İlm-İ hİlaf flikaha gore kiasİk bİr...

28
YAHUT FliKAHA METODUNA GORE CEDEL HAKKINDA ÖZEN Her medeniyerin kendi kitlelere bir ve problemlerini esas temel kabulleri üzerine kurulu bir di- medeniyeri de kendi temel kabulleri üzerine kurulu bir diyalektik (cedel) böylece hem inanç müdafaada, hem de kendi içinde sistemli ve biçimleri bu di- boyunca Ortak bir zemini için bu disiplinin belirlemek yolunda müslüman ilim muhtelif ihtiyaçlara cevap verecek eserler vücuda Ne var ki tezlerin ve ele biçiminin be- bir müslümanca fikir beyan etme ve yöntemlerinin ele bu kitaplar gün yüzüne bek- lemektedir. bu döneminde oldukça etkili olan bir ekolün temel eserlerinden birinin ilk defa, hizmetine ve tarihin kalan bir perdesinin II. tedvin girmesiyle, ve süreci de Bilhassa Evzai (ö. 157/ 774), Ebu Yusuf (ö. 182/798), Muhammed (ö. 189/805), (ö. 204/819) gibi eser veren ilk müelliflerin reddiyeleri bu literatürün günümüze ilk örnekleridir1. Ancak bu eserlerde üzere, ilk temel deliller kabul edilen Kur'an, Sünnet, icma ve müdafaa edilip bunun için genellikle usulünün prensiplerinden beraber, bu delillerin söz konusu 171 Ebu Yusuf: er-Red ala Siyeri'l-Evz:ll Ebü'l-Vef:l el-Efgani, Kahire 1357/1938, 1957), Ebi Hanife ve Ebi Leyla Ebü'l-Vef:l el-Efg:lni, Kahire 1357/1938) ve Kit:lbü'r-red ala Millik b. Enes; Mu- hammed: Kit:lbü'l-Hücec fi'htil:lfi ehli'l-Kufe ve ehli'l-Medine (Lucknow-Hindistan 1888; es-Seyyid Mehdi Hasan el-Kil:lni Haydarabad, 1390/1970, 1965; Kit:lbü'r-red ala Muhammed b. Hasan (el- Ümm içinde, Kahire 1321-1325; Mu- hammed en-Neccir, Beyrut 1973); Ebu Abdullah Muhammed b. Abdullah b. (ö. 268/882): er-Red fima h:llefe fihi'l-Kitab ve's-Sünne ve er-Red ala ehli'l-Ir:lk. makd/at 1999/2

Upload: others

Post on 29-Jan-2021

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • ı. GİRİŞ

    İLM-İ HİLAF YAHUT FliKAHA METODUNA GORE

    CEDEL HAKKINDA KIASİK BİR METİN:

    MENŞE'Ü'N-NAZAR

    Şükrü ÖZEN

    Her medeniyerin kendi değerlerini kitlelere ulaştırmada izlediği bir retoriği ve problemlerini tartışırken esas aldığı, temel kabulleri üzerine kurulu bir di-yalektiği vardır. İslam medeniyeri de kendi temel kabulleri üzerine kurulu bir diyalektik (cedel) geliştirmiş; böylece hem inanç esaslarını müdafaada, hem de kendi içinde sistemli ve tutarlı davranış biçimleri geliŞtirmede bu di-yalektiği asırlar boyunca canlı tutmuştur. Ortak bir konuşma zemini oluşturmak için bu disiplinin kurallarını belirlemek yolunda müslüman ilim adamları tarafından muhtelif ihtiyaçlara cevap verecek sayısız eserler vücuda getirilmiştir. Ne var ki karşıt tezlerin ve düşüncelerin ele alınış biçiminin be-lirlendiği, başka bir deyişle müslümanca fikir beyan etme ve tartışmanın yöntemlerinin ele alındığı bu kitaplar neşredilip gün yüzüne çıkarılmayı bek-lemektedir. İşte bu çalışmayla döneminde oldukça etkili olan bir ekolün temel eserlerinden birinin ilk defa, araştırmacıların hizmetine sunulması ve tarihin karanlıkta kalan bir perdesinin aralanması hedeflenmiştir.

    II. İSLAMI DİYALEKTİGİN TEŞEKKÜLÜ

    İslami ilirrılerin tedvin aşamasına girmesiyle, görüşlerin müdafaası ve karşıt ı. görüşlerin eleştirilmesi süreci de başlan1ıştı. Bilhassa İmam Evzai (ö. 157/

    774), İmam Ebu Yusuf (ö. 182/798), İmam Muhammed (ö. 189/805), İmam Şafii (ö. 204/819) gibi fıkıh alanında eser veren ilk müelliflerin reddiyeleri bu literatürün günümüze ulaşan ilk örnekleridir1. Ancak bu eserlerde görüldüğü üzere, ilk başlarda görüşler temel deliller kabul edilen Kur'an, Sünnet, icma ve kıyılsa dayandırılarak müdafaa edilip bunun için genellikle fıkıh usulünün prensiplerinden yararlanılmakla beraber, bu delillerin söz konusu görüşleri

    171

    ı ima~ Ebu Yusuf: er-Red ala Siyeri'l-Evz:ll (nşr. Ebü'l-Vef:l el-Efgani, Kahire 1357/1938, 1957), İhtil:lfu Ebi Hanife ve İbn Ebi Leyla (nşr. Ebü'l-Vef:l el-Efg:lni, Kahire 1357/1938) ve Kit:lbü'r-red ala Millik b. Enes; İrn:lrn Mu-hammed: Kit:lbü'l-Hücec fi'htil:lfi ehli'l-Kufe ve ehli'l-Medine (Lucknow-Hindistan 1888; nşr. es-Seyyid Mehdi Hasan el-Kil:lni el-K:ldiıi, Haydarabad, 1390/1970, 1965; İm:lrn Şafii: Kit:lbü'r-red ala Muhammed b. Hasan (el-Ümm içinde, Kahire 1321-1325; nşr. Mu-hammed Zühıi en-Neccir, Beyrut 1973); Ebu Abdullah Muhammed b. Abdullah b. Alıdülhakem el-Mısıi (ö. 268/882): er-Red ale'ş-Ş:lfii fima h:llefe fihi'l-Kitab ve's-Sünne ve er-Red ala ehli'l-Ir:lk.

    makd/at 1999/2

  • 172 Şükrü ÖZEN

    2 Burada belirtmek gerekir ki kelam il-minin konu, gaye ve yöntemi göz önüne alındığında İslam! ilimler arasında cedel

    yönteminin ilk olarak bu ilme uyarlandığını söylemek güç olmayacaktır. Nitekim tarihi ve-riler de bunu doğrular niteliktedir. Mesela III./

    IX. yüzyıldan başlamak üzere ünlü kelamcılardan İbnü'r-Ravendl diye bilinen

    Ebü'I-Hüseyin·Ahmed b. Yahya (ö. 245/859 veya 298/910) Kitabü Edebi'I-cedel (bk.

    İbnü'n-Nedlm, ei-Fihrist, s. 217), Ebü'I-Kisım Abdullah b. Ahmed ei-Belhl ei-Ka'bl (ö. 319/ 931 yahut 309/921) Kiclbü'I-Cedel ve adabi

    ehlih ve tashlhi 'ilelih (bk. İbnü'n-Nedlm, a.g.e., s. 219; Keşfi.i'z-zunfın, I, 45. Bu eserden iktihaslar için bk. Zerkeşl, ei-Bahru'l-muhlt, V, 333), Ebü'I-Hasan ei-Eş'ari (ö. 324/935-36) ise Edebü'l-cedel, Şerh u Edebi'I-cedel ve en-Nakz ale'I-Belhi (Belhi'nin cedel konusunda İbnü'r-

    Ravendi'nin yazdığı eserdeki yanlışlan düzelunek için kaleme aldığı esere red-

    diyedir) adlı eserleri yazmışlardır (bk. Fihri, Fihristü'l-Lebli, 113, 114. 118; Zehebi, Siyeru

    a'lami'n-nübela, XV, 88). İbn Frirek'in Mücerredü mak:11ati'l-Eş'ari adlı eserinde

    Eş'ari'nin cedel hakkındaki görüşlerinin der-lendiği bölümde (bk. s. 292-323) verilen

    örneklerin inanç konulanndan seçilmesi ve yine aynı kaynakta İbnü'r-Ravendl'nin

    Edebü'l-cedel adlı eserinden yapılan alıntılar (msi. bk. İbn Ffırek, a.g.e., s. 310-311) bu eser-

    lerin kelami cedele ilişkin olduklannı açık biçimde göstermektedir. Bununla birlikte öyle

    anlaşılıyor ki Eş'ari cedel eserlerinde fıkth usulüne dair bazı konulardan da söz etmiştir.

    Nitekim İbn Ffırek'in fıkıhta ictihada ilişkin olarak Eş'ari'nin Edebü'l-cedel'ine yaptığı bir

    atıf (bk. a.g.e., s. 201) yukanda sözü edilen bölümde tekrarlanmaktadır (bk. a.g.e., 293).

    Aynca İmam Matüridi'nin, Ka'bi'nin Tehzibü'l-cedel adlı eserine yazdığı reddiye (bk. Ebü'l-Muln en-Nesefi, Tabsıratü'l-edille, I, 359) de

    muhtemelen kelaml cedel hakkındadır. Malikllerden Muhammed b. Sahnfın'un (ö.

    256!870) Ris:1le fi adabi'l-münazırin (bk. ibn Ferhfın, ed-Dibacü'l-müzheb, ll, 171) adlı eseri adının da çağnştırdığı üzere tamşma

    esnasında tarafiann sergilernesi gereken -+-

    makd/at 199912

    nasıl desteklediği, müstakil eserlerde formel olarak ortaya konmamıştı. Fıkıh usulü ise temelde bir görüşü savunma amacına yönelik olarak ortaya çıkmış bir ilim hüviyetinde değildi. Bu ilmin asıl amacı nasları anlamanın ve onlarla yeni çıkan hadiseler arasında bire bir ilişki kurmanın yollarını pğretmekti ve bu da esasında ictihad ilmiydi. Bu bakımdan fıkıh usulünün mantık ilminden istifadeyle fıkl1! bir görüşü desteklemeye hizmet eder hile getirilmesinin, fıkıh mezheplerinin ortaya çıktığı hicrl N./X. asra rastlaması bir tesadüf ol-masa gerektir. İşte bu asırda, daha III./IX. yüzyılın ikinci yarısında tercümesi tamamlanmış olan Aristo mantığının bir bölümünü teşkil eden ve İslam dünyasında felsefeciler ve kelamcılar tarafından bilinip kullanılmakta olan cedel (topics, diyalektik) metodu2 fıkha da uyarlandı. N./X. yüzyılın önde gelen ilim ve sufilerinden Ebu Tilib el-Mekkl'nin (ö. 386/996) "fıkıhtaki kıyaslar ve cedel ilmini" (ilmü'l-mekayls ve'l-cedel fı'l-fıkh) sahabe ve tabiln dönemlerinden sonra çıkan muhdes ilimlerden sayması3 bu ilmin İslam dünyasına girişi hakkında bir fikir vermektedir.

    Cedel ilmini fıkha ilk adapte edenin kim ya da kimler olduğu konusunda kaynaklar görüş ayrıliğı içindedir. Sübkl, Ebu Hafs el-Muttawii'ye dayanarak ilk olarak akıl yürütme (nazar) kapısını açan ve insanlara cedel yöntemini öğreten kişinin İbn Süreye (ö. 306/918) olduğunu ileri süreı-4. Bu ilmin öncüleri arasında yer alan İbn Süreye'in bu konudaki görüşlerine cedel li-teratüründe yer verildiği görülmekle birlikreS bu alanda bir eser yazdığı bi-linmemektedir. Bazı kaynaklarda cedel (el-cedelü'l-hasen) alanında fıkıhçılardan ilk eser veren kişinin Mu'tezili iken Eş'ariliğe geçen Ebu Bekir el-Kaffil eş-şaşı (ö. 365/976 yahut 336/947) olduğu belirtilir6. Ebu İshak eşŞiraz! ise Ebu Ali Hasan b. Kasım et-Taberi'nin (ö. 350/961) el-.Muharrar fı'nnazar adlı bir eser tasnif ettiğini kaydettikten sonra bunun "mücerred hilal'' (=el-hilafü'l-mücerred) konusunda yazılan ilk kitap olduğunu belirtir ve aynı müellifın fıkıh usulü ve cedel konularında da eser te'lif ettiğini kaydeder7. Zerkeşi ise Ebu Ali et-Taberl'nin el-CedeJ8 ve Şerhu'l-Cedel9 adlı eser-lerinden alıntılar yapar. Bütün bu kaynaklarca bilinmeyen ya da aniaşılmayan bir sebeple görmezlikten gelinen bir gerçek vardır ki - İbn Süreye istisna edi-lirse -zikredilen diğer iki ilim adamından daha önce yaşamış olan İmam Ebu Mansur el-Matürld!'nin (ö. 333/944), Mei11izü'ş-şerfu' adlı fıkıh usulü ese-rinden ayrı olarak muhtemelen bu ilmin konularının mezhep müdillaasında nasıl hizmet göreceğini ele aldığı Kitabü'l-Cedel adında bir başka eser yazdığı bilinmektedir lO.

  • İlnı-i HildfYahut Fukaha Metoduna Göre Cedel Hakkında Klasik Bil· Metin: Menşe'ü'n-Nazar 173

    N./X. yüiyılda cedel alanında eser veren diğer bazı ilim adamları ise şurılardır:

    -İbnü'l-Kas (ö. 335/946-47): Edebü'l-cedeJ11,

    -Ebü'l-Hüseyin Hasan b: Ahmed ed-Darekl (ö. 375): el-Medhal fı'l-cedeJ12,

    -Ebu Ahmedel-Farisi es-Semerkandi: el-Cede!l3,

    - Ebü'l-Hasan Ali b. Ahmed es-Süheyll el-İsferayini (ö. V. asır civan): Kitabü Edebi'I-cedeL Sübkl'nin kaydına göre bu kitapta fıkıh usulü ve diğer bazı alan-larla ilgili ilginç konular bulunmaktadır14.

    V.-Vlll./Xl.-XIV. yüzyıllarda İslam dünyasında cedel ilmi en parlak dönemini yaşamışur. Bu dönemde Ebu İshak İbrahim b. Muhammed el-İsferayini el-Üstaz (ö. 418/1027, Edebü'l-cedeJ)15, Ebu İshak eş-Şirazi (ö. 476/1083, el-Maune fı'l-cedel), İmamü'I-Haremeyn ei-Cüveyni (ö. 478/1085, el-Kafıye fı'lcedel), Gazilli (ö. 505/1111, el-Müntehal fı'l-cedel), Ebü'l-Vefa İbn Akli (ö. 513/1119, Kitabü'l-Cedel), Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed el-Berevi (ö. 567/1172, el-Mukterah fı'l-mustalah), Fahreddin er-Razi (ö. 606/1210, el-Kaşif 'an usuli'd-delail ve fusuli'l-ilel), Ebu Muhammed Muhyiddin Yusuf b. Abdurrahman b. ei-Cevzi el-Hanbell (ö. 656/1258, Kitabü'l-İzah li-kavanini'l-ısulah fı'l-cedel ve'l-münazara), Necmüddin Süleyman b. Abdülkavi et-TUfi (ö. 716/1316, 'Alemu'l-cezel fi ilrni'l-cedel) gibi müelliflerce oldukça mühim eserler vücuda getirilmiştir. Ayrıca bu yüzyıllarda yazılmış fıkıh usulü eser-lerinin çoğunda, bilhassa kıyas ve illet babisierinin sonunda "el-i'tirazatü (yahut el-es'iletü)'l-vactde 'ale'l-kıyas", "istidlaiat ve i'tirazat" yahut "kavadihu'l-ille" gibi bölümler alunda cedele yer verilmiştir. İbnü'l-Hacib (ö. 646/1249) ise Müntehe's-sul ve'l-emel fi ilmeyi'l-usul ve'l-cedel adlı eserinde fıkıh usulü ve cedel ilimlerini aynı kitapta bir araya getirmiş ve bu eserden ih-tisar ettiği Muhtasaru'l-Münteha medreselerin temel ders kitaplan arasında yerini almıştırl6_

    III. AMiDi EKOLÜ

    Fıkıh usulünün manukl cedel yöntemine uyarlanmasıyla geliştirilen alanda VII./XIII. yüzyılda bazı yeni gelişmeler ortaya çıkmış ve aslında mantığın bir bölümünü teşkil eden eectelden doğmuş olan ilmü'l-cedelin mahiyetinde, bu

    -~ ı:avırlan anlatan ahlaki nitelikli bir eser olmalıdır.

    3 Ebu Talib el-Mekki, Kfıtü'l-kulfıb, I, 166. 4 Sübki, Tabakat, III, 22.

    5 Msi. bk. Cüveyni, el-Kafıye fi'l-cedel, s. 203, 316, 321, 552.

    6 Şicizi, Tabakftt, s. 112; İbn Hallikan, Vefeyatü'l-a'yan, N, 200; Sübki, Tabakftt, III, 20; Keşfii'z-zunfın, I, 580.

    7 Şicizi, a.:g.e., s. 115. Kitabın isminin "nazar" terimini taşımasına rağmen konusunun mücerred hiiM olarak verilmesi Şimi'ye göre nazar ve mücerred h ilalin arnı şer oiduklannı gösterir. Katib Çelebi ise bu eseri ei-Muharrar fi'l-hilM olarak kaydeder ve bu alanda yazılan ilk eserdir dendiğini belirtir (Keşfu'z-zunfın, Il, 1612). İbnü'n-Nedim de Ebfı Ali et-Taberi'ye Muhı:asaru mesfuli'l-hilM fi'l-kelam ve'n-nazar adıyla bir eser nisbet eder (ei-Fihrisr, s. 267).

    8 Zerkeşi, el-Bahru'l-muhir, V, 136, 275. 9 Zerkeşi, a.g.e., I, 7, 320. 10 Ebü'l-Muin en-Nesefi, Tabsıratü'l-edille, I, 359; Alaaddin es-Semerkandi, Mizfuıü'l-usfıl, s. 3. Her iki kaynakta Kitabü'I-Cedel'in Meahizü'ş-şerfu' gibi fikıh usUlüne dair olduğu kaydedilirse de isminin çağnştırdığı üzere Ebfı İshak eş-Şirazl, İmamülharemeyn ei-Cüveyni ve Gazait gibi müelliflerin eectel adını taşıyan eserlerinde olduğu şekliyle fıkıh usulünün cedelrömemine uyarlandığı bir eser olması oldukça muhtemeldir.

    ll Bu kitaptan alıntılar için b k. Zerkeşi, ei-Balıru'l-muhtt, I, 149, 324.

    12 Keşfii'z-zunfın, I, 1643. 13 Abbadi, Tabakftt, s. 98.

    14 Sübkl, Tabakat, V, 246. Bu kiı:apı:an alımılar için bk. Zerkeşi, el-Balıru'l-muhtt, VI, 538 (in-deks).

    15 Sübkl, Tabakat, N, 261; Keşfii'z-zunfın, I, 45. İsfeciyint, Gazait ve Herevi'nin eserleri dışında kalan diğer eserler matbu dur.

    16 Keşfii'z-zunfın, Il, 1853.

    nıakdldt 1999/2

  • 174 Şükrü ÖZEN

    17 İbnü'I-Ekfani, irşadü'I-kasıd, s. 44. Bu tanım ı bazı mü elliller hil:1f ilmi için yaparlar.

    bk. Şirvani, ei-Fevaidü'I-hak:iniyye, vr. 23a; Keşfu'z-zunı1n, I, 721.

    18 Biyografisi için bk. Ahmed Özel, "Amidi, Rükneddin", DİA, III, 56-57.

    19 Saçaklızade "fukahanın tasarrufta bu-lunduğu eectel ilmin e, hil:1f ilmi adı verilir" di-

    yerek bunu açık biçimde belimiği gibi (bk. Tenibü'l-ulum, s. 143) aşağıda açıklanacağı

    üzere Nesefi'nin ei-Fusul ve Menşe'ü'n-nazar adlı eserleri bu üç ilim adıyla birlikte

    anılmışlardır.

    20 C üst: Farsça bir kelime olup Arapça - "bahs", yani tanışma karşılığı kul-

    lanılmaktadır. Sonralan bu ilmin :1d:1bü'l-bahs adını almasının kökenierini burada aramak ge-

    rekir.

    21 İbn Hallik:in, Vefeyatü'l-a'yan, N, 257; · Safedi, ei-V:1fi, I, 280; Kureşi, ei-Cev:1hiru'l-

    mudıyye, III, 355, N, 394.

    22 İbn Haldun, Mukaddime, III, 1068. 23 Teft:1z:1ni, et-Telvih, I, 38; krş. İbn

    Emirü'I-Hac, et-Takrir ve't-tahbir, I, 26; Saçaklız:1de, Tenibü'l-ulum, s. 142.

    24 Taşköprizade, Miftahu's-saade, I, 308. 25 İbn Hallik:in, Vefeyatü'l-a'yan, N, 257-

    58; Kureşi, ei-Cevahirü'l-mudıyye, ill, 355-56 ve N, 77,387, 394; Safedi, ei-V:1fi, I, 280-81;

    Keşfü'z-zunı1n, I, 69, 579-80.

    makd/dt 1999/2

    yüzyıldan itibaren tekrar bazı değişiklikler yapılmış ve bütün dini ilimler alanına uygulanır hale getirilmiştir. Böylece bu ilim "şer'! hüccetlerin (mu-haliflere karşı) nasıl ileri sürüleceğini, şüphelerin ve deliliere yöneltilen iti-razların nasıl def edileceğini ve hilaf nüktelerinin nasıl tertip edileceğin; öğreten bir ilim" hüviyetini kazanmıştır17.

    Hanefi alimlerinin ileri gelenlerinden Rükneddin Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed el-Amldl es-Semerkandl (ö. 615/1218)18 tarafından el-İrşad adındaki muhtasar kitapta yeniden şekillendirilen bu yeni yöntem "Tarikatü'l-Amldl" (=Amldl yöntemi) diye bilinmektedir. Bu ekolün men-supları bu ilim için ilmü'l-hilaf, ilmü'n-nazar ve ilmü'I-cedel adlarını kul-lanmakta idiler19. İbn Hallikan, Kureşi ve Safedi gibi müellifler Amldl')~ hilafta, özellikle cüstte20 imam olan ve bu konuda müstakil eser veren ilk kişi olarak nitelerler. Arnldl kendisinden önceki cedelcilerin aksine, mütekadimlnin hilafıyla mezcedilmiş bir hilaf yerine, bütün ilimiere tatbik edilebilir bir yöntem geliştirmiştir21. İbn Haldun'un da ifade ettiği üzere Arnldl'nin ortaya koyduğu usul herhangi bir ilim dalında kullanılan bütün de-lilleri ele almıştır22 .. Bununla birlikte Arnldl yöntemleri izah ederken örnekleri fıkıhtan seçmiştir. Muhtemelen takipçileri olan fakibierin bu alan-da daha çok literatür ortaya koymaları ve bu sebeple örnekleri fıkıhtan seçmeleri, zamanla bu ilmin fıkıhla ilişkili bir ilim olduğu23 ve hatta fıkıh usulünün bir alt branşını teşkil ettiği kanaatini24 ortaya çıkarmıştır.

    Eimmetü'n-nazar, ehlü'n-nazar yahut da nuzzar adı verilenler arasında "müberriz'' (mübriz) olarak nitelendirilen Arnldl'nin bu alandaki üstadı bu ilmin dört temel şahsiyerinden (el-erkanü'l-erbaa) biri sayılan Radıyyüddin en-Nisaburi'dir (ö. 571/1175-76). Nlsaburl'den her biri Rükneddin Iakabıyla anılan dört kişi bu ilmi okumuş ve bu alanda temayüz edip derinleşmişlerdir. Bunlar Rükneddin Ebü'l-Fazl el-Irili Muhammed (Aziz) b. Muhan1med et-Tavüsl el-Hemedanl (ö. 600/1204), Rükneddin İman1zade ve Rükneddin el-Am!dl'dir. Dördüncü şahsın adını ise İbn Hallikan unuttuğunu belirtir ve diğer kaynaklarda da zikredilmez. Bu alanda pek çok öğrenci de yetiştiren Arnldl'nin ei-İrşad'ı, aralarında Dımaşk kadısı Ahmed b. Halil b. Seade ei-Huveyy! (ö. 637/1240), Menbic kadısı Evhadüddin Ömer b. Ahmed ed-Dün! (ed-Düveynl) (ö. 658/1260), Necmeddin ei-Merendl ve Bedreddin ei-Meragl et-Tavil'in (ö. 660/1262) de bulunduğu birçok kimse tarafından şerh edil-miştir25.

    .. -

  • İlnı-i Hi/dj Yahut Fukahd Metoduna GöreCedel Hakkında Klasik Bir Metin: Menşe'ü'n-Nazar 175

    Burhfıneddin en-Nesefı, Şemseddin el-Isfahfıni gibi sonraki müellifler de Arnldl'nin yolunu izlemişlerdir. İbnü'l-Ekffıni cedel ilmi alanında pek çok metod içinde en iyisinin Arnidi metodu olduğunu belirtir ve cedel alanında yazılan şu eserlerin adlarını sıralar: ı. el-Muğni: Esirüddin el-Mufaddal b. Ömer el-Ebheri (ö. 663/1264), 2. Tehzibü'n-nüket: Esirüddin el-Ebheri, 3. el-Fusul: Burhfıneddin en-Nesefı, 4. el-Hulasa: Mal1mud b. Abdullah el-Meragi (ö. 681!1281), 5. en-Neffus: Rükneddin el-Amidi, 6. el-Vesful ila tahkiki'd-del3.il: Siraceddin Mahmud b. Ebu Bekir el-Urmevi (ö. 682/1283)26.

    Hafız Zehebi, Arnidi'nin ilminin ahiret azığı olamayacağını söyler27. İbn Haldun ise kendi döneminde ilim ve öğretimin eksikliği sebebiyle Arnidi ve onun yolunu izleyerılerin yazdıkları eserlerle artık ilgilenilmediğinden yakınır; ancak buna karşın bu tür eserleri zaruri değil, tamamlayıcı (kemali) sayar28. Taşköprizade de kendi zan1anında hilaf kitaplarının zayi ve hilaf il-minin izlerinin silinip öğretilerinin yok olduğundan yakınır ve bu ilmin bazı meselelerinden haberdar olma, hatta herhangi bir hilaf kitabını bilmek bir yana hilaf, cedel ve münazara kavramlarının aralanndaki farkı arılayabilecek talebe bulunmamasından şikayet eder29.

    Bu ilim daha sonraki yüzyıllarda fıkhi özelliği bulunmayan adabü'l-bahs ve ilmü'l-münazara gibi adlarla hayatiyerini sürdürmüştür. İlk olarak Şemseddin es-Semerkandi, RisaJe fı adabi'l-bahs adıyla bu tür bir eser yazmıştır30. Se-merkandi üç bölümlük eserin ilk iki bölümünü münazara terimleri ve yöntemlerine ayırmış ve üçüncü bölümünde kelam, hikmet (felsefe) ve hilaf ilminden birer örnekleme yapmıştır31.

    IV. BURHANEDDİN EN-NESEFi

    A. BİYOGRAFİSİ

    ı. 600 (1203-1204) yılı civarında muhtemelen Maveraünnehir'de NesePte dünyaya gelen Burhfıneddin Ebü'l-Fazl (Ebü'l-Fezful) Muhammed b. Mu-hammed b. Muhammed en-Nesefı'nin32 ailesi, çocukluğu, öğrenim hayatı, hocalan33 ve memleketinde geçirdiği yıllarda yaptığı faaliyetler hakkında kay-naklarda bilgi bulunmamaktadır. Nesefı, 675'te (1277) hac dönüşü uğradığı Bağdat'a yerleşti ve burada pek çok öğrenci yetiştirdi. Harun İbnü's-SaJ1ib, Hafız Ebu Muhammed Kasım el-Birzali, İbnü'l-Fuvati ve Şiilerden Allame Hilli gibi alimler kendisinden ders aldılar. el-BirzaJi'ye 684'te (1285) Bağdat'ta ica-

    26 İbnü'l-Ekfıinl, İr§adü'l-kasıd, s. 44; aynca bk. Taşköpnzade, Mifulhu's-saade, I, 305; Tehanevf, Keşşafü ıstılahati'l-fi.inun, I, 553-554.

    27 Zehebi, Siyeru a'lami'n-nübela, XXII, 77, 97.

    28 İbn Haldun, Mukaddime, III, 1068. 29 Taşköpıizade, Miftahu's-saade, I, 307. Katib Çelebi ise cedelin insanı fıkıhtan uzak-laştırdığını, ömrü zayi ettiğini ve insanlar arasında nefret ve düşmanlık doğurduğunu söyleyerek cedel ilmi ile uğraşılmasını is-temeyenlere karşı "el-İnsaf. Yüce Allah'ın 'On-larla en güzel biçimde mücadele et' ayeti [en-Nahl, 16/125] gereği doğruyu onaya çıkarmak için cedel yapılmasının bir sakıncası yoktur. Hatta zihinlerin bilenınesinde faydalı da ola-bilir. Yasak olan vakit öldüren ve bir fayda sağlamayan cedeldir." der. bk. Keşfi.i'z-zunun, I, 580; aynca bk. Saçaklızade, Tenibü'l-ulum, s.143.

    30 Zebidi, İtharu's-sade, I, 279. 31 Şemseddin es-Semerkandi, Ris:lle fi adabi'l-bahs, vr. 75b-76b.

    32 Zehebi, el-İber, III, 355; Kureşi, el-Cevahirü'l-mudıyye, III, 351; Safedi, el-V:lfi, 1, 280-81; Y:i.fıi, Mir'atü'l-cenan, N, 200-201; İbn Kutluboğa, Tacü't-tecicim, s.198-199; Davı1d1, Tabakatü'l-müfessiıin, II, 252; İbnü'l-İmad, Şezecitü'z-zeheb, V, 385; Katib Çelebi, Süllemü'l-vusul, vr. 227b; a.mlf., Keşfü'zzunun, I, 69, 95, 579-80, 865, 882, II, 1032, 1272, 1296, 1641, 1720, 1756, 1798-1799, 1803; Bağdadi, Hediyyetü'l-:lrifin, Il, 135-136, 194; Leknevi, el-Fevaidü'l-behiyye, s. 194-195; Zirikli, el-A'lam, VII, 260; Kehh:lle, Mu'cemü'l-müellifin, XI, 297; Brockelmann, GAL, I, 615; a.mlf., GAL Supplememband, I, 849; Ma-delung, "Borhan-ai-Din Nasafi", Encylopaedia Iranica, N, 371; Şeşen, Muhtacit, s. 321-323.

    33 Kaynaklarda belinilmese bile genç yaşta iken, mensubu bulunduğu ekolün lideri memleketlisi Rükneddin el-Amidfden yahut onun öğrencilerinden ders aldığı tahmin edi-lebilir.

    makdldt 1999/2

  • 176 Şükrü ÖZEN

    34 Kureşi, el-Cevahirü'l-mudıyye, I, 155. 35 Şerhu'n-Nikati'z-zarı1riyyeti'l-erbainiyye,

    Süleymaniye Ktp., Reisülküttab, nr. 1203, vr. 105b.

    36yazmalan: Süleymaniye Ktp., Reisülküttab, nr. 1203/1; Ayasofya, nr. 2468/1,

    2566; Laleli, nr. 739; Şehid Ali Paşa, nr. 2303; HasanHüsnü Paşa, nr. 1229!2; Kayseri Raşid Efendi, nr. 27016; Çorum, nr. 1071/4; Berlin, nr. 5168; Princeton, Yahuda Section, nr. 3334 (iki nüsha: mecmua nr. 187 ve 2246); Taşkent Bilimler Akademisi, Biruni Enstitüsü, nr. 1983.

    Hilaf ve eectel ilimleri tarihinde oldukça mühi:n bir yeri bulunan bu eser de

    tarafimızdan neşre hazırlanmaktadır.

    37 Kureşi, el-Cevahiru'l-mudıyye, Ili, 351; Leknevi, el-Fev:i.idü'l-behiyye, s. 247.

    38 Keşfü'z-zunı1n, II, 1272, 1798-1799, 1803.

    39 Bağdadi, izahu'l-meknı1n, II, 194. 40 ibnü'l-Ekfılni, irşadü'l-kasıd, s. 44; Taşköpıizade, Miftahu's-seade, I, 305.

    41 bk. Süleymaniye Ktp, Reisülküttab, nr. 1203.

    42 bk. Fatih, nr. 3087, vr. 1b-5a.

    43 bk. Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 2303, vr. 40b.

    44 Mach, Catalogue, s. 285.

    maktilat 1999/2

    zet verdi. Ayrıca öğrencilerinden Kadılkudat Celaieddin Ahmed b. Hasan b. Enuşirvan'a (ö. 19 Recep 745/1344) Dımaşk'ta hilaf okuttuğu34 ve bir ese-rinin şarihlerinden adı zikredilmeyen bir şahsa Tebriz'de ders verdiği bi-linmektedir35.

    22 Zilhicce 687'de (16 Ocak 1289) vefat etti. Bağdat Hayzüraniyye Me-zarlığı'nda Ebu Hanife'nin türbesi yanına defnedildi. Vefat tarihi olarak muh-telif kaynaklarda 679, 684, 686 ve 688 tarihleri verilmiş ise de kaynaklann çoğunluğunda verilen ilk tarih öğrencisi İbnü'l-Fuvati'ye nisbet edilerek kay-dedilmiş olması hasebiyle daha isabetli gözükmektedir.

    Dilli ve felsefi ilimlerde kendisini yetiştiren Nesefi, bilhassa kelam, hilaf ve eectel ilimlerine dair yazdığı eserlerle tanınnuş ve fıkıhta Hanefi mezhebine mensup olduğu halde kelamda Eş'ari mezhebiili benimsemişti. Tasavvufa karşı müsbet tavrı ise Cüneyd-i Bağdadl'den nakiller yapmasında ve Hallac-ı Mansur'un sünniliğini savunmasında kendini göstermektedir.

    B.ESERLERİ:

    ı. ei-FusGI fi ilmi'I-cedel (ei-Mukaddimeti'I-Burhaniyye [Nesefıyye] fı'lcedeJ)36_ Menşeü'n-nazar'ın girişinde sözü edilen bu eser, medreselerde ders kitabı olarak ezberletilirdi. Nesefi'nin en meşhur eseri olan bu kitabın adı klasik kaynaklarda Mukaddime fı'l-hiJaP7, Fusulü'n-Nesefi fi ilmi'l-cedel, ei-Mukaddimetü'l-Burhaniyye ve Mukaddime fı'l-cedel ve'l-hilaf ve'n-nazar38, el-Fusul fı'l-cedel39 gibi değişik isimlerle verilmiştir. İbnü'l-Ekfani ve Taşköprizade de el-Fusul'ü cedel kitapları arasında sayarJar40; ancak Taşköprizade el-Fusul ve Mukaddime adıyla iki ayrı esermiş gibi gösterir.

    Bir nüshasının41 kapağında Kitabü'l-Mukaddimeti'l-Burharuyye fı'l-cedel ve bitiş kaydında ise el-Fusul adıyla verilen bu eser, Şemseddin es-Semerkandi şerhinde ve bu şerhin Abdürrahim b. Mahmud el-Kirman! tarafından yazılan haşiyesinde, Nu'man b. Devletşah el-Harezml'nin Vusulü'n-Nu'mani fi şerhi Fusuli'I-Burhani, el-Mütimmetü'n-Nu'maniyye fi şerhi'l-Mukaddimeti'lBurhaniyye ve Aynü'n-nazar adlı şerhlerinde ilmü'n-nazar sahasında yazılmış bir eser olarak nitelenirken Burhaneddin el-Bulgfu-l'nin şerhinde ve yine Se-merkandl'nin şerhi üzerine yapılan müellifi meçhul bir ht1şiyecte42 konusu hilaf ilmi olarak takdim edilir. Semerkandi şerhinin bir nüshasının bitiş kaydında el-Fusul fı'l-hi!af43 ve Princeton nüshasıncta44 ise el-

  • İlm-i Hi/af Yahut Fukabd Metoduna GöreCedel Hakkında Klasik Bir Metin: Menşe'ü'n-Nazar 177

    Mukaddimetü'l-Burhfuıiyye fi'l-hilaf adıyla kayıtlıdır.

    Çoğunluğu müellifin çağında ve ondan sonraki dönemde yaşayan ve hatta bir kısmı onun öğrencisi olduğu anlaşılan kişiler tarafından yazılan bu kay-naklann aynı eseri cedel, hilaf ve nazar ilimlerine nisbet etmelerini bir yanlışlık eseri olarak değerlendirmek doğru olmaz. Bu durum anılan te-. rimierin hiç değilse onların yaşadıklan asırlarda aynı anlamda kul-lanıldıklarının bir delili sayılmalıdır.

    Şerhleri:

    a) Şernseddin Ebü's-Sena Mahmud b. Abdurrahman el-Isfaharu (ö. 749/1349): Şerhu'l-Fusul fi'l-hilaf (Laleli, m. 740).

    b) Şemseddin Muhammed b. Eşref el-Hüseynl es-Semerkandl (ö. VIII./XIV. yy): Şerhu'l-Mukaddimeti'l-Burhfuıiyyye fi ilmi'I-cedel (Nüshalan: Şehid Ali Paşa, nr. 2303; Fatih, nr. 3288; Reisülküttap, nr. 1203/4; Esad Efendi, nr. 3034; Hasan Hüsnü Paşa, nr. 1229/4; Ragıp Paşa, nr. 1297/1). Katib Çelebi, Se-merkandi'nin Mardinli bir grup öğrencinin isteği üzerine kaleme aldığı bu şerhe Miftahu'n-nazar adını verdiğini, Mardin'de hüküm süren Artuldu hükümdarı Ebü'l-Haris Kara Arslan'ın kütüphanesine bağışladığını ve Recep 690'da (femmuz 1291) tamamladığını kaydeder45. Ancak şerhin giriş kısmından aktardığı bu bilgiler mevcut nüshalarda bulunmadığı gibi hamdele cümlesi de farklılık göstermektedir. Abdürrahim b. Mahmud el-Kirmaru tarafından üzerine bir haşiye yazılan bu şerhin (fSMK, Ahmed III Kit., nr. 3371 ve 1259) ayrıca yazarını tesbit edemediğimiz anonim bir haşiyesi de mevcuttur. (TSMK, Ahmed III, nr. 1316; Fatih, nr. 3087)

    c) Muhammed b. eş-Şihab el-Hassi (VIII. yy): Aynü'n-nazar (TSMK, Ahmed III Kir., nr. 1259).

    d) Burhfuıeddin İbrahim b. Yusuf el-Bulgari: Mearikü'l-fuhul fi şerhi'l-Fusul · \Carullah, nr. 1870; Reisülküttab, nr. 1203)

    e) Tabib Nu'mfuı b. Devletşah ei-Harezmi (VIII. yüzyılın ilk yarısı): Vusulü'n-Nu'maru fi şerhi Fusuli'l-Burhfuıi (Laleli, nr. 739; Isparta Halil Hamid Paşa, nr. 1911; Berlin, nr. 5167).

    O el-Mütimmetü'n-Nu'maruyye fi şerhi'I-Mukaddimeti'l-Burhfuıiyye (Çorum, nr. 1071/5; Yale Ün. Ktp., Arapça Yazmalar, nr. 1422). Şeşen bu şerhi de 45 Keşfii'z-zunGn, II, 1803. Aynca bk. Bağdadi,

    Hediyyerü'l-aıifin, II, 106.

    makd/at 1999/2

  • 178 Şükrü ÖZEN

    46 Şeşen, Muhcirat, s. 830. 47 Arberry, Arthur .J., A Handlist of the

    Arabic Manuscripts, V, 124.

    48 Ahlwardt, Verzeichnis, N, 470.

    49 Ahlwardt, a.y

    50 Katib Çelebi, Süllemü'l-vusul, vr. 227b.

    ınakttlat 199912

    Nu'man b. Devletşah el-Harezmi'ye ait gösterir46.

    g) Anonim: Umdetü'n-nuzzar (Ayasofya, nr. 2566). Girişinde müellife yapılan dua cümlesinden şerhin müellif hayatta iken yazılmış olduğu anlaşılmaktadır.

    h) Anonim: Şerhu'l-FusGJ fi ilmi'I-cedel (TSMK, Ahmed III Kit., nr. 1316).

    İrlanda'nın başşehri Dublin'de Chester Beatty Kütüphanesi'nde (nr. 4396) Şerhu'l-Mukaddimeti'l-Burhaniyye adıyla kayıtlı anonim nüsha47 yukarıda zikredilen şerhlerden biri olmalıdır.

    2. Menşeü'n-nazar. Aşağıda bilgi verilmiştir.

    3. Defu'n-nusGs ve'n-nukGz (Berlin, nr. 5171)48,

    4. et-Teradh. Deliller arasında tearuz konusunu ele alan bir risaledir (Berlin, nr. 5172)49.

    5. en-Nikatü'z-zarGriyyeti'l-erbalniyye. en-Nikatü'z-zarGriyye ve el-üstukussatü'l-erbalniyye ve kısaca el-Üstukussat diye de bilinen bu eser Ebu Hanife ve Şafii arasındaki kırk ihtilaflı meseleyi cedel metoduyla ele alıp tartışır (Reisülküttab, nr. 1203/3; Laleli, nr. 2243; Ragıb Paşa, nr. 1297/2; Nu-ruosmaniye, nr. 1310, 1889).

    Şerhleri:

    a) Şerhu Nüketi'l-erbaln fi ilmi'I-cedel (Carullah, nr. 2106/2): Burhaneddin en-Nesefi. Müellife ait olan bu şerh vezir Şerefeddin Bahaülislam Harun b. es-Sahib Şemseddin Gıyaseddin'e ithaf edilmiştir.

    b) Şerhu Nüketi'l-erbaln (Fatih, nr. 2200): Sa'd b. Ali es-Semerkandi.

    c) Şerhü'n-Nikati'z-zarGriyyeti'l-erbainiyye (Reisülküttab, !Jf. 1203/7; Ragıb Paşa, nr. 1297/3; Şehid Ali Paşa, nr. 230317). Nesefi'nin öğrencilerinden ismi bilinmeyen biri tarafından yazılan bu şerbin bitişinde şarih, musannifin en-Nikat'ın sonunda "Temmeti'l-Üstukussat" diye yazdığını ve "üstukus" ke-limesinin Süryanicede "asıl" (kök, element) arılan1ına geldiğini belirtir.

    6. Muhtasaru Nihayeti'l-ukGl (Süleymaniye Ktp., Yeni Cami, nr. 758, vr. 220a-408b): Nesefi'nin mevcut en hacimli eseri olan bu kitabın adını Katib Çelebi el-Müntehab min Nihayeti'l-ukGI adıyla kaydeder50. Fal1reddin er-Razi'nin

  • İlnı-i HildfYahut Fukabd Metoduna GöreCedel Hakkında Klasik Bir Metin: JV!enşe'ü'n-Nazar 179

    Nihayetü'l-ukOI adlı eserinin tertibi esas alınarak yirmi kaide altında yazılmış bir kelam kitabıdır. Kapağında Muhtasaru Nihayeti'l-ukUI olduğu be-lirtilmekle birlikte müellif girişte Razi'nin eserini tertip açısından örnek aldığını söyler, ancak i~tisar ettiğini belinmez (vr. 220b).

    7. ilisale fı'l-ışk (Şehid Ali Paşa, nr. 680, vr. 149a-150a). Tasavvufı mal1iyette küçük bir risaledir.

    8. Mekarimü '!-ahlak (Diyarbakır, nr. A 1168, vr. 81a-130b )5 1,

    9. Meşfuiku'l-envar fı şerhi'l-Esmfu'l-Hüsna (Atıf Efendi, nr. 1529, vr. 67; Di-yarbakır, nr. A 1168, vr. la-80a; Berlin, nr. 2233). Gazall'nin el-Maksadü'l-esna ve Fahreddin er-Rizl'nin Levami'u'l-beyyinat adlı eserlerini esas alarak ka-leme almıştır52.

    10. el-Müntehab mine'l-Maksadi'l-aksa fı esmfullahi'l-hüsna (Princeton Ün. Ktp., Yahuda Section, nr. 2432 [mecmua nr. 4235]). Gazali'nin el-Maksadü'l-esna adlı şerhidir 53.

    ll. el-Vazıh: Fahreddin er-Rizi'nin Mefatihu'l-gayb (Tefsir-i kebir) adlı ese-rinin muhtasarıdır54.

    12. Şerhu'l-İşarat ve't-tenbihat: İbn Sina'nın el-İşarat ve't-tenbihat adlı mantık ve felsefeye dair eserinin şerhidir55.

    13. ilisale fı'd-devr ve't-teselsüJ56,

    14. Şerhü'r-ilisaleti'l-Kudsiyye bi-edilletihe'l-bürhaniyye. İn1am Gazali'nin er-ilisaletü'l-Kudsiyye adlı eserinin şerhidir 57.

    15. Fevfudü'l-Cfuni'i's-sagir58,

    16. Matla'u's-sa'ade59.

    " Berlin Kraliyer Kütüphanesi'nde Nesefı'nin eserlerinin bulunduğu bir mec-muada müellif ismi zikredilmeyen Teamzat (el-Muhtasar fi't-tercihit) adıyla kayıtlı risalenin de ona ait olması oldukça muhtemeldir (Berlin, nr. 5173)60. Ahlwardt tarafından el-Kavadihu'l-cedeliyye adıyla Nesefi'ye nisbet edilen ri-sale (Berlin, nr. 5169) ise Şehid Ali Paşa nüshasında (nr. 2304/4) ilisale fi fesadi usfıli'l-ebhas elieti vada'aha müberrizü'l-cedeliyyin adıyla Esirüddin el-Ebheri'ye (ö. 663) nisbet edilmektedir61.

    51 Şeşen, Muhtarat, s. 322. 52 Keşfii'z-zunun, II, 1032; Ahlwardt, a.g.e., II, 507; Şeşen, Muhtarat, s. 321.

    53 Mach, Catalogue, s. 208.

    54 Keşfii'z-zunun, II, 1756. 55 a.g.e., I, 95.

    56 a.g.e., I, 865.

    57 a.g.e., I, 882.

    58 a.g.e., II, 1296.

    59 a.g.e., Il, 1720.

    60 Ahlwardt, Verzeichnis, IV, 470.

    61 Ahlwardt, a.g.e., IV, 469; krş. Şeşen, Muhtarat, s. 268-269.

    ınakdldt 1999/2

  • 180 Şükrü ÖZEN

    62 Kıltib Çelebi, Süllemü'l-vusUI, Vf. 227b. 63 Keşfü'z.zunfın, II, 1641.

    64 Bu ranışma için bk. YusufŞevki Yavuz, "Ak:lidü'n-Nesefi", DİA, II, 217-18.

    65 bk. Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nf. 2303, vf. 95a ve 97b.

    66 bk. Süleymaniye Ktp., Reisülküttab, nf. 1203/5, Vf. 80b.

    67 Keşfü'z.zunfın, II, 1861.

    makalat 199912

    Süllemü'l-vusfıl'de Nesefı'nin Müntehabü'l-Medfuik adlı bir eseri bu· lunduğunu kaydeden .Katib Çelebi62, Keşfü'z.zunun'da ise Hafızüddin en-Nesefı'nin (ö. 710/1310) Medfuikü't·tenzll ve hakiliku't-te'vll adlı eserini ve-rirken Burhaneddin en-Nesefı'nin biyografisinde el-Medfuik'i ihtisar ettiği kaydını gördüğünü söyler; ancak Hafızüddin en-Nesefı'nin daha geç ölmüş

    . olması nedeniyle bu kaydı şüpheyle karşılar ve sözü edilen eserin İmfunü'l· Haremeyn el-Cüveynl'nin Medarikü'l-ukfıl'ü olabileceğini belirtir63.

    Bazı kaynaklar meşhur akaid metni Akfudü'n-Nesefı'nin Burhaneddin en-Nesefı'ye ait olduğunu ileri sürmüşlerse de eserin .,..ı.o Hafs Necmeddin Ömer b. Muhammed en-Nesefı'ye (ö. 537/1142) ait olması ihtimali daha güçlü gözüknıektedir64.

    V. MENŞEÜ'N-NAZAR HAKKINDA

    Bu kitap Nesefı'nin el-Fusfıl'den sonra yazdığı ve bir bakıma o kitabın özünü oluşturan temel konuları ana hatlarıyla ele alan öğretim amaçlı bir eserdir. İlmi tartışmalarda takip edilmesi gereken genel ilkeleri içeren bu eser üç temel konuyu kapsamaktadır: Telazüm bahisleri, itirazların defi ve kıyasların deri. Birinci ve ikinci bölümlerde onar vecih üzerinde durulmuş, üçüncü bölümde ise ilk bölümlere atıfta bazı kaideler serdedilmiştir.

    Gerek eserin nüshalarında ve gerekse kaynaklarda adı ve konusuyla ilgili bazı farklılıklar görülmektedir: Mesela Bayazıd Kütüphanesi Veliyyüddin Efendi bölümündeki nüshanın kapağında "cedel ilmine dair güzel bir risa.Je" de-nilirken, bir nüshasında el-Menşe' fı'l-hilafiyyat olarak kaydedilnıiş65 ve şerhlerinden birinde ise konusu ilmü'n-nazar olarak verilmiştir66. Katip Çelebi de eserin ismini Menşeü'n-nazar fı ilmi'I-hilaf olarak kaydeder67. Bu farklar da söz konusu terimierin aynı anlamda kullanıldıklarının bir başka de-Iili sayılmalıdır.

    Menşeü'n-nazar'ın tesbit edebildiğimiz beş nüshası bulunmaktadır:

    1. Süleymaniye Ktp., Reisülküttab, nr. 1203, vr. llb-15a;

    2. Ayasofya, nr. 2566, vr. 43a-46a;

    3. Şehid Ali Paşa, nr. 2303, vr. 95a-97b;

  • İlm-i HilafYahut Fukahcl Metoduna Gör~ Cedel Hakkında Klasik Bir Metin: Menşe'ü'n-Nazar 181

    4. Bursa Orhan Gazi Ktp., nr. 778!2, vr. 26a-33a;

    5. Berlin, nr. 5170, vr. 16a-20b.

    Şerhleri:

    ı. Burhaneddin en-Nesefi: ei-İntişar fi şerhi Menşei'n-nazar. Veliyyüddin Efen-di nüshasının kapağında adı bu şekilde kaydedilen şerhin bilinen yazmaları şunlardır: Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3034; Bayazıd Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 2855; Ragıb Paşa, nr. 1297; TSMK, Ahmed m Kit., nr. 3371; Bursa Orhan Gazi Ktp., nr. 778.

    2. Anonim: Şerhu Menşei'n-nazar (Şehid Ali Paşa, nr. 2303/6; Reisülküttab, nr. 1203/5). Bu şerhte müellif bir çok noktada eleştirilmiştir. Reisülküttab nüshasının 722 yılında istinsah edilmiş olması şerhin müellifin çağdaşlarından biri tarafından yapıldığını göstermektedir.

    3. Anonim: Ecvibe 'ani'l-es'ile elleti evradeha şarihu Menşei'n-nazar ala mu-sannifih (Reisülküttap, nr. 1203/6). Üstteki anonim şerhte müellife yöneltilen eleştiriler bu eserde cevaplandırılrnıştır.

    Kitib Çelebi, Ekmeleddin Muhammed b. Mahmud ei-Baberti'nin (ö. 786/ 1384) Menşeü'n-nazar'ı şerhettiğini kaydeder68. Buradan hareketle bunun, anonim olarak likrettiğimiz iki şerhten biri olma ihtimali hatıra gelebilirse de yine kendisinin Biberti'nin şerhinin girişi olarak kaydettiği cümleler ile bu iki anonim şerhill giriş cümleleri birbirini tutmamaktadır. Dolayısıyla muh-temelen Kitib Çelebi'nin gördüğü Baberti'nin şerhi bunlar dışında bir başka eser olmalıdır.

    Metnin tenkitli neşrinin hazırlanmasında ve tercümesinde Süleymaniye Kütüphanesinin muhtelif bölümlerinde bulunan üç nüsha kullanıldı. Hicri 728 yılı civarında istinsah edilmiş olan Reisülküttap (nr. 1203) nüshası en eski

    . .. istinsah tarihini taşıdığı için tahkikte bu nüsha esas alındı. Asıl metinde kısaltmaları verilen bazı kelime ve kelime grupları tam şekilde yazıldı ve met-nin gerekli yerlerine bugünkü imla kurallarına göre noktalama işaretleri ko-nuldu. Bazı terimierin tanımları dipnotlarla açıklandı. Bazı cümlelerdeki kapalılığın kısmen de olsa giderilmesi için musannifin şerbindeki açıklamalardan da istifade edildi. 68 a.g.e., a.y.

    makcllat 1999!2

  • 182 Şükrü ÖZEN

    69 el-Fusfıl: Nesefi'nin el-Mukaddimetü'l-Burh:iniyye ve el-Mukaddimetü'n-Nesefıyye

    adlanyla da bilinen eseridir. Yukanda zik-redilen eserleri kısmına bakınız.

    70 Kelime anlamıyla sebep gösteren anlamına gelen muallil, cedelliterarüründe

    iddia sahibi demektir ve iddiasına delil getiren anlamıyla müstedil adını alır. iddia sahibinin

    öne sürdüğü görüşün isbatını isteyene de sail ve mu'tanz denilir.

    71 Musannifın şerhine dayanarak bu cümledeki işaret zamirierini yerlerine

    yerleştirdiğimizde tercümesi şöyle olur: "Sail Kiraba tutunduğunda 1:1fzın delillet ettiği

    mana ya la!Zın tamamıyla müsemması ya bu müsemma o m:ina olmaksızın bulunmayan

    yahut sailin iddia ettiği o m:ina bu müsemma olmaksızın bulunmayandır."

    72 Telazüm (mülazemet, lüzfım): Bir önermenin diğer bir ön ermeye gerekliliğine

    yahut onunla birlikteliğine ya da gereklilik ve birlikteliğin bulunmadığına hükıneunek de-

    mektir. Aynca "bir önermenin diğer önermenin varlığı varsayımına göre doğruluğuna veya doğru olmadığına

    hükıneunek" şeklinde de ranımlanmışnr. Telazüm iki tekil kavrama aynlmaz; buna

    karşın birinin doğruluğu diğerinin doğruluğunu izleyen iki ayn önermeye

    ayniması zorunludur. İzlenene melzfım ve mukaddem ve izleyene ise lazım ve tali denir. Melzfııuun varlığından liizımın varlığı, lazımın

    yokluğundan melzfımun yokluğu gerekir; ama melzfımun yokluğundan liizımın yokluğu

    ve lazımın varlığından melzfımun varlığı ge-rekınez. bk. Şemseddin el-Isfahani, el-

    Kavrudü'l-külliyye, vr. ııa. Şernseddin es-Semerkandi ise mülazem~ti "bir şe}1n diğer

    bir şeyi iktizii eder olmasıdır; birincisine melzfım, ikincisine ise lazım denir" şeklinde açıklamakradır. bk. Ris:1le fi :l.dabi'l-bahs, vr.

    70b. Telazüm, lüzfım ve mülazemet te-rimlerini "gereklilik", melzfım terimini "ge-rekliliğe zemin teşkil eden, bir şe}1n varlığı kendisine bağlı olan, gerekçe" ve lazım te-

    rimini ise "gerek, gerekli" kelimeleriyle karşılamak mümkündür. Ancak bunlar cedel, nazar ve hil:l.f ilimlerinin temel kavramlan ol-

    malan nedeniyle aynen bırakılmış; sadece me-

    makd/dt 1999/2

    VI. METNİN TERCÜMESi

    Rabman ve Rah!m olan Allah'ın adıyla,

    Hamd, alemierin Rabbi Allah'a, ikıbet takva sahiplerine, salar ve selam O'nun Rasulü Muhammed'e ve bütün ailesine olsun.

    İhtilaflı meselelerde ileri sürülen deliller ya Kitap ve Sünnet gibi nakli, ya da kıyas ve telazüm gibi akl! olup bu kısımlann hakikatleri ve onlara tutunma yollan ei-Fusul'de69 anlatılmıştır. MualliJ70 bunlardan bazısıyla davasını isbata kalkıştığı gibi sail de ilmi tartışmalarda redde kalkışır. VerHen cevaplann tartışma konusunun sınırlarını aşıp aşmadığı ise ancak mukaddimeler ko-nusunda dal1a önce yapılan çalışmayla ortaya çıkar. Bunlar ise çok sayıdadır. Çünkü tartışma konularının sayısıyla doğru orantılıdır. O halde muallil, başlangıçta bunların bazısıyla yetinilemeyeceğinden haberdar olmalıdır. Zira bu sonuçta layık olduğu şeye bir vesiledir; hatta çeşitli durumlarda prob-lemin halli ve dedikodunun kesilmesi bunun sayesinde mümkün olur. Ben-den bu konuda öğrenilmesi, öğrencilere güç gelmeyecek bir eser yazınam is-tenmiştir. Aziz ve Vehhab olan Allah'a tevekkül ederek bunu üstlendim ve bu hususta gerekli olana işaret ettim.

    Derim ki: Sail Kitab'a tutunduğunda lafzın delalet ettiği şey (mana), ya lafzın tamamının müsemması, ya bu onsuz olmayan, ya da o bunsuz olmayandır71. Birincisi hakikat yoluyla (delalettir) ve bu, ikincisini gerekli kılar; çünkü onsuz gerçekleşmesi mümkün değildir ve aynı şekilde (birincisi) üçüneünün gereklerindendir. Bu makamda bilinmesi gerekli olan, hüküm ile onun ilişkili olduğu şey arasındaki telazümdür72 ki bu da kısım kısımdır:

    Birincisi: Sen bir şeye bir hüküm verdiğinde bu hüküm o!umlu yahut olum-suz olsun ya gerçekte (nefsülemirde), ya da tal(dir! olarak öyledir. Dava da tabir olunan hüküm bazan zorunlu 73 olur ve bazan da olmaz. Hüküm bazan varlıksal (vücudl) ve yokluksal (ademD şeylerden bir başka şeyi gerekli kılar74 ve bazan da lazım olur. Lazım gerçekleşmeden yahut melzumun çelişiği gerçekleşmeden iki şey arasında mülazemet olmaz. Çünkü melzumun yokluğu lazımın yokluğunun gereklerindendiL Oysa vakı', lazım yahut onun çelişiğinden uzak kalamaz.

    İkincisi: Bir şeye hüküm, başkasının gereklerinden olduğu zaman, ge-reklerinden olması hasebiyle o başka şeye ihtiyaç duymaz; ihtiyaç duy-madığında ise lazım olması gerekınez. O başkasının ortadan kalkınası halinde

  • İlm-i HildfYahut Fukabd Metoduna GöreCedel Hakkında Klasik Bir Metin: Menşe'ü'n-Nazar 183

    lazım yahut sabit olanın gereklerinden olduğunda ise o zaman nefsülemirde melzumun gerçekleşmesi zorunluluğundan dolayı kesinlikle lazım odur.

    Üçüncüsü: Mutlaksurette iki şeyden birine hüküm ya doğrudur; o zaman iki-sinden biri, ilki olsun ikincisi olsun, diğerinin yokluğunun gereklerindendir. Yahut doğru değildir ve o zaman lazım olmaz. Çünkü doğruluk ge-

    . reklerdendir; (bu sebeple) onun yokluğu liizımdır. Ancak ikisinden birinin yokluğunun diğerinin gerçekleşmesinin gereklerinden olması mümkündür. Zira melzumlar asla gerçekleşmeden bile liizımlardan bir kısmı, gerçekleşebilir.

    Dördüncüsü: Bir tek şeyin hem diğer bir şeyin ve hem de onun çelişiğinin lazımı olması mümkün değildir. Aksi halde lazımın çelişiği, melzumun çeleşiğinin -melzumu olmadığı halde- melzumu olması gerekir. Bu ise bir çelişkidir. Bir şey mümkün ise hem diğer bir şeyin ve hem de onun çelişiğinin melzumu olması mümkün değildir. An1a imkansız ise melzum olması mümkündür. Bunu bilmek terdidi (ikilemli) nüktelerdeki 75 fesadı sana gösteren bir husustur.

    Beşincisi: Bir şey diğer bir şeye aykırı (münafi) ise bunlardan ikincisi ya bi-rincisinin çelişiği yahut onun dengidir ki o vakit birinin vaz edilmesinden diğerinin kaldmiması ve yine birinin kaldırılmasından diğerinin vaz'ı gerekir. An1a çelişik olandan daha özel (hass) yahut ondan daha genel (an1m) ise iki-sinden birinin vaz'ından sadece diğerinin kaldırılması yahut aynı şekilde bi-rinin kaldırılmasından diğerinin vaz' ı gerekir.

    Altıncısı: Melzuma aykırı olan, melzumun gerçekleştirdiği şeyin lazımı ola-maz. Melzumun gerçekleştirdiği şey onun mülazimi olan şeye aykırı olamaz. Bir şeyin melzumu olan ona aykırı olanın melzumu olamaz. Bir şeye aykırı olan onu gerçekleştiren şeyin melzumu olamaz. Bir tek şey bazan hem bir şeyin ve hem de ona aykırı olanın lazımı olabilir; fakat melzumu olamaz.

    "Yedincisi: Hüküm, nastan münhasıran kastolunsun yahut kasta dahil bu-lunsun, o nastan kastolunanın gereklerindendir. Ancak kasıt hükmün ge-reklerinden değildir ve kasıt mesela hakikat yollu olduğu zaman mecaz yollu olmaz. Kastolunan (murad) asla birden çok olamaz. Nitekim bütün kas-tolunduğunda tikel kastolunmuş olmaz, tikel (bütünün) gereklerinden ise de. O halde bir şeyi kastın onadan kalkınası başka bir şeyi kastın ge-reklerindendir. Mutlak surette kastın onadan kalkması tartışmalı hükmün or-

    rinde lazımın çoğul u olarak geçen~

    ~ "levazım" kelimesi "gerekler" şeklinde tercüme edilmiştir.

    73 Zorunlu (zanin): Ortadan kalkmasını aklın imkansız gördüğü (hamiş).

    74 Bir şeyi gerekli kılan (müstelzim) demek, o olmadan o şeyin gerçekleşmesi imkansız olan demektir (hamiş).

    75 Çünkü bunda iki çelişikten her birine göre bir şeı~ ispatlama söz konusudur (hamiş). Nükte: Dikkatli bir araştıona ve derin düşünme ile onaya çıkanlmış ince mesele. bk. Cürcinf, et-Ta'rffat, s. 167. Nazar ilmi re-rimi olarak "fazlalıklan çıkanlmış ve ayıklanmış cümle" şeklinde tanımlanmıştır. bk. Sa'deddin b. Ali es-Semerkandi, Şerhu Nükati'l-erbain, Fatih, nr. 2200, vr. 5b. Terdfd: Usfılcüler ve mantıkçılara göre aslın (hükme esas alınan delilin) vasıflannı tek tek sayarak hepsini kuşatıcı biçimde onaya koyup bir kısmını aynen bırakıp kalanın illettiği sabit ola-bilmesi için diğer kısmı iptal etmek demektir. Bu işleme se br ve taksim dendiği gibi, sadece sebr de d enilir. Taksim: Usfılcüler ve münazara illimlerine göre bir sözün, biri mak-bul olmayan iki şey arasında tereddütlü olması demektir. Bu yöntemi kullanan kişi kendisine bir zaran olmayacağı için, diğer şıktan söz etmeden yalnız makbul olmayan kısmı men etmekle de yerinebilir yahut diğer şıkkı kabul ettiğine değinebilir. Bu itiraz so-rusu asıl delile yöneltilebildiği gibi men'e kabil bütün öneonelerde de geçerlidir. bk. Tehanev1, Keşş:J.fu ısnlahati'l-fünfın, I, 420 ve 498. Metinde geçen terdid terimi burada taksim için verilen tanıma daha uygundur. Terdidi nükte ile kastedilen ise Türkçe'de "ya

    makd/dt 1999/2

  • 184 Şükrü ÖZEN

    ... ,ya da ... " §eklinde ifade ettiğimiz cümleclir. radan kalkmasının gereklerindendiL Çünkü hüküm kastın gereklerindenclir.

    76 Devecin: Bir §eyin diğer bir §eyle birlikte ~ar olması ve onun yokluğunda da yok

    olmasıdır. Devecin için bir medar ve bir de d:iir'in bulunması gerekir. Medar, illet olduğu iddia edilen §eydir; dair ise ilietin ma'lfılüdür (yani gerçekle§tircliği §eydir). bk. Isfahfuıi, el-

    Kavaidü'l-külliyye, vr. 12a. Deveran fıkhi kıyasda ilietin tesbit yollanndan biri olarak

    kabul edilir.

    77 Men' (münakaza, engelleme): Bir gerekçeye dayansın yahut dayanmasın delilin

    öncüllerinden belli birini engellemek de-mektir. Gerekçeye dayanmayana "mücerred men'" denilir. Men', iddiada bulunma ve delil

    ortaya koyma biçiminde değil inkar etme ve delil isteme biçiminde ileri sürülmelidir. bk. Tehfuıevi, Ke§ş:1fu ıstıla!ıati'l-fiinfın, II, 1661;

    aynca bk. Cürcfuıi, et-Ta'ıiffit, s. 148-49;

    makdlat 1999/2

    Sekizincisi: Nastan kasıt muayyen olduğunda, özellikle dinin mensubu akıllı insan nazarında salt akli konumunda olmakla beraber varlık yönünden salt akli olamaz. Zira bir sebep olmaksızın muayyen kasıt kesin olan1az. Akıllı insan muayyenin kesin olduğunu iddia ederneyeceği gibi çeşitli varsayımlada mutlakı da inkar edemez. Zira kesin var (vaki) olan mümkün varsayımiara göre vardır. Her bir kimsenin kastediliyor edilmiyor iddiasına kalkışması uygun değildir. Çünkü bunda bir çok risk vardır.

    Dokuzuncusu: Mı1cib (hükmü icabettiren) naslardan kasıt ile nefyeden (hükmü yok kılan) naslardan kasıt birbirine zıt iki şeydir. Bunlar asla birlikte var olamazlar; ancak mümkünlük şıkkında birlikte ortadan kalkabilirler. Hükınü veya kastı gerçekleştiren şey ile ona aykırı şey de böyledir. Nastan kasıt genel (funm) ise hakkında hüküm sabit olsa bile asla özel (hass) kas-tedilmiş olamaz; özel ise varlığı halinde hüküm sabit olsa bile genel kas-tedilmiş olamaz. Çünkü özel, varlıkta geneli gerektirir ve genelin yokluğu ise aynı şekilde özelin yokluğunu gerektirir. Kastın bir şeye inhisan ile bir şeyin kasta inhisarı arasında ve kastın o olması ile onun kasıt olması arasındaki fark açıktır.

    Onuncusu: Tartışmalı hükınü gerekli kılan kasıt vs. hükınün variık ve yokluğunda medarı 76 değilse hüküm topyekUn gerçekleşmiş olur. Yalnızca kabulü halinde gerekli kılan şey aynı şekilde kabulü halinde geçerlidir. Mu-ayyen hükınün varlık ve yokluğunda muayyen medarının birden çok olı11ası mümkün değildir. Birden çok olması mümkün olanın medar alınası ancak onlardan bir kısmının gerçekleşmesi, diğer kısmın gerçekleşmesi için zorunlu ise mümkün olabilir.

    Bu zikredilen on maddeyi ilmi tartışmalarda (mübahasat) göz önünde bu-lundur. ÇünkU bunlar itirazların def'i ve men'inde77 olduğu gibi tartışmalarda da temel kurallardır. Zira tartışmalı hüküm varlıksal (vücudl) ise varlığı, nefyeden (hükınü yok kılan) naslardan kasta aykırıdır; yokluksal (ademi) ise yokluğu, yukarıda geçtiği üzere hüküm kastın gereklerinden olduğu için, mucib (hükınü icabettiren) naslardan kasta aykırıdır. Varlıksal ve yokluksal şeylerden varlıksal yahut yokluksal hükınü gerçekleştiren şeyler de böyledir. Bunda özel ve genel olmak itibariyle çokluk vardır ki bunlardan zahir olanlar şöylece sıralanabilir:

  • İbn-i HildfYahut Fukahd Metoduna GöreCedel Hakkında Klasik Bir Metin: Menşe'ü'n-Nazar 185

    Birincisi: Bu şeylerden birini tayin ederek deriz ki: Biz burada hükmü tayin ederek iddiada bulunmuyoruz; aksine iki hükümden birini iddia ediyoruz. O da mesela dırnar konusunda 78 yokluk yahut mürekkeb nisabda olduğu gibi hakkında (zekat) vacip olmayan şeyde vücôb yahut başka bir şeydir. O zaman sizin zikrettiğiniz naslara cevap veriliniş olur.

    Eğer. "Zikrettiğiınize cevap verilmiş olmaz; çünkü ikisinden l:lzım olanın yokluğuna del:1let eder" derse biz de "Verdiğimiz misalde kabul edelim ki öyledir. Ancak ikisinden birine del:1let eder; dolayısıyla ikisinden biri gerçekleşir" veya "İkisinden biriyle ikisinden biri yani bizim zikrettiğimiz yahut sizin zikrettiğiniz gerçekleşir" deriz. Şayet bazı akil deliller ileri sürmeye kalkışmak isterse o zaman da deriz ki: İkisinden biri gerçekleşir; aksi halde çelişiği yani burada bir yokluk sözkonusu olduğu halde dırnar malda zekat verme vücubu gerçekleşir. Bunun olmaması lazımdır. Çünkü bu-rada vücôb ya varlıkta da, yoklukta da hepsinin med:lrı olacak yahut ol-mayacaktır. Medar olmazsa açıktır. Eğer medar ise yine öyledir. Çünkü orada yokluk medar olamaz.

    İkincisi: Denilir ki: İddia ediien şu ikisinden biridir: Ya tartışmalı dırnar malda zekatın yokluğu yahut size göre hakkında zekat vacip 0lmayan dırnar malda zekatın vücôbu. O zaman sizin zikrettiğiniz bizim aleyhimize değil, lehimize delil olur. Yukarıda geçen akli ve nakli deliller ikisinden birine del:1let eder ve dolayısıyla ikisinden biri gerçekleşir. Denilebilir ki: İkisinden biri gerçekleşir. Çünkü o surette (mürekkeb nisabda) vücôb, gerçekleşmiş olmak ya da ol-mamak şıklan dışında kalamaz. Eğer gerçekleşmiş ise açıktır; gerçekleşmemiş ise de öyledir. Zira bu surette (dımar malda) lazım olan vücôb varlıkta da, yoklukta da bu ikisinde yoklukla çelişene medar olmak ya da olmamak şıklan dışında kalamaz. Hangi şık olursa olsun v:lkide gerçekliği bulunmayan şey takdiren gerçekleşir.

    Üçüncüsü: Denilir ki: iddia edilen şey ikisinden birinin yokluğu varsayımına ı. göre ikisinden biridir ve bazan zikrettiğiniz sebepten ötürü bu varsayıma

    göre ikisinden biri gerçekleşebilir. O zaman ikisinden birinin gerçekleştiği söylenebilir. Çünkü yokluk ya iki sureti de içerir ya da içermez. İçerirse durum açıktır; içermezse yine öyledir. Zira vücôb orada sabittir; aksi halde yokluk, yokluğun şümôllü olmamasının gereklerinden olur ve böylece şümôl vücôbun gereklerinden olurdu ki bu muh:1ldir.

    Dördüncüsü: Öddia edilen şey), A'nın ikisinden birine varlık ve yoklukta

    Tehanevl, a.e., II, 1653.

    78 Yani mürekkeb nis:ibcla olduğu gibi dım:irlıktan sonra zekat v:icib olmayan nis:ibda. Çünkü bu takdirde Ebu Hanife'ye göre dım:ir olduğu için, Ş:ifii'ye göre ise mürekkeb olduğu için zek:it v:icib olmaz. O zaman burada yokluk mürekkeb icm:i ile gerçekleşmi§ olur (h:imi§ten). Dımar: Mülkiyet devam etmekle birlikte elden çıkını§ ve kendisine ula§ılma yolu kapanmı§ yahut ula§ılması umulmayan gaip mal. Diğer bir tanıma göre ayn'ı mevcut olmakla birlikte kendisinden yararlanılarnayan mal. Kaybolan, gasbedilmi§ olup ispatlanamayan, denize dü§en, açık araziye gömülüp yeri unmulan, sultan tarafindan müsadere edilen, düşman tarafindan el konulup ülkelerine götürülen mallar ve ink:ir edilen borç bu kapsama girer. Hanefiler nem:i şaru bulunmadığı için bu tür mallardan zek:it verilmesinin gerekmediğini savunurken İm:im Ş:ifil ve Hanefilerden Züfer mal, sahibinin eline ula§ınca geçen yıliann zek:itının verilmesi gerektiğini belinirler." bk. Debusl, el·Esr:ir fi'l-usul ve'l-füru', I, 264; Se-rahsl, el-Mebsut, II, 171; Ekmeleddin el-Baberti, el-İn:iye, I, 489. Mürekkeb nis:ib ise altın ve gümüş gibi farklı cinslerden her bi-rinin tek ba§ına nis:iba erişmediği durumlarda toplamlannın oluşturduğu nis:ibdır; Hanefiler bu tür nis:ibcla zek:it gereidr derken, Ş:ifiiler zekat gerekınesi için her birinin ayn ayn nis:iba ula§masını esas alırlar. bk. Debusi,

    makdldt 1999/2

  • 186 Şükrü ÖZEN

    a.g.e., I, 279.

    nıakalat 199912

    medar olması varsayımına göre yahut B'nin medar olması varsayımına göre ya da zikrettiğiniz sebepten dolayı ikisinden biri gerçekleşmiş olarak iki-sinden birinin ikisinden birine medar olması varsayımına göre ikisinden bi-ndir denilir. Denilebilir ki zikrettiğiniz şey nefsülemirde ikisinden birine delalet eder. Bu delil ise ya bizim zikrettiğimiz varsayıma delalet eder ya da etmez. Hangi şık ele alınırsa alınsın nefsülemirde ikisinden biri gerçekleşir.

    Beşincisi: ôddia edilen şey), A ile çelişen şeyin melzfimluğunun bu-lunmaması varsayımına göre yalmt B ile çelişen şeyin melzumluğunun bu-lunmamasına göre yahut da ikisinden birinin ikisinden biri ile çelişen şeyin melzfimluğunun bulunmaması varsayımına göre (ikisinden biridir) denilir.

    Altıncısı: ôddia edilen şey), A durumunda hükmün melzfimlarından bir melzfimun bulunman1ası varsayımına göre yahut B durumunda hükmün melzfimlarından bir melzfimun bulunmaması varsayımına göre yahut da iki melzfimdan birinin bulunmaması varsayımına göre (ikisinden biridir) denilir. Çelişiğin lazımı olana nisbetle de yine böyledir (yani iddia edilen şey iki-sinden biridir).

    Yedincisi: Ôddia edilen şey), A durumunda yahut B durumunda yahut da iki-sinden birinde hükmü gerçekleştiren şeyin medar olması varsayımına göre (ikisinden biridir) denebilir. Çelişiğe aykırı olana nisbetle de aynısı geçerlidir.

    Sekizinci: Ôddia edilen şey), A durumunda yahut B durumunda yalmt da iki durumdan birinde nefyeden naslardan (hükmün) kastolunmaması var-sayımına göre (ikisinden biridir) denebilir.

    Dokuzuncusu: ôddia edilen şey), A durumunda yalmt B durumunda yahut da bu iki durumdan birinde kastın medar olması varsayımına göre (ikisinden biridir) denebilir.

    Onuncusu: Ôddia edilen şey), A durumunda yahut B durumunda yahut da bi-lindiği üzere ikisinden birinde kastı gerçekleştiren şeyin medar olması var-sayımına göre (ikisinden biridir) denebilir. Medar olmaya aykırı şeye nisbet! e de durum böyledir.

    Bu, deP ile karşı koyması durumuna göredir; men' (engelleme) ile karşı koyduğunda da aynıdır. Çünkü ikisinden biri kasta aykırıdır. Bunda ise diğerine nisbetle bir çokluk söz konusudur. Zira kastın olmaması, tartışmalı hükıne aykırı şeyin gereklerindendir; aksi söz konusu değildir.

    --·

  • İlm-i HildfYahut Fukahd Metoduna GöreCedel Hakkında Klasik Bir Metin: Menşe'ü'n-Nazar 187

    İzafet de tıpkı kasıt gibi def ve men' konumundadır. Nitekim şu söylenebilir: iddia edilen şey iki hükümden biridir. Bu takdirde zikrettiğiniz kıyas aley-himize değil, lehimize olur ve dolayısıyla zikrettiğiniz sebepten ötürü iki-sinden biri gerçekleşir. Yahut şu da söylenebilir: İkisinden biri, ikisinden bi-riyle gerçekleşir... Bu şekilde yukarıda sayılan on şık söz konusu edilebilir.

    Denilebilir ki zikrettiğiniz şey (nas ya da kıyas) meselemiz hakkında Q1er iki taraf açısından) delilleti ortak olan bir şeydir; zira bundan böyle (dı mar mala eriştikten sonra) vücı1ba delillet eder. Geçmiş yokluk bu vücübun ge-reklerindendir. Konu nikilll olsun, alışveriş olsun, sözün cevaz hakkında olduğu hususunda bir kapalılık yoktur; ancak ona muaraza edilir ve sureren (başkasıyla) muaraza edilmez.

    Denilebilir ki buradaki yokluk o durumdaki cevazın gereklerindendiL lik-rettiğiniz ise ikisinden birine delillet eder ve ikisinden biri yani ya l:lzım ya melzı1m gerçekleşir.

    Denilebilir ki zikrettiğiniz şey, yokluğun orada cevazın gereklerinden olduğu durumda !üzüm zorunlu olsun yal1Ut icmaa dayalı olsun cevaza delillet eder.

    Denilebilir ki zikrettiğiniz şey, yokluğun orada cevazın gereklerinden olduğu durumda cevaza delaJet eder ve dolayısıyla burada yokluğa delil olur.

    Denilebilir ki zikrettiğiniz şey melzuma yahut lazımın çelişiğine delillet eder ve dolayısıyla hangi delil olursa olsun zikrettiğiniz delil sebebiyle ikisinden bi-risi gerekir.

    Def ve muarazada79 zikredilen yollar tamam oldu. Bunlar bu iki hususta ha-kikatlere ve de incelikiere götüren vesilelerdir.

    "Ey gözleri olanlar, ibret alın"80; çünkü saadet ibret alanlarındır. Övgü iliemierin Rabbi Alla.lı.'adır.

    79 Mu:iraza (karşı koyma): Hasının ispat için delil getirdiği şeyin aksini gösterir delil ortaya koymaktır. bk. Cürcini, a.g.e., s. 148; Teh:inevi', a.g.e., ll, 1573.

    BO Haşr, 59!2.

    makdldt 1999/2

  • 188 Şükrü ÖZEN

    makd/dt 1999/2

    KAYNAKÇA

    Abbadi, Ebu Asım Muhammed b. Ahmed el-Herevi, Tabakdtü'lfukahdi'şŞdfi'iyye (haz. G. Vıtestam), Leiden 1964.

    Abdurrahman Ferffir, Min nevddiri mahtıltdti Ma'bedi'l-Binlnf bi-Taşkent, Afakü's-sekafe ve't-türas, S. 5, Dubai, Muharrem 1415.

    Ahlwardt, Wilhelm, Verzeicbnis der arabiscben Handscb?ijten der Königlichen Bibliotbek zu Berlin, Berlin 1887-99.

    Arberry, Arthur J., The Cbester Beatty Librmy: A Handlist of the Arabic Ma-nuscdpts, Dublin 1962.

    Babert!, Ekmeleddin, el-İndye ale'l-Hiddye (Fethü'l-kadir kenarında), Kahire 1315.

    Bağdadi, İsmail Paşa, Hediyyetü'l-drifın esmdü'l-müellifın ve dsdrii'l-musannifın (haz. Kilisli Muallim Rifat - İbnülemin Mahmud Kemal - Avni Aktuç), İstanbul1951-55.

    Brockelmann, Cari, Geschichte der arabischen Litteratur, leiden 1943-49.

    --, Geschichte der arabischen Litteratur Supplementband, leiden 1937-42.

    Cürcaru, Seyyid Şerif Ali b. Muhammed, et-Ta'rifdt, Kahire 1283/1866.

    Cüveyn!, İmamü'l-Haremeyn Ebü'l-Mea!! Abdülmelik b. Abdullah, el-Kdfiye fi'l-cedel (haz. Fevkıyye Hüseyin Mahmud), Kahire 1399/1979.

    Davfidi, Şemseddin Muhammed b. Ali, Tabakdtü'l-müfessirin (haz. ko-misyon), Beyrut, ts. (Daru'l-Kütübi'l-ilmiyye).

    Debusi, Ebu Zeyd Abdullah (Ubeydullah) b. Muhammed b. Ömer, el-Esrar fi'l-usuli ve'f.jurn' (Salim Özer tarafından Ebu Zeyd ed-Debbusi'nin "el-Esrar fi'l-usuli ve'l-furu"' Adlı Eserinin Tahkik ve Tahlili adıyla Erciyes Ün. Sosyal Bi-limler Enstitüsü'nde hazırlanan doktora tezi) , Kaysed 1997.

    Ebu Talib el-Mekki, Kıltü'l-kulılb fi mudmeleti'l-mahbılb ve vasfi tan"ki'l-mün"d ila makami't-tevhfd, Kahire 1306.

    Fihrl, Ahmed b. Yusuf el-Lebli, Fihristü'l-Leblf (haz. Yasin Yusuf Ayyaş -Avad Abdü Rabbih Ebu Zine), Beyrut 1988.

  • İlnı-i HilafYabut Fukahd Metoduna GöreCedel Hakkında Klasik Bir Metin: Menşe'ü'n-Nazar 189

    Isfahani, · Şemseddin Muhammed b. Mahmud, el-Kavaidü'l-külliyye fi cüınletin nıine'lfünuni'l-ilıniyye, Süyelmaniye Ktp., Carullah Efendi, nr. 827.

    İbn Emirü'l-Hac, et-Takrir ve't-tabbirfi şerbi kitabi't-Tabrir, Kahire 1316.

    İbn Ferhun, İbrahim b. Ali, ed-Dfbdcü'l-ınüzbeb fi ına'rifeti a'yani 'uleınai'lmezbeb (haz. M. el-Ahmedi Ebü'n-Nur), Kahire 1972.

    İbn Furek, Ebu Bekir Muhammed b. Hasan, Miicen·edii Makdlati~-Şeyb Ebi'I-Hasan el-Eş'arf (haz. Daniel Gimaret), Beyrut 1987.

    İbn Hallikan, Ebü'l-Abbas Ahmed b. Muhammed, Vejeyatü'l-a'yan ve enbd'ü ebna'i'z-zaman (haz. İhsan Abbas), Beyrut 1968-72.

    İbn Kutluboğa, Kasım, Tacü't-teraciın (haz. İbrahim Salih), Beyrut 1992.

    İbnü'l-Ekfani, Şemseddin Muhammed b. İbrahim el-Ensfui es-Sencfui el-Mısri, Kitabii İrşadi'l-kdsıd ila esne'l-makdszd (haz. Januarius Justus Wıtkam), Le-iden 1989.

    İbnü'l-İmad, Alıdülhay b. Ahmed, Şezeratü'z-zebeb fi abbdri men zebeb, Beyrut, ts.

    İbnü'n-Nedim, el-Fibrist (haz. Rıza-Teceddüd), Tahran, ts., s. 217.

    Katib Çelebi, Sülleınü'l-vusı1l ila tabakati'l-.fubUl, Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1887.

    -, Keşfü'z-zunuıı 'an esamf'l-kütüb ve'lfüııuıı (haz. Kilisli Muallim Rifat-Şerefeddi_n Yaltkaya), İstanbul 1941-43.

    Kehha!e, Ömer Rıza, Mu'cenıü'l-nıüellifin, Beyrut, ts.

    Kureşi, Abdülkadir b. Muhammed, el-Cevabiru'l-nıudiJD'e fi tabakdti'l-. " Hanefijrye (haz. Abdülfettah M. ei-Hulv), Kahire 1413/1993.

    Leknevi, Muhammed Abdülhay, el-Fevaidii'l-bebiyye fi teracimi'l-Hanefiyye (haz. M. Bedreddin Ebu Firas), Kahire 1324.

    Mach, Rudolf, Catalogue oj Arabic Manuscripts (Yabuda Section) in tbe Gan·ett Collection, Princeton 1977;

    nıakdlat 199912

  • 190 Şükrü ÖZEN

    makdlat 1999/2

    Madelung, Wılferd, "Borbdn-al-Dfn Nasafi", Encylopaedia Iranica, New York 1990, N, 371.

    Nesefı, Ebü'l-Muin, Tabsıratü'l-edille (haz. Claude Salame), Dımaşk 1990-93.

    Özel, Ahmed, "Amfdi, Rükneddiıı", DİA, İstanbul 1991, III, 56-57.

    Özen, Şükrü, "Hildf', DİA, İstanbul 1998, XVII, 527-538.

    Saçaklızade, Mehmed b. Ebu Bekir el-Mar'aşi, Te~1ibü'l-ulı'iın (haz. Mu-hammed b. İsmail es-Seyyid Ahmed), Beyrut 1988.

    Safedl, Salahaddin Halil b. Aybeg, el-Vdfi bi'l-vefeydt (haz. İhsan Abbas- Şükri Faysal), \Vıesbaden 1401-1402/1981-82, I, 282-283.

    Semerkandl, Alaaddin Ebu Bekir Muhammed b. Ahmed, Mfzdııü'l-usıll .fi netdici'l-'ukul (haz. Muhammed Zeki Abdülber), Katar 1984.

    Semerkandl, Şemseddin Muhammed b. Eşref, Risdle fi dddbi'l-babs, Süleymaniye Ktp., Bağdadı Vehbi Ef., nr. 786.

    Serahsl, Şemsüleimme, el-Mebsı1t, Kahire 1324-31.

    Sübkl, Taceddin Abdülvehhab b. Ali, Tabakdtü'ş-Şdfi'iyyeti'l-kübrd (haz. Mahmud M. et-Tanahl- Abdülfettah M. el-Huh'), Kahire 1383-96/1964-76.

    Şeşen, Ramazan, Mubtdrdt ınine'l-ınabtutdti'l-Arabiyyeti'n-nddire .fi mek-tebdti Türkiye, İstanbul 1997.

    Şirvanl, Mollazade Muhammed Emin b. Sadreddin, el-Fevdidü'l-bakdııiyye, Süleymaniye Ktp., Amcazade Hüseyin, nr. 321.

    Taşköprlzade, Ahmed b. Mustafa, Miftdbu's-sadde ve misbdbu's-siydde .fi mevzıldti'l-ulılın (haz. Kamil Kan1il Bekrl -Abdülvehhab Ebü'n-Nur), Kahire 1968.

    Teftazanl, Sadeddin Mesud b. Ömer, et-Telvib ale't-Tavzib, İstanbul 1304.

    Tehanevi, Muhammed Ali, k!evsuatü Keşşdfi ıstzldbdti'l-fi'inı1ıı ve'l-ulüın (haz. Refik el-Acem), Beyrut 1996.

    Yafıl, Ebu Muhammed Abdullah b. Es'ad, Mir'dtü'l-ceııdıı ve ibretü'l-yakzdn fi ına'rifeti md yu'teberu ıniıı bavddisi'z-zamdıı, Beyrut 1390/1970.

  • İlnı-i HildfYahut Fukabd Metoduna GöreCedel Hakkında Klasik Bir Metin: Menşe'ü'n-Nazar 191

    Yavuz, YusufŞevki, "Akaidü'n-Nesefi",DİA, İstanbul 1989, Il, 217-18.

    -, "Cedel", DİA, İstanbul 1993, vn, 208-210.

    Zeb!d!, Muhammed M~naza, İtbafü's-sadeti'l-ınuttekin bi-şerhi esrarı İbyai ulılıni'd-dfn, Kahire 1311.

    Zehebl, Şemseddin Muhammed b. Ahmed, el- 'İberfi haberi men gaber, Bey-rut 1985.

    -, Siyeru a'laıııi'n-niibela Q1az. Şuayb el-Arnavut ve diğerleri), Beyrut 1401-1405/1981-85.

    Zerkeşi, Bedreddin Muhammed b. Abdullah, el-Bahı-u'l-ınuhft Q1az. Abdülkadir Abdullah el-Ani), bs. yeri yok, 1992.

    Zirikll, Hayreddin, el-A'laın: Kfunusü teracim, Kallire 1373-78/1954-59.

    makdldt 1999/2

  • [i\ tA'\-'- .~>'\AV...:..] ~1 .4>v 0! .4>v J..,aAJI_y.i c.:r-...UI ı)\.. _r. :,_oj _;l.l

    ı) j) t.? _f-..;, _;p ..u ı :.._~ı

    ,~1 l.t_, , lo.A _,.,..:. J WIJ yi.:S:Jts' ,~1 l.[4J ~1 JLll ti J'::I...Ut; , ..ı., .. !J 3~\;-6 J rW~I o .i- « 2J_,....ull D ti J _;» Lo ~ 'I.....J> _d> J r j')L:;JIJ c.J"I.,..4Jts' ti ~ ./A JUU ,..:..~i\J y.:.. ._;......,lL;./~ jl.Jı .:ıi w::;, 4~t>:_c 5~\ .:ı~ .:ı~..;~,._.; Lo 6.:ı~l ,y .ı.,iJ ,.;.,L..J.llı ti J.ıUI ~~ \1) y Lo Jl ..... _;.UI y .,;~ ,~ı-~:;'::11 J l..p ~ı~ A '::1 Lo~ 8~ .:ıi rJ' 7-J ~ ~IJ . J1.4.!1J j:All ~ FJ Jl.r> )lı J J~~l "i c!J.:..ı. J. ,~ı.p'::lı J "i ~~ı y Lo Jl 9 ı!i.J~ ::_._rlU ,yS\.bJI ~~U_;>;._;. '::1 Lo y4JII.l.' r)) Cr' rJJi1 r..ı.;- 0~

    193

    t:::-" ..;, 'J\l Jl .ıL )1 o .k :.,.U ~ ı} l:..,-J 1 yL::.S:ll ~ J ( 1 : ~ yl.,LJI ~ J o>_,-_,.. rı::....,::S'' T1o-yl 1: J, r/lr·i: f'"'J'

    !ıiı-ı4! L;YJJ "'~)l.ait..L;..i>..;\.i vrA ..,__

    , it •-i t i : J , ro" : ı-' J , ı.,; _,....,1.,1 -JJi ( 1 : W. .JI.;_;>-i ,:ı~:;.._;

    4:...->J.J.>.Jı::....,::S', iii-in: J, r/vvA

    .yr ,_j\"1 : J, o 1 V • : f'"'J, ı:r.,l_r. (r !Vi\

    ı.....J..i:llı..; ~J ._;.l_;..Jl y\::5' r-"'Y' :J_,..dl2

    . G..;i ı ~1 ı.....J..i:llı-ıJ ı ylo .)1

    .(..:;;_).): ı.t" J3

    . ( 4-ı .!.1.-:ll) : ı.t" J .; J4

    . ...,.. J i J v--:l \ .; .y o>Lı;l15 ·.Wl): ı..f' J6 . .; J v--:!7 ·.l J.ı...,. ~J ~ J! 4\~1 (.5"'-.1 c:ıwıJ r..J..i:lıJ rJJllı (.5"'-.1 ~li lS/-\lı

    rj')\!1 ,_,.J rJJlı ,_,.J ıY r}!J. JWıJ rj')\!1;

    rJJ11 r..ı... ıY r;lı ':!J p)lı r..ı... rj')\!l r..ı... ıYJ

    rJJ11 ,_,.J rj')\!l, -"'"J ıY r;lı ':!J rj')\!l r..ı...

    ..ı...l_,.

  • 194 Şükrü ÖZEN

    ·l.ı)126 ~l.:r' ..~.>IJ JS' ~ (s!JI ..:-!.,:) I.;J : .:r' fJ \:.1.1) J_,....\lı y.i ~ :~\) .~i

    Cı-u.:...,;~ w..~.>i.:.r...r'i.:r..ı~,_;:..o.ı:..aıı.:ı.r/di~ .:i"~")/ ..;\1_;-'iı.y- ..:-pı~

    makd/dt 1999/2

    '1 J 'r }_,JJI.y d~ .:.r .Y1~ JU ,_r-"JI r jl.rJ .:.r .:ı\5' 1~1 ts-=JLı p1 .:ı i : ...,;w1

    20 L. j'i .:ı .P-: t.. r )} .:.r .:ı lS 1~1 t..\9 . (p ı:r~ r.11~1 L. j'1 .:ı .r~ .:ı i rJ.ı ._,.\11...,-ii J rJfol JAi. •.JJ..? 21i....r.- rj)\)1 .r ...;~ ,_r-"JI..:.J.b t.l..ö;) ~

    .:ı i rJ.ı ~ J , ~.:ıL,.. .:ı .P-: .:ı i .r ~ '1 L...ı.b.. ~~ »-l.; r.r.r rJfol ~ i...J_;ı.. rj)\)1 ~ . L.J_;ı.. 0~ i~ .w~,~ .:ılS 1~1 t..u L:..0 lS 1~1 '~J tr-U L.J_;ı..

    [y\ '1'] 27~-4.:ı_;ll...:.ı~l J .:ıUI Js-~ 1.t ~ ~'JIJ

    \.. Ji JJ\11 ~ .:ı.P-: i .y ~ '1 L...p 28ıjWü ~ \.;t:.... t.s-=JI\5' 1~1 :u--\.;ll

    t..\9 ,.!..ll.l.S' ..r>-~~ t;:PJ t........ı.,..i e;!.J .:.r J.i'-~~ e;!.J w ..ı.,.. i t;:PJ .:.r rJ.ı ~J '\!JL: .:.r 29Ji .kA.i .;> ~~ e;!.J w-L>-i t;:PJ .:.r rJ.ı ...;~ .ı...:..o ~i} ~~.r ~i \5' 1~1

    . .!.ll .lS' .i'-~~ t;:P J w ..ı.,.. i e;!.J

    .:ı.P-: ')'.; iJJll ~ t..J 'rJJll 30~ \l i...j'J '->.r~ ')'.; rJJll J~ t.. i :'-"'.:ıUI ~ \.;t:.... .:ı.r-1}1 ts-=JIJ '~ \l GJ_;L. '->.P-:. 32'1

    .i...J_;ı.. '->.r

  • İlın-i HildfYabut Fukahd Metoduna GöreCedel Hakkında Klasik Bir Metin: Menşeü'n-Nazar 195

    . ö.:.IJ)Iı r)) c:.r r---> Ulklı.r..,.\] c.lJ ll.ıüll .::-L.:.uJ.I _r.;ıı , r _,wıJ .:ı J..:.)\k.... ı JL:S :u-._,....)" tr .; 1 , 1 ~i 1 .::-J.r-ı , ~~..;,; J Jip! J

    . .j\!.11 y b .:_~1 if ._;.,J':/t; . [ t i A J

    ·(JWIJ): J- .j28

    ·(J): J- .j29

    .(Jk.ı): J- .j30

    .()\;): ı.TJJ-.)31

    . ( )\; ) : ..rJ J- .j32

    .(ll): ı.TJJ-.)33

    ·ı.T J ..r-J34 .()Ü): ı.TJ J- .j35

    .(ı'J): J- .j36

    . J- J ..r-J37

    . ..rJ J- if i>\,ı)l38

    (~): J-.)39

    ·(.r\,ı)142

    .(J--\:ııJ r-.ı.

  • 196 Şükrü ÖZEN

    .()Jll) :.; .)53

    · lp ._;....,ll .jA]. ~i ı;ıı56

    [.}.;--u. .:rJ~

    . ..,.......~ Ji iJI..b.LJ\ o ..i> i

    [.;L......:lt;] '- .. •riJ -..;15:... ı,Ş.lJI o\r-dl J '-i~ ~ J ~ iJ ~ ı,Ş.lJI ı .,..w.ıı _r.,ll ı 0' ; y-i..

    r-lL.. :~, t,ı_,.iliJ JpYI.} J!r-YIJ ...ıı; ;~ .[nt/1, \~W.J ~ ı~ı..u. .:ı h ı:.ıi if~ '1

    . ı~ı..ı... ı:.ı.f< '1 ~ i..wı 0~, 69~m ı:.ıi.S' ı:.ılJ, 68.~>\.l;ı;

    J Y.F-")IJi.,.; t;l.diJUI Ji..ı..ll 71\...l.Y"J ,ı......,...\.>-i ;:uı J~ 0i: 70ıjWI .:.. L..J '\.:#- 'll:J {.;S~\... 73->J 'r-5 ~.,.; ~ '1 c.,>.ill 72 ~ JU: ..ı,jJ ,ı......,. .ı.,.. i~ w...~...>-i J>- J...~.ı .ı>~, 74~ıJ ~ı J'l.ı.lı rJ' ,ı)~ '1 Ji ~ 07(,_ 0i rJ'~ '1 [i\ t) öJ_,...dl ~ J Y.F-")1 0~ ,W.J.>i rJ' _,1>... '1 öJ_,.....JI olA J i j')\!1 y .F-" )1 '.:ıl • ~.lS:;~ r.lıJlJ ..1'\l:j lw...:.. 015" 0~ J>- J.i.>..::ı 0l5 ı.. ~ij .:ı h '1 Ji ı.:~J ı~.F-"J ~ i.ı....JI ~l:.ı u Cı..u. ı:.ı.f< ı:.ıi

    . c!'}' ı) J '-'...:;.;. '1 \... _~-..ı.A.:ll

    J>- w..ı.,..l 75~ ..ı,jJ d ...... ..ı.,..l i~ _~-..LZ J>- w..ı.,..l,/:.Uı :JU; .:ıl :..:JWı .:ı~ .:ıl if~ '1 r..wı 0~ ,~ w...~...>-1 ~ :J~ ..liJ ,{_?'.:ı u_~-..ı....R.:Jı ı..l.A

    yy._,JI 0~ ,~.i..

  • İlm-i Hi/af Yahut Fukabd Metoduna Göre Cedel Hakkında Klasik Bir Metin: Menşeü'n-Nazar 197

    '(~'3. u L.....~i ~ J..jJ d ....... ~~ L.....~i :i..;)...\.A _r-...LÖ:i J.;:. JLy Ji ,.!JJ:, :i..;)...\.A

    ~b . i.ı~ '.!JJ:, Jl '-,.-.:!\.ı .......,; \.. :ı ~ı -~

    ,~ı ~ı ;.:uı :JU; w- ,.!lJ..iS'ö:ıiJ)fly..i 79e;l1J~..uı~ J :uw.;rıJ Jl..ö: Ji '(_?:.u ı.......~ ı~ ,[i\ o] l...:,.l;:-- '1 L:J J'l:i-}1 ıY f' ~:, \.. ~j 70

    . ...rJ.; Cr' Ö>~)17l

    ·~)173

    .(Y-WIJ ..,u:.ll): ...r .j74

    (~): -WIJ {-..ı.i:l4 (e;i..LIIJ c:J.I) : ...r .j79

    makd/at 199912

  • 198 Şükrü ÖZEN

    -

    . u" J ı.r:l80 ·(Y): .jJ(L:A):.; .j81

    . J- J ..ı,. ji '1 ipi o.lı82 .(l.:A): J- .j83

    .(4-o>): u" .j84

    ·CJ'l..tll): J- .j85

    . ( ._:ll)dl ) : ,_;. .j86

    J,l..tlı rlii L. J~:.. J>- J,l..tlı ;;...~;ı :._.Jwı87 \\tA u" ,..;.,~.rJI -l • a -:..bUl~ .J.r-J Js' ö}-.aJIJ