nİran Ünsal - cekmekoy2023.com · 4 - Çekmeköy2023 yazi dİzİsİ Ö merli’nin en eski...

72
Çekmeköy2023 - 1 RÖPORTAJ Çekmeköy Belediyesi Aylık Kültür Sanat Dergisi ŞUBAT 2015 Sayı:3 NİRAN ÜNSAL Fedakar Anne Yaşlandıkça Gençleşen Adam… SİNAN ÖZEN

Upload: others

Post on 13-Sep-2019

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Çekmeköy2023 - 1

RÖPORTAJ

Çekmeköy Belediyesi Aylık Kültür Sanat Dergisi

ŞUBAT 2015 Sayı:3

NİRAN ÜNSAL

Fedakar Anne

Yaşlandıkça Gençleşen Adam…

SİNAN ÖZEN

Çekmeköy Belediyesi

TAZ�YE H�ZMETLER�YEN�L�K AKADEM�S�

hoşgeldinbebek

Çekmeköy Belediyesi Aylık Kültür Sanat Dergisi

Ahmet POYRAZ

Ahmet POYRAZ / Belediye Başkanı

Belediye Başkanı

Değerli kardeşlerim,

“Her dem yeniden doğarız bizden kim usanası” der, Yunus Emre, hayatın her an yenilenmekte olduğunu vurgulamak için. Ne geçen zamanı geri döndürmek ne de onun aynısını bir daha yaşamak mümkündür. Çünkü geçmiş, geçmişte kalmıştır. Yaşanan tüm anlar ya sadece hafızada kalacak, kişinin birikimini tecrübelerini artıracak ve ardından o kişi ile birlikte kaybolup gidecek ya da zamanın şart-ları çerçevesinde kayıt altına alınacaktır. Yüzyıllar öncesinden seslenen Yunan Filozof Herakleitos da, zamanın, olayların ve kişilerin değiştiğine ilişkin olarak “bir ırmakta iki kez yıkanılamayacağını” söyler. Herakleitos ırmağın değiştiğini anlatırken insanın da her an yenilendiğini, her geçen an eskiden bir adım daha uzaklaştığını ifade etmişti.Nesneler, olaylar, zaman, evren ve insan sürekli bir değişme ve yenilenme içindedir. Her yeniliğin yeni bir kazanım olduğuna inanıyor ve bu yenilikleri kayıt altına alarak dergimizin 3. sayısını sizlere sunuyoruz. Her sayının hayatın ve olayların önemli anlarına ait bir anekdot olduğunu düşünüyoruz.Yaptığımız her çalışmada da bu konuyu göz önünde bulunduruyoruz. Hazırladığımız sosyal ve kültürel pro-jelerimizi de bu bağlamda değerlendiriyoruz. İstanbul’da bulunan üniversitelerde öğrenim gören öğrencilerimize yönelik hazırladığımız “Biz O’nu Çok Sevdik - Siyer-i Nebi Yarışması” projesi de bu hassasiyetler göz önünde bulundurularak hazırlanmış ve öğrencilerimize sunulmuştur. Projemizde 4200 öğrenci yer almayı başardı. Gençlerin bu proje ile Peygamberimizin hayatına ilişkin güzel okuma-lar yapacağına ve insanlığa rahmet olarak gönderilen yüce peygamberin izinde önemli adımlar atacaklarına inanıyoruz.Değerli kardeşlerim,Bizi takip etmeye devam edin. İnsan merkezli projeler ile geleceğin şekillendi-rilmesi adına önemli adımlar atıyoruz. Hayata geçirdiğimiz ve hayata geçirmeyi planladığımız projeler parmakla gösterilen özgün çalışmalar olacak. Yeni bir ayın sağlık mutluluk ve huzur getirmesini dilerim.

www.facebook.com/BaskanAhmetPoyrazwww.twitter.com/AhmettPoyrazwww.flickr.com/Ahmetpoyrazwww.cekmekoy.bel.tr

2 - Çekmeköy2023

Soner KARTAL / EditörŞubat 2015 Yıl:1 SAYI:3

Çekmeköy Belediyesi Adına İmtiyaz Sahibi

Genel Yayın Yönetmeni

Danışma Kurulu

Yayın Kurulu

Genel Yayın Koordinatörü

Editör

Haber Servisi

Tasarım

Matbaa

İletişim

Ahmet POYRAZ

Şahmettin YükselBaşkan Yardımcısı

Şenol Çetin-Başkan YardımcısıLatif Coşar-Başkan Yardımcısı

Eyüp Yıldırım-Başkan YardımcısıHasan Öztürk-Başkan YardımcısıAhmet Epli-Başkan Yardımcısı

Fatih Sırmacı-Başkan Yardımcısı

Muhammed SarıDoğan Karakaya

Salih GebelÖmer İslamCem Mutlu

Hikmet Tekin

Muhammed SarıKültür ve Sosyal İşler Müdürü

Soner Kartal

Çekmeköy Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

Greenart Reklam

Greenart Reklam

Çekmeköy BelediyesiKültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü[email protected]

Tel:0216 484 82 57

Bu dergide kullanılan yazı ve görseller izin almak ve kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir,alıntı

yapılabilir.

Merhaba Sevgili Okuyucularımız…

Çırağının sürekli dert yanmasından bıkan usta, çırağından bir avuç tuz ister ve o tuzu bir su bardağına dökerek içmesini söyler. Çırak emir büyük yerden diyerek içer ve içer içmez de kusar. “Tadı nasıl?” diye soran ustasına büyük bir öfkeyle: “acıydı” der…Usta gülerek çırağının kolundan tutar ve bu kez de gölün kenarına götürür. Bir avuç tuz verdiği çırağına göle dökmesini ve bir bardak içmesini söyler. Gölden suyu içen çırağa ustası yine sorar: “Tadı nasıldı?” Çırak bu kez suyun güzel olduğunu söyleyince usta yanına oturur ve nasihat etmeye başlar…Hayattaki sıkıntılar tuza benzer. Sıkıntıların miktarı hep aynıdır ancak bu ıstırabın acılığı neyin içine konulduğuna bağlıdır. Yapman gereken, sana sıkıntı veren şey-lerle ilgili hislerini genişletmendir. Bu yüzden sana tavsiyem bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış…Derdi de, dermanını da veren Allah’a şükürler olsun. Gelin hep birlikte şuandan itibaren bardak olmayı bir kenara bırakıp, göl olma yolunda adım atalım. “Eğer tadını bilirseniz ekmeği paylaşmak ekmekten daha lezzetlidir”. Çekmeköy 2023 ekibi olarak Emeğimizi siz değerli okuyucularımızla paylaşmak üzere yeniden karşınızdayız.Sesiyle, yorumuyla ve farkıyla fark edilen Sinan Özen Çekmeköy 2023’e içini dök-tü. Söz yazarı, besteci ve yorumcu Niran Ünsal, hakkında bilinmeyenleri Çekmeköy 2023’e anlattı. Ben rap’in krallarından geçtim, gönül sultanlarına bağlandım di-yen Sagopa Kajmer, büyük değişimiyle Çekmeköy 2023’te. Hamile bayanlar dikkat! A’dan Z’ye dikkat etmeniz gerekenler Çekmeköy 2023’te. Ailemizin çınarları bun-dan böyle Çekmeköy 2023’te. Birbirinden özel yazıların, konuların ve haberlerin yer aldığı bu sayımızı da istifadenize ve beğenilerinize sunuyoruz.Konuşmak bir mana ise susmak bin bir mana. Herkes konuşmasına konuşur lakin sükut yürekli olana diyor ve iyi okumalar diliyorum.

Görüş ve önerileriniz için adresimiz: [email protected], saygı ve muhabbetle…

Çekmeköy2023 - 3

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER

RÖPORTAJ/SAGOPA KAJMER

28

RÖPORTAJ/SİNAN ÖZEN

18

RÖPORTAJ/NİRAN ÜNSAL

06

MODERN ÇEKMEKÖY'ÜN TARiHi-3

AİLEMİZİN ÇINARLARITRAMVAYIN TIKIRTISI...

MAHALLEMİZİN MUHTARI YADİGAR ASLAN/ MİMAR SİNAN MAHALLE MUHTARI

CABER KALESİ VE SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

04

12

BAŞARILARIYLA HER GEÇEN GÜN BÜYÜYEN BİR ÇINAR GİBİYİZ

32

24

48

4 - Çekmeköy2023

YAZI DİZİSİ

Ömerli’nin en eski a i l e l e r i n d e n birine mensup olan İsmet Amca, 78 yıl önce Ömer-li’de dünyaya ge-lir. Çocukluğu II.

Dünya Savaşı ve sonrasındaki sıkıntılı dönemlere rastlayan İsmet Amca’nın o dönemki anıları, yokluk ve hüzünle dolu. Ekmeğin karne ile satıldığı yıllara tanık olan İsmet Amca, eve ekmek götürmek için çocuk haliyle Ömerli'den kilo-metrelerce uzakta olan Üsküdar Bağlarbaşı'nda buğday toplayıp harman dövmüş. Dönemin ekonomik ve siyasi tüm zor-luklarının halkın yaşamını derin-den etkileyerek bıraktığı izler, sadece anılarda değil bizatihi İsmet Amca ve kardeşlerinin isimlerinde de günümüze ulaşır. İsmet Amca ve kardeşlerinin isim-lerini alma hikâyeleri oldukça ilgi çeki-cidir. Adeta Atatürk’ün halk üzerindeki etkisini ve halkın ona sevgisini özetler niteliktedir: “İsimlerimizi babam veriyor ama anne-annem söylüyor babam veriyor. Arada kız kardeşim doğuyor. Anneannem diyor ki, bak Atatürk’ün evlatlığı var Sabiha Gökçen. Babama diyor ki, Gazi bunun ismi Sabiha olsun. Babam da olsun diyor. Kız kardeşimin adı Sabiha. Sonra bir tane daha kız kardeşim oldu. Atatürk’ün bi de Ülkü isminde bi kızı var. Onu da babam diyor ki, babam koyu Halk Partiliydi, bu da diyor Ülkü olsun. Anneannem diyor ki, o da diyor manevi evladı.”

Her bölgenin kendine özgü evlenme gelenekleri olduğu gibi Ömerli’nin de uzun süre sürdürülen düğün gelenekleri mevcuttur. Ömerli’nin farklı memle-ketlerden gelen insanlardan oluşması da, bu gelenek ve adetlerin çeşitlenme-sine katkı da bulunmuştur. İsmet Amca da Ömerli geleneklerine göre düzenle-dikleri düğün merasimi ile eşiyle evlen-miş. Yokluk içinde düzenlenen düğün eğlencesi, İsmet Amca için çok keyifli bir anıdır artık: “1959 yılında, görücü usulü evlendik. Annem gitti istedi. 2 tane tosun sattık, 1 tane de inek sattı babam. Biraz da dağlarda odun kestik. 7 kamyon odun kestik, sattık onları. Kırmızı kurdeleli 2 Osmanlı altını aldık. Düğün 2 gün sürdü. O zaman biz çengi getiriyoruz, Sulukule’den kadın çengi getiriyoruz. Akşamları, damadın evinde delikan-lılar, çengi varsa çalgı da var. Ud, klarnet, keman, cümbüş, darbuka bazı durumun iyi olursa kanun da var. Ben düğünü yaparken rahmetli babam, iki takım çalgı tuttu bana. Benim çalgılarla da 4 kişi düğün yaptı. Uzak yerden gelin alınıyorsa beygir arabaları kullanılıyor.”Hayatta kalmanın dahi zor olduğu dönemde, bir aile kurup geçim derdine düşen İsmet Amca 1964 yılında çalışmak için köyden ayrılıp şehre gelir. 28 yıl postanede çalıştıktan sonra emekli olur. Emekliliğine yakın Ömerli’ye dö-nen İsmet Amca, burada yaşamını sürdürmeye devam eder. İsmet Amca’nın geçmiş anlatısı her ne kadar acı, yokluk ve hüzün dolu olsa da, çocuk

her yerde her zaman da çocuk dedirten, onca acının içerisinde insanı tebessüm ettiren çok güzel çocukluk anıları vardır. Tüm sözlü tarih görüşmelerinde bir alt metin olarak geçen Üsküdar-Kısıklı tramvayı, İsmet Amca’nın en lüks oyun-cağıdır. Hem bir oyun hem de eski bir yol panoraması çizen İsmet Amca’nın nadide çocukluğuna bu tramvayda yol-culuk etmek..“Şimdi Üsküdar’dan gelen iskeleden kalkıyor tramvay, çift hat var. Üskü-dar’dan tramvay kalkıyor, Atlamataşı, Bülbülderesi, Fıstıkağacı, Bağlarbaşı, Altunizade, Millet Bahçesi, Sarıkaya, şimdi Sarıkaya karakolu var bilir mi-sin, Sarıkaya, Sarıkaya’dan Kısıklı. Şimdi o zamanlar tramvay 11 kuruş ikinci mevkii, 14 kuruş birinci mevkii o zamanlar. Biletlerde o zamanlar Alemdağ yok, Alemdağ değil de Âlem Dağ yazıyordu. (…) Hatırlıyorum da Bağlarbaşı’ndan binerdim kaçar arkadan, Bülbülderesi’ne ka-dar inerdim.”

AİLEMİZİN ÇIN ARLARI 1TRAMVAYIN TIKIRTISI...

Ailemizin Çınarlarından geçtiğimiz haftalarda kaybettiğimiz değerli büyüğümüz İsmet Yurdakul’u rahmet ve saygıyla anıyor, ailesine baş sağlığı diliyoruz..

YAZI DİZİSİ

Çekmeköy2023 - 5

AİLEMİZİN ÇIN ARLARI 1

Buğulu sesiyle gönüllerin Sultanı olmuş bir isim… NİR

AN Ü

NSA

L

6 - Çekmeköy2023

RÖPORTAJ

Müziğe çok erken yaşta başladığınız biliniyor. Hatta yaşıtlarınız evcilik oy-narken siz müzikle yatıp müzikle kalkma-ya başladınız. Bu yeteneğinizi kim ve nasıl keşfetti.Annem keşfetti tabii ki. Müzik hayatına sekiz yaşında TRT İzmir Çocuk korosunda başladım. Daha sonra ileri koro ve gençlik korosunda da yer aldım.Türk sanat müziği korosunun sınav-larını kazanınca bir yandan bu koroda diğer yandan da “Fasl-ı Feza” isimli fasıl heyetinde, annemin arkasında korist ve vokal olarak görev yaptım. Bu arada İzmir’in üst düzey mekan-larında sahne almaya başladım. 1993 yılında bir gazetenin düzenlemiş olduğu İzmir’in “Al-tın 11”i yarışmasında “Yılın Umut Veren Kadın Sesi” ödülünü aldıktan sonra 1994 yılında Kuşa-dası’nda yapılan “Pop Show 94” yarışmasında birinci oldum. İşin özü hocamda beni keşfe-dende annemdir. Fakat bu sesi ve bu yeteneği insana yüce Yaratıcı’dan başkası veremez. Allah bu meziyeti insana verecek ki olsun, yoksa kul ne yaparsa yapsın boş. Meyvesiz ağacı da, türlü türlü meyve veren ağaçları da yaradan Allah’tır gerisi hikaye...

Küçük yaşta İstanbul’a geldiniz ne gibi zorluklar yaşadınız?İstanbul çok büyük bir metropol. 1994 yılında geldim. 19 yaşındaydım. Gerçekten bir kurtlar sofrasıydı. Annem bile İstanbul’a bu neden-lerden dolayı gelme cesaretini gösterememiş. İnsanlara yıllarca yaşımla ilgili yalan söyledim. Beni adam yerine koysunlar diye 25 yaşındayım dedim. Şöhret ve kariyer için hiçbir kimliğin yanında durmadım. Sadece kendi meziyetim ve altın bileziğimle bir yerlere gelmek istedim. Niran Ünsal dediğiniz zaman insanlar önce ‘Aaa çok iyi yorumcudur, iyi de besteleri vardır’ diyor. İşte bu benim için en büyük hazine. Bunu ortaya çıkarmak benim için gerçekten çok zor-du. Tek başına mücadele etmek. Aileden hiç kimsenin yanında olmaması. Amatörüm ve son nefesimi verene kadarda amatör kalacağım.

Bu gücü nereden alıyorsunuz?Gerçekten ve samimi olarak söylüyorum “Allah’tan” Gerisi yalan….

Sanatçı kişiliğinin dışında Niran Ünsal günlük ve sosyal yaşantıda nasıl birisi-dir?Gayet mütevazı, yerine göre içe kapanık ye-rine göre dışa dönük bir yapım var. Hayata dair her şeyi derinlemesine yaşayan bir in-sanım. Ayrıca insanları çok sevmekle bir-likte, hayatımda olmaları ya da olmama-ları gerektiği konusunda seçici olmaya özen gösteririm. Yapılan iyiliği ve kötülüğü asla unut-mam. Aslında özümde iyi niyetli bir insanım. Karşımdaki insanların bana yaklaşımları da benim tavrımı belirle-memde önemli bir un-sur. Saygısızlık, yalan ve haksızlığa asla tahammül edemem. Mahremiyetim ve huzur bulduğum yuvam benim için çok önemli ve bu konuda dikkatli olmaya ve hata yapmamaya çalışıyorum. Bir annenin çocukları ve eşiyle alakalı yapması gereken her ne varsa bu çerçeve-de hata yapmamaya dikkat ediyorum. Onlarla olmak bana huzur ve güç veri-yor. Sonuçta bende Al-lah’ın yarattığı bir aciz kulum.

Niran Ünsal’ı tanımlayacak olan cümle nedir?Özverili, fedakar, sabırlı ve güçlü…

Söylediğiniz şarkılar ve çıkarttığınız albüm-ler sizi anlatıyor mu?Tabii ki… Örneğin bir al-bümümün adı “Şarkılara Tu-tundum.” Ben hayatım boyunca şarkılara tutundum. Mutluluğumu, hüznümü, öfkemi aklınıza gelecek

Çocukluk yıllarında başlayan bir serüven onunkisi… Güçlü yorumu ve sanatçı kişiliği bir yana bizden biri o…

Söz yazarı, besteci ve yorumcu Niran Ünsal, hakkında bilinmeyenleri Çekmeköy 2023’e anlattı.

RÖPORTAJ

8 - Çekmeköy2023

RÖPORTAJ

insana ait tüm duygularımı şarkılarımla anlatmaya çalıştım. Dolayısıyla benim en büyük servetim, sesim ve bestelerim.

Sanatçı her haliyle topluma örnek olmalı siz buna katılıyor musunuz?Bizler insanız, elbette hatalarımız oldu ve olacak. Sonuçta beşeriz şaşarız. Hamdım piştim, yandım kül oldum. İnsan pişerken acılarla pişer, mutluluklarla değil. Bizler doğumdan ölüme kadar geçen süre zarfında sürekli kendimizi yeniliyor ve geliştiriyoruz. Bu süreci hata yapmadan geçirmek her baba yiğidin harcı değildir. Keşke hatasız kul ola-bilseydik. Sadece sanatçılar değil, toplum önünde olan tüm bireyler her halleriyle örnek olmak zorundadır. Para ve şöhreti taşı-mak gerçekten çok zor… Şöhreti ve parayı gerektiği gibi kullanmazsanız bu iki önem-li unsur sizin felaketiniz olabilir. Aldığımız nefesi bile geri veriyorsak, hiçbir şey bizim değildir. Bu dünyada her şey ama her şey bize emanet… Mutlak güç sahibi Allah’tır. Ateşten gömlek olan bu aleme şöhret olma ümitleriyle girmeye çalışan herkese ses-leniyorum! Bu piyasadaki pirzolaya kan-mayın, inanın ki evinizde yiyeceğiniz kuru soğan daha lezzetli. Mal ve şöhret hırsının insana vereceği zarar, iki aç kurdun bir ko-yun sürüsüne saldırdığı zaman vereceği zarardan daha çoktur.

Aile hayatınız nasıl gidiyor?“Yuvayı dişi kuş kurar” anlayışına katılmıyorum. Bence yuvayı yapan hem dişi hem de erkek kuştur. Öyle yuvayı sa-dece dişi kuş kuramaz. Yaradan her şeyi çift olarak yaratmış, eksiyle artı gibi. Yani her

yaratılan bir birini tamamlıyor. Çünkü Allah bu düzende yaratmış her şeyi. Bu nedenle birlik ve beraberlik, anlaşabilmek çok önemli… Varlıkta ve yoklukta, hastalık-ta ve sağlıkta bir olabiliyorsanız o zaman bir aile olmuşsunuzdur. Her şey yüzde elli yüzde elli… (Güven, sadakat, özveri) o zaman yüzde yüz olur ve o yuvada Allah’ın izniyle her şey güzel olur.

4 çocuk annesi olmak nasıl bir duygu?Allah herkese dünya ve ahiretleri için hayırlı olacak evlatlar nasip etsin. Evlat-larım benim yaşam kaynağım, onlarsız bir hayat düşünemiyorum. Çok defa maalesef ölümü düşündüm. Her defasında onları düşündüğümden geri adım attım. Sorumlu-lukları ne kadar ağır ve ciddi olursa olsun evlat candır. Anneliğin-babalığın her halde tarifi yoktur. Çünkü bu duyguyu anlatacak cümle kurmak çok zor, en azından benim için. Evlatlarımız arasında adaletli davranma-ya lütfen herkes dikkat etsin. Bakın Peygam-berimiz (s.a.v), ne güzel söylemiş. "Allah'tan korkun. Çocuklarınızın size itaatli olmalarını istediğiniz gibi siz de onların aralarında adaletle davranınız. Bir öpücüğe varıncaya kadar, Allah her hususta çocuklarınız arasın-da adaletli davranmanızı sever.”

Popüler bir şarkıcı ve 4 çocuk anne-sisiniz. Kariyerinizin zedeleneceğinden korkmadınız mı?Asla…Asla…Asla. Korkanlara da bir anlam veremiyorum.

Nasıl bir annesiniz?İnsanın kendini anlatması bana tuhaf geli-yor. Benim nasıl bir anne olduğumu İbra-him Bey anlatsın daha iyi olur. (Gülüyor) İbrahim Bey anlatıyor… Şefkatli, özverili, anlayışlı ve benim eşim diye söylemiyorum gerçekten Niran Hanım çok iyi bir anne.

İbrahim bey nasıl bir baba?Öncelikle insan olarak çok iyi… Hiç birimiz hatasız değiliz ancak İbrahim Bey, bir bütün olarak benim başımın tacı ve evimin reisi-dir. Çocuklarıyla ilgili evine eşine sahip çı-kan gönlümün ilacı ve iyi bir babadır. Allah başımızdan eksik etmesin.

İbrahim Bey, bebek bakımında size yardım ediyor mu neler yapıyor mesela?Benim son çocuklarıma ilk beş ay sadece İbrahim Bey el sürebildi. Uykusuz kaldığım gecelerde mama hazırlamadan tutun da alt değiştirmeye kadar yardım etmiştir. Bir ba-banın evladı için yapması gereken her şeyi İbrahim Bey fazlasıyla yapmıştır ve yapma-ya da devam etmektedir. Öz verili ve fedakar babadır benim eşim.

Son olarak Çekmeköy 2023 size iste-diğinizi yapabileceğiniz sihirli bir değnek veriyor ve üç hak tanıyor neler yapardınız?1- Ülkemizin ahlaki değerlerini tekrar düzeltmeye yönelik çalışmaları hemen başlatırdım.2- Gerçek kültürümüzün tekrar kazandırıl-ması ve yapılandırılması için gereken ne varsa hepsini harekete geçirirdim.3- Olan ve yaşanması gereken manevi-yatımızı topluma kazandırmak adına çalışmalar başlatırdım.Bu arada inceleme fırsatı bulduğum Çek-meköy 2023 dergisi hayırlı uğurlu olsun. Böylesine güzel bir ilçeye yakışır bir dergi olmuş. Yeşiliyle, sakinliği ve gelişimiyle beni gerçekten etkileyen bir ilçe Çekme-köy. Yakın bir zamanda eğer Mevla da nasip ederse Çekmeköy’de oturmak istiyorum, çünkü ben doğaya aşık bir insanım. Beni doğaya atın ve lütfen unutun. Sayın Ahmet Poyraz’dan bir ricam olacak, lütfen Çekme-köy’ün bu güzelliklerini koruyun.

RöportajSoner KARTAL

HABERLER

Çekmeköy2023 - 9

S

SURİYE YARDIM TIRLARINIDUALARLA UĞURLADIK

uriyeli sığınmacılara gönderilmek üzere AK Parti İstanbul İl Başkanlığı tarafından başlatılan "Üşüyorum Yardım Edin" kam-panyası için hazırlanan yardım malzeme-leri tırlara yüklendi. Toplanan malzemeler, Çekmeköy Kaymakamı Cemal Hüsnü Kansız, Çekmeköy Belediye Başkanı Ahmet Poyraz, AK Parti Çekmeköy İlçe Başkanı Salih Kırıcı, Belediye Başkan Yardımcıları Fatih Sırmacı, Ahmet Epli ve Şahmettin Yüksel’in aralarında bulun-duğu ekipler tarafından tırlara yerleştiril-di. Şanlıurfa’daki sığınmacılara gönderil-mek üzere dualarla hazırlanan tırlarda; battaniye, bebek bezi, ısıtıcı, kışlık giysi ve gıda maddeleri yer alıyor. AK Parti İl Başkanlığı koordinatörlüğünde gerçekleştirilen, İstanbul Büyükşehir Be-lediyesi ve AK Partili ilçe belediyelerinin katıldığı yardım kampanyasına Çekme-köylüler de destek verdi. İlçe halkının yardımları ile toplanan yardım malze-meleri, diğer belediyelerin hazırladığı araçlarla birlikte 100 araçlık konvoyla

Suriye sınırına gönderilmek üzere yola çıkacak. Tırlar hazırlanırken ekiplerin başında bulunan Çekmeköy Belediye Başkanı Ahmet Poyraz, İl Başkanlığımız İstan-bul’daki AK Partili belediyelerle birlikte bu kampanyayı başlattı. Yarın Maltepe Meydanı’ndan yola çıkacak 100 tırla bir-likte Şanlıurfa’ya Suriyeli kardeşlerimize bir yardım çıkarması yapacağız. Kış şart-

larında ülkemize sığınan kardeşlerimize yardım eli uzatıyoruz. Yardıma ihtiyacı olana el uzatmak hem dini hem insanlık göre-vimiz. Bu soğuk günlerde kardeşlerimizin dertlerine biraz da olsa çare olabilmek için gayret ediyoruz. Bizler bu mekan-lardan daha önce de Van depreminde açıkta kalan kardeşlerimiz için yardım malzemeleri göndermiştik. Rabbim kimseye böyle acılar yaşatmasın. Kam-panyaya destek vererek yardımların çığ gibi büyümesini sağlayan esnaflara, iş adamlarına ve tüm Çekmeköy halkına teşekkür ediyorum. Allah yaptığımız bu yardımları kabul etsin.

10 - Çekmeköy2023

AKTÜEL

ÇÇEKMEKÖY HALKEĞİTİMİ MERKEZİ

YASEMİN BİRGİN

Giyim Üretim Teknolojisi Öğretmeni

ekmeköy 2023’ün değerli okurları;Sizlere bu ay özellikle bayanların ilgisini çekebilecek kurslarımızdan bahsede-ceğiz. Kurslarımız “Kadın Giysileri Di-kimi”, “Düz Dikiş Makineci” ve “Giysi Tadilatçısı”. Öğretmenimiz Yasemin BİRGİN’ in hazırladığı yazımızda önce öğretmenimizi kısaca tanıyacağız. Ar-dından giyimin tarihte ne denli önemli olduğunu ve son olarak kurslarımızı an-latacağız. Keyifle okumanız dileğiyle…1977 İstanbul doğumluyum. Giyim Üre-tim Teknolojisi öğretmeniyim. Birçok gelinlik firmasında aktif olarak çalıştım. 4 senedir halk eğitim merkezlerinde, 2 senedir de Çekmeköy Halk Eğitimi Merkezi’nde görev yapmaktayım. Siz de hayal gücünüzü kullanmak, yeniliklere adım atmak ve kendi tasarımlarınızı oluşturmak istiyorsanız; sizleri kurs merkezimize bekliyoruz.

TEKSTİL VE GİYİMİN TARİHİ Kıyafet konusu insanlık tarihi kadar es-kidir. Zira çıplak doğan ve giyinen tek canlı varlık insandır. İnsanların elbise-leri onların içine girip oturdukları ilk evi sayılmaktadır. İnsanlar neden giyinirler diye sorulduğunda pek çok unsurun etkili olduğunu görürüz. Başlangıçta, kıyafetlerini sıcak, soğuk, kar ve yağ-mur gibi tabiat şartlarından korunmak için giymişlerdir. İklim, coğrafya ve tabiat şartları kadar dinî inanışlar ile kültürel değerler de kıyafetin belirlenmesinde et-kili olmuştur. Kıyafet bir yönüyle bireyin yaptığı işi (asker, sivil, polis, din adamı, hemşire vs…) dolayısıyla statüsünü, diğer yanıyla da ekonomik durumunu ve cinsiyetini ortaya koymaktadır. Kıyafet-teki gelişmeler zamanla estetik ve moda

denilen tarzın doğmasına yol açmış olup, çeşitli milletlerin ve insan topluluk-larının dini inançlarına, medeni durum-ları ile örf ve adetlerine göre farklılıklar göstermiştir.

GİYİMİN ÇEŞİTLİ ZAMANLARDA-Kİ GELİŞİMİ VE UYGULANMASIEski Mısır örneğiKavurucu ve bunaltıcı sıcakların hüküm sürdüğü Eski Mısır’da firavun, karısı ve nedimesi parlak renklere boyanmış bir sarayda yaşıyorlardı. O zamanlar, Mısır’da giyilen kıyafetler insanları serin ve ferah tutacak ince keten kumaşlardan yapılırdı. Eski Mısırlılar parlak güneş ışınlarından korunmak için gözlerine de siyah sürme çekerlerdi: Bu da bir tarzın, hatta modanın ortaya çıkmasını sağlamıştır. Antik RomaAntik Roma’da kent meydanına forum denirdi. Şimdiki forumların temelleri işte buradan günümüze ulaşmıştır. Fo-rumda vatandaşlar bir araya gelerek önemli görüşmelerini yaparlardı. Antik Roma’da sadece özgür olan erkekler vatandaş olabilirdi. Bir Roma vatandaşı içine tunik giyer ve ‘toga’ denilen yün kumaşa bürünürdü. Kadınlar ise stola denilen basit kesimli, dökümlü elbiseler giyerlerdi. Lejyonları yöneten generaller ise kırmızı renkli kıyafetler giyer ve altın yapraklardan (varak) yapılmış bir taç ta-karak, etrafta azametle gezerlerdi.

Eski Çin’de Giyim KuşamEski Çin zamanında imparatorluk saray-larının çok güzel ve büyük bahçeleri olurdu. Bahçe gezintileri saraylıların popüler olan eğlencelerindendi. İpeğin anavatanı olan Çin’de soyluların ve zenginlerin kıyafetleri en iyi kalitede ipek-ten yapılırdı. Kadınların da erkeklerin de kıyafetleri bol dökümlü ve işleme-li olurdu. Kadınlar gözlerine parlak renklerde göz farı ve ruj kullanırlar, uzun saçlarını gösterişli topuzlarla top-larlardı. Ortaçağ (1200′lü Yıllar) Ortaçağ insanların temizlik ve hijyenden

Çekmeköy2023 - 11

AKTÜEL

habersiz yaşadıkları bir dönemdi. Zengin soylular bile suya sabuna pek el sürmezlerdi. Hatta sokaklardaki pis-lik ve çöplerden dolayı yüksek topuklu ayakkabıların çıktığı dönem de diye-biliriz. Kıyafetler de genellikle basit modellerde yapılırdı. Kadınlar düz elbiseler pelerinler, erkekler ise süslü gömlekler, ceketler ve dar pantolonlar giyerlerdi. Uzun pelerinler çok popüler-di. Kumaşlar yünden yapılır ve ezilmiş bitkilerle boyanırdı. Yünün kaşındırıcı etkisini önlemek için iç çamaşırları yu-muşak keten kumaşlardan dikilirdi. 1500′lerde İspanya’da Moda1500′lü yıllarda İspanya dünya sah-nesinde önemli sayılabilecek süper güçlerden biriydi. Amerika kıtasının altınlarıyla zenginleşen İspanyollar, zenginliklerini gösterişli kıyafetlerle sergiliyorlardı. Altın işlemelerle, pa-halı dantellerle süslenen bu kıyafetler aslında fazla rahat da değildi. Kadınlar korse ve çemberli iç etekler, erkekler bedene oturan ceket ve kısa pantolonlar giyerlerdi. Boynu rahatsız eden kırmalı yakalıklar olmadan kıyafetler tamamlan-mış sayılmazdı. Kadınlar topuzlarını, erkekler şapkalarını devekuşu tüyleri ile süsleyip o şekilde dolaşırlardı.

1770′li yıllarda Fransa ModasıSonu Fransız ihtilaline kadar dayanan bu dönemde, Fransa’da zenginlerle fa-kirler arasındaki uçurum had safhaya ulaşmıştı öyle ki, fakirler yiyecek ek-mek bulamazken, asiller denen kesim moda ve giyim kuşam için inanılmaz paralar harcıyorlardı. O dönemlerde kadınlar da, erkekler de beyaz peruk-lar takar, yüzlerini kalın bir pudra tabakasıyla kaplarlardı. Peruklar ola-bildiği kadar yüksek yapılır, kuş tüyleri ve hatta gemi modelleriyle süslenirdi. Kadınlar eteklerinin kabarık durması için içlerine telli jüponlar giyerlerdi. Saray modasına göre giyinen bir erkek fırfırlı yakalık, çiçek işlemeli yelek, par-lak renkli ceket ve altın tokalı yüksek topuklu ayakkabı giyerdi. 1810′lu yıllarda İngiltere ModasıSavaşların hüküm sürdüğü bir dönem olduğundan askerlik yaygın olan bir meslekti ve asker giysileri püsküllü ve parlak renklerin çoğunlukta olduğu üniformalardan oluşurdu. Gurur ve Ön-yargının yazarı JaneAusten’ın romanları bu dönem İngiltere taşrasını ele alır. Bu dönemde hanımların giysilerinde korse-ler yaygın olup ama elbiseleri kabarık değildi. Sokağa ve gezmeye çıkarken

uzun mantolar giyilir, başlara ise süslü boneler takılırdı. İpekten yapılmış küçük el çantaları kıyafetleri tamamlayıcı ak-sesuarları oluştururdu.

1920′li Yıllarda Avrupa Modası1920′li yıllarda kadınların daha çok sosyal haklarıyla ilgilenildi, korse giyi-minin bırakıldığı, daha rahat kıyafetlerin tercih edildiği dönemdir. Uzun ve korse-li kabarık elbiselerin yerini dizlerin altında biten etekler, uzun saçların yerini ise bob-stil denilen kısa saçlar aldı. Beylerse bir çeşit yünlü kumaş olan tüvitten (Taranmış yünden yapılan, çoğu iki renkte, spor giyecekler yapımında kullanılan kumaş türü) dikilmiş ceket ve pantolonlar giymeye başlamışlar çift renkli ayakkabılar da yine bu dönemde moda olmaya başlamıştı.

1950′li Yıllarda Amerikan ModasıAmerika İkinci Dünya Savaşı’ndan son-ra her şeyin merkezi konumuna gelmiş-ti. Örnekler verecek olursak Rockand Roll müziği dünyayı kasıp kavururken, kıyafetler de çok özgür duruma gelmiş, Hollwood filmleri Amerikan yaşam tarzını ve bunun getirmiş olduğu moda akımını her yere taşımaya başlamıştı. Kıyafetlerde daha bu zamanlarda gündeme oturmaya başlayan ve işçilerin giymiş olduğu kot pantolon, rahat spor ayakkabıları, askılı elbiseler bu dönemin modasının temel öğelerini oluşturuyordu.

Osmanlı Devletinde Giyim-KuşamTürk devletleri hiyerarşisi içerisinde ayrı bir yere sahip Osmanlılarda giysiler kişinin toplumdaki konumunu göster-mekteydi. Giysinin rengi, biçimi, ku-maşın cinsi, kıyafet sahibinin toplum nazarındaki yerini yansıtmaktaydı. Ayrı ırk ve dine bağlı kişilerin de kendilerine özgü ve birbirinden bağımsız kıyafet şekilleri vardı. Selçuklulardan sonra

onun devamı olarak kendisini gösteren Osmanlı Devleti, giyimde de belli bir döneme kadar benzerlik arz eder. Özel-likle hoşgörülü bir padişah olan Fatih Sultan Mehmet'ten sonra İslam toprak-larındaki toplum yansımasının genele yayıldığı görülür. XVI. yy. giysileri ve süslemeleri, İslam kuralları çerçevesi içerisinde kalmakla beraber yeniliklere de açık bir tutum sergilemekteydi.

GİYİM ÜRETİM TEKNOLOJİSİGiyim ve hazır giyim sanayi, sağladığı istihdam imkânı, üretim sürecinde yarattığı katma değer ve uluslararası ti-caretteki ağırlığı nedeniyle ekonomik kalkınma sürecinde önemli rol oynayan bir sanayi dalı olagelmiştir. Gelişmiş ülkelerin 18. yüzyılda gerçekleştirdikleri sanayileşme sürecine damgasını vuran tekstil ve daha sonra hazır giyim sanayi, günümüzde de gelişmekte olan ülke-lerin kalkınmalarında benzer bir rol oynamaktadır.

KADIN GİYSİLERİNİN DİKİMİ VE MESLEK ELEMANI TANIMIKadın giyimine ait temel kalıp, şablon, seri ve pastal planını hazırlayan, ürüne uygun malzeme tespit ederek numune dikiminin yapılmasını sağlayan kişidir.Kursiyerlere eğitim programında, kadın giysilerinin kalıp, kesim ve dikim öncesi işlemlerini hazırlayarak dikimini yapa-bilme bilgi ve becerisi kazandırılır.Kursu tamamlayan birey; düz sanayi dikiş makinesi ile uygun dikiş tekniklerini kulla-narak giysi üretimi yapma bilgi ve bece-risine sahip nitelikli kişidir.Müşteri isteği doğrultusunda giyside tamir ve model değişikliği yapma bilgi ve becerisine sahip nitelikli kişidir.

ÇEKMEKÖY HALK EĞİTİMİ MERKEZİHalk Eğitimi, Toplumun Geleceği…Bu alanda kendinizi geliştirmek, yeni bir meslek edinmek isteyen herkesi merkezimize bekliyoruz. Kurslarımızın istihdam alanları ve giriş koşulları hakkında ayrıntılı bilgi almak için lüt-fen bizi arayınız.

İletişim Bilgilerimiz:Adres: Kirazlıdere M. Sultangazi C. No:1 Çek-meköyTel: (216) 429 51 10İnternet: www.cekmekoyhem.meb.k12.tr

YAZI DİZİSİ

MODERN ÇEKMEKÖY'ÜN TARiHi-3

ROMA VE BİZANS DÖNEMLERİNDE ÇEKMEKÖY

İstanbul bulunduğu coğrafi konum itibariyle her zaman ilgi odağı oldu. Tarihin en büyük devletlerine başkentlik yaptı, farklı inanç ve kültürlerin merkezi haline geldi. İstanbul’a olan yoğun ilgi çevresini de etkiledi. Çekme-köy bölgesi de hem İstanbul’a yakınlığı hem de bir geçiş bölgesi olması dolayısıyla bu il-giden en çok etkilenen yerlerden biri oldu. Bu açıdan bölgenin durumunu İstanbul’dan bağımsız ele almak eksiklik olacaktır. Bugünkü İstanbul’un temelleri M.Ö. 7. yüzyılın sonlarında atıldı. M.S. 4. Yüzyıl-da İmparator Constantin tarafından yeniden inşa edilip başkent yapıldı; ondan sonra da Doğu Roma, Bizans ve Osmanlı devletlerine başkentlik yapmaya devam etti.

Çekmeköy2023 - 13

476 yılında Batı Roma’nın yıkıl-masından sonra Doğu Roma İmpara-torluğu, Bizans İmparatorluğu’na dönüşmüş ve İstanbul’da, bu yeni imparatorluğun başkenti haline gelmişti. Bu dönem Bizans için bir toparlanma ve yükselme dönemi oldu. Ancak 7. yüzyıldan itibaren İstanbul için kuşatma yılları başladı. İmparator Jüstinyen’den (527-565) sonra iktidara gelen Herakleios döneminde, Balkanları ele geçiren Avar ve Slav orduları İstanbul’u da tehdit etmeye başladılar. Avarlar İstanbul’u ciddi manada muhasara eden ilk Türk kavmi oldu. Bu dönemde İran orduları ile ittifak kuran Avarlar ile Bizans arasında yapılan savaşlar Bizans’ın lehine sonuçlandı.Ancak bu başarı uzun sürmeyecekti. Zira bir süre sonra İstanbul’u hedef alan Müslüman Araplar’ın karadan ve denizden düzenledikleri seferler, Bizans’ı yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya bırakacaktı.Bilindiği üzere Araplar tarafından dördü Emeviler, biri de Abbasiler zamanında olmak üzere Bizans üzerine beş askeri sefer düzenlendi.Bu arada çeşitli vesilelerle doğu dünyası ile münasebetlerde bulu-nan Bizans hükümdarları doğulu-

lardan etkilendiler.Mesela İmparator Theophilos (829-842) zamanında Araplarla yapılan devamlı savaşlar sırasında 832 yılında Bağdat’a Ab-basi Halifesi Memun nezdine elçi olarak hocası Synkellos İoannes Gram-matikos’u göndermişti. Dönüşünde İstanbul Patriği olan ve bu makamı 842’ye kadar muhafaza eden bu elçi, Bizans’a döndüğünde Bağ-dat sarayını o kadar methetmiştir ki, hayran kalan imparator, Abbasi saraylarının resimlerini getirterek hemen Patrikos adındaki bu şahsa, Samandıra yakınlarında olduğu düşünülen Bryas Sarayı’nı inşa ettirdi. İmparator sarayın içine bir kilise ve etrafına da bahçeler yaptırdı. Civardan su yolları ve kanallar ile bu saraya sular getirtti.1071 yılının hem Bizans hem de Türk tarihi açısından önemli sonuçları oldu. Çünkü bu tarihte Selçuklu Sultanı Alparslan ile Bizans İmparatoru Ro-manos Diogenes arasında yapılan Malazgirt Meydan Muharebesi’ni Türkler’in kazanmasıyla Anadolu kapıları Türkler’e açılırken, Bizans imparatoru hem tacını, hem tahtını hem de hayatını kaybetti. Bundan sonraki dönemde de İstanbul ön-lerinde Selçuklu Türkleri görülmeye başladı.

YAZI DİZİSİ

Nitekim Bizans İmparatoru VII. Mikhail Dukas’ın (1071-1078) iktidarı sırasın-da Bizans’ın Anadolu orduları komutanı Nikephoros Botannies ile Rumeli ordu-ları komutanı Nikephoros Bryennios imparatora karşı isyan etmişlerdi. Bun-lardan Nikephoros Botannies Anadolu fatihi Kutalmışoğlu Süleyman Şah’tan yardım istedi. Süleyman Şah’ın yardımı sonucunda da 1078’de imparator oldu. Bu ilişkiler sayesinde Kutalmışoğlu Süley-man Şah Üsküdar’a kadar geldi ve burada Botannies tarafından saygı ve sevgi ile karşılanıp ağırlandı.Bundan sonra 1090-1091 kışında bu kez de İzmir Beyi Çaka ile anlaşan Peçenekler İstanbul’u kuşattı. Ancak Peçeneklere karşı Kumanlar’la işbirliği yapan im-parator Aleksios bu mücadeleden galip çıktı. Haçlı orduları Filistin’i Müslümanların elinden almak için 1096 yılında İstanbul’a geldiler. Bu Haçlıların İstanbul’la ilk tanışmasıydı. Haçlılara yardımcı olan im-parator Aleksios, bu yardımın karşılığını Selçuklular’ın başkenti İznik’in 1097’de Haçlılar tarafından alınıp Bizans’a iade edilmesiyle görmüştür. Bu tarihten yak-laşık 65 sene sonra İmparator Manuel ile barış antlaşması imzalayan II. Kılıçarslan

İstanbul’a gelerek burada üç ay misafir olarak kaldı. Bu sırada Haçlı seferleri de devam etti. Dördüncü Haçlı seferi, İstanbul’un işgali ve paylaşılması ile sonuçlandı. Bu sırada Bizans taht kav-galarıyla uğraşıyordu. Bunu fırsat bilen Haçlılar Haliç’e girerek 9 Nisan’da saldırıya başladılar. 13 Nisan 1204’de şehir ele geçirildi ve acımasızca yağmalandı. Çok sayıda insan kaybı oldu. Ayasofya’da dâhil olmak üzere birçok tarihi eser ve kitaplar tahrip edil-di, yakıldı, yıkıldı ve çalındı. Bu yağmalar sonunda Bizans, Haçlılarla Venedikli-ler arasında paylaşılarak bir Latin İm-paratorluğu kuruldu ve devletin başına da Flandre getirildi. Bu sırada şehrin beyin takımı ya da âkil adamları denilen kesimi ve zenginler İznik’e göç etti. Latin İm-paratorluğu sadece İstanbul ve yöresine hükmedebildi. Diğer bölgelerde varlık gösteremedi. 1261 yılında İstanbul’u Latinler’den geri alarak yeniden kuran, İznik Grek Devleti’nin hükümdarı VIII. Mihael Palaeologos oldu. Palaeologos 15 Ağustos 1261’de Ayasofya’da taç giyerek imparator ilan edildi. İmparator Mikhael Bizans’ı yeniden eski güzel günlerine döndürmek için çabalasa da ölümünden sonra yerine geçen hükümdarlar döne-

minde İstanbul kendini iç karışıklıklar ve isyanlar içerisinde buldu.Bu dönemde artık İstanbul Türkler’inde tehdidi altı-na girdi. Gücünü iyice yitirerek Sırp ve Osmanlı devletleri arasında sıkışıp kalan Bizans, varlığını devam ettirebilmek için bu devletlerin desteğine muhtaç hale geldi. Türkler’in Balkanlar’a geçişi ve Sırplar’a karşı kazandıkları zaferler Bizans’ı iyice zor durumda bıraktı. Ara-zisi gittikçe küçülen ve Türkler karşısın-da iktisadi ve askeri hiçbir gücü kalma-yan Bizans, sonunda surların çevrelediği küçük bir şehir devleti haline geldi. 1359 yılı Bizans tarihi açısından oldukça önem-lidir. Tabiri caizse fethin ayak seslerinin işitilmeye başladığı tarihtir. Çünkü 1359 yılında ilk defa olarak İstanbul önünde Osmanlı orduları görünmüştü. Bundan sonra da Türkler’in İstanbul kuşatmaları devam edecekti. Nitekim İstanbul 1391 ve 1400 yıllarında Yıldırım Bayezid ve 1422 yılında II. Murad tarafından yapılan kuşatmalardan kurtulmuştu. Ni-hayet Bizans’a son darbeyi vuran Sul-tan II. Mehmet olmuştu. Fatih 1453’te İstanbul’u fethederek ulu rüyanın gerçekleşmesini sağlamıştı.

Kaynak : İstanbul'un Yaşam Pınarı Çekemköy Kitabı

YAZI DİZİSİ

14 - Çekmeköy2023

KÖŞE YAZISI

ÇÇOCUKLARIMIZI KUZU GİBİ BÜYÜTMEYELİM Kİ, İLERİDE KOYUN GİBİ GÜDÜLMESİNLER…ok erken yaşlarda tanıştım sporla. İlk keşfettiğim özelliğim futbola zerre ka-biliyetimin olmadığıydı. Fakat yılmadım elbette. Futbol oynamaya devam ediyor fakat potalara daha alıcı ve iştahlı bakıyor-dum. Kısmet de oldu hamdolsun. Sakarya sporun ilk basketbol takımı sporcularından biri olarak sahalara çıktım, takım kaptanı oldum ve A takımı şampiyonluklar filan derken 10 sene basketbol oynayıp sadece 4 sayı atan ender basketbolcu olarak bel-ki de tarihe geçtim! En güzel hatıram da o 4 sayıyı Galatasaray'a karşı kaydetmiş olmamdı herhalde. Şengün Kaptanoğlu, İzzet, Doğan Hakyemez, Üstat Nusret Nur gibi yenilmez armadanın ustalarına karşı unutulmaz bir maçtı. Aslında unutulmaz olan Sakaryaspor olarak oynadığımız oyun değil, kırdığımız Türkiye rekoruy-du! Allah'tan bizden sonra daha çok sayı yiyenler oldu da ihale başkalarında kaldı. Futbol oynayabilme arzusu kendi be-deninde olgunlaşmayınca, çocuğunun futbolcu olabilmesi için büyük bir arzu ve iştah başlar bizim insanımızda. Bende de öyle oldu.19 yaşında evlendiğimde, bir yıldız futbolcu babası olmanın hayallerini kurmaya başladım. İlk duam oğlum olsun ve futbolcu olsun. Yıldız futbolcu babası olabilme uğruna önce yöneticim İhsan Ayhan'ın kızını kaçırdım. İhsan Ayhan, Nilgün'ün babasıydı ve ben gözüne girmek amacıyla da basketbola başlamıştım. Öyle yeteneksizdim ki, adam daha çok nefret etti benden. Ama yılmadım, kızını kaçırdım, bir süre hapis yattım ve babalığa doğru yola çıkmış oldum. Rabbim, Hak-kı'yı nasip etti şükürler olsun. Oğlum 9 yaşına gelince de Sakaryaspor alt yapıda futbola başlamasının sevincini yaşadım Çok şükür.Ekrem Karaberber, Türk Futbolunun unu-tulmaz yıldızlarını yetiştiren efsane teknik direktör. Babamın ve kayınpederin çocuk-luk ve delikanlılık arkadaşı, Sakaryaspor altyapısının da başı. Ben de hasbelkader

basketbolu terk etmiş ve yöneticiliğe so-yunmuş vaziyetteyim. Kayınpeder zaten Sakarya sporun kurucu üyesi ve yöneti-cisi. Zoraki damat ben de eski sporcu ve taze yönetici. Oğlum Hakkı'yı her açıdan garantiye almış vaziyetteyim ve futbol yıldızı olacağından da eminim. İhsan Ay-han'ın iş yerinde sohbetteyiz, Ekrem Ho-camızla beraber. 'Hocam, Hakkı 9 yaşına geldi antrenmanlara başlasa mı acaba?' dedim. 'Yapma yahu o kadar oldu mu toru-num vay maşallah, çağır hele bir göreyim' dedi Ekrem hoca.Evi aradım ve Nilgün'e, Hakkı'yı mağazaya göndermesini söyledim. Az sonra Hakkı kapıda gözüktü ve heye-canla bekliyorum sonucu... Ekrem Hoca Boşnak'ça “nişte nevala” dedi kayın-pedere, benim ensemden de buz gibi ter-ler indi. 'Hocam ne oldu?' dedim. 'Bundan futbolcu olmaz anatomi bozuk' dedi. 'Yahu antrenmana da mı çıkamaz?' diye sordum. Nur içinde yatsın Ekrem hoca 'çıkamaz bundan futbolcu olmaz!' dedi.Nereden nereye, ne diye anlattım bu 30 yıllık anı mı? Şimdi de kimi benim gibi hevesli babalar geliyor ve bana 'hoca oğluma taktı istemiyor, önünü kesiyor' diye şikayette bulunuyor. Benim aklı-ma da, kendi oğlumu dahi antrenmana sokamadığım geliyor! Uzun sözün kısası hiçbir teknik adam süt alacağı futbolcuyu gözden çıkarmaz, gereksiz nedenlerle de harcamaz. Harcamaz da babalar da çocuk-larına bir türlü kıyamaz! Ben şunu bilir ve şunu söylerim: çalışan hangi alanda olursa olsun mutlaka karşılığını bulur. Yetenekli, çalışkan, disiplinli ve ahlaklıysanız değil bulunduğunuz takım, her kulüp kapılarını ardına kadar açar. Hayat bu, bir bakarsın her şey bir anda son bulur. Hayat bu, son dediğin an bir bakarsın her şey yeniden can bulur. Maalesef ki bizler açlıktan karnına taş bağlayan peygamberin, doy-mak bilmeyen ümmetiyiz.

Oğuz DizerSpor Yazarı

10 sene basketbol oynayıp sadece 4 sayı

atan ender basketbolcu olarak belki de

tarihe geçtim! En güzel hatıram da o 4 sayıyı

Galatasaray'a karşı kaydetmiş

olmamdı herhalde.

Çekmeköy2023 - 15

16 - Çekmeköy2023

HABERLER

Ç

ÇEKMEKÖY BELEDİYESİ ACILARA ORTAK OLUYOR

ekmeköy Belediyesi, Sosyal İşler Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, Mezarlıklar Müdürlüğü ile koordineli olarak yürüt-tüğü çalışmada; cenaze haberinin alındığı andan itibaren aile ile irtibata geçiyor. Ailenin isteği doğrultusunda harekete geçen ekipler, taziye çadırının kuru-lumu için sokağı hazırlıyor. Temizlik İşleri Müdürlüğü tarafından temizlenen ve düzenlenen caddede zabıta ekipleri de güvenlik önlemleri alıyor. Masa ve sandalye kurulan çadırda, acılı aileye başsağlığı dilemeye gelen misafirlerle yakından ilgileniliyor. Pide ve ayran pa-ketinden oluşan ikramın yanı sıra gün boyu sıcak çay servisi yapılıyor. Cenaze işlemleriyle de ilgilenen Çekmeköy Be-lediyesi, istekte bulunan aileler için din görevlisi yönlendirebiliyor.

Şehir dışına götürülecek cenazeler için otobüs tahsisinin de yapıldığını belirten Çekmeköy Belediye Başkanı Ahmet Poy-raz, “yakınını kaybetmenin üzüntüsünü yaşayan ailemize biraz da olsa yardım etmek, acılı zamanlarında yanlarında ola-bilmek için çalışıyoruz. Cenaze haberi

alındığı andan itibaren aileyle görüşüp onların kabul ettikleri ölçüde kendilerine hizmet veriyoruz. Aile isterse ekiplerimiz 48 saat yanlarında oluyor. Tüm bunların sonunda ailelerimizin zor günlerini biraz hafifletebilmek, dua alabilmek bizim tek tesellimiz,” dedi.

Çekmeköy2023 - 17

KÖŞE YAZISI

PANİKBOZUKLUĞU NEDİR? TEDAVİSİ MÜMKÜN MÜDÜR?

Merve COŞKUNPSİKOLOGSosyal Yardım İşleri Müdürlüğü P

anik bozukluğu kaygı bozuklukları arasında en sık görülen kronik ya da yineleyici seyreden, kişilerin ailevi, sosyal ve işlevsel yeti yitimine

neden olan bir bozukluktur. Gerçek bir korku unsuru olmadığı halde yoğun bir korku yaşandığında verilen korku tepkisine yanlış alarm veya panik atak denir. Panik ataklar kısa süreli (birkaç dakikadan en fazla bir saate kadar süre-bilen) korku nöbetleri ve bu nöbetleri takiben ortaya çıkan beklentisel kaygı ile karakterize bir bozukluktur. Hasta-lar temel tip 3 korkudan bahsederler;1. Ölüm korkusu2. Düşüp bayılma korkusu- kontrol kaybı korkusu3. Çıldırma korkusuBu üç korkudan biri veya birkaçı nöbetler ile ortaya çıkan pek çok fizik-sel belirtiye eşlik ederler. Fiziksel belirtiler arasında en sık rastlananları hava açlığı, çarpıntı, baş dönmesidir. Bu üç belirti dışında dengesizlik, ter-leme, ateş basması, yüzde kızarma, bulantı diğer önemli fiziksel belirtiler arasındadır. Hastalar genellikle kardi-yak belirtiler nedeniyle kardiyolojiye başvururlar. Bunun en önemli sebe-bi çarpıntının, göğüs üzerinde sıkışma hissinin hastalara kalp krizi nedeniyle öleceklerini düşündürmesidir. Bu çok yoğun bir korkuya sebep olur ve genellikle ilk şiddetli nöbette hasta-lar acil olarak doktora veya hastaneye başvururlar. Panik bozukluk yoğun bir korku yaşattığı için hastalar yal-nız kalmaktan kaçınırlar ve yanların-da hep birinin bulunmasını isterler. Zaman içinde bu durum yakın çevreye bir bağımlılık yaratır. Panik bozukluk

olan hastalarda agorafobi sık rastlanan bir diğer belirtidir. Hastalar evin dışı-na, çarşıya açık alanlara çıkmak iste-mezler.Panik atak tanısı denilebilmesi için aşağıdaki belirtilerden en az dördünün bulunması gerekir:1. Çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama ya da kalp hızında artış olması2. Terleme3. Titreme ya da sarsılma4. Nefes darlığı ya da boğuluyormuş gibi olma durumları5. Soluğun kesilmesi6. Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma7. Bulantı ya da karın ağrısı8. Baş dönmesi sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma9. Gerçek dışılık duyguları ya da ben-liğinden ayrılmış olma durumu10. Uyuşma ya da karıncalanma duyumları11. Üşüme, ürperme, ateş basmaları12. Kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu13. Ölüm korkusu

Panik atak tedavisi mümkün bir hastalık-tır. Psikiyatri uzmanına başvurularak yardım alınabilir. Çeşitli psikoterapi yöntemleriyle hastaya öncelikle hastalığı nasıl kontrol edebileceği öğretilmek-tedir. Panik atak tedavisinde en önem-li engel hastanın fiziksel rahatsızlığı olduğuna inanması bundan dolayı psikolojik desteği reddetmesidir. Psi-kiyatristler ve psikologlar tarafından tedavi edilen aşamada hastanın dok-toruna ve psikoloğuna güvenmesi çok önemlidir. Panik atağın bir hastalık olduğu kabul edilmeli ve buna göre te-daviye devam edilmedir.

Panik atak tedavisi mümkün

bir hastalıktır. hastanın

doktoruna ve psikoloğuna

güvenmesi çok önemlidir. Panik

atağın bir hastalık olduğu kabul

edilmeli ve buna göre tedaviye

devam edilmedir.

ÇEKMEKÖY BELEDİYESİ ACILARA ORTAK OLUYOR

18 - Çekmeköy2023

RÖPORTAJ

Yaşlandıkça Gençleşen Adam…

SİNAN ÖZEN

“EN BABA DÜET BENİMKİ”Babanızın sevdiği şarkılardan oluşan bir albüm çıkarma fikri nasıl doğdu?Bu albümle hem babama hem de hocalarıma olan vefa borcumu ödemek istedim. Babam; Türk sanat müziği dinleyen, bu müziği çok seven bir adam. Bu sevgiyi şırıngayla bana da damarlarıma kadar verdi. Babamın şarkılarını ben okumak istedim. Üstüne “Baba sen de bana eşlik etsene” dedim. Önce tedirgin oldu, “Oğlum beni bulaştırma” dedi; ama onu ikna etmeyi başardım. Böylece baba bir düet ortaya çıktı…En baba düet benimki! Bir anda böyle bir karar verdik, içimizden gelen sesi dinledik ve hiç pişman olmadık. İyi ki bu albümü yapmışız.

“HEPSİNİ DÖVER” Albümüne dinleyicilerinizden nasıl tepkiler geliyor? Beğendiklerini söylüyorlar. Başka sanatçılar da Türk sanat müziği albümleri yapıyor; ama ben ilk albümden bu yana Türk sanat müziği veya türkü okuyordum. İçinde her tarzı bu-labileceğiniz bir Sinan Özen sentezi oluştur-muştuk…Bugün baktığınızda dijital ortamlarda ve albüm satışlarında popüler albümlere meydan okuyan, onlarla yarışan tek sanat müziği albümü benim-ki. Ajda Pekkan ve Ata Demirer gibi isimler de Türk sanat müziği albümleri yaptılar.

Onların albümlerini dinlediniz mi?Dinledim; ama benim albümüm hepsini döver…(gülüyor)

25 yıllık müzik kariyerinizi nasıl değerlendiri-yorsunuz?23 yaşında bu işe başladım ve egomla çok savaş verdim. Bu hayatın bir gün sona ereceğini düşünerek hareket ettim hep. Şanın, şöhretin getirilerinden vazgeçmeyi bildim. Zayıflıkları-ma teslim olmadım. Mesleki anlamda tüm iste-diklerimi yaptım.

Yeni yayın döneminde televizyon programına başladınız. Bahseder misiniz?Söyleyeceğim şarkı, besteleyeceğim eser, yap-

mak istediklerim bitmediği sürece bu işi devam ettireceğim. On beş günde bir Çarşamba akşamları saat 21:00’de canlı canlı TRT Müzik ekranlarında müzikseverlerle buluşuyorum.

Zor bir piyasada ayakta kalma-ya çalışıyorsunuz bunu neye borçlusunuz?Ben yıllardır müziğin içindeyim ancak entrikalara bulaşmadım, bu yüce Allah'ımın sayesinde oldu. O'na çok duâ ederim. Biz kuluz, hata ettiğimizde Allah'tan af dile-mesini bilmeliyiz. Dolayısıyla Allah'ın affedici olduğuna inancım sonsuz, yeter ki siz kul olduğunuzu ve aciz olduğunuzu kabul edin. Ben başka birinden bir şey istemem, her şeyi Allah'tan isterim…Bir de insan, yetinmesini ve doy-masını bilmeli. İsteklerin sonu yok. Hepimizin gittiği toprağın boyu aynı. Mal hırsı içinde ol-mamak gerekir. Sokaklarda aç gezen insanlar varken, siz onlara sırtınızı dönüp yata-mazsınız.

Yardıma muhtaç insanlara yeterince yardım edememek-ten dolayı ıstırap duyduğunuz oluyor mu? Çok gücüm olsa da daha faz-la yardım etsem diyorum. Ama sanatçılara, milyarlar, trilyonlar ka-zanıyorlar gözüyle bakıyorlar, yok böyle bir şey. Allah bana helâlinden versin istiyorum…Duâlarımda:“Allah'ım bana ver ve beni ver-meye vesile kıl” diyorum. Çünkü ben ticaret yap-mak istiyorum. Şirketimde çalışan insanlar var.

Genel olarak evlilikten bir kaçış gözleniyor, Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?Son yıllarda evlilik kavramını çok yıprattık. Şöhret ve para kazanmak için sürdürülen

Karadenizin Yakışıklı, Efendi ve Dürüst Adamı…Sesiyle, Yorumuyla ve Farkıyla Fark Edilen Adam…Kimden mi Bahsediyoruz, Tabi ki Rize’nin Bağrından Kopan ve Yıllardır Kalplerde Taht Kuran Popüler Müziğin Yakışıklı İsmi: Sinan Özen’den…Aslında Biz Değil, Onu Sevenleri Böyle Tanımlıyor...

Müzikte 25’inci Yılını Kutlayan Sinan Özen İle Çok Özel Röportajımız Başlıyor…

20 - Çekmeköy2023

RöportajZeynep DOĞAN

çıkar amaçlı evlilikler var. Helâl süt em-miş, evlenmek için evlenen, ailemin ve evimin kadını olacak bir eş istiyorum. Bunu da Allah'tan istiyorum.

Allah'tan istediğiniz o insan nasıl olmalı?Hayatı zehir etmeyen, sizi özünüzle seven, hoşgörü sahibi biri olmalı. Evinin kadını olan bir insan olmalı. Be-nim bugüne kadar getirdiğim aile bütün-lüğümü bozmamaya çalışan bir insan olmalı. Şimdiki gençlere bakıyorum bir tahakküm yarışıdır gidiyor. İlişkilerini aile savaşlarına dönüştürüyorlar. Sen benim aileme saygı duyacaksın ki ben de senin ailene saygı duyayım.

“Bu sene herkese sürpriz yapıp, ev-lenebilirim” dediniz. Hayatınızda

özel biri var mı?Var... Bu ara benim gibi birini buldum sanki. Yani hayatımdaki kişi, yaşama bakış açısı benimle çok örtüşen biri. Doğallığı, sahiciliği seven biri.

Ufukta mutlu bir yuva görünüyor o zaman…Niyetimiz öyle… Bu sene bir sürpriz yapabilirim… Her şeyin hayırlısı.

Sinan Özen’in, geriye dönüp baktığın-da keşkeleri var mı?Geriye dönüp, baktığımda keşke dediğim hiçbir şey yok. Bunun için Allah’a şükrediyorum.

Sinan Özen’in kaybetmekten korktuğu şeyler neler?Ailem… Allah hepsine uzun ömürler versin.

Sinan Özen nasıl bir aileden geliyor ve ailesinin ondaki yeri nedir?Birbirine bağlı, katı kuralları olmayan, ancak gelenek ve görenekleri yaşamaya çalışan mutaassıp bir aileyiz. Ailemin beni çok iyi yetiştirdiğine inanıyorum. Sanatçı olsam dahi sadece işimin gereğini yaparım. Hayatım etik anlayışım çerçevesinde de-vam eder. Ailem; her şeyim…

Yanlış yapmışım. Keşke bu kadar ileri gitmeseydim dediğiniz olmadı mı hiç? Ailemden aldığım terbiye ve anane-lerime olan saygım bunu yapmama müsaade etmedi. Ayağımı bu piyasaya attığım günden beri hep oto kontrolüm olmuştur. Kendi başıma hareket etmeye kalksaydım yanlış yerlere gidebilirdim. Ailemin desteği benim için önemli. Ben şu anda bile kendi evimde değil, ailemle yaşıyorum.

Hayatınızı ne uğruna harcamak is-tersiniz veya harcıyorsunuz?Yüce Rabbim bize can vermiş, dünyaya gelmişiz. Biz de hayatta kendimize bir yol seçmişiz. Bu yolda yürürken kendim ve toplum adına güzel işler yapmak is-tiyorum. Bunu yapmak için de uzun bir süreç gerekiyor. Bunun için de ömrümü güzel işler yapmak için harcıyorum. Karşınızda bu dünyanın daimî ol-madığını, fani olduğunu bilen bir Sinan Özen var.

Yeni yıl, yeni umutlar, yeni beklentiler demek bir çoğumuz için... Sizden yeni yıl mesajı da alabilir miyiz?Her şeyin başı sağlık… Tüm Çekmeköy 2023 okurlarına; sağlıklı, huzurlu, mutlu nice yıllar diliyorum. Her şey gönlünüze göre olsun.

RÖPORTAJ

Ayağımı bu piyasaya attığım günden beri hep oto kontrolüm olmuştur. Kendi başıma hareket etmeye kalksaydım

yanlış yerlere gidebilirdim.

"

"

Çekmeköy2023 - 21

HABERLER

Ç

YENİLİK AKADEMİSİ DERSLERİNE BAŞLADI

ekmeköy Belediyesi Yenilik Akade-misi 200 öğrencisi ile eğitime başladı. Çekmeköy’de eğitim alan lise öğren-cilerinin, gelecek kaygılarını azaltmak, üniversite hazırlık süreçlerinde destek olunması, yaratıcı düşünce ve potan-siyel eğitim birikiminin açığa çıkarıl-ması için hazırlanan dersler, cumartesi ve pazar günleri 10.00-14:00 saatleri arasında Mehmet Akif Kültür Merke-zi’nde veriliyor. Eğitimler, her seviye için ayrı gün ve saatlerde gerçekleşti-riliyor ve öğrenciye önce duyarlılığı-na bağlı eksikliklerin tespitine yönelik farkındalık eğitimi veriliyor. İlk derslerde öncelikle öğrencilerin kendisinin ve yakın çevresinin ihtiyaçlarını gözlemlemesi ve fikir üretebilme yeteneğini geliştirme-

si amaçlanıyor. Tam üretim aşamasın-da ise bireycilikten kurtulan öğrenci, global sorunları ve toplumsal kolaylıkları gözlemleyerek, yenilikçi ve farklı fikirler üretebilecek seviyeye ulaşıyor.Yenilik Akademisi’nde ürettikleri pro-jelerle, Türkiye Bilimsel ve Teknolo-

jik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından gerçekleştirilen uluslararası proje yarışmalarında dereceye giren öğrencilere, o yıla ait yılsonu başarı puanlarına belirlenen oranda ekstra puan ekleniyor ya da sınavsız kontenjan hakkı tanınıyor.

Her malumat sahibi alim midir?İlim kavramıyla ilgili bir daralma ve kırılma yaşandığı aşikardır. Bu yüzden doğruluğu kaynaklarca tasdik edilsin veya edilmesin her konuda çok ay-rıntılı bilgi sahibi olduğu halde bu bilgileri ayıklayıp özümsemeyen kim-seye “alim” demek yerine “malumat sahibi” demek daha doğru olacaktır. Sadece rivayetleri nakledenlerin “alim” kabul edildiği bir bakış, zamanın ruhu-na uzak kalacaktır. Zira hasıla edil-meyen ve işlenmeyen ham bilgi, bolca kafa karışıklığına yol açacaktır.Oysa alim; bir konuyla ilgili literatürü tarayarak elde ettiği bilgileri tıpkı bal arısının yaptığı gibi ayıklar, özümser ve tabii ki, vardığı sonuç da arının ürettiği bal misali, sadra şifa olur.Alim ile malumat sahibi arasındaki en bariz fark, dinle hayat arasındaki iliş-kinin kopukluğunda kendini gösterir. Dinle hayat arasındaki ilişkiyi doğru kurması gerekir alimin... Zira dinle hayat arasında olması gereken ilişki kurulamadığında, hele hele din ve dini değerler bütün kötülüklerimizin meşruiyet kaynağı haline getirildiğinde, üstüne üstlük bir de her türlü güç ve ik-

tidarın dayanağı olarak kullanıldığında insanoğlunun iyilik potansiyelini yok etme derecesine götürür. Tarih boyunca nelere alet edilmedi ki, din… Oysa doğ-ru anlaşıldığında din; hayatın ayrılmaz bir yanı, tabii bir parçası olarak insanlık için barış, huzur ve esenlik kaynağıdır.Abdullah b.Amr (r.a)’dan rivayet edildiğine göre, Resulullah (a.s) ilmin akıbetiyle ilgili şöyle buyurmuştur:“Yüce Allah ilmi, insanların zihinlerine yerleştirdikten sonra onu silmek sure-tiyle değil, alimlerin ölümleriyle çekip alır.Geride cahiller kalır; onlar da cahilce görüşler beyan ederek, hem kendileri sapkınlığa düşer hem de başkalarını sapkınlığa sürükler.”

Hz. İbrahim’in duasıAncak alemlerin Rabbi benim dostum-dur; beni yaratan ve bana doğru yolu gösterecek olan odur.Hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum odur. Rabbim; bana hikmet ver, doğru mu-hakeme yeteneği bahşet ve beni iyiler arasına kat.(Şuara Suresi, ayet:77-83)

KÖŞE YAZISI

22 - Çekmeköy2023

İLİM Mİ, MALUMAT MI?İlahiyatçı Araştırmacı

Hikmet TEKİN

[email protected]

Gerek akılla nakil arasında gerekse dinle hayat arasındaki ilişki, öteden beri hep tartışıla gelmiştir. Tıpkı malumat sahibiyle ilim sahibi arasındaki ilişkide olduğu gibi…

Tarih boyunca nelere alet

edilmedi ki, din… Oysa doğru an-

laşıldığında din; hayatın ayrılmaz bir

yanı, tabii bir parçası olarak insanlık için

barış, huzur ve esenlik kaynağıdır.

Çekmeköy2023 - 23

Resulullah (a.s.)’ın örnek-liği konusunda bir anket yapılsa çoğunlukla ilk akla gelen sünnetler; yemeğe tuzla başlamak, sarık sar-

mak, sakal bırakmak ve misvak kullan-mak olur. Oysa sevgili peygamberimizin örnekliği söz konusu olduğunda, onun sünneti denildiğinde peygamber gibi doğru sözlü olmak, ahde vefa göster-mek, emanete riayet etmek, bütün yaratılmışlara karşı merhametli/şefkatli olmak gibi Resul-i Ekrem’in, toplumsal hayatımızı ilgilendiren ve şekillendiren sünnetleri öncelikle akla gelmelidir…Ayrıca istişare ve iş-liyakat bağıntısını gözetmenin de sünnet olduğu unutul-mamalıdır. Buna göre herkesin kabili-yet ve birikimleri doğrultusunda, hak ettiği ölçüde istihdam edilmesini temin etmek Resulullah (a.s)’ın şiarıdır. Zira liyakat esasına göre istihdam etmenin

yerini göreceli tavır ve kayırmalar al-dığında, olacakları “İşler ehil olmayan-lara verilmeye başlandığında kıyameti gözleyin…” diyerek haber veren ve toplumsal felaketlere dikkat çeken de odur…Diğer taraftan hak ve adaleti ayakta tutmak, onu titizlikle gözetmek gibi bir görevi de olan mümin; liyakat ölçülerine uymayan bir hak kendisine verildiğinde “Hayır” diyebilme er-demini de gösterebilmelidir.Adalet ve liyakat konusunda Hz. Ömer’in ne denli hassas ölçüleri olduğunu hepimiz biliriz. İşte ondan bir örnek: Hz. Ömer’in idealiHz. Ömer, bir gün arkadaşlarına şöyle der:-İçinizden geçen, ulaşmak isteyip de gerçekleştiremediğiniz bir hedefiniz var mı? İmkanınız olsaydı insanlık için

neler yapmak isterdiniz?”İçlerinden biri, “İçinde bulunduğumuz şu oda dolusu altınım olmasını ve onu Allah yolunda insanlar için harcamak isterdim” dedi.Hz. Ömer, “Başka arzusu olan yok mu?” dedi. Bir iki kişi daha buna ben-zer cevaplar verdi. Bunun üzerine Hz. Ömer, şunları söyledi:-Ben de şu oda dolusu adam; Ebu Ubey-de gibi, Muaz gibi, Huzeyfe gibi doğ-ru, dürüst, mert, cesur ve yiğit adamlar isterdim ki, onları Allah yolunda, in-sanların hizmetinde istihdam edeyim… Böylece her alanda adaleti tesis edebi-leyim.

Hz. Peygamber’in duası: •Allah’ım, yaratılışımı güzelleştirdiğin gibi ahlakımı da güzelleştir… •Allah’ım, ayaklarımı sıratı müstakim üzerinde sabit kıl…

HZ. PEYGAMBER’İN ÖRNEKLİĞİ

Sevgili peygamberimizin örnekliği söz konusu olduğunda, onun sünneti denildiğinde peygam-ber gibi doğru sözlü olmak,ahde vefa göstermek, emanete riayet etmek, bütün yaratılmışlara karşı merhametli / şefkatli olmak gibi sünnetleri akla gelmelidir…

KÖŞE YAZISI

24 - Çekmeköy2023

RÖPORTAJ

MAHALLEMİZİN

Onlar, yerel yönetimin ilk ayağı ve en küçük yapı taşları…Onlar, toplumsal idare ve emniyetin başlangıcı…Onlar, koca bir mahal-

lenin yükünü taşıyan, vatandaşların ağabeyi ve ablaları… Onlar mahallemizin muhtarları…Çekmeköy 2023 Görevinin ve sorumlu-luğunun bilincinde olan bir muhtarımızı daha ağırlıyor. Bu sayımızın misafiri Mimar Sinan Mahallesi muhtarı Yadigar Aslan.

SİZİ TANIYABİLİR MİYİZ?Yadigar Aslan. Sivas Kangal doğumlu-yum ve üç kız çocuk annesiyim. Muhtar olmadan önce farklı işlerde çalıştım. Tecrübeli bir anne olarak uzun süre çocuk baktım, ev işlerinde çalıştım. Daha sonra gönüllü olarak 4-5 yıl okul aile birliğinde çalışmalarda bulundum. Şu anda da Mimar Sinan mahallesinin muhtarıyım.

NE ZAMAN MUHTAR OLDUNUZ?9 aydır muhtarlık görevini yerine getirmeye çalışıyorum. Muhtarlığa yeni atandım, başarılı olacağımı düşünüyorum. Ma-halle sakinlerine faydalı olabilmek için elimden geleni yapacağım.

NİÇİN MUHTAR ADAYI OLDUNUZ?Muhtar adayı olmak benim fikrim değil-di. çevremdeki insanların teşvik ve tav-siyesiyle bu yola girdim. Muhtarlığa başlamadan önce, mahalledeki kadınlara iş imkanı sağlıyordum. Aday olmam konusunda en çok onlar ısrarcı oldular. İlk başlarda heyecanlandım, tereddütlerim-de olmadı değil ama aldığım tavsiyeler doğrultusunda heyecanımı yenip muhtar-lığa adaylığımı koydum. İyi ki de muhtar olmuşum, çok mutluyum.

MUHTARLIK GÖREVİNİZİ YERİNE GETİRİRKEN BAYAN OLMANIN NE GİBİ AVANTAJLARINI VEYA DEZAVAN-TAJLARINI YAŞIYORSUNUZ?Kadın olarak muhtar olmanın çok büyük avantajlarını yaşıyorum. Erkek muhtar-lara göre mahalleliyle aranızdaki diyalog daha farklı oluyor. Özellikle bayanlara daha faydalı olduğumu hissedebiliyorum. Örneğin; bir kadın kocasından şiddet görüyorsa, ailevi problemler yaşıyorsa erkek muhtara neyi ne kadar anlatabilir ki? Ben de kadın olmanın avantajlarını kullanarak, mahalle sakinlerimizin bu gibi sorunlarını ve ihtiyaçlarını çözmek adına bütün imkanlarımı seferber edi-yorum. Yardım edebildikçe mutluluk ve gurur duyuyorum.Dezavantaj olarak söyleyebileceğim faz-la bir şey yok. Muhtarlığa aday olduğum sırada bazı sıkıntılar yaşadım. Bayan olmamdan dolayı erkek rakiplerle ister istemez sorunlar yaşadık. Herkesin ak-lında, “acaba yapabilecek mi?”, “Hak-kıyla görevini yerine getirebilir mi?” gibi düşünceler vardı. Olumsuzluklar yaşasam da duruşumdan ödün verme-dim. Bundan dolayı insanlar zamanla o düşüncelerinde yanıldığını fark ettiler.

MAHALLENİZ HAKKINDA BİZE BİLGİ VERİR MİSİNİZ?Mahallemiz 25,500 nüfuslu ve 17,250 seçmenden oluşuyor. Genelini zengin vatandaşlarımızın oluşturduğu bir ma-hallede yaşıyoruz. 25,500 nüfusta belki 5000 ihtiyaç sahibi insan vardır. Mahal-lemiz iki farklı kültürün birleştiği nok-tada. Bir tarafta lüks yaşam sürenler, bir tarafta kıt kanaat geçinenler. Genel olarak bakıldığında geniş ve güzel bir mahalleye sahip olsak da, birçok eksiklik görmek mümkün.

Mimar Sinan Mahalle MuhtarıYadigar ASLAN

Onlar, toplumsal idare ve emniyetin

başlangıcı.Koca bir mahallenin

yükünü taşıyan, vatandaşların

ağabeyi ve ablaları .

MUHTARI

Çekmeköy2023 - 25

RÖPORTAJ

MAHALLE SAKİNLERİYLE İLETİŞİMİNİZ NASIL? Genel olarak sorun yaşamıyorum. ilk günlerde biraz problemlerimiz oldu, insanlar farkı bir bakış açısıyla bana yaklaşmaya çalıştılar. Görevimi yapma-ya başladığımda görüldü ki, ben canla başla üzerime düşeni yapıyorum. İnsan-ların benim hakkımdaki düşünceleri değişmeye başladı. Adaylığa başvur-duğumda beni desteklemek şöyle dur-sun, adaylıktan çekilmemi isteyen ke-simler bile oldu. İki ay sonra ellerinde hediyelerle tebrik ve özür ziyaretine geldiler. Çok şükür şu an karşılıklı olarak birbirimizden memnunuz, kimseyle bir problem yaşamıyoruz.

MAHALLENİZE ŞU ANA KADAR NELER KAZANDIRDINIZ?Bir kadın olarak, muhakkak benim en büyük faydam yine kadınlaradır. Muhtar olmadan önce de yaptığım gibi, kadın-larımızın iş bulmasında aracı oluyorum. Firmalarla görüşüyor, iş olanağı için iletişime geçiyorum. Kadınlarımıza genellikle ev temizliği ve çocuk bakımı gibi işler buluyorum. Bu bakımdan fay-dalı olduğumu düşünüyorum.Evinde eksikleri olan ve tek başına ih-tiyaçlarını gideremeyen insanlara da yardımcı olmaya çalışıyorum. Bir aile bizimle iletişime geçiyor, eşyalarını ye-nileyeceğini söylüyor. Biz de bir önceki eşyalarını, ihtiyaç sahiplerine yönlendi-riyoruz. İlk olarak, bizi arayan ailenin eşyalarının durumunu görmek için, eşim ile birlikte ziyarete gidiyoruz. Eğer eşyalar kullanılabilecek durumdaysa, ihtiyaç sahiplerine teslimatını yapıyoruz. Aslında ihtiyaç sahipleri için, daha farklı çalışmalarda da bulundum. Geri dönüş sağlanamadığından dolayı hayata geçire-

mediğimiz, “Kardeş Aile” adlı projemiz var. Proje, maddi durumu iyi olan aile-lerin, ihtiyaç sahiplerine küçük de olsa yardım edebilmesini sağlamak ve bu güzelliği paylaşmak... Umarım bu proje, ilerleyen günlerde düşüncenin ötesine geçer ve gerçekleştirilmiş bir proje olarak karşımıza çıkar.

BAYAN MUHTAR OLARAK MA-HALLENİZDE KADINLARA YÖNE-LİK HANGİ ÇALIŞMALARDA BU-LUNUYORSUNUZ?Kadına yönelik çalışmalarımda ağırlığı bilinçlendirme konusuna veriyorum. Problemleri kökünden söküp atabil-mek için kadınlarımızın her konuda bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bu konuda seminerler düzenliyoruz. Her hafta uy-gulanacak olan 6 aylık seminer programı başlattık. Genellikle işlenen konular aile içi şiddet, doğru iletişim kurma yöntem-leri ve kadınların istihdama katılma-ları. Çocuklarımızda bizim için önemli. Çocuklarımızla ilgili, engelleri aşmak, eğitime destek ve meslek seçimleri konularına öncelik vermiş durumdayız.

GELECEĞE YÖNELİK PLANLARINIZ NELER? Gelecek için en büyük hedefim, kadınlara

rol model olmak. Sorunsuz bir toplum için kadınlardan başlamak gerektiğine inanan insanlardanım. Kadınlarımız bilinçlenmeli ve kendi hayatlarını idame edebilmelidirler. Her kadın isterse çalışıp ayakta durabilir. Bunu tüm kadınlarımıza göstermek istiyorum. Kadınlarımızın çalışmasıyla ilgili en büyük sorun mahal-lemizde kreş olmayışı. Çalışma hayatına başladıkları anda çocuklarını bırakabi-lecekleri herhangi bir yer bulamıyorlar. Ücretsiz mahalle evleri, kreşler olsa çocuklarını rahatlıkla bırakabilirler. Bu sayede kadınlarımız da çalışma hayatına daha rahat atılabilirler.Eğitimle alakalı eksiklikler var, mahalle-mizde bir an önce bu sorunların giderile-bilmesi için çalışmalara başladık. Oku-lun gerçekten bizim için aciliyeti var. Bu konularla alakalı belediyemizle ortak çalışma yürütmeyi çok isterim. Çekme-köy Belediyesi hemen her konuda bizlere yardımcı oluyor zaten. İlerleyen dönem-lerde, Mimar Sinan mahallesinin muhtarı olarak, belediyemizin desteğiyle, özellikle sağlık ve eğitim konusunda yeni adımlar atabilmeyi canı gönülden istiyorum.

SON OLARAK “ÇEKMEKÖY 2023” ARA-CILIĞI İLE MAHALLE SAKİNLERİNE NELER İLETMEK İSTERSİNİZ?Bana destek verdikleri için, mahalle sakinlerine teşekkürlerimi iletiyorum. Özellikle bir tas çorbasını benim-le paylaşmaktan keyif alan kadın-larımıza çok teşekkür ediyorum. Manevi olarak benim yanımda olduk-larını her an hissediyorum.

26 - Çekmeköy2023

ŞİİR

Her Şeyi Kabul Eden Toprakta,Huzura Bir İşaret Var:

FÜRUĞ-İ FERRUHZAD(1934-1967)

İran’ın çağdaş kadın şairlerin-den Füruğ-i Ferruhzad, radikal yaşantısı, şahsına münhasır çelişki ve tutkularıyla ön plana çıkan, 20. yüzyılın yetiştirdiği en önemli kadın şairlerdendir.

Sanatın farklı dallarında da çalışmış olan Füruğ, yazar, oyuncu, yönetmen ve ressam kimlikleriyle de kendini kanıt-lamış ve dikkatleri üzerine toplamayı başarmıştır. Füruğ, 1934 yılının Mart ayında İran’ın başkenti Tahran’da dünyaya gelmiştir. Son derece sert mizaçlı, asker bir ba-banın kızı olarak dünyaya gelen Füruğ, bu durumun hayatı üzerinde yarattığı baskıyı sürekli hisseder. Buna rağmen tam bir şiir tutkunu olan babasının or-taya koyduğu bu ikilem, ileride yazma-ya başlayacak olan Füruğ’un şairliği üzerinde belki de en önemli etken olur.Füruğ, babasının şiire olan düşkün-lüğüyle önce şiir okumaya, ardından da yazmaya başlar.“Dur ez inca, dur ez inca!” (Buradan uzakta, buradan

uzakta!) şeklindeki ilk mısralarını söylediğinde Füruğ, liseye henüz başlamamıştır. 1952 yılında henüz on yedi yaşında olan Füruğ, Esir adlı şiir kitabını yayınlar. 1957 yılında, Füruğ’un diğer şiir kitabı Divar (Duvar) yayınlanır. Bir anlamda Esir adlı kitapta topladığı şiirlerinin devamı niteliğini taşıyan bu yeni şiir kitabı, “Şiir bana nüfuz ettikçe daha da dağıldım ve yeni dünyalar keşfet-tim” diyen Füruğ’un zamanla başından geçen olaylar sonucunda düşünsel ve şiirsel gücündeki artışın bir gösterge-sidir. Bundan iki yıl sonra, şairin son tecrübelerini yansıtan İsyan adlı şiir kitabı çıkar. Bu noktada Füruğ, dil ve üslup üzerinde daha ciddi olarak düşün-meye başlamış ve klasik şiir geleneğinin içinden süzülüp gelen fakat günümüz koşullarında kullanıldığında karşılığını bulamayan kelimelere yeni anlamlar ka-zandırma yoluna gitmiştir. Şiirin yanı sıra sinemayla da ilgilen-meye başlayan Füruğ, 1959’da Golistan-i

2 ŞİİR 1 ŞAİR

Çekmeköy2023 - 27

ŞİİR

Hazırlayan Deniz BİNİCİ

Film adlı bir şirkette çalışmaya başlar. Füruğ’un bu alandaki ilk işi, 1962 yılında yaptığı Yek Ateş (Bir Ateş) adlı filmdir. Bu film ile İtalya Kısa Metrajlı Film Fes-tivali’nde birincilik ödülü kazanır. 1964’te Tevelludi Diger (Bir Başka Doğuş) adlı şiir kitabı yayınlanır. Bu kitap, Füruğ’un dilinin gerçek anlamıyla oturduğunu ve çağdaş şairler arasında zirveyi zorladığının bir göstergesi olur. Sürat yapmayı delicesine seven Füruğ’un bu tutkusu, onun ölümüne sebep olur. Aracıyla son sürat stüdyoya giderken karşısına çıkan okul aracı-na çarpmamak için çırpındığında ve o çok sevdiği çocuklara kendini feda et-tiğinde yıl 1967’dir. Füruğ, ön camdan dışarı fırlar ve yola düştüğünde boynu kırılarak hayatını kaybeder. Füruğ, İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına adlı kitabını tamamlayama-dan ölmüştür.Kaynak: Füruğ-i Ferruhzad, Bütün Şiirleri, 1999, Merdiven Kitapları.

RÜZGÂR BİZİ GÖTÜRECEKKüçücük gecemde benim, ne yazık

Rüzgârın yapraklarla buluşması varKüçücük gecemde benim yıkım korkusu

var

DinleKaranlığın esintisini duyuyor musun?Bakıyorum elgince ben bu mutluluğaBağımlısıyım ben kendi umutsuzluğu-

munDinle

Karanlığın esintisini duyuyor musun?Şimdi bir şeyler geçiyor geceden

Ay kızıldır ve allak bullakVe her an yıkılma korkusundaki bu

damdaBulutlar sanki, yaslı yığınlar misali

Yağış anını bekliyorlarBir an

Ve sonrasında hiç.Bu pencerenin arkasında gece titreme-

deVe yeryüzü giderek durmada

Bu pencerenin arkasında bir bilinmezSeni ve beni merak ediyor

Ey baştan aşağı yeşil!Yakıcı anılar gibi ellerini,Bırak benim âşık ellerime

Ve dudaklarınıVarlığın sıcak duygusunu

Benim sevdalı dudaklarımın okşayışına bırak

Rüzgâr bizi götürecekRüzgâr bizi götürecek.

Çeviri: Haşim HÜSREVŞAHİ

PENCEREBir pencere, bakmayaBir pencere, duymaya

Bir pencere, yeryüzünün yüreğine ulaşan tıpkı bir kuyu gibi

Tekrarlanan mavi şefkatin enginlerine açılan.

Yalnızlığın küçücük elleriniCömert yıldızların verdiği gece bahşişi

kokularıylaDolduran bir pencere

Belki de konuk etmek için güneşi şam-dan çiçeklerinin gurbetine

Bir pencere, yeter bana

Oyuncak bebeklerin ülkesinden geli-yorum ben

Bir resimli kitap bahçesindeKâğıt ağaçların gölgesi altından

Toprak yollarında geçip giden

Kurum mevsiminden, kısır aşk ve dost-luk deneylerinin

Sıralarında veremli okullarınAlfabelerin soluk harflerinin büyüdüğü

yıllardanVe karatahtaya taş sözcüğünü yazar

yazmaz çocuklarUlu ağaçlardan sığırcıkların çığlık

çığlığa kanat çırparakUçup gittikleri

O andanEtobur bitkilerin köklerinden geli-

yorum benVe hâlâ başım

DopdoluBir deftere toplu iğnelerle

ÇakılanO kelebeğin yabancı sesiyle

Asılınca güvenim adaletin koptu kopacak ipiyleVe bütün kentte

Parıldayan ışıklarımın yüreğini parça parça edince onlar

Koyu renk mendiliyle yasanın, bağladıklarında

Aşkımın çocuksu gözleriniVe isteğimin acı şakaklarından

Fışkırdığında kanYaşamım artık

Hiçbir şey olmadığında, hiçbir şey olmadığında duvar saatinin tiktak-

larından başkaAnladım birden yolum yok yolum yok

yolum yokÇılgınca sevmekten başka

(…)

Çeviri: Onat KUTLAR- Celal HÜSREVŞAHİ

RÖPORTAJ

28 - Çekmeköy2023

SAGOPA

KAJM

ER

Ben rap’in krallarından geçtim,

gönül sultanlarına bağlandım artık…

“ “

Çekmeköy2023 - 29

RÖPORTAJ

Yunus Özyavuz, nam-ı diğer Sagopa Kajmer. Türk rap müziğinin önemli ve farklı ismi... Onu diğerlerinden

ayıran ve farklı kılan şey ise ken-di ifadesiyle “Ben rap’in krallarından geçtim, gönül sultanlarına bağlandım artık…” Kur’an-ı Kerim okumanın ken-disini çok rahatlattığını kaydeden rap’çi Kajmer ile Çekmeköy 2023 okurları için söyleştik işte Sago’nun ilginç cevapları...

SAGOPA NASIL BİRİSİDİR? HİÇ TANIMAYAN BİRİNE KENDİNİ-Zİ NASIL ANLATIRSINIZ? Kendi halinde, kendiyle barışık, kendi yapmak istediğini ortaya koyan, ken-disinden ödün vermeyen, kendi gibi bir müzisyen.

SAGOPA KAJMER İSMİNİN BİR ANLAMI VAR MI?Sagopa gizemli bir pramit Kajmer ise gizemi bulan güzellik.

SAGOPA NASIL BİR ÇOCUKTU? NASIL BIR AİLEYE, NASIL BİR ÇEVREYE SAHİPTİ?Odasında müzik dinleyen, video kaset kiralayan, dans eden, okulunda başarılı, çok fazla konuşmayan, içine kapanık, zararsız bir çocuktu. Ben Samsun'da büyüdüm. Annem, disko, funk ve zenci müziğiyle büyümüş bir kadın. Alman-

ya'da bulunmuş. Babam, yarı İtalyan olduğu için İtalyan müzikleri ile ilgiliydi. Annemin çok güzel bir plak arşivi vardı. James Brown, Berry White, Dean Martin gibi isimleri dinleyerek büyüdüm. Ba-bam gitar çalıyordu, ben de sekiz yaşında Volare'yi ve Besame Mucho'yu söylüyor-dum. Zenci müziklerinin ritimlerinden çok etkilendim. İlk sevdiğim müzik adamı James Brown'dur. Sonra Sam-sun sokaklarında break dance yapmaya başladım. Bir gün break dance yaptığım müziklerin kasetini alıp, müzik markete git-tim ve 'Bana böyle bir albüm verir misiniz' dedim. Run Dmc'yle o zaman tanıştım, hayatım değişti. "Bizim bütün rapçileri alın, sıraya koyun, 30 kişi varsa 29'u eğitimsiz olduğunu görürsünüz. Ben, bizim camianın en kültürlüsü olduğu-mu düşünüyorum, kimse çıkıp ben daha kültürlüyüm demesin."

HAYALİNİZDEKİ MESLEĞİMİ İCRA EDİYORSUNUZ?Benim hayatımda müzik hep ön planda oldu. Yapabileceğim şeyler hep müzik üzerine oldu. Sonuçta yaptığım şeyler müzikle ilgili oldu. Bahsettiğiniz şey eğer hayal ise, evet hayallerim gerçek oldu. Fakat kendi tariflerimi ortaya koya-bileceğim, kendimce bir yer açmak isti-yorum. Müzisyen olmasaydım aşçı olur-dum sanırım.

YAPTIĞINIZ TARZIN HEM ÜLKEMİZDEKİ HEM DE DÜN-YADAKİ ÖRNEKLERİNDEN FARK-LI YANLARI NEDİR?Gerçek adımın Yunus, sahne adımın Sa-gopa Kajmer... Benim hem sözlerim hem de müziğim kendime has. Cevap olarak bu farklılık yeter mi?

BUNDAN ÖNCE DAHA FARKLI BİR TARZINIZ VARDI. ZAMANLA DAHA DERİN BİR TARZA KAY-DINIZ. NE DEĞİŞTİRDİ SİZİ?Ben kariyerimin hiç bir evresinde sığ sularda yüzmedim. Denize eğer dibe batmayacak bir şey bıraksanız, erte-si gün onu aynı yerde göremezsiniz. Bu gidişlere de engel olamazsınız. Ben

RÖPORTAJ

30 - Çekmeköy2023

dünya zevkleriyle ilgilenmiyorum. Ney-sem oyum. Olduğum gibi görünürüm, düşündüklerimi şarkılarıma aktarırken, kelime dünyası içinden en öz olanları yan yana koyarım. Kelimelerden geçtik biz, manaya indik…

HİÇ PİŞMAN OLDUĞUNUZ, KEŞKE BUNU YAPMASAYDIM DEDİĞİNİZ DÖNEMLER OLDU MU?Elbette oldu! Her zaman daha iyisi için yol tutuyorum.“Keşke şöyle yapsaydım” dediğim onlarca şey var. Üstat Orhan Gencebay’ın bir şarkısında dediği gibi “Hatasız Kul Olmaz”.

NEDEN ORHAN GENCEBAY?Orhan Gencebay bir kişilik göstergesidir. Doğruluk, edep, ahlak, tevazu... Üstadı seviyorum. Orhan Gencebay’ın tasavvu-

fa ve maneviyata bakışını da sağlam ve güzel görüyorum.

GÜNLÜK HAYATINIZDA MÜZİK DIŞINDA NELERLE UĞRAŞIYOR-SUNUZ?Kendimi geliştirmek için sürekli farklı konularda araştırma yapıyorum. Fikir adamlarının seminerlerini izliyorum, in-ternet bu konuda çok yardımcı oluyor. Eşimle film izlemek, sohbet etmek, hoş yemekler yemek, bizi seven dostlarımızla görüşmek vesaire...

SAHNEDEYKEN NELER HİSSEDİ-YORSUNUZ? Söyleyeceklerim alışılmışın dışına çık-mayacak belki, klişe kalacaktır ama ille de bir duygu söz konusuysa, hissettiğim şey karşılıklı sevgi…

ŞARKI SÖZLERİNİZİN ÖZELLİKLE GENÇLER ÜZERİNDE MÜTHİŞ ETKİSİ VAR. KENDİNİZİ ONLARA KARŞI SORUMLU HİSSEDİYOR MUSUNUZ? Müziğimi severek dinleyen her yaştan insan var. Onların, duygularını yoğun yaşadığını düşünüyorum. Deli dolu olanı da var, içine kapanık olanı da. Ressamı da var, doktoru da. Bizi buluşturan en önem-li değer duygular… Bundan hiç şüphem yok. O kadar büyük bir sorumluluk ki bu,

hiç hata affetmez. Rabbime hamdolsun bana kalemi konuşturma yetisi vermiş. Kalpten geleni kulak neden reddetsin ki? Eskiden çok hatalar yaptım, basit şey-lerden bahisler açtım. Ama dört senedir artık herkes beni anladı. Anlamayan ve hala kuyumu kazanlar var! Bilmiyorlar ki en son kürek, onları gömmek için görev başına geçecek.

ÇEKMEKÖY BELEDİYESİ’NİN ORGANİZE ETTİĞİ GENÇLİK ŞÖLENİNDE SAHNE ALDINIZ VE SALON TIKLIM TIKLIM HAYRANLARINIZLA DOLUY-DU. ÇEKMEKÖYLÜ HAYRAN-LARINIZI NASIL BULDUNUZ?Çekmeköy'e ilk gelişimdi. Benim için de gayet heyecanlıydı. Harika bir kitleydi.Sağolsunlar canları yettiğince sesime ses-lerini kattılar. Hem Çekmeköy Belediyesi çalışanlarına hem de değerli katılımcılara selam olsun.

RöportajÖmer İSLAM

Çekmeköy2023 - 31

HABERLER

Ç

ÇEKMEKÖYYENİLENİYOR

ekmeköy Belediye Başkanı Ahmet Poy-raz, Çekmeköy’de hizmet evren müteah-hitlerle bir araya geldi. Çekmeköy Bele-diye Başkan Yardımcıları Fatih Sırmacı ve Şahmettin Yüksel’in de katıldığı toplantı belediyenin meclis salonunda gerçekleştirildi. 2015 yılında uygulama-ya başlanacak internet üzerinden dosya takibinin anlatıldığı toplantıda ağırlıklı olarak iş güvenliği ve yapılaşmada yönet-meliklerin önemi görüşüldü.

Kırmızı Çizgilerimiz VarÇekmeköy’ün yeni yapılaşma süreci-ni yaşayan bir ilçe olduğunu hatırlata-rak söze başlayan Çekmeköy Beledi-ye Başkanı Ahmet Poyraz, bu süreçte, müteahhitlerin olduğu kadar, toprak sahipleri ve yapı kontrol firmalarına da önemli sorumluluklar düştüğünü belirtti. Çekmeköy’ü inşa ederken yapılanların şehri güzelleştiren ve değerini artıran yapılar olması gerektiğini belirten Baş-

kan Poyraz, verilere, planlara ve yönet-meliklere uygun olarak yapılan yatırımlar hem müteahhide, hem yatırımcısına, hem de kentimize kazandırır,” dedi. Yönetme-liklerin uygun gördüğü kadarıyla esnek-lik anlayışına sahip oldukların belirten Başkan Poyraz, yönetmeliklere aykırı düşen durumlara kesinlikle müsamaha gösterilmeyeceğini, kırmızı çizgileri kimsenin zorlamamasını istedi.

30 Bin Daire YenilendiBaşkan Poyraz, Çekmeköy’de adı konul-

muş bir kentsel dönüşüm faaliyeti ol-mamasına rağmen 30 bin konutun ye-nilendiğini belirterek şunları söyledi: “Mülk sahipleri ilçede yaşanan değişimin, dönüşümün farkında. Kendileri de daha iyi şartlarda yaşamak istedikleri için birçok konut yıkılarak yerine yenileri yapıldı. Bu süreçte belediye olarak inşaat sahiplerine kurallar çerçevesinde yardımcı oluyoruz. Toprak sahipleri de gelip belediyeye an-laşmak üzere oldukları firmaları bir sor-sunlar. İnşaat bitirmeleri, iskan durumları nedir. Baştan bunlar araştırılmıyor sonra mağdur olarak şikayet için geliyorlar.”

Can Güvenliği Önceliğimizİnşaatlarda can güvenliğinin tüm ka-zançlardan daha önemli olduğunu belirten Başkan Poyraz, hazırlanan örnekteki gibi işçi güvenliği için gerekli tüm donanım-ların inşaatta kullanılmasının zorunlu olduğunu hatırlattı.

EĞİTİM

32 - Çekmeköy2023

BAŞARILARIYLA HER GEÇEN GÜN BÜYÜYEN BİR ÇINAR...

Okumayı ve okutmayı ilke edinen eğiti-min sonu olmadığı inancında olan bağışçılarımız Prof. Dr. Ülker GÜÇ, Uzm. Dr. Beh-

ram Çetin GÜÇ, Avukat Şaziye GÜÇ kardeşler ve Çekmeköy Belediyesinin katkılarıyla ilçemize kazandırılmıştır 2011-2012 Eğitim-Öğretim yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Ömer DİNÇER’in katımıyla açılışı yapılan Güç Kardeşler Anadolu Lisesi her geçen yıl başarılarıyla göz dolduruyor.2014-2015 Eğitim-Öğretim yılında tüm sınıf seviyelerinde toplam 530 öğrenci-si var ve hepsi de branşlarında tecrübeli 33 öğretmeni ile hizmet vermektedir. Kısa zamanda kültürel, spor ve bilim-sel alanlarda başarılar elde etmesi gerek Çekmeköy, gerekse diğer ilçelerdeki öğrencilerin tercih ettiği gözde bir okul olmuştur.

EĞİTİM VADİSİNİN BİR NEFERİ OLMA YOLUN-DAYIZ…İŞTE ETKİNLİKLERİMİZ:1)TÜBİTAK tarafından 1969 yılından itibaren her yıl "Ortaöğretim Öğrencileri Arası Araştırma Pro-jeleri Yarışması" düzenlenmektedir. Lise öğrencilerine yönelik en prestijli

yarışmanın 2014 yılında 45. si düzenlen-miştir. Yarışmaya 12 bölgede ve 9 dalda 17486 öğrenci tarafından 10418 proje başvurusu yapılmıştır.Güç Kardeşler Anadolu Lisesi öğren-cileri Leyla AL ve Zuhal ÖZTOK Bi-yoloji Öğretmeni Ferda KURNAZ KARAGÖZ’ün rehberliğinde “Çek-meköy’ün Etnobotanik Açıdan Değer-lendirmesi” adlı proje, önce ön elemeyi geçerek sergilenmeye değer bulundu. Sergide Bölge 1. olarak 4-9 Mayıs 2014 tarihleri arasında Ankara´da yapılan bölge birincilerinin katıldığı final de ise TÜRKİYE 3. olarak büyük bir başarıya

imza attılar. Dereceye giren öğrencileri üniversite sınavlarına girdikleri yıl or-taöğretim başarı puanına bağlı olarak 15-20 puan ek puan olacaktır.Projede çalışma alanının Çekme-köy olarak seçilmesinin sebepleri; bu bölgede günümüze kadar etnobotanik çalışmanın yapılmamış olması, bitkileri hayatın her alanında kullanmayı alışkan-lık haline getirmiş ve fayda görmüş kişilerin sahip olduğu bilgi birikimleri gelecek nesillere aktarmak,ve eğitim ku-rumu olarak Çekmeköy’e katkı sağlamak olarak sıralanmıştır.2013-2014 yılları arasında Çekmeköy

Çekmeköy2023 - 33

EĞİTİM

ilçe merkezi ve köylerinde yapılan et-nobotanik çalışmada, ilçe halkının bit-kilerden çeşitli amaçlarla faydalandığı sonucu ortaya çıkmıştır. Özellikle kırsal kesimde halkın yetiştirmiş olduğu kültür bitkileri ve doğal olarak yetişen bitkiler ihtiyaçların karşılanmasında önemli yer tuttuğu görülmüştür.Bitki örnekleri Çekmeköy merkez, Reşadiye, Hüseyinli, Sırapınar, Ömerli, Koçullu, Alemdağ, Çatalmeşe, Paşaköy, Nişantepe, Taşdelen köylerine gidilerek toplanmıştır. Bilgi toplamak için yine bu yörelerde yaşayan yerli halk özel-likle yaşlılarla görüşülmüştür. Araştırma sırasında yapılan ankette 107 kişinin bilgisine başvurulmuş, arazi çalışma-larında çok sayıda fotoğraf çekilmiş ve kamera kayıtları yapılmıştır. Topla-nan bitki örneklerinin teşhisinde, Davis (1965-1985), Davisvd (1988), Güner vd (2000) eserlerinden, Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi Herbaryumu’ndan faydalanılmıştır. Toplanan örnekler uy-gun şekilde preslenip kurutulmuş, teşhis edildikten sonra Güç Kardeşler Anadolu Lisesi Biyoloji Labarotuvarında saklan-mak üzere kayıt altına alınmıştır.Projede tespit edilen 65 taksonun 54 ta-nesi tıbbi, 51 tanesi gıda, 2 tanesi hay-vansal gıda, 11 tanesi eşya, 12 tane-si kozmetik amaçlı olarak kullanıldığı tespit edilmiştir.

2) Güç Kardeşler Anadolu Lisesi’nde Bilim Fuarı düzenlenmiş İlçe Kay-makamı Cemal Hüsnü KANSIZ, İlçe Milli Eğitim Müdürü Ahmet AKTAŞ, şube müdürleri ve okul müdürlerinin katılımı ile açılışı yapılmıştır. Öğren-cilerin Fizik, Kimya, Biyoloji, Tarih, Matematik, Edebiyat alanlarında hazır-lanan toplam 33 proje ilçe içi ve ilçe dışından öğretmen ve öğrencilerin zi-yaretine 3 ay boyunca açık kalmıştır.3) Okulumuz öğrencilerinin hazırladığı "KILIÇ VE NEY" adlı tarihi tiyatro gösterisi yapılmıştır. Diğer okullardan öğrenciler, velilerimiz ve Çekmeköy Kaymakamı Cemal Hüsnü KANSIZ’ın katılımlarıyla Çekmeköy Belediyesi Taşdelen Turgut Özal Kültür Merkezinde sergilenen tiyatro büyük ilgi görmüştür.

4)ERASMUS Programı çerçevesinde Almanya Duisburg Essen Üniversi-tesinde eğitim gören öğrenciler 3 ay süren stajlarını Güç Kardeşler Anado-lu Lisesi’nde yapmıştır. Staj sürecinde okulumuzdaki Almanca derslerine girerek öğrencilerimizin pratik yap-ması sağlanmış olup staj sonunda oku-lumuz öğrencilerinin sergiledi Almanca tiyatro gösterisi yapılmıştır.

KALİTELİ EĞİTMEN-LERİ VE BAŞARILI ÖĞRENCİLERİ İLE

GÜCÜNE GÜÇ KATAN BİR ORDU GİBİYİZ…

TEKNOLOJİ

34 - Çekmeköy2023

KONSANTRE OLUN VE DÜŞÜNÜN:HAYAT, KÜÇÜKBİR DOKUNUŞLA BAŞLAR...

Gelecekten Gelenler Bilim ve Teknoloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

Oğuzhan AYDEMİR

Fiziksel kuramlar içerisinde büyük önem arz eden “Büyük Patlama Teorisi” bilinen evrenin başlangıcını kuramsal olarak açıklayan küçük bir dokunuş ile başlar. Bir düzensizliğin kozasına sarılı “Kaos Teorisi” küçük bir dokunuşun sonucunda neler olabileceği ihtimalleri üzerine yoğunlaşır...Hayat, küçük dokunuşlar ile çok büyük

değişiklikleri doğurabilen aktif bir bulut gibidir, her an yağmur yağabilir... Bilim camiasının saygın bilim adamları adeta küçük dokunuşların peşinde koşmak-tadırlar. Yeni türler, yeni gezegenler, ışın-lanma, ölümsüzlük... Küçük dokunuşlar sayesinde türümüzün sonsuza kadar var olması, uzun bir hayat ve varoluşu an-lamak gayeleri arasındadır! Onlar bu

Çekmeköy2023 - 35

TEKNOLOJİ

KONSANTRE OLUN VE DÜŞÜNÜN:HAYAT, KÜÇÜKBİR DOKUNUŞLA BAŞLAR...

yönde çabalıyor ve bizler de merak içerisinde çalışmalarını takip ediyoruz. Ancak bu aralar, Dünyamıza göre küçük bir ülkede, ülkemizin fiziksel ölçülerine göre kıyaslar-sanız küçük bir ilçede hayatı kolaylaştıra-bilmek adına, zor yaşamları kolaylaştırmak adına çok önemli çalışmalar yürütülmekte!

Çekmeköy’de başlayan bir değişim hareketi…“Ses Frekanslarını Titreşim Diline Dönüştürebilen Sistemler” isimli projeleri ile yeni bir dil oluşturmaya çalışmaktalar ve ciddi kurumlardan hibe destekleri al-maktalar. Acaba ses frekanslarını ölçerek onları farklılaştırmak ne işimize yarar? Bu sorunun cevabının peşine düşmüş bir grup Çekmeköylü araştırmacı, dünya gene-linde yaşamakta olan 600 milyon işitme engelli bireyin hayatını kolaylaştıracak küçük bir dokunuşu gerçekleştirmek için yoğun bir çaba içerisinde! Çek-meköy Belediyesi Yenilik Akademisi, kapılarını açtığı ilk gün yenilikçi pro-jeler ile makus bir talihin değiştirilme çabası içerisinde olduğunu ve yeni neslin bilim camiasının öncüleri olabilmesi için çok önemli bir yatırımı gerçekleştirdiğini ilan etmişti. Bizlerin de görev aldığı plat-formda, günümüzün bilimsel seyrini dokunuşları ile değiştirecek birçok proje üretildi! Kısa adı ile “Titreşim Dili” şirketleşen ve büyük beklentiler ile takip edilmeye başlanan büyük bir iş haline dönüştü. Küçük bir dokunuş olarak niteleye-bileceğimiz, “Endemik Türlerin Doğal Afetler ile Bağlantıları” başlıklı araştırma, jeolojik tepkilerin önceden gözlemlene-bilir olduğunu ispatlamaya yakın! Beyin dalgaları ile verimliliğin arttırılması gibi birçok alanda çalışmalar yürüten bu müte-vazı Akademi, yarınlarımız için çok büyük önem arz eden ve Çekmeköy'de başlayan bir değişim hareketidir. Bu küçük dokunuşlara inanan yenilikçi bir Belediye tüm dünya yönetimlerine ve yöneticilerine ileride bir gün örnek teşkil edecektir.Yakın dönemde hastalıkların azaltılması ve antibiyotik direncinin ilk defa bir ilçeye özgü olarak incelendiği bir araştırma başlayacak! Sağlayacağı yararlar büyük

önem taşımaktadır. Düşünün;“Her insan vücudu 10 katrilyon ci-varında hücreden oluşmakta ve yak-laşık 100 katrilyon bakteriyel hücre barındırmaktadır. Böylesine büyük bir yapıya ortalama bin mikroptan yalnız-ca biri zarar verebilmekte yani hastalığa sebep olmaktadır. Bizler antibiyotikler ile bakterileri vücudumuzdan uzaklaştırmak ve köklerini kazımak için mücadele versek de aslında bakteriler bizler için büyük yararlar sağlamaktadır. Örneğin, onlar ol-masaydı çürüme gerçekleşmezdi, suyumuz arttırılamaz, verimsiz topraklarda yaşardık. Vücudumuzda yediklerimizi yararlı şeker-lere ve polisakkaritlere dönüştüren ya da vitaminleri sentezleyen de onlardır. Bir başka ifadeyle havadan nitrojen almak ve onu sağlığa yararlı nükleotitlere ve amino asitlere çevirmek gibi önemli sebeplerden ötürü bakterilere bağımlıyız. Dünya’nın çeşitli derinliklerinde, yüksekliklerinde ya da geçmişin izlerinde bakterilere rastlan-mıştır. Hemen her yerde herhangi bir çeşidi karşımıza çıkar. Yine de Yenilik Akademisi gerçekleştireceği araştırmada hastalık sebe-bi olan bakterileri incelemektedir. Örneğin nekrotizan fasiit son zamanların ürkütücü hastalıklarındandır ve bu hastalığa sebep olan bakteriler bulaştıkları dokudan başla-yarak insanı için için yer ve geriye peltemsi bir atık bırakır. Hastaların %70’i ne yazık ki ölür. Enfeksiyonun kaynağı ise A grubu Streptococcus denilen ve normalde boğaz

iltihabından başka bir şeye yol açmayan sıradan bir bakteri familyasıdır. Kısacası bakterilerin yol açtığı enfeksiyonlardan hatırı sayılır bir sayıda insan hayatını kay-betmiştir. Onlara karşı tek silahımız anti-biyotiklerdir. Ancak bölgesel ve iklim-sel olarak bakteriler, antibiyotiklere karşı bir direnç geliştirirler. Direnç durumunun bölgesel olarak gözlemlenmesi doğru an-tibiyotiğin kullanılabilmesi için çok önem-lidir, hatta hayatidir. İşte bölgesel direnç du-rumunun ilk defa bir ilçe de araştırılması bu sebeple önemli bir hizmettir. Evinize kadar irdelenebilecek bir sağlık tolerans araştır-ması emin olun tıp dünyasının fazlası ile ilgisini çekecektir. İşte geleceğe hazırlanan ve kendi formülleri ile tüm eski arayışların izinde yenilikçi bir Belediye ve keşif yolun-daki serüvenlerinin özeti...

Evet... Hayat küçük bir dokunuşla başlar...Dünya, birçok Çocuk Üniversitesi gördü... Dünya, birçok yaşları küçük mucitler tanıdı...Dünya, Gılgamış destanı ile başlayan arayışlara, Arizona'da bir kelebeğin kanat çırpışı ile başlayarak fırtınaya dönüşen kuramsal olaylara ve bugün marsta metan gazına ulaşan küçük dokunuşlara sahne oldu! Yarın, burada, küçük bir bölgede başlayan ve büyük dönüşümlere sahne olan bir değişime tanık olacaksınız!

BAŞARI HİKAYELERİ İLE PARMAK ISIRTAN FİRMALARIMIZ1

[YILMAZ MAKİNE]

Eyüp YILMAZÇekmeköy 2023 olarak bir önemli konuyu daha gündemimize aldık. Başarı hikayeleri ile parmak ısır-tan firmalarımızı bundan böyle her sayımızda görme imkanı bu-lacaksınız. Bu ayki konuğumuz, uluslararası alanda faaliyet gösteren Yılmaz Makine. Bizim için örnek ve ilham kaynağı olacakaslen Trabzonlu, 1953 İstanbul doğumlu olan firma sa-hibi Eyüp Yılmaz beyefendi ile keyifli röportajımız başlıyor…

YAZI DİZİSİ

36 - Çekmeköy2023

YAZI DİZİSİ

Firmanız hakkında bizi bilgilendirebilir misiniz?Yılmaz makine 1977’te Ümraniye sanayi sitesinde ve küçük bir atölyede, bu uzun ve yorucu maratonuna start ver-di. 38 yıldır devam eden bu serüvende ilk olarak fason işler yaparak ayak-ta durmaya çalıştık ve daha sonra oto yedek parçaları imalatına geçiş yaptık. Fakat benim hayalim bunlar değildi tabii ki. Makine yapmak ve bu alanda bir numara olmaktı kalbimden geçen ve öyle de oldu. 90’lı yıllarda ilk makinemi-zi yaptık. Disiplinli ve çok çalışmaların neticesinde bugün bu noktaya geldik çok şükür. Bugün uluslararası ticaret yapan, 110 ülkeye ihracat gerçekleştiren koca-man bir aileyiz.

“Ürettiklerimiz hayalleriniz, hayalleriniz ürettiklerimiz” bu kadar iddialı mısınız? İddialıyız, çünkü yaptığımız işin sonuna kadar arkasındayız. İş adamı kendine he-def koyacak, iddialı olacak ve işine aşık olacak ki başarılı olsun. İş adamı dünya arenasında bir pazar elde etmek istiyor ve rakiplerine boyun eğmek istemiyor-sa güçlü olmak zorundadır. Yoksa yük-selişin zor, inişin çok kolay olur. Biz bu sloganın sonuna kadar arkasındayız.

Firmanızın üst sıralarda yer almasının sırrı nedir? Çalışmak ve çalışırken helale haram katmamak. Öylesine atılan bir serseri kurşunun nereye isabet edeceğinin belli olmayacağı gibi, hedefleri olmayan in-sanlarında nerede ne yapacağı belli ol-maz. Biz prensiplerimiz neticesinde dün-ya sırlamasında 10, Türkiye’de ise ilk sırada olmanın haklı gururunu yaşıyor.

Sektördeki firmalardan sizi ayıran fark-larınız nelerdir?Alanımızdaki bütün firmalar kendi çaplarında iyi işler yapıyor. Ancak biz, yön veren ve ilk olma yolunda kendimize hedef koyduk. Türkiye’de fabrikasyon çalışma sistemine geçen ilk firmayız. Ne kadar güçlü olursanız rakipleriniz, özel-likle yurt dışından gelen firmalar için söylüyorum, o kadar sizi ciddiye alır. Biz yılmaz makine olarak bu alanda da diğer firmalara öncü olduk ve olmaya da devam edeceğiz. Yurt içi ve yurt dışı piyasasına kazandırdığımız makinler de

her zaman öncü olduk. Bizi diğerlerinden ayıran en büyük özellikte bu olsa gerek. Taklit değil, taklit edilen olmaktı he-defimiz ve bunu da önce Allah’ın sonra çalışma arkadaşlarımın sayesinde çok şükür başardık. Kendi kulvarında arge zihniyetini yine ilk biz getirdik.

İşveren işçi iletişiminiz nasıldır? Çalışanlarınıza yönelik motivasyon adı-na ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?Şunu tüm samimiyetimle söylemek istiyorum ben, klişeleşmiş patron-lardan değilim. Sabah işe geldiğimde tüm personelle selamlaşmadan sohbet etmeden odama geçmem. Ben çalış-ma arkadaşlarımın mutluluğuna da, hüznüne de ortak olurum. Her hafta halısaha maçlarımız, her yılda geleneksel hale getirdiğimiz piknik günlerimiz var. Bu aktiviteler hem onları hem de beni daha iyi ve verimli olma yolunda motive ediyor. Bu marka bu kadar güçlü hale geldi ise önce Allah’ın sonra onların sayesinde gelmiştir. Onlar benim için çok değerlidir. Benim çalışma arkadaşlarım patron işe gelmediğinde değil, geldiğinde seviniyor. Bunu ben değil onlar söylüyor. ( Gülüyor )

Kurumunuzun vazgeçilmez prensipleri nelerdir?“İnsana saygılı, çevreye duyarlı ol”. Fir-mamızın kendi anayasası var desem her halde abartmamış olurum. Dürüst ol -yapılacak ödemeleri kesinlikle zamanın-da ve eksiksiz yap - verilen sözün mahiyeti her ne olursa olsun yerine getir - Faizle kesinlikle hiçbir iş yapılmayacak - Vergi konusunda hassas olunacak - Çalışanın maaşı, anlaşma gereği belirlenen tarihten erken, ancak bir gün bile gecikmeyecek.

Kurumunuzun sektördeki ulaşabileceği üst sınır nedir? Bununla ilgili geleceğe yönelik planlarınız neler?Dünya sıralamasında ilk 10’nun içinde yer alan Yılmaz Makine'nin hedefi ilk 5. Bu hedefimiz için çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyor. Şu an bulunduğu-muz fabrika yetmiyor ve 40’bin dönüm arazi üzerine yeni bir fabrika kuruyoruz. Allah’ın izniyle bu yeni fabrikayla birlikte ilk 5’in içindeki yerimizi de alacağız.

Yılmaz Makine olarak, okuyucu-larımıza iş hayatında başarılı olabilmek için ne gibi tavsiyeler verirsiniz?Bir kere kararlı olacaksınız. Ben, ilkokul çağındayken öğretmenimin teşvikiyle hedefimi belirledim. Tornacı ol dedi ve tornacı olarak iş hayatına girdim. Bu gün buldum, bu gün yerim. Yarınımın garantisi mi var zihniyetinden bir an önce sıyrılın. Bulduğunuzu önce keyif için değil, geleceğiniz için harcayın. Öncelikleriniz hep geleceğiniz olsun. Ben çevremde maalesef hızlı yaşayıp pişman olanları çok gördüm. Hedefleriniz ve hayalleriniz için çalışın, çalışın. Ahlaklı ve dürüst olursanız haram yemez ve ye-dirmezseniz, mutlaka Allah emeklerinizin karşılığını verecektir.

RöportajSoner KARTAL

Çekmeköy2023 - 37

38 - Çekmeköy2023

İsimler insanın kişiliği üze-rinde belirgin rol oynar. Kişiliğimizin oluşumunda etkili olur. “Çekmeköy” ismi de benliğimizi, kültürümüzü belirleyen bir özelliği işaret

eder. Köylü olmanın, köy kültürüyle büyümenin unutulmaz güzelliklerini barındırır bünyesinde…Eskiler hep aynı şeyi söyler, “Biz ce-fasını çektik yeniler sefasını sürsün”. Belki çok eskilerine şahit olamadım bu güzel semtin ama gördüklerim ve yaşadıklarım benim için yeterliydi. 90’lı yıllarda çocukluğunuzu Çekmeköy’de yaşadıysanız, o dönemi dolu dolu geçirmişsiniz demektir, belki parkımız, futbol ve basketbol sahalarımız yoktu ama iki taşın arasına kurulmuş hayali kale direklerimiz vardı. Tüm çocuk-luğumuz o iki taş arasındaki topun gol olup olmadığı tartışmalarıyla geçmiştir.Kışı ayrı, yazı ayrı güzeldi Çekme-köy’ün. İSKİ’nin mahallelere su ge-tirdiği tankerlerin arkasına takılmak, yazın en güzel eğlencemizdi. Ve bir-birimizi ıslatmak, tabi mahallenin teyze-lerinden dayak yemeden. O yıllarda tek başına mahalleden ayrılamazdık. Hep birlikte mahalle maçlarına gitmek, yeni bir şehir keşfetmek gibiydi bizim için. Şimdi düşünüyorum da o zamanlar bu kadar sitemkâr değildik... Kaç ayakka-bımızı çamur yutmuştur belki de ama

biz yine de hiç şikâyet etmezdik.Çocukluğun yarısı hayal kurmakla keşif yapmakla geçer. Biz şanslıydık. Ormandan böğürtlen toplar, yoğurtla karıştırıp dolaba koyarak dondurma yap-maya çalışırdık. Büyük su varillerinin içine girer, nefes tutma yarışmaları yapardık. Uç uç böceğim şarkısını söyleyebi-leceğimiz uğur böcekleri vardı.İlkokulu günümüzde hala eğitime de-vam eden Sabiha Hamdi Türkay İlk Öğretim Okulu’nda okudum. Eski okul, Çekmeköy Merkez Mahallesi’nde bulu-nan küçük bir gecekondu idi. Eskiler bilir ama bilmeyenler için söyleyeyim, Hababam Sınıfı Uyanıyor (1976) filminin son kısmında yardım edilen okul, bizim okulumuzdu.. O zaman-lar adı Çekmeköy’ü İlkokulu idi. İki sene eğitim gördüğümüz bu okulda, sobamızı kendimiz yakıyorduk. San-ki yabancı dergilerin kapaklarında kullandıkları yüzü kömürlü çocuklar

ÇEKMEKÖY’DE DOĞUP BÜYÜMEK

Faruk İLHANKÜLTÜR VE SOSYAL İŞLER MÜDÜRLÜĞÜ

90’lı yıllarda çocukluğunuzu

Çekmeköy’de yaşadıysanız, o

dönemi dolu dolu geçirmişsiniz

demektir, belki parkımız, futbol ve basketbol sa-halarımız yoktu

ama iki taşın arasına kurulmuş

hayali kale direklerimiz vardı.

KÖŞE YAZISI

Çekmeköy2023 - 39

KÖŞE YAZISI

bizdik. Şimdi saatlerce uğraşsak yaka-mayız o sobayı.Lise yıllarında, Ümraniye’den Çekme-köy’e giden tek otobüsü beklediğimiz için Çekmeköy’de oturanlar ilk derslerde yok yazılmazdı.Etrafımızda her şey değiştiği gibi ikamet ettiğimiz, yaşadığımız ve çalıştığımız semtimiz de değişiyor. Hem de çok hızlı… Yeni parklar, okul-lar, spor salonları, kültür merkezleri… Gençler ve çocuklar için düşünülmüş yüzlerce etkinlik… Şimdinin çocukları bizim oynadığımız iki taşlı kalelerde oynayamayacaklar, bahçeden mısır koparıp annelerinin konserve yaptığı kazanın içine gizlice atamayacaklar. Ancak onlar da şanslı… Günümüzün gerektirdiği tüm ihtiyaçlar yeniden yapılanan ilçemizde karşılanabilmekte.Şimdiler de hepimiz, yeniden köy hayatına dönme çabalarına şahit oluyoruz. Tüm reklamlarda evler bu şekilde satılıyor. Ben bir Çekme-köylü olarak hala şanslı olduğumuzu düşünüyorum, çünkü bizim için yeterli hatta fazla miktarda yeşile sahibiz. Eski Çekmeköy ile şimdiki Çekmeköy’ü kıyaslarsak, sıkıntılarımızın çoğu

giderilmiştir belki ama onlara duyulan tatlı özlem de devam etmekte…Çekmeköy’de ikamet edenlerin çoğun-da, başka bir ilçeden dönerken hele bir de trafikte uzun süre kalmışlar-sa, BJK Nevzat Demir Tesisleri’ni geçince “Oh bee, evim” diye bir his uyanır. Oturduğumuz ilçeyi evimiz gibi benimsemişsek ne mutlu bize. Evet Çekmeköy bizim evimiz, yuvamız, işimiz… Klişedir belki ama evimize, eşyalarımıza nasıl davranıyorsak, nasıl sahip çıkıyorsak Çekmeköy’e de öyle davranmalıyız diye düşünüyorum. Her bir kaldırım taşı, yollarda dikilen ağacın her bir dalı, parklardaki oyun grupları, spor aletleri... Bunlar hepimizin... Evimize misafir geldiğinde nasıl on-ları en iyi şekilde ağırlıyorsak, bunları da en iyi şekilde ilçemizin mobilya ve aksesuarları olarak görüp, hep bir misa-firimiz varmışçasına özen göstermeliyiz onlara. Umarım bu ilçenin bize sun-dukları tüm güzellikleriyi bir şekilde kullanılır. Böylece hem ilçemize hem de gelecek nesillere karşı duyarlı bir yaşam sürdürürüz. Unutmayalım olur mu, güzel semtin güzel insanları…

Ormandan böğürtlen toplar,

yoğurtla karıştırıp dolaba koyarak

dondurma yapmaya çalışırdık. Büyük su

varillerinin içine girer, nefes tutma

yarışmaları yapardık. Uç uç böceğim

şarkısını söyleyebi-leceğimiz uğur

böcekleri vardı.

40 - Çekmeköy2023

AKTÜEL

20. Yüzyılın son ç e y r e ğ i n d e çevre sorun-larının önüne geçilmesi ve

doğal dengeyi koruma adına yapılan çalışmaların neredeyse tamamında; ırk-lar, uluslar ve devletler aynı çatı altında toplanmış ve hep birlikte çözüm arayışı-na girmişlerdir. Ülkeler savaşırken ya da ekonomileri en büyük düşüşlerini yaşarken bile göz önüne bulundurmaları gereken en önemli paydaşlarından biri de çevre sorunlarıdır.Fakat yaşadığımız bu dönemden yak-laşık 100 yıl geriye gittiğimizde kul-lanılan ürünlerin veya üretilen teknolo-

jilerin çevreye verebileceği muhtemel zararlar hakkında araştırmalar yapacak bir bilince ve teknolojiye sahip değildik. Örneğin, 19. yüzyılın başlarında yangın söndürme cihazlarının üretiminde kullanılan halonların çevreye vere-bilecekleri zararları kestirebilmek, o dönemde çevre sorunlarından yalnızca birkaç bilim insanı bahsederken elbette ki mümkün değildi. Halonların, ozon tabakası ismi verilen koruyucu tabakaya zarar verdiği ancak 1900’lü yılların son çeyreğinde yapılan çalışmalar sonucun-da anlaşılabildi.Şimdi 19.yy’ın başlarında keşfedilen ozonun hikâyesine göz atalım.

ÇEVRE KONUSUNDA BİR BAŞARI HİKÂYESİ

Ozon deliği nedir?Ozon deliği

gerçekten bir delik değildir. Ozon

tabakasındaki bir incelmedir. Bu, ozon

tabakası gittikçe inceliyor

anlamındadır.

Musa Semih KılıçÇevre Mühendisi

Temizlik İşleri Müdürlüğü

Çekmeköy2023 - 41

AKTÜEL

Ozon Tabakasının Keşfi ve Tarihçesi

1839 yılında C. F. Schönbein tarafından ozon gazının keşfedilmesinden son-ra, farklı yöntemlerle dünya genelinde ozon ölçümlerine başlanmıştır. Sydney Chapman ve Gordon Donson’ın araştır-malarının sonucunda ise dünya yepye-ni bir kavramla karşılaşmıştı “ Ozon Tabakası”. Bilim dünyası için ozon tabakası üzerinde yapılan araştırmalar her gün daha fazla heyecan verici hale gelirken 1974 yılında Frank Sherwood Rowland ve Mario Molina endüstride itici gaz olarak kullanılan ve kullanım esnasında da atmosfere salınan kloroflorokarbon’ların (CFC) ozon tabakasına zarar verdiğini or-taya koydular. Araştırmalarını sürdüren Rowland , Molina ve sonradan katılan Paul J. Crutzen ile birlikte 1995 yılında kimya dalında verilen Nobel Ödülü’nün sahibi oldular.1985 yılında ise geçtiğimiz yıl hayatını kaybeden Joe Farman ve arkadaşları Antartika üzerinde keşfettikleri ozon deliğini tüm dünyaya “Nature” isimli bir dergiyle duyurmuşlardı. Özellikle Joe Farman “ozon kaşifi” olarak ad-landırıldığı o dönemden sonra bu alan-da çalışmalarını devam ettirdi. Kendisi klorofloro-karbon gazı üretimini kon-

trol altına almak ve bu etkiyi azaltmak için 1987 yılında imzalanan ve 196 ülkenin taraf olduğu ”Montreal Pro-tokolü”nün imzalanmasını sağlamıştır.

Ozon Tabakasına Zarar Veren Bazı Kimyasallar1- Kloroflorokarbonlar (CFC’ler), genel olarak klima sistemlerinde, buzdolaplarında köpük üretiminde (örneğin yataklar için) kullanılır.2-Halonlar, yangın söndürme ci-hazlarında kullanılır.3- Metil bromid, tarımda böcek ilacı olarak kullanılır.

Ozon Tabakasındaki incelmenin sonuçları nelerdir? UV ışınlarının etkileri yalnızca insan sağlığı ile sınırlı değildir. Tarımsal üre-timin azalması ve balıkçılık üzerinde de olumsuz etkileri söz konusudur.

Alınan Önlemlere Çevrenin Cevabı36 farklı ülkeden 300 bilim insanı tarafından yapılan yeni bir değer-lendirmeye göre, ozon tabakasını in-celten maddelere karşı gerçekleştirilen ortak uluslararası hareket sayesinde Dünya’nın koruyucu ozon tabakası önümüzdeki birkaç yıl içinde daha da iyileşme sürecinde olacaktır. 2013 yılında yapılan açıklamalara göre ozon tabakasındaki incelmenin neredeyse durduğu hatta bazı bölümlerde kalınlaş-ma belirtileri olduğu görülmüştür.Hassas bir gaz kalkanı olan stratosferik ozon tabakası, Dünya’yı Güneş’in zararlı

mor ötesi (ultraviyole) ışınlarından ko-rur. Montreal Protokolü ve bağlantılı anlaşmalar olmasaydı ozon tabakasını incelten maddelerin atmosferdeki seviyeleri 2050 yılına kadar on kat artabilirdi. UNEP (Birleşmiş Milletler Çevre Programı) açıklamalarına göre, küresel modeller esas alınarak yapılan çalışmalar sonucunda, Protokol 2030 yılına kadar yılda 2 milyon deri kanseri vakasını önlemiş, göz ve bağışıklık sis-temi hasarını engellemiş, doğal hayatı ve tarımcılığı korumuş olacaktır.

OZON TABAKASINI KORUMA ÖNERİLERİ• Ozon tabakasına zarar veren kimyasal maddeleri içermeyen ozon dostu ürün-ler satın alın. CFC (Kloroflorokarbon) ve HCFC (Hidrokloroflorokarbon) içeren spreyleri kullanmayın.• Buzdolaplarınızın, derin dondu-rucularınızın ve klimalarınızın düzen-li olarak bakımlarının yapılmasına önem verin. Soğutucu gaz değişimi sırasında gerekirse servis elemanını uyararak eski gazın atmosfere salın-masına izin vermeyin.• Otomobil klimaları soğutucu gaz olarak ozon tabakasına zarar veren maddeleri içerebilirler. Bu gazları içermeyen modelleri tercih etmeye özen gösterin.• Yalıtım malzemeleri ve ambalaj köpüklerinin de ozon tabakasına zarar veren kimyasal maddeler içere-bileceğini unutmayın. Bu bilinçle, bu ürünleri gereksiz tüketmeyin.

Yararlanılan KaynaklarURL:h t tp : / /ozon tabakas i .ned i r.com/#ixzz3NrycVuMxURL : http://www.unep.ch/ozone/slide-show/pages/ozone-cartoonsURL : http://www.wikipedia.orgURL : http://www.bmdergi.org/tr/ozon-tabakasi-iyilesiyor-ama-hala-teh-like-varURL :http://www.evrimagaci.org/fo-tograf/98/6556URL : http://www.kardesimkuran.com/news/ozan-tabakas%C4%B-1ndaki-del ik-kapandi-mi-atmos-ferdeki-ozon-miktar

Sana seni seviyorum dediğimde artan bir egon değil de atan bir kalbin olsaydı eğer; her şey farklı olabilirdi./ Aşk ve Küller

Siz gerçeği bilmek değil, kandırılmak istiyorsunuz./ Prestij (The Prestige)

Bir daha kimsenin sana bir şey yapamayacağını söylemesine izin verme. Benim bile. Bir hayalin varsa peşini bırakmamalısın. İnsanlar kendilerinin yapamadıkları şeyleri senin de yapamayacağını söylerler. Bir şeyi istiyorsan peşini bırakma. Git ve al. O kadar./ Umudunu Kaybetme (The Pursuit of Happyness)

Hayallerinin peşinden koşmadıkça hayalden hayale koşmanın hayalden hayale uçmanın ne anlamı var?/ Kırmızı Değirmen (Moulin Rouge)

Düşünmek önemlidir. Bizi mercimeklerden ayırır./ Balıkçı Kral (The Fischer King)

KÜLTÜR VE SANAT

42 - Çekmeköy2023

KÜLTÜR sanatsanatKÜLTÜRKÜLTÜR sanatsanatKÜLTÜR

Diğergamlık.. Artık adını dahi unuttuğu-muz yaşamsal bir değer... Hatırladıkça bize ait olduğuna şaşırdığımız bir değer... Diğerinin gamını ve kederini paylaşmayı düstur edinmeden, komşumuzun der-diyle hemhal olup ekmeğimizi onunla bölüşmeden mutlu ve daha da önemlisi huzurlu olamayacağımızı unutmamak ve bu güzel değeri yaşamsal bir anlayış olarak benimsemek dileğiyle..

KARDEŞLİĞİN DİĞERGAMLIK MEVSİMİDiğergamlık iki farsça kelimenin birleşmesinden oluşmaktadır. Kişinin kendisinin yerine başkasını tercih etme-si anlamını taşımaktadır. Kendi ihtiyacı olsa bile var olanı sakınmadan verebil-mektir. Kavram, maddi ve manevi tüm unsurları kapsamaktadır. Ayrıca îsâr ke-limesi de diğergamlığı karşılamaktadır. Bireyselliğin artarak devam ettiği günümüz dünyasında gündelik haya-ta hızlıca dâhil edilmesi gereken bir düşünce ve yaşam unsurudur diğer-gamlık. Çünkü bencillik ile kurulan toplumsal yapıların oluşturduğu hasar yine toplumu etkileyecek boyuttadır. ‘Bana gelmeden oluşan sorunlar benim kapsamımda değildir’ anlayışını bertaraf etmek için de iyi fırsatlardan biridir. Bize her konuda yol gösteren Kuran’ı Kerim’de

bu konuya ilişkin de ipuçlarına ulaşmak mümkündür. Haşr suresinde diğergamlığın gerekliliği vurgulanmıştır: “Kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi, onları öz canlarına tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğin-den korunursa, işte onlar umduklarına erenlerdir "(Haşr, 59/9)." Bu çerçevede diğergamlığı kişinin kendinden başlayıp çevresini inşa ettiği bir sorumluluk ve bilinç hali olarak tanımlayabiliriz.İnsan yetiştirmenin geleceğe umut ek-mek olduğuna inanan insanlardan biri olan Fethi Gemuhluoğlu, hayatı boyun-ca yaptıklarıyla diğergamlığın en güzel örneklerini sergilemiştir. Cahit Zarifoğlu, Alaeddin Özdenören, Nuri Pakdil, Erdem Bayazıt, M. Akif İnan, Rasim Özdenören, Mustafa Miyasoğlu, Durali Yılmaz ve birçok gencin destekçisi ‘ağabeyi’ olmuş ve fikir mimarları, edebiyat öncüleri olarak andığımız isimlerin yetişmesine vesile olmuştur. Bu derin diğergamlığın inceliklerini ise Nuri Pakdil Bağlanma kitabında detaylıca aktarır ve şöyle der, Fethi Gemuhluoğlu için: İnsanın elinden tutuyor, adeta çağa çıkartarak yürüyüşe alıştırıyordu.Mecid Mecidi’nin Cennetin Çocukları (1997) filminde anlatılan iki kardeşin arasında geçenler ise diğergamlığın im-kânsızlık tanımayan gönül genişliğine

işaret etmektedir: Ali ile Zehra kardeştir ve bir tane ayakkabıları vardır. İkisi de okula gitmektedir. Ancak sadece bir çift ayakkabılarının olmasından dolayı oku-la gidebilmek için birbirlerinin okuldan dönmesini beklemek zorundadırlar. Bir gün Ali’nin beden eğitimi hocası okullar arası bir atletizm yarışması yapılacağını duyurur. Ali hemen yarış-maya ismini yazdırır ve heyecanla eve doğru koşar, bahçede gördüğü kardeşi Zehra’ya müjdeyi verir:-Zehra sana bir müjdem var.-Neymiş o?-Hocayla konuştum yarışa ben de katılacağım.-Ne yarışı?-Uzun mesafe, hani o uzun mesafe koşusu vardı ya. Üçüncü olana spor ayakkabı hediye ediyorlarmış.-Neden üçüncüye peki?-1. ve 2. gelen başka hediyeler alıyor da ondan. Üçüncü olacağım ve o ayakka-bıları sana vereceğim.Kendisinin de ayakkabıya ihtiyacı ol-masına rağmen kardeşini düşünüp ka-zanacağı ayakkabıyı can-ı gönülden kardeşine vermeyi hayal eden Ali’nin tavrı, diğergamlığın safiyetini hatırla-tıyor bizlere.

KÜLTÜR NÜVELERİ

Kısa

Kısa

KÜLTÜR VE SOSYAL İŞLER MÜDÜRLÜĞÜDeniz BİNİCİ / SOSYOLOG

Mahsun Kırmızıgül’ün dördüncü filmi Mu-cize, bir mucize gibi girdi vizyona.. Beyaz Melek, Güneşi Gördüm ve New York’ta 5 Minare’den sonra yine birçok farklı konunun aynı anda ele alındığı, bir derdi olduğu her halinden belli olan bir film Mu-cize.. Çekimleri İzmir Foça, Uşak, Kars ve Kağız-man’a bağlı bir köyde gerçekleştirilmiştir. Kırmızıgül bu kez 1960'lı yıllarda sefalet içinde yaşayan, darbenin içinde debelenen Türkiye’nin panoramasına ışık tutmaya çalışıyor. Filmde, fakirliğin hüküm sürdüğü yıllarda, okumayı bekleyen yüzbinlerce çocuğun ve öğretmenlerin hikâyesi an-latılıyor. 1960’lı yıllarda darbe döneminde geçen film, Egeli bir öğretmenin (Talat Bulut’un) Anadolu'nun ücra bir köşesine sürgün hikâyesidir. Henüz vizyonda olan filmin detaylı konusu ve sonucu ile ilgili bilgi vermek istemiyorum. Ancak Kırmızıgül’ün diğer filmlerine nazaran daha durgun ve senaryodaki boşluklarıyla dikkat çeken, masalsı bir film Mucize. Filmi tek başına sırtlanıp götüren, oyunculuğuy-la filmi izlemek için başlı başına sebep ise Mert Turak’tır. Filmde Aziz ismiyle engel-li bir karakteri canlandıran Turak, filmin başından sonuna kadar göz dolduran bir performans sergiler. Senaryodaki en temel boşluk, bir yandan eşkıya diğer yandan ‘dağların aslanları’ olarak anılan atlı ve silahlı bir grup adamdır. Gerçek hayatta bu dağ aslanlarının hangi duruma karşılık geldiği elbette açıktır. Ancak filmde bu adamların neden dağa çıktıkları, ne yaptıkları ve hangi kırılma noktası sonucunda askere teslim olmaya

MUCİZE

karar verdikleri belirsizdir. Neden dağa çıktıklarına dair anlatılan hikâye ise seyircinin zihninde ancak yarım bir olay örgüsü kurmasına sebep olur. Sanki bu bölüm sadece senaristin içi rahat etsin diye eklenmiş, konunun bağlamına otur-tulamamış bir güzelleme olarak kalmıştır. Film içerisinde 1960 dönemi darbe yıl-larına vurgu yapılsa da, konu detayıyla işlenememiştir. Bu durum film içerisinde bir eksiklik olarak ön plana çıkarken, aynı zamanda köyün merkezden uzak-

lığının bu konunun köyün gündemine hiç yansımamasına etkisini de gözlemleyebi-leceğimiz bir durumdur. Filmin dram yönü kuvvetli olmakla bir-likte, görsel manzara ve kıyafet seçim-leriyle çoğu yaştan seyirciye hitap etmeyi de becerebilmiştir. Bu çerçevede tüm senaryo boşluklarına rağmen filmin en önemli yanı, köy yaşantısına ilişkin her konuyla ilgili geniş sosyolojik ayrıntı ve gözlemleri barındıyor olmasıdır. Evli-liklerin yapılma süreci, adet ve gelenekler,

kadın erkek ilişkileri ve bu ilişkileri şekillendiren dinamikler, çocukluk halleri, günlük köy ve aile yaşantısına dair neredeyse tüm detayları görebil-mek mümkündür. Bu zenginlik, filmin içeriğini kuvvetlendirmekle beraber, Mahsun Kırmızıgül’ün diğer filmlerinde olduğu gibi kırsalın yaşantısını farklı yönleriyle kentliye sunarak, bilinmezi yakın kılmayı başarmıştır.

Filmin dram yönü kuvvetli olmakla birlikte, görsel manzara ve kıyafet seçimleriyle çoğu yaştan seyirciye

hitap etmeyi de becerebilmiştir.

Çekmeköy2023 - 43

KÜLTÜR VE SANAT

Ailemizin Çınarları projesi; aralıklar-la devam ettirilen, zaman içerisinde geliştirilerek kapsamlı hale getirilen ve çalışanların yoğun beyin fırtınaları sonu-cunda tamamlanmış bir projedir. Kökleri çok eskiye dayanan Çekmeköy ilçesi, siyasi, coğrafi ve kentsel yeni yapılan-malar sürecinde bugünkü adını ve sınır-larını kazanmıştır. İlçenin bu yeniden yapılanma sürecinde, ona gönül vermiş olanlar için yapılabilecek birçok çalış-ma vardır. Çekmeköy’ün Ordu, Sivas, Trabzon, Rize, Kars, Erzincan, Muş ve daha birçok farklı kentten gelen insanın oluşturduğu harmonik yapısı, burada gerçekleştirilecek sosyal ve kültürel çalışmaların zeminini de genişletmekte ve zenginleştirmektedir. Bu çerçevede hem Çekmeköy’de yaşayan insanlar için kalıcı ve anlamlı hem de Çekme-köy ilçesine önemli bir değer katacak, sosyal ve kültürel çalışmalar neler ola-bilir sorusunu sorduk kendimize. Evet, ne olabilirdi? 2012 yılının Aralık ayında, Çekme-köy’ün en önemli değerlerinden olan yaşlılar ile bir proje gerçekleştirmenin en anlamlı ve kalıcı işlerden biri olacağı fikriyle başlayan serüven, 2013 ve 2014 yıllarında yoğun olarak devam etmiştir. Söz konusu proje kapsamında, Çekme-köy’de en az 30 yıldır yaşayan, 65 yaş ve üstü, kadın/erkek tüm yaşlılarımızı içine alan, Çekmeköy’ün tarihine ilişkin biyografik anlatıları değerlendirmek üzere sözlü tarih görüşmeleri gerçekleştirildi. Peki sözlü tarih nedir ve bu çalışmanın hem bir mekan olarak Çekmeköy ilçesine hem de Çekmeköy Belediyesi’ne katkısı ne olacaktır? Sözlü tarih, toplumsal tarihten siya-si ve ekonomik tarihe uzanan geniş bir yelpazede, geçmişin belleklerde kalan bilgisini bugünden derleyen, disiplinler arası bir yaklaşımdır1. Daha çok dev-let arşivleri ile yazılan tarihin araştır-ma alanına sıradan insanları, gündelik

yaşamı ve öznelliği dâhil etme dürtüsüyle şekillenir2. Bu dürtü, hayatının önemli bir bölümünü Çekmeköy’de geçirmiş, semtin geçmişine ve gelişimine tanıklık etmiş yaşlı insanların, semtin tar-ihine ve gelişimine ilişkin sözlü tarih anlatılarını derlemek fikrini harekete geçirmiştir. Böylece hem semt in-sanının tarih yazımına birebir katkıda bulunması hem de Belediye bünye-sinde bu konuda bir arşiv oluşturul-ması hedeflenmiştir. 2012 yılının Aralık ayında başlayan projenin ilk bölümü, 4 ay sonra 2013 yılının Mart ayında Ailemizin Çınarları’nın ilk dergisinin çıkarıl-masıyla tamamlandı. Bu 4 aylık süreçte toplamda 7 kişiyle sözlü tarih görüşmesi yapıldı. Projenin devamı olarak ancak daha kapsamlı biçimde sürdürülmesi planlanan ikinci kısmına, 2013 yılının Kasım ayında başlandı. 2013’ün Kasım ayında ön görüşmelerle başlayan pro-jenin saha çalışması süreci, 6 ay sürdü. Nisan 2014’te tamamlanan bu süreç sonunda toplam 18 sözlü tarih görüşmesi gerçekleştirildi. Gerçekleştirilen görüşme-ler 8-10 dakikalık belgeseller halinde hazırlanarak ‘Nesillerin Buluşma Gecesi’ adı altında tüm Çekmeköy halkı ile paylaşıldı. Proje nihayetinde, Çekmeköy’de yaşayan ve yaşamış olan (görüşme yapılan yaşlılarımızdan ikisi, biz görüşme yaptıktan bir sene sonra vefat etmiştir), 65 yaş ve üstü, kadın ve erkek toplam 25 kişiyle sözlü tarih görüşmeleri gerçekleştirilmiştir. Görüşmeler hem sesli hem de görüntülü kayıt altına alın-mıştır. Görüşülen kişilerin Çekmeköy’e ait fotoğraf, belge, mektup ve video kayıtları derlenmiştir. Projenin temel amacı; Çekmeköy’ün tari-hinin bireysel tarih/geçmiş hikayeleri ile yeniden yorumlanmasını ve Çekmeköy halkının bu tarihin yazımına aktif olarak

katılmasını sağlamaktı. Böylece her an-latıda "tarih dilde can buldu". Çekme-köy’ün tarihine ilişkin yola çıktığımız tüm hikâyelerde bambaşka bir dünya bizi karşıladı. Her kapıda bir sonraki gün için özlü bir söz, her solukta bir tavsiye ve ders vardı bize..Mevlana’nın “Gençlerin aynada gördüklerinden daha fazlasını, ihti-yarlar bir tuğla parçasında görürler.” sözü doğrultusunda Ailemizin Çınarları Yazılmamış Mektuplar dergisinde de görüştüğümüz yaşlı vatandaşlarımızın, Çekmeköy’e ve kendi hayatlarına ilişkin anlattıklarını, acılarını, hüzünlerini, se-vinçlerini ve fotoğraflarını bir araya getirdik. Keyifle okuyacağınız dergide, Çekmeköy’ün tarihine dair de bir çok farklı bilgi ve anekdota ulaşmanız müm-kün.

1 http://www.tarihvakfi.org.tr/cms/index.php/sozlu-tarih-calismalari/item/114-sozlu-tarih-nedir , Erişim Tarihi: 06.11.142 http://myweb.sabanciuniv.edu/sozlutarih/ , Erişim Tarihi: 06.11.14

Ailemizin Çınarları Yazılmamış Mektuplar

DERGİNİN KÜNYESİADI: Ailemizin Çınarları Yazılmamış MektuplarYAZARI: Deniz BİNİCİ-Salih GEBELYAYIN: Çekmeköy BelediyesiBASKI YILI:2014 SAYFA SAYISI: 98

44 - Çekmeköy2023

KÜLTÜR VE SANAT

Çekmeköy2023 - 45

KÖŞE YAZISI

ÇEKMEKÖY’ÜN ŞİFRESİMilyonlarca insanın ölümüne

sebep olan Stalin, “Bir kişinin ölümü trajedi, bir milyon kişinin ölümü ise

istatistik olarak kayıtlara geçer,” diyerek istatistiğin, insanı ve hayatı anlamada ne derece yetersiz ve soğuk kaldığını ifşa eder adeta. Ünlü Batılı bilim adamı ve düşünür Galileo ise, “Evren matematik dilinde yazılmıştır,” der. İstatistiğe iki farklı uçtan da bakıldığını ifade ettikten sonra insanı anlamada sayıları tek ölçü kabul etmeden, Çekmeköy’ü sayıların yardımıyla anlatmaya, deyim yerindeyse ilçenin şifrelerini çözmeye çalışacağım sizler için.Çekmeköy, 3000 yıllık bir tarihi olan İs-tanbul’umuzun 500 yaşını geçmiş Fatih, Beyoğlu ve Üsküdar gibi yaşlı başlı il-çelerine göre oldukça genç ilçelerinden birisidir. 2008 yılında Avrupa Yakası’nda Arnavutköy, Sultangazi, Başakşehir; Anadolu Yakasında Ataşehir, Sancak-tepe ilçeleriyle birlikte İstanbul’un ilçe ailesine katılmıştır. 2008 yılında İstan-bul’umuz yaşlılığından mütevellit vefat eden bir ilçesi Eminönü’ne karşılık 6 ilçeyle cevap verdi her hal bu önemli kayba. Yeni ilçeleriyle İstanbul, 3 ilçesiyle ülkemizin en az ilçesine sahip olan Bayburt’a tezat bir şekilde 39 ilçesiyle ülkemizin en fazla ilçesine sahip ili unvanını da sürdürmüş oldu.31.12.2013 tarihi itibariyle nüfusu 207.476 olan Çekmeköy, 14.160.467 kişi-lik nüfusuyla İstanbul’un %1’i, 76.667.864 kişilik nüfusuyla ülkemizin %2,7’si nüfus büyüklüğüne sahiptir. Nüfus büyüklüğü olarak ne İstanbul’un 752.250 nüfus-lu Bağcılar, 660.125 nüfuslu Ümraniye gibi kalabalık ilçelerinden birisi, ne de 16.166 kişilik nüfusuyla Adalar, 31.718 kişilik nüfusuyla Şile gibi küçük ilçe-lerinden birisidir. Doğumunun 6. yılında Adalar, Şile, Çatalca, Silivri ve Beşiktaş

gibi ilçeleri geçerek İstanbul’un nüfus büyüklüğü olarak 34. ilçesi olmuştur.İstanbul’un ilçeleri içerisinde 1043 km2’lik Çatalca, 863 km2’lik Silivri, 779 km2’lik Şile, 506 km2’lik Arnavutköy, 301 km2’lik Beykoz, 179 km2’lik Pendik, 158 km2’lik B.Çekmece ve 151 km2’lik Sarıyer’den sonra İstanbul’un 9. Anado-lu Yakası’nın 4. büyük ilçesidir.Çekmeköy’ün 148 km2’lik yüzölçümünün; %75’i orman, %3’ü askeri alanlar, %7’sini tarım alanları, %6’ını 2-B alanları oluşturmaktadır. İlçemizin iskâna açık alanları sadece %11’lik büyüklüğe sa-hiptir. Aktif olarak kullanamasak da or-manlarımızın bize bol oksijenli, temiz bir hava imkânı sunduğu da göz ardı edilmemesi gereken bir husus.“Evvel yoğ idi işbu rivayet yeni çıktı,” diyerek beğenmediği yenilikleri eleştirir Ziya Paşa meşhur Terkib-i Bend’inde. Binlerce yılı aşkın ömrü olan İstan-bul’umuzda 1990’ların başından iti-baren eskiden beri var olan açık mahalle yapılaşmasının yanında yeni bir yapılaş-ma türü daha çıktı: Siteleşme. Site tipi yapılaşmaya ilişkin olumlu ve olumsuz oldukça sıcak tartışmalar yaşana dur-sun Çekmeköy yeni bir ilçe olarak bu yeniliğe büyük ölçüde açık tuttu kendini. Böyle olunca 31.12.2014 tarihi iti-bariyle ilçemizdeki 20.528 binanın

%17’si, 98.160 bağımsız birimin %23’ü siteler içerisinde bulunmaktadır. Site-lerimiz de bir değildir; kimi halka açık (%13), kimi yarı açık (%7), kimisi de gayet kapalı (%80)sitelerdir.İlçemizin şehr-i-emini, belediye başkanımız Ahmet Poyraz,“ilçemiz eğitim vadisi olacak” deyince hayırseverler durur mu? Belediye, Kaymakamlık başta da hayır-severlerimiz ve girişimcilerimiz el birliği edince ilçemizdeki eğitim kurumu sayısı 2008-2009 Eğitim Yılında 35 iken, 2014-2015 Eğitim Yılı itibariyle 34’ü özel ol-mak üzere 71 oldu. Bu kadar ilköğretim ve ortaöğretim kurumu olan bir ilçede üniversiteyi de devletimiz yapmazsa ben yaparım diyerek, dünyanın en başarılı girişimcilerinden Hüsnü Özyeğin yaptı ve ilçemizi aynı zamanda bir üniversite şehri yapmış oldu.(Aramızda kalsın, İstatistiğe benim kadar siz de meraklıysanız, ya da işiniz gereği istatistik bilgilerine ihtiyacınız varsa biz bu ve benzeri bilgileri sizler için periyo-dik olarak topluyor ve “Sayılarla Çek-meköy” kitabı haline getirerek www.cekmekoy.bel.tr sitesinden ücretsiz pay-laşıyoruz.)

Strateji Geliştirme MüdürüOsman CERRAHOĞLU

SAĞLIK

Hamilelik ağız ve diş sağlığı açısından son derece önemli bir süreçtir. Hamilelik sırasın-da anne dişlerinden kalsiyum kaybı ve her hamilelikte an-

nenin bir dişini kaybedeceği maalesef yanlış bir inanıştır. Fakat hamilelik sırasında ağız içerisinde bazı değişikliklerin olacağı da bir gerçektir. En önemli değişiklik östrojen ve progesteron hormon düzeylerindeki artıştır. Eğer plak (yiyecek artıkları) uzaklaştırılmaz-sa dişeti iltihabına (gingivitis) neden olur. Bu durum "hamilelik gingivitisi" adını alır. Dişeti kırmızı, hacim olarak artmış, hassas ve kanamalıdır. Bu tablo daha çok 2-3 aylık dönemde hamile kadınların çoğunluğunu farklı şiddette etkiler. Eğer gingivitis zaten mevcutsa hamilelik sırasında şiddeti artabilir ve tedavi edilmezse periodontitise (alttaki ke-mik ve çevre dokuların iltihabı) ilerleyebilir. Dişeti iltihabı dişlerin etkin olarak bakımı ve temizlenmesi ile önlenebilir. Her gün en az iki kez, mümkün olan durumlarda her yemekten sonra dişler fırçalanmalıdır. Her gün tüm dişlerde diş ipliği ile temizlik işlemi de yapılmalıdır. Bulantı mevcutsa bunu gi-derebilmek için değişik yöntemler denene-bilir. Soğuk suyla veya macunsuz fırçalama da bulantıyı azaltan bazı yöntemler olarak sunulabilir. Dengeli beslenme ile birlikte C ve B12 vitamin destekleri de ağız sağlığının sürdürülmesi açısından önemlidir. Dişhekimine daha sıklıkla gidilmesi de etkin bir temizliğin sağlanarak gingivitis gelişimini önlemede yardım-cı olur. Diş hekimi kontrolleri hamileliğin plan-landığı dönemde yani hamilelik öncesinde olmalıdır. Çünkü bazı durumlarda hamilelik sırasında bazı tedaviler uygun olmayabilir. Hamilelikten önce bir diş hekimi kontrolü ile ağızda var olan mevcut problemler ortadan kaldırılır ve böylece hamileliğin ağız sağlığı açısından daha rahat geçmesi sağlanmış olur. Hamileliğin ilk 3 aylık döneminde ihtiyaç var ise temizlik yapılması uygundur. Dişheki-mi hamileliğin kalan dönemi için bir tedavi takvimi hazırlayacaktır. İkinci 3 ayda da ağız

dokularında meydana gelen değişikliklerin ve ağız bakımının etkinliğinin değerlendirilmesi ile birlikte tekrar temizlik önerilebilir. Duru-ma göre üçüncü 3 aylık dönemde de tekrar randevu verilebilir fakat tüm bu seanslar mümkün olduğunca kısa süreli olmalıdır. Herhangi bir diş tedavisi için en uygun zaman 4. ve 6. aylar arasıdır. İlk ve son üç aylarda tedavi acil değil ise ertelenmelidir. Ancak şid-detli ağrının eşlik ettiği acil durumlarda tedavi hamileliğin herhangi bir döneminde yapıla-bilir. Anestezi ve ilaç verilmesini gerektiren durumlarda jinekolog ile irtibat kurulmalıdır. Bu dönemde röntgenden mutlaka sakınıl-malıdır. Ancak çok çok gerekli ise ve çok az dozlarda röntgen çekilebilir. Yine de acil ol-mayan ertelenebilecek tedavileri doğumdan sonraya bırakmak daha akıllıca olur. Hamilelik döneminde vücuttaki dengenin bozulması dişlerin çabuk çürümesine uygun bir ortam yaratır. Bu dönemde dişlerin daha çabuk çürümelerinin nedenleri şunlardır; •İlk aylarda görülen kusmalardan sonra anne ağız bakımına yeterince özen göster-meyebilir. •Gebelik hormonlarının (östojen, progertron) etkisi ile dişetleri daha çabuk kanayan anne, dişlerini fırçalamaktan kaçınır. Hamilelikte bebeğin, diş sağlığı için de an-nenin yapması gereken görevler vardır. Be-beğin diş gelişimi anne karnında başlar. Bu dönemde anne hem kendi sağlığı hem de be-beğinin diş gelişimi için dengeli beslenmeye dikkat etmelidir. Diş sağlığı için protein, A vitamini (et, süt, yumurta, sarı sebze ve mey-veler) C vitamini (narenciye, domates, çilek), D vitamini (et, süt, yumurta, balık) ve kalsi-yum (süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı seb-zeler) dan zengin gıdaların yeterince alınması gerekir. Bunun yanı sıra bilinçsiz ilaç kul-lanımından kaçınılmalıdır. Kullanılan ilaçlar bebeğin diş sağlığının yanı sıra genel vücut gelişimini de olumsuz yönde etkileyebi-lecektir. Tetrasiklinler dişlerde renklenme-lere neden olur. Kullanılacak her ilaç jine-kolog kontrolü veya tavsiyesi ile olmalıdır. Herkese sağlıklı ve mutlu gülüşler dilerim…

HAMİLELİKTE DİŞ SAĞLIĞININ ÖNEMİ

Dr. Dt. Sertan YılmazDiş Hekimi Protez Uzmanı

Hamilelik sırasında anne dişlerinden

kalsiyum kaybı ve her hamilelikte annenin bir dişini kaybede-

ceği maalesef yanlış bir inanıştır. Fakat hamilelik sırasında ağız içerisinde bazı

değişikliklerin olacağı da bir gerçektir.

46 - Çekmeköy2023

Çekmeköy Belediyesi, çeşitli müdürlüklerin birleşmesi ile kurulan karla mücadele ekipleriyle, yolların açık tutulması için çalışıyor. Fen İşleri, Temizlik İşleri, Destek Hizmetleri, Sağlık İşleri ve Zabıta Müdürlüğü per-sonellerinden karla mücadele ekipleri, araç ve yaya yollarının ulaşıma açık tutulması için çalışıyor. Ekipler çalışmalar kapsamında; kaldırım-ların temizlenmesi, durak ve durak önlerinin açık tutulması, hayati tehlike arz eden buz sarkıtlarının temizlenme-si sokak hayvanlarının beslenmesi gibi konularda hizmet veriyor.Öncelikli olarak ana arterlerde yapılan ve ara sokaklarda da devam eden kar küreme ve tuzlama çalışmaların-da 3 kamyon, solisyon dökümü için 1 tanker, 5 dekolader, 6 çift kabin

kamyonetten oluşan ekipmanla 40 personel hizmet veriyor. Kar yağışı boyunca 7 gün 24 saat devam eden çalışmalarda bugüne kadar 250 ton tuz kullanıldı. Gerekli durumlarda 0216 312 44 44 numaralı telefonlardan ve sosyal medya hesaplarından Çekmeköy Belediyesi’ne ulaşılabilir.

Çekmeköy2023 - 47

HABERLER

KAR DA YAĞSA ÇEKMEKÖY'ÜN YOLLARI AÇIK

EĞİTİM

48 - Çekmeköy2023

Caber Kalesi, Türkiye'nin sınırları dışında sahip olduğu tek kara parçasıdır. Suriye'nin kuzeyinde ve Fırat nehrinin sol kıyısında kalan bu kalede 1921 yılından beri Türk bayrağı dalgalanmaktadır. Kale'nin önemi, Süleyman Şah Türbe-si’nin burada bulunmasından kaynaklanmaktadır. Süley-man Şah Türbesi’nin olduğu Caber Kalesi uluslararası ant-laşma olan Türkiye ile Fransa arasında imzalanan Ankara Antlaşması’nın (20 Ekim 1921) 9. Maddesi ve Lozan Barış Antlaşması’nın 3. maddesine (24 Temmuz 1923) göre Türk

toprağı sayıldığı için, Türkiye'nin tüm güvencesine de sahiptir. Bu nedenle Türkiye’nin kendine ait bu toprak parçası üzerinde asker bulundurma ve Türk bayrağı çekme hakkı bulunmaktadır.

Sınırımız dışındaki tek Türk toprağı:CABER KALESİ VE SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

Bugünkü Rakka şehrinin 50 km

batısında ve Halep'in 110 km güneydoğusunda bulunan Caber Kalesi,

Yavuz Sultan Selim devrinde Osmanlı

topraklarına katılmıştır.

Caber Kalesinin olduğu bölge İs-lamiyet öncesinde ve İslamiyet’in ilk dönemlerinde "Davsara" olarak bilin-mektedir. Müslüman coğrafya âlimleri tarafından bu bölge "Davsen" olarak adlandırılmıştır. Hicri 5. asırda Benî Kuşeyrli Ca'ber tarafından fethedildiği için, bu isimle şöhret bulmuştur. Bu kale, 1087'de Sultan Melikşah tarafından fethedilmiş ve Halep'teki Ukaylilere verilmiştir. 1146'da Musul Emiri Atabeg Zengi tarafından kuşatılmış ise de, ölümü üzerine alınamamış, ancak daha sonra bu kale, Ukayliler tarafından Atabeg Zengi'nin oğlu Nûreddîn Zengi'ye teslim edilmiştir. 1206'da Harzemşâhların is-tilâsına, 1260'ta da Moğol hükümdarı Hülagü'nün yağmasına ve tahribatına maruz kalmıştır. Memluküler zamanın-da Halep’e bağlanan kale, daha sonra da Döğer adlı Türkmen Boyu’nun eline geçmiştir. Bugünkü Rakka şehrinin 50 km batısında ve Halep'in 110 km güney-doğusunda bulunan Caber Kalesi, Yavuz Sultan Selim devrinde Osmanlı toprak-larına katılmıştır.Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Kutalmış oğlu Süleyman Şah’ın (aynı zamanda Osmanlı devletin kurucusu Osman Bey’in de dedesidir) mezarı da burada bulunmaktadır. Süleyman Şah, Malazgirt Zaferi'nden sonra Anadolu’yu fethetmekle görevlendirilen Selçuklu komutanlarından biridir. İlk geldiği yer

Diyarbakır, Urfa ve Birecik çevresidir. İlk faaliyet alanı da Urfa-Halep-Antakya bölgesidir. İznik merkezli kendi devletini kuran Süleyman Şah Anadolu’nun büyük kısmını ele geçirmiş, Anadolu’nun güvenliğini sağlayabilmek için Suri-ye’nin ele geçirilmesine karar vermiştir. Bu kararı kardeş Suriye Selçuklu devle-tiyle arasını açmıştır. İki kardeş devle-tin ordusu 5 Haziran 1086 tarihinde Halep yakınlarında bulunan AynSay-lam’da karşı karşıya gelmiştir. Emir Çubuk ve emrindeki Türkmenler savaş esnasında Süleyman Şah’ın tarafından, Tutuş ’un (Suriye Selçuklu hüküm-darı) tarafına geçmişler ve savaştaki dengeyi etkilemişlerdir. Süleyman Şah emrindeki kuvvetlerle Suriye Selçuklu ordusuna saldırsa da bozguna uğrata-mamış ancak üstün gayretler göstererek sabırla savaşmıştır. Buna rağmen or-dusunun mağlubiyetini önleyememiş ve askerlerinin çekildiğini görünce de savaş meydanından ayrılarak, atından inip kalkanını yere koymuş, oturmuş ve beklemiştir. Tutuş'un askerleri onu bulduğunda, bir rivayete göre kendisini götürmek isteyenlere karşı savaşarak, bir rivayete göre de atıyla Fırat nehrini geçerken atından düşmüş üzerindeki savaş zırhlarının ağırlığı nedeniyle boğu-larak hayatını kaybetmiştir. Süleyman Şah’ın naaşı bugünkü Caber kalesinin önüne defnedilmiştir. Osmanlı Devleti zamanında Rakka kazasına bağlı bir nahiye olan Caber Kalesi, 1. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin ye-nilmesi üzerine, 1918 yılı sonlarına doğru İngiliz Kuvvetleri tarafından işgal edilmiş, daha sonra, Milletler Ce-miyeti kararı ile Fransız mandası altına giren Suriye Devleti sınırları içerisinde kalmıştır.20 Ekim 1921 tarihinde Tür-kiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Fransız Hükümeti arasında imzala-nan Ankara Anlaşmasının 9. madde-si gereğince, Süleyman Şah’ın Caber kalesindeki kabri, müştemilatı (herhangi bir yapıya göre ayrı bir işlevi bulunan bölüm ya da yapı) ile beraber, Türki-ye'nin malı sayılmış ve Türkiye'ye orada muhafızlar bulundurma ve Türk bay-rağını çekme hakkı tanınmıştır. Bu karar Lozan barış antlaşmasında aynen kabul

edilmiştir.Türbenin muhafazasını sağlamakla görevli olan Jandarma İhtiram kıtasının ikameti için 30 Mayıs 1938 tarihinde modern bir karakol yaptırılmış, eski tür-benin tamiri imkansız hale geldiğinden tarihi önem ve özelliğine uygun olarak, 1939 yılında da karakolun yanında yeni bir türbe inşa ettirilerek mezar buraya nakledilmiştir. Suriye Hükümeti, Fırat Nehri üzerinde 1966 tarihinde başlat-tığı Tabka barajının 1973 yılı içerisinde her türlü inşaatını bitireceğini ve barajın doldurulmasıyla “Süleyman Şah Türbe-sinin” tamamen barajın suları altında kalacağını ileri sürerek, hükümetimizden türbenin yerini değiştirilmesi veya türbe-nin Türkiye’ye naklini talep etmiştir. Bu durum Türkiye ve Suriye hükümetleri arasında yeni görüşmelere yol açmıştır. Yapılan görüşmeler sonucunda bir an-laşma yapılmıştır. Bu anlaşmaya göre; Türbe, müştemilatı ile birlikte Karako-zak köyü yakınındaki yeni yerine nakledilmiştir. Günümüzde Süleyman Şah Türbesi Kara Kuvvetleri Komutan-lığı’na bağlı 20. Zırhlı Tugayı 3.Hudut Alay Komutanlığı 2. Hudut Taburundan çıkarılan bir manga tarafından korun-maktadır.Sonuç olarak Süleyman Şah, Anado-lu’nun Türkleşmesinde rol oynamış, yaşadığımız toprakların fatihi ve teşkilatçısı, Büyük Selçuklu Devleti’nin kurucusu olan Selçuk Bey’in torunu ve Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Os-man Bey’in dedesidir. Yani Süleyman Şah, bizim çocuklarımıza okulda öğret-tiğimiz tarihin de ta kendisidir.

Cengiz SELVİ Çınar Koleji Tarih Öğretmeni

Çekmeköy2023 - 49

EĞİTİM

O smanlıca’nın okullarda ders olarak okutulması gerektiği düşüncesindeyim. Osmanlıca

ya da Osmanlı Türkçesi demek toplumu-muzun geçmişi demektir. Çocuk-larımızın kendi geçmişini tam anlamıyla kavrayıp öğrenebilmesi kültürümüzü, medeniyetimizi idrak etmek açısından önemlidir. Var olan değerlerimizi kay-betmeden, tarihimizi bilmenin hiçbir sakıncası olmayacağını düşünmekteyim.

O smanlıca dediğin farklı bir dil değildir, Türkçe’mizin Arap alfabesiyle yazılmasıdır. Öyle

olunca yazılı kültürümüze yabancı olduk. Türk toplumunu tüm gerçekliğiyle an-layabilmek için Osmanlıca’nın bilinmesi gerektiği görüşündeyim. Toplumumuzun geleceği olan yeni neslimizin Osmanlı-ca’yı öğrenmesi, geçmişini bilen bilinç-li Türk insanlarının yetişmesi demek-tir. Geleceğimiz olan çocuklarımızın Osmanlıca eğitimi alması öncelikle toplumumuz için faydalı olacaktır.

ÜLKÜ ÇELEBİ3 AYDIR ÇEKMEKÖY’DE

OTURUYOR.

SELMA GÜL3 AYDIR ÇEKMEKÖY’DE

OTURUYOR.

SOKAĞIN SESİ

50 - Çekmeköy2023

Dünümüze, bugünümüze ve geleceğimize şahitlik eden sokaklar…Gündemimizi, yaşam tarzımızı, insana ait tüm güzellikleri ve noksan-lıkları yansıtan sokaklar…“Sokağın Sesi” yine çok önemli bir konuyu vatandaşımızla paylaş-mak üzere sokaklarda... Her kesimden insanımızın buluştuğu Çekmeköy’e mikrofon tuttuk ve sorduk: “Osmanlıca öğrenilmeli mi?” İşte sokaklarımızdan yükselen ve sayfalarımıza yansıyan farklı sesler.

Ana dilimiz olan Türkçe’nin yeni neslimize yeterli geldiğini düşünüyorum. Osmanlıca

geçerliliğini kaybetmiş ve artık kullanıl-mayan bir dil olduğu için ders olarak okutulması taraftarı değilim. İsteyen kişiler Osmanlıca eğitimi alabilir ama bunu tüm öğrencilere öğretilmesinin faydası olacağını düşünmüyorum. Ders olarak okutulmaması daha doğru olur.

"

"Kendi okulumda ve diğer okullar-

da Osmanlıca eğitimi verilmesi gereken bir derstir. Ülkemizde

Osmanlıca’nın öğrenilmesi bizim ka-zancımızdır. Biz yeni nesiller ken-dimizi sürekli geliştirmek zorundayız. Gelişimin temeli geçmişi bilmeye bağlıdır. Türkçe veya farklı dillere çevrilmiş kaynaklardan yararlanmak-tansa, ileriki dönemlerde direkt Os-manlıca kaynaklarını kullanarak tari-himi öğrenebilmeyi çok isterim.

O smanlıca’nın okutulmasının bizim açımızdan iyi olacağı kanaatindeyim. Gurur duy-

duğumuz bir geçmişimiz, Osmanlı dev-letimiz var. Osmanlı’dan kaçmak değil o zamanın başarısının peşinde olmak gerekiyor. O zamanı anlamak, izlenilen yolları ve yöntemleri tatbik etmek, tari-he not düşülen asıl kaynakları okumakla mümkündür. Bu da ancak Osmanlıca’yı bilmekte başarılabilecek bir durumdur.

Okullarda Osmanlıca ders olarak verilebilir ama en önemli husus bu dersin zo-

runlu mu, seçmeli mi olacağı konusu-dur. Gençlerimiz için Osmanlıca belki faydalı olacaktır. Buna kendileri karar vermelidir. Bu nedenle Osmanlıca ders olarak verilebilir ancak seçmeli olmak kaydıyla. Kimse istemediği veya öğrene-bileceğini düşünmediği bir dil eğitimine zorlanmamalıdır. Osmanlıca dersi konu-sunda kanaatim bu yönde.

Osmanlıca eğitiminin verilmesinin muhakkak ki faydasını göre-ceğiz. Öğretmenlik görevi yapan

bir kız babasıyım. Ve kızım Osmanlı-caya hakim olması sebebiyle, hem nor-mal yaşantısında hem iş hayatında oldukça kazanç sağlamış durumda. Hem istediği zaman araştırmalarını yardım almadan kendisi yapabiliyor hem de bu sayede Türkiye’nin öncesi olan Osmanlı Dev-letini daha yakından tanıma, anlama imkanı buluyor. Neden bu olanak diğer çocuklarımıza da sağlanmasın ki? Os-manlıca ders olarak okutulmalı ve isteyen herkes bundan faydalanabilmelidir.

MEHMET TURAN12 YILDIR ÇEKMEKÖY’DE

OTURUYOR.

MEHMET BUĞRA KARA8 YILDIR ÇEKMEKÖY’DE

OTURUYOR.

TURGUT KOÇ45 YILDIR ÇEKMEKÖY’DE

OTURUYOR.

MUSTAFA AYTOKAT6 YILDIR ÇEKMEKÖY’DE

OTURUYOR.

MEHMET TERCANK1 YILDIR ÇEKMEKÖY’DE

OTURUYOR.

Çekmeköy2023 - 51

SOKAĞIN SESİ

Ülkemizde Osmanlıca’nın öğre-

nilmesi bizim ka-zancımızdır. Biz yeni

nesiller kendimizi sürekli geliştirmek

zorundayız. Gelişimin temeli

geçmişi bilmeye bağlıdır.

SOKAĞIN SESİ

B ir öğretmen olarak, Osmanlı-ca’nın geçerliliğini yitirdiği düşüncesindeyim. Osmanlıca

ile bir takım şiir ve romanlar yazılmış fakat çok az bir kesimi ilgilendiriyor. Osmanlıca Türkiye’nin gündemi ol-mamalı. Dolayısıyla okutulması doğru gelmiyor bana. Eğer eğitimi alınacaksa doktora eğitimi gören insanların, tarih bölümü öğrencilerinin bu eğitimi al-ması daha mantıklı olacaktır. Çünkü Osmanlıca yazılmış çok fazla belge var. O belgelerin doğru okunması açısından önemli bir durum. Ama bunun haricinde normal halkımızın Osmanlıca dersi al-ması taraftarı değilim. İnsanlar istiyorsa seçmeli ders olarak konulabilir. Yine de Osmanlıca akademik doktora eğitimi almayan kesim tarafından öğrenilirse istenilen amaca ulaşılamayacağını düşünüyorum.

O smanlıca öğrenilmesi gereken bir dil. Osmanlıca demek Os-manlı Devleti’nin yazı dili de-

mektir. Dolayısıyla bizim geçmişimiz ve kökenimizdir. Biz Osmanlı’nın torunlarıyız ve bu unutulmamalıdır. Yeni nesillerimiz de bunu böyle bil-meli, tarihimizi bilmeli ve buna göre yaşamalıdır.

GÜLZEMİN KORUCU7 YILDIR ÇEKMEKÖY’DE

OTURUYOR.

Osmanlıca kökenimiz olduğu için öğrenilmesi gerektiği düşünülüyor. Fakat şu anda

okullarda zaten var olan iki yabancı dil görülüyor. Aynı zamanda Osman-lıca, Farsça ve Arapça dilini de içinde barındırdığından dolayı öğrenilmesi kolay olmayan bir dil. Öğrencilerimizin üstündeki sorumluluğa bir de Osmanlıca eklendiğinde işlerinin daha da zorlaşa-cağını düşünüyorum. Bu açıdan Osman-lıca ders olarak müfredatta yer almaması gerekir, diye düşünüyorum.

BEYZA NUR ÇEKİL7 YILDIR ÇEKMEKÖY’DE

OTURUYOR.

CÜNEYT ATLAN2 YILDIR ÇEKMEKÖY’DE

OTURUYOR.

Osmanlıca ders olarak öğren-cilerimize okutulmalı.Gençlerimiz ve çocuklarımız

atalarını öğrenmeliler. Ders olarak eğitimde yer alacağı zaman isteyen çocuklarımızda bundan istifade edebileceklerdir. Şahsım adına, çocuklarımın ve torunlarımın öğrenmesini çok isterim.

ALİ KUVVET40 YILDIR ÇEKMEKÖY’DE

OTURUYOR.

Okullarda Osmanlıca dersinin en azından seçmeli dersler arasında olması gerektiğini

düşünüyorum. Çünkü Osmanlıca demek Türkiye’nin geleneği, göreneği demek-tir. Türk kültürü zaten Osmanlının de-vamıdır. Osmanlıca ile kültürümüzü ve kendimizi öğrenmiş olacağız. Osmanlıca bilen insan sayısı ülkemizde inanılmaz az. Bu sebeple arşivlerimizden yeterince yararlanılamıyor. Eğer benim çocuk-larım bu yazıyı öğrenirlerse gelecek yıllarda merak ettiklerinde, araştırmak istediklerinde arşivlerden yararlanıp geçmişimizle ilgili doğru bilgiye rahatça ulaşma imkanı bulacaklardır.

MELEK KARA8 YILDIR ÇEKMEKÖY’DE

OTURUYOR.

"

"

tarih bölümü öğrencilerinin

osmanlıca eğitimi alması daha mantıklı

olacaktır. Çünkü Osmanlıca yazılmış çok fazla belge var. O belgelerin doğru okunması açısından önemli bir durum.

ÖMER İSLAMRöportaj

52 - Çekmeköy2023

Çekmeköy2023 - 53

EKONOMİ

Sosyal harcama, toplum yararı amaçla-narak, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve diğer sosyal hizmetlerin vatandaşlar-ca temin edilmesi için gerek toplumun tamamına veya belli bir kesimine yöne-lik toplu biçimde, gerekse belli bir toplumsal kesime ait bireyler için direkt olarak kamusal kaynaklardan yapılan harcamalardır. Günümüz sosyal belediyecilik an-layışında belediyeler, sınırları dahilinde yaşayan ihtiyaç sahibi bireylerin yoksun-luklarının giderilmesi amacıyla sistemli ve programlı hizmetlerin yürütülmesi için sosyal bütçelerin hazırlanması yönünde kendilerini zorunlu hissetmek-tedirler. Özellikle yerel düzeyde merkezi yönetimden daha etkin olan belediyeler, yoksulluk sebebiyle oluşabilecek dar-boğazdan çıkmak için önemli roller üstlenmektedir. Belediyelerin sosyal harcamalarından olan bu sosyal yardım ve hizmet faaliyetleri, kamu sosyal sigortalarıyla karşılanamayan, sosyal güvenlik ihtiyaçlarını gideren türden yardım ve hizmetlerdendir.Sosyal belediyeciliğin, yoksulluğu ön-lemek amacıyla kullandığı en önemli araçlarından biri, hiç şüphesiz sosyal amaçlı yapılan yardım ve hizmetlere yönelik harcamalardır. Belediyelerce yapılan bu harcamalar, yoksulluğu ön-lemeye yardımcı olurken, aynı zamanda toplumsal huzurun sağlanması ve ulusal/yerel zenginliğin artması hususlarında da çok önemli bir role sahiptir. Belediyelerce yapılan sosyal harcama-ların en önemli işlevi, sınırları dahilinde ikamet eden bireylerin, ekonomik ve sosyal risklerle karşılaşmaları halinde, yaşam standartlarının belirli bir sevi-yenin altına düşmeyeceğini, yoksullukla tek başlarına mücadele etmek zorunda kalmayacaklarını teminat altına almak-tır. Çünkü sosyal harcamaların mantığın-

da yatan asıl sebep, yoksulluğun çözümü için gelir dağılımında adaleti sağlamaya çalışırken, aynı zamanda sosyo-ekono-mik eşitsizliklerin de giderilmeye çalışılmasıdır. İşte belediyeler bütçe-lerini oluştururken, bu mantığa uygun bir biçimde bütçelerini hazırlamaya gay-ret etmelidirler. Sosyal belediyecilik faaliyetleri kap-samında belediyeler, sorumlu olduğu bireylerin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılama, sorunlara kesin çözümler üretme ve çözüme kavuşturduğu sorun-ların sürdürülebilirliğini sağlama konu-sunda etkin olmalıdır. Sosyal belediyeci-lik uygulamalarının, birey yararına kalıcı çözümler vermesi ise ancak mali olanak-ların yeterli olmasına bağlıdır. Türki-ye'de sosyal belediyecilik uygulamaları anlamında belediyelere kanunlarla çok geniş yetkiler verilmiş olsa da, maalesef yetersiz mali kaynaklar sebebiyle uygu-lamaların yaygınlığı, henüz arzu edilen düzeyde değildir…Örneğin Çekmeköy Belediyesi, kent-sel altyapı ve üstyapı hizmetleri, kent siluetinin değiştirilmesine yönelik yatırım harcamaları gibi klasik beledi-yecilik faaliyetlerinin yanında, aile içi iletişimsizliklerin, problemlerin, çatışmaların önlenmesi, aile bütün-lüğünün korunması, kardeşlik huku-kunun geliştirilmesi, halkla ilişkiler, eğitim, kültür, sanat v.b gibi farklı sosyal destekli projelere yönelmekte, sınırları içerisinde yaşayan halkın yaşam kali-tesini artırma amacı gütmektedir. Çek-meköy Belediyesi’nin yıllık faaliyet raporlarına baktığımız zaman da buna şahit olmaktayız. Sonuç olarak Çekme-köy Belediyesince sosyal belediyeci-lik hizmetleri kapsamında uyguladığı faaliyetler ve belirlediği hedefler, diğer birçok belediyeye de örnek teşkil edebi-lecek türden uygulamalardır.

SOSYAL BELEDİYECİLİK BAĞLAMINDA YAPILAN SOSYAL HARCAMALAR

Mehmet DUMANKÜLTÜR VE SOSYAL İŞLER MÜDÜRLÜĞÜ

54 - Çekmeköy2023

HABERLER

ÇEKMEKÖY BELEDİYESİ HİZMETTE SINIR TANIMIYOR…Çekmeköy Belediyesi, vatandaşlara daha iyi hizmet vermek amacıyla araç filosunu genişletti. Belediye bünyesinde Çekmeköylülere farklı alanlarda hizmet verecek olan 21 araç Çekmeköy Beledi-yesi önünde düzenlenen törenle teslim alındı. Törene Çekmeköy Kaymakamı Cemal Hüsnü Kansız, Çekmeköy Beledi-ye Başkanı Ahmet Poyraz, AK Parti Çek-meköy İlçe Başkanı Salih Kırıcı, beledi-ye başkan yardımcıları, mahalle muhtarları ve vatandaşlar katıldı. Araçlar tören sonrası ilçeyi turladı.

HİZMETTE BÜYÜK BİR GÜÇ…Çekmeköy Belediyesi bünyesine 21 aracın dahil olmasını ilçeye hizmet ede-cek önemli bir güç olarak değerlendiren Çekmeköy Kaymakamı Cemal Hüsnü Kansız, Belediye Başkanı ve belediye çalışanlarını hizmetleri için tebrik et-tiğini ifadeetti.

İYİ GÜNDE DE KÖTÜ GÜNDE DE VATANDAŞIN YANINDAYIZ…Çekmeköylülere böyle bir hizmeti ka-zandırmaktan dolayı mutlu olduğunu belirten Başkan Ahmet Poyraz, “Arazi araçları, kepçe ve damperli kamyon-

lar olmak üzere her türlü aracımız var artık...Bu vesileyle bizim için çok önemli olan cenaze nakil ve ambulans araçlarımızıda takviye etmiş olduk. Çek-meköylü hemşehrilerimize Anadolu'nun herhangi bir ücra köşesine cenazelerini götürme konusunda daha fazla yardımcı olabileceğiz," dedi Çekmeköy Bele-diyesi araç filosuna çok ciddi araçlar kazandırdıklarını sözlerine ekleyen Poyraz, "İnşallah böyle bir filo Çekme-köy’de yaşayan yüzbinlerce insanımıza güzel hizmet verecektir" dedi.

ARAÇ FİLOMUZU GENİŞLETTİK

GÜCÜMÜZE GÜÇ KATTIK

Çekmeköy2023 - 55

HABERLER

Çekmeköy Belediyesi, soğuk bir kış gecesinde telefonla gelen ihbarı değerlen-direrek, inşaatta yaşadıkları belirlenen Sa-burtaşlı ailesine ulaştı. Kar yağışının yoğun olduğu bir gecede iki çocuklarıyla birlikte inşaatın bir odasında yaşam mücadelesi veren aileyi, komşuları belediyeye bildir-di. Gece geç saatlerde gelen ihbarı değer-lendirerek, sağlık ekipleri ile birlikte ailenin yanına giden Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, bir dramla karşılaştı.Büyükşehirde Hayata Tutunma ÇabasıBüyük umutlarla göç ettikleri büyükşehirde, hayatta tutunmaya çalışan ailelerden sa-dece biri olan Saburtaşı ailesine yardım eli uzatan Çekmeköy Belediyesi, aynı gecenin sabahında hayırsever işadam-larını harekete geçirerek aileyi bir eve yerleştirdi. İlçe sınırlarında tutulan evin

bir yıllık kirasını peşin ödeyen Çekmeköy Belediyesi, yine hayırseverler aracılığı evi eşyalarla döşedi. İki çocuğun giyim ve okul masraflarını da üstlenen Çekme-köy Belediyesi, Baba Esar Saburtaşlı’yı da ilçede bulunan özel bir fabrikada işe yerleştirdi.Çalışmaları yakından takip eden Çek-meköy Belediye Başkanı Ahmet Poyraz, “Yerlerini yurtlarını bırakıp daha iyi bir hayat umuduyla göç eden vatandaşlar maalesef geldikleri yerlerde her zaman

umduklarını bulamıyorlar. Bu ailemiz de onlardan bir tanesi. Fakat bu aile du-yarlı bir komşuya sahip olduğu ve bizi bilgilendirdikleri için daha şanslılar. İhbarı aldığımız andan itibaren ailenin hayat şartlarını normalleştirmek için elimizden geleni yaptık. Bu çalışma-larda hayırsever vatandaşlarımızın da payı var. Allah sebep olan ve yardım eli uzatan herkesten razı olsun. Bundan sonrası için çocukların eğitim hayatına devam etmeleri birinci önceliğimiz. Bu konuda aile uyarıldı. Babayı işe yerleştirdik. İlerleyen dönemde de takipçileri olacağız,” dedi. Çekemköy Belediyesi ayrıca soğuk kış günlerinde yakacak ihtiyacı olan aileler için hayırsever vatandaşların hazırladığı kömürlerin dağıtılması konusunda da koordinatörlük yaptı.

AÇ AÇIKTAKİMSE KALMASIN

56 - Çekmeköy2023

RÖPORTAJ

Sivil toplum kuruluşları ortak amaçlara sahip insanların, bir araya gelerek seslerini ve sosyal faaliyetlerini kamuoyuna daha fazla duyurabilen topluluk-

lardır…Sivil toplum kuruluşları gücünü üyelerden alıp, bulunduğu bölgeden başlayarak, ülke ekonomisinin kalkınması için çaba sarf ederler…Çekmeköy 2023 aracılığı ile bir sivil toplum kuruluşumuzu daha konuk edi-yor, tanımaya çalışıyoruz. İlçemizde bulunan ÇEKMÜDER “birlikten kuvvet doğar” anlayışıyla müteahhitleri aynı çatı altında toplayan bir kuruluştur. Bu sayımızda başarının ve birliğin peşinde olan ÇEKMÜDER (Çekme-koy Müteahhitler Derneği)’i sizlere tanıtıyoruz.

Çekmüder nasıl ortaya çıktı? Derneğin yapısından bahsedebilir misiniz? Çekmüder 2010 yılında, 21 müteah-hit tarafından kurulmuştur. İnşaat ile büyüyen ilçemizde, müteahhit sayısının 300’e ulaşması sonucu derneğimiz bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bizler de müteahhitlerin ihtiyaçlarını karşılamak adına derneğimizi faaliyete geçirdik.Dernek olarak yapılaşmayı en başından düzenledik. Her dernek, her kurum genel olarak 3 bölüme ayrılır. Birinci grup çalışan ekip, ikinci grup maddi olarak güçlü sermaye sahibi üyeler ve üçüncü grup beyin takımıdır. Dernek içinde biz, bu gruplara göre organize olduk ve çalışıyoruz. Başkandan genel sekretere, tepeden tırnağa herkesin ayrı bir görev

tanımı vardır. Bu şekilde Çekmüder olarak tüm faaliyet ve organizasyon-larımızdan en yüksek verimi alırız.

Çekmüder'in kuruluş amacı nedir?Müteahhitlik, eğitim ve formasyon gerektirmeyen bir meslektir. Ser-mayesi olan bir insan ben müteahhit olacağım dediği zaman, herhangi bir kanun veya yasa buna engel olmuyor ve önünü kesemiyor. Bu sebepledir ki, çok yüksek risk taşıyan bir iş ile uğraşmak-tayız. Bizim dernek olarak öncelikli amacımız müteahhitlerimizin bilgisizliğini gidermek ve yaptıkları işte üyelerimizi donanımlı hale getirmektir. Her üyemi-zi profesyonelleştirme gayesindeyiz. Bu sayede müteahhitler eğitimli, yaptıkları işin bilincinde ve kontrollü çalışmalarını sürdürebileceklerdir.

Müteahhitler neden Çekmüder’e üye olmalılar?Müteahhitlikte profesyonel bir hale gelmek, kendilerini bir adım öne taşı-mak adına Çekmüder’e üye olunması gerekiyor. İnşaat, işveren açısından maddi krizlerin en çok yaşandığı sek-tördür. Sebebi, yaşanılan iş kazaları, imalat hataları ve imar bilgisizliğidir. Sorunların temeline bakıldığında yine müteahhit-lerin bilgisizliği ortaya çıkmaktadır. Bu noktada sivil toplum kuruluşları devreye giriyor. Yapılan çalışmalarda hata payını minimuma indirmek, iş güvenliği, imar değişiklikleri ve yenilenen yasalar hak-kında bilgi almak için Çekmüder’e üye olunması gerekiyor.

Çekmüder’in üyelerine kazandırdıkları neler?Çekmüder olarak üzerinde en çok dur-duğumuz husus, eğitimler. Aylık periyod-

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARIMIZ[ÇEKMÜDER]

2

Çekmüder 2010 yılında, 21 müteahhit tarafından

kurulmuştur. İnşaat ile büyüyen ilçemizde,

müteahhit sayısının 300’e ulaşması sonucu derneğimiz bir ihtiyaç

haline gelmiştir. Bizler de müteahhitlerin ihti-

yaçlarını karşılamak adı-na derneğimizi faaliyete

geçirdik.

Yaşar KILDANÇekmüder Başkanı

Çekmeköy2023 - 57

RÖPORTAJ

larla üyelerimize diksiyon, vücut dili gibi eğitimler veriyoruz. Mesleğimizle ilgili, yeni yasalar veya imar mevzuatındaki değişiklikler hakkında bilgilendirme yapıyoruz. İş güvenliği, inşaat yapımın-da önemli noktalar hakkında seminer-ler düzenliyoruz. Üyelerimizin iş ve meslekleri alanında yeterli donanıma sahip olmalarını sağlıyoruz. Müteah-hitlerimize en büyük katkıyı bu şekilde sağladığımıza inanıyorum.Bunun dışında üyeler arasında birlik be-raberlik sağlamak için herkesin katıldığı organizasyonlar düzenliyoruz. Şehir dışı gezileri, yemek organizasyonları sayesinde tüm üyelerimizi bir araya topluyoruz. Bu şekilde üyelerimizin bireysel iletişimi kuvvetlendiğinden, derneğimizde ortak çalışmalar çok faz-la oluyor. Yaptığımız iş bilgi ve beceri haricinde ciddi sermaye istiyor. Ortak çalışmalar yürütüldüğünde müteahhitler olarak, büyük sermaye gruplarına hitap edebilecek hale geliyoruz. Son olarak üyelerimizin derneğimizden en çok yardım gördüğü konulardan biri-de, mali ve hukuki alanlarda danışman-lık faaliyetidir. Çalışma şekilleri, fi-nansman boyutuyla ilgili derneğimize başvurup en doğru ve güncel bilgiyi elde edebiliyorlar.

Başka kurumlarla ortak çalışma-larınız oluyor mu?Kaymakamlık ve belediyemiz ile hemen her konuda ortak çalışmalar yürütmeye çalışıyoruz. Her alanda belediyemiz ve müteahhitler arasında köprü görevi görüyoruz. Herhangi bir yapısal ve imar değişikliğinde, bele-

diyemizden doğru bilgileri toplayıp müteahhitlerimize aktarıyoruz. Diğer sivil toplum kuruluşlarıyla da aynı za-manda aynı hedefe doğru hareket et-meye gayret ediyoruz. Eğitim, seminer ve bilgilendirme toplantılarını bir ara-da yaparak tüm müteahhitleri toplamış oluyoruz. Biz bir sivil toplum kuruluşuyuz. Çek-müder üyelerinin katkılarıyla sosyal proje faaliyetleri gerçekleştiriyoruz. Buna bağlı olarak belediyemiz kadar olmasa da elimizden gelen yardımı, ihtiyaç sahip-lerine ulaştırmaya çalışıyoruz. Konuyla alakalı özellikle Kızılay ile birlikte bir çalışmayı hayata geçirmiş bulunuyoruz. Gerekli yerlere maddi yardımlarda bu-lunup, Soma’daki insanlarımıza, üniver-site okuyan gençlerimize ve ihtiyaç sahi-bi olan ailelerimize hem bireysel olarak hem kurumsal olarak maddi yardımlar gerçekleştiriyoruz.

Geleceğe yönelik planlarınız neler? Yeni Türkiye’ye uygun olarak en büyük hedefimiz Çekmüder olarak üyelerimizin vizyonunu olabildiğince genişletmek. Müteahhitlerin mekanik, teknolojik ve kurumsal anlamda güçlü ortaklıklar oluşturmasını hedefliyoruz. Derneğimizde de bununla alakalı ayrı bir

danışmanlık birimi kurup, derneğimi-zi üyelerimizin her konuda fikir alabi-lecekleri bir yer haline getirmeyi plan-lıyoruz. İkinci hedefimiz ise, Çekmüder’e üye olan bir müteahhit’in yaptığı inşaatla ilgili her türlü şikayetin doğrudan mu-hatabı olmak gibi bir yapı kurmak. İn-şaat alanında dernek adıyla birlikte üye numarası yer alacak. Bu şekilde çevre-den herhangi bir rahatsızlık olduğunda belediyemizden önce bize başvurulacak. Derneğimiz belediye ile halkımız arasın-da tampon görevi görecek. Eğer bizim çözebileceğimiz bir problemse, sorunu gidereceğiz. Bizim çözemediğimiz büyük problemse belediyemize baş-vurulacak. Buradaki amacımız var olan işleyişi en iyi hale getirmektir.Yakın bir zamanda hayata geçireceğimiz bir diğer planımız müteahhitlerin eğitimiyle ilgili. Belediyemizle ortak olabilirsek, Aydın Üniversitesi aracılığıyla Çekme-köy’de müteahhitlik okulu açılmasını planlıyoruz. Müteahhitlik mesleği ile ilgili en ince ayrıntıları kapsayan, 8 ay-lık bir eğitim sürecinden bahsediyoruz. Eğer gerçekleştirebilirsek inşaat hata-larını en aza indirgemeyi, müteahhitlikte kontrolün artmasını ve maddi kayıpların neredeyse olmamasını umut ediyoruz.

Çekmeköy 2023 okurlarına neler söylemek istersiniz?En başta müteahhitlere, daha sonra Çekmeköy halkına benim en büyük mesajım; çok güzel bir ilçeye sahip olduğumuzdur. Gün geçtikçe büyüyen, modernleşen ve yaşamın merkezi haline gelen bu ilçemiz emin ellerde. Beledi-yemizin çalışmalarından herkes gibi ben de memnunum. Vatandaş olarak bizim de ilçemizi korumak adına belediyemize yardım etmemiz gerekiyor. İlçemizin gelişirken doğal yapısı ve yaşanabilir halini muhafaza etmek için elimizden geleni yapmalıyız. Teşekkürler.

Ç

58 - Çekmeköy2023

AKTÜEL

ekmeköy İlçe İnsan Hakları Kurulu Başkanlığı tarafından düzenlenen, Çek-meköy Belediyesi ve Çekmeköy Kay-makamlığı’nın da iştirak ettiği ‘Bir Başka Açıdan Kadın Hakları’ konulu panel 9 Ocak 2015’te Turgut Özal Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilmiştir.Panelin moderatörlüğünü avukat Si-bel Eraslan üstlenirken, avukat Derya Yanık, yazar Cihan Aktaş ve Yardımcı Doçent Doktor Fatımatüz Zehra Kamacı konuşmacı olarak katılmıştır. Panelin üst başlığı ‘Bir Başka Açıdan Kadın Hak-ları’, alt başlıkları ise şöyle belirlenmiştir: -Kadınların eğitim hakkı ve eğitimde şiddet,-Kadınların çalışma hayatı ve iş hayatın-da kadınların sorunları,-Kadınların yaşam hakkı, kamusal alan-da kadın ve kadına yönelik şiddet,-Hz. Peygamber’in kadına bakışı.Sibel Eraslan – Kadınların Eğitim Hakkı ve Eğitimde ŞiddetProgramın başlangıcında konuşan Sibel Eraslan, ilk olarak ‘Şiddetin kaynağı nedir?’ sorusuna cevap arar. Bu so-runun cevabını Profesör Doktor Zeynep

Direk’ten devşiren Eraslan, ‘hayatın önceden hesap edilemezliğini’ şiddetin kaynağı olarak konumlandırır. Şiddet sadece fiziksel olmasa da, özellikle kadınlar üzerindeki pratiklerin fiziksel şiddetle neticelendiğini söylemek yanlış olmaz. Bu yüzden özellikle kadınların hayatında şiddetin önceden hesap edile-mezliği tüm detayıyla okunur. Ülkemizde şiddetin en saf örneği başörtüsü yasağıyla gündemimize girmiştir. 1968 yılında Hatice Babacan ile başlayan süreç, ancak Ak Parti yönetiminin konuyu ele almasıyla son bulmuştur. Peki Hatice Ba-bacan kimdir ve bu yasak ve şiddet süreci nasıl başlamıştır? Bu sorunun cevabını Murat Aksoy Başörtüsü-Türban Batılılaş-ma-Modernleşme, Laiklik ve Örtünme (2005) kitabında şöyle açıklıyor: “1968 başörtüsü açısından önemli bir yıl olmuş ve başörtüsü bugün yaşamak-ta olduğumuz tartışmalardaki merkezi yerini almaya başlamıştır. Bu zamana kadar İslami duyarlılığa sahip olan-lar tarafından giyilen tesettüre uygun kıyafetlere karşı çıkanların yürüt-

tükleri, somut ifadesini çarşafta bulan tartışma ve karşı çıkış yerini manto ve başörtüsüne bırakmıştır. Yani dil konu-sunda önemli bir dönüşüm yaşanmıştır. Hatırlarsak Türk Kadınlar Birliği ve laik basın 1950’li yıllarda çarşaf giyenlere manto almayı dahi önermiş ve bu an-lamda mantoyu çağdaş ve modern giysi olarak önermişlerdi. Çağdaş ve modern olarak sunulan manto on yıl sonra bu kez hedef olmuştur. Benzer bir dönüşüm 1980’lerin ortasında türban konusunda da yaşanacaktır. Bu dönüşüm şunu ifade etmektedir: Karşı olunan örtünün türü, şekli ve adı değil, ‘örtünmenin’ kendisidir. 1966-67 öğrenim döneminde Ankara İlahiyat Fakültesi I. sınıf öğrencisi Nesibe Bulaycı okula bir süre başörtüsü ile devam etmiş, uyarılar sonrası başörtüsünü çıkarmıştır. 1968’de aynı fakültenin öğrencilerinden Hatice Ba-bacan’ın başını örtmesi ve kısa sürede başörtülü öğrencilerin sayısının 6’yı bul-ması, üniversitede tedbir alınmasına yol açmıştır. Fakülte idaresi ve bazı hocalar Hatice Babacan’ın tarikatlar tarafından

BİR BAŞKA AÇIDAN KADIN HAKLARI

Çekmeköy2023 - 59

AKTÜEL

yönlendirildiği ve başka amaçlarla oku-la böyle geldiği gerekçesi ile derslere devamına karşı çıkmıştır. İslam tarihi hocası Prof. Dr. Neşet Çağatay’ın “Ben on dokuz senedir bu sıralarda karşımda kapalı bir kız görmedim, bundan sonra da görmek istemem. Ya başını açarsın ya da sınıftan çıkarsın” sözleri üzerine Hatice Babacan “başını inancı gereği örttüğünü söyleyerek” sınıfı terk etmiştir. Hatice Babacan’ın okuldan atılması üzerine fakülte öğrencilerinin başlattığı boykot, günümüze kadar gelecek olan tartışmaları başlatmıştır.”1968 yılından günümüze kadar devam eden bir yasak.. Şiddetin en somut hali başörtüsü yasağı için Sibel Eraslan şöyle der: Dünyada hiçbir yasak bu kadar uzun sürmedi. Dünyada hiçbir yasakla mücadele bu kadar uzun sürmedi.28 Şubat sürecinde alınan 406 sayılı MGK kararı çerçevesinde, 8 yıllık kesintisiz eğitim tüm yurtta uygulamaya konulur. Bu durum ülkede beyin göçünü tetikler ve bu ciddi bir şiddettir. 2002 yılında İstanbul Avukatlar Barosu’nca yapılan araştırmada 10.000 lise öğrencisinin yurt dışında olduğu tespit edilmiştir. Bu

şiddet sarmalının yarattığı ortamın ülke olarak bize neler kazandırdığı ya da neler kaybettirdiği tam bir muammadır: -Zaman kaybı,-Moral kaybı,-Güven kaybı. Derya Yanık - Kadınların Çalışma Hayatı ve İş Hayatında Kadınların SorunlarıHukukun temelinde öncelikle insan vardır. Bütün kültürel, toplumsal, dini ve felsefi etiketlerden azade olarak insan vardır. Hukuk içerisinde insan tanım-landıktan sonra günlük hayat içerisinde farklı özellik ve donatılarla giydirilir. Anayasamıza göre iş hayatı, Çalışma Hakkı ve Yükümlülüğü başlığı altın-da ifade edilir. Yani çalışmak, bir hak olduğu oranda bir yükümlülüktür de. Nitekim kültürümüzün en temel kod-larından birisi, çalışmanın hayatımızda-ki önemini ‘iki günü eşit olan ziyan-dadır’ biçiminde açıklar. Çalışan kadın iki temel problemle karşılaşır. Birincisi, çalışma hayatının kendisinden kaynaklanan problemler-dir. Kadının istihdamda yeteri kadar alamaması, kadının daha işe başlarken karşılaştığı en önemli sorundur. İkin-cisi ise kadının, kadın olmaktan dolayı karşılaştığı sorunlardır. Bu noktada en temel problem, eşit işe eşit ücret alınamaması olarak gün yüzüne çıkar. Kadının iş hayatının sağlıklı bir zemine oturtulabilmesi için tüm bu yüklerin kadının üzerinden kaldırılması gerekir. Cihan Aktaş - Kadınların Yaşam Hakkı, Kamusal Alanda Kadın Ve Kadına Yöne-lik ŞiddetCihan Aktaş konu bağlamında, bir davranışın ya da bir sözün ne zaman şiddete dönüşeceği sorusuna cevap aramıştır. Cihan Aktaş’ın konuşması, konuya ilişkin ilginç detaylar barındırıyor. Aktaş, erkek egemen toplumun tüm birey-leri şiddete eğilimli biçimde yetiştirdiğine vurgu yaparak, bu toplumun özellikle erkeği yaşamı boyunca dövmeye ve dövülmeye hazırladığını dile getirir. Ancak şiddet sadece erkekten kadına yönelmez. Kadınların kadınlara ya da siyasi re-jimlerin vatandaşlara uyguladığı farklı şiddet biçimleri de mevcuttur. Bu şiddet biçimleri ‘tahakküm’ ve ‘vesayet’ ilişkileri

içerisinde gün yüzüne çıkar. Kadının bireysel ve toplumsal yaşantısı içerisinde, dikkat edilmesi ve yeniden düşünülmesi gereken bazı noktalar vardır. Bu noktaların yeniden düşünülmesi, kadının toplumsal ve sosyal yaşantısını daha sağlıklı kılacaktır. Bu spesifik alan-ları şöyle ifade edebiliriz:1. Kadın varlığına bakış bir tashih gerek-tiriyor.2. İffet sadece kadına özgü bir değer değildir. Dolayısıyla bu kavramın yeniden tanımlanması elzemdir.3. Kadının namusu, erkeğin yüzünün karası değildir. Bu yükün hem kadın hem de erkeğin üzerinden kaldırılması gerekir.4. Evlilikler kadının geçindirilmesi üzerine kurulduğunda, bu düzen hem kadın hem erkek için bir yük ve azap olmaktadır. Bu düzenin en baştan tasarlanması gerekir. Fatımatüz Zehra - Hz. Peygamber’in Kadına BakışıAllah katında cinsiyet bir üstünlük un-suru değildir. Dolayısıyla daha en baştan ifade etmek gerekir ki, kadın ve erkek arasında yapılan tartışmaların tümü aslında karşılıklı hoşgörüye işaret etmektedir. Allah katında kadınlar ve erkekler birbirlerinin rakibi değil, bir-birlerini tamamlayıcıdırlar. Bu noktada şunu rahatça ifade edebiliriz ki, kadına karşı şiddet aile birliğini bozar. İslam kadına ikinci sınıf insan muamelesi yapılmasına müsaade etmez. Bir erkek için saygıdeğer olmak, ahlaklı ol-mak kısacası iyi ve güzel olan her türlü vas-fa sahip olmanın yolu, kadına karşı sevgi ve saygı dolu olmaktan geçer. Peygamber Efendimizin bu konudaki sözü, kadınlara karşı davranışın nasıl olması gerektiğini ve aslında şiddetin bu davranış içerisindeki yerini çok iyi biçimde anlatmaktadır: Sizin en hayırlınız, kadınlara karşı en iyi davrananınızdır.

Hazırlayan Deniz BİNİCİ

SAĞLIK

60 - Çekmeköy2023

Hamilelik boyunca sağlıklı bir süreç yaşamak ve bu süreci kazasız – belasız tamamlamak her anne adayının en büyük istek ve arzusudur. Anne adayının

beslenmesi ile karnındaki bebeğin sağlığı arasında önemli bir ilişki bulunmaktadır. Anne karnındaki bebeğin bedensel ve zihin-sel olarak büyümesi ve gelişmesi annenin gebeliği süresince yeterli ve dengeli beslen-mesi ile mümkündür. Hamilelik diyetinin ana kriterleri; yeterince yüksek biyolojik değerde protein içermesi, alınan kaloriyi sağlıklı bir şekilde alabilmesi, tuz, vitamin, mineral ve su açısından dengeli olmasıdır.

HAMİLELİKTE BESLENME NEDEN ÖNEMLİDİR?Hamilelikte kadının vücudunda, yeni bir can-lının (bebeğin) oluşması ve büyümesi ile bazı değişiklikler izlenir. Oluşan bu değişiklikler-le birlikte hamile kadın, hem kendisinin hem de bebeğin gereksinmelerini karşılayabilmek için bu dönemde beslenmesine daha fazla

dikkat etmek zorundadır. Bu nedenle hamile-lik süresince anne adayı;1. Kendi fizyolojik gereksinmelerini (enerji ve besin öğelerini) karşılamak2. Vücudundaki depolarını (besin öğeleri yedeğini) dengede tutmak3. Anne karnındaki bebeğin sağlıklı büyüme ve gelişmesini sağlamak4. Emzirmeye hazırlık için salgılanacak sütün enerji ve besin öğelerini karşılamak için sağlıklı beslenmelidir.

HANGİ BESİNLER TÜKETİLMELİDİR?Sağlıklı beslenme, sağlığı korumak, geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek için vücudun ihtiyaç duyduğu besin öğelerinin yeterli miktarlarda ve uygun zamanlarda almak için bilinçli yapılması gereken bir davranıştır. ET VE ET ÜRÜNLERİ, KURU BAK-LAGİLLER: Protein, demir, B vitamini ve çinkodan zengindir. Her gün 2 öğün yenme-lidir.SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ: Kemik ve dişlerin yapısını oluşturan kalsiyumun en iyi kaynağı, süt, yoğurt, peynir, kefir gibi gıda-

Buse SARIKAYADiyetisyen

Özel Çağıner Hastanesi

HAMİLELİKTE BESLENME

Çekmeköy2023 - 61

SAĞLIK

lardır. Her gün 3 öğün yenmelidir.EKMEK VE TAHILLAR: Temel enerji kaynağıdır. Her öğünde az miktarda tüketilmelidir. Tam buğ-day ekmeği, tahıllı ekmek ya da köy ekmeği tercih edilmelidir.SEBZE VE MEYVELER: A ve C vitamini gereksinimi bu gruptan karşılanır. Günde 3-4 öğün yenme-si gerekir. Bu grup gıdalar bağır-sak faaliyetleri açısından da bol tüketilmelidir.KURU MEYVELER VE KURU YEMİŞLER: Enerji kaynağıdır. Demir ve kalsiyum açısından zengin olup bağırsak faaliyetleri için de gereklidir.SU: Günde 2,5 - 3 lt (10 -15 bardak) su içilmelidir.

H A M İ L E L İ K T E KARŞILAŞILAN BESLENME PROBLEMLERİBulantı:• Bulantıya neden olan yiye-ceklerden ve kokulardan kaçınıl-malıdır.• Bulantıyı bastırmak için tuzlu gıdalar yenmelidir.• Sık sık az miktarlarda yenmelidir. Ilık yiyeceklerden kaçınmalıdır.• Katı ve sulu gıdalar aynı anda alınmamalıdır.• Oda havalandırılmalıdır.Mide yanması:• Sık sık, ve azar azar yenmeli, mayalı hamur işleri, yağlı ve gaz yapıcı yiyeceklerden ( Brokoli , la-hana, brüksel lahanası, karnabahar, kurubaklagiller. vb) kaçınılmalıdır.• Yemeklerden sonra hemen yatıl-mamalı, eğilerek iş yapılmamalıdır.• Bol su içmeli, yiyecekler yavaş ve iyi çiğnenmelidir.• Yatmadan önce ılık süt içilebilir.• Yüksek yastıkta yatılmalıdır.• Sorun giderilemiyorsa sağlık ku-ruluşuna başvurulmalıdır.Kansızlık:• Hekim tarafından önerilen demir ilaçları düzenli kullanılmalıdır.• Demir içeren yiyecekler (kırmızı et, pekmez, kuru üzüm. vb.) tüketilmelidir.• Demir ilaçları süt, yoğurt, peynir ve çay gibi gıdalarla aynı anda alınmamalıdır.• Demir ilaçları yemeklerden bir saat önce yada yemeklerden iki saat sonra kullanılmalıdır.

HAMİLELİKTE KİLO ARTIŞI NE KADAR OLMALI?Hamilelikte alınan kilonun kalitesi çok önemlidir. Hamileliğin seyri ve sonuçlarına çok önemli katkılar sağlar.Normal hamilelikte en fazla 14 kg , en az 7 kg alınır.Anne adayının alacağı kalori kısıtlanacak anlamında olmamalı fakat gereksiz kalori yüklü gıda-lar beslenme programından çıkartılarak doğru bir beslenme planlaması yapılmalıdır.

Diğer Öneriler• Sabah yataktan kalkmadan önce, kraker veya sade kızarmış ekmek gibi nişastalı besinleri tüketin. • Yataktan yavaşça kalkmaya çalışın.• Midenizin boş kalmasını engel-lemek için gün içinde azar azar ve sık sık yiyin. • Yağ içeriği yüksek besinler ye-rine makarna, patates, kraker, pirinç, meyve ve sebze gibi kolay sindirilebilir karbonhidratları ter-cih edin. • Yemeklerinizi yavaş yiyin. İçinde fazla baharat olan besinlerden, yemek kokularından veya mide bulantısına neden olabilecek diğer kokulardan uzak durun. • Günde 2 kereden fazla kusma durumunuz varsa, mutlaka heki-minizle görüşün.• Kahve gibi kafein içeren içeceklerinde tüketimini azal-tın.• Alkol tüketimi bebekte zeka geriliğine neden olabileceği için uzak durun.• Sağlıklı bir hamilelik için fizik-sel aktivitelerinizi sürdürmelisiniz. Yoga, nefes egzersizleri, plates, yürüyüş yapmak, hem kilo kon-trolünü hem de doğumu kolay-laştırır.• Gebelikte ve emzirme süresince sigara içmeyin,içilen ortamda bu-lunmayın.• Hamur işi, şeker ve tuzdan kaçının.• İyotlu tuz tercih edin.• Bulaşıcı hastalığı olan kişilerden uzaklaşın.• Et ve dondurulmuş gıdaları iyi pişirin.

Sağlıklı bir hamilelik için fiziksel aktivitelerinizi

sürdürmelisiniz. Yoga, nefes egzersizleri, plates, yürüyüş

yapmak, hem kilo kontrolünü hem de

doğumu kolaylaştırır.

""

62 - Çekmeköy2023

HABERLER

Çekmeköy Belediye Başkanı Ahmet Poyraz, 2009 yılından bugüne kardeş şehir ilişkileri devam eden Makedon-ya’nın Doyran kentinden gelen heyeti misafir etti. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Selanik vilayetine bağlı bir sancak olan Doyran’dan gelen ekibi misafir eden Başkan Poyraz’a görüşmeler sırasında Bakan Yardım-cıları Ahmet Epli, Latif Coşar ve Hasan Öztürk de eşlik ettiler. Doyran Belediye Başkanı Borce Stamov, Be-lediye Başkan Yardımcısı Erdal İdri-zova, Belediye Meclis Başkanı Tasko Duljanov’un da aralarında bulunduğu heyette, Doyran Koco Racin İlköğre-tim Okulu’nun müdürü ve öğretmen-leri de yer aldı. Çekmeköy Belediye binasında gerçekleşen ziyarette tarihi ve kültürel

miraslar hakkında konuşuldu. Os-manlı döneminde kente yapılan saat kulesinin son durumu hakkında bilgi veren Doyran Belediye Başkanı Borce Stamov, kulenin restorasyonu ile ilgili proje tekliflerini sundu. Şehirlerinin cami ihtiyacından da bahsedilen görüşmede Başkan Poyraz, konu ile ilgili hayırse-

verlerin bilgilendirilerek yönlendirme yapılabileceğini söyledi.Heyet, daha sonra İstanbul’un tarihi ve turistik yerlerinden oluşan mekan-ları ziyaret etmek üzere şehir turuna çıkarıldı.

KARDEŞ ŞEHİRDEN GELENMİSAFİRLERİMİZİ AĞIRLADIK

Çekmeköy2023 - 63

BULMACA

BULM

ACA

1-İçinde akımsız elektrik yükü biriktirilen cihaz, yoğunlaç, meksefe2-Zambakgillerden, yemeklere tat vermek için yumrusu ve yeşil yaprakları kullanılan güzel kokulu bitki3-Suç bilimi (soldan sağa)3-Güneş ışığını soğurarak bitkilerde karbon özümlemesini sağlayan ve bitkilere yeşil renklerini veren madde (yukarıdan aşağı)4-Su koymaya yarayan kulplu, emzikli kap5-Akdeniz ülkelerinde yetişen, çiçekleri beyaz veya pembe renkli, kışın yapraklarını dökmeyen zehirli bir ağaççık6-Hava koşullarında meydana gelen değişmeleri, iklim türlerini araştırıp hava durumu tahminlerinde bulunan bilim dalı7-Saz, kabuk ve yaprak gibi bir bitki maddesiyle örülmüş taban veya tavan örtüsü8-Etkili söz söyleme sanatı9-Belli bir sonuca ulaşmak için karmaşık bir biçimde düzenlenmiş organ veya parçalar birleşimi, sistem, düzenek10-Kalabalığa karşı konuşma yapanların önünde bulunan yüksekçe yer11-Klasik Türk müziğinde bir makam12-Yağlı, mayalı veya mayasız hamurdan yapılan çörek13-Zirkonyumun simgesi14-Nevşehir iline bağlı ilçemiz15-Kendine özgü nitelikleri yitirmeden bölünemeyen tek varlık, fert16-Telefonda seslerin duyulduğu ve iletildiği parça17-Göğüs ve karın boşluklarını birbirinden ayıran ince ve geniş kas18-Her dizenin ilk harfi yukarıdan aşağıya doğru okunduğunda ortaya bir söz çıkacak bir biçimde düzenlenmiş manzume19-Bir kişi veya eşya için ayırt edici özelliklerin bütünü20-Avustralya yerlisi21-Eğlence22-Arkalıksız, üstü minderli ve yastıklı olabilen, oturmaya veya yatmaya yarayan ev eşyası23-1930 yılında keşfedilen, Güneş'e en uzak gezegen (soldan sağa)23- Kefal türünden bir balık (yukarıdan aşağı)24-Bir araya getirilerek çemberlerle tutturulmuş ensiz tahtalardan yapılan, yuvarlak, karnı şişkin ve altı üstü düz kap25-Şanlıurfa ilimizin eski adı26-Hoşlanarak bakma, seyretme

1 2

3 4

5 6

7 8

9

10

11 12

13

14 15

16 17 18 19

20

21

22 23 24

25

26

Bunl

arı B

iliyo

r M

usun

uz?

• İnsan yılda en az 1460 rüya görür.

• İnsan kalbi dakikada 60-80 defa çarpar.

• Parmak izi gibi herkesin dil izi de farklıdır.

• İnsanın kalça kemiği betondan daha sağlamdır.

• Sabahları elma kahveden daha fazla uykumuzu açar.

• El tırnakları ayak tırnaklarından 4 kat daha hızlı uzar.

• Vücudumuzdaki tüm damarları uç uca ekleseniz 19 bin 200 kilometre eder.

• Eksi 90 derecede nefesimiz, havanın ortasında donar ve düşer.

• İnsan daha çok oksijen alabilmek ve vücudundaki karbon gazını boşaltmak

için esner.• İnsan bir günde 28-33 bin litre hava, 500-700 litre oksijen, 2 kilogram yiyecek

tüketir.• Aşık olduğumuzda beynimiz "phenylethylamine" üretir. Bu kalp atışınızı

hızlandırır ve sizi mutlu yapar. Bu kimyasal madde çikolatada da vardır.

• Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmaz, sizi gizler. Sivrisineğin alıcılarını

bloke ederek sizin orada olduğunuzu anlamalarını engeller.

• Klinik ölüm sonrası insan 5 dakika içinde hayata geri getirilebilir. 5 dakika

sonra beyin hücreleri ölmeye başlar, ama yine de bu süreyi 5 dakika daha

uzatmak mümkündür.

• İnsan uzun süre bir böbrek ve bir akciğerle, midesiz, dalaksız yaşayabilir,

ama karaciğersiz bir dakika bile yaşayamaz.

• Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.

• Sağ elini kullananlar sol elini kullananlardan ortalama 9 yıl daha uzun

yaşıyor.• Uyurken, TV izlerken olduğundan iki kat daha fazla kalori harcarız.

• Dünyada en tehlikeli hayvan sivrisinektir. Çünkü insanların ölümüne en

fazla sebep olan hayvandır.

• Mide asidiniz bir jileti eritebilecek güçtedir.

• Bir adım atmak için 200 kasınızı kullanırsınız.

64 - Çekmeköy2023

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

Çekmeköy2023 - 65

Tarihte Bu Ay1 Şubat•1793-Fransa, İngiltere ve Hollanda'ya savaş ilan etti.•1861-Amerikan İç Savaşı: Teksas, ABD'den ayrıldı.•1924-İngiltere, SSCB'yi resmen tanıdı.•1935-Ayasofya, müze olarak halkın ziyaretine açıldı.2 Şubat•1918-Amerika Birleşik Devletleri, Birinci Dünya Savaşı'na girdi.•1933-Adolf Hitler, Almanya parlamentosunu feshetti.•1974-F-16 Savaşan Şahin, 90 dakika süren ilk resmî uçuşunu Kaliforniya'da gerçekleştirdi.3 Şubat•Mevlit Kandili•1451-Osmanlı padişahı II. Mehmet (Fatih Sultan Mehmet) tahta geçti.•1815-İlk peynir fabrikası İsviçre'de kuruldu.•1928-Hutbe, İstanbul'da Türkçe okunmaya başlandı.•1933-Ankara-İstanbul arasında ilk deneme uçuşu yapıldı.4 Şubat•1789-George Washington, ABD'nin ilk başkanı seçildi.•1794-Fransa tüm sömürgelerinde köleliği yasak-ladı.•1976-Guatemala ve Honduras'daki 7,5 şidettin-deki depremde 22.778 kişi öldü.•1997-Sincan Belediyesi'nin 2 Şubat'ta düzenlediği "Kudüs Gecesi"nin ardından, 15 tank ve 20 askerî zırhlı personel taşıyıcısı, Sincan'dan geçerek Yeni-kent'teki tatbikat alanına gitti.5 Şubat•1937-Anayasa'nın 2. Maddesi'nde yapılan değişiklikle, 6 ilke Anayasa metnine girdi: Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve İnkılapçıdır. Resmi Dili Türkçe'dir. Makam Ankara şehridir.•1956-Meriç ve Tunca nehirleri dondu; Yeşilköy ve Mecidiyeköy'e kurtlar indi ve İstanbul halkı ekmeksiz kaldı.6 Şubat•1928-Türkiye CumhuriyetiAnayasa'sına Laiklik ilkesi kondu.•1958-Münih havaalanı pistinde uçak kazası; Man-chester United takımından 7 futbolcu (kaptan Rog-er Byrne, Mark Jones, Eddie Colman, Tommy Tay-lor, Liam Whelan, David Pegg ve Geoff Bent) öldü.7 Şubat•1971-İsviçre'de kadınlara seçme hakkı verildi.•1973-TBMM'de kabul edilen bir yasa ile "Maraş" iline "kahramanlık" unvanı verildi; ilin adı "Kahra-manmaraş" oldu.•1984-Amerikalıastronot Bruce McCandless, uzayda ilk kez serbest yürüyüş yaptı.8 Şubat•1921-Antep' e, TBMM tarafından "Gazi" unvanı verildi.•1922-ABD başkanı Warren G. Harding ilk

radyoyu Beyaz Saray' da tanıttı.•1935-Milletvekili seçimlerinde Türk kadını ilk kez seçme seçilme hakkını kullandı. Meclise 18 kadın milletvekili girdi.9 Şubat•1621-Boğaziçi dondu.•1954-Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP) kuruldu.•1969-Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin adı Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) olarak değiştirildi ve genel başkanlığa Alparslan Türkeş seçildi.10 Şubat•1909-II. Abdülhamid tahttan indirildi.11 Şubat•1888-İstanbul'un Avrupa'ya açılan kapısı Sirkeci Garı'nın inşaası büyük bir devlet töreniyle başladı.•1961-Adalet Partisi, Ragıp Gümüşpala'nın başkan-lığında kuruldu.12 Şubat•1920-FransızlarMaraş'ı boşalttılar.•1956-Karikatürist Turhan Selçuk, "Uluslararası Bordighera Mizah Şenliği" nde Platin Palmiye Ödülü' nü aldı.13 Şubat•1668-İspanya, Portekiz'i ayrı bir devlet olarak tanıdı.•1925-Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk isyanı olan Şeyh Said İsyanı başladı.14 Şubat•1876-Alexander GrahamBell, telefonpatenti için başvurdu.•2004-Hamburg doğumlu Türk yönetmen Fatih Akın'ın son filmi "GegendieWand" (Duvara Karşı), Berlin film festivali'nde en iyi film seçilerek "Altın Ayı" ödülü aldı.15 Şubat•1947-Rodos ve Oniki AdalarYunanistan'a verildi.•1996-Kardak kayalıklarına düzenledikleri opera-syonla adlarını duyuran SAT komandolarını taşıyan bir helikopterEge Denizi'nde düştü, 5 asker öldü.16 Şubat•1925-Sonraları "Türk Hava Kurumu" adını alacak olan "Türk Tayyare Cemiyeti" kuruldu.•1973-Rauf Denktaş, Kıbrıs cumhurbaşkanı yardımcılığına seçildi.17 Şubat•1867-Süveyş Kanalı'ndan ilk gemi geçti.•1926-Medeni Kanun kabul edildi.•1959-T.C.Başbakanı Adnan Menderes ve bera-berindekileri Londra'ya götüren uçak Gatwick Ha-vaalanı yakınlarında düştü. Menderes kurtulurken, kazada 16 kişi hayatını kaybetti. •1993-Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in bulunduğu askeri uçak AnkaraGüvercinlik alanından kalktıktan hemen sonra düştü. Eşref Bit-lis ile beraberindeki 3 subay ve bir astsubay öldü.18 Şubat•1451-Fatih Sultan Mehmet ikinci kez tahta çıktı.•1695-Osmanlı donanması, Sakız Adası'nı Ven-edikliler'den geri aldı.•1952-TBMM, Türkiye'nin NATO üyeliğini onay-ladı.

•1995-Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), CHP çatısı altın-da birleşti. SHP’liHikmet Çetin oybirliğiyle genel başkan seçildi.19 Şubat•1915-I. Dünya Savaşı: Çanakkale Savaşları başladı.•1925-Telsiz tesisi hakkındaki kanun çıktı. Türki-ye'de radyonun kurulması TBMM'de kabul edildi.•1959-Birleşik Krallık, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını tanıdı. Bağımsızlığın resmî olarak ilan edilmesi 16 Ağustos1960'da oldu.20 Şubat•1622-Genç Osman olarak da bilinen II. Osman katledildi.•1914-İstanbul'da ilk elektriklitramvay sefere başladı.•1970-Boğaziçi Köprüsü'nün temeli, Cumhur-başkanı Cevdet Sunay ve Başbakan Süleyman Demirel tarafından törenle atıldı. Üç yılda tamam-lanan köprü, 29 Ekim1973'te açıldı.21 Şubat•1960-Fidel Castro, Küba'daki tüm işletmeleri dev-letleştirdi.22 Şubat•1819-İspanya, Florida'yı ABD'ye 5 milyon dolara sattı.•1948-Çekoslovakya devriminin başlangıcı.23 Şubat•1893-RudolfDiesel, dizel motorun patentini aldı.•1945-Türkiye Büyük Millet Meclisi, Almanya ve Japonya'ya savaş ilan etti.•1994-Cep telefonu şebekeleri hizmete açıldı.24 Şubat •1918-Trabzon işgalden kurtuldu.25 Şubat•1945-Türkiye, Almanya'ya savaş ilan etti.•1954-Çoruh ilinin ismi Artvin olarak değiştirildi.26 Şubat•1618-Sultan I. Mustafa tahttan indirildi ve yerine II. Osman padişah oldu.•1848-Fransa'da ikinci cumhuriyet ilan edildi.•1870-New York'ta ilk metro çalışmaya başladı.•1926-Televizyon icat edildi.27 Şubat•1863-Türkiye'de bilinen ilk resim sergisi, Osman-lı padişahıAbdülaziz'in de desteğiyle İstanbul'da açıldı.•1937-Özel teşebbüsçe inşa edilen ilk Türk gemisi Belkıs, Haliç'te törenle denize indirildi.28 Şubat•1935-DuPont'ta çalışan Birleşik Amerikalı kimyacı Wallace Carothers, naylonu icat etti.•1991-Körfez Savaşı koalisyon güçlerinin zaferi ve Irak'ın yenilgisiyle sona erdi.29 Şubat•1960-Fas'ta deprem: 3.000'den fazla kişi öldü.•1964-Sydney'de Avustralyalı yüzücü DawnFraser 100 m serbest stilde 58.9 saniye ile dünya rekoru kırdı.

Şuba

t

TARİHTE BU AY

66 - Çekmeköy2023

TARİFLER

Zeliş

’in Mutfak Sırları

Zeliha Bolat

500 gr. Çiğköftelik kıyma250 gr. Az yağlı kıyma1 kg. Kemikli kuzu eti100 gr. İri çekilmiş ceviz300 gr. Nohut½ kg. Köftelik bulgur

3 Adet büyük soğan1 Çorba kaşığı domates salçası1 Çorba kaşığı tereyağı1 Adet limon1 Çorba kaşığı nane1 Çay kaşığı tuz

Akşamdan ıslatılmış nohut, et, biber, domates salçası ve küp şek-linde doğranmış 1 adet soğanı bir tencereye alın. Üzerini kap-atacak kadar su ve tuz ilave ederek pişirin. Başka bir kapta az yağlı kıymayı suyunu bırakıncaya kadar kavurun. Küp şeklinde kesilmiş 2 adet soğanı da kıymaya ilave ederek kavurmaya devam edin. Tuz, karabiber ve cevizi ilave edin ve soğumaya bırakın. Çiğköftelik kıyma, ince bulgur, tuz ve karabiberi az su ilavesi-yle macun kıvamına gelecek şekilde yoğurun. Hazırladığınız bu harcın bir kısmını ayırdıktan sonra misket büyüklüğünde köfteler yapın. Kalan kısmından ceviz büyüklüğünde parçalar kopartarak içini oyduktan sonra içli köfte yapar gibi içine cevizli harçtan il-ave ederek kapatın. Köfteleri bir süzgece alın. İçinde su kaynayan bir tencereye bu süzgeci yerleştirin. Bir süre haşladıktan sonra, daha önce hazırlamış olduğunuz salçalı et suyuna süzerek alın. Yarım limon suyunu sıkın. Tereyağını eritin, naneyi yağda biraz çevirin ve yemeğinizin üzerine döktükten sonra servis yapın.

Afiyet olsun…

ANALI KIZLIMalzemeler:

Yapılışı:

LABNELİ PASTA

Çekmeköy2023 - 67

TARİFLER

1 Paket krem şanti100 gr. Labne peyniri100 gr. Süzme yoğurt100 gr. Pudra şekeri20 Tane üzüm50 gr. Ceviz50 gr. Yaban mersini

2 ½ lt et suyu (10 bardak)2 orta boy soğan3-4 adet patates1 kahve fincan un1 küçük paket tereyağı veya margarin1 çay kaşığıHindistan cevizituz

2 adet yumurta akı1 çay bardağı kaşar peyniri (rendelen-miş)1 çay kaşığı kırmızıbiber1 yemek kaşığı kıyılmış maydanoz2-3 dilim bayat ekmek

1 bardak süt2 yumurta sarısı

Krem şantiyi 1 su bardağı sütle çırpın.Labne peynirini, süzme yoğurdu ve pudra şekerini de ekleyip iyice çırpın ve ardından üzüm,yaban mersini ve cevizi ilave edip karıştırın. Kalıba döktükten sonra buzlukta dondurun. Servisten 5 dakika önce çıkarın dolaptan ve keserek servis yapın. Harika bir lezzetle karşı karşıya kalacaksınız.Afiyet olsun.

Yapılışı:1-Soğanları küçük parçalar halinde doğrayın, iki kaşık yağla açık renktekavurduktan sonra un katın ardından iki üç dakika daha ka-vurun. Et suyu ile kuşbaşıdoğranmış patatesleri, Hindistan cevizi ve tuz koyup yavaş yavaşkaynatarak 30 dakika pişirin.2-Çorbayı başka bir kaba süzün. Tekrar ateşe koyun. Terbiye-sini yapın ve ateşten indirin. Garnitürüyle servis yapın.

Garnitürün yapılışı: Yumurta akına kaşar peyniri, kırmızı biber vemaydanoz katın. Bu karışımı ekmeklerin üzerine sürün ve fırınlayın.Küçük küpseklinde kesip çorbayla servis yapın.

Afiyet olsun…

PATATES ÇORBASI

Malzemeler:

Malzemeler:

Garnitürü:

Terbiyesi:

Yapılışı:

KARİKATÜR

68 - Çekmeköy2023

Cem

Çekmeköy2023 - 71

RÖPORTAJ

72 - Çekmeköy2023

RÖPORTAJ