kronİk hepatİt c enfeksİyonunda mannozkronik hepatit c enfeksiyonunda mannoz bağlayan lektin...
TRANSCRIPT
-
T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KLİNİK BAKTERİYOLOJİ VE ENFEKSİYON HASTALIKLARI ANABİLİM DALI
KRONİK HEPATİT C ENFEKSİYONUNDA MANNOZ BAĞLAYAN LEKTİN DÜZEYLERİNİN VE MANNOZ
BAĞLAYAN LEKTİN POLİMORFİZMLERİNİN TEDAVİ CEVABINA ETKİSİ
Dr. Süheyla KÖMÜR
UZMANLIK TEZİ
TEZ DANIŞMANI Yrd. Doç. Dr. A. Seza İNAL
ADANA–2010
-
T.C
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KLİNİK BAKTERİYOLOJİ VE ENFEKSİYON HASTALIKLARI ANABİLİM DALI
KRONİK HEPATİT C ENFEKSİYONUNDA MANNOZ BAĞLAYAN LEKTİN DÜZEYLERİNİN VE MANNOZ
BAĞLAYAN LEKTİN POLİMORFİZMLERİNİN TEDAVİ CEVABINA ETKİSİ
Dr. Süheyla KÖMÜR
UZMANLIK TEZİ
TEZ DANIŞMANI Yrd. Doç. Dr. A. Seza İNAL
Bu tez, Çukurova Üniveristesi Tıp Fakültesi Araştırma Fonu tarafından desteklenmiştir.
Proje no: TF2009LTP029
ADANA–2010
-
I
TEŞEKKÜR
Tezimin seçimi ve yürütülmesinde bana ışık tutup yol gösteren, desteğini esirgemeyen
tez hocam sayın Yrd. Doç. Dr. A. Seza İnal’a,
Uzmanlık eğitimi süresince bilgi ve deneyimlerinden yararlandığım, destek ve
yardımlarını gördüğüm Prof. Dr. Hasan SZ Aksu’ya, Prof. Dr. Yeşim Taşova’ya, Yrd.
Doç. Dr. Behice Kurtaran’a, Yrd. Doç. Dr. Aslıhan Candevir’e,
Uzmanlık eğitimi süresince birlikte çalışmaktan onur ve mutluluk duyduğum sevgili
asistan arkadaşlarıma ve servis çalışanlarına,
Çalışma süresince verilerin toplanmasında gösterdikleri yakın ilgi ve yardımları için
tüm poliklinik çalışanlarına,
Laboratuvar çalışmalarında her türlü kolaylığı gösteren sayın Prof. Dr. Eren Erken ve
Suzan Dinkçi’ye,
Tüm eğitimim süresince manevi destek veren sevgili annem ve kardeşlerime,
Uzmanlık eğitimi ve tezimin her aşamasında maddi-manevi yardımından ve gösterdiği
özveriden dolayı değerli eşim ve varlığından güç aldığım canım kızıma…
Sonsuz teşekkürler
-
II
İÇİNDEKİLER
TEŞEKKÜR I İÇİNDEKİLER II TABLO LİSTESİ III ŞEKİL LİSTESİ IV KISALTMALAR LİSTESİ V ÖZET ve ANAHTAR SÖZCÜKLER VI ABSTRACT-KEYWORDS VII 1.GİRİŞ 1 2. GENEL BİLGİLER 3
2.1. Hepatit C Virüsü 3 2.1.1. Epidemiyoloji 6
2.1.2. Bulaşma Yolları 6 2.1.3. Patogenez 9 2.1.4. Doğal Seyir ve Klinik Şekiller 12
2.1.5. Tanı 16 2.1.6. Tedavi 20
2.2. Kompleman Sistemi ve Hepatit C 28 2.2.1. Klasik Kompleman Yolu 29 2.2.2. Alternatif Kompleman Yolu 30 2.2.3. Lektin Yolu 30 2.2.4. MBL ve Enfeksiyon Hastalıkları 33 2.2.5. MBL ve Otoimmün Hastalıklar 36 2.2.6. MBL ve HCV Enfeksiyonu 36
3. GEREÇ ve YÖNTEM 39 3.1.Serum MBL Düzeylerinin Ölçümü 40 3.1.1. Hazırlık Aşaması 40 3.1.2. Test Protokolü 40 3.2. MBL Kodon 54 Mutasyonunun Belirlenmesi 41 3.2.1. MBL Geni Kodon 54 Mutasyonunun PCR-RFLP ile Saptanması 41 3.2.2.Amplifikasyon Ürünlerinin Restriksiyon Enzimleri ile Kesilmesi 42 3.3. İstatistiksel Analiz 43 4. BULGULAR 44 5. TARTIŞMA 54 6. SONUÇ ve ÖNERİLER 65 KAYNAKLAR 66 ÖZGEÇMİŞ 78
-
III
TABLO LİSTESİ
Tablo No Sayfa No
Tablo 1. Kronik hepatit C enfeksiyonuna bağlı karaciğer dışı bulgular…………………….15
Tablo 2. HCV araştırılması gereken kişiler…………………………………………………..16
Tablo 3. Farklı skorlama sistemlerine göre fibrozisin evrelendirilmesi…………………….19
Tablo 4. Kronik hepatit C enfeksiyonunda tedavi kontrendikasyonları…………………...21
Tablo 5. Tedavinin endikasyonları…………………………………………………………….23
Tablo 6. Tedaviye hasta temelinde karar verilmesi gereken durumlar……………………..23
Tablo 7. KHC tedavisinde yanıtı olumlu yönde etkileyen faktörler…………………………26
Tablo 8. MBL ve patojenler arasındaki in vitro etkileşim……………………………………33
Tablo 9. Optimum amplifikasyonun gerçekleştirildiği PCR reaksiyonu karışımı………….42
Tablo 10. MBL kodon 54 mutasyonu için PCR sıcaklıkları………………………………….42
Tablo 11. MBL geni kodon 54 mutasyonunu kesim reaksiyonu……………………………..43
Tablo 12. Hastaların ve sağlıklı kontrol grubunun demografik özellikleri…………………44
Tablo 13. Hastaların tedavi öncesi laboratuvar değerleri…………………………………...45
Tablo 14. KVY’ı etkileyen faktörler…………………………………………………………..47
Tablo 15. KHC tedavisinde izlenen yan etkilerin sıklığı……………………………………..48
Tablo 16. KHC hastaları ve sağlıklı kontrol grubunda MBL2 geni 54. kodondaki mutasyon
oranları………………………………………………………………………………49
Tablo 17. Cinsiyetlere göre MBL2 geni 54. kodondaki mutasyon oranları ………………..49
Tablo 18. MBL düzeyleri………………………………………………………………………50
Tablo 19. Karaciğer fibrozis derecesi ve MBL düzeyleri……………………………………52
Tablo 20. KHC tedavi cevabı ve kodon 54 mutasyonu………………………………………52
Tablo 21. KHC tedavi yanıtı ve MBL düzeyleri……………………………………………...53
Tablo 22. KHC ve MBL çalışmaları…………………………………………………………..62
-
IV
ŞEKİL LİSTESİ
Şekil No Sayfa No
Şekil 1. Kodon 54 mutasyonu ve MBL düzeyi arasındaki ilişkinin Box Plot Grafiği ile gösterilmesi…..51
-
V
KISALTMA LİSTESİ AHC: Akut hepatit C
ALT: Alanin-aminotransferaz
ELISA: Enzyme-Linked Immunoassay
EVY: Erken virolojik yanıt
HBV: Hepatit B virüsü
HCV: Hepatit C virüsü
HIV: Human immunodeficiency virus
HLA: Human lökosit antijen
HSV: Herpes simpleks virüsü
HVR: Hypervariable region
HVY: Hızlı virolojik yanıt IFN: İnterferon IRES: İnternal ribozome entry site
İÜ: İnternasyonel ünite
KHC: Kronik hepatit C
KTB: Karbonhidrat tanımlayıcı bölge
KVY: Kalıcı viral yanıt
MASP: Mannan associated serine proteases
MBL: Mannoz bağlayıcı lektin
MHC: Majör histokompatibilite
NTR: Nontranslated regions
ORF: Open reading frame
PEG-IFN: Pegile interferon
RA: Romatoid artrit
RFLP: Restriction fragment length polymorphism
RT-PCR: Revers transkriptaz polimeraz zincir reaksiyonu
SLE: Sistemik lupus eritematozus
STL: Spesifik T lenfosit
TSY: Tedavi sonu yanıt
VKİ: Vücut kitle indeksi
-
VI
ÖZET
Kronik Hepatit C Enfeksiyonunda Mannoz Bağlayan Lektin Düzeylerinin ve Mannoz Bağlayan Lektin Polimorfizmlerinin Tedavi Cevabına Etkisi
Amaç: Hepatit C virüsü kronik karaciğer hastalığının en sık nedenidir. Dünyada
yaklaşık 170 milyon kişinin hepatit C virüsü ile enfekte olduğu tahmin edilmektedir. Hepatit C enfeksiyonunun doğal seyir ve klinik gidişi virüs ve konağın immün cevabının etkileşimi ile ilişkilidir. Bağışıklık sisteminin önemli bir öğesi olan mannoz bağlayan lektin genetik polimorfizme sahiptir ve belirli genotiplere sahip bireylerin daha ciddi ve uzun süreli enfeksiyonlara yatkınlığı bilinmektedir. Mannoz bağlayan lektinin hepatit C virüsü enfeksiyonundaki rolü mannoz bağlayan lektin seviyeleri ve polimorfizmlerinin hastalık seyiri ve tedavi cevabını inceleyen az sayıda çalışmada gösterilmiştir. Biz bu çalışmada mannoz bağlayıcı lektin düzeyi ve mannoz bağlayan lektin geni polimorfizmleri ile tedavi cevabı arasındaki ilişkiyi ortaya koymayı amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada kronik hepatit C hastaları ve kontrol grubunda serum
mannoz bağlayan lektin düzeyleri ELİSA yöntemi ölçüldü ve kodon 54 mutasyon varlığı PCR-RFLP tekniği ile araştırıldı. Çalışmaya pegile interferon ve ribavirin kombinasyonu ile tedavi edilmiş 50 kronik hepatit C hastası ve 75 sağlıklı kontrol alındı.
Bulgular: Kodon 54 mutasyonu hepatit C hastalarında kontrol grubuna oranla daha
sıktı fakat aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi. Hasta ve kontrol gruplarında kodon 54 mutasyonu olanlarda serum mannoz bağlayan lektin düzeyleri belirgin olarak düşük bulundu. Hepatit C hastalarında mannoz bağlayan lektin düzeyi kontrol grubuna göre daha düşük olmakla birlikte iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. Ayrıca tedavi yanıtı saptanan ve saptanmayan hastalarda serum mannoz bağlayıcı serum düzeyleri ve mutasyon sıklığı oranları benzerdi.
Sonuç: Düşük mannoz bağlayan lektin düzeyleri hepatit C enfeksiyonuna duyarlılığı
artırmamaktadır ve mannoz bağlayan lektin düzeyinin hastalığın seyiri ve tedavi cevabı üzerine belirgin bir etkisi saptanmamış olmakla birlikte daha net sonuçlar ortaya koyabilmak için daha geniş hasta gruplarını içeren çalışmalara ihtiyaç vardır.
Anahtar sözcükler: Hepatit C enfeksiyonu, interferon, kodon 54, mutasyon, tedavi cevabı
-
VII
ABSTRACT
Effects of Levels of Mannose Binding Lectin and Mannose Binding Lectin Polymorphisms to the Response of Treatment in Chronic Hepatitis C Infection
Objectives: Hepatitis C virus is the most frequent cause of chronic liver disease. It is
estimated that approximately 170 million people are infected with HCV worldwide. The natural history and outcome of HCV infections are usually associated with the interaction of virus and the host immune response. Mannose binding lectin, a key factor of the immune system, has genetic polymorphism, and individuals who carry certain genotypes of mannose binding lectin are known to be more prone severe and prolonged infectious diseases. A role for mannnose binding lectin in hepatitis C virus infection had been indicated by few previous studies examining mannose binding lectin levels and polymorphisms in relation to disease progression and response to treatment. We undertook this study to investigate the correlation of treatment response with serum concentration of mannose binding lectin and polymorphisms of mannose binding lectin gene.
Material and Methods: In this study, serum mannose binding lectin concentration was measured by ELISA and codon 54 mutation of mannose binding lectin gene was searched with PCR-RFLP method both in chronic hepatitis C infected patients and control group. Fifty hepatitis C infected patients treated with combination of pegylated interferon and ribavirin and 75 healthy controls were included into study.
Results: Codon 54 mutation was increased in hepatitis C infected patient compared to control subjects but there was no statistically significant difference between two groups. There was statistically significant decrease in serum mannose binding lectin concentration in subject with codon 54 gene mutation. Relatively higher decrease in mannose binding lectin concentration in hepatitis C virus infected patients compared to control group was not statistically significant. Also mutation frequencies and mannose binding lectin serum concentration were similar between responders and non-responders.
Conclusion: Low mannose binding lectin levels does not increase susceptibility to hepatitis C infection, and mannose binding concentrations does not have a major influence on the course of the disease and response to antiviral therapy but a larger sample size is necessary to confirm the present results.
Keywords: Codon 54, hepatitis C virus infection, interferon, mannan binding lectin, mutation, treatment response
-
1
1. GİRİŞ ve AMAÇ
Hepatit C virüs (HCV) enfeksiyonu tüm dünyada yaygın, oldukça ciddi bir sağlık
sorunudur. Dünyada HCV enfeksiyonunun ortalama sıklığı % 3 civarındadır. Dünya genelinde
yaklaşık 170 milyon HCV ile enfekte hasta vardır.1 HCV enfeksiyonu kronik karaciğer hastalığı,
siroz ve hepatoselüler karsinom gibi ciddi karaciğer hastalıklarının ana nedenlerinden biridir.
Kronik karaciğer hastalığının en az % 40’ından sorumludur. Yılda 100 binin üzerinde karaciğer
kanseri olgusunda HCV etkendir. Avrupa ve Amerika’da karaciğer transplantasyonlarının başta
gelen nedeni kronik HCV enfeksiyonudur. Pegile interferon ve ribavirin kombinasyonu standart
tedavi olarak uygulanmaktadır. Tedavi süresi ve tedavi yanıtı genotipe bağlı olarak değişir.
Tedavi yanıtı virüse (genotip ve viral yük) ve konağa (fibrozis, yaş, cinsiyet, vücut ağırlığı,
enfeksiyon süresi) ait birçok faktörden etkilenmektedir.2
Kompleman yolundaki genetik defektlerin de tedavi cevabını etkilediği çeşitli çalışmalarla
gösterilmiştir.3,4 Kompleman sisteminin bir yolu olan lektinler karbonhidrat bağlayan
proteinlerdir ve doğal bağışıklıkta rol oynarlar. Mannoz bağlayıcı lektin (MBL) hepatositler
tarafından sentezlenen, karbonhidrat bağlayan bir proteinidir. MBL eksikliği insanlarda görülen
en sık immün defekttir. Bu eksiklik, MBL genindeki ekzon-1’in 52, 54 ve 57. kodonlarında tek
nokta mutasyonları ile açıklanmıştır. Bu mutasyonlar sıklık sırasıyla varyant D, B, C ve A olarak
tanımlanmıştır. Bu varyant aleller, MBL’de yapısal değişikliğe neden olarak, düşük MBL
düzeylerine neden olur.5
MBL, bakteri, virus, fungus, protozoalar gibi birçok mikroorganizma ile etkileşir. Birçok
çalışmada; düşük MBL düzeyi ve MBL gen polimorfizmi ile mikrobiyal enfeksiyon riskinin
arttığı gösterilmiştir.6 Çalışmalar, MBL gen polimorfizmleri ile HCV’nin klinik seyri, prognozu
ve tedavi cevabı arasında ilişki olabileceğini göstermiştir. Fakat mekanizmalar, hala çok net
değildir. MBL düzeyi ile HCV progresyonu, komplikasyonları arasındaki ilişki ve klinik pratikte
serum MBL düzeyinin önemi net olarak ortaya konmamıştır. Japonya’da yapılmış çalışmalarda
MBL eksikliği ile interferon tedavisine cevapsızlık ve siroza ilerleme arasında ilişki bulunmuştur.
Diğer çalışmalarda; kronik hepatit C enfeksiyonunun klinik seyiri ve tedaviye yanıt ile MBL
ilişkisinin olup olmadığı konusunda çelişkili sonuçlar saptanmıştır. Fakat bu çalışmalar az
sayıdadır ve MBL mutasyonlarının etnik kökenlerdeki dağılım çeşitliliğine bağlı olarak farklı
sonuçlar elde edilmiştir.3,4,7
-
2
Görüldüğü gibi HCV ve MBL ilişkisi konusundaki bilgiler netlik kazanmamıştır.
Çalışmamızda kronik hepatit C (KHC) hastalarında MBL düzeyi ve MBL gen
polimorfizmlerinin tedavi cevabına etkisini araştırdık.
-
3
2. GENEL BİLGİLER
2.1. Hepatit C Virüsü
Hepatit C virüsü parenteral yolla bulaşan non-A non-B hepatitlerinin en önemli
nedenidir. İnsanlarda akut hepatit, kronik hepatit, siroz ve karaciğer kanserine yol açabilen,
Flaviviridae ailesinde yer alan, zarflı, tek zincirli küresel bir RNA virüsüdür.8
Viriyonun ve Genomunun Yapısı
HCV yaklaşık 50 nm çapında, lipit bir zarf taşıyan küçük bir virüstür. Hücre kültüründe
üretilemeyişi ve serumda düşük titrelerde bulunmasından dolayı viriyonun özellikleri ayrıntılı
olarak bilinememektedir. HCV’nin immunelektron mikroskopi ile görüntülenmesi başarılabilmiş,
55-65 nm büyüklüğünde, üzerinde zarfı delerek çıkan ince dikensi yapılar taşıyan partiküller
görüntülenmiştir.9 HCV genomu tek sarmallı pozitif RNA molekülüdür. Tek bir “open reading
frame” (ORF) içeren yaklaşık 3020 aminoasitli poliproteini kodlar.8 ORF’nin 5’ ve 3’ uçlarında
230 ve 341 nükleotidlerinde “nontranslated regions” (NTR) vardır. 5’ ve 3’ NTR’nin her ikisi de
poliprotein çevrilmesi ve genom replikasyonu için gerekli RNA yapısını içerir. Etkenin pozitif
RNA virüsu olarak değerlendirilmesinin sebebi mRNA görevi yapabilen tek sarmallı bir RNA
içermesidir. 5’ NTR, 332-342 nükleotid uzunluğunda tüm dünyadaki genotipler arasında çok fazla
benzerlik gösteren bir bölgedir. I’den IV’e kadar yapısal domain içerir. Domain III “psödoknot”
içerir. Domain IV’te ORF’nin translasyon başlangıç kodonu bulunur. Domain II, III, IV ve kor
bölgesini kodlayan bölgenin ilk 24 ile kırkıncı nükleotidleri ribozomlara doğrudan bağlanmayı
sağlayan “internal ribozome entry site” (IRES)’ı oluşturur. AUG kodonu, ribozomun 40S alt
birimine bağlanmayı ve poliprotein translasyonunun başlamasını IRES aracılığı ile sağlar. HCV
genomundaki IRES bölgesi konağın translasyonel mekanizmasının dinamik işleticisidir. 3’ NTR
bölgesi değişken 40 nükleotidlik bölge ve değişmez ana bağlanma yapısını da içeren, HCV
genotipi içinde korunan 98 nükleotidlik internal poli/poliprimidin bölgesini içerir. Bu bölge viral
replikasyonun başlamasında önemli rol oynar. HCV’nin farklı genotiplerine göre değişmek üzere
“poly U” veya “poly A” ile sonlanmaktadır. “Poly U” bölgesinden sonra çok iyi korunmuş 98
baz uzunluğunda 3’ dizisi bulunmaktadır. Bu bölgenin replikasyon sırasında negatif RNA zincir
sentezinin başlamasında replikaz tanıma bölgesi olarak çalıştığı düşünülmektedir.9
-
4
HCV ORF’sinin kodladığı poliprotein, translasyon esnasında ve sonrasında endoplazmik
retikulum membranında hücresel ve viral proteazlar ile on ayrı proteine dönüşür. Bunların bir
kısmı virüsün enfeksiyöz ve dış ortamda bütünlüğünü korumasını sağlayan yapısal proteinlerdir.
Yapısal olmayan proteinler ise başlıca genomun enfekte hücreler içinde replikasyonunu düzenler.
Poliproteinlerin N ucundan itibaren yaklaşık dörtte birlik bölümü yapısal proteinleri, kalan kısmı
ise yapısal olmayan proteinleri oluşturur9.
Yapısal proteinler bir viral kapsid olan kor ve iki zarf glikoproteini E1 ve E2 dir. Konak
hücre sinyal peptidazları ile salınırlar. Yapısal proteinler viroporin olduğu düşünülen 63
aminoasit içeren membran peptidi p7 ile yapısal olmayan proteinlerden ayrılır. Kor proteini çok
immünojenik bir proteindir. Önemli işlevi nükleokapsidin sitoplazmada paketlenmesini
sağlamaktır. Bunun dışında Hepatit B virüsü (HBV) replikasyonunun baskılanması, hücre
siklusunun düzenlenmesi, tümör oluşumu, apoptoz ve lipid metabolizmasını etkilemek gibi bir
çok biyolojik etkisi vardır.1 Zarf proteinleri konak hücreye bağlanma, giriş ve konak hücre
membranı ile birleşmede gereklidirler. E2 geninin önemli bir özelliği ilk 27 aminoasidine denk
gelen bölgenin çok fazla genetik değişkenlik göstermesidir. Bu bölge “hypervariable region” 1
(HVR-1) olarak adlandırılmaktadır. Bu aminoasitler HCV genotipleri arasında ve hatta aynı
genotipin alt tipleri arasında bile % 80’den fazla değişkenlik göstermektedir. HVR-1 bölgesinin
nötralize edici epitoplar taşıyabileceği ve immün seleksiyon için bağışıklık sisteminin ağır baskısı
altında oluştuğu düşünülmektedir. Bir diğer çok değişken bölge HVR-2 genotip 1 ile infekte
hastalarda E2 glikoproteininde bulunmuştur. Yedi aminoasitte % 100 dizi farkı gösterilmiştir.10
Yapısal olmayan (nonstructurel: NS) proteinlerin NS2’den NS5B’ye kadar olanları viral
replikasyon ve poliprotein işlenmesinde kullanılır. NS poliproteininin proteolizi komplekstir ve
iki farklı proteinaza gereksinim vardır; NS2-3 için çinko bağımlı metalloproteinaz ve NS3’ün N-
terminal bölgesinde sınırlı NS3 serin proteinaz. NS2-NS3 proteinaz, otokatalitik mekanizmalarla
hızla oluşan NS2/NS3’teki bölünmeye özel görünmektedir. Kalan NS proteinler NS3 proteinaz
ve kofaktörü NS4A tarafından salınır. NS3 proteininin C-terminal bölgesi NTPaz ve RNA
helikaz aktivitesine sahiptir. NS4B endoplazmik retikulum ile ilişkili translasyona yardımcı
integral membran proteinidir. NS5A yapısı ve fonksiyonu bilinmeyen polifosforile proteindir. Bu
proteinin interferona (IFN) yanıtta potansiyel rolü olduğu düşünülmektedir. IFN tedavisine yanıt
ile NS5A’nın bir bölgesindeki mutasyonlar arasında korelasyon tanımlanmıştır.11 NS5B RNA
-
5
bağımlı RNA polimeraz (RdRp)’dır.8 NS5B’nin C-terminalinde “Cis-acting” replikasyon elemanı
(SL3-CRE) bulunmuştur. Bu yapı RNA’nın içindeki zorunlu uç bağlantılarını oluşturur.12
HCV Replikasyonu
HCV karaciğerin yanısıra periferik kan mononükleer hücreleri, lenfoid foliküller ve
kemik iliğinde de replike olmaktadır.5,6 Virüsün yaşam döngüsü hücre yüzey reseptörüne
bağlanmasıyla başlar. Bu bağlanmada LDL, CD81 gibi birçok HCV reseptörünün rol aldığı ileri
sürülmektedir.3 Ardından viral RNA sitoplazmada serbest kalır ve viral RNA genom soyunur.
5’NTR’deki IRES ile ilişkili translasyon, hücresel ve viral proteazlarla poliproteinin işlenmesi
gerçekleşir. RNA’nın replikasyonu olduktan sonra viral partiküller paketlenir, viriyon olgunlaşır
ve konak hücreden serbestleşir.5,6
HCV Genotipleri ve Subtipleri
HCV’nin genom düzeyinde değişkenliği fazladır. Bunun nedeni RNA’ya bağımlı RNA
polimerazların düzeltme aktivitelerinin olmamasıdır. HCV viriyonunun kandaki yarı ömrü
yaklaşık 2,5 saat olduğu ve kronik enfekte kişilerde her gün ortalama 1010-12 viriyon oluştuğu
hesaplanmıştır. Altı genotip ve doksandan fazla subtip tanımlanmıştır. Genotipe ek olarak konak
içinde genetik farklılıkların oluşturduğu açık olmayan ilişkili varyantlar “quasispesises”
(türümsü) olarak adlandırılmıştır. Bunlar rastgele değil konağa uyum sağlayan mutantlar
arasından çıkmaktadır. Genomun kısalığı, mutasyon oranının fazlalığı sonucunda birbirinden bir
veya birden fazla nükleotid farkı olan virüsler ortaya çıkar. Genomik sekanslarda % 35’lere,
subtiplerde ise % 20’lere varan farklar vardır.13 Bu farklılıkların hem tedavi direncinde hem de
aşı çalışmalarındaki başarısızlıkta rolü olduğu düşünülmektedir.14 HCV’de mutasyon sıklığı
0,9-1,92 x 10-3 baz/yıl olarak bulunmuştur. En hızlı değişen bölge E2 bölgesindeki HVR-1
yapısıdır. Protein yüzeyde yerleşmiş olan hidrofilik aminoasitler daha değişken olup konak
komponentleri ile ilişkiyi düzenlemede yüksek potansiyele sahiptirler.1,8,15
Hem insanlarda hem şempanzelerde yapılan çalışmalarda değişik genotiplerin biyolojik
etkiler açısından fark göstermediği bulunmuştur. Viral genotipler antiviral tedaviye yanıt
açısından önemlidir. Bağımsız tahmin ettirici bir özellik taşırlar. Özellikle HCV genotip 1
enfeksiyonu IFN tedavisine olumsuz yanıttan sorumlu tutulmaktadır.16 Genotip 1b enfeksiyonu
karaciğer kanseri gelişmesinde büyük ölçüde bağımsız bir risk faktörüdür.16,17 Genotip 1b’li
hastalarda hastalığın süresi ile siroz gelişimi arasında bir ilişki bulunmuştur.1,16
-
6
2.1.1. Epidemiyoloji
HCV enfeksiyonu tüm dünyada yaygın, oldukça ciddi bir sağlık sorunudur. Dünyada
HCV enfeksiyonunun ortalama sıklığı % 3 civarındadır. Dünya genelinde yaklaşık 170 milyon
HCV ile enfekte hasta vardır.1,15,18 Gelişmiş ülkelerde HCV sıklığı % 1-2 arasında değişmektedir.
Sosyoekonomik düzeyi düşük olanlarda, 40-59 yaş arasında ve erkek cinsiyette prevalans daha
yüksektir.18
HCV enfeksiyonunun dünyadaki dağılımı farklıdır. Asya ve Afrika ülkelerinde prevalans
yüksek, Kuzey Amerika’nın endüstrileşmiş ülkeleri, Kuzey ve Batı Avrupa ile Avusturalya’da
ise prevalans daha düşüktür. Avrupa’da genel prevalans ülkeler arasında değişmekle birlikte
% 1’dir. Almanya’da prevalans % 0,6, Fransa’da % 1,1, Japonya’da % 1,5-2,3 ve İtalya’da
% 2,2 gibi düşük bulunmuştur. Çin’de prevalans % 3,2, en yüksek prevalansa sahip olan Mısır’da
% 22-28’dir18. Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde anti-HCV testi pozitif 3,9 milyon olgunun
(genel toplumun % 1,8’i) 2,7 milyonunun kronik enfekte olduğu ve yılda yaklaşık 35.000 yeni
enfekte olgunun saptandığı bildirilmektedir. ABD’de 2015 yılına kadar HCV enfeksiyonlu
olguların dört kat ve 2020’li yıllara kadar HCV’nin neden olduğu karaciğer hastalığına bağlı
ölümlerin ise üç kat artması beklenmektedir.19,20 Ülkemizde yapılan çalışmalarda anti-HCV
pozitifliği oranı % 1-2,4 arasında bulunmuştur.21
Dünya üzerinde en sık genotip 1, 2 ve 3 mevcuttur. Subtiplere bakıldığında tip 1a Kuzey
Amerika ve Avrupa’da baskınken, Japonya ile Güney ve Doğu Avrupa’da 1b baskındır. Tip 2a
ve 2b göreceli olarak Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya’da sıktır. Genotip 3 Güney Asya’da
endemiktir ve 3a özellikle Avrupa ve ABD’de damar içi uyuşturucu kullananlarda sıktır. Genotip
4 Orta doğu, Mısır ve Orta Amerika’da, genotip 5 Güney Afrika’da ve genotip 6 ise Hong Kong,
Makao ve Vietnam’da daha sık bulunur.16,22 Türkiye’deki HCV suşlarının çoğunluğunu subtip 1b
(% 66,7-100) oluşturmaktadır. Bunu subtip 1a (% 3,45-33,7) ve 4 (% 3,7) izlemektedir.23
2.1.2.Bulaşma Yolları
HCV başlıca parenteral, cinsel ilişki ve perinatal yollarla bulaşır. Kan-kan ürünleri
transfüzyonu, doku-organ transplantasyonu ve damar içi uyuştucu kullanımı HCV bulaşı için en
iyi tanımlanmış risk faktörlerindendir.24
A.Parenteral bulaş: Hepatit C vakalarının 1-2/3’ünden sorumludur.21,24
-
7
1. Kan ve kan ürünleri transfüzyonu: 1990 yılından önce anti-HCV taramalarının
yapılmadığı dönemde bu yolla sık bulaş olmuştur. HCV 1970’li yılların sonları ile 1980’li yılların
başlarında transfüzyon ile nakledilen en önemli viral etken olmuş ve bu yıllarda yapılan
transfüzyonlarda olguların yaklaşık % 7-10’unda virüsün bulaştığı gösterilmiştir. HCV ile
kontamine kan ve kan ürünü alanların % 90’ından fazlasında HCV enfeksiyonu gelişir. Talasemi
veya hemofili gibi çok sayıda transfüzyon yapılan hastalarda HCV enfeksiyon sıklığı daha
yüksektir.21 Kan ve organ donörlerinde 1990’lı yılların başlarından itibaren (ülkemizde 1996 yılı)
duyarlı tarama testlerinin kullanımı ile bu yollarla virüsun bulaş oranı son derece azalmıştır.
Hepatit C virüsünün tarama yapılan kan örnekleriyle geçiş riski günümüzde 1/100.000’dir. Bu
düşük orandaki bulaşın da nedeni muhtemelen donörde anti-HCV antikorları oluşmadan kan
alınmasıdır.25
2. Hemodiyaliz: Hemodiyaliz hastalarında kronik karaciğer hastalığının en sık nedeni
HCV enfeksiyonudur. Bu hasta grubunda prevalans yaklaşık % 8’dir.24 Viral Hepatitle Savaşım
Derneği’nin epidemiyolojik analiz sonuçlarına göre hemodiyaliz hastalarında anti-HCV pozitiflik
oranı % 41,5’tir. Türk Nefroloji Derneği verilerine göre ise bu oran % 21,3’tür.26 Ayaktan periton
diyalizi yapan hastalarda anti-HCV pozitiflik oranı % 6,8 bulunmuştur. Hemodiyaliz hastalarında
HCV enfeksiyonu için risk faktörleri kan transfüzyonu, transfüze edilen kan miktarı ve
hemodiyaliz süresidir.27 Hemodiyaliz ünitelerindeki HCV enfeksiyonu epidemileri genellikle
enfeksiyon kontrol önlemlerinin yeterli uygulanmamasından kaynaklanır. Bunlar; çeşitli alet ve
ekipmanların farklı hastalara kullanılırken dezenfekte edilmemesi, medikasyonların hazırlandığı
ve dağıtıldığı araçların hastalar için ortak kullanımı, birden fazla sayıda kullanım dozu içeren
ilaçların çok sayıda hasta için kullanımı, hasta değişimindeki diyaliz istasyonundaki kontamine
kovaların rutin olarak değiştirilmemesi veya temizlenip dezenfekte edilmemesi, diyaliz
makinalarının rutin temizlik ve dezenfeksiyonunun yapılmaması, dökülen kanların hemen
temizlenmemesidir.26
3. Organ transplantasyonu: Organ transplant alıcıları HCV enfeksiyonu için ciddi risk
taşırlar. Bu hastalarda enfeksiyon transplantasyondan önce mevcut olan hastalığın nüksü,
transplantasyondan sırasında yapılan transfüzyon veya vericide varolan enfeksiyon sonucu
gelişmektedir. İmmünsüprese organ alıcılarında antikor testleri HCV enfeksiyonunun prevalans
ve bulaşını göstermede daha az değerlidir. Bu nedenle bu hastalarda HCV-RNA testi
gerekebilir.28
-
8
4. Nozokomiyal bulaş: Yetersiz dezenfeksiyon ve kontamine aletlerin kullanımıyla olur.
HCV enfeksiyon sıklığı hastanın kaldığı servise göre değişmekle birlikte % 2-20 arasındadır.21
5. Damar içi uyuşturucu kullanımı: Gelişmiş ülkelerde HCV enfeksiyonunun primer
bulaş yolu damar içi uyuşturucu kullanımıdır. Yeni tanı konmuş HCV enfeksiyonlu olguların
çoğunda damar içi uyuşturucu kullanımı saptanmakta ve bu yol virüs bulaşının yaklaşık
% 60’ından sorumlu tutulmaktadır.24 30 yaş üzerinde damar içi uyuşturucu kullanımına bağlı
bulaş ABD’de % 68 ve Avusturalya’da % 80’dir. Uyuşturucu kullanımına başladıktan yaklaşık
bir yıl sonra olguların % 65’i HCV ile enfekte olmaktadır. Avrupa’da da en önemli risk faktörü
damar içi uyuşturucu ilaç kullanımıdır. Damar içi uyuşturucu kullananlarda Norveç’te % 67,
İtalya’da % 60 oranında HCV enfeksiyonu gözlenmiştir.20
B. Şüpheli parenteral bulaş
1. Dövme: Dövme ile HCV bulaşı olabilir. Tayvan’da yapılan bir çalışmada dövme
yaptıran başka risk faktörü olmayan genç ve sağlıklı 87 kişinin % 12,6’sında anti-HCV pozitif
bulunmuştur. Kontrol grubunda ise bu oran % 2,4’tür.29
2. Akupunktur: Uygun şekilde sterilize edilmeyen iğnelerle ve deneyimsiz kişiler
tarafından yapıldığında akupunktur potansiyel bir risk faktörü olabilir.24
3. Sağlık personeli: HCV ile enfekte hastalardan sağlık personeline bulaş bilinmektedir.
Genel popülasyona göre kıyaslandığında sağlık çalışanları bir miktar daha artmış risk
taşımaktadır.21,30 Seroprevalans çalışmaları hastanede çalışanlarda anti-HCV sıklığını yaklaşık
% 1 oranında göstermektedir. Bu oran genel popülasyondan farklı değildir. İğnenin tipi ile bulaş
arasında yakın ilişki vardır. İçi delikli olmayan iğnelerin batması ile oluşan riske göre içi delik
veya kanül batması sonucu oluşan risk daha yüksektir.21 Konjuktivaya kan sıçraması ile HCV
bulaşının olduğuna dair vaka raporları olmasına karşın sağlam deri ve mukoz membranlar ile
enfeksiyon gelişmemektedir.31
C. Non-parenteral bulaş
1. Anneden bebeğe geçiş: Anti-HCV pozitif kadınlardan doğan bebeklerin yaklaşık
% 5’inde perinatal bulaş olabilir. Annede HIV ile koenfeksiyon ve üçüncü trimestrde
yüksek HCV viremisi varlığında bebeğe geçiş riski 2-4 kat daha fazladır. Enfekte annelerin sütü
ile beslenen bebeklerde, HCV enfeksiyon riski artmamaktadır.1,32 Bulaş riskini arttıran diğer
faktörler damar içi uyuşturucu bağımlılığı ve HCV genotipidir. Anti-HCV anneden pasif olarak
bebeğe geçebildiği için yenidoğanlarda hastalığın erken tanısında HCV-RNA testi gerekir.32
-
9
Elektif olarak membran rüptüründen önce yapılan sezaryen, anneden bebeğe HCV geçiş riskini
azaltabilir.15
2. Cinsel yolla bulaş: HCV’nin cinsel temasla bulaş riski çok düşük olmasına rağmen
semen ve tükrükte HCV-RNA pozitifliği saptanabilir. CDC verilerine göre tüm hepatit C’li
olguların ancak % 5’inde cinsel yol bulaştan sorumludur. Türkiye’de ise şüpheli cinsel öykü
oranı % 1,5 bulunmuştur.33 Uzun süreli monogamik ilişkisi olanlarda HCV bulaş riski % 0-0,6
gibi son derece düşüktür.34 Bu sonuç, bulaş için ek risk faktörlerinin varlığının önemli olduğunu
göstermektedir. Cinsel partnerin etkenin bulaşı açısından yüksek risk grubunda olması
(homoseksüel veya biseksüel yaşam tarzı, damar içi uyuşturucu kullanımı), partner sayısının fazla
olması, cinsel ilişki ile bulaşan başka hastalıkların varlığı HCV’nin bulaşma olasılığını artırır.24,34
Tükrükte saptanan HCV partiküllerinin infektivite yeteneği şu ana kadar gösterilememiştir.35
3. Aile içi bulaş: Hepatit B’de olduğu gibi HCV’de de aile içi bulaş söz konusudur. Anti-
HCV seropozitif 225 hastanın 4530 aile bireyinde, HCV enfeksiyon sıklığı % 4,9 bulunmuştur
ve bu oran kan donörlerinde saptanan prevalansın üstündedir36. Ülkemizde bildirilen aile içi bulaş
oranları % 0-4,2 arasında değişmektedir.37, 38, 39
4. Diğer bulaş yolları: HCV ile enfekte kişilerin kanla kontamine olma riski olan diş
fırçası, tıraş malzemeleri gibi şahsi eşyaları bulaş açısından risk taşır. HCV’nin bulaş yolları ve
risk faktörleri konusunda yoğun bilgi birikimine rağmen olguların % 10-30’unda enfeksiyon
kaynağı saptanamamaktadır.24
2.1.3. Patogenez
HCV enfeksiyonu için deneysel modellerin azlığı ve akut enfeksiyon tanısının az
olmasından dolayı viral klerens mekanizması tam anlaşılamamıştır. Belirli klas II majör
histokompatibilite (MHC) alellerinin varlığı gibi konak farklılıkları tanımlanmıştır.1
Humoral İmmünite
Patogenezde humoral veya hücresel bağışıklığın hangisinin daha önemli yer tuttuğu kesin
değildir. Gerek insanlarda gerekse şampanzelerde daha önce HCV enfeksiyonu geçirmiş
olguların başka HCV suşlarıyla enfekte olabildikleri gösterilmiştir.40,41 Dolayısıyla HCV’ye karşı
geliştirilen bağışıklığın zayıf olduğu anlaşılmaktadır. Diğer bir olasılık ise konağın bağışıklık
mekanizmalarından kaçmasıdır. İnsanlarda HCV enfeksiyonunun yüksek oranda kronikleşmesi
de bağışık yanıtın yetersizliğinin bir başka kanıtıdır. HCV enfeksiyonunda virüsün antijenine
-
10
karşı ilk gelişen antikor yanıtı NS3 ve kapsid proteinlerini hedeflemektedir. Daha sonra NS4 ve
kılıf proteinlerine (E1 ve E2) karşı antikor gelişir. Başka virüslere karşı gelişen antikor
yanıtlarına göre daha uzun bir sürede antikor gelişmektedir. Hem koruyucu bağışıklık hem
immünopatogenez açısından antikorların rolü çok iyi bilinmemektedir. Şempanzelerle yapılan
çalışmalarda dolaşımda antikor varken yeni enfeksiyonlar oluşturulabilmiştir. HCV’ye karşı
koruyucu bir bağışıklık oluşmamasına rağmen serumda nötralizan antikorlara rastlanmıştır.
Deneyler, bu nötralizan antikorların başlıca hedefinin tüm HCV genomu içinde en değişken bölge
olan HVR-1 bölgesi olduğunu göstermiştir. Bu antikorların enfeksiyon seyrini etkilediği
düşünülmektedir. HCV ile enfekte kişilerin serumlarında HVR-1’e karşı gelişmiş antikorlarla
virüsün immün kompleksler oluşturduğuna dair kanıtlar bulunmuştur. Kronik enfeksiyon
sırasında HVR varyasyon kalıbının enfeksiyonda önemli rolü olduğu düşünülmektedir. HCV
enfeksiyonunda kapsid bölgesine karşı gelişen antikorlar başlıca IgG1 ve IgG3 izotiplerini
kapsamaktayken diğer HCV proteinlerine karşı gelişen antikorlar IgG1 izotipindedir. Çok sayıda
HVR-1 varyantı ile reaksiyon veren antikor varlığı bu antikorların korunmada etkili olmayacağını
düşündürmektedir. Söz konusu sonuçlar aşı çalışmalarını olumsuz etkilemektedir.42
Hücresel İmmünite
HCV’ye bağlı akut enfeksiyonda hem CD4+ antijene özgül helper T lenfositler hem de
CD8+ sitotoksik T lenfositler son derece önemli rol oynar43. İnsan ve şempanzelerde akut
enfeksiyonun klerensi güçlü CD4+ ve CD8+ T hücre yanıtı eşliğinde gelişir. İmmünsüpresyon
altında viremi düzeyindeki dalgalanmalar, HIV ile koenfekte hastalarda hastalığın kötüleşmesi,
immün ilişkili mekanizmaların viral eliminasyondan sorumlu olduğunu göstermektedir.42 CD4+
T lenfositlerin başlıca görevi antijene özgül B hücre ve CD8+ T lenfositlerin aktivitelerini kontrol
eden lenfokinleri salgılayarak düzenleyici rol oynamaktır. Tümör nekrozis faktör alfa, IFN gama,
interlökin 2 gibi sitokinler birçok antiviral mekanizmayı aktive etmektedir. Akut HCV
enfeksiyonunda viral klerens ile virüsun yapısal olmayan proteinlerine karşı yöneltilen ve kalıcı
olması gereken poliklonal, multispesifik, proliferatif CD4+ T lenfosit yanıtı arasında sıkı
korelasyon gösterilmiştir. Kronik enfeksiyonda bile güçlü bir T helper 1 yanıtının, hastalığın daha
az inflamatuvar seyretmesi ile ilişkili olduğu görülmüştür.41,42
İyileşmiş hastalarda immün yanıt incelendiğinde, HCV’ye özel bellek CD4+ T
lenfositlerin virüsun yok edilmesinden sonra bile devam ettiği gösterilmiştir. Bu hücreler kronik
enfekte hastalarda 10 kat daha fazladır. CD4+ T lenfositler koruyucu immünitenin gerekli ve
-
11
önemli bir parçasıdır. Daha önce HCV geçirmiş şempanzelerde, CD4+ T lenfositleri toplandıktan
sonra güçlü bir HCV’ye özel CD8+ T lenfositi yanıtı olmasına rağmen virüs yok edilememiştir.
Bu da CD4+ T lenfositlerinin yokluğunda kronik enfeksiyonun daha sık görülmesini
açıklamaktadır.42
CD8+ T lenfositler antiviral sitokinler gibi sitotoksik olmayan mekanizmaları kullanarak ve
enfekte hücreleri direkt öldürerek viral eliminasyonda önemli rol alır. Akut enfekte hastalarda
enfeksiyonun ilk 6 ayı içinde gelişen multispesifik spesifik T lenfosit (STL) yanıtı virüsun
kontrolü ile ilişkilidir. STL’nin virüsün eliminasyonunda büyük rolünün olduğu birçok çalışmada
gösterilmesine rağmen kronik enfeksiyondaki önemi açık değildir. Kronik HCV’li hastalarda
intrahepatik lenfositik infiltrasyon ve periferik kanda HCV’ye özel CD8+ STL’lerin
saptanmasına rağmen virüs persiste edebilir. Bu sitotoksik hücrelere rağmen süren persistans yine
de açıklanamamaktadır ve hücre ölümünün virüsu elimine etmek için yeterli olmadığını
göstermektedir.44 Karaciğer ve kandaki güçlü poliklonal STL yanıtı daha düşük viremi düzeyi ile
ilişkilidir. HCV’ye özel CD8+ STL’lerin viral klerenste değilse de virüsun kontrolü için yeterli
olduğu gösterilmiştir.42 Ayrıca HCV ile reenfekte şempanzelerin analizinde gösterildiği gibi,
bellek CD8+ T lenfositler reenfeksiyon kontrolünde hayati rol oynar.45 Bazı deneysel şempanze
modellerinde reenfeksiyona karşı korunmada hem CD4+ hem de CD8+ T lenfositlerin kritik rol
oynadığı gösterilmiştir.42
Viral Persistans
Viral persistansın olası mekanizmalarından birisi konağın enfeksiyonunun erken dönemde
geliştirdiği bağışık yanıtın yetersiz olması olasılığıdır. Doğal immün yanıtın yetersizliği viral
antijenlerin düşük düzeyde salınması, antijen sunan hücre tipi, bu hücrelerin enfekte olması, T
helper hücrelerin sitokin profili, nötralizan antikorların eksikliği veya yokluğu gibi adaptif yanıt
uyarımının eksikliğinden veya virüse özgü sitotoksik T lenfosit aktivasyon yetersizliği, T hücre
yardımının yetersizliği gibi adaptif yanıtın sürdürülememesinden kaynaklanabilir. Başka bir
olasılık ise virüsun bağışıklık sisteminden kaçabilmesidir.42,46
HCV’nin konağın immün yanıtından kaçma yolları olarak T hücre varyant epitopları gibi
B hücre varyantlarının da olması, lipitlerle HCV’nin ilişkisi sonucu nötralizan antikorlardan viral
partiküllerin saklanması, konak immün yanıtını şaşırtmada kullanılan boş viral partiküller gibi
tuzakların üretimi, konak immün yanıtının aracıları ile viral antijenlerin direkt etkileşimi,
-
12
karaciğer dışı rezervuarların kullanımı ve antijen sunan hücre fonksiyonunun bozulması olasılığı
olarak bildirilmektedir.46
HCV antijenik epitopları için T hücreleri inaktive etme potansiyeli olan özel antagonistik
peptidlerin üretilmesi immün reaksiyona rağmen persistansın olası bir açıklamasıdır. Böylesi
antagonizmalar T hücre üretiminin varlığında bile virüsun uzun dönem persistansını açıklayabilir.
Ayrıca HCV’ye özgül T hücreler fonksiyone olmayabilir. Başka bir mekanizma da IFN sistemi
ile virüsün interferansıdır. Son zamanlarda enfekte kişilerin karaciğer biyopsilerinde IFN-α
etkisiyle HCV interferansı doğrulanmıştır.42,47
HCV’nin kor ve E2 proteini immünsüpresif özelliğe sahiptir. Kor proteini C1q
reseptörüne bağlanır ve T hücre aktivasyonunu baskılar. CD81 reseptörüne E2 proteininin
bağlanmasını hızlandıran doğal öldürücü hücreleri bu hücrelerin fonksiyonlarını inhibe eder. Kor
proteini, fas ilişkili apoptozu artırarak karaciğer hasarını indükler ve periferik T hücrelerin
fonksiyonunu bozar.42
2.1.4.Doğal Seyir ve Klinik Şekiller
HCV enfeksiyonu akut ve kronik seyirli olsa da, çoğunun anikterik ve asemptomatik
seyretmesi nedeniyle hepatit C enfeksiyonunun akut dönemde tanınması oldukça güçtür.15 Akut
HCV enfeksiyonu, temastan bir-üç hafta sonra kanda HCV-RNA’nın ortaya çıkması yanında,
semptomatik ve ikterik vakalarda; halsizlik, iştahsızlık, hafif kas ağrıları, sarılık gibi belirtilerle
seyreder. Bu belirtiler genellikle düzelir. Virüs ile teması takiben olguların % 15-25’inde
iyileşme gözlenirken, % 75-85’inde kronik hepatit gelişmektedir. Enfeksiyonun oluşma yaşı
hastalığın kronikleşme riski ve ilerleme hızı ile ilişkili olan en önemli faktördür. Etnik köken
(zenciler beyazlara göre daha fazla), erkek cinsiyet, akut enfeksiyonu klinik olarak hafif,
belirtisiz, anikterik geçirme, HIV (Human immunodeficiency virus) enfeksiyonu kronikleşme
oranını artıran diğer faktörlerdir.15,48 Çocuklarda ve adölesan dönemde enfeksiyonun spontan
iyileşme oranı yaklaşık % 40-45’tir. Bu olguların % 2-4’ünde 20 yıl sonra siroz gelişir.
Erişkinlerde ise virüsün kaybolma oranı son derece düşüktür ve 20 yıl veya daha uzun sürede
siroza ilerleme oranı % 10-15’tir. Siroz gelişen olgularda karaciğer dekompansasyon oranı yılda
% 4-5 ve karaciğer kanseri insidansı yılda % 1-5’tir.48
Doğal seyir sürecinde hastaların çoğunda ilerleyici karaciğer hasarının ortaya çıkışı
sinsidir. Hastaların yaklaşık 1/3’ünde 15-20 yıl içinde (hızlı fibrotik ilerleme), 1/3’ünde 20-30 yıl
-
13
içinde (intermediate fibrotik ilerleme) ve 1/3’ünde ise 30 yıldan sonra (yavaş fibrotik ilerleme)
siroz gelişir. Normal alanin-aminotransferaz (ALT)’lı kişilerde hastalığın ilerleme hızı yavaştır.
İlerleyici karaciğer hastalığının gelişmesine etki eden birçok faktör vardır. Bunlar, enfeksiyonun
ileri yaşta alınması (>40 yaş), kronik alkol kullanımı (erkeklerde >30 gr/gün, kadınlarda >20
gr/gün), HIV veya HBV koenfeksiyonu, erkek cinsiyet, karaciğerdeki inflamasyon ve fibrozisin
derecesidir.48 Irk, şişmanlık, karaciğer yağlanması, diyabet, immün yetmezlik HCV
persistansında etkili diğer faktörlerdendir.24,48 Serumdaki viral yük, genotip 3 dışı enfeksiyonlar,
enfeksiyon etkeninin bulaş yolu ve karaciğerdeki viral yük fibrozis üzerine etkili değildir. Human
lökosit antijen (HLA) tipi ile siroza ilerleme arasında ilişki vardır. HLA-B54 artmış siroz riski ile,
DRB1*0301 ise siroz gelişmemesi ile koreledir.1,15
Akut Hepatit C (AHC) ve Fulminan Hepatit C: AHC enfeksiyonunun inkübasyon
süresi 3-20 hafta olup, ortalama 7-8 haftadır. % 70-80 olgu asemptomatiktir ve bu nedenle tanı
koymak zordur. Olguların % 75’inden fazlası anikterik veya subikteriktir. Serum ALT düzeyi,
genellikle 600 Ü/L’yi aşmaz ve eğer varsa, ikter 4 hafta kadar sürer. Fulminan hepatit gelişimi
çok nadirdir. AHC geçirenlerin ortalama % 25’inde iyileşme olup olay kronikleşmezken,
% 25’inde karaciğerdeki harabiyet hafif düzeyde kalmakta ve ciddi bir ilerleme
göstermemektedir. Hastaların yarısında ise ilerleyici bir seyir göstermektedir. Bu hastalarda ALT
düzeyi ya sürekli yüksek kalmakta ya da aralıklı yükselip normal sınırlara gelmektedir. Bazı
hastalarda ise serum ALT düzeyi kalıcı olarak normal sınırlar içinde olmasına rağmen, histolojik
olarak ilerleme göstermektedir. Değişik ülkelerden bildirilen fulminan hepatit olgularının farklı
olması, konağa ve viral suşlara ilişkin varyasyonlardan kaynaklanmaktadır.48
AHC’nin spesifik tanı koydurucu histolojik özellikleri mevcut değildir. Makro veya
mikroveziküler tipte olabilen yağlanma sıklıkla gözlenir, hafif derecededir. Asidofilik
dejenerasyon ve asidofil yapılar izlenir. Belirgin sinüzoidal ve portal iltihap vardır. Safra duktus
hasarı vardır, fakat duktus kaybı gözlenmez. Benekli nekroz mevcuttur.1
Kronik Hepatit C
En az altı ay boyunca serumda HCV-RNA’nın saptanması KHC olarak tanımlanır.48 KHC
hastalarında spontan temizlenme oranı her yıl için % 0,5’tir.15
KHC hastalarının büyük kısmında herhangi bir yakınma olmayıp, % 70’i asemptomatik
seyreder. Olguların çok az bir bölümünde halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık gibi yakınmalar vardır.
Genellikle siroz, karaciğer yetmezliği veya karaciğer kanseri ortaya çıkana kadar asemptomatik
-
14
bir seyir söz konusudur. Bazı hastalarda karaciğer dışı bulgular saptanabilir. HCV-RNA düzeyi
sabit seyrederken serum ALT düzeyleri semptomlardan bağımsız olarak dalgalanmalar gösterir,
ancak ALT düzeyinin normal olması karaciğer hasarının olmadığını göstermez.24,49
Karaciğer kanseri kronik hepatit C enfeksiyonunun geç dönem bir komplikasyonudur.
KHC enfeksiyonu olanların % 2,5’inde ortaya çıkar. Genellikle sirotik olgularda görülür. HCV
ilişkili sirozlu hastalarda karaciğer kanser gelişme insidansı her yıl için % 2-5 olarak bildirilmiştir
ve kanser riski HCV enfeksiyonu olmayanlara göre 17 kat artmıştır.48 Kanser gelişmesine yol
açan risk faktörleri karaciğer hastalığının ilerlemesine yol açan faktörlerle aynıdır. Sağ üst kadran
ağrısı sıklıkla görülür. Bazı olgular asemptomatik olabilir. Serum alfa feto protein düzeyi çok
yüksektir. Kesin tanı karaciğer biyopsisi ile konur. Görüntüleme yöntemleri tanıda yardımcıdır.15
Karaciğer Dışı Bulgular
HCV enfeksiyonunun, sadece karaciğeri tutan bir enfeksiyon değil, sistemik bir hastalık
olduğu düşünülmektedir.48,50 HCV, polimorfonükleer hücrelere, monositlere ve B lenfositlerine
afinite gösterir. T hücreleri bu virüs ile enfekte değildir. HCV ile immün sistemin etkileşimi
sonucu HCV’ye bağlı karaciğer dışı bulgular ortaya çıkar.50 HCV ile enfekte kişilerin
% 1-2’sinde karaciğer dışı bulgular görülür.48 KHC seyrinde bir çok otoimmün veya
lenfoproliferatif hastalık tanımlanmıştır (Tablo 1). En sık esansiyel mikst kriyoglobulinemi
görülmekle birlikte membranoproliferatif glomerülonefrit ve porfiria kutanea tarda bunların
başlıcalarıdır.51
-
15
Tablo 1. Kronik hepatit C enfeksiyonuna bağlı karaciğer dışı bulgular
1.Otoimmün hastalıklar
Artrit
Otoimmün tiroidit
Diyabet
İdiyopatik trombositopenik purpura
Miyastenia gravis
Sjögren sendromu
2.Dermatolojik hastalıklar
Eritema multiforme
Eritema nodozum
Liken planus
Porfiria kutanea tarda
Kaşıntı
Psöriyazis
Vaskülit
3.Hematolojik hastalıklar
Aplastik anemi
Esansiyel mikst kriyoglobulinemi
Monoklonal gamopati
Lenfoma
4.Nörolojik hastalık
Periferik nöropati
5.Oküler hastalıklar
“Mooren’s” korneal ülserleri
Üveit
6.Akciğer hastalığı
İdiyopatik pulmoner fibrozis
7.Renal hastalıklar
Membranoproliferatif glomerülonefrit
-
16
2.1.5. Tanı
Hepatit C tanısı, HCV enfeksiyonunun gösterilmesi ve karaciğer hasarının derecesinin
belirlenmesini kapsar. Diğer yandan hastanın tedavi için aday olup olmadığının belirlenmesi de
tanı sürecinin diğer bir kısmını oluşturur. Günümüzde ülkemizdeki tanı testlerinin uygulanacağı
kişiler çoğu zaman rutin tetkikler sırasında veya kan bankaları tarafından yapılan tarama testleri
sonucunda anti-HCV pozitifliği saptanan olgulardır. HCV enfeksiyonunun tanınması için optimal
yöntem öyküsünde risk saptanan olguların taranması ve belirgin risk taşıyan kişilerin tetkikidir.
HCV araştırılması gereken kişiler Tablo 2’de gösterilmiştir.2
Tablo 2. HCV araştırılması gereken kişiler ______________________________________________________________________________________________
• Geçmişte ya da halen mevcut olan damardan ilaç bağımlılığı (bir kez dahi damardan
enjeksiyon yapılmış kişiler tetkik edilmelidir.)
• Enfeksiyon prevalansının yüksek saptandığı kişiler
o HIV ile enfekte bireyler o 1987 yılından önce faktör konsantresi uygulanmış hemofili hastaları o Hayatının herhangi bir döneminde hemodiyaliz uygulanmış kişiler o Nedeni bulunamayan transaminaz yüksekliği saptanan kişiler
• Öncesinde kan transfüzyonu veya organ transplantasyonu yapılmış kişiler
o Daha sonra HCV saptanan donör kanı transfüze edilenler o Temmuz 1992 tarihinden önce kan transfüzyonu yapılanlar o Temmuz 1992 tarihinden önce organ transplantasyonu yapılmış olanlar
• HCV enfekte anneden doğan bebekler
• Sağlık personeli, acil servis çalışanı veya güvenlik görevlilerinde iğne ile yaralanma veya
mukozal kan teması sonrasında
• HCV enfekte kişilerin cinsel eşleri ______________________________________________________________________________
En önemli risk faktörü kan veya kan ürünü transfüzyonudur. Bu nedenle özellikle duyarlı
testlerin taramalarda kullanılmaya başlandığı yıllardan önce herhangi bir nedenle kan veya kan
ürünü almış kişilerin HCV açısından tetkiki gereklidir. Diğer risk faktörleri arasında damardan
ilaç bağımlılığı, enfekte kişi ile cinsel ilişki, çok eşlilik, doğum sırasında bebeğin teması ve
sağlık personeli arasında enfekte kan ile temas sayılabilir. Monogam cinsel ilişki ile ev içi
-
17
temaslarda diş fırçası, jilet gibi malzemelerin ortak kullanımı dışındaki temaslarda, bulaşın çok
düşük oranlarda olduğu akılda tutulmalıdır. Bunlar dışında açıklanamayan transaminaz
yüksekliği saptanan kişiler, hemodiyaliz hastaları ve HIV enfekte kişilerin tetkik edilmesi
gerekir.2
Laboratuvar Yöntemleri
Günümüzde HCV enfeksiyonu için en pratik tarama testi, ikinci kuşak enzim immünassay
(EIA-2) yöntemi ile antikor araştırılmasıdır. Bu test ile elde edilecek sonuç rekombinant
immünblot assay (RIBA) yöntemi ile ya da HCV-RNA araştırılarak doğrulanabilir. RIBA ile her
bir HCV antijenine karşı gelişen antikorlar araştırılır ve EIA-2’ya göre testin özgüllüğü daha
yüksektir. HCV-RNA’nın araştırılabileceği testlerden kalitatif revers transkriptaz polimeraz
zincir reaksiyonu (RT-PCR) yöntemi tanının doğrulanması için yeterli ve kantitatif testlere göre
basit bir yöntemdir.1,52
Antikor Araştırma Yöntemleri
1. ELISA (EIA)
“Enzyme-Linked Immunoassay” veya “Enzyme Immunoassay” olarak adlandırılan
yöntemde rekombinant HCV antijenleri kullanılarak antikor araştırılır. Birinci jenerasyon
testlerde tek antijen ile çalışılırken, sonraki jenerasyon testlerde antijen sayısı artırılmıştır.
Günümüzde standart olarak ikinci ya da üçüncü jenerasyon testler kullanılmaktadır. Amerika’da
FDA tarafından Abbott HCV EIA 2.0 (Abbott Laboratories, Abbott Park IL) ve ORTHO HCV
Version 3.0 ELISA (Ortho-Clinical Diagnostics, Raritan, NJ) testleri onaylanmıştır. Bu testlerin
özgüllüğü % 99’un üzerindedir.52 Yalancı pozitiflik otoimmün hastalığı olanlarda, KHC
enfeksiyonu olan anneden doğan bebeklerde söz konusu olabilir. HIV enfeksiyonu, solid organ
transplantasyonu, agamaglobulinemi, hemodiyaliz hastaları gibi immünsüpresyon veya akut
enfeksiyon durumunda yanlış negatif sonuçlar elde edilebilir. Anti-HCV’nin gelişmesi için
ortalama sekiz haftalık süre geçmesi gerektiğinden erken dönemde kesin tanı için HCV-RNA
bakılmalıdır.53,54
-
18
2. RIBA
RIBA ile her bir HCV antijenine karşı gelişen antikorlar araştırılır ve EIA-2’ya göre testin
özgüllüğü daha yüksektir. Klinikte kullanımı çok sınırlı olmakla birlikte anti-HCV pozitifliği ve
HCV-RNA negatifliği saptanan hastada durumu açıklayıcı olabilir. RIBA’nın negatifliği anti-
HCV’nin yalancı pozitifliğini gösterecektir. RIBA pozitifliğinde ise iki veya daha fazla testte
HCV-RNA’nın negatifliğinin gösterilmesi geçirilmiş enfeksiyon lehine olacaktır.55
HCV-RNA Araştırma Yöntemleri
Anti-HCV pozitifliği saptanan hastada HCV-RNA’nın belirlenmesi gerekir. HCV ile
enfekte hastalarda genellikle saptanabilir düzeyde HCV-RNA bulunduğundan ve tedavi
kararından önce viremi düzeyinin belirlenmesi gerektiğinden çoğu zaman kantitatif yöntemler
kullanılır. Ancak kantitatif testlerin duyarlılığı kalitatif testler kadar yüksek olmadığından
enfeksiyonun doğrulanması ya da kantitatif yöntemlerle negatif saptanan HCV-RNA’nın
doğrulanması için kalitatif yöntemler kullanılabilir.56
1.Kalitatif Yöntemler
HCV-RNA PCR gibi amplifikasyon yöntemleri ya da transkripsiyon aracılı amplifikasyon
yöntemleri ile araştırılabilir. FDA tarafından onaylanmış PCR testleri mevcuttur: Amplicor
2.versiyon, Cobas Amplicor 2.versiyon, Ampliscreen, Versant HCV-RNA kalitatif testi, Procleix
HIV-1/HCV testi.2
2.Kantitatif Yöntemler
HCV-RNA düzeylerini belirlemek için kullanılabilecek testler hedef amplifikasyonuna
veya sinyal amplifikasyonuna dayalı testlerdir. Kantitatif testlerde sonuçlar daha standardize
olduğundan internasyonel ünite (İÜ) olarak rapor edilmelidir. FDA’nın onayladığı RT-PCR
temelli testlerde alt limit 10-50 İÜ/mL arasındadır.2,56
HCV-RNA düzeyi tedaviye yanıt olasılığının değerlendirilmesi ve tedavi sırasındaki
düzey değişikliklerinin izlenmesi için gereklidir.28,56
Viral Genotip Tayini: HCV genotipi ELİSA ile genotipe özgü HCV epitoplarına karşı
oluşan antikorların gösterilmesi ile de serolojik olarak tespit edilebilir. Ticari olarak (Murex; 1-6
HCO2, Abbott Lab. North Chicago, Illinios) kitlerde kronik enfekte hastaların yaklaşık
% 90’ında yorumlanabilir sonuçlar elde edilir. Bu ticari kitler genotip 1-6 ayrımını yapabilir,
ancak alt tip ayrımını yapamaz56.
-
19
HCV genotipleri direkt sekans analizleri veya revers hibridizasyon yöntemleri ile
saptanabilir. Günümüzde onay almış kitlerde hatalı tiplendirme nadirdir. % 1-4 oranında karışık
genotipler klinik tablodan sorumlu olabilir. HCV enfeksiyonunda tedaviye yanıt olasılığını,
tedavi süresini ve ribavirin dozunu belirlemek için tedavi öncesi genotip tayini yapılmalıdır.2,16,24
Karaciğer Biyopsisi: Karaciğer biyopsisi hastalığın şiddeti, ilerlemesi ve prognoz
hakkında en güvenilir bilgileri veren bir tanı yöntemidir. Ancak son yıllarda etkin tedavilerin
geliştirilmesi ile birlikte HCV enfekte hastalarda biyopsi gerekliliği hem komplikasyon riski hem
de örnekleme hataları nedeniyle tartışılmaktadır. Biyopsi klinik tanının doğrulanmasının yanında
eşlik eden diğer karaciğer hastalıklarının tanısı, nekroinflamasyonun derecelendirilmesi,
fibrozisin evrelendirilmesi ve izlem-tedavi kararı için son derece önemlidir. Karaciğerdeki
nekroinflamasyon ve fibrozisi değerlendiren değişik skorlama sistemleri kullanılmaktadır. Tablo
3’te farklı sistemlere göre fibrozis evrelendirilmesinin karşılaştırılması verilmiştir.57
Tablo 3. Farklı skorlama sistemlerine göre fibrozisin evrelendirilmesi Histolojik bulgu Ishak METAVIR Knodell Fibrozis yok 0 0 0 Bazı portal alanlarda fibröz genişleme 1 1 1 Portal alanların çoğunda fibröz genişleme 2 1 1 Portal alanların çoğunda fibröz genişleme ve nadir köprüleşme
3 2 1
Portal alanların çoğunda fibröz genişleme ve sık köprüleşme
4 3 3
Şiddetli köprüleşme ve nadir nodül 5 3 Siroz 6 4 4
Tanıda kullanılan diğer yöntemler: Karaciğer biyopsisinin invazif bir işlem olması
nedeniyle fibrozisi gösteren alfa-2 makroglobulin, haptoglobulin, apolipoprotein A1, gamma
glutamil transferaz, hiyaluronik asit, prokollajen III peptid gibi bir çok non-invazif test
tanımlanmıştır. Testler tek veya panel şeklinde yapılabilmektedir. Konuyla ilgili değişik
araştırma sonuçları bildirilmektedir. Hepatik fibrogenez ile ilgili bilgiler arttıkça bu biyolojik
göstergelerin tanıdaki yeri konusunda daha net sonuçlara ulaşılacaktır. KHC’nin siroz ve
karaciğer kanseri gibi komplikasyonları açısından görüntüleme yöntemleri, alfafetoprotein
düzeyinin saptanması gibi tanısal yöntemler kullanılmakla beraber günümüzde tanıda altın
standart kabul edilen yöntem karaciğer biyopsisidir.51,57
-
20
2.1.6. Tedavi
KHC enfeksiyonu tedavisinde primer amaç virüsün eradikasyonudur. Tedaviye yanıtı
takipte HCV-RNA’nın serumdan kaybolması temel alınmaktadır. Fakat HCV-RNA’nın karaciğer
dokusundan kaybolması yok denecek kadar az olup relapslar olabilmektedir. Bundan dolayı
kronik hepatitten siroza ilerlemeyi geciktirmek, karaciğerdeki inflamasyonu, karaciğer hasarı
gelişme riskini, karaciğer transplantasyonu gereksinimini, karaciğer dışı belirtileri azaltmak ve
bulaşı önlemek gibi sekonder tedavi hedefleri belirlenmiştir.28,51
IFN ve ribavirin tedavide kullanılan ilaçlardır. IFN-alfa-2b 1986 yılında FDA tarafından
KHC için tek ilaç olarak onaylanmıştır. 1998 yılında IFN ile birlikte ribavirin verilerek yapılan
tedavinin daha etkin olduğunun saptanması üzerine kombinasyon tedavisine geçilmiştir. Son
zamanlarda IFN-alfayı içeren başlangıç tedavi pegile interferon (PEG-IFN) + ribavirin
kombinasyon tedavisiyle değişmiştir. Pegilasyonun amacı ilacın hem absorpsiyon hem de
dağılımını iyileştirme ile etkin konsantrasyonu uzun süre sağlamaktır. PEG molekülleri PEG-
IFN-alfa-2b’deki gibi lineer veya PEG-IFN-alfa 2a’daki gibi dallanmış olabilmektedir. IFN-α
içinde yer alan konsensus IFN (alfacon 1) sentetik tip 1 IFN’dir ve KHC tedavisinde etkilidir.58
KHC enfeksiyonunda viral yükteki azalmanın iki veya üç fazda meydana geldiği
anlaşılmıştır. İlk hızlı faz doza bağımlı olup tedavinin ilk 48 saatinde oluşur. Bir-iki gün boyunca
genotip 1 ile enfekte hastalarda yaklaşık 1-2 log ve genotip 2 ile enfekte hastalarda 3-4 log HCV-
RNA düşüşü olur. İkinci elimnasyon fazı daha yavaştır. Bazı hastalarda karmaşık kinetik seyirler
görülebilir. Tedaviye cevapsızlarda birinci ve ikinci fazda HCV-RNA’da yok denecek kadar az
düşme olabilir veya hiç azalma olmayabilir. IFN ve ribavirin kombinasyonu alanlarda HCV-RNA
azalmasının üçüncü bir fazı gösterilmiştir. Bir çok çalışma kalıcı viral yanıt (KVY) ile viral
klerens hızının bağlantılı olduğunu ortaya koymuştur.59,60
PEG-IFN’ların klasik IFN’lara göre serum klerens oranı 100 kat daha düşüktür ve
terminal yarı ömrü 99 kat daha uzundur. PEG-IFN’lar da klasik IFN gibi bifazik viral düşüş
sağlar.59
IFN’lar doğrudan etkili antiviral ajanlar değildir. Virüsle karşılaşan hücrelerden çok
sayıda efektör proteinin yapımını uyarırlar. Etkileri hızlı başlar. Antiviral etki virüs ve hücre
tipine bağlı olarak viral penetrasyonun veya tomurcuklanmanın, mRNA’nın sentez ve
metilasyonunun, viral proteinlerin translasyonunun engellenmesiyle sağlanır. IFN’ların etkisiyle
-
21
2’-5’ oligoadenilat sentetaz, RNA bağımlı protein kinaz ve Mx proteini salınır. 2’-5’
oligoadenilat sentetaz hem hücresel hem de viral tek zincirli RNA’yı bölmek için latent hücresel
endoribonükleazları aktive eden adenilat oligomerlerinin yapımına neden olur. RNA’az tüm çift
zincirli RNA’ları inhibe ederek viral yükü azaltır. Protein kinaz ise viral protein sentezini inhibe
eder.1,59
IFN-α cilt altı enjeksiyon sonrası % 80 oranında emilir. Standart IFN’nun serum seviyesi
6 saatte pik yapar, 16 saatte serumda tesbit edilemez1. PEG-IFN’un ise yarılanma ömrü 2b’de 40
saat, 2a’da 72-96 saattir. IFN çeşitli vücut sıvılarında inaktivasyon, hücresel “uptake” ve özellikle
böbrek, karaciğer, kalp, iskelet kası ve akciğer gibi organlardan metabolize edilerek atılır. IFN
tedavisinin kontrendikasyonları Tablo 4’te gösterilmiştir.2
Tablo 4. Kronik hepatit C enfeksiyonunda tedavi kontrendikasyonları • Ağır ve kontrolsüz depresyon
• Otoimmün hepatit veya tedaviyle şiddetlenebilecek otoimmün bir durum
• Tedavi edilmemiş tiroid hastalığı
• Gebelik veya yetersiz kontrasepsiyon
• Kontrolsüz diyabet, ciddi hipertansiyon, koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği ve kronik
obstruktif akciğer hastalığı gibi eşlik eden hastalıkların varlığı
• HCV tedavisinde kullanılan ilaçlara karşı aşırı duyarlılık
• 2 yaşından küçük olmak
IFN tedavisi alan hastalarda yan etkiler sık görülür. IFN ve ribavirin kombinasyon
tedavisi alan hastalarda bu ilaçlardan birinin en az bir yan etkisi hastaların % 75’inde ortaya
çıkar. IFN ilişkili yan etkiler; nötropeni, trombositopeni, tiroid fonksiyon bozuklukları, başağrısı,
bulantı, kusma, saç dökülmesi, hafif ateş, kilo kaybı, tinnitus, irritabilite, konsantrasyon ve hafıza
bozuklukları şeklinde sıralanır. Grip benzeri tablo ve depresyon PEG-IFN tedavisinde daha az
gelişmektedir.61
-
22
Ribavirin
KHC tedavisinde kalıcı viral yanıtı artırmak için kullanılan nükleozid analoğudur. Viral
RNA sentezinin inhibisyonu ile viral replikasyonu durdurur. IFN ile kullanıldığında HCV’ye
karşı şu şekilde etkili olmaktadır:1
1. Virüse karşı konağın hücresel immünitesinin aktive edilmesi,
2. Hücre içi guanozin trifosfat havuzunun azalması, böylece inozin monofosfat dehidrogenaz
enzim blokajı yoluyla viral replikasyonun azalması,
3. RNA’ya bağımlı RNA polimerazın inhibisyonu,
4. HCV genomu üzerinde hatalar meydana getiren bir RNA mutajeni olarak görev yapmasıdır.
Yüksek oral biyoyararlanımı vardır. Vücuttaki tüm hücrelere girer. Özellikle eritrositlerde
kandaki konsantrasyonunun 60-70 katına ulaşır. Ribavirinin eritrositlerdeki yarı ömrü 40 gündür.
Eritrositlerde defosforilasyon enzimleri olmadığından birikim ve hemoliz görülür.62
Ribavirin ilişkili yan etkiler; hemolitik anemi, halsizlik, kaşıntı, döküntü, sinüzit, gut
hastalığı ve teratojenite olarak sayılabilir. Özellikle ribavirin nedeniyle gelişebilen doğumsal
anomaliler nedeniyle tedavi sırasında ve tedaviden 6 ay sonrasına kadar gebelikten
korunulmalıdır. Erkek hastanın eşleri de aynı süre içerisinde gebelikten korunmalıdır.
Hemodiyaliz hastalarında eritrositlerde birikmesi nedeniyle kullanılmaz. Tablo 4’te
kontrendikasyonları verilmiştir. Bunlar içinde en önemlisi ve en çok tedaviyi sınırlayan hemolitik
anemidir. Ribavirin tedavisi sırasında % 10 olguda doza bağımlı, geri dönüşümlü hemolitik
anemi görülür. İlk 4-8 haftada hemoglobin düzeyinde 2-3 g/dL düşme olabilir. Hemoglobin
düzeyi 10 g/dL’nin altına inerse doz yarıya indirilir, 8,5 g/dL’nin altına inerse tedavi kesilir.2,62
Tüm kronik hepatit C hastaları standart PEG-IFN ve ribavirin kombinasyon tedavisi için
aday olarak düşünülmelidir. Tablo 5’de kronik hepatit C enfeksiyonu için tedavi endikasyonları,
Tablo 6’da ise hasta temelinde karar verilmesi gereken durumlar gösterilmiştir.2
-
23
Tablo 5 . Tedavinin endikasyonları
• Tespit edilebilir HCV-RNA düzeyi
• 18 yaş ve üzeri hasta
• Karaciğer biyopsisi belirgin fibroz gösteren kronik hepatit (portal fibrozdan fazla:
Metavir skoru ≥ 2, Ishak skoru ≥ 3)
• Kompanse karaciğer hastalığı (total bilirubin < 1,5g/dL, INR3,4
g/dL, trombosit sayısı >75.000/mm3 ve ayrıca ensefalopati veya asit kliniğinin olmaması)
• Kabul edilebilir biyokimyasal ve hematolojik değerler olması (Hemoglobin erkekte
>13g/dL, kadında >12g/dL; nötrofil sayısı >1500/mm3, kreatinin< 1,5 mg/dL)
• Kontrendikasyonu olmayanlar (Tablo 4 ).
• Tedavi olmayı arzu eden ve tedavi gereklerine uymayı kabul eden hasta.
Tablo 6. Tedaviye hasta temelinde karar verilmesi gereken durumlar
• Daha önceki tedavilere (IFN ve ribavirin kombinasyonu veya IFN monoterapisi) yanıtsız
veya relaps gelişen olgular
• Halen uyuşturucu ilaç veya alkol kullanmakta olan fakat madde bağımlılığından
kurtulmak için bir programa istekli olanlar
• Karaciğer biyopsisinde fibrozun olmaması
• Akut hepatit C
• HIV koenfeksiyonu
• Hastanın 18 yaş altında olması
• Hemodiyalize bağımlı veya bağımsız kronik böbrek hastalığı
• Dekompanse siroz
• Karaciğer transplant alıcıları
-
24
Tedavi verilmesi planlanan olgularda tedavi öncesi dönemde eşlik eden durumlara ilişkin
değerlendirme yapılmalıdır. Hepatit A, HIV, HBV serolojileri, tiroid fonksiyon testleri,
otoantikorlar bakılmalıdır. Tedavi süresince ve tedavi sonrası dönemde biyokimyasal, virolojik
ve tedaviye bağlı yan etkiler açısından çok iyi bir izlem gereklidir.24
Tedavi verilen olgularda yanıtı değerlendirirken bazı tanımlamalar kullanılmaktadır;1
Biyokimyasal yanıt: ALT düzeylerinin normal olmasıdır.
Virolojik yanıt: HCV-RNA’nın kaybolmasıdır.
Hızlı virolojik yanıt: Tedavinin 4. haftasında HCV-RNA’nın negatifleşmesidir.
Erken virolojik yanıt (EVY): Tedavinin 12. haftasında HCV-RNA düzeyinde en az iki
logaritmalık azalma olması veya HCV-RNA’nın kaybolmasıdır.
Tedavi sonu yanıt (TSY): Tedavi sonunda ALT düzeyinin normal olması biyokimyasal
yanıt, HCV-RNA’nın negatifleşmesi virolojik yanıt olarak tanımlanır.
Kalıcı virolojik yanıt (KVY): Hem tedavi bitiminde hem de tedaviden sonraki 24
haftalık izlem sonunda HCV-RNA’nın negatif olmasıdır.
Yanıtsızlık: Tedavi sonunda HCV-RNA’nın pozitif kalmasıdır.
Alevlenme (breakthrough): Tedavi devam ederken HCV-RNA negatifleşen hastada
HCV-RNA’nın pozitifleşmesidir.
Relaps (nüks): Tedavi sonunda virolojik yanıt alınıp, tedavi kesildikten sonra HCV-
RNA’nın yeniden pozitifleşmesidir.
Parsiyel yanıt: HCV-RNA’nın 2 log azalmasına rağmen 24. haftada pozitifliğinin devam
etmesidir.
KHC enfeksiyonu tedavisinde 1990’lı yılların başından itibaren önemli ilerlemeler
olmuştur. IFN-α monoterapileri ile başarı oranı % 5-15 iken, IFN-α ve ribavirin
kombinasyonlarının kullanımıyla bu oran % 40’lara ulaşmıştır. PEG-IFN’lerin kullanıma
girmesinin ardından yapılan uluslararası çalışmalarda, PEG-IFN-α tedavisi ile elde edilen yanıt
oranlarının standart IFN-α monoterapisine göre iki kat daha fazla olduğu gözlemlenmiştir.63,64
KHC’li hastalarda PEG-IFN-α2a ve PEG-IFN-α2b ile ribavirin kombinasyonunun etkisi çok
merkezli randomize klinik çalışmalarla araştırılmıştır. Manns’ın çalışmasında KHC’li olgularda
PEG-IFN-α2b (1,5 μg/kg, haftada tek doz) + ribavirin (800 mg/gün) kombinasyonu 48 hafta
süreyle uygulanmış ve KVY oranı % 54 bulunmuştur.65 Genotip 1 ile enfekte olgularda KVY
oranı % 42, genotip 1 dışı enfeksiyonlarda ise % 82 oranında saptanmıştır. Çalışma verilerinin
-
25
retrospektif analizi, ribavirin dozunun kiloya ayarlı uygulaması ile başarı oranının % 61’e
çıktığını göstermiştir. Ayrıca tedavinin erken dönemlerinde doz azaltımının olmaması EVY
olasılığını arttırmaktadır.66 EVY alınan olgularda KVY oranı % 72 iken, EVY alınamayan
olgularda KVY % 0-3 bulunmuştur.67 Fried ve arkadaşlarının çalışmalarında, PEG-IFN-α2a
(180μg, haftada tek doz) + ribavirin (1000-1200 mg/gün) kombinasyonu ile KVY % 56 oranında
bulunmuştur. EVY veren hastalarda KVY oranı % 65 iken, EVY alınamayan olgularda bu oran
% 3 olarak bulunmuştur. Genotiplere göre KVY değerlendirildiğinde, genotip 1 ile enfekte
olgularda oran % 46, genotip 2 ve 3 ile enfekte olgularda ise % 76 saptanmıştır.68 Günümüzdeki
KHC tedavisindeki bilgilere temel oluşturan Hadziyannis ve arkadaşlarının yaptığı çok merkezli
bir çalışmada genotip 1 ile enfekte kronik hepatitli olgularda 48 haftalık PEG-İFN-α2a (180μg,
haftada tek doz) + ribavirin (1000-1200 mg/gün) kombinasyonu ile elde edilen KVY oranının %
52 olduğu gösterilmiştir.69
Yukarıdaki bilgiler ışığında günümüzde genotip 1 ile enfekte naif olgularda PEG-IFN-α
ve ribavirin kombinasyonunun 48 hafta süreyle verilmesi önerilmektedir. PEG-IFN-α cilt altına
haftada bir kez ( PEG-IFN-α2a: 180μg veya PEG-IFN-α2b: 1,5μg/kg) ve ribavirin ağızdan, günde
iki doz şeklinde (75 kg veya altında olanlarda toplam günlük doz 1000 mg, 75 kg’dan fazla
olanlarda ise 1200 mg) verilir. Tedavinin 12. haftasında EVY alınamazsa tedavi sonlandırılır. 12.
haftada erken virolojik yanıtlı ancak HCV-RNA’sı pozitif kalan hastalarda tedavinin 24.
haftasında HCV-RNA tekrarlanır ve eğer negatif bulunursa, yavaş virolojik yanıtlı olarak
isimlendirilen bu hastalarda, tedavinin 72 haftaya uzatılmasıyla özellikle düşük viremisi olanlarda
KVY oranının anlamlı artış gösterdiği, 72 haftalık tedavi gruplarında nüksün daha az olduğu
bildirilmektedir.70,71,72,73 Tedavinin 72 haftaya uzatılmasıyla nüks oranının 48 haftalık tedaviye
oranla % 64’ten % 40’a düştüğü saptanmıştır.71 Pearlman’ın çalışmasında 72 haftalık tedaviyle
elde edilen KVY oranı (% 38), 48 haftalık tedavi ile elde edilene (% 18) kıyasla anlamlı derecede
daha yüksek bulunmuştur.70 Genotip 2 ve 3’te ise tedavi süresi 24 haftadır. PEG-IFN-α dozları
genotip 1’deki gibidir. Ribavirinin toplam günlük dozu 800 mg’dır.2,73 Genotip 2 ile enfekte
olgularda kombine tedaviye yanıt oranları genotip 3 ile enfekte olgulara göre daha yüksektir. Bu
sonucun genotip 3 enfeksiyonunda steatozun daha sık görülmesine bağlı olduğu
düşünülmektedir.74 Son çalışmalarda yüksek viral yüke sahip genotip 3 ile enfekte olgularda
tedavi süresinin 48 haftaya uzatılmasının daha yararlı olabileceği düşünülmektedir.75 Genotip 4
enfeksiyonunda tedavi şeması ve süresi genotip 1 ile aynıdır.2
-
26
KHC enfeksiyonu tedavisinde KVY’ı olumlu yönde etkileyen faktörler Tablo 7’de
gösterilmiştir. Tedavi öncesi döneme ilişkin faktörler 40 yaşın altında olmak, vücut ağırlığının
75 kg’dan az olması, karaciğer biyopsisinde histolojik aktivitenin hafif olması, genotip 2 veya 3
enfeksiyonu, HCV-RNA düzeyinin 600.000 İÜ/mL’nin altında olmasıdır. Tedavi dönemine
ilişkin faktörler ise EVY alınması ve hastanın tedaviye uyumlu olması şeklinde
belirlenmiştir.65,68,76-78
Tablo 7. KHC tedavisine yanıtı olumlu yönde etkileyen faktörler
• Genotip 1 dışı enfeksiyon
• Düşük HCV-RNA düzeyi
• 40 yaş altı olmak
• Düşük vücut ağırlığı
• Karaciğer biyopsisinde histolojik aktivitenin hafif olması
• Tedavinin uygun dozda kullanımı
• Kadın cinsiyet
• İnsülin direncinin olmaması
• ALT yüksekliği
• Siyah ırk dışında olmak
• Tedavi uyumu
• Biyopside steatoz yokluğu
Farklı genetik durumlar KHC’de tedaviye yanıtı etkilemektedir. Siyah ırkta yapılan bir
çok çalışmada yanıt olasılığının daha düşük olduğu gösterilmiştir. Bu hastaların Kafkas ırkından
farklı gen ekspresyonu ve viral genetik seyir gösterdikleri ortaya konmuştur. Kemokin ve sitokin
genlerindeki polimorfizm tedaviye yanıtı etkilemede rol oynayabilir. IFN salınımını uyaran
genlerin tedaviye yanıtı etkileme olasılığı daha fazladır. Bu genler viral replikasyonu ve
yayılımını sınırlar. Genlerin polimorfizmi ve ekspresyon profili tedaviye yanıt ile
bağlantılıdır.79,80,81
-
27
Normal ALT düzeyli kronik hepatit C hastalarının tedavisi: Persistan normal ALT
düzeyi kriteri için kabul edilmiş evrensel bir tanımlama olmamakla beraber, klinik çalışmaların
çoğunda kullanılan tanımlama “ALT düzeyinin en az altı ay süresince ve en az birer ay aralıklarla
en az üç kez normal sınırlar içinde olması” şeklindedir.82,83 Burada ilk problem, ALT yaş, ırk,
cinsiyet ve vücut kitlesi ile değişmektedir. Prati’nin çalışmasında ALT üst sınırının erkekler için
30 IU/L, kadınlar için 19 IU/L olarak kabul edilmesi önerilmiştir.83
ALT düzeyi normal hastaların genel olarak daha iyi karaciğer histolojisine sahip olduğu
bildirilmiştir.84,85 Diğer yandan bazı çalışmalarda bu hasta grubunda % 1 ile % 10 oranında portal
fibroz bulunduğu bildirilmiştir.82 Minimal fibrozlu hastalar nadiren ilerleyici hastalık geliştirdiği
düşünülmekle beraber, ALT düzeyi sürekli normal seyreden bu hasta grubunda ilerleyici
karaciğer hastalığı gelişebildiği gösterilmiştir.86 Ayrıca bu hasta grubunda kombinasyon
tedavisine yanıt ALT düzeyi yüksek olan gruptan farksızdır.2
Sonuçta KHC’li hastalarda ALT düzeyi hastalığın ağırlığını ve/veya şiddetini belirlemede
zayıf bir gösterge olarak kabul edilmektedir. ALT düzeyi normal hastaların tedavi kararı için
karaciğer biyopsi sonuçlarına ek olarak viral genotip, hastanın yaşı, enfeksiyona ilişkin semptom
ve komplikasyonlar, hepatite eşlik eden durumlar, yaşam kalitesi ve hastanın motivasyonu gibi
faktörler de dikkate alınmalıdır.85
Tedaviye yanıtsız veya relaps gelişen hastalarda tedavi: Bu olguların tedavisinde
genotip, daha önceki tedavide kullanılan ilaçlar, hastanın tedaviye verdiği yanıt tipi, tedavi
uyumu ve ilaçlara ilişkin yan etkiler dikkate alınmalıdır. Günümüzde klasik IFN monoterapisi,
PEG-IFN monoterapisi veya klasik IFN+ribavirin tedavisine yanıtsız veya relaps gelişen
hastalarda PEG-IFN ve ribavirin kombinasyonu önerilmektedir. Bu hastalara tekrar tedavi
verildiğinde KVY oranı % 8-42 arasında değişmektedir. Relaps gelişen hastalarda KVY oranı
yanıtsız hastalara göre daha yüksektir.87,88,89 Tedavinin ilk 12 haftasında yüksek doz (270-360µg)
PEG-IFN uygulaması ile ilgili çalışmalar devam etmektedir. Ayrıca PEG-IFN veya konsensus
IFN+ ribavirin kombinasyonlarının yüksek dozları veya üçlü kombinasyonları ile çalışmalar
yapılmaktadır. Yanıtsız olgularda konsensus IFN ümit verici bir ajan olarak gözükmektedir.58
PEG-IFN ve ribavirin tedavisine yanıt alınamayan olgularda tekrar aynı kombinasyon ile
KVY oranının % 5’ten daha az olduğu saptanmış olup aynı kombinasyon önerilmemektedir.90
Ancak farklı bir PEG-IFN ile tedavi denenebilir. Farklı PEG-IFN ve ribavirin kombinasyonuyla
yanıtsız hastalarda % 6-7, relaps olan hastalarda ise % 32-34 KVY elde edilmiştir.91,92 Jensen’in
-
28
çalışmasında farklı bir PEG-IFN ve ribavirin kombinasyonuyla 72 haftalık tedavi sonucunda
KVY oranları 48 haftalık tedaviye oranla daha yüksek bulmuştur.93 Farklı bir PEG-IFN ve
ribavirin kombinasyonuyla tedavi konusunda çalışmalar sürdürülmekte olup hasta temelinde
karar verilmesi önerilmektedir.2
Yeni tedavi seçenekleri: Günümüzde PEG-IFN ve ribavirin kombinasyonu standart
tedavi olarak kabul edilse de naif hastaların yaklaşık yarısında tedaviye yanıt alınamaması ve
tedaviye ilişkin önemli yan etkilerin gözlenmesi yeni tedavi arayışlarının sürmesine yol açmıştır.
Modifiye IFN’ler ve ribavirin, virüsun yaşam siklusunu hedef alan ilaçlar (proteaz inhibitörleri,
polimeraz inhibitörleri), immünmodülatör ajanlar (histamin hidroklorid, timozin alfa) ,
antifibrotik ajanlar (E vitamini, pirfenidon, fosfolipid deriveleri), proinflamatuvar sitokinler
(interlökin 2 ve 12) ve antiinflamatuvar sitokinler (interlökin 10) üzerinde çalışmalar devam
etmektedir.94,95
2.2. Kompleman Sistemi
Enfeksiyonlara karşı savunmayı sağlayan hücreler, dokular ve moleküllerin toplamına
immün sistem adı verilir. İmmün sistem, enfeksiyonlara karşı ilk koruyucu engeli oluşturan doğal
immünite ve sonrasında devreye giren edinsel immüniteyi kapsar.96,97 Doğal immünite
enfeksiyonlara karşı vücudun ilk savunma basamağıdır.98 Kompleman sistemi, vücudun
savunmasında doğal ve edinsel immünitenin bir parçası olarak çok önemli bir role sahiptir.
Kompleman terimi, bu proteinlerin antikorların antimikrobiyal etkisini arttırma veya tanımlama
yeteneğini ifade eder. Bu sistem, doğal immün sistemin bir parçası olarak antikor yokluğunda
mikroplar tarafından ve edinsel immünitenin bir parçası olarak mikroplara bağlanmış antikorlar
tarafından aktive edilebilir. Kompleman sistemi dolaşan ve membranda yer alan proteinlerden
oluşur. Kompleman proteinlerinin bir çoğu proteolitik enzimlerdir ve sistemin harekete geçmesi
bu enzimlerin birbiri ardına aktive olması sonucu gerçekleşir.99
Kompleman sisteminin biyolojik fonksiyonları:100
1. Kompleman sistemini oluşturan proteinler, bir bakteri veya hücrenin yüzeyine
bağlanarak, birbirini aktive ederek, bir polimerizasyon sonucu yüzey zarda bir delik oluştururlar.
Bu delik sonucu bakteri veya hücre ozmotik basınç ayarlamasını kaybederek, ozmotik
parçalanmaya uğrar, bu olaya “ozmotik lizis”, “bakteriyolizis” adı verilir.
-
29
2. Bakterilerin veya yabancı parçacıkların yüzeyine bağlanan kompleman proteinleri
polimorfonükleer lökositlerin veya diğer bazı hücrelerin yüzeyinde bulunan reseptörler tarafından
tanınarak fagositoza uğrarlar. Bu olaya “opsonizasyon” denir. Komplemanın bakteriye
yapışmasında antibakteriyel antikorlar da opsonizasyona katkıda bulunurlar.
3. Kompleman aktivasyonu sürecinde, kompleman proteinlerinin parçalanmasında,
serbest kalan bazı parçaların çeşitli etkileri vardır. Bazı kompleman komponentleri, kemotaktik
etki gösterir. Lökositlere ve diğer bazı hücrelere etki yaparak, bu hücrelerin olay yerine
toplanmasını sağlar. Diğer bazı kompleman proteinlerinin parçaları kan damarlarına etki yaparak,
damar duvarı geçirgenliğini arttırırlar. Bu etkiyi yapan parçalara “anaflatoksinler” denir.
4. Kompleman sisteminin, immün komplekslerin kandan temizlenmesinde de rolü vardır.
Bu fonksiyon bozulduğunda immün kompleksler dolaşımdan temizlenemediği takdirde, belirli
yerlerde depolanarak doku zararı meydana getirirler.
Kompleman sistemi üç aktivasyon yolağına sahiptir.100
1. Klasik kompleman yolu
2. Alternatif kompleman yolu
3. Lektin yolu
2.2.1.Klasik Kompleman Yolu
IgM veya belli başlı IgG alt sınıflarının (insanlarda IgG1 ve IgG3) antijenlere (örneğin
mikrobiyal hücre yüzeyi) bağlanması ile tetiklenir. Bu bağlanmanın sonucunda antikorun Fc
bölgeleri kompleman proteinlerinin etkileşebileceği bir konum alır ve iki veya daha fazla Fc
bölgesi bir araya gelir. Bu durumda C1 kompleman proteini iki komşu Fc bölgesine bağlanır.
Enzimatik olarak aktif hale gelmiş bağlı C1 iki diğer protein olan C4 ve C2’ye bağlanır ve onları
parçalar. Oluşan C4b2a kompleksi antikora ve antikorun bağlı olduğu mikrobiyal yüzeye
kovalent bağlanır. Bu kompleks “klasik yol C3 konvertazı” olarak işlev görür. C3’ü parçalar,
mikrop yüzeyine yapışan C3b açığa çıkar. C3b’nin bir kısmı C4b2a kompleksine bağlanır ve
oluşan C4b2a3b kompleksi C5 konvertaz olarak işlev görür. C5 konvertaz aracılığıyla C5
parçalanır. C6, C7, C8, C9’un katılımıyla membran atak kompleksi meydana gelir. Bu kompleks,
hücre membranında bir delik oluşturarak su ve iyon girişine yol açıp hücrenin ölümüne neden
olur.100
-
30
2.2.2. Alternatif Kompleman Yolu
Alternatif kompleman yolunun aktivasyonu, antikor-antijen birleşmesi olmadan meydana
gelir. C3 proteininin yıkım ürünü olan C3b’nin mikrobun yüzeyinde birikmesi ile tetiklenir. C3b
burada mikrobiyal proteinler veya polisakkaritlerle durağan kovalent bağlar oluşturur. Mikroba
bağlanmış olan C3b, bir plazma proteini tarafından Bb parçasını oluşturacak şekilde yıkılan
Faktör B adı verilen diğer bir proteinin bağlanması için bir substrat haline gelir. Bu parça C3b’ye
bağlanmış olarak kalır ve C3bBb bileşimi “alternatif yolak konvertazı” olarak işlev görerek daha
fazla C3’ü enzimatik olarak yıkar. Bu konvertaz aktivitesinin sonucunda daha fazla C3b ve
C3bBb molekülü yapılır ve mikroba bağlanı