maestro john neschling unutulmaz hoca İle · pdf filekünste musik'de (berlin...

48
39 MEDITERRANEAN OPERA AND BALLET CLUB CULTURE AND ART MAGAZINE Kapak görseli: Keşanlı Ali Destanı / Funda Hayfavi, Kıvanç Uğraşbul Fotoğraf: Sema Demirkol Budapest Central Europe’s Magical Music Capital Orta Avrupa’nın Büyülü Müzİk Başkentİ BUDAPEŞTE An Interview with Maestro John Neschling MAESTRO JOHN NESCHLING İLE BİR SÖYLEŞİ MELİH ÖZTÜRK İLE BİR SÖYLEŞİ ÜZERİNE Türk Epİk Tİyatrosunun Öncüsü Mersİn’de KEŞANLI ALİ dESTANI NEDEN LIED? LEYLA GENCER VE ROSSINI İLE BELLINI UNUTULMAZ HOCA NURİ İYİCİL'İ ANMA VE O'nun "DÜRÜSTLÜK ve ÇALIŞMA" ÖĞRETİSİNE SAYGI KONSERİ

Upload: trannguyet

Post on 22-Feb-2018

238 views

Category:

Documents


4 download

TRANSCRIPT

Page 1: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

39MEDITERRANEAN OPERA AND BALLET CLUB CULTURE AND ART MAGAZINE

Kapak görseli: Keşanlı Ali Destanı / Funda Hayfavi, Kıvanç UğraşbulFotoğraf: Sema Demirkol

BudapestCentral Europe’s MagicalMusic Capital

Orta Avrupa’nın Büyülü Müzİk Başkentİ BUDAPEŞTE

An Interview with Maestro

John Neschling

MAESTRO JOHN NESCHLINGİLE BİR SÖYLEŞİ

MELİH ÖZTÜRK İLE BİR SÖYLEŞİÜZERİNE

Türk Epİk TİyatrosununÖncüsü Mersİn’de

KEŞANLI ALİ dESTANI

NEDEN LIED?

LEYLA GENCER VE ROSSINI İLE BELLINI

UNUTULMAZ HOCANURİ İYİCİL'İ ANMA VE

O'nun "DÜRÜSTLÜK ve ÇALIŞMA"ÖĞRETİSİNE

SAYGI KONSERİ

Page 2: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz
Page 3: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

10

206

Akdeniz Opera ve Bale Kulübü DerneğiAdına İmtiyaz Sahibi - Dernek BaşkanıFazıl Tütüner

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüA. Vahap Kokulu

Başkan YardımcısıSelami Gedik

Başkan YardımcısıNihat Taner

Yayın Yönetmeniİhsan Toksöz

Yardımcı Yayın YönetmeniDemet Şaman Tarlakazan

Reklamlar ve Finans KaynaklarıBengü Yılmazer Hadra

SaymanEyüp Dinç

Genel SekreterMine Yalçın

Basın Yayın ve Halkla İlişkilerMonika Kuki

Web SitesiZiya Aykın

STK İlişkileriFatma Kozacıoğlu

Yayın KuruluA. Vahap KokuluZiya AykınSemihi VuralNihat Taner

Budapest CorrespondentAlexandra Ivanoff

London CorrespondentStephen Jackson

New York CorrespondentMeral Güneyman

Los Angeles CorrespondentÖmer Eğecioğlu

Yayına HazırlıkGÜVEN OFSET - MERSİN

Kapak ve Sayfa TasarımıBurçin Keseci

BaskıGüven Ofset Ltd. Şti.Uray Caddesi No:25/A MersinTel: 0324 238 28 80 - 237 27 80

Basım Tarihi - 28.03.2017

Bahçe Mh. 4606 Sk. İstiklal İşhanı Kat:2 MersinTel: 0324 238 86 80 • [email protected] • www.akob.org

Bağışlarınız için: İŞ BANKASIUray Şubesi (6607) - Hesap No: 959250IBAN: TR69 0006 4000 0016 6070 9592 50

Dergimize gönderilen yazı ve görseller yayınlansınya da yayınlanmasın iade edilmez.Yayınlanan yazıların içeriğinden yazarlar sorumludur.

Donations: İŞ BANK - Uray BranchIBAN: TR69 0006 4000 0016 6070 9592 50BIC: ISBKTRISXXX

AKDENİZ OPERA VE BALE KULÜBÜ DERNEĞİ

The Association of Mediterranean Opera and Ballet Club

6-8UNUTULMAZ HOCANURİ İYİCİL'İ ANMA VEO'NUN "DÜRÜSTLÜK ve ÇALIŞMA" ÖĞRETİSİNESAYGI KONSERİA. Vahap Kokulu

10-15BUDAPEST,CENTRAL EUROPE’S MAGICALMUSIC CAPITALORTA AVRUPA’NIN BÜYÜLÜ MÜZİK BAŞKENTİ BUDAPEŞTEAlexandra Ivanoff

16-17NEDEN LIED?

18FRANZ SCHUBERTWINTERREISE / KIŞ GEZİSİGül Sabar

20-23Türk Epik TiyatrosununÖncüsü Mersin’de

KEŞANLI ALİ DESTANI ÜZERİNEMELİH ÖZTÜRK İLE BİR SÖYLEŞİMine Yalçın

26-40AN INTERVIEW WITH MAESTROJOHN NESCHLINGMAESTRO JOHN NESCHLING İLE BİR SÖYLEŞİÖmer Eğecioğlu

42-46LEYLA GENCER VE ROSSINI İLE BELLINIÜnal Öziş

İÇİNDEKİLER CONTENTS

26

Page 4: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

İhsa

n To

ksöz

toks

oz.a

kob@

gmai

l.com

EDİTÖRDEN

4 AKOB

Dergimizin geçen sayısında Brezilya’nın Mega Kenti São Paulo’nun Kültür Sarayı’nı Ömer Eğecioğlu’nun kaleminden tanımıştık. Bu sayımızda ise Eğecioğlu’nun 2013’de São Paulo Belediye Orkestrası’nın (Orquestra Sinfônica Municipal de São Paulo) Sanat ve Müzik Yönetmeni olan ve halen bu görevde bulunan Maestro John Neschling ile söyleşisini sunuyoruz.

Ünal Öziş ise “Leyla Gencer ve Rossini ile Bellini” yazısı ile Leyla Gencer ile ilgili yazılarına bir yenisini ekliyor bu sayımızda.

Alexandra Ivanoff Orta Avrupa’nın büyülü müzik başkenti Budapeşte’yi tanıtıyor bizlere.

A. Vahap Kokulu MEÜ Devlet Konservatuarı Akademik Orkestrası’nın 27 Mart 2017 günü Nuri İyicil anısına verdiği konseri yazdı okurlarımız için.

Mine Yalçın Türk Epik Tiyatrosu’nun öncüsü Keşanlı Ali Destanı’nın Mersin Prömiyeri nedeniyle sahne yönetmeni Melih Öztürk ile bir söyleşi yaptı okurlarımız için.

17 Şubat 2017 tarihinde AKOB Konserler Dizisi içinde bir ilk olarak sunulan Lied Konseri büyük ilgi ile izlendi. F. Schubert’in Liedleri arasında özel bir yeri olan, bestecinin ölmeden önce bestelediği 24 Lied’ten oluşan Winterreise dizisiyle Bariton Bahadır Noyan Coşgun ile Piyanist Müge Hendekli Mersinli müzikseverlere farklı bir gece yaşattılar. Bu konuda sanatçılarla yaptığımız muhtelif görüşmelerden derlediğimiz bir mini söyleşi - bilgi notu ile, Gül Sabar’ın "Liedler ve Ozanlar" kitabından (YKY Yayınları) derlenen F. Schubert ve Winterreise konusunda bir yazıyı paylaşıyoruz okurlarımızla.

26 Şubat 2017 tarihinde ise AKOB’un konukları ARKAS TRIO sanatçıları; Tuncay Yılmaz (Keman), Emre Elivar (Piyano), Gustav Rivinius (Çello) idi.

Mersin Kültür Merkezi Opera ve Bale Salonu'nda 26 Şubat'ta gerçekleşen konserde dinleyiciler unutulmaz bir zaman geçirdiler. Konserde topluluk sanatçıları F.Mendelssohn ve J.Brahms'ın eserlerini seslendirdi.

Türkiye'nin kendi kuşaklarının önde gelen sanatçıları olarak tanınan ve uluslararası yarışmalarda dereceler ve özel ödüller kazanmış keman sanatçısı Tuncay Yılmaz ve piyano sanatçısı Emre Elivar ile "Uluslararası Çaykovski Yarışması"nda birincilik kazandıktan sonra dünya çapında tanınan Alman viyolonsel sanatçısı Gustav Rivinius'tan oluşan ARKAS TRIO, ülkemizin son dönemlerdeki oda müziği denilince ilk akla topluluklarından biri. Ortaya koyduğu evrensel düzeydeki performans ve yorumlarıyla müzik otoritelerinde ve dinleyicilerde hayranlık uyandıran ARKAS TRIO konseri Mersinliler tarafından heyecanla bekleniyordu.

Arkas Trıo'nun zengin ve derin bir repertuvar ile yoğunlaşan çalışmaları, 2011 yılında kuruluşundan bu yana, giderek daha önem kazanan bir yere sahip. Birçok eserin dünya ve Türkiye prömiyerlerini seslendirmeleriyle bilinen topluluk, farklı projelerin içinde de yer almakta, sosyal sorumluluk misyonuyla da birleştirdiği tematik konserlerle dikkat çekmekte.

AKOB-Akdeniz Rotary paydaşlığıyla gerçekleştirilen ve uzun süre unutulmayacak bu konserle evrensel müziğin tanıtılması ve yaygınlaştırılması amacının yanı sıra elde edilen gelir Rotary Kulüplerinin sosyal hizmetlerinden biri olan Mardin Savur'da yaptırılan kütüphaneye aktarılmıştır.

Bu Sayıda

ARKAS TRIO MERSİNLİ MÜZİKSEVERLERLE BİRLİKTEYDİ

Page 5: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

AKOB 5

Sevda-Cenap And Müzik Vakfı tarafından Ankaralılık adına azimle ve özveriyle düzenlenen Uluslararası Ankara Müzik Festivali, 4 - 30 Nisan 2017 tarihleri arasında 34. kez müzikseverleri bir araya getirecek. Alanının uluslararası değerleri, Türkiye’nin yetiştirdiği ve sanatlarını uluslararası alanda sürdüren önemli değerler de festivalde yer alıyor.

Mersin Devlet Opera ve Balesi’nin 28 Şubat 2017 Salı günü 20.00’de gerçekleştirdiği “OPERA YILDIZLARI” konseri gerçekten bir yıldızlar geçidiydi.

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü, besteci ve duayen orkestra şefi Selman ADA’nın yönettiği konserde ülkemizi uluslararası düzeyde başarıyla temsil eden İstanbul, Ankara ve Samsun operalarının prima solistleri Soprano Zerrin Karslı, Bariton Caner Akün, Soprano Deniz Yetim, Bas Tuncay Kurtoğlu ve Tenor Murat Karahan yer almaktaydı.

Ankara ve İzmir operalarından 14 orkestra sanatçısının katılımı ile 78 kişilik dev kadroya ulaşan Mersin Opera Orkestrası'nın eşlik ettiği konser, müzik kenti Mersin sanat yaşamına uzun yıllar unutulmayacak bir etkinlik olarak damgasını vurdu. Bu gibi konserleri yurt dışında izleyenler böylesi sanatçı kadrolarının yurt dışında verilecek konserlerle Türkiye imajına büyük katkı sağlayacağına olan inançlarını bir kez daha vurguladılar.

DOB Genel Müdürlüğü’ne, tüm sanatçılarımıza ve orkestra üyelerine bizlere böyle bir gece yaşattıkları için müteşekkiriz.

OPERANIN YILDIZLARI MERSİN’DE

ULUSLARARARASI ANKARA MÜZİK FESTİVALİ BAŞLIYOR4-30 NİSAN 2017

Page 6: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

A. Vahap Kokulu [email protected]

27 Mart 2017 Mersin. Akdeniz’de ilkbaharın ilk geceleri… Havayı doldurmakta olan narenciye çiçekleri kokuları insanı pozitif duygularla sarıp sarmalıyor. Kentin tam akustik butik konser salonu olan, keyifle dinletilerine koştuğumuz Mersin Üniversitesi Nevit Kodallı Oda Müziği Uygulama ve Araştırma Merkezi Konser Salonu’nu müziksever yetişkinler ve öğrenciler doldurmuşlar…

Sahnede Mersin ÜniversitesiAkademik Oda OrkestrasıI. Kemanlar - Baş Kemancı Selahattin Yunkuş, İdil Yunkuş, Zülfiya Göktaş, Aybüke Akoluk, II. Kemanlar - Grup şefi Ebru Yunkuş, İsabelle Kollo, Onur Yıldız, Didem Arıkan ve Sofi Çumburidze; Viyolalar - Grup şefi Gizem Kandemir, Berk Çağatay, Melis Özer ve Cansu Yılmaz; Viyolonseller - Grup şefi Başak Gürbüz, Pirsu Kesici ve Zeynep Yamaner, Kontrbas Grup şefi Irmak Sabuncu.

Orkestra yaylı çalgılar sanatçıları, dingin bir saygı içinde Prof. Nuri İyicil anısına düzenlenen konserde, hep birlikte yerlerini alıyorlar.

Prof. Reşit Nuri İyicil 2005 yılında - henüz 56 yaşında, yaşama veda etmiş. Ülkemizin klasik müzik konusunda en yetkin isimlerinden birisi. Keman ve viyola sanatçısı olmasının yanı sıra, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda 30 yıl idareci, müdür, ana sanat dalı başkanı olarak görev yapmış, yaylı çalgılarda ülkemize yüzlerce sanatçı yetiştirmiş, Türk bestecilerinin eserlerinin seslendirilmesindeki hassasiyetiyle bilinen bir akademisyen, sanatçı, bilim insanı. Konser öncesinde izleyicilere dağıtılan konser el kitapçığında şöyle yazılı: “Bizler öğrencileri olarak onun dürüstlüğünü, çalışma ideallerini ve prensiplerini kendimize örnek alarak aziz hatırasını yaşatacağız.”

Maestro Naci ÖzgüçŞef Naci Özgüç sahnede yerini alıyor. Naci Özgüç, Mart 2013‘te Çin’de Türkiye Yılı Açılış projesi konserlerinde Pekin ve Şanghay’da aranjör, orkestra şefi ve müzik direktörü olarak görev yapmış, 2014 yılında Lions Konfederasyonu tarafından "Yılın En Başarılı Orkestra Şefi" ödülüne layık görülmüş, halen Ankara Devlet Opera ve Balesi'nde Orkestra Şefliği görevini sürdürmekte.

Ve Mersin’de, Akdeniz’in bir bahar akşamında salonda Nuri İyicil anısına ilk olarak, Avustralya kökenli 1956 doğumlu Graeme Koehne’nin bestesi “To His Servant Bach, God Grants A Final Glimpse: The Morning Star” seslendiriliyor. Orkestranın Yaylı Çalgılar üyeleri büyük bir saygı ile bu besteyi yıldızlarla beraber onları dinleyen Prof. Nuri İyicil’e ulaştırmaktalar...

Koehne’nin eserinin son bulmasıyla nefesli entrümanlar orkestrada yerlerini alıyorlar; Grup şefi David Çumburidze, Meri Musaev (obua) ve Korno grup şefi Alperen Arısoy, Ceren Çelik’ten (korno). Ve solist Tuba Özkan salunu dolduran dinleyici ve öğrencilerinin heyecanlı alkışları ile sahneye geliyor.

Şef N

aci Ö

zgüç

ve

Tuba

Özk

an p

rova

esn

asın

da.

“…Hayattan zevk almamı, dahası, hayatımı kazanmamı sağlayan, ismine keman denilen o sihirli enstrümanı her şeyiyle bana en iyi şekilde öğretmiş; 18 yıl boyunca, 8 yaşından 26 yaşıma kadar bana ikinci babalık etmiş; vefatında neredeyse babamı kaybettiğim zaman ki kadar acı hissettiğim yüce insandır kendisi..." ** (Nuri İyicil’in bir öğrencisinin ifadesi)

UNUTULMAZ HOCANURİ İYİCİL'İ ANMA VEO'nun "DÜRÜSTLÜK veÇALIŞMA" ÖĞRETİSİNE SAYGI KONSERİ

6 AKOB

Page 7: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

Yard. Doç. Tuba ÖzkanViyola sanatçısı ve eğitmeni Yrd. Doç. Tuba Özkan 1987 yılı Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı mezunu. Yüksek lisans diplamasını Berlin Hochschule der Künste Musik'de (Berlin Yüksek Müzik Okulu) tamamladı. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, Berlin Junge Philahrmonie Kammer Orchester Viyola Grubu, Borusan Oda Orkestrası, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nda çalıştı. 1992-98 yılları arasında yurtiçinde - Ayvalık'ta, yaptığı ustalık sınıfı çalışmaları yanında İtalya ve İsviçre'de de ustalık sınıfı çalışmaları gerçekleştiren Özkan, 1997 ve 1999 yılları arasında Japonya Uluslararası Feukugigawa Oda Müziği Festivali davetlisi olarak Japonya’da 11 konser vermiş. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi’nde sanatta yeterlilik programını 2010 yılında tamamlayan Özkan, 2013 yılından bu yana Yrd. Doç. olarak Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Viyola bölümünde öğretim üyesi ve MEÜ Akademik Orkestrası'nda Viyola grup şefi olarak görev yapıyor.

O’nu Mersin’liler öğrencileri ile birlikte kent içerisinde irili ufaklı sahnelerde “sessizce” düzenlediği “çoksesli” konserleri ile tanıyor. Bazen İçel Sanat Kulübü Salonu’nda, bazen Nevit Kodallı Konser Salonu’nda, bazen Yaşlı Yaşam Merkezi’ndeki performansları ile tanınıyor, biliniyor, takdir ediliyor…Son olarak öğrencisi Aydın Bayramoğlu’na eşlik ederek gerçekleştirdiği konserle viyola eğitimi gören yetenekli gençlere umut ve motivasyon kaynağı oluyor.

Şimdi Müzik ZamanıKonserde Haydn, Mozart, Beethoven, Clementi gibi klasik besetecilerin yakın dostu, besteleri ile Viyana’nın ilk yayıncılarından, uluslararası boyutta yaylı çalgılara ait onlarca eseri olan Alman kökenli besteci Franz Anton Hoffmeister’in (1754-1812) Yaylı Çalgılar Orkestrası ve Viyola için eseri “Re Majör Viyola Konçertosu” (Allegro, Adagio, Rondo) seslendiriyor.

Konçertonun tamamlanmasıyla küçük öğrencileri, öğretmenlerine sahnede çiçek sunmak için adeta yarışıyorlar. Her bukette İlkbahar var... Her bukette Prof. Nuri İyicil’e sevgi ve özlem var. Tuba Özkan tek tek kucaklıyor her birini... Viyolası gibi bağrına basıyor...

Yard. Doç Tuba Özkan seyircilere taşıdığı derin duyguaları olduğı gibi yansıtan iafdeyle aktarıyor; "Hocamız bize aslında şunları öğretti" diyor; DürüstlükDürüstlükDürüstlük VeÇalışmakÇalışmakÇalışmak…

Yoğun alkışlar üzerine sahneye dönen Tuba Özkan öğrencileri Gizem Kandemir, Berk Çağatay, Melis Özer ve Cansu Yılmaz’la, John Cage’nin 1 solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof. Nuri İyicil’in aziz hatırasına adayarak seslendiriyorlar. Salonu dolduran müzik dinleyicilerin de katılımıyla Nuri İyicil'e armağan olarak ulaşıyor.

Ve 2. Bölümdeki SürprizAnma konserinin ikinci bölümünde Naci Özgüç yönetimindeki Akademik Oda Orkestrası günümüz Türk Klasik Müziği dünyasının seçkin bestecisi ve eğitmeni, Nejat Başeğmezler’in 5 bölümlük Yaylı Çalgılar Süit’ini seslendiriyor.

Salonda bestenin ilk bölümlerinde saklı Ege Zeybekleri ve “Hürmet Sana Ey Şan Dolu Sancağım” ezgileri hissediliyor.

Alkışlar… Alkışlar…Ülkemizin klasik müzik dünyasının zenginleşmesine, güçlenmesine ve çağdaş ve evrensel boyutlara taşınmasına emek veren tüm müzik insanlarını, öğrencileri ve ailelerini saygı ile selamlıyoruz.

AKOB 7

Tuba

Özk

an

Page 8: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

Budapest

089q

we@

gmai

l.com

Central Europe’s MagicalMusic Capital

Orta Avrupa’nın Büyülü MÜZİK BAŞKENTİ

BUDAPEŞTEAuthor’s note: as an American witnessing the likelihood of the current U.S. administration’s dismantling of the National Endowment for the Arts, I have an considerable amount to say, and with a modicum of venom, about appropriate methods of maintaining cultural institutions.

Yazarın notu: Günümüz Amerikan Yönetimi’nin Ulusal Sanat Bağış Fonu’nun olası kaldırılması çalışmalarına tanık olan öfkeli bir Amerikan vatandaşı olarak, kültürel kurumların sürekliliği için uygun metodlar konusunda söyleyeceğim o kadar çok şey var ki…

Hungarian State Opera HouseMacar Devlet Operaevi

Çeviri: İhsan Toksö[email protected]

8 AKOB

Page 9: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

BUDAPEST Known for centuries as the Paris of Middle-Europe, the Hungarian capital is a fountain of musical gold. From the recently restored Art Nouveau music conservatory and concert hall, the Franz Liszt Academy, to the opulent neo-Renaissance 1884 Hungarian State Opera house, to the modern Palace of Arts (MÜPA) on the banks of the

Danube, these and other musical venues here retain as much of their royal splendor as the richness of their native composers’ repertoire.

Sitting recently in the balcony of the Liszt Academy, listening to Ernst von Dohnány’s Symphony No. 2 performed by the Óbudai Danubia Orchestra (one of ten professional symphony orchestras in Budapest), I was transfixed by the sheer romantic magnitude of this work. Why it’s virtually unknown and rarely played is beyond my comprehension. Written and premiered in the 1950s when other composers were experimenting with atonal and twelve-tonal modalities, this symphony is clearly a tip of the hat to Richard Strauss’ brand of wild romanticism that was appreciated forty decades earlier. Hearing Dohnányi’s densely emotional soundscape in such an elegant visual atmosphere transported me to a more elegant era and into an altered state of mind.

Likewise, the Budapest Opera is a venue of such splendor that it is truly is a trip back in time to contemplate the interior of the house as well as all the other activity levels. The plushly outfitted refreshment area on the second floor has a balcony overlooking Andrássy Utca, Budapest’s equivalent to New York’s 5th Avenue. The large opera and ballet company shares the season with a second venue, the Erkel Opera House (named for conductor/composer Ferenc Erkel), popular for its exceptionally low-priced tickets for high-quality performances.

The MÜPA is a modern, state-of-the-art structure built in 2005 on the shores of the Danube as a multi-arts

BUDAPEŞTE asırlardır Orta Avrupa’nın Paris’i olarak tanımlanan Macaristan’ın başkenti, adeta altından bir müzikal pınar gibidir. Son zamanlarda restore edilen Art Nouveau Müzik Konservatuvarı ve Konser Salonu, Franz Liszt Akademisi ve göz kamaştıran Neo Rönesans (1884) Macar Devlet Operaevi’nin yanı sıra, Tuna Nehri kıyısındaki Modern Sanat Sarayı (MÜPA) ve diğer müzik mekânları kraliyet muhteşemliğinin olduğu kadar yerel bestecilerin repertuvar zenginliğini taşımaktadır.

Geçenlerde Liszt Akademisi’nin balkonunda oturarak Óbudai Danubia Orkestrası tarafından icra edilen (Budapeşte’nin 10 profesyonel senfoni orkestrasından biri) Ernst von Dohnányi’nin 2. No. lu Senfonisi’ni dinlerken, bu müziğin saf romantik cesameti karşısında donakaldım. Bu eser neden hemen hemen hiç bilinmiyor ve nadiren çalınıyor havsalam almıyor. Diğer bestecilerin atonal ve on iki-tonal denemeler yaptığı bir dönemde, 1950’lerde bestelenip prömiyeri yapılan bu senfoni, açıkça 400 yıl öncesine damga vuran Richard Strauss’un değerli eserlerinin vahşi romantizmini taşıyor. Dohnányi’nin böylesine mükemmel bir görsellik ortamı içinde dinlediğim yoğun duygusal ses boyutu beni daha da zarif bir çağa ve farklı bir ruh haline taşıdı.

Ayni şekilde Budapeşte Opera da öyle muhteşem bir bina ki, içini ve yapılan etkinlikleri kafamızda canlandırmak geçmişe yapılan bir yolculuk adeta. 2. kattaki lüks bir şekilde tefriş edilmiş dinlenme-büfe alanının balkonu New York’un 5. Caddesi’ni andıran Andrássy Utca’ya bakıyor. Oldukça geniş Opera ve Bale Topluluğu sezon içinde ikinci bir mekân daha kullanıyor. Ünlü şef/besteci Ferenc Erkel’in ismini taşıyan Erkel Operaevi yüksek kalitedeki performansları ve inanılmaz derecede düşük fiyatları ile çok popüler.

Macar Devlet Operaevi

AKOB 9

Page 10: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

building. The Ludwig Modern Art Museum annexes the twin concert halls: the Béla Bartók National Concert Hall and the smaller Festival Theatre. Within the complex is also a 130-seat lecture auditorium, a restaurant and a bookstore that also sells musical instruments from around the world. The Bartók Hall is one of the best examples of concert acoustics in the world, especially for orchestra performance.

Music history lives on hereAs you can imagine, the music of Bartók, Dohnányi, György Ligeti, Emmerich Kálmán, Leo Weiner, and Zoltán Kodály live on posthumously in Hungary with proud support from the government, as these composers’ important works have served to put this country on the musical map for well over a century. Franz Liszt, of course, is revered and commemorated throughout Hungary in statues, plaques, buildings, and museums. The celebrated György Kurtág, at 91, is still actively composing from his studio in Budapest.

Hungary’s classical music history is rich with legendary names like conductors George Solti, Fritz Reiner, George Solti, and Eugene Ormandy, cellists János Starker and Leó Weiner, violinists Leopold Auer, Tibor Serly, Zoltán Szekely, Joszef Szigeti, Jenö Hubay, and Jozsef Joachim, and pianists Géza Anda, György Sándor, György Cziffra, and Zoltán Kocsis. Hundreds of living musicians and composers who now carry on their predecessors’ traditions, forging new works and venues in which to present them, are continuing to create a magical atmosphere here in Budapest.

2005 yılında yapılan Tuna kıyılarındaki teknoloji harikası, modern MÜPA (Modern Sanat Sarayı) binası çok amaçlı bir sanat yapısı. Ludwig Modern Sanat Müzesi içinde iki konser salonu var: Béla Bartók Ulusal Konser Salonu ve biraz daha küçük Festival Tiyatrosu. Binada ayrıca 130 koltuklu bir dinleti salonu, bir restoran ve dünyanın her tarafından müzik aletleri de satan bir kitabevi bulunuyor. Béla Bartók Salonu özellikle orkestra performansları için dünyanın en iyi örneklerinden biri.

Müzik Tarihi Hala Burada Yaşıyor Tahmin edebileceğiniz gibi Bartók, Dohnányi, György Ligeti, Emmerich Kálmán, Leo Weiner ve Zoltán Kodály’nin müzikleri ölümlerinden sonra devletin gururla verdiği destekle Macaristan’da yaşıyor. Bu bestecilerin önemli eserleri bir asrı aşan bir süre bu ülkenin dünya müzik haritasında yer almasını sağlamış. Büyük saygı ve hayranlık duyulan Franz Liszt’in anısına tüm Macaristan’da heykeller, plaketler, binalar ve müzeler yapılmış. 91 yaşındaki ünlü György Kurtág, hala Budapeşte’deki stüdyosunda aktif olarak besteler yapıyor.

Macaristan’ın klasik müzik tarihi şefler; George Solti, Fritz Reiner, George Solti ve Eugene Ormandy, viyolonsel sanatçıları; János Starker ve Leó Weiner, kemancılar; Leopold Auer, Tibor Serly, Zoltán Szekely, Joszef Szigeti, Jenö Hubay, ve Jozsef Joachim ve piyanistler; Géza Anda, György Sándor, György Cziffra ve Zoltán Kocsis gibi efsanevi isimlerle dolu. Halen yaşayan ve öncülerinin geleneklerini sürdüren yüzlerce müzisyen ve besteci yeni mekânlarda sunulan yeni eserleri ile Budapeşte’nin büyülü atmosferini sürdürüyorlar.

Hungarian State Opera HouseMacar Devlet Operaevi

10 AKOB

Page 11: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

Here’s why music in Budapest is so interestingAmericans are always wringing their hands about the “graying” of classical music audiences — that supporters and ticket buyers are dying out — and that young people are not interested in this type of music. Hungary doesn’t have these problems, despite the everpresent global marketing of mainstream pop music. First of all, music is taught in the school system, starting when children are very young. Teachers use the Kodály teaching method based on folk songs and rhythm training. All children sing and/or learn to play instruments. Secondly, the Hungarian government supports and celebrates its native composers, musical artists, orchestras, ballet and opera, and operetta. Students attend performances from an early age and thus perceive classical music as a medium of pleasure and pride rather than something strange and unfamiliar.

This last genre, operetta, is a prominent member on the list of cultural features rewarded with the term “Hungaricum,” which identifies important and uniquely Hungarian traditions. This kind of attention to its national cultural contributors keeps awareness and appreciation alive in the minds of its citizens of all ages. American governments since the 1970s have not understood the ramifications of neglecting its own cultural legacy; thus, various political factions there now are eliminating funding to arts organizations, which have been struggling financially for decades. By making operetta a “Hungaricum,” for example, the country has indelibly preserved the work of composers like Kálmán, Pál Abraham, Viktor Jacobi, Jenö Huszka, and Albert Szirmai, whose scores uniquely blend Viennese waltz, Hungarian traditional music, csárdás, and early 20th century American jazz styles. The Budapest Operetta Theatre, in its historical venue in the heart of the city, enjoys continually sold-out audiences and the large company records all their performances and tours internationally.

Since moving to Budapest in December 2105, I have attended concerts in every genre in many types of venues. The works of Bartók, Liszt, Kodály, Kálmán, and Dohnányi, are included in most of the programming, so it’s impossible to forget how important they are within the vast spectrum of classical music. I am the holder of two degrees in music from two conservatories; but unfortunately, my music training, while quite thorough in other aspects, sadly lacked exposure to the enormous amount of Hungarian music composed within the last century. Now I feel like I have discovered a treasure vault that has been opened for me to enjoy all its riches!

Every conservatory in the world should include the complete works of Bartók, Liszt, Kodály, and Dohnányi, alongside those of Mozart, Bach, Beethoven, and Brahms. When I

Budapeşte’de Müzik Neden Önemini Koruyor Klasik müziği destekleyen, bilet alan yaşlı neslin gittikçe azalması ve gençlerin bu tür müzik ile ilgilenmemeleri nedeniyle Amerikalılar her zaman ellerini ovuşturuyorlar. Macaristan’da - global olarak toplumun genel tercihi olan pop müzik pazarlamasına rağmen - böyle bir sorun yok. Öncelikle okullarda çocuk yaşlarından itibaren müzik eğitimi veriliyor. Öğretmenler folk şarkıları ve ritm tekniği üzerine kurgulanmış Kodály tekniğini kullanıyorlar. Her öğrenci şarkı söylemeyi veya bir enstrüman çalmayı öğreniyor. Ayrıca, Macaristan Hükümeti kendi bestecilerini, müzik sanatçılarını, orkestralarını, bale, opera ve operetini destekliyor ve tanıtıyor. Öğrenciler genç yaşlardan itibaren etkinliklere katılarak klasik müziğin tuhaf ve alışılmadık değil haz veren bir araç olduğunu anlıyorlar.

En sonda belirttiğimiz “operet”, önemli ve tamamen Macaristan’a özgü anlamındaki “Hungaricum” terimiyle özdeşleştirilen geleneksel kültürel özellikler listesinin en başlarında yer alıyor. Ulusal kültüre katkıda bulunan böylesine değerlerin önemsenmesi ve desteklenmesi her yaştan vatandaşın farkındalık ve takdir duygularını canlı tutuyor.

Amerikan hükümetleri 1970’den beri kendi kültürel mirasını ihmal etmenin sonuçlarının farkında değiller: bu nedenle çeşitli politik hizipleşmeler yüzünden şimdi on yıllardır finans sıkıntıları içinde var olma savaşımı veren sanat organizasyonlarının fonlanması sonlandırılmak isteniyor.

Örneğin, Operet’i “Hungaricum” yaparak Macaristan; Viyana valslerini, Macar geleneksel müziğini, çağdaş müziğini ve erken Amerikan caz stillerini eşsiz bir şekilde harmanlayan Kálmán, Pál Abraham, Viktor Jacobi, Jenö Huszka ve Albert Szirmai gibi bestecilerin eserlerinin kalıcı bir şekilde korunmasını sağlamıştır. Budapeşte Operet Tiyatrosu, kentin kalbindeki tarihi mekânında sürekli kapalı gişe oynanan ve kayda alınan performanslarının ve uluslararası turlarının keyfini çıkartmaktadır.

2015 Aralık ayında Budapeşte’ye taşınmamdan beri çok değişik mekanlarda her türden konserlere katıldım. Bartók, Liszt, Kodály, Kálmán ve Dohnányi birçok programın içinde yer almaktaydı ve uçsuz bucaksız klasik müzik yelpazesi içinde onların ne kadar önemli yerleri olduğunu unutmak mümkün değildi. İki konservatuvardan iki müzik diploması sahibi olmama rağmen, üzülerek söylemek isterim ki birçok konudaki geniş müzik eğitimim içinde, geçen yüzyıl içinde bestelenmiş muazzam miktardaki Macar müziği hakkında maalesef bilgilenme fırsatım olmadı. Şimdi kendimi tüm zenginlikleriyle önümde açılmış bir hazine kasası keşfetmiş gibi hissediyorum.

Dünyadaki tüm konservatuvarlar Mozart, Bach, Beethoven ve Brahms’ın yanı sıra Bartók, Liszt, Kodály ve Dohnányi’nin tüm eserlerine programları içinde yer vermeliler. Liszt derken, popüler olmuş “Macar Rapsodiler”nin dışındaki eserlerinin keşfinden bahsediyorum. Çünkü, onun geç eserleri Avrupa’daki

AKOB 11

Page 12: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

mention Liszt here, I mean exploring beyond the popular “Hungarian Rhapsodies” because his later works show a composer who presaged a radical musical metamorphosis in Europe, paving the way for Strauss, Debussy, Hindemith, Ravel, and even the American game-changer George Gershwin, who personally met with Ravel. And when I mention Bartók, I mean perceiving his oevre as the most extraordinary new voice of the 20th century. Like others, he incorporated folk music idioms (in Bartók’s case, grass-roots music from the Carpathian basin, including the pre-war Hungarian territories like Transylvania and more), but instead of using it as token crowd-pleasers, he employed it as the fundament for a completely new musical language.

Budapest Opera’s prominenceBudapest’s two venues of the Hungarian State Opera system (all the major cities have an opera house) take a leadership

radikal müzikal değişimin öncüsü olarak; Strauss, Debussy, Hindemith, Ravel, ve hatta Ravel ile kişisel olarak tanışan, ezber bozan, Amerikan George Gershwin’e yol gösteren bir besteciyi tanımlamaktadır.

20. asrın en olağanüstü yeni sesi Bartók’tan bahsederken de onu tüm eserlerini kastediyorum. Diğerleri gibi folk müziği tarzını (Bartók söz konusu olunca; onun müzik kökleri savaş öncesi Macaristan bölgeleri Transilvanya ve dolaylarını da kapsayan Karpat Havzası’na kadar gitmekteyse de) o kalabalıları memnun etmek yerine, bunu temel alarak tamamen yeni bir müzik dili kullanmayı yeğlemiştir.

Budapeşte Operası’nın ÖnemiÜlkenin klasik sahne sanatlarına adanmışlığı bağlamında Budapeşte’nin Macar Devlet Operası’na ait iki mekânı (bütün büyük kentlerde opera evi vardır) lider pozisyondadır. Yakınlardaki bir basın toplantısında 2017 - 2018 sezon programı, Amerikanvari çizgi roman grafikleriyle ve değişik karakterlerin dikkat çekici kostümleri içindeki kurum şarkıcılarının fotoğraflarıyla sunulan opera kahramanlarının ve entrikaların sarsıcı bir mizahla ve yoğun bir görsel yaklaşımla anlatıldığı, etkileyici ve yeni bir pazarlama stratejisi açıklandı.

Bu stratejinin iki amacı vardı; büyük bir sunumla ve zarif bir şekilde insanların dikkatini çekmek ve ticari olmayan bir bölgede bulunan erken 20. yüzyıl eklentisi Erdel Tiyatrosu binasında geçici olarak verilen temsillerde bilet satışlarını güçlü bir şekilde garanti etmek.The Andrassy Salonu sahne arkasının ve sahnenin teknik donatılarının yenilenmesi için yaklaşık bir yıl kapalı kalacak.

Kurumun gelecek sezon programı Wagner’in “Ring” dizisi ile dünya opera hazinesindeki en çok sevilen opera eserlerini - Macar operalarını, festivalleri, prömiyerleri, geç vakit özel programlarını, geleneksel ve çağdaş bale eserlerini, sahnelenmemiş eserleri, çocuklar ve aileler için birçok eğitim programını içeriyor. Diğer kentlerdeki kurumlar da kendi yapımlarını Budapeşte’de

12 AKOB

Page 13: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

position in the country’s commitment to staged classical works. At a recent press meeting announcing the 2017-18 season, an impressive new marketing strategy was unveiled. An intense visual approach, involving American-style comic-strip graphics and arresting photos of the company’s singers in the costumes of their characters, revealing, with humorous shock value, the nature of their opera personalities and plots.

The scope of the strategy is two-fold: to grab public attention with great style and flair, and to create a sturdy guarantee for ticket sales for their temporary residence in the Erkel Theatre, an early 20th century edifice in a non-commerical neighborhood. The Andrassy venue will be closed for approximately one year in order to renovate the backstage and onstage technical infrastuctures.

The company’s upcoming season will include the Wagner “Ring” cycle, a treasure-trove of global opera favorites, Hungarian operas, festivals, premieres, late-night specials, traditional and contemporary ballet works, unstaged concerts, and a multiplicity of educational outreach programs for families and children. Member companies from the other cities also present their own productions in the Budapest house in specially organized and publicized programs. The sense of national pride in the work, the international level of professional skill, and the position it is placed in the country’s kaleidoscope of cultural offerings is exemplary — and certainly an example the United States could and should emulate.

Regardless of the (albeit temporary) location aspects, the Opera’s marketing strategy at the very least, is what every opera house in the world deserves — a plan that rivals major media’s and sport organizations’ expenditures to bring information to the public. This is placing high culture on its proper pedestal, not as an ‘elitist’ activitiy, but as a vital and necessary component of civil society.

özellikle düzenlenen ve duyurulan programlarla sunacaklar. Örnek alınası ulusal övünç farkındalığı, uluslararası profesyonel yetenek seviyesi ve ülkenin rengarenk kültürel sunumlarının yelpazesi. Amerika için özendirici olabilir ve olmalıdır.

Mekân sorunlarına (geçici de olsa) karşın Budapeşte Operası’nın uyguladığı - başlıca medya ve spor organizasyonlarının duyuru masraflarına rakip olabilecek bir plan olan, pazarlama stratejisinin en azından her operanın hakkı olduğunu söyleyebiliriz. Bu üst kültürü uygun bir temel üzerine oturtur ve“elitist” bir eylem olmadığını, uygar bir toplum için hayati ve gerekli bir unsur olduğunu gösterir. www.opera.hu

www.lisztmuseum.huwww.mupa.huPhoto links - Fotoğ linkleri:

AKOB 13

Page 14: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

Noyan neden Lied seviyor? Lied kişiselleşmeye yatkın, özgün yorumlamaya çok açık bir form. Bir şiir farklı yorumcular tarafından farklı renkler, farklı ses tonları ve farklı fikirler ile sonsuz farklı şekilde okunabiliyor. Bu zenginlik Lied yorumunda da mevcut. Yani Lied’e kendinizden çok şey katabiliyorsunuz. Şiiri müzik kadar sizin bakış açınız da seyirciye taşıyor. Seyirci, konser öncesinde yalnızca ismini bildiği bir piyanisti ve şarkıcıyı, konser sonrasında oldukça tanımış oluyor.

Seyirci açısından değerlendirirsek…Lied dinlemek de hayal gücünü oldukça tetikleyen bir süreç. Şiire bestecinin müziği ve icracıların yorumu eklendiği halde dinleyiciye oldukça büyük bir yorumlama payı kalıyor. Dinleyici icrayı dilediği gibi sindirebiliyor. Keskin sınırlarla belirlenmiş metinlerin icrasında bile zaman, mekân, karakterlerin duygu durumu seyircinin alış tercihlerine kalmış.

Müge neden Lied seviyor?Aslında ‘Lied’leri bir bakıma program müziğinin ilk örneklerinden sayabiliriz. Şiir ve müziğin naif bir birleşimini oluşturmak amacıyla yapılmış deneysel bir oda müziği aslında. Şiirlerin anlamı ve hissettirdikleri müziğe yansıtılıyor. Müzik başlı başına şiirin “atmosfer”ini yaratıyor.

Burada piyanonun rolüne değinirsek…Kimi zaman, özellikle şarkı dizilerinde, piyano anlatıcı rolüne bürünüyor, kimi zaman arka planda tıpkı bir tiyatro sahnesi kuruyor, kimi zaman şiirdeki bir kuş, bir çiçek olabiliyor. Müzik bu sembolik anlatım aracılığıyla şarkıcıda ve piyanistte görsel birtakım imajlar çiziyor. Dolayısıyla ‘Lied’leri yorumlamak daha keyifli hale gelebiliyor.

“Karanlık, sonsuz bir elem ve ölüm duygusu ile dolu olan Winterreise dizisinin ilk on iki liedi sevgilinin yanından ayrılışı, diğerleri ise yeniden yeşeren ümitleri, yaşanan acıyı ve Tanrı’ya uzanan yolu dile getiriyor. Yirmi dört liedden oluşan bu dizi içinde işlenen “karşılıksız aşk” teması Schubert’in eşsiz müziği ile bütünleşip tek bir yapıt niteliği kazanmış, bu nedenle de diğer diziler arasında özel bir yeri hak etmiştir.” Gül Sabar - Liedler ve Ozanlar.Winterreise’nin konusu nedir? (Noyan): Winterreise bir ayrılış hikâyesi. Kişinin değer verdiklerini kendi isteğiyle ya da şartlar gereği terk edişinin, sonunda başkası oluşunun hikâyesi.

NEDEN LIED?

MERSİN RESİTALİ ÖNCESİNDE BAHADIR NOYAN COŞGUN VE MÜGE HENDEKLİ İLE LIED FORMU VE WINTERREISE HAKKINDA KONUŞTUK

14 AKOB

Page 15: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

Kişi kaçınılmaz olan ayrılış, terk ediş boyunca değişiyor. En değer verdiği şeyleri, umudunu, inancını, sevdiğini, yaşama sebebini birer birer kaybediyor ve her değişimde başkalaşmış olan kendisi ile tekrar tekrar tanışıyor. Özellikle ilk şiirlerde güçlü bir aşk acısı görüyoruz. Ancak dizinin ikinci kısmında yolcu kendinde müthiş bir boşluk hissediyor. Finalde karşılaştığı ihtiyar laternacı, bana kalırsa kahramanın kendisi ile ilgili gelecek tahmini. “Onlarsız olmaz” dediği her şeyi kaybetmiş, ama hala ayakta duruyor. Devam ediyor; biliyor ki yol devam ettikçe, değişim durmadıkça, ölmemeye mahkûm.

(Müge): Winterreise, yani Kış Yolculuğu, bence bir adamın yaptığı kendi iç yolculuğu; bir genç adamın olgunlaşmasını anlatıyor.

Aşk acısı, Romantizm’de çok işlenilen bir konu. Aşk acısı ve ölüm sürekli birbiriyle beraber kullanılan bir ikili. Bu dizide de ölüm temasını bazen hissediyoruz ama bence adamın ölüm korkusu yok. Korkusu aslında, yaşarken ölmek. O yüzden kişinin olgunlaşması olarak görüyorum. Hayatta tatlı şeyler kadar acı şeyler de var ve biz bunlarla yaşamak zorundayız.

24 Lied… Zor değil mi bu kadar şiiri ezberlemek ve yorumlamak?(Noyan - gülümseyerek): Zor olan şiirleri ezberlemek değil, Müller’in şiirindeki acıyı, kederi, sonrasında da umudu, Schubert’in harikulade müziği ile şahlanan duygusallığı seslendirebilmek. Zor olan bu… O anda Schubert’in yaşadıklarını hissedebiliyorsunuz. Bunu dinleyiciye aktarabilmek önemli olan…

Burada piyanosunda Müge Hanım’a da büyük iş düşüyor tabii…

Müge: Burada belirtmek isterim ki piyanoya genellikle “eşlik” görevi yapan bir enstrüman gözüyle bakılıyor günümüzde. Kesinlikle katılmıyorum. Liedlerde (ve genelde) piyanist de, şan sanatçısı da solist olarak tanımlanmalıdır. Şiir ve müzikle katlanan o duygusallığı birlikte veriyorlar çünkü. AKOB

Yukarıdaki ön söyleşiden sonra resital günü daha bilinçli bir şekilde dinledik Liedleri. 24 Lied bir tek ara alkış duyulmadan, nefes alınamadan izlendi. Ama en şanslılarımız Almanca bilen dostlarımızdı. Müzik ve ses ile yoğrulan şiir metnindeki duyguları en çok onlar hissettiler ve bu organizasyonu yaptığı için AKOB Yönetimine defalarca teşekkür ettiler…

Teşekkürler Noyan, teşekkürler Müge… Winterreise’yi besteledikten (1827) sonra 31 yaşında ölen Schubert’in ruhu şad olmuştur o gece…

Bahadır Noyan Coşgun ve Müge Hendekli, yaklaşık 7 yıldır birlikte çalışıyorlar. Lied’e duydukları ortak ilgiden ötürü, Lied dizileri üzerine eğilmeye karar vererek, şimdiye kadar Schubert’in “Schwanengesang” ve Brahms’ın “Die Schöne Magelone” adlı dizilerini çalıştılar.

2015’te İzmir’de Die Schöne Magelone’nin Türkiye prömiyerini gerçekleştiren sanatçılar “Winterreise” ile ise Schubert’in bu en ünlü eserinin Mersin Prömiyerini gerçekleştirdiler.

İstanbul Devlet Opera ve Balesi sanatçısı olan Bahadır Noyan Coşgun, 11 yıldır profesyonel olarak şarkı söylüyor. Aynı zamanda çağdaş müzik topluluğu Hezarfen Ensemble’ın da bir üyesi olan Müge Hendekli, halen İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda öğretim üyeliği yapmakta ve opera bölümünde “Şarkı Dizileri” adlı bir ders vermektedir.

EDİTÖRDEN NOT

AKOB 15

Page 16: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

Schubert onu seven, müziğine hayranlık duyan ve onu her an desteklemeye hazır olan dostları arasında bile kendisini yapayalnız bir dünyadaymış gibi hissettiği zor dönemler geçirirmiş. Onun bu dünyasının kapısını açan, kişiliğinin bilinmeyen taraflarını kapalı bir dille dostlarına anlatan liedleri olurmuş çoğu kez. Winterreise dizisini de melankolik duyguların ağır bastığı, karamsar günler geçirdiği bir döneminde yazmış. Onun için sanki her şey ışıltısını kaybedip donuklaşmış, sanki ilkbahar ve yaz yerini hüzünlü sonbahara bırakmış ve sanki artık yaşam kışa doğru yol almaya başlamış; halbuki bakıyoruz Schubert o sıralarda henüz 30 yaşında, çok genç ama kişi karamsarlığa kapıldı mı gençlik, zindelik dinlemiyor.

Müller’in dizeleri işte böyle karanlık bir dönemde Schubert’in eline geçmişti. Genç besteci yalnızlığını, ümitsizliğini, acılarını dökme fırsatı bulduğu dizeleri müziklendirme ile uğraşırken içinde bulunduğu sıkıntılı ruh hali de dostlarının gözünden kaçmamaktaydı. Bir gün dostu Spaun’un kendisine, neden bu kadar depresif ve kederli olduğu sorusuna şöyle yanıt vermişti: “Yakında duyacak ve anlayacaksınız.” Kısa bir süre geçtikten sonra “Bugün Schober’lere gelin.” dedi. “Size orada ürperti verecek liedlerden oluşan bir dizi dinleteceğim. Hepinizin bu dizi hakkındaki fikirlerini merak ediyorum. Şimdiye kadar yazdıklarım arasında beni en derinden etkileyen liedler bunlar oldu.” Schubert o akşam Winterreise adını verdiği diziyi heyecanla dostlarına çalmış ve söylemişti. Dostları ne diyeceklerini bilemiyordu, hepsi donakalmıştı, parçaların çok kasvetli, ağır, depresif bir anlatımı vardı. Schober, bir tek Lindenbaum’dan hoşlandığını söyleyince Schubert: “Bu liedlerin hepsini diğerlerinden daha çok beğeniyorum, eminim kısa bir süre sonra siz de onları çok beğeneceksiniz.” Schubert haklıydı, yoğun hüznü, kederi yansıtan bu liedlere kısa bir süre sonra hepsi büyük hayranlık duymaya başlamıştı.

Winterreise’yi Schöne Müllerin dizisinden dört yıl sonra, 1827 yılında bestelemişti Schubert. O yıl insanüstü bir varlık, müziğin kudretli yaratıcısı olarak gördüğü Beethoven’ın hayata veda ettiği yıldı, büyük bir hayranlıkla bağlandığı bu değerli bestecinin ölümü onu yıkmıştı. Kim bilir, belki de bu ölüm ona kendi hayatının sonunu işaret eden bir

olay gibi de gelmiş olabilirdi. Haksız da değildi, genç besteci diziyi bitirdikten bir yıl sonra, 31 yaşında yaşama veda etmişti.

Besteci özellikle duygusal yalnızlığını, çaresizliğini ve ölüm korkularını ifade edebilmek için kendine çok yakın bulduğu ve daha evvel Schöne Müllerin dizisini müziklendirdiği Wilhelm Müller’in dizilerini yeğlemişti.

24 liedden oluşan dizinin yarısı 1827’nin Şubat ayında oluşmuş, diğer yarısı aynı yılın Ekim’inde bitmiş, yayınlanması da bestecinin ölümünden sonra iki bölüm halinde, birkaç ay arayla iki dönemde olmuştu. Kayıtlara göre Schubert şiirleri, ilk olarak Leipzig’de basılan bir antolojide okumuş, bunları besteledikten sonra Wilhelm Müller’in Gedichte aus den hinterlassenen Papieren eines reisenden Waldhornisten/Bir Gezgin Kornocunun Bıraktığı Yazılardan Alınmış Şiirler kitabında şiirlerin tümünü bulmuştu. Şiirler 1826’da ölen besteci Carl Maria von Weber’e ithaf edilmişti. Schubert dizinin birinci bölümünü Einsamkeit’la bitirmiş, ikinci bölüme Die Post’la başlayıp Leiermann’la son vermişti. Karanlık, sonsuz bir elem ve ölüm duygusu ile dolu olan Winterreise dizisinin bu ilk oniki liedi sevgilinin yanından ayrılışı, diğerleri ise yeniden yeşeren ümitleri,

yaşanan acıyı ve Tanrı’ya uzanan yolu dile getiriyor. Yirmidört liedden oluşan bu dizi içinde işlenen “karşılıksız aşk” teması Schubert’in eşsiz müziği ile bütünleşip tek bir yapıt niteliği kazanmış, bu nedenle de diğer diziler arasında özel bir yeri hak etmiştir.

Şarkıları “sevgili” kimliğiyle ozan söyler. Sevgilisi başka birisini yeğlemiştir, o da sevgilisinin evini ve yaşadığı şehri gece yarısı terk edip gider; ümitsizdir, hiçbir hedefi yoktur; nehri izleyerek zor yollar kat eder, soğukla karanlıkla boğuşur, duygularıyla baş başa kalır.

Bazılarına göre dizinin politik bir yönü vardır, dönemin prensi tarafından zor durumda bırakılan anavatanı, onun için duyulan sevgiyi, özgürlük özlemini, liberalizmi biraz öne çıkarma eğilimi veya kızın zengin birini tercih etmesinin burjuvaziyi vurgulaması gibi…

Sanırım sözcükleri cımbızla çekip bu tür tezleri oluşturma çabası politik bir amaç arama dürtüsünden kaynaklanıyor, bence Romantik Dönem’in büyük bestecisi Schubert bu dizide harikulade müziğiyle insani acıları dile getirmiş, müzik tarihinde yer alan diziler arasındaki en muazzam lied dizisini yaratmıştır.

Tümünü söylemek bir saatten fazla tutan bu diziyi günümüze dek hem erkek sesler (bas, bariton, tenor) hem de kadın sesler (alto, mezzo, soprano) yorumlamışlardır. Dizinin orkestrasyonu yapılmış, gitar için ayrıca viola için düzenlenmiştir. Kimbilir üzerinde daha ne çalışmalar yapılmaktadır ve yapılacaktır?

* Yazarın "Liedler ve Ozanlar" adlı kitabından. (YKY Yayınları)

FRANZSCHUBERTWinterreiseKIŞ GEZİSİ

“Dostu Spaun’a: Bugün Schober’lere gelin. Size orada ürperti verecek

liedlerden oluşan bir dizi dinleteceğim. Hepinizin bu dizi hakkındaki fikirlerini

merak ediyorum. Şimdiye kadar yazdıklarım

arasında beni en derinden etkileyen liedler bunlar oldu.” Franz Schubert

Gül Sabar

16 AKOB

Page 17: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz
Page 18: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

Köyden kente göçün zeminini hazırlayan Türkiye’deki ekonomik, toplumsal ortamı ve bunun bir sonucu olarak ortaya çıkan gecekondu semtlerindeki hayatı; sınıfsal farklılıklar, çarpık düzen, kahraman yaratma, politika, yoksulluk ve o yoksulluğun yarattığı karakterler düzleminde anlatan Keşanlı Ali Destanı, değişen toplum yapısındaki bozuklukları eleştirmesiyle ön plana çıkar.

Eserde işlemediği bir cinayet yüzünden hapse atılan ve sevdiği kız Zilha tarafından dayısını öldürmekle suçlanan Ali'nin hikayesi anlatılır. Sahnelendiği ilk günden bugüne kadar geçen 53 yılda Türk Tiyatrosu’nun en sevilen eserlerinden biri olan, birçok tiyatro topluluğu tarafından defalarca sergilenen, Avrupa'nın birçok şehrinde, Amerika'dan Lübnan'a birçok ülkede oynanan, Türk Tiyatro tarihinde bir fenomen haline gelen ve halen güncelliğini yitirmeyen Keşanlı Ali Destanı’nı sahneye koyan sayın Melih Öztürk'le bu süreci konuştuk.

Kendinizi bize tanıtır mısınız lütfen? Kimdir Melih Öztürk? Neler yapmıştır şimdiye değin? İzmirliyim. İlk cümle olarak ne kadar kısa ve ayrıntılı oldu değil mi? Öğrenim hayatım boyunca tiyatro ve müziğe ilgi duydum. Oynadım; şarkı söyledim. Konservatuvar ve Güzel Sanatlar Fakültesi’nin sınavları aynı gün, aynı saatte olunca tercih bile yapamadım. Kendimi Tiyatro Bölümü’nde buluverdim. Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Tiyatro Bölümü’ne girdim. Dramatik Yazarlık eğitimi alırken hocam Özdemir Nutku’nun reji asistanlığını da yaptım.

İyi bir tiyatro adamı olmak için çalışırken, opera sanatçısı olma sevdam da bitmemişti. Şan dersleri alarak çok iyi bir tenor olacağıma inanıyordum. 5 yıl TRT İzmir Çoksesli Gençlik Korosu’nda görev aldım. Eğlence Yayınları Departmanı’nda çalıştım. 1990 yılında okulumu bitirdiğimde yine TRT için bir süre "Merhaba" adlı bir çocuk

MELİH ÖZTÜRK İLE BİR SÖYLEŞİ

Mersin Devlet Opera ve Balesi, “Türkiye’de epik tiyatronun öncüsü” olarak gösterilen Haldun Taner’in yazdığı, dünya prömiyeri 31 Mart 1964’te Karaca Tiyatrosu’nda yapılan Keşanlı Ali Destanı’nın Mersin prömiyerini gerçekleştirdi. Orkestra yönetmenliğini Aytuğ Ülgen ve Orhan Öner Özcan’ın dönüşümlü yaptığı eser, Mersin Kültür Merkezi’ndeki ilk iki gösteriminde de kapalı gişe sahnelendi. Yalçın Tura’nın besteleriyle hayat bulan müzikalin sahne yönetmenliğini Melih Öztürk, dekor tasarımını Hakkı Kandır, kostümlerini Aydan Çınar, koreografiyi Tolga Ergen, ışık tasarımını ise Tarı Deniz üstlendi. Eserde başlıca rolleri, Kıvanç Uğraşbul, Funda Hayfavi, Gülden Vurandemir, Neslihan Ulaş Evcimen, Cüneyt Erdoğan, Kazım Erdem Özdemir, Özkan Çavdaroğlu, Serkan Karagöz, Ayşegül Devrim Dinçer ve Gözde Tuyan paylaştı.

Mine Yalçı[email protected]

Fotoğraf: Özgür Örsoğlu

Türk Epİk TİyatrosununÖncüsü Mersİn’de

KEŞANLI ALİdESTANIÜZERİNE

18 AKOB

Page 19: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

programı yazdım. Reklam ajanslarında metin yazarlığı da yaparken bu kez de kendimi Mersin Devlet Opera ve Balesi’nde buldum. Yıl 1992 idi ve MDOB’nin ilk çalışanları olmuştuk.

1993 yılından itibaren de Reji Asistanlığı yapmaya başladığım kurumumda 1996 yılında ilk rejimi yaptım; 1993 yılında yazdığım çocuk oyunum “Değirmendeki Hazine”yle. Daha sonra da yazdığım ve yönettiğim çocuk oyunları oldu. O günden bu güne 25 yıl geçti, 40’dan fazla eserde yardımcı yönetmenlik yaptım; dramaturg olarak çalıştım. Reji yaptığım eser sayısı da 15'i bulmuş. Sanat Teknik Müdürü ve Başrejisör olduğum dönemlerde de Mersin, Samsun ve Antalya Operaları’nda da eserler sahneye koydum. Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda mimik-rol ve sahne dersleri de veriyorum aynı zamanda...

Şimdi de motosiklet ve bisiklet kullanırken çektiğim fotoğrafları anlatayım isterseniz... Şaka bir yana yürüyüş yapmayı, bisiklete ve motosiklete binmeyi özgürlük olarak görüyorum. İzmirli olup da başka bir şehre alışmak çok zor. Ama Mersin Akdeniz’in İzmir’i bence… Alışmakta güçlük çekmedim bu yüzden. Tarihi ve doğasıyla inanılmaz bir yer. Onu keşfetmeye bayılıyorum.

Hani fotoğraf çekerken “an”ı yakalamak” derler ya; “bir anlığına hayatı dondurmak” çok güzel. Tabi “an”ı yakalarken yaşıyorsunuz da aynı anda ve bu anlar birike birike “anı”ya dönüşüyor sonuçta. “an” kadar “anı”larla da yaşamayı severim. Geçmiş ve gelenekler bizi geleceğe taşıyan yaşanmışlıklardır. Ama yenilik, her daim planlarımda vardır.

Bir eseri çalışmaya nasıl başlarsınız? Keşanlı Ali Destanı nasıl yaratıldı? Eser bence yazarıyla, bestecisiyle bütünleşmiş bir yapıttır. Yani bir ruhtur aslında çoktan üflenmiş. O soluk bana kadar uzanıyorsa, kokusunu ve ritmini duyabiliyorsam “ben bunu tekrar

İlk makyaj ve saç provaları yapılmakta...

canlandırabilirim” diyebilirim. Ama bir “servis edici” olarak görürüm kendimi yalnızca. İzleyicinin koltuğuna otururum bir eseri sahnelerken. Benim aykırı düşüncelerim geleneksel anlayışın kıyısından köşesinden bir yerine uyabiliyorsa - biraz uçuk fikirlerim vardır , “bunu beğenirler sanırım” diyerek endişeyle başlarım çalışmaya. Yaptığım işin mükemmel olmasını istemek bazen sorunlar yaratıyor. Mesela ben eser sahnelerken uyuyamam. Evde sürekli sahne çalışırım. Eseri tüm sanatçılarla birlikte ezberlerim, söylerim, oynarım...

Keşanlı Ali Destanı da bu süreçten çok ağır bir biçimde geçti. Büyük yazar Haldun Taner’in Epik Tiyatro tekniğiyle yazdığı oyun, tam da benim aykırılığıma uygun bir eser. 3 yıl önce Samsun DOB ‘nde başlayan bu serüven 16 Mart 2017’deki Mersin prömiyerine kadar sürdü.

16 Mart aynı zamanda Haldun Taner’in doğumunun 102. yıldönümüydü. Bu hoş denklemi de kurduktan sonra 1962 yılına, oyunun yazıldığı tarihe ve Epik Tiyatro’nun özelliklerine döndüm sahneleme aşamasında. Oyun zaten her döneme uyabilen bir oyun. Bir tiyatro eserini tiyatro eğitimi almış bir opera yönetmeni olarak sahnelemek de ayrı bir heyecan.

Keşanlı Ali Destanı birçok kere farklı yorumlarla sahnelenmiş bir tiyatro oyunu. Bunu operada gerekleştirmenin olumlu olumsuz yönleri, kolaylıkları ve zorlukları neler oldu?Opera’da tiyatro yapmak ilk bakışta farklı geliyor insana. Bunu sanatçı arkadaşlarımla da çok konuştum. Ama tiyatro yapmak onların da o kadar çok hoşuna gidiyor ki, çok yorucu geçen oyunculuk çalışmalarından şikayet eden olmadı. Bir sahneyi, gerektiğinde bir cümleyi hatta bazen bir heceyi uzun uzun çalışmak hiç de kolay değil. Çünkü operada neredeyse her şey besteci tarafından verilmiştir. Zamanlama, tempo çok fazla değişmez. Müziğin izin verdiği ölçüde

Oyun metninin ele alınmasıyla başlıyor herşey...

Karaktere uygun rol dağılımı sonrası metin provaları

AKOB 19

Page 20: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

hareket yapılır, jest ve mimik kullanılır. Yani bir cümle 10 saniye sürüyorsa belki 9 olur, belki 11... Ama tiyatroda o cümle 1 dakika bile sürebilir. Oyuncu ya da yönetmene bağlıdır. Şarkı söyleme tekniği bile farklıdır. Besteci Yalçın Tura’nın müziği opera tekniğiyle söylemek için yazılmamış. Yalın bir Epik Tiyatro müziği. Oyunu sahnelemeden önce bir sohbetimizde Sayın Gülriz Sururi özellikle rica etmişti; “lütfen opera gibi söylemesin sanatçı arkadaşlar” diye. Bunun dışında bizi zorlayan pek bir şey olmadı. Zaten tüm sanatçı arkadaşlarımın tiyatro oyunculuğuyla ilgili eğitim ve tecrübesi var. Orkestramız bir opera ya da senfoni orkestrası kadar büyük değil. 12 kişilik küçük bir orkestra. Hatta çukuru yükselterek ve bazı mizansenlerle onların da oyuna katılmasını sağladık.

Geniş bir kadroyla, uzun bir oyunu, kısa bir sürede sahneye koydunuz. Hem oyunculuk, hem ses, hem dans... Müzikal tadında, prömiyeri de, ikinci gösterimi de kapalı gişe oynanan çok başarılı bir iş çıktı. Nasıl bir süreçti oyunun doğum süreci? Evet kadromuz gerçekten çok geniş. Sanırım bugüne kadar bu oyunu oynamış en kalabalık kadro. Sahne üzerinde 40 değişik rolde 60 ‘a yakın oyuncu var. Birçok tiyatro, epik tiyatronun özelliklerinden de yararlanarak bazı rolleri tek kişiyle bile canlandırabiliyor. Üstelik koro daha az kişiden oluşuyor. Biz Mersin'de neredeyse bütün koro sanatçısı arkadaşımızı aynı zamanda solist olarak kullandık bu oyunda. Bunun yanında kadrosu solist olan arkadaşlarımız da var. Yani neredeyse bütün opera sanatçıları oyunumuza dahil oldu. Çok gurur verici. Hepsi canla başla çalıştı. Büyük bir mücadele verdi. İçtenlikle oynadı.

Aslında kısa bir zaman çalışmadık oyunu. 50 gün geçti okuma provalarından prömiyere kadar. Metin okuma ve ezber yapmak, karakter tahlilleri ve şiveleri oturtmak için masa başı çalışmalarımız 3 hafta sürdü. Bu arada korrepetitör arkadaşlarımızla müzikal çalışmalar devam

ediyordu. Ezberi olmaya başlayan sahneler için yavaş yavaş ayağa kalkıldı ve sahne provaları başlamış oldu. Bunun ardından da dans provaları eklendi bu yoğunluğa. Bazı günler 3 prova çakışıyordu ve arkadaşlarımız nereye gideceklerini şaşırıyorlardı. Onlara gerçekten bu özveri için teşekkür etmeliyim. “Müzikal tadında” tanımlamanızı iltifat kabul ediyorum. Size, ilk 2 gösterinin biletlerini günler öncesinden bitiren, bize “Kapalı Gişe” dedirten Mersinli seyircilerimize ve çevre illerden gelenlere çok teşekkür ediyorum.

Samsun’dan sonra Mersin’de Devlet Opera Bale teknik imkânlarıyla gerçekleştirdiğiniz rejide neler kullandınız, isteyip de yapamadıklarınız oldu mu?2015 yılında Samsun DOB’nde sahnelemiştim Keşanlı Ali Destanı’nı. Samsun’un sahnesi, bizim sahnemize göre daha geniş ve daha derin. Üstelik portal önleri (sahnenin sağ ve sol tarafındaki perde önü bölümler) çok büyüktü ve kulise açılan kapılar vardı. Oyunun tüm dekor, kostüm ve aksesuarları Samsun'dan geldi. Dekorumuzu o sahneye göre hayal etmiştim. Mersin’de bu imkânlar olmayınca çok zorlandım doğrusu.

Keşanlı Ali için Samsun ilkti, Mersin’de eklediğiniz, çıkardığınız unsurlar oldu mu? Farklar nedir?Oyunu bizim sahnemize göre adapte etmeye çalıştım ama ne yazık ki bazı kayıplar oldu. Mesafenin azlığından dolayı, ışık sistemi de istediğimiz sihri vermeye yetmedi bazı bölümlerde. Ama epik unsurlarla, illüzyonu bozmak üzere uğraşmıyor muyuz aynı zamanda? Seyirciye başka bir tatta verdik o bölümleri; yadırgayan da olmadı sanırım. Sahnenin darlığından dolayı dekoru tamamen sabit kullandık. Bazı parçaları da ne yazık ki kullanamadık. Böyle olunca da sahne geçişleri çok daha hızlı oldu. Hatta geçiş müziklerinin bitmesini bekledik. Üstelik Samsun’da kullanmadığımız bir hızlı anlatım bölümü ekledik. Oyunun akışına gelince; Samsun’daki sanatçı ve teknik görevli arkadaşlarım da Mersin’deki arkadaşlarım gibi büyük bir özveriyle ve sabırla çalıştılar benimle. Onlara da tekrar çok teşekkür ederim. Hatta buradaki prodüksiyonda da olmalarını istediğim birçok arkadaşım var. Birini transfer etmiştik. Gelecek sezon diğer arkadaşlarımı da yanımda görmeyi çok isterim.

Dekorlar hazırlıkları ve sahneye yerleştirilmesi

Kostüm provaları da devam etmekte...

Gülriz Sururi - Melih Öztürk

20 AKOB

Page 21: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

Koro da çalışmalarda...

Orkestra eseri tüm hızıyla hazırlamaya devam ediyor

Sahne provaları ve mizansen çalışmaları

Oyuna gelirsek, gecekondularda, kenar mahallelerde geçen karanlık bir hikâyeyi ışıkla, kostümle, dekorla renklendirmişsiniz. Neyi amaçladınız? Oyunda olaylar, Sineklidağ denen hayali bir gecekondu mahallesinde geçer. Varoş kültürü anlatılır bize şehrin tepelerinde kurulmuş, her cins insanı barındıran bu bataklık kullanılarak. 1960’lı yılların Altındağ’ından esinlendiği söylenilir Haldun Taner’in. Dört bucaktan gelen hırlı, hırsız, serseri, çalışkan, tembel, iyi ve kötü insanlardan oluşan mezbelelik,yokuş, lağım sularının aktığı bir yerdir Sineklidağ. Ağalık düzeninin kurulu olduğu, tenekeden

ev yapmak için bile haraç verilen, katillerin, hırsızların kol gezdiği, cinayetin rutin olaylardan görüldüğü bir mahalle.

Böyle bir mahalleyi seyirciye hayal ettirmenin yolu belki de siyah-gri bir ortam göstererek karamsar bir hava yaratmaktan geçebilir. Ben tam ters bir yolu seçtim. Oyundaki karmaşayı hem dekorda, hem de kostümde renklerle yansıtmayı seçtim. Karikatürize edilmiş tiplemeleri, karikatürize edilmiş dekorun içine yerleştirdim. “O yılların tadını aldım, yaşıyor gibi oldum” diyen seyircilerimiz de olunca, doğru bir iş yaptığımız hissine kapıldım. Normalde de rengi çok severim. Işıkla da dengelediğimiz bu atmosfer, zengin evini gösterdiğimiz bölümlerde kopukluk sağlanmamasını sağladı. Romantik sahnelerimizde de atmosferi korumayı düşündük hep.

İç ve dış mekanları aynı sahne üstünde gerçekleştirirken nasıl bir etki planladınız?Öncelikle tuvalet ve kahvehane mekânlarını tek sahnede çözmeyi düşündük. Birinci perdenin tüm dış mekânlarını aynı tabloda görmek istedik. Küçük değişikliklerle ve "black out" kullanarak zaman değişikliklerini seyirciye aktardık. Ve her tablonun başında üst yazıyla tablonun özeti veriliyordu seyirciye. Sadece farklı sahnemiz vardı ayrı mekanda geçen: Bir yıkıntı duvar... Gece yarısı Ali ve Zilha çocukluktan beri buluştukları elma ve armut ağaçlarının altına gelirler. Epik ögeler iyice abartılır burada; seyirciyle konuşulur, efektler kullanılır. Bunlar hep illüzyonu kırmak içindir. Benim de sevdiğim ve hep kullandığım esprilere de çok uygundur bu sahne. Aynı zamanda romantik ve acıklıdır da.

2. perdedeyse Zilha’nın mahalleden ayrılınca gittiği zengin ev vardır. Sahne geçişleri çok hızlı olacağı için burada da pratik ama etkileyici bir dönüşüm düşündüm. Bir tül perde kullanarak mahalleyle zengin evini ayırdım. Ama tülün arkasına ışık verdiğimiz anda 2. bir tabloyu aynı anda kullanabiliyorduk. Bu görsel olarak da etkileyici olmuştu. Tülün arkasındaki görüntüyü projeksiyon zanneden izleyicilerimiz bile olmuş. Ayrıca gecekondu görünümündeki sağ ve sol portal önlerini de

AKOB 21

Page 22: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

2 ayrı oda olarak kullandık ve tabloları, büyük değişimler yapmadan arka arkaya gösterme fırsatı bulduk.

Oyuncuların seyircilerin arasından geçmesi, orkestranın oyuna dahil edilmesi, metne eklenen espriler seyirciyi dinamik tuttu, şaşırttı ve içine aldı. "Ali Baba & 40"ta da görmüştük, bu sizin tarzınız mı? Her eserde uygulanabilir mi?Epik tiyatronun tekniğinde var bu. Seyirciyle konuşmak, olayları önceden onlara anlatmak, "bakın şimdi ne olacak" demek. Ben de çok seviyorum ve metinde olmasa da fazlaca kullanıyorum. Ama bunun dozunu iyi ayarlamak gerek. Aşırıya kaçarsanız da sıradan olmak var; “soğuk ve ucuz espri” eleştirileriyle karşılaşmak var. Güncel konuları da düzeyli olarak metnin içine yerleştirdiniz mi, seyirci bir kat daha mutlu oluyor. Kapı varmış gibi yapmak, tokat atıyormuş gibi efekt çıkarmak da aynı üslup içinde, epik tiyatroya dayanarak uyguladığımız mizansenlerdi. "Ali Baba & 40"ta da önce ben eğlendim bu eklemeleri yaparken. “Seyirci de eğlenir mi” diye düşündüm ve oyuncu arkadaşlarımdan, yardımcılarımdan da fikir aldım. Beğenilmeyen bir fikrim olursa asla inat edip de oyuna yerleştirmedim. Herkesi memnun etmek mümkün değil elbette. Umarım çoğunluğun hoşnutluğunu kazanmışızdır. Her eserde böyle bir şey uygulamak tabii ki mümkün değil. Ama kim bilir, belki de bir tarz yakalarım zamanla ve müzikte “light motif” derler hani; kendimden küçük etkiler bırakırım eserlerin içine.

Sahneleri öyle hazırlamışsınız ki, her birinde tam fotoğraflık pozlanmış gibiydi. Buna özen gösterdiniz mi?Fotoğraf çekmekten hoşlandığımı söylemiştim ya... Gerçekten de “anı” yakalamak da, “an”ı yakalamak da çok hoşuma gidiyor. Sahneleri buna özen göstererek oluşturduğum doğrudur. Fotoğraflara sırasıyla bakanlar, bir fotoroman gibi öyküyü

Foto

ğraf

: Sem

a De

mirk

ol

Koreograf dansların ilk adımlarını veriyor

Ve sahnede Keşanlı Ali Destanı...

22 AKOB

Page 23: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

anlayabilirler. Renkleri de o fotoğrafı çekermiş gibi yaparak tasarlamak çok hoşuma gidiyor. Deklanşör parmağımın altında; basıp duruyorum işte.

Son olarak bugüne kadar yaptığınız işlerden içinizde iz bırakanları ve bundan sonra da yapmaktan mutluluk duyacağınız işi öğrenmek isterim... Öncelikle işimi çok seviyorum. Yıllar boyu operamıza gelen çok değerli rejisörlerle çalışırken hep bir şeyler öğrenmeye çabaladım. Doğru ve güzelin yanında, yanlış ve - çirkin demeyelim, dengesizi. Hep güzel şeyler yapmak istedim. Taklitten hep kaçındım. Özgün ve özel şeylerin hayalindeyim. Opera besteleyemem ama bir müzikal metni yazmaya hazırlanıyorum. Çok büyük bir prodüksiyon. Bir tarzımız olsa keşke de “Broadway” benzeri demesem. Ama bizim de çok güzel operetlerimiz var onları aratmayan. Bunlar biraz tiyatrocu yanımın sancıları. Belki yakın zamanda Mersin'imizin büyük değeri Nevit Kodallı ile ilgili süprizimiz olur… Bir de operacı yanım var; sancıları hiç de aşağı kalır olmayan...

Benim için olmazsa olmaz besteciler var: Verdi ve Puccini gibi. Onların eserlerini yapmak çok keyifli. Ama Mersin’de yapılmamış eserler de var aklıma düşen. Belki bir Barok dönem eseri, bir Handel... Neden olmasın?

Mersin’de Keşanlı Ali Destanı’nı yeniden gündeme taşıdınız. Çok keyifle izledik. Bu şölende emeği geçen herkese ve bizimle eserin doğum sürecini açıklıkla paylaştığınız için size özellikle teşekkür ediyorum. Bu güzel sohbet için ben de size teşekkür ederim.

Fotoğraf: Melih Öztürk

Fotoğraf: Hikmet Avcı

Foto

ğraf

: Hikm

et A

vcı

Kostümlü Prova Fotoğrafları: Hikmet Avcı, Hayrettin Kırdı,Melih Öztürk, Musa Dalmaz, Sema Demirkol

"Green Screen" çekimler devam ediyor

Sahnede ışıklı genel provalar...

AKOB 23

Page 24: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

A N K A R A MERS İ N

A N TA LYA

S A M S U N

İ S TANBU L

İ ZM İ R

NİSAN PROGRAM 2017

OPERA / OPERETIL SIGNOR BRUSCHINO (Bay Bruskino) (G. ROSSINI)

5 Nisan 2017PARİS HAYATI (J. OFFENBACH)

3, 17, 26 Nisan 2017CARMEN

10 Nisan 2017ÇİNGENE BARON (Der Zigeunerbaron) (J. STRAUSS)

8, 24 Nisan 2017

BALEBACH ALATURKA - DANZON

15 (Prömiyer), Nisan 2017DÜNYA DANS GÜNÜ (FRİDA) (A. MARQUEZ, J. P. MON-CAYO, C. A. AKIN)

29 Nisan 2017

MODERN DANSFRİDA (A. MARQUEZ, J. P. MONCAYO, C. A. AKIN)

6, 29 Nisan 2017KÜLKEDİSİ

1 Nisan 2017

MÜZİKALBİR TENOR ARANIYOR (K. LUDWIG)

4, 25 Nisan 2017

EĞİTİM ETKİNLİĞİOKULLARDA EĞİTİM KONSERLERİ

4, 11, 18, 25 Nisan 2017

ORATORYO / KONSER

OPERA YILDIZLARI (Aydın Gün Anısına) 2 Nisan 2017

RUS GECESİ 9 Nisan 2017

ÇİĞDEM ÖNOL, ÇİÇEK CİHANRESİTAL 19 Nisan 2017

YUKARI FIRAT SENFONİK ESİNTİLER 20 Nisan 2017

KORO KONSERİ 27 Nisan 2017

ŞAN KONSERİ 30 Nisan 2017

ÇOCUK ETKİNLİĞİ

ALİŞ VE MAVİŞ (A. ÖZMEN) 2,16 Nisan 2017

KALP KOROSU (U. ARTUN) 9,30 Ni-san2017

23 NİSAN ÇOCUK ŞENLİĞİ (BALE) 23 Nisan 2017ÇOCUK KOROSU KONSERİ 23 Nisan 2017

OPERA / OPERETLA BELLE HELENE (Güzel Helen) (J. OFFENBACH)

15 (Prömiyer) 18, 19, 21, 22 Nisan 2017BAJAZET (Yıldırım Bayezid) (A. VIVALDI)

1, 4, 5 Nisan 2017

BALEÜÇ AŞK (P. İ. ÇAYKOVSKİ)DÖRT MEVSİM (A. VİVALDİ)

29 (Prömiyer) Nisan 2017

MODERN DANSJIZEL (Giselle) (A. ADAM)

5 (Prömiyer) 9, 26 Nisan 2017

ORATORYO / KONSERARKEOLOJİ MÜZESİ DİNLETİLERİ 30 Nisan 20174 x 4 “KUARTETTEN DANSA YOLCULUK” 13 Nisan 2017

NAPOLİTEN KONSERİ 7 Nisan 2017BAHAR KONSERİ 28 Nisan 2017

ÇOCUK ETKİNLİĞİ

ÖYLESİNE BİR DİNLETİ 23 Nisan 2017

OPERA / OPERETSEVİL BERBERİ (G. ROSSINI)

1 Nisan 2017

HEKİMOĞLU (T. TAVİŞ)

4, 6, 20, 22 Nisan 2017YARASA (Die Fledermaus) (J.STRAUSS ‘OĞUL’ )

25, 27 Nisan 2017

BALE1001 GECE MASALLARI (F. AMİROV)

15 (Prömiyer) 18, 29 (Dünya Dans Günü) Nisan 2017

EĞİTİM ETKİNLİĞİEĞİTİM KONSERİ

13, 21, 26 Nisan 2017

ORATORYO / KONSERİZDOB ODA MÜZİĞİ KONSERİ 26 Nisan 2017

ÇOCUK ETKİNLİĞİSİHİRLİ DÜNYA (A. KAHYAOĞLU) 5 Nisan 2017

6. ÇOCUK RESİM YARIŞMASI 22 Nisan 20174. ÇOCUK BALESİ ŞENLİĞİ 30 Nisan 2017

OPERA / OPERETMACHBETH (G. VERDI)

8 Nisan 2017

BALEBAHÇESARAY ÇEŞMESİ (B. ASTAFYEF)

29 (Prömiyer) Nisan 2017

MÜZİKALLÜKÜS HAYAT (C.R.REY)

6 Nisan 2017KEŞANLI ALİ DESTANI (Y. TURA)

15 Nisan 2017

EĞİTİM ETKİNLİĞİOPERA OKULDA

5, 11, 13, 20, 25 Nisan 2017

ORATORYO / KONSERATATÜRK EVİ KONSERLERİ 3 Nisan 2017KİLİSE KONSERLERİ (Latin İtalyan Katolik Kilisesi) 19 Nisan 2017

AYIN KONSERİ 28 Nisan 2017

25. YIL KONSERLERİ (Tarsus) 26 Nisan 2017

AHMET BARAN KONSERİ 4 Nisan 2017GÜLSİN ONAY KONSERİ(AKOB) 18 Nisan 2017

ÇOCUK KOROSU 23 Nisan 2017

ÇOCUK ETKİNLİĞİMASAL ŞATOSU (Ç. KASAPOĞLU) 4, 10 Nisan 2017

OPERA / OPERETSARAYDAN KIZ KAÇIRMA (W. A. MOZART)

18, 20 Nisan 2017

YAŞA SEN ANNE (G. DONIZETTI)

12, 14 Nisan 2017

BALEKUĞU GÖLÜ (P. İ. ÇAYKOVSKİ)

6, 8 Nisan 20174 MEVSİM 2 BALE

29 (Prömiyer) Nisan 2017

EĞİTİM ETKİNLİĞİOPERA OKULDA

3, 5,7,10,12,14,19,21,26,28 Nisan 2017

ORATORYO / KONSER3 BAS SES 1 Nisan 2017

AYDIN GÜN ANISINA TÜRK BESTECİLERDEN SEÇMELER

10 Nisan 2017

MÜZİKAL DOKUNUŞLAR 25 Nisan 2017

ÇOCUK ETKİNLİĞİKELOĞLAN İLE UZAYLILAR (A. S. KARABULUT)

4, 23 Nisan 2017ÇOCUKLAR IŞILDIYOR

22 Nisan 2017

OPERA / OPERETMUCİZE DOKTOR & RITA (G. BIZET / G. DONIZETTI)

3 Nisan 2017CARMEN (G. BIZET)

10 Nisan 2017

BALEDANZON & RONDO ALLA TURCHA (A. MARQUEZ, W. A. MOZART)

26 (Prömiyer), 28 Nisan 2017

NOTRE DAME’IN KAMBURU (C. PUGNI, B. HOINIC)

GÜLDESTAN (B. MURPHY)

14 Nisan 2017

EĞİTİM ETKİNLİĞİOPERA ATÖLYESİ

5,6,7,10,13,17,18,24,28 Nisan 2017

ORATORYO / KONSERBİR NEFES KADIN 19 Nisan 2017

SENFONİK KONSER 22 Nisan 2017

BAHAR KONSERİ 28 Nisan 2017ÇOCUK KORO-ÇOCUK ORKESTRA KONSERİ 29 Nisan 2017

ÇOCUK ETKİNLİĞİKÜÇÜK BİR MUCİZE (C. ATİLLA)

13, 20 Nisan 2017

Page 25: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

Genel Müdürlük gerektiğinde programda değişiklik yapabilir.

A N K A R A MERS İ N

A N TA LYA

S A M S U N

İ S TANBU L

İ ZM İ R

MAYIS - HAZİRAN PROGRAM 2017

www.dobgm.gov.trwww.biletiva.com

OPERA / OPERETDON GIOVANNI (W.A. MOZART)

20, 22, 31 Mayıs 2017 PARİS HAYATI (J. OFFENBACH)

8 Mayıs 2017LA BOHÈME (G. PUCCINI)

3 Haziran 2017ÇİNGENE BARON (Der Zigeunerbaron) (J. STRAUSS)

15 Mayıs 2017

BALEBACH ALATURKA - DANZON

10, 25 Mayıs 2017ANKARA DEVLET KONSERVATUVARI

6 Mayıs 2017

MODERN DANSTango’S (R. FERNANDO)

4 (Prömiyer), 24, 27 Mayıs 2017

MÜZİKALBİR TENOR ARANIYOR (K. LUDWIG)

7 Mayıs 2017

EĞİTİM ETKİNLİĞİOKULLARDA EĞİTİM KONSERLERİ

2, 9, 16, 23, 30 Mayıs 2017

ORATORYO / KONSERYUNUS EMRE ORATORYOSU 29 Mayıs 2017

KONSER 19 Mayıs 2017

DÜNYA MÜZİK GÜNÜ KONSERİ 21 Mayıs 2017

ÇOCUK ETKİNLİĞİALİŞ VE MAVİŞ (A. ÖZMEN) 7 Mayıs 2017

KALP KOROSU (U. ARTUN) 14 Mayıs 2017

ÇOCUK BALESİ YIL SONU TEMSİLİ 13, 14 Mayıs 2017

ÇOCUK KOROSU KONSERİ 28 Mayıs2017

OPERA / OPERETLA BELLE HELENE (Güzel Helen) (J. OFFENBACH)

19, 20, 23, 24, 26, 27 Mayıs 2017

THE TURN OF THE SCREW (Kötülüğün Döngüsü) (B. BRITTEN)

2, 3, 6, Haziran 2017

BALEÜÇ AŞK (P. İ. ÇAYKOVSKİ)DÖRT MEVSİM (A. VİVALDİ)

2, 3, 5, 9, 11, 13 Mayıs 2017

MODERN DANSJIZEL (Giselle) (A. ADAM)

2, 10 Mayıs 2017MİNİFEST

15, 16, 23, 24 Mayıs 2017

ORATORYO / KONSER

ARKEOLOJİ MÜZESİ DİNLETİLERİ 7 Mayıs- 11 Haziran 2017

BAHAR KONSERİ 3 Mayıs 2017DÜNYA OPERA GÜNÜ KONSERİ 6 Mayıs 2017LEYLA GENCER’İ ANMA KONSERİ 10 Mayıs 2017ANNELER GÜNÜ KONSERİ 14 Mayıs 20173 BESTECİ, 3 ŞAİR 16, 18 Mayıs 2017GENÇLİK KONSERİ 17 Mayıs 2017

ÇOCUK ETKİNLİĞİKİTAP KURDU İLE CAN HAYLAZLARA KARŞI (K. KORBEK)

28 Mayıs 2017

ÖYLESİNE BİR DİNLETİ 7 Mayıs 2017

OPERA / OPERETSAMSON İLE DALİLA (C.SAİNT-SAENS)

16 (Prömiyer) 18, 20, Mayıs 2017MAVİ NOKTA (S. ADA)

26, 27 Mayıs 2017

BALE1001 GECE MASALLARI (F. AMİROV)

2 Mayıs 2017

DANS TİYATROSUÇAKIRCALI EFE (C. İDİZ)

25 Mayıs (Mardin) 2017

EĞİTİM ETKİNLİĞİEĞİTİM KONSERİ

4, 6, 9, 12, 22, 26, 29 Mayıs- 7 Haziran 2017

ORATORYO / KONSERBAHAR SEVİNCİ 6, 9 Mayıs 2017

ÇOCUK ETKİNLİĞİSİHİRLİ DÜNYA (A. KAHYAOĞLU) 22 Mayıs 2017

DEĞİRMENDEKİ HAZİNE (M. ÖZTÜRK) 30, 31 Mayıs 2017

İZDOB ÇOCUK KOROSU KONSERİ 3 Haziran 2017

İZDOB ÇOCUK BALESİ GÖSTERİSİ 8 Haziran 2017

OPERA / OPERETMACBETH (G. VERDI)

4 Mayıs 2017RITA / HANIM OLAN HİZMETÇİ (G.DONIZETTI / G.PERGOLESSI)

13 (Prömiyer), 16 Mayıs 2017

BALEBAHÇESARAY ÇEŞMESİ (B. ASTAFYEF)

20 Mayıs 2017

EĞİTİM ETKİNLİĞİOPERA OKULDA

3, 10, 15, 22 Mayıs 2017

ORATORYO / KONSERATATÜRK EVİ KONSERLERİ 8 Mayıs 2017KİLİSE KONSERLERİ (Latin İtalyan Katolik Kilisesi) 17 Mayıs 2017

AYIN KONSERİ 26 Mayıs 2017

25. YIL KONSERLERİ (Tarsus) 25 Mayıs 2017

PİYANO - ŞAN AKŞAMI (Kevork TAVİTYAN, Özlem ERDEN) 6 Mayıs 2017

BAHAR KONSERİ 27 Mayıs 2017MDOB NEFESLİ SAZLAR BEŞLİSİ KONSERİ 6 Mayıs 2017

ÇOCUK ETKİNLİĞİMASAL ŞATOSU (Ç. KASAPOĞLU) 2, 18 Mayıs 2017

OPERA / OPERETYAŞA SEN ANNE (G. DONIZETTI)

6, 9 Mayıs 2017

BALE4 MEVSİM 2 BALE

2, 4, 11, 13 Mayıs 2017

EĞİTİM ETKİNLİĞİOPERA OKULDA

3,5,8,10,12,15,17,19,22,24,26,29 Mayıs 2017

ORATORYO / KONSERPİYANO SEVDASI (Piyanolu Konser) 10 Mayıs 2017

ÇOCUK ETKİNLİĞİKELOĞLAN İLE UZAYLILAR (A. S. KARABULUT)

3,12,18 Mayıs 2017ANTDOB ÇOCUK VE SANAT KURSU YIL SONU GÖSTERİSİ

29 Mayıs 2017

OPERA / OPERETMUCİZE DOKTOR & RITA (G. BIZET / G. DONIZETTI)

8 Mayıs 2017

BALEDANZON & RONDO ALLA TURCHA (A. MARQUEZ, W. A. MOZART)

17 (Prömiyer) 23,25 Mayıs 2017

GÜLDESTAN (B. MURPHY)6 Mayıs 2017

BALE GÖSTERİSİ (GALA)29 Mayıs 2017

EĞİTİM ETKİNLİĞİOPERA ATÖLYESİ

2,3,9,10,15,18 Mayıs 2017

ORATORYO / KONSERBİR NEFES KADIN KONSERİ 8 Mayıs 2017ÇOCUK VE GENÇLİK ORKESTRA KONSERİ 19 Mayıs 2017

ÇOCUK KORO-ÇOCUK BALE YIL SONU GÖSTERİSİ 21 Mayıs 2017

ÇOCUK ETKİNLİĞİKÜÇÜK BİR MUCİZE (C. ATİLLA)

5-12 Mayıs 2017KURBAĞA ÖYKÜLERİ (R. REALE)

(Küçük Sahne) 29 Mayıs 2017

Page 26: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

Ömer EğecioğluSanta Barbara, CA, [email protected]

An Interview with Maestro

John Neschling

MAESTRO JOHN NESCHLING İLEBİR SÖYLEŞİ

Phot

o: M

arcio

Sca

vo

26 AKOB

Page 27: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

The 2016 concert season of the Orquestra Sinfônica Municipal de São Paulo under the direction of Maestro John Neschling kicked-off with a celebratory concert of the founding of the city of São Paulo 462 years ago. Maestro Neschling has been the Artistic and Music Director of the Municipal Symphony Orchestra since 2013. Before that, he had breathed life into the São Paulo State Symphony Orchestra (Orquestra Sinfônica do Estado de São Paulo or, OSESP for short), turning it into a world-class phenomenon in a decade.

In the ranking of the best orchestras of the world in 2008 by the British Gramophone Magazine, after the first 20 comes the São Paulo State Symphony Orchestra as the up-and-coming orchestra under the direction of Maestro John Neschling. According to the magazine “The orchestra performs more than 130 concerts each season, bringing to Brazil around 60 guest musicians of the caliber of Kurt Masur and Krzysztof Penderecki and Emmanuel Pahud. Directed by John Neschling since 1997, the orchestra has undergone something of a transformation in the last 10 years – under his leadership its subscription series and educational programmes have flourished, as has a fruitful recording partnership with BIS.” By the same magazine, Neschling’s interpretation of the Symphony No. 1 by Beethoven was chosen as one of the best ever recorded.

Neschling was born in 1947 in Rio de Janeiro to Austrian parents. A grand-nephew of the composer Arnold Schoenberg, and also of the conductor Arthur Bodanzky, he started his studies in Brazil and continued them in Europe. His principal teachers were Hans Swarowsky in Vienna and Leonard Bernstein in the USA. Among the international conducting competitions that he has won are those of Florence (1969), the London Symphony Orchestra (1972) and La Scala (1976).

Neschling has been the music director of Teatro Nacional de São Carlos in Lisbon, Sankt Gallen Theater in Switzerland, Teatro Massimo in Palermo and the Bordeaux Opera. He guest-conducted the London Symphony, Accademia Nazionale di Santa Cecilia in Rome, Tonhalle Orchestra in Zurich, and the BBC Symphony Orchestra in London. During his long career as an operatic conductor, Neschling directed all over the world. He was the resident conductor at

Maestro John Neschling yönetimindeki São Paulo Belediye Orkestrası (Orquestra Sinfônica Municipal de São Paulo), 2016 yılının konser sezonuna şehrin 462. kuruluş yıldönümünü kutlayarak başladı. Maestro Neschling 2013 tarihinden beri bu orkestranın Sanat ve Müzik yönetmenliği görevini üstlenmiş durumda. Bundan önce ise Brezilya’nın São Paulo Eyalet Senfoni Orkestrası’nı (Orquestra Sinfônica do Estado de São Paulo, kısaca OSESP) yönetmiş, neredeyse hiç yoktan başlayarak on sene gibi kısa bir zaman içinde bu orkestrayı dünya çapında saygın bir kuruluş haline getirmişti.

İngiliz Gramophone dergisinin 2008 yılının en iyi orkestralarını seçtiği sayısına bir göz atarsak, ilk 20’de yer alan orkestraların hemen ardından Maestro John Neschling yönetimindeki OSESP’e en hızlı yükselen orkestra olarak yer verildiğini görüyoruz. Dergiye göre; “Orkestra her sezon 130’un üzerinde konser verdiği gibi Brezilya’ya her yıl Kurt Masur, Krzysztof Penderecki ve Emmanuel Pahud ayarında 60’a yakın müzisyen getiriyor. 1997’den beri John Neschling’in yönetiminde olan orkestra son 10 yılda inanılmaz bir evrim geçirdi – Neschling’in liderliğinde abonman programları ve eğitim çalışmaları gelişti ve orkestra BIS plak şirketi ile de çok olumlu bir işbirliği içine girdi.” Neschling’in Beethoven’in 1. Senfonisi’nin yorumu da aynı dergi tarafından gelmiş geçmiş en iyi kayıtlardan biri olarak seçildi.

John Neschling 1947 yılında Rio de Janeiro’da doğdu. Ailesi Brezilya’ya Avusturya’dan göç etmişti. Ünlü besteci Arnold Schoenberg’in ve orkestra şefi ve Arthur Bodanzky’nin yeğen oğlu olan Neschling müzik çalışmalarına Brezilya’da başladı ve Avrupa’da devam etti. Hocalarının arasında Viyana’da Hans Swarowsky ve ABD’de Leonard Bernstein sayılabilir. Şef olarak ödül kazandığı uluslararası yarışmalar içinde Florence (1969), London Senfoni Orkestrası (1972) ve La Scala (1976) bulunmaktadır.Neschling’in müzik yönetmenliği yaptığı orkestralar arasında Lizbon Teatro Nacional de São Carlos, İsviçre Sankt Gallen Theater, Palermo Teatro Massimo ve Bordeaux Opera bulunuyor. Misafir şef olarak yönettiği orkestralar arasında ise London Symphony, Roma Accademia Nazionale di Santa Cecilia, Zürih Tonhalle Orchestra ve Londra BBC Symphony Orchestra gibi topluluklar yer alıyor. Uzun yıllar operatik şef olarak çalışan Neschling, bu sıfatla dünyanın dört bir köşesinde sahneye çıktı. Yetmişten fazla değisik yapımla dünya sahnelerinde yer alan Neschling, Avrupa ve ABD’nin en ünlü opera salonlarında müzik yönetmenliği yaptı, ayrıca Viyana Devlet Operası’nda daimi şef olarak görev aldı. ABD’de ilk kez

John Neschling conducting the Orquestra Sinfônica do Estado de São Paulo (OSESP) in 2007.John Neschling 2007 yılında Orquestra Sinfônica do Estado de São Paulo’yu(OSESP) yönetirken.

AKOB 27

Page 28: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

the Vienna State Opera, and has performed in many of the largest opera houses in Europe and the USA in more than 70 different productions. He made his début in the USA, in 1997, conducting “Il Guarany” by the Brazilian composer Antonio Carlos Gomes at the Washington Opera, with Plácido Domingo and Veronica Villarroel in the leading roles.

He became the Artistic and Music Director of OSESP in 1997, a position he held until 2009. This was a mandate: to return to Brazil from Europe and build a first rate symphonic orchestra. During the twelve years under his leadership, Neschling turned the ensemble into a first rate international orchestra, and recorded a series of CDs with OSESP that won five Diapason d’Or awards and one Latin Grammy. He also toured all over the world with the orchestra. He oversaw the construction of OSESP’s home, São Paulo Concert Hall, which was built inside the city’s historic Estação Júlio Prestes train station.

John Neschling also composes for cinema and theatre. He wrote the music for the film “The Kiss of the Spider Woman” and many other Brazilian works, as well as incidental music for the stage and television.

After parting ways with OSESP in 2009, Neschling has become the Artistic and Music Director of the Municipal Theater of São Paulo in 2013. He is continuing in this position.

I talked with Maestro Neschling in São Paulo in June 2016. He was quite bitter about the state of current cultural and

sahneye çıkışı 1997’de Washington Opera’da başrollerinde Plácido Domingo ve Veronica Villarroel’in yer aldığı Brezilyalı besteci Antonio Carlos Gomes’in “Il Guarany” operası ile oldu.

1997’de OSESP’in Sanat ve Müzik yönetmeni oldu ve bu mevkide 2009’a kadar kaldı. Yapması öngörülen şuydu: Avrupa’dan Brezilya’ya dönmek ve üstün kalitede bir orkestra yaratmak. Liderliği süresinde Neschling on iki senede topluluğu birinci sınıf bir dünya orkestrası haline getirdi. OSESP ile bu süre içinde kaydettiği CDler ise beş "Diapason d’Or" ve bir de "Latin Grammy" kazandı. Orkestra ile dünyanın dört bir yanında turneye çıktı. OSESP’in evi olan muhteşem akustikli Sala São Paulo Konser Salonu’nun inşaatına öncülük etti. Bu salon São Paulo’nun tarihi Estação Júlio Prestes Tren İstasyonu temel alınarak kuruldu.

John Neschling aynı zamanda film müziği ve tiyatro için de müzik besteliyor. Bunların arasında “Örümcek Kadının Öpücüğü” (The Kiss of the Spider Woman) ve başka birçok Brezilya filmi, ayrıca sahne ve televizyon için çalışmaları var.

OSESP ile 2009 yılında yollarını ayıran Neschling, 2013’de São Paulo Belediye Orkestrası’nın (Orquestra Sinfônica Municipal de São Paulo) Sanat ve Müzik Yönetmeni oldu. Şu anda bu göreve devam etmekte.

Maestro Neschling ile São Paulo’da 2016 Haziran ayında konuştum. Brezilya’nın bugünkü kültürel ve politik durumu hakkında çok karamsardı. Politikada orataya çıkan skandallar, yozlaşma ve rüşvet Brezilya’da yaşamın her yönünü etkiliyor, bu özellikle eğitim ve kültür için ayrılan para ve desteğin azalması anlamına geliyor.

Sala São Paulo of the Orquestra Sinfônica do Estado de São Paulo (OSESP), the home of the ensemble John Neschling led between 1997-2009.

With Maestro John Neschling in his office in Theatro Municipal de São Paulo. In the mirror on the left is the Resident Conductor and Assistant Director Eduardo Strausser. June, 2016.

John Neschling’in 1997-2009 arası yönettiğiOrquestra Sinfônica do Estado de São Paulo’nun (OSESP) konser salonu Sala São Paulo.

Maestro John Neschling ile Theatro Municipal de São Paulo’daki mütevazi ofisinde. Solda aynada görünen Neschling’in yardımcısı daimi şef Eduardo Strausser. (Haziran’ 2016)

28 AKOB

Page 29: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

political affairs in Brazil. Political scandals and corruption the country is experiencing seem to affect every aspect of Brazilian life, including funding for education for cultural institutions.

Maestro, thank you for making time to talk to me. Absolutely.

I know your schedule is busy. I would like to write an article about you in the opera and ballet magazine AKOB, which comes out in the Mediterranean city of Mersin in Turkey. I thought that the Turkish music lovers would like to learn about you: what you have done in São Paulo in creating an excellent orchestra out of nothing and about you as a musician, a composer, a conductor and an administrator. I will translate this into Turkish and it will appear in English and Turkish.So it will be bilingual.

Yes. I thought that by way of an introduction to our reader, maybe you can tell me a little about your blood ties to the famous people in music and in the arts? I come from a very musical family. As a matter of fact my ancestors are not Brazilians but Austrian. I come from an Austrian family that immigrated to Brazil in 1938 - Jewish emigrants. For my mother’s side, I have a few interesting people. First of all the composer Arnold Schoenberg is my mother’s uncle. But this is all history, and no advantage at all, I mean Schoenberg is Schoenberg and I am myself. But somehow it is nice to be related to these people. My mother’s father Robert Bodanzky was a well-known librettist, poet, and writer and a politician. He wrote libretti for Franz Lehar.

Which operettas?“Der Graf von Luxemburg” for instance. Robert’s brother Artur Bodanzky was a very famous conductor who worked at the Metropolitan Opera in New York during and after the war. So I have these very strong ties to music. But this didn’t really influence me because I was born in Brazil in 1947 and I had no personal contact with any of these people. I just know about them. You may say that there is something in the DNA that shaped me. But I never had any doubt in my life that I wanted to become a musician. From the very start.

So lyric theater was written in the stars for you?Not just lyric theater. Music was written in the stars for me. If you look at the rest of the family, my mother’s brother was a painter, my cousin is a movie maker, my son is an artist. The whole family is tied to the arts. We don’t have any factory owners, businessman or anything. Not that there is no value in that - all I am saying is that the family Bodanzky-Neschling is an essentially artistic family.

So you were born in Brazil. Have you started your studies in Brazil?I went to school here. Primary school, secondary school. I was brought up bilingual, in German and Portuguese, I

Maestro, bana zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.Elbette.

Programınızın yoğun olduğunu biliyorum. Türkiye’nin Akdeniz kıyı şehri Mersin’de yayınlanan Opera ve Bale Dergisi AKOB’da çıkmak üzere sizinle bir söyleşi yapmak istedim. Türk müzikseverlerin bir müzisyen, şef, besteci ve idareci olarak sizi tanımaktan ve São Paulo’da nasıl yoktan bir orkestra yarattığınızı öğrenmekten mutluluk duyacaklarını düşündüm. Bu söyleşiyi Türkçe'ye çevireceğim ve dergide hem İngilizce hem de Türkçe yayımlanacak. Yani iki dilde birden!

Evet. Okuyucularımıza bir giriş olarak belki müzik ve sanat dünyasında ünlü isimlerle aranızdaki kan bağlarından bahsetmek istersiniz?Çok müzikal bir aileden geliyorum. Atalarım Brezilyalı değil de Avusturyalı aslında. 1938 yılında Avusturya’dan Breziya’ya göç eden bir Yahudi ailesindenim. Anne tarafımda epeyce ilginç insan var. Herşeyden önce besteci Arnold Schoenberg annemin amcası oluyor. Ama bunlar mazide kalmış şeyler, bügün pek bir anlamı yok. Schoenberg Schoenberg’di, ben ise kendimim. Ama bir şekilde bu insanlarla kan bağı olması hoş. Annemin babası Robert Bodanzky de çok tanınan bir metin yazarı, şair ve politikacıydı. Franz Lehar için kaleme aldığı librettolar vardır.

Hangi operetler, hatırlıyor musunuz?Örneğin “Lüksemburg Kontu” (Der Graf von Luxemburg). Robert’in kardeşi Artur Bodanzky İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında New York Metropolitan Opera’da şeflik yapmış olan çok

Maestro John Neschling and the Orquestra Sinfônica Municipal de São Paulo which he has led since 2013 take the stage in the 2015-16 concert season.Maestro John Neschling ve 2013’den bu yana Sanat ve Müzik yönetmenliğini yaptığı Orquestra Sinfônica Municipal de São Paulo, 2015-16 konser sezonunda sahnede.

AKOB 29

Page 30: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

learned to speak English very soon, when I was still a boy, so I was practically trilingual when I was young. When I was 17 and was ready for university, I decided to go to Vienna and study music at the Academy.

Who did you work with?My conducting teacher was Hans Swarowsky. He was also a quite a famous conductor. By a strange coincidence he came to Brazil in early 50s to conduct and it was the first concert in my life. I was 6 or 7 years old, his was the first concert I went. I have his autograph where he says “To John Neschling on his first concert.”

Was this in Rio?It was. And so some years later he became my teacher. I stayed in Vienna for ten years, studying and conducting already, and after I finished my studies as his assistant, I continued conducting here and there. I was very homesick for Brazil, because I had left Brazil when I was seventeen. So in the 70s I came back to Brazil, after having won some competitions in Europe.

Were you comfortable with the German/Austrian system?Yes and no. I was very comfortable with the educational system in the Academy, but I wasn’t comfortable with Austria itself because of the history of my family. I felt very uncomfortable in Vienna. On the other hand my goal was to learn music and there was no other place in the world where I could do this so thoroughly as in Vienna. As you know 1964 to 1973 were very difficult years in Brazil - dark years of military dictatorship. I missed my friends who were engaged against it. I had no ties to real-politics in Brazil and I had no ties to any politics in Europe and so I felt quite lost. I had won some competitions: I won the Florence Competition, I won the London Competition, and I decided to come

ünlü bir müzisyendi. Yani müzikle aramda çok güçlü bağlar var. Ama bunların beni pek etkilemediğini söylemeliyim, çünkü 1947 yılında Brezilya’da doğdum, ve bu müzisyenlerin hiçbirisi ile bir temasım olmadı. Sadece aile tarihi olarak biliyorum. Belki de genlerimde onlardan gelip bana şekil veren birşeyler vardır. Ama müzisyen olacağım üzerine hiçbir zaman şüphem olmadı. Taa başından beri.

Yani lirik tiyatro sizin kaderinizde vardı? Sadece lirik tiyatro değil. Müzik benim kaderimde vardı diyebiliriz. Eğer ailenin diğer üyelerine bakarsanız, annemin erkek kardeşi ressamdı, kuzenim bir film yapımcısı, oğlum sanatçı. Bütün ailenin sanatla ilişkisi var. Aralarında fabrika sahibi, iş adamı falan bulunmuyor. Bunu değersiz gördüğüm için değil, Bodanzky-Neschling ailesinin esasen sanatçı bir karakteri olduğunu ifade etmek için söylüyorum.

Brezilya’da doğdunuz. Öğreniminize Brezilya’da mı başladınız? Okula burada başladım. İlkokul ve ortaokul. Evde iki dil birden konuşarak büyüdüm, Portekizce ve Almanca. İngilizceyi de çocukken öğrendim. Yani çok genç bir yaşta üç dil konuşuyordum. 17 yaşına geldiğimde üniversiteye hazırdım. Müzik çalışmalarım için Viyana’daki müzik akademisine gitmeye karar verdim.

Orada kiminle çalıştınız?Orkestra şefliği derslerini Hans Swarowsky’den aldım. Kendisi zaten oldukça ünlü bir şefti. Tesadüfe bakın ki 50’lerin başında Brezilya’ya tura gelmişti ve ben hayatımda ilk gittiğim konserde şef olarak onu gördüm. 6-7 yaşlarındaydım ve bu benim ilk gittiğim konserdi. Programı benim için imzalamış, saklarım “John Neschling’e ilk gittiği konser anısına.”

Bu Rio’da mıydı?Evet. Kendisi birkaç yıl sonra da Viyana’da müzik hocam oldu. Viyana’da on sene kaldım, okula giderek ve orkestra şefliği yaparak.

Maestro John Neschling rehearsingthe George Gershwin/Russell Bennett “Porgy and Bess: Symphonic Picture” with the Orquestra Sinfônica Municipal de São Paulo, 16 June 2016.Maestro John Neschling, Orquestra Sinfônica Municipal de São Paulo ile George Gershwin/Russell Bennett’in “Porgy and Bess: Symphonic Picture” adlı senfonik eserinin provasında. 16 Haziran 2016.

30 AKOB

Page 31: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

back to Brazil in 1973 and find my way here, meet my old friends, and engage in politics, social work and so on, and of course work in music. This became very difficult because there was not very much to do here. I was a bit deceived by the possibility of working as a musician, but I did a lot of composing, I wrote much music for the theater, and for the movies. That was because I couldn’t conduct, as there was very little opportunity to conduct in Brazil at the time. I had to do something in music, and I gave lessons to many young Brazilian musicians. At the same time I met people from the theater and the movies who started to invite me to write music for them. I wrote, I don’t know, music for dozens of theater plays, and for films.

We remember the “Kiss of the Spider Woman” of course.Yes. I also helped Herzog with “Fitzcarraldo.”

You worked with Werner Herzog then?Yes. Not original music of course. There is no original music in “Fitzcarraldo.” It’s all Bellini etc. But I did the arrangements and I conducted it. In fact I worked a lot with Herzog. Not only in film, but in opera and in theater. We did together the “Midsummer Night’s Dream” in Rio, and we also did “Tannhäuser” together. I did “Il Guarany” with him in Bonn and in Washington. Veronica Villarroel and Plácido Domingo were in “Il Guarany”, they are also featured in the recording.

How did you start your collaboration with Herzog?I met Werner in Vienna before all that. He came to one of my performances of the “Die Zauberflöte” once at the Vienna State Opera. He thought I was an “Amazonian” conductor, and afterwards that’s what he called me: an “Amazonian conductor.” I had black hair and a ponytail at the time. He said he thought I should wear a big rose and look tropical. So we started talking and became friends. We had the same agent as well, and so we began to work together.

When did you return to Brazil?I came back to Brazil in 1973 and I spent ten years here, conducting here and there of course, and going back to Europe also from time to time to conduct. I still had some contacts there, I could conduct a bit, but not as much as I wanted. Then in 1982 I decided to go back to Europe and to start again my conducting career.

Did you go back to Vienna?No, it all started in Portugal with the Teatro Nacional de São Carlos. I had conducted some concerts in Portugal but had never been there for a long period of time. I had never conducted opera there. In fact at that time I was not an opera conductor, but a symphonic conductor. There was an opportunity to become the chief conductor at the National Theater in Lisbon. I jumped in for some conductor who had left, and I was chosen to become the musical director there. This was 1983. I stayed 6-7 years there as the director. From there I moved to Switzerland, where I became the music director in Sankt Gallen, a small city in the Austrian-German border. There I spent another seven years. During the last

Yardımcısı olarak çalışmalarımı bitirdikten sonra çeşitli yerlerde şeflik yapmaya devam ettim. Ama Brezilya’yı çok özlüyordum çünkü 17 yaşında ayrılmıştım. Avrupa’da birkaç yarışma kazandıktan sonra 70’lerin başında Brezilya’ya geri geldim.

Alman/Avusturya sistemi size uyuyor muydu?Evet ve hayır. Akademideki eğitim sistemi bana çok uyuyordu ama Avusturya’nın kendisi ile sorunlarım vardı - ailemin başına gelenler nedeniyle. Viyana’da kendimi çok rahatsız hissettim. Bunun yanısıra amacım müzik öğrenmekti ve bunu dünyanın hiç bir yerinde Viyana’da olduğu gibi derinliğine öğrenemezdim. Bildiğiniz gibi, 1964-73 arası Brezilya için çok güç yıllardı- askeri cunta rejiminin karanlık yılları. Bu rejime karşı savaş veren arkadaşlarımı çok özlüyordum. Brezilya’daki realpolitik hakkında hiçbir şey bilmiyordum, Avrupa’da politikadan bihaberdim. Bazı yarışmaları kazanmıştım, Floransa, Londra gibi, bunların ardından 1973’te Brezilya’ya geri döndüm. Amacım eski arkadaşlarımı görmek, politikaya girmek, toplum hizmeti vermek ve tabii ki müzik yapmaktı. Bu güç oldu, çünkü burada yapacak pek fazla birşey yoktu. Brezilya’da müzisyen olarak çalışmanın ne kadar güç olacağını görememiştim ama birçok eser besteledim, sahne ve sinema için müzik yazdım. Buna zaman bulmamın bir nedeni de orkestra şefliği yapamamamdı, çünkü o zamanlar Brezilya’da şeflik yapma olanakları çok kısıtlıydı. Genç Brezilyalı müzisyenlere ders verdim, aynı zamanda da sahne ve film dünyasından çok sayıda insanla tanıştım, benim kendileri için müzik yazmamı istediler. Düzinelerce oyun ve film için müzik besteledim.

“Örümcek Kadının Öpücüğü” (Kiss of the Spider Woman) filmini hatırlıyoruz. Evet. Herzog’a da “Fitzcarraldo” nun müziğinde yardım ettim.

Werner Herzog ile çalıştınız yani?Evet. Özgün müzik değil tabii. “Fitzcarraldo” nun müziği Bellini gibi bestecilerden alınan operatik müziktir. Ben uyarlamaları yapıp yönettim. Herzog ile oldukça çok sayıda ortak çalışmam var. Sadece sinema değil, opera ve tiyatro çalışmalarımız var. Rio’da beraber “Midsummer Night’s Dream” ve “Tannhäuser”i yaptık. Sonra Bonn ve Washington’da sunduğumuz “Il Guarany”yi de onunla yaptım. Veronica Villarroel ve Plácido Domingo başrollerdeydi. Kayıtta da bu iki sanatçı söyledi.

Herzog’la işbirliği yapmanız nasıl başladı?Werner’le ilk Viyana’da tanıştım. Benim Viyana Devlet Operası’nda şefliğini yaptığım “Sihirli Flüt” (Die Zauberflöte) icralarından birine geldi. Beni “Amazonlu”ya benzetmiş, zaten o zamandan sonra bana hep “Amazonlu Şef” diye hitap etti. O zamanlar saçım siyahtı ve atkuyruğu bağlanmıştı. Bana büyük bir gül takıp tropik görünmemin uygun olacağını söyledi. Sonra arkadaş olduk. Tesadüf ikimiz de aynı sanatçı acentası için çalışıyorduk, böylece ortak projelere giriştik.

Brezilya’ya ne zaman geri döndünüz?1973’te geri dönüp on sene kaldım, çeşitli yerlerde şeflik yaparak ve zaman zaman da Avrupa’ya gidip orada çalışarak. Avrupa’da hala bağlantılarım vardı, az da olsa orada da çalışabiliyordum ama arzu ettiğim kadar değil. 1982’de Avrupa’ya geri dönüp orkestra şefliği kariyerime yeniden başlamaya karar verdim.

AKOB 31

Page 32: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

years of my time in Switzerland, so that means the beginning of the 90s, I was called by Bordeaux in France to become chief, and Palermo in Italy to become chief. In the meantime I had also been the artistic director of the theaters in São Paulo and Rio - both very bad experiences.

When did your involvement with the Orquestra Sinfônica in São Paulo (OSESP)start?That was later in 1997.

Did the OSESP exist?It existed but in a very very bad state. It was a decrepit orchestra, in shambles as a matter of fact. When the old conductor died, the governor of the state of São Paulo called me to take it over and to revamp it and form it into a good orchestra. The fact that we transformed it into a world-class orchestra is something else, that required a lot of work, but I am talking about 1990s still. In the beginning of 1990s I went to Bordeaux and to Palermo. At the time I was also the resident conductor at the Vienna State Opera. So at that time I was involved in four institutions, Sankt Gallen, Bordeaux, Palermo and Vienna.

Were you conducting mostly opera at this time?I was doing everything then. In Bordeaux I did mostly concerts with the symphony orchestra. In Sankt Gallen I did both: I was the general director so I had to do concerts and opera all the time. In Palermo I did mostly opera and a few concerts. Vienna of course was only opera. I was in both houses: Volksoper and Staatsoper. So that was a lot of opera. And besides I was conducting as a guest conductor all over Europe and I was quite busy in. And then in 1996 the

Viyana’ya geri mi gittiniz?Hayır. Portekiz’de Teatro Nacional de São Carlos’a gittim. Portekiz’de verdiğim konserler olmuştu ama hiç uzun süre kalmamıştım. Orada hiç opera yönetmemiştim. Hatta diyebilirim ki o zamanlar operatik değil de daha çok senfonik bir şeftim. Teatro Nacional’de bir boşluk oldu, bir süre ayrılmış olan şefin yerini aldım, daha sonra da Müzik Yönetmeni seçildim. Sene 1983’tü. Lizbon’da 6-7 sene kaldım. Oradan İsviçre’ye geçtim, Avusturya-Almanya sınırına yakın küçük bir şehir olan Sankt Gallen’de müzik yönetmeni oldum. Orada da bir yedi sene kaldım. İsviçre’deki son yıllarımda, yani 90’ların başında, Fransa’da Bordeaux ve İtalya’da Palermo’da da şef oldum. Aynı zamanda São Paulo ve Rio’daki orkestraların da sanat yönetmenliğini yapıyordum, bu son ikisi benim için çok tatsız deneyimler oldu.

Orquestra Sinfônica in São Paulo (OSESP) ile ilişkiniz ne zaman başladı?Bu daha sonra, 1997’deydi.

O zaman OSESP diye bir orkestra var mıydı?Evet vardı ama durumu çok çok kötüydü. İşlemez halde, harabe gibiydi. Eski şef vefat ettiği zaman São Paulo Eyaletinin Valisi benimle irtibata geçip bu orkestrayı iyi bir orkestraya dönüştürmemi istedi. Daha sonra bunu dünya çapında bir kuruluşa çevirmemiz, bambaşka birşey tabii. Bunun için çok çalışmamız gerekti, ama şu anda daha 1990’lardan bahsediyorum. 1990’ların başında Bordeaux ve Palermo’ya gittim. Aynı zamanda Viyana Devlet Operası’nın daimi şefiydim. Yani o zamanlar dört kuruluşta çalışıyordum: Sankt Gallen, Bordeaux, Palermo ve Viyana.

O zamanlar daha çok opera mı yönetiyordunuz? Her çeşit müzik yönetiyordum. Bordeaux’da daha çok senfonik müzik yönettim. Sankt Gallen’de ikisini de yaptım, Genel Yönetmen

CD covers of some of the recordings made by Orquestra Sinfônica do Estado de São Paulo (OSESP)under the direction of John Neschling.Orquestra Sinfônica do Estado de São Paulo’nun (OSESP)John Neschling yönetiminde kaydettiği CD’lerden bazıları.

32 AKOB

Page 33: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

old conductor in São Paulo was very sick already and they approached me and asked me if I would like to take it over. I said, well not as long as he’s there, because he was a very important man in Brazilian musical history and a good friend of mine. After he passed away they invited me to start all over again from scratch. That’s when I practically left opera and Europe, came back to Brazil. In 1997 I started to work with the São Paulo State Symphony Orchestra, which was, as I told you, in shambles. It used to rehearse in a restaurant. People came and went as they pleased, no discipline whatsoever, no quality, nothing.

The Brazilian way?Absolutely in the Brazilian way. The wages were low and everything was bad. I came back and I sat down with the Governor and the Secretary of State Culture and we decided to establish a plan for at least 4-5 years in which we would little by little renew the orchestra physically, artistically and financially.

So you were involved not only as an artist but also politically.I was involved in every aspect of the project. Artistically, politically, even in engineering as we built a new symphony hall. The place that was chosen to become the symphony hall was an old train station. We had to transform this train station and the offices of the railway people there into a concert hall. That took around three years. The concert hall - which is world class - was inaugurated in 1999. But in the meantime I had to renovate another theater which is one of the small theaters of São Paulo called San Pedro where they do chamber opera. This had to be done because I needed someplace to play while the other one was being built. So that was a lot of engineering and administrative work. But then I also had the work of transforming an orchestra that didn’t exist administratively into a normal institution with an artistic director, assistant, secretaries, financial office, everything. I had to build the whole structure.

How did you revamp the orchestra itself musically?I started by changing a big part of the musicians of the orchestra without creating a disaster.

How big was the orchestra at this time?When I took over there were about a hundred musicians of which 30-40 played well. To renew the orchestra, I had to dismiss many.

You must have made many enemies.Oh, I made enemies all my life! It’s probably because I am very strict in my ideas and my conducting. People either like me or they don’t. There is no middle ground. Some think I am great, and some think am an authoritarian dictator. But I don’t believe in mediocrity, I don’t believe in middle-ways, you either play it well or you don’t. You either play in tune, or you don’t. There is no more or less in tune, you know. So this has always been my principle.

olduğum için hem konser hem de opera sunmak durumundaydım. Palermo’da çoğunlukla opera yönettim. Tabii Viyana sadece operaydı. Hem Volksoper’de hem de Staatsoper’de daimi şeftim. Buna ek olarak Avrupa’nın birçok yerinde misafir şef olarak çalıştım. Derken 1996’da São Paulo Senfoni’nin şefi çok hasta olmuştu, acaba gelip onun yerini alıp almayacağımı sordular bana. Ama bunu yapamazdım çünkü Brezilya müzik tarihinde çok önemli bir insandı, üstelik de arkadaşımdı. Vefat ettikten sonra beni sıfırdan başlamak üzere davet ettiler. İşte o zaman operayı neredeyse bıraktım ve Brezilya’ya geri geldim. 1997’de São Paulo State Symphony Orchestra ile çalışmaya başladım, ama daha önce de bahsettiğim gibi, orkestranın durumu felaketti. Provaları bir restoranda yapıyordu. Kimin gelip kimin gittiği belli değildi. Disiplin, işe saygı, tutarlılık falan yoktu.

Buna Brezilya tarzı diyebilir miyiz?Tamamen. Maaşlar düşüktü ve herşey kötüydü. Geldikten sonra Vali ve eyaletin Kültür Bakanı ile bir anlaşmaya vardım. 4-5 yıl çerçeveli bir planla yavaş yavaş orkestrayı artistik ve mali yönden geliştirecek, bir de konser salonu inşa edecektik.

Yani sadece sanatçı olarak değil, politik olarak da projenin içindeydiniz.Projenin her yönüyle içindeydim. Sanat, politika, ve hatta mühendislik, çünkü yeni bir konser salonu inşa edilecekti. Yeni salon için seçilen yer eski bir tren istasyonu oldu. İstasyon binasını ve tren personelinin ofislerini konser salonuna çevirdik. Bu üç yıl kadar aldı. Bu konser salonu dünya çapında bir mekan oldu ve 1999’da hizmete açıldı. Ama o yapılırken São Paulo’da oda operası yapılan küçük San Pedro Salonu’nu da yenilemek zorunda kaldım çünkü ana salonun inşaatı sürerken orkestranın prova yapacağı bir yer gerekiyordu. Bütün bunlar yoğun mühendislik ve idarecilik gerektirdi. Buna ek olarak idari olarak sıfır olan orkestrayı da normal bir kurumu dönüştürmek için uğraştım; sanat yönetmeni, asistan, sekreterler, mali büro, herşeyi kurdum. Baştan başa bir yapılanma gerekiyordu.

Orkestra üyelerini nasıl yenilediniz?Müzisyenlerin büyük bir kısmını - bir felakete yol açmadan, değiştirdim.

Orkestra kaç kişiden oluşuyordu?Ben başa geldiğimde yüz kadar müzisyen vardı Bunlarda belki 30-40 iyi çalıyordu. Diğerlerini orkestra dışı bırakmak zorunda kaldım.

Bir sürü düşman kazanmış olmalısınız.Ben hayatım boyunca düşman kazandım! Bu herhalde fikirlerimde ve orkestra şefliğimde çok katı olmamdandır. İnsanlar beni ya severler ya da sevmezler. Bunu ortası yok. Bazıları bana hürmet ederler, bazıları ise benim otoriter bir diktatör olduğumu düşünürler. Ama ben sıradanlığa inanmıyorum, vasat olmaya inanmıyorum. Aletini ya iyi çalarsın ya da kötü. Ya akortlu çalarsın ya da çalmazsın. Azı veya çoğu yok bunun. Bu her zaman benim ilkem oldu.

Müzisyenleri nasıl yenilediniz?Ben orkestranın başına geçtiğimde neredeyse 60 kişiyi işten atmak gibi bir sorumlulukla karşı karşıyaydım. Bunu bir kaos yaratmadan

AKOB 33

Page 34: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

How did you manage to revamp the musicians?When I took over the orchestra, I had a problem which was to bear the responsibility of the dismissal of 60 people. How can you do it without creating a social upheaval? It would be horrible. There were people in the orchestra who had been working for 25-30 years, and you cannot tell them from one day to another that they no longer belong. It’s unfair. So I had to build a second orchestra.

What was the idea behind this approach?You had an orchestra “A” and an orchestra “B”. People who ended up playing in orchestra “A” would earn four times as much as they were earning until then. But of course, they had to be better and they had to work harder.

But this must have meant that you had to be sympathetic to the administration to get the funds to do all this.I had a direct contact to the Governor of the state. I did not speak to anybody but the Governor and the Secretary of State. I did not deal with the deputies or anyone else. I had direct contact because I had put some conditions down before coming here. I was in Europe and I was doing very well and I had no need to come over here and dedicate myself to a project if I thought that the project couldn’t or wouldn’t work. I am Brazilian, I know how things work in Brazil, and I had no illusions. Either you do it or not. You cannot do it half way in Brazil. So I told the Governor either we do it thoroughly and I have to have all political and financial backing for it, or we don’t do it. He agreed.

But Maestro, what happens in certain countries is that even if you have an agreement with a powerful politician, as soon as the political climate and the people in power change, then the promises made are no longer honored. Is it any different in Brazil?I know, but I had the luck of having the same Governor in power for about nine years. So during those years, I had the same people I was working with the whole time. And I had a very clear plan with a very clear chronology. I said on the day so and so I have to have this, on the day so and so this has to be ready, on the day so and so I have to have my new musicians. So for instance I arranged it so that they paid the old orchestra members six months to go home and study. After that they had to make an audition. The ones who did not do an audition or didn’t pass the audition went to orchestra “B”.

So they were not dismissed?No they were not dismissed. They went on having the same salaries they had until then, and the same working schedule as before. Orchestra B was doomed to be a bad orchestra, because it was indeed a bad orchestra. Out of about 90 or so people over 70 did the audition. Of those, I think I engaged around 45 to orchestra “A”. Then I had to go have auditions in South America and in Europe, just to be able to play. I had for instance five bases but no bassoons. I had eight violins, one viola. It was very difficult to assemble the orchestra. So it was in September-October of 1997 that we did the first concert

nasıl yapabilirsiniz? Korkunç sonuçları olurdu. Orkestrada 25-30 yıldır çalışan müzisyenler vardı, onlara bir anda artık işleri olmadığını söyleyemezsiniz. Bu nedenle ikinci bir orkestra kurmak zorunda kaldım

Bunun ardındaki fikir neydi?Bir A orkestrası bir de B orkestrası olacaktı. A orkestrasında çalanlar o zamana dek kazandıkları paranın dört katını kazanacaklardı. Ama bunların daha usta olmaları ve daha fazla çalışmaları gerekiyordu.

Ama bunun için yönetimdekilerle aranızın çok iyi olması, onları böyle bir bütçeye razı etmeniz gerekiyordu, değil mi?Eyaletin Valisi ile aramda direkt hat vardı. Vali ve Eyaletin Kültür Bakanı ile, Müdürlerle, memurlarla uğraşmadım. Valiye direkt hattım vardı çünkü buraya gelmeden önce bazı koşullarım olmuştu. Avrupa’daydım ve oldukça başarılıydım, eğer gerçekleşemeyeceğini düşünsem buraya gelip kendimi bir projeye adamayacaktım. Ben Brezilyalıyım, burada işlerin nasıl çalıştığını biliyordum, hiç bir hayale kaptırmadım kendimi. Böyle bir işi ya yaparsınız ya da yapmazsınız. Brezilya’da yarı yol diye birşey yok. Bu nedenle Vali’ye bu projeye bütün politik ve mali desteğin

Maestro Neschling’s greetings to AKOB from São Paulo, 16 June 2016.Maestro Neschling São Paulo’dan AKOB okuyucularına en iyi dileklerini gönderiyor. 16 Haziran 2016.

34 AKOB

Page 35: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

with a chamber orchestra of 35-40 musicians. I remember we played the Mendelssohn “Italian”. Nobody believed the quality we had achieved in less than a year. And little by little we started to grow as an orchestra. I dedicated myself 100% to this orchestra, I practically gave up everything else I was doing in Europe, and immersed myself in the orchestra life: I rehearsed them every single day, I went to speak to politicians every single day, I had to inspect the engineering works of the new hall. I was completely dedicated to this, and I stayed dedicated for about 12 years 1997 to 2008.

What happened in 2008?I had a bad time with the government in 2008, it didn’t work out any more. But I’m happy that the orchestra didn’t suffer from the fact that I left them because it was already an established institution and it exists until today. The symphony hall is there, it is one of the greatest symphony halls in the world with fantastic acoustics. The orchestra earns well, plays well. I don’t know how they are nowadays because I have no contact with them but I’m very proud of the fact that I created an institution that survived, which in Brazil, as you said, is difficult to do. Most of the time when the conductor leaves or the creator of the whole project leaves, then the project falls apart - this one didn’t.

So it was on a very solid foundation.Yes, it was on a very sound foundation and it still exists today and it’s still a great institution.

What did you do after you quit?In 2008 I went back to Europe. But I had left Europe for 12 years, I was almost 60 years old, so it was very hard. It’s very difficult when you are 60 years old and you are out of the business completely, you have to compete with the young people who come around. Starting from 1990s, there was this trend to get extremely young conductors (18-19 year olds). Even being 28 years old was too old in 2008, and I was 60 and jobless. I started working little by little, making my contacts and I was quite successful with it, started conducting here and there again, more and more, until the mayor of São Paulo - not the governor of the state, but the newly elected mayor of the city - called me and asked me if I wanted to start Opera Theater again. This Theater was in shambles also.

We are talking about the São Paulo Municipal Theater now?Yes. The Opera Theater of the city of São Paulo is a huge foundation, with over 300 artists. It’s not only an orchestra. There is a ballet, two choruses, youth orchestra, music school, everything. But it was in shambles. Nobody knew who was doing what, who was working where. The orchestra earned very badly again, rehearsed insufficiently, there was no money for productions, the hall was in very bad physical state. That was exactly 3.5 years ago. The mayor asked me if I wanted to come back to Brazil and start all over again. At first I said, no, I had changed a bit, I didn’t want to give up what I was doing in Europe just like that. So I did not give up at the time, I continued conducting because I knew that it would be a very dangerous move.

verilmesi gerektiğini yoksa hiç başlamamanın daha iyi olacağını söyledim. Anlaştık.

Bazı ülkelerde politikacılar ile yapılan anlaşmaların ömrü baştakilerin ve politik iklimin değişmesine kadardır. Baştakiler değişince verilen sözler artık tutulmaz. Bu Brezilya’da da böyle değil mi? Evet öyle ama benin şansım ayni valinin dokuz yıl kadar başta olmasıydı. Bu zaman içinde hep aynı insanlarla çalıştım. Çok açık bir planım ve zaman çizgim vardı. Falanca gün falancanın bitmesi gerek, şu tarihe kadar müzisyenlerimin tamamlanması gerek gibi. Öyle ayarladım ki eski orkestra üyelerine altı ay eve gidip çalışmaları için maaşlı zaman verildi. Bunun bitiminde bir seviye sınavı almaları gerekiyordu. Bu sınavı almayanlar ya da alıp geçemeyenler B orkestrasına gitti. Yani işlerine son verilmedi?Hayır verilmedi. Eski maaşlarını almaya devam ettiler, ve eski çalışma saatleri de devam etti. B orkestrası kötü bir orkestra olmaya mahkumdu çünkü kötü müzisyenlerden oluşuyordu. 90 kadar müzisyenden 70 kadarı seviye sınavına girdi. Bunlarda 45 kadarını A orkestrasına aldım. Daha sonra Güney Amerika ve Avrupa’da seviye sınavları açmak zorunda kaldım - sadece çalabilmek için. Örneğin beş kontrabasım vardı ama fagotum yoktu. Sekiz kemanım vardı ama bir tek viyola. Orkestrayı bir araya koymak çok zor oldu. Nihayet 1997’nin Eylül - Ekim’inde 35 - 40 kişilik bir oda orkestrası olarak ilk konserimizi verdik. Hatırlıyorum Mendelssohn’in "İtalyan Senfonisi"ni çaldık. Bir yıldan az bir zamanda eriştiğimiz düzeye kimse inanamadı. Orkestra olarak yavaş yavaş gelişip iyileşmeye başladık. Kendimi %100 bu orkestraya adadım, Avrupa’da yaptığım herşeyi bırakıp gece gündüz bu orkestranın işleri ile uğraşmaya başladım: orkestrayı her gün çalıştırdım, her gün politikacılarla konuşmaya gittim, her gün yapılmakta olan konser salonunun gidişatını kontrol ederek mühendislik işleri ile bile uğraştım. Buna kendimi tamamen adamıştım ve 1997’den 2008’e kadar 12 sene aynı yoğunlukta çalıştım.

2008’de ne oldu?2008’de politikacılarla aram bozuldu, ve işler kötüye gitti. Ama benim ayrılmamdan dolayı orkestranın sorun yaşamadığına seviniyorum, çünkü o zaman artık yerleşmiş bir kuruluş haline gelmişti. Bugün de gelişmeye devam ediyor. Senfoni binası orada, dünyanın en güzel salonlarından biri, harika akustiği var. Orkestranın kazancı iyi, iyi çalıyor. Bugünlerdeki durumlarını tam bilmiyorum ama Brezilya gibi böyle atılımların gerçekleştirilmesinin çok güç olduğu bir ülkede bu kalitede, yaşayan bir orkestra yarattığım için gurur duyuyorum. Çoğu zaman bir şef ya da proje yaratıcısı ayrıldığında herşey çöker, ama bu projede öyle olmadı.

Yani temelleri çok sağlam bir kuruluştu.Evet, temelleri çok sağlamdı ve bugün de çalışmaya ve çok değerli bir kuruluş statüsünü korumaya devam ediyor.

Ayrıldıktan sonra ne yaptınız?2008’de Avrupa’ya geri gittim. Ama Avrupa’dan 12 yıl uzak kalmıştım ve nerdeyse 60 yaşındaydım, bu kolay olmadı. 60 yaşındaysanız ve piyasadan uzakta kalmışsanız, yeni kuşak genç şeflerle yarışmak çok zor. Zaten 1990’lardan başlayarak çok

AKOB 35

Page 36: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

What were some of your recording projects from that time?Oh, Respighi for one. I was recording a lot and conducting a lot in many places in Europe.

Can you tell me about your recording projects with the OSESP until 2008?I made around thirty CDs with OSESP. We traveled around the whole world. That was a very busy time with them. From 2002 on, the orchestra became more and more well-known. In 2008 for instance we were selected as one of the best 25 orchestras by the Gramophone Magazine. That was a huge jump from zero to one of the few respectable orchestras in the world. We played everywhere from New York to Vienna, Berlin to Amsterdam, everywhere…

You have also recorded with the Orchestre Philharmonique Royal De Liège in Belgium, didn’t you?That was later. That’s exactly when I stopped recording with OSESP, but the Swedish recording company BIS wanted to go on with the recordings. I was at the time conducting a lot in Liège, they were looking for a record company and I was offering them a project. So everything worked out and we started recording there and that was also a big success.

And this project also got very good reviews.Yes it did. Now I conduct in Europe more than ever, but at the same time I try to keep up this theater under these very serious circumstances. In Brazil the current financial climate is extremely worrying. We don’t know the future. This is very serious what is happening here. It is not clear what is going to happen next month.

Is there a decrease in the state’s support of cultural life in Brazil?Absolutely. There is a decrease in money, the country does not have money. The city of São Paulo lost over 5 billion Reals from its budget because of recession. It affects everything: the infrastructure, culture, education, health, everything.

Yes, in a way. But São Paulo and Brazil has had a huge operatic tradition which started around 1920s. Richard Strauss conducted here, Toscanini’s first conducting job was in Rio. All the great singers, Caruso, Callas, everybody came to Brazil. And then in the 1950-60s, this decreased and never really took up again, because of politics, because of lack of understanding, lack of education, and so on. Don’t get me wrong, there were some spectacular productions here, I remember the best “Tristan und Isolde” I heard in my life was in Rio for instance, but what I mean is that there was no consistency, no string of six or seven great productions given in one season. I tried to change this situation when I came to São Paulo three years ago. But when I came to São Paulo, Brazil was still in a very agreeable economic situation. It fell into this recession very quickly. It collapsed from one year to the next completely. From 7% growth to 5% shrinking three years in a row. This is continuing and it is getting worse and worse.

genç şeflere (18-19 yaşında) iş verme modası vardı. 28 bile yaşlı sayılıyordu. 2008’de ben 60 yaşında ve işsizdim. Yavaş yavaş kendimi toparlamaya başladım, iş kontakları kurdum, tekrar şeflik yapmaya başladım, oldukça da başarılı oldum. Daha sonra São Paulo’nun Belediye Başkanı – eyaletin Valisi değil de şehrin yeni seçilmiş belediye başkanı – benden Belediye Opera-Tiyatrosu’nun (Orquestra Sinfônica Municipal de São Paulo) başına geçmemi istedi. Bu kurum da çok kötü durumdaydı.

Şimdi São Paulo Belediye Opera-Tiyatrosu’ndan bahsediyoruz değil mi?Evet. São Paulo şehrinin Opera-Tiyatrosu 300’den fazla sanatçıdan oluşan çok büyük bir organizasyon. Sadece bir orkestra değil. Bale var, iki koro, gençlik orkestrası ve müzik okulu var. Ama durumu çok kötüydü. Kimin ne yaptığı, kimin nerede çalıştığı belli değildi. Müzisyenler çok az para kazanıyorlardı, yeteri kadar çalışma yapılmıyordu, salonun fiziksel durumu çok kötüydü ve yeni sunumlar için para yoktu. Bu 3.5 sene önceydi. Belediye Başkanı bana Brezilya’ya geri dönüp bu yeni projeyi üstlenmemi istedi. Önce "hayır" dedim, çünkü biraz değişmiştim, sonra Avrupa’da yaptıklarımı hemen bırakmak istemiyordum. Avrupa’da çalışmaya bir süre daha devam ettim, Brezilya’ya geri dönmenin riskli olacağını görebiliyordum.

O yılların kayıt projeleri nelerdi?Herşeyden önce Resphigi. Avrupa’da çeşitli yerlerde şeflik yapıp çok yerde kayıt yaptım.

2008’e kadar OSESP ile gerçekleştirdiğiniz kayıt projelerinden bahsedebilir misiniz?OSESP ile otuz kadar CD kaydettim. Bütün dünyayı dolaştık. Bizim için çok yoğun bir süreçti. 2002 yılından itibaren orkestra gittikçe daha iyi tanınmaya başladı. 2008’de "Gramophone Magazine" tarafından yapılan listede dünyanın en iyi 25 orkestrası arasına girdik. Sıfırdan dünyanın en seçkin orkestraları arasına girmek büyük bir başarıydı. Her yerde çaldık: New York, Vienna, Berlin, Amsterdam…

Belçika’da Orchestre Philharmonique Royal De Liège ile de kayıt yaptınız değil mi?Bu daha sonraydı. Bunun başlaması OSESP ile kayıt yapmayı bıraktığım zamana rastlar. İsveç plak şirketi BIS kayıtlara devam etmek istiyordu. O zamanlar Liège’de sık sık yönetiyordum ve onlar da bir plak şirketi arıyorlardı. Yani zamanlama mükemmeldi. Kayıtlara başladık ve bu proje de çok başarılı oldu.

Yani eleştirmenler Liège ile kayıtlarınıza da sıcak baktılar.Evet. Şimdi Avrupa’da her zamankinden daha fazla şeflik yapıyorum ama aynı zamanda Brezilya’nın içinde olduğu bu ciddi kriz zamanında başında olduğum Belediye Opera-Tiyatrosu’nu idare etmeye çalışıyorum. Son zamanlarda ortaya çıkan parasal durum çok endişe verici. İleride ne olacağını bilemiyoruz. Ülkede olanlar çok çok ciddi. Bir ay sonra bile ne olacağı belli değil.

Brezilya’da devletin kültür kurumlarına desteğinde bir düşüş var mı?Kesinlikle. Parada azalma var, ülkede para yok. São Paulo şehri

36 AKOB

Page 37: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

Maestro, in many European countries, state funding is central to the cultural institutions and the same time, the change of political power does not affect the support for many institutions. In the USA, in addition to private funding, state support is also essential. How realistic is it for a city institution as Theatro Municipal de São Paulo to survive by market forces only?This is not possible. Also in contrast to the USA, institutions have no endowments in Brazil. In other words, there is no endowment law in Brazil. If we had endowments we would be better off, but it still wouldn’t be the solution. The solution is to have steady public support. We have problems with the laws of inheritance in Brazil. Unlike the large donations that help cultural institutions in the USA, here even if you have a lot of money, you cannot donate it to this theater for example - the laws of inheritance prevent it. This is a big problem. I have been working on this, but it takes generations to understand that. So Brazil has no tradition in this sense. What exists in Brazil is a law that allows for a deduction of 4% of one’s income to donate to culture. This is perverse. People have the right to give it to whatever they want. So of course, a big enterprise is interested in giving this money to somebody who will sell a lot, be very popular and help them advertise. Consequently they invest in pop artists, in people who are already famous. They will not invest in theatre projects. So instead of the law that allows for 4% deduction of income for donations, the government should take the funds as they do taxes, and it should establish its own policy to fund the arts. But this is very far away from happening in Brazil. The way things are it just does not work. We need money from the government. Opera is not a money making business.

Also the interest of the politicians is short term, I suppose.Absolutely. Opera is an investment for the future. The politicians are interested in getting elected again. So this is an impasse. Unless this mentality changes, I have not very much faith in the future of opera in Brazil.

This is certainly not because of lack of talent?On the contrary. Brazil is an incredible country as far as musical talent goes. Most of the people who have their careers in music are doing it in spite of the country, not because of it. Most of the people who can work and survive in classical music in Brazil go outside, do well, and come back to the country famous, or they simply live outside. Me for instance. I could never have achieved what I achieved if I hadn’t worked in Europe for thirty years.

How do you see the status of current Brazilian composers?Brazil has some fine composers, but I think everything is linked somehow with education. We have a very bad education system in Brazil.

Music wise or in general?Music wise especially. There is not one first class music school in Brazil, not one.

ekonomik durgunluk yüzünden bütçesinden R$ 5 milyardan (2016 kuruna göre yaklaşık $1.6 milyar USD) fazla para kaybetti. Bu herşeyi etkiliyor: altyapı, kültür, eğitim, sağlık, herşey.

Maestro, size Brezilya’da “Grand Opera” nın geleceği hakkında düşüncelerinizi sormak istedim, ama belki buna zaten cevap vermiş oldunuz.Evet, öyle düşünülebilir. São Paulo ve Brezilya’nın 1920’lerde başlamış olan çok değerli bir opera geleneği vardı. Richard Strauss yönetti burada, Toscanini’nin ilk şefliği Rio’daydı. Bütün büyük ses sanatçıları, Caruso, Callas, herkes Brezilya’ya geldi. Daha sonra 1950-60 aralığında bu azaldı ve sonra hiç eski düzeyine erişemedi, politik durum, cahillik, eğitimsizlik gibi nedenlerden. Ama bu arada bazı muhteşem gösterimler de olmadı değil, hayatımda izlediğim en güzel “Tristan und Isolde” Rio’da gördüm örneğin. Demek istediğim tutarlılık yoktu, her sezon sunulan altı yedi kaliteli opera bulunmuyordu. Üç yıl önce São Paulo’ya geldiğim zaman bu durumu değiştirmeye çalıştım, ama o zamanlar Brezilya’nın ekonomik durumu gayet iyiydi. Hemen ardından içinde olduğumuz ekonomik durgunluk başladı. Bir yıl içinde batmaya başladık. %7 büyümeden üç sene arka arkaya %5 küçülme gördük. Bu durum halen devam ediyor ve gün geçtikçe daha da kötüleşiyor.

The hall of Orquestra Sinfônica Municipal de São Paulo where John Neschling is now the Artistic and Music Director.John Neschling’in şu anda Sanat ve Müzik yönetmenliğini yaptığıOrquestra Sinfônica Municipal de São Paulo’nun binası.

AKOB 37

Page 38: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

Maybe this could be your next project?In my next incarnation, I would say. I tried already, but it is impossible for there you definitely need public support for first class teachers, paying good salaries and having good instruments, good infrastructure. This is very expensive. There is no way you can do it here at the moment. It is not for my generation anymore. That’s what I can tell you about Brazil. I am very pessimistic about this country and what my generation can do. Maybe my grandson or my great grandson will have it better.

So we can safely say that you favor more investment, involvement and positivity from the government?Absolutely, just that I don’t see how for the government doesn’t have money anymore. The recession is so bad that there is no money left for culture. I feel that if there is money, it should be put into education and not culture. Culture is a consequence of education and not the other way around. So if they have a lot of money left, put it into education, and then a generation from now we can think about culture. Right now we have to educate people. People here do not know how to speak Portuguese. Most people speak bad Portuguese. Everything you read is bad, full of mistakes- nobody seems

Maestro, birçok Avrupa ülkesinde devlet yardımı kültür kuruluşları için elzem olduğu gibi politik iklimin değişimi birçok kuruluş için bu geleneksel yardımı fazla etkilemez. Aynı şekilde ABD’de özel sektörün ve kişilerin katkısına ek olarak devlet de sanata parasal yardımda bulunur. Theatro Municipal de São Paulo gibi bir şehir kültür kurumunun serbest pazarda bilet parası ile yaşaması ne kadar gerçekçi olur? Bu mümkün değil. ABD’nin tersine Brezilya’da kurumlar vakıflardan yararlanamıyorlar. Brezilya’da bir vakıf/bağış kanunu yok. Eğer böyle bir kanun olsaydı daha rahatlardık ama yine de tam çözüm olmazdı. Nihai çözüm toplumsal destektir. Brezilya’da miras yasaları ile sorunumuz var. ABD’de kültürel kuruluşlarına can veren büyük bağışlar yapılır, ama burada çok zengin olsanız bile paranızı örneğin bu Tiyatroya bırakamazsınız. Miras yasaları bunu önlüyor. Bu çok büyük bir sorun. Bunu çözmek için çalıştım ama sorunun derinliğini anlamak nesiller gerektiriyor. Dolaysıyla bu anlamda Breziya’nın bir geleneği yok. Burada kanunlara göre gelirinizin %4’ünü kültür kuruluşlarına bağışlayabiliyorsunuz. Bu saçma. İstediğiniz yere verme hakkınız var, ama bu demek ki büyük şirketler bu parayı iyi tanınan, popüler, kendilerine iyi reklam olacak kişilere vermeyi tercih edecekler. Neticede zaten ünlü olan pop sanatçılarına gidiyor bu gelir. Sahne sanatlarına yatırım yapmıyorlar. Bu %4 yasası yerine devlet bu parayı vergileri nasıl topluyorsa öyle toplayıp kendi ilkelerine göre sanata aktarmalıdır. Brezilya’da bu daha gerçekleşmekten uzak. Durum buna imkan tanımıyor. Devletten yardıma ihtiyacımız var. Opera para kazanma amaçlı bir iş değildir.

Ayrıca politikacılar pek uzun vadeli yatırım yapmazlar, değil mi?Kesinlikle yapmazlar. Opera geleceğe yapılan bir yatırımdır. Politikacıların ilgilendiği şey ise tekrar seçilmektir. Bu bir çıkmaz yani. Bu bakış açısı değişmediği sürece Brezilya’da “Grand Opera” nin geleceğinden bir ümidim yok.

Bu elbette yetenek olmadığı için değil? Tam tersine. Brezilya yetenekli müzisyenlerle kaynayan bir ülke. Ama hayatlarını müzikle kazananlardan çoğu bunu ülke sayesinde değil ülkeye rağmen yapıyorlar. Brezilya’da klasik müzik yaparak yaşayanların çoğu yurt dışına gidip belli bir ün kazanıyorlar, sonra geri geliyorlar, ya da dışarıda kalıyorlar. Örneğin ben böyle yaptım. Eğer Avrupa’da otuz sene çalışmış olmasaydım Brezilya’da katiyen başarılı olamazdım.

Günümüzün Brezilyalı bestecileri ile ilgili düşünceleriniz nedir?Brezilya’nın iyi bestecileri var, ama herşeyin eninde sonunda eğitime dayandığını düşünüyorum. Brezilya’da eğitim sistemimiz çok kötü.

Müzik konusunda mı yoksa genelde mi?Özellikle müzik konusunda. Brezilya’da birinci sınıf bir müzik okulu bulunmuyor.

Bu sizin bir sonraki projeniz olabilir mi?Artık bir daha hayata gelirsem. Eğitimle zaten uğraştım ama bunun için birinci sınıf öğretmenler, iyi maaş, iyi aletler ve yeterli altyapı,

Balconies in the Theatro Municipal de São Paulo.Theatro Municipal de São Paulo’nun balkonları.

38 AKOB

Page 39: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

to be able to write a correct phrase anymore. You asked me about composers, composers are the result of a musical life. They know that they are going to write for the next twenty years and nobody is going to perform them in Brazil, to the exception of two or three composers whose works will be performed eventually outside Brazil. I don’t know of one impressive Brazilian composer nowadays like Penderecki in Poland who is performed all over the world, Kurtág in Hungary, Gubaidulina in Russia, and Golijov in Argentina. I am mentioning three or four but there are hundreds of great composers: many American composers also I might add. But there is not one Brazilian composer that has this level of achievement, like Villa-Lobos was.

This brings me to the following, Maestro. Some consider you the most influential person after Villa-Lobos for the Brazilian musical life. What do you think about this?I’m very proud of it. Villa-Lobos also had a great relationship with the government at his time. The greatest thing that he did, besides composing his great works was introducing music studies in schools. I am a result of Villa-Lobos’ policy of introducing music into schools. But this finished in the sixties. Now they are trying to introduce music in schools again but we don’t have teachers. There are not enough teachers. That’s why I say that you have to invest in education to create teachers who will be capable of teaching music in schools.

Villa-Lobos also had a mastery of mixing folkloric music very tastefully with high arts, didn’t he?Of course he did, so did Bach!

What I am trying to say is that in itself there is nothing wrong with folk music or even pop music. Many works of Villa-Lobos are based on folk tunes.Absolutely. And they do it already. In Brazil the boundary between pop music and classical music is very fluid. As a matter of fact you have Brazilian composers who are performed all over the world but they are not strictly classical artists.

yani devlet desteği gerek. Bu çok pahalı. Şu anda yapılması olanaksız. Bu benim kuşağımın işi değil artık. Size Brezilya hakkında söyleyebileceklerim bunlar. Bu ülke ve benim kuşağımın bu noktada yapabileceği şeyler hakkında çok karamsarım. Belki benim torunum ya da torunumun çocuğunun daha fazla imkanı olur.

Yani daha çok devlet desteği, ortaklığı ve girişimi olması taraftarısınız? Kesinlikle, ama nasıl yapılır bilmiyorum çünkü devletin parası yok. Ekonomik durulma o kadar kötü ki kültür için parasal kaynak yok. Bana sorarsanız para olsa zaten eğitime yatırım yapılmalı, kültüre değil. Kültür eğitimin bir neticesidir, eğitim kültürün değil. Yani para olsa önce eğitime yatırılmalı, bir kuşak sonra kültüre dönebiliriz. Şimdi eğitimin önceliği var. Birçok insan doğru dürüst Portekizce bile konuşamıyor, dilbilgisi bilmiyor. Okuduğunuz herşey kötü ve yanlış dolu – kimse doğru düzgün bir cümle bile kuramıyor. Bana besteciler hakkında sormuştunuz. Besteciler müzik hayatının neticeleridir. Besteciler gelecek yirmi sene çalışmalarının Brezilya’da icra edilmeyeceğini, belki eninde sonunda sadece iki üç bestecinin eserlerinin dışarıda çalınacağını biliyorlar. Şu anda Brezilya’da eserleri dünyanın dört bir köşesinde icra edilen bir tek besteci bilmiyorum: Polonya’da Penderecki var, Macaristan’da Kurtág, Rusya’da Gubaidulina, Arjantin’de Golijov. Üç dört örnek verdim ama yüzlerce iyi besteci var, Amerikalılar dahil. Ama Villa-Lobos gibi bu düzeye erişmiş tek bir Brezilyalı besteci bulunmuyor.

Bu beni bir sonraki soruma getiriyor, Meastro. Bazıları sizi Villa-Lobos’tan sonra Brezilya’nın müzik hayatına etkisi en fazla olan sanatçı olarak nitelendiriyorlar. Düşünceleriniz?Bununla gurur duyuyorum. Villa-Lobos’un da zamanının politikacıları ile ilişkileri çok iyiydi. Büyük müzik eserlerinin yanısıra yaptığı en yararlı şey okullara müzik derslerini getirmesi olmuştu. Ben Villa-Lobos’un başlattığı sistemin bir sonucuyum. Ama bu 60’larda sona erdi. Şimdi okullara tekrar müzik sokmaya çalışıyorlar ama bunu yapacak öğretmen yok. Yeterli sayıda öğretmen yok. Dediğim gibi, okullarda müzik dersi verebilecek öğretmenleri yetiştirmek için eğitime ağırlık verilmesi gerekiyor.

Villa-Lobos folk müziğini kullanarak sanat müziği yaratmakta da çok ustaydı, değil mi?Elbette, bunu Bach da yaptı!

Demek istediğim folk veya pop müziği sorun değil. Villa-Lobos’un birçok eseri folk melodilerini kullanıyor.Çok doğru. Brezilya’da pop müzik ile klasik müzik arasındaki ayırım oldukça muğlaktır. Dünyanın dört bir tarafında icra edilen birçok Brezilyalı besteci var ama alanları tamamen klasik değil tabii.

Tom Jobim?Evet, Tom Jobim ve Egberto Gismonti, örnek olarak. Ve bunlar klasik ve pop müzik arasındaki o belirsiz yerdeler. Ama yapılması gereken bu değil . Ne istediğine karar vermek durumundasın: yüksek sanat yüksek sanattır. Türkiye’de Lübnan’da, nereye gidersen git, yüksek sanat aynıdır. Eğer yüksek sanata yatırım yapmak istiyorsan, o zaman sadece folklora yatırım yapamazsın. Yoksa folklora yatırım yap bitsin. Ama bir folklor bakanlığına ihtiyacımız yok çünkü folklor zaten var. Pop müzik, ticari müzik zaten yaşamını sürdürecek- hangi rejimin başta olduğu, ekonomik

OPERA IS NOT A MONEY MAKING BUSINESS… OPERA IS AN INVESTMENT FOR THE FUTURE. THE POLITICIANS ARE INTERESTED IN GETTING ELECTED AGAIN. SO THIS IS AN IMPASSE.

AKOB 39

Page 40: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

Tom Jobim?Yes, Tom Jobim, and Egberto Gismonti, for example. And they are there: at that very blurry border between classical and pop music. But this is not what you have to do. You have to decide what you want: high culture is high culture. It’s the same high culture here, in Turkey, in Lebanon or wherever you go. If you want to invest in high culture you cannot simply invest in folklore. Because then, well - simply invest in folklore. But we don’t need a ministry of culture for folklore because folklore exists anyway. Pop music, commercial music will survive anyway - under any regime, under any economic circumstances. You’ll always have great pop singers, great folk singers. But you won’t have classical music unless you invest in it. There is no publicly funded classical theater in Brazil like you have Comédie-Française in France. It is all because of this 4% law. All of 250 million people, we have not one national theater which will perform Brazilian classics or Hamlet in Portuguese for instance. Not one.

Maestro, maybe you should be in politics and fix all this? Somebody has to do it.I know. It’s very tempting but no thank you. I can’t do it anymore. I really want to read, study and conduct my concerts. I don’t want to be responsible anymore for big institutions. I cannot do it. I dedicated a good twenty years of my life to it. That’s enough, don’t you think?

Maestro, how can we end this on a positive note?Maybe you caught me on a very bad day! But let me tell you a story. There is a very famous Brazilian playwright named Nelson Rodrigues. He is more or less our Tennessee Williams. He did a fantastic interview once. He was very negative and very pessimistic the whole time, like I am now. The interviewer finished the interview by asking Rodrigues, come on master how can we finish this interview with something good? Please tell these young people something which will give them some hope. He said, “Young people, grow old!”

But you built so much. Surely that is positive?Yes, I suppose it is bad to talk about what I was not able to do rather than to talk about the fact that here in São Paulo, I believe I built one of the greatest orchestras of the world. It did not exist in Brazil before, now it exists. I have not yet been able to create the same infrastructure at this theatre that I was able to do with the orchestra. When I left the orchestra, I was proud of the fact that it survived at the same level and flourished. The reason of my worries is that if I leave this theater now, it may not survive. What I wanted to do here was not possible to realize in less than four years. Depending on the elections and the political situation and so on, if they gave me four more years here, I believe I could transform this theater into a stable, good, world class opera house.

durumun nasıl olduğu önemli değil. Ünlu pop şarkıcıları, ünlü folk müzisyenleri her zaman olacak. Ama yatırım yapmazsan klasik müzik yaşayamaz. Brezilya’da Fransa’daki Comédie-Française gibi devletin işlettiği bir klasik tiyatro yok. Bütün bunlar %4 yasası yüzünden. 250 milyon nüfusu olan bir ülkede, Brezilya klasiklerini yahut Hamlet’i Portekizce sahneleyecek bir ulusal tiyatro bulunmuyor.

Maestro, politikaya girip bunu düzeltseniz? Birisinin yapması gerekiyor.Biliyorum. Çok cazip ama benden pas. Artık bir şey yapamam. İstediğim okumak, çalışmak ve konserlerimi yönetmek. Büyük kurumlar için sorumlu olmak istemiyorum. Hayatımın yirmiye yakın yılını buna adadım, bu yeter, öyle değil mi?

Maestro, bu söyleşiyi olumlu bir tonda nasıl bitirebiliriz?Belki de beni kötü bir günümde yakaladınız! İzin verin bir hikaye anlatayım. Brezilyalı çok ünlü bir oyun yazarı vardır, Nelson Rodrigues. Bizim Tennessee Williams’ımız oluyor. Çok ilginç bir söyleşisini hatırlıyorum. Kendisi baştan sona karamsar ve ümitsizdi, şimdi benim olduğum gibi. Söyleşiyi yapan arkadaş usta yazardan gençleri düşünerek söyleşiyi nasıl moral yapıcı bir şekilde bitirebileceğini sordu. Nelson Rodrigues’in tavsiyesi şöyleydi: “Gençler, bir an önce yaşlanın!”

Ama çok şey yaptınız, müziğe çok katkınız oldu. Bu elbette olumlu birşey?Evet, yapamadığım şeyler hakkında konuşup şikayet etmektense burada São Paulo’da inancıma göre dünyanın en büyük orkestralarından birini kurduğumla övünmem daha doğru olurdu. Böyle bir orkestra yoktu burada, şimdi var. Belediye Orkestrası için henüz aynı düzeyde bir başarı sağlayamadım. Ben OSESP’i bıraktığım zaman orkestranın ayni düzeyde kalıp gelişmeye devam ettiğini gördüm. Şu anda Belediye Orkestrası konusunda beni üzen şey, eğer şimdi bırakacak olsam, aynı düzeyde yaşayamayacak olmasıdır. Burada yapmak istediğim şeyleri birkaç senede gerçekleştirmek mümkün değil. Politik duruma ve seçimlerin sonucuna göre, eğer bu işte dört sene daha kalırsam, bu orkestrayı ve operayı oturmuş, kaliteli dünya çapında bir kuruluş yapabileceğime inanıyorum. Teşekkürler Maestro. Umalım ki bu da olur.

OPERA PARA KAZANMA AMAÇLI BİR İŞ DEĞİLDİR… OPERA GELECEĞE YAPILAN BİR YATIRIMDIR. POLİTIKACILARIN İLGİLENDİĞİ ŞEY İSE TEKRAR SEÇİLMEKTİR. BU BİR ÇIKMAZ YANİ.

40 AKOB

Page 41: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz
Page 42: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

Bel cantoOpera tarihinde “bel canto”nun (güzel şarkı) Mozart ile başlamış olduğu düşünülebilirse de, 19.yüzyılın ilk yarısında doruk noktasına ulaşan bu türün en önemli dört bestecisi olarak Gioacchino Rossini, Vincenzo Bellini, Gaetano Donizetti ve Giuseppe Verdi ön plana çıkmaktadır.

Bu dört besteci, simgesel olarak bir köşesi üstünde dik duran bir eşkenar dörtgenin köşelerine konulabilir. Üst köşede, 1810-1830 süresinde bestelediği operalarıyla Rossini, sol köşede 1825-1835 süresindeki operalarıyla Bellini, sağ köşede 1825-1845 süresindeki operalarıyla Donizetti, alt köşede 1840-1855 süresindeki operalarıyla Verdi (sonraki operaları kendilerine özgü nitelikleriyle ayrı tutularak) yerleştirilebilir.

Leyla Gencer’in baş soprano rolünde yer aldığı Verdi’nin 16 ve Donizetti’nin 9 operası önceki yazılarımızda (Verdi: AKOB, Eylül 2013, n19-20, s.62-67; Donizetti: AKOB, Eylül 2014, n.26, s.6-9 & Mart 2015, n.29, s.34-37) konu edilmişti. Leyla Gencer, Bellini’nin 4, Rossini’nin 2 operasında da baş soprano rolünde sahneye çıkmış; bu iki bestecinin diğer birkaç eserine de bazı resitallerinde yer vermiştir.

Rossini : “Elisabetta, Regina d’Inghilterra”Gioacchino Rossini (1792-1868) uzun ömrünün belli bir kesiminde, 1810’lu ve 1820’li yıllarda, birkaçı dünyanın en sevilen operaları arasında yeralan, bazıları çok ender sahnelenen, 30 civarında opera bestelemiştir.

Leyla Gencer Kraliçe Elisabeth rolü ile önce Donizetti’nin “Roberto Devereux” operasında sahneye çıkmıştır. Rossini’nin ilk kez 1815’te Napoli’de Teatro San Carlo’da oynanmış olan “Elisabetta, Regina d’Inghilterra” (İngiltere Kraliçesi Elizabeth) operasındaki Kraliçe Elisabeth rolünü ise, 1971’de Palermo’da Teatro Massimo’da, 1972’de Edinburgh Festivali’nde oynamıştır.

Palermo’da 1970’de sahneye konulacak iken, son anda grev yüzünden ertesi yıla ertelenen temsilin genel provasından, eserin bütününün canlı kaydı yoğunçalar (CD) olarak yayınlanmıştır.

Bu operanın, Sophie Lee’nin “The recess” (1785) romanına dayanan, Carlo Federici’nin “Il paggio di Leicester” (1813) piyesinden esinlendiği ifade edilmektedir. Librettosu Giovanni Schmidt tarafından hazırlanmıştır. İki perdelik operanın ilk perdesinde iki sahne, ikinci perdesinde üç sahne yer almaktadır.

Onaltıncı yüzyılın efsanevi İngiltere Kraliçesi I.Elizabeth’in komutanlarından, gözdesi Leicester Kontu’nun, sabık Iskoçya Kraliçesi Mary Stuart’ın kızı Matilde ile gizlice evlenmiş olmasını, Leicester’in başarısını kıskanan Norfolk Dükü’nün Elizabeth’e bildirmesi üzerine gelişen durumlar operanın konusunu oluşturmaktadır.

Operada, Elisabetta’nın (soprano) yanında, komutanlarından Leicester (tenor) de öne çıkmakta; Matilde (soprano) ve Norfolk (tenor) ise nisbeten önemli katkıda bulunmaktadır. Bu operada Matilde’nin erkek kardeşi Enrico’yu kontralto sesin temsil etmesi, bariton ve bas sesli rol bulunmaması dikkati çekmektedir.

İskoçya’ya karşı savaştan zaferle dönen Leicester, getirdiği esirler arasında gizlice evlendiği Matilde ve kardeşinin bulunduğunu farkeder; bunu sadece Norfolk’a söyler, o ise kraliçeye bildirir. Elisabetta Matilde’yi tutuklatır, ölüme mahkum eder; eğer Leicester’den ayrılırsa onu affedeceğini belirtir. Leicester de bunu kabul etmeyince, onu da tutuklatır.

Em. Prof. Dr. Ünal ÖzişDokuz Eylül Üniversitesi, İzmir

LEYLA GENCER VE ROSSINI İLE BELLINI

Rossini’nin “Guglielmo Tell” operasından, Mathilde rolünü Leyla Gencer’in söylediği seçmelerin yeraldığı yoğunçaların kapağı.

Leyla Gencer’in 1980’de Paris’te,Rossini’nin “Les soirées musicales” dizisinden sekiz ‘ariette’i ve Bellini’nin “La sonnambula” operasından bir aryayı da seslendirdiği resitalin yoğunçalar kapağı.

Leyla Gencer’in 1978’de Milano’da,Bellini’nin “La sonnambula”operasından bir aryayı da seslendirdiği resitalin yoğunçalar kapağı.

Bellini’nin “Norma” operasının,Leyla Gencer’li yoğunçalarının kapağı.

42 AKOB

Page 43: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

Hapishane hücresine gelen Norfolk, Leicester’e ihanet etmediğini, aksine onları kraliçe nezdinde savunduğunu söyler; Leicester’i görmeye gelen Elisabetta’ya Norfolk kılıcını çekip saldırırken Matilde araya girip kraliçeyi kurtarır. Elisabetta Norfolk’u ölüme mahkum eder; Leicester ve İskoç esirleri serbest bırakır.

Rossini bazı operalarında, başka bir eserinden kısımlar da kullanmıştır. “Elisabetta, Regina d’Inghilterra”nın uvertürü, “Aureliano in Palmira” (1813) için yazılmış, daha sonra “Il barbiere di Siviglia” (1816) uvertürü olarak ün kazanmış açılış müziğidir. Birinci perdedeki ‘Questo cor ben lo comprende’ aryasının ezgileri ise “Il barbiere di Siviglia”nın ‘Una voce poco fa’ aryasında kullanılmıştır.

Rossini : “Guglielmo Tell”Rossini’nin son büyük operası olan, ilk kez 1829’da Paris Operasında “Guillaume Tell” adıyla temsil edilmiş bulunan, “Guglielmo Tell” operasında Mathilde rolünü Leyla Gencer 1965’de Napoli’de Teatro San Carlo’da oynamıştır. Bu temsilin canlı kaydından, gerek eserin bütünü, gerekse seçmeler yoğunçalar olarak yayınlanmıştır.

Friedrich von Schiller’in “Wilhelm Tell”ine (1804) dayanan, Rossini’nin “Guillaume Tell” operasının librettosu Étienne de Jouy ve Hippolyte Bis tarafından Fransızca olarak hazırlanmış; “Guglielmo Tell” olarak İtalyancaya çevirisiyle ilk kez 1833’te Napoli’de Teatro San Carlo’da temsil edilmiştir.

Schiller’in beş eseri Verdi (AKOB, Aralık 2013, n.22, s.30-35), bir eseri Donizetti (AKOB, Eylül 2014, n.26, s.6-9) tarafından operalarına esas alınmıştır.

Operanın on iki dakika kadar süren uvertürü, orkestra konserlerinde de seslendirilen, dört temalı bir eserdir. İsviçreli askerlerin marşı olarak tanınan, uvertürün sonunda da bulunan opera finalinin ritmik ana temasının, yaklaşık bir buçuk asır sonra Dmitri Şostakoviç’in 15.senfonisinin birinci bölümünde de yer yer seslendirilmesi dikkat çekicidir.

Dört perdelik operanın ilk iki perdesi birer sahne, son iki perdesi ikişer sahnedir. Tam uzunluğu dört saat mertebesinde olan bu opera, çoğu kez kısaltmalar yapılarak sahnelenmektedir.

Avusturya egemenliğinde bulunan İsviçre’nin bağımsızlığına giden süreçte, halk kahramanı Wilhelm Tell’in vali Gessler’e karşı öyküsü, İsviçreli Arnold Melchtal ile Habsburg Prensesi Mathilde arasındaki aşk öyküsüyle bezenerek, operanın konusunu oluşturmaktadır.

Operada Wilhelm Tell’in (bariton) yanında, Arnoldo (tenor) ve Matilde (soprano) başlıca rollerde olup, Gessler (bas), Arnold’un babası Melchtal (bas), Tell’in eşi Edwige (mezzosoprano) ve oğlu Jemmy (soprano) nisbeten önemli rollerdir.

Onüçüncü yüzyıl sonlarında Luzern (Dört Kanton) Gölü çevresinde geçen operada, üç çiftin düğününde köylüler eğlenirken, Uri ve Schwyz kantonlarına Avusturya’nın atamış olduğu vali Gessler’in gelmekte olduğu duyulur. Çığ altından kurtardığı, aşık olduğu Habsburg Prensesi Matilde’yi görmek isteyen Arnoldo’ya, Tell hürriyet için hareket etme gereğini hatırlatarak, onu aşkı ile ülkesi arasında tercih yapmaya zorlar.

Usta okçuluğu ile ünlü Tell’in, yapılan okçuluk yarışmasını kazanan oğlu Jemmy, kızına tecavüz etmek isteyen bir askeri öldürüp kaçmaya çalışan köylülerden Leutoldo’yu farkeder; Tell de Leutoldo’yu Gessler’in yakalamaması için onu tekneyle kaçırır.

Bir av partisi dağılırken, Matilde Arnoldo’ya rastlamak ümidiyle ormanda kalır; buluşan iki genç ümitsiz aşklarını dile getirirler; Matilde onun Avusturya ordusunda görev almasını, hürriyet yerine şan ve şöhret kazanarak, evlenebilmelerini ister.

Matide ayrıldıktan sonra, onları gizlice dinlemiş olan Tell ve bir arkadaşı, bu arada babası Melchtal’ı Gessler’in idam ettirmiş olduğunu da söyleyerek, Arnoldo’yu kendilerine katılmaya ikna eder. Unterwald’lılara Uri ve Schwyz kantonlarından gelenlerin katılımıyla, yakılacak bir ateşle işaret verildiğinde Gessler’e karşı ayaklanma kararı alırlar.

Arnoldo babasını Gessler’in idam ettirdiğini söylediğinde, Matilde bu cinayeti lanetler, ancak aşklarının hiçbir ümidi kalmadığını anlar ve vedalaşırlar.

İsviçre’de Avusturya egemenliğinin yüzüncü yılı bağlamında düzenlenen zoraki şenliklerde, Gessler şapkasını bir direğin üstüne yerleştirerek herkesin buna selam vermesini ister. Tell bunu yapmayınca yakalanır; Leutoldo’yu kaçıran kişi olduğu anlaşılınca tutuklanır.

Jemmy’nin başının üstüne bir elma koyan Gessler, Tell’in bu elmaya ok atmasını, bunu yapmazsa baba ve oğlunu idam ettireceğini söyler. Tell yanına iki ok alır, birini atarak elmayı vurur. İkinci oku ne amaçla aldığını soran Gessler’e Tell ilk ok hedefine ulaşmazsa, onu vurmak amacıyla aldığını söyleyince, baba ve oğul idam edilmek üzere tutuklanır.

Matilde bir çocuğun öldürülmesine karşı çıkarak, imparator adına Jemmy’nin hayatını kurtarır. Gessler ise iyi bir denizci olan Tell’i, Luzern Gölü karşı sahilindeki Küssnacht kalesinde sürüngenlere atarak öldürtmek amacıyla tekneye bindirir.

Öldürülen babasının evine gelen Arnoldo, gizlenen silahları bulur ve harekete geçmek amacıyla arkadaşlarına dağıtır.

Edwig’e, Jemmy ve Tell’e karşılık kendisinin rehine gibi kullanılmasını öneren Matilde, göl kıyısında Tell için büyük endişe içindeyken, Leutoldo teknenin şiddetli bir fırtınaya yakalanarak kayalıklara doğru

Rossini’nin “Elisabetta, Regina d’Inghilterra” operasının,Leyla Gencer’in resminin yeraldığı yoğunçaların kapağı.

Bellini’nin “Norma” operasının,Leyla Gencer’in resminin yeraldığı uzunçalarkapağının.orta kısmı

Bellini’nin “Beatrice di Tenda” operasının, Leyla Gencer’li uzunçalar kapağının bir kısmı.

Bellini’nin “Beatrice di Tenda” operasının uzunçalar iç kapağında Leyla Gencer’in resmi.

AKOB 43

Page 44: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

sürüklenmekte olduğunu, ancak tekneyi kullanması için elleri çözülmüş olan usta denizci Tell’in kurtulabileceğini söyler.

Tekneden kayalığa atlayan Tell kaçarken, onun yay ve oklarını getiren Jemmy, ayaklanma işareti için kendi evlerini ateşe verdiğini açıklar. Tell kendisini yakalamak isteyen Gessler’i tek ok atışıyla vurur; üç kantonun halkı sevinç içinde bağımsızlık başkaldırısını başlatır.

Rossini’nin Diğer EserleriRossini’nin 1814’te bestelediği “Il Turco in Italia” operasından kısa bir aryayı (‘Siete Turchi’) Leyla Gencer bir resitalinde seslendirmiştir. Bu aryanın 1985’te Paris’te verdiği resitalin kapsamındaki canlı kaydı yoğunçalar olarak yayınlanmıştır.

Rossini’nin 1832’de bestelediği ve 1842’de yeniden düzenlediği “Stabat Mater” oratoryosunun 1967’de Münih’te Bavyera Radyosunda seslendirilmesinde Leyla Gencer solist soprano olarak yer almıştır. Bu konserin canlı kaydı yoğunçalar olarak yayınlanmıştır.

Rossini’nin 12 şarkılık “Les soirées musicales” dizisinden (1830-1835) küçük aryalara (ariette) (‘La promessa’; ‘Il rimprovero’; ‘La partenza’; ‘L’orgia’; ‘L’invito’; ‘La pastorella delle Alpi’; ‘La gita in gondola’; ‘La danza’) Leyla Gencer birçok resitalinde yer vermiştir. Bu küçük aryaların 1980’de Paris’te verdiği resitalindeki canlı kayıtları yoğunçalar olarak yayınlanmıştır.

Bellini : “La sonnambula”Leyla Gencer, Bellini’nin ilk kez 1831’de Milano’da Teatro Carcano’da temsil edilmiş olan (başlangıçta “La sonnambula ossia I due fidanzati svezzeri” olarak anılan) “La sonnambula” (Uyurgezer kız) operasında, uykuda gezen Amina rolünü 1959’da Napoli’de San Carlo’da oynamıştır. 1978’de Milano’da Teatro alla Scala’daki resitalinin sonunda, Leyla Gencer bis parçası olarak bu operadan ‘Ah, non credea mirarti’ aryasını söylemiş olup, resitalin canlı kaydı yoğunçalar olarak yayınlanmıştır. Aynı aryanın 1980’de Paris’te verdiği resitalindeki canlı kaydı da yoğunçalar olarak yayınlanmıştır.

Otuz dört yaşında ölen Bellini’nin Catania’daki mezarında da bu aryanın ilk iki satırı yazılıdır: ‘Ah, non credea mirarti / Si preso estinto, o fiore’ (Ah, inanmıyordum göreceğime / bu kadar çabuk solduğunu, ey çiçek).

Bu opera Eugène Scribe’in “La somnanbule ou L’arrivée d’un nouveau seigneur” adlı piyesinin (1815), Jean-Pierre Aumer’in pantomim balesi (1827) için hazırlamış olduğu metinden esinlenmiş olup, librettosu Felice Romani tarafından hazırlanmıştır. İki perdelik operanın her iki perdesi de ikişer sahneden oluşmaktadır.

İsviçre’de bir köyde geçen opera, uyurgezer olduğu bilinmeyen bir kızın (Amina), evleneceği gece kocasını (Elvino), düğün günü köye gelen ve yakındaki şatonun varisi olduğunu henüz bilmedikleri bir adamla (Rodolfo) aldattığının sanılması bağlamındaki tepkileri ve kızın suçsuzluğunun anlaşılmasını konu yapmaktadır.

Operada Amina’nın (soprano) yanında, Elvino (tenor) ve Kont Rodolfo (bas) başlıca rollerdir. Elvino’nun eski sözlüsü Lisa (soprano) da nisbeten önemli roldedir. Amina ile Elvino’nun evlendiği gün köye bir yabancı (Rodolfo) gelir, şatoya nasıl gidebileceğini sorar. Hancı Lisa’nın ona, karanlık basmadan oraya varamayacağını, gece handa konaklamasını tavsiye etmesi üzerine köyde kalır. Sohbette yabancının yöreyi oldukça iyi tanıdığı ortaya çıkınca, sahibi olan kontun dört yıl önce ölmüş olduğu şatoda bir zamanlar kalmış bulunduğunu açıklar. Yabancının Amina’ya yakınlık göstermesi, Elvino’yu kıskançlık krizine sürükler.

Hava karardığında, geceleri ortaya çıkan hayaletten korkan köylüler evlerine giderler; herşeyin yoluna gireceğini söyleyen yabancı odasına çekilir. Şatonun varisi olan yabancının kimliğini keşfetmiş olan Lisa, Kont Rodolfo’nun odasına gelerek, köylülerin kendisine bir karşılama töreni hazırlamakta olduklarını söyler; aralarında duygusal bir yakınlaşma başlar, ancak köylülerin dışarıdan gelen sesleri üzerine odadan çıkarken eldivenini unutur.

Uykuda gezinerek Elvino’yu aramakta olan Amina Kont’un kaldığı odaya gelir, uyuyakalır; hayalet denilen varlığın uyurgezer Amina olduğunu anlayan Kont ise, ona dokunmadan pencereden çıkar.

Elvino ve köylülerle odaya gelen Lisa, Amina’yı ihanetle suçlar ve herkes ona inanır; yalnızca Amina’yı büyütmüş, evlat edinmiş olan Teresa buna asla inanmaz.

Şatoya giden köylülere Rodolfo Amina’nın suçsuz olduğunu açıklarsa da, Amina’yı kalbinden çıkaramasa bile Elvino evliliğin bittiğini söyler.

Elvino eski sözlüsü Lisa ile evlenmeğe kalkarken, Rodolfo Amina’nın masumiyetinde ısrar eder. Hiçbir erkeğin odasına yalnız girmemiş olduğunu iddia eden Lisa’ya, Teresa Rodolfo’nun odasında bulduğu tek eldivenini gösterir; Rodolfo da durumu açıklayamaz.

Ancak, Elvino’ya Amina’nın masumiyetini ispat etmek için uyurgezerliği ve hayalet diye adlandırdıklarının da uykusunda gezen Amina olduğunu açıklar ve herkes o sırada uykusunda gezmekte olan Amina’yı farkedince, konu mutlu son ile biter.

Bellini : “Norma”Vincenzo Bellini (1801-1835) kısa ömründe, bazıları çok ilgi görmüş, bazıları çok ender ve uzun aralıklarla sahnelenen, bir düzine kadar opera bestelemiştir.

Bellini’nin ilk kez 1831’de Milano’da Teatro alla Scala’da oynanmış olan “Norma” operasına Leyla Gencer repertuvarında 1962-1967 süresinde yer vermiş; 1962’de Barcelona’da Gran Teatro Liceu’da, 1964’te Buenos Aires’te Teatro Colòn’da, 1965’te Milano’da Teatro alla Scala’da,

Bellini’nin “I Puritani” operasının, Leyla Gencer’in resminin yeraldığı yoğunçaların kapağı.

Leyla Gencer’in, “Norma” ve“I Puritani” operalarında sahnesine çıktığı,Buenos-Aires’in opera binası ‘Teatro Colòn’.

44 AKOB

Page 45: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

Napoli’de San Carlo’da, Verona’da Arena’da, 1966’da Lozan’da Théâtre de Beaulieu’de, 1967’de Bologna’da Teatro Communale’de ve Torino’da Teatro Nuovo’da oynamıştır.

1950’li yıllarda Maria Callas’ın efsaneleşmiş Norma’sının La Scala’da 1955’teki son temsilinden on yıl sonra, 1965’te aynı sahnede Leyla Gencer tarafından oynanması üzerine Callas hayranları ‘Normalar savaşı’ olarak anılan bir gerilim yaratmışlarsa da, Gencer sonraki yıllarda da büyük başarısını sürdürmüştür.

1965’te Milano’daki temsilin tamamının canlı kaydı önce uzunçalar (LP) ve sonra yoğunçalar olarak yayınlanmıştır. Aynı kayıttan gerek seçmeler, gerekse iki arya, ‘Sediziose voci.. Casta diva’ ile ‘Deh! Non volerli vittime’ ayrıca da yayınlanmıştır. 1964’te Buenos Aires’teki temsilden de iki bölümün,’Oh rimembranza’ ile ‘Deh, con te prendi ... Mira, o Norma’, canlı kaydı yayınlanmış bulunmaktadır.

Bu opera Alexandre Soumet’nin ‘Norma ou L’infanticide’ adlı piyesinden (1831) esinlenmiş, librettosu Felice Romani tarafından hazırlanmıştır. Opera iki perde olup, birinci perdede iki sahne, ikinci perdede üç sahne yeralmaktadır.

MÖ.1.yüzyılda Britanya’nın güneybatısında, Romalıların işgalindeki Galler’de geçen operanın konusu, Druid rahibesi Norma, Druid tapınağı genç kızlarından Adalgisa ve Romalı Prokonsül Pollione arasındaki bir aşk üçgeninin hazin öyküsüdür.

Operada Norma’nın (soprano) yanında, Adalgisa (soprano, günümüzde genellikle mezzosoprano) ve Pollione (tenor) başlıca rollerdir. Oroveso (bas) da nisbeten önemli roldedir.

Başrahip Oroveso, işgalci Romalılara karşı savaşı kazanabilmek için Druid’leri tapınağa kutsal bir yürüyüşe götürür. Tapınağa gizlice yaklaşan Pollione arkadaşı Flavio’ya, Norma’dan sıkıldığını ve tapınağın rahibe adayı genç kız Adalgisa’ya aşık olduğunu söyler.

Onlar uzaklaştırıldıktan sonra, tapınakta Norma isyan zamanının henüz gelmediğini Druid’lere bildirir, ay tanrıçasının kendilerine barış getirmesini diler, isyan günü gelene kadar sakin olmalarını söyler.

Tapınakta Adalgisa iç huzura kavuşmak için dua ederken Pollione gelir, birlikte Roma’ya dönmeye onu ikna eder. Öte yandan, gizlice doğurduğu iki çocuğunun babası olan Pollione’nin yakında Roma’ya döneceğini öğrenmiş olan Norma ise, Pollione’nin çocuklarını ve kendisini de Roma’ya götüreceğinden emin değildir.

Adalgisa gelirken, Norma yardımcısı Clotilde’den çocukları saklamasını ister. Adalgisa Norma’ya, bir erkeğin kendisiyle yakınlaştığını, rahibelik andından cayarak onunla gitmeyi istediğini açıklar. Aynı duyguları kendisinin de hissetmiş olduğunu düşünen Norma, ona yardımcı olmak ister. Adalgisa’nın sevgilisinin Pollione olduğunu öğrendiğinde ise Norma’nın aşkı nefrete dönüşür; Norma’yı tapınağa çağıran kutsal gong sesi tartışmayı keser.

Norma önce çocuklarını öldürüp, intihar etmeyi düşünürse de, Adalgisa’yı çağırır, çocuklarını ona emanet eder ve Roma’ya götürüp onlara annelik yapmasını ister. Adalgisa ise Pollione ile konuşup, Norma’ya dönmesini sağlamayı düşünür.

Oroveso Druid’lere Pollione’nin yerine daha zalim birisinin beklendiğini, ancak henüz isyan zamanının gelmediğini, nefretlerini belli etmemelerini söyler. Norma Adalgisa’nın Pollione’yi ikna edeceğini ümit ederken, Clotilde onun Adalgisa’yı tapınaktan zorla kaçırmaya dahi kararlı olduğunu belirtir. Tanrı İrminsul’un isyan zamanının geldiğini bildirdiğini açıklayan Norma, ancak önce bir kurbanın verilmesi gerektiğini hatırlatır. Bu sırada

tapınağa giren bir Romalı (Pollione) yakalanır. Oroveso Norma’ya onu öldürmesini emreder, Norma ise önce sorgulamak için yalnız kalmalarını ister.

Norma Pollione’yi Adalgisa’dan vazgeçmeye zorlar; iki çocuğunu öldüreceği tehdidi de Pollione’yi vazgeçirtemez; intihar etmeye kalkışırken Norma Druid’leri çağırır.

Verilecek kurbanın andını bozan bir rahibe olduğunu bildiren Norma, Adalgisa’nın adını vermez, bunun kendisi olduğunu, Pollione’ye ölümün dahi son veremeyeceği aşkını açıklar.

Pollione Norma’dan af diler; Norma çocuklarını Oroveso’ya emanet eder, Druidler Pollione ile birlikte ölüme giden Norma’yı lanetlerler.

Bellini : “Beatrice di Tenda”Bellini’nin ender sahnelenen operalarından, ilk kez 1833’te Venedik’te Teatro La Fenice’de temsil edilmiş olan “Beatrice di Tenda”nın, uzun aradan sonra 1964’te Venedik’te La Fenice’de sahnelenmesinde Leyla Gencer başrolde yeralmıştır. Bu temsilin bütününün canlı kaydı önce uzunçalar, sonra yoğunçalar olarak yayınlanmıştır.

Bu opera Carlo Tedaldi-Fores’in “Beatrice di Tenda” adlı piyesinden (1825) esinlenmiş olup, librettosu Felice Romani tarafından hazırlanmıştır. İki perdelik operanın ilk perdesi dört, ikinci perdesi iki sahneden oluşmaktadır.

Onbeşinci yüzyılın ilk yarısında geçen operanın konusu; Kont Facino Cane’nin dul eşi Beatrice, evlendiği Milano Dükü Filippo Visconti, Ventimiglia Beyi Orombello ve ona aşık Agnese di Maino’nun arasında geçen, hazin bir sona giden aşk ve kudret ilişkileridir.

Operada Beatrice’nin (soprano) yanında, Orombello (tenor) ve Agnese (mezzosoprano) başlıca rollerdir. Filippo (bariton) da nisbeten önemli roldedir.

Evliliğinden sıkılan Filippo’ya yakınındakiler ayrılmasını tavsiye ederlerken, Agnese ile dolaylı bir duygusal yakınlaşma oluşur.

Agnese aşık olduğu Orombello’yu bir mektupla davet eder; mektubun Beatrice’den geldiğini sanan Orombello geldiğinde durum ortaya çıkar, Agnese kıskançlık krizleri geçirir.

Öte yandan, Beatrice Filippo ile evlenmiş olmanın düş kırıklığını nedimelerinin yanında dile getirir. Oraya gelen Filippo, Beatrice’nin kudretini kıskandığını, kendisine sadakat göstermediğini, halkını kışkırtarak kendisine karşı gelmelerine yol açtığını söyler. Beatrice ise buna karşı çıkar, halkın şikayetlerini dinlemeye devam edeceğini vurgular. Orombello’yu arayan Filippo’nun askerleri, er veya geç, aşk veya korku yüzünden onun ortaya çıkacağını söyleyerek aramayı sürdürürler.

1950’li yıllarda Maria Callas’ın efsaneleşmiş Norma’sının La Scala’da 1955’teki son temsilinden on yıl sonra, 1965’te aynı sahnede Leyla Gencer tarafından oynanması üzerine Callas hayranları ‘Normalar savaşı’ olarak anılan bir gerilim yaratmışlarsa da, Gencer sonraki yıllarda da büyük başarısını sürdürmüştür.

AKOB 45

Page 46: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

Beatrice eski eşinin bir portresini taşıyarak, yalnız ve korumasız kaldığını, herkesin onu terk ettiğini söylerken, Orombello ortaya çıkar ve onun yanında olduğunu, askerlerini toplayarak harekete geçip, kendisini kurtaracağını söyler. Beatrice ona güvenmediğini belirtir, Orombello onun karşısında diz çökerek yanlış anlaşıldığını söylerken, Filippo Agnese ile gelir, iki hain arasında bir ilişki olduğunu iddia ederek, onları tutuklatır. Beatrice ise böyle biriyle evlenip, onu kendisiyle eşit konuma getirdiği için pişmanlık gösterir.

Kurulan mahkemede, korkunç işkenceler altında Orombello’nun suçluluğu kabul ettiği ve Beatrice’yi de suçlu duruma düşürdüğü belirtilir. Beatrice ise suçlamaları kesinlikle reddeder; Orombello ondan af diler.

Mütereddid kalan Filippo, pişman olan Agnese’nin ısrarıyla, duruşmanın ertelenmesini emreder, ancak mahkeme devam eder ve Orombello ile Beatrice’yi ölüme mahkum eder. Beatrice ile güzel günlerini hatırlayan Filippo tereddüt etse de, Beatrice taraftarlarının şatoya saldırı başlatacağını duyunca, idam emrini imzalar.

Agnese olayları kıskançlıktan kendisinin başlattığını itiraf ettiğinde, Orombello ve Beatrice onu bağışlar. Beatrice ölümünün bir yenilgi değil bir zafer olduğunu söyleyerek ölüme gider.

Bellini : “I Puritani”Bellini’nin ilk kez 1835’te Paris’te Théâtre Italien’de temsil edilmiş olan “I Puritani” operasında Elvira rolü ile Leyla Gencer 1961’de Buenos Aires’te Teatro Colòn’da sahneye çıkmıştır. Bu temsilin canlı kaydından seçmeler uzunçalar, bütünü yoğunçalar olarak yayınlanmıştır. 1964’te “Norma”yı da oynamış olduğu Teatro Colòn’un fuayesinde Leyla Gencer’in bir resmi ve elbisesi de sergilenmiştir.

Bellini’nin bu son operası, Jacques François Ancelot ve Xavier Boniface Saintine’in “Têtes rondes et cavaliers” (1833) adlı piyesinden esinlenmiş; librettosu Carlo Pepoli tarafından hazırlanmıştır. Opera konusunun Walter Scott’un “Old mortality” (1816) romanından da esinlenmiş olduğu ise tartışmalıdır. Opera üç perde olup, birinci perdede üç sahne, diğer iki perdede birer sahne yer almaktadır.

Onyedinci yüzyılda, Cromwell dönemi İngiltere’sinde, Plymouth yakınındaki bir kalede geçen operanın konusu, Sir Giorgio Valton’un yeğeni Elvira, onun sevdiği ve evleneceği kralcı Arturo, ona aşık olan püriten Riccardo üçgenindeki gelişmeler olup, Arturo’nun öldürülen kral I.Charles’ın dul eşi Henriet’in esaretten kaçmasına yardımcı oluşu esere ayrı bir gerilim katmaktadır. Operada Elvira’nın (soprano) yanında, Arturo (tenor), Riccardo (bariton) ve Giorgio (bas) başlıca rollerdir. Yalnızca birinci perdede sahnede olan Enrichetta (mezzosoprano) da önemli sayılabilecek bir roldedir.

Elvira’nın babası Sir Gualtiero Valton’un komutan olduğu kalede, püriten askerler kralcılara karşı savaşı kazanmak beklentisiyle toplanırken, kale halkı coşku içinde Elvira ile Lord Arturo Talbo’nun evleneceklerini haykırırlar. Savaştan dönen Sir Riccardo Forth, Valton’un kendisine Elvira ile evlenmesi için daha önce söz verdiğini açıklayarak, arkadaşı Sir Bruno Robertson’a içini döker.

Amcası Sir Giorgio Valton, sevdiği Arturo ile evlenebilmesi için babasını ikna ettiğini söyleyince Elvira sevinçten uçar. Arturo geldikten sonra, baba Valton kralcıların casusu olduğundan şüphelenilen bir kadını Londra’ya götürmek üzere ayrılacağını söyler. Kadının öldürülen kral I.Charles’ın eşi Henriet (Enrichetta) olduğunu anlayan Arturo onu kaçırmaya söz verir. Elvira’nın eşarbıyla başını örttürerek, nöbetçilerin kontrolundan geçirir; ancak Riccardo önlerini keser, düelloya davet ederken Elvira olmadığını anlar, kaçmalarına izin verir.

Düğün davetlileri geldiğinde, Riccardo Arturo’nun Enrichetta ile kaçtığını açıklar. Elvira kendini kaybeder, Arturo’nun hayalini görür.

Akli dengesini kaybeden ve sürekli Arturo’yu sayıklayan Elvira’nın sağlığının düzelmesi için, aniden çok sevineceği bir durumla karşılaşmasının etkili olacağını savunan Giorgio, gıyaben idama mahkum edilmiş olan Arturo’yu affettirmesini ve bularak getirmesini Riccardo’dan ister; o da ertesi günkü çatışmada karşılaşırlarsa onu öldürmek hakkı saklı kalmak koşuluyla kabul eder.

Üç ay sonra, ağaçlar arasında saklanarak Elvira’ya ulaşmaya çalışan Arturo, uzaktan Elvira’nın söylediği bir gezginci şarkısını işitir. O da aynı şarkıyı söyler, biribirlerini bulurlar, Arturo kaçırdığı kadının sabık kraliçe olduğunu, sadece Elvira’yı sevdiğini ve evleneceklerini açıklar.

Arturo’yu arayan askerlerle birlikte Giorgio, Riccardo ve kale halkı da gelir. Herkes Elvira’nın Arturo’ya ve sağlığına kavuşmasına sevinirken, askerler onu yakalayıp, idama götürmek ister. Gelen bir habercinin kralcıların tamamen yenildiğini, bunun şerefine Cromwell’in de herkesi affettiğini bildirmesi üzerine opera mutlu sona erer.

Bellini’nin Diğer EserleriBellini’nin bu operalarından bazı aryalara, Bellini’nin “Adelson e Salvini” (1826) (‘Dopo l’oscuro nembo’) ve “Il pirata” (1827) (‘Col sorriso d’innocenza’) operalarından birer aryaya Leyla Gencer bazı konserlerinde de yer vermiştir. ‘Dopo l’oscuro nembo’ aryası 1985’te Paris’te verdiği resitalin canlı kaydı kapsamında yoğunçalar olarak yayınlanmıştır.

Leyla Gencer resitallerinde, Bellini’nin bazı şan eserlerine de (‘Il fervido desiderio’; ‘Dolente immagine’; ‘Vaga luna’; ‘Ma rendi pur contento’) birçok kez yer vermiştir. İlk üç eserin 1980’de Paris’te verdiği resitalindeki canlı kaydı yoğunçalar olarak yayınlanmıştır.

SonuçLeyla Gencer ‘bel canto’ döneminin en önemli bestecilerinden Rossini’nin iki, Bellini’nin dört operasında başsoprano rolünde sahneye çıkmış, özellikle “Norma”yı 1962-1967 süresinde, Barselona’dan Milano’ya, Buenos-Aires’ten Torino’ya uzanan bir coğrafyada büyük başarıyla temsil etmiş; bu iki bestecinin başka bazı şan eserlerine resitallerinde yer vermiştir. Bu eserlerin hemen tamamının canlı ses kayıtları yayınlanmıştır.

Öziş, Ü. (2006): “Leyla Gencer ve opera dünyası”. Ankara, Sevda-Cenap And Müzik Vakfı, 171 s.

Öziş, Ü. (2009): Leyla Gencer’in kültür mirası. Ankara, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü, N.3178-12, “Leyla Gencer” (Ed.: Z. Oral), s.249-259.

Öziş, Ü. (2013): Leyla Gencer ve Giuseppe Verdi. Mersin, “AKOB - Akdeniz Opera ve Bale Kulübü Kültür-Sanat Dergisi”, n.19/20, s.42-47.

Öziş, Ü. (2013): Giuseppe Verdi ve Friedrich von Schiller. Mersin, “AKOB - Akdeniz Opera ve Bale Kulübü Kültür-Sanat Dergisi”, n.22, s.30-35.

Öziş, Ü. (2014): Leyla Gencer ve Donizetti’den üç kraliçe. Mersin, “AKOB - Akdeniz Opera ve Bale Kulübü Kültür-Sanat Dergisi”, n.26, s.6-9.

Öziş, Ü. (2015): Leyla Gencer ve Donizetti’nin diğer operaları. Mersin, “AKOB - Akdeniz Opera ve Bale Kulübü Kültür-Sanat Dergisi”, n.29, s.34-37.

Öziş, Ü. (2015): Leyla Gencer’in opera dünyası - Leyla Gencer’s opera world. Mersin, “AKOB - Akdeniz Opera ve Bale Kulübü Kültür-Sanat Dergisi”, n.31, s.36-41.

Yazarın Leyla Gencer ve ‘bel canto’ Bestecileriyle İlgili Bazı Yayınları

MARDİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ

46 AKOB

Page 47: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz

MARDİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ

Page 48: MAESTRO JOHN NESCHLING UNUTULMAZ HOCA İLE · PDF fileKünste Musik'de (Berlin Yüksek ... solo ve 4 viyola için “Dream” bestesini hocası Prof ... Oda Orkestrası günümüz