konut, arsa,gibi herhangi bir hak talep etmeye-cekti.

Yani kısacası, yıkım da, taputahsis belgesi de, tapu da, yapı kayıtbelgesi de, hep iktidarın halkı aldat-mak, susturmak için başvurduğu yön-temlerdir.

*

Aslında çok sade düşünmek ge-rekir gerçeği görebilmek için. Devletgecekondulara dost mu düşmanmı? Ya da önce başka bir soruyu so-ralım: Devlet kiminle dost? Cevabıaçık: Ali Ağaoğlular ve AKP’ningözde inşaat şirketleri; Limak, Cengiz,Kalyon ve Kolin ile dosttur.

Devlet hem evleri yıkanlarla hemde evi yıkılanla dost olabilir mi?Eğer olduğunu söylüyorsa yalan söy-lüyordur. Zaten yalansöylediğini de yuka-rıda yazdıklarımızlaispatladık.

Şimdi de gelin sizetapularınızı verelim di-yor devlet. Yine yalansöylüyorlar. Halkımız,bu yalanlara kanma-yalım. Evlerimiz eme-ğimiz, tapular hakkı-mızdır. Kendi emeği-mizin sahibi olmak

için tapuları devletin vermesi değilbizim çekip almamız gerekir. Yapıkayıt belgesi almak için gitmeyelimdevlet kapılarına. Tapularımızı almakiçin gidelim.

Sonuç olarak:1- Düşmanımız, gelip de bize;

biz sizin dostunuzuz, sizinle barışmakistiyoruz derse onlara burada yazılangerçeklerin ışığında tekmeyi basma-lıyız. Düşmanın bizi aldatmasınaizin vermeyelim. İmar Barışı aldat-macasına kanmayalım, hiçbir baş-vuru yapmayalım.

2- BİZ EVLERİMİZİN TAPU-SUNU, KONDUMUZUN HER TA-ŞINDAKİ EMEĞİMİZ VE Dİ-RENİŞLERİMİZLE KAZANDIK.Tapuların bizim hakkımız olduğunubilerek hareket etmeliyiz. Gecekon-dularımızı yaparken, büyük AVM’le-rin yaptığı gibi, kimseden çalmadık.Anamızın ak sütü gibi yüz kere bi-zimdir evlerimiz.

3- Biz çamur içindeyken devletyanımızda değildi şimdi de geliptapu soramaz. Soracak birileri varsaonlar da bizleriz. O tapular bizimhakkımızdır, tapularımızı istiyoruz,diye yumruğumuzu masaya vurma-lıyız.

4- Bunu tek başımıza değil hepbirlikte yapmalıyız, birleşmeli ör-gütlemeliyiz.

5- Halkımız, halk meclisleriyletapularımızı almak için savaşma-lıyız, bir araya gelip gerçekleri gör-düğümüzü, hakkımızı bildiğimizi vealmak için mücadele edeceğimizidosta düşmana duyuralım.

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

333HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Page 34: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

15 Temmuz darbe girişimi sonrasıilan edilen OHAL’in ardından çıka-rılan KHK’lar ile işten çıkarılanlararasında 3 bini aşkın mühendis-mi-mar bulunuyor.

550 bin üyesi olan TMMOB içe-risinde, 3 bin mühendis-mimar içe-risinde işini geri almak için 1,5 yılıaşkın süredir direnen yalnızca birtek kişi var: Mimar Alev Şahin...

Düzce Çevre ve Şehircilik İl Mü-dürlüğü’nde 2011’den itibaren çalışanAlev Şahin, 6 Ocak 2017’de yayın-lanan KHK ile işinden atılmıştı. AlevŞahin, kalitesiz beton ürettiği içinceza kestiği bir firmanın, cemaatitirafçısı patronunun iftiraları ne-deniyle işinden, ekmeğinden olur-ken; itirafçı ise Düzce AKP İl Baş-kanlığı’nda yöneticilik ile “ödül-lendirilmişti”.

30 Ocak 2017’de Düzce kent mey-danında oturma eylemine başlayanAlev Şahin, direnişinin ilerleyen ay-larında Yüksel direnişine de omuzvermeye, bu yılın başından itibarende direnişinin bir gününü Düzce AKPİl binası önüne ayırmaya başladı. 4aydır da bu üç mevziye, meslek örgütüTMMOB’daki direnişi de eklendi.

Halkın mimarı Alev Şahin’inher hafta Cuma günleriTMMOB’un Ankara’daki genelmerkezinde gerçekleştirdiği oturmaeylemi, 16. haftayı geride bıraktı.Tam 4 aydır aşağıdaki taleplerle di-renişe devam ediyor Alev Şahin:

- TMMOB’un Düzce’de direnişedestek basın açıklaması ve dayanışmaziyareti yapması

- TMMOB’un her ay tüm ihraç-larla ilgili açık alanda basın açıkla-maları yapması

- TMMOB’un belirlenen aralık-larla muhatap kurumlara yönelik faksve telefon eylemleri yapması-İllerde- TMMOB’a bağlı odaların binalarına“ihraçların işe geri alınması” talebiyle

pankart asılması- TMMOB’un illerde söyleşiler

ve paneller düzenleyerek tüm ihraç-ların seslerini duyurması

Alev Şahin, talepleri hayata ge-çirilene kadar TMMOB Genel Mer-kezi’nde oturma eylemine devamedecek.

Peki TMMOB, meslektaşlarınınhaklarını savunduğunu iddia edenbir mesleki demokratik kitle örgütü(DKÖ) olarak şimdiye kadar çoktanyerine getirmesi gereken bu taleplerleilgili ne yaptı? İki kelimeyle özetle-yelim: HİÇBİR ŞEY...

Taleplerine ilişkin TMMOB ileyaptığı görüşmeyi şöyle anlatıyorAlev Şahin: “Oturma eylemi içingittiğim ilk gün beni olumlu karşı-layan yönetim aynı akşam yapılacakyönetim kurulu toplantısına da davetederek taleplerimi orada tüm yönetimile paylaşmamı söylemişti. Yönetimkuruluna gelirken basit ama hare-kete geçirecek talepler sıraladım.Hiçbiri yapılmaz ya da yapmamakiçin bahane üretilecek işler değildi,olumsuz bir söylemde de bulunma-dılar.” Fakat bu görüşmenin üzerin-den 4 ay geçmesine rağmen TMMOByönetiminden hiçbir ses-seda yok.Adeta üç maymunu oynuyorTMMOB yönetimi. “Görmüyor”,“duymuyor”, “konuşmuyor”.

Hatta TMMOB Genel Kurulu’nda,550 bin üyenin içinde direnen tekmimar olduğu için onurlandırılmasıgerektiği halde, divan tarafındangenel kurulun en boş olduğu saattekendisine söz hakkı veriliyor. Yanidirenişi meslektaşlarına anlatması,bizzat TMMOB yönetimi tarafındanengellenmek isteniyor.

TMMOB Genel Merkezi, KonurSokak’ta bulunuyor. Yüksel Caddesiise Konur Sokak’ı dik kesen caddeninadı. TMMOB binasından çıkıp 32metre yürüdükten sonra Yüksel Cad-desi’ne geliniyor.

İşte TMMOB ile Yüksel Caddesiarasındaki uzaklık budur: 32 metre.Ama bu 32 metre (yaklaşık 30-40adım), ikinci yılındaki Yüksel direnişiiçin bir kez olsun bile zahmet edilipadımlanmadı TMMOB yönetimi ta-rafından! Kendi üyeleri olan mimarAlev Şahin, bugüne kadar yüzlercekez gözleri önünde gözaltına alırken;TMMOB yönetimi, bırakalım siyasisorumluluğu, bir kere bile, sistematikolarak polisin saldırısına uğrayanlaradönüp bakmamıştır.

İşte bu nedenle; TMMOB GenelMerkezi ile Yüksel Caddesi arasındakifiziksel mesafe 32 metre olmasınarağmen, TMMOB yönetimi ile AlevŞahin arasındaki ideolojik mesafe,on binlerce kilometredir.

TMMOB yönetimi, ideolojikolarak Alev Şahin’in on binlercekilometre gerisindedir ve her geçengün daha da geriye gitmektedir.Bu gerileme; KESK’ten TTB’ye,DİSK’ten TBB’ye tüm DKÖ’ler içingeçerlidir...

Yakın zamanda çıkan 5 No’luCumhurbaşkanlığı kararnamesiylebirlikte; tüm meslek örgütleri, sen-dikalar ve derneklerin denetimi, tü-müyle Cumhurbaşkanlığı’na bağlıDevlet Denetleme Kurulu’na (DDK)bağlandı. 16 Nisan 2017’deki anayasareferandumunun ardından bu kurumve kuruluşlar ile ilgili her türlü ince-leme, araştırma, denetleme, idari so-ruşturma yapma yetkisi, DDK’ya

HALKIN MİMARIALEV ŞAHİN’İN

DİRENİŞİNİ BÜYÜTELİM!

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU334

Page 35: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

verilmişti. Geçen ayki kararname ilebirlikte DDK’nın yetkileri arasına“yöneticileri görevden uzaklaştır-ma” da konuldu.

Yani DDK; ülkedeki tüm de-mokratik kitle örgütlerini, sendikalarıdilediği gibi parmağında oynatacak.Meslek örgütlerinin seçtiği yöneticileriistediği zaman görevden alacak, yö-netimi istediği gibi belirleyebilecek.

Peki, faşist AKP ve Tayyip Erdo-ğan; kendi iktidarının önüne çıkanengelleri tamamen törpülemek için;ülkedeki tüm DKÖ’ler, derneklerüzerinde tümüyle tahakküm kurmayıamaçlarken; TMMOB dahil ülke-mizdeki sendika konfederasyonlarıve diğer DKÖ’ler, bu saldırıya karşıne yapıyor? Yine iki kelimeyle özet-leyelim: HİÇBİR ŞEY...

Böyle bir saldırıya dahi sessizkalan, direniş örgütlemeyi aklındanbile geçirmeyen bir TMMOB var.

İşte bu nedenle TMMOB; fizikiolarak 550 bin üyesi olmasına rağ-men, ideolojik olarak bitmiştir!

Oysaki TMMOB’un kendi cena-zesini kaldırmamak için direnmektenbaşka yolu yoktur. Üyeleri olan AlevŞahin gibi; faşizmin çizdiği sınırlarıreddeden, gücünü düzenin icazetindendeğil, kendi haklılığından, meşrulu-ğundan alan bir tarzla direnmektenbaşka yolu yoktur. Böyle bir direnişihayata geçirmediği, her zamanki gibiyazılı basın açıklamalarıyla geçiş-tirdiği sürece bu kararnameyi boşaçıkaramaz; ancak üyelerini sahipsizbırakarak kendi altını oyar, çürür veyok olur.

Aynı durum, ülkemizdeki tümmühendis-mimarlar için de geçerlidir.Ne mesleğini layıkıyla yapmak, neelde edilen ‘başarılar’, ne de etliye-sütlüye, siyasete bulaşıp bulaşma-mak... İktidar için bunların hiçbir

önemi yoktur artık. Ve hiçbir mü-hendis-mimarın yarın kapının önü-ne konulmayacağının da garantisiyoktur. Bu gerçek, 3 bini aşkın mü-hendis-mimarın ilgili-ilgisiz gerek-çelerle OHAL KHK’ları ile işten çı-karılması ile net biçimde somutlan-mıştır. Bu süreç, bugün de Cumhur-başkanlığı kararnameleri ile daha daderinleşmektedir.

Sonuç olarak;1- Emeğine, meslek ahlakına sahip

çıkan tüm meslektaşlarımıza çağrı-mızdır. AKP faşizminin bu saldırılarıkarşısında tek çözüm direnmektir.

2- Bugün ülkemizdeki 550 binmühendis-mimar arasında işi, ekmeği,onuru için direnen yalnızca halkınmimarı Alev Şahin’dir.

3- AKP faşizmine teslim olma-mak, emeğimize ve geleceğimize sa-hip çıkmak için Alev Şahin’in yanındaolalım, direnişini büyütelim!

Mimar Cem Dursun; 19 Temmuz Perşembe günüKüçük Armutlu Cemevi'ne yapılan saldırı sırasında göz-altına alınarak; 23 Temmuz Pazartesi günü çıkarıldığımahkemece tutuklandı.

Pratik ve teorik tüm bilgi birikimini mimarlıkhizmetine ulaşamayan yoksul kesim için kullanmayıtercih etmiş bir mimar olan; kentsel dönüşüm adı altındayıkım tehdidi ile karşı karşıya bırakılan yoksul gece-konduların mimari iyileştirilmesi çalışmaları yapanmimar Cem Dursun'un haksız, gerekçesiz biçimde tu-tuklanmasına sessiz kalmayacağız.

Her geçen gün yıkılan-çöken yapıların enkaza dönüştüğühaberleri çoğalmakta, deprem gerçeği ise günden güneyaklaşmaktadır. Tüm bunlara karşı olarak ise ülkemizinbilgi sahibi, deneyimli mimarları işlerinden atılmakta,tutuklanmaktadır. Daha fazla rant elde etme uğruna iş-levsiz, sağlıksız, kontrolsüz yapılar yapılmak amaçlan-makta; bunu yapabilmek için ise biz mimarların yaratımve üretim süreçlerinden gözaltılar, tutuklamalar ile uzak-laştırılması istenmektedir. Mesleğimize ve meslektaşla-rımıza yapılan haksızlıkların farkında ve bu noktadameslektaşımız mimar Cem Dursun'un yanında olduğu-muzu belirtmek isteriz.

CEM DURSUN KİMDİR?Cem Dursun, ODTÜ Mimarlık Bölümü mezunudur.

Katıldığı ulusal çapta mimarlık yarışmaları olan; AntalyaExpo Kulesi Mimari Proje (satın alma ödülü), Eğirdir

Çarşı (eşdeğer ödül), Limnolojik Araştırmalar Merkezi,Eskişehir Kentsel Tasarım Fikir Yarışması (eşdeğerödül), Tasarım Koridorları Ulusal Fikir Yarışması (eşdeğerödül), Konyaaltı Sahili Mimari ve Kıyı DüzenlemesiFikir Projesi Yarışması (mansiyon), İstanbul Modern &MomaYap (finalist) yarışmalarından çeşitli ödüller almış,genç, başarılı bir meslektaşımızdır.

(...) Meslektaşımız Cem Dursun, herhangi bir maddikarşılık beklemeden;

Yoksul gecekonduların daha iyi yaşam standartlarınasahip olması için mimari çizim ve uygulamalarını yapan,

Maddi durumu yetersiz aileler için bahçe tasarımlarıyapan ve inşaalarını gerçekleştiren,

Oyun alanı ihtiyacı olan fakat çevrelerinde oyunalanı olmayan çocuklar için park tasarımları yapan veinşa eden;

Hasta olan ve hastanelerin masraflarını karşılayamayaninsanlar için, sağlık merkezi projeleri üreten bir mes-lektaşımızdır.

Mesleğini böyle onurlu bir biçimde yapmayı tercihetmiş olan meslektaşımızın gerekçesiz bir biçimde tu-tuklanması bizleri üzmekte, öfkelendirmektedir.

Bu noktada tüm meslektaşlarımızı, meslek odalarımızıve tüm toplumu mimar Cem Dursun'a sahip çıkmayaçağırıyoruz.

MİMARLIKTA DAYANIŞMACI TABAN HA-REKETİ

Mimar Cem Dursun'un Tutuklanmasına ilişkinMi-marlıkta Dayanışmacı Taban Hareketi-'ni-n Yaptığı Açıklamanın Bir Bölümünü Yayınlıyoruz

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

335HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Page 36: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

TANIM:Kapitalizm kendini yaşatacak in-

san tipini de yaratmıştır. İnsanınemeğinin karşılığını alamadığı birdüzende, emek değersizleştirilmiştir.Güçlünün güçsüzü ezmesinin kuralhaline geldiği bu düzende ilerlemek,“yükselmek”, birbirinin sırtına bas-maya, birinin diğerini yok etmesinebağlanmıştır.

"İnsan insanın kurdudur" diyeöğretilir bu düzende. Halkın tümenerjisi, yaratıcı gücü, rekabet ileyok edilir ya da ezen sömürücüazınlığın yararına kullanılır. Bir avuçsömürücünün sömürüsü, bir avuçemperyalistin vatan işgali, bir avuçparababasının yeraltı-yerüstü zen-ginliklerimize el koyması, açlık,baskı, yozlaşma, sömürü, zulüm de-ğildir onu ilgilendiren. Bunları gör-mez bile. Mahalledeki kapı komşu-sunun sahip oldukları, okuldaki sıraarkadaşının başarı düzeyi, işyerindeyanında çalışan meslektaşının aldığımaaşın miktarıdır onun dünyası. Ar-kadaşları, hatta kardeşleri, hatta eşi,rakibidir. Herkes birbirinin ra-kibidir.

Böyle öğretildiği için, herkesbirbirinin kuyusunu kazmaya yön-lendirilir.

Ne yapıp edip yanındakini yoketmeli, öldürmeli, ardında bırakma-lıdır. Bu en yakını, eşi, ailesi olsadahi.

Geriye ne dostluk, ne dayanışma,

ne fedakarlık, ne sadakat kalır.Artık tek amaç vardır; para,mal, kariyer... hep daha fazlası,hep daha fazlası...

Tüketim hırsı rekabeti, bi-reycileşmeyi hızlandırır. Ha-yatına, diğer insanlarla ilişki-lerine para ve bireysel çıkarlaryön vermeye başlar. Kolektifhareket etmekten, halkın ortakçıkarlarını düşünmekten uzak-laşır, bireysel kurtuluşun peşinedüşer.

Ancak bu mümkün müdür?

Elbette hayır. Düzen bir avuçazınlığın dünyanın yüzde 92'sini,milyarların ise geri kalanını tü-ketmesi ile dönmektedir çünkü.

*

Herkesi “rakip” gören bu burjuvaanlayış, düzenden devrime gelenlerlebirlikte devrimci saflara da taşı-nır… Çünkü, bilindiği gibi, yetişti-ğimiz bir düzenden o düzeni yıkmakiçin mücadele eden tarafa geçtiği-mizde yaşam ve düşünce alışkan-lıklarımızı da taşıyabiliyoruz.

Yoldaşını rakibi olarak görme,onun başarısızlıklarından gizli birhaz duyma, onun açıklarını ortayaçıkarma, teşhir etme, yoldaşınıneksiklerini kendi eksikliği sayıp ta-mamlama yerine pusuya yatıp dahada eksilmesini bekleme, kolektiviz-min, ortak üretimin mutluluğunuyaşama yerine bireyciliğin peşindeyalnızlaşma, birleştirme yerine da-ğıtma... gibi birçok biçimde ortayaçıkan rekabetçi ruh hali ve düşüncetarzı bizim düşmanımızdır.

Kökeni küçük burjuva mülkiyetçianlayıştır.

Bu düşmanla savaşırken neleretutunacağız?

İLKEMİZ:- Genel bir gelişme sağlamak

için ilerlemiş olanlar, geride kalanlara

dostça yardım edin!

Geride kalanlar en iyilere yetişinve genel bir gelişme sağlayın!

- sloganımız: Rekabet etme,ideolojik mücadele ver!

KURALLARIMIZ:Rekabetimiz halk saflarında

değil, düşmanımızladır.

Kendini kendinle kıyasla, dünüaş, yarına koş!

Eksik gördüğünü tamamla,eğri gördüğünü düzelt, yanlışınkarşısına doğruyla, kötünün kar-şına iyi ile, olumsuzun karşısınaolumlu ile çık.

Yoldaşlık karşımızdaki insanınsırtındaki yükün bilincinde olmaktır.O yükün üstüne bastırma, altındanittir ki yoldaşın rahat yürüsün.

Yenilgi senin, zafer örgütün-dür.

Zorunluluklar dışında her işi ya-nına en az bir kişiyi alarak yap.

YOZLAŞMA:Dayanışma yerine rekabetin geç-

mesidir.

"Yarin yanağından gayri, heryerde, her şeyde, hep beraber" bi-linci halkın içinde yaratılan acımasızbir rekabet içinde kaybolmuş du-rumda. Kapitalist tüketimde daya-nışma yoktur. Herkes kendi başına,herkes kendi başının çaresine ba-kacaktır ve diğerinden üstün olmanınne yolu varsa kullanacaktır, ki buyolda her şey mübahtır.

Devrimci saflarda bunun yansı-ması bireyciliktir, bencilliktir, ben-merkezciliktir... kompleksli bir dü-şünce tarzıdır.

Sorumsuzluktur, çünkü "hep be-raber" olma kültürü, çünkü daya-nışma aslında diğerinin sorumlulu-ğunu da yüklenmek anlamına gelir.Herkesin birbirinden sorumlu olduğu

KURTULUŞ YOLUNDA YARIŞIMIZIN TEMELİ

REKABET DEĞİLBİRLİKTE İLERLEMEDİR!

İLKE-KURAL-GELENEK

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU36

Page 37: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

bir ortam, bir düzende elbette hepilerleme olacaktır, eksikler birliktetamamlanacak, güzellikler hep birliktebüyütülecek ve esas olarak halk iler-leyecektir.

Sınıf bilincindeki zaafiyettir. Düş-manla savaşmak yerine seni yolda-şınla, örgütsen de seni diğer devrimciörgütlerle rekabet edip, rekabet sa-vaşları yürütür hale getirir. Halk,vatan ve sosyalizm unutulur, bencilçıkarlar peşine düşülür. Kendini düş-man karşısındaki ideolojin, politi-kaların ve gücünle değil, kendinibaşka yoldaşlarının başarılarıyla, baş-ka örgütlerin başarılarıyla ölçmeyebaşlamaktır. Sonu gelmeyen bu hırsçürütür ve sonunda öldürür.

DEĞERLERİMİZ:YOLDAŞLIK, DOSTLUK, DA-

YANIŞMADIR;

Yoldaşlık bir çift göz olmaktır...Biri ağlıyorken biri gülmez, biri ek-sikken diğeri tamamlanmaz, biri dar-dayken diğeri rahat edemez, birinefret ederken diğeri sevemez.. yol-daşlığı büyüterek rekabetçiliği yokederiz.

Dayanışma eksiği paylaşarak ta-mamlamaktır, eşitlik böyle oluşur.Bilgiler, duygular, düşünceler, yete-nekler, olumluluklar böyle birbirineen yakın haline, yoldaşça eşitlikhaline dönüşebilir. Yaşamın, kavganın,fedanın, fedakarlığın her anında eşit-tirler. Tek farkları sorumlulukların-dadır.

SORUMLULUK DUYGUSU-DUR;

çünkü "hep beraber" olma kültürü,çünkü dayanışma aslında diğerininsorumluluğunu da yüklenmek anla-mına gelir. Herkesin birbirinden so-rumlu olduğu bir ortam, bir düzendeelbette hep ilerleme olacaktır, eksiklerbirlikte tamamlanacak, güzelliklerhep birlikte büyütülecek ve esas ola-rak halk ilerleyecektir.

HALKIN İÇİNDE, ONUN BİRPARÇASI OLMAKTIR;

Rekabetçilik, kıskançlık bu türdevrimci olmayan duygular sonuçtahalk savaşının ve halkın içinde ol-mamanın, halka yabancı küçük bur-juva dünyanın ürünleridir. HALKINİÇİNDE OLACAĞIZ. HALKIMIZISEVECEĞİZ.

GÖNÜLLÜLÜK BİLİNCİDİR;

Devrimcilikte yapılan her şey gö-nüllülük temelinde gelişir. Bu düzenintüm maddi-teknik gücüyle ancak hertürlü bedeli ödemeye, her türlü zor-luğa katlanmaya gönüllü bir halkbaşa çıkabilir ve zafer kazanabilir.

Gönüllülüğün kaynağı kendi içinve halkın için çalışmak, yaşamak,savaşmaktır. Bilgimizi ve pratiğimizibüyüterek mücadelenin her adımınıkendimiz ve halkımız için attığımızınbilincine vardıkça gönüllük bilincimizde büyüyecektir. Gönüllü savaşanlarıntek düşmanı vardır, o da emperyalizmve oligarşi. Yoldaşları ise onların gü-cüdür, hazinesidir.

KOLEKTİVİZMDİR;

Rekabetin karşısına kolektivizmikoyacağız. Mükemmele ulaşmanınyolu düşünceyi düşünceye katmak,emeği emekle zenginleştirmektir."Bir elin nesi var, iki elin sesi" vardiyerek birleşerek hem savaşta, hemgünlük yaşamda, hem savaşımızınönümüze çıkardığı sorunlarda hepileriye gidebiliriz. Sorunu, gelişmeyi,başarıyı, yenilgiyi, yanımızda kimvarsa, onunla paylaştığımızda, onuda kattığımızda yenilmez oluruz.

GELENEK:"BEN"i ÖLDÜRÜYOR,

"BİZ"İ BÜYÜTÜYORUZ!

KISSADAN-HİSSE:En iyi BuğdayHer yıl yapılan ‘en iyi buğday’

yarışmasını yine aynı çiftçikazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrısoruldu. Çiftçi:

-Benim sırrımın cevabı, kendibuğday tohumlarımı komşularım-la paylaşmakta yatıyor, dedi.

-Elinizdeki kaliteli tohumlarırakiplerinizle mi paylaşıyorsu-nuz? Ama neden böyle bir şeyeihtiyaç duyuyorsunuz? diye sorul-duğunda,

-Neden olmasın, dedi çiftçi.-Bilmediğiniz bir şey var; rüz-

gâr olgunlaşmakta olan buğday-dan poleni alır ve tarladan tarla-ya taşır.

Bu nedenle, komşularımınkötü buğday yetiştirmesi demek,benim ürünümün kalitesinin dedüşük olması demektir.

Eğer en iyi buğdayı yetiştir-mek istiyorsam, komşularımın daiyi buğdaylar yetiştirmesine yar-dımcı olmam gerekiyor.

"KİRLİ ELLERİNİZİCEMEVLERİMİZDEN ÇEKİN!"

29 Temmuz Pazar günü Gazi Ma-hallesi Köşe Durağı'nda bir araya gelenGazi Halkı, 22 Temmuz günü KüçükArmutlu Cemevi'ne yapılan baskını vebu baskını teşhir eden cemevi başkanıZeynep Yıldırım'ın tutuklanmasını biryürüyüşle protesto etti. "Kirli ElleriniziCemevlerimizden Çekin! Cemevleri İba-dethanemizdir! / Gazi Halkı" yazılı pan-kart arkasında bir araya gelen kitle, peş-lerinde bir polis ve teneke ordusuylatüm provakasyon ve tacizlere rağmenGazi Cemevi önüne kadar yürüyüşlerini

gerçekleştirdi. Yürüyüş boyunca "Dev-letin Alevisi Olmayacağız!", "OnlarYezit, Biz Hep Hüseyin!", "Aleviyiz,Haklıyız, Kazanacağız!", "Faşizme KarşıOmuz Omuza!", "Zeynep Yıldırım Ser-best Bırakılsın!" sloganlarının atıldığıeylem, Gazi Cemevi önünde yapılan birbasın açıklaması ile sona erdirildi. Eyleme25 kişi katıldı.

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

37HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Page 38: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

Kezban Bektaş, bizim Kezbananamız... 31 Temmuz’da Armutlu’da-ki Cemevi bahçesinde oturma eyle-mine başladı.

Başladığı günden beri, ziyaretçilerive destekçileri hiç eksik olmuyor.Kendileri de Kezban Ana gibi dire-nişlerde yer almış, direnişçiler Meh-met Güvel ve Nuriye Gülmen de zi-yaretine gitti. Üç direnişçi bir ara-daydı. Bu üç direnişçiyi bir arayagetiren nedir, 80 yaşındaki KezbanAna neden direniyor?

19 Temmuz’da Armutlu Cemevibasıldı, 3 gün sonra, Kezban ananınkızı Cemevi Başkanı Zeynep Yıldırımtutuklandı. Tutuklanmasının sebebi,başkanı olduğu Cemevinin, yani biribadethanenin basılmasını ve basanpolisler tarafından koridora işenmesiniteşhir etmesidir. Böylesine ahlaksızmahlukatlardır faşist AKP’nin polisleri.

Kezban Bektaş ilerlemiş yaşınarağmen artık böylesine bir aşağılan-maya, hakarete, adaletsizliğe daya-namadı.

Kızı serbest bırakılana dek hergün direnecek. “Kızımı değil, cem-evine işeyenleri tutuklayın” talebiyledireniyor.

Halkımızın İbadethaneleriTuvalet Değildir!

Cemevi, Alevi halkı için çok bü-yük bir değerdir, ibadet yeridir.AKP’nin faşist polisleri baskın sıra-sında halkın değerlisi olan mekana

işiyorlar. Haziran ayaklanmasından sonra,

ayaklananlara kara çalarak, iftira ata-rak, yalan söyleyerek Tayyip Erdoğan“Camiye ayakkabıyla girdiler, içkiiçtiler” gibi iftiralarla halkı kışkırt-maya çalışmıştı. Yalan olduğu kameragörüntüleriyle ispatlansa da yalan-larını sürdürdü. İkiyüzlü, riyakar, fa-şist AKP; sadece halkın inançlarınıistismar eder. Çünkü faşizmde ahlak,değer, namus yoktur; onun dini,imanı, değeri, ahlakı PARA’dır.

Bu gerçekten yola çıkarak bilegörebiliyoruz ki, bu sadece densiz,kendini bilmez üç beş polisin işi de-ğildir.

Çok net anlaşılıyor ki, bu birDEVLET POLİTİKASIDIR.

İşbirlikçi AKP, yalancılığı, komp-loculuğu, bütün değerleri ayaklar al-tına almayı efendisi emperyalizmdenöğrenmiştir. Emperyalizmin, işgalettiği topraklarda yerli halkları nasılaşağıladığı, hakir gördüğü bilinenbir gerçektir. Özellikle Ortadoğuhalklarına yapılanlar, bombalanancamiler, başörtüsü çekilip tecavüzedilen kadın ve erkekler, üzerlerineişenen-idrar sürülen tutuklular vb…Bunlar tam da kapitalist-emperyalistsistemin karakteridir.

Emperyalizmin uşaklarının yetiş-tirdiği polisin zihni de bu doğrultudaçalışıyor. Kendi halkına düşmandır,sömürür, katleder ve aşağılar. De-ğerlerini ayaklar altına alır, Alevihalkını ise adeta yok saymaktadır.

Cemevi gibi ibadethaneninbasılmasında, içine işenmesindeelbette yobaz, gerici, dindarAKP’nin polislerinin Alevilereduydukları düşmanlığının dapayı vardır. Ancak Armutlu Cem-evi baskınında Alevi düşmanlı-ğının ötesinde bir durum var.

Devrimcilere, demokratlara,ilericilere duyulan kin ve öfkevar.

Faşizmin, kanlı postallarıylaCemevi’ne girmesinde, işeme-sinde amaç bellidir: O cemevinegitme, orada ibadet etme. İlla

ibadet edeceksen, bunu Küçük Ar-mutlu gibi devrimcilerin mahallesindeyapma.

Burada söz konusu olan esas ola-rak İRADE SAVAŞIDIR. Onlar biziibadethanelerimizden vazgeçirmekistiyor.

Biz ise onların bu aşağılamalarına,yok saymalarına, yıldırma politika-larına direnişle cevap veriyoruz.

Ancak karşısında TAYAD’lılarıniradesi var. Hem kızını tutuklaya-caksın, hem ibadethanesine işeye-ceksin. 80 yaşında da olsa, bunu ya-nına koyar mı hiç Kezban Ana?

Hemen direnişe geçti. Kızı tahliyeolana kadar da direneceğini söylüyor.TAYAD denildiğinde akla ilk gelenanalarımızdandır Kezban Bektaş. TA-YAD’ın kuruluşunda çok büyük eme-ği geçmiştir.

Çok büyük özveri ve emek sözkonusudur.

Kezban Ana şimdi hem tutsak,hem de şehit annesidir. Çocuklarınaçok düşkün ve bağlı olduğu gibi,politik bir insandır. 1980 cuntası son-rası, ülkede yaprak kıpırdamazken,TAYAD’ın Taksim Anıtı’na çelenkbıraktığı o tarihsel eylemde SevgiErdoğan ile birliktedir Kezban Ana.Aynı zamanda Alevi inancına çokbağlıdır, Pir Sultan’a çok değer verir.Kendi inancının böylesine ayaklaraltına alınmasına sessiz kalamazdıtabi ki.

Biz TAYAD’lı Aileler olarak, hal-kımızı anamızın yanında olmaya ça-ğırıyoruz. Anamızı ziyaret edelim,yapamıyorsak telefon açalım, mektupyazalım. Yapabileceğimiz her biçimdedestek olalım, güç olalım, güç ala-lım.

Kezban Ana hepimiz için, onu-rumuz, namusumuz, inanç özgürlü-ğümüz için direniyor ve kazanacak!

Kezban Ana Yalnız Değildir!Alevi Halkının İbadethanesi Tu-

valet Değildir!Armutlu Alevi Derneği Başkanı

Zeynep Yıldırım’a Özgürlük!

KEZBAN BEKTAŞ: 80 Yaşında Bir Direniş ÇınarıTayad’lı Aileler

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU38

Page 39: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

Yürüyüş: Merhaba Turgut. Okurlarımız için kendinitanıtır mısın?

Turgut O: Adım Turgut Onur. 21 yaşındayım. Lise2’de bir sene kalıp diğer sene ise okulu bıraktım. Uzunsüre sonra Kınık’ta iş isteyen madencilerin eylemindenkaynaklı 10,5 ay Şakran Hapishanesi’nde tutuklu kaldım,mahkemeden tahliye edildim.

Yürüyüş: Nasıl gözaltına alınıp tutuklandın? Hukukidurumunan bahseder misin?

Turgut O: Tahliyeden sonra 2 gün içinde dergimizegeldim. Dergide kalmam 5 ay sürdü. 7 Mart’ta, saat08.30’da yeniden tutuklanacağım operasyonu başlattılar.İçeri girdiklerinde tek başımaydım, daha o dakikadanişkence başlamıştı. Tekmeler, tokatlar, yumruklar, dirseklerhavada uçuşuyordu. Böyle araca bindirilene kadar sürdü.Yol boyunca işkence devam etti.

İstanbul’u tur attırdılar, 2 kere baygınlık geçirmiştim.Dalga geçmek için ellerine ameliyat eldivenleri geçirip;“Biz elimizi sizin kanınıza bulaştırmayız” dediler.Baygınlık anında da işkenceden hız kesilmedi. Baygınlıkanının birinde öne doğru iteklerlerken “üstümüze düş-me…” dediklerini hatırlıyorum.

Vatan’a adım atar atmaz sloganlarla içeri girdim.Kaburgalar dergide başlayan ilk işkencede zaten çatlamıştı.Vatan’da da “Ooo bu tam benlikmiş” diye işkenceyedevam edildi. Orada aldığım darbeyle daha da kaburgalarındurumu kötüye gitti. Bu şekilde Vatan’dan 7 gün sonramahkemeye çıkarılıp tutuklandım. Ne savcı ifadealdı ne de mahkeme karar verirken dinledi, kararönceden verilmiş zaten. Savcı, geldiğimizi haberveren polise “Size ifade vermediyse burada da vermesino zaman” diyerek direk tutuklamaya sevk etti ve tu-tuklandık.

Tutukluluk gerekçesini “güvenlik” diye gösteriyorlar.Mahkeme 4-5 Ekim tarihlerinde, durum ise tamamenacizce dosyaya eklenmiş, ortamda aranan eşyalar vebilgisayarlar var.

Yürüyüş: Hapishane koşullarını ve Özgür Tutsakların“Sürekli Faşizme Karşı Sürekli Direniş” sürecinianlatır mısın?

Turgut O: Tüm bu içerideki ve dışarıdaki terörekarşı cevabımız her yerde olduğu gibi direniş. Bizi herinançsızlaştırma, kimliksizleştirme çabalarına karşı bizdaha çok inancımıza sarılarak, daha çok misyonu-muzun farkında olarak cevap veriyoruz. Örneğinkitap hakkımızı 3 kapı kırmak ve 1 arkadaşımızın 6

dikişlik yarasıyla taçlandırarakkazandık. Yaptıkları her saldırıyakarşı saldırıyla cevap verildi vetabi ki hepimizin dik duruşu ilebaşlattığımız direnişle de kazan-dık.

Patika Dergimiz “olmaz-yapı-lamaz-mümkün değil” kelimelerinecevap tarzında her ay çıkıyor. Yü-rüyüş’ü vermiyorlar; ancak vermi-yorlar diye ideolojik eğitimimizden,iddiamızdan vazgeçecek değiliz.Her şart altında kendi dergimiziyine kendimiz basıyoruz, okuyoruz. Tecriti bu şekildeparçalıyoruz. Dergi olmasa da yine dergi gibi; amasohbet tarzında kendi aramızda sınırlı kişilerle gerekenkonular hakkında çalışmalarımızı yapıyoruz. Sohbethakkımızı 3 saat veriyorlar, 3 saat de direnişlerle ka-zanıldı, direnişle korunuyor, genelgedeki gibi uygu-lanılması sağlanmaya çalışılıyor.

Yani ne haklarımızdan vazgeçiyoruz ne de gaspedildiği için oturup bekliyoruz; mesela bu mektubusansürleme ihtimaline rağmen yazıyorum; ancak biryandan haklarımızın mücadelesini verirken biryandan da alternatifler üretiyoruz.

Yürüyüş: Dergimiz üzerindeki baskıları anlatabilirmisin, sen neler yaşadın?

Turgut O: Dergimiz üzerindeki baskı, taşıdığı önem-den kaynaklı fazla. Kapısının önünde bile polis tacizinemaruz kalabiliyoruz. Bir gün bakıyorsun 2 gece üst üsteTOMA bekliyor, bir gün bakıyorsun bir şey yok. Caddeablukaya alınıyor, korku yayılmaya çalışılıyor, sonrahiçbir şey yokmuş gibi toparlanılıp gidiliyor. Bir andagelip akreplerle siren çalarak, kapıları açarak bekliyorlar.Sonra yarım saat-bir saat geçince çekip gidiyorlar. Ara-cımızın aynalarını kıracak kadar acizleşiyorlar. Kısaca5 ay içerisinde gözlemlediğim kadarıyla derginin çık-maması için elinden geleni yapıyorlar. Onun için desürekli operasyon hali, gözdağı, tedirginlik yaratma ça-baları var.

Yürüyüş: Röportajın sonuna geldik. Eklemek iste-diğin bir şey var mı?

Turgut O: Röportaja cevaplarım bunlardır. HepiniziDirenişimizin coşkusuyla ve 96 Ö.O. nezdinde tüm şe-hitlerimizin inancıyla kucaklarım. Sağlıcakla kalın. Se-lamlar sevgiler.

Dergimizin Tutsak Muhabiri Turgut Onur:

“Bizi Her İnançsızlaştırma, Kimliksizleştirme Çabalarına Karşı;Biz Daha Çok İnancımıza Sarılarak,

Daha Çok Misyonumuzun Farkında Olarak Cevap Veriyoruz.”

Silivri 9 No’lu Kapalı Hapishanesi’nden Turgut ONUR İle Yaptığımız Röportajı Yayınlıyoruz

Röportaj

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

339HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Page 40: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

(...) Ak sakallı “Ey köy halkı!Bakkalın oğlunu öldüren muhtar-dır. Ben bakkalın yanından geli-yorum ve onunla konuştum. Bak-kalın dükkanını istediği için oğlunuöldürmüştür. Bakkalın oğlundanönce öldürdüğü diğer çocuklarımızgibi. Bu yarın da devam edecekeğer bir şeyler yapmazsak. Yarında bizim dükkanlarımızı isteyecek.Bizim çocuklarımızı öldürecek. Buyüzden muhtardan bunun hesabınısormalıyız.

Muhtar bir katildir ve biz bunaizin vermemeliyiz. İzin veremeyiz.Bütün köyümüzü kendi malı halinegetirdi. Dedelerimizin dedelerinekadar uzanan bir tarihimiz var butopraklarda. Bu topraklar bizimve biz topraklarımızı, emeğimizi,alın terimizi muhtara veremeyiz.Bizi sömürmesine ve kendi kölesihaline getirmesine, evlatlarımızıelimizden almasına izin vereme-yiz.”

Sözlerine devam etmeye çalı-şırken muhtarın adamları kürsüyeçıkıp, tekme-tokat Ak Sakallı’nınüzerine binmişler. Bütün köy hal-kının önünde döve döve her yerinikanatmışlar. Neredeyse bütün ke-miklerini kırmışlar. Köylüler kor-kudan donmuş bir biçimde sey-retmişler, araya girmeye cesaretedememişler. Hepsi görmezden ge-lip yavaş yavaş dağılmışlar.

Muhtarın adamları artık hare-ket edemeyen Ak Sakallıyı öldüdiye yerde bırakıp gitmişler. Birevin kenarından olay yerini gözet-lemeye devam eden Yiğit adındabir genç, muhtar ayrıldıktan sonraAk Sakallı’nın yanına doğru gitmiş.Yiğit, ismini yiğitliğinden almış.Köyde huzursuzluk çıkaranlarıdöverek nam yapmış olan Yiğit,Ak Sakallı’yı çok seviyormuş ve

herkes ayrıldıktan sonra Ak Sa-kallı’yı alıp evine kadar taşımış.

Ak Sakallı’yı öyle bir dövmüşki muhtarın adamları, tam tamınabir hafta boyunca kan lekeleri çık-mamış Ak Sakallı'nın konuşmayaptığı kürsüden. Muhtar ise bi-lerek temizletmemiş ki, ona karşıgelenlerin sonunun nasıl olacağınıgörsün köy halkı. Bu süre içerisindeYiğit, Ak Sakallı'nın evinde kalmışve iyileşmesi için ona yedirmiş,içirmiş, ilaç vermiş. Köyün doktoruve Yiğit, Ak Sakallı’yı tedavi et-mişler. İyileşene kadar Ak Sakal-lı'nın durumu, Yiğit onun evindekalmış, doktor da her gün en azbir kere uğramış.

Bu sırada umutsuzluk bütünköyü sarmış. Herkes muhtarınyaptıklarından haberdar; ama kim-se bir şey yapabilecek güçte değil.Kimsenin umudu yok bu durumundeğişeceğinden, muhtarın sömü-rüsünün, katliamlarının ve baskı-sının sona ereceğinden. Bakkal,dükkanı satmış muhtara ve artıkmuhtar için çalışmaya başlamış.

Muhtar adamlarıyla tek tekköydeki dükkanları ve mal sahip-lerini dolaşıp, varlıklarını ona sat-maları için baskı yapıyormuş. Satınaldıklarını, değerlerinin çok altındaverdiği küçük bir miktarla alıyor-muş. Vermek istemeyenleri ise dö-vüp köy meydanında falakaya ya-tırıyormuş. Bütün köylüye, “köydebenim sözüm geçer” dercesine zul-mediyormuş.

Bunlar yaşanırken köyde, AkSakallı artık yürür duruma gelmişve epeyce iyileşmiş. Ak Sakallışunu biliyormuş; muhtarın zul-müne son vermenin tek yolu, köyhalkını birleştirmek ve örgütlemek.Eğer köy halkını örgütleyebilirse,o zaman bu baskı biter, çocukları-mızın canı kurtulur. Bunu hayatageçirmek için bir yöntem bulma-lıymış ve bu yüzden doktor ve Yi-ğit’le birlikte bir toplantı yapmaya

karar vermiş.Ak Sakallı'ya göre önce en ya-

kınındakilerini örgütleyip ikna et-mesi gerekirmiş. Ak Sakallı, Doktorve Yiğit toplantı için bir araya gel-mişler. Ak Sakallı: "Bir araya gel-memizin nedeni muhtarın üstü-müzdeki hegamonyasını yıkmakiçin, köylüyü örgütlemenin bir yo-lunu bulmak. Muhtarın düzenineson vermenin tek yolunun, köyhalkını örgütlemek olduğunu bili-yoruz. Ama bunu nasıl yapacağız?Asıl sorunumuz bu ve bu yüzdenbir araya geldik. Şimdi Muhtarkim? Muhtar, bütün köy halkınınortak düşmanıdır ve bütün köylü-lerin kurtuluşu muhtarın yok ol-masındadır. Köyümüzü eskiden ol-duğu gibi yeniden eşitliğin, adaletinve kolektif üretimin olduğu biryere dönüştürebiliriz. Köylüleribuna ikna edebiliriz. Hepsi bizimelimizde. Bizim inancımızla ilgilibir durum.

Biz köylülere nasıl yapacağımızıanlatmalı ve onları harekete ge-çirmeliyiz. Meselemiz, bunu müm-kün olduğunca sessiz yapmak. Çün-kü muhtar bu çalışmalardan ha-berdar olduğu anda engelleyecekve her zamankinden daha kanlıbir biçimde saldıracaktır. Bu yüz-den biz çalışmalarımızı gizli yü-rütmeliyiz."

Doktor: "Ak Sakallı, söyledik-lerin doğru. Eğer yaşamak isti-yorsak muhtarı yok etmeliyiz amanasıl gizli çalışacağız? Nasıl güve-neceğiz gizli çalışmadaki insanlara?Senin de bildiğin gibi Haberci'ningözünden hiçbir şey kaçmaz. Bizimgirdiğimiz evleri hemen anlar vearaştırıp öğrenir ne olup bittiğini.Haberciyi nasıl atlatacağız?"

Ak Sakallı: "Haberci'nin hangisaatlerde uyuduğunu öğreneceğizve onun uyuduğu saatlerde çalış-malarımıza başlayacağız."

Doktor: "Evet, bu olabilir. Pekigeceleri nasıl insanların evine gi-

TEK GÜÇ, ÖRGÜTLÜ GÜÇ 2. Bölüm

HALKIN SANATÇILARI

Kızıl Maskeliler’in Yazdığı Öykününİkinci Bölümünü Yayınlıyoruz.

40

Page 41: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

deceğiz?"Yiğit: "Biz insanların evine git-

meyeceğiz. Onları bir yer belirleyiporaya çağıracağız geceleyin. AkSakallı’nın sözünü herkes dinlerve herkes güvenir. Bu yüzden AkSakallı’nın söylemek istediklerivar diyeceğiz ve herkesi geceleyino yere çağıracağız."

Doktor: "Tamam, anladım. Pekiköylülerin hepsine nasıl haber ve-receğiz?

Yiğit: "Ak Sakallı'nın masalanlattığı çocuklar üzerinden aile-lerine bir pusula göndereceğiz. Bupusulaya mekanı yazıp, mutlakagizli tutulmalıdır diye de belirte-ceğiz."

Ak Sakallı: "Aklınla bin yaşaYiğit. Aynen öyle yapacağız. Ço-cuklara masal anlattıktan sonrahepsine bu notları dağıtacağız veailelerine iletmelerini söyleyeceğiz.Çocuklara, bunun bir oyun oldu-ğunu ve bu oyunun gizli kalmasıgerektiğini söyleyeceğiz. Bu sayedeçocuklar bilgi vermeyecek ve birsır gibi saklayacaklar yazdığımızpusulaları."

Doktor: "Notu ben yazacağımve masal saatine kadar hazır halegetireceğim."

Ak Sakallı: "Tamam o zaman,herkes hazırlıklarını yapsın ve ge-ceye hazırlanalım. Haberci mese-lesini de köylülerle konuştuktansonra konuşuruz. Haberci’ye du-rumu anlatırsak, halkın birliğinigösterirsek onu da kendi tarafımızaçekebileceğimizi düşünüyorum.Haberciyi de kazandık mı, muh-tarın ve onun adamlarının sonugelmiş demektir.”

Ak Sakallı hafta sonları çocuk-lara evinin bahçesinde masallaranlatırmış. Hafta sonu geldiğindedoktorla Yiğit, tüm hazırlıklarıyapmışlar. Çocuklar da geldiktensonra Ak Sakallı masalını anlat-maya başlamış. İlkin, bugünkümasalın aralarında bir sır olarakkalması gerektiğini söylemiş. Bunusöyledikten sonra başlamış muh-tarın sömürü saltanatından bah-setmeye. Bu masal mazlum ilezalim üzerineymiş. Çocuklara ma-

sal anlatırken, köyün içinden ör-nekler vererek anlatmış.

Ak Sakallı, çocuklardan birinesormuş: "Sen annenle babanı gün-de kaç saat görüyorsun oğlum?"

Çocuk: "Ben sabah mektebegittiğimde babam evden çıkmışoluyor. Ben mektepten geldiğimdebabam daha dönmemiş oluyor. Ak-şam 8’de geliyor babam eve. Gel-dikten sonra birlikte yemek yiyoruzve sonra banyoya giriyor. O ban-yodayken benim uyku saatim ge-liyor, annem yatırıyor. Yani akşamsofrada görüyorum sadece"

Ak sakallı başka bir çocuğa dö-nüp sormuş: "Oğlum, kaç vakittebir et yiyorsunuz evde?"

Çocuk: "Sadece bayramlardayiyoruz."

Ak Sakallı: "Muhtar her günet yiyor biliyor muydunuz? Muhtarher gün et yiyebilsin diye babançalışmak zorunda kalıyor. Muhtaret yesin diye sen babanı sadeceakşam yemeğinde görebiliyorsun."

Çocuklar öfkeleniyor muhtarave bunu fark eden Ak Sakallı asılkonuya giriyor. "Muhtar etleri tekbaşına yemesin diye şimdi size birpusula vereceğim ve siz bu notueve götürüp ailenize vereceksiniz.Tamam mı çocuklar?"

"Tamam" diye cevap veriyorçocuklar. Ak Sakallı masalını bi-tirdikten sonra çocuklara notlarıdağıtıyor ve hepsini eve gönderi-yor.

GİZLİ GÖRÜŞME GECESİGece olduğunda Ak Sakallı,

doktor ve Yiğit belirlenen yere git-mişler. Vardıklarında buluşma saa-tine sadece yarım saat kalmış vehenüz gelen yokmuş. Yiğit ve dok-tor çelişkiye düşmüşler. Ya kimsegelmezse, acaba gelecekler mi? gibidüşünceler oluşmuş kafalarında.Ak Sakallı ise gayet rahat bir şe-kilde "gelecekler" demiş. Nedendiye sorduklarında, Ak Sakallışöyle demiş:

"Tüm köy halkı muhtara kinlive ondan kurtulmanın yollarınıarıyorlar. Hepsi merak edip gele-cekler, çünkü biz bu buluşmayla

onlara umut olduk. Bizim onlaraumut olmamız onları buraya geti-recek. Önemli olan nokta bizimonları burada ikna edebilmemiz."

Aradan çok kısa bir zaman geç-tikten sonra çocukların aileleri tektek gelmeye başlamışlar. Belki hepsigelmemiş ama gelenler olmuş veonlarla diğerlerini de ikna edebi-leceğini biliyormuş Ak Sakallı. Ge-lenlere ne yapmak istediklerini venasıl yapacaklarını anlatmış.

Ak Sakallı: "Bu gece sizleri bu-raya çağırmamın nedenini hepinizmerak ediyorsunuzdur. Konu,muhtarın zulmüne son vermekleilgili. Bunu nasıl başarabileceğimizedair bir fikrimiz var. Onu anlatmakistiyoruz sizlere.”

Öğretmen: "Ak Sakallı sen yinerüya görüyorsun. Bizi çağırdın bu-raya bunun için mi? Bir fikri var-mış.... Biz de gerçekten bir şey varsandık pusulanı alınca."

Doktor: "Ak sakallı en azındanbir rüya görüyor, ya sen? Sen onubile yapamıyorsun ve konuşuyor-sun. Sen neden geldin buraya?Geldin, çünkü sen de kurtulmakistiyorsun muhtardan. Senin içinde bir umut oldu Ak Sakallı’nınçağrısı. Kurtulmak kendi elleri-mizde. Her şeyi başkalarından bek-lemeyelim, kendimiz yapmalıyız.Muhtarı birlikte ve kendimiz ancakyenebiliriz. Şimdi sus ve Ak Sa-kallı'nın fikrini bir dinle.

Ak Sakallı sözlerine devam et-miş: "Doktor'un dediği gibi ancakkendimiz yenebiliriz muhtarı. Bunuyerimizde oturup bekleyerek değil,emeğimizle ve aklımızla yapabiliriz.Oturarak hiçbir şey değişmez amabirlikte düşünürsek, birlikte hareketedersek değiştirebiliriz. Şu anda bü-yük bir umutsuzluk yayılmış köyde;ama bunu değiştirebiliriz. Kimseninkorkmasına gerek yok çünkü bizgizli yapacağız her şeyi. Gizli ey-lemler örgütleyeceğiz ve muhtarıhedef göstereceğiz. Bütün köy halkıbüyük bir nefretle dolu muhtarakarşı. Bizim eylemlerimizle birlikteçoğalacağız. Köy halkı bizim gücü-müzü, kendi gücünü görecek vebize katılacak.”

41

Page 42: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

Öğretmen: "Nasıl bir eylem düşündün peki?"Ak Sakallı: "Öncelikle şunu bilmeliyiz. Bu iş

ciddi bir iş ve bu yüzden herkese sormalıyız. Bu-rada olan herkes bu işte var mı? Muhtarı yoketmeye var mıyız?”

Gelen bütün köylüler: "Evet, varız!"Ak Sakallı: "O zaman şöyle, önce küçük bir

eylemle bu işe başladığımızı göstereceğiz. En baştamuhtarı teşhir edeceğiz. Onun bir katil olduğunubütün köy halkına yeniden hatırlatacağız. Yarıngece yüzlerimize maske geçirip, tanınmaz olmalıyız.Muhtarın konağının dış duvarlarına "Katil muhtar""Çocuklarımızın hesabını soracağız. Seni asla af-fetmeyeceğiz" ve "Saltanatını başına yıkacağız"gibi yazılamalar yapacağız.”

Bu yazılamalar bütün köy halkının ilgisini çe-kecek ve umut olacak. Burada önemli olan ağzımızısıkı tutmamız ve kimseye bilgi vermememiz. Bizekatılmak isteyenler olacaktır. Katılmak isteyenleride başta seçmek zorunda kalacağız. Hemen herkesegüvenemeyiz, önlem almalıyız. Ama hızla herkesikatabilmeliyiz. Şimdi bu eyleme katılmak isteyenlerel kaldırsın. Yiğit, el kaldıranlardan 5 kişi seç,hızlı ve genç olmalılar. Onlara konuştuğumuz gibiher şeyi anlat ve vakıf et. Hepimize başarılar ar-kadaşlar. Muhtar'ın sonu geliyor...”

Yiğit: "Tamam Ak Sakallı, ben hepsini vakıfedeceğim ve konuştuğumuz gibi eylemi gerçek-leştireceğiz..."

Ak Sakallı son olarak, ayrılmadan önce herkesyanında birini daha getirmeli dedi gelenlere.Birken iki olmalıyız diyerek çoğalmanın ve ör-gütlemenin önemini anlatmış. Ama daha ayrıntılıbir sonraki buluşmada konuşacakmış. Daha ka-labalık olacaklarından emin olduğu için, hepsinebirden anlatmak istemiş Ak Sakallı.

Herkes yavaş yavaş buluşma noktasından ay-rılmış. Öğretmen, Ak Sakallı'nın kardeşiymiş veuzun yıllar doğru düzgün birlikte oturup konuş-mamışlar. Geçmişte yaşadıkları bir tartışmadankaynaklı küslermiş. Tartışmanın nedeni, öğret-menin muhtara olan yakınlığıymış ve onun burayagelmesini beklemiyormuş Ak Sakallı. Bu nedenlekardeşinin gelmesine çok sevinmiş. Ama onabelli etmemek için kendini tutmuş. Herkes ay-rıldıktan sonra öğretmen, Ak Sakallı'nın evinegitmiş. Çok mutluymuş çünkü uzun zaman sonrailk kez köydeki insanları böyle umutlu görmüş.Gelenlerin hepsi mutlu ayrılmış Ak Sakallı'nınyanından. Bunu görmek kendisinin de düşünce-lerini değiştirmiş ve umutlanmaya başlamış.Bütün gece birlikte sohbet etmişler ve fikir alış-verişinde bulunmuşlar. Öğretmenin inancı bü-yümüş bu sömürüyü bitirme konusunda...

(SÜRECEK)

Emperyalizme ve faşizme karşı kıyasıya, ölümüne birsavaşın içindeyiz. Savaşın iki tarafı var. Biz ve onlar.Başka taraf yok. Düşman bizi yok etmek istiyor, bizdüşmanı. Ara yol yok. Düşmanımızın bütün askeri veteknik gücüyle, bütün ideolojik ve fiziki araçlarıyla saldırdığıbu savaşta bizim en büyük gücümüz inancımız ve savaşmakararlığımızsa, ilke ve kurallarımız da en az onlar kadarönemlidir.

Neden önemlidir ilke ve kurallar? Çünkü düşmanın hertürden fiziki ve ideolojik saldırıları karşısında çelikten ka-lelerimiz, kurşun geçirmez zırhlarımızdır ilke ve kurallar.

Nedir İlke? Nedir Kural?İlkenin sözlük anlamı şöyle: “Her türlü tartışmanın

dışında öncül sayılan ana düşünce, inanış, baş kural.”Yani “ilkedir” denilmişse bir düşünceye, bakış açısına,

tarza orada artık tartışma bitmiş ve geriye sadece onunhayata geçmesi kalmıştır. Kuralın sözlükte birçok anlamı,açıklaması var. Hepsinin ortak noktası ise “yön veren”olması. Yani çalışmalarımıza, yaşamımıza, her anımıza,hareketimize yön verendir kurallarımız.

Neden Kaledir, Neden Zırhtır İlke Ve Kurallar?Sorunun yanıtını baş düşmanımız ABD emperyalizminin

yaptıklarına, söylediklerine bakarak da bulabiliriz. ABDemperyalizmi ve uşak uzmanları diyorlar ki; ulaşamıyoruz,bilmiyoruz, engelleyemiyoruz cepheli savaşçıları. Acizceyoldaşlarımızın başına milyon dolarlarca para ödülleri koy-ması bu çaresizliklerinin göstergesidir.

Tüm ülkeleri, milyonlarca insanı dinleyen, izleyen is-tihbaratının, Alişan Şanlı’nın feda eylemine dair bilgisizoluşunu, eylemi engelleyememeleri sonucunu doğuran,Cephelilerin kaleleri olan kural ve ilkelere sahip oldukları,bu ilke ve kurallara sımsıkı bağlı savaştıkları gerçeğidir.

Kurallar ve ilkeler devrimci hareketimiz için ve her bircepheli için büyük bir güçtür, silahtır. Emperyalizmin, düş-manın önünü tıkayan engelleyen settir.

(NOT: Haftaya aynı konuya devam edeceğiz.)

KURALLAR GÜCÜMÜZ,İLKELER

ÜSTÜNLÜĞÜMÜZDÜR

SAVAŞ veSAVAŞ veSAVAŞÇISAVAŞÇI

EMPERYALİZME VE

FAŞİZME KARŞI

42

Page 43: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

İşbirlikçi AKP Faşizmi, 12Eylül Tutuklamalarıyla Ne Di-yor?

AVUKATLAR, SANATÇI-LAR, MİMAR MÜHENDİS-LER, KAMU EMEKÇİLERİ,YOKSUL MAHALLELİLER,KİMSE EMPERYALİZMEKARŞI ÇIKMASIN!

Solcu olabilirsiniz, sosyalist ola-bilirsiniz, ama emperyalizme karşıçıkmadan.

AB’ci olun… AB üyeliğini, Av-rupa Standartlarını, Uluslararası Stan-dartları savunun.

ABD’nin hakim olduğunu,ABD’ye karşı çıkmanın gerçekçi ol-madığını savunun.

Halkın Avukatları, Sanatçıları,Mimar Mühendisleri, Halk Cepheliler,işte bu dayatmayı kabul etmedikleriiçin emperyalizmin ve işbirlikçilerininhedefidirler.

“Katil Amerika, Ortadoğu'dan De-fol!” diye haykırıyor bir ses. Bu sesGrup Yorum’un sesi.

En son çıkardığı klibinde böylediyor ve devam ediyor:

Değil mi ki postallarınla girdinvatanıma

hoşgeldin mezarına!

Emperyalizm emperyalizm

hem alçaksın, hem de zalim

Suriye'dir vatanımız

Gömeceğiz seni zalim

Tüm dünyada döktüğün kanı-mızın bir hesabı var, soracağız!”

Türkiye halklarının, tüm dünyahalklarının emperyalizme öfkesiningür sesidir Grup Yorum.

Ve mücadele sahnesine çıktığındanberi böyledir.

Grup Yorum’un varlığını belirle-yen köşe taşlarından biri, anti-em-peryalizmdir.

“düşman çizmesi altında yurdum”diyerek, ilk şarkısından bu yana ba-ğımsızlığı savunandır Grup Yorum.“Bu memleket bizim” diyendir.

“Krallar imparatorlar beyler dik-tatörler yıkanız” diye emperyalizmemeydan okuyandır.

“Katil Amerika” diyendir. Ame-rika’dan hesap soran Alişanlar’ıntürküsünü yakandır.

Geçit Yok diye haykırandır.

Bağımsız Türkiye konserlerindeiki milyona yakın halkı bir araya ge-tirendir.

İlerici, sosyalist olduğu iddiasın-daki birçok sanatçı, Avrupa emper-yalizminin fonlarını alırken, sömürücüalçaklarla barışı savunan şarkılar ya-parken, Grup Yorum hep aynı çizgi-sindedir.

Yasaklandığında da değiştirmezçizgisini. Halkın içinde, halkın anti-emperyalist mücadelesi içinde anti-emperyalizm şarkılarını söylemeyedevam eder.

İşte bunun için emperyalizm ve

Emperyalizm ve faşizm, bu sanatçılık,bu avukatlık anlayışının nesine karşı?

ÇÜNKÜ BU SANATÇILIK,BU AVUKATLIK,EMPERYALİZMLE UZLAŞMAMAKONUSUNDA ÇOK NET!

Sırtlanlar, Çakallar Ve İşbirlikçileriHALKIN AVUKATLIĞININHALKIN SANATÇILIĞININ VARLIK NEDENİSİZİN SÖMÜRÜ VEZORBALIK DÜZENİNİZDİR!

Yoksulluğu, Adaletsizliği

Yok Etmedikçe BU ANLAYIŞI

YOK EDEMEZSİNİZ!

Uzlaşma-teslimiyet-tasfiye çizgisinitarihe gömeceğiz! 12 Ağustos

2018

Yürüyüş

Sayı: 79

43

Page 44: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

faşizm düşmandır Grup Yorum’a.

İşte bunun için yok etmek isti-yorlar bu sanatçılık anlayışını.

3 Ekim 2002; Halk Cepheliler,tam ABD Konsolosluğu’nun karşı-sında, Irak’taki emperyalist savaşıprotesto için toplanıyorlar. Ve GrupYorum da orada. Dünya halklarınınbaş düşmanının tam karşısında.

Ve dilinde Mahsuni’nin “KatilAmerika”sı. Irak’ı işgale hazırlananAmerikan emperyalizminin yüzünesen katilsin diye haykırıyor notalarıngücüyle.

1990’lar boyunca, Grup Yorumonlarca ve onlarca emperyalist savaşakarşı eylemde yer almıştır. O ey-lemden bu eyleme koştukları bir za-mandır.

Irak’ta Savaşa Hayır Koordinas-yonu’nun 1 Aralık 2002’de İstanbul

Çağlayan Meydanı’nda düzenlediğimitingte de sahnede yine Grup Yorumvardır.

1990 Ağustos’unda Grup Yo-rum’un önderliğinde aydınlarla em-peryalist savaşa karşı bir birlik oluş-turuldu. Cephelilerin “EmperyalistSavaşa Hayır Komiteleri” oluşturmapolitikasının içinde yer alır Grup Yo-rum.

Müzik gruplarının tarihinde birbaşka ilkin sahibidir Grup Yorum.

2003'te başlayan Amerikan işga-line karşı, Irak halkıyla dayanışmakiçin Bağdat’taydı Yorum.

“Biz Varız” haykırışıyla direnentüm halkların Amerikan imparator-luğuna karşı görkemli gücünü dilegetirirken, bu süreçte, bir Grup Yorumüyesi, Irak'a "Canlı Kalkan" olarakgitti. Grup Yorum üyesi Cihan Keş-

kek, tam 68 gün boyunca Bağdatlı-lar’la beraber direniş türküleri söyledi.“Direniş türkülerini, direnişlerin için-de yer alarak söylemek”, bir Yorumgeleneğiydi.

Bombalar altında 68 gün, GrupYorum’un bu dönemde çıkardığı “BizVarız” albümüyle tamamlandı.

Ve Geçit Yok çıktı yine bu dö-nemde.

Grup Yorum’dan Cihan Keşkek,Irak’ın işgali tamamlanana kadarBağdat’daydı. Bombardımanın ilkgecesi not defterine şunları yazdı:

“Adeta bütün gökyüzü aydınlandı.Amerika, bombalarla, tüm dünyayamesaj veriyor. ... Vahşet vahşet me-sajlar yağıyor gökyüzünden. ... Sankiyerin yüreğine kurşun sıkılıyor. Top-rak acıyla haykırıyor... Ve atılan herbomba öfkeyi, kini, aynı zamandaumudu biriktiriyordu, bir kere deAmerika'nın üstünde patlamak üzere...

1960'larABD emperyalizmi, "Ayaklanmaya Karşı Müca-dele" stratejisiyle yeni-sömürge yönetimleri ekonomikve askeri olarak güçlendirerek, halkın silahlı kurtuluşmücadelesinin önünü kesmeye çalıştı.

“Kurtuluşa Kadar Savaş” Biz Türkiye'de 50 yıllıkreformizm ve revizyonizmin zincirlerini kırıp atıyoruz.İstanbul Maltepe'de Mahir Çayan ve Hüseyin Ce-vahir'in 51 saatlik silahlı direnişi...

1970'lerFaşist Cuntalar dönemi... Emperyalizm, halk kurtuluşsavaşlarının gelişimine, cuntalarla, sivil faşist hareketlerlecevap verdi.

“Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik!” Kızıl-dere'de Türkiye Devriminin Manifestosu yazıldı.Oligarşi bizi öldürdüğünü sandı ama biz o gün doğduk.O çizgide Devrimci Sol'u kurduk.

1980'lerEmperyalizm tüm yeni sömürgelerde teslim almasaldırısını başlattı. Cuntalar aracılığıyla, "balığınsuyunu kurutma" politikaları yürürlüğe konuldu.

“Cunta, 45 milyon halkı teslim alamaz!” diyen Dev-rimci Sol, resmi, sivil faşist teröre devrimci şiddetle,cuntanın teslim alma saldırısına 1984 ölüm orucuylacevap verdi. Şehitlerle karanlık yarıldı.

1990'larSosyalist sistemin yıkılmasıyla “Sosyalizm öldü, dev-rimler çağı bitti” deyişleri moda oldu, birçokları silahbırakıp, bayraklarından orak çekiçleri çıkardılar. Mar-cus’un yerini Fukuyamalar, Toni Negriler aldı.

“Bayrağımız ülkenin her yanında dalgalanacak!”İki Devrimci Solcu'nun Çiftehavuzlardaki direnişiyle,tüm dünyada sosyalizmin bayrağını dalgalandıran vesilahlı savaşı yükselten biz olduk.

2000'ler

“Ya düşünce değişikliği, ya ölüm” diye saldırdı em-peryalizm Fukuyamalar'ın yanına, Wallersteinlar, Bo-okchinler eklendi, “Zafer burjuvazinindir”, “Amerikanimparatorluğuna boyun eğmekten başka yol yok” di-yenler çıktı.

Dünya tarihinin gördüğü en büyük ve en uzun ölümorucu direnişiyle cevap verdik saldırıya. 122 kezöldük, yenilmedik. Teslim olmadık. Düşüncelerimizdenvazgeçmedik. İdeolojimizden, devrim yolundan sap-madık.

2010'lar

Emperyalizm, “terör listeleri"yle saldırıya geçti. Dev-rimcilerin başlarına ödüller konuldu. Ülkeler işgal edildi.Düşmanın ideolojik-askeri saldırıları altında "barış“tanbaşka politika üretemeyenler, teslim ve tasfiye olup,emperyalizmle işbirliği noktasına geldiler.

“Üç gerilla devrim yapar!” Silahlarını gömenlerebugün Leylalar’la cevap vermeye devam diyoruz.Teslim olmadık. DEVRİMİ, DEVRİMCİLİĞİ VEMARKSİST-LENİNİST İDEOLOJİMİZİ tasfiye et-melerine izin vermedik.

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU44

Page 45: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

tüketemediler Irak halkını... Iraklılardireniyor. Bugün Irak’ta işgalcilerinbeyninde patlayan bombalar değil,halkın öfkesidir. Yorum, bu öfkeyetanık oldu, o öfkeyi duydu benliğindeve emperyalizme karşı duyduğu buöfkeyi türkülere, marşlara yansıttı.”

“Ne ABD, Ne AB,Tam Bağımsız Türkiye”Yargılaması

Yıl: 2005… Ankara 11. Ağır CezaMahkemesi’nde bir dava görülüyor.

6 vatansever aylardır tutuklu. Suç-ları, “Ne ABD, Ne AB Tam BağımsızTürkiye” protestosuna katılmak.

Avrupa Birliği üyeliğiyle ülkemizedemokrasi gelecek propagandası kap-lamış her yanı. Solun büyük bölümüde bu propagandanın ortağı veya et-kisi altında.

Ama hala bağımsızlık diyenlerde var. Dev-Gençliler onların başındageliyor.

Gençlik Derneği Federasyonu,AB üyelik süreciyle ilgili emperyalistpolitikaları protesto etmek için An-

kara’da eylem yapma kararı alıyor.Sloganları “Ne ABD, Ne AB TamBağımsız Türkiye”.

Gençlik Ankara’da toplanıyor.Onları karşılayanlar arasında HalkınHukuk Bürosu avukatları da var.

Anti-emperyalizm suçundan genç-ler gözaltına alınıp tutuklandığında,yanlarında yine HHB avukatları var.Mahkemede yine HHB avukatları,vekaleten değil, asaleten savunuyorlarBağımsız Türkiye sloganını.

Bu ülkede kim “Bağımsız Türki-ye” dediği için zulme uğradıysa,HHB avukatları onların yanında oldu.

Tıpkı Grup Yorum gibi, HHB’ninayırd edici köşe taşlarından biri deANTİ-EMPERYALİST olmasıdır.

*

Ekim 2000; Bergama’da toprak-larının emperyalist Şirket Eurogoldtarafından talan edilmesine karşı çık-tıkları için “yasadışı örgüt üyeliği”ndenyargılanan köylülerin davasında HHBavukatları var yine.

Anti-emperyalizm bayrağı, şar-kılarla dolanıyor Anadolu’yu.

Halk Cephesi 2008 yılı Ocakayında dünya halklarının düşmanıAmerika’ya karşı “Ortak DüşmanAmerika’dır” kampanyasını başlattı.Altı ay boyunca süren bu kampan-yanın en önemli etkinliklerindenbirisi de İdil Kültür Merkezi ve GrupYorum tarafından ülke çapında dü-zenlenen “Ortak Düşman Ameri-ka’dır” konserleri idi. İstanbul, İzmir,Antalya, Ankara, Bursa, Samsun,Malatya, Diyarbakır, Çanakkale veEdirne’de yapılan bu konserlere GrupYorum’un yanı sıra Suavi, ErdalBayrakoğlu, Tiyatro Simurg ve İdilTiyatro Atölyesi’nden oluşan 45 ki-şilik bir ekip katıldı.

Grup Yorum kendisi anti-emper-yalizm bayrağını dalgalandırdığı gibi,sanat cephesinde anti-emperyalist birtutumun örgütlenmesine de önderlikediyor ve Anadolu’da binlerce kişiyedüşmanın kim olduğunu konserlerleanlatıyor.

“Amerika Defol Bu Vatan Bi-zim”

YENİ SÖMÜRGECİLİKYeni sömürgeciliğin iki değişmezözelliği vardır: Yoksulluk ve adaletsizlik

HHB (Halkın Hukuk Bürosu) -

Emperyalizme öfkenin avu-katı oldular

BİR ÖRNEK:

Anti-emperyalizm bayrağını dal-galandıranlar, nerede zulme uğru-yorsa, HHB orada.

2006 Ağustos ayı... Lübnan’aasker gönderilmesi için TBMM’detezkere hazırlanıyor. Tuzluçayırmahallesindeki esnaflar bunu iş-birlikçi politikayı protesto etmekiçin kepenklerini kapatıyor. Dükkancamlarına “Lübnan işgalini istemi-yoruz. Emperyalizmin askeri ol-mayacağız” yazan kağıtlar asıyorlar.Polis mahalleyi işgal ediyor. Adımbaşına 10 polis düşüyor. Buna rağ-men kepenkler kapatılıyor. Polissaldırıyor ve 50 kişiyi gözaltınaalıyor. Emperyalizmin dölleri, göz-altına aldıklarına işkence yapıyorlar.Halkın Hukuk Bürosu avukatlarıhemen gözaltındakilerin tutulduğumahalle karakoluna gidiyorlar.

“Müvekkillerin yanına gidiyoruz.Mahallelilerin çoğu bizi tanıyor.Anlatıyorlar:

-Biz kepenk kapattık. Lübnan’ınişgalini istemiyoruz. Bizi tutukla-tacaklarmış!”.

Halkın Hukuk Bürosu avukat-larının cevabı kısa:

- Yanınızdayız.

Grup YorumTeoriyi şarkıya dönüştürdüDünya halklarının baş düş-manının Amerika olduğunuşarkılarıyla dile getirdi.

BİR ÖRNEK: Defol Amerika!Önünde hiç eğilmedikOnurlu, başımız dikDuruyoruz karşınızdaBiz bu halkın evlatlarıBu vatanın sahibiyizKork bizden amerika

Be hey zulmün tanrısıİnsanlığın baş belasıDefol defol amerikaÇek elini ekmeğimdenOnurumdan, namusumdanDefol amerika

Umudun iki çocuğu ÖFKE VE CÜRETTİR. Halkın avukatları adaletsizliği isyana ve cürete,Halkın sanatçıları ezilmişliği umuda ve öfkeye dönüştürdüler… Umudun iki çocuğunu büyüttüler. Cüppeleriyle ve şarkılarıyla savaşmaya devam ediyorlar.

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

45HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Page 46: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

“Önünde hiç eğilmedik, onurlubaşımız dik duruyoruz karşınızda

Biz bu halkın evlatları

Bu vatanın sahibiyiz

Kork bizden Amerika”

diyor Grup Yorum ve ekliyor:“Amerika Defol!”

Cüretli. Net.

Halk Cephesi’nin 2009 Ekimayında başlayan ve 2010 Martayına kadar süren “Amerika DefolBu Vatan Bizim” kampanyasındayine Grup Yorum var; Yine Suavi,Erdal Bayrakoğlu, Tiyatro Simurgve İdil Tiyatro Atölyesi ile birlikte,İstanbul, Kars, Samsun, Malatya,Antalya, İzmir, Adana, Antakya’daşarkılarıyla anti-emperyalizm bay-rağını dalgalandırıyorlar.

30 YıldırAnti-EmperyalistTutumlarındaEn Küçük Bir Sapma,Tereddüt Yok

Yıl 1990. 17 yaşındaki NerminAlkan isimli liseli öğrenci, "savaşahayır" pankartı astığı için gözaltınaalınıp işkenceden geçiriliyor vetutuklanıyor. Her politik dönümnoktasında olduğu gibi emperyalistKörfez Savaşı sırasında da barobuna benzer her saldırıda, tavırsızkaldı. Ama Halkın Hukuk Bürosuvardı.

Nermin Alkan’ı savunan da on-lardı, emperyalist savaşa karşı ya-pılan her gösteride onlar vardı.

DGM salonlarında duruşmalarsırasında tutukluların kıyasıya dö-vülmesi politikası da o tarihlerdeilk ve boyutlu olarak Nermin Al-kan'ın yargılandığı ilk duruşmadameydana geldi. Halkın Hukuk Bü-rosu avukatları ve diğer avukatlarda bu saldırıya maruz kaldılar.Mahkeme başkanı salonu terk edipkaçarken, Halkın Hukuk Bürosuavukatları da cüppelerini salondabırakarak duruşma salonunu terkettiler.

TAYAD’lı Aileler: Suçlu Değil DevrimciyizTek Tip Elbise Giymeyeceğiz

Hapishanede özgür tutsaklarüzerinde faşizmin hak ihlalleri veişkencesi sürüyor. 2 Ağustos'ta Kı-rıkkale Hapishanesinde tutsakMehmet Özdemir göz rahatsızlığıiçin çıktığı doktorda kelepçeli mua-yene işkencesi dayatılarak tedavisiengellendi. TAYAD’lı Aileler Meh-met Özdemir’e yapılan kelepçeişkencesini 4 Ağustos’ta Galatasaray Meydanı’nda yaptığı açıklamaylateşhir etti.

Açıklama Mehmet Özdemir'in eşi Betül Özdemir yaşanan işkenceyişöyle anlattı: "Ben Betül Özdemir eşim Mehmet Özdemir Kırıkkale F tipihapishanesinde tutuklu bulunmakta. Eşim uzun süredir gözlerinden rahatsızgözlerinde yanma batma görmeme gibi sağlık sıkıntıları yaşıyor. Bununlailgili revire çıktığında hapishane doktoru hastaneye sevk etmiş. Uzunsüreden sonra, 2 Ağustos'ta hastaneye göndermişler. Giderken ring aracında,tekli kabinde, götürme dayatması yaşatıyorlar. Aslında bunu hiçbir tutsakkabul etmiyor. Eziyet çektiriyorlar. Tek kişiler ne yapabilirler ki küçücükkabinde götürmenin, tek amacı bu sıcakta işkence yaşatmak. Ve bunuoradaki çoğu tutsağa yaşatıyorlar. Hastaneye gittiğinde kelepçe ile muayeneedilmesini dayatıyorlar. Ve kelepçeli muayeneyi oradaki doktorda kabulediyor. Kelepçeli muayeneyi eşim kabul etmediği için, tekrardan hapishaneyegeri gönderiyorlar. Eşimde slogan atarak geri dönüyor eşimin başınagelebilecek her şeyden hapishane müdürü ve oradaki tüm yetkililersorumludur. Bunun peşini asla bırakmayacağım. Bizlerde TAYAD’lı Ailelerolarak tutsaklarımıza yapılan bu işkenceleri yanlarına bırakmayacağız de-nildi.

Ankara TAYAD'ın Tek Tip Elbise AçıklamasınaPolis Saldırdı

Ankara TAYAD’lı Aileler 28Temmuz’da Sakarya Caddesi’ndedevrimci tutsaklara giydirilmeyeçalışılan Tek Tip Elbise İşkencesinekarşı basın açıklaması yaptı. Açık-lamaya polis saldırdı. TAYAD’lıHalil İbrahim Şener gözaltına alın-dı.

TAYAD’lı Aileler Kahvaltıda Bir Araya GeldiTAYAD’lı Aileler 5

Ağustos'ta Çayan Mahal-lesi halk çay bahçesindekahvaltıda bir araya geldi.Kahvaltının gündemi 11-12 Ağustos tarihlerindeGazi ve KüçükarmutluCemevinde yapılacak olan"Adalet Ve Özgürlük Ku-rultayı” idi. Coşkulu geçenkahvaltıya 20 aile katıldı.

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU46

Page 47: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

AKP faşizminin 12 Eylül 2017'deHalk Cephelilere karşı başlattığı tu-tuklama teröründe tutuklananlarınsayısı 200'e yaklaştı.

Tutuklamalar haksız, hukuksuz,gayri-meşrudur. Halkın avukatlarını,halkın sanatçılarını, tüm halk cephelilerifaşizmin elinden çekip alacağız.

Kampanya dahilinde yapılan ey-lemlerden bazıları şöyledir:

- İzmir TAYAD’lı Aileler: Halkın Avukatlarına ve Sanatçı-larına Özgürlük İstiyoruz

4 Ağustos'ta Alsancak TürkanSaylan Kültür Merkezi önünde biraraya gelerek, tutuklu bulunan HalkınAvukatları ve Halkın sanatçıları içinbasın açıklaması yaptı.

Açıklamada; "Her zaman haksız-lığın ve adaletsizliğin karşısında yıl-madan direnen, Halkın avukatları 317gündür faşizmin zindanlarında tutsakedilmektedir. Yalnızca halkın avukatları,sanatçıları değil kendine muhalif kamuemekçilerini, devrimci işçileri, halkınmimar ve mühendislerini ya işlerindenatıyor ya da tutukluyor, tecrit politika-larını uyguluyor.

Bizler TAYAD’lı Aileler olarak,haksız ve de sebepsiz yere aylardırtutsak evlatlarımızın tahliyesini isti-yoruz. Her görüşe gittiğimizde vü-cutlarında işkence izleri görmek is-temiyoruz. Evlatlarımızın en büyükhakkımız olan görüş ve telefon hak-larının, iletişim ve mektup ihlalleriniistemiyoruz. Biz aileler olarak ev-latlarımızın sesini tüm dünyaya du-yuracağız. Onların haklı ve meşrumücadelesinde ses olacağız destekolacağız" denilerek açıklamaya sonverildi. Açıklamaya 10 kişi katıldı.

- İzmir'de Halkın Avukatlarıİçin Pullama Çalışması

İzmir Halk Cephesi 1 Ağustos'taişçilerin, emekçilerin, yoksul halkıntüm hukuksal davalarında yer alan,adalet hak, hukuk taleplerinin savu-nucuları olan ve bu yüzden 300 gün-dür tutsak edilmiş olan Halkın Hukukbürosu avukatları için İzmir’in çeşitliyerlerine “Tutsak Avukatları SerbestBırakın", "Faşizm Halkın AvukatlarınıTeslim Alamaz" Halk Cephesi imzalı200 adet pullama çalışması yaptı.

İSTANBUL- Çayan Mahallesi’nde Karton

Çalışması

Çayan Mahallesi Sokullu Caddesiüzerinde 7 Ağustos'ta “Sürekli Fa-şizme karşı sürekli Direniş” Kam-panyası Çerçevesinde KartonlarınÜzerine yazma çalışma yapıldı. Ça-lışmaya 3 Halk Cepheli katıldı.

Kartonların üzerine, “Sürekli Fa-şizme Karşı Sürekli Direniş”, “HalkınAvukatlarına Özgürlük”, “Halkın Sa-natçılarına Özgürlük”, “TAYAD’lı Ai-lelere Özgürlük”, “Halkın Mühendis-lerine Özgürlük”, “Çetelere Geçit Ver-meyeceğiz”, “Armutlu Cem Evi Baş-kanı Zeynep Yıldırım Derhal SerbestBırakılsın”, “Rüşvetçi Polis FaşizminTasmalı Köpeğidir” yazıları yazıldı.

- Çayan: Halkın Avukatlarınave Halkın Sanatçılarına Özgürlük

Çayan Mahallesi Sokullu Cadde-sine, 8 Ağustos'ta “Halkın AvukatlarınaHalkın Sanatçısı Grup Yorum’a Öz-gürlük” yazan iki pankart asıldı. Ça-lışmaya 2 Halk Cepheli katıldı.

ANKARA- Halkın Avukatlarına ve Sa-

natçılarına Özgürlük Çalışması

Ankara Halk Cephesi 1 Ağustos'tahalkın avukatlığını ve sanatçılığınıyaptıkları için tutuklanan devrimciavukat ve sanatçılar için Kızılay’ınçeşitli sokaklarında ‘Halkın Avukat-larına Özgürlük’ ve ‘Halkın Sanat-çılarına Özgürlük’ yazılı onlarca ka-şeleme çalışması yaptı.

- İdilcan Kültür Merkezi’ndeHalkın Avukatları Ve Sanatçılarıİçin Kahvaltı

Ankara İdilcan Kültür Merke-zi’nde geleneksel pazar kahvaltısıyapıldı. 36 kişinin katıldığı kahvaltıdatutsak halkın avukatlarına ve sanat-çılarına yönelik neler yapılacağı ko-nuşuldu. Eylül ayında hukuksuz birşekilde tutuklanan ve hala tutuklubulunan halkın avukatlarının 10 Ey-lül’deki mahkemelerine çağrı yapıldıve her zaman bizlerin yanında olanhalkın avukatlarını ve sanatçılarınısahiplenme çağrısı yapıldı. Aynı za-manda 11-12 Ağustos tarihinde ya-pılacak TAYAD’ın Adalet ve Özgür-lük Kurultayı’na gidilmesinin önemivurgulandı.

Halkın Avukatlarına, Halkın Sanatçılarına ÖZGÜRLÜK!

kampanya haberleri

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

47HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

İzmir

Çayan

Ankara

Page 48: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

Kardeş Türküler 25. Yılını kutluyor. 25. Yıl konserleri,Altınoluk, Antalya, Bodrum, Datça, Almanya, Van veİzmir’de sürecekmiş.

Bir grubun 25 yıl sürmesi önemli, ama elbette yinede tek başına belirleyici olan bu değil, 25 yılın nasılgeçtiği ve nereye gelindiği önemli.

25 yılda sekiz albüm çıkarmış Kardeş Türküler.2005’ten bu yana, altı yılda bir albüm düşüyor.

Üretemiyor. Neden?Bu ülkenin devrimci sanatçıları tutuklanırken, başlarına

ödüller konulurken, demokratik mücadelenin hemenhiçbir alanında da görünmüyor Kardeş Türküler. Ne-den?

Grup Yorum'un 10 üyesi tutuklu. 6'sının başına ödülkonuldu, aranıyorlar. Sanata, sanatçılara yönelik baskılarınen üst boyutu bu.

Acaba Kardeş Türküler, 25. yıl konserlerinde GrupYorum'la neden bir dayanışma içinde olmaz?

Neden Grup Yorum'un baskılara, yasaklara, tutukla-malara cevap verdiği internet konserlerinde onlarcasanatçı gibi yer almaz? Neden?

1- Anadolu topraklarında ne yazık ki, siyasi hareketler

de, aydınlar da ideolojik mücadeleyi terk ettiler uzunzamandır. Bu nedenle, mesela bir müzik grubunun 25.Yıl yazılarının çoğu da, ne ciddi bir muhasebeyi, neciddi bir bilgilendirmeyi, ne ciddi bir tarihsel ele alışıiçermeyen, yüzeysel yazılarla sınırlıdır. Ne güzel kar-deşliğini savunuyorlardı diyor en politiği.

İdeolojik mücadelenin olmaması, iddiasızlıktır. Eleştirinin olmaması ise değersizleşmedir. Biz aydınlarımızı, sanatçılarımızı eleştiriyoruz. Çünkü

onlara değer veriyoruz ve onlardan ülkemiz ve halkımızadına bir şeyler bekliyoruz.

Eleştirmeyenler, değer vermeyenler; bir beklentisi veiddiası olmayanlardır.

2- Kardeş Türküler, 25 yılın muhasebesini yapmalıdır. Kendini tarihe Candan Erçetinler’le birlikte mi

yazacak, yoksa halkların safında bir sayfaya mı?

3- Halkların kardeşliğini, albümlerinde savunduklarıgibi savunamıyorlar hayatın içinde. Söz ve öz farklılaşıyororada.

Farklı (azınlık) milliyetten, inançtan insanlar katle-dildiğinde, onları göremiyoruz ortada.

“Biz yapacağımızı sanatımızla, türkülerimizle yapı-yoruz” yaklaşımındalar. Ama bu burjuvaziye ait bir gör-üştür.

Bu; sanatı, sanatçıyı örgütsüzleştiren, sınıf mücade-lesinin dışına atan bir görüştür.

Kardeş Türküler’in üretememesinin nedeni de budur.Mücadelenin içinde değildir. Halkın içinde değildir.Bundan dolayı üretemiyor.

Halklar için söyleyecek sözü olanlar üretir.Çıkış noktalarındaki amaçlarıyla sınırlı kalsalar bile,

halkların kardeşliğini anlatan, savunan nice türküler der-lenebilir. Yapamadılar.

En büyük üretkenlik, örgütlülükten doğar.

4- Son şarkısı “Belki”yi Candan Erçetin’le ortakyapmış Kardeş Türküler?

Bu birliktelik, kime hizmet ediyor acaba? Bugünekadar halkların kardeşliği için kılını kıpırdatmamış, fa-şizmin baskıları karşısında bir aydın tavrı almamış bir“sanatçı” ile ne için ortak çalışma yapar Kardeş Türküler.Kardeş Türküler, mesela neden dünyanın bir müzikgrubu nezdinde gördüğü en büyük baskılardan, kuşat-malardan birine maruz kalan Grup Yorum’la ortak biralbüm yapmayı düşünmez de Candan Erçetin’e gider?Neden?

5- POLİTİKA YAPMAMAK, POLİTİKADIR VEBURJUVAZİYE HİZMET EDER. Eski bir röportajdagrup üyelerinden Diler Özer, şöyle diyordu: "Yine dehiçbir zaman doğrudan bir engelleme, yasaklama gibibir şeyle karşılaşmadık". (Boğaziçi Dergisi, 58, 2003)

Biz böyle durumda hep şunu sorarız: Neden engellemeyle hiç karşılaşmadınız?Eğer bu ülkede faşizm varsa, bu ülkeyi faşistler yö-

netiyorsa, ilerici, demokrat, sosyalist olduğunu söyle-yenlerin engelle, baskıyla, yasakla karşılaşmaması normaldeğildir.

Biz kendini sol, devrimci, sosyalist, komünist, işçisınıfı savunucusu olarak nitelendiren legal partilere dehep şunu soruyoruz:

Eğer hapishanelerde tek bir üyeniz yoksa; Ya bu ülke yönetimi faşist değil, Ya sizin devrimciliğinizde, sosyalistliğinizde, komü-

nistliğinizde bir sorun var. Biz hapishanede yatma gönüllüsü değiliz. Baskılar, yasaklar altında yaşama gönüllüsü değiliz.

Fakat, faşizm gerçeği de budur. Faşizm altında ilericilerin,sosyalistlerin, devrimcilerin baskı altında kalmamaları,eşyanın doğasına aykırıdır.

Röportaj devam ediyor: “Peki 'politik'ler mi acaba?Siyasi bir misyonları mı var?” diye soruluyor.

"Politik bir duruşumuz var" diyor Diler, "Ama bunasıl değerlendirdiğinizle çok ilgili. Biz sözlerinde birtakım ajitasyon öğeleri taşıyan eserlere yer vermiyoruz.Biz son derece naif bir şekilde, kardeşlik içinde biranıtla yaşamaya, toplumsal barışa ve demokrasiye katkıda

Faşizm Altında Kardeşliğin Bedeli Ağırdır

ÖDEYEMEYENLER KARDEŞLİĞE DEĞİL;BÖLEN, PARÇALAYAN DÜZENE HİZMET EDER

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU448

Page 49: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

bulunabileceğimize inandığımız bir yerden hareket edi-yoruz. Doğrudan politik bir şey ya da misyon müziğiyapmıyoruz." (Boğaziçi Dergisi, 58)

Peki ne yapıyorsunuz o zaman?Politika hayatın her alanındadır. Her yerdedir. Politik olmayan, ideolojik olmayan hiçbir tavır veya

davranış yoktur. Kardeş Türküler’in bu sözleri, bu politikası da bir

politikadır ve bunun ilerici, devrimci, sosyalist bir politikaolmadığı açıktır. Bu apolitikliğin halkların kardeşliğinehizmet etmediği de açıktır. Kardeş Türküler, kendilerinivar eden politik çerçeveyi bile savunamayacak kadarapolitik bir alana çekiliyor. Neden? Çünkü, politika ya-panlar, baskıya, zulme, yasağa, engele maruz kalıyor.

Bu burjuvazinin önerdiği bir çerçevedir ve KardeşTürküler de düzenin efendilerine diyor ki, evet bizKürtçe, Ermenice falan söylüyoruz, ama yanlış anlamayın,düzeninize karşı değiliz.

6- Halkların kardeşliğini savunmak doğrudur, güzeldir.Ama her koşulda ve her yerde savunulursa. Mesele,yollar açıldıktan, bedeller ödendikten sonra Kürtçe söy-lemek değildir, Kürtçe söylemenin bedel ödemeyi ge-rektirdiği anda onu söylemektir.

Mesele, halkların kardeşliğini AB şemsiyesi altındasavunmak değildir. Mesele, o kardeşliği, kan ve ateşiçinde savunmaktır.

Avrupa ve Amerikan emperyalizmi, kimlik siyasetinidevreye soktular. Azınlıkların ulusal haklarının savunucusukesildiler. Ulusların bağımsızlığı adına, Yugoslavya'dan7 devlet çıkardılar. Hiçbiri kendi ayakları üzerinde dura-mayan, emperyalizme muhtaç, emperyalizmin yeni sö-mürgesi 7 devlet.

7- Faşist düzen tarafından kullanılmaya karşı çıkılmadanilerici demokrat olunmaz; 2002’de, Avrupa emperyalizmive Türkiye faşizminin Kopenhag Zirvesi’nde, AvrupaBirliği kurumlarında, Kürt halkına yönelik baskılar, kı-sıtlamalar tartışılırken, dönemin Dışişleri Bakanı İsmailCem, elinde Kardeş Türküler'in kasetiyle dolaşıyor vekaseti, Kürtçe ve diğer azınlıkların dilleri üzerinde biryasak olmadığının kanıtı olarak gösteriyordu.

Yani bakan açıkça Kardeş Türküler'i kullanıyordu. Peki Kardeş Türküler bu kullanma karşısında ne

yaptı? Hiçbir şey. AB’ye gidip, bakmayın siz bunlarınsöylediğine, bizim ülkemizde faşizm var, bizim ülkemizdeazınlık milliyetler, farklı inançlar üzerinde faşizm uygu-lanıyor diyemediler. Tersine;

2006 yılında AB’nin merkezi Brüksel’de yine aynıkullanılmanın bir parçası oldular.

8- En karakteristik özelliklerinden biri de rekabetçilikolan oportünizm ve reformizm, hiçbir şey üretememeninsonucunda, Kardeş Türküler’i Grup Yorum’a alternatifolarak kullanmaya, öne çıkarmaya çalıştı. Oportünizminyanıldığı şuydu; ikisinin alanları, misyonları, var oluş

biçimleri çok çok farklıydı.

9- Yıl 2005. Kardeş Türküler’i, bu kez Amerikanemperyalizminin kültürel hegemonyasının baş kurumla-rından biri olan Hollywood'da görüyoruz.

Kardeş Türküler, Hollywood tarafından çekilen "Cen-netin Krallığı" filminin müziğini yaptılar.

O zaman eleştirip, burjuvazinin parlak dünyasınınçekimine kapılmamaları, halk düşmanı niteliği konusundahiçbir kuşku olmayan Hollywood'a müzik yapmanın ile-ricilikle, demokratlıkla, halkların kardeşliğiyle ilgisininolmadığını hatırlattık.

Fakat ülkemizdeki küçük burjuvaların çoğu gibi,onlar da ideolojik mücadeleden hep korkan ve kaçan birgruptu.

Yaptıklarını çok doğru buluyorlarsa, bir yazı yazıp,bir açıklama yapıp bunu savunabilirlerdi.

Yapmadılar. Yapamadılar. Hollywood kimdir?Emperyalizmin bir kurumu olduğuna kuşku var mı?Kuşkusu olan, Hollywood'un nasıl CIA'nın operas-

yonlarında yer aldığını anlatan "Parayı Verdi DüdüğüÇaldı" kitabına bakabilir.

Hollywood, burjuva demokrasisinin klasik yöntemleriniiyi bilir; ABD'nin Vietnam politikalarına "eleştirel" bakanfilmler de çevirir; Amerikan tekellerinin desteklediğiırkçı Ku Klux Klan'ın katliamlarını "eleştiren" filmleryapar. Ama aynı Hollywood, tüm emperyalist müdaha-lelerin meşrulaştırıcısıdır.

Yani, Hollywood'un kim olduğu bellidir. Kardeş Türküler'e müzik yaptırmak, Hollywood'un

kimliğini değiştirmez ama Kardeş Türküler'inkini değiştirir.

10- Sonra Vizontele filmlerine müzik yapar KardeşTürküler. Yılmaz Erdoğan’ın “Güneydoğu”yu dile getiriyorgöründüğü, ama devrimcileri beynindeki çarpıklık vekirlilikle tarif ettiği bir filmdir Vizontele. Mizah, mızrağınsivri ucunu düzene batıramaz orada bir türlü. O kafagele gele apolitikleşmenin zirvesi olan “Çok güzel hare-ketler bunlar”ı, “Güldür güldür şov”ları üretir. KardeşTürküler, işte bu zemindedir.

11- Şimdi daha temel bir noktaya geliyoruz: Holly-wood’da ne işi var Kardeş Türküler’in? Kardeş Türküler’inCandan Erçetin’le ne işi var? Arada bir “muhalif bir işçıkarır”, ama var oluş biçimiyle düzene güç verir. Apoli-tikliği, politikadan uzak durmayı savunmak, düzenevitrin olmak, böyle bir güç vermedir işte. Burada kişilerinniyetleri değildir asıl olan. Düzen içinde nerede olduğudur.

Emperyalizm ve faşizm, sadece baskı ve zorla ege-menlik kurmaz. Emperyalizmin ve faşizmin kitleleriteslim almasının, etkisizleştirmesinin, apolitikleştirmesininen önemli araçlarından biri de kültür ve sanat alanıdır.Birçok sanatçı doğrudan, birçoğu da muhalif görünümüaltında düzene hizmet eder. Bu mekanizma, farkına va-rılmayan, sanatçının kendini kandırmasına imkan sağlayan

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

449HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Page 50: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

biçimlerde gerçekleşir. Bu, düzenle, düzenin çizdiğisınırlar içinde sanat yapanların “işbirliği”dir. Budüzenle, düzen sanatçılığının suç ortaklığıdır. Sınıflarmücadelesi bize şunu söyler: Halk için sanat yapmı-yorsan, halkın düşmanlarıyla işbirliği yapıyorsundur.Ona hizmet ediyorsundur.

Bu işbirliği düzene güç verir; halkın mücadelesinigüçsüzleştirir. Kardeş Türküler de bunu yapıyor.

Düzene güç verenler sadece Yavuz Bingöller’denibaret değil. Beşiktaş Kültür Merkezi ne yapıyormesela? Boğaziçi Gösteri Topluluğu ne yapıyor? Muh-temeldir ki buralarda yer alanlar, kendilerini ilericidemokrat görüyorlar. Ama neye hizmet ediyorlar.Apolitikleşmeyi üreterek, düzenin demokrasi vitrininemalzeme olarak, “hem düşündür hem eğlendir” tavrıyladüzenin eğlence sektörüne soldan katılarak… düzenehizmet edilir.

12- Şimdi en başta sorduğumuz “neden” sorularınıncevaplarına gelebiliriz. Kardeş Türküler, neden CandanErçetin’le albüm yapar, Grup Yorum’la yapmaz. Ya-pamaz çünkü;

Çünkü o zaman, Kardeş Türküler'e Hoolywood'daiş vermezler.

Çünkü o zaman, Kardeş Türküler'i Harbiye'ye çı-karmazlar.

Çünkü o zaman, Kardeş Türküler, Altınoluk’ta,Datça’da konserler yapamaz.

Grup Yorum'la kardeşçe bir dayanışma gösteremeyenKardeş Türküler, kimle nasıl kardeş olacak? SezenAksu’larla, Candan Erçetin’lerle kardeşlik ucuz!

13- Kardeş Türküler üretemiyor. Üretemiyorlarçünkü halkın içinde değiller. Çünkü mücadeleniniçinde değiller.

Müzik “akademik” bir faaliyet değildir. Müzik,halkın mücadelesinin bir parçasıdır.

Grup Yorum halktır. Grup Yorum’ta halkın çocuk-larının yapabildiğini gösterdik. Şimdi sadece halkınçocuklarıyla yapılabileceğini de gösteriyoruz ve gös-termeye devam edeceğiz.

Faşizm saldırıyor. Demokratik kitle örgütlerinesaldırıyor. Sanatçılara yönelik ekonomik tehdit veşantaj politikasıyla saldırıyor. Demokrasicilik oyunununalanını daraltıyor. Ne Kardeş Türküler’e, ne benzerkonumda olanlara artık eskisi kadar geniş manevraalanı kalmayacaktır.

Saflaşma, faşizme direnip direnmemeye göre ola-caktır. Saflaşma, en ön mevzide çatışanların etrafındaolacaktır. Grup Yorum’a saldırıya karşı çıkmayanhiçbir sanatçı, ilerici, demokrat sıfatını kullanamazartık. Bu saldırılara karşı çıkmayan hiçbir sanatçı,halktan yana bir üretim yapamaz. Halkların ilerici de-ğerlerini, kardeşliğini, demokrasiyi, haklar ve özgür-lükleri savunmak, başlarına ödül konulanları savun-maktan geçer.

Emperyalizmin insan sağlığına verdiği bir değer yok.Tedavi gören insanlarımıza tavırları, davranışları, tedaviyöntemleri, ilaç yöntemleri bunu tüm çıplaklığıyla ortayaseriyor.

Uyuşturucu ve Kumara Karşı Mücadele Merkezi-HFG çalışmalarımıza destek için gelen arkadaşlarımızınher türlü tıbbi tedavilerinde de yanlarında oluyoruz,destek sunuyoruz. Avrupa’da hastanelerde ve özel dok-torlarda tedavi gören insanlar Metadon programına alını-yor.

Metadon 1937 yılında Almanya’da üretilen, özellikleeroin bağımlılığında, bağımlılık tedavisinde madde kul-lanımını bırakmaya karar verdikten sonra uyuşturucukullanmayacağı günlerde yoksunluk problemlerini en azaindirgemesini sağlayan bir maddedir. Bu madde uyuştu-rucuyu bırakmaya çalışan insanlar üzerinde ayrıca kendiside bağımlılık yapan bir maddedir.

Metadon programları ilk ortaya çıktığında bağımlıolan insanları bıraktırmaya yönelik çıkıyor, fakat 2017yılında Almanya Sağlık Bakanlığı tarafından yeni bir ge-nelgeyle bağımlıların metadon programında tutulmalarıisteniliyor. Metadon programını uygulayan doktorlarıngünde 50 kişilik listeleri oluyor, günde 50 kişi, gelip hergün doktorda sıvı halde alınan metadon ilacını içip gidi-yor.

Biz Metadon’a Nasıl Bakıyoruz? Metadon, bizim onayladığımız bir program değil.

Uyuşturucuyu bırakmak için başka bağımlılık yapan mad-delere ihtiyacımız yoktur. Uyuşturucu kullanımına yolaçan nedenleri ortadan kaldırarak, insanlarımızı heryönden sahiplenerek bu sorunları birlikte aşabileceğimizigösteriyoruz. Fakat metadon programına başladıktansonra başlayan kişi, bu maddeyi hemen kesemiyor. İnsanınsağlığına kalp krizi vs. gibi ciddi zararları var.

Haftaya, Metadon konusundaki deneyimlerimizi ak-taracağız.

"AVRUPA GERÇEĞİ" DEĞİL EMPERYALİZMİNAŞAĞILIK POLİTİKASINA KARŞI

HFG'LERDE BİRLEŞELİM!

AVRUPA'DAEMPERYALİZMİN

YOZLAŞTIRARAK YOK ETME SALDIRISINA KARŞI MEVZİLERİMİZ:

HFG'LER

Facebook: Uyuşturucu Kumara Karşı MücadeleE-Mail : [email protected]

[email protected] : +49-1632257926

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU50

Page 51: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

(...) Hapishane dolup taşıyordu.Bir cumartesi günü hükümlü olankadın arkadaşımızı yanımızdan kaçırıpgötürdüler.

Sabah 09.30'du, arka koridordanbağırtılar gelince anladık ki sürgünvar. Hemen havalandırmaya geçtik,üç erkek bir kadın gardiyan içerigirdiler. Onlar içeri girince havalan-dırma kapısının sürgüsünü çektik.Adam kapıyı yumrukluyor, tekmeliyoraçılmıyor, o da şaşırdı nasıl oluyor budiye. Açılmayınca, robokoplar girdihavalandırmaya.

Robokoplar bizi duvara sıkıştırdıve arkadaşımızı yanımızdan kapıp gö-türdüler. Bizi de hücreye kilitlediler.O an yanımızdan koparmaları, arkadaşıtutamamış olmam beni çok öfkelen-dirdi. Gözlerimiz öfkeden doldu! Son-rasında eşyaları toplamak, mazgaldangardiyanlara vermek zor geldi. Bunuda hesap defterine yazdık. Sürgününardından bir arkadaşımız hücresiniyaktı.

Sürgünden sonra erkek arkadaşla-rımızın sayısı yeni tutuklananlarla epeyartmıştı. Koridorda slogan atıyor, otur-ma eylemlerine devam ediyorduk; amaerkek arkadaşlara koridorda saldırıyor,ağızlarını kapatıp, kollarını büküp iş-kence yapıyorlardı.

Biz boğulur gibi seslerini duyuyor,onlar geçtikçe kapı dövüyorduk. Ogünlerde avukatımız Barkın Timtik demüvekkillerinin katıldığı cemevindedüzenlenen bir yemekte gözaltına alınıptutuklanmıştı. Tekli hücreye konul-muştu. Avukatımız Barkın Timtik'inde yanımıza getirilmesini istiyorduk.

İdare ile görüşmeler sonuç verme-yince havalandırmadan içeri girmemeve sayımlarda dışarı çıkma eylemiyapmaya başladık. 11 gün sürdü budireniş biçimi. Bu günler boyunca var-diyaya takviye olarak hazır kıta akşamakadar kalıyor, bizi içeri sokmaya çalı-şıyorlardı. Biz kadın gardiyanlara,bunu yapmayı reddedin, sorunu idareçözecek, bizimle karşı karşıya gelmeyindiyorduk.

Karşılığında “Yeter artık, çocuğu-mu görmek istiyorum, nolur içerigirin, birini sokuyoruz, diğeri çıkıyorbu ne yaa!” cümlelerini duyuyorduk.İdare insanları çaresiz bırakıyordu,kendi personelini de pervasızca kulla-nıyordu.

Geri adım atacak olan biz değildik.Gayet mantıklı bir şey istiyorduk, iş-kenceyi durdurun, biz de yapma-yalım! Onlar da işkenceyi durdura-cakları yerde fiziki işkencelerini arttı-rıyor, ama geri adım attıramıyorlardı.

Kaldığım hücrede başı kapalı birarkadaşım vardı, aktif direniş sırasındailla ki başındaki tülbent düşüyor, gar-diyanlar bilerek alıp ayaklarıyla çiğ-niyordu. Bizim arkadaş tülbenti çıkıncabaşlıyordu aramaya, biz de ahlaksızlar,bilerek yapıyorsunuz, nerede tülben-timiz diye bağırıyorduk haliyle. 2-3defa bir gardiyan: “Bacım al şunusonra bağırıyorsunuz” diye elime tu-tuşturdu. Biz de ‘siz almayın biz debağırmayalım’ diyorduk. Bu olay sü-reklileşmeye başlayınca bizim hücrenin“baş çelişkisi” “tülbent” haline gelmişti,direnişe başlamadan önce arkadaşa“baş çelişkini iyi bağla çekerlerse ha-ber ver” diye tembihliyorduk.

Sonra oturup düşününce o kadargeniş halk kesimlerini kucaklıyoruzki hasımlar ne kadar saldırırsa en so-nunda bizim değerlerimize, bağlılığı-mıza saygı duymak zorunda kalıyordu.

Bülent Durgaç:“Ne Olursa Olsun, Ne Getirirse

Getirsin, Ne Götürürse GötürsünVe Bedeli Ne Olursa Olsun Zaferi-mizi Kazanacağımızı Defalarca Yi-neliyorum.”

11 günün sonunda idare görüşmelerisonrası işkence yapmayacaklarını söy-lediler, biz de eylemleri durdurduk.Bu arada avukatımız Barkın Timtikde bir akşam habersiz şekilde başkabir hapishaneye sürgün sevk olmuştu.Ama kısa süre sonra erkek arkadaşlar18 Ocak 2017 günü sürgün sevk oldular.İdare ile açık konuşulmuştu. Sürgünün

karşılığı hücre yakmadır! Onlar bilebile lades diyorsa hücrelerin bir biryanmasını göze alıyordu öyleyse...

Ertesi gün 19 Ocak'ta Silivri'ninbir hücresi daha yandı. Bizi süngerlihücreye attılar. 5 saat kadar ters ke-lepçeli (ayaklarda da kelepçe vardı)şekilde bekletildik, arkadaşımızın birifenalaştı, bizim bileklerimiz kesilmeyebaşlamıştı. Butona basıp bizi hücreyegötürmelerini istedik, bu arada birbi-rimizle konuşup nasıl olduğumuzu so-ruyorduk. Sonrasında sesler gelmeyebaşladı, ben ( “şist sessiz olun”) de-diklerini duydum anladım ki bir şeyleryapacaklar. Arkadaşı da uyardım.

Kapıyı açtılar, içeri girdiler kelep-çeleri açmak için kolumu uzattığımdaarkadaşımın üstüne çıktıklarını, kollarınıve ayaklarını arkadan birbirine yak-laştırıp öylece tuttuklarını gördüm, neolduğunu anlamadan aynı şeyi banada yaptılar. Biz işkence sloganı atmayabaşladık. Yukarı kattan, aşağı hüc-relere inene kadar aralıksız suratı-mıza yumruk, bacaklarımıza tek-meler yağıyordu. Kendimiz hücreyegidiyoruz neden böyle yapıyorsunuzdedik ama vurmaya devam ettiler.

Hücreye kadar bu şekilde geti-rildik, arkadaşımın gözü şişip mo-rarmış, benim de çenem morarmıştı.

Hücreye girdiğimizde manzara şuy-du; ketılın içine diş macunu sıkıp,havlu tıkıştırmışlar, tüm kıyafetlereçamaşır suyu dökmüşler, gözlükleri(kullanılan) kırmışlar, ayakkabılarıniçine diş macunu, toz deterjan hepsiniboşaltmışlar, kitap ve kıyafetlerin üstünetoz çayları serptirip, pis suyun içineatmışlar, duvarlara pekmez ve tahinidöküp her yeri batırmışlar, süt-sodalarıiçip çöpleri hücreye atmışlar, iç ça-maşırlarını ortalığa atıp karıştırmışlar,üzerlerine yemek ve çöp dökmüşler,camları kırmışlar, yani “insan” olanınyapmayacağı kadar uğraşmışlardı hüc-renin içinde, bizi hücreye soktuklarındaher yer bileklerimize kadar pis ve islisu içindeydi.

Beni ve diğer arkadaşımı bilerek

Son Sözü Direnenler Söyler!Özgür Tutsaklar Anlatıyor...

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

551HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Page 52: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

bu suyun içine yatırıp-çıkardılar, son-rasında bize bunu yapan gardiyanınkendisi suyun içine düştü, biz hücreyio halde görünce suyun içinde ne bul-duysak, bant, idarenin verdiği küçükkahvaltılıklar (hapishane literatüründeoyuncaklar) yani elimizi daldırdığı-mızda ne geliyorsa onu atmaya başladık.Düşen gardiyan, düşmesinin verdiği“öfkeyle” kalkıp üstüme doğru yürüdüve bana sert bir yumruk attı, arkadaşlar180 derece döndüğümü söylediler.

Bu kadar işkencenin bir tek açık-laması vardı o da hazımsızlık! Direnişinyenilmezliği ve 3 kadınla dahi başaçıkamamanın verdiği acizlik.

Öyle hazımsızdılar ki hücre ya-kanlara böyle işkenceler yapıp saldı-rırken aynı anda baskın aramaya gir-dikleri hücrelerde de yoğun saldırılaramaruz kalmış arkadaşlar. Bizi yan hüc-reye attıkları sırada, daha önce baskınarama yaptıkları hücreye 2. defa giriporadaki arkadaşlarımıza saldırdılar. Busaldırıda bir arkadaşımızın omuzu kı-rılmış; ancak daha sonra sürgüne gön-derildiği hapishanede doktora gidebil-diğinde öğrenilmiş kırılıp tekrar kay-nadığı.

Halkımız der ya sadece acizler ken-dinden güçsüze vurur diye. (Bize sal-dıran erkeklerin hemen hemen hepsifiziken bizden güçlülerdi) işte direnişinkarşısında küçülmelerinin nedeni buydu,asıl güçsüz olan onlardı, biz güçlüy-dük; çünkü haklıydık.

“Burası Devlet! Devletin gücünügöreceksiniz, diyenler 30 kadınlabaşa çıkamamıştı, devletin gücü buy-sa çoktan yendik biz o gücü!

Karşımızdakiler bizim direnişle so-nuç almamıza katlanamıyor, bir hakkazandığımızda elimizden bir hakkıalıyor veya saldırıyordu. Hükümlüolan kadın arkadaşlarımızın da sürgünsevki böyle bir süreçte oldu. Elbettecevabı, bir hücrenin daha yakılmasıylaverilecekti, verildi de.

Direnişin taleplerinden biri de kanserhastası yoldaşımız Mesude Pehlivan'ınserbest bırakılması idi. Silivri Hapis-hanesi kanser olan yoldaşımıza ke-moterapi ilacı kullandığı sırada midebulantısı olduğu için yiyeceği tek şeyolan haşlanmış patatesi dahi vermemişti.

Ajitasyonlarla yaptıkları acizlikleriteşhir ederek aldık o patatesleri, bukoridorlarda patates direnişimiz bileoldu.

Direnişimizin yanında gördüğümüzişkence ve saldırıları, hak gasplarınıteşhir ederek de sesimizi duyurmayaçalışıyorduk. Kırılan kollarımıza, al-dığımız darplara suç duyurusunda bu-lundukça; hapishane idaresi de ‘işkenceyok’ diyebilmek için kameralarla çe-kimler yapmaya başladı.

Biz de bu durum karşısında koridoraher çıktığımızda “Bu hapishanede iş-kence var, olmadığını göstermek içinçekim yapıyorlar ama yaşananlarınüzeri kapatılamaz” diye konuşmalar,teşhirler yapmaya başlamıştık. Çaresizdeğildik, onların hep yaptığına kar-şılık biz de yeni bir yol buluyorduk.

Silivri özelinde attığımız ilk talepsloganı “Mesude Pehlivan serbest bı-rakılsın” sloganıydı. Öyle ki adliyeyegittiğimizde askerler, tutuklular, denkgelen herkes kim bu Mesude Pehlivandiyordu.

9 Mayıs 2017... yan hücrenin maz-galı açılır, “Mesude tahliyesin!” diyebir ses. Mesude Abla’nın “Arkadaşlartahliye oldum” seslenişi ile tüm ko-ridor zılgıtlar ve alkışlarla bağırdık,evet ilk somut kazanımı aldık dire-nişten, biz kazanacaktık!

Direniş 2. yılını dolduracak. 2 yıliçinde Türkiye'nin tüm hapishanelerindedirenen DHKP-C davası tutsaklarınıistemiyorlar. Hapishane idareleri ‘bizalmayız’ diyorlar. Mersin’den Trab-zon’a, Rize’ye kadar tek başımıza kal-dığımız yerlerde de direnişi anlamayaçalışıp inisiyatif koyup katıldık direnişe.Solun, Kürt milliyetçilerinin hapis-hanelerdeki sessizliğine karşılık ta-arruz dedik ve direnmeye devamediyoruz. Bu yüzden iktidar hapis-hanelere yönelik saldırılarında di-renişimizi hesaba katmak zorundakalıyor.

Tek Tip Elbise saldırısı da böylebir süreçte geldi. Televizyonlarda basbas bağıran Cumhurbaşkanı onlara butulumu giydireceğiz dediğinde bir kezdaha düşünmek zorunda kaldılar.

Silivri'de tişört toplamada arkadaş-larımızdan birinin tişörtündeki 'Mandey

Hero' yazan tişörtü akşam sayımındabir gardiyanın görmesiyle başladı. Hüc-relere yapılan baskın aramaya kadarbiz de o tişörtün üstünde hero yazdığınıfark etmemiştik. Bir sabah sayımındansonra bir gardiyan mazgalı açıp 'mah-kemeniz var' dedi. Üzerinde hala Herotişörtü olan arkadaş mazgala gitti 'Mah-kemem yok benim' ve mazgal kapandı,kendi aramızda bir işler çeviriyorlargitmeyelim bir yere dedik. Hala gar-diyanın bir bahane uydurup tişörtebakmaya geldiğini anlayamamıştık!

Bu arada arkadaş üzerindeki tişörtüçıkartıp düz bir tişört giydi. Kısa süresonra tekrar mazgal açıldı, epeyce gar-diyan kapının önünde duruyordu. Bizbir terslik olduğunu anladık. Başgar-diyanları, şöyle söyleyeyim diyereksöze başladı, sizde Hero tişörtü varmışonu alacağız deyip hızlıca mazgalı ka-pattı, kapıyı açtılar. Hemen yukarıçıktık. Dolapların önünde kolkalagirdik. Başladık slogana; Tek tip el-bise giymedik, giymeyeceğiz!

20 dk. kadar geçti biz hala gardi-yanlarla boğuşuyoruz, bir türlü tişörtübulamıyorlar. En sonunda buldular vegittiler. Böylece ilk tişört toplamayıyaşamış olduk.

Aradan 2 gün geçmeden arama ba-hanesiyle tüm yazılı tişörtleri topmayageldiler. Bu sefer strateji belirlemişler.Arama yaparken yazılı tişörtlerimiziçaktırmadan formalarının altına saklayıpgötürmek isterlerken fark ettik. Ozaman kıyamet koptu!

Amirleri onlara alın diyordu onlarda “gizlice” bu alçaklığı yapıyorlardıişte. Onlara çağrı yaptık böyle yap-mayın, bu pis işlere alet olmayın diye.

Silivri'de geçirdiğimiz 1,5 yıl son-rasında direnişi kaldıramayan hapishane,çareyi bizi sürgün-sevk etmekte buldu.23 Ekim 2017'de açık görüşe çıkmayıbeklerken hücreleri basarak, işkencelerleAnadolu'nun dört bir yanına “gönderdi”.Kalan arkadaşlarımız bulundukları hüc-reye yazılamalar yapıp;

- Sürgün-sevkler bizi yıldıramaz- Ali Demirtaş sen bizimle baş

edemedin bu da sana dert olsun!Yazarak direnişin büyüklüğünü bir

kez daha somutladık. Parça parça sür-günlerden sonra geride iki arkadaş kal-mıştı. Sonra yeni bir tutuklama ve tu-

Yürüyüş

12 Ağustos2018

Sayı: 79

ONURUMUZU VE HAKLARIMIZI KORUMANIN TEK YOLU552

Page 53: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

tuklanıp tek kişilik tecritte tu-tulan arkadaşlar, biz sürgünegönderilsek de kalanlarla, yenigelenlerle direniş kesintisizdevam etti, hem direndik hemürettik.

Tüm yaşananlar iktidarın,devrimci tutsakların direnişikarşısında sonuçsuz kaldığıiçin ne olursa olsun kitapları-mızdan, sohbet hakkımızdanvazgeçmeyeceğimizi anlama-larının kanıtı esasında.

Biz biliyoruz ki her şeybirbirine bağlı ilerler, AKPyönetemiyor, hapishanelerdedevrimci tutsakların karşısındayönetememe krizi yaşıyor.

Ne TTE, ne işkence, nesürgün sevk, direnişi durdu-ramadı ve durduramayacak.Özgür tutsaklar kazanacak,bu bilinçle direniyoruz ve birdaha diyoruz ki DİRENEDİRENE KAZANACA-ĞIZ!

Yaşadıklarımızı dilim dön-düğünce anlattım, umarım biran önce özgürlüğümüze ka-vuşuruz ve bu hukuksuzlukson bulur.

Kevser Mırzak:“Silahımız mı vardı? Ha-

yır; ama Gazi Marşı’ndasöylendiği gibi, ‘Taş, sopa,benzin elde silahtır/Gücü-müz vatana sevdamızdan-dır’ şiarıyla; mekanımızdakiher şey, en ufak bir çöp bilene işimize yarar diye bakı-larak silah haline dönüştü-rülmeye çalışılıyordu.

Ama YÜREK SİLAHTIasıl olarak. Kurşunlarının,bombalarının, her şeylerininkarşısında; kararlılığımızdıesas olan. Yoksa, istendiğikadar teknik hazırlık olsun;aslolan, onu kullanabilmek-teydi.”

“Gönüllülük... Ölümegülerek gitmek... BİR DÜ-ĞÜNE GİDER GİBİYDİK.

(SÜRECEK...)

Ayten Öztürk Nerede? Derhal Açıklanmalıdır 9 Mart 2018 günü Lübnan Beyrut Refik Hariri

Uluslararası Havaalanı’ndan, Atina’ya gidecek uçağabinmek üzereyken polis tarafından durdurulan ve göz-altına alınan Ayten Öztürk’ten bugüne kadar, yaklaşık5 aydır hiçbir haber alınamamıştır. O tarihten bu yana,tüm araştırmalarımıza rağmen, akıbeti hakkında hiçbirresmi bilgiye ulaşılamamıştır…

Suriye Halk Cephesi olarak 14 Mart’tan bu yanabütün kapıları çalarak, bütün imkânları ve ihtimallerideğerlendirerek hukuki süreci öğrenmeye çalıştık.

5 Mayıs tarihinde Lübnan Halk Hareketi’nin avu-katının öğrendiği kadarıyla, Ayten Öztürk arkadaşımız,kullandığı kod ismi ile Lübnan hükümeti tarafındanTürkiye faşizmine teslim edilmiştir.

Ayten Öztürk kimdir?25 yıldır mücadele içinde olan bir yoldaşımızdır; aynı zamanda AHMET VE

HAMİDE ÖZTÜRK’ün kardeşidir. Abisinin ve ablasının yolunda mücadeleninher alanında yer alan yoldaşımız, hiçbir bedel ödemekten kaçınmamıştır. Özgürtutsak olarak yıllarını hapishanede geçirmiştir.

Ayten Öztürk nerededir, derhal açıklanmalıdır!Ayten Öztürk’ün başına gelecek herhangi bir olumsuzluğun bedelini ödetmekten

çekinmeyeceğimizi duyuruyoruz.Soruyoruz: Ayten Öztürk 5 Aydır Nerede Tutulmaktadır?Lübnan Devleti, Türkiye Faşizmine Ne Zaman Teslim Edilmiştir? Katil Faşist

Akp İktidarı, Eğer Ayten Öztürk, Türkiye’ye Teslim Edilmişse YoldaşımızınAkıbetini Derhal Yoldaşlarına Ve Ailesine Açıklamak Zorundadır!

Tüm Halkımıza Ve Yoldaşlarımıza ÇağrımızdırLübnan Dışişleri Bakanlığı’na maille, faksla “Ayten Öztürk Nerededir, 5 Aydır

Nerede Tutulmaktadır?’’ sorusunu sormanızı,Ya da telefonla arayarak Ayten Öztürk’ün akıbetini sormanızı istiyoruz.Lübnan Dışişleri Bakanlığı’nın Telefon Numarası Aşağıdadır:TEL – 00961- 1333100Suriye Halk Cephesi

Bu Açıklamayı Ayten Öztürk’ün Arkadaşlarının ve Ailesinin Talebi ÜzerineYaptık.

TAYAD’lı Aileler

Çayan: Ayten Öztürk'ün Saçının Bir Teline Zarar GelirseMisliyle Hesabını Soracağız

3 Halk Cepheli, yoldaş-ları Ayten Öztürk için 8Ağustos'ta yazılamalar yaptı.Çayan Halk Cephesi, ko-nuyla ilgili yaptığı açıkla-mada: Lübnan’da kaybol-duğu Suriye Halk Cephe-si’nin yaptığı açıklamayladuyurulan Ayten Öztürk yol-daşımızın saçının teline ge-lecek zarardan AKP faşizmive Lübnan devleti sorumluolacak ve bedelini misliyleödeyecektir.

12 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 79

53HAKLILIK VE MEŞRULUKLA DİRENMEKTİR!

Page 54: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

Özgür Tutsağın Koruyucu ÇemberiŞEHİTLERDİR

Gözleriniz üzerimizde biliyoruz. Attığımız her adımdayanımızdasınız, hissediyoruz.Varsın ölmüş bilsin, sizleriniye nefes alıp vermekten ibaret sananlar. Sizler yaşa-mınızı, savaşımızı örgütlemeye, bize yol göstermeyedevam ediyorsunuz. Umudumuz var oldukça sizler deolacaksınız, Savaşımız büyüdükçe sizler de devam ede-ceksiniz.

Ölümsüzlüğü öylesine söylenmiş bir söz sananlarbunu anlayamaz elbette. Yaşamı kendi bedenimdenibaret sananlar şehitliği kucaklayamaz elbette.

Biz tutsakların hücrelerinde terciti parçalayansizlersiniz. Sizler sayesinde yaratıldı ve hala yaşatılıyorÖzgür Tutsaklık. Sizin ödediğiniz bedeller üzerindenyükseliyor yeni direnişler.

Bunun bilincindedir özgür tutsak. Bundandır şehitanmalarımızın ne pahasına olursa olsun yapılması.Anmak tek başına yetmez, bilir bunu özgür tutsaklar.

Emanet etttiğiniz düşlerin taşıyıcısıdırlar çünkü. Bubilinçle örgütlenir her anları. Sizin sıcaklığınızla kucak-layarak başlarlar, gene sizleri selamlayarak uyanırlar.

Özgür tutsağın üretiminde şehitler bizimle yaşar,bizimle savaşırlar. Savaşın tam ortasında, direnişlerimizinen önünde, demirin bükülmezliğindedirler. Panolarımızdanbakarlar gözlerimizin içine. Kızarlar bir işi savsakladı-ğımızda ya da tembellik yaptığımızda, alırlar karşılarınatane tane anlatırlar yaptığımızın anlamını.

Tercitin orta yerindeki insan selidir şehitlerimiz.Asla yalnız kalmaz hücrede özgür tutsak. Her tutsağınetrafını şehitler çemberi sarmıştır çünkü.

Şehitlerini unutan tutsak yalnızlaşır. Bakın direnişteyenilenlere, mutlaka şehitlerinden, değerlerinden uzak-laşmışlardır. Şehitlerini unutmuş, o çemberin dışınaçıkmış, anlattıklarına kulak tıkamıştır.

Ama özgür tutsak bilir ki bu düzen yıkılacaksa şehit-lerden aldığı mirasla yıkılacak ve tecrit yerle biredilecekse şehitlerden aldıkları güçle yıkılacak!

Kocaeli 2 No’lu F Tipi Hapishanesi

İşçi, Öğrenci, Kamu Emekçisi, Avukat, Sanatçı, Mimar, Mühendis... Özgür Tutsaktır Onlar.Bir Yandan Direnirken Bir Yandan da Yazdıkları MektuplarlaFaşizmin Zulmünü Teşhir Ediyor, Tecrit Duvarlarını Aşıyorlar.

NAZİFE ONAY, 4 EKİM’DE SİLİVRİ’DEGÖRÜLECEK DURUŞMASINA ÇAĞIRIYOR!

Uzun zamandır yazmak istiyordum size fakat hayatınyoğunluğu hapishanelerde de geçerli. Her gün dörtgazete alıyoruz. Öyle ki dördüne de bakacak zamanımızolmuyor bazen.

Üretmek ve paylaşmak değil midir yaşamınözü, hedefi? Öyleyse hapishane bile insanın buarzusuna gem vuramaz.

Ben bir öğretmenim, Yüksel’de açlık grevieylemi ile seslerini duyuran Nuriye ve Semih’inhaklı sesine ses olmaya çalıştım ve işimi geriistedim. Bu cümleden de anlaşılacağı üzere ihraçedildim. Direnmeyi seçtiğim için hakkımda otuzayakın dava açıldı, yurtdışı yasağı verildi.

Haftalık imza ve ev hapsi ile birlikte hakkımdaüç çeşit adli kontrol kararı verildi. Hukuki olaraknasıl olması gerekir bilemem ama bildiğim yurtdışınada, il dışına da, evin dışına da adım atmamızı iste-miyor AKP. Bunlar da yetmemiş olacak ki tutuk-landım.

... Bizim için çeşit çeşit adli kontrol uygulanırken

tahliye olunca kapıda gözaltına aldırılırken, IŞİD’lilereserbestlik tanınıyor.

Mahkeme, hapishane, ülke kapıları bir bir açılıyor.Biz yaşamın tam ortasında halkın içinde olmayı hakediyoruz. Ben öğrencilerim ve meslektaşlarımla olmayıhak ediyorum. 4 Ekim’de Silivri duruşma salonundahakkımız olanı tekrar anlatacağım.

ÖZGÜR TUTSAKLIK, DÜNYANIN HER YERİNDEAYNI RUH HALİ ve DİSİPLİNLE YAŞAMAKTIR!

ÖZGÜR TUTSAKLAR AYNI COŞKU, AYNI MİLİTANLIKLA HER KOŞULDAÜRETEREK DİRENMEYE, DİRENEREK ÜRETMEYE DEVAM EDİYOR!

Page 55: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

Av ru pa’daÖZGÜR TUTSAKSALİH KANZA,

SİLİVRİ 9 NO’LUHAPİSHANESİ’NDEKİ

SALDIRILARIANLATIYOR:

Yayın-mektup kitap yasak-larına, sohbet hakkımızıngasp edilmesine, SelçukKozağaçlı, İsmail Akkol veGulten Matur’un tecrittetutulmasına karşı Haziranayından itibaren havalandır-malarda oturma eylemi baş-lattık. Hapishane idaresi, dire-nişe işkenceyle cevap veri-yor.

Özellikle Temmuz ayındanbu yana, saldırıların dozuarttı, koğuşları basan gardi-yanlar tarafından işkenceyemaruz kalıyoruz.

Alişan Gul, Onur Gul, AliYılmaz, Alican Toptaş, OlcayAbalay, Rıza Özçolak, MuratDoğan, Yılmaz Viraner isimliarkadaşlarımızın, darptandolayı vucutları yara bereiçinde.

Saldırılar sırasında OlcayAbalay’ın dudağı patladı,Rıza Özçolak’ın ise çenesiyarıldı ve 6 dikiş atıldığınıaktardı.

Saldırıya uğradığımız yet-miyormuş gibi, sonrasındahakkımızda disiplin cezalarıaçılıyor. Haklarında yıllaravaran ziyaretçi, iletişim, hucrecezaları verildiğine ve veril-meye de devam edildiğinedikkat çekti.

Anlayacağınız bizler hak-kımızı istediğimiz için dire-niyoruz ve her defasındahakaret, kufur ve işkenceleremaruz kalıyoruz. Buyukbedellerle kazandığımız hak-larımızın gasp edilmesine izinvermeyeceğiz.

� ALMANYAStuttgart’ta Grup Yorum

İle Dayanışma EylemiMLPD tarafından Grup

Yorum’a Alman Hükümeti’ningetirmek istediği konser yasağıve grup üyelerinin tutuklanması,ve AKP faşizminin yayınladığılistelere karşı eylem yapıldı.Stuttgart Halk Meclisinin dekatıldığı eyleme ilgi yoğundu.Grup Yorumla dayanışmanıngüçlendirileceği vurgulanarakbitirildi.

Duisburg HFG’de MantıGünü

Aileler HFG'nin buzluğunakoyulması için 2 Ağustos günükolektif bir şekilde mantı yap-tılar. Bütün halkımızı merke-zimizi sahiplenmeye çağırıyo-ruz.

Grup Yorum GençlikOkulu Çalışmaları

1. gün Essen’deki EKA’dapratik çalışmalar yapıldı. 2.gün Duisburg, Hamborn’da kit-le çalışması yapıldı. Gidilenaile ile birlikte film izlendi.Çalışmalar devam edecek.

Gülaferit Radyo Flora İle Röportaj YaptıGülaferit 7 Ağustos Salı günü, saat 18.15’te Hanover’de yayın yapan

Radyo Flora ile ikinci kez röportaj yaptı. Kampanyayı anlatan Gülaferit,son iki aydır eylemlerin Berlin Başbakanlık binası önünde sürdüğünü söy-ledi.

� FRANSAAile ve Gençlik Yaz Kampı:- 5-6 ve 7. günleri yine kolektif çalışmalar ve kültürel faaliyetlerle geçti.

Ayrıca Halk meclislerine ilişkin sohbetler ve programlar yapıldı.

Avrupa Dev-Genç’lilerden Partizan Tanya TiyatrosuAile ve Gençlik yaz kampımızda gerçekleştirdiğimiz ‘Partizan Tanya’

tiyatrosu. 5 farklı ülkeden bir araya gelen tiyatro ekibimiz günlerce hazır-landıktan sonra kampın şenliğinde sunduğu tiyatroda Nazım Hikmet’inTanya şiirini canlandırdı.

55

Duisburg

Essen

Fransa

Page 56: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

20 Ağustos - 26 Ağustos

Gülnihal YILMAZ:Sivas doğumlu ve Çerkez milliyetindendir.

1980’li yılların sonunda Ankara ÜniversitesiHukuk Fakültesi'nde öğrenciyken katıldı devrimmücadelesine. Legal, illegal çeşitli alanlardasorumluluklar aldı. İşkencelerden defalarcabaşı dik çıktı. 1993’te tutsak düştü. Bulunduğuhapishanelerde yönetici olarak görevler aldı.

19-22 Aralık katliamı sırasında Çanakkale Hapishanesi’ndeydi.Ölüm Orucu’na başından itibaren gönüllüydü. 5. Ekiplerdeölüm orucu direnişine başladı ve 26 Ağustos 2002’de ölüm-süzleşti.

Gülnihal Yılmaz

Melek Birsen HOŞVER:Rizeli’ydi. Ana dili Lazca'dır. Ankara Üniversitesi

Dil Tarih Coğrafya Fakültesi öğrencisiyken birDev-Genç'li olarak mücadeleye katıldı. 1997'deDersim Kır Gerilla Birlikleri’ne katıldı. Şubat1999'da tutsak düştü. Mücadele devam ediyordu.2001'de Malatya Hapishanesi'nde 7. Ölüm OrucuEkibi direnişçisi olarak tecrite karşı ölüm orucuna

başladı. Direnişinin ilerleyen günlerinde Ankara Numune Hasta-nesi'ne sevk edildi ve 22 Ağustos 2002'de şehit düştü.

Birsen Hoşver

Baki ERDOĞAN:Baki, mücadeleye 1984'te Aydın Turizm Mes-

lek Yüksek Okulu öğrencisiyken katıldı. TÖ-DEF'in kurucularından biri oldu. 1991 sonundafarklı görevler üstlendi. 22 Ağustos 1993'teAydın polisi tarafından işkencede katledildi.Şehit düştüğünde devrimci hareketin Ege BölgesiSiyasi Sorumlusu'ydu.

Baki Erdoğan

Muhammed KAYA,Senem ADALI:Senem, OKM, TAYAD ve Öz-

gür-Der çalışmalarında yer aldı.İnfazlara, kaybetmelere karşı sayısızeylemin örgütleyicisiydi. Muham-med, mahalli alanda faaliyet sür-dürüyordu. Bulundukları semtte

Kurtuluş dağıtımcılığını yapıyorlardı. Senem ve Muhammed20 Ağustos 1996'da İstanbul Alibeyköy'de kaldıkları evdesilahsız, savunmasız durumda, polis tarafından katledildiler.

"Hareket Türkiye ve dünya genelinde çok önemli bir yerifade ediyor. Emperyalizmin tüm olanak ve saldırılarına rağmeninsan iradesinin üstünlüğünü gösteriyor.

Devrim hedefiyle yola çıkmış, halkı bu savaşa katmak, busavaşın bir parçası yapmak büyük bir iddiadır. Hareket buiddianın kendisidir. Benim için tüm çirkinliklere, pisliklere, yozkültüre karşı kendi benliğine, insanlığa, kendi onuruna sahipçıkmayı ifade ediyor. Geleceği paylaşımı ifade ediyor. Yeni insanı,sosyalist insanı yaratan ve yaratacak olan çatıdır. Hareket benim

için özgürlüktür."Melek Birsen Hoşver, Parti'mize dair duygu ve düşüncelerini

böyle dile getiriyordu. Sıradışı bir yaşamı vardı Melek'in inişli,çıkışlı, derslerle dolu bir yaşamı...

Şengül YILDIRAN... Bu isim Melek için yeniden doğuşunanlamı belki de... Arkadaşlıkları lise yıllarına dayanıyor, Şengüldevrimci iken Melek mahallesinde "zararsız çetenin" liderliğiniyapıyor. Şengül'ü çok seviyor ve değer veriyor Melek... Ona birzarar gelmesini istemiyor... Devrimcilikten vazgeçirmeye çalışıyor,ikna etmeye çalışıyor... Ama Şengül ‘93 yılı Nisan’ın son günübir akşam vakti katledildiğinde Melek'teki değişim başlıyor.Şengül hemen önünde duruyor, ona bakarken belki yüzlercedefa intikam yemini ediyor... Şengül'ün yoldaşlarıyla beraber

Yoldaşları Melek Birsen Hoşver’i anlatıyor: ÖZGÜRLÜK VE MELEK BİRSEN HOŞVER

“Hareket… Benim için tüm çirkinliklere, pisliklere, yozkültüre karşı kendi benliğine, insanlığa, kendi onuruna sahipçıkmayı ifade ediyor. Geleceği, paylaşımı ifade ediyor. Yeniinsanı, sosyalist insanı yaratan ve yaratacak olan çatıdır.Hareket benim için özgürlüktür.” M. Birsen Hoşver

Necmettin GİRİTLİOĞLU:İzmir- Aliağa Rafinerisi'nde surdürülen

direnişte 22 Ağustos 1970'te patronun adamlarıtarafından vurularak katledildi. Parti-Cephe'ninişçi alanındaki kadrolarındandı.

Necmettin Giritlioğlu

Bartolomeo VANZETTİ,Nicola SACCO:“Hiç aklından çıkarma Dante,

bunları hep hatırla... bizi bir yığınuydurma ve yalanla muhkum et-tiler... bizi idam ediyorlarsa, bununsebebi... biz yoksullardan yanaydık,insanların insanlar tarafından ezil-

mesine ve sömürülmesine karşıydık...” B. VanzettiSacco ve Vanzetti'nin idamı, burjuva hukukunun ve yar-

gısının nasıl “sınıf çıkarları” doğrultusunda kullanıldığınıntarihi bir örneğidir. İşçi önderleriydiler onlar. ABD'deki“komünist avı” döneminde bir komplo sonucu tutuklandılarve burjuva hukukunun komploya uygun olarak verdiğikararla 23 Ağustos 1927'de idam edildiler.

Muhammed Kaya Senem Adalı

B. Vanzetti Nicola Sacco

Anıları Mirasımız

Page 57: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

slogan atıyor, marş söylüyor cenaze töreninde.Ankara Gençlik içerisinde forumdan foruma, amfiden

amfiye, mitingden eylemlere kadar her yerde Melek Birsenvardır. Gençlik coşkusunu, DEV-GENÇ'li oluşunu her zamanhissediyor yüreğinde. "Biz de gençlikteniz. Gençlik gençliğesahip çıkar. Biz her ne kadar dağlara çıktıksa da damarlarımızdagençlik kanı dolaşıyor, deli deli akıyor. Yani her zaman heryerde gençliğiz" diye anlatır bir mektubunda. Her zaman bucoşkuyla yaşar ve tutsak düşer Melek. Yıl 95'tir...

Tutsaklık Melek Birsen'de olumsuz bir dönemece yol aç-mamış, aksine düşman gerçeğini, savaşın şehirde, kırda ve ha-pishanede de sürdüğünü, örgütlü olmanın gücünü bilince çı-karmasını sağlamıştır. Ulucanlar Hapishanesi'nde bu kısa sürelitutsaklığı, Melek Birsen'in devrimcilik yaşamında sıçramatahtası olur.

Bir yoldaşı bu süreci şöyle özetler; "Melek'in ilk dikkatçeken yanı açıklığı ve samimi yaklaşımıydı. Gülnihal'le arasındasessiz ama güçlü bir bağ vardı. Gülnihal onun attığı heradımda yerinde duramıyordu. Melek ışıl ışıl gözleriyle heyecanlaöğreniyordu. Tahliye olurken "Gözünüz arkada kalmasın"demişti. Dışarıdan ilk selamı gelince Gülnihal çok sevinmişti."

Kısa tutsaklığı bittiği gün and içerek özgürlüğe adımınıatıyor. Evde bir süre bekledikten sonra -bu bekleme sürecidir-tekrar Ankara Gençlik içerisinde yer alıyor. Ankara da onuniçin farklıydı ama ille de İstanbul derdi... Ve dağlar... Dersimdağlarına adım atıyor...

Bir yoldaşı Melek'in Dersim'e ayak basışını şu sözleriyleanlatıyor: "Rizeli Melekle ben, bu aşamaları hep beraberyaşadık. Ankara gençlikteyiz. Umudumuz Karadeniz doruklarıancak bir yol aldık, az gittik, uz gittik, bir baktım Dersim'e ge-tirilmuşum. Gelmişum artık deyip kaldım da bir baktım ayınıbulmadan bir yaz vakti közlerin başında muhabbetteyken bizimgız gelmiş. Tabii diyemedim, ee gız senin işin nedir burada"

Karadeniz dağlarına sevdalı Melek, Dersim'e ayak basmıştır..."Dersim'e sefer olur, zafer olmaz" sözü dağların heybetinden,şahanların cesaretinden ileri gelir. Seyit Rıza'lardan bugünesilah tarakaları susmamıştır Dersim dağlarında... Görkemli di-renişlerin, büyük zaferlerin yaratılması da büyük bedellersonucu olur.

İhanetin ve kahramanlığın iç içe yaşandığı Dersim'de Ka-radenizli bir Cepheli olarak silahını kuşanır Melek... Halkkurtuluş savaşının büyüklüğü ve görkemi bir yanıyla buradadır.Türk-Kürt-Arap-Laz-Çerkez milliyetinden yoldaşların omuzomuza çarpışarak tüm dünyaya birlik, beraberlik, kardeşlik,yoldaşlık duygularını savaşarak yaşatmasıdır... Asimile edilen,yok sayılan halkın evlatları neleri neleri başarmıştır bu ülketopraklarında…

18 aylık bir dağ sürecinden sonra tutsak düşüyor. O güniçeri girdiğinde sıkıca sarılmıştık. Dağ kokusu henüz geçmemiştiüzerinden. Hızla kitap okumaya başlamıştı. İlk günleri aklımageldiğinde hep ranzasında oturup kitap okuyuşuyla düşlüyorum.Öyle çok kitap okuyordu ki hemen hemen okumadığı kitapyok gibiydi...

Bazen havalandırmanın bir köşesinde oturur, saatlerce kitapokurdu, ya da gazete. Ya da elinde bir dosya, bir elinde kalem,kafasında şapkasıyla Dersim sürecini yazardı ranzasında.

Havalandırmada halay çektiğimizde hep en sona geçerdi.Son günlerinde şöyle demişti; "Zafer halayında yerimi boş bı-rakın". 19 Aralık gecesinde onun sesiyle uyanmıştık. Gelenleri

nöbette olduğu için ilk o karşılamıştı. Daha sonra hepimiz ayrımekânlara konulduk… Sonra mekânı değişti. Yine yolculuğaçıkanların yanındaydı. İki de çorbacı çıkmıştı yanından. Amaonun için hiç önemli değildi. Onları da yanlarından aldıktansonra iki kişi kalmışlardı. Gün boyu havalandırmada kalıyordu,serüvencileri söylerdi bazen...

Bir duvar ötemizde sürekli sohbet ediyorduk. Yer değişikliğisırasında onlarla yan yana getirilmiştik. Sıkıca sarılmıştık bir-birimize hepimiz... Küçük küçük çoraplar yapıyordu... Biryandan da haber bekliyordu. Yüreği hoplaya hoplaya gelecekhaberi bekliyordu. Sık sık "acaba ben olacak mıyım?" diyordu.Haber geldiğinde heyecandan elleri titremiş, kıpkırmızı olmuştu.Duramamıştı yerinde o gün.

Başlayacağı gün 26 Eylül'dü. 26 Eylül Ulucanlar demekti,Ankara demekti. Ve oranın da onun için başka bir anlamıvardı. Hepimiz o güne kadar bir şeyler hazırlamaya başladık…

O an başladığında gökyüzünde iki kuş süzülmüştü, hemenüzerimizde, bize de göstermişti. O gün bir de dostlardan biribaşlıyordu. Bu nedenle anlamlı olmuştu onun için. Yine bizigüldürmüştü o an. Dostların sunucusu "Bir şey diyor musunMelek?" deyince Melek gayet sert bir şekilde "Hayır... Yok..."dedi sonra da bize dönerek "Benim galiba bir şeyler dememgerekiyor değil mi?" deyince "Evet" dedik. Dostlara iki cümlede olsa bir şeyler söylemişti

Törenden sonra gözlerini bağlamış yukarı çıkarmıştık.Yaptığımız hediyeleri görünce tek tek hepsine bakmış veteşekkür etmişti. Sonra onları kendi elleriyle asmıştı uygungördüğü yerlere. Sadece 20 gün kaldı yanımızda. 20 günün so-nunda onu aldılar bizden. Önce yakın bir yere koydularseslerimiz ulaşıyordu o zaman. O gün "Eşkiya dünyayahükümdar olmaz" türküsünü istemişti bizden. Kendisi de "Örseçekiç vuruyoruz" parçasını söylemişti gür bir sesle. Fazla bı-rakmadılar yanımızda alıp uzaklaştırdılar. Oradan da çokuzaklarda sesi bazen geliyordu. En son gece "Fırtına olanlararüzgar neylesin" marşını söylemişti."

Yoldaşlarının yanında rahat, doğal bir yaşam, renkli birkişiliği vardı Melek Birsen'in... Asimile edilmeye çalışılan birhalkın kızı olup, yıllarca İstanbul'da kalsa da kültürüne bağlıkalmaya çalışır. Bunu bir parça da olsa başarır. “Laz'ım.Lazcanın kafasını gözünü kıra kıra konuşuyorum. İşte Karadeniztürkülerini seviyorum, hem Türkçesini, hem de Lazcasını söy-lüyorum...”

"Her sürecin her zamanın güzellikleri ayrı ayrı hele şuiçinde bulunduğumuz günler. Birçok duyguyu bir aradayaşıyoruz. Öylesine yoğun ve güzel başka ne diyebilirimki...”…

Şehitler konuşuyordu... Şehitler düşmanı korkutuyordu...Şehitliği engellemek için birçok yol ve yönteme başvurmuştu.M. Birsen'e ise çok daha "özel" bir muamele vardı ve M.Birsen tamamıyla, tecrit ortamı içinde bulunuyor, yoldaşlarınaulaşması engelleniyor, mektupları imha ediliyordu...

Yazmış olduğu notlarda Melek Birsen yaşadıklarını anlat-maktan öte, direnişin gücünü, insan iradesini, istenildiğindebaşarılamayacak hiçbir şeyin olmadığını bir kez daha kanıtlamıştı...Bunu başarmıştı Melek... Hem de tek başına... Ama tek başınada olsa bir örgüt olduğunun bilinciyle, yalnızlıkta, çokluğu ya-şayarak başarmıştı.

Page 58: yuruyus.biz@gmail.com ZAFER DİRENENLERİNDİR ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY079.pdf yuruyus.biz@gmail.com yuruyus.biz@gmail.com Haftalık Dergi Sayı: 79 12 Ağustos 2018 Fiyatı: 1

Kapitalizm halklara bencilliği birkültür olarak kabul ettirmek ister veonu halkın bütün yaşamına yerleş-tirmek için politikalar yürütür. Av-rupa'da halklara sanki dayanışmaiçinde olmak yasaklanmış gibidir.Kolektif yaşamak gerilik olarak öğ-retilmiştir Avrupa halklarına.

Avrupa’da Türkiyeliler bir kimlikarayışı içindedir, özellikle gençler ne-reye ait olduğunu bilmiyor. Kimlik-lerini ne bir Müslüman, ne Türk, nebir Alman diye açıklayamıyorlar. Bukimlik arayışı içinde hemşehri ma-halleri oluşmuştur Almanya'da. SadeceGiresunlular’ın oturduğu bölge, Kon-yalılar’ın, Zonguldaklılar’ın, Dersim-liler’in vb. oturduğu mahalleler vardır.Türkiyeliler yanyana olduğunda dahagüvende ve huzurlu hissediyor ken-disini. Çünkü bir Almanla komşulukyaptığında, sorun yaşamaktan, polislikolmaktan, ihbar edilmekten korkar.Kültürel olarak kendini yakın hisset-mez; çünkü değer yargıları geleneklerihep aşağılanmış, geri bulunmuştur.Kendi dilinde televizyon izleyebilmekiçin çanak anten asması, görüntüyübozuyor. Evde yufka ekmek yapması,ortamı kirletiyor. Çocuğunun ağlamasıbaşını ağrıtıyor. Düğün yapması abartılıve komik bulunuyor. Dinlediği mü-zikler, Türkçe konuşmasını bile iste-miyor. Trende herkes kendi dilinde

yüksek sesle konuşur, hele Avrupalılarbütün vagonu rahatsız edici şekildedavranır, içer, sataşır sorun olmaz.Ama yanyana oturan iki kişi, kendi-lerinin anlamadığı bir dilde konuşuncahemen müdahale edilir, sessiz olmasıistenir, en hafif haliyle bakışlarla aşa-ğılanır.

Öyle ki günlük yaşamı onlaragöre düzenlemek zorundadır insan-larımız. Pazar sabahları onlar gibigeç kalkmak zorundadır; çünkü eviniçinde ses yapmak yasaktır. Çama-şır-bulaşık makinasını, elektrikli sü-pürgeyi ne zaman açacağınızı bilebu kurallara göre belirler halkımız.Eve misafir davet ederken tekrar tek-rar düşünür, kendi dilinde haber almaözgürlüğü bile kısıtlanmıştır. Bunlarauymadığınızda, yanıbaşınızda sizeher gün gülümseyen komşunuz, birbakarsınız ihbar edivermiş, kapınızdapolis belirmiş. Bütün bunlar Türki-yeliler’i kendi mahallerini yaratmayaitmiştir. Çünkü bütün dünya halkla-rına göre olması gereken dayanışmakültürü, kapitalist ülkelerinin halk-larına ‘gericilik’‚ olarak anlatılıyor.Almanya'da ırkçılık deyince hep ak-lımıza ev yakmalar, iş yerinde ay-rımcılık, bir memurun bize hakaretivb. gelir. Ama asıl ırkçılığı halkımızbu küçük küçük görünen olaylardayaşamın içinde yaşıyor. Bu ırkçılık

da halkımızı kendi mahallerini yarat-maya itiyor. Aynı zamanda bir yerlerdeörgütlü olma gerekliliğine itiyor.

Devrimcilerin olmadığı yerlerdehalklar mutlaka kendini ifade edebi-leceği bir yere gidiyor. Bunun adıcamii oluyor, tarikatlar oluyor, Alevidernekleri oluyor, yöre derneklerioluyor ama mutlaka bir yere gidiyor.Hiçbirinin olmadığı yerde kahveha-nelerde birbirini buluyor, ki buralardagenellikle otomat-kumar oynanan,içki içilen nitelikte kahvehaneler olu-yor. Bu yüzden de bu şekilde yaşayanTürkiyeliler mutlaka olumlu veyaolumsuz bir çevrenin içine dahil olu-yorlar. Bu da tabii devrimcilerin bı-raktığı boşluk, böyle mahallelerdeçalışma yapmamamızdan kaynaklı.

Sonuç olarak; Avrupa'da ve özel-likle de Almanya'da ırkçılık halkımızımahalleleşmeye itmiştir. Kendi kül-türünü, değerlerini ancak buralardadaha rahat yaşayabilmekte ve yaşa-tabilmektedir.

Avrupa halkı kendi ülkeleri tara-fından ona dayatılan bencilliği öz-gürlük sayarak, ona karşı kolektivizmiyaşatan diğer halklara nefret besliyor,ırkçılık yapıyor. Özünde hiçbir halkbencil veya kötü değildir, her şeyidüzen belirler. Kapitalist-emperyalistdüzen de kendi insan tipini yarat-mıştır.

DAYANIŞMA VE KOLEKTİF BİR ŞEKİLDE YAŞAM ŞEKLİMİZ IRKÇILIK NEDENİ!

IRKÇILIK BENCİLLİKTEN BESLENİYOR!

� YUNANİSTANAtina’da Turgut Kaya’nınTürkiye’ye İadesi Durduruldu

Yunanistan’da tutuklanarak Türkiye faşizmine iadeedilmek istenen Turgut Kaya yapılan kampanyalarsonucu durduruldu. Mahkemelerin iade kararının ardındanYunanistan İltica Kurumu tarafından politik iltica talebikabul edilen Turgut Kaya’nın iadesinin reddi Adalet

Bakanlığı tarafından im-zalandı ve serbest bırakıl-dı.

Atina’da YangındaÖlenler Anıldı

Atina’da 30 Temmuzgünü Yunanistan sol ör-

gütleri tarafından yürüyüşyapıldı. Profilya Meyda-nında toplanan kitle Baş-bakanlık binasına yürüdü.

Bu yürüyüşe Yunanis-tan Halk Cephesi’nin deyer aldığı yürüyüşe 300kişi katıldı.

� AVUSTURYANeunkirchen Halk Meclisi AçıldıUzun zamandır Avusturya Neunkirchen’de yapılan

Halk Meclisi çalışmalarının ve etkinliklerinin bir sonucuolarak 4 Ağustos 2018 tarihinde “Yozlaşmaya Ve Irk-çılığa Karşı Halk Meclislerinde Birleşelim” çağrısıylaNeunkirchen’de yeni mücadele mevzisi açıldı.

AVRUPA’dakiBİZ

58